You are on page 1of 97

Aydökümü

Bilim ve Gelecek
Aylık bilim, kültür, politika dergisi ODTÜ’yü savunmak bilimi ve ülkeyi savunmaktır
SAYI: 107 / OCAK 2013
ODTÜ’de 18 Aralık günü bir dönüm noktası yaşandı. TÜBİTAK’ın geliştirdiği
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Ender Helvacıoğlu “tamamen yerli” olduğu iddia edilen bir istihbarat uydusunun Çin’de uzaya
YAYIN YÖNETMEN YARDIMCILARI fırlatılması törenini izlemek için Başbakan’ın ODTÜ’ye geleceğini haber alan
Nalân Mahsereci
Baha Okar öğrenciler, “Bilimi satan emperyalist savaş çığırtkanı Tayyip ODTÜ’den defol”
İDARİ İŞLER YAZIİŞLERİ yazılı pankartla bir eylem yaptılar.
Deniz Karakaş Şule Dede
ODTÜ’deki eylem anında sosyal medyada birinci gündem haline geldi. Polisin
ADRES uyguladığı şiddetin boyutları, ODTÜ’deki herkesi isyan ettirdi. Rektörlük,
Caferağa Mah. Moda Cad. Zuhal Sk. 9/1
Kadıköy / İstanbul saldırının ertesi günü bir açıklama yayınlayarak şiddeti kınadı ve protesto hakkını
TEL: (0216) 345 26 14 / 349 71 72 (faks)
www.bilimvegelecek.com.tr
savundu. ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği, Eğitim-Sen ODTÜ Temsilciliği
E-posta: bilgi@bilimvegelecek.com.tr ve ODTÜ Mezunlar Derneği “Şiddet varsa, polis varsa, ders yok” diyerek 20
Internet grubumuza üye olmak için Aralık günü ODTÜ’nün en büyük amfisinde 2000 kişiyle birlikte demokrasi dersi
bilimgelecekdergisi-subscribe@yahoogroups.com
adresine eposta göndermeniz yeterlidir. yaptı. Polis şiddetine karşı ODTÜ’nün bütün bileşenleri tek vücut oldu. Haliyle
YURTİÇİ ABONE KOŞULLARI Başbakan çok kızdı. Televizyonda, canlı yayında rektöre de öğretim üyelerine de
1 yıllık: 100 TL / 6 aylık: 50 TL
(Bilgi almak için dergi büromuzu arayınız) öğrencilere de açtı ağzını yumdu gözünü. Polis, üniversite öğrencilerini, evlerini
Kurumsal abonelik: 1 yıllık 120 TL
basarak gözaltına aldı ve savcı terör örgütü üyeliğiyle suçlayarak dava açtı.
YURTDIŞI ABONELİK KOŞULLARI
Avrupa ve Ortadoğu için 75 Euro Başbakan da AKP yanlısı medya da şundan kesin olarak emindi: Öğrencilerin
Amerika ve Uzakdoğu için 150 Dolar
e-ABONELİK KOŞULLARI protestosu Başbakan’ı değil “ilk yerli uydu”yu hedef almıştı ve öğrenciler polise
1 yıllık: 25 TL / 6 aylık: 15 TL taşlarla, sopalarla, molotof kokteylleriyle saldırmıştı. Oysa internette dolaşan olay
(Bilgi almak için: www.bilimvegelecek.com.tr )
7 RENK BASIM YAYIM FİLMCİLİK
görüntüleri açık bir şekilde, pankartla yürüyen öğrenciler polis barikatına 100
LTD. ŞTİ. ADINA SAHİBİ metre mesafedeyken polisin gaz bombalarıyla saldırdığını gösteriyordu.
Ender Helvacıoğlu
SORUMLU YAZIİŞLERİ MÜDÜRÜ Başbakan’ın ve medyanın antipropagandası tutmadı. Türkiye’nin her yanında
Deniz Karakaş üniversite öğrencileri ODTÜ’ye destek eylemleri yapmaya, akademisyenler polis
BASILDIĞI YER
Ezgi Matbaacılık şiddetini ve protestoya tahammülsüzlüğü kınayan açıklamalar yayınlamaya
Sanayi Cad. Altay Sok. No: 10, Çobançeşme başladılar. ODTÜ öğrencilerine destek artmaya başlayınca gözaltındaki öğrenciler
Yenibosna / İstanbul Tel: (0212) 452 23 02
DAĞITIM: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama çıkarıldıkları mahkeme tarafından serbest bırakıldı. Polis saldırısıyla ve adli
YAYIN TÜRÜ: Yerel - Süreli (Aylık) soruşturmayla bu sorunu çözemeyeceğini anlayan AKP iktidarı ise ODTÜ’yü
ISSN: 1304-6756 DİLİ: Türkçe
yalnızlaştırmak için “makbul rektörlerini” devreye sokmaya karar verdi.
TEMSİLCİLERİMİZ
ANKARA: Uğur Erözkan / Tel: (0501) 202 07 78 / Bu satırlar yazılırken bütün bir ülkenin ikiye bölünmüş olduğunu haber veriyor
ugurerozkan@gmail.com
gazetelerin internet siteleri. Evet, bir tarafta Başbakan, AKP yanlısı medya, polis
BARTIN: Barbaros Yaman / (0506) 601 64 50 /
yamanbar2000@yahoo.com ve gül kokulu rektörler; diğer tarafta ise baskıya boyun eğmeyen ve bilimi savunan
İSKENDERUN: Bahar Işık / (0533) 217 71 96 /
isikbahar@gmail.com
üniversite öğrencileri, öğretim üyeleri ve çocuklarına sahip çıkan bir halk var.
İZMİR: Levent Gedizlioğlu / (0232) 463 98 57 TÜBİTAK’a kendi adamlarını yerleştirip Bilim ve Teknik’in Darwin kapağı
Osman Altun / (0541) 695 19 97 kaldırıldığında binlerce kişiyle stadyumdaki Devrim yazısının D harfini kapatıp
SAMSUN: Hasan Aydın / (0505) 310 47 60 /
hasanaydn@hotmail.com
Evrim yazarak tepki gösteren ODTÜ olmuştu. ODTÜ’yü kınayan Marmara
TARSUS: Uğur Pişmanlık / (0533) 723 47 89 / Üniversitesi rektörü yaratılışçılık sempozyumu düzenlerken Evrim sempozyumu
aratosdergisi@gmail.com
düzenleyen ODTÜ olmuştu. Bütün üniversitelere cemaatçi rektörler atanırken
ALMANYA: Çetin M. Akçı / cetin@akci.de
BELÇİKA: Emre Sevinç / emre.sevinc@gmail.com
“kendi seçtiğimiz rektör atanmazsa toplu olarak istifa ederiz” diyen yine ODTÜ
İTALYA: Aslı Kayabal / aslikayabal@hotmail.com olmuştu. Kısacası ODTÜ, bu ülkede evrimin, bilimin, aydınlanmanın önde gelen
KANADA: Erdem Erinç / erdem_e@hotmail.com savunucuları arasındadır ve AKP’nin saldırısına karşı ODTÜ’yü savunmak bilimi
ANADOLU ÜNİV. TEMSİLCİSİ: Ekin Can Alıcı
(0549) 430 72 53 / ekin.cann@gmail.com ve ülkeyi savunmaktır.
BİLGİ ÜNİV. TEMSİLCİSİ: Nazan Mahsereci ***
(0532) 485 63 63 / nazanmahsereci@hotmail.com
Bu sayımızda yeni bir köşe açıyoruz: Nalân Mahsereci’nin iki ayda bir
DOKUZ EYLÜL ÜNİV. TEMSİLCİSİ: Buse Zorlu
(0506) 472 73 84 / t.busezorlu@gmail.com kaleme alacağı denemelerden oluşan “Patika” köşesi. Mahsereci ilk yazısında
HACETTEPE ÜNİV. TEMSİLCİSİ: Selim E. Arkaç yürümek-düşünmek ilişkisini ele alıyor. İlgiyle takip edileceğine eminiz. Forum
(0506) 663 84 12 / selimbio@gmail.com
İTÜ TEMSİLCİSİ: Deniz Şahin bölümümüzde tanıtılan Uzay Çobanları da bundan böyle Bilim Gündemi bölümüne
(0530) 655 82 26 / calideniz@yahoo.com katkı yapacaklar; kendilerine teşekkür ediyoruz.
İÜ (BEYAZIT) TEMSİLCİSİ: Ezgi Altınışık
(0555) 481 64 38 / tern.ezgi@gmail.com Her yılbaşında özellikle cezaevindeki dostlardan yeni yılımızı kutlayan
MUĞLA ÜNİV. TEMSİLCİSİ: Deniz Ali Gür kartlar alırız. Biz de başta cezaevindekiler olmak üzere tüm okurlarımızın,
(0536) 419 84 00 / denizaligur@gmail.com
ODTÜ TEMSİLCİSİ: Çağlar Kılınç
yazarlarımızın, dostlarımızın yeni yılını özgür ve aydınlık bir Türkiye dileğiyle
(0553) 267 38 11 / caglarkilinc@yahoo.com kutluyoruz.
SİNOP ÜNİVERSİTESİ TEMSİLCİSİ: Özkan Kalfa
(0541) 814 16 32 / berke__442@hotmail.com Bilim ve Gelecek
1
İçindekiler
KAPAK DOSYASI / Marksizmin Başyapıtları . . . . . . 4
KAPAK DOSYASI
4
Marksizmin
Ender Helvacıoğlu
Dosyaya sunuş: Marx’ın kuramının sırrı . . . . . . . . . . 4
Eser Değerlendirmeleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8
1844 Elyazmaları - Yener Orkunoğlu /

Başyapıtları
İngiltere’de Emekçi Sınıfların Durumu - Özgür
Narin / Alman İdeolojisi - Yener Orkunoğlu
/ Felsefenin Sefaleti - Yener Orkunoğlu /
Komünist Parti Manifestosu - Eric J. Hobsbawn
/ Almanya’da Devrim ve Karşı-Devrim - Uğur
Erözkan / Fransız Üçlemesi - Fatih Yaşlı
/ Fransa’da İç Savaş - Haluk Yurtsever /
-19. yüzyıl-
Grundrisse, Katkı ve Kapital - Erkin Özalp /
Anti-Dühring - Orkun Saip Durmaz / Doğanın
Diyalektiği - Yard. Doç. Dr. Kenan Ateş /
Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm -
Ender Helvacıoğlu / Ailenin, Özel Mülkiyetin,
Devletin Kökeni - Sibel Özbudun
Ferhat Kaya
İnsan evriminde kadının rolü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 32
Tekin Dereli ile CERN’deki Higgs deneyleri üzerine
“Bir parçacık bulduk ama…” . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 39
YANLIŞ KURULAN YANLIŞ KULLANILAN
KAVRAMLAR / Alâeeddin Şenel
Zekâ - Üstün Zekâlı Çocuklar - Deha . . . . . . . . . . . 42
Sarp Kaya
Tür kavramına ilişkin farklı yaklaşımlar
Tür nedir, nasıl oluşur? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 54
PATİKA / Nalân Mahsereci
Patika sizi yürümeye çağırıyor! . . . . . . . . . . . . . . . 64
BİLİŞİM DÜNYASINDAN / İzlem Gözükeleş
Neden Ubuntu GNU/Linux kullanmamalıyız? . . . . . 66
BİLİM GÜNDEMİ / Deniz Şahin-Şule Dede . . . . . 70
21. yüzyılı sürüyoruz ve 150 yıl önce
2012’nin en önemli 10 arkeolojik keşfi /
Balıktan insana: Yüzgeçler nasıl ayak oldular? /
geliştirilmiş bir kuramı, geleceğe
Ocak 2013 gök olayları / Zihinsel hastalıkların
kökeni, tarihöncesi genetik bir kazada / En uzanabilmenin esin kaynaklarını bulabilmek
büyük karadelik püskürmesi gözlemlendi /
‘Çöp DNA’ embriyonik gelişimi yönlendiriyor / için kapak yapıyoruz. Neden? Tarihin
Grip neden kış mevsiminde daha sık görülür?
/ Titan’da nehir görüntülendi / Böcekler, (sınıflılığın) sonunu kim getirebilir? Bu
böcekler, güzel film yıldızı / Vega şaşırttı! / Bir
bilgisayar simülasyonunun içinde mi yaşıyoruz?
/ İnsandaki bakteriyel ekoloji son 100 yılda
kadim ütopyanın, bir ütopya olmaktan çıkıp
değişti / Bu yıldızda neler oluyor? / Maya
hücresi mitokondrisini yavrularıyla paylaşıyor gerçekleşebilmesine hangi fikir akımı öncülük
BRİÇ / Lütfi Erdoğan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 82
EVRENLE SÖYLEŞİLER / Richard T. Hammond
edebilir? Neo-liberalizm mi, komünizm mi?
Nötron yıldızı ile söyleşi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 83
YAYIN DÜNYASI / Baha Okar . . . . . . . . . . . . . . . 86
Kapitalizm mi, sosyalizm mi? İnsanlığın
Baha Okar
TÜBİTAK, ya işini yap, ya gölge etme . . . . . . . . . 86 güvenlik, eşitlik ve özgürlük gibi kadim
MATEMATİK SOHBETLERİ / Ali Törün
Beslenmenin matematiği! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 90 ütopyalarına hangi sınıfın öncülüğünde ve
FORUM . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 92
BULMACA / Hikmet Uğurlu . . . . . . . . . . . . . . . 96 hangi kuramın bayrağı altında ulaşabiliriz?
2
İnsan evriminde kadının rolü

32 Ferhat Kaya
Zihlman, türümüzün kadın bireylerinin sahip olduğu sosyal
ve duygusal iletişimin, primat atalarından devir aldıkları
anne-yavru sosyal bağı ve kabileler arası hareketlilik üzerinde
geliştiğini ileri sürüyor. Kadınlar bebek bakımında yegâne kişi,
dayanışma temelli arkadaşlık ilişkilerinin oluşturulmasında
bir sosyal aracı, çocukların eğitiminde bir usta, aile bağının
omurgası ve kabileler arası kültürel taşıyıcı olarak nesiller
boyu merkezi bir rol oynar.

YANLIŞ KURULAN YANLIŞ KULLANILAN KAVRAMLAR Tür kavramına ilişkin farklı yaklaşımlar
Alâeddin Şenel
Tür nedir, nasıl oluşur?
Zekâ - Üstün Zekâlı Çocuklar - Deha
Sarp Kaya
Zekâ kavramı kullanılarak anlatılmak
istenen niteliklerimizi doğduktan Türün ne olduğuna ve nasıl oluştuğuna ilişkin ileri sürülen
sonra ediniriz. Genlerle belirlenen düşünceler ve iddialar, tüm tür tanımları doğada var olanı
“yetiler” doğduktan sonra öğrenme açıklamaya yönelik birbirinin alternatifi hipotezlerdir. Her
yoluyla “yetenek” denen niteliklere biri canlılığın belirli özelliklerini ön plana çıkararak, var olanı
dönüştürülüp geliştirilir. Bu demektir açıklamaya çalışan çabalardır. Belki de olması gereken tek
ki, yeteneklerimizi de doğuştan bir tür konseptinden ziyade, her canlı grubuna özgü belirli
getirmeyip, sonradan ediniriz. kriterlerde evrensel sabitliği yakalamış bir tür kavramıdır.
“Doğuştan yetenekli” yargısı, yaygın
sanının tersine, nesnel gerçekliği
yansıtmayan bir saptamadır. 42 54
Tekin Dereli ile
CERN’deki Higgs deneyleri üzerine 39 64 PATİKA / Nalân Mahsereci

‘Bir parçacık bulduk ama…’ Patika sizi yürümeye çağırıyor!


ATLAS ve CMS deneylerinin sonuçları ayrı ayrı ilan edildi. Her iki Varacağımız yere ve zamana kilitlenmeden, adımlarımıza
deneyde de 125 GeV enerjisinde bir parçacık gözlemlendi. İki telaş bulaştırmadan, duyularımızı dört açarak, aylak aylak
deneyde de gözlemlenen aynı parçacık; bu ayrıntı cesaret verici. yürümeyi unuttuk neredeyse. Oysa yürümek, özellikle yalnız
Fakat enerji grafiğindeki tümseğin keskin olmaması bulunan yapılanı, insanı bütünleyen bir eylemdir.
parçacığın Higgs parçacığı olduğuna tam ikna edemiyor.

3
Kapak Dosyası

‘Marksizmin Başyapıtları - 19. Yüzyıl’ dosyasına sunuş


Marx’ın kuramının sırrı
21. yüzyılı sürüyoruz ve 150 yıl önce geliştirilmiş bir kuramı -bir tarih tartışması
yapmak için değil, geleceğe uzanabilmenin esin kaynaklarını bulabilmek için- kapak
yapıyoruz. Neden? Tarihin (sınıflılığın) sonunu kim getirebilir? Bu kadim ütopyanın,
bir ütopya olmaktan çıkıp gerçekleşebilmesine hangi fikir akımı öncülük edebilir?
Neo-liberalizm mi, komünizm mi? Kapitalizm mi, sosyalizm mi? İnsanlığın güvenlik,
eşitlik ve özgürlük gibi kadim ütopyalarına hangi sınıfın öncülüğünde ve
hangi kuramın bayrağı altında ulaşabiliriz? Bu dosyamızla, bu sorulara verilmiş
bir büyük yanıtı anımsatmak istedik.

Ender Helvacıoğlu

B
ilim ve Gelecek Kitaplığı’ndan çıkacak olan “Mark- - K. Marx ve F. Engels, Komünist Parti Manifesto-
sizmin Başyapıtları”, iki ciltlik bir kitap olarak ta- su (1848)
sarlandı. İlki 19. yüzyılı, ikincisi 20. yüzyılı kapsa- - F. Engels, Almanya’da Köylü Savaşları (1850)
yacak. Hazırlığı son aşamaya yaklaşan birinci cilt - K. Marx, Fransa’da Sınıf Mücadeleleri 1848-1850
birkaç ay içinde okurun elinde olacak. Bilim ve (1852)
Gelecek’in bu sayısındaki “Marksizmin Başyapıtları - K. Marx, Louis Bonaparte’ın 18. Brumaire’i (1852)
- 19. Yüzyıl” dosyası ise, bu hacimli kitabın çok kı- - F. Engels, Almanya’da Devrim ve Karşı Devrim
sa bir özeti niteliğinde. (1852)
Kitabı hazırlarken öncelikle, bu konuda birikimi - K. Marx, Kapitalizm Öncesi Ekonomi Şekilleri
olan dostlarımıza danışarak bir liste tespit ettik. 19. (Formen) (1857)
yüzyıl için fazla zorlanmadık; danışmanlarımızın - K. Marx, Grundrisse (1857)
hepsi, birkaç farkla, aynı listeyi gönderdiler. Liste- - K. Marx, Ekonomi-Politiğin Eleştirisine Katkı
miz Marx ve Engels’in anıt eserlerinden oluştu (20. (1859)
yüzyıl listesini oluşturmak doğal olarak bu kadar - K. Marx, Kapital (I: 1867, II:1893, III: 1894)
kolay olmayabilir). Daha sonra bilgisine ve biriki- - K. Marx, Fransa’da İç Savaş (1871)
mine güvendiğimiz Türkiyeli Marksist araştırmacı - K. Marx, Gotha Programının Eleştirisi (1875)
ve yazarlardan listedeki eserleri değerlendirmeleri- - F. Engels, Anti-Dühring (1877)
ni istedik. Yazıların, bir kitap tanıtımının ötesinde, - F. Engels, Ütopik Sosyalizm Bilimsel Sosyalizm
söz konusu eserin tarihsel rolünü, Marksizmin dü- (1880)
şünsel tarihindeki yerini ve günümüzdeki önemini - F. Engels, Doğanın Diyalektiği (1883)
yansıtan kapsamlı makaleler olmasına dikkat ettik. - F. Engels, Ailenin Özel Mülkiyetin Devletin Köke-
Kitabımız bu makalelerden ve ek olarak Marksist ni (1884)
kuramın bazı temel metinlerinden oluşacak. Yazar- Dosyamızda bu eserlerin çoğunun özet değer-
larımızdan, kitaba girecek makalelerinin yanı sıra, lendirmelerini bulacaksınız.
aynı konuda bir de özet metin yazmalarını rica et- Gerek kitap gerekse elinizdeki dosya bir tarih
tik. İşte elinizdeki dosya bu özet metinlerden oluş- çalışması değil. Çünkü Marx’ın kuramı henüz ta-
maktadır. rihteki yerini almış, miadını doldurmuş, artık esin
Listemizde şu eserler bulunuyor: kaynağı olmaktan çıkmış bir kuram değil. Hatta id-
- K. Marx, 1844 El Yazmaları (1844) diamız o ki, Marksizm esas olarak geleceğin kura-
- F. Engels, İngiltere’de Emekçi Sınıfların Durumu mıdır. 19. yüzyıl kitabını da bu bakış açısıyla, ge-
(1844) leceğin ipuçlarını yakalamak ve geleceğe uzanmak
- K. Marx ve F. Engels, Kutsal Aile (1845) hedefiyle hazırladık. Sunuş yazımızda kısaca bu he-
- K. Marx ve F. Engels, Alman İdeolojisi (1845) defimizi gerekçelendirmek istiyoruz.
- K. Marx, Felsefenin Sefaleti (1847) ***

4
Karl Marx bir 19. yüzyıl düşü- list filozoflardan biri” yapar. Marx pitalizm öncesi toplum biçimlerini
nürü mü? 5 Mayıs 1818’de doğup, farklı bir kıstas önerdi: yorumlamak- analiz ettiler. Örneğin, kapitalizmin
14 Mart 1883’te öldüğüne göre öy- değiştirmek. Bu tezini, döneminin temel çelişkisini, üretimin giderek
le. Marx, Avrupalı bir düşünür mü? en büyük materyalist filozoflarından toplumsallaşmasıyla mülkiyetin gi-
Prusya Krallığı’na bağlı Trier kentin- Feuerbach’ı eleştirerek geliştirdi. O- derek tekelleşmesi arasındaki çelişki
de doğup, ilk gençliğini Almanya’da nun materyalizmi militan bir mater- (başka bir deyişle emek-sermaye çe-
geçirip, 1843-49 arasındaki çalkan- yalizmdi ve bunu tüm yaşamı boyun- lişkisi) olarak saptamışlardır. Gide-
tılı yıllarda Paris-Brüksel arasında ca kendi pratiği ile uyguladı. Marx o rek keskinleşen bu çelişkinin çözül-
mekik dokuduktan sonra Londra’ya güne kadar alışılagelmişten farklı bir mesiyle kapitalizm son bulacaktır.
gidip ömrünün sonuna dek orada felsefe yarattı. Herakleitos’un ırmağı- Marx ve Engels’in geliştirdikleri
kaldığına göre öyle. Fakat bunlar nın nasıl aktığını yorumlamakla yeti- Tarihsel Materyalizm, üretim biçim-
soğuk ansiklopedik bilgiler. Marx’ı nen bir felsefe değil, bizzat o ırmağın lerinin ve bunların birbirine dönü-
“Avrupalı bir 19. yüzyıl düşünürü” içine girip ırmağın yatağını değiştir- şümlerinin genel kuramıdır. Top-
olarak nitelemek, onu ve Friedrich meye çalışan bir felsefe. Böylece fel- lumların değişimi ve dönüşümü
Engels ile birlikte oluşturduğu ku- sefeyi toplumsallaştırdı, göklerden insan iradesinden bağımsız nesnel
ramını hiç anlamamak olurdu. Çün- yerlere indirdi. Materyalizmi mater- yasalara bağlıdır. Marksizmin kuru-
kü bu kuramın yönlendirdiği pratik- yalistleştirdi. Bu müthiş bir düşün- cuları bu genel yasaları keşfettiler ve
ler dünyanın her köşesinde yaşandı sel devrimdi ve felsefe etkinliği artık gerek geçmiş tarihteki toplumlara
ve yaşanıyor. 21. yüzyılı sürdüğü- başka bir şey olmuştu. gerekse içinde yaşadıkları toplumu
müz günümüzde dahi, var olanı aşa- Marx ve çalışma arkadaşı Engels, yorumlamada uyguladılar. Toplum-
rak geleceğe uzanmak isteyenler yi- yaptıkları diğer bütün çalışmaların bilim, Marx ve Engels’in katkılarıyla
ne bu kuramdan esinleniyorlar. Karl yanı sıra, toplumbilimleri alanında bağımsız bir bilim dalı olabildi.
Marx dünyalıdır ve öyle anlaşılıyor devrim yaratmış iki düşünür ve bi- Marksist kuram, felsefeyi ve top-
ki geleceğin düşünürüdür. Bu, tarih liminsanıdır. Marx, toplumların dö- lumbilimini kökten değiştirdi, ye-
boyunca çok az düşünüre ve kura- nüşümünün genel yasaları üzerinde ni evrensel yöntemler ve kıstaslar
mına nasip olmuş bir özellik. Nedir kafa yordu ve bilim tarihinde ilk kez önerdi. Marx’ın çağını aşan bir dü-
Marx’ın ve Marksizmin sırrı? bu alanda bazı genel yasalara ulaştı. şünür ve bilimci olmasını sağlayan
*** Toplumbilimcilere, toplumların de- ve kuramını geleceğe taşıyan temel
Büyük düşünsel devrimler in- ğişimini ve dönüşümünü analiz et- nitelik budur. Dünyanın hangi kö-
sanlığa yeni bakış açıları, yeni yön- mek için -ondan önce hiçbir düşü- şesinde olursa olsun, toplumlarını
temler getirirler. Büyüklükleri, esas nür ve bilimcinin ulaşamadığı- bir ilerici yönde dönüştürmenin pra-
olarak var olan sorulara verdikle- anahtar sundu: Bir toplumun geli- tiğine kalkışanlar, teorik esinlerini
ri yanıtlardan değil, yanıt verilmesi şimini analiz etmek istiyorsak, esas ve yöntemlerini günümüzde de -an-
gereken yeni soruları gündeme sok- olarak maddi üretim güçlerine, üre- cak- Marksist kuram içinde bulabi-
malarından kaynaklanır. İnsanlığa tim ilişkilerine (mülkiyet ilişkileri- liyorlar. Henüz bunu aşabilmiş daha
o güne dek bilinmeyen yeni pence- ne) ve bunlar arasındaki çatışmanın kapsamlı bir kuram geliştirilebilmiş
reler, yeni kapılar açarlar. Var olanı düzeyine bakmak gerekir; asıl belir- değil. Bu nedenle Marx, sadece 19.
kökten değiştirirler ve insanlık artık leyici budur. Marx ve Engels, top- yüzyılın değil 21. yüzyılın da, sade-
her şeye, her sürece, bu köklü deği- lumbilimlerinde bir devrim niteliği ce Avrupa’nın değil dünyanın bütün
şikliğin getirdiği yeni yöntemlerle taşıyan bu yöntem (Tarihsel Mater- toplumlarının da öncü bir düşünürü
bakar ve yeni bir keşifler çağı başlar. yalizm) ışığında kapitalist toplumu, ve bilimcisidir.
Devrimler, çağ kapamalarıyla değil onun iç çelişkilerini, gelişim aşama- ***
çağ açmalarıyla, yıktıklarıyla değil larını ve bilgileri elverdiği ölçüde ka- Marx sadece bir kapitalizm eleş-
yapmaya başladıklarıyla gerçek birer
devrim olurlar. Marx’ın oluşturduğu
kuram, bu tür düşünsel devrimlerin Marksist kuram, felsefeyi ve toplumbilimini kökten
en güzel örneklerinden biridir. değiştirdi, yeni evrensel yöntemler ve kıstaslar önerdi.
Marx felsefeyi, felsefe yapma et-
kinliğini kökten değiştirdi. Henüz Marx’ın çağını aşan bir düşünür ve bilimci olmasını
genç bir politik aktivist ve filozof a- sağlayan ve kuramını geleceğe taşıyan temel nitelik budur.
dayıyken, 1845’te, bugün herke-
sin 11. Tez olarak bildiği şu cüm- Dünyanın hangi köşesinde olursa olsun, toplumlarını ilerici
leyi yazmıştı: “Filozoflar dünyayı yönde dönüştürmenin pratiğine kalkışanlar, teorik esinlerini
yalnızca çeşitli biçimlerde yorum-
lamışlardır; oysa sorun onu değiş-
ve yöntemlerini günümüzde de -ancak- Marksist kuram
tirmektir.” Marx, felsefenin kadim içinde bulabiliyorlar. Bu nedenle Marx, sadece 19. yüzyılın
idealizm-materyalizm tartışmasında
tabii ki materyalizmden yanaydı. A-
değil 21. yüzyılın da, sadece Avrupa’nın değil dünyanın
ma bu kadarı onu sadece “materya- bütün toplumlarının da öncü bir düşünürü ve bilimcisidir.
5
tirmeni değildi; bir uygarlık (sınıf- tırır; Marksizm sınıfsızlık hedefinin dan beri, yani insanlar karşıt çıkarla-
lılık) eleştirisi yaptı. Tabii ki ma- kuramıdır. Büyük insanlık yürüyü- rı olan sınıflara bölündüğünden be-
teryalist bir bilim ve düşün insanı şünün, bugüne kadar geliştirilmiş ri, yeniden sınıfsızlığa ulaşabilmek
olarak içinde yaşadığı toplumu, dö- en kapsamlı kuramıdır. için, eşitlik ve özgürlük için müca-
neminin Avrupa’sında gemi azıya al- Sınıfsızlığın çok uzak bir hedef, dele ediyor. Tarihin motoru, sömü-
mış kapitalizmi analiz etti ve keskin neredeyse bir ütopya olduğu, do- rülenlerin sömürenlere, ezilenlerin
bir eleştiri süzgecinden geçirdi. A- layısıyla Marksizmin bu niteliği- ezenlere, yönetilenlerin yönetenle-
ma ulaştığı sonuçlar, içinde bulun- ni vurgulamanın pratik bir değeri- re karşı bu sınıf mücadelesidir. Sü-
duğu mekânı ve zamanı aşmıştır. nin bulunmadığı, kaldı ki Marx ve merlerden günümüze dek süren bu
Bir “Anti-Kapitalist Manifesto” yaz- Engels’in de bu konuda fazla atıp savaşım, insanlığın her dönemde u-
madı, “Komünist Manifesto” yazdı. tutmadıkları, daha somut sorunla- laşabildiği düşünce düzeyine ko-
Her türden sınıflılığın, sömürünün, ra yoğunlaştıkları söylenebilir. Bu şut olarak çok çeşitli ideolojilerin
ezilmenin, eşitsizliğin, özgürlüksüz- da doğrudur; Marx ve Engels “işleri- bayrağı altında verilmiştir. Marx ve
lüğün ve yabancılaşmanın kökeni- ne baktılar”, içinde yaşadıkları top- Engels’in oluşturdukları kuram, as-
ne inmeye ve bunların nasıl ortadan lumun nasıl dönüştürüleceği mese- lında bu binlerce yıllık mücadele
kaldırılabileceğinin yollarını bulma- lesine yoğunlaştılar. Ama Marksist zincirinin günümüzde ulaşılmış son
ya çalıştı. Marx’ın, toplum kuramını kuramın yukarıda özetlediğimiz “ü- halkasıdır. Tarih boyu ezilen sınıf-
oluştururken geliştirdiği kavramlar topik” yönüne dikkat çekmenin, gü- ların verdikleri mücadelenin ve bu
sadece Avrupa’ya ve 19. yüzyıla öz- nümüz açısından can alıcı bir pratik büyük pratik içinde geliştirilmiş dü-
gü değildir, evrensel niteliktedir. değeri var. Marx’ın bu “ütopya”sını şüncelerin günümüzdeki sentezidir.
Marksizmin proletaryanın ide- es geçersek, onun içinde bulundu- Marx ve Engels, doğal olarak, bu
olojisi olduğunu söylemek yan- ğu mekânı ve zamanı (sadece gele- binlerce yıllık pratiğin ve yarattığı
lış değildir; bizzat Marx ve Engels ceğe değil geçmişe yönelik de) aşa- düşünce birikiminin tamamına vâkıf
de bunu defalarca vurgulamışlar- bilmesinin sırrına vâkıf olamayız. değillerdi; olmalarına olanak da yok-
dır. Fakat proletarya iktidarı (daha 19. yüzyıl Avrupa’sında geliştirilmiş tu. Marksist tarihçi Eric Hobsbawm,
doğru bir deyimle proletarya dikta- bir kuramın nasıl olup da -50, 100, Marx’ın Kapitalizm Öncesi Ekonomi
törlüğü) Marx için bir amaç değil, 150… yıl sonra dahi- Asya’nın, La- Şekilleri adlı eserine yazdığı önsöz-
daha büyük bir amacın aracıdır. A- tin Amerika’nın, Afrika’nın ezilen- de, Marx ve Engels’in toplumların
sıl amaç, insanlığın karşıt sınıfla- lerine, sömürülenlerine esin kayna- tarihine ilişkin neyi ne kadar bilebil-
ra bölünmüşlüğünün, her türden ğı olabildiğini anlayamayız. En ufak diklerini çok güzel özetler (bu önsö-
sömüren-sömürülen, ezen-ezilen, bir yenilgi veya geri düşüşte, Mark- zün tamamını kitaba koyacağız). Bil-
yöneten-yönetilen çelişkisinin or- sist kuramın geçmişe ve geleceğe dö- gileri dönemlerinin bilgi birikimiyle
tadan kaldırılacağı, insanların değil nük kapsamını terk etme sözde ko- sınırlıydı, ama oluşturdukları kuram
sadece eşyaların yönetileceği büyük laycılığına sapıp, gelenekselciliğin, ve geliştirdikleri yöntemler, insanlı-
uyum toplumuna ulaşmaktır. Kısa- milliyetçiliğin, dinciliğin karanlık ğın bütün birikimiyle birleşebilme-
cası, uygarlığın aşılması, tarihin so- girdaplarına sürüklenmekten veya nin anahtarlarını sunabilmiştir. İşte
nunun getirilmesidir. Proletarya bu liberalizmin tuzaklarına düşmekten bu nedenle, sadece Avrupa’nın geliş-
hedefin kaldıracıdır sadece; kendi- kurtulamayız. Bu konuyu biraz daha miş kapitalist ülkelerinde değil, dün-
siyle birlikte bütün sınıfları ortadan irdeleyelim. yamızın Avrupa’dan çok farklı tarih-
kaldırma yeteneğine sahip öncü sı- *** sel birikimlere sahip toplumlarında
nıftır. Bu anlamda Marksist kuramı Marx’ın eleştirisinin kapsamı, ta- da sömürüye ve ezilmişliğe karşı e-
sadece bir sınıfın ideolojisi olarak rih ile birleşmemizi sağlar. İnsanlık, şitlik ve özgürlük için ayağa kalkan
nitelemek onun kapsamını darlaş- ilk uygar toplumlar ortaya çıktığın- ve mevcut sistemi dönüştürüp aş-
maya çalışan pratikler Marksist ku-
ram ile buluştular (buluşuyorlar)
İnsanlık, ilk uygar toplumlar ortaya çıktığından beri, yani ve onun bayrağı altında toplandılar
insanlar karşıt çıkarları olan sınıflara bölündüğünden beri, (toplanıyorlar). 150 yıldır dünyanın
neresinde olursa olsun, sınıflılığı aş-
yeniden sınıfsızlığa ulaşabilmek için, eşitlik ve özgürlük mak isteyen dönüp dolaşıp Marx’ı
için mücadele ediyor. Tarihin motoru, sömürülenlerin bulmuş; bu bir olgudur. Marx’ın ku-
ramı bu büyük birleşme potansiyeli-
sömürenlere, ezilenlerin ezenlere, yönetilenlerin ni içinde barındırır. Daha doğrusu,
yönetenlere karşı bu sınıf mücadelesidir. Marx ve günümüze kadar Marksizmden da-
ha fazla bu potansiyele sahip ve daha
Engels’in oluşturdukları kuram, bu binlerce yıllık mücadele kapsayıcı bir başka kuram geliştiril-
zincirinin günümüzde ulaşılmış son halkasıdır. Tarih boyu medi; eğer -yeni pratiklerin eşliğin-
de- geliştirilirse en başta Marksistler
ezilen sınıfların verdikleri mücadelenin ve bu büyük pratik olmak üzere hepimiz gider o bayrak
içinde geliştirilmiş düşüncelerin günümüzdeki sentezidir. altında toplanırız.

6
Marksist kuramın bu kapsayı- linde yükselmiştir. Fakat diğer yan- dadır. Marx’ın kuramının geleceğe o
cılığını ve evrensel yönünü dikka- dan aristokrasiye karşı mücadele- güne kadar hiçbir fikir akımına na-
te alan bir sosyalizm anlayışı ge- nin yarattığı bu düşünsel birikimin sip olmamış biçimde uzanabilmesi-
liştirmek can alıcı bir sorundur. de hakkını verdiler. Engels, Ütopik nin ve bin bir türlü gerici ideolojik
Bunu kavrayamayan bazı Marksist- Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm adlı rüzgâra karşı dimdik durabilmesi-
ler Marx’ın kuramını sınırlılıkları eserinin Almanca birinci baskısına nin temelinde bu sağlamlık ve kök-
çerçevesinde ele aldılar; Marx’ı 19. (1882) yazdığı önsözü şöyle biti- lülük yatar.
yüzyıl Avrupa’sında dondurdular, rir: “…biz Alman sosyalistleri, hem ***
dogmalaştırdılar. Bunun sonucun- Saint-Simon, Fourier ve Owen’dan, 21. yüzyılı sürüyoruz ve 150 yıl
da ya çizgilerini bu sınırlı çerçeve- hem de Kant, Fichte ve Hegel’den önce geliştirilmiş bir kuramı -bir
ye uydurmaya çalışıp kendi coğraf- kaynaklandığımız için gurur duyu- tarih tartışması yapmak için değil,
yalarının birikiminden koptular ve yoruz.” Lenin de “Marksizmin Üç geleceğe uzanabilmenin esin kay-
politika yapma özürlü oldular, ya da Kaynağı ve Üç Öğesi” başlıklı ünlü naklarını bulabilmek için- kapak ya-
bu çerçeveye uydurulamayacağını makalesinde bu noktaya vurgu ya- pıyoruz. Neden?
görüp Marksizmden vazgeçtiler ve- par: “(Marksist öğreti) Alman fel- Tarihin (sınıflılığın) sonunu kim
ya Marksist kuramı orasından bura- sefesi, İngiliz ekonomi politiği ve getirebilir? Bu kadim ütopyanın,
sından çekiştirip yozlaştırdılar. 20. Fransız sosyalizminin temsil ettiği, bir ütopya olmaktan çıkıp gerçek-
yüzyılda Marksizmin evrensel yönü- insanlığın 19. yüzyılda yarattığı en leşebilmesine hangi fikir akımı ön-
nü kavrayıp kendi coğrafyalarının iyi ürünlerin, meşru mirasçısıdır… cülük edebilir? Neo-liberalizm mi,
somutuna uygulayabilenler ise bü- Marksizmin üç kaynağı ve aynı za- komünizm mi? Kapitalizm mi, sos-
yük devrimci pratiklere önderlik e- manda üç öğesi bunlardır.” yalizm mi? Hangi çağı yaşıyoruz?
debildiler. Bu konuyu “Marksizmin Bu, çelişkili bir durum değil, de- Burjuva demokratik devrimler çağı-
Başyapıtları”nın 20. yüzyılı ele alan yim yerindeyse bir “müzeye kaldır- nı mı, (tabii ki aşamaları reddetme-
ikinci cildinde ayrıntılarıyla tartışa- ma operasyonu”dur. Marx ve En- den) sosyalist devrimler çağını mı?
cağız. gels, kendi kuramlarını oluşturmak, Dünya çapında düşündüğümüz-
Kısacası, uygarlık tarihi sınıflılı- sınırlarını ve farklılıklarını vurgula- de insanlığın büyük kurtuluşu için
ğa karşı direnişin tarihidir; uygarlı- mak, öncülleriyle hesaplaşmak du- hangi hedef gündemdedir bugün?
ğın gelişiminin motoru budur. Sos- rumundaydılar. Onlar tarihin sah- İnsanlığın güvenlik, eşitlik ve öz-
yalizm, sınıflılığa ve sömürüye son nesine yeni çıkmış başka bir sınıfın gürlük gibi kadim ütopyalarına
verme çabasıdır; bu anlamda insanlı- ve gündeme yeni girmiş başka bir hangi sınıfın öncülüğünde ve hangi
ğın en az 6000 yıllık bir ütopyasıdır. hedefin aydınlarıydılar. Öte yandan, kuramın bayrağı altında ulaşabili-
Sosyalizm, insanlığın doğaya karşı bu hesaplaşmadan -pratikte sınana- riz? İnsanlığın büyük sorunları na-
zaferinin, birbirini sömürmeden de rak- başarıyla çıktıktan ve alanla- sıl çözülebilir?
gerçekleşebilmesi çabasının adıdır. rındaki düşünsel hegemonyalarını Marx (ve Engels) bu sorulara;
Bir anlamda, türümüzün (Homo sa- oluşturduktan sonra, kapsayıcılığa proletarya, bilimsel sosyalizm ve ko-
piens sapiens) 200 bin yıllık tarihi- ve düşünce tarihine eklemlenmeye münizm hedefi diye yanıt verdi. Tar-
nin şu son 6000 yılının tamamına vurgu yapmayı da unutmadılar. Bur- tışılabilir ve tartışıyoruz. Ülkemizde
“sosyalizm dönemi” adı da verilebi- juva düşüncesine karşı bugüne ka- de, Rusya’da da, Çin’de de, Asya’nın
lir. Aslında 6000 yıldır, türümüzün darki en keskin reddiyeyi geliştir- derinliklerinde de, Ortadoğu’da da,
200 bin yıllık ütopyasının (yaşamı- diler, ama köklerini reddetmediler. Afrika’da da, güneyi ve kuzeyiyle
nı garanti altına alma) gerçekleşme Aşmak böyle bir şeydir. Eleştirdikle- Amerika’da da, Avrupa’da da tartı-
sürecini yaşamaktayız. 200 bin yıllık ri ve aştıkları büyük aydınlanma fi- şıyoruz. Günümüze kadar görülme-
bir ütopya da, ancak 6000 yıllık bir lozoflarını, burjuva materyalistlerini miş olağanüstü pratikler eşliğinde
sancı ile doğabilir zaten. ve ütopik sosyalistleri “müzedeki” bu tartışma yapılıyor. İnsanlık halin-
Marx’ın kuramı, bu 6000 yıllık nadide yerlerine yerleştirdiler. Gele- den ve gidişattan memnun değil, bir
savaşım ile kendi topraklarımızın ceğe uzanabilmek için geçmişi dev- kurtuluş yolu arıyor. Bugün herkes
rengini ve çeşitliliğini de yansıtarak rimci bir biçimde aşmak gerekir, a- görüyor ki, günümüzün hâkim sis-
birleşmemizin anahtarını sunar. Bizi ma geçmişi olmayanın da geleceği temi ve ideolojisi olan kapitalizm ve
evrenselleştirirken yerelleştirir, ye- olamaz. neo-liberalizm tarihin sonunu değil
relleştirirken evrenselleştirir. Bu diyalektik yöntemle Marx ve ama insanlığın sonunu getirebilir.
*** Engels, hem var olan birikimin ge- Bu dosyamızla, bu sorulara veril-
Başın göğe erişmesi için ayak- leceğe uzanan sentezini yaratabil- miş bir büyük yanıtı anımsatmak is-
ların yere sağlam basması gere- diler hem de insanlığın büyük yü- tedik. Sınıflılıktan kurtuluş ve tari-
kir. Marx ve Engels, Aydınlanma rüyüşüne devrimci bir biçimde hin sonunu getirmek, bugün yakıcı
filozoflarını, ütopyacı sosyalizmi, eklemlendiler. Marksist kuramın, bir biçimde insanlığın gündeminde-
burjuva materyalizmini ve klasik geliştirildiği zaman ve mekânın sı- dir. Marx’ın kuramına, bu kuramın
Alman felsefesini keskin bir eleşti- nırlılıklarını aşıp sağlam bir biçimde geliştirilmesine, kapsamının geniş-
riden geçirdiler. Hatta denebilir ki, dünyalılaşabilmesinin (evrenselleşe- letilmesine hiç olmadığı kadar ihti-
Marksist kuram bu eleştirinin teme- bilmesinin) sırlarından biri de bura- yaç var.

7
1844 Elyazmaları / K. Marx
Marx, Marksist olurken...
Yener Orkunoğlu

1 844 Elyazmaları, ‘genç’ Marx’ın


burjuva politik iktisada ve Hegel
felsefesine yönelik eleştirilerini içe-
şu sözlerle belirtir: “1842-43’te Rhe-
inische Zeitung’un başyazarı olarak,
ilk defa, maddi çıkarlar denen şey
lan komünist akımların düşüncele-
rini, hem de Hegel’in ilk eserini fel-
sefi bakış açısıyla inceler. Ama bu
ren ilk araştırmalarının notlarından üzerine yazı yazmak gibi zor bir yü- incelemeleri bir iktisatçı gibi değil,
oluşan bir eserdir. İlk Marksist ku- kümlülükle karşılaştım.” bir filozof olarak yürütür. Marx, po-
şaklar (Mehring, Plehanov, Luxem- Marx, toprak mülkiyetinin parça- litik iktisat üzerine şunu söyler: “İn-
burg, Lenin, Troçki vb.), 1932 yı- lanması, orman kaçakçılığı, serbest sanal duygular ekonomi politiğin
lında yayınlanan El Yazmaları’ından ticaret ve himayecilik gibi konular dışında, insanlık yokluğu ekonomi-
haberdar olmadılar. Birçok düşünü- üzerine gazetede yapılan tartışma- politiğin içinde yer alır.” (3) Top-
rün kabul ettiği gibi Marx, burju- lar nedeniyle iktisadi sorunlarla il- lumlara, insan ve hümanizm açısın-
va iktisadının kavramlarını burjuva gilenmek zorunda kalır. Öte yan- dan da bakan Marx, özel mülkiyet
iktisadına karşı kullanmaya çalışır. dan Engels’in “­Ekonomi Politiğin sisteminin anti-hümanist yanları-
Bir geçiş dönemi eseri olarak görü- Bir Eleştiri Denemesi” adlı makale- nı da açığa çıkarır. Çünkü insanlar
len bu çalışma, yayınlandıktan son- si, Marx’ı klasik iktisadın konuları- dünyasının değersizleşmesi, nesne-
ra üzerinde çok tartışılan ve konu- nı incelemeye teşvik etmiştir. ler dünyasının değer kazanması ile
şulan bir kitap olmuş, insandan, Engels, bu denemesinde poli- orantılı olarak artar. (4)
hümanizmadan, insanın yabancılaş- tik iktisadın ikiyüzlülüğünü ortaya Hegel, kendinden önceki iktisat-
masından söz etmesi nedeniyle, “Ba- koyar. Gerçek olguları açıklamak- çıların ortaya attığı sorunları felse-
tı Marksizmi”nin en çok dayandığı ta çaresiz kalan politik iktisadın, fi genellemelere götüren ilk filozof-
kaynaklardan biri haline gelmiştir. Malthus (1766-1834) gibi gerici te- tu. Marx’ın, o zamanki düşüncesine
Marx’ın başlangıçtaki çalışmaları- orisyenleri ortaya çıkardığını vur- göre Hegel felsefesinin gerçek kay-
nın konusu felsefe, tarih ve hukuk- gular. Kapitalizmin bunalımlarını nak ve gizemi Düşüncenin (Tinin)
tu. Doktora tezini felsefi bir konu- izah etmekten yoksun iktisatçıların Fenomenolojisi adlı ilk eseridir. Bu
da yazmıştı. Ekonomik konularda nasıl da gerici teoriler ürettiklerini nedenle, öncelikle bu eseri incele-
bilgisi sınırlıydı, hatta bu alanda id- sergiler. Malthus’un gerici karakter- meye yönelir, değerlendirmelerde
diası da yoktu. Engels’in deyişiyle deki “Nüfus teorisi” bunlardan bi- bulunur. Vardığı sonuç özetle şu-
“Marx, ekonomi politikten hiç anla- ridir. Malthus’un görüşlerinin geri- dur: “Hegel, modern ekonomi po-
mıyordu ve ‘iktisadi güçler’ gibi bir ciliği Fransız Devrimi’nin getirdiği litiğin bakış açısında yer alır. Ger-
deyimin ne anlama geldiğini düşü- demokratik eşitlik ve özgürlük il- çi Hegel emeğin özünü kavramıştır;
nemezdi”. (1) kelerine karşı olmasından kaynak- ama emeğin sadece olumlu yönünü
İlk dönemlerde ekonomik konu- lanmaktadır. Engels, adı geçen ya- görür ve olumsuz yönünü, yani ya-
larda bilgisi olmadığını kendisi de zıda Malthus’un teorisini çürütür. bancılaşmayı görmez.” (abç) (5)
Marx’ın başlangıçtaki çalışmalarının Marx, Engels’in iktisat üzerine bu Marx’a göre Hegel, politik iktisat
konusu felsefe, tarih ve hukuktu. ilk makalesini, “İktisadi kategori- biliminin görüş açısını aşamamış-
Doktora tezini felsefi bir konuda yazmıştı.
lerin eleştirisine katkının dâhice tır. Hegel’in Düşüncenin Fenomeno-
bir taslağı” (2) olarak değerlendir- lojisi adlı eserinde yabancılaşmanın
miştir. Ekonomi politik konusunda ele alınması, ekonomi politiğin gö-
Engels’den etkilenerek Marx şunu rüşlerinin felsefi dile çevrilmesidir.
yazar: “Ekonomi politik, bu zen- Marx’a göre Hegel, Adam Smith’i
ginlik bilimi, öyleyse aynı zamanda felsefeleştirmiştir. Burada Marx, He-
vazgeçme, yoksunluklar, esirgeme gel ile Adam Smith’in aynı bakış açı-
bilimidir. İktisatçı, senden yaşam ve sına sahip olduğunu ileri sürer. Ne
insanlık olarak aldığı şeylerin yeri- var ki, Hegel üzerine doktora çalış-
ne, para ve zenginliği koyar ve se- ması yapan bir yazar şunu ileri sür-
nin yapamadığın her şeyi senin pa- mektedir: Eğer Marx, Hegel’in Jena
ran yapar.” dönemindeki yazılarını okumuş ol-
Engels’in düşünceleri ekonomik saydı, “Hegel, modern ekonomi po-
ve toplumsal sorunlarla sınırlıydı. litiğin bakış açısında yer alır” sözle-
Oysa Marx, ekonomik, toplumsal rini kullanmayacaktı. Çünkü Hegel,
sorunları yeni bir felsefi anlayış- Adam Smith’in iyimserliğini pay-
la ele almayı amaçlar. Bu nedenle, laşmaz; emeğin olumsuz yanları-
hem politik iktisadı, hem yaygın o- nı da görür. (6) Sayama adlı yazar,

8
sınıfta bulan yabancılaşmanın bir
yanını dikkate alır. Ve kapitalistin
bu tür yabancılaşmasını olumlar.
Ama emekçinin yabancılaşmasını
görmezlikten gelir. Burjuva toplu-
munun açıklanmasına ekonomi po-
litiğin katkısı yoktur. Örneğin, kla-
sik ekonomi politik, “insanların
yaşamın sıradan işlerini yürütür-
ken aslında ne yaptığını ya da faa-
liyetlerinin neden ve nasıl değiştiği-
ni” açıklayamıyor. Ekonomi politik,
sermaye, rant, sermaye birikimi gibi
kavramları ‘verili’ ve değişmez kav-
ramlar olarak ele almaktadır. Ör-
neğin, sermaye birikiminin nasıl o-
Hegel, kendinden önceki iktisatçıların ortaya attığı sorunları felsefi genellemelere luştuğunu açıklamadan, onu veri
götüren ilk filozoftu. olarak kabul eder. Böylece sermaye
Hegel’de politik iktisadı aşan bir bo- rı söyler: “Tarihten koparılan ekono- birikiminin arkasında yatan gerçeği
yut olduğunu vurgular. mi politik dümensiz bir gemi gibidir gizler.
Marx, daha önceki Hegel’in Hu- ve tarihsiz iktisatçılar da geminin Ekonomi politik, emeğin zen-
kuk Felsefesinin Eleştirisi adlı ese- rotasının ne olması konusunda faz- ginlik yaratan, özel mülkiyeti artı-
rinde Hegel felsefesiyle hesaplaş- la düşünce üretemezler.” (7) Eko- ran yanını görür. Ama işçinin yok-
maya girişmiş, Hegel’in “devlet, nomi politiğin, tarih ve diğer sosyal sullaşmasını ve çalışma koşullarını
toplumu oluşturur” şeklinde ifa- bilimlerden koparılması şu sonucu görmezlikten gelir. Öte yandan, “e-
de ettiği düşüncesinden sıyrılmıştı. doğurmuştur: “Ekonomik malzeme- konomi politik işçi (emek) ile üre-
Marx, Hegel’in Hukuk Felsefesinin lerin incelenmesi, bu tür mekaniz- tim arasındaki dolaysız ilişkiyi göz
Eleştirisi isimli kitabını okuduğun- maları meydana getiren öznelerin önünde tutmaması sonucu, emeğin
da önemli bir sonuca varmıştı: Dev- davranışlarını belirleyen toplumsal özündeki yabancılaşmayı gizler.”
leti anlamanın anahtarı toplumdur. faktörler ile diğer faktörlerin ince- (9)
Marx devletin, toplum tarafından lenmesinden ayrılmıştır.” (8) 1844 Elyazmaları’nda dört şey gö-
belirlendiği görüşüne ulaşmıştı. Üretici emeğin her şey, oysa e- ze çarpar: Birincisi, Marx, ilk defa e-
Peki ama toplum nedir, nasıl geli- mekçinin hiç bir şey olduğunu sa- konomi politiği ele alır, Kapital’deki
şir? Daha doğrusu kapitalist toplu- vunan özel mülkiyet sistemi, in- meta analizinin tohumunu atar; i-
mun sırrı nedir? Bunun gibi sorular sanın yadsınmasıdır. İnsanın tek kincisi, yabancılaşma kavramı üre-
Marx’ı ekonomi politik araştırmala- boyuta indirgenmesidir. Özel mül- tim alanına, toplumsal, ekonomik
ra sürüklemiştir. kiyet sisteminde emek zenginliğin alana taşınır; üçüncüsü, ekonomi
Marx, 1844 Elyazmaları’nda ö- aracıdır. Hegel, ifadesini kapitalist politiğin sınırlarına dikkat çeker;
nemli kavramlara, değer ve artı- 1844 Elyazmaları’nın orijinal metninden. dördüncüsü, Hegel’in “modern eko-
değerin kaynağını oluşturan dü- nomi politiğin bakış açısında yer al-
şüncelere henüz ulaşmamıştır. Hâlâ dığını” vurgular ve emeği, insanın
ekonomi politiğin kavramlarını kul- öz etkinliği olarak kavradığına dik-
lanmaktadır. Ama önemli bir sap- kat çeker.
tama yapmıştır: Ekonomi politik
bilimi tek boyutludur, emeğin ya- DİPNOTLAR
bancılaşmasını görememiştir. Zen- 1) Engels’in F. Mehring’e Mektubu, aktaran A. Cornu, 1844
ginliğin kaynağı olarak emeği yü- Elyazmaları, s.250.
celtirken, emeğin yabancılaşmasını 2) Marx, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, Birinci Basımın
Önsözü, s.27.
fark edememiştir. Klasik ekonomi 3) Marx, 1844 (Ekonomi politik ve Felsefi) Elyazmaları,
politiğin en önemli eksikliklerinden s.40.
biri, tarihsel olmayan insan anlayı- 4) Marx, 1844 (Ekonomi politik ve Felsefi) Elyazmaları,
şıdır. Öyle ki, “insan doğası” değiş- s.140.
mez bir veri olarak kabul edilir. İn- 5) Marx, 1844 (Ekonomi politik ve Felsefi) Elyazmaları,
san, hem tarihsel hem de toplumsal s.220.
6) Keiji Sayama, Die Geburt der bürgerlichen Gesellschaft,
koşullardan bağımsız ele alınır. Bu- s.206.
nun sonucu olarak da ekonomi poli- 7) Eric Hobswamm, Tarih üzerine, s.158.
tik, tarihten kopartılmıştır. Tarihten 8) Eric Hobswamm, age, s.158.
koparılmış ekonomi politik konu- 9) Marx, 1844 (Ekonomi politik ve Felsefi) Elyazmaları,
sunda tarihçi Eric Hobsbawm şunla- s.142.

9
İngiltere’de Emekçi Sınıfların Durumu / F. Engels
Yeni oluşan sınıfın ilk analizi
Özgür Narin

G enç Engels, babasının şirke-


ti Ermen & Engels’in işleri i-
çin İngiltere’de, Manchester’da bir
böylelikle Marksizmin başyapıtları
arasında, ilk somut, pratik sınıf ve
alan çözümlemesi olarak tarihe ge-
Marksizmin kurucularının, kapita-
lizmin beşiğindeki ilk somut, sınıf-
sal inceleme ve çözümlemesi olarak
süre kalmak zorundadır. Burada çer. Almanca baskısının ilk önsözü tarihe geçmiştir. Emeğin, yoğun sö-
1843 sonlarında yazdığı “Politik İngilizcedir ve “Büyük Britanya’nın mürü altında birleşme dinamikleri-
Ekonominin Eleştirisinin Anahat- emekçi sınıflarına”, Alman toplum- ni, bir bütün sınıf olarak fabrika sa-
ları”, onun kapitalist üretim ilişki- sal kurtuluş hareketi içinde soyut hipleri ve sermayedarların karşısına
lerinin ekonomik incelemesine da- ve felsefi düzeyde süren tartışma- çıkma dinamiğini işaret etmektedir.
ir sağlam temelini göstermektedir. lar yerine İngiltere’de oluşan sını- İşte Engels’in kitabı, çağının yeni
Almanya’nın 1840’ların devrimci fın pratik hareketinin ne büyük bir ortaya çıkan kapitalist çalışma ko-
soluğunu taşıyan havasından, yeni gerçek ve canlı örnek olduğunu an- şullarını kapsamlı ve derinlemesine
gelişen kapitalizmin beşiğine gel- latmaktadır. Engels, bu önsözde ay- irdeleyen toplumsal bir çözümleme
miştir. Almanya’nın felsefi tartışma- nı zamanda İngiltere’de oluşan işçi olmanın yanı sıra esas bu yönüyle
larında bilenmiş, somut ve pratiği sınıfının ve hareketinin, sermayedar önemlidir.
irdelemeye aç Engels için İngiltere ve toprak sahibi sınıflardan bağım- Bu yönüyle kitap, yoksulluk ve
bulunmaz bir toplumsal inceleme sız durma çabasını, bunun olanak- açlığı anlatıp küçük burjuvaların ve
alanı ve Almanya’daki tüm toplum- larını, tehlikelerini, Almanya’daki hali vakti yerinde liberallerin vic-
sal dalganın felsefi düzeyde aradığı toplumsal hareketlere anlatma ça- danlarına seslenmemektedir. Aksi-
toplumsal kurtuluşun öznesini pra- basını da aktarır. Ama bu kitap yay- ne dönemin koşulları, 24 yaşındaki
tikte gözleme yeri olmuştur. gın kanının aksine İngiltere’deki e- genç devrimci Engels’i tüm bunlar-
İşte 1844 yılında bir süredir içe- mekçi sınıfların içinde bulunduğu dan kesinlikle uzak tutmuştur. Tam
riden gözlemlediği çalışanların ya- sefalete dair sosyolojik bir çözüm- da böylesi sahte “gözyaşları”nın
şamına dair toplumsal bir inceleme le değildir; bundan çok daha fazla- ve liberal “yazıklanma”ların arttı-
yazmaya karar verir. Gerçekte baş- sıdır. ğı bir dönemde bu kitap, yaşanan
langıçtaki planı İngiltere’nin top- Bu kitap, emekçilerin sefaletinin, sefaletin, yıkım ve sömürünün i-
lumsal tarihini yazmaktır. Ancak güçsüzlüğünün ve mağduriyetinin çerisinden beliren ve birleşen iş-
yeni doğan işçi sınıfının canlı bir çözümlemesi değildir; aksine bu çi sınıfının bir sınıf olarak oluşma
tarihini, tanıklığını yazmak bunun koşullardaki emekçilerin kurtuluş- koşulları, birleşme dinamiklerine
ilk adımı olur. İşte 1845’te Alman- larını yine kendi koşullarından o- dair bir çalışmadır. Vicdanlara de-
ca olarak yayımlanan İngiltere’de luşturacaklarına dair keskin ve dev- ğil, sınıf bilincine dair bir çözümle-
Emekçi Sınıfların Durumu kitabı, rimci bir saptamadır. Aynı zamanda medir. Kitabın bu özelliğini belirt-
İngiltere’ye gelen genç devrimci Engels, yeni doğan işçi sınıfının canlı bir tarihini yazmaya girişti. mek, yazıldığı dönemdeki sınıfsal
kutuplaşmalar gözetilirse özellikle
önemlidir. Engels, kitapta ve daha
sonra yazılan tüm önsözlerde gö-
rüldüğü gibi bunların sadece bilin-
cinde değildir; aynı zamanda tam
da bu bilince karşı işçi sınıfını ay-
rı bir sınıf olarak düşünsel olarak
ayırmak ve kendi kurtuluşu için
birleşmesine işaret etmek için yaz-
maktadır. 1840’larda Fransa’da ve
Avrupa’daki işçi sınıfı hareketine
sürekli söyledikleri gibi, artık pro-
letarya burjuvazinin 3 renkli (Fran-
sız Devrimi’nin ve Fransa’nın ma-
vi, beyaz, kırmızı bayrağı) bayrağı
etrafında değil kendi kurtuluşu et-
rafında birleşmelidir. Kapitalizmin
beşiği İngiltere, yerini kaybetmekte
olan aristokratlar ile egemenliğini

10
lışan sınıfın kentin oluşumunda ve
kentteki yerini, göçle değişen ya-
pısını, yoksul sınıflar içinde suçun
bir tepki olarak artışını çarpıcı bi-
çimde, hem kendi gözlemlerine da-
yanarak, bizzat içeriden, hem de li-
beral, aristokrat tarafların bizzat
kendi kaynaklarından yararlanarak
çözümlemiştir.
Engels’in kitabının iki temel ö-
zelliği vardır: Birincisi Engels, he-
nüz yeni yeni doğmaya başlayan
işçi sınıfının belirli bir kesimini de-
ğil, bütününün çalışma koşullarını
irdelemiştir. Onları bir sınıf olarak
bütünleştiren sefaletleri değil, kapi-
talist üretim sürecindeki konumla-
rıdır. İkinci olarak ise, işçi sınıfının
kurtuluşunun kendi eseri olduğu
Engels’in eseri, yaşanan sefaletin, yıkım ve sömürünün içerisinden beliren ve kadar, aynı zamanda sefalet ve yok-
işçi sınıfının bir sınıf olarak oluşma koşulları, birleşme dinamiklerine dair bir çalışmadır. sulluk içindeki tüm insanlığın kur-
kazanmaya çalışan burjuva sınıflar ler. İşte bu politik tartışma içinde, tuluşu olacağını öne sürmüştür.
arasındaki çatışmayı iliklerine dek Engels’in erken dönemde sergile- Böylelikle Engels, Alman felsefe-
yaşamaktadır. Aristokratların ve es- diği tüm sefalet, sömürü koşulları si ve komünizmini somut pratikle
ki rejim bekçilerinin tutucu temsi- resmi raporlarda, gazete ve dergi- buluşturduğu, kapitalizmin beşiği
lini Tory partisi yapmaktadır. Yeni lerde ortaya çıkmaya başladı. Bun- İngiltere’deki işçi sınıfını analiz et-
rejimin, yükselen sınıf olarak bur- lara Marx’ın sonradan Kapital’de mede öncü olduğu bu kitabıyla, fel-
juvazinin (fabrikatörlerin, imalat- kullanacağı “Mavi Kitap” adlı ra- sefi eleştiriyi de somutlaştırdı. İşçi
hane sahiplerinin ve tüccarların) porlar da dahildir. sınıfı sadece kendi kurtuluşunun
temsilcisi ise Whig partisidir. İngil- Özcesi bu kitap, yoksul ve aç sı- değil tüm insanlığın kurtuluşunun
tere tarihinin 1800’lerdeki önemli nıfları gösterip liberallerin vicdan- evrensel öznesi ve öncüsü olacaktı.
politik tartışması olan Tahıl Yasa- larına seslenmez; aristokrat sınıfın, Kitap, toplumsal araştırma ya-
sı üzerinden çıkan çatışma, burju- Tory’lerin sahte gözyaşları karşısın- panlara pek çok önemli ipuçları
vazinin aristokrat sınıfa karşı, tahıl da ise ödünsüz durmak zorundadır. sunmaktadır. Kentleşme ile işçi sı-
ithal kısıtlamasını kaldırmak için İşte bu politik kutuplaşma içinde, nıfı ve yoksulluk arasındaki ilişki,
uğraş vermesidir. Tahıl ithali ser- işçi sınıfının bağımsız bir güç ola- sınıf olarak oluşma ile suç arasın-
best hale geldiğinde, hem tahıl fi- rak ortaya çıkma dinamiklerini in- daki ilişki gibi pek çok toplumbi-
yatları ve ücretler düşecek, serma- celemek için Engels’in kitabının lim araştırmasının erken habercisi
yedar daha fazla kâr edecek hem sadece sefaleti irdelemesi yeterli konumundadır.
de eski toprak sahipleri tahıl teke- değildir; zaten Engels
lini ellerinde tutarak elde ettikleri de bir sınıf olarak ça-
kazançları kaybedeceklerdi. Burju- lışanların birleşme di-
vazi, sermayedarlar, aristokratların namiklerini incele-
gücünü sarsmaya çalışıyorlardı ve miştir.
bunu tahıl yasaları tartışmaları sıra- 24 yaşındaki genç
sında başardılar. Engels’in ­kitabı, İngil-
İşte tam bu politik ortamda, tere’de ­Emekçi Sınıfla-
Marx’ın ileride alayla anlatacağı rın Durumu, kapita-
çarpıcı bir durum ortaya çıktı. “Hır- lizmin beşiğine dair
sızlar birbirine düşünce, dürüstler önemli bir toplumsal
bundan kazançlı çıkar”. Aristokrat inceleme olduğu ka-
sınıf, tüm gücüyle, sermayedarla- dar esas olarak bu ö-
rın fabrikalarda sürdürdüğü sömü- zelliği ile başyapıt
rü koşullarının vahşiliğini, çalışma olmayı hak eder. En-
yaşamının kötü koşullarını ve işçi- gels, işçi sınıfının o-
lerin sefaletini sergilemeye başladı. luşma koşullarını,
Buna karşılık da sermayedarlar, li- çalışma koşullarını,
beraller, kırdaki kötü koşulları ga- yoğun sömürü altın-
zetelerinde, kamuoyunda sergiledi- da artan sefaleti, ça-

11
Alman İdeolojisi / K. Marx - F. Engels
Fikirlerin egemenliğine karşı başkaldırı
Yener Orkunoğlu

1 845-46 yıllarında Marx ve En-


gels tarafından yazılan Alman İ-
deolojisi, Tarihsel Materyalizmin ilk
deolojiyi vb. temel almıştır. Oysa
Marx-Engels’e göre insanların “ta-
rihi yapabilmeleri” için yaşamları-
fesine eleştiri yöneltirler. Fikirleri
ortaya çıkaran maddi toplumsal ko-
şulları incelerler. Tarihteki çeşitli ü-
defa sistemli olarak ele alındığı bir nı sürdürebilecek durumda olmaları retim ilişkilerini ve mülkiyet (aşiret-
çalışmadır. Tarihsel Materyalizm ise gerektiği öncülünden işe başlamak sel, antik, feodal) biçimlerinin kısa
diyalektik toplumsal felsefeden baş- gerekir. “Ama yaşamak için her şey- bir açıklamasını yaparlar. Fikirlerin,
ka bir şey değildir. Diyalektik top- den önce içmek, yemek, barınmak, tasarımların ve bilincin kaynağının,
lumsal felsefenin temel eğilimi, top- giyinmek ve daha bazı başka şeyler insanların toplumsal yaşam biçimine
lumsal yaşamı ve toplumsal yaşamın gerekir. Demek ki, ilk tarihsel ey- dayandığını göstermeye çalışırlar.
üretimini, tüm insanal varlığın en te- lem, bu gereksinmeleri karşılayacak Burada en temel kategorilerden
mel boyutu olarak temellendirmeye araçların üretimi, maddi yaşamın biri olan emek gündeme gelir. Top-
çalışmasıdır. Dolayısıyla bu felsefe, kendisinin üretimidir.” (2) Dolayı- lumsal üretim süreci içinde emeğin
toplumsal yaşamın üretimini, ideo- sıyla toplumsal yaşamın gerçek üre- iki özelliği açığa çıkarılır: (6) Birin-
lojilere, bilince vb. dayandıran sol- timi tarihin ta başlangıcında ortaya cisi, emek, belirli nesneleri işler, de-
Hegelci felsefi görüşlere karşı mü- çıkar. Oysa Alman felsefesi toplum- ğiştirir (Neyi nasıl, hangi araçlar-
cadele etmek zorundaydı. Alman sal yaşam biçimini hiç ele almadı ve la değiştirir?). Bu özellik emeğin,
İdeolojisi’nin önsözünde şunlar söy- “tarih bakımından hiçbir zaman a- nesnel maddi-teknik boyutu olarak
lenir: “Yaratıcılar, kendi yarattıkları yakları yere basmadı ve bu yüzden adlandırılabilir. Emeğin ikinci ö-
şeyler önünde secdeye varmışlardır. de hiç tarihçileri olmadı.” (3) zelliği, hangi toplumsal koşullarda
Öyleyse onları, boyunduruğu altında Marx-Engels, adı geçen çalışma- nesnelerin kimler tarafından üretil-
ezildikleri kuruntulardan, fikirler- da, maddi gerçekliğe sırt çeviren Al- diğini gösterir. (Kim, nasıl çalışır?)
den, dogmalardan, hayali yaratıklar- man felsefesiyle hesaplaşmaya gi- Bu olgu ise, toplumsal hiyerarşi ve
dan kurtaralım. Fikirlerin egemenli- rişirler. Gökten yeryüzüne inen bağımlılık ilişkilerine gönderme
ğine karşı başkaldıralım.” Alman felsefesinin tam tersine, bu- yapar. Bu özellik, emeğin, sosyo-
İdeolojilerin egemenliğine başkal- rada, yerden gökyüzüne çıkılır. Bu politik boyutunu oluşturur. (7)
dırmak için Klasik Alman Felsefe- nedenle imgelerden, ideolojilerden Marx, bu iki özelliği, üretim güçleri
si içinde üç görüş var: Birinci görüş, ve düşüncelerden değil, toplumsal ve üretim ilişkileri olarak kavram-
insanları yanılsamalarını değiştire- yaşamdan, gerçek faal insanlardan laştırmıştır.
rek, onun yerine insan özüne uygun yola çıkmak gerekir. Marx’a göre
düşen düşünceleri koymayı savunu- “Alman felsefi eleştirisi dinsel anla- Komünizmin önkoşulları
yor; ikinci görüş, bu yanılsamalara yışların eleştirisiyle sınırlıdır.” (4) Marx-Engels, tarihteki üretim bi-
karşı, eleştirici tutum alınması ge- Belirli bir sınırın ötesine gidememiş- çimlerini açıklarken, aynı zamanda
rektiğini ileri sürüyor; üçüncüsü ise tir. Çünkü Alman felsefesinin dü- komünist toplumun maddi önkoşul
yanılsama ve dogmaları kafalardan şünürleri, spekülatif felsefe alanını olarak, üretici güçlerin gelişiminin
söküp atalım diyor. Bu üç görüşün terk edemediklerinden, maddi ger- yüksek bir evresini gerektirdiğini
ortak yanı “ideolojilerin eleştirisi” çeklikle ve pratik etkinlik ile bağ vurgularlar. Marx-Engels’in bakış a-
ile gerçekliğin ortadan kaldırılabile- kuramamışlardır. çısına göre, “yabancılaşmanın” orta-
ceğine inanmasıdır. Marx-Engels’e Marx-Engels haklı olarak bu gö- dan kalkıp komünizmin kurulabil-
göre, bilincin dönüşümünü istemek, rüşleri ileri süren filozoflar hakkın- mesi için iki pratik koşul gereklidir:
esasen mevcut olanı farklı yorumla- da şu saptamayı yaptılar: “Bu filo- Birincisi, yabancılaşmanın “katlanı-
mak, yani farklı yorumlama aracılı- zoflardan hiçbiri, Alman felsefesi ile lamaz” hale gelmesi, başka bir de-
ğıyla mevcut olanı olduğu gibi ka- Alman gerçeği arasındaki bağın, ken- yişle insanın yabancılaşmaya kar-
bul etmek demektir. (1) Dolayısıyla di eleştirileri ile kendi maddi ortam- şı devrim yapabilecek hale gelmesi
sol-Hegelciler okulunun ideologları, ları arasındaki bağın ne olduğunu gerekir; yani insanlığın büyük ço-
tüm “eleştirel” ve tumturaklı sözlere kendi kendine sormayı düşünmedi.” ğunluğunun tamamen “mülkiyetten
karşın en büyük tutuculardır. (5) Bu yüzden Marx-Engels Alman yoksun” bir hale gelmesi gerekir. İ-
İdeolojisi’nde, gerçekliği değiştirme- kincisi, “mülkiyetten yoksun” olma-
Klasik Alman Felsefesi den, ideolojilerin, fikirlerin değişme- nın, mevcut olan zenginlik ve kül-
Klasik Alman Felsefesi, çıkış nok- sini mümkün gören ve ideolojilerin tür dünyasıyla çelişkili hale gelmesi
tası olarak maddeyi, maddi toplum- değişmesiyle gerçekliğin düzeltile- gerekir. Ama bu iki koşul, “üreti-
sal gerçekliği değil, düşünceyi, i- ceğini düşünen Klasik Alman Felse- ci güçlerin büyük ölçüde artması-

12
nı, yani üretici güçlerin gelişiminin Tarihsel materyalist görüşleri a- düşünceler, o dönemdeki belli bir
yüksek bir evresini varsayarlar. Öte çıklamaya yönelik bir çalışma olan toplumsal düzeyin, belli bir sınıfın
yandan üretici güçlerin bu gelişmesi Alman İdeolojisi, iki ciltten oluşur: ihtiyaçlarını dile getiren düşünceler
kesinlikle vazgeçilemez, önce yerine Birinci ciltte, Hegel sonrası felsefe- değil, toplumun “aklın ilkelerine”
gelmesi gereken bir pratik koşuldur, nin eleştirisi yapılır. Esas olarak Fe- göre örgütlenmesini ifade ederler.
çünkü bu koşul olmadan, kıtlık, ge- uerbach, B. Bauer ve Stirner’in fel- Marx-Engels açısından, Alman İ-
nel bir durum alır ve gereksinmey- sefi görüşleri eleştiriye tabi tutulur. deolojisi, gerçek sosyalistlerin, mad-
le birlikte zorunlu olan için savaşım İkinci ciltte ise Almanya’da ortaya di toplumsal ilişkileri görmesini
yeniden başlar ve gene kaçınılmaz çıkan “hakiki sosyalizmin” temsil- engellemektedir. Bu tür Alman ya-
olarak aynı eski çirkefin içine düşü- cilerinin (Grün vb.) felsefi görüşle- zarları açısından Fransız ve İngiliz
lür.” (8) Marx-Engels, bu satırlarda riyle hesaplaşılır. Bu çalışmanın 1. komünistleri, emprizmin ötesine gi-
komünizmin en genel öznel ve nes- cildinin, küçük bir bölümü Türkçe- dememişlerdir; dolayısıyla gerçek
nel koşullarını dile getirmektedirler. ye çevrilmiştir; yani yaklaşık olarak sosyalizm, ancak Alman felsefesinin
Marx-Engels açısından, toplum- dörtte biri kadarı Türkçeye kazandı- akılcılığı süzgecinden geçtikten son-
sal yaşamdaki olguları saptamak ye- rılmıştır. ra mümkün olabilir. Alman “gerçek
terli değildir. Esas olan toplumu de- sosyalizm” akımına göre gerçi ko-
ğiştirmektir. Dolayısıyla “gerçekte Gerçek Alman sosyalizmi münist düşünceler Fransa’da ortaya
ve pratik materyalist için, yani ko- Kendilerini “gerçek” sosyalist- çıktı; ama Fransızlar gerçek sosya-
münist için sorun, mevcut dünya- ler olarak adlandıran bazı yazar- lizmi anlayamadılar. Çünkü Fransız-
yı köklü bir biçimde dönüştürmek, lar, Almanya’nın koşullarını dikka- lar politika üzerinden komünizme
var olan duruma pratik olarak sal- te almadan İngiltere ve Fransa’daki ulaştılar; oysa Almanlar, metafizik
dırmak ve onu değiştirmektir.” (9) sosyalist, komünist fikirleri benim- ve felsefe üzerinden sosyalizme var-
Marx için komünizm gelecek ülkü- seyerek bu fikirlerin Alman felse- dıklarından dolayı “hakiki sosya-
sü değil, var olanın değiştirilmesidir. fesiyle karışımını yapmaya çalışır- lizm” Almanlara özgüdür. Fransız
“Komünizm, ne yaratılması gereken lar. Bu “gerçek sosyalistler”, Fransa komünizmi, Alman biliminin yardı-
bir durum, ne de gerçeğin ona uy- ve İngiltere’deki komünist literatü- mıyla, hakiki sosyalizme dönüşmüş-
durulmak zorunda olacağı bir ülkü- rün, bu ülkelerdeki gerçek hareke- müş! Hakiki sosyalizmi Alman ulu-
dür.” (10) Marx-Engels, “bugünkü tin bir ürünü ve ifadesi olduğunu sal gururu olarak gösteren ve buna
duruma son verecek gerçek hareke- kavramaktan ziyade, bu düşüncele- komşu-halkların gıpta ettiğini lan-
te komünizm” diyorlardı. rin, toplumsal koşullardan bağımsız se eden “Gerçek Sosyalizmi” Marx-
olarak, sırf aklın ürünü olduğunu Engels eleştirir. Marx-Engels için
Alman İdeolojisi üzerine sanırlar. O ülkelerdeki düşüncele- kendini ‘gerçek sosyalizm’ olarak
söylentiler rin, belli toplumsal koşullar altında gören akım, Fransız fikirlerinin Al-
1932 yılında yayınlanan Alman İ- belirli toplumsal sınıfların çıkarları- man ideolojisinin diline çevrilme-
deolojisi adlı çalışma konusunda çe- nı ifade ettiklerini anlamaktan yok- si ve komünizm ile Alman ideoloji-
şitli söylentiler var. Moskova’daki sundurlar. Bu tip sosyalistlere gö- si arasında rastlantısal (willkürlich)
Marx-Engels Enstitüsü Başkanı Rja- re Fransız literatüründe ifade edilen kurulan bağa dayanmaktadır. Marx-
sanow, 1920-1930 yılları arasında Marx-Engels, maddi gerçekliğe sırt çeviren Alman felsefesiyle hesaplaşmaya girişirler.
Marx ve Engels’in tüm eserlerini bir
araya getirme görevini üstlenmişti.
Kimilerine göre, Alman İdeolojisi adı
altında Marx-Engels’in bir çalışması
olmamıştır. Kimilerine göre de hem
çalışmanın başlığı hem çalışmada-
ki konuların sıralanması Rjasanow
tarafından belirlenmiştir. (11) Al-
man İdeolojisi eserini daha sonradan
yayınlayan Harald Bluhm’un yoru-
muna bakılırsa Rjasanow’un ama-
cı, Feuerbach üzerine olan bölümü,
kitabın ilk bölümüne yerleştirmek-
ti. Çünkü bu bölümde Tarihsel Ma-
teryalizmin teorik temelleri açıklan-
mıştır. Marx’ın hem Stirner, hem de
Bauer ve diğer düşünürlere yöneltti-
ği eleştirilerinin anlaşılabilmesi için,
sıralamanın tersine çevrilmesi, yani
Feuerbach bölümünün en başa alın-
ması gerekiyormuş. (12)

13
Engels, Almanya’da ortaya çıkan Kuzey Amerikalıların Almanlardan dece konularda bir değişiklik değil,
“gerçek sosyalizm” savunucularını gerçek sosyalizmi öğrenmelerini sa- perspektiflerde de yeniliklere yol a-
bilinci toplumsal koşullardan ayır- vunur. (14) Grün, Fransız sosyalist- çar; tarihsel gelişmeleri ve toplumsal
dıkları için eleştirirler. Bu yazarlar lerini küçümseyen bir yaklaşım gös- değişimleri konu edinen bir felsefe,
“gerçek tarihsel zeminden koparak, terir. Marx-Engels, Saint-Simon’u konulara uygun yöntemi gerekti-
ideoloji alanında yer almaktadırlar, okumadan eleştiren Grün’ü sert bir rir. Tarihin, toplumun, üretimin ko-
gerçek ilişkileri tanımadıklarından, şekilde eleştirir. nu olarak saptanması, tarihsel geliş-
mutlak ideolojik yöntemlerle fantezi Almanya’da gerçek, coşkulu, ka- meyi hakkıyla ele alacak yöntemi de
ilişkiler tasarlarlar.” rarlı pratik parti mücadeleleri ol- gerektirmiştir. Alman İdeolojisi’nde
Marx’ın 1844 Elyazmaları’ndaki madığından, ortaya çıkan sosyal diyalektik ve tarihsel materyalizm
ilginç görüşlerden biri kaba-eşitlikçi hareketler başlangıçta esas olarak ayrımı yapılmaz. Bu nedenle Alman
komünizme yönelttiği eleştiridir. Sa- yalnızca edebiyat, şiir vb. biçimleri- İdeolojisi, diyalektik toplumsal fel-
nıldığının aksine, kaba-eşitlikçi ko- ne bürünmüştür. Marx’a göre gerçek sefenin ilk genel açımlanmasını ya-
münizm, özel mülkiyetin ortadan pratik mücadeleler ve komünist par- pan bir çalışma olarak görülmelidir.
kaldırılıp kolektif mülkiyetin geti- tisi ortaya çıktıktan sonra, “gerçek Marx’ın düşüncesini ekonomizme
rilmesini savunmaz. Kaba-eşitlikçi sosyalizm” küçük burjuvaziyi kendi- indirgeyenler, Marx’ın teorisinin de-
komünizm, özel mülkiyetin orta- ne çekebilecektir ve küçük burjuva- rinliğini anlamayanlardır. Marx’a gö-
dan kaldırılmasını değil, özel mülki- ziyi temsil etmekle sınırlı kalacaktır. re ideoloji, iktisat tarafından değil,
yetin eşit paylaşımını savunur. Yani insanın doğa ve insanın insanla iliş-
özel mülkiyet genelleştirilir; herke- ‘Alman İdeolojisi’nin önemi kisiyle belirlenen toplumsal yaşam
sin özel mülkiyeti eşitlenir. Böylesi “Farelerin kemirici eleştirisine” tarafından belirlenir. Bu düşünce, ik-
kaba-eşitlikçi bir komünizmi Marx terk edilen Alman İdeolojisi, tarihsel tisadın dışlanması olarak algılanma-
kesinlikle reddeder. Özel mülkiyetin materyalizmin temellerini atan bir e- malı. Elbette iktisat, toplumsal ya-
kabaca genelleştirilmesi fikrini Marx ser olarak görülebilir. Marx, Ekonomi şamın çekirdeğini oluşturur, ama
şöyle değerlendirir: “Bu fikir, kıs- Politiğin Eleştirisine Katkı’ya yazdığı toplumsal yaşamın tümünün yerine
kançlık ve eşitleştirme eğilimi biçimi önsözde şöyle diyor: “1845 ilkyazın- konulamaz. Farelerin kemirici eleş-
altında, en azından daha zengin özel da, o da [Engels kastediliyor. Y.O] tirisine bırakılan bu eserin tümünün
mülkiyete karşı çevrilmiştir; öyle ki gelip Brüksel’e yerleştiği zaman, bir- Türkçeye kazandırılması, Türkiyeli
kıskançlık ve eşitleşme eğilimi reka- likte çalışmaya ve Alman felsefesinin okur için bir kazanım olacaktır.
betin özünün ta kendini oluşturur. bakış açısı karşısında olan kendi ba-
Kaba komünizm, bir asgari tasarım- kış açımızı oluşturmaya karar ver-
dan yola çıkarak, bu kıskançlık ve dik: bu, gerçekte, bizim geçmişteki DİPNOTLAR
eşitleştirmenin tamamlanmasından felsefi bilincimizle hesaplaşmamız- 1) Marx-Engels, Alman İdeolojisi, Seçme Eserler 1, Sol
başka bir şey değildir.” (13) dı. Bu planımız, Hegel-sonrası felse- Yayınları, s.18.
Karl Grün ve Kuhlamm gibi “ger- fenin bir eleştirisi biçiminde gerçek- 2) Marx-Engels, Alman İdeolojisi, Seçme Eserler 1, Sol
Yayınları, s.33.
çek sosyalizmi” savunan yazarlar e- leşti. El yazısı, formalar halinde, iki
3) Marx-Engels, Alman İdeolojisi, Seçme Eserler 1, Sol
leştiri yağmuruna tutulur. Grün, cilt olarak, Vestfalya’daki yayınevi Yayınları, s.33.
burnu havada bir edayla, Fransız- sahibinin elindeydi ki, yeni gelişme- 4) Marx-Engels, Alman İdeolojisi, Seçme Eserler 1, Sol
ların, İngilizlerin, Belçikalıların ve lerin, yapıtın basılmasını olanaksız Yayınları, s.17.
Dönemin önde gelen Alman filozofu kıldığını öğrendik. Biz, görüşlerimi- 5) Marx-Engels, Alman İdeolojisi, Seçme Eserler 1, Sol
Ludwig Feuerbach. zi açıklığa kavuşturmak olan başlıca Yayınları, s.19.
amacımıza vardığımız için, el yazısı- 6) Marek J. Siemek, Von Marx zu Hegel (Marx’tan Hegel’e),
Verlag Königshausen & Neumann GmBH, 2002, Würzburg,
nı farelerin kemirici eleştirisine seve s.26.
seve terk ettik.” (15) 7) Marek J. Siemek, Von Marx zu Hegel (Marx’tan Hegel’e),
Bu çalışmada, bir tarafta toplum- Verlag Königshausen & Neumann GmBH, 2002, Würzburg,
dan ve tarihten bağımsız olan felse- s.27.
felerin eleştirisi yapılırken, diğer ta- 8) Marx-Engels, Alman İdeolojisi, Seçme Eserler 1, Sol
rafta mevcut durumu değiştirmenin Yayınları, s.43.
9) Marx-Engels, Alman İdeolojisi, Seçme Eserler 1, Sol
gerekliliği vurgulanır. Marx-Engels’e Yayınları, s.29.
göre olguları, tarihten ve toplumsal 10) Marx-Engels, Alman İdeolojisi, Seçme Eserler 1, Sol
yaşamdan bağımsız olarak ele alan Yayınları, s.42.
yaklaşımların hiçbir önemi yoktur. 11) Bkz. Harald Bluhm, Karl Marx/ Friedrich Engels: Die
Alman İdeolojisi adlı eserin en il- deutsche Ideologie, Berlin: Akademie Verlag 2009.
ginç yanı felsefenin konusunu değiş- 12) Bkz. Harald Bluhm, Karl Marx/ Friedrich Engels: Die
deutsche Ideologie, Berlin: Akademie Verlag 2009, s.168.
tirmesidir. Daha önceleri, varlık, bil- 13) Marx, 1844 (Ekonomi Politik ve Felsefi) Elyazmaları,
gi teorisi, etik ve din gibi konuları s.170.
ele alan felsefe, şimdi tarih, toplum, 14) Bkz. Die Deutsche Ideologie, http://www.mlwerke.de/
üretim vb. alanlara açılarak yeni ko- me/me03/me03_473.htm#II_IV.
nulara yönelir. Ama bu yöneliş sa- 15) Marx, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, s.27.

