You are on page 1of 14

Bacıyân-ı Rum

(Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı:


Anadolu Bacıları)
Varlığı Neredeyse İmkânsız
Görülen Kadın Örgütü
Âşık Paşazade’nin Hacıyan-ı Rum diye
adlandırdığı bu topluluk üzerinde ilk defa
Alman doğu bilimci Franz Täschner
durmuştur. Täschner o günün toplumunda
kadınların bir teşkilat kurmuş olmalarını o
kadar imkânsız görmüştür ki, bunun yazma
eserleri çoğaltma sırasında oluşan yazım
hatası veya yanlış anlama sonucu Âşık
Paşazade tarafından ortaya atılmış olduğunu
kabul etmiştir (Futuvva, Studien Islamica, V, 294-291’den naklen: Prof.Dr.
Mikail Bayram, ‘‘Bacıyan-ı Rum ve Fatma Bacı,’’ 365).
Fakiregân
Anadolu Selçuklular zamanında bu hanımlar
arası teşkilat Fakiregân diye anılıyordu. Fakat
bu teşkilata mensup olan genç kız ve kadınlar
birbirine Bacı diye hitap ettikleri için bu kadın
ve kızların meydana getirdikleri teşkilata daha
yaygın olarak Bacıyân (Bacılar) denildiği
anlaşılmaktadır (Prof.Dr. Mikail Bayram, ‘‘Bacıyan-ı Rum ve Fatma Bacı,’’
366). Bacıyân-ı Rum (Anadolu Kadınlar Birliği) dini ve

ahlaki açıdan donanımı tam olan kadınlar


yetiştiren bir eğitim kurumuydu.
Ahi Evren’ın Eşi Fatma Bacı
Ahi Evren’ın (Nasirud-Din Mahmud el-Hoyi) eşi olan
Fatma Bacı, Bacı Teşkilatının bilinen ilk lideridir.
Fatma Bacı, erenler ve dervişlerin saygı
gösterdiği, Hacı Bektaş’ın sık sık ziyaret edip
saygı duyduğu yaşlı bir kadındı. Bu yüzden
kendisine Kadın Ana da denilmiştir. Bu yaşlı
kadının erenler meclisine girdiği, bazen
erenlere sofra hazırladığı, misafirleri ağırladığı,
babasından kalan servetini erenler
yoluna harcadığı da bilinmekteydi
(Prof.Dr. Mikail Bayram, ‘‘Bacıyan-ı Rum ve Fatma Bacı,’’ 366, 367).
Kuşaktan Kuşağa Aktarılan Sanatlar
Ahiler gibi Bacılar da sanatlarını gelenek
hâlinde sürdürmüşlerdi. Bu sanat geleneği
kadınlar arasında nesilden nesle intikal etmişti
(Prof.Dr. Mikail Bayram, ‘‘Bacıyan-ı Rum ve Fatma Bacı,’’ 373). Bacılar

