You are on page 1of 284

Sonsuzlugun Etkin Yanr

\,

41
dr&

irl
1 7

2 8

3 I
4 10

5 11

6 12

lSBN 9?5?1,503rr 3

,llill[illiilillllilllltili
cARLos cASTANEDA otzist tz

Ozgiin Adr:
THE ACTIVE SIDE OF INFINITY

"Published in agreement with the author, c/o BAROR INTER-


NATIONAL, INC., Armonk, New York, IJ.S.A."

Yayrn Hakkr' 1998 CARLOS CASTANEDAAGSIM Ajans Ltd.


$ti. Aracrhlryla
Tiirkiye Yayrn Hakkr'2001 Soz Yayrn Oyunajans Ltd. $ti.

SOZ YAYIN OYUNAJANS


YAYTMCTLIK VE ZEKLOYUNLARI TiC. UrD. $Ti.
. 4. Gazeteciler Sitesi , C-2D:9, Levent 80630 istanbul
. P.K. 7 Levent 80622 istanbul
Tel (0212) 280 67 0l' Fax: (0212) 280 68 03
sozyayin@turk.net

ISBN 975 -1190-34-9

1. Baskr: 2001

Kapak Tasanm
Ali Erkmen

Baskr ve Cilt:
Mart Matbaacrhk Sanatlarr Tic. ve San. Ltd. $ti.
Tel: (0212) 321 23 00 Pbx
Faks: (02 12) 295 I I 07
cARLos cASTANEDA otzist tz

Ozgiin Adr:
THE ACTIVE SIDE OF INFINITY

"Published in agreement with the author, c/o BAROR INTER-


NATIONAL, INC., Armonk, New York, IJ.S.A."

Yayrn Hakkr' 1998 CARLOS CASTANEDAAGSIM Ajans Ltd.


$ti. Aracrhlryla
Tiirkiye Yayrn Hakkr'2001 Soz Yayrn Oyunajans Ltd. $ti.

SOZ YAYIN OYUNAJANS


YAYTMCTLIK VE ZEKLOYUNLARI TiC. UrD. $Ti.
. 4. Gazeteciler Sitesi , C-2D:9, Levent 80630 istanbul
. P.K. 7 Levent 80622 istanbul
Tel (0212) 280 67 0l' Fax: (0212) 280 68 03
sozyayin@turk.net

ISBN 975 -1190-34-9

1. Baskr: 2001

Kapak Tasanm
Ali Erkmen

Baskr ve Cilt:
Mart Matbaacrhk Sanatlarr Tic. ve San. Ltd. $ti.
Tel: (0212) 321 23 00 Pbx
Faks: (02 12) 295 I I 07
DUYURU

CARLOS CASTANE,DA KULUBU


qALI$MALARI BA$LIYOR

Zen . iginizdeki ince Siz ' igimizdeki Qocuk

Geqtalt Bireysel ve GruP

Bilgi:
0212-280 6t 42
nerkmen@turk.net
DUYURU

CARLOS CASTANE,DA KULUBU


qALI$MALARI BA$LIYOR

Zen . iginizdeki ince Siz ' igimizdeki Qocuk

Geqtalt Bireysel ve GruP

Bilgi:
0212-280 6t 42
nerkmen@turk.net
Giriq

BU KITAP, YA$AMIMDAKI anrmsanmaya defer olaylarrn


bir derlemesidir. Bu olaylan, eski gaflarda Meksika'da yaqa-
mr$ $amanlann biliqsel dtinyasrna ulaqabilmem iEin on tig ytl
boyunca qaba gosteren ofretmenim, Meksikah Yaqui Krz/'-
derilisi qaman don Juan Matus'un onerilerine uyarak derle-
dim. Don Juan, bu derlemeyi yapmamt sahk verirken, tavn
sanki o anda aklrna gelen stradan bir qeyi soylermiq gibiydi.
Onun o[retme tarzt boyleydi. Belirli hamlelerindeki onemli-
Giriq

BU KITAP, YA$AMIMDAKI anrmsanmaya defer olaylarrn


bir derlemesidir. Bu olaylan, eski gaflarda Meksika'da yaqa-
mr$ $amanlann biliqsel dtinyasrna ulaqabilmem iEin on tig ytl
boyunca qaba gosteren ofretmenim, Meksikah Yaqui Krz/'-
derilisi qaman don Juan Matus'un onerilerine uyarak derle-
dim. Don Juan, bu derlemeyi yapmamt sahk verirken, tavn
sanki o anda aklrna gelen stradan bir qeyi soylermiq gibiydi.
Onun o[retme tarzt boyleydi. Belirli hamlelerindeki onemli-
I2 SONSUZLUGUN ETKIN

rasr giineqten krsmen koruyan, ama yalmura karqr ttimiiyle


korunaksrz, iistii kapah bir.sundurma gibiydi. Oturmak iEin
birkag sa[lam kutu vardr. Uzerlerindeki etiketler solmuqtu;
iElerindekini tanrmlamaktan Eok si"is igin yaprqtrnlmrq gibiy-
diler. Onlardan birinin iistiinde oturuyordum. Strttmt evin on
duvarrna dayamrqtrm. Don Juan da bir kutuya oturmuq, Ear-
dalr taqryan direklerden birine yaslanmtqtr. Ben geleli heni.iz
birkaE dakika olmuqtu. Srcak ve nemli bir havada biitiin giin
araba kullanmrqtrm. Sinirli, huzursuz ve ter igindeydim.
Kutunun tisttine rahatga yerleqtilim anda, don Juan ko-
nugmaya baqladr. Keyifle stntarak, fazla kilolu insanlartn $i$-
manhkla sava$mayr bir ti.irlti beceremediklerine iliqkin bir
espri yaptr. Dudaklannrn kenannda oynaqan gtiliimseyiqe ba-
krlrsa, amacl sadece dalga gegmek degildi. Qok dolaysrz, ve
aynr zamanda qok dolayh bigimde, bana fazla kilolu oldu[u-
mu iqaret ediyordu.
Oyle sinirlendim ki, tizerinde oturdulum kutudan yuvar-
landrm ve srrtrmr evin ince duvanna qiddetle garptrm. Darbe
evi temellerine kadar sarsmrqtt. Don Juan merakh gozlerle
beni stizdi.i, ama iyi olup olmadrfrmr sormak yerine, evi gat-
latmamrq oldufumdan emin oldulunu soyledi. Sonra bu evin
kendisi iqin gegici bir yerleqim yeri olduluna, ashnda baqka
bir yerde yaqadrlrna dair ayrtnttlt bir agrklamaya giriqti. Ona
gerEekte nerde oturdu[unu sordu[umda, gozlerini tizerime
dikti. Ofkeli bir bakrq defildi bu; daha gok, uygunsuz sorula-
ra karqr bir engel gibiydi. Ne istedi[ini anlayamamtqttm. So-
rumu tekrarlamak i.izereydim ki, beni durdurdu.
"Buralarda boyle sorular sorulmaz," dedi, kararlt bir ses-
le. "Ycintemler ve fikirler hakkrnda diledilin her qeyi sor. Ya-
qadr[rm yeri sana soylemeye hazt oldulumda-bi gtin efer
6lu1s6rn-sormana gerek kalmadan kendim soylerim."
Kendimi reddedilmiq hissettim, hemen. istemeden ytiziim
ksardr. Qok fena incinmiqtim. Don Juan'tn patlayan kahka-
hasr dtiq krnkh[rmr biisbtittin arttrrdt. Beni reddetmekle kal-
mamlq, cince hakaret edip sonra da giilmiiqtii bana.
"Burada geEici olarak oturuyorum," diye devam etti, bo-
rasr giineqten krsmen koruyan, ama yalmura karqr ttimiiyle
korunaksrz, iistii kapah bir.sundurma gibiydi. Oturmak iEin
birkag sa[lam kutu vardr. Uzerlerindeki etiketler solmuqtu;
iElerindekini tanrmlamaktan Eok si"is igin yaprqtrnlmrq gibiy-
diler. Onlardan birinin iistiinde oturuyordum. Strttmt evin on
duvarrna dayamrqtrm. Don Juan da bir kutuya oturmuq, Ear-
dalr taqryan direklerden birine yaslanmtqtr. Ben geleli heni.iz
birkaE dakika olmuqtu. Srcak ve nemli bir havada biitiin giin
araba kullanmrqtrm. Sinirli, huzursuz ve ter igindeydim.
Kutunun tisttine rahatga yerleqtilim anda, don Juan ko-
nugmaya baqladr. Keyifle stntarak, fazla kilolu insanlartn $i$-
manhkla sava$mayr bir ti.irlti beceremediklerine iliqkin bir
espri yaptr. Dudaklannrn kenannda oynaqan gtiliimseyiqe ba-
krlrsa, amacl sadece dalga gegmek degildi. Qok dolaysrz, ve
aynr zamanda qok dolayh bigimde, bana fazla kilolu oldu[u-
mu iqaret ediyordu.
Oyle sinirlendim ki, tizerinde oturdulum kutudan yuvar-
landrm ve srrtrmr evin ince duvanna qiddetle garptrm. Darbe
evi temellerine kadar sarsmrqtt. Don Juan merakh gozlerle
beni stizdi.i, ama iyi olup olmadrfrmr sormak yerine, evi gat-
latmamrq oldufumdan emin oldulunu soyledi. Sonra bu evin
kendisi iqin gegici bir yerleqim yeri olduluna, ashnda baqka
bir yerde yaqadrlrna dair ayrtnttlt bir agrklamaya giriqti. Ona
gerEekte nerde oturdu[unu sordu[umda, gozlerini tizerime
dikti. Ofkeli bir bakrq defildi bu; daha gok, uygunsuz sorula-
ra karqr bir engel gibiydi. Ne istedi[ini anlayamamtqttm. So-
rumu tekrarlamak i.izereydim ki, beni durdurdu.
"Buralarda boyle sorular sorulmaz," dedi, kararlt bir ses-
le. "Ycintemler ve fikirler hakkrnda diledilin her qeyi sor. Ya-
qadr[rm yeri sana soylemeye hazt oldulumda-bi gtin efer
6lu1s6rn-sormana gerek kalmadan kendim soylerim."
Kendimi reddedilmiq hissettim, hemen. istemeden ytiziim
ksardr. Qok fena incinmiqtim. Don Juan'tn patlayan kahka-
hasr dtiq krnkh[rmr biisbtittin arttrrdt. Beni reddetmekle kal-
mamlq, cince hakaret edip sonra da giilmiiqtii bana.
"Burada geEici olarak oturuyorum," diye devam etti, bo-
Soylediklerinin dogrulu!undan kuqkulanmak iEin bir ne-
den yoktu, ama onun baqka bir yerde yaqadrgrnr hayal edemi-
yordum bir trirlii. Qevresindeki her qeyle oylesine uyr* igin-
deydi ki. Bununla birlikre, evi sahiden gegici bir yer giuiyal.
Yaq_ui giftgilerine ait kuliibelerin ripik bii orn.giydi"buiasr,
sazdan yaprlmrq dtiz damh, gamur ve kille sruun-iq bir bara-
kaydr; yemek yemek ve uyumak iEin kullanrlan 6,iy,it ui,
odadan ve iistii agrk bir mutfaktan oiugmugtu.
"$iqman insanlarla u[raqmak gok zor,,,dedi, don
Juan.
itgisiz bir lafa benziyordu, ama degildi. srrtrmr evin du-
vanna vurup soztini.i kestilimde anlatmaya baqladrfr konuya
geri ddnmiigtii sadece.
"Bi dakika cince, evime bi inqaat yrkrm grillesi gibi garp-
trn,"-dedi, baqrnr iki yana sallayarak. ;'Ne hengameiH.iu"ih
bi adama layrk bi darbeydi, dolrusu."
Benden umudunu kesmiq gibi konuqtuluna dair rahatsrz
edici bir hisse kaprlmrqtrm. Hem"n ruuln-uyu gegtim. Ke-
-if yaprma gore kilomun normal olduluna iliqkin telagh
agrklamalarrmr yapmacrk bir gtiltimse*.y1. dinledi.
"Do[ru," diye onayladr, dalga gegerek. "Kemiklerin iri.
viicudun on beq kiloyu daha rahathkla kaldrr, ve hig kimse,
seni temin ederim ki, hig kimse farketmez.Benetmem."
Alaycr srntrqr bana kesinlikl e fazla kilolu oldufumu sciy-
hiyordu. Sonra bana genel anlamda sa[h[rmla ilgili sorular
sordu, ben de kiloma iliqkin baqka bir yoiumdan kurtulabil-
mek igin umutsuzca konuqup durdum. konuyu kendi degig-
tirdi.
"senin tuhaflrklarrndan, saprnglanndan ne haber?" diye
sordu, ifadesiz bir yiizle.
iyiler, gibi ahmakEa bir cevap verdim. "Tuhaflrklar, sa-
prnElar", koleksiyonunu yaptr[rm qeylere taktrlr isimdi. o sr-
ralarda, trim yaqamlm boyunca gok hoqlandr[rm bir iqe, yeni-
lenmiq bir hevesle tekrar baqlamrqtrm: toplaiabilecef n", q"-
yin koleksiyonunu yapryordum. Dergiler, pullar, plaklar; ,on-
ra kamalar, mi[ferler, bayraklar gibi itmCl Dunya savagr eq-
yalan topluyordum.
Soylediklerinin dogrulu!undan kuqkulanmak iEin bir ne
den yoktu, ama onun baqka bir yerde yaqadrgrnr hayal edemi-
yordum bir trirlii. Qevresindeki her qeyle oylesine uyr* igin-
deydi ki. Bununla birlikre, evi sahiden gegici bir yer giuiyal.
Yaq_ui giftgilerine ait kuliibelerin ripik bii orn.giydi"buiasr,
sazdan yaprlmrq dtiz damh, gamur ve kille sruun-iq bir bara-
kaydr; yemek yemek ve uyumak iEin kullanrlan 6,iy,it ui,
odadan ve iistii agrk bir mutfaktan oiugmugtu.
"$iqman insanlarla u[raqmak gok zor,,,dedi, don
Juan.
itgisiz bir lafa benziyordu, ama degildi. srrtrmr evin du-
vanna vurup soztini.i kestilimde anlatmaya baqladrfr konuya
geri ddnmiigtii sadece.
"Bi dakika cince, evime bi inqaat yrkrm grillesi gibi garp-
trn,"-dedi, baqrnr iki yana sallayarak. ;'Ne hengameiH.iu"ih
bi adama layrk bi darbeydi, dolrusu."
Benden umudunu kesmiq gibi konuqtuluna dair rahatsrz
edici bir hisse kaprlmrqtrm. Hem"n ruuln-uyu gegtim. Ke-
-if yaprma gore kilomun normal olduluna iliqkin telagh
agrklamalarrmr yapmacrk bir gtiltimse*.y1. dinledi.
"Do[ru," diye onayladr, dalga gegerek. "Kemiklerin iri.
viicudun on beq kiloyu daha rahathkla kaldrr, ve hig kimse,
seni temin ederim ki, hig kimse farketmez.Benetmem."
Alaycr srntrqr bana kesinlikl e fazla kilolu oldufumu sciy-
hiyordu. Sonra bana genel anlamda sa[h[rmla ilgili sorular
sordu, ben de kiloma iliqkin baqka bir yoiumdan kurtulabil-
mek igin umutsuzca konuqup durdum. konuyu kendi degig-
tirdi.
"senin tuhaflrklarrndan, saprnglanndan ne haber?" diye
sordu, ifadesiz bir yiizle.
iyiler, gibi ahmakEa bir cevap verdim. "Tuhaflrklar, sa-
prnElar", koleksiyonunu yaptr[rm qeylere taktrlr isimdi. o sr-
ralarda, trim yaqamlm boyunca gok hoqlandr[rm bir iqe, yeni-
lenmiq bir hevesle tekrar baqlamrqtrm: toplaiabilecef n", q"-
yin koleksiyonunu yapryordum. Dergiler, pullar, plaklar; ,on-
ra kamalar, mi[ferler, bayraklar gibi itmCl Dunya savagr eq-
yalan topluyordum.
"Yaqamtmdaki her olaytn benim igin derin anlaml var,
don Juan!" diye qiddetle itraz ettim, ve bunu der demez bti-
ytikltik tasladr!rmtn farktna vardtm.
"Pek saytlmaz," dedi, gtiliimseyerek, tepkilerimin onu
mtithiq keyiflendirdigi belliydi. "Yaqantrndaki olaylann ti.i-
mtiniin senin iEin derin anlamlart olmamtqtrr. Oysa bikag olay
vardrr ki, kanrmca senin igin biEok qeyi defiqtirmiq, yolunu
aydrnlatmrq olmalan olastdrr. Yolumuzu defiqtiren olaylar,
kiqisel olmayanlardrr genellikle, ancak aynt zamanda son de-
rece kiqiseldirler de."
"Zrtlaqmaya Eahqmlyorum, don Juan, atna inan bana, ba-
qlma gelen her olay bu nitelemeye uyuyor," dedim, yalan soy-
ledipimi bilerek.
Bu ciimle afnmdan gtkar Erkmaz oztir dilemek istedim,
ama don Juan bana aldrnq etmedi. Sanki hiEbir qey soyleme-
miqim gibiydi.
"Basmakahp bi qey gibi diiqtinmeyesin bu albiimii, ya da
yagam deneyimlerinin stradan bi tekrarl sanmayasln," dedi.
Derin bir soluk aldtm, gozlerimi kapadrm, ve zihnimi sus-
turmaya Ealrqtrm. Qoziimti olmayan sorunumla ilgili grlgrnca
bir konuqma stirdtiri.iyordum kendimle: don Juan't ziyaret er-
mekten hiq mi hig hoqlanmadrlrm kesindi. Onun varhfr igi-
me korku saltyordu. Sozleriyle beni dort bir yandan kuqatr-
yor, ve delerimi gosterebilmem iEin bana higbir qekilde fir-
sat tanrmryordu. A[zrmr her agrqrmda itibar kaybetmekten
nefret ediyor, aptal durumuna dtiqmekten i[reniyordum.
Ama iEimde bir bagka ses daha vardt; Eok daha derinler-
den, uzaklardan gelen, nerdeyse belli belirsiz bir sesti bu.
Ahqtrlrm soylegimin salvolarr iEinde, geri donmem igin artrk
gok geE oldulunu soyledifini iqitiyordum. Ama ashnda bu
benim sesim ve benim dtiqtincelerim de degildi; don Juan'tn
dtinyasrnrn iEinde gok fazla yol aldrfrml, ve ona havadan bi-
le claha fazla ihtiyicrm oldulunu soyleyen meEhul bir sese
benziyordu daha Eok.
"Ne istersen sciyle," der gibiydi ses, "ama boylesine ben-
merkezci bir kaErk olmasaydtn, bu denli dtiq krnkhlrna u[ra-
"Yaqamtmdaki her olaytn benim igin derin anlaml var,
don Juan!" diye qiddetle itraz ettim, ve bunu der demez bti-
ytikltik tasladr!rmtn farktna vardtm.
"Pek saytlmaz," dedi, gtiliimseyerek, tepkilerimin onu
mtithiq keyiflendirdigi belliydi. "Yaqantrndaki olaylann ti.i-
mtiniin senin iEin derin anlamlart olmamtqtrr. Oysa bikag olay
vardrr ki, kanrmca senin igin biEok qeyi defiqtirmiq, yolunu
aydrnlatmrq olmalan olastdrr. Yolumuzu defiqtiren olaylar,
kiqisel olmayanlardrr genellikle, ancak aynt zamanda son de-
rece kiqiseldirler de."
"Zrtlaqmaya Eahqmlyorum, don Juan, atna inan bana, ba-
qlma gelen her olay bu nitelemeye uyuyor," dedim, yalan soy-
ledipimi bilerek.
Bu ciimle afnmdan gtkar Erkmaz oztir dilemek istedim,
ama don Juan bana aldrnq etmedi. Sanki hiEbir qey soyleme-
miqim gibiydi.
"Basmakahp bi qey gibi diiqtinmeyesin bu albiimii, ya da
yagam deneyimlerinin stradan bi tekrarl sanmayasln," dedi.
Derin bir soluk aldtm, gozlerimi kapadrm, ve zihnimi sus-
turmaya Ealrqtrm. Qoziimti olmayan sorunumla ilgili grlgrnca
bir konuqma stirdtiri.iyordum kendimle: don Juan't ziyaret er-
mekten hiq mi hig hoqlanmadrlrm kesindi. Onun varhfr igi-
me korku saltyordu. Sozleriyle beni dort bir yandan kuqatr-
yor, ve delerimi gosterebilmem iEin bana higbir qekilde fir-
sat tanrmryordu. A[zrmr her agrqrmda itibar kaybetmekten
nefret ediyor, aptal durumuna dtiqmekten i[reniyordum.
Ama iEimde bir bagka ses daha vardt; Eok daha derinler-
den, uzaklardan gelen, nerdeyse belli belirsiz bir sesti bu.
Ahqtrlrm soylegimin salvolarr iEinde, geri donmem igin artrk
gok geE oldulunu soyledifini iqitiyordum. Ama ashnda bu
benim sesim ve benim dtiqtincelerim de degildi; don Juan'tn
dtinyasrnrn iEinde gok fazla yol aldrfrml, ve ona havadan bi-
le claha fazla ihtiyicrm oldulunu soyleyen meEhul bir sese
benziyordu daha Eok.
"Ne istersen sciyle," der gibiydi ses, "ama boylesine ben-
merkezci bir kaErk olmasaydtn, bu denli dtiq krnkhlrna u[ra-
"Bu arada," diye devam etti, "iki zthnrmtz ile ilgili mese-
leyi bi yana brrakahm ve anrmsamaya deler olaylarla ilgili
hazrlayacalrn albtim konusuna ddnelim. Boyle bi albiimiin
disiplinli ve adil olma aErsmdan bi idman oldu[unu da ekle-
meliyim. Bu albiimii bi savaq edimi gibi diiqiin."
Don Juan'rn savr-benmerkezciligimden v azgeEtilimde
onu gcirmekten hoqlanrp hoqlanmadrlrma dair ikilemimin so-
na erecefi--g0ztim gibi gelmiyordu bana. Ashnda bu iddiasr
beni daha da krzdrrmrq, btisbiittin hi.israna u[ratmrqtr. Albiim-
den bir sava$ edimi diye soz etti[ini de duyunca ona bi.itiin
hrsrmla saldrrdrm .
"Bir olaylar derlemi fikrine inanmak yeterince zor," de-
dim, isyankAr bir tavrrla. "Usttine tistltik, buna albiim demen
ve boyle bir albiimtin bir savaq edimi oldulunu sciylemen be-
nim igin gok fazla. Qok Eapraqrk. Oyle gapraqrk ki, benzet-
menin anlamrnr kaybettiriyor."
"Ne tuhaf! Benim igin tam tersi," diye cevap verdi don Ju-
an, sakin sakin. "Bciyle bi albtim{in bi sava$ edimi olmasr,
drinyanrn anlamrnr igeriyor benim iEin. Ben, unutulmaz olay-
lar albtimtimiin bi savag ediminden baqka higbi qey olmasrnr
istemezdim."
Diigiincemi daha ayrrntrh savunmak, ve unutulmaz olay-
lar fikrini ashnda anladrfrml ona agrklamak istedim. Benim
itirazrm, bunu kafa kanqtmcr biEimde tarumlamasma iliqkin-
di. O giinlerde, dilin kullanrmr konusunda agrkhk ve iqlevsel-
lifiin savunucusu gibi goriiyordum kendimi.
Don Juan, kavgacr tavrrma iliqkin bir yorum yapmadr.
Yalnrzca, bana tiimtiyle katrhyormuq gibi baqrnr sallamakla
yetindi. Bir si.ire sonra, enerjim ya tamamryla ttikendi, ya da
dev bir enerji dalgasrnrn altrnda kaldrm. Birdenbire, hig gaba
sarf etmeden, taqkrnhllmln yararsuhlrnr anlayrvermiqtim.
Qok utanryordum.
"Bana ne hiikmediyor da bclyle davranryorum?" diye ig-
tenlikle sordum don Juan'a. O anda tam anlamryla afallamrq
durumdaydrm. Kavradr[lm gey beni oyle sarsmrgtr ki, isteme-
den aflamaya baqladrm.
"Bu arada," diye devam etti, "iki zthnrmtz ile ilgili mese
leyi bi yana brrakahm ve anrmsamaya deler olaylarla ilgi
hazrlayacalrn albtim konusuna ddnelim. Boyle bi albiimiin
disiplinli ve adil olma aErsmdan bi idman oldu[unu da ekle
meliyim. Bu albiimii bi savaq edimi gibi diiqiin."
Don Juan'rn savr-benmerkezciligimden v azgeEtilimde
onu gcirmekten hoqlanrp hoqlanmadrlrma dair ikilemimin so
na erecefi--g0ztim gibi gelmiyordu bana. Ashnda bu iddias
beni daha da krzdrrmrq, btisbiittin hi.israna u[ratmrqtr. Albiim
den bir sava$ edimi diye soz etti[ini de duyunca ona bi.itii
hrsrmla saldrrdrm .
"Bir olaylar derlemi fikrine inanmak yeterince zor," de
dim, isyankAr bir tavrrla. "Usttine tistltik, buna albiim deme
ve boyle bir albiimtin bir savaq edimi oldulunu sciylemen be
nim igin gok fazla. Qok Eapraqrk. Oyle gapraqrk ki, benzet
menin anlamrnr kaybettiriyor."
"Ne tuhaf! Benim igin tam tersi," diye cevap verdi don Ju
an, sakin sakin. "Bciyle bi albtim{in bi sava$ edimi olmasr
drinyanrn anlamrnr igeriyor benim iEin. Ben, unutulmaz olay
lar albtimtimiin bi savag ediminden baqka higbi qey olmasrn
istemezdim."
Diigiincemi daha ayrrntrh savunmak, ve unutulmaz olay
lar fikrini ashnda anladrfrml ona agrklamak istedim. Benim
itirazrm, bunu kafa kanqtmcr biEimde tarumlamasma iliqkin
di. O giinlerde, dilin kullanrmr konusunda agrkhk ve iqlevse
lifiin savunucusu gibi goriiyordum kendimi.
Don Juan, kavgacr tavrrma iliqkin bir yorum yapmadr
Yalnrzca, bana tiimtiyle katrhyormuq gibi baqrnr sallamakl
yetindi. Bir si.ire sonra, enerjim ya tamamryla ttikendi, ya d
dev bir enerji dalgasrnrn altrnda kaldrm. Birdenbire, hig gab
sarf etmeden, taqkrnhllmln yararsuhlrnr anlayrvermiqtim
Qok utanryordum.
"Bana ne hiikmediyor da bclyle davranryorum?" diye ig
tenlikle sordum don Juan'a. O anda tam anlamryla afallamr
durumdaydrm. Kavradr[lm gey beni oyle sarsmrgtr ki, isteme
den aflamaya baqladrm.
20 SONS UZLTJGUN ETTIN YANI

"Hayr, bunu demek istemiyorum. Niyet, elbette her amaE


igin galnlabilir," diye cevap verdi, "ama btiytictiler, niyeti
onlara yalmzca soyut bi qey iEin geldigini zor yoldan olren
diler. Bu, bi.iyticiiler igin emniyet supabrdrr; aksi halde daya
nrlmaz olurlardr. Senin durumunda, iki zlhin Eeliqkisini hal
letmek, ya da gergek zihninin sesini duymak igin niyeti galrr
mak, keyfi ya da cinemsiz bi mesele delil. Tam tersine; ruha
ni ve soyut bi qey, ancak senin igin alabildiline yaqamsal da.
Don Juan bir an durakladt, sonra tekrar albiim hakkrnda
konuqmaya baqladr.
"Kendi albi.imtim, bi savaq edimi olarak, son derece dik
katli bi segim gerektirdi," dedi. "O artrk yagamlmdaki unutul
maz olaylann ve beni onlara yonlendirmi$ olan her qeyin tam
bi derlemi. Benim igin neyin anlamh oldulu ve olacalr konu
sunda yo[unlaqmrqtrm. Bana sorarsan, bi savaqgrnrn albiimti
olabilecek en somut qeydir; oyle isabetlidir ki, can evinden
vurur."
Don Juan'rn ne istedili hakkrnda en ufak bir fikrim yok
tu, ancak onu gayet iyi anhyordum. Tek baqrma oturup, dii
qiincelerimin, anrlanmrn, fikirlerimin dzgiirce bana gelmele
rine izin vermemi cigtitledi. iEimin derinliklerinden gelece
ve bana neleri segece[imi sclyleyecek sesin yi.ikselebilmes
igin gaba gostermemi sahk veriyordu. Ardrndan eve girmem
ve iqerdeki yatalrma uzanmaml soyledi. Yatak tahta kasalar
dan yaprlmrgtr ve tizerinde yorgan olarak kullandrlrm birkag
di.izine guval vardr. Ttim viicudum afnyordu, ve uzandrlrm
da gerEekten gok rahatladrm.
Onerilerine uymug ve gegmiqim hakkrnda dtiqtinmeye
baqlamrqtrm; iizerimde iz brrakan olaylan anyordum. Hemen
fark ettim ki, yaqamrmdaki her olayrn anlamh oldu[una iliq
kin iddiam saEmahktr. Anrmsamak iEin kendime baskr yap
trkEa, nerden baqlayaca[rmr bile bilmedilimi keqfetim. Ba
grrndan geEenler, birbirleriyle ba$antrslz, sonsuz bn dtiqtin
celer ve anrlar zinciri halinde zihnimden gegmekteydi, ama
benim igin anlamh olup olmadrklanna karar veremiyordum
HiEbirinin zerre kadar anlam taqrmadrlr izlenimine kaprldrm
20 SONS UZLTJGUN ETTIN YANI

"Hayr, bunu demek istemiyorum. Niyet, elbette her amaE


igin galnlabilir," diye cevap verdi, "ama btiytictiler, niyetin
onlara yalmzca soyut bi qey iEin geldigini zor yoldan olren-
diler. Bu, bi.iyticiiler igin emniyet supabrdrr; aksi halde daya-
nrlmaz olurlardr. Senin durumunda, iki zlhin Eeliqkisini hal-
letmek, ya da gergek zihninin sesini duymak igin niyeti galrr-
mak, keyfi ya da cinemsiz bi mesele delil. Tam tersine; ruha-
ni ve soyut bi qey, ancak senin igin alabildiline yaqamsal da."
Don Juan bir an durakladt, sonra tekrar albiim hakkrnda
konuqmaya baqladr.
"Kendi albi.imtim, bi savaq edimi olarak, son derece dik-
katli bi segim gerektirdi," dedi. "O artrk yagamlmdaki unutul-
maz olaylann ve beni onlara yonlendirmi$ olan her qeyin tam
bi derlemi. Benim igin neyin anlamh oldulu ve olacalr konu-
sunda yo[unlaqmrqtrm. Bana sorarsan, bi savaqgrnrn albiimti,
olabilecek en somut qeydir; oyle isabetlidir ki, can evinden
vurur."
Don Juan'rn ne istedili hakkrnda en ufak bir fikrim yok-
tu, ancak onu gayet iyi anhyordum. Tek baqrma oturup, dii-
qiincelerimin, anrlanmrn, fikirlerimin dzgiirce bana gelmele-
rine izin vermemi cigtitledi. iEimin derinliklerinden gelecek
ve bana neleri segece[imi sclyleyecek sesin yi.ikselebilmesi
igin gaba gostermemi sahk veriyordu. Ardrndan eve girmemi
ve iqerdeki yatalrma uzanmaml soyledi. Yatak tahta kasalar-
dan yaprlmrgtr ve tizerinde yorgan olarak kullandrlrm birkag
di.izine guval vardr. Ttim viicudum afnyordu, ve uzandrlrm-
da gerEekten gok rahatladrm.
Onerilerine uymug ve gegmiqim hakkrnda dtiqtinmeye
baqlamrqtrm; iizerimde iz brrakan olaylan anyordum. Hemen
fark ettim ki, yaqamrmdaki her olayrn anlamh oldu[una iliq-
kin iddiam saEmahktr. Anrmsamak iEin kendime baskr yap-
trkEa, nerden baqlayaca[rmr bile bilmedilimi keqfetim. Ba-
grrndan geEenler, birbirleriyle ba$antrslz, sonsuz bn dtiqtin-
celer ve anrlar zinciri halinde zihnimden gegmekteydi, ama
benim igin anlamh olup olmadrklanna karar veremiyordum.
HiEbirinin zerre kadar anlam taqrmadrlr izlenimine kaprldrm.
me, ama elini de gabuk tut."
Bundan sonra konuya iligkin baqka bir qey soylenmedi.
Eve dcindtigrimde hepsini unuttum; ta ki bir gtin, epey beklen-
medik bir biEimde, katrldr[rm bir konferansrn orta yerinde
yagamlmrn kayda defer olaylannr araqtrrmamla ilgili kagrnrl
maz buyruk, bedensel bir sarsrntr gibi, ttim vticudumu tepe
den trna$a titreten bir sinir kasrlmasr gibi bana garpana dek.
Ciddi biEimde gahgmaya baqladrm. Benim igin anlam ta
qrdrfrna inandrlrm yaqam deneyimlerimi yinelemek aylarrmr
aldr. Ancak derlediklerimi gozden geEirdigimde, ulragrrklan-
mrn ashnda hig mi hig anlam tagrmadrklannr anladrm. Anrm-
sadr[rm olaylar, sadece soyut biEimde hatrrrma gelen belirsiz
hareket noktalanydr. Bir kez daha. o son derece rahatsrz edi-
ci duyguya kaprlmrqtrm; higbir qey hisserrneyi beklemeden
yalntzca edimde bulunmak tizere yetiqtirilmiq oldufum kuq-
kusuydu bu.
Hatrrladrfrm olaylann en belirsizlerinden oldulu halde,
anrmsanmaya kesinlikle defier buldu[um anrlardan biri, [JC-
LA'daki ytiksek lisans programrna kabul edildilimi ofrendi-
fim giine aitti. Ne denli gabalasam da o gtin neler yaprrfirmr
hatrrlayamryordum. O gtine dair ilginE ve benzersiz olan hig-
bir qey yoktu, ama anrmsanmaya deler olmasr gerekir gib
geliyordu bana. Bu okula girmek beni mutlu etmig, kendimle
gurur duymamr sallamrg olmahydr, ama bciyle defiildi.
Derlemimdeki baqka bir ornek de, Kay Condor'la evlili-
gin egifine geldi$im giindri. Kay'rn soyadr Condor delildi as-
hnda, aktris olmak igin adrnr defiqtirmiqri. Unlti olmak iEin
gansl, Carol Lombard'a gok benzemesinden ibaretti. O giintin
akhmda kalmasr, yaganan olaylardan gok, onun gi.izelli[i ve
benimle evlenmek istemesi ytiziindendi. Benden bir kafa bo-
yu daha uzundu ki bu da onu biisbtiti.in gekici krhyordu benim
iEin.
Benden daha uzun bir kadrnla, kilise tcireniyle evlenmek,
gok heyecanlandrnyordu beni. Gri bir smokin kiralamrgtrm.
Pantolonun pagalan benim boyumda biri iqin fazlaca geniqti.
Ispanyol paga degildi, sadece bol paqah bir pantolondu, ve bu
me, ama elini de gabuk tut."
Bundan sonra konuya iligkin baqka bir qey soylenmed
Eve dcindtigrimde hepsini unuttum; ta ki bir gtin, epey bekle
medik bir biEimde, katrldr[rm bir konferansrn orta yerind
yagamlmrn kayda defer olaylannr araqtrrmamla ilgili kagrn
maz buyruk, bedensel bir sarsrntr gibi, ttim vticudumu tep
den trna$a titreten bir sinir kasrlmasr gibi bana garpana de
Ciddi biEimde gahgmaya baqladrm. Benim igin anlam t
qrdrfrna inandrlrm yaqam deneyimlerimi yinelemek aylarrm
aldr. Ancak derlediklerimi gozden geEirdigimde, ulragrrklan
mrn ashnda hig mi hig anlam tagrmadrklannr anladrm. Anrm
sadr[rm olaylar, sadece soyut biEimde hatrrrma gelen belirs
hareket noktalanydr. Bir kez daha. o son derece rahatsrz ed
ci duyguya kaprlmrqtrm; higbir qey hisserrneyi beklemede
yalntzca edimde bulunmak tizere yetiqtirilmiq oldufum kuq
kusuydu bu.
Hatrrladrfrm olaylann en belirsizlerinden oldulu halde
anrmsanmaya kesinlikle defier buldu[um anrlardan biri, [JC
LA'daki ytiksek lisans programrna kabul edildilimi ofrend
fim giine aitti. Ne denli gabalasam da o gtin neler yaprrfirm
hatrrlayamryordum. O gtine dair ilginE ve benzersiz olan hig
bir qey yoktu, ama anrmsanmaya deler olmasr gerekir gib
geliyordu bana. Bu okula girmek beni mutlu etmig, kendim
gurur duymamr sallamrg olmahydr, ama bciyle defiildi.
Derlemimdeki baqka bir ornek de, Kay Condor'la evlil
gin egifine geldi$im giindri. Kay'rn soyadr Condor delildi a
hnda, aktris olmak igin adrnr defiqtirmiqri. Unlti olmak iE
gansl, Carol Lombard'a gok benzemesinden ibaretti. O giinti
akhmda kalmasr, yaganan olaylardan gok, onun gi.izelli[i v
benimle evlenmek istemesi ytiziindendi. Benden bir kafa bo
yu daha uzundu ki bu da onu biisbtiti.in gekici krhyordu benim
iEin.
Benden daha uzun bir kadrnla, kilise tcireniyle evlenmek
gok heyecanlandrnyordu beni. Gri bir smokin kiralamrgtrm
Pantolonun pagalan benim boyumda biri iqin fazlaca geniqt
Ispanyol paga degildi, sadece bol paqah bir pantolondu, ve b
de canlandrrdrfrmda, hiEbir ;ey bulamryordum; bu yrizden
neler hissetmiq olabilecefime iliqkin kuramlar geliqrirebil-
mek iEin var giiciimle Eahgmaya baqladrm.
Don Juan'r bir sonraki ziyaretimde, evine vartr varrnaz,
iki anrmsanmaya de[er olay cirnelimi sundum.
"Bi yr[rn sagmahk bu," diye fikrini belirtti. "Bunlann hiE-
biri olmaz. Oyktiler; dtiqtinen, hisseden, aflayan, ya da hiEbi
qey hissetmeyen bi insan olarak yalntzca seninle ilgili. Bi qa-
manln albtimtindeki olaylar zamana karqr koyarlar, gtinkti on-
lann kendisiyle hig alakasr yoktur; ancak gene de o tam or-
talannda yer alrr. Qok kiqisel olmasa da, yagaml stiresince,
hatta belki sonrasrnda da, her zaman tam ortalannda yer ala-
caktrr.
Soyledikleri hevesimi krrmrqtr; ttimtiyle bozguna u[ramrq
hissediyordum kendimi. O giinlerde don Juan'rn beni aptal
yerine koymaktan ozel bir zevk duyan aksi bir ihtiyar oldufu-
na yiirekten inanryordum. Sanat okuluna giderken gahqtrlrm
heykel dcikiimhanesinin ustasrnr hatrrlatryordu bana. Bu za-
naat ustasr, terfi eden Erraklannrn yaptrfir her qeyde kusur bu-
lup onlarr durmadan eleqtirir, iqlerini kendisinin tavsiyelerine
gcire dtizeltmelerini isterdi. Qrraklar da arkalannr doniip dii-
zeltmiq gibi yaparlardr. Aynr iqi tekrar gozden geEiren ustanrn
neqesini ve dediklerini hatrrhyordum: "$imdi bi qeye benzedi
iqte!"
"Kendini kotti hissetmeyesin," dedi don Juan, beni sarsrp
anrlanmdan grkararak. "Ben de bt zamanlar aynr durumday-
drm. Yrllar boyunca, ne seEece[imi bilememekle kalmadrm;
iglerinden segim yapabilecefim deneyimlerim olmadrfrnr bi-
le diiqtindtim. Sanki baqrmdan higbi gey geEmemiq gibi geli-
yordu bana. Elbette her qey geEmiqti bagrmdan, ama kafam-
daki beni savunmaya gabalarken, bagka higbi qeyi farkerme-
ye zaman ya da hevesim kalmryordu."
"Bana agrkEa soyler misin don Juan, oyktilerimde yanhq
olan ne? Bir $eye benzemediklerini biliyorum, ama yaqantr-
mrn geri kalanl da oyle zaten."
"Sana tekrar soyleyece[im bunu," dedi. "Bi savagEmtn
de canlandrrdrfrmda, hiEbir ;ey bulamryordum; bu yrizden
neler hissetmiq olabilecefime iliqkin kuramlar geliqrirebil-
mek iEin var giiciimle Eahgmaya baqladrm.
Don Juan'r bir sonraki ziyaretimde, evine vartr varrnaz,
iki anrmsanmaya de[er olay cirnelimi sundum.
"Bi yr[rn sagmahk bu," diye fikrini belirtti. "Bunlann hiE-
biri olmaz. Oyktiler; dtiqtinen, hisseden, aflayan, ya da hiEbi
qey hissetmeyen bi insan olarak yalntzca seninle ilgili. Bi qa-
manln albtimtindeki olaylar zamana karqr koyarlar, gtinkti on-
lann kendisiyle hig alakasr yoktur; ancak gene de o tam or-
talannda yer alrr. Qok kiqisel olmasa da, yagaml stiresince,
hatta belki sonrasrnda da, her zaman tam ortalannda yer ala-
caktrr.
Soyledikleri hevesimi krrmrqtr; ttimtiyle bozguna u[ramrq
hissediyordum kendimi. O giinlerde don Juan'rn beni aptal
yerine koymaktan ozel bir zevk duyan aksi bir ihtiyar oldufu-
na yiirekten inanryordum. Sanat okuluna giderken gahqtrlrm
heykel dcikiimhanesinin ustasrnr hatrrlatryordu bana. Bu za-
naat ustasr, terfi eden Erraklannrn yaptrfir her qeyde kusur bu-
lup onlarr durmadan eleqtirir, iqlerini kendisinin tavsiyelerine
gcire dtizeltmelerini isterdi. Qrraklar da arkalannr doniip dii-
zeltmiq gibi yaparlardr. Aynr iqi tekrar gozden geEiren ustanrn
neqesini ve dediklerini hatrrhyordum: "$imdi bi qeye benzedi
iqte!"
"Kendini kotti hissetmeyesin," dedi don Juan, beni sarsrp
anrlanmdan grkararak. "Ben de bt zamanlar aynr durumday-
drm. Yrllar boyunca, ne seEece[imi bilememekle kalmadrm;
iglerinden segim yapabilecefim deneyimlerim olmadrfrnr bi-
le diiqtindtim. Sanki baqrmdan higbi gey geEmemiq gibi geli-
yordu bana. Elbette her qey geEmiqti bagrmdan, ama kafam-
daki beni savunmaya gabalarken, bagka higbi qeyi farkerme-
ye zaman ya da hevesim kalmryordu."
"Bana agrkEa soyler misin don Juan, oyktilerimde yanhq
olan ne? Bir $eye benzemediklerini biliyorum, ama yaqantr-
mrn geri kalanl da oyle zaten."
"Sana tekrar soyleyece[im bunu," dedi. "Bi savagEmtn
memi sa$adr. Bu iqte efitici ve aydrnlatrcr higbir qey bulama-
mrqtrm. HiE kuqkusuz, hayatunda gordiigtim en dehqet verici
qeylerdi. Kuzenim benimle konugurken, sanki her an qrkage-
lecek birini bekliyormuq gibi stirekli saatine bakryordu. Beni
grictimrin yetti[inden daha tazla bir stire morgda tutrnak iste-
dili besbelliydi. Rekabetgi kiqilifirn yiizi"inden, dayanma gi,i-
ctimti, erkekli[imi srnadrlr hissine kaprlmrqtun. Diglerimi
srktrm ve sonuna kadar dayannraya ahdettirn.
Son, hig umrnadr[rm qekilde geldi. Btitiin cesetlerin uza-
trlmrg oldu[u menner masadan bir takrrtr yiikseldi, ve izerr
Earqafla orttili.i bir kadavra, sanki oturmaya haztrlanrrmrq gibi
yerinden kalkrverdi. Oyle korkunE bir gelirme sesi grkarmrq-
tr ki, cimriirntin sonuna dek unutamayacalrm qekilde iEime iq-
ledi. Kuzenim bir hekiln, bir bilim adamr olarak, bunun tii-
berkr-ilozdan olen bir adamrn cesedi oldulunu, cilerlerinin bir
bakteri tara{lndan iEleri hava dolLr Eok btiytik boEluklar btrt-
kacak biqimde kemirilrniq oldu[unu, ve boyle clurumlaruin ur-
tamtn rsrsr deliEtifinde, bunun bedenin kalkrp oturmasiirir, ]?
da en azrndan kasrlntasrna neden oldulunu aErklaml;{r"
"Hayrr, daha bulamadrrr," dedi don Juan, baqrnr iki ,velna
sallayarak. "Bu sadece senin korkun hakkrnda bi oykil" Ken-
dim de korkudan oliirdtirn; ancak korku kimsenin yolunu av-
drnlatmaz. Ama sana ne oldufunu merak ettirn."
"Oliim rnelefi gibi Erghklar attirn," dedim. "Baqrrnr gd[-
si-ine gomtip iisti.ine baqrna kustulum iEin kuzenim bana od-
lek. tabansrz dedi."
YaEamrmrn marazi bir anlslnl canlandrrmlq olmahydrm.
Lisede tanrdr[rm, bir salgr bezi hastahlr yiiziinden dev boyut-
larda biiytiyen on altr yaqrnda bir oflana ait bir oyktim daha
vardr. Kalbi bedeniyle aynr htzda biiyiimedili igin, gocuk
kalp yetersizlilinden olmtiqtii. Marazi bir merakla, yaruma
bir Eocuk daha ahp morga gittim. Herhalde marazrlikte biz-
den geri kalmayan morg gorevlisi, brzi arka kaprdan iEeri
soktu. $aheserini gcistercli bize. iti metre otuz santimden
uzun olan devasa qocu[u normal boydaki bir tabuta sr$drra-
bilmek iEin bacaklannr testereyle kesmiqti. Olti qocufun san-
memi sa$adr. Bu iqte efitici ve aydrnlatrcr higbir qey bulama-
mrqtrm. HiE kuqkusuz, hayatunda gordiigtim en dehqet verici
qeylerdi. Kuzenim benimle konugurken, sanki her an qrkage-
lecek birini bekliyormuq gibi stirekli saatine bakryordu. Beni
grictimrin yetti[inden daha tazla bir stire morgda tutrnak iste-
dili besbelliydi. Rekabetgi kiqilifirn yiizi"inden, dayanma gi,i-
ctimti, erkekli[imi srnadrlr hissine kaprlmrqtun. Diglerimi
srktrm ve sonuna kadar dayannraya ahdettirn.
Son, hig umrnadr[rm qekilde geldi. Btitiin cesetlerin uza-
trlmrg oldu[u menner masadan bir takrrtr yiikseldi, ve izerr
Earqafla orttili.i bir kadavra, sanki oturmaya haztrlanrrmrq gibi
yerinden kalkrverdi. Oyle korkunE bir gelirme sesi grkarmrq-
tr ki, cimriirntin sonuna dek unutamayacalrm qekilde iEime iq-
ledi. Kuzenim bir hekiln, bir bilim adamr olarak, bunun tii-
berkr-ilozdan olen bir adamrn cesedi oldulunu, cilerlerinin bir
bakteri tara{lndan iEleri hava dolLr Eok btiytik boEluklar btrt-
kacak biqimde kemirilrniq oldu[unu, ve boyle clurumlaruin ur-
tamtn rsrsr deliEtifinde, bunun bedenin kalkrp oturmasiirir, ]?
da en azrndan kasrlntasrna neden oldulunu aErklaml;{r"
"Hayrr, daha bulamadrrr," dedi don Juan, baqrnr iki ,velna
sallayarak. "Bu sadece senin korkun hakkrnda bi oykil" Ken-
dim de korkudan oliirdtirn; ancak korku kimsenin yolunu av-
drnlatmaz. Ama sana ne oldufunu merak ettirn."
"Oliim rnelefi gibi Erghklar attirn," dedim. "Baqrrnr gd[-
si-ine gomtip iisti.ine baqrna kustulum iEin kuzenim bana od-
lek. tabansrz dedi."
YaEamrmrn marazi bir anlslnl canlandrrmlq olmahydrm.
Lisede tanrdr[rm, bir salgr bezi hastahlr yiiziinden dev boyut-
larda biiytiyen on altr yaqrnda bir oflana ait bir oyktim daha
vardr. Kalbi bedeniyle aynr htzda biiyiimedili igin, gocuk
kalp yetersizlilinden olmtiqtii. Marazi bir merakla, yaruma
bir Eocuk daha ahp morga gittim. Herhalde marazrlikte biz-
den geri kalmayan morg gorevlisi, brzi arka kaprdan iEeri
soktu. $aheserini gcistercli bize. iti metre otuz santimden
uzun olan devasa qocu[u normal boydaki bir tabuta sr$drra-
bilmek iEin bacaklannr testereyle kesmiqti. Olti qocufun san-
srndan oldii.
Onun oliimti, sonuE olarak, bana morga ya da cenaze evi-
ne yaprlacak tiErinc:d- ziyareti getirdi. Roy'un en yakrn dostu
oldu[umdan, karrst cenazenin uygun bigimde giydirilmesine
nezaret etmemi rica etmiqti. Cenaze evine gittim, ve bir erkek
sekreter tarafrndan arka taraftaki odaya almdrm. Odaya girdi-
lim srrada, yiiksek merrner bir masada gahqmakta olan cena-
zect, safi elinin orta parma[rnl avcunun iginde tutarak iqaret
parmalr ve ki.iEiik parmafryla, Eoktan oltim katrh$rna girmiq
olan cesedin tist dudafrnrn kenarlanm zorla yukanya do[ru
krvrmakla meqguldii. Roy'un olii suratrnda acayip bir tebes-
stim belirirken, cenazeci bana dolru hafifEe donrip yaltakla-
nan bir sesle qoyle dedi: "Umanm bu sizi hoqnut eder, beye-
fendi."
Roy'un kansr-kocaslnl sevip sevmedi[ini kimse bilme-
yecek-onu hak ettifini diiqi.indtifil ttim gatafatla gornmeye
karar vermiqti. Bir filmden esinlenerek, telefon kultibesine
benzeyen, son derece pahah ozel yaprm bir tabut satrn almrq-
tr. Roy sanki bir iq gortiqmesi yapryormu$ gibi, oturur vazi-
yette gomtilecekti.
Torene kalmadrm. Tam bir ofke nobeti iEinde aynldrm or-
dan, krzgrnhkla qaresizlik kangrmr bir duyguyla doluydum,
htrsrmr kimseden almam miimkrin de[ildi.
"Bugiin gergekten heyheylerin iisttinde," dedi don Juan,
gtilerek. "Ama buna kargrn, ya da belki bu ytizden, oraya ner-
deyse ulagtrn. Eqi$indesin."
Don Juan'r gorrneye her gidigimde, ruhsal durumumda
yagadrfirm defiqiklikler hep hayran brrakmrqtr beni. Her za-
man huysuz, suratsrz, alabildifine ukala ve kuqkucu bir ruh
haliyle vanrdrm oraya. Bir stire sonra gizemli bir qekilde de-
!igir, gittikEe rahatlar ve sonunda hiE olmadrfrm kadar sakin-
leqirdim. Ancak yeni ruhsal durumum, eski sozc{ik dalarcr-
lrmda gizlenmiq olurdu. Benim olalan konuqma biqimim,
yi.iksek sesle qikayet etme arzusunu bastrran, ama sonsuz ya-
krnmalannr konu$maslnln her yerinde sezindiren, tiimtiyle
hoqnutsu z btr insanrn taruty dt.
srndan oldii.
Onun oliimti, sonuE olarak, bana morga ya da cenaze evi-
ne yaprlacak tiErinc:d- ziyareti getirdi. Roy'un en yakrn dostu
oldu[umdan, karrst cenazenin uygun bigimde giydirilmesine
nezaret etmemi rica etmiqti. Cenaze evine gittim, ve bir erkek
sekreter tarafrndan arka taraftaki odaya almdrm. Odaya girdi-
lim srrada, yiiksek merrner bir masada gahqmakta olan cena-
zect, safi elinin orta parma[rnl avcunun iginde tutarak iqaret
parmalr ve ki.iEiik parmafryla, Eoktan oltim katrh$rna girmiq
olan cesedin tist dudafrnrn kenarlanm zorla yukanya do[ru
krvrmakla meqguldii. Roy'un olii suratrnda acayip bir tebes-
stim belirirken, cenazeci bana dolru hafifEe donrip yaltakla-
nan bir sesle qoyle dedi: "Umanm bu sizi hoqnut eder, beye-
fendi."
Roy'un kansr-kocaslnl sevip sevmedi[ini kimse bilme-
yecek-onu hak ettifini diiqi.indtifil ttim gatafatla gornmeye
karar vermiqti. Bir filmden esinlenerek, telefon kultibesine
benzeyen, son derece pahah ozel yaprm bir tabut satrn almrq-
tr. Roy sanki bir iq gortiqmesi yapryormu$ gibi, oturur vazi-
yette gomtilecekti.
Torene kalmadrm. Tam bir ofke nobeti iEinde aynldrm or-
dan, krzgrnhkla qaresizlik kangrmr bir duyguyla doluydum,
htrsrmr kimseden almam miimkrin de[ildi.
"Bugiin gergekten heyheylerin iisttinde," dedi don Juan,
gtilerek. "Ama buna kargrn, ya da belki bu ytizden, oraya ner-
deyse ulagtrn. Eqi$indesin."
Don Juan'r gorrneye her gidigimde, ruhsal durumumda
yagadrfirm defiqiklikler hep hayran brrakmrqtr beni. Her za-
man huysuz, suratsrz, alabildifine ukala ve kuqkucu bir ruh
haliyle vanrdrm oraya. Bir stire sonra gizemli bir qekilde de-
!igir, gittikEe rahatlar ve sonunda hiE olmadrfrm kadar sakin-
leqirdim. Ancak yeni ruhsal durumum, eski sozc{ik dalarcr-
lrmda gizlenmiq olurdu. Benim olalan konuqma biqimim,
yi.iksek sesle qikayet etme arzusunu bastrran, ama sonsuz ya-
krnmalannr konu$maslnln her yerinde sezindiren, tiimtiyle
hoqnutsu z btr insanrn taruty dt.
Oyktivti tistiinkori-i bir biqinide anlarmaya baqladrm. So-
ziimii kesti ve dikkatli, aynntrlr bir anlatr istedi, en baqrndan.
Yeniden denedim, anla tatmin olmamrqtr.
"Haydi bi yrirtiy,ii;e crkalrm," diye onerdi. "Yiirtirken,
cltururken oldulr-rndiln c't)k daha dikkatlisin. Bi gey anlatmaya
Eahgrrken bi agalr bi yukan gezinme gereksinmen pek yaba-
na atrlacak bi qey de_[il."
Gtin boyunca genellikle yaprr$rmrz gibi, evdeki gardafrn
altrnda oturmaktaydrk. Bir dtizen geliqtirmiqtim: Her seferin-
de aynr noktaya oturuyor, srrtrmr duvara yashyordum. Don
Juan'rn ise Eardalrn altrnda Eeqitli yerleri vardr; asla aynr nok-
tada oturmazdt.
Giintin en kotii zamanlnda, o$e tizeri bir yiiriiytiqe grktrk.
Bana eski bir hasrr qapka giydirdi, giineqin altrna her Erkrqr-
mrzda yaptrfir gibi. uzun srire tam bir sessizlik iginde yiirii-
diik. Elimden geleni yapryor, oyki.intin her aynntrsrnr hatrrla-
yabilmek igin kendimi zorluyordum. Ogleden sonra, birkaE
yiiksek Eah obelinin golgesine oturdufumuzda, r{im oyktiyii
yeniden anlattrm.
Yrllar 6nce, italya'da bir sanat okulunda he.ykel gahqrr-
ken, eleqtirmen olmak igin sanat e[itimi goren iskoqyalr bir
arkadagrm vardr. En fazla akhmda kalan ozellifi, ki bu don
Juan'a anlattrlrm oykriyle de ba$lantrlrydr, kendisi hakkrnda-
ki tumturakh fikirleriydi; en hovardasrndan, qehvetli, Eok
yonlti bilgin ve sanatkdr, tam bir Ronesans adamrydr, kendi-
ne gcire. Hovarda oldu[u dofruydu; ama qehvetlilik, onun ke-
mikli, kuru, ciddi yaplsrna taban tabana ztttt. ingiliz filozof
Bertrand Russell'rn sadrk bir takipEisiydi ve onun mantrksal
pozrtivizmini sanat eleqtirisine uygulamayl hayal ediyordu.
Qok yonlii bir bilgin ve sanatgr ohnaksa herhalde en Erlgrn
hayaliydi; gi.inkii her iqini siir[incemede brrakan biriydi, gahq-
mak bir cezaydr onun igin.
En kuqkulu uzmanlrfr ise sanat eleqtirmenlifi delil, Eev-
redeki bir srirti genelevin fahiqeleri konusundaydr. Bana ver-
di$i uzun ve renkli raporlatr-uzmanlrk diinyasrnda yaqadr[r
biittin o harika qeylerden beni gtinti gtiniine haberdar etmek
Oyktivti tistiinkori-i bir biqinide anlarmaya baqladrm. So-
ziimii kesti ve dikkatli, aynntrlr bir anlatr istedi, en baqrndan.
Yeniden denedim, anla tatmin olmamrqtr.
"Haydi bi yrirtiy,ii;e crkalrm," diye onerdi. "Yiirtirken,
cltururken oldulr-rndiln c't)k daha dikkatlisin. Bi gey anlatmaya
Eahgrrken bi agalr bi yukan gezinme gereksinmen pek yaba-
na atrlacak bi qey de_[il."
Gtin boyunca genellikle yaprr$rmrz gibi, evdeki gardafrn
altrnda oturmaktaydrk. Bir dtizen geliqtirmiqtim: Her seferin-
de aynr noktaya oturuyor, srrtrmr duvara yashyordum. Don
Juan'rn ise Eardalrn altrnda Eeqitli yerleri vardr; asla aynr nok-
tada oturmazdt.
Giintin en kotii zamanlnda, o$e tizeri bir yiiriiytiqe grktrk.
Bana eski bir hasrr qapka giydirdi, giineqin altrna her Erkrqr-
mrzda yaptrfir gibi. uzun srire tam bir sessizlik iginde yiirii-
diik. Elimden geleni yapryor, oyki.intin her aynntrsrnr hatrrla-
yabilmek igin kendimi zorluyordum. Ogleden sonra, birkaE
yiiksek Eah obelinin golgesine oturdufumuzda, r{im oyktiyii
yeniden anlattrm.
Yrllar 6nce, italya'da bir sanat okulunda he.ykel gahqrr-
ken, eleqtirmen olmak igin sanat e[itimi goren iskoqyalr bir
arkadagrm vardr. En fazla akhmda kalan ozellifi, ki bu don
Juan'a anlattrlrm oykriyle de ba$lantrlrydr, kendisi hakkrnda-
ki tumturakh fikirleriydi; en hovardasrndan, qehvetli, Eok
yonlti bilgin ve sanatkdr, tam bir Ronesans adamrydr, kendi-
ne gcire. Hovarda oldu[u dofruydu; ama qehvetlilik, onun ke-
mikli, kuru, ciddi yaplsrna taban tabana ztttt. ingiliz filozof
Bertrand Russell'rn sadrk bir takipEisiydi ve onun mantrksal
pozrtivizmini sanat eleqtirisine uygulamayl hayal ediyordu.
Qok yonlii bir bilgin ve sanatgr ohnaksa herhalde en Erlgrn
hayaliydi; gi.inkii her iqini siir[incemede brrakan biriydi, gahq-
mak bir cezaydr onun igin.
En kuqkulu uzmanlrfr ise sanat eleqtirmenlifi delil, Eev-
redeki bir srirti genelevin fahiqeleri konusundaydr. Bana ver-
di$i uzun ve renkli raporlatr-uzmanlrk diinyasrnda yaqadr[r
biittin o harika qeylerden beni gtinti gtiniine haberdar etmek
brlar giymiq, esmer, karanhk gortintiqlii iki adam Eddie'yi
coqkuyla selamladrlar. Tehdit dolu, sinsi bakrqh kara gozleri
vardr. Ikisi de irikryrm govdelerine ufak gelen parlak, aErk
mavi takrm elbiseler giymiqti. Bir tanesi Eddie'ye kapryr agtr.
Bana bakmadrlar bile.
Bir zamanlar ltiks oldufu belli olan yrkrk dokrik bir mer-
divenin iki katrnr trmandrk. Eddie cine gegti, ve otellerdeki
gibi iki yanrnda kaprlar srralanmlg uzun, boq bir koridor bo-
yunca yiirtidiik. Bttiin kaprlar kasvetli, koyu bir zeytin ye$i-
line boyanmrqtr. Her kaprda, boyah tahtanrn tisttinde zar zor
goriilebilen, zamanla parlakhfrnr yitirmiq piringten bir numa-
ra vardr.
Eddie bir kaprnrn ontinde durdu. Uzerindeki 112 yaztsrnt
okudum. Kaprya birkaE kez vurdu. Kapr agrldr, ve sanya bo-
yah saEh, tombul, krsa boylu bir kadrn tek kelime etmeden,
iqaretle bizi igeri buyur etti. Kollan firfirh, tiiylerle kaph krr-
mtzt ipek bir sabahhk ve tistlerinde ktirkli.i toplar bulunan krr-
mtzt terlikler giymigti. Bizi igerdeki kiiEtik salona ahp arka-
mrzdan kapryr kapattr[rnda, Eddie'yi berbat bir Ingilizce ile
selamladr.
"Marhaba, Eddie. Arkadaq getirdin, he?"
Eddie kadrnla tokalaqtr, sonra gapkrn bir tavrrla elini op-
tti. Son derece sakin davranryordu, ama farklna varmadan
yaptrlr tedirgin hareketleri gorebiliyordum.
"Bugtin nasrlsrnrz, Madam Ludmilla?" dedi, birAmerika-
h gibi konuqmaya Eahqtr-*Euvallayarak.
Eddie'nin bu kotii qohretli evlerde iq kovalarken neden
hep bir Amerikah gibi konuqmaya gahqtr[rnr bir tiirlii anlaya-
mamrqtrm. Amerikahlar zengin tanrndrklarrndan, o insanlann
arasrnda itibar kazanabilmek igin boyle yaptrlrndan kuqkula-
nryordum.
Eddie bana dondti ve o yapmacrk Amerikan aksanryla ko-
nuqtu, "Seni emin ellere emanet ediyorum, ahbap."
Sesi kulaklanma oyle acayip, oyle yabancr gelmiqti ki,
giilmekten kendimi alamadrm. Madam Ludmilla bendeki bu
ani neqe gcisterisinden rahatsrz olmuqa hiE benzemiyordu.
brlar giymiq, esmer, karanhk gortintiqlii iki adam Eddie'yi
coqkuyla selamladrlar. Tehdit dolu, sinsi bakrqh kara gozleri
vardr. Ikisi de irikryrm govdelerine ufak gelen parlak, aErk
mavi takrm elbiseler giymiqti. Bir tanesi Eddie'ye kapryr agtr.
Bana bakmadrlar bile.
Bir zamanlar ltiks oldufu belli olan yrkrk dokrik bir mer-
divenin iki katrnr trmandrk. Eddie cine gegti, ve otellerdeki
gibi iki yanrnda kaprlar srralanmlg uzun, boq bir koridor bo-
yunca yiirtidiik. Bttiin kaprlar kasvetli, koyu bir zeytin ye$i-
line boyanmrqtr. Her kaprda, boyah tahtanrn tisttinde zar zor
goriilebilen, zamanla parlakhfrnr yitirmiq piringten bir numa-
ra vardr.
Eddie bir kaprnrn ontinde durdu. Uzerindeki 112 yaztsrnt
okudum. Kaprya birkaE kez vurdu. Kapr agrldr, ve sanya bo-
yah saEh, tombul, krsa boylu bir kadrn tek kelime etmeden,
iqaretle bizi igeri buyur etti. Kollan firfirh, tiiylerle kaph krr-
mtzt ipek bir sabahhk ve tistlerinde ktirkli.i toplar bulunan krr-
mtzt terlikler giymigti. Bizi igerdeki kiiEtik salona ahp arka-
mrzdan kapryr kapattr[rnda, Eddie'yi berbat bir Ingilizce ile
selamladr.
"Marhaba, Eddie. Arkadaq getirdin, he?"
Eddie kadrnla tokalaqtr, sonra gapkrn bir tavrrla elini op-
tti. Son derece sakin davranryordu, ama farklna varmadan
yaptrlr tedirgin hareketleri gorebiliyordum.
"Bugtin nasrlsrnrz, Madam Ludmilla?" dedi, birAmerika-
h gibi konuqmaya Eahqtr-*Euvallayarak.
Eddie'nin bu kotii qohretli evlerde iq kovalarken neden
hep bir Amerikah gibi konuqmaya gahqtr[rnr bir tiirlii anlaya-
mamrqtrm. Amerikahlar zengin tanrndrklarrndan, o insanlann
arasrnda itibar kazanabilmek igin boyle yaptrlrndan kuqkula-
nryordum.
Eddie bana dondti ve o yapmacrk Amerikan aksanryla ko-
nuqtu, "Seni emin ellere emanet ediyorum, ahbap."
Sesi kulaklanma oyle acayip, oyle yabancr gelmiqti ki,
giilmekten kendimi alamadrm. Madam Ludmilla bendeki bu
ani neqe gcisterisinden rahatsrz olmuqa hiE benzemiyordu.
tt. Ktigiik bir burnu, krpkrmlz boyah dudaklarr vardr. Kir-
piklerine kahn bir tabaka siyah rimel stirmtiqtti. Tipik bir yaq-
lr fahiqeydi iqte. Ancak gocuksu bir yan vardr onda, ktzlara
yakrqrr bir teslimiyet, bir gi.iven duygusu taqryordu, beni sar-
san bir tathhla sahipti.
"Ve qimdi, aynanrn oniindeki figtirler," diye ilan etti Ma-
dam Ludmilla, miizik eqlifinde.
"Bacak, bacak, bacak!" dedi; miizikle birlikte once bir ba-
calmt, sonra obiirtinti yukan firlatarak. Sag elini bagrrun ize-
rinde tutuyordu, hareketleri yapabilecelinden emin olmayan
kiigiik bir krz gibiydi.
"Ddn, dcjn, don!" dedi, bir topaq gibi dcinerek.
"KlE, krg, krE!" dedi sonra, bir kankan dansgrsr gibi grplak
poposunu gostererek.
Victrola'run zemberelinin kurgusu bitip de mi.izik hafifle-
meye baqlayana dek, aynl hareketleri defalarca tekrarladr.
Mi.izik hafifledikEe, Madam Ludmilla'run gittikEe kiigtilerek,
uzaklara do[ru dcine done kayboldulu duygusuna kaprlmrq-
trm. Varhlrndan haberdar olmadr[rm bir garesizlik ve yalnrz-
hk duygusu benlilimin derinliklerinden yiikseldi, yerimden
kaldrnp odarun drqrna firlattr beni, deli gibi merdivenlerden
indim, binadan drqan, sokala attrm kendimi.
Eddie drqarda durmuq, parlak mavi elbiseli adamlarla
sohbet ediyordu. Nasrl koqtu[umu gori.ince, kahkahalarla gtil-
meye baqladr.
"Bomba gibi degil miydi?" dedi, h6l6 Amerikah gibi ko-
nu$maya gahqarak. "'Aynanrn ontindeki hareketler on seviq-
me, yalnrz.' Ne ig ama! Ne iq ama!"
Oykiiyii don Juan'a ilk aktarrqrmda, o htiziinlti melodiden
ve yagh fahiqenin mi.izik eqlilinde beceriksizce donmesinden
ne kadar derinden etkilendigimi anlatmrqtrm. Arkadaqrmrn ne
denli katr yi.irekli oldu[unu anlamak da Eok etkilemiqti beni.
Sonora srradallannda bir tepede otururken, don Juan'a
ciyktimii yeniden anlatrp bitirdi[imde, tanrmlanamaz bir qey
anlaqrlmaz bigimde etkisi altrna almrqtr beni; titriyordum.
tt. Ktigiik bir burnu, krpkrmlz boyah dudaklarr vardr. Kir-
piklerine kahn bir tabaka siyah rimel stirmtiqtti. Tipik bir yaq-
lr fahiqeydi iqte. Ancak gocuksu bir yan vardr onda, ktzlara
yakrqrr bir teslimiyet, bir gi.iven duygusu taqryordu, beni sar-
san bir tathhla sahipti.
"Ve qimdi, aynanrn oniindeki figtirler," diye ilan etti Ma-
dam Ludmilla, miizik eqlifinde.
"Bacak, bacak, bacak!" dedi; miizikle birlikte once bir ba-
calmt, sonra obiirtinti yukan firlatarak. Sag elini bagrrun ize-
rinde tutuyordu, hareketleri yapabilecelinden emin olmayan
kiigiik bir krz gibiydi.
"Ddn, dcjn, don!" dedi, bir topaq gibi dcinerek.
"KlE, krg, krE!" dedi sonra, bir kankan dansgrsr gibi grplak
poposunu gostererek.
Victrola'run zemberelinin kurgusu bitip de mi.izik hafifle-
meye baqlayana dek, aynl hareketleri defalarca tekrarladr.
Mi.izik hafifledikEe, Madam Ludmilla'run gittikEe kiigtilerek,
uzaklara do[ru dcine done kayboldulu duygusuna kaprlmrq-
trm. Varhlrndan haberdar olmadr[rm bir garesizlik ve yalnrz-
hk duygusu benlilimin derinliklerinden yiikseldi, yerimden
kaldrnp odarun drqrna firlattr beni, deli gibi merdivenlerden
indim, binadan drqan, sokala attrm kendimi.
Eddie drqarda durmuq, parlak mavi elbiseli adamlarla
sohbet ediyordu. Nasrl koqtu[umu gori.ince, kahkahalarla gtil-
meye baqladr.
"Bomba gibi degil miydi?" dedi, h6l6 Amerikah gibi ko-
nu$maya gahqarak. "'Aynanrn ontindeki hareketler on seviq-
me, yalnrz.' Ne ig ama! Ne iq ama!"
Oykiiyii don Juan'a ilk aktarrqrmda, o htiziinlti melodiden
ve yagh fahiqenin mi.izik eqlilinde beceriksizce donmesinden
ne kadar derinden etkilendigimi anlatmrqtrm. Arkadaqrmrn ne
denli katr yi.irekli oldu[unu anlamak da Eok etkilemiqti beni.
Sonora srradallannda bir tepede otururken, don Juan'a
ciyktimii yeniden anlatrp bitirdi[imde, tanrmlanamaz bir qey
anlaqrlmaz bigimde etkisi altrna almrqtr beni; titriyordum.
Havada Bir Urperti
Havada Bir Urperti
bolgede gahqmrq olan bir antropoloji profescirtine danrqtrm.
Bu adam otuzlu yrllann sonu ile krrkh yrllann baqrnda, Kali-
forniya Krzrlderilileri ile giineybatrdaki ve Meksika'daki So-
nora Krzrlderilileri iizerinde Eok sayrda yaylnl bulunan tanrn-
mr$ bir budunbilimciydi. Agrklamalarrmr sabrrla dinledi.
Amacrm "Etnobotanik veriler" baqhfrnr koyacafrm bir teblig
kaleme almak ve cizellikle Birleqik Amerika'nrn giineybatrsr-
na iliqkin antropolojik konular iqleyen bir dergide yayrmlar-
maktr. Salaltrcr bitkiler toplamak, ornekleri uygun bigimde
tanrmlanmalan igin UCLA'daki botanik bahEesine gottirmek,
ve ardrndan gtineybatr Krzrlderililerinin onlan nigin ve nasrl
kullandrklannr agrklamak niyetindeydim. Binlerce kayrt top-
lamayr planhyordum. Hayallerim arasrnda konuyla ilgili kti-
Etik bir ansiklopedi bastrrmak bile vardr.
Profescir beni balrqlar imiggesine gtihimsedi. "$evkini
krrmak istemem," dedi yorgun bir sesle, "ama bu hevesine
karqr Erkmadan edemeyece[im. Antropolojide heveslilik
makbuldtir, ama dolru ycine kanalize edilmesi koquluyla. HA-
16 antropolojinin altrn Ea[r igindeyiz. Sosyal bilimlerin iki te-
mel dire[i, Alfred Krober ve Robert Lowre ile gahqacak ka-
dar qanshydrm. onlann giivenine hiE ihanet etmedim. Antro-
poloji hala ana bilim dahdrr. Obtir bilim dallannrn hepsi on-
dan kaynaklanmahdrr. Tiim tarih bilimi, cirne[in, "tarihser
antropoloji" olarak adlandrnlmah; felsefe bilimi "felsefi ant-
ropoloji" olmah. Her geyin olgtisii insan olmah. Bu ytizden,
insan araqtrrmasr olan antropoloji tiim obtir bilim dallannrn
esasl olmahdrr. Bir gtin olacak."
Hayretler iginde ona bakakaldrm. Daha gegenlerde kalp
knzi geEirmiq, tiimtiyle pasif, yardrmsever, ihtiyar bir profe-
scirdti o, benim bildi[im. igindeki tutkuyu depreqtirmiq olma-
hydrm.
"BiEimsel gahqmalanna a$rrhk vermen gerektifini dri-
qtinmriyor musun?" diye devam etti. "Alan gahqmasr yapmak
yerine dilbilim gahqsaydrn senin igin daha iyi olmaz mrydr?
Bu faktiltede dtinyanm en seEkin dilbilimcilerinden birine sa-
hibiz. Yerinde olsam onun dizinin dibinden ayrimaz, alabile-
bolgede gahqmrq olan bir antropoloji profescirtine danrqtrm.
Bu adam otuzlu yrllann sonu ile krrkh yrllann baqrnda, Kali-
forniya Krzrlderilileri ile giineybatrdaki ve Meksika'daki So-
nora Krzrlderilileri iizerinde Eok sayrda yaylnl bulunan tanrn-
mr$ bir budunbilimciydi. Agrklamalarrmr sabrrla dinledi.
Amacrm "Etnobotanik veriler" baqhfrnr koyacafrm bir teblig
kaleme almak ve cizellikle Birleqik Amerika'nrn giineybatrsr-
na iliqkin antropolojik konular iqleyen bir dergide yayrmlar-
maktr. Salaltrcr bitkiler toplamak, ornekleri uygun bigimde
tanrmlanmalan igin UCLA'daki botanik bahEesine gottirmek,
ve ardrndan gtineybatr Krzrlderililerinin onlan nigin ve nasrl
kullandrklannr agrklamak niyetindeydim. Binlerce kayrt top-
lamayr planhyordum. Hayallerim arasrnda konuyla ilgili kti-
Etik bir ansiklopedi bastrrmak bile vardr.
Profescir beni balrqlar imiggesine gtihimsedi. "$evkini
krrmak istemem," dedi yorgun bir sesle, "ama bu hevesine
karqr Erkmadan edemeyece[im. Antropolojide heveslilik
makbuldtir, ama dolru ycine kanalize edilmesi koquluyla. HA-
16 antropolojinin altrn Ea[r igindeyiz. Sosyal bilimlerin iki te-
mel dire[i, Alfred Krober ve Robert Lowre ile gahqacak ka-
dar qanshydrm. onlann giivenine hiE ihanet etmedim. Antro-
poloji hala ana bilim dahdrr. Obtir bilim dallannrn hepsi on-
dan kaynaklanmahdrr. Tiim tarih bilimi, cirne[in, "tarihser
antropoloji" olarak adlandrnlmah; felsefe bilimi "felsefi ant-
ropoloji" olmah. Her geyin olgtisii insan olmah. Bu ytizden,
insan araqtrrmasr olan antropoloji tiim obtir bilim dallannrn
esasl olmahdrr. Bir gtin olacak."
Hayretler iginde ona bakakaldrm. Daha gegenlerde kalp
knzi geEirmiq, tiimtiyle pasif, yardrmsever, ihtiyar bir profe-
scirdti o, benim bildi[im. igindeki tutkuyu depreqtirmiq olma-
hydrm.
"BiEimsel gahqmalanna a$rrhk vermen gerektifini dri-
qtinmriyor musun?" diye devam etti. "Alan gahqmasr yapmak
yerine dilbilim gahqsaydrn senin igin daha iyi olmaz mrydr?
Bu faktiltede dtinyanm en seEkin dilbilimcilerinden birine sa-
hibiz. Yerinde olsam onun dizinin dibinden ayrimaz, alabile-
Bu tam kafadan yedigim bir darbeydi. Son gare olarak
Arizona'ya, orada gergekten alan gahqmasl yapan antropolog-
larla konugmaya gittim. Bu arada fikrimden tiimtiyle vazgeg-
meye de razr olmuqtum. iki profesori.in bana anlatmaya Eahq-
trklannr anhyordum. Onlara daha fazla hak veremezdim.
Alan gahqmasr yapmaya kalkrqmam safdillikten baqka bir gey
defildi. Ancak benim istedilim paEalarrmr srvayrp araziye
Erkmaktr; ktitiiphane ara$trrmasryla yetinmeye niyetim yoktu.
Arizona'da, Meksika'nrn Sonora Krzrlderililerinin yanl sl-
ra Arrzona'nln Yaqui Krzrlderilileri hakkrnda da gok sayrda
yazlsl bulunan, son derece deneyimli bir antropologla tanrq-
trm. Qok nazikti. Beni aqalrlamadr; oftit verrneye de kalkma-
dr. Yalnrzca, grineybatrdaki Krzrlderili toplumlannrn kendile-
rini gok fazla soyutlamrq olduklannl ve yabancrlann, ozellik-
le de Ispanyol kokenlilerin bu toplumlarda gtivensizlikle, hat-
ta nefretle karqrlandrlrnr soylemekle yetindi.
Ancak daha genE bir meslektaqr soziinti hig sakrnmadr.
Bitkiyle sa$altrm yapanlarrn kitaplannl okursam daha fazla
yol alaca[rmr soyledi. Bu alanda bir otoriteydi; ve ona gcire
gtineybatrnrn safaltrcr bitkileri hakkrnda bilinecek ne varsa
hepsi Eoktan srnrflandrrrlmrq ve Eeqitli yayrnlarda yer almrqtr.
Gtintimtizdeki Krzrlderili sa[altrcrlann sahip olduklan kay-
naklarrn geleneksel bilgilerden delil, kesinlikle bu yayrnlar-
dan geldifini sdyleyecek kadar ileri gitti. E[er hAlA geleneksel
safaltrm uygulamalan kalmrqsa bile, Krzrlderililerin bunlan
bir yabancrya ifqa etmeyecekleri iddiasryla da iqimi bitirdi.
"Zahmete defecek bir $ey yap," diye akrl verdi. "Kentsel
antropolojiye yonel. Btiytik kentlerde yaqayan Krzrlderililer'
arasrnda alkol kullanrmr hakkrndaki gahqmalarda btiytik para
var, cjrne[in. igte bu her antropololun kolayhkla yapabilece-
[i bir qey. Bir bara gidip o mahallenin Krzrlderilileriyle kafa-
yr gek. Sonra o[rendiklerini istatistiksel agrdan drizenle. Her
;eyi rakamlara dok. Kentsel antropoloji, baqh bagrna bir
alan."
Btitiin o deneyimli sosyal bilimcilerin o$titlerine uymak-
tan baqka Earem yoktu. Ugala binip Los Angeles'e geri don-
Bu tam kafadan yedigim bir darbeydi. Son gare olarak
Arizona'ya, orada gergekten alan gahqmasl yapan antropolog-
larla konugmaya gittim. Bu arada fikrimden tiimtiyle vazgeg-
meye de razr olmuqtum. iki profesori.in bana anlatmaya Eahq-
trklannr anhyordum. Onlara daha fazla hak veremezdim.
Alan gahqmasr yapmaya kalkrqmam safdillikten baqka bir gey
defildi. Ancak benim istedilim paEalarrmr srvayrp araziye
Erkmaktr; ktitiiphane ara$trrmasryla yetinmeye niyetim yoktu.
Arizona'da, Meksika'nrn Sonora Krzrlderililerinin yanl sl-
ra Arrzona'nln Yaqui Krzrlderilileri hakkrnda da gok sayrda
yazlsl bulunan, son derece deneyimli bir antropologla tanrq-
trm. Qok nazikti. Beni aqalrlamadr; oftit verrneye de kalkma-
dr. Yalnrzca, grineybatrdaki Krzrlderili toplumlannrn kendile-
rini gok fazla soyutlamrq olduklannl ve yabancrlann, ozellik-
le de Ispanyol kokenlilerin bu toplumlarda gtivensizlikle, hat-
ta nefretle karqrlandrlrnr soylemekle yetindi.
Ancak daha genE bir meslektaqr soziinti hig sakrnmadr.
Bitkiyle sa$altrm yapanlarrn kitaplannl okursam daha fazla
yol alaca[rmr soyledi. Bu alanda bir otoriteydi; ve ona gcire
gtineybatrnrn safaltrcr bitkileri hakkrnda bilinecek ne varsa
hepsi Eoktan srnrflandrrrlmrq ve Eeqitli yayrnlarda yer almrqtr.
Gtintimtizdeki Krzrlderili sa[altrcrlann sahip olduklan kay-
naklarrn geleneksel bilgilerden delil, kesinlikle bu yayrnlar-
dan geldifini sdyleyecek kadar ileri gitti. E[er hAlA geleneksel
safaltrm uygulamalan kalmrqsa bile, Krzrlderililerin bunlan
bir yabancrya ifqa etmeyecekleri iddiasryla da iqimi bitirdi.
"Zahmete defecek bir $ey yap," diye akrl verdi. "Kentsel
antropolojiye yonel. Btiytik kentlerde yaqayan Krzrlderililer'
arasrnda alkol kullanrmr hakkrndaki gahqmalarda btiytik para
var, cjrne[in. igte bu her antropololun kolayhkla yapabilece-
[i bir qey. Bir bara gidip o mahallenin Krzrlderilileriyle kafa-
yr gek. Sonra o[rendiklerini istatistiksel agrdan drizenle. Her
;eyi rakamlara dok. Kentsel antropoloji, baqh bagrna bir
alan."
Btitiin o deneyimli sosyal bilimcilerin o$titlerine uymak-
tan baqka Earem yoktu. Ugala binip Los Angeles'e geri don-
sonuglarmdan biri, antropolog arkadaqrmrn kiqilifinin iki ay-
n cephesini keqfetmem oldu. Bana agrkladr[rna gore, profes-
yonel bir antropolog olarak tikirleri gayet cilgtlii ve giintin
antropolojik gortqiiyle uyum iEindeydi; ama ozel yaqamrnda,
antropolojik alan gahqmasr ona asla soztini.i etmedi[i bir de-
neyim zenginlifi getirmiqti. Bu deneyimler giiniin antropolo-
jik goriiqlerine uymuyordu, giinkti kayrtlara geqmesi imk6n-
sz olaylardr bunlar.
Yolculu[umuz si.iresince, eski habercileriyle hep birkag
tek atar, sonrasmda da gok gevqemiq hissederdi kendini. O za-
man direksiyona ben gegerdim, o da yanrmdaki koltu[a kuru-
lup otuz yrlhk Ballantine's qiqesinden viskisini yudumlardr.
Iqte o zamanlar, Bill kayrtlara geEmeyen deneyimleri hakkrn-
da konuqurdu.
"Hortlaklara asla inanmamrqrmdrr," dedi bir gtin, durup
dururken. "Hayaletler, havada stiziilen ruhlar, karanhkta ytik-
selen sesler filan gibi qeylerle hig ilgilenmemiqimdir, biliyor
musun. Gayet pragmatik, ciddi bir bigimde yetiqtirildim. Pu-
sulam daima bilim olmugtur. Ama sonralan, alan gahgmasr
yapmaya baqladrfirmda her cinsten tekinsiz bokluk iEime srz-
maya baqladr. Ornefin, bir gece bir grup Krzrlderiliyle birlik-
te bir gorsti arama seanslna gitmiqtim. Goltis kaslanmda de-
likler aEmak gibi acrh bir iqlemden geEirip, beni aralanna ka-
bul edeceklerdi. Ormanrn iqinde bir ter dokme barakasr hazr-
lryorlardr. Acrya katlanmaya ran olmuqtum. Giiq versin diye
birkag tek atmakla meqguldtim. Ansrzrn, toreni dtizenleyen
kiqilerle bana aracrhk edecek olan adam dehqet iginde haykrr-
dr ve bize dolru yiiriiyen gcilgemsi bir karaltryr iqaret etti.
"Karaltr bana dofiru yaklaqrnca," diye Bill devam etti,
"cini.imdekinin tasavvur edebilecefin en acayip krhkta yaqlr
bir Krzrlderili oldulunu fark ettim. $amanlara ozgid siislerle
donatrlmrgtr. O akgam benimle birlikte olan adam, ihtiyan go-
rtir gormez utanmadan dtiqtip bayrldr. Yaqh adam bana do[ru
geldi ve parmalrnr go[siime dayadr. Parmalr bir deri bir ke-
mikti. Bana anlaqrlmaz bir qeyler geveledi. O zamana kadar
obtirleri de yaqh adamr gormiiq ve sessizce bana dofru selirt-
sonuglarmdan biri, antropolog arkadaqrmrn kiqilifinin iki ay-
n cephesini keqfetmem oldu. Bana agrkladr[rna gore, profes-
yonel bir antropolog olarak tikirleri gayet cilgtlii ve giintin
antropolojik gortqiiyle uyum iEindeydi; ama ozel yaqamrnda,
antropolojik alan gahqmasr ona asla soztini.i etmedi[i bir de-
neyim zenginlifi getirmiqti. Bu deneyimler giiniin antropolo-
jik goriiqlerine uymuyordu, giinkti kayrtlara geqmesi imk6n-
sz olaylardr bunlar.
Yolculu[umuz si.iresince, eski habercileriyle hep birkag
tek atar, sonrasmda da gok gevqemiq hissederdi kendini. O za-
man direksiyona ben gegerdim, o da yanrmdaki koltu[a kuru-
lup otuz yrlhk Ballantine's qiqesinden viskisini yudumlardr.
Iqte o zamanlar, Bill kayrtlara geEmeyen deneyimleri hakkrn-
da konuqurdu.
"Hortlaklara asla inanmamrqrmdrr," dedi bir gtin, durup
dururken. "Hayaletler, havada stiziilen ruhlar, karanhkta ytik-
selen sesler filan gibi qeylerle hig ilgilenmemiqimdir, biliyor
musun. Gayet pragmatik, ciddi bir bigimde yetiqtirildim. Pu-
sulam daima bilim olmugtur. Ama sonralan, alan gahgmasr
yapmaya baqladrfirmda her cinsten tekinsiz bokluk iEime srz-
maya baqladr. Ornefin, bir gece bir grup Krzrlderiliyle birlik-
te bir gorsti arama seanslna gitmiqtim. Goltis kaslanmda de-
likler aEmak gibi acrh bir iqlemden geEirip, beni aralanna ka-
bul edeceklerdi. Ormanrn iqinde bir ter dokme barakasr hazr-
lryorlardr. Acrya katlanmaya ran olmuqtum. Giiq versin diye
birkag tek atmakla meqguldtim. Ansrzrn, toreni dtizenleyen
kiqilerle bana aracrhk edecek olan adam dehqet iginde haykrr-
dr ve bize dolru yiiriiyen gcilgemsi bir karaltryr iqaret etti.
"Karaltr bana dofiru yaklaqrnca," diye Bill devam etti,
"cini.imdekinin tasavvur edebilecefin en acayip krhkta yaqlr
bir Krzrlderili oldulunu fark ettim. $amanlara ozgid siislerle
donatrlmrgtr. O akgam benimle birlikte olan adam, ihtiyan go-
rtir gormez utanmadan dtiqtip bayrldr. Yaqh adam bana do[ru
geldi ve parmalrnr go[siime dayadr. Parmalr bir deri bir ke-
mikti. Bana anlaqrlmaz bir qeyler geveledi. O zamana kadar
obtirleri de yaqh adamr gormiiq ve sessizce bana dofru selirt-
Bill'in dedifinegcire, kendi durumu goz ontine ahndrfrnr
da, hayaletin ona soylediklerinin salh[r ve yagam beklentile-
riyle ilgili oldufunu dtiqiintiyordu.
"Bununla ne kastediyorsun?" diye sordum.
"iqler benim iEin pek iyi sayrlmaz," diye itiraf etti. "Bede-
nim kendini iyi hissetmiyor."
"Ama gergekten neyin oldulunu biliyor musun?" dedim.
"Ah, evet," dedi, kayttsrzca. "Doktorlar bana soylediler.
Ama bunun igin tasalanmaya niyetim yok, dtiqiinmiiyorum
bile."
Bill'in itiraflarr beni Eok huzursuz etmigti. Bu bilmedifim
bir tarafiydr. Bana gore her zaman Eetin cevtzdt, o. Incinebi-
lece[ini diiqtinemiyordum bir tiirlti. Bu sohbetten hoqlanma-
mrqtrm. Ancak geri gekilmek igin Eok geEti artrk. Yolculu[u-
muz devam etti.
Baqka bir gtin, giineybatrdaki qamanlann kendilerini fark-
h varhklara ddntiqtiirme yetilerinin oldu[unu, ve "uyt $a-
man", "duE aslanr qaman" gibi srnrflandtrmalann tistti orti.ilti
benzetmeler ya da mecazlar olarak ahnmamasl gerektilini;
Etinkii boyle olmadrfrnr itiraf etti.
"inanabiliyor musun," dedi, sesinde btiytik bir hayranhk-
la, "gerqekten ayrlara, da! aslanlartna, ya da kartala dontigen
qamanlar oldufuna? Abartmlyorum, uyduruyor da defilim;
btr zamanlar kendisine 'Irmak Adam', ya da 'Irmak $aman', ya
da'Irmaktan Do[an, Irmafa Donen' adtnt vermiq olan bir qa-
manln dontiqtimiinii gozlerimle gormiiqtiim. Bu qamanla New
Mexico daflanndaydrk. Arabamla gotiirtiyordum onu, bana
gtivenirdi; dediEine gore koklerini aramaya gftmrqtt, ya da
bana oyle soyli.iyordu. Bir rmafm kryrsrnda birlikte yiiriirken
birdenbire gok heyecanlandr. Kryrdan uzaklaqrp ilerdeki ytik-
sek kayalara Erkmaml ve orada saklanmamt, baqtml ve omuz-
lanmr bir battaniye ile ortmemi, ama alttndan kendisini go-
zetley erek yapacagr qeyi kaqrrmamamr soyledi. "
"Ne yapacaktr ki?" diye sordum, kendimi tutamayarak.
"Bilmiyordum," dedi, "Senin tahminin de ancak benimki
kadar yerinde olurdu. Ne yapacalrnt kestirmemin hig yolu
Bill'in dedifine gcire, kendi durumu goz ontine ahndrfrnr
da, hayaletin ona soylediklerinin salh[r ve yagam beklentile-
riyle ilgili oldufunu dtiqiintiyordu.
"Bununla ne kastediyorsun?" diye sordum.
"iqler benim iEin pek iyi sayrlmaz," diye itiraf etti. "Bede-
nim kendini iyi hissetmiyor."
"Ama gergekten neyin oldulunu biliyor musun?" dedim.
"Ah, evet," dedi, kayttsrzca. "Doktorlar bana soylediler.
Ama bunun igin tasalanmaya niyetim yok, dtiqiinmiiyorum
bile."
Bill'in itiraflarr beni Eok huzursuz etmigti. Bu bilmedifim
bir tarafiydr. Bana gore her zaman Eetin cevtzdt, o. Incinebi-
lece[ini diiqtinemiyordum bir tiirlti. Bu sohbetten hoqlanma-
mrqtrm. Ancak geri gekilmek igin Eok geEti artrk. Yolculu[u-
muz devam etti.
Baqka bir gtin, giineybatrdaki qamanlann kendilerini fark-
h varhklara ddntiqtiirme yetilerinin oldu[unu, ve "uyt $a-
man", "duE aslanr qaman" gibi srnrflandtrmalann tistti orti.ilti
benzetmeler ya da mecazlar olarak ahnmamasl gerektilini;
Etinkii boyle olmadrfrnr itiraf etti.
"inanabiliyor musun," dedi, sesinde btiytik bir hayranhk-
la, "gerqekten ayrlara, da! aslanlartna, ya da kartala dontigen
qamanlar oldufuna? Abartmlyorum, uyduruyor da defilim;
btr zamanlar kendisine 'Irmak Adam', ya da 'Irmak $aman', ya
da'Irmaktan Do[an, Irmafa Donen' adtnt vermiq olan bir qa-
manln dontiqtimiinii gozlerimle gormiiqtiim. Bu qamanla New
Mexico daflanndaydrk. Arabamla gotiirtiyordum onu, bana
gtivenirdi; dediEine gore koklerini aramaya gftmrqtt, ya da
bana oyle soyli.iyordu. Bir rmafm kryrsrnda birlikte yiiriirken
birdenbire gok heyecanlandr. Kryrdan uzaklaqrp ilerdeki ytik-
sek kayalara Erkmaml ve orada saklanmamt, baqtml ve omuz-
lanmr bir battaniye ile ortmemi, ama alttndan kendisini go-
zetley erek yapacagr qeyi kaqrrmamamr soyledi. "
"Ne yapacaktr ki?" diye sordum, kendimi tutamayarak.
"Bilmiyordum," dedi, "Senin tahminin de ancak benimki
kadar yerinde olurdu. Ne yapacalrnt kestirmemin hig yolu
da bitki ortiisii yoktu. Ondan yanm dakika sonra oradaydrm,
ve qaman gitmiqti.
"Bilgi alabilmek iEin o adamr kovalayrp durdum," diye
devam etti Bill. "Tek kelime etmiyordu. Bana gayet dostga
davraruyordu, ama hepsi bu."
Bill, farkh Krzrlderili koruma bolgelerindeki yerliler ara-
srnda oluqan gekiqme ve siyasal boliinmeler, ya da kiqisel kan
davalarr, dtiqmanhklar, dostluklar vb, vb. hakkrnda beni zer-
re kadar ilgilendirmeyen saylstz oykti anlattr bana. Ote yan-
dan, qamanlann geqirdikleri baqkalaqrmlar, yarattrklan garip
gortinttiler bende gergek bir duygusal kargaqa yaratmr$tl.
Hem btiyiilenmiq, hem de dehgete kaprlmrqtrm. Ancak neden
btiyiilendigimi ya da dehqete dtigttif{imii tahlile Eahqtrfrmda,
iqin iginden Erkamryordum. Btitiin soyleyebilecefim, gaman-
lara ait bu oyktilerin bana bilinmeyen, derin bir drizeyde dar-
be indirmiq olduguydu.
Bu yolculufun anlamamr salladrlr baqka bir qey de, gii-
neybatrdaki Krzrlderili toplumlarlnln gergekten yabancrlara
kapah olduklarr saptamasrydr. Antropoloji alanrnda daha Eok
hazrrhk yapmam gerektilini; ve daha aqina oldufum, ya da
girebildi[im bir bolgede alan gahqmasr yapmamrn daha iqlev-
sel olacafrnr kabullenmiqtim sonunda.
Gezinin sonunda Bill, Los Angeles'e dontiq yolculu[um
igin beni Nogales, Arizona'daki Greyhound otobtis terminaii-
ne getirdi. Bekleme salonunda oturmuq otobtistin gelmesini
beklerken, antropolojik alan Eahqmasrnda baqansrzhklann
dofal oldu[unu ve bunlann yalnrzca kiqinin hedeflerini pe-
kigtirmesine yaradr[rnr, ya da bir antropolofun olguniaqma
stirecine yardrmcr oldufunu hatrrlatarak babacan bir tavrrla
beni teselli etti.
Aniden one do$ru efildi ve genesinin belli belirsiz bir ha-
reketiyle salonun kargr tarafinda bir yeri iqaret etti. Kulafrma,
"Sanrnm qu koqedeki srrada oturan yaqh adam, sana sciziini.i
etti[im kiqi," diye fisrldadr. "Pek emin de[ilim, Etinkii onun-
la sadece bir kez yiz yljze geldik."
"Hangi adamrnrg o? Ne anlattrn bana onunla ilgili?" diye
da bitki ortiisii yoktu. Ondan yanm dakika sonra oradaydrm,
ve qaman gitmiqti.
"Bilgi alabilmek iEin o adamr kovalayrp durdum," diye
devam etti Bill. "Tek kelime etmiyordu. Bana gayet dostga
davraruyordu, ama hepsi bu."
Bill, farkh Krzrlderili koruma bolgelerindeki yerliler ara-
srnda oluqan gekiqme ve siyasal boliinmeler, ya da kiqisel kan
davalarr, dtiqmanhklar, dostluklar vb, vb. hakkrnda beni zer-
re kadar ilgilendirmeyen saylstz oykti anlattr bana. Ote yan-
dan, qamanlann geqirdikleri baqkalaqrmlar, yarattrklan garip
gortinttiler bende gergek bir duygusal kargaqa yaratmr$tl.
Hem btiyiilenmiq, hem de dehgete kaprlmrqtrm. Ancak neden
btiyiilendigimi ya da dehqete dtigttif{imii tahlile Eahqtrfrmda,
iqin iginden Erkamryordum. Btitiin soyleyebilecefim, gaman-
lara ait bu oyktilerin bana bilinmeyen, derin bir drizeyde dar-
be indirmiq olduguydu.
Bu yolculufun anlamamr salladrlr baqka bir qey de, gii-
neybatrdaki Krzrlderili toplumlarlnln gergekten yabancrlara
kapah olduklarr saptamasrydr. Antropoloji alanrnda daha Eok
hazrrhk yapmam gerektilini; ve daha aqina oldufum, ya da
girebildi[im bir bolgede alan gahqmasr yapmamrn daha iqlev-
sel olacafrnr kabullenmiqtim sonunda.
Gezinin sonunda Bill, Los Angeles'e dontiq yolculu[um
igin beni Nogales, Arizona'daki Greyhound otobtis terminaii-
ne getirdi. Bekleme salonunda oturmuq otobtistin gelmesini
beklerken, antropolojik alan Eahqmasrnda baqansrzhklann
dofal oldu[unu ve bunlann yalnrzca kiqinin hedeflerini pe-
kigtirmesine yaradr[rnr, ya da bir antropolofun olguniaqma
stirecine yardrmcr oldufunu hatrrlatarak babacan bir tavrrla
beni teselli etti.
Aniden one do$ru efildi ve genesinin belli belirsiz bir ha-
reketiyle salonun kargr tarafinda bir yeri iqaret etti. Kulafrma,
"Sanrnm qu koqedeki srrada oturan yaqh adam, sana sciziini.i
etti[im kiqi," diye fisrldadr. "Pek emin de[ilim, Etinkii onun-
la sadece bir kez yiz yljze geldik."
"Hangi adamrnrg o? Ne anlattrn bana onunla ilgili?" diye
di otobtisii oldu[unu mrnldandr, sonra iEten bir tavrrla, ken-
disini aramamr, boylece daha rahat sohbet edip oykiilerimizi
defiq tokuq edebilece[imizi soyledi. Bunu derken dudafrnrn
kenannda alaycr bir gi.ili.imseme vardr. O yaqta bir adam iEin
inanrlmaz bir geviklikle-seksenli yaqlannda oldulunu tah-
min etmiqtim-oturdufu srrayla otobtistin kaprsr arasrndaki
elli metrelik mesafeyi birkaE srErayrqta aqtr. Sanki otobtis sa-
dece kendisini almak igin durmuq gibi, o iEeri atlar atlamaz
kapr kapandr ve araba hareket etti.
Yaqh adam gidince, Bill'in yanlna geri dondiim.
"Ne sciyledi, ne soyledi?" diye sordu, heyecanla.
"Kendisini aramamt ve evine ziyarete gelmemi istedi,"
dedim. "Orada oturup konuqabilecefimizi bile soyledi."
"Ama seni evine davet etmesi iEin ne soyledin ki ona?"
diye iisteledi.
En srkr tezgflhtar afzrmr kullandrlrmr, safaltrcr bitkiler
hakkrnda okudu[um, bildi[im qeylerin ttimtinti ona aErkla-
mak iEin yagh adama sciz verdigimi soyledim Bill'e.
Bill besbelli bana inanmamrqtr. Ondan gerEeli saklamak-
la sugladr beni. "Bu yorenin insanlarrnr bilirim," dedi kavga-
cr bir tavrrla, "o ihtiyar herif de acayip hryann teki. Kimsey-
le konuqmaz o; Krzrlderililerle bile. Senin gibi tam bir ya-
bancryla ne diye konuqsun ki? Sevimli olsan neyse!"
Bilf in bana krzdrlr besbelliydi. Ancak nedenini Erkaramr-
yordum. AErklama istemeyi goze alamadrm.Btaz krskandr[r
izlenimi uyanmrgtr bende. Belki kendisinin beceremedifiini
benim bagardrlrmr hissetmiqti. Ancak bu baqan oyle zahmet-
siz gelmiqti ki, benim igin higbir anlam ifade etmiyordu.
Bill'in kayrtsrz yorumlannln drqrnda, o yaqh adama yaklaq-
manrn ne denli giiE oldu[u konusunda hig fikrim yoktu, zaten
umurumda da degildi. O srada, bu konuqmantn benim igin
higbir olafianiistii yanr yoktu. Bilf in bu kadar bozulmasma
afallamrqtrm.
"Evinin nerde oldulunu biliyor musun?" diye sordum.
"En ufak fikrim bile yok," dedi, kupkuru bir sesle. "Bu
bolgedeki insanlardan onun higbir yerde oturmadllmr, qurda
di otobtisii oldu[unu mrnldandr, sonra iEten bir tavrrla, ken-
disini aramamr, boylece daha rahat sohbet edip oykiilerimizi
defiq tokuq edebilece[imizi soyledi. Bunu derken dudafrnrn
kenannda alaycr bir gi.ili.imseme vardr. O yaqta bir adam iEin
inanrlmaz bir geviklikle-seksenli yaqlannda oldulunu tah-
min etmiqtim-oturdufu srrayla otobtistin kaprsr arasrndaki
elli metrelik mesafeyi birkaE srErayrqta aqtr. Sanki otobtis sa-
dece kendisini almak igin durmuq gibi, o iEeri atlar atlamaz
kapr kapandr ve araba hareket etti.
Yaqh adam gidince, Bill'in yanlna geri dondiim.
"Ne sciyledi, ne soyledi?" diye sordu, heyecanla.
"Kendisini aramamt ve evine ziyarete gelmemi istedi,"
dedim. "Orada oturup konuqabilecefimizi bile soyledi."
"Ama seni evine davet etmesi iEin ne soyledin ki ona?"
diye iisteledi.
En srkr tezgflhtar afzrmr kullandrlrmr, safaltrcr bitkiler
hakkrnda okudu[um, bildi[im qeylerin ttimtinti ona aErkla-
mak iEin yagh adama sciz verdigimi soyledim Bill'e.
Bill besbelli bana inanmamrqtr. Ondan gerEeli saklamak-
la sugladr beni. "Bu yorenin insanlarrnr bilirim," dedi kavga-
cr bir tavrrla, "o ihtiyar herif de acayip hryann teki. Kimsey-
le konuqmaz o; Krzrlderililerle bile. Senin gibi tam bir ya-
bancryla ne diye konuqsun ki? Sevimli olsan neyse!"
Bilf in bana krzdrlr besbelliydi. Ancak nedenini Erkaramr-
yordum. AErklama istemeyi goze alamadrm.Btaz krskandr[r
izlenimi uyanmrgtr bende. Belki kendisinin beceremedifiini
benim bagardrlrmr hissetmiqti. Ancak bu baqan oyle zahmet-
siz gelmiqti ki, benim igin higbir anlam ifade etmiyordu.
Bill'in kayrtsrz yorumlannln drqrnda, o yaqh adama yaklaq-
manrn ne denli giiE oldu[u konusunda hig fikrim yoktu, zaten
umurumda da degildi. O srada, bu konuqmantn benim igin
higbir olafianiistii yanr yoktu. Bilf in bu kadar bozulmasma
afallamrqtrm.
"Evinin nerde oldulunu biliyor musun?" diye sordum.
"En ufak fikrim bile yok," dedi, kupkuru bir sesle. "Bu
bolgedeki insanlardan onun higbir yerde oturmadllmr, qurda
qadrfrnr bilmiyorlardt, ama onun hakkrnda soyledikleri mera-
krmr btisbi.ittin kamgrladt. Yuma'h delil, Meksika'daki Sono-
ra'dan oldufunu, genElilinde insanlara biiytiler, sihirler yapan
korkutucu bir btiyticii oldufu halde yaqlanrnca yumugayrp
diinya zevklerinden uzaklaqmrq bir mtinzeviye doniiqtii[tinti
soylediler. Anlattrklarrna gcire, bir Yaqui Krzrlderilisi olmast-
na karqrn,br z,amanlar, biiyiiciiliik uygulamalan hakkrnda sr-
nrrsrz bilgiye sahip gibi gori.inen bir grup Meksikah adamla
dolagmrqtr. O adamlan yrllardrr o bolgede hig gormedikleri
konusunda hepsi hemfikirdiler.
Adamlardan biri, onun bi.iytikbabasryla akran oldufunu,
ancak biiytikbabasr kocadrlr ve yatalak oldufu halde, biiyii-
ctiniin her zamankinden daha gtiElti goriindiifiin{i ekledi. Ay-
nr adam, Sonora'nrn baqkenti Hermosillo'daki bazr kiqilere
gitmemi, o insanlann yaqh adamt tantyor olabileceklerini ve
bana daha fazla bilgi verebileceklerini soyledi. Meksika'ya
gitme diigiincesi bana hiE gekici gelmiyordu. Sonora benim
ilgi alanrma gok fazla uzaktr. Ustelik kentsel antropoloji ga-
hqmanrn eninde sonunda benim igin daha iyi olacaprna karar
vermiqtim, o yiizden Los Angeles'e geri dondtim. Ama don-
meden once yagh adama dair bilgi toplamak igin t{im Yuma'yt
taradrm. Onun hakkrnda hig kimse bir qey bilmiyordu.
Otobi.is Los Angeles'e dofru yol alrrken, ola$andrgr bir
duyguya kaprldrm. Bir yanda alan Eahqmasl saplanttm ve
yaqh adama dair meraktmrn ttimtiyle tistesinden gelmiq hisse-
diyordum kendimi. Ote yanda ise garip bir nostaljiye kaprl-
mrqtrm. Bu gergekten daha once hig yaqamadrlrm bir qeydi.
Bu duygunun yenilili beni derinden etkiledi. Bir huzursuzluk
ve hasret kanqrmrydr; muazzam cinemi olan bir qeyi ozltiyor
gibiydim. Los Angeles'e yaklaqttkEa, Yuma'da iizerimde etki-
li olan qey her ne idiyse, bunun aramtzdaki mesafenin artma-
sryla birlikte hafifledi[ini agrkEa hissettim; ama onun hafifle-
mesi nedensiz ozlemimi arttnyordu yalruzca.
qadrfrnr bilmiyorlardt, ama onun hakkrnda soyledikleri mera-
krmr btisbi.ittin kamgrladt. Yuma'h delil, Meksika'daki Sono-
ra'dan oldufunu, genElilinde insanlara biiytiler, sihirler yapan
korkutucu bir btiyticii oldufu halde yaqlanrnca yumugayrp
diinya zevklerinden uzaklaqmrq bir mtinzeviye doniiqtii[tinti
soylediler. Anlattrklarrna gcire, bir Yaqui Krzrlderilisi olmast-
na karqrn,br z,amanlar, biiyiiciiliik uygulamalan hakkrnda sr-
nrrsrz bilgiye sahip gibi gori.inen bir grup Meksikah adamla
dolagmrqtr. O adamlan yrllardrr o bolgede hig gormedikleri
konusunda hepsi hemfikirdiler.
Adamlardan biri, onun bi.iytikbabasryla akran oldufunu,
ancak biiytikbabasr kocadrlr ve yatalak oldufu halde, biiyii-
ctiniin her zamankinden daha gtiElti goriindiifiin{i ekledi. Ay-
nr adam, Sonora'nrn baqkenti Hermosillo'daki bazr kiqilere
gitmemi, o insanlann yaqh adamt tantyor olabileceklerini ve
bana daha fazla bilgi verebileceklerini soyledi. Meksika'ya
gitme diigiincesi bana hiE gekici gelmiyordu. Sonora benim
ilgi alanrma gok fazla uzaktr. Ustelik kentsel antropoloji ga-
hqmanrn eninde sonunda benim igin daha iyi olacaprna karar
vermiqtim, o yiizden Los Angeles'e geri dondtim. Ama don-
meden once yagh adama dair bilgi toplamak igin t{im Yuma'yt
taradrm. Onun hakkrnda hig kimse bir qey bilmiyordu.
Otobi.is Los Angeles'e dofru yol alrrken, ola$andrgr bir
duyguya kaprldrm. Bir yanda alan Eahqmasl saplanttm ve
yaqh adama dair meraktmrn ttimtiyle tistesinden gelmiq hisse-
diyordum kendimi. Ote yanda ise garip bir nostaljiye kaprl-
mrqtrm. Bu gergekten daha once hig yaqamadrlrm bir qeydi.
Bu duygunun yenilili beni derinden etkiledi. Bir huzursuzluk
ve hasret kanqrmrydr; muazzam cinemi olan bir qeyi ozltiyor
gibiydim. Los Angeles'e yaklaqttkEa, Yuma'da iizerimde etki-
li olan qey her ne idiyse, bunun aramtzdaki mesafenin artma-
sryla birlikte hafifledi[ini agrkEa hissettim; ama onun hafifle-
mesi nedensiz ozlemimi arttnyordu yalruzca.
Don Juan'rn anrmsamamr istedifi oykii, Meksika'daki So
nora'nrn Guaymas kentinde baqladr. Yuma, Arizona'da bana
bazr insanlann isim ve adresleri verilmiq, ve bunlann otobtis
terminalinde karqrlaqtrfrm yaqh adamla ilgili gizemi aydrnla-
tabileceli soylenmiqti. Gcirmeye gitti[im insanlar yaqh gama-
nr tanrmamakla kalmryor, boyle bir adamrn varhlrndan dah
kuqku duyuyorlardr. Ancak hepsi, Yaqui qamanlan ve Yaqu
Krzrlderililerinin genel anlamdaki saldrrgan tutumuyla ilgil
di.inya kadar oykii biliyordu. Guaymas ile Ciudad Obregon
kentleri arasmdaki Vicam adrnda bir demiryolu istasyonu ka
sabasrnda, bana dolru yonti gdsterecek birisini bulabileceli-
mi ima ettiler.
"Arayacafrm belirli bir kiqi var mr?" diye sordum.
"En iyi gare, resmi devlet bankasrnrn bolge mtifettiqlerin-
den biriyle konugmandlr," dedi, adamlardan biri. "Bankantn
bir stirti bolge miifettiqi var. Onlar bolgedeki btittin Krzrlderi-
lileri bilirler, Etinkii banka onlann i.irtinlerini sattn alan devle
kuruluqudur, ve her Yaqui de bir EiftEidir; ekip biqtifi siirece
kendisine ait oldufunu soyleyebilece[i bir toprak parqasrnm
sahibidir."
"HiE bolge mtifettiqi tanryor musunuz?" diye sordum.
Birbirlerine baktrlar ve mahEup bir tavrrla giiltimsediler
HiEbirini tanrmryorlardr, ama bu adamlardan birine kendim
gitmemi ve durumumu anlatmamr kuvvetle tavsiye ediyorlar-
dr.
Vicam istasyonunda, devlet bankasrnrn bolge mtifettiqle
rinden biriyle temas kurma girigimlerim tam bir felaket oldu
Onlardan tiEtiyle karqrlaqtrm, ve onlara istedifimi anlattrfrm-
da hepsi bana tam bir gi.ivensizlikle baktrlar. Hemen kuqku
lanmrqlardr; ne oldufiunu tam olarak anlayamadrklan, ama si
yasal krqkrrtrcrhktan sanayi casuslu[una kadar uzanan grlgrn
ca olasrhklar iEeren birtaklm sorunlar yaratmak iizere Yanki
ler tarafindan gcinderilmiq bir casus oldu[umu sanlyorlardr
Yoredeki herkes, Yaqui Krzrlderililerinin arazilerinde bakr
yataklan bulundu[u, ve Yankilerin bunlann peqinde oldulu
konusunda asrlsz bir inanca sahipti.
Don Juan'rn anrmsamamr istedifi oykii, Meksika'daki So-
nora'nrn Guaymas kentinde baqladr. Yuma, Arizona'da bana
bazr insanlann isim ve adresleri verilmiq, ve bunlann otobtis
terminalinde karqrlaqtrfrm yaqh adamla ilgili gizemi aydrnla-
tabileceli soylenmiqti. Gcirmeye gitti[im insanlar yaqh gama-
nr tanrmamakla kalmryor, boyle bir adamrn varhlrndan dahi
kuqku duyuyorlardr. Ancak hepsi, Yaqui qamanlan ve Yaqui
Krzrlderililerinin genel anlamdaki saldrrgan tutumuyla ilgili
di.inya kadar oykii biliyordu. Guaymas ile Ciudad Obregon
kentleri arasmdaki Vicam adrnda bir demiryolu istasyonu ka-
sabasrnda, bana dolru yonti gdsterecek birisini bulabileceli-
mi ima ettiler.
"Arayacafrm belirli bir kiqi var mr?" diye sordum.
"En iyi gare, resmi devlet bankasrnrn bolge mtifettiqlerin-
den biriyle konugmandlr," dedi, adamlardan biri. "Bankantn
bir stirti bolge miifettiqi var. Onlar bolgedeki btittin Krzrlderi-
lileri bilirler, Etinkii banka onlann i.irtinlerini sattn alan devlet
kuruluqudur, ve her Yaqui de bir EiftEidir; ekip biqtifi siirece
kendisine ait oldufunu soyleyebilece[i bir toprak parqasrnm
sahibidir."
"HiE bolge mtifettiqi tanryor musunuz?" diye sordum.
Birbirlerine baktrlar ve mahEup bir tavrrla giiltimsediler.
HiEbirini tanrmryorlardr, ama bu adamlardan birine kendim
gitmemi ve durumumu anlatmamr kuvvetle tavsiye ediyorlar-
dr.
Vicam istasyonunda, devlet bankasrnrn bolge mtifettiqle-
rinden biriyle temas kurma girigimlerim tam bir felaket oldu.
Onlardan tiEtiyle karqrlaqtrm, ve onlara istedifimi anlattrfrm-
da hepsi bana tam bir gi.ivensizlikle baktrlar. Hemen kuqku-
lanmrqlardr; ne oldufiunu tam olarak anlayamadrklan, ama si-
yasal krqkrrtrcrhktan sanayi casuslu[una kadar uzanan grlgrn-
ca olasrhklar iEeren birtaklm sorunlar yaratmak iizere Yanki-
ler tarafindan gcinderilmiq bir casus oldu[umu sanlyorlardr.
Yoredeki herkes, Yaqui Krzrlderililerinin arazilerinde bakrr
yataklan bulundu[u, ve Yankilerin bunlann peqinde oldulu
konusunda asrlsz bir inanca sahipti.
. "Tanlqtrlrmrza gok memnun oldum, Bay Campos," dedim
Ispanyolca, elimi uzatarak.
"Formaliteleri kaldrrahm," diye ispanyolca yanrtladr, eli-
mi srkarken. "Genglere dengim gibi davranmak hoquma gi-
der, yaq farkr gcizetmem. Bana Jorge de."
Bir an sessiz kaldr, hig kuqkusuz tepkimi olgiiyordu. Ne
soyleyecefimi bilemedim. Nabzrna gore qerbet vermeye de,
onu ciddiye almaya da kesinlikle niyetim yoktu.
"Guaymas'da ne yaptrlrnr merak ediyorum," dedi kayrtsrz
bir tavrrla. "Turiste benzemiyorsun, derin deniz bahkErsrna
da."
"Antropoloji olrencisiyim," dedim, "ve biraz alan aragtrr-
masr yapabilmek iEin bu yoredeki Krzrlderililerin grivenini
kazanmaya Eahq ryorum. "
"Ben de bir igadamrylm," dedi. "Benim igim bilgi sa[la-
mak, aracrhk etmek. Senin ihtiyacrn, benim de mahm var.
Hizmetimin karqrh[rnr ahnm. Ancak, hizmetim garantilidir.
Tatmin olmazsan, bana odeme yapmazsrn."
"iqin bilgi saflamaksa," dedim, "iicretini memnuniyetle
odemeye hazrnm."
"Ah!" diye haykrrdr. "sana etrafi gezdirecek bir rehbere
ihtiyacrn var kesinlikle, buradaki srradan Krzrlderililerden da-
ha e[itimli birine. Birleqik Amerika htiktimetinden, ya da bag-
ka bir biiytik kurumdan odene[in var mr?"
"Evet," diye yalan soyledim. "Los Angeles Gizli Bilgiler
Vakfi'ndan odenefim var."
Bunu soyler sciylemez, gozlerindeki hrrs pnltrsrnr agrkga
gordi.im. )
"Ah!" diye haykrrdr, gene. "Bu kurum ne kadar btiyrik?"
"Epeyce btiyi.ik," dedim.
"Tann aqkrna! Sahi mi?" dedi, sozlerim tam da iqitmeyi
umdulu qeymig gibi. "Peki, eler yanhq anlamazsan, ridene[i-
nin ne kadar biiytik oldu[unu sorabilir miyim? Ne kadar para
verdiler sana?"
"Alan gahgmasrnrn cin hazrrhlrnr yapmak igin birkaE bin
"Tanlqtrlrmrza gok memnun oldum, Bay Campos," dedim
.
Ispanyolca, elimi uzatarak.
"Formaliteleri kaldrrahm," diye ispanyolca yanrtladr, eli-
mi srkarken. "Genglere dengim gibi davranmak hoquma gi-
der, yaq farkr gcizetmem. Bana Jorge de."
Bir an sessiz kaldr, hig kuqkusuz tepkimi olgiiyordu. Ne
soyleyecefimi bilemedim. Nabzrna gore qerbet vermeye de,
onu ciddiye almaya da kesinlikle niyetim yoktu.
"Guaymas'da ne yaptrlrnr merak ediyorum," dedi kayrtsrz
bir tavrrla. "Turiste benzemiyorsun, derin deniz bahkErsrna
da."
"Antropoloji olrencisiyim," dedim, "ve biraz alan aragtrr-
masr yapabilmek iEin bu yoredeki Krzrlderililerin grivenini
kazanmaya Eahq ryorum. "
"Ben de bir igadamrylm," dedi. "Benim igim bilgi sa[la-
mak, aracrhk etmek. Senin ihtiyacrn, benim de mahm var.
Hizmetimin karqrh[rnr ahnm. Ancak, hizmetim garantilidir.
Tatmin olmazsan, bana odeme yapmazsrn."
"iqin bilgi saflamaksa," dedim, "iicretini memnuniyetle
odemeye hazrnm."
"Ah!" diye haykrrdr. "sana etrafi gezdirecek bir rehbere
ihtiyacrn var kesinlikle, buradaki srradan Krzrlderililerden da-
ha e[itimli birine. Birleqik Amerika htiktimetinden, ya da bag-
ka bir biiytik kurumdan odene[in var mr?"
"Evet," diye yalan soyledim. "Los Angeles Gizli Bilgiler
Vakfi'ndan odenefim var."
Bunu soyler sciylemez, gozlerindeki hrrs pnltrsrnr agrkga
gordi.im. )
"Ah!" diye haykrrdr, gene. "Bu kurum ne kadar btiyrik?"
"Epeyce btiyi.ik," dedim.
"Tann aqkrna! Sahi mi?" dedi, sozlerim tam da iqitmeyi
umdulu qeymig gibi. "Peki, eler yanhq anlamazsan, ridene[i-
nin ne kadar biiytik oldu[unu sorabilir miyim? Ne kadar para
verdiler sana?"
"Alan gahgmasrnrn cin hazrrhlrnr yapmak igin birkaE bin
da, Jorge Campos'a baqrmr sallayrp,"Evet, evet, gerEekten,"
diyordum. Bir yerinde, "Bir daha tekrar eder misin," dedim
ve bu bana dyle komik geldi ki, kahkahalarla giilmeye baqla-
drm" O da Eok grildii, gok giilting bir qey soylemiqim gibi.
Artrk sabnmrn tiikendilini fark etmiq olmah ki., ben ye-
rimden kalkrp da toz olmasrnr soyleyemeden teklar ispanyol-
ca konuqmaya baqiadr.
"Seni sagma gozlemlerimle yormak istemem," dedi, "ama
efer rehberin olacaksam, ki olacalrmr sanryorum, uzun saat-
ler gene galacaprz. Seni deniyordum biraz once, soziin sohbe-
tin yerinde mi diye. Arabada birlikte saatler gegireceksek, iyi
konuqan ve iyi dinieyen birini isterim yanrmda. Sana her iki
vasfa da sahip oldu[unu soylemekten memnunum."
Sonra ayala kalktr, elimi srktr ve gitti. Mal sahibi sanki
iqaret almrq gibi hernen masama geldi, giiliimsiiyor ve ktigiik
bir ayr gibi baqrnr iki yana salhyordu.
"Mrithiq adam, degil mi?" diye sordu"
Kendimi baflayacak bir qey soylemek istemiyordum, bu
arada Bay Reyes Jorge Campos'un o sralarda gok nazik ve
kArh bir iqte aracrhk yaptrfirnr kendilifinden anlatmaya baqla-
mtqtr. Dedi[ine gcire, Birleqik Amerika'daki bazr madencilik
qirketleri Yaqui Krzrlderililerine ait olan demir ve bakrr ya-
taklarr ile ilgileniyorlardr, ve Jorge Campos bu igte yaklaqrk
elli milyon dolara aracl idi. O zaman Jorge Campos'un bir do-
landmcr oldulunu anladrm. Yaqui Krzlderililerinin arazlle-
rinde demir ve bakr madeni filan yoktu. Olsaydr, ozel qirket-
ler Yaqui'leri goktan o topraklardan Erkarrp baqka yerlere yer-
leqtirmig olurlardr \*
"GerEekten mtithiq," dedim. "Tanrdr$rm en harika adam.
Onunla tekrar nasrl gortiqebilirim?"
"Bunu dert etme," dedi Bay Reyes. "Jorga bana senin
hakkrnda her qeyi sordu. Geldiginden beri izliyor seni. Her-
halde bugiin daha sonra ya da yann gelip kaprnr galar."
Bay Reyes hakhydr. Birkaq saat sonra ofile uykumdan
uyandrrrldrm. Clelen Jorge Campos'du. Akqamrn ilk saatlerin-
de Guaymas'tan aynhp, biittin gece araba kullanarak Los An-
da, Jorge Campos'a baqrmr sallayrp,"Evet, evet, gerEekten,"
diyordum. Bir yerinde, "Bir daha tekrar eder misin," dedim
ve bu bana dyle komik geldi ki, kahkahalarla giilmeye baqla-
drm" O da Eok grildii, gok giilting bir qey soylemiqim gibi.
Artrk sabnmrn tiikendilini fark etmiq olmah ki., ben ye-
rimden kalkrp da toz olmasrnr soyleyemeden teklar ispanyol-
ca konuqmaya baqiadr.
"Seni sagma gozlemlerimle yormak istemem," dedi, "ama
efer rehberin olacaksam, ki olacalrmr sanryorum, uzun saat-
ler gene galacaprz. Seni deniyordum biraz once, soziin sohbe-
tin yerinde mi diye. Arabada birlikte saatler gegireceksek, iyi
konuqan ve iyi dinieyen birini isterim yanrmda. Sana her iki
vasfa da sahip oldu[unu soylemekten memnunum."
Sonra ayala kalktr, elimi srktr ve gitti. Mal sahibi sanki
iqaret almrq gibi hernen masama geldi, giiliimsiiyor ve ktigiik
bir ayr gibi baqrnr iki yana salhyordu.
"Mrithiq adam, degil mi?" diye sordu"
Kendimi baflayacak bir qey soylemek istemiyordum, bu
arada Bay Reyes Jorge Campos'un o sralarda gok nazik ve
kArh bir iqte aracrhk yaptrfirnr kendilifinden anlatmaya baqla-
mtqtr. Dedi[ine gcire, Birleqik Amerika'daki bazr madencilik
qirketleri Yaqui Krzrlderililerine ait olan demir ve bakrr ya-
taklarr ile ilgileniyorlardr, ve Jorge Campos bu igte yaklaqrk
elli milyon dolara aracl idi. O zaman Jorge Campos'un bir do-
landmcr oldulunu anladrm. Yaqui Krzlderililerinin arazlle-
rinde demir ve bakr madeni filan yoktu. Olsaydr, ozel qirket-
ler Yaqui'leri goktan o topraklardan Erkarrp baqka yerlere yer-
leqtirmig olurlardr \*
"GerEekten mtithiq," dedim. "Tanrdr$rm en harika adam.
Onunla tekrar nasrl gortiqebilirim?"
"Bunu dert etme," dedi Bay Reyes. "Jorga bana senin
hakkrnda her qeyi sordu. Geldiginden beri izliyor seni. Her-
halde bugiin daha sonra ya da yann gelip kaprnr galar."
Bay Reyes hakhydr. Birkaq saat sonra ofile uykumdan
uyandrrrldrm. Clelen Jorge Campos'du. Akqamrn ilk saatlerin-
de Guaymas'tan aynhp, biittin gece araba kullanarak Los An-
Yaqui dtinyasrna giriqimi delil, o kadar merakrmr geken o
yaqh adamr bulmamr da sa$ayaca[rna ikna olmuqtum. Para
konusunda gekiqmek istemiyordum. Adeta utanarak, cebimde
kalan son elli dolan teklif ettim ona.
"Buradaki giinlerimin sonuna geldim," dedim , ozir diler
gibi, "bu ytizden param da nerdeyse ttikendi. Kalan btiti.in pa-
ram elli dolar."
Jorge Campos bacaklannl masanm altrna uzaltt, qapkasr-
nr yiiztine kapatrp kollarrnr baqmrn arkasrnda kavuqturdu.
"Elli dolannr ve bir de saatini alrrrm," dedi ulanmazca.
"Ama bu kadar paray1 seni daha onemsiz bir qamana gcittirii-
rtim. Hem sabrsrzhk etme," diye uyardr beni, ttiraz edecek-
miqim gibi. "Basamaklarr dikkatle, birer birer grkmahyrz, da-
ha dtiqiik mertebelerden baqlayarak ulagmahyrz o adama, ki
seni temin ederim, en tepedeki odur."
"Peki bu daha onemsiz gamanla ne zaman goriiqebilirim?"
diye sordum. parayl ve saatimi uzatarak.
"Hemen qimdi!" diye yanrtladr, ayapa firlayrp heyecanla
parayl ve saati elimden kaparken. "Hadi gidelim! Kaybede-
cek vaktimiz yok!"
Arabama bindik ve tarifine gcire, Yaqui nehrinin kenann-
daki geleneksel Yaqui kasabalanndan Potam'a do[ru yola ko-
yulduk. Giderken, Lucas Coronado ile buluqacafrmrzr, bu
adamrn, biiytici.iltik becerileri, qamanistik translan ve
Lent'deki Yaqui qenlikleri igin yaptr[r harikulade masklarla
tinli.i oldu[unu anlattr.
Sonra sozti yaqh adama getirdi; soyle{ikleri baqkalarrnrn
bana adam hakkrnda anlattrklanna tabanltabana zfitt. O insan-
lar, bir mtinzevi ve eski bir qaman diye tanrmlamrqlardr onu;
Jorge Campos ise bolgenin en qcihretli salaltrcr ve biiyiici.isti
olan, tinti kendisini nerdeyse ulaqrlmazbtrthaline getirmiq bir
adam portresi giziyordu.Biraz durakladr, ve bir aktor gibi son
darbeyi indirdi: Yaqh adamla oturup, antropologlann istedi$i
bigimde dofru diirtist konuqabilmek, bana en az iki bin dola-
ra mal olacaktr.
Fiyatrn bu derece firlamasrna isyan edecektim ki, benden
Yaqui dtinyasrna giriqimi delil, o kadar merakrmr geken o
yaqh adamr bulmamr da sa$ayaca[rna ikna olmuqtum. Para
konusunda gekiqmek istemiyordum. Adeta utanarak, cebimde
kalan son elli dolan teklif ettim ona.
"Buradaki giinlerimin sonuna geldim," dedim , ozir diler
gibi, "bu ytizden param da nerdeyse ttikendi. Kalan btiti.in pa-
ram elli dolar."
Jorge Campos bacaklannl masanm altrna uzaltt, qapkasr-
nr yiiztine kapatrp kollarrnr baqmrn arkasrnda kavuqturdu.
"Elli dolannr ve bir de saatini alrrrm," dedi ulanmazca.
"Ama bu kadar paray1 seni daha onemsiz bir qamana gcittirii-
rtim. Hem sabrsrzhk etme," diye uyardr beni, ttiraz edecek-
miqim gibi. "Basamaklarr dikkatle, birer birer grkmahyrz, da-
ha dtiqiik mertebelerden baqlayarak ulagmahyrz o adama, ki
seni temin ederim, en tepedeki odur."
"Peki bu daha onemsiz gamanla ne zaman goriiqebilirim?"
diye sordum. parayl ve saatimi uzatarak.
"Hemen qimdi!" diye yanrtladr, ayapa firlayrp heyecanla
parayl ve saati elimden kaparken. "Hadi gidelim! Kaybede-
cek vaktimiz yok!"
Arabama bindik ve tarifine gcire, Yaqui nehrinin kenann-
daki geleneksel Yaqui kasabalanndan Potam'a do[ru yola ko-
yulduk. Giderken, Lucas Coronado ile buluqacafrmrzr, bu
adamrn, biiytici.iltik becerileri, qamanistik translan ve
Lent'deki Yaqui qenlikleri igin yaptr[r harikulade masklarla
tinli.i oldu[unu anlattr.
Sonra sozti yaqh adama getirdi; soyle{ikleri baqkalarrnrn
bana adam hakkrnda anlattrklanna tabanltabana zfitt. O insan-
lar, bir mtinzevi ve eski bir qaman diye tanrmlamrqlardr onu;
Jorge Campos ise bolgenin en qcihretli salaltrcr ve biiyiici.isti
olan, tinti kendisini nerdeyse ulaqrlmazbtrthaline getirmiq bir
adam portresi giziyordu.Biraz durakladr, ve bir aktor gibi son
darbeyi indirdi: Yaqh adamla oturup, antropologlann istedi$i
bigimde dofru diirtist konuqabilmek, bana en az iki bin dola-
ra mal olacaktr.
Fiyatrn bu derece firlamasrna isyan edecektim ki, benden
planlannr anlatmaya giriqti; beni hayretler iEinde brrakarak
Ingilizce konuqmaya baqlamrqtr, oysa ben onun tek kelime in-
gilizce bilmeyen bir sahtekAr oldulunu diiqtintiyordum.
"ingilizce biliyorsun!" cliye haykrrdrm, qaqkrnhfrmr giz-
lemeye kalkmadan.
"Elbette biliyorum, evlat," dedi, konuqmamrz boyunca bir
daha brrakmadrlr yapmacrk bir Teksas qivesiyle. "Soyledim
sana, seni deniyordum, becerikli misin diye. Oylesin. Ashnda
oldukEa akrlhsrn diyebilirim. "
ingilizceye hAkimiyeti miithiqti, ve beni frkralarla, oykti-
lerle e$endiriyordu. Potam'a nasrl vardr[rmrzr anlamadrk.
$ehrin drq mahallelerindeki bir eve do[ru yol gosterdi. Ara-
badan indik. One geEti ve ispanyolca balrrarak Lucas Coro-
nado'ya seslendi.
Evin arkasrndan bir ses, ispanyolca, "Buraya gelin," dedi.
Ktigtik bir kultibenin arka tarafinda, yere serili bir kegi de-
risinin ristrinde bir adam oturuyordu. Qrplak ayaklarryla tuttu-
gu bir tahtayr bir gekig ve bir keskiyle iqlemekle meqguldti.
Tahta parqasml ayaklarrnln araslna srkrqtrrmlq ve qagrlacak
kadar iyi bir gomlekgi garkr oluqturmuqtu. Elleriyle keskiyi
kullanrrken ayaklanyla tahtayr dondiiriiyordu. Boyle bir qeyi
omriimde ilk kez grJriiyordurn. Krvnk bir keskiyle oyuklar
aEarak bir mask yapmaktaydr. Tahtayr tutan ve geviren ayak-
lanna hAkimiyeti olalantisttiydti.
Adam gok zayrftr, koqeli hatlanyla kuru bir ytizii, Erkrk el-
macrk kemikleri ve koyu, bakrnmsr bir teni vardr. Suratrnrn
ve boynunun derisi son derece gergindi. Koqeli yiiziine hain
bir ifade veren ince, sarkrk bir bryrk brrakmrqtr. Sok ince ke-
merli bir gaga burnu ve vahqi bakrqh kara gozleri vardr. Sim-
siyah kaqlan bir kalemle gizilmiq gibiydi; arkaya do[ru taran-
mrq simsiyah saglan da ciyle. Bundan daha diiqmanca bir su-
rat gormemiqtim hig. Bana Mediciler devrinde yaqamrq ital-
yan a[rcrlannr hatrrlatryordu. Lucas Coronado'nun yi.iztine
dikkatle bakan biri, "suratsrz" ve "aclmasrz"dan daha uygun
srfat bulamazdr.
Bacak kemikleri oyle uzundu ki, tahta pargasml ayakla-
planlannr anlatmaya giriqti; beni hayretler iEinde brrakarak
Ingilizce konuqmaya baqlamrqtr, oysa ben onun tek kelime in-
gilizce bilmeyen bir sahtekAr oldulunu diiqtintiyordum.
"ingilizce biliyorsun!" cliye haykrrdrm, qaqkrnhfrmr giz-
lemeye kalkmadan.
"Elbette biliyorum, evlat," dedi, konuqmamrz boyunca bir
daha brrakmadrlr yapmacrk bir Teksas qivesiyle. "Soyledim
sana, seni deniyordum, becerikli misin diye. Oylesin. Ashnda
oldukEa akrlhsrn diyebilirim. "
ingilizceye hAkimiyeti miithiqti, ve beni frkralarla, oykti-
lerle e$endiriyordu. Potam'a nasrl vardr[rmrzr anlamadrk.
$ehrin drq mahallelerindeki bir eve do[ru yol gosterdi. Ara-
badan indik. One geEti ve ispanyolca balrrarak Lucas Coro-
nado'ya seslendi.
Evin arkasrndan bir ses, ispanyolca, "Buraya gelin," dedi.
Ktigtik bir kultibenin arka tarafinda, yere serili bir kegi de-
risinin ristrinde bir adam oturuyordu. Qrplak ayaklarryla tuttu-
gu bir tahtayr bir gekig ve bir keskiyle iqlemekle meqguldti.
Tahta parqasml ayaklarrnln araslna srkrqtrrmlq ve qagrlacak
kadar iyi bir gomlekgi garkr oluqturmuqtu. Elleriyle keskiyi
kullanrrken ayaklanyla tahtayr dondiiriiyordu. Boyle bir qeyi
omriimde ilk kez grJriiyordurn. Krvnk bir keskiyle oyuklar
aEarak bir mask yapmaktaydr. Tahtayr tutan ve geviren ayak-
lanna hAkimiyeti olalantisttiydti.
Adam gok zayrftr, koqeli hatlanyla kuru bir ytizii, Erkrk el-
macrk kemikleri ve koyu, bakrnmsr bir teni vardr. Suratrnrn
ve boynunun derisi son derece gergindi. Koqeli yiiziine hain
bir ifade veren ince, sarkrk bir bryrk brrakmrqtr. Sok ince ke-
merli bir gaga burnu ve vahqi bakrqh kara gozleri vardr. Sim-
siyah kaqlan bir kalemle gizilmiq gibiydi; arkaya do[ru taran-
mrq simsiyah saglan da ciyle. Bundan daha diiqmanca bir su-
rat gormemiqtim hig. Bana Mediciler devrinde yaqamrq ital-
yan a[rcrlannr hatrrlatryordu. Lucas Coronado'nun yi.iztine
dikkatle bakan biri, "suratsrz" ve "aclmasrz"dan daha uygun
srfat bulamazdr.
Bacak kemikleri oyle uzundu ki, tahta pargasml ayakla-
nugarak, sozlerimle Lucas Coronado'yu incitti[imi sciyledi.
Dedi[ine gcire, adam ovgtilerimi yoksulluluyla ilgili bir kina-
ye gibi algrlamrqtr; yoksullugu ve garesizlipiyle gizliden giz-
liye dalga gegtilimi driqiiniiyordu.
"Ama tam tersi," dedim, "bence adam muhteqem!"
"ona boyle bir qey soylemeye kalkma sakln," diye atrldr
Jorge Campos. "Bu insanlar gok tistti kapah bigimlerde haka-
rete u[ramaya ve bunun tistesinden gelmeye ahqrktrrlar. onu
hig tanrmadrlrn halde kendisini aga[rlamanrn ve heykelini
tutmak igin bir mengene alamamasrnr alay konusu yapmanm
garip oldulunu dtigiintiyor."
Ne yapaca[rmr qaqrrmrgtrm. Tek olasr baflantrmr berbat
etmek, en son isteyecelim geydi. Jorge campos srkrntrmrn ta-
mamryla farkrnda goniniiyordu.
"Masklanndan birini satrn alsana," diye o[titledi.
ona arabamla Los Angeles'e kadar mola vermeden git-
mek niyetinde oldulumu ve ancak benzin ve yiyecek almiya
yetecek kadar param oldu[unu soyledim.
"iyi, o zaman deri ceketini ver ona," dedi, sesi ifadesizdi
ama gtivenilir ve yardrmsever bir tavrr takrnmrqtr. "Aksi hal-
de onu krzdrmrq olacaksrn; adamrn akhnda bir tek hakaretin
kalacak. sakrn ona masklannrn gtizel oldulunu soyleme. Sa-
dece birini satrn al."
Deri ceketimi masklanndan biriyle takas etmek istedili-
mi soyledi[imde, Lucas Coronado keyifle srnttr. ceketi ahp
srrtrna gegirdi. Eve dolru ytiri.idti, ama igeri girmeden once
birkag garip ddnriq yaptr. Dinsel bir suna[ a benzeyen bir qe-
yin on{inde dtz goktii ve gerinirmiq gibi kollarlnr agtr,/sofira
elleriyle ceketin yanlannr oluqturdu.
Eve girip igerden gazete kdfirdrna sarrh bir paket getirdi
ve bana uzatfi. ona birkag soru sormak istiyordum, ama ga-
lrqmasr gerekti[ini sciyleyerek oz'frr diledi, ancak eler ister-
sem baqka bir zaman tekrar gelebilecefiimi ekledi.
Guaymas kentine doniiq yolunda, Jorge Campos paketi
agmaml sciyledi. Lucas Coronado'nun beni kandrmadrlrndan
emin olmak istiyordu. Paket umrumda bile degildi; rek dii-
nugarak, sozlerimle Lucas Coronado'yu incitti[imi sciyledi.
Dedi[ine gcire, adam ovgtilerimi yoksulluluyla ilgili bir kina-
ye gibi algrlamrqtr; yoksullugu ve garesizlipiyle gizliden giz-
liye dalga gegtilimi driqiiniiyordu.
"Ama tam tersi," dedim, "bence adam muhteqem!"
"ona boyle bir qey soylemeye kalkma sakln," diye atrldr
Jorge Campos. "Bu insanlar gok tistti kapah bigimlerde haka-
rete u[ramaya ve bunun tistesinden gelmeye ahqrktrrlar. onu
hig tanrmadrlrn halde kendisini aga[rlamanrn ve heykelini
tutmak igin bir mengene alamamasrnr alay konusu yapmanm
garip oldulunu dtigiintiyor."
Ne yapaca[rmr qaqrrmrgtrm. Tek olasr baflantrmr berbat
etmek, en son isteyecelim geydi. Jorge campos srkrntrmrn ta-
mamryla farkrnda goniniiyordu.
"Masklanndan birini satrn alsana," diye o[titledi.
ona arabamla Los Angeles'e kadar mola vermeden git-
mek niyetinde oldulumu ve ancak benzin ve yiyecek almiya
yetecek kadar param oldu[unu soyledim.
"iyi, o zaman deri ceketini ver ona," dedi, sesi ifadesizdi
ama gtivenilir ve yardrmsever bir tavrr takrnmrqtr. "Aksi hal-
de onu krzdrmrq olacaksrn; adamrn akhnda bir tek hakaretin
kalacak. sakrn ona masklannrn gtizel oldulunu soyleme. Sa-
dece birini satrn al."
Deri ceketimi masklanndan biriyle takas etmek istedili-
mi soyledi[imde, Lucas Coronado keyifle srnttr. ceketi ahp
srrtrna gegirdi. Eve dolru ytiri.idti, ama igeri girmeden once
birkag garip ddnriq yaptr. Dinsel bir suna[ a benzeyen bir qe-
yin on{inde dtz goktii ve gerinirmiq gibi kollarlnr agtr,/sofira
elleriyle ceketin yanlannr oluqturdu.
Eve girip igerden gazete kdfirdrna sarrh bir paket getirdi
ve bana uzatfi. ona birkag soru sormak istiyordum, ama ga-
lrqmasr gerekti[ini sciyleyerek oz'frr diledi, ancak eler ister-
sem baqka bir zaman tekrar gelebilecefiimi ekledi.
Guaymas kentine doniiq yolunda, Jorge Campos paketi
agmaml sciyledi. Lucas Coronado'nun beni kandrmadrlrndan
emin olmak istiyordu. Paket umrumda bile degildi; rek dii-
gini driqriniiyordum. ApaErk aggcizliiltiftine karqm, onun bana
yol gosterecefine gene de inanryordum o srrada.
"Parayr almak iEin elimden geleni yapacallm," dedim,
baflayrcr olmayan bir ses tonuyla.
"Bundan fazlasrnr yapmahsrn, evlat," diye atrldr sertEe,
nerdeyse cifkeyle. "Bu bulugmayl ayarlamak igin cebimden
para harcayacafirm; senden yana gtivencem olmah. Senin Eok
ciddi bir genE adam oldulunu biliyorum. Araban kaE para
eder? Yoksa iqinden mi kovuldun?"
Arabamrn deferini soyledim, iqsiz oldulumu da; ama an-
cak gelecek ziyaretimde ona parayr nakit olarak getirecelime
sciz verdifimde tatmin olmuq goriindii.

