Professional Documents
Culture Documents
1945 sonrasında ise, Büyük Devletler II. Dünya Savaşı’nın sebep olduğu ağır
tahribat ve sömürgelerindeki dekolonizasyon hareketlerine bağlı olarak
sömürgelerini bırakmak zorunda kalmıştır. Sömürgeleştirme hareketleri Fransızların
Vietnam’da ya da Cezayir’de, İngilizlerin ya da Hollandalıların Hindistan’da ya da
Endonezya’da yenilgiye uğramaları ile son bulmuş olsa da, Batı hâkimiyeti şu ya da
bu biçimde yaşamaya devam etmiştir.1 Avrupa devletlerinin başını çektiği Büyük
1
Ferro, Marc, Sömürgecilik Tarihi, Fetihlerden Bağımsızlık Hareketlerine Kadar 13.-20. Yüzyıl, (2002), Çev: Muna
Cedden, Ankara: İmge Kitabevi, s. 49
1
Devletlerin II. Dünya Savaşı’ndan sonra da çeşitli yollarla sömürgeci politikalarını
gizleyerek sürdürdüğü döneme Postkolonyal dönem adı verilmiştir.
2
zamanda bugün Birinci Dünyada yer alan önemli bir göçmen kitlesinin kültürel,
toplumsal varlığı ve sorunları da kastediliyor4 denilebilir.
4
Mutman, Mahmut, Post-kolonyalizm Ölü Bir Disiplinin Hatıra Defteri isimli makalesinden,
(http://www.scribd.com/doc/46957875/Mutman-Post-Kolonyalizm)
5
Loomba, Ania, a.g.e. s.24
6
Loomba, Ania, a.g.e. s.24-25
7
Loomba, Ania, a.g.e. s.25
8
Zahar, Renat, Sömürgecilik ve Yabancılaşma, (1999), İstanbul: İnsan Yayınları, s.43
3
Post-kolonyalizm özellikle 1980 sonrası kültürlerarası bir disiplin olarak
anılmaya başlamıştır. Said, 1978’de yazdığı Oryantalizm kitabı ile Doğu-Batı
arasındaki ilişkide Doğu’ya ait bilginin Batı üzerinden edinildiği için sorunlu bir bilgi
olduğunu tartışmaya açmıştı. Post-kolonyalizmin içeriğini ise Zeliha Hepkon’un
William ve Chrisman’dan aktardığı üzere; Batı ürünü çeşitli metin biçimleri ve
özellikle kolonyal kontrol altında merkez dışı bölgeler ve kültürlerle ilgili
9
sistemleştirilmiş bilgileri içerir olarak değerlendirebiliriz.
4
Sömürge ülkelerin bağımsızlıklarını kazandıktan sonra da daha önce belirtmiş
olduğum gibi eğitim ve teknik imkânlar nedeniyle Batı’ya bağlı kalması, filmler
üzerinden bu ülkelerin kısıtlama ve sansür uygulamalarını sağlamıştır. Ancak
Afrika’da sinema özellikle bağımsızlık sonrası toplumsal bilinçlenme ve ulusal temsil
açısından son derece önemlidir. Bu da sinema-siyaset ilişkisinin daha açık ve yoğun
yaşanmasını getirir. Afrika Sineması, gerek Kıta içindeki örnekleri gerek Kıta
dışındaki örnekleriyle kendi dilini yaratmaya çalışan, politik hedefleri olan ve
başlangıcından itibaren toplumsal hareketliliğin bir bileşeni olarak ortaya çıkan bir
12
sinemadır.
5
amaçlanan; sinemayı kullanarak Afrikalıları eğitmek ve onları yeni koşullarla uyumlu
hale getirmekti.15Afrikalı teknik eleman, yönetmen ve oyuncuların gelişmeleriyle hiç
ilgilenmemişler ve bağımsızlık sonrası ofislerini kapatmışlardır. Bu durum Nijerya ve
Gana dışında İngilizce konuşan Afrika’da sinema, Fransızca konuşan Afrika’nın
oldukça gerisindedir.