14
Felsefenin Sefaleti / K. Marx
Küçük burjuva sosyalizminin ütopyacılığı
Yener Orkunoğlu

M arx, 5 Mayıs 1846 tarihinde Proudhon’un ekonomik hon, “Kant gibi, çatışkıların çözümü-
Proudhon’a yazdığı bir mek- öğretisi ve Marx’ın ne insan kavrayışının ‘ötesinde’ ka-
tupta (1) ortak çalışmayı önerir. Ko- yönelttiği eleştiri lan bir şey gözüyle” bakmaktadır.
münistler arasında bir iletişim şe- Felsefenin Sefaleti iki bölümden o- Proudhon, özgür alıcıyı özgür
bekesinin kurulmasını amaç edinen luşan bir eser: Birinci bölümün başlı- üreticinin karşısına koyuyor. Biri-
Marx, Proudhon’un da bu birliğe ğı, “Bilimsel Bir Buluş” olarak veril- ne ve ötekine tümüyle metafizik ni-
katılmasını ister. (2) Proudhon’un miş. Bu bölümde Marx, Proudhon’un telikler veriyor. Marx, itirazını sür-
17 Mayıs 1846 tarihinde yazdığı ya- kullanım ve değişim-değeri konu- dürür: Üreticinin üretim araçlarının
nıt kopuşa neden olur. Proudhon, sundaki görüşlerini, para konusun- birçoğu özgür iradeye dayanmaz.
devrime karşı çıkarak ekonomik re- daki bakış açısını eleştiriyor. İkinci Üstelik modern üretimde, üretici
formlar yoluyla sosyalizme gidile- bölüm ise, “Ekonomi Politiğin Meta- kendisinin arzuladığı miktarda üre-
ceğini savunur. “Biz barışçıl devrim fiziği” başlığını taşıyor. Bu bölümde tim yapmakta bile özgür değildir. Ü-
istiyoruz” diyen Proudhon, küçük esas olarak yöntem sorunları ve ta- retici güçlerin fiili gelişme derecesi,
reformlar yoluyla hedefe ulaşılabile- rihsel gelişme konuları inceleniyor. üreticiyi şu veya bu miktarda üret-
ceğini ileri sürmektedir. Kapitalizme Marx’ın deyişiyle ‘sentez olma- meye zorlar. Proudhon, üretim ve
karşı başarıya ulaşmak için devrime yı’ arzu ederken ‘birleşik yanılgı’ya tüketim alanını birbirinden ayırır.
ihtiyaç olmadığını vurgular. Dola- düşen Proudhon’un kullanım ve
yısıyla devrimci eylemi toplumsal değişim-değeri konusundaki iddia- Proudhon’un değer ve
reform aracı olarak görmeye kar- larını çürütmek için iki iktisatçının para teorisinin eleştirisi
şı durur. Çünkü bu sözde devrimci (Sismondi ve Lauderdale) görüşle- Proudhon, sentetik değeri buldu-
eylem, kuvveti ve şiddeti gerektirir- rine başvurur Marx. Proudhon’un ğunu ileri sürer, bununla övünür.
miş. Ona göre gerçek sorunun çözü- ele aldığı konular, Proudhon’dan Marx, Proudhon’un iddialarını çü-
mü şöyle olmalıdır: “Sorunu kendi önce daha net bir şekilde açıklan- rütmek için, Proudhon’u Ricardo ile
kendime şöyle ortaya koyuyorum: mıştır. Ayrıca Proudhon, bir ürünün yüzleştirir. Ricordo’ya göre bir me-
Bir ekonomik yolla toplumdan alın- değişim-değerini ya da fiyatını yalnız- tanın değeri, üretimi için gerekli o-
mış olan zenginlikleri başka bir e- ca arz-talep ilişkisi üzerinden belirle- lan emek miktarıyla belirlenir. Marx,
konomik yolla yeniden topluma ge- meye çalışmıştır. Marx, Proudhon’un Proudhon ile Ricardo’nun görüşleri-
ri verme. Ya da ... mülkiyet teorisini öğretisindeki eksik yanları keşfetmiş ni birbiriyle karşılaştırır. Marx’ın gö-
mülkiyete karşı döndürmek.” (3) ve bu eksiklikleri sergilemiştir. rüş açısından bakıldığında, Ricardo
Marx’ın; Felsefenin Sefaleti Proudhon, değişim-değeri ve (5), değeri oluşturan burjuva üreti-
(1847) adlı çalışması polemik nite- kullanım-değeri arasındaki karşıt- minin gerçek hareketini gösterirken,
liğinde bir eserdir. Anarşizmin (4) lığa vurgu yapar. Proudhon’a göre Proudhon, gerçek hareketi bir ke-
en yetkin filozoflarından biri olan kullanım-değeri ile değişim-değeri nara bırakarak, ütopik formüller ü-
Fransız düşünürü Proudhon’a kar- arasındaki çelişkiyi aşacak, bunla- retmiştir. Ricardo’nun değer teorisi,
şı yazılmıştır. Proudhon (1809- rı uzlaştıracak güç ‘özgür irade’dir. gerçek ekonomik yaşamın bilimsel
1865), Sefaletin Felsefesi (1846) Proudhon’un yaklaşımı, Kant’ın uz- yorumudur; Proudhon’un değerler
başlığıyla bir kitap ya- laşmayan antinomileri- teorisi ise Ricardo’nun teorisinin üto-
zarken amacı kapitalist ni (çatışkılarını) çağ- pik yorumudur. (6) Marx, para ko-
iktisadın çelişkilerini rıştırıyor. Nihayet nusunda Proudhon’un görüşlerinin
ve yarattığı yoksul- Marx da Proudhon’u subjektif bir anlayıştan kaynaklan-
luğu ortaya sermek- “Kant’ın çatışkıla- dığını ortaya serer. Marx’a göre Pro-
ti. Proudhon’un Se- rı ele alış biçimi- udhon, paranın nasıl ve niçin ortaya
faletin Felsefesi adlı ni taklit etmek”le e- çıktığını açıklamaktan ziyade, “para-
eseri, Marx için bir leştirmiştir. Üstelik nın varlığını varsaymış bulunuyor”.
fırsat yaratır. Marx, Marx’a göre Proud- (7) Marx açısından Proudhon, para-
kendi tarihsel ma- yı gerçek üretim biçiminden kopar-
teryalist anlayışını Marx, Felsefenin Sefaleti makla işe başlıyor; ve ondan sonra da
adlı eseri anarşizmin en
Fransız okurlara a- yetkin filozoflarından biri parayı, hayal ürünü olan bir ilişkinin,
çıklama olanağına olan Fransız düşünürü sonradan bulunması gereken bir iliş-
Proudhon’un fikirlerini
kavuşur. eleştirmek için yazdı. kinin bir unsuru haline getiriyor.

15
Ricardocu sosyalistler farklı olarak artı-değer üreten bir ö- bazı çevrelerde ‘bilim’ adı altında çi-
Ricardocu Sosyalist olarak bilinen zelliğe sahiptir. Yani emek-gücü, al- çeklendiği görülüyor.” (11)
bazı düşünürler (William Thomp- dığı ücretin ötesinde üretim süreci Sosyalizminin başarısızlığından
son, Thomas Hodgskin, Jonh Fran- sırasında artı-değer üretir. Oysa Pro- sonra, anti-kapitalist küçük burjuva
cis Bray, John Gray vb.), 1820-30 udhon, “emeğin bir meta olmadığını, sosyalizminin yeni biçimlerinin or-
yıllarında Ricardo’nun “emek değer emeğin bir değeri olmayacağını öne taya çıktığı dönemde bu tür anlayış-
teorisi”nden farklı sonuçlar üretti- sürüyor.” (9) Proudhon, kapitaliz- ların eleştirisi önem taşımaktadır.
ler. Ricardo’nun emek-değer teori- min iç yüzünü anlamadan kapitaliz-
sini, burjuvaziye karşı kullandılar. me karşı mücadele etmeye çalışmak- Proudhon’un
Ricardocu teorinin eşitlikçi uygu- tadır. Dolayısıyla sonuçta kapitalizmi felsefi görüşlerine yönelik
lamasını önerdiler. (8) Ricardo’nun aşamayan bir bakış açısına sahip- Marx’ın eleştirisi
emek-değer teorisinden üretilen tir. Onun kapitalizmin gerçek yüzü- Marx, Felsefenin Sefaleti’inin ikin-
artı-değerin büyük kısmına kapita- nü anlayamadığı şu sözlerinde açık- ci bölümünde Proudhon’un yönte-
listler tarafından el konulduğu, do- ça ortaya çıkmaktadır: “Karşılıkçılık mini eleştirmiştir. Marx’a göre Pro-
layısıyla “emeğin sömürüldüğü” vb. ... sermaye ve devletin emeğe tabi ol- udhon diyalektiği çok sığ bir şekilde
gibi teorik sonuç çıkardılar: Artı- masını sağlayacaktır.” (10) anlamıştır. Proudhon için her eko-
değerin adil dağıtılması ve emeğin Ricardo’nun teorisinin ‘eşitlik- nomik kategorinin iki yanı vardır
ürettiğinin emeğe verilmesi. Ama çi’ uygulaması Proudhon’a mı aittir? -biri iyi, öteki kötü. İyi ve kötü yan
Ricardocu sosyalistler, amaçlarına Marx, Proudhon’dan çok önce İn- birlikte alındığında çelişkiyi oluş-
ulaşmak için şunları öneriyorlardı: giliz sosyalistlerinin Ricordocu te- tururlar. Dolayısıyla çözülmesi ge-
Kooperatiflerin, sendikaların kurul- orinin eşitlikçi uygulamasını öner- reken sorun, kötü yanı atarken, iyi
ması ve para reformunun yapılması. diklerini yazıyor. Marx, Kapital Cilt yanı alıkoymaktır. Marx, alaycı bir
Devrime karşıydılar ve devletin de 1’de küçük burjuva sosyalizmini ve şekilde Proudhon’un diyalektik an-
ekonomiye müdahalede bulunması- Proudhoncu sosyalizmi şöyle eleştir- layışını köleliğe uygular. Kölelik de
nı istemiyorlardı. mektedir: “Meta üretimini insan öz- “ekonomik bir kategoridir. Demek
Marx’ın da vurguladığı gibi, gürlüğünün ve bireysel bağımsızlığı- ki, onun da iki yanı vardır. Kötü ya-
Proudhon’un Ricardo’nun öğreti- nın doruğu gibi gören küçük-burjuva nını bir yana bırakalım da, köleliğin
sinden çıkardığı “eşitlikçi” sonuç- için, metadaki bu doğrudan değişebi- iyi yanından söz edelim. (...) Köle-
lar temel bir yanlışa dayanmaktadır: lir olmama özelliğinden doğan güç- liği kurtarmak için M. Proudhon ne
Proudhon’a göre, bir üründe cisim- lüklerin ortadan kalkması, kuşkusuz, yapardı acaba. Sorunu şöyle ifade e-
leşmiş belirli bir emek miktarı, işçi- çok arzu edilir bir şeydir. Proudhon derdi: bu ekonomik kategorinin iyi
ye yapılan ödemeye, yani emek de- sosyalizmi, bu dar görüşlü ütopya- yanını alıkoyun, kötü yanını atın.
ğerine eşdeğerdedir. Proudhon, tam nın işlenmiş bir biçimidir ve başka (...) M. Proudhon için diyalektik ha-
da bu mantıktan hareket ettiği için bir yerde de gösterdiğim gibi özgün reket, iyi ile kötü arasındaki dogma-
üretim maliyeti ile ücretleri birbiri- olma niteliğinden de yoksundur. On- tik ayrımdır. (...) Sorunu kötü yanın
ne karıştırmıştır. Proudhon, emek- dan çok daha önce, bu işe, Gray, Bray atılması olarak koymak, diyalektik
gücünün diğer metalardan farklı o- ve başkaları çok daha başarılı bir şe- hareketi kısa kesmektir.” (12)
lan özelliğini kavrayamamıştır. Meta kilde teşebbüs etmişlerdir. Ama gene Marx, Proudhon’u, gerçek tarih-
olarak emek-gücü, diğer metalardan de, böylesine bir bilgeliğin şimdi bile ten ve toplumsal koşullardan değil
Gustave Courbet’in Proudhon’u çocuklarıyla birlikte resmeden tablosu (1865). düşüncelerden hareket ettiği ve He-
gelci şemayı gerçekliğe uyguladığı i-
çin eleştirmiştir. Proudhon, ekono-
mik kategorileri diyalektik olarak
sunmayı denedi. Kant’ın çözülmez
‘çatışkıları’ yerine Hegelci ‘çelişki’yi
koymaya çalıştı. Marx açısından Pro-
udhon, Kant’ın çatışkıları ele alış bi-
çimini taklit etmekten öteye gideme-
miştir. (13) Proudhon’un tanıdığı tek
Alman filozofu Kant idi. Kant’ı da o-
rijinalinden değil, Fransızca çeviriler-
den okumuştu. Çelişkileri, dolayısıy-
la diyalektiği kabul eden Proudhon,
Kant’ın düalizmini aşamaz. Ama
Proudhon’un ekonomik konulardaki
yanlışı, Marx’ın Annenkov’a yazdığı
mektupta vurguladığı gibi, felsefi gö-
rüşlerinden değil, esas olarak burjuva
toplumunu anlamadığından kaynak-

16
lanmaktadır. (14) Proudhon, ekono-
mik kategorilerde “iyi” ve ‘kötü’ yanı
birbirinden ayırır. “İyi” yanı koru-
mak isterken, “kötü” yanı yok etmek
ister. Meta üretimi, mülkiyet vb. eko-
nomik kategorilerin “iyi” yanını o-
luşturur; bölüşümün adaletsizliği ve
özel mülkiyetin eşitsizliği ise “kötü”
yanı oluşturur. Ona göre burjuva ik-
tisatçıları “iyi” yanları görürken, “kö-
tü” yanları görmezlikten gelmişler-
dir. Komünistler de meta üretimini
ve özel mülkiyetin “kötü” yanını gör-
müşlerdir, ama “iyi” yanı görememiş-
lerdir. Böylece Proudhon, hem klasik Marx’ı işçilerle konuşurken resmeden bir tablo.
iktisatçıların hem de komünistlerin tirmek ister. Özel mülkiyetin sömürü vb. gibi anarşist düşünürlerin eser-
görüşlerini aştığını sanmaktadır. (15) kaynağı olmasına, çalışmadan kazanç leri mutlaka okunmalıdır. Felsefenin
Proudhon’un böyle düşünmesi rast- sağlanmasına karşıdır. O sadece, hiz- Sefaleti, küçük burjuva sosyalizminin
lantı değildir. Marx, şöyle yazmakta- metin karşılıklılığı ilkesine ters düş- sefaletini sergileyen önemli bir eser
dır: “M. Proudhon, tepeden tırnağa, tüğü için özel mülkiyeti eleştirir. olarak güncelliğini korumaktadır.
küçük burjuvazinin filozofu ve ikti- Proudhon’un görüşleri, açık ve
satçısıdır. İlerlemiş bir toplumda kü- berrak değildir. İhtilalci özlem ile re- DİPNOTLAR
çük burjuvazi, kendi durumu gereği, formizm arasında gidip gelir. Küçük 1) Marx-Engels, Ausgewählte Briefe (Seçme Mektuplar) Diez
bir yandan bir sosyalist, öte yandan burjuvazi esas olarak üçüncü yol a- Verklag Berlin,1953, s.22-25.
ise bir iktisatçıdır; yani büyük bur- rar. Proudhon, ilkin köylülerin daha 2) Franz Mehring, Karl Marx, Geschichte seines Lebens
juvazinin görkemi karşısında gözleri sonra da küçük burjuvazinin dünya (Biografie), Diez Verlag Berlin, 1979, s.129.
3) Proudhon’un Marx’a mektubu, bkz. p://www.geocities.
kamaşırken, halkın çektiklerine kar- görüşünden hareket ettiği için kapi-
ws/anarsistbakis/makaleler/proudhon-marksamektup.
şı da sempati besler. Aynı anda hem talizm ve komünizm dışında üçüncü html.
burjuva ve hem de halk adamıdır. bir yol aramıştır. Ona göre hem ka- 4) Anarşizm, kamuoyunda kaostan ve şiddetten yana olan
Tarafsız kalmış olmaktan ve baya- pitalizm hem de komünizm tek yan- bir düşünce olarak algılanır. Anarşizm, devletsiz düzen
ğılıktan başka bir şey olduğunu öne lıdır. Kapitalizm, tek yanlı olarak bi- isteyen bir akımdır. Ama bugünkü anarşist akımlar orijinal
süren doğru dengeyi bulmuş olmak- reycilik vb. ilkelerine dayanırken, anarşizmden farklıdır. Kopyalar orijinalden daha kötüdür.
tan ötürü, yüreğinin derinliklerinde, komünizm de tek yanlı olarak top- Bugün Anarşizm, özgün anlayışından tamamen farklı bir
yapıya dönüşmüştür.
kendi kendisiyle övünmektedir. Bu lumsallık, kolektif vb. ilkelere dayan-
5) Ricardo’nun görüşleri İngiltere’deki sanayi devrimi
türden bir küçük burjuva çelişkiyi maktadır. Marx’a göre Proudhon’un ile Fransız Devrimi’nin etkisi altında oluşmuştur. Erich
yüceltir, çünkü kendi varlığının te- tutarsız görüşleri, “aslında ... onun Hobsbawm’ın deyişiyle “çifte devrim” burjuva düşünürlerinin
meli çelişkidir. Bizzat kendisi, eylem küçük-burjuva bakış açısının kop- görüşleri üzerinde muazzam etki yaratmıştır.
içindeki toplumsal çelişkiden başka maz bir parçasıdır.” (18) Burjuva- 6) Marx, bu eserinde Ricardo’ya olumlu atıflarda
bir şey değildir zaten. Pratikte için- zi ve işçi sınıfı arasında bocalayan bulunmaktadır. Daha sonraki yıllarda Ricardo’nun
de bulunduğu durumu, teorik olarak küçük-burjuvazi, üçüncü yolu seç- görüşlerindeki eksikliklere eleştiri yöneltecektir. Marx,
mesi için bir taraftan çelişkileri kes- Felsefenin Sefaleti, Sol Yayınları, s.53.
da savunmalı ve haklı çıkarmalıdır ve
7) Marx, Felsefenin Sefaleti, Sol Yayınları, s.85.
M. Proudhon da, Fransız küçük bur- kinleştirir, diğer taraftan çelişkilerin 8) Bkz. Marx, Felsefenin Sefaleti, s.73.
juvazisinin bilimsel yorumcusu olma uzlaştırılmasından yanadır. Proud- 9) Marx, Felsefenin Sefaleti, Sol Yayınları, s.62.
erdemine sahiptir - gerçek bir erdem, hon, bireysel olan ile toplumsal olanı 10) Bkz. L. Gambone, Proudhon ve Anarşizm, 1965. http://
çünkü küçük burjuvazi, yaklaşmakta uzlaştırmaya çalışmıştır. Komünistle- www.geocities.ws/anarsistbakis/makaleler/gambone-
olan tüm toplumsal devrimlerin kop- rin karşısına bireyciliği, klasik ikti- proudhonveanarsi.html#15.
maz bir parçası olacaktır.” (16) Franz satçıların karşısına da mülk eşitliğini 11) Marx, Kapital Cilt 1, Sol Yayınları, s.90.
Mehring’in vurguladığı gibi Proud- çıkarır. Proudhon’a göre yoksulluğu 12) Bkz. Marx, Felsefenin Sefaleti, Sol Yayınları, Üçüncü
Baskı,1979, Ankara, s.119-120.
hon, Hegel diyalektiğini yanlış anla- ortadan kaldırmanın yolu eşitlik ve 13) Marx, Proudhon Üzerine, J.B. Schweitzer’e Mektup,
mıştır. (17) adaleti savunmaktır. 1865, Seçme Eserler 2, Sol Yayınları, Birinci Baskı, s.30.
Proudhon, eşitliğin özgürlüğü or- 14) Bkz. Marx, Felsefenin Sefaleti, Sol Yayınları, Üçüncü
Sonuç tadan kaldıracağını iddia ederek, e- Baskı, 1979, Ankara, s.190.
Proudhon, özel mülkiyeti eleş- şitliğe değil, özgürlüğe öncelik ver- 15) Franz Mehring, Karl Marx, Geschichte seines Lebens
tirmiştir; ama özel mülkiyetin orta- diğini vurgular. Anarşizm, amaçları (Biografie), Diez Verlag Berlin, 1979, s.129.
dan kaldırılmasından yana değildir. açısından sosyalist ve devrimci, araç- 16) Bkz. Marx, Felsefenin Sefaleti, Sol Yayınları, Üçüncü
Baskı, 1979, Ankara, s.203.
“Mülkiyet, mevcut en devrimci kuv- ları açısından liberal ve reformcudur. 17) Franz Mehring, Karl Marx, Geschichte seines Lebens
vettir” diyen Proudon, mülkiyetin a- Dolayısıyla önerdiği araçlarla anarşiz- (Biografie), Diez Verlag Berlin, 1979, s.134.
dil şekilde bölüşülmesinden yanadır. min kendi amacına ulaşması müm- 18) Marx, Proudhon Üzerine, J.B. Schweitzer’e Mektup,
Özel mülkiyeti herkese açık hale ge- kün değildir. Proudhon ve Bakunin 1865.

17
Komünist Parti Manifestosu / K. Marx- F. Engels
1848’den günümüze Manifesto
Eric J. Hobsbawm

Okuyacağınız metin, üç ay önce yitirdiğimiz Marksist tarihçi Eric J. Hobsbawm’ın,


Manifesto’nun yazılışının 150. yılı dolayısıyla 1998 yılında yeniden yayımlanan
İngilizce baskısına yazdığı önsözden özetlenmiştir. Osman Altun Türkçeleştirdi.

1 847 ilkbaharında Karl Marx ve


Friedrich Engels, 1830’larda
Paris’te Fransız Devrimi etkisi al-
ların bulunmaması, metnin hızlı
yazıldığını gösteriyor olabilir. Ko-
münist Parti Manifestosu başlıklı 23
tında -çoğunlukla terzi ve maran- sayfalık sonuç metni, Ocak 1848’de
goz- Alman kalifiye işçileri tarafın- yayınlandı.
dan örgütlenmiş ve hâlâ çoğunlukla Bu küçük broşür Fransız Devri-
bunlar gibi radikal zanaatçılardan mi dönemindeki “İnsan ve Yurttaş
oluşan gizli, devrimci bir topluluk Hakları Bildirgesi”nden bu yana ya-
olan “Sürgünler Birliği”nin (Bund zılmış uzak ara en etkili politik me-
der Gerechten) devamı olan “Ada- tindir. İyi şans sonucu sokaklara,
let Birliği”ne (Bund der Geächteten) Paris’ten bütün Avrupa kıtasına or-
katılmaya karar verdiler. Birlik, man yangını gibi yayılan 1848 dev-
Marx ve Engels’in “eleştirel komü- rimlerinin patlamasından bir ya da
nizm” anlayışlarına ikna olarak, te- iki hafta önce ulaştı.
mel politik belge olarak kullanılacak Sonraki 40 yılda Manifesto, üzer-
ve örgüt yapısının daha düzenli ha- lerindeki Marksist etkinin 1880’lerde
le getirilmesine yardımcı olacak bir özellikle arttığı yeni sosyalist iş- Komünist Parti Manifestosu’nun ilk baskısının
metnin taslağının hazırlaması için çi partilerinin yükselişiyle birlikte (Şubat 1848) kapağı.
onlara teklifte bulundu. Gerçekten dünyayı fethetti. Ekim Devrimi’nden se anında demode oldu -örneğin ne
de 1847 yazında çok düzensiz olan sonra özgün isme geri dönen Rus 1848’de ne de sonrasında uygulan-
örgüt, bunun ardından, ismini “Ko- Bolşevik Partisi’ne kadar hiçbiri- mış olan Almanya’daki komünist-
münistler Birliği” olarak değiştir- si Komünist Parti adını kullanmadı ler için önerilen taktikler bölümü-.
di ve “burjuvazinin yıkılması, pro- ancak “Komünist Partisi Manifesto- Okuyanın yaşadığı dönemle metnin
letarya iktidarının kurulması, sınıf su” adı değişmedi. yazıldığı dönem arasındaki zaman
çatışması üzerine inşa edilmiş eski Sovyet komünizminin çöküşün- uzadıkça daha fazla bölümü demo-
toplumun yok edilmesi ve sınıfsız, den ve dünyanın birçok bölgesinde- de hale geldi. Guizot ve Metternich
özel mülkiyetsiz yeni bir toplumun ki Marksist parti ve hareketlerin dü- ülke yönetimlerinden tarih kitap-
kurulması” amacına bağlandı. Ayrı- şüşünden sonra bile öyle kalmaya larına geçeli çok oluyor, (Papa hâlâ
ca birlik, ikinci kongresini Kasım- devam etti. Sansürün olmadığı ülke- var olsa da) Çar diye birisi ise artık
Aralık 1847’de düzenleyerek resmi lerde iyi bir kitapçıya ya da kütüp- yok.“Sosyalist ve Komünist Litera-
olarak yeni amaç ve kurallarını be- haneye ulaşabilen kişi, ona da ula- tür” tartışmaları açısından ise Marx
lirledi ve Marx ve Engels’i, birliğin şabilmektedir. Dolayısıyla artık bu ve Engels’in kendileri daha 1872’de
yeni amaç ve politikalarını açıkla- hayret verici başyapıtın yeni bir bas- metnin eskimiş olduğunu kabul et-
mak için bir manifesto hazırlamak kısını yapmak onu ulaşılabilir kıl- mişlerdi.
üzere davet etti. maya ya da geçmişte onu doğru yo- Dahası Manifesto’nun sadece be-
Taslaklar, Marx ve Engels’in her rumlamaya dair yapılan yüzyıllık lirli bir tarihsel durum için yazıl-
ikisi tarafından da hazırlanmış ve tartışmaları tekrar hatırlatmaya hiz- mış olması bir yana Marksist dü-
belge her ikisinin de görüşlerini met etmiyor. 21. yüzyılın ilk birkaç şüncenin gelişiminde bir aşamayı
yansıtıyor olsa da, sonuç metni -bir- on yılında da Manifesto’nun yaşadı- -göreli olarak olgunlaşmamış bir a-
liğin yöneticisi tarafından yazdığı ğımız dünyaya dair söyleyeceği bir- şamayı- temsil ettiği de açıktır. Bu
metinleri kesin bir son teslim tarihi çok şey olduğunu kendimize hatır- durum ekonomi açısından daha be-
baskısı olmadan sonuçlandırmakta latmamızı sağlıyor. lirgindir. Marx 1843’ten sonra po-
zorluk çeken Marx’a yapılan katı bir *** litik ekonomi ile ciddi bir şekilde
hatırlatmanın ardından- neredey- Manifesto için ne söylemeli? El- ilgilenmiş olmakla beraber, daha
se kesin olarak Marx tarafından ta- bette, tarihin belirli bir anı için ya- sonra Kapital’de açıklayacağı, 1848
mamlanmıştır. Daha erken taslak- zılmış bir metin. Bir kısmı neredey- Devrimi’nden sonra İngiltere’deki

18
sürgününde ve 1850 yazında British nın ötesine geçip unutulmaz aforiz- sınıf çıkarı, tek hudut ve tek gümrük
Museum Kütüphanesi’nin hazinele- malara dönüşmüştür: Başlangıçta- tarifesinin’ gelmesi gibi. Marx ve En-
rine ulaştıktan sonra yapmaya başla- ki “Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor, gels 1848’de kapitalizmin henüz dö-
dığı ekonomik analizini geliştirme- komünizm hayaleti”nden sondaki nüştürdüğü dünyayı değil, mantık-
ye henüz başlamamıştı. Bu nedenle, “Proleterlerin zincirlerinden başka sal olarak dönüşmeye yazgılı olduğu
Marksist artı değer kuramı ve sömü- kaybedecek şeyleri yoktur. Kazana- dünyayı anlatmışlardır.
rü kavramları için önemli bir konu bilecekleri bir Dünya vardır” cüm- Toplumsal pratik ve kolektif ey-
olan, “emek” ve “emek gücü” kav- lesine kadar. 19. yüzyıl Alman yazı- lem ile gerçekleşecek tarihsel deği-
ramları arasındaki farklılık, henüz nında rastlanmayan bir biçimde bir şim, Manifesto’nun özüdür. Manifes-
açıkça Manifesto’da oluşmamıştı. Ya ila beş satır uzunluğunda kısa ve to, proletaryanın gelişimini, “önce
da olgun Marx, Manifesto’yu yazar- sabit paragraflarla yazılmıştır (200 sınıf ve sonuçta siyasi parti olarak
ken düşündüğü gibi bir meta olarak paragrafın sadece beş tanesinde 15 örgütlenme” olarak görür. Siyasi ik-
emeğin değerinin üretim maliye- ya da daha fazla satır bulunmak- tidarın proletarya tarafından ele ge-
ti olduğunu değil, bir işçiyi hayatta tadır). Ne olursa olsun, Komünist çirilmesi “işçilerin devriminin ilk
tutmak için gereken en az maliyet Manifesto, İncil gücünde bir poli- adımı”dır ve toplumun geleceği yeni
olduğunu düşünüyordu. Kısacası tik belagat gücüne sahiptir. Kısaca- rejimin daha sonraki siyasi eylemle-
Marx Manifesto’yu Marksist bir eko- sı onun, edebi gücünü inkâr etmek rine (“proletaryanın siyasi üstünlü-
nomist olmaktan ziyade komünist imkânsızdır. ğüne”) dayanacaktır. Politikaya yap-
bir Ricardocu olarak yazmıştır. Ayrıca iki unsur Manifesto’ya gü- tığı vurgu, tarihsel olarak Marksizmi
Ancak buna rağmen Marx ve En- cünü vermektedir. İlki ileri görüşlü- anarşizmden ve Manifesto’nun özel-
gels, okurları Manifesto’nun tarih- lüğüdür; kapitalizm zafer yürüyüşü- likle kınadığı politik eylemliliği red-
sel ve bazı hususlarda zamanı geç- nün başlangıcında olsa da bu üretim deden diğer sosyalist akımların va-
miş bir metin olduğu konusunda biçimi kalıcı, değişmez, “tarihin so- rislerinden ayıran şeydir. Lenin’den
uyarmakla beraber, 1848 metni tek- nu” değil, insanlık tarihinde geçici, önce bile Marksizm sadece “ta-
rar basılırken göreli olarak çok az öncekiler gibi başka bir toplumun rih bize ne gösterecek” değildi, “ne
düzeltme yapmış ve açıklama ekle- yerini alacağı bir aşamadır (eğer yapmalı”ydı da.
mişlerdir. Hâlâ metnin, kendi ko- -Manifesto’nun bu cümlesine fazla Ama diğer taraftan, Manifesto ye-
münizm anlayışlarının, daha iyi bir önem verilmemiştir- “çatışan sınıf- nilgiyi de önceden öngörmüş bir me-
toplumun yaratılması için üretilen lar toplu halde” çökmezse). İkincisi tindir -ve bu sahip olduğu nitelik-
diğer projelerden farklılığını orta- Manifesto’nun kapitalizmin uzun dö- ler arasında en az dikkat çekici olan
ya koyan, önemli bir çalışma olarak nem gelişiminin tarihsel eğilimlerine değildir-. Manifesto, kapitalist geli-
kalmaya devam ettiğini düşünüyor- dair anlayışıdır. Kapitalist ekonomi- şimin “toplumun devrimci yeniden
lardı. Özünde Manifesto tarihsel bir nin devrimci potansiyeli hâlihazırda yapılanması”na yol açmasını umut
analizdir. Çekirdeği, toplumların, fark edilmişti -Marx ve Engels bu- ederken “genel çöküş” ihtimalini de
özellikle seleflerinin yerine geçen, nu ilk fark edenin kendileri oldu- göz ardı etmemiştir. Yıllar sonra bir
dünyayı köklü bir şekilde dönüştü- ğunu iddia etmiyorlardı. Fransız başka Marksist bunu sosyalizm ile
ren ve iktidarının kaçınılmaz şartla- Devrimi’nden itibaren inceledikleri barbarlık arasında bir seçim olarak
rını yaratan burjuva sınıfının tarih- bazı eğilimler önemli sonuçlara ne- tekrar ifade etti. Bunlardan hangisi-
sel gelişimini içeriyordu. Marksist den oluyordu -örneğin ulus devlet- nin üstün geleceği 21. yüzyılda yanıtı
ekonominin aksine bu analizin al- ten önce ‘kendi bağımsız çıkarları, verilecek bir sorudur.
tında yatan “tarihin materyalist yo- yasaları, hükümetleri ve vergi sis-
rumu” 1840’lı yılların ortalarında temleri olan birbirine gevşek
olgunlaşmış ve daha sonraki yıllarda bağlı vilayetlerin’ çöküşü
özünde değişmemiştir. Bu bakımdan ve yerine ‘tek hükü-
Manifesto zaten Marksizmi anlatan met, tek kanun,
bir belgeydi. Ayrıntıları daha detaylı tek ulusal
analizlerle geliştirilecek olmakla be-
raber Marksizmin tarihsel öngörüle-
rini somutlaştırıyordu.
***
Manifesto, onu ilk defa okuyan
günümüz okuyucusunda nasıl bir
etki bırakır? Yeni okuyucu bu şaşır-
tıcı kitapçığın tutkulu inancından,
yoğunluğundan, entelektüel ve bi-
çimsel gücünden etkilenmeden e-
demez. Sanki her biri tekil, yaratı-
cı bir patlama gibi yazılmış, anıtsal
cümleler politik tartışma dünyası-

19
Almanya’da Devrim ve Karşı-Devrim / F. Engels
Devrimin toplumsal ekonomik
yasalarının keşfi
Uğur Erözkan

F riedrich Engels’in Almanya’da


Devrim ve Karşı-Devrim adlı ça-
lışması, 1848-49 Alman Devrimi’ne i-
siyasal ve toplumsal yapısı, kimlik-
lerini İngiltere ve Fransa’ya göre çok
daha sonra kazanmış olan sınıfların
sını tarihsel materyalizmin devrimle
ilk sınanması olarak birlikte düşün-
mek gerekir.
lişkin en bilimsel çalışmalardan biri. siyasal eylemlerini izleyerek bu eşsiz Avrupa’da burjuva devrimlerinin
Kitap, Ağustos 1851- Eylül 1852 ta- laboratuarda devrimin toplumsal- birinci dalgasında işçi sınıfı son de-
rihleri arasında New York Daily Tribu- ekonomik yasalarını geliştiriyor. rece aktif bir rol oynamakla birlik-
ne gazetesinde yayınlanan 20 makale- Elbette Almanya, Marksist kura- te inisiyatifi burjuvazinin elinden
den oluşuyor. Engels bu makaleleri, mın oluşmasında bizzat inceledikleri alamamıştı. İşte 1851 Ağustos’unda
gazetenin Londra muhabirliğini yü- tek örnek değildi. Eric Hobsbawm’ın Engels, bu durumdan işçi sınıfı a-
rüten Karl Marx’ın isteği üzerine ka- Devrim Çağı olarak nitelediği döne- dına bir pay çıkarmaya niyetlendi-
leme aldı. Marx, her bir makaleyi ya- min sonlarında Avrupa’daki devrim- ğinde şunları yazmıştı: “Eğer yenil-
yınlamadan önce gözden geçirdi ve ci kalkışmaların ilk dalgası 1848- mişsek, yapmamız gereken tek şey,
kendi imzasıyla yayınladı. Bu neden- 1850 arasındaki devrimlerle bitti. baştan başlamaktır. Ve, bereket ver-
le makalelerin kolektif bir çalışmanın Henüz Avrupa’da burjuva devrimle- sin, hareketin birinci perdesinin so-
ürünü olduğunu söyleyebiliriz. ri tamamlanmış değildi ancak 1789 nu ile ikinci perdesinin başlaması a-
Kitap 1948-1849 Devrimi’nde o- Fransız Devrimi ile başlayan birinci rasında verilen, kuşkusuz çok kısa
lup biteni anlatmakla yetinen bir dalga sona erdi. Bu dönemde Engels süreli dinlenme zamanı, bize çok ya-
haber-yorum derlemesinden çok si- Almanya örneğini incelerken, Marx rarlı bir çalışma yapma zamanı bıra-
yasal olayları analiz ederek oluş- da Fransa’daki 1848-1850 devrimi- kıyor: Son patlamayı ve bunun boz-
turulmuş bir siyaset kuramı nite- ni inceliyordu. Bu iki ülke, sınıfların guna uğramasını kaçınılmaz kılan
liğinde. Nitekim Engels, birçok durumu ve hakim üretim biçimi ba- nedenlerin; önderlerden bazılarının
bağımsız yapıdan oluşan Alman- kımından birbirinden tümüyle fark- rastgele çabaları, yetenekleri, kusur-
ya Konfederasyonu’nda gerçekleşen lı olmakla birlikte Almanya’da Dev- ları, yanılgı ya da ihanetleri içinde
onlarca ayaklanma hakkında enfor- rim ve Karşı-Devrim çalışması ile değil, ama genel toplumsal durum
masyon sunmak yerine Almanya’nın Fransa’da Sınıf Savaşımları çalışma- ve allak bullak olan ulusların her bi-
rinin varlık koşulları içinde aranma-
Avrupa’da burjuva devrimlerinin birinci dalgasında işçi sınıfı son derece aktif bir rol oynamakla
birlikte inisiyatifi burjuvazinin elinden alamamıştı. sı gereken nedenlerin irdelenmesi.”
(s.12) Engels’in irdeleyip ulaştığı so-
nuçlar şöyle sıralanabilir:
1) Her devrim bir sınıflar ittifa-
kıdır
1848-49 Alman Devrimi bir kez
daha göstermiştir ki devrim, bir sınıf-
lar ittifakıdır. Gerek burjuvazinin tüm
Almanya genelinde en ileri düzeyde
bulunduğu Prusya’da gerekse henüz
Fransa’daki işçi sınıfı kalkışmasından
ders çıkarmayı akıl edemeyecek ka-
dar burjuvazinin sınıf bilincinin ge-
ri olduğu Avusturya’da; feodalizmin
tasfiyesi ancak burjuvazinin, işçi sı-
nıfının, köylülüğün ve küçük burju-
vazinin (küçük dükkân sahipleri, za-
naatçılar ve üniversite öğrencileri gibi
toplumsal kesimlerden söz edilir) or-
tak eylemi ile mümkün olabilmiştir.
Devrimin başarısı sınıfların ittifakının
başarısına bağlıdır. Ancak bu ittifakın

20
oluşmasını sağlayan ortak düşmana siz ve canlı fışkırışıdır.”
karşı çıkar ortaklığı bağı, tek bir sı- 3) Devrimde irade ve nesnel ko-
nıfın mensuplarının sahip oldukları şullar diyalektik bir bütün oluşturur
kader birliği bağından tamamen baş- Devrimler, toplumsal ve ekono-
kadır. Devrim için asgari müşterekte mik koşulların olgunlaşmasına sı-
anlaşmış sınıflar müstakbel düşman- kı sıkıya bağlıdır. Ömrünü tamam-
larıyla bir sözleşme imzalamışlardır lamamış bir düzenin yıkılması için
ve ilk siyasal çalkantıda bu sözleş- girişilen her kalkışma başarısızlığa
menin yırtılması doğaldır. Engels bu mahkûmdur. Krallar, orduları boz-
durumu şöyle ifade eder: “...bir dere- guna uğratılıp alaşağı edilseler bile
ceye kadar her devrimin her zaman toplumsal koşullar olgunlaşmamış-
zorunlu koşulu olan çeşitli sınıfların sa bir devrimin başarılı olma şansı
bu bağlaşmasının uzun ömürlü olma- yoktur. Ancak toplumsal koşulların
ması, bütün devrimlerin yazgısıdır. olgunlaşmasını beklemek Godot’yu
Daha düşman üzerinde zafer kazanı- beklemek gibidir. İradi bir müda-
lır kazanılmaz, yenenler karşıt kamp- hale olmaksızın devrimin gerçekleş-
lara bölünür ve silahlarını birbirleri- mesi mümkün değildir. 1848-1849
ne çevirirler.” (s.46) Almanya’sında toplumsal koşullar Friedrich Engels, 1848-49 Alman Devrimi’ni
Elbette silahların birbirlerine bir devrim için fazlasıyla uygundu. analiz ederek devrimin toplumsal-ekonomik
yasalarını geliştirdi.
dönmesi sınıf bilincinin derecesine Nitekim devrim, neredeyse ken-
bağlıdır. Örneğin burjuvazinin da- diliğinden bir isyanla patlak ver- gösterdi: “Bir tek bürokrat ya da su-
ha gelişkin olduğu Prusya’da işçi sı- mişti. Bu isyana en kararlı şekilde baya yol verilmesi; eski bürokratik i-
nıfı ve köylülüğü teslim alma niye- katılan işçi sınıfı oldu. Ancak ittifa- dare sistemine en küçük bir değişik-
ti Avusturya burjuvazisine oranla kın kendi dışında kalan unsurlarına lik getirilmedi. Bu bulunmaz anayasal
çok daha hızlı bir şekilde ortaya çık- yön verecek, büyük sermaye sahip- ve sorumlu bakanlar, halkın devrimci
mıştır. Öyle ki Fransa’ya bakarak iş- lerini yalnızlaştırıp küçük burju- hareketinin ilk ateşi içinde, eski bü-
çi sınıfının başına açabileceği dertle- vaziyi ve köylülüğü kendi önderli- rokratik küstahlıkları nedeniyle kov-
ri gören Prusya burjuvazisi, devrim ğinde zafere yürümeye ikna edecek muş bulunduğu memurları bile gö-
yerine bazı temel hakları elde ede- deneyime sahip değildi. Bu neden- revlerine getirdiler.” (s. 51) Nitekim
ceği reformların hayata geçirilmesi- le cesur savaşımında yalnız kaldı. burjuvazinin, devrimin kendi kont-
ni sağlamaya çalışmış; ancak Prusya Engels’in devrimin kaderini tayin e- rolünden çıkmasını engellemek için
kralının kesin olarak gidici olduğu- den iradi müdahaleye ilişkin yazdı- gösterdiği “uyanıklık” devrimi kendi
nu anladıktan sonra devrimin ön- ğı şu satırlar, bu anlamda büyük ö- elleriyle teslim etmesine neden oldu:
derliğine soyunmuştur. nem arz ediyor: “...ayaklanma, savaş “Taht, ayaklanma tarafından esirgen-
2) Toplumsal ilerleme sıçrama- ya da herhangi bir başka sanat kadar mişti; taht, ‘anarşi’ye karşı son engel-
larla olur bir sanattır; savsaklanmaları, bunla- di; öyleyse, liberal burjuvazi ve şimdi
Bir üretim biçiminin kendi araçla- rı savsaklayan partinin yıkımına yol hükümette bulunan önderlerinin, taç
rıyla varlığını sürdürebilmesi, muk- açan bazı pratik kurallara bağlıdır. ile çok iyi ilişkiler içinde bulunmakta
tedir olan sınıfın toplumsal düze- Böyle durumlarda göz önünde tu- çıkarları vardı. Kral ve onu çevrele-
ni sağlayabilmesinin ön koşuludur. tulmaları gereken partilerin ve ko- yen gerici kamarilla bunu görmekte
Devrimci patlamalar ilk andan itiba- şulların özlüğünden mantıksal ola- gecikmediler ve hükümetin eylemi-
ren sınıfsal bir içeriğe sahip olmaya- rak çıkan bu kurallar öylesine açık ni, zaman zaman önerdiği ufak tefek
bilir; ancak devrimin kendisi sınıf- ve öylesine yalındırlar ki, kısa 1848 reformlara kadar engellemek için, bu
ların hızla sınıf bilinci kazanmasını deneyi bunları Almanlara adamakıllı durumdan yararlandılar.” (s. 51)
sağlar. Sınıf çatışması, toplumlara öğretmiştir.” (s.116) Engels’in yenilgiyle sonuçlanan
eşik atlatan sıçramalar yaratır. Bu, 4) Devrilen düzenin tüm aygıt- Alman Devrimi’nden devşirdiği so-
toplumsal ilerlemenin karakteristik ları parçalanmaksızın karşıdevrim nuçlar, bize devrimin genel geçer
özelliğidir. Engels bu durumu şöyle kaçınılmazdır toplumsal ve ekonomik yasalarını
tespit ediyor: “Eski ve karmaşık top- Almanya’da 1848-1849 Devrimi’ gösteriyor. Tüm dünyada işçi sınıfı
lumsal organizmalarda, bir devri- nin öğrettiği en önemli sonuçlardan hareketi bu yenilgiden ve dünyanın
mi toplumsal ve siyasal ilerlemenin biri devrimin yalnızca siyasal düz- her bir köşesinde uğradığı sayısız ye-
öylesine güçlü bir etkeni durumuna lemde bir değişiklikle başarılamaya- nilgiden öğrendiklerini biriktirerek
getiren şey, işte bu sınıflar karşıtlı- cağını kanıtlaması oldu. Prusya’da 20. yüzyıl sosyalizmini inşa etti. 21.
ğının hızlı ve zorlu gelişmesidir: Bu kralın devrilmesinin ardından burju- yüzyıldaki büyük devrimci kalkışma-
zorlu sarsıntılar arasında, bir ulusa vazinin oluşturduğu hükümet yerle- lar da önceki deneyimlerden tarihsel
olağan koşullar içinde yüzyılda ala- şik düzenin kurumlarına dokunmayı materyalist kılavuzla çıkarılan sonuç-
cağından daha uzun bir yolu beş yıl- asla akıl etmedi, aksine işçi sınıfına lara dayanılarak inşa edilecek.
da aştıran şey, işte iktidarda nöbet ve köylülüğe karşı bu devlet meka- (Kaynak: Friedrich Engels, Almanya’da Devrim ve Karşı-
değiştiren yeni partilerin bu kesinti- nizmasını kullanma “uyanıklığını” Devrim, Sol Yayınları, İstanbul: 1992.)

21
Yaşasın Komün!
Fransız Üçlemesi / K. Marx
Devlet ve
devrim
Fatih Yaşlı

E konomi-Politiğin Eleştirisi’ne Kat-


kı’nın ünlü önsözü şu cümleyle
başlar: “Burjuva iktisat sistemini şu
tan mitolojiye, edebiyattan felsefeye
uzanan muazzam entelektüel biriki-
mini ortaya koyan, Marx’ın tutkulu
bir sunum yapabildi.” (1)
Fransız Üçlemesi’nde Marx dö-
nemin bütün sınıflarını; yani burju-
sırayla inceliyorum: sermaye, top- üslubunun sonuna kadar hissedil- vaziyi, proletaryayı ve köylü sınıfını
rak mülkiyeti, ücretli emek, devlet, diği metinlerdir. Güncel olan ile ta- hem kendi içlerinde hem de birbirle-
dış ticaret, dünya pazarı.” Kapital’in rihsel olan, teorik olanla pratik olan, riyle olan ilişkileri ve mücadeleleri ü-
konusunu ilk üç mesele oluşturur, ciddiyetle hiciv, bilim adamlığıyla zerinden analiz eder. Devlet ise tüm
ancak son üçüne dair münhasıran gazetecilik tarih boyunca çok az e- bu mücadelelerin kesiştiği, dolayım-
bir çalışmaya Marx’ın ömrü yetme- serde Fransız Üçlemesi’nde olduğu- landığı ve çözüme kavuştuğu alan-
miştir. Münhasıran çalışma yapıla- na benzer bir şekilde, mükemmel bir dır. Devlet egemen sınıfın kontrolün-
mayan meselelerden birinin devlet bileşim olarak bir araya gelmiştir. dedir ama aynı zamanda bir ilişki ve
olması, Marx’ta bir devlet ve siyaset Engels’in Fransa’da Sınıf Mücade- süreç olarak kavramsallaştırılmıştır.
teorisi olmadığı yolundaki genel ka- leleri 1848-1850’nin 1895 tarihli ba- Marx Fransız Üçlemesi’nde devleti
naatin en büyük kanıtlarından biri sımına yazdığı girişte bu eser için özellikle mali sistem, bütçe, güven-
olarak görülegelmiştir. yazdıklarının Fransız Üçlemesi’nde lik aygıtı üzerinden inceler; sınıflar
Oysa ayrı bir inceleme başlığı o- yer alan diğer ikisi için de geçerli ol- karşısındaki göreli özerk konumunu
larak ele alınmamış olmakla bir- duğunu söyleyebiliriz. Engels bu gi- ortaya koymaya çalışır. Aynı zaman-
likte bir devlet ve siyaset teorisinin rişte şöyle demektedir: da devletin olağanüstü biçimi de yine
Marx’ın eserlerinde dağınık bir şe- “Elinizde yeni baskısı bulunan bu bu çalışmanın konusunu oluşturur.
kilde bulunduğu söylenebilir. Üste- çalışma, Marx’ın, güncel tarihin bir Olağanüstü dönemlerin alamet-i fari-
lik bu dağınıklık teorinin tutarsızlı- kesitini, kendi materyalist anlayışıy- kalarından biri olarak yasama ile yü-
ğı ya da zayıflığı anlamına gelmez; la, verili iktisadi durumdan hareket- rütme arasındaki mücadele ve burju-
sermayenin ve kapitalist üretim tar- le açıklamaya yönelik ilk girişimiydi. va demokrasisinin geri çekilişi gibi
zının tahlili derinliğinde olmasa da, Komünist Manifesto’da tüm yakın ta- meseleler de Fransız Üçlemesi’nde
ön açıcı ve yol gösterici niteliği hay- rihe geniş hatlarıyla uygulanan teo- ayrıntılı bir şekilde incelenir.
li güçlü bir devlet ve siyaset teorisi ri, Marx’ın ve benim Neue Rheinische Fransız Üçlemesi Marksist dev-
tüm düşünsel yaşamını kat edecek Zeitung’daki makalelerimizde, sürek- let ve siyaset kuramının Marx’ın ya-
bir şekilde Marx’ın yapıtlarında bu- li olarak, o dönemdeki siyasal olay- şadığı dönemdeki güncel gelişmeler
lunmaktadır. ları yorumlamak için kullanılmıştı. üzerinden ortaya konulduğu, dev-
Marksist jargonda “Fransız Üç- Buna karşın, buradaki çalışmanın a- letle birlikte aynı zamanda sınıf olu-
lemesi” olarak geçen Fransa’da Sı- macı, birkaç yıl süren ve tüm Av- şum süreçlerini anlatan, sınıfla sınıf
nıf Mücadeleleri 1848-1850, Lo- rupa için hem kritik önem taşıyan mücadelesi arasındaki kurucu ilişki-
uis Bonaparte’ın 18 Brumiare’i ve hem de tipik olan bir gelişmenin a- yi ortaya koyan bir metinler toplamı
Fransa’da İç Savaş isimli çalışmala- kışı içinde, bu gelişmenin iç bağlan- olarak görülmeli; günümüz dünya-
rın, Marx’ın devlet ve siyaset kura- tılarını göstermek, yani, yazarın dü- sında, özellikle burjuva demokra-
mına dair en önemli eserleri olma şüncesine göre, siyasal olayları, son sisinin geri çekildiği ve olağanüstü
niteliğini taşıdığı söylenebilir. Üç çözümlemede iktisadi olan neden- devlet biçimlerinin/rejimlerinin or-
çalışma da Marx’ın tarihsel mater- lerin sonuçları olarak açıklamaktı. taya çıktığı bir konjonktürde devlet-
yalist yönteminin güncel ve aynı za- (…) [Marx-F.Y] Fransa’nın hem Şu- sınıf ve sınıf mücadeleleri ilişkisini
manda dünya-tarihsel olaylara nasıl bat devriminden önceki iktisadi du- doğru bir şekilde anlayabilmek için
uyarlanacağını gösteren, sınıfları, sı- rumu hem de bu devrimden sonraki yeniden ve daha dikkatli bir şekilde
nıf mücadelelerini, bu mücadelelerin siyasal tarihi hakkındaki derin bilgi- okunmalıdır.
bir çözüme kavuştuğu alan olarak si sayesinde, olayların iç bağlantıları-
devleti ve elbette ki devrimi, Mark- nı bugüne kadar da ulaşılamamış bir DİPNOT
sizmin en önemli özelliklerinden biri yetkinlikle açığa çıkaran ve sonrasın- 1) Friedrich Engels’in 1895 Baskısı İçin Yazdığı Giriş,
olan bütüncül bir perspektifle ince- da bizzat kendisi tarafından yapılan “Fransa’da Sınıf Mücadeleleri 1848-1850” içinde, Karl
leyen, aynı zamanda Marx’ın iktisat- iki sınavda da parlak başarı gösteren Marx, çev. Erkin Özalp, Yazılama Yayınları, 2012.

22
Fransa’da İç Savaş / K. Marx
Paris Komünü dersleri
Haluk Yurtsever

F ransa’da İç Savaş, birçok yönüy-


le ilginç bir çalışmadır. Genel o-
larak “Fransız Üçlemesi” ve özel o-
Fransa’da İç Savaş’ta yer alan en
önemli teorik/siyasal saptama ve tez-
leri şöyle sıralayabiliriz:
Beş: Marx’a göre, Komün, yasama
ve yürütme işlevlerinin ayrı güçler
olarak örgütlendiği parlamenter bir
larak da Fransa’da İç Savaş, Marx’ın Bir: Paris Komünü, proletaryanın yapı değil, tersine bu iki erkin bir-
güncel siyasal durumu, siyaset priz- kendi yazgısını ele almanın ve erki leştiği bir örgüt modeli sunuyordu.
masından süzülen sınıf ilişkileri- fethetmenin kaçınılmaz görevi ve Altı: Komün, başta polis olmak
ni, somutun tüm zenginliği ve kimi hakkı olduğunu anladığı bir tarihsel üzere kamu işlevlerinin her an geri
zaman siyasal öznelerin, kişilikle- olaydı. Bir şey daha anlaşılmıştı: İşçi çağrılabilir görevliler tarafından ye-
rin ayrıntılı çözümlemesiyle işlediği sınıfı devlet aygıtını olduğu gibi a- rine getirilmesi, bu görevlilere işçi
metinlerdir. Örneğin, “Fransız bur- lıp, kendi amaçları için kullanamaz, ücretleri düzeyinde ücret ödenmesi
juvazisinin kendi öz sınıf bozulmuş- bununla yetinemezdi. kurallarını getirmiş; eski hüküme-
luğunun en gelişmiş, en entelektüel” İki: Marx, Komün’ün “gerçek tin maddi iktidar aletleri olan sürek-
temsilcisi olarak gördüğü, “biçim- gizem”ini ve bir işçi sınıfı iktidarı- li ordu ve polisin kaldırılmasından
siz bücür” diye dalga geçtiği başba- nın temel görevini şöyle formüle etti: sonra, manevi baskı aleti olan “ra-
kan Adolphe Thiers’in oportünist, Komün her şeyden önce bir işçi sını- hiplerin iktidarı”nı da ortadan kal-
ikiyüzlü, çıkarcı, rüşvetçi portresi fı hükümeti, üreticiler sınıfının mülk dırmaya girişmişti. Kiliseler mülk-
güçlü biçimde çizilmiştir. 1871’de sahibi sınıflara karşı yürüttüğü müca- süzleştirilmiş, dünya işlerinden el
Paris genel valisi ve Komün’ün delenin sonucu olan, emeğin iktisadi çektirilen rahipler, özel yaşamda
cellâtlarından biri olan Louis-Jules kurtuluşunun gerçekleşme olanağı- dinlerini dingince yaşamaya gönde-
Trochu ile Thiers hükümetlerinin nı sağlayan siyasal biçimdi. “Öyleyse rilmişlerdi. Tüm öğretim kurumları
dışişleri bakanı Jules Favre de aynı Komün, sınıfların varoluşunun, dola- parasızlaştırılmış, kilise ve devletin
biçimde Marx tarafından tüm pislik- yısıyla sınıf egemenliğinin dayandığı her türlü müdahalesinden kurtarıl-
leriyle deşifre edilmişlerdir. iktisadi temelleri ortadan kaldırmak mış, bilim üzerindeki sınıf önyargı-
Metnin girişinde, Paris’in Prusya için bir kaldıraç işlevi görmeliydi. ları sultası kaldırılmıştı.
kuşatmasına karşı savunulmasıyla, Emek bir kez kurtulunca, her insan Yedi: Marx, Komün’ün gerçek-
Komün olarak biçimlenen işçi sınıfı bir emekçi durumuna gelir ve üret- leştirme fırsatı bulamadıkları ara-
iktidarı arasındaki nedensellik bağı ken çalışma, bir sınıfın öz niteliği ol- sında saydığı, son derece önemli ör-
şöyle ortaya konuluyordu: “Paris işçi maktan çıkar.” (s.66) gütlenme ilkesi “en küçük siyasal
sınıfını silahlandırmadan, onu ger- Üç: Bu ilk proleter devrime ka- birim” kavramını temel alıyordu.
çek bir güç olarak örgütleyip safla- dar tarihte gerçekleşen tüm devrim- Marx, bu yaklaşımını, köylü deni-
rını savaş içinde yetiştirmeden, Paris ler devletin baskı aygıtını büyütmüş- zi Fransa koşullarında şöyle formü-
nasıl savunulabilirdi? Ama silahlan- tür. “Sınıflar savaşımında bir ilerleme le etti: “Komün’ün geliştirme zama-
dırılmış Paris demek, silahlı devrim gösteren her devrimden sonra, devlet nı bulamadığı kısa bir örgütlenme
demekti. Paris’in Prusyalı saldırısına iktidarının salt bastırıcı niteliği git gi- taslağıyla, Komün’ün en küçük kır-
karşı kazandığı bir zafer, Fransız iş- de daha açık biçimde ortaya çıkıyor- sal yerleşme merkezlerinin bile siya-
çisinin Fransız kapitalistine ve onun du” (s.59) Komün ise, daha ilk eyle- sal biçimi olması… gerektiği açıkça
devlet asalaklarına karşı kazandığı minde ters yönde adım atıyordu: İlk ortaya konuldu. Her ilin kırsal ko-
bir zafer demekti.” (s.39) kararı, sürekli ordunun kaldırılması münleri, ortak işlerini ilin yönetim
Marx, “şanlı 18 Mart dev- ve onun yerine silahlı halk güçlerinin merkezindeki bir temsilciler meclisi
rimi”nin, “yüksek sınıflar”ı karşı örgütlenmesi olmuştu. Komün, dev- aracılığıyla yönetecek ve bu il mec-
devrimci zora başvurmaktan caydı- letin baskı aygıtını küçültmeye yö- lisleri de Paris’teki ulusal yetkililer
racak bir meşruiyet temeline sahip nelmiş ilk devrim tipiydi. kuruluna kendi temsilcilerini gön-
olduğunu yazdı. Dört: Komün, kentin çeşitli ilçe- dereceklerdi; temsilciler her an gö-
Marx’a göre Komün’ün en yaşam- lerinden seçilen üyelerden oluşu- revden geri alınabilecek ve seçmen-
sal hatalarından biri Versay’a hemen yordu. Bu üyeler yaptıkları işlerden lerin emredici vekaletleriyle bağlı
yürümemesiydi. sorumluydular ve kendilerini seçen- olacaklardı. Bir merkezi hükümete
Fransa’da İç Savaş’ın en önem- ler tarafından her an görevlerinden kalan az sayıda ama önemli görev-
li bölümü, proletaryanın tarihte ilk alınabiliyorlardı. Marx, Komün’ün ler… sıkı sıkıya sorumlu görevliler
kez erki aldığı Komün’ün siyasal ni- “geri çağırma” buluşunu, komünist tarafından yürütüleceklerdi.” (s.63)
teliğini çözümleyen üçüncü bölü- katılımcılığın genel bir ilkesi olarak (Kaynak: Karl Marx, Fransa’da İç Savaş, Çeviren: Kenan
müdür. formüle etti. Somer, Sol Yayınları, 3. Baskı Şubat 2005, Ankara.)