Beq ay sonra, Jorge Campos'u gcirmek igin Guaymas'a geri


dondtim. Iki bin dolar o zamanlar oldukEa biiytik bir paraydr,
ozellikle de bir ofrenci igin. Jorge Campos'un odemeyi bir-
kaE seferde yapmama belkr razr olabilecefini dtiqiinriyordurn;
bu parayr taksite ba$layabilirsem Eok memnun olacaktrm.
Guaymas'da Jorge Campos'u hiEbir yerde bulamadrm.
Lokantanrn sahibine sordum. Jorge Campos'un kayboluqu
onu da benim kadar hayrete dtiqtirmtiqtti.
"Birden ortadan yok oldu," dedi. "Eminim iqlerini yririit-
tiigii Arizona'ya, ya da Teksas'a dcinmiigtilr."
$ansrmr denemeye karar verip, kendi baqrma Lucas Coro-
nado'yu gormeye gittim. Evine vardrfrmda ofle tisti.iydi.i. O
da ortalarda yoktu. Komqulanna yerini bilip bilmediklerini
sordum. Beni saldrrgan bir tavrrla stizdiiler ve yanrtlamaya te-,
nezzil etmediler. Oradan aynldrm, fakat akqamristii tekrdr
ufiradrm. HiEbir qey beklemiyordum. Ashnda hemen Los An-
geles'e geri donmek igin hazrrdrm bile. HiE ummadr[rm hal-
de l.ucas Coronado oradaydr, tistelik bana gok dostga davran-
dr. Tam bir baq belasr oldufunu soyledifi Jorge Campos'u al-
madan geldifim iEin beni takdir ettifiini igtenlikle belirtti. Ya-
qui Krzrlderilileri iginde bir hain diye sciz ettiEi Jorge Cam-
pos'un kendi soydaqlarrnr zevkle somrirdtiltnden yakrndr.
Lucas Coronado'ya getirdifirn birkaE armafianr verdim ve
gini driqriniiyordum. ApaErk aggcizliiltiftine karqm, onun bana
yol gosterecefine gene de inanryordum o srrada.
"Parayr almak iEin elimden geleni yapacallm," dedim,
baflayrcr olmayan bir ses tonuyla.
"Bundan fazlasrnr yapmahsrn, evlat," diye atrldr sertEe,
nerdeyse cifkeyle. "Bu bulugmayl ayarlamak igin cebimden
para harcayacafirm; senden yana gtivencem olmah. Senin Eok
ciddi bir genE adam oldulunu biliyorum. Araban kaE para
eder? Yoksa iqinden mi kovuldun?"
Arabamrn deferini soyledim, iqsiz oldulumu da; ama an-
cak gelecek ziyaretimde ona parayr nakit olarak getirecelime
sciz verdifimde tatmin olmuq goriindii.

Beq ay sonra, Jorge Campos'u gcirmek igin Guaymas'a geri


dondtim. Iki bin dolar o zamanlar oldukEa biiytik bir paraydr,
ozellikle de bir ofrenci igin. Jorge Campos'un odemeyi bir-
kaE seferde yapmama belkr razr olabilecefini dtiqiinriyordurn;
bu parayr taksite ba$layabilirsem Eok memnun olacaktrm.
Guaymas'da Jorge Campos'u hiEbir yerde bulamadrm.
Lokantanrn sahibine sordum. Jorge Campos'un kayboluqu
onu da benim kadar hayrete dtiqtirmtiqtti.
"Birden ortadan yok oldu," dedi. "Eminim iqlerini yririit-
tiigii Arizona'ya, ya da Teksas'a dcinmiigtilr."
$ansrmr denemeye karar verip, kendi baqrma Lucas Coro-
nado'yu gormeye gittim. Evine vardrfrmda ofle tisti.iydi.i. O
da ortalarda yoktu. Komqulanna yerini bilip bilmediklerini
sordum. Beni saldrrgan bir tavrrla stizdiiler ve yanrtlamaya te-,
nezzil etmediler. Oradan aynldrm, fakat akqamristii tekrdr
ufiradrm. HiEbir qey beklemiyordum. Ashnda hemen Los An-
geles'e geri donmek igin hazrrdrm bile. HiE ummadr[rm hal-
de l.ucas Coronado oradaydr, tistelik bana gok dostga davran-
dr. Tam bir baq belasr oldufunu soyledifi Jorge Campos'u al-
madan geldifim iEin beni takdir ettifiini igtenlikle belirtti. Ya-
qui Krzrlderilileri iginde bir hain diye sciz ettiEi Jorge Cam-
pos'un kendi soydaqlarrnr zevkle somrirdtiltnden yakrndr.
Lucas Coronado'ya getirdifirn birkaE armafianr verdim ve
buk incinmeleriydi. Kendilerinden baqka kimsenin anlayama-
yacalr kadar incelikle yaprlmrq hakaretleri yakalamak igin
omiirleri boyunca tetikte dururlardr.
"Buralardaki dallarda sihirli varhklar vardlr," dedi, "ve
bunlar insanlar tizerinde etkili olabilir. Tam anlamryla delir-
tirler onlan. insanlar bafirnp Ea[rr, saytklar, ve sonunda sa-
kinleqtiklerinde neden boyle patladrklannr bir tiirlii anlaya-
mazlat."
"Benim baqrma gelen de bu mu, sence?" diye sordum.
"Kesinlikle," diye yanrtladr, kendinden ttimtiyle emin.
"Bir anda Erfrrndan grkmaya meyillisin zalen, ama aynt za-
manda kontrolltistin de. Yalmz bugiin pek kontrollii davrana-
madm. Durup dururken gtldrdm."
"Durup dururken delildi," dedim. "$u ana dek bilmiyor-
dum, ama tiim Eabalanmrn itici giicii, bu yaqh adam."
Lucas Coronado sessizdi. Derin dtiqtincelere dalmrq gibi
gori.intiyordu. Sonra kalkrp bir aqalr bir yukan gezinmeye
baqladr.
"Buralarda yaqayrp da tam olarak burah olmayan bir yaq-
h adam tantyor musun?" diye sordum ona.
Sorumu anlayamamrqtt. Karqrlaqtrlrm yaqh Krzrlderilinin
belki Jorge Campos gibi, baqka bir yerde yaqayan bir Yaqui
olabilecefini aErkladrm ona. Lucas Coronado, Matus'un o yo-
rede oldukga fazlarastlanan bir soyadr oldulunu, ama ilk adt
Juan olan higbir Matus tantmadtlrnr soyledi. Umitsiz gortini.i-
yordu. Sonra birden akhna bir qey geldi; adam yaqh oldufu-
a de qa-
na gore baqka bir adr olabilirdi ve belki asrl admt deEil ' t
lrqma admr vermiqti bana.
"Bildifim tek yaqh adam," diye devam etti, "Ignacio Flo-
res'in babasr. Ara srra o$unu gormeye gelir; ama Meksiko
kentinden geliyor buraya. $imdi dfiqilndiim de, o adam Igna-
cio'nun babast, fakat o kadar ihtiyar goriinmiiyor. Ama adam
yaqh. Ignacio da yaqh. Ancak babasr daha genE duruyor."
Fark ettiEi $eye igtenlikle gtildii. Besbelli o ana dek yaqh
adamm ne kadar genE goriindiifiii hakkrnda hiE kafa yorrna-
mrqtr. Baqrnr sallamaya devam etti, inanamlyormuq gibi. Ben-
buk incinmeleriydi. Kendilerinden baqka kimsenin anlayama-
yacalr kadar incelikle yaprlmrq hakaretleri yakalamak igin
omiirleri boyunca tetikte dururlardr.
"Buralardaki dallarda sihirli varhklar vardlr," dedi, "ve
bunlar insanlar tizerinde etkili olabilir. Tam anlamryla delir-
tirler onlan. insanlar bafirnp Ea[rr, saytklar, ve sonunda sa-
kinleqtiklerinde neden boyle patladrklannr bir tiirlii anlaya-
mazlat."
"Benim baqrma gelen de bu mu, sence?" diye sordum.
"Kesinlikle," diye yanrtladr, kendinden ttimtiyle emin.
"Bir anda Erfrrndan grkmaya meyillisin zalen, ama aynt za-
manda kontrolltistin de. Yalmz bugiin pek kontrollii davrana-
madm. Durup dururken gtldrdm."
"Durup dururken delildi," dedim. "$u ana dek bilmiyor-
dum, ama tiim Eabalanmrn itici giicii, bu yaqh adam."
Lucas Coronado sessizdi. Derin dtiqtincelere dalmrq gibi
gori.intiyordu. Sonra kalkrp bir aqalr bir yukan gezinmeye
baqladr.
"Buralarda yaqayrp da tam olarak burah olmayan bir yaq-
h adam tantyor musun?" diye sordum ona.
Sorumu anlayamamrqtt. Karqrlaqtrlrm yaqh Krzrlderilinin
belki Jorge Campos gibi, baqka bir yerde yaqayan bir Yaqui
olabilecefini aErkladrm ona. Lucas Coronado, Matus'un o yo-
rede oldukga fazlarastlanan bir soyadr oldulunu, ama ilk adt
Juan olan higbir Matus tantmadtlrnr soyledi. Umitsiz gortini.i-
yordu. Sonra birden akhna bir qey geldi; adam yaqh oldufu-
a de qa-
na gore baqka bir adr olabilirdi ve belki asrl admt deEil ' tt ,

lrqma admr vermiqti bana.


"Bildifim tek yaqh adam," diye devam etti, "Ignacio Flo-
res'in babasr. Ara srra o$unu gormeye gelir; ama Meksiko
kentinden geliyor buraya. $imdi dfiqilndiim de, o adam Igna-
cio'nun babast, fakat o kadar ihtiyar goriinmiiyor. Ama adam
yaqh. Ignacio da yaqh. Ancak babasr daha genE duruyor."
Fark ettiEi $eye igtenlikle gtildii. Besbelli o ana dek yaqh
adamm ne kadar genE goriindiifiii hakkrnda hiE kafa yorrna-
mrqtr. Baqrnr sallamaya devam etti, inanamlyormuq gibi. Ben-
orada aradrlrm adamt buldum.

"Jorge Campos bana neden seni tanrdrlr yalanrnr sciyledi aca-


ba," dedim, anlatttklanmtn sonuna geldifimde.
"Yalan soylemedi sana," dedi don Juan, Jorge Campos'un
davranrqrnr hog goren birinin inancryla. "Kendini yanhq bile
tanrtmadr. Senin kolay lokma oldulunu dtiqiintiyordu, seni
dolandrracaktr. Ancak plantnr gergekleqtiremedi, Etinkii son-
suzluk hakkrndan geldi onun. Seninle karqrlagtrktan krsa bi
stire sonra kayboldu[unu ve asla bulunamadrfrnr biliyor mu-
sun?
"Jorge Campos selin igin en fazla anlam taqryan qahsiyet-
diye devam etti. "Ikinizin arastnda gegenler ne ise, bi tiir
ti,"
yol gosterici kopya gibi; gtinkti bu senin yagamrnr simgeli-
yor."
"Neden? Ben diizenbaz defilim," diye tttraz ettim.
Giildti, sanki benim bilmedifim bir qeyi biliyor gibiydi.
Hemen sonra, eylemlerim, ideallerim, beklentilerim hakkrn-
da etraflr bir agrklamanln ortasmda buldum kendimi. Ancak
garip bir dtiqiince, kendimi agrklamaya Eahqrrken duydufum
bu coqkuyla, bazr koqullarda Jorge Campos'a benzeyebilece-
[imi dtiqi.inmeye zorluyordu beni. Bu di.iqiinceyi kabullene-
medim, ve bunun aksini karutlamak igin kullanabildi[im ttim
enerjimi iqe koqtum. Gene de, iEimin Eok derinlerinde bir yer-
de, eler Jorge Campos gibiysem ozir dileyecek defilim diye
dtiqiiniiyordum.
Bu ikilemimden sciz ettilimde don Juan ciyle Eok gtildii
ki, az kaldr trkanryordu.
"Yerinde olsaydrm," dedi, "igimdeki sesi dinlerdim. Sen
de Jorge Campos gibi bi dizenbazsan e[er, ne fark eder ki! O,
ucuz bi diizenbazdr. Sen daha cizenlisin. Bi oykiiyti yeniden
anlatmanrn gticti burda yatar iqte. Btiyticiilerin bunu kullan-
maslnrn nedeni budur. Seni iginde var oldufunu akhna bile
getirmedi[in qeylerle temasa geEirir."
igte o anda hemen gitmek istedim. Don Juan hislerimin
tamamryla farkrndaydr.
orada aradrlrm adamt buldum.

