You are on page 1of 140

Cilt: 4 • Sayı: 2 • Yıl: 2019 ISSN: 2587 - 120X

TÜRK
FARMAKOPE
DERGİSİ

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu


Ankara
www.Turkfarmakopedergisi.gov.tr
Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

Sahibi
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu adına
Dr. Hakkı GÜRSÖZ

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü


Bil.Uzm.Ecz. Mehmet Emre ÖZDEMİRHAN

Baş Editör
Dr.Ecz. Harun KIZILAY

Editör
Doç.Dr. Evren ALĞIN YAPAR

Yayın Kurulu
Dr. Fahrettin KOCA
Prof.Dr. Emine ALP MEŞE
Dr. Hakkı GÜRSÖZ
Dr.Ecz. Harun KIZILAY
Doç.Dr. Evren ALĞIN YAPAR
Dr.Kim.Müh. Fatma ERDEM
Bil.Uzm.Ecz. Mehmet Emre ÖZDEMİRHAN
Bil.Uzm.Ecz. Fatma Esra HASPOLAT

T.C. Sağlık Bakanlığı


Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu
Ekonomik Değerlendirmeler ve Laboratuvar Hizmetleri Başkan Yardımcılığı
Analiz ve Kontrol Laboratuvarları Dairesi Başkanlığı
Telefon: 0312 465 56 79 • Belgeç: 0312 565 52 57
Elmek: Turkfarmakopedergisi@titck.gov.tr
Genel Ağ: http:/www.Turkfarmakopedergisi.gov.tr

ISSN : 2587- 120X


T.C. Sağlık Bakanlığı Yayın No : 1041
TİTCK Yayın No :5
1. Baskı - ANKARA
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın.
Yayın Şekli: Türkçe.
Kâğıt Türü: Asitsiz.
Kuruluş Tarihi: 04 Mayıs 2016
Yayının İdare Adresi: Söğütözü Mah. 2176. Sok. No:5 06520 Çankaya / ANKARA
Grafik Tasarım / Basımcı Adı / Adresi: İRM Pusula Tasarım Ajansı / Milimetrik Grup Matbaacılık
İvedik Organize Sanayi 24. Cad. 2271 Sok. No:17 Yenimahalle/ANKARA Tel: 0312 395 37 38
Basım Miktarı: 1000 Adet

2 Türk Farmakope Dergisi


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

BİLİMSEL KURUL

Abdullah OLGUN, Prof.Dr. Hakkı GÜRSÖZ, Dr.


Ayhan FİLAZİ, Prof.Dr. Harun KIZILAY, Dr.Ecz.
Ayhan SAVAŞER, Prof.Dr. İffet İrem TATLI ÇANKAYA, Prof.Dr.
Ayşe Gülten KANTARCI, Prof.Dr. İlhan BOZYİĞİT, Vet.Hek.
Ayşegül DEMİRTAŞ, Bil.Uzm.Ecz. İlkay ERDOĞAN ORHAN, Prof.Dr.
Ayşegül KARATAŞ, Prof.Dr. İmran VURAL, Prof.Dr.
B. Sönmez UYDEŞ DOĞAN, Prof.Dr. İsmail Mert VURAL, Doç.Dr.
Belma GÜMÜŞEL, Prof.Dr. Makbule AŞIKOĞLU, Prof.Dr.
Benay Can EKE, Prof.Dr. Meral TUNÇBİLEK, Prof.Dr.
Bengi USLU, Prof.Dr. Mesut SANCAR, Prof.Dr.
Berna ÖZBEK ÇELİK, Prof.Dr. Murat KARTAL, Prof.Dr.
Burçin ÇAĞAN, Dr.Ecz. Müzeyyen DEMİREL, Prof.Dr.
Bülent GÜMÜŞEL, Prof.Dr. Nafiz Öncü CAN, Prof.Dr.
Canan KARAALP, Prof.Dr. Nevin ÇELEBİ, Prof.Dr.
Çağla BOZKURT GÜZEL, Doç.Dr. Nuray ARI YILDIZOĞLU, Prof.Dr.
Emirhan NEMUTLU, Doç.Dr. Özcan ÖZKAN, Doç.Dr.
Engin KILIÇ, Dr.Öğr.Üyesi Özgen ÖZER, Prof.Dr.
Erdal CEVHER, Prof.Dr. Sema ÇALIŞ, Prof.Dr.
Erhan PALASKA, Prof.Dr. Semra ŞARDAŞ, Prof.Dr.
Esra AKKOL, Prof.Dr. Sevgi GÜNGÖR, Prof.Dr.
Esra BALOĞLU, Prof.Dr. Sibel Ayşıl ÖZKAN, Prof.Dr.
Evren ALĞIN YAPAR, Doç.Dr. Sinem Yaprak KARAVANA, Doç.Dr.
Evren HOMAN GÖKÇE, Doç.Dr. Sümeyra TUNA YILDIRIM, Dr.Öğr.Üyesi
Filiz KOÇ, Dr.Bio. Tansel ÇOMOĞLU, Prof.Dr.
Gökhan CENGİZ, Bil.Uzm.Bio. Temel ÖZEK, Prof.Dr.
Göksel ŞENER, Prof.Dr. Türkan ELDEM, Prof.Dr.
Gül ÖZHAN, Prof.Dr. Umut BESKAN, Dr.Kim.
Gülçin SALTAN İŞCAN, Prof.Dr. Yalçın ÖZKAN, Prof.Dr.
Gülnur EKŞİ BONA, Dr.Bio. Yıldız ÖZSOY ERGİNER, Prof.Dr.
Hakan DAL, Prof.Dr. Yılmaz ÇAPAN, Prof.Dr.
Hakan ERDOĞAN, Dr.Kim. Yunus YÜCE, Bil.Uzm.Bio.
Hakan EROĞLU, Prof.Dr. Yusuf ÖZKAY, Prof.Dr.
Hatice Kübra ELÇİOĞLU, Prof.Dr. Yücel DENER, Kim.

Bu yayın; T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından hazırlanmış ve bastırılmıştır. Her
türlü yayın hakkı, T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumuna aittir. Kaynak gösterilmeksizin
alıntı yapılamaz. Kısmen dahi olsa alınamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz. Ücretsizdir. Parayla satılamaz.

Türk Farmakope Dergisi 3


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 TÜRK FARMAKOPE DERGİSİ YAYIM KURALLARI

TÜRK FARMAKOPE DERGİSİ yazılardaki terimler öz Türkçe veya Latince


YAYIM KURALLARI olmalı, gereksiz, sık ve yerleşik olmayan
kısaltmalardan kaçınılmalı, kaynaklarda
1. Türk Farmakope Dergisi, Türkiye İlaç
güncel kaynaklardan faydalanılmalıdır.
ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun yılda dört defa
yayımlanan bilimsel yayım organıdır. 7. Yazar/Yazarlar, yazı hazırlama
aşamasında Türk Farmakope Dergisi`nin
2. Türk Farmakope Dergisi, Türk
önceki sayılarından  ilgili  makalelere  atıfta
Farmakopesi ve Dünya Farmakopeleri’nde
bulunmalıdır. 
yer alan yöntemler, etken maddeler, bitmiş
ürünler, tıbbi cihazlar, kozmetik ürünler ve 8. Yayımlanması için gönderilen yazılarda
eczacılık alanındaki gelişmeleri konu alan tüm yazarların imzalı onayını gösteren
“Telif Hakkı Devri” formu doldurularak
araştırma, derleme, teknik doküman editöre
Turkfarmakopedergisi@titck.gov.tr adresine
mektup türündeki yazıları yayımlar.
çevrimiçi olarak gönderilir.
3. Türk Farmakope Dergisi, Dergi Yayın
9. Türk Farmakope Dergisi’nde yayıma
Kurulunun yayım kurallarına uymayan
kabul edilen ve yayımlanan tüm yazıların
yazıları yayımlamama, düzeltilmek üzere
içerikleri, yazarların görüşlerini yansıtır,
yazarına geri verme veya hakemlere
çalışmaların etik kurallara uygunluğu ve
inceletme yetkisi vardır. Yayın Kurulu, yazım
bilimsel içeriği yazarların sorumluluğundadır
kurallarına uygunluk sağlamak amacıyla,
ve hiçbir şekilde Dergi ve Yayın Kurulu
yayımlanması için gönderilen yazıların
sorumlu değildir. Eğer makalede daha önce
gözden geçirilip düzeltilmesini, kısaltılmasını
yayımlanmış; alıntı yazı, tablo, resim vs.
veya yeniden düzenlenmesini isteyebilir.
mevcut ise makale yazarı, yayın hakkı sahibi
4. Yayımlanması amacıyla dergiye ve yazarlarından yazılı izin almak ve bunu
gönderilen yazılar, yayına kabul edilmeden makalede belirtmek zorundadır.
önce yayın kurulu ve en az iki hakemin
10. Yazılar, kenarlardan 3’er cm boşluk
incelemesinden geçer. Yayın Kurulu gerek
kalacak şekilde ve sayfaya yaslayarak, 11
gördüğünde, bilimsel kurul dışındaki bilim
birim büyüklüğünde, “Arial” karakteri ile 1.5
insanlarının danışmanlığından yararlanabilir.
satır aralıklı olarak, araştırma ve derleme
5. Yayımlanmak üzere dergiye gönderilen makaleleri için paragraflar arası 12 nk aralık
yazıların daha önce başka bir yerde bırakılarak “Microsoft Word” programı ile
yayımlanmamış, yayımlanmak üzere yazılıp Turkfarmakopedergisi@titck.gov.tr
eş zamanlı olarak başka bir dergiye adresine çevrimiçi olarak gönderilir.
gönderilmemiş olması gereklidir. Bilimsel Gönderilen yazılar, yayına kabul edilsin veya
Kongrelerde yapılan sunumlar, bu durum edilmesin iade edilmez.
belirtilerek yayımlanabilir. 11. Gönderilen yazılar, birinci sayfadan
6. Yazı dili Türkçe’dir. Yazılar Türk Dil itibaren sağ üst köşede sayfa numarası
Kurumu tarafından belirlenen dil bilgisi ve verilerek, aşağıda belirtilen bölümler halinde
yazım kurallarına uygun olmalıdır. Türkçe hazırlanır.

4 Türk Farmakope Dergisi


TÜRK FARMAKOPE DERGİSİ YAYIM KURALLARI Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

a. Başlık sayfası: Sırasıyla yazının başlığı özet de 200 kelimeyi geçmemeli ve altındaki
büyük yazı karakterinde ve kırmızı olacak satırda “Index Medicus” veri tabanına uygun
şekilde sola hizalı yazılır. Alt satırda Yazarların en fazla beş adet anahtar kelime (Keywords)
isimleri (meslek unvanı kullanılmadan) yan içermelidir.
yana sıralanarak yazarların soyadından d. Makale ana başlıkları “Arial ” fontunda,
sonra üst simge ile numaralandırma yapılır koyu, 11 punto, sola hizalı olacak
(1, 2, 3 vb.). Sorumlu yazar, soyadından şekilde kırmızı renkli ve numaralı olarak
sonra “*” simgesi ile belirtilir. Alt satırlarda eklenmelidir. Ana başlıkların tamamı, birinci
sıra ile yazarlara ait çalışmanın yürütüldüğü alt başlıklarda bütün kelimelerin ilk harfi,
yer (anabilim dalı, kurum, üniversite vb.), ikinci alt başlıklarda yalnız birinci kelimenin
cadde/sokak adı, posta kodu, ilçe-şehir yer ilk harfi büyük harflerle, ana başlıkta ve alt
alır. Sadece sorumlu yazarın elmek adresi başlıktaki “ve”, “ile” gibi bağlaçlar tamamen
kendi adres satırının altında verilir. Yazı küçük harflerle yazılmalıdır. Birinci ve ikinci
daha önce bir kongrede sunuldu ise kongre tüm alt başlıklar siyah ve koyu yazılmalıdır.
ismi, yeri ve tarihi sorumlu yazarın elmek Alt başlıklar ile bir önceki paragraf arasında
adresinden önceki satırda belirtilir. bir satır boşluk olmalı, alt başlıkların altındaki
b. Türkçe özet ve anahtar kelimeler: paragraf ile arasında boş satır konmamalıdır.
Çalışmanın tamamının anlaşılmasını e. Teşekkür: Yazının hazırlanmasında dolaylı
sağlayacak şekilde ve tek paragraf halinde, katkıları olanların katkılarını açıklayan ve
çalışmanın türü, amacı, gereç ve yöntemi, onlara teşekkür ifade eden sade cümleler
bulguları, tartışma ve sonuçları, 200 kelimeyi kullanılır.
geçmeden ve alt başlıklar kullanılmadan f. Kaynakça: Kişisel görüşmeler veya
özetlenmelidir. Özet içinde, ölçümler dışında yayınlanmamış veriler, kaynak olarak
kısaltmalar kullanılmamalıdır. Özetin gösterilemez. Çok gerekli ise, metin içinde
altındaki paragrafta, fihrist ve bilgisayar bahsedilebilir. Dergilerin isimleri, Index
programlarına uygun, çalışmanın özü, özeti Medicus’da belirtilen şekilde kısaltılır.
ile uyumlu ve en fazla beş adet anahtar Metin içindeki kaynak göstermelerde
kelime verilir. Anahtar kelimeler Türkiye Bilim numaralandırma sistemi geçerlidir.
Terimleri arasından (www.bilimterimleri. Kaynak numaraları ile ilgili cümle sonuna
com) seçilmelidir. köşeli parantez konularak [1], [3], [5] vb.
c. İngilizce başlık, özet ve anahtar kelimeler: rakamlarla numaralandırma yapılır ve
Türkçe anahtar kelimelerden sonraki alt metin sonunda “Kaynakça” kısmında metin
satıra Türkçe Makale Başlığıyla uyumlu içerisinden kullanılma sırasına uygun olarak
İngilizce başlık büyük yazı karakterinde numaralandırılır. Metin içinde atıf yapılan
ve kırmızı olacak şekilde sola hizalı olarak her kaynağa “Kaynakça”da yer verilir,
verilmelidir. İngilizce özet (Abstract) Türkçe “Kaynakça”da yer verilen her kaynağa da
özette verilen metnin İngilizceye uyumlu metin içinde atıf yapılır. Kaynak sayısı 100
şekilde çevrilmesiyle oluşturulmalıdır. Bu adedi geçmemelidir.

Türk Farmakope Dergisi 5


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 TÜRK FARMAKOPE DERGİSİ YAYIM KURALLARI

Kaynakların yazımı için örnekler: 12. Tablolar: Makale içinde geçiş̧ sırasına
Makale için: göre Arabik rakamlar ile numaralanmalı,
SarıcıSÜ, SerdarMA,KorkmazA,etal.Incidence, tabloların her biri ayrı bir sayfaya ve başlıkları
course, andprediction of hyperbilirubinemia in tablo üzerinde olacak şekilde yazılır. Tablo
neartermandtermnewborns. Pediatrics 2004; açıklamalarının yazımında da “blok” sistemi
113: 775-780. korunmalı; açıklamaların bir satırdan
Kitaptan bir bölüm için: daha uzun olması halinde, ikinci ve diğer
Kissane JM. Development of the kidney and satırlar, açıklamanın satır başı hizasından
congenital malformations. In: Hepstinstall başlamalıdır. Tablo için “Arial ” fontunda, 8-10
RH (ed). Pathology of the Kidney. 2nd ed. punto ile yazılmalıdır. Tablo başlıklarında
Vol 1. Boston: Littleand Brown Co, 1974: 69- “Tablo 1.” kısmı kalın olarak, diğer kısımları
109. normal tonda, sola dayalı ve küçük harflerle
Bayraktar Z. Diabetikretinopati epidemiyolojisi. yazılır. Metin içinde tabloların geçtiği yer,
In: Özkan Ş, Akar S (eds). Diabetik Retinopati. en uygun yerde parantez içinde belirtilir. Bir
2nci baskı. İstanbul: Dilek Ofset, 2000: 1-9. sayfadan daha büyük olan tablolar, metin
Tek yazarlı bir kitaptan alınan bölüm için: içinde bulunmak zorunda ise bir sayfa
Praat RTC. The Genetics of Neurological boyutlarında (uygun bir yerden) bölünür.
Disorders. London: Oxford UniversityPress, Tablonun devamı bir sonraki sayfada aynı
1967: 173-174. tablo numarası ile ve aynı başlıkla verilir
Kongre bildirileri için: ancak tablo numarasından sonra parantez
Sarıcı SÜ, Dabak O, Erdinç K, Okutan V, Lenk içinde “Devam” ibaresi yazılır.
MK. İntravenözibuprofenin bildirilmemiş bir
13. Şekiller, resimler ve fotoğraflar: Makale
komplikasyonu: gastrointestinal kanama.
içinde geçiş̧ sırasına göre, Arabik rakamlar
18. Ulusal Neonatoloji Kongresi, 21-24
ile numaralandırılmalı, şekil ve resimlerin
Nisan 2010, Bodrum. Kongre Özet Kitabı,
yerleri, metin içinde en uygun yerde
329-330.
parantez içinde belirtilir. Şekil başlıklarında
Basılmış tez için:
“Şekil 1.” Kısmı kalın olarak, diğer kısımlar
Kurt, M., Eczacılık fakültelerinde farmakoekonomi
normal tonda ve küçük harflerle sola dayalı
eğitimi ve öğrencilerin farmakoekonomi ile ilgili
yazılır. Şekil, resim ve fotoğraflar en az 600
bilgi düzeyleri, Yüksek Lisans Tezi, Yeditepe
Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, dpi grafik çözünürlükte olmalı ve jpg, tiff, gif
İstanbul, 2012. vb. formatta bulunmalıdır.

Genel Ağ adresleri için: 14. Eşitlik yazımı: Metin içerisindeki eşitlikler


Webber, S. (2008, 10 Ekim). Information Eş.1, Eş.2 şeklinde verilmelidir. Eşitlik
literacy in work place contexts. 22 Ekim numaralandırmaları eşitliğin devamı satır
2008 tarihinde http://information-literacy. sonunda parantez içerisinde sıralı olarak
blogspot.com/ adresinden erişildi. verilmelidir.

6 Türk Farmakope Dergisi


İÇİNDEKİLER
Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı 9


Yönetici Yazısı (Hakkı Gürsöz)

Milli Monograflar

Kotan Alıcı Yaprağı


Crataegus Tanacetifolia (Poir.) Pers. Leaf
10-13
Crataegi tanacetifoliae folium
Meryem Şeyda ERBAY, Zeynep Büşra ERARSLAN, Gülay MELİKOĞLU, Şükran KÜLTÜR

Populus nigra L. (Karakavak) Tipi Propolis


Populus nigra L. (Black Poplar) Type Propolis
14-18
Populus nigra L. propolim
Etil GÜZELMERİÇ, Parla Işıl YÜKSEL, Erdem YEŞİLADA

Kenevir Tohumu Yağı


Hemp Seed Oil
Cannabis sativae oleum 19-23
Seher SELVİ, Naime Nur TEMİZ, Ali GÖKYER, Sıdıka BÜYÜKHELVACIGİL,
Hale Feyza BÜYÜKHELVACIGİL, Beril KOPARAL

Bahçe Nanesi Yaprağı


Spearmint Leaf
24-27
Menthae spicatae folium
Döne Neşe ÇETİN, Gökalp İŞCAN

Bahçe Nanesi Uçucu Yağı


Spearmint Oil
28-31
Menthae spicatae aetheroleum
Gökalp İŞCAN, Fatih GÖGER, Döne Neşe ÇETİN

İncir Çekirdeği Yağı


Fig Seed Oil
Ficus caricae seminis oleum 32-38
Naime Nur TEMİZ, Seher SELVİ, Gizem KAHRAMAN, Ali GÖKYER,
Sıdıka BÜYÜKHELVACIGİL, Hale Feyza BÜYÜKHELVACIGİL, Beril KOPARAL

Araştırma Makaleleri

Populus nigra L. (Karakavak) Tipi Propolis Standardizasyonunda


Kullanılan Analitik Yöntemler
39-48
Analytical Methods Used in Black Poplar Type Propolis Standardization
Etil GÜZELMERİÇ, Parla Işıl YÜKSEL, Erdem YEŞİLADA

Atık Bitkisel Gıdalardan Özütlenen Antosiyaninlerin Deri Patojeni


Mikroorganizmalar Üzerine Antimikrobiyal Etkisinin Belirlenmesi
Determination of Antimicrobial Activity of Antocyanins Extracted from Waste 49-55
Vegetable Foods on Skin Pathogenic Microorganisms
Aslı ŞAHİNER, Bahar YENİCELİ, Mustafa ATEŞ

Türk Farmakope Dergisi 7


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

Derleme Makaleleri

Bitkisel İlaçlarda Kalite Kontrol


Quality Control in Herbal Medicines 56-63
Evren ALĞIN YAPAR, Nafiz Öncü CAN, İlkay ERDOĞAN ORHAN, Temel ÖZEK

TS EN ISO/IEC 17025 Deney ve Kalibrasyon Laboratuvarlarının Yeterliliği


İçin Genel Şartların İncelenmesi
An Overview of TS EN ISO/IEC 17025 General Requirements for the Competence 64-82
of Testing and Calibration Laboratories
Aysun GEVEN, Saniye ÖZCAN, Nafiz Öncü CAN

Cannabis Sativa’nın Geçmişi ve Geleceği


The Past and Future of Cannabis Sativa 83-94
Arda Can AYDIN, H. Kübra ELÇİOĞLU

Ammi Visnaga (Kürdanotu, Hıltan)


Ammi Visnaga (Kurdanotu, Hiltan, Khella, Toothpickplant, Bishop’s Weed) 95-111
Elif ÖZBİR, Aslı YAZICIOĞLU, Emine AKALIN

Türkiye’de Geleneksel Tedavide Kabızlığa Karşı Kullanılan Bitkiler


Plants Used in Traditional Treatment Against Constipation in Turkey 112-128
Meryem Şeyda ERBAY, Meltem GÜLEÇ

Antimikrobiyal Tedaviye Alternatif Stratejiler


Alternative Strategies for Antimicrobial Therapy 129-139
Çağla BOZKURT GÜZEL, Büşra ALKAN, Özlem OYARDI

8 Türk Farmakope Dergisi


Türk Farmakope Dergisi 2019, 4(2): 9
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019

TÜRKİYE İLAÇ ve TIBBİ CİHAZ KURUMU

Hakkı GÜRSÖZ
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı

Türk Farmakopesi ve diğer uluslararası farmakopelerin faaliyetleri ile Kurumumuz görev alanı
ve farmakope kapsamında gerçekleştirilen bilimsel ve teknik çalışmaların değerlendirilmesi
amacıyla Türk Farmakope Dergisi 4. Cildi’nin hayata geçen 2. Sayısı, Kurumumuz Analiz ve
Kontrol Laboratuvarları Dairesi ve çok değerli akademisyenlerimizin katkılarıyla Kurumumuz
adına yapılan önemli bir çalışmadır. Ülkemiz endüstrisi, üniversitelerimiz, sendikalar,
dernekler, ilgili kurum ve kuruluşları bilgilendirmek ve tüm paydaşlarla bilgi alışverişinde köprü
oluşturmak üzere yeni sayıların yayımlanmasına devam edilecektir.

Bu sayımızda, Türk Farmakopesi’nde yer alması planlanan altı adet yeni milli monograf
çalışması ile bitkisel ilaçlarda kalite kontrol, deney ve kalibrasyon laboratuvarlarının yeterlilik
şartları, Propolis (Populus nigra L.) ’in standardizasyon işlemleri, geleneksel tedavilerde
kullanılan bitkiler, antosiyaninlerin antimikrobiyal etkileri ile antimikrobiyal tedaviye alternatif
stratejileri içeren çeşitli makaleler yer almaktadır.

Dergimiz yayın kuruluna, bilim kuruluna, yazarlara ve makale hakemlerine teşekkürlerimi


ileterek dergimiz yeni sayısının yararlı olmasını diliyorum.

Türk Farmakope Dergisi 9


MİLLİ MONOGRAF

Türk Farmakope Dergisi 2019, 4(2): 10-13


Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019

KOTAN ALICI YAPRAĞI


Meryem Şeyda ERBAY1, Zeynep Büşra ERARSLAN2, Gülay MELİKOĞLU1, Şükran KÜLTÜR2*
1. İstanbul Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi ABD, 34116, Beyazıt-İstanbul.
2. İstanbul Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Botanik ABD, 34116, Beyazıt-
İstanbul.
elmek*: s_kultur@istanbul.edu.tr

Geliş tarihi: 21.03.2019 / Kabul tarihi: 25.04.2019

TFB-01/2019:XXXXX
KOTAN ALICI YAPRAĞI
CRATAEGUS TANACETIFOLIA (Poir.) Pers. LEAF
Crataegi tanacetifoliae folium

TANIM
Crataegus tanacetifolia (Poir.) Pers. (Rosaceae) toz edilmiş, kurutulmuş yaprakları.

TANIMA
A. Yapraklar ters ovat ya da rombik-ovat şekilli, 1.5-2.5 (-5) × 1.5-2.5 cm boyutlarında,
genellikle orta damara kadar derin parçalanmış 3-7 (-9) loblu, yeşil renkte ve üst yüzü alt
yüze göre daha yoğun, ince, yumuşak tüylü, tabanı kuneattır. Yaprak kenarları guddeli
ve serrat, yaprak sapı 3-10 mm.
B. Mikroskobik inceleme (2.8.23). Toz sarımsı-yeşil renklidir (Şekil 1). Mikroskopta kloral
hidrat çözeltisi R kullanılarak incelenir. Tozda aşağıda belirtilen ayırıcı özellikler görülür
(Şekil 2): basit tek hücreli, hücre çeperi kalın örtü tüyü [A]; çok köşeli hücrelere sahip
ve stoma taşımayan üst epiderma parçası [B]; çok köşeli hücrelere sahip ve 5-8 komşu
hücresi ile çevrili anomositik tipte stoma taşıyan alt epiderma parçası [C]; mezofil
tabakasında iletim demetlerinin çevresinde genellikle 10-18 µm büyüklüğünde ve bol
miktarda druz kristali [D, E]; mezofil tabakasında genellikle 7.5-8.5 µm büyüklüğünde
prizmatik kristal [F].

10 Türk Farmakope Dergisi


KOTAN ALICI YAPRAĞI Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

Şekil 1. Crataegus tanacetifolia yapraklarından elde edilen bitkisel toz droğun genel görünümü.

Şekil 2. Crataegus tanacetifolia yapraklarından elde edilen bitkisel toz droğun tanıma B ile teşhisinin
gösterilmesi.

C. İnce tabaka kromatografisi (2.2.27).


Test çözeltisi: 10 g toz edilmiş drog üzerine100 mL metanol R eklenir ve perkolatörde 1
gece bekletilir. Süzüntü rotavaporda alçak basınçta yoğunlaştırılır.
Şahit çözelti A: hiperozit R az miktarda metanol R ilavesiyle çözünür.
Şahit çözelti B: klorojenik asit R az miktarda metanol R ilavesiyle çözünür.
Plak: İTK silika jel 60 F254 plak.
Hareketli faz: toluen R, etil asetat R, metanol R (1:4:2 h/h/h).
Uygulama: 1 cm bant halinde.
Sürüklenme: 8 cm.
Kurutma: oda sıcaklığında çekerocakta.
Tespit: Difenilborik asit 2-aminoetil ester R’nin metanol R içerisindeki 1 mg/mL’lik çözeltisi
püskürtülür. Plak reaktif uygulanmadan önce ve sonra 366 nm morötesi ışık altında
incelenir.

Türk Farmakope Dergisi 11


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 KOTAN ALICI YAPRAĞI

Sonuç: Test çözeltisi ve şahit çözeltiler ile elde edilen kromatogramda bulunan lekeler
aşağıdaki gibidir. Ayrıca test çözeltisi kromatogramında başka floresan lekeler de
gözlenebilir.

Plağın üstü Plağın üstü


Mavi mor leke Sarı yeşil leke

Bordo leke Turuncu floresan


leke
Koyu mor leke Hiperozit:
(hiperozit) Koyu mor Sarımsı turuncu Hiperozit:
leke floresan leke Sarımsı
Koyu mor leke (hiperozit) turuncu
floresan leke

Koyu mavi Klorojenik asit: Açık mavi Klorojenik asit:


floresan leke Koyu mavi floresan leke Açık mavi flore-
(klorojenik asit) floresan leke (klorojenik asit) floresan
san leke leke

Test çözeltisi Şahit çözelti Şahit çözelti Test çözeltisi Şahit çözelti Şahit çözelti
A B A B

1 2

Şekil 3. 1- Reaktif uygulamadan önce 366 nm morötesi ışık altında İTK plağı 2- Reaktif uygulandıktan
sonra 366 nm morötesi ışık altında İTK plağı.

TESTLER
Yabancı madde (2.8.2): En fazla %2. Drogda böcek, küf ve diğer hayvan artıkları bulunmaz.
Kurutmada kayıp (2.2.32): 1 g toz edilmiş drog 105ºC etüvde 2 saat kurutularak tespit
edildiğinde en fazla %10’dur.
Toplam kül (2.4.16): 1 g toz edilmiş drog 500ºC fırında 2 saat yakıldıktan sonra tayin
edildiğinde en fazla %10’dur.

TAYİN
Drogun içerdiği flavonoit miktarı DAB 10’a göre yapılır:
0.6 g toz edilmiş drog 100 mL’lik bir balona alınır. Üzerine 1 mL metanamin R’nin %0.5’lik
çözeltisi 20 mL aseton R ve %25’lik hidroklorik asit R’den 2 mL ilave edilir. 30 dk. geriçeviren
soğutucu altında kaynatılır. Karışım henüz sıcakken az miktarda pamuktan 100 mL’lik bir
balonjojeye süzülür. Drog bakiyesi ve pamuk balonda iki defa 10 dk. boyunca, her seferinde
20 mL aseton R ile geriçeviren soğutucu altında kaynatılır. Çözeltiler henüz sıcakken pamuk
üzerinde balonjojeye süzülür. Soğuduktan sonra aseton R ile 100 mL’ye tamamlanır. Bu
çözeltinin 20 mL’si bir ayırma hunisine alınır. Üzerine 20 mL su ilave edilir. Bir kere 15 mL ve
üç kere 10 mL etil asetat R ile çalkalanır. Birleştirilen etil asetat R çözeltileri tekrar bir ayırma
hunisinde iki defa 50’şer mL su ile yıkanır. Sonunda 50 mL’lik bir balonjojeye alınır, etil asetat

12 Türk Farmakope Dergisi


KOTAN ALICI YAPRAĞI Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

R ile 50 mL’ye tamamlanır. Bu çözeltinin 10 mL’sinin üzerine 1 mL alüminyum klorür reaktifi


R ilave edilir ve %5’lik asetik asitli metanollü R çözeltisiyle 25 mL’ye tamamlanır (incelenecek
çözelti). Aynı şekilde 10 mL çözeltiye sadece %5’lik asetik asitli metanollü R çözeltisi
ilave edilerek 25 mL’ye tamamlanır (Şahit çözelti). 30 dk. sonra incelenecek çözeltideki
absorpsiyon 425 nm’de şahide karşı okunur. Sonuç hiperozit üzerinden flavon miktarını verir.
C. tanacetifolia yapraklarında flavon miktarı hiperozit üzerinden hesaplandığında %0.68’dir.

SAKLAMA
Doğrudan güneş ışığından korunarak kuru ve serin yerde saklanır.

Türk Farmakope Dergisi 13


MİLLİ MONOGRAF

Türk Farmakope Dergisi 2019, 4(2): 14-18


Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019

POPULUS NIGRA L. (KARAKAVAK) TİPİ PROPOLİS


Etil GÜZELMERİÇ*, Parla Işıl YÜKSEL, Erdem YEŞİLADA
Yeditepe Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi ABD, Büyükbakkalköy Mahallesi,
34775, Ataşehir-İstanbul.
elmek*: etil.ariburnu@yeditepe.edu.tr

Geliş tarihi: 26.04.2019 / Kabul tarihi: 31.05.2019

TFB-01/2019:XXXXX
POPULUS NIGRA L. (KARAKAVAK) TİPİ PROPOLİS
POPULUS NIGRA L. (BLACK POPLAR) TYPE PROPOLIS
Populus nigra L. propolim

TANIM
Arıların Populus nigra L. tomurcuk ve salgılarını toplayıp enzimatik değişikliğe uğratarak
hazırladığı reçinemsi doğal karışım.
İçerik: etanol (%80 h/h) ile hazırlanmış propolis özütünde en az 5 mg/g kafeik asit (C9H8O4;
bMA 180.16) ve en az 6.5 mg/g kafeik asit fenetil ester (C17H16O4; bMA 284.31).

ÖZELLİKLER
Karakteristik kokuya sahip, genellikle koyu sarı ve kahverengi renk tonlarında.

TANIMA
Yüksek performanslı ince tabaka kromatografisi (YPİTK) (2.8.25).

Botanik kaynağın ve kimyasal bileşenlerinin belirlenmesi


Test çözeltisi. 1 g parçalanmış propolis üzerine 10 mL etanol:su (8:2 h/h) eklenir. Ultrasonik
banyoda 45 dk. ekstre edilir. Çözülmeyen kısımlarından uzaklaştırılması için 3500 rpm’de 15 dk.
santrifüj edilerek elde edilen sıvı kısım 0.45 μm filtreden geçirilir. Sıvı kısım yoğunlaştırıldıktan
sonra elde edilen özüt, son derişimi 100 mg/mL olacak şekilde metanol R ile çözülerek stok
test çözeltisi hazırlanır. Stok çözeltiden metanol R ile seyreltme yapılarak 10 mg/mL derişimde
çalışma test çözeltileri hazırlanır.

14 Türk Farmakope Dergisi


POPULUS NIGRA L. (KARAKAVAK) TİPİ PROPOLİS Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

Şahit çözelti (a). Naringenin ve pinosembrin 0.4 mg/mL; krizin, kafeik asit fenetil ester (KAFE),
kersetin, kemferol, apigenin ve galangin 0.2 mg/mL; kafeik asit ise 0.05 mg/mL derişimde
metanol R içerisinde çözülerek hazırlanır. Sırasıyla, naringenin, pinosembrin, galangin, kafeik
asit, krizin, KAFE, kersetin, kemferol, apigenin 2:2:2:1:1:1:1:1:1 oranlarında karıştırılarak
şahit çözelti (a) olarak kullanılır.

Şahit çözelti (b). Populus nigra L. (karakavak) tomurcuklarından 2 g tartılıp, üzerine 20 mL


etanol:su (8:2 h/h) eklenir. Ultrasonik banyoda 45 dk. ekstre edilir. Çözülmeyen kısımlarından
uzaklaştırılması için 3500 rpm’de 15 dk. boyunca santrifüj edilerek elde edilen sıvı kısım 0.45
μm filtreden geçirilir. Sıvı kısım yoğunlaştırıldıktan sonra elde edilen özüt son derişim 100 mg/
mL olacak şekilde metanol R ile çözülerek stok çözelti hazırlanır. Bu çözelti aynı çözücü ile
seyreltilerek son derişim 10 mg/mL olacak şekilde şahit çözelti (b) hazırlanır.
Tank. İki bölmeli kromatografi tankı.
Plak. YPİTK silika jel 60 F254 cam plak.
Hareketli faz. n-hekzan, etil asetat, glasiyal asetik asit (5:3:1 h/h/h).
Uygulama. 8 mm’lik bantlar halinde, sol kenardan uzaklık 20 mm, alt kenardan uzaklık 8 mm
olacak şekilde tatbikler yapılır. Şahit çözelti (a) 30 μL, şahit çözelti (b) 5 μL, örnekler ise 2 μL
olarak plağa uygulanır.
Doygunluk. Tankın bir haznesine 10 mL %37 hidroklorik asit ve diğer haznesine 10 mL
hareketli faz konulduktan sonra 20 dk. beklenir.
Sürüklenme. Doyurulmuş tankta 7 cm.
Tespit. 1 g 2-aminoetildifenilborinat (Reaktif 1) ve 10 mg polietilen glikol 400 (Reaktif 2)
sırasıyla 200 mL etil asetat R ve 200 mL diklorometan R’de çözülür. Plak 100ºC’de 3 dk.
ısıtılır, ardından Reaktif 1’e daldırılır. Plak soğuk hava akımı ile kurutulduktan sonra Reaktif
2’ye daldırılır. Tekrar soğuk hava akımı ile kurutulduktan sonra morötesi ışıkta 366 nm altında
incelenir.
Sonuçlar.
1. Propolisin botanik kaynağının belirlenmesi
Propolis örnekleri ile karakavak tomurcuklarının türevlendirme yapıldıktan sonra
366 nm altında YPİTK parmak izi kromatogramları incelendiğinde, benzer bantlar
gözlemlenir.
2. Propolisin kimyasal bileşenlerinin belirlenmesi
Arıların propolisi üretirken birçok bitki türünü kaynak olarak kullanmasından dolayı,
temel bileşenlerin yanı sıra farklı bantlar da gözlemlenebilir. Karakavak tipi propolis
krizin, kafeik asit, KAFE, galangin ve pinosembrin içermelidir. Apigenin ile kafeik asit
standartları arasında kersetin ve türevlerinden kaynaklanan sarı ve turuncu lekelerin
gözlemlenmesi önemli bir belirteçtir.

Türk Farmakope Dergisi 15


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 POPULUS NIGRA L. (KARAKAVAK) TİPİ PROPOLİS

Şekil 1. Standart karışımı (STD), P. nigra ve propolis özütlerinin (1-12) YPİTK kromatogramı.

Plağın üstü

Pinosembrin + (mavi leke) +

Galangin + (mavi leke) +

KAFE + (mavi leke) +

Naringenin +/- (mavi leke) +/-

Kafeik asit + (mavi leke) +

+/- (turuncu leke) +/-

Kemferol +/- (mavi leke) +/-

Krizin + (yeşil leke) +

Kersetin +/- (turuncu leke) +/-

+/- (turuncu leke) +/-

Apigenin +/- (yeşil leke) +/-

Şahit çözelti 2
Şahit çözelti 1 (STD) Test çözeltisi
(P. nigra)

TESTLER
Yabancı madde (2.8.2): Propolis, kovandan gelen arı, böcek, kurt vb. içermemelidir.

16 Türk Farmakope Dergisi


POPULUS NIGRA L. (KARAKAVAK) TİPİ PROPOLİS Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

TAYİN
Sıvı kromatografisi (2.2.29).
Test çözeltisi. 1 g parçalanmış propolis üzerine 10 mL etanol:su (8:2 h/h) eklenir. Ultrasonik
banyoda 45 dk. ekstre edilir. Çözülmeyen kısımlarından uzaklaştırılması için 3500 rpm’de 15 dk.
santrifüj edilerek elde edilen sıvı kısım 0.45 μm filtreden geçirilir. Sıvı kısım yoğunlaştırıldıktan
sonra elde edilen özüt son derişim 100 mg/mL olacak şekilde metanol R ile çözülerek stok
çözelti haline getirilir. Bu çözelti aynı çözücü ile seyreltilerek son derişim 2.5 mg/mL olacak
şekilde test çözeltisi hazırlanır.

Şahit çözelti (a). 10 mg kafeik asit tartılıp metanol R ile balonjojede 25 mL’ye tamamlanır.
Hazırlanan 400 μg/mL stok çözeltiden sırası ile 200, 100, 50, 25, 10, 5, 1 μg/mL standart
çözeltileri hazırlanır.

Şahit çözelti (b). 10 mg KAFE tartılıp metanol R ile balonjojede 25 mL’ye tamamlanır.
Hazırlanan 400 μg/mL stok çözeltiden sırası ile 200, 100, 50, 25, 10, 5 ve 1 μg/mL standart
çözeltileri hazırlanır.

Şahit çözelti karışımı. Şahit çözelti a ve b eşit hacimde karıştırılarak 100, 50, 25, 12.5, 5, 2.5
ve 0.5 μg/mL standart çözelti karışımı hazırlanır.

Kolon:
-boyut: ℓ =150 mm, Ø = 3.9 mm;
Sabit faz: kromatografik oktadesilsilil silika jel R (5 µm);
Sıcaklık: 40˚C.
Hareketli faz A: su R:orto-fosforik asit R (99.5:0.5 h/h).
Hareketli faz B: kromatografik asetonitril R.

Zaman Hareketli faz A Hareketli faz B


(dk.) (%h/h) (%h/h)
0 90 10
0-3 85 15
3-5 65 35
5-12 61 39
12-20 60 40
20-25 0 100
25-30 0 100
30-35 90 10

Türk Farmakope Dergisi 17


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 POPULUS NIGRA L. (KARAKAVAK) TİPİ PROPOLİS

Akış hızı: 1 mL/dk.


Uygulama: 10 µL.
Tespit: 330 nm.

Sonuç. Şahit çözeltideki kafeik asit ve KAFE sinyallerine ait alıkonma zamanları (tR), propolis
hidroalkolik özütü içindeki kafeik asit ve KAFE’ye ait sinyallerin alıkonma zamanları ile
karşılaştırılır ve özüt içindeki kafeik asit ve KAFE bileşenleri tespit edilir (Şekil 2).
Standart çözelti karışımı ile y = ax + b denklemi elde edilir (r2 = 0.9999). Aşağıdaki denklem
kullanılarak propolis hidroalkolik özütü içinde bulunan kafeik asit ve KAFE miktarları mg/g
olarak bulunur.

mAU
13.699
4.537

140

120

100
11.368

16.028

80
14.302
7.588

60
14.484

16.033
8.731

14.846
6.680
4.538

40
9.264

15.372
15.534
6.493

8.198

9.622

10.784

12.416
9.007

16.542

20
6.093

7.833

9.992

18.886
17.630

0 2 4 6 8 10 12 14 16 18 min

Şekil 2. Şahit çözelti karışımı (kafeik asit tR = 4.54 ± 0.01 ve KAFE tR = 16.03 ± 0.02) ve propolis
özütünün 330 nm’deki YPSK kromatogramları.

SAKLAMA
Işıktan korunarak saklanır.

18 Türk Farmakope Dergisi


MİLLİ MONOGRAF

Türk Farmakope Dergisi 2019, 4(2): 19-23


Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019

KENEVİR TOHUMU YAĞI


Seher SELVİ*, Naime Nur TEMİZ*, Ali GÖKYER, Sıdıka BÜYÜKHELVACIGİL,
Hale Feyza BÜYÜKHELVACIGİL, Beril KOPARAL
Büyükkayacık OSB Mah., Güzel Konak Sok., No: 10, 42300, Karatay-Konya.
elmek*: sselvi@zade.com.tr, ntemiz@zade.com.tr

Geliş tarihi: 14.03.2019 / Kabul tarihi: 16.05.2019

TFB-01/2019:XXXXX
KENEVİR TOHUMU YAĞI
HEMP SEED OIL
Cannabis sativae oleum

TANIM
Cannabis sativa L. (sin. Cannabis sativa var. indica (Lam.) Wehmer.)’nın kavrulmuş
tohumlarından elde edilen sabit yağ.
İçerik: droğun yağ asidi bileşimi:
palmitik asit C16:0, %4.0-9.0;
stearik asit C18:0, %1.0-5.0;
oleik asit C18:1 (n-9), %8.0-20.0;
linoleik asit C18:2 (n-6), %46.0-65.0;
α-linolenik asit C18:3 (n-3), %14.0-28.0;
γ-linolenik asit C18:3 (n-6), en fazla %5;
araşidik asit C20:0, en fazla %2.0;
eikosenoik asit C20:1 (n-9), en fazla %1.0;
behenik asit C22:0, en fazla %0.6.
Karbon sayısı 16’dan düşük olan doymuş yağ asitlerinin yüzde alanlarının toplamı %0.3’ten
fazla değildir.

ÜRETİM
Tohumlardan ısıl işlem olmadan mekanik sıkma yöntemi ile 40 °C’yi aşmayan ortamda sabit
yağ elde edilir.

Türk Farmakope Dergisi 19


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 KENEVİR TOHUMU YAĞI

ÖZELLİKLER
Kenevir tohumu yağı berrak sarımsı renkte, karakteristik aromalı, kendine özgü koku ve tatta
bir sıvıdır.
Çözünürlük: etanolde (%96) çok az çözünür, petrol eterinde çözünür.

TANIMA
Birinci tanıma: C.
İkinci tanıma: A, B.

A. Bağıl yoğunluk: (bk. Testler).


B. Kırılım imleci: (bk. Testler).
C. Gaz kromatografisi (2.4.22).
Test çözeltisi: 65 mg kenevir yağı 2 mL 2 N metanol R içeren potasyum hidroksit R içinde
çözünür. Heptan ile 10 mL’ye tamamlanır.
Şahit çözelti: 1 mL 37 bileşenli YAME karışımı 10 mL’ye heptan R ile tamamlanır.
Kolon:
- malzeme: kaynaşmış silika;
- boyut: ℓ =100 m, Ø = 0.25 mm × 0.20 µm;
- sabit faz: poli(bis siyanopropil siloksan) (film kalınlığı 0.20 µm).

Taşıyıcı gaz: kromatografik helyum R.


Akış hızı: 1.5 mL/dk.
Ayrılma oranı: 1:99.7.

Zaman (dk.) Sıcaklık (˚C)


Kolon 5 140
140240
(4˚C/dk.)
10 240
Enjeksiyon yuvası 250
Dedektör 260

Tespit: alevli iyonlaştırma.


Enjeksiyon hacmi: 1.0 µL.
Ayırım sırası: standart çözeltideki sıralama ile alınır. Bütün yağ asitlerinin alıkonma
zamanı belirlenir.

20 Türk Farmakope Dergisi


KENEVİR TOHUMU YAĞI Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

Piklerin tanınması: numune enjeksiyonundan elde edilen aşağıdaki yağ asitlerinin


kromatogramlarının alıkonulma zamanları standart çözelti ile elde edilen kromatogramlar
kullanılarak belirlenir.
37 bileşenli YAME karışım şahidine göre palmitik asit bağıl alıkonma zamanı=yaklaşık 0.75;
stearik asit=yaklaşık 0.89; oleik asit=yaklaşık 0.93; linoleik asit=yaklaşık 1.0; α-linolenik
asit=yaklaşık 1.07; γ-linolenik asit=yaklaşık 1.04; araşidik asit=yaklaşık 1.02; eikosenoik
asit=yaklaşık 1.06; behenik asit=yaklaşık 1.14.

Sistem uygunluğu: numune enjeksiyonundan C20:3 (n-3) cis-11,14,17-eikosatrienoik asit,


C20:4 (n-6) araşidonik asit ve C23:0 trikosanoik asit pikleri arasında ayırım gücü en az 1
olmalıdır.

Numune ve şahit enjeksiyonundan elde edilen kromatogramlardaki bağıl alıkonma


zamanları aynı olmalıdır.

Şekil 1. Cannabis sativa tohum yağının kromatogramı.

HESAPLAMA
Yağ asidi için FID cevap faktörünün hesaplanması için aşağıdaki eşitlik kullanılır:

Türk Farmakope Dergisi 21


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 KENEVİR TOHUMU YAĞI

Fx = x bileşeni için FID cevap faktörü,


Mx = x bileşeninin bağıl molekül kütlesi,
nx = x metillenmiş yağ asidi bileşeninin karbon atomu sayısı,
Ac = Karbonun bağıl atom kütlesi.
Yağ asidinin düzeltme faktörünün hesaplanması için aşağıdaki eşitlik kullanılır:

fx = X bileşeni için düzeltme faktörü,


Fx = X bileşeni için FID cevap dedektörü,
Fr = C:16 için cevap faktörü.
Yağ asidinin yüzde alanının hesaplanması için aşağıdaki eşitlik kullanılır:

Wx = x bileşeninin bağıl kütle kesri, pik alanı yüzdesi,


Ax = x bileşenine denk gelen pikin alanı, alan birimi,
At = Çözücü piki dışındaki bütün piklerin düzeltilmiş alanlarının toplamı, alan birimi,
fx = x bileşeni için düzeltme faktörü.

Yağ asitleri fx
palmitik asit C16:0 1.00
stearik asit C18:0 0.98
oleik asit C18:1 (n-9) 0.97
linoleik asit C18:2 (n-6) 0.97
α-linolenik asit C18:3 (n-3) 0.96
γ-linolenik asit C18:3 (n-6) 0.96
araşidik asit C20:0 0.96
eikosenoik asit C20:1 (n-9) 0.97
behenik asit C22:0 0.95

22 Türk Farmakope Dergisi


KENEVİR TOHUMU YAĞI Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

TESTLER
Asit değeri (2.5.1): en fazla 7.0.
Kırılım imleci (2.2.6): 1.4650-1.4750, 40°C.
Su (2.2.13): en fazla %0.1.
Peroksit değeri (2.5.5): en fazla 15.0.
p-anisidin (2.5.36): en fazla 15.
Totoks (2 peroksit değeri + p-anisidin): en fazla 45.
Sabunlaşmayan madde (2.5.7): en fazla %2.5.
Sabunlaşma değeri (2.5.6): 185-200.
İyot sayısı (2.5.4): 155.0-180.0.
Bağıl yoğunluk (25 °C) (2.2.5): 0.912-0.926.
Mikrobiyal bulaşma
Toplam aerobik mikrobiyal sayım (TAMC): kabul kriteri en fazla 104 kob/g (2.6.12).
Toplam küf ve mantar sayımı (TYMC): kabul kriteri en fazla 102 kob/g (2.6.12).
Safraya toleranslı Gram negatif bakteri: kabul kriteri en fazla 102 kob/g.
Escherichia coli (2.6.13) olmamalı.
Salmonella (2.6.13) olmamalı.

SAKLAMA
Oda sıcaklığında muhafaza edilmelidir. Doğrudan ısı ve ışığa maruz bırakılmamalıdır.

Türk Farmakope Dergisi 23


MİLLİ MONOGRAF

Türk Farmakope Dergisi 2019, 4(2): 24-27


Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019

BAHÇE NANESİ YAPRAĞI


Döne Neşe ÇETİN1, Gökalp İŞCAN2*
1. SDÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi, Eczane Birimi, 32000, Merkez-Isparta.
2. Anadolu Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi ABD, Yunus Emre Yerleşkesi,
26470, Tepebaşı-Eskişehir.
elmek*: giscan@anadolu.edu.tr

Geliş tarihi: 08.04.2019 / Kabul tarihi: 15.05.2019

TFB-01/2019:XXXXX
BAHÇE NANESİ YAPRAĞI
SPEARMINT LEAF
Menthae spicatae folium

TANIM
Mentha spicata L. subsp. spicata’nın kurutulmuş yapraklarıdır.
İçerik: Uçucu yağ en az 11.5 mL/kg (bütün drog), 8 mL/kg (parçalanmış drog).