23
Grundrisse, Katkı ve
asıl olarak Kapital üzerine
Erkin Özalp

M arx’ın iktisat hakkında yazdık-


larının büyük bölümü, kendisi
tarafından baskıya hazır hale getiril-
çelişkiler, yapılması gerekenlerle il-
gili notlar, Almanca ile İngilizcenin
karışık kullanıldığı cümleler içerir.
memiş olan taslaklardan (elyazmala- Marksist iktisadı öğrenmek isteyen-
rından) oluşur. Onun yayına hazır- lerin Kapital’den önce Grundrisse’yi
ladığı ve ilk baskısı 1859’da yapılan okumaya kalkışmaları çok verimli
Siyasal İktisadın Eleştirisine Katkı’da bir tercih olmayacaktır. Kapital’i o-
(1), bağımsız bir çalışma değil, “asıl” kuduktan sonra, Marx’ın iktisadi dü- Marx’ın, araştırma tarzı ile su-
çalışmasının ilk bölümleridir. Marx, şüncelerinin gelişim çizgisi hakkın- nuş tarzının farklı olması gerektiğini
“siyasal iktisadın eleştirisi” başlığı al- da daha fazla bilgi edinmek, onun vurgularken kastettiklerinden biri
tında kaleme aldığı ve aslında kapita- bu düşünceleri geliştirirken ne tür de buydu. İktisat hakkında araştır-
lizmin bir eleştirisi olan çalışmaları (iç) tartışmalar yaptığını öğrenmek ma yaparken, elbette, ilk olarak bu
son hallerine neden getiremedi? Her- için Grundrisse’den yararlanılabilir. temeli geliştirmesi mümkün değildi.
halde en önemli nedenlerden biri, Katkı ise, özgün amaçlarla yayım- Sözünü ettiğimiz temel, somut olgu-
güncel siyasal mücadelelere daha faz- lanmış olan bir çalışmadır. Marx, ların teorik olarak açıklanmalarını
la ağırlık vermeyi tercih etmesiydi. 13-15 Ocak 1859 tarihleri arasında mümkün kılan soyutlamalar (kav-
Kapital’in, yani Marx’ın “asıl” ik- Engels’e yazdığı mektupta, “fazla- ramlar) içerir. Ama somut olgular
tisadi çalışmasının ilk taslağı olan sıyla ciddi ve bilimsel görünen” ki- hakkında yeterli bir bilgi birikimine
Grundrisse de, her şeyden önce, si- tabın, onu eleştirecek olanları, siya- sahip olmadan, onları açıklayacak o-
yasal bir müdahale için kaleme alın- sal eğilimine hakaretler yağdırmanın lan soyutlamalara da ulaşılamaz.
mıştı. ötesine geçmek ve izleyen bölümler Kapital, metanın çözümlenmesiyle
Marx ile Engels, 1856’da, kapitaliz- yayımlandığında, sermaye hakkında- başlar. İlk ciltte, metaların üretilmesi
min, bir kez daha, devrimlere yol aça- ki görüşlerini daha fazla ciddiye al- için toplumsal olarak gerekli olan ça-
bilecek olan büyük bir bunalım ya- mak zorunda bırakacağı yönündeki lışma süresine göre belirlenen deği-
şayacağı öngörüsünde bulunmuştu. umudunu aktarır. (3) şim (mübadele) “değerler”i üzerinde
Marx da, bunalımın yaratacağı siyasal Gerçekten de, konu olarak durulur. Metalar değerleri üzerinden
ortama müdahale edebilmek amacıy- Kapital’in ilk bölümleriyle örtüşen i- alınıp satılırken sermayenin nasıl or-
la, o zamana kadar yürüttüğü iktisat ki bölümden oluşan Katkı, çok da- taya çıkabildiği, sermaye birikiminin
çalışmalarını bir sonuca ulaştırmaya ha “ciddi”, belki de biraz “kuru” gö- meta üretimini nasıl yaygınlaştırdığı
karar vermişti. Böylece, kapitalizme rünümlüdür. Marx, bu iki bölüm ve gerçek üreticilerin sermaye tara-
son verme mücadelesinin neden ge- üzerinde daha sonra yeniden çalıştı- fından ne şekilde gerçek bir boyun-
rekli olduğuna teorik düzeyde de da- ğından, Katkı da, Kapital’den sonra duruk altına alındığı gösterilir.
ha fazla açıklık kazandırabilecekti. 8 okunması tercih edilebilecek olan ça- Kapitalist üretim tarzının en te-
Aralık 1857’de Engels’e şunları yaz- lışmalardandır. Ancak Katkı’nın ön- mel özelliklerinden biri, gerçek ü-
mıştı: “Déluge’den [tufandan] önce en sözü ayrı bir ilgiyi hak eder, çünkü reticileri üretim araçlarından ko-
azından ana hatlara (Grundrisse) açık- Marx, bu metinde, iktisat hakkında- pararak, onları kendi emekleriyle
lık kazandırmış olmak için, geceleri, ki çalışmalarıyla ulaştığı genel sonu- geçinme olanağından yoksun bırak-
iktisadi çalışmalarımı toparlama işi ü- cu özetler. masıdır. Marx’a göre, sermaye sa-
zerinde deli gibi çalışıyorum.” (2) hiplerinin sermayelerini “ilk olarak”
Beklenen bunalım gerçekten de ‘Kapital’in içeriği nasıl elde ettikleri sorunu önemsiz-
gelir, ama beklendiği kadar derin ve Kapital’i okumaya başlarken, “bi- dir. Kapitalizmin gelişimindeki asıl
yıkıcı olmaz. Marx da, kendisini tat- lindiği kadarıyla iktisat” hakkında önemli etken, yaşayabilmek için e-
min edecek bir noktaya getiremediği bilinenlerin bir yana bırakılmasın- mek güçlerini kapitalistlere satmak-
taslağı yayına hazırlamak yerine, ka- da büyük yarar vardır. İlk iki cilt- tan başka çareleri bulunmayan kişi-
fasındaki kitabı yeni baştan yazmaya te, fiyatlar, kâr, faiz oranları, banka- lerden oluşan bir işçi sınıfının ortaya
karar verir. lar, borsalar, tüccarlar vb. üzerinde çıkması ve bu sınıfın, aynı zamanda
Grundrisse, gerçek anlamıyla bir neredeyse hiç durulmaz. Bu ciltler, bir yedek sanayi ordusu yaratacak
“ham taslak”tır. “Sesli düşünme” sa- herkesin bildiği iktisadi olguların şekilde genişlemesidir.
yılabilecek olan bölümler, tamam- gerçekten anlaşılabilmesi için gerek- İkinci ciltte, sermayenin hareket-
lanmamış tartışmalar, giderilmemiş li olan temeli oluşturmayı hedefler. leriyle ilgili, daha “teknik” sayılabile-

24
cek olan sorunlar üzerinde durulur. bulunduğu bunalım dinamiklerinin Marx’ın kastettiği, kapitalizmin i-
Marx’ın Kapital’le ilgili çalışma daha da ağırlaşmasına yol açacaktır. çinde barındırabildiği her tür üreti-
planlarındaki (ulaşılamamış) hedef- 1970’li yıllardan itibaren mali ser- ci gücü “sonuna kadar” geliştirme-
lerden biri, kapitalizmin bunalım- mayenin büyümesi kapitalizmin ni- si değildi. Tam tersine, Marx’a göre,
larının açıklanmasıydı. Kapital’de, telik değiştirdiği iddialarının bir ka- kapitalizm, daha kendi yaşadığı dö-
“bunalım olasılıkları”na sıklıkla i- nıtı olarak sunulmuştu. Oysa mali nemde, yıkılmasının maddi koşulla-
şaret edilir. Ama Marx, bu konuda sermayenin giderek büyümesi ve sa- rını da ortaya çıkarmaya başlamıştı.
kolaycılığa düşmez. “Bunalımsız” nayi sermayesi üzerinde egemenlik Kapital’e başvurursak: “(...) kredi
bir kapitalist gelişmenin teorik ola- kurabilecek ölçüde güç kazanması, sistemi, üretici güçlerin gelişimini
rak, daha doğrusu “kâğıt üzerinde” kapitalizmin bunalım dinamikleri- ve dünya pazarının oluşumunu hız-
mümkün olup olmadığını da ince- nin bir sonucudur. landırır. Yeni üretim biçiminin bu
ler. Ve ikinci ciltte, bunalımsız bir Bu arada, Marx, kâr oranının a- maddi temellerini belirli bir geliş-
gelişmenin “kâğıt üzerinde” müm- zalması eğilimini sınırlandıran et- mişlik düzeyine kadar yükseltmek,
kün olduğunu şemalarla kanıtlar. kenlerden biri olarak, emek-yoğun kapitalist üretim tarzının tarihsel
Kapitalizmin bunalımlarının ger- sektörlerdeki yatırımların artmasın- görevidir. Kredi sistemi aynı zaman-
çek kaynağı, üçüncü ciltte gösterilir: dan söz eder. 1970’li yıllardan iti- da bu çelişkinin şiddetli şekillerde-
Kâr oranının azalması eğilimi yasası. baren hizmet sektörlerinde gerçek- ki patlamalarını, yani bunalımları
Bu ciltte, rekabet aracılığıyla bir or- leşen büyümenin bir nedeni de, bu ve bunlar aracılığıyla da eski üretim
talama kâr oranının oluşmasını ele a- sektörlerdeki değişmeyen sermaye tarzını çözecek olan öğelerin oluşu-
lan Marx, ardından, değişmeyen ser- oranlarının göreli düşüklüğüydü. munu hızlandırır.” (5)
mayenin değişen sermayeye oranının Dünya kapitalizminin bugünkü Görüldüğü üzere, Marx, yeni bir
yükselmesi nedeniyle, bu kâr oranı- temel dinamikleri ele alındığında, üretim tarzının maddi temellerinin
nın “azalma eğilimi” içinde olacağını Kapital’i “eskimiş” kılacak bir şey de oluşmakta olduğu kanısındadır.
gösterir. Söz konusu yasa, günümü- bulmak kolay değildir. Kuşkusuz, Kapitalizm, içinde barındırabildiği ü-
zün bunalım dinamiklerinin anlaşıl- kapitalizmin emperyalizm aşaması- retici güçleri geliştirmekle kalmamış,
ması açısından da kritik önem taşır. na girmiş olması, nitel bir dönüşüm- daha ileri üretim ilişkilerinin maddi
Değişmeyen sermayenin (üretim dür. Ama birincisi, başta sermayenin koşullarını da yaratmaya başlamıştır.
araçları) değişen sermayeye (ücret- merkezileşme ve yoğunlaşma eği-
ler) oranının artması, teknolojik i- limleri olmak üzere, emperyalizmin DİPNOTLAR
lerlemenin ürünüdür. Teknoloji i- ortaya çıkmasına yol açan temel eği-
1) Türkçeye Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı adıyla
lerledikçe, başta makineler olmak limler, Kapital’de açık şekilde tarif çevrilmiş olan eser. Bundan sonra Katkı diye anılacak.
üzere üretim araçlarına daha fazla edilir. İkincisi, emperyalizm aşama- 2) MEW (Karl Marx, Friedrich Engels, Werke), Band 42, Dietz
yatırım yapmak zorunlu hale gelir. sı, kapitalist üretimin temel yasala- Verlag Berlin, 1983, s.VII.
Böylece, ücretlerin toplam sermaye rının ortadan kalkması ya da değiş- 3) MEW, a.g.y., Band 29, Dietz Verlag Berlin, 1969, s.383.
içindeki oranı düşer. Ama kapitalis- mesi değil, bunların bazı mantıksal 4) MEW, a.g.y., Band 13, Dietz-Verlag, Berlin 1956, Karl
tin kârının tek bir kaynağı vardır: İş- sonuçlarına ulaşılması demektir. Marx-Friedrich Engels, Ausgewählte Werke, ed: Mathias
Bertram, Directmedia, Berlin 1998, Digitale Bibliothek, s.9.
çinin ürettiği artı değer. 5) MEW, a.g.y., Band 23, s.457.
Kapitalistlerin bunalımlarla müca- Üretici güçlerin gelişmesi
delesinin iki aracı, mutlak sömürü- sorunu
Kapital’in 1867’deki ilk baskısı.
nün artırılması ve “hayali sermaye” Marx’ın iktisadi çalışmaları, her
üretimidir. Mutlak sömürüyü artır- şeyden önce, kapitalizmin sonunu
manın yolları birinci ciltte ele alın- yakınlaştırma mücadelesine katkı-
mıştır: Ücretlerin düşürülmesi, ça- da bulunmaya yönelikti. Üstelik ona
lışma sürelerinin uzatılması, çalışma göre, bu son hiç de uzakta değildi.
yoğunluğunun artırılması vb. “Haya- Buna karşın, yine Marx’ın çalışma-
li sermaye” ise, asıl olarak mali ser- larında, tek tek ülkelerin ya da bir bü-
mayenin spekülatif işlemleriyle oluş- tün olarak dünyanın henüz sosyalizm
turulur. Borsalarda işlem gören kâğıt aşamasına geçmek için yeterli olgun-
parçalarının “değer”lerinin artması, luğa ulaşmadığı iddialarını destekler
bunun örneklerinden biridir. Kâğıtlar görünen cümleler bulmak mümkün-
değer kazandıkça, onların alım satı- dür. Herhalde bunların en önemlile-
mıyla uğraşanlar kâğıt üzerinde zen- rinden biri, Katkı’nın önsözünde yer
ginleşir. Bu zenginleşme gerçek yaşa- alan şu cümledir: “­İçinde barındıra-
ma da yansır: Hayali sermaye, buna bildiği tüm üretici güçler gelişmeden
sahip olanların alım güçlerini artı- önce, bir toplumsal oluşum asla yok
rarak, metaların satılmasına katkı- olmaz ve yeni ve daha ileri üretim i-
da bulunur. Ama bu şekilde yaratı- lişkileri, bu ilişkilerin maddi var oluş
lan sermaye, er ya da geç yok olacak koşulları eski toplumun kucağında
ve böylece, “hafifletilmesine” katkıda büyümeden, asla ortaya çıkmaz.” (4)

25
Anti-Dühring / F. Engels
Devrimin kılıcını bilim ve birikimle bilemek
Orkun Saip Durmaz

M arksist omurganın çok temel


üç dayanak noktasından söz
edilebilir. Birincisi devrimci siyaset-
yanak noktalarından biri bile olma-
sa, omurga bozulur; Marksizm kö-
türüm kalır.
temel dayanakları olduğunu hatırla-
yarak şunları söyleyebiliriz:
Anti-Dühring doğrudan politika
tir. Lenin’in özlü ifadesiyle, somut *** ile ilişkili olmayan alanlar üzerine
durumun somut analizi olarak ifa- Friedrich Engels’in Anti-Dühring yazılmış bir metin olarak değerlen-
de edebileceğimiz devrimci siyaset adlı eserinin önemi de Marksist o- dirilse de, metnin nihai hedefi poli-
Marksizmin kılıcıdır, deyim yerin- murganın dayanaklarını bir arada tiktir. Sadece politik olması eseri ö-
deyse vurucu gücüdür. Devrimci si- tutabilmesinden kaynaklanır. Bilim zel kılmaz; ama doğrudan politika
yaset yoksa; Marksizm hedefsizleşir, ve Gelecek Kitaplığı’ndan çıkacak ile zerre kadar alakalı değilmiş gibi
apolitik bir dünya görüşüne evrilir olan “Marksizmin Başyapıtları - 19. görünen toplumsal alanları politik-
ve nihayetinde herhangi bir eleşti- yüzyıl” adlı derleme kitapta yer ala- leştirmesi Anti-Dühring’i özel değil,
rel düşünce olarak siyasi düşünce- cak olan “Anti-Dühring: Devrimin çok özel kılar!
ler tarihi içine hapsolur. Omurga- kılıcını bilim ve birikimle bilemek” Anti-Dühring gerçeğin bilgisine u-
nın ikinci dayanağı bilimdir. Bilim adlı makalede de işte bu omurganın laşma yolunda yaşanan metodoloji
veya bilimsel yöntem/metodoloji i- önemini vurgulamaya çalışıyoruz as- krizine verilmiş Marksist bir yanıt-
se devrimci siyasete yol haritası çı- lında. Eugen Dühring’in Alman işçi tır. Bir başka deyişle, idealizmin ve
karır; içinde yaşadığımız anın onu sınıfı üzerindeki etkisini kırabilmek mekanik materyalizmin devrimci e-
önceleyen çok daha uzun, doğrusal gibi tamamen politik olan bir hedef leştirisi olan Marksist metodolojinin
olmayan, inişli-çıkışlı, kopuş ve sü- doğrultusunda yazılan metnin, ay- -diyalektik materyalizmin- en net i-
reklilikleri barından kolektif insan nı zamanda metodoloji krizine yanıt fadesidir.
eyleminin şekillendirdiği bir süre- olarak kendi metodolojisini sunma- Anti-Dühring bilim ile siyaset a-
cin parçası olduğunu hatırlatır. Me- sı; üstelik bunları yaparken, insanlı- rasındaki ilişkiyi devrimci bir yer-
todolojisi yoksa; Marksizm toplum- ğın bilimsel ve siyasi kazanımlarının den yeniden kurar. Burjuvazinin
sal gerçeklikten kopar, kime karşı nasıl savunulduğunu göstermesi, parçaladığı toplumsal alanları bir-
ne için mücadele etmesi gerektiğini Engels’in Anti-Dühring’ini bir baş- leştirmeyi başarabilmesi Marksiz-
unutur, sonuç itibariyle ya ulvi bir yapıt kılar. Nitekim Anti-Dühring’le min en önemli özelliklerden biriy-
önderliğin retoriğine dönüşüp idea- ilgili bir makale yazmamızın ana a- se, bu özelliğin ortaya çıkmasında
lizme ya da insan faktörünü tarihin macı da onu başyapıt kılan niteliğin- Anti-Dühring’in önemi göz ardı edi-
dışına iten nesnelciliğe boyun eğ- den kaynaklanmaktadır. Okuyucuya lemez.
miş olur. Marksist omurganın üçün- baştan söylememiz gerekir ki, “Anti- Anti-Dühring Marksizmin hem si-
cü dayanak noktası ise sahiplendiği Dühring: Devrimin kılıcını bilim ve yasi hem de eleştirel bir metodolo-
birikimdir; yani, insanlığın tarih bo- birikimle bilemek” kitabın bir özeti ji olarak bam tellerini ortaya koyar.
yunca elde ettiği devrimci birikimle- değildir ve zaten öyle bir amaçla da Hegel’e verilen önemden, burjuva
rin ve kazanımların -dar anlamda ne kaleme alınmamıştır. Ayrıca metni bilim anlayışının keskin eleştirisine,
kadar Marksist olduklarına bakmak- yazarken, Anti-Dühring’i Mark- oradan bilimsel sosyalizme kadar
sızın- savunulması ve eleştirel sist metinler içinde hak et- belli başlı bam telleri bir anlamda e-
bir biçimde sahiplenilmesidir. tiği yere getirmek gibi serin yazılma gayesini de açıklar.
Aksi halde, Marksizm kendi bir amaç edinmediği- Anti-Dühring Marksizmle insanlı-
metodolojisine ihanet etmiş mizi de belirtmemiz ğın devrimci birikimleri arasındaki
ve kendisini tari- gerekir. Makaleyi ya- organik bağlantıyı canlandırır. En-
hin dışında aş- zarken Anti- gels, Dühring’in reddettiği devrimci
kın bir güç ola- Dühring’i birikimi eleştirel bir sahiplenmeyle
rak tanımlamış klasik metin- savunur ve onları, reddederek değil,
olur; ukalala- ler içinde ö- sahiplenerek aşar.
şır, ukalalaştık- zel kılan vasıf- Son sözü Engels’e bırakalım: Anti-
ça yalnızlaşır ları üzerinde Dühring, “... Marks’ın ve benim tem-
ve tarihe mü- durduk. Bu sil etmekte olduğumuz diyalektik
dahale edebil- vasıfların yöntem ve komünist dünya görü-
me kapasitesi- aynı zaman- şünün, hem de bir dizi ... alanda az
ni tahrip eder. da Marksist çok tutarlı bir açıklaması durumuna
Sözü geçen da- omurganın dönüş(ür)”.

26
Doğanın Diyalektiği / F. Engels
Doğanın işleyişi diyalektiktir
Yard. Doç. Dr. Kenan Ateş
Moleküler Biyoloji - Genetik

D oğanın Diyalektiği, Marksizmin


iki büyük kurucusundan biri
olan Friedrich Engels’in tamamlan-
Engels’in, her ne kadar çalışma-
sını tamamlayamamışsa da, bilim ve
doğaya ilişkin görüşleri oldukça net-
Tek tek bilim dalları ve konula-
rında söyledikleri bir yana bırakıldı-
ğında, Engels’in kitapta esas olarak
mamış eseridir. Kitap, Engels’in ölü- ti. Bu netlik Doğanın Diyalektiği’nde şunları ortaya koyduğunu görürüz:
münden uzun yıllar sonra notlarının açıkça görülür. Kitapta tam bir tu- 1) Doğanın çalışması diyalektik-
başkaları tarafından toparlanıp bir tarlılık vardır. Engels’in temel ama- tir. Diyalektik sadece doğayı anlayıp
araya getirilmesiyle ortaya çıkıp ya- cı, Marksizmin temeli olan diyalek- açıklayabilmenin bir yol ve yöntemi
yınlanabilmiştir. tik ve tarihsel materyalizmin doğada değildir, bütün doğanın işleyiş biçi-
Marksizm’in kurucuları Marx ve ve doğa bilimlerinde nasıl hayat bul- midir. Bu yüzden diyalektiğin yasa-
Engels, yaşamları boyunca doğa bi- duğunu göstermekti. Bunu da, yazı- ları doğanın her alanında, her olay
limleriyle yakından ilgilendiler; bü- larının çoğu ham halde, işlenmemiş, ve olgusunda gözlenir. Doğayı daha
tün bilginin temelini, bilgiyi ortaya henüz geliştirilmemiş notlar halinde iyi ve doğru anlamanın yolu ona bu
çıkaranı hep bilim olarak görüp buna olsa da, mükemmel bir biçimde ger- gözle bakmaktır.
uygun davrandılar. Bununla birlikte, çekleştirmiştir. Zira doğanın diya- 2) Doğanın bir tarihi vardır. Do-
Engels doğa bilimleriyle daha da ya- lektik işleyişi, başından sonuna ki- ğadaki her şey doğar ya da oluşur,
kından ilgilendi. Doğa bilimlerindeki tapta fışkırır adeta. büyür, gelişir, değişip dönüşür, belli
her gelişmeyi coşkuyla karşılayıp ol- Doğanın Diyalektiği’nde Engels, bir olgunluğa erişip ölür. Doğadaki
dukça yakından izledi. Ancak bu il- fizikten kimyaya, jeolojiden biyo- her şey bir süreçtir. Durağanlık yok-
gi ve yakınlık düzeyi yalnızca okuma lojiye, Newton’un kuramlarından tur, sürekli bir değişim, dönüşüm
ve dışarıdan izlemeyle sınırlı değildi. Darwin’in evrim kuramına dek doğa vardır. Bu yüzden, doğada esas olan
Doğa bilimlerinin herhangi bir ala- bilimlerinin, o zaman bilinen her a- hareket ve değişimdir.
nında akademik düzeyde bir eğitimi lanını ve tartışılan hemen her kura- 3) Doğada, birbirleriyle en ilgisiz
olmamasına karşın, bilim, bilim tari- mı ve konusunu ele alıp incelemiş, görünen görüngülerin arasında bile
hi, bilim felsefesi, bilimin toplumda- geniş değerlendirmelerde bulun- bir biçimde bir bağlantı vardır.
ki yeri ve işlevi ve bilimi çevreleyen muştur. Bunlara bakıldığında bazı 4) Doğa ve doğanın değişik gö-
felsefi tartışmaları ele alacağı, -kolay yanılgıları olmakla birlikte çoğu de- rüngüleri yalnızca bilinen ya da
kolay cesaret edilemeyecek- çok kap- ğerlendirmelerinde büyük bir öngö- gözlenen olgu ve bulgularla açıkla-
samlı bir çalışma planladı. Ancak bu rü göze çarpar. Engels’in yaklaşık namaz. Bu nedenle sadece bulgu ve
çalışmasını tamamlama fırsatını hiç 140 yıl önce, o zamanın çok sınırlı mevcut gözlemlerle yetinen poziti-
bulamadı. Çalışması, Dühring’le po- bilgileri ışığında yaptığı bu öngörü- vizm doğayı anlamada bilimin te-
lemiğe girdiği Anti Dühring gibi dev lerin çoğunu bugünkü bilimsel bil- mel yolu olamaz. Henüz gözlene-
bir eser yanında Ludwig Feuerbach ve gi ve bulgular ortaya çıkarıp kanıt- meyen doğa olaylarını anlamak için
Klasik Alman Felsefesinin Sonu ve A- lamıştır. Ancak burada önemli olan, “trans-ampirik” ya da “deney öte-
ilenin, Özel Mülkiyetin, Devletin Kö- Engels’in döneminin bilgileriyle söy- si” düşünsel spekülasyonlar da yap-
keni gibi iki önemli kitap daha yaz- lediklerinin ne kadarının doğrula- mak gerekir.
mak; Marx’ın notlarını toparlayarak nıp doğrulanmadığı değildir. Bunun Engels Doğanın Diyalektiği’ni ta-
Kapital’in ciltlerini tamamlamak; u- önemi de yoktur. Çünkü Engels ne mamlayabilmiş olsaydı, doğanın
luslararası komünist hareketin gün- laboratuvarda doğrudan araştırma anlaşılma çabasından öte bir şey ol-
lük pratik sorunlarıyla yakından yapan bir araştırmacı-biliminsanı ne mayan bilimin gelişimine muazzam
ilgilenip onu bizzat yönetmek; dün- de bir kâhindir. Bu yüzden öngörü- bir katkı yapacaktı. Ama tamamla-
yanın her yanından gelen heyetleri lerinin çıkıp çıkmadığının bir çetele- yamadı. Bu tamamlanmamış haliy-
kabul edip çalışmalarına yardım et- sinin tutulması anlamsızdır. Önemli le bile kitap, bilime ciddi katkılar
mek vb. gibi araya giren diğer pek olan doğa ve bilime olan temel yak- yapmıştır. Bu nedenle Doğanın Di-
çok işle sürekli kesintiye uğradı. Ö- laşımının doğruluğu ve bilimde ye- yalektiği aktif araştırma içindeki bi-
teki işlerinden fırsat bulur bulmaz rinin olup olmamasıdır. Kaldı ki liminsanı için bulunmaz bir olanak;
yine bu ana çalışmasına döndü. İşte Engels’in kitaptaki temek amacı ve mevcut bilimsel çalışmaları bam-
Doğanın Diyalektiği Engels’in bir tür- çabası da bu yaklaşımı ve doğanın başka bir yere götürecek yepyeni
lü tamamlayamadığı; önemli kısmı çalışma biçimi ve yasalarının orta- bir bakış; çok farklı dünyalara açı-
daha sonra geliştirmek üzere aldığı ya koyulmasıdır. Bunu da fazlasıyla lan bir kapıdır. Çok ciddi incelen-
notlarından oluşan dev çalışmasıdır. yapmıştır. meyi hak ediyor.

27
Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm / F. Engels
19. yüzyıl Marksizminin özeti
Ender Helvacıoğlu

F riedrich Engels’in Ütopik Sosya-


lizm ve Bilimsel Sosyalizm ad-
lı eseri, sosyalist militanlar arasında
de -32 yıl arayla- “Biz kimiz?” soru-
suna yanıt üretiyor. Biri genççe, di-
namik, deli dolu, ama oldukça naif
li olan Almancaya 1882 yılında çev-
rilir. Yapıtın İngilizce baskısı ancak
1892 yılında yayınlanmıştır. Engels
en fazla bilinen ve okunan Marksist bir yanıt veriyor; diğeri ise görmüş bu İngilizce baskıya burjuva mater-
klasiklerden biridir. Bu açıdan Ma- geçirmiş bir bilgenin ayakları ye- yalizmini irdeleyen geniş bir sunuş
nifesto ve Lenin’in Emperyalizm’i ile re basan yanıtını içeriyor. Birinde yazar ve bu sunuş daha sonraları e-
yarışabilir. Sosyalist partilerin yeni hayaletler cirit atıyor, diğerinde ise serin tamamlayıcı bir parçası olur.
üyelerine yönelik eğitim programla- bilgeler ağır ağır yürüyor. İkisi de Kısacası eser üç ana makaleden o-
rının temel metinlerinin başında ge- geleceği istiyor; ama biri geleceğe u- luşur: İngilizce baskıya yazılan “Su-
lir. Bunun nedeni çok iyi bir “özet” zanmaya vurgu yapıyor ve uzanıyor nuş” (eserin girişi de diyebiliriz),
niteliği taşımasıdır. Eser, 50 yıllık bir kör topal, diğeri ise geçmişi değer- “Ütopik Sosyalizm” ve “Bilimsel
Marx-Engels külliyatının, toplumsal lendiriyor üstün bir bilinçle ve ge- Sosyalizm”. 1892’deki sunuşu da he-
pratiğin acımasız değirmeninde öğü- leceğe uzanmak için köklü olmanın saba katarsak, bu eserin, 1895 yılın-
tülmüş, süzgecinden geçmiş ve da- gereğini vurguluyor. Biri Dimyat’taki da ölen Engels’in son hacimli çalış-
mıtılmış ifadesidir. Ve tabii, bizzat o pirinç; diğerinde ise o eski pirinç ev- ması olduğunu söyleyebiliriz. Marx
külliyatın yaratıcılarından ve o pra- deki bulgura dönüşmüş. ile ortaklaşa gerçekleştirilen 50 yıl-
tiğin önderlerinden birinin kalemin- *** lık çalışmaların bir özeti, bir tür va-
den çıkmış olması bu esere ayrı bir Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sos- siyetnamedir bu eser.
değer katar. Marx-Engels külliyatı- yalizm adlı eser, Engels’in, sosya- ***
nın olağanüstü derinliğini ve zen- list olduğunu söyleyen bir Alman Peki, bu kitabı sadece bir vasiyet-
ginliğini, oldukça didaktik ve anlaşı- akademisyen olan Eugen Dühring’i name olarak mı okuyacağız? Tari-
lır biçimde verebilmeyi başarmış bir kum torbası olarak kullanıp sosya- himizin epey eski bir döneminden
eserdir Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel list felsefe ve politikanın temel ilke- kalma arkaik bir eser olarak mı de-
Sosyalizm. Hani tarihçiler, yüzlerce lerini açıkladığı kapsamlı çalışması ğerlendireceğiz? Engels’in eserinin
yıl öncesinin bir fikir akımını tartışır- olan Anti-Dühring’ten kaynaklanır. günümüz tartışmaları açısından bir
lar, değerlendirirler ve tarihsel yerine Engels, Paul Lafargue’ın tetikleme- yeri ve değeri yok mu? Var; hem de
oturturlar ya, Engels, bizzat kurucu- siyle bu çalışmanın üç bölümünü çok büyük bir değeri var.
larından ve geliştiricilerinden biri ol- ayrı bir kitap olarak hazırlar ve Üto- Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sos-
duğu 19. yüzyıl Marksist kuramını pik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm yalizm hem bir kopuş eseridir, hem
değerlendirmiş ve yerli yerine oturt- adını alan bu kitap ilk kez 1880’de de büyük insanlık yürüyüşüne ek-
muştur bu eserinde. “Biz kimiz, ne- Paris’te Fransızca olarak yayınla- lemleniş. İkisi birden olabilir mi?
reden köklendik, neyi-nasıl aştık ve nır. Kısa süre içinde Lehçe (1882), Olabilirden öte, ikisi birden olmaz-
neyi keşfettik?” sorularına son de- İtalyanca (1883), Rusça (1884), sa ikisi de olmaz. Çünkü en büyük
rece net yanıtlar üretmiştir. Yüz- Danca (1885), İspanyol- kopuş (ve aşma), aslında zinci-
yıllar sonrasının tarihçilerinin ca (1886) ve Flamanca re yeni bir halka eklemektir.
işini kolaylaştırmıştır böylece. (1886) baskıları yapı- Engels’in eseri bunun birinci
1880’de yazılmış Ütopik lır. Engels’in anadi- elden belgesidir. Engels hem
Sosyalizm ve Bilimsel Marksizmin köklerini ve
Sosyalizm’i 1848’de kaynaklarını vurgular,
yazılmış Komünist hem de o köklerin ve
Parti Manifestosu kaynakların hangi
ile karşılaştırabi- noktalarda, nasıl a-
liriz. Çünkü ikisi şıldığını açıklar. Bu
yöntemi iyi kavrama-
Marx-Engels külliyatının
lıyız; çünkü günü-
olağanüstü derinliğini müzde hem Bilimsel
ve zenginliğini, oldukça Sosyalizm, hem de
didaktik ve anlaşılır
biçimde verebilmeyi Bilimsel Sosyalizmin
başarmış bir eserdir kökleri saldırı altın-
Ütopik Sosyalizm ve
Bilimsel Sosyalizm. da. Küresel sermaye-

28
Önde gelen ütopik sosyalistlerden (soldan sağa) Robert Owen, Charles Fourier ve Saint Simon.

nin ideolojik saldırısının hedef tah- lıp bırakılacak bir araç olmayacak, Bu bölüm, büyük toplumsal pratik-
tasında hem Materyalizm var, hem gerçek niteliğini bulacaktır. Burju- leri içeren 20. yüzyıl sosyalizmine
de Diyalektik ve Tarihsel Materya- va aydınlanması, ne dinsel düşünce- bir köprü ve sanki Lenin’in Devlet ve
lizm. Hem Ütopik Sosyalizm var, ye tavizler vererek ne de postmoder- Devrim’ine yazılmış bir sunuş niteli-
hem de Bilimsel Sosyalizm. Hem nist yaklaşımlarla, sadece Emekçi ğindedir.
Aydınlanma var, hem de Sosyalizm. Aydınlanmasıyla (Sosyalist Modern- Toparlarsak: Engels’in Ütopik Sos-
Hem Newton ve Darwin var, hem de leşmeyle) aşılabilir. Formül kabaca yalizm ve Bilimsel Sosyalizm adlı ese-
Marx ve Engels. Böyle komple bir şöyle: Ne kadar aydınlanma o kadar ri, 19. yüzyıl Marksizminin, insan-
saldırıyla karşı karşıya kaldığımız sosyalizm ve ne kadar sosyalizm o lığın özellikle Avrupa’da 17. ve 18.
günümüzde, Engels’in eserinin yön- kadar aydınlanma… Engels’in eseri yüzyıllarda geliştirdiği Bilimsel Dev-
temini kavramak, düşünce tuzakla- bu konuda bize sağlam bir teorik ze- rim ve Aydınlanma atılımını damıtıp
rına düşmemek için önemlidir. min sunuyor. (aşıp), 19. yüzyıl Avrupa proletarya-
İdeolojik savaşımın en önemli *** sının katkılarıyla bezeyip, 20. ve 21.
cephelerinden biri de tarih. Köksüz, Marx ve Engels birer kâhin değil- yüzyıl insanlığına sunduğu evren-
ipsiz sapsız, tarihsiz bir fikriyatın diler; bilim insanıydılar. Toplumsal sel teorik mirasın özetidir. Geçmişin
başarı şansı yoktur. Uygarlık tarihi, olguları kılı kırk yararcasına analiz bilgece değerlendirilerek geleceğin
sınıf mücadeleleri tarihidir. Ezilen- ettiler ve sonuçlar çıkardılar. Ama dinamizmine sunuluşudur.
lerin, sömürülenlerin, yönetilenle- olguların elvermediği konularda
rin, ezenlere, sömürenlere, yöneten- spekülasyon yapmadılar. Bu neden-
lere karşı mücadelelerinin tarihidir. le, mevcut kapitalizmin olabildiğin-
O halde bu binlerce yıllık tarih dev- ce derin bir eleştirisini yapmalarına
rimci bir perspektifiyle damıtılma- karşın, sosyalist toplumun nitelikle-
lı, ezilenlerden yana olan hiçbir un- rine ilişkin pek fazla fikir yürütmedi-
sur atlanmadan, günün savaşımında ler, genel önermelerle yetindiler. Yi-
bir silaha dönüştürülmelidir. Tarihe ne de, Marx’ın ölümünden sonra 12
karşı hovardalık yapma lüksümüz yıl daha yaşamış olan Engels’in
yok. Engels bu yöntemi hem taviz- son çalışmalarından biri olan
siz hem de çok ince bir biçimde uy- Ütopik Sosyalizm ve Bilim-
guluyor. Ütopik Sosyalizm ile Bilim- sel Sosyalizm’de 19. yüzyıl
sel Sosyalizm, Burjuva Materyalizmi Marksizminin en gelişmiş
ile Diyalektik ve Tarihsel Materya- ve derli toplu sosyalizm
lizm arasındaki farkı ortaya koyar- tahlilini bulabiliyoruz;
ken, eleştirdiği ütopyacı sosyalistleri özellikle “Bilimsel Sos-
ve materyalist filozofları da kendi ta- yalizm” bölümünde.
rih hazinesine (kendi müzesine) ka-
tıyor, yani aşıyor. Ütopik Sosyalizm
ve Bilimsel Sosyalizm’in bu perspek- Marx ve Engels, insanlığın
özellikle Avrupa’da 17. ve
tifle okunmasında da fayda var. 18. yüzyıllarda geliştirdiği
Aydınlanma burjuvazinin üvey Bilimsel Devrim ve Aydınlanma
atılımını damıtıp (aşıp), 19.
evladıdır; dünya çapında emekçile- yüzyıl Avrupa proletaryasının
rin ise öz evladı. Emekçilerin elin- katkılarıyla bezeyip, 20. ve 21.
yüzyıl insanlığına evrensel bir
de aydınlanma, bir dönem kullanı- teorik miras sundular.

29
Ailenin, Özel Mülkiyetin, Devletin Kökeni / F. Engels
Engels’i yeni veriler ışığında okumak
Sibel Özbudun
19. yüzyıl Batı sosyal düşüncesi, Ay- ların kurtuluşu perspektifi açısından ğildir. Bir başka deyişle, “insanlığın
dınlanmanın düşünsel mirasının da önemini yadsımaya yol açmamalı. ilk evrelerini” temsil ettikleri var-
etkisiyle, ağırlıklı olarak evrimcidir. Kuşkusuz ki AÖMDK, çağdaş a- sayılan çağdaş küçük ölçekli top-
Bir başka deyişle, doğal ve toplumsal raştırmaların açığa çıkardığı pek lumların (avcı-toplayıcı ve horti-
dünyanın görüngülerinin, basitten çok eksiklik ve maddî hatadan kültüralist) “anaerki”si bir “galat-ı
karmaşığa, ilkelden gelişkine, tek- malûldür. Çünkü yapıt, her şeyin ö- meşhur”dur. Bu tip toplumlarda ne
hatlı, tedricî ve evrensel bir ilerleme tesinde, etnografik çalışmaların he- bir “kadın(lar) iktidarı”ndan söz e-
içerisinde dizildiği öncülüne daya- nüz neredeyse tümüyle namevcut, dilebilir, ne de sistematik iktidar ko-
nır. Bu, şeylerin oldukları hâlleriyle antropologlarınsa kuramlarını da- numlarından. Toplumsal örgütle-
ilahî bir kudret tarafından yaratıldı- yandırdıkları veriler açısından tü- nişleri ekolojik, tarihsel, toplumsal
ğı yolundaki dinsel ideolojiye kök- müyle gezginlerin, misyonerlerin ya vb. koşullar uyarınca büyük bir de-
lü bir meydan okumadır kuşkusuz. da sömürge görevlilerinin anlatıla- ğişkenlik gösterebilen çağdaş küçük
Ama aynı zamanda, Batı Avrupa ve rına ve antikite literatürüne bağımlı ölçekli toplumların insanlığın ilk ev-
Kuzey Amerika’nın sanayileşmiş olduğu ve bu nadir ve dağınık verile- releri için bir “model” oluşturduğu
toplumlarının, uygarlık zincirinin en ri evrimsel bir nizama sokmak üzere fikri ise, bir yanılsamadan ibarettir.
gelişkin halkalarını temsil ettiği Batı- çabaladıkları bir dönemin ürünüdür. Ne ki, bu hataların Engels’in ge-
merkezci evrensel bir gelişim şema- Bilinebilen az sayıdaki çağdaş küçük liştirdiği kuramsal çerçeveyi göz-
sı yanılsamasının biçimlenmesine de ölçekli toplum ile tarihsel örnekler, den kaçırtmaması gerekir. Yukarıda
olanak sağlamıştır. analoji yoluyla evrimsel bir süregen- kaydedilenleri bilmek, küçük ölçek-
ABD’li liberal hukukçu/antropo- liğin evreleri olarak kurgulanmakta, li toplumlarda kadın-erkek ilişki-
log Lewis Henry Morgan’ın Engels’in aradaki boşluklar ise, spekülatif bir lerinin, sınıflı toplumlara göre da-
Ailenin, Özel Mülkiyetin, Devletin tarzda doldurulmaktadır. ha eşitlikçi olduğu, kadınların çok
Kökeni’nde (AÖMDK) temel aldığı Bizzat etnografların yürüttüğü a- daha özerk davranabildikleri olgu-
başyapıtı Ancient Society (1877) in- lan araştırmaları yoğunlaştıkça, bu sunun üzerini örtmez -bunu des-
sanlık tarihinin her biri belirli bir kurguların zaafları açığa çıkacak- tekleyen devasa bir antropolojik li-
kültürel gelişmeyle başlayan “yaba- tır. Örneğin çağdaş etnografik araş- teratür mevcuttur. Avcı-toplayıcı ve
nıllık, barbarlık ve uygarlık” evre- tırmalar, 19. yüzyıl etnologlarının, hortikültüralist toplumların çoğun-
lerde geliştiğini savunmakla bu ev- Engels’in de paylaştığı, anayanlı so- da, toprak ve diğer kaynaklar her iki
rimci “zeitgeist”ın yetkin örnekleri yun atayanlı soy hattını önceledi- cinsiyetten toplum üyeleri arasında
arasında yer alır. ği varsayımını desteklememektedir. ortaklaşa tasarruf edilmekte, kadın-
Tüm insan toplumlarının kaçınıl- Dahası, anayanlı soy hattını izle- larla erkekler arasında tahakküm-
maz olarak geçtikleri varsayılan çe- yen topluluklarda da “kadınlar yö- den çok karşılıklılık ilişkisi hüküm
şitli evrelerden oluşan evrensel ve netimi” gibi bir şey söz konusu de- sürmektedir. Dahası, daha gevşek
tek-hatlı bir evrim ta- bir toplumsal örgütleni-
savvuru: Engels’in yapı- şe sahip, eşitlikçi avcı-
tında da açığa çıkan te- toplayıcılar ile yerleşik,
mel zaaf budur. Amerika kalıcı soy grupları ola-
yerlilerinin, Greklerin, rak örgütlenmiş ve top-
Cermenlerin, Keltlerin, lumsal farklılaşmaların
Romalıların farklı evre- boy gösterdiği hortikül-
lerini temsil ettiği varsa- türalistler karşılaştırıl-
yılan tek-hatlı bir tarih dığında, kadınların sa-
kurgusu. Engels’in, dö- hip olduğu özerkliğin
nemin ruhuna damga- ilk grupta daha geniş
sını vuran tek hatlı, ev- olduğu gözlemlenmek-
rensel evrim görüşüne tedir. Bu durum, avcı-
karşı Marx’tan daha az toplayıcıların istikrarlı
eleştirel olduğunu vur- toplumsal ilişkileri ge-
gulamak gerek. Ancak reksinmezken, toprağı
bu zaaf, yapıtın maddeci ve onu işleyecek kalıcı
tarih kavrayışı ve kadın- bir işgücünü gereksinen

30
hortikültüralistlerin üretim ve yeni- rensel, ezelî-ebedî bir görüngü değil, - Her durumda, özel mülkiyet ve
den üretimin bünyesinde gerçekleş- üretim ilişkilerinin karmaşık biçim- devletin biçimlenişiyle kadın cinsi-
tiği istikrarlı akraba grupları hâlinde lenişi içerisinde şekillenen tarihsel- nin ikincilleşmesi arasında bir ko-
örgütlenme eğiliminde oluşlarıy- toplumsal bir olaydır. şutluk saptamak mümkündür.
la açıklanabilir. Akraba (soy) grup- - Bu ikincillik, kadının üretim - Engels’in bir başka önemli gö-
ları yalnızca ürünlerin değil, aynı (maddi yaşam araçlarının üretimi) ve rüsü, kadın-erkek eşitsizliğinin özel
zamanda potansiyel işgücü olarak yeniden üretim (yeni kuşakların üre- (domestik) ve kamusal alanlar ile
çocukların da üreticileri olan kadın- timi) süreçleri içerisindeki konumuy- ilkinin kadınlara, ikincisininse er-
ların emekleri ve bedenleri üzerinde la bağlantılı olarak biçimlenmiştir. keklere münhasır kılınacak şekilde
denetim sağlamanın locus’udur. - Geçim kaynaklarının kolektif o- ayrışması ve kamusal alanın özel a-
Böylelikle kadın ile erkek a- larak temellük edildiği küçük ölçekli lan karşısında öndelik kazanmasıy-
rasındaki biyolojik farklılıkların toplumlarda gerek bireyler, gerekse la bağlantısını -feminist literatürden
toplumsal eşitsizliklere tercüme toplumsal cinsiyet rolleri arasında- yaklaşık yüz yıl kadar önce!- keşfet-
edilmesinin zemininin, hortikültü- ki ilişkilere eşitlik ilkesi damgasını mesidir. Bu görü, özellikle -sanayi
ralistlerde açığa çıktığını söyleyebi- vurur. [Bu ilke Engels’in yapıtında öncesi- sınıflı toplumlar için doğru-
liriz. Kadınlık-erkeklik ve gençlik- (hatalı olarak) varsaydığı üzere bü- dur: Bu tip toplumların hemen tü-
yaşlılık gibi biyolojik farklılıklar yükbaş hayvancılığın tarımı önce- münde kadınların emeği (ve konu-
sosyal-kültürel anlamlar yüklenerek lediği ve sürülerin erkekler tarafın- mu) hane içerisine (yeniden üretim
siyasal-toplumsal konum farklılaş- dan temellük edildiği sınıf-öncesi çabalarına) hasredilmiştir. Ve yine
malarına temel oluşturacaktır. bir “tarihsel durak” yerine, üzerinde hemen tümünde, erkekler kamusal
20. yüzyılın ikinci yarısı antropo- çalıştıkları toprakları soy grupları o- olduğu kadar hane içi iktidar pozis-
lojisinin toplumsal eşitsizlikler ile larak temellük eden hortikültüralist yonlarını da ellerinde toplamaktadır.
kadın-erkek eşitsizliğinin kaynak ve kabile toplumlarında ihlâl edilmişe Özetle, AÖMDK’yi yakın etnog-
tezahürlerine ilişkin araştırmaları, benzemektedir. Devletin -neredeyse rafik verilerin ışığında yeniden oku-
Engels’in AÖMDK’deki, birkaç mad- evrensel olarak- biçimlendiği geniş mak, Marksist görünün kadınların
de hâlinde sıralayabileceğimiz görü- ölçekli tarımcılardaysa eşitsizlik(ler) kurtuluşu tasavvuruna hâlâ ne den-
lerinin isabetliliğine işaret eder: kalıcı iktidar konumlarına dönüşe- li içkin ve ilişkin olduğunu gösterir
- Öncelikle kadının ikincilliği, ev- rek sabitlenmektedir.] bizlere…

31
İnsan evriminde kadının rolü

Zihlman, türümüzün kadın bireylerinin sahip olduğu sosyal ve duygusal iletişimin


bir memeli karakteri olarak primat atalarından devir aldıkları anne-yavru sosyal
bağı ve kabileler arası hareketlilik üzerinde geliştiğini ileri sürüyor. Kadınlar insanın
tarihöncesinden bu yana bebek bakımında yegâne kişi, dayanışma temelli arkadaşlık
ilişkilerinin oluşturulmasında bir sosyal aracı, çocukların eğitiminde bir usta, aile
bağının omurgası ve kabileler arası kültürel taşıyıcı olarak nesiller boyu merkezi bir
rol oynamıştır.
Ferhat Kaya
Helsinki Üniversitesi Evrimsel Paleontoloji Yerbilimleri ve Coğrafya Bölümü

nlü Fransız film yönetmeni Jean Jacques Annaud Filme göre neanderthal ateş üretemez, sadece

Ü
tarafından 1981 yılında üretilen Quest For Fire (A- var olan ateşi taşır ve kullanır. Bir gün Homo erec-
teş İçin Arayış) insanın tarihöncesi hakkında gel- tuslar neanderthallerin yaşadığı mağaraya saldırır.
miş geçmiş en başarılı bilimkurgudur benim için. Bu saldırıdan kurtulan neanderthaller yaşadıkları
Farklı dillerde ve kültürlerde filmler üretmenin üs- yerden kaçmak zorunda kalmışlardır. Bu sırada a-
tadı olan Annaud bu filmi Belçikalı J. H. Rosny’nin teşi taşımakla görevli olan neanderthal suyun içe-
1911 yılında yayınlanan yine aynı isimli romanın- risinde ilerlerken düşer ve ateş söner. Soğuk ikli-
dan esinlenerek üretmiştir. Filmin çok gerçekçi ve min çetin şartlarından dolayı ateşsiz kalmak onları
oyuncuların son derece başarılı oluşu sanırım The büyük bir telaş ve güvensizlik içerisinde bırakır.
Naked Ape (Çıplak Maymun) kitabı ile bildiğimiz Kabileyi emniyetli bir bölgeye taşıyan lider, güçlü
Desmond Morris’in oyuncuların vücut dili ve hare- kuvvetli genç bireylerden üç tanesini seçer ve tek-
ketlerinden sorumlu danışman olmasında aranma- rar ateş bulmaları için onları görevlendirir. Ateş bir
lı. Hatta metal müzik grubu Iron Maiden’in 1983 sembol olarak hayatta kalabilmenin gücüdür. Ate-
yılında çıkardıkları Piece of Mind adlı albümle- şin bulunma yolu ise çoğunlukla ya doğadan ya da
rinde bu filmden etkilenerek ürettikleri ve Steve başka bir kabileden çalmaktır. Yaşamsal önemi o-
Harris’in solo okuduğu Quest For Fire adlı parçası lan ateş için arayış macerası böylece başlar. Ateşi a-
da dinlemeye değerdir. Filmden etkilenen Harris, rayış sürecinde neanderthal gençleri bir sürü tehli-
bu parçada ateşin önemini filmin sahnelerini hayal keler atlatırlar. Bu serüven sırasında neanderthaller
ederek şarkıya dönüştürmüştür. ilerde bir yerlerde duman görürler ve ateş olduğu-
Filmde üç ayrı insan türünün birbirleri ile ara- nu düşünerek oraya giderler. Ancak vardıkları za-
sındaki ilişki ve aynı zamanda kendi gündelik ya- man onları bir sürpriz beklemektedir. Yanan ateşin
şamları anlatılır. Bunlardan ilki iri, güçlü yapılı ve etrafı insanlara ait kafatası ve kemiklerle doludur,
çoğunlukla sarışın Neanderthaller, ikincisi narin, burada birileri insanları yemiştir. Bunlar kanibal
zayıf, ancak yetenekli ve daha kompleks teknoloji- Homo erectuslardır. Durumu fark edince korkarlar
ye sahip olan Homo sapiens (modern insan) ve son ve bir an önce ateşi çalıp oradan kaçmak isterler.
olarak da bu türlere göre çok ilkin özelliklere sahip Bu arada üzeri ilginç boyalar ve dövmeler ile kap-
vücutları tamamen kıllarla kaplı Homo erectus ola- lı, biraz da kendilerine benzeyen çıplak iki insanın
rak kurgulanmış. bağlanmış olduğunu görürler. Bunlar modern in-

32
de düşündürür. Kadın birey sadece bu tanımların ortak bir noktasının
doğurganlığı ile türün devamını de- çoğunlukla erkek bireylerin davra-
ğil aynı zamanda farklı kültürler a- nışlarından yola çıkılarak ya da o-
rasında sosyal etkileşimi sağlayıcı ve na atfedilerek kurgulanmış olma-
öğretici bir rol oynayarak büyük o- sı dikkate değer. İnsanın evrimsel
randa insanın kültürel evriminin de sürecinde insanlaşmayı karakterize
taşıyıcısıdır. eden sosyal ve kültürel değişimle-
Evolutionary Anthropology (Ev- rin cinsler arasında dağılımını yap-
rimsel Antropoloji) dergisinin son mak ya da cinslerden birine diğe-
sayısında (19 Aralık 2012) Adri- rinden daha fazla rol biçmek son
Fransız yönetmeni Jean Jacques Annaud
tarafından 1981 yılında üretilen Quest For enne L. Zihlman (Kalifornia Ünv. derece riskli. Özellikle insan atala-
Fire (Ateş İçin Arayış) filminin posteri. Santa Cruz, Antropoloji Böl.) ta- rının sosyal organizasyonları hak-
sanlardır. Ateşi çalmak için plan ya- rafından yayınlanan “The Real Fe- kında çok yeterli kanıta ve bilgiye
parlar, ikisi erectusların ilgisini çe- males of Human Evolution” (İnsan sahip olmadığımız dönemler yani
kecek ve diğer bir tanesi de gizlice Evriminin Gerçek Kadınları) maka- ilk dik yürümeye ve ardından taş
ateşi çalacaktır. Planlarını uygular- lesinde öne sürülen ilginç fikirler alet üretmeye başladığımız dönem-
lar ve ateşi çalarlar, ancak neandert- bana yukarıda söz ettiğim filmi ha- ler düşünülürse cinsler arası ilişki-
hallerden biri bağlı tutulan modern tırlattı. Zihlman antropolojide özel- lerin yapısı hakkında kesin yargı-
insanları kurtarmak ister ve kurta- likle insanın biyo-kültürel evrimi larda bulunabilecek bilgiye sahip
rır. Modern insanlardan biri çok ya- alanında aykırı bir sestir. Bu alan- olmadığımızı fark etmiş oluruz. Bil-
ralı olduğu için kaçamaz, ancak sağ- da 1960’lı yıllarda insanın evrimsel diğimiz tek şey iki cins arasında e-
lam olan genç kız neanderthaller ile süreçte insanlaşmasını büyük oran- ğer eşit bir dayanışma olmasaydı
kaçmayı başarır. Neanderthalin biri da “man-the-hunter” (avcı-erkek) hayatta kalma şansları çok düşük
çatışma sırasında ciddi biçimde ya- erkek egemen algısı ile biçimlendi- olurdu. Günümüzde toplumsal cin-
ralanmıştır ve hemen bölgeden u- ren “erkek-güç-silah-saldırı-yarış- siyet bağlamında erkeğin kazandığı
zaklaşırlar. Sapiens kız onu iyileştir- av-et-başarı” sembollerinden oluşan sosyal statü ve onun kaba gücü ta-
mek ister ve topladığı şifalı bitkiler eril söylemine karşı “woman-the- rihöncesi ilişkilerde ona daha faz-
ile onun yarasını sarar. Neandert- gatherer” (toplayıcı-kadın) çıkışı ile la rol biçmemize neden olmuş gibi
haller yaranın hızlıca iyileşmesin- kadının kabilede baskın olan sosyal görünüyor. Ancak erkek ve kadın
den dolayı onun bu deneyimi ve bil- ve duygusal pozisyonunu ileri süre- arasındaki etkileşim ve kadının ka-
gisini hayretle karşılarlar. Aradan rek büyük bir ezberi bozmuştur. Bu bile içerisindeki rolü söz ettiğim
geçen uzun zaman ve olaylardan bağlamda insan evriminde ve dolay- dönemler dikkate alındığında halen
sonra -filmi izlemeyi düşünebilirsi- lı olarak hayatımızda kadının yeri- gizemini korumaktadır. Zihlman
niz diye önemli detayları anlatmı- ni tarihöncesinden gelen bir pers- alternatif çıkışı ile eril söylem tara-
yorum- neanderthal ve sapiens kız pektif ile paylaşmaya çalışacağım fından gölgelenmiş bu gizemi görü-
birbirlerine aşık olurlar. Neandert- ve yazının genelinde direk çeviriler nür kılma kaygısı taşıyan çalışmala-
hal dostlarımız modern insanın kö- ile Zihlman’ın makalesine bağlı ka- rının en önemli yayınlarını ilk kez
yüne gider, onların gelişmiş tekno- lacağım ve yer yer kendi Adrienne L. Zihlman.
lojisi ve kompleks sosyal yaşamı ile yorumlarımı da eklemeye
karşılaşır, tanışır. Modern insanlar çalışacağım. Bu makaleyi
kendi evlerini kendileri yapmışlar, insan evrimi yani insanlaş-
ateşi yakabiliyorlar, farklı silahlar ü- ma sürecinde kadının oy-
retebiliyorlar ve lezzetli birçok yiye- nadığı rolün önemi hak-
ceğe sahipler. Detayların bir kısmı- kında tekrar düşünülmesi
nı atlarsak sapiens kız neanderthal bakımından değerli bulu-
ile yola devam etmek ister, ona aşık yorum.
olmuştur. Ateşi üretemeyen, sadece İnsanın evrimsel süreç-
taşıyan ve kullanan neanderthallere teki doğasını açıklayabil-
ateşi nasıl yakacaklarını öğretir sapi- mek için birçok tanım i-
ens kız. Böylece kahramanımız sapi- leri sürüldü, bunlardan
ens kız, kültür ve teknolojiyi iki ka- bazıları “the killer ape
bile arasında taşımış olur. Aşık olup (katil kuyruksuz may-
peşinden gittiği neanderthalin kabi- mun)”, “the naked ape
lesine bildiklerini öğretir ve onlara (çıplak kuyruksuz may-
daha emniyetli bir yaşam sağlar. Bu mun)”, “the aquatic ape
film daha çok neaderthal ile modern (sucul kuyruksuz büyük
insan arasındaki melezleşmeyi akıl- maymun)” ve “man the
lara getirse de farklı bir bakış açısıy- hunter (avcı erkek)” şek-
la kadının insan evrimindeki yerini linde sıralanabilir. Bütün

33
1976 ve devamında 1978 yılında fazla sosyal rolleri vardır: doğurma, ki çeşitlilik ve başarının temel ta-
yaptı (Women in Evolution, Part I: bebek bakımı ve besleme, sosyal e- şıdır. Yeni olmayan şey ise erişkin
Innovation and Selection in Human ğitmenlik ve öğretim, arkadaşlık, bir anne ve erkeğin çiftleşme süre-
Origins (1976) -İnsan Evriminde akrabalık ve genel olarak kültürün cinde yaşadığı etkileşimdir. Bu tür
Kadın, Kısım I: İnsanın Kökenin- ve geleneğin taşıyıcısı ve uygulayıcı- seksüel etkileşimin yani erkek ve
de Yenilik ve Seçilim- ve Women in sı olmaları gibi. Kadınlar bütün bu dişi arasındaki ilişkinin diğer bir
Evolution, Part II: Subsistence and farklı rolleri sadece doğurarak ak- söylem ile cinsiyetlerin kökeninin
Social Organization among Early tarmazlar, yoğun bir sosyal ve duy- jeo-kronolojik kökeni ilk memeli
Hominids (1978) -İnsan Evrimin- gusal etkileşim bunu sağlar. Bu et- annenin ortaya çıkışından çok da-
de Kadın, Part II: Erken İnsansılar- kileşimin zeminini oluşturan bağ ise ha eskidir. Bu nedenle memelilerde
da Hayatta Kalma ve Sosyal Orga- memeli türlerinin evrimsel kökenin- erkek ve kadın arasındaki ilişki an-
nizasyon-). Bu çalışmalarda, soyut de saklıdır. ne ve bebek arasındaki ilişkiye göre
ve kültürel anlamda daha sofistike ilkel özelliklere sahiptir. Baba ya da
bir yaşam biçimini evrimleştirme- Yavrusunu emziren erkek, anne-bebek arasındaki ilişki-
de erkek ya da kadından herhangi ilk anne yi anlayabilmek ve bu ilişkide ken-
bir cinsin daha önemli rol oynadı- İlk memeli anneleri tanımak için dine bir pozisyon bulabilmek için
ğını düşündüren ikiye indirgenmiş yaklaşık olarak 200 milyon yıl geri- sosyal ve duygusal olarak kendini
basit bir çatışmanın çukuruna düş- ye gitmemiz gerekiyor, memeli ata- geliştirmek zorundadır.
meden, dönemin antropolojisinin ların evrimleştiği ve fosil kayıtlarda Zihlman memelileri yavru bakım
erkek egemen söylemine karşı ka- ortaya çıktığı döneme. Bu dönem süresinin uzunluğuna bağlı olarak i-
dının insan evriminde ihmal edil- anne ile yavru arasında emzirme kiye ayrır; minimalist yani kısa yav-
miş yerini işaret eder. Böylece bir yoluyla oluşan ilk sosyal bağın or- ru bakım süresine sahip olanlar ile
paleoantropolog gözü ile diğer sos- taya çıktığı zamandır. Memelilerin daha uzun yavru bakım süresine sa-
yal bilimcilere bir sembol olarak yavruları ilk doğduklarından iti- hip maksimalist türler. Bunu bir ör-
günümüz erkek kurgusunun etkisi baren türlere göre değişen süreler- nek ile daha anlaşılır hale getiriyor:
altında olan beyinlerin tarihönce- de annelerine bağımlıdırlar. Birçok yaklaşık 500 kg olan hamile deniz
si cinsler arası sosyal ve kültürel ö- memeli yavrusu duyma, koklama ve filleri yılın her aralık ayında Kali-
rüntüler hakkında manipülasyonlar seslenme gibi birçok özelliğe sahip forniya Santa Cruz sahillerine gele-
yapmasının risk boyutunu gösterir. olarak doğar. Böylece yavru doğ- rek uygun bir yer bulup ilk 24 saat
Zihlman, yukarıda söz ettiğim 1976 duğu andan itibaren annesini tanır, içinde yaklaşık 45 kg ağırlığında o-
tarihli makalesinde daha çok büyük doğuştan sahip olduğu özellikleri lan yavrularını doğururlar. Her anne
kuyruksuz maymunlardan insan- ile annesinin ilgisini sürekli çeker, deniz fili yavrusunu %55 yağ içeren
sılara giden evrimsel süreçte dav- çünkü annesi onun hayatta kalabil- besin değeri bakımından yoğun sü-
ranışların kökeni ve dişi bireylerin mesinin yegâne sağlayıcısıdır. Anne tü ile yaklaşık 3 ya da 4 hafta bes-
toplumdaki rolü, anne merkezli bi- hamilelik sürecinde metabolik hızı- ler. Yavrular daha sonra sütten kesi-
rimlerin oluşması, sosyalleşme ve na bağlı olarak daha fazla yağ depo- lir, yüzmeyi ve avlanmayı öğrenerek
akrabalık ilişkilerinde kadın birey- lar ve bu enerji deposu süt oluştur- kendi bireysel yaşamına dönerler.
lerin rolü ve son olarak anaerkil ya- ma, yoğun enerji tüketen duygusal Bu sırada anne deniz filleri vücut a-
tırım, seksüel seçilim ve insanlaş- beyin, besleme ve yavrusunun her ğırlıklarının üçte birini kaybederler.
manın kökeninde kadın gibi temel türlü bakımı için gerekli motivas- Yavrularını emzirmeyi sonlandır-
konuları tartışır. İkinci makalede yonu sağlamakta kullanılır. Anne dıktan kısa süre sonra erkekler ile
ise dik yürüyen insan atalarından ve yavru arasındaki bu bağ diğer çiftleşirler. Bir dişi deniz fili 4 yaşı-
yani ilk hominidlerden modern in- birçok sosyal etkileşimin oluşumu- na gelince yavru yapabilecek olgun-
sana kadar geçen süreçte fiziksel, na da zemin sağlar. Zihlman’a gö- luktadır ve yaklaşık 18 yıl olan ya-
kültürel ve sosyal evrim bakımın- re anne ve yavru arasındaki bağ, şam süresi boyunca her yıl bir yavru
dan kadının rolünü keskinleştirir. günümüz memeli topluluklarında- dünyaya getirir. Yavru grubun diğer
Bununla birlikte bu son makale- Anne deniz fili ve yavrusu.
sinde Zihlman kadının insan evri-
mindeki yeri ile ilgili bütün dene-
yimlerini ve bilgilerini cömert bir
biçimde sunmuştur. Modern insanın
kadın bireyleri biyolojik olarak için-
de sınıflandırıldıkları maymunlar
takımı ile değil diğer bütün meme-
li türlerinin dişi bireyleri ile evrim-
sel açıdan ortak özellikler paylaşır-
lar. Ona göre özellikle primat yani
maymunlar takımında anne birey-
lerin kompleks yaşamları ve birden

34
maksimalist Afri- yavrusu için süt üretme dürtüsü ile
ka fili arasındaki yaşarken aynı zamanda sürekli bü-
sosyal ilişkilerde- yüyen ve büyüdükçe ağırlaşan yav-
ki farklılık elbet- rusunu taşıyacak enerjiyi de sağla-
te her ikisinin i- mak zorunda. Anne 7/24 yavrusunu
çinde yaşadıkları vücuduna yakın taşırken her ikisi
çevre ve bu çevre- arasında olağanüstü duygusal bağ-
ye uyumu ile ilgi- lar ve özgüven gelişir, aynı zamanda
li. Her ikisi de me- anne gerekli sosyal ilişkileri ve eko-
meli türü olsa da lojik çevreyi ona öğreterek başarılı
birinin çoğunlukla bir biçimde hayatta kalmasını sağla-
suda diğerinin ise yacak deneyimi aktarır. Peki, anne i-
karada yaşıyor ol- çin enerji ve zaman bakımından çok
ması farklı sosyal pahalı olan bu sistemin avantajı ne-
ve duygusal adap- dir? Hamile olan ya da doğmuş yav-
tasyonları evrim- rusunu taşıyan anne maymun sürek-
leştirmelerine ne- li sosyal bir grup içerisinde hareket
den oluyor. Ancak eder, beslenir ve korunur. En önem-
bu uyumu daya- lisi tüm bu süreçler boyunca grubun
tan koşullar Afri- gerek dişi gerekse erkek diğer üye-
ka fillerinde daha leri ile sosyal etkileşimde bulunur.
Anne fil ve yavrusu. kompleks ve sofis- Erkek maymunlar yavru bakımında
üyeleri ile sosyal bir etkileşim içinde tike bir sosyal ilişkinin oluşması- çok sınırlı bir destek sunarlar ve bu
değildir. Öğrenmesi gereken sosyal nı sağlıyor. Bunda karasal yaşamın destek daha çok istikrar ve koruma
kurallar yok denecek kadar azdır. koşulları, anne-yavru bağının uzun- amaçlıdır.
Anne deniz fili en uzun bağını yav- luğu ve bu süreçte oluşan sosyal ve Şempanzeler hakkında düşün-
rusu ile yaşar, en kısa sosyal bağ ise duygusal etkileşimin etkisi büyük. meye başlayınca kendi türümüze
bir erkekle çiftleşmeden ibarettir. Afrika fillerinde yavru bakım süre- daha da yaklaştığımızı anlıyoruz.
Maksimalist memelilere verilecek sinin uzunluğu sadece anne ve yav- Şempanzeler uzun ömürleri ve u-
en güzel örnek Afrika ve Asya’da ya- ruyu değil bu sürece diğer sürü ü- zun bebek bakım süresi ile fille-
şayan gri renkli dev filler olacak- yelerinin de katılımını gerekli hale ri anımsatıyorlar. Ancak fillerden
tır. Filler akraba dişilerin ve onların getiriyor. Böylece sadece anne ve farklı olarak diğer maymunlarda
yavrularından oluşan anaerkil sürü- yavrusu değil aynı zamanda sürü- olduğu gibi şempanzeler de yavru-
ler halinde yaşarlar. Çiftleşme dö- nün diğer üyelerinin de bu sosyal larını yaklaşık 4-5 yıl emziriyorlar
nemlerinde yalnız dolaşan erkek- ve duygusal ağa karışması akrabalık ve sürekli taşıyorlar. Elbette konu
ler sürüleri ziyaret eder. 22 ay süren ilişkisinin pekişmesine ve derinleş- şempanzelere geldiğinde bu kuy-
hamilelik sürecinden sonra anne mesine yol açıyor. ruksuz büyük maymunlar hakkın-
yavrusunu yaklaşık 4 yıl emzirir. daki bilgilerimizin çoğunu onun
Yavru doğduktan hemen sonra dört Yaşayan akrabalarımız gözlemlerine ve deneyimine borçlu
ayağı üzerinde dikilerek sürü ile bir- primatlar olduğumuz Jane Goodall’ı anmak
likte hareket etmek zorundadır. Bu Peki, bizim de içinde bulunduğu- gerekli. Goodall, ünlü paleoantro-
süreçte sadece anne değil sürünün muz primatlar yani maymunlar takı- polog Luis Leakey tarafından Gom-
diğer dişi üyeleri ve büyük yavrular mında durum nasıl? Maymunların be ve Tanzanya arazi çalışmalarında
yeni doğan yavruya bakım desteğin- sosyal yaşamı da yukarıda söz etti- ekonomik olarak desteklenmiştir.
de bulunur. Yavru fil birçok bakıcı ğim memeli temelinden gelen anne- Goodall, yavruları Flint, Fifi, Figan
fil tarafından sosyal ilişkileri öğre- yavru bağı üzerinde gelişiyor. Grup ve Faben ile etrafı çevrelenmiş Flo
nir. Bir filin ortalama ömrü yaklaşık içerisinde her yaştan ve her cinsten adını verdiği anne şempanze ile ilk
50 yıldır ve genç erkek yavrular 10 bireyin katıldığı gelişim evrelerine kez karşılaştığında onun ne kadar
yaşlarına geldiklerinde sürüyü terk göre farklılaşan komleks bir sosyal sabırlı ve kendine güvenen bir lider
etmek zorundadırlar. Dişiler 15 yaş- ağ primatlarda gözlemleniyor. Bu- anne olduğunu not etmişti. Yavru-
larına geldiklerinde doğurganlık ol- nunla birlikte primatlarda çok özel lardan Fifi o dönem henüz genç bir
gunluğuna erişirler. Deneyimli ve bir durum var. Diğer birçok meme- erişkin idi. Flo annaanne olduğun-
bilgili en yaşlı dişi sürüyü kontrol e- liden farklı olarak primat anneler da yani yavrularından Fifi ilk yav-
der, sürünün hayatta kalmasını sağ- sadece yavrularına süt sağlamıyor- rusu Fanni’yi doğurduğunda yak-
layacak olan deneyimlerini diğerle- lar ayrıca yavrularını sütten kesile- laşık 50 yaşındaydı. Takip eden on
rine aktarır. ne kadar taşıyorlar. Yavru bu süreç- yıl içerisinde Flo’nun ardından Fi-
Bir ay kadar kısa yavru bakım te annesine sıkıca sarılarak sürekli fi lider anne konumuna geçti. Daha
süresine sahip olan minimalist de- onunla hareket ediyor. Bu neden- önce insanla herhangi bir etkileşim-
niz fili ile bu sürenin 4 yıla ­ulaştığı le anne sürekli vücuduna tutunan de bulunmamış bu şempanze aile-

35
nın çoğunu annelerini termit avlar-
ken gözlemlemekle geçirirken erkek
olan genç bireylerin zamanlarının ö-
nemli bir bölümünde alakasız oyun-
lar oynamayı tercih ettiklerini sapta-
dılar. Genç dişiler erkeklere oranla
daha erken yaşta termit avlamada
annelerine benzer biçimde yetkinle-
şiyorlardı.
Genç dişi şempanzeler doğurma
olgunluğuna erişmeye yakın evlerini
bırakıp yeni bir gruba geçiş yapıyor-
lar. Bu geçiş ile birlikte büyüme sü-
recinde öğrendikleri bütün bilgi ve
deneyimleri de gittikleri yeni gru-
ba taşıyorlar. Tetsuro Matsuzawai,
Afrika’nın batısında Gine’de yaptı-
ğı araştırmalarda bunu kanıtlayan
Kuyruksuz büyük maymunlar hakkındaki bilgilerimizin çoğunu gözlemlerine ve deneyimine bir gözlem yaptı. Bossou’da (Gine)
borçlu olduğumuz Jane Goodall. şempanzeler yemiş kabuklarını kır-
sini gözlemlerken Goodall onların lamada usta olması neredeyse 5 yıl mak için çekiç yerine taşlar ve kü-
farklı organik materyalleri alet ola- sürüyordu. Goodall kimi şempan- tük parçalarını, sert zemin yani örs
rak kullandıklarını keşfetti. 1960- zelerin termit yakalamada diğerle- yerine ise düz yüzeyli ağaçlar ve taş-
70’li yıllara denk gelen bu dönemde rinden daha başarılı olduklarını da ları kullanıyorlar. Ancak buradaki
antropologlar alet kullanımının sa- gözlemledi, onları şampiyon termit şempanzeler diğer şempanzelerden
dece insana özgü bir davranış biçi- avcıları diye tanımladı. farklı olarak farklı bir yemiş -palmi-
mi olduğunu düşünüyorlardı. Çün- ye yemişi- ile besleniyorlar. Araştır-
kü alet kullanmak gibi kompleks Dişi şempanzelerde alet macı Matsuwaza bu şempanzelere,
bir davranış biçimi daha büyük be- kullanma yeteneği ve öğretimi nasıl davranacaklarını görmek için
yin ve iyi gelişmiş bilişsel yetenek- Şempanzelerde alet kullanıma da- palmiye yemişi yerine diğer şem-
ler gerektirmeliydi. Uzun yıllardır ir bilgiler Christophe ve Hedwige panzelerin yediği coula yemişlerin-
insan atalarına ait fosil buluntu- Boesch’un çalışmaları ile daha da ço- den verdi. Şempanzelerin çoğu daha
lar ve taş aletler keşfedilen Olduvai ğaldı. Araştırmacılar şempanzelerin önce görmedikleri bu yemişi gör-
Gorge (Tanzanya) bölgesinde ça- sadece termit avcılığı değil aynı za- mezden geldiler. Sadece daha ön-
lışmalarını sürdüren Luis Leakey, manda sert kabuklu yemişlerin ka- ce bu yemişin bulunduğu bölgeden
Goodall’ın bu keşfini duyunca çok buklarını kırmak için sert bir zemin Bossou’ya geçiş yapmış yaşlı bir di-
heyecanlanmıştı. Bu keşif, insanla- üzerinde ağaç parçalarını kullanarak şi şempanze anında coula yemişini
rın ve şempanze, goril ve oranguta- kabukları kırdıklarını gözlemlediler. tanıdı ve kırıp yemeye başladı. Onu
nın da içinde sınıflandırıldığı kuy- Yaklaşık 10 yaşında bir şempanze izleyen iki genç de onu kopyalayıp
ruksuz büyük maymunlar ile olan yemiş kabuğu kırabilecek olgunluğa coula yemişini yemeye başladılar.
evrimsel açıklığı darlaştırıyordu. ulaşıyor. Araştırmacılar bu yetene- Böylece yaşlı dişi daha önce edindiği
Örneğin şempanzeler çürümüş ağaç ği derecelendirmek için ilk aşamada bilgi ve deneyimi içinde bulunduğu
gövdelerinin içerisinde yaşayan ve şempanzelerin kaç vuruşta yemişin yeni ortama aktarmış oldu. Bu du-
protein bakımından oldukça zengin kabuğunu kırdığı ve ikinci aşama- rum dişi bireylerin alet kullanmak
olan termitleri yiyebilmek için ince da ise dakikada kaç yemişin yendiği ve yiyecekleri tanımak gibi birçok
uzun dalları kullanıyorlardı. Par- şeklinde kategorize ettiler. Bu dere- yaşamsal deneyimin farklı gruplar a-
makların girmediği deliklerden bu celendirmede dişi bireyler erkek bi- rasında taşınmasını sağlaması, insan
dalları sokarak termitleri ağaç göv- reylerden daha başarılı oluyorlardı. evriminde de dişi bireylerin gruplar
desinden dışarı çıkarıyorlardı. Goo- Ancak bunun nedeni yetenekten zi- arası hareketliliğinden dolayı benzer
dall bu gözlemlerini yaparken yav- yade konsantrasyondu, erkek birey- bir rol oynadığını düşündürdü.
ruların annelerinin dizleri dibinde ler yemiş kırmak yerine farklı sosyal
oturup onu izleyerek bunu nasıl aktivitelerde bulunmayı yeğliyorlar- Avlayan ve paylaşan dişiler
yaptıklarını öğrenip annelerini bir dı. Elizabeth Lonsdorf ve meslek- Birçoklarımız güçlü yapılarından
model olarak kopyaladıklarını not taşları genç şempanze bireylerinin dolayı daha çok erkek şempanzele-
etti. Annesi gibi davranan yavru- öğrenme süreçlerini araştırmak i- rin avlandığını ve paylaştığını dü-
lar uygun dal parçasını seçip ağa- çin gözlemler yaptılar. 14 tane genç şünürüz. Bu durum bizi sürekli ola-
cın uygun bölümünden yaklaşarak şempanzeyi termit avlarken videoya rak erkeğin avlanıp besin sağlayarak
termitleri çıkarmaya çalışıyorlardı. kaydettiler. Gözlemlerinin sonucun- grubun hayatta kalmasını sağladı-
Yavru bir şempanzenin termit yaka- da dişi olan genç bireyler zamanları- ğına kanalize eder. Dişi şempanze-

36
ler de küçük hayvanları
avlayıp paylaşırlar. Sa-
dece dişi şempanzeler
değil, dişi orangutanlar
ve dişi gibonlar da kü-
çük hayvanları avlarlar.
Hatta dişi şempanze-
ler avlanırken kimi za-
man alet bile kullanırlar.
Tanzanya Mahale bölge-
sinde dişi bir şempanze-
nin biçimlendirilmiş bir
dal parçasını sincapları
bulundukları ağaç ko-
vuğundan çıkarmak için Anne ve yavru şempanze. Diğer birçok memeliden farklı
olarak primat anneler sadece yavrularına süt sağlamıyorlar
kullandığı kayıt edilmiş- ayrıca yavrularını sütten kesilene kadar taşıyorlar.
tir. Birkaç yılın ardından
bu bölgede yaşayan şempanzelerin yan en yakın akrabalarımızın şem-
ağızları ile parçalayıp keskinleştir- panzeler olması onlar ile aramızda
dikleri yaklaşık 70 cm uzunluğun- olan evrimsel bağı ve kendi ataları- ve dişi bireylerin sosyal ilişkilerde-
daki dal parçasının popüler bir alet mızın sosyal davranışlarını anlamak ki rolleri hakkındaki bilgilerimizi
haline geldiği ve yuvalarından sin- için yegâne kanıt oldukları gerçeğini artırmıştır. Erken insan ataları olan
cap ve benzeri küçük hayvanları ya- sürekli canlı tutuyor. australopithecuslar 2 ile 4 milyon
kalamak için kullandıkları gözlem- Senegal Fongoli’de uzun yıllar- yıl öncesi bir zaman diliminde sade-
lendi. Bu davranışın daha çok dişi dır -erken insan atalarına benzer ce Afrika’da yaşamışlardır. Bu türler
bireyler tarafından gerçekleştirildi- bir ekolojik ortamda yaşayan- açık yaklaşık olarak şempanze ile benzer
ğinin gözlemlenmesi ise önemli bir alan şempanzeleri (bonobo) üze- büyüklükte beyin hacmine, fakat
ayrıntı. rinde süren çalışmalar onların grup onlardan farklı olarak isteğe bağ-
1960’lı yılarda başlayıp gelişen içi ve gruplar arası sosyal etkileşim- lı dik yürüme yeteneğine sahipti-
teknoloji sayesinde daha da ilerle- leri ve yiyecek paylaşımları açısın- ler. Etiyopya’nın Middle Awash böl-
yen mitokondri, protein ve çekirdek dan orman şempanzelerinden daha gesinde Hadar lokalitesinde 1970’li
DNA çalışmaları şempanzeler ile farklı bir kültüre sahip olduklarını yıllarda keşfedilmiş ünlü insan ata-
paylaştığımız son ortak atadan gene- gösterdi. Bonobolar orman şempan- sı fosili Lucy’nin (Australopithecus
tik farklılaşmanın yaklaşık 5,4 mil- zelerinden farklı olarak kullandıkla- afarensis) kalça kemikleri, omurga-
yon yıl önce Afrika’da gerçekleştiği- rı çeşitli aletler ile toprağı kazıp bit- sı ve bacak kemiklerinin anatomisi
ni öneriyordu. Güncel goril genom ki köklerini çıkartabiliyorlar. Ayrıca onun dik yürüme yeteneğini sahip
çalışmalarına göre şempanze-insan çok sıcak günlerde kaya sığınakları olduğunu gösteriyor. Ayrıca ilerle-
evrimsel farklılaşmasının 3,7 milyon ve mağaralarda saklanarak vücut ı- yen yıllarda Mary Leakey tarafından
yıl ve insan-şempanze-goril evrimsel sı dengelerini koruyabiliyorlar. Fo- Tanzanya’da Laetoli bölgesinde keş-
farklılaşmasının ise 5,95 milyon yıl sil kayıtlara göre dik yürümenin or- fedilen eşsiz ayak izi fosilleri bizlere
önce gerçekleştiği duyuruldu (Scally manlık alanda ortaya çıktığı kabul 3,5 milyon yıl önce atalarımızın dik
ve diğ. 2012. Nature, 483:169-175). görse de daha sonra bu davranışın yürüdüğü hakkında hiçbir şüphenin
Yeni bulgular insan ile şempanzenin savan benzeri kısmen ağaçlık açık a- olmadığını kanıtlıyor.
bilinenden daha yakın akraba oldu- lanlarda daha da evrimleştiği ve yet- Son yıllarda farklı insan atası tür-
ğunu gösteriyor. Jane Goodall’ın ça- kinleştiği konusunda antropologlar lerine ait özellikle ayak bilek ve a-
lışmalarından bu yana antropolog- hemfikir sayılır. Erken insan ataları- yak fosillerinde görülen anatomik
lar şempanze davranışlarının kendi nın fizyolojileri ve anatomileri savan farklılıklar türler arasında farklı dik
davranışlarımız ile olan benzerlik- ekolojisinin mozaik özelliklerinden yürüme davranışlarının olabilece-
leri üzerinde buluşuyorlar. Paylaş- daha fazla faydalanabilecek şekilde ğini düşündürdü. Bu türler dik yü-
tığımız sosyal, duygusal ve üstüne evrimleşmiştir. rüyorlardı ancak muhtemelen farklı
üstlük genetik benzerliğin sonucun- bir biyomekanik çözüm üretmişler-
da şaşırmak artık beklenmedik bir Fosil kayıtlar ve di. Eğer gün içerisinde yiyecek taşı-
davranış olarak karşılanıyor. Şem- hareket davranışlarının yarak ve toplayarak birkaç kilomet-
panze davranışlarının insan ataları- (lokomotor) evrimi re hareket emek zorundaysanız dik
nın davranışlarını anlamak için bir İnsan atalarına dair fosiller çok yürümek en iyi çözüm. Orman şem-
model olarak çalışılması kabul gör- ender bulunsalar da 1900’lü yılla- panzeleri ve savan şempanzelerinin
düğü kadar antropologlar arasında rın ilk çeyreğinden itibaren sayıla- gündelik hareket alanı 3 km’yi geç-
tartışmaya da neden olmuştur. An- rı artarak çoğalan fosiller atalarımı- memektedir. Buna karşın, avcı ve
cak biyolojik ve sosyal olarak yaşa- zın hareket davranışları, uyumları toplayıcı kabilelerin bireyleri gün-

37
delik rutin olarak 10-15 km yiyecek leksiyona sahip değilsek son derece vardılar. Beyaz adamın manipülas-
toplamak için yürümektedirler. Ay- güçtür. Bugüne kadar bulunmuş in- yonundan önce Avustralyalı Aborjin
rıca erkekler av takibi sırasında da- san atası fosilleri içerisinde Lucy kadınları topladıkları deniz kabuk-
ha fazla mesafe kat etmektedirler. (Australopithecus afarensis) en ün- larını tüketerek besin ihtiyaçlarının
Kadınlar bebeklerini 3 yaşına gelene lü kadın fosillerinden biridir. Bu- büyük bir bölümünü karşılıyorlar-
kadar taşırlar ve kendileri ile birlik- nunla birlikte fosil buluntuların az- dı. Hem çocuklarına bakan hem de
te yiyecek toplamaya götürmekte- lığı nedeniyle erkek ve kadın birey avlanıp yiyecek sağlayan Aborjin ka-
dirler. Richard Lee bir çalışmasında arasındaki anatomik boyut farkı ke- dınları bu bakımdan Kalahari kabi-
avcı-toplayıcı bir kabilede yaşayan sin olarak bilinmemektedir. Güney lelerinden farklıydılar.
kadının, doğumdan itibaren bebeği Afrika’da Malapa adasında bulun- Zihlman, türümüzün kadın birey-
sütten kesilene kadar, yiyecek ve a- muş ve 2 milyon yıl öncesine tarih- lerinin sahip olduğu sosyal ve duy-
let toplamak için bebeğini taşıyarak lendirilmiş Australopithecus sediba gusal iletişimin bir memeli karak-
neredeyse toplam 5000 km hareket buluntuları erkek ve kadın birey a- teri olarak primat atalarından devir
ettiğini hesapladı. rasındaki boyut farkına açıklama aldıkları anne-yavru sosyal bağı ve
getirmektedir. Bu fosillerden biri kabileler arası hareketlilik üzerinde
Fosil kayıtlarda çocuk ve biri büyük olasılıkla dişi geliştiğini ileri sürüyor. Kadınlar in-
kadın bireyler bireye ait olmalıdır. İnsan ataları da sanın tarihöncesinden bu yana bebek
Atalarımıza ait fosil buluntular bizler ve akrabalarımız şempanzeler bakımında yegâne kişi, dayanışma te-
ender oluşları, sahip oldukları tür i- gibi yavruları ile güçlü sosyal bağla- melli arkadaşlık ilişkilerinin oluştu-
çi morfolojik çeşitliliğin derecesi ve ra sahiptiler. Zihlman, Malapa’dan rulmasında bir sosyal aracı, çocukla-
cinsiyet farklılıkları nedeniyle cins- bulunmuş bu çocuk ve yetişkin ka- rın eğitiminde bir usta, aile bağının
ler arası anatomik ayrımlar yapmak dına it olan iskeletin anne ve çocu- omurgası ve kabileler arası kültürel
kolay değildir. Atalarımıza ait bir ğuna ait olabileceğini düşünüyor. taşıyıcı olarak nesiller boyu merkezi
fosilin dişi mi yoksa erkek bir bire- Güney Afrika buluntuları çoğun- bir rol oynamıştır. Zihlman, makale-
ye ait olduğunu anlamak eğer karşı- lukla mağara dolgularından geldi- sini Afrika’nın güneyinde Kalahari’de
laştırma yapabilecek zengin bir ko- ği için bu tip alanlarda daha bütün uzun yıllar avcı-toplayıcı kabileler i-
Etiyopya’nın Middle Awash bölgesinde fosiller bulunma olasılığı yüksektir. çerisinde katılımcı gözlemci olarak
Hadar lokalitesinde 1970’li yıllarda Bununla birlikte fosil buluntular a- yaşamış ve çalışmış Elizabeth Mars-
keşfedilmiş ünlü insan atası fosili Lucy.
rasında erkek ve kadına ait kesin a- hall Thomas’ın arazi çalışmasından
natomik ayrımlar yapabilmek için bir kaydı paylaşarak sonlandırır. Bu
daha fazla fosil buluntuya ve kanıta öykü kadının tarihöncesinden günü-
ihtiyaç var. müze fiziksel ve duygusal dayanık-
Anatomik olarak modern insan- lılığını, sosyal bağın gücünü ve bu
lar yaklaşık olarak 200 bin yıl ön- bağlamda insanlaşmanın seviyesini
ce Afrika’da ortaya çıktılar. Modern sembolize eder.
insan Afrika dışına çıkmadan önce “Salgın bir hastalık yüzünden ka-
Afrika’da birçok bölgeye dağılmış bilede bir dul kadın ve iki çocuğu
morfolojik ve genetik olarak çeşit- son derece hastadır. Kabile yaşadık-
lenmişti. Güney ve Doğu Afrika’da ları kıtlıktan dolayı göç etmek zo-
en eski arkeolojik lokaliteler 160 bin runda kalmıştır. Kabile bireyleri sal-
yıl öncesine tarihlendirildi. Bu tarih- gın hastalık ve yiyecek yokluğunun
lerde bulunan lokalitelerde modern getirdiği zor koşullardan dolayı has-
insanların deniz kabukları ve çeşitli ta olan dul kadına ve onun çocuk-
su ürünleri ile beslendiğini gösteren larına yardım edecek durumda de-
kanıtlar mevcut. Afrika’nın okya- ğildir. Ancak dul kadının annesi de
nus kıyıları boyunca bulunan mo- kabilededir. Bu tıknaz ve yaşlı kadın
dern insan lokalitelerinde atalarımız dul kızını sırtına alır, bebeği göğsü-
için su ürünlerinin bir besin kayna- ne sarar ve 4 yaşındaki diğer çocu-
ğı olarak diyetlerine büyük oranda ğu ise yan tarafına bağlar. Yaşlı an-
dahil olduğunu görüyoruz. Ataları- ne kızını ve torunlarını yaklaşık 70
mız yaklaşık 100 bin ile 60 bin yılla- km öteye kabilenin yeni kamp ala-
rı arasında Afrika dışına göç ettiler. nına taşır. Kabileden bir gün sonra
Muhtemelen kadın bireyler uzun sü- ancak yeni kamp alanına ulaşmıştır
ren göç şartlarına karşı hem kendi- ve kızı ile torunlarının hayatını kur-
lerinin hem de yavrularının hayatta tarmıştır.”
kalmasını sağlayabilecek donanım-
lara sahiptiler. Kıyı şeridini takip e- KAYNAK
dip su ürünleri tüketerek yaklaşık - Zihlman, A.L., 2012, The Real Females of Human Evolution,
40 ile 50 bin yıl önce Avustralya’ya Evolutionary Anthropology, 21:270-276.