"Jorge Campos bana neden seni tanrdrlr yalanrnr sciyledi aca-


ba," dedim, anlatttklanmtn sonuna geldifimde.
"Yalan soylemedi sana," dedi don Juan, Jorge Campos'un
davranrqrnr hog goren birinin inancryla. "Kendini yanhq bile
tanrtmadr. Senin kolay lokma oldulunu dtiqiintiyordu, seni
dolandrracaktr. Ancak plantnr gergekleqtiremedi, Etinkii son-
suzluk hakkrndan geldi onun. Seninle karqrlagtrktan krsa bi
stire sonra kayboldu[unu ve asla bulunamadrfrnr biliyor mu-
sun?
"Jorge Campos selin igin en fazla anlam taqryan qahsiyet-
ti," diye devam etti. "Ikinizin arastnda gegenler ne ise, bi tiir
yol gosterici kopya gibi; gtinkti bu senin yagamrnr simgeli-
yor."
"Neden? Ben diizenbaz defilim," diye tttraz ettim.
Giildti, sanki benim bilmedifim bir qeyi biliyor gibiydi.
Hemen sonra, eylemlerim, ideallerim, beklentilerim hakkrn-
da etraflr bir agrklamanln ortasmda buldum kendimi. Ancak
garip bir dtiqiince, kendimi agrklamaya Eahqrrken duydufum
bu coqkuyla, bazr koqullarda Jorge Campos'a benzeyebilece-
[imi dtiqi.inmeye zorluyordu beni. Bu di.iqiinceyi kabullene-
medim, ve bunun aksini karutlamak igin kullanabildi[im ttim
enerjimi iqe koqtum. Gene de, iEimin Eok derinlerinde bir yer-
de, eler Jorge Campos gibiysem ozir dileyecek defilim diye
dtiqiiniiyordum.
Bu ikilemimden sciz ettilimde don Juan ciyle Eok gtildii
ki, az kaldr trkanryordu.
"Yerinde olsaydrm," dedi, "igimdeki sesi dinlerdim. Sen
de Jorge Campos gibi bi dizenbazsan e[er, ne fark eder ki! O,
ucuz bi diizenbazdr. Sen daha cizenlisin. Bi oykiiyti yeniden
anlatmanrn gticti burda yatar iqte. Btiyticiilerin bunu kullan-
maslnrn nedeni budur. Seni iginde var oldufunu akhna bile
getirmedi[in qeylerle temasa geEirir."
igte o anda hemen gitmek istedim. Don Juan hislerimin
tamamryla farkrndaydr.
Gene hemen kalkrp gitmek istedim. Ama yeniden, igimde gok
derinlerde bir yerden gelen ses bu iste[i bastrrdr. HiE kendi-
mi zorlamadan, igtenlikle gtilmeye baqladrm. Don Juan'rn bu
bilgiyi nerden aldr$r, gok derinlerde bir pargamrn umrunda
bile de[ildi. Bir gekilde edinmiq oldufiu bu bilgiyi zaraferle
ve iqbirlifi yapar bigimde sergilemesi, izlenmesi gok hoq bir
manevraydr. Ytizeysel yarumln ofkelenip aynlmaya kalkma-
slnln hiE onemi yoktu.
"Qok iyi," dedi don Juan, srfirma kuvvetle vurarak, "Eok
iyi."
Bir an dalgrn ve dtigi.inceli durdu; sradan, goze gciriinme-
yen bir qeyler gcirtir gibiydi.
"Jorge Campos ve Lucas Coronado, bi eksenin iki ucu,"
dedi. "o eksen sensin; bi uqta yalmz kendini dtiqiinen, acrma-
slz, utanm az bi grkarcr, i[reng, ama dayanrkh. OUiir uEta ise
aqrrr duygusal, acrlar iginde bi sanatE y zayff ve savunmaslz.
Bu, senin yagantrnrn haritasr olabilirdi; e[er bi baqka olasrhk,
sen sonsuzlulun eqifini aqtrfrnda beliren olasrhk grkmasaydr.
Beni aradrn, ve buldun; boylece eqigi gegmig oldun. Sonsuz-
lugun niyeti, bana senin gibi bi insanr aramaml sciylemiqti.
Seni buldum; boylece eqigi kendim de gegmig oldum."
Konuqma o noktada sona erdi. Don Juan her zamanki
mutlak sessizlik devrelerinden birine girmiqti. Ancak gtintin
sonunda, Erktrlrmrz uzun ytirriytiqtimiizden eve doniip serin-
lemek igin gardalrn altrna oturdufumuzda sessizlilini bozdu.
"Seninle Lucas Coronado arasrnda, ve de seninle Jorge
Campos arasrnda olup bitenleri yeniden anlattrfrnda," diye
devam etti don Juan, "ben gok rahatsrz edici bi etmen bul-
dum; umarlm bunun sen de farkrndasrndrr. Benim igin, bu bi
yora. Bi devrin sonuna iqaret ediyor; oradaki hiEbi qeyin ka-
ltcr olamayaca[rnr gosteriyor. Qok dayanrksrz ofieler getirdi
seni bana. Higbiri kendi baqrna ayaktagene deam azdt. Senin
anlattrklanndan grkardrlrm, bu. "
Don Juan'rn bir giin bana Lucas coronado'nun ciltimctil
bir hastahlr oldu$unu soyledifini anrmsadrm. Kendisini afirr
afirr ti.iketen bir salhk sorunu vardr.
Gene hemen kalkrp gitmek istedim. Ama yeniden, igimde gok
derinlerde bir yerden gelen ses bu iste[i bastrrdr. HiE kendi-
mi zorlamadan, igtenlikle gtilmeye baqladrm. Don Juan'rn bu
bilgiyi nerden aldr$r, gok derinlerde bir pargamrn umrunda
bile de[ildi. Bir gekilde edinmiq oldufiu bu bilgiyi zaraferle
ve iqbirlifi yapar bigimde sergilemesi, izlenmesi gok hoq bir
manevraydr. Ytizeysel yarumln ofkelenip aynlmaya kalkma-
slnln hiE onemi yoktu.
"Qok iyi," dedi don Juan, srfirma kuvvetle vurarak, "Eok
iyi."
Bir an dalgrn ve dtigi.inceli durdu; sradan, goze gciriinme-
yen bir qeyler gcirtir gibiydi.
"Jorge Campos ve Lucas Coronado, bi eksenin iki ucu,"
dedi. "o eksen sensin; bi uqta yalmz kendini dtiqiinen, acrma-
slz, utanm az bi grkarcr, i[reng, ama dayanrkh. OUiir uEta ise
aqrrr duygusal, acrlar iginde bi sanatE y zayff ve savunmaslz.
Bu, senin yagantrnrn haritasr olabilirdi; e[er bi baqka olasrhk,
sen sonsuzlulun eqifini aqtrfrnda beliren olasrhk grkmasaydr.
Beni aradrn, ve buldun; boylece eqigi gegmig oldun. Sonsuz-
lugun niyeti, bana senin gibi bi insanr aramaml sciylemiqti.
Seni buldum; boylece eqigi kendim de gegmig oldum."
Konuqma o noktada sona erdi. Don Juan her zamanki
mutlak sessizlik devrelerinden birine girmiqti. Ancak gtintin
sonunda, Erktrlrmrz uzun ytirriytiqtimiizden eve doniip serin-
lemek igin gardalrn altrna oturdufumuzda sessizlilini bozdu.
"Seninle Lucas Coronado arasrnda, ve de seninle Jorge
Campos arasrnda olup bitenleri yeniden anlattrfrnda," diye
devam etti don Juan, "ben gok rahatsrz edici bi etmen bul-
dum; umarlm bunun sen de farkrndasrndrr. Benim igin, bu bi
yora. Bi devrin sonuna iqaret ediyor; oradaki hiEbi qeyin ka-
ltcr olamayaca[rnr gosteriyor. Qok dayanrksrz ofieler getirdi
seni bana. Higbiri kendi baqrna ayaktagene deam azdt. Senin
anlattrklanndan grkardrlrm, bu. "
Don Juan'rn bir giin bana Lucas coronado'nun ciltimctil
bir hastahlr oldu$unu soyledifini anrmsadrm. Kendisini afirr
afirr ti.iketen bir salhk sorunu vardr.
yumugak, Vitaminol'u kendi alabilecek kadar parasl oldu$u-
nu soyledi.
Don Juan'rn evine geri dondtim. Aflamak iizereydim. He-
veskdrhlrm yanhq yola itmigti beni.
"Bciyle qeyler igin tasalanrp enerjini boqa harcama," dedi
don Juan, soluk bir tavrrla. "Lucas Coronado bi krsrr dongii-
ntin igine hapsolmug durumda; ama sen de oylesin. Herkes
oyle. Onun Vitaminol'u var; her qeyi iyilegtirecefine, sorun-
lanrun hepsini gozeceline giivendiEi. $u anda almaya gi.icti
yetrniyor, ama eninde sonunda yetecefine dair biiyiik umut-
lart var."
Don Juan delici bakrglarrnr tizerime dikti. "Sana Lucas
Coronado'nun edimlerinin senin yagantmln haritasr oldulunu
sciylemigtim," dedi. "inan bana, dyleler. Lucas Coronado sa-
na Vitaminol'u igaret etti, ve bunu oyle gtigli.i ve acr verici bi-
gimde yaptr ki, seni incitti ve a$lattr."
Sonra don Juan sustu. Uzun ve son derece etkili bir ses-
sizlikti. "Ve bana ne demek istedigimi anlamadrfrnr soyle-
me," dedi. "Oyle ya da bciyle, her birimizin kendine gore bi
Vitaminol'u var."
yumugak, Vitaminol'u kendi alabilecek kadar parasl oldu$u-
nu soyledi.
Don Juan'rn evine geri dondtim. Aflamak iizereydim. He-
veskdrhlrm yanhq yola itmigti beni.
"Bciyle qeyler igin tasalanrp enerjini boqa harcama," dedi
don Juan, soluk bir tavrrla. "Lucas Coronado bi krsrr dongii-
ntin igine hapsolmug durumda; ama sen de oylesin. Herkes
oyle. Onun Vitaminol'u var; her qeyi iyilegtirecefine, sorun-
lanrun hepsini gozeceline giivendiEi. $u anda almaya gi.icti
yetrniyor, ama eninde sonunda yetecefine dair biiyiik umut-
lart var."
Don Juan delici bakrglarrnr tizerime dikti. "Sana Lucas
Coronado'nun edimlerinin senin yagantmln haritasr oldulunu
sciylemigtim," dedi. "inan bana, dyleler. Lucas Coronado sa-
na Vitaminol'u igaret etti, ve bunu oyle gtigli.i ve acr verici bi-
gimde yaptr ki, seni incitti ve a$lattr."
Sonra don Juan sustu. Uzun ve son derece etkili bir ses-
sizlikti. "Ve bana ne demek istedigimi anlamadrfrnr soyle-
me," dedi. "Oyle ya da bciyle, her birimizin kendine gore bi
Vitaminol'u var."
ama hemen sustum. Bana bakrqrnda bir qey vardr; hakh oldu-
lunu anlayrvermigtim. Ne soylesem yalnvcalaf kalabahlr ve
dalkavukluk gibi duracaktr. Ancak ilk gergek buluqmamrzda
olanlar benim igin deneyi.istti bir onem taqryordu; nihai so-
nuglar dofurmuq bir olaydr bu.
Nogales, Arizona'daki otobris terminalinde don Juan'la ilk
karqrlaqmam srrasrnda bana ola[andrqr bir qey olmugtu, ama
kendimi gcisterme kaygrm yiiziinden etkisi hafifleyerek gel-
miqti tizerime. Don .Iuan'r etkilemek istiyordum, ve buna u[-
raqrrken biitiin dikkatim deyim yerindeyse kendimi satma
iizerine odaklanmrqtr. Unutulmuq olaylann garip tortusu be-
lirmeye baqladr[rnda aradan aylar gegmiqti.
Bir gtin durup dururken, hiE diiqtintip taqrnmadan, don Ju-
an'la ilk karqrlaqmama iligkin atladr[rm bir qeyi olafaniistti
bir agrkhkla hatrrlayrverdim. Adrmr soylemek iizereyken be-
ni durdurdufunda gozlerimin iEine bakmrq ve bakrqryla beni
uyuqturmugtu. Ona kendim hakkrnda anlatabilecelim bitmez
tiikenmez qeyler vardr daha. Bakrqr beni tiimtiyle engellemiq-
ti, yoksa bilgim ve delerim hakkrnda saatlerce rzahat verebi-
lirdim.
Bu yeni aymanln rqrfrnda, orada baqrmdan gegenlerin tti-
mtinti yeniden gozden gegirdim. Vardr[rm kaErnrlmaz sonuca
gcire, yaqadrfrm qey, beni var eden gizemli bir tiir akrmrn ke-
silmesiydi, daha cince hig kesilmemiq olan bir akrmdr bu, en
azrndan don Juan'rn yaptrfir bigimde kesilmemiqti. Yaqadrlrm
fiziksel deneyimi arkadaqlanma tanrmlamaya Eahqtrfrmda
garip bir ter tiim bedenimi kaplamaya baqhyordu, don Juan'rn
bana o qekilde baktr[rnda da aynr ter basmrqtr bana, ve o an-
dayalmzca tek kelime etmekten defil, herhangi bir qey dtiqii-
nebilmekten bile dciz kalmrqtrm.
Bundan sonra bir siire bu kesilmenin flziksel duyumu
tizerinde kafa yordum, ama higbir mantrkh agrklama bulama-
drm. Don Juan beni hipnotize etmiq olmah diye diiqtindtim bir
stire, ama bellefim bana higbir hipnotik buyruk vermedifini,
dikkatimi tuza$a dtiqiirebilecek higbir harekette de bulunma-
drfrnr soyliiyordu. Ashnda bana sadece bir bakrq atmrqtr. Ba-
ama hemen sustum. Bana bakrqrnda bir qey vardr; hakh oldu-
lunu anlayrvermigtim. Ne soylesem yalnvcalaf kalabahlr ve
dalkavukluk gibi duracaktr. Ancak ilk gergek buluqmamrzda
olanlar benim igin deneyi.istti bir onem taqryordu; nihai so-
nuglar dofurmuq bir olaydr bu.
Nogales, Arizona'daki otobris terminalinde don Juan'la ilk
karqrlaqmam srrasrnda bana ola[andrqr bir qey olmugtu, ama
kendimi gcisterme kaygrm yiiziinden etkisi hafifleyerek gel-
miqti tizerime. Don .Iuan'r etkilemek istiyordum, ve buna u[-
raqrrken biitiin dikkatim deyim yerindeyse kendimi satma
iizerine odaklanmrqtr. Unutulmuq olaylann garip tortusu be-
lirmeye baqladr[rnda aradan aylar gegmiqti.
Bir gtin durup dururken, hiE diiqtintip taqrnmadan, don Ju-
an'la ilk karqrlaqmama iligkin atladr[rm bir qeyi olafaniistti
bir agrkhkla hatrrlayrverdim. Adrmr soylemek iizereyken be-
ni durdurdufunda gozlerimin iEine bakmrq ve bakrqryla beni
uyuqturmugtu. Ona kendim hakkrnda anlatabilecelim bitmez
tiikenmez qeyler vardr daha. Bakrqr beni tiimtiyle engellemiq-
ti, yoksa bilgim ve delerim hakkrnda saatlerce rzahat verebi-
lirdim.
Bu yeni aymanln rqrfrnda, orada baqrmdan gegenlerin tti-
mtinti yeniden gozden gegirdim. Vardr[rm kaErnrlmaz sonuca
gcire, yaqadrfrm qey, beni var eden gizemli bir tiir akrmrn ke-
silmesiydi, daha cince hig kesilmemiq olan bir akrmdr bu, en
azrndan don Juan'rn yaptrfir bigimde kesilmemiqti. Yaqadrlrm
fiziksel deneyimi arkadaqlanma tanrmlamaya Eahqtrfrmda
garip bir ter tiim bedenimi kaplamaya baqhyordu, don Juan'rn
bana o qekilde baktr[rnda da aynr ter basmrqtr bana, ve o an-
dayalmzca tek kelime etmekten defil, herhangi bir qey dtiqii-
nebilmekten bile dciz kalmrqtrm.
Bundan sonra bir siire bu kesilmenin flziksel duyumu
tizerinde kafa yordum, ama higbir mantrkh agrklama bulama-
drm. Don Juan beni hipnotize etmiq olmah diye diiqtindtim bir
stire, ama bellefim bana higbir hipnotik buyruk vermedifini,
dikkatimi tuza$a dtiqiirebilecek higbir harekette de bulunma-
drfrnr soyliiyordu. Ashnda bana sadece bir bakrq atmrqtr. Ba-
qamar vurmug gibi hissetmiqtim. Bu scizde-gamar, birdenbire
belirip ne oldu[unu kavrayamadan kaybolan garip, dengesiz
bir duyum yaratmrqtr bende. Bu duyumdan igimde kalan tu-
haf bir huzurdu. Kendimi rahat hissediyordum. Zihnim bir
kristal kadar berraktr. Higbir beklentim, higbir tutkum kalma-
mrqtr. Varhlrmrn iqareti olan terli avuElarrm, ola[an sinirlili-
lim yok oluvermiqti aniden.
"$imdi sana sriyleyece[im her qeyi anlayacaksln," dedi
don Juan, trpkr otobtis terminalinde yapmrq oldufu gibi gciz-
lerimin iEine bakarak.
Normal olarak, scizlerini geligigi.izel soylenmig, belki bi-
raz tumturakh laflar olarak almam gerekirdi, ama bu kez tek
yapabildilim, soyledi[i her qeyi anladr[rma dair ona iEtenlik-
le ve tekrar tekrar g{ivence vermek olmuqtu. Giizlerimin igi-
ne gene o yrrtrcr keskinlikle bakryordu.
"Ben, Juan Matus'um," dedi, karqrma, bir metre kadar
uza[rmdaki bir baqka ambalaj kutusuna otururken. "Bu be-
nim adrm; bunu soyltiyorum, giinkii onunla, benim bulundu-
Eurn tarafa gegmen igin sana bi koprti olugturuyorum."
Tekrar konuqmaya baqlamadan once bir an beni siizdii.
"Ben bi biiytictiytim," diye devam etti. "Yirmi yedi kuqak-
trr varhfirnr stirdtiren bi biiyiici.iler silsilesine mensubum. Ben
kendi kuqa[rmrn naguahyrm."
Bir grup btiytictiye liderlik eden kendisi gibi kiqilere "na-
gual" denildifini, bunun her kuqakta kendisini digerlerinden
ayrran belirli bir enerji bigimlenmesine sahip briyiici.iler iEin
kullanrlan geniq kapsamh bir terim oldufunu agrkladr. Usttin-
Itigti ya da aksini, ya da benzer ttirden bir qeyi tanrmlayan bir
terim de[ildi bu; sorumluluk alma kapasitesi ile ilgiliydi.
"Sadece nagual,," dedi, "yoldaqlarlnrn kaderinden sorum-
lu olacak enerji kapasitesine sahiptir. Trim yoldaqlarr bunu bi-
lir ve kabul ederler. Nagual erkek ya da kadrn olabilir. Benim
silsilemi kuran btiyiiciilerin zamanrnda, kural gerefi nagual-
lar kadrndr. Dofal yaratrcrhklan--diqiliklerinin sonucu-sil-
silemi zat zor kurtulabildigi uygulamalann batafrna soktu.
Sonra erkekler yonetimi aldrlar ve silsilemi qimdilerde zar zor
qamar vurmug gibi hissetmiqtim. Bu scizde-gamar, birdenbire
belirip ne oldu[unu kavrayamadan kaybolan garip, dengesiz
bir duyum yaratmrqtr bende. Bu duyumdan igimde kalan tu-
haf bir huzurdu. Kendimi rahat hissediyordum. Zihnim bir
kristal kadar berraktr. Higbir beklentim, higbir tutkum kalma-
mrqtr. Varhlrmrn iqareti olan terli avuElarrm, ola[an sinirlili-
lim yok oluvermiqti aniden.
"$imdi sana sriyleyece[im her qeyi anlayacaksln," dedi
don Juan, trpkr otobtis terminalinde yapmrq oldufu gibi gciz-
lerimin iEine bakarak.
Normal olarak, scizlerini geligigi.izel soylenmig, belki bi-
raz tumturakh laflar olarak almam gerekirdi, ama bu kez tek
yapabildilim, soyledi[i her qeyi anladr[rma dair ona iEtenlik-
le ve tekrar tekrar g{ivence vermek olmuqtu. Giizlerimin igi-
ne gene o yrrtrcr keskinlikle bakryordu.
"Ben, Juan Matus'um," dedi, karqrma, bir metre kadar
uza[rmdaki bir baqka ambalaj kutusuna otururken. "Bu be-
nim adrm; bunu soyltiyorum, giinkii onunla, benim bulundu-
Eurn tarafa gegmen igin sana bi koprti olugturuyorum."
Tekrar konuqmaya baqlamadan once bir an beni siizdii.
"Ben bi biiytictiytim," diye devam etti. "Yirmi yedi kuqak-
trr varhfirnr stirdtiren bi biiyiici.iler silsilesine mensubum. Ben
kendi kuqa[rmrn naguahyrm."
Bir grup btiytictiye liderlik eden kendisi gibi kiqilere "na-
gual" denildifini, bunun her kuqakta kendisini digerlerinden
ayrran belirli bir enerji bigimlenmesine sahip briyiici.iler iEin
kullanrlan geniq kapsamh bir terim oldufunu agrkladr. Usttin-
Itigti ya da aksini, ya da benzer ttirden bir qeyi tanrmlayan bir
terim de[ildi bu; sorumluluk alma kapasitesi ile ilgiliydi.
"Sadece nagual,," dedi, "yoldaqlarlnrn kaderinden sorum-
lu olacak enerji kapasitesine sahiptir. Trim yoldaqlarr bunu bi-
lir ve kabul ederler. Nagual erkek ya da kadrn olabilir. Benim
silsilemi kuran btiyiiciilerin zamanrnda, kural gerefi nagual-
lar kadrndr. Dofal yaratrcrhklan--diqiliklerinin sonucu-sil-
silemi zat zor kurtulabildigi uygulamalann batafrna soktu.
Sonra erkekler yonetimi aldrlar ve silsilemi qimdilerde zar zor
aydrnlatmasrnl istedifim bir qey yoktu. Zthnimin keskinlifi
beni hayrete diiqi.irmeliydi, ama hig ga$rmamrqtrm. O anda
anladrfrm, ashnda hep kristal berrakhlrnda oldu[um, ancak
bir baqkaslnrn yaranna budalayr oynadrfrmdr.
"Hig haberin olmadan," diye don Juan devam etti, "seni
geleneksel bi arayrg yolcululuna baqlattrm. Sen benim ara-
makta oldufum adamsrn. Benim arayl$rm seni buldulumda
sona ermigti, senin araylgrn da qu anda, beni buldulunda so-
na ermiq oldu."
Don Juan, kuqalrnrn naguah olarak, silsilesinin devamrnr
garantilemek iEin uygun olan belirli bir enerji biEimlenmesi-
ne sahip bir birey aramakta oldufiunu aErkladr bana. Dedifii-
ne gore, art arda yirmi yedi kuqa[rn her birindeki nagual, bel-
li bir noktada yaqamlnln en sinir bozucu deneyimine giriqmig-
ti: yerini alacak kiginin aranrqrydr bu.
Dolrudan gozlerimin iEine bakarak, insanofullarrnr bti-
yi.ici.ilere doniiqtiiren geyin, enerjiyi evrendeki akrgr iEinde al-
grlama yetileri oldulunu, ve btiyiictilerin bir insano$unu bu
qekilde algrladrklannda rqrltrh bir kiire ya.da yumurta biqi-
minde bir figtir olarak gordtiklerini belirtti. Iddiasrna gore, in-
sanofullarr enerjiyi evrendeki akrqr iginde gorme yetisini ta-
qrmakla kalmryor, onu ashnda gortiyorlardr da, ancak dtigiin-
sel dtizeyde bunun bilincinde delildiler.
Hemen ardrndan, biiyiictilerin i.istiinli.ifiiine iliqkin en can
ahcr noktayr ortaya koydu; genel farkrndahk durumuyla, bir
qeyin diiqtinsel diizeyde bilincinde olmanrn ayrlmrnr. Ttim in-
sanolullannl enerjiyi do[rudan gcirmelerine izin verecek far-
krndahla genel anlamda sahip olanlar diye, biiytictileri ise
enerjiyi dofrudan gordtiltiniin diigtinsel diizeyde bilincinde
olan yegdne insanlar olarak srnrflandrnyordu. Sonra "farkrn-
dahlr" enerji, "enerji"yi de asla duralan olmayan, daima ken-
dilifinden devinen stirekli bir akrg olarak tanrmladr. Bir in-
sanoflu goriildtigiinde, onun evrendeki en gizemli giig olan
ve enerji alanlannr baldaqrk bir birim halinde bir arada tutan,
baflayrcr, yaprqtrncr, titreqimli bir griE tarafindan toplanmrq
bir enerji alanlan ktimesi olarak algrlandr[rnr be"lirtti. Ardrn-
dan, nagualm, her kuqaktaki obtir btiyticiiler tarafindan tek bir
aydrnlatmasrnl istedifim bir qey yoktu. Zthnimin keskinlifi
beni hayrete diiqi.irmeliydi, ama hig ga$rmamrqtrm. O anda
anladrfrm, ashnda hep kristal berrakhlrnda oldu[um, ancak
bir baqkaslnrn yaranna budalayr oynadrfrmdr.
"Hig haberin olmadan," diye don Juan devam etti, "seni
geleneksel bi arayrg yolcululuna baqlattrm. Sen benim ara-
makta oldufum adamsrn. Benim arayl$rm seni buldulumda
sona ermigti, senin araylgrn da qu anda, beni buldulunda so-
na ermiq oldu."
Don Juan, kuqalrnrn naguah olarak, silsilesinin devamrnr
garantilemek iEin uygun olan belirli bir enerji biEimlenmesi-
ne sahip bir birey aramakta oldufiunu aErkladr bana. Dedifii-
ne gore, art arda yirmi yedi kuqa[rn her birindeki nagual, bel-
li bir noktada yaqamlnln en sinir bozucu deneyimine giriqmig-
ti: yerini alacak kiginin aranrqrydr bu.
Dolrudan gozlerimin iEine bakarak, insanofullarrnr bti-
yi.ici.ilere doniiqtiiren geyin, enerjiyi evrendeki akrgr iEinde al-
grlama yetileri oldulunu, ve btiyiictilerin bir insano$unu bu
qekilde algrladrklannda rqrltrh bir kiire ya.da yumurta biqi-
minde bir figtir olarak gordtiklerini belirtti. Iddiasrna gore, in-
sanofullarr enerjiyi evrendeki akrqr iginde gorme yetisini ta-
qrmakla kalmryor, onu ashnda gortiyorlardr da, ancak dtigiin-
sel dtizeyde bunun bilincinde delildiler.
Hemen ardrndan, biiyiictilerin i.istiinli.ifiiine iliqkin en can
ahcr noktayr ortaya koydu; genel farkrndahk durumuyla, bir
qeyin diiqtinsel diizeyde bilincinde olmanrn ayrlmrnr. Ttim in-
sanolullannl enerjiyi do[rudan gcirmelerine izin verecek far-
krndahla genel anlamda sahip olanlar diye, biiytictileri ise
enerjiyi dofrudan gordtiltiniin diigtinsel diizeyde bilincinde
olan yegdne insanlar olarak srnrflandrnyordu. Sonra "farkrn-
dahlr" enerji, "enerji"yi de asla duralan olmayan, daima ken-
dilifinden devinen stirekli bir akrg olarak tanrmladr. Bir in-
sanoflu goriildtigiinde, onun evrendeki en gizemli giig olan
ve enerji alanlannr baldaqrk bir birim halinde bir arada tutan,
baflayrcr, yaprqtrncr, titreqimli bir griE tarafindan toplanmrq
bir enerji alanlan ktimesi olarak algrlandr[rnr be"lirtti. Ardrn-
dan, nagualm, her kuqaktaki obtir btiyticiiler tarafindan tek bir
da tanrdrfrm herkesin igindeki gerEek insanr; higbi qey bula-
mazdrm boyle anlarda. onlarm iginde gergek bi insan yerine,
kim olduklarr bilinmeyen kiqiler hakkrnda bi demet oykti var-
dr. Her ikisinin de tislubu kendine ozgi.iydii, ama nihai sonug
hep aynrydr: bogluk; d{inyayr defil de sonsuzlufiu yansrtan bi
boqluk."
Don Juan anlatrsrnr stirdtirdii ve kiqinin ister bilerek, ister
benim durumumda oldu[u gibi haberi olmadan sonsuzlnktaki
ozel bir eqifi gegtifii andan itibaren arrrk baqrna gelen higbir
qeyin sadece kendi etkinlik alanrnda kalmadr$rnr, sor?s riluk
Aleminin srnrrlarr igine girdigini aErkladr.
"Arizona'da karqrlaqtr[rmrzda, her ikimiz de cjzel bi eqigi
atladrk," diye devam etti. "ve bu eqifii koyan bizler defildil;
bunu yapan sonsuzlulun kendisiydi. sonsuzluk, yani blzi sa-
ran her $ey." Bunu sciylerken kollannr iki yana aEmrqtr. "Be-
nim silsilemin biiyiictileri buna sonsuzluk, tin, ya dafirhnda-
hfim ka,anltk denizi derler; ve onun her yerde var olan bi qey
oldufunu ve yagamlartmrza htikmettigini soylerler. "
Soyledigi her $eyi gerEekten anlayabiliyordum; ancak
hangi tanrrnrn cezasr konuda konuqtufundan haberim yoktu.
Egifi gegmenin kaza eseri mi oldufunu, $ansm hiikmettili,
onceden kestirilmesi miimktin olmayan koqullar sonucunda
mr gergeklegtigini sordum. onun ve benim adrmlanma krla-
vuzluk edenin sonsuzluk oldufunu, ve $ans eseriymiq gibi
gortinen koqullara aslmda sonsuzlu{un etkin ))arurutr htikmet-
tilini sciyledi. Buna niyer diyordu.
"seninle beni bi araya getiren," diye devam ett:, " sonsr,z-
lugun niyetiydi. Bu sorzs uzlu{un niyetinin ne oldulunu sapta-
mak imkansrz, ancak o orada, senin ve benim oldulum kidar
gerEek. Biiyticiiler ona havadaki iirperti derler. Btiytictilerin
avantajr havadaki tirpertinin var oldu[unu bilmeleri ve fazla
gtiriiltti patrrtr etmeden ona boyun elmeleridir. Biiyiiciiler
igin kafa yormak, merak etmek, tahminler ytirtitmek yoktur.
Ellerindeki tek olasrhfirn sonsuzlu{un niyeti lle birleqmek ol-
dulunu bilir ve sadece bunu yaparlar."
Bu sozlerden daha agrk bir qey olam azdt benim igin. Ba-
na kalrsa anlattrklarmrn dolrulufiu oylesine ortadaydr ki, bu
da tanrdrfrm herkesin igindeki gerEek insanr; higbi qey bula-
mazdrm boyle anlarda. onlarm iginde gergek bi insan yerine,
kim olduklarr bilinmeyen kiqiler hakkrnda bi demet oykti var-
dr. Her ikisinin de tislubu kendine ozgi.iydii, ama nihai sonug
hep aynrydr: bogluk; d{inyayr defil de sonsuzlufiu yansrtan bi
boqluk."
Don Juan anlatrsrnr stirdtirdii ve kiqinin ister bilerek, ister
benim durumumda oldu[u gibi haberi olmadan sonsuzlnktaki
ozel bir eqifi gegtifii andan itibaren arrrk baqrna gelen higbir
qeyin sadece kendi etkinlik alanrnda kalmadr$rnr, sor?s riluk
Aleminin srnrrlarr igine girdigini aErkladr.
"Arizona'da karqrlaqtr[rmrzda, her ikimiz de cjzel bi eqigi
atladrk," diye devam etti. "ve bu eqifii koyan bizler defildil;
bunu yapan sonsuzlulun kendisiydi. sonsuzluk, yani blzi sa-
ran her $ey." Bunu sciylerken kollannr iki yana aEmrqtr. "Be-
nim silsilemin biiyiictileri buna sonsuzluk, tin, ya dafirhnda-
hfim ka,anltk denizi derler; ve onun her yerde var olan bi qey
oldufunu ve yagamlartmrza htikmettigini soylerler. "
Soyledigi her $eyi gerEekten anlayabiliyordum; ancak
hangi tanrrnrn cezasr konuda konuqtufundan haberim yoktu.
Egifi gegmenin kaza eseri mi oldufunu, $ansm hiikmettili,
onceden kestirilmesi miimktin olmayan koqullar sonucunda
mr gergeklegtigini sordum. onun ve benim adrmlanma krla-
vuzluk edenin sonsuzluk oldufunu, ve $ans eseriymiq gibi
gortinen koqullara aslmda sonsuzlu{un etkin ))arurutr htikmet-
tilini sciyledi. Buna niyer diyordu.
"seninle beni bi araya getiren," diye devam ett:, " sonsr,z-
lugun niyetiydi. Bu sorzs uzlu{un niyetinin ne oldulunu sapta-
mak imkansrz, ancak o orada, senin ve benim oldulum kidar
gerEek. Biiyticiiler ona havadaki iirperti derler. Btiytictilerin
avantajr havadaki tirpertinin var oldu[unu bilmeleri ve fazla
gtiriiltti patrrtr etmeden ona boyun elmeleridir. Biiyiiciiler
igin kafa yormak, merak etmek, tahminler ytirtitmek yoktur.
Ellerindeki tek olasrhfirn sonsuzlu{un niyeti lle birleqmek ol-
dulunu bilir ve sadece bunu yaparlar."
Bu sozlerden daha agrk bir qey olam azdt benim igin. Ba-
na kalrsa anlattrklarmrn dolrulufiu oylesine ortadaydr ki, bu
Bir Devrin Sonu
Bir Devrin Sonu
iEin de[il de etkileyici olmak igin sormuqtum bunu.
"Sonsuzlugun iSleyiSi," diye cevap verdi. "Benimle karqr-
laqtrlrn gtin algrlama bigimine bi qey oldu. Sinirlili[tn zama-
nlnrn doldulunu bilinEaltr dtizeyde anlamrq olmandan kay-
naklanryor. Bunun farkrndasln, ama diiqi.insel dtizeyde bilin-
cinde defilsin. Zamanrmn olmadr[rnr hissediyorsun ve bu se-
ni sabrrsrzlaqtrnyor. Belirli bi anda, benim ya da onlann ya-
qamrnda ttim bi devir kapanmrqtr. $imdi sra sende. Zamantn
bitti, hepsi bu."
Ardrndan, bana olanlann tiimtinti anlatmamr istedi. Tam
bir anlatr olmah, dedi, hiEbir aynntr atlanmamah. Baqtan sav-
ma tanrmlamalar peqinde defildi. Beni rahatsrz eden qeyin
ttim etkisini dile getirmemi istiyordu.
"Bu konu$mayl senin di.inyanda dedikleri gibi, kitabrna
gore yapahm," dedi. "Resmi konuqmalann Alemine girelim."
Don Juan eski ga! Meksika'sl $amanlannrn teklifsiz ko-
nuqmalara karqr resmi konuqmalar fikrini geliqtirdiklerini ve
her ikisini de gomezlerini efitme ve yonlendirmede araq ola-
rak kullandrklarrnr agrkladr. Onlar iEin resmi konuqmalar, Eci-
mezlerine olrettikleri ya da soyledikleri her geyin zaman za-
man ozetlenmesi iEindi. Teklifsiz konuqmalar ise, irdelenen
olayrn drqrnda higbir qeye gonderme yapmakszrn agrklama-
larda bulunulan gtindelik aydrnlatmalardr.
"Btiyiiciiler higbi qeyi kendilerine saklamazlar," diye de-
vam etti. "IElerini bu qekilde boqaltmak, btiytictilerin bi ma-
nevrasrdr. Onlan benlilin kalelerini terk etmeye yoneltir."
Yaqantrmdaki koqullann ig gozlemci olmama asla firsat
vermedi[ini soyleyerek oyktime baqladrm. Anrmsayabildi-
gim ilk gtinlerimden bu yana gtindelik yagamlm hep ivedi Eo-
zi.imler gerektiren pratik sorunlarl a apzna kadar doluydu. En
sevdifim amcamrn, noel ya da dolum giinlerim igin hiE ar-
malan almamrq oldu[umu olrendilinde nasrl dehqete diiqtii-
ftinii anlattrfrnr hatrrhyordum. Bunu soyledilinde, ben baba-
mrn ailesinin evine yerleqeli fazla olmamrqtr. Durumumun
adaletsizli$ine {iztildfiftnti soyltiyordu. Ozi.ir bile dilemiqti,
kendisinin bununla hig ilgisi olmadrlr halde.
iEin de[il de etkileyici olmak igin sormuqtum bunu.
"Sonsuzlugun iSleyiSi," diye cevap verdi. "Benimle karqr-
laqtrlrn gtin algrlama bigimine bi qey oldu. Sinirlili[tn zama-
nlnrn doldulunu bilinEaltr dtizeyde anlamrq olmandan kay-
naklanryor. Bunun farkrndasln, ama diiqi.insel dtizeyde bilin-
cinde defilsin. Zamanrmn olmadr[rnr hissediyorsun ve bu se-
ni sabrrsrzlaqtrnyor. Belirli bi anda, benim ya da onlann ya-
qamrnda ttim bi devir kapanmrqtr. $imdi sra sende. Zamantn
bitti, hepsi bu."
Ardrndan, bana olanlann tiimtinti anlatmamr istedi. Tam
bir anlatr olmah, dedi, hiEbir aynntr atlanmamah. Baqtan sav-
ma tanrmlamalar peqinde defildi. Beni rahatsrz eden qeyin
ttim etkisini dile getirmemi istiyordu.
"Bu konu$mayl senin di.inyanda dedikleri gibi, kitabrna
gore yapahm," dedi. "Resmi konuqmalann Alemine girelim."
Don Juan eski ga! Meksika'sl $amanlannrn teklifsiz ko-
nuqmalara karqr resmi konuqmalar fikrini geliqtirdiklerini ve
her ikisini de gomezlerini efitme ve yonlendirmede araq ola-
rak kullandrklarrnr agrkladr. Onlar iEin resmi konuqmalar, Eci-
mezlerine olrettikleri ya da soyledikleri her geyin zaman za-
man ozetlenmesi iEindi. Teklifsiz konuqmalar ise, irdelenen
olayrn drqrnda higbir qeye gonderme yapmakszrn agrklama-
larda bulunulan gtindelik aydrnlatmalardr.
"Btiyiiciiler higbi qeyi kendilerine saklamazlar," diye de-
vam etti. "IElerini bu qekilde boqaltmak, btiytictilerin bi ma-
nevrasrdr. Onlan benlilin kalelerini terk etmeye yoneltir."
Yaqantrmdaki koqullann ig gozlemci olmama asla firsat
vermedi[ini soyleyerek oyktime baqladrm. Anrmsayabildi-
gim ilk gtinlerimden bu yana gtindelik yagamlm hep ivedi Eo-
zi.imler gerektiren pratik sorunlarl a apzna kadar doluydu. En
sevdifim amcamrn, noel ya da dolum giinlerim igin hiE ar-
malan almamrq oldu[umu olrendilinde nasrl dehqete diiqtii-
ftinii anlattrfrnr hatrrhyordum. Bunu soyledilinde, ben baba-
mrn ailesinin evine yerleqeli fazla olmamrqtr. Durumumun
adaletsizli$ine {iztildfiftnti soyltiyordu. Ozi.ir bile dilemiqti,
kendisinin bununla hig ilgisi olmadrlr halde.
ama uzun zamandrr uykudaydr.
Kendimi antropoloji elitimime adamrqtrm, ve bu ciyle
gtiglti bir adayrqtr ki, antropoloji okumaktan vazgegmek esas-
h defiqiklik planlarlmm iginde asla yer almadr. Akhma iik ge-
len, okul de[iqtirip Los Angeles'tan uzakta bir yere gitmekti.
Bu denli btiyiik bir deliqikli$e giriqmeden cince, deyirn
yerindeyse ortahlr bir kolagan etmeye karar verdim. Baqka
bir kentteki bir okula biittin yaz programl srnrflarr igin kayrt
yaptrrdrm. Benim igin derslerin en cinemlisi, And'lardaki Kr-
zrlderililer tizerinde en onde gelen otorite sayrlan bir hoca ta-
rafindan verilendi. E[er gahqmalanmr duygusal agrdan daha
kolay ulaqabilecefim bir bolge iizerinde odaklars am, zamanr
gelince ciddi bir alan gahqmasr yapmaya daha Eok firsatrm
olacalrna inaruyordum. Gtiney Amerika konusundaki bilgi-
min oradaki herhangi bir Krzrlderili toplumuna girmemi ko-
laylaqtrraca[rnr dti qtinmekteydim.
Okula kaylt yaptrrrrken, arkadaqlanmdan birinin a[abeyi
olan bir psikiyatnn yanrnda araqtrrma asistanr olarak bir iq
buldum. Adam, bir grup genq erkek ve kadrnrn okulda a$lrr
Eahgma, gerEekleqtirilememiq beklentiler, evde anlaqrlmama,
dtiq krrrcr aqk iliqkileri, vb. olgulardan kaynaklanan sorunlarr
hakkrndaki soru-cevap seanslarrndan yaprlmrq ahntrlann iEe-
rik Eoztimlemesini yapmak istiyordu. Ses bantlan beq yrldan
eskiydi ve imha edileceklerdi; arna bundan cince her makara-
ya rasgele bir numara verilecekti, bir rasgele sayrlar qemasl
izlenerek psikiyatr ve ara$trrma asistanlarr tarafindan seEilen
bantlar goztimlenecek ahntrlar iqin taranacaktr.
Yeni okuldaki ilk gtin, antropoloji profescirti akademik
alandaki iyi niyetlerini dile getirdi, bilgisinin ve yayrnlannrn
kapsamryla cilrencilerinin baqrnr dcindiirdti. Krrkh yaqlannrn
ortalannda, uzun, ince yaprh bir adamdr, sinsi bakrgh mavi
gozleri vardr. Goriintimrinijn bana en garplcr gelen yanr, hi-
permetrop gozliiklerinin ardmdan dev boyutlarda gortinen
gcizleriydi, konuqurken baqrnr hareket ettirdikge, her biri di-
lerinin aksi yoni.inde doniiyormug izlenimi veriyordu. Bunun
do[ru olamayacalrnr biliyordum; gene de qok qaqrr-trcr bir go-
ama uzun zamandrr uykudaydr.
Kendimi antropoloji elitimime adamrqtrm, ve bu ciyle
gtiglti bir adayrqtr ki, antropoloji okumaktan vazgegmek esas-
h defiqiklik planlarlmm iginde asla yer almadr. Akhma iik ge-
len, okul de[iqtirip Los Angeles'tan uzakta bir yere gitmekti.
Bu denli btiyiik bir deliqikli$e giriqmeden cince, deyirn
yerindeyse ortahlr bir kolagan etmeye karar verdim. Baqka
bir kentteki bir okula biittin yaz programl srnrflarr igin kayrt
yaptrrdrm. Benim igin derslerin en cinemlisi, And'lardaki Kr-
zrlderililer tizerinde en onde gelen otorite sayrlan bir hoca ta-
rafindan verilendi. E[er gahqmalanmr duygusal agrdan daha
kolay ulaqabilecefim bir bolge iizerinde odaklars am, zamanr
gelince ciddi bir alan gahqmasr yapmaya daha Eok firsatrm
olacalrna inaruyordum. Gtiney Amerika konusundaki bilgi-
min oradaki herhangi bir Krzrlderili toplumuna girmemi ko-
laylaqtrraca[rnr dti qtinmekteydim.
Okula kaylt yaptrrrrken, arkadaqlanmdan birinin a[abeyi
olan bir psikiyatnn yanrnda araqtrrma asistanr olarak bir iq
buldum. Adam, bir grup genq erkek ve kadrnrn okulda a$lrr
Eahgma, gerEekleqtirilememiq beklentiler, evde anlaqrlmama,
dtiq krrrcr aqk iliqkileri, vb. olgulardan kaynaklanan sorunlarr
hakkrndaki soru-cevap seanslarrndan yaprlmrq ahntrlann iEe-
rik Eoztimlemesini yapmak istiyordu. Ses bantlan beq yrldan
eskiydi ve imha edileceklerdi; arna bundan cince her makara-
ya rasgele bir numara verilecekti, bir rasgele sayrlar qemasl
izlenerek psikiyatr ve ara$trrma asistanlarr tarafindan seEilen
bantlar goztimlenecek ahntrlar iqin taranacaktr.
Yeni okuldaki ilk gtin, antropoloji profescirti akademik
alandaki iyi niyetlerini dile getirdi, bilgisinin ve yayrnlannrn
kapsamryla cilrencilerinin baqrnr dcindiirdti. Krrkh yaqlannrn
ortalannda, uzun, ince yaprh bir adamdr, sinsi bakrgh mavi
gozleri vardr. Goriintimrinijn bana en garplcr gelen yanr, hi-
permetrop gozliiklerinin ardmdan dev boyutlarda gortinen
gcizleriydi, konuqurken baqrnr hareket ettirdikge, her biri di-
lerinin aksi yoni.inde doniiyormug izlenimi veriyordu. Bunun
do[ru olamayacalrnr biliyordum; gene de qok qaqrr-trcr bir go-
taklak olmuqtu.
O zaman kendimi yeniden roparlamak igin berbat bir iqe
giriqtim. iE gcizlem yapmak igin bilingsiz bir giriqirnde bulun-
dum; hig durmadan kendi kendime konuqarak bu beladan sry-
nlmayr denedim. Tek olma duygumu destekleyecek gerekge-
leri zihnimde tekrar tekrar grizden gegirip kendi kendime
yiiksek sesle onlar tizerinde konuqmaya baqladrm. Hatta be-
nim igin bir devrim sayrlabilecek bir deneyim bile yagamaya
baqlamrgtrm; uykumda ytiksek sesle konuqup dururken kendi
sesimden uyaruyor, kendimi delerim ve farkhhlrm hakkrnda
nutuk geker buluyordum.
Sonra, korkung bir gtinde, bir oliimctil darbe daha yedim.
Sabaha karqr kaprmrn rsrarla vurulmasr uyandrmrqtr beni.
Hafif, iirkek bir vuruq degildi bu; arkadaqlarrmrn "Gestapo
vuruqu" dedikleri cinstendi. Kapr menteqelerinden grkmak
iizereydi. Yataktan firlayip gcizerleme deligini agtrm. Kapryr
vuran kigi patronum olan psikiyatrdr. KiiEtik kardeqinin arka-
daqr olmam, onunra aramrzda bir iletiqim kopnisti kurmuq gi-
biydi. Hig duraksamadan bana dostga davranmrgtr, ve qimdi
de kaprmdaydr iqte. Igrlr yakrp kapryr aErrm.
"Buyrun ltitfen," dedim. "Ne oldu?"
Saat sabahrn tiqi.iydti, ve benzinin soluklufuyla gukura
kagmrq gozlerinden moralinin gok bozuk oldu[unu anlamrq-
ttm. Gururu ve neqe kaynafr olan, yeleye benzeyen uzun si-
yah saglan darmada[rndr. Hep yaptrlr gibi onlan geriye dog-
ru taramaya zahmet etmemiqti bu kez. ondan gok hoqlanryor-
dum, giinkti siyah, kahn kaqlarr, delici bakrqh kahverengi
gcizleri, kriqeli genesi ve kalm dudaklanyla Los Angeles'taki
arkadaqrmrn daha yagh bir kopyasr gibi geliyordu bana. Ust
duda[r igerden ikiye katlanmrqtr sanki ,, bazen belirli bir bi-
gimde gtiltimsedifinde iki i.ist duda[r varmrg gibi goriiniirdti.
Burnunun bigiminden yakrnrrdr hep; ktistah, rsrarcr bir burun
diye tarumhyordu onu. Kendinden son derece emin ve inanrl-
maz olgtide dik baqh oldulunu diiqtiniiyordum. Kendi mesle-
linde bu ozelliklerin kazanan kartlar oldulunu sciylerdi.
"Ne mi oldu!" diye tekrarladr, alaycr bir edayla, i.ist duda-
taklak olmuqtu.
O zaman kendimi yeniden roparlamak igin berbat bir iqe
giriqtim. iE gcizlem yapmak igin bilingsiz bir giriqirnde bulun-
dum; hig durmadan kendi kendime konuqarak bu beladan sry-
nlmayr denedim. Tek olma duygumu destekleyecek gerekge-
leri zihnimde tekrar tekrar grizden gegirip kendi kendime
yiiksek sesle onlar tizerinde konuqmaya baqladrm. Hatta be-
nim igin bir devrim sayrlabilecek bir deneyim bile yagamaya
baqlamrgtrm; uykumda ytiksek sesle konuqup dururken kendi
sesimden uyaruyor, kendimi delerim ve farkhhlrm hakkrnda
nutuk geker buluyordum.
Sonra, korkung bir gtinde, bir oliimctil darbe daha yedim.
Sabaha karqr kaprmrn rsrarla vurulmasr uyandrmrqtr beni.
Hafif, iirkek bir vuruq degildi bu; arkadaqlarrmrn "Gestapo
vuruqu" dedikleri cinstendi. Kapr menteqelerinden grkmak
iizereydi. Yataktan firlayip gcizerleme deligini agtrm. Kapryr
vuran kigi patronum olan psikiyatrdr. KiiEtik kardeqinin arka-
daqr olmam, onunra aramrzda bir iletiqim kopnisti kurmuq gi-
biydi. Hig duraksamadan bana dostga davranmrgtr, ve qimdi
de kaprmdaydr iqte. Igrlr yakrp kapryr aErrm.
"Buyrun ltitfen," dedim. "Ne oldu?"
Saat sabahrn tiqi.iydti, ve benzinin soluklufuyla gukura
kagmrq gozlerinden moralinin gok bozuk oldu[unu anlamrq-
ttm. Gururu ve neqe kaynafr olan, yeleye benzeyen uzun si-
yah saglan darmada[rndr. Hep yaptrlr gibi onlan geriye dog-
ru taramaya zahmet etmemiqti bu kez. ondan gok hoqlanryor-
dum, giinkti siyah, kahn kaqlarr, delici bakrqh kahverengi
gcizleri, kriqeli genesi ve kalm dudaklanyla Los Angeles'taki
arkadaqrmrn daha yagh bir kopyasr gibi geliyordu bana. Ust
duda[r igerden ikiye katlanmrqtr sanki ,, bazen belirli bir bi-
gimde gtiltimsedifinde iki i.ist duda[r varmrg gibi goriiniirdti.
Burnunun bigiminden yakrnrrdr hep; ktistah, rsrarcr bir burun
diye tarumhyordu onu. Kendinden son derece emin ve inanrl-
maz olgtide dik baqh oldulunu diiqtiniiyordum. Kendi mesle-
linde bu ozelliklerin kazanan kartlar oldulunu sciylerdi.
"Ne mi oldu!" diye tekrarladr, alaycr bir edayla, i.ist duda-
"Benim igin gahqmaya baqladrlr grinden beri," diye de-
vam etti, "bana cinsel agrdan ilgi duydulunun farkrndaydrm,
ama higbtr zama.n bunu aErkga soylemedi. Hep tistti kapah
sozler, bakrqlar. Iyi, siktirsin! Bugi.in o[leden sonra rol kes-
melerden srkrldrm ve do[rudan konuya girdim. Masasma gi-
dip, "Ben senin ne istedi$ini biliyorum, sen de benim ne iste-
difimi biliyorsun," dedim.
Bi.ittin aynntrlanyla hikdye etmeye girigti; erkili bir bi-
gimde krza okulun karqrsrndaki dairesinde gece l l:30'da ken-
disini bekledi[ini soylemiq, ve programrnr kimse iEin defig-
tirmedilini, saat bire kadar okuyup Ealrgtrlrnr ve $arabrnr ig-
ti[ini, sonra yatak odasrna gegtigini anlatmrqtr. Kansr ve qo-
cuklarryla yaqadrfr sayfiye evinin drqrnda, kentte de bir daire-
si vardr.
"Bu iliqkinin ytirtiyeceline, anlmsanmaya deler bir qey
olacafirna oyle inanmrqtlm ki," dedi ve igini gekti. Sesinde
mahremiyetini paylagan birinin gtivenli yurnuqakhlr vardr.
"Dairemin anahtarrnr bile verdim ona," dedi, sesi gatallaqa-
rak.
"Gayet dakik bir qekilde tam I l:30'da geldi," diye devam
etti. "iEeri anahtanyla girdi ve bir golge giui yutui< odasrna
stiziildii. Bu beni miithiq heyecanlandrmrqtr. Bana hiE sorun
olmayaca$rnr anlamrqrrm. Yerini biliyordu. Herhalde yatakta
uyuya-kalmrqtr. Ya da televizyon seyrediyordu, belki. Ben
iqime daldrm ve onun hangi siktirici iqie -eqgul oldu[una hiE
aldrrmadrm. Qantada keklik oldugunu biliyordum zira.
"Ama yatak odasrna girdigim anda," diye gergin ve bozuk
bir sesle anlatmayr stirdrirdti, gok incinmiq gibiydi; "Theresa
bir hayvan gibi tistiime atladr ve aletime yaprqrr. Elimdeki qi-
qeyle iki bardalr brrakmama bile zamantarumadr . Bacaratka-
dehlerimi krnlmadan yere koyacak kadar akhm vardr neyse ki.
Sanki tagtanmrqlar gibi taqaklarrmr oyle bir avuEladr ki elim-
deki qige odarun cite yanrna yuvarlandr. ona bir tane yaprqtrr-
mak istedim. Acrdan balrrdrm resmen, ama hig aldrrmadr bu-
na. Deli gibi krkrrdryordu, seksi olmaya, girinlik yapmaya ga-
hqtrlrmr sanryordu. Bciyle dedi, beni yatrqtrrmak ister gibi."
"Benim igin gahqmaya baqladrlr grinden beri," diye de-
vam etti, "bana cinsel agrdan ilgi duydulunun farkrndaydrm,
ama higbtr zama.n bunu aErkga soylemedi. Hep tistti kapah
sozler, bakrqlar. Iyi, siktirsin! Bugi.in o[leden sonra rol kes-
melerden srkrldrm ve do[rudan konuya girdim. Masasma gi-
dip, "Ben senin ne istedi$ini biliyorum, sen de benim ne iste-
difimi biliyorsun," dedim.
Bi.ittin aynntrlanyla hikdye etmeye girigti; erkili bir bi-
gimde krza okulun karqrsrndaki dairesinde gece l l:30'da ken-
disini bekledi[ini soylemiq, ve programrnr kimse iEin defig-
tirmedilini, saat bire kadar okuyup Ealrgtrlrnr ve $arabrnr ig-
ti[ini, sonra yatak odasrna gegtigini anlatmrqtr. Kansr ve qo-
cuklarryla yaqadrfr sayfiye evinin drqrnda, kentte de bir daire-
si vardr.
"Bu iliqkinin ytirtiyeceline, anlmsanmaya deler bir qey
olacafirna oyle inanmrqtlm ki," dedi ve igini gekti. Sesinde
mahremiyetini paylagan birinin gtivenli yurnuqakhlr vardr.
"Dairemin anahtarrnr bile verdim ona," dedi, sesi gatallaqa-
rak.
"Gayet dakik bir qekilde tam I l:30'da geldi," diye devam
etti. "iEeri anahtanyla girdi ve bir golge giui yutui< odasrna
stiziildii. Bu beni miithiq heyecanlandrmrqtr. Bana hiE sorun
olmayaca$rnr anlamrqrrm. Yerini biliyordu. Herhalde yatakta
uyuya-kalmrqtr. Ya da televizyon seyrediyordu, belki. Ben
iqime daldrm ve onun hangi siktirici iqie -eqgul oldu[una hiE
aldrrmadrm. Qantada keklik oldugunu biliyordum zira.
"Ama yatak odasrna girdigim anda," diye gergin ve bozuk
bir sesle anlatmayr stirdrirdti, gok incinmiq gibiydi; "Theresa
bir hayvan gibi tistiime atladr ve aletime yaprqrr. Elimdeki qi-
qeyle iki bardalr brrakmama bile zamantarumadr . Bacaratka-
dehlerimi krnlmadan yere koyacak kadar akhm vardr neyse ki.
Sanki tagtanmrqlar gibi taqaklarrmr oyle bir avuEladr ki elim-
deki qige odarun cite yanrna yuvarlandr. ona bir tane yaprqtrr-
mak istedim. Acrdan balrrdrm resmen, ama hig aldrrmadr bu-
na. Deli gibi krkrrdryordu, seksi olmaya, girinlik yapmaya ga-
hqtrlrmr sanryordu. Bciyle dedi, beni yatrqtrrmak ister gibi."
ya da durumun anlamsrzh[r yiiziinden oyle bir hayale kaprl-
mrqtrm ki, sanki psikiyatn de[il de, onun bantlanndaki o a!-
lamakh adamlardan birinin ktigticiik sorunlan tizerinde sap-
lantryla konuqup durarak onlan devasa olaylar haline getiren
yakmmalannr dinliyordum. Qilem sona erdifinde saat sabah
dokuz olmuqtu. Benim igin okula, psikiyatr igin de iqine git-
me vaktiydi.
Derse giderken igimi yakan bir huzursuzluk kaplamrqtr
her yanrmr; rahatsrzhk ve yetersizlik duygulan altrn da ezlh-
yordum. Orada son darbeyi, kcikli.i bir degigiklik yapma giri-
qimimin tiimtiyle Ecikmesine yol agan son darbeyi yedim. Bu
Eokiintiide kendi irademin hiE rolti yoktu, kendilifinden ol-
muqtu her qey; sanki gizh bir el bunu programlamakla kalma-
mrq, ilerleyiqini de hrzlandrrmtqtr.
Antropoloji profescirti, konferansrna Bolivya ve Peru'nun
yiiksek piatolarrndaki bir Krzlderili kabilesi, aymard halkt
hakkrnda konuqarak baqladr. Onlara "ey-Mii-ra" diyor, sanki
var olan tek do[ru telaffuz bigimi kendisininkiymig gibi ismi
uzatlyordu. Chicha-ki "Qii-ga" diye sciylenir, ama o QAHI-
ga diye telaffuz ediyordu-denilen ve mayalanmlq mlslrdan
yaprlan bir alkollti igkinin tiretiminin, aymard halkr tarafin-
dan yan kutsal sayrlan bir tarikata mensup rahiplerin Alemine
ait oldufunu soyledi. Onemli bir ifqaatta bulunan birinin eda-
sryla, piqirilmig mlslrl mayalanmaya haztr hale getirmekle
gdrevli kadrnlann bunu gifneyip tiiktirerek yaptrklarrnr, bu
yontemle, insan salyasrnda bulunan bir ttir enzimi tirtine kat-
trklarrnr anlattr. insan salyasr dedi[i anda tiim srnrf dehqet
iEinde gr$h[r basmrqtr.
Profesor durumdan son derece hoqnut gonintiyordu. Krkrr
krkrr giilmekteydi. Edepsiz bir gocu[un krkrrrrlan gibiydi gii-
liiqti. Bu kadrnlann uzman Eigneyiciler olduklannr soyleye-
rek devam etti; onlara "Eahi-ga" qi[neyicileri diyordu. Srnrf-
taki geng kadrnlarrn Eoiunun oturmakta oldu[u on srraya goz
gezdirdi ve oykiisiini.in asrl bombasmr patlattr.
"Ben bir ay-r-r-rrcah[a erigtim," dedi, o garip sahte-ya-
bancr aksanryla, "Eahi-Ea gi[neyicilerinden biriyle yatmak
ya da durumun anlamsrzh[r yiiziinden oyle bir hayale kaprl-
mrqtrm ki, sanki psikiyatn de[il de, onun bantlanndaki o a!-
lamakh adamlardan birinin ktigticiik sorunlan tizerinde sap-
lantryla konuqup durarak onlan devasa olaylar haline getiren
yakmmalannr dinliyordum. Qilem sona erdifinde saat sabah
dokuz olmuqtu. Benim igin okula, psikiyatr igin de iqine git-
me vaktiydi.
Derse giderken igimi yakan bir huzursuzluk kaplamrqtr
her yanrmr; rahatsrzhk ve yetersizlik duygulan altrn da ezlh-
yordum. Orada son darbeyi, kcikli.i bir degigiklik yapma giri-
qimimin tiimtiyle Ecikmesine yol agan son darbeyi yedim. Bu
Eokiintiide kendi irademin hiE rolti yoktu, kendilifinden ol-
muqtu her qey; sanki gizh bir el bunu programlamakla kalma-
mrq, ilerleyiqini de hrzlandrrmtqtr.
Antropoloji profescirti, konferansrna Bolivya ve Peru'nun
yiiksek piatolarrndaki bir Krzlderili kabilesi, aymard halkt
hakkrnda konuqarak baqladr. Onlara "ey-Mii-ra" diyor, sanki
var olan tek do[ru telaffuz bigimi kendisininkiymig gibi ismi
uzatlyordu. Chicha-ki "Qii-ga" diye sciylenir, ama o QAHI-
ga diye telaffuz ediyordu-denilen ve mayalanmlq mlslrdan
yaprlan bir alkollti igkinin tiretiminin, aymard halkr tarafin-
dan yan kutsal sayrlan bir tarikata mensup rahiplerin Alemine
ait oldufunu soyledi. Onemli bir ifqaatta bulunan birinin eda-
sryla, piqirilmig mlslrl mayalanmaya haztr hale getirmekle
gdrevli kadrnlann bunu gifneyip tiiktirerek yaptrklarrnr, bu
yontemle, insan salyasrnda bulunan bir ttir enzimi tirtine kat-
trklarrnr anlattr. insan salyasr dedi[i anda tiim srnrf dehqet
iEinde gr$h[r basmrqtr.
Profesor durumdan son derece hoqnut gonintiyordu. Krkrr
krkrr giilmekteydi. Edepsiz bir gocu[un krkrrrrlan gibiydi gii-
liiqti. Bu kadrnlann uzman Eigneyiciler olduklannr soyleye-
rek devam etti; onlara "Eahi-ga" qi[neyicileri diyordu. Srnrf-
taki geng kadrnlarrn Eoiunun oturmakta oldu[u on srraya goz
gezdirdi ve oykiisiini.in asrl bombasmr patlattr.
"Ben bir ay-r-r-rrcah[a erigtim," dedi, o garip sahte-ya-
bancr aksanryla, "Eahi-Ea gi[neyicilerinden biriyle yatmak
Dayanarnadrfirm Goriintti

Los ANGELES HER zaman benim yuvam olmuqru. istenci-


mi kullanarak yaptr[rm bir segim defildi, bu. Benim igin Los
Angeles'ta yagarnak orda do[muq olmakla eq anlamhydr, hat-
ta belki bundan da fazlaydr. ona mutlak bir duygusal balrm
olmuqtu her zaman. Los Angeles'a duydulum agk ciyle yo-
Eun, oyle bana ait bir qeydi ki, onu dile getirmem asla gerek-
memigti- Asla bunu gozden gegirmeye ya da tazeremeye ge-
rek duymamrgtrm, asla.
Dayanarnadrfirm Goriintti

Los ANGELES HER zaman benim yuvam olmuqru. istenci-


mi kullanarak yaptr[rm bir segim defildi, bu. Benim igin Los
Angeles'ta yagarnak orda do[muq olmakla eq anlamhydr, hat-
ta belki bundan da fazlaydr. ona mutlak bir duygusal balrm
olmuqtu her zaman. Los Angeles'a duydulum agk ciyle yo-
Eun, oyle bana ait bir qeydi ki, onu dile getirmem asla gerek-
memigti- Asla bunu gozden gegirmeye ya da tazeremeye ge-
rek duymamrgtrm, asla.
olmiiq olmah diye dtiqiindi.im.
"O iyi mi?" diye sordum, iEten bir kaygryla.
"Elbette iyi," diye hrrladr. "O bir stirti"ik ve bir orospu, ve
stirti.ik-orospulara higbir qey olmaz, sadece dtizi.iliirler ve bu-
na bayrlrrlar!"
Pete kudurmuqtu. Titriyor, hatta kasrhyordu. FrrEa gibi,
krvrcrk saglan dimdik havadaydr. Genellikle onlan dikkatle
tarar ve do$al buklelerini dtizeltirdi. $imdi ise bir Tasmanya
canavan kadar vahqi gortini.iyordu.
"Bugiine kadar her qey normaldi," diye anlatmaya devam
etti. "sonra bu sabah, duqtan grktrfirmda grplak krErma bir
havlu gaplattr, iqte ciyle anladrm boklu[unu! o anda anlayr-
verdim baqka birini dtizdtifrinti."
Bu mantrk zinciri beni qagrrtmrq1;'. Btraz aynntr istedim.
Bir havluyu qaplatmanln insana bu tiirden bir qeyi nasrl gos-
terdilini sordum ona.
"Ahmaklara bir qey gostermez tabii," dedi sesi zehir saga-
rak, "Ama ben Patricia'yr tanrnm, ve Perqembe giinti, yani
komisyoncular kongresine gitmeden once, bir havluyu qapla-
tamazdr! Ashnda evlendilimizden beri bir havluyu asla qap-
latamamrgtrr. Birisi bunu yapmayl ona o[retmiq olmah, ikisi
Erplakken! Bu ytizden grrtlafirna yaprqtrm ve gergefi kustur-
dum ona! Evet! Patronuyla dtiziiqiiyor!"
Dediline gcire Pete bu iqi kansrnrn patronuyla halletmek
iizere Patricia'nrn ofisine gitmiqti, ama adamrn bir stirii koru-
masl vardr. onu drqan, park yerine atmrqlardr. ofisin pence-
relerini taqlayrp camlan indirmek istemiq, ama korumalar bu-
nu yaparsa kendini kodeste bulacalrnr, hatta daha da beteri,
beynine bir kurqun yiyecegini soylemiglerdi ona.
"Seni onlar mr dovdii, Pete?" diye sordum.
"Haytr," dedi, bezgin bir halde. "sokaktan aqafr ytirtidiim
ve kullanrlmrq araba satan bir galeriye daldrm. Benimle ko-
nugmaya gelen ilk satrq elemanrna yumrufu gaktrm! Adam
qok gegirdi, ama ofkelenmedi. "Sakin olun beyefendi, sakin
olun! Konuqarak halledebiliriz," diyordu. Alzna ikinci yum-
ru$u yaprqtrrdrfrm zaman gok krzdr. iri bir herifti, bir tane ge-
olmiiq olmah diye dtiqiindi.im.
"O iyi mi?" diye sordum, iEten bir kaygryla.
"Elbette iyi," diye hrrladr. "O bir stirti"ik ve bir orospu, ve
stirti.ik-orospulara higbir qey olmaz, sadece dtizi.iliirler ve bu-
na bayrlrrlar!"
Pete kudurmuqtu. Titriyor, hatta kasrhyordu. FrrEa gibi,
krvrcrk saglan dimdik havadaydr. Genellikle onlan dikkatle
tarar ve do$al buklelerini dtizeltirdi. $imdi ise bir Tasmanya
canavan kadar vahqi gortini.iyordu.
"Bugiine kadar her qey normaldi," diye anlatmaya devam
etti. "sonra bu sabah, duqtan grktrfirmda grplak krErma bir
havlu gaplattr, iqte ciyle anladrm boklu[unu! o anda anlayr-
verdim baqka birini dtizdtifrinti."
Bu mantrk zinciri beni qagrrtmrq1;'. Btraz aynntr istedim.
Bir havluyu qaplatmanln insana bu tiirden bir qeyi nasrl gos-
terdilini sordum ona.
"Ahmaklara bir qey gostermez tabii," dedi sesi zehir saga-
rak, "Ama ben Patricia'yr tanrnm, ve Perqembe giinti, yani
komisyoncular kongresine gitmeden once, bir havluyu qapla-
tamazdr! Ashnda evlendilimizden beri bir havluyu asla qap-
latamamrgtrr. Birisi bunu yapmayl ona o[retmiq olmah, ikisi
Erplakken! Bu ytizden grrtlafirna yaprqtrm ve gergefi kustur-
dum ona! Evet! Patronuyla dtiziiqiiyor!"
Dediline gcire Pete bu iqi kansrnrn patronuyla halletmek
iizere Patricia'nrn ofisine gitmiqti, ama adamrn bir stirii koru-
masl vardr. onu drqan, park yerine atmrqlardr. ofisin pence-
relerini taqlayrp camlan indirmek istemiq, ama korumalar bu-
nu yaparsa kendini kodeste bulacalrnr, hatta daha da beteri,
beynine bir kurqun yiyecegini soylemiglerdi ona.
"Seni onlar mr dovdii, Pete?" diye sordum.
"Haytr," dedi, bezgin bir halde. "sokaktan aqafr ytirtidiim
ve kullanrlmrq araba satan bir galeriye daldrm. Benimle ko-
nugmaya gelen ilk satrq elemanrna yumrufu gaktrm! Adam
qok gegirdi, ama ofkelenmedi. "Sakin olun beyefendi, sakin
olun! Konuqarak halledebiliriz," diyordu. Alzna ikinci yum-
ru$u yaprqtrrdrfrm zaman gok krzdr. iri bir herifti, bir tane ge-
qrnda higbir qey hissetmemiqtim o zamana kadar. Igimdeki bu
yeni ruh halini keqfetmek hayret vericiydi.
Dertlerin teker teker gelmeyeceli ozdeyiqi kadar yagamr-
ma uyan baqka bir laf olamazdt, o gi.inlerde. Yaqam bigimim-
deki mutlak da[rlma, tam o dcinemde gergekleqti; her gey ar-
kadaqrm Rodrigo Cummings'in New York'a ugacalr Burbank
havaalanrna kendisini goti.irmemi istemesiyle baqladr. Kendi
adma Eok dramatik ve umutsuz bir harekete kalkrqmrqtr. Los
Angeles'ta takrhp kalmasmrn, ilzerindeki bir lanet oldu[una
inanryordu. Ulkeyi baqtan baqa kat ederek New York'a ara-
bayla gitmeye kalkrqtr[r birEok kez arabaslnln yolda bozulup
kalmasr ttim arkadaqlarr arasrnda alay konusuydu. Bir kere-
sinde Salt [,ake City'e kadar gitmiqti, ama arabast motor yak-
mrqtr ,orada. Atmak zorunda kalmrgtr arabayr. Qogu zaman
daha Los Angeles'in banliyolerinden Erkamadan arabalannin
iqi bitiyordu.
"Arabalanna ne oluyor, Rodrigo?" diye sordum bir kere-
sinde, gergekten merak etmiqtim.
"Bilmiyorum," diye yanrtladr, sesinde grzh bir suglulukla.
Ve ardrndan, aydrn vaiz pozlarrndaki antropoloji profesortine
yakrqacak bir sesle qoyle dedi, "Belki de yola grktrlrmda ken-
dimi ozgiir hissetti[im iEin gazr koklememden oluyordur. Qo-
!u zaman biittin pencereleri de aglyorum, rijzgdn ytiztimde
duymak igin. Yeni bir qey deneyen bir gocuk gibi hissediyo-
rum kendimi."
I{er zaman birer ktiliisttir olan arabalarrnrn artrk stirat ya-
pacak halleri kalmadr[mdan motorlanrun yandr[rnr anladrm.
Rodrigo Salt Lake City'den Los Angeles'a otostopla don-
miiqtii. Otostop yaparak New York'a da gidebilirdi elbette,
ama bu hig akhna gelmemiqti. Benim baqrmdaki bela Rodri-
go'ya da musallat olmuq gibi gortiniiyordu; onun ne pahasma
olursa olsun kabullenmeye yanagmadrlr, Los Angeles igin
duyulan bilingsiz bir tutkuydu bu.
Baqka bir seferinde, arabast miikemmel durumdaydr.
Tiim yolculu[u rahathkla kaldrrabilirdi, ama belliydi ki bu
kez de Rodrigo Los Angeles't terk edecek durumda delildi.
qrnda higbir qey hissetmemiqtim o zamana kadar. Igimdeki bu
yeni ruh halini keqfetmek hayret vericiydi.
Dertlerin teker teker gelmeyeceli ozdeyiqi kadar yagamr-
ma uyan baqka bir laf olamazdt, o gi.inlerde. Yaqam bigimim-
deki mutlak da[rlma, tam o dcinemde gergekleqti; her gey ar-
kadaqrm Rodrigo Cummings'in New York'a ugacalr Burbank
havaalanrna kendisini goti.irmemi istemesiyle baqladr. Kendi
adma Eok dramatik ve umutsuz bir harekete kalkrqmrqtr. Los
Angeles'ta takrhp kalmasmrn, ilzerindeki bir lanet oldu[una
inanryordu. Ulkeyi baqtan baqa kat ederek New York'a ara-
bayla gitmeye kalkrqtr[r birEok kez arabaslnln yolda bozulup
kalmasr ttim arkadaqlarr arasrnda alay konusuydu. Bir kere-
sinde Salt [,ake City'e kadar gitmiqti, ama arabast motor yak-
mrqtr ,orada. Atmak zorunda kalmrgtr arabayr. Qogu zaman
daha Los Angeles'in banliyolerinden Erkamadan arabalannin
iqi bitiyordu.
"Arabalanna ne oluyor, Rodrigo?" diye sordum bir kere-
sinde, gergekten merak etmiqtim.
"Bilmiyorum," diye yanrtladr, sesinde grzh bir suglulukla.
Ve ardrndan, aydrn vaiz pozlarrndaki antropoloji profesortine
yakrqacak bir sesle qoyle dedi, "Belki de yola grktrlrmda ken-
dimi ozgiir hissetti[im iEin gazr koklememden oluyordur. Qo-
!u zaman biittin pencereleri de aglyorum, rijzgdn ytiztimde
duymak igin. Yeni bir qey deneyen bir gocuk gibi hissediyo-
rum kendimi."
I{er zaman birer ktiliisttir olan arabalarrnrn artrk stirat ya-
pacak halleri kalmadr[mdan motorlanrun yandr[rnr anladrm.
Rodrigo Salt Lake City'den Los Angeles'a otostopla don-
miiqtii. Otostop yaparak New York'a da gidebilirdi elbette,
ama bu hig akhna gelmemiqti. Benim baqrmdaki bela Rodri-
go'ya da musallat olmuq gibi gortiniiyordu; onun ne pahasma
olursa olsun kabullenmeye yanagmadrlr, Los Angeles igin
duyulan bilingsiz bir tutkuydu bu.
Baqka bir seferinde, arabast miikemmel durumdaydr.
Tiim yolculu[u rahathkla kaldrrabilirdi, ama belliydi ki bu
kez de Rodrigo Los Angeles't terk edecek durumda delildi.
rnl$tl. Tek sorun arabastnt satmtq olmasrydr. Annesiyle baba-
slnln evine kadar kendisini gotiirmemi istedi, gtinki.i bilet igin
harcadr[r parayr babasrndan alacaktr. Kendisini bildim bileli,
Rodrigo'yu baqrna gelen her tiirlii dertten kurtaran babasr o1-
mugtu. Babastntn bir sloganr vardr: "Korkma! Baba Rodrigo
burda!" Rodrigo'nun obiir borcunu odemek igin kendisinden
borg istedilini duyunca, babast arkadagrma hayatrmda gcirdti-
Eiim en htiztinlti ifadeyle baktr. Kendisinin de korkung mali
sorunlarr vardt.
Kolunu ollunun omuzlanna dolaytp, "Bu kez sana yar-
drm edemem evlat," dedi. "$imdi korkman lazrm, giinkti ba-
ba Rodrigo artrk burada defiI."
Dostumla ozdeqleqmeyi, onun dramtnt igimde hissetmeyi
umutsuzca istedim , am? yapamadrm. Sadece babastntn ci.im-
lesine odaklanmrgtrm. Oyle nihai bir trntsr vardt ki, beni ha-
rekete gegirmiqti.
Don Juan'a gok ihtiyaclm vardt. Her qeyi Los Angeles'ta
askrda brrakrp Sonora'ya dofru yola grktrm. Don Juan'a iEim-
de dostlarlma iliqkin oluqan garip ruh halini anlattrm. Vicdan
azabtyla hr gkrrarak, onl an y argrl amay a baql adr frmr soyledim
ona.
"Onemsiz qeyler iEin duygulanna bu denli kaptlma," dedi
don Juan, sakin bir qekilde. "Yaqammdaki bi devrin kapan-
makta oldulunu zaten biliyorsun, ama kral olmeden devir
gergek anlamda sona ermez."
"Bununla ne demek istiyorsun, don Juan?"
"Kral sensin, ve sen de trpkr arkadaglarrn gibisin. Seni
korkudan oldtiren gerEek, bu. Yapabilecefin qeylerden biri
bunu oldu[u gibi kabullenmek ki, elbette yapamazsln. Yapa-
bilecelin difer qey ise, 'Ben oyle delilim, ben oyle defilim,'
diye kendi kendine durmadan tekrarlamak. Ama kahbrmr ba-
sanm ki bi an gelir, oyle oldufun kafana dank eder."
rnl$tl. Tek sorun arabastnt satmtq olmasrydr. Annesiyle baba-
slnln evine kadar kendisini gotiirmemi istedi, gtinki.i bilet igin
harcadr[r parayr babasrndan alacaktr. Kendisini bildim bileli,
Rodrigo'yu baqrna gelen her tiirlii dertten kurtaran babasr o1-
mugtu. Babastntn bir sloganr vardr: "Korkma! Baba Rodrigo
burda!" Rodrigo'nun obiir borcunu odemek igin kendisinden
borg istedilini duyunca, babast arkadagrma hayatrmda gcirdti-
Eiim en htiztinlti ifadeyle baktr. Kendisinin de korkung mali
sorunlarr vardt.
Kolunu ollunun omuzlanna dolaytp, "Bu kez sana yar-
drm edemem evlat," dedi. "$imdi korkman lazrm, giinkti ba-
ba Rodrigo artrk burada defiI."
Dostumla ozdeqleqmeyi, onun dramtnt igimde hissetmeyi
umutsuzca istedim , am? yapamadrm. Sadece babastntn ci.im-
lesine odaklanmrgtrm. Oyle nihai bir trntsr vardt ki, beni ha-
rekete gegirmiqti.
Don Juan'a gok ihtiyaclm vardt. Her qeyi Los Angeles'ta
askrda brrakrp Sonora'ya dofru yola grktrm. Don Juan'a iEim-
de dostlarlma iliqkin oluqan garip ruh halini anlattrm. Vicdan
azabtyla hr gkrrarak, onl an y argrl amay a baql adr frmr soyledim
ona.
"Onemsiz qeyler iEin duygulanna bu denli kaptlma," dedi
don Juan, sakin bir qekilde. "Yaqammdaki bi devrin kapan-
makta oldulunu zaten biliyorsun, ama kral olmeden devir
gergek anlamda sona ermez."
"Bununla ne demek istiyorsun, don Juan?"
"Kral sensin, ve sen de trpkr arkadaglarrn gibisin. Seni
korkudan oldtiren gerEek, bu. Yapabilecefin qeylerden biri
bunu oldu[u gibi kabullenmek ki, elbette yapamazsln. Yapa-
bilecelin difer qey ise, 'Ben oyle delilim, ben oyle defilim,'
diye kendi kendine durmadan tekrarlamak. Ama kahbrmr ba-
sanm ki bi an gelir, oyle oldufun kafana dank eder."
sini oyle basmakahp ve dalkavukga buldum ki tiEtinii de yrr-
trp attrm. Ona duydulum gontil borcunun derinligini, kendisi
igin hissettiklerimi yeterince ifade edememiqtim. Yazmakta
gecikmemi mazur gostermek igin, daha samimi bir goztim
olarak gidip onu gcirmeye ve don Juan Matus'la neler yaptrfir-
mr brzzat anlatmaya karar verdim, ancak bunu da erteleyip
duruyordum, Etinkii don Juan'la ne yapmakta oldufumdan
pek emin degildim. Arkadagrma bir gtin gergek sonuglar gcis-
termeyi istiyordum. $imdiki halde sadece olasrhklann belir-
siz taslaklan vardr elimde, ve bunlar onun sorgulayan bakrq-
larr ciniinde hig de antropolojik alan Eahgmasr gibi durm aya-
caktr.
Bir giin onun olmiiq oldulunu o[rendim. Onun oltimri
bende o tehlikeli, sessiz depresyonlardan birini baqlattr. Duy-
gulanmr ifade etme imkAnrm yoktu, Etinkii ne hissettilimi
zihnimde biqimlendiremiyordum. Mektubunu cevaplandrr-
madr[rm iEin, onu gormeye gitmedifim iEin, keder, moral go-
kiinti.isii, kendime karqr nefret gibi duygulann bir kanqrmrydr.
Hemen ardrndan don Juan Matus'u ziyarete gittim. Evine
varrr varmaz, gardafrndaki sandrklardan birine oturup arka-
ilti daqrmrn oliimtinden duyduEum kederi ifade etmek iqin srra-
dan durmayacak sozctikler aramaya bagladrm. Anlayamadr-
[rm bir qekilde, don Juan igimdeki srkrntryt ve ona gitmemin
aErk nedenini biliyordu.
"Evet," dedi, ifadesiz bir sesle. "Arkadaglnrn, benimle ta-
nr$man iEin sana krlavuzluk eden antropologun oldtifiinti bi-
liyorum. tsitakrm nedenlerden dolayr, oldti[ti anr biliyorum.
Bunu gordiim."
Sciyledikleri iliklerime kadar sarsmr$t1 beni.
"Ben bunun gelmekte oldulunu uzun zaman once gor-
mi.iqttim. Hatta sana anlattrm bile bunu, ama sen soyledikleri-
mi gciz ardr ettin. Eminim hatrrlamryorsundur bile."
Soyledi[i her sozctilti hatrrhyordum, ama bunlar o zaman
hiEbir anlam ifade etmemiqti bana. Don Juan, kendisinin ant-
ropolog arkadaqrmr olmekte olan bir adam olarak gcirdti[i.ini.i
ve bu gergefin, bizim buluqmamtzln bir parEasr olmayan,
sini oyle basmakahp ve dalkavukga buldum ki tiEtinii de yrr-
trp attrm. Ona duydulum gontil borcunun derinligini, kendisi
igin hissettiklerimi yeterince ifade edememiqtim. Yazmakta
gecikmemi mazur gostermek igin, daha samimi bir goztim
olarak gidip onu gcirmeye ve don Juan Matus'la neler yaptrfir-
mr brzzat anlatmaya karar verdim, ancak bunu da erteleyip
duruyordum, Etinkii don Juan'la ne yapmakta oldufumdan
pek emin degildim. Arkadagrma bir gtin gergek sonuglar gcis-
termeyi istiyordum. $imdiki halde sadece olasrhklann belir-
siz taslaklan vardr elimde, ve bunlar onun sorgulayan bakrq-
larr ciniinde hig de antropolojik alan Eahgmasr gibi durm aya-
caktr.
Bir giin onun olmiiq oldulunu o[rendim. Onun oltimri
bende o tehlikeli, sessiz depresyonlardan birini baqlattr. Duy-
gulanmr ifade etme imkAnrm yoktu, Etinkii ne hissettilimi
zihnimde biqimlendiremiyordum. Mektubunu cevaplandrr-
madr[rm iEin, onu gormeye gitmedifim iEin, keder, moral go-
kiinti.isii, kendime karqr nefret gibi duygulann bir kanqrmrydr.
Hemen ardrndan don Juan Matus'u ziyarete gittim. Evine
varrr varmaz, gardafrndaki sandrklardan birine oturup arka-
ilti daqrmrn oliimtinden duyduEum kederi ifade etmek iqin srra-
dan durmayacak sozctikler aramaya bagladrm. Anlayamadr-
[rm bir qekilde, don Juan igimdeki srkrntryt ve ona gitmemin
aErk nedenini biliyordu.
"Evet," dedi, ifadesiz bir sesle. "Arkadaglnrn, benimle ta-
nr$man iEin sana krlavuzluk eden antropologun oldtifiinti bi-
liyorum. tsitakrm nedenlerden dolayr, oldti[ti anr biliyorum.
Bunu gordiim."
Sciyledikleri iliklerime kadar sarsmr$t1 beni.
"Ben bunun gelmekte oldulunu uzun zaman once gor-
mi.iqttim. Hatta sana anlattrm bile bunu, ama sen soyledikleri-
mi gciz ardr ettin. Eminim hatrrlamryorsundur bile."
Soyledi[i her sozctilti hatrrhyordum, ama bunlar o zaman
hiEbir anlam ifade etmemiqti bana. Don Juan, kendisinin ant-
ropolog arkadaqrmr olmekte olan bir adam olarak gcirdti[i.ini.i
ve bu gergefin, bizim buluqmamtzln bir parEasr olmayan,
uygun bir cincelik listesi diizenleyecek yon duygusuydu; bu
yiizden benim iEin her $ey ya cinemliydi, ya da onemsiz.
"Tetik olmak dikkatli olmak anlamrna gelmez," dedi don
Juan. "Bilytici.iler igin tetik olmak, anrn etkileqimine yabancr
gibi goriinen gtinltik diinyarun dokusundan haberli olmak de-
mektir. Benimle karqrlaqmadan once arkadaqrnla grktrfln o
y.olculukta yalnrzca ortada olan aynntrlarrn farkrna vardrn.
oltimtiniin onu nasrl sardr[rna dikkat etmedin, iEindeki bi qey
bunu bilse de."
Itiraz etmeye, sciylediklerinin dofru olmadrfirnr anlatma-
ya yeltendim.
"Sradan qeylerin ardrna saklama kendini," dedi, suglayan
bir tavrrla. "Ayaklannrn iizerinde dur. Benimle birlikte oldu-
lun qu an iEin bile olsa yalmzca, bildifiin qeyin sorumluluEu-
nu tistlen. Qevrendeki diinyanrn yabancr dokusunda, olup bi-
tenlere yabancr olan o dokuda yitip gitme. E[er kendin ve so-
runlann igin kaygrlanmakla bu denli meqgul olmasaydm, bu-
nun onun son yolculufu oldulunu anlardrn. Hesaplannr ka-
pattrlrnrn, ona yardrm etmiq olan insanlan gciriip onlara veda
ettifinin farkrna varrrdrn.
"Senin antropolog arkadaqrn benimle konuqtu bi keresin-
de," diye devam etti don Juan. "Onu oyle net hatrrhyordum
ki, otobiis terminalinde sen bana gelince hiE qagrrmadrm. Be-
nimle konuqtu[unda ona yardrm edememiqtim. Aradrfrm
adam o delildi, ama ona btiyiicii boqlulumdan, btiyticii ses-
sizli[imden iyilik diledim. Bu ytizden son yolculufunda ya-
qamrnda deferi olan herkese teqekktir ettifini biliyorum."
Don Juan'rn ne denli hakh oldufunu teslim ettim, farkrna
vardr[rm halde o zaman benim igin hiqbir qey ifade etmemig
olan bir si.irti aynntr vardr; ornefin gevremizdeki manzarayr
seyrederken arkadaqrm adeta kendinden gegiyordu. Uzaklar-
daki dafilan, nehir yatalrnr ya da golti seyretmek igin arabayr
bazen saatlerce durduruyordu. orta yaqh bir adamrn budala-
ca duygusalh[r diye dtiqtintip bunu goz ardt etmiqrim. Qok
fazla igti[ine dair [stti kapah imalarda bile bulunmuqtum.
Bazr dehqetli durumlarda bu igki insana bir banq ve bafrmsrz-
uygun bir cincelik listesi diizenleyecek yon duygusuydu; bu
yiizden benim iEin her $ey ya cinemliydi, ya da onemsiz.
"Tetik olmak dikkatli olmak anlamrna gelmez," dedi don
Juan. "Bilytici.iler igin tetik olmak, anrn etkileqimine yabancr
gibi goriinen gtinltik diinyarun dokusundan haberli olmak de-
mektir. Benimle karqrlaqmadan once arkadaqrnla grktrfln o
y.olculukta yalnrzca ortada olan aynntrlarrn farkrna vardrn.
oltimtiniin onu nasrl sardr[rna dikkat etmedin, iEindeki bi qey
bunu bilse de."
Itiraz etmeye, sciylediklerinin dofru olmadrfirnr anlatma-
ya yeltendim.
"Sradan qeylerin ardrna saklama kendini," dedi, suglayan
bir tavrrla. "Ayaklannrn iizerinde dur. Benimle birlikte oldu-
lun qu an iEin bile olsa yalmzca, bildifiin qeyin sorumluluEu-
nu tistlen. Qevrendeki diinyanrn yabancr dokusunda, olup bi-
tenlere yabancr olan o dokuda yitip gitme. E[er kendin ve so-
runlann igin kaygrlanmakla bu denli meqgul olmasaydm, bu-
nun onun son yolculufu oldulunu anlardrn. Hesaplannr ka-
pattrlrnrn, ona yardrm etmiq olan insanlan gciriip onlara veda
ettifinin farkrna varrrdrn.
"Senin antropolog arkadaqrn benimle konuqtu bi keresin-
de," diye devam etti don Juan. "Onu oyle net hatrrhyordum
ki, otobiis terminalinde sen bana gelince hiE qagrrmadrm. Be-
nimle konuqtu[unda ona yardrm edememiqtim. Aradrfrm
adam o delildi, ama ona btiyiicii boqlulumdan, btiyticii ses-
sizli[imden iyilik diledim. Bu ytizden son yolculufunda ya-
qamrnda deferi olan herkese teqekktir ettifini biliyorum."
Don Juan'rn ne denli hakh oldufunu teslim ettim, farkrna
vardr[rm halde o zaman benim igin hiqbir qey ifade etmemig
olan bir si.irti aynntr vardr; ornefin gevremizdeki manzarayr
seyrederken arkadaqrm adeta kendinden gegiyordu. Uzaklar-
daki dafilan, nehir yatalrnr ya da golti seyretmek igin arabayr
bazen saatlerce durduruyordu. orta yaqh bir adamrn budala-
ca duygusalh[r diye dtiqtintip bunu goz ardt etmiqrim. Qok
fazla igti[ine dair [stti kapah imalarda bile bulunmuqtum.
Bazr dehqetli durumlarda bu igki insana bir banq ve bafrmsrz-
mrzt bi ti.irhi ifade edemeyiz, ve bunu yapmak istedifimizde
de gok gegtir, gtinkti zamanlmrz kalmamrqtrr. Zamant sona
eren sadece arkadaqrn degildi. Seninki de bitmiqti. Arizo-
na'dayken bol bol teqekki.ir etmeliydin ona. Sana gevreyi gez-
dirme zahmetine girmiqti, ve anlasan da anlamasan da, o oto-
btis terminalinde en iyi atrqrnr yapmrqtr senin igin. Ama ona
teqekkiir etmen gereken anda sen ona krzgrndrn-yargrhyor-
dun onu, ya da her neyse. Ve sonra onu gormeyi erteledin. As-
hnda erteledifin ona teqekkiir etmekti. $imdi kuyrufunda bi
hortlakla kalakaldrn iqte. Ona borcunu asla odeyemeyecek-
sin."
Soylediklerinin ne denli onemli oldulunu anhyordum.
Higbir zaman eylemlerimle boylesi agrk biqimde ytizleqme-
miqtim. Ashnda kimseye teqekkiir de etmemiqtim, hem de
hig. Don Juan kancasrnr daha da derinlere dtirttri.
"Arkadaqrn olmekte oldufiunu biliyordu," dedi. "Sana son
bi mektup yazLp neler yaptr[rnr olrenmek. istedi. Belki far-
krnda degildi, belki sen de delildin, ama son dtigiincesi sen-
din.'
Don Juan'rn sozlerinin afrrh[rnr kaldrramadrm. Qokmiiq-
ttim. Uzanmam gerekti[ini diiqtindtim. Baqrm doniiyordu.
Belki de havadandr. Don Juan'rn evine akqam i.istti inmek gi-
bi korkung bir hata yapmrqtrm. Batmakta olan gtineq hayret
verici bir altrn sansl renkteydi, ve evin dolusuna diiqen grp-
lak tepelerde altrn sansr ve mor yansrmalar yaptyordu. Gok-
yiiziinde en ufak bir bulut bile yoktu. HiEbir qey krprrdamryor
gibiydi. Sanki tiim dtinya bir yerlere saklanmrqtr, ama varhfr
gene de dayanrlmazdr. Sonora goltintin sessizlifi bir hanger
gibiydi. iliklerime iqliyordu. Kalkrp gitrnek, arabama binip
uzaklara stirmek istiyordum. $ehirde olmak, gi.irtilttini.in iEin-
de yitip gitmek istiyordum.
"Bi sonsuzluk deneyimi yaqamaktasrn," dedi don Juan,
ciddi ve kesin bir ifadeyle. "Bunu biliyorum, gtinki.i ben de
senin yolundan gegtim. KaEmak, insani bir qeye dahp gitmek
istersin, srcak, alakasrz, aptal bi geye, kime ne? Arkadagrnrn
oliimtin{i unutmak istiyorsun. Ama sonsuzluk buna izin ver-
mrzt bi ti.irhi ifade edemeyiz, ve bunu yapmak istedifimizde
de gok gegtir, gtinkti zamanlmrz kalmamrqtrr. Zamant sona
eren sadece arkadaqrn degildi. Seninki de bitmiqti. Arizo-
na'dayken bol bol teqekki.ir etmeliydin ona. Sana gevreyi gez-
dirme zahmetine girmiqti, ve anlasan da anlamasan da, o oto-
btis terminalinde en iyi atrqrnr yapmrqtr senin igin. Ama ona
teqekkiir etmen gereken anda sen ona krzgrndrn-yargrhyor-
dun onu, ya da her neyse. Ve sonra onu gormeyi erteledin. As-
hnda erteledifin ona teqekkiir etmekti. $imdi kuyrufunda bi
hortlakla kalakaldrn iqte. Ona borcunu asla odeyemeyecek-
sin."
Soylediklerinin ne denli onemli oldulunu anhyordum.
Higbir zaman eylemlerimle boylesi agrk biqimde ytizleqme-
miqtim. Ashnda kimseye teqekkiir de etmemiqtim, hem de
hig. Don Juan kancasrnr daha da derinlere dtirttri.
"Arkadaqrn olmekte oldufiunu biliyordu," dedi. "Sana son
bi mektup yazLp neler yaptr[rnr olrenmek. istedi. Belki far-
krnda degildi, belki sen de delildin, ama son dtigiincesi sen-
din.'
Don Juan'rn sozlerinin afrrh[rnr kaldrramadrm. Qokmiiq-
ttim. Uzanmam gerekti[ini diiqtindtim. Baqrm doniiyordu.
Belki de havadandr. Don Juan'rn evine akqam i.istti inmek gi-
bi korkung bir hata yapmrqtrm. Batmakta olan gtineq hayret
verici bir altrn sansl renkteydi, ve evin dolusuna diiqen grp-
lak tepelerde altrn sansr ve mor yansrmalar yaptyordu. Gok-
yiiziinde en ufak bir bulut bile yoktu. HiEbir qey krprrdamryor
gibiydi. Sanki tiim dtinya bir yerlere saklanmrqtr, ama varhfr
gene de dayanrlmazdr. Sonora goltintin sessizlifi bir hanger
gibiydi. iliklerime iqliyordu. Kalkrp gitrnek, arabama binip
uzaklara stirmek istiyordum. $ehirde olmak, gi.irtilttini.in iEin-
de yitip gitmek istiyordum.
"Bi sonsuzluk deneyimi yaqamaktasrn," dedi don Juan,
ciddi ve kesin bir ifadeyle. "Bunu biliyorum, gtinki.i ben de
senin yolundan gegtim. KaEmak, insani bir qeye dahp gitmek
istersin, srcak, alakasrz, aptal bi geye, kime ne? Arkadagrnrn
oliimtin{i unutmak istiyorsun. Ama sonsuzluk buna izin ver-
lunu soylerdi. Her zaman bunu kigisel olarak benim igin an-
lattr[rnr diiqtintirdiim. "
Ardrndan don Juan hocasrnrn afzrndan aktararak, ciykii-
niin derin bir melankoliden mustarip bir adamla ilgili oldu[u-
nu anlattr. Adam zamanlnln en iyi doktorlanna goriinmtiq,
ama hiEbiri ona yardrm edememiqti. Sonunda en yetkin heki-
me, bir ruh salaltrcrsrna gitti. Doktor hastastna melankolisini
sona erdirecek avuntuyu belki aqkta bulabilecegini belirtti.
Adam aqkrn onun igin sorun olmadrfmr, dtinyada belki de hig
kimsenin onun kadar sevilmedi[ini soyledi, karqrhk olarak.
Doktorun sonraki onerisi, di.inyanrn degiqik yerlerini gorebi-
lecefi bir yolculuktu. Adam, hiE abartrsrz dtinyanln her yeri-
ni gormtiq oldulunu soyledi ona. Doktor sanat, spor, vb. alan-
larda hobiler edinmesini onerdi. Adam her oneriye aynr kar-
qrhlr veriyordu: Bunu da yapmrqtr ve yarannl gormemiqti.
Doktor adamm iflah olmaz bir yalancr olabilecefinden ku$-
ku duymaya baqladr. Soyledi[i her qeyi yapmrq olmasrna im-
kdn yoktu. Ama iyi bir salaltrcr olarak, son bir dnerisi daha
vardr"
"Ah!" diye haykrrdr. "Sizin igin miikemmel bir goztimtim
var, beyefendi. Zamantmrztn en btiytik komedyeninin bir
gosterisini gidip gormelisiniz. Sizi oyle ellendirecek ki, me-
lankolinizden ti.imtiyle kurtulacaksrnrz. Biiytik Garrick'in
gosterisine gitmelisiniz ! "
Don Juan, adamrn doktora hayal edilebilecek en hiiziinlti
bakrqla baktrlrnr ve qciyle karqrhk verdilini soyledi, "Doktor,
oneriniz buysa e!er, benim iqim bitik. iyileqmem imkAnsrz.
Btiytik Garrick benim. "
lunu soylerdi. Her zaman bunu kigisel olarak benim igin an-
lattr[rnr diiqtintirdiim. "
Ardrndan don Juan hocasrnrn afzrndan aktararak, ciykii-
niin derin bir melankoliden mustarip bir adamla ilgili oldu[u-
nu anlattr. Adam zamanlnln en iyi doktorlanna goriinmtiq,
ama hiEbiri ona yardrm edememiqti. Sonunda en yetkin heki-
me, bir ruh salaltrcrsrna gitti. Doktor hastastna melankolisini
sona erdirecek avuntuyu belki aqkta bulabilecegini belirtti.
Adam aqkrn onun igin sorun olmadrfmr, dtinyada belki de hig
kimsenin onun kadar sevilmedi[ini soyledi, karqrhk olarak.
Doktorun sonraki onerisi, di.inyanrn degiqik yerlerini gorebi-
lecefi bir yolculuktu. Adam, hiE abartrsrz dtinyanln her yeri-
ni gormtiq oldulunu soyledi ona. Doktor sanat, spor, vb. alan-
larda hobiler edinmesini onerdi. Adam her oneriye aynr kar-
qrhlr veriyordu: Bunu da yapmrqtr ve yarannl gormemiqti.
Doktor adamm iflah olmaz bir yalancr olabilecefinden ku$-
ku duymaya baqladr. Soyledi[i her qeyi yapmrq olmasrna im-
kdn yoktu. Ama iyi bir salaltrcr olarak, son bir dnerisi daha
vardr"
"Ah!" diye haykrrdr. "Sizin igin miikemmel bir goztimtim
var, beyefendi. Zamantmrztn en btiytik komedyeninin bir
gosterisini gidip gormelisiniz. Sizi oyle ellendirecek ki, me-
lankolinizden ti.imtiyle kurtulacaksrnrz. Biiytik Garrick'in
gosterisine gitmelisiniz ! "
Don Juan, adamrn doktora hayal edilebilecek en hiiziinlti
bakrqla baktrlrnr ve qciyle karqrhk verdilini soyledi, "Doktor,
oneriniz buysa e!er, benim iqim bitik. iyileqmem imkAnsrz.
Btiytik Garrick benim. "
IEsel sessizlikte insanrn baqka bi yetisi devreye girer, onu si-
hirli bi varhk yapan melekedir bu, insanm kendiJinin de[il de
drqtan gelen bi etkinin srnrrladr$r melekesinin ta kendisi."
"insanrn sihirli yetisini surrlayan bu drq etki nedir?" diye
sordum.
"Bu konu gelecekte yaprlacak bi agrklamaya giriyor," di-
ye yanrtiadr don Juan, "qu andaki sciyleqimizin konusu bu de-
gil eski ga! Meksika'sr qamanlarrnrn- briyi.icriltiltindeki en
ciddi ozellik gerEekten bu olsa da.
"iEsel sessizlik", diye devam etti, "btiytictiltiktriki her qe-
yin do$dulu yerdir. Baqka bi deyiqle, yaprrklarrmrzrn hepsi
buna gcittiriir bizi; ve bu da-btiyiiciilerin diinyasrndaki her
qey gibi-devasa bi gey bizi sarsmadrkga gdstermez kendini."
Don Juan eski ga! Meksika'sr qamanlarrnrn peqi'de ol-
duklarr bu iEsel sessizlik haline ulaqmak igin kendit.iini ya da
biiyticti Eomezlerini iliklerine kada, ,u.ru.uk sayrsrz yollar
bulduklannr sciyledi. Buna eriqebilmek iEin kilit noktalir ola-
rak en akla gelmeyecek edimleri kullanmrqlardr; ga$layanla-
ra atlamak ya da bir a$acrn en rist clahna baq aqali airti vazi-
yette geceler geEirmek gibi, igsel sessizligi yakalamakla hep-
ten ilgisiz gciriinen hareketlerdi bunlar.
Don Juan eski ga! Meksika'sr qamanlannln mantr[rnr iz-
leyerek, iEsel sessizli{in Eo$ahp biriktifiini belirtti. Benirn de
bir iEsel sessizlik ntivesi geliqtirmem ve ardrndan her ahqtrr-
ma yaplqrmda ona saniye tisttine saniye ilave etmem iEin kr-
lavyzfuk etmeye ufraqryordu. AErklamasrna g6re est<i Eag
Meksika'sr qamanlan her bireyin zaman agrsmdan farkh bir
iEsel sessizlik eqigi oldufunu keqfermiglerdi; bu da ig:sel ses-
sizligin iglevsel olabilmesi igin her birimizin kend i oieleqi[i-
mize ulaqabilece[irniz uzunlukta bir stire boyunca onu siir-
dtirmemiz gerektili anlamrna geliyordu.
"o btiytictiler iEin igsel sessizligin iqlevsel oldu[unu gcis-
teren iqaret neydi, don Juan?" diye sordum.
" igs el sessizlikonu gergekleqtirmeye baqladrlrn andan iti-
baren iqlevseldir," diye yanrtladr. "Eski btiyucfrlerin peqine
dtiqttigti qey, sessizlilin o bireysel eqi[ine eriqmenin ro.t, dru-
IEsel sessizlikte insanrn baqka bi yetisi devreye girer, onu si-
hirli bi varhk yapan melekedir bu, insanm kendiJinin de[il de
drqtan gelen bi etkinin srnrrladr$r melekesinin ta kendisi."
"insanrn sihirli yetisini surrlayan bu drq etki nedir?" diye
sordum.
"Bu konu gelecekte yaprlacak bi agrklamaya giriyor," di-
ye yanrtiadr don Juan, "qu andaki sciyleqimizin konusu bu de-
gil eski ga! Meksika'sr qamanlarrnrn- briyi.icriltiltindeki en
ciddi ozellik gerEekten bu olsa da.
"iEsel sessizlik", diye devam etti, "btiytictiltiktriki her qe-
yin do$dulu yerdir. Baqka bi deyiqle, yaprrklarrmrzrn hepsi
buna gcittiriir bizi; ve bu da-btiyiiciilerin diinyasrndaki her
qey gibi-devasa bi gey bizi sarsmadrkga gdstermez kendini."
Don Juan eski ga! Meksika'sr qamanlarrnrn peqi'de ol-
duklarr bu iEsel sessizlik haline ulaqmak igin kendit.iini ya da
biiyticti Eomezlerini iliklerine kada, ,u.ru.uk sayrsrz yollar
bulduklannr sciyledi. Buna eriqebilmek iEin kilit noktalir ola-
rak en akla gelmeyecek edimleri kullanmrqlardr; ga$layanla-
ra atlamak ya da bir a$acrn en rist clahna baq aqali airti vazi-
yette geceler geEirmek gibi, igsel sessizligi yakalamakla hep-
ten ilgisiz gciriinen hareketlerdi bunlar.
Don Juan eski ga! Meksika'sr qamanlannln mantr[rnr iz-
leyerek, iEsel sessizli{in Eo$ahp biriktifiini belirtti. Benirn de
bir iEsel sessizlik ntivesi geliqtirmem ve ardrndan her ahqtrr-
ma yaplqrmda ona saniye tisttine saniye ilave etmem iEin kr-
lavyzfuk etmeye ufraqryordu. AErklamasrna g6re est<i Eag
Meksika'sr qamanlan her bireyin zaman agrsmdan farkh bir
iEsel sessizlik eqigi oldufunu keqfermiglerdi; bu da ig:sel ses-
sizligin iglevsel olabilmesi igin her birimizin kend i oieleqi[i-
mize ulaqabilece[irniz uzunlukta bir stire boyunca onu siir-
dtirmemiz gerektili anlamrna geliyordu.
"o btiytictiler iEin igsel sessizligin iqlevsel oldu[unu gcis-
teren iqaret neydi, don Juan?" diye sordum.
" igs el sessizlikonu gergekleqtirmeye baqladrlrn andan iti-
baren iqlevseldir," diye yanrtladr. "Eski btiyucfrlerin peqine
dtiqttigti qey, sessizlilin o bireysel eqi[ine eriqmenin ro.t, dru-
dolagmaktaydr. Meydanrn Eevresine dtikkdnlar srralanmrqtr.
Hermosillo'ya birgok kez gelmiq olmama karqrn onlann daha
once farkma varrnamlqtrm. Orada olduklarrnr biliyordum,
ama bilingli qekilde fark etmemiqtim onlarr. Hayatrm buna
ba[lr bile olsa o meydanrn bir krokisini gizemezdim. O giin
don Juan'la dolaqrrken, dtikkdnlann yerlerini ve ne sattrklarr-
nr belirlemeye Eahqryordum. ilerde bellelimi canlandlrmama
yardrm edecek ipuglarr anyordum.
"Sana daha once de bigok kez soyledifim gibi," dedi don
Juan, beni dtiqtincelerimin yolunlu$undan kopararak, "tanl-
drfrm her biiyiicti, erkek olsun kadrn olsun, yagaml iEinde
eninde sonunda bi hnlma noktastna varrt."
"Bir sinir buhranr ya da bunun gibi bir qey mi yagadrkla-
nnr sdyhiyorsun?"diye sordum.
"Hayrr, haylr," dedi gtilerek. "Sinir buhranlarr kendilerine
aclyan bireyler igindir. Btiyiici.iler birey de[ildir. Benim an-
latmak istedi[im, iEsel sessizligin ofi.aya grkrp yaprlannrn et-
kin bi yanr haline gelmesi iEin, yaqantrlanndaki siireklili[in
belirli bi anda krnlmasr.
"Qok Eok onernli olan," diye devam etti, "senin o hnlma
noktastna bilerek varman, ya da onu yapay biEimde, akrl yo-
,1,
luyla yaratman."
rl; "Bununla ne demek istiyorsun, don Juan?" diye sordum,
qaqrtrcr uslamlamasrna takrlarak"
,l'i "Senin ktnlma noktan," dedi, "yagantrnr bildigin gibi siir-
dtirmeyi brrakmandrr. Sana sciyledifim her qeyi itaatkar ve
hatasrz biEimde yaptm. Yetene[ini asla gostermiyorsun. Go-
rtiniiqe gore senin tarztn boyle. Kahn kafah delilsin, ama oy-
leymiq gibi davrantyorsun. Kendinden gok eminsin, ama gti-
vensizmiq gibi hareket ediyorsun. Qekingen defilsin, ama in-
N sanlardan korkuyormuq gibi davranryorsun. Yaptrlrn her qey
tek bi noktayr iqaret ediyor: bunlann hepsinin hakkrndan gel-
llll
men gerek, hem de amanslzca."
"iyi de nasrl, don Juan? Akhnda ne var?" diye sordum,
tam bir panik iginde.
"Sanrnm her qey tek bi yere gelip dayanryor," dedi. "Ar-