çalışkanlıklarıyla Anadolu’da el sanatlarının


öğrenilmesine ve geliştirilmesine, iktisadi
hayatın canlanmasına katkıda bulundular. Yeni
iş sahaları oluşturarak girişimci kadınların
önünü de açtılar (Yasemin Tümer Erdem, Halime Yiğit, Bacıyan-ı Rum’dan
Günümüze Türk Kadının İktisadi Hayattaki Yeri, 39).
Bacıların Faaliyet Alanları
Bacılarda halı, kilim, giyim sanayiinin varlığı
mevcuttu. Böylece Osmanlıların kuruluş
dönemindeki askeri kıyafetlerin (mesela
Yeniçerilerin ak börk ve diğer giysileri) Bacıların eseri
olduğu ortaya çıkmıştır (Prof.Dr. Mikail Bayram, ‘‘Bacıyan-ı Rum
ve Fatma Bacı,’’ 374).
Misafir Ağırlama
Bacıların en iyi bilinen faaliyet alanlarından
birisi de Ahi Tekke ve zaviyelerinde karşılık
beklemeden misafir edilen ve barındırılanların
ağırlanmasıyla ilgili hizmetleridir. Ahi
Teşkilatının kuruluşunu hazırlayan sebeplerden
biri de o dönemde kitleler halinde insanların
yerlerinden yurtlarından kopup Anadolu’ya
gelmelerinin meydana getirdiği problemlere
çare arama gayretleri olmuştu.
Bu göçler, Anadolu’nun İslamlaşmasını
hızlandırmaktaydı. Bu bakımdan Anadolu’ya
gelen bu insanların kısa bir süre de olsa
barındırılmaları, ağırlanmaları ve böylece yeni
ortama uyumları sağlanmalıydı. İşte
kuruluşundan itibaren Ahi Tekke ve zaviyeleri
böyle bir hizmeti yerine getirmekteydi. Bacılar
da bu tekke ve zaviyelerde konuk edilenlerin
beslenme ve barındırma hizmetini
yürütmekteydiler (Prof.Dr. Mikail Bayram, ‘‘Bacıyan-ı Rum ve Fatma
Bacı,’’ 375).
Orta Asya’dan göçen Türkmenleri barındırmak
kadar onlara dinlerini öğretmek, henüz
Müslüman olmayanları İslamlaştırmak da
Bacıların faaliyetleri içerisinde
değerlendirilmekteydi.
Bacılar, Anadolu topraklarının yerleşik halkı
olan Rumlarla kurdukları ilişkiler sonucunda,
özellikle Rum kadınlarının ihtidalarına (başka bir
dinden çıkıp Müslüman olmalarına) vesile olmuşlardır.
Ahi ve Bacıların örnek davranışları, halkın
İslam’a ısınmasını, dolayısıyla İslam dinini
severek kabul etmesini sağlamıştır (Yasemin Tümer
Erdem, Halime Yiğit, Bacıyan-ı Rum’dan Günümüze Türk Kadının İktisadi Hayattaki Yeri,
44).
Bacıların Askeri Faaliyetleri
Bacıların diğer bir hizmet ve faaliyet sahaları
askeri alandaydı. Moğolların 1243 yılında
Kayseri’yi kuşatmaları sırasında Ahilerle
beraber Bacı Örgütüne mensup kadınlar, şehrin
savunmasına fiilen katılmışlar ve düşmanı
şehre 15 gün boyunca sokmamışlardı. Yine uç
bölgelerde Türkmen aşiretler arasında savaşçı
kadınların bulunduğu bilinmekteydi. Hiç şüphe
yok ki, bu kadınlar da Bacı Örgütü
mensuplarıydı (Prof.Dr. Mikail Bayram, ‘‘Bacıyan-ı Rum ve Fatma Bacı,’’
375).
Bacıların Dini-Tasavvufi Faaliyetleri
Bacılar dini ve kültürel faaliyetlerini bir tarikat
disiplini ve metodu içinde sürdürmüşlerdi (Prof.Dr.
Mikail Bayram, ‘‘Bacıyan-ı Rum ve Fatma Bacı,’’ 376). Bacılar,

faaliyetleriyle Anadolu’nun İslamlaşmasına,


Türkmenlerin ekonomik alanda gelişmesine
katkıda bulunmuştu. Öncelikle çalışkan ve
üretken olmaları, sonra aldıkları tasavvufi
eğitim metodu sayesinde işlerini gönülden
yapmaları, onları başarıya taşımıştır (Yasemin Tümer
Erdem, Halime Yiğit, Bacıyan-ı Rum’dan Günümüze Türk Kadının İktisadi Hayattaki Yeri,
36).
Eğitim ve Öğretim Ocağı Olan Bacılık
Bacılık aynı zamanda bir eğitim ve öğretim
ocağıydı. Her Ahi işyerinde çalışanlar dini ve
ahlaki bilgilerle donatılır ve bunun
uygulanmasına titizlikle riayet edilirdi. Şüphe yok
ki bu prensipler ve uygulamalar Bacılar arasında
da geçerliydi (Prof.Dr. Mikail Bayram, ‘‘Bacıyan-ı Rum ve Fatma Bacı,’’ 373,
374).
Kaynakça
• Bayram, Mikail, ‘‘Bacıyan-ı Rum (Anadolu Bacıları) ve Fatma Bacı,’’ Türkler,
VI, Yeni Türkiye Yay., Ankara, s. 365-379.
• Bayram, Mikail, Bacıyan-ı Rum: (Selçuklular Zamanında Genç Kızlar
Teşkilatı), Konya 1987.
• Tümer Erdem, Yasemin – Yiğit, Halime, Bacıyan-ı Rum’dan Günümüze Türk
Kadınının İktisadi Hayattaki Yeri, İstanbul Ticaret Odası Yay., İstanbul 2010.

Dr. Nurullah ABALI


M. Salim Arpağ’a teşekkürler.
Nisan 2017

You might also like