ÖZELLİKLER
Karakteristik ve keskin kokuludur. Karakteristik tattadır.

TANIMA
A. Yapraklar tüm, kesilmiş veya kırılmış, tüylü veya tüysüz, kenarları yassı ve alt tarafında
başlıca basit tüylü, gövde yaprakları 35-75 mm uzunluğunda ve genellikle genişliği 12
mm’nin üstündedir. Tüm yapraklar sivri uçlu, neredeyse sapsızdır, tabanı yuvarlak kordat,
kenarları serrattır.

B. Mikroskobik inceleme (2.8.23). Toz yeşil veya kahverengimsi-yeşildir. Mikroskopta


kloralhidrat çözeltisi R kullanılarak incelenir. Toz aşağıdaki tanısal özellikleri gösterir
(Şekil 1): Kütikulası çizgili tek sıralı çok hücreli örtü tüyleri [A, G], tek hücreli diş tüyler
[B]; başı ve sapı tek hücreli salgı tüyleri ile 60-70 µm çapında başı sekiz, sapı tek hücreli
Lamiaceae tipi salgı tüyleri [E, F]; diasitik tipteki stomalar yaprağın her iki yüzeyinde de
(amfistomatik) [C, D]; alt epiderma karakteristik dalgalı duvarlı, iletim demetleriyle bir
arada bol miktarda palizat parankiması parçaları [G, H].

24 Türk Farmakope Dergisi


BAHÇE NANESİ YAPRAĞI Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

A B C D

E F G H
Şekil 1. Mentha spicata yapraklarından elde edilen bitkisel toz droğun tanıma B ile teşhisinin
gösterilmesi.

C. İnce tabaka kromatografisi (2.2.27).


Test çözeltisi. 0.2 g ince toz edilmiş bitkisel drog 2 mL diklorometan eklenerek, 5 dk.
çalkalanıp, süzülür. Kuruluğa kadar uçurulan bakiyeye 0.1 mL n-hekzan R eklenir.
Şahit çözelti. 40 µL karvon, 80 µL 1,8-sineol, 200 µL limonen, n-hekzan R’de çözülerek
aynı çözücü ile 10 mL’ye tamamlanarak hazırlanır.
Plak: İTK silika jel plak R (5-40 µm).
Hareketli faz: hekzan R:etil asetat R (9:1 h/h).
Uygulama: 10 µL tek nokta.
Sürüklenme: 10 cm üzerinde ilerleme.
Kurutma: havada.
Tespit A: morötesi ışıkta 254 nm’de incelenir.
Sonuçlar A: şahit çözelti ve test çözeltisi ile elde edilen kromatogramlarda bulunan
lekeler aşağıda görüldüğü gibi sıralanmıştır. Ayrıca test çözeltisi ile elde edilen
kromatogramda başka koyu lekeler de bulunabilir.

Türk Farmakope Dergisi 25


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 BAHÇE NANESİ YAPRAĞI

Plağın üstü
Koyu leke

Karvon: Koyu leke Koyu leke (Karvon)

Koyu leke

Koyu leke

Koyu leke

------ ------
Şahit çözelti Test çözeltisi

Tespit B: anisaldehit R çözeltisi püskürtülür ve 100-105 °C’de 5-10 dk. ısıtılıp, hemen gün
ışığında incelenir.
Sonuçlar B: şahit çözelti ile elde edilen kromatogramda üst kısımdan aşağıya doğru
sırasıyla pembe leke (limonen), orta kısımda kırmızı-mor leke (1,8-sineol) hemen altında
belirgin turuncu leke (karvon) görülür. Test çözeltisinde yine yukarıdan aşağıya doğru
sırasıyla pembe, kırmızı-mor ve turuncu lekeler ile plağın altına doğru kırmızı-mor,
kahverengi ve mor siyah lekeler görülür.

Plağın üstü

Limonen: Pembe leke Pembe leke (Limonen)

1,8-sineol: Kırmızı-Mor Leke Kırmızı-mor leke (1,8-sineol)

Karvon: Turuncu leke Turuncu leke (Karvon)

Kırmızı-Mor leke

Kahverengi leke

Mor-Siyah leke

Şahit çözelti Test çözeltisi

26 Türk Farmakope Dergisi


BAHÇE NANESİ YAPRAĞI Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

TESTLER
Yabancı madde (2.8.2): gövde parçaları ve diğer yabancı maddeler dâhil en fazla %2’dir.
Su (2.2.13): 20.0 g’ında tespit edildiğinde en fazla 100 mL/kg’dır.
Toplam kül (2.4.16): en fazla %10’dur.
Asitte erimeyen kül (2.8.1). en fazla %1’dir.

TAYİN
Uçucu yağ (2.8.12): 50.0 g kaba toz haline getirilmiş drog, 2000 mL’lik yuvarlak tabanlı bir
balona aktarılır. Distilasyon sıvısı olarak 1000 mL su R ve dereceli toplama kısmına 0.5 mL
ksilen R konulur, 2 sa. boyunca 3-4 mL/dk. hızda distillenir.

Türk Farmakope Dergisi 27


MİLLİ MONOGRAF

Türk Farmakope Dergisi 2019, 4(2): 28-31


Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019

BAHÇE NANESİ UÇUCU YAĞI


Gökalp İŞCAN1*, Fatih GÖGER1, Döne Neşe ÇETİN2
1. Anadolu Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi ABD, Yunus Emre Yerleşkesi
26470, Tepebaşı-Eskişehir.
2. SDÜ Araştırma ve Uygulama Hastanesi, Eczane Birimi, 32000, Merkez-Isparta.
elmek*: giscan@anadolu.edu.tr

Geliş tarihi: 17.05.2019 / Kabul tarihi: 03.06.2019

TFB-01/2019:XXXXX
BAHÇE NANESİ UÇUCU YAĞI
SPEARMINT OIL
Menthae spicatae aetheroleum

TANIM
M. spicata L. subsp. spicata’ nın taze veya kurutulmuş yapraklarından su distilasyonu ile elde
edilen uçucu yağdır.

ÖZELLİKLER
Açık sarı veya renksiz, karakteristik kokuda berrak akışkan sıvı.

TANIMA
A. Gaz kromatografisi (2.2.28).
Test çözeltisi: susuz sodyum sülfattan geçirilen 20 µL uçucu yağ üzerine 1 mL hekzan R
ilave edilmesiyle hazırlanır.
Şahit çözelti: 10 µL karvon, 10 µL 1,8-sineol ve 10 µL limonen, 2 mL hekzan R’de çözülür.
Kolon:
-malzeme: kaynaşmış silika;
-boyut: ℓ = 25 m, Ø = 0.25 mm;
-sabit faz: dimetilpolisiloksan.
Taşıyıcı gaz: kromatografik azot R.
Akış hızı: 0.6 mL/dk.
Bölünme oranı: 50:1.
Sıcaklık: kolon sıcaklık programı, 60 °C’de 20 dk., 5 °C/dk. artışla 260 °C’ye, 260 °C’de 10 dk.

28 Türk Farmakope Dergisi


BAHÇE NANESİ UÇUCU YAĞI Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

Zaman (dk.) Sıcaklık (°C)


Kolon 0-20 60
20-60 60→260
60-70 260
Enjeksiyon yuvası 260
Dedektör 300

Tespit: alevli iyonlaştırma.
Enjeksiyon: 1 µL.
Ayırım sırası: şahit çözeltinin bileşiminde görülen sırayla, bu maddelerin alıkonma
zamanları kaydedilir.
Sistem uygunluğu: şahit çözelti:
-ayırım gücü: 1,8-sineol ve limonen pikleri arasında en az 0.5, limonen ve karvon pikleri
arasında en az 10.
Şahit çözelti ile elde edilen kromatogramda belirlenen alıkonma zamanları kullanılarak,
test çözeltisi ile elde edilen kromatogramda şahit çözelti bileşeninin yeri bulunur. Hekzan
ve ksilen pikleri göz ardı edilir.

Aşağıdaki bileşiklerin her birinin yüzde miktarları tayin edilir. Sınırlar aşağıdaki aralıklar
içerisindedir.
- 1,8-sineol: %0.5 ile %4 arasında.
- limonen: %0.5 ile %10 arasında.
- karvon: %65 ile %80 arasında.

B. İnce tabaka kromatografisi (2.2.27).


Test çözeltisi: uçucu yağın 40 µL’si, 1 mL n-hekzan R’de çözülür.
Şahit çözelti: 40 µL karvon, 80 µL 1,8-sineol, 200 µL limonen, 10 mL n-hekzan R’de
çözülerek hazırlanır.
Plak: silika jel plak R (5-40 µm).
Hareketli faz: hekzan R:etil asetat R (9:1 h/h).
Uygulama: 10 µL tek nokta.
Sürüklenme: 10 cm üzerinde bir ilerleme.
Kurutma: havada.
Tespit A: morötesi ışıkta 254 nm’de incelenir.
Sonuçlar A: şahit çözeltide sadece karvona ait leke ve test çözeltisinde aynı sırada ve
seviyede karvon ve aşağıdaki diğer soğurma lekeleri gözlenir.

Türk Farmakope Dergisi 29


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 BAHÇE NANESİ UÇUCU YAĞI

Plağın üstü

Koyu leke

Karvon: koyu leke Koyu leke (Karvon)

Koyu leke
Koyu leke

Şahit çözelti Test çözeltisi

Tespit B: anisaldehit R çözeltisi püskürtülür, 100-105 °C’de 5-10 dk. ısıtılır, gün ışığında
hemen incelenir.
Sonuçlar B: şahit çözelti ile elde edilen kromatogramda üst kısımdan aşağıya doğru
sırasıyla pembe belirgin leke (limonen), orta kısımda kırmızı-mor leke (1,8-sineol) hemen
altında belirgin turuncu leke (karvon) görülür. Test çözeltisinde yine yukarıdan aşağıya
doğru sırasıyla pembe (limonen), kırmızı-mor (1,8-sineol), pembe leke ve turuncu (karvon)
lekeleri ile plağın altına doğru kırmızı-mor, turuncu-kırmızı belirgin lekeler görülür.

Plağın üstü

Limonen: Pembe leke Pembe leke (Limonen)

1,8-sineol: Kırmızı-mor Leke Kırmızı-mor leke (1,8-sineol)

Pembe leke

Karvon: Turuncu leke Turuncu leke (Karvon)

Kırmızı-mor leke

Turuncu-kırmızı leke

Şahit çözelti Test çözeltisi

30 Türk Farmakope Dergisi


BAHÇE NANESİ UÇUCU YAĞI Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

TESTLER
Bağıl yoğunluk (2.2.5): 0.888 - 0.958.
Kırılma indisi (2.2.6): 1.474 - 1.478.
Optik çevirme (2.2.7): -45° ile -65° arasında.
Kromatografik profil: Gaz kromatografisi (2.2.8) ile değerlendirilir (Şekil 1).

SAKLAMA
Işıktan korunmalı, 25oC’nin altındaki sıcaklıklarda tam dolu kaplarda saklanmalıdır.

Şekil 1. Bahçe nanesi uçucu yağı alevli iyonlaştırma gaz kromatogramı (a:1,8-sineol, b:limonen, c:karvon).

Türk Farmakope Dergisi 31


MİLLİ MONOGRAF

Türk Farmakope Dergisi 2019, 4(2): 32-38


Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019

İNCİR ÇEKİRDEĞİ YAĞI


Naime Nur TEMİZ*, Seher SELVİ*, Gizem KAHRAMAN, Ali GÖKYER, Sıdıka
BÜYÜKHELVACIGİL, Hale Feyza BÜYÜKHELVACIGİL, Beril KOPARAL
Büyükkayacık OSB Mah., Güzel Konak Sok., No: 10, 42300, Karatay-Konya.
elmek*: ntemiz@zade.com.tr, sselvi@zade.com.tr

Geliş tarihi: 26.04.2019 / Kabul tarihi: 30.05.2019

TFB-01/2019:XXXXX
İNCİR ÇEKİRDEĞİ YAĞI
FIG SEED OIL
Ficus caricae seminis oleum

TANIM
Ficus carica L.’nin çekirdeklerinden elde edilen sabit yağ.
İçerik: droğun yağ asidi bileşimi;
palmitik asit C16:0, %5.0-9.0;
stearik asit C18:0, %2.0-4.0;
oleik asit C18:1 (n-9), %14.0-24.0;
linoleik asit C18:2 (n-6), %20.0-35.0;
α-linolenik asit C18:3 (n-3), %32.0-50.0;
γ-linolenik asit C18:3 (n-6) %0.17;
araşidik asit C20:0, en fazla %0.7;
eikosenoik asit C20:1 (n-9), en fazla %0.5;
behenik asit C22:0, en fazla %0.5.
Karbon sayısı 16’dan düşük olan doymuş yağ asitlerinin yüzde alanlarının toplamı %0.3’ten
fazla değildir.

ÜRETİM
Çekirdekten ısıl işlem olmadan mekanik sıkma yöntemi ile 40 °C’yi aşmayan ortamlarda yağı
elde edilir.

ÖZELLİKLER
İncir çekirdeği yağı berrak, sarı renkte, kendine özgü koku ve tatta bir sıvıdır.
Çözünürlük: etanolde (%96) çok az çözünür, petrol eterinde çözünür.

32 Türk Farmakope Dergisi


İNCİR ÇEKİRDEĞİ YAĞI Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

TANIMA
Birinci tanıma: C.
İkinci tanıma: A, B.

A. Bağıl yoğunluk: (bk. Testler).


B. Kırılım imleci: (bk. Testler).
C. Gaz kromatografisi (2.4.22).
Test çözeltisi: 65 mg incir çekirdeği yağı 2 mL 2 N metanol R içeren potasyum hidroksit R
içinde çözülür. 10 mL heptan R ile tamamlanır.
Şahit çözelti: 1 mL 37 bileşenli YAME karışımı 10 mL’ye heptan R ile tamamlanır.
Kolon:
- malzeme: kaynaşmış silika;
- boyut: ℓ =100 m, Ø= 0.25 mm × 0.20 µm;
- sabit faz: poli(bis siyanopropil siloksan) (film kalınlığı 0.20 µm).
Taşıyıcı gaz: kromatografik helyum R.
Akış hızı: 1.5 mL/dk.
Ayrılma oranı:1:99.7.
Sıcaklık:
Zaman (dk.) Sıcaklık (˚C)
Kolon 5 140
140→240 (4˚C/dk.)
10 240
Enjeksiyon yuvası 250
Dedektör 260

Tespit: alevli iyonlaştırma.


Enjeksiyon hacmi: 1.0 µL.
Ayırım sırası: şahit çözeltideki sıralama ile alınır. Bütün yağ asitlerinin alıkonma zamanı
belirlenir.

Piklerin tanınması: Numune enjeksiyonundan elde edilen aşağıdaki yağ asitlerinin


kromatogramlarının alıkonma zamanları şahit çözelti ile elde edilen kromatogramlar
kullanılarak belirlenir.

37 bileşenli YAME karışım şahidine göre palmitik asit bağıl alıkonma zamanı=yaklaşık 0.75;
stearik asit=yaklaşık 0.89; oleik asit=yaklaşık 0.93; linoleik asit=yaklaşık 1.0; α-linolenik
asit=yaklaşık 1.07; γ-linolenik asit=yaklaşık 1.04; araşidik asit=yaklaşık 1.02; eikosenoik
asit=yaklaşık 1.06; behenik asit=yaklaşık 1.14.

Türk Farmakope Dergisi 33


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 İNCİR ÇEKİRDEĞİ YAĞI

Sistem uygunluğu: numune enjeksiyonundan C20:3 (n-3) cis-11,14,17-eikosatrienoik asit,


C20:4 (n-6) araşidonik asit ve C23:0 trikosanoik asit pikleri arasında ayırım gücü en az 1
olmalıdır.

Numune ve şahit enjeksiyonundan elde edilen kromatogramlardaki bağıl alıkonma


zamanları aynı olmalıdır.

Şekil 1. İncir çekirdeği yağının kromatogramı.

HESAPLAMA
Yağ asidi için FID cevap faktörünün hesaplanmasında aşağıdaki eşitlik kullanılır:

Fx = x bileşeni için FID cevap faktörü,


Mx = x bileşeninin bağıl molekül kütlesi,
nx = x metillenmiş yağ asidi bileşeninin karbon atomu sayısı,
Ac = Karbonun bağıl atom kütlesi.
Yağ asidinin düzeltme faktörünün hesaplanmasında aşağıdaki eşitlik kullanılır:

34 Türk Farmakope Dergisi


İNCİR ÇEKİRDEĞİ YAĞI Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

fx = x bileşeni için düzeltme faktörü,


Fx = x bileşeni için FID cevap dedektörü,
Fr = C:16 için cevap faktörü.
Yağ asidinin yüzde alanının hesaplanmasında aşağıdaki eşitlik kullanılır:

Wx = x bileşeninin bağıl kütle kesri, pik alanı yüzdesi,


Ax = x bileşenine denk gelen pikin alanı, alan birimi,
At = çözücü piki dışındaki bütün piklerin düzeltilmiş alanlarının toplamı, alan birimi,
fx = x bileşeni için düzeltme faktörü.

Yağ asitleri fx
palmitik asit C16:0 1.0
stearik asit C18:0 0.98
oleik asit C18:1 (n-9) 0.97
linoleik asit C18:2 (n-6) 0.97
α-linolenik asit C18:3 (n-3) 0.96
γ-linolenik asit C18:3 (n-6) 0.96
araşidik asit C20:0 0.96
eikosenoik asit C20:1 (n-9) 0.97
behenik asit C22:0 0.95

D. Sıvı kromatografisi (2.2.29).


Kolon:
- boyut: ℓ = 0.250 m, Ø = 4.0 mm;
- sabit faz: gözenekli silika partikül (5 µm);
- sıcaklık: 25±1 oC.
Hareketli faz: hekzan R, 2-propanol R (99.5:0.5 h/h),
Akış hızı: 0.8 mL/dk.
Tespit: floresans dedektörü.
Dalga boyu: uyarılma 290 nm, yayım 330 nm.
Enjeksiyon hacmi: 20 µL.
Analiz süresi: 40 dk.

Şahit Çözelti: Tokoferol CRS setinden 10 mg α-tokoferol, γ-tokoferol, β-tokoferol, δ-tokoferol


standardı tartılır, hekzan R ile çözülerek 10 mL’ye tamamlanır, iyice karıştırılır. Ardından bu
çözeltiden 2.0 mL hassas bir şekilde balonjojeye aktarılarak hekzan R ile 10 mL’ye tamamlanır,

Türk Farmakope Dergisi 35


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 İNCİR ÇEKİRDEĞİ YAĞI

iyice karıştırılır. Hazırlanan çözeltiden 2.5 mL hassas bir şekilde balonjojeye aktarılarak
hekzan R ile 10 mL’ye tamamlanır, iyice karıştırılır. Ardından son elde edilen çözeltiden 2.5 mL
hassas bir şekilde balonjojeye aktarılarak hekzan R ile 10 mL’ye tamamlanır, iyice karıştırılır.
Bu çözelti amber renkli bir vial içerisine filtre edilmeksizin transfer edilir, sisteme enjekte edilir.
Test çözeltisi: 0.50 g yağ numunesi tartılır ve 10 mL hacmine hekzan R ile tamamlanır ve iyice
karıştırılır. Bu çözelti amber renkli bir vial içerisine filtre edilmeksizin transfer edilir.

Tokoferol karışımındaki γ-tokoferol şahidine göre;


α-tokoferol bağıl alıkonma zamanı=yaklaşık 0.52;
β-tokoferol bağıl alıkonma zamanı=yaklaşık 0.91;
γ-tokoferol bağıl alıkonma zamanı=yaklaşık 1.0;
δ-tokoferol bağıl alıkonma zamanı=yaklaşık 1.72.

Şekil 2. Tokoferol karışımı şahit çözeltisinin kromatogramı.

36 Türk Farmakope Dergisi


İNCİR ÇEKİRDEĞİ YAĞI Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

Şekil 3. İncir çekirdeği yağı kromatogramında α,γ ve δ-tokoferol pikleri.

HESAPLAMA
İlgili Analitik Miktarı (µg/g) =

NA: Kromatogramdan elde edilen numune alanı.


SA: Kromatogramdan elde edilen şahit alanı.
Astd: Şahit tartımı.
Anumune: Numune tartımı.
Kabul kriteri: İncir çekirdeği yağında γ-tokoferol miktarı en az 2500 ppm olmalıdır.

TESTLER
Asit değeri (2.5.1): en fazla 10.0.
Kırılım imleci (2.2.6): 1.4700-1.4750.
Su (2.2.13): en fazla %0.1.
Peroksit değeri (2.5.5): en fazla 10.0.
p-Anisidin değeri (2.5.36): en fazla 12.
Totoks (2 peroksit değeri + p-anisidin): en fazla 32.
Sabunlaşmayan madde (2.5.7): en fazla %2.0.
Sabunlaşma değeri (2.5.6): 186-200.
İyot sayısı (2.5.4): 160.0-200.0.
Bağıl yoğunluk (2.2.5): 0.915-0.927 (25°C).

Türk Farmakope Dergisi 37


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 İNCİR ÇEKİRDEĞİ YAĞI

Mikrobiyal bulaşma
Toplam aerobik mikrobiyal sayım (TAMS): kabul kriteri en fazla 104 kob/g (2.6.12).
Toplam küf ve maya sayımı (TKMS): kabul kriteri en fazla 102 kob/g (2.6.12).
Safraya toleranslı Gram negatif bakteri: kabul kriteri en fazla 102 kob/g.
Escherichia coli (2.6.13) olmamalı.
Salmonella (2.6.13) olmamalı.

SAKLAMA
Oda sıcaklığında, çocukların erişemeyeceği yerde muhafaza edilmelidir. Doğrudan ısı ve
ışığa maruz bırakılmamalıdır.

38 Türk Farmakope Dergisi


ARAŞTIRMA MAKALESİ

Türk Farmakope Dergisi 2019, 4(2): 39-48


Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019

POPULUS NIGRA L. (KARAKAVAK) TİPİ PROPOLİS STANDARDİZASYONUNDA


KULLANILAN ANALİTİK YÖNTEMLER

Etil GÜZELMERİÇ*, Parla Işıl YÜKSEL, Erdem YEŞİLADA


Yeditepe Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi ABD, 34775, Ataşehir-İstanbul.
elmek*: etil.ariburnu@yeditepe.edu.tr

Geliş tarihi: 03.05.2019/ Kabul tarihi: 31.05.2019

ÖZET
Propolis, arılar tarafından özellikle kovanı dış etkenlerden korumak amacıyla birçok bitki
salgısını enzimatik değişikliğe uğratarak üretilen bir kovan ürünüdür. Günümüzde, propolisin
etkileri konusunda yürütülen araştırmalar sonucu antimikrobiyal, antioksidan, antikanser,
immunostimulan etkileri ortaya konulmuştur. Bu etkilerinden dolayı, propolis ürünleri hızla
popülerlik kazanmaktadır. Ancak, propolis üretiminde birçok bitki kaynağının yer alması,
farklı propolis örneklerinin içeriklerinin farklılaşmasına yol açmakta ve buna bağlı olarak
etkinliklerde bazı farklılıklar görülebilmektedir. Bu çalışmada, propolisin standardizasyon
sorunlarına bir çözüm getirilmesi hedeflenmiştir. Öncelikle, propolis örneklerinin Yüksek
Performanslı İnce Tabaka Kromatografisi (YPİTK) yöntemi ile parmak izi analizi yapılarak
kaynaklarının temel bileşenleri belirlendi. Bu bileşenler arasında kafeik asit ve kafeik asit
fenetil ester (KAFE) maddeleri standardizasyon için ayırt edici olarak seçildi. Ardından,
Türkiye’nin farklı bölgelerinden temin edilen propolis örneklerinden hazırlanan hidroalkolik
özütlerinde valide edilmiş Yüksek Performanslı Sıvı Kromatografisi (YPSK) yöntemiyle bu
bileşenlerin en düşük ve en yüksek derişimleri tespit edildi. Sonuç olarak standart hidroalkolik
propolis özütünde kafeik asit ve KAFE için olması gereken en az miktarların sırasıyla 5 mg/g
ve 6.5 mg/g olmasının uygun olmasına karar verildi.
Anahtar kelimeler: Propolis, Populus nigra L. (karakavak), Yüksek performanslı ince tabaka
kromatografisi (YPİTK), Yüksek performanslı sıvı kromatografisi (YPSK).

Türk Farmakope Dergisi 39


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 POPULUS NIGRA L. (KARAKAVAK) TİPİ PROPOLİS
STANDARDİZASYONUNDA KULLANILAN ANALİTİK
YÖNTEMLER

ANALYTICAL METHODS USED IN BLACK POPLAR TYPE PROPOLIS


STANDARDIZATION

ABSTRACT
Propolis is an important bee product, prepared by enzymatically processing various plant
exudates and used to protect the hive from external threats. Current researches have
shown that propolis may exert a wide range of activities including antimicrobial, antioxidant,
anticancer, and immunostimulant (leading to a rapidly growing popularity on propolis products)
and thus propolis has recently gaining increased popularity. On the other hand, existence of
various plant origins results in chemical content variations between different propolis samples
which can also lead to differences in activities of the samples. This work is mainly aimed to
solve the standardisation problems of propolis. Firstly, the major constituents of samples
were determined by High Performance Thin Layer Chromatography (HPTLC) fingerprinting
method. Among these constituents, caffeic acid and caffeic acid phenethyl esther (CAPE) were
assigned as marker components for standardisation of propolis. Afterwards, hydroalcoholic
extracts of propolis samples collected from various regions of Turkey were analysed by
using a validated High Performance Liquid Chromatography (HPLC) method and minimum/
maximum amounts of these markers were determined. Consequently, 5 mg/g and 6.5 mg/g
were proposed as the minimum concentrations for caffeic acid and CAPE, respectively.
Keywords: Propolis, Black poplar (Populus nigra L.), High performance thin layer
chromatography (HPTLC), High performance liquid chromatography (HPLC).

GİRİŞ
Propolis, bal arılarının kovanı çeşitli çevre etkilerinden korumak ve kovan içinde hijyeni
sağlamak amacıyla çeşitli bitki tomurcuk ve salgılarını toplayıp enzimatik değişikliğe uğratarak
hazırladığı bir kovan ürünüdür. Genellikle koyu renkli, yapışkan bir yapıya sahiptir ve kendine
özgü güçlü bir kokusu vardır. Propolis içeriği birçok etkene göre farklılık gösterebilmektedir,
ancak genel olarak yapısında; reçine (%45-55), balmumu ve yağ asitleri (%25-35), uçucu
yağlar (%10), polifenol ve flavonoitler (%10), polen (%5), vitamin ve mineraller (%5)
bulunmaktadır [1].
Hazırlanmasında genel olarak kovan çevresindeki bitkilerin kaynak alınmasından dolayı,
konum ve bitki kaynağına göre propolislerin kimyasal içeriği büyük farklılık gösterebilmektedir.
Örneğin, bazı propolis tiplerinde fenolik bileşikler [kafeik asit, kersetin, galangin, pinosembrin,
kafeik asit fenetil ester (KAFE)] baskınken, diğerlerinde fenolik birleşiklerin bulunmaması söz
konusu olabilmektedir. Dolayısıyla propolis örneklerinin içerik farklılığına bağlı olarak biyolojik
etkilerinde farklılaşma görülebilmektedir. Bu nedenle, propolislerin bitkisel kaynaklarının
belirlenmesi ve içerik analizi yapılması çok önemlidir [2]. En önemli kaynak bitkiler arasında
Populus spp. (kavak), Salix alba (söğüt), Betula pubescens, B. pendula and B. verrucosa

40 Türk Farmakope Dergisi


POPULUS NIGRA L. (KARAKAVAK) TİPİ PROPOLİS Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
STANDARDİZASYONUNDA KULLANILAN ANALİTİK
YÖNTEMLER

(huşağacı), Ulmus glabra (karaağaç), Alnus glutinosa (kızılağaç), Fagus spp. (kayın),
Abies (köknar) ve Pinus spp. (çam) ve Aesculus hippocastanum (atkestanesi) tomurcukları
bulunmaktadır [3]. Avrupa’da bulunan propolisler, B ve O tipi olarak iki ana gruba ayrılmıştır ve
ana kaynakları sırasıyla Populus tremula (titrek kavak) ve Populus nigra (karakavak) olarak
belirlenmiştir [4,5]. Türkiye’de ise karakavak tipi propolis yayılım göstermektedir [2].
Toplanan örneklerdeki karmaşık yapı ve değişken içeriklerden dolayı standardizasyon önemli
bir problemdir. Yapılan biyoaktivite çalışmalarının sonuçları yorumlanırken propolislerin
kimyasal parmak izlerinin belirlenmesi ve ana bileşenler üzerinden madde miktar tayini
yapılması önemlidir.
Bu makalede, standart bir hidroalkolik propolis özütü için önemli maddelerin tayin edilmesi
ve miktarlarının belirlenmesi asıl amaçtır. Bu amaç doğrultusunda, önce propolis örneklerinin
bitki kaynakları Yüksek Performanslı İnce Tabaka Kromatografisi (YPİTK) incelenerek önemli
bileşenler belirlendikten sonra Yüksek Performanslı Sıvı Kromatografisi (YPSK) ile ana
maddelerin olması gereken en az derişimleri belirlenmiştir.

MATERYAL VE YÖNTEM
Propolis Materyalleri
Çalışmada materyal olarak kullanılan propolis örnekleri, Türkiye’nin Erzurum, Adana, Ordu,
Malatya, Aydın, Van, İstanbul, Isparta, Artvin, Zonguldak, Çorum ve Bursa illerinden Türkiye
Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği tarafından temin edildi (Şekil 1).

Şekil 1. Propolis örneklerinin temin edildiği yerler.

Kullanılan Kimyasallar
Etil asetat, metanol, etanol, n-hekzan, glasial asetik asit, 2-aminoetil difenilborinat, asetonitril
(HPLC kalitesinde) Sigma-Aldrich’ten (Steinheim, Almanya) ve orto-fosforik asit Merck’ten
(Hohenbrunn, Almanya); referans maddeler ise (apigenin, kersetin, kemferol, krizin, kafeik

Türk Farmakope Dergisi 41


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 POPULUS NIGRA L. (KARAKAVAK) TİPİ PROPOLİS
STANDARDİZASYONUNDA KULLANILAN ANALİTİK
YÖNTEMLER

asit, naringenin, KAFE, galangin, pinosembrin) Sigma-Aldrich’ten (Steinheim, Almanya)


temin edildi.
YPSK analizlerinde ultra saf su (millipore) kullanıldı.

Yüksek Performanslı İnce Tabaka Kromatografisi (YPİTK)


Örneklerin Hazırlanışı
1 g parçalanmış propolis üzerine 10 mL etanol-su (8:2 h/h) eklendi. Ultrasonik banyoda 45
dk. ekstre edilidi. Çözülmeyen kısımlarından uzaklaştırılması için 3500 rpm’de 15 dk santrifüj
edilerek elde edilen sıvı kısım 0.45 μm filtreden geçirildi. Sıvı kısım yoğunlaştırıldıktan sonra
elde edilen özüt, son derişimi 100 mg/mL olacak şekilde metanol ile çözülerek stok test
solüsyonu hazırlandı. Stok solüsyonundan metanol ile seyreltilerek son derişim 10 mg/mL
olacak şekilde çalışma test solüsyonları hazırlandı [2].

Şahit Çözeltilerin Hazırlanışı


Şahit çözelti (a)
Naringenin ve pinosembrin 0.4 mg/mL; krizin, kafeik asit fenetil ester (KAFE), kersetin,
kemferol, apigenin ve galangin 0.2 mg/mL; kafeik asit ise 0.05 mg/mL derişimde metanol
içerisinde çözülerek hazırlandı. Sırasıyla, naringenin, pinosembrin, galangin, kafeik asit,
krizin, KAFE, kersetin, kaempferol, apigenin 2:2:2:1:1:1:1:1:1 oranlarında karıştırılarak şahit
çözelti (a) olarak kullanıldı [2].

Şahit çözelti (b)


Populus nigra L. (karakavak) tomurcuklarından 2 g tartılıp üzerine 20 mL etanol-su (8:2 h/h)
eklendi. Ultrasonik banyoda 45 dk. ekstre edilidi. Çözülmeyen kısımlarından uzaklaştırılması
için 3500 rpm’de 15 dk. santrifüj edilerek elde edilen sıvı kısım 0.45 μm filtreden geçirildi.
Sıvı kısım yoğunlaştırıldıktan sonra elde edilen özüt son derişim 100 mg/mL olacak şekilde
metanol ile çözülerek stok solüsyon haline getirildi. Stok solüsyondan metanol ile seyreltilerek
10 mg/mL çalışma şahit çözeltisi (b) hazırlandı [2].

YPİTK yöntemi
Bu metot için iki bölmeli kromatografi tankı ve YPİTK silika jel 60 F254 cam plaka (Merck)
kullanıldı. Hareketli faz olarak n-hekzan, etil asetat, glasiyal asetik asit sırasıyla 5:3:1 (h/h/h)
oranlarında karıştırılarak kullanıldı. 2-aminoetildifenilborinat etil asetat ile çözülerek (5 mg/mL)
Reaktif 1, polietilen glikol 400 diklorometan ile çözülerek (50 mg/mL) Reaktif 2 türevlendirme
çözeltileri hazırlandı.
Şahit çözelti (a): 30 μL, şahit çözelti (b): 5 μL ve örnekler (10 mg/mL): 2 μL olacak şekilde
8 mm’lik bantlar halinde plağın altından 8 mm bırakılarak tatbik edildi. İki bölmeli tankın bir
tarafına hareketli faz, bir tarafına hidroklorik asit (%37) konarak 20 dk. doyurulmaya bırakıldı.

42 Türk Farmakope Dergisi


POPULUS NIGRA L. (KARAKAVAK) TİPİ PROPOLİS Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
STANDARDİZASYONUNDA KULLANILAN ANALİTİK
YÖNTEMLER

Ardından plak, tankın hareketli faz bölümüne yerleştirildi. Plak 7 cm sürüklendikten sonra
soğuk hava akımı ile kurutulup 3 dk. boyunca 100 °C’de İTK plak ısıtıcısı ile ısıtıldı. Bu işlemden
sonra sırası ile Reaktif 1 ve Reaktif 2 solüsyonlarına daldırılıp 366 nm altında görüntülendi [2].

Yüksek Performanslı Sıvı Kromatografisi (YPSK)


Örneklerin hazırlanışı
1 g parçalanmış propolis üzerine 10 mL etanol-su (8:2 h/h) eklendi. 45 dk. boyunca sonikatörde
ekstraksiyon yapıldı. Ultrasonik banyoda 45 dk. ekstre edildi. Çözülmeyen kısımlarından
uzaklaştırılması için 3500 rpm’de 15 dk. santrifüj edilerek elde edilen sıvı kısım 0.45 μm
filtreden geçirildi. Sıvı kısım yoğunlaştırıldıktan sonra elde edilen özüt, son derişim 100 mg/
mL olacak şekilde metanol ile çözülerek stok test solüsyonu hazırlandı. Stok solüsyonundan
metanol ile seyreltilerek 2.5 mg/mL çalışma test solüsyonu hazırlandı [2].

Şahit çözeltilerin hazırlanışı


10 mg kafeik asit tartılıp balonjoje ile 25 mL’ye tamamlandı. Hazırlanan 400 μg/mL stok
çözeltiden sırası ile 200, 100, 50, 25, 10, 5, 1 μg/mL standart çözeltileri hazırlandı. 10 g KAFE
tartılıp balonjoje ile 25 mL’ye tamamlandı. Hazırlanan 400 μg/mL stok çözeltiden sırası ile
200, 100, 50, 25, 10, 5 ve1 μg/mL standart çözeltileri hazırlandı.
Şahit Çözelti 1 ve 2 eşit hacimlerde karıştırılarak, son derişim 100, 50, 25, 12.5, 5, 2.5 ve 0.5
mg/mL olacak şekilde şahit çözelti karışımları hazırlandı.

YPSK Yöntemi
Kafeik asit ve KAFE miktarları YPSK (Agilent 1200, Waldbronn, Almanya) ile tespit edildi.
Mobil faz A ve B sırasıyla su-orto-fosforik asit (99.5:0.5 h/h) ve asetonitril olarak kullanıldı.
Çalışmada gradiyent elüsyon sistemi (Tablo 1) kullanılmış olup ayırım 150 x 3.9 mm, 5 µm
kolonda (Agilent Pursuit 5 C18) gerçekleştirildi. Kafeik asit ve KAFE, DAD dedektör ile 330
nm’de tespit edildi. Akış hızı 1 mL/dk., enjeksiyon hacmi 10 µL’dir. Analiz boyunca kolon
sıcaklığı 40°C’de sabit tutuldu.
Kafeik asit ve KAFE alıkonma zamanları (tR), hidroalkolik propolis özütü ve şahit çözelti
kromatogramları kıyaslanarak sırası ile tR = 4.54 ± 0.01 ve KAFE tR = 16.03 ± 0.02 (Şekil 2).

Türk Farmakope Dergisi 43


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 POPULUS NIGRA L. (KARAKAVAK) TİPİ PROPOLİS
STANDARDİZASYONUNDA KULLANILAN ANALİTİK
YÖNTEMLER

Tablo 1. YPSK yönteminde kullanılan gradiyent elüsyon sistemi.


Zaman Hareketli faz A Hareketli faz B
(dk.) (%h/h) (%h/h)
0 90 10
0-3 85 15
3-5 65 35
5-12 61 39
12-20 60 40
20-25 0 100
25-30 0 100
30-35 90 10

mAU

13.699
4.537

140

120

100
11.368

16.028
80
14.302
7.588

60
14.484

16.033
8.731

14.846
6.680
4.538

40
9.264

15.372
15.534
6.493

8.198

9.622

10.784

12.416
9.007

16.542

20
6.093

7.833

9.992

18.886
17.630

0 2 4 6 8 10 12 14 16 18 min

Şekil 2. Şahit çözelti karışımı (kafeik asit tR = 4.54 ± 0.01 ve KAFE tR = 16.03 ± 0.02) ve propolis
özütünün 330 nm’deki YPSK kromatogramları.

Standart çözelti karışımından elde edilen sonuçlara göre elde edilen alan - derişim grafiğinden
y = ax + b denklemi elde edildi. Aşağıdaki denklemler kullanılarak 1 g hidroalkolik propolis
özütü içinde bulunan kafeik asit ve KAFE miktarları mg olarak hesaplandı.

44 Türk Farmakope Dergisi


POPULUS NIGRA L. (KARAKAVAK) TİPİ PROPOLİS Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
STANDARDİZASYONUNDA KULLANILAN ANALİTİK
YÖNTEMLER

YPSK Yöntem Validasyonu


Yeni geliştirilen YPSK yöntemi, spesifiklik, doğrusallık (r2), tespit ve tayin limiti (LOD, LOQ),
gün içi ve günler arası kesinlik, doğruluk (geri kazanım) parametreleri kullanılarak Uluslararası
Uyum Konferansı (ICH) kurallarına göre valide edildi [6].

BULGULAR
YPİTK Yöntemi ile Propolis Örneklerinin Botanik Kaynağının ve Kimyasal Bileşenlerinin
Belirlenmesi
Bal arıları, birçok bitkiyi kaynak alır ve topladıkları bitki eksudalarını enzimatik değişikliğe
uğratarak propolisi üretir. Bu nedenle propolis tipi, içermiş olduğu ana bitki kaynağına göre
isimlendirilmektedir. Yapılan çalışmada propolis örnekleri ve karakavak tomurcuklarının
YPİTK parmak izi kromatogramları 366 nm altında incelendiğinde, turuncu ve mavi bantların
baskın olduğu tespit edildi (Şekil 3). Karakavak tomurcuk özütü ile propolis örneklerinde
krizin, kafeik asit, KAFE, galangin ve pinosembrin bileşenleri ortak bulundu. Ayrıca, apigenin
ve kafeik asit standartları arasında sarı ve turuncu (kersetin ve türevleri) lekeleri gözlemlendi.
Sonuç olarak, çalışmada incelenen propolis örneklerinin ana bitki kaynağı karakavak olarak
tespit edildi.

Şekil 3. Standart karışımı (STD), P. nigra ve propolis özütlerinin (1-12) YPİTK kromatogramı.

YPSK Yöntem Validasyonu


Spesifiklik
Spesifiklik, analitik metodun örnekte bulunan diğer maddelerden ayırt etmesidir. Bu çalışmada
kör örnek ile kontrol örneklerinin alıkonma zamanı kıyaslanarak, cihazdan ya da kullanılan
çözücülerden gelen girişimlerin olmadığı tespit edildi.

Türk Farmakope Dergisi 45


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 POPULUS NIGRA L. (KARAKAVAK) TİPİ PROPOLİS
STANDARDİZASYONUNDA KULLANILAN ANALİTİK
YÖNTEMLER

Doğrusallık
Doğrusallık, çizilen derişim - alan grafiğinin (y= ax + b) r2 değerinin hesaplanması ile
ölçülmektedir. Bu değerin 0.98’den düşük olmaması beklenir. Bu araştırmada kullanılan
derişim - alan grafiklerinin r2 değeri 0.99 olarak bulundu (Tablo 2).

Tablo 2. Kafeik asit ve KAFE için çizilen kalibrasyon eğrilerinin doğrusallık verileri.
Parametreler Kafeik asit KAFE
Doğrusallık aralığı 0.5-100 µg/mL 0.5-100 µg/mL
R 2
0.9999 0.9999
S 6.6024 8.4706
Kesim noktası 44.166 35.878
SD 4.19 0.71
LOD 0.28 0.06
LOQ 0.95 0.20

Doğruluk (Geri Kazanım)


Bu veri test edilmekte olan yöntemle elde edilen sonucun gerçek sonuca olan yakınlığını
gösterir. Hazırlanan farklı derişimlerdeki 3 şahit çözeltinin her biri için üçer ölçüm yapıldı.
Sonuçlar Tablo 3’te verildi.

Tablo 3. Kafeik asit ve KAFE için geri kazanım verileri.


Analit Eklenen Derişim Bulunan Geri Kazanım (%)

(µg/mL) (µg/mL±SD) n=3

n=3 n=3
Kafeik asit 3 2.70±0.16 90.14±5.35
15 14.49±0.41 98.62±2.46
30 29.13±0.63 97.12±2.11
3 2.48±0.22 82.68±7.30
KAFE 15 14.27±0.44 95.14±2.94
30 29.43±0.40 98.09±1.35

Kesinlik
Bu değer yöntemin tekrarlanabilirliğini göstermektedir. Gün içi kesinlik için bir örnek aynı
günde ancak farklı zaman dilimlerinde 3 kez ölçüldü. Günler arası kesinlik ise farklı günlerde
bir örneğin 3 kere ölçülmesi ile hesaplandı. Tablo 4’te gün içi ve günler arası elde edilen
veriler gösterildi.

46 Türk Farmakope Dergisi


POPULUS NIGRA L. (KARAKAVAK) TİPİ PROPOLİS Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
STANDARDİZASYONUNDA KULLANILAN ANALİTİK
YÖNTEMLER

Tablo 4. Gün içi ve günler arası elde edilen kesinlik sonuçları.


Gün içi ve günler arası kesinlik
Gün içi/günler arası Kafeik asit (mg/g±SD) KAFE (mg/g±SD)
5.33 ± 0.20 8.92 ± 0.12
Gün

5.32 ± 0.01 8.83 ± 0.01


içi

5.38 ± 0.18 8.92 ± 0.16


5.34 ± 0.17 9.00 ± 0.13
Günler

5.47 ± 0.12 8.97 ± 0.14


arası

5.46 ± 0.20 9.03 ± 0.15


5.34 ± 0.13 8.93 ± 0.15

Tespit ve Tayin Limiti


Tespit limiti, belirlenen yöntem ile istenen maddenin kabul edilebilir kesinlik ve doğruluk
sınırları içinde tespit edilebildiği en düşük derişimi verir. Bu çalışmada tespit limiti için 3 x
standart sapma / a denklemi kullanıldı. Kafeik asit için 0.28 µg/mL ve KAFE için 0.06 µg/mL
olarak hesaplandı (Tablo 2).

Tayin limiti, belirlenen yöntem ile istenen maddenin miktarının kesinlik ve doğruluk sınırları
içinde tayin edilebildiği en düşük derişimdir. Bu çalışmada 10 x standart sapma / a denklemi
kullanıldı. Kafeik asit için 0.95 µg/mL ve KAFE için 0.20 µg/mL olarak hesaplandı (Tablo 2).

Valide YPSK Yöntemi ile Propolis Örneklerinde Kafeik asit ve KAFE Miktarlarının
Belirlenmesi
Valide YPSK yöntemiyle incelenen örneklerin kafeik asit ve KAFE miktarları hesaplandı
(Tablo 5).

Tablo 5. Propolis örneklerinde kafeik asit (mg/g) ve KAFE (mg/g) miktarları.


Örnekler Kafeik asit (mg/g) KAFE (mg/g)
P1 3.13 ± 0.00 4.62 ± 0.02
P2 2.09 ± 0.03 5.58 ± 0.10
P3 6.59 ± 0.02 11.89 ± 0.01
P4 9.77 ± 0.18 3.98 ± 0.06
P5 5.34 ± 0.17 9.00 ± 0.13
P6 3.31 ± 0.10 3.48 ± 0.06
P7 6.02 ± 0.10 11.75 ± 0.18
P8 7.52 ± 0.10 7.88 ± 0.17
P9 2.84 ± 0.08 3.92 ± 0.07
P10 3.38 ± 0.07 2.73 ± 0.12
P11 6.28 ± 0.17 13.40 ± 0.21
P12 8.69 ± 0.19 14.88 ± 0.24

Türk Farmakope Dergisi 47


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 POPULUS NIGRA L. (KARAKAVAK) TİPİ PROPOLİS
STANDARDİZASYONUNDA KULLANILAN ANALİTİK
YÖNTEMLER

İncelenen 12 örneğin verilerinin ortalaması alındığında, kafeik asit ve KAFE bakımından en


az yarısının uygun olduğu sayısal veri bulundu. Sonuç olarak standart hidroalkolik propolis
özütünde kafeik asit ve KAFE için olması gereken en az miktarların sırasıyla 5 mg/g ve 6.5
mg/g olarak önerilmesine karar verildi. Bu sonuç doğrultusunda, incelenen P3, P5, P7, P8,
P11 ve P12 örneklerinin belirlenen standartları karşıladığı tespit edildi.

SONUÇ
Karakavak tomurcuk özütüyle kıyaslamalı olarak yapılan çalışmada, incelenen örneklerde
YPİTK parmak izi analizine göre Türk propolis tipinin botanik kaynağının karakavak olduğu
tespit edildi.
Propolisin kimyasal bileşimindeki çeşitlilik nedeniyle propolisin standardizasyonunda sıkıntılar
yaşanmaktadır. Bu nedenle, bu çalışmada karakavak tipi propolisin standardizasyonu için
kafeik asit ve KAFE kullanıldı. Standart hidroalkolik propolis özütünde kafeik asit ve KAFE için
olması gereken en az miktar sırasıyla 5 mg/g ve 6.5 mg/g olarak belirlendi.

TEŞEKKÜR
Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği‘ne örneklerin temin edilmesindeki desteklerinden
dolayı teşekkür ederiz.

KAYNAKÇA
[1] Yeşilada E. Apiterapi Arıyla Gelen Şifa. Türkiye: Hayykitap, 2005.
[2] Guzelmeric E, Ristivojevic P, Trifkovic J, et al. Authentication of Turkish propolis through
HPTLC fingerprints combined with multivariate analysis and palynological data and their
comparative antioxidant activity. LWT Food Sci Technol 2018; 87: 23-32.
[3] Kumova U, Korkmaz A, Avcı BC, et al. Önemli bir arı ürünü: propolis. U Bee J 2002; 2.
[4] Morlock G, Scholl I, Kunz N, et al. Planar-chromatographic fingerprint of German propolis.
CBS 2013;111: 13-15.
[5] Bertrams J, Kunz N, Müller M, et al. Phenolic compounds as marker compounds for
botanical origin determination of German propolis samples based on TLC and TLC-MS. J
Appl Bot Food Qual 2013; 86: 143 – 153.
[6] International Conference on Harmonisation (ICH), ICH Harmonised Tripartite Guideline
Validation of Analytical Procedures: Text and Methodology Q2 (R1), 2005.

48 Türk Farmakope Dergisi


ARAŞTIRMA MAKALESİ

Türk Farmakope Dergisi 2019, 4(2): 49-55


Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019

ATIK BİTKİSEL GIDALARDAN ÖZÜTLENEN ANTOSİYANİNLERİN DERİ PATOJENİ


MİKROORGANİZMALAR ÜZERİNE ANTİMİKROBİYAL ETKİSİNİN BELİRLENMESİ

Aslı ŞAHİNER*, Bahar YENİCELİ, Mustafa ATEŞ


Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Temel ve Endüstriyel Mikrobiyoloji ABD,
Erzene Mah., 35040, Bornova-İzmir.
elmek*: aslisahiner@gmail.com

Geliş tarihi: 13.05.2019 / Kabul tarihi: 03.06.2019

ÖZET
Antosiyaninler çiçek, meyve ve sebzelere kırmızı, pembe, mor, mavi tonlardaki renkleri
veren, flavonoitlerin önemli bölümünü oluşturan sekonder metabolitlerdir. Antosiyaninler
yaygın olarak üzüm, vişne, böğürtlen, erik, elma ve çilek gibi meyvelerde, kırmızılahana,
kırmızı soğan ve siyah havuç gibi sebzelerde ve gül vb. çiçeklerde bulunurlar. Doğada
birbirinden farklı 500’den fazla antosiyanin bulunmaktadır. Antosiyaninlerin en önemli özelliği
doğal renklendirici olmalarıdır. Bu özelliklerinin yanı sıra insan sağlığı üzerine de önemli
etkileri bulunması, antosiyaninlere olan ilginin artmasına neden olmuştur. Bu çalışmada,
farklı yerlerden toplanan bitkisel gıda atıklarından elde edilen antosiyaninlerin, deri patojeni
mikroorganizmalar üzerindeki antimikrobiyal etkisi belirlenmiştir.
Anahtar kelimeler: Antosiyanin, Deri patojeni, Bitkisel ürünler, Antimikrobiyal etkinlik.