r,illl

llllillr
dolagmaktaydr. Meydanrn Eevresine dtikkdnlar srralanmrqtr.
Hermosillo'ya birgok kez gelmiq olmama karqrn onlann daha
once farkma varrnamlqtrm. Orada olduklarrnr biliyordum,
ama bilingli qekilde fark etmemiqtim onlarr. Hayatrm buna
ba[lr bile olsa o meydanrn bir krokisini gizemezdim. O giin
don Juan'la dolaqrrken, dtikkdnlann yerlerini ve ne sattrklarr-
nr belirlemeye Eahqryordum. ilerde bellelimi canlandlrmama
yardrm edecek ipuglarr anyordum.
"Sana daha once de bigok kez soyledifim gibi," dedi don
Juan, beni dtiqtincelerimin yolunlu$undan kopararak, "tanl-
drfrm her biiyiicti, erkek olsun kadrn olsun, yagaml iEinde
eninde sonunda bi hnlma noktastna varrt."
"Bir sinir buhranr ya da bunun gibi bir qey mi yagadrkla-
nnr sdyhiyorsun?"diye sordum.
"Hayrr, haylr," dedi gtilerek. "Sinir buhranlarr kendilerine
aclyan bireyler igindir. Btiyiici.iler birey de[ildir. Benim an-
latmak istedi[im, iEsel sessizligin ofi.aya grkrp yaprlannrn et-
kin bi yanr haline gelmesi iEin, yaqantrlanndaki siireklili[in
belirli bi anda krnlmasr.
"Qok Eok onernli olan," diye devam etti, "senin o hnlma
noktastna bilerek varman, ya da onu yapay biEimde, akrl yo-
,1,
luyla yaratman."
rl; "Bununla ne demek istiyorsun, don Juan?" diye sordum,
qaqrtrcr uslamlamasrna takrlarak"
,l'i "Senin ktnlma noktan," dedi, "yagantrnr bildigin gibi siir-
dtirmeyi brrakmandrr. Sana sciyledifim her qeyi itaatkar ve
hatasrz biEimde yaptm. Yetene[ini asla gostermiyorsun. Go-
rtiniiqe gore senin tarztn boyle. Kahn kafah delilsin, ama oy-
leymiq gibi davrantyorsun. Kendinden gok eminsin, ama gti-
vensizmiq gibi hareket ediyorsun. Qekingen defilsin, ama in-
N sanlardan korkuyormuq gibi davranryorsun. Yaptrlrn her qey
tek bi noktayr iqaret ediyor: bunlann hepsinin hakkrndan gel-
llll
men gerek, hem de amanslzca."
"iyi de nasrl, don Juan? Akhnda ne var?" diye sordum,
tam bir panik iginde.
"Sanrnm her qey tek bi yere gelip dayanryor," dedi. "Ar-

r,illl

llllillr
Don Juan'rn soyledikleri beni mtithiq rahatsrz etmiqti,
iyi anhyordum.
gi.inkti soylediklerini gok
$imdi Yedinci Edward gibi bir otelde oda tutma zorunlu-
lufuyla yljz yize gelince, ne sciyleyecelimi, ne yana kagaca-
lrmr qaqrrmrqtrm.
"Orada ne yapmamr istiyorsun, don Juan?" diye sordum.
"Bi briyiicii oyle bi yeri olmek igin kullanrr," dedi, gozle-
rini bana clikerek. "Hayatrnda hig yalntz kalmamrgsm sen.
$imdi bunun zamant geldi. O odada olene dek kalacaksln."
Talebi beni iirkiitti.i, ama gtildtirdii de.
"Yapmayaca[rmdan delil ama don Juan," dedim, "olmtiq
oldu$umu anlayabilmem igin olgtit nedir----e[er fiziksel an-
lamda olmenii istemiyorsan tabii."
"Haylr," dedi, "bedeninin fiziksel agrdan cilmesini istemi-
yorum. Birey olarak olmeni istiyorum. it<isl Eok farkh olay-
lar. Ashnda bireyselli[inin bedeninle gok az ilgisi var. Birey
olarak sen zihninden ibaretsin, ve inan bana, zihnin sana ait
defii."
"Nedir bu sagmahk, don Juan, zihnimin benim olmamasr
filan?" diye sordufumu duydum, sesimde sinirli bir trnlamay-
lL,t11]
la.
"Sana bi grin o konudan soz ederim," dedi, "ama arkadaq-
lannrn koruyucu kalkanr altrndayken olmaz.
"Bi btiytictiniin oldti[iinii gosteren 6lgtit," diye devam et-
ti, "yalnrz olup olmamastnln onun igin artrk hig fark etmedi-
gi bi anrn gelmesidir. Kalkan olarak kullandrfrn dostlannrn
eqlifiinin peqine diigmedilin giin, bireysellifinin oldtigti gtin-
dtir. Ne diyorsun? Var mrsln?"
"Yapamam bunu, don Juan," dedim. "Sana yalan soyle-
meye gahqmamm yaran yok. Arkadaqlanmr terk edemem."
"HiE sorun de!il," dedi, kaygrsrzca. Soylediklerimden
zerte kadar etkilenmiqe benzemiyordu. "Bundan sonra senin-
le konuqamayacalrm artrk, ama birlikte oldu[umrz zaman
iEinde epeyce qey o[rendilini sciyleyebrltrrz. Geri gelsen de,
uzaklara gitsen de seni gok gtiglti krlacak qeyler ci$rendin."
Don Juan'rn soyledikleri beni mtithiq rahatsrz etmiqti,
iyi anhyordum.
gi.inkti soylediklerini gok
$imdi Yedinci Edward gibi bir otelde oda tutma zorunlu-
lufuyla yljz yize gelince, ne sciyleyecelimi, ne yana kagaca-
lrmr qaqrrmrqtrm.
"Orada ne yapmamr istiyorsun, don Juan?" diye sordum.
"Bi briyiicii oyle bi yeri olmek igin kullanrr," dedi, gozle-
rini bana clikerek. "Hayatrnda hig yalntz kalmamrgsm sen.
$imdi bunun zamant geldi. O odada olene dek kalacaksln."
Talebi beni iirkiitti.i, ama gtildtirdii de.
"Yapmayaca[rmdan delil ama don Juan," dedim, "olmtiq
oldu$umu anlayabilmem igin olgtit nedir----e[er fiziksel an-
lamda olmenii istemiyorsan tabii."
"Haylr," dedi, "bedeninin fiziksel agrdan cilmesini istemi-
yorum. Birey olarak olmeni istiyorum. it<isl Eok farkh olay-
lar. Ashnda bireyselli[inin bedeninle gok az ilgisi var. Birey
olarak sen zihninden ibaretsin, ve inan bana, zihnin sana ait
defii."
"Nedir bu sagmahk, don Juan, zihnimin benim olmamasr
filan?" diye sordufumu duydum, sesimde sinirli bir trnlamay-
lL,t11]
la.
"Sana bi grin o konudan soz ederim," dedi, "ama arkadaq-
lannrn koruyucu kalkanr altrndayken olmaz.
"Bi btiytictiniin oldti[iinii gosteren 6lgtit," diye devam et-
ti, "yalnrz olup olmamastnln onun igin artrk hig fark etmedi-
gi bi anrn gelmesidir. Kalkan olarak kullandrfrn dostlannrn
eqlifiinin peqine diigmedilin giin, bireysellifinin oldtigti gtin-
dtir. Ne diyorsun? Var mrsln?"
"Yapamam bunu, don Juan," dedim. "Sana yalan soyle-
meye gahqmamm yaran yok. Arkadaqlanmr terk edemem."
"HiE sorun de!il," dedi, kaygrsrzca. Soylediklerimden
zerte kadar etkilenmiqe benzemiyordu. "Bundan sonra senin-
le konuqamayacalrm artrk, ama birlikte oldu[umrz zaman
iEinde epeyce qey o[rendilini sciyleyebrltrrz. Geri gelsen de,
uzaklara gitsen de seni gok gtiglti krlacak qeyler ci$rendin."
Don Juan'rn bana bir qekilde iyiligi dokunmuq kigilere
kargr davranrqlanma iligkin onerilerini izleyerek, benim igin
diinyayr yerinden oynatacak bir karara varmrgtrm: Eok geg ol-
madan o arkadaqlanma teqekktir edip onlan onurlandrma ka-
ranydr bu. itt hedeflerimden biri Rodrigo Cummings'di. An-
cak Rodrigo'nun baqrna gelenler, ti.im planlanmr temelinden
yrkrp mahvetti.
Kendisiyle rekabet duygumun tistesinden geldikten sonra,
ona karqr tavrrm kokten de[iqti. Rodrigo'nun yaptrlr her qe-
yin igine yiizde yi.iz atlamanm benim igin dtinyanrn en kolay
qeyi oldulunu fark etmiqtim. Ashnda ben de trpkr onun gibiy-
dim, ama onunla rekabet etmeyi kesene dek bunu bilmiyor-
dum. Sonra gerEek delirtici bir berrakhkla ortaya grkrverdi.
Rodrigo'nun en btiyiik dileklerinden biri tiniversiteyi bitir-
mekti. Her somestr okula kayrt yaptrnyor ve izin verilen en
fazla sayrda derse yaziryordu. Sonra gtinler ilerledikge birer
birer brrakryordu hepsini. Bazen okuldan tiimtiyle uzaklaqr-
yordu. Bazen de bir-iki dersi giicti ttikenene kadar si.irtikli.i-
yordu.
Son okul doneminde sosyoloji srnrfina arahksrz devam et-
ti, Etinkti bu dersi sevmiqti. Final stnavl yaklaqryordu. Ders
kitabrnr okuyup gahqmak iEin tiE haftasr oldulunu soylemiqti
bana. Sadece alu yiz sayfahk bir kitabr okumak igin bunun
gerekenden fazla bir siire oldu[u fikrindeydi. Kendini arum-
sama yeteneli gok ytiksek diizeyde olan htzh bir okuyucu sa-
yryordu, ona kalsa nerdeyse foto[raf makinasr gibi bir belle-
ge sahipti.
Srnava diinya kadar zamanr oldulunu dtiqiindiiliinden,
arabasrnrn ig doqemesini deliqtirmeye kalkrqtr ve benden yar-
drm istedi. Sag kapryr yerinden grkarrp kaplamayr sa! eliyle
o tarafa dolru sokiip Erkarmak istiyordu, sol eliyle tavana
do[ru sokmek yerine bu qekilde yapmayr yeflemiqti. Ona so-
lak oldu[unu hatrrlattrfrmda, sitemli bir edayla, dostlarlnln
fark etmedili bir siirti yetenelinin arasrnda her iki elini bir-
den kullanabilmesinin de bulundulu yanrtmr verdi. Hakhydr
da, hig farkrna varrnamrqtrm bunun. Kapryr sokmekte ona
yardrm ettim, bu kez de kotti biEimde yrrtrlmrq olan tavan do-
Don Juan'rn bana bir qekilde iyiligi dokunmuq kigilere
kargr davranrqlanma iligkin onerilerini izleyerek, benim igin
diinyayr yerinden oynatacak bir karara varmrgtrm: Eok geg ol-
madan o arkadaqlanma teqekktir edip onlan onurlandrma ka-
ranydr bu. itt hedeflerimden biri Rodrigo Cummings'di. An-
cak Rodrigo'nun baqrna gelenler, ti.im planlanmr temelinden
yrkrp mahvetti.
Kendisiyle rekabet duygumun tistesinden geldikten sonra,
ona karqr tavrrm kokten de[iqti. Rodrigo'nun yaptrlr her qe-
yin igine yiizde yi.iz atlamanm benim igin dtinyanrn en kolay
qeyi oldulunu fark etmiqtim. Ashnda ben de trpkr onun gibiy-
dim, ama onunla rekabet etmeyi kesene dek bunu bilmiyor-
dum. Sonra gerEek delirtici bir berrakhkla ortaya grkrverdi.
Rodrigo'nun en btiyiik dileklerinden biri tiniversiteyi bitir-
mekti. Her somestr okula kayrt yaptrnyor ve izin verilen en
fazla sayrda derse yaziryordu. Sonra gtinler ilerledikge birer
birer brrakryordu hepsini. Bazen okuldan tiimtiyle uzaklaqr-
yordu. Bazen de bir-iki dersi giicti ttikenene kadar si.irtikli.i-
yordu.
Son okul doneminde sosyoloji srnrfina arahksrz devam et-
ti, Etinkti bu dersi sevmiqti. Final stnavl yaklaqryordu. Ders
kitabrnr okuyup gahqmak iEin tiE haftasr oldulunu soylemiqti
bana. Sadece alu yiz sayfahk bir kitabr okumak igin bunun
gerekenden fazla bir siire oldu[u fikrindeydi. Kendini arum-
sama yeteneli gok ytiksek diizeyde olan htzh bir okuyucu sa-
yryordu, ona kalsa nerdeyse foto[raf makinasr gibi bir belle-
ge sahipti.
Srnava diinya kadar zamanr oldulunu dtiqiindiiliinden,
arabasrnrn ig doqemesini deliqtirmeye kalkrqtr ve benden yar-
drm istedi. Sag kapryr yerinden grkarrp kaplamayr sa! eliyle
o tarafa dolru sokiip Erkarmak istiyordu, sol eliyle tavana
do[ru sokmek yerine bu qekilde yapmayr yeflemiqti. Ona so-
lak oldu[unu hatrrlattrfrmda, sitemli bir edayla, dostlarlnln
fark etmedili bir siirti yetenelinin arasrnda her iki elini bir-
den kullanabilmesinin de bulundulu yanrtmr verdi. Hakhydr
da, hig farkrna varrnamrqtrm bunun. Kapryr sokmekte ona
yardrm ettim, bu kez de kotti biEimde yrrtrlmrq olan tavan do-
;; Rodrigo Cummings her qeyiyle oylesine beni yansrtryor-
du ki korkmuqtum. Trpkr onun gibiydim. Aramrzdaki benzer-
lifin savunulacak yanr kalmamrqtr benim igin. intiharvari ol-
du$unu dtigtindtiEtim mutlak bir nihilizm edimine giriqerek
Holywood'da harap bir otelde bir oda tuttum.
Hahlar yegil renkteydi, \,e tam bir yangma dcintigmeden
hemen once sondiiriildiikleri besbelli olan korkung sigara ya-
nrklanyla kaphydrlar. Yegil perdeler ve gamur yeqili duvar kd-
lrtlan vardr. Otelin tabelasrnrn rqlfr btitiin gece odanrn iqinde
yanlp sontiyordu.
Sonunda tam da don Juan'rn benden istedi[i qeyi yapar
bulmuqtum kendimi, ama dolambagh bir yolla olmuqtu bu.
Don Juan'rn taleplerini yerine getirmek, ya da ondan farkh
yanlanma geki dtizen vermek gibi bir amacrm yoktu. Ama
trpkr onun sciyledigi gibi, bireysellifim cil{ip yalnz olup ol-
mamamtn gergekten hig fark etmedi[i an gelene dek, aylar
br:yunca o otel odasrnda kaldrm.
Otelden ayrrldrktan sonra okula daha yakrn bir evde tek
baqrma oturmaya baqladrrn. HiE brrakmadrfrm antropoloji ga-
hqmalanma devam ettim ve bir kadrn ortakla gok kArh bir iqe
giriqtim. Her qey mtikemmel qekilde rayrna oturmuq gciri.inii-
yordu, ancak bir gtin gergek kafama dank etti; yaqamlmrn ge-
ri kalanrnr iqimle ilgili sorunlarla, bilim adamhlryla iq adam-
h$r arasrnda segim yapma kaygrlanyla, ya da ortafrmrn zaaf-
lan ve entrikalanyla ulraqarak geEirecektim artrk. Gergek bir
umutsuzluk benlilimin derinliklerine kadar iqledi. Hayatrm-
da ilk kez, yaptrfrm ve gordtifrim onca $eye karqrn hiE grlcr-
qrm yoktu. Yolumu tamamen kaybetmiqtim. Yaqarnrmr sona
erdirmek igin en pratik ve aclslz yolu bulma fikrini kafamda
ciddi qekilde evirip gevirmeye baqladrm.
Bir sabah kaprmrn rsrarla vuruluqu beni uykumdan uyan-
drrdr. Ev sahibi kadrn oldufunu, efer kapryr agmazsam anah-
tarrnr kullanrp girecelini dtiqtindi.im. Gidip kapryr aErr[rmda
karqrmda don Juan duruyordu! $aqkrnhktan uyuErnuQtum. Ke-
keleyip duruyordum, do!ru drirtist tek kelirne grkmryordu a[-
ztmdan. Elini opmek, ontinde diz Ecikmek istiyordum. Don Ju-
an igeri girdi ve son derece rahat, yatafrmrn kenanna oturdu.
;; Rodrigo Cummings her qeyiyle oylesine beni yansrtryor-
du ki korkmuqtum. Trpkr onun gibiydim. Aramrzdaki benzer-
lifin savunulacak yanr kalmamrqtr benim igin. intiharvari ol-
du$unu dtigtindtiEtim mutlak bir nihilizm edimine giriqerek
Holywood'da harap bir otelde bir oda tuttum.
Hahlar yegil renkteydi, \,e tam bir yangma dcintigmeden
hemen once sondiiriildiikleri besbelli olan korkung sigara ya-
nrklanyla kaphydrlar. Yegil perdeler ve gamur yeqili duvar kd-
lrtlan vardr. Otelin tabelasrnrn rqlfr btitiin gece odanrn iqinde
yanlp sontiyordu.
Sonunda tam da don Juan'rn benden istedi[i qeyi yapar
bulmuqtum kendimi, ama dolambagh bir yolla olmuqtu bu.
Don Juan'rn taleplerini yerine getirmek, ya da ondan farkh
yanlanma geki dtizen vermek gibi bir amacrm yoktu. Ama
trpkr onun sciyledigi gibi, bireysellifim cil{ip yalnz olup ol-
mamamtn gergekten hig fark etmedi[i an gelene dek, aylar
br:yunca o otel odasrnda kaldrm.
Otelden ayrrldrktan sonra okula daha yakrn bir evde tek
baqrma oturmaya baqladrrn. HiE brrakmadrfrm antropoloji ga-
hqmalanma devam ettim ve bir kadrn ortakla gok kArh bir iqe
giriqtim. Her qey mtikemmel qekilde rayrna oturmuq gciri.inii-
yordu, ancak bir gtin gergek kafama dank etti; yaqamlmrn ge-
ri kalanrnr iqimle ilgili sorunlarla, bilim adamhlryla iq adam-
h$r arasrnda segim yapma kaygrlanyla, ya da ortafrmrn zaaf-
lan ve entrikalanyla ulraqarak geEirecektim artrk. Gergek bir
umutsuzluk benlilimin derinliklerine kadar iqledi. Hayatrm-
da ilk kez, yaptrfrm ve gordtifrim onca $eye karqrn hiE grlcr-
qrm yoktu. Yolumu tamamen kaybetmiqtim. Yaqarnrmr sona
erdirmek igin en pratik ve aclslz yolu bulma fikrini kafamda
ciddi qekilde evirip gevirmeye baqladrm.
Bir sabah kaprmrn rsrarla vuruluqu beni uykumdan uyan-
drrdr. Ev sahibi kadrn oldufunu, efer kapryr agmazsam anah-
tarrnr kullanrp girecelini dtiqtindi.im. Gidip kapryr aErr[rmda
karqrmda don Juan duruyordu! $aqkrnhktan uyuErnuQtum. Ke-
keleyip duruyordum, do!ru drirtist tek kelirne grkmryordu a[-
ztmdan. Elini opmek, ontinde diz Ecikmek istiyordum. Don Ju-
an igeri girdi ve son derece rahat, yatafrmrn kenanna oturdu.
gelmemi istiyorsun, yoksa uEafa mr bineyim?" diye sordum.
"Once igini da!rt," diye emretti. "Qoztim o zaman gele-
cek. Ama unutma, seni sadece bi saat bekleyece[im."
Qftrp gitti, ve ben sahip oldufum her qeyi telaq iginde fes-
hetmeye giriqtim. Dolal olarak bu bir saatten fazla vaktimi
aldr, ama durup da bunun tizerinde diiqrinmedim bile, Eiinkti
iqe giriqtifiimde olaylann geliqme hrzr beni kaprp gotiirmiiqtti.
Ancak bitirdi[imde gerEek agmazla yiz yize geldim. Umur-
suz bigimde baqarrsrzh[a uframrgtrrn. Artrk iqim de yoktu,
don Juan'a ulaqabilme gansrm da.
Yatafrma gittim ve dtiqrinebildifim tek avuntuyu aradrm:
stik0neti, sessizlifii. Don Juan iEsel sessizlifie ulaqmamr ko-
laylaqtrrmak igin yata[rmda ozel bir oturma biEimi olretmig-
ti bana; dizlerimi krrarak ayak tabanlanmr birbirine dayryor,
ayak bileklerimden tutarak iki ayalrmr birbirine do[ru basrr-
nyordum. Bana bir de kahn tahta pargast vermigti, nereye gi-
dersem gideyim onu yanrmda taqryordum. Yaklaqrk otuz beq
santim boyunda kesilmiqti, ve ayaklarrmrn araslna yere koy-
dulum zaman yastrk kaph olan bir ucu bedenim cine dolru
yattrfrnda tam alnrmrn defecefi yere denk gelip baqrmrn
afrrhlrnr desteklemek iizere yaprlmrqtr. Bu pozisyonu aldr-
lrmda daima birkag saniye iginde uykuya dalardrm.
Her zamanki kolayhkla uykuya geEmiq olmahyrm, giinkti
rtiyarnda kendimi don Juan'rn beni bekleyecegini soyledifii
Meksika kasabasrnda buldum. Burasr hep ilgimi gekmiqti.
Haftada bir gtin pazar kurulurdu ve bolgede yagayan giftgiler
iirtinlerini satmaya getirirlerdi. Burada enfazla hayran oldu-
Eu* gey, kasabaya agrlan kaldrrrm taqr doqeli yoldu. Tam ka-
sabanrn giriqinde dik bir tepeyi aqryordu. Birgok kez bir pey-
nt tezgdhrnrn yanrndaki banka oturup o tepeyi seyretmiqtim.
Yoldan yiiklerini srtlarrna vurmug insanlar gelirdi, ama ilk
6nce gcirdtiftim sadece baqlan olurdu, sonra yaklaqrrlardr ve
bedenleri yavaq yavag belirirdi, ancak yokuqun tepesine var-
drklarrnda britiintiyle gcirebilirdim onlan. Sanki topra$rn igin-
den ytikseliyorlarmrq gibi gelirdi bana, bazrsr alrr afrr, bazt-
Ian daha hrzh. Riiyamda don Juan peynir tezgAhrnrn yanrnda
gelmemi istiyorsun, yoksa uEafa mr bineyim?" diye sordum.
"Once igini da!rt," diye emretti. "Qoztim o zaman gele-
cek. Ama unutma, seni sadece bi saat bekleyece[im."
Qftrp gitti, ve ben sahip oldufum her qeyi telaq iginde fes-
hetmeye giriqtim. Dolal olarak bu bir saatten fazla vaktimi
aldr, ama durup da bunun tizerinde diiqrinmedim bile, Eiinkti
iqe giriqtifiimde olaylann geliqme hrzr beni kaprp gotiirmiiqtti.
Ancak bitirdi[imde gerEek agmazla yiz yize geldim. Umur-
suz bigimde baqarrsrzh[a uframrgtrrn. Artrk iqim de yoktu,
don Juan'a ulaqabilme gansrm da.
Yatafrma gittim ve dtiqrinebildifim tek avuntuyu aradrm:
stik0neti, sessizlifii. Don Juan iEsel sessizlifie ulaqmamr ko-
laylaqtrrmak igin yata[rmda ozel bir oturma biEimi olretmig-
ti bana; dizlerimi krrarak ayak tabanlanmr birbirine dayryor,
ayak bileklerimden tutarak iki ayalrmr birbirine do[ru basrr-
nyordum. Bana bir de kahn tahta pargast vermigti, nereye gi-
dersem gideyim onu yanrmda taqryordum. Yaklaqrk otuz beq
santim boyunda kesilmiqti, ve ayaklarrmrn araslna yere koy-
dulum zaman yastrk kaph olan bir ucu bedenim cine dolru
yattrfrnda tam alnrmrn defecefi yere denk gelip baqrmrn
afrrhlrnr desteklemek iizere yaprlmrqtr. Bu pozisyonu aldr-
lrmda daima birkag saniye iginde uykuya dalardrm.
Her zamanki kolayhkla uykuya geEmiq olmahyrm, giinkti
rtiyarnda kendimi don Juan'rn beni bekleyecegini soyledifii
Meksika kasabasrnda buldum. Burasr hep ilgimi gekmiqti.
Haftada bir gtin pazar kurulurdu ve bolgede yagayan giftgiler
iirtinlerini satmaya getirirlerdi. Burada enfazla hayran oldu-
Eu* gey, kasabaya agrlan kaldrrrm taqr doqeli yoldu. Tam ka-
sabanrn giriqinde dik bir tepeyi aqryordu. Birgok kez bir pey-
nt tezgdhrnrn yanrndaki banka oturup o tepeyi seyretmiqtim.
Yoldan yiiklerini srtlarrna vurmug insanlar gelirdi, ama ilk
6nce gcirdtiftim sadece baqlan olurdu, sonra yaklaqrrlardr ve
bedenleri yavaq yavag belirirdi, ancak yokuqun tepesine var-
drklarrnda britiintiyle gcirebilirdim onlan. Sanki topra$rn igin-
den ytikseliyorlarmrq gibi gelirdi bana, bazrsr alrr afrr, bazt-
Ian daha hrzh. Riiyamda don Juan peynir tezgAhrnrn yanrnda
B iliqsellifin Olgtileri

DON JUAN'A GORE "bir dcinemin sonu", gamanlann bildik-


leri dtinya yaprslnr ortadan kaldrrarak bunun yerine Eevrele-
rindeki dtinya igin yeni bir anlayrq yerleqtirmek tizere izledik-
leri iglemin tam bir tanrmrydr. ilk karqrlaqtrlrmrz andan itiba-
ren don Juan bir ofretmen olarak bana eski gaf Meksika'sr qa-
manlannrn biliqsel di.inyasrnr tanrtmaya ufraqmrqtr. "Biliqsel-
lik" terimi ilk zarnanlar benim iEin btiyi.ik bir anlaqmazhk ne-
deniydi. Onu gevremizdeki dtinyayr tanrma iqlemi diye anlt-
B iliqsellifin Olgtileri

DON JUAN'A GORE "bir dcinemin sonu", gamanlann bildik-


leri dtinya yaprslnr ortadan kaldrrarak bunun yerine Eevrele-
rindeki dtinya igin yeni bir anlayrq yerleqtirmek tizere izledik-
leri iglemin tam bir tanrmrydr. ilk karqrlaqtrlrmrz andan itiba-
ren don Juan bir ofretmen olarak bana eski gaf Meksika'sr qa-
manlannrn biliqsel di.inyasrnr tanrtmaya ufraqmrqtr. "Biliqsel-
lik" terimi ilk zarnanlar benim iEin btiyi.ik bir anlaqmazhk ne-
deniydi. Onu gevremizdeki dtinyayr tanrma iqlemi diye anlt-
Bana onun yaqayan en parlak akademisyenlerden biri ol-
dugu sciylendigi igin Profesor Lorca'nm biligsellik dersine ya-
zrlmrqtrm" Profesor Lorca yandan aynp di.izenli bigimde ta-
radrlr san saglanyla oldukEa yakrqrkh bir adamdr. Dtizgrin,
hig krnqrksrz alnr ona hayatrnda higbir qey igin kaygrlanma-
mrq bir insan goriintimii veriyordu. son derece iyi dikilmiq
giysiler giyerdi. Kravat kullanmazdr ve bu da ona bir delikan-
Ir havasr verirdi. Sadece onemli kiqilerle kargrlaqacaF:_ zaman
kravat takardr.
Profesor Lorca'nrn hig unutamadrlrm ilk dersinde, bana
sonsuzluk kadar uzun gelen bir siire boyunca bir aqa[r bir yu-
kan smrfr ar'grnlamasr beni qaqkrna gevirmiq, tedirgin etmiqti.
Kapah pencereleriyle son derece havasru olan srnrfta yarattr-
[r gerilimi, aqa[r yukan oynatrp durdulu ince ve srkrh dudak-
larryla biisbiitrin arttnyordu. Yririirken anslzrn duruverdi.
odanrn ortasmda, oturdu[um yerden bir metre kadar uzakta
durdu, ve ozenle rulo yaprlmrq btr gazeteyi kiirsiiye vurarak
konuqtu.
"Asla bilinmeyecek..." diye baqladr.
Srnrftaki herkes aynr anda telaqla not tutmaya giriqti.
"Asla bilinmeyecek," diye tekrarladr, "su birikintisinin di-
binde oturup Eevresindeki kurbafa diinyasrnl yorumlayan
kurbalanrn nele.r duyumsadrlr." Sesinde rnuazzam bir gtig ve
katiyet vardr. "Oyleyse bu qey nedir, sizce?" Elindeki gui"t"-
yi baqrnrn iizerinde salladr.
Bir biyolofun gahgmalannrn aktanldr!| yazty| gazeteden
srnrfa okumaya baqladr. Bilim adamrnrn, kurbafalannrn bag-
lan tizerinde bcicekler ytizerken neler hissettiklerini tanrmla-
drfir anlatrhyordu.
"Bu yazr, gazetecinin ozensizli[ini gosteriyor; besbelli bi-
lim adamrnr yanhq aktarmrq," diye iddia etti, tam bir profescir
yetkesiyle. "Bir bilim adamr, gahqmalan ne denli niteliksiz
olursa olsun, araqtrrmasrnln sonuElarma asla insani nitelikler
yiiklemez, gayet bir avanak de[ilse tabii."
Bu girigten sonra, insanlarrn biligsel sisteminin ve buna
ek olarak ttim organizmalann biliqsel sistemlerinin sadece
Bana onun yaqayan en parlak akademisyenlerden biri ol-
dugu sciylendigi igin Profesor Lorca'nm biligsellik dersine ya-
zrlmrqtrm" Profesor Lorca yandan aynp di.izenli bigimde ta-
radrlr san saglanyla oldukEa yakrqrkh bir adamdr. Dtizgrin,
hig krnqrksrz alnr ona hayatrnda higbir qey igin kaygrlanma-
mrq bir insan goriintimii veriyordu. son derece iyi dikilmiq
giysiler giyerdi. Kravat kullanmazdr ve bu da ona bir delikan-
Ir havasr verirdi. Sadece onemli kiqilerle kargrlaqacaF:_ zaman
kravat takardr.
Profesor Lorca'nrn hig unutamadrlrm ilk dersinde, bana
sonsuzluk kadar uzun gelen bir siire boyunca bir aqa[r bir yu-
kan smrfr ar'grnlamasr beni qaqkrna gevirmiq, tedirgin etmiqti.
Kapah pencereleriyle son derece havasru olan srnrfta yarattr-
[r gerilimi, aqa[r yukan oynatrp durdulu ince ve srkrh dudak-
larryla biisbiitrin arttnyordu. Yririirken anslzrn duruverdi.
odanrn ortasmda, oturdu[um yerden bir metre kadar uzakta
durdu, ve ozenle rulo yaprlmrq btr gazeteyi kiirsiiye vurarak
konuqtu.
"Asla bilinmeyecek..." diye baqladr.
Srnrftaki herkes aynr anda telaqla not tutmaya giriqti.
"Asla bilinmeyecek," diye tekrarladr, "su birikintisinin di-
binde oturup Eevresindeki kurbafa diinyasrnl yorumlayan
kurbalanrn nele.r duyumsadrlr." Sesinde rnuazzam bir gtig ve
katiyet vardr. "Oyleyse bu qey nedir, sizce?" Elindeki gui"t"-
yi baqrnrn iizerinde salladr.
Bir biyolofun gahgmalannrn aktanldr!| yazty| gazeteden
srnrfa okumaya baqladr. Bilim adamrnrn, kurbafalannrn bag-
lan tizerinde bcicekler ytizerken neler hissettiklerini tanrmla-
drfir anlatrhyordu.
"Bu yazr, gazetecinin ozensizli[ini gosteriyor; besbelli bi-
lim adamrnr yanhq aktarmrq," diye iddia etti, tam bir profescir
yetkesiyle. "Bir bilim adamr, gahqmalan ne denli niteliksiz
olursa olsun, araqtrrmasrnln sonuElarma asla insani nitelikler
yiiklemez, gayet bir avanak de[ilse tabii."
Bu girigten sonra, insanlarrn biligsel sisteminin ve buna
ek olarak ttim organizmalann biliqsel sistemlerinin sadece
sa olsun planlanmrg ve nihaidir. $ayet soyledikleri sadece laf-
tan ibaretse beq para etmez."
Kendimi miithiq aga[rlanmrq hissettim, don Juan taq yti-
rekli biri olmahydr. Profesor Lorca iEin besledilim duygular
yiiztinden btaz krskanEhfia kaprldrlrnr di.iqiindtim. Bu fikir
aklrma gelir gelmez rahatlayrverdim; anhyordum her $eyi.
"Sciyle bana, don Juan," dedim, konuqmayr farkh bir yci-
ne gevirmek igin, "oltimlii bir varlrk olmak ne anlama geliyor,
illl gerEekten? Bundan soz etti[ini o kadar gok iqittirn ki, ama as-
ill hnda bunu tam anlamryla tanrmlamadrn bana."
"insanofullan oltimlii var]rklardlr," dedi. "Btiytictilerin
rsrarlaileri stirdtiklerine gore diinyamrzr ve onun iginde ne
aradrlrmrzr kavrayabilmenin yolu, bizim oliim yolunda iler-
leyen varhklar oldufiumuzu tiimtiyle kabullenmekten geEer.
Bu basit gerEeli kabul etmeden, yaqamlarrmtz, eylemlerimiz
ve iEinde yaqadrfrmrz diinya baqa Erkrlabilecek qeyler de[il-
dir."
"Ama yalnrzca bunu kabullenmek o kadar ulaqrlmasr giig
li bir qey mi?" diye sordum, sanki karqr grkryormugum gibi.
il "Hem de nasrl!" dedi don Juan, gi.iltimseyerek. "Bununla
birlikte, iqin ptif noktasr sadece kabullenmek defil. Bunu so-
il
mutlaqtrrmak ve sonuna kadar yaqamak gerekli. Qallar bo-
il yunca biiyi.ici.iler ohimtimtiztin gortintiisiiniin var olan en ayrl-
trcr goriintii oldufunu soylemiqlerdir. Btz insanofullannrn
hatasr-ki bu ezelden beri stiregelen bi hata-hiE dile getir-
mesek de, bi oltimsiizltik Aleminde yaqadrlrmrza inanmak.
Asla cilmeyecekmigiz gibi davrantyoruz; gocuksu bi azamet
bizimkisi. Fakat bu oltimstizltik duygusuyla birlikte gelen ve
ondan da zararh olan bi qey daha var; bu inanrlmaz evrent zi-
hinlerimizin igine srldrrabilece[imiz duygusu."
Amansrzca iki yana dizilmiq fikirler beni krskaca almrqtr:
bir yanda don Juan'rn bilgelifi vardr, obi.ir yanda Profesor
Lorca'nrn bilgisi. Her iki taraf da Eetin, anlaqrlmasr gi.ig, dcirt
ilrr
bir yandan kugatrcr ve son derece gekiciydi. Benim igin olay-
lan akrqrna brrakmak ve gciti.irdiikleri yere gitmekten baqka
yaprlabilecek bir qey yoktu.
sa olsun planlanmrg ve nihaidir. $ayet soyledikleri sadece laf-
tan ibaretse beq para etmez."
Kendimi miithiq aga[rlanmrq hissettim, don Juan taq yti-
rekli biri olmahydr. Profesor Lorca iEin besledilim duygular
yiiztinden btaz krskanEhfia kaprldrlrnr di.iqiindtim. Bu fikir
aklrma gelir gelmez rahatlayrverdim; anhyordum her $eyi.
"Sciyle bana, don Juan," dedim, konuqmayr farkh bir yci-
ne gevirmek igin, "oltimlii bir varlrk olmak ne anlama geliyor,
illl gerEekten? Bundan soz etti[ini o kadar gok iqittirn ki, ama as-
ill hnda bunu tam anlamryla tanrmlamadrn bana."
"insanofullan oltimlii var]rklardlr," dedi. "Btiytictilerin
rsrarla ileri stirdtiklerine gore diinyamrzr ve onun iginde ne
aradrlrmrzr kavrayabilmenin yolu, bizim oliim yolunda iler-
leyen varhklar oldufiumuzu tiimtiyle kabullenmekten geEer.
Bu basit gerEeli kabul etmeden, yaqamlarrmtz, eylemlerimiz
ve iEinde yaqadrfrmrz diinya baqa Erkrlabilecek qeyler de[il-
dir."
"Ama yalnrzca bunu kabullenmek o kadar ulaqrlmasr giig
li bir qey mi?" diye sordum, sanki karqr grkryormugum gibi.
il "Hem de nasrl!" dedi don Juan, gi.iltimseyerek. "Bununla
birlikte, iqin ptif noktasr sadece kabullenmek defil. Bunu so-
il
mutlaqtrrmak ve sonuna kadar yaqamak gerekli. Qallar bo-
il yunca biiyi.ici.iler ohimtimtiztin gortintiisiiniin var olan en ayrl-
trcr goriintii oldufunu soylemiqlerdir. Btz insanofullannrn
hatasr-ki bu ezelden beri stiregelen bi hata-hiE dile getir-
mesek de, bi oltimsiizltik Aleminde yaqadrlrmrza inanmak.
Asla cilmeyecekmigiz gibi davrantyoruz; gocuksu bi azamet
bizimkisi. Fakat bu oltimstizltik duygusuyla birlikte gelen ve
ondan da zararh olan bi qey daha var; bu inanrlmaz evrent zi-
hinlerimizin igine srldrrabilece[imiz duygusu."
Amansrzca iki yana dizilmiq fikirler beni krskaca almrqtr:
bir yanda don Juan'rn bilgelifi vardr, obi.ir yanda Profesor
Lorca'nrn bilgisi. Her iki taraf da Eetin, anlaqrlmasr gi.ig, dcirt
ilrr
bir yandan kugatrcr ve son derece gekiciydi. Benim igin olay-
lan akrqrna brrakmak ve gciti.irdiikleri yere gitmekten baqka
yaprlabilecek bir qey yoktu.
dulunu anlarsrn. Ne soylerse soylesin, ne yaparsa yapsrn, o
da trpkr senin gibi tir tir titriyordur. Boyle bi bakrq bi an igin
bile olsa rakibini dcizbrakr, darbeni o zaman indirirsin."
$ansrmrn yerinde oldu$u bir giin, Profesor Lorca'yr bi.iro-
sunun agrldr[r koridorda krstrdrm.
"Profescjr Lorca," dedim, "bana ayrrabilece[iniz bir daki-
kantz var ml?"
"Sen de kim oluyorsun?" dedi Eok dogal bir edayla, sanki
en yakrn dostuymuqum da sadece hatmmt soruyormuq gibi.
Profesor Lorca son derece kabaydl, ama sozleri bende ka-
bahk etkisi brrakmamrqtr. Srkrh dudaklanyla bana srntryordu,
ya anlamh bir qey soyle, ya da gek git der gibiydi.
"Ben bir antropoloji o[rencisiyim, Profesor Lorca," de-
dim. "Bi.iyiiciilerin biligsel sistemini ofrenme firsahnr buldu-
Eu- bir alan gahqmasr igindeyim."
Profesor Lorca bana kuqku ve srkrntryla baktr. Gozleri
nefret dolu iki mavi benek gibiydi. SaElannr yiizrine diiqmiiq-
ler gibi eliyle arkaya do[ru taradr.
"Meksika'da gergek bir btiyi.ictiyle Eahqryorum," diye de-
vam ettim, bir yanrt iEin onu teqvik etmeye gahqarak. "O ger-
gek bir btiyticii, emin olun. Onu benimle konuqmayaraz;r ede-
bilmek iqin bir yrldan fazla u[raqtrm."
Profesor Lorca'nrn suratr gevqedi, apzm agtr ve sanki bir
ptzahamuru gevirir gibi dondiirdiip:d zartf elini burnumun di-
binde sallayarak konuqtu. Yeqilimsi spor ceketiyle miikem-
mel bir uyum iEindeki mineli altrn koi diifimelerine bakma-
dan edemedim.
"Eee, benden ne istiyorsLln?" diye sordu.
"Beni bir dakika dinlemenrzt istiyorum," dedim, "belki
yaptrklanm ilginizi Eekebilir. "
Goniilsiizhik ve sabrr kanqrmr bir edayla omuzlannr silk-
ti ve btirosunun kaprsrnl agrp beni iEeri aldr. Boqa harcayacak
bir anrm bile olmadrlrnr biliyordum ve kendisine alan gahq-
mamrn gok direkt bir tanrmlamaslnl yaptrm. Bana qamanizm
hakkrnda antropolojik metinlerde bulduklarrmla hig alakasr
dulunu anlarsrn. Ne soylerse soylesin, ne yaparsa yapsrn, o
da trpkr senin gibi tir tir titriyordur. Boyle bi bakrq bi an igin
bile olsa rakibini dcizbrakr, darbeni o zaman indirirsin."
$ansrmrn yerinde oldu$u bir giin, Profesor Lorca'yr bi.iro-
sunun agrldr[r koridorda krstrdrm.
"Profescjr Lorca," dedim, "bana ayrrabilece[iniz bir daki-
kantz var ml?"
"Sen de kim oluyorsun?" dedi Eok dogal bir edayla, sanki
en yakrn dostuymuqum da sadece hatmmt soruyormuq gibi.
Profesor Lorca son derece kabaydl, ama sozleri bende ka-
bahk etkisi brrakmamrqtr. Srkrh dudaklanyla bana srntryordu,
ya anlamh bir qey soyle, ya da gek git der gibiydi.
"Ben bir antropoloji o[rencisiyim, Profesor Lorca," de-
dim. "Bi.iyiiciilerin biligsel sistemini ofrenme firsahnr buldu-
Eu- bir alan gahqmasr igindeyim."
Profesor Lorca bana kuqku ve srkrntryla baktr. Gozleri
nefret dolu iki mavi benek gibiydi. SaElannr yiizrine diiqmiiq-
ler gibi eliyle arkaya do[ru taradr.
"Meksika'da gergek bir btiyi.ictiyle Eahqryorum," diye de-
vam ettim, bir yanrt iEin onu teqvik etmeye gahqarak. "O ger-
gek bir btiyticii, emin olun. Onu benimle konuqmayaraz;r ede-
bilmek iqin bir yrldan fazla u[raqtrm."
Profesor Lorca'nrn suratr gevqedi, apzm agtr ve sanki bir
ptzahamuru gevirir gibi dondiirdiip:d zartf elini burnumun di-
binde sallayarak konuqtu. Yeqilimsi spor ceketiyle miikem-
mel bir uyum iEindeki mineli altrn koi diifimelerine bakma-
dan edemedim.
"Eee, benden ne istiyorsLln?" diye sordu.
"Beni bir dakika dinlemenrzt istiyorum," dedim, "belki
yaptrklanm ilginizi Eekebilir. "
Goniilsiizhik ve sabrr kanqrmr bir edayla omuzlannr silk-
ti ve btirosunun kaprsrnl agrp beni iEeri aldr. Boqa harcayacak
bir anrm bile olmadrlrnr biliyordum ve kendisine alan gahq-
mamrn gok direkt bir tanrmlamaslnl yaptrm. Bana qamanizm
hakkrnda antropolojik metinlerde bulduklarrmla hig alakasr
fil ve etkileyici bi hal almadan once. Btiyiiciilerin yi.iksek sa-
natlarrndan biri ne zaman durulaca[rnr bilmektir. Profesortin-
den alabilecelinin ttimiinii aldrn gibi geliyor bana""
ilk tepki olarak, hemen Profesor Lorca'yr ateqli bir qekilde
savunmaya giriqtim. Don Juan beni yatrqtrrdr. Kimseyi eleqtir-
mek ya da yargrlamak niyetinde olmadrlmr, ama bildifi bir
gey varsa, o da gok az sayrda insanrn ne zamanvazgeErlece$i-
ni bildigini, bildilinden gerEek anlamda yararlanmayr beceren
insan saylslnln ise bundan da az oldulunu soyledi.
Don Juan'rn uyanlanna karqrn vazgeQmedim; aksine ho-
camrn sadrk ofrencisi, takipgisi, hayranr haline geldim. Pro-
fesor Lorca, btiyticrilerin diinyasma ait biliqsel sistem hakkrn-
da agrk seEik kavramlar oluqturmaktaki grintilsiizliifiim ve
yeteneksizligimden gok fazla dtiq krrrkhfrna ulramakla bir-
likte, gahqmamla gergekten ilgilenir gciri.ini.iyordu.
Bir gtin Profescir Lorca benim igin qu kavramr ortaya attr:
baqka bir biliqsellik diinyasrndaki bilim adamt-ziyaretEi" Bir
sosyal bilimci srfatryla, aErk fikirli davranarak farkh bir biliq-
sel sistem dtiqiincesini hayalinde evirip gevirmeye gonilllti ol-
du[unu teslim ediyordu. Saptanmrq davranrq bigimlerinin bir
araya toplanrp incelenecefi gergek bir aragtrrma planhyordu.
Biliqsellik sorunlan tasarlanrp tanrdrfrm qamanlara verilecek,
ve biligseliiklerini ornelin iki farkh davranrq biEimi iizerinde
odaklama kapasiteleri olgiilecekti.
Deneyin basit bir cirnekle baqlamasrnl dtiqiintiyordu; po-
ker oynarken bir yandan da yazit bir metni anlayrp akrllann-
da tutmaya gahqacaklardr. Daha ileri aqamalarda, orne[in
uyurlarken kendilerine sciylenen karmaqrk qeyler tizerinde
odaklanrna kapasitelerini olEmek gibi qeyler vardr. Profesor
Lorca qamanlann scizleri iizerinde dilbilimsel bir inceleme
yaprlmasrnr istiyordu. Tepkilerinin siirat, kesinlik, ve proje
ilerledikqe ortaya Erkacak de[igken nicelikler agrsrndan ger-
Eek olEtimlerini istiyordu.
Profesor Lorca'nrn qamanlann biliqsellifine iliqkin dlEiim
iiit
taleplerini kendisine anlattrfrmda, don Juan giilmekten katrldr.
"Bak, senin profesori.in gergekten hoquma gidiyor," dedi,
fil ve etkileyici bi hal almadan once. Btiyiiciilerin yi.iksek sa-
natlarrndan biri ne zaman durulaca[rnr bilmektir. Profesortin-
den alabilecelinin ttimiinii aldrn gibi geliyor bana""
ilk tepki olarak, hemen Profesor Lorca'yr ateqli bir qekilde
savunmaya giriqtim. Don Juan beni yatrqtrrdr. Kimseyi eleqtir-
mek ya da yargrlamak niyetinde olmadrlmr, ama bildifi bir
gey varsa, o da gok az sayrda insanrn ne zamanvazgeErlece$i-
ni bildigini, bildilinden gerEek anlamda yararlanmayr beceren
insan saylslnln ise bundan da az oldulunu soyledi.
Don Juan'rn uyanlanna karqrn vazgeQmedim; aksine ho-
camrn sadrk ofrencisi, takipgisi, hayranr haline geldim. Pro-
fesor Lorca, btiyticrilerin diinyasma ait biliqsel sistem hakkrn-
da agrk seEik kavramlar oluqturmaktaki grintilsiizliifiim ve
yeteneksizligimden gok fazla dtiq krrrkhfrna ulramakla bir-
likte, gahqmamla gergekten ilgilenir gciri.ini.iyordu.
Bir gtin Profescir Lorca benim igin qu kavramr ortaya attr:
baqka bir biliqsellik diinyasrndaki bilim adamt-ziyaretEi" Bir
sosyal bilimci srfatryla, aErk fikirli davranarak farkh bir biliq-
sel sistem dtiqiincesini hayalinde evirip gevirmeye gonilllti ol-
du[unu teslim ediyordu. Saptanmrq davranrq bigimlerinin bir
araya toplanrp incelenecefi gergek bir aragtrrma planhyordu.
Biliqsellik sorunlan tasarlanrp tanrdrfrm qamanlara verilecek,
ve biligseliiklerini ornelin iki farkh davranrq biEimi iizerinde
odaklama kapasiteleri olgiilecekti.
Deneyin basit bir cirnekle baqlamasrnl dtiqiintiyordu; po-
ker oynarken bir yandan da yazit bir metni anlayrp akrllann-
da tutmaya gahqacaklardr. Daha ileri aqamalarda, orne[in
uyurlarken kendilerine sciylenen karmaqrk qeyler tizerinde
odaklanrna kapasitelerini olEmek gibi qeyler vardr. Profesor
Lorca qamanlann scizleri iizerinde dilbilimsel bir inceleme
yaprlmasrnr istiyordu. Tepkilerinin siirat, kesinlik, ve proje
ilerledikqe ortaya Erkacak de[igken nicelikler agrsrndan ger-
Eek olEtimlerini istiyordu.
Profesor Lorca'nrn qamanlann biliqsellifine iliqkin dlEiim
iiit
taleplerini kendisine anlattrfrmda, don Juan giilmekten katrldr.
"Bak, senin profesori.in gergekten hoquma gidiyor," dedi,
makineler medeniyete ait olgulardr, edinilmelerinden duyu-
lan mutluluk hep baqkalarr adrna rdi,btzzat makinelerin yara-
trcrlan iEin bile bu boyleydi. Onlar iEin tek odtil parasaldr.
Btittin bunlan bana gosteren don Juan bende daha sorgu-
layrcr bir zihin yaplsl oluqturmayr baqarmrqtr. Daha cinceleri
asla yapmadr[rm bir qeye, profesor Lorca'nrn fikirlerini sor-
gulamaya baqladrm. Bu arada Profesor Lorca biliqsellik hak-
krnda hayret verici gerEekler saEmaya devam ediyordu. Her
aErklamasr bir oncekinden daha sert, dolayrsryla daha ozliiy-
dri.
Profescir Lorca ile ikinci somestr sonunda tam bir Erkma-
za girdim. Don Juan'a ve Profesor Lorca'ya ait iki dtiqiince
hattr arasrnda bir koprti kurabilmem ttimtiyle imk0nsrzdt. Bir-
birine kogut yollar izliyorlardr. Frofesor Lorca'nln biliqsellik
Eahqmasrnr nitelik ve nicelik aErsmdan ele almak istemesini
anhyordum. O giinlerde sibernetik devri kaprdaydr; ve biliq-
sellik gahqmalannrn uygularnah yanr bir gerqeklikti. Ama
don Juan'rn dtinyasr da oyleydi, ve onu biliqsellifin standart
araElarryla olgmeye olanak yoktu. Don Juan'rn eylemlerinde
buna tanrk olma ayncahfrna eriqmiqtim, amabrzzat yagamrq
defildim. iti Otinyanln arasrna koprti kurmamr engelleyenin
bu gerEek oldufunu hissediyordum.
BLittin bunlan ziyaretlerimden birinde don Juan'a anlat-
trm. Koprtiyi.i engelleyen etmen konusunda dtiqiindtklerimin
tam olarak dofru olmadrfirnr sdyledi. Ona gore kusur, kiqinin
bireysel koqullanndan Eok daha kapsamh bir qeye aitti.
"Srradan insanlar olarak sahip oldufumuz en biiytik ku-
surlardan biri hakkrnda sana soylediklerimi belki hatrrlarsrn,"
dedi.
Boyle bir qey anlmsayamadrm. Biz srradan itrsanlartn ba-
qrna bela olan oyle gok kusurdan soz etmigti ki kafam kanqr-
yordu.
"Ozel bir qey istiyorsun," dedim, "ama akhma gelmiyor."
"Bahsettifim biiytik kusur," dedi, "varlrfrntn her antnda
akhndan hig Erkarmaman gereken bi qey. Bana gore sorunla-
nn en biiytifi.i bu, ve bunu kulaklanndan drqan ligkrrana dek
makineler medeniyete ait olgulardr, edinilmelerinden duyu-
lan mutluluk hep baqkalarr adrna rdi,btzzat makinelerin yara-
trcrlan iEin bile bu boyleydi. Onlar iEin tek odtil parasaldr.
Btittin bunlan bana gosteren don Juan bende daha sorgu-
layrcr bir zihin yaplsl oluqturmayr baqarmrqtr. Daha cinceleri
asla yapmadr[rm bir qeye, profesor Lorca'nrn fikirlerini sor-
gulamaya baqladrm. Bu arada Profesor Lorca biliqsellik hak-
krnda hayret verici gerEekler saEmaya devam ediyordu. Her
aErklamasr bir oncekinden daha sert, dolayrsryla daha ozliiy-
dri.
Profescir Lorca ile ikinci somestr sonunda tam bir Erkma-
za girdim. Don Juan'a ve Profesor Lorca'ya ait iki dtiqiince
hattr arasrnda bir koprti kurabilmem ttimtiyle imk0nsrzdt. Bir-
birine kogut yollar izliyorlardr. Frofesor Lorca'nln biliqsellik
Eahqmasrnr nitelik ve nicelik aErsmdan ele almak istemesini
anhyordum. O giinlerde sibernetik devri kaprdaydr; ve biliq-
sellik gahqmalannrn uygularnah yanr bir gerqeklikti. Ama
don Juan'rn dtinyasr da oyleydi, ve onu biliqsellifin standart
araElarryla olgmeye olanak yoktu. Don Juan'rn eylemlerinde
buna tanrk olma ayncahfrna eriqmiqtim, amabrzzat yagamrq
defildim. iti Otinyanln arasrna koprti kurmamr engelleyenin
bu gerEek oldufunu hissediyordum.
BLittin bunlan ziyaretlerimden birinde don Juan'a anlat-
trm. Koprtiyi.i engelleyen etmen konusunda dtiqiindtklerimin
tam olarak dofru olmadrfirnr sdyledi. Ona gore kusur, kiqinin
bireysel koqullanndan Eok daha kapsamh bir qeye aitti.
"Srradan insanlar olarak sahip oldufumuz en biiytik ku-
surlardan biri hakkrnda sana soylediklerimi belki hatrrlarsrn,"
dedi.
Boyle bir qey anlmsayamadrm. Biz srradan itrsanlartn ba-
qrna bela olan oyle gok kusurdan soz etmigti ki kafam kanqr-
yordu.
"Ozel bir qey istiyorsun," dedim, "ama akhma gelmiyor."
"Bahsettifim biiytik kusur," dedi, "varlrfrntn her antnda
akhndan hig Erkarmaman gereken bi qey. Bana gore sorunla-
nn en biiytifi.i bu, ve bunu kulaklanndan drqan ligkrrana dek
de, onlan onurlandrmak igin muhteqem torenler diizenlenir-
miq. Kazandrklan ganimetleri, aldrklarr esirleri sergileyerek
sava$ arabalarrnrn iqinde gegit yaparlarmrq. Yanlanndaysa
her zaman bi kole bulunurmug; onun gcirevi biitiin bu tin ve
ihtiqamrn gegici oldulunu kulaklarrna fisrldamakmrg.
"Bizbi zafer kazandrltmtzda," dedi don Juan, "zafetleri-
mizin gelip gegici oldulunu kulalrmrza fisrldayacak kimse-
miz yok. Btiyiictilerin ise tisttinliiEti qurda; ciliim yolundaki
varhklar olarak onlann kulaklanna her geyin krsa omtirlii ol-
dulunu fisrldayacak birisi var. Bu fisrldayan, oltim; gaqmaz
akrl hocasl, sana asla yalan soylemeyecek tek varhk."
de, onlan onurlandrmak igin muhteqem torenler diizenlenir-
miq. Kazandrklan ganimetleri, aldrklarr esirleri sergileyerek
sava$ arabalarrnrn iqinde gegit yaparlarmrq. Yanlanndaysa
her zaman bi kole bulunurmug; onun gcirevi biitiin bu tin ve
ihtiqamrn gegici oldulunu kulaklarrna fisrldamakmrg.
"Bizbi zafer kazandrltmtzda," dedi don Juan, "zafetleri-
mizin gelip gegici oldulunu kulalrmrza fisrldayacak kimse-
miz yok. Btiyiictilerin ise tisttinliiEti qurda; ciliim yolundaki
varhklar olarak onlann kulaklanna her geyin krsa omtirlii ol-
dulunu fisrldayacak birisi var. Bu fisrldayan, oltim; gaqmaz
akrl hocasl, sana asla yalan soylemeyecek tek varhk."
arkadaqrndan, Patricia Turner ve Sandra Flanagan'dan soz et-
miqtin bana. Gidip onlan bulmanrn ve sahip oldu$un her qe-
yi harcayarak ikisine de birer armafan almanrn zamanrdrr.
Jest, iqte bu."
"Nerede olduklarrnr bile bihniyorurn, don Juan," dedim,
rtiraz eder gibi.
"Onlan bulmak, senin igin bi meydan okuma anlamrna
gelecek. Onlan ararken kaldrrmadrk tek bi taq brrakmayacak-
srn. Yapmaya niyet edecepin gey son derece basit, ancak ner-
deyse olanaksrz da. Yoluna devam etmek igin, kiqisel minnet-
tarhk egi[ini geEmek ve tek bi hareketle ozgtir kahnak isti-
yorsun. E[er bu egigi agamazsan, benimle bu iqi siirdiirrneye
gahqmanrn hiE anlamr olmayacak."
"iyi de bana bu gorevi vermek nerden akhna geldi?" diye
sordum. "Bunun bana uygult olaca[rnr diiqi.indiifiin iEin ken-
din rni icat ettin?"
"Ben higbi qey icat etmem," dedi gergekgi bir tavrrla. "Bu
gorevi sonsuzlufun kendisinden aldrm. Btitiin bunlan sana
soylemek benim igin kolay de[il. Qektiklerinin bana zevk
verdi!ini driEi"intiyorsan yanrhyorsun. Senin gorevinde baqa-
rrlr olman bana senin igin oldufundan daha fazla anlam ifade
ediyor. Bagaramazsan, yitirecelin Eok az $ey var. Ne? Bana
yaptrlrn ziyaretler. Aman ne onemli. Ama ben seni yitiririm;
ve bu benim igin ya silsilemin srireklilifini, ya da senin onu
bi altrn anahtarla kapatma olasrhfirnr yitirme anlamrna gelir."
Don Juan sustu. Zihnimin ne zaman diiErincelerin hum-
masrna kaprldr$rnr hep iyi bilirdi.
"Sana defalarca anlattr[rm gibi, sar)a{g-gezginler yarar-
crdrrlar," diye devam etti sonra. "Duygusalhk, melankoli,
nostalji gibi qeylerle ilgilenmezler. SavaEEt-gezginler iqin
yalnrzca rniicadele vardrr; ve sonu olmayan bi mticadeledir
bu. E[er buraya huzur bulmak igin geldi[ini, ya da bunun ya-
qamrnda bi dinlenme arasl oldufunu diiqiintiyorsan yanrhyor-
sun. Bu borElarrnr odeme iqi senin bildifiin duygularca yon-
lendirilmiyor. Son derece saf bi duygu incetili krlavuzluk
ediyor ona; sonsuzlufia dalmak tizere olan, ve bunu yapma-
arkadaqrndan, Patricia Turner ve Sandra Flanagan'dan soz et-
miqtin bana. Gidip onlan bulmanrn ve sahip oldu$un her qe-
yi harcayarak ikisine de birer armafan almanrn zamanrdrr.
Jest, iqte bu."
"Nerede olduklarrnr bile bihniyorurn, don Juan," dedim,
rtiraz eder gibi.
"Onlan bulmak, senin igin bi meydan okuma anlamrna
gelecek. Onlan ararken kaldrrmadrk tek bi taq brrakmayacak-
srn. Yapmaya niyet edecepin gey son derece basit, ancak ner-
deyse olanaksrz da. Yoluna devam etmek igin, kiqisel minnet-
tarhk egi[ini geEmek ve tek bi hareketle ozgtir kahnak isti-
yorsun. E[er bu egigi agamazsan, benimle bu iqi siirdiirrneye
gahqmanrn hiE anlamr olmayacak."
"iyi de bana bu gorevi vermek nerden akhna geldi?" diye
sordum. "Bunun bana uygult olaca[rnr diiqi.indiifiin iEin ken-
din rni icat ettin?"
"Ben higbi qey icat etmem," dedi gergekgi bir tavrrla. "Bu
gorevi sonsuzlufun kendisinden aldrm. Btitiin bunlan sana
soylemek benim igin kolay de[il. Qektiklerinin bana zevk
verdi!ini driEi"intiyorsan yanrhyorsun. Senin gorevinde baqa-
rrlr olman bana senin igin oldufundan daha fazla anlam ifade
ediyor. Bagaramazsan, yitirecelin Eok az $ey var. Ne? Bana
yaptrlrn ziyaretler. Aman ne onemli. Ama ben seni yitiririm;
ve bu benim igin ya silsilemin srireklilifini, ya da senin onu
bi altrn anahtarla kapatma olasrhfirnr yitirme anlamrna gelir."
Don Juan sustu. Zihnimin ne zaman diiErincelerin hum-
masrna kaprldr$rnr hep iyi bilirdi.
"Sana defalarca anlattr[rm gibi, sar)a{g-gezginler yarar-
crdrrlar," diye devam etti sonra. "Duygusalhk, melankoli,
nostalji gibi qeylerle ilgilenmezler. SavaEEt-gezginler iqin
yalnrzca rniicadele vardrr; ve sonu olmayan bi mticadeledir
bu. E[er buraya huzur bulmak igin geldi[ini, ya da bunun ya-
qamrnda bi dinlenme arasl oldufunu diiqiintiyorsan yanrhyor-
sun. Bu borElarrnr odeme iqi senin bildifiin duygularca yon-
lendirilmiyor. Son derece saf bi duygu incetili krlavuzluk
ediyor ona; sonsuzlufia dalmak tizere olan, ve bunu yapma-
Sanki ondaki derin bir ihtiyacr giderir gibiydim; cizellikle
babasmm bana sonsuz gtiveni oldufunu anladrktan sonra or-
taya koydufu, birisine kol kanat germe ihtiyacrydr bu. Benim
ktigiik annem olmuqtu. Onun izni olmadan alzrmr bile agamr-
yordum. Bir atmaca gibi gozleri iisti.imdeydi. Donem tezleri-
mi yazrp ders kitaplarrmr okuyor ve benim igin ozetliyordu
bile. Hepsi de hoguma gidiyordu, ama gozetilmeyi istedifiim-
den de[il; gtinkii boyle bir gereksinmenin asla biliqsellilimin
bir pargasr oldufunu sanmlyorum. O yaptrlr igin hoqlanryor-
dum bunlardan. Onunla olmayr seviyordum.
Beni her gtin sinemaya gottiri.irdii. Los Angeles'rn biltiin
btiytik sinemalarrna girig kartlarr vardr; bazr sinema patronla-
n bu kartlarr babasma armalan veriyordu. Bay Turner onlarr
hiE kullanmazdr; girig kaftr gcistermenin asaletine uymadrlr-
nr diiqtintirdti. Giqe memurlan bu kartlarr taqryanlara hep bir
makbuz rmzalatttnrlardr. Patricia bu makbuzlan rahatsz ol-
madan imzahyordu, ama bazen adi memurun biri Bay Tur-
ner'rn imzasrnr isterdi, ve ben imzalamaya kalktrlrmda sade-
ce Bay Turner'rn imzasr da yetmezdi onlara. Ehliyetini gcir-
mek isterlerdi bu sefer. Bu memurlardan biri, ktistah bir geng
adam ciyle bir laf etmiqti ki bir keresinde, onun kadar benim
de makaralan koyvermeme sebep olmugtu, ama Patricia'yr bir
ofke nobetine sokmuqtu bu olanlar.
"Sanrrm siz Bay Turd (dipnot. turd: bok) olmahsrnrz,"
dedi, dtiqtinebileceliniz en adi srntrqla, "Bay Tumer de[il."
Bu hakareti savugturabilirdim, ama sonra Steve Reeves'rn
Herkiil'tinti gormemize izin vermeyerek bizi fena halde bo-
zum ederdi.
Genellikle her yere Patricia'nrn en iyi arkadagr olan ve bi-
tiqik evde ailesiyle birlikte oturan Sandra Flanagan ile birlik-
te giderdik. Sandra Patricia'yla taban tabana ztttr. O da aynl
boydaydr; ama yuvarlak bir ytizti, gtil pembesi yanaklan ve
qehvetli bt a$zt vardr; ve bir rakun kadar safhkhydr. $arkr
soylemeye hiE merakr yoktu. Onun bi.ittin ilgisi bedensel
zevkler iizerineydi. Yiyip igemeyece$i, sindiremeyecegi hig-
bir gey yoktu; beni en gok kahreden yanl da, kendi tabalrnr
Sanki ondaki derin bir ihtiyacr giderir gibiydim; cizellikle
babasmm bana sonsuz gtiveni oldufunu anladrktan sonra or-
taya koydufu, birisine kol kanat germe ihtiyacrydr bu. Benim
ktigiik annem olmuqtu. Onun izni olmadan alzrmr bile agamr-
yordum. Bir atmaca gibi gozleri iisti.imdeydi. Donem tezleri-
mi yazrp ders kitaplarrmr okuyor ve benim igin ozetliyordu
bile. Hepsi de hoguma gidiyordu, ama gozetilmeyi istedifiim-
den de[il; gtinkii boyle bir gereksinmenin asla biliqsellilimin
bir pargasr oldufunu sanmlyorum. O yaptrlr igin hoqlanryor-
dum bunlardan. Onunla olmayr seviyordum.
Beni her gtin sinemaya gottiri.irdii. Los Angeles'rn biltiin
btiytik sinemalarrna girig kartlarr vardr; bazr sinema patronla-
n bu kartlarr babasma armalan veriyordu. Bay Turner onlarr
hiE kullanmazdr; girig kaftr gcistermenin asaletine uymadrlr-
nr diiqtintirdti. Giqe memurlan bu kartlarr taqryanlara hep bir
makbuz rmzalatttnrlardr. Patricia bu makbuzlan rahatsz ol-
madan imzahyordu, ama bazen adi memurun biri Bay Tur-
ner'rn imzasrnr isterdi, ve ben imzalamaya kalktrlrmda sade-
ce Bay Turner'rn imzasr da yetmezdi onlara. Ehliyetini gcir-
mek isterlerdi bu sefer. Bu memurlardan biri, ktistah bir geng
adam ciyle bir laf etmiqti ki bir keresinde, onun kadar benim
de makaralan koyvermeme sebep olmugtu, ama Patricia'yr bir
ofke nobetine sokmuqtu bu olanlar.
"Sanrrm siz Bay Turd (dipnot. turd: bok) olmahsrnrz,"
dedi, dtiqtinebileceliniz en adi srntrqla, "Bay Tumer de[il."
Bu hakareti savugturabilirdim, ama sonra Steve Reeves'rn
Herkiil'tinti gormemize izin vermeyerek bizi fena halde bo-
zum ederdi.
Genellikle her yere Patricia'nrn en iyi arkadagr olan ve bi-
tiqik evde ailesiyle birlikte oturan Sandra Flanagan ile birlik-
te giderdik. Sandra Patricia'yla taban tabana ztttr. O da aynl
boydaydr; ama yuvarlak bir ytizti, gtil pembesi yanaklan ve
qehvetli bt a$zt vardr; ve bir rakun kadar safhkhydr. $arkr
soylemeye hiE merakr yoktu. Onun bi.ittin ilgisi bedensel
zevkler iizerineydi. Yiyip igemeyece$i, sindiremeyecegi hig-
bir gey yoktu; beni en gok kahreden yanl da, kendi tabalrnr
krz, o. Bir taksi tutup eve gidecek parasr da var."
Aldanrp sinemada kaldrm, sinir ve sugluluk iEinde Sand-
ra'yr opmeye devam ettim. Ateqli bir opticti$tin orta yerinde
birinin sagrmr Eekti[ini hissettim. Patrica'ydr. Koltuklann sr-
rasr gev$ekti ve arkaya dofru yattr. Atletik Patricia, bizim sr-
ra arkadakinin iizerine devrilmeden hemen once aradan kug-
tr. Srranrn obtir bagmda oturan iki izleyicinin gr[hklannr iqit-
tim.
Nicholas van Hooten'mki berbat bir oEtittti. Patricia,
Sandra ve ben tam bir sessizlik iginde eve dondiik. Sonra tu-
tulmasr olanaksrz scizler vererek, gcizyaqlan, suElam alar ara-
srnda bir orta yol bulmaya Eahgtrk. Bu iig yanh iliqki, kendi-
mizi nerdeyse mahvetmemizle sonuElandr. Boyle bir qey ya-
gamaya hazrrhkh degildik. Sevgi, diiriistliik, gorev ve ahlak
kurallan ile ilgili sorunlan Eozmeyi bilmiyorduk. Birini obti-
riine tercih edemiyordum; onlar da beni terk edemiyorlardr.
Bir giin mi.ithiq bir karga$anrn dorufunda ve katrksrz bir
umutsuzluk iginde, iigtimriz de birbirrmtzi bir daha hiE gor-
memek rizere ayn ayn yerlere kagrp gittik.
Mahvolmuqtum. Yaptrfrm hiEbir gey onlann yaqamlma
vurduklan damgayr silemiyordu. Los Angeles'i terk ettirn ve
hasretimi dindirebilmek igin sayrsrz qeylerle kendimi meqgul
etmeye Eahqtrm. Zene kadar abartmadan soyleyebilirim ki,
cehennemin derinliklerine indi[imi ve bir daha ordan asla gr-
kamayacafrmr dtiqiiniiyordum. Don Juan'rn yagantrm ve kiqi-
li[im tizerindeki etkisi olmasaydr, beni yiyip bitiren iblisle-
rimle baq etmemin imkAnr yoktu. Yaptr[rm qeyin yanhq oldu-
[unu, bu denli harika iki insanr yiz yuze gelmeye hazrrhkh
olmadrfrm boyle utanE verici, aptalca sagmahklann igine
sokmaya hiE hakkrm olmadr[rnr don Juan'a soylemigtim.
"Yanhq olan," dedi don Juan, "tigiinriziin de yolunu qaglr-
mrq benmerkezci kagrklar olmanrzdr. Kendini belenmiqlifin
seni nerdeyse mahvetmiq. Kibrin olmazsa, yalnrzca duygula-
nn kalrr.
"Beni dinle," diye devam etti, "ve sana diinya kadar an-
lam ifade edecek qu basit ve dolaysrz ahqtrrmayr yap: o iki kr-
krz, o. Bir taksi tutup eve gidecek parasr da var."
Aldanrp sinemada kaldrm, sinir ve sugluluk iEinde Sand-
ra'yr opmeye devam ettim. Ateqli bir opticti$tin orta yerinde
birinin sagrmr Eekti[ini hissettim. Patrica'ydr. Koltuklann sr-
rasr gev$ekti ve arkaya dofru yattr. Atletik Patricia, bizim sr-
ra arkadakinin iizerine devrilmeden hemen once aradan kug-
tr. Srranrn obtir bagmda oturan iki izleyicinin gr[hklannr iqit-
tim.
Nicholas van Hooten'mki berbat bir oEtittti. Patricia,
Sandra ve ben tam bir sessizlik iginde eve dondiik. Sonra tu-
tulmasr olanaksrz scizler vererek, gcizyaqlan, suElam alar ara-
srnda bir orta yol bulmaya Eahgtrk. Bu iig yanh iliqki, kendi-
mizi nerdeyse mahvetmemizle sonuElandr. Boyle bir qey ya-
gamaya hazrrhkh degildik. Sevgi, diiriistliik, gorev ve ahlak
kurallan ile ilgili sorunlan Eozmeyi bilmiyorduk. Birini obti-
riine tercih edemiyordum; onlar da beni terk edemiyorlardr.
Bir giin mi.ithiq bir karga$anrn dorufunda ve katrksrz bir
umutsuzluk iginde, iigtimriz de birbirrmtzi bir daha hiE gor-
memek rizere ayn ayn yerlere kagrp gittik.
Mahvolmuqtum. Yaptrfrm hiEbir gey onlann yaqamlma
vurduklan damgayr silemiyordu. Los Angeles'i terk ettirn ve
hasretimi dindirebilmek igin sayrsrz qeylerle kendimi meqgul
etmeye Eahqtrm. Zene kadar abartmadan soyleyebilirim ki,
cehennemin derinliklerine indi[imi ve bir daha ordan asla gr-
kamayacafrmr dtiqiiniiyordum. Don Juan'rn yagantrm ve kiqi-
li[im tizerindeki etkisi olmasaydr, beni yiyip bitiren iblisle-
rimle baq etmemin imkAnr yoktu. Yaptr[rm qeyin yanhq oldu-
[unu, bu denli harika iki insanr yiz yuze gelmeye hazrrhkh
olmadrfrm boyle utanE verici, aptalca sagmahklann igine
sokmaya hiE hakkrm olmadr[rnr don Juan'a soylemigtim.
"Yanhq olan," dedi don Juan, "tigiinriziin de yolunu qaglr-
mrq benmerkezci kagrklar olmanrzdr. Kendini belenmiqlifin
seni nerdeyse mahvetmiq. Kibrin olmazsa, yalnrzca duygula-
nn kalrr.
"Beni dinle," diye devam etti, "ve sana diinya kadar an-
lam ifade edecek qu basit ve dolaysrz ahqtrrmayr yap: o iki kr-
onlara ne olduluna, nerelerde olduklarrna dair biiytik bir
araqtrrmaya giriqtim. Once ailelerini taruyan insanlara sorular
sormakla iqe baqladrm. iti aite de Los Angeles'tan taqmmrq-
lardr, ve kimse bana nerde olabileceklerine dair bir fikir vere-
miyordu. Danrqacak kimse yoktu. Gazeteye ilan vermeyi dti-
qiindi.im. Ama sonra california'nln drqma taqrnmrq olabilecek-
leri akhma geldi. En sonunda bir ozel dedektif tutmak zorun-
da kaldrm. Resmi kayrt biirolanyla baflantrlan ve bunun gibi
ufak tefek aynntrlar sayesinde, dedektif birkag hafta iEinde
onlann rzim buldu.
New York'da yaqryorlardr; birbirlerine gok yakrn bir me-
safedeydiler, ve dostluklan da her zamankinden daha yakrn-
dr. New York'a gittim ve cince Patricia Tumer'r buldum. iste-
di[i gibi bir Broadway y:Jdtzr olamamrqtr ama bir oyunun
ekibindeydi. Sahnede mi yoksa idari bciliimde mi gorev aldr-
frnr bilmek istemedim. Onu biirosunda ziyarete gittim. Ne
yaptr[rnr bana soylemedi. Beni gortince gok gegirmigti. Yap-
tr[rmrz tek qey el ele oturup birlikte aflamak oldu. Ben de
ona ne yapmakta oldufurnu sdylemedim. Onu gdrmeye gel-
di[imi, Eiinkti ona olan gontil borcumun ifadesi olarak bir ar-
ma[an vermeyi istedi[imi, ve dcinmek niyetinde olmadrprm
bir yolculula Erkmak izere oldu[umu soyledim.
"Ne mequm sozler bunlar?" dedi, gergekten panikledifi
belliydi. "Ne yapmayr planhyorsun? Hasta mrsrn? Hasta go-
rtinmiiyorsun."
"Mecazi anlamdaydl," diye gtivence verdim" "Giiney
Amerika'ya geri doni.iyorum; talihimi orada denemek niyetin-
deyim. Rekabet korkung, ve koqullar Eok getin, hepsi bu. Ba-
qarmak istiyorsam her geyimi ortaya koymam gerekiyor."
Rahatlamrq gortintiyordu, bana sarrldr. Defiiqmemiqti, yal-
ntzca daha iri, gok daha gijglti, daha olgun ve gok zarif gorii-
niiyordu. Ellerini opttim ve karqr konulmaz bn sevgi dalgasr
beni sardr. Don Juan hakhydr. Karqrhklr suqlamaiardan ann-
drlrmda, kalan sadece duygularrmdl.
"Sana bir arma[an vermek istiyorum, Patricia Tumer,"
dedim. "Ne istersen iste benden, efer gi.ictim yeterse, istedi-
onlara ne olduluna, nerelerde olduklarrna dair biiytik bir
araqtrrmaya giriqtim. Once ailelerini taruyan insanlara sorular
sormakla iqe baqladrm. iti aite de Los Angeles'tan taqmmrq-
lardr, ve kimse bana nerde olabileceklerine dair bir fikir vere-
miyordu. Danrqacak kimse yoktu. Gazeteye ilan vermeyi dti-
qiindi.im. Ama sonra california'nln drqma taqrnmrq olabilecek-
leri akhma geldi. En sonunda bir ozel dedektif tutmak zorun-
da kaldrm. Resmi kayrt biirolanyla baflantrlan ve bunun gibi
ufak tefek aynntrlar sayesinde, dedektif birkag hafta iEinde
onlann rzim buldu.
New York'da yaqryorlardr; birbirlerine gok yakrn bir me-
safedeydiler, ve dostluklan da her zamankinden daha yakrn-
dr. New York'a gittim ve cince Patricia Tumer'r buldum. iste-
di[i gibi bir Broadway y:Jdtzr olamamrqtr ama bir oyunun
ekibindeydi. Sahnede mi yoksa idari bciliimde mi gorev aldr-
frnr bilmek istemedim. Onu biirosunda ziyarete gittim. Ne
yaptr[rnr bana soylemedi. Beni gortince gok gegirmigti. Yap-
tr[rmrz tek qey el ele oturup birlikte aflamak oldu. Ben de
ona ne yapmakta oldufurnu sdylemedim. Onu gdrmeye gel-
di[imi, Eiinkti ona olan gontil borcumun ifadesi olarak bir ar-
ma[an vermeyi istedi[imi, ve dcinmek niyetinde olmadrprm
bir yolculula Erkmak izere oldu[umu soyledim.
"Ne mequm sozler bunlar?" dedi, gergekten panikledifi
belliydi. "Ne yapmayr planhyorsun? Hasta mrsrn? Hasta go-
rtinmiiyorsun."
"Mecazi anlamdaydl," diye gtivence verdim" "Giiney
Amerika'ya geri doni.iyorum; talihimi orada denemek niyetin-
deyim. Rekabet korkung, ve koqullar Eok getin, hepsi bu. Ba-
qarmak istiyorsam her geyimi ortaya koymam gerekiyor."
Rahatlamrq gortintiyordu, bana sarrldr. Defiiqmemiqti, yal-
ntzca daha iri, gok daha gijglti, daha olgun ve gok zarif gorii-
niiyordu. Ellerini opttim ve karqr konulmaz bn sevgi dalgasr
beni sardr. Don Juan hakhydr. Karqrhklr suqlamaiardan ann-
drlrmda, kalan sadece duygularrmdl.
"Sana bir arma[an vermek istiyorum, Patricia Tumer,"
dedim. "Ne istersen iste benden, efer gi.ictim yeterse, istedi-
srna geEip oturduk.
"Ne yapryorsun burada?" diye sordu, biraz daha sakince.
"Kalamazsm! Ben evli bir kadrnrm! Ug goculum var benim!
Ve gok mutlu bir evlilifim var."
Makineli tiifek gibi sozcrikleri birbiri ardrna sralayarak
bana kocasrnrn Eok giivenilir bir insan, yaratrcr defilse de iyi
bir adam oldulunu, qehvetli olmadrlrnr, seviqtiklerinde gok
gabuk yoruldulu iEin gayet dikkatli olmasr gerekti[ini, onun
kolayca hastalandrfirnr ve bazen iqe gidemedifini, arna tiE gii-
zel gocuk yapmayr becermiq oldufunu, ve iigiinci.i qocuktan
sonra adr Herbert oldu[u anlaqrlan kocasrnrn bu iqleri ttimtiy-
le brraktr[rnr anlattr. Artrk yapamtyordu, ama sorun de[ildi.
Onu sakinleEtirmeye Eahqarak sadece bir dakikahfirna zi-
yaretine geldilimi, hayatrna karrqmak ya da onu herhangi bir
qekilde rahatsrz etmek niyetinde olmadrlrmr tekrar tekrar
soyledim. Onu bulmamrn ne kadar zor oldufunu anlattrm.
"Buraya sana veda etmek iqin geldim," dedim, "ve sana
hayatrmrn aqkr oldufunLr soylemek iqin. Sana gonril borcu-
mun ve oltimsiiz sevgimin bir simgesi olarak bir armafan al-
mak istiyorum."
Qok etkilenmiq gortintiyordu. Trpkr eskiden yaprr[r gibi,
aErk ytirekle giiltimsedi. Diqlerinin arahkhlr onu gocuksu
gosteriyordu. Ona her zamankinden daha gtizel oldufunu
soyledim ki bu dofruydu.
Gtildti ve srkr bir rejime girmek izere oldufunu, gelece-
gimi bilse rejime Eok daha once baElamrg olacafrnr soyledi.
Ama hemen baqlayacaktr; ve gelecek sefer onu daha ince bu-
lacaktrm. Biriikteki yaqantrmrzrn ne korkunE oldu[unu ve
onu ne kadar derinden etkiledigini anlattr tekrar tekrar. Sofu
bir Katolik olmasrna karqrn intihan bile dtiqtinmtiqrti; ama
aradr[r avuntuyu Eocuklannda buimuqtu, yaptrklanmlzln
genqlifin tuhaflrklan oldufunu ve asla tam anlamryla silin-
mese bile ristti orttili,i kalmalarr gerektilini diiqiiniiyordu.
Ona minnettarhlrmtn ve sevgimin niqanesi olarak alabi-
lecelim bir anna$an olup olmadrlrnr sordulumda grildti ve
Patricia Turner'rn dediklerinin aynlsmt; igine iqeyecek bir

ilili
srna geEip oturduk.
"Ne yapryorsun burada?" diye sordu, biraz daha sakince.
"Kalamazsm! Ben evli bir kadrnrm! Ug goculum var benim!
Ve gok mutlu bir evlilifim var."
Makineli tiifek gibi sozcrikleri birbiri ardrna sralayarak
bana kocasrnrn Eok giivenilir bir insan, yaratrcr defilse de iyi
bir adam oldulunu, qehvetli olmadrlrnr, seviqtiklerinde gok
gabuk yoruldulu iEin gayet dikkatli olmasr gerekti[ini, onun
kolayca hastalandrfirnr ve bazen iqe gidemedifini, arna tiE gii-
zel gocuk yapmayr becermiq oldufunu, ve iigiinci.i qocuktan
sonra adr Herbert oldu[u anlaqrlan kocasrnrn bu iqleri ttimtiy-
le brraktr[rnr anlattr. Artrk yapamtyordu, ama sorun de[ildi.
Onu sakinleEtirmeye Eahqarak sadece bir dakikahfirna zi-
yaretine geldilimi, hayatrna karrqmak ya da onu herhangi bir
qekilde rahatsrz etmek niyetinde olmadrlrmr tekrar tekrar
soyledim. Onu bulmamrn ne kadar zor oldufunu anlattrm.
"Buraya sana veda etmek iqin geldim," dedim, "ve sana
hayatrmrn aqkr oldufunLr soylemek iqin. Sana gonril borcu-
mun ve oltimsiiz sevgimin bir simgesi olarak bir armafan al-
mak istiyorum."
Qok etkilenmiq gortintiyordu. Trpkr eskiden yaprr[r gibi,
aErk ytirekle giiltimsedi. Diqlerinin arahkhlr onu gocuksu
gosteriyordu. Ona her zamankinden daha gtizel oldufunu
soyledim ki bu dofruydu.
Gtildti ve srkr bir rejime girmek izere oldufunu, gelece-
gimi bilse rejime Eok daha once baElamrg olacafrnr soyledi.
Ama hemen baqlayacaktr; ve gelecek sefer onu daha ince bu-
lacaktrm. Biriikteki yaqantrmrzrn ne korkunE oldu[unu ve
onu ne kadar derinden etkiledigini anlattr tekrar tekrar. Sofu
bir Katolik olmasrna karqrn intihan bile dtiqtinmtiqrti; ama
aradr[r avuntuyu Eocuklannda buimuqtu, yaptrklanmlzln
genqlifin tuhaflrklan oldufunu ve asla tam anlamryla silin-
mese bile ristti orttili,i kalmalarr gerektilini diiqiiniiyordu.
Ona minnettarhlrmtn ve sevgimin niqanesi olarak alabi-
lecelim bir anna$an olup olmadrlrnr sordulumda grildti ve
Patricia Turner'rn dediklerinin aynlsmt; igine iqeyecek bir

ilili
kendine acrma oldu[unu, ve veda ile tegekktir etmek igin, bu-
nu gergek anlamda yapmak ve siirdtirmek igin biiyticiilerin
kendilerini yeni baqtan ele almalarr gerekti[ini sciyledi.
"Kendine aclma duygunu hemen gimdi yeneceksin," diye
emretti. "Yarah oldulun fikrini alt et de bir bak bakahm, elin-
de kalan saf tortu ne?"
Elimde kalan saf tortu, her ikisine de nihai armalarumr
vermig oldu[um duygusuydu. Bir geyi yeniden canlandrma
ya da-kendimi de dahil-incitme saikiyle de[il, don Juan'rn
bana gcistermeye Eabaladrfr ruh halinin ta kendisiyle yapmrg-
trm bunu;bir savaggt-gezginin megrebi ki don Juan'rn dedili-
ne gore tek erdemi, kendisini etkilemig ne vursa anlstnt canlt
tutmasrdrr; tegekkiir ve veda etmesinin tek yolu da gu sihirli
edimidir: sevmiq oldulu ne varsa sessizlilinin iginde saklar.
kendine acrma oldu[unu, ve veda ile tegekktir etmek igin, bu-
nu gergek anlamda yapmak ve siirdtirmek igin biiyticiilerin
kendilerini yeni baqtan ele almalarr gerekti[ini sciyledi.
"Kendine aclma duygunu hemen gimdi yeneceksin," diye
emretti. "Yarah oldulun fikrini alt et de bir bak bakahm, elin-
de kalan saf tortu ne?"
Elimde kalan saf tortu, her ikisine de nihai armalarumr
vermig oldu[um duygusuydu. Bir geyi yeniden canlandrma
ya da-kendimi de dahil-incitme saikiyle de[il, don Juan'rn
bana gcistermeye Eabaladrfr ruh halinin ta kendisiyle yapmrg-
trm bunu;bir savaggt-gezginin megrebi ki don Juan'rn dedili-
ne gore tek erdemi, kendisini etkilemig ne vursa anlstnt canlt
tutmasrdrr; tegekkiir ve veda etmesinin tek yolu da gu sihirli
edimidir: sevmiq oldulu ne varsa sessizlilinin iginde saklar.
Miijdeci

DON JUAN BENI uyandrrdr[rnda, onun Sonora'daki evinde,


derin uykudaydrm. Nerdeyse btittin gece oturmuq ve bana
agrkladrfr kavramlar tizerinde kafa yormuqtum.
"Yeterince dinlendin," dedi, sertEe, hatta nerdeyse hoyrat-
ga omuzlanmr sarsarken. "Bitkinim diye dtiqktinliik goster-
me. Seninkisi bitkinlikten fazla bi qey; rahatstz edilmeme ar-
zusu. iginde bi qey, rahatsrz edildifinde gok igerliyor. Ama di-
renci krilana kadar bu yaruntn tizerine gitmen gok onemli.
Miijdeci

DON JUAN BENI uyandrrdr[rnda, onun Sonora'daki evinde,


derin uykudaydrm. Nerdeyse btittin gece oturmuq ve bana
agrkladrfr kavramlar tizerinde kafa yormuqtum.
"Yeterince dinlendin," dedi, sertEe, hatta nerdeyse hoyrat-
ga omuzlanmr sarsarken. "Bitkinim diye dtiqktinliik goster-
me. Seninkisi bitkinlikten fazla bi qey; rahatstz edilmeme ar-
zusu. iginde bi qey, rahatsrz edildifinde gok igerliyor. Ama di-
renci krilana kadar bu yaruntn tizerine gitmen gok onemli.
Qorak da! eteklerinin iglerine kadar girdik. Don Juan sa-
atlerce diizenli bigimde yiiriidti. Gi.intin iqinin sadece ytirti-
mekten ibaret oldulunu dtiqtinmeye baglamrqtrm. sonunda
durdu ve yamaglann golgelik tarafina oturduk.
"Btiyiictilii[tin en biiyiik projelerinden birine baqlamanrn
zamantdrr," dedi.
"Ne projesinden bahsediyorsun, don Juan?" diye sordum.