38
Tekin Dereli ile CERN’deki Higgs deneyleri üzerine
‘Bir parçacık bulduk ama…’
“ATLAS ve CMS deneylerinin sonuçları ayrı ayrı ilan edildi. Her iki deneyde de
125 GeV enerjisinde bir parçacık gözlemlendi. İki deneyde de gözlemlenen aynı
parçacık; bu ayrıntı cesaret verici. Enerji grafiğinde keskin bir tümsek beklenirken,
yumuşak geçişli bir tümsek var. Bir tümsek görülmesi bizleri bir parçacığın
bulunduğuna ikna ediyor. Fakat tümseğin keskin olmaması bulunan parçacığın Higgs
parçacığı olduğuna tam ikna edemiyor. İncelemeler devam ediyor.”

Söyleşi: Şule Çiviyılmaz

P
rof. Dr. Tekin Dereli, Koç Üniversitesi Fizik Bölü- 1954’den beri burada inşa edilen, kapasitesi giderek
mü öğretim üyesi. Dereli ile CERN’deki deneylerin artırılan temel parçacık hızlandırıcı ve çarpıştırıcı-
sonuçları, Higgs parçacığının kozmoloji modelleri larında onlarca ülkeden binlerce fizikçi ve mühen-
açısından önemi ve deneylerin geleceği üzerine ko- disin katıldığı ortak deneyler yapılıyor. 20. yüzyılın
nuştuk. son çeyreğindeki pek çok önemli keşif CERN’deki
CERN’deki deneylerde bulunan bir Higgs par- kalabalık ekiplerin yaptığı deneylerle gerçekleştiril-
çacığı dünyayı ayağa kaldırdı. Nedir bu heyecanın di. 2008’de dünyanın en güçlü proton çarpıştırıcısı
sebebi? olan “Büyük Hadron Çarpıştırıcısı” LHC’yi faaliyete
Madde atomlardan oluşur; atomlarsa çekirdek- geçirdiler. İlk turlardaki bir kaza nedeniyle veri alı-
lerden ve elektronlardan. Çekirdeği oluşturan par- mı 2010’dan sonra mümkün oldu. Şu anda LHC’de
çacıkları ve bunların arasındaki etkileşmeleri tarif alınan ilk sonuçlardan bazılarını tartışmaktayız.
eden bir model olarak 1960’larda bir “Standard Te- Deneyde, LHC’de protonları çarpıştırıyorlar de-
ori” öne sürüldü. Bu standard teorinin öngördüğü ğil mi?
tüm temel parçacıklar biliniyor, tek Higgs parçacığı LHC dediğimiz, içinde her biri trilyonlarca pro-
gözlemlenemeden kalmıştı. Bu nedenle CERN’den tondan oluşan huzmelerin hızlandırıldığı vakum-
gelen haberler büyük ilgi topluyor. Şu an heyecan lu ince bir tüp. Çembersel bir halka şeklindeki bu
dorukta ama biz fizikçiler buluşu daha soğukkan- tüpün çevresi 27 kilometre uzunluğunda ve yerin
lı değerlendirmek durumundayız. 15-20 sene önce 100 metre altında. Protonları ivmelendirmek için
kimse bu sonuçlarla “Yeni bir parçacık keşfedildi” bu halkanın etrafına dizilmiş 10’ar tonluk süperi-
diye hemen ortaya çıkmazdı. Nitekim CERN’in ba- letken mıknatıslar bulunuyor. Birisi saat yönünde,
sın duyurusunda “Kütlesi 125 GeV olan bir parça- diğeri saat yönünün tersinde hızlanan iki proton
cık gözlendi ama bunun Higgs parçacığı olduğunu huzmesi detektörlerin (alıcıların) bulunduğu dört
kesin kanıtlamak için daha fazla veriye ve zamana noktada çarpıştırılabiliyorlar. Her çarpışma nok-
ihtiyacımız var” dendi. tasında mağara gibi derin birer tespit bölgesi var.
O halde bize CERN’de neler olduğundan söz e- Halen bu dört bölgeden birisi CMS deneyi için, di-
der misiniz? ğeri de ATLAS deneyi için kullanılmakta. Bunlar
CERN İsviçre’nin Cenevre kentinde bulunan Av- birbirinden bağımsız yürütülen deneyler. İçlerinde
rupa Nükleer Araştırma Merkezi. Kuruluş yılı olan Türkiye’den katılan gruplar da var.
Türkiye’den kimler katılıyor?
Boğaziçi Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üni-
versitesi ve Çukurova Üniversite’sinden ekipler
katılıyor. Diğer üniversitelerden de bireysel katı-
lımlar var.
Protonları çarpıştırmak için çok büyük enerji ve-
riliyor. Bu kadar büyük enerjiye neden ihtiyaç var?
Hepimiz biliriz; artı elektrik yükler artı elektrik
Prof. Dr. yükleri iter, eksi elektrik yükleri çeker. Protonlar
Tekin Dereli. artı elektrik yüklüdür. İki protonu düşük enerji-
de çarpıştırırsak, yani küçük bir hızla birisini diğe-
ri üzerine yollarsak, birbirlerini iter ve çok yakın-

39
ğın bulunduğuna ikna ediyor. Fakat
tümseğin keskin olmaması bulunan
parçacığın Higgs parçacığı olduğu-
na tam ikna edemiyor. Gözlemlenen
parçacık Higgs ise özellikleri belir-
lenmeli; değilse bulunan nedir anla-
şılmalı. Deneyciler artık bu soruları
yanıtlamaya uğraşacaklar.
Peki, Higgs parçacığı değilse ne o-
lacak? Teorilerimiz çöker mi?
Bir şey olmaz! Higgs parçacığı
Standard Teori’nin diğer temel par-
çacıklarına kütle kazandırımı sağla-
LHC dediğimiz, içinde her biri trilyonlarca protondan oluşan huzmelerin hızlandırıldığı
vakumlu ince bir tüp. Çembersel bir halka şeklindeki bu tüpün çevresi yan önemli bir öğesi, ama yalnızca
27 kilometre uzunluğunda ve yerin 100 metre altında. bir öğesi. Higgs parçacığının göz-
laşamazlar. Oysa biz olabildiğince Sonrasında bilgisayarlarda oluştu- lemlenememesi bizi teorinin doğru-
yakınlaşmalarını, hatta protonların rulan resimler ile sayısı trilyonlara luğundan kuşkuya düşürmeyecekti.
dağılıp içindekilerin ortalığa saçıl- ulaşmış gerçek çarpışma resimleri Zaten Higgs’in bulunmaması da en
masını istiyoruz. Yüksek enerjilere karşılaştırılıyor. İşe yarayacak olan- az bulunması kadar önem taşıyacak-
çıkılmasının nedeni bu. LHC’de dö- lar ayrıca incelenmek üzere ayıkla- tı. Eğer Higgs parçacığının yoklu-
nen protonların kinetik enerjileri 7 nıyor. ğu kanıtlansaydı Standard Teori’nin
TeV’e kadar ulaşabiliyor. Bir proto- 20 milyon CD-ROM’u dolduracak yanlış olduğunu değil, yanlış yorum-
nun kütlesini ışık hızının karesiyle kadar veri alındığı söyleniyor. Bu landığını düşünürdüm. Kütle kazan-
çarparsanız (mc2) Einstein bağıntı- kadar büyük miktarda veriyle nasıl dırım mekanizmasını baştan ele alıp
sına göre protonun durgun enerjisi iş yapılıyor? Higgs parçacığına gerek olmayacak
bulunur. Kullandığımız enerji biri- İşlenecek veri miktarı çok büyük şekilde yeniden kurgulamaya çalı-
mi hakkında fikir vermek için pro- tabii. İlk karşılaştırmalar bizim kul- şırdım. Bunun dışında Standard Te-
tonun durgun enerjisinin yaklaşık 1 landıklarımızdan çok daha hızlı bil- ori aynen kalırdı.
GeV olduğunu belirteyim. Protonun gisayarlarla otomatik yapılıyor. Bu- Parçacığa neden Higgs parçacığı
kinetik enerjisinin 7 TeV’e ulaşma- lunan uyumlu görüntüler, artık tek veya Higgs bozonu adı verildi?
sı bunun 7000 katına denk geliyor. tek incelenebilecek kadar az sayıda Higgs parçacığının varlığı, Stan-
Böyle çok yüksek enerjili, neredeyse oluyor. Bunlardan grafikler çiziliyor, dard Teori’de temel parçacıklara
ışık hızına yakın hızlara ulaşmış iki istatistik çıkarılıyor. Higgs parçacı- gözlenen kütle değerlerini kazandır-
proton kafa kafaya çarpıştıklarında ğını bulmak için trilyonlarca proton mak üzere diğerlerinden farklı nite-
sanki duran protona 14 TeV enerjili çarpıştırılmış. Neden hâlâ yeterli ve- likte bir parçacık bulunması gerekti-
bir proton çarpmış gibi oluyor. ri yok? Çünkü Higgs parçacığının ği için öne sürüldü. Bu fikir ilk kez,
Çarpışma sonrasında ne oluyor? dahil olabileceği çarpışma süreçleri Edinburgh Üniversitesi’nin emek-
Yüksek enerjili iki protonun çar- çok ender görülen türden. Deneyler- li profesörlerinden Peter Higgs ta-
pışması sonrasında her türlü temel de Higgs aramak için diğerlerinden rafından 1964’te Physical Review
parçacık ortaya saçılıyor. Hassas de- ayrılarak incelenen süreçlerin sayısı Letters’ta yayınlanan bir makalede
tektörler çıkan parçacıkların izlerini sadece 100’ler mertebesinde. Bu ka- tartışılmıştı. Fakat aynı derginin ay-
kaydediyor. Veriler daha sonra ana- dar veriyle elde edilen grafikler teo- nı cildinde çıkmış iki makale daha
liz edilmek üzere dijital olarak sak- rideki kadar keskin değil. Grafikleri var. Birisi Belçika’dan Robert Brout
lanıyorlar. inceleyenlerin istatistiksel bakımdan ve François Englert tarafından, di-
Bu çarpışmalar nasıl gözlemleni- emin olabilmeleri için daha çok ve- ğeri ise Rochester Üniversitesi’nden
yorlar? riye ihtiyaçları var. Bu yüzden Higgs Chris Hagen ve Gerald Guralnik i-
İşin bu kısmında atılan iki adım parçacığını bulduklarını emin ola- le Imperial College’den Tom Kibb-
çok önemli: Birinci adım, çarpışma rak söyleyemiyorlar. le tarafından yazılmışlar. Her üç
bölgesinden çıkan parçacık izlerinin Ama bir parçacık bulundu, değil makalede de aynı kütle kazandırım
3-boyutlu görüntülerini bilgisayar- mi? mekanizması anlatılmaktadır. Doğ-
da oluşturmak. Bu bilgiyi kullana- ATLAS ve CMS deneylerinin so- rusu Brout-Englert-Guralnik-Hagen-
rak çizilen bol renkli ve hatta hare- nuçları ayrı ayrı ilan edildi. Her iki Higgs-Kibble parçacığı demek, ama
ketlendirilmiş çarpışma resimlerini deneyde de 125 GeV enerjisinde bir Higgs parçacığı demek daha kolay
ekranlarda ve dergilerde bolca gör- parçacık gözlemlemişler. İki deney- geldi ve böyle yerleşti. Günümüz
mekteyiz. İkinci adım ise simülas- de de gözlemlenen aynı parçacık; bu LHC sonuçlarının ardından bir No-
yon oluşturmak. Standard Teori’nin ayrıntı cesaret verici. Enerji grafiğin- bel Fizik Ödülü gelirse muhteme-
öngördüğü, proton-proton çarpış- de keskin bir tümsek beklenirken, len bunu Higgs tek başına almaya-
ması sonrası elde edilebilecek tüm yumuşak geçişli bir tümsek var. Bir cak, Brout geçen yıl öldüğü için en
olası çarpışmalar resimlendiriliyor. tümsek görülmesi bizleri bir parçacı- azından Englert ile paylaşacaklardır.

40
Zaten geçtiğimiz aylarda CERN’deki
basın toplantısına Peter Higgs ve
François Englert birlikte çıktılar.
Higgs’in teorisi aynı anda birbi-
rinden bağımsız üç ayrı çalışma gru-
bu tarafından yayımlandı, öyle mi?
Eş zamanlı bilimsel keşiflere 20.
yüzyılda daha sık rastlanır oldu.
Çünkü iletişim kolaylığı nedeniyle
herkes aynı kaynaklardan aynı şey-
leri öğreniyor; eş anlı olarak ben- ATLAS ve CMS deneylerinin sonuçları ayrı ayrı ilan edildi. Her iki deneyde de 125 GeV
zer şeyleri düşünüp yazıyorlar. Bu enerjisinde bir parçacık gözlemlemişler. İki deneyde de gözlemlenen aynı parçacık.
benim başıma da bir kaç kez geldi. ayrıntıya girmem mümkün değil. edilebilir. Pratikte bunlara benzer ve
Makaleni yazıp yolladıktan sonra bir LHC deneylerinin sonuçlarını daha başka hangi hızlandırıcı uygu-
bakıyorsun, mesela Amerika’dan ve- teknolojiye uyguladığımızda neler- lamalarının bulunacağını zaman i-
ya Japonya’dan bir makale neredey- le karşılaşabiliriz? Hangi alanlarda çinde göreceğiz.
se aynı laflarla aynı anda yazılıp yol- kullanılabilir? Çok hızlı bilgisayarlar kullanılı-
lanmış. Kredi önce kimin makalesi CERN laboratuvarları bilimin yor demiştiniz. Verileri karşılaştıra-
basılmışsa ona gidiyor. Bu anlamda teknolojik uygulamalarını bulmak bilmek için yine çok hızlı bir yazılım
dünya çapında hızlı bir öncelik ya- için değil, temel araştırmalar yap- geliştirilmiş GGG denen; WWW’dan
rışı süregitmekte. Her ikisini de şah- mak amacıyla kurulmuştur. Bugün çok daha hızlı imiş.
sen tanıdığım Peter Higgs ve Fran- dünyanın en büyük parçacık hız- Bu CERN’deki araştırmaların yan
çois Englert üstün nitelikli fizikçiler landırıcılarını ve çarpıştırıcılarını ürünü olarak gelişen yöntemlerden
ama Higgs’in şansı daha açık. barındırmaktadır. Bunlardan daha birisi. Deneylerin analizinde kulla-
Higgs parçacığına neden “Tanrı büyüklerinin yakın gelecekte inşa nılan ve dünyanın dört bir yanında
Parçacığı” da demişler? edilebileceklerini tahmin etmiyo- bulunan bilgisayarların kapasitele-
Bunu başlatan Nobel Ödüllü de- ruz. Dünyadaki mevcut daha düşük rini ortak ağ halinde birlikte kulla-
neysel fizikçi Leon Lederman; Chi- kapasiteli hızlandırıcıların pek ço- nabilmek için geliştirilmiş. Zaten İn-
cago yakınlarında Fermilab’daki hız- ğu ise yakın zamanlarda tıp ve mü- ternet de 1980’lerin sonuna doğru
landırıcı deneylerinin başındaydı. hendislik uygulamalarına yönelik CERN’deki araştırma gruplarının i-
Popüler bir bilim kitabında “şu Al- yeniden yapılandırılmaya başlandı. letişim sorunlarını halletmek için
lahın cezası parçacık” niyetine böy- Uygulamalara birer örnek vermek geliştirilmişti.
le bir söz etmiş, üstüne atlamışlar. gerekirse, bilirsiniz kısaca NMR de- Mühendislik açısından neler ka-
Bundan öte bir anlamı yok. nilen nükleer magnetik rezonans zandık?
Higgs parçacığının Büyük Patla- ­ile tomografi artık hastanelerde çok Baştan amaçlanmasa bile CERN
ma ile ilgisi nedir? yaygın kullanılmakta. Bundan çok teknolojiye ciddi katkılar sağlayabi-
Günümüzde bir başka “Standard daha hassas bir yöntem olan pozit- liyor. Örneğin çevresi 27 kilomet-
Teori” de kozmolojide var. Evren- ron emisyon tomografisi veya kı- reyi bulan çembersel bir tünel yerin
deki maddenin çok yoğun, tek bir saca PET ile de vücut dokularına 100 metre altına mikrometre düze-
noktada toplanmış bir halden gen- bakılabiliyor. Pozitronlar, yani anti- yinde hassasiyette yatay kalacak şe-
leşerek günümüzdeki haline geldi- elektronlar çarpıştırıcılarda elde e- kilde başka hiçbir yerde kazılmazdı.
ğini düşünmekteyiz. Genleşmenin dilip PET taraması için yönlendiri- Bu kadar ileri tünel kazma tekno-
hızı ivmelenerek artıyor. Bunu sağ- lir. Endüstriyel bir örnek olarak ise lojisi nerede gerekir? Otoyol üze-
layan bir enerji gerek, fakat bu ener- sinkrotron ışıması ile malzemelerin rine tünel açmanın veya Marmara
jinin kaynağını bilinen, gözlediğimiz tahribatsız kalite kontrolünden söz Denizi’nin altından metro geçirme-
madde türleri arasında bulamıyoruz. Gözlemlenen parçacık Higgs ise özellikleri nin gerektirdiği hassasiyet bundan
Bilinmeyen anlamında bir “karanlık belirlenmeli; değilse bulunan nedir çok daha alt düzeylerdedir. Bir baş-
anlaşılmalı. Araştırmacılar artık bu soruları
enerji” türü veya başka bir deyişle yanıtlamaya uğraşacaklar. ka örnek, 8 Tesla’lık manyetik alan
kozmolojik sabit bulunmalıdır diyo- şiddeti sağlayan devasa büyüklükte-
ruz. Bu sabitin bildiğimiz Higgs par- ki süperiletken mıknatıslar. Bunlar
çacığından kaynaklanması akla ya- CERN’den başka nerede kullanılır
kın bir ihtimal gibi geliyor. Böylece ki? CERN’deki projeler ilerinin ile-
karanlık enerjiyi sağlayan kozmolo- risi teknolojiyi yaratmak ve geliştir-
jik sabit, Standard Teori’de kütle ka- mek için birer vesile oluyorlar. Bu
zandırım mekanizmasını tetikleyen faaliyetler çok maliyetli ama uzun
Higgs bozonuyla ilişkilendirilmiş dönemli yararları bütünlük içinde
oluyor. Higgs parçacığı kozmoloji değerlendirilerek CERN sadece Av-
modelleri için önemlidir sonucuna rupa değil tüm dünya ülkeleri tara-
ulaştık fakat bu kısa söyleşide daha fından desteklenmektedir.

41
Yanlış Kurulan Yanlış Kullanılan Kavramlar

Zekâ - Üstün Zekâlı Çocuklar - Deha


Zekâ kavramı kullanılarak anlatılmak istenen
niteliklerimizi (sözel, düşünsel yeteneklerimiz şöyle
dursun, pratikle ilgili olanlarını bile) doğduktan
sonra ediniriz. Genlerle belirlenen “yetiler”
doğduktan sonra öğrenme yoluyla “yetenek”
denen niteliklere dönüştürülüp geliştirilir.
Bu demektir ki, yeteneklerimizi de doğuştan
getirmeyip, sonradan ediniriz. “Doğuştan
yetenekli” yargısı, yaygın sanının tersine, nesnel
gerçekliği yansıtmayan bir saptamadır. “Sıçramalı bir
akıl yürütme” alışkanlığı olarak “zekâ” sanılan sözel
ve düşünsel yetenekler de, tümüyle sonradan edinilen
özelliklerdir.
Alâeddin Şenel

Ü
çü de yanlış kurulmuş üçü de yanlış kullanılan gi anlayışına karşı geliştirilmiş argümanlar, az çok
kavramlardır. Geçen ayki (Bilim ve Gelecek, 106, doğuştan zekâ kavramını benimseyenlere karşı da
s.8-21’deki) yazımda “genlerdeki bilgi” kavramının ileri sürülebilir. Kaldı ki “zekâ testleri” içinde, bilgi
gerçekliği yansıtmadığını ileri sürmüştüm. Orada, edinme yeteneğinden çok edinilen bilgiler üzerin-
kalıtımla hiçbir düşüncenin geçirilemeyeceğini, den sorulan sorular bulunmaktadır. Bunlar genel-
genlerle tek bir sözcüğün bile geçirilemediği ger- likle, edinilmiş bilgilerin anımsanması, değerlen-
çeğini anımsatarak kanıtlayabildiğimi sanıyorum. dirilmesi, örgütlendirilmesi ve karşılaşılabilecek
“Doğumdan önce edinilmiş” zekâ anlayışı da “gen- soruların ve sorunların çözülmesine yarayacak yar-
lerle geçirilen bilgi” anlayışındakine benzer kav- gılara dönüştürülmesi gibi düşünsel işlemlerin a-
ramsal sorunları taşımaktadır. raştırılıp ölçülmesiyle ilgilidir. Böyle bir olgu kar-
şısında, doğuştan bilgi anlayışına karşı çıkılarak
Doğuştan dil - doğuştan zekâ sorunu yapılan araştırmaların ve geliştirilen kanıtların bü-
Yukarıdaki görüşe karşı çıkacaklar, zekânın, bil- yük ölçüde doğuştan zekâ anlayışı için de geçerli
gi değil “bilgi edinme yetisi” olduğunu söyleyebilir- olacağı söylenebilir.
ler. Bu yolda dilbilimci Noam Chomsky’nin, dilin
değil ama, “dil edinme düzeneği (İng. L(anguage) Zekâ ve intelligence sözcüklerinin
A(cquisation) D(evice) kısaca LAD) olarak kav- etimolojileri
ramlaştırdığı kuramdan destek alabilirler. (1) Dilin Batı’nın Hint-Avrupa dillerindeki, Türkçeye
yapısının, dolayısıyla “dil yetisi” denebilecek nite- “zekâ” olarak çevrilen sözcük (örneğin Alm. intel-
liğin doğuştan geliyor olabileceği düşüncesini ile- ligenz, İng. intelligence, Fr. aynı yazılış farklı oku-
ri sürebilirler. Onlara, evrimci paleontolog Stephen nuşla intelligence, İtl. intelligente) bu dillerde, zekâ
Jay Gould’un, zekâ testlerinin ırk, sınıf, cinsiyet ay- yanı sıra akıl anlamına gelmektedir. Türkçede-
rımcılığına “sözde bilimsel” destek sağlama işlevini ki akıllı ile zeki arasındaki anlam farkı bu dillerde
gördüğü” (2) savıyla karşı durulabilir. farklı kökten türetilmiş sözcüklerle (örneğin İng.
intelligence ve clever) dile getirilmektedir. Bununla
Yeti, yetenek ve zekâ birlikte, zekâ testleri söz konusu olduğunda, zekâ
“Yeti” kavramı “doğuştan sahip olunan nitelik- anlamına gelen özel sözcük değil akıl anlamına da
ler” için kullanılır. “Yetenek” ise, “yetilerin doğuş- gelen sözcük (İng. ve Fr. intelligence) kullanılmak-
tan sonra yönlendirilip geliştirilmesiyle kazanı- tadır.
lan beceriler” olarak tanımlanabilir. Bu durumda Oysa Türkçede “zeki” dendiğinde “akıllı” kişi-
“zekâ” denilen nitelik “bilgi edinme ve kullanma den çok, özel akıllı bir kişi, aklını sorunları kavra-
yeteneği” olarak anlaşılabilir. Öyleyse doğuştan bil- mada ve çözmede hızlı ve becerikli kullanma yetisi-

42
ne sahip kimse anlatılmış olur. Buna bazı ipuçları sunabilir. Gerçekten, talarında dolaşıma sokulup kulla-
uygun olarak zekânın doğuştan ge- Osmanlıcada ve Arapçada “aydın” nılmaya başlanmış olması, onun
len bir nitelik olduğu inancına daha anlamına gelen sözcük Sami dille- bir başka yönünü aydınlatıcıdır. Bu
fazla kapılınabilinmektedir. rindeki “akl” kökünden değil “nur” yüzyılın ortaları aynı zamanda, bir
Zekâ sözcüğünün, akıldan çok kökünden türetilmiştir: “Münevvir” yandan burjuva kapitalist üretim
aklın özel bir kullanımını, özel bir (yaygın deyişle “münevver”) “tenvir ve tüketim ilişkilerinin yerleştirilip
görünümünü dile getirdiği, onun e- eden”, nurlandıran, “aydınlatan” de- geliştirildiği dönemdir. Öte yandan,
timolojisinden de anlaşılmaktadır. mektir. hem bilimlerin ve bilimsel düşünü-
Gerçekten zekâ sözcüğünün Zeka Hint-Avrupa dillerinde intelligen- şün hızla geliştirildiği hem de feo-
men (örneğindeki gibi) “ateşin har- ce sözcüğünün aynı zamanda “haber dal dönemlerin kalıntısı ötedünya-
lı yanışı” ve “keskin koku” yanı sıra, alma örgütü” açıkçası “casusluk” cı inançların eleştirildiği onyıllara
ancak üçüncü ve mecazi anlamında (5) için kullanılması anlamlıdır. Bu rastlar. Ötedünyacı değerlerin yeri-
“keskin kavrama yeteneği” için kul- yazımda, sözcüğün böyle bir anlam ni, bireyci, yarışmacı temeller üze-
lanıldığı görülmektedir. (3) için de kullanılabilmesine koşut bir rinde yükselecek budünyacı dünya
Öte yandan Hint-Avrupa dillerin- çözümlemeyle “zekâ” olarak çevri- görüşleri almaktadır. Bunların baş-
deki, akıl, zekâ anlamına gelen söz- len biçiminin, hiç de göklere çıkarı- lıcaları Darvincilik ve Sosyal Dar-
cükten “aydın” (bilgili, bilinçli, top- cı olmayan bir yaklaşımla “düşünsel vinciliktir. Dahası, zekâ kavramını
lum sorunlarıyla ilgili, kültürlü”) emek hırsızlığı” denebilecek bir kul- kullanma modasıyla birlikte yeni
kesimi anlatan bir kavram (örneğin lanım kazandığı sonucuna varmak- yeni bilimsel disiplinler kurulmak-
Rus/Slav. intelegentsiya, İng. intelli- tayım. tadır. Örneğin öjenik (sağlıklı doğ-
gentsia) (4) türetilmiş olması, onun Zekâ (intelligence) sözcüğünün, mak) ve kraniyoloji (kafatası ve
Osmanlıcadaki karşılığıyla karşılaş- Batı kültüründe günlük dilde ve bi- beyin incelemeleri) bunlardan iki-
tırıldığında konumuzu aydınlatacak lim dilinde, ancak 19. yüzyılın or- sidir.

FEODAL KÜLTÜRDE DİNSEL İDEOLOJİDE ZEKÂ NEREDE?


İster “merkezi feodal” ister “ye- ruma düşmüşlerdi. Üstelik bu gü- sa!) özel alanları da kapsar. Dolayı-
rel feodal” biçimleriyle olsun, feodal nah tüm insan soyuna miras kalıp, sıyla insanlar akıllarını, hiçbir alan-
kültürde, “iman”, “akıl” kavramları kuşaktan kuşağa geçmekteydi. (6) da, yaratıcı biçimde kullanamazlar.
sık sık kullanılıp “zekâ” kavramının Bu anlayışın göstergesi, herhangi bir
pek kullanılmamasının nedenlerini İslamlıkta anlayışı sınırlı insanın herhangi bir alanda yaratı-
düşünmek güç değil. Bu kültürlere “kul insan” kavramı cılığından söz edildiğinde, sofula-
Hıristiyanlık ve Müslümanlık biçim- İslamlıkta, dinsel ideolojinin (E- rın hemen, “Haşa, yaratmak Allah’a
leriyle tektanrıcı dinsel ideolojinin numa Eliş Babil Yaratılış Desta- mahsustur” tepkisidir. Dolayısıyla
değerleri egemendir. nı içinde formülleştirilmiş) “kul” İslamlıkta, insanların, aklın yaratıcı
kavramı, daha bir vurguyla öne çı- kullanımı demek olan zekâ yetisine
Hıristiyanlıkta özgür karılmıştır: İnsanlar, bir efendinin, sahip sayılabilmelerinin önü kesil-
istencini kullanamayıp onun sözlerini ve buyruklarını içer- miştir. Akıllarını, karşılaştıkları he-
“lanetlenen insan” anlayışı diğine inanılan bir kitabın yöneti- men her sorunda, kitapta buyuru-
Hıristiyan teolojisine göre, insan, mine bağlanmıştır. Söz konusu yö- lanlara ters düşmeyecek çözümler
zeki olabilmesi şöyle dursun, ilk gü- netim, yalnızca kamusal alanı değil arayacak yönde kullanmaları bekle-
nahın bir sonucu olarak, kendini (İslam’da öyle bir alan bırakılmış- nir. Kaldı ki insana yaratılırken sı-
yönetebilecek akıl ve istençten (ira-
deden) yoksundur. Gerçekten, Hı-
ristiyan inançlarını akla, felsefi te-
mellere oturtma görevini üstlenmiş
ermiş (St.) Augustinus’a göre, Tan-
rı, yarattığında Adem ile Havva’ya
özgür istenç (irade) vermişti. Ama
bu istenci kullanmayıp yasak mey-
veyi yiyerek günaha girince, lanet-
lenip günahlı duruma düşmüşlerdi.
İblis’in ayartmasına değil, Tanrı’nın
buyruğuna uyup yasak meyveyi ye-
meselerdi, cinsel haz almadan çiftle-
şip üreyebileceklerdi. Böylece insan-
lar, cinsel tutku ağır basınca, özgür
istençlerini kullanamamış, dolayı-
sıyla kendilerini yönetemeyecek du-

43
nırlı bir anlayış yetisi verilmiştir. Bu araştırmaya, kime ne kadar verdiği- düşünülebilir. “Onlar ne de olsa bi-
konuda Kur’an’dan birçok ayet bu- ni ölçmeye kalkmak doğru bulun- len, öğreten konumundadırlar. Da-
lunup gösterilebilir. (7) maz. Hele niye kimine az kimine ha akıllı sayılmaları gerekmez mi?”
çok verdiğini soruşturmaya kalk- Gerekmez: Çünkü bildikleri, düşün-
Tüm olarak, tektanrıcılıkta mak günahtır. Az vermişse de çok sel emek dökerek ulaştıkları doğru-
zekâya gereksinim vermişse de, insanın bilemeyece- lar değildir. Vahiy, keşf, kitap yolla-
duyulmadı ği “vardır bir sebebi hikmeti!” Bu rıyla kendilerine bildirilenlerdir. Bu
Tektanrıcı dinde (Musevilik- tür eleştirel düşünceler, insanların bakımdan, öğrettiklerine dayanarak,
te, Hıristiyanlıkta, İslamlıkta) “tanrıya kullukta” birbirlerine eşit akıl, zekâ alanlarında sıradan kullar-
Tanrı’nın (Allah’ın) kullarına, her oldukları inancına da uygun düş- dan üstün olduklarını düşünemez,
konuda, neye sahipseler onu, ne mez. Öteki alanlardaki eşitsizlikler ileri süremezler.
kadar sahipseler o kadar verdiği- ise, önemli bulunmaz. Tüm bunların anlamı, feodal din-
ne inanılır. Bu, verilen akıl ve ye- Sıradan kullar için yapılan böyle sel kültürde, akıl, düşünme alanın-
tenek için de geçerlidir; öyle ki, bir bir değerlendirmenin, Tanrı’nın el- da üstünlük savını “zekâ” gibi bir
kimsenin aklının ve aklının dere- çileri, yeryüzündeki (yönetici) ve- kavramla dile getirmeye gereksinim
cesinin “tanrı vergisi!” olduğu söy- killeri, sözcüleri (dinciler yani din doğmamış, gereksinim duyulmamış
lenir. Tanrının kime ne verdiğini adamları) için de geçerli olmayacağı olabileceğidir.

BURJUVA DÜZENİNDE ZEKÂ TESTLERİ


HANGİ AMAÇLARLA BAŞLATILIP SÜRDÜRÜLDÜ?
Dinsel ideolojinin (Aydınlanma kazanç, başarı farklılıklarının geri- ve insanlar arasında akıl/zekâ bakı-
ve Fransız Devrimi sonucunda) kı- sinde farklı (eşitsiz) akıl/zekâ sahibi mından farklılıkların, eşitsizliklerin
sıtlarından kurtulan burjuva düşü- olmalarının yattığı görüşü için kul- bulunduğunun savunulduğu dü-
nürleri, insana, insan niteliklerine, lanıldı. Böylece soyluluğa değil liya- şünce akımlarında, zekâdan çokça
insanın özgürlüğüne, insan aklının kate (iş becerikliliğine) dayandırılan söz edildiğini görüyoruz. Söz ko-
(inançların değil rasyonel düşünü- yeni bir eşitsizlik merdiveninin var- nusu akımların başında, Darwin’in
şün) önemine odaklanan düşünce- lığına olan inanç “nesnel ölçülerle” evrim kuramından esinlenilerek
ler geliştirmeye başlamışlardır. Bu (zekâ katsayısı farklılıklarıyla) pe- geliştirilen Sosyal Darvincilik var-
sürecin bir noktasında, burjuva top- kiştirilmiş olacaktı. dır. (9)
lumunun bireyci, kapitalist, yarış-
macı gelişmesine koşut düşünceler Zekâ kavramının günlük İngiltere’de Sosyal Darvinci
üretmeye geçeceklerdir. Zekâdan yaşamda ve bilim çevrelerinde “zekâ” anlayışı
sıkça söz eder olacaklardır. Gide- kullanılmaya başlanışı Gerçekten İngiltere’de 1850 do-
rek insanlar arasında (eski soylu- Psikoloji yazınına bakılırsa, zekâ laylarında, Darvincilikten etkile-
soysuz eşitsizliği yerine konacak) kavramı, oldukça yakın bir tarih- nen, yaratılışçı inançlar yerine ev-
yeni ve aşırı eşitsizliklerin, “ekono- te, 18. yüzyılın ortalarında günlük rimci görüşler sunan toplumbilimci
minin doğal yasaları” benzeri “do- yaşamda kullanılmaya başlanmış- ve filozof Herbert Spencer ile biyo-
ğal” temellerinin bulunduğunu ileri tı. (8) Aynı tarihlerde yeni bilimsel log Francis Galton’un zekâ sözcü-
süreceklerdir. Zekâ testleriyle eko- disiplinler oluşturma girişimlerinde ğünü düşünsel yeteneklerin eşitsiz
nomik, toplumsal eşitsizlikleri akıl, Filozof Herbert Spencer, Sosyal Darvinciliğin dağılımına ilişkin düşüncelerini ge-
zekâ farklılıklarına dayandırmaya tohumlarını atan düşüncelerle, yoksullara, liştirirken kullandıklarını biliyoruz.
güçsüzlere yapılan desteklere karşı çıktı.
çalışacaklardır. Söz konusu eğilim, Kimi yazarlara göre zekâ (İng. intel-
nesnel zekâ farklılıklarının ölçü- ligence) sözcüğünü bilimsel düşün-
lebileceği, sayısal bilimsel veriler- ceye ve çalışmaya ilkin onlar, Eski
le ortaya konabileceği düşüncesiyle Yunancadan alarak sokmuştur. Her
“zekâ katsayısı” uygulamalarına va- iki düşünür görüşlerini, zekânın do-
racaktır. ğuştan gelen bir yetenek olduğu var-
Zekâ testlerinin geliştirilmesinin sayımı üzerine dayandırarak geliştir-
gerisindeki amaç, amaç değilse bile mişlerdir. (10)
sonuç, feodal düzenin soylu-avam Spencer, Sosyal Darvinciliğin to-
ayrımına dayanan eşitsizlikçi dün- humlarını atan düşüncelerle, yok-
ya görüşüne karşı, önce, insanların, sullara, güçsüzlere yapılan destek-
soyları ne olursa olsun, akıl sahibi lere karşı çıkmıştır. Güçsüzlerin
varlıklar olarak eşitliği savını des- elenmesini engelleyip çoğalmalarını
teklemekti. Kalıtsal olmayan bu öl- sağlayacağı tasasıyla toplumsal gü-
çüt daha sonra, insanlar arasında venlik ve kamusal sağlık hizmetle-

44
rinin kesilmesini istemiştir. Onların menlerin (New York’ta, Özgür-
toplumda güçlülerden fazla çoğal- lük Anıtı’nın yakınındaki Ellis
maları “doğal ayıklanma” yasalarına Adası’nda) sorgulanmaları, sağlık
ters düşülmesi demektir. denetiminden geçirilmeleri, bunla-
İngiliz biyolog (Darwin’in kuze- rın sonucuna göre kabul edilmele-
ni) Francis Galton (1822-1911) do- ri ya da geri gönderilmeleri için gö-
ğuştan getirilen (birisinin de zekâ revlendirilenlerden biri de Henry
olduğuna inanılan) yetilerin ölçül- H. Goddard idi. Kendisi (1912’de)
mesi için “Psikometri” teknikleri ge- göçmenlerin akıl sağlıklarıyla ilgi-
liştirmeye çalışmıştı. “Öjenik” (sağ- li zekâ testlerinin düzenlenip yürü-
lıklı doğuş) kavramını ortaya atarak tülmesiyle görevlendirilmişti. Ça-
bir düşünsel akımı başlatan da oydu. lışmaları ve testleri sonucunda en
Bu yoldaki araştırma ve inceleme- büyük katkısını [!]. Eski Yunanca-
lerinin sonuçlarını içinde topladığı, dan aldığı “geri zekalı” anlamına
1869 tarihli Hereditary Genius (“Ka- gelen “moron” sözcüğünü bilim di-
lıtsal Deha”) yapıtında, İngiltere’nin line sokmasıyla yaptı. (13)
en parlak [zekâlı] kafalarının, bir- ABD’de, Stanford Üniversitesi’-
birleriyle evlilik ilişkileri kurmuş İngiliz biyolog (Darwin’in kuzeni) Francis nden Lewis Terman ekibi, Binet-
dar bir çevreden çıktıklarını kanıtla- Galton doğuştan getirilen (birisinin de zekâ Simon testlerini geliştirerek ve
olduğuna inanılan) yetilerin ölçülmesi için
maya çalışmıştı. (11) “psikometri” teknikleri geliştirmeye çalışmıştı. Amerika’nın koşullarına uyarlaya-
“Öjenik” (sağlıklı doğuş) kavramını ortaya rak, (1916’da) ona, “Stanford-Binet”
Fransa’da çocuklara atan da oydu.
olarak yaygın benimsenecek biçi-
Binet-Simon “zekâ testleri” uğrayacakları yollara yönlendirile- mini verdi. Bu testler, ABD’de ön-
Fransa’da 20. yüzyılın başında ceklerdi. ce orduya alınacak askerleri seçme
yöneticiler, bir yandan çocukların amacına yönelik kullanıldı. Orduya
yeteneklerine göre eğitilip yetişti- Amerika’da ve Almanya’da alınabilmenin koşulu olarak savaş-
rilmesini, öte yandan akıl hastala- zekâ testleri ve ırkçılık çı (asker) adaylardan Stanford-Binet
rı ile geri zekâlıların ayırt edilmesi- bağlantısı zekâ testinden en az 85 puan almış
ni (böylece onların akıl hastalarına ABD’de ırkçı eşitsizlikçi dünya olmaları istendi. Sonra zekâ testleri
uygulanan işkence niteliğindeki iş- görüşleri, ırklar (daha çok Siyahlar uygulama alanı eğitime, iş dünyası-
lemlerden kurtarılmasını) sağla- ile Beyazlar) arası kurulu eşitsizlik- na, ırk ilişkilerine, suçluluk sorunu-
yacak projeyi başlattılar. Bu yolda çi ilişkileri akıl/zekâ farklılıklarıyla na doğru yayılacaktı.
yürütülecek araştırmaların başına açıklama eğilimi daha 20. yüzyıla gi- Zekâ testleri bu ülkede acı mey-
Alfred Binet getirildi. Binet, meslek- rilmeden kendini göstermişti. Örne- velerini iki dünya savaşı arasında
taşı Simon ile birlikte 15 yıl çalış- ğin Doktor Samuel Morton, ırkların verecektir: Geri zekâlılığın ahlâkta
malarının sonucunda, yöneticileri farklı zekâ düzeylerine sahip olduk- yozlaşmaya yol açacağı görüşüyle,
ve eğiticileri yukarıdaki amaçlara u- larını göstermek için (ilerde “kafa- 30 federe devlette kısırlaştırma ya-
laştıracak, ilerde “Binet-Simon zekâ tasçılık” diye nitelenecek) “krani- saları çıkarıldı. Bu yasalara dayanıla-
testleri” olarak dünyaya yayılacak yometri” tekniklerini geliştirmişti. rak uygulanan zekâ testlerinin “geri
testleri (1905’te) Eğitim Bakanlığı- Kraniyometriyle, yani “kafatası öl- zekâlı” gösterdiği 35 bin kadın, İkin-
na sunmuştu. çümleri” ile beynin büyüklük dere- ci Dünya Savaşı’ndan önce kimi zor-
Testlerin uygulanmasıyla ula- cesini saptamaya kalkmıştı. Ama- la, kimi habersiz kısırlaştırılmış bu-
şılması beklenen her iki amaç, gö- cı “iribeyinlilik” [kocakafalılık] ile lunuyordu. Benzeri tasalarla benzeri
rünüşte insancıl idi. Ancak bu test zekâ arasında bir doğru orantının yasalar, Nazi Almanya’sında 1933’de
kavramının altında, çocukların varlığını gösterebilmekti; bazen ko- uygulanmaya başlanmıştı. (14)
farklı ve eşitsiz yeteneklerle doğ- cakafalılığın “kofkafalılık” olabilece-
dukları, en azından o yaşlarda bi- ğini görmeden! Zekâ testlerinin bilimle ve
le çok farklı zekâ ve yetenekte ol- Gerçekten Morton (1849 tarihli) sınıfsal çıkarlarla ilişkileri
dukları kanısı yatıyordu. Ve zekâ yapıtında, biriktirdiği 800 kafataslık Bütün bunlar, zekâ testlerinin
testi uygulamaları, ister istemez bu koleksiyonu üzerinde yıllarca yü- nesnel gerçekliği ortaya çıkarma gi-
kanıyı destekleyecek ve pekiştire- rüttüğü araştırmalarının sonuçlarını bi bilimsel tasalardan çok, kapita-
cekti. Dolayısıyla çocuklar, çoğu sunmuştu. İngiliz kafatasları, beyin list burjuvaların sınıfsal çıkarlarıy-
ekonomik, toplumsal kültürel ba- kutusu ortalaması 96 inç küple bi- la bağlantılı amaçlarla başlatıldığını
kımdan eşitsiz koşullar içinde ye- rinciliği alıyordu. Onu 90 ortalama gösteriyor. Söz konusu amaçlara ay-
tişen çocuklar arasındaki doğal sa- ile Cermenler izliyordu. Siyahları nı zamanda, bilindiği gibi, yarışma,
nılan eşitsizlikleri azaltmak (eşitsiz 83, Çinlileri 82, Amerikan Yerlileri- uzmanlaşma, savaşma yollarıyla ula-
koşulların yol açtığı özürleri onar- ni (Kızılderilileri) 79 inç küp ile en şılmak istenmiştir. Zekâ testleri bu
mak, haksızlıkları gidermek) yeri- alt basamaklara yerleştiriyordu. (12) genel amaçların özel bir aracı olarak
ne, ilerde daha büyük haksızlıklara ABD’ye kabul edilecek göç- başlatılıp geliştirilmişti.

45
ZEKÂ TESTLERİNİN GELİŞTİRİLMESİ
Bir bilim dalının, bir bilimsel yanılarak (3-13 yaşları arasındaki) sonuçlarının “doğuştan zekâ” kav-
yöntemin temelleri sınıfsal çıkarla- bir çocuğun “zekâ yaşı” ortaya çıka- ramıyla bağlantısının, koparılmasa
ra ulaşma amacıyla atılmış olabilir. rılabilecekti [?] bile gevşetilmesi (toplumcu, bilim-
Erkin bir başka sınıfın eline geçme- sel çevrelerce) beklenirken, bunun
siyle, aynı bilim, aynı yöntem baş- IQ Zekâ katsayısı tersi yönde gelişmeler görüldü. Böy-
ka bir sınıfın amaçları için kullanıl- Zekâ testleri IQ gibi “sihirli” bir le bir eğilime örnek olarak, psikolog
maya başlanabilir. O alanda çalışan simgeyle formülleştirildi. IQ zekâ Richard Herrnstein ile siyasal tarih-
bilimcilerin “bilimsel gerçekliği or- testlerinin geliştirilmesi sırasında, çi Charles Murray’ın sekiz yıllık or-
taya çıkarma” tutkusuyla, zaman- testleri daha bilimsel gösterebil- tak çalışmaların 845 sayfalık ürünü
la, sınıfsal amaçlar yanı sıra bilimsel mek, test sonuçlarında matematik olan The Bell Curve (Çan Eğrisi) adlı
amaçlar yönünde de geliştirilebilir. bir doğruluk izlenimi yaratabilmek yapıtın 1994 sonbaharında yayımla-
Sömürge imparatorluklarının “geri için olmalı “Zekâ Katsayısı” ölçme nıp, iki ayda 400 bin kopyasının sa-
kalmış ülkelerde”[!] egemenlikleri- yöntemi ortaya atıldı. Alman psi- tılması verilebilir. (17)
ni sürdürebilmeleri için gerekli bil- kolog William Stern (1912’de) IQ Çan Eğrisi adlı yapıtta yazarlar,
gileri sağlama amacıyla temelleri a- (Alm. Intelligenz Quotient) “zeka özellikle ABD’de uygulanan zekâ
tılan Antropoloji’de, zamanla böyle katsayısı” hesaplama tekniğini ö- testleri sonuçlarını bir çan eğrisi-
bir gelişmenin görüldüğü söylenebi- nerdi. Bu, zekâ testinden geçirilen ne yerleştirilecek biçimde gözden
lir. Zekâ testleri yönteminde ise böy- kişinin zekâ yaşının takvim yaşına geçirip değerlendirmişler. Değer-
le bir gelişmenin görüldüğü söyle- bölünmesiyle elde edilen sayının lendirmelerinde psikoloji, istatis-
nemez. Çünkü bugün bile, kültürel 100 ile çarpılmasıyla varılan sayıy- tik, toplumbilim verilerinden ya-
evrim alanında da biyolojik evrim dı. (15) Sonucun 100 çıkması or- rarlanmışlar. Çözümlemelerinde
alanındaki anlamıyla kalıtım olgu- talama zekâyı gösteriyordu. Buna genetikten (kalıtımbilimden) yarar-
su varmış gibi düşünme yanılgısıyla uygun olarak, 70-140 arası “nor- landıkları yolunda bir açıklama bu-
(ya da bilinçli yanıltmasıyla) eşitsiz- mal zekâ”, yani yaşının gerektirdi- lunmamakla birlikte, ulaştıkları so-
likçi değerleri ve önyargıları bu söz- ği zekâ düzeyinde bulunulduğunun nuç, zekânın kalıtsal kökenlerinin
de bilimsel yöntemle desteklemede göstergesi sayıldı. Bir toplulukta ya bulunduğu inancında olduklarını
direnilmektedir. da bir toplumdaki insanların yarısı- göstermektedir.
Eşitsizlikçi, yarışmacı burjuva nın zekâ testi sonuçlarının bu (nor- Gerçekten “yazarlar, okulda-
toplumlarında, aklın önüne geçiri- mal) zekâ derecesinde olduğunu i- ki başarı, parasal güç, mesleki ko-
len zekâ kavramı, “zekâ testleri” i- leri sürdü. Zekâ katsayısı (IQ’su) num gibi toplumdaki sıradüzeninin
le ölçülebilir bir olgu gibi gösterilip 140 ve üzerindekiler “üstün zekâlı” [hiyerarşinin] ölçütlerini oluşturan
sözde sayısal bilimsel çözümlemele- sayılacaktı. Katsayısı 70 ve altında- öğelerin, temelde zekâya dayandı-
re girişildi. Bu yolda 1905’te “Binet- kiler ise, besbelli [?] “zihinsel ö- ğını” ileri sürmüşler. (18) Kitabın
Simon 1905 Ölçeği” ile çocuklara zürlüler” (şimdi Türkiye’de “engel- yazarları toplumda, zekâ farklılık-
uygulanacak testlerle yetişkinlere liler” yapılan) kesimi, açıkçası “geri larına dayanan bir olguyla, iş dün-
uygulanacak testlerin yaşlara göre zekâlı” (16) denenler takımını gös- yasının üst basamaklarında ve bilim,
farklılaştırılması sağlandı. Ona da- terecekti. Testlerin geri zekâlıların teknoloji alanlarında çalışan bir “e-
Alfred Binet meslektaşı Simon ile birlikte da bir toplumun üyelerinin %2,5 lit” (seçkinler) katmanının varlığı-
ilerde “Binet-Simon zekâ testleri” olarak oranında bulunduğunu gösterdiği, nı saptamışlar. Seçkinlerin karşısın-
dünyaya yayılacak testleri (1905’te)
Fransa Eğitim Bakanlığına sunmuştu. psikoloji toplumbilim alanında be- da, suçluluk, uyuşturucu kullanımı,
nimsenen bilgiler olarak öğretilip yoksulluk ve sürekli olarak sosyal
yayıldı. yardım gereksinimi içinde bulunan-
ların başı çektiği “en alt katman”ın
Çan eğrisi - kafa çarpıklığı bulunduğu görüşünde birleşiyorlar.
Zekâ testleri uygulamaları, bu Bu katmanı “sosyal patoloji” ol-
testlerin çeşitli dünya görüşleri açı- gusu diye nitelemeleri, üzerinde du-
sından yorumlanması, çıkarılan so- rulması gereken bir nokta. Söz ko-
nuçların savunulması, eleştirilme- nusu niteleme toplumsal düzenin
si, tartışılması 20. yüzyılın sonlarına bozukluğunun bir ürünü olarak
dek sürdü. 20. yüzyılın başlarındaki görülüyorsa, iyileştirme yollarının
bilimsel bilgi birikimiyle bilimselliği toplumsal devrimler, reformlar yö-
(belki) savunulabilecek bir anlayı- nünde aranması beklenir. Yok eğer
şın ve yöntemin bu yüzyıl boyunca, doğuştan zekâ farklılıklarının ürü-
özellikle genetik ve toplumbilim a- nü sayılıyorsa, yöneticilerin sosyal
lanlarında görülen gelişmelere koşut patolojiye yaklaşım ve tepkisi farklı
olarak değişmesi gerekiyordu. Test olacaktır.

46
Herrnstein ve Murray, ABD top- zarları bu sonuca ulaştırmış. Siyahla-
lumundaki sosyal patolojiyi, doğuş- rın ortalaması Beyazlarınkinden 15
tan zekâ farklarına bağlamış görü- puan düşükmüş. (19) Sosyal patolo-
nürler. Ulaştıkları sonuçlar açıkça jik olgular, IQ’su 75 altındaki kesim-
bunu gösterir niteliktedir: “Seçkin- de yoğunlaşıyormuş. Zekâ, zekâ kat-
ler” ile “düşkünler” diyebileceğimiz sayısı ile ilgili ayrıntılı değerlendirme
kesimlerin ABD toplumunda ırk- ve eleştirileri ileriye bırakarak, bura-
lar (Siyahlar ile Beyazlar) arasında- da, Örs’ün de belirttiği gibi (20) ya-
ki dağılımının farklı yoğunlaşmalar zarların “sonucu neden gibi görme”
gösterdiğini saptıyorlar. Açıkçası, biçiminde bilinçsiz bir kafa çarpıklı-
seçkinlerin oranının Beyazlar ara- ğı içinde oldukları söylenebilir. Ya
sında, düşkünlerinkinin Siyahlar da kendilerinin sonucu neden ola-
arasında daha yüksek olduğu- rak gösterme becerikliliğini
nu ortaya çıkarıyorlar. gösterdiklerini söylemek
Siyahların ABD toplu- belki daha doğru olur. Doktor Samuel Morton, ırkların farklı zekâ
munda aşağı [düşkün] “Çan Eğrisi”, zekâ ve düzeylerine sahip olduklarını göstermek
için (ilerde “kafatasçılık” diye nitelenecek)
sosyoekonomik konum- zekâ testleri ile ilgili “kraniyometri” tekniklerini geliştirmişti.
larının nedenlerine ge- anlayışta, dönülüp do-
lince, yazarlar sorunu laşılıp başlangıç Darvinci bir bakış açısıyla) hiçbir i-
haksızlığa uğrama- noktasına gelin- şe yaramadığı sonucuna varıp (250
da, ayrımcılıkta de- diğini gösteriyor. yıl kadar önce Spencer’in yaptığı gi-
ğil, temelde Siyah- Çünkü yazar- bi) kaldırılmasını istiyorlar. İnsan bu
ların ortalama zekâ lar ABD’de yirmi tutum karşısında “neoliberalist” akı-
derecelerinin al- yıldır uygula- mın etkisiyle (Örs’ün yazısının başlı-
tında olmaların- nan sosyal ğında dile getirdiği gibi) “eski [Sos-
da görüyorlar. yardım ya- yal Darvinci] içeriğe yeni görünüm”
Zekâ testleri salarının mü? diye düşünmekten kendini ala-
sonuçları, ya- (Sosyal mıyor.

ZEKÂ TANIMLARI VE İÇERİKLERİ


Zekâ, zekâ testleri uygulamaları bırakılıp içeriğinin sayılmasına ge- mında”, somut zekânın “mühen-
boyunca, çok kısasından çok uzunu- çilmektedir: “Uyarıları algılama, al- dislerde, marangozlarda” görülen
na çeşitli biçimlerde tanımlanmıştır. gılamaları değerlendirme, öğrenilen- ya da olması gereken zekâ türü a-
Yapılan tanımlamaların önemi, bir ler ve deneyimler arasında bağlantı çıklamalarıyla birlikte ele alınıp de-
olguyu doğru yansıtma derecelerin- kurma ve tüm bunları problem çöz- ğerlendirildiğinde, zekâ kavramının
den çok, zekâ kavramının içinin çok me ve çevreye uyum amacıyla kulla- kurulu toplumsal düzendeki işlevi
farklı niteliklerle doldurulduğunu nabilme.” Gene de genel bir tanım hakkında bazı ipuçları yakalanabi-
göstermelerindedir. isteyenlere “yeni durumlara uyma- lir. Yöneten-yönetilen farklılaşması
yı, karşılaşılan problemleri zihinde yanı sıra, meslek farklılaşması, uz-
Kısa ve uzun zekâ çözmeyi sağlayan yetenekler” tanı- manlaşma üzerine kurulu eşitsizlik-
tanımları mı verilmektedir. Yetenek ise, “bilgi çi toplumsal düzenin yapısını, yani
Ortaöğretim yıllarımda (1950’li ve beceri alanında başarıyı sağlayan olanı, “olması gereken” gibi görüp
yıllarda) zekâ, algılama ve kavrama gizil güç [doğrusu bitişik yazılarak göstermek! (22)
süresi ile tanımlanıp, “olabilecek en “gizilgüç”] biçiminde tanımlanmak- Bunun gibi, çeşitli yazarlar çok
kısa sürede kavrama yeteneği” olarak tadır. (21) çeşitli zekâ türlerinden söz etmiş-
açıklanıyordu. Bu tanımda doğuştan lerdir. Onları da Soyut Zekâ, Somut
gelen ya da sonradan edinilmiş bir Zekânın türleri Zekâ, Toplumsal Zekâ yanı sıra say-
nitelik olup olmadığı yolunda bir a- Aynı Çalışma Yaprağı’nda mak zekâ kavramının kapsamının
çıklık bulunmamaktadır. “Thurndike’a göre zekâ çeşitle- netlikten ne kadar uzak olduğunu
Günümüzün (anlaşılan yüksek ri” başlığı altında a. soyut (teorik) gösterecektir:
yeteneklilerin seçilip eğitildiği) bir zekâ, b. somut (mekanik) zekâ, c. - Genel Zekâ
lisesinin 10. sınıf için çıkarılan “Ça- toplumsal (sosyal) zekâ verilmek- - Çoklu Zekâ
lışma Yaprağı” içinde zekânın ta- tedir. Toplumsal zekâ hakkında - Akışkan Zekâ
nımını yapmanın zorluğuna deği- “liderlerde, politikacılarda, halkla - Duygusal Zekâ
nilmektedir. Bu yeteneğin pek çok ilişkiler uzmanı ya da pazarlamacı- - Dilsel Zekâ
yeteneğin bir arada düşünülmesiy- larda olması gereken zekâ çeşidi” a- - Müzikal Zekâ
le kendini gösterdiğinden söz edil- çıklaması eklenmektedir. Bu deyiş, - Matematik Zekâ
mektedir. Böylece tanımı sonraya soyut zekânın “sanatçı, bilim ada- - İçsel Zekâ

47
- Kişilerarası Zekâ liği, zekâ ile yalnızca yönetim, mes- - IQ ile suçluluk arasında
- Kristalleşmiş Zekâ lekler değil cinsler, eğitim vb. birçok - IQ ile savaşçılık (askerlik) polislik
- Sayısal Zekâ alan arasında bağlantıların kurul- başarısı arasında
- Okuma ve Yazma Zekâsı muş olmasından da çıkarılabilir. Kı- - IQ ile cinsiyetler arasında (23)
- Görsel Zekâ sa bir taramada benim çıkarabildik- - IQ ile ırklar, Siyahlar-Beyazlar ara-
- İşitsel Zekâ lerim şunlar: sında
- Sözel Zekâ - IQ ile öğrencilerin gelecekte gide- - IQ ile gerikalmışlık arasında
- Pratik Zekâ cekleri sınıf ve okullarda göstere- - IQ ile varsıllık (zenginlik) yoksul-
cekleri başarı arasında luk arasında
Zekâyla, IQ ile - Zekâ ile sağlık arasında - IQ ile siyasal görüşler (liberallik-
bağlantılandırılan olgular - Zekâ ile iş, meslek yaşamında yük- tutuculuk) arasında
Zekâ kavramı olsun zekâ testle- selme arasında - IQ ile saldırganlık, uyuşturucu ba-
ri tekniği olsun, eşitsizlikçi toplum - Zekâ ile okul dışı yaşamda başarı ğımlılığı arasında
düzeninin ve eşitsizlikçi insan ilişki- arasında - IQ ile düz ve nitelikli işçilik ara-
lerinin düşünsel ürünüdür. Bu nite- - IQ ile akademik başarı arasında sında (24)

ZEKÂNIN KAYNAKLARI TARTIŞMALARI


Zekânın kaynakları ile ilgili tar- ğunu söyleyenler, b. çevre (eğitim) denen) etmenlerin tartışmasına gir-
tışmalar, karşımıza karakter, eğitim olduğunu söyleyenler, c. her ikisi meyi yararlı ve gerekli bulmuyo-
gibi alanlarda da görülen daha ge- diyenler olarak üç kampta toplana- rum. Pay tartışmasının “üstün zekâlı
nel bir tartışma biçiminde çıkmak- bilmektedir. Kıyamet, oranlar üze- çocuklar” sorunu bağlamında yapıl-
tadır: Kalıtım-Eğitim tartışması, rinde kopmaktadır. Bazı kaynaklar- mış olması, yazımın başlığına uy-
kalıtım-çevre, İngilizcedeki (Türk- da kalıtımın payı ile eğitimin payı gun olması için, zekâ yanı sıra “üs-
çeye bir türlü doyurucu çevirisi ya- eşit (%50 - %50) gösterilmekte; ba- tün zekâlı çocuklar” üzerinde de
pılamayan) “doğa-beslenme” anla- zılarında kalıtıma %75 gibi büyük durmam gereğini anımsattı. Üstün
mına gelen nature-nurture olarak, bir ağırlık verilmektedir. (25) Üstün zekâlı çocuklar ile hesaplaşabilmem
aynı harflerle başlayıp uyaklı oldu- zekâlı çocuklar hakkında bir tele- için önce zekâ ile hesaplaşmamı ka-
ğu, bu nedenle akılda kalacağı düşü- vizyon kanalımızda, yakınlarda (30 patmalıyım.
nülerek verilen adlar altında yapılan Mart 2012’de) yapılan açık oturum- Zekâ kavramı sorununa bugün-
tartışmadır. da, bir psikoloğumuz, zekâ üzerinde lerde hızlanan “üstün zekâlı çocuk-
genetik ile çevrenin eskiden 50/50 lar” kampanyası nedeniyle eğilmiş
Kalıtım-çevre tartışması olduğu kabul edilen paylarının, bu- değilim. Bu konu yıllar önce de ka-
ODTÜ GV Özel Lisesi “Çalışma gün çevreden yana 30/70 olarak dü- famı kurcalamıştı ve “Zekâyı Yargı-
Yaprağı’nda (kalıtım-çevre biçimin- zeltildiğini söyledi. lamak” başlığını koyduğum bir ya-
de sunulan) özette de belirtildiği gi- Zekânın yanlış kullanılan bir kav- zım yayımlanmıştı. En iyisi orada
bi, zekânın kaynakları konusundaki ram olmaktan öte yanlış kurulan geliştirdiğim düşüncelerimi, bazı
tartışmalarda taraflar, zekâyı “be- bir kavram olduğu savım açısından düzeltmelerle ve eklemelerle, bura-
lirleyici etmen”in a. kalıtım oldu- kalıtım-eğitim (ya da kalıtım-çevre da aktarmak.

ZEKÂYI YARGILAMAK: ZEKİYE YÖNELİK BİR ELEŞTİRİ


Zeki olduğunu düşünen, zeki ol- yacağına pek bakmaz. Onların yakın sırtına yıkabilecektir. (26) Bu ne-
duğu sanılan kişinin, karşılaştığı, sorununu çözücü olması yeterlidir. denlerle aklını, sorunları hızla kav-
pratik olsun düşünsel olsun sorunla- Kararlarının ve eylemlerinin uzun e- rama, hızla düşünme, hızla karar al-
ra çözüm düşünme yolunda, bir sü- rimdeki sonuçlarını da şöyle bir dü- ma ve kararlarını hızla uygulamaya
rü olasılığı gözden (akıldan) geçir- şünmekle yetinir. Onlar üzerlerinde koyma yolunda kullanma alışkanlığı
meye sabrı ve zamanı yoktur. “Vakit fazla kafa yormaz. Yakın sorununa (zekâ) edinmiştir.
nakittir” deyişindekine benzer bir bulacağı çözümün ilerde kendisinin Zekâ testleri düzenleyenler, hat-
kazanma anlayışıyla davranır. Aynı başına ve başkalarına daha büyük ta uygulayanlar da, kendilerinin,
nedenlerle, durumun yargılanma- sorunlar açabilmesi olasılığı ile il- test uyguladıkları kimselerden üs-
sını bilimsel biçimler içinde yürüt- gilenmez. Çünkü ilerde çıkabilecek tün zekâlı olduklarını düşünmek e-
me gereğinden ve sorumluluğundan sorunlara, ne kadar büyük olursa ol- ğilimindedirler. Çok çeşitli anlarda
kendini “kurtarmıştır”. Tepkilerinin sunlar, ilerde çözümler bulabileceği- açılım gösterebilecek uçsuz bucaksız
çıkarlarına zarar vermemesi yolunda ne güveni vardır. Olmadı, çıkabile- gizilgüçlere sahip bir çocuğun gelece-
özen göstermekle yetinir. Başkaları- cek sorunların bedelini, kendinden ğini yarım saatlik bir testin sonuçla-
nın, toplumun zararına olup olma- daha az akıllı bulacağı kimselerin rından okuyabileceklerine inanmak-

48
tadırlar. Aynı biçimde, yetişkinler, onlarınkinden çok daha büyük pay- bir kimsenin yarattığı sonuçlar bun-
yani yetilerini testi düzenleyenlerin ları hak ettiğini düşünebilecektir ve lardan çok daha farklı, çok daha o-
ya da sonuçlarını yorumlayanların a- alabilecektir. Onlardan daha az dü- lumludur.
kıllarından geçiremeyecekleri sayıda şünsel emek dökmüş olsa bile! Gi- Aslında, “akıl”dan farklı, “zekâ”
yeteneklere dönüştürmüş ya da dö- derek, elde ettiği ve edebileceği her diye düşünsel bir yeti yoktur. Zekâ
nüştürebilecek konumunda buluna- şeyi hak ettiğini sanan bireyci, ben- olarak nitelenen şey aklın, akıl yü-
bilecek kimseler için, aynı rahatlık- cil, fırsatçı sahiplenici, “üçkağıtçı” rütmenin, denebilir ki “sıçramalı”,
la yargıda bulunabilmektedirler. Bir bir kişilik geliştirebilecektir. “fırsatçı” bir işletiliş biçimidir. Zeki
yetişkinin ilerde hangi işte başarılı o- Ancak madalyonun bir de öteki denen kimselerin çoklukla yaptık-
lup, hangi işte başarılı olamayacağını, yüzü vardır. Olaylar döktüğü yeter- larının, bir çözüm bulma, bir sonu-
bir saatlik işe giriş testlerinde anlaya- siz emek sonunda ulaştığı yargılara ca (yargıya) varma yolunda, dökül-
bileceklerini sanabilmektedirler. uygun gelişmediğinde, sıkıştığı kö- mesi gereken düşünsel “emekten
Şimdi, böyle bir zekâ testinden şede kendisini düş kırıklıklarının, çalmak” olduğu söylenebilir. Bu-
kazayla düşük puan almış biriyle bunalımların beklediğini görecektir. na karşın, olanaklıysa, emek dök-
yüksek puan almış birinin psikolo- Bir olasılıkla da suçu, sorumluluğu, meden ya da dökecekleri en az dü-
jilerine bakalım. Düşük puan veril- başkalarının üzerine yıkmaya çalı- şünsel emek karşılığında, gerekli ve
miş kişinin en azından kendine olan şacaktır. Bu ara kendisiyle birlikte yeterli emek dökenlere verilenden
güveni sarsılmıştır. Yeterli zaman ya (olumsuz sonuçta hiçbir payları ol- büyük paylar koparmanın yollarını
da o işte sınanma fırsatı verilseydi, mayan) başka kimseleri de riske ata- arayıp bulabilirler.
hiç de başarısız olmayacağını göster- bilecek, zarara sokabilecektir. Böyle bir düşünüş alışkanlığı e-
me olanağı tanınmadığı için kendi- Tutumunun bir başka trajik so- dinmiş kimselerin toplumda yöne-
sine haksızlık edildiği kanısına vara- nucu, kendisinin başkalarından zeki tici, işveren, rantiyer gibi konumları
caktır. Demek ki düzene adalete (o olduğunu düşünen ve o yönde atak ele geçirmiş bulunmalarına şaşma-
da varsa) güveni de sarsılacaktır. davranan bu kimselerin, daha ağır, malı. Bu onların, yarışmacı, kapita-
Zekâ testi sınavında yüksek puan daha mantıklı, daha tutarlı düşünen list, eşitsizlikçi toplumsal yapının
verilmiş kişinin psikolojisi ve dav- kimselere (onları doğrudan aşağıla- çatlaklarından, bilinçli bilinçsiz ya-
ranışları daha da dramatik olabilir: madan dolaylı küçük düşürmelere rarlanmalarının sonucudur. Yoksa
Test sonuçlarını öğrendikten son- dek varabilen çeşitli yollarla) kendi- “doğuştan zekâ” gibi (olmayan) bir
ra, kendini sorunları en kısa sürede sinin daha zeki olduğunu kabul etti- üstün akıl yürütme yetisine sahip
kavrama, onlara en kısa sürede doğ- rebilmesidir. O kimsele- olmalarının sonucu değildir.
ru çözümler bulma yeteneğine sahip rin kendilerini (haksız Bu noktada, kendimizi zekânın
görecektir. Bu, onun en az düşünsel yere) aşağı görmeleri- bir dereceye dek ya da tümden ka-
emek dökerek sonuca ulaşma hava- ne yol açabilmesidir. lıtsal bir yeti olup olmadığı tartış-
sına girmesine neden olacaktır. Çö- “Zekâ”ya değil “ak- masına gelip dayanmış buluruz. Bi-
züme ya da sonuca ulaşma yolunda, la” dayanarak yolojik, fizyolojik varlığımızın bir
en olasıdan daha az olasılara doğru düşünüp parçası olan beynimizi, kuşkusuz,
birbirini (ağır) izleyen rasyonel man- davranan biyolojik evrimin bir ürünü olarak
tık zincirlerini boş verecektir. Bunun kalıtımla edinmekteyiz. Ancak
yerine “kestirimlere” (tahminlere) kalıtım (genler) bir önceki
“sezgilerine” (geçmişte “raslantıyla” yazımda da belirttiğim
ulaşmış olabileceği yargılarına) hat- gibi, olgular (mole-
ta (temelli temelsiz) inançlarına, ön- küller) düzeyinde
kabullerine, önyargılarına başvurup, oluşan bir süreç-
kısa yoldan çözüme ulaşma yolunu tir. Genler yal-
tutacaktır. nızca fizyolojik
Olayların gelişmesi ulaştığı so- özelliklerimizi
nuçları onaylar yönde olabilir, ol- belirler; kalıtım-
mayabilir. Onaylar nitelikteyse, la onları ediniriz.
zekâsına güveni daha da artacaktır. Genlerce belirlenen
Bu güvenle daha hızlı, daha riskli beynimiz, bu fizyo-
düşüncelere ve eylemlere yönelebi- lojik temelli yetile-
lecektir. Kendini çevresindekilerden rimizden biri olan
(ola ki daha ağır ama daha güvenli
düşünme ve davranma yolunu izle-
yenlerden) daha parlak, daha üstün Kafatası ölçümleri ile
görecektir. Bir alanda öyle olsa bi- beynin büyüklük derecesi
saptanmaya kalkışıldı.
le olsa, her alanda da öyle olduğu- Amaç “iribeyinlilik”
nu sanacaktır. Bunun sonucunda, [kocakafalılık] ile zekâ
arasında bir doğru orantının
onlardan çok daha büyük ödülleri, varlığını gösterebilmekti.