15
Hepkon, Zeliha, (2007), a.g.e., s.174
16
Magombe, Vincent ,(2003), a.g.e., s.765
17
Magombe, Vincent ,(2003), a.g.e., s.765
18
Hepkon, Zeliha, (2007), a.g.e., s.179
19
Hepkon, Zeliha, (2007), a.g.e., s.179
6
III. Ousmane Sembene:
Ousmane Sembene, Afrika Sinemasında akla gelen ilk isimlerdendir. Yerli bir
Afrika Sineması arayışının arkasındaki ilk isimlerden biridir. Düzenli bir eğitim
göremeyen, kendi kendini yetiştiren, çeşitli işlerde çalışan, bu arada on yıl süreyle
Marsilya’da liman işçiliği yapan Sembene ilkin romanlar yazdı. Docker Noir(Kara
Liman İşçisi) adlı ilk romanında, Marsilya’daki işçilik günlerini ele aldı. Burslu olarak
gittiği Moskova’daki Gorki Stüdyolarında sinema öğrenimi gördü. 20 Geri döndüğünde
ise, yok denecek kadar az mali imkân ya da teknik destekle ve inanılmaz zor
koşullar altında çalışarak kendi öykülerini filme uyarlamaya başladı.21
Bir yandan roman yazmayı sürdürürken bir yandan da kısa film çalışmalarına
başladı. Okuma-yazma oranının çok düşük olduğu Senegal’de sinemanın siyasal bir
araç olarak kullanılabileceğini düşünen, sinema aracılığıyla Afrikalı kimliğinin ortaya
çıkarılabileceğini inanan Sembene, bu görüşünü ilk olarak Borom Sarret (Arabacı,
1969) isimli kısa filminde uyguladı. Dakar sokaklarında dolaşan bir sürücünün
aracılığıyla başkenti görüntüleyen Sembene, geleneksek yaşamla batılı etkiler
arasındaki çelişkileri ve kol gezen yoksulluğu çarpıcı biçimde vurguladı. 22 Film,
Dakar'da, bir at arabacısının başından geçen talihsizlikleri ve sonunda at arabasına
polisin el koymasını anlatır. Kısa öykü olarak basılmamış, orijinal bir fikirden yola
çıkan film, iyi gözlenmiş detaylara ve derli toplu bir karakterizasyona
dayanmaktadır.23
20
Teksoy, Rekin, (2005), a.g.e. , s.580
21
Magombe, Vincent ,(2003), a.g.e., s.762
22
Teksoy, Rekin, (2005), a.g.e. , s.580
23
Armes, Roy, Osman Sembene, (2007), Çev: A. Ufuk, Film Dergisi, Sayı:14, s.98
7
Filmleri, eğitsel bir amaçla, ister siyasal ister ekonomik ya da kültürel olsun
toplumun kötülükleriyle savaşan “kurtarıcı sanat” olmak amacıyla
tasarlanır.24Sembene’nin filmlerinde “gündelik yaşamın kahramanlıkları”nı ele
almaya başlaması, Üçüncü Dünya Sinemasının değişimi hakkında ipucu vermektedir.
1960’lı yıllarda sınıfsal ve ulusal kurtuluş mücadelesi etrafında gelişen öyküler
1980’lerin ardından gündelik yaşam sorunlarına kayar. Başlangıcından bu güne
değişmeyen ise sinemanın bir mücadele aracı olarak görülmesidir. 25
Ousmane Sembene’nin 1969’da çektiği ilk uzun metrajlı kurmaca filmi olan La
Noire de… (Kara Kız, 1969) aynı zaman Afrika Sinemasının da ilk uzun metrajlı
filmidir. Bağımsızlık sonrası Senegal’de ekonomik bağımlılık ve Avrupa hayat tarzının
özendirilmesi sonucu doğan bireysel yıkımı göstermesi açısından önemli bir filmdir.
Filmde, Diouana, Dakar’da yaşayan ve hizmetçi olarak işe alınan bir kızdır. İlk
başta yalnızca çocuklarla ilgilenir ve ev sahibesinin kendisine verdiği eski giysi ve
ayakkabılardan etkilenir. Ailenin yaz tatili için Antibes’e giderken yanlarında
götürdüğü Diouana, Antibes’te evden dışarı çıkarılmaz, parası verilmez ve her iş
yaptırılır. Fransa’da sahilde ve çarşıda dolaşıp, yeni kıyafetler ve ayakkabılar
alacağını düşünen Diouana depresyona girer ve film hazin bir sonla biter.
24
Magombe, Vincent ,(2003), a.g.e., s.763
25
Hepkon, Zeliha, (2007), a.g.e., s.194
8
davranılmaktadır. Diouana’da sanki bir eşyaymış gibi hiç konuşmaz, yalnızca
“evet”,”hayır” der. Kendi varlığına yabancılaşan Diouana’nın yalnızca iç sesini
duyulur.
Filmin gözle görülen ikili yapısı, her sistemde görülen ezen ve sömürülen
ikiliğine tekabül etmektedir. Var olan sistem toplumu iki zıt kategoriye böler: ezilen
ve ezenler. Film zenci/beyaz ayrımını sahneye koyarken, kadın/erkek ayrımına aynı
şekilde değinmez. Siyahî bir kadın bir erkek tarafından değil de beyaz bir kadın
tarafından sömürülür. Filmde siyahî kadın işvereni ile birlikte Fransa'ya gidebilmek
için bir erkekten değil de annesinden izin almaktadır. Evin ve çocukların bakımı için
verilen emek bu anlamda kadın sömürüsünün en temel hali olarak temsil edilir.
Filmin “kadın” teması üzerine kurulması da yönetmenin düzenin değişmeye
kadınlardan başlayacağına inancını göstermektedir. Sembene aynı zamanda eğitim
sistemini de eleştirmektedir. Filmde okuma- yazma bilen hep erkeklerdir. Diouana,
“eğer yazabilseydim, anlatırdım” der.
Kaynakça
Armes, Roy, Osman Sembene, (2007), Çev: A. Ufuk, Film Dergisi, Sayı:14
26
Magombe, Vincent ,(2003), a.g.e., s.762
9
Hepkon, Zeliha, Afrika Birliği Mücadelesinden Postkolonyalizme Afrika’da Sinema,
(2007), Üçüncü Sinema ve Üçüncü Dünya Sineması, Derleyen: Esra Biryıldız,
Zeynep Çetin Erus, İstanbul: Es Yayınları
Teksoy, Rekin, Rekin Teksoy’un Sinema Tarihi, (2005), İstanbul: Oğlak Yayınları
İnternet Kaynakları
Mutman, Mahmut, Post-kolonyalizm Ölü Bir Disiplinin Hatıra Defteri isimli makalesi:
http://www.scribd.com/doc/46957875/Mutman-Post-Kolonyalizm (14.06.2011)
Spass, Lieve, Female domestic labor and Third World politics in La Noire De … :
http://www.ejumpcut.org/archive/onlinessays/JC27folder/BlackGirlSpaas.html
(14.06.2011)
10