"Ona ozetleme denir," dedi. "Eski btiyticiiler ona yagammm


olaylarrnr yeniden anlatma derlerdi; yaptrklannl ve gcimezle-
rine anlattrklan qeyleri hatrlamalanna yardrm edecek bi arag
niteli[inde basit bi teknik olarak baqlamrqrr. Qomezleri igin
de bu teknik aynr de[eri taqrrdr; rilretmenlerinin onlara neler
soyledilini ve yaptr[rnr anrmsamalarrna yardrmcr olurdu. Es-
ki btiyticriler tekniklerinin ne denli uzak-menzllh etkileri ol-
dulunu anlayrncaya kadar bigok kez istilalar, ma[lubiyetler
gibi korkung toplumsal kryametler yaqadrlar."
"ispanyol fethini mi kastediyorsun, don Juan?" diye sor-
dum.
"Haytr," dedi. "O sadece iqin enfazla bilinen krsmr. On-
dan once gok daha yakrp yrkrcr baqka kryametler de yaqandr.
Ispanyollar buraya geldifinde eski btiytictiler artrk yagamr-
yordu. obtir kryametleri atlatabilenlerin gomezleri artrk gayet
ihtiyathydrlar. Kendilerini korumayr cifrenmiqlerdi. Eski bii-
yticiilerin teknilini ozetleme olarak yeniden adlandrranlar da
bu yeni briyiiciiler toplululudur.
"Zaman gok btiyrik defer taqryor," diye devam etti. Ge-
nelde ttim biiyiici.iler igin zaman her geyin temelidir. Benim
yiz yize oldu$um slnav, gok srkrqrk bi zaman birimi iginde
btiyticiihik hakkrnda bildigim her qeyi soyur bi onerme olarak
sana trkrqtrrmak zorunda oluqum, ama bunu yapmak igin se-
nin iginde gerekli alanr oluqturmahyrm."
"Ne alanr? Neden soz ediyorsun sen, don Juan?"
"Btiyticiilerin onci.ilii, bi qeyi igeri almak iEin, onu koya-
cak bi alan bulunrnasl gerektilidir," dedi. "Gi.inltik yaqamrn
aynntilan ile tepeden tnna$a doluysan, yeni higbi gey iEin yer
Qorak da! eteklerinin iglerine kadar girdik. Don Juan sa-
atlerce diizenli bigimde yiiriidti. Gi.intin iqinin sadece ytirti-
mekten ibaret oldulunu dtiqtinmeye baglamrqtrm. sonunda
durdu ve yamaglann golgelik tarafina oturduk.
"Btiyiictilii[tin en biiyiik projelerinden birine baqlamanrn
zamantdrr," dedi.
"Ne projesinden bahsediyorsun, don Juan?" diye sordum.

"Ona ozetleme denir," dedi. "Eski btiyticiiler ona yagammm


olaylarrnr yeniden anlatma derlerdi; yaptrklannl ve gcimezle-
rine anlattrklan qeyleri hatrlamalanna yardrm edecek bi arag
niteli[inde basit bi teknik olarak baqlamrqrr. Qomezleri igin
de bu teknik aynr de[eri taqrrdr; rilretmenlerinin onlara neler
soyledilini ve yaptr[rnr anrmsamalarrna yardrmcr olurdu. Es-
ki btiyticriler tekniklerinin ne denli uzak-menzllh etkileri ol-
dulunu anlayrncaya kadar bigok kez istilalar, ma[lubiyetler
gibi korkung toplumsal kryametler yaqadrlar."
"ispanyol fethini mi kastediyorsun, don Juan?" diye sor-
dum.
"Haytr," dedi. "O sadece iqin enfazla bilinen krsmr. On-
dan once gok daha yakrp yrkrcr baqka kryametler de yaqandr.
Ispanyollar buraya geldifinde eski btiytictiler artrk yagamr-
yordu. obtir kryametleri atlatabilenlerin gomezleri artrk gayet
ihtiyathydrlar. Kendilerini korumayr cifrenmiqlerdi. Eski bii-
yticiilerin teknilini ozetleme olarak yeniden adlandrranlar da
bu yeni briyiiciiler toplululudur.
"Zaman gok btiyrik defer taqryor," diye devam etti. Ge-
nelde ttim biiyiici.iler igin zaman her geyin temelidir. Benim
yiz yize oldu$um slnav, gok srkrqrk bi zaman birimi iginde
btiyticiihik hakkrnda bildigim her qeyi soyur bi onerme olarak
sana trkrqtrrmak zorunda oluqum, ama bunu yapmak igin se-
nin iginde gerekli alanr oluqturmahyrm."
"Ne alanr? Neden soz ediyorsun sen, don Juan?"
"Btiyticiilerin onci.ilii, bi qeyi igeri almak iEin, onu koya-
cak bi alan bulunrnasl gerektilidir," dedi. "Gi.inltik yaqamrn
aynntilan ile tepeden tnna$a doluysan, yeni higbi gey iEin yer
ji bciliirntindeki insanlarla baqlamrqtrm, ama arulanmrn beni
giiniimtizden ucl-A'da okula bagladr[rm giine dek zaman
iginde her yere gotrirmesine izin vermigtim.
Don Juan'a tamamen unutmuq oldu$um tuhaf bir qeyi keq-
fettilimi anlattrm; krz arkadagrmrn tiniversitedeki odri arki-
daqrnin Los Angeles'a geldi[i ve bizim onu havaa]anrndan al-
drlrmrz geceye kadar benim uclA'nrn varhlrndan bile ha-
berli olmayrqrmdr bu. Gelen krz ucl-A'da miizik okuyacaktr.
uEa[r akqamrn ilk saatlerinde indiginde kendisini kampusa
gcittirmemi rica etmiqti; dort yrhnr gegirece$i yere bir goi at-
mak istiyordu. Kampusun yerini biliyordum; gtinkti plaja gi-
derken Sunset Bulvan'ndaki giriqinin ontinden sayrsti t er.ie,
gegmiqtim. Ancak iEeriye ilk kez girecektim.
somestr tatiliydi. Buldufumuz birkag kiqi bize mtizik bci-
himiintin yerini gosterdi. Kampus terk edilmigti, ama ben
kendi hesabrma hayatrmda gordii$rim en giizel $eye bakryor-
dum. Burasr bir goz ziyafetrydi benirn iEin. Binalann kendi-
ne ozg[i bir enerjisi vardr; canhymrq gibiydiler. Mrizik bolti-
mtine yaprlacak geliqigtizel bir ziyaret btiyiik bir karnpus tu-
runa donriqtti. uclA'ya 6qrk olmuqtum. Don Juan'a da anlat-
trlrm gibi, coqkuma golge diiqtiren tek qey, muazzam karnpu-
su bagtan baqa yiinimekteki rsrarlmln krz arkadaqrmda yuiut-
tr[r srkrntrydr.
"Bu allahrn cezasl yerde ne var ki?" diye bafrrdr bana, is-
yan ederek. "Sanki omriinde hig tiniversite kampusu gorme-
,i
din! Birini gormiigsen, hepsini gormiigsrin demektir. Duyarh
gdniniip krz arkadaqlml etkilemeye gahqryorsun, hepsi bu!"
Bu do!ru de[ildi, onlara Eevredeki gtizelli[in beni gergek-
ten biiyiiledigini hararerle anlatrnaya koyuldum. o binalirda
ne umutlar, ne vaatler seziyordum, ancak bunlan ifadeden
Acizdim.
"Nerdeyse ttim omriimii okulda gegirdim," dedi krz arka-
daqrm, srktrlr diqlerinin arasrndan, "ve arlrk brktrm! Hig kim-
senin bir bok bulacalr yok burda. Bir stirti zrvahk hepsi, ve
seni hayattaki sorumluluklanna hazrlamryorlar bile! "
Burada okumak istedifimi soyledilimde btisbritiin grldrrdr.
ji bciliirntindeki insanlarla baqlamrqtrm, ama arulanmrn beni
giiniimtizden ucl-A'da okula bagladr[rm giine dek zaman
iginde her yere gotrirmesine izin vermigtim.
Don Juan'a tamamen unutmuq oldu$um tuhaf bir qeyi keq-
fettilimi anlattrm; krz arkadagrmrn tiniversitedeki odri arki-
daqrnin Los Angeles'a geldi[i ve bizim onu havaa]anrndan al-
drlrmrz geceye kadar benim uclA'nrn varhlrndan bile ha-
berli olmayrqrmdr bu. Gelen krz ucl-A'da miizik okuyacaktr.
uEa[r akqamrn ilk saatlerinde indiginde kendisini kampusa
gcittirmemi rica etmiqti; dort yrhnr gegirece$i yere bir goi at-
mak istiyordu. Kampusun yerini biliyordum; gtinkti plaja gi-
derken Sunset Bulvan'ndaki giriqinin ontinden sayrsti t er.ie,
gegmiqtim. Ancak iEeriye ilk kez girecektim.
somestr tatiliydi. Buldufumuz birkag kiqi bize mtizik bci-
himiintin yerini gosterdi. Kampus terk edilmigti, ama ben
kendi hesabrma hayatrmda gordii$rim en giizel $eye bakryor-
dum. Burasr bir goz ziyafetrydi benirn iEin. Binalann kendi-
ne ozg[i bir enerjisi vardr; canhymrq gibiydiler. Mrizik bolti-
mtine yaprlacak geliqigtizel bir ziyaret btiyiik bir karnpus tu-
runa donriqtti. uclA'ya 6qrk olmuqtum. Don Juan'a da anlat-
trlrm gibi, coqkuma golge diiqtiren tek qey, muazzam karnpu-
su bagtan baqa yiinimekteki rsrarlmln krz arkadaqrmda yuiut-
tr[r srkrntrydr.
"Bu allahrn cezasl yerde ne var ki?" diye bafrrdr bana, is-
yan ederek. "Sanki omriinde hig tiniversite kampusu gorme-
,i
din! Birini gormiigsen, hepsini gormiigsrin demektir. Duyarh
gdniniip krz arkadaqlml etkilemeye gahqryorsun, hepsi bu!"
Bu do!ru de[ildi, onlara Eevredeki gtizelli[in beni gergek-
ten biiyiiledigini hararerle anlatrnaya koyuldum. o binalirda
ne umutlar, ne vaatler seziyordum, ancak bunlan ifadeden
Acizdim.
"Nerdeyse ttim omriimii okulda gegirdim," dedi krz arka-
daqrm, srktrlr diqlerinin arasrndan, "ve arlrk brktrm! Hig kim-
senin bir bok bulacalr yok burda. Bir stirti zrvahk hepsi, ve
seni hayattaki sorumluluklanna hazrlamryorlar bile! "
Burada okumak istedifimi soyledilimde btisbritiin grldrrdr.
Ardrndan don Juan ozetlemeni,n temeli olan farkrndahk ve
algrlamanrn karmaqrk rizelliklerini ayrmtrh qekilde betimledi.
Bana bir kavramlar dtizenlemesi sunacafrnr anlatarak soze
baqladr, ama higbir kogul altrnda bunlan biiyiictilerin kuram-
larr olarak ele almamr istemiyordu; giinkii bunlar eski ga!
Meksika'sr qamanlan tarafindan enerjinin evrendeki akrqr
iginde dofrudan goriilmesi sonucunda geliqtirilmiqlerdi. Bu
dtizenlemenin birimlerini anlatrrken bir srnrflandrma ya da
cinceden saptanmrg bir standarda gore sralama yapmayaca[i
konusunda beni uyardr"
"Srnrflandrmalar beni ilgilendirmiyor," diye devam etti.
"Sen ttim yaqamm boyunca herqeyi srnrflandrnp durdun. $im-
di ise bundan uzak durmak zorunda kalacaksrn. GeEen giin
sana bulutlar hakkrnda bi qey bilip bilmedifini sordu[umda,
hepsinin adlannr ve her birinden bekleyebilecelimiz nem
yi.izdelerini srraladrn bana. Tarn bi hava durumu sunucusu gi-
biydin. Ama sana kiqisel olarak bulutlarla ne yapabilecefini
sordulumda, neden soz ettifimi anlamadrn bile.
"Srnrflandrmalarrn kendine ozgti bi diinyasr vardrr," de-
di. "Sen her qeyi srnrflandtrrnaya baqladr[rn zaman, srnrflan-
drma canlanrr ve sana hi.ikmeder. Ama smrflandrmalar asla
enerji-yayrcr olgular olmadrklan igin daima olii kiittikler gibi
kalmaya mahkfimdur. Alaq de[ildir onlar; sadece kiittikttir."
Anlattrlrna gore eski gafi Meksika'sr qamanlan evrenin
rqrltrh lifler bigiminde enerji alanlanndan oluqtulunu gor-
miislerdi. Nereye dcintip baksalar onlardan sonsuz sayrda go-
riiyorlardt. Bu enerji alanlannrn kendilerini rqrltrh lifgik
akrmlarr halinde drizenleyen, evrende siirekli ve sonsuz giiE-
ler olugturan akrqlar oldulunu gormliElerdi, ve bu lifgiklerin
ozetlemeyle ilintili olan akrm ya da akrqrna bu btiyiictiler tara-
fndanfarkmdah{m karanlft denizi, ve aynr zamanda Kartal
adr verilmiqti.
Don Juan, bu biiytictilerin, evrendeki her yaratrfrn farhn-
dahgm karanltk denizine yuvarlak bir rqrltr noktasr ile balh
bulundu$unu, ve bu yaratrklar enerji olarak algrlandrklarrnda
bu noktarun agrkga goriilebildigini de keqfettiklerini soylti-
Ardrndan don Juan ozetlemeni,n temeli olan farkrndahk ve
algrlamanrn karmaqrk rizelliklerini ayrmtrh qekilde betimledi.
Bana bir kavramlar dtizenlemesi sunacafrnr anlatarak soze
baqladr, ama higbir kogul altrnda bunlan biiyiictilerin kuram-
larr olarak ele almamr istemiyordu; giinkii bunlar eski ga!
Meksika'sr qamanlan tarafindan enerjinin evrendeki akrqr
iginde dofrudan goriilmesi sonucunda geliqtirilmiqlerdi. Bu
dtizenlemenin birimlerini anlatrrken bir srnrflandrma ya da
cinceden saptanmrg bir standarda gore sralama yapmayaca[i
konusunda beni uyardr"
"Srnrflandrmalar beni ilgilendirmiyor," diye devam etti.
"Sen ttim yaqamm boyunca herqeyi srnrflandrnp durdun. $im-
di ise bundan uzak durmak zorunda kalacaksrn. GeEen giin
sana bulutlar hakkrnda bi qey bilip bilmedifini sordu[umda,
hepsinin adlannr ve her birinden bekleyebilecelimiz nem
yi.izdelerini srraladrn bana. Tarn bi hava durumu sunucusu gi-
biydin. Ama sana kiqisel olarak bulutlarla ne yapabilecefini
sordulumda, neden soz ettifimi anlamadrn bile.
"Srnrflandrmalarrn kendine ozgti bi diinyasr vardrr," de-
di. "Sen her qeyi srnrflandtrrnaya baqladr[rn zaman, srnrflan-
drma canlanrr ve sana hi.ikmeder. Ama smrflandrmalar asla
enerji-yayrcr olgular olmadrklan igin daima olii kiittikler gibi
kalmaya mahkfimdur. Alaq de[ildir onlar; sadece kiittikttir."
Anlattrlrna gore eski gafi Meksika'sr qamanlan evrenin
rqrltrh lifler bigiminde enerji alanlanndan oluqtulunu gor-
miislerdi. Nereye dcintip baksalar onlardan sonsuz sayrda go-
riiyorlardt. Bu enerji alanlannrn kendilerini rqrltrh lifgik
akrmlarr halinde drizenleyen, evrende siirekli ve sonsuz giiE-
ler olugturan akrqlar oldulunu gormliElerdi, ve bu lifgiklerin
ozetlemeyle ilintili olan akrm ya da akrqrna bu btiyiictiler tara-
fndanfarkmdah{m karanlft denizi, ve aynr zamanda Kartal
adr verilmiqti.
Don Juan, bu biiytictilerin, evrendeki her yaratrfrn farhn-
dahgm karanltk denizine yuvarlak bir rqrltr noktasr ile balh
bulundu$unu, ve bu yaratrklar enerji olarak algrlandrklarrnda
bu noktarun agrkga goriilebildigini de keqfettiklerini soylti-
nizi onlann farkrndahklannr yagam deneyimleri bigiminde
alryor, ama yagam gtiElerine-canlanna-dokunmuyordu.
Btiyriciiler, evrenin giiElerine iliqkin mtrazzam bi gergefi keg-
fetmiglerdi: farkrndalifrn karanhk denizi yalnrzca yaqam de-
neyimlertmtzi istiyordu; yagam gtictimtizii delil."
Don Juan'rn aErklamalanndaki onermeler benim igin kav-
ranmasr imkAnsrz qeylerdi. Ya da belki qoyle soylemek daha
yerinde olur; aErklarnalanndaki onermelerin ne denli iqlevsel
olduklannr belli belirsiz, ancak derin bir bigimde kavramrg-
trm.
"Biiyiici"ilel," diye devam etti don Juan, "yagamrmtzt iizet-
Ierken ttim stiprtintiilerin sana soyledifirn gibi yi.izeye grktr[r-
na inanrrl ar. Tutars r zhkl an mrzr, tekrarl a r tmtzr gcirtiriiz boyle -
ce, ancak igimizde bi qey dzetleme yapmamna lijm giiciiyle
karqr koyar. Btiyiici.ilerin dedifine gore yolumuz, ancak mu-
azzam bi kargaqa yaqadr!rmtzda, bi olayrn arusrnln ayrrntrla-
rr dehqet verici bi bigimde capcanh olarak bellelimizin ekra-
nrnda belirip bizi iliklerimize kadar titretince aErlrr. Onu ya-
qamlq oldu[umuz anln iEine bizi siiriikleyen, olayrn kendisi-
dir. Biiyriciiler bu olaya mtijdeci derler, zira o andan sonra ele
aldrfrmrz her olayr sadece anunsamakla kalmaz, onu yeniden
yaqanz.
"Yiirtirnek. her zaman anrlan giiElendiren bi qey olmuq-
tur," diye don Juan devam etti" "Eski Eag Meksika'sl $aman-
lan, yaqadrlrmrz her qeyi bi duyum olarak bacaklartmrztn ar-
kasrnda biriktirip sakladrfrmtza inanrrlardr. Bacaklann arka
krsmrnrn, insanrn yaqam oykiisiiniin ambarr oldufunu diiqti-
ntiyorlardr. O yr.izden, hadi tepelere dofru bi ytiniyiige Erka-
hm qirndi."
Nerdeyse karanhk olana dek ytiriidiik.
"Sanrnm seni yeterince yr-iriittiim," dedi don .Iuan, evine
dondtifiimiizde, "bi mrijdeci bulma konursundaki biiyiicii
hamiesi iqin hazrr sayrlrrsrn; bu oyle berrak bigimde anlmsa-
yacafrn bi olay olmah ki, ozetlemendeki bagka her qeyi aynr
olgtide, ya da kryaslanabilir berrakhkta aydrnlatacak bi spot
rqrfr gorevi yapmah. Biiyi.iciilerin yapbozun parEalannt ozet-
nizi onlann farkrndahklannr yagam deneyimleri bigiminde
alryor, ama yagam gtiElerine-canlanna-dokunmuyordu.
Btiyriciiler, evrenin giiElerine iliqkin mtrazzam bi gergefi keg-
fetmiglerdi: farkrndalifrn karanhk denizi yalnrzca yaqam de-
neyimlertmtzi istiyordu; yagam gtictimtizii delil."
Don Juan'rn aErklamalanndaki onermeler benim igin kav-
ranmasr imkAnsrz qeylerdi. Ya da belki qoyle soylemek daha
yerinde olur; aErklarnalanndaki onermelerin ne denli iqlevsel
olduklannr belli belirsiz, ancak derin bir bigimde kavramrg-
trm.
"Biiyiici"ilel," diye devam etti don Juan, "yagamrmtzt iizet-
Ierken ttim stiprtintiilerin sana soyledifirn gibi yi.izeye grktr[r-
na inanrrl ar. Tutars r zhkl an mrzr, tekrarl a r tmtzr gcirtiriiz boyle -
ce, ancak igimizde bi qey dzetleme yapmamna lijm giiciiyle
karqr koyar. Btiyiici.ilerin dedifine gore yolumuz, ancak mu-
azzam bi kargaqa yaqadr!rmtzda, bi olayrn arusrnln ayrrntrla-
rr dehqet verici bi bigimde capcanh olarak bellelimizin ekra-
nrnda belirip bizi iliklerimize kadar titretince aErlrr. Onu ya-
qamlq oldu[umuz anln iEine bizi siiriikleyen, olayrn kendisi-
dir. Biiyriciiler bu olaya mtijdeci derler, zira o andan sonra ele
aldrfrmrz her olayr sadece anunsamakla kalmaz, onu yeniden
yaqanz.
"Yiirtirnek. her zaman anrlan giiElendiren bi qey olmuq-
tur," diye don Juan devam etti" "Eski Eag Meksika'sl $aman-
lan, yaqadrlrmrz her qeyi bi duyum olarak bacaklartmrztn ar-
kasrnda biriktirip sakladrfrmtza inanrrlardr. Bacaklann arka
krsmrnrn, insanrn yaqam oykiisiiniin ambarr oldufunu diiqti-
ntiyorlardr. O yr.izden, hadi tepelere dofru bi ytiniyiige Erka-
hm qirndi."
Nerdeyse karanhk olana dek ytiriidiik.
"Sanrnm seni yeterince yr-iriittiim," dedi don .Iuan, evine
dondtifiimiizde, "bi mrijdeci bulma konursundaki biiyiicii
hamiesi iqin hazrr sayrlrrsrn; bu oyle berrak bigimde anlmsa-
yacafrn bi olay olmah ki, ozetlemendeki bagka her qeyi aynr
olgtide, ya da kryaslanabilir berrakhkta aydrnlatacak bi spot
rqrfr gorevi yapmah. Biiyi.iciilerin yapbozun parEalannt ozet-
ters ters bakrp elini uzattr,, eli normal bir insanrn kafasr bii-
ytikliiliindeydi.
Dehqete kaprlmrqtrm. Korkung bir kahkaha patlatrnca ne-
ler hissetti[imin farkrnda oldu[unu anladrm. Bana adrnm Fa-
lelo Quiroga oldulunu soyledi, ben de kendi adrmr mmldan-
drm.
Qok uzun boylu ve fazlasryla iyi giyimliydi. Qok gi.izel bir
dar pantolonla mavi grzgrli kruvaze bir ceket giymiqti. O za-
manlar ellili yaqlannrn bagrnda olmahydr, ama hafif gribefini
saymazsak zarrf ve formda goriiniiyordu. $iqman degildi; iyi
beslenmiq ve higbir ihtiyacr olmayan bir adam gciri.inttistin-
deydi. Benim dogdulum kentin sakinlerinin go$u kavruk in-
sanlardr. Gegimlerini sa$layabilmek igin gok gahgan ve e!-
lenceye ayracak zamant olmayan kiqilerdi. Falelo Quirego
ise onlann tam zrddr bir goriintime sahipti. Zamanrm sadece
zevk iEin harcayan bir adamrn tavrlan vardr onda.
Hog biriydi. Ozenle traq edilmiq yumuqak ifadeli bir yi.izti
ve nazik bakrqh mavi gozleri vardr. Bir doktorun havasrnt ve
ozgtivenini taqryordu. $ehirdekiler insanlan rahatlatma yete-
nefinden ottirti onun bir kumarbaz delil, rahip, avukat, ya da
doktor olmasr gerekti[ini soylerlerdi. Aynr zamanda, onun
kumardan elde ettiEi paranln qehirdeki doktorlar ve avukatla-
rrn hepsininkazanctnln toplamrndan daha gok oldulu da soy-
leniyordu.
Siyah saglan dikkatle taranmrqtr. iyice seyreldikleri bel-
liydi. Saglarrnr alnrna do[ru tarayarak onlerdeki aErlmayt grz-
lemeye gahqryordu. Kogeli bir genesi ve son derece sevimli
bir gtiltimsemesi vardr. Bakrmh, iri beyaz digleri, giiriiklerin
son derece yaygrn oldu[u bu bcilgede ahqrlmamr$ bir qeydi.
Benim igin Falelo Quiroga'nrn iki kayda de[er cizelligi daha
vardr; kocaman ayaklan ve el yaplml siyah rugan ayakkabr-
larr. Odada bir aqa$r bir yukan yiiriirken ayakkabrlarrnrn hig
grcrdamayrgma hayran olmuqtum. Btiytikbabamm yaklagtr-
lrnr ayakkabr tabanlannrn grkarttrfir grcrrtrdan anlamaya ah-
grktrm.
"Torunum bilardoyu gok iyi oynar," dedi biiyiikbabam Fa-
ters ters bakrp elini uzattr,, eli normal bir insanrn kafasr bii-
ytikliiliindeydi.
Dehqete kaprlmrqtrm. Korkung bir kahkaha patlatrnca ne-
ler hissetti[imin farkrnda oldu[unu anladrm. Bana adrnm Fa-
lelo Quiroga oldulunu soyledi, ben de kendi adrmr mmldan-
drm.
Qok uzun boylu ve fazlasryla iyi giyimliydi. Qok gi.izel bir
dar pantolonla mavi grzgrli kruvaze bir ceket giymiqti. O za-
manlar ellili yaqlannrn bagrnda olmahydr, ama hafif gribefini
saymazsak zarrf ve formda goriiniiyordu. $iqman degildi; iyi
beslenmiq ve higbir ihtiyacr olmayan bir adam gciri.inttistin-
deydi. Benim dogdulum kentin sakinlerinin go$u kavruk in-
sanlardr. Gegimlerini sa$layabilmek igin gok gahgan ve e!-
lenceye ayracak zamant olmayan kiqilerdi. Falelo Quirego
ise onlann tam zrddr bir goriintime sahipti. Zamanrm sadece
zevk iEin harcayan bir adamrn tavrlan vardr onda.
Hog biriydi. Ozenle traq edilmiq yumuqak ifadeli bir yi.izti
ve nazik bakrqh mavi gozleri vardr. Bir doktorun havasrnt ve
ozgtivenini taqryordu. $ehirdekiler insanlan rahatlatma yete-
nefinden ottirti onun bir kumarbaz delil, rahip, avukat, ya da
doktor olmasr gerekti[ini soylerlerdi. Aynr zamanda, onun
kumardan elde ettiEi paranln qehirdeki doktorlar ve avukatla-
rrn hepsininkazanctnln toplamrndan daha gok oldulu da soy-
leniyordu.
Siyah saglan dikkatle taranmrqtr. iyice seyreldikleri bel-
liydi. Saglarrnr alnrna do[ru tarayarak onlerdeki aErlmayt grz-
lemeye gahqryordu. Kogeli bir genesi ve son derece sevimli
bir gtiltimsemesi vardr. Bakrmh, iri beyaz digleri, giiriiklerin
son derece yaygrn oldu[u bu bcilgede ahqrlmamr$ bir qeydi.
Benim igin Falelo Quiroga'nrn iki kayda de[er cizelligi daha
vardr; kocaman ayaklan ve el yaplml siyah rugan ayakkabr-
larr. Odada bir aqa$r bir yukan yiiriirken ayakkabrlarrnrn hig
grcrdamayrgma hayran olmuqtum. Btiytikbabamm yaklagtr-
lrnr ayakkabr tabanlannrn grkarttrfir grcrrtrdan anlamaya ah-
grktrm.
"Torunum bilardoyu gok iyi oynar," dedi biiyiikbabam Fa-
gostererek farkh bir oynama qekli o$retmiqti bana. Kolumu
iyice arkaya uzatarak rstakayr nerdeyse omuzlanmllt tizerin-
de, yan tarafta tutuyordum.
"Masanrn ortasrna eriqmek zorunda oldufu zamanlar ne
yapryor?" diye sordu Falelo Quiroga, gtilerek.
"Masanrn kenanna asrhyor," dedi biiytikbabam sakin bir
tavrla. "Buna izin var, biliyorsun."
Btiytikbabam yanrma gelip diqlerinin arasrndan, eler ki-
barhk edip yenilecek olursam biittin rstakalan kafamda kra-
calrnr fisrldadr. Ciddi olmadr[rnr biliyordum; bu yalnrzca ba-
na olan gtivenini ifade etme yoluydu.
Kolay kazandrm. Briytikbabamrn mutlulufu anlatrlacak
cinsten degildi, ama iqin tuhafi, Falelo Quiroga'nrnki de oy-
leydi. Kollarrnr iki yanrna vurarak gtiliiyor, bilardo masaslnrn
etrafinda dontip duruyordu. Btiyiikbabam beni goklere grkart-
makla megguldi.i. Quiroga'ya en iyi saylml aErkhyor ve ken-
dimi aqtrfrmr, Etinkii ahqtrrma yapmam igin beni kandrmarun
yolunu bulmug oldu[unu sciyleyerek dalga geEiyordu; sozi.inti
ettili, kahve ve Danimarka turtalanydr.
"Deme, deme!" deyip duruyordu Quiroga. Sonunda veda
edip gitti, btiyiikbabam bahis paralannr topladr, ve olay unu-
tuldu.
Btiytikbabam beni bir lokantaya gottiriip qehirdeki en iyi
yemefi rsmarlamaya sciz vermiqti, ama bunu hiEbir zaman
yapmadr. Qok cimri bir adamdr; yalnrzcakadtnlara bol para
harcamasryla tanrnrrdr.
it<i gtin sonra, Falelo Quiroga'nrn iki dev gibi adamr okul-
dan grkrqrmda beni gormeye geldiler.
"Falelo Quiroga seni gcirmek istiyor," dedi bir tanesi, glrt-
laktan gelen bir sesle. "Evine gelmeni ve onunla birlikte kah-
ve igip Danimarka turtalarl yemeni istiyor."
Kahve ve Danimarka turtalan dememiq olsaydr, herhalde
onlardan kaEardrm. Btiyiikbabamrn Falelo Quiroga'ya kahve
ve Danimarka turtalan igin ruhumu sataca[rmr soyledilini
hatrrladrm. Memnuniyetle peqlerine takrldrm. Ancak onlar
kadar hrzh yiiriiyemiyordum, bu ytizden adamlardan biri, adr
gostererek farkh bir oynama qekli o$retmiqti bana. Kolumu
iyice arkaya uzatarak rstakayr nerdeyse omuzlanmllt tizerin-
de, yan tarafta tutuyordum.
"Masanrn ortasrna eriqmek zorunda oldufu zamanlar ne
yapryor?" diye sordu Falelo Quiroga, gtilerek.
"Masanrn kenanna asrhyor," dedi biiytikbabam sakin bir
tavrla. "Buna izin var, biliyorsun."
Btiytikbabam yanrma gelip diqlerinin arasrndan, eler ki-
barhk edip yenilecek olursam biittin rstakalan kafamda kra-
calrnr fisrldadr. Ciddi olmadr[rnr biliyordum; bu yalnrzca ba-
na olan gtivenini ifade etme yoluydu.
Kolay kazandrm. Briytikbabamrn mutlulufu anlatrlacak
cinsten degildi, ama iqin tuhafi, Falelo Quiroga'nrnki de oy-
leydi. Kollarrnr iki yanrna vurarak gtiliiyor, bilardo masaslnrn
etrafinda dontip duruyordu. Btiyiikbabam beni goklere grkart-
makla megguldi.i. Quiroga'ya en iyi saylml aErkhyor ve ken-
dimi aqtrfrmr, Etinkii ahqtrrma yapmam igin beni kandrmarun
yolunu bulmug oldu[unu sciyleyerek dalga geEiyordu; sozi.inti
ettili, kahve ve Danimarka turtalanydr.
"Deme, deme!" deyip duruyordu Quiroga. Sonunda veda
edip gitti, btiyiikbabam bahis paralannr topladr, ve olay unu-
tuldu.
Btiytikbabam beni bir lokantaya gottiriip qehirdeki en iyi
yemefi rsmarlamaya sciz vermiqti, ama bunu hiEbir zaman
yapmadr. Qok cimri bir adamdr; yalnrzcakadtnlara bol para
harcamasryla tanrnrrdr.
it<i gtin sonra, Falelo Quiroga'nrn iki dev gibi adamr okul-
dan grkrqrmda beni gormeye geldiler.
"Falelo Quiroga seni gcirmek istiyor," dedi bir tanesi, glrt-
laktan gelen bir sesle. "Evine gelmeni ve onunla birlikte kah-
ve igip Danimarka turtalarl yemeni istiyor."
Kahve ve Danimarka turtalan dememiq olsaydr, herhalde
onlardan kaEardrm. Btiyiikbabamrn Falelo Quiroga'ya kahve
ve Danimarka turtalan igin ruhumu sataca[rmr soyledilini
hatrrladrm. Memnuniyetle peqlerine takrldrm. Ancak onlar
kadar hrzh yiiriiyemiyordum, bu ytizden adamlardan biri, adr
igin piqirir. Sozi.ime giiven."
Tek gtigliigiin evden grkabilmem konusunda olacalrnr
soyleyerek Falelo Quiroga'yl uyardrm; beni atmacalar gibi
gozleyen bir si.irti teyzem vardr, tistelik odam da ikinci kattay-
dr.
"Bu sorun de!il," diye gi.ivence verdi Falelo Quiroga.
"Oldukga ufak tefeksin. Pencereden Bay Falc6n'un kollanna
atlarsrn, o seni tutar. O nerdeyse ev kadar kocaman! Bu gece
erken yatmanr cineririm. Bay Falc6n rshk gahp camrna taq
atarak seni uyandrracak. Yalnrz tetikte ol. Sabrrsrz bir adam-
dlr."
Akhmr baqrmdan alan bir heyecan iEinde eve gittim. Bir
ttirlti uyuyamadrm. Bay Falc6n'un rshfirnr ve penceremin
camlanna ktigtik gakrl taqlan attrfrnr duydulumda cin gibi
uyanrktrm. Pencereyi aEtrm. Bay Falc6n tam altrmda, sokak-
taydr.
"Atla kollarrma, ufakhk," dedi, yi.iksek bir fisrltr halinde
grkarmaya gahqtrfr krsrk sesiyle. "Kollanmr iyi niqanlamaz-
san seni diiqtiriiriim ve oltirsiin. Unutma bunu. Beni oyalama.
Tam kollanmr hedef al. Atla hadi! Atla!"
Oyle yaptrm ve beni pamuk guvah yakalar gibi kolayca
tutuverdi. Yere brrakrrken koqmamr soyledi. Dedifiine gore
derin uykudan uyanmrq bir Eocuk olarak bilardo salonuna ka-
dar koqarsam oraya vardrlrmda ti,im{iyle ayrlmrq olacaktrm.
O gece iki adamla oynadlm ve ikisini de yendim. insarun
hayal edebilecefii en lezzeth kahve ve pastalara kondum.
Kendimi cennette hissediyordum. Eve dondii[timde saat sa-
bahrn yedisiydi. Yoklufumu kimse fark etmemiqti. Okula git-
me vaktiydi. Ashnda her gey norrnal gitmiqti; yorgunluktan
biitiin giin gozlerimin kapanmaslnl saymazsak.
O giinden sonra Falelo Quiroga haftada iki iig kez beni al-
masr iEin Bay Falc6n'u gondermeye baqladr, ve ben gidip bti-
ttin oyunlan kazandrm. O da sozi.inti tuttu; Eok sevdi[im Qin
lokantasrnda her gtin yedifim yemekler dahil aldrlrm her qe-
yin parasrnr cidedi . Bazen arkadaglanmr bile davet ediyor ve
garson hesabr getirdilinde bafirrarak lokantadan kagrp gocuk-
igin piqirir. Sozi.ime giiven."
Tek gtigliigiin evden grkabilmem konusunda olacalrnr
soyleyerek Falelo Quiroga'yl uyardrm; beni atmacalar gibi
gozleyen bir si.irti teyzem vardr, tistelik odam da ikinci kattay-
dr.
"Bu sorun de!il," diye gi.ivence verdi Falelo Quiroga.
"Oldukga ufak tefeksin. Pencereden Bay Falc6n'un kollanna
atlarsrn, o seni tutar. O nerdeyse ev kadar kocaman! Bu gece
erken yatmanr cineririm. Bay Falc6n rshk gahp camrna taq
atarak seni uyandrracak. Yalnrz tetikte ol. Sabrrsrz bir adam-
dlr."
Akhmr baqrmdan alan bir heyecan iEinde eve gittim. Bir
ttirlti uyuyamadrm. Bay Falc6n'un rshfirnr ve penceremin
camlanna ktigtik gakrl taqlan attrfrnr duydulumda cin gibi
uyanrktrm. Pencereyi aEtrm. Bay Falc6n tam altrmda, sokak-
taydr.
"Atla kollarrma, ufakhk," dedi, yi.iksek bir fisrltr halinde
grkarmaya gahqtrfr krsrk sesiyle. "Kollanmr iyi niqanlamaz-
san seni diiqtiriiriim ve oltirsiin. Unutma bunu. Beni oyalama.
Tam kollanmr hedef al. Atla hadi! Atla!"
Oyle yaptrm ve beni pamuk guvah yakalar gibi kolayca
tutuverdi. Yere brrakrrken koqmamr soyledi. Dedifiine gore
derin uykudan uyanmrq bir Eocuk olarak bilardo salonuna ka-
dar koqarsam oraya vardrlrmda ti,im{iyle ayrlmrq olacaktrm.
O gece iki adamla oynadlm ve ikisini de yendim. insarun
hayal edebilecefii en lezzeth kahve ve pastalara kondum.
Kendimi cennette hissediyordum. Eve dondii[timde saat sa-
bahrn yedisiydi. Yoklufumu kimse fark etmemiqti. Okula git-
me vaktiydi. Ashnda her gey norrnal gitmiqti; yorgunluktan
biitiin giin gozlerimin kapanmaslnl saymazsak.
O giinden sonra Falelo Quiroga haftada iki iig kez beni al-
masr iEin Bay Falc6n'u gondermeye baqladr, ve ben gidip bti-
ttin oyunlan kazandrm. O da sozi.inti tuttu; Eok sevdi[im Qin
lokantasrnda her gtin yedifim yemekler dahil aldrlrm her qe-
yin parasrnr cidedi . Bazen arkadaglanmr bile davet ediyor ve
garson hesabr getirdilinde bafirrarak lokantadan kagrp gocuk-
varlak yi.izlti, qrk ve kendinden emin biriydi. Oyuna o baqladr
ve inanrlmaz saylda karambol yaptr. Falelo Quiroga'nrn yi.izii-
ni.in aldr[r renkten kalp krizi gegirmek tizere oldulunu gore-
biliyordum; vannr yolunu tizerime oynamlg olan cibtirlerinin
de hali farkh degildi.
O gece gok iyiydim; ben cibiir adamrn yapmrg oldufiu sa-
ylya yaklaqtrkga paralannr iizerime yatrranlann gerginlili do-
ru$a ulaqtr. Falelo Quiroga hepsinden fazla grldrrmrqtr. Her-
kese ba[rrrp gafrrryor, sigara dumanrndan nefes almam gtig-
legtigi igin pencereleri agmalannr emrediyordu. Masorden
kollarrmr ve omuzlartmt ovup gevqetmesini istiyordu. En so-
nunda herkesten beni rahat brrakmalarlnl istedim ve tam bir
telaq iEinde, kazanmam igin gereken sekiz saylyl yaptrm. Ba-
na oynamrg olanlann havalara ugmasr gonilecek qeydi. Ben-
se onlara katrlamadrm, gi.inkti Eoktan sabah olmuqtu ve beni
telaqla eve yetiqtirmek zorunda kaldrlar.
O giinkii bitkinli[im anlatrlacak gibi degildi. Falelo Qu-
iroga btiytik nezaket gcistererek biitiin bir hafta beni Eafrrtma-
dr. Ancak bir olleden soffa Bay FalcSn beni okuldan aldr ve
bilardo salonuna gotiirdi.i. Falelo Quiroga son derece ciddiy-
di. Bana kahve ve pasta ikram etmedi. Herkesi btirosundan
Erkanp do[rudan konuya girdi. iskemlesini yanrma Eekmiqti.
"Bankaya senin igin yi.iklii miktarda para yatrrdrm," dedi,
resmi bir tavrrla. "Verdifiim sozti tuttum. Sana her zaman ba-
kaca[rma soz vermiqtim. Biliyorsun! E[er gimdi senden iste-
yecelim qeyi yaparsan ciyle gok para kazanacaksrn ki cimrtin
boyunca bir giin bile gahqman gerekmeyecek. Bundan sonra-
ki oyununu tek sayr farkla kaybetmeni istiyorum. Bunu yapa-
bilecefini biliyorum. Ama istedilim krl payr farkla yenilmen.
Ne kadar dramatik olursa o kadar iyi olur."
Donakalmrqtrm. Bi.itiin bunlar benim akhmm alabilece$i
geyler defildi. Falelo Quiroga teklifini tekrarladr ve ttim var-
h[rnr ismini vermeden rakibime yatracafrnr, yeni anlaqma-
mtztn bu oldufiunu agrkladr.
Bay Falc5n seni aylardrr koruyor," dedi. "Sana btittin sciy-
leyecefim, Bay Falc6n'un seni korumak igin ttim gtictin{i kul-
varlak yi.izlti, qrk ve kendinden emin biriydi. Oyuna o baqladr
ve inanrlmaz saylda karambol yaptr. Falelo Quiroga'nrn yi.izii-
ni.in aldr[r renkten kalp krizi gegirmek tizere oldulunu gore-
biliyordum; vannr yolunu tizerime oynamlg olan cibtirlerinin
de hali farkh degildi.
O gece gok iyiydim; ben cibiir adamrn yapmrg oldufiu sa-
ylya yaklaqtrkga paralannr iizerime yatrranlann gerginlili do-
ru$a ulaqtr. Falelo Quiroga hepsinden fazla grldrrmrqtr. Her-
kese ba[rrrp gafrrryor, sigara dumanrndan nefes almam gtig-
legtigi igin pencereleri agmalannr emrediyordu. Masorden
kollarrmr ve omuzlartmt ovup gevqetmesini istiyordu. En so-
nunda herkesten beni rahat brrakmalarlnl istedim ve tam bir
telaq iEinde, kazanmam igin gereken sekiz saylyl yaptrm. Ba-
na oynamrg olanlann havalara ugmasr gonilecek qeydi. Ben-
se onlara katrlamadrm, gi.inkti Eoktan sabah olmuqtu ve beni
telaqla eve yetiqtirmek zorunda kaldrlar.
O giinkii bitkinli[im anlatrlacak gibi degildi. Falelo Qu-
iroga btiytik nezaket gcistererek biitiin bir hafta beni Eafrrtma-
dr. Ancak bir olleden soffa Bay FalcSn beni okuldan aldr ve
bilardo salonuna gotiirdi.i. Falelo Quiroga son derece ciddiy-
di. Bana kahve ve pasta ikram etmedi. Herkesi btirosundan
Erkanp do[rudan konuya girdi. iskemlesini yanrma Eekmiqti.
"Bankaya senin igin yi.iklii miktarda para yatrrdrm," dedi,
resmi bir tavrrla. "Verdifiim sozti tuttum. Sana her zaman ba-
kaca[rma soz vermiqtim. Biliyorsun! E[er gimdi senden iste-
yecelim qeyi yaparsan ciyle gok para kazanacaksrn ki cimrtin
boyunca bir giin bile gahqman gerekmeyecek. Bundan sonra-
ki oyununu tek sayr farkla kaybetmeni istiyorum. Bunu yapa-
bilecefini biliyorum. Ama istedilim krl payr farkla yenilmen.
Ne kadar dramatik olursa o kadar iyi olur."
Donakalmrqtrm. Bi.itiin bunlar benim akhmm alabilece$i
geyler defildi. Falelo Quiroga teklifini tekrarladr ve ttim var-
h[rnr ismini vermeden rakibime yatracafrnr, yeni anlaqma-
mtztn bu oldufiunu agrkladr.
Bay Falc5n seni aylardrr koruyor," dedi. "Sana btittin sciy-
leyecefim, Bay Falc6n'un seni korumak igin ttim gtictin{i kul-
"Olaylann iizerinden gegmek biiyiiciiler igin sihirli bi
qeydir," dedi. "Bu sadece oyktileri anlatmak delil. Bu, olay-
lann altrnda yatan dokuyu gormek. Anrmsamantn bciylesine
cinemli ve engin olmasrnrn nedeni de bu."
istefi iizerine, hatrrlamrq oldufum olayr don Juan'a anlat*
trm.
"Ne kadar uygun," dedi ve negeyle krkrrdadr. "Yapabile-
ce[im tek yorum, savagQr-gezginlerin kendilerini sakrndrkla-
ndr. Dtirttileri onlarr nereye gdtiiriirse oraya giderler. SavaS-
Et-gezginin erkt, tetikte olmasr, en ufak dr-irtiiden azamt etki-
yi alabilmesindedir. Ve hepsinden fazla da, mi.idahale etme-
mesindedir. Olaylann bi giicii, kendilerine ozgti bi Eekimi
vardrr; gezginler de sadece gezgindir. Qevrelerindeki her qey
yalnrzca onlarm gozleri iEindir. Bu ycintemle gezginler boyle
mi olmuqtu, qoyle mi olmugtu diye asla sorgulamadan, her
durumun anlamrnr yorumlar.
"Bugtin oyle bi olay anrmsadrn ki, ttim yaqantrnr ozeth-
yor," diye devam etti. "Qciztimleyemedilin o ikilemin benzer-
leriyle her an y.jz yizesin. Ashnda Falelo Quiroga'nrn qike
onerisini kabul ya da reddetme durumunda kalmamrqtrn.
"Sonsuzluk brzi hep o korkunE segim yapma konumuna
sokar," diye sozlerini siirdiirdii. "Sonsuzlugu isteriz, ama ay-
nl zamanda ondan kagmak da isteriz. Benden kurtulmak isti-
yorsun; ama aynt zamanda kalmak da istiyorsun. Tek hisset-
tifin kalma isteli olsaydr, senin iEin ne kadar kolay olurdu."
"Olaylann iizerinden gegmek biiyiiciiler igin sihirli bi
qeydir," dedi. "Bu sadece oyktileri anlatmak delil. Bu, olay-
lann altrnda yatan dokuyu gormek. Anrmsamantn bciylesine
cinemli ve engin olmasrnrn nedeni de bu."
istefi iizerine, hatrrlamrq oldufum olayr don Juan'a anlat*
trm.
"Ne kadar uygun," dedi ve negeyle krkrrdadr. "Yapabile-
ce[im tek yorum, savagQr-gezginlerin kendilerini sakrndrkla-
ndr. Dtirttileri onlarr nereye gdtiiriirse oraya giderler. SavaS-
Et-gezginin erkt, tetikte olmasr, en ufak dr-irtiiden azamt etki-
yi alabilmesindedir. Ve hepsinden fazla da, mi.idahale etme-
mesindedir. Olaylann bi giicii, kendilerine ozgti bi Eekimi
vardrr; gezginler de sadece gezgindir. Qevrelerindeki her qey
yalnrzca onlarm gozleri iEindir. Bu ycintemle gezginler boyle
mi olmuqtu, qoyle mi olmugtu diye asla sorgulamadan, her
durumun anlamrnr yorumlar.
"Bugtin oyle bi olay anrmsadrn ki, ttim yaqantrnr ozeth-
yor," diye devam etti. "Qciztimleyemedilin o ikilemin benzer-
leriyle her an y.jz yizesin. Ashnda Falelo Quiroga'nrn qike
onerisini kabul ya da reddetme durumunda kalmamrqtrn.
"Sonsuzluk brzi hep o korkunE segim yapma konumuna
sokar," diye sozlerini siirdiirdii. "Sonsuzlugu isteriz, ama ay-
nl zamanda ondan kagmak da isteriz. Benden kurtulmak isti-
yorsun; ama aynt zamanda kalmak da istiyorsun. Tek hisset-
tifin kalma isteli olsaydr, senin iEin ne kadar kolay olurdu."
ibaretti. Esasrnda hayatrmla ilgili hiqbir qeyi hatrrlamaya me-
rakh de$ildim. Bu ytizden diirtist olmak gerekirse don Juan'rn
zorla iizerime ytikledifi bu beyhude ozetleme ahqtrrmasr ba-
na hig de anlamh gelmiyordu. Beni anrnda yorgun dtiqiiren ve
konsantre olmaktaki yeteneksizlifimi yiiziime vurmaktan
baqka iqe yaramayan zevksiz bir iqti bu.
Gene de gorevimi yaprp, geliqigi.izel bir gaba gostererek
kendileriyle etkileqimlerimi qciyle boyle harrrladr!rm insanla-
nn listelerini grkartmrqtrm. onlara berrak biEimde odaklan-
maktaki yetersizli[im beni caydrrmamrqtr. Ashnda ne hisset-
tifime aldrrmadan, vazife addetti[im bir qeyi yapmaktaydrm.
Ahgtrrma yaptrkga anrmsaylgrmdaki benakhfrn arrtrfrnr dii-
gtinmeye baqladrm. Artrk birtakrm seEme olaylarrn igine he-
men tirkiitticii ve odtillendirici olan hatrn sayrlrr bir keskinlik-
le inebiliyor; deyim yerindeyse iElerine dalabiliyordum. An-
cak don Juan bana miijdeci fikrini tanrttrktan sonra anrmsama
giiciim oyle bir hale geldi ki bunu tanrmlamam imkdnsrz.
Yaptrfrm insanlar listesini izlemek t)zetlememi son derece
kurallr ve zorlayrcr bir hale sokuyordu, ve don Juan'rn istedi-
[i de buydu. Fakat ara srra igimde bir qey iplerini kopanyor
ve listemle ilgisi olmayan olaylara odaklanmaya zorluyordu
beni: bunlar ciyle Erldrrtrcr berrakhkta olaylardr ki, kendimi
kaptrnp, belki de yaqandrklan andakinden daha bile yo[un
bir biEirnde iElerine gekiliyordum. Bu rtirden bir ozetlente
yaptrfrm her sefer, gerEekten o olaylann iginde qrrprndrlrm
zamanlarda gcizden kagrrmrq olduEum qeyleri gorebilmemi
sallayan bir yansrzh$a da sahiptim.
Bir olayr anrmsamanln beni iliklerime kadar sarsrqr ilk
kez oregon'da bir tiniversitede verdifim konferans sonrasln-
da baqrma geldi. Konferansr diizenleyen olrenciler beni ve
yanrmdaki antropolog arkadaqrmr geceyi geEirmemiz iEin bir
eve gottirdtiler. Bir motele gitmeyi diiqtintiyordum, ama bi-
zim rahatrmtz iEin bu evde rsrar etmiqlerdi. Ev krrdaydr, tele-
fonu bile yoktu, drq dtinyadan tamamen kopuk, d[inyanln en
giirtiltiisriz,, en sakin koqesindeydi, dediklerine gcire. Btittin
aptalhlrmla, onlarla gitmeyi kabul etmiqtim. Don Juan beni
ibaretti. Esasrnda hayatrmla ilgili hiqbir qeyi hatrrlamaya me-
rakh de$ildim. Bu ytizden diirtist olmak gerekirse don Juan'rn
zorla iizerime ytikledifi bu beyhude ozetleme ahqtrrmasr ba-
na hig de anlamh gelmiyordu. Beni anrnda yorgun dtiqiiren ve
konsantre olmaktaki yeteneksizlifimi yiiziime vurmaktan
baqka iqe yaramayan zevksiz bir iqti bu.
Gene de gorevimi yaprp, geliqigi.izel bir gaba gostererek
kendileriyle etkileqimlerimi qciyle boyle harrrladr!rm insanla-
nn listelerini grkartmrqtrm. onlara berrak biEimde odaklan-
maktaki yetersizli[im beni caydrrmamrqtr. Ashnda ne hisset-
tifime aldrrmadan, vazife addetti[im bir qeyi yapmaktaydrm.
Ahgtrrma yaptrkga anrmsaylgrmdaki benakhfrn arrtrfrnr dii-
gtinmeye baqladrm. Artrk birtakrm seEme olaylarrn igine he-
men tirkiitticii ve odtillendirici olan hatrn sayrlrr bir keskinlik-
le inebiliyor; deyim yerindeyse iElerine dalabiliyordum. An-
cak don Juan bana miijdeci fikrini tanrttrktan sonra anrmsama
giiciim oyle bir hale geldi ki bunu tanrmlamam imkdnsrz.
Yaptrfrm insanlar listesini izlemek t)zetlememi son derece
kurallr ve zorlayrcr bir hale sokuyordu, ve don Juan'rn istedi-
[i de buydu. Fakat ara srra igimde bir qey iplerini kopanyor
ve listemle ilgisi olmayan olaylara odaklanmaya zorluyordu
beni: bunlar ciyle Erldrrtrcr berrakhkta olaylardr ki, kendimi
kaptrnp, belki de yaqandrklan andakinden daha bile yo[un
bir biEirnde iElerine gekiliyordum. Bu rtirden bir ozetlente
yaptrfrm her sefer, gerEekten o olaylann iginde qrrprndrlrm
zamanlarda gcizden kagrrmrq olduEum qeyleri gorebilmemi
sallayan bir yansrzh$a da sahiptim.
Bir olayr anrmsamanln beni iliklerime kadar sarsrqr ilk
kez oregon'da bir tiniversitede verdifim konferans sonrasln-
da baqrma geldi. Konferansr diizenleyen olrenciler beni ve
yanrmdaki antropolog arkadaqrmr geceyi geEirmemiz iEin bir
eve gottirdtiler. Bir motele gitmeyi diiqtintiyordum, ama bi-
zim rahatrmtz iEin bu evde rsrar etmiqlerdi. Ev krrdaydr, tele-
fonu bile yoktu, drq dtinyadan tamamen kopuk, d[inyanln en
giirtiltiisriz,, en sakin koqesindeydi, dediklerine gcire. Btittin
aptalhlrmla, onlarla gitmeyi kabul etmiqtim. Don Juan beni
halde hepsi bir ana diilmeye bafhydrlar. Iqrklarrn rtimii yanr-
yordu ve onlan bir ttirli.i kapatamryordum.
Uyumak iqin tek bulabildiEi-, yerdeki ince bir kilim ve
fistiime ortebilecefiim tek qey de dev bir Fransrz kaniginin ta-
baklanmrq postuydu. Belli ki bir zamanlar evin hayvanrydr ve
ciliince bu qekilde saklanmrqtr; siyah boncuktan parlak gozle-
ri vardr ve agrk aLzndan dili sarkryordu. Postun baq krsmrnr
dizlerimin iisttine koydum. Kalanryl a da izerimi ortiince kuy-
ruk krsmr boynuma geliyordu. Dizlerirnin arasrnda doldurul-
muq bir kafa epeyce mide bulandrrrcrydr! Karanhk olsaydr bu
kadar kotti olmazdr belki. BirkaE elbezi bulup katladrm ve
yastrk yaptrm. Kaniqin derisini elimden geldi[i kadar grizden
saklayabilmek igin bir stirti bezi de postun iizerine serdim.
Btittin gece uyuyamadrm.
igte orada, don Juan'rn cinerilerine uymadrlrm igin aptal-
hfrma sessizce sovi.ip sayarken, ttim cimrtimtin en grldrrtrcr
berraklrktaki anrmsamaslnr yaqadrm. Don Juan'rn miljdeci de-
dili olayr da aynr netlikle hatrlamrqtrm gergi; ama onun ya-
nrndayken baqrma gelenlere pek itibar etmeme yanhsrydrm
her zaman, gtinkti ne de olsa onun yanrnda her qey mtimktin-
dti. Oysa bu kez tek baqrmaydrm.
Don Juan'la tanrqmadan yrllar cince, bina duvarlanndaki
ilanlarr boyama iqinde gahqryordum. Patronumun adr Luigi
Palma idi. Bir gtin Luigi eski bir binanrn arka duvanna gelin-
lik ve damathklann satrqr ve kiralanmasryla ilgili bir reklam
panosu yapmak tizere anlaqtr. Binada bulunan ma$azanrn sa-
hibi btiytik bir resimle olasr mtiqrerilerin dikkatini Eekmek is-
tiyordu. Luigi bir gelinle damat resmi yapacak, ben de yan-
lan yazacaktrm. Binarun dtiz damrna grkrp bir yapr iskelesi
kurduk.
Higbir nedenim olmadrfr halde oldukga tedirgindim. Da-
ha once yiiksek binalarda dtizinelerce ilan boyamrqtrm, oysa.
Luigi benim yiikseklikten korkmaya baqladr[rmr, ama korku-
mun gegecelini diiqi.ini.iyordu. Qahqmaya baqlama vakti gel-
diginde iskeleyi gatrdan bir merre kadar agalrya indirdi ve
dtiz tahta zemine atladr. iskelenin bir ucuna gitti, bense hare-
halde hepsi bir ana diilmeye bafhydrlar. Iqrklarrn rtimii yanr-
yordu ve onlan bir ttirli.i kapatamryordum.
Uyumak iqin tek bulabildiEi-, yerdeki ince bir kilim ve
fistiime ortebilecefiim tek qey de dev bir Fransrz kaniginin ta-
baklanmrq postuydu. Belli ki bir zamanlar evin hayvanrydr ve
ciliince bu qekilde saklanmrqtr; siyah boncuktan parlak gozle-
ri vardr ve agrk aLzndan dili sarkryordu. Postun baq krsmrnr
dizlerimin iisttine koydum. Kalanryl a da izerimi ortiince kuy-
ruk krsmr boynuma geliyordu. Dizlerirnin arasrnda doldurul-
muq bir kafa epeyce mide bulandrrrcrydr! Karanhk olsaydr bu
kadar kotti olmazdr belki. BirkaE elbezi bulup katladrm ve
yastrk yaptrm. Kaniqin derisini elimden geldi[i kadar grizden
saklayabilmek igin bir stirti bezi de postun iizerine serdim.
Btittin gece uyuyamadrm.
igte orada, don Juan'rn cinerilerine uymadrlrm igin aptal-
hfrma sessizce sovi.ip sayarken, ttim cimrtimtin en grldrrtrcr
berraklrktaki anrmsamaslnr yaqadrm. Don Juan'rn miljdeci de-
dili olayr da aynr netlikle hatrlamrqtrm gergi; ama onun ya-
nrndayken baqrma gelenlere pek itibar etmeme yanhsrydrm
her zaman, gtinkti ne de olsa onun yanrnda her qey mtimktin-
dti. Oysa bu kez tek baqrmaydrm.
Don Juan'la tanrqmadan yrllar cince, bina duvarlanndaki
ilanlarr boyama iqinde gahqryordum. Patronumun adr Luigi
Palma idi. Bir gtin Luigi eski bir binanrn arka duvanna gelin-
lik ve damathklann satrqr ve kiralanmasryla ilgili bir reklam
panosu yapmak tizere anlaqtr. Binada bulunan ma$azanrn sa-
hibi btiytik bir resimle olasr mtiqrerilerin dikkatini Eekmek is-
tiyordu. Luigi bir gelinle damat resmi yapacak, ben de yan-
lan yazacaktrm. Binarun dtiz damrna grkrp bir yapr iskelesi
kurduk.
Higbir nedenim olmadrfr halde oldukga tedirgindim. Da-
ha once yiiksek binalarda dtizinelerce ilan boyamrqtrm, oysa.
Luigi benim yiikseklikten korkmaya baqladr[rmr, ama korku-
mun gegecelini diiqi.ini.iyordu. Qahqmaya baqlama vakti gel-
diginde iskeleyi gatrdan bir merre kadar agalrya indirdi ve
dtiz tahta zemine atladr. iskelenin bir ucuna gitti, bense hare-
korkung deneyim oyle tirkiiti.icti ve huzursuz ediciydi ki hatrr-
lamayr istememiq, itfaiyecilerin beni rhk, san bir odaya almrq
olduklarrnr hayal etmeye kadar vard.rmrqtrm iqi; son derece
rahat bir yatala yatrnhyor ve tehlikeden kurtulmuq, iisttimde
pijamalanmla emniyet ve huzur iginde uykuya dahyordum.
ikinci anlmsayrqrm da slnrsrz gi.igte bir patlamayla geldi.
Arkadaglanmla dostga bir sohbet srasrnda, hig sebepsiz, ilk
anda belli belirsizken bir an sonra zihnimi tamamen kaplayan
bir deneyime doniiqen bir dtiqi.incenin, bir anmrn darbesiyle
solu[um kesildi. O kadar gtgli.i ve yolundu ki ozir dileyip
bir kogeye gekilmek zorunda kaldrm. Arkadaglarrm durumu-
mu anlamrg gibiydiler; bir qey sciylemeden daprldrlar. Arum-
samakta oldulum olay, lisenin son srnrfindayken baqrmdan
gegmiqti.
En yakrn arkadaqrmla birlikte okula ytirtiyerek gidip ge-
lirken, en az iki buguk metre boyundaki, tepeleri sivri uqlu si-
yah dovme demir gubuklardan yaprlmrq parmakhklann gev-
reledili biiytik bir kdqkiin cjnlinden gegerdik. Parmakhklarrn
arkasmda geniq, bakrmh, gimenlik bir bahge ve dev gibi, ca-
navar bir Alman kurt kopegi vardr. Her gtin kopegi krzdrrrp
uzerimrze saldrtrrdrk. Drivme demirden parmakhk onu frzlk-
sel olarak durdurur, ama deli ofkesi sanki engeli aqrp bize ka-
dar ulaqrrdr. Kopekle her giin bir irade giicii gekiqmesine gir-
mek arkadaqrmrn btiyiik zevkiydi. Hayvanrn demir qubukla-
nn araslndan soka[a dofru en az on beq santim grkarltrlr bur-
nunun dibine sokulur, ve trpkr kopelin yaptr[r gibi diqlerini
gosterirdi ona.
"Teslim ol, teslim ol!" diye ba[rnrdr her seferinde. "itaat
et! itaat et! Ben senden gtiEltiytim!"
Bu zihin gticti gosterileri her gtin beq dakikadan uzun sii-
rtiyor ve kopefiin tizerinde onu btsbiitiin grldrrtmaktan baqka
bir etki yaratmryordu. Arkadagrm her gi.in toreninin bir parga-
sr olarak gi.ivence veriyordu bana; kopek ya ona boyun eEe-
cek, ya da ontimizde gazabndan kalbi durup olecekti. Buna
inancr oyle giiEliiydti ki, ben de kcipefin bir giin dtiqiip olece-
[ine inanmaya baqlamrqtrm.
korkung deneyim oyle tirkiiti.icti ve huzursuz ediciydi ki hatrr-
lamayr istememiq, itfaiyecilerin beni rhk, san bir odaya almrq
olduklarrnr hayal etmeye kadar vard.rmrqtrm iqi; son derece
rahat bir yatala yatrnhyor ve tehlikeden kurtulmuq, iisttimde
pijamalanmla emniyet ve huzur iginde uykuya dahyordum.
ikinci anlmsayrqrm da slnrsrz gi.igte bir patlamayla geldi.
Arkadaglanmla dostga bir sohbet srasrnda, hig sebepsiz, ilk
anda belli belirsizken bir an sonra zihnimi tamamen kaplayan
bir deneyime doniiqen bir dtiqi.incenin, bir anmrn darbesiyle
solu[um kesildi. O kadar gtgli.i ve yolundu ki ozir dileyip
bir kogeye gekilmek zorunda kaldrm. Arkadaglarrm durumu-
mu anlamrg gibiydiler; bir qey sciylemeden daprldrlar. Arum-
samakta oldulum olay, lisenin son srnrfindayken baqrmdan
gegmiqti.
En yakrn arkadaqrmla birlikte okula ytirtiyerek gidip ge-
lirken, en az iki buguk metre boyundaki, tepeleri sivri uqlu si-
yah dovme demir gubuklardan yaprlmrq parmakhklann gev-
reledili biiytik bir kdqkiin cjnlinden gegerdik. Parmakhklarrn
arkasmda geniq, bakrmh, gimenlik bir bahge ve dev gibi, ca-
navar bir Alman kurt kopegi vardr. Her gtin kopegi krzdrrrp
uzerimrze saldrtrrdrk. Drivme demirden parmakhk onu frzlk-
sel olarak durdurur, ama deli ofkesi sanki engeli aqrp bize ka-
dar ulaqrrdr. Kopekle her giin bir irade giicii gekiqmesine gir-
mek arkadaqrmrn btiyiik zevkiydi. Hayvanrn demir qubukla-
nn araslndan soka[a dofru en az on beq santim grkarltrlr bur-
nunun dibine sokulur, ve trpkr kopelin yaptr[r gibi diqlerini
gosterirdi ona.
"Teslim ol, teslim ol!" diye ba[rnrdr her seferinde. "itaat
et! itaat et! Ben senden gtiEltiytim!"
Bu zihin gticti gosterileri her gtin beq dakikadan uzun sii-
rtiyor ve kopefiin tizerinde onu btsbiitiin grldrrtmaktan baqka
bir etki yaratmryordu. Arkadagrm her gi.in toreninin bir parga-
sr olarak gi.ivence veriyordu bana; kopek ya ona boyun eEe-
cek, ya da ontimizde gazabndan kalbi durup olecekti. Buna
inancr oyle giiEliiydti ki, ben de kcipefin bir giin dtiqiip olece-
[ine inanmaya baqlamrqtrm.
"Hryarcrkh veba kapmrq olsan umrumda de!il," diye ters-
ledi adam. "Qek arabanr!"
"Polis ga[rracafrm," dedim.
"Kimi istersen ga[r," diye atrldr. "Sen polisi ga!rc, biz
onu senin aleyhine gevirmesini bthriz. Bunu yapacak kadar
ni.ifuzumvz var bu evde."
Ona inanmrqtrm, bu yiizden hemqireye kopelin buluna-
madrfir, zaten sahibinin de olmadr[r yalanrnr soyledim.
"Aman tannm!" diye balrrdr kadrn. "Oyleyse kendini en
kottisiine haztla. Seni doktora gondermek zorunda kalabili-
rim." Kendimi kollayrp goriinmelerini bekleyecelim belirti-
lerin uzun bir listesini verdi. Kuduz aqrlanrun gok acr verici
oldu[unu ve kann bolgesinde deri altma yaprldrlrnr soyledi.
"Bu tedaviyi en kdtii diiqmanrma bile dilemem," dedi, be-
ni korkunE bir kdbusa sokarak.
Bunu ilk gergek depresyonum izledi. Yatafrmdan Erkmr-
yor ve kendirnde hemqirenin srraladrfr belirtilerin hepsini bir
bir buluyordum. En sonunda okul revirine gidip, ne kadar acr
verici olursa olsun kuduz tedavisine baqlamasr igin hemqire-
ye yalvardrm. Kryametleri kopardrm. Qrlgrn gibiydim. Kuduz
olmamrqtrm ama kontroli.imii ttimiiyle yitirmiqtim.
iki anrmr
da don Juan'a brit{in aynntrlanyla, hiqbir qeyi at-
lamadan anlattrm. Bir qey soylemedi. BirkaE kez baqrnr salla-
dr.
"Her iki anrmsayrqrmda da, don Juan," dedim, sesimdeki
telaqr kendim de hissederek, "tam manaslyla grldrrmrqtrm.
Btiti.in vticudum titriyordu. Kusuyordum. Deneyimlerin igin-
deymiqim gibi hissediyordum demek istemiyorum, Eiink{i
gergek bu degil. Her iki seferinde de gergekten deneyimlerin
iginde idim. Ve artrk dayanamayacak hale geldi[imde, gimdi-
ki yaqamrma athyordum. Benim iEin gelecele atlamaydr bu.
Zamandagidip gelme giici.im vardr. GeEmiqe atlayrgrm birden
bire olmuyordu; arularda oldulu gibi, olay yava$ yavaq geli-
qiyordu. Sonunda ise, aniden gelece[e athyordum; yani qim-
diki yaqamlma."
"iginde bi qey gokmeye bagladr, bu kesin," dedi don Juan,
"Hryarcrkh veba kapmrq olsan umrumda de!il," diye ters-
ledi adam. "Qek arabanr!"
"Polis ga[rracafrm," dedim.
"Kimi istersen ga[r," diye atrldr. "Sen polisi ga!rc, biz
onu senin aleyhine gevirmesini bthriz. Bunu yapacak kadar
ni.ifuzumvz var bu evde."
Ona inanmrqtrm, bu yiizden hemqireye kopelin buluna-
madrfir, zaten sahibinin de olmadr[r yalanrnr soyledim.
"Aman tannm!" diye balrrdr kadrn. "Oyleyse kendini en
kottisiine haztla. Seni doktora gondermek zorunda kalabili-
rim." Kendimi kollayrp goriinmelerini bekleyecelim belirti-
lerin uzun bir listesini verdi. Kuduz aqrlanrun gok acr verici
oldu[unu ve kann bolgesinde deri altma yaprldrlrnr soyledi.
"Bu tedaviyi en kdtii diiqmanrma bile dilemem," dedi, be-
ni korkunE bir kdbusa sokarak.
Bunu ilk gergek depresyonum izledi. Yatafrmdan Erkmr-
yor ve kendirnde hemqirenin srraladrfr belirtilerin hepsini bir
bir buluyordum. En sonunda okul revirine gidip, ne kadar acr
verici olursa olsun kuduz tedavisine baqlamasr igin hemqire-
ye yalvardrm. Kryametleri kopardrm. Qrlgrn gibiydim. Kuduz
olmamrqtrm ama kontroli.imii ttimiiyle yitirmiqtim.
iki anrmr da don Juan'a brit{in aynntrlanyla, hiqbir qeyi at-
lamadan anlattrm. Bir qey soylemedi. BirkaE kez baqrnr salla-
dr.
"Her iki anrmsayrqrmda da, don Juan," dedim, sesimdeki
telaqr kendim de hissederek, "tam manaslyla grldrrmrqtrm.
Btiti.in vticudum titriyordu. Kusuyordum. Deneyimlerin igin-
deymiqim gibi hissediyordum demek istemiyorum, Eiink{i
gergek bu degil. Her iki seferinde de gergekten deneyimlerin
iginde idim. Ve artrk dayanamayacak hale geldi[imde, gimdi-
ki yaqamrma athyordum. Benim iEin gelecele atlamaydr bu.
Zamandagidip gelme giici.im vardr. GeEmiqe atlayrgrm birden
bire olmuyordu; arularda oldulu gibi, olay yava$ yavaq geli-
qiyordu. Sonunda ise, aniden gelece[e athyordum; yani qim-
diki yaqamlma."
"iginde bi qey gokmeye bagladr, bu kesin," dedi don Juan,
denli zor oldulunu biliyorum," dedi don Juan aniden. "Tanl-
dr[rm her bi.iyiicii bundan geEmiqtir. Bunu yagayan erkekler
diqilere kryasla slnrslz olgtide fazla yara alr. Sanrnm kadrn-
lann dofasr daha dayanrkh. Eski ga$ Meksika'sr qamanlan,
grup halinde hareket ederek bu dalrtrcr giictin darbesini hafif-
letmek igin ellerinden geleni yaptrlar. Gtini.imiizde grup halin-
de hareket etmemiz imkAnsrz, bu yiizden btzi dilimizden
uzaklaqtrracak gtigle tek baqrna yiz yize gelmek igin kendi-
mrzihazr tutmahyrz, zira olup biteni yeterli bigimde agrkla-
manln hig yolu yok."
Don Juan bu anrmsamalann tizerimdeki etkisini tanrmla-
yabilmek ya da agrklayabilmekten 6ciz olduEu.n konusunda
hakhydr. Bana btiyi.ici.ilerin insanrn hayal edebileceli en srra-
dan olaylann igindeyken bilinmeyenle yiz ylJ'ze geldiklerini
anlatmrqtr. Onunla karqr kargrya gelip de algrlamakta oldukla-
nnr yorumlayamadrklarr zaman, yon saptamak iEin bir drg
kayna[a bel baglamak zorundaydrlar. Don Juan bu kayna[a
sonsuzluk diyordu, ya da tinin sesi; ve btiyiictiler usa vurula-
mayacak olanm hakkrnda mantrkh davranm aya Eabalamadrk-
lan si.irece, tinin onlara $aqmaz bir qekilde neyin ne oldu[unu
anlattr$rnr soyliiyordu.
Don Juan sonsuzlu{un bir sesi bulunan ve kendinin bilin-
cinde olan bir gtiE oldu[u fikrini kabullenmem iEin bana kr-
lavuzluk etmiqti. Boylece beni o sesi dinlemeye, ve daima ve-
rimli bigimde, ancak oncesiz, deneye dayanmayan yakrnma-
lara mi.imktin oldulunca az baqvurarak hareket etmeye hazr
hale getirmiqti. Tinin sesinin bana antmsaylqlanmm anlamrnr
agrklamasrnr sabrsrzhkla beklemekteydim, ama hiEbir qey
olmuyordu.
Bir gi.in bir kitapgrda geng bir krz beni tanryrp yanrma gel-
di. Uzun boylu ve narindi, giivensrzbn krz gocufunun sesiy-
le konuquyordu. Onu rahatlatmaya gahqrrken anslzln bir ener-
ji defiqimine u[radrm. Sanki iEimde bir alarm dii[mesine ba-
srlmrq gibiydi, ve trpkr daha once oldu[u gibi, istencimle hig-
bir ilgisi olmadan, yaqamrmrn ttimiiyle unutulmuq baqka bir
olayrnr daha anrmsadrm. Biiyiikbabamla btiyiikannemin evi-
denli zor oldulunu biliyorum," dedi don Juan aniden. "Tanl-
dr[rm her bi.iyiicii bundan geEmiqtir. Bunu yagayan erkekler
diqilere kryasla slnrslz olgtide fazla yara alr. Sanrnm kadrn-
lann dofasr daha dayanrkh. Eski ga$ Meksika'sr qamanlan,
grup halinde hareket ederek bu dalrtrcr giictin darbesini hafif-
letmek igin ellerinden geleni yaptrlar. Gtini.imiizde grup halin-
de hareket etmemiz imkAnsrz, bu yiizden btzi dilimizden
uzaklaqtrracak gtigle tek baqrna yiz yize gelmek igin kendi-
mrzihazr tutmahyrz, zira olup biteni yeterli bigimde agrkla-
manln hig yolu yok."
Don Juan bu anrmsamalann tizerimdeki etkisini tanrmla-
yabilmek ya da agrklayabilmekten 6ciz olduEu.n konusunda
hakhydr. Bana btiyi.ici.ilerin insanrn hayal edebileceli en srra-
dan olaylann igindeyken bilinmeyenle yiz ylJ'ze geldiklerini
anlatmrqtr. Onunla karqr kargrya gelip de algrlamakta oldukla-
nnr yorumlayamadrklarr zaman, yon saptamak iEin bir drg
kayna[a bel baglamak zorundaydrlar. Don Juan bu kayna[a
sonsuzluk diyordu, ya da tinin sesi; ve btiyiictiler usa vurula-
mayacak olanm hakkrnda mantrkh davranm aya Eabalamadrk-
lan si.irece, tinin onlara $aqmaz bir qekilde neyin ne oldu[unu
anlattr$rnr soyliiyordu.
Don Juan sonsuzlu{un bir sesi bulunan ve kendinin bilin-
cinde olan bir gtiE oldu[u fikrini kabullenmem iEin bana kr-
lavuzluk etmiqti. Boylece beni o sesi dinlemeye, ve daima ve-
rimli bigimde, ancak oncesiz, deneye dayanmayan yakrnma-
lara mi.imktin oldulunca az baqvurarak hareket etmeye hazr
hale getirmiqti. Tinin sesinin bana antmsaylqlanmm anlamrnr
agrklamasrnr sabrsrzhkla beklemekteydim, ama hiEbir qey
olmuyordu.
Bir gi.in bir kitapgrda geng bir krz beni tanryrp yanrma gel-
di. Uzun boylu ve narindi, giivensrzbn krz gocufunun sesiy-
le konuquyordu. Onu rahatlatmaya gahqrrken anslzln bir ener-
ji defiqimine u[radrm. Sanki iEimde bir alarm dii[mesine ba-
srlmrq gibiydi, ve trpkr daha once oldu[u gibi, istencimle hig-
bir ilgisi olmadan, yaqamrmrn ttimiiyle unutulmuq baqka bir
olayrnr daha anrmsadrm. Biiyiikbabamla btiyiikannemin evi-
Sonra bu tabloya beni yerleqtirdi.
"E[er bu agrklamamrzdan yola grkacak olursan," diye de-
vam etti, "Alfredo'nun gtizel ve I-uis'in de iyi oldulunu sami-
miyetle kabul etmelisin. $imdi seni ele alahm; sen ne yakr-
qrkhsm, ne de iyi. Tam bir orospu goculusun. Kimse seni bir
partiye galrrmaz. Bir partiye gitmek istedilinde bunu igeri
dalarak yapman gerektili fikrine ahqtrmahsrn kendini. Alfre-
do'nun giizelli$ine ya da Luis'in iyililine agrlan kaprlar asla
senin cini.inde aErlrnayacak, bu ytizden pencereden girmek zo-
runda kalacaksrn."
Ug torunu hakkrndaki Eozi,imlemesi oyle yerindeydi ki,
soylediklerinin kesinligi beni aflattr. Ben a$adrkga o ne$e-
lendi. Iddiasrnr en zararhsmdan bir uyarrcr o$title tamamladr.
"Kendini kotti hissetmen gerekmez," dedi, "Eiinkti pence-
reden girmekten daha heyecanh bir qey yoktur. Bunu yapmak
igin akrlh olmahsrn, tetikte olmahsm. Her qeyi izlemeli, her
tiirlti aqalrlanm ay a hazrhkh bulunmahsrn.
"Pencereden girmek zorundaysan, bunun nedeni kesinlik-
le davetli listesinde yer almamandrr, bu ytizden varh[rn hig
de hog karqrlanmaz; oyleyse igerde kalmak iEin krgrnr yrtma-
hsm. Bu iqin bildigim tek yolu, herkesi esir almaktrr. Ba[rr!
fmret! Akrl olret! idarenin sende oldufunu herkese hissettir!
Idare elindeyse seni nasrl drqarr atabilirler ki?"
Bu sahneyi hatrrlamak igimde derin bir isyan uyandrrdr.
Bu olayr ciyle derine gommi.iqttim ki tamamen akhmdan silin-
miqti. Ancak her zaman anlmsadrlrm bir qey vardr ki o da ida-
reyi elinde tutma o[tidtiydti; yrllar boyunca bunu bana ne ka-
dar gok tekrarlamrgtr kim bilir.
Bu olayr inceleme ve tizerinde diiqiinme $anslm olmadr,
Eiinkti baqka bir unutulmuq anr aynl gi.igle ytizeye grktr. Bu
sefer, niganh oldu[um ktzla birlikteydim. O gtnlerde evlen-
mek ve kendimtze bir ev almak igin para biriktiriyorduk. Or-
tak bir gek hesabr aEmamtzt buyururken duydum kendimi;
bagka tiirltistinii kabul etmeyecektim. Ona idareli olma konu-
sunda amirane bir nutuk gekme ihtiyacr hissediyordum. Giy-
silerini nerden alaca[rnr, en fazla ne kadar para harcayabile-
Sonra bu tabloya beni yerleqtirdi.
"E[er bu agrklamamrzdan yola grkacak olursan," diye de-
vam etti, "Alfredo'nun gtizel ve I-uis'in de iyi oldulunu sami-
miyetle kabul etmelisin. $imdi seni ele alahm; sen ne yakr-
qrkhsm, ne de iyi. Tam bir orospu goculusun. Kimse seni bir
partiye galrrmaz. Bir partiye gitmek istedilinde bunu igeri
dalarak yapman gerektili fikrine ahqtrmahsrn kendini. Alfre-
do'nun giizelli$ine ya da Luis'in iyililine agrlan kaprlar asla
senin cini.inde aErlrnayacak, bu ytizden pencereden girmek zo-
runda kalacaksrn."
Ug torunu hakkrndaki Eozi,imlemesi oyle yerindeydi ki,
soylediklerinin kesinligi beni aflattr. Ben a$adrkga o ne$e-
lendi. Iddiasrnr en zararhsmdan bir uyarrcr o$title tamamladr.
"Kendini kotti hissetmen gerekmez," dedi, "Eiinkti pence-
reden girmekten daha heyecanh bir qey yoktur. Bunu yapmak
igin akrlh olmahsrn, tetikte olmahsm. Her qeyi izlemeli, her
tiirlti aqalrlanm ay a hazrhkh bulunmahsrn.
"Pencereden girmek zorundaysan, bunun nedeni kesinlik-
le davetli listesinde yer almamandrr, bu ytizden varh[rn hig
de hog karqrlanmaz; oyleyse igerde kalmak iEin krgrnr yrtma-
hsm. Bu iqin bildigim tek yolu, herkesi esir almaktrr. Ba[rr!
fmret! Akrl olret! idarenin sende oldufunu herkese hissettir!
Idare elindeyse seni nasrl drqarr atabilirler ki?"
Bu sahneyi hatrrlamak igimde derin bir isyan uyandrrdr.
Bu olayr ciyle derine gommi.iqttim ki tamamen akhmdan silin-
miqti. Ancak her zaman anlmsadrlrm bir qey vardr ki o da ida-
reyi elinde tutma o[tidtiydti; yrllar boyunca bunu bana ne ka-
dar gok tekrarlamrgtr kim bilir.
Bu olayr inceleme ve tizerinde diiqiinme $anslm olmadr,
Eiinkti baqka bir unutulmuq anr aynl gi.igle ytizeye grktr. Bu
sefer, niganh oldu[um ktzla birlikteydim. O gtnlerde evlen-
mek ve kendimtze bir ev almak igin para biriktiriyorduk. Or-
tak bir gek hesabr aEmamtzt buyururken duydum kendimi;
bagka tiirltistinii kabul etmeyecektim. Ona idareli olma konu-
sunda amirane bir nutuk gekme ihtiyacr hissediyordum. Giy-
silerini nerden alaca[rnr, en fazla ne kadar para harcayabile-
yordu. Sonsuzluk bana o unutulmuq deneyimlerimi tam bir
berrakhkla arumsatarak, her qeyi kontrol etme dtirtiimdeki
yolunluk ve derinli[i iqaret ediyor, boylece beni kendi aglm-
dan deneyiisti.i olan bir qeye hazrrhyordu. Korkutucu bir ke-
sinlikle biliyordum ki bir qey her ttirlti denetim olasrh[rmr en-
gelleyecekti ve bana do$ru gelmekte oldulunu hissetti$im
qeyleri karqrlayabilmek igin her qeyden qok salduyuya, akrq-
kanhfa ve kendimi brrakmaya ihtiyacrm vardr.
Do$al olarak bunlann hepsini, antmsamalanmm olasr an-
lamlarr hakkrndaki tahrninlerimi ve sezgisel esinlenmelerimi
doyasrya aynntilara bolarak don Juan'a anlattrm.
Don Juan keyifle giildti. "Biittin bunlar sana cizgti psiko-
lojik abartrlar, htisntikuruntular," dedi. "Her zamanki gibi, tek
ycinlti bi neden-sonuE iliqkisi kullanarak agrklamalar bulma
peqindesin. Anrmsayrqlarrnrn her biri gittikge daha berrak, da-
ha grldrrtrcr olmakta, giinkii sana daha cince de anlattr[rm gi-
bi, geri dontiqti olmayan bi stirece girmig durumdasrn. Gergek
zihnin, yaqam boyu siirmiiq bi uyugukluktan uyanarak ortaya
grkryor.
" Sonsuzlak seni eline geEiriyor," diye devam etti. "Bunu
sana gostermek iqin kullandrlr yollann baqka higbi nedeni,
amacl ya da deleri olamaz. Ancak senin yapman gereken,
sonsuzlugun saldrrrlan iEin hazrrhkh olman. Muazzam bii-
ytikltikte bi darbe igin stirekli hazrr tutmahsrn kendini. Bu,
biiyiictilerin akh baqmda, sa[duyulu bigimde sonsuzlukla yiz
yij.ze gelme yoludur."
Don Juan'rn sozleri a$zrmda kotii bir tat brrakmrqtr. Uze-
rime do[ru gelmekte olan giddetli saldrrryr seziyor, ve bundan
korkuyordum. Btitiin hayatrmr birtakrm gereksiz etkinliklerin
ardma gizlenerek gegirdilim iEin, gene iqe gomtildtim. Gii-
ney Kaliforniya'da arkadaqlanmm cifretmenlik yaptrfr geqitli
okullarda konferanslar verdim. Durmadan yazryordum. HiE
abartmadan soyleyebilirim ki dtizinelerce mtisveddeyi de go-
pe attrrn, gtinkti don Juan'rn bana sonsuzluk tarafrndan kabul
edilebilecek bir geyin iqareti olarak betimledigi o vazgegrl-
mez kogullan taqrmryorlardr.
yordu. Sonsuzluk bana o unutulmuq deneyimlerimi tam bir
berrakhkla arumsatarak, her qeyi kontrol etme dtirtiimdeki
yolunluk ve derinli[i iqaret ediyor, boylece beni kendi aglm-
dan deneyiisti.i olan bir qeye hazrrhyordu. Korkutucu bir ke-
sinlikle biliyordum ki bir qey her ttirlti denetim olasrh[rmr en-
gelleyecekti ve bana do$ru gelmekte oldulunu hissetti$im
qeyleri karqrlayabilmek igin her qeyden qok salduyuya, akrq-
kanhfa ve kendimi brrakmaya ihtiyacrm vardr.
Do$al olarak bunlann hepsini, antmsamalanmm olasr an-
lamlarr hakkrndaki tahrninlerimi ve sezgisel esinlenmelerimi
doyasrya aynntilara bolarak don Juan'a anlattrm.
Don Juan keyifle giildti. "Biittin bunlar sana cizgti psiko-
lojik abartrlar, htisntikuruntular," dedi. "Her zamanki gibi, tek
ycinlti bi neden-sonuE iliqkisi kullanarak agrklamalar bulma
peqindesin. Anrmsayrqlarrnrn her biri gittikge daha berrak, da-
ha grldrrtrcr olmakta, giinkii sana daha cince de anlattr[rm gi-
bi, geri dontiqti olmayan bi stirece girmig durumdasrn. Gergek
zihnin, yaqam boyu siirmiiq bi uyugukluktan uyanarak ortaya
grkryor.
Sonsuzlak seni eline geEiriyor," diye devam etti. "Bunu
"

sana gostermek iqin kullandrlr yollann baqka higbi nedeni,


amacl ya da deleri olamaz. Ancak senin yapman gereken,
sonsuzlugun saldrrrlan iEin hazrrhkh olman. Muazzam bii-
ytikltikte bi darbe igin stirekli hazrr tutmahsrn kendini. Bu,
biiyiictilerin akh baqmda, sa[duyulu bigimde sonsuzlukla yiz
yij.ze gelme yoludur."
Don Juan'rn sozleri a$zrmda kotii bir tat brrakmrqtr. Uze-
rime do[ru gelmekte olan giddetli saldrrryr seziyor, ve bundan
korkuyordum. Btitiin hayatrmr birtakrm gereksiz etkinliklerin
ardma gizlenerek gegirdilim iEin, gene iqe gomtildtim. Gii-
ney Kaliforniya'da arkadaqlanmm cifretmenlik yaptrfr geqitli
okullarda konferanslar verdim. Durmadan yazryordum. HiE
abartmadan soyleyebilirim ki dtizinelerce mtisveddeyi de go-
pe attrrn, gtinkti don Juan'rn bana sonsuzluk tarafrndan kabul
edilebilecek bir geyin iqareti olarak betimledigi o vazgegrl-
mez kogullan taqrmryorlardr.
ctikler halinde pathyordu; biiyiici.iler ya enerjinin yarattrlr
imgeler goriiyor, ya da sozctikler bigiminde seslendirilen di.i-
qtinceler iqitiyor, ya da yaz:Jt scizctikler okuyorlardr.
O gece masamda, eflatun firEa darbeleri de, yaklaqan bu-
lutlar da gormedim. Bu ttirden bir enerji etkileqimi igin btiyti-
ciilerin gereksindili disipline sahip olmadrlrmdan emindim,
ama devasa bir nargigefii leke ontimde duruyordu. Bu dev le-
ke higbir on belirti vermeden, birbirleriyle baflantrsr olmayan
ve sanki bir daktilo sayfasr iizerindeymiqler gibi okuyabildi-
lim sozctikler halinde patladr. Scizctikler oniimde ciyle muaz-
zam btr hlrzla devinrneye baqladrlar ki okuyabilmem imkAn-
srzlaqtr. Ardrndan bana bir qey agrklayan bir ses duydum.
Sozleri karmakanqrktr, isittiklerimden anlam qrkarmam
mrimktin degildi.
Btitiin bunlar yetmezmiq gibi, gok fazla yedikten sonra in-
sanln rtiyasrnda gordii[ti rahatsrz diiqlere benzer gortintr-iler
gcirmeye baqladrm. $atafath, karanhk, mequm gortinttilerdi
bunlar. Frnl finl donmeye baqlamrgtrm, beni kusturun caya
kadar stirdii bu. Biittin olay o anda bitti. Yagadrlrm qey her
neyse etkisini tilm kaslanmda hissediyordum. Bitkindim. Bu
giddet dolu miidahale beni ofkelendirmiq, hiisrana ulratmrqtr.
Olanlarr anlatmak lizere telaqla don Juan'rn evine koqtum.
Onun yardrmrnr her zamankinden daha Eok gereksindi[imi
hissediyordum.
"Btiytictiler ya da biiyticiihige iligkin qiddetli olmayan bi
qey yoktur," dedi don Juan, oyktimii dinledikten sonra . " Son-
suzluk ilk kez iizerine boyle gokiiyor. Yrldrnm garpmasr gi-
biydi. Melekelerini ttimiiyle ele gegirdi. imgelerinin stiratine
gelince, onu ayarlamayr kendin o[renmek zorundastn. Bazt
biiyiiciiler igin bu yagam boyu siiren bi igtir. Ama qimdiden
sonra enerji sana bi sinenla perdesine yansrtilryormuq gibi go-
rtinecek.
"Yansrtmayr anlayrp anlamaman, baqka bi konu." diye de-
vam etti. "Do$ru yorumu yapabilmek igin deneyime gerek-
sinmen var. Benim tavsiyem Eekingen davranmaytp hemen
baqlaman. Enerjiyi duvardan oku! GerEek zihnin ortaya Erkr-
ctikler halinde pathyordu; biiyiici.iler ya enerjinin yarattrlr
imgeler goriiyor, ya da sozctikler bigiminde seslendirilen di.i-
qtinceler iqitiyor, ya da yaz:Jt scizctikler okuyorlardr.
O gece masamda, eflatun firEa darbeleri de, yaklaqan bu-
lutlar da gormedim. Bu ttirden bir enerji etkileqimi igin btiyti-
ciilerin gereksindili disipline sahip olmadrlrmdan emindim,
ama devasa bir nargigefii leke ontimde duruyordu. Bu dev le-
ke higbir on belirti vermeden, birbirleriyle baflantrsr olmayan
ve sanki bir daktilo sayfasr iizerindeymiqler gibi okuyabildi-
lim sozctikler halinde patladr. Scizctikler oniimde ciyle muaz-
zam btr hlrzla devinrneye baqladrlar ki okuyabilmem imkAn-
srzlaqtr. Ardrndan bana bir qey agrklayan bir ses duydum.
Sozleri karmakanqrktr, isittiklerimden anlam qrkarmam
mrimktin degildi.
Btitiin bunlar yetmezmiq gibi, gok fazla yedikten sonra in-
sanln rtiyasrnda gordii[ti rahatsrz diiqlere benzer gortintr-iler
gcirmeye baqladrm. $atafath, karanhk, mequm gortinttilerdi
bunlar. Frnl finl donmeye baqlamrgtrm, beni kusturun caya
kadar stirdii bu. Biittin olay o anda bitti. Yagadrlrm qey her
neyse etkisini tilm kaslanmda hissediyordum. Bitkindim. Bu
giddet dolu miidahale beni ofkelendirmiq, hiisrana ulratmrqtr.
Olanlarr anlatmak lizere telaqla don Juan'rn evine koqtum.
Onun yardrmrnr her zamankinden daha Eok gereksindi[imi
hissediyordum.
"Btiytictiler ya da biiyticiihige iligkin qiddetli olmayan bi
qey yoktur," dedi don Juan, oyktimii dinledikten sonra . " Son-
suzluk ilk kez iizerine boyle gokiiyor. Yrldrnm garpmasr gi-
biydi. Melekelerini ttimiiyle ele gegirdi. imgelerinin stiratine
gelince, onu ayarlamayr kendin o[renmek zorundastn. Bazt
biiyiiciiler igin bu yagam boyu siiren bi igtir. Ama qimdiden
sonra enerji sana bi sinenla perdesine yansrtilryormuq gibi go-
rtinecek.
"Yansrtmayr anlayrp anlamaman, baqka bi konu." diye de-
vam etti. "Do$ru yorumu yapabilmek igin deneyime gerek-
sinmen var. Benim tavsiyem Eekingen davranmaytp hemen
baqlaman. Enerjiyi duvardan oku! GerEek zihnin ortaya Erkr-
Farkrndah[rn Karanhk
DentzindeYolculuklar