49
“simge işleme” işlevini görür. Simge mize, yani deneyimlerimizce, dü- zekâ testlerinde bile, sonucu, pratik
işleme işlevi, hemen hemen boş bir şünme alışkanlıklarımıza, eğitimi- alanında edinilmiş (simgelere, bilgi-
beyinle doğulduktan sonra işlemeye mize bağlıdır. lere dökülmüş), deneyimler (bilgi bi-
başlar. Gerçekten beynimiz, doğdu- Zekâ kavramı kullanılarak an- rikimi) belirler. Sorulara yanıtlar, so-
ğumuzda (üç yüzyıl önce Locke’un latılmak istenen niteliklerimizi i- runlara çözümler, bellekten çağrılan
“İnsan Zihni Üzerine Deneme” se (sözel, düşünsel yeteneklerimiz düşüncelerden alınan destekle bulu-
(1690) yapıtında belirtildiği gibi), şöyle dursun, pratikle ilgili olanla- nur. Düşünceden soyutlanmış bece-
boş bir sayfa (Lat. tabula rasa) duru- rını bile) doğduktan sonra ediniriz. riler, (örneğin parmakları büyük bir
mundadır: Genlerle belirlenen “yetiler” (27) hızla oynatma yeteneği) tek başına
“Doğuştan tek bir sözcükle, yani doğduktan sonra öğrenme yoluy- “zekânın” bir görünümü sayılmaz.
tek bir simgeyle, bu demektir ki tek la “yetenek” denen niteliklere dö- Düşünme biçimi ve hızı, elektroen-
bir düşünceyle gelmeyiz” diye diye nüştürülüp geliştirilir. Bu demek- sefalogram (EEG yoluyla beyinin bir
dilimde tüy bitti! Bir duygumuzun, tir ki, (konuşma, düşünme, o ya da bölgesinde elektriksel hareketlenme-
bir düşüncemizin kalıtımla (genler- bu yolda düşünme alışkanlığıyla il- den, kan akışının hızlanmış olmasın-
le) geçirilebilmesi için, onun bey- gili olanlar içinde) yeteneklerimi- dan, o bölgede metabolik aktivitele-
nimizdeki belleğimize simgeler- zi de doğuştan getirmeyip, sonra- rin artışının saptanması gibi dolaylı
le işlenmesi yanı sıra, bir de üreme dan ediniriz. Gerçekten, hangi alan yollardan öte) dolaysız yollardan an-
hücrelerimize geçirilmiş olması ge- için söylenmiş olursa olsun, “doğuş- laşılıp ölçülememektedir. Çağrıştı-
rekir. Bunun için de üreme hücre- tan yetenekli” yargısı, yaygın sanı- rılan bilgiler kanalıyla dolaylı olarak
lerimizde beyin hücrelerimizdeki- nın tersine, nesnel gerçekliği yan- saptanmaya çalışılmaktadır. Dolayı-
lere benzer organellerin ve yapının sıtmayan, bir saptamadır. “Sıçramalı sıyla, “zekâyı” ölçtüğü sanılan testler
varlığının kanıtlanması gerekmek- bir akıl yürütme” alışkanlığı olarak aslında edinilmiş bilgileri ölçmekte-
tedir. Onlarda böyle bir yapının bu- “zekâ” sanılan sözel ve düşünsel ye- dir. Bütün bu açıklamaların ışığı al-
lunmadığını söyleyebilmek için bi- tenekler de, tümüyle sonradan edi- tında psikolog Peter Schönemann’ın
yolog, nörolog olmak gerekmez. nilen özelliklerdir. “zekâ testleri mitosu” (28) saptama-
Beynimizi doğduktan neden sonra Zekâ testlerine gelince, “pratik sına katılmamak elde değil. Sıra geldi
o ya da bu biçimde (sıçramalı, sıç- zekâ” denen alanla (örneğin el bece- “zekâ testleri (olmayan) zekâyı ölç-
ramasız) kullanma yeteneği edin- rileri ile) ilgili az sayıda zekâ testi dı- meye yaramıyorsa, neye yarıyor ki
mek ise tümüyle, doğal, toplumsal, şında bütün testlerde, soruların çoğu, yüzyıldır sürdürülüyor?” sorusunun
kültürel çevrelerimizle etkileşimi- edinilmiş bilgilerle ilgilidir. Pratik yanıtına.

ZEKÂ TESTLERİNE YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER


Zekâ testlerinin çıkışı, kullanım zümü, okuru söz konusu eleştiriler- yüksek soyutlama yetileri geliştiril-
alanları, işlevleri ile ilgili gelişmeleri den bazılarını (onları sistematik bir miş çağdaş bilinçliliği ölçtüklerini,
özetlerken yer yer eleştirilerimi ek- düzene bile koyamadan sayarak) ha- çeşitli Asyalı-Batılı kültür grupları-
lemiştim. Ama onlara yazar, bilimci berli etmede buldum: nın test sonuçlarını karşılaştırarak
çevrelerinden kimselerce yöneltilen - Listeye IQ testlerinde ve yorum- göstermiştir. (29)
eleştiriler üzerinde (gene eleştirel larında en büyük yanılgının biyo- - Zekâ gibi bireye özgü özellikle-
bir tutumla) pek duramamıştım. lojik evrim ile kültürel evrimin ka- rin toplulukları nitelemede kullanı-
Böyle bir işe girişmem zaten uzun o- zanımlarının karıştırılması olduğu lamayacağı, zekânın kalıtımla geçi-
lan yazımı daha da şişirecekti. Tüm- eleştirimle başlayayım. rilebilir bir nitelik olmadığı savıyla
den görmezden gelmek ise yazımda - Toplumbilimci Brigitte Berger, ileri sürülmüştür.
büyük bir boşluk oluşturacaktı. Çö- IQ testlerinin, gerçekte zekâyı değil, - Zekâ testleri belli zekâ alanlarını
ölçmede kullanılabilirse de, en geniş
anlamıyla zekânın ortaya çıkarılıp
ölçülmesinde hiçbir işe yaramaz.
- Zekâ testlerinde yaratıcılık, duy-
gusal zekâ, düşgücü gibi zekânın
birçok alanı [bunlara kişilerin be-
nimsedikleri “değerler” de eklenebi-
lir] hesaba katılamamaktadır.
- Evrimci paleontolog Stephen Jay
Gould’un, zekâ testleriyle insanın
yanlış ölçülüp, test yorumlarının is-
ter istemez, ırklar, sınıflar, cinsiyet-
ler arası hiyerarşisinin bulunduğu
sonucuna götürdüğü eleştirisini da-
ha önce vermiştim. (30)

50
- Psikolog Peter Schönemann, ge- - IQ testlerinin örneğin Güney alınıp, zaman içinde gösterebileceği
nel zekâ testi puanlarının sakat bir Afrika gibi ülkelerde kullanılması- esneklik görülememektedir.
anlayışın ürünü olup, IQ’nun geçi- nın “kültürel adaletsizlik” denebile- - Zekâ’nın kültür, eğitim etmen-
rilebilirliği gibi gerçekliğe uymayan cek sonuçlar yaratması. lerinden arındırılmış kalıtsal ölçü-
varsayıma dayandığını belirtmekte- - Yarışmacı bir nitelik taşıyan mü çalışmalarında şimdiye dek ke-
dir. (31) zekâ testleri ile özgeci, otistik ço- sin başarıya ulaşılamamıştır. (32)
- Bir tarihte yapılan zekâ testleri- cukların düşünme yeteneklerinin, - Zekâ testlerinin yapıldıkları a-
nin, deneğin gelecekteki olası eğitim gelişme potansiyellerinin anlaşıla- maç dışı kullanımlarının birçok ö-
(okul) ve iş başarılarının dereceleri- mayacağı eleştirisi. zür yaratıp, alt kültür gruplarına
ni ölçemeyeceği için, nesnelliğe de- - Zekâ testlerinde, zekânın dura- haksızlıklar yapılmasına yol açabile-
ğil kayırıcılığa açık olduğu. ğan bir karakteristik özellikmiş gibi cekleri eleştirisi.

ÜSTÜN ZEKÂLI ÇOCUKLAR KAMPANYASI


Eskiden de zekâ kavramının
doğruluğundan, onun dolayımıy-
la “üstün zekâlı çocuk” mitosun-
dan kuşkuluydum. Bu konularda
yazmaya karar ve Dergi’ye söz ver-
dikten sonra, ilgimi yoğunlaştırdı-
ğımda, üstün zekâlı çocukları gü-
nışığına çıkarma kampanyasının
almış başını uçup gitmiş olduğu-
nu gördüm. Üstün zekâlı çocukla-
rı saptamak için ana babalar medya
ile uyarılmış, zekâ testi merkezle-
ri kurulmuş, özel okullar açılmış,
eğitimleri başlatılmıştı. Meclis’te
bir araştırma komisyonunda üs-
tün zekâlı çocuklar hakkında, na-
sıl ortaya çıkarılıp, nasıl eğitilip,
onlardan “vatan millet adına” na-
sıl yararlanılacağını gösterecek ra-
por hazırlanmış. Yakında kamu- Üstün zekâlılar üzerine katılan bazı konuşmacılarla birlik-
oyu ve Meclis ile (ne demekse o) bir açıkoturum te, bu madenin nasıl işletilebileceği-
“paylaşılacak” imiş. Televizyon- İzlediğim televizyon programın- ni tartışmışlardır. Bir üstün zekâlı ço-
larda (“görev gereği” birini, doğ- da dinlediğim Dernek (Tüzder) cuklar koleji müdürü (“müdiresi” mi
rusunu isterseniz yarısına kadar Başkanı’na göre “Yaradan hiçbir şe- demeliydim) öğrencilerinin 6-13 yaş
izleyebildiğim) programlar yapıl- yi boş yaratmamış. Herkeste belli bir arasında olduklarını, yılda ancak 24
maktaymış. Burnumun dibinde yetenek varmış, ama üstün zekâlı öğrenciyi kabul edebildiklerini, Fran-
(Kadıköy-Selamiçeşme’de) bir Üs- çocuklar devlet için vatan için mil- sızca, Latince, İngilizce olarak [biri
tün Zekâlı Çocuklar Enstitüsü var- li kaynakmış. Osmanlı da, devşirme ölü din] üç yabancı dili birden kolay-
mış. Üstün Zekâlı Çocuklar Derne- sistemiyle, Enderun ile aynı şeyi ya- lıkla öğretebildiklerini anlattı. Öğ-
ği kurulalı 15 ay olmuş da haberim pıp Sinan’ları yetiştirmiş. Başkan, işi rendiklerim arasında “Dünya Dahiler
olmamış. Ayıldığımda, gazeteler- ülkemizde 68 bin üstün zekâlı çocu- ve Üstün Zekâlı Çocuklar Günü”nün
de, Marmara Üniversitesi Pendik ğun varlığının saptandığını söyletip, kutlandığı, Dernek’in gelecek yıl i-
Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde, onların ana babalarına akıl öğrete- çin bu günü kutlama etkinliklerini
AB’nin 358 bin Avro desteğiyle, rek, devletten çocukları için, engel- Türkiye’de düzenleme hakkını (sa-
Avrupa Birliği Leonardo da Vinci liler gibi özel eğitim bekleme hak- tın?) aldığı bile var. Ayrıca spikerin
Programı kapsamında “Duygusal larının Anayasa’nın bir maddesinde terminolojiyi “küçük dahiler” olarak
Zekâ ve Sosyal Duyarlılık” projesi- tanındığını söylemeye dek götürdü. geliştirmesine tanık oldum.
nin (10 Aralık 2012’de) başlatıldı- Böyle çocukların işletilmesi ge- Bütün bunları eleştirmeye kalk-
ğı haberi gözümden kaçmadı. Ama reken milli kaynak oldukları yo- mayacağım (“eleştirdin bile” diye
Erhan Kushan’ın, sağ olsun, sağla- lunda Başkan’ı onaylayan Marmara düşündüğünüzü üstün zekâm saye-
dığı listede adında “üstün zekâlı”, Üniversitesi’nden bir yardımcı do- sinde biliyorum!) Belleğimde, zekâ
“üstün yetenekli” nitelemesi bulu- çent Dr., üstün zekâlı çocukların “ye- ile delilik arasında ince bir çizgi-
nan, ülkenin çok çeşitli yörelerin- rin altında bir maden, bir altın made- nin bulunduğu, bu duruma yol a-
de etkinlik gösteren 32 dernek gö- ni” [gibi] olduklarını söyledi. Büyük çan genin (?) Macaristan’daki bir
zümden kaçmış. bir olasılıkla, daha sonra kendisine Enstitü’deki araştırmalarda saptan-

51
dığı [?] ona sahip olanlar arasında relerinden çıkması beklenmektedir? düzeylere yükseltecek yurtdışı ku-
“matematik dehası” Nash’in bulun- - “Üstün zekâ maden kaynakları- rumlarda sürdürmek, dünyaca ünlü
duğunun (o genin zekâsının mı şi- mızın” zaman yitirilmeden işletile- kurumlarda çalışmak eğitimleri des-
zofrenliğinin mi sorumlusu oldu- bilmesi için çocukların eğitimlerini teklenecek mi, kösteklenecek mi?
ğunu belirtmeden) anlatıldığı bilgisi başlatma yaşı kaça indirilebilecek? - Kendilerine yapılan kamusal
de kaldı. Haklarını yemiş olmamak - Eğitimlerini, eğitim giderlerini, harcamaların karşılığı, (zorunlu hiz-
için, bunlar yanı sıra, anlatılanlar aileleri mi, devlet kurumları mı üst- met, tazminat vb. olarak) nasıl iste-
arasında, bana doğru gelenler, ör- lenecek, yoksa bu gereksinim özel necek?
neğin eskiden 50/50 olan genetik/ (paralı) eğitim pazarında mı karşıla- - Üstün zekâlı çocukların dev-
çevresel etkiler oranının bugün çev- nabilecek? let kurumlarında eğitilip devlet ku-
reden yana olarak 30/70’e çıkarıldı- - Onları eğitecek (öğrencilerin- rumlarında işe yerleştirilmeleri du-
ğı bilgisinin de bulunduğunu belirt- ce alay edilen duruma düşmemele- rumunda, kendilerine bağlanacak
meliyim. ri için zekâları hiç değilse öğrenci- maaşların düzeyi, cumhurbaşkanı,
lerininkine yakın olması gereken) başbakan maaşlarına oranla en az ne
Kampanya örgütleyicilerine öğretmenler nasıl seçilip nasıl yetiş- kadar olacak?
açık soru kâğıdı tirilip bu göreve nasıl atanacaklar? - Kendileri, parti entrikalarına,
Üstün zekâlı, üstün düşünsel ye- - Farklı yaşamlarda ve, zekâları seçim propagandası çirkinliklerine
tenekli çocuklar ve onların arasın- üstün olmakla birlikte, farklı dere- bulaştırmadan bakan, başbakan dü-
dan yetiştirileceği umulan dehalar celerde olabilecek öğrenciler (bir zeyinde başımıza geçirmenin yolları
hakkında sonu gelmez tartışmalara öğrenciye bir öğretmen olarak) bi- yöntemleri de aranacak mı?
girmeyeceğim. Kampanyaya katılan- re bir mi, topluca mı, ikisi karışımı - vb...
lara, tanık olanlara sorunun ne den- yöntemlerle mi eğitilecek?
li dikenli bir çıkmaz sokağa götü- - Eğitimleri yanı sıra, onların
DİPNOTLAR
rüldüğünü gösterebilecek aşağıdaki zekâlarını daha da yükseltmek için
1) Noam Chomsky, Mare Hauser ve Tecumseh Fitch,
sorularımı sormakla yetineceğim: müzik dinletilecek, creatine hapı gi- “Language: What is it, Who has it and How did it Evolve”,
- Zekânın genlerle ilgili olduğu bi haplar yutturulacak mı? (33) Science, 298 (2002).
anlaşılırsa üstün zekâyı denetleyen - Üstün zekâlarını dizginlemeden 2) Stephen Jay Gould, The Mismeasure of Man, (1966),
gen ya da genler aranıp bulunabile- serbest bırakmaları desteklenirken, bkz. Wikipedia, the free encyclopedia, “intelligent quotient”,
cek mi? disiplinsizliğe, uyumsuzluğa, baş- en.wikipedia.org/wiki/intelligence_quotient, (11
- Laboratuvarlarda biyoteknolo- kaldırıya hatta “ince çizgiyi aşıp” December 2012).
3) Bkz. Sevan Nişanyan, Sözlerin Soyağacı, Çağdaş Türkçenin
ji yoluyla üstün zekâlı çocuklar ya- megolamaniye, monomaniye kay- Etimolojik Sözlüğü, İstanbul, 2009, Everest Yayınları, s.625.
ratma ya da üstün zekâlı çocukları mamalarını, gizil şizofrenik eğilim- 4) Rusça’da “intelegentsiya” kavramı “kendilerini ülkenin,
klonlama yoluna gidilecek mi? lerinin açığa çıkmamasını sağlamak geleceğinden sorumlu gören eğitimli insanlar grubu” için
- Zekâ ister genlerden ister çevre- için ne gibi önlemlere ne gibi yön- kullanılmıştır. Bunun yanı sıra kavrama Aydınlanma çağında
den ediniliyor olsun, toplumda bu temlere başvurulacak? siyasal ve ahlaksal anlamların da yüklenişi için bkz. Andrzej
yeteneği taşıdığı varsayılan çocuk- - Verilen eğitime karşın umulan Walicki, Rus Düşünce Tarihi, Çev. Alâeddin Şenel, İstanbul,
2009, İletişim Yayınları, s.16.
lar, hiçbirinin hakkı yenmeksizin başarıyı gösteremeyenlerin düşebile-
5) Webster’s Encyclopedic Unabridged Dictionary of the
nasıl taranıp ortaya çıkarılabilecek? cekleri düş kırıklıkları, bunalımlar, English Language (1989 baskısı) “intelligence” girdisinde
- Üstün zekâya yol açan genler o- olası saldırganlıklar, cana kıymalar 6. anlamı “bir düşman ya da düşman olabilecek [ülke]
la ki saptanırsa, bu genlerin asıl sa- karşısında neler yapılabilecek? hakkında [toplanmış] bilgiler” olarak verilmektedir.
hibi ana babaya ne gibi bir ödeme - Özel eğitimden başarıyla geçen- 6) Bkz. Alâeddin Şenel, Siyasal Düşünceler Tarihi, Ankara,
yapılacak? ler hangi işlere yönelecek, hangi iş- 2008, Bilim ve Sanat Yayınları, s.262.
7) Örneğin, Kur’an-ı Kerim (Diyanet Vakfı çevirisi 2001)
- Geleceğin “dahileri”nin hangi lere yöneltilecek?
Bakara 216: “... Allah bilir siz bilmezsiniz” bağımsız
sosyo ekonomik kültürel kapital çev- - Eğitimlerini, onları daha üst cümlesi.
8) İhsan Dağ, “Zekâyı Ölçmek”, TÜBİTAK Bilim ve Teknik
dergisi, sayı 333 (Ağustos 1995), s.52.
9) Darwin’in, Türlerin Kökeni başyapıtında, zekânın bir
dereceye dek (kısmen) de olsa kalıtımsal olduğu görüşünü
işlediği bilgisi için bkz. Kuyaş Örs, “Eski İçeriğe Yeni Görünüm:
Zekâ, Kalıtım, Toplum”, TÜBİTAK Bilim ve Teknik dergisi, sayı
333, s.51’de Newsweek, 24 Ekim 1994’ten aktarma.
10) Dağ, “Zekâyı Ölçmek”, s.52.
11) Bkz. Alâeddin Şenel, Irk ve Irkçılık Düşüncesi, Ankara,
1993, Bilim ve Sanat Yayınları, s.64 ve 78.
12) Bkz. Thomas F. Gossett, Race: The History of a Idea in
America, Dallas, 1975, Southern Medhodist University Press,
s.74-75’den Şenel, Irk ve Irkçılık Düşüncesi, s.70.
13) Newsweek, 24 Ekim 1994’ten TÜBİTAK, Bilim ve Teknik,
sayı 333, s.51.
14) Örs, “Zeka, Kalıtım, Toplum”, s.50; Wikipedia,
“Intelligence Quotient”; Örs, kısırlaştırma kurbanlarının

52
çoğunun Afrika kökenli Siyah ABD yurttaşı olduğunu 20) Örs, “Zekâ, Kalıtım, Toplum”. da 4 puan verilmiş.
eklemektedir. Wikipedia’da, ABD Yüksek Mahkemesi’nin 21) İnternet’ten bkz. ODTÜ GV Özel Lisesi, Sosyal Bilimler 26) Krş. Alâeddin Şenel, “Zekâyı Yargılamak”, TÜBİTAK Bilim
kısırlık uygulamalarının anayasaya aykırı olduğu Zümresi, 2011-2012 Eğitim-Öğretim Yılı, Çalışma Yaprağı: ve Teknik, Ağustos 1995 sayısı, s.54.
gerekçesiyle yapılan başvuruyu reddettiği de bildirilmektedir. 14. 27) Örneğin insanların (yanılmıyorsam) saniyede 16 ile 40
Burada, “bilimsel nesnellik” adına Yüce Mahkeme’nin, 22) Benzeri bir anlayışla Platon da “ideal devlet” bin arası titreşimleri duyma yetisi.
“Griggs v. Duke Power Co.” davasında, “işe almada ırklar tasarımında, 2400 yıl kadar önce, öğretmeni (hocası) 28) Peter H. Schönemann (1997) “On Models of and
arası eşitsizlikleri artıracağı” gerekçesiyle bu tür testlerin Sokrates’e, insanların yaratılıştan birbirlerine benzemeyip muddles of heritability” [“zekâ hakkında modeller ve
(iş performansını ölçme dışında) işe alışta kullanılmasını farklı işlere yatkın olduklarını, bir insanın kendini yalnızca kavram karışıklıkları” olarak çevrilebilecek yazısında] bu
(1971’de) yasakladığını da belirtmeliyiz. bir işe verirse daha başarılı olacağını söyletmişti. (bkz. nitelemede bulunup zekânın kalıtılabilirliği hakkındaki
15) Wikipedia, “Intelligence Quotient”. Devlet, 370b). kestirimlerde (tahminlerde) verilen yüksek yüzdelerin zekâ
16) Çevremizde çok sık kullanıldığına tanık olduğumuz 23) IQ testleri furyasında kadınlarla erkekler arasında, hakkında yanlış varsayımlara dayandırıldığını belirtmektedir
“geri zekâlı” sözüne bakılırsa, nüfusun en büyük bölümünü kadınların sözel, erkeklerin sayısal zekâda ileri (yetenekte) (bkz. Wikipedia, “Intelligence Quotient). Aynı yerde öteki
bu kesim oluşturuyor sanısına varılabilir. Ama bu sözün bulundukları gibi sonuçlara ulaşanlar oldu. Ama genellikle, önemli eleştirilere, “Critisizm” başlığı altında, kaynakları da
bir küfür olduğu açık. Öyleyse, “hem bir gerçeklik yargısı Amerikan Psikoloji Derneği’nin “Intelligence: Knowns and belirtilerek sayfalar ayrılmıştır.
sanılarak kullanılan zekâ ile, hem küfür olarak zekâ Unknowns” raporunda (bkz. American Pychologist, 51 (2) 29) Bkz. Örs, “Zekâ, Kalıtım, Toplum”, s.53; Zekâ testlerine
sözcüğüyle, nesnel gerçeklikten çok “öznel gerçeklik” dile 77) olduğu gibi, önemli farklılıkların görülmediği belirtilir. yönelik belli başlı eleştiriler Wikipedia, “Intelligence
getirilmektedir” denilebilir. Görülen yerlerde farkın çevresel koşullarla açıklanabildiği, Quotient” içinde “Criticism and Reviews” başlığı altında ve
17) Bu yapıt hakkında Türkçede bir değerlendirme yazısı araştırmacıların farklılık bulunup bulunmadığı konusunda kaynakları gösterilerek verilmiştir.
Kuyaş Örs tarafından yazılıp TÜBİTAK Bilim ve Teknik, sayı yargı vermede zorlandığı anlaşılmaktadır (bkz. Wikipedia, 30) Bkz. dipnot 2 ve metindeki ilgili açıklamalar.
333 (Ağustos 1995) s.50-55’te yayımlanmış bulunmaktadır. “Intelligence Quotient”); IQ ile suçluluk arası bağlantı 31) Bkz. dipnot 28’deki açıklama.
Bu yapıtta izlenen yöntem ve ulaşılan sonuçlar kadar, yapıt aranan çalışmalar için bu kaynakta sözü edilen The 2009 32) Bu eleştirinin aktarıldığı kaynakta (bkz. Dağ, “Zekâyı
hakkında özetlediğim bilgilerin ve eleştirinin (dipnotlarında Handbook of Crime Corrolates kitabına bakılabilir. Buradaki Ölçmek”, s.53’te) son yıllarda nörofizik, nörokimyasal,
belirtmeye çalıştığım) büyük bölümünde Örs’ün yazısından verilerle ülkemizdeki “cinsel suçlar” karşılaştırılsa kim bilir nöromoleküler araştırma ve ölçümlerin bu konuda umutlar
yararlandım. “Çan Eğrisi” de onların buluşu olmayıp, ne ilginç sonuçlara ulaşılır! yarattığı eklenmiştir.
daha önce Daivd Wechler tarafından (1939’da) çocuklara 24) IQ ile düz ve nitelikli işçiler arası bağlantı, bir 33) Örneğin IQ artırma amaçlı programların uzun erimli
uygulanan zekâ testlerinin değerlendirilmesi için önerilmişti. araştırmada (serbest meslek gruplarının IQ ortalamasının sonuçları bilinememekle birlikte, kısa erimli sonuçlarından
18) Örs, “Zekâ, Kalıtım, Toplum”, s.51. 112, iş yöneticilerininkinin ve kanun yöneticilerininkinin birinin vejetaryan çocuklara günde 5 gr üzerinden 6 haftalık
19) Örs, “Zekâ, Kalıtım, Toplum”, s.51’de, ilgimizi, bu 104 bulunmasına karşılık) nitelikli işçilerin IQ ortalamasının bir creatine diyetiyle akışkan zekâlarında önemli bir artış
saptamanın ve değerlendirmenin yeni olmayıp, daha önce, 92, düz işçilerin 60 olup, ev işlerinde çalışabilecek görüldüğü belirtilmektedir; öte yandan müzik dinletilenlerin
1970’li yılların başında Amerikalı psikolog Arthur Jensen emekçilerinkinin de 60’da kaldığı belirtilmektedir. (bkz. zekâlarında belli bir artışın olduğu saptanırken [beklentilere
tarafından ileri sürüldüğü gerçeğine çekiyor, demek ki Wikipedia, “Intelligence Quotient”.) ters bir sonuçla] drama çalışmaları yaptırılanlarda böyle
çeyrek yüzyılda ve dokuzyüze yakın sayfada fazla bir yol 25) Bu oran ODTÜ GV Özel Lisesi Çalışma Yaprağı: 14’te bir gelişmenin görülmediği saptanmış (bkz. Wikipedia,
alınmamış. oranlar kalıtımdan yana %75’e %21 olarak veriliyor; şansa “Intelligence Quotient.”)

53
Tür kavramına ilişkin farklı yaklaşımlar
Tür nedir, nasıl oluşur?
Türün ne olduğuna ve nasıl oluştuğuna ilişkin
ileri sürülen düşünceler ve iddialar, bugün
şunu göstermiştir ki, tüm tür tanımları doğada
var olanı açıklamaya yönelik birbirinin
alternatifi hipotezlerdir. Her biri canlılığın
belirli özelliklerini ön plana çıkararak, var olanı
açıklamaya çalışan çabalardır. Belki de olması
gereken tek bir tür konseptinden ziyade, her
canlı grubuna özgü belirli kriterlerde evrensel
sabitliği yakalamış bir tür kavramıdır.
Sarp Kaya
Akdeniz Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
Zooloji Anabilim Dalı doktora öğrencisi

E
vrimsel biyoloji alanında tür konsepti üzerine yü- bilmemiz bilimsel bir sürecin işleyişiyle mümkün-
rütülen tartışmalar ve oluşan bilgi birikimi, hiç dür. Bu süreç sonunda doğada var olan fenomen
şüphesiz bu alandaki tüm bilim dallarının hem te- mantıksal çıkarımlarla determinist zincirin halkala-
orik altyapılarının oluşmasına hem de araştırma rı şeklinde (sebep sonuç ilişkileri ile) belirli bir sis-
yöntemlerinin geliştirilmesine hatırı sayılır katkı temli bilgi birikimi haline dönüştüğünde, bu bilgi
sağlamıştır. Nitekim biyolojinin omurgasını oluş- birikimi olguları ve süreçleri açıklayabilme yeterli-
turan taksonomi, sistematik ve filogeninin felse- liğinde olan kavramları getirir. Mantık çerçevesin-
fi kimliğinin oluşmasında yine evrim teorisinin bi- de, sürecin işleyişi açısından şüphe yaratan durum,
yolojiye kattığı derinlik doğrultusunda tür kavramı kavramların doğada var olanı ortaya koyabilmede-
üzerine yürütülen tartışmaların belirleyici bir etkisi ki yeterlilikleridir. Bu problemi biraz irdeleyecek o-
olmuştur. Özellikle bu tartışma süreçlerinin filoge- lursak öncelikle yanıtlarını aramamız gereken soru-
ni ve sistematik üzerinde yapmış olduğu en büyük lar şunlardır: Acaba olguların semboller ve onların
açılım, onların nümerikleştirilmesi ve bu yolla da kompleks ussal çıkarımları olan kavramlarla açık-
bilimsel çevrelerce saygınlıklarını kazanması yö- lanması, gerçekliği ne kadar yansıtabilir? Herke-
nünde olmuştur. Tür konseptinin felsefi çekiciliği sin kavramlardan ve önermelerden anladıkları ay-
ve doğada var olana uygulanabilecek güvenilir ev- nı mıdır? Bu kavramlarla anlatılmak istenen şeyler
rensel bir kavram yaratma çabası aynı zamanda sis- var olanı ne kadar ifade edebiliyordur? Aslına bakı-
tematik, taksonomi ve tür/türleşme alanındaki ça- lırsa, tüm bunlar gerçekliği yansıtmada karşılaştığı-
lışmalara olağanüstü canlılık katmıştır. Ancak bir mız kavramsal ve terminolojik zaaflardır. Konumuz
organizmanın diğerinin tıpatıp aynısı olmadığı do- açsından durumu ele aldığımızda doğada var oldu-
ğada, türün sınırlarının yetkin bir şekilde çizilme- ğu düşünülen “tür” üzerine yürütülen tartışmaların
sinin ve canlılığın tümünü kapsayan bir tür kon- çoğu, bugün hâlâ kavramların ‘tür nedir’i açıklama-
septinin ortaya konmasının sanılanın aksine hiç de daki yeterliliği üzerine sürdürülmektedir. Bu tartış-
kolay olmadığı yine bu çalışmalar sonucunda an- maların temel amacı, doğada var olan tüm organiz-
laşılmıştır. Nitekim bu zorlukların biyolojiye yan- malara pratikte rutin olarak uygulanabilecek gerçek
sıması Darwin ve sonrası dönemde ortaya konulan bir tür konseptini ortaya koyabilmektir. Bu nedenle
birçok tür konseptiyle kendini göstermiştir. bazı araştırmacılar türün ne olduğu gibi zorlayıcı ve
Günümüze değin türün ne olduğu konusunda bir o kadar da kapsamlı bir konuda tek bir tanım-
yapılan tartışmalarda karşılaşılan temel zorluklar- dan ziyade birçok kavramın karmasından oluşan
dan biri de, doğada var olanın açıklanmasında olgu- bir tür konseptinin oluşturulması gerekliliğinden
nun kavramsal erimeye kurban edilmeden olabildi- söz ederler (Templeton, 1998).
ğince doğal bir şekilde ortaya konulabilmesidir. Hiç Türü açıklamadaki kavramsal zorlukların yanın-
şüphesiz ki doğada var olanı algılayıp onu açıklaya- da bugün için felsefi zeminde devam eden bir diğer

54
tartışma konusu ise türün ontolojik oluşu ve yok oluşu açıklanmayı ge-
sorgusudur. Bu açıdan sorulabilecek rektirir (Rapini, 2004; Hey, 2006).
belki de en temel soru, “belirli bir Hiç şüphesiz ki herkes tarafın-
zaman süreci içerisinde organizma- dan kabul gören ve doğadaki tüm
lar arasındaki ilişkilerden doğan ve canlıları kapsayabilecek bir tür kon-
bu yolla da onları gruplandırıp bir septinin ortaya konması, özellikle
araya getirerek diğerlerinden belir- sistematik alanında tür üzerinde sü-
gin bir şekilde ayıran birleştirici bir regelen doğallık (naturalness) - ya-
unsurun gerçekten var olup olma- paylık (artificialness) tartışmaları-
dığıdır”. Yani “canlıların doğada bir nın aşılması açısından da önemlidir.
araya gelerek oluşturdukları tür di- Sistematik ve taksonominin amacı,
ye bir gerçeklik aslında var mıdır?” doğada var olan canlılığı ve organik
Tam da bu noktada gerçekliğin ne çeşitliliği belirli kural ve yöntemle-
olduğunu ele alarak oradan da can- re dayanarak hem tarihsel/evrimsel
lılığın ve türün varlığını sorgulamak bağlarıyla hem de birbirleriyle olan
oldukça faydalı olacaktır. Aristoteles ayrıntılı biyolojik araştırmalarında ilişkileri kapsamında inceleyip bi-
Gerçeklik, var olanın insan dü- 500’den fazla türü ele almıştır. limsel bir şekilde ortaya koymaktır.
şüncesinden bağımsız olarak varlığı- sel yanıtlar, bizlere tür olgusunu an- Bunun için geliştirdiği yöntemlerin
nı sürdürebilmesi olgusudur. Gerçek lamada gerekli kavramları sağlaya- öncelikli amacı, organizma grupla-
olan varlıklar zaman ve mekândan caktır. Aksi taktirde tür, mistik bir rının doğada var olduğu düşünülen
bağımsız değil, ona bağlı olarak var- varlık, anlaşılamaz bir fenomen ola- sınırlarını belirlemeye yöneliktir.
dırlar. Varlığı bu iki form, zamansal rak algılanacak ve insan zihninin bir Gerek filogeni gerekse sistematik ve
ve mekânsal boyutlar var eder ve tü- ürünü, sırf canlı çeşitliliğini katego- taksonomi, temelde elde ettiği bilgi-
ketir. Öyleyse canlılığın ve türün bu rilendirip anlaşılır kılınmak için or- ler doğrultusunda organizmalar a-
noktadaki yeri nedir? Canlılık, evre- taya atılmış yardımcı bir kavram ola- rasındaki ilişkileri saptayarak, biyo-
nin belirli bir noktasındaki madde- rak görülecektir. lojik birimler arasındaki en iyi tür
nin/atomların belli bir zaman süre- Tür konseptinin felsefi altyapısını hipotezini ortaya koymayı ve bunu
cinde evrimleşmesiyle oluşmuş üst oluşturan tartışmalara bilimin varlık sınıflandırmaya yansıtarak en ideal
düzeyde organizasyona sahip kar- felsefesine bakışından yaklaşmamız sınıflandırmayı yapmayı amaçlar.
maşık bir sistemdir. Tür ise, madde- tam da bu noktada bizim açımızdan Organik çeşitliliğin olağanüstü
den ve canlılıktan bağımsız olmak- daha yararlı olacaktır. Bilim, doğal doğasını ve bunlar arasındaki ilişki-
sızın bizzat onlar arasındaki temel ve sosyal dünyadaki neden-sonuç i- ler düzeyini anlamaya yönelik çalış-
ilişki yasalarından meydana gelen lişkisini materyalist temelde, mad- malar insanlık tarihi boyunca yoğun
üst düzeyde karmaşık bir canlı/mad- deyi bir postulat şeklinde ele alarak bir ilgi görmüştür. Bugünkü siste-
de birlikteliğidir. Tür düzeyindeki açıklamaya çalışır. Bu nedenle de matik ve taksonomi, bu düşünsel
organizasyonu, belirli özelliklerde- felsefe gibi varlık problemi üzerinde sürecin ve bunların uygulamaları-
ki atomları bir arada tutan yasaların durmaz. Bilim “Varlık var mıdır, yok nın ortaya çıkardığı bilimsel bir yan
oluşturduğu hiyerarşik bir organi- mudur?” gibi sorular ile ilgilenmez. üründür.
zasyon gibi benzer özelliklere sahip Bilimin ön kabullerinden ilki “varlık Canlıların sınıflandırılmasına yö-
canlıları bir arada tutan ilişki yasala- vardır” önermesidir. Dolayısıyla var- nelik bilinen en eski yazılı kaynak-
rının bir ürünü olarak düşünebiliriz. lığın var olup olmadığını tartışmaz, lar günümüzden 4000 yıl öncesine
Bu şekilde canlılığın yüksek seviyede varlığın var olup olmadığı da bilim uzanır. Bu dönemde Sümerliler Fı-
birlikteliğinden meydana gelen ilişki için bir problem değildir. Bilim, var- rat nehrindeki balık türlerini sapta-
düzeyinin gerçeklik olgusundan ba- lığın sadece “açıklanabilir” ve “anla- maya çalışmış ve 200 civarında ba-
ğımsız olarak ele alınıp düşünülmesi, şılabilir” yönünü konu alır. Demek lık çeşidini ortaya koymuşlardır
türün ontolojisi açısından da olduk- ki bilim, varlığın akıl ve deney yo- (Çığ, 1996). Fakat sistemli ilk ça-
ça yanıltıcı olacaktır. Tüm bunların luyla açıklanabilecek olan sadece ol- lışmalardan söz etmemiz gerekirse,
ışığında, doğada organizmaların ve gusal yönünü inceler. Öyleyse bi- bu alanda Aristoteles’in çalışmala-
onların organizasyon düzeylerinin limsel açıdan türün ele alınış şekli, rı kendinden sonraki 2000 yılık sü-
düşünce olgusundan bağımsız ola- asıl olarak organizmalar arasında reci etkileyecek düzeyde olmuştur.
rak var olduğu şüpheye yer bırak- var olan nedensel oluşum birlikle- Aristoteles ayrıntılı biyolojik araş-
maksızın bir postulat/aksiyom ola- ri arasındaki ilişkiyi açıklayabilecek tırmalarında 500’den fazla türü ele
rak kabul edildiğinde, bu kez soruna aynı zamanda da tüm biyolojik sis- almıştır. Yaşam biçimlerinin sınıf-
çözüm bulma yolunda karşımıza çı- temlere uygulanabilecek sonuçsal ve landırılması gibi dev bir işe girişen
kan temel zorluk, varlıkları katego- kabul gören genellemeler ortaya ko- Aristoteles, aslında genel olarak bil-
rilendirebilmek için gerekli bilgileri yabilmektir (Fitzhugh, 2005; Lee & ginin sınıflandırılması gerektiğini de
bize sağlayacak doğru soruları sora- Wolsan, 2002). Yani tür, doğada var kavrayan ilk kişi olmuştur (Osborn,
bilmemizdeki kesinlik olacaktır. Bu olan gerçek bir olgudur. Bu neden- 1972). Aristoteles tür kavramını, ge-
sorulara verilecek tatmin edici bilim- le onun orijini, süreç içerisinde var ride bıraktığı notlarında, karşıtlık,

55
aynılık ve farklılık adlı kısımlarda: bi türü, canlılığın temel birimi ola-
“i) aynı cinsten olmakla birlikte bir- rak görürken, varyeteleri türlerin
birine tabi olmayan varlıklar, ii) ay- bozunmuş, sapmış bireyleri olarak
nı zamanda aynı özneye ait olmaları görürdü. Bu nedenle Linnaeus’un
mümkün olmayan, cins bakımından doğadaki canlılığa ve türe bakış açı-
birbirinden farklı nitelikleri olanlar” sı Platon’un “idealar kuramı”na çok
şeklinde tür bakımından başkalık benzemektedir (Şekil 1). Platon’un
olarak dile getirmiştir (Aristoteles, idealar kuramına göre, gerçekte za-
Metafizik, çev: Arslan A. 1996). man ve uzamın dışında bir “at ide-
Aristoteles’in canlılığa ve onun hi- ası” vardır. Bu, şekil ve yapı olarak
yerarşik yapısına bakış açısı tama- tüm atların esinlenildiği ideal bir at-
men metafizik ve statik temelliydi. tır. Bu at ideası gerçekti, “at” genel İsveçli doğa araştırmacısı ve botanikçisi
Carl von Linnaeus canlıların gelişigüzel
Aristoteles’ten sonraki süreçte can- adı ise belli bir ata değil bütün atla- bir biçimde değil cins ve türler şeklinde
lıların sınıflandırılmasında en büyük ra gönderme yapıyordu. Tek tek at- sınıflandırılmasının gerekliliğine dikkati çekti.
adımları “varlıklar, yalnızca bir nes- lar ise bu “at ideası”nın alternatif tılmış hem de varyasyonların türün
nel yöntem çerçevesinde düzenlen- ve sapmış görüntülerinden ibaretti. doğal bir olgusu olduğu gerçeği or-
diklerinde, bilim anlayışıyla karşıla- Platon’un bu yaklaşımı, benzer şekil- taya konmuştur. Darwin evrim teo-
şılır” diyerek sürece tam anlamıyla de tüm canlılar için geçerliydi. İnsan risiyle türlerin zaman içerisinde bir-
olmasa da büyük oradan sekülerlik için bile var olan bir insan ideası var- birlerinden türediklerini göstermeye
katan İsveçli doğa araştırmacısı ve dır. Uzun boylu, sarışın, siyah gözlü çalışsa da tam anlamıyla alana özgü
botanikçisi Carl von Linnaeus atmış- vs gibi insan çeşitleri, bu insan ide- bir “tür” tanımlaması yapmamıştır.
tır (Duralı, 1983). Linnaeus bugün asının çeşitli varyeteleridir ve bu in- Darwin (1859) türlerden söz eder-
halen geçerli olan ikili isimlendirme- san ideası hiçbir zaman değişmez. ken “bütün doğa bilginlerinin ye-
yi de 1753’de ortaya koyarak canlıla- Fakat 1792’de Linaria peloria bit- terli bulduğu bir tür tanımı yoktur;
rın gelişigüzel bir biçimde değil cins kisinde gözlemlediği varyasyonlar, şimdilik, bir türden söz eden her do-
ve türler şeklinde sınıflandırılması- Linnaeus’u, tutkuyla bağlandığı var- ğa bilgini, ne demek istediğini bel-
nın gerekliliğine dikkati çekmiştir. sayımından vazgeçmeye zorlamıştır. li belirsiz bilmektedir” der. Darwin
Linnaeus’un kurmuş olduğu bu Nitekim 1770’de varsayımını, “tür- türlerin tanımlanmasından çok on-
canlılar zincirinin temelini tür oluş- ler, zamanın eserleridirler” şeklinde ların doğada nasıl oluştuklarının an-
turmakla birlikte Aristoteles’in sta- değiştirerek türe maddenin en temel laşılması üzerinde durmuştur. Nite-
tik canlılık modeline benzer bir bi- özelliği olan zaman içerisinde de- kim Neo-Darwinistlerin birçoğu da
çimde, tür ve varyeteler durağan bir ğişme kavramını atfetmiştir (Dura- türün ne olduğunu anlamanın tek
bütünlüğün değişmez parçasıdırlar. lı, 1983). Daha sonraki dönemlerde yolunun, gerçek anlamda türleşme
Linnaeus türü, doğada bulduğu Linnaeus’un görüşü, araştırmacıların mekanizmalarının açıklığa kavuştu-
tek bir örnek üzerinden tanımlamış önde gelen amaçlarının bu varsayımı rulmasından geçtiğini savunmuşlar-
ve bir canlının bu türe girebilmesi i- sınamaları ve bir aksiyom haline ge- dır. Günümüzde bu düşün sistemi
çin bu örneğin birebir aynısı olması tirmeleri gerektiği şeklinde olmuş- temelinde yapılan çalışmalarla bir-
gerektiğini dile getirmiştir; bu örne- tur. Fakat canlıların nesilden nesile çok tür tanımı ve yardımcı kavram
ğe tıpatıp benzemeyenleri ise varye- değiştikleri varsayımını bilimsel o- biyoloji dünyasına kazandırılmıştır.
te olarak ayrı bir sistematik katego- larak ele alan ilk kişi Buffon olmuş- Bu metinde tür üzerine tartışma-
ri olarak ele almıştır. Linnaeus’un tur. Onu takip eden dönemlerde bu larımızı Ridley, Lee ve Wolsan’ın
18. yüzyılda kurmuş olduğu bu sis- konudaki fikirleri büyük ilgi uyan- çalışmalarında değindiği gibi, iki
tematikte 5 kategori bulunmaktaydı: dıran Lamark, eserlerinde türlerin, ayrı tür grubu üzerinden yürüte-
varyete, tür, cins, ordo ve sınıf. Ni- insan da dahil, diğer türlerden türe- ceğiz. Bunlardan ilk olarak ele ala-
tekim “tür” der Linnaeus “en baş- diğini ileri sürmüş ve türlerle varye- cağımız Ridley’in “non-temporal”
langıçta yaratılmış biçimlerdir. Mik- teleri birbirinden ayırmanın güç ol- (non-dimentional, time-limited spe-
tarca da çeşitçe de ne kadar çok ne duğunu dile getirmiştir. 19. yüzyılın cies), Lee ve Wolsan’ın ise “senkro-
kadar değişik olursa olsunlar, hepsi ortalarına gelindiğinde Darwin ve nik tür” (syncronic species) olarak
de yaratılmıştır. Yine hiçbir tür, bu- Wallace’ın ortaya koydukları evrim adlandırdığı tür grubu olacaktır. Bu
gün türeyemez artık” (Duralı, 1983). teorisi ile tür kavramına Linnaeus’un sınıfın içersine giren tür tanımları,
Linnaeus yukarıda belirttiğimiz gi- tersine hem bir zamansal boyut ka- türü belirli bir zaman diliminde bir-
Şekil 1: Platon’un idealar kuramına göre doğada var olan tüm atlar gerçekte bir at ideasının birleriyle etkileşim içerisinde olan
değişik formlarıdır. Şekilde (en sağda) bir gerçek at ideası ve doğada onun bozunmuş benzer canlıların bir birliği olarak e-
varyeteleri (solda ikisi) gösterilmektedir. (Osborne, 1972’dan alınmıştır)
le alır. İnceleyeceğimiz tür konsept-
lerinin ikinci grubunu ise Ridley’in
“temporal”, Lee ve Wolsan’ın ise
“diakronik tür” (diacronic, time-
extanded species) olarak adlandırdı-
ğı tür grubu oluşturmaktadır. Diak-

56
ronik tür tanımları türü sadece belli
bir zaman dilimindeki varlığıyla de-
ğil, zaman süreci içinde oluşan ev-
rimsel bir birim, diğerlerinden farklı
bir soy hattı şeklinde ele alır ve açık-
lamaya çalışır.

Senkronik; non-temporal
tür kavramları
Senkronik ve diakronik tür kav-
ramları var olan tür tanımlarını al-
tında toplayan iki temel bakış açısı
olup, birbirleriyle çelişen ya da ça- Şekil 2: Organizmaların sınıflandırılmasının taksonomik hiyerarşisini gösteren bir örnek.
tışan kavramlar olmayıp, tam aksi- (Rapini 2004’den alınmıştır)
ne türün uzay-zamansal boyuttaki en az y birimlik bir fenetik uzak- düzenden oluştuğuna dikkati çeke-
varlığını farklı yönleriyle inceleyen lıkla ayrılan organizma seti” olarak rek eleştirmektedirler.
birleştirici yan kavramlardır. Bu- tanımlanır (Ridley, 1993). Bura- Morfolojik ve taksonomik
rada öncelikle üzerinde duraca- da karakterlerin numerik değerleri, tür tanımları özünde Platon ve
ğımız senkronik tür tanımları tü- multivariyet istatistiksel yöntemler- Aristoteles’in düşünsel sisteminin
rü, zamanın belirli bir noktasında le değerlendirilerek fenetik kümeler bir ürünü olan, tipolojik tür kav-
birbirleriyle etkileşim -çoğunluk- olarak ortaya konur. Bu durumda ramından türemiş çağdaş filozofik
la vurgulanmak istenen üreme iliş- tür, nümerik tekniklerle belirlen- temelden yoksun yan fraksiyonlar-
kisidir- içerisinde olan bireylerin o- miş en küçük küme olarak karşı- dır. Morfolojik tür kavramı (MTK),
luşturduğu bir topluluk şeklide ele mıza çıkmaktadır. Bu yöntemle tür, canlılar arasındaki ilişkiyi benzerlik
alır (Lee & Wolsan, 2002). Senkro- morfolojik karakterleriyle tanımla- ve farklılık kriterleri temelinde ku-
nik tür kavramları, diyakronik tür nır; dolayısıyla fenetikçi türü belir- rarak aralarındaki sınırı bu özellik-
kavramlarının zamansal boyutta in- li/diagnostik morfolojik karakterleri ler doğrultusunda çizmeye çalışır
celediği sürecin yalnızca çok kısa paylaşan bireylerin oluşturduğu bir ve türü morfolojik özelliklerden yo-
bir kesitine vurgu yapmakla birlik- grup olarak tanımlar. Fenetik küme- la çıkılarak sınıflandırılabilecek ob-
te, türü yorumlayış açıları da onlar- ler yöntemiyle tür tanımlama olgusu jeler olarak görür. Birçok botanik-
dan farklıdır. Senkronik tür kavramı türlerin saptanmasına sayısal/nume- çi ve paleontolog tarafında önerilen
içerisinde yer alan tür kavramları- rik bir içerik katarak sürecin bilim- MTK, özellikle fosiller için uzun sü-
na bakacak olursak: Morfolojik tür sellik yönüne güç vermiştir. Başlan- relerdir kullanılan bir tür tanımla-
kavramı, Taksonomik tür kavramı, gıçta numerik yöntem olarak anılan ma yöntemidir.
Biyolojik tür kavramı, İzolasyon tür bu yapı, daha sonraları numerik alt Morfolojik karakter temelli türü
kavramı, Tanımalı tür kavramı, E- yapıyı diğer kavramların da benim- tanımlamadaki asıl zorluk, karakte-
kolojik tür kavramı, Kohezyon tür senmesiyle numerik-fenetik olarak rin varyasyon sınırlarının belirlen-
kavramı bunlardan birkaçıdır. almış daha sonraları ise fenetik yön- mesidir. Bu sorun zaman içerisinde
tem olarak adlandırılmıştır. türlerin tanımlanmasında ve sınıf-
Fenetik karakterler Fenetik temelli tür konsepti, landırılmasında keyfiliğe kadar va-
temelinde morfolojik ve morfolojik/tipolojik ve taksonomik ran karakter kullanımının ortaya
taksonomik tür kavramları tür tanımları şeklinde karşımıza çık- çıkmasına da neden olmuştur. Ö-
Fenetik tür konseptinin önde ge- maktadır. Taksonomik tür kavramı zellikle popülasyonların yayılış a-
len savunucuları olan Sokal, Cro- (TTK) türü, taksonomist tarafından lanlarındaki coğrafik varyasyonlar,
vello ve Sneath, türü belli kriter- diagnostik karakterlerle belirlene- hibritleşmeler ve geniş skalalı ka-
ler temelinde tanımlanan en küçük bilen hiyerarşik sınıflandırmanın rakter varyansı morfoloji temelli di-
homojen küme (De Queiroz, 1998) bir kategorisi ve değişmez soyut agnostik karakterlerin saptanması-
veya birbirlerine diğerlerinden da- bir kavram olarak tanımlar (Rapini, nı önemli ölçüde zorlaştırmaktadır.
ha çok benzeyen organizma seti ola- 2004). Birçok düşünür ve araştırma- Örneğin aynı cinse ait bir tür gru-
rak tanımlamıştır. Fenetik benzerli- cı TTK’ye türün değişen bir olgu ol- bu, coğrafik olarak geniş bir yayılış
ğin derecesi ve ona bağlı olarak da masından ve doğadaki olguların hi- alanına sahipse, bir bölge için türü
taksonomik hiyerarşi, organizmalar- yerarşik olmaktan çok heterarşik ve tanımlamakta kullanışlı olan iyi bir
dan elde edilen ölçümlerin istatis- birbirine bağlı olmayan birden fazla karakter diğer bir bölgedeki türleri
tiksel sonuçları doğrultusunda orta-
ya çıkan fenetik kümelerle belirlenir
(Şekil 2). Buna göre tür; “bir x fene-
tik uzaklık biriminden birbirine da-
ha yakın olan organizmalar seti” ya
da “en yakınındaki uzaklık setinden

57
zolasyonu sınırları çerçevesinde be- BTK özellikle doğada canlıların
lirlemektedir. İlk olarak 1904’de E. türleşme süreçlerinin açıklanmasın-
B. Poulton türlerin belirlenmesin- da oldukça başarılı bir tür konsepti
de üreme ilişkisinin önemine dikkat olmuştur. Nitekim türleşme süreç-
çekmiş ve tür içi üreme devamlılığı- lerinde üreme izolasyonu sonucun-
na ”syngamy”, türler arasında göz- da akraba popülasyonlar arasında
lenen üreme izolasyonuna da “asy- gen akışının kesilmesi bugün için
ngamy” adını vermiştir (Mallet, türün oluşmasında en güçlü meka-
2005). Poulton’un bu görüşleri daha nizma olarak görülmektedir. Her ne
sonraları Mayr (1969) tarafından ge- kadar üreme izolasyonu türlerin sı-
liştirilerek “diğer canlı gruplarından nırlarını belirlemede iyi bir nirengi
üreme açısından izole olmuş kendi noktası olsa da şu gerçek unutulma-
aralarında üreyebilen doğal popülas- malıdır ki doğada türler hibritler o-
yonlar” şeklinde BTK olarak formüle luşturmakta hatta türler bu şekilde
edilmiştir (Ridley, 1993; Hey, 2006). oluşmakta (Koblmüller vd., 2007)
Konseptin ilk olarak kullanılışı 17. ve üreme izolasyonu bu açıdan tüm
tanımlamada kullanışsız olabilmek- yüzyılda John Ray tarafından olma- türlerin sınırını kesin çizgilerle çize-
tedir. Bunun yanı sıra halka şeklin- sına rağmen asıl güçlü savunucuları bilen bir kriter olmamaktadır.
de yayılış gösteren aynı cinsin yakın Darwin sonrası modern sentezin mi-
akraba türlerinin yayılış alanlarının marları olan Dobzhansky, Mayr ve Diğer tür kavramları
kesişim noktalarında oluşan hibrit- Huxley gibi zoologlar olmuştur. Canlıların nasıl türleştiği soru-
ler ve ara karakterler türün morfolo- Özellikle tür olgusunu, üreme i- su üzerine yapılan araştırmalar, üre-
jik karakter temelinde tanımlanma- lişkisiyle birbirine bağlı bir gen ha- me izolasyonundan önce de birçok
sını zaafa uğratmaktadır. vuzunu paylaşan bireyler topluluğu izolasyon mekanizmasının meyda-
Bugün için baktığımızda taksono- şeklinde ele alan kavram, bir türün na geldiğini, hatta bunların sonu-
mistlerin birçoğu pratikliğinden ve bireylerinin neden diğer türün birey- cu olarak üreme izolasyonunun o-
kolaylığından dolayı türleri tanım- lerinden daha çok birbirlerine ben- luşabileceğine dikkati çekmiştir. Bu
larken morfolojik karakterleri tercih zediği sorusuna da bu yönüyle iyi gelişmeler ışığında, tür ve türleş-
etmektedirler. Bu bakış açısıyla eğer bir açıklık getirmektedir. BTK, aynı me konusunda birçok yeni görüş
bir organizma grubu belirgin bir bi- gen havuzu paylaşan bireylerle tü- ve değerlendirmeler ortaya atılmış-
çimde diagnostik karakterleri teme- rü sınırlar ve gen akışını gerçekleşti- tır. Bunlardan birisi olan Van Valen
linde diğerlerinden farklı bir fenetik rebilen her popülasyonu aynı türün (1976) türün aynı zamanda bir eko-
kümeyse, bu grup ayrı bir tür olarak sınırları içerisine dahil eder. Takso- lojik birliktelik olduğuna vurgu ya-
tanımlanabilir (Ridley, 1993). Neo- nomik açıdan BTK’nın canlıların sı- parak çevrenin popülasyon ve or-
Darwinian sentezin öncüleri bu yak- nıflandırmasına pratikteki etkisi ganizma üzerindeki etkisine dikkati
laşımı Linnaeus’un yukarıda da söz özellikle fenetikçilerin seçilen mor- çekmiştir. Türün bireylerinin eko-
ettiğimiz doğa görüşüyle aynı paye- folojik karakterlerin ayrıcalıksız eşit lojik koşullar nedeniyle birbirlerin-
leri paylaştığı için eleştirmekte ve görülmesi gerekliliği görüşüne karşı den izole kalabileceklerini ve ayrı
fenetik yaklaşımın türü evrimsel bir olmuştur. Taksonomistin türü belir- kalan popülasyonlarda da izolasyon
birim olarak görmemesinden dolayı lerken kullandığı materyal karakter- sonucunda türleşmenin ortaya çıka-
felsefi temelini yetersiz görüp onu lerdir. Bir taksonomistin biyolojik bileceğine vurgu yapan Valen, Eko-
reddetmektedirler (Hey, 2006). tür kavramını taksonomiye yansıta- lojik tür konsepti’ni (ETK) bu sü-
bilmesi için belirlediği karakterlerin reci açıklamada yeterli bir konsept
Biyolojik tür kavramı üremeyle ilişkili karakterler olması olarak ortaya atmıştır. Valen’ in tür
Biyolojik tür kavramı (BTK), geç- gerekir (Ridley, 1993). BTK bu açı- konsepti BTK’dan farklı olarak tü-
tiğimiz on yıllar boyunca biyolojide dan taksonomiye yeni bir perspek- rü, diğer soy hatlarından farklı bir
etkisi en çok hissedilen tür kavramı tif katmıştır, morfolojik olmayan fa- adaptif zona yerleşmiş bir soy hattı
olmuştur. Öyle ki ders kitaplarına kat üreme izolasyonu üzerinde etkili (Mallet, 2005) olarak tanımlamasına
girmiş ve Birleşik Devletler yasala- olan birçok karakter (ses, ışık, fero- rağmen türü, zamansal boyutta kısa
rında tehlike altındaki türlerin sap- monlar, belirli dönemlerde ortaya çı- bir kesitte aynı gen havuzunu payla-
tanmasında temel tür kriteri olarak kan renklenmeler, kur ritüelleri vb.) şan bireylerden oluşan belli bir nişi
kabul edilmiştir (Freeman & Her- türlerin ve taksonların belirlenme- işgal eden organizma seti olarak gö-
ron 2002). Fakat uygulamadaki sı- sinde ön plana çıkmıştır. Bu açıdan rür. ETK ile BTK arasında fazla bir
nırlılığı, sadece yaşayan organizma- karakter, eşlerin birbirini tanıma- farklılık olmamasına rağmen EKT,
lara ve eşeyli üreyen organizmalara sında/ayırt edebilmesinde ne derece türleşmede seçilimi, gen akışı izo-
uygulanabilmesi çok sayıda eleştiri etkin ise türün taksonomik açıdan lasyonundan daha fazla ön plana çı-
almasına neden olmuştur. saptanmasında da o ölçüde önemli- kararak süreci bir adım öncesine
BTK, türün sınırlarını doğadaki dir diyerek, birçok yeni tür tanımına taşır. Gerçekten de gen akışına rağ-
canlılar arasında var olan üreme i- da ilham kaynağı olmuştur. men güçlü seçilim baskıları altında

58
türleşmenin meydana geldiği olgusu lamada ve ortaya koymadaki güveni- tırma yöntemi türlerin zaman için-
bugün bazı çalışmalarla ortaya ko- lirliğine bir katkı sağlamaktadır. de nasıl şekillendiğine dair süreci ve
nulmuştur (Antonovics, 2006). Kohezyon tür kavramı (KTK) olguları gün yüzüne çıkarmada gü-
BTK’ya oldukça benzer bir diğer Templeton (1989) tarafından öne- venilir veriler sağlamaktadır. Elbet-
tür kavramı olan Tanımalı tür kav- rilen ve evrimsel, ekolojik, izolasyo- te genetik konseptin tür ve türleş-
ramı (TTK, recognition concept, Pa- na ve tanımaya dayalı yaklaşımların me olguları üzerine yapmış olduğu
terson, 1985) özellikle, aynı alanda sentezinden oluşan bir tür konsepti- bilimsel katkıyı burada vermek hem
yaşayan yakın akraba türlerin ne- dir (De Queiroz, 1998). Senkronik bu metinin olanağı hem de amacı
den birbirleriyle çiftleşmedikleri so- ve Diakronik tür tanımları arasında dışındadır. Fakat şunu da belirtmek
rusuna oldukça yetkin bir açıklama geçiş özelliği gösteren bir tür kav- gerekir ki türleşme olgusuna getir-
getirmektedir. Doğada bireylerin bir ramı olan KTK, türü tanımlamada miş olduğu güçlü bilimsel paramet-
birliktelik oluşturabilmeleri için ön- birçok kriterin ele alınmasının güç- reler ve argümanlar, evrimsel biyo-
celikle kendinden olanı kendinden lü bir tür tanımlaması için gerekli lojiyi, objektif kriterlerle evrensel
olmayandan ayırt edebilecek bir tanı- olduğuna dikkat çeker. KTK tartış- kabuller gören güçlü bir bilim dalı
ma sistemine sahip olması gerektiği- ma konusu olan türü üreme önce- haline getirmiştir.
ne dikkati çeken TTK, bu açıdan tü- si ve sonrası bireyler arasında göz-
rü spesifik eş tanıma sistemi (SETS) lenen tanıma sistemleri, üreyebilme Diakronik; soy hattı temelli
(spesific mate recognition system) o- uyumları/uyumsuzlukları, ekolojik tür kavramları
larak tanımlar (Ridley, 1993; Mallet, tercihleri, evrimsel süreçleri ve ge- Tür problemi üzerine yapılan tar-
2005). Türlerin bir üreme birliği o- nolojik farklılıkları temelinde var o- tışmalarda öncelikli amaç, bireyler
luşturabilmeleri için öncelikle doğa- lan kohezyon mekanizmaları ile ka- arasında var olan ilişkilerden yola
da birbirlerini tanıyıp bulabilmeleri rakterize eder (Howard ve Berlocher çıkarak, organizma gruplarını doğa-
gerekmektedir. TTK ve BTK özünde 1998). Bu açıdan tür olarak tanımla- dakine en uygun şekilde açıklayabi-
birbirlerinin aynadaki yansıması gi- nabilecek birliğin bireyleri arasında lecek bir tür konseptini yaratmaktır.
bidirler ve genel bir üreme birliğine iç kohezyon mekanizmaları yoluyla Bu açıdan diakronik tür kavramları,
dayalı tür konseptinin iki ayrı versi- ortaya çıkmış bir fenotipik kohez- türün özellikle zamansal boyutuna
yonudurlar. Peterson özellikle SETS yon potansiyelinin olması gerekir dikkati çekerek onu, süregelen bir
temeli bir tür tanımlamasının üreme (De Queiroz, 1998; Mallet, 2005). üreme birliğinin zaman içerisinde
izolasyonuna dayalı tür tanımlama- Yukarıda bir kısmına değindiği- diğerlerinden ayrılmış farklı bir seyir
sından daha avantajlı olduğunu di- miz senkronik (time-limited) tür izleyen kolu olarak değerlendirirler.
le getirmektedir. Gerçekten de doğa- grubu içerisine giren tür kavram- Türü bir soy hattı şeklinde değer-
da üreme izolasyonunun varlığından larına izolasyon tür kavramı (tür lendiren bu tür kavramları içerisin-
şüphe duyulan veya doğal koşulla- ortak bir üreme sistemini payla- de Kladistik Tür Kavramı (KTK),
rında çiftleşme olanakları olamayan şan organizmaların oluşturduğu bir Evrimsel Tür Kavramı (ETK), Filo-
allopatrik yayılış gösteren yakın ak- gruptur), genetik tür kavramı ( tür genetik Tür Kavramı (FTK) ve Ge-
raba popülasyonlarda üreme sin- üreme karakterleri vasıtasıyla birbir- nel Soy Hattı Kavramı (GSK) önde
yallerinin ya da davranışlarının in- leriyle üreyebilen, ortak bir gen ha- gelen tür konseptleridir. Bu bölüm-
celenmesi, türlerin saptanmasında vuzunu paylaşan genetik bir birim- de türün doğasını açıklamaya yöne-
oldukça pratik bir yoldur. Nitekim dir), genotipik/genomik kümeler lik olarak ortaya konulan bu yakla-
doğada birçok türün tanımlanmasın- kavramı (tür, organizma grupların- şımlar ele alınarak her birinin vurgu
da üreme sinyalleri büyük öneme sa- daki lokuslarda var olan farklılıklar yaptığı noktalar tartışılacaktır.
hiptir. Kimi canlı gruplarında üreme temelinde sınırları oluşturulan ge- Şüphesiz ki tür, bireyler arasın-
sinyallerindeki veya kur davranış- notipik kümelerdir) vb tür konsept- daki ilişkilerin bir ürünüdür. Bu
larındaki en ufak değişiklikler üre- leri de girmektedir. ­açıdan canlıların diğer canlılarla o-
me izolasyonuna neden olmakta, bu Genetik çalışmaların özellikle tür lan ilişkilerinden biri olan gen akı-
da popülasyonları türleşmeye götür- tartışmalarına yapmış olduğu katkı- Escher’in çizimlerinden
mektedir. Özellikle böceklerde (Jang lar, hiç şüphesiz göz ardı edileme-
ve Gerhard, 2006), kurbağalarda ve yecek kadar çoktur. Bunların ba-
kuşlarda sesin, yine birçok canlıda şında türleşmenin moleküler arka
üreme dönemindeki renklenmele- planındaki mekanizmalara gün geç-
rin, morfolojik değişimlerin ve çeşit- tikçe artan bir şekilde getirmiş oldu-
li kur davranışlarının çeşitliliğini dü- ğu açıklamalar gelmektedir. Makro
şündüğümüzde, eşi tanımaya dayalı ve mikro evrimsel modeller, popü-
bir sistemin gücünün hiç de yadsına- lasyonların allel frekanslarındaki
mayacağı ortaya çıkmaktadır. Tüm değişimler, genetik uyumsuzluk
bunların yanında simpatrik türleş- (Dobzhansky-Müller uyuşmazlığı)
me ile oluşan kriptomorfolojik sib- modellemeleri ve DNA sekansları-
ling türlerin, TTK ile açıklanabiliyor nın filogenide kullanılabilmesi gibi
olması da bu kavramın türü tanım- biyolojiye kattığı daha birçok araş-

59
şına dayalı akrabalık ilişkisini temel hattı oluştururlar. Dilerseniz bunu
alan diakronik tür kavramları, yu- T1 zamanında T1 zamanı basit bir hipotetik örnekle ele ala-
türler
karıda da belirttiğimiz gibi türü, za- lım; çok hücreli organizmalar tek bir
mansal boyutta bağımsız olarak ev- hücrenin bölünmesiyle oluşmuş bir
rimleşebilen soy hatları şeklinde ele soy hattının üst düzey organizasyon
alır. Burada soy hattı kavramı üze- gösterdiği kompleks varlıklarıdır. E-

evrim
rinde durup konuyu biraz açmamız ğer biz bireyi bu hücrelerin bir soy

soy

filetik
faydalı olacaktır. hattı olarak düşünürsek, bireyin tüm

filetik
de Queiroz (1998) soy hattını za- zaman yaşamı bu hücrelerin aynı zamanda
man sürecinde atasal bir popülasyo- T zamanında
genolojik de bir tarihi olacaktır. Bi-
nun nesilleri yoluyla oluşan, kendi- türler T zamanı reyin yaşantısının herhangi bir anın-
ne özgü bir farklılaşma seyri izleyen da bir hücresini ele alıp incelersek,
tek bir hat şeklinde ele alır. Zaman- kişinin o ana kadarki zaman dili-
sal boyutta soy hattını süreklilik arz Morfoloji minde geçirmiş olduğu bazı biyolo-
eden bir doğru olarak ele aldığımızda Şekil 3: Şekilde hipotetik bir soy hattında
jik süreçler hakkında bilgi sahibi o-
burada bireyleri birbirine bağlayan türün zaman süreci içerisinde labiliriz. Örneğin kişinin 1, 35 ve 75
olgu, üreme ilişkisidir. Bu bakımdan sadece bir kesit olduğu (T ve T1 türleri) ve yaşlarında hücrelerini alıp inceler-
doğrunun eğimindeki değişimin morfolojik
bir türün soy hattı bir seri atasal ve farklılaşmaya karşılık geldiği görülmektedir sek, her biri kişinin o yaşa kadarki
onlardan köken alan nesil türlerin (Bock, 2004’den alınmıştır).
geçirmiş olduğu çevresel ve metabo-
soy hattı olarak görülmelidir. Tür ve lerine bağlı, zamanın farklı seviye- lik etkileri gerek hücresel (biriktiril-
soy hattı kavramları temelde iç içe lerindeki organizmaların oluştur- miş inklüzyonlar, proteinel yaşlan-
geçmiş fakat özünde farklı olgular- duğu bir organizasyon düzeyidir. ma, membran hasarları vs) gerekse
dır; tür bir soy hattından ziyade bir Zamanın belli bir noktasında var genetik yapısında (mutasyonlar, kro-
soy hattı segmentidir (Bock, 2004); olan bir bireyin türü, türün de bir mozom kırıkları vs) biriktirmiş ol-
soy hattı ise ister eşeyli isterse de e- soy hattını nasıl temsil edebildiği- duğu değişimlerle yansıtacaktır. Bu
şeysiz organizmalarda olsun zaman nin anlaşılması tamamen bu olgu- mantıkla yola çıkılarak yıllardan be-
süreci içerisinde farklılaşma eğilimi lar arasındaki devamlılığı sağlayan ri farklılaşma seyirleri takip edilen
olan, gen akışı yoluyla birbirine bağ- sürecin ortaya konulmasıyla ilgili- bazı organik moleküler (DNA, RNA
lanmış bir nesiller birliği/organizas- dir. Doğada, canlıların temel özel- evrimleşmesi çalışmaları) ve özellik-
yon düzeyidir (Şekil 3). liklerinden birisi kendi benzerini le kanser soy hatları vardır (örneğin
Bireyden türe ve oradan da soy oluşturabilmesidir. Üreme veya ço- HLA soy hattı). Bu çalışmalar da ata-
hattına uzanan ilişkiler bütününde ğalma, sınırlı bir var oluşa sahip bi- sal tek bir organizmadan veya mole-
karşımıza çıkan bir diğer felsefi tar- reyin, zamandaki sınırlılığını aşa- külden ya da bir organizma birliğin-
tışma konusu da bireyin kendisine bilmesini sağlayan yegâne olgudur. den elde edilen canlı/molekül seti,
uzanan soy hattının, tüm tarihsel Önceki nesillerden miras alınan ge- zaman süreci içerisinde değişimleri
sürecini açıklamadaki yeterliliğidir. netik materyalin çoğaltılması ve ye- üzerinde biriktirebilme yeteneğinde
Hiç şüphesiz zaman süreci içersin- ni nesillere aktarılması bireyi uzay- olan organik yapıları sayesinde ince-
de her şey devamlı değişme halin- zamansal süreçte türe, türü de soy lenerek, onlara kadarki süreçte soy
dedir ki buna sınırlı bir zaman di- hattına bağlayan temel yoldur. Bu a- hattındaki değişim silsilesi ve fark-
liminde var oluşu gözlenen bireyler çıdan ortak bir genetik mirasa sahip lılaşması saptanabilmektedir (Free-
de dahildir. Açıkçası soy hattı düz- bireyler zamansal boyutta oluşacak man & Herron 2002). Ortak bir soy
leminde alınacak bir kesitten elde olan kopukluktan gen akışı sayesin- hattına sahip farklı zaman dilimle-
edilecek sınırlı ve değişim halin- de kendilerini kurtarırlar ve nesiler rinde ele alınan organizmaların ve-
de olan bir varlıktan yola çıkılarak, boyunca aktarılmış olan bu genetik ya moleküllerin, süreç içerisindeki
kendisinden önce var olan birey- miras sayesinde de bir birey, özün- farklılaşma seyirlerinin incelenmesi,
lerin ve onların geçirmiş oldukla- de bütünü temsil edebilecek yetkin- bize doğada türün ne olduğu ve nasıl
rı süreçlerin nasıl ve ne kadar sağ- liğe sahip olur. Bir başka değişle bir oluştuğuyla ilgili farklı birçok pers-
lıklı bir şekilde ortaya konabileceği soy hattının herhangi bir zaman di- pektif kazandırmaktadır.
şu durumda çözülmesi gerekli kafa liminden alınan bir kesitindeki bi- Tüm bunların ışığında üreme i-
karıştırıcı bir problem olarak karşı- rey, kendinden önceki nesillerin lişkisiyle birbirine bağlı bireyle-
mıza çıkmaktadır. birikimli genetik mirasına sahip o- rin oluşturduğu bir soy hattı kav-
Bireysellik ve soy hattı olguları larak, aynı zamanda onları da tem- ramı üzerinde yükselen diakronik
birbirinden oldukça farklı durum- sil edebilmektedir. tür kavramları, her ne kadar türü
lardır. Birey sınırlı zaman dilimi i- Yukarıda da belirttiğimiz gibi bi- evrimsel bir birim olarak tanımlasa
çerisinde var olan ve bu zaman di- yolojik varlıkların farklı seviyeler- da onu ortaya koymada kendi felse-
liminin sonunda ölen bir varlıktır. deki organizasyonları, soy hatlarını fi yaklaşımları temelinde farklılıklar
Soy hattı ise varsayımsal olarak sü- oluşturur. Örneğin üreme ve çoğa- göstermektedirler. Nitekim bu fark-
reç içerisinde, varlığı sonsuza değin labilme yeteneğinde olan hücreler, lılıklar felsefi boyutta, sürece zen-
uzanan ve üreme ilişkisiyle birbir- genler ve organizmalar da birer soy ginlik katmasının yanı sıra sayısal

60
(1998) türü “soy hattındaki popü-
lasyon seviyesinde bir segment” o-
larak tanımlamış (Mallet, 2007) ve
türün bağımsız bir soy hattı olduğu
konusunda tür konseptlerinin bir u-
yum içinde olduklarını, fakat fark-
lılığın temelde ayrılmakta olan soy
hatlarına kriterlerin veya karakterle-
rin uygulanışından kaynaklandığını
dile getirmiştir (Mallet, 2005).
Kladistik tür kavramı (KLTK),
Filogeninin babası olarak bilinen Alman filogeninin babası olarak bilinen
entomolog Willi Hennig. Alman entomolog Willi Hennig
yöntemlerin geliştirilmesine temel (1966) tarafından ortaya atılan var-
oluşturarak konseptin bilimselliği- sayımlar temelinde, türün sınırlarını Şekil 5: Hennig’in ortaya koyduğu
sistematiğe yansıtılan canlılar arasındaki üç
ni her geçen gün pekiştirmektedir- belirlemeye çalışan bir tür konsep- nedensel ilişki şekli; ontogenetik, tokogenetik
ler. Bu yaklaşımlardan biri olan pa- tidir. Daha sonraları Ridley tarafın- ve filogenetik (Fitzhugh, 2005’den alınmıştır).

