You are on page 1of 2

Ebu Bekir el- Kelabazi ilk Sufi müelliflerdendir ve nisbesini Buhara’da doğduğundan almıştır.

380Lİ
YILLARDA Buhara’da vefat etmiştir.

Kelabazi Buhara’da bir yerdir. Buhara türk diyarıdır. Farsça metinlerde adı Gülabad olarak yazılır yani
gül abadı gül ile donatılmış demektir. Buhara dönemin ilim merkezidir. Buradan sonra semerkand
küfe bağdat gibi şehirlere seyahat ediyor. Tasavvufun doğuş devrine ve teşekkül dönemine yakın
yaşadığı için ilk sufilerle de çağdaştır. Tasavvufin teşekkül dönemini müşahede etmesi ve ilk sufiler
hakkında birinci ağızdan bilgi vermesi sebebiyle eseri önemdir.

Tasavvuftaki üstadı Hallac Mansur’un takipçilerindendir. Bu kişi Azerbaycan gibi yerleri İslam ile
buluşturmuştur. Faris b. İsa’dan tasavvufu öğrenmiştir. Aynı zamanda Hanefi fakihidir. Önde gelen
muhaddislerdendir. 223 hadisi şerh ettiği Bahrü’l Havaid isimli sufi gözüyle yazılmış bir eserdir. İşari
yorum denilen hadis şerhi tekniğini başlatanlardandır.

Tasavvufta klasik sayılan eseri Taarruf isimli eseridir. Taarruf, tasavvuf ehlinin yolunu bilmek
demektir. İlk dönemde yazılan tasavvuf klasikleri arasında en muhtasar, en özlü, dar kapsamlı
olanıdır. Sufi olmadıkları halde sufi gibi görünen mustasfise yani sufi taslaklarından bahsederek
şikayet ederek başlıyor. Bunlar sufileri taklit eder ancak hakikati yaşamazlar. Bunlar insanları aldatan
tasavvufu istismar eden şahıslardır. Tsavvufun temel özelliklerinden biri teslimiyettir ve doğru kişiye
teslim olunmadığında sorun yaşanmaktadır. Kime teslim olup, kimi takip ettiğimiz önemlidir.

Sonrasında sufilik ve sufiler hakkında özet bilgiler verir. Sufi kimdir, tasavvuf kelimesi nereden
gelmektedir. Tasavvuf islami ilimler içerisinde yerini almaya yeni başladığı için bu önemlidir. Tasavvuf
ilminde veri sağlayan 3 ilim vardır. Diğerleri onlardan hareket eder bunlar Hadis, Tefsir. İnsanın
sorularına cevap vermeye çabalayan 3 ilim vardır Kelam, Felsefe ve Tasavvuf. Tasavvuf nedir sorusu
yükselmiştir. Önce etimolojik açıklamalar yapmışlardır. Hemen eserin başında da bu konu ele alınır.
İlk babında sufilerin sufilerle ilgili sözleri yer alır ve sufilerin neden sufi olarak tanılandırıldıklarının
sebebi aktarılmıştır. Bunların ashab-ı kiramı örnek alarak hareket ettiklerini belirtir izah eder.

Sonra tevhid, allahın sıfatları, Allah’ın ezeli ve ebedi oluşu, Kuran’ın mahlukluğu, esmau’l hüsna,
ru’yetülllah, ru’yetül nebi, fiillerin yaratıldığı meselesi, istitaat, cebir görüşü, va’d ve vaid, çocukların
vefatı gibi itikadi meseleleri ele alır. 100 sayfa bu meseleleri uzun uzun inceler. Tasavvuf klasiklerinde
bu ilk defa görülen bir husustur. Bunu ehl-i sünnet ve eşari kelamcılığı içinde ele alır. Bunlar o
dönemlerin temel problemlerindendir. Sufilere bilgisiz gözüyle bakılınca sufiler akaide dair
görüşlerinin ehl-i sünnet çerçevesinde olduğunu göstermek için yazmıştır. Sufilerin nasıl
düşündüğünü aktarmıştır.

Bunlardan sonra tasavvufi meselelere geçer. Ulumu’l ehval, tasavvuf nedir, tövbe, tasavvufi
mertebeler, tevbe, züht, fakr, şükür tevekkül, rıza, kurbiyyet Allah’a yakın olmak, vecd, gaybet, şuur
tevhidin hakikati, arif kimdir ve arifin sıfatları gibi tasavvufun temel meseleleri ve kavramlarını özlüce
ele alır. Güzel ve anlaşılabilir bir dille yazılmıştır. Tartışmalı meselelere yer vermez. Mevzu ve israiliyat
türü bilgilere yer vermediği için çok önemsenmiştir. Hatta eğer taarruf olmasaydı tasavvuf bilinmezdi
denmiştir.

Muhtasar bir eser olduğu için zaman zaman şerhe ihtiyaç duyabilir. Çünkü Kelabazi bazı noktalarda
sözü uzatmaz. Bu nedenle ilk defa tasavvufa dair eserlere yazılan şerhler Kelabazi’nin eserine
yazılmıştır. Yazılan ilk şerh de Farsçadır.

Kişinin yaptığı her türlü işi şaibeden, riyadan ve benzeri arzulardan arındırmak ihlastır. Şaibe
ameli bozan zayi edenşeydir. Bu şirk olabilir. sufilere göre çok amelle değil ancak ihlasla
kurtuluşa ulaşabilirsiniz. Amel az da olsa devamlı ve ihlaslı olmalıdır. Amelleri insanlardan ve
nefisten korumalıyız. Bunlar amelin ihlasını bozan unsurlardır. Üç adımla ihlas hırkası giyilir.
İlki, yaptığın ameli görmemektir. Her ne iyilik senden çıkmışsa bil ki o Allah’tandır. İkinci
aşama ise ameline bir karşılık beklememektir. Yaptığın işi yalnızca Allah için yapmaktır.
Üçüncü aşama ise yaptığın işlerden razı olmamak ve yeterli görmemektir. Amelinin noksan ve
kusurlu olduğunu görmektir. Çünkü amelin mahalli nefistir ve o kusurlardan arınmamıştır.
Amellerimizdeki kusuru görürsek daha güzelini daha şuurlu olanını yapmaya gayret ederiz.
Ancak tembelliğe sürüklenmemek gerekir.

Son olarak, akıldan çıkarılmaması gereken bir husus ise ihlasını da görmemek gerekir. Bu
nihai bir mertebedir. Kendimizdeki güzel vasıfları görmemektir. Tam olduğunu düşündüğün
an geriye doğru düşüşün başlar. Kendisi nakıs ve muhtaç görürsen yürürsün telakki edersin.
Ancak tam olduğunu düşünürsen iniş tenzil başlar. El-ihlasu fil ihlas denmiştir yani ihlasta da
ihlaslı olmak gerekir.

Dini hayatımızın üç parçası vardır. İlim, amel ve ihlas (ahlak). Ameli değerli kılan şey ihlas, ilmi
değerli kılan şey ise ameldir. Bunlar dini hayatımızı bütün olarak yerine getirmemizi sağlayan
üç temel rükündür. Dini hayatımızın temel rüknü İlahi rızadır. İlahi rızanın ihlasla olan
ilişkisini görmek gerekir. İhlas yaptığın işlerde Allah’ı gözetebilmektir. İhlaslı olursak
muhabbetu’llah filizi gözlümüzde büyür ve her işini Allah için yapar hale gelir. Sufilerin
yollarının temel amacı budur.

You might also like