"ARTIK iqsnf S\SS|ZUK hakkrndabiraz daha agrk konu-


qabiliriz," dedi don Juan.
Bunu oyle durup dururken soylemiqti ki irkildim. Ti.im
olle sonrasrnr yirmili yrllardaki biiyiik Yaqui savaqlarr erte-
sinde hayalleri alttist olan Yaqui Krzrlderililerinin gektikleri
acrlarr, Meksika'nrn kuzeyindeki Sonora eyaletinde bulunan
anayurtlarrndan Meksika hiiktimeti tarafindan siirtili.ip orta ve
gtiney Meksika'daki biiyiik qekerkamrqr giftliklerinde gahq-
Farkrndah[rn Karanhk
DentzindeYolculuklar

"ARTIK iqsnf S\SS|ZUK hakkrndabiraz daha agrk konu-


qabiliriz," dedi don Juan.
Bunu oyle durup dururken soylemiqti ki irkildim. Ti.im
olle sonrasrnr yirmili yrllardaki biiyiik Yaqui savaqlarr erte-
sinde hayalleri alttist olan Yaqui Krzrlderililerinin gektikleri
acrlarr, Meksika'nrn kuzeyindeki Sonora eyaletinde bulunan
anayurtlarrndan Meksika hiiktimeti tarafindan siirtili.ip orta ve
gtiney Meksika'daki biiyiik qekerkamrqr giftliklerinde gahq-
segti$imiz o kasabaya igsel sessizli$ini kullanarak gergekten
gittin.
"Senin agrndan-ki bu srradan insanln aglsldrr-her iki
olay da birer rtiya-hayaldi. Once benim adresini bile bilmedi-
gim evine geldigime dair bi rtiya-hayal, ardmdan da kendinin
beni gcirrneye geldiline dair bi riiya-hayal gordrin. Bi btiyiicti
olarak benim sciyleyebilecefim, senin o kasabada benimle
bulugmana iliqkin rtiya-hayalinin, ikimizin bugtin burda yap-
trfrrnrz sohbet kadar gergek oidu[udur."
Btittin bu olaylan batrh insana uygun bir dtiqtince gerge-
vesine yerlegtirmemin miimktin olmadrlrnr don Juan'a itiraf
ettim. Bunlan bir riiya-hayal biEiminde ele almanrn da srkr
bir irdelemeye karqr duramayacak hatah bir srnrflanduma ya-
ratmak olaca[rnr sciyledim, bu durumda yaprlabilecek tek
sozde-agrklama, cilretisinin baqka bir cephesine iliqkindi: rii-
ya gorme.
"Hayr, bu rriya gorme de$il," dedi, tizerine basarak. "Bu
daha dolaysrz, daha esrarengizbi gey. Bu arada, bugiin senin
yaprna daha uygun bi riiya gorme tanrmlamasl yapaca[rm.
Ruya gdrme,farhndahgm karanlrk denizi ile baflantr nokta-
nr defiiqtirme edimidir. ona bu agrdan bakarsan, Eok basit bi
kavram ve gok basit bi manevra haline gelir. Anlaman igin tek
baqrna bu yetertri olur; imkAnsrz bi qey delildir, oyle gizemli-
lik bulutlanyla filan sanh cta de$ildir.
" Rtiya gorme terimi her zaman felaket sinirime
dokun-
muqtur," diye devam etti, "Eiinkti erk dolu bi edimi zayf g6s-
terir. ona bi keyfilik anlamr katar; bi hayal izlenimi verir ki
olmadr[r tek qey de budur. Bu terimi kendim de[iqtirmeye ga-
trrqtrm, ama oyle kcikleqmiq ki. Belki bi giin bunu sen yapar-
sln; ama korkanm bi.iyiictiltikteki baqka her qey gibi, gerEek-
ten yapabilecek duruma geldi[inde bu umurunda bile olma-
yacak, gtinkti o zantan ona ne dendifii artrk senin igin hig fark
etmeyecek. "
Kendisini tanrdrm tanryah, don Juan bana riiya gormenin
eski ga! Meksika'sr btiyi.ictileri tarafindan keqfedilmig bir sa-
nat oldu[unu, farkh algr di.inyalanna gergek anlamda girigler
segti$imiz o kasabaya igsel sessizli$ini kullanarak gergekten
gittin.
"Senin agrndan-ki bu srradan insanln aglsldrr-her iki
olay da birer rtiya-hayaldi. Once benim adresini bile bilmedi-
gim evine geldigime dair bi rtiya-hayal, ardmdan da kendinin
beni gcirrneye geldiline dair bi riiya-hayal gordrin. Bi btiyiicti
olarak benim sciyleyebilecefim, senin o kasabada benimle
bulugmana iliqkin rtiya-hayalinin, ikimizin bugtin burda yap-
trfrrnrz sohbet kadar gergek oidu[udur."
Btittin bu olaylan batrh insana uygun bir dtiqtince gerge-
vesine yerlegtirmemin miimktin olmadrlrnr don Juan'a itiraf
ettim. Bunlan bir riiya-hayal biEiminde ele almanrn da srkr
bir irdelemeye karqr duramayacak hatah bir srnrflanduma ya-
ratmak olaca[rnr sciyledim, bu durumda yaprlabilecek tek
sozde-agrklama, cilretisinin baqka bir cephesine iliqkindi: rii-
ya gorme.
"Hayr, bu rriya gorme de$il," dedi, tizerine basarak. "Bu
daha dolaysrz, daha esrarengizbi gey. Bu arada, bugiin senin
yaprna daha uygun bi riiya gorme tanrmlamasl yapaca[rm.
Ruya gdrme,farhndahgm karanlrk denizi ile baflantr nokta-
nr defiiqtirme edimidir. ona bu agrdan bakarsan, Eok basit bi
kavram ve gok basit bi manevra haline gelir. Anlaman igin tek
baqrna bu yetertri olur; imkAnsrz bi qey delildir, oyle gizemli-
lik bulutlanyla filan sanh cta de$ildir.
" Rtiya gorme terimi her zaman felaket sinirime
dokun-
muqtur," diye devam etti, "Eiinkti erk dolu bi edimi zayf g6s-
terir. ona bi keyfilik anlamr katar; bi hayal izlenimi verir ki
olmadr[r tek qey de budur. Bu terimi kendim de[iqtirmeye ga-
trrqtrm, ama oyle kcikleqmiq ki. Belki bi giin bunu sen yapar-
sln; ama korkanm bi.iyiictiltikteki baqka her qey gibi, gerEek-
ten yapabilecek duruma geldi[inde bu umurunda bile olma-
yacak, gtinkti o zantan ona ne dendifii artrk senin igin hig fark
etmeyecek. "
Kendisini tanrdrm tanryah, don Juan bana riiya gormenin
eski ga! Meksika'sr btiyi.ictileri tarafindan keqfedilmig bir sa-
nat oldu[unu, farkh algr di.inyalanna gergek anlamda girigler
kim oldugu ilgilendirmiyordu beni. Uyuyan biri gerekiyordu;
ve tam bilincine varamamakla birlikte farkrnda oldu[um bir
g{ig bana o kiqiyi bulmamda krlavuzluk etti.
Gordiigiinz kiqinin kim oldu[unu asla bilmiyordum, ama
o srada don Juan'rn varhfmr hissettim. Belirsiz bir yakrnhk
duygusu ile hissedilen, birisinin benimle birlikteki varh[rna
dair garip bir histi bu; ve o ana dek yaqamrq olduEu* dene-
yimlerin higbirine ait olmayan bir farkrndahk dtizeyinde yer
alryordu. Dikkatimi yalntzca yatmakta olan kiqi iizerinde
odaklayabiliyordum. Bir erkek oldufunu bilmekteydim, ama
bunu nasrl bildigimin agrklamasr yoktu. Uykuda oldufunu bi-
liyordum Eiinkti enerji kUresi insanlann genelde sahip olduk-
larrndan btaz daha diizdti; yanlara dofru yayrlmrqtr.
Ve ardrndan birlegim noktasmt gordilm; ktirek kemikleri-
nin arasrndaki her zamanki yerinden farkh bir konumdaydr.
Olmasr gereken yerin sa[rnda ve btraz daha aqalrsrndaydr.
Bu durumda kaburgalann yan tarafina dolru kaymrq oldulu-
nu hesapladrm. Fark ettifim baqka bir qey de dura[an olma-
drlrydr. Dtizensiz bigimde dalgalandr ve sonra aniden normal
konumuna dcindii. Benim ve don Juan'rn varhlrnrn kigiyi
uyandrrmrq oldulunu agrkga hissettim. Hemen sonra bir stirti
bulanrk imgeyle karqrlaqtrm ve arkasrndan baqladrlrm yerde
uyandrm.
Don Juan'rn bana hep anlattrfr qeylerden biri de biiyiici.i-
lerin iki gruba aynldrklanydr: rilya gorilciiler ve iz surticiiler.
Birleqim noktasrnrn yerini degigtirme konusunda biiytik hti-
ner gosterenler rtiya goriiciiler idi. BirleEim noktasmr yeni
konumunda sabit tutabilme konusunda btiyrik htiner griste-
renler rse iz siiriictiler. Riiya gorilciller ve iz stirilctiler birbi-
rini tamamlar ve sahip olduklan bu elilimlerle birbirlerini et-
kileyerek giftler halinde Eahqrrlardr.
Don Juan, btiyticiilerin gelik gibi disiplinleri sayesinde
birleEim noktaynrn sabitlenmesinin istele bafih olarak ger-
gekleqebildigi konusunda bana gtivence vermigti. Silsilesin-
deki btiyi.ictilerin rgrltrh kiirelerimizin iginde en az altr yiiz ko-
num bulundufuna inandrklannr soylemiqti; ve birleSim nok-
kim oldugu ilgilendirmiyordu beni. Uyuyan biri gerekiyordu;
ve tam bilincine varamamakla birlikte farkrnda oldu[um bir
g{ig bana o kiqiyi bulmamda krlavuzluk etti.
Gordiigiinz kiqinin kim oldu[unu asla bilmiyordum, ama
o srada don Juan'rn varhfmr hissettim. Belirsiz bir yakrnhk
duygusu ile hissedilen, birisinin benimle birlikteki varh[rna
dair garip bir histi bu; ve o ana dek yaqamrq olduEu* dene-
yimlerin higbirine ait olmayan bir farkrndahk dtizeyinde yer
alryordu. Dikkatimi yalntzca yatmakta olan kiqi iizerinde
odaklayabiliyordum. Bir erkek oldufunu bilmekteydim, ama
bunu nasrl bildigimin agrklamasr yoktu. Uykuda oldufunu bi-
liyordum Eiinkti enerji kUresi insanlann genelde sahip olduk-
larrndan btaz daha diizdti; yanlara dofru yayrlmrqtr.
Ve ardrndan birlegim noktasmt gordilm; ktirek kemikleri-
nin arasrndaki her zamanki yerinden farkh bir konumdaydr.
Olmasr gereken yerin sa[rnda ve btraz daha aqalrsrndaydr.
Bu durumda kaburgalann yan tarafina dolru kaymrq oldulu-
nu hesapladrm. Fark ettifim baqka bir qey de dura[an olma-
drlrydr. Dtizensiz bigimde dalgalandr ve sonra aniden normal
konumuna dcindii. Benim ve don Juan'rn varhlrnrn kigiyi
uyandrrmrq oldulunu agrkga hissettim. Hemen sonra bir stirti
bulanrk imgeyle karqrlaqtrm ve arkasrndan baqladrlrm yerde
uyandrm.
Don Juan'rn bana hep anlattrfr qeylerden biri de biiyiici.i-
lerin iki gruba aynldrklanydr: rilya gorilciiler ve iz surticiiler.
Birleqim noktasrnrn yerini degigtirme konusunda biiytik hti-
ner gosterenler rtiya goriiciiler idi. BirleEim noktasmr yeni
konumunda sabit tutabilme konusunda btiyrik htiner griste-
renler rse iz siiriictiler. Riiya gorilciller ve iz stirilctiler birbi-
rini tamamlar ve sahip olduklan bu elilimlerle birbirlerini et-
kileyerek giftler halinde Eahqrrlardr.
Don Juan, btiyticiilerin gelik gibi disiplinleri sayesinde
birleEim noktaynrn sabitlenmesinin istele bafih olarak ger-
gekleqebildigi konusunda bana gtivence vermigti. Silsilesin-
deki btiyi.ictilerin rgrltrh kiirelerimizin iginde en az altr yiiz ko-
num bulundufuna inandrklannr soylemiqti; ve birleSim nok-
yaptlErm $eyin uykuda riiya goriirken yaprlana Eok benzedi-
lini soyledi. Ancak farkrndahfrn karanhk denizinde yolculuk
ederken, uykuya dalmarun neden oldu[u herhangi bir engel-
lemeye ya da ri.iyadaki kiqinin dikkatini denetleme gayretine
yer yoktu. Farhn,dahgm karanltk denizindeki yolculuk anm-
da tepki gerektiriyordu. Son derece giiglti bir burasr ve bu an
duyumu vardr onda. Don Juan, farhndahgm karanlft denizi-
ne bu do[rudan ulagma edimini bazt ahrnak biiyiictilerin ru-
yada-uyarukl* geklinde nitelendirip, rilya gornte terimini
btisbtittin sagma sapan hale getirdiklerinden yakrndr.
"SeEmiq oldulumuz o kasabaya gittifin rtiya-hayalini
gordtiliinde," diye devam ettr,"asltnda birleSim noktaru do!-
rudan dolruya farkrndahfrn karanhk denizinin yolcululu
mtimktin krlan belirli bi konumuna yerleqtirmiqtin. O zaman
farkrndahlrn karanhk denizi sana o yolcululu gergekleqtir-
mek igin ne gerekiyorsa onu salladr. O konum iEin istemli bi
tercih yapmanrn hig yolu yoktur. Biiyiiciiler igsel sessizlifin
onu $a$mazbi qekilde kendililinden segtifini sciylerler. Basit,
de[il mi?"
Ardrndan bana tercih yapmarun karmaqrk aynnfilannr
agrkladr. Savaqgr-gezginler igin tercih yapmanrn ashnda seg-
me edimi olmaktan gok sonsuzlu[un taleplerine zarafetle rna
gosterme edimi oldu[unu soyliiyordu.
"Tercihi sonsuzluk yapar," dedi. "Savaqgr-gezginin sanatr,
en ufak bi sezindirmeyle harekete gegme yeteneli edinmek-
tir; sonsuzlufun her buyrufuna nza gosterrne sanatrdr bu.
Bunun igin bi sava$gr-gezginin cesarete, giice, ve her qeyden
fazla salduyuya ihtiyacr vardrr. Bu i.igii bir araya geldilinde
tek bi sonuE dolurur: zarafet!"
Bir anhk bir sessizlikten sonra, enfazla merakrmr uyandr-
ran konuya doniiq yaptrm.
"Ama o kasabaya gergekten bedenen ve ruhen gitmiq ol-
mam inanrlmazbir gey, don Juan," dedim.
"inanrlm az; ama olanaksrz de!il," dedi. "Evrenin stntrlart
yoktur, bir bi,ittin olarak evrende var olan olasrhklar gerEek-
ten de kryas kabul etmez. Onun igin 'Yal nrzca gordti[time
yaptlErm $eyin uykuda riiya goriirken yaprlana Eok benzedi-
lini soyledi. Ancak farkrndahfrn karanhk denizinde yolculuk
ederken, uykuya dalmarun neden oldu[u herhangi bir engel-
lemeye ya da ri.iyadaki kiqinin dikkatini denetleme gayretine
yer yoktu. Farhn,dahgm karanltk denizindeki yolculuk anm-
da tepki gerektiriyordu. Son derece giiglti bir burasr ve bu an
duyumu vardr onda. Don Juan, farhndahgm karanlft denizi-
ne bu do[rudan ulagma edimini bazt ahrnak biiyiictilerin ru-
yada-uyarukl* geklinde nitelendirip, rilya gornte terimini
btisbtittin sagma sapan hale getirdiklerinden yakrndr.
"SeEmiq oldulumuz o kasabaya gittifin rtiya-hayalini
gordtiliinde," diye devam ettr,"asltnda birleSim noktaru do!-
rudan dolruya farkrndahfrn karanhk denizinin yolcululu
mtimktin krlan belirli bi konumuna yerleqtirmiqtin. O zaman
farkrndahlrn karanhk denizi sana o yolcululu gergekleqtir-
mek igin ne gerekiyorsa onu salladr. O konum iEin istemli bi
tercih yapmanrn hig yolu yoktur. Biiyiiciiler igsel sessizlifin
onu $a$mazbi qekilde kendililinden segtifini sciylerler. Basit,
de[il mi?"
Ardrndan bana tercih yapmarun karmaqrk aynnfilannr
agrkladr. Savaqgr-gezginler igin tercih yapmanrn ashnda seg-
me edimi olmaktan gok sonsuzlu[un taleplerine zarafetle rna
gosterme edimi oldu[unu soyliiyordu.
"Tercihi sonsuzluk yapar," dedi. "Savaqgr-gezginin sanatr,
en ufak bi sezindirmeyle harekete gegme yeteneli edinmek-
tir; sonsuzlufun her buyrufuna nza gosterrne sanatrdr bu.
Bunun igin bi sava$gr-gezginin cesarete, giice, ve her qeyden
fazla salduyuya ihtiyacr vardrr. Bu i.igii bir araya geldilinde
tek bi sonuE dolurur: zarafet!"
Bir anhk bir sessizlikten sonra, enfazla merakrmr uyandr-
ran konuya doniiq yaptrm.
"Ama o kasabaya gergekten bedenen ve ruhen gitmiq ol-
mam inanrlmazbir gey, don Juan," dedim.
"inanrlm az; ama olanaksrz de!il," dedi. "Evrenin stntrlart
yoktur, bir bi,ittin olarak evrende var olan olasrhklar gerEek-
ten de kryas kabul etmez. Onun igin 'Yal nrzca gordti[time
yl hemen tanrmr$tlm" $aqkrnh[rmr arttrrmak istermiq gibi,
don Juan da soz konusu kasabada bulundulumuzu kula[rma
fisrldadr. Oraya nasrl geldi$imizi sormak istiyor, ama sozci.ik-
leri telaffuz edemiyordum. Ofkeyle parlamrq ve birbirleriyle
afrz dalaqrna giriqmiq bir stirti Krzrlderili vardr ortahkta. Soy-
lediklerinin tek kelimesini bile anlamryordum, ama anlaya-
madrlrm dtiqiincesi kafamda belirdili anda, bir qey agrhver-
di. Gortinttintin iEine daha fazla rqrk girmiq gibiydi sanki. Her
qeyin srnrlan gayet belirgin, diizgiin bir hale geldi, ve insan-
lann dediklerini anlamaya baqladrm, ancak bunu nasrl yaptl-
frmr kavrayamryordum; dillerini bilmiyordum ki. Sozciikler
kesinlikle anlaqrlrr hale gelmiqlerdi; ancak teker teker degil
de ki.imeler biEiminde; zihnim sanki driqiince qablonlannr bti-
ti.in halinde yakahyor gibiydi.
igtenlikle diyebilirim ki hayatrmrn qokuna ulramrqtrm;
dediklerini anlayabilmemden Eok, soyledikleri qeylerdi bu-
nun nedeni. Bu insanlar gergekten savaqm ayahazrlanryordu.
Bunlar higbir gekilde batrh adamlar de[ildiler. Kullandrklan
scizciikler mticadele, savaq, strateji terimleriydi. Kuvvetlerini,
vurucu giiElerini olEe[e vuruyor, ve darbelerini indirebilecek
erke sahip olmadrklarr igin doviiniiyorlardr. Giigstizliiklerinin
rstrrabrnr bedenimde duyuyordum. Ytiksek teknoloji iirtini.i
silahlara karqr koymak iEin ellerinde taqlar ve sopalar vardr
yalnrzca. Bir liderleri olmadrlr gerEe[inin kederiyle doluydu-
lar. Peqinde olduklan, hayal edilebilecek her qeyden fazla is-
tedikleri, kendilerini harekete gegirecek karizmatik bir savaq-
gmm grkmasrydr.
Sonra kinizmin (cynicism) sesini iqittim; iglerinden biri,
beni de dahil-Eiinkii onlann ayrilmaz bir pargasr gibiy-
dim-herkesi aynr olgiide kahreden bir fikir attr ortaya. HiE-
bir kurtuluq umudu taqrmayan bir yenilgiye rnahkum oldukla-
nnr sciyledi, gtinkti giini.in birinde hepsini yeniden toparlaya-
cak karizmaya sahip biri iglerinden grksa bile, haset, krskanE-
hk ve incinmiq duygular yiiztinden ihanete ulrayacaktr.
Don Juan'a baqrma gelenleri anlatmak istiyordum, ama
a$nmdan tek kelime grkmryordu. Konuqabilen sadece don
yl hemen tanrmr$tlm" $aqkrnh[rmr arttrrmak istermiq gibi,
don Juan da soz konusu kasabada bulundulumuzu kula[rma
fisrldadr. Oraya nasrl geldi$imizi sormak istiyor, ama sozci.ik-
leri telaffuz edemiyordum. Ofkeyle parlamrq ve birbirleriyle
afrz dalaqrna giriqmiq bir stirti Krzrlderili vardr ortahkta. Soy-
lediklerinin tek kelimesini bile anlamryordum, ama anlaya-
madrlrm dtiqiincesi kafamda belirdili anda, bir qey agrhver-
di. Gortinttintin iEine daha fazla rqrk girmiq gibiydi sanki. Her
qeyin srnrlan gayet belirgin, diizgiin bir hale geldi, ve insan-
lann dediklerini anlamaya baqladrm, ancak bunu nasrl yaptl-
frmr kavrayamryordum; dillerini bilmiyordum ki. Sozciikler
kesinlikle anlaqrlrr hale gelmiqlerdi; ancak teker teker degil
de ki.imeler biEiminde; zihnim sanki driqiince qablonlannr bti-
ti.in halinde yakahyor gibiydi.
igtenlikle diyebilirim ki hayatrmrn qokuna ulramrqtrm;
dediklerini anlayabilmemden Eok, soyledikleri qeylerdi bu-
nun nedeni. Bu insanlar gergekten savaqm ayahazrlanryordu.
Bunlar higbir gekilde batrh adamlar de[ildiler. Kullandrklan
scizciikler mticadele, savaq, strateji terimleriydi. Kuvvetlerini,
vurucu giiElerini olEe[e vuruyor, ve darbelerini indirebilecek
erke sahip olmadrklarr igin doviiniiyorlardr. Giigstizliiklerinin
rstrrabrnr bedenimde duyuyordum. Ytiksek teknoloji iirtini.i
silahlara karqr koymak iEin ellerinde taqlar ve sopalar vardr
yalnrzca. Bir liderleri olmadrlr gerEe[inin kederiyle doluydu-
lar. Peqinde olduklan, hayal edilebilecek her qeyden fazla is-
tedikleri, kendilerini harekete gegirecek karizmatik bir savaq-
gmm grkmasrydr.
Sonra kinizmin (cynicism) sesini iqittim; iglerinden biri,
beni de dahil-Eiinkii onlann ayrilmaz bir pargasr gibiy-
dim-herkesi aynr olgiide kahreden bir fikir attr ortaya. HiE-
bir kurtuluq umudu taqrmayan bir yenilgiye rnahkum oldukla-
nnr sciyledi, gtinkti giini.in birinde hepsini yeniden toparlaya-
cak karizmaya sahip biri iglerinden grksa bile, haset, krskanE-
hk ve incinmiq duygular yiiztinden ihanete ulrayacaktr.
Don Juan'a baqrma gelenleri anlatmak istiyordum, ama
a$nmdan tek kelime grkmryordu. Konuqabilen sadece don
vasa bir boncufu andrrryordu.
Bir keresinde don Juan insano[ullannrn iplikgiklerinin
enerji agrsrndan birleqimini anlatrrken mecazi brc betimlemc
yapmrqtr. Dedi[ine gore eski Ea[ Meksika'sr qamanlan bu ip-
likgikleri asrh boncuklardan yaprlmrq bir perde olarak tanrm-
lardr. Ben bu tanrmr mecazi anlamda almamrq; boncuklar asr-
h ipin bizi oluqturan enerji alanlan kiimesini tepeden trrnafa
kapladr[rnr dtiq{inmi.iqti.im. Gormekte oldu[um ip insano[ul-
lannrn yuvarlak bigimli enerji alanlan ktimesini daha gok bir'
pandantife benzetiyordu. Bununla birlikte aynr ipe asrh baqka
higbir yaratrk gormemiqtim. Gordtiliim yarattklann her biri
ki.iresel halesinin tist krsmrnda bir ttir ip olan geometrik bir
qablona uyan varhklardr. Bu ip, giineg rqrlrnda goz kapakla-
rtmrzt yan arahk tuttu[umuz zaman bazrlarrmrzrn gordtifti
parga parga solucanlan andrran o qekillere gok fazla benzi-
yordu.
Don Juan'la birlikte kasabayr bir ugtan bir uca dolaqtrk, ve
o geometrik qablonu taqryan gerEekten diizinelerce yaratrk
gordiim. Gcirme yetenelim agrn bir deliqkenlifie sahipti. On-
lan bir an iEin gori.iyor, sonra goriintiilerini kaybedip srradan
insanlarla karqr karqrya kahyordum.
Krsa stire sonra bitkin diiqttim ve sadece norrnal insanlar
gormeye baqladrm. Don Juan eve donme vaktinin geldifini
soyledi, ve gene igimdeki bir qey olalan siireklilik duyumu-
nu yitirdi. Kasabayla evin arasmdaki mesafeyi nasrl katetti[i-
me dair en ufak bir fikrim olmaksrzrn kendimi don Juan'rn
evinde buldum. Yatafrma uzanrp umutsuzca anlmsamaya,
bellelimi geri kazanmaya, gergek varhllmln derinliklerini
araqtrrrp Yaqui kasabasrna ve demiryolu kasabaslna nasrl git-
miq oldu[uma iliqkin bir ipucu bulmaya gabaladrm" Onlann
ri.iya-hayaller olduklanna inanmryordum, giinkii goriinti.iler
oyle aynntrhydr ki gergekten baqka bir qey olamazlardr; an-
cak gergek olmalan da miimktin degildi.
"Boqa vakit harcryorsun," dedi don Juan, gtilerek. "Sanit
garanti ederim ki evden Yaqui kasabasrna nasrl ulaqtrfrmrzr,
ordan demiryolu kasabasrna nasll gittifimtzi, ordan da eve
vasa bir boncufu andrrryordu.
Bir keresinde don Juan insano[ullannrn iplikgiklerinin
enerji agrsrndan birleqimini anlatrrken mecazi brc betimlemc
yapmrqtr. Dedi[ine gore eski Ea[ Meksika'sr qamanlan bu ip-
likgikleri asrh boncuklardan yaprlmrq bir perde olarak tanrm-
lardr. Ben bu tanrmr mecazi anlamda almamrq; boncuklar asr-
h ipin bizi oluqturan enerji alanlan kiimesini tepeden trrnafa
kapladr[rnr dtiq{inmi.iqti.im. Gormekte oldu[um ip insano[ul-
lannrn yuvarlak bigimli enerji alanlan ktimesini daha gok bir'
pandantife benzetiyordu. Bununla birlikte aynr ipe asrh baqka
higbir yaratrk gormemiqtim. Gordtiliim yarattklann her biri
ki.iresel halesinin tist krsmrnda bir ttir ip olan geometrik bir
qablona uyan varhklardr. Bu ip, giineg rqrlrnda goz kapakla-
rtmrzt yan arahk tuttu[umuz zaman bazrlarrmrzrn gordtifti
parga parga solucanlan andrran o qekillere gok fazla benzi-
yordu.
Don Juan'la birlikte kasabayr bir ugtan bir uca dolaqtrk, ve
o geometrik qablonu taqryan gerEekten diizinelerce yaratrk
gordiim. Gcirme yetenelim agrn bir deliqkenlifie sahipti. On-
lan bir an iEin gori.iyor, sonra goriintiilerini kaybedip srradan
insanlarla karqr karqrya kahyordum.
Krsa stire sonra bitkin diiqttim ve sadece norrnal insanlar
gormeye baqladrm. Don Juan eve donme vaktinin geldifini
soyledi, ve gene igimdeki bir qey olalan siireklilik duyumu-
nu yitirdi. Kasabayla evin arasmdaki mesafeyi nasrl katetti[i-
me dair en ufak bir fikrim olmaksrzrn kendimi don Juan'rn
evinde buldum. Yatafrma uzanrp umutsuzca anlmsamaya,
bellelimi geri kazanmaya, gergek varhllmln derinliklerini
araqtrrrp Yaqui kasabasrna ve demiryolu kasabaslna nasrl git-
miq oldu[uma iliqkin bir ipucu bulmaya gabaladrm" Onlann
ri.iya-hayaller olduklanna inanmryordum, giinkii goriinti.iler
oyle aynntrhydr ki gergekten baqka bir qey olamazlardr; an-
cak gergek olmalan da miimktin degildi.
"Boqa vakit harcryorsun," dedi don Juan, gtilerek. "Sanit
garanti ederim ki evden Yaqui kasabasrna nasrl ulaqtrfrmrzr,
ordan demiryolu kasabasrna nasll gittifimtzi, ordan da eve
Organik Olmayan Farkrndahk

qOunzliCil,tiN epI-iRI-i gin nokrasmda, don Juan bana


yagammdaki karmaqrk bir durumu ifqa etti. Meksika'nrn So-
nora eyaletindeki bu salaq kultibede ya$amasrnrn nedeninin,
burarun benim farkrndahk durumumu betimlemesi olduli;nu
ileri si.irerek bende diiq krrrkhfr ve karamsarhk yaratmrqtr.
Ashnda bu denli yetersiz oldulumu ima etmek istediline pek
inanmadr[rm gibi, iddia ettiEi gibi bagka yerlerde oturduluna
da inanmamrqtrm.
Organik Olmayan Farkrndahk

qOunzliCil,tiN epI-iRI-i gin nokrasmda, don Juan bana


yagammdaki karmaqrk bir durumu ifqa etti. Meksika'nrn So-
nora eyaletindeki bu salaq kultibede ya$amasrnrn nedeninin,
burarun benim farkrndahk durumumu betimlemesi olduli;nu
ileri si.irerek bende diiq krrrkhfr ve karamsarhk yaratmrqtr.
Ashnda bu denli yetersiz oldulumu ima etmek istediline pek
inanmadr[rm gibi, iddia ettiEi gibi bagka yerlerde oturduluna
da inanmamrqtrm.
;rk bir cephesir-ri itinayla olretmeye baqladr; riim dikkatimi
gcrektiren bir cepheydi bu; sadece muhakememi askrya al-
nllun yeterli de[ildi. Bilgisinin derinliklerine tepe tisrii dalma
zilmlnr\/clr benim iEin. Nesnel olmayr brrakmahydrm; aynl
zarrianrh oznel ohnaktan da vazgeEmem gerekiyordu.
Bir gi-in cvinin arkasrnda don Juan'rn bambu kamrqlarr te-
miz-lcnresine 1,1;6rm etmekteydim. iq eldivenleri giymemi is-
tcnrisli: bambu kryrnrklannln gok keskin oldulunu ve kolay-
cer nrikrop kapabilecelimi soyltiyordu. Bambularr temizle-
mek iqin hrqalr nasrl kullanacafrmr gostermigti. Kendimi iqe
kaptrrmr$trnr. Don Juan benimle konuqtu[u zaman dikkatimi
verebilmek iEin Ealrqmayr brrakmak zorunda kahyordum. Ye-
terince galrEmrg oldu[umu, artrk eve girmemtz gerekti[ini
soyledi.
Genig, ferah ve nerdeyse boq oturrna odasrnda beni gok
rahat bir koltufa oturttu. iEine diizenli bir qekilde frndrk fis-
trk, kum kayrsr ve peynir dilirnleri yerleqtirilmiq bir tabalr
elime tutuqturdu. Bambulan temizleme iqini bitirmek istedi-
gimi soyleyip itiraz ettim. Yemek istemiyordum. Ama bana
aldrrmadr. Anlatacaklannr uyanrk ve dikkatli biEimde dinle-
yebilmem igin siirekli bir qeyler yemeye ihtiyacrm oldu[unu
soyleyerek afrr afrr ve ozenle gi[nememi sahk verdi.
"Zaten bildifin gibi," diye lafa girdi, "evrende eski ga[
Meksika'sr biiyticijlerinin farhndahfim karanlft denizi diye
adlandrrdrklarr siirekli bi giig vardrr. onlar algr/ama erkleri-
nin dorufundayken ciyle bi qey gordtiler ki. pantolonlannrn
iEinde tir tir titrediler, pantolonlan vardrygg*#n. Farhndalr-
lm karanltk denizinirt sadece organizmalann farkrndahfrn-
dan defil, aynr zamanda organizmasr olmayan varl*lann far-
krndahfrndan da sorumlu oldu[unu gordriler."
"Bu da ne boyle don Juan, farkrndalr[r olan, organizmasr
olmayan varhklar filan?" diye sordum; qaqkrndrm, giinkii
boyle bir geyden ilk kez soz ediyordu.
"Eski qamanlar, tiim evrenin ikiz giiElerden oluqtufunu
keqfetmiglerdi," diye baqladr, "aynl zamandahem birbirlerine
zrt, hem de birbirlerini tamamlayrcr giiElerdir bunlar. Bizim
;rk bir cephesir-ri itinayla olretmeye baqladr; riim dikkatimi
gcrektiren bir cepheydi bu; sadece muhakememi askrya al-
nllun yeterli de[ildi. Bilgisinin derinliklerine tepe tisrii dalma
zilmlnr\/clr benim iEin. Nesnel olmayr brrakmahydrm; aynl
zarrianrh oznel ohnaktan da vazgeEmem gerekiyordu.
Bir gi-in cvinin arkasrnda don Juan'rn bambu kamrqlarr te-
miz-lcnresine 1,1;6rm etmekteydim. iq eldivenleri giymemi is-
tcnrisli: bambu kryrnrklannln gok keskin oldulunu ve kolay-
cer nrikrop kapabilecelimi soyltiyordu. Bambularr temizle-
mek iqin hrqalr nasrl kullanacafrmr gostermigti. Kendimi iqe
kaptrrmr$trnr. Don Juan benimle konuqtu[u zaman dikkatimi
verebilmek iEin Ealrqmayr brrakmak zorunda kahyordum. Ye-
terince galrEmrg oldu[umu, artrk eve girmemtz gerekti[ini
soyledi.
Genig, ferah ve nerdeyse boq oturrna odasrnda beni gok
rahat bir koltufa oturttu. iEine diizenli bir qekilde frndrk fis-
trk, kum kayrsr ve peynir dilirnleri yerleqtirilmiq bir tabalr
elime tutuqturdu. Bambulan temizleme iqini bitirmek istedi-
gimi soyleyip itiraz ettim. Yemek istemiyordum. Ama bana
aldrrmadr. Anlatacaklannr uyanrk ve dikkatli biEimde dinle-
yebilmem igin siirekli bir qeyler yemeye ihtiyacrm oldu[unu
soyleyerek afrr afrr ve ozenle gi[nememi sahk verdi.
"Zaten bildifin gibi," diye lafa girdi, "evrende eski ga[
Meksika'sr biiyticijlerinin farhndahfim karanlft denizi diye
adlandrrdrklarr siirekli bi giig vardrr. onlar algr/ama erkleri-
nin dorufundayken ciyle bi qey gordtiler ki. pantolonlannrn
iEinde tir tir titrediler, pantolonlan vardrygg*#n. Farhndalr-
lm karanltk denizinirt sadece organizmalann farkrndahfrn-
dan defil, aynr zamanda organizmasr olmayan varl*lann far-
krndahfrndan da sorumlu oldu[unu gordriler."
"Bu da ne boyle don Juan, farkrndalr[r olan, organizmasr
olmayan varhklar filan?" diye sordum; qaqkrndrm, giinkii
boyle bir geyden ilk kez soz ediyordu.
"Eski qamanlar, tiim evrenin ikiz giiElerden oluqtufunu
keqfetmiglerdi," diye baqladr, "aynl zamandahem birbirlerine
zrt, hem de birbirlerini tamamlayrcr giiElerdir bunlar. Bizim
nrrh zaman ve mekdn igine girerse varlyorsun. Ote yandan
btiyticiiler, drqanya ait bi qeyin de farkrna varabilecekleri en-
gin bi alana sahipler. Genel anlamda evrenin iginden biEok
varhk, farkrndahlr olan ama bi organizmaya sahip olmayan
varlrklar, brzim di.inyamrzrn farkrndahk alaruna ya da onun
ikiz dtinyasrnrn farkrndahk alaruna girerler, ve sradan insa-
nollu onlan asla fark etmez. Bizim farkrndahk alarumnaya
da rktz dtinyamrzm farkrndahk alaruna giren bu varhklar, bi-
zim dtinyamrzLn ve onun ikizinin drqrnda var olan baqka dtin-
yalara aittirler. Genel anlamda evren, organik ve organik ol-
mayan farkrndahk dtinyalarryla trka basa doludur."
Don Juan anlatmayr stirdi.irerek, o btiyi.iciilerin, kendi far-
krndalrk alanlanna btzrm ikiz diinyamtzrn drqrndaki baqka
dtinyalara ait bir organik olmayan farkmdahk geldifinde bu-
nu da bildiklerini soyledi. Dedi[ine gcire, bu diinyadaki her
insanollunun yapacalr gibi, o qamanlar da farkrndahlr olan
bu enerji ttirlerine iligkin saylstz smrflandrmalar yapmrqlar-
dr. Kullandrklan genel terim, organik olmayan varltklar rdi.
"Bu organik olmayan varhklar bizim gibi canh mt?" diye
sordum.
"Canh olmak farkrnda olmaktrr diye dti;;iiniiyorsan, o za-
man canhlar," dedi. "Santnm qciyle demek dolru olur; canh-
hk eler yo[unlukla, keskinlikle, o farkrndahlrn siiresiyle cil-
gtilebilirse, rahathkla soyleyebilirim ki onlar senden benden
daha fazla canhlar."
"Bu organik olmayan varlrklar cili.ir mti, don Juan?" diye
sordum.
Don Juan yanrtlamadan cince hafifEe giildti. "E[er oli.im
dedifin farkrndah[rn sona ermesi ise, evet; ciltirler. Farkrn-
dahklan biter. oliimleri insanoflunun oltimtine hem benzer,
hem de benzemez; gi.inkti insano[ullannrn ciliimti sakh bi se-
Eenek iEerir. Yasal bi belgedeki bi madde gibi; ciyle minik
harflerle yazrlmrq bi madde ki, zar zor gorebilirsin. Okumak
igin btiytiteE gerekir, oysa belgenin en onemli maddesi odur."
"Nedir bu gizli segenek, don Juan?"
" O ltimtin grzli s e genefi y almzca biiyticiiler igindir. B ildi -
nrrh zaman ve mekdn igine girerse varlyorsun. Ote yandan
btiyticiiler, drqanya ait bi qeyin de farkrna varabilecekleri en-
gin bi alana sahipler. Genel anlamda evrenin iginden biEok
varhk, farkrndahlr olan ama bi organizmaya sahip olmayan
varlrklar, brzim di.inyamrzrn farkrndahk alaruna ya da onun
ikiz dtinyasrnrn farkrndahk alaruna girerler, ve sradan insa-
nollu onlan asla fark etmez. Bizim farkrndahk alarumnaya
da rktz dtinyamrzm farkrndahk alaruna giren bu varhklar, bi-
zim dtinyamrzLn ve onun ikizinin drqrnda var olan baqka dtin-
yalara aittirler. Genel anlamda evren, organik ve organik ol-
mayan farkrndahk dtinyalarryla trka basa doludur."
Don Juan anlatmayr stirdi.irerek, o btiyi.iciilerin, kendi far-
krndalrk alanlanna btzrm ikiz diinyamtzrn drqrndaki baqka
dtinyalara ait bir organik olmayan farkmdahk geldifinde bu-
nu da bildiklerini soyledi. Dedi[ine gcire, bu diinyadaki her
insanollunun yapacalr gibi, o qamanlar da farkrndahlr olan
bu enerji ttirlerine iligkin saylstz smrflandrmalar yapmrqlar-
dr. Kullandrklan genel terim, organik olmayan varltklar rdi.
"Bu organik olmayan varhklar bizim gibi canh mt?" diye
sordum.
"Canh olmak farkrnda olmaktrr diye dti;;iiniiyorsan, o za-
man canhlar," dedi. "Santnm qciyle demek dolru olur; canh-
hk eler yo[unlukla, keskinlikle, o farkrndahlrn siiresiyle cil-
gtilebilirse, rahathkla soyleyebilirim ki onlar senden benden
daha fazla canhlar."
"Bu organik olmayan varlrklar cili.ir mti, don Juan?" diye
sordum.
Don Juan yanrtlamadan cince hafifEe giildti. "E[er oli.im
dedifin farkrndah[rn sona ermesi ise, evet; ciltirler. Farkrn-
dahklan biter. oliimleri insanoflunun oltimtine hem benzer,
hem de benzemez; gi.inkti insano[ullannrn ciliimti sakh bi se-
Eenek iEerir. Yasal bi belgedeki bi madde gibi; ciyle minik
harflerle yazrlmrq bi madde ki, zar zor gorebilirsin. Okumak
igin btiytiteE gerekir, oysa belgenin en onemli maddesi odur."
"Nedir bu gizli segenek, don Juan?"
" O ltimtin grzli s e genefi y almzca biiyticiiler igindir. B ildi -
ancak artrk grplak gozle gori.ilebilir olmaktan grkmrqlardrr.
"Biliyorum," diye devam etti, kocaman bir gtiltirnsemey-
le, "betimledi[im geyin cennet ya da cehenneme giden ruh
olup olmadrlrnr sormak igin oliiyorsun. Haytr, ruh defil. Bti-
yiictilerin baqrna gelen, oltimtin bu sakh seEenelini kullan-
drklannda organik olmayan varhklara dontiqmeleridir; Eok
ozel, yiiksek hrzh organik olmayan varhklardrr bunlar; m\az-
zam algiama manevralanna muktedir varhklar. Biiytictiler o
zaman eski gafi Meksika'st gamanlanntn nihai yolculuklan
olarak soztinti ettikleri duruma girmiq olurlar. Sonsuzluk on-
lann eylern dlemi olur."
"Bununla soylemek istedi[in, cjliimstiz olduklart mt, don
Juan?"
"Btiyticti safduyumun bana dedifine gtire," dedi, "farktn-
dahklarr son bulacaktrr; organik olmayan varhklartn farktn-
dalrfrnrn son buldulu qekilde olacakttr bu, ama ben bunu
gcirmedim. Bu konuda ilk elden bi bilgim yok. E,ski biiyticti-
ler, bu ttir bi organik olmayan varhfrn farkrndaltftntn, yeryi,i-
zi canh kaldrfr srirece devam edeceline inaruyorlardr. Dtin-
ya onlann matrisi, bi bakrma rahmidir. O var oldufu miiddet-
ge farkrndahk siirer. Benim iEin en akla uygun aErklama, bu."
Don Juan'rn agrklamasrnln stireklilili ve di.izeni mtikem-
meldi, dofrusu. Buna ekleyecek hrgbir qeyim olamazdr. Bir
gizem duygusuyla, ve gerEekleqtirilmeyi bekleyen, seslendi-
rilmemiq beklentilerle baqbaqa brrakmtgtr beni.

Don Juan'a bir sonraki ziyaretimde, konugmaya zihnimdeki


sorulann iginde bagr gekeni merakla sorarak baqladrm.
"Hortlaklar ve hayaletlerin gergekten var olmasr mtimki.in
mti, don Juan?"
"Hortlak ya da hayalet diyebilecefin qey her ne ise," de-
di, "bi bi.iyticti tarafindan dikkatle gclzlendilinde tek bi anla-
rna gelir---o hortla[rmsr gortinttilerin hepsi olasrhkla farkrn-
dahfr olan enerji alanlan kiimeleridir; ve biz onlan bitdifi-
miz qeylere dcintigti.irtirtiz. E[er durum buysa, o zaman haya-
letler enerjiye sahiptir. Btiytictiler onlara enerji-yayrcr bigim-
ancak artrk grplak gozle gori.ilebilir olmaktan grkmrqlardrr.
"Biliyorum," diye devam etti, kocaman bir gtiltirnsemey-
le, "betimledi[im geyin cennet ya da cehenneme giden ruh
olup olmadrlrnr sormak igin oliiyorsun. Haytr, ruh defil. Bti-
yiictilerin baqrna gelen, oltimtin bu sakh seEenelini kullan-
drklannda organik olmayan varhklara dontiqmeleridir; Eok
ozel, yiiksek hrzh organik olmayan varhklardrr bunlar; m\az-
zam algiama manevralanna muktedir varhklar. Biiytictiler o
zaman eski gafi Meksika'st gamanlanntn nihai yolculuklan
olarak soztinti ettikleri duruma girmiq olurlar. Sonsuzluk on-
lann eylern dlemi olur."
"Bununla soylemek istedi[in, cjliimstiz olduklart mt, don
Juan?"
"Btiyticti safduyumun bana dedifine gtire," dedi, "farktn-
dahklarr son bulacaktrr; organik olmayan varhklartn farktn-
dalrfrnrn son buldulu qekilde olacakttr bu, ama ben bunu
gcirmedim. Bu konuda ilk elden bi bilgim yok. E,ski biiyticti-
ler, bu ttir bi organik olmayan varhfrn farkrndaltftntn, yeryi,i-
zi canh kaldrfr srirece devam edeceline inaruyorlardr. Dtin-
ya onlann matrisi, bi bakrma rahmidir. O var oldufu miiddet-
ge farkrndahk siirer. Benim iEin en akla uygun aErklama, bu."
Don Juan'rn agrklamasrnln stireklilili ve di.izeni mtikem-
meldi, dofrusu. Buna ekleyecek hrgbir qeyim olamazdr. Bir
gizem duygusuyla, ve gerEekleqtirilmeyi bekleyen, seslendi-
rilmemiq beklentilerle baqbaqa brrakmtgtr beni.

Don Juan'a bir sonraki ziyaretimde, konugmaya zihnimdeki


sorulann iginde bagr gekeni merakla sorarak baqladrm.
"Hortlaklar ve hayaletlerin gergekten var olmasr mtimki.in
mti, don Juan?"
"Hortlak ya da hayalet diyebilecefin qey her ne ise," de-
di, "bi bi.iyticti tarafindan dikkatle gclzlendilinde tek bi anla-
rna gelir---o hortla[rmsr gortinttilerin hepsi olasrhkla farkrn-
dahfr olan enerji alanlan kiimeleridir; ve biz onlan bitdifi-
miz qeylere dcintigti.irtirtiz. E[er durum buysa, o zaman haya-
letler enerjiye sahiptir. Btiytictiler onlara enerji-yayrcr bigim-
halama benzeyen tombul bir ktigtik krz. Bu benzerlik oyle
gtigliiydti ki halam krzr resmi olarak evlat edinmiqti.
Bu dcirt kiqi hayatrmda tanrdrfrm en sessiz insanlardr. Son
derece sakin bir yaqam stiriiyorlardr, bu si.ik0net yalntzca ara-
da halamrn tuhaflrklarryla kesintiye u[ruyordu; ya durup du-
rurken seyahate grkmaya kalkar, ya da umut veren yeni doviiq
horozlan bulup alrr, onlarr e[itir, ve Eok btiytik miktarlarda
paru donen ciddi yanqmalar diizenlerdi. Doviiq horozlanna
btiytik bir sevgi ve ihtimamla bakar, bazen btittin gtin yanla-
nndan ayrimazdr. Hayvanlann kendisini yaralamasrnr engel-
lemek igin kahn deri eldivenler giyip sert deri tozluklar takr-
yordu.
Onun evinde iki harikulade ay gegirdim. Halam o$eden
sonralan bana mtizik olretiyor, ailemin atalarr hakkrnda bit-
mez tiikenmez oyktiler anlatryordu. Bu yaqantr tam bana go-
reydi, Etinkti arkadaqlarrmla drqanya Erkryor ve donii$ sa-
atim konusunda kimseye hesap vermek zorunda kalmryor-
dum. Bazen yatalrma uzarflr, uyumadan saatler boyu oyle-
ce yatardrm. Portakal EiEeklerinin kokusu odama dolsun di-
ye pencereyi agrk brrakrrdrm. Ne zaman boyle uyumadan
uzansam, evin kuzey yanrnl boydan boya kat eden ve biittin
avlulan birleqtiren uzun koridorda birisinin ayak seslerini
igitirdim. Bu koridorun Eok giizel kemerleri vardr ve zemini
Eini kaphydr. Diiqtik voltajh dcirt ampul ortahlr yarlm ya-
malak aydrnlatrr, bunlar da her akqam altrda yakrhp sabah
altrda srindiirtiliirdii.
Geceleri birisi yiiriiyi.iqe grkrp penceremin oni.inde duru-
yor mu diye sordum halama, Etinkti yiiri.iyen her kimse, daima
penceremin ontinde durup geriye doniiyor ve tekrar evin ana
girigine dofru gidiyordu.
"Bu sagmahklarla kafanr yorrna, canlm," dedi..halam, gli-
Itimseyerek. "Herhalde k6hyamdrr, tur atryordur. Onemi yok!
Korktun mu?"
"Haylr, korkmadlm," dedim, "sadece meraklandrm, Etin-
kii senin kdhya her gece odama kadar ytirtiyor. Bazen ayak
sesleri uyandrnyor beni."
halama benzeyen tombul bir ktigtik krz. Bu benzerlik oyle
gtigliiydti ki halam krzr resmi olarak evlat edinmiqti.
Bu dcirt kiqi hayatrmda tanrdrfrm en sessiz insanlardr. Son
derece sakin bir yaqam stiriiyorlardr, bu si.ik0net yalntzca ara-
da halamrn tuhaflrklarryla kesintiye u[ruyordu; ya durup du-
rurken seyahate grkmaya kalkar, ya da umut veren yeni doviiq
horozlan bulup alrr, onlarr e[itir, ve Eok btiytik miktarlarda
paru donen ciddi yanqmalar diizenlerdi. Doviiq horozlanna
btiytik bir sevgi ve ihtimamla bakar, bazen btittin gtin yanla-
nndan ayrimazdr. Hayvanlann kendisini yaralamasrnr engel-
lemek igin kahn deri eldivenler giyip sert deri tozluklar takr-
yordu.
Onun evinde iki harikulade ay gegirdim. Halam o$eden
sonralan bana mtizik olretiyor, ailemin atalarr hakkrnda bit-
mez tiikenmez oyktiler anlatryordu. Bu yaqantr tam bana go-
reydi, Etinkti arkadaqlarrmla drqanya Erkryor ve donii$ sa-
atim konusunda kimseye hesap vermek zorunda kalmryor-
dum. Bazen yatalrma uzarflr, uyumadan saatler boyu oyle-
ce yatardrm. Portakal EiEeklerinin kokusu odama dolsun di-
ye pencereyi agrk brrakrrdrm. Ne zaman boyle uyumadan
uzansam, evin kuzey yanrnl boydan boya kat eden ve biittin
avlulan birleqtiren uzun koridorda birisinin ayak seslerini
igitirdim. Bu koridorun Eok giizel kemerleri vardr ve zemini
Eini kaphydr. Diiqtik voltajh dcirt ampul ortahlr yarlm ya-
malak aydrnlatrr, bunlar da her akqam altrda yakrhp sabah
altrda srindiirtiliirdii.
Geceleri birisi yiiriiyi.iqe grkrp penceremin oni.inde duru-
yor mu diye sordum halama, Etinkti yiiri.iyen her kimse, daima
penceremin ontinde durup geriye doniiyor ve tekrar evin ana
girigine dofru gidiyordu.
"Bu sagmahklarla kafanr yorrna, canlm," dedi..halam, gli-
Itimseyerek. "Herhalde k6hyamdrr, tur atryordur. Onemi yok!
Korktun mu?"
"Haylr, korkmadlm," dedim, "sadece meraklandrm, Etin-
kii senin kdhya her gece odama kadar ytirtiyor. Bazen ayak
sesleri uyandrnyor beni."
yordu. Halamrn bilinEaltr bir diizeyde yalnrz btitiin o giiriilti.i-
leri yaratmakla kalmayrp, Eok daha karmaqrk farkrndahk ma-
nevralarr yapmaya muktedir oldulunu diiqtinmek don Juan'a
gcire pek abartma sayrlmazdr. Ancak diiriist olmak gerekirse
bir olasrhfr daha goz oniinde bulundurmak zorunda oldu[u-
nu eklemiqti; bu ayak sesleri organik olmayan farkrndah[rn
eseri de olabilirdi.
Don Juan, lkiz di.inyamrzrn ntifusunu oluqturan organik
olmayan varhklarrn, silsilesinin bi.iyiiciileri tarafindan akra-
balarrmrz addedildigini sciyli.iyordu. O qamanlar aile tiyeleri
mizle dostluk kurmanrn beyhude oldu[una inanryorlardr,
qi.inkii bu tiir dostluklarda daima haddini aqan,, zoraki talep-
lerle karqrlaqmamrz soz konusuydu. Birinci dereceden kuze-
nimiz olan bu ttir organik olmayan varhl,lann bizimle sii-
rekli iletiqimde bulunhufunu, ama bu iletigimin bilingli far-
krndahk dtizeyinde geliqmedigini soyltiyordu. Baqka bir de-
yiqle, biz onlarla ilgili her qeyi bilingaltr dtizeyde bilirken,
onlar bizim hakkrmrzda her qeyi istemli, bilinEli bir qekilde
bilmekteler.
"Birinci dereceden kuzenlerimizden gelen enerji bi ayak
balrdrr," diye devam etti don Juan. "Onlarrn durumu da bi-
zimki kadar bornbok. ikiz dtiny alarrmrzrn organik olan ve ol-
mayan varhklannr bitiqik evlerde oturan iki krz kardeqin go-
cuklarr gibi dtiqiinelim. Farkh goriindiikleri halde birbirlerine
trpatrp benzerler. Onlar brze yardrm edemez; brz de onlara.
Belki bi araya gelebilir ve mtirhiq bi aile iqlermesi kurabilir-
dik, ama olmamrq. Ailenin her iki kolu da agm almgan ve bu-
Iuttan nem kapryor; tipik bi birinci dereceden almgan kuzen-
ler iliqkisi. iqin cizii qu, eski Ea[ Meksika'sr btiyticiileri ikiz
dtinyalardaki insanofiullarrnrn da, organik olmayan varhkla-
nn da tam anlamryla benmerkezci kaErklar olduklanna inanr-
yorlardr."
Don Juan'a gore eski ga[ Meksika'sr bi.iyticrilerinin orga-
nik olmayan varhklara iliqkin yaptrklarr bir baqka smrflandrr-
ma da onctiler, ya da kdgifler idi; bunlar evrenin derinliklerin-
den gelen, ve insanolullarrnrnkinden sonsuz olgiilerde daha
yordu. Halamrn bilinEaltr bir diizeyde yalnrz btitiin o giiriilti.i-
leri yaratmakla kalmayrp, Eok daha karmaqrk farkrndahk ma-
nevralarr yapmaya muktedir oldulunu diiqtinmek don Juan'a
gcire pek abartma sayrlmazdr. Ancak diiriist olmak gerekirse
bir olasrhfr daha goz oniinde bulundurmak zorunda oldu[u-
nu eklemiqti; bu ayak sesleri organik olmayan farkrndah[rn
eseri de olabilirdi.
Don Juan, lkiz di.inyamrzrn ntifusunu oluqturan organik
olmayan varhklarrn, silsilesinin bi.iyiiciileri tarafindan akra-
balarrmrz addedildigini sciyli.iyordu. O qamanlar aile tiyeleri
mizle dostluk kurmanrn beyhude oldu[una inanryorlardr,
qi.inkii bu tiir dostluklarda daima haddini aqan,, zoraki talep-
lerle karqrlaqmamrz soz konusuydu. Birinci dereceden kuze-
nimiz olan bu ttir organik olmayan varhl,lann bizimle sii-
rekli iletiqimde bulunhufunu, ama bu iletigimin bilingli far-
krndahk dtizeyinde geliqmedigini soyltiyordu. Baqka bir de-
yiqle, biz onlarla ilgili her qeyi bilingaltr dtizeyde bilirken,
onlar bizim hakkrmrzda her qeyi istemli, bilinEli bir qekilde
bilmekteler.
"Birinci dereceden kuzenlerimizden gelen enerji bi ayak
balrdrr," diye devam etti don Juan. "Onlarrn durumu da bi-
zimki kadar bornbok. ikiz dtiny alarrmrzrn organik olan ve ol-
mayan varhklannr bitiqik evlerde oturan iki krz kardeqin go-
cuklarr gibi dtiqiinelim. Farkh goriindiikleri halde birbirlerine
trpatrp benzerler. Onlar brze yardrm edemez; brz de onlara.
Belki bi araya gelebilir ve mtirhiq bi aile iqlermesi kurabilir-
dik, ama olmamrq. Ailenin her iki kolu da agm almgan ve bu-
Iuttan nem kapryor; tipik bi birinci dereceden almgan kuzen-
ler iliqkisi. iqin cizii qu, eski Ea[ Meksika'sr btiyticiileri ikiz
dtinyalardaki insanofiullarrnrn da, organik olmayan varhkla-
nn da tam anlamryla benmerkezci kaErklar olduklanna inanr-
yorlardr."
Don Juan'a gore eski ga[ Meksika'sr bi.iyticrilerinin orga-
nik olmayan varhklara iliqkin yaptrklarr bir baqka smrflandrr-
ma da onctiler, ya da kdgifler idi; bunlar evrenin derinliklerin-
den gelen, ve insanolullarrnrnkinden sonsuz olgiilerde daha
te ytiri.ir buldum. Qevreyi tanrmrqtrm, onunla oralarda o kadar
gok kez dolaqmrgtrm ki her tarafinr ezbere biliyordum. Akqam
vaktiydi, batan gi.ineqin rqrklarr igimde bir umutsuzluk duygu-
su yaratryordu. Otomatik olarak ytirtimekteydim, bedenimde
hissettilim duyumlara dtiqtincelerimin eqlik etmedi[inin far-
krndaydrm. iginde bulundufum durumu kendime tanrmlamr-
yordum. Bunu don Juan'a soylemek istedim, ama bedenimde-
ki duygulan ona iletme istegi bir anda kayboldu.
Don Juan alrr a!rr, ve krsrk, ciddi bir sesle, iginde yiirii-
di.iltimiiz kuru nehir yatafrnrn, tizerinde oldulumuz iq igin
son derece uygun bir yer oldufunu, kiigiik bir kaya pargasrna
tek baqrma oturmamr soyleyerek benden uzaklagtr-on beq
metre kadar otedeki bir taqrn tisttine oturdu. Normalde yapa-
ca[rm gibi, don Juan'a ne yapmam gerekti[ini sormadrm.
Yapmam gerekeni biliyordum. O srrada Eevredeki tek ttik Ea-
hlarrn arasrndan yiiriiyen insanlarrn hrqrrtrh ayak seslerini
duydum. Bolgede gahhklarrn geliqmesine yetecek nem yok-
tu. Oralarda yalnrzca aralannda iig-beg metre mesafe olan ba-
zr dayamkh Eahlar bitiyordu.
it<i adamrn yaklaqtr[rnr gordtim. Bolgenin insanlanna
benziyorlardr; yoredeki Yaqui kasabalarlnln birinde oturan
Yaqui Krzrlderilileri olmahydrlar. Gelip karqrmda durdular.
Biri kayrtsrz bir tavrrla hatrnmr sordu. Ona gtiltimsemek,
gtilmek istedim, ama yapamadrm. Suratrm kaskatr kesilmiq-
ti. Ama igim igime srfmryordu. Zrylayrp srgramak istiyor-
dum, ama onu da yapamadrm. Ona iyi oldu[umu soyledim.
Sonra kim olduklannr sordum. Onlan tanrmadrlrmr, ama
kendilerine olafaniistii bir yakrnhk hissettifimi soyledim.
Adamlardan biri, aqrklayrcr bir tavrrla, benim dostlarrm o1-
duklarrnr sciyledi.
Hatlannr ezberlemeye Eahqarak baktrm onlara, ama de-
fiqmeye baqladrlar. Kendilerini benim bakrqrmdaki ruh hali-
ne gore biEimlendirir gibiydiler. Higbir dtiqtince yer almryor-
du. Her $ey iE organlara iliqkin duyumlarla yonlendiriliyor-
du. Hatlarr tamamen silinene dek baktrm onlara, ve sonunda
karqrmda titreqen iki rqrltr baloncufu kaldr. Igrltr baloncukla-
te ytiri.ir buldum. Qevreyi tanrmrqtrm, onunla oralarda o kadar
gok kez dolaqmrgtrm ki her tarafinr ezbere biliyordum. Akqam
vaktiydi, batan gi.ineqin rqrklarr igimde bir umutsuzluk duygu-
su yaratryordu. Otomatik olarak ytirtimekteydim, bedenimde
hissettilim duyumlara dtiqtincelerimin eqlik etmedi[inin far-
krndaydrm. iginde bulundufum durumu kendime tanrmlamr-
yordum. Bunu don Juan'a soylemek istedim, ama bedenimde-
ki duygulan ona iletme istegi bir anda kayboldu.
Don Juan alrr a!rr, ve krsrk, ciddi bir sesle, iginde yiirii-
di.iltimiiz kuru nehir yatafrnrn, tizerinde oldulumuz iq igin
son derece uygun bir yer oldufunu, kiigiik bir kaya pargasrna
tek baqrma oturmamr soyleyerek benden uzaklagtr-on beq
metre kadar otedeki bir taqrn tisttine oturdu. Normalde yapa-
ca[rm gibi, don Juan'a ne yapmam gerekti[ini sormadrm.
Yapmam gerekeni biliyordum. O srrada Eevredeki tek ttik Ea-
hlarrn arasrndan yiiriiyen insanlarrn hrqrrtrh ayak seslerini
duydum. Bolgede gahhklarrn geliqmesine yetecek nem yok-
tu. Oralarda yalnrzca aralannda iig-beg metre mesafe olan ba-
zr dayamkh Eahlar bitiyordu.
it<i adamrn yaklaqtr[rnr gordtim. Bolgenin insanlanna
benziyorlardr; yoredeki Yaqui kasabalarlnln birinde oturan
Yaqui Krzrlderilileri olmahydrlar. Gelip karqrmda durdular.
Biri kayrtsrz bir tavrrla hatrnmr sordu. Ona gtiltimsemek,
gtilmek istedim, ama yapamadrm. Suratrm kaskatr kesilmiq-
ti. Ama igim igime srfmryordu. Zrylayrp srgramak istiyor-
dum, ama onu da yapamadrm. Ona iyi oldu[umu soyledim.
Sonra kim olduklannr sordum. Onlan tanrmadrlrmr, ama
kendilerine olafaniistii bir yakrnhk hissettifimi soyledim.
Adamlardan biri, aqrklayrcr bir tavrrla, benim dostlarrm o1-
duklarrnr sciyledi.
Hatlannr ezberlemeye Eahqarak baktrm onlara, ama de-
fiqmeye baqladrlar. Kendilerini benim bakrqrmdaki ruh hali-
ne gore biEimlendirir gibiydiler. Higbir dtiqtince yer almryor-
du. Her $ey iE organlara iliqkin duyumlarla yonlendiriliyor-
du. Hatlarr tamamen silinene dek baktrm onlara, ve sonunda
karqrmda titreqen iki rqrltr baloncufu kaldr. Igrltr baloncukla-
yorumun kuru yapraklar gibi dokiiliip dalrlacaktrr. Higbi $ey
olmazsa, o zaman hepsi sadece zihninin boktan bi sapkrnh-
lrdrr, ki o zihin de zaten senin delildir."
yorumun kuru yapraklar gibi dokiiliip dalrlacaktrr. Higbi $ey
olmazsa, o zaman hepsi sadece zihninin boktan bi sapkrnh-
lrdrr, ki o zihin de zaten senin delildir."
igin don Juan'r olgtit olarak kullanma saplantrm oldu[u sonu-
cuna vardrm.
Benim fikrime gore don Juan yagamlnr her anlamda pro-
fesyonelce stirdiiren bir varhktr; yani en onemsizine kadar
ti.im eylemleri bir anlam taqrmaktaydr. Bense, hig olmeyecek-
lerini dtigtinen, her adrmlannda kendileriyle qeliqen, higbir
edimlerinin hesabmr veremeyecek insanlarla gevriliydim.
Adil bir oyun de[ildi bu, bi.itiin kartlar karqrmdaki insanlann
aleyhineydi. Ben don Juan'rn istikrarh davranrqlarma, kibir-
den tamamen yoksun oluquna, zek6srnrn eriqilmez derinligi-
ne ahqrktlm; bu nitelikleri banndrran farkh bir davranrq mo-
deli var oldufundan tanrdrlrm insanlann ancak birkagr haber-
dardr. Qolunun tek bildi[i oziin-yansrfilmasr modelinden iba-
retti, ve bu da insanr zaytflatryor ve bozuyordu.
Btittin bunlann sonucunda okuldaki qahqmalanmda da
gok biiyiik gtigltikler gekmeye baqlarnrqtrm. ipin ucunu kagrr-
mak iizereydim. Akademik gabalanml mazur gosterecek bir-
gerekge bulmaya umutsuzca Eabahyordum. Bu konuda bana
destek verecek ve okulla aramda bir baf kuracak tek fikir pek
sudan bir geydi; don Juan'rn bt zamanlar bana vermiq oldulu
bir oftittii bu; sava;gbgezginlerin bilgiyls-sunulan ne tiir
bilgi olursa sl5un-nqk sertiveni yaqamalan gerektilini soy-
lemiqti.
SavaEEt-gezgin kavramrnl, savaggr olan ve farkrndahlrn
karanhk denizinde yolculuk eden btiytictiler olarak tarumh-
yordu. insanolullannrn bt zamanlar farktndahgm karanlrk
denizinin gezginleri olduklannr, bu di.inyarun yolculuklannrn
duraklarmdan sadece biri oldu[unu eklemig, ve o srrada ifqa
etmek istemedigi dq nedenler yiiziinden gezginlerin yolcu-
luklarrnr kestiklerini sciylemigti. insanolullarrnrn bir ttir bur-
gaca, dairesel bir akrma yakalandrklarrnl, ve ashnda duralan
olduklan halde bunun onlarda devinme izlenimi yarattrlrnr
anlatmrgtr. insano[ullarrnr tutsak eden bu giig her ne ise, kar-
qrsrnda sadece biiytictilerin durabildifini ileri stirtiyor, onlann
disiplinleri ile bu gtictin pengesinden kurtulup farhndal*
y o I c ul ukl an m siirdtirdtiklerini s oy ltiyordu.
igin don Juan'r olgtit olarak kullanma saplantrm oldu[u sonu-
cuna vardrm.
Benim fikrime gore don Juan yagamlnr her anlamda pro-
fesyonelce stirdiiren bir varhktr; yani en onemsizine kadar
ti.im eylemleri bir anlam taqrmaktaydr. Bense, hig olmeyecek-
lerini dtigtinen, her adrmlannda kendileriyle qeliqen, higbir
edimlerinin hesabmr veremeyecek insanlarla gevriliydim.
Adil bir oyun de[ildi bu, bi.itiin kartlar karqrmdaki insanlann
aleyhineydi. Ben don Juan'rn istikrarh davranrqlarma, kibir-
den tamamen yoksun oluquna, zek6srnrn eriqilmez derinligi-
ne ahqrktlm; bu nitelikleri banndrran farkh bir davranrq mo-
deli var oldufundan tanrdrlrm insanlann ancak birkagr haber-
dardr. Qolunun tek bildi[i oziin-yansrfilmasr modelinden iba-
retti, ve bu da insanr zaytflatryor ve bozuyordu.
Btittin bunlann sonucunda okuldaki qahqmalanmda da
gok biiyiik gtigltikler gekmeye baqlarnrqtrm. ipin ucunu kagrr-
mak iizereydim. Akademik gabalanml mazur gosterecek bir-
gerekge bulmaya umutsuzca Eabahyordum. Bu konuda bana
destek verecek ve okulla aramda bir baf kuracak tek fikir pek
sudan bir geydi; don Juan'rn bt zamanlar bana vermiq oldulu
bir oftittii bu; sava;gbgezginlerin bilgiyls-sunulan ne tiir
bilgi olursa sl5un-nqk sertiveni yaqamalan gerektilini soy-
lemiqti.
SavaEEt-gezgin kavramrnl, savaggr olan ve farkrndahlrn
karanhk denizinde yolculuk eden btiytictiler olarak tarumh-
yordu. insanolullannrn bt zamanlar farktndahgm karanlrk
denizinin gezginleri olduklannr, bu di.inyarun yolculuklannrn
duraklarmdan sadece biri oldu[unu eklemig, ve o srrada ifqa
etmek istemedigi dq nedenler yiiziinden gezginlerin yolcu-
luklarrnr kestiklerini sciylemigti. insanolullarrnrn bir ttir bur-
gaca, dairesel bir akrma yakalandrklarrnl, ve ashnda duralan
olduklan halde bunun onlarda devinme izlenimi yarattrlrnr
anlatmrgtr. insano[ullarrnr tutsak eden bu giig her ne ise, kar-
qrsrnda sadece biiytictilerin durabildifini ileri stirtiyor, onlann
disiplinleri ile bu gtictin pengesinden kurtulup farhndal*
y o I c ul ukl an m siirdtirdtiklerini s oy ltiyordu.
hayranhk ve biiytik bir saygr besliyordum. Iyi bir ressam ve
mi.ikemmel bir sanatkArdr. Tek kusuru yumuqakh[rydr; baq-
kalanrun istek ve duygulanna karqr pasiflik srnrrlanna varan
inanrlmaz bn anlayrq gosteriyordu.
Ornefiin, bir gtin ogle yemeli yedi[imiz lokantanrn park
yerinden arabasryla Erkryorduk. Gayet kibarca durup bir bag-
ka arabanrn park etti[i yerden qrkmasmr bekledi. Arabanrn
siiriici.isti besbelli bizi gormemiqti, geriye dofru h:zla tizeri-
mtze geliyordu. Ernest Lipton pekdld korna gahp adamr uya-
rabilirdi. Bunun yerine, geri zekAh gibi srntarak, adam bizim
arabaya toslayana kadar oturup bekledi. Sonra dcintip benden
oziJr diledi.
"Vay anaslnl, kornaya basabilirdim ashnda," dedi, "ama
siktirici qey oyle bir bangrrdryor ki mahEup oluyorum."
Ernest'in arabasrna bindiren adam ktiplere binmiqti, onu
yatrqtrrmak zorunda kaldrk.
"Kaygrlanmaytn," dedi Ernest, "Arabanrzda hasar yok.
Benim de sadece farlanm krnldr; ben onlarr deliqtirecektim
zaten."
Baqka bir giin, aynr lokantada ofle yemefinde Ernest'in
konuklarr olan, Erkartma firmasrnrn mtiqterilerinden birkaE
Japon'la hararetli bir sohbete dalmrqtrk.Yemekleri getiren
garson masadaki salata tabaklanndan birkagrnr kaldrnp, elin-
deki kocarnan srcak antre tabaklan igin dar masada yer agma-
ya gahqryordu. Japon mi.iqterilerden biri de kendi ontinii bo-
galtmak istedi. Tabafrnr one iterken Emest'inkine Earptr, ve
tabak masanrn kenanna do[ru kaymaya baqladr. Ernest ada-
ml uyarabilirdi, ama yapmadr. Tabak kucafrna dtiqene kadar
oylece oturup smttr.
Baqka bir seferinde evine yardrma gitmiqtim, avlusuna bir
gardak yapacaktrk, golge yapmasl ve iiztim vermesi igin asma
yetiqtirmek istiyordu. Direkleri cinceden geniq bir gergeve ha-
linde hazrrladrk; sonra bir kenarrnr kaldnp tavandaki yatay
kiriqlere crvataladrk. Ernest uzun boylu, gok kuvvetli bir
adamdr, gerEevenin obtir tarafinr kaldrrrp, kiriglerde onceden
agmrq oldu[umuz deliklere crvatalan yerleqtirmem iEin tuttu.
hayranhk ve biiytik bir saygr besliyordum. Iyi bir ressam ve
mi.ikemmel bir sanatkArdr. Tek kusuru yumuqakh[rydr; baq-
kalanrun istek ve duygulanna karqr pasiflik srnrrlanna varan
inanrlmaz bn anlayrq gosteriyordu.
Ornefiin, bir gtin ogle yemeli yedi[imiz lokantanrn park
yerinden arabasryla Erkryorduk. Gayet kibarca durup bir bag-
ka arabanrn park etti[i yerden qrkmasmr bekledi. Arabanrn
siiriici.isti besbelli bizi gormemiqti, geriye dofru h:zla tizeri-
mtze geliyordu. Ernest Lipton pekdld korna gahp adamr uya-
rabilirdi. Bunun yerine, geri zekAh gibi srntarak, adam bizim
arabaya toslayana kadar oturup bekledi. Sonra dcintip benden
oziJr diledi.
"Vay anaslnl, kornaya basabilirdim ashnda," dedi, "ama
siktirici qey oyle bir bangrrdryor ki mahEup oluyorum."
Ernest'in arabasrna bindiren adam ktiplere binmiqti, onu
yatrqtrrmak zorunda kaldrk.
"Kaygrlanmaytn," dedi Ernest, "Arabanrzda hasar yok.
Benim de sadece farlanm krnldr; ben onlarr deliqtirecektim
zaten."
Baqka bir giin, aynr lokantada ofle yemefinde Ernest'in
konuklarr olan, Erkartma firmasrnrn mtiqterilerinden birkaE
Japon'la hararetli bir sohbete dalmrqtrk.Yemekleri getiren
garson masadaki salata tabaklanndan birkagrnr kaldrnp, elin-
deki kocarnan srcak antre tabaklan igin dar masada yer agma-
ya gahqryordu. Japon mi.iqterilerden biri de kendi ontinii bo-
galtmak istedi. Tabafrnr one iterken Emest'inkine Earptr, ve
tabak masanrn kenanna do[ru kaymaya baqladr. Ernest ada-
ml uyarabilirdi, ama yapmadr. Tabak kucafrna dtiqene kadar
oylece oturup smttr.
Baqka bir seferinde evine yardrma gitmiqtim, avlusuna bir
gardak yapacaktrk, golge yapmasl ve iiztim vermesi igin asma
yetiqtirmek istiyordu. Direkleri cinceden geniq bir gergeve ha-
linde hazrrladrk; sonra bir kenarrnr kaldnp tavandaki yatay
kiriqlere crvataladrk. Ernest uzun boylu, gok kuvvetli bir
adamdr, gerEevenin obtir tarafinr kaldrrrp, kiriglerde onceden
agmrq oldu[umuz deliklere crvatalan yerleqtirmem iEin tuttu.
di. "Kim duyardr ki beni? Vadinin igine en az bir mil yuvar-
landr[rmr sanlyordum. Ustelik, herkes uykudaydr."
Ernest Lipton son darbeyi, kendine ekonomik bir araba,
bir Volkswagen Beetle almaya kalktrlrnda yedi; her gtin eviy-
le iqi arasrnda iki saat araba kullanlyordu; onun iEin bir galon
benzinle kag mil gittifine kafayr takmrqtr. Bir sabah gelip de
bir galonla 125 mil gittifini ilan ettilinde son derece qa$rr-
drm. En ktiEtik aynntrlan hesap eden bir adam oldulu igin,,
inceden inceye anlattr; yolun biiytik krsmrnr gehir iEinde de-
[il, otobanda yapmrqtr, ancak trafilin en yolun saatlerinde
oldufundan srk srk yavaqlamasr, ardrndan tekrar hrzlanmasr
gerekmigti. Bir hafta sonra, galon baqrna 250 mile Erktrlrnr
soyltiyordu.
Bu hayret verici olay, Ernest inanrlmazbn"rakama ulaqa-
na dek stiriip gitti: galon baqrna 645 rnil. Arkadaqlarr ona bu
rakamr Volkswagen firmaslnln kayrtlanna geEirtmesi gerekti-
[ini bildirdiler. Ernest Lipton mutluluk ve gururla rqrldaya-
rak, bin mile ulaqrrsa ne yapacalrnl bilmedifini anlatryordu.
Dostlan bunu bir mucize olarak ilan etmesi gerektifini soyle-
diler ona.
Bu ola[ani.istti durum, Ernest bir sabah dostlarrndan biri-
ni iq i.istiinde yakalayrncaya kadar devam etti; en eski oyun-
lardan biri oynanmrgtr ona; arkadaqr deposuna benzin ekli-
yordu. Her sabah tiE-dcirt ma$rapa benzin koyuyordu arabaya;
boylece deponun ibresi asla bog gostermiyordu.
Ernest Lipton nerdeyse kzmrqtr. En sert tepkisi qu oldu:
"Vay canrna! Komik oldulunu mu sanryorsun?"
Arkadaqlannrn ona oynadrlr oyundan haftalardrr haberim
vardr, ama mtidahale edememiqtim. Benim tisttime vazife ol-
madrfrnr diiqtintiyordum. Ona bunu yapanlar Ernest'in cim-
rtince dostu olmuglardr. Bense yeni katrlmrqtrm aralanna. Ba-
krqrndaki dtig krnkhfrnr ve incinmiqlifi, ofkelenmedeki dcrz-
ligini gcirtince, beni bir suEluluk ve huzursuzluk dalgasr kap-
ladr. Gene o eski dtiqmanrmla yi.izytize gelmiqtim. Onu hor
gortiyordum, ve aynt zamanda da gok seviyordum. Qaresizdi.
iqin ash quydu; Ernest Lipton babama benziyordu. Kahn
di. "Kim duyardr ki beni? Vadinin igine en az bir mil yuvar-
landr[rmr sanlyordum. Ustelik, herkes uykudaydr."
Ernest Lipton son darbeyi, kendine ekonomik bir araba,
bir Volkswagen Beetle almaya kalktrlrnda yedi; her gtin eviy-
le iqi arasrnda iki saat araba kullanlyordu; onun iEin bir galon
benzinle kag mil gittifine kafayr takmrqtr. Bir sabah gelip de
bir galonla 125 mil gittifini ilan ettilinde son derece qa$rr-
drm. En ktiEtik aynntrlan hesap eden bir adam oldulu igin,,
inceden inceye anlattr; yolun biiytik krsmrnr gehir iEinde de-
[il, otobanda yapmrqtr, ancak trafilin en yolun saatlerinde
oldufundan srk srk yavaqlamasr, ardrndan tekrar hrzlanmasr
gerekmigti. Bir hafta sonra, galon baqrna 250 mile Erktrlrnr
soyltiyordu.
Bu hayret verici olay, Ernest inanrlmazbn"rakama ulaqa-
na dek stiriip gitti: galon baqrna 645 rnil. Arkadaqlarr ona bu
rakamr Volkswagen firmaslnln kayrtlanna geEirtmesi gerekti-
[ini bildirdiler. Ernest Lipton mutluluk ve gururla rqrldaya-
rak, bin mile ulaqrrsa ne yapacalrnl bilmedifini anlatryordu.
Dostlan bunu bir mucize olarak ilan etmesi gerektifini soyle-
diler ona.
Bu ola[ani.istti durum, Ernest bir sabah dostlarrndan biri-
ni iq i.istiinde yakalayrncaya kadar devam etti; en eski oyun-
lardan biri oynanmrgtr ona; arkadaqr deposuna benzin ekli-
yordu. Her sabah tiE-dcirt ma$rapa benzin koyuyordu arabaya;
boylece deponun ibresi asla bog gostermiyordu.
Ernest Lipton nerdeyse kzmrqtr. En sert tepkisi qu oldu:
"Vay canrna! Komik oldulunu mu sanryorsun?"
Arkadaqlannrn ona oynadrlr oyundan haftalardrr haberim
vardr, ama mtidahale edememiqtim. Benim tisttime vazife ol-
madrfrnr diiqtintiyordum. Ona bunu yapanlar Ernest'in cim-
rtince dostu olmuglardr. Bense yeni katrlmrqtrm aralanna. Ba-
krqrndaki dtig krnkhfrnr ve incinmiqlifi, ofkelenmedeki dcrz-
ligini gcirtince, beni bir suEluluk ve huzursuzluk dalgasr kap-
ladr. Gene o eski dtiqmanrmla yi.izytize gelmiqtim. Onu hor
gortiyordum, ve aynt zamanda da gok seviyordum. Qaresizdi.
iqin ash quydu; Ernest Lipton babama benziyordu. Kahn
Anlatamayaca[rm kadar hakir gortiyordum babarnl, ve
aynt zamanda tarifsiz bir hiizi.inle seviyordum. Onu boyle bir
utanca stirtikledigim igin lanet okudum kendime.
Ernest Lipton bana oylesine babamr hatrrlatryordu ki,
okula geri donmem gerektigi bahanesiyle iqi brrakttm. Zaten
srtrmda tagrdr$rm o yiikii bi.isbtiti.in afrrlaqtrrmanrn anlamr
yoktu. Babama verdifim rstrraptan dolayr hiE affetmemiqtim
kendimi; bu kadar korkakEa davrandrfr igin babamr da affet-
memigtim.