leontolog Simpson (1961) ve Wiley dan da ele alınan kladistik tür kav- da fark gözetilmeksizin filogenetik
(1978) tarafından önerilen Evrim- ramı türü, köken bir popülasyondan sistematik veya kladistik olarak tek
sel tür kavramı (ETK) türü, kendisi- türeyen yok oluşa ya da yeni bir tü- bir kavram olarak ele alınmaktadır
ne özgü evrimsel bir eğilimi ve ger- re doğru yönelen, tokogenetik iliş- (de Quiroz, 1998).
çekliği olan, diğerlerinden belirgin kiler içerisinde olan bir organiz- Hennig, düşün sisteminde orga-
şekilde ayrı bir soy hattı olarak ta- ma grubu olarak tanımlar (Wilkins, nizmalar arasındaki ilişkileri sis-
nımlar (Wiley, 2000; Wilkins, 2002; 2002). KLTK monofili kriterini türü tematik birer element olarak ele a-
Mallet, 2005). ETK, zaman içeri- belirlemede öncelikli aksiyom ola- larak kendi terminolojisiyle bunu
sinde izole popülasyonların evrim- rak ele alarak, diğer yardımcı para- üç temel kavramla ortaya koymuş-
sel mekanizmalar sonucunda farklı- digmaları bu kriter temelinde oluş- tur. Bunların her biri, bireyden soy
laşma yolunda ilerleyerek -eğer yok turur ve verileri bu yolla yorumlar. hattına uzanan basamaklarda süre-
oluşa uğramazlarsa- en nihayetinde Kladistikçiler parafili ve polifili kav- cin nasıl birbiriyle bağlantılı oldu-
farklı bir tür olarak varlıklarını sür- ramlarını reddederek doğada ger- ğunu ve ne şekilde işlediğini orta-
düreceklerini savunur (Mayr, 2000). çek olanın monofiletik soy hatları ya koyan açıklayıcı kavramlardır.
Burada evrimsel tarihe yönelik yapı- olduğuna vurgu yapar ve türün sı- Hennig, bireyi soy hattını ele alma-
lan bu vurgu, türün şu anda var olan nırlarını türemiş paylaşılan ve apo- da en küçük taksonomik seviyey-
bir olgu olmadığı, bunun ötesinde morfik karakterler temelinde parsi- miş gibi görerek onların kısa yaşam
zamansal devamlılığı olan bir orga- moni kriteri çerçevesinde saptarlar sürelerinde sahip oldukları özellik-
nizma seti olduğuna yönelik vurgu- (Mallet, 2007). Hennig’in fikirleri leri, geçirmiş oldukları değişim ve
dur. Bu nedenle Ereshefsky ETK’nın daha sonraki dönemlerde geliştirile- farklılaşma basamaklarını semafo-
zoolojide fosil kayıtların değerlendi- rek Filogenetik tür kavramı (FTK) ront (semaphoront-karakteri taşı-
rilmesinde yaygın bir şekilde kulla- (Cracraft, 1989) ortaya konmuştur, yan) kavramıyla açıklamıştır. Bu
nılması gerekliliğini dile getirmiştir özünde aynı mantaliteyi taşıyan bu kavramla, dikkat çekilen nokta can-
(Ogunseitan, 2007). Bunun yanın- kavrama, gerek felsefi temelde ge- lıların yaşamlarına, var oldukları
da ETK, eşeysiz üreyen organizma- rekse istatistiksel yaklaşımlarda bir- sürece bir döngüselliğin ve gelişim
lar olan prokaryotlarda yaygın şekil- çok katkı yapılmıştır. Nitekim mo- basamağı çeşitliliğinin hakim oldu-
de kullanılmaktadır. Genel soy hattı nofili temeline oturan kladistik, ğudur. Bunlara, larval safhaların ol-
kavramını (GSK) öneren de Queiroz hibritleşme yoluyla oluşan türlerin ması, metamorfozların yaşanması,
varlığında zaafa uğrarken, filogeni belli dönemlerde -üreme dönem-
Şekil 4: Mantarlarda üç
farklı gen ile yapılan bunu kladogramlarda retikulatlık o- leri gibi- bireylerin geçici bazı ka-
bir çalışmadan elde larak (Şekil 4) ele alarak açıklama- rakterlere sahip olabilmesi vb. gibi
edilen retikulat yapıda
filogenetik bir ağaç ya çalışır (Avise & Wollenberg, bireye özgü değişimler örnek veri-
(Taylor 2000’den 1997; Mallet, 2007). Fakat be- lebilir. Bireyin, kısa yaşam süreci i-
alınmıştır).
lirttiğimiz gibi temelde tü- çerisinde geçirmiş olduğu değişim-
remiş paylaşılan karak- lere dikkati çeken otör, bu olguyu,
terler, apomorfiler ve ontogenetik hipotez şeklinde ele al-
plasiomorfiler te- mıştır (Şekil 5). Hennig, belirli bir
melinde türü e- zaman dilimindeki semaforontların
le alan FTK ve birbirlerine genetik alışverişten (e-
KLTK bugün şeyli veya eşeysiz yoldan) kaynak-
için birçok lanan bir ilişkiyle bağlı oldukları-
otör tarafın- nı dile getirerek bireyler arasındaki

61
aldığı şekilde ba- boyut, türün sınanabilirliğine bugü-
sit bir örnekle ifa- ne kadar hiçbir bilimsel yaklaşımın
de edecek olursak; yapamadığı kadar etkili bir saygınlık
Şekil 6’da da görül- kazandırmıştır.
düğü gibi tek bir a-
tasal popülasyon- Sonuç
dan köken alan A, Türün ne olduğu ve süreç içersin-
B ve C türlerinden de nasıl meydana geldiği olgusu, bi-
B ve C türleri be- yolojinin olduğu kadar bilim felse-
yaz karakterine sa- fesinin de önemli bir tartışmalı alanı
hipken A türü sa- olagelmiştir (Mayr, 2000). Biyolo-
hip değildir. Atasal ji açısından oldukça önemli olan bu
türün bireylerinin alanda, elbette ki ortaya atılan gö-
Şekil 6: Apomorfik ve türemiş paylaşılan karakterler temelinde
sahip olduğu siyah rüşlerin bu kadar çeşitli ve felsefi
çizilmiş olan ard arda türleşme olaylarıyla şematize edilen A, B ve C renk karakteri -A, derinliğinin de bir o kadar fazla ol-
türlerine ait filogenetik ağaç (Fitzhugh, 2005’den alınmıştır). B ve C türleri için masını gözlemlememiz şaşırtıcı ol-
bu ilişkiye de tokogeni (tokogenetic apomorfik bir karakter- zaman içe- masa gerek. Türün ne olduğuna ve
­relationship) adını vermiştir (Hen- risinde B ve C türlerine giden soy nasıl oluştuğuna ilişkin ileri sürü-
nig, 1966). Hatta Hennig türün sı- hattında -tokogenetik ilişkiler süre- len düşünceler ve iddialar, bugün şu-
nırlarını ortaya koyma açısından to- cinde- kaybedilmiş ve yerini beyaz nu göstermiştir ki, tüm tür tanımları
kogenetik ilişkinin kullanışlı fakat renk karakterine bırakmıştır. B ve doğada var olanı açıklamaya yönelik
yetersiz bir olgu olduğunu dile ge- C türleri için türemiş paylaşılan bir birbirinin alternatifi hipotezlerdir.
tirerek, (Hennig, 1966) senkronik karakter olan beyaz, aynı zamanda Her biri canlılığın belirli özelliklerini
tür kavramlarına olan eleştirisini de A türünün sınırlarının çizilmesine ön plana çıkararak, var olanı açıkla-
bu yolla belirtmiştir. olanak tanıyan kullanışlı bir karak- maya çalışan çabalardır. Belki de ol-
Semoforontların veya semoforont terdir de. Şekil 6’dan da anlaşıldığı ması gereken tek bir tür konseptin-
gruplarının tokogenetik ilişkilerle üzere, zaman içerisinde doğal seçili- den ziyade, her canlı grubuna özgü
ortaya çıkan ve tek bir kol üzerin- min organizmalar üzerinde yarattığı belirli kriterlerde evrensel sabitliği
den ilerleyen süreçsel devamlılık- baskı, yalnızca uyum gücü yüksek yakalamış bir tür kavramıdır. Nite-
ları, zamansal boyutta ortaya çıkan olan bireylerin genlerinin nesiller kim doğada var olan çeşitlilik, insa-
farklılaşmalarla divergent yönelim- boyu devam etmesini sağlamıştır. nın hayal gücünü zorlayacak dere-
li iki veya daha fazla kola ayrılabi- Ancak bu yolla bireylerin taşıdığı cede olağanüstü ve tek bir kavram
lir; süreç içerisinde meydana gelen karakterler, nesiller boyu devam et- altında toparlanamayacak kadar da
bu ayrılma olguları soy hatlarının tirilebilmiş ve soy hattında gözlene- zor, belki de imkânsız bir olgudur.
ne şekilde ortaya çıkabileceğini biz- bilmiştir. Süreç içerisinde kalıtımla Fakat her organizma grubuna öz-
lere açıklamaktadır. Bu terminoloji aktarılan karakterlerde oluşan seçi- gü bir tür tanımı bilimsel sürecin a-
temelinde Hennig zamansal boyut- lime bağlı değişim eğilimi, popülas- macı dışında olan ve doğayı kavra-
ta birbirleriyle genolojik ilişkilerini yonların/gen havuzlarının birbirle- ma açısından da bilgi verici olmayan
sürdürebilen varlıkların oluşturdu- rinden farklılaşmasına neden olmuş bir durumdur. Her ne kadar metinde
ğu bir sistemde bireylerin birbir- ve türlerin meydana gelmesini sağ- tartışarak ele almaya çalıştığımız tür
lerini temsil edebileceklerine dik- lamıştır. Bu açıdan filogenetik yak- tanımları, bilim felsefesi açısında ad-
kati çekerek, türemiş paylaşılan laşım, türemiş paylaşılan karakter- hoc yaklaşımlarmış gibi görünse de
ve apomorfik karakterler temlinde lerin ve apomorfik karakterlerin bu her biri doğada canlıları birleştiren
soy hattının geçirmiş olduğu deği- senaryoda da vurgulandığı gibi soy unsurlara bizleri bir adım daha yak-
şim süreçlerinin -yani filogenisinin- hatlarının evrimsel öyküsünü ortaya laştıran tümevarımsal çıkarımlardır.
anlaşılabileceğini dile getirmiştir. koymada elimizdeki tek paradigma- Bu ilerlemeler ışığında ortaya çıkan
Hennig, fenetik yaklaşımın bilimsel lar olduğuna dikkati çekmektedir. bulgular bizlere şunu göstermiştir ki
objektifliği yakalama açısından ayrı- Apomorfiler ve paylaşılan türe- ilk bakışta canlılar arasında olağa-
casız 60 karakterin ele alınarak ana- miş karakterlere dayandırılarak o- nüstü çeşitlilikten kaynaklanan bü-
lizlerin yapılması ve türlerin de bu luşturulan kladogramlarda ortaya yük farklılıklar varmış gibi görünse
yolla saptanması söylemine karşı, çıkan her dal bize evrimsel bir birim de, temelde canlılığın alt kademedeki
homoplasi gerçeğine vurgu yapmış olarak varlığını sürdüren, tür olma organizasyonunda şaşılacak düzey-
ve türler ile onların soy hatlarının potansiyeline sahip organizma top- de benzerlikler ve ortak yönler göze
ancak paylaşılan türemiş karakter- luluklarını vermektedir. Türü belir- çarpmaktadır. Bir ağaç ile insan ara-
ler ve apomorfiler temelinde yapılan lemede kullanılacak karakterlerin sında ilk bakışta hiçbir ortak yönün
analizler ile en doğru şekilde sapta- güvenilirliği her ne kadar tartışma- olamayacağı akla gelse bile canlılıkla-
nabileceğini ileri sürmüştür (Başı- ya açık olsa da kladistik-filogenetik rının yapısal organizasyonu, hücresel
büyük ve Çıplak, 1997). yöntemin, tür olgusunu açıklamada metabolizmaları ve genetik süreçle-
Filogenetik teoriyi Hennig’in ele ortaya koyduğu kriterler ve felsefi rinin işleyişi açısından var olan ben-

62
- Freeman S., Herron J. C., Evrimsel Analiz, (Ed.) Çıplak B.,
Başıbüyük H. H., Karaytuğ S., Gündüz İ., Palme Yayıncılık,
Ankara, (2002).
- Fitzhugh K., The inferential basis of species hypotheses: the
solution to defining the term ‘species, Marine Ecology, 26:
155–165, (2005).
- Howard D. J. & Berlocher S. H. Endless Forms: Species and
Speciation, Oxford University pres, New York, (1998).
- Hennig W., Phylogenetic Systematics, University Of İllinois
Pres, Urbana, Chicago, London, (1966).
Escher’den bir başka çizim. - Hey J., On the failure of modern species concepts, TRENDS
in Ecology and Evolution, 21: 447-450, (2006).
zerlikleri ve aynılıkları akıllara dur- lamıştır ve her geçen gün bunlara - Jang Y., & Gerhardt, H. C.; Divergence in the Calling
gunluk verecek düzeyde şaşırtıcıdır. yenileri de eklenmektedir. Fakat me- Songs Between Sympatric And Allopatric Populations Of
İşte bilimsel süreçte bizlere türün sı- tinin tamamı boyunca vurguladığı- The Southern Wood Cricket Gryluus fultoni (Orthoptera:
nırlarını çizmemizde yardımcı olacak mız gibi tüm bunlara rağmen, alan- Gryllidae), Journal Of Evolutionary Biology, 19: 459-472,
(2006).
olan bilgiler de yine canlılığın kendi- da tam bir uzlaşma ve birliktelikten
- Koblmüller S., Duftner, N., Sefc, K. M., Aibara, M., Stipacek,
sinde olan ve bu olağanüstü çeşitlilik bahsetmek söz konusu değildir. Bu M., Blanc, M., Egger, B., Sturmbauer, C., Reticulate phylogeny
dünyasında taşıdığı diğer canlılarla açıdan, tür hâlâ, biyoloji için önem- of gastropod-shell-breeding cichlids from Lake Tanganyika
ortak/farklı olan özellikleridir. li bir tartışma konusudur. Ancak şu – the result of repeated introgressive hybridization, BMC
Tür tartışmalarına gerçek anlam- da dikkatlerden kaçmamalıdır ki, bu Evolutionary Biology, 7: 1-13, (2007).
da Darwin ile başlanmış olması, ar- tartışmalarla biyoloji, günümüzde - Lee M., & Wolsan M.; Integration, İndividuality and Species
Concepts, Biology And Philosophy, 17: 651–660, (2002).
tık türe ve canlılara yukarıda söz yavaş yavaş, uzman elit bilim insan-
- Mallet J., Species Concepts, book chapter, 367-373,
ettiğimiz gibi evrimsel akrabalık i- larınca yürütülen araştırma konuları (2005).
lişkisi temelinde bakılmasıyla ger- olmaktan çıkıp, insanlığın tümünün - Mallet J., Species, Concepts of James Mal, Encyclopedia of
çekleşmiştir. Bundan sonraki süreç- ilgilendiği bilimsel alanlar haline Biodiversity, 2: 1-19, (2007).
te alanda asıl gelişmeler Hennig’in gelmektedir. Nitekim bugün doğa- - Mayr E., Systematics and the origin of species, Columbia
ortaya koyduğu yöntemler ve yar- da var olan çeşitliliğin ortaya konul- University Press, New York, (1942).
- Mayr E., Principles of systematic zoology, McGraw-Hill, New
dımcı prensipler doğrultusun- ması ve onun sürdürülebilir bir şe- York, (1969).
da gerçekleşmiştir. Özellikle BTK kilde korunabilmesi için ulusların - Mayr E., A Critique from the Biological Species Concept
(Mayr, 1942)’den sonra bugüne ka- harcadığı para, emek ve zaman göz Perspective: What Is a Species, and What Is Not?, pp.93,
dar tür sorununa dair evrimsel pers- önünde bulundurulduğunda, tür ve (2000).
pektifte ortaya konulmuş en güçlü türleşme olgularının gerçek boyut- - Ogunseitan O., The concept of microbial species, Chapter
tür hipotezi Hennig’in (1966) or- larıyla anlaşılmasının önemi net bir 1, 1-22, (2007).
- Osborn R., Yeni başlayanlar için felsefe, (Çev.) İbrahim
ganizmalar arsındaki ilişkileri tü- şekilde karşımıza çıkar. Şener, Nokta Kitapevi, İstanbul, (1972).
remiş paylaşılan karakterler ve ap- - Paterson H. E. H., The recognition concept of species. In
morfiler temelinde değerlendirdiği Species and Speciation, (Ed.) E. S. Vrba, Transvaal Museum
kaldistik-filogenetik tür hipotezi- KAYNAKLAR Monograph; 4, pp. 21–29. Transvaal Museum, Pretoria,
dir. Hennig’in öne sürdüğü pren- - Aristoteles, Metafizik, (Çev.) Ahmet Arslan, Sosyal Yayınları, (1985).
sipler temelinde geliştirilen ista- (1996). - Rapini A., Classes or Individuals? The Paradoxof Systematics
- Antonovics J., Evolution in closely adjecent plant populations Revisited, Stud. Hist. Phil. Biol. & Biomed. Sci. 35: 675–695,
tistiksel yöntemlerle oluşturulan X: long-term persitance of prereproductive isolation at a mine (2004).
kladogramlar soy hatları için öneri- boundary, Herediyt, 97: 33-37, (2006). - Ridley M., Evolution, Blackwell Scientific Publications,
len tür hipotezlerinin sınanabilirli- - Avise J. C., & Wollenber, G, K., Phylogenetics and the origin of Oxford, London, Edinbrugh, (1993).
ğine bilimsel bir güvenirlik katması species, Proc. Natl. Acad. Sci. USA, 94: 7748–7755, (1997). - Simson G. G., Principles of animal taxonomy, Columbia
yönüyle de birçok tür hipotezinden - Başıbüyük H., Çıplak B.; Filogenetik Sistematik: Terimleri, University Press, New York, (1961).
Prensipleri ve Çalışma Tekniği Üzerine Kısa Bir Derleme, Turkish - Taylor J. W., Jacobson D. J., Kroken S., Kasuga T., Geiser
daha avantajlıdır; fakat tam olarak
Journal of Zoology, 21: 241-257, (1997). D. M., Hibbett D. S., Fisher M. C.; Phylogenetic Species
yeterli değildir. Bu durumda birçok - Bock W. J., Species: the concept, category and taxon, J. Zool. Recognition and Species Concepts in Fungi, Fungal Genetics
otörün de belirttiği gibi tek bir tür Syst. Evol. Research, 42: 178-190, (2004). and Biology, 31: 21–32, (2000).
tanımının yetersizliği karşısında ya- - Cracraft J. Species as entities of biological theory. In: What - Templeton A.R., The meaning of species and speciation:A
pılacak en doğru şey konseptler üs- the Philosophy of Biology Is (ed. Ruse M), pp. 31–52. Kluwer genetic perspective. In: Speciation and its Consequences
tü bir yaklaşımın benimsenmesi ve Academic Publishers, Dordrecht, Netherlands, (1989) (eds Otte D, Endler JA), pp. 3–27. Sinauer, Sunderland,
- Çığ M. İ., Sümerli Ludingirra. Kaynak Yayınları, Ankara, Massachusetts, (1989).
birçok tür hipotezi göz önüne alına-
(1996). - Templeton A. R., Species and spciation, Geography,
rak türün saptanması olacaktır. Tür - Darwin C., Türlerin Kökeni Üzerine, (Çev.) Sevim Belli, Onur population structure, Ecology and gene trees, (Eds: Howard
hipotezi yoluyla sınanmış ve bunla- Yayınları, Ankara, (1859). D. J. & Berlocher S. H) Endless Form species and speciation,
rın kriterlerini başarıyla geçmiş bir- - Duralı T., Canlılık Sorununa giriş, Biyoloji felsefesine giriş, Oxford University pres, New York, (1998).
çok canlı birliği, elbette ki bilimsel İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları No: 3102, - Van Valen L., Ecological Species, Multispecies, and Oaks,
anlamda tür olma yolunda en güçlü (1983). Taxon, 25:233-239, (1976).
- de Queiroz K., The Genral Lineage Concept of species, species - Wilkins J. S., Summary of 26 species concepts, (2002).
kabulü gören birlik olacaktır. criteria, and the process of speciation, A conceptual unification - Wiley E. O., The evolutionary species concept reconsidered.
Günümüzde gerek filogenetik ge- and terminological recommendations, (Eds: Howard D. J. & Systematic Zoology, 27:17–26. (1978).
rekse diğer tür hipotezleri kullanı- Berlocher S. H) Endless Form species and speciation, , Oxford - Wiley E. O. & Mayden R. L., The Evolutionary Species
larak 2 milyondan fazla tür tanım- University pres, New York, (1998). Concept, 70-90, (2000).

63
Patika Nalân Mahsereci

Patika sizi yürümeye çağırıyor!


Varacağımız yere ve zamana kilitlenmeden, adımlarımıza telaş bulaştırmadan,
duyularımızı dört açarak, aylak aylak yürümeyi unuttuk neredeyse. Oysa yürümek,
özellikle yalnız yapılanı, insanı bütünleyen bir eylemdir.

H
aydi gelin arkamdan, yürüyelim. Konular üzerinde i- Patika: Serbest çağrışımlı denemeler. Genelde yürüyen,
lerleyelim. Patikanın götürdüğü yerlere gidelim. Uy- arada koşmaya ve hatta uçmaya kalkan, bazen de
gun adımla değil, aylakça yürüyelim. Doğaya karışır- düşüşe geçen düşünceler.
ken, belki bilimle, felsefeyle ve hatta neden olmasın,
sanatla buluşuruz. Bir yaprak, taş, böcek karşısın- pa ve Kuzey Asya’ya uzanmış; Kuzey Asya’dan Ku-
da eğilebilir; manzaraya karşı uzanabiliriz; kendimi- zey Amerika’ya, oradan Güney Amerika’ya ulaşmıştır.
zi çağrışımın özgür kanatlarına bırakıp uçuşa geçebi- 10.000 yıl öncesine gelindiğinde, yeryüzünde insanın
liriz. Bakar, görür, izler; tanımaya, anlamaya çalışır; ayak basmadığı kıta kalmamıştır. (1)
yorumlar, değinir, değerlendiririz. Varacağımız yer, Kuşkusuz, 150.000 yılı kapsayan bu yayılım bir tü-
belki aradığımızdır, belki de hiç ummadığımız. Ora- rün yürüyüşüdür; nesillerden oluşan upuzun bir yü-
da beklenmedik yol çatallarıyla karşılaşırsak, ne yapa- rüyüş zinciri… Ancak modern insanın dünya üze-
rız! Yola çıktığımız herkes, kendi zihninin dilediğin- rindeki tarihinin yaklaşık yüzde 99’unu içeren bu
den gider. Pek de güzel olur. yayılım döneminde, türün tek tek bireyleri için de yü-
rümenin temel bir etkinlik olduğunu söyleyebiliriz.
Haydi, yürüyelim İlk köylerin ortaya çıktığı 10.000 yıl öncesine kadar,
Varacağımız yere ve zamana kilitlenmeden, adımla- insan toplulukları avcı-toplayıcı gruplar halinde ya-
rımıza telaş bulaştırmadan, duyularımızı dört açarak, şadı. Konaklamak yörenin besin kaynakları tükenene
aylak aylak yürümeyi unuttuk neredeyse. Hayhuyu kadar, yani geçici; yeni yerler aramak, yer değiştirmek
bol yaşamlarımızda, büyük şehirlerin küçük mesafe- ise kalıcıydı. Yeni besin kaynakları, yaşama daha elve-
lerinde bile, yol alma biçimlerimiz arasında yürüyü- rişli ortamlar arayan; çetinleşen iklim koşullarından,
şe pek yer yok artık. Oysa yürümek, özellikle yalnız kıtlıktan, tehlikelerden kaçan atalarımız yavaş yavaş
yapılanı, insanı bütünleyen bir eylemdir. Kişiyi hem yürüdüler. Ulaştıkları her yeni coğrafya yeni koşullar;
çevresine, hem kendisine yöneltir. Duyumsatır, far- fiziksel ve bilişsel olarak yeni koşullara uyum çabası
kına vardırır, düşündürür, keşfettirir, “eyleme” geçi- demekti. Yürüdüler, keşfettiler, yayıldılar, değiştiler.
rir, sağaltır; insana, varlığını bir bütün olarak duyum- İnsanlık yerleşik yaşama geçtikten sonra esas o-
samanın mutluluğunu yaşatır. Bırakmaya yüz tuttuk larak zenginlik ve güç arayışı, yer yer de merak dür-
belki; ama yürümek, insanoğlunun dünya üzerindeki tüsüyle yürümeye devam etti. Uygarlık tarihi boyun-
varoluşunda en temel etkinliklerindendir. ca, keşfetmek için yapılan (ki bu bilgisine erişmekten
Aslında yürüyerek insanlaştık desek, yeridir. Bilin- çok, kaynaklarını ele geçirmek demekti) yürüyüşlerin
diği gibi, yürümenin, biyolojik bir tür olarak evrimi- haddi hesabı yoktur. Batı Uygarlığı’nın dünyayı sö-
mizdeki rolü başattır. İnsansı ailesinin 4 milyon yıl ön- mürgeleştirme dönemi olan Keşifler Çağı’nda da, dün-
ce yaşamış ön-üyelerinin iki ayak üzerinde dikilişi ve ya, denizaşırı yolculuklar hariç, yürünerek keşfedildi.
yürümeye geçişi, insanlaşma yönünde dev bir adımdı; Gene de, insanın tarihinde ilerlerken yürüme eyle-
biyolojik ve sosyal açıdan yepyeni yapılanmalara yol minde gerilediğini söyleyebiliriz. İnsan doğadan kop-
açtı. En önemli sonuç ellerin özgürleşmesidir. Hareket tukça, teknoloji geliştirdikçe daha az yürümeye baş-
sisteminin bir parçası olmaktan kurtulan eller, giderek lamıştır. Tekerleği yaklaşık 5500 yıl önce bulmuş; atı
alet üretmekte yetkinleşecektir. İnsanlaşma sürecinin yaklaşık 4000 yıl önce evcilleştirmiş; otomobili ise an-
bir diğer önemli aşaması olan beynin büyümesi, iki a- cak yüzyıl kadar önce icat etmiştir: Bugün megakent-
yak üzerinde yürümeden sonra gelmiştir. liler kentlilere, kentliler kasabalılara, kasabalılar köy-
lülere, köylülerse göçerlere göre daha az yürüyor.
Yürümek, keşfetmektir Oysa yürümek, bireysel ölçekte de keşif imkânıdır.
Yürümek, keşfetmektir. Armstrong’un Ay üzerin- Daha önce görmediğiniz bir çiçeği, bir ağacı, canlıları,
deki ayak izini anımsayın; ayak basmak, insanoğlu- doğadaki kıpırtıları; kentleri, semtleri, sokakları; bir
nun kültürel belleğinde coğrafi keşifle özdeştir. çocuğun gülüşünü, bir yaşlının zorlanışını, bir emek-
İnsan, yani Homo sapiens denilen modern insan tü- çinin direncini; insanın, toplumun, dünyanın, doğa-
rü, dünyayı yürüyerek keşfetmiştir. 160.000 yıl önce nın otobüs ya da araba camından fark etmeyeceğiniz
Afrika’da başlayan türümüzün uzun yürüyüşü, önce yanlarını keşfetmektir.
Afrika içinde yayılmış, sonra Güney Asya’ya çıkmış, Yürüyerek bireysel keşiflerde bulunmaya bebek-
oradan bir koldan Güney Avrupa’ya ve bir başka kol- liğimizde başlarız. Bir bebeğin ilk adımları kişisel
dan Orta Asya’ya geçmiş, farklı dallarla Kuzey Avru- “devrimi”dir. Ebeveynlere bağımlılıktan kurtulmak-

64
zaya getiren bir yan da var sanki… Yürümek, doğanın, soka-
ğın ve biyolojik varlığımızın ölçüleriyle karşılaştırır bizi. Bir
yerden bir yere yürüyerek gitmek “insanileştirir ve dünyalı-
laştırır” algılarımızı. Araçlarla bir çırpıda alınıveren mesafe-
lerin gerçek ölçüleriyle karşılaşırız. Mesafe algımız, mekân,
coğrafya algımız teknolojinin etkisinden çıkmıştır yürürken;
biyolojik varlığımız asıl birim durumuna gelmiştir yeniden.
Uçakla 500 km’lik bir yolu 1 saatte aldığınızı düşünün. Dün-
ya üzerindeki biyolojik varlığımızı, uygarlığımızla aştığımız
durumdur bu. Oysa yürürken, zamanın hızına dair algımız
da dünya üzerindeki biyolojik varlığımızla ölçü kazanır.
Yürürken doğaya karışıyorsak, dünya büyür, biz küçülü-
rüz. Hele ki engin görüntüler varsa bizi çevreleyen; kendi-
mizi, bizi aşan devasa bir bütünün küçük bir parçası gibi
ta, özgürleşmekte büyük bir atılımdır. Yürümek, çevresi- duymaya başlarız. Rastladığımız küçüklü büyüklü canlılarla
ne doymak bilmez bir merakla bakan çocuğun, merak et- eşitleniriz bütün içinde. Düşüncelerimizi insan-merkezli ol-
tiği nesne ya da yere dilediği zaman ulaşabilme, bilgisine maktan çıkaracak bir rol oynayabilir bu. Yok eğer, yürürken
varabilme olanağıdır. Ebeveynin belirlediği sınırların dışına sokağa karışıyorsak, kalabalıklar içinde bir insan oluruz.
çıkmaktır; keşfetme özgürlüğüdür. Toplumsallığı, toplumsal gerçekleri anımsatan uyaranlar-
la çevreleniriz. Biyolojik varlığımız kadar, sosyal varlığımız,
Yürümek, düşünmektir diğer insanların sosyal varlığı ve onlarla aramızdaki bağ da
Yürümek, düşünmeye el verir. Yürürken zihnimizin ka- birer mihenk taşı olarak düşünme süreçlerimize katılır.
pıları açılır adeta ve düşüncelerimiz de yürümeye başlar. Kimi zaman, bilgiler ya da düşünceler arasında dolaşmak,
Pek çok filozof, pek çok yazar, yürür-düşünürdür. Bu ey- bir yürüyüş, bir gezi gibi imgeleştirilir: Bir tarih araştırma-
lemi güzellemiş kafa insanları arasında Aristoteles, Sokra- sı, tarihi bir dönemde gezdirebilir insanı örneğin, bir kitabın
tes, Rousseau, Nietzsche, Kierkegaard, Thoreau, Benjamin, kahramanıyla birlikte yürürüz ya da internet sayfalarında do-
Barthes, Rimbaud, Baudeilere, Süskind, Sebald, Kazancakis laşırız… Zihinsel geziler bilinci farklı verilerle karşı karşıya
ve bizden Oruç Aruoba ve Nermi Uygur’a rastladım; liste getirir ve düşünmeye yol açar. Bu çerçevede, yürüme eyle-
kuşkusuz çok daha uzundur. miyle yapılan gezinin, zihinsel geziden farkı ne olabilir? Yü-
Nermi Uygur şöyle diyor: “Düşünmenin, yaratmanın rümek, duyumsamaktır diye yanıtlayabilirim. Fiziksel bir or-
vazgeçilmez koşulu yürümek. Dik yürüyüşle kazanılan, tamda beş duyuyla birlikte bulunmaktır. Beş duyunuzun aynı
kafa özgürlüğüdür. Oturmadan yazılıp çizilmiyor, ama o- anda uyarılması, bütün bu uyarıların zihninizde bir araya gel-
turarak yakalayamıyor insan düşünceleri. (…) Öncülden mesi imkânıdır; zihnin çevreyle etkileşmesi kadar, bedenin
sonuca, gerekçeden sava, kuşkudan kesinliğe, sallantıdan çevreyle etkileşmesinin bilincine de an be an varmasıdır.
apaçıklığa ulaştırır yürümek insanı.” (2)
Felsefenin büyüklerinden Aristoteles, derslerini yürü- Yürümek, sağalmaktır
yerek verirdi. Okul binaları arasındaki peripatos denen, ü- Öfkesini bir kere olsun yürüyerek yatıştırmamış var mı-
zeri kapalı avluda yürüyerek verilen derslerden ötürü, dır? Yürümek sakinleşmektir, rahatlamaktır, huzur bulmak-
Aristoteles’e bağlı felsefe okulunun adı “peripatetik” ol- tır. Sıkıntının nedenini, kaynağını arkada bırakmak, yaşa-
muştur. Yunancada “peri = çevresinde” ve “patein = yürü- mın içine dalmak, oradaki olanakların, zenginliğin ayırdına
mek” kelimelerinin birleşimiydi. Gene, İslam dünyasında varmaktır. İyileşmek için, çözebilmek için de yürürüz.
Aristoteles okulunu takip eden, içinde Farabi, İbni Sina, İb-
ni Rüşd gibi filozofları da barındıran Meşşaiyun akımının Yürümek, eylemdir
adı da “meşy = yürüme” kelimesinden türemişti. Eyleme, harekete geçme çağrısıdır: “Yürüyelim, arka-
Bu kafa insanları gibi, pek çoğumuz da deneyimlemiştir; daşlar!” Toplu olarak yapıldığında, bir protesto, başkaldı-
yürürken bedenimizle birlikte, sanki düşüncelerimiz de de- rı, gösteri biçimidir. Demirel ideolojik çarpıtma yapmıştır:
vinmeye başlar. Otururken, hele yatarken düşünmek, dü- Yollar, yürümekle pekâlâ aşınır. Çin halkının Mao öncülü-
şüncelerimizin aynı yerde dönüp durmasına, hatta saplanıp ğündeki iktidar mücadelesinin, “uzun yürüyüş” adını taşı-
kalmasına yol açar çoğu kez; oysa yürümek düşünceyi de ması boşuna değildir.
dinamikleştiren bir süreçtir. Aynı düşünce zincirinde birlikte yürümeye doyum ol-
Yürümek-düşüncenin devinmesi ilişkisinin (gerçekten maz; devam etmek isteyenlere “yürür kalın” diyorum. Yürü-
varsa, tabii) sırrı belki de buradadır: Yürüme eyleminin bir mek candır: Ömür dediğin cansızdan cansıza bir can yürü-
süreç içeriyor olmasında. Bir yerden bir yere doğru, bir an- yüşü: “Uzun ince bir yoldayız, yürüyoruz gündüz gece…”
dan bir ana doğru bir değişimi anlatmasında. Beden gibi zih-
nin de, yürürken adım adım değişen çevrenin değişen uya- DİPNOTLAR
ranlarıyla kesintisiz uyarılmasında… Kim bilir belki bilim,
1) Stephen Oppenheimer, “Adem ile Havva’nın Uzun Yürüyüşü”, Bilim ve Gelecek, Şubat
düşüncenin yürümeyle harekete geçtiğini kanıtlar günün bi- 2008, S.48, ss.5-41.
rinde! Ya da bu, haddinden hızlı yürümüş bir düşüncedir!.. 2) Nermi Uygur, “Şööle Bi Çıkiym”, Güneşle içinde, Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı Mart 2007,
Yürümekte düşünceleri sadece harekete geçiren değil, hi- ss.74-77.

65
Bilişim Dünyasından İzlem Gözükeleş izlemg@gmail.com

Neden Ubuntu GNU/Linux


kullanmamalıyız?
GNU Projesi’nin başlatıcısı ve özgür yazılım hareketinin
kurucusu Stallman’ın düşünce sistematiğinin iki temel
bileşeni var: Yazılım geliştirenlerin üretim özgürlüğü
ve kullanıcı hakları. Üretim özgürlüğünü ve kullanıcı
haklarını ihlal eden herhangi bir girişim, nereden gelirse
gelsin, bu huysuz ihtiyarın gazabına uğrayacaktır.
Stallman “iç”e yönelik sert eleştirilerden de çekinmiyor.

S
tallman’ın düşünce sistematiğinin iki temel bileşe- - Kopyaları dağıtma özgürlüğü. Böylece komşu-
ni var: Yazılım geliştirenlerin üretim özgürlüğü ve nuza yardım edebilirsiniz (2 numaralı özgürlük).
kullanıcı hakları. Üretim özgürlüğünü ve kullanıcı - Tüm toplumun yarar sağlayabileceği şekilde
haklarını ihlal eden herhangi bir girişim, nereden programı geliştirme ve geliştirdiklerinizi (ve genel
gelirse gelsin, bu huysuz ihtiyarın gazabına uğraya- olarak değiştirilmiş sürümlerini) yayınlama özgür-
caktır. Stallman “iç”e yönelik sert eleştirilerden de lüğü (3 numaralı özgürlük). Kaynak koduna eriş-
çekinmiyor. mek, bunun için bir ön koşuldur.
Richard Stallman, GNU Projesi’nin başlatıcısı ve Kaynak kodu, yazılım geliştirenler için yaşam-
özgür yazılım hareketinin kurucusu. Yazılımın özel saldır. Çünkü genelde bir yazılımı sıfırdan geliş-
mülkiyetini savunan bilişim teknolojisi şirketleri- tirmeyiz. Ya başka yazılımlardan (kütüphaneler,
nin Stallman’ın düşüncelerinden hoşlanmaması o- bileşenler, uygulama çerçeveleri) dolaylı olarak
lağan bir durum. Fakat özgür yazılımın kendi için- faydalanırız ya da kaynak koduna erişim hakkı-
den de Stallman’ın düşüncelerinden hoşlanmayan, na sahip olmamız durumunda var olan yazılımları
en azından onu her şeye itiraz eden huysuz bir ih- kendi ihtiyaçlarımıza göre uyarlayabiliriz, genişle-
tiyar olarak gören bir kesim var: Stallman, sürekli tebiliriz. Her iki durumda da daha önce geliştiril-
bir şeylere itiraz ediyor! miş yazılımlar, yazılım geliştirenler için bir üretim
Stallman’ın düşünce sistematiğine daha yakın- aracıdır. Özel mülk işletim sistemleri veya uygula-
dan baktığımızda, itirazlarının fevri değil, özgür malar, yazılım geliştirenlere bir araç sunsalar bile
yazılımın temel ilkelerine bağlı olduğunu görürüz. bu daha çok sınırlı bir kapsamda, belirli koşulla-
Özgür yazılımın dört ilkesini hatırlayalım: rı sağlamak kaydıyla olur ve diğer yazılımların do-
- Herhangi bir amaç için yazılımı çalıştırma öz- laylı kullanımı kapsamındadır. Özgür yazılım ise
gürlüğü (0 numaralı özgürlük). yazılım geliştiricilere, bir üretim aracı olarak ya-
- Her ne istiyorsanız onu yaptırmak için prog- zılımın kullanımı konusunda sınırsız bir özgürlük
ramın nasıl çalıştığını öğrenmek ve onu değiştirme sunar. Daha doğrusu tek bir sınır vardır; özgür bir
özgürlüğü (1 numaralı özgürlük). Yazılımın kay- yazılıma herhangi bir kısıtlama getirilemez. Ge-
nak koduna ulaşmak, bu iş için ön koşuldur. liştirilen bir özgür yazılımdan da para kazanmak
GNU Projesi’nin başlatıcısı ve özgür yazılım hareketinin mümkündür. Ama eğer özgür bir yazılım kullan-
kurucusu Richard Stallman. dıysanız, geliştirdiğiniz yazılımı özel mülkiyet ha-
line getiremezsiniz. Özetle, özgür yazılım özünde
yazılım geliştirenler için üretim özgürlüğüdür; bir
üretim aracı olarak yazılımın toplumsal mülkiyeti-
ne dayanır.
Özgür yazılım, üretim özgürlüğü içermesinin
yanında yazılım geliştir(e)meyen bilgisayar kulla-
nıcılarının da geliştirilen yazılımları herhangi bir
sınırlama olmaksızın kullanabilmesini öngörür. Bir
özgür yazılımı, herhangi bir ihtiyaç için çalıştırabi-
lirsiniz, başkalarıyla paylaşabilirsiniz.
Son yıllarda Stallman’ın kullanıcı haklarına ya-
zılımı özgürce kullanmanın yanında gözetime

66
karşı koymayı da eklediğini görü- metalaşması ise farklı biçimlerde
yoruz. Örneğin, New Internatio- karşımıza çıkmaktadır. Örneğin,
nalist dergisinin yaptığı röportajda Web 2.0, Yeni Medya, Sosyal Med-
Stallman özgür olmayan yazılım- ya vb adlarla karşımıza çıkan, içeri-
ların kullanıcı açısından üç temel ğin kullanıcılar tarafından üretildiği
zararlı niteliğine dikkat çekiyor (kopyala yapıştırın yaygınlığı düşü-
(http://www.newint.org/features/ nülürse türetildiği demek belki da-
web-exclusive/2012/12/05/richard- ha doğru) web siteleri kimi zaman
stallman-interview/). Kullanıcının kullanıcı emeğinin metalaşmasın-
gözetlenmesi, kısıtlanması ve yazı- dan başka bir anlam taşımaz. Özgür
lımın arka kapılarından bilgi sızdı- Yazılım ve Açık Kaynak Kod ayrış- Özgür yazılımı, herkesin içinden
rılması. Microsoft Windows bu üç masında da benzer bir durum söz ihtiyacını çekip aldığı ya da var o-
kötü özelliği de taşıyor. Stallman’a konusudur. Özgür Yazılım lisansla- lan yazılımların ihtiyaca göre bir a-
göre Apple, kullanıcılarını daha ileri rı her ne şekilde olursa olsun özgür raya getirildiği geniş bir yazılım ha-
derecede kısıtlıyor. Apple kullanıcı- bir yazılımın özel mülk haline geti- vuzu olarak düşünebiliriz. Bazıları,
ları, kendilerinin Microsoft kullanı- rilmesine izin vermez. Açık kaynak Linux’u işletim sisteminin kendisi
cılarından farklı olduğu yanılsaması kod lisansları ise bu kadar tavizsiz olarak değerlendirir. “Windows iş-
içindeler ve giderek kısıtlandıkları- değildir. Zaten 1998’deki Özgür Ya- letim sistemini kullanıyorum” diye-
nın farkında bile değiller. Albenili zılım ve Açık Kaynak Kod ayrışma- bilirsiniz. Fakat “Linux işletim siste-
ürünler ve ağ dışsallıkları ile bera- sının temelinde de emeğin meta- mini kullanıyorum” doğru bir ifade
ber sayısal kelepçeler özellikle akıllı laşması sürecine karşı alınan farklı olmaz. Linux, GNU/Linux işletim
telefonlar üzerinden yayılıyor. tavırlar vardır. sisteminin çekirdek kısmıdır. Çekir-
Hem söz konusu röportajda hem Peki, metalaşma sürecine nasıl dek, uygulamalar ile donanım ara-
de son zamanlardaki yazılarında karşı koyabiliriz? Microsoft Win- sındaki bir köprüdür. Çekirdek, di-
Stallman’ın sıkça gözetim konusuna dows veya i-birşeyler (i-things) kul- ğer yazılımlarla (kelime işlem, ses
değiniyor oluşu rastlantı değildir. lanmak yerine GNU/Linux işletim ve görüntü, internet uygulamaları
Çünkü yazılımdaki kamusal mülki- sistemlerinden herhangi birini ter- vb) beraber işletim sistemini oluş-
yeti savunurken de gözetime karşı cih etmek insanı özgürleştirir mi? turur. Dolayısıyla, bu özgür yazılım-
mücadele ederken de gerçekte me- Diğer işletim sistemleri yeri- ları da katarak “GNU/Linux işletim
talaşma sürecinin farklı yüzlerine ne GNU/Linux’u, Internet Explorer sistemini kullanıyorum” demek da-
karşı çıkıyoruz. Mosco (2009), ileti- yerine Firefox’u, Microsoft Office’i ha doğrudur.
şimdeki metalaşma sürecinin sade- tercih etmek kendiliğinden değil, GNU/Linux dağıtımları ise farklı
ce içeriğin metalaşması ile sınırlan- bilinçli olduğunda gerçekten özgür- ihtiyaçlara ve farklı hedef kitleye gö-
dırılmaması gerektiğini, metalaşma leştirici olur. Stallman’ı Açık Kaynak re özelleştirilmiş GNU/Linux işletim
sürecinin izleyicilerin (internet bağ- Kod taraftarlarının pragmatizmin- sistemleridir. Oluşturulan dağıtım
lamında kullanıcılar da diyebiliriz) den ayıran da budur. Stallman, öz- belirli bir GNU/Linux işletim siste-
ve emeğin metalaşmasını da kapsa- gür yazılımı tamamlanmış bir olgu mi standardı üzerine kurulmalıdır.
dığını belirtir. İnternet ile beraber olarak değil, sürekli gelişen ve deği- Böylece, tek bir işletim sistemi ile
kullanıcılar, televizyon izleyicile- şen bir mücadele alanı olarak görür. kullanıcılar tektipleştirilmez. Okul
rinden çok daha büyük boyutlarda Stallman’ı, birçoklarının gözünde öncesi bir çocuğa, görme engelliye,
medya ve reklâm şirketlerinin etki- her şeye itiraz eden huysuz ihtiyar elektronik devrelerle uğraşan ya da
si altına girmiştir. İzleyicinin/kul- haline getiren özellikle bu konuda bilgisayarında çoklu ortam uygula-
lanıcının metalaşması sürecinde, “iç”e yönelik eleştirileridir. Örneğin, malarına gereksinim duyan kullanı-
bilişim teknolojisi şirketleri, çoğu Linux çekirdeğinin geliştirilmesin- cıya yönelik farklı dağıtımlar vardır.
zaman bilgisayar kullanıcılarının rı- de özgür olmayan bir konfigürasyon Herhangi bir dağıtıma yeni yazılım-
zası dışında kullanıcı bilgilerini ü- yönetim yazılımının kullanılmasını lar ekleyerek, bazı ayarlar yaparak
çüncü kişilere satmaktadır. Emeğin savunan geliştiricilere karşı (bu ge- başka bir dağıtım haline getirmek
liştiricilerin başında Linus Torvalds her zaman olanaklıdır. Kullanıma
vardı) sert eleştiriler yöneltmiş ve yönelik bu yapılandırmaların yanın-
tarih birkaç yıl sonra Stallman’ı hak- da, dağıtımları teknik yapılarına gö-
lı çıkarmıştı. re birbirinden ayıran üç temel özel-
lik vardır: Dağıtımın paket yönetim
Hedefte Ubuntu var sistemi, masaüstü ortamı ve yöne-
Şimdi ise Stallman’ın hedefinde timsel araçları. Dağıtımların politi-
bir GNU/Linux dağıtımı olan Ubun- kaları da farklı olabilir (Ayrıntılı bil-
tu var. Stallman’ın Ubuntu eleştirisi- gi için bkz. http://cekirdek.uludag.
ne geçmeden önce GNU/Linux dağı- org.tr/~meren/belgeler/dagitim_bel-
tımı nedir sorusuna yanıt vermekte gesi/dagitim_belgesi_single_html/).
fayda var. Yukarıda belirtilen ayrımların ya-

67
nında dağıtımın geliştirilmesinin 2004 yılında çıkaran Ubuntu, De-
kimler tarafından ve nasıl yönetildi- bian tabanlı bir sistemdir; Debian’ın
ği ve iş modeli de önemlidir. Örne- paket sistemini ve yönetim araçları-
ğin, Debian’ı yönlendiren herhangi nı kullanır. Debian çok farklı dona-
bir şirket yoktur. Red Hat, Ubuntu nımsal platformlara destek sunmak
ve SUSE ise şirketler tarafından des- ve kararlılık gibi hedeflere sahip-
teklenen dağıtımlardır. Kısaca dağı- tir ve bu nedenle uzun bir test süre-
tımları birbirinden ayıran özellikler ci vardır. Kimi zaman yeni bir sürü-
şunlardır: mün çıkışı bir iki yıl alabilmektedir.
- Ticari olup olmadığı. Bu da Debian kullanıcılarının yeni-
- Hedef kitlesi (Kurumsal kullanı- liklerin bir adım gerisinde olması- Electonic Frontier Foundation,
destekçilerin bağışlarıyla yürütülen ve
cılar, ileri düzey kullanıcılar, ev kul- na neden olmaktadır. Ubuntu ise intenet kullanıcılarının dijital haklarını
lanıcıları gibi). Debian’ın hedeflerinden taviz vere- savunmayı amaç edinmiş bir kuruluş.
- Desteklediği donanımlar. rek kullanıcılarına altı ayda bir yeni Canonical arama bilgilerini sade-
- Hangi amaçla kullanılacağı (su- sürüm sunma sözü vermektedir. Ay- ce Amazon ile paylaşmamaktadır.
nucu, masaüstü, gömülü sistem). rıca kullanım ve kurulum kolaylığı- Canonical, aramalarınızın Amazon
- Genel amaç için mi yoksa belirli na daha büyük bir özen gösterir. Bil- yanında BBC, Twitter, Facebook vb
bir amaca (ateş duvarı, modem, vi- gisayar bilgisi zayıf olan kullanıcılar üçüncü taraflara da iletilebileceğini,
deo oynatıcı) yönelik mi olduğu. bile rahatlıkla kurabilirler (kurulu- bu web sitelerinde de arama yapıla-
- Özel bir gruba (görme engelli- mu Windows’tan çok daha kolay). cağını söylemektedir. Hatta şunu da
ler, bilimsel hesaplamalar yapanlar, Tüm bunlar Ubuntu’yu hem dün- ekler: Canonical veriyi üçüncü taraf-
müzikle uğraşanlar gibi) yönelik o- yada hem de ülkemizde en popüler lara ilettikten sonra bu verinin nasıl
lup olmadığı. dağıtımlardan biri yapmıştır. kullanılacağı ile ilgili sorumluluk ta-
- Güvenlik, kullanılabilirlik, baş- Ubuntu, çok sayıda Windows mamen üçüncü taraflardadır ve on-
ka donanımlara taşınabilirlik gibi kullanıcısını özgür yazılım dünyası- ların gizlilik politikalarına bakmanız
öncelikli politikaları. na kazandırmıştır. Şimdi ne yaptı da gerekir. Facebook’un gizlilik konu-
Ubuntu’ya biraz daha yakından Stallman’ı bu kadar kızdırdı? sundaki zaaflarını düşündüğümüz-
bakalım. Özgür yazılımı değerlendirirken, de, bunun kullanıcı açısından çok
Ubuntu’nun Güney Afrika’nın hâlâ kapitalist bir dünyada yaşadığı- büyük bir risk olduğu görülmekte-
Bantu Dilleri’nde bir kelimeden öte mızı unutmamak gerekir. Red Hat, dir. (Ubuntu’nun bu casusluğunu
bir felsefeyi ya da dünya görüşünü Canonical ya da bir başkası fark et- devre dışı bırakmak için bkz. https://
temsil ettiği söylenir (Ayrıntılı bil- mez. Şirketler de özgür yazılımın bir www.eff.org/deeplinks/2012/10/
gi için bkz. http://en.wikipedia.org/ bileşenidir. Ubuntu örneğinde oldu- privacy-ubuntu-1210-amazon-ads-
wiki/Ubuntu_(philosophy)). Ubun- ğu gibi metalaşma akıntısıyla özgür and-data-leaks)
tu dağıtımının kendi web sitesinde yazılımın farklı yerlere çekilmesi her Ubuntu’nun bu yeni uygulaması-
ise kelime anlamının “Ben, sen, sen zaman olasılık dahilindedir. na karşı EFF (Electonic Frontier Fo-
olduğun için, biziz” olduğu belirtil- Bunun son zamanlardaki en çar- undation), Canonical’dan şunları is-
miş ve “insanlık için Linux” sloga- pıcı örneği, Ubuntu’nun yeni ma- temektedir:
nı seçilmiştir. Güney Afrikalı Mark saüstü ortamı Unity’nin Dash uy- - Üçüncü taraflara bilginin akta-
Shuttleworth’un İngiltere’deki şirke- gulamasıdır. Kullanıcıların kendi rımı seçeneği doğrudan aktif halde
ti Canonical Ltd.’nin sponsorluğun- bilgisayarlarındaki dosyaları ararken gelmemeli, sadece isteyen kullanıcı-
da geliştirilmektedir. İlk sürümünü kullandığı kelimeler ve IP adresleri lar bunu işaretlemelidir.
Canonical şirketine ait productse- - IP adreslerinin ve aranan keli-
arch.ubuntu.com sunucusuna gön- melerin ne kadar süre tutulduğu, ü-
derilmektedir. Bu veri iletimi güven- çüncü taraflara hangi şartlarda veril-
li bir bağlantı üzerinden gerçekleşir. diği açıklanmalıdır.
Bir diğer deyişle, aradığınız kelime- - Lütfen kullanıcıların mahremi-
ler güvenli bir şekilde sunucuya i- yetine ve güvenliğine saygı gösterin.
letilir. Bu bilgilerden yola çıkarak, Mac ya da Windows kullanıcıları
Amazon ürünlerinde de bir arama bilgilerinin, kendi rızaları alınma-
yapılır ve bu ürünler hakkındaki ta- dan üçüncü taraflara iletilmesine a-
nıtım ve reklâmlar bilgisayarınıza lışmış olabilirler. Bir GNU/Linux
gönderilir. Ancak arama sonuçları- dağıtımı olan Ubuntu için buna izin
nın iletimi güvenli bir şekilde olmaz. vermeyin.
Bağlantının izlenmesi ile kullanıcı- Stallman’ın tepkisi ise daha sert-
nın bilgisayarına gelen sonuçlardan tir. Özgür yazılımcıların yıllarca öz-
ne aradığı bilgisine de erişilebilir. gür olmayan yazılımları, casus yazı-
Bana ne aradığını söyle sana kim ol- lımlarla kullanıcı bilgilerini üçüncü
duğunu söyleyeyim! kişilere sızdırdığı için eleştirdikleri-

68
ni hatırlatır. Kötü niyetli kişilerin, www.jonobacon.org/2012/12/07/
özgür yazılımlara da kötü niyetli on-richard-stallman-and-ubuntu/).
program kodları eklediği olmuştur. Canonical, (şimdilik) geri adım
Fakat yazılımın özgür olması, hem atacak gibi görünmemektedir. Hatta
bu tarz kodların tespitini kolaylaş- tam tersine, bir sonraki sürümünde
tırmakta hem de yazılımların kötü aynı gözetim sistemini geliştirerek
kodlardan kurtulmuş olarak kulla- Ubuntu’yu bir alışveriş arabası hali-
nıcılara sunumuna olanak vermek- ne getireceğini ilan etmiştir.
tedir. Kullanıcılar, doğal olarak, te- Windows ya da Mac kullanıcıla-
miz bir yazılım kullanmayı tercih rının casus yazılımlara karşı pek bir
edeceklerinden yazılımlarına casus seçeneği yoktur. Fakat kaynak kodu netmeliğin “Telekomünikasyonun
yazılımlar katan kişiler (ya da şir- özgür olduğu sürece, Ubuntu’nun Gizliliği” başlıklı 8’inci maddesini
ketler) zorunlu olarak geri adım at- casuslardan arındırılmış bir sürümü- ve aynı Yönetmeliğin “İzin ve Sü-
maktadırlar. nü çıkarmak her zaman olasıdır. Öz- re” başlıklı 9’uncu maddesi ve ilgi-
Stallman, EFF gibi düşünmemek- gür yazılımcılar, büyük bir olasılıkla, li diğer mevzuat hükümleri kapsa-
tedir. Bilgi aktarım seçeneği ilk baş- benzer birçok olayda (GNOME’un mında ihlal ettiği değerlendirilen
ta pasif olarak kullanıcıya sunulsa ortaya çıkışı, Java’nın özgürleştiril- TTNET AŞ hakkında soruşturma
bile herhangi bir dikkatsizliğe dave- mesi, LibreOffice vb) sessiz kalma- başlatılması;
tiye çıkaracaktır. Ufak bir dikkatsiz- dıkları gibi Canonical’ın bu girişimi- TTNET AŞ tarafından sunulan
likle tüm aramalar dışarıya açılabi- ne karşı da sessiz kalmayacaklardır. Gezinti.com hizmetine ilişkin o-
lir. Bu nedenle Stallman, kullanıcı Ubuntu’nun gözetimden arınmış ha- larak aboneleri/kullanıcıları eksik
eğer üçüncü taraflara veri gönderil- lini yeni bir adla çıkarmanın önün- bilgilendiren ve talep etmeyen a-
mesine izin veriyorsa bunu her ara- de hiçbir engel yoktur. bonelerin/kullanıcıların da Gezin-
masında özel olarak belirtmelidir. Canonical ise şimdilik Ubuntu a- ti.com kapsamına alınmasına sebe-
Örneğin, bilgisayarımda “java” keli- dının popülerliğinin arkasına sığın- biyet veren TTNET AŞ’nin, Gezinti.
mesini aratıyorsam, bunun hem bil- mayı tercih etmektedir. com kapsamında yer alan bütün a-
gisayarımda hem de Amazon’da a- Ubuntu kullanıcıyı metalaştıran boneleri/kullanıcıları Gezinti.com
ratılmasını, başka bir zaman “Grup bu girişimciliğiyle TTNET-Phorm hizmetinin kapsamı dışına çıkar-
Yorum” kelimelerini aratıyorsam işbirliğinin servis sağlayıcıda yap- ması;
bunun sadece bilgisayarımın dis- mak istediğini, kullanıcı bilgisaya- TTNET AŞ tarafından sunulan
kinden yapılmasını belirtebilmem rında uygulamaya çalışmaktadır. Gezinti.com hizmetine ilişkin olarak
gerekir. Yazılımın özgür kalması için Ca- kişisel verilerin ne şekilde, ne kadar
Stallman’a göre, Canonical’ın bu nonical geri adım atana kadar Ubun- sürede ve nasıl işleneceğine ilişkin
yeni uygulamasının hiçbir haklı ge- tu kurmayalım ve önermeyelim. açık ve detaylı bir şekilde bilgilen-
rekçesi olamaz. Amazon’dan ve di- *** dirme yapılması; abonelerin/kullanı-
ğerlerinden aldığı paraların tamamı- Son olarak, sevindirici bir ha- cıların açık onaylarının bu çerçeve-
nı özgür yazılımların geliştirilmesi ber: TTNET-Phorm işbirliğine kar- de alınarak Gezinti.com hizmetinin
için harcasa bile zararı çok daha faz- şı yürütülen mücadele sonuç ver- kapsamına dâhil edilmesi;
la olacaktır. Çünkü albenili yazı- di. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Gezinti.com kapsamına girmek
lımlardan öte önemli olan kullanıcı Kurumu’nun TTNET AŞ’nin Phorm isteyen abonelerin/kullanıcıların tes-
haklarıdır. Kullanıcının özel hayatı- Şirketi Aracılığıyla Kişisel Veri İh- pitinde ise;
nı ihlal eden bu uygulama, “neden lali Yaptığı İddiası’na yönelik aldığı Gezinti sayfasından çıkmak iste-
özgür yazılım kullanmalıyız” soru- 14/12/2012 tar ihli karar aşağıda: yen abonelerin/kullanıcıların açılır
suna verdiğimiz yanıtın inandırıcılı- Kişisel verilerin işlenmesine i- pencerelere yönlendirilmesi uygu-
ğını sarsacaktır. lişkin olara k Gezinti.com hizme- lamasına son verilmesi, Gezinti ana
Canonical ise Stallman’ın bu e- ti aracılığıyla abonelerden/kulla- sayfasını kapat (X) seçeneğini tıkla-
leştirilerine karşı dişe dokunur bir nıcılardan alınan onay sürecinde yarak terk etmek isteyen abonele-
şeyler söylemediği gibi, Stallman’ın abonelerin/kullanıcıların kişisel bil- rin/ Gezinti.com hizmetinden ya-
kaygılarını haklı çıkaran ifade- gilerinin hangi kapsamda ve han- rarlanmak istemedikleri hususunun
ler kullanmıştır. Ubuntu topluluk gi süre ile işleneceğine ilişkin ge- sisteme işlenmesi ve Gezinti sayfa-
yöneticisi olan Canonical çalışa- rekli açıklamaları yapmayarak ve sında hizmetin alımını kabul ediyo-
nı Bacon, Stallman’ın yazısına ge- aboneleri/kullanıcıları eksik bil- rum seçeneğini tıklayan abonelerin/
tirdiği eleştirilerde de Ubuntu’nun gilendirerek Elektronik Haberleş- kullanıcıların Gezinti kapsamına
sadece kullanıcılara daha iyi bir me Sektöründe Tüketici Hakları dâhil edilmesi hususlarına karar ve-
sistem sunmaya çalıştığını söyle- Yönetmeliği’nin “Şeffaflık ve bilgi- rilmiştir.
mektedir. Bacon’a göre Özgür ya- lendirme” başlıklı 6’ncı maddesi-
zılım kullanıcıları da Apple kul- ni, Telekomünikasyon Sektöründe KAYNAK
lanıcıları gibi çekici, kullanışlı Kişisel Bilgilerin İşlenmesi ve Giz- - Mosco, V. (2009). Political Economy of Communication,
sistemlere layıktır (bkz. http:// liliğinin Korunması Hakkında Yö- SAGE Publications, 2nd Edition.

69
Bilim Gündemi Deniz Şahin - Şule Dede

2012’nin en önemli
10 arkeolojik keşfi
2000 yıl önce bir insanı değerli eşyalarını bir kumaşın içerisine sarıp saklamaya
iten sebep neydi? Ya da Bronz Çağı’nda İskoçya’da insanlar neden kemik toplayıp
bataklıklara gömüyordu? İlk kapların Neolitik döneme ait olduğu savı çürütüldü
mü? Listede geçtiğimiz yıl günışığına çıkarılarak bu soruları sorduran keşifleri ve
biliminsanlarının yanıtlarını bulacaksınız.

2
012 yılında arkeolojiye dair yapılacak herhangi bir
Archaeology dergisi editörleri tarafından hazırlanan
tartışma, Maya takvimi ve kıyamete dair kehanetle-
ve dergininin Ocak-Şubat sayısında yayımlanan bu
rini görmezden geldiğinde eksik kalacaktır. Bu göz haberin çevirisi Osman Altun tarafından yapıldı.
önünde bulundurulursa, 2013 yılında, belki de en
büyük arkeolojik keşif hâlâ hayatta kalmamız. Üniversitesi’nden kazıyı yöneten ekipten Stephen
Ancak bu hikâyeyi en önemli 10 listesinde bu- Houston’a göre bu “semavi bir senfoni” ve Mayala-
lamayacaksınız. Bu gibi spekülasyonlar yerine, ye- rın Güneş’le kurdukları güçlü bağın gösterimi.
rin altından gelip geçmiş hakkında şimdiye ka-
Yaklaşık 1,5 metre uzunluğunda alçıdan yapılmış bu mas-
darki düşüncelerimizi değiştiren tekil bulgulara ke, Güneş’in gökyüzünde izlediği yolun şeması ve tapınağın
odaklandık. dış duvarını süslüyor.
Bu listede, en yakın akrabalarımız Neandertalle-
rin şifalı bitkileri ayırt edip yediklerini açığa çıka-
ran bulguları, Avrupa’nın en erken duvar resimleri-
ni, 6 metre uzunluğunda bir Mısır tören teknesinin
beklenmedik keşfini ve bir medeniyetin evrenle o-
lan ilişkisini açığa çıkaran, bir Maya tapınağını süs-
leyen göz kamaştırıcı maskeleri göreceksiniz.
Ayrıca bu listede, merak etmemize yol açan ke-
şifler de var. 2000 yıl önce bir insanı değerli eşya-
larını bir kumaşın içerisine sarıp saklamaya iten
sebep neydi? Ya da Bronz Çağı’nda İskoçya’da in-
sanlar neden kemik toplayıp bataklıklara gömü-
yordu?
Bulgular son 50.000 yıla ait ve bugünün en ka-
2) Neandertal şifa sandığı
labalık şehirlerinin bulunduğu, medeniyetin beşiği
olan alanlardan çıkarıldı. Bunlar hem insanlığımı- Neandertal araştırmalarının geldiği son nok-
za, hem zekâmıza dair bir şeyler anlatan keşifler- ta bıraktıkları kalıntılar ya da DNA’larından geriye
den birkaçıdır. Her zaman değişmeyen soru ise şu: kalanlar değil. Dişlerine yapışık kalanlar artıklar a-
“Delillerin ardındaki kişilerin bizimle herhangi bir raştırma konusu. İspanya’daki Katalan İleri Araştır-
benzerliği var mıydı?” malar Enstitüsü’nden Karen Hardy ve İngiltere’deki
York Üniversitesi’nden Stephen Buckley çeşitli
1) Maya Güneş tanrısı maskeleri kimyasal analiz yöntemleri kullanarak Neandertal-
Arkeologlar Maya şehri El Zotz çevresinde bir lerin şifalı bitkiler tükettiğine dair ilk kanıtı elde et-
seri sıvadan yapılmış Maya maskesini gün yüzüne tiler. Araştırma grubu, İspanya’daki El Cidron ma-
çıkardılar. MÖ 350 ile 450 yılları arasına tarihlenen ğarasında bulunmuş 50.600 yıl ile 47.300 yıl önce
1,5 metre boyundaki maskeler şehrin kraliyet aile- yaşamış beş Neandertalin dişlerindeki kireç taba-
sinin kurucusu anısına yapılmış El Diablo Piramidi kasını inceledi. Araştırma Neandertallerin muhte-
ismindeki bir tapınağı donatıyor. Parlak kırmızıyla melen odun ateşi dumanına maruz kaldıklarını ve
boyanmış maskeler, Güneş tanrısı da dâhil olmak pişmiş papatya ve civanperçemi gibi tadı acı, şifa-
üzere birçok tanrıyı betimliyor. Maskeler, Güneş’in lı bitkileri tükettiğini ortaya çıkardı. Hardy’ye gö-
gökyüzünde yol alırken geçtiği yol boyunca girdi- re “papatya ve civanperçemi gibi bitkileri seçmeleri
ği evreleri gösteriyor. Tanrıların aralarında Venüs için bitkiler hakkında belirli bir bilgi birikimine sa-
ve diğer gezegenlerin temsilleri bulunuyor. Brown hip olmaları gerekir.” Bu, neredeyse bütün dişlerde

70
uygulanabilecek bir analiz yöntemi. bazı kalıntıların bulunduğu 100.000 muhtemelen levhanın üzerinde öl-
Hardy’ye göre bu şekilde, milyonlar- yıl öncesine kadar tarihlenen Blom- dürülmüştü ve Azteklerin tzompant-
ca yıl önce yaşamış insansıların da bos Mağarası gibi alanlarda bulun- li adını verdikleri sopaya asılmak i-
nasıl beslendiklerine dair bilgi edi- muştu. Ancak bu tip bulguların çin kafatasları delinmişti. Barrera’ya
nilebilir. devamı arkeolojik kayıtlarda bulun- göre “bu bizim için ürkütücü olabi-
İspanya’nın El Sidron Mağarası’nda bulunan muyor ve muhtemelen bu kültürle- lir” ancak bu mahzen “dünya ve öte
Neandertal dişlerinin üzerindeki mikroskobik
materyalleri inceleyen biliminsanları, insansı- rin öldüğünü gösteriyor. Ne var ki, dünya krallıklarının haberleştikleri
ların nasıl beslenmiş olabileceğine ilişkin de Border Mağarası’nda bulunan zehir, yerdi.”
bağlantılar aradılar.
doğrudan hâlâ var olan bir kültürle
ilişkilendirilebilecek en erken bul- 5) Sezar’ın Galya karakolu
gu. D’Errico’ya göre “modern insanı, Daha önce bulunan 75 sanda-
kültürünü sürekli değiştiren canlılar let çivisi koleksiyonu, Alman arke-
olarak düşünüyoruz” ancak “başarı- ologları, güneybatı Almanya’daki
lı bir kültürel adaptasyon, değişimi Trier şehri yakınlarındaki Her-
gereksiz kılar.” meskeil kasabasında bulunan geçi-
ci Roma askeri kampını araştırma-
4) Aztek dinsel gömüsü ya sevk etti. Johannes Gutenberg
3) Zehrin ilk kullanımı Meksika’daki Templo Mayor, İs- Üniversitesi’nden Sabine Hornung
Güney Afrika’da Border Ma- panyol fethinden önce, Aztekle- tarafından yönetilen grup, kampın
ğarası’nda bulunan 24.000 yıl önce- rin önemli bir uygarlık merkeziydi. ana giriş kapısını, giriş yolunu kap-
sine ait çentikli tahta bir sopa zehir 2012’de arkeologlar onun önemine layan taşları ve Romalıların bir za-
kullanan ilk insanlara dair bir ka- dair daha çok bilgiye ulaştılar. Tüy- manlar tahılları dövmekte kullan-
nıt içeriyor. Kalıntı 1970’lerde bu- ler ürpertici bir keşif ile 45 kafata- dıkları taşları buldular. Kaldırım
lunmuş olmakla beraber Bordeaux sı ve 250 çene kemiğinin içinde yer taşları arasında bulunan metal par-
Üniversitesi’nden Francesco d’Errico aldığı sıkıca paketlenmiş insan ke- çalarının da sandalet çivileri olduğu,
tarafından yönetilen bir ekip tarafın- mikleri bulundu. Sadece, sol eli an- grubun araştırmalarıyla kısa süre-
dan yapılan kimyasal analizler, bir laşılmaz bir şekilde arkasında ve sağ de anlaşıldı. Bazı çiviler çok büyük-
miktar zehirli keneotu bulgularına eli karnında olan bir kadın iskeleti- tü ve ordu tarafından kullanılan bir
varılmasına yol açtı. Günümüzde nin bütünlüğü bozulmamıştı. Etrafı atölyenin işaretini taşıyordu. Hor-
yaşayan modern bir avcı-toplayıcı ise kömür ve seramikten yapılmış a- dung bu durumun “kampın bir as-
toplumu olan San Kabilesi’nin yap- dakların yanı sıra en az 10 kafatası- keri kamp olduğunu kesinlikle orta-
tığı gibi, muhtemelen bu tahta sopa nın da içinde bulunduğu kemiklerle ya çıkardığını” söylüyor. Toprakaltı
da kullandıkları oklara zehir sürmek ile çevrilmişti. radarları ile yapılan araştırmalar, 65
için kullanılıyordu. D’Errico’ya göre Meksika Ulusal Antropoloji dönüme yayılan kampın hareket ha-
zehir, kemikten yapılmış ok uçla- Enstitüsü’nden Raul Barrera’ya göre linde olan askerlerin barınması için
rı yeterince öldürücü olmadığı için, bulunan büyük kemik yığını 1479’ta inşa edildiğini ortaya çıkardı.
San Kabilesi’nin avlanma yöntemle- tapınak inşaatının önemli bir aşama- Bulunan çömlek parçaları ve Ro-
rinin önemli bir parçası. sından sonra bir çeşit kutsama için ma eşyaları, Sezar’ın hatıralarını yaz-
Bazıları 44.000 yıl önceye tarihle- gömülmüştü. Çünkü söylediğine dığı Galya Savaşları’nın olduğu MÖ
nen nesneler arasında bu zehirli so- göre “kemikler çok yoğun ve kala- 50’ye tarihlendirildi. MÖ 58 ile 50
pa, San tarafından bugün kullanılan balık”, “başka bir yerde gömülmüş, yılları arasında Sezar bugünkü Fran-
nesnelere benzeyenlerden sadece mezardan çıkarılmış ve buraya tek- sa ve Belçika’nın bulunduğu Galya’yı
biri. Diğerleri kürek, devekuşu yu- rar gömülmüş olmalılar.” Ama hepsi ele geçirmek için üç sefer düzenledi.
murtası kabuğundan boncuklar, o- değil. Barrera ve ekibi, ayrıca altında Sezar döneminin sandalet çivileri ve
yulmuş domuz dişleri, kemikten ya- delinmiş kafataslarının bulunduğu, kampın tarihi göz önünde bulundu-
pılma ok başları ve balmumu gibi insan kurban etmek için kullanılan rulursa Hornung’a göre “bu kampın
şeyler. D’Errico’nun grubu, San kül- volkanik bir levha buldu. Kurbanlar Sezar’ın lejyonları tarafından inşa e-
türünün 44.000 yıl önceye dayandı- dilmiş olması kuvvetle muhtemel.”
ğına inanıyor ki bu modern insan i- Kamp 10 metre yüksekliğinde
çin geçmişle kurulabilen en uzun Arkeologlar, Güney Afrika’da Border duvarlara sahip önemli Kelt kalesi
bağlantı. Mağarası’nda, devekuşu yumurtası kabuğun- “Hunnenring”ten yaklaşık 1,5 kilo-
dan boncuklar (üstte), kazmak için kullanılmış
Bulgular ayrıca -çoğunlukla sem- tahta çubuklar (en altta) ve ok başlarına zehri metre uzaktaydı. Böylesine siyasi ve
bollerle düşünebildiğini gösteren sürmek için kullanılmış çentikli tahta sopalar askeri güç merkezleri, Galya’yı Ro-
(altta) buldular.
obje yapımı veya karmaşık avlanma ma için çekici bir hedef haline ge-
yöntemleri ile tanımlanan- modern tiriyordu. Güçlerini bu tip merkez-
insan davranışının neden Afrika’da lere yoğunlaştırarak, doğuya doğru
başlamış olabileceğini gösteriyor. Bu ormanlara yayılmış, dağınık Cer-
davranışlara dair daha erken bulgu- men kabileleriyle uğraşmaktansa
lar, boncuk, boya ve balıkçılığa dair Galya’nın güçlü liderlerine yoğun

71
Bilim Gündemi

bir baskı uygulayabiliyorlardı. Bu Taş blok, Avrupa’nın muhteme- ancak bunun, güney Çin’de daha es-
baskı ile Sezar ve lejyonları tarafın- len en eski insanları olan Aurignaci- ki kaplar bulunamayacağı anlamına
dan kazanılan zaferler Galya’nın fet- en kültürüne ait yüzlerce kalıntının gelmediğini de ekliyor.
hiyle sonuçlandı ve onun için Roma ortaya çıkarıldığı bir yüzey üzerinde
İmparatorluğu’nun kontrolünü yal- bulundu. Sığınağın üzerine yıkıldığı 8) İskoç “Frankeştayn”
nız başına elde etmenin yolunu açtı. yerde bulunan, düşen blok tarafın- mumyalar
Osnabrück Üniversitesi’nden dan parçalanmış kemik parçalarının Bilinçli olarak mumyalama işle-
Gunter Moosbauer’e göre bu ke- radyokarbon yöntemiyle yaşının bu- mi Avrupa’da seyrek görülmekle be-
şif “bir arkeolojik keyif” çünkü “a- lunması ile gravürün muhtemel yaşı raber, 2001 yılında yapılan kazılar
razideki Roma kampları sadece bir- hesaplandı. esnasında İskoçya’nın Güney Uist
kaç aylığına kullanılıyordu ve geçici Adası’ndaki, Cladh Hallan isminde-
kampların bulunması çok nadiren ki bir Bronz Çağı yerleşkesinde ar-
gerçekleşen bir olay.” keologlar 3000 yıllık korunmuş is-
keletler buldular.
Arkeologlar, Templo Mayor’da iskelet kalın-
tılarının bulunduğu pek çok gizli mahzene Bir erkeğe ve kadına ait her iki
ulaştı. Bunlardan birinde 45 kafatası ve 250 Roma askeri iskelet de fetüs pozisyonunda gö-
çene kemiği mevcuttu. kampında bulunan
sandal çivileri. mülmüştü. Yapılan testler cesetlerin
tamamen çürümemeleri için batak-
7) İlk kaplar lıkta bir süre bekletildiklerini orta-
Toplamak, depolamak ve pişir- ya çıkardı. Londra Üniversitesi’nden
mek için kapların keşfedilmesi insan Mike Parker Pearson’a göre “Dün-
kültürü ve davranışı için anahtar ö- ya tarihinde mumyalama ilginç bir
nemde bir gelişmeydi. Şimdiye ka- şekilde yaygın olmasına rağmen
dar kap kullanımının, aynı zamanda bu bulgu, mumyalamanın Britanya
tarımı, evcil hayvanları ve taştan ya- Adaları’nda Bronz Çağı’nda uygu-
pılmış nesneleri beraberinde getiren landığına dair açık kanıtlara ulaştı-
Neolitik dönemde ortaya çıkmış ol- ğımız ilk örnek.”
duğuna inanılıyordu. Çok daha es- Derin araştırmalar daha ilginç
6) Avrupa’nın
ki kapların bulunması bu teorinin sonuçlara ulaşılmasına yol açtı. Er-
en eski gravürü
kenara bırakılmasına yol açtı. Bu yıl kek iskelet kompozit yapıdaydı.
Arkeologlar Abri Castanet’de yı- arkeologlar güneydoğu Çin’de, Ji- Gövdesi, kafatası ve boynu üç ayrı
kılmış bir taş sığınağının içerisinde, angxi Eyaleti’ndeki Xianrendong erkeğe aitti. Yeni DNA testleri, bir
yarım ton ağırlığında bir kireç kaya- Mağarası’nda artık bilinen en eski kadına ait olduğu düşünülen iske-
sının üzerinde yer alan vulva (kadın kaplar olduğu düşünülen bulgulara letin de bir kadın gövdesi, bir erkek
cinsel organının dıştan görünüşü) ulaştılar. Mağara 1960 ve 90’larda da kafatası ve cinsiyeti henüz belir-
resmini 37.000 yıl öncesine tarih- kazılmıştı; ancak bulunan seramikle- lenememiş üçüncü bir kişinin ko-
lediler. Ancak bu figür, kayalardaki rin tarihleri tam olarak bilinmiyordu. lundan oluştuğunu ortaya çıkardı.
oymalar için verilebilecek asgari ta- Çin, ABD ve Almanya’dan araştırma- Karbon tarihlendirmesi ile kadın
rih. Mayıs ayında duyurulan bu ta- cılar bulguları radyokarbon yönte- mumyaya ait kafatasının gövdeden
rih, gerçekte figürün yer aldığı sığı- mini kullanarak tekrar incelediler. 50 veya 200 yıl daha yaşlı olduğu
nağın yıkıldığı tarihe ait. Dolayısıyla Araştırmacılar bir önceki bulgudan ortaya çıktı.
gravür, Chauvet Mağarası’nda bu- birkaç bin yıl daha eski, 19-20.000 Arkeologlar bu iskeletlerin ne-
lunan resimlerden de daha eski ve yıllık olduğuna emin oldukları ba- den mumyalandığından ve birleşti-
muhtemelen Avrupa duvar sanatı- zı kap örneklerini tarihlendirdiler. rildiğinden emin değiller. Parker Pe-
nın en eski örneği. Harvard Üniversitesi’nden Ofer Bar arson, birleştirmenin değişik ataları
Güneybatı Almanya’da Yosef “Bunlar en eski kaplar” diyor; veya aileleri tek bir nesilde eritmek
bulunan geçici askeri
kamp alanının bir
diyagramı.