DETERMINATION OF ANTIMICROBIAL ACTIVITY OF ANTOCYANINS EXTRACTED


FROM WASTE VEGETABLE FOODS ON SKIN PATHOGENIC MICROORGANISMS

ABSTRACT
Anthocyanins are secondary metabolites that form of significant part of flavonoids, giving
colors in red, pink, purple and blue tones to flowers, fruits and vegetables. Anthocyanins
are widely found in vegetables such as grapes, cherries, blackberries, plums, apples and
strawberries, vegetables such as red cabbage, red onions and black carrots and flowers.
There are more than 500 different anthocyanins in nature. The most important feature of
anthocyanins is that they are natural colorants In addition to these characteristics, it has also

Türk Farmakope Dergisi 49


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 ATIK BİTKİSEL GIDALARDAN ÖZÜTLENEN
ANTOSİYANİNLERİN DERİ PATOJENİ MİKROORGANİZMALAR
ÜZERİNE ANTİMİKROBİYAL ETKİSİNİN BELİRLENMESİ

had a significant impact on human health and has increased the interest in anthocyanins.
In this study, the antimicrobial efficacy of anthocyanins which obtained from vegetable food
wastes collected from different places, on skin pathogen microorganisms was determined.
Keywords: Anthocyanin, Skin pathogen, Plant products, Antimicrobial activity.

GİRİŞ
Antosiyanin, Yunanca sözcük anlamı çiçek (anthos) ve mavi (kianos) olan kelimelerden
türemiş bir terimdir [1]. Antosiyaninler çiçek, meyve ve sebzelere kırmızı, pembe, mor, mavi
vb. tonlardaki renkleri veren, suda az, alkolde ise çok çözünen, doğal renk pigmentleridir [2].
Antosiyaninler, flavonoitlerin önemli bölümünü oluşturan sekonder metabolitlerdir. Kimyasal
açıdan antosiyaninler, 2-fenilbenzopirilium’un (flavilium katyonu) polihidroksi ve polimetoksi
türevlerinin glikozitleridir. Bu bileşiklerin temel kısmını antosiyanidin (aglikon) olarak
adlandırılan flavilium katyonu oluşturmaktadır [3]. Kimyasal olarak glikozit yapıda olan
antosiyaninler serbest halde bulunabildikleri gibi bileşik yapıda da bulunabilirler. Serbest
aglikon haldeki antosiyanidin yapıya farklı sakkaritlerin glikozidik olarak bağlanması ile farklı
antosiyaninler oluşmaktadır [4]. Doğada 20’den fazla antosiyanidin bulunmasına karşılık,
moleküldeki hidroksil grubu sayısına, hidroksil gruplarının metilasyon derecesine, moleküle
bağlanan şeker sayısına ve şekerin bağlanma pozisyonuna, ayrıca moleküldeki şekere
bağlanan alifatik ve aromatik asitlerin yapısına ve sayısına bağlı olarak birbirinden farklı
500’den fazla antosiyanin bulunmaktadır [5,6].
En yaygın bulunan antosiyanidinler pelargonidin, siyanidin, peonidin, delfinidin, petunidin ve
malvidindir ve bu antosiyanidinlere en çok meyve ve sebzelerde rastlanılmaktadır. Doğada
en yaygın olarak bulunan antosiyanin ise siyanidinin 3. pozisyonuna bir glukoz molekülünün
bağlanmasıyla oluşan siyanidin-3-glikozit’dir [7].
Antosiyaninlerin en önemli özelliği doğal renklendirici oldukları için gıdalarda renk değişimi
üzerine yaptıkları etkiler ve insan sağlığı açısından antimikrobiyal ve antioksidan etki
göstermeleridir [8].
Antosiyanin özütlerinin gıdalara yalnızca çekici renk özellikleri kazandırmadığı, aynı
zamanda sağlık açısından yararlı bileşikler olduğu ve farmakolojik özellikleri nedeni ile
çeşitli hastalıklarda tedavi etme amacıyla kullanıldığı bilinmektedir. Meyveler, içerdikleri
fenolik bileşiklerin antioksidatif ve antimikrobiyal etkilerine bağlı olarak sağlık üzerine olumlu
etkilerinden dolayı fonksiyonel gıda olarak değerlendirilmektedir. Fenolik bileşiklere, beslenme
fizyolojisi açısından olumlu etkileri nedeniyle ‘biyoflavonoit’ adı verilmektedir [7].
Antosiyaninlerin antioksidan, antialerjik, antienflamatuvar, antikarsinojen, antimikrobiyal
ve antitrombotik etkiye sahip olduğu, yapılan pek çok çalışma ile tespit edilmiştir. Ayrıca,
kardiyovasküler sistem üzerinde olumlu etkiler de göstermektedirler [9,10,11,12].

50 Türk Farmakope Dergisi


ATIK BİTKİSEL GIDALARDAN ÖZÜTLENEN Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
ANTOSİYANİNLERİN DERİ PATOJENİ MİKROORGANİZMALAR
ÜZERİNE ANTİMİKROBİYAL ETKİSİNİN BELİRLENMESİ

Flavonoitlerin en önemli özelliği antioksidatif etkileridir. Antioksidan olarak fenolik bileşiklerin


kanser, kalp hastalıkları, diyabet, katarakt, göz hastalıkları, yaşlılık hastalıkları vb. birçok
hastalığı engellediği bildirilmiştir [11,13,14]. Oksijen radikalleri ve lipit peroksidasyonu, kalp
damar hastalıkları, kanser ve kronik iltihaplanma gibi hastalıkların en önemli etkenleridir.
Flavonoitlerin birçoğu lipit peroksidasyonunu başlatan radikallerin oluşumunu engeller [10].
Ayrıca flavonoitlerin bunların dışında metal iyonlarını bağlayarak lipitlerin oksidasyonunu
önlediği ve radikallerin oluşumunda görev yapan enzim sistemlerini inhibe ettiği belirlenmiştir
[12,15].
Bitki fenolik bileşiklerinin ham özütlerinin insan patojenlerine karşı antimikrobiyal aktivitesi,
tıbbi ve farmasötik ürünlerin yanı sıra fonksiyonel gıda bileşenlerini geliştirmek için yoğun bir
şekilde çalışılmıştır. Bununla birlikte, saf antosiyaninlerin antimikrobiyal aktivitesi hakkında
çok az bilgi bulunmaktadır.
Bu çalışmanın amacı, farklı yerlerden toplanan fenolik içeriği yüksek bitkisel gıda atıklarından
özütlenen antosiyaninlerin, deri patojeni mikroorganizmalar üzerindeki antimikrobiyal etkisinin
belirlenmesidir.

MATERYAL VE METOT
Mikroorganizma Suşları
Antimikrobiyal etkinlik denemelerinde, deri ile ilişkili hastalıklarda sıklıkla rastlanan
Staphylococcus aureus ATCC 6538, Cutibacterium acnes ATCC 11827 bakterileri ve Candida
albicans ATCC 10231 mayası kullanılmıştır.

Kullanılan Kimyasallar ve Besiyerleri


Etanol (EtOH, Merck), hidroklorik asit (HCl, Sigma), formik asit (Merck), aseton (Sigma),
fluconazole (FLZ) (Oxoid), gentamicin (CN) (Oxoid). Tryptic Soy Agar (TSA) (Oxoid), Modified
Reinforced Clostridial Agar(MRCA) (Merck), Sabouraud Dextrose Agar (SDA) (Oxoid), Mueller
Hinton Broth (MHB) (Oxoid), Sabouraud Dextrose Broth (SDB) (Merck).

Bitkisel Gıdaların Toplanması


Özütleme için yoğun olarak antosiyanin içerdiği bilinen kırmızı ve mor tonlardaki meyve ve
sebze atıkları seçilmiş ve işleme alınmıştır. Çalışmada kullanılan hammaddeler, pazar ve
meyve sebze halinde ezilmiş ve çürümüş olduğu için kenara ayrılan meyve ve sebze atıklarıdır.
Atık meyve ve sebzelerden antosiyaninleri özütlemek amacıyla yapılan bu çalışmada vişne,
çilek, kırmızılahana, nar ve pancar atıkları toplanmıştır.

Antosiyaninin Özütlenmesi
Antosiyanin özütlemesi, %50 etanol-HCl çözücü karışımı kullanılarak gerçekleştirilmiştir.

Türk Farmakope Dergisi 51


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 ATIK BİTKİSEL GIDALARDAN ÖZÜTLENEN
ANTOSİYANİNLERİN DERİ PATOJENİ MİKROORGANİZMALAR
ÜZERİNE ANTİMİKROBİYAL ETKİSİNİN BELİRLENMESİ

Özütlerdeki toplam monomerik antosiyanin miktarını belirlemek için pH diferansiyel yöntemi


uygulanmıştır. Her bir örneğin pH’ı 1.0 ve 4.5 olacak şekilde ayarlanarak spektrofotometrede
(Agilent Cary 300) 400-600 nm arası tarama yapılmıştır. Maksimum dalga boyu belirlenmiş
ve yine her bir örnekteki bulanıklık unsurlarının tespit edilmesi için 700 nm dalga boyunda
absorbans ölçümü yapılmıştır. Ölçüm sonunda örneklerin maksimum absorbans değeri ile
700 nm’de okunan absorbans değeri arasındaki fark kullanılarak toplam antosiyanin miktarları
hesaplanmıştır.

Çözücüler, döner buharlaştırıcı yardımıyla uzaklaştırıldıktan sonra saf özütler, antimikrobiyal


etkinlik denemesinde kullanılmıştır.

Antimikrobiyal Aktivitenin Belirlenmesi


-20 °C’de cam boncuklar ile dondurularak muhafaza edilen stok kültürlerden, S.aureus TSA,
C.acnes MRCA ve C.albicans SDA besiyerinde üretilmiştir. Densitometrede (Grant Inst,
Cambridge, UK) 0.5 Mc Farland olacak şekilde süspansiyonlar hazırlanmıştır. Bakteriler için
CLSI-M07-A9 (Clinical and Laboratory Standards Institute), maya kültürü için CLSI-M27-A3
standart metodu kullanılarak antosiyanin ekstraktlarının minimum inhibitör konsantrasyonları
(MİK) belirlenmiştir. MİK testi için 96 kuyucuklu mikroplaklar (Lp Italiana) kullanılmıştır.
Kuyucuklara bakteriler için MHB, maya için SDB besiyerlerinden 80’er μL eklenmiştir. Her
sütundaki ilk kuyucuğa test edilecek özütlerden 80 μl eklenip pipet yardımıyla karıştırıldıktan
sonra aynı kuyucuktan 80 μL alınarak bir sonraki kuyucuğa aktarılmış ve ilk kuyucuktaki
özütün seyrelmesi sağlanmıştır. Antimikrobiyal etkisi test edilecek tüm kuyucuklar üzerine,
hazırlanan mikroorganizma süspansiyonlarından 20’şer μL eklenmiştir. Test sonunda
S.aureus ve C.acnes içeren plaklar 37°C’de, C.albicans içeren plaklar ise 30°C’de
inkübasyona kaldırılmıştır. İnkübasyon sonunda kuyucuklardaki bulanıklık dikkate alınarak
değerlendirme yapılmıştır. Deneyler iki kez tekrarlanmıştır ve her denemede negatif ve pozitif
kontrol olacak şekilde çalışılmıştır. Negatif kontrol kuyucuğuna besiyeri ve mikroorganizma
süspansiyonu, pozitif kontrol kuyucuğuna ise besiyeri, mikroorganizma süspansiyonu ve
bakteriler için CN çözeltisi, C.albicans için ise FLZ çözeltisi ilave edilmiştir. Negatif kontrol
kuyucuklarında bulanıklık, pozitif kontrol kuyucuklarında ise tam bir inhibisyon varlığı dikkate
alınarak değerlendirme yapılmıştır.

ARAŞTIRMA BULGULARI
%50 etanol-HCl çözücüsü ile vişne, çilek, kırmızılahana, nar ve pancar atıklarından elde edilen
özütlerin toplam antosiyanin miktarları pH diferansiyel yöntemi kullanılarak hesaplanmıştır.
Hesaplanan toplam monomerik antosiyanin miktarları Tablo 1’de verilmiştir.

52 Türk Farmakope Dergisi


ATIK BİTKİSEL GIDALARDAN ÖZÜTLENEN Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
ANTOSİYANİNLERİN DERİ PATOJENİ MİKROORGANİZMALAR
ÜZERİNE ANTİMİKROBİYAL ETKİSİNİN BELİRLENMESİ

Tablo 1. Atık bitkisel gıdalardan özütlenen toplam monomerik antosiyanin miktarları.


Toplam monomerik antosiyanin
Ekstraksiyon yapılan bitkisel gıdalar
miktarı (mg/g)
Çilek 34.5
Nar 70.0
Pancar 37.0
Vişne 173.4
Kırmızılahana 58.6

İçerisindeki alkol uzaklaştırılarak alkolsüz hale getirilen özütlerin her biri için antimikrobiyal
etkinliğin belirlenebilmesi amacı ile CLSI-M07-A9 ve CLSI-M27-A3 metotları kullanılarak
MİK testi yapılmıştır. Test sonucunda mikroorganizmalar üzerinde etkili olan antosiyanin MİK
değerleri belirlenmiştir (Tablo 2).

Tablo 2. Farklı bitkisel gıdalardan elde edilen antosiyaninlerin MİK sonuçları.


MİK (µg/mL)
Antosiyanin elde edilen
S. aureus C. albicans C. acnes
bitkisel gıdalar
ATCC 6538 ATCC 10231 ATCC 11827
Çilek 256 256 128
Nar 128 - 64
Pancar 64 128 256
Vişne 64 128 1024
Kırmızılahana 32 256 1024

SONUÇ
Yaptığımız çalışmada atık meyve ve sebzelerden elde edilen antosiyaninlerin 32 µg/mL-
1024 µg/mL arasında değişen konsantrasyonlarda, deri patojeni 3 mikroorganizma üzerinde
antimikrobiyal etki gösterdiği tespit edilmiştir. Demirdöven ve ark. (2015), kırmızılahana ve
vişne posasından elde ettikleri antosiyaninlerin antibakteriyel özelliğini MİK ile Escherichia
coli, S. aureus, Listeria monocytogenes, Salmonella typhimurium ve Bacillus cereus üzerinde
test etmişlerdir. Test sonunda inoküle edilen bakterilerin konsantrasyonlarına bağlı olarak tüm
özütlerde antibakteriyel etki tespit edilmiştir [11]. Bir başka çalışmada, Hibiscus sabdariffa
bitkisinin metanol-su çözeltisi ile özütleme sonrası yapılan MİK testinde S. aureus, Bacillus
stearothermophilus, Micrococcus luteus, Serratia mascences, Clostridium sporogenes, E.
coli, Klebsiella pneumoniae, B. cereus, Pseudomonas fluorescence gibi bakteriler üzerinde
0.30-1.30 mg/mL konsantrasyonlarında etkili olduğu bildirilmiştir [16]. Yaban mersininden elde
edilen antosiyaninlerin gıda patojeni bakterilere karşı antibakteriyel özelliklerinin incelendiği
çalışmada, L. monocytogenes ve Enterococcus faecalis’in oldukça duyarlı, buna karşın S.

Türk Farmakope Dergisi 53


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 ATIK BİTKİSEL GIDALARDAN ÖZÜTLENEN
ANTOSİYANİNLERİN DERİ PATOJENİ MİKROORGANİZMALAR
ÜZERİNE ANTİMİKROBİYAL ETKİSİNİN BELİRLENMESİ

enterica ser. Typhimurium ve S. aureus’un daha dirençli ve E. coli’nin ise en az duyarlı olduğu
belirlenmiştir [17]. Mor mısır bitkisinden özütlenen antosiyaninlerin Candida türleri üzerine
antifulgal etkisinin değerlendirildiği araştırmada, MİK değerleri 0.625 – 2.5 mg/mL olarak
bulunmuştur [18]. Farklı bitkisel gıdalardan elde edilen antosiyaninlerin gram pozitif ve gram
negatif bakterilerle funguslar üzerine farklı konsantrasyonlarda etkili olduğunu kanıtlayan
çalışmalar literatürde bulunmaktadır. Antosiyaninlerin antimikrobiyal etkinliklerine ilişkin
araştırmalar ağırlıklı olarak gıda patojenlerine yönelik gerçekleştirilmiştir.
Çalışmamızda antosiyaninlerin deri patojenleri üzerine antimikrobiyal etkileri araştırılmış ve
elde edildikleri bitkisel gıdalara göre değişen konsantrasyonlarda test mikroorganizmalarına
karşı etkili olduğu belirlenmiştir. Ayrıca bu çalışma yapılırken, atık bitkisel ürünler
değerlendirilerek ucuz maliyet ile antosiyanin elde edilmiştir. Yapılacak ileri farmakolojik ve
mikrobiyolojik çalışmalarla, antosiyaninlerin antioksidan kullanımı yanında topikal sentetik
antimikrobiyallere alternatif olarak da kullanım alanı bulabileceği düşünülmektedir.

KAYNAKÇA
[1] Cisowska A, Wojnicz D, Hendrich AB. Anthocyanins as antimicrobial agents of natural
plant origin. Nat Prod Commun. 2011;6 (1):149-156.
[2] Toprak F., Ankara ve Nevşehir illerinde yetiştirilen kalecik karası üzüm çeşidinin
fitokimyasal özellikleri üzerine araştırmalar, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü, 2011.
[3] Vanini L, Hirata T, Kwiatkowski A, et al. Extraction and stability of anthocyanins from
the benitaka grape cultivar (Vitis vinifera L.). Braz J Food Technol. 2009;12(3):213-219.
[4] Damar İ., Vişne suyunun antosiyanin profili ve antioksidan kapasitesi, Yüksek Lisans
Tezi, Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010.
[5] Kırca A., Siyah havuç antosiyaninlerinin bazı meyve ürünlerinde ısıl stabilitesi. Doktora
Tezi, Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2004.
[6] Karataş İ, Elmastaş M, Karataş R. Siyah Havuç (Daucus carota ssp. sativus var.
Atrorubens Alef) kallus kültüründe antosiyanin üretimine bazı uygulamaların etkisi.
Gaziosmanpaşa Bilimsel Araştırma Dergisi 2014;9:62-73.
[7] Zhang Z, Kou X, Fugal K, et al. Comparison of HPLC methods for determination of
anthocyanins and anthocyanidins in bilberry extracts. J Agric Food Chem. 2004;52:688-
691.
[8] Hepsağ F, Hayoğlu İ, Hepsağ B. Karadut meyvesinin antosiyanin içeriği ve antosiyaninlerin
gıda sanayinde renk maddesi olarak kullanım olanakları. Gıda Teknolojileri Elektronik
Dergisi 2012;7(1):9-19
[9] Koyu H. Morus nigra l. (Karadut). Türk Farmakope Dergisi 2018;3 (1): 141-164.
[10] Yıldız H. ve Baysal T. Bitkisel fenoliklerin kullanım olanakları ve insan sağlığı üzerine
etkileri. Gıda Mühendisliği Dergisi 2003;29-35.

54 Türk Farmakope Dergisi


ATIK BİTKİSEL GIDALARDAN ÖZÜTLENEN Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
ANTOSİYANİNLERİN DERİ PATOJENİ MİKROORGANİZMALAR
ÜZERİNE ANTİMİKROBİYAL ETKİSİNİN BELİRLENMESİ

[11] Demirdöven A, Karabıyıklı Ş, Tokatlı K, et al. Inhibitory effects of red cabbage and sour
cherry pomace anthocyanin extracts on food borne pathogens and their antioxidant
properties. LWT- Food Sci Technol. 2015;63:8-13.
[12] Puupponen-Pimia R, Nohynek L, Meier C, et al. Antimicrobial properties of phenolic
compounds from berries. J Appl Microbiol. 2000;90: 494-507.
[13] Nizamlıoğlu N, Nas S. Meyve ve sebzelerde bulunan fenolik bileşikler; yapıları ve
önemleri. Gıda Teknolojileri Elektronik Dergisi 2010;5(1):20-35.
[14] Hohnova B, Stavikova L, Karasek P. Determination of anthocyanins in red grape skin by
pressurised fluid extraction and HPLC. J. Food Sci. 2017;26: 39-42.
[15] Assous M, Abdel-Hady M, Medany G. Evaluation of red pigment extracted from purple
carrots and its utilization as antioxidant and natural food colorants. Ann Agric Sci.
2014;59(1):1-7.
[16] Olaleye M.T. Cytotoxicity and antibacterial activity of methanolic extract of Hibiscus
sabdariffa, J. Med. Plants 2007;1(1):9-13.
[17] Wu VC-H, Qiu X, Bushway A, Harper L. Antibacterial effects of American cranberry
(Vaccinium macrocarpon) concentrate on foodborne pathogens. LWT- Food Sci
Technol. 2008;41:1834-1841.
[18] Suket N, Srisook E, Hrimpeng K. Antimicrobial activity of the anthocyanins isolated
from purple field corn (Zea mays l.) cob against Candida spp. IOSR J Pharm Biol Sci.
2014;9(4):40-44.

Türk Farmakope Dergisi 55


DERLEME MAKALESİ

Türk Farmakope Dergisi 2019, 4(2): 56-63


Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019

BİTKİSEL İLAÇLARDA KALİTE KONTROL

Evren ALĞIN YAPAR1*, Nafiz Öncü CAN2,3, İlkay ERDOĞAN ORHAN4, Temel ÖZEK5,6

1. T.C. Sağlık Bakanlığı, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Analiz ve Kontrol Laboratuvarları
Dairesi Başkanlığı, 06430, Sıhhiye-Ankara.
elmek*: evrenalgin@yahoo.com
2. Anadolu Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Analitik Kimya ABD, Yunus Emre Yerleşkesi,
26470, Tepebaşı-Eskişehir.
3. Anadolu Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Doping ve Narkotik Maddeler Analiz
Laboratuvarı, Yunus Emre Yerleşkesi, 26470, Tepebaşı-Eskişehir.
4. Gazi Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi ABD, Emniyet Mah., Taç Sokağı,
06330, Yenimahalle-Ankara.
5. Anadolu Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi ABD, Yunus Emre Yerleşkesi,
26470, Tepebaşı-Eskişehir.
6. Anadolu Üniversitesi, Bitki, İlaç ve Bilimsel Araştırmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi
(AUBİBAM), Yunus Emre Yerleşkesi, 26470, Tepebaşı-Eskişehir.

Geliş tarihi: 22.04.2019 / Kabul tarihi: 28.05.2019

ÖZET
Bitkisel ilaçların kalite kontrol analizlerinde farmasötik formunun gerektirdiği kalite kontrol
parametreleri yanı sıra bitkisel içeriğe bağlı parametreleri de kontrol edilir. Dozaj formuna bağlı
farklılıkları olmakla beraber raf ömrü spesifikasyonları kapsamında farmakopelerde yer alan
veya ürüne özel tanımlanmış spesifikasyonlar işlem geçerliliği kanıtlanmış yöntemlerle kontrol
edilir. Bitkisel ilaçların kantitatif bileşimlerinin kontrolünde genellikle bitmiş ürünün beklenen
farmakolojik etkisinden sorumlu aktif fitokimyasallar tayin edilir. Bitkisel ilaçlarda kullanılan
total ekstrelerde birçok fitokimyasal bulunabilmekte ve bu bileşikler zamanla değişimlere
uğrayabilmektedir. Bu nedenle aktif ve karakteristik fitokimyasalları tespit edebilmek için
kromatografik ve spektroskopik yöntemler gibi çeşitli yöntemler kullanılabilmektedir. Analiz
yöntemleri ve teknolojilerindeki son gelişmeler ile saflaştırma, izolasyon, yapı aydınlatma
çalışmaları ve bunların yapılmasında kullanılan analiz yöntemlerinin kalitesi doğrultusunda
bitkisel ilaçlarda kullanılacak başlangıç materyallerinden bitmiş ürün kontrollerine kadar tüm
işlemlerin hassasiyeti gelişmekte ve hızı da artmaktadır.
Anahtar kelimeler: Bitkisel ilaç, Kalite kontrol, Farmakope, Dünya Sağlık Örgütü/DSÖ.

56 Türk Farmakope Dergisi


BİTKİSEL İLAÇLARDA KALİTE KONTROL Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

QUALITY CONTROL IN HERBAL MEDICINES

ABSTRACT
In the quality control analysis of herbal medicines, the quality control parameters required
by the pharmaceutical form as well as the parameters related to the herbal content are
checked. Although there are differences depending on the dosage form, the specific features
defined in the pharmacopoeia or within the scope of the shelf-life sprays are checked by
means of proven methods. In the control of quantitative compositions of herbal medicines,
active phytochemicals that are generally responsible for the expected pharmacological
effect of the finished product are determined. In total extracts used in herbal medicines,
many phytochemicals can be found and these compounds may undergo changes over time.
Therefore, various methods such as chromatographic and spectroscopic methods are used
to detect active and characteristic phytochemicals. With the latest developments in analysis
methods and technologies and the quality of the analysis methods used in the purification,
isolation, building lighting studies and making them, the sensitivity of all processes from the
starting materials to the herbal medicines to the end product controls is developing and the
speed is increasing.
Keywords: Herbal medicine, Quality control, Pharmacopoeia, World Health Organization/WHO.

GİRİŞ
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kayıtlarına göre dünya nüfusunun büyük bir bölümü tedavi
veya hastalıklardan korunmak amacıyla geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarından
yararlanmaktadır. Bu kapsamda yararlanılan tıbbi bitki türünün 35.000-70.000 kadar olduğu
tahmin edilmektedir. Modern tıbbın mevcut olduğu gelişmiş ülkelerde bile, bitkisel ilaçlara
ve diğer doğal tıbbi ürünlere olan ilgi ve kullanımları son yıllarda hızla artmaktadır. Tıbbi
bitkiler, ilaç üretimi için önemli kaynaklardır. 1970`li yıllarda dünyada tıbbi amaçla kullanılan
bitki türünün 21.000 kadar olduğu, 2000`li yıllarda ise bu sayının 50.000`i aştığı tahmin
edilmektedir [1-3].
Doğal kaynakların ilaç yapımında kullanımına ilişkin tanımlamalar kapsamında drog;
doğal kaynaklı ilaç hammaddesini ifade ederken, bitkisel drog; kullanılan tıbbi bitkilerin ikili
adlandırma sistemine göre tanımlanmış botanik adı, cins, tür, alt tür, varyete ve kullanılan
bitki kısmını bilimsel adı ile beraber verilmek üzere işlem görmemiş halde çoğunlukla
kurutulmuş, bazen taze, bütün, parçalanmış veya kesilmiş bitki veya bitki parçaları, algler,
mantarlar, likenler ve özel bir işleme tabi tutulmamış eksudalarını ifade etmektedir [4]. Bu
kaynakların kullanımı ile hazırlanan preparat veya ürünleri yasal olarak tanımlamak amacıyla
bitkisel preparat; bitkisel drogların özütleme, distilasyon, sıkma, fraksiyonlama, saflaştırma,
yoğunlaştırma ya da fermentasyon gibi işlemlere tabi tutulmaları sonucunda elde edilmiş

Türk Farmakope Dergisi 57


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 BİTKİSEL İLAÇLARDA KALİTE KONTROL

olan ufalanmış veya toz edilmiş bitkisel drogları, tentürleri, özütleri, uçucu yağları, özsuları
ve işlenmiş eksudaları şeklindeki ürünü ifade ederken bitkisel tıbbi ürün; etken madde olarak,
yalnızca bir veya birden fazla bitkisel droğu, bitkisel preparat ya da bu bitkisel preparatlardan
bir veya bir kaçının yer aldığı karışımları içeren tıbbi ürün olarak tanımlanmaktadır [4].
Yasal tanımı ile geleneksel bitkisel tıbbi ürün (GBTÜ) ise bileşiminde yer alan tıbbi bitkilerin
başvuru tarihinden önce Türkiye’de veya Avrupa Birliği üye ülkelerinde en az on beş yıldır,
diğer ülkelerde ise otuz yıldır kullanılıyor olduğu bibliyografik olarak kanıtlanmış; terkip ve
kullanım amaçları itibarıyla, hekimin teşhis için denetimi ya da reçetesi ya da tedavi takibi
olmaksızın kullanılması tasarlanmış ve amaçlanmış olan, geleneksel tıbbi ürünlere uygun
özel endikasyonları bulunan, sadece spesifik olarak belirlenmiş doz ve pozolojiye uygun özel
uygulamaları olan, oral, haricen uygulanan veya inhalasyon yoluyla kullanılan müstahzarları
ifade etmektedir [4].
Ülkemizde, bitkisel ilaçlara ve geleneksel bitkisel tıbbi ürünlere ilişkin kalite kontrol çalışmaları
ve uygulamaları söz konusu olduğunda; mevcut yasal düzenlemeler, başta Türk Farmakopesi
olmak üzere Avrupa Farmakopesi ve Amerikan Farmakopesi gibi çeşitli farmakopeler ile
ilgili uluslararası kılavuzlar ve standartlar esas alınmaktadır [5-7]. Avrupa Birliği üye ülkeleri
bitkisel ürünlere yönelik çalışmalarında; ulusal düzeydeki yasal düzenlemeleri yanında Avrupa
Farmakopesi’ni (European Pharmacopeia/E.P.) ve gerekli hallerde Avrupa Fitoterapi Bilimsel
Kooperatifi (European Scientific Cooperative on Phytotherapy/ESCOP) ve Dünya Sağlık
Örgütü (DSÖ – World Health Organization/WHO)`nün monograflarını (WHO monographs) da
dikkate almaktadır [7-9].
Tıbbi amaçlarla kullanılacak bitkisel ürünlerin; etkinlik/etkililik, güvenlik/güvenlilik ve kalite
unsurlarını karşılaması gerekir. Bu doğrultuda; başlangıç materyallerinin kontrolü ile imalat
sürecindeki işlem içi (in-proses) kontroller ve bitmiş ürünün kalite kontrolleri, kontrol yöntemleri
[10] ve kabul limitleri kritik öneme sahiptir. Bahse konu ürünlerin; etkililik ve güvenliliğinin
kanıtlanmasında klinik öncesi çalışmalar ve klinik araştırmalar ürünün gelişimi sürecinde
yapılacak çalışmalar olup, bitmiş ürünün kalite kontrolünde ise etkililik ve güvenlilik, raf ömrü
spesifikasyonlarının kontrolü ile izlenebilir.

BİTKİSEL KAYNAKLARIN KULLANIMI


Bitkilerden tedavi edici veya tedaviye yardımcı ürün hazırlanmasında dikkat edilmesi
gereken genel hususlar arasında; tür farkı, yetişme koşulları, üretim yöntemi, çevresel
faktörler, saklama koşulları, isim ve bitki karışıklıkları (tağşiş) yer almaktadır. Bu noktada,
standardizasyonun sağlanması önem kazanmakta ve öncelikli olarak kullanılan bitki
kısımlarının standardizasyonu kapsamında; bitkinin hangi bölümünün toplanması gerektiğinin
belirtilmesi, bitkinin toplama zamanının ve yerinin belirlenmesi, makroskopik ve mikroskopik
analizleri yapılarak bitkinin botanik açıdan Latince tanımlamasının tam ve doğru olarak
yapılmasının sağlanması gerekmektedir [2]. Ayrıca, bitkisel materyalde stabilite yönünden;
fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik parametrelerin incelenmesi de önem arz etmektedir.

58 Türk Farmakope Dergisi


BİTKİSEL İLAÇLARDA KALİTE KONTROL Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

DSÖ tıbbi bitkilerin kültürü, toplanması, tıbbi bitkisel materyallerin kalite kontrolü ile bitkisel
ilaçların imalatı ve kontrollerine ilişkin birçok kaynak doküman yayınlamıştır [11-14]. Bunlar;
Tıbbi Bitkiler İçin İyi Tarım ve Toplama Uygulamalarına İlişkin DSÖ Kılavuzu (WHO Guidelines
on Good Agricultural and Collection Practices for Medicinal Plants) [11], Bitkisel Materyallerin
Kalite Kontrol Yöntemleri (Quality Control Methods for Herbal Materials) [12], Tıbbi Bitki
Materyallerinin Kalite Kontrol Yöntemleri (Quality Control Methods for Medicinal Plant Materials)
[13], Bitkisel İlaçların İyi İmalat Uygulamalarına İlişkin DSÖ Kılavuzu (WHO Guidelines on
Good Manufacturing Practices /GMP for Herbal Medicines) [14], Bitkisel İlaçların Kalitesinin
Bulaşanlar ve Kalıntılara Göre Değerlendirilmesine İlişkin DSÖ Kılavuzu (WHO Guidelines
for Assesing Quality of Herbal Medicines with Reference to Contaminants and Residues) [15]
adlı kaynaklar olup bu kaynaklarda bitkisel ilacın tanımlanması için; botanik değerlendirme,
belirleyici özellikler, yabancı organik materyaller, mikroskobik, histolojik, histokimyasal
değerlendirmeler, kantitatif ölçümler vb. ile ilacın fizikokimyasal özelliklerine dayalı olarak;
fiziksel ve kimyasal tanımlama, kromatografik parmak izi, küllenme değeri, ekstraktif değerler,
nem miktarı, uçucu yağ ve alkaloit miktarı, kantitatif hesaplama protokolleri vb. ile acılık
değeri, hemolitik indeks, astrenjanlık derecesi, şişme faktörü, köpürme indisi gibi testlere
ilişkin bilgiler yer almaktadır. İlaveten farmakolojik parametreler, biyolojik aktivite profilleri,
toksisite tanımlamaları, pestisit ve ağır metal tayinleri ile mikrobiyolojik kontroller kapsamında
kontaminasyon, toplam canlı mikroorganizma sayısı, patojenler; E. coli, Salmonella spp.,
P. aeruginosa, S. aureus, Enterobacter spp. vb. ilişkin kontrollere değinilmiştir. Radyoaktif
bulaşmaya ilişkin genel olarak, doğal oluşan radyonüklidlerden kaynaklanan radyoaktivitenin
haricinde, büyük nükleer kazalardan kaynaklanan kontaminasyonlara dayalı risklerin tehlikeli
olabileceği ve spesifik radyonüklidlere bağlı olarak risk oluşturabileceği belirtilmekte, bu
nedenle, genel değerlendirmelerin dışında, radyoaktif ışınım için bir sınır önerilmemektedir
[11-15].

BİTKİSEL İLAÇLARIN SPESİFİKASYONLARININ DOĞRULANMASI VE BİTMİŞ


ÜRÜNLERİN KALİTE KONTROLÜ
Analiz yöntemleri ve teknolojilerindeki son gelişmeler ile saflaştırma, izolasyon, yapı aydınlatma
çalışmaları ve bunların yapılmasında kullanılan analiz yöntemlerinin kalitesi doğrultusunda
bitkisel formülasyonlarda kullanılacak başlangıç materyallerinden bitmiş ürün kontrollerine
kadar tüm işlemlerin hassasiyeti gelişmekte ve hızı da artmaktadır.
Günümüzde, ayırma; İnce Tabaka Kromatografisi/İTK (Thin Layer Chromatography/TLC), Gaz
Kromatografisi (Gas Chromatography/GC), Sıvı Kromotografisi (Liquid Chromatography/LC),
Kılcal Elektroforez (Capillary Electrophoresis/CE) vb. ve spektroskopik; Atomik Absorpsiyon
Spektroskopisi (Atomic Absorption Spectroscopy/AA), Kütle Spektrometrisi (Mass
Spectrometry/MS), Kızılötesi (Infra Red/IR), Nükleer Manyetik Rezonans (Nuclear Magnetic
Resonanse/NMR), Mor Ötesi-Görünür Alan (Ultraviolet-Visible Spectroscopy/UV-Vis Spect),

Türk Farmakope Dergisi 59


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 BİTKİSEL İLAÇLARDA KALİTE KONTROL

Floresans (Fluorescence/FL) vb. teknikleri başta olmak üzere, çeşitli analitik tekniklerin tek
başına ya da birlikte kullanımları ile daha aydınlatıcı sonuçlar elde edilmektedir.
Bitkisel preparatların tanımlanmasında ve kantitatif bileşimlerinin belirlenmesinde ve
kontrolünde, genellikle bitmiş ürünün beklenen farmakolojik etkisinden sorumlu aktif
fitokimyasal bileşen/bileşenlerin tayin edilmesi yoluna gidilmektedir. Bitkisel ilaçlarda yer
alan total ekstrelerde, birçok fitokimyasal bileşen bulunabilmekte ve bunlar içerik yönünden
zamanla değişime uğrayabilmektedir. Bu nedenle, karakteristik nitelikteki aktif fitokimyasalları
tespit edebilmek için çeşitli yöntemler kullanılmaktadır [16]. Enstrümantal tekniklerin
başında gelen kromatografi, bitkisel ekstrelerde yer alan çok sayıdaki fitokimyasalları, alt
fraksiyonlarda ayırabilme özelliğine sahiptir [10,16,17,18]. Spektroskopik teknikler ise özellikle
maddeye özgü kimyasal özelliğin, ışın-madde etkileşiminin bir fonksiyonu olarak analitik
sinyale dönüştürülmesi ve ölçülmesi için kullanılmaktadır. Bu iki ana teknikler grubunun
farklı kombinasyonlarla bir araya gelmesi ile hem ayırma hem de yüksek seçicilikle tayin
edebilme olanağı ortaya çıkmaktadır; bu olanak ise günümüzde modern fitokimyasal analiz
uygulamalarının gerçekleştirilebilmesini sağlamaktadır.
Ayırma teknikleri ele alındığında özetle, kolon/sütun kromatografisi düzeninde; fotodiyot
dizisi veya UV-VIS detektörlü Sıvı Kromatografisi (LC-DAD veya LC-UV), Sıvı Kromatografisi
– Kütle Spektrometresi (LC-MS veya LC-MS/MS) veya Sıvı Kromatografisi-NMR (Liquid
Chromatography-Nuclear Magnetic Resonance/LC-NMR) vb. konfigürasyonlardaki sıvı
kromatografisi (yüksek başarımlı vb. dahil) başlıca analitik tekniktir. Daha iyi ayırım sağlamak
için, sıvı kromatografisi kapsamında bazı alt teknikler de yer almakta olup bunlar başlıca
Miselli Elektrokinetik Kromatografi (Micellar Electrokinetic Chromatography/MEKC), Yüksek
Hız Karşı Akım Kromatografisi (High Speed-Counter Current Chromatography/HSCCC)
vb. olarak yer almaktadır [16,19]. Polarite etkileri dolayısıyla kromatografik ayrımlarında
güçlük çekilen durumlar için geliştirilen; hem gaz, hem sıvı, hem de süperkritik kromatografi
tekniklerinin birleşimi olarak uygulanabilen Ultra Başarımlı Birleşim Kromatografisi (Ultra
Performance Convergence Chromatography-UPC2) özellikle polar olmayan maddelerin
ayrımında yaşanan kısıtlı çözücü seçimi, uzun analiz süresi, yüksek analiz maliyeti, ayrımsal
güçlük vb. sıkıntılara büyük ölçüde çözüm getirmiştir [20-22]. Gaz kromatografisi tekniğinde
özellikle GC-FID ve GC-MS, vb. konfigürasyonların tercih edildiği, bunlara yeri geldiğinde
tepe boşluğu (Head Space/HS) uygulamalarının da eklendiği göze çarpmaktadır. Son yıllarda
bitkisel ilaçların analizinde kullanılan elektroforetik yöntemlerden, özellikle kılcal elektroforeze
dayalı olanlarda belirgin bir artış olmuştur; kullanılan teknikler arasında Kılcal Bölge
Elektroforezi (Capillary Zone Electrophoresis/CZE), Kılcal Jel Elektroforezi (Capillary Gel
Electrophoresis/CGE) ve Kılcal İzoelektrik Odaklama (Capillary Isoelectric Focusing /CIEF)
genel olarak yer almaktadır. İnce tabaka kromatografisi (İTK), özellikle tanıma analizlerinde
kullanılabilmekle birlikte, bunun gelişmiş tipi olan yüksek başarımlı ince tabaka kromatografisi
(High-Performance Thin Layer Chromatography/HPTLC) ise en gelişmiş düzlemsel uygulama
tekniği olarak karşımıza çıkmaktadır [16,23].

60 Türk Farmakope Dergisi


BİTKİSEL İLAÇLARDA KALİTE KONTROL Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

Bitkisel bitmiş farmasötik ürünlerin kalite kontrollerinde genel başlıklarda aşağıdakilere dayalı
inceleme ve analizler yapılır:

1) Görünüş
Ambalaj malzemesi ve şekli
Numune görünüşü
2) Bitkisel İlaçların Fiziksel Özellikleri
Dozaj şekline ve raf ömrü spesifikasyonlarına bağlı olarak
Sıvı preparatlarda; hacim, dansite, viskozite vb.
Katı preparatlarda; tablet kalınlığı, sertliği vb.
3) Bitkisel İlaçların Kromatografik ve Kimyasal Analizleri
Dozaj şeklinin farmakolojik etkisinden sorumlu etkin madde/maddelerin ve
tanımlanmış impüritelerinin tayinleri başta olmak üzere raf ömrü spesifikasyonunda
belirtilen diğer kimyasal analizleri.

Bitkisel ilaçlar için farmakopelerde aşağıdaki analizler yer almaktadır [6,7,10];


1) Yabancı Madde
2) Kurutma Kaybı
3) Su Miktarı
4) Pestisitler
5) Ağır Metaller (Cd, Pb, Hg)
6) Toplam Kül Miktarı
7) Asitte (HCl) Çözünen Kül Miktarı
8) Ekstre Edilebilen Materyal
9) Acılık Derecesi
10) Aflatoksin B1
11) Okratoksin A
12) Radyoaktif Kontaminasyon
13) Mikrobiyal Kontaminasyon
14) Miktar Tayini
Bitkisel ilaçların kalite kontrol analizlerinde farmasötik formunun gerektirdiği kalite kontrol
parametreleri yanı sıra bitkisel içeriğe bağlı parametreleri de kontrol edilir. Dozaj formuna bağlı
farklılıkları olmakla beraber raf ömrü spesifikasyonları kapsamında yapılabilen kontrolleri
arasında aşağıdakiler yer alabilmektedir [10];

Türk Farmakope Dergisi 61


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 BİTKİSEL İLAÇLARDA KALİTE KONTROL

1) Fiziksel kontroller (ağırlık, hacim, yoğunluk, viskozite, dağılma, çözünme, aşınma,


erime, vd.)
2) pH
3) Koruyucu, antioksidan
4) Boyar madde
5) Safsızlık (impürite)
6) Miktar tayini
7) Mikrobiyal kontaminasyon (katı)
8) Sterilite (sıvı)

SONUÇ
Tüm dünyada bitkisel ilaçlara talepte artış gözlenmekte olup, bitkisel veya sentetik kökenli
tüm ilaçlarda kalite, etkililik ve güvenlilik vazgeçilmez kriterlerdir. Tedaviye yönelik bitkisel
ürünlerde farmasötik açıdan kalite kontrollerin ve üretim şartlarının resmi otoritelerce
belirlenen spesifikasyonlara uygun şekilde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Kalite kontrol
uygulamalarında ileri tekniklerin gelişmesi ve beraber kullanımı ile gerekli analiz ve
değerlendirmelerin daha hızlı ve detaylı yapılabilmesi mümkün olacaktır.

KAYNAKÇA
[1] Essential Medicines and Health Products Information Portal A World Health
Organization resource. 19.03.2019 tarihinde http://apps.who.int/medicinedocs/en/d/
Jh2945e/2.1.html#Jh2945e.2.1 adresinden erişildi.
[2] Alğın Yapar E, Olgun A. Tıbbi bitkilerle kanıta dayalı tedavi. Türk Farmakope Dergisi
2018; 3(2): 54-59.
[3] Alamgir A.N.M. Therapeutic Use of Medicinal Plants and Their Extracts: Volume 1:
Pharmacognosy. Ed: A.N.M. Alamgir., Springer Int. Pub. A.G., Switzerland, 2017; 7-9.
[4] Resmî Gazete Tarihi: 06.10.2010 Resmî Gazete Sayısı: 27721, Geleneksel Bitkisel
Tıbbi Ürünler Yönetmeliği.
[5] 19.03.2019 tarihinde https://www.titck.gov.tr/mevzuat, adresinden erişildi.
[6] Türk Farmakopesi Eki 7.1, T.C. Sağlık Bakanlığı Yayın No: 1105, Matsa Basımevi,
Ankara.
[7] Avrupa Farmakopesi çevrimiçi 9.0 sürümü.
[8] ESCOP Herbal Monographs. http://escop.com/escop-products/ adresinden erişildi.
[9] WHO Monographs. http://apps.who.int/medicinedocs/en/d/Js2200e/ adresinden erişildi.
[10] Alğın Yapar E, Emre İ, Çağan B. Farmasötik Ürünlerde Kalite Kontrol. Türk Farmakope
Dergisi 2018; 3(3): 63-71.
[11] WHO Guidelines on good agricultural and collection practices for medicinal plants,
2003.

62 Türk Farmakope Dergisi


BİTKİSEL İLAÇLARDA KALİTE KONTROL Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

[12] Quality control methods for herbal materials, WHO 2011.


[13] Quality Control Methods for Medicinal Plant Materials, WHO.
[14] WHO guidelines on good manufacturing practices (GMP) for herbal medicines, 2007.
[15] WHO guidelines for assesing quality of herbal medicines with reference to contaminants
and residues, 2007.
[16] Alğın Yapar E. Bitkisel İlaçlarda Aktif Fitokimyasal Tayinine Yönelik Analitik Yöntemler.
2. Fitoterapi, Aromaterapi, Apiterapi ve Kozmetikte Yenilikler Kongresi. Eczacılık ve
İlaç Derneği (EİDER), WOW İstanbul Hotel & Convention Center, 23-25 Kasım 2018,
İstanbul. Bildiri Kitabı, 3-10.
[17] Ingle KP, Deshmukh AG, Padole DA, Dudhare MS, Moharil MP, Khelurkar VC.
Phytochemicals: Extraction methods, identification and detection of bioactive
compounds from plant extracts. Journal of Pharmacognosy and Phytochemistry, 2017;
6(1): 32-36.
[18] Alğın Yapar E, Haspolat FE. Farmakope metotlarında kromatografik test
parametrelerinin ayarlanabilirliği. Türk Farmakope Dergisi 2018; 3(1): 25-37.
[19] Waksmundzka-Hajnos M, Sherma J. High Performance Liquid Chromatography in
Phytochemical Analysis, CRC Press Taylor & Francis Group, Boca Raton: 2010.
[20] Bagetta G, Cosentino M, Corasaniti MT, Sakurada S. Herbal Medicines: Development
and Validation of Plant-derived Medicines for Human Health, CRC Press Taylor &
Francis Group, Boca Raton: 2011.

Türk Farmakope Dergisi 63


DERLEME MAKALESİ

Türk Farmakope Dergisi 2019, 4(2): 64-82


Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019

TS EN ISO/IEC 17025 DENEY ve KALİBRASYON LABORATUVARLARININ


YETERLİLİĞİ İÇİN GENEL ŞARTLARIN İNCELENMESİ
Aysun GEVEN1, Saniye ÖZCAN1,2*, Nafiz Öncü CAN1,2
1. Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Analitik Kimya ABD, 26470, Tepebaşı-Eskişehir.
2. Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Doping ve Narkotik Maddeler Analiz Laboratuvarı,
26470, Tepebaşı-Eskişehir.
elmek*: saniyeozcan@anadolu.edu.tr

Geliş tarihi: 11.04.2019/ Kabul tarihi: 13.05.2019

ÖZET
Kalite yönetim sisteminin herkes tarafından kabul edilip uygulanabilmesi için standardizasyon
kavramı gelişmiştir ve üretimde, kalite anlayışında, ölçüm ve değerlendirmede tekdüze
olmak olarak tanımlanmıştır. Bir kurumun değerlendirme organları tarafından akreditasyonu,
hizmet alanındaki standartlara göre denetlenir. TS EN ISO/IEC 17025 standardı, deney
ve kalibrasyon laboratuvarlarının yetkinliği için genel şartları içermektedir ve standardın
gereklilikleri, içeriğinde yer alan Madde 5-8’de ifade edilmektedir. Uygunluk Değerlendirme
Komitesi (ISO/CASCO) standartları genelinde Madde 5’de yapısal gereklilikler tanımlanırken,
Madde 6’da kuruluşun kaynak gereklilikleri ve Madde 7’de proses gereklilikleri ve son olarak
Madde 8’de ise yönetim sistemi gereklilikleri açıklanmaktadır. Bu çalışmada, TS EN ISO/IEC
17025 Deney ve Kalibrasyon Laboratuvarlarının Yetkinliği için Genel Şartlar ayrıntılı olarak
incelenmiştir.
Anahtar kelimeler: Kalite, Standardizasyon, Laboratuvar akreditasyonu, TS EN ISO/IEC
17025.

AN OVERVIEW OF TS EN ISO/IEC 17025 GENERAL REQUIREMENTS FOR THE


COMPETENCE OF TESTING AND CALIBRATION LABORATORIES

ABSTRACT
The standardization concept has been developed in order to enable the quality management
system to be accepted and implemented by everyone, and it has been defined as being
uniform in production, quality, measurement and evaluation. The accreditation of an institution

64 Türk Farmakope Dergisi


TS EN ISO/IEC 17025 DENEY ve KALİBRASYON LABORATUVARLARININ Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
YETERLİLİĞİ İÇİN GENEL ŞARTLARIN İNCELENMESİ

by the assessing bodies is audited according to the standards in the field of service. The TS
EN ISO/IEC 17025 standard contains the general requirements for the competence of testing
and calibration laboratories; the requirements of the standard are set out in Article 5-8 of the
content. According to the Committee on Conformity Assessment (ISO/CASCO) standards;
the structural requirements are defined in Article 5 while the requirements of the organization
are defined in Article 6, the requirements of the process are defined in Article 7, and finally the
requirements of the management system are defined in Article 8. In this paper, the TS EN ISO/
IEC 17025 General requirements for the competence of testing and calibration laboratories
is examined in detail.
Keywords: Quality, Standardization, Laboratory accreditation, TS EN ISO/IEC 17025.