Okula geri dondiim ve tekrar antropoloji gahqmalanmla kay-


naqabilmek igin muazzam bir ufirarga giriqtim. Bu kayna$ma-
yr gok zorlaqtrran bir gey vardr; kolayhkla ve keyifle birlikte
gahqabilecelim birini bulmuqtum, hayranhk duydufum bir
tarzr, atrlgan bir merakr vardr bu kiqinin, bocalamadan ve sa-
vunulamayacak noktalan savunmaya kalkmadan bilgisini ak-
tarabiliyordu, ama sorun benim boliimtimde olmamasrydr; bir
arkeologdu bu adam. Zaten ilk bagta alan qah$masl yapmak-
la ilgilenmemin nedeni de onun tizerimdeki etkisiydi. Belki
de, gergekten alana grkrp bilgiyi kazarak Erkanyor oldufu
gerEe[i, bu eylemselli$ onu benim igin bir safduyu vahasr
haline getirmiqti. Alan Eahqmasr yapmam iEin beni teqvik
eden ve yitirecelim hiEbir qey olmadrfrnr soyleyen tek kiqiy-
di, o.
"Arrcak her qeyi kaybettifinde bir qeyler kazanabilirsin,"
derniqti bir keresinde; akademik hayatrmda aldrlrm en dofru
oEiittti bu. Don Juan'rn da dltidtinii tutarak oziin-yansrtrlmasr
ile ilgili saplantrmr diizeltme yolunda gahqrrsam gergekten
kaybedecelim higbir gey yoktu; iistelik kazanacafrm dtinya
kadar qey vardr. Ama o zamanlar bu benim olasrhklanm ara-
srnda yer almryordu.
B irlikte E ah q abilece! im bir profe sor bulm akta zorlandr [r -
mr don Juan'a anlattrfrmda gosterdifi tepki bana aclmasrzca
geldi. Dar goriiqhi bir hryar, hatta daha da beter bir qey oldu-
fiumu soyledi. Zaten bildi[im bir qeyi soyli.iyordu bana; o ka-
dar gergin olmasaydrm okulda da, iq hayatrnda da herkesle
Anlatamayaca[rm kadar hakir gortiyordum babarnl, ve
aynt zamanda tarifsiz bir hiizi.inle seviyordum. Onu boyle bir
utanca stirtikledigim igin lanet okudum kendime.
Ernest Lipton bana oylesine babamr hatrrlatryordu ki,
okula geri donmem gerektigi bahanesiyle iqi brrakttm. Zaten
srtrmda tagrdr$rm o yiikii bi.isbtiti.in afrrlaqtrrmanrn anlamr
yoktu. Babama verdifim rstrraptan dolayr hiE affetmemiqtim
kendimi; bu kadar korkakEa davrandrfr igin babamr da affet-
memigtim.

Okula geri dondiim ve tekrar antropoloji gahqmalanmla kay-


naqabilmek igin muazzam bir ufirarga giriqtim. Bu kayna$ma-
yr gok zorlaqtrran bir gey vardr; kolayhkla ve keyifle birlikte
gahqabilecelim birini bulmuqtum, hayranhk duydufum bir
tarzr, atrlgan bir merakr vardr bu kiqinin, bocalamadan ve sa-
vunulamayacak noktalan savunmaya kalkmadan bilgisini ak-
tarabiliyordu, ama sorun benim boliimtimde olmamasrydr; bir
arkeologdu bu adam. Zaten ilk bagta alan qah$masl yapmak-
la ilgilenmemin nedeni de onun tizerimdeki etkisiydi. Belki
de, gergekten alana grkrp bilgiyi kazarak Erkanyor oldufu
gerEe[i, bu eylemselli$ onu benim igin bir safduyu vahasr
haline getirmiqti. Alan Eahqmasr yapmam iEin beni teqvik
eden ve yitirecelim hiEbir qey olmadrfrnr soyleyen tek kiqiy-
di, o.
"Arrcak her qeyi kaybettifinde bir qeyler kazanabilirsin,"
derniqti bir keresinde; akademik hayatrmda aldrlrm en dofru
oEiittti bu. Don Juan'rn da dltidtinii tutarak oziin-yansrtrlmasr
ile ilgili saplantrmr diizeltme yolunda gahqrrsam gergekten
kaybedecelim higbir gey yoktu; iistelik kazanacafrm dtinya
kadar qey vardr. Ama o zamanlar bu benim olasrhklanm ara-
srnda yer almryordu.
B irlikte E ah q abilece! im bir profe sor bulm akta zorlandr [r -
mr don Juan'a anlattrfrmda gosterdifi tepki bana aclmasrzca
geldi. Dar goriiqhi bir hryar, hatta daha da beter bir qey oldu-
fiumu soyledi. Zaten bildi[im bir qeyi soyli.iyordu bana; o ka-
dar gergin olmasaydrm okulda da, iq hayatrnda da herkesle
"Ben de trpkr tanrdr[rm ttim o insanlar gibiyim. Gizli ya
da aErk bir yakrnma iqitmeden bir tekiyle bile konugamazsln."
Arkadaqlanmln en basit sohbete bile sayrsrz qikdyet so-
kuqturmayr nastl becerdiklerini anlatttm don Juan'a; ornelin
qu konugmadaki gibi:
"Nasrl gidiyor, Jim?"
"Eh, iyi, iyi, Cal." Bunu kocaman bir sessizlik izler.
Sormaya mecbur olurum, "Bir qey mi var, Jim?"
"Hayr! Her qey harika. Mel'le biraz sorun ya$lyorum,
ama Mel nasrldrr, bilirsin-bencil ve boktan herifin tekidir.
Ama dostlarr oldulu gibi kabul etmeli, degil mi? Biraz daha
anlayrqh olabilirdi tabii. Ama siktir et. Neyse o, iqte. Her qe-
yi sana ytikler hep-ya yap, ya git. Bunu on iki yaqtmtzdan
beri yapryor, o yiizden ashnda hata bende. Ne halt etmeye ta-
glyorum ki onu?"
"Eh, hakhsrn, Jim. Mel'le geEinmek Eok zordur. Oyle!"
"Eh, boktan heriflerden bahis aEtltnca, sen de Mel'den iyi
sayllmazsrn, Cal. Sana da hiE giiven olmuyor," vb.
Baqka bir klasik diyalog orneli:
"Ne var ne yok, Alex? Evlilik hayatrn nastl?"
"Ah, harika. Hayatrmda ilk kez, dizenli yemek yiyorum,
ev yemekleri, ama kilo ahyorum. Televizyon seyretmekten
baqka yapacak iqim yok. Sizlerle grkardrm eskiden, ama arttk
yapamam. Theresa brakmaz. Siktir olmastnt soyleyebilirim
elbette, ama onu krrmak istemem. Hayatrmdan memnunum,
ama aclnacak haldeyim. "
Oysa Alex evlenmeden once daha da actnacak haldeydi.
Her karqrlaqtrfrm:.z,da yaptrfr bir klasik qakasr vardt, "Hey,
arabaya gelin de sizi benirn kaltakla tanrqtrraytm," derdi.
Arabadakinin Alex'in digi kope[i oldufunu gortip de ha-
yallerimiz yrkrhnca keyfinden geqilmezdi. "Kaltaftnt" btittin
dostlanna tanrgttrmrgtr. Bir uzun mesafe koqucusu olan The-
resa'yla evlendifinde heprmtz qok geEirdik. Alex'in baygrnhk
gegirdifii bir maraton srrastnda tanrqmrqlardt. Daflardaydtlar,
ve Theresa'nln onu bir qekilde ayrltmast gerekmiq, bunun igin
"Ben de trpkr tanrdr[rm ttim o insanlar gibiyim. Gizli ya
da aErk bir yakrnma iqitmeden bir tekiyle bile konugamazsln."
Arkadaqlanmln en basit sohbete bile sayrsrz qikdyet so-
kuqturmayr nastl becerdiklerini anlatttm don Juan'a; ornelin
qu konugmadaki gibi:
"Nasrl gidiyor, Jim?"
"Eh, iyi, iyi, Cal." Bunu kocaman bir sessizlik izler.
Sormaya mecbur olurum, "Bir qey mi var, Jim?"
"Hayr! Her qey harika. Mel'le biraz sorun ya$lyorum,
ama Mel nasrldrr, bilirsin-bencil ve boktan herifin tekidir.
Ama dostlarr oldulu gibi kabul etmeli, degil mi? Biraz daha
anlayrqh olabilirdi tabii. Ama siktir et. Neyse o, iqte. Her qe-
yi sana ytikler hep-ya yap, ya git. Bunu on iki yaqtmtzdan
beri yapryor, o yiizden ashnda hata bende. Ne halt etmeye ta-
glyorum ki onu?"
"Eh, hakhsrn, Jim. Mel'le geEinmek Eok zordur. Oyle!"
"Eh, boktan heriflerden bahis aEtltnca, sen de Mel'den iyi
sayllmazsrn, Cal. Sana da hiE giiven olmuyor," vb.
Baqka bir klasik diyalog orneli:
"Ne var ne yok, Alex? Evlilik hayatrn nastl?"
"Ah, harika. Hayatrmda ilk kez, dizenli yemek yiyorum,
ev yemekleri, ama kilo ahyorum. Televizyon seyretmekten
baqka yapacak iqim yok. Sizlerle grkardrm eskiden, ama arttk
yapamam. Theresa brakmaz. Siktir olmastnt soyleyebilirim
elbette, ama onu krrmak istemem. Hayatrmdan memnunum,
ama aclnacak haldeyim. "
Oysa Alex evlenmeden once daha da actnacak haldeydi.
Her karqrlaqtrfrm:.z,da yaptrfr bir klasik qakasr vardt, "Hey,
arabaya gelin de sizi benirn kaltakla tanrqtrraytm," derdi.
Arabadakinin Alex'in digi kope[i oldufunu gortip de ha-
yallerimiz yrkrhnca keyfinden geqilmezdi. "Kaltaftnt" btittin
dostlanna tanrgttrmrgtr. Bir uzun mesafe koqucusu olan The-
resa'yla evlendifinde heprmtz qok geEirdik. Alex'in baygrnhk
gegirdifii bir maraton srrastnda tanrqmrqlardt. Daflardaydtlar,
ve Theresa'nln onu bir qekilde ayrltmast gerekmiq, bunun igin
artlk oturuyor muydum yoksa ayakta mlydlm, ayrdma vara-
maz oldum. Insanrn hayal edebileceli en zifti karanhkla ku-
gatrlmrgtrm; ve ardrndan, enerjiyi evrendeki akrqr iginde gor-
diint.
Bana dofru, ya da benden uza$a ytirtiyen art arda rqrltrh
ktireler goriiyordum. Don Juan'rn bana hep anlattrfr gekilde,
teker teker gormekteydim onlan. Farkh boyutlanndan otiiri.i
ayfl ayrL bireyler olduklarrnr anlamrqtrm. Yaprlannrn ayrrntr-
lannr inceliyordum. Iqrltrlan ve yuvarlakhklan, bir araya ya-
prgmrq gibi duran lifgiklerden oluqmuqtu. ince ya da kahn lif-
giklerdi bunlar. Btitiin o rgrltrh figiirlerin her birinin kahn, sal-
krmsagak bir mahfazasr vardr. Garip, rqrltrh, tiiylti hayvanla-
ra benziyorlardr, ya da rgrltrh tiiylerle kaph, yuvarlak devasa
bciceklere.
Beni en fazla qoka ufratan qey, bu tiiylti bocekleri tiim
omrtimce gormtig oldu[umu idrak etmemdi. O anda bana oy-
le geldi ki, don Juan'rn onlan istemli bir qekilde gorntemi sa!-
ladr[r her durumda, ben onunla birlikte dolambagh bir yol rz-
lemiqtim. insanlan rqrltrh kiireler olarak gormeme yardrm et-
tili her olayr anlmsryordum, ve onlann hepsi o anda eriqmig
oldu[um gormenirz ozi.inden ayrrydr. O anda higbir kuqkuya
yer brrakmayacak gekilde anladrm ki, ben enerjiyi evrendeki
akrqr iqinde tUm dmrtimce algrlamrqtrm, hem de kendi baqr-
ma, kimsenin yardrmr olmadan.
Bunu anlamak tizerimde dayanrlmazbtr etki yaptr. Ken-
dimi son derece zayrf , savunmasrz hissettim. Bir qeylerin al-
trna girmek, bir yerlere kagrp saklanmak istiyordum. Qogu-
muzun arada srada gordtigi.i bir rtiyayabenziyordu bu trpkr;
hani kendimizi Ernlgrplak bulur da ne yapacalrmtzt bileme-
yiz. Qrplaktan da ote bir qeydim, korunmastz, zayff hissedi-
yordum kendimi ve normal halime donmekten de odtim ko-
puyordu. Belirsiz bir biEimde, uzanlyorrnu$um duygusuna
kaprldrm. Normale dontiq igin kendimi hazrrladrm. Kocaman
bir izleyici halkasryla gevrili olarak kaldrnm taglanna boylu
boyunca uzanmrg, kasrlmalar gegirir vaziyette canlandrdrm
kendimi.
artlk oturuyor muydum yoksa ayakta mlydlm, ayrdma vara-
maz oldum. Insanrn hayal edebileceli en zifti karanhkla ku-
gatrlmrgtrm; ve ardrndan, enerjiyi evrendeki akrqr iginde gor-
diint.
Bana dofru, ya da benden uza$a ytirtiyen art arda rqrltrh
ktireler goriiyordum. Don Juan'rn bana hep anlattrfr gekilde,
teker teker gormekteydim onlan. Farkh boyutlanndan otiiri.i
ayfl ayrL bireyler olduklarrnr anlamrqtrm. Yaprlannrn ayrrntr-
lannr inceliyordum. Iqrltrlan ve yuvarlakhklan, bir araya ya-
prgmrq gibi duran lifgiklerden oluqmuqtu. ince ya da kahn lif-
giklerdi bunlar. Btitiin o rgrltrh figiirlerin her birinin kahn, sal-
krmsagak bir mahfazasr vardr. Garip, rqrltrh, tiiylti hayvanla-
ra benziyorlardr, ya da rgrltrh tiiylerle kaph, yuvarlak devasa
bciceklere.
Beni en fazla qoka ufratan qey, bu tiiylti bocekleri tiim
omrtimce gormtig oldu[umu idrak etmemdi. O anda bana oy-
le geldi ki, don Juan'rn onlan istemli bir qekilde gorntemi sa!-
ladr[r her durumda, ben onunla birlikte dolambagh bir yol rz-
lemiqtim. insanlan rqrltrh kiireler olarak gormeme yardrm et-
tili her olayr anlmsryordum, ve onlann hepsi o anda eriqmig
oldu[um gormenirz ozi.inden ayrrydr. O anda higbir kuqkuya
yer brrakmayacak gekilde anladrm ki, ben enerjiyi evrendeki
akrqr iqinde tUm dmrtimce algrlamrqtrm, hem de kendi baqr-
ma, kimsenin yardrmr olmadan.
Bunu anlamak tizerimde dayanrlmazbtr etki yaptr. Ken-
dimi son derece zayrf , savunmasrz hissettim. Bir qeylerin al-
trna girmek, bir yerlere kagrp saklanmak istiyordum. Qogu-
muzun arada srada gordtigi.i bir rtiyayabenziyordu bu trpkr;
hani kendimizi Ernlgrplak bulur da ne yapacalrmtzt bileme-
yiz. Qrplaktan da ote bir qeydim, korunmastz, zayff hissedi-
yordum kendimi ve normal halime donmekten de odtim ko-
puyordu. Belirsiz bir biEimde, uzanlyorrnu$um duygusuna
kaprldrm. Normale dontiq igin kendimi hazrrladrm. Kocaman
bir izleyici halkasryla gevrili olarak kaldrnm taglanna boylu
boyunca uzanmrg, kasrlmalar gegirir vaziyette canlandrdrm
kendimi.
baqrna iqsel sessizliginden yola grkmrq olman.
"Benim soylemem gerekmeden biliyorsun ki, kiqi iEsel
sessizliginden yola grkarsa her qey miimkiindi.ir. Bu kez kor-
kun ve savunmasrzhlrn kendini ancak yatalrnda bulmana
olanak verdi; bu da UCLA kampusundan pek uzak sayrlmaz.
Eler gaqkrnh[mdan ottirii dtiqkiinliik gostermeseydin, yaptr-
[rnrn hiEbi qey olmadr$mr, bi savasqt-gezgin iEin hig de ola-
[ani.istri bi gey olmadr[rnr anlardm.
Ama son derece biiyiik 6nem taqryan asrl mesele, senin
her zaman enerjiyi dolrudan algrlamrq oldulunu anlaman de-
!il; iEsel sessizli{inden yola grkman da de[il; iki yanh bi olay,
daha gok. Birincisi, eski ga[ Meksika'sr biiyiictilerinin berrak
gortiniim, ya da insan formunu yitirme dedikleri bi qeyi ya$a-
mrq olman: insani dar kafahhlrmrzm yok oldufu an bu; san-
ki tizerimrzi kaplayan bi sis tabakasrnrn yava$ yava$ agrhp
da[rlmasr gibi. Ama hiEbi koqulda bunun tamamlanmrg bi ba-
qarr oldulunu zannetmeyesin. Btiyticiilerin diinyasr gi.inli.ik
yagamm d[inyasrna benzemez; orada bi amaca ulaqtrn mr ebe-
diyen baqardr[rnr soylemezler sana. Biiyiictiler diinyasrnda bi
amaca ulaqmak, asla bitmeyecek savaqlnl stirdtirmek igin en
verimli araglan elde etmig olmak demektir yalntzca.
"Bu iki yanh meselenin ikinci krsmr ise, insano[ullannrn
kalplerindeki en grldrtrcr soruyla ilgili deneyimindir. Bunu
kendine qu sorulan sordu[unda dile getirdin: btittin omriimce
enerjiyi do[rudan algrladr[rmr nasrl olur da bilemem? Varh-
lrmrn bu cephesine eriqmemi ne engellemiq olabilir?"
baqrna iqsel sessizliginden yola grkmrq olman.
"Benim soylemem gerekmeden biliyorsun ki, kiqi iEsel
sessizliginden yola grkarsa her qey miimkiindi.ir. Bu kez kor-
kun ve savunmasrzhlrn kendini ancak yatalrnda bulmana
olanak verdi; bu da UCLA kampusundan pek uzak sayrlmaz.
Eler gaqkrnh[mdan ottirii dtiqkiinliik gostermeseydin, yaptr-
[rnrn hiEbi qey olmadr$mr, bi savasqt-gezgin iEin hig de ola-
[ani.istri bi gey olmadr[rnr anlardm.
Ama son derece biiyiik 6nem taqryan asrl mesele, senin
her zaman enerjiyi dolrudan algrlamrq oldulunu anlaman de-
!il; iEsel sessizli{inden yola grkman da de[il; iki yanh bi olay,
daha gok. Birincisi, eski ga[ Meksika'sr biiyiictilerinin berrak
gortiniim, ya da insan formunu yitirme dedikleri bi qeyi ya$a-
mrq olman: insani dar kafahhlrmrzm yok oldufu an bu; san-
ki tizerimrzi kaplayan bi sis tabakasrnrn yava$ yava$ agrhp
da[rlmasr gibi. Ama hiEbi koqulda bunun tamamlanmrg bi ba-
qarr oldulunu zannetmeyesin. Btiyticiilerin diinyasr gi.inli.ik
yagamm d[inyasrna benzemez; orada bi amaca ulaqtrn mr ebe-
diyen baqardr[rnr soylemezler sana. Biiyiictiler diinyasrnda bi
amaca ulaqmak, asla bitmeyecek savaqlnl stirdtirmek igin en
verimli araglan elde etmig olmak demektir yalntzca.
"Bu iki yanh meselenin ikinci krsmr ise, insano[ullannrn
kalplerindeki en grldrtrcr soruyla ilgili deneyimindir. Bunu
kendine qu sorulan sordu[unda dile getirdin: btittin omriimce
enerjiyi do[rudan algrladr[rmr nasrl olur da bilemem? Varh-
lrmrn bu cephesine eriqmemi ne engellemiq olabilir?"
bana hep rssrz bir yerde oldu[um izlenimini verirdi; burarun
rssrzhfr Erplak Sonora Eoltindekinden farkh olsa da, rsstzdr
gene de.
"Bugtin, bi.iyiici.ili.i[tin en ciddi konulanndan birini tartrqa-
ca[tz," dedi don Juan birdenbire, "ve buna enerji bedenini ko-
nu S ar a k baq lay ac aprz."
Bana enerji bedenini saylslz kereler tarumlamtq, onun bir
enerji alanlan ktimeleqmesi-evrende akrp duran enerji ola-
rak gortildiigiinde fiziksel bedeni meydana getiren enerji
alanlarr kiimeleqmelerinin ayna goriinttisti- oldulunu soyle-
miqti. Aynca, onun, fiziksel bedenin rqrltrh ki.iresinden daha
ktigtik, daha yofiun, ve daha alrr bir goriintimde oldu[unu da
anlatmrqtr.
Don Juan'rn aqrklamasma gore, beden rle enerji bedeni,
birbirine acayip bir yaprqtrrcr giigle bitiqtirilmiq iki enerji ala-
nr kiimeleqmesi idiler. Don Juan, o grup enerji alanlannr bir-
birine ballayan gi.iciin, eski Ea! Meksika biiyiictilerine gore,
evrenin en akrl almaz gticti sayrldr[rnr da ozellikle vurgula-
mrqtr. Kiqisel fikrine gcire bu gtig ttim evrenin ozii, var olan
her qeyin nihai bir toplamrydr.
Onun iddiasrna gore fiziksel beden rle enerji bedeni, btz
insanofullannrn Aleminde birbirlerini dengeleyen yeg6ne
enerji bigimlenmesiydi. Bu yiizden bu ikisinin drqrnda higbir
ikiciligi kabul etmiyordu. Beden ile zihin, ruh ile ten ikicili-
lin enerji baglamrnda hiEbir dayanalr bulunmayan, sadece
zihrn kaynakh s ralamalar oldufunu dti giintiyordu.
Don Juan, herkesin disiplin yoluyla enerji bedenini fizik-
sel bedenine yaklagtrrmasrnrn miimkiin oldufunu soylemiqti.
Normalde ikisinin arasrndaki mesafe muazzamdt. Enerji be-
deni belli bir alana girdi mi-ki bu her birey igin farkhydr-
herkes disiplinle onu fiziksel bedeninin tam bir kopyasrna,
yani {ig boyutlu, katr bir varhk haline dcintiqttirebilirdi. Biiyii-
ciilerin citeki, ya da Eift kavramr buydu iqte. Aynr gekilde, ve
aynr disiplin stireciyle herkes tig boyutlu, katt fiziksel bedeni-
ni enerji bedeninin tam bir kopyasr haline; yani enerjinin tti-
mii gibi insan goziine gcirtinmeyen, eterik bir enerji aktmt ha-
bana hep rssrz bir yerde oldu[um izlenimini verirdi; burarun
rssrzhfr Erplak Sonora Eoltindekinden farkh olsa da, rsstzdr
gene de.
"Bugtin, bi.iyiici.ili.i[tin en ciddi konulanndan birini tartrqa-
ca[tz," dedi don Juan birdenbire, "ve buna enerji bedenini ko-
nu S ar a k baq lay ac aprz."
Bana enerji bedenini saylslz kereler tarumlamtq, onun bir
enerji alanlan ktimeleqmesi-evrende akrp duran enerji ola-
rak gortildiigiinde fiziksel bedeni meydana getiren enerji
alanlarr kiimeleqmelerinin ayna goriinttisti- oldulunu soyle-
miqti. Aynca, onun, fiziksel bedenin rqrltrh ki.iresinden daha
ktigtik, daha yofiun, ve daha alrr bir goriintimde oldu[unu da
anlatmrqtr.
Don Juan'rn aqrklamasma gore, beden rle enerji bedeni,
birbirine acayip bir yaprqtrrcr giigle bitiqtirilmiq iki enerji ala-
nr kiimeleqmesi idiler. Don Juan, o grup enerji alanlannr bir-
birine ballayan gi.iciin, eski Ea! Meksika biiyiictilerine gore,
evrenin en akrl almaz gticti sayrldr[rnr da ozellikle vurgula-
mrqtr. Kiqisel fikrine gcire bu gtig ttim evrenin ozii, var olan
her qeyin nihai bir toplamrydr.
Onun iddiasrna gore fiziksel beden rle enerji bedeni, btz
insanofullannrn Aleminde birbirlerini dengeleyen yeg6ne
enerji bigimlenmesiydi. Bu yiizden bu ikisinin drqrnda higbir
ikiciligi kabul etmiyordu. Beden ile zihin, ruh ile ten ikicili-
lin enerji baglamrnda hiEbir dayanalr bulunmayan, sadece
zihrn kaynakh s ralamalar oldufunu dti giintiyordu.
Don Juan, herkesin disiplin yoluyla enerji bedenini fizik-
sel bedenine yaklagtrrmasrnrn miimkiin oldufunu soylemiqti.
Normalde ikisinin arasrndaki mesafe muazzamdt. Enerji be-
deni belli bir alana girdi mi-ki bu her birey igin farkhydr-
herkes disiplinle onu fiziksel bedeninin tam bir kopyasrna,
yani {ig boyutlu, katr bir varhk haline dcintiqttirebilirdi. Biiyii-
ciilerin citeki, ya da Eift kavramr buydu iqte. Aynr gekilde, ve
aynr disiplin stireciyle herkes tig boyutlu, katt fiziksel bedeni-
ni enerji bedeninin tam bir kopyasr haline; yani enerjinin tti-
mii gibi insan goziine gcirtinmeyen, eterik bir enerji aktmt ha-
rtiq alanrmr hrzla kat eden bir golge gdrecefimi soyledi.
"Yapmanr istedigim $ey iEin qimdi gtintin uygun vaktin-
deytz," dedi. "Yapabilmen igin gerekli dikkati toplamak bi
dakika alrr. O ugugan kara golgeyi segene kadar durma."
Alaglarrn yapraklanna yanslyan garip, hrzh, siyah golge-
yi gerEekten gordiim. Gordti[iim ya ileri geri giden tek bir
golgeydi , ya da soldan sa!a, saldan sola yahut diimdtiz yuka-
rrya dofru hareket eden degigik golgeler vardr. $igman, kara
bahklan galnqtrrdrlar bana; koskocaman bahklar gibiydiler.
Devasa bir krhg bahlr havada uguyordu sanki. Goriinti.iye da-
hp gitmiqtim. En sonunda iirktittti beni. Yapraklarrn segileme-
yece$i kadar karanhk olmuqtu, oysa ugugan siyah gcilgeleri
hAld gorebiliyordum.
"Nedir bu, don Juan?" diye sordum. "Her tarafta ugu$an
siyah golgeler gciriiyorum. "
"Ah, bu evrenin ta kendisi iqte," dedi, "cilEiilemeyen, tek
yonlii olmayan, sozdtzimi dleminin drgrnda kalan. Eski ga!
Meksika'sr biiyriciileri o uguqan golgeleri goren ilk kigilerdi,
ve onlarr her yerde izlediler. Onlarr hem senin gordtiliin gibi
gordiiler, hem de evrendeki akrqr iEindeki enerji halinde gor-
diller. Ve deneyi.istii bi keqifte bulundular."
Konuqmayr kesti ve bana baktr. Duraklamalannm yeri
miikemmeldi. Beni hep pamuk ipli[ine baflr brrakrp keserdi
konuqmasrnr.
"Ne keqfettiler, don Juan?" diye sordum.
"Omtirliik bi eqlikEileri oldu[unu keqfettiler," dedi, tane
tane. "Kozmosun derinliklerinden gelip yaqamlanmrzrn haki-
miyetini eline gegiren bi yalmacrmlz var. Insanolullan onun
tutsaklarr. Yalmacr bizim sahibimiz ve efendimiz. Uysal ve
garesiz hale getirmi$ btzi. Kargr grkmak istesek, isyanrmzr
bastrrr. Ba[rmsrz hareket etmeye kalksak, aksini buyurur bi-
ze."
Qevremiz gok karanhktl, ve bu, kendimi ifade etmemi kr-
srthyor gibiydi. Gi.indi.iz olsaydr, giilmekten katrlrrdrm. Ka-
ranhk epeyce ketler gibiydi beni.
"Ziftrt karanhk oldu," dedi don Juan, "ama goziintin
rtiq alanrmr hrzla kat eden bir golge gdrecefimi soyledi.
"Yapmanr istedigim $ey iEin qimdi gtintin uygun vaktin-
deytz," dedi. "Yapabilmen igin gerekli dikkati toplamak bi
dakika alrr. O ugugan kara golgeyi segene kadar durma."
Alaglarrn yapraklanna yanslyan garip, hrzh, siyah golge-
yi gerEekten gordiim. Gordti[iim ya ileri geri giden tek bir
golgeydi , ya da soldan sa!a, saldan sola yahut diimdtiz yuka-
rrya dofru hareket eden degigik golgeler vardr. $igman, kara
bahklan galnqtrrdrlar bana; koskocaman bahklar gibiydiler.
Devasa bir krhg bahlr havada uguyordu sanki. Goriinti.iye da-
hp gitmiqtim. En sonunda iirktittti beni. Yapraklarrn segileme-
yece$i kadar karanhk olmuqtu, oysa ugugan siyah gcilgeleri
hAld gorebiliyordum.
"Nedir bu, don Juan?" diye sordum. "Her tarafta ugu$an
siyah golgeler gciriiyorum. "
"Ah, bu evrenin ta kendisi iqte," dedi, "cilEiilemeyen, tek
yonlii olmayan, sozdtzimi dleminin drgrnda kalan. Eski ga!
Meksika'sr biiyriciileri o uguqan golgeleri goren ilk kigilerdi,
ve onlarr her yerde izlediler. Onlarr hem senin gordtiliin gibi
gordiiler, hem de evrendeki akrqr iEindeki enerji halinde gor-
diller. Ve deneyi.istii bi keqifte bulundular."
Konuqmayr kesti ve bana baktr. Duraklamalannm yeri
miikemmeldi. Beni hep pamuk ipli[ine baflr brrakrp keserdi
konuqmasrnr.
"Ne keqfettiler, don Juan?" diye sordum.
"Omtirliik bi eqlikEileri oldu[unu keqfettiler," dedi, tane
tane. "Kozmosun derinliklerinden gelip yaqamlanmrzrn haki-
miyetini eline gegiren bi yalmacrmlz var. Insanolullan onun
tutsaklarr. Yalmacr bizim sahibimiz ve efendimiz. Uysal ve
garesiz hale getirmi$ btzi. Kargr grkmak istesek, isyanrmzr
bastrrr. Ba[rmsrz hareket etmeye kalksak, aksini buyurur bi-
ze."
Qevremiz gok karanhktl, ve bu, kendimi ifade etmemi kr-
srthyor gibiydi. Gi.indi.iz olsaydr, giilmekten katrlrrdrm. Ka-
ranhk epeyce ketler gibiydi beni.
"Ziftrt karanhk oldu," dedi don Juan, "ama goziintin
olacak. Onun igin hazrr olsan iyi olur!"
igimde eziyet merakksr bir yan vardr; hissediyordum bu-
nu. Don Juan hakhydr. Evi hayatta terk etmezdim. Ama orta-
ya doktii[ti sagmahklardan hig mi hig hoqlanmamrqrrm.
"Qoziimsel zihnine hitap etmek istiyorum," dedi don Ju-
an. "Bi an dtiqtin, ve bana mtihendislik tasanmlan yapan in-
sanln zekAsr ile aynr insanrn inang sistemlerinin ya da tutarsz
davranrqlannln ahmakhlr arasrndaki geliqkiyi nasrl izah ede-
bilece[ini sciyle. Biiyiictiler, inang sistemlerrmrzl iyilik ya da
kotti liik kavraml a rrmuzr, ahlak kural larr mrzt brze y apmac r la-
nn verrniq oldu[unu sciylerler. Umutlanmrzr, beklentilerimi-
zi, baqan ya da baqanszh$a iliqkin hayallerimizi igimize yer-
leqtiren, onlar. Brze tamahkdrhk, aggozltiltik, ytireksizlik ver-
miqler. Yafmacrlar brzi kendini be[enmiq, srradan ve agm
bencil hale getirmiq."
"Ama bunu nasrl yapabilirler ki, don Juan?" diye sordum,
gittikge daha fazla cifkelenerek. "Biz uyurken kulalrmr za mr
fisrldryorlar btittin bunlan?"
"Hayr, oyle yapmryorlar. Oylesi budalaca olurdu," dedi
don Juan, giiltimseyerek. "onlar srnlrsrz olgtide daha orgtitlii
ve iyi gahgrr. Bizi rtaatkdr, yumuqak baqh ve zay:f tutmak iEin
yalmacrl ar muazzam bi manevra gergekleqtiriyor. S aldrrganrn
stratejisi agrsmdan muazzam. elbette. Acr gekenin agrsrndan
ise dehqet verici bi manevra. Bize zihinlerini veriyorlar! iqiti-
yor musun beni? Yalmacrlar btze kendi zihinlerini veriyorlar,
ve o bizim zihnimiz oluyor. Yafmacrlarrnki gatafath, geliqkili,
marazi bi zihin, ve her an kegfedilme korkusuyla dolu.
"Hig aghk gekmemiq olmana karqrn," diye devam etti,
"yiyecek kaygrn oldufunu biliyorum; bu duygunun, her an
manevrasrnln agr[a grkrp yiyecelinin esirgenece[inden kor-
kan ya[maclnrn kaygrsrndan bi farkr yok. Zlhin yoluyla, ki
eninde sonunda kendi zihinleri bu, yafmacrlar insano$ullarr-
nln yaqamlarma kendileri igin elveriqli olan ne ise onu grm-
ga ediyorlar. Ve bu yolla, korkularma kargr bi tampon gcirevi
yapacak kadar gtivenlik salhyorlar."
"Biitiin bunlarr yiizeysel anlamda kabul edemez de[ilim,
olacak. Onun igin hazrr olsan iyi olur!"
igimde eziyet merakksr bir yan vardr; hissediyordum bu-
nu. Don Juan hakhydr. Evi hayatta terk etmezdim. Ama orta-
ya doktii[ti sagmahklardan hig mi hig hoqlanmamrqrrm.
"Qoziimsel zihnine hitap etmek istiyorum," dedi don Ju-
an. "Bi an dtiqtin, ve bana mtihendislik tasanmlan yapan in-
sanln zekAsr ile aynr insanrn inang sistemlerinin ya da tutarsz
davranrqlannln ahmakhlr arasrndaki geliqkiyi nasrl izah ede-
bilece[ini sciyle. Biiyiictiler, inang sistemlerrmrzl iyilik ya da
kotti liik kavraml a rrmuzr, ahlak kural larr mrzt brze y apmac r la-
nn verrniq oldu[unu sciylerler. Umutlanmrzr, beklentilerimi-
zi, baqan ya da baqanszh$a iliqkin hayallerimizi igimize yer-
leqtiren, onlar. Brze tamahkdrhk, aggozltiltik, ytireksizlik ver-
miqler. Yafmacrlar brzi kendini be[enmiq, srradan ve agm
bencil hale getirmiq."
"Ama bunu nasrl yapabilirler ki, don Juan?" diye sordum,
gittikge daha fazla cifkelenerek. "Biz uyurken kulalrmr za mr
fisrldryorlar btittin bunlan?"
"Hayr, oyle yapmryorlar. Oylesi budalaca olurdu," dedi
don Juan, giiltimseyerek. "onlar srnlrsrz olgtide daha orgtitlii
ve iyi gahgrr. Bizi rtaatkdr, yumuqak baqh ve zay:f tutmak iEin
yalmacrl ar muazzam bi manevra gergekleqtiriyor. S aldrrganrn
stratejisi agrsmdan muazzam. elbette. Acr gekenin agrsrndan
ise dehqet verici bi manevra. Bize zihinlerini veriyorlar! iqiti-
yor musun beni? Yalmacrlar btze kendi zihinlerini veriyorlar,
ve o bizim zihnimiz oluyor. Yafmacrlarrnki gatafath, geliqkili,
marazi bi zihin, ve her an kegfedilme korkusuyla dolu.
"Hig aghk gekmemiq olmana karqrn," diye devam etti,
"yiyecek kaygrn oldufunu biliyorum; bu duygunun, her an
manevrasrnln agr[a grkrp yiyecelinin esirgenece[inden kor-
kan ya[maclnrn kaygrsrndan bi farkr yok. Zlhin yoluyla, ki
eninde sonunda kendi zihinleri bu, yafmacrlar insano$ullarr-
nln yaqamlarma kendileri igin elveriqli olan ne ise onu grm-
ga ediyorlar. Ve bu yolla, korkularma kargr bi tampon gcirevi
yapacak kadar gtivenlik salhyorlar."
"Biitiin bunlarr yiizeysel anlamda kabul edemez de[ilim,
halde hiEbir $ey yapmryorlar?"
"Senin benim yapabileceprmiz bi gey yok," dedi don Ju-
an, ciddi, hiiziinlti bir sesle. "Tiim yapabilece[imiz, bize do-
kunamayacaklan noktaya ulaqrncaya dek kendimizi disipline
etmek. Dostlanndan disiplinin o giig koqullanndan gegmele-
rini nasrl isteyebilirsin? Giiltip alay ederler seninle, daha sal-
drrganlan da seni bitemrz pataklar. Ve ashnda inanmadrklan
igin de yapmazlar bunu. Her insano$lunun ta igindeki derin-
liklerde, yafmacrlann varh[rna dair atalardan kalma igsel bi
bilgi bulunur."
Qoztimsel zihnim bir yo-yo gibi gidip gelmekreydi. Beni
terk ediyor, sonra geri geliyor, ardrndan gene terk edip tekrar
geri geliyordu. Don Juan'rn anlattrll akrl almaz, inanrlmazbt
qeydi. Aynr zamanda en mantrkh qeydi de; ciylesine basitti ki.
Driqiinebildi[im her gegit insani geliqkiyi agrkhyordu. Ama
insan brittin bunlarr nasrl ciddiye alabilirdi? Don Juan beni
oyle bir grlrn altrna siirtikli.iyordu ki sonsuza dek iginden Er-
kamayacaktrm.
Baqka bir korku dalgasrna kaprldrm. Bu dalga benden
kaynaklanmamrqtl, ama gene de bana aitti. Don Juan bana bir
gey yaplyordu, anlaqrlmazbir qekilde olumlu, ve aynl zaman-
da korkung qekilde olumsuzbn qey. Bana yaprqrk gibi duran
ince bir zan kesmeye gahqryordu sanki; hissetti[im $ey buy-
du. Hig krrpmadr[r gozleri, sabit bir bakrgla gozlerime dikil-
miqti. Sonra gozlerini gevirdi ve artrk bana hiq bakmadan ko-
nuqmaya devam etti.
"Kuqkular seni tehlikeli bi noktaya siiriikleyecek kadar
bagrna bela oldulunda," dedi, "pratik bi qekilde hallet bunu.
Igr[r sondiir. Karanh[r yanp igine bak; ne gcirebilece$ini keg-
fet-"
Kalkrp rqr[a ydneldi. Onu durdurdum.
"Hayrr, hayrr, don Juan," dedim, "rqrklan scindtirme. ida-
re ediyorum ben."
Hissettifiim, benim igin son derece olafandrql bir karanhk
korkusuydu. Dtiqtincesi bile ytire$imi a$zrma geririyordu. ig-
sel olarak bildigim bir qey oldufu kesindi; ama ona dokun-
halde hiEbir $ey yapmryorlar?"
"Senin benim yapabileceprmiz bi gey yok," dedi don Ju-
an, ciddi, hiiziinlti bir sesle. "Tiim yapabilece[imiz, bize do-
kunamayacaklan noktaya ulaqrncaya dek kendimizi disipline
etmek. Dostlanndan disiplinin o giig koqullanndan gegmele-
rini nasrl isteyebilirsin? Giiltip alay ederler seninle, daha sal-
drrganlan da seni bitemrz pataklar. Ve ashnda inanmadrklan
igin de yapmazlar bunu. Her insano$lunun ta igindeki derin-
liklerde, yafmacrlann varh[rna dair atalardan kalma igsel bi
bilgi bulunur."
Qoztimsel zihnim bir yo-yo gibi gidip gelmekreydi. Beni
terk ediyor, sonra geri geliyor, ardrndan gene terk edip tekrar
geri geliyordu. Don Juan'rn anlattrll akrl almaz, inanrlmazbt
qeydi. Aynr zamanda en mantrkh qeydi de; ciylesine basitti ki.
Driqiinebildi[im her gegit insani geliqkiyi agrkhyordu. Ama
insan brittin bunlarr nasrl ciddiye alabilirdi? Don Juan beni
oyle bir grlrn altrna siirtikli.iyordu ki sonsuza dek iginden Er-
kamayacaktrm.
Baqka bir korku dalgasrna kaprldrm. Bu dalga benden
kaynaklanmamrqtl, ama gene de bana aitti. Don Juan bana bir
gey yaplyordu, anlaqrlmazbir qekilde olumlu, ve aynl zaman-
da korkung qekilde olumsuzbn qey. Bana yaprqrk gibi duran
ince bir zan kesmeye gahqryordu sanki; hissetti[im $ey buy-
du. Hig krrpmadr[r gozleri, sabit bir bakrgla gozlerime dikil-
miqti. Sonra gozlerini gevirdi ve artrk bana hiq bakmadan ko-
nuqmaya devam etti.
"Kuqkular seni tehlikeli bi noktaya siiriikleyecek kadar
bagrna bela oldulunda," dedi, "pratik bi qekilde hallet bunu.
Igr[r sondiir. Karanh[r yanp igine bak; ne gcirebilece$ini keg-
fet-"
Kalkrp rqr[a ydneldi. Onu durdurdum.
"Hayrr, hayrr, don Juan," dedim, "rqrklan scindtirme. ida-
re ediyorum ben."
Hissettifiim, benim igin son derece olafandrql bir karanhk
korkusuydu. Dtiqtincesi bile ytire$imi a$zrma geririyordu. ig-
sel olarak bildigim bir qey oldufu kesindi; ama ona dokun-
"SciylediEim, karqrmzdakinin basit bi ya$macr olmadrfr.
Qok akrlh, ve orgtitlti. Bizi iqe yatamaz krlmak igin dtizenli bi
sistem rzliyor. Kaderi sihirli bi varhk olmak izere gizilmiq in-
san, artrk sihirli degil. O artrk srradan bi et pargasr. Eti igin
yetiqtirilmiq beylik, sradan, bon bi hayvanm diiqlerinden baq-
kaca dtiqleri kalmamrq artrk."
Don Juan'rn sozleri tizerimde bulantrya benzer garip bir
bedensel tepki yaratmaya baqlamrqtr. Yeniden kusacak gibiy-
dim. Ama bulantr varhfirmrn derinliklerinden, iliklerimin
iginden geliyordu. istem drgr kasrhyordum. Don Juan omuz-
lanmdan tutup beni kuvvetle sarstr. Kavrayrqmrn giictiyle
boynumun one arkaya yalpaladr[rnr hissettim. Bu hareket be-
ni anrnda sakinleqtirdi; artrk daha kontrolltiydiim.
"Ya[macr," dedi don Juan, "ki elbette bi organik olmayan
varltkttr., cibtir organik olmayan varltklar gibi hepten gcirtin-
mez delildir bizim igin. Sanrrm gocukken onu goriiriz, ve
bize oylesine ttiyler iirpertici gelir ki onu unutmayr ye!.lertz.
Qocuklar bu gortinttiye odaklanmakta rsrarcr olabilir elbette,
ama Eevrelerindeki herkes onlan bundan caydrrmaya Eahgrr.
"insanhk igin kalan tek segenek," diye devam ettt, "disip-
lindir. Disiplin, oluqturulabilecek tek engeldir. Ama disiplin-
le kastettigim insafsz ycintemler de[il. Her sabah beq buguk-
ta kalkrp morarana kadar sofuk suyun altrnda durmaktan bah-
setmiyorum. Btiyiictilerin disiplinden anladr[r, beklentileri-
miz arasrnda olmayan olasrhklarr dinginlikle karqilama yeti-
sidir. Onlar igin disiplin bi sanattrr: sonsuzlukla gekinme-
dsn-apa gtigli.i ve dayanrkh oldulu igin de[il, huqu iEinde
oldu[u iEin gekinmsflen-yiz yize gelme sanatl."
"Bi.iyiiciilerin disiplini nasrl bir engel oluqturuyor ki?" di-
ye sordum.
"Biiyi.iciilerin disiplini, parlak farhndaltk tabakasmr uEu-
cu igin yenilip yutulmaz bi hale getirir," dedi don Juan; ytizi.i-
mti dikkatle gozden geEirerek inangsrzhk iqaretleri aramak-
taydr. "Bu, yalmacryr qaqkrna gevirir. Yenmeye elveriqli ol-
mayan br parlak farhndalft tabakasr biliqselliklerinde mev-
cut delildir, sarurrm. Boyle faka bastnlmca, algakga iqlerini
"SciylediEim, karqrmzdakinin basit bi ya$macr olmadrfr.
Qok akrlh, ve orgtitlti. Bizi iqe yatamaz krlmak igin dtizenli bi
sistem rzliyor. Kaderi sihirli bi varhk olmak izere gizilmiq in-
san, artrk sihirli degil. O artrk srradan bi et pargasr. Eti igin
yetiqtirilmiq beylik, sradan, bon bi hayvanm diiqlerinden baq-
kaca dtiqleri kalmamrq artrk."
Don Juan'rn sozleri tizerimde bulantrya benzer garip bir
bedensel tepki yaratmaya baqlamrqtr. Yeniden kusacak gibiy-
dim. Ama bulantr varhfirmrn derinliklerinden, iliklerimin
iginden geliyordu. istem drgr kasrhyordum. Don Juan omuz-
lanmdan tutup beni kuvvetle sarstr. Kavrayrqmrn giictiyle
boynumun one arkaya yalpaladr[rnr hissettim. Bu hareket be-
ni anrnda sakinleqtirdi; artrk daha kontrolltiydiim.
"Ya[macr," dedi don Juan, "ki elbette bi organik olmayan
varltkttr., cibtir organik olmayan varltklar gibi hepten gcirtin-
mez delildir bizim igin. Sanrrm gocukken onu goriiriz, ve
bize oylesine ttiyler iirpertici gelir ki onu unutmayr ye!.lertz.
Qocuklar bu gortinttiye odaklanmakta rsrarcr olabilir elbette,
ama Eevrelerindeki herkes onlan bundan caydrrmaya Eahgrr.
"insanhk igin kalan tek segenek," diye devam ettt, "disip-
lindir. Disiplin, oluqturulabilecek tek engeldir. Ama disiplin-
le kastettigim insafsz ycintemler de[il. Her sabah beq buguk-
ta kalkrp morarana kadar sofuk suyun altrnda durmaktan bah-
setmiyorum. Btiyiictilerin disiplinden anladr[r, beklentileri-
miz arasrnda olmayan olasrhklarr dinginlikle karqilama yeti-
sidir. Onlar igin disiplin bi sanattrr: sonsuzlukla gekinme-
dsn-apa gtigli.i ve dayanrkh oldulu igin de[il, huqu iEinde
oldu[u iEin gekinmsflen-yiz yize gelme sanatl."
"Bi.iyiiciilerin disiplini nasrl bir engel oluqturuyor ki?" di-
ye sordum.
"Biiyi.iciilerin disiplini, parlak farhndaltk tabakasmr uEu-
cu igin yenilip yutulmaz bi hale getirir," dedi don Juan; ytizi.i-
mti dikkatle gozden geEirerek inangsrzhk iqaretleri aramak-
taydr. "Bu, yalmacryr qaqkrna gevirir. Yenmeye elveriqli ol-
mayan br parlak farhndalft tabakasr biliqselliklerinde mev-
cut delildir, sarurrm. Boyle faka bastnlmca, algakga iqlerini
ediyordu. Karanhk sonuglar ve cezalar, Tannntn kendisi ta-
rafindan gizlenmiq bir qeyi kurcaladr[rm iEin tizerime goke-
cek Tanrsal gazap gibi qeyler sezindiriyordu. Meraktmln ga-
lebe galmasr igin gok btiytik Eaba sarfetmem gerekti.
"\s-ns-ne demek istiyorsun," dedifiimi igittim, "L4gtt-
culann zihnini zorlama derken?"
"Disiplin, yabanct zihm alabildifine zorlar," diye yanrtla-
dr. "Boylece, btiyi.ici.iler disiplinleri yoluyla yabanct donaru-
mt alt ederler."
Anlattrklan bunaltmrqtr beni. Don Juan ya ttmarhanelik
bir deliydi, ya da beni iliklerime kadar donduracak dehqette
bir qey aErklamaktaydr bana. Ancak bu arada bir qeyin daha
farkrndaydrm; soyledigi her geyi yadsryacak enerjiyi oyle ga-
buk toparhyordum ki. Bir anhk panikten sonra, sanki don Ju-
an qaka yapmrg gibi gtilmeye bagladrm. $unu dedilimi bile
duydum: "Don Juan, don Juan, tslah olmaz birisin sen!"
Don Juan yaqadrfirm her qeyi anltyor gibiydi. Baqrnr iki
yana sallayrp gozlerini yapmaclk bir umutsuzluk ifadesiyle
goklere dikti.
"Ben o kadar rslah olmaz biriyim ki," dedi, "iEinde tasdt-
lm uEuculann zihnini bi daha sarsacaltm. Sana btiyi.ictiliig{in
en olafani.istti srlarmdan birini ifqa edecelim. Dofrulu[unu
kanrtlayrp pekiqtirmenin btiyiici.ilerin binlerce ythnr aldr[r bi
kegfi anlataca[rm sana."
Bana bakrp hrnzrrca giiliimsedr. "UEuculann zihni sonsu-
za dek kaErp gider;" dedi, "bi btiyilcii bizi bi enerji alanlan
kiimesi halinde bi arada tutan titreqimli gticii yakalayrp tutu-
nabilmeyi baqardrfr an gerEekleqir bu. Eler bi btiyticti bu bas-
kryr yeterince stirdiirebilirse, uEuculat"m zihni yenilip kagar.
Senin yapacafrn da kesinlikle bu; seni bi arada tutan enerjiye
tutunmaya Eahqacaksrn. "
Buna hayal edebilecelim en tuhaf ve agrklanamaz tepki-
yi gosterdim. Igimde bir gey tam anlamryla titredi; sanki ani
bir darbe almrqrm gibiydi. Bana arunda dinsel geEmiqimi Eag-
ngtrran sebepsiz bir korku bastt.
Don Juan tepeden trrnala stizdii beni.
ediyordu. Karanhk sonuglar ve cezalar, Tannntn kendisi ta-
rafindan gizlenmiq bir qeyi kurcaladr[rm iEin tizerime goke-
cek Tanrsal gazap gibi qeyler sezindiriyordu. Meraktmln ga-
lebe galmasr igin gok btiytik Eaba sarfetmem gerekti.
"\s-ns-ne demek istiyorsun," dedifiimi igittim, "L4gtt-
culann zihnini zorlama derken?"
"Disiplin, yabanct zihm alabildifine zorlar," diye yanrtla-
dr. "Boylece, btiyi.ici.iler disiplinleri yoluyla yabanct donaru-
mt alt ederler."
Anlattrklan bunaltmrqtr beni. Don Juan ya ttmarhanelik
bir deliydi, ya da beni iliklerime kadar donduracak dehqette
bir qey aErklamaktaydr bana. Ancak bu arada bir qeyin daha
farkrndaydrm; soyledigi her geyi yadsryacak enerjiyi oyle ga-
buk toparhyordum ki. Bir anhk panikten sonra, sanki don Ju-
an qaka yapmrg gibi gtilmeye bagladrm. $unu dedilimi bile
duydum: "Don Juan, don Juan, tslah olmaz birisin sen!"
Don Juan yaqadrfirm her qeyi anltyor gibiydi. Baqrnr iki
yana sallayrp gozlerini yapmaclk bir umutsuzluk ifadesiyle
goklere dikti.
"Ben o kadar rslah olmaz biriyim ki," dedi, "iEinde tasdt-
lm uEuculann zihnini bi daha sarsacaltm. Sana btiyi.ictiliig{in
en olafani.istti srlarmdan birini ifqa edecelim. Dofrulu[unu
kanrtlayrp pekiqtirmenin btiyiici.ilerin binlerce ythnr aldr[r bi
kegfi anlataca[rm sana."
Bana bakrp hrnzrrca giiliimsedr. "UEuculann zihni sonsu-
za dek kaErp gider;" dedi, "bi btiyilcii bizi bi enerji alanlan
kiimesi halinde bi arada tutan titreqimli gticii yakalayrp tutu-
nabilmeyi baqardrfr an gerEekleqir bu. Eler bi btiyticti bu bas-
kryr yeterince stirdiirebilirse, uEuculat"m zihni yenilip kagar.
Senin yapacafrn da kesinlikle bu; seni bi arada tutan enerjiye
tutunmaya Eahqacaksrn. "
Buna hayal edebilecelim en tuhaf ve agrklanamaz tepki-
yi gosterdim. Igimde bir gey tam anlamryla titredi; sanki ani
bir darbe almrqrm gibiydi. Bana arunda dinsel geEmiqimi Eag-
ngtrran sebepsiz bir korku bastt.
Don Juan tepeden trrnala stizdii beni.
ruyoruz. Eve girme vakti geldi. Ben yemek yiyecegi*. Bera-
ber yiyelim mi?"
istemediSimi soyledim. Midem alzrmdaydr.
"Bana kalrrsa sen uyu, en iyisi," dedi. "Bu saldrr seni
mahvetti."
Daha fazla lsrara gerek yoktu. Yatafirma yr[rhp dlti gibi
uyuya-kaldrm.
Eve dcintiqte, zaman iginde, uEucularzn diiqi.incesi yaqa-
mrmdaki ana saplantrlardan biri haline geldi. Oyle bir nokta-
ya geldim ki, don Juan'rn onlar hakkrnda tamamen hakh o1-
dulunu hissetmeye bagladrm. Ne denli ulraqsam da mantr[r-
nr goz ardr edemiyordum. Bu konuda dtigiindiikEe, kendimi
ve dostlarlml inceleyip onlarla konugtukga kanrm giderek
kuvvetleniyordu; benli[i odak noktasr olarak almayan her
ttirlti eylemi, etkileqimi ya da fikri gergekleqtirmekte bizi dcrz
krlan bir qey vardr. Benim igin de, tanrdrfrm ve konuqtulum
herkes igin de tek onemli olan, benlikti. Boylesi evrensel bir
ba[daqrkhfa higbir aErklama bulamadrfrm igin, bu olguyu
aErkh[a kavugturabilecek en uygun dtiqtince tarzrnrn don Ju-
an'rnki olduluna inanmaktaydrm.
Efsaneler ve destanlar konusunda derinlemesine bir araq-
trmaya giriqtim. Okurken, daha cince hiE hissetmedilim bir
qeyin ayrdma vardrm: okudufum kitaplann hepsi, efsanele-
rin ve destanlann bir yorumuydu. Kitaplann ti.imtinde ba[da-
qrk bir zihin apaErk ortadaydr. Usluplar farkhhk gcisteriyordu;
fakat sozci.iklerin ardmdaki amag hepsinde tamamen aynrydr:
Efsaneler ve destanlar kadar soyut konularda bile, yazarlar
kendileri hakkrnda bir qeylert araya srkrqtrmayr mutlaka be-
ceriyorlardr. Biitiin o kitaplann ardrndaki baldaqrk amag, ki-
tapta dile getirilen konu de$il, kendi benlifine hizmerti. Bu-
nu daha cince hig fark etmemiqtim.
Tepkimi don Juan'rn etkisine balhyordum. Kendime yo-
nelttilim kagrnrlmaz soru quydu: bunu gormeme onun etkisi
mi sebep oluyor, yoksa bize her yapacalrmrz qeyi buyuran bir
yabancr zlhin gergekten var mr? Ister istemez ink6r yoluna
saptlm gene; ve inkOr, kabullenme, ink6r arasrnda grlgrnca gi-
ruyoruz. Eve girme vakti geldi. Ben yemek yiyecegi*. Bera-
ber yiyelim mi?"
istemediSimi soyledim. Midem alzrmdaydr.
"Bana kalrrsa sen uyu, en iyisi," dedi. "Bu saldrr seni
mahvetti."
Daha fazla lsrara gerek yoktu. Yatafirma yr[rhp dlti gibi
uyuya-kaldrm.
Eve dcintiqte, zaman iginde, uEucularzn diiqi.incesi yaqa-
mrmdaki ana saplantrlardan biri haline geldi. Oyle bir nokta-
ya geldim ki, don Juan'rn onlar hakkrnda tamamen hakh o1-
dulunu hissetmeye bagladrm. Ne denli ulraqsam da mantr[r-
nr goz ardr edemiyordum. Bu konuda dtigiindiikEe, kendimi
ve dostlarlml inceleyip onlarla konugtukga kanrm giderek
kuvvetleniyordu; benli[i odak noktasr olarak almayan her
ttirlti eylemi, etkileqimi ya da fikri gergekleqtirmekte bizi dcrz
krlan bir qey vardr. Benim igin de, tanrdrfrm ve konuqtulum
herkes igin de tek onemli olan, benlikti. Boylesi evrensel bir
ba[daqrkhfa higbir aErklama bulamadrfrm igin, bu olguyu
aErkh[a kavugturabilecek en uygun dtiqtince tarzrnrn don Ju-
an'rnki olduluna inanmaktaydrm.
Efsaneler ve destanlar konusunda derinlemesine bir araq-
trmaya giriqtim. Okurken, daha cince hiE hissetmedilim bir
qeyin ayrdma vardrm: okudufum kitaplann hepsi, efsanele-
rin ve destanlann bir yorumuydu. Kitaplann ti.imtinde ba[da-
qrk bir zihin apaErk ortadaydr. Usluplar farkhhk gcisteriyordu;
fakat sozci.iklerin ardmdaki amag hepsinde tamamen aynrydr:
Efsaneler ve destanlar kadar soyut konularda bile, yazarlar
kendileri hakkrnda bir qeylert araya srkrqtrmayr mutlaka be-
ceriyorlardr. Biitiin o kitaplann ardrndaki baldaqrk amag, ki-
tapta dile getirilen konu de$il, kendi benlifine hizmerti. Bu-
nu daha cince hig fark etmemiqtim.
Tepkimi don Juan'rn etkisine balhyordum. Kendime yo-
nelttilim kagrnrlmaz soru quydu: bunu gormeme onun etkisi
mi sebep oluyor, yoksa bize her yapacalrmrz qeyi buyuran bir
yabancr zlhin gergekten var mr? Ister istemez ink6r yoluna
saptlm gene; ve inkOr, kabullenme, ink6r arasrnda grlgrnca gi-
boyle alt ederler btzi.
"Ugucular, evrenin esas pargalarrndan biridir," diye de-
vam etti don Juan, "ve olduklarr gibi kabul edilmeleri gere-
kir-ttiyler iirpertici, gaddar. Evrenin bizi slnama araglandr
onlar.
"Bizler, evrenin yarattrfr enerji sahibi aragttncrlanz," di-
ye sozlerini siirdiiriirken varhfrmdan haberli defil gibiydi,
"ve farkrndahfa sahip enerjimiz oldufundan, evrenin kendi-
sinin farkma varrnasr igin araglarrubrz. Ugucular ise, acrma-
srz meydan okuyucular. Baqka bi qey addedilmeleri miimktin
defil. Bunu yapmayl baqarabilirsek, evren devam etmemize
izin verir."
Anlatmaya devam etmesini istiyordum. Ama sadece qoy-
le dedi, "Yrldrnm saldnsr gegen geliqinde bitmiqti; uEucular
hakhnda soylenebilecek daha fazlabi qey yok.Artrk bagka bi
hamlenin zamanr."
O gece uyuyamadrm. Sabahrn ilk saatlerinde hafif bir uy-
kuya ancak dalabilmigtim ki, don Juan gelip beni yata[rmdan
zorlagrkardr ve daflara yiirtiytiqe gottirdti. Yaqadrfir yerin ara-
zi yaplsr Sonora Eoltndekinden farkhydr, ama kryaslama
yapmaya ufraqmamamr, Eiinkii Eeyrek millik bir ytirtiyiiqten
sonra dtinyadaki her yerin birbirinin aynrsr oldufunu soyledi.
"Manzara seyretmek arabalardaki insanlar igindir," dedi.
"HiE gaba harcamadan biiytik bi htzla hareket eder onlar.
Manzarayr izlemek yiirtiytiqgtiler igin defildir. Ornelin, ara-
bada gitmekteysen, giizelliliyle seni sarsan devasa bir da!
gorebilirsin. Yiiriirken ayru da[r gordiiliinde, goriintiisii seni
aynr qekilde de[il, farkh bi agrdan sarsar; ozellikle ona ttr-
manmak, ya da gevresini dolanmak zorundaysan."
O sabah hava gok srcaktt. Kuru bir nehir yata[rnda ytirii-
yorduk. Bu vadiyle Sonora golti arasmdaki tek ortak nokta,
milyonlarca boce[in varhfrydr. Her tarafimt saran pervaneler
ve sinekler burun deliklerime, gozlerime ve kulaklanma dahq
yapan bombacrlar gibiydiler. Don Juan vztlttlarma aldrnq et-
mememi sciyledi.
"Ellerinle kovalamaya gahqma onlart," dedi sert bir ifa-
boyle alt ederler btzi.
"Ugucular, evrenin esas pargalarrndan biridir," diye de-
vam etti don Juan, "ve olduklarr gibi kabul edilmeleri gere-
kir-ttiyler iirpertici, gaddar. Evrenin bizi slnama araglandr
onlar.
"Bizler, evrenin yarattrfr enerji sahibi aragttncrlanz," di-
ye sozlerini siirdiiriirken varhfrmdan haberli defil gibiydi,
"ve farkrndahfa sahip enerjimiz oldufundan, evrenin kendi-
sinin farkma varrnasr igin araglarrubrz. Ugucular ise, acrma-
srz meydan okuyucular. Baqka bi qey addedilmeleri miimktin
defil. Bunu yapmayl baqarabilirsek, evren devam etmemize
izin verir."
Anlatmaya devam etmesini istiyordum. Ama sadece qoy-
le dedi, "Yrldrnm saldnsr gegen geliqinde bitmiqti; uEucular
hakhnda soylenebilecek daha fazlabi qey yok.Artrk bagka bi
hamlenin zamanr."
O gece uyuyamadrm. Sabahrn ilk saatlerinde hafif bir uy-
kuya ancak dalabilmigtim ki, don Juan gelip beni yata[rmdan
zorlagrkardr ve daflara yiirtiytiqe gottirdti. Yaqadrfir yerin ara-
zi yaplsr Sonora Eoltndekinden farkhydr, ama kryaslama
yapmaya ufraqmamamr, Eiinkii Eeyrek millik bir ytirtiyiiqten
sonra dtinyadaki her yerin birbirinin aynrsr oldufunu soyledi.
"Manzara seyretmek arabalardaki insanlar igindir," dedi.
"HiE gaba harcamadan biiytik bi htzla hareket eder onlar.
Manzarayr izlemek yiirtiytiqgtiler igin defildir. Ornelin, ara-
bada gitmekteysen, giizelliliyle seni sarsan devasa bir da!
gorebilirsin. Yiiriirken ayru da[r gordiiliinde, goriintiisii seni
aynr qekilde de[il, farkh bi agrdan sarsar; ozellikle ona ttr-
manmak, ya da gevresini dolanmak zorundaysan."
O sabah hava gok srcaktt. Kuru bir nehir yata[rnda ytirii-
yorduk. Bu vadiyle Sonora golti arasmdaki tek ortak nokta,
milyonlarca boce[in varhfrydr. Her tarafimt saran pervaneler
ve sinekler burun deliklerime, gozlerime ve kulaklanma dahq
yapan bombacrlar gibiydiler. Don Juan vztlttlarma aldrnq et-
mememi sciyledi.
"Ellerinle kovalamaya gahqma onlart," dedi sert bir ifa-
ladrfrnda, elinden geldilince hrzla eve ycineldi. Bitkiler gok
fazla kururnadan onlan aynp diizenlemek istedilini soylii-
yordu.
Bana verdifi gorevi diiqtinmeye dalmrgtrm. Bu konuda
yazrlmrg makaleler ya da tebligler var ml diye zihnimi tara-
makla meqguldtim. Bunu araqtrrmam gerekecekti, ve araqtr-
maya "ulusal karakter" hakkrnda yazrlmrq ttim gahqmalarr
okuyarak baglamaya karar vermiqtim. Nedense konu hoquma
gitmiqti, ve aslmda istedilim hemen eve donmekti; giink[ bu
iqi iyice benirnserniqtim, ama eve varmadan don Juan vadiye
bakan yiiksek bir kayanrn tisttine oturdu. Bir siire hig konug-
madr. Yorgun degildi. Neden durup oturdu[unu anlayama-
mrqtrm.
"Senin igin giiniin gorevi," dedi birden, ulursuz cinseziler
yaratacak bir sesle, "btiyticiili.iltin en akrl almaz yanlarrndan
biri; dilin citesinde, agrklamalarrn ritesinde bi qey. Bugi.in bi
ytiri.iytiqe grktrk, ve sohbet ettik, gi.inkti btiyiiciiliifiin gizemi
diinyevi qeylerle hafifletilmeli. Higlikten kaynaklanmah, ve
gene higlige donmeli. SavaEErgezginlerin sanatrdrr bu: fark
edilmeden ifine deli[inden geEmek. Bu ytizden, srtrnr bu ka-
ya duvarma yasla ve kenardan miimkiin oldufunca uzak du-
rarak kendine geki dtizen ver. Ben yanrnda olacafrm; bayilrr,
ya da aqalrya diigersin diye."
"Ne yapmayr planhyorsun don Juan?" diye sordum, tela-
qrm oyle belliydi ki bunu fark edince sesimi algalttrm.
"Ba[daq kurup iEsel sessizli{e girmeni istiyorum," dedi.
"Diyelim ki akademik gevrende yapmanr istedi[im qeyin
dofrulufiunu ya da yanhqhfrnr karutlamak igin ne tiir maka-
leler araman gerekti[ini olrenmek istiyorsun. Igsel sessizlife
gir, ama uykuya dalma. Bu, farktndahfirn karanlft denizinde
bi yolculuk de[il. Bu iEsel sessizligin iEinden gorme."
Uyuyakalmadan iEsel sessizli{e girmek benim iEin olduk-
ga zordu. Yenilmesi nerdeyse imkdnsrz bir uyuma isteliyle
savaqtrm. Baqardrm, ve kendimi qevremdeki zifiri karanh$rn
iqinden vadinin dibine bakar buldum. Ve ardrndan, beni ilik-
lerime kadar donduran bir gey gordtim. Gordii$tim devasa bir
ladrfrnda, elinden geldilince hrzla eve ycineldi. Bitkiler gok
fazla kururnadan onlan aynp diizenlemek istedilini soylii-
yordu.
Bana verdifi gorevi diiqtinmeye dalmrgtrm. Bu konuda
yazrlmrg makaleler ya da tebligler var ml diye zihnimi tara-
makla meqguldtim. Bunu araqtrrmam gerekecekti, ve araqtr-
maya "ulusal karakter" hakkrnda yazrlmrq ttim gahqmalarr
okuyarak baglamaya karar vermiqtim. Nedense konu hoquma
gitmiqti, ve aslmda istedilim hemen eve donmekti; giink[ bu
iqi iyice benirnserniqtim, ama eve varmadan don Juan vadiye
bakan yiiksek bir kayanrn tisttine oturdu. Bir siire hig konug-
madr. Yorgun degildi. Neden durup oturdu[unu anlayama-
mrqtrm.
"Senin igin giiniin gorevi," dedi birden, ulursuz cinseziler
yaratacak bir sesle, "btiyticiili.iltin en akrl almaz yanlarrndan
biri; dilin citesinde, agrklamalarrn ritesinde bi qey. Bugi.in bi
ytiri.iytiqe grktrk, ve sohbet ettik, gi.inkti btiyiiciiliifiin gizemi
diinyevi qeylerle hafifletilmeli. Higlikten kaynaklanmah, ve
gene higlige donmeli. SavaEErgezginlerin sanatrdrr bu: fark
edilmeden ifine deli[inden geEmek. Bu ytizden, srtrnr bu ka-
ya duvarma yasla ve kenardan miimkiin oldufunca uzak du-
rarak kendine geki dtizen ver. Ben yanrnda olacafrm; bayilrr,
ya da aqalrya diigersin diye."
"Ne yapmayr planhyorsun don Juan?" diye sordum, tela-
qrm oyle belliydi ki bunu fark edince sesimi algalttrm.
"Ba[daq kurup iEsel sessizli{e girmeni istiyorum," dedi.
"Diyelim ki akademik gevrende yapmanr istedi[im qeyin
dofrulufiunu ya da yanhqhfrnr karutlamak igin ne tiir maka-
leler araman gerekti[ini olrenmek istiyorsun. Igsel sessizlife
gir, ama uykuya dalma. Bu, farktndahfirn karanlft denizinde
bi yolculuk de[il. Bu iEsel sessizligin iEinden gorme."
Uyuyakalmadan iEsel sessizli{e girmek benim iEin olduk-
ga zordu. Yenilmesi nerdeyse imkdnsrz bir uyuma isteliyle
savaqtrm. Baqardrm, ve kendimi qevremdeki zifiri karanh$rn
iqinden vadinin dibine bakar buldum. Ve ardrndan, beni ilik-
lerime kadar donduran bir gey gordtim. Gordii$tim devasa bir
Don Juan, bana olanlar dtinyanrn en komik qeyiymiq gibi
gtilmekteydi. Kahkahalanrun salvosu bitmek bilmiyordu.
"Br uEucu gormeyi bu denli ciddiye alaca[rnr hig dtiqtin-
memiqtim," dedi.
Elimden tutup evin arkasrna gotiirdii ve oradaki kocaman
su ktvetinin igine soktu beni, ttimi.iyle giyinik vaziyette-
ayakkabrlanm, saatim, her qeyimle birlikte.
"Saatim, saatim!" diye feryat ettirn.
Don Juan gi.ilmekten iki biikli.im olmuqtu. "Beni gormeye
gelirken saat filan takma," dedi. "Mahvettin saatini igte!"
Saatimi Erkarrp kiivetin kenanna koydum. Su gegirmez
oldufunu yeni hatrrlamrqtrm; bir qey olmazdr. Ktivete batrnl-
mak baya[r toparlanmamr sallamrqtr. Don Juan beni buz gr-
bi sudan grkardrfrnda kontroliimii bir parga kazanmtq sayrlrr-
drm.
"Akrl almaz bir gortintti bu!" diye tekrarlayrp duruyor-
dum, baqka bir gey grkmryordu a[zrmdan.
Don Juan'rn anlattrlr yafmacr iyi niyetli bir gey defildi.
Son derece kaba, a!r, ve kayrtsrudt. Bize karqr aldrnqsrzhlr-
nr hissetmigtim. Bizi yamyassr edeli hig kuqkusuz asrlar ol-
muqtu; don Juan'rn dedi[i gibi zayrf , savunmasrz, halim selim
varlrklar haline getirmiqtt bizi. Islak giysilerimi grkardrm, bir
pangoya sanndrm, yatalrma oturup kendimi kaybedene kadar
a$adrm; ama kendim igin degil. Benim hiddetim, benim sar-
srlmaz niyetim onlann beni yemesine izin vermezdl Ben
dostlanm iEin, ozellikle de babam iEin alhyordum. Onu bu
kadar gok sevdigimi o ana dek asla anlamamrgtrm.
"Hig firsatr olmadr," diye durmadan tekrarladr[rmr duyu-
yordum, sozctikleri soyleyen ben de[ildim sanki. Zavalhba-
bam, tanrdrfrm en diiqiinceli varhktr, oylesine sevecen, oyle-
sine nazik, oylesine Earesizdi ki.
Don Juan, bana olanlar dtinyanrn en komik qeyiymiq gibi
gtilmekteydi. Kahkahalanrun salvosu bitmek bilmiyordu.
"Br uEucu gormeyi bu denli ciddiye alaca[rnr hig dtiqtin-
memiqtim," dedi.
Elimden tutup evin arkasrna gotiirdii ve oradaki kocaman
su ktvetinin igine soktu beni, ttimi.iyle giyinik vaziyette-
ayakkabrlanm, saatim, her qeyimle birlikte.
"Saatim, saatim!" diye feryat ettirn.
Don Juan gi.ilmekten iki biikli.im olmuqtu. "Beni gormeye
gelirken saat filan takma," dedi. "Mahvettin saatini igte!"
Saatimi Erkarrp kiivetin kenanna koydum. Su gegirmez
oldufunu yeni hatrrlamrqtrm; bir qey olmazdr. Ktivete batrnl-
mak baya[r toparlanmamr sallamrqtr. Don Juan beni buz gr-
bi sudan grkardrfrnda kontroliimii bir parga kazanmtq sayrlrr-
drm.
"Akrl almaz bir gortintti bu!" diye tekrarlayrp duruyor-
dum, baqka bir gey grkmryordu a[zrmdan.
Don Juan'rn anlattrlr yafmacr iyi niyetli bir gey defildi.
Son derece kaba, a!r, ve kayrtsrudt. Bize karqr aldrnqsrzhlr-
nr hissetmigtim. Bizi yamyassr edeli hig kuqkusuz asrlar ol-
muqtu; don Juan'rn dedi[i gibi zayrf , savunmasrz, halim selim
varlrklar haline getirmiqtt bizi. Islak giysilerimi grkardrm, bir
pangoya sanndrm, yatalrma oturup kendimi kaybedene kadar
a$adrm; ama kendim igin degil. Benim hiddetim, benim sar-
srlmaz niyetim onlann beni yemesine izin vermezdl Ben
dostlanm iEin, ozellikle de babam iEin alhyordum. Onu bu
kadar gok sevdigimi o ana dek asla anlamamrgtrm.
"Hig firsatr olmadr," diye durmadan tekrarladr[rmr duyu-
yordum, sozctikleri soyleyen ben de[ildim sanki. Zavalhba-
bam, tanrdrfrm en diiqiinceli varhktr, oylesine sevecen, oyle-
sine nazik, oylesine Earesizdi ki.
Uguruma Atlayrq

YASSI DORUGA GIDEN tek bir yol vardr yalnrzca. Uzerine


grktr[rmrzda, buraslnln uzaktan gor{indtifii kadar genig olma-
drlrnr anladrm. Bitki ortiisiintin de aqalrdakinden farkr yoktu:
kalm dalh, belli belirsiz a[aglan andrran soluk yeqil gahhklar.
ilk bagta kanyonu gcirmemiqtim. Don Juan beni oraya go-
ttirdriftinde fark ettim ki yassr doruk bir ugurumla sonlantyor-
du; burasr aslmda bir masa da[ defil, hatm sayrlr biiytikltik-
te bir da[rn doru[undaki diizli.iktii. Dafrn gekli yuvarlaktr ve
Uguruma Atlayrq