Çin’de,
Jiangxi
Eyaleti’ndeki
Xianrendong
Mağarası’nda
bulunan kap-
ların bugüne
kadar bulunan
en eski kaplar
olduğu düşünülü-
yor. Bu bulgu, kap
kullanımının Neolitik
dönemde ortaya çıktığı
savını yalanlıyor.

72
çıktı ve tuğlayla örülü bir çukurun
içinde MÖ 2950 yıl öncesine ait 6
metre uzunluğunda bir Mısır tek-
nesinin keşfedilmesini sağladı.
Teknenin, yüksek rütbeli bir bü-
rokrat olan sahibinin cenazesinde
kullanıldığı açık. Tristant, zengin bir
cenaze yemeğini işaret eden, seramik
bira çömleklerini ve ekmek kalıpları-
nı da içeren diğer bulguları da ortaya
çıkardı. Çoğunlukla tören tekneleri
kral mezarlarında bulunuyordu, sem-
bolik olarak firavunu öte dünyaya
götürmeleri için. Şimdiye kadar kra-
liyet mensubu olmayanların mezarla-
rında çok az tekne bulundu. Tristant
teknenin hangi dinsel işlev için kul-
lanıldığı üzerine fikir yürütmek ko-
nusunda tereddütlü. Bunun “neden
tekrar kazmamız gerektiğine dair i-
yi bir örnek olduğunu” söylüyor ve
şaşkınlığını dile getiriyor: “Böyle bir
İskoçya’da bulunan ve farklı inslanların kemiklerinden oluşan bu iskelet, tekneyi bu mezarlıkta bulabileceğimi
Bronz Çağı’na ait ve yaklaşık 3000 yıllık.
hiç düşünmezdim.”
için yapılmış olabileceğini söylüyor lerinden Sa’ar Ganor’a göre keşif,
ve ekliyor: “O dönemde insanların, 132-135 yılları arasındaki, Romalı- Arkeologlar Abu Rawash’taki mezarda
buldukları antik Mısır cenaze teknesini, ahşap
bir toprak üzerinde hak iddia etme- lara karşı yapılmış en büyük Yahu- döşeme sanıyorlardı. Yaklaşık 6 metre uzun-
luğundaki tekne, MÖ 2950’lere ait.
leri için toprağın bulunduğu bölge- di isyanı olan Bar Kokhba dönemi-
de atalarının iskeletlerinin var olma- ne ait. Ganor’a göre, “Muhtemelen
sı gerekiyor olabilir; yani iskeletler, bulunanlar, tehdit altında parasını
tıpkı bugünkü yasal bir belge gibi iş- ve mücevherlerini bir kumaşa sarıp
lev görüyor olabilir.” yerin derinliklerine saklamak zo-
runda kalan varlıklı bir kadına ait.”
9) 2000 yıllık saklı Ayrıca “mücevher ve paranın sahi-
mücevherler binin gömdüklerini tekrar almak i-
Geçtiğimiz yaz arkeologlar gü- çin geri dönmediği kesin.” İsrail’de
ney İsrail’deki Kiryat Gat bölge- bunun gibi başka örnekler de ol-
sinde tarihi bir binanın avlusunda makla beraber bu bulgu o dönem-
bir çukurun içine gömülmüş mü- de pek bulunmayan altın paraları
cevher ve parayla dolu bir sandık da içerdiği için istisnai bir özelliğe
keşfettiler. İsrail’in önemli tarihçi- sahip.
Altın paralar ve mücevherler
İsrail’in güneyinde bir çukura 10) En eski Mısır
gömülmüştü. Sandığın yaklaşık
2000 yıl önce, Bar Kokhba cenaze teknesi
isyanı döneminde gizlendiği Mısırolog Yann Tristant, A-
düşünülüyor.
bu Rawash’ta 1914 yılın-
da yapılan I. Hanedanlık
Dönemi’ne (MÖ 3150-
MÖ 2890) ait mezar kazısı-
nın raporlarını okurken ilginç bir
ayrıntıya rastladı. Efsanevi Fran-
sız arkeoloğu Pierre Montet kerpiç
kabirin hemen kuzeyinde ahşap dö-
şemeye rastladığını yazıyordu. Bu-
na benzer yerlerde, hiçbir arkeolo-
ğun ahşap döşemeye rastlamadığını
bilen Tristant’a durum tuhaf geldi.
Montet’in işaret ettiği noktayı eki-
biyle tekrar kazdı. Önsezisi doğru

73
Bilim Gündemi

Balıktan insana: Yüzgeçler nasıl ayak oldular?


O murgalıların sudan çıkıp kara
yaşantısına başlaması yaşamın
tarihindeki önemli olaylardan birisi
de Olavide Üniversitesi CSIC’de ça-
lışan Dr. José Luis Gómez-Skarmeta
olayı şöyle yorumladı: “Her şeyden
sal hayvanların üyelerinin oluşumu-
nun kilit noktalarını özetler nitelikte.
Araştırmacılar, bu Hoxd13 kontrol
olmuştur. Cell Press dergisinin Ara- önce bu bulgu, gen ekspresyonu üs- mekanizmasının geçmişte Hoxd13
lık ayı sayısındaki “Developmental tündeki değişikliklerin vücudumuzu geninin ekspresyon seviyesini artırıp
Cell” bölümünde bulunan araştır- nasıl değiştirdiğini anlamamızı sağ- artırmadığını anlamak amacıyla bir
ma, el ve ayakların evriminin, belirli ladı. Bazı genetik hastalıklar organ- deney daha düzenledi. Bunun için fa-
genleri aktive eden yeni DNA parça- ların gelişmesini negatif yönde etkili- redeki embriyonik üyelerin ekspres-
larının kazanımıyla ortaya çıktığını yor. Üyelerin oluşmasından sorumlu yonunu kontrol eden fakat balıklarda
gösteriyor. olan genlerin fonksiyonunu tam ola- bulunmayan bir DNA kontrol meka-
İspanya Sevilla kentindeki Pablo rak yerine getirememesi de SPD ve nizması kullandılar.
HFGS gibi hastalıklara yol açıyor.” Dr. Casares, “Fareden alıp zebra
Yüzgeçlerin üyelere nasıl evril- balığına aktardığımız Hoxd13 kont-
miş olabileceğini anlamak için Dr. rol mekanizmasının yüzgeç tasla-
Gómez-Skarmeta ve Fernando Casa- ğı oluşumunu sağlayan geni akti-
res zebra balığı embriyosunun yüz- ve etme özelliği olduğunu gördük.
geç kısmına vücut parçalarının farklı- Bu sonuç, bu kontrol mekanizma-
laşmasını kontrol eden Hoxd13 geni sını aktive eden moleküler düzene-
ekledi. Şaşırtıcı bir şekilde, genin ek- ğin balıkların ve kara hayvanlarının
lendiği kısımda yüzgeç dokusunun son ortak atasında bulunmuş oldu-
azaldığı gözlemlenirken kıkırdak o- ğunu kanıtlar nitelikte.” diye sözle-
luşumu gözlendi. Bu değişim, kara- rini noktaladı.
Bu fotoğraf, yüzgeç uçlarındaki hücreleri
Hoxd13 proteini sentezleme yeteneği kazan- Kaynak: “From Fish to Human: Research Reveals How
dırılmış zebra balığı embriyosunu gösteriyor. Fins Became Legs”, http://www.sciencedaily.com/
Bu hücreler yüzgeçten çok bacaklara ben- releases/2012/12/121210124521.htm.
zeyen üyeler oluşturur. Bu da Hoxd13 üre-
timindeki değişimlerin hayvanların evrimsel
sürecinde yüzgeçten bacağa geçişte önemli Hazırlayan: M. Nazif Taşbaş
bir rol oynadığının göstergesi.
(Freitas vd., Developmental Cell) İTÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü

Ocak 2013 gök olayları


M erkür; güneydoğuya yakın bir
kısımda gün doğumuna yakın
zamanda doğan gezegen, güneşe ya-
Jüpiter; gün batımından hemen
sonra doğu ufkunda kendini göste-
ren gezegen, gece yarısından sonra
kın olduğu için gözlemlenemeyecek. batı ufkundan batacak.
Venüs; gün doğmadan önce gü- Satürn; gece yarısı yaklaşık
neydoğudan gözlemlenen gezegen, 02:00 civarı doğu ufkundan doğan
10 Ocak’ta Ay ile yakın görünüm- gezegen, ay boyunca daha da yükse-
de olacak. lerek kendini gösterecek. 7 Ocak’ta
Mars; gün batımından hemen ise Ay ile yakın görünümde olacak.
sonra batı ufkunda kısa bir süre gö- Uranüs; gün batımından hemen
rebileceğimiz gezegen, 13 Ocak’ta sonra güney ufkundan gözlemlenen
Ay ile yakın görünümde olacak. gezegen, gece 23:00 civarı batı uf-
kundan batacak. Saatte 60 göktaşı düşecek ve göktaşı
MERAKLILARINA Neptün; gün batımından hemen yağmurunun saçılım noktası Çoban
• 3-4 Ocak: Dörtlük Göktaşı Yağmuru sonra güneydoğu ufkunda gözlem- Takımyıldızı arasında. Gece saat 4 i-
(sabaha karşı) lenen gezegen, 20:00 civarı batı uf- le 5 sularında maksimuma ulaşacak
• 7 Ocak: Satürn ile Ay yakın kundan batacak. olan göktaşı yağmurunu sakın kaçır-
görünümde (gece yarısı 03:00) mayın. Gözlemlemek için tek yapma-
• 10 Ocak: Venüs ile Ay yakın Dörtlük Göktaşı Yağmuru nız gereken, karanlık bir yere uzanıp,
görünümde (gün doğumundan 2013 yılına Dörtlük (Quadrantid) gökyüzünü seyretmeniz.
hemen önce) göktaşı yağmuru ile gireceğiz. 3-4 O-
• 13 Ocak: Jüpiter ve Ay yakın cak arası maksimum düzeye oluşacak Hazırlayan:
görünümde (gün batımından göktaşı yağmuru 2003 EH1 isimli as- Özgür Can Özüdoğru
hemen sonra) teroitin parçacıklarından oluşuyor. Uzay Çobanları Astronomi Topluluğu

74
Zihinsel hastalıkların kökeni,
tarihöncesi genetik bir kazada
B iliminsanları ilk kez, insanların
ve diğer memelilerin zekâlarının
nasıl evrimleştiğini ortaya koydular.
yatrik bozuklukların nasıl ortaya
çıktığını anlamak ve yeni tedavi-
lerin geliştirilmesi için yeni yollar
insan ve farelerde yüksek zihin-
sel işlevlerin aynı genler tarafından
kontrol edildiğini buldular. Çalış-
Araştırmacılar, düşünme ve mantı- sunacaktır.”dedi. ma bu genler mutasyona uğradığın-
ğımızın ortaya çıkmasında rol oyna- Bu çalışma evrimsel atalarımı- da veya zarar gördüğünde, yüksek
yan genlerin tarih sürecinde ne za- zın beyin hücrelerindeki genlerin zihinsel fonksiyonların azaldığını
man evrimleştiğini ortaya çıkardılar. sayısının artması sonucunda insan da gösterdi.
Karmaşık beceriler öğrenme, du- zekâsının geliştiğini gösteriyor. Profesör Grant, “Bizim çalışma-
rumları analiz etme ve esnek bir şe- Araştırmacılara göre 500 mil- mız, yüksek zekâya ve daha karma-
kilde düşünme gibi yeteneklerimiz yon yıl önce denizde yaşayan basit şık davranışlara sahip olmanın ma-
500 milyon yıl önce evrimleşen gen- omurgasız hayvanların genetik bir liyetinin daha fazla zihinsel hastalık
ler sayesinde gelişti. kaza yaşaması, bu genlerin fazladan olduğunu gösteriyor.” dedi. Araştır-
Edinburgh Üniversitesi’nden Pro- kopyalarının yapılması ile sonuçla- macılar daha önce çocuk ve yetiş-
fesör Seth Grant, “En büyük bilim- nır. Bu hayvanların soyları bu faz- kinlerde görülen 100’den fazla be-
sel sorulardan biri, zekâ ve karmaşık ladan genlerden yararlanır ve dav- yin hastalığının gen mutasyonları
davranışların evrim sürecinde nasıl ranışsal olarak insan da dahil olmak yüzünden olduğunu göstermişlerdi.
ortaya çıktıklarıdır.” diyor. Nature üzere karmaşık omurgalılara giden Çalışmada yer alan Cambridge
Neuroscience dergisinde detaylı o- yol açılır. Üniversitesi’nden Dr. Tim Bussey,
larak yayımlanan araştırmada dav- Araştırma ekibi farelerin ve in- “Şimdi bu hastalıkları olan hastalara
ranışların evrimi ve beyin hastalık- sanların zihinsel yeteneklerini, nes- yardım etmek için genetik ve davra-
larının kaynağı arasındaki bağlantı neleri belirlemek gibi karşılaştırma- nışsal testi uygulayabiliriz.” dedi.
gösteriliyor. lı görevlerle dokunmatik bilgisayar
Biliminsanları zihinsel kapasite- üzerinde deneyler yaptılar. Daha Kaynak: “Origin of Intelligence and Mental Illness Linked to
Ancient Genetic Accident”, http://www.sciencedaily.com/
mizin gelişmesinden sorumlu gen- sonra araştırmacılar, bu davranış-
releases/2012/12/121202164325.htm.
lerin birçok beyin hastalığından la ilgili testlerin sonuçları ile farklı
da sorumlu olduğunu düşünüyor. davranışlar evrimleştiği zaman çe-
Wellcome Trust’dan John Willi- şitli türlerin genetik kodlarındaki Hazırlayan: Eren Şahin
ams, “Bu çığır açan çalışma, psiki- bilgiyi birleştirdiler. Sonuç olarak, İTÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü

En büyük karadelik püskürmesi gözlemlendi


A stronomlar Avrupa Güney
Gözlemevi(ESO)’nun VLT te-
leskopunu kullanarak şu ana kadarki
Bu muazzam madde çıkışıyla taşı-
nan enerji oranı Güneş’in ışıma gü-
cünün en az iki milyon kere milyon
rak öngörülen çok yüksek enerjilere
sahip olduğu gözlendi.”
Kuramsal benzetimlere göre bu
en güçlü kuasar püskürmesini keş- katına eşdeğer. Bu da yaklaşık ola- madde çıkışlarının gökadalar üze-
fetti. Şimdiye kadar gözlemlenenler- rak Samanyolu Gökadası’nın toplam rinde etkisi, gökada kütlelerinin gö-
den en az beş kat daha güçlü madde ışıma gücünun 100 katına karşılık kada merkezlerindeki karadelik küt-
çıkışı yapan kuasar keşfedildi. gelmekte; yani bu gerçekten deva- leleriyle nasıl ilişkili olabileceği ve
Kuasarlar süper kütleli karadelik- sa bir madde çıkışı. İlk kez bir ku- neden Evren’de az miktarda büyük
lerden gücünü alan oldukça parlak asar madde çıkışının, kuramsal ola- gökadanın var olduğu gibi modern
gökada merkezleridir. Birçok kuasar evrenbilim gizemlerinin birçoğuna
barındırdıkları muazzam miktarda- cevap verebilir.
ki maddeyi bulundukları gökadalara Yeni gözlemlenen madde çıkışı
püskürtürler bu madde çıkışları da SDSS J1106+1939 kuasarın merke-
gökadaların evriminde anahtar bir zinde ki süper kütleli karadelikten
rol oynar. yaklaşık 1000 ışık yılı uzakta bulun-
Yeni ESO gözlemlerinde keşfe- makta. Ekibin analizlerine göre yılda
dilen ve diğerlerine göre en az beş kütlesi Güneş’in kütlesinden yakla-
kat daha güçlü madde çıkışına SDSS şık 400 katı fazla olan madde, kua-
J1106+1939 ismi verildi. Ekip lideri sardan saniye de 8000 km’lik hızlar-
Nahum Arav gözlemler ile ilgili şöy- la çıkıyor.
le diyor;
“Şimdiye kadar bilinen en ener- Hazırlayan: Ertan Koç
jik kuasar madde çıkışını keşfettik. Uzay Çobanları Astronomi Topluluğu

75
Bilim Gündemi

‘Çöp DNA’ embriyonik gelişimi yönlendiriyor


E mbriyo inanılmaz bir şey. Tek
bir hücreden, yaşayan bir vücut,
çalışan hücre ve organlar oluşuyor.
mayan RNA’larını çöp olarak adlan-
dırdılar.
Oysa şimdi biliyoruz ki
derme dönüştüğünü tespit ederek
mikroRNA’nın gelişimdeki önemli
rolünü vurguladılar. Peki, let-7 ve
Embriyonik gelişimin bir orkestra gi- mikroRNA’lar çöpten çok daha faz- miR-18 nasıl çalışıyordu? Bunu an-
bi düzenli çalıştığı gerçeği de şaşırtıcı lası. Kendi proteinlerini üretmi- lamak için, let-7 ve miR-18’in ortak
olmasa gerek. Gelişim ve hücre biyo- yor olabilirler; fakat mesajcı RNA’ya hedeflerinden biri olan, çeşitli bi-
logları, insan olmanın ardındaki mo- bağlanıp, protein yapımını önleyebi- yoenformatik yöntemler kullanarak
leküler ipuçlarını çalışıyorlar. liyorlar. Böylece hangi proteinlerin tespit ettikleri TGFβ sinyal yolağı-
“Gelişimdeki en önemli ba- üretilip hangisinin üretilmeyeceği nı kesintiye uğrattılar. TGFβ çoğal-
samaklardan biri -muhtemelen aşamasında önemli rol oynuyorlar. ma ve farklılaşma gibi birçok hücre-
en önemlisi de- hücrelerin bü- MikroRNA’ların hücresel fonksiyon sel davranışı etkileyen bir molekül.
tün doku ve organları oluştu- ve insan hastalıklarının gelişimin- MikroRNA’lar TGFβ aktivitesini ta-
ran üç germ tabakasına (ekto- deki rolleri de gittikçe önem kaza- mir ettiklerinde belirli rotada hücre-
derm, mezoderm ve endoderm) nıyor. Peki, embriyonik gelişimdeki ler gönderiyorlar, mesela bir kısmı
ayrılması.” diyor Sanford Çocuk rolleri ne? kemik hücresine, bir kısmı da beyin
Sağlığı Araştırma Merkezi’ndeki hücresine dönüşen.
Sanford-Burnham Kas Gelişimi Hücresel trafiği “Bu çalışmamızla mikroRNA’ların
ve Rejenerasyon Programı’ndan idare ediyorlar embriyonik hücre kaderinin düzen-
Prof. Mark Mercola. 14 Kasım’da Hangi mikroRNA’ların erken lenmesinde çok önemli rolleri oldu-
Genes&Development’ta yayımla- embriyonik gelişimde germ tabaka- ğunu ortaya koyduk.” diyor Merko-
nan çalışmalarında Mercola ve e- larının oluşumunu etkilediğini -e- la ve ilave ediyor: “Çalışmamız aynı
kibi mikroRNA’ların gelişim süre- ğer etkiliyorsa- saptayabilmek için, zamanda görüntüleme teknikleri-
cinde hücre ve germe giden yolda Mercola ve ekibi insan genomundan nin, sistem biyolojisi ile birleştiril-
yönlendirici rolü olduğunu keşfet- 900 civarında mikroRNA ile çalıştı. diğinde bütün-genomun görüntü-
tiler. Embriyonik kök hücrelerden (EKC) lenmesinde ve bu görüntülemenin
mezoderm ve endoderm oluşumun- kompleks biyolojik prosesleri kont-
MikroRNA: Çöp mü? da mikroRNA’ların etkisini test etti- rol eden moleküler sinyalleri tanım-
Hayıııııııır! ler ve mikroRNA ailesinden iki üye, lamadaki kullanımı için bir örnek
MikroRNA’lar bir hücrenin ge- let-7 ve miR-18’in endoderm oluşu- teşkil etmekte.”
nomundaki protein kodlama tari- munu engellerken mezoderm ve ek- Germ hücresi, eşeyli üreyen bir
fini sitoplâzmadaki protein-yapıcı toderm oluşumunu artırdığını keş- organizmanın gamet oluşturmasına
mekanizmaya taşıyan mesajcı RNA fettiler. Bu bulguyu desteklemek için olanak veren herhangi bir biyolojik
(mRNA)’ya benzeyen küçük (22 yapay olarak let-7 fonksiyonunu en- hücreye verilen isim.
nükleotitlik) tek zincirli gene- gellediklerinde, hücrenin kaderinin Endoderm, yetişkin canlıda sin-
tik materyaller. mRNA’nın aksine (hücrenin son tipinin ne olacağının dirim sistemini, sindirim sisteminin
mikroRNA’lar protein kodlamaz. Bu çeşitli aşamaların ardından belirlen- iç yüzeylerini, pankreas, karaciğer
nedenle, biliminsanları senelerdir mesi) dramatik bir şekilde değiştiği- ve diğer bezlerle solunum sistemini
genomun bu küçük, protein kodla- ni, mezoderm ve ektodermin endo- oluşturur.
Mezoderm, kasları, cinsiyet or-
ganlarını, iç organların dış yüzeyini,
iç deriyi, kemik ve kıkırdağı, kalp ve
kan damarlarını oluşturmaktadır.
Ektoderm, yetişkin canlıdaki de-
ri, tırnaklar, saç ve dişlerin yanı sıra
merkezi sinir sistemi, beyin ve ek-
zokrin bezleri de oluşturur.

Kaynak: A. R. Colas, W. L. McKeithan, T. J. Cunningham, P.


J. Bushway, L. X. Garmire, G. Duester, S. Subramaniam, M.
Mercola, “Whole-genome microRNA screening identifies let-7
and mir-18 as regulators of germ layer formation during
early embryogenesis”, Genes & Development, 2012, DOI:
10.1101/gad.200758.112.

Hazırlayan: Bilgenur Baloğlu


İTÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü

76
Grip neden kış mevsiminde daha sık görülür?
İ nfluenza, daha yaygın olarak bilinen
ismiyle grip, tüm dünyada farklı ya-
yılma karakteristiği gösterir. Ilıman
virüsün kuru ortamda kolayca ha-
yatta kaldığı belirlendi. Orta seviye-
de nemin bulunduğu ortamda solu-
kışın çocukların okula başlamaları,
insanların kapalı mekânlarda yoğun
olarak bulunmaları, bağışıklık siste-
iklimli bölgelerde grip vakalarının gö- num sıvısının bir miktar buharlaştığı minin daha az güneşe maruz kalma-
rülmesi kış mevsiminde en yüksek se- ve bunun sonucunda virüsün solu- sı gösterilebilir. Fakat “Ulusal Bilim
viyeye ulaşırken, tropikal bölgelerde num sıvısının içindeki kimyasallara Vakfı (NSF) Kariyer Ödülü” sahibi
hastalığın görüldüğü dönemler yağ- maruz kalma oranının arttığı görül- Marr’a göre bu açıklamalar yeterli ve
mur sezonuna denk gelmektedir. dü. Bu kimyasallar virüsün hücrele- üzerinde anlaşmaya varılmış açıkla-
Virginia Teknik Üniversitesi’nden re bulaşma yeteneğini kısıtlar. malar değildir.
Doç. Dr. Linsey Marr, çalışma arka- Marr, Yang ve Subbiah tarafın- Araştırmacılar virüsün damlacık
daşları Elankumaran Subbiah, Wan dan geçmişte yürütülen ve United ve aerosol içindeyken bile yayılabilir
Yang ve doktora öğrencileri influ- Kingdom’s Journal of the Royal Soci- olma özelliğini kontrol ederek, influ-
enza virüsünün farklı nem koşulla- ety Interface dergisinde yayınlanmış enzanın mevsimselliğinin nem ile a-
rına bağlı olarak hayatta kalma ora- olan çalışma da bu bulguları destek- çıklanabileceğini buldular. Virüsün
nını hesapladılar. Bu çalışma ile ilk ler nitelikte. Bu çalışmaya göre a- hayatta kalabilmesi için en uygun
defa influenza virüsünün insan mu- raştırmacılar bir sağlık merkezinin ortamın düşük nemli ortamlar oldu-
kusunda yaşayabilirliği ile %17 ve bekleme odasından, kıtalararası ko- ğu ve bu ortamın kış mevsiminde en
%100 arasında değişen bağıl nem i- nukları ağırlayan konukevlerinden, iyi şekilde sağlandığı belirlendi. Kı-
lişkisi ortaya konmuş oldu. Linsey bir kreşin çocuk ve bebek odaların- sacası nem, tuz konsantrasyonu ve
Marr deneye ilişkin “Grip virüsünü dan örnekler aldılar. Sonuçlar gös- sıvıdaki proteinler gibi vücut sıvısı-
yapay bir solunum sıvısına ve gerçek terdi ki 1 metreküp havada 16000 nın bileşenlerini etkiler ve bu durum
insan mukozasına damlattık. Ardın- virüs vardır ve bunların büyük ço- da grip virüsünün hayatta kalma ih-
dan virüsün düşük, orta ve yüksek ğunluğu 2,5 mikrometreden küçük timaliyle doğrudan ilişkilidir.
seviyede bağıl neme maruz kaldığın- ve havada saatlerce askıda kalabilen Kaynak: “Why Is the Flu More Common During the
da hayatta kalma oranını ölçtük.” a- parçacıkların üzerinde bulunur. Winter Season?”, http://www.sciencedaily.com/
çıklamasını yaptı. Gribin mevsimsel olarak göster- releases/2012/12/121204162125.htm.
Düşük nemli ortamda, solunum diği artışın mümkün olan açıklama- Hazırlayan: Çağla Eren
sıvısının tamamen buharlaştığı ve ları daha önce incelendi. Örneğin İTÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü

Titan’da nehir görüntülendi


Nasa’nın Cassini uydusu Titan’da anakara kırıklarını ve bunların da latılan Cassini uzay aracı Satürn ve
400 km’den fazla uzunluğa sahip bir havzaların oluşumuna yaptığı katkı- uyduları hakkında çok önemli bilgi-
nehir görüntüledi. yı gösterir” diyor. ler aktardı. İki bölümden oluşan u-
Dünya’daki Nil nehrinin bir min- Dünya’da hidrolojik döngü su ile zay aracının Huygens iniş aracı 14
yatürü olan bu nehrin hidrokarbon gerçekleşirken Titan’da sıvı etan ile Ocak 2005’te Titan’a indi. Cassini
ile dolu olduğu düşünülüyor. gerçekleşiyor. yörünge aracı ise Satürn çevresinde
Güneş Sistemi’nde sadece Dün- NASA’nın Jet İticileri Labor- değişen yörüngelerde araştırmaları-
ya ve Titan’ın yüzeyinde sıvı göl, de- atuvarı’ndan Steve Wall, “Dünya ile nı sürdürüyor.
niz ya da akarsu bulunuyor. Cassini birlikte Titan, yüzeyinde hareketli Satürn’ün uydusu Titan’da bulu-
radar ekibinde görevli Brigham Yo- sıvı barındıran özel yerlerdir. Hare- nan nehir ise uydunun kuzey kut-
ung Üniversitesi’nden Doç. Dr. Jani ket halindeki sıvı, deniz, göl ve akar- bunda Ligeia Mare bölgesinde yer a-
Radebaugh, “Tıpkı büyük akarsula- sulardan buharlaşarak yağmur şek- lıyor ve denize dökülüyor.
rın denize dökülmesinde görüldüğü linde tekrar yüzeye döner. Dünya’da
gibi Titan’ın nehri de denize dökül- bu su ile, Titan’da ise metan ile ger-
meden önce menderesler oluştur- çekleşir.” diyor. Hazırlayan: Ertan Koç
muş. Bu da Dünya’daki gibi Titan’ın 2004 yılında NASA tarafından fır- Uzay Çobanları Astronomi Topluluğu

77
Bilim Gündemi

Böcekler, böcekler, güzel film yıldızı *


P anama tropiklerinde son iki yıl-
dır böcekbilimcilerce (entomo-
loglar) yürütülen hummalı bir çalış-
larında insektisit kullanarak bir ağaç
türünü ilaçlıyor ve yere düşen böcek
türlerine bakıyor, ağaç böceklerini
ma var. Ağaç tepelerine gönderilen toprak böceklerine ve onları da ha-
helyum doldurulmuş balonlar mı şerelere oranlayarak dünya genelin-
istersiniz, ay ışığında balta girme- de 30 milyon böcek türü olduğunu
miş ormanlara girip tuzaklar kuran- tahmin ediyor. Science dergisinde
lar mı? Bütün bu çabaların bir sebebi yayımlanan çalışma için günümüzde
var elbette; eklembacaklıların ise Panama’daki ormanda her
çeşitliliğini anlayabil- biri tenis kortu büyüklü- da çalışmaları konusunda anlaşmaz-
mek. Eklembacaklı- ğünde 12 parsel oluş- lığa düşse de, gezegendeki zengin
lar, sert dış iskelete turuluyor, toplamda böcek çeşitliliğini anlama hedefinde
sahip böcek, ka- 6144 tür tespit edi- beraberler. Basset’e göre, eğer yağ-
buklu ve örüm- liyor. Hamilton bu mur ormanlarını kaybedersek, bütün
ceğimsi hayvan- çalışması için Ye- bu çeşitlilik de yok olacak. “Eğer bir
lardan oluşan ni Gine’nin çeşitli gün yeniden ormanlaştırmak ister-
grup. Bütün tropik ağaçların- sek, hangi böcek türlerinin ağaçları
diğer hayvan da bitki yiyen bö- ayrıştırdığını, toprağı dengelediğini,
gruplarından da- cekleri sisliyor ve bitkileri tozlaştırdığını bilmemiz ge-
ha fazla türe sahip Erwin’inkine benzer rekecek. Çok fazla küçük şey var ve
ve özellikle tropik bir yöntemle, dünya bu böceklerin bütün bu ekosistemi
yağmur ormanlarında genelindeki tahmini böcek nasıl ayakta tuttuğuna dair neredey-
sayıca çok fazla. Bu neden- sayısını 6 milyona indirgiyor. se hiçbir şey bilmiyoruz.”
le, yağmur ormanlarında yapılan sa- Bilinen böcek türleri ise belki sadece
* Şiir: A Wonderful Beetle, Shi Xiaoqun.
yımların genellenmesi ile küresel öl- 1 milyon civarında. Her iki çalışma-
Kaynak: http://www.nature.com/news/jungle-search-
çekte eklembacaklı sayısına ulaşmak da ise böceklerin bir alt grubu kulla- gives-global-count-of-arthropods-1.12026.
mümkün. nılarak toplam sayı için tahmin yü-
Bunun için 1982’de entomolog rütülüyor. Hazırlayan: Bilgenur Baloğlu
Terry Erwin Panama yağmur orman- Araştırma grupları kendi araların- İTÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü

Vega şaşırttı!
A stronomların binlerce yıldır di-
ğer yıldızların parlaklığını be-
lirlemek için ölçü aldığı Vega isim-
gözüken yıldız. Çalgı takımyıldızın-
da bulunuyor ve 25 ışık yılı uzaklığı
ile görece bize yakın yıldızlardan.
MIRC ile Vega için önce 17 sa-
at sonra 12 saatlik dönme süresi be-
lirlendi. Güneş ile karşılaştırırsak,
li yıldızın yaşının 200 milyon daha Ortalama altı yıl önce gökbilimci- Güneş’in ekvatorunun dönüşü daha
fazla olabileceği belirlendi. Çalışma- ler Vega’nın kendi ekseni çevresinde yavaştır; yani 27 gün ya da 648 sa-
yı Michigan Üniversitesi’nden John çok hızlı döndüğünü belirlemişler- at. Bunun yanı sıra Michigan grubu
Monnier’in ekibi, Michigan Kızılöte- di. Ayrıntılı bir çalışma yapılamadığı Vega’nın tahmin edilenden daha yaş-
si Birleştirici (MIRC) adı verilen a- için gökbilimciler, o zamanlar konu lı ve en az iki Güneş kütlesinde ol-
raçla yürüttü. üzerinde uzlaşamamış ve Vega’nın duğunu da belirledi.
Vega, Kuzey yarımkürede şu sıra- dönme hızı, yaşı ve kütlesi üzerine Ekip lideri John Monnier çalışma
lar batı yönünde gün batımına doğru tartışmaları başlatmıştı. ile ilgili şunları söylüyor: “Vega bizi
şaşırtmaya devam ediyor. Bizim için
bu yıldız diğer yıldızlar için bir refe-
ranstır. Biz yıldızın daha hızlı dön-
düğünü belirledik. Ayrıca yıldızın
çevresinde bir toz diski ya da bir ge-
zegen sisteminin olmadığını da bili-
yoruz.”
Araştırmanın yapıldığı teleskop-
lar Georgia Eyalet Merkezi’nde bu-
lunuyor.

Hazırlayan: Ertan Koç


Uzay Çobanları Astronomi Topluluğu

78
Bir bilgisayar simülasyonunun içinde mi yaşıyoruz?
O n yıl önce bir İngiliz filozof, i-
çinde yaşadığımız evrenin as-
lında gelecek nesiller tarafından yü-
Ama UW ekibi, şu an ya da yakın
bir gelecekte gerçekleştirilebilecek
ve sınırlı kaynakların gelecek simü-
raştırmacıların, baskın kuvvet adlı,
doğanın temel dört kuvvetinden bi-
ri olup atomun çekirdeğinde kuark
rütülen bir bilgisayar simülasyonu lasyonlarına getirdiği kısıtlamalara ve gluon adlı atomaltı parçacıkları
olabileceği fikrini öne sürdü. Bu fi- duyarlı testler önerdiler. nötron ve protonların içinde birbi-
kir kabul etmesi güç, hatta belki de Bir UW fizik profesörü olan Mar- rine bağlayan kuvveti incelemesini
anlaşılmaz olmakla birlikte, Was- tin Savage, günümüzde örgü kuan- sağlıyor.
hington Üniversitesi’nden (UW) bir tum renk dinamiği adlı bir tekniği “Eğer simülasyonlar yeterin-
grup fizikçi fikrin geçerli olup ol- kullanan ve evreni yöneten temel ce büyük yapılırsa, bizim evrenimi-
madığını görmek için potansiyel bir fizik kanunlarından yola çıkan sü- ze benzer bir şey ortaya çıkmalıdır.”
test buldular. per bilgisayarların, evrenin sadece diyor Savage. O zaman durum, evre-
Günümüzde insanlığın bir bilgi- çok küçük, bir metrenin 100 tril- nimizde şu anki küçük ölçekli simü-
sayar simülasyonunda yaşıyor olabi- yonda biri ölçeğinde yani bir ato- lasyonlarda bir analogu olan bir “iz”
leceği fikri, Oxford Üniversitesi’nde mun çekirdeğinden biraz daha bü- aramak meselesi olacaktır.
felsefe profesörü olan Nick Bostrom yük, bir kısmını simüle edebildiğini Savage ve meslektaşları,
tarafından 2003’te Philosophical söyledi. çalışmaya UW Nükleer Teo-
Quarterly’de yayımlanan bir maka- Er ya da geç, daha güçlü simülas- ri Enstitüsü’ndeyken katılan New
leden geliyor. Bu makalede yazar üç yonlar, molekül, hücre ve hatta in- Hampshire Üniversitesi’nden Silas
olasılıktan en az birinin doğru oldu- san ölçeğinde modelleme yapabile- Beane ve UW fizik bölümü yüksek
ğunu iddia ediyor: cekler. lisans öğrencisi Zohreh Davoudi, bu
- İnsan türünün, “insansonrası” Fakat hesaplama gücünün, evre- izin kozmik ışınlardaki bir sınırlan-
aşamasına ulaşmadan neslinin tü- nin yeterince büyük bir kısmını si- ma olarak görülebileceğini öne sü-
kenmesi muhtemeldir. müle edebilecek ve bu sayede fi- rüyorlar.
- Herhangi bir insansonrası uy- ziksel süreçlerdeki, bir bilgisayar Fizik dahil pek çok alandaki bi-
garlığın kendi evrimsel tarihinin modelinde yaşadığımız anlamına ge- limsel makalenin ön baskısının çev-
kayda değer sayıda simülasyonunu lebilecek kısıtlamaların anlaşılması- rimiçi bir arşivi olan arXiv’de ya-
yürütme ihtimali düşüktür. nı sağlayacak kadar artışı daha pek yımladıkları makalede, en yüksek
- Neredeyse kesinlikle bir bilgisa- çok nesil sürecek. enerjiye sahip kozmik ışınların, mo-
yar simülasyonunda yaşamaktayız. Fakat Savage, günümüz simülas- deldeki örgünün kenarlarından de-
Ayrıca, “bir gün, önceki nesille- yonlarında kaynak kısıtlamalarının ğil, köşegeninden geçeceğini ve bek-
rin simülasyonunu yürüten insan- izleri olduğunu ve eğer uzay-zaman lenenin aksine her doğrultuda eşit
sonrası haline gelme ihtimalimizin sürekliliğini modellemek için kul- şekilde etkileşim göstermeyecekleri-
yüksek olduğu inancının, eğer hali lanılırsa altta yatan örgünün etkisi ni söylüyorlar.
hazırda bir simülasyonun içinde ya- dahil, bunların uzak gelecekteki si- “Bu, böyle bir fikrin ilk test edi-
şamıyorsak, yanlış olduğunu” savu- mülasyonlarda da var olmaya devam lebilir izi.” diyor Savage.
nuyor. edeceğini söylüyor. Eğer böyle bir konseptin gerçek
Hesaplamadaki şu anki sınırla- Örgü kuantum renk dinamiği he- olduğu ortaya çıkarsa, bu durum
malar ve yönelimlerle, araştırmacı- saplarını gerçekleştiren süper bil- başka olasılıkları da beraberinde ge-
ların evrenin ilkel simülasyonlarını gisayarlar esasen uzay-zamanı dört tirecektir. Örneğin Davoudi, eğer bi-
yürütmesi bile on yılları bulacaktır. boyutlu bir gride bölüyorlar. Bu, a- zim evrenimiz bir simülasyonsa, bu-
nu yürütenlerin başka simülasyonlar
Konik yüzey, enerji ve momentumun ilişkisini, uzay ve zaman üzerine Albert Einstein tarafın-
dan geliştirilmiş temel teori olan özel görelilikte gösteriyor ve bu, evrenimizin bir simülasyon da yürütüyor olabileceklerini ve bu-
olmadığı durumda beklenen sonuç. Düz yüzey, eğer evren altta yatan kübik bir örgüye sahip nun esasen bizimkine paralel başka
bir simülasyon ise enerji ve momentumun beklenen ilişkisini gösteriyor. (Martin Savage)
evrenler olması anlamına gelebilece-
ğini öne sürüyor.
“O zaman soru şu, ‘Eğer aynı
platformda yürütülüyorlarsa, bu di-
ğer evrenlerle iletişime geçilmesi
mümkün mü?’” diyor.

Kaynak: “Do We Live in a Computer Simulation Run by Our


Descendants?ResearchersSayIdeaCanBeTested”,http://www.
sciencedaily.com/releases/2012/12/121210132752.htm.

Hazırlayan: Yağmur Erten

79
Bilim Gündemi

İnsandaki bakteriyel ekoloji son 100 yılda değişti


O klahoma Üniversitesi’nde yapı-
lan bir çalışmada, tarih öncesin-
den kalan (ancient) DNA’ların eski
bu verilerden çıkan sonucu şöyle a-
çıklıyor: “Ekip, kozmopolit alanlar-
daki insan bağırsak mikrobiyomla-
insan mikrobiyomlarına özgü farklı
özelliklerin evrilmesi için yeterli bir
süredir.”
insan mikrobiyomlarını (insanda ya- rında son yüz yıl içinde büyük bir “Tarihöncesi insan mikrobiyom
şayan mikrop popülasyonları) anla- değişimin olduğu sonucuna vardı.” verilerini yeniden elde etmek bu ça-
mak için kullanılabileceği gösterildi. Lewis; “Modern insan, diyet de- lışmalara tamamlayıcı çalışmalardır.
Tarih öncesi mikrobiyomları anlama- ğişikliklerinden ve çeşitli aseptik ve Ancak, ancient mikrobiyomların çalı-
mız ise bize günümüz insanının sağ- antibiyotik uygulamalarının yaygın şılması sorunsuz değildir. DNA’ların
lığında son zamanlarda nasıl değişik- olarak kullanılmaya başlanmasından korunduğunu varsaysak bile, örnek-
likler meydana geldiğini görmemizi büyük ölçüde faydalandı. Ancak a- ler toprakta geçen zamanda ve labo-
sağlayabilir. Örneğin, aşırı şekilde raştırmalar bu değişikliklerin bir ma- ratuvar ortamında kontamine olmuş
kullanılan antibiyotik ve aseptik uy- liyeti olduğunu da gösteriyor. Otoim- ya da modifiye olmuş olabilirler.”
gulamaların insan vücudunda yaşa- münle ilgili risklerde ve diğer sağlık Lewis’in diğer bir açıklamasıysa şu
yan hangi tür iyi bakterileri yok ettiği durumlarında son dönemde artış ol- şekilde: “Çalışmalarımızdaki labora-
ortaya konulabilir. ması bu maliyeti bize gösteriyor” di- tuvar kontrollerine ek olarak, Boul-
Cecil M. Lewis Jr. (Oklahoma Ü- ye devam ediyor. der Colorada Üniversitesi’ndaen Dan
niversitesi, antropoloji profesörü) Lewis şunları da ekliyor: “İnsan- Knights tarafından geliştirilen “kay-
ve Raul Tito (araştırma görevlisi) lar ve bakteriler arasındaki birlikte nak izleme” (source tracking) dedi-
mikrobiyom analiz çalışması için, evrimleşme ilişkisinin nasıl değişti- ğimiz yeni heyecan verici bir nicel
Amerika’da üç farklı arkeolojik böl- ğini ortaya çıkarmayı hedeflerken, yaklaşım kullanıyoruz. Bu yöntem
geden insan dışkısı örneği topladı. bir yandan da bu süreçte kaybedile- tarih öncesinden gelen örneğin ne
Örnekler 1000 yıldan daha eski bir nin yerine konulmasının temellerini kadarının insan mikrobiyomuyla il-
zamana aitler. kurmaya çalışıyoruz. Bunu yapma- gili olduğunu ve ne kadarının da di-
Buna ek olarak, araştırma ekibi nın bir yolu geleneksel yaşayan uzak ğer çevresel faktörlerle ilgili olduğu-
daha önceden yayımlanmış verilerin toplulukları ve insan olmayan pri- nu ortaya koyabiliyor.”
yeni bir analizini de sundu. Bu ör- matları incelemektir. Alternatif yön- Lewis sözlerini “Bazı örneklerin ba-
nekler olağanüstü korunmuş halde temse bize ne olduğunu açıklaması ğırsak mikrobiyom özelliklerini mü-
bulunan buz adam Otzi ve buzul ü- bakımından tarih öncesi örneklere kemmel şekilde gösterdiğini gördük.
zerinde 93 yıldır donmuş olarak ka- bakmak olacaktır.” Bunlar eski insan bağırsakları üzerine
lan bir asker. “Geleneksel yaşayan uzak toplum- derin analiz yapılabilmesine kapı açı-
Lewis yaptığı açıklamada “elde e- ların modern insan ekolojisinden tam yorlar. Böylelikle, eski insanların ne
dilen sonuçların hipotezleri destekle- olarak ayrılmadığı öne sürülebilir. tür hastalıklar geçirdiklerini ve o za-
diğini, eski insanların bağırsakların- Devletten süt ve diğer yiyecek kay- mandan günümüze bağırsaklarımızda
daki mikrobiyomların insan olmayan naklarını alıyor olabilirler ve bu da ne gibi değişiklikler olduğunu anlaya-
diğer primatlarla ve kırsalda yaşa- o topluluğun mikrobiyal ekolojisini biliriz.” şeklinde tamamlıyor.
yan Batılı olmayan topluluklarla o- dönüştürmüş olabilir. Bizim evrimsel Kaynak: “Too Many Antibiotics? Bacterial Ecology That Lives
lan benzerliğinin, modern Amerikan kuzenlerimiz olan insan olmayan pri- On Humans Has Changed in Last 100 Years”, (http://www.
yaşamını sürdüren insanlara benzer- matları dikkate almak önemlidir. Bu- sciencedaily.com/releases/2012/12/121213132546.htm)
liğinden daha çok olduğunu ortaya nunla birlikte, insan ve şempanzenin 19.12.2012
çıkardığını” belirtti. Peki, bu durum ortak atasının yaklaşık altı milyon yıl Hazırlayan: Gizem Turan
bizi hangi sonuca götürüyor? Lewis önce yaşadığını düşünürsek, bu süre İTÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü

değişimin nedenini yıldızdaki iç


Bu yıldızda neler oluyor? kuvvetler dengesinin kararsız ol-
masına yani bozulmasına bağlıyor.

A vrupa’da araştırmacı bir ekip


bir hiperdev yıldızın 30 yıla va-
ran araştırma verilerini yayınladı.
da anahtar bir rol oynuyor.
Daha çok ıssız bölgelerde göz-
lemlenen, sayıca az olan ve kararsız
Yıldızın sıcaklığının 1900 ile
1980 yılları arasında 5000 derece
dolaylarında seyrettiği ancak 1980
Kraliçe takımyıldızında bulunan bir yapıya sahip bu tip yıldızlardan, ile 2005 yılları arasında sıcaklığın
HR 8752 isimli süper parlak yıldı- gökadamızda 12 tane gözlemlendi. birden 8000 dereceye yükseldiği
zın yüzey sıcaklığının geçtiğimiz Güneşten dört milyon kat par- gözlemlendi. Buna karşılık yıldızın
üç yıl içinde yaklaşık 3000 derece lak olan HR 8752 ‘nin sıcaklığının 750 güneş yarıçapından 400 güneş
arttığı belirlendi. Bu keşif büyük 30 yıl içinde 5000 dereceden 8000 yarıçapına kadar küçüldüğü göz-
kütleli yıldızların evrimini anlama- dereceye çıktığı belirlendi. Ekip bu lemlendi. Aynı zamanda yapılan

80
Maya hücresi, mitokondrisini yavrularıyla paylaşıyor
A nnenin çocukları uğruna kendi
sağlığını ve güvenliğini feda et-
mesi tüm kültürlerde öykülere konu
formdaki canlılara da kimyasal ener-
jiyi sağlayan mitokondrinin ta kendi-
sidir. Yaşayan tüm hücrelerde oldu-
ğimizde olduğu gibi.
Ama tüm hücreler başa baş eşit o-
larak bölünmezler. Örneğin insan kök
olmuştur. Tabii bu durumun yalnızca ğu gibi, maya da hayatta kalmak için hücresi genelde birbirinden çok fark-
insan annelerine özgü bir şey olduğu böyle bir yapıya ihtiyaç duymaktadır. lı duran ve davranan iki hücreye bö-
anlamına gelmiyor. Dişi kutup ayıları Yeni çalışmalarını konu alan haber- lünür. Bazı kanser hücreleri de buna
emekleyen yavrularının ilk yemekle- de, UCSF takımı maya hücrelerinin benzer bir tavır gösterir. Marshall di-
ri için açlıktan ölmeyi, anne yunuslar tomurcuklanan yavrularına, prote- yor ki; “Biyomedikal alanda artan bir
uyumamayı göze alırken, anne örüm- in ağıyla veya yeni oluşan genç hüc- algıya göre, eşit olmayan bölünmeler-
ceklerse bizzat kendilerini çocukları- redeki moleküler motorlar sayesinde le bir hücrenin kendi mitokondrisini
na yemek olarak feda ediyor. nasıl doğru miktarda mitokondriyi çevrede nasıl hareket ettirdiğini anla-
Şimdi ise, California Üniver- taşıdıklarını açıkladılar. yabilmek, kök hücre ve kanser biyo-
sitesi’nde yapılan bir çalışma hiç u- UCSF’de biyokimya ve biyofizik lojisinde birçok ipucu verecektir.”
mulmadık bir sonucu ortaya koydu; dalında profesör adayı Dr.Wallace UCSF takımı, donanımlı mikros-
maya hücreleri de yavruları için her Marshall ve UCSF’ de doktora son- kopları ve ileri bilgisayar teknoloji-
şeylerini feda edebilmekteler. rası araştırmalarına devam eden Sus- leriyle, çalıştıkları maya hücrelerin-
Bu haftaki Science dergisinde sane Rafelski öncülüğünde yapılan a- deki mitokondrinin hareketlerini
tasvir edildiği üzere maya hücre- raştırmada en çok şaşırtan bulgu ise; izleyebildiler. Eğer bu mitokondri
lerinden Saccharomyces cerevisiae maya anneleri kendi enerji kaynakla- yapısı rastgele bölünmüş olsaydı, bi-
tomurcuklanan yavru hücresinin i- rı olan mitokondrilerini feda ederek lim adamları bunun yeni oluşan to-
çine, yaşamsal önemi olan içyapılar- hızla ölüme yaklaşırken, yavrularına murcukta anneye nazaran daha az
dan mitokondriyi iterek yavrusunun cömert miktarlarda mitokondrilerini olmasını umacaklardı (çünkü anne
sağlığını garantiye alıyor. vermeye devam etmeleriydi. hücre tomurcuktan daha büyüktür).
Mitokondri, yaşayan tüm hücreler Marshall şu şekilde ifade ediyor: Umdukları şeyin yanı sıra, maya
için gereken enerjiyi sağlayan, hücre- “Maya anne, tomurcuğa, tomurcuk anne hücresinin yavrusuna her jene-
deki küçük bir güç santralidir. Tüm ne kadar isterse o kadar pompalaya- rasyonda mütemadiyen mitokondri-
maya hücresine ve başka gelişmiş caktır.” ve “Tomurcuk daha fazla a- sini verdiğini ve gitgide annenin or-
lıp büyürken, anne hiçbir şey almaz.” ganelinin azaldığını buldular. Maya
Maya hücrelerindeki mitokondriyel ağların
bilgisayar ortmaında oluşturulmuş görüntüsü. annelerinin, çocuklarının sağlığını
Hücre nasıl bölünüyor? garantiye almak için ödediği mik-
Klasik bir hücre bölünmesi mitoz tar abartılıydı; sonuçta çok miktarda
bölünme sürecidir. Hücrenin mitoz mitokondrisinin verdiği için ölecek-
bölünme sürecinde bir hücrenin eşit ti. 10 nesil sonra ölmeye başlayacak-
parçaya yarılmasıyla tıpa tıp aynı iki tır ve 20. nesilde birçok anne ölmüş
hücre doğmuş olur. Bilim adamları olacaktır.
daha önce hep mitokondrinin tam Kaynak: 19.11.2012, “Even Yeast Mothers Sacrifice
ortadan bölünmesini, hücrenin mi- All for Their Babies” (http://www.sciencedaily.com/
releases/2012/11/121108142752.htm)
tozla ikiye bölünmesine sebep gös-
termişlerdir; aynı, iki yanı eşit mal- Hazırlayan:
zemelerle dağılmış olan peperoni Sevgi Tansu Bağdatlı
pizzasını bıçakla tam ortadan kesti- İTÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü

detaylı tayfölçer gözlemi yıldızın fi- le yok olacağına ilişkin önemli kanıt-
ziksel özelliklerinin değişimini or- lar mevcut. Aynı zamanda düzensiz
taya çıkardı. Ekip hiperdev yıldızın bir sıcak yıldız tipi olan “Parlak Mavi
kararsız atmosferinin iki kısımdan Değişken” yıldıza da dönebilir. An-
oluştuğunu ve 8000 derece dolay- cak her iki durumda çalışmayı yürü-
larında ki atmosferin küçük kısmı- ten Hollanda Enstitüsü’ndeki Utrecht
nın, büyük miktarda hidrojen ve Uzay Araştırmaları’nın dikkatinden
helyum iyonlaşmasından oluştuğu- kaçmaz. Bu tip hiperdev yıldızların
nu ortaya çıkardı. Samanyolu gökadasında da daha çok
HR 8752’nin nasıl bir son ile yok keşfedilmesi bekleniyor.
olacağı henüz belli değil; ancak yıldı-
Hazırlayan: Ertan Koç
zın güçlü bir süpernova patlaması i-
Uzay Çobanları Astronomi Topluluğu

81
Briç Lütfi Erdoğan erdoganlutfi@hotmail.com

EL NO: 185 EL NO: 186


Biraz plan Batarı olmayan bir işlem
♠ AQ8 K G ♠ -----
♥ A32 1♦ 1♠ D G B K
♥ KJ109 4♣ Dbl 4♠ 5♠
♦ J10643 2NT 2♦(1)
♦ KJ876 pas 6♦
♣ Q6 2 ♠ 4♥(2)
♣ K1076
4♠ 4NT
K
5♠ 6♠ K
B D Batı Pik rua atak eder; nasıl devam et-
(1) Zon forsingi. B D
G meliyiz? (Kozlar 2-1)
(2) Kısalık. G
Yanıt: İlk yerden Karo vale çakarız, kozla
♠ K9764
Lehman turnuvasında oynanan bu oyun- ♠ AJ2 ele gelir bir Pik’e Karo ruayla çakarız. Tek-
♥ J
da benim partnerim 6 Pik’e battı.Küçük ♥ A654 rar kozla ele geliriz ve elden Tref dam oy-
♦ A2
Kör atağına karşı nasıl oynamalıyız? ♦ AQ1054 narız. Doğu alınca ya K10 Trefl’ doğru ya
♣ AK932
Yanıt: Bir oyuna başlamadan önce yeterli ♣Q da Kör KJ’ ye doğru oynar.
plan ve olasılıklar hesaplanmazsa oyunun sonunda bat-
tığımızı fark ederiz. Yukarıdaki oyun çok zor bir oyun Tüm dağılım
değil aslında, biraz düşünmek yeterli. Buna göre bir Ka- ♠ -----
ro kaybımız kesin, kozlar partaj olmak zorunda. Trefl’ler ♥ KJ109
departajsa oyunun batarı yok, eğer Trefl dağılımı 4-1 ise ♦ KJ876
4’lü Trefl’inin olduğu tarafta üç tane koz olmak zorun- ♣ K1076
da. Şimdi oynayalım: Kör as’la yerdeyiz ve iki tur koz ♠ KQ976543 ♠ 108
K
çekeriz.Sonra üç tur Trefl çekeriz; partajsa son kozu alıp ♥ 732 ♥ Q8
B D
elimizi açarız, değilse yere çaktırırız. ♦ 43 ♦9
G
♣ ----- ♣ AJ985432
♠ AJ2
Tüm dağılım
♥ A654
♠ AQ8 ♦ AQ1054
♥ A32 ♣Q
♦ J10643
♣ Q6 2013 Türkiye Kış Kadınlar Takım Şampiyonası
♠ J103
K
♠ 52 2012 Türkiye Kış Kadınlar Takım Şampiyonası 21-
♥ Q865 ♥ K10974 24 Şubat 2013 tarihleri arasında Ankara’ da yapı-
B D
♦ K5 ♦ Q987 lacaktır.
♣ J1087
G
♣ 54 En az 5 takım olan illerde eleme yapılacaktır. İl ele-
mesi yapılamayan illerden katılacak takımların en
♠ K9764 geç 31 Ocak 2013 tarihine kadar; eleme yapılan illerden katılan
♥ J takımların ve il sıralamasının ise en geç 15 Şubat 2013 tarihine
♦ A2 kadar İl Temsilcileri tarafından bildirilmesi gerekmektedir.
♣ AK932 Katılan takım sayısına göre il kotaları, turnuva formatı ve diğer de-
taylar daha sonra ilan edilecektir.

2013 Gençler Eğitim Kampı ve Genç Milli 2013 Türkiye Kış Açık Takımlar Şampiyonası
Takımlar seçmesi tarih ve yer duyurusu
2013 Gençler Eğitim Kampı 26 Ocak-3 Şubat 2013 Bilindiği üzere Türkiye Kış Açık Takımlar Şampiyona-
tarihleri arasında Ankara Bilkent Üniversitesi kampü- sı bugüne kadar 80+2 takımla ve İzmir Fuar alanında
sünde yapılacaktır. Kampta 25 yaş ve 20 yaş altına yö- yapılmaktaydı. Federasyonumuzun daha önce almış
nelik eğitim programları yanısıra 11-20 Temmuz 2013 olduğu karar ile bir önceki sezonun ilk iki takımının
tarihinde yapılacak olan 24. Avrupa Genç Milli Takım- eleme olmadan doğrudan turnuvaya katılmaları bu
lar Şampiyonası’na ve 1 Ağustos 2013 tarihinde yapı- yıldan geçerli olmak üzere kaldırılmıştı. Sporcuları-
lacak olan Açık Dünya Gençler Takım Şampiyonası’na mızın sayısının artması nedeniyle bu sene turnuvaya
katılacak genç milli takımlarımızı belirlemek için ya- 128 takımın katılmasına ve 10-16 Mart 2013 tarihleri
rışma düzenlenecektir. Kamp programını oluşturmak arasında Kaya İzmir Thermal & Convention Otel’de
için yapılacak olan eğitim programlarına ve/veya genç yapılmasına karar verilmiştir. Bu durumda illerden
milli takım seçmesine katılacak olan sporcuların 13 katılacak takımların kotaları artacaktır. Katılan takım
Ocak 2013 Pazar gününe kadar kayıt olmaları önemle sayısının kesinleşmesinden sonra artmış olan il kota-
duyurulur. ları duyurulacaktır.

82
Evrenle Söyleşiler

Nötron yıldızı ile söyleşi


Kendisiyle yaptığımız bu söyleşide nötron yıldızı, süpernova patlamasını ve kişisel
kökenini açıklıyor. Aynı zamanda pulsarlar, X-ışını ve gama ışını patlamalarını ele alıyor.

Richard T. Hammond
Çev. Nalân Mahsereci

İyi geceler, tanıştığımıza memnun oldum. ve oksijen sülfürü oluşturur, oksijen ve helyum neonu
Teşekkürler, benim için de burada bulunmak çok oluştur ve bu süreç böyle gider; bu füzyon süreçlerinin
hoş. her biri enerji yayımlar.
Anlatmaya ne olduğunuzla, yani nötron yıldızının ne Bu süreç demir oluşumuna kadar sürer mi?
olduğuyla başlayabilir misiniz? Evet, altın ve gümüş gibi bazı ağır elementlerin olu-
Evet, ama beni bir yıldız olarak düşünmeyin. Beni yan- şumu dışında sürer, ama temelde yıldızların içi kayna-
lış anlamayın, bu adı seviyorum; ama benim içimde hiç- mış sıcak demir küresidir.
bir füzyon oluşmaz. Bir yıldızdan ziyade daha çok dev bir Sonra ne olur?
çekirdek gibiyim, tabii nötral oluşumu saymazsak. Sıkıntı. Yıldızınızın ne söylediğini anımsıyor musu-
Yani katı nötronlar mısınız? nuz, “Yıldızların içinde süregelen kızgın bir savaş sürer,
Sadece nötrondan oluşmaktayım. tam bir çöküşü yaşamak isteyen kütleçekim içe doğru
Bayağı yoğun olmalısınız. çeker, karşısında özgür kalmaya çabalayan ışıma (rad-
İdare ediyorum. yasyon) basıncının dışa doğru itmesi vardır.”
Demek istediğim, her bir birim hacminiz başına çok Evet.
yüksek bir kütleye sahip olmalısınız. Doğru mu? Bir kez demir oluşunca, radyasyonun dışarıya doğru
Her saniyede büyük bir arabanın garajınızın içine i- basıncı kalmaz, böylece yıldız çökmeye devam eder. Her
lerlediğini düşünün. nasılsa aşırı ısınır, milyarlarca dereceye ulaşır. Isı enerji-
Garajım o kadar büyük değil. si parçalara ayrılmış demir atomları tarafından soğuru-
25 yıl boyunca, sürekli olarak her saniyede bir tanesi- lur ve yıldız, basitçe nötron, proton ve elektron haline
nin içeriye doğru ilerlediğini düşünün. gelir ve sıcaklık baş aşağı iner.
İnanın bana, bu kadar yer yok. Sıcaklık düşer mi?
Onları benim yoğunluğuma sıkıştırabilirseniz, ola- Bu geniş bir buz küpünü bir tabak çorbaya koymaya
caktır. Aslında bütün o arabalar, parmağınıza da yerle- benzer. Sıcak çorbanın ısı enerjisi, eriyen buza geçer ve
şebilir, tabii eğer benim yoğunluğumdaysalar. çorba soğur. Yıldızın içindeyse, ısı enerjisi parçalanmış
İnanılmaz, nasıl oluştuğunuzu sorabilir miyim? demir atomlarının arasına girer.
Bir süpernova patlamasının kalıntısıyım. Anladım.
Süpernovanın ne olduğunu açıklayabilir misiniz? Burada işler iyice ilginçleşmeye başlıyor. Yıldız şimdi,
Hay hay, söyleşi yaptığınız yıldızın kaldığı yerden de- çok daha soğuktur, bu nedenle çöker; sonunda elektron
vam etmek isterim. ve protonları bir diğerinin çok yakınında olmaya zorlar
Notlarıma bir göz atayım, ha evet, yıldız, hidrojenin ve onlar da birlikte nötron ve nötrinoları oluşturur. Nöt-
helyumu, helyumun da karbonu nasıl oluşturduğunu a- rinolar arkalarında nötronları bırakarak, hızla ayrılırlar.
çıklamıştı, sonra kırmızı dev evresini, sonra da beyaz cü- Yıldız katı nötronların küçük küresine çöker. Çöküş öy-
ceyi anlatmıştı… lesine şiddetlidir ki, nötronları daha yüksek bir yoğun-
Son bir görkemli parlamayla yıldızınız sona ermesey- Nötron yıldızları, bir süpernova patlamasının kalıntısıdır.
di, huzurlu ve verimli bir kariyeri olurdu. Sonunda, ge-
zegeninizle dokunarak ya da tutarak temasa geçecektir;
bu yeryüzündeki yaşamı uzun bir süre desteklemiştir.
Bunun böyle olduğunu görebileceğinizi varsayıyorum.
Ona neden karbonda durduğunu sordunuz mu?
Buna şaşırmıştım.
Nedeni toplam kütlesidir. En yalın haliyle, yıldızınız,
bu konuyu daha fazla zorlayacak kütleçekimsel gücü bir
araya getiremez.
Konu dediğiniz nedir?
Füzyon (birleşme). Ancak büyük kütleli yıldızlar i-
çinde tepkimeler sürer; karbon ve karbon magnezyumu
oluşturur, karbon ve helyum oksijeni oluşturur, oksijen

83
luğa sıkıştırır, yani nötron çekirdeği Öyleyim. Tip II süpernovadan ge- Bir işaret feneri gibi düşünüldü-
devasa şok dalgasıyla geriteper. liyorum. ler. Açmayı ve havaya kusmayı, hızlı
Bir topun sert bir yüzeye çarptı- Büyüklüğünüz ne kadar? dönüş hareketi iyi açıklıyordu.
ğında sıkışması, sonra geritepmeyle Güneşinizle aşağı yukarı aynı Peki…
itilirken genişlemesi gibi mi? kütledeyim ve 20 km genişliğinde- Sürekli parlak bir ışık yayıyor, a-
Evet, ama çok daha güçlüsü. As- yim. ma bir yandan kendi etrafında dönü-
lında bu bir süpernovadır, evren i- Çok ilginç, çok kütleli ve çok kü- yor. Işın doğrudan size yöneldiğinde
çindeki en enerjik olaylardan biri- çük. parlak görürsünüz; sizden öteye yö-
dir. Evet, bu bana sıradışı özellikler neldiğinde bir şey görmezsiniz. Net
Anlıyorum, ama bir yere takıl- veriyor. Ağırlığınız ne kadar? sonuç şudur: Sürekli parlayan ışık,
dım. Nova ifadesini duymuştum, sü- Ağırlığıma bakmıştım, 81 kilo ci- dönüş nedeniyle size göz kırpar gi-
pernova basitçe daha büyük nova mı varındayım. bi görünür.
demek? Eğer üzerimde ayakta durabilse- Bu pulsarın nasıl çalıştığının açık-
Hayır, hiç de değil. Bir kırmı- niz, ağırlığınız 1 milyon ton gelecek- laması mı?
zı devle beyaz cüceyi bir yörüngede tir. Saniyede 100 kez döndüğümden Evet.
hayal edin. başınız da fena dönecektir. Pulsarın yaydığı enerji, ışının içi-
Güneş ile söyleşimizde, bunu ko- Dünyada hiç böyle değildir. ne nasıl odaklanır?
nuşmuştuk. Doğru, değildir. Benim manyetik Bir şeyin güçlü bir manyetik ala-
Güzel. Zamanı gelmişken, birbir- alanım da Dünyanınkinden 1 tril- nı varsa, enerjiyi gövdesinin man-
lerine yaklaşırsalar, beyaz cüce kır- yon kat kadar güçlüdür. yetik kutuplarından dışarıya, uzaya
mızı devden madde çekecektir. Bu Çok küçük olduğunuz ve yıldızlar yayar. Pulsarlardan gelen enerjinin
madde, cücenin yüzeyinde birike- gibi ışın yaymadığınız için, saptan- açıklanabilmesi için, gövdesinin çok
cektir ve yüzeyde sürekli olarak çar- manız imkânsız gibi görünüyor. küçük olduğu ve çok hızlı döndüğü
pıştıklarından, cüce giderek ısınır. Arka avlunuza gece çıktığınız ve düşünülür.
Aslında, ısısı 15 milyon dereceye ka- gözlerinizi yukarı diktiğinizde, beni Onun bir nötron yıldızı olması ge-
dar çıkabilir. Bunun ne anlama gel- görmeyi beklememelisiniz, katılıyo- rektiğini mi söylüyorsunuz?
diğini biliyorsunuz. rum. Gene de beni keşfettiniz. Evet, öyle olmalı. Pulsarlar, bizim
Füzyon mu? Nasıl? varoluşumuzla ilgili gözlemsel ka-
Füzyon, yalın füzyon. Göklerde yalnızca optik ışıma ya nıtlardır. Pulsar dönüşlerinde, man-
Yalın füzyon? da ışık araştırmıyorsunuz; X-ışını, yetik kutuplar her zaman dünyayı i-
Genellikle füzyon yıldızların kal- kızılötesi ışıma ve radyo dalgaları ı- şaret etmelidir ki, atımı görelim. Bu,
binin derinlerinde oluşur. Söz ettiği- şıması da arıyorsunuz. Bell’in gördüğü şeydir.
miz durumda bu yüzeyde de doğru- Evet. Büyüleyici, yani pulsarlar nötron
dur ve birkaç gün ya da birkaç hafta Jocelyn Bell 1960’ların sonunda yıldızlarının varlığını destekliyor.
boyunca bu yıldız Güneşten 10.000 mezun olmuş bir öğrenciydi. Radyo Pulsarlar ve diğer ilginç kanıtlar.
kat daha parlak ışık saçabilir. Aslın- yayınlarıyla gökleri araştırdı, hari- Örneğin?
da, gökyüzünde bir şey görmüyor- ka bir gizemle sonuçlanacak bir ke- X-ışını patlamaları.
ken, aniden yıldızı, yeni yıldızı gö- şif yaptı. Bu yeni bir şey…
rürsünüz, ya da novayı. Neydi bu keşif? Bunu 1970’lerde görmeye başladı-
Süreç devam edebilecek midir? Radyo dalga boyu enerjisini bul- nız. Güneşinizin olduğundan bin kat
Evet, ama beyaz cüce intihar ola- du; ama onu galaksilerden gelen daha fazla enerjisi olan, ama birkaç
sılığına karşı dikkatli olmak zorun- radyo yayını ya da yıldızdan gelen ı- saniyede sonlanan büyük bir X-ışını
dadır. şık gibi kesintisiz almak yerine, bir ışımasının patlamasını ölçecektiniz.
İntihar mı? nabız gibi atımla aldı. Kısa bir patla- X-ışınının ne demek olduğunu a-
Evet, kırmızı devden çok miktar- ma, 1,34 saniye sonra bir başka kısa nımsatabilir misiniz?
da madde çeken beyaz cüce için in- patlama, böyle sürüp gidiyordu. Elbette, elektromanyetik ener-
tihar söz konusudur. Eğer çok fazla Yayının kaynağı telgraf anahtarı ji birçok dalga boyunda gelir. Eğer
madde alırsa ve toplam kütlesi Gü- gibi açılıp kapatılıyormuş gibi görü- dalga boyları, 4x10-7 ile 7x10-7 met-
neşinizin 1,4 katına ya da daha faz- nüyor. re arasında ve kızılötesi ışından biraz
lasına ulaşırsa, çökecek ve bir süper- Evet, aralar dışında hiç çeşitlen- daha uzun, ya da morötesi ışından
novaya dönüşecektir. Bu açıklamış miyordu. Tabii ki hiç kimse, en az biraz daha kısaysa, görülebilirdirler.
olduğum türden farklı bir başlangı- bir yıldız kadar büyük olduğu tah- Eğer dalga boyu 10-10 civarındaysa,
ca sahip olana Tip I süpernova di- min edilen bu şeyin nasıl olup da X-ışınıdır; eğer 10-12 ya da daha kı-
yebilirsiniz; açıkladığım Tip II’dir. açılıp kapanabileceğini anlayama- saysa gama ışını olarak adlandırılır.
Söyleşi yaptığınız karbon atomu Tip mıştı. Böylesi bir şeyin mekanizması Teşekkürler. X-ışını patlaması pe-
I süpernovadan gelmektedir. bilinmiyordu. Zaman geçtikçe, pul- riyodik midir?
Şimdi açıkladığınız haliyle, ba- sar diye adlandırılmaya başlanan di- Güzel bir soru, fakat yanıtı ha-
sit gibi duruyor. Yani nötron yıldızı ğerleri de bulundu. yır. Her patlamada, patlayan enerji
patlamasının bir kalıntısı mısınız? Gizem nasıl çözülmüştü? yayılır.

84
Bu nasıl olabilir? gelmeyen, çok yüksek enerjili gama çarpışma içeriyordur aralarında…
Novalar gibi olur, sadece eşlik- ışınlarının yoğun patlamalarına ma- Hayır, bunu her zaman görürsü-
çi yıldızdan beyaz cüce değil, ben ruz kaldığını gösterdi. Daha modern nüz, neredeyse günde bir kez…
madde kaparım. Madde benim yü- aletler gösterdi ki, bu patlamalar çok Onların ne olduğunu söylemeye-
zeyimde birikir ve sonuçta füzyona kısa, saniyenin onda biriyle birkaç ceksiniz…
maruz kalır. Güçlü kütleçekim ala- dakika aralığında sürüyordu. Kimileriniz, bunun yalnızca çok
nım yüzünden çok fazla X-ışını gö- Gama ışını patlamalarının kayna- daha büyük bir X-ışını patlaması gi-
rürsünüz. ğı nedir? bi olduğunu düşündü; ama eğlence-
Biliyor musunuz, anlattıklarınız Hiç kimse bilmiyor, fakat 1999’da nizi bozacağım. Aslında, çözülmedik
son günlerde okuduğum bir şeyleri bir ipucu ortaya çıktı. Astronomlar problemlere sahip olduğunuzda çok
anımsattı. teleskoplarını bir gama patlaması iyi oluyorsunuz. Kuramlarınız ve
Neymiş o? yönüne çok hızla döndürmeyi başar- gözlemlerinizin her bir parçasını in-
Gama ışını patlamaları. Bununla dılar ve optik spektrumunu gördü- celemelisiniz, her hipotezinizi mik-
ilgili bir şey biliyor musunuz? ler, bunu geç ışılışıma olarak adlan- roskop altına yatırmalısınız, hiçbir
Bunun Başkan Eisenhower’a kadar dırdınız. Çok ciddi olarak kırmızıya şeyi tartışılmaz yapmamalısınız. De-
giden bir hikâyesi var. 1950’lerin son- kaydıkları fark edildi ve bundan do- neyselciler imkânsızı yapmayı ister,
larıydı, bazılarınız nükleer deneme layı çok uzakta oldukları anlaşıldı. kuramcılar imkansızı düşünmeyi is-
yapmayı kısıtlamak gerektiğini düşü- Karşılaştığınız en büyük problem, ter. Sonra bir şeyler olur, vadi hâlâ
nüyordu. Ama uluslararası anlaşma bir cismin böylesine devasa boyut- sıcakken birden patlayan yaz fırtına-
taslakları hazırlanırken kimse bunu lardaki gücü nasıl yayabileceğini na- sı gibidir, ya da çok küçük rüzgârlar
açıkça yazamadı. Böylelikle, gezege- sıl açıklayacağınızdı… birbirlerine eklenerek önüne geçile-
ninizin yörüngesine, uzayda patlayan Ne büyüklükte bir güçten söz edi- meyecek bir güç oluşturur. Çözüm
herhangi bir nükleer bombayı fark e- yoruz? her iki yoldan gelir, genellikle ana-
decek detektörler yerleştirdiniz. Önce bir oturun. foruyla daha fazla gizem yaratır.
Şimdi anımsıyorum, çok gizli ka- Hazırım. Pekâlâ, bu gizemin çözümünü arı-
paklı sözümona bir proje vardı: Ve- İçinde bulunduğunuz Samanyolu yor olacağım. Söyleşiye katıldığınız
la Projesi. Galaksisi’nin toplam gücünün mil- için teşekkürler.
Evet ve yıllar sonraki analizler, bu yarlarca katı büyüklüğünde bir güç. Benim için de keyifliydi, hoşça
detektörlerin atom bombalarından İnanılır gibi değil, belki acayip bir kalın.

85
Yayın Dünyası Baha Okar

TÜBİTAK, ya işini yap, ya gölge etme Fibonacci Sayıları, Lazerler ve Tozun


Gizli Hayatı dışında yine tümü çocuk
Baha Okar kitabı. Pek çoğu da yine boyama ve çı-
nun dikkatini çekmek için bazı kitapları kartma kitapları.