GİRİŞ
Dünya’da gelişen teknoloji ve sağlık sistemleri sonucu artan nüfusun ihtiyaçlarının karşılanması
aynı zamanda topluluklar arası iletişim araçlarının ortaya çıkması ile toplumlar da daha iyi
ürün ve hizmet alma anlayışı benimsenmeye başlanmıştır. Bunda elbette ki kapitalist sistemin
etkisi göz ardı edilemez. Bu anlayış ve iletişim ağının sonucu olarak da kaliteli sistemler ve
kalite güvence sistemleri oluşturularak bu güvene dayalı müşteri memnuniyeti ile daha büyük
pazar oluşturulmaya başlanmıştır. Bununla birlikte bu anlayışı tek başlık altında toplayan çeşitli
terimler, tarifler ve bu organizasyonları oluşturan, denetleyen kuruluşlar ortaya çıkmıştır. Ünlü
Amerikalı kalite kontrol uzmanı Feigenbaum’a göre kalite; yapılan bir çalışma, ürün ya da
hizmetin var olan iyi gelişim ve üretimini koruma ve daha da iyileştirme çabalarının müşteri
tatminini göz ardı etmeksizin mümkün olan en ekonomik düzeyde gerçekleştirebilmesi için
uygulanan etkili sistemdir [1]. Kalite güvencesi ise kaliteli bir organizasyon oluşturmak ya da
daha iyisini yapmak için gösterilen planlı ve organize çabaların bütünüdür ve kalite kontrolünün
vazgeçilmez unsurlarından biridir [2].
Uluslararası Standardizasyon Örgütü (International Organization for Standardization, ISO)
tarafından yapılan tanıma göre standart ifadesi; “üretimde, anlayışta, ölçme ve deneyde bir
tekdüzeliktir” [3]. Standart; bir süreç çıktısının karşılaştırıldığı ve kabulüne ilişkin nihai kararın
verildiği ürün incelemesi veya ölçüm şartnamesidir. Standardizasyon ise; belirli bir ekonomik
çıkar ve fayda sağlamak amacıyla bir topluluk ya da oluşumun çeşitli kurallar koyması,
denetlemesi ve sürekli geliştirmesidir. Standardizasyon ile kalitenin en kötü olabilecek
sınırı belirlenip bunun altında üretim ya da hizmete müsaade edilmez. Standardizasyon
uygulamalarında temel doküman ve kuralları belirleyen standartlardır. Standartlar; bilimsel,
teknik ve deneysel çalışmaların kesinleşmiş sonuçlarını esas alan, doğrulukları ispatlanmış
dokümanlardır.
Türk Standartları Enstitüsü (TSE); her türlü madde ve ürünler ile usul ve hizmet standartlarını
hazırlamak amacıyla 18.11.1960 tarih ve 132 sayılı kanunla kurulmuştur. Enstitünün ilgili

Türk Farmakope Dergisi 65


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 TS EN ISO/IEC 17025 DENEY ve KALİBRASYON LABORATUVARLARININ
YETERLİLİĞİ İÇİN GENEL ŞARTLARIN İNCELENMESİ

olduğu Bakanlık günümüzde T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’dır. Kurum, tüzel kişiliğe haiz,
özel hukuk hükümlerine göre yönetilen bir kamu kurumu olup, kısa adı ve markası TSE’dir [4].
ISO; Yunanca “ISOS” eşitlik düşünülerek seçilmiştir. Merkezi İsviçre’de olan ISO dünyanın
en büyük uluslararası standart hazırlayıcısı ve yayınlayıcısıdır. Kamu–özel sektör arasında
bir köprü oluşturan kamusal olmayan 164 ulusal standart kuruluşunun katılımıyla oluşturulan
bir örgütlenmedir. ISO iş dünyası ihtiyaçlarını karşılayacak çözümler üretilebilmesine olanak
sağlar.
Tarihsel süreç ISO içinde oluşturulan bir teknik komite ile standart oluşturma faaliyetleri
bilimsel ve resmi bir temel kazanmıştır. TC 176 (Technical Committee 176) adlı komite, tüm
hizmet ya da ürün veren kuruluşlar için tüm ihtiyaçlara ve risklere cevap verebilecek kalite
standartlarını ne çok büyük ekonomik birikime sahip şirketlerin karşılayabileceği kadar pahalı
ne de kolayca her firmanın hazırlayabileceği kadar ucuz olmayacak şekilde hazırlayarak
uluslararası geçerliliği olan ISO standartlarını meydana getirmiştir.
Bu çalışmada, “Deney ve Kalibrasyon Laboratuvarlarının Yetkinliği için Genel Gereklilikler”
başlıklı TS EN ISO/IEC 17025 standardının detaylı bir şekilde gözden geçirilmiş ve güncel
değerlendirmeler ışığında incelenmiştir.

AKREDİTASYON
Akreditasyon tanım olarak belirli bir hizmeti verebilecek veya gereken işlemleri yapabilecek bir
kurum, çalışma veya hizmet grubu veya kişinin; olanaklarının, yeteneğinin, nesnelliğinin, yetisi
ve dürüstlüğünün yetkili kılınmış bir organ eli ile belgelendirilmesidir. Türk Dil Kurumu’na göre
ise akreditasyon kuruluşların, üçüncü bir tarafça belirlenen teknik ölçütlere göre çalıştığının
bağımsız ve tarafsız bir kuruluş tarafından onaylanması ve düzenli aralıklarla denetlenmesi
olarak tanımlanmaktadır. Türk Akreditasyon Kurumu’na (TÜRKAK) göre akreditasyon tanımı
ise “laboratuvarların, muayene belgelendirme ve yeterlilik deneyi sağlayıcı kuruluşlarının
ulusal ve uluslararası kabul görmüş teknik kriterlere göre değerlendirilmesi, yeterliliğinin
onaylanması ve düzenli aralıklarla denetlenmesidir” biçimindedir [5].
Akredite bir uygunluk; değerlendirmeden sorumlu kuruluşça verilmiş olan uygunluk belgesine
sahip bir ürün veya hizmet anlamına gelir ki bu ürün veya hizmet için uygulanabilir olan
gerekliliklerin sağlandığını teminat altına alır [5]. Akreditasyon, ilgili ulusal ve uluslararası
düzenlemeler bu alandaki ilgili kuruluşlara yönelik bir zorunluluk olmayıp tamamen gönüllülük
esasına dayanmaktadır. Ancak müşterilerin ve piyasa şartlarının talebine yönelik olarak birçok
durumda akreditasyon sahip olunması gereken bir özellik haline gelmiştir [6].

Akredite Laboratuvar
TÜRKAK’ın yönettiği akreditasyon uygulamalarında esas alınarak uluslararası standartlar
TS EN ISO/IEC 17025 (Deney ve Kalibrasyon Laboratuvarlarının Yetkinliği için Genel

66 Türk Farmakope Dergisi


TS EN ISO/IEC 17025 DENEY ve KALİBRASYON LABORATUVARLARININ Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
YETERLİLİĞİ İÇİN GENEL ŞARTLARIN İNCELENMESİ

Gereklilikler), TS EN ISO 15189 (Tıbbi Laboratuvarlar - Kalite ve Yeterlilik için Şartlar), TS EN


ISO/IEC 17043 (Uygunluk Değerlendirmesi - Yeterlilik Deneyi için Genel Şartlar), TS EN ISO/
IEC 17020 (Uygunluk Değerlendirmesi - Çeşitli Tiplerdeki Muayene Kuruluşlarının İşletimi
için Şartlar) ve TS EN ISO/IEC 17065 (Uygunluk Değerlendirmesi - Ürün, Proses ve Hizmet
Belgelendirmesi Yapan Kuruluşlar için Şartlar)’dır [5].
Laboratuvar akreditasyonu, teknik yeterliliğin güvenilir bir göstergesi olarak her platformda
kabul edilebilir bir saygınlığı ve yeterliliklerin resmi olarak tanınmasıyla birlikte deney, analiz
ve kalibrasyon hizmetlerinde güvenilirliği ifade eder. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), kendisine
bağlı bulunan ülkelerden uygunluk değerlendirmesi faaliyetlerinin güvence altına alınmasını,
teknik anlamda yeterlilik ve şeffaflık sağlanmasını beklemektedir. Uygunluk değerlendirmesi
faaliyetlerini güvence altına alacak temel araç ise akreditasyondur. Kısaca akredite olmak
aslında bir laboratuvarın her gün yaptığı rutininin kayıt altına alması, süreci şematize edip
mümkün olan en az riskle sistematik hale getirme çabasıdır. Oluşturulan yönetim ise sürekli
iyileştirme çabasında olan, hem müşterilerin hem de personelinin eğitim ve kaynak ihtiyaçlarına
hızla cevap veren, yeniliğe ve iyileştirmeye açık özellikte olmalıdır. Ayrıca; hedeflerin
ulaşılabilir ve ihtiyaca uygun olması, izlenebilirliğin ve şeffaflığın herhangi bir şüpheye mahal
vermeyecek şekilde olmakla birlikte müşteri mahrumiyetinden de ödün vermeden yapılması
gereklidir. Akreditasyon çoğu zaman gereklilikleri nedeniyle zorlu bir süreçtir; bununla birlikte
kurumlara sağladığı tanınırlık ve güvenilirliğin yanı sıra genellikle olumlu geri dönütlerin fazla
olması en büyük motivasyon kaynaklarıdır.
TS EN ISO/IEC 17025 standardına uygun akreditasyona sahip olan bir laboratuvar,
sağladığı hizmet ve raporların uluslararası geçerliliği olması nedeniyle daha geniş ve kalite
yaklaşımı daha yüksek bir müşteri kitlesi elde etmektedir. Genel bir uygulamayla; ülkeler,
bünyelerindeki laboratuvarların teknik yeterliliklerini akreditasyon uygulamaları aracılığıyla
belirlemektedir. Bununla birlikte, laboratuvar akreditasyonu için ülke dahilinde bir veya birden
fazla organizasyon veya kuruluş görev yapabilir. Ülkemizde yer alan laboratuvarlara yönelik
akreditasyon uygulamaları konusunda yetki 4457 sayılı yasa ile TÜRKAK’a verilmiştir [7].

Laboratuvarların Akreditasyon Süreci


Laboratuvar Akreditasyon sistemini oluşturen temel unsurlar; akreditasyon kriterleri,
ölçümlerin izlenebilirliği, tarafsız-bağımsız ve yetkin denetim yeteneği ve sektörel teknik
komiteler başlıkları altında incelenmektedir. TÜRKAK tarafından yürütülen akreditasyon
sisteminin oluşturulması ve işletilmesi uygulamalarında uyulan standartlar ve dokümanlar
temelde akreditasyon kuruluşlarının uyması gereken ISO/IEC 17011 Standardı, EA (Avrupa
Akreditasyon Birliği) ve TÜRKAK Rehber Dokümanları, ilgili yönetmelikler ve tebliğlerdir [8].

Türk Farmakope Dergisi 67


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 TS EN ISO/IEC 17025 DENEY ve KALİBRASYON LABORATUVARLARININ
YETERLİLİĞİ İÇİN GENEL ŞARTLARIN İNCELENMESİ

TS EN ISO/IEC 17025 KALİTE SİSTEMİ


Standart; BSI tarafından yürütülen Uygunluk Değerlendirme Kuruluşları için Ölçütler Teknik
Komitesi’nin (CEN/CLC/JTC) katkılarıyla, Uygunluk Değerlendirme Komitesi (Committee
on conformity assessment, ISO/CASCO) tarafından hazırlanmış doküman olarak
tanımlanmaktadır [9].
ISO ve Uluslararası Elektroteknik Komitesi (International Electrotechnical Commission, IEC)
tarafından dünya çapında tek bir standart ile laboratuvarların yetkinliğinin global düzeyde
kabul edilmesi amacıyla ISO/IEC 17025 standardının ilk baskısı 1999 yılında yayınlanmıştır.
Ardından, sistemin gereklilikleri ve teknolojik gelişmelerin ihtiyaçlarını karşılamak için 2005
yılında ikinci revizyon ve 2017 yılında ise üçüncü revizyon yayınlanmıştır. Daha sonra ISO
tarafından, Ekim 2014 tarihinde ISO/IEC 17025 yenilenmesi fikri tüm dünyada sorumlu üyelere
sorulmuş ve piyasa koşulları, teknolojideki son gelişmelere ve ihtiyaçlara güncellenmiştir. ISO/
IEC 17025’in revizyon çalışmalarına Uluslararası Standardizasyon Organizasyonu Uygunluk
Değerlendirme Komitesi (ISO CASCO) 44. Çalışma Grubunda 2015 yılı itibariyle başlanmış,
görüş ve yorumların değerlendirilmesi ve dünya genelindeki uzmanların katılımlarının
sağlandığı toplantılar neticesinde oluşan standardın 3. baskısı Kasım 2017’de yayınlanmış
olup, TSE tarafından çevirisi Mayıs 2018’de yayınlanmıştır [5].

Tablo 1. ISO/IEC 17025:2005 ile ISO/IEC 17025:2017’in genel karşılaştırılması [5].


ISO/IEC 17025:2005 ISO/IEC 17025:2017
0. Giriş 0. Giriş
1. Kapsam 1. Kapsam
2. Atıf Yapılan Standartlar 2. Bağlayıcı atıflar
3. Terimler ve Tarifler 3. Terimler ve Tanımlar
4. Yönetim Şartlar 4. Genel Gereklilikler

5. Yapısal Gereklilikler

6. Kaynak Gereklilikleri

7. Proses Gereklilikleri

8. Yönetim Sistemi Gereklilikleri


5. Teknik Şartlar 6. Kaynak Gereklilikleri

7. Proses Gereklilikleri

68 Türk Farmakope Dergisi


TS EN ISO/IEC 17025 DENEY ve KALİBRASYON LABORATUVARLARININ Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
YETERLİLİĞİ İÇİN GENEL ŞARTLARIN İNCELENMESİ

TS EN ISO/IEC 17025, Deney ve Kalibrasyon Laboratuvarlarının Yetkinliği İçin Genel


Gereklilikler, güvenilir sonuçlar sağlayabilme kapasitelerini göstermek isteyen deney ve
kalibrasyon laboratuvarları için uluslararası referanstır. Bu standart dünyanın her yerinden
gelen laboratuvar uzmanları tarafından, Uluslararası Laboratuvar Akreditasyon Hizmeti
(International Laboratory Accreditation Cooperation, ILAC) gibi 18 irtibat kuruluşu ve
laboratuvarları temsil eden birçok dernek tarafından geliştirilmiş olup teknik olarak yeterli
olduklarını ve geçerli teknik sonuçları üretebildiklerini göstermek isteyen deney veya
kalibrasyon laboratuvarının yerine getirmesi gereken bütün şartları içermektedir. Standart
gelişen kalite yönetim sistemi ve laboratuvar sistemlerinin değişmesi nedeniyle zaman zaman
revize edilmektedir. Standartta yapılan değişiklikler tüm kamuoyuna duyurulur ve akredite
olmuş olan ya da olacak olan kuruluşların bu değişiklikleri bünyelerine katmaları zorunlu
kılınmıştır.
ISO/IEC 17025:2017 standardı 8 ana başlıktan oluşmaktadır. Standardın gereklilikleri standart
içindeki Madde 4-8’de ifade edilmektedir. ISO/CASCO standartları genelinde Madde 5’te
yapısal gereklilikler tanımlanırken, Madde 6’da kuruluşun kaynak gereklilikleri, Madde 7’de
proses gereklilikleri ve Madde 8’de yönetim sistemi ile ilgili gereklilikler açıklanmaktadır [5].

TS EN ISO/IEC 17025 KALİTE YÖNETİM SİSTEMİ UYGULAMALARI


Standardın Kapsamı
Standart; genel anlamıyla laboratuvarların tarafsızlığı, tutarlılığı ve yetkinliğine dair temel
gereklilikleri kapsar ve personel sayısından bağımsız olarak laboratuvar faaliyetleri yürütülen
tüm kuruluşlara uygulanabilir. Müşteriler, akreditasyon kurumları, yasal merciler ve benzerleri
laboratuvarların yetkinliğini onaylamak ya da tanımak için bu standardı kullanırlar.
Standartta deney ve/veya kalibrasyon hizmeti veren laboratuvarın yetkinliğinin tespiti için
sağlanması gereken genel şartları belirtir.
Standardı Bağlayıcı Atıflar
ISO 17025 standardında birçok başka standarda atıf yapılmaktadır. Tarihli atıflar için
yalnızca alıntı yapılmış baskılar geçerliyken tarih belirtilmemiş atıflar için ilgili dokümanın
(varsa revizyonlar/tadiller dahil) son baskısı geçerlidir. Bu kısım, 2017 yılındaki revizyona
kadar atıf yapılan standartlar olarak tanımlanmışken daha sonra bağlayıcı atıflar olarak
değiştirilmiş ve metin içimde uygun yerlerde belirtilmiştir. Tarih belirtilen atıflarda tadil veya
revizyon yapıldığında, bu standartta da benzer biçimde tadil veya revizyon yapılır. Atıf yapılan
standardın tarihinin belirtilmediği durumlarda ilgili standardın mevcut en son baskısı kullanılır.
TS EN ISO/IEC 17025 standardında aşağıdaki listede belirtilen standartlara atıf yapılmıştır.

Türk Farmakope Dergisi 69


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 TS EN ISO/IEC 17025 DENEY ve KALİBRASYON LABORATUVARLARININ
YETERLİLİĞİ İÇİN GENEL ŞARTLARIN İNCELENMESİ

Tablo 2. Bağlayıcı atıflar.


Numarası Adı (İngilizce) TS No Adı (Türkçe)
Conformity
Uygunluk değerlendirmesi-
TS EN ISO/IEC assessment-
TS EN 17000 Terimler, tarifler ve genel
17000 Vocabulary and general
prensipler
principles
International
vocabulary of Uluslararası metroloji sözlüğü
TSE ISO/IEC
IEC Guide 99 metrology - Basic and - Temel ve genel kavramlar ve
Guide 99
general concepts and ilgili terimler (vım)
associated terms (VIM)

Genel Terimler ve Tarifler


Standardın amacına uygun olarak EN ISO/IEC 17000 ve TSE ISO/IEC Guide 99’te verilen
tarifler geçerlidir; kaliteyle ilgili genel tarifler ise ISO 9000’de verilmiştir. ISO/IEC 17000’de
belgelendirme ve laboratuvar akreditasyonuna ilişkin tarifler yer almaktadır; eğer ISO
9000’de farklı tarifler yer alıyorsa, ISO/IEC 17000 ve TSE ISO/IEC Guide 99’deki tarifler
tercih edileceğine yönelik not düşülmüştür [5].
Standardın revizyonu ile birlikte daha önceden sadece deney ve kalibrasyon laboratuvarları
diye ifade edilmiş olan kavram bölünmüş ve ayrıntılı bir şekilde tanımlanmıştır. Buna göre
kalibrasyon laboratuvarları, deney laboratuvarları, izleyen deney ya da kalibrasyonla ilişkili
örnek alma ilgili deney ve kalibrasyon ile ilişkili olması durumunda örnek alma faaliyeti,
laboratuvar faaliyeti kapsamına alınmıştır. Ayrıca belgelendirme kuruluşu yerine laboratuvar
ifadesi getirilip bağımsızlık ifadesi ise kaldırılmıştır.
Daha önceki dokümanlarda sadece durumu ifade etmek için kullanılmış olan tarafsızlık,
nesnellik kelimeleri standardın revizyonu ile birlikte daha da öne çıkarılmış, ayrıntılı olarak
tanımlanmıştır. Özellikle tarafsızlık yeni standartta göze çarpan ilk kavramlardan birisidir.
Standarda göre nesnellik “çıkar çatışmalarının var olmaması veya laboratuvarın sonraki
faaliyetlerini olumsuz etkilemeyecek şekilde çözülmesi” anlamındadır. Tarafsızlık unsurunun
aktarılmasında faydalı olan diğer terimlere “çıkarların çatışmasından bağımsızlık”, “sapmadan
bağımsızlık”, “önyargılardan bağımsızlık”, “yansızlık”, “hakkaniyet”, “açık fikirlilik”, “iltimas
yapmama”, “mesafelilik” ve “denge” ifadeleri dahildir [5].
Dokümanda “temyiz başvuruları dışında” ifadesi çıkarılmıştır, “kuruluşun faaliyetleriyle ilgili
bir uygunluk değerlendirme kuruluşu veya akreditasyon kuruluşu” yerine “laboratuvarın
faaliyetleri ya da sonuçlarıyla ilgili laboratuvara” ifadesi eklenmiştir [5].
Şikâyet ise dokümanda “herhangi bir kişi ya da kuruluşun laboratuvarın faaliyetleri veya
sonuçlarıyla ilgili olarak laboratuvara bildirdiği, cevaplandırılması beklenen memnuniyetsizlik”
olarak tanımlanmıştır. Gelişen teknoloji, yeni ekonomik yaklaşımlar ve pazar kaygısı ile birlikte

70 Türk Farmakope Dergisi


TS EN ISO/IEC 17025 DENEY ve KALİBRASYON LABORATUVARLARININ Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
YETERLİLİĞİ İÇİN GENEL ŞARTLARIN İNCELENMESİ

günümüzde kurum ve kuruluşların temel ticari yaklaşımı “biz ne verebiliriz” fikrinden ziyade
“müşteri neyi ister” fikrine doğru kaymaya başlamıştır; bu yaklaşım, son revizyon sonrasında
dokümana daha da yerleşmiştir. Önceki versiyonlarda sadece müşteri memnuniyeti, şikâyet
gibi faktörlere dikkat edilmesi ve kayda alınması gerektiği belirtilirken 2017 revizyonunda
şikayetler daha da vurgulanmıştır. Verilen hizmetin kapasitesi ve başarısı ise daha çok müşteri
memnuniyetine endekslenmiştir.
Yenilenmiş dokümanda, belirlenmiş bir gerekliliğe uygunluk ifade edilirken ölçüm belirsizliğinin
nasıl hesaba katılacağını açıklayan karar kuralı terimler kısmında tanımlanırken talep, teklifler
ve sözleşmeler maddesinde müşteri ile mutabık kalınması gerekliliği standartta açıklanmaktadır
[5]; ayrıca, mutabık kalınan karar kuralının raporda ifade edilmesi gerekmektedir. Doğrulama,
geçerli kılma, karar kuralı vb. terimlere de açıklık getirilmiştir.
Laboratuvarlar arası karşılaştırma, “iki ya da daha fazla sayıda laboratuvar tarafından,
önceden belirlenmiş koşullara uygun olarak aynı veya benzer öğeler üzerinde yapılan
ölçümlerin veya deneylerin düzenlenmesi, gerçekleştirilmesi ve değerlendirilmesi” olarak
tanımlanmaktadır [10]. Karşılaştırma veya yeterlik; aynı ya da farklı metotlar kullanılarak,
tekrar deneyleri yapılarak veya saklanan maddenin tekrar analiz edilmesi ve kalibrasyonunun
gerçekleştirilmesiyle yapılabilir [5].

Başlıca Gereklilikler
TS EN ISO/IEC 17025’e göre laboratuvar kendi faaliyetlerinden yasal olarak sorumlu
tutulabilecek tüzel bir kişilik veya bir tüzel kişiliğin tanımlı bölümü olmalıdır. Ayrıca deney
ve kalibrasyon çalışmalarının, standartta belirtilen şartları yerine getirmesinden, müşterinin,
tanınmayı sağlayan kuruluşların veya yasal otoritelerin ihtiyaçlarına tam anlamıyla cevap
verecek biçimde gerçekleştirilmesinden sorumludur.

Tarafsızlık
Standardın son revizyonunda ise genel gerekliliklerin kapsamı daha da genişletilmiş ve
özellikle sürekli olarak çalışma yapan laboratuvarın elde ettiği analiz sonuçlarına karşı
tarafsızlığın üzerinde durulmuştur. Bu konuda kurumun herhangi bir riske neden olabilecek
açık kapı bırakmaması, tarafsızlıkla ile ilgili karşılaşılabilecek her türlü riski tanımlaması
ve ele alması gerekliliği vurgulanmıştır. Ayrıca müşteriye ait bilgilerin gizliğinin önemi de
tekrar belirtilerek, bu konuda kurumun gerekli önlemleri alması ve herhangi bir şüpheye yer
vermeyecek biçimde davranması gerektiği belirtilmiştir.
Standarda göre laboratuvar faaliyetleri tarafsız bir yaklaşımla yönetilmeli, yapılandırılmalı ve
gerçekleştirilmelidir. Laboratuvar yönetiminin tarafsızlığa bağlı kalması gereklidir ve misyona
gölge düşürecek herhangi bir oluşumla ticari ya da gayri ticari ilişki içinde olmamalıdır.
Tarafsızlığı etkileme ihtimali olan durumlar ve riskler devamlı olarak tespit edilmeli ve bunlara
karşı çözüm önerileri geliştirilmelidir [5]. Diğer yandan, personelin çeşitli ilişkileri her zaman

Türk Farmakope Dergisi 71


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 TS EN ISO/IEC 17025 DENEY ve KALİBRASYON LABORATUVARLARININ
YETERLİLİĞİ İÇİN GENEL ŞARTLARIN İNCELENMESİ

risk olarak tanımlanacağı anlamına gelmemekle birlikte yönetim çalışanlarına güven duyma
ve şüpheci yaklaşım benimsememeleri de bir organizasyonun kurumsallaşması için elzemdir.
Gizlilik
Müşteri veya örneklere ait bilginin, bizzat müşteri kaynaklı olarak bilinçli veya bilinçsizce
kamuya açık hale getirildiği ya da müşteri ile laboratuvar arasında dışarı ile bilgi paylaşımına
yönelik izinlerin olduğu durumlar hariç, tüm bilgilerin gizli ve özel bilgi olduğu kabul edilmelidir
[5].

Tüzel Yönden Yapısal Gereklilikler


Standarda göre laboratuvar faaliyetlerinin doğru ve güvenilir şekilde uygulanabilmesi için,
yapılan faaliyetlere uygun bir yönetim sisteminin oluşturulması, uygulanması ve sürdürülmesi
gereklidir. Deney ve kalibrasyon faaliyetlerinin kalitesini güvence altına almak için gereken
bütün politika, uygulama, prosedür ve talimatlar doküman haline getirilmelidir. Sistem
dokümantasyonunun ilgili personele iletilmesi, personel tarafından anlaşılması, ulaşılabilir ve
uygulanabilir olması sağlanmalıdır.
Standartta dikkat çeken diğer bir nokta ise laboratuvarın faaliyetlerinden yasal olarak sorumlu
tutulabilecek tüzel bir kişilik kişiliğin tanımlı olmasıdır. Bir kamu laboratuvarı, kamu statüsüne
dayalı tüzel bir kişilik olarak değerlendirilir. Laboratuvar, laboratuvarın tümünden sorumlu
olan yönetimini tanımlamalıdır. Laboratuvar faaliyetlerinin kapsamını tanımlamalı, dökümante
etmeli, standarda uygunluk (devamlı olarak dışarıdan tedarik edilen hizmetler ve faaliyetler
hariç tutularak) beyan edilmelidir [5].
Akredite olmak isteyen bir laboratuvarda; görevli tüm personelin görevleri, sorumlulukları
ve herhangi bir personelin iş akışında sorun yaşanması durumunda o personelin yerine
bakacak olan personelin görev, yetki ve sorumlulukları açık bir şekilde belirtmelidir. Aynı
zamanda yönetim kademesi için de görev, yetki ve sorumluluklarla birlikte herhangi bir risk
durumunda görev alacak yedek personel belirtmelidir. Öte yandan bu tip laboratuvarlarda
en önemli noktalardan biri de personelinin devamlılığı ve değiştirilmemesidir. Bir personelin
akreditasyon kapsamındaki uyumu ve yetkinliği bazen yıllar alabilmektedir; bu nedenle, bu
görev ve sorumluluk değişimlerinin çeşitli aksama ve sıkıntılara zemin hazırlayabileceği göz
önünde bulundurulmalıdır.
Laboratuvar yönetimi yönetim sisteminin etkililiğini, taraflar arasındaki iletişimin gerçekleşmesini
ve yönetim sisteminin bütünlüğünün sürdürülmesini güvence altına almalıdır [5].
2005 yılındaki revizyon dahil olmak üzere, standarda göre akredite olmak isteyen
laboratuvarlar için gereklilikler, daha çok terimlerin alt başlıkları doldurulmasıyla oluşturulmuş
ve kavramlara yer verilmiştir. 2017 yılında revize edilen standartta ise daha çok yaşanan ya
da yaşanabilecek olan durumlar tanımlanmıştır. Bu başlıkları kurumun sıfır risk ile yerine
getirebilmesi için gerekli sorumlu tüzel ya da gerçek kişilerin tanımlanmasının gerekli olduğu
vurgusunun yer aldığı görülmektedir. Kurumda istenen yapısal gereklilikler kısmında; kişileri

72 Türk Farmakope Dergisi


TS EN ISO/IEC 17025 DENEY ve KALİBRASYON LABORATUVARLARININ Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
YETERLİLİĞİ İÇİN GENEL ŞARTLARIN İNCELENMESİ

ya da tüzel kişileri tanımlamaktan çok kurumun yapmak istediklerinin tam olarak tanımlanması,
işleyiş şemasının açıkça ortaya koyulması ve sorumluların sadece iş akitlerinin tanımlanması
gerektiği ve herhangi bir riske yer vermeyecek şekilde tüm olasılıklara cevap verebilecek
sorumluğa sahip kişilerin belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu madde de kısaca; sorumlu
laboratuvar yönetiminin ve sorumlu oldukları laboratuvar çalışmalarının sıfır risk ve yedekli
bir şekilde tanımlanması ve bu ekibin karşılaşabileceği her türlü problem ya da eksikliğe hazır
hale getirilmesinin üzerinde durulmaktadır.
Ayrıca bilgisayar sistemlerinin kullanımı, elektronik sonuç üretimi, elektronik kayıtlar ve raporlar,
yazılımın geçerliliği gibi ifadeler yeni revizyonla beraber standartta daha sık geçmektedir.

Somut Kaynak Gereklilikleri


Bir laboratuvar tarafından yapılan deneylerin, çalışmaların ve kalibrasyonların doğruluğu
ve güvenilirliği birçok faktörden etkilenir. Bunlar başta insan faktörü, deney ve kalibrasyon
metotları, metotların geçerli kılınması, yerleşim ve çevre şartları, ölçüm izlenebilirliği, örnek
alma, deney ve kalibrasyon malzemeleri ve cihazlardan kaynaklanabilir. Bu faktörlerin farklı
deneyler ve kalibrasyonlara katkı derecesi farklılık göstermektedir. Laboratuvarda deney
ve kalibrasyon metotları seçilirken ve uygulanırken, kullanılacak cihazlar seçilirken, gerekli
prosedürler oluşturulurken, personelin teknik eğitimi ve görevlendirilirken bu faktörler dikkate
alınmalıdır.
Standarda göre; laboratuvar yapacağı faaliyetleri gerçekleştirecek, geliştirecek ve
yaşanabilecek çeşitli problemleri en aza indirebilme yetisine sahip, hazırlıklı, donanımlı
personel, ekipman ve donanımı karşılayabilir durumda olmalıdır.
Laboratuvarda yapılan çalışmalarda; özel cihazları kullanan, deney ve/veya kalibrasyonu
yapan ve sonuçları yorumlayan, teknik bilgisi üst düzeyde olan, ilgili alanda uzmanlaşmış
personele ihtiyaç vardır. Laboratuvar yönetimi, deney ve kalibrasyonlarda görev alan,
cihazları kullanabilen, sonuçları değerlendiren ve deney raporunu oluşturan ve imzalayıp
onaylayan bütün personelin yeterliliğini sağlamalıdır. Laboratuvar personelinin eğitim, beceri
ve kapasitelerine göre hedefler belirlenmelidir.
Faaliyetleri etkileyebilecek tüm laboratuvar içi veya dışı personel laboratuvarın yönetim
sistemiyle uyumlu bir şekilde çalışmalı, tarafsız hareket etmeli ve yetkin olmalıdır.
Laboratuvarda çalışacak personelin yetkinliği ve donanımı çok önemlidir. Görevli olacak
personelin gönüllü olması, yapılacak analizler, kullanılacak cihazlar ve gerekli istatistiksel
hesaplamalar için gerekli bilişsel birikimine sahip olması çok önemlidir. Özellikle bilimsel
çalışma, düşünme, sorgulama ve yaşanabilecek her türlü olumsuz etkileşime karşı gereken
hassasiyeti gösterebilecek bir çalışma yaklaşımına sahip olan kişilerin varlığı üretkenliği
daha da arttıracaktır. Ayrıca laboratuvar; sahip olduğu personelin, yetkili oldukları faaliyetleri
yürütecek ve icabında ortaya çıkabilecek sapmaları değerlendirebilecek yetkinliğe sahip
olduğunu güvence altına almalıdır; görev, sorumluluk ve yetkiler laboratuvar tarafından

Türk Farmakope Dergisi 73


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 TS EN ISO/IEC 17025 DENEY ve KALİBRASYON LABORATUVARLARININ
YETERLİLİĞİ İÇİN GENEL ŞARTLARIN İNCELENMESİ

personele bildirmelidir. Laboratuvar yetkinlikleri ve bunlar için uygun olan nitelikleri belirleme,
personelin seçimi, eğitimi, gözetimi, yetkilendirilmesi ve yetkinliğinin takip edilmesi için
gereken yönergelere sahip olmalıdır ve bunlarla ilgili kayıtları tutmalıdır [5].
Laboratuvarın deney ve kalibrasyon olanakları, yapılan çalışmanın doğru bir şekilde
yapılmasını sağlayacak ve zorlaştırmayacak biçimde; enerji olanakları, yerleşim ve çevre
şartları, aydınlatma, ısıtma ve diğer şartlar bakımından düzenlenerek ve ilgili uygulamalar
tanımlanarak prosedür haline getirilmelidir. Prosedürlerin gerektirdiği şekilde çevre şartları
izlenmeli ve kayıt altında tutulmalıdır. Çevre şartlarının, deney ve kalibrasyon sonuçlarını
olumsuz etkilediğinin fark edilmesi halinde çalışmalar durdurulmalıdır.
Altyapı, tesis olanakları ve çevre koşulları, laboratuvar faaliyetleri için uygun özellikte olmalı,
sonuçların güvenilirliğini ve geçerliliğini olumsuz şekilde etkilememelidir. Faaliyetlerin
yürütülmesi için tesisler ve çevresel koşullar ile ilgili gereklilikler yazılı hale getirilmelidir.
Çevresel koşullar, önceden tanımlanmış yöntem, şartname ve prosedürlere uygun biçimde
ve özellikle sonuçların geçerliliğinin daha fazla etkilenebileceği öngörülen yerlerde izlenmeli,
kontrol edilmeli ve kaydedilmelidir. Bunların yanı sıra, laboratuvar faaliyetlerini olumlu ya
da olumsuz yönden etkileyebilecek alanlara erişim ile bu alanların kullanımı kontrol altında
tutulmalıdır. Birbiriyle uyumlu olmayan laboratuvar faaliyetleri ile ilgili alanlar birbirinden etkin
bir biçimde ayrılmış olmalıdır; bunların birbiriyle istenmeyen etkileşmelerini önlemek için
çeşitli yapısal ve sistematik düzenlemeler yapılmalıdır [5]. Eğer laboratuvar bazı faaliyetleri
başka kurum veya kuruluşlarda yaptırıyorsa, o kurum veya kuruluşların da laboratuvardan
beklenen kalite gereksinimlerini karşılamış olması gerekmektedir [11].
Bir laboratuvarın donanımı deneysel çalışmaları etkileyen en önemli etmenlerin başında
gelmektedir. Özellikle çalışması gereken cihazların uygun koşullarda bulunması, deney
sonuçlarını doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyecek bir çevrede çalışmamaları çok önemlidir.
Ayrıca laboratuvar ortamında çevre sıcaklığı, gürültü, titreşim vb. etkilerin bir laboratuvar
için (genellikle regülasyonlara uygun biçimde) olması gereken değerlerde ve sabit olması
gerekmektedir. Herhangi bir şekilde hatalı kullanıldığı tespit edilen, anlamlı derecede şüpheli
sonuçlar veren veya önceden belirlenmiş gerekliliklerin dışında kaldığı anlaşılan donanım
hizmet dışı bırakılmalıdır.
Laboratuvar faaliyetlerinde kullanılan veya faaliyetleri etkileyebilecek donanımla ilişkili
kayıtların uygun biçimde muhafaza edilmesi gereklidir. Bu kayıtlar yerine göre yazılım sürümü,
ürün bilgisi, donanım kimliği, üretici unvanı, tanımlayıcı tip, seri ve/veya versiyon numarası,
olası diğer tanı kimlikleri, doğrulama ve/veya kalibrasyon tarihleri ve bunlarla ilgili sonuçları
ve kabul kriterlerini, geçmişte gerçekleşmiş olan arıza, bozulma ve işlev kaybı gibi sıkıntılar
ve bakım uygulamaları (değişim, tamir vb.) ile ilgili bilgileri içermelidir [5, 12].
Kalibrasyon laboratuvarlarındaki cihazların kalibrasyon programları oluşturulurken,
kalibrasyon ve ölçümlerin uluslararası SI birimler sistemine göre izlenebilir olmasına dikkat

74 Türk Farmakope Dergisi


TS EN ISO/IEC 17025 DENEY ve KALİBRASYON LABORATUVARLARININ Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
YETERLİLİĞİ İÇİN GENEL ŞARTLARIN İNCELENMESİ

edilmelidir. Eğer kalibrasyon hizmeti laboratuvar dışından alınıyorsa, kalibrasyonu belgeleyen


sertifikalar, raporlar incelenmeli ve güvence altına alınmalıdır. Kalibrasyon verilerinin ispatının
gerektiği durumda bu standarda uygun akreditasyona sahip bir kalibrasyon laboratuvarı
tarafından sağlanmış, ölçüm sonuçları ve ölçüm belirsizliğinin belirtildiği, logolu bir kalibrasyon
sertifikası da yeterlidir.
ISO/IEC 17025:2005 baskısındaki “Madde 4.5 Deneylerin ve kalibrasyonların taşerona
verilmesi” ile “Madde 4.6 Hizmet ve malzemelerin satın alınması” maddeleri yeni revizyonda
“Madde 6.6 Dışarıdan tedarik edilen ürün ve hizmetler” altında birleştirilmiştir.
Laboratuvar, iş yoğunluğu, daha gelişmiş uzman bilgisine ihtiyaç duyulması, geçici kapasite
düşmesi, beklenmeyen şekilde cihaz arızaları gibi durumlarda kısa süreli olarak veya
durumlarda çalışmalarını dış sağlayıcılara veriyorsa, dış sağlayıcıların da söz konusu çalışmalar
için bu standardın şartlarını sağlaması gerekir. Çalışmalarını dış sağlayıcılara veriyorsa, bu
dış sağlayıcılar söz konusu çalışma için bu standardın şartlarını sağlayan kurumlar olmalıdır.
Ayrıca deney ve kalibrasyon çalışmalarında kullanılan bütün dış sağlayıcılar firmalar ve dış
sağlayıcıların standart şartlarına uygunluğunu belirten bütün kayıtlar muhafaza edilmelidir.
Ayrıca; laboratuvar yaptığı tüm işler konusunda gizlilik sınırları çerçevesinde şeffaf olmalıdır.
Diğer bir ifade ile laboratuvar; gerekli personel, dış hizmet, sarf ve kimyasal malzeme ya da
cihaz alımında ilgili tüm tedarikçileri ve müşterisini ilgili her aşamada haberdar etmelidir [5].

Proses Gereklilikleri
Laboratuvar taleplerin, tekliflerin veya sözleşmelerin gözden geçirilmesi için prosedürler
oluşturmalı ve bunların devamlılığını sağlamalıdır. Bir deney ve kalibrasyon sözleşmesinin
yapılması ile ilgili gereklilikler, politikalar ve prosedürler; uygulanacak metotlarda dahil olmak
üzere tüm şart ve koşullar açık anlaşılır, risk ve belirsizliklere yer vermeyecek şekilde sorumlu
ve görevli personelin fikri alınarak hazırlanmış dokümanlar olmalıdır. Bu dokümanların belirli
aralıklarla kontrolü ve güncellenmesi laboratuvarın dinamizmi için önemli bir adımdır. Ayrıca
laboratuvar şartlarına ve kapasitesine uygun deney ve kalibrasyon metodu seçilmeli ve bu
metotlar aynı zamanda müşterilerin şartlarını ve hedeflerini sağlayabilecek durumda olmalıdır.
Bu nokta da hayalci olmamak ve hedefleri adım adım başarmak laboratuvarın başarısı ve
personelin motivasyonun için çok önemlidir.
Geçerli kılma, metodun ilgili performans kriterlerine uygunluğunun saptanması için metot
parametrelerinin belirlenip incelendiği bir uygunluk çalışmasıdır. Laboratuvar, deney ve
kalibrasyon verilerinin analizi amacıyla istatiksel teknikleri de kapsayan uygun metotları
ve prosedürleri belirlemelidir. Deney ve kalibrasyonlar için örnek alma, taşıma nakletme,
depolama ve deneyde kullanılacak malzemelerin seçimi, deneye hazırlanması ve sonuçlarının
yorumlanmasında ölçüm belirsizliğinin hesaplanması için uygun metotlar ve prosedürler
kullanmalıdır [13].

Türk Farmakope Dergisi 75


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 TS EN ISO/IEC 17025 DENEY ve KALİBRASYON LABORATUVARLARININ
YETERLİLİĞİ İÇİN GENEL ŞARTLARIN İNCELENMESİ

Deneyde kullanılacak cihazların kullanımı, çalıştırılması, deney ve kalibrasyon malzemelerinin


taşınması ve hazırlanması seçilen metotlarda belirtilmiyorsa, laboratuvar tarafından sonuçların
tehlikeye düşmesine izin vermeden gerekli talimatlar belirlenmelidir. Deney ve kalibrasyon
metotları değişiklik yapılarak uygulanmak istendiğinde, gerekçeler doküman haline getirilip
teknik olarak haklı bulunduğunda veya yetkilendirme yapıldığında ve müşteri tarafından kabul
edildiğinde izin verilebilir.
Ayrıca; müşteri kullanılacak bir metodu belirtmemişse, laboratuvar uluslararası, bölgesel,
ulusal standartlarda veya güvenilir bir teknik kuruluş tarafından tanımlanan veya ilgili bilimsel
yayınlarda, dergilerde yayınlanmış olan veya cihazı üreten firma tarafından belirtilmiş olan
uygun metotları seçmelidir. Bunların dışında laboratuvarda metot geliştirilmek isteniyorsa veya
laboratuvara uyarlanmak isteniyorsa, metotların geçerli kılınması gerekmektedir. Laboratuvar
tarafından geliştirilecek metodun uygulanması planlı olmalıdır ve bu faaliyetlerde yeterli
kaynaklarla donatılmış uzman personel görevlendirilmelidir. Uygulanmaya başlanan metot
geliştirilmeli ve bu faaliyetlerde görev alan personeller iletişim içinde olmalıdır. Seçilen metot
üzerine uygulanabilirlik gösterildikten sonra, çalışmalara başlanmalı, eğer metot değiştirilirse
yeni metot üzerinde uygulanabilirlik çalışmaları yapılmalıdır.
Laboratuvar yapacağı deney ve kalibrasyon için maddelerden, ürünlerden örnek alıyorsa,
örnek alma ile ilgili prosedürler oluşturmalıdır. Bu prosedürler örnek alınan yerde bulunmalıdır.
Örnek alma, deneyinin veya kalibrasyonunun yapılması için bir maddenin veya bir ürünün
bütünü temsil edecek şekilde bir bölümünün sağlanmasını tarif eden prosedürdür. Örnek alma
işlemi, deneyin veya kalibrasyonu yapılacak maddenin, ürünün şartnamesinde belirtilmiş
olabilir. Örnek alma prosedürleri oluşturulurken, deney metodu gerektiriyorsa istatiksel
yöntemlerle sağlanmalıdır.
Bir bilimsel çalışmayı etkileyen en önemli parametrelerden biriside deneyde yer alan örnek,
kimyasal ya da sarf malzemelerin taşınmasıdır. Bu standartta ögelerin elleçlenmesi olarak
ifade edilmektedir [5]. Buna göre elleçleme kısaca deney için gerekli olarak gönderilen sarf ya
da kimyasal malzemelerin veya cihazların taşınma, saklanma koşullarına göre laboratuvara
mümkün olan en iyi şekilde sokulmasıdır. Bu eğer örnek alma prosedürü içinse örneğin
özellikle mikrobiyolojik analizler için aslına en yakın şekilde laboratuvara girmesi sonuçların
doğruluğu açısından çok önemlidir. Deney veya kalibrasyon ögelerinin laboratuvara kabulü
için gereken koşullar prosedürde belirtilmeli, sorumluluk alanları çizilmeli bunun dışında kalan
durumlar ve sapmalar kaydedilmelidir. Ögelerin belirlenen çevresel koşullarda depolanması
veya tutulması gerektiğinde bu koşulların sürekliliği sağlanmalı, izlenmeli ve kaydedilmelidir
[5].
Bir laboratuvar için şeffaflığının göstergesi olan diğer bir önemli parametre ise ölçüm
belirsizliğidir [14]. Ölçüm belirsizliğine etki eden tüm parametrelerin belirlenmesi, tanımlanması,
hesaplanması ve sürekli olarak deney prosedürüne göre gözden geçirilmesi gereklidir. Bu

76 Türk Farmakope Dergisi


TS EN ISO/IEC 17025 DENEY ve KALİBRASYON LABORATUVARLARININ Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
YETERLİLİĞİ İÇİN GENEL ŞARTLARIN İNCELENMESİ

ise ancak tüm yapılan ölçümlerin, işlemlerin ve malzemelerin tanımlanmasını kolaylaştırmak,


eksiksiz bir biçimde kayıt altına almak ve sürekli olarak göz önünde bulundurmak ile
mümkündür. Ayrıca bu, deney koşullarının gerekli hallerde prosedür tekrarının kolayca
gerçekleştirilmesini de sağlar. Teknik kayıtlar; tarihi, faaliyetten, verilerden, sonuçlardan ve
sonuçların kontrolünden sorumlu personelin kimliğini içermelidir [5, 15].
Deney ve kalibrasyon laboratuvarları, kalibrasyon işlemlerindeki ölçüm belirsizliğinin tayini için
bir prosedür oluşturmalı ve bunu uygulamalıdır. Ölçüm belirsizliğinin tayini, kabul edilen analiz
metotlarının koşullarına, müşterinin koşullarına veya şartnameye uygunluk ile ilgili kararların
belirlediği dar sınırlara göre oluşturulur. Belirsizliğe katkıda bulunan kaynaklar, referans
standartlar, referans malzemeler, metot için gerekli cihazlar, çevre koşulları ve kalibrasyonu
yapılan malzemeleri kapsar. ISO 5725’e göre kalibrasyonu yapılmış bir malzemenin öngörülen
uzun vadeli davranışı veya olası değişimi, ölçüm belirsizliğinin hesaplanmasında dikkate
alınmaz. İyi karakterize edilmiş ve bilinen deneysel bir metodun, ölçüm belirsizliğinin ana
kaynaklarına ait sınır değerlerin ve hesaplanan sonuçların ifade edilme şeklinin tespit edildiği
durumlarda, laboratuvar, rapor hazırlama talimatlarını uyguladığında ölçüm belirsizliğini de
uygulamış kabul edilir.
Dokümanın yeni revizyonunda üstünde durulan işlemlerden bir diğeri de sonuçların geçerliliğinin
izlenmesi için; kullanışlı, riskleri en aza indiren ve kişisel görüşlere yer bırakmayacak şekilde
yetkin, kapsamlı ve deney prosedürünün tüm ögelerini içerecek nitelikte bir sonuç geçerliliğini
izleme prosedürü oluşturulmasıdır. Deneysel sonuçlara dayalı istatistiksel hesaplamalar
için her türlü ihtiyacı karşılayacak şekilde piyasaya birçok yazılımın sürülmesi de aslında
bu durumu daha kolay hale getirmektedir [16-19]. Dokümanda bu sürecin mümkün olan en
üst seviyede tarafsızlık ve bilimsellik ile götürülmesi gerektiği, var olan çeşitli yazılımlardan
faydalanılması gerektiği tekrar vurgulanmıştır [5].
Dokümanın eski revizyonunda yer alan kalite güvence parametreleri, bu başlık altına çekilerek
daha ayrıntılı hale getirilmiştir. Ayrıca iç kalite kontrol parametrelerine ölçüm cihazlarının ara
kontrolleri, izlenebilir sonuçların elde edilmesi için kalibre edilmiş alternatif araçların kullanımı,
raporlanmış sonuçların gözden geçirilmesi, laboratuvar içi karşılaştırmaları, kör örneğin/
örneklerin deneye tabi tutulması vb. gibi yeni örnekler verilmektedir.
Bu maddede iç parametrelerin yanı sıra dış parametrelere de açıklık getirilmektedir.
Laboratuvarın, uygulanabilir ya da uygun olduğunda sonuçlarını diğer laboratuvarların
sonuçları ile karşılaştırarak kendi performansını izlemesi için laboratuvarlar arası karşılaştırma
ve/veya yeterlilik testlerine katılım gerçekleştirmesi gereklilikleri ifade edilmektedir [5].
Laboratuvarda yapılan deneylerin ve kalibrasyonların sonuçları; doğru, açık, kesin, anlaşılır
ve tarafsız olarak, ayrıca metotlara bağlı kalarak rapor haline getirilmelidir. Sonuçlar, bir
deney raporu şeklinde veya müşteri tarafından yorumlanması talep edildiğinde, gereken
bütün bilgileri içeren kalibrasyon sertifikası şeklinde verilir. Deney raporları ve kalibrasyon

Türk Farmakope Dergisi 77


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 TS EN ISO/IEC 17025 DENEY ve KALİBRASYON LABORATUVARLARININ
YETERLİLİĞİ İÇİN GENEL ŞARTLARIN İNCELENMESİ

sertifikaları, standardın şartlarını yerine getirecek biçimde bir kopya olarak veya elektronik
olarak da gönderilebilir.
Laboratuvar, müşterinin verdiği bilgiler hariç, raporda verdiği tüm bilgilerden sorumlu
olmalıdır. Müşteri tarafında verilen bilgilerin ise açık, anlaşılır ve eksiksiz olmalıdır. Dahası;
müşteri tarafında sağlanan bilgiler deney sonuçlarına etki eden veriler ise bunlar raporda
açıkça belirtilerek muaf olunmalıdır. Laboratuvarın, örnek alma işlemlerine ait sorumluluğu
olmayan durumlarda, sonuçların örneğin teslim edildiği hali/durumu hakkında geçerli olduğu
belirtilmelidir [5].
Laboratuvar, müşterilerden veya paydaşlardan gelen şikayetlerin çözümlenmesi için temel bir
yaklaşıma ve prosedüre sahip olmalıdır. Şikayetlerin, bunlarla ilgili olarak yapılan incelemelerin
ve düzeltici faaliyetlerin tümü kaydedilmelidir. Ayrıca; laboratuvarda yönetim sisteminin
etkinliği, akreditasyon sürecinin başında belirlenen ve benimsenen kalite basamakları
aracılığıyla sürekli iyileştirilmelidir.
Bir laboratuvarın kendi tanımladığı ya da müşteri ile mutabık olduğu prosedür ve talimatların
dışına çıkması gerektiği hallerin olması doğaldır; laboratuvar, bu tip durumlar için ne
yapacağına dair bir prosedür belirlemeli ve gerekli durumda onu yürürlüğe koymalıdır. Diğer
bir ifadeyle prosedür dışında çıkma prosedürü de laboratuvarın elinin altında olmalıdır.
Laboratuvar, uygun olmayan işin ve belirtilen faaliyetlerin kayıtlarını muhafaza etmelidir. Bu
kayıtlar aynı zaman prosedür dışı prosedürün, ihtiyaçların ne kadarını karşıladığını, tekrar
gerçekleşme ihtimalini ve sistemine uygunluğu hakkındaki görüşleri de içermelidir.
Verilerin hesaplanması ve aktarımı, belirlenen prosedürlere uygun yapılmalıdır. TS EN ISO/IEC
17025’e göre deney ve kalibrasyon verilerinin eldesi, işlenmesi, kaydedilmesi, raporlanması,
muhafazası veya iptali için bilgisayarlardan veya çeşitli cihazlardan yararlanılması durumunda;
kullanım için uygun olacak biçimde ve yeterli ayrıntı düzeyinde dokümantasyon yapılmalı ve
veri bütünlüğünü korumak adına çeşitli prosedürler hazırlanarak uygulamaya koyulmalıdır [5,
20].

Yönetim Sisteminin Gereklilikleri


Laboratuvarda kurulması zorunlu olan yönetim sistemi; başta bu standart kapsamında yer alan
gerekliliklerin tam ve tutarlı bir biçimde karşılanmasını destekleyecek ve sonuçlar için kalite
güvencesi sağlayacak nitelikte olmalı, dokümante edilmeli, laboratuvar tarafından uygulamalı
ve sürekliliğe sahip olmalıdır. Madde 4-7’deki gerekliliklere ilave olarak, laboratuvarlar sahip
oldukları yönetim sistemlerini, Seçenek A veya B’ye uygun olarak uygulamalıdır [5].
TS EN ISO/IEC 17025’e göre; laboratuvarın kalite yönetimi ve teknik yapısı ile alakalı kayıtların
tespit edilmesi, toplanması, sınıflandırılması, erişilebilirliği, saklanması ve elden çıkarılması
için prosedürler oluşturmalıdır. Kaliteye ilişkin kayıtlar, düzeltici ve önleyici faaliyetlerle ilgili
kayıtların yanı sıra iç denetim ve yönetimle ilişkili gözden geçirme raporlarını da içermelidir
[10].

78 Türk Farmakope Dergisi


TS EN ISO/IEC 17025 DENEY ve KALİBRASYON LABORATUVARLARININ Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
YETERLİLİĞİ İÇİN GENEL ŞARTLARIN İNCELENMESİ

Laboratuvar tarafından çalışma sırasında izlenecek yolun oluşturulması için yararlanılan


veriler, kalibrasyon ve personel kayıtları, teslim edilen her deney raporu veya kalibrasyon
sertifikasının bir kopyası belirlenen süre boyunca muhafaza edilmelidir.
Laboratuvarda, yönetim sisteminde yer alan ve doküman olarak adlandırılan politikalar,
prosedürler, çizelgeler, çizimler, basılı materyaller, şartnameler, uyarılar, yazılımlar vb.
kontrol edilmeli ve bunların sürekliliği sağlanmalıdır. Dokümanların, ilgili kriterlere devamlı
olarak uygun kalmasını sağlamak için düzenli olarak gözden geçirilmesi ve gerektiği
durumda yenilenmesi gerekmektedir. Geçersizliği onaylanmış veya güncelliğini kaybetmiş
dokümanların kullanıldıkları veya dağıtıldıkları yerlerden, herhangi bir yanlış uygulama
veya sonuçla karşılaşılmadan toplanması ve amacı dışında kullanılmalarının engellenmesi
gerekir. Yasal gereklilikler veya verilerin korunması amacıyla arşivde tutulması gereken eski
dokümanlar uygun şekilde belirlenmelidir.
Laboratuvar belirlenmiş bir program ve prosedüre bağlı olarak, belirli aralıklarla laboratuvarda
yapılan faaliyetlerin kalite yönetim sistemine ve standart kapsamında yer alan şartlara uygun
bir biçimde yürütüldüğünü doğrulamak amacıyla çeşitli iç kontroller yapmalıdır. İç tetkikler
kapsamında; kalite yönetim sisteminin tüm öğeleri incelenir. İç tetkiklerin programlanması,
organize edilmesi ve uygulanması kalite yönetim temsilcisinin görevidir. İç tetkiklerin;
bağımsız, eğitilmiş ve vasıflı personel tarafından yapılması uygundur.
Laboratuvar üst yönetimi, laboratuvardaki faaliyetlerin standarda uygunluğunu kontrol etmek,
etkinliğin sürekliliğini sağlamak, hedeflenen değişiklikleri ve ilerlemeyi sürdürmek için; yönetim
sistemini, deney ve kalibrasyon faaliyetlerini düzenli olarak gözden geçirmelidir. Bu kontrol
işlemleri için uygun zaman aralığı on iki aydır [21].
Laboratuvarın, kalite ve bununla ilişkili yönetim sistemi politikaları kalite el kitabında belirlenmiş
olmalıdır. Amaç ve hedefler oluşturulmuş ve yönetim tarafından inceleme sırasında ele alınmış
olmalıdır. Kalite politikası, üst yönetim tarafından açıklanmalıdır.
Laboratuvarın standarda uyduğunu gösteren tüm evraklar sorumlu tüm personelin
ulaşabileceği ve anlayabileceği açıklıkta ve kayıt altında tutulmalıdır. Kayıtlara erişim, gizlilik
taahhüdüyle tutarlı olmalıdır [5, 22] .
Laboratuvar; risklerin ve fırsatların ele alınmasına yönelik faaliyetler ve bunların yönetim
sistemine nasıl entegre edileceği, uygulanacağı ve değerlendireceğini planlamalıdır. Riskleri
ve fırsatları değerlendirmek için yapılan faaliyetler laboratuvar sonuçlarının geçerliliği
üzerindeki olası etkiyle orantılı olmalıdır [5].
Bir kurumun iyileştirme faaliyetlerine katkı sağlayan en önemli öğelerden biri hedef kitleden
alınan geri bildirimlerdir [23]. Standart, laboratuvarlar için dinamizmi de kritik bir hedef
olarak görür; bunun için, müşteri fikirleri önemli bir farkındalık sağlar. Bu nedenle; akredite
laboratuvar için müşterilerden mutlaka görüş ve yorumların alınması, ihtiyaç ve hedeflerin
ne kadarının, nasıl bir başarı ile karşılandığının bilinmesi, eksikliklerin ve risklerin belirlenip
bertaraf edilmesi açsısından çok faydalıdır [5].

Türk Farmakope Dergisi 79


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 TS EN ISO/IEC 17025 DENEY ve KALİBRASYON LABORATUVARLARININ
YETERLİLİĞİ İÇİN GENEL ŞARTLARIN İNCELENMESİ

Laboratuvarda yapılan çalışmanın uygun olmadığı durumlarda veya yönetim sistemindeki


yaklaşımlardan ve prosedürlerden sapmalar olduğu gözlendiğinde, uygulanacak olan
düzeltici faaliyetler için politika ve prosedürler oluşturulmalı ve bu faaliyetleri yürütecek
kişiler belirlemelidir. Tanımlanan uygunsuzluklar veya sapmalar, laboratuvar politikasına,
prosedürlerine ve standarda uygunluğu sağlamıyorsa, en kısa sürede faaliyetin ilgili alanlarının
tetkik edilmesi gerekmektedir.
İç tetkikler yönetim sistemi tarafından ve laboratuvar tarafından gerçekleştirilenler olmak
üzere iki gruptan oluşur. Laboratuvar; yönetim sisteminin ve standardın gerekliliklerinin yerine
getirilip getirilmediğine, yönetim sisteminin uygulanmasına ve sürekliliğine dair kontrolleri
yapmalıdır. Yönetim sistemi ise laboratuvarın olması gerektiği biçimde çalışıp çalışmadığını,
prosedürlere ve eğitim gerekliliklerine uyulup uyulmadığını kontrol etmelidir. Sistem bu
biçimde, kendi içinde kendini denetler durumdadır.
Laboratuvar; belirlenmiş bir program ve prosedüre bağlı olarak, laboratuvarda yapılan
faaliyetlerin kalite yönetim sistemine ve standartta belirtilen şartlara uygun olarak
sürdürüldüğünü doğrulamak için belirli aralıklarla iç tetkikleri yapmalıdır. İç tetkik programı
kapsamında deney ve kalibrasyon faaliyetlerinin yanı sıra kalite yönetim sisteminin tüm
bileşenleri de incelenir [5].

SONUÇ
ISO ve Uluslararası Elektroteknik Komitesi (IEC) tarafından dünya çapında tek bir standart ile
laboratuvarların yetkinliğinin kabul edilmesi amacıyla ISO/IEC 17025 standardının 1. baskısı
1999 yılında, 2. baskısı ise 2005 yılında yayınlanmış 3. baskısı ise Kasım 2017 tarihinde tüm
dünyaya duyurulmuştur. Bu standardın bir bakıma canlı olduğu, piyasada yaşanan ihtiyaç
ve eksikliklere, gelişen teknolojik olaylara ve kalite sistemindeki yeniliklere sürekli açık ve
kendini tamamlamaya çalıştığı anlamına gelir. Bu durum aynı zaman da bu konuda akredite
laboratuvarları da canlı ve dinamik kılarak sistemin ihtiyaçlarına karşılık vermesine sebep
olur.

ISO 9001: 2000’e göre sertifikalandırılmış ve ISO 17025’e akredite olan bir laboratuvar olmak
günlük laboratuvar uygulamalarında gözlemlenen faydalarla sonuçlanan teknik ve kalite
yönetimi için genel bir sistem kurmak anlamına gelmektedir. Resmi personel eğitim planları
ve ayrıntılı kayıtların eklenmesi, yöntem geliştirme ve doğrulama prosedürleri, yöntem
belirsizliğinin ölçülmesi ve tanımlanmış bir ekipman kalibrasyon ve bakım programı dahil
olmak üzere teknik gereksinimler güncellenir. Ek olarak, artan tecrübe ve farkındalık ile örnek
hazırlama sürecinin daha güçlü bir tanımının örneklemede tutarlılığı korumak için belgelendiği
ve kimya ve mikrobiyoloji için daha sıkı bir kalite kontrol izleme programı uygulanması süreç
içerisinde kaçınılmaz hale gelir. Ayrıca tutarlı analitik süreçleri sürdürmek için; daha çok belge
kontrolüne odaklanan yönetim kalitesi iyileştirmeleri, tedarikçi performansının iyileştirilmesi,

80 Türk Farmakope Dergisi


TS EN ISO/IEC 17025 DENEY ve KALİBRASYON LABORATUVARLARININ Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
YETERLİLİĞİ İÇİN GENEL ŞARTLARIN İNCELENMESİ

müşteri gereksinimlerinin belgelenmesi için sözleşme inceleme süreci ve düzeltici ve önleyici


eylem prosedürleri ve denetimlerle sürekli iyileştirme ile müşteri yorum ve şikayetlerinin ele
alınmasına yönelik bir sistem üzerinde durulmalıdır. Uzun vadeli eğilimlerin belirlenmesi için
düzeltici faaliyetlerin, uygun olmayan testlerin ve yeterlilik testlerinin üç ayda bir gözden
geçirilmesi önem arz etmektedir. Yöntemler, personel veya ekipmanlarla ilgili sorunların daha
hızlı tanımlanması ve çözülmesi, müşteri memnuniyetinin artması, uzman müşterilerin kalite
gereksinimlerinin karşılanması ve genel olarak artan laboratuvar işletmesi, etkin bir kalite
sistemi uygulamasının sonucudur.
Standardın yenilenmiş halinde kaynak gereklilikleri üzerinde daha fazla durulmuş, laboratuvarın
en önemli dinamiklerinde birisi olan insan ve ekipmanların gerekli tüm donanım, yeterlilik
testleri ve ara kontrollerinin eksiksiz yapılması gelişen teknolojik yeniliklerin takip edilerek
cihazlara gerekli donanımların sağlanması ve personelin gönüllük esasına dayanarak almak
istediği tüm eğitimlerin sağlanması için gerekli kaynağın üst yönetim tarafından aktarılması
gerektiği belirtilmiştir. Bunun dışında yaşanabilecek herhangi bir personel, cihaz ya da sarf
malzeme eksikliği veya yoğunluk durumunda dış hizmet alımının yapılabileceği ancak hizmet
verecek laboratuvarında canlı dinamik bir akredite laboratuvar olması gerektiği ve her türlü iş,
işlem ve anlaşmaların kayıt altına alınması gerektiği unutulmamalıdır.

KAYNAKÇA
[1] Feigenbaum AV, Quality control: Principles, practice and administration: An industrial
management tool for improving product quality and design and for reducing operating
costs and losses. McGraw-Hill. 1951: 422-436.
[2] Martínez Fuentes C, Balbastre Benavent F, et al. Analysis of the implementation of ISO
9000 quality assurance systems. Work study 2000; 49: 229-241.
[3] Murphy CN, Yates J, The International Organization for Standardization (ISO): global
governance through voluntary consensus. Routledge. 2009: 1-142.
[4] TSE (2018, 4 Temmuz), Türk Standardları Enstitüsü Usul ve Esasları. 09 Nisan 2019
tarhinde https://www.tse.org.tr/IcerikDetay?ID=2812 adresinden erişildi.
[5] TÜRKAK (2016, 18 Nisan), K.K.K., Kurumsal Kurulus Kanunu. 09 Nisan 2019 tarhinde
http://www.turkak.org. tr/TURKAKSITE adresinden erişildi.
[6] Üregil D, TS EN ISO/IEC 17025 laboratuvar akreditasyonu ve bir uygulama, Yüksek
Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, 2011.
[7] Çağlayan Z, Türk Akreditasyon Sistemi ve Türkak. Standard Ekonomik ve Teknik Dergi
47: 6-7.
[8] Bakır F, Laleli Y, TS EN ISO/IEC 17025 kapsamında akreditasyona teknik hazırlık. Türk
Biyokimya Dergisi 2006; 31: 96-101.
[9] Rodima A, Vilbaste M, et al. ISO 17025 quality system in a university environment.
Accreditation and quality assurance 2005; 10: 369-372.

Türk Farmakope Dergisi 81


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 TS EN ISO/IEC 17025 DENEY ve KALİBRASYON LABORATUVARLARININ
YETERLİLİĞİ İÇİN GENEL ŞARTLARIN İNCELENMESİ

[10] Islek DS, Yukseloglu EH, Accreditation of forensic science laboratories in Turkey in the
scope of TS EN ISO/IEC 17025: 2017 standard. Medicine 2018; 7: 962-966.
[11] Ghernaout D, Aichouni M, Alghamdi A, Overlapping ISO/IEC 17025: 2017 into Big Data:
A Review and Perspectives. International Journal of Science and Qualitative Analysis
2018; 4: 83-92.
[12] Marshall AM, Paige R, Requirements in digital forensics method definition: Observations
from a UK study. Digital Investigation 2018; 27: 23-29.
[13] Rudaz S, Feinberg M, From method validation to result assessment: Established facts
and pending questions. TrAC Trends in Analytical Chemistry 2018; 105: 68-74.
[14] Dieck RH, Measurement uncertainty: methods and applications. ISA. 2007.
[15] González AG, Herrador MÁ, A practical guide to analytical method validation, including
measurement uncertainty and accuracy profiles. TrAC Trends in Analytical Chemistry
2007; 26: 227-238.
[16] Chew G, Walczyk T, A Monte Carlo approach for estimating measurement uncertainty
using standard spreadsheet software. Analytical and Bioanalytical Chemistry 2012;
402: 2463-2469.
[17] Harmel R, Smith D, et al. Estimating storm discharge and water quality data uncertainty:
A software tool for monitoring and modeling applications. Environmental Modelling &
Software 2009; 24: 832-842.
[18] Taylor JK, Cihon C, Statistical techniques for data analysis. Chapman and Hall/CRC.
2004: 122-142.
[19] Jurado JM, Alcázar A, A software package comparison for uncertainty measurement
estimation according to GUM. Accreditation and quality assurance 2005; 10: 373-381.
[20] Güzel Ö, Uygunluk Değerlendirme ve Akredite Laboratuvarların Önemi. Kalibrasyon ve
Deney Laboratuvarları Derneği. TURKLAB 2013; 1-4.
[21] Yao K, McKinney B, et al. Improving quality management systems of laboratories
in developing countries: An innovative training approach to accelerate laboratory
accreditation. American Journal of Clinical Pathology 2010; 134: 401-409.
[22] Briand LC, Software documentation: how much is enough? Seventh European
Conference onSoftware Maintenance and Reengineering, 26-28 March 2003,
Benevento. Kongre Özet Kitabı, 13-15.
[23] Zhu H, Kock A, et al. How Does Online Interaction Affect Idea Quality? The Effect of
Feedback in Firm‐Internal Idea Competitions. Journal of Product Innovation Management
2019; 36: 24-40.

82 Türk Farmakope Dergisi


DERLEME MAKALESİ

Türk Farmakope Dergisi 2019, 4(2): 83-94


Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019

CANNABİS SATİVA’NIN GEÇMİŞİ ve GELECEĞİ

Arda Can AYDIN*, H. Kübra ELÇİOĞLU


Marmara Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakoloji ABD, Selimiye Mah., Tıbbiye Cad.,
No:49, 34668, Üsküdar-İstanbul.
elmek*: ardacanaydn@gmail.com

Geliş tarihi: 22.03.2019 / Kabul tarihi: 29.04.2019

ÖZET
Marijuana, Cannabis, Esrar veya hemp bitkisi insanlık tarihinin bilinen en eski psikoaktif
bitkilerindendir. Tedavi edici özelliklerinin Çin Farmakopesinde milattan önce yaklaşık 200’lü
yıllara kadar uzanmasına rağmen, esrar kökenli kimyasal etken maddelerin (kannabinoidlerin)
yapılarının ve farmakolojik etki mekanizmalarının aydınlatılmasına özellikle son 100 yılı
kapsayan zaman diliminde yapılan yoğun çalışmalar ışık tutmuştur.
Cannabis sativa Cannabacea familyasına bağlı, Cannabis cinsi sınıfındadır. Çok yaygın bulunan
ve çeşitlilik gösteren bir bitkidir. Bu bitkiden üretilen lif yüzyıllardır tekstil ve kağıt sektöründe
kullanılmış ve sentetik lifler geliştirilene kadar halat yapımında çok önemli rol üstlenmiştir.
Tohumları (diğer adıyla akenleri), kuş yemi olarak ya da eski dönemlerde insanlar tarafından
besin olarak kullanılmıştır. Tohumlarında bulunan yağ; aydınlanma ve sabun yapımında,
günümüzde cila, muşamba ve tual boyası yapımında da kullanılmaktadır. Psikoaktif ve tıbbi
etkilere sahip kimyasal içeriği başlıca dişi bitkinin çiçeklerinde bulunan sarı renkteki reçine
kısmında bulunur. Cannabis’in taksonomik sınıflandırmasında cins olarak Cannabis sativa
L. adıyla sadece bir tür, Cannabis indica ve Cannabis ruderalis olarak 2 alttüre ayrılmıştır.
Cannabis şu ana kadar bilinen 460’dan fazla bileşik içermektedir. Bunlardan 60’dan fazlası
21-karbonlu cannabinoid tipinde yapılardır. Bu cannabinoidlerden biri olan tetrahidrokannabinol
(THC)’den sinheksil, nabilon ve levanatradol adıyla birçok sentetik bileşik üretilmiştir. Ayrıca
diğer önemli cannabinoid tipleride kannabidioller, kannabigeroller ve kannabinollerdir.
CB1 ve CB2 reseptörleri; agonistlerinin, antagonistlerinin ve de endokannabinoidleri yıkan
enzim inhibitörlerinin gelecekte santral sinir sistemi ve metabolik hastalıkların tedavisinde
farklı endikasyonlarla kullanılması kaçınılmazdır. Lipit yapısındaki mesajcı moleküller olan
endokannabinoidlerin ve reseptörlerinin fizyolojik ve patofizyolojik durumlardaki düzenleyici

Türk Farmakope Dergisi 83


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 CANNABİS SATİVA’NIN GEÇMİŞİ ve GELECEĞİ

rolleri üzerine son zamanlarda ortaya çıkan bilgiler endokannabinoid sisteme yönelik yapılan
araştırmalara ilgiyi artırmıştır.Yapılan çalışmalarla birlikte yakın gelecekte endokannabinoid
sistemin farklı hastalıkların patogenezlerinde faydalı etkileri ortaya çıkacaktır.
Anahtar kelimeler: Cannabis, Cannabis sativa L., Kannabinoid tip-1 reseptör, Kannabinoid
tip-2 reseptör, Santral sinir sistemi hastalıkları, Metabolik hastalıklar.

THE PAST and FUTURE of CANNABİS SATİVA

ABSTRACT
The marihuana, cannabis, or hemp plant is one of the oldest psychoactive plants known
to humanity. Although its therapeutic properties have been addressed in the Chinese
Pharmacopoeia in the early 200s of BC, intensive studies have been carried out in the last
100 years to illuminate the structures and pharmacological mechanisms of action of cannabis-
based chemical agents (cannabinoids).
This species belongs to the genus Cannabacea, in the genus Cannabis. Cannabis is a very
common and diverse plant. The fiber has been used for cloth and paper manufacturing for
centuries and was the most important source of rope until the development of synthetic fibers.
The seeds (or, strictly speaking, akenes) have been used as bird feed and sometimes as
human food. The oil contained in the seeds was once used for lighting and soap production
and is now sometimes employed in the manufacture of varnish, linoleum, and artists paints.
The chemical compounds responsible for the intoxicating and medicinal effects are found
mainly in a sticky golden resin exuded from the flowers on the female plants. According to a
different classification, the genus Cannabis sativa L. is only one species called and divided
into two subspecies as Cannabis indica and Cannabis ruderalis. The cannabis plant contains
more than 460 known compounds, of which more than 60 have the 21-carbon structures
typical of cannabinoids. A number of synthetic congeners of THC have been developed under
such names as synhexyl, nabilone and levanatradol. The other major types of cannabinoid
are the cannabidiols, cannabigerols and cannabinols. CB1 and CB2 receptors; The use of
agonists, antagonists, and endokannabinoid-degrading enzyme inhibitors in the treatment
of central nervous system and metabolic diseases in the future is inevitable. Recent data
on the regulatory role of endocannabinoids and their receptors in the physiological and
pathophysiological status of the messenger molecules in the lipid structure has increased the
interest in research into the endocannabinoid system. In the near future, the beneficial effects
of endocannabinoid system on the pathogenesis of different diseases will be revealed.
Keywords: Cannabis, Cannabis sativa L., Cannabinoid type-1 receptor, Cannabinoid type-2
receptor, Central nervous system diseases, Metabolic diseases.

84 Türk Farmakope Dergisi


CANNABİS SATİVA’NIN GEÇMİŞİ ve GELECEĞİ Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

GİRİŞ
Cannabis sativa (C. sativa), eski çağlardan beri ağırlıklı olarak Orta Asya’da (Hindistan ve
Çin) yetiştirilen çevresel koşullara ve genetik çeşitliliğe bağlı olarak boyunun 5 metreye kadar
çıkabildiği, sapları sivri, otsu bir yıllık bitkidir. Yüzyıllar boyunca birçok bölge tarafından kutsal
bir bitki olarak tanınmıştır [1-2]. Tedavi edici özelliklerine Çin Farmakopesi’nde milattan önce
yaklaşık 200’lu yıllarda değinilmesine rağmen, esrar kökenli kimyasal etken maddelerin
(kannabinoidlerin) yapılarının ve farmakolojik etki mekanizmalarının aydınlatılmasına
özellikle son 100 yılı kapsayan zaman diliminde yapılan yoğun çalışmalar ışık tutmuştur.
Asya kültürlerinin kutsal metinleri, C. sativa bitkisini kutsal erdemlere sahip bir bitki olarak
adlandırmış ve dini ritüellerin bir parçası olarak görmüştür. Hindistan ve Tibet’te Hinduizm ve
Budizm gelenekleri, ruhlarla meditasyon ve iletişimi kolaylaştırmak için C. sativa’nın çiçeklerini
ve reçinelerini kullanmıştır [2]. Ekonomik olarak liflerinden, farmakolojik etkileri sebebiyle drog
olarak ve besin, yağ üretiminde tohumlarından yararlanmışlardır. Liflerinden faydalanmak için
üretilen cinsi tekstilde çadır bezi, kalın sicim ve halat üretiminde kullanılmaktadır. Cannabis
bitkisi ekonomik olarak geniş alanlarda kullanılabilen ender bitkilerdendir. Cannabaceae
familyasında Urticales takımına dahildir. Bu takım Rosales olarak da bilinmektedir [3].
Taksonomik sınıflandırma ile ilgili olarak Schulte ve Anderson, yaptıkları çalışmalarla
Cannabis’i Cannabis sativa L. adıyla sadece bir tür ve Cannabis indica ve Cannabis ruderalis
olarak 2 alttüre ayırmışlardır [4]. Cannabis bilinen 460’dan fazla bileşik içerir. Bunlardan
60’dan fazlası 21-karbonlu kannabinoid tipinde yapılardır. Bunlar arasında, benzer kimyasal
yapıları nedeniyle 100’den fazlası fitokanabinoid olarak tanımlanmaktadır. Psikoaktif ve tıbbi
etkilere sahip fitokanabinoidler çoğunlukla dişi bitkilerin trikomlarından salgılanan yapışkan
sarı renkte reçinelerde bulunurken, C. sativa’nın erkek yaprakları az miktarda psikoaktif
molekül üretebilen birkaç glandüler trikoma sahiptir. Fitokannabinoidler nötr kannabinoidler
(karboksil grubu olmayan) ve kannabinoid asitler (karboksil grubu olan) olarak iki sınıfa ayrılır.
C. sativa’da, kannabinoidler biyosentezlenir ve kannabinoid asitler olarak biriktirilir daha sonra
nötr formlarına dekarboksile edilir. Özellikle, preniltransferaz ile geranildifosfatın alkillenmesi,
kannabigerolik asit (CBGA) oluşturur. Kannabinoid sentaz enzimlerinin etkisi sayesinde
CBGA kannabidiolik asit, (CBDA), kannabikromenik asit (CBCA) ve Δ9-tetrahidrokanabinolik
asit (Δ9-THCA) oluşur [5]. Esrarla ilgili yapılan çalımalarda, bitkisel kaynaklı kimyasal etken
maddelerin yani fitokannabinoidlerin izolasyonları ve kimyasal yapılarının aydınlatılmasıyla
başlamış ve 1899 yılında kannabinol’un esrar reçinesinden izole edilmesinden, 1964’te Δ9-THC
kimyasal yapısının aydınlatılmasına kadar geçen süreçte araştırmacıları, fitokannabinoidlerin
etki mekanizmalarını araştırmaya yönlendirmiştir.
1988 yılında esrarın ana etken maddelerinden olan tetrahidrokannabinol’ün [6] sıçan beyninde
bir bağlanma bölgesinin olduğunun keşfedilmesi [7], beyindeki muhtemel bir reseptör
proteininin varlığını işaret etmiştir ve bunu takiben 1990 yılında ilk kannabinoid reseptörü
olan kannabinoid reseptör tip 1 (CB1) klonlanmıştır [8]. 1992 yılında domuz beyninde endojen

Türk Farmakope Dergisi 85


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 CANNABİS SATİVA’NIN GEÇMİŞİ ve GELECEĞİ

bir lipit olan araşidoniletanolamin (AEA) keşfedilmiş ve CB1’e bağlandığı gösterilmiştir [9]. Bu
endojen lipide Sanskritçede keyif ve mutluluk verici anlamına gelen “Ananda” ile kimyasal
yapısındaki “amit”in birleşimi olarak Anandamit (AEA) ismi verilmiştir. Anandamit’in ilk
endokannabinoid olarak tanımlanmasından sonra 1995 yılında yine bir araşidonik asit türevi
olan ester yapısındaki 2-araşidonil gliserol (2-AG) gösterilmiştir. Kannabinoid reseptörlerine
bitkisel kaynaklı fitokannabinoidlerden başka endojen maddelerin ve araşidonik asit türevi
kimyasal yapıların da etkin şekilde bağlanabildiği gösterilmiştir [9].
Endokannabinoid sistemi, Hydra gibi bir sinir ağına sahip en ilkel canlılardan, kuşlar,
amfibiler, balıklar ve memeliler gibi kompleks canlılara kadar birçok sınıfta görülmektedir.
Endokannabinoidleri klasik nörotransmitterlerden ayıran en önemli özelliklerinden birisi
sentezlenip veziküllerde saklanmayıp, ihtiyaca göre membran lipitlerinden sentezleniyor
olmalarıdır [10-15]. Bir diğer önemli fark ise endokannabinoidlerin postsinaptik terminallerde
sentezlenip presinaptik terminallerdeki reseptörleri üzerinden nöromodülatör etki göstererek
ters yönde (retrograde) sinyal iletimini sağlamalarıdır. Anandamidin in vivo sentezi bir
membran fosfolipit prekürsörü olan N-araşidonik fosfotidiletanolamit’ten fosfolipaz D
tarafından enzimatik olarak katalizlenmesi sonucunda oluşur [16]. 2-AG ise diaçilgliserol lipaz
tarafından diaçilgliserolden sentezlenir. İhtiyaca göre sentezlenip yıkılma özelliğine sahip
olan endokannabinoidlerden anandamit yağ asidi amit hidrolaz enzimi (FAAH) tarafından
yağ asidi ve etanolamine hidrolize edilir. FAAH enzimi in vivo olarak sadece anandamidin
yıkımına spesifik olup 2-AG’yi sadece in vitro ortamlarda yıkabilir. FAAH enzimi hipokampus,
serebellum ve amigdalada postsinaptik terminallerde bulunmaktadır [17]. 2-AG’nin araşidonik
asit ve gliserole hidrolizinden ise monoaçilgliserol lipaz (MAGL) enzimi sorumludur. MAGL
enzimi presinaptik akson terminallerinde ve GABAerjik ara nöronlarda bulunmaktadır.
Endokannabinoidlerin membranın diğer tarafına taşınmasında ve hücre içine alınması ve
hücre içinden salınmasında endokannabinoid membran taşıyıcı proteinleri görevlidir [18].
C. sativa‘nın merkezi sinir sistemi hastalıklarındaki rolü kannabinoid sistem farmakolojisi
alanında en yoğun çalışılan araştırma alanı olmuştur. Bunun nedeni hint kenevirinin çok
eskilerden beri insanlar tarafından kullanılıyor olmasının yanısıra ağrı tedavisi ve iştah
açıcı etki potansiyelinin biliniyor olmasıdır. Yapılan nöroanatomik, fizyolojik ve davranışsal
çalışmalar endokannabinoid sistemin psikofarmakolojik önemini gözler önüne sermiştir.
Endokannabinoid sistem birçok merkezi sinir sistemi hastalıklarının patogenezinde ve
tedavisinde önemli roller almaktadır [19].

Fitokannabinoidler
• Kannabigerol (CBG): Heterojen bir kimyasal yapıya sahiptir ve CB1 reseptörünün
aracılık ettiği psikoaktif etkiyi oluşturmamaktadır. CBG tipi bileşikler, serotonin
reseptörleri 5-HT1A’nın zayıf inhibisyonunu gösterir. Ayrıca; CBG, sedasyon, kas
gevşemesi ve analjezi etkileri ile katekolamin salınımını inhibe edebilen bir 2

86 Türk Farmakope Dergisi


CANNABİS SATİVA’NIN GEÇMİŞİ ve GELECEĞİ Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

adrenerjik reseptör agonistidir. Olgun kenevir bitkisinde sadece yüzde 1 ya da daha az


kısmında CBG ya da kannabigerol bulunur. Bu durum, CBG’nin az ürettildiği anlamına
gelmemektedir aksine olgun C. sativada çok fazla CBG üretilir, fakat üretilen CBG’ler
başka kannabinoidlere dönüşür. Bu nedenle CBG, “ana kannabinoid” ya da “kök
hücre” gibi isimlerle de anılır.
• Kannabidiol (CBD): Binlerce yıl öncesine kadar giden bir ilaç olarak zengin bir
tarihe sahip bir bitki olan kenevir reçinesi çiçeğinde bulunan doğal olarak oluşan bir
bileşiktir. Bugün CBD’nin tedavi edici özellikleri dünyadaki bilim adamları ve doktorlar
tarafından test edilmekte ve onaylanmaktadır. Güvenli, bağımlılık yapıcı olmayan
bir madde olan CBD, esrar için benzersiz olan ve bitkiyi sağlam terapötik profili ile
donatan yüzden fazla “fitokanabinoid” den biridir. CBD kannabinoid reseptörleri için
düşük bir agonizmaya sahiptir. CBD psikotrop bir madde değildir. Yapılan çalışmalarda
CBD’nin antikonvülsan, antispazmodik, anksiyolitik, antibulantı, antiromatizmal artrit
ve nörokoruyucu özelliklere sahip olduğu gösterilmektedir.
• Δ9-tetrahidrokanabinol (Δ9-THC): Cannabis sativa (hint keneviri) bitkisinden elde
edilen bir analjezik (ağrı kesici) maddedir. Hint kenevirinin dişisinde erkeğine oranla
4-5 kat fazla bulunduğu için THC dişi bitkilerden elde edilir. Marinol, dronabinol gibi
isimlerle de bilinir. Bağımlılık yapıcılığı düşüktür. IUPAC adı; (6aR,10aR)-6,6,9-
trimetil-3-pentil-6a,7,8,10a-tetrahidro-6H-benzo[c]kromen-1-ol ‘dur. C21H30O2 molekül
formülüne sahiptir ve molekül kütlesi 314.469 g/mol’dür. Bir aromatik terpen olan
THC suda çok az çözünür (0.0028 mg/mL), fakat çoğu organik çözücüde, özellikle
lipitler ve alkolde, çok iyi çözünür. Δ9-THC’nin psikoaktif etkileri anksiyete, paranoya,
algısal değişiklikler ve bilişsel eksiklik gibi yan etki oluşturduğu bilinmektedir. Tüm
bu CB1 aracılı etkiler, GABA-glutamaterjik nörotransmisyon ve dopamin salınımının
bozulmasından kaynaklanır ve genel olarak, geçici ve kendi kendini sınırlandırırlar.
[20-21].

Kannabinoidlerin Etkileri
• Ağrı
Esrarın belki de bilinen en eski tıbbi kullanımı ağrı kesici etkisidir. Hayvanlarda oluşturulan
ağrı modellerinde gerek endokannabinoidler gerek sentetik CB1 reseptör agonistleri
kullanılarak yapılan çalışmalar kannabinoidlerin mekanik ve termal ağrı uyaranları ile
oluşturulmuş nöropatik ağrıya karşı etkili olduğu gösterilmiştir [22]. Ayrıca kannabinoidlerin
enflamasyon kaynaklı ve nöropatik ağrı gibi kronik ağrılarda da etkili oldukları bilinmektedir.
Kannabinoidlerin ağrı kesici özellikleri merkezi sinir sistemi, omurilik ve periferik sinir sisteminin
katıldığı karmaşık bir mekanizmanın etkileşimi ile düzenlenmektedir. Anandamidin enzimatik
olarak hidrolizine neden olan FAAH inhibitörlerinin de anandamidin yıkımını engelleyerek CB1
reseptörler üzerinden gelişen mekanizmayla ağrı kesici etki gösterdikleri belirtilmiştir [23].

Türk Farmakope Dergisi 87


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 CANNABİS SATİVA’NIN GEÇMİŞİ ve GELECEĞİ

AIDS’li hastalarda da esrar kullanımının nöropatik ağrıları azalttığı bildirilmiştir [24]. Esrar
ekstresinden elde edilen THC ve kannabidiolun 1:1 oranında karışımını içeren preparat olan
Sativex® ile yapılan klinik çalışmalar ağrı tedavisi açısından umut vericidir. Klinik çalışmalarda
Sativex®’in travmatik sinir hasarı ve multiple sklerozdaki nöropatik ağrıları azalttığı ve kanserli
hastalarda da analjezik etki gösterdiği saptanmıştır [25].

• Kardiyovasküler Etkiler
Endokannabinoidlerin damarlar, miyokard, otonom sinir sistemi ve merkezi sinir sistemi
üzerinden önemli kardiyovasküler etkileri vardır [26]. CB1 reseptörleri miyokardda negatif
inotropik etki gösterirler, damarlar üzerindeki CB1 reseptörleri ise vasodilatör etki yaparlar.
Diyabetik kardiyomiyopatilerde endokannabinoidlerin ve kannabinoid reseptörlerin
aktivasyonunun kardiyak disfonksiyon, enflamasyon ve oksidatif strese neden olduğu
bilinmektedir [27]. Bu durum da CB1 reseptör antagonistlerinin diyabete bağlı kardiyovasküler
komplikasyonlarda tedavi amaçlı kullanılabileceğine işaret etmektedir.

• Kanser
Kanser hastalığında; ağrılar, kemoterapi nedeniyle oluşan iştahsızlık ve bulantılar hastaların
yaşam kalitesini olumsuz etkileyen önemli unsurlardandır. Bu nedenle bitkisel kaynaklı
kannabinoid agonistleri; antiemetik, analjezik ve iştah açıcı etkilerinden dolayı hastaların
yaşam kalitesi açısından destekleyici tedavide önemli bir strateji oluşturmaktadır ve kanser
hastalarıyla yapılan klinik çalışmalar da bunu ispatlamıştır [28]. Meme, prostat, glioma,
karaciğer, kemik kanserleri gibi birçok kanser türünde son zamanlarda yapılan çalışmalar,
endokannabinoidleri katabolize eden enzimlerin ve kannabinoid reseptörlerinin kanserli
dokularda fonksiyonel olarak bulunduğunu hatta bazı kanser türlerinde arttığını göstermiştir
[29]. Yapılan çalışmalarda kannabinoid reseptörlerinin aktive olması kanserli dokularda
hücre gelişimini, tümör büyümesini, metastazı önleyerek ve programlanmış hücre ölümünü
(apoptozis) artırarak antitümör etki gösterdiği gösterilmiştir [30].

• Obezite ve Metabolik Hastalıklar


Enerji homeostazını periferde kontrol eden karaciğer, yağ dokusu, pankreas ve iskelet kasları
gibi dokularda endokannabinoid sistemin aktivasyonunun metabolik hastalıklarda abdominal
yağ birikimine, hiperglisemiye ve dislipidemiye neden olduğu gösterilmiştir [31-32]. Deneysel
olarak CB1 reseptörlerinin genetik ve farmakolojik olarak inhibisyonu sonucunda yüksek
oranda yağ içeren diyetle beslenen hayvanlarda yağlı diyete bağlı obezite gelişmediği ve
yüksek kolesterol, yüksek trigliserit, hiperglisemi, hiperinsülinemi ve hiperadiponektinemi
gibi metabolik sendroma eşlik eden metabolik parametrelerin de düzeldiği gözlenmiştir.
Bu gözlemler, CB1 reseptör antagonistlerinin obezite tedavisinde kullanılabileceğini işaret
etmiştir[33] ve takibinde ilk CB1 reseptör antagonisti olan rimonabant etken maddesini

88 Türk Farmakope Dergisi


CANNABİS SATİVA’NIN GEÇMİŞİ ve GELECEĞİ Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

içeren Acomplia® ile yapılan klinik çalışmalar da bu hipotezi desteklemiştir. Sonuç olarak
da bugün Acomplia® Avrupa başta olmak üzere obezite tedavisinde kullanılmaktadır. Ancak
Rimonabant’ın kullanımı insanlarda depresyon, anksiyete gibi ağır yan etkilere neden olmuş,
hatta intihar eğilimini artırdığı için ilaç 2008 yılında piyasadan kaldırılmıştır.

• Şizofreni
Endokannabinoid sistemin aşırı aktive olmasına bağlı olarak dopaminerjik ve glutamaterjik
sistemlerdeki dengenin bozulması şizofreni semptomları ile ilişkilendirilip şizofrenide
endokannabinoid hipotezinin ortaya çıkmasına neden olmuştur [34]. Sağlıklı bireylerde aşırı
dozda esrar ve tetrahidrokannabinol (THC) kullanımıyla psikotik semptomların (delüzyon,
halüsinasyon, bilişsel bozukluklar) gelişimi; ve şizofrenlerde ise esrar kullanımının psikotik
semptomları depreştirmesi söz konusudur. Şizofrenlerin kan ve beyin-omurilik sıvısında
endokannabinoidlerin miktarının artmış olması ve serumlarında yağ asidi amitleri miktarının
artmış olması; bu hipotezi sağlamlaştıran bulgulardır. Son yıllarda CB1 ve CB2 reseptör
antagonistlerinin ve yağ asidi amit hidrolaz enzimi (FAAH) inhibitörlerinin şizofreni tedavisinde
yeni ilaç hedefleri olabileceğine ilişkin çalışmalar devam etmektedir [35].

Depresyon ve Anksiyete
C. sativa’nın kullanılan uygulama ve doza da bağlı olarak akut kullanımının gösterdiği fizyolojik
etkiler öforiden, disforiye, rahatlamadan sedasyona, algıdaki artmadan algı bozukluklarına,
artan motor aktiviteden motor bozukluklara kadar değişen yelpazede bifazik özelliktedir.
Farmakolojik olarak kannabinoiderjik aktivasyonu sağlayabilecek terapötik ajanların klasik
ajanlardan farklı olarak depresyon ve anksiyete tedavisinde önemli role sahip olabilecekleri
düşünülmektedir. Bu nedenle son zamanlarda endokannabinoid taşıyıcı protein ve
endokannabinoidlerin yıkımını sağlayan enzimlerin [FAAH, monoaçil gliserol lipaz (MAGL)]
inhibitörleri üzerinde pek çok yeni çalışma yapılmaktadır [36].

• Nörodejeneratif Hastalıklar
Eksitatör nörotransmiter glutamat ve glutamat reseptör sisteminin yüksek düzeyde aktive
olması ve bunun oksidatif stres düzeyini artırması eksitotoksisiteye ve dolayısıyla sinir
hücrelerinin fonksiyon bozukluğuna ve ölümüne neden olarak hem akut hem de kronik
düzeyde nörodejenerasyona yol açmaktadır [37]. Endokannabinoidler eksitatör glutamaterjik
nörotransmisyonu ve sinaptik plastisiteyi presinaptik CB1 reseptörleri aracılığı ile inhibe
ederek düzenlemektedirler. Ayrıca endokannabinoidler CB1 ve CB2 reseptörleri aracılığıyla
immun yanıtı düzenleyerek nöroprotektif etki gösterirler [38]. Bu mekanizmalardan dolayı
endokannabinoid sistemin hem epilepsi, travmatik beyin hasarı ve felç gibi akut sinirsel
hasarlarda hem de multipl skleroz (MS), Parkinson, Huntington, amiyotrofik lateral skleroz
(ALS) ve Alzheimer hastalıkları gibi kronik nörodejeneratif hastalıklarda önemli nöroprotektif
rollere sahip olduğu ileri sürülmektedir [39].

Türk Farmakope Dergisi 89


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 CANNABİS SATİVA’NIN GEÇMİŞİ ve GELECEĞİ

• Karaciğer Hastalıkları
Karaciğerdeki CB2 reseptörlerinin lipit metabolizmasında ve lipojenezde kritik rolü vardır.
Karaciğer hasarı ile gelişen birçok hastalıkta lipit metabolizmasında bozukluklar görülür.
Örneğin, karaciğer hasarına neden olan en bilinen örneklerden kronik alkolizm, karaciğer
yağlanmasına (steatoz), siroz, ve karaciğer kanserine yol açar. Alkol karaciğerdeki
endokannabinoid ve CB2 reseptör düzeylerini artırır. Aynı zamanda alkolün lipojenezi artırıcı ve
yağ asiti oksidasyonunu azaltıcı etkilerini karaciğerdeki CB2 reseptörleri üzerinden gösterdiği
belirtilmiştir [40]. CB2 reseptör blokajının alkole bağlı karaciğer yağlanmasını engellediği
gösterilmiş ve özellikle periferik etkili CB2 reseptör antagonistlerinin tedavi için umut verici
oldukları ileri sürülmüştür [41].

Cannabis sativa’nın Geleceği


Yapılan çalışmalarla birlikte yakın gelecekte endokannabinoid sistemin farklı hastalıkların
patogenezlerindeki yeni rolleri ortaya çıkacaktır. CB1 ve CB2 reseptörleri; agonistlerinin,
antagonistlerinin ve de endokannabinoidleri yıkan enzim inhibitörlerinin tedavide farklı
endikasyonlarla kullanılması açısından önem arzetmektedirler. CB1 reseptör antagonisti
rimonabant etken maddesini içeren Acomplia® Avrupa ülkeleri dahil olmak üzere dünyada
bir çok ülkede obezite tedavisine karşı piyasaya çıkmış, merkezi sinir sistemindeki yan
etkilerinden dolayı piyasadan kısa sürede kaldırılmıştır. Sanofi-Aventis’in Acomplia®’yı
2008’de piyasadan çekmesinden sonra, birçok ilaç firması da CB1 reseptör antagonistleri
üzerine sürdürdükleri preklinik ve klinik programlarını askıya almışlardır. Sonrasında,
istenmeyen nöropsikiyatrik etkilerin, kan-beyin engelini geçemeyen “periferik antagonist”
özellikteki moleküllerin tasarlanması yoluyla önlenmesi fikri benimsenmiştir ve bu yönde
çalışmalar yapılmaktadır. Büyük olasılıkla çok yakın gelecekte periferik antagonistlerin etkileri
ile ilgili kapsamlı çalışmalar görülecektir.
Diğer yandan CB1 reseptör agonisti olarak esrar ekstresinden elde edilen bir preparat olan
Sativex® günümüzde kliniklerde nöropatik ağrıya, kanser kemoterapisi sonrasındaki bulantıya
ve multiplskleroz gibi nörodejeneratif hastalıklara karşı etkin şekilde kullanılmaktadır ve halen
başka endikasyonlar üzerine de klinik çalışmalar devam etmektedir. Aslında fitokannanoidlerin
kullanımıyla elde edilen klinik veriler esrarın da tıbbi amaçlı kullanımını gündeme getirmiştir.
Şu an Amerika’da bazı eyaletlerde tıbbi amaçlı esrar kullanımı ve reçetelendirilmesi serbesttir
ve bunun diğer eyaletlerde de yaygınlaştırılması konusunda etik, hukuki ve bilimsel tartışmalar
sürmektedir. Bilim adamları arasında da farklı görüşler vardır. Örneğin, THC’yi esrardan izole
edip kimyasal yapısını aydınlatıp AEA ve 2-AG’yı bulan Dr. Raphael Mechaulom, esrarın
tıbbi amaçlı kullanımını desteklememekle beraber doz ayarlamasında zorluk oluşturacağına
inanmaktadır ve fitokannabinoidlerin standardize edilmiş dozlarda uygun karışımlar halinde
kullanılması gerektiğini savunmaktadır. Diğer taraftan esrarın tıbbi kullanımını destekleyenler
ise esrardaki birçok fitokannabinoidin birbiri üzerindeki sinerjistik etkisinden dolayı daha etkili

90 Türk Farmakope Dergisi


CANNABİS SATİVA’NIN GEÇMİŞİ ve GELECEĞİ Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

bir terapötik potansiyel elde edileceği düşüncesindedirler. Tabi bu düşünceyi destekleyenlerin


en önemli dayanağı Sativex® örneğidir. Sativex®’in içindeki etken maddelerden THC ve
Kannabidiol tek başına kullanıldıklarında etkileri yok ya da sınırlı olsa da istenilen düzeydeki
terapötik etkiye ancak kombine edilmeleri sonucunda ulaşılabilmektedir. Bu nedenle tıbbi
amaçlı esrarın etken madde düzeylerinin ve verimliliğinin standardize edileceği uygun
yetiştirme şartlarında üretilmesi gerektiği görüşü hakimdir. Son zamanlarda hint keneviri
türleri üzerine yoğun genomik ve biyoteknolojik araştırmaların yapılmasının altında yatan bir
neden de fitokannabinoidlerin terapötik potansiyelidir. Tıbbi esrar kullanımı konusu üzerindeki
tartışma uzun bir süre devam edecek gibi görünmektedir.
Kannabinoid agonistlerin yan etki potansiyellerinin fazla olması nedeniyle kullanımları
kısıtlıdır. Bu nedenle eksojen agonistler yerine vücudun homeostatik düzenini taklit edici
yönde bir yaklaşımla endokannabinoidlerin düzeyini artırmaya yönelerek bunların hücre içi
yıkımından sorumlu enzimler (FAAH, MAGL) ve taşıyıcı proteinlerin inhibe edilmesi daha
etkili bir yöntemdir. Endokannabinoidlerin gereksinim duyulduğu zaman ve spesifik olarak
etki bölgesinde sentez- lenmesi tedavi yaklaşımlarının da özelleşmesini sağlayabilir.
Fitokannabinoidlerin ve endokannabinoidlerin göze çarpan önemli bir özelliği de antitümör
etkileridir. Bu konuda farklı kanser türleri üzerine yapılan çalışmalarda da ileriki yıllarda bir
artış beklenmektedir. Endokannabinoid sistemle ilgili öğrendiklerimiz ve şu an için henüz
bilmediğimiz etki mekanizmaların varlığı düşünüldüğünde uzun bir yolun daha başında
olduğumuzu söyleyebiliriz [42-43].

KAYNAKÇA
[1] Touwn M. The religious and medicinal uses of Cannabis in China, India and Tibet. J.
Psychoact. Drugs 1981; 13(1): 23–34. https://doi.org/10.1080/02791072.1981.104714
47
[2] Russo EB. History of cannabis and its preparations in saga, science, and sobriquet.
Chem. Biodivers. 2007; 4: 1614–1648. https://doi.org/10.1002/cbdv.200790144
[3] Gönen S. Cannabis sativa L. Bitkisinin morfolojisi ve anatomisi üzerine bir
araştırma.2009;401.03.00:1-7.
[4] Schultes RE, Hoffman A, Ratsch C. Plants of the Gods – Their Sacred, Healing and
Hallucinogenic Powers. Healing Arts Press, Rochester, Vermont, United States 1992:
92–101 (ISBN 0-89281-979-0).
[5] Sirikantaramas S, Taura F. Cannabinoids: biosynthesis and biotechnological
applications. In: Chandra, S., Lata, H., ElSohly, M. (Eds.), Cannabis sativa L. – Botany
and Biotechnology. Springer, University of Illinois Press, Champaign, Illinois, United
States. 2017: 184-189.https://doi.org/10.1007/978-3-319-54564-6_8
[6] Mechoulam R, Gaoni Y. A total synthesis of D1-Tetrahydeocannabinol, the active
constituent of Hashish. J Am Chem Soc.1965; 84: 3273-3275.

Türk Farmakope Dergisi 91


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 CANNABİS SATİVA’NIN GEÇMİŞİ ve GELECEĞİ

[7] Devane WA, Dysarz FA 3rd, Johnson MR, Melvin LS, Howlett AC. Determination and
characterization of a cannabinoid receptor in rat brain. Mol Pharmacol. 1988; 34(5):
605-613.
[8] Johnson MR, Rice KC, Howlett A, Melvin LS, Herkenham M. The cannabinoid receptor-
pharmacologic identification, anatomical localization and cloning. NIDA Res Monogr.
1992; 119: 86-90.
[9] Devane WA, Hanus L, Breuer A, Pertwee RG, Stevenson LA, Griffin G, Gibson D,
Mandelbaum A, Etinger A, Mechoulam R. Isolation and structure of a brain constituent
that binds to the cannabinoid receptor. Science 1992; 258(5090): 1946-1949.
[10] Varma N, Carlson GC, Ledent C, Alger BE. Metabotropic glutamate receptors drive the
endocannabinoid system in hippocampus. J Neurosci. 2001; 21(24): RC188.
[11] Kim J, Isokawa M, Ledent C, Alger BE. Activation of muscarinic acetylcholine receptors
enhances the release of endogenous cannabinoids in the hippocampus. J Neurosci.
2002; 22(23): 10182- 10191.
[12] Witting A, Walter L, Wacker J, Moller T, Stella N. P2X7 receptors control 2
arachidonoylglycerol production by microglial cells. P Natl Acad Sci USA. 2004; 101(9):
3214-3219.
[13] Di S, Boudaba C, Popescu IR, Weng FJ, Harris C, Marcheselli VL, Bazan NG, Tasker
JG. Activity-dependent release and actions of endocannabinoids in the rat hypothalamic
supraoptic nucleus. J Physiol. 2005; 569(Pt 3): 751-760.
[14] Di S, Malcher-Lopes R, Marcheselli VL, Bazan NG, Tasker JG. Rapid glucocorticoid-
mediated endocannabinoid release and opposing regulation of glutamate and gamma-
aminobutyric acid inputs to hypothalamic magnocellular neurons. Endocrinology 2005;
146(10): 4292-4301.
[15] Salzet M, Breton C, Bisogno T, Di Marzo V. Comparative biology of the en- docannabinoid
system possible role in the immune response. Eur J Biochem. 2000; 267: 4917–4927.
https://doi.org/10.1046/j.1432-1327.2000.01550.x
[16] Schmid PC, Reddy PV, Natarajan V, Schmid HH. Metabolism of N-acylethanolamine
phospholipids by a mammalian phosphodiesterase of the phospholipase D type. J Biol
Chem. 1983; 258(15): 9302-9306.
[17] Gulyas AI, Cravatt BF, Bracey MH, Dinh TP, Piomelli D, Boscia F, Freund TF. Segregation
of two endocannabinoid-hydrolyzing enzymes into pre- and postsynaptic compartments
in the rat hippocampus, cerebellum and amygdala. Eur J Neurosci. 2004; 20(2): 441-
458.
[18] Piomelli D, Beltramo M, Glasnapp S, Lin SY, Goutopoulos A, Xie XQ, Makriyannis A.
Structural determinants for recognition and translocation by the anandamide transporter.
P Nat Acad Sci USA. 1999; 96(10): 5802-5807.
[19] Çınar ÖG, Çınar R. Kannabinoid Tip 1 Reseptör (CB1) ve terapötik yaklaşımlara genel
bakış-II, Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dergisi 2012; 2(1): 1/ Journal
of Marmara University Institute of Health Sciences 2012; 2(1):

92 Türk Farmakope Dergisi


CANNABİS SATİVA’NIN GEÇMİŞİ ve GELECEĞİ Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

[20] Bonini SA, Premoli M. Cannabis sativa: A comprehensive ethnopharmacological


review of a medicinal plant with a long history. 2018;300-315; https://doi.org/10.1016/j.
jep.2018.09.004
[21] Martin AL. What is the CBD 2019; Project CBD.https://www.projectcbd.org/cbd-101/
what-is-cbd
[22] Guindon J, Beaulieu P. Antihyperalgesic effects of local injections of anandamide,
ibuprofen, rofecoxib and their combinations in a model of neuropathic pain.
Neuropharmacol. 2006; 50(7):814-823.
[23] Suplita RL, 2nd, Gutierrez T, Fegley D, Piomelli D, Hohmann AG. Endocannabinoids
at the spinal level regulate, but do not mediate, nonopioid stress-induced analgesia.
Neuropharmacol 2006;50(3):372-379.
[24] Woolridge E, Barton S, Samuel J, Osorio J, Dougherty A, Holdcroft A. Cannabis use
in HIV for pain and other medical symptoms. J Pain Symptom Manage. 2005; 29(4):
358-367.
[25] Johnson JR, Burnell-Nugent M, Lossignol D, Ganae-Motan ED, Potts R, Fallon MT.
Multicenter, double-blind, randomized, placebo- controlled, parallel-group study of the
efficacy, safety, and tolerability of THC: CBD extract and THC extract in patients with
intractable cancer-related pain. J Pain Symptom Manage. 2010; 39(2): 167-179.
[26] Bonz A, Laser M, Kullmer S, Kniesch S, Babin-Ebell J, Popp V, Ertl G, Wagner JA.
Cannabinoids acting on CB1 receptors decrease contractile performance in human
atrial muscle. J Cardiovasc Pharmacol. 2003; 41(4): 657-664.
[27] Rajesh M, Batkai S, Kechrid M, Mukhopadhyay P, Lee WS, Horvath B, Holovac E, Cinar
R, Liaudet L, Mackie K, Hasko G, Pacher P. Cannabinoid 1 receptor promotes cardiac
dysfunction, oxidative stress, inflammation, and fibrosis in diabetic cardiomyopathy.
Diabetes. 2012 doi:10.2337/db11-0477
[28] Johnson JR, Burnell-Nugent M, Lossignol D, Ganae-Motan ED, Potts R, Fallon MT.
Multicenter, double-blind, randomized, placebo- controlled, parallel-group study of the
efficacy, safety, and tolerability of THC: CBD extract and THC extract in patients with
intractable cancer-related pain. J Pain Symptom Manage. 2010; 39(2): 167-179.
[29] Endsley MP, Thill R, Choudhry I, Williams CL, Kajdacsy-Balla A, Campbell WB,
Nithipatikom K. Expression and function of fatty acid amide hydrolase in prostate
cancer. Int J Cancer 2008; 123(6): 1318- 1326.
[30] Ramer R, Merkord J, Rohde H, Hinz B. Cannabidiol inhibits cancer cell invasion via
upregulation of tissue inhibitor of matrix metalloproteinases-1. Biochem Pharmacol
2010; 79(7): 955-966.
[31] Osei-Hyiaman D, DePetrillo M, Pacher P, Liu J, Radaeva S, Batkai S, Harvey-White J,
Mackie K, Offertaler L, Wang L, Kunos G. Endocannabinoid activation at hepatic CB1
receptors stimulates fatty acid synthesis and contributes to diet-induced obesity. J Clin
Invest. 2005; 115(5): 1298-1305.

Türk Farmakope Dergisi 93


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 CANNABİS SATİVA’NIN GEÇMİŞİ ve GELECEĞİ

[32] Kunos G, Osei-Hyiaman D, Liu J, Godlewski G, Batkai S. Endocannabinoids and the


control of energy homeostasis. J Biol Chem. 2008; 283(48): 33021-33025.
[33] Poirier B, Bidouard JP, Cadrouvele C, Marniquet X, Staels B, O’Connor SE, Janiak P,
Herbert JM. The anti-obesity effect of rimonabant is associated with an improved serum
lipid profile. Diab Obes Metab 2005;7(1):65-72.
[34] Emrich HM, Leweke FM, Schneider U. Towards a cannabinoid hypothesis of
schizophrenia: cognitive impairments due to dysregulation of the endogenous
cannabinoid system. Pharmacol Biochem Behav. 1997; 56(4): 803-807.
[35] Seillier A, Advani T, Cassano T, Hensler JG, Giuffrida A. Inhibition of fatty-acid amide
hydrolase and CB1 receptor antagonism differentially affect behavioural responses in
normal and PCP-treated rats. Neuropsychopharmacologicum 2010;13(3):373-386.
[36] McGregor IS, Issakidis CN, Prior G. Aversive effects of the synthetic cannabinoid CP
55,940 in rats. Pharmacology, biochemistry, and behavior 1996; 53(3): 657-664.
[37] Coyle JT, Puttfarcken P. Oxidative stress, glutamate, and neurodegenerative disorders.
Science 1993; 262(5134): 689-695.
[38] Cabral GA, Toney DM, Fischer-Stenger K, Harrison MP, Marciano- Cabral F. Anandamide
inhibits macrophage-mediated killing of tumor necrosis factor-sensitive cells. Life
sciences 1995; 56(23- 24): 2065-2072.
[39] Mechoulam R. Discovery of endocannabinoids and some random thoughts on their
possible roles in neuroprotection and aggression. Prostaglandins Leukot Essent Fatty
Acids 2002 F; 66(2-3): 93-99.
[40] Jeong WI, Osei-Hyiaman D, Park O, Liu J, Batkai S, Mukhopadhyay P, Horiguchi N,
Harvey-White J, Marsicano G, Lutz B, Gao B, Kunos G. Paracrine activation of hepatic
CB1 receptors by stellate cell- derived endocannabinoids mediates alcoholic fatty liver.
Cell Metab 2008; 7(3): 227-235.
[41] Tam J, Liu J, Mukhopadhyay B, Cinar R, Godlewski G, Kunos G. Endocannabinoids in
liver disease. Hepatology 2011; 53(1): 346-355.
[42] Techen N, Chandra S, Lata H, ElSohly MA, Khan IA. Genomic Profiling of Cannabis
sativa L. Planta Med. 2009; 75(4): 416.
[43] İşcan GS. Türk Farmakopesi’nde Bitkisel Drog ve Ürünler, Ankara Üniversitesi, Eczacılık
Fakültesi, Farmakognozi Anabilim Dalı, TF Dergisi 2016; 1(1): 89-115.

94 Türk Farmakope Dergisi


DERLEME MAKALESİ

Türk Farmakope Dergisi 2019, 4(2): 95-111


Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019

AMMI VISNAGA (KÜRDANOTU, HILTAN)


Elif ÖZBİR1, Aslı YAZICIOĞLU2, Emine AKALIN1*
1. İstanbul Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Botanik ABD, Süleymaniye Mah.,
34116, Fatih-İstanbul.
elmek*: akaline@istanbul.edu.tr
2. İstanbul Liv Hospital, Klinik Aromaterapi Departmanı, Ahmet Adnan Saygun Cad., Canan
Sok., No:5, 34340, Beşiktaş-İstanbul.

Geliş tarihi: 22.04.2019/ Kabul tarihi: 27.05.2019

ÖZET
Ammi cinsine ait Türkiye’de yetişen iki taksondan biri olan Ammi visnaga (L.) Lam., geleneksel
kullanıma sahip önemli bir tıbbi bitki olup, halk arasında dişotu ve hıltan adları ile bilinir.
Bitkinin meyveleri, toprak üstü kısımları ve yaprakları tıbbi olarak kullanılmakta ve başlıca,
furanokromon türevi olan γ-pironlar (kellin ve visnagin), uçucu yağ ve kumarin tipi bileşikler
içermektedir. Bitkinin antimikrobiyal, antienflamatuvar, antispazmodik, antidiyabetik,
nöroprotektif ve vazodilatör etkileri in vitro ve in vivo çalışmalarla ortaya konmuştur. Günümüzde
Ammi visnaga türü, böbrek taşında, bronşiyal astımda, kardiyovasküler problemlerde, HDL-
kolesterol seviyesini arttırıcı olarak ayrıca psöriaziste kullanılmaktadır. Deride rejenerasyon
ve postmenapozal vulvovajinal atrofisi üzerinde yapılmış klinik çalışmalarda olumlu sonuçlar
alınmıştır. Özellikle tuyon, sabinil asetat ve furanokumarin içeriğine bağlı olarak, kullanımında
dikkatli olunmalıdır.
Anahtar kelimeler: Ammi visnaga, Uçucu yağ, γ-pironlar, Kumarin, Kellin, Visnagin, Biyolojik
ve farmakolojik aktivite, Klinik çalışmalar.

AMMI VISNAGA (KURDANOTU, HILTAN, KHELLA, TOOTHPICKPLANT, BISHOP’S


WEED)

ABSTRACT
Ammi visnaga (L.) Lam., one of two Ammi species in Turkey, is an important medicinal plant
that used traditionally and known as “dişotu or hıltan” in folk medicine.

Türk Farmakope Dergisi 95


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 AMMI VISNAGA (KÜRDANOTU, HILTAN)

Fruits, aerial parts and leaves of the plant are used medicinally and contains furanochromones
derivatives γ-pirons (kellin and visnagin), essential oil and coumarins. Antimicrobial,
antiinflamatuar, antispasmodic, antidiabetic, neuroprotective and vasodilatory effects of
the plant have been demonstrated with in vitro and in vivo surveys. Nowadays, the species
of Ammi visnaga is used for kidney stones, bronchial asthma, cardiovasculer problems,
enhancing HDL-cholesterol level and also in psoriasis. Positive results were obtained in
clinical trials on skin regeneration and postmenapozal vulvovajinal atrophy problem. When
using the plant, should be carefully depending on the content of especially thujone, sabinyl
acetate and furanocoumarins.
Keywords: Ammi visnaga, Essential oil, γ-pyrones, Coumarins, Kellin, Visnagin, Biological
and pharmacological activities, Clinical trials.

GİRİŞ
Dünyada, özellikle Akdeniz Havzasında doğal yayılış gösteren Ammi cinsi 6 tür 7 takson ile
temsil edilir; A. crinitum Guss., A. huntii H.C.Watson, Ammi majus L. subsp. majus Ammi
majus subsp. procerum (Lowe) Menezes, A. topalii Beauverd, A. trifoliatum (H.C.Watson)
Trel. ve A. visnaga (L.) Lam. [1].
Bunlardan ülkemizde de yetişen A. majus ve A. visnaga türleri yaygın olan türler olup [2],
özellikle içerdikleri uçucu yağ ve furanokumarin bileşikleri nedeniyle tedavi edici olarak
kullanılmaktadırlar. Halk arasında “kürdanotu” ve “hıltan” Türkçe adları adı ile bilinen bu
bitkilerin umbella çiçek durumu sapları, diş temizleme amacıyla kürdan olarak kullanılır [3].
“Ammi” kelimesinin, bitkinin yetiştiği habitatı ifade edecek Yunanca “kum” anlamına gelen
ammos teriminden alıntılanarak Dioscorides tarafından kullanıldığı kayıtlıdır. Ancak daha
önceleri bitkinin, eski Mısırlılar tarafından Nil Deltasında tedavide kullanıldığı ilk defa Ebers
papirüslerinde belirtilmektedir. “Visnaga” epiteti “iki kat akut (sivri) anlamına gelen “bis acutum”
teriminden geldiği düşünülmektedir. İspanyolca “visnaga“ kürdan anlamına gelmektedir.
Umbella çiçek durumunun sapları (pedinkulleri) Orta Doğu ve Uzak Doğu pazarlarında
satılmaktadır. Dünyada Bishop’s weed, toothpick-plant, toothpickweed, bisnaga ve khella
isimleriyle bilinen bitki Orta Doğu’da ve genellikle de Avrupa’da kullanılır [3].
Türkiye dahil, Fas’tan Yakın Doğu’ya kadar uzanan ülkelerde doğal olarak yetişen bitkinin
Arjantin, Meksika ve Kuzey Amerika’da kültürü yapılmaktadır [4].

1. BOTANİK ÖZELLİKLERİ
Ammi visnaga (L.) Lam., Apiaceae (Sin: Daucus visnaga L.) (Şekil 1) [2].

Sinonimleri: Daucus visnaga L. (basionim); Ammi dilatatum St.-Lag.; Apium visnaga (L.)
Crantz; Carum visnaga (L.) Koso-Pol.; Selinum visnaga Krause; Sium visnaga (L.) Stokes;
Visnaga daucoides Gaertn. [3].

96 Türk Farmakope Dergisi


AMMI VISNAGA (KÜRDANOTU, HILTAN) Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

Şekil 1. Ammi visnaga (L.) Lam. (foto. E. Akalın).

Gövdesi dik ve kuvvetli, 100-150 cm boyunda, tek ya da iki yıllık bitkilerdir. Yaprakları
üçgenimsi veya ovat şeklinde 7-18 x 5-12 cm boyutlarında, yeşil, çıplak ve 2-pennat
parçalıdır; Yaprakların en uç kısımları lobları linear veya linear-ipliksi olacak şekilde 1 veya
2 kez pennatisekt parçalanmıştır; en uç kısmı sivrimsi ve 5-25 x 0.5-1 mm boyutlarındadır.
Umbellalar uzun pedunkullu, 1-9 cm, yayılmış 30-150 ışınlı, çiçekli dönemde narin, meyveli
dönemde dik ve kalınlaşmıştır. Brakteler, çok sayıda, ipliksi-subulat loplara parçalanmış, 1-2
kez pennatisekt ve genellikle ışınlarla eşit boydadır. Basit umbellalardan her biri (umbellule)
çok çiçeklidir ve pediselleri meyveli dönemde kalınlaşır; brakteolleri basit, subulattır (batıcı);
kaliks küçük, petaller beyaz veya yeşilimsi, en dıştaki petal diğerlerinden daha büyüktür.
Merikarplar oblong, yaklaşık 2 x 1 mm boyutunda, sırttan hafifçe basık, sırttaki ve yandaki
çıkıntılar ipliksidir [2]. Enine kesitte meyve, iki merikarpın birleştiği yüzeyde biraz daha uzun
kenarlı olmak üzere, düzenli bir beşgen şeklindedir. Şizogen salgı kanalları (vittalar) sırtta 4,
merikarpların birbirine bakan yüzünde 2’er tane olmak üzere 6 tanedir [5].
Çiçeklenme zamanı Mayıs-Ağustos arası döneme denk gelmektedir ve habitatına bakıldığında
nadas alanları ve ovalar olan bölgeler, deniz seviyesinden 700 metre yüksekliğe kadar olan
alanda yetişmektedir [5].
Dünyada’da ve Türkiye’de olan yayılışına bakıldığında Ammi visnaga Akdeniz’in ılık ikliminde
yetişen bir bitkidir. Kuzey Afrika, Doğu Asya ve Akdeniz ikliminin yaşadığı Avrupa’da doğal

Türk Farmakope Dergisi 97


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 AMMI VISNAGA (KÜRDANOTU, HILTAN)

olarak yetişmektedir. Doğallaştırılmış tür olarak Kuzey Amerika, Arjantin, Şili, Meksika,
Güneydoğu Asya ve bazı Atlantik adalarında yetişmektedir. Kuzey Amerika, Meksika,
Arjantin, Tunus, İran, Rusya, Mısır ve Şili’de kültüre alınmaktadır. Pakistan’da kültür alanlarını
istilacı tür olan tıbbi tür olarak tanıtılmaktadır [6]. Ülkemizde ise başlıca kıyılarda olmak üzere,
Trakya, Güneydoğu Anadolu ve Adalar’da doğal olarak yetişir [2].

2. KİMYASAL BİLEŞİMİ
A. visnaga furanokromonlar, flavonoitler ve uçucu yağ içerir. Başlıca bileşikler, furanokromon
türevi olan γ-pironlardır (%2-4). γ-pironlar içerisindeki major olan bileşenler kellin (%0.3-1.2) ve
visnagin (%0.05-0.30) bileşikleridir. Diğer önemli γ-pironlar; kellinol, kellinin, ammiol, visammiol,
kellol ve visnaginondur. Major bileşenler olarak önemli diğer bir grup ise piranokumarinlerdir
(=visnaganlar, %0.2-0.5); visnadin, samidin ve dihidrosamidindir [6].
Yapılan bir çalışmada bitkinin toprak üstü kısımlarından 11 tane flavonol yapısında bileşik
izole edilmiştir. Bu bileşiklerin monoglikozitleri; ramnetin 3-O-glukopiranozit, izoramnetin
3-O-glukopiranozit, ramnazin 3-O-glukopiranozit ve izoramnetin 7-O-glukopiranozit,
diglikozitleri; kersetin 3-O-rutinozit ve izoramnetin 3-O-rutinozittir. Trioziti ise kersetin-7,3,3’
-O-triglukopiranozittir [6].
A. visnaga bitkisinin taze topraküstü kısımlarından su distilasyonu ile elde edilen uçucu yağın
analizi ile ana bileşenler olarak 2,2-dimetilbütanoik asit (%30.1), izobütil izobütirat (%14.0),
kroveasin (%12.2), linalool (%12.1), bornil asetat (%7.3) ve timol (%6.0) belirlenmiştir [7].
Bir başka çalışmada, bitki çiçeklenmeden önce, çiçekli iken ve çiçeklendikten sonra
hidrodistilasyon ile uçucu yağ (%0.16, %0.32 ve %0.48, sırasıyla) elde edilmiştir. Bu uçucu
yağların GC-MS ile analizi sonucunda β-linalol %4.91, %13.61 ve %9.18; 2-metilbütil 2-metil
bütanoat %10.29, %16.53 ve %28.56; izo-amil izo-bütirat %1.80, %1.83 ve %6.76; izovalerik
asit 2-metilbütil ester %2.85, %1.35 ve %3.49; spiro (2,5) oktan- 3,3 dimetil -2-(1-büten-3-on-
1-il) %6.54, %4.94 ve %7.82; vertisiol %9.86, %7.19 ve %5.98 olarak belirlenmiştir [8].
A. visnaga meyvelerinden elde edilen uçucu yağın GC-MS metodu ile analizinde toplamda 41
komponent belirlenirken, linalool, izoamil 2-metil bütirat ve izopentil izovalerat major bileşenler
olarak tanımlanmıştır [9].

3. HALK ARASINDA KULLANIMI


Genel olarak A. visnaga kolik, böbrek taşı ve menstrüasyon nedeni ile gelişen ağrılarda,
orta seviyede anjina pektoris tedavisinde, astım, öksürük, boğmaca öksürüğü gibi solunum
sistemi rahatsızlıklarında destekleyici olarak kullanılmaktadır. Hipertansiyon, kardiak aritmiler,
konjestif kalp yetmezliği, ateroskleroz ve hiperkolesterolemi şeklindeki kardiyovasküler
bozukluklarda kullanılmaktadır. Safra kesesi ve karaciğer bozukluklarında, ayrıca diüretik
olarak kullanılmaktadır. Topikal olarak vitiligo, psöriazis, cilt yaraları, enflamasyon durumlarında
ve zehirli hayvan ısırmalarda yararlı olduğu belirtilmektedir [6].
Farklı ülkelerdeki geleneksel kullanımları ise Tablo 1’de özetlenmiştir.

98 Türk Farmakope Dergisi


AMMI VISNAGA (KÜRDANOTU, HILTAN) Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

Türkiye’deki etnobotanik çalışmalarda meyvelerinden hazırlanan infüzyonunun öksürük,


böbrek taşları, bağırsak hastalıkları, diş problemleri ve aterosklerozda kullanıldığı [10],
topraküstü kısımlarından hazırlanan infüzyonun Yahyalı’da (Kayseri) damar açıcı olarak
kullanıldığı kayıtlıdır [11].

Tablo 1. Dünyada Ammi visnaga türünün geleneksel kullanımı.


Bölge Kullanılan Kısım Kullanım Amacı Kaynak
İtalya, Tunus, Meyve* Üriner sistem enfeksiyonları tedavisi için [12]
Libya, Peru, 250 gr’ı 500 mL su içerisinde kaynatılarak
Pakistan, hazırlanan dekoksiyonun 100 mL’si günde
Filistin, Sudan 3-5 defa oral olarak alınmaktadır.
ve Mısır
Mısır Meyve Böbrek taşlarını olan düşürmek için [13]
kullanılmaktadır.
İsrail Meyve Diyabet tedavisinde [14]
Fas Meyve Diyabet, deri hastalıkları, astım [15]
rahatsızlıklarında ve kürdan olarak
Eski Mısır Meyve Renal koliklerde [16]
Orta Doğu Meyve Ezilerek ya da toz haline getirilerek [16]
hazırlanan çay preparatları böbrek
taşları ile ilişkili üriner sistem ağrılarını
kolaylaştırmak ve böbrek taşının kanaldan
geçişini artırmak için
Pakistan Meyve İnfüzyonu veya tozu, kolit, tifo, iç organlara ait [17]
olan ağrı, ateş, grip, farenjit ve soğuk algınlığı
tedavisinde kullanılmaktadır. İnfüzyonu ve
tozu galaktagog, stomaşik, tonik, ağrı kesici,
gaz giderici, antiemetik, öksürük baskılayıcı
etkili olarak kullanılmaktadır.
Pakistan Meyve Abdominal ağrı, göğüs ağrısı, grip, ateş, [17]
soğuk algınlığı, gaz, iç yaralar, tifo, kusma,
hazımsızlık için kullanılmaktadır. Tonik, ısıtıcı
ve galaktagog etkili olarak kullanılmaktadır.
Meyveleri inek yağı ile karıştırılarak tonik
olarak çocuklarda kullanılmaktadır.
İran Topraküstü Çok ince kuru tozları veya toz karşımını [18]
kısımları içeren su veya yağ sıvısı burundan çekilerek
amnezi için kullanılmaktadır.
* Bitkide meyve ve tohumu ayırt etmek çok zor olduğu için meyve başlığında toplanmıştır.

Türk Farmakope Dergisi 99


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 AMMI VISNAGA (KÜRDANOTU, HILTAN)

4. TIBBİ ÖZELLİKLERİ
Ammi visnaga meyvelerindeki ana bileşenler olan visnagin ve kellin, antibakteriyal,
antienflamatuvar, antiviral, antidiyabetik ve nöroprotektif etkiye sahiptir. Bu bileşenler ve
A. visnaga ekstresi aynı zamanda antispazmodik, düz kasları gevşetici, periferal, koroner
vazodilatör, bronkodilatör, üriner damarlar üzerinde dilatör, kan basıncını etkilemeden kan
damarlarını dilate ettiği kaydedilmiştir ve böbrek taşları için kullanılmaktadır [6,19].
Visnadin, visnagin ve kellin etken bileşenlerinin kalsiyum kanal bloke edici etkiye sahip olduğu
için kardiyovasküler etkilerden sorumlu olduğu düşünülmektedir. Visnadinin in vitro çalışmalarda
periferal ve koroner damarları dilate ettiği, koroner sirkülasyonu arttırdığı ve damar düz kaslarının
kasılmasını inhibe ettiği belirlenmiştir. Visnagin, periferal ve koroner vazodilatasyon aktivitesi
göstermektedir ve damar düz kaslarının kontraktilitesini nonspesifik olarak inhibe ederek
anjina pektoris tedavisinde kullanılmaktadır. Visnagin, negatif inotropik ve kronotropik etkilidir
ve periferal vasküler direnci azaltmaya yardımcı olmaktadır. Kellin ve visnagin spazmı inhibe
ederken, kalsiyum kanal bloke edici etkiyi artırmaktadır. Kellin etken bileşiğinin normalipidemik
olan katılımcılarda HDL-kolesterol seviyesini arttıdığı kaydedilmiştir [6].
A. visnaga bitkisi psöriazis tedavisinde de kullanılmaktadır. Çünkü kellin ve diğer fototerapötik
bileşenlerin yapısı psöralene yapı olarak benzemektedir. Ancak bu bileşenler daha az
fototoksik ve DNA mutasyonu üzerine daha az etkilidir. Bundan dolayı psöriazisi olan
hastalarda fotosensitizer olarak yararlı olabileceği düşünülmektedir [6].
Aromaterapi uygulamalarında, uçucu yağının koroner hastalıklara ve bronşiyal astıma karşı
etkili olduğu bilinmektedir [6]. Rahatlatıcı, spazmolitik, düz kasları gevşetici , vazodilatör, güçlü
kalsiyum antagonisti ve koagülasyonu etkileyici özellikleri de bulunmaktadır. Uygulama olarak
astım krizlerinde, alerjik ve hava yollarının sinirsel kasılmalarında, hiperventilasyon, bronşit
ya da pnömoni tedavisinde adjuvan olarak, hipertansiyon, kronik obstrüktif akciğer hastalığı
periferal arteriyal hastalıklarda, stres ve sinirlilik durumlarında kullanılmaktadır.Uçucu yağın,
deri, mendil ve aroma taşı veya buhar difüzörü, üzerine damlatılarak kullanılması tercih
edilmektedir. Yaklaşık olarak 20-22 damla damlatılarak kullanılmaktadır. Yetişkin cildine
genellikle topikal olarak (%1-1.5) uygulanabilmektedir. Küçük bölgesel alanlara %2 ve üzerinde
uçucu yağı uygulanmaktadır. Ayak banyosu olarak 1-3 damla, oturma banyosu olarak 2-4
damla ve tüm banyo olarak maksimum 4 damla kullanılmalıdır. Buhar banyosuna 1-2 damla
eklenebilir. Endikasyon doğrultusunda %25-50 oranında uçucu yağı yaşlılarda kullanılabilir.
Çocuklar için 3 yaşından sonra kullanımı uygundur. Uçucu yağ için yetişkinlere önerilen dozun
%50’si 3-7 yaş arası çocuklar için, %75’i 7-12 yaş arası çocuklar için kullanılmaktadır. Uçucu
yağın ılık su ile uygulanması etkisini arttırabilmektedir [20].

100 Türk Farmakope Dergisi


AMMI VISNAGA (KÜRDANOTU, HILTAN) Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

5. FARMAKOLOJİK ÇALIŞMALAR
5.1. In vitro çalışmalar
Yapılan bir çalışmada A. visnaga meyvesinden elde edilen sulu ve etanollü ekstrelerin
Brine shrimp metodu ile letalite üzerine etkisi ve DPPH radikalini süpürücü etkinlik metodu
ile de antioksidan aktivitesi değerlendirilmiştir. Sulu ekstresinin serbest radikal süpürücü
etkisi IC50=47 μg /mL iken etanollü ekstresinin serbest radikal süpürücü etkisi IC50 =41 μg/
mL olarak belirlenmiştir. Çalışmada yüksek antioksidan kapasite için IC50<50 μg/mL veya
IC50<10 μg/mL, orta antioksidan kapasite için 50< IC50<100 μg/mL l veya 10<IC50<20 μg/
mL, düşük antioksidan kapasite için IC50>100 μg/mL veya IC50 > 20 μg/ mL olarak aralıklar
belirlenmiştir. Sulu ve etanollü hazırlanan örneklerin IC50<50 μg/mL olduğu için yüksek
antioksidan aktivitesinin olduğu kaydedilmiştir. Brine shrimp metodunda ise sulu ekstrede IC50
=32.62 μg/ mL, etanollü ekstrede ise IC50= 8.121 μg/mL olarak belirlenmiştir. Demir şelatlama
değeri etanollü ekstrede aktif olmayıp, sulu ekstrede %2.5 ±0.03 şeklinde belirlenmiştir [21].
Fas’ta yayılış gösteren A. visnaga bitkisinin çiçeklerinden distilasyon ile elde edilen uçucu
yağın total fenolik madde miktarı ve serbest radikal yakalama kapasitesi belirlenememiştir
[22].
Hatay ilinden toplanan A. visnaga meyvelerinden izole edilen visnagin bileşiğinin, insan malign
melanom hücre hattında (HT 144) sitotoksik aktivitesinin incelendiği bir çalışmada 12.5, 25, 50
ve 100 μg/mL konsantrasyonlar standart ve görünür ışık uygulamalarında değerlendirilmiştir.
Görünür ışık tedavisinde 50 ve 100 μg/mL konsantrasyonlarda hücrelerin %50’den fazlasının
inhibe olduğu kaydedilmiştir. Standart MTT sitotoksisite testinde insan malign melanom hücre
hattı üzerinde 100 μg/mL visnagin, %80.93 inhibitör aktivite gösterirken, aydınlatılmış MTT
assay metodu ile insan malign melanom hücre hattı üzerinde 100 μg/mL konsantrasyonda
visnagin, %63.19 inhibitör aktivite göstermektedir. Visnagin reaktif oksijen türlerinin intraselüler
çoğalmasından dolayı apoptozisi artırmaktadır ve apoptotik etkisi HT 144 hücre hattına
karşı %25.88 olarak kaydedilmiştir. Doza bağımlı olarak visnaginin bu hücre hattı üzerine
antiproliferatif etkisi olduğu kaydedilmiştir. TNF-α sekresyonunun üzerine etkili olmadığının
saptandığı bu çalışma sonucunda visnaginin malign melanom proliferasyonunu hücre içi
oksidatif stresi artırarak ve proapoptotik yolağı aktive ederek inhibe ettiği kaydedilmiştir [23].
20 farklı lokasyondan toplanmış olan A. visnaga meyveleri ile yapılan bir çalışmada,
hazırlanan sulu ekstrelerin güçlü olarak C. spicifer misellerini %70.39, A. niger’i %54.6, M.
circinelloides’i %38.3 ve A.flavus’u %42.23, A. alternata’ı ortalama olarak %22.71, E. coli’i
ise %15.1 oranında inhibe ettiği kaydedilmiştir. Bitkinin sulu ekstresinin dermofitlere etkili
olduğu kaydedilmiştir. Elde edilen sulu ekstrenin 4-25 °C’de 1 ay saklanmasının ardından
mikroorganizmalara karşı etkisi %20 iken, taze hazırlanmış ekstresinin mikroorganizmalara
karşı etkisi %70 olarak kaydedilmiştir. Saklama esnasında inhibitör komponentlerin bozunduğu
kaydedilmiştir. Etil asetat, metanol ve n-butanol ile hazırlanan ekstrelerin sulu ekstreye göre
daha yüksek antifungal aktivitesi olduğu kaydedilmiştir [14].

Türk Farmakope Dergisi 101


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 AMMI VISNAGA (KÜRDANOTU, HILTAN)

İnsanda dermal mantar infeksiyonlarına neden olan Trcihophyton rubrum ve Microsporum


canis üzerinde yapılan bir çalışmada, bitkiden hazırlanan sulu ekstrenin inhibitör etkisi olduğu
kaydedilmiştir (MIC50=2.5 ve 1.25, sırasıyla) [24].
A. visnaga bitkisi; kellin ve visnagin bileşiklerinin, LLC-PK1 ve Madin-Darby-canine böbrek
hücreleri kullanılarak böbrek epitel hasarı incelenmiştir. Bitki ve aktif bileşenlerinin hiperokzalüri
nedeniyle olan taş oluşumuna karşı güçlü koruyucu etkili olduğu kaydedilmiştir [6].
Bitkiden hazırlanan sulu ekstrenin, sistin taşları içeren şişelere eklenerek sistin taşları
üzerine olan etkileri incelenmiştir. Sonuç olarak sistin taşlarının dissolüsyon oranının arttığı
kaydedilmiştir [13].
Bitkinin mollusidal aktivitesinin Lymnaea natalensis salyangozu üzerine etkisinin parakuat
ile kıyaslanarak yapıldığı bir çalışmada, bitkinin soğuk su süspansiyonunun, LC10= 30, LC50
=76, LC90 =132 olarak etki gösterdiği kaydedilmiştir. Bitkinin soğuk su, kaynamış su, etanol,
metanol, aseton ve kloroform ile farklı ekstreleri hazırlanmış, metanollü ekstresi LC25 =8.2
ppm, LC50 =11 ppm ve LC90 =14 ppm değerleri ile en aktif bulunmuştur . Fasciola gigantica
mirsidyum ile enfekte olmuş Lymnaea natalensis salyangozunun üzerine A. visnaga
bitkisinin metanollü ekstresi ilk uygulandığında 50 salyangozdan 18 tanesi hayatta kalırken
bunların 9 tanesinin halen enfekte olduğu ve salyangozların azalma oranının %24.92 olduğu
belirlenmiştir. Parakuat ve A. visnaga bitkisinin metanollü ekstresinin LC25 dozunun Lymnaea
natalensis salyangozunun yumuşak dokuları ve hemolenfleri üzerine 1 ay süresince uzatılmış
maruziyetinin etkileri karşılaştırıldığında kontrol grubuna göre yumuşak dokularda parakuat ve
A. visnaga bitki ekstresinin glikojen içeriğini, total protein miktarını azalttığı ve hemolenflerde
total lipit miktarını, glukoz seviyesini azalttığı kaydedilmiştir. Sonuç olarak A. visnaga bitksinin
içerisinde yer alan tanen, saponin ve karbonhidrata bağlı olan yüksek mollusidal aktivitesi
olduğu ve parakuata kıyasla daha az genotoksik etkili olduğu belirtilmiştir [25].
Yapılan bir başka çalışmada in vitro ortamda bitkiden hazırlanan %50 asetonlu, %50 sulu ve
%95 etanollü ekstrenin Neurospora crassa üzerinde fungal büyümeyi inhibe ettiği saptanmıştır
[6].
Benzer bir çalışmada bitkinin yapraklarından elde edilen sulu ekstrenin 2, 4, 6, 8, ve 10
mg/mL konsantrasyonlarında A. flavus tarafından üretilen aflatoksin ve büyümesi üzerine
inhibitör etkisi incelenmiştir. A. visnaga düşük konsantrasyonlarda kullanıldığında mantar
üremesi ve fungal büyüme üzerine çok az etki gösterirken yüksek konsantrasyondaki ekstresi
kullanıldığında aflatoksin oluşumunu ve fungal büyümeyi inhibe ettiği kaydedilmiştir. Ekstrenin
maksimum inhibitör konsantrasyonu 10 mg/mL olarak kaydedilmiştir [26].
Bitkinin etanollü ve sulu ekstresinin 8 patojenik mikroorganizma üzerine test edilmesi
sonucunda etanollü ekstresinin Enterococcus faecalis etkenine karşı MİK değeri 5 mg/
mL olarak belirlenmiştir. Gram pozitif bakteriler üzerine en etkili ekstre etanollü ekstre
olarak bulunmuştur. Ancak mayalar üzerine etanollü ekstrenin inhibitör etkisi için yüksek

102 Türk Farmakope Dergisi


AMMI VISNAGA (KÜRDANOTU, HILTAN) Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

konsantrasyonda ekstre gerekmektedir. Bitkinin gövde ve meyvelerinden elde edilen sulu


ve hidroalkolik ekstrenin Streptococcus mutans, S. salivarius ve S. sangguis üzerinde kayda
değer derecede antibakteriyal aktivitesi gözlenmiştir [6].
Bitkinin meyveleri ile yapılan bir başka çalışmada, %95 etanollü ekstresinin antibakteriyal
aktivitesi olduğu ve çok düşük konsantrasyonda (1:40 dilüsyon ile) dahi Mycobacterium
tuberculosis H37RVTMC 102 bakterisinin büyümesini inhibe ettiği belirlenmiştir [6].
Bitkiden elde edilen uçucu yağın Escherichia coli, Staphylococcus aureus, Pseudomonas
aeruginosa, Enterobacter aerogenes, Klebsiella pneumoniae ve Morganella morganii üzerinde
antibakteriyel aktivitesi belirlenmiştir. En iyi antibakteriyel aktivite E. coli, P. aeruginosa ve K.
pneumoniae suşlarına karşı elde edilmiştir [7].
Tüm bitkiden ve meyvelerinden hazırlanan sulu ekstrelerin insan idrarında bulunan okzalik
asit kristalizasyonu üzerine inhibitör etkisi araştırıldığında meyvelerinden hazırlanan
sulu ekstrenin etkili bir şekilde kalsiyum okzalat özellikle de monohidrat kalsiyum okzalat
kristalizasyonu üzerine inhibisyon sağladığı görülmüştür [6].
Konkavalin-A ile indüklenmiş splenosit hücrelerinde bitkiden elde edilen total ekstre ve protein
ekstresinin immunomodülatör etkisi üzerine yapılan bir çalışmada konkavalin-A ajanı mitojenik
ajan olarak pozitif kontrol amacıyla kullanılmıştır. Ekstrenin etkisi incelendiğinde hücreler tek
başına 0.270, konkavalin-A ile beraber 0.392, bitkinin total ekstresi ile beraber 1.129, bitkinin
total ekstre ve konkavalin-A ile beraber 1.059 olarak optik yoğunlukta belirlenmiştir. Protein
ekstresinin etkisi incelendiğinde, hücreler tek başına 0.270, konkavalin-A ile beraber 0.392,
bitkinin protein ekstresi ile beraber 0.340, bitkinin protein ekstresi ve konkavalin-A ile beraber
0.323 olarak optik yoğunlukta belirlenmiştir. Total ekstreden ziyade protein ekstresinin önemli
olduğu ve protein ekstresinin immunomodülatör etkisi olmasından dolayı enfeksiyonlarda,
profilaktik amaçla, kanser kemoterapisinde adjuvan olarak tedavide kullanılabileceği
düşünülmektedir [15].

5.2. In vivo çalışmalar


Yapılan bir çalışmada 4 hafta süresince hayvanlara %3 glikolik asit verilerek arttırılmış olan
oksalat nefrolitiazis tedavisinde günlük olarak A. visnaga 500 mg/kg oral olarak verildiğinde
böbrekte kalsiyum birikimini azaltarak böbrek taşlarının oluşumunu inhibe ettiği gözlemlenmiştir.
Çalışma sonunda A. visnaga bitkisinin profilaktik etkisi diüretik etkiye atfedilmiştir [6].
Bir başka çalışmada su ile %1 NH4Cl ve %0.75 etilen glikol verilerek artırılmış hiperokzalürili
Sprague-Dawley cinsi erkek ratlarda 14 gün boyunca A. visnaga sulu ekstresi 125, 250,
500 mg/kg dozlarında oral olarak uygulanmıştır. İdrar pH değerinin artması ve kristal birikimi
arasındaki ilişki değerlendirilerek bitkinin hiperokzalüri nedeniyle olan böbrek taşı oluşumuna
karşı koruyucu olduğu kaydedilmiştir [6].

Türk Farmakope Dergisi 103


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 AMMI VISNAGA (KÜRDANOTU, HILTAN)

Yapılan bir çalışmada Ammi visnaga tohumlarının sulu ekstresinin ve kellin ile visnagin
bileşenlerinin rat böbreklerinde taş oluşumunda kristaller üzerine etkisi gözlemlenmiştir.
Rat böbrekleri üzerinde yapılan histopatolojik inceleme sonucunda A. visnaga tohumlarının
sulu ekstresinin, kellin ve visnagin bileşiklerinin kalsiyum okzalat kristali birikimini azalttığı
belirlenmiştir. Kellin ve visnagin bileşenleri bitkinin sulu ekstresinin tersine üriner sitrat ve
okzalat atılımını etkilememekte ve farklı bir mekanizma ile etki göstermektedir [6].
Ratlarda yapılan bir çalışmada da visnaginin vasküler düz kas kontraktilitesi üzerinde inhibitör
etkisi kaydedilmiştir. Çalışmada 10-6 M- 5x10-5 M aralığındaki visnagin konsantrasyonu düşük
hassasiyette olan klasik Ca+2 giriş blokörleri ile Ca+2 giriş yolaklarının konstraksiyonunu
inhibe ettiği görülmüştür. Bundan dolayı visnagin vazodilatör etkisi tipik Ca+2 kanal blokörleri
şeklinde değildir. 5x10-5 konsantrasyondan yüksek olduğu konsantrasyonlarda damar düz
kas kontraktilitesinin nonspesifik olarak inhibisyonuna neden olmaktadır [27].

Koroner damarlar üzerinde yapılan bir çalışmada visnadinin ratlarda aort halkası ve portal
damar segmentinde olan kasılma cevabını selektif olarak inhibe ettiği ve damar düz kaslarını
nonselektif olarak inhibe ettiği gösterilmiştir [6].
Yapılan farmakokinetik analiz çalışmasında erkek ratlara ıv bolus şeklinde %25 Captisol®
(siklodekstrin) içerisinde visnagin bileşiği 1.25 mg/kg, 2.5 mg/kg, 5 mg/kg olarak 3 ayrı doz
olarak uygulanmıştır. Bu dozların uygulanmasının ardından AUC(0-sonsuz) parametresinin
değerleri sırasıyla 1.03 mg/h/l, 3.61 mg/h/l, 12.6 mg/h/l şeklinde kaydedilmiştir. Plazma
konsantrasyon zaman profili ve artan doza bağlı olarak AUC(0-sonsuz) parametresindeki
orantısız artış ile visnagin bileşiğinin eliminasyonunun nonlinear olduğu belirlenmiştir. Visnagin
eliminasyonunun kaydedilen parametrelerin doğrultusunda iki kompartmanlı Michaelis-
Menten modeline en uygun olduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak visnagin eliminasyonunda
enzim veya transport sisteminin olduğu düşünülmektedir [28].
Yapılan bir diğer çalışmada serulein uygulanarak indüklenmiş akut pankreatiti olan erkek
albino fareler 6 gruba ayrılarak bitkinin koruyucu etkisi değerlendirilmiştir. Birinci grupta olan
fareler normal kontrol fareleri, ikinci grupta olan fareler 7 gün boyunca intraperitonal olarak
saat başı 50 μg/kg serulein uygulanarak indüklenmiş akut pankreatiti olan fareler, üçüncü
grupta olan fareler 7 gün süresince intraperitonal olarak 10 mg/kg visnagin uygulanan ve
son gün saat başı 50 μg/kg serulein uygulanarak indüklenmiş akut pankreatiti olan fareler,
dördüncü grupta olan fareler 7 gün süresince intraperitonal olarak 30 mg/kg visnagin
uygulanan ve son gün saat başı 50 μg/kg serulein uygulanarak indüklenmiş akut pankreatiti
olan fareler, beşinci grupta olan fareler 7 gün süresince intraperitonal olarak 60 mg/kg ve son
gün saat başı 50 μg/kg serulein uygulanarak indüklenmiş akut pankreatiti olan fareler, altıncı
grupta olan fareler ise intraperitonal olarak 60 mg/kg visnagin uygulanan kontrol grubu olan
fareler bulunmaktadır. İkinci grupta olan farelere son serulein dozu verildikten 6 saat sonra
farelerin öldüğü kaydedilmiştir. Farelerde birçok parametreye bakıldığında plazma amilaz

104 Türk Farmakope Dergisi


AMMI VISNAGA (KÜRDANOTU, HILTAN) Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

ile lipaz seviyelerinin azaldığı ve serulein uygulanarak indüklenmiş oksidatif stresi visnagin
etken maddesinin azalttığı kaydedilmiştir. Visnagin bileşiğinin doza bağımlı olarak IL-1 β,
IL-6, TNF-α ve IL-17 salınımını azalttığı kaydedilmiştir. Visnagin etken maddesinin, asinar
hücrelerde nitrotirozin ve NFkB salımını baskılayarak pankreatik inflamasyonu durdurmuş
olduğu ve Nrf2 salımını artırarak antioksidan savunmayı artırmış olduğu kaydedilmiştir. Bu
veriler doğrultusunda çoklu organ disfonksiyon sendromunun belirteçlerinin salınımının
azaldığı ve akciğerler ile bağırsaktaki inflamatuar sitokinlerin azaldığı kaydedilmiştir. Bu
çalışmada visnagin etken maddesinin antioksidan ve antiinflamatuar etkileri ile serulein
uygulanarak indüklenmiş akut pankreatitten önemli seviyede koruma sağladığı kaydedilmiştir
[29].
Bir başka çalışmada bitkiden hazırlanan sulu ekstrenin tavşanlarda ince bağırsak kontraktilitesi
üzerine gevşetici etki gösterdiği kaydedilmiştir [6].
Bitkinin 1:10 (tohum:Metanol) oranında hazırlanan tohumlarının ekstresinin, kellin ve visnagin
furanokromon yapıdaki bileşiklerinin Culex quinquefasciatus üzerine larvisidal aktivitesi
araştırılmıştır. Kellin uygulandığında %37.9, visnagin uygulandığında ise %46.7 oranında
kuluçka oranı belirlenmiştir. Ekstrenin, visnagin ve kellin bileşiklerinin sırası ile LC50 değerleri;
23, 26 ve 10 ppm olarak belirlenmiştir. Kellinin visnagine göre daha etkili olduğu, larvaların
yaşam oranının ve larvaların kuluçka performansının daha düşük olduğu kaydedilmiştir [16].
Benzer bir çalışmada, kellin ve visnagin karışımlarının Tetranychus urticae üzerindeki akarisidal
aktivitesi araştırılmıştır. Uzun etkili periyotta 10 mg/mL konsantrasyonda yüksek akarisidal
ve ovisidal etki saptanmıştır. Visnagin akarisidal etkide daha etkili olarak kaydedilmesine
rağmen her iki bileşen ovisidal aktivitede daha etkilidir. Bu duruma rağmen hem akarisidal
hemde ovisidal aktiviteden sorumlu ana bileşiğin visnagin olduğu düşünülmektedir [30].
Meyvelerin sulu ekstresi, etilen glikol ve alimünyum klorit ile arttırılmış böbrek taşı olan
ratlarda kullanılmıştır. Sonuç olarak kalsiyum okzalat kristallerinin birikmesinin azaldığı,
üriner sistemden sitrat atılımının arttığı ve okzalat atılımının ise azaldığı kaydedilmiştir [13].
A.visnaga yapraklarının metanollü ekstreleri 4. gelişme evresinde olan Culex quinquefasciatus’
a karşı larvisidal etki göstermiştir ( LC50=9 μg/mL) [31].
Hidrodistilasyon ile elde edilmiş ve linalool (%70.1), 3-pentilmetilbütanoat (%4.3) içeren uçucu
yağın, Hessian sineği (Cecidomyiidae) üzerine insektisidal aktivitesine bakıldığında erişkin
sinekler üzerinde yapılan ölçümlerde 15. ve 30. dk.’da %0, 60. dk.’da %23.33, 90. dk.’da
%73.33 ve 120. dk.’da ise %86.66 şeklinde mortalite oranları kaydedilmiştir. 24 saatlik yapılan
değerlendirme 10 μL/L uçucu yağ ile 20 μL/L uçucu yağ maruziyeti sonucunda Hessian sineği
yumurtaları üzerine sırasıyla %76,66 ve %100 ölüm oranı görülmüştür [32].

Türk Farmakope Dergisi 105


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 AMMI VISNAGA (KÜRDANOTU, HILTAN)

6. KLİNİK ÇALIŞMALAR
Yapılan bir klinik çalışmada, 60 katılımcıya A. visnaga ve doğal güneşe maruziyetin kombine
uygulanmasının ardından deri üzerinde %76.6 repigmentasyon olduğu kaydedilmiştir [6].
Benzer çalışmada 28 vitiligo hastası olan gönüllüler A. visnaga ve ultraviole A radyasyonunun
beraber kullanmasının ardından 100-200 tedavi alan katılımcıların %41’de %70 oranından
daha fazla yeniden pigmentasyon belirlenmiştir [6].
Plasebo kontrollü bir çalışmada da vitiligo olan 36 katılımcıda topikal olarak A. visnaga jel ve
UVA uygulanmasının ardından plasebo gruba kıyasla %66.6 oranında tedavi başarısı elde
edildiği %86.1 ile repigmentasyon görülmüştür [6].
Bir başka çalışmada 33 hastada lokal kellin ve UVA uygulanması ile sistemik psöralen ve UVA
uygulanması yeniden pigmentasyon, tedavi süreci, prosedür sayısı, UVA doz ve yan etkisi
bakımından karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak tedavi süresi yeterli uzunlukta iken lokal kellin
ve UVA etkili olarak yeniden pigmentasyonu vitiligo etkili alanda sistemik psöralen ve UVA
tedavisi ile karşılaştırıldığında etkin bir şekilde artırdığı kaydedilmiştir [6].
Blister deri transplantasyonu ile tedavi gören 19 vitiligo hastasına UV ışın ve lipozom içinde
kellin bileşiği, en az 1 yıl olacak şekilde uygulanmıştır. Hastaların %75 ’i lipozomdan memnun
kalmış ve %47 ’sinin vitiligo alanlarının %75 ’den daha fazlasının yeniden pigmente olduğu
gösterilmiştir [6].
Farklı bir uygulama olarak, prospektif ve randomize bir çalışmada premenopozal dönemde
olan seksüel uyarılma bozukluğu olan kadınlar üzerinde vulvar visnadin spreyin etkililiği
çalışılmıştır. Eşit gruplara ayrıldıktan sonra katılımcıların spreyi kullanmadan önceki bir ay
süresince yaşadıkları cinsel ilişkileri ve sprey kullandıkları sürece yaşadıkları cinsel ilişkileri
kaydetmeleri istenmiştir. İlk grup katılımcıları spreyi istediğinde 30 gün uyguladıktan sonra
arınma süresi geçince 30 gün boyunca günlük olarak uygulamaktadır. İkinci grup ise günlük
olarak 30 gün uyguladıktan sonra arınma süresi geçince 30 gün boyunca günlük olarak
uygulamaktadır. İstendiği zaman olan uygulamada klitoral bölgeye seksüel ilişkiden 15 dk.
önce uygulanırken günlük uygulayan kişinin ise her gece uygulaması gerektiği belirtilmiştir.
Çalışmaya katılan 52 kişinin 7’si tedaviyi reddetmiştir ve 7’si ise seksüel istek bozukluğundan
dolayı çalışmadan çıkarılmıştır. 25-40 yaş aralığindaki 38 katılımcı değerlendirilmiştir. Sonuçlar
değerlendirildiğinde ilk grupta seksüel aktivitenin aşama aşama iyileştiği kaydedilmiştir.
İkinci grupta ise günlük kullanımdan istenildiğine geçildiğinde iyileşmekte olan durumun
kötüleştiği kaydedilmiştir. İkinci grupta istenildiğinde kullanılma durumunda seksüel aktivite
sıklığının düşük olmasından dolayı vazokonjestif etki sağlanamamıştır. Günlük kullanımda
vasküler genişlemenin istenildiğinde kullanım durumuna göre daha iyi olduğu kaydedilmiştir.
Çalışmadan sonuç olarak spreyin kullanılmasından ziyade kullanılma sıklığı olduğu çıkarılmıştır
ve istenildiği zaman yerine günlük kullanımının daha etkili olduğu belirlenmiştir. [33].

106 Türk Farmakope Dergisi


AMMI VISNAGA (KÜRDANOTU, HILTAN) Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

Benzer tek yönlü, prospektif ve pilot bir çalışmada postmenopozal vulvovajinal atrofisi olan
47 kadın katılımcıya 4 haftalık bir takibin ardından alındıkları çalışmada 15 gün süresince
yaklaşık 2 mL olarak içeriğinde %0.30 visnadin, %0.10 prenilflavonoit ve %1 sığır kolostrumu
içeren krem (Refeel, I.D.I. Pharma, Italy) uygulanmıştır. Krem uygulamasından önce kişisel
temizliğin yapılması ve günde bir defa olacak şekilde uygulamanın yapılması istenmiştir.
Hastaların tedavi öncesindeki ve sonrasındaki elastisite, sıvı hacmi, pH, epitel bütünlük, nem
parametreleri değerlendirildiğinde hem vajinal sağlıkta hem de seksüel aktivite de iyileşme
olduğu ve ciddi bir yan etki olmadığı kaydedilmiştir [34].
Kaydedilen bir vaka raporunda 52 yaşındaki erkek hasta Kellagon isimli ürünü 3 gün süresince
kullandıktan sonra sağ yan kısmında ağrı şikâyeti ile acile başvurmuştur. Hastanın anamnezi
alınınca yaklaşık 16 yıl önce böbrek taşı problemi yaşadığı, düzenli olarak üroloji kontrollerine
gittiği kaydedilmiştir. Hastanın iddiasına göre sağ böbreğinde 5-16 mm boyut aralığında
değişen çok sayıda taş olduğu için hasta 3 gün önce kellin etken maddesi içeren ürünü
böbrek taşlarının düşürmek için kullanmaya başlamıştır. Muayene esnasında kostavertebral
açıda duyarlılık ve idrar tahlilinde hematuri kaydedilmiştir. Hastanın renal fonksiyonları normal
olarak kaydedilmiştir. Kontrast helikal bilgisayarlı tomografide hastanın sağ üreterinde 3-5 mm
çap aralığında olan beş taş kaydedilmiştir. Hastanın ağrı açısından rahatlaması sağlandıktan
sonra 3 gün içerisinde taşların kendiliğinden düştüğü kaydedilmiştir. Sonuçta, kellin içeren
preparatın diüretik etkisinden kaynaklı olarak taşların düştüğü belirlenmiştir [35].

7. İLAÇ ETKİLEŞMELERİ, YAN ETKİLERİ, UYARILAR ve ÖNLEMLER


Kumadin, kalsiyum kanal blokörleri ve kan basıncını azaltan ilaçlar ile beraber alınmamalıdır
[12].
Kalp yetersizliği olan bireyler bitkinin uçucu yağını hekim kontrolünde kullanmalıdır [20].
Yüksek doz kullanılmasının sonucunda mide bulantısı, baş dönmesi, iştah kaybı, baş ağrısı,
ve uyku bozuklukları görülebilir. Hamilelikte kullanımından kaçınılmalıdır [12].
A. visnaga bitkisinin sulu ekstresinin hipoglisemik etkisi kaydedilmiştir. A. visnaga ile tedavi
esnasında güneşe ve diğer UV ışınlarına maruziyet fotosensiviteye neden olabilir. Uzun süre
veya yüksek doz kullanımda mide bulantısı, baş dönmesi, iştah kaybı, baş ağrısı ve uyku
bozuklukları kaydedilmiştir. Psödo alerjik reaksiyonlar, geri dönüşümlü kolestatik sarılık,
artmış karaciğer transaminaz ve γ-glutamiltransferaz aktivitesi kaydedilmiştir. Geleneksel
olarak meyvesi ve ekstresi emenagog etkili olarak kullanıldığı için hamilelik döneminde
kullanmaktan kaçınılmalıdır [6]. Kalsiyum antagonistlerinin kullanımı kalp yetmezliği olan
bireylerde kontrendike olduğu için tüm uçucu yağının difüzyon ya da masaj olarak kullanımının
kalsiyum antagonist etkisinden dolayı sorun olup olmadığı tartışılmaktadır [20].

Türk Farmakope Dergisi 107


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 AMMI VISNAGA (KÜRDANOTU, HILTAN)

SONUÇ
Ammi visnaga bitkisi, bulunduğumuz coğrafyada binlerce yıldır kullanıldığı kayıtlı olan,
önemli tıbbi bitkilerimizden biridir. Türkiye’de yetişen iki Ammi türünden biri olan bitki, Akdeniz
ikliminin görüldüğü alanlarda daha yaygın olarak ancak küçük popülasyonlarda doğal olarak
yetişmektedir. Dünyaya birçok ülkede kültürü yapılmaktadır.
A. visnaga’nın sadece meyveleri değil toprak üstü kısımları ve yaprakları da kullanılmakta
olup, başlıca etken madde grupları olarak uçucu yağ, furanokromonlar (kellin ve visnagin),
piranokumarinler (visnadin) ve flavonoitler taşımaktadır.
Farmakolojik çalışmalar genel olarak kellin, visnagin ve visnadin maddeleri ile bitkinin farklı
yerlerinden hazırlanmış ekstreleri (uçucu yağ da dahil) üzerinde yapılmıştır. Bitki ekstresi
antimikrobiyal, antienflamatuvar, antispazmodik, antidiyabetik ve nöroprotektif ve vazodilatör
etkisi ile ön plana çıkmaktadır. Böbrek taşları için, astım tedavisinde, kardiyovasküler
problemlerde, HDL-kolesterol seviyesini arttırıcı olarak ve yaygın bir şekilde psöriazis
tedavisinde kullanılmaktadır.
Uçucu yağının koroner hastalıklarda ve bronşiyal astımda kullanıldığı da kayıtlıdır.
Klinik çalışmalar, deride rejenerasyon ve postmenapozal vulvovajinal atrofisi problemlerinde
yapılmıştır. Her iki alanda da iyileşme kaydedilmiştir.
Uçucu yağ içerisinde bulunan tuyon ve sabinil asetat bileşiklerinin toksik etkileri olduğu için
dikkatli kullanılması gerekmektedir [36]. Taşıdığı tuyon bileşiğinden kaynaklı DNA üzerine
toksik etkiye ve sabinil asetat bileşiğinden kaynaklı da abortif etkiye sahiptir. Taşıdığı
furanokumarinlere bağlı olarak ortaya çıkabilecek fototoksisiteye karşı da dikkatli olunmalıdır.

KAYNAKÇA
[1] The Plant List. 05.04.2019 tarihinde www.theplantlist.org adresinden erişildi.
[2] Menemen Y. Ammi L. In: Güner A, Aslan S, Ekim T, Vural M & Babaç MT et al. Türkiye
Bitkileri Listesi (Damarlı Bitkiler). İstanbul: Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi ve Flora
Araştırmaları Derneği Yayını, 2012: 48.
[3] Baytop T. Türkiye’de Bitkiler ile Tedavi, Geçmişte ve Bugün. II. Baskı. İstanbul: Nobel
Tıp Kitabevleri, 1999: 199.
[4] Peşmen H. Ammi L. In: Davis PH (ed). Flora of Turkey and the East Aegean Islands.4.
Cilt. Edinburgh: Edinburgh University Press, 1972: 426-427.
[5] Kuruüzüm Uz A. Ammi visnaga (Diş otu) In: Demirezer Ö (ed). FFD Monografları
Tedavide Kullanılan Bitkiler. II. Baskı. MN Medikal&Nobel Tıp Kitapevi, 2011: 65-72.
[6] Hashım S, Jan A, Marwat KB, Khan MA. Phytochemistry and Medicinal Properties of
Ammi visnaga (Apiacae). Pakistan Journal. Botany 2014; 46 (3): 861-867.
[7] Khalfallah A, Labed A, Semra Z, Kakı BA, Kabouche A, Touzanı R, Kabouche Z.
Antibacterial activity and chemical composition of the essential oil of Ammi visnaga L.
(Apiaceae) from Constantine, Algeria. International Journal of Medicinal and Aromatic
Plants 2011; 1 (3) :302-305.

108 Türk Farmakope Dergisi


AMMI VISNAGA (KÜRDANOTU, HILTAN) Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

[8] Feirouz B, Salima KG. Antibacterial activity and chemical composition of Ammi visnaga
L. essential oil collected from Boumerdes (Algeria) during three periods of the plant
growth. Journal of Essential Oil Bearing Plants 2014; 17 (6): 1317-1328.
[9] Khadhri A, Mokni RE, Mguis K, Ouerfelli I, Araújo MEM. Variability of two essential oils
of Ammi visnaga (L.) Lam. a traditional Tunisian medicinal plant. Journal of Medicinal
Plants Research 2011; 5 (20): 5079-5082.
[10] Bulut G, Tuzlacı E, Doğan A, Şenkardeş İ. An ethnopharmacological review on the
Turkish Apiaceae species. Journal of Faculty Pharmacy of Istanbul University 2014;
44 (2):163-179.
[11] Sağıroğlu M, Topuz T, Ceylan K, Turna M. An Ethnobotanical survey from Yahyalı
(Kayseri) and Tarsus (Mersin). SAÜ Fen Edebiyat Dergisi 2013; 2: 13-37.
[12] Jaradat NA, Zaid AN, Al-Ramahi R, Alqub MA, Hussein F, Hamdan Z, Mustafa M,
Qneibi M, Ali I. Ethnopharmacological survey of medicinal plants practiced by traditional
healers and herbalists for treatment of some urological diseases in the West Bank/
Palestine. BMC Complementary and Alternative Medicine 2017; 17 (255): 1-18.
[13] Nirumand MC, Hajialyani M, Rahimi R, Farzaei MH, Zingue S, Nabavi SM, Bishayee
A. Dietary plants for the prevention and management of kidney stones: preclinical
and clinical evidence and molecular mechanisms. Internatonal Journal of Molecular
Sciences 2018; 19 (765): 1-24.
[14] Sabry A, El-Said AHM, El-Zayat SA, Abdel-Motaal FF, Magraby TA. Fungal
contamination of Ammi visnaga seeds, antimicrobial activity of the plant seeds
secondary metabolites and detection of alkaloids and non-alkaloids compounds.
International Journal of Current Microbiology and Applied Sciences 2014; 3 (2): 901-
914.
[15] Daoudi A, Aarab L, Abdel-Sattar E. Screening of immunomodulatory activity of total
and protein extracts of some Moroccan medicinal plants. Toxicology and Industrial
Health 2012; 29 (3): 245-253.
[16] Pavela R, Vrchotova N, Tríska J. Larvicidal activity of extracts from Ammi visnaga
Linn. (Apiaceae) seeds against Culex quinquefasciatus Say. (Diptera: Culicidae).
Experimental Parasitology 2016; 165: 51-57.
[17] Shah SA, Shah NA, Ullah S, Alam MM, Badshah H, Ullah S, Mumtaz AS. Documenting
the indigenous knowledge on medicinal flora from communities residing near
Swat River (Suvastu) and in high mountainous areas in Swat-Pakistan. Journal of
Ethnopharmacology 2016; 182: 67–79.
[18] Abolhasanzadeh Z, Ashrafi H, Badr P, Azadi A. Traditional neurotherapeutics approach
intended for direct nose to brain delivery. Journal of Ethnopharmacology 2017; 209:
116–123.
[19] Bishr M, El-Degwy M, Hady MA, Amin M, Salama O. Supercritical fluid extraction of
γ-Pyrones from Ammi visnaga L. fruits. Future Journal of Pharmaceutical Sciences
2018; 4: 57-62.

Türk Farmakope Dergisi 109


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 AMMI VISNAGA (KÜRDANOTU, HILTAN)

[20] Kerkhof M, Hayes K. Complementary Nursing in End of Life Care: Integrative Care
in Palliative Care. II. Edition. The Netherlands: Kicozo-Knowledge Institute for
Complementary Nursing, 2015: 51-52, 68-70, 135, 151-152, 248.
[21] Hilmi Y, Abushama MF, Abdalgadir H, Khalid A, Khalid H. A study of antioxidant activity,
enzymatic inhibition and in vitro toxicity of selected traditional sudanese plants with
anti-diabetic potential. BMC Complementary and Alternative Medicine 2014; 14 149:
1-5.
[22] Wang HF, Yih KH, Yang CH, Huang KF. Anti-oxidant activity and major chemical
component analyses of twenty-six commercially available essential oils. Journal of
Food and Drug Analysis 2017; 25: 881-889.
[23] Aydoğmuş‑Öztürk F, Jahan H, Beyazit N, Günaydin K, Choudhary MI. The anticancer
activity of visnagin, isolated from Ammi visnaga L., against the human malignant
melanoma cell lines, HT 144. Molecular Biology Reports 2019; 46 (2):1709-1714.
[24] Maoz M, Neeman I. Antimicrobial effects of aqueous plant extracts on the fungi
Microsporum canis and Trichophyton rubrum and on three bacterial species. Letters
in Applied Microbiology 1998; 26: 61–63.
[25] Bakry FA, Eleiwa ME, Taha SA, Ismil SM. Comparative toxicity of Paraquat herbicide
and some plant extracts in Lymnaea natalensis snails. Toxicology and Industrial Health
2016; 32 (1): 143-153.
[26] Mahmoud ALE. Inhibition of growth and aflatoxin biosynthesis of Aspergillus flavus by
extracts of some Egyptian plants. Letters in Applied Microbiology 1999; 29: 334–336.
[27] Duarte J, Perez-Vizcaino F, Torres AI, Zarzuelo A, Jimenez J, Tamargo J. Vasodilator
effects of visnagin in isolated rat vascular smooth muscle. European Journal of
Pharmacology 1995; 286: 115-122.
[28] Haug KG, Weber B, Hochhaus G, Butterweck V. Nonlinear pharmacokinetics of visnagin
in rats after intravenous bolus administration. European Journal of Pharmaceutical
Sciences 2012; 45: 79-89.
[29] Pasari LP, Khurana A, Anchi P, Saifi MA, Annaldas S, Godugu C. Visnagin attenuates
acute pancreatitis via Nrf2/NFκB pathway and abrogates associated multiple organ
dysfunction. Biomedicine & Pharmacotherapy 2019; Epub 112 108629: 1-10.
[30] Pavela R. Acaricidal properties of extracts and major furanochromones from the
seeds of Ammi visnaga Linn. against Tetranychus urticae Koch. Industrial Crops and
Products 2015; 67: 108–113.
[31] Piplani M, Bhagwat DP, Singhvi G, Sankaranarayanan M, Balana-Fouce R, Vats
T, Chander S. Plant-based Larvicidal Agents: An Overview from 2000 to 2018.
Experimental Parasitology 2019: 199; 92-103.
[32] Lamiri A, Lhaloui S, Benjilali B, Berrada M. İnsecticidal effects of essential oils against
Hessian fly, Mayetiola destructor (Say). Field Crops Research 2001; 71: 9-15.

110 Türk Farmakope Dergisi


AMMI VISNAGA (KÜRDANOTU, HILTAN) Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

[33] Caruso S, Mauro D, Cariola M, Fava V, Rapisarda AMC, Cianci A. Randomized


crossover study investigating daily versus on-demand vulvar Visnadine spray in
women affected by female sexual arousal disorder. Gynecologıcal Endocrinology
2018; 34 (2): 110-114.
[34] Laganà AS, Vitale SG, Stojanovska L, Lambrinoudaki I, Apostolopoulos V, Chiofalo B,
Rizzo L, Basile F. Preliminary results of a single-arm pilot study to assess the safety
and efficacy of visnadine, prenylflavonoids and bovine colostrum in postmenopausal
sexually active women affected by vulvovaginal atrophy. Maturitas 2018; 109: 78-80.
[35] Kilicarslan I, Coskun S. Spontaneous stone passage: is it Ammi visnaga effect?.
Urological Research 2012; 40: 799–800.
[36] Topçu G, Tan N, Gürdal MB, Tufan, S, Eruçar MF, Alan Z, Akalın Uruşak E. Salvia
multicaulis, çok gövdeli adaçayı, Türk Farmakope Dergisi. 2018; 3 (4): 126-132.

Türk Farmakope Dergisi 111


DERLEME MAKALESİ

Türk Farmakope Dergisi 2019, 4(2): 112-128


Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019

TÜRKİYE’DE GELENEKSEL TEDAVİDE KABIZLIĞA KARŞI KULLANILAN BİTKİLER

Meryem Şeyda ERBAY1, Meltem GÜLEÇ2*


1. İstanbul Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi ABD, Süleymaniye Mah., 34116,
Beyazıt, Fatih-İstanbul.
2. İstinye Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi ABD, Maltepe Mah., Edirne Çırpıcı
Yolu, No.9,34010, Zeytinburnu-İstanbul.
elmek*: mgulec@istinye.edu.tr

Geliş tarihi: 18.03.2019 / Kabul tarihi: 03.05.2019

ÖZET
Türkiye’nin etnobotanik birikimi çok zengin, fakat yeterince araştırılmamıştır. Esasında
yurdumuz büyük kültür mirasına ve geleneksel botanik bilgisine sahiptir. Bu çalışmada,
Türkiye’de kabızlığa karşı kullanılan bitkilerin yerel ve botanik isimleri, kullanılan kısımları ve
geleneksel kullanılışları hakkında bilgi verilmesi amaçlanmıştır. Geleneksel tıpta kabızlık için
kullanılan tıbbi bitkilere ait bilgiler, etnobotanik alanda hazırlanmış bilimsel makaleler, yüksek
lisans ve doktora tezlerinden elde edilmiştir. Araştırma sonucunda 211 taksona ulaşılmıştır.
Anahtar kelimeler: Kabızlık, Etnobotanik, Geleneksel tedavi, Tıbbi bitkiler, Türkiye.

PLANTS USED IN TRADITIONAL TREATMENT AGAINST CONSTIPATION IN TURKEY

ABSTRACT
The ethnobotany of Turkey is much diversified and inadequately investigated. It retains a
well-developed culture heritage and botanical traditional knowledge. In this study, it has been
aimed to provide information about the local and botanical names, parts used and traditional
usage of the plants used against constipation in Turkey. Information of medicinal plants used
in the traditional medicine for constipation were obtained from the ethnobotanical articles,
master and PhD theses. As a result of the research, 211 taxa were reached.
Keywords: Constipation, Ethnobotany, Traditional treatment, Medicinal plants, Turkey.

112 Türk Farmakope Dergisi


TÜRKİYE’DE GELENEKSEL TEDAVİDE Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
KABIZLIĞA KARŞI KULLANILAN BİTKİLER

Dünya Sağlık Örgütü tanımına göre sağlık, “sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil,
bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halidir.” Kişinin sağlığını ve sosyal yaşamını
GİRİŞ
olumsuz etkileyen; oldukça sık görülen problemlerden biri de kabızlıktır. Kabızlık normal
Dünya Sağlık Örgütü tanımına göre sağlık, “sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil,
defekasyon
bedence, ruhçaişleminin
ve sosyal yapılamayışı
yöndenyatam da yetersiz olması sonucunda
iyilik halidir.” sert ve seyrek
Kişinin sağlığını dışkılama
ve sosyal yaşamını
olumsuzdurumudur [1]. Genç
etkileyen; ve yaşlılarda
oldukça sıkça gözlemlenip
sık görülen iş gücü biri
problemlerden kaybına
de da sebep olanKabızlık
kabızlıktır. sübjektif normal
defekasyon işleminin
bir durumdur. yapılamayışı
Görülme ya dagöre
oranı toplumlara yetersiz
%2-40olması sonucunda
aralığında sert ve
değişmektedir. seyrek ise
Ülkemizde dışkılama
durumudur
yapılan[1]. Genç vesonuçlarına
araştırma yaşlılarda göre
sıkçakabızlık
gözlemlenip
görülme iş gücü
oranı kaybına
%22-40 da sebep olduğu
arasında olan sübjektif
bir durumdur. Görülme oranı toplumlara göre %2-40 aralığında değişmektedir. Ülkemizde
bildirilmektedir [2]. Kabızlık bir semptomdur, bir hastalık değildir. Kişinin kültürel ya da duygusal
ise yapılan araştırma sonuçlarına göre kabızlık görülme oranı %22-40 arasında olduğu
durumu, çevresel faktörler kabızlık geliştirmesine sebep olabilir [3]. Bunların dışında yetersiz
bildirilmektedir [2]. Kabızlık bir semptomdur, bir hastalık değildir. Kişinin kültürel ya da
sıvı alımı, yanlış
duygusal durumu, çevresel ve/veya azfaktörler
posalı beslenme,
kabızlıkyetersiz fiziksel aktivite,
geliştirmesine sebepyaşlılık,
olabilirçevre
[3]. değişikliği,
Bunların dışında
yetersiz sıvı alımı,
dışkılama yanlış ve/veya
ihtiyacının sık sık azertelenmesi,
posalı beslenme,
hamilelik,yetersiz
stres,fiziksel aktivite,
anksiyete, yaşlılık, çevre
depresyon
değişikliği, dışkılama
semptomlarının ihtiyacının
varlığı, sık sık ertelenmesi,
steroid antiinflamatuarlar hamilelik,
gibi kabızlığa yol stres, anksiyete,
açan ilaç kullanımı depresyon
gibi
semptomlarının varlığı, steroid antiinflamatuarlar gibi kabızlığa yol açan ilaç kullanımı gibi
sebepler de kabızlık için sayılabilecek risk faktörlerindendir [4]. Rahatsızlığın tedavi şekli
sebepler de kabızlık için sayılabilecek risk faktörlerindendir [4]. Rahatsızlığın tedavi şekli
altında yatan sebebe göre değişiklik göstermektedir.
altında yatan sebebe göre değişiklik göstermektedir.

MATERYAL ve METOT
MATERYAL ve METOT
Türkiye’de kabızlıkta halk arasında kullanılan bitkilere ait bilgilere Türkiye’nin çeşitli
Türkiye’de kabızlıkta halk arasında kullanılan bitkilere ait bilgilere Türkiye’nin çeşitli
bölgelerinde etnobotanik alanda hazırlanmış, YÖK Ulusal Tez Merkezi’nde yer alan yüksek
bölgelerinde etnobotanik alanda hazırlanmış, YÖK Ulusal Tez Merkezi’nde yer alan yüksek
lisanslisans ve doktora
ve doktora tezleri
tezleri ileileScienceDirect,
ScienceDirect, EBSCOhost,
EBSCOhost, PubMed
PubMedve Google Scholar
ve Google arama arama
Scholar
motorları
motorları kullanılarak
kullanılarak erişilenbilimsel
erişilen bilimsel araştırma
araştırma makaleleri
makaleleritaranarak ulaşılmıştır.
taranarak ulaşılmıştır.

SONUÇ ve TARTIŞMA
SONUÇ ve TARTIŞMA
Yapılan araştırma
Yapılan sonucunda
araştırma sonucundaTürkiye’de halkarasında
Türkiye’de halk arasında kabzılığa
kabzılığa karşıkarşı kullanılan
kullanılan 211 taksona
211 taksona
ulaşılmıştır. Bu bitkilerin Latince adı, familyası, yöresel adı, bitkinin tedavide kullanılan kısmı,
ulaşılmıştır. Bu bitkilerin Latince adı, familyası, yöresel adı, bitkinin tedavide kullanılan kısmı,
kullanılış şekli Tablo 1’de verilmiştir.
kullanılış şekli Tablo 1’de verilmiştir.

Tablo 1.Türkiye’de
Tablo 1. Türkiye’de geleneksel
geleneksel tedavide
tedavide kabızlıkta
kabızlıkta kullanılan
kullanılan bitkiler. bitkiler.
Bilimsel adı Familyası Yöresel adı Kullanılan Kullanılış şekli Kaynak
kısım
Acacia karroo Hayne Fabaceae Akasya Yaprak Taze/Kurutulmuş, [5]
İnf. D.
Achillea biebersteinii Asteraceae Civanperçemi Topraküstü İnf. D. [6]
Afan. kısım
A. wilhelmsii C. Koch Asteraceae Civanperçemi Topraküstü İnf. D. [6]
kısım
Agrostemma githago L. Caryophyllaceae Katır çiçeği Kök, Tohum Dek. D. [7]
Karamuk, Kök Kurutulur, Dek. [5]
Karamık
Ajuga chamaepitys (L.) Lamiaceae Hırtkesan Gövde, Kurutulur, Ezilir, [8]
Schreber subsp. Yaprak, Yenir
laevigata (Banks & Sol.) Çiçek
Davis
Alchemilla sp. Rosaceae Fındıkotu Kök, Yaprak İnf. [9]
Alkanna tinctoria (L.) Boraginaceae Havacıva Kök İnf. [10]
Tausch Havaciva otu Kök Belirtilmemiş [11]

Türk Farmakope Dergisi 113


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 TÜRKİYE’DE GELENEKSEL TEDAVİDE
KABIZLIĞA KARŞI KULLANILAN BİTKİLER

Tablo 1.Türkiye’de
Tablo 1. Türkiye’de geleneksel
geleneksel tedavide
tedavide kabızlıkta
kabızlıkta kullanılan
kullanılan bitkiler. bitkiler (Devamı).
Bilimsel adı Familyası Yöresel adı Kullanılan Kullanılış şekli Kaynak
kısım
Acacia karroo Hayne L.
Allium ampeloprasum Fabaceae
Liliaceae Akasya
Pırasa Yaprak
Gövde Taze/Kurutulmuş,
Pişirilir, D [5]
[12]
A. cepa L. Liliaceae Soğan Gövde İnf. D.D
Dek. [13]
Achillea biebersteinii
Althea officinalis L. Asteraceae
Malvaceae Civanperçemi
Fatmacık, Topraküstü
Çiçek İnf. D.D
Dek. [6]
[14]
Afan. Hatmi çiçeği kısım
A. C. Koch L.
wilhelmsiicommunis
Amygdalus Asteraceae
Rosaceae Civanperçemi
Badem Topraküstü
Yağı İnf. D.D
+Su, [6]
[15]
Acı badem kısım
Meyve Yağı [16], [17]
Agrostemma githago L. Caryophyllaceae Katır çiçeği Kök, Tohum Dek. D. [7]
Karamuk, Kök Kurutulur,DDek.
Yağı+su, [5]
[18]
Arbutus andrachne L. Ericaceae Karamık
Katlıb, Sandal Meyve Yenir [15]
Ajuga chamaepitys (L.) Lamiaceae Hırtkesan
ağacı Gövde, Kurutulur, Ezilir, [8]
Schreber subsp. Sandal ağacı, Yaprak,
Meyve Yenir
Belirtilmemiş [18]
laevigata (Banks & Sol.) Yaban çileği Çiçek
Davis Yaprak ve İnf. D [11]
Alchemilla sp. Rosaceae Fındıkotu Kök, Yaprak
Çiçek İnf. [9]
Armeniaca
Alkanna (L.)Lam.
vulgaris
tinctoria Rosaceae
Boraginaceae Kayısı
Havacıva Meyve
Kök Kurutulur,
İnf. Yenir [19]
[10]
Tausch Havaciva otu Kök Belirtilmemiş [11]
Allium ampeloprasum L. Liliaceae Pırasa Meyve,
Gövde Taze/Ezilir,
Pişirilir, D Yenir [20]
[12]
A. cepa L. Liliaceae Soğan Tohum
Gövde Dek. D [13]
Artemisia
Althea L. L.
absinthium
officinalis Asteraceae
Malvaceae Pelinotu
Fatmacık, Yaprak,
Çiçek Dal +Su,
Dek. D [21],
[14] [22]
Hatmi çiçeği ve Çiçek
Berberis crataegina
Amygdalus communisDC.
L. Berberidaceae
Rosaceae Karamık
Badem Meyve
Yağı Yenir
+Su, D [23]
[15]
Beta trigyna Waldst. & Chenopodiaceae Evelek
Acı badem Yaprak
Meyve Pişirilir,
Yağı D [24]
[16], [17]
Kit.
B. vulgaris L. ssp. Rapa Chenopodiaceae Kırmızı pancar Yumru D
Yağı+su, D [25]
[18]
f. altissima
Arbutus andrachne L. Ericaceae Katlıb, Sandal Meyve +Buğday,
Yenir Pişirilir, [15]
ağacı Yenir
Brassica oleracea L. var. Brassicaceae Mor lahana
Sandal ağacı, Yaprak
Meyve Pişirilir, Yenir
Belirtilmemiş [19]
[18]
rubra Yaban çileği
Bryonia multiflora Cucurbitaceae Abdulselam Kök
Yaprak ve Ezilir,
İnf. D İnf. D [26]
[11]
Boiss.& Heldr. Çiçek Taze, D
Campanulavulgaris
Armeniaca Lam.
rapunculus Campanulaceae
Rosaceae Büyük
Kayısı köklü Yaprak
Meyve D/H
Kurutulur, Yenir [27]
[19]
L. çançiçeği
Cannabis sativa L. Cannabaceae Kendir, Meyve,
Tohum Taze/Ezilir,
İnf. D Yenir [20]
[28]
Kenevir Tohum
Artemisia L. L.
absinthium
Capparis spinosa Asteraceae
Capparaceae Pelin otu
Kebere Yaprak, Dal
Yaprak +Su, D Yenir
Haşlanır, [21], [22]
[11]
ve Çiçek
Berberis crataegina DC. Berberidaceae Karamık Çiçek
Meyve Dek.
Yenir [9]
[23]
Capsella
Beta Waldst. &
bursa-pastoris
trigyna Brassicaceae
Chenopodiaceae Çoban
Evelek çantası Çiçekli
Yaprak dal Dek. D D
Pişirilir, [14]
[24]
(L.) Medik.
Kit.
B. vulgaris L. ssp. Rapa Chenopodiaceae Kırmızı pancar Topraküstü
Yumru İnf.
D D [11]
[25]
f. altissima kısım +Buğday, Pişirilir,
Capsicum annuum L. Solanaceae Biber Meyve Taze/Kurutulmuş,
Yenir [29]
Brassica oleracea L. var. Brassicaceae Mor lahana Yaprak Yenir
Pişirilir, Yenir [19]
Cassia angustifolia Vahl.
rubra Fabaceae Sinameki, Meyve Dek. D [15]
L.
Bryonia multiflora Cucurbitaceae Aşrıkotu
Abdulselam Kök Ezilir, İnf. D [26]
Boiss.& Heldr. Sinameki, Yaprak Dek.
Taze,DD [29]
Campanula rapunculus Campanulaceae Açlıkotu
Büyük köklü Yaprak D/H [27]
L. çançiçeği +Badem yağı [21]
Cannabis sativa L. Cannabaceae Kendir, Tohum (bebekler
İnf. D için) [28]
Celtis glabrata Steven ex Ulmaceae Doğancık
Kenevir Meyve Dek. [10]
Planchon spinosa L.
Capparis Capparaceae Kebere Yaprak Haşlanır, Yenir [11]
C. tournefortii Lam. Ulmaceae Dardağan Meyve Taze, Yenir [30]
Cerasus avium L. Rosaceae Kiraz Tohum
Çiçek Yutulur
Dek. [31],
[9] [32]
Capsella bursa-pastoris Brassicaceae Çoban çantası Çiçekli dal Dek. D [14]
(L.) Medik. Meyve Dek. D [33]
kabuğu
Topraküstü İnf. D [11]
kısım İnf. [9]
Capsicum annuum L. Solanaceae Biber Meyve Taze/Kurutulmuş, [29]
Meyve ve Dek. D
Yenir [11]
meyve sapı

Meyve sapı İnf. D [34]


Ceratonia siliqua L. Fabaceae Cırnıp, Harnup Meyve Dek. D [33]
Cerinthe minor L. subsp. Boraginaceae Akrepkuyruğu Yaprak Dek. D [23]
auriculata (Ten.) Domac
Ceterach officinarum DC. Aspleniaceae Altınotu Tüm bitki Dek. D [35]

114 Türk Farmakope Dergisi


TÜRKİYE’DE GELENEKSEL TEDAVİDE Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
KABIZLIĞA KARŞI KULLANILAN BİTKİLER

Tablo 1.Türkiye’de
Tablo 1. Türkiye’de geleneksel
geleneksel tedavide
tedavide kabızlıkta
kabızlıkta kullanılan
kullanılan bitkiler. bitkiler (Devamı).
Bilimsel adı Familyası Yöresel adı Kullanılan Kullanılış şekli Kaynak
kısım
Acacia karroo Hayne
Chenopodium album L Fabaceae
Chenopodiaceae Akasya
Sirken Yaprak
Topraküstü Taze/Kurutulmuş,
İnf. D [5]
[36]
kısım, İnf. D.halinde, D
Lapa
Achillea biebersteinii Asteraceae Civanperçemi Yaprak
Topraküstü İnf. D. [6]
Afan. Sılmık Topraküstü
kısım Dek. D [23]
A. wilhelmsii C. Koch Asteraceae Civanperçemi kısım
Topraküstü İnf. D. [6]
Cicer arietinum L. Fabaceae Nohut Tohum
kısım Pişirilir, Yenir [19]
Agrostemma
Cichorium L. L.
githago
intybus Caryophyllaceae
Asteraceae Katır çiçeği
Acıkök, Çıtlık, Kök,ve
Kök Tohum Dek. D. D
Pişirilir, [7]
[37]
Çukurca,
Karamuk, Yaprak
Kök Kurutulur, Dek. [5]
Hindiba
Karamık
Ajuga chamaepitys (L.) Lamiaceae Hırtkesan Kök
Gövde, Taze, YenirEzilir,
Kurutulur, [38]
[8]
Schreber subsp. Yaprak, Yenir
laevigata (Banks & Sol.) Çiçek,
Çiçek Şurup, D [10]
Davis Yaprak, Kök (çocuklar için)
Alchemilla sp. Rosaceae Fındıkotu Kök, Yaprak İnf. [9]
Alkanna tinctoria (L.) Boraginaceae Havacıva Kök Dek.
İnf. [10]
Cinnamomum
Tausch cassiae Lauraceae Tarçın
Havaciva otu Gövde
Kök Toz halinde, İnf.
Belirtilmemiş [9]
[11]
(L.) D. ampeloprasum
Allium Don L. Liliaceae Pırasa Gövde Pişirilir, D [12]
A. cepa L. Liliaceae Soğan Gövde Dek. D [13]
C.. zeylanicum Blume Lauraceae Tarçın Gövde Toz halinde, İnf. [9]
Althea officinalis L. Malvaceae Fatmacık, Çiçek Dek. D [14]
Hatmi çiçeği
Amygdalus
Cistus L. L.
communis
salviifolius Rosaceae
Cistaceae Bademçiçekli
Beyaz Yağı
Yaprak +Su, D
İnf. [15]
[10]
Acı badem
karağan Meyve Yağı [16], [17]

Citrus sinensis (L.) Rutaceae Portakal Meyve, Dek. D D


Yağı+su, [19]
[18]
Osbeck
Arbutus andrachne L. Ericaceae Katlıb, Sandal Çiçek
Meyve Yenir [15]
ağacı
Colutea cilicica Boiss. et Fabaceae Patluk
Sandal ağacı, Yaprak
Meyve İnf., D
Belirtilmemiş [7]
[18]
Bal. Yaban çileği
Tohum
Yaprak ve Dek.
İnf. DD [23]
[11]
Convolvulus arvensis L. Convolvulaceae Tarla Kök
Çiçek Taze, Yenir [39]
Armeniaca vulgaris Lam. Rosaceae sarmaşıgı
Kayısı Meyve Kurutulur, Yenir [19]
Sarmaşık Çiçek, İnf., D [7]
Peçek, Yer Meyve, Taze/Ezilir, Yenir [20]
sarmaşığı, Yaprak
Tohum D [23]
Artemisia absinthium L. Asteraceae Dağ
Pelin otu Yaprak, Dal +Su, D [21], [22]
sarmaşığı, Kök lateksi
ve Çiçek Yoğunlaştırılır, D [40]
Berberis crataegina DC. Berberidaceae Basırıkotu
Karamık Meyve Yenir [23]
Beta trigyna Waldst. & Chenopodiaceae Evelek Kök
Yaprak Dek. D D
Pişirilir, [19]
[24]
Kit.
Topraküstü Yenir [5], [41]
B. vulgaris L. ssp. Rapa Chenopodiaceae Kırmızı pancar Yumru D [25]
kısım
f. altissima +Buğday, Pişirilir,
Yenir
Yaprak Çorba ve pilava [42]
Brassica oleracea L. var. Brassicaceae Mor lahana Yaprak Pişirilir, Yenir [19]
katılarak yenir
rubra
C. galaticus Rostan ex Convolvulaceae Peçek, Yer Kök İnf. D [23]
Bryonia multiflora Cucurbitaceae Abdulselam Kök Ezilir, İnf. D [26]
Choisy sarmaşığı
Boiss.& Heldr. Taze, D
Campanulaaronia
Crataegus rapunculus
(L.) Campanulaceae
Rosaceae Büyük köklü
Gurmut, Yaprak
Meyve D/H
Kurutulur, [27]
[43]
L.
Bosc. ex DC. var. aronia çançiçeği
Hurmut Compote, D
Cannabis sativa L. Cannabaceae Kendir, Tohum İnf. D [28]
C. meyeri Pojark. Rosaceae Alıç, Aluç,
Kenevir Meyve Yenir [23], [44]
Capparis spinosa L. Capparaceae Rıhok,
Kebere Yaprak Haşlanır, Yenir [11]
Gurmut, Kurutulur, [43]
Hurmut Çiçek Komposto,
Dek. D [9]
Capsella bursa-pastoris Brassicaceae Çoban çantası Çiçekli dal Dek. D [14]
(L.) Medik. Çiçekli ve İnf. D
yapraklı
Topraküstü İnf. D [11]
dallar
kısım
C. pseudoheterophylla
Capsicum annuum L. Rosaceae
Solanaceae Alıç,
BiberAluç Meyve
Meyve Yenir
Taze/Kurutulmuş, [23]
[29]
Pojark. Yenir
C. szovitsii Pojark. Rosaceae Alıç Çiçekli ve İnf. D [37]
yapraklı
dallar
C. monogyna Jacq. Rosaceae Alıç, Aluç, Meyve Yenir [23]
subsp. monogyna Güjok

Türk Farmakope Dergisi 115


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 TÜRKİYE’DE GELENEKSEL TEDAVİDE
KABIZLIĞA KARŞI KULLANILAN BİTKİLER

Tablo 1.Türkiye’de
Tablo 1. Türkiye’de geleneksel
geleneksel tedavide
tedavide kabızlıkta
kabızlıkta kullanılan
kullanılan bitkiler. bitkiler (Devamı).
Bilimsel adı Familyası Yöresel adı Kullanılan Kullanılış şekli Kaynak
kısım
Acacia
Cucumis melo Hayne
karroo L. Fabaceae
Cucurbitaceae Akasya
Kavun Yaprak
Belirtilmemiş Taze/Kurutulmuş,
Belirtilmemiş [5]
[45]
Cucurbita moschata Cucurbitaceae Bal kavunu, Meyve İnf.
Suyu,D. D [28], [46]
Duchesne
Achillea ex Poir.
biebersteinii Asteraceae Bal kabağı
Civanperçemi Topraküstü İnf. D. [6]
Afan.
Cupressus sempervirens Cupressaceae Servi kısım
Kozalak Dek. [10]
L. var.
A. wilhelmsii C. Koch
horizontalis Asteraceae Civanperçemi Topraküstü İnf. D. [6]
Cydonia oblonga Miller Rosaceae Ayva kısım
Yaprak Kurutulur, Dek. D [47]
Agrostemma githago
Cynodon dactylon (L.)L. Caryophyllaceae
Poaceae Katır çiçeği
Ayrıkotu Kök,
Kök Tohum Dek.
- D. [7]
[48]
Pers. var. dactylon Karamuk, Kök Kurutulur, Dek. [5]
Karamık Tüm bitki Dek., D [40]
Ajuga procumbens(L.)
Cytisuschamaepitys Lamiaceae
Leguminosae Hırtkesan
Sarıçiçek Gövde,
Topraküstü Kurutulur,
İnf., D Ezilir, [8]
[36]
Schreber
Waldst. etsubsp.
Kit. ex Willd. Yaprak,
kısım Yenir
Diospyros(Banks
laevigata oleifera&L.Sol.) Ebenaceae Tin şetvi, Çiçek
Olgun Yenir [15]
Davis Tüylü cennet meyve
Alchemilla sp. Rosaceae Fındıkotu
elması Kök, Yaprak İnf. [9]
D. kaki L.tinctoria (L.)
Alkanna Ebenaceae
Boraginaceae Cennet
Havacıva Meyve
Kök Yenir
İnf. [19]
[10]
Tausch meyvesi otu
Havaciva Kök Belirtilmemiş [11]
D. oleifera
Allium L.
ampeloprasum L. Ebenaceae
Liliaceae Tüylü cennet
Pırasa Meyve
Gövde Taze, Yenir
Pişirilir, D [18]
[12]
A. cepa L. Liliaceae elması
Soğan Gövde Dek. D [13]
Elaeagnus
Althea angustifolia
officinalis L. L. Elaeagnaceae
Malvaceae İğde
Fatmacık, Tohum
Çiçek H
Dek. D [49]
[14]
Hatmi çiçeği
Amygdalus communis L. Rosaceae Badem Çiçek
Yağı İnf. D
+Su, [43]
[15]
Acı badem Meyve Yağı [16], [17]
Meyve Dek. [50]
Yağı+su, D [18]
Arbutus andrachne L. Ericaceae Katlıb, Sandal Dal, Çiçek,
Meyve Belirtilmemiş
Yenir [51]
[15]
ağacı Meyve,
Sandal ağacı, Yaprak,
Meyve Belirtilmemiş [18]
Yaban çileği Tohum
Epilobium hirsutum L. Onagraceae Yakı otu Yaprak ve
Yaprak Belirtilmemiş
İnf. D [11]
[11]
Çiçek
Armeniaca vulgaris Lam. Rosaceae Kayısı Meyve Kurutulur, Yenir [19]
Erica arborea L. Ericaceae Funda Çiçek, İnf./Taze [9]
Yaprak
Meyve, Taze/Ezilir, Yenir [20]
E. manipuliflora Salisb. Ericaceae Funda Tohum
Çiçek, İnf./Taze [9]
Artemisia absinthium L. Asteraceae Pelin otu Yaprak,
Yaprak Dal +Su, D [21], [22]
Erodium Geraniaceae Çobaniğnesi ve Çiçek
Çiçek, İnf., D [39], [7]
Berberis
cicutarium crataegina
(L.) DC. Berberidaceae Karamık Meyve
Yaprak Yenir [23]
Beta Waldst.
trigynaapios
Euphorbia L. & Chenopodiaceae
Euphorbiaceae Evelek
Sürgenotu Yaprak
Kök Pişirilir, D
Taze/Kurutulmuş, [24]
[52]
Kit. Yenir
B.
E. vulgaris L. ssp. Rapa
armena Prokh. Chenopodiaceae
Euphorbiaceae Kırmızı pancar
Sütlübiyan Yumru
Lateks D
H [25]
[49]
f.
E.altissima
denticulata Lam. Euphorbiaceae Huşeli Lateks +Buğday, Pişirilir,
Birkaç damla+Su, [53], [54]
Yenir
D
Brassica L. subsp.L. var.
E. falcataoleracea Brassicaceae
Euphorbiaceae Mor lahana
Sütleğen Yaprak
Lateks Pişirilir,
+İnek sütü,Yenir
D [19]
[23]
rubra
falcata var. falcata
Bryonia multiflora
E. heteradena Jaub. & Cucurbitaceae
Euphorbiaceae Abdulselam
Sütleğen Kök
Lateks Ezilir,
Int İnf. D [26]
[49]
Boiss.&
Spach Heldr. Taze, D
Campanula
E. macroclada rapunculus
Boiss. Campanulaceae
Euphorbiaceae Büyük köklü
Sütlükotu Yaprak
Lateks D/H
Int [27]
[39], [49],
L. çançiçeği [51]
Cannabis sativa L.
E. marschalliana Boiss. Cannabaceae
Euphorbiaceae Kendir,
Sütlübiyan Tohum
Lateks İnf.
H D [28]
[51]
subsp. armena (Prokh.) Kenevir
Oudejansspinosa L.
Capparis Capparaceae Kebere Yaprak Haşlanır, Yenir [11]
E. seguieriana Necker Euphorbiaceae Sütlübiyan Lateks H [49], [51]
subsp. seguieriana Çiçek Dek. [9]
Capsella bursa-pastoris Brassicaceae Çoban çantası
Sütlübiyan, Çiçekli
Lateks dal Dek. D lateks
1 damla [14]
[43]
(L.) Medik. Sütlüyen, +Şekerli su, D
Sütlü ot Topraküstü İnf. D [11]
Euphorbia sp. Euphorbiaceae Keringan, kısım
Sapın orta Birka damla+bir [55]
Capsicum annuum L. Solanaceae Biber
hoşil, huşil Meyve
kısmından 2 Taze/Kurutulmuş,
parça şeker, D [29]
damla lateks Yenir
(üst kısım
etkisizdir)
E. virgata Waldst. &Kit Euphorbiaceae Şilomali Lateks Birka damla+bir [26], [56]
Tan parça şeker, Yenir

116 Türk Farmakope Dergisi


TÜRKİYE’DE GELENEKSEL TEDAVİDE Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
KABIZLIĞA KARŞI KULLANILAN BİTKİLER

Tablo 1. Türkiye’de
Tablo 1. Türkiye’de geleneksel
geleneksel tedavide
tedavide kabızlıkta
kabızlıkta kullanılan
kullanılan bitkiler. bitkiler (Devamı).
Bilimsel adı Familyası Yöresel adı Kullanılan Kullanılış şekli Kaynak
kısım
Acacia karroo
E. armena Hayne
Prokh. Fabaceae
Euphorbiaceae Akasya
Sütlüyen, Yaprak
Lateks Taze/Kurutulmuş,
1 damla lateks [5]
[43]
Sütlübiyan, İnf. D. su, D
+Şekerli
Achillea biebersteinii Asteraceae Yazkışotu
Civanperçemi Topraküstü İnf. D. [6]
Afan. kısım H [49]
E. wilhelmsii
A. cheiradeniaC.Boiss.
Koch & Euphorbiaceae
Asteraceae Huşil
Civanperçemi Lateks
Topraküstü Belirtilmemiş
İnf. D. [57]
[6]
Hoden kısım
E. gripsophylla
Agrostemma M.S. L.
githago Euphorbiaceae
Caryophyllaceae Huşeliçiçeği
Katır Lateks
Kök, Tohum BirkaçD.damla
Dek. [53], [54]
[7]
Khan Karamuk, Kök lateks +Su,Dek.
Kurutulur, D [5]
E. heteradena Jaub. & Euphorbiaceae Sütleğen
Karamık Lateks D [49]
Spachchamaepitys (L.)
Ajuga Lamiaceae Hırtkesan Gövde, Kurutulur, Ezilir, [8]
E. macroclada
Schreber subsp. Boiss. Euphorbiaceae Sütlübiyan, Lateks
Yaprak, 1 damla lateks
Yenir [43]
laevigata (Banks & Sol.) Sütleğen, Çiçek +Şekerli su, D
Davis Sütlü ot
Alchemilla sp. Rosaceae Fındıkotu Kök, Yaprak Çok küçük
İnf. [11], [49]
[9]
Alkanna tinctoria (L.) Boraginaceae Havacıva Kök miktarda, D
İnf. [10]
Tausch Havaciva otu Kök Belirtilmemiş [11]
Allium ampeloprasum L. Liliaceae Pırasa Gövde +Şeker,DYenir
Pişirilir, [58]
[12]
A. cepa L. Liliaceae Soğan Gövde +Su, D
Dek. D [13]
Althea officinalis L. Malvaceae Fatmacık, Çiçek Dek. D [14]
Hatmi çiçeği H [39]
Amygdalus L.
Ficus caricacommunis L. Moraceae
Rosaceae Tin fakkuğ,
Badem Taze veya
Yağı Yenir D
+Su, [15]
[15]
Yemiş,
Acı İncir
badem kurutulmuş
Meyve Kurutulur,
Yağı [16], [17]
meyve
Yağı+su, D [18]
Arbutus andrachne L. Meyve +Zeytinyağı, Yenir [19]
Ericaceae Katlıb, Sandal Meyve Yenir [15]
ağacı
Yenir [13], [18],
Sandal ağacı, Meyve Belirtilmemiş [18]
[30]
Yaban çileği
Yaprak ve İnf. D [11]
Meyve, Dek. [59]
Çiçek
Yaprak Taze, Kompres, H
Armeniaca vulgaris Lam. Rosaceae Kayısı Meyve Kurutulur, Yenir [19]
F. carica L. ssp. carica Moraceae Yalancı yemiş Meyve, Meyve yenir, [60]
İncir Yaprak Yaprak hap gibi
Meyve, Taze/Ezilir, Yenir [20]
yutulur
Tohum
Artemisia absinthium L. Asteraceae Pelin otu Yaprak, Dal +Su, D [21], [22]
Meyve Taze, Yenir [13]
ve Çiçek
Fragaria vesca L. Rosaceae Çilek Meyve Taze, Yenir [39]
Berberis crataegina DC. Berberidaceae Karamık Meyve Yenir [23]
Beta trigyna Waldst. & Chenopodiaceae Evelek Yaprak Pişirilir, D [24]
Frangula alnus Mill. Rhamnaceae Barut ağacı Gövde Taze, Yenir [38]
Kit.
kabuğu
B. vulgaris L. ssp. Rapa Chenopodiaceae Kırmızı pancar Yumru D [25]
Fraxinus excelsior L. Oleaceae Dişbudak Yaprak İnf. D [28]
f. altissima +Buğday, Pişirilir,
ağacı
Yenir
F. ornus L. subsp. cilicica Oleaceae Çiçekli Yaprak İnf. D [10]
Brassica oleracea L. var. Brassicaceae Mor lahana Yaprak Pişirilir, Yenir [19]
(Lingelsh.) Yalt. dişbudak
rubra
Geranium robertianum L. Geraniaceae Leylekotu, Tüm bitki D [27]
Bryonia multiflora Cucurbitaceae Abdulselam Kök Ezilir, İnf. D [26]
Turnagagası
Boiss.& Heldr. Taze, D
G. rotundifolium L. Geraniaceae İğnelik, Leylek Tüm bitki Haşlanır, Yenir [61]
Campanula rapunculus Campanulaceae Büyük
türtmi köklü Yaprak D/H [27]
L.
Geum urbanum L Rosaceae çançiçeği
Yellice otu Rizom, Kök İnf., D [7]
Cannabis L. L.
sativa
Hedera helix Cannabaceae
Araliaceae Kendir,
Sarmaşık, Tohum
Yaprak ve İnf.
İnf. D
D [28]
[11]
Kenevir
Karayaprak, Çiçek
Capparis spinosa L. Capparaceae Kebere
Kaya Yaprak Haşlanır, Yenir [11]
sarmaşığı
Helianthus tuberosus L. Asteraceae Yer elması Çiçek
Yumru Dek.
Yenir [9]
[46], [37],
Capsella bursa-pastoris Brassicaceae Çoban çantası Çiçekli dal Dek. D [14]
[62]
(L.) Medik.
Helicrysum Asteraceae Ölmez çiçek, Topraküstü Dek. D [14]
chionophylum Boiss. & Altınotu Topraküstü
kısım İnf. D [11]
Balansa kısım
Capsicum annuum
Herniaria glabra L. L. Solanaceae
Caryophyllaceae Biber
Sabunotu Meyve
Topraküstü Taze/Kurutulmuş,
Kurutulur, Ezilir, D [29]
[24]
kısım Yenir
H. micrantha A. K. Caryophyllaceae Sabunotu Topraküstü Kurutulur, Ezilir, D [24]
Jackson & Turrill. kısım
Hibiscus esculentus L. Malvaceae Bamya Belirtilmemiş +Zeytinyağı, [63]
Pişirilir, D
Hipophae rhamnoides L. Elaegnaceae Yalancı iğde Meyve İnf./Şurup [10]

Türk Farmakope Dergisi 117


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 TÜRKİYE’DE GELENEKSEL TEDAVİDE
KABIZLIĞA KARŞI KULLANILAN BİTKİLER

Tablo 1.Türkiye’de
Tablo 1. Türkiye’de geleneksel
geleneksel tedavide
tedavide kabızlıkta
kabızlıkta kullanılan
kullanılan bitkiler. bitkiler (Devamı).
Bilimsel adı Familyası Yöresel adı Kullanılan Kullanılış şekli Kaynak
kısım
Acacia
Hordeumkarroo Hayne
vulgare L. cv. Fabaceae
Poaceae Akasya
Arpa Yaprak
Tohum Unu+
Taze/Kurutulmuş,
Ranunculus [5]
İnf. D.
ficariiformis
Achillea biebersteinii Asteraceae Civanperçemi Topraküstü topraküstü
İnf. D. kısmı + [6]
Afan. kısım yumurta sarısı, H
Hypericum
A. C. Koch L.
wilhelmsiiperforatum Hypericaceae
Asteraceae Kantaron,
Civanperçemi Topraküstü İnf. D
D. [64]
[6]
Binbirdelikotu kısım,
kısım Çiçek
Agrostemma githago L. Caryophyllaceae Katır çiçeği Kök, Tohum Dek. D. [7]
Karamuk, Çiçek
Kök ve İnf. D
Kurutulur, Dek. [27]
[5]
Karamık Yaprak
H. triquetrifolium
Ajuga chamaepitys Turra
(L.) Hypericaceae
Lamiaceae Kepir
Hırtkesan Topraküstü
Gövde, Dek. D/H Ezilir,
Kurutulur, [20]
[8]
Schreber subsp. kısım
Yaprak, Yenir
H. scabrum
laevigata L. & Sol.)
(Banks Hypericaceae Mayasılotu, Çiçekli
Çiçek dal Dek. D [14]
Davis Sancı otu,
Alchemilla sp. Rosaceae Çayotu,
FındıkotuMide Topraküstü
Kök, Yaprak Dek.
İnf. D [49]
[9]
Alkanna tinctoria (L.) Boraginaceae otu
Havacıva kısım
Kök İnf. [10]
Tausch Havaciva otu Kök Belirtilmemiş [11]
Allium ampeloprasum L. Liliaceae Pırasa Çiçek,
Gövde Dek./İnf.
Pişirilir, D [51]
[12]
A. cepa L. Liliaceae Soğan Topraküstü
Gövde Dek. D [13]
Althea officinalis L. Malvaceae Fatmacık, kısım,
Çiçek Dek. D [14]
Hatmi çiçeği Sürgün
Juglans regia
Amygdalus L.
communis L. Juglandaceae
Rosaceae Ceviz
Badem Meyve
Yağı +Prunus
+Su, D [65]
[15]
armeniaca
Acı badem Meyve Yağı [16], [17]
meyvesi, Dek. D
Juncus inflexus L. Juncaceae Pizak Kök Dek. D D
Yağı+su, [53],
[18] [54]
Juniperus
Arbutus excelsa Bieb.
andrachne L. Cupressaceae
Ericaceae Ardıç
Katlıb, Sandal Yaprak
Meyve Dek.
YenirD [19]
[15]
J. oxycedrus L. Cupressaceae Ardıç
ağacı Meyve +Urtica sp. & [66]
Sandal ağacı, Meyve Petroselinum
Belirtilmemiş [18]
Yaban çileği crispum, Dek. D
Lactuca sativa L. Asteraceae Marul, Göbekli Yaprak
Yaprak ve Taze,
İnf. D Yenir [5]
[11]
marul Çiçek
Lamium album
Armeniaca L. Lam.
vulgaris Lamiaceae
Rosaceae Ballıbaba
Kayısı Çiçek
Meyve İnf.
Kurutulur, Yenir [9]
[19]
L. garganicum L. subsp. Lamiaceae Zihrinnehil, Topraküstü İnf. D [15]
reniforme Ballıbaba kısım
Meyve, Taze/Ezilir, Yenir [20]
(Montbret Et Aucher Ex Tohum
Bentham) absinthium
Artemisia R. Mill L. Asteraceae Pelin otu Yaprak, Dal +Su, D [21], [22]
L. maculatum L. Lamiaceae Ballıbaba Çiçek
ve Çiçek İnf. [9]
L. purpureum L.
Berberis crataegina DC. Lamiaceae
Berberidaceae Kırmızı
Karamık Çiçek
Meyve Kurutulur,
Yenir İnf. D [27]
[23]
Beta trigyna Waldst. & Chenopodiaceae ballıbaba
Evelek Yaprak Pişirilir, D [24]
Kit. İnf. [9]
B. vulgaris L. ssp. Rapa Chenopodiaceae Kırmızı pancar Yumru D [25]
f. altissima Çiçek, İnf. D
+Buğday, Pişirilir, [67]
Gövde Yenir
Laurus nobilis
Brassica L. L. var.
oleracea Lauraceae
Brassicaceae Defne, Tenyel
Mor lahana Yaprak
Yaprak İnf. D Yenir
Pişirilir, [33]
[19]
rubra
Meyve, D, Yağı alındıktan [34]
Bryonia multiflora Cucurbitaceae Abdulselam Kök Ezilir, İnf. D [26]
Yaprak sonra H
Boiss.& Heldr. Taze, D
Linum hirsutum L. subsp. Linaceae Siyerek, Keten Tohum Ezilir, Yenir [16], [17]
Campanula rapunculus Campanulaceae Büyük köklü Yaprak D/H [27]
pseudoanatolicum
L. çançiçeği
P.H.Davis
Cannabis sativa L. Cannabaceae Kendir, Tohum İnf. D [28]
Malus domestica Borkh. Rosaceae Elma Meyve Yenir [5]
Kenevir
Malva neglecta Wallr. Malvaceae Ebegümeci, Yaprak, Kök, İnf. D [68]
Capparis spinosa L. Capparaceae Kebere Yaprak Haşlanır, Yenir [11]
Devetabanı, Gövde
Katırtırnağı
Çiçek Dek. [9]
Topraküstü Pişirilir, D [37]
Capsella bursa-pastoris Brassicaceae Çoban çantası Çiçekli dal
kısım Dek. D [14]
(L.) Medik.
Topraküstü
Yapraklı Dal, İnf. D
Belirtilmemiş [11]
[27]
kısım
Çiçek
Capsicum annuum L. Solanaceae Biber Meyve Taze/Kurutulmuş, [29]
Meyve, Yenir
Dövülür, H [49]
Yaprak,
Topraküstü Dek., Lapa [51]
kısım, Kök Ezilir, Toz halinde
M. sylvestris L. Malvaceae Ebegümeci Çiçek, İnf. D [9], [67]
Yaprak Lapa halinde, D

118 Türk Farmakope Dergisi


TÜRKİYE’DE GELENEKSEL TEDAVİDE Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
KABIZLIĞA KARŞI KULLANILAN BİTKİLER

Tablo 1.Türkiye’de
Tablo 1. Türkiye’de geleneksel
geleneksel tedavide
tedavide kabızlıkta
kabızlıkta kullanılan
kullanılan bitkiler. bitkiler (Devamı).
Bilimsel adı Familyası Yöresel adı Kullanılan Kullanılış şekli Kaynak
kısım
Acacia karroo Hayne Fabaceae Akasya Yaprak Taze/Kurutulmuş,
Dek. D [5]
[36]
İnf. D.
Achillea biebersteinii Asteraceae Civanperçemi Topraküstü İnf. D. [6]
Melilotus officinalis (L.)
Afan. Fabaceae Kokulu yonca kısım
Çiçek, Taze, İnf. [51]
Desr.
A. wilhelmsii C. Koch Asteraceae Civanperçemi Yaprak,
Topraküstü İnf. D. [6]
Topraküstü
kısım
Agrostemma githago L. Caryophyllaceae Katır çiçeği kısım
Kök, Tohum Dek. D. [7]
Mentha longifolia (L.) Lamiaceae Yarpuz
Karamuk, Yaprak
Kök Dek., D Dek.
Kurutulur, [7]
[5]
Hudson subsp. typhoides Karamık
(Briq.) chamaepitys
Ajuga Harley var. (L.) Lamiaceae Hırtkesan Gövde, Kurutulur, Ezilir, [8]
typhoides subsp.
Schreber Yaprak, Yenir
M. x piperita
laevigata L. & Sol.)
(Banks Lamiaceae Nane Topraküstü
Çiçek Kurutulur, [5]
Davis kısım Yenir/İnf. D
Alchemilla sp. Rosaceae Fındıkotu Kök, Yaprak İnf. [9]
Morus alba
Alkanna L. (L.)
tinctoria Moraceae
Boraginaceae Dut
Havacıva Meyve
Kök Dek.,
İnf. D [39]
[10]
Tausch Havaciva otu Kök Belirtilmemiş [11]
Belirtilmemiş [42]
Allium ampeloprasum L. Liliaceae Pırasa Gövde Pişirilir, D [12]
Myrtus communis L. Myrtaceae Mersin Çiçek ve İnf. D [11]
A. cepa L. Liliaceae Soğan Gövde Dek. D [13]
Yaprak
Althea officinalis L. Malvaceae Fatmacık, Çiçek Dek. D [14]
Hatmi çiçeği
Yaprak Belirtilmemiş [48]
Amygdalus communis L. Rosaceae Badem Yağı +Su, D [15]
Ocimum basilicum L. Lamiaceae Reyhan Çiçek, İnf. [9]
Acı badem Meyve
Yaprak Yağı [16], [17]
Olea europaea L. var. Oleaceae Yabani zeytin Yaprak İnf. [10]
Yağı+su, D [18]
sylvestris (Miller) Lehr.
Arbutus andrachne L. Ericaceae Katlıb, Sandal Meyve Yenir [15]
O. europaea subsp. Oleaceae Zeytin Meyve Yağı, D [5], [19],
ağacı
europaea L. [35], [69]
Sandal ağacı, Meyve Belirtilmemiş [18]
Yaban çileği Yağı +Su, D [29]
Yaprak ve İnf. D [11]
Çiçek
Gövde İnf. D [11]
Armeniaca vulgaris Lam. Rosaceae Kayısı Meyve
kabuğu Kurutulur, Yenir [19]
Onosma araraticum H. Boraginaceae Gorısa zer Çiçek Taze, Yenir [58]
Rield Meyve, Taze/Ezilir, Yenir [20]
Tohum
Origanum onites L. Lamiaceae Kekik Topraküstü İnf./Dek. D [29]
Artemisia absinthium L. Asteraceae Pelin otu Yaprak, Dal
kısım +Su, D [21], [22]
ve Çiçek
Berberis crataegina DC. Berberidaceae Karamık Meyve
Yaprak Yenir
İnf. D [23]
[11]
Beta
Oxalistrigyna Waldst.
corniculata L. & Chenopodiaceae
Oxalidaceae Evelek
Sarı ekşiyonca Yaprak
Topraküstü Pişirilir, D Dek. D
Kurutulur, [24]
[70]
Kit. kısım
B. vulgaris L. ssp. Rapa Chenopodiaceae Kırmızı pancar Yumru D
Çiğnenir, Yenir [25]
[13]
f. altissima
Paliurus spina-christi Rhamnaceae Karaçalı Meyve +Buğday,
Dek. D Pişirilir, [7], [49]
Miller Yenir
Brassica harmala L.
Peganumoleracea L. var. Brassicaceae
Zygophyllaceae Mor lahana
Üzerlik Yaprak
Tohum Pişirilir, Yenir
Kavrulur, Ezilir, [19]
[71]
rubra Yenir
Bryonia multiflora
Pelargonium graveolens Cucurbitaceae
Geraniaceae Abdulselam
Itır Kök ve
Gövde Ezilir, İnf. D
+Zeytinyağı, [26] [18]
[15],
Boiss.&
L’HERIT.Heldr. petiol Taze, D
Supposituar, H
Campanula
Petroselinumrapunculus
crispum Campanulaceae
Apiaceae Büyük köklü
Bakdunes, Yaprak
Yaprak, D/HD
İnf. [27]
[15]
L.
(Miller) A. W. Hill çançiçeği
Maydanoz Petiol
Cannabis sativa L. Cannabaceae Kendir,
Maydanoz Tohum
Topraküstü İnf. DD
Dek. [28]
[47]
Kenevir kısım
Capparis spinosa L.Willd.
Phlomis armeniaca Capparaceae
Lamiaceae KebereÇalba
Şalba, Yaprak
Yaprak Haşlanır, Yenir
İnf. [11]
[10]
P. lunariifolia Sibth. &Sm. Lamiaceae Şalba, Çalba Yaprak İnf. [10]
P. lycica D. Don Lamiaceae Şalba, Çalba Çiçek
Yaprak Dek.
İnf. [9]
[10]
Capsella
P. pungens bursa-pastoris
Willd. Brassicaceae
Lamiaceae Çoban
Ayı çantası
kulağı Çiçekli dal
Yaprak Dek. D
İnf. [14]
[10]
(L.)
PisumMedik.
sativum L. Fabaceae Bezelye Tohum Belirtilmemiş [12]
Topraküstü İnf. D [11]
kısım
Tohum, Dek. D [67]
Capsicum annuum L. Solanaceae Biber Meyve
Meyve Taze/Kurutulmuş, [29]
Plantago lanceolata L. Plantaginaceae Sivri sinirli ot, Yaprak Yenir
Taze/Pişirilir, Dek. [27]
Yara otu D

Türk Farmakope Dergisi 119


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 TÜRKİYE’DE GELENEKSEL TEDAVİDE
KABIZLIĞA KARŞI KULLANILAN BİTKİLER

Tablo 1.Türkiye’de
Tablo 1. Türkiye’de geleneksel
geleneksel tedavide
tedavide kabızlıkta
kabızlıkta kullanılan
kullanılan bitkiler. bitkiler (Devamı).
Bilimsel adı Familyası Yöresel adı Kullanılan Kullanılış şekli Kaynak
kısım
Acacia L.
P. majorkarroo Hayne Fabaceae
Plantaginaceae Akasya
Bağ yaprağı Yaprak Taze/Kurutulmuş,
Dek. D [5]
Büyük sinirli ot, İnf.
Dek.D.H [39]
Achillea biebersteinii Asteraceae Beş damarotu,
Civanperçemi Yaprak
Topraküstü İnf. D. [6]
Afan. Sinirotu kısım Taze/Kurutulmuş, [27]
A. wilhelmsii C. Koch Asteraceae Civanperçemi Topraküstü D/HD.
İnf. [6]
Tohum
kısım
Agrostemma githago L. Caryophyllaceae Katır çiçeği Kök, Tohum Belirtilmemiş
Dek. D. [64]
[7]
Karamuk, Yaprak
Kök Kurutulur, Dek. [5]
Karamık [14]
Polygonum
Ajuga arenastrum
chamaepitys (L.) Polygonaceae
Lamiaceae Nanecük,
Hırtkesan Topraküstü
Gövde, Dek. D
Kurutulur, Ezilir, [45], [57]
[8]
Bor.
Schreber subsp. Kuşyemi kısım
Yaprak, Yenir
laevigata (Banks & Sol.) Çiçek
Davis
sp. L.
Populus tremula
Alchemilla Salicaceae
Rosaceae Titrk kavak
Fındıkotu Gövde,
Kök, Dal
Yaprak Dek. D
İnf. [14]
[9]
Alkanna tinctoria (L.) Boraginaceae Havacıva ve Gövde
Kök İnf. [10]
Tausch Havaciva otu kabuğu
Kök Belirtilmemiş [11]
Portulaca
Allium oleracea L. L.
ampeloprasum Portulacaceae
Liliaceae Semizotu,
Pırasa Yaprak
Gövde D
Pişirilir, D [72]
[12]
A. cepa L. Liliaceae Pirpirim
Soğan Gövde Dek. D [13]
Althea officinalis L. Malvaceae Fatmacık, Topraküstü
Çiçek Pişirilir/Taze,
Dek. D [5], [29],
[14]
Hatmi çiçeği kısım Yenir [37]
Amygdalus communis L. Rosaceae Badem Yağı +Su, D [15]
İnf. D [73]
Acı badem Meyve Yağı [16], [17]
İnf./Dek. D [50]
Yağı+su, D [18]
Arbutus andrachne L. Ericaceae Katlıb, Sandal Meyve Yenir [15]
Tüm bitki İnf./Dek. D [20]
ağacı
Sandal ağacı, Meyve
Yaprak, Tüm Belirtilmemiş
Yağda kavrulur [18]
[61]
Yaban çileği bitki
Yaprak ve İnf. D
İnf./Dek. D [11]
[74]
Çiçek
Prunus armeniaca L. Rosaceae Mişmiş, Kayısı Meyve Yenir/Dek. D [15]
Armeniaca vulgaris Lam. Rosaceae Kayısı Meyve Kurutulur, Yenir [19]
Kayısı, Zerdali Meyve, Yenir [12], [16],
Tohum [17], [37],
Meyve, Taze/Ezilir, Yenir [20]
[40], [44],
Tohum
[45], [62]
Artemisia absinthium L. Asteraceae Pelin otu Yaprak, Dal +Su, D [21], [22]
ve Çiçek Yenir/Suyu, D [5], [46],
Berberis crataegina DC. Berberidaceae Karamık Meyve Yenir [23]
[75]
Beta trigyna Waldst. & Chenopodiaceae Evelek Yaprak Pişirilir, D [24]
Kit. Yenir/Çayı, D [18]
B. vulgaris L. ssp. Rapa Chenopodiaceae Kırmızı pancar Yumru
Yaprak, D [25]
f. altissima Tohum, +Buğday,
Dek. D Pişirilir, [67]
Meyve Yenir
Brassica L. L. var.
oleracea
P. x domestica Brassicaceae
Rosaceae Mor
Dağ lahana
eriği Yaprak
Meyve Pişirilir,
Yenir Yenir [19]
[76]
rubra
Prunus sp. Rosaceae Erik Tohum Aç karnına yenir [19]
Bryonia multiflora Cucurbitaceae Abdulselam Kök Ezilir, İnf. D [26]
Boiss.& Heldr. Meyve Taze,
Dek. DD
Campanula rapunculus Campanulaceae Büyük köklü Yaprak D/H
Yenir [27]
L.
P. spinosa L. Rosaceae çançiçeği
Çakal eriği, Meyve Taze, Yenir [76], [77]
Cannabis sativa L. Cannabaceae Kendir,
Dağ eriği Tohum İnf. D [28]
P. divaricata Ledep. Rosaceae Kenevir
Yaban eriği Meyve Yenir [76]
Capparis spinosa L.
subsp. divaricata Capparaceae Kebere Yaprak Haşlanır, Yenir [11]
Pteridium aquilinum (L.) Hypolepidaceae Eğrelti Kök, Yaprak İnf. D [67]
Kuhn Çiçek Dek. [9]
Capsella bursa-pastoris
Pyrus communis L. Brassicaceae
Rosaceae Çoban çantası
Ahlat, Miroy Çiçekli
Meyve dal Dek.
Taze,DYenir [14]
[39]
(L.) Medik.
subsp. caucasica (Fed.)
Browicz Topraküstü İnf. D [11]
P. elaeagnifolia Pall. Rosaceae Yaban armudu kısım
Meyve Taze [30]
Capsicum annuum L.
subsp. elaeagnifolia Solanaceae Biber Meyve Taze/Kurutulmuş, [29]
Quercus coccifera L. Fagaceae Pelit, Piner Meyve Yenir
Dek. D [63], [78]
Q. ithaburensis Decne Fagaceae Pelit, Palamut Meyve Dek. D [14]
subsp. macrolepis meşesi
(Kotschy) Hedge & Yalt.
Ranunculus ficaria L. Ranunculaceae Tatlı su teresi, Topraküstü Hordeum vulgare [5]
subsp. ficariiformis Rouy Kaz aya kısım unu + yumurta
& Foucaud sarısı, H

120 Türk Farmakope Dergisi


TÜRKİYE’DE GELENEKSEL TEDAVİDE Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
KABIZLIĞA KARŞI KULLANILAN BİTKİLER

Tablo 1.Türkiye’de
Tablo 1. Türkiye’de geleneksel
geleneksel tedavide
tedavide kabızlıkta
kabızlıkta kullanılan
kullanılan bitkiler. bitkiler (Devamı).
Bilimsel adı Familyası Yöresel adı Kullanılan Kullanılış şekli Kaynak
kısım
Acacia
Rhamnuskarroo Hayne L.
catharticus Fabaceae
Rhamnaceae Akasya
Acı cehre, Yaprak
Meyve Taze/Kurutulmuş,
Yenir [5]
[73]
Cehri İnf. D.
Boiss.
R. fallax biebersteinii
Achillea Rhamnaceae
Asteraceae Belirtilmemiş
Civanperçemi Meyve
Topraküstü Dek.D.D
İnf. [23]
[6]
Afan.
R. frangula Mill. Rhamnaceae Barut ağacı kısım
Gövde Belirtilmemiş [21], [22]
A. wilhelmsii C. Koch Asteraceae Civanperçemi Topraküstü
kabuğu İnf. D. [6]
Rheum ribes L. Polygonaceae Işgın kısım
Kök, Filiz Dövülür, Dek. D [49]
Agrostemma githago L. Caryophyllaceae Katır çiçeği Kök, Tohum Dek. D. [7]
Karamuk, Topraküstü
Kök Dek./Taze,Dek.
Kurutulur, D [39]
[5]
Karamık kısım
Ajuga chamaepitys (L.) Lamiaceae Hırtkesan Gövde, Kurutulur, Ezilir, [8]
Schreber subsp. Yaprak sapı,
Yaprak, Dek./Taze/Ezilir
Yenir [51]
laevigata (Banks & Sol.) Kök, Sürgün
Çiçek
Rosa canina L.
Davis Rosaceae Kuşburnu, Meyve Dek. D [14]
Alchemilla sp. Rosaceae Gülburnu,
Fındıkotu Kök, Yaprak İnf. [9]
Alkanna tinctoria (L.) Boraginaceae Köpekgülü
Havacıva Meyve,
Kök İnf. [9]
[10]
Tausch Havaciva otu Yaprak
Kök Belirtilmemiş [11]
Allium ampeloprasum L. Liliaceae Pırasa Gövde Pişirilir, D [12]
A. cepa L. Liliaceae Soğan Meyve,
Gövde Dek./İnf.
Dek. D [51]
[13]
Althea officinalis L. Malvaceae Fatmacık, Yaprak, Kök
Çiçek Dek. D [14]
Rosa sp. Rosaceae Gül çiçeği
Hatmi Çiçek Reçel, Yenir [19]
R. x damascena
Amygdalus Mill. L.
communis Rosaceae
Rosaceae Nisan gülü,
Badem Petal
Yağı Gül suyu,
+Su, D D [18]
[15]
Isparta
Acı bademgülü, Meyve Yağı [16], [17]
Verd niseni
Rosmarinus officinalis L. Lamiaceae Kuşdili, Yaprak İnf. D
Yağı+su, D [11]
[18]
Arbutus andrachne L. Ericaceae Biberiye
Katlıb, Sandal Meyve Yenir [15]
ağacı İnf. [10]
Rubia tinctorum L. Rubiaceae Kökboya,
Sandal ağacı, Kök
Meyve İnf. D
Belirtilmemiş [41]
[18]
Boyacıkökü
Yaban çileği Toz halinde yenir
Rubus canescens DC. Rosaceae Böğürtlen Yaprak ve
Yaprak İnf. D
İnf. D [11]
[11]
R. fruticosus G.N. Jones Rosaceae Böğürtlen Çiçek
Yaprak, İnf./Dek. [9]
Armeniaca vulgaris Lam. Rosaceae Kayısı Meyve Kurutulur, Yenir [19]
R. idaeus L. Rosaceae Ahududu, Yaprak, D [27]
Ağaç çileği Meyve,
Meyve Taze/Ezilir, Yenir [20]
R. sanctus Schreb. Rosaceae Böğürtlen Tohum
Meyve, İnf., H [39]
Artemisia absinthium L. Asteraceae Pelin otu Yaprak,
Yaprak Dal +Su, D [21], [22]
ve Çiçek İnf. D [42]
Berberis crataegina DC. Berberidaceae Karamık Meyve Yenir [23]
Beta trigyna Waldst. & Chenopodiaceae Evelek Yaprak, Filiz
Yaprak İnf.
Pişirilir, D [10]
[24]
Rumex acetosella L.
Kit. Polygonaceae Ekşi kulak Yaprak İnf. [10]
crispus L.
R. vulgaris
B. L. ssp. Rapa Polygonaceae
Chenopodiaceae Efelik pancar
Kırmızı Yaprak
Yumru Pişirilir, D
D [40]
[25]
f.
R.altissima
patientia L. Polygonaceae Ebelik, Kalmuk Yaprak +Buğday,
Dek. D Pişirilir, [79]
çayı, Yenir
Yenir
Brassica oleracea L. var. Brassicaceae Mor lahana
Yılkıkulak, Yaprak Pişirilir, Yenir [19]
rubra Labada, Efelek Meyveli dal +Süt, Pişirilir
Bryonia multiflora Cucurbitaceae Abdulselam Kök Ezilir, İnf. Dtuz,
+Tereyağ, [26]
Boiss.& Heldr. Taze, D D
karabiber,
Campanula rapunculus Campanulaceae Büyük köklü Yaprak D/H [27]
L. çançiçeği Kök, Gövde İnf. D [67]
Cannabis
R. tuberosussativa L.
L. subsp. Cannabaceae
Polygonaceae Kendir,
Kuzukulağı Tohum
Topraküstü İnf.
Taze,DD [28]
[49]
tuberosus Kenevir kısım
Capparis spinosaL.
Salvia verticillata L. Capparaceae
Lamiaceae Kebere
Karabaş Yaprak
Çiçekli dal Haşlanır,
İnf. D Yenir [11]
[23], [43]
subsp. amasiaca (Freyn
et Bornm.) Bornm. Çiçek Dek. [9]
Capsella bursa-pastoris
S. forskahlei L. Brassicaceae
Lamiaceae Çoban
Biberiyeçantası Çiçekli
Yaprak dal Dek.
İnf. D [14]
[9]
(L.) Medik. Mill.
S. fruticosa Lamiaceae Biberiye Yaprak İnf. [9]
S. officinalis L. Lamiaceae Adaçayı Topraküstü
Topraküstü İnf.
İnf. D
D [11]
[64]
kısım
Capsicum annuum L. Solanaceae Biber Meyve Taze/Kurutulmuş, [29]
Yaprak Yenir
İnf. [9]
Sambucus ebulus L. Caprifoliaceae Cüce mürver Rizom Yenir [38]
S. nigra L. Caprifoliaceae Mürverotu Gövde Belirtilmemiş [21], [22]
kabuğu,
Meyve,
Çiçek ve
Yaprak

Türk Farmakope Dergisi 121


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 TÜRKİYE’DE GELENEKSEL TEDAVİDE
KABIZLIĞA KARŞI KULLANILAN BİTKİLER

Tablo 1.Türkiye’de
Tablo 1. Türkiye’de geleneksel
geleneksel tedavide
tedavide kabızlıkta
kabızlıkta kullanılan
kullanılan bitkiler. bitkiler (Devamı).
Bilimsel adı Familyası Yöresel adı Kullanılan Kullanılış şekli Kaynak
kısım
Acacia karroo
Sanicula Hayne
europaea L. Fabaceae
Apiaceae Akasya
Dermanotu, Yaprak
Kök, Yaprak Taze/Kurutulmuş,
D&H [5]
[27]
Deve kulağı, İnf. D.
Achillea biebersteinii Asteraceae Yara otu
Civanperçemi Topraküstü İnf. D. [6]
Scorzonera mollis M.
Afan. Asteraceae Burçalık kısım
Yumru Taze, Yenir [80]
Bieb.
A. subsp. C.
wilhelmsii Koch
szovitzii Asteraceae Civanperçemi Topraküstü İnf. D. [6]
(DC.) Chamberlain kısım
Sesamum indicum
Agrostemma L. L.
githago Pedaliaceae
Caryophyllaceae Susam
Katır çiçeği Yağı Tohum
Kök, Oil D.
Dek. [9]
[7]
Sideritis sp. Lamiaceae Adaçayı, Dağ
Karamuk, Filiz, Çiçek,
Kök İnf.
Kurutulur, Dek. [10]
[5]
çayı
Karamık Yaprak
Stellaria
Ajuga media (L.)Vill.
chamaepitys (L.) Caryophyllaceae
Lamiaceae Belirtilmemiş
Hırtkesan Belirtilmemiş
Gövde, Haşlanır, Süzülür
Kurutulur, Ezilir, [61]
[8]
subsp. media
Schreber subsp. Yaprak, Yenir
laevigata (Banks &L.Sol.)
Tamus communis Dioscoreaceae Acı ot, Çiçek Taze, Yenir [5]
subsp. communis
Davis Sarmaşık
Taraxacumsp.
Alchemilla officinale Rosaceae
Asteraceae Fındıkotu
Karahindiba Kök,
ÇiçekYaprak
ve İnf. D [9]
[38]
Web.
Alkanna tinctoria (L.) Boraginaceae Havacıva Yaprak
Kök İnf. [10]
Tausch Havaciva otu Kök Belirtilmemiş [11]
Allium ampeloprasum L. Liliaceae Pırasa Filiz, Çiçek,
Gövde İnf.
Pişirilir, D [10]
[12]
A. cepa L. Liliaceae Soğan Yaprak
Gövde Dek. D [13]
Teucrium
Althea polium L.
officinalis L. Lamiaceae
Malvaceae Çöl ilacı,
Fatmacık, Topraküstü
Çiçek İnf. DD
Dek. [6], [81]
[14]
Meryemotu
Hatmi çiçeği kısım Taze, Yenir
Amygdalus communis L. Rosaceae Badem Yağı +Su, D [15]
Acı badem Meyve Dek. H
Yağı [82] [17]
[16],
Tilia argenta Desf. ex Tiliaceae Ihlamur Çiçek +Soğuk su, Mas. [5]
DC. Yağı+su, D [18]
Trachystemon
Arbutus orientalis
andrachne L. Boraginaceae
Ericaceae Deve pancarı
Katlıb, Sandal Yaprak
Meyve Dek. D
Yenir [47]
[15]
(L.) G. Don ağacı
Tragopogon dubius Asteraceae Marşıng,ağacı,
Sandal Tüm bitki,
Meyve Lapa
Belirtilmemiş [83]
[18]
Scop. Sıpıng çileği
Yaban Topraküstü
kısım ve
Yaprak İnf. D [11]
Tragopogon longirostis Asteraceae Sipling, Yemlik Topraküstü
Çiçek Yenir [23]
Bisch. ex Schultz
Armeniaca Bip.
vulgaris Lam. Rosaceae Kayısı kısım
Meyve Kurutulur, Yenir [19]
var. longirostis
Trifolium ochroleucum Fabaceae At elması Çiçek,
Meyve, Dek.
Taze/Ezilir, Yenir [66]
[20]
Huds. Yaprak,
Tohum
Artemisia absinthium L. Asteraceae Pelin otu Gövde Dal
Yaprak, +Su, D [21], [22]
T. resupinatum L. var. Fabaceae Tifilotu Topraküstü
ve Çiçek Dek. D [84], [85]
resupinatum
Berberis crataegina DC. Berberidaceae Karamık kısım
Meyve Yenir [23]
Triticum
Beta aestivum
trigyna L. &
Waldst. Poaceae
Chenopodiaceae Buğday
Evelek Tohum
Yaprak Un ve kepek,
Pişirilir, D D [14]
[24]
Kit.
B. vulgaris L. ssp. Rapa Chenopodiaceae Kırmızı pancar Yumru Kepek, İnf. D
D [25]
f. altissima +Buğday, Pişirilir, [28]
Urtica dioica L. Urticaceae Isırgan Yaprak, İnf. D
Yenir [41]
Brassica oleracea L. var. Brassicaceae Mor lahana Tohum
Yaprak Pişirilir, Yenir [19]
rubra
Bryonia multiflora Cucurbitaceae Abdulselam Kök, Tohum
Kök İnf. D İnf. D
Ezilir, [67]
[26]
VaccariaHeldr.
Boiss.& pyramidata Caryophyllaceae Sabunotu Çiçek İnf. D D
Taze, [23]
Medik. var. grandiflora
Campanula rapunculus Campanulaceae Büyük köklü Yaprak D/H [27]
(Fisch. ex DC.) Cullen
L. çançiçeği
Vaccinum sativa
Cannabis arctostaphylos
L. Ericaeceae
Cannabaceae Likarba
Kendir, Meyve,
Tohum İnf./Taze
İnf. D [9]
[28]
L. Kenevir Yaprak
V. myrtillus
Capparis L.
spinosa L. Ericaceae
Capparaceae Çalı çileği, Dal
Kebere Meyve
Yaprak İnf. D
Haşlanır, Yenir [59]
[11]
çileği, Likarba
Çiçek Yenir
Dek. [13]
[9]
Verbena officinalis
Capsella L.
bursa-pastoris Verbenaceae
Brassicaceae Güvercinotu
Çoban çantası Yaprak,dal
Çiçekli İnf., DD
Dek. [7]
[14]
(L.) Medik. Gövde
Viscum album L. Loranthaceae Göğelek, Ökse Yaprak ve
Topraküstü İnf. D
İnf. D [11]
[11]
otu, Burç Çiçek
kısım
Vitis vinifera
Capsicum L. cv. L.
annuum Vitaceae
Solanaceae Üzüm, Asma
Biber Meyve
Meyve Pekmez, D
Taze/Kurutulmuş, [5]
[29]
Yenir
Yaprak Taze/Pişirilir, [11]
Yenir
Zea mays L. subsp. Poaceae Darı, Mısır Mısır İnf. D [5]
mays cv. püskülü
D:Dahilen, H:Haricen, Dek.:Dekoksiyon, İnf.:İnfüzyon, Mas.:Maserayon
D: Dahilen, H: Haricen, Dek.: Dekoksiyon, İnf.: İnfüzyon, Mas.: Maserayon

122 Türk Farmakope Dergisi


TÜRKİYE’DE GELENEKSEL TEDAVİDE Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
KABIZLIĞA KARŞI KULLANILAN BİTKİLER

Bu bitkilerin başlıca ait olduğu familyalar Rosaceae (27 takson), Lamiaceae (20 takson),
Euphorbiaceae (16 takson), Asteraceae (11 takson), Fabaceae (9 takson) ve Polygonaceae
(6 takson) olarak sıralanabilir. Bitki kısımları genelde dekoksiyonu, infüzyonu hazırlanarak
veya doğrudan yenerek tüketilmektedir. Droglar çoğunlukla dahilen, nadiren haricen
kullanılmaktadır. Türkiye’nin farklı bölgelerinde kabızlıkta en sık kullanılan türler sırasıyla
Prunus armaniaca (kayısı), Convolvulus arvensis (tarla sarmaşığı), Portulaca oleracea
(semizotu), Ficus carica (incir) ve Olea europaea (zeytin) türleridir.
Kayısı ve incir lakstaif [86], [87]; tarla sarmaşığı ve semizotu laksatif ve antidiyareik [88], [89];
zeytinyağı müshil [90] etki göstermektedir.
En çok kullanılan cinsler ise Euphorbia (Sütleğen), Crataegus (Alıç), Prunus (Erik) cinsleridir.
Euphorbia gövdelerinden elde edilen lateks kuvvetli bir müshil ve tahriş edicidir [90], halk
tarafından kabızlıkta düşük miktarlarda kullanılmaktadır. Fakat çok tahriş edici olması
sebebiyle kullanımı önerilmemelidir. Alıç ve erik meyveleri ise laksatif etkilidir [91], [92].
Bitkilerin içerdikleri lif, müsilaj, magnezyum gibi fitokimyasallar sayesinde bu etkileri gösterdiği
düşünülmektedir.
Halk arasında nesilden nesile kullanılarak günümüze ulaşmış bu tıbbi bitkiler üzerinde,
kabızlığa karşı etkilerini test edecek ileri aktivite çalışmaları yapılabilir. Çalışmamızın kabızlık
tedavisinde kullanılacak yeni bitkisel preparat geliştirilmesine bir kaynak teşkil etmesini umut
ediyoruz.

KAYNAKÇA
[1] Bacer S, Liptak GS, Coletti RB, et al. Constipation in infants and children: evaluation
and treatment. A medical statement of the North American Society for Pediatric
Gastroenterology and Nutrition. J Pediatr Gastroenterol Nutr 1999; 29: 612–626.
[2] Uysal N, Khorshid L, Eşer I. Sağlıklı genç bireylerde konstipasyon sorununun belirlenmesi.
TAF Prev. Med Bull 2010; 9: 127–132.
[3] Emmanuel A, Mason H, Kamm M. Relationship between psychological state and level of
activity of extrinsic gut innervation in patients with a functional gut disorder. Gut 2001; 49:
209–213.
[4] Papatheodoridis G, Vlachogiannakos J, Karaitianos I, Karamanolis D. A Greek survey of
community prevalence and characteristics of constipation. Eur J Gastroenterol Hepatol
2010; 22: 354–360.
[5] Sargın SA. Alaşehir ve çevresinde (Manisa) tarımsal biyoçeşitlilik ve etnobotanik
araştırmaları. Doktora Tezi, Balıkesir Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü 2013.
[6] Balos MM, Akan H. Zeytinbahçe - Akarçay ( Birecik , Şanlıurfa ) Arasında Kalan Bölgenin
Etnobotanik Özellikleri. Selçuk Üniversitesi Fen Edeb. Fakültesi Fen Derg. 2007; 29:
155–171.

Türk Farmakope Dergisi 123


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 TÜRKİYE’DE GELENEKSEL TEDAVİDE
KABIZLIĞA KARŞI KULLANILAN BİTKİLER

[7] Cakilcioglu U, Turkoglu I. An ethnobotanical survey of medicinal plants in Sivrice (Elazig-


Turkey). J. Ethnopharmacol. 2010; 132: 165–175.
[8] Dağlı M. Şanliurfa Merkez ve Bağli Köylerde Etnobotanik Bir Araştirma. Yüksek Lisans
Tezi, Harran Üniversitesi, Fen Bilim. Enstitüsü 2015.
[9] Akbulut S, Bayramoglu MM. The trade and use of some medical and aromatic herbs in
Turkey. Stud. Ethno-Medicine 2013; 7: 67–77.
[10] Fakir H, Korkmaz M, Güller B. Medicinal plant diversity of Western Mediterranean Region
in Turkey. J. Appl. Biol. Sci. 2009; 3: 30–40.
[11] Bulut Y. Manavgat (Antalya) Yöresi̇ ni̇ n Faydalı Bitkileri. Yüksek Lisans Tezi, Süleyman
Demirel Üniversitesi, Fen Bilim. Enstitüsü 2006.
[12] Tekin S. Üzümlü (Erzincan) İlçesinin Etnobotanik Özellikleri. Yüksek Lisans Tezi, Ege
Üniversitesi, Fen Bilim. Enstitüsü 2011.
[13] Sağıroğlu M, Arslantürk A, Akdemir ZK, Turna M. An ethnobotanical survey from Hayrat
(Trabzon) and Kalkandere (Rize/Turkey). Biol. Divers. Conserv. 2012; 5: 31–43.
[14] Öztürk M. Nizip bölgesinin (Aksaray) florası ve etnobotanik özellikleri. Yüksek Lisans
Tezi, Selçuk Üniversitesi, Fen Bilim. Enstitüsü 2006.
[15] Güzel Y, Güzelşemme M, Miski M. Ethnobotany of medicinal plants used in Antakya: A
multicultural district in Hatay Province of Turkey. J. Ethnopharmacol. 2015; 174: 118–
152.
[16] Deniz L. Uşak Üniversitesi 1 Eylül Kampüsü (Uşak) Florasi ve Etnobotanik Açidan
Değerlendirilmesi. Yüksek Lisans Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Fen Bilim. Enstitüsü
2008.
[17] Deniz L, Serteser A, Kargıoğlu M. Uşak Üniversitesi ve Yakın Çevresindeki Bazı Bitkilerin
Mahalli Adları ve Etnobotanik Özellikleri. AKÜ Fen Bilim. Derg. 2010; 1: 57–72.
[18] Güzelşemme M. Antakya’da Kullanilan Tibbi Bitkiler İle Yabani Gida Bitkileri. Yüksek
Lisans Tezi, Mustafa Kemal Üniversitesi, Fen Bilim. Enstitüsü 2014.
[19] Metin A. MUT VE ÇEVRESİNDE YETİŞEN BİTKİLERİN (MERSİN) ETNOBOTANİK
ÖZELLİKLERİ. Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Fen Bilim. Enstitüsü 2009.
[20] Tetik F, Civelek S, Cakilcioglu U. Traditional uses of some medicinal plants in Malatya
(Turkey). J. Ethnopharmacol. 2013; 146: 331–346.
[21] Bakır Sade Y. Kahta (Adiyaman) Merkezi Ve Narince Köyünün Etnobotanik Açidan
Araştirilmasi. Yüksek Lisans Tezi, Harran Üniversitesi, Fen Bilim. Enstitüsü 2014.
[22] Akan H, Bakır Sade Y. Kâhta (Adıyaman) Merkezi ve Narince Köyü’nün Etnobotanik
Açıdan Araştırılması. BEÜ Fen Bilim. Derg. 2015; 4: 219–248.
[23] Doğan A. Pertek (Tunceli) Yöresinde Etnobotanik Araştirmalar. Doktora Tezi, Marmara
Üniversitesi, Sağlık Bilim. Enstitüsü 2014.
[24] Oral DÇ. Konya ilinde kullanılan halk ilaçları üzerinde etnobotanik araştırmalar. Yüksek
Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilim. Enstitüsü 2007.

124 Türk Farmakope Dergisi


TÜRKİYE’DE GELENEKSEL TEDAVİDE Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
KABIZLIĞA KARŞI KULLANILAN BİTKİLER

[25] Sezik E et al. Traditional medicine in Turkey VIII. Folk medicine in East Anatolia; Erzurum,
Erzincan, Aǧrı, Kars, Iǧdır provinces. Econ. Bot. 1997; 51: 195–211.
[26] Kaval I, Behçet L, Cakilcioglu U. Ethnobotanical study on medicinal plants in Geçitli and
its surrounding (Hakkari-Turkey). J. Ethnopharmacol. 2014; 155: 171–184.
[27] Uzun Yılmaz Y. Beşikdüzü Yöresinde Gıda Amaçlı Kullanılan Bitkiler. Yüksek Lisans Tezi,
Karadeniz Tek. Üniversitesi, Fen Bilim. Enstitüsü 2011.
[28] Korkmaz M, Karakurt E. Kelkit ( Gümüşhane ) Aktarlarında Satılan Tıbbi Bitkiler. Süleyman
Demirel Üniversitesi, Fen Bilim. Enstitüsü Derg. 2014; 18: 60–80.
[29] Uysal G. Köyceğiz (Muğla ) İlçesinin Etnobotaniği. Yüksek Lisans Tezi, Muğla Üniversitesi,
Fen Bilim. Enstitüsü 2008.
[30] Hayta S, Polat R, Selvi S. Traditional uses of medicinal plants in Elazığ (Turkey). J.
Ethnopharmacol. 2014; 154: 613–623.
[31] Erdoğan R. Sariveliler (Karaman) ve Çevresinde Yetişen Bitkilerin Etnobotanik Özellikleri.
Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Fen Bilim. Enstitüsü 2011.
[32] Bağcı Y, Erdoğan R, Doğu S. Sarıveliler ( Karaman ) ve Çevresinde Yetişen Bitkilerin
Etnobotanik Özellikleri. Selçuk Üniversitesi