YASSI DORUGA GIDEN tek bir yol vardr yalnrzca. Uzerine


grktr[rmrzda, buraslnln uzaktan gor{indtifii kadar genig olma-
drlrnr anladrm. Bitki ortiisiintin de aqalrdakinden farkr yoktu:
kalm dalh, belli belirsiz a[aglan andrran soluk yeqil gahhklar.
ilk bagta kanyonu gcirmemiqtim. Don Juan beni oraya go-
ttirdriftinde fark ettim ki yassr doruk bir ugurumla sonlantyor-
du; burasr aslmda bir masa da[ defil, hatm sayrlr biiytikltik-
te bir da[rn doru[undaki diizli.iktii. Dafrn gekli yuvarlaktr ve
ulragarak, savasErgezginin yoluna da not tutarak girmiq ol-
du$um igin en uygununun bu oldu$u konusunda gtivence ver-
di.
Don Genaro araya girip, bizden onceki savag7r-gezginle-
rin de bilinmeyene yolculuklarr cincesinde aynr dtiz da! doru-
lunda durduklannr sciyledi. Don Juan bana dondti ve yurnu-
qak bir sesle, gok yakrnda kendi kiqisel erkimin gi.ici.iyle son-
suzlu{a girecelimi, ve don Genaro'yla kendisinin sadece ba-
na elveda demek igin orada olduklarrnr belirtti. Don Genaro
gene araya girip, benim de onlara aynl qeyi yapmak izere
orada bulundufumu soyledi.
"Bi kez sonsuzluga girdl$inde," dedi don Juan, "seni geri
getirmemiz igin bize bel ballayamazsln. Artrk senin kararrn
gereklidir. Doniip donmemeye yalntzca sen karar verebilir-
sin. Aynr zamanda seni uyarmahyrm ki sava$Qr-gezginlerin
pek azr sonsuzluklabu tiirden bi karqrla$ma sonunda hayatta
kalmrqtrr. Sonsuzluft inanrlmaz olgtide baqtan Erkancrdrr. Bir
sava{Qt-gezgine bu kanqrk, zorlayrcr, gtirtiltiicii ve acr dolu
dtinyaya dcinmek hig de cazip gelmez. Kalma ya da donme
konusundaki karannrn mantrkh bi segim yapma meselesi de-
Eil, bi niyetlenme meselesi oldulunu bilmelisin.
"Dcinmemeyi segersen," diye devam etti, "yerytizil seni
yutmuqgaslna gcizden kaybolacaksrn. Ama geri gelmeyi se-
gersen e!er, o zaman digini srkrp gcirevin her ne ise baqarr ya
da baqansrzhkla sonuglanana dek gergek bt savaEgt-gezgin
gibi beklemen gerek."
Ardrndan farkrndahlrmda anlaqrlmasr gok zor bir degiq-
me baqladr. Birtakrm insanlarrn yi.izlerini anlmsamaya bagla-
mr$tlm, ama onlan tanrdr[rmdan emin de$ildim; oysa garip
bir keder ve sevgi ytikseliyordu igimde. Don Juan'rn sesi ar-
ttk igitilmez olmugtu. Karqrlaqtrlrmdan bile igtenlikle kugku
duydulum insanlann hasretini gekiyordum. Kim idilerse, bu
insanlara karqr iEim birdenbire dayantLmaz bir sevgiyle dol-
mugtu. Onlar igin hissettiklerim tiim scizctiklerin otesindeydi,
oysa kim olduklannr grkaramryordum bile. Varhklarrnr sezin-
liyordum yalntzca, sanki daha cince bir baqka hayat daha ya-
ulragarak, savasErgezginin yoluna da not tutarak girmiq ol-
du$um igin en uygununun bu oldu$u konusunda gtivence ver-
di.
Don Genaro araya girip, bizden onceki savag7r-gezginle-
rin de bilinmeyene yolculuklarr cincesinde aynr dtiz da! doru-
lunda durduklannr sciyledi. Don Juan bana dondti ve yurnu-
qak bir sesle, gok yakrnda kendi kiqisel erkimin gi.ici.iyle son-
suzlu{a girecelimi, ve don Genaro'yla kendisinin sadece ba-
na elveda demek igin orada olduklarrnr belirtti. Don Genaro
gene araya girip, benim de onlara aynl qeyi yapmak izere
orada bulundufumu soyledi.
"Bi kez sonsuzluga girdl$inde," dedi don Juan, "seni geri
getirmemiz igin bize bel ballayamazsln. Artrk senin kararrn
gereklidir. Doniip donmemeye yalntzca sen karar verebilir-
sin. Aynr zamanda seni uyarmahyrm ki sava$Qr-gezginlerin
pek azr sonsuzluklabu tiirden bi karqrla$ma sonunda hayatta
kalmrqtrr. Sonsuzluft inanrlmaz olgtide baqtan Erkancrdrr. Bir
sava{Qt-gezgine bu kanqrk, zorlayrcr, gtirtiltiicii ve acr dolu
dtinyaya dcinmek hig de cazip gelmez. Kalma ya da donme
konusundaki karannrn mantrkh bi segim yapma meselesi de-
Eil, bi niyetlenme meselesi oldulunu bilmelisin.
"Dcinmemeyi segersen," diye devam etti, "yerytizil seni
yutmuqgaslna gcizden kaybolacaksrn. Ama geri gelmeyi se-
gersen e!er, o zaman digini srkrp gcirevin her ne ise baqarr ya
da baqansrzhkla sonuglanana dek gergek bt savaEgt-gezgin
gibi beklemen gerek."
Ardrndan farkrndahlrmda anlaqrlmasr gok zor bir degiq-
me baqladr. Birtakrm insanlarrn yi.izlerini anlmsamaya bagla-
mr$tlm, ama onlan tanrdr[rmdan emin de$ildim; oysa garip
bir keder ve sevgi ytikseliyordu igimde. Don Juan'rn sesi ar-
ttk igitilmez olmugtu. Karqrlaqtrlrmdan bile igtenlikle kugku
duydulum insanlann hasretini gekiyordum. Kim idilerse, bu
insanlara karqr iEim birdenbire dayantLmaz bir sevgiyle dol-
mugtu. Onlar igin hissettiklerim tiim scizctiklerin otesindeydi,
oysa kim olduklannr grkaramryordum bile. Varhklarrnr sezin-
liyordum yalntzca, sanki daha cince bir baqka hayat daha ya-
minde, bi btiyiicii olarak, yeni farkrndahlrnrn kontroltinti ko-
layca elinden kagrrryorsun. Bciyle oldulunda yaptr$rn her qe-
yr, savagqr-gezginzz yolunda gordtiliin her qeyi unutuyorsun,
gtinkti bilinglili[in gtinltik yaqamm farkmdahlrna geri kayr-
yor. Her erkek biiyiictintin gdrevinin, sava$gt-gezginin yolun-
da yaptrfir ve gordti[ii her qeyi, yeni farkrndahk dtizeylerinde
bulundu[u srrada da kullanrma elveriqli hale getirmek oklu-
[unu agrklarnrqtrm sana. Her erkek bi.iytictiniin sorunu, far-
krndahfrnm yeni dtizeyini yitirip yere Eakrlmasr an meselesi
oldu[undan, her qeyi kolayca unutmasrdrr."
"Ne demek istedilini gok iyi anhyorum, don Juan," de-
dim. "Belki de gu anda ilk kez, her qeyi unutup da sonradan
hepsini anrmsamamrn nedenini tam olarak anladrm. Bendeki
bu kaymalarm hep kiqisel bir bozukluktan kaynaklandrfrna
inanrdrm; gimdi bunlann neden oldu[unu biliyorum, ama ne
bildigimi ifade edemiyorum."
"ifadeler konusunda kaygrlanma," dedi don Juan. "Vakti
gelince her qeyi ifade edeceksin. Bugi.in igsel sessizli{inin
tizerinde, nasrl oldu$unu bilmeden bildigin qeyin iizerinde
edimde bulunmahsrn. Ne yapman gerekti[ini mtikemmelen
biliyorsun, ama bu bilgi heniiz dtigtincelerinde bigimlenmiq
delil,"
somut diiqtinceler ve duyumlar drizeyinde biittin bildi-
Ei-, zihnimin parEasr olmayan bir qey bildifiime dair belirsiz
bir duyguydu. Ardrndan, aqa$r do[ru kocaman bir adrm atmr-
qm gibi hissettim, gok net bir duyguydu, sanki igimde bir qey
aqa$rya dtiqmiigtti. Nerdeyse bir darbe gibiydi. O anda baqka
bir farkrndahk dtizeyine girdi[imi anlamrgtun.
O zaman don Juan bana, brc savasEt-gezginin arkada br-
raktrfr ttim insanlara veda etmesinin bir zorunluluk oldufu
soyledi. Vedarnr ytiksek ve aErk bir tonla dile getirmeli, boy-
lece bafirn$lntn ve duygulannrn o dallarda ebediyen kalma-
srnr sa!lamahydr.
Uzun siire duraksadrm; srkrlganhktan de[il, teqekktirleri-
min kimleri kapsayaca$rna karar veremedilim iEindi bu. Bil-
yticiilerin bir savaggr-gezginin kimseye borglu olamayacalr
minde, bi btiyiicii olarak, yeni farkrndahlrnrn kontroltinti ko-
layca elinden kagrrryorsun. Bciyle oldulunda yaptr$rn her qe-
yr, savagqr-gezginzz yolunda gordtiliin her qeyi unutuyorsun,
gtinkti bilinglili[in gtinltik yaqamm farkmdahlrna geri kayr-
yor. Her erkek biiyiictintin gdrevinin, sava$gt-gezginin yolun-
da yaptrfir ve gordti[ii her qeyi, yeni farkrndahk dtizeylerinde
bulundu[u srrada da kullanrma elveriqli hale getirmek oklu-
[unu agrklarnrqtrm sana. Her erkek bi.iytictiniin sorunu, far-
krndahfrnm yeni dtizeyini yitirip yere Eakrlmasr an meselesi
oldu[undan, her qeyi kolayca unutmasrdrr."
"Ne demek istedilini gok iyi anhyorum, don Juan," de-
dim. "Belki de gu anda ilk kez, her qeyi unutup da sonradan
hepsini anrmsamamrn nedenini tam olarak anladrm. Bendeki
bu kaymalarm hep kiqisel bir bozukluktan kaynaklandrfrna
inanrdrm; gimdi bunlann neden oldu[unu biliyorum, ama ne
bildigimi ifade edemiyorum."
"ifadeler konusunda kaygrlanma," dedi don Juan. "Vakti
gelince her qeyi ifade edeceksin. Bugi.in igsel sessizli{inin
tizerinde, nasrl oldu$unu bilmeden bildigin qeyin iizerinde
edimde bulunmahsrn. Ne yapman gerekti[ini mtikemmelen
biliyorsun, ama bu bilgi heniiz dtigtincelerinde bigimlenmiq
delil,"
somut diiqtinceler ve duyumlar drizeyinde biittin bildi-
Ei-, zihnimin parEasr olmayan bir qey bildifiime dair belirsiz
bir duyguydu. Ardrndan, aqa$r do[ru kocaman bir adrm atmr-
qm gibi hissettim, gok net bir duyguydu, sanki igimde bir qey
aqa$rya dtiqmiigtti. Nerdeyse bir darbe gibiydi. O anda baqka
bir farkrndahk dtizeyine girdi[imi anlamrgtun.
O zaman don Juan bana, brc savasEt-gezginin arkada br-
raktrfr ttim insanlara veda etmesinin bir zorunluluk oldufu
soyledi. Vedarnr ytiksek ve aErk bir tonla dile getirmeli, boy-
lece bafirn$lntn ve duygulannrn o dallarda ebediyen kalma-
srnr sa!lamahydr.
Uzun siire duraksadrm; srkrlganhktan de[il, teqekktirleri-
min kimleri kapsayaca$rna karar veremedilim iEindi bu. Bil-
yticiilerin bir savaggr-gezginin kimseye borglu olamayacalr
ya da memeli ttirleri toplardr.
insanlar onun yrlrnla para kazandrllna, ama bunlan bi-
riktirmeyi ya da bir iqe yatrmayr beceremedi[ine inanryor-
lardr. Aleyhinde konuqanlar da, dostlarr da onun en iyi bildi-
gi iqi yaparak-bitki toplayrp hayvan avlayarak-bolgedeki
en baqanh iqi kurabilecekken, kendisini yerinde duramayan,
higbir geyde yeterince sebat edemeyen biri haline getiren ga-
rip bir hastahkla lanetlenmiq oldu[unu soylerlerdi.
Bir giin bi.iytikbabamrn Eiftliginin srnrr boyunda gezintr-
ken, ormanm kryrsrndaki srk gahhfrn iginden birinin beni go-
zetledi[ini fark ettim. Bay Acosta'ydr. Balta girmemiq orrna-
run kryrsrndaki Eahhklarrn iginde gomelmiq duruyordu, ve se-
kiz yaqrmrn keskin gozleri olmasaydr farkrna vanlmasr mtim-
kiin degildi.
"Biiyiikbabamrn, adam tavuk galmaya geliyor diye dti-
qtinmesine $aqmamah," dedim kendi kendime. Benden baqka
hig kimsenin onu goremeyece$ini diigi.iniiyordum, krprrhsrz-
hfryla gozlerden o kadar iyi gizlenmiqti ki. Qahhklarla ada-
mrn siliieti arasrndaki aynmr gcizlerimden gok duygulanmla
yakalamrqtrm. Ona yaklaqtrm. insanlan n bazian onu actma-
slzca reddederken obtirlerinin onu tutkuyla sevmeleri miithiq
merakrmr uyandrnyordu.
"Ne yapryorsunuz orda, Bay Acosta?" diye sordum, bir
cesaret.
"Biiytikbabanrn giftlifini seyrederek srgryorum," dedi,
"onun igin ben kalkmadan toz olsan iyi olur, bok kokusunu
seviyorsan baqka tabii. "
Azrcrk uzaklaqtrm. Gergekten soyledilini mi yaplyor diye
merak etmiqtim. Oyle yapryordu. Kalktr. Qahhklardan grkrp
btiytikbabamrn arazisine girecefini ve belki yol boyunca yti-
rtiyecelini ummuqtum, ama oyle yapmadr. Ormanrn igine
dofiru yoneldi.
"Hey hey, Bay Acosta!" diye seslendim. "Sizinle gelebilir
miyim?"
Durdu[unu fark ettim, bu da gene agrk goriinttiden gok
duygulara dayanryordu, gtinkti gahhk Eok srktr.
ya da memeli ttirleri toplardr.
insanlar onun yrlrnla para kazandrllna, ama bunlan bi-
riktirmeyi ya da bir iqe yatrmayr beceremedi[ine inanryor-
lardr. Aleyhinde konuqanlar da, dostlarr da onun en iyi bildi-
gi iqi yaparak-bitki toplayrp hayvan avlayarak-bolgedeki
en baqanh iqi kurabilecekken, kendisini yerinde duramayan,
higbir geyde yeterince sebat edemeyen biri haline getiren ga-
rip bir hastahkla lanetlenmiq oldu[unu soylerlerdi.
Bir giin bi.iytikbabamrn Eiftliginin srnrr boyunda gezintr-
ken, ormanm kryrsrndaki srk gahhfrn iginden birinin beni go-
zetledi[ini fark ettim. Bay Acosta'ydr. Balta girmemiq orrna-
run kryrsrndaki Eahhklarrn iginde gomelmiq duruyordu, ve se-
kiz yaqrmrn keskin gozleri olmasaydr farkrna vanlmasr mtim-
kiin degildi.
"Biiyiikbabamrn, adam tavuk galmaya geliyor diye dti-
qtinmesine $aqmamah," dedim kendi kendime. Benden baqka
hig kimsenin onu goremeyece$ini diigi.iniiyordum, krprrhsrz-
hfryla gozlerden o kadar iyi gizlenmiqti ki. Qahhklarla ada-
mrn siliieti arasrndaki aynmr gcizlerimden gok duygulanmla
yakalamrqtrm. Ona yaklaqtrm. insanlan n bazian onu actma-
slzca reddederken obtirlerinin onu tutkuyla sevmeleri miithiq
merakrmr uyandrnyordu.
"Ne yapryorsunuz orda, Bay Acosta?" diye sordum, bir
cesaret.
"Biiytikbabanrn giftlifini seyrederek srgryorum," dedi,
"onun igin ben kalkmadan toz olsan iyi olur, bok kokusunu
seviyorsan baqka tabii. "
Azrcrk uzaklaqtrm. Gergekten soyledilini mi yaplyor diye
merak etmiqtim. Oyle yapryordu. Kalktr. Qahhklardan grkrp
btiytikbabamrn arazisine girecefini ve belki yol boyunca yti-
rtiyecelini ummuqtum, ama oyle yapmadr. Ormanrn igine
dofiru yoneldi.
"Hey hey, Bay Acosta!" diye seslendim. "Sizinle gelebilir
miyim?"
Durdu[unu fark ettim, bu da gene agrk goriinttiden gok
duygulara dayanryordu, gtinkti gahhk Eok srktr.
mamr onerdiler: bir akbabayr incitmeden, canh yakalamayr.
Bay Acosta bana bolgedeki akbabalann devasa boyutlarda ol-
dufunu, kanat agrkhklanrun bir buguk-iki merre geldi[ini,
vi.icutlannda yedi farkh ttir et bulundulunu ve bu etlerin her
birinin degigik ozelliklerde qifacrhk amaqlan iqin kullanrldr-
frnr anlattr. Dedigine gcire makbul olan akbabanrn yaralan-
madan yakalanmasrydr. Akbabanrn qiddet gcisterilmeden,
uyutularak cildtiri.ilmesi gerekiyordu. Onlarl vurrnak kolaydr,
ama o zaman etleri gifa verici cizelliklerini yitiriyordu. yani
asrl maharet onlan canh yakalamaktaydr ki bu da yaprlmrg
qey de[ildi. Bay Acosta ancak benim ve tiE arkadaqrnrn yar-
drmryla bu iqi halledebilecelini hesaplamrqtr. Bunun, akbaba-
lann davranrqlannr inceledifi ytizlerce olaym sonucunda va-
nlmrq dolal bir sonug olduluna dair bana giivence veriyor-
du.
"Bu iqi becermek igin cilti bir eqek lazrm; o da bizde var,"
diye bildirdi heyecanla.
Bana baktr, cilii eqekle ne yapllaca[r sorusunu bekliyordu.
Sorulmaymca kendili[inden devam etti.
"Balusaklannr grkanp, karnr yuvarlakhlrnr korusun diye
yerine bir kaE sopa yerleqtiririz.
"Hindi akbabalannln siirii baqr, kraldr; ondan biiyti[ii,
ondan akrlhsr yoktur," diye siirdtirdil sozlerini. "onunkiler-
den keskin gciz olmaz. onu kral yapan da budur. olti eqe[i
fark edip iizerine ilk inen de o olacak. Sahiden cilti mti diye
iyice koklamak igin, ri.izgdrrn geliq ycintinde hayvanm yakmr-
na konacak. Eqegin karnrndan grkardrlrmrz balrrsaklan ve
obiir yumugak organlan hayvarun arka tarafina, drqarrya yrEa-
ca!.rz. sanki vahqi kedinin biri daha once birazm yemiq gibi
duracak, bciylece. sonra akbaba alrr afrr olii eqege yaklaga-
cak. Hig acele etmeyecek. Yan hoplayrp yan ugarak sonunda
eqek leqinin salnsrna konacak ve hayvanr sallamaya baqlaya-
cak. Hayvanr dcirt tarafindan kazrklarla toprala Eakmasak
onu ters gevirir, ashnda. Bir siire salnnrn iisttinde dikilecek;
cibiir akbabalann gelip yoresine konmalan igin bir iqaret ola-
cak bu. Ancak siiri.isiindekilerden iigii dordti yanrna kondu-
mamr onerdiler: bir akbabayr incitmeden, canh yakalamayr.
Bay Acosta bana bolgedeki akbabalann devasa boyutlarda ol-
dufunu, kanat agrkhklanrun bir buguk-iki merre geldi[ini,
vi.icutlannda yedi farkh ttir et bulundulunu ve bu etlerin her
birinin degigik ozelliklerde qifacrhk amaqlan iqin kullanrldr-
frnr anlattr. Dedigine gcire makbul olan akbabanrn yaralan-
madan yakalanmasrydr. Akbabanrn qiddet gcisterilmeden,
uyutularak cildtiri.ilmesi gerekiyordu. Onlarl vurrnak kolaydr,
ama o zaman etleri gifa verici cizelliklerini yitiriyordu. yani
asrl maharet onlan canh yakalamaktaydr ki bu da yaprlmrg
qey de[ildi. Bay Acosta ancak benim ve tiE arkadaqrnrn yar-
drmryla bu iqi halledebilecelini hesaplamrqtr. Bunun, akbaba-
lann davranrqlannr inceledifi ytizlerce olaym sonucunda va-
nlmrq dolal bir sonug olduluna dair bana giivence veriyor-
du.
"Bu iqi becermek igin cilti bir eqek lazrm; o da bizde var,"
diye bildirdi heyecanla.
Bana baktr, cilii eqekle ne yapllaca[r sorusunu bekliyordu.
Sorulmaymca kendili[inden devam etti.
"Balusaklannr grkanp, karnr yuvarlakhlrnr korusun diye
yerine bir kaE sopa yerleqtiririz.
"Hindi akbabalannln siirii baqr, kraldr; ondan biiyti[ii,
ondan akrlhsr yoktur," diye siirdtirdil sozlerini. "onunkiler-
den keskin gciz olmaz. onu kral yapan da budur. olti eqe[i
fark edip iizerine ilk inen de o olacak. Sahiden cilti mti diye
iyice koklamak igin, ri.izgdrrn geliq ycintinde hayvanm yakmr-
na konacak. Eqegin karnrndan grkardrlrmrz balrrsaklan ve
obiir yumugak organlan hayvarun arka tarafina, drqarrya yrEa-
ca!.rz. sanki vahqi kedinin biri daha once birazm yemiq gibi
duracak, bciylece. sonra akbaba alrr afrr olii eqege yaklaga-
cak. Hig acele etmeyecek. Yan hoplayrp yan ugarak sonunda
eqek leqinin salnsrna konacak ve hayvanr sallamaya baqlaya-
cak. Hayvanr dcirt tarafindan kazrklarla toprala Eakmasak
onu ters gevirir, ashnda. Bir siire salnnrn iisttinde dikilecek;
cibiir akbabalann gelip yoresine konmalan igin bir iqaret ola-
cak bu. Ancak siiri.isiindekilerden iigii dordti yanrna kondu-
tentesi vardr. Altrnda da kahverengi olti bir eqek yatryordu.
Pek o kadar yaqh gortinmtiyordu, bir srpaya benziyordu daha
gok.
Ne Bay Acosta ne de arkadaqlarr, eqeli bulmuq mu yoksa
oldtirmtiq mii olduklanna dair bir aErklamada bulunmadrlar.
Soylemelerini bekliyordum, ama sorrnaya da niyetim yoktu.
Hazrrhklarl yaparlarken Bay Acosta bana gadrrr oraya koy-
malannrn nedenini agrkladr; akbabalar gok yiikseklerde da-
ireler Eizerek uzaklan siirekli gcizlerlerdi, kendileri goze go-
rtinmeyecek kadar yiiksekte olduklarr halde yerde olup biten
higbir qeyi kaEr rmazlardr.
"Bu yaratrklar srrf gozdiir," dedi Bay Acosta. "Kulaklan
berbattrr, burunlan da gozleri kadar iyi sayrlmaz. Leqteki her
deligi trkamamz gerek. Deliklerden drqanyr dikizlemeni iste-
miyorum, Erinkii goztinti gcirtirler ve hayatta aqalr inmezler.
Higbir qey gormemeliler."
Eqelin karnrna Eaprazlama sopalar yerleqtirip benim iEe-
ri stirtinebilecelim kadar bir yer brraktrlar. o srrada merakrn-
dan oldiigtim bir konuyu sormayr nihayet goze aldrm.
"Sdylesenize Bay Acosta, bu egek mutlaka hastalanrp ol-
mtiqttir, defil mi? Hastahlr bana bulaqrr mr dersiniz?"
Bay Acosta gozlerini gokytiztine kaldrrdr. "Hadi! Bu ka-
dar sersem olamazsln.. Eqeklerin hastahklan insan a geQmez.
Bu maceranln tadrnr qrkarahm ve abuk sabuk qeylere kafayr
takmayahm. Daha krsa boylu olsaydrm qimdi o eqelin gobe-
finde ben olurdum. Kral hindi akbabasr yakalamak ne de-
mek, biliyor musun sen?"
Ona inanryordurn. Eqsiz bir giiven duygusunun beni sanp
sarmalamasr igin sozleri yeterliydi. Hastalanrp da bu miithiq
olayr kagrrrnaya niyetim yoktu.
Bay Acosta beni eqefin iEine yerleqtirdiginde korkulu an
geldi. Deriyi iskeletin iizerine gerdiler ve kapatmak igin dik-
meye baqladrlar. Yalnrzca alt tarafta, topra[a defen krsrmda
havanrn girebilmesi igin biiytik bir aErkhk brrakmrqlardr.
Hayvanrn derisi kafamrn tizerine tabut kapalr gibi kapandr-
[rnda dehqet verici dakikalar baqlamrq oldu. Derin derin solu-
tentesi vardr. Altrnda da kahverengi olti bir eqek yatryordu.
Pek o kadar yaqh gortinmtiyordu, bir srpaya benziyordu daha
gok.
Ne Bay Acosta ne de arkadaqlarr, eqeli bulmuq mu yoksa
oldtirmtiq mii olduklanna dair bir aErklamada bulunmadrlar.
Soylemelerini bekliyordum, ama sorrnaya da niyetim yoktu.
Hazrrhklarl yaparlarken Bay Acosta bana gadrrr oraya koy-
malannrn nedenini agrkladr; akbabalar gok yiikseklerde da-
ireler Eizerek uzaklan siirekli gcizlerlerdi, kendileri goze go-
rtinmeyecek kadar yiiksekte olduklarr halde yerde olup biten
higbir qeyi kaEr rmazlardr.
"Bu yaratrklar srrf gozdiir," dedi Bay Acosta. "Kulaklan
berbattrr, burunlan da gozleri kadar iyi sayrlmaz. Leqteki her
deligi trkamamz gerek. Deliklerden drqanyr dikizlemeni iste-
miyorum, Erinkii goztinti gcirtirler ve hayatta aqalr inmezler.
Higbir qey gormemeliler."
Eqelin karnrna Eaprazlama sopalar yerleqtirip benim iEe-
ri stirtinebilecelim kadar bir yer brraktrlar. o srrada merakrn-
dan oldiigtim bir konuyu sormayr nihayet goze aldrm.
"Sdylesenize Bay Acosta, bu egek mutlaka hastalanrp ol-
mtiqttir, defil mi? Hastahlr bana bulaqrr mr dersiniz?"
Bay Acosta gozlerini gokytiztine kaldrrdr. "Hadi! Bu ka-
dar sersem olamazsln.. Eqeklerin hastahklan insan a geQmez.
Bu maceranln tadrnr qrkarahm ve abuk sabuk qeylere kafayr
takmayahm. Daha krsa boylu olsaydrm qimdi o eqelin gobe-
finde ben olurdum. Kral hindi akbabasr yakalamak ne de-
mek, biliyor musun sen?"
Ona inanryordurn. Eqsiz bir giiven duygusunun beni sanp
sarmalamasr igin sozleri yeterliydi. Hastalanrp da bu miithiq
olayr kagrrrnaya niyetim yoktu.
Bay Acosta beni eqefin iEine yerleqtirdiginde korkulu an
geldi. Deriyi iskeletin iizerine gerdiler ve kapatmak igin dik-
meye baqladrlar. Yalnrzca alt tarafta, topra[a defen krsrmda
havanrn girebilmesi igin biiytik bir aErkhk brrakmrqlardr.
Hayvanrn derisi kafamrn tizerine tabut kapalr gibi kapandr-
[rnda dehqet verici dakikalar baqlamrq oldu. Derin derin solu-
pengeleriyle paramparEa edecekti. Bunu yapamamasrnrn ne-
deni kafaslntn eqelin ig organlanna yan yarlya gomtilmiiq o1-
masrydr. PenEeleri de yere yayrlmrq olan balrrsaklann ize-
rinde kayryor ve bana dokunamryordu bile. Beni kurtaran
baqka bir qey de, akbabanrn boynunu ellerimden kurtarabil-
mek igin var gticiiyle gabalarken pengelerini beni yaralayacak
kadar ileriye uzatamamasrydr. Bundan sonra ilk fark etti[im,
tam da deri eldivenler ellerimden sryrrldrlr anda Bay Acos-
ta'nrn akbabanrn tepesine gokmesi oldu.
Bay Acosta sevingten kendinden gegmiqti. "Becerdik, ev-
lat, becerdik!" dedi. "Bir dahaki sefere yere daha uzun kazrk-
lar gakarrz ki akbaba gekip grkaramasm; seni de igeriye kayrq-
labaplanz."
Bay Acosta ile iliqkimiz ancak bir akbaba yakalaymcaya
kadar stirmtigtii. Bu olaydan sonra onu izleme arzum baqladr-
!r kadar gizemli bir qekilde kayboldu ve bana olretti[i onca
qey igin ona tegekktir etme firsatrm hig olmadr.
Don Juan onun bana avcr sabrlnr en uygun yaqrmda o[ret-
ti[ini, ve her qeyin citesinde, avclnln gereksindifi ttim rahat-
hlr bir baqrnayken nasrl elde edecelini gcisterdilini soyle-
miqti.
"Yalnrz olmakla bi baqrna olmayr kanqtrrmamahsrn," de-
miqti bir keresinde. "Benim igin yalnrz olmak psikolojik bi
qeydir, zihinseldir. Bi baqrna olmaksa fizikseldir. ittci gtigren
di.igliri.iciidtir, ikincisi ise rahathk verir. "
Btitiin bunlardan dolayr, don Juan, gciniil borcunu sava;-
Er-gezginlerin kabul ettili bigimde anlasam da anlamasam da
Bay Acosta'ya ebediyen borglu kalmrq oldufumu soyli.iyordu.
Don Juan'rn borglu oldufiumu diiqtindtilii ikinci kiqi, bti-
yiime gallanmda tanrmrq oldulum on yaqlarrnda bir gocuktu.
Adr Armando Velez'di. Trpkr adr gibi son derece alrr baqh,
resmi tavrrh, biiyiimtiq de ktigiilmtiq dedikleri cinsten bir kti-
gtik adamdr. Onu gok seviyordum, gtinki.i sert olmasma kar-
grn gok dost canhsrydr. Kolay kolay gozi korkutulacak biri
degildi. Gerekti[inde herkesle dovtiqebilirdi, ama hig de ka-
badayr sayrlmazdr.
pengeleriyle paramparEa edecekti. Bunu yapamamasrnrn ne-
deni kafaslntn eqelin ig organlanna yan yarlya gomtilmiiq o1-
masrydr. PenEeleri de yere yayrlmrq olan balrrsaklann ize-
rinde kayryor ve bana dokunamryordu bile. Beni kurtaran
baqka bir qey de, akbabanrn boynunu ellerimden kurtarabil-
mek igin var gticiiyle gabalarken pengelerini beni yaralayacak
kadar ileriye uzatamamasrydr. Bundan sonra ilk fark etti[im,
tam da deri eldivenler ellerimden sryrrldrlr anda Bay Acos-
ta'nrn akbabanrn tepesine gokmesi oldu.
Bay Acosta sevingten kendinden gegmiqti. "Becerdik, ev-
lat, becerdik!" dedi. "Bir dahaki sefere yere daha uzun kazrk-
lar gakarrz ki akbaba gekip grkaramasm; seni de igeriye kayrq-
labaplanz."
Bay Acosta ile iliqkimiz ancak bir akbaba yakalaymcaya
kadar stirmtigtii. Bu olaydan sonra onu izleme arzum baqladr-
!r kadar gizemli bir qekilde kayboldu ve bana olretti[i onca
qey igin ona tegekktir etme firsatrm hig olmadr.
Don Juan onun bana avcr sabrlnr en uygun yaqrmda o[ret-
ti[ini, ve her qeyin citesinde, avclnln gereksindifi ttim rahat-
hlr bir baqrnayken nasrl elde edecelini gcisterdilini soyle-
miqti.
"Yalnrz olmakla bi baqrna olmayr kanqtrrmamahsrn," de-
miqti bir keresinde. "Benim igin yalnrz olmak psikolojik bi
qeydir, zihinseldir. Bi baqrna olmaksa fizikseldir. ittci gtigren
di.igliri.iciidtir, ikincisi ise rahathk verir. "
Btitiin bunlardan dolayr, don Juan, gciniil borcunu sava;-
Er-gezginlerin kabul ettili bigimde anlasam da anlamasam da
Bay Acosta'ya ebediyen borglu kalmrq oldufumu soyli.iyordu.
Don Juan'rn borglu oldufiumu diiqtindtilii ikinci kiqi, bti-
yiime gallanmda tanrmrq oldulum on yaqlarrnda bir gocuktu.
Adr Armando Velez'di. Trpkr adr gibi son derece alrr baqh,
resmi tavrrh, biiyiimtiq de ktigiilmtiq dedikleri cinsten bir kti-
gtik adamdr. Onu gok seviyordum, gtinki.i sert olmasma kar-
grn gok dost canhsrydr. Kolay kolay gozi korkutulacak biri
degildi. Gerekti[inde herkesle dovtiqebilirdi, ama hig de ka-
badayr sayrlmazdr.
gokfazla merakrmr uyandrrrdr. Dalrn igine giriq yerinde ko-
tti geyler ga[nqtrran btiytik bir malara vardr, burasr her za-
man yarasalarla doluydu ve amonyak kokuyordu. Yorenin
gocuklanna, bu ktiktirt dumanlarl ve pis kokularla dolu srcak
delilinin cehennem tn a\zr oldufunu sciylerdi bi.iyiikler.
"Git iqine, Sho Velez, iyi bildin, oraya hayatta gitmem!"
diye balrrdrm. "On tane canrm olsa gene gitmem. Boyle bir
$eye kalkrqmak igin gergekten kagrk olman lazrm."
Sho Velez'in ciddi surafl btisbtitiin karardr. "Eh," dedi, "o
zaman tek baqrma yapmam gerek. Sanki seni de kandrrrnm
gibi gelmiqti, bir an. Yarulmrgrm. Kaybettim."
"Hey, Sho Velez, n'oluyor sana? O cehennem gibi yere
gitmeye ne zorun var?"
"Buna mecburum," dedi, o bofuk, krsrk sesiyle. "Biliyor
musun, babam da senin kadar Erlgm, yalnrz o bir aile babasr.
Baktr[r altr kiqi var. Yoksa o da tam bir grlgrn olurdu. iki krz
kardegim, iki erkek kardegim, annem ve ben, hepimiz onun
eline bakryoruz. Her qeyimiz o bizim."
Sho Velez'rn babasrnr tanrmryordum. HiE gormemigtim
onu. Sho Velez babasrnrn ticaretle ufraqtrfrnr ve sahip oldu-
!u her qeyin, deyim yerindeyse pamuk ipli[ine ba$r oldu[u-
nu agrkladr.
"Babam bir sal yaptr ve gitmek istiyor. Bir sefere grkmak
istiyor. Annem bunun sadece lafta kalaca[rnr soyltiyor ama
ben babama gi.ivenmiyorum," diye devam etti. "Gcizlerindeki
o Erlgrn bakrqr gordtim. Bugiinlerde yapacak bunu, ve eminim
ki olecek. Bu yi.izden sah ahp ben girece[im o nehre, biliyo-
rum olece[im; ama hig delilse babam olmemiq olacak."
Ensemden elektrik akrmr gibi bir qeyin gegtilini hisset-
tim, ve son derece coqku dolu bir sesle gciyle dedilimi duy-
dum, "Yapacafrm, Sho Velez. Yapaca[rm bunu. Evet, evet,
harika olacak! Gelecelim seninle!"
Sho Velez'in suratrnda zoraki bir tebesstim belirdi. Beni
kandrrmayr baqardr[r iEin defil de, onunla birlikte gidecefim
iEin srrrttrfrnr hissettim. Bir sonraki ciimlesi bunu agrla vuru-
yordu. "Benimle gelirsen, ordan sa! qrkmayr baqarabilirim,
gokfazla merakrmr uyandrrrdr. Dalrn igine giriq yerinde ko-
tti geyler ga[nqtrran btiytik bir malara vardr, burasr her za-
man yarasalarla doluydu ve amonyak kokuyordu. Yorenin
gocuklanna, bu ktiktirt dumanlarl ve pis kokularla dolu srcak
delilinin cehennem tn a\zr oldufunu sciylerdi bi.iyiikler.
"Git iqine, Sho Velez, iyi bildin, oraya hayatta gitmem!"
diye balrrdrm. "On tane canrm olsa gene gitmem. Boyle bir
$eye kalkrqmak igin gergekten kagrk olman lazrm."
Sho Velez'in ciddi surafl btisbtitiin karardr. "Eh," dedi, "o
zaman tek baqrma yapmam gerek. Sanki seni de kandrrrnm
gibi gelmiqti, bir an. Yarulmrgrm. Kaybettim."
"Hey, Sho Velez, n'oluyor sana? O cehennem gibi yere
gitmeye ne zorun var?"
"Buna mecburum," dedi, o bofuk, krsrk sesiyle. "Biliyor
musun, babam da senin kadar Erlgm, yalnrz o bir aile babasr.
Baktr[r altr kiqi var. Yoksa o da tam bir grlgrn olurdu. iki krz
kardegim, iki erkek kardegim, annem ve ben, hepimiz onun
eline bakryoruz. Her qeyimiz o bizim."
Sho Velez'rn babasrnr tanrmryordum. HiE gormemigtim
onu. Sho Velez babasrnrn ticaretle ufraqtrfrnr ve sahip oldu-
!u her qeyin, deyim yerindeyse pamuk ipli[ine ba$r oldu[u-
nu agrkladr.
"Babam bir sal yaptr ve gitmek istiyor. Bir sefere grkmak
istiyor. Annem bunun sadece lafta kalaca[rnr soyltiyor ama
ben babama gi.ivenmiyorum," diye devam etti. "Gcizlerindeki
o Erlgrn bakrqr gordtim. Bugiinlerde yapacak bunu, ve eminim
ki olecek. Bu yi.izden sah ahp ben girece[im o nehre, biliyo-
rum olece[im; ama hig delilse babam olmemiq olacak."
Ensemden elektrik akrmr gibi bir qeyin gegtilini hisset-
tim, ve son derece coqku dolu bir sesle gciyle dedilimi duy-
dum, "Yapacafrm, Sho Velez. Yapaca[rm bunu. Evet, evet,
harika olacak! Gelecelim seninle!"
Sho Velez'in suratrnda zoraki bir tebesstim belirdi. Beni
kandrrmayr baqardr[r iEin defil de, onunla birlikte gidecefim
iEin srrrttrfrnr hissettim. Bir sonraki ciimlesi bunu agrla vuru-
yordu. "Benimle gelirsen, ordan sa! qrkmayr baqarabilirim,
tim sonra, bu da suyun nerdeyse ma[aranrn tavanrna kadar
yi.ikselmiq oldufunu gcisreriyordu. Giriqi bir katedrali
andrn_
yordu oysa, ytikseklili yaklaqrk on beq metreydi. varabildi-
lim tek sonuE, aqalr yuka'on beq metie aeriniifinde bir ha-
vuzun iisttinde oldulumuzdu.
Sah bir kayaya bagladrk, suya dahp dibe dolru ytizmeye
baqladrk; sudabir harJker, bir akrntr a'yorduk. Suyun yize-
{in9. her qey nemli ve srcakken, bir *.ir. agalrsr uu, giuiy-
di. Bedenim rsr de[iqikli[ini hissetri ve korkuyikaprldri; d;_
ha dnce hiE duymadrlrm hayvansr bir korkuyou ur. yizeye
grktrm. Sho velez de aynt geyi hissermiq olmairydr. Suyun yL-
zeyinde birbirimize rosladrk.
"Sanrrrm olecefi2," dedi ciddi ciddi.
onun ciddiyetini ve ciliim arzusunu paylaqmaya niyetim
yoktu. Qrlgrnca bir Erkrq yolu a'yordum. Sel iularr kayala'
taqryrp bir tiir baraj yapmr$ olmalrydr. on ya;rndaki bedeni-
min srlabilece[i bir delik buldum taqlann aras,nda. Sho ve-
lez'i aga[r qekip delifi gcisrerdim. sitrn o delikten geEmesi
olanaksrzdr. Giysilerimizi saldan alrp srkr bir
Erkrn yipirt ve
onlarla birlikte dahp deligi bulduk. iEinclen gegtik.
Lunaparklarda bulunan cinsten bir su kaydrra[rncla bul-
duk kendimizi. Liken ve yosunlarla kaplr kriyalar, uzun bir
nresafcyi yaralanmadan kayarak innremizi saliamrqtr. Ardrn-
dan katedrale benzeyen muazzam bir mala.ulu vardrk, bura-
da akrntr devam ediyordu ve su belimize geliyordu. Malara-
nln sonundaki gtin rqr[rnr gordiik ve suda yrirtiyerek Jrqarr
Erktrk. Tek kelime konuqmadan giysilerimiii gtineqre yayrp
kuruttuk ve kasabaya dcindiik. sh; velez babasrnrn iahnr yi_
tirdigi igin son derece iizgiindti.
"Babam orada ciltirdii," diye kabul etti sonunda. "onun
vticudu bizim gegtigimiz delikten sr[mazch. Bunun iEin fazla
iri, o. Babam iri yan, qiqman bir adam," dedi. "Ama geri do-
ntip giriqe yiirtiyebilirdi; o kadar gtigltidtir."
.. -Bundan kugkuluydum. Hatrrladr$rma g6re, arazideki me-
yilden citiirti akrntr bazen son derece si.ira-tleniyordu. iri yarr
bir adamrn, baqka bir umudu kahnayrnca, ipleiin yardrmiyra
tim sonra, bu da suyun nerdeyse ma[aranrn tavanrna kadar
yi.ikselmiq oldufunu gcisreriyordu. Giriqi bir katedrali
andrn_
yordu oysa, ytikseklili yaklaqrk on beq metreydi. varabildi-
lim tek sonuE, aqalr yuka'on beq metie aeriniifinde bir ha-
vuzun iisttinde oldulumuzdu.
Sah bir kayaya bagladrk, suya dahp dibe dolru ytizmeye
baqladrk; sudabir harJker, bir akrntr a'yorduk. Suyun yize-
{in9. her qey nemli ve srcakken, bir *.ir. agalrsr uu, giuiy-
di. Bedenim rsr de[iqikli[ini hissetri ve korkuyikaprldri; d;_
ha dnce hiE duymadrlrm hayvansr bir korkuyou ur. yizeye
grktrm. Sho velez de aynt geyi hissermiq olmairydr. Suyun yL-
zeyinde birbirimize rosladrk.
"Sanrrrm olecefi2," dedi ciddi ciddi.
onun ciddiyetini ve ciliim arzusunu paylaqmaya niyetim
yoktu. Qrlgrnca bir Erkrq yolu a'yordum. Sel iularr kayala'
taqryrp bir tiir baraj yapmr$ olmalrydr. on ya;rndaki bedeni-
min srlabilece[i bir delik buldum taqlann aras,nda. Sho ve-
lez'i aga[r qekip delifi gcisrerdim. sitrn o delikten geEmesi
olanaksrzdr. Giysilerimizi saldan alrp srkr bir
Erkrn yipirt ve
onlarla birlikte dahp deligi bulduk. iEinclen gegtik.
Lunaparklarda bulunan cinsten bir su kaydrra[rncla bul-
duk kendimizi. Liken ve yosunlarla kaplr kriyalar, uzun bir
nresafcyi yaralanmadan kayarak innremizi saliamrqtr. Ardrn-
dan katedrale benzeyen muazzam bir mala.ulu vardrk, bura-
da akrntr devam ediyordu ve su belimize geliyordu. Malara-
nln sonundaki gtin rqr[rnr gordiik ve suda yrirtiyerek Jrqarr
Erktrk. Tek kelime konuqmadan giysilerimiii gtineqre yayrp
kuruttuk ve kasabaya dcindiik. sh; velez babasrnrn iahnr yi_
tirdigi igin son derece iizgiindti.
"Babam orada ciltirdii," diye kabul etti sonunda. "onun
vticudu bizim gegtigimiz delikten sr[mazch. Bunun iEin fazla
iri, o. Babam iri yan, qiqman bir adam," dedi. "Ama geri do-
ntip giriqe yiirtiyebilirdi; o kadar gtigltidtir."
.. -Bundan kugkuluydum. Hatrrladr$rma g6re, arazideki me-
yilden citiirti akrntr bazen son derece si.ira-tleniyordu. iri yarr
bir adamrn, baqka bir umudu kahnayrnca, ipleiin yardrmiyra
maya cesaret edemediler. Yerliyi ipten indirdi ve tedavi etmek
iEin evine gotiirdti. ip adamur bofazrnda derin bir yara aqmrg-
tr.
Adamrn yaralan iyileqti, ama o btiyiikannemin yanrndan
bir daha aynlmadr. Yaqamrnrn linE giinti sona erdilini, ve ye-
ni cimriiniin artrk kendisine de[il, btiytikanneme ait oldu[unu
iddia ediyordu. Soziinrin eri bir adam olarak hayatrnr biiyii-
kanneme adadr. Btiyrikannemin ozel ugafir, vekilharcr ve da-
nlgmanrydr. Teyzelerimin anlattrfrna gore, son derece iEerle-
dikleri bir qey yaptrrmrqtr briyiikanneme; yetimhaneden yeni
dofimu;; bir o!1an gocu[u ahp evlar edinmesini o[iit vermigri
ona.
Ben evlerine geldigimde. btiyiikannemin evlat eclindifi
Eocuk otuzlu yaqlarrnrn sonlanna varmrqtr bile. BLiyiikannern
okumasr iqin Fransa'ya gcindenniqti onu. Bir ogle sonrasr, hiE
beklenrnedik bir zamanda, son derece zarrf giyimli. iri kryrm
bir adam evin oniinde taksiden indi. $ofor deri valizlerini ig
avluya taqrdr. iri yan adam qofore yrikhi bir bah;irs verdi. Hat-
lannrn qarprcrh[rnr ilk bakrgta fark etmiEtim. Uzun, krvrrcrk
saElan ve uzun, krvrrcrk kirpikleri vardr. Grizel sayrlmazdr
ama miithiq yakrqrkhydr. En hoq tarafr, beni anrnda ele geqi-
ren, rqrk saEan kocaman tebessrimi"iydii.
"Adlnr sorabilir rniyim, geng adarn?" dedi, hayatrmda
duydu[um en grizel ses.
Bana geng adam diye hitap ediqiyle bir anda gonli.imti ka-
zanmrqtr. "Benim adrm Carlos Aranha, efendim," dedim,
"ben de sizinkini sorabilir rniyim?"
Yapmacrk bir qaqkrnhk hareketi yaptr. Gozlerini kocaman
agrp, sanki iizerine saldrrmrqrm gibi geriye dofru srEradr.
Sonra kahkahalarla giilmeye baqladr. Sesini duyan btiyi.ikan-
nem avluya grktr. Iri yarr adamr gordiilii anda ktigiik bir krz
gibi grglrk atarak briyiik bir sevgiyle sarrldr ona. Aclam onu
kuq gibi havaya kaldrnp dondiirdi.i. Qok uzun boylu oldu[u-
nu fark ettim. iri kryrmhfr boyunu gizliyordu. profesyonel
dcivtigqtilerin vticuduna sahipti ashnda. onu gozetledilimi
fark etmiq gibiydi. Pazuiannr giqirdi.
maya cesaret edemediler. Yerliyi ipten indirdi ve tedavi etmek
iEin evine gotiirdti. ip adamur bofazrnda derin bir yara aqmrg-
tr.
Adamrn yaralan iyileqti, ama o btiyiikannemin yanrndan
bir daha aynlmadr. Yaqamrnrn linE giinti sona erdilini, ve ye-
ni cimriiniin artrk kendisine de[il, btiytikanneme ait oldu[unu
iddia ediyordu. Soziinrin eri bir adam olarak hayatrnr biiyii-
kanneme adadr. Btiyrikannemin ozel ugafir, vekilharcr ve da-
nlgmanrydr. Teyzelerimin anlattrfrna gore, son derece iEerle-
dikleri bir qey yaptrrmrqtr briyiikanneme; yetimhaneden yeni
dofimu;; bir o!1an gocu[u ahp evlar edinmesini o[iit vermigri
ona.
Ben evlerine geldigimde. btiyiikannemin evlat eclindifi
Eocuk otuzlu yaqlarrnrn sonlanna varmrqtr bile. BLiyiikannern
okumasr iqin Fransa'ya gcindenniqti onu. Bir ogle sonrasr, hiE
beklenrnedik bir zamanda, son derece zarrf giyimli. iri kryrm
bir adam evin oniinde taksiden indi. $ofor deri valizlerini ig
avluya taqrdr. iri yan adam qofore yrikhi bir bah;irs verdi. Hat-
lannrn qarprcrh[rnr ilk bakrgta fark etmiEtim. Uzun, krvrrcrk
saElan ve uzun, krvrrcrk kirpikleri vardr. Grizel sayrlmazdr
ama miithiq yakrqrkhydr. En hoq tarafr, beni anrnda ele geqi-
ren, rqrk saEan kocaman tebessrimi"iydii.
"Adlnr sorabilir rniyim, geng adarn?" dedi, hayatrmda
duydu[um en grizel ses.
Bana geng adam diye hitap ediqiyle bir anda gonli.imti ka-
zanmrqtr. "Benim adrm Carlos Aranha, efendim," dedim,
"ben de sizinkini sorabilir rniyim?"
Yapmacrk bir qaqkrnhk hareketi yaptr. Gozlerini kocaman
agrp, sanki iizerine saldrrmrqrm gibi geriye dofru srEradr.
Sonra kahkahalarla giilmeye baqladr. Sesini duyan btiyi.ikan-
nem avluya grktr. Iri yarr adamr gordiilii anda ktigiik bir krz
gibi grglrk atarak briyiik bir sevgiyle sarrldr ona. Aclam onu
kuq gibi havaya kaldrnp dondiirdi.i. Qok uzun boylu oldu[u-
nu fark ettim. iri kryrmhfr boyunu gizliyordu. profesyonel
dcivtigqtilerin vticuduna sahipti ashnda. onu gozetledilimi
fark etmiq gibiydi. Pazuiannr giqirdi.
Bir giin aniden, Antoine hig durmadan yazmaya baqladr.
Bolge tiyatrosunda bir oyun yonetiyordu; kendi yazdrlr bir
oyundu bu. Sahnelendifinde biiytik bir baqan kazandr. Yerel
gazetelerde qiirleri basrhyordu. Yaratrcrhk qimqe[i gakmrq ol-
mahydr. Fakat bu birkaE ay stirdii sadece, ve ardrndan her qey
sona erdi. Kasaba gazetesinin editorti Antoine'r krnadrfrnr
ilan etti, onu eser hrrsrzhlryla sugladr, ve bunun kanttrnr ga-
zetesinde yayrnladr.
Biiyi.ikannem oflunun yaptrklannr duymak bile istemi-
yordu, elbette. Yagananlara getirdifi agrklama, bunun esaslr
bir krskanEhk meselesi oldufundan ibaretti. Kasabaki hig
kimse oflunun zarafetrni, stilini gekemiyordu. Kiqilifint, ze-
kflsrnr gekemiyorlardr. Adam gergekten de btr zarafet ve ki-
barlrk omeliydi. Ama tam bir eser hrrsrurydt da; hig kuqku
yoktu buna.
Antoine hig kimseye aErklamada bulunmaya kalkrqmadr.
Bu konuda soru soramayacak kadar fazla seviyordum onu.
Zaten umrumda da delildi. Kendine gcire nedenleri vardrr di-
ye dtiqi.inmiiqttim. Ama bir qeyler krnlmrqtr sanki, ve o gtinle-
rin ardrndan yaqamlanmrzda Eok hrzh defiiqimler olmaya
baqladr. Evde her gtin oyle esash defiqiklikler oluyordu ki, en
iyisinden en kcitiisiine kadar her qeyi beklemeye ahqmrgtrm
artrk. Bir gece biiyiikannem dramatik bir edayla Antoine'rn
odasma girdi. Gozlerinde daha cince hig gormedifim sert bir
ifade vardr. Konuqurken dudaklan titriyordu.
"Korkung bir qey oldu, Antoine," diye baqladr.
Antoine durdurdu onu. AErklamasrna rzin vermesi igin
yalvardr.
Btiyi.ikannem hemen onun soziinii kesti, "Hayrr, Antoine,
haylr," dedi sertEe. "Seninle ilgisi yok bunun. Bu benimle il-
gili. Senin bu zor giinlerinde, daha da onemli bir qey oldu.
Antoine, sevgili oflum, benim zamanrm kalmadr.
"Bunun engellenemeyecek bir $ey oldulunu anlamah-
srn," diye devam etti. "Ben gitmek zorundaylm, ama senin
kalman gerek. Sen benim bu hayatta gergekleqtirmiq oldulum
her geyin btittintistin. iyi ya da kotti, Antoine. ben neysem, sen
Bir giin aniden, Antoine hig durmadan yazmaya baqladr.
Bolge tiyatrosunda bir oyun yonetiyordu; kendi yazdrlr bir
oyundu bu. Sahnelendifinde biiytik bir baqan kazandr. Yerel
gazetelerde qiirleri basrhyordu. Yaratrcrhk qimqe[i gakmrq ol-
mahydr. Fakat bu birkaE ay stirdii sadece, ve ardrndan her qey
sona erdi. Kasaba gazetesinin editorti Antoine'r krnadrfrnr
ilan etti, onu eser hrrsrzhlryla sugladr, ve bunun kanttrnr ga-
zetesinde yayrnladr.
Biiyi.ikannem oflunun yaptrklannr duymak bile istemi-
yordu, elbette. Yagananlara getirdifi agrklama, bunun esaslr
bir krskanEhk meselesi oldufundan ibaretti. Kasabaki hig
kimse oflunun zarafetrni, stilini gekemiyordu. Kiqilifint, ze-
kflsrnr gekemiyorlardr. Adam gergekten de btr zarafet ve ki-
barlrk omeliydi. Ama tam bir eser hrrsrurydt da; hig kuqku
yoktu buna.
Antoine hig kimseye aErklamada bulunmaya kalkrqmadr.
Bu konuda soru soramayacak kadar fazla seviyordum onu.
Zaten umrumda da delildi. Kendine gcire nedenleri vardrr di-
ye dtiqi.inmiiqttim. Ama bir qeyler krnlmrqtr sanki, ve o gtinle-
rin ardrndan yaqamlanmrzda Eok hrzh defiiqimler olmaya
baqladr. Evde her gtin oyle esash defiqiklikler oluyordu ki, en
iyisinden en kcitiisiine kadar her qeyi beklemeye ahqmrgtrm
artrk. Bir gece biiyiikannem dramatik bir edayla Antoine'rn
odasma girdi. Gozlerinde daha cince hig gormedifim sert bir
ifade vardr. Konuqurken dudaklan titriyordu.
"Korkung bir qey oldu, Antoine," diye baqladr.
Antoine durdurdu onu. AErklamasrna rzin vermesi igin
yalvardr.
Btiyi.ikannem hemen onun soziinii kesti, "Hayrr, Antoine,
haylr," dedi sertEe. "Seninle ilgisi yok bunun. Bu benimle il-
gili. Senin bu zor giinlerinde, daha da onemli bir qey oldu.
Antoine, sevgili oflum, benim zamanrm kalmadr.
"Bunun engellenemeyecek bir $ey oldulunu anlamah-
srn," diye devam etti. "Ben gitmek zorundaylm, ama senin
kalman gerek. Sen benim bu hayatta gergekleqtirmiq oldulum
her geyin btittintistin. iyi ya da kotti, Antoine. ben neysem, sen
Gayet kibarca, bana odasmdan gtkmamr soyledi. Bir hig
olan bir ufakhktan ofiit dinlemek zorunda kahp, kendini ap-
tal hissetmesine neden olmuqtum. Taqkrnhfirmdan dolayr acr
bir piqmanhfa kaprldrm. Onun dostum olarak kalmasmt ister-
dim.
Antoine qrk paltosunu itinayla katlayrp sa! omzuna atmtq-
tr. ingiliz kaqmirinden nefis bir yeqil takrm vardt tizerinde.
Bi.iyiikannem konuqmaya baqladr. "Acele etmelisin , cd-
nrm," dedi. "Zamanln Eok krymetli. Hemen gitmen laztm.
Yoksa bu insanlar seni para igin oldtirecek."
Sciziinti ettigi insanlar, krzlan ve onlartn kocalanydr; an-
nelerinin gizlice kendilerini mirastan mahrum brraktr[mt ve o
korkung Antoine'rn, bag diiqmanlannln ashnda kendilerine ait
olan her qeyle slvlqrp gidecefini keqfettiklerinden beri hepsi
ofkeden Erldrrmrq durumdaydrlar.
"Sana biitiin bunlan yaqattrfirm igin tizgtintim," diye ozir
diledi bi.iyiikannem. "Ama bilirsin, zamanr diledifiimiz gtbi
ycinetemeyrz."
Antoine acrh, gayet giizel ayarlanmtq sesiyle konuqtu.
Her zamankinden daha fazla bir tiyatro oyuncusuna benzi-
yordu. "Yalnrzca bir dakika siirecek, Anne," dedi. "Senin iEin
yazdrllm bir qeyi okumak istiyorum sana."
Bir teqekki.ir qiiriydi. Okumayr bitirdifinde, durakladr.
Havada oyle bir duygu yolunlufu, oyle bir tirperti vardr ki.
"Tek kelimeyle harikaydr, Antoine," dedi bi.iytikannem, iE
geEirerek. "Soylemek istedifin her qeyi dile getiriyordu. Ve
de iqitmek istedilim her qeyi. Bir an duraksadr. Sonra Eok an-
lamh bir tebesstimle dudaklan aralandr.
"Qahntr mrydr, Antoine?" diye sordu.
Antoine'rn annesine kar;rhfl aynl de,recede hoq bir tebes-
si.imdii. "Elbette, Anne," dedi. "Elbette."
A$ayarak birbirlerine sarrldrlar. Taksinin kornast daha da
sabrrsrzca gahnmaya baqlamrqtr. Antoine merdiven altrnda
saklandr[rm yere do[ru dcindti. "HoqEa kal. Kendine iyi bak,"
der gibi hafifge baqrnr e[di. Sonra arkastnt dondii, ve annesi-
Gayet kibarca, bana odasmdan gtkmamr soyledi. Bir hig
olan bir ufakhktan ofiit dinlemek zorunda kahp, kendini ap-
tal hissetmesine neden olmuqtum. Taqkrnhfirmdan dolayr acr
bir piqmanhfa kaprldrm. Onun dostum olarak kalmasmt ister-
dim.
Antoine qrk paltosunu itinayla katlayrp sa! omzuna atmtq-
tr. ingiliz kaqmirinden nefis bir yeqil takrm vardt tizerinde.
Bi.iyiikannem konuqmaya baqladr. "Acele etmelisin , cd-
nrm," dedi. "Zamanln Eok krymetli. Hemen gitmen laztm.
Yoksa bu insanlar seni para igin oldtirecek."
Sciziinti ettigi insanlar, krzlan ve onlartn kocalanydr; an-
nelerinin gizlice kendilerini mirastan mahrum brraktr[mt ve o
korkung Antoine'rn, bag diiqmanlannln ashnda kendilerine ait
olan her qeyle slvlqrp gidecefini keqfettiklerinden beri hepsi
ofkeden Erldrrmrq durumdaydrlar.
"Sana biitiin bunlan yaqattrfirm igin tizgtintim," diye ozir
diledi bi.iyiikannem. "Ama bilirsin, zamanr diledifiimiz gtbi
ycinetemeyrz."
Antoine acrh, gayet giizel ayarlanmtq sesiyle konuqtu.
Her zamankinden daha fazla bir tiyatro oyuncusuna benzi-
yordu. "Yalnrzca bir dakika siirecek, Anne," dedi. "Senin iEin
yazdrllm bir qeyi okumak istiyorum sana."
Bir teqekki.ir qiiriydi. Okumayr bitirdifinde, durakladr.
Havada oyle bir duygu yolunlufu, oyle bir tirperti vardr ki.
"Tek kelimeyle harikaydr, Antoine," dedi bi.iytikannem, iE
geEirerek. "Soylemek istedifin her qeyi dile getiriyordu. Ve
de iqitmek istedilim her qeyi. Bir an duraksadr. Sonra Eok an-
lamh bir tebesstimle dudaklan aralandr.
"Qahntr mrydr, Antoine?" diye sordu.
Antoine'rn annesine kar;rhfl aynl de,recede hoq bir tebes-
si.imdii. "Elbette, Anne," dedi. "Elbette."
A$ayarak birbirlerine sarrldrlar. Taksinin kornast daha da
sabrrsrzca gahnmaya baqlamrqtr. Antoine merdiven altrnda
saklandr[rm yere do[ru dcindti. "HoqEa kal. Kendine iyi bak,"
der gibi hafifge baqrnr e[di. Sonra arkastnt dondii, ve annesi-
Ardrndan don Genaro benim igin bir sihirli niyet gosteri-
si gergekleqtirdi. Midesinin tizerinde yatarak bir dizi goz ka-
maqtrncr hareket yaptr. Sanki yer bir havuzmuq gibi, onun
lizerinde yizen bir rgrk damlacr[rna dontiqtti. Don Juan'rn
soyledigine gcire, bu Genaro'nun uEsuz bucaksrz yerytiztinii
kucaklama biEimiydi; ve boyutlan arasmdaki farka karqrn,
yerytizii Genaro'nun hareketini anhyordu. Genaro'nun devi-
nimlerinin gciriinttisti ve onlara getirilen agrklama iEimdeki
yalnrzhk duygusunun yerini derin bir mutlulukla doldurdu.
"Gidiyor olmanrz fikrine dayanamtyorum, don Juan," de-
digimi iqittim. Sesimin tonunu ve dediklerimi duymak utan-
drrdr beni. Kendime aclma duygularryla elimde olmadan hrE-
krrmaya baqlayrnca, biisbtittin srkrldrm. "Neyim var benim,
don Juan?" diye mrnldandrm. "Genellikle boyle delilimdir."
"Farkrndahlrn ayak parmaklanna indi gene," diye yanrt-
ladr, gtilerek.
Derken kontroliimii son zerresine kadar yitirdim ve ken-
dimi keder ve Earesizlik duygulanma kaprp koyverdim.
"Tek baqrna kalaca[rm," diye feryat ettim. "Ne olacak ba-
na? Ne olacalrm ben?"
"$oyle diyelim," dedi don Juan, dinginlikle. "Benim bu
dtinyayr terk edip bilinmeyenle ytiz yize gelmem igin ttim
giictime, t{im sabnma, ttim qanslma, ve hepsinin dtesinde sa-
vagEt-gezginin Eelikten gozii peklilinin her bi katresine ihti-
yaclm var. Geride kahp bi savasgt-gezgin gibi bagarrh olmak
igin, senin de benim gereksindigim her qeye ihtiyacrn var. Bi-
zim yapacalrmrz qekilde oralara gitmeyi goze almak, hafife
ahnacak bi qey de[il; ama geride kalmak da ciyle."
Bir duygusal patlama ya$adrm ve elini opttim.
"Qti$, Etig, gtiq!" dedi. "Utanmasan Earrklanma ttirbe yap-
maya kalkacaksrn!"
Pengesinde oldulum rstrrap kendine aclma duygusundan
grkrp benzersiz bir kayrp duygusuna doniiqtii. "Gidiyorsun!"
diye mrnldandrm. "Tanrrm! Ebediyen gidiyorsun! "
O anda don Juan bana onunla ilk karqrlaqtr[rm giinden be-
ri hep yaptrlr bir geyi yaptr. Ytizti, sanki aldrlr derin bir ne-
Ardrndan don Genaro benim igin bir sihirli niyet gosteri-
si gergekleqtirdi. Midesinin tizerinde yatarak bir dizi goz ka-
maqtrncr hareket yaptr. Sanki yer bir havuzmuq gibi, onun
lizerinde yizen bir rgrk damlacr[rna dontiqtti. Don Juan'rn
soyledigine gcire, bu Genaro'nun uEsuz bucaksrz yerytiztinii
kucaklama biEimiydi; ve boyutlan arasmdaki farka karqrn,
yerytizii Genaro'nun hareketini anhyordu. Genaro'nun devi-
nimlerinin gciriinttisti ve onlara getirilen agrklama iEimdeki
yalnrzhk duygusunun yerini derin bir mutlulukla doldurdu.
"Gidiyor olmanrz fikrine dayanamtyorum, don Juan," de-
digimi iqittim. Sesimin tonunu ve dediklerimi duymak utan-
drrdr beni. Kendime aclma duygularryla elimde olmadan hrE-
krrmaya baqlayrnca, biisbtittin srkrldrm. "Neyim var benim,
don Juan?" diye mrnldandrm. "Genellikle boyle delilimdir."
"Farkrndahlrn ayak parmaklanna indi gene," diye yanrt-
ladr, gtilerek.
Derken kontroliimii son zerresine kadar yitirdim ve ken-
dimi keder ve Earesizlik duygulanma kaprp koyverdim.
"Tek baqrna kalaca[rm," diye feryat ettim. "Ne olacak ba-
na? Ne olacalrm ben?"
"$oyle diyelim," dedi don Juan, dinginlikle. "Benim bu
dtinyayr terk edip bilinmeyenle ytiz yize gelmem igin ttim
giictime, t{im sabnma, ttim qanslma, ve hepsinin dtesinde sa-
vagEt-gezginin Eelikten gozii peklilinin her bi katresine ihti-
yaclm var. Geride kahp bi savasgt-gezgin gibi bagarrh olmak
igin, senin de benim gereksindigim her qeye ihtiyacrn var. Bi-
zim yapacalrmrz qekilde oralara gitmeyi goze almak, hafife
ahnacak bi qey de[il; ama geride kalmak da ciyle."
Bir duygusal patlama ya$adrm ve elini opttim.
"Qti$, Etig, gtiq!" dedi. "Utanmasan Earrklanma ttirbe yap-
maya kalkacaksrn!"
Pengesinde oldulum rstrrap kendine aclma duygusundan
grkrp benzersiz bir kayrp duygusuna doniiqtii. "Gidiyorsun!"
diye mrnldandrm. "Tanrrm! Ebediyen gidiyorsun! "
O anda don Juan bana onunla ilk karqrlaqtr[rm giinden be-
ri hep yaptrlr bir geyi yaptr. Ytizti, sanki aldrlr derin bir ne-
Ardrndan, don Juan'rn, naguahn, yoldaqlanna, neqe kay-
naklanna, korumasr altrndakilere, yassl dorulun sisi iginde
birer birer kuzeye dofru gozden kaybolurlarken nastl krla-
vuzluk ettilini gordiim. Her birinin nasrl birer rqrk damlacrfr-
na doniiqttifiinti, ve hep birlikte yiikselip, tepenin iizerinde,
gokytiziindeki hayalet rqrklar gibi nasrl siiztildtklerini gtir-
dtim. Dafrn tizerinde bir gember gizdiler; don Juan'tn once-
den soylemiq oldulu gibi: yaluzca kendi gozleri iEin son bir
bakrqtr bu, bu harikulade Yeryiizi.i'ne son bir bakrq. Ve sonra
kayboldular.
Ne yapmam gerektifini biliyordum. Vaktim sona ermiqti.
Son stirat sarp yamacln kryrsma do[ru koqtum ve ugurumdan
aqa[rya attrm kendimi. Ytiziimde rtizgfln hissettim bir an, ve
ardmdan son derece mtiqfik bir karanltk, huzur dolu bir yeral-
tr nehri gibi sanp yuttu beni.
Ardrndan, don Juan'rn, naguahn, yoldaqlanna, neqe kay-
naklanna, korumasr altrndakilere, yassl dorulun sisi iginde
birer birer kuzeye dofru gozden kaybolurlarken nastl krla-
vuzluk ettilini gordiim. Her birinin nasrl birer rqrk damlacrfr-
na doniiqttifiinti, ve hep birlikte yiikselip, tepenin iizerinde,
gokytiziindeki hayalet rqrklar gibi nasrl siiztildtklerini gtir-
dtim. Dafrn tizerinde bir gember gizdiler; don Juan'tn once-
den soylemiq oldulu gibi: yaluzca kendi gozleri iEin son bir
bakrqtr bu, bu harikulade Yeryiizi.i'ne son bir bakrq. Ve sonra
kayboldular.
Ne yapmam gerektifini biliyordum. Vaktim sona ermiqti.
Son stirat sarp yamacln kryrsma do[ru koqtum ve ugurumdan
aqa[rya attrm kendimi. Ytiziimde rtizgfln hissettim bir an, ve
ardmdan son derece mtiqfik bir karanltk, huzur dolu bir yeral-
tr nehri gibi sanp yuttu beni.
birlikte baldrrlanmda gok alrrh kramplar baqladr. Biraz ov-
dum. Oyle kotti kasrlmrqlardr ki berbai berelei oluqacalmdan
korktum. Bir merhem aramak igin kalkrp banyonun yolunu
tuttum. Ytiriiyemiyordum. Baqrm doni.iyordu. Yere diiqttim,
ilk kez baqrma geliyordu boyle bir gey. Kontroliimti biraz ka-
zantnca, baldrrl arrmdaki krampl ann beni hi g endi gelendirme-
difini fark ettim. Oysa her zaman bir hastahk hastasr olmu-
qumdur. Baldrrlarrmda boylesi olalandrqr bir alrrnrn igimi
kaygrlarla doldurmasr gerekirdi.
Sonra pencereyi kapamaya gittim, gergi giiriiltti de duyul-
maz olmuqtu. Pencerenin kapah oldulunu, ve drqardaki ka-
ranhfr fark ettim. Geceydi! oda gok havasrzdr. Pencereleri
aEtlm. Onlan niye kapadrfrmr anlayamamrqtrm. Gece havasr
serin ve temizdi. Park yeri boqtu. Park yeriyle oturdulum bi-
nanln arasrndaki meydanda gahqtrnlan bir arabadan gelmig
olmahydl o ses. Artrk tizerinde di.iqtinmeyi brraktlm ve uyku-
ma devam etmek tizere yatafirma geri dcindtim. Yanlamasma
uzanlp ayaklarrml yere sarkrttrm. Qok kdtti afrryan baldrrla-
rrmdaki dolagrma yardrmcr olmak igin bu pozisyonda uyuma-
yr istiyordum, ama onlarr aqalrya sarkrtmak mr yoksa bir yas-
trkla yukan kaldrrmak mr gerektifinden emin defildim.
Rahatga yerleqip uykuya gegmeye baglarken, bir diiqi.ince
oyle bir giddetle zihnime hiicum erti ki, rek bir refleksle srg-
raylp kalkrverdim. Meksika'da bir uEuruma atlamrqtrm ben!
Bir sonraki dtiqtincem, scizde-mantrkh bir grkarsamaydr: bile-
rek, olmek igin bir uquruma atlamrq oldufuma gcire, artrk bir
hortlak olmuqum demekti. Ne garip, diye dtiqtindiim, oldtik-
ten sonra bir hortlak olarak Los Angeles'a, Westwood'la Wils-
hire'rn kesiqtili kciqedeki btiro/evime donmtiqttim. Ama eler
bir hortlaksam, diye mantrk ytiriitti.im; temiz havanrn ytiziime
garpmasrnl, ya da baldrrlanmdaki acryr nasrl hissedebilirdim
ki?
Yatalrmrn garqaflanna dokundum, bana gergek gibi gel-
diler. Madeni somya da oyleydi. Banyoya gittim. Aynada
kendime baktrm. Gcirtintiqi.ime bakrlrrsa, kolayhkla bir hort-
lak olabilirdim. Korkung gortiniiyordum. Gozlerim gukura
birlikte baldrrlanmda gok alrrh kramplar baqladr. Biraz ov-
dum. Oyle kotti kasrlmrqlardr ki berbai berelei oluqacalmdan
korktum. Bir merhem aramak igin kalkrp banyonun yolunu
tuttum. Ytiriiyemiyordum. Baqrm doni.iyordu. Yere diiqttim,
ilk kez baqrma geliyordu boyle bir gey. Kontroliimti biraz ka-
zantnca, baldrrl arrmdaki krampl ann beni hi g endi gelendirme-
difini fark ettim. Oysa her zaman bir hastahk hastasr olmu-
qumdur. Baldrrlarrmda boylesi olalandrqr bir alrrnrn igimi
kaygrlarla doldurmasr gerekirdi.
Sonra pencereyi kapamaya gittim, gergi giiriiltti de duyul-
maz olmuqtu. Pencerenin kapah oldulunu, ve drqardaki ka-
ranhfr fark ettim. Geceydi! oda gok havasrzdr. Pencereleri
aEtlm. Onlan niye kapadrfrmr anlayamamrqtrm. Gece havasr
serin ve temizdi. Park yeri boqtu. Park yeriyle oturdulum bi-
nanln arasrndaki meydanda gahqtrnlan bir arabadan gelmig
olmahydl o ses. Artrk tizerinde di.iqtinmeyi brraktlm ve uyku-
ma devam etmek tizere yatafirma geri dcindtim. Yanlamasma
uzanlp ayaklarrml yere sarkrttrm. Qok kdtti afrryan baldrrla-
rrmdaki dolagrma yardrmcr olmak igin bu pozisyonda uyuma-
yr istiyordum, ama onlarr aqalrya sarkrtmak mr yoksa bir yas-
trkla yukan kaldrrmak mr gerektifinden emin defildim.
Rahatga yerleqip uykuya gegmeye baglarken, bir diiqi.ince
oyle bir giddetle zihnime hiicum erti ki, rek bir refleksle srg-
raylp kalkrverdim. Meksika'da bir uEuruma atlamrqtrm ben!
Bir sonraki dtiqtincem, scizde-mantrkh bir grkarsamaydr: bile-
rek, olmek igin bir uquruma atlamrq oldufuma gcire, artrk bir
hortlak olmuqum demekti. Ne garip, diye dtiqtindiim, oldtik-
ten sonra bir hortlak olarak Los Angeles'a, Westwood'la Wils-
hire'rn kesiqtili kciqedeki btiro/evime donmtiqttim. Ama eler
bir hortlaksam, diye mantrk ytiriitti.im; temiz havanrn ytiziime
garpmasrnl, ya da baldrrlanmdaki acryr nasrl hissedebilirdim
ki?
Yatalrmrn garqaflanna dokundum, bana gergek gibi gel-
diler. Madeni somya da oyleydi. Banyoya gittim. Aynada
kendime baktrm. Gcirtintiqi.ime bakrlrrsa, kolayhkla bir hort-
lak olabilirdim. Korkung gortiniiyordum. Gozlerim gukura
bir qey oldu benim igin. Adrmlanmr hissetmiyordum. Ayakla-
rlmrn altrnda yastrklar varmtg, ya da kaldrnm hahyla kaplan-
mrq gibiydi. Kayarak hareket ediyordum. Sadece iki-tig adrm
attrlrmr zannederken birden bire lokantanrn kaprsrnda bul-
dum kendimi. Yiyecekleri yutabilece[imi biliyordum, gtinkti
evde su iEebilmiqtim. Konugabildifimi de biliyordum, giinkti
suyun altrnda bofazrmr temizlemig ve sovmtiqttim. Her za-
man yaptrlrm gibi lokantaya girdim. Bankoya oturdum ve
beni tanryan kadrn garson yanrma yaklaqtr.
"Bugtin iyi gciriinmiiyorsun, canlm," dedi. "Gribe mi ya-
kalandrn?"
"Haylr," diye yanrtladrm, keyifli gcirtinmeye qahqarak.
"Qok yofun gahqryordum. Bir tez yazmak igin tam yirmi dort
saattir uyumadrm. Bu arada, bugiin giinlerden ne?"
Saatine baktr ve tarihi sciyledi, bu arada saatinin ozel ol-
dulunu, takvimi bulundufunu, krzrnrn arma[anr oldufunu da
anlattr. Saati de ekledi: sabah 3:15'di.
Biftek ve yumurta, patates ve tereyaflr tost ekme[i soyle-
dim. Sipariqimi getirmek i.izere uzaklaqtrlrnda, yeni bir deh-
qet dalgasr zihnimi sarmrqtr bile: Bir onceki gtin, akqam iner-
ken Meksika'daki o uEuruma atlayrqrm bir hayalden mi iba-
retti? Fakat atlayrqrm bir hayal olsa bile, o kuq ugmaz kervan
gegmez yerden Los Algeles'a yalnrzca on saatte nasrl donmiiq
olabilirdim ki? On saat boyunca uyumug muydum? Yoksa
Los Angeles'e kadar uEmug, kaymrq, siiziilmti$, ya da her ne
yapmrgsaffi, o mu on saat stirmiiqtti? Uguruma atladrlrm yer-
den Los Angeles'a geleneksel araElarla dcinmiiq olmam soz
konusu bile degildi; gtinkti o yerden sadece Mexico City'e
gelmek bile iki gi.in stirerdi.
Garip bir dtiqtince daha belirdi zihnimde. Daha once de
<iltip dirilmiq olduluma iliqkin sozde-anryla aynr berrakh[r
taqryordu bu diiqiince, aynl zamanda bana tiimi.iyle yabancr
olma o.zellifini de: stireklilifim onulmaz biEimde krnlmrqtr
artrk. Oyle ya da boyle, o vadinin dibinde gergekten olmi.iq-
tiim. Canh olugumu, Ship's'de kahvaltr ediyor oluqumu anla-
yabilmek mtimki.in degildi. Gegmiqime dontip, geriye baktr-
bir qey oldu benim igin. Adrmlanmr hissetmiyordum. Ayakla-
rlmrn altrnda yastrklar varmtg, ya da kaldrnm hahyla kaplan-
mrq gibiydi. Kayarak hareket ediyordum. Sadece iki-tig adrm
attrlrmr zannederken birden bire lokantanrn kaprsrnda bul-
dum kendimi. Yiyecekleri yutabilece[imi biliyordum, gtinkti
evde su iEebilmiqtim. Konugabildifimi de biliyordum, giinkti
suyun altrnda bofazrmr temizlemig ve sovmtiqttim. Her za-
man yaptrlrm gibi lokantaya girdim. Bankoya oturdum ve
beni tanryan kadrn garson yanrma yaklaqtr.
"Bugtin iyi gciriinmiiyorsun, canlm," dedi. "Gribe mi ya-
kalandrn?"
"Haylr," diye yanrtladrm, keyifli gcirtinmeye qahqarak.
"Qok yofun gahqryordum. Bir tez yazmak igin tam yirmi dort
saattir uyumadrm. Bu arada, bugiin giinlerden ne?"
Saatine baktr ve tarihi sciyledi, bu arada saatinin ozel ol-
dulunu, takvimi bulundufunu, krzrnrn arma[anr oldufunu da
anlattr. Saati de ekledi: sabah 3:15'di.
Biftek ve yumurta, patates ve tereyaflr tost ekme[i soyle-
dim. Sipariqimi getirmek i.izere uzaklaqtrlrnda, yeni bir deh-
qet dalgasr zihnimi sarmrqtr bile: Bir onceki gtin, akqam iner-
ken Meksika'daki o uEuruma atlayrqrm bir hayalden mi iba-
retti? Fakat atlayrqrm bir hayal olsa bile, o kuq ugmaz kervan
gegmez yerden Los Algeles'a yalnrzca on saatte nasrl donmiiq
olabilirdim ki? On saat boyunca uyumug muydum? Yoksa
Los Angeles'e kadar uEmug, kaymrq, siiziilmti$, ya da her ne
yapmrgsaffi, o mu on saat stirmiiqtti? Uguruma atladrlrm yer-
den Los Angeles'a geleneksel araElarla dcinmiiq olmam soz
konusu bile degildi; gtinkti o yerden sadece Mexico City'e
gelmek bile iki gi.in stirerdi.
Garip bir dtiqtince daha belirdi zihnimde. Daha once de
<iltip dirilmiq olduluma iliqkin sozde-anryla aynr berrakh[r
taqryordu bu diiqiince, aynl zamanda bana tiimi.iyle yabancr
olma o.zellifini de: stireklilifim onulmaz biEimde krnlmrqtr
artrk. Oyle ya da boyle, o vadinin dibinde gergekten olmi.iq-
tiim. Canh olugumu, Ship's'de kahvaltr ediyor oluqumu anla-
yabilmek mtimki.in degildi. Gegmiqime dontip, geriye baktr-
benakhlr ve kapsaml en i.ist di.izeydeydi. Benim sorunum,
onlann giindelik ya$amrmda beni endiqe ve beklentilerle do-
lu bir umutsuzlu[a iten, yakrcr scizde-anilardan baqka bir qey
olmamalarrydr. Normal yaqantrmr, birdenbire oniimde beliri-
verecek birini, belki bir ighanmdan grkrp karqrma dikilivere-
cek, ya da koqeyi drinerken bana toslayrverecek birini stirek-
li gozetleme halinde siirdiiri.iyordum dersem yanhq olmaz.
Nereye gidersem gideyim, gozlerim istefim drqrnda hig dur-
madan gevreyi tanyordu; var olmayan, ama aynl zamanda
herkesten daha yolun biEimde var olan insanlan anyordum.
o sabah Ship's'de otururken, don Juan'la gegirdifiim btittin
o yrllar boyunca yiikseltilmiq farkrndahkta baqrmdan gegen
her qey, en ince aynntrsma kadar kesintisiz, stirekli bir anrlar
zinciri oldu yeniden. Don Juan, nagual olan bir erkek btiyii-
ctiniin, enerji kiitlesinin ci.issesinden ottirti ister istemez par-
galarabciltinmiiq olmasr gerektili gerge[inden acr duydulunu
ifade etmiqti. Her parEanln ayn bir ttir eylemler alarunln slnrr-
lan igerisinde yaqadr[mr, ve her,ayn parEada yaqanan olayla-
rrn, kiqinin trim cimriince meydana gelenlerin eksiksiz, biling-
li bir tablosunu oluqturmak tizere gtintin birinde birlegtirilme-
si gerektigini soyli.iyordu.
Gcizlerimin igine bakarak, birleqtirmenin tamamlanmasl-
run yrllar siirdtili.inii, ve eylem alanlannrn ti.imtine birden bi-
linEli bigimde asla ulaqamadrklan iEin pargalara bohinmiiq
olarak ya$aml$ naguallar oldu[unun da kulalrna gahndr[rnr
soylemigti.
o sabah ship's'de yaqadrklanm, en grlgrn fantezilerimde
hayal edebileceklerimin bile otesindeydi. Don Juan bana de-
falarca tekrar etmiqti; btiytictilerin dtinyasr her qeyin nihai ol-
du[u, degiqmeden kaldrEr sabit bir diinya degildi; aksine hig-
bir qeyin garanti sayrlamayacafr ebedi bir dalgalanma dtinyi-
srydr burasr. Biligsellifim uEuruma atlayrqla birlikte oyle
esash bir deliqime u[ramrqtr ki, inanrlmasr ve tanrmlanmasr
olanaksrz bir stirii geyin igeri slzmaslna imkdn veriyordu ar-
trk.
Ama biliqsellik parEalanmrn biittinleqmesine iliqkin ne
benakhlr ve kapsaml en i.ist di.izeydeydi. Benim sorunum,
onlann giindelik ya$amrmda beni endiqe ve beklentilerle do-
lu bir umutsuzlu[a iten, yakrcr scizde-anilardan baqka bir qey
olmamalarrydr. Normal yaqantrmr, birdenbire oniimde beliri-
verecek birini, belki bir ighanmdan grkrp karqrma dikilivere-
cek, ya da koqeyi drinerken bana toslayrverecek birini stirek-
li gozetleme halinde siirdiiri.iyordum dersem yanhq olmaz.
Nereye gidersem gideyim, gozlerim istefim drqrnda hig dur-
madan gevreyi tanyordu; var olmayan, ama aynl zamanda
herkesten daha yolun biEimde var olan insanlan anyordum.
o sabah Ship's'de otururken, don Juan'la gegirdifiim btittin
o yrllar boyunca yiikseltilmiq farkrndahkta baqrmdan gegen
her qey, en ince aynntrsma kadar kesintisiz, stirekli bir anrlar
zinciri oldu yeniden. Don Juan, nagual olan bir erkek btiyii-
ctiniin, enerji kiitlesinin ci.issesinden ottirti ister istemez par-
galarabciltinmiiq olmasr gerektili gerge[inden acr duydulunu
ifade etmiqti. Her parEanln ayn bir ttir eylemler alarunln slnrr-
lan igerisinde yaqadr[mr, ve her,ayn parEada yaqanan olayla-
rrn, kiqinin trim cimriince meydana gelenlerin eksiksiz, biling-
li bir tablosunu oluqturmak tizere gtintin birinde birlegtirilme-
si gerektigini soyli.iyordu.
Gcizlerimin igine bakarak, birleqtirmenin tamamlanmasl-
run yrllar siirdtili.inii, ve eylem alanlannrn ti.imtine birden bi-
linEli bigimde asla ulaqamadrklan iEin pargalara bohinmiiq
olarak ya$aml$ naguallar oldu[unun da kulalrna gahndr[rnr
soylemigti.
o sabah ship's'de yaqadrklanm, en grlgrn fantezilerimde
hayal edebileceklerimin bile otesindeydi. Don Juan bana de-
falarca tekrar etmiqti; btiytictilerin dtinyasr her qeyin nihai ol-
du[u, degiqmeden kaldrEr sabit bir diinya degildi; aksine hig-
bir qeyin garanti sayrlamayacafr ebedi bir dalgalanma dtinyi-
srydr burasr. Biligsellifim uEuruma atlayrqla birlikte oyle
esash bir deliqime u[ramrqtr ki, inanrlmasr ve tanrmlanmasr
olanaksrz bir stirii geyin igeri slzmaslna imkdn veriyordu ar-
trk.
Ama biliqsellik parEalanmrn biittinleqmesine iliqkin ne
ship's'in bankosunda otururken neden soz ettifini anladrm.
Ben bir savagQbgezgindim. Yalnrzca enerji gergekleri anlam
tagryordu benim igin. Btittin geri kalanlar hiE 6nemi olmayan
aksesuarlardan ibaretti.
O gece yemefimin gelmesini beklerken zihnimde pat-
layan bir berrak dtigtince daha vardr. Don Juan'rn oner-
meleriyle bir gciniildeqlik, bir cizdeqleqme dalgasr hissettim
igimde. sonunda onun olretilerinin amacrna ulagmrgtrm.
Daha rince hig olmadrlrm kadar bir olmuqtum onunla. Benim
tek yanh Batrh fikirlerime uygun olmadrklan igin benim
agrmdan devrimci nitelikler taqrsalar da, higbir zaman don
Juan'a ya da onun kavramlanna salt karqr grkmrq de[ildim as-
lrnda. Daha ziyade., onun kavramlannr sunuqundaki isabet-
lilik beni hep cilesiye korkutmuqtu. verimlili[inin rartrqma
gcitiiriir tarafi yoktu. Bu durum beni bagtan beri aqrklamalar
aramaya zorlamrq, sanki inancrm goni.ilsi.izmtiq gibi davran-
maya itmigti.
Evet, o uguruma atladrm, dedim kendi kendime, ve cil-
medim, gtinkti dibe varmadan farhndaltgm karanltk
denizinin beni yutmasmaizin verdim. Korkular ve pigmanhk-
lar olmadan ona teslim oldum. ve o karanltk deniz bana ol-
meyip kendimi L.A.'daki yatalrmda bulmam igin ne
gerekiyorsa onu sa$adr. iti giin cincesi, bu agrklimanrn
benim igin higbir anlamr olmazdr. $imdi ship's'de, sabahrn
tigiinde, benim igin her gey demekti.
Orada yalnrzmrgrm gibi elimi gririilttiyle masaya indir-
dim. insanlar bana bakrp anlayrgla g,itii-r"diler. umurumda
degildi. zihnrm goztimsiizb.n agmaza odaklanmrqtr: on saat
6nce cilmek izere bir uguruma atlamrq oldu[um gergeline
karqrn hayattaydrm. Boyle bir agmaz asla goztilem ezdi,
biliyordum bunu. Benim normal biliqsellilim rarmin olmak
igin tek yonlti bir agrklama gereksiniyordu, ama tek ycinlti
agrklamalar olasr de[ildi. Bu olanlar, stireklilikteki kesinrinin
don{im noktasrydr. Don Juan, kesintinin btiyiictiltik oldufunu
sciylemiqti. Becerebildilim kadar agrkhkla anlamrgtrm bunu
artrk. Geride kalmak igin ti,im giictime, tiim sabnma, ve her
ship's'in bankosunda otururken neden soz ettifini anladrm.
Ben bir savagQbgezgindim. Yalnrzca enerji gergekleri anlam
tagryordu benim igin. Btittin geri kalanlar hiE 6nemi olmayan
aksesuarlardan ibaretti.
O gece yemefimin gelmesini beklerken zihnimde pat-
layan bir berrak dtigtince daha vardr. Don Juan'rn oner-
meleriyle bir gciniildeqlik, bir cizdeqleqme dalgasr hissettim
igimde. sonunda onun olretilerinin amacrna ulagmrgtrm.
Daha rince hig olmadrlrm kadar bir olmuqtum onunla. Benim
tek yanh Batrh fikirlerime uygun olmadrklan igin benim
agrmdan devrimci nitelikler taqrsalar da, higbir zaman don
Juan'a ya da onun kavramlanna salt karqr grkmrq de[ildim as-
lrnda. Daha ziyade., onun kavramlannr sunuqundaki isabet-
lilik beni hep cilesiye korkutmuqtu. verimlili[inin rartrqma
gcitiiriir tarafi yoktu. Bu durum beni bagtan beri aqrklamalar
aramaya zorlamrq, sanki inancrm goni.ilsi.izmtiq gibi davran-
maya itmigti.
Evet, o uguruma atladrm, dedim kendi kendime, ve cil-
medim, gtinkti dibe varmadan farhndaltgm karanltk
denizinin beni yutmasmaizin verdim. Korkular ve pigmanhk-
lar olmadan ona teslim oldum. ve o karanltk deniz bana ol-
meyip kendimi L.A.'daki yatalrmda bulmam igin ne
gerekiyorsa onu sa$adr. iti giin cincesi, bu agrklimanrn
benim igin higbir anlamr olmazdr. $imdi ship's'de, sabahrn
tigiinde, benim igin her gey demekti.
Orada yalnrzmrgrm gibi elimi gririilttiyle masaya indir-
dim. insanlar bana bakrp anlayrgla g,itii-r"diler. umurumda
degildi. zihnrm goztimsiizb.n agmaza odaklanmrqtr: on saat
6nce cilmek izere bir uguruma atlamrq oldu[um gergeline
karqrn hayattaydrm. Boyle bir agmaz asla goztilem ezdi,
biliyordum bunu. Benim normal biliqsellilim rarmin olmak
igin tek yonlti bir agrklama gereksiniyordu, ama tek ycinlti
agrklamalar olasr de[ildi. Bu olanlar, stireklilikteki kesinrinin
don{im noktasrydr. Don Juan, kesintinin btiyiictiltik oldufunu
sciylemiqti. Becerebildilim kadar agrkhkla anlamrgtrm bunu
artrk. Geride kalmak igin ti,im giictime, tiim sabnma, ve her
eriqilmez oldu[unu sciyleyen sesini duydum.
O anda lokantanrn park yerine grkan arka kaprsr agrldr ve
iEeriye garip biri girdi; herhalde krrkh yaqlarrnrn baqlarrnda
bir adamdr bu; sagr bagr karmakanqrk, bir deri bir kemik ol-
maslna kargrn oldukga yakrgrkhydr. Onu yrllardrr UCLA Eev-
resinde, ci[renciler arasmda dolagrrken gcirtiyordum. Birisi
bana onun yakrnlardaki Askeri Hastane'nin ayakta tedavi
goren hastalanndan biri oldulunu sciylemiqti. Ruhsal agrdan
dengesiz gibi gortintiyordu. Ship's'de defalarca rast gelmiqtim
ona; her zaman bankonun ayru koqesinde, bir fincan kahvenin
tizerine kapanmrg otururdu. E[er en sevdili taburede oturan
biri varsa, drgarda dikilip pencereden igeriye bakarak yerinin
bogalmasrnr bekledifini de gok gormtiqttim.
Lokantaya girdilinde her zamanki yerine gidip oturdu,
ardmdan bana baktr. Gozlerimiz karqrlagtr. Bundan sonra ilk
duydulum, beni ve igerdeki herkesi iliklerine kadar donduran
korkunE grlh[r oldu. igerdekilerin hepsi yemeklerini brrakrp
faltagr gibi agrlmrq gcizlerle bana baktrlar. Benim ba[rrdrfirmr
dtiqiinmi.iglerdi, besbelli. Bankoya vurup ardmdan ytiksek
sesle gtilerek buna zemin hazrlamrqtrm. Adam taburesinden
firlayrp lokantadan drqan koqtu, ve ellerini baqrnrn tizerinde
heyecanla sallayarak dontip bana baktr.
Ani bir dtirttiye kargr koyamayarak adamm arkasrndan
kogtum. Bende grflrk attracak ne gordti[tinii sormak istiyor-
dum. Park yerinde yakaladrm onu, ve neden gr$rk attrfrnr
soylemesini istedim. Elleriyle gozlerini kapattr ve daha
biiytik bir Erflrk koyverdi. Gordti[i.i k6bustan odii kopmuq,
olanca giiciiyle bafirran bir Eocuk gibiydi trpkr. Onu braktrm
ve lokantaya geri dondi.im.
"Ne oldu sana canlm?" diye sordu garson kz, endiqeli bir
yi.izle. "Beni eziyordun nerdeyse."
"Bir arkadaqr gordtim de," dedim.
Garson krzm y{iztinde alayh bir iiziintti ve hayret ifadesi
belirdi.
"O adam senin arkadagrn ml?" diye sordu.
"Dtinyadaki tek arkadaqrm," dedim, ve bu gerEefin ta
eriqilmez oldu[unu sciyleyen sesini duydum.
O anda lokantanrn park yerine grkan arka kaprsr agrldr ve
iEeriye garip biri girdi; herhalde krrkh yaqlarrnrn baqlarrnda
bir adamdr bu; sagr bagr karmakanqrk, bir deri bir kemik ol-
maslna kargrn oldukga yakrgrkhydr. Onu yrllardrr UCLA Eev-
resinde, ci[renciler arasmda dolagrrken gcirtiyordum. Birisi
bana onun yakrnlardaki Askeri Hastane'nin ayakta tedavi
goren hastalanndan biri oldulunu sciylemiqti. Ruhsal agrdan
dengesiz gibi gortintiyordu. Ship's'de defalarca rast gelmiqtim
ona; her zaman bankonun ayru koqesinde, bir fincan kahvenin
tizerine kapanmrg otururdu. E[er en sevdili taburede oturan
biri varsa, drgarda dikilip pencereden igeriye bakarak yerinin
bogalmasrnr bekledifini de gok gormtiqttim.
Lokantaya girdilinde her zamanki yerine gidip oturdu,
ardmdan bana baktr. Gozlerimiz karqrlagtr. Bundan sonra ilk
duydulum, beni ve igerdeki herkesi iliklerine kadar donduran
korkunE grlh[r oldu. igerdekilerin hepsi yemeklerini brrakrp
faltagr gibi agrlmrq gcizlerle bana baktrlar. Benim ba[rrdrfirmr
dtiqiinmi.iglerdi, besbelli. Bankoya vurup ardmdan ytiksek
sesle gtilerek buna zemin hazrlamrqtrm. Adam taburesinden
firlayrp lokantadan drqan koqtu, ve ellerini baqrnrn tizerinde
heyecanla sallayarak dontip bana baktr.
Ani bir dtirttiye kargr koyamayarak adamm arkasrndan
kogtum. Bende grflrk attracak ne gordti[tinii sormak istiyor-
dum. Park yerinde yakaladrm onu, ve neden gr$rk attrfrnr
soylemesini istedim. Elleriyle gozlerini kapattr ve daha
biiytik bir Erflrk koyverdi. Gordti[i.i k6bustan odii kopmuq,
olanca giiciiyle bafirran bir Eocuk gibiydi trpkr. Onu braktrm
ve lokantaya geri dondi.im.
"Ne oldu sana canlm?" diye sordu garson kz, endiqeli bir
yi.izle. "Beni eziyordun nerdeyse."
"Bir arkadaqr gordtim de," dedim.
Garson krzm y{iztinde alayh bir iiziintti ve hayret ifadesi
belirdi.
"O adam senin arkadagrn ml?" diye sordu.
"Dtinyadaki tek arkadaqrm," dedim, ve bu gerEefin ta

You might also like