G eçen ay TÜYAP Kitap Fuarı var-


dı. Yayıncıların genellikle Ken-
di standıyla ilgilenmekten fuarı gezme-
böyle yerleştiririz, buna diyecek bir şey
yok. Ama TÜBİTAK’ın beğendiğimiz, o-
kuduğumuz, tavsiye ettiğimiz, başka yer-
TÜBİTAK bir zamanlar gerçekten çok
iyi bilim kitapları yayımlardı. En az 4-5
tanesini beğenerek okumamış bilim oku-
ye pek fırsatı olmaz. Benim de öyle oldu de bulamayıp da fuarda alırız diye not et- ru, sanmıyorum ki olsun. Benim eş dost
ama yine de gözlediğim bir şeyi pay- tiğimiz kitapları neredeydi? tarafından birkaç defa yağmalanmış, her
laşmak istiyorum. Her fuarda yapmak- Lewontin’in Üçlü Sarmal’ı, Dawkins’in taşınmamda bol bol fire vermiş, şimdi de
tan geri kalmamaya çalıştığım bir şey Kör Saatçi’si, Diamond’un Tüfek, Mikrop hâlâ oraya buraya dağılmış haldeki kü-
var. TÜBİTAK’ın ve Tarih Kurumu’nun ve Çelik’i, Gould’un Darwin ve Sonrası tüphanemde bile, şimdi baktım, 25 ci-
stantlarını mutlaka gezerim. Kitapları adlı kitabı… varında TÜBİTAK kitabı var. TÜBİTAK,
kaliteli ve benim diyen yayınevinin ba- Merak edip araştırdım. 2012 yılın- baskısı ve ciltleri bakımından kitap gibi
samayacağı kadar ucuzdur. Üstelik da- da TÜBİTAK’ın 16 kitabı satışa çıkmış. kitaplarıyla, önemli yazarların eserlerin
ğıtımları da iyi değildir, fuarlar dışında Halkın Bilim Tarihi dışında 15’i çocuk düzgün bir dille Türkçeye kazandırılma-
neredeyse hiçbir yerde kitaplarına rast- kitabı. Başlıkları şöyle: Herkes İçin Bo- sında, bilimsel düşüncenin ve bir bi-
layamazsınız. İnternetten kitap almaya yama Kitabı - Mavi Kitap, Neden Formda lim kültürünün ülkemizde yayılmasında
bir türlü alışamamış birisiyseniz, bu ki- Kalmalıyım?, Herkes İçin Desen Boyama, böyle bir rol oynamıştı zamanında.
tapları görmek, karıştırmak ve edinmek Neden Geri Dönüştürmeliyim?, Herkes İ- TÜBİTAK bilim yayıncılığı bakımın-
için en uygun yer fuarlardır. çin Boyama Kitabı - Kırmızı Kitap, Neden dan çoktandır bu rolü bıraktı. Gürültü
TÜBİTAK standına geleceğim. Koca- Dünyayı Önemsemeliyim?, Yaşadığımız patırtı çıkmasın diye, sessizce yavaş ya-
man, gösterişli bir adayı kapatmıştı bu Yerlerdeki 1001 Şeyi Bulun, İlk Resim Ki- vaş terk etti.
yıl da TÜBİTAK. Güzel. Ama kitap çeşidi tabım, Çocuklar İçin Eğlendirici ve Eğitici Ticari bir kaygıyla mı? Pek çok ya-
gitgide azalıyor muydu ne? Standın yak- Etkinlikler (0-2,5 yaş), Çocuklar İçin Eğ- yıncının yaptığı gibi, çocuk kitapları da-
laşık beşte dördü çocuk kitaplarıydı. Ye- lendirici ve Eğitici Etkinlikler (2,5-5 yaş), ha iyi gidiyor diye tümüyle o alan mı yö-
ğenlerim için kitap almıştım zaten, şöyle 50 Görsel Yanılsama (kartlar), 3 Yaşın- neldi TÜBİTAK? Kaliteli popüler bilim
bir bakıp geçtim dolayısıyla. Yetişkinlere daki Çocuklarla Yapılabilecek 50 Etkin- kitapları satmıyor mu artık? TÜBİTAK
ayırdıkları bölümde ise topu topu 15-20 lik, Eğlenceli Yaz, Eğlenceli Hayvanlar. bilim kitaplarından kâr etmiyor mu?
kapak vardı. Aynı kitaplardan deste deste 2011’de yayımlanmış kitap sayısı da- Etmeyiversin.
yığarak standı doldurmuşlardı neredey- ha fazla. Hepsini dökemedim. Gözüm- Bütçe görüşmelerinde AKP milletve-
se. Standın önünde birikmiş okuyucu- den kaçanlar olabilir ama Altın Oran ve kili Ömer Selvi 2005 yılından bu yana

TÜBİTAK’ın sahaflardan bulabileceğiniz iki evrim kitabı


Yaratılışçıları kızdıran kitap: Kör Saatçi Evrim genlere indirgenemez: Üçlü Sarmal
Ataların Hikayesi, Tanrı Yanılgısı, Gen Bencildir gibi kitapla- Evrimsel biyolog ve genetikçi Richard
rın yazarı evrimsel biyolog Richard Dawkins, bu kitabında ev- Lewontin bu eserinde moleküler biyoloji
rimsel gelişmeyi basit örneklerle modellendirerek anlatıyor. ve genetiğin bir bütün olarak organizma
Kitabın ismi 18. yüzyıl tanrı bilimci William Paley’nin dü- ve doğayı açıklama gücünü değerlendiri-
şüncelerinden esinleniyor, Paley’nin insan gibi karmaşık bir yor. Lewontin, genleri tüm hücresel ve ev-
yapı ancak bir tasarımcının ve yaratıcının eseri olabilir dü- rimsel süreçlerden soyutlayarak değerlen-
şüncesini anlatmak için kullandığı saat-saatçi analojisi kar- diren klasik moleküler genetik anlayışın
şısında, Dawkins mutasyon, birikimli seçilim gibi mekaniz- sağlam bir eleştirisini yapıyor.
malarla çalışan evrimin önceden planlanamayan bir süreç Lewontin çevrenin evrimdeki rolüne vurgu yaparak, gene-
olduğuna dikkat çekiyor ve canlılığı tasarlaya bir saatçi varsa, tik indirgemecilik/belirlenimcilik temelli paradigmanın göz-
onun ileriyi göremeyeceği ve planlayamayacağı için kör ol- den geçirilmesini hedefliyor. Herşeyin genlerin kontrolünde
ması gerektiğini savunarak kitabına Kör Saatçi adını veriyor. olduğu fikrine karşı, aynı genler iki farklı çevreye konuldu-
Dawkins bu kitabında, kendi deyişiyle önce biyolojik kar- ğunda iki farklı fenotip elde edileceğini, hatta aynı genlerin
maşıklığın muhteşemliğini ve gizemini gösteriyor, sonra da gelişim esnasında yaşanan rastgele süreçler sonucunda aynı
bu gizemi ortadan kaldırıyor. Darwinci evrim anlayışının sa- çevrede bile farklı fenotipler verebileceğini ileri sürüyor.
dece doğru değil, bu gizemi açıklayabile- Kitap aynı zamanda çevreye uyum sağlayabilenlerin hayatta
cek tek kuram olduğunu ileri sürüyor. A- kalması şeklindeki kaba adaptasyon kavranışını da sorguluyor.
teşli bir evrim savunusu olan Kör Saatçi, Lewontin bu tür evrim kavrayışlarının, kimi zaman sağladıkla-
dünyanın her yerinde, yaratılışçıları ve a- rı analitik kolayığa rağmen, canlılığı organizmaları bütün zen-
kıllı tasarımcıları en fazla rahatsız eden e- ginliğiyle anlama imkanlarını sınırladığını ileri sürüyor.
serlerden oldu. Lewontin’in bu eseri evrimsel gelişim biyolojisi alanının
Kör Saatçi, Richard Lewontin, Çev: Feryal Halatçı, TÜBİTAK Yay, 12. temel kaynaklarından biri niteliğini taşıyor.
basım, 2010, 418 s. Üçlü Sarmal, -Gen, Organizma, Çevre, Çev: Ergi Deniz Özsoy, TÜBİTAK, 2. basım, 2007, 159 s.

86
TÜBİTAK bütçesini nasıl artırdıklarını yor. Daha önce bu konuyu gündeme ge- nucu ilgili kitabın tekrar basım ve yayı-
anlatıp övünüyordu. Geçen yıl TÜBİ- tiren bazı haber siteleri TÜBİTAK’ın eski mı mümkün olmayabilir.”
TAK eski başkanı Nüket Yetiş “bütçe- kitap katalogunda ne kadar çok “tüken- Yani kitaplar güncelliğini yitirdiği i-
miz zengin, lütfen kullanın” diye ö- di” ibareli kitap olduğuna dikkat çekmiş- çin -kime göre!..- ya da yazar ve yayıncı-
zel sektöre çağrıda bulunuyordu.(1) Bu ler. (4) Kitabevimizi açarken kitap teda- larıyla anlaşılamadığı için yeniden basıl-
bütçenin nerelerde kullanılmadığını ise riki için kullandığım eski bir liste vardı, mamış. Öyle mi gerçekten?
Ali Nesin’in şikâyetlerinden biliyoruz. ben de baktım, sahiden öyle. O kitaplar Cemal Yıldırım’ın Bilimin Öncüleri ad-
(2) Bu zengin bütçeden biraz daha kay- hâlâ basılmamış. Ama tükenenlerin sa- lı kitabı TÜBİTAK’tan 23 baskı yapmıştı.
nak ayırıp, eskisi gibi, doğru düzgün bi- yısı satıştakilerden çok olunca, göze bat- Ender’de bu kitabın ilk baskılarından biri
lim kitapları yayımlamak mümkün de- masın diye herhalde, listeden çıkarılmış. var. Nalân daha sonraki baskıların birin-
ğil mi? Bunun TÜBİTAK’ın amaçları ve TÜBİTAK’ın bu konuyla ilgili olarak, den okumuş ilk kez… Ben birkaç baskı
misyonu arasında yeri yok mu? katalogunda yaptığı izahat ise şöyle: sonrakilerden, ama Nalân’dan daha genç
Ama mesele para değil tabii. “Stokta tükenen veya tükenmek üze- olduğumdan değil, bilim işlerine biraz
TÜBİTAK’ın 2012 yılı performans prog- re olan kitapların yeniden basımı yapıla- daha geç merak saldığımdan. Eskiden bi-
ramına baktım. 1,6 trilyonluk kaynak cak ise sözleşme süresi veya baskı sayı- zimle çalışan genç arkadaşımız Güner’de
ihtiyacının binde üçü, yani 5 milyon lira sı dikkate alınarak hareket edilmektedir. ise TÜBİTAK’ın yaptığı son baskılardan
popüler bilim yayınları için ayrılmış.(3) Süre ve sayının aşılması durumunda telif biri vardı yanılmıyorsam. Kuşaklar boyu
Sadece mal ve hizmet alım giderleri için hakları sözleşmesinin yenilenmesi gerek- bu kitabı okumuştuk yani. Kitap yayın-
ama, kadrolu personel giderleri vs. buna mektedir. Telif hakkı sahibiyle yeni söz- cılığına başlayacağımızı duyunca, kita-
dahil değil. Bir bilim dergisi ve kitapları leşme yapmak; şartlar konusunda karşı- bının TÜBİTAK tarafından yıllardır yeni
yayıncısı olarak, bu paranın yirmide biri lıklı anlaşmakla mümkün olmaktadır. baskısının yapılmamış olmasından ya-
civarındaki yıllık bütçemizle yaptıkları- TÜBİTAK, sözleşme süresi biten ve- kınan Cemal Yıldırım hocamız, hakları-
mızı düşünüyorum da… Vergiler, kira, ya sözleşmede belirtilen baskı sayısına nı bize vermeyi teklif etti. Hediye almış
maaşlar vs. hepsi içinde hem de. erişen kitaplar için yeni sözleşme yapar- gibi olduk. Kitap bizde de kısa sürede
TÜBİTAK’ın toplam bütçesinde deve- ken; ödenecek ücreti, talep miktarını, dört baskı yaptı, bilim okuru yeni ku-
de kulak tabi. Ama daha çok ayırsalar o sözleşme süresi içinde basılan ve satılan şaklar şimdi bu kitabı Bilim ve Gelecek
da boyama kitabına gidecek. Memleket- kitap sayısını, yeni sözleşme süresi için- Kitaplığı’ndan okuyorlar. Yayımlamış ol-
te boyama kitabı basacak yayınevi mi de yapabileceği baskı sayısını ve kitabın maktan gurur duyduğumuz, hâlâ en çok
kalmadı? güncelliğini göz önünde bulundurarak ilgi gören kitaplarımızdandır.
TÜBİTAK artık yeni bilim kitapla- hareket etmektedir. Yukarıda belirtilen Yani TÜBİTAK’ın gerekçesinin, Cemal
rı basmadığı gibi, daha önce yayımlamış hususlar nedeniyle bazı telif hakkı sa- Yıldırım’ın kitabıyla ilgili hiçbir inandı-
olduklarının tekrar baskılarını da yapmı- hipleriyle anlaşmaya varılamaması so- rıcılığı yok. Pek çok başka kitap için de

Halkın Bilim Tarihi çağların çiftçilerine borçluyuz. Yenebilen bitki ve hayvan tür-
lerinin neredeyse tümü, daha yazıyı bilmeyen eski çağ insan-
Bilim yayıncılığında “nerede o eski gün- ları tarafından deneysel olarak ve aslında bir nevi genetik mü-
ler?” dedirten TÜBİTAK, sanki ağzımıza hendislik yoluyla evcilleştirildi.
bir parmak bal çalar gibi, 2012 yılında ö- Tıp biliminin kökeni bitkilerin tarih öncesi insanlar tarafın-
nemli bir -ama sadece bir- bilim kitabı ya- dan keşfedilmiş iyileştirici özelliklerine dair bilgilere dayanı-
yımladı. Halkın Bilim Tarihi. yor. Avrupalılar sıtmaya karşı kına kına ağacı kabuğunu kul-
Bilim Tarihi denince aklımıza büyük lanmayı Amerika yerlilerinden öğrendiler. Kuzey Amerika’da
buluşlar yapmış, evreni ve doğayı anlamamızda yeni kapılar a- çiçek hastalığına karşı aşı kullanmayı Onesimus adlı bir Af-
çan kuramlar geliştirmiş insanların tarihi gelir. Arşimet, Gali- rikalı köle gösterdi. 1580 yılında kayıtlara geçen ilk sezaryen
leo, Newton, Darwin ve niceleri. Newton’un kendisi için söy- doğumu gerçekleştiren ise, asıl işi domuzları hadım etmek o-
lediği gibi, bu bilim insanlarının her biri kendisinden önce lan İsviçreli bir köylüydü.
bilimsel bilgiye katkı yapmış “devlerin omuzunda” yükseldi. Kimya, matematik, coğrafya, yerbilimleri, fizik gibi tüm
Gerçekten böyle mi? Bilimi ve bilimsel bilgiyi büyük adam- dallar için pek çok örnek daha verilebilir. Eski toplumların
ların kafasındaki büyük fikirlere mi borçluyuz? Bilim tarihi ay- “halk” bilgeliği ve kültürü, bıçakla kesilmiş gibi yerini kesin
nı zamanda bu büyük adamların tarihi mi? bilimsel bilgiye bırakan, düşük nitelikli bir bilgi değildi. Aksi-
Clifford Conner kocaman bir “Hayır!” yanıtı veriyor bu ne, bugün bilim dediğimiz şey tamamen halktan ve zanaatler-
sorulara kitabında. Mütevazi insanlardan oluşan adsız ka- den elde edilen bilgilerle oluşturuldu.
labalıkların, yani sıradan insanların, bilimsel bilginin orta- Elbette ki Conner, bilim dünyasının tanınmış büyük in-
ya çıkarılmasına ve yayılmasına aslında ne kadar çok katkıda sanlarının bu süreçte bir rol oynamadıklarını iddia etmiyor.
bulunduklarını gözler önüne sermeye çalışıyor. Bilim insanla- Onların başarılarının, halktan sıradan insanların bilime çok
rının kendilerinden önceki “dev”lerin değil, yüzlerce ve bin- önceden yapmış oldukları katkılar üzerine kurulu olduğunu
lerce adsız zanaatkarın, madencinin, ebenin, tamircinin ve di- göstermeyi, tarihte unutulup görmezden gelineni hakkını ia-
ğerlerinin omuzunda oturduğunu gösteriyor. de etmeyi amaçlıyor.
Örneğin bugün gıda üretiminin temelini oluşturan bilimsel Halkın Bilim Tarihi, -Madenciler, Ebeler ve Basit Tamirciler
bilgileri, günümüzün modern bitki genetikçilerinden çok, eski Clifford D. Conner, Çev.: Zeynep Çiftçi Kanburoğlu, TÜBİTAK Yay., Eylül 2012, 580s.

87
Yayın Dünyası

geçerlidir bu. Hemen önümde duran raf- son baskısı 2007’de yapılmış. Ve bu ki- güncel gelişmeleri ve buluşları izleyen
tan bir TÜBİTAK kitabı indiriyorum. Kör tapların hiçbiri şu an piyasada yok. bir yayın çizgisi sürdürüyor. 2009 yı-
Saatçi, Richard Dawkins’in kitabı, Feryal TÜBİTAK’ınki ticari bir kaygı mı ger- lında derginin “Darwin 200 yaşında”
Halatçı’nın çevirisiyle... Bendeki 2004 ta- çekten? Yayıncılar daha iyi bilir, böy- başlıklı kapak dosyasının son anda yu-
rihli sekizinci baskısıymış. Künyeye gö- le baskı adetleri ve tekrar baskı perfor- karıdan aşağı bir müdahaleyle sansüre
re ilk baskı 2002’de yapılmış ve toplam mansları olan kitaplar, amiyane tabirle, uğrayıp değiştirilmesini ve yayın yönet-
dört baskıda 17.500 adete ulaşılmış. Da- altın yumurtlayan tavuktur. meninin görevden alınmasını hatırlıyor
ha sonra kaç baskı yaptığını öğrenmek Bu kitapların hâlâ alıcısı var. Ayrıca olmalısınız. Dolayısıyla TÜBİTAK’ın bi-
için internette tarayınca, karşıma çıkan Türkiye’nin bu kitaplara eskisinden da- lim yayıncılığı alanındaki faaliyetinin,
Harun Yahya videolarının arasında, kita- ha fazla ihtiyacı var. bu ülkede bilimsel düşüncenin ve bilim
bın 12. baskısını 2010 yılında yapılıp tü- Sorun bu haliyle de defalarca günde- kültürünün yaygınlaşmasında bir rolü
kenmiş olduğunu gördüm. mimize geldi daha önce. Madem yayımla- olmadığını söylemek mümkündür.
Colin Ronan’ın Bilim Tarihi’nin 2003 mıyor, biz yayımlayalım dediğimiz kitap- Ya da, saf ve iyimser olmayalım,
tarihli dördüncü baskısı var yine kütüp- ların hakları hâlâ TÜBİTAK’ta. Bu hakları TÜBİTAK’ın bu alandaki rolü, engel ol-
hanemde, son baskısı bu olmuş. Dört bırakmıyor, devretmiyor. Ünlü evrimci maktır.
baskıda toplam 17.500 basılmış. Tüfek, biyolog Stephen Jay Gould’un üç kitabını
Mikrop ve Çelik’in 22. Baskısı tükenmiş. yayımlayan Versus Yayınları’nın, hakları Kaynaklar:
Weinberg’in Atomaltı Parçacıkları’nın TÜBİTAK’ta olan ve yıllardır yeni baskısı 1)http://www.kesifdanismanlik.com.tr/index.php?page=
son baskısı 2002 tarihli. Richard yapılmamış diğer Gould kitapları için na- tubitak-baskani-butcemiz-zengin-lutfen-kullanin
Lewontin’in Ergi Deniz Özsoy çevirisiy- sıl uğraştığına bizzat tanık oldum. 2) http://www.birgun.net/edus_index.php?news_code=127
5812260&day=06&month=06&year=2010
le yayımlanmış Üçlü Sarmal’ı ise 2007’de TÜBİTAK’ın kitap yayıncılığındaki
3) http://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_files//butce/
yayımlanmış ve tükenmiş. Stephen Jay durumu böyle. Bilim ve Teknik ise der- TUBITAK2012YiliPerformansProgrami.pdf
Gould’un Darwin ve Sonrası’nın ise 8. ve gisi epeydir bir teknoloji dergisi olarak, 4) http://www.haberveriyorum.net/node/76

TÜBİTAK’ın 2012 yılı itibarıyla ‘tükenmiş’ kitaplarından bazıları (son basım tarihleriyle*) :
107 Kimya Öyküsü - D. Trifonov, L. Vlasov (20. basım, 1999) Hayatın Kökleri - Mahlon B. Hoagland (16. basım, 1996)
Anadolu Manzaraları - Hikmet Birand (13. basım, 2008) Hayvan Zihni - Carol Grant Gould, James L. Gould (2. basım, 2001)
Atomaltı Parçacıklar Bir Keşif Serüveni - Steven Weinberg (2. basım, 2002) Hayvanlarda Bilincin Varlığı - Marian Stamp Dawkins (14. basım, 1999)
Bilim İş Başında - John Lenihan (14. basım, 2010) Hitit Çağında Anadolu - Sedat Alp (5. basım, 2005)
Bilim Tarihi Yazıları 1 - Alexandre Koyre (8. basım, 2010) İkili Sarmal DNA Yapı Çözümünün Öyküsü - James D. Watson (18. basım, 1996)
Bilim ve İktidar - Frederico Mayor (13. basım, 2010) İlk Üç Dakika - Steven Weinberg (15. basım, 1996)
Bilimin Arka Yüzü - Adrian Berry (16. basım, 2008) İnsan Düşüncesinde Yerküre - David Oldroyd (4. basım, 2010)
Bilimin Öncüleri - Cemal Yıldırım (23. basım, 2005) Johannes Kepler Yeni Gökbilim - James R. Voelkel (5. basım, 2008)
Bir Matematikçinin Savunması - G. H. Hardy (22. basım, 2005) Kaos - James Gleick (13. basım, 2006)
Bir Sayı Tut... - Malcolm E. Lines (12. basım, 2010) Kırılgan Nesneler - Jacques Badoz, Pierre-Gilles de Gennes (6. basım, 1998)
Biyoloji Budur - Ernst Mayr (2. basım, 2008) Kör Saatçi / Richard Dawkins (12. basım, 2010)
Buluş Nasıl Yapılır? - B. Edward Shlesinger (10. basım, 1997) Kralın Yeni Usu 1. 2. ve 3. Cilt - Roger Penrose
Büyük Bilimsel Deneyler - Rom Harre (17. basım, 2008) Maddenin Son Yapıtaşları - Gerard’t Hooft (10. basım, 2010)
Büyük Çekişmeler - Hal Hellman (6. basım, 2008) Meteor Avı - Jules Verne (6. basım, 2008)
Çevremizdeki Fizik - Ayşe Erol, Naci Balkan (2. basım, 2010) Modern Araştırmacı - Henry F. Graff, Jacques Barzun (16. basım, 2008)
Darwin ve Beagle Serüveni - Alan Moorehead (4. basım, 2005) Modern İnsanın Kökeni - Roger Lewin (13. basım, 2008)
Darwin ve Sonrası - Stephen Jay Gould (8. basım, 2007) Ortaçağda Endüstri Devrimi - Jean Gimpel (16. basım, 2010)
Doğanın Gizli Bahçesi - Edward O. Wilson (8. basım, 2008) Pi Coşkusu - David Blatner (6. basım, 2008)
Dr. Ecco’nun Şaşırtıcı Serüvenleri - Dennis Shasha (17. basım, 2009) Rakamların Evrensel Tarihi I, II, IV, V, VIII, IX - Georges Ifrah
Evrenin Kısa Tarihi - Joseph Silk (11. basım, 2003) Rastlantı ve Kaos - David Ruelle (19. basım, 1996)
Evrenin Şiiri - Robert Osserman (6. basım, 2010) Bilim Dünyasından Şaşırtıcı Ama Gerçek Öyküler - Adrian Berry (8. basım, 2003)
Feynman’ın Kayıp Dersi - David L. Goodstein, Judith R. Goodstein (4. basım, 2003) Sorgulayan Denemeler - Bertrand Russell (19. basım, 2005)
Fizik Yasaları Üzerine - Richard P. Feynman (19. basım, 2005) Sulak Bir Gezegenden Öyküler - Sargun A. Tont (6. basım, 1997)
Galileo ve Newton’un Evreni - William Bixby (2. basım, 2002) Süpersimetri - Gordon Kane (2. basım, 2010)
Galileo’nun Buyruğu - Derleme (12. basım, 2011) İnsan Varlığının Temel Sorularına Yanıt Arayışı - Francis Crick (12. basım, 2009)
Gen Bencildir - Richard Dawkins (9. basım, 2007) Teknolojinin Evrimi - George Basalla (13. basım, 2010)
Genç Bilimadamına Öğütler - P. B. Medawar (24. basım, 2003) Üçlü Sarmal - Richard Lewontin (2. basım, 2007)
Gezegenler Kılavuzu - Patrick Moore (14. basım, 1996) Üniversite Bir Dekan Anlatıyor - Henry Rosovski (18. basım, 2008)
Göl İnsanları - Richard Leakey, Roger Lewin (6. basım, 1997) Yıldızların Zamanı - Alan Lightman (10. basım, 1998)
Gündelik Bilmeceler - Dipankar Home, Fartha Ghose (26. basım, 1996) * TÜBİTAK’ın katalogunda tükenen kitapların listeden çıkarıldığı ve olanların da basım tarihi
Hah, Buldum! - Martin Gardner (1. basım, 2008) verilmediği için, bu listeyi internet üzerinden kitap satışı yapan sitelerden oluşturduk.

88
Uluslararası İlişkilerde Çatışmadan Güvenliğe dünyanın diğer gelişmekte olan ülkele-
Hans Günter Brauch, Mitat Çelikpala, Mustafa Aydın, Necati Po- rine de aktarmayı, bu tarzı yaygınlaştır-
KİTAPÇI lat, Ursula Oswald Spring, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları / mayı seçiyor.
Siyaset Bilimi Dizisi, 536 sayfa Afrika, Amerika ve Asya’daki geliş-
RAFI
Dünya son yıllarda mekte olan ülkelerin kendi sistemle-
büyük bir değişimin rini kurma çalışmalarına bir örnek de
içine girdi. Bu değişi- Venezuela’da yapılan birinci basamak
Gramsci Çağı me uygun yeni politi- sağlık hizmeti çalışmaları. Kitap, Küba
-Felsefe, Hegemonya, Marksizm, kalar üretebilmek için ve Venezuela’nın diğer gelişmekte olan
Peter D. Thomas, Çev: İlker Akçay- gelişmiş ülkelerde- Amerika ülkeleriyle birlikte kurdukları
Ekrem Ekici, Dipnot Yayınları, Ara- kine benzer pek çok eşitliğe dayalı dayanışmacı sağlık siste-
lık 2012, 614 Sayfa stratejik araştırma merkezleri gelişmek- minin hikayesini ve etkilerini ele alıyor.
Gramsci üzerine te olan ülkelerde de açılmaya başladı.
bugüne dek yazılmış Özellikle Soğuk Savaş sonrası çift Çin Felsefesi Tarihi
en kapsamlı ve en aydınlatıcı felsefi ça- kutuplu uluslararası sistemlerin değiş- Daisetz Teitaro Suzuki, Çev: Ah-
lışma olarak nitelenen Gramsci Çağı, bu mesiyle birlikte yeni bir düzen şekillen- met Aydoğan, Say Yayınları, Ka-
büyük devrimciden bize miras kalan bir mektedir. Artık gelişmekte olan ülkeler sım 2012, 232 Sayfa
dizi karmaşık konuyu hegemonyanın iş- süper güçlerin belirledikleri politika- Çin insanlığın bin-
leyişi ve boyutları, siyasi eylemin rolü ve ların dışında kendi çıkarları doğrultu- lerce yıllık bilgeliği-
doğası, teori ile pratik ve sivil toplum i- sunda politikalar, stratejiler geliştiri- nin ve tecrübesinin en
le devlet arasındaki ilişkiler yeni ve he- yorlar. Özellikle SSCB’nin dağılmasıyla önemli merkezlerinin başında geliyor.
yecan verici bir içgörüyle değerlendiri- birlikte hız kazanan lokal savaşlar ve Buna sırtımızı dönmeden günün sorun-
yor. Hapishane Defterlerinin son derece olası savaş ihtimalleri uluslar arası iliş- larını anlamakta bu birikimden fayda-
titiz bir analizi olan elinizdeki çalışma, kilerde güvenlik, savaş, barış ve çatış- lanmak, Çin felsefesine, modern insanın
özellikle L. Althusser ile P. Andersonun ma alanlarına ilişkin yeni teorik belirle- her şeyi bildiğini sanan kibirli tutumun-
Gramsci yorumlarını bütünüyle alt üst melerin, yönelimlerin ortaya çıkmasına dan uzaklaşıp, mütevazı bir öğrenci yak-
ediyor, Gramscinin eserini salt onların yol açmıştır. laşımıyla yönelmeyi gerektiriyor.
merceğinden okumamızı artık imkânsız Hans Günter Brauch, Mitat Çelikpa-
kılıyor. la, Mustafa Aydın, Necati Polat, Ursula Sofiya Tolstoy
Oswald Spring’in hazırladıkları “Ulusla- Alexandra Popoff, İmge Kitabevi, Çev.: Cemil Büyükutku, Ka-
Din Sosyolojisi: Kuram ve Yöntem rarası İlişkilerde Çatışmadan Güvenliğe” sım 2012, 390 sayfa
Peter B. Clarke, Çev: İhsan Çapcıoğlu, İmge Yayınları, Kasım kitapta “güvenlik” meselesi devletten Lev Tolstoy Rus yazının en önem-
2012, 488 s. devlete gelebilecek askeri tehdit tanımı- li edebiyatçılarından bir olarak dün-
Klasik ve çağdaş nın dışında, en geniş haliyle ele alıyor. ya tarihine geçti. Sadece yazdığı ede-
sosyolojik kuramla- Bu alanda yapılan tartışmaların teorik bi başyapıtlarla tarihe iz düşürmedi,
rın yanı sıra sosyolo- açıdan ele alındığı, incelendiği çalışma- aradan yıllar geçmesine rağmen bir Rus
jik din araştırmaların- da yeni güvenlik anlayışı ve uygulama- zengini olarak yaşamıyla da ilgi oda-
da kullanılan yöntem ları Türkiye’de özellikle siyaset bilimi ve ğı olmayı sürdürdü. Büyük yazın ustası
ve tekniklerin eleş- uluslararası ilişkiler konusunda akade- Tolstoy’un yaşadığı dönemde elde etti-
tirel düşünceler çer- mik çalışma yürütenlere katkı sunacak ği ve ölümünden sonra da devam eden
çevesinde sunulduğı genişlikte ele alınmış. başarısına önemli katkı sunan insanla-
eserde, ayrıca din sosyolojisinin kuram- rın başında eşi Sofiya Tolstoy geliyor.
sal, metodolojik ve empirik sorunları, Devrimci Doktorlar Kocası edebi eserlerini yaratırken o da-
din ve toplum arasındaki karşılıklı iliş- Venezuela ve Küba Dünyanın Sağlık Hizmeti Anlayışını Nasıl De- ima sadık bir yardımcı olarak yanın-
ki ve etkileşimler bağlamında inceleni- ğiştiriyor?, Steve Brouwer, Çev: Levent Aydeniz, Kasım 2012, da yer alır. Tolstoy en önemli yapıtı o-
yor. Din sosyologları tarafından uzun Nota Bene Yayınevi lan Savaş ve Barış’ı yazarken Sofiya’dan
süredir ele alınmakta olan konularda e- Devletin yurttaşlarına vermesi ge- yardım aldı.
leştirel düşünme fırsatı, din sosyolojisiy- reken hizmetlerin başında gelen sağlık Leo Tolstoy’un hayatı eşi Sofiya’nın
le ilgili olmasına karşın çok az incelenen hizmeti Küba tarafından yıllardır geliş- tuttuğu günlüklerle büyük ölçüde bel-
konuların gündeme taşınması ve son za- miş ülke devletleri- gelenmiştir. Alexandra Popoff’un bu
manlarda ortaya çıkan alt disiplinlerin nin endüstriye daya- biyografi çalışması, Sofiya’nın yayın-
din sosyolojisine etkilerinin incelenme- lı sağlık hizmetinden lanmamış kendi yaşam öyküsünden ve
si hedefleniyor. Eserin en dikkati çekici farklı bir tarzda, insa- pek çok arşiv kaynağından hareketle,
özelliği, din sosyolojisi konularına dina- na dayalı olarak veri- Rusya’nın tanınmış ailelerinden olan.
mik, eleştirel, analitik ve çağdaş bir yak- liyor. Küba, bu yöne- Tolstoyların bilinmeyen yaşamlarının ü-
laşımın sergilenmesi. lişini yıllar boyunca, zerindeki perdeyi kaldırıyor.

89
Beslenmenin matematiği!
Yıllar önce matematik olimpiyatlarına hazırlanan eksik kalmış oluyor.
ilginç bir öğrenciyle karşılaşmıştım.Deniz, matema- Farklı bir seçeneği denersek: Deniz, 20 paket

ma-
tiği çok seven, çok çalışan, yetenekli bir öğrenciy- M ürününden, 15 paket de N ürününden satın al-
di. En büyük hayali olimpiyatlarda altın madalya- mış olsun. Bu durumda 20⨯1+15⨯2=50 mg B6,
yı kazanmaktı. Az uyuyarak saatlerce çalışır, verilen 20⨯30+15⨯40=1200 mg C vitamini almış olur ki,

te-
egzersiz programından fazlasını yapardı. Olimpiyat- böylece Deniz’in kendisi için belirlediği aylık mik-
lara hazırlık onun için bir yaşam biçimiydi. Bana il- tarlara tam olarak ulaşılır.

ma-
ginç gelen asıl yanı ise bir “takıntısının” olmasıydı. Eğer, bu iki üründen M’den 15, N’den 20 paket
Sürekli iyi beslenemediğinden, uykusuz kaldığından satın alırsa, Deniz yine aylık ek beslenme ihtiyacını
yakınırdı. Bir sporcu arkadaşının önerisiyle besin ü- karşılıyor. Bu yüzden bu seçenek de bir önceki gi-

tik
rünleri tüketerek gıda takviyesine başlamıştı. Bu ü- bi olası bir çözüm. Ama yukarıdaki ilk örnekte gös-
rünlerden aldığı ek gıda desteği sayesinde kendisini terdiğimiz gibi her iki üründen de 15’er paket satın
çok iyi hissettiğini söylüyordu. Doğal besinlerden a- alınması uygun bir çözüm değil.
lınan vitamin ve minerallerin çok daha değerli oldu- Elbette, Deniz’in sonsuz sayıda olası çözüm seçe-
ğunu söylediysem de ikna edememiştim. Ek olarak neği var; ama biz paket sayısının en az olduğu çö-
alacağı protein, vitamin, mineral vs. miktarını her ay zümü arıyoruz. Örneğin ek beslenme ihtiyacının
kendisi belirleyip, eczanelerden onlarca kutu besin tümünü sadece M ürününden satın alarak da kar-
ürünü alıyor ve bu ürünler için gereken harcamayı şılayabilir. Bunun için M ürününden en az 50 pa-

soh-
yaparken de büyük sorunlar yaşıyordu. ket alması gerekir ki, 50⨯1+0⨯2=50 mg B6 vi-
Bir gün, “Hocam, beslenmenin matematiğini tamini, 50⨯30+0⨯40=1500 mg C vitamini elde
keşfettim” diyerek heyecanla yanıma gelmişti. Çan- edebilsin. Öte yandan sadece N ürününden sa-

bet-
tasından çıkardığı kâğıtlarda eşitsizlikler vardı, gra- tın alacak olursa en az 30 paket almalı; çünkü bu
fikler çiziliydi. “Saçmalama” dercesine gülümse- durumda da 30⨯2+0⨯1=60 mg B6 vitamini ve
dim; ama çok geçmeden yanıldığımı anladım. Çok 30⨯40+0⨯30=1200 mg da C vitamini elde ediyor.

leri
ilginç hesaplar yapmıştı. Ek besinlerle bir ayda al- Yukarıda deneme yoluyla elde ettiğimiz uy-
mayı planladığı protein, vitamin ve minerali en az gun çözümlerin üçünün sonucu tekrar yazalım:
harcamayla elde edebilmenin matematiksel yönte- 1) M’den 20, N’den 15; toplam 35 paket, 2) M’den
mini keşfetmişti. Çok hoş bir akıl yürütmeyle en 50, N’den 0; toplam 50 paket, 3) M’den 0, N’den 30,
­ekonomik ve en iyi çözümü bulmuştu.Daha sonra, toplam 30 paket. Şimdi, probleme bir de para fak-
Deniz’in bu çalışmasının 1947’de Amerikalı mate- törünü ekleyelim. Her iki ürünün de bir paketinin
matikçi George Dantzig tarafından keşfedilen Doğ- fiyatı 10 TL olsun. Bu durumda üç sonucun toplam
rusal Programlama modelinin basit bir uygulaması fiyatları sırasıyla 350 TL, 500 TL ve 300 TL olur.Bu
olduğunu öğrenmiş ve Deniz’e “Senin adın bundan sonuçlar içinde en iyisi sonuncusu, yani M ürünün-
sonra Dentzig olsun” diye takılmıştım. den almayıp, sadece 30 paket N’den almak. Böyle-
Şimdi, Deniz’in yaptığı hesaplardan bir bölü- ce en düşük maliyetle ek beslenme sorunu çözül-
münü anlatmaya çalışalım. Öte yandan, “Matema- müş oluyor. Ama bu sonuçlar deneme yanılmayla
tik ne işe yarar?”, “Matematik nerede?” sorularına bulundu. Sadece bu sonuçlar için maliyet hesapla-
yanıt olarak matematiğin, bilimin her alanına nasıl dık. Daha iyisi yapılabilir mi? Hem Deniz’in kendi-
kaynaklık ettiğini, Excel gibi bilgisayar programla- si için belirlemiş olduğu aylık vitamin miktarları-
rının başlangıç mantığının ne olduğunu basit bir nı karşılayan, hem de en düşük maliyeti veren bir
örnekle açıklamış olalım. çözüm olabilir mi? İşte, Deniz keşfettiği yöntem ve
Deniz’in her ay iki ayrı beslenme ürününü al- yaptığı hesaplarla bu sorulara matematiksel yanıt-
dığını varsayalım. Bu ürünleri M ve N harfleriyle lar veriyordu. Şimdi bu hesaplara göz atalım.
­isimlendirelim. Deniz, her ay 50 mg B6 ve 1200 mg M ürününden x paket, N’den de y paket al-
C vitamini almayı amaçlıyor. M ürününün 1 kutu- dığımızı varsayalım. Bu durumda x+2y≥50 ve
sunda 1 mg B6, 30 mg C vitamini bulunurken, N ü- 30x+40y≥1200 eşitsizliklerini yazabiliriz. Aşağıda-
rünün 1 kutusunda ise 2 mg B6, 40 mg C vitamini ki grafikte x+2y=50 ve 30x+40y=1200 doğruları-
bulunuyor. Aşağıdaki tabloda bu bilgiler görülüyor. nın grafiklerini çizdik ve her iki eşitsizliği de sağla-
yan bölgeyi taradık.
Ali Törün M ürünü N ürünü İstenen miktar d doğrusu tam olarak 50 mg B6 vitamini içeren
B6 1 mg 2 mg 50 mg
N y
C 30 mg 40 mg 1200 mg
l
Deniz her iki üründen 15’er pa- d
A(0,30)
a_torun60@hotmail.com ket satın alırsa, 15⨯1+15⨯2=45 mg B6 ve 25
B(20,15)
15⨯30+15⨯40=1050 mg C vitamini ­almış M
C(50,0)
oluyor ki, bu miktarlar, B6 için 50-45=50 40 x
mg, C vitamini için ise 1200-1050=150 mg

90
M-N sonuçlarını gösteriyor ve bu doğrunun üst kısmında 50 mg’dan
fazla B6 vitamini içeren sonuçlar var. Aynı şekilde l doğrusu da tam
olarak 1200 mg C vitamini içeren M-N sonuçlarını gösteriyor ve bu
doğrunun da üst kısmında 1200 mg’dan fazla C vitamini içeren so-
nuçlar var. Bu iki bölgenin kesişimi olan taralı bölge ise olası çö-
zümlerin tamamını gösteriyor.
Bu grafik üzerindeki A, B, C noktaları olası çözümlerin uç nokta-
larıdır, yani x+y’nin en küçük olmasını sağlayan noktalardır. Böyle-
ce Deniz’in bir ay için belirlediği vitamin ihtiyacını karşılayabilmesi
için M ve N ürünlerinden toplam en az kaçar kutu alması gerektiğini
bu 3 noktaya bakarak saptayabiliriz. Bu noktaların bileşenlerini top-
ladığımızda istediğimiz koşullara uyan x+y’nin alabileceği en küçük
üç değeri bulmuş oluruz: 30, 35, 50. Elbette, bu sayılar içinde 30, bi-
zim aradığımız sayı olacaktır, yani M ürününden hiç almayıp, sade-
ce N ürününden 30 paket almak en düşük maliyeti veren sonuçtur.
Yukarıda en iyi çözümü veren A(0,30) noktasını matematiksel yol-
la da bulabiliriz. Cem Uran’ın önerdiği bu yöntemde k tamsayı olmak
üzere x+y=k doğrularıyla, grafikte olası çözümlerin gösterildiği tara-
lı bölgenin kesişimine bakmalıyız. Bu durumda x+y=k doğrularının
taralı bölgeyle kesişimini sağlayan en küçük k değeri 30 oluyor, yani
x+y=30 doğrusu taralı bölgeyle A(0,30) noktasında kesişiyor.
Problemin en iyi çözümü, tabii ki maliyete bağlıdır. Biz, yukarıda
her iki ürünün de bir paketinin fiyatını aynı kabul ederek 10 TL ola-
rak belirlemiştik. Eğer, M ürünün bir paketinin fiyatını 5 TL’ye dü-
şürür, N ürününse 15 TL’ye çıkarırsak, A(0,30), B(20,15), C(50,0)
uç noktalarına göre yeni maliyetler sırasıyla 450 TL, 325 TL, 250 TL
olur. Bu durumda Deniz için en iyi çözüm 250 TL’ye karşılık gelen
sadece M ürününden 50 paket almaktır.
Bu problemde oldukça basit bir şekilde iki ürün iki değişkene ­bağlı
olarak ele alındı. Günümüzde binlerce değişken içeren Doğrusal Prog-
ramlama problemleri çözülüyor. Henüz bilgisayarların icat edilmedi-
ği 1940’larda 9 vitamin ihtiyacı için 77 değişkeni olan bir beslenme
problemini çözmek, elle hesap yapan 10 kişilik bir ekibin 12 gününü
alıyormuş. Günümüzün bilgisayarları böylesi hesapları Doğrusal Prog-
ramlama modeli sayesinde göz açıp kapama süresi içinde yapılabiliyor.
Bu yazıda ele aldığımız “beslenme problemi”nin çözümünde kullandı-
ğımız yöntem, denklem ve maliyet sorunlarının çözümünde kullanılan
Excel gibi bilgisayar programlarının çalışma mantığını oluşturuyor-
muş. Doğrusal Programlamanın babası olarak kabul edilen Amerikalı
matematikçi Dantzig, 1950’lerde 70 kişinin 70 farklı göreve en uygun
bir biçimde atanmasıyla ilgili yüzlerce değişkene sahip bir problem ge-
liştirmiş. O dönemde çözümü oldukça zaman alan böylesi problemler,
günümüzde Dantzig’in geliştirdiği Simpleks Algoritmasının bilgisayar-
lara uygulanmasıyla saniyeden daha az bir sürede çözülebiliyor.
Bankacılık, eğitim gibi birçok sektörde uygulaması olan Doğrusal
Programlama yöntemi, üretim tekniklerinin seçiminde, maliyet ve mas-
rafların düşürülmesinde, insan ve makine kaynaklarının en iyi şekilde
tahsis edilmelerinde, kıt kaynakların etkin kullanımında, yiyecek mad-
delerinin harmanlanmasında,envanter kontrolünde, elektrik ve diğer e-
nerjilerin toptan fiyatlandırılmasında etkin olarak kullanılan bir teknik.
Doğrusal Programlama matematiksel modelinin böylesine geniş
bir uygulama alanı olduğunu öğrendiğimde, öğrencim Deniz’in ne
kadar önemli bir çalışma yaptığını daha iyi anlamıştım. O, maale-
sef, ek beslenme programını düzenli olarak uygulamasına ve çok
çalışmasına rağmen hayalindeki madalyayı kazanamamıştı. Ama ba-
na göre “beslenmenin matematiği” çalışmasıyla en az altın madalya
değerinde bir ödülü haketmişti.
Not: Bu yazı, TonyCrilly’in 50 Mathematical Ideas adlı kitabındaki
“The diet problem” başlıklı makaleden esinlenerek yazılmıştır.

91
Forum

Uzay Çobanları kimdir?


B izler Ertan Koç, Ahmet Emre Yılmaz,
Özgür Can Özüdoğru ve Nuri Ay-
demir bir zamanlar gökbilimine gönül
rimizden çok hoş tepkiler ve
geri bildirimler aldık. Her
yazılan mesaj bize daha
vermiş, Türkiye’nin farklı bölgelerinde çok özgüven kazandırdı
bulunan küçüklerdik. Geçen dönemler- ve daha yolun başınday-
de yollarımız birçok arkadaşımızla bu ken ne kadar büyük bir
amaçla kurulan bir gökbilim sitesinde işe kalkıştığımızı anla-
birleşti. Zamanla çok sık ziyaret ettiğimiz mamızı sağladı. Birçok
bir site haline gelen forumda, ilk zaman- öneri de aldık. Bunları
lar sadece okuyarak yetinsek de zaman- uyguladıkça grup daha
la biz de sorulan bilimsel sorulara cevap iyi şekil almaya başladı ve
verir duruma geldik. Kendimizi sürekli ilk üyelerimiz de böylece
geliştirdiğimizden forumdaki gençlerin oluştu. Dört yönetici ve daha
sorduklarına artık zorlanmadan cevap ilk haftada bize katılan 6 yeni
verebiliyorduk. Sonraları bize e-postalar üye… İlk hafta sadece 10 kişiydik.
yağmaya başladı. O zaman fark ettik ki Bir üyemizin yardımıyla grup iletişim ad-
forumda istediğini sormaktan çekinen resi kurduk ve oradan yazışmalara, soru- 2011 yılında Uzay Çobanları dergi-
onlarca genç ve meraklı beyin var. cevaplara devam ettik. Aylarca dört kişi sinin ilk sayısını yayınladık. Sonrasında
Uzay Çobanları grubunun ismi, gru- yaptığımız gözlemleri bu sefer Uzay örgütlenmede bir sorun yaşayarak ara
bun kurucusu olan bizlerin internet Çobanları’yla yapmaya karar verdik. verdik. Şu an tekrar iki ayda bir Uzay
üzerinden yaptığı bir konuşma sırasın- Türkiye’nin on farklı iline dağılmış on Çobanları dergisini e-dergi olarak çıka-
da geçti. Sohbet ederken çobanların ne genç beyin, ellerinde teleskop olmadan rıyoruz ve hâlâ soru sormakta çekingen
kadar şanslı olduğundan, tarihte birçok sabahlara kadar gözlemler yaptı. Birçok olmayan, Türkiye’nin farklı bölgelerinde
gökbilim olayına tanıklık ettiklerinden şey tartıştık; birbirimizden onlarca yeni bulunup astronomi ile ilgilenen ve ilgi-
söz ediyorduk. Aslında tam da o an kafa- bilgi öğrendik ve ilk grup çalışması tec- lenmek isteyen gençlere bağlantı sunu-
mıza dank etti. Bizler de birer çobandık; rübemizi de böylece yaşamış olduk. yor, yol gösteriyoruz; toplanıp gözlem
ama başka türlü bir çoban: Uzay Çoban- Çoğu zaman geceleri, her birimiz yapıyor ve Türkiye’de bilimin gelişme-
ları… Bu konuşmadan birkaç gün sonra, farklı bölgelerde aynı saatlerde topla- sinde gençlerin etkin rol oynayacağına
yani 17 Ağustos 2009 günü Uzay Ço- nıp aynı cisimleri izledik ve fikir alışve- gönülden inanıyoruz.
banları (UÇ) resmen kuruldu. Kuruldu- rişinde bulunduk. Bu toplantılarımızı Evet, işte Uzay Çobanları’nın hikâyesi
ğumuz günden bu yana arkadaşlarımız yaparken herkes kamera önüne geçi- böyle… Genciz, güçlü bir grubuz, bir-
ile birçok çalışmaya imza atmış, birçok yor, bir cisim belirleniyor ve herkesin çok hayalimiz de var. Bunlardan ilki ve
gencin “ufoloji” gibi saçmalıklara bulaş- ona bakması için yarım saat süre veri- en önemlisi kendimizi dünya çapında
madan, gökbilime doğru bir başlangıç liyordu. Ardından da bu cisim hakkın- duyurmak ve astronomiye başlamak
yapmasını sağladık. Bu grubu kurduğu- da neler gördüğümüzü raporluyorduk. isteyen tüm gençlerin bulunmak isteye-
muz zaman da, şimdi de, Türkiye’de bu Birçoğumuzun teleskopu olmamasına ceği, faydalanabileceği bir grup olmak...
şekilde bir örgütlenmeye sahip bir ama- rağmen bu toplantılara katılması çok Umarız bu azimle bir gün tüm bu hayal-
tör gökbilim grubu yoktur. ilginçti. Bu insanlar teleskopları olma- lerimize ulaşabiliriz.
Grubu kurduğumuzu dile getirdiği- sa bile bizim anlattıklarımızı dinlemek
mizde yazılarını okuduğumuz büyükle- istiyorlardı. Özgür Can Özüdoğru

“Ulus Meydanı Kürt sorununu nasıl çözer?” yazısı üzerine...


B ilim ve Gelecek’in 105. sayısında
yayımlanan “Ulus Meydanı Kürt
sorununu nasıl çözer?” başlıklı yazının
yetersiz kalmış olmalı ki geçerli olan tıp
dilinin tıpçılar dışında anlaşılamaması ve
borçlar kanunundan alınmış bir paragra-
hiçbir anlam kayması olmaksızın bugün
herkesin anlayacağı bir şekle sokmak ola-
sıdır. Dikkat edin olasıdır yerine “müm-
savı, ayrıntılar bir tarafa bırakıldığında, fın hiç de Türkçe olmadığı örnek olarak kündür” de diyebilirdik. Tıpkı muhteva
Kürtçenin yetersiz bir dil olduğu ve bu gösterilmiş. Dikkatinizi çekmek için yu- yerine içerik, cari olan yerine yürürlükte
yetersizliğinden dolayı Kürtçeye ilişkin karıdaki cümleyi şöyle de ifade edebi- olan, mensup yerine üye, inhisar yerine
taleplerin karşılanamayacağı fikrinin liriz. “Tedavülde bulunan tabipler arası tekel kelimelerini ve benzerlerini kul-
haksız ve hatalı olduğudur. Yazıda Türk- lisanın anlaşılmasının müşkül olduğu” lanabileceğimiz gibi... Bu benzetmeler,
çenin de cumhuriyetin ilk yıllarında aynı Ama bu cümleyi bugün böyle kullanan yazının savını güçlendirmek yerine hatalı
durumda olduğu ve bu durumun özel da var, benimki gibi kullanan da… olduğu için zayıflatmaktadır.
bir çaba ile ortadan kaldırılmaya çalışıl- Konu açısından bu iki örnek de hatalı- İki Yunan doktorun, Fransız dok-
dığı ifade edilmiştir. Hatta bu çalışmalar dır. Borçlar kanununda yer alan cümleleri torun, İspanyol doktorun mesle-

92
‘Europium 152’nin ülkemize nasıl girdiği sorusu yanıtsız bırakılamaz
T ürkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK),
İzmir’deki bir kurşun döküm fabrika-
sında biriktirilen atıklarda insan sağlığı
TAEK’in bu bağlamdaki kararlı suskun-
luğu çevre ve halk sağlığı yönünden son
derece dikkat çekici ve endişe vericidir.
kan olmasa da, İzmir milletvekili olarak
yaptığı açıklamayla aydınlanmıştır. Sa-
yın Bakan nükleer değil, kimyasal bir
için son derece tehlikeli radyoaktif ışınım- Kurumun art arda yaptığı ve tekrarlar- kirlilik söz konusu olduğunu, basında Eu
lar yayan yüksek dozda Eu 152 izotopu dan ibaret olan açıklamalarda Eu 152 yi 152 nin kaynağının araştırılmaması ve
saptadıklarına ilişkin haberlerde kuruma tanımlarken sanki her yerde bulunabile- önlemlerin yetersizliği üzerine yapılan
yöneltilen eleştiriler ve İzmir Cumhuriyet cek bir maddeymiş gibi “yarı ömrü 13,5 tartışma ve eleştirilerin İzmir’in Expo
Savcılığına “tedbirsizlik” nedeniyle yapı- yıl olan radyoaktif bir izotoptur” demek- 2020 adaylığına zarar vereceğini ifade
lan suç duyurusu üzerine kurumun web le yetinerek bunun nükleer reaktör atık- etmiştir. Sayın Bakan olayı unutturmaya
sayfasında 5-7 Aralık 2012 günlerinde larında bulunduğundan söz etmemesi yönelik bu açıklamasıyla İzmir’in “sağlık”
art arda üç açıklama yayınlamıştır. dikkatlerden kaçmamıştır. temasıyla soyunduğu Expo 2020 adaylık
TAEK bu açıklamalarda Nisan 2007- Daha da vahimi TAEK’in bilgilendirdi- sürecine en büyük zararı kendisi vermiş
Kasım 2010 arasındaki üç yıllık süreçte ği/uyardığı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, ve İzmir’in ev sahipliğine karar verecek
söz konusu radyoaktif kirliliği tespit et- İzmir Valiliği, Büyükşehir Belediyesi, Ga- ülkeler nezdindeki saygınlık ve güvenilir-
mekten başlayarak, iş yerinde eğitim, ziemir Kaymakamlığı ve Gaziemir Bele- liğini şimdiden sıfıra düşürmüştür. Baka-
atıkların fabrika bahçesinde güvenlik diyesi ile basından öğrenmekle de olsa nın bilimsel gerçeklere aykırı bu beyanını
altına alınması, ilgili kamu kurumlarının olayın farkında olan TÜBA, TÜBİTAK ve öğrenen karar verici ülkelerin “temamız
uyarılması, hurda işleyen fabrikalar ile üniversitelerin Eu 152’nin ülkemize ne- sağlık!” diyenlerin düştükleri bu komik
gümrüklerin ileri teknoloji ürünü rad- reden ve nasıl geldiğinin aydınlatılması duruma gülüp geçeceğinin sanılması aşı-
yasyon ölçüm cihazlarıyla donatılması, gerektiği konusundaki sessizliğidir. Ola- rı bir saflık olur.
söz konusu fabrikaya malzeme sağlayan yın ortaya çıktığı İzmir’de bulunan üni- Doğrudan sorumlu olmayan bir ba-
ülke çapındaki işletmelerde radyasyon versitelerin Nükleer Bilimler Enstitüsü, kanın İzmir milletvekili olarak görüş bil-
ölçümleri yapılması ve firma arazisinin Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma dirmesine kimse söz edemez. Ancak bu
tapusuna şerh düşülmesine kadar gerek- Merkezleri gibi uzman kuruluşları halk ve görüş halkın sağlığını gözetmeyen bir
li tüm önlemleri alarak sorumluluğunu çevre sağlığına yönelik böyle bir tehdit ekonomik beklenti temeline oturuyorsa
eksiksiz olarak yerine getirdiğini belirt- olasılığı karşısında nasıl sessiz kalabilir? hepimizin bunu reddetme hakkı doğar.
mekle birlikte yakınma konusu yaptığı Bunlar koltuk dağıtma amacıyla mı ku- Expo 2020 adaylığını halkın sağlığından
haberlerde yer alan son derece önemli rulmuştur? üstün gören bir bakan ve doğrunun/ger-
bir soruyu yanıtsız bırakmıştır. Soruya yanıt aranmasını zorlamak en çeğin peşinde olması gereken kurumla-
Yanıt bekleyen soru “başka radyooaktif başta İzmir’deki söz konusu kamu ku- rın, nedeni bakanın açıklamasında orta-
çekirdeklerle birlikte nükleer santral atık- rumlarının ve Ana Muhalefet Partisi’nin ya çıkan derin sessizliği İzmir ve ülkemiz
larında ortaya çıkan Eu 152’nin TAEK’ce görevi olmasına karşın, adeta gizli bir için büyük bir talihsizliktir.
izlenen tüm yasaklara ve gümrüklerde/ mutabakat izlenimi veren derin bir ses- Halkımıza layık görülen bu “hiçe sayıl-
limanlarda uygulatılan onca ileri tekno- sizliğe gömülmeleri ve yerel basının ma yaklaşımı”nı şiddetle kınıyor ve tüm
lojik kontrole karşın, ülkemize/İzmir’deki da magazinel ya da son sayfa haberleri ilgilileri radyoaktif Eu 152 içeren atıkların
kurşun döküm fabrikasına nasıl ve ne- dışında sorunu gündemde tutmaktan ülkeye nasıl sokulduğunu ortaya çıkarıp
reden geldiği, bu soruya yanıt aramak özenle kaçınması kabul edilemez bir sorumlular hakkında gereğini yapmak
üzere Cumhuriyet Savcılıkları’na ihbarda tutumdur. İlgili kurumların bu tutumun üzere göreve davet ediyorum.
bulunulup, söz konusu şirket ve kamu gö- hiçbir haklı sebebi olamaz.
revlileri hakkında soruşturma açılmasının Büyük sessizliğin nedeni Ulaştırma Prof. Dr. Kayhan Kantarlı
neden sağlanmadığı” sorusudur. Bakanı Sayın Binali Yıldırım’ın ilgili ba- Ege Ü. Emekli Öğretim Üyesi

ki konuşmalarını sıradan Yunanlılar, Kürtçe sorununu hem bu yazı, hem doğru olur mu?
Fransızlar, İspanyollar anlayamazlar. de İşçi Partisi ve Aydınlık gazetesi çev- Bu konuların uzmanı olmayan biri
Söz konusu olan durum sadece Türkiye resi farklı hedeflerle Kürtçenin yeter- olarak, sezgilerime dayanarak bir ülke-
için geçerli değildir. Çünkü istisnai bir- sizliğine bağlamaktadır. Ve dolayısı ile de resmi dilin tek olacağı, eğitim dili-
kaç ülke dışında bütün ülkelerde tıp dili esas soruları ortadan kaldırarak soru- nin de tevhid-i tedrisat çerçevesinde
uluslararasıdır. nun tartışılmasını yanlış mecraya çek- tek olması gerektiğini düşünüyorum.
Yukarıdaki paragrafta acaba iki Yu- mektedir. Tartışılması gereken sorular Bu fikirlerimin Kürtçenin yeterli veya
nan ya da Fransız ya da İspanyol yerine şunlardır: Bir ülkede birden fazla resmi yetersiz olması ile ilgisi yok.
Yunanistanlı, Fransalı ya da İspanyalı mı dil olabilir mi? Buna bağlı olarak Kürtçe “Ana dilde öğretim hakkı” ile “ana
demeliydik? Bu soru yazının 1. bölümü- Türkiye’de 2. resmi dil olabilir mi, böyle dilin özgürce öğrenilmesi hakkı” ara-
ne aittir. Ve bu soruyu Yunanistan’da bir durum doğru mudur? İkinci önemli sında çok büyük ve yoğun fark vardır.
Makedon ve Türk sorunu, Fransa’da sorun şudur: Tevhid-i tedrisat eğitimde Ve bu fark birlikte yaşamak veya ayrı
Korsika sorunu, İspanya’da Bask soru- doğru bir uygulama mıdır? Kürtçe de yaşamak tercihinin göstericisidir.
nunun varlığını bilerek soruyoruz. ikinci bir eğitim dili olabilir mi? Olsa
Levent Gedizlioğlu

93
Forum

Dogmatik din algısı ve felsefenin İslamileşmesi


F elsefe ve dinin ilişkisi üzerine birbi-
rine zıt fikir kamplarında bulunan
düşünür ve filozoflar farklı beyanlar ver-
Felsefenin doğasından gelen sormak
ve düşünmek fiiliyatlarına rağmen “din
ve felsefe ilişkisi” konusunda dinin fel-
dünya dinlerinin genel şeklinin de etkisiy-
le “dogma temelli” vasıflandırılmaktadır.
Dogma kelimesi Antik Yunancada “körü
mektedir. Fikrimizce bu meselenin se- sefeyi gerileteceği, felsefenin zamanla körüne inanılan öğreti” anlamına gelmek-
beplerinin şeffaflaşması ve felsefesinin İslamileştiriliyor oluşu, felsefe ve dinin tedir, Fransızcaya “dogme” olarak geçmiş
yapılması, sorunun mekânının tespiti, uzlaşamayacağı, felsefenin seküler ve oradan da Türk metinlerine girmiş ve kul-
tarihte ve dilin kavramsal kullanımında laik olması gerektiği yönünde “felsefe lanılmıştır. Yani dogma, bir inanç (pistis),
yatmaktadır. Mühim olan insanların “fel- muhtırası veren” felsefeciler (!) bulun- tahmin (eikasia) veya genel olarak bir
sefe” ve “din” kelimelerinden ne anladığı maktadır. Din kavramının ne olduğunun sanı (doxa) anlamında kullanılır. Dogma
ve bu kavramları hangi alt kavramlarla izahını yapma hakkımızı mahfuz tutup, bir zandır. Sadece güvenerek, bilgi olarak
kategorize ettiğidir. bu tür yaklaşımların bir tenkidini yapa- kesinleşmemiş, inanılan ve ispat gerek-
İnsanların birçoğu farklı diller konuşur. lım. Din, mensupları için doğru, dinsiz- tirmeyen öğreti veya iddialar olarak da
Buna rağmen günümüzde ve geçmişte ler için de yanlış bir fikriyat olarak kabul tanımlanabilmektedir. Hıristiyanlık’ta da,
“tercüme” yapmak suretiyle insanlar edildiğinde iki durumda da üzerine ko- İslam’da da gelenekçi ve geleneği eleşti-
arasında bir iletişim, etkileşim ve istişare nuşulabilecek bir malzemeyi bünyesin- rerek dinin ilk yıllarındaki orijinalliğini sa-
olabilmiştir. Bu her dilin beyinde ortak de barındırmaktadır. Din felsefesi, dinin vunan gruplar vardır. Hıristiyanlık’ta ge-
bir yönü gösteren tekilliğe indirgendiğini üzerine düşünmek, dinin gerçekliği, an- leneği Katolik Kilisesi, Reform hareketini
düşündürür. Farklı isimler alsa da zihni- laşılması, yorumlanması, muhakeme ve de Kalvinist ve Protestanlar temsil eder.
mizde kavramlar somut, müşahhas hal- mütalaasının yapılmasıdır. Herhangi bir İslam’da da mezhepler ile Mutezile gibi
de iken aynı noktada buluşmaktayız. Bu felsefi akımın felsefeyi daraltması, ona “rasyonalist” gruplar olabilmiştir. Bu gibi
itibarla kelimelerin şekli ve şemalinden bir kısır yön vermesi mümkün değilken, tarihi gerçekler ışığında sorulacak ilk sual,
öte, insanların anlamlandırma usulüne bu din için de geçerlidir. Din, pek çok fel- “dogma” mefhumu dine nispet edilirken
odaklanmak bize husule gelen anlaş- sefi görüşün içinde bir felsefi görüştür ve bunun “hangi dine yapıldığı” sorusudur.
mazlığın sebebini gösterecektir. İnsanlar tam bu yüzden “hiçbir görüş felsefeyi da- İslam söz konusu ise bunun her mensubu
neden birbirinden farklı düşünmekte ve raltmaz” fikrindeyiz. Çünkü doğru veya için ittifakla kabul edilmiş kitabı Kuran’a
değişik fikirleri savunmaktadır? Neden yanlış olsun, toplumun büyük kesiminin izafen ve ithafen söylenmesi icap eder.
anlaşamayabilmektedir, bunun cevapla- hayatının içinde olan bir olgu, mevcu- Çünkü tüm zıt fikirler bir yana İslamî kay-
rını iletişim problemlerinde aramak fikri- diyet ve tesiri yüksek olan bir kuvvetin naklar arasında tartışmasız kabul edilmiş
mizce pek münasiptir. değerlendirilmesi, söz konusu yapılması, tek kaynak Kuran’dır.
Felsefe kelimesi Eski Yunanca’daki anlaşılmaya ve ifade edilmeye çalışılması Kuran ayetlerine bakıldığında kendi-
“philosophia” kelimesinin Arapçalaştı- kadar normal bir şey; din kadar felsefeye sinin bir “zikir” olduğunu söylemektedir
rılmış şeklidir. Bu birleşik kelime, “philo” malzeme verecek büyük genişlikte sosyal, (Zuhruf, 44; Abese, 11). Zikir kelimesi de
yani “sevgi” ve “sophos” yani “hikmet, kültürel alan yoktur desek yerindedir. “öğüt, hatırlanan şey, düşünce” anlamına
ustalık” anlamlarına gelen iki kelimeden Bilim ve Gelecek dergisinin Kasım gelir. Kuran sürekli düşünmeyi vurgular
müteşekkildir. İlkçağ filozoflarından iti- 2012 sayısında Hasan Aydın da Felsefe (Nahl, 17; Nisa, 82; Bakara, 164; Enam,
baren bir “düşünme aktivitesi” olarak bölümlerinin İlahiyata dönüştürülmesi 126). Bununla birlikte “bilen ile bilmeye-
kullanılagelmiş olan bu kelime esas ola- korkusuna işaret ederek Türkiye’de ya- nin bir olmayacağını” söyler (Zümer, 9).
rak bilgiye ulaşmada ustaca yol izleme vaş yavaş felsefenin dinselleştirilmesin- Kuran’da “ya ulül elbab” şeklindeki akıl
şeklinde tanımlanabilir. Alman felsefesi- den dem vurmuştur. Halbuki meselenin sahiplerine seslenişin olduğu ayetler de
nin idealizmi, İngiliz felsefesinin empiriz- siyasi ve ideolojik boyutu bir tarafa, te- akla verdiği önemi ve akıllı insanları mu-
mi (deneycilik), Fransızların romantizmi, orik bazda bakıldığında felsefi düşünce hatap aldığını göstermektedir (Ali imran,
Amerikanların pragmatizmi (faydacılık) olarak dinin konu seçilmesi, İslam ko- 7; İbrahim, 52; Zümer, 18; Rad, 19). En
gibi birbirinden kökten farklı yaklaşımlar nularının felsefi incelemelerinin yapıl- güzel bilgiyi isteyenleri ve sadece en iyi-
“felsefeye zarar vermek” olarak yorum- ması felsefenin pozisyonunu değiştiren sine tabi olanları övmüş (Zümer, 18) ve
lanmamıştır. Birçok düşünce akımının bir faaliyet olamaz. Burada İslam felsefi okumayı emrederek, kalem figürünü ön
öncüsü olan filozofların birbiri ile çelişen aktivitenin öznesi değil, nesnesi konu- plana alıp ilmi teşvik etmiştir (Alak, 1-5).
ve ayrı kabulleri bünyesinde barındıran mundadır. Hasan Aydın’ın felsefede “din “En güzel” kelimesi olarak “ahseneh”
şiarları, öne sürdükleri fikirler, getirdik- dogmatizmi”nin usul olarak sormayı dur- vasfı bilgi açısından “en doğru bilgi” ma-
leri açılımlar ve düşünme şekilleri fel- duracağına ve felsefi etkinliğe zarar ve- nası verir. Yani Kuran en doğru bilgiye
sefe tarihine kattığı renk ile yad edilir. receğine dair korkuları da kanaatimizce tabi olanları övmüş ve bunlara akıl sahip-
Felsefe düşünmenin okuludur. Bu yüz- tamamen “din-dogma eşitlemesi” telak- leri demiştir. Ayrıca aklını kullanmayan
den düşünmenin nesnesi olan her alan kisi (algısı) sebebiyledir. Burada da “din” insanlar üzerine pislik yağdıracağını ifade
felsefenin dahilinde olmak zorundadır. kavramını sorgulamak ve dogmatizm ile ederek (Yunus, 100) akla verdiği önemi
Doğru ve yanlış, iyi ve kötü her fikir, ka- ilişkisini ortaya koymak icap etmektedir. pekiştirir. Ayrıca “ya’kilun” kelimesi ile
naat, görüş, iddia felsefe havuzu içinde Bizce problemin kalbinde “dogmatik din tam olarak “akıl” kelimesini kullanarak,
yerini alan ve onu zenginleştiren birer algısı” yatmaktadır. bunun insanın temizlenmesi için olmaz-
sermayedir. Din ve bilhassa İslam, çoğu zaman sa olmaz olduğunu söylemiş olur. Akıl-

94
sızlığı “pislik yağdırma sebebi” olarak muhtevası ve asıl manası hem etimolo- si felsefenin işidir. Bu açıdan “laik felsefe”
görür. Dogmatizmin şartı olan “zan ile jik (dilbilim) açıdan hem de Kuran zih- sadece felsefenin bir bakışı olabilir. Hasan
düşünme” kriteri Kuran’ın düşüncenin niyle anlaşılmalıdır. Ayetlere göre aklın Aydın’ın laik felsefesini “pür felsefe” diye
makbuliyet tanımında yoktur. Çünkü İslam’daki önemi büyüktür. takdim etmesi kendi görüşüdür. Felse-
Kuran tam olarak “zan” kelimesini kul- Dogmatizm ile Kuran arasındaki bu fede karşıt fikirler beraberce bulunur ve
lanarak “zannın hakikat namına bir şey kalın duvarları inşa eden ayetlere rağ- birbirini eleştirebilir. Dinin felsefeye zarar
ifade etmediğini” serdetmiştir (Yunus, men, gelenekselcilik mensupları aklı dış- vereceği fikri, felsefenin konusuna nü-
36). Bu da İslam dininin zan üzere değil, lamış ve nakli ön plana almıştır. Ancak fuzuyla değil, felsefenin usulüne nüfuzu
sorgulama, diyalektik ve şüpheci bir tavır buna rağmen nakil dinini İslam diye ta- ile mümkün iken bu şekilde yapılan fel-
aldığını düşündürür. Çünkü Kuran’da pek nıtmak meşru ve makul olamaz. İslam’ın sefeye de felsefe denmeyeceği bedahet
çok ayette verilen emir ve hükümlerde sözü Kuran olduğuna göre, temellendir- iken, böyle bir “toplumsal İslamileşme
“ispata davet, meydan okuma, araştır- menin en sağlam ve güvenilir kaynağı da uyarısı”nı anlamak fikrimizce iyi niyetli
maya teşvik ve iddiada bulunma” (Nisa, Kuran’dır. Bu sebeple İslam adına konu- düşünmemekle mümkündür.
82; Yasin, 71) tavırlarını görmekteyiz. şurken Kuran’ın ahkamının ötesinde veya
Bazı argümanlar ileri sürerek kendisini karşısında herhangi bir kaynağı kaale al- KAYNAKLAR
temellendirmeye çalışması (Nur, 43-44; maya gerek yoktur. Kuran’a uygun düşen 1) Bilim ve Gelecek Dergisi, Kasım 2012 sayısı.
Enbiya, 22) Kuran’ın Müslümanlardan bilgilerin İslam ile ilişkisinin olabileceği, 2) Yakup Tahincioğlu, Süryaniler, Butik Yayıncılık, 2011.
beklentisinin bir dogmaya tabiiyet olma- ters olanların ise İslam’ın da tersi olduğu- 3) Serdar Uslu, İlkçağ Felsefesi, Anadolu Üniversitesi Yayınları
2012.
dığını ve bir mantık temelinin olduğunu nun ortaya çıkacağı göz önünde bulundu- 4) Sevan Nişanyan, Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü.
göstermektedir. rulmalıdır. Bu açıdan Dogma-Din-Felsefe 5) Adnan Aslan, İslam Araştırmaları dergisi, Analitik Pozitif
Kuran ve İslam’ın dogmatizm temelli ilişkisinin İslam açısından tekrar kurul- Ateizmin Bir Eleştisi, Sayı: 7, 2002.
olmasına işaret edenlerin kullandıkları ması veya düzeltilmesi lazımdır. Netice 6) Osman Murat Deniz, Akıl-İman İlişkisi Açısından Fideizm,
Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi 2009.
temel argüman “imancılık” (fideizm) kav- itibariyle Kuran sorgulanmalı ve kritik
7) Kuran-ı Kerim.
ramıdır. Fideizm akıl ile iman kavramları- edilmelidir. Kavramlarının incelenip irde-
nın birbirine uyuşmadığını öngörmekte- lenmesi ve akıl yürütmelerle düşünülme- Orhan Özturhan
dir. Temel olarak da dinsiz kampın dinleri
algılama şekilleri bu bakışa dayanmakta-
dır. Dinin kanıtlanabilirliği, rasyonalite ile
ilişkisi fideizm tarafından reddedilmekte
ve Pozitif Ateizmin dinin argümanlarına
rasyonel eleştiriler getirmesine “imanın
psikolojik bir kavram olduğu”nu söyle-
yerek karşı çıkmaktadır. Öte yandan akıl
ve iman arasında Skolastik felsefenin en
büyük ismi Thomas Aquinas’ın görüşüne
göre bir uyum vardır ve o “inanmak için
bilmek” şiarını edinmiştir. Ancak Imma-
nuel Kant gibi tamamen imanı aklın sınır-
ları içinde tasavvur etmeyip, bazı dini de-
ğerlerin ispata muhatap olmadığını ifade
etmiştir. Fideizmin en büyük iki ismi So-
ren Kierkegaard ve Blaise Pascal’dır. Öte
yandan bu filozoflar Hıristiyan teoloji-
siyle düşünmüşlerdir, İslam kültürlerin-
de akıl ve iman arasında bir düşmanlık
olduğunu söyleyen sesler gelenekselci-
ler dışında pek yoktur. Ayrıca Kuran’da
“iman” kelimesi geçmekte ve bu kelime
Arapçada “emanet, emniyet, emin, te-
min” kelimeleriyle aynı kökten gelmek-
tedir. “Emin olmak” ile “inanmak” aynı
anlama gelmeyeceği için, sanı (doxa) ile
kesin bilgi (episteme) arasındaki ayrım
yapılmalıdır. Dinin dogmatik olarak te-
lakki olunmasının başlıca sebeplerinden
birisi de “iman” kelimesinin “zan” ola-
rak tahmin, inanma manasında takdim
edilmesi ve Kuran meallerinde de böyle
tercüme edilmesidir. “İman” kelimesinin

95
Bulmaca Hikmet Uğurlu

Soldan sağa 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15
1
1) Acı Hayat, Susuz Yaz, Kuyu, Şeytan
gibi ödüllü pek çok filmi ile sinema- 2
mıza yeni bir soluk getiren, geçtiğimiz
yıl yitirdiğimiz, 1929 Çanakkale do-
3
ğumlu yazar ve yönetmenimiz. – Kara 4
haberci, şom ağızlı.
5
2) Kalbin kanı damarlara pompalaması
sırasında, zarında ya da kapakçığında
6
bulunan delik yüzünden ortaya çıkan 7
normal dışı ses. – Saray konut.
8
3) Hastalıktan kurtulma, onma. –
9
Hz. Ali’ye bağlı olanlar.
10
4) Talyum’un simgesi. – Boru sesi. – Cin-
siyet. – Otlak. 11
12
5) Hitit. – Parça. – Tarla sınırı. – Şey.

6) Halk dilinde “rüşvet”. – Sebep, Yukarıdan aşağıya diği kasa, çerçeve. – Âşık, vurgun. –
bahane. “Behiç …” (Karikatüristimiz).
1) Yakınan, sızlanan. – Belçika’da bir 10) Pierre Loti’nin bir romanı. –
7) Bir nota. – Ruhbilimde “sarsıntı”. –
ırmak.
Dostu, gazinosu, hayatı vardır. İngiltere’de adlardan önce kullanılan
2) Serin serin esen rüzgâr. – Ensiz olarak
dokunmuş parçaların yan yana ek- bir soyluluk unvanı.
8) Kalsiyum’un simgesi. – Endonezya’da
lenmesiyle oluşan, perde ya da örtü
bir ada. – “Bir … tanesi üzerinde dü- 11) Mısır’a yaşam veren su. – “… semtten
olarak kullanılan nakışlı ince kilim.
şünürken, okyanusun gizini buldum.”
canım bu geliş / Bize mi yoksa göste-
(Halil Gibran). 3) Hafif gözenekli bir tür çökelti taşı. –
Britanya takımadasından başlıca iki riş / Canıma yetti bu reviş / Kerem et
9) Balıkesir yöresinde daha çok kadınla- adadan batıda olanı. biraz lahza eriş.” (Kemani Rıza Efendi
rın oynadığı halay türü bir halk oyu- 4) Gelir, akar. – Uzaklık bildiren sözcük.
-Bayati). – Tanrı.
nu. – Tutsaklık. – Eski dilde “mektup”.
5) Çıplak beden resmi. – Asya’da bir ır- 12) “… vurmak” (bir şeyden söz etmek,
10) Geçmişteki büyükler, atalar. – mak. – Ağası, arabası, böreği vardır. konu açmak). – Afrika’da bir başkent.
Lantan’ın simgesi. – Uluslararası ça-
6) Avrupa Para Antlaşması’nın kısa yazı-
lışma örgütü. – Duman lekesi. 13) Turunçgiller. – “… ölür, meydan kalır;
lışı. – Aşk ilham eden büyülü içki. –
Titan’ın simgesi. yiğit ölür, şan kalır.” (atasözü).
11) Mezopotamyalıların deniz tanrıça-
7) Parlama, parıldama. – Yapılan iş, fiil. 14) Bir zaman birimi. – Gerçek. – Yugos-
sı. – Maddi şeylere değer vermediği
için üstüne başına özen göstermeyen 8) Müzikte çalgıların giderek daha yük- lav birliğini kurmuş efsanevi lider.
kimse. sek ses verecek biçimde çalınma du-
rumu. – Fütüvvet şeyhi. 15) “Evet …” (İsmet Özel’in bir şiir kitabı).
12) Çare. – Solüsyon. – İri bir yılan. 9) Kapı ve pencerelerin içine yerleştiril- – Yabancı. – Mezar.

Aralık sayımızdaki bulmacayı doğru yanıtlayan okurlarımızdan


GEÇEN SAYININ YANITI

İsmail Dereoğlu (Aydın), Hatice Karaçay (Bursa) ve


Elifcan Tankut (Sinop) Alâeddin Şenel’in editörlüğünde hazırlanan,
Bilim ve Gelecek Kitaplığı’ndan çıkan 50 Soruda Bilim ve Bilimsel Yöntem
adlı kitabı kazandı. Ocak bulmacamızı doğru yanıtlayacak okurlarımız
arasından belirleyeceğimiz 3 kişi, Atakan Altınörs’ün yazdığı
Bilim ve Gelecek Kitaplığı’ndan çıkan 50 Soruda Dil Felsefesi adlı kitabı
kazanacak. Çözümlerinizin değerlendirmeye girebilmesi için, en geç 20
Ocak tarihine kadar posta, faks veya e-posta yoluyla elimize ulaşması
gerekiyor. Kolay gelsin…

96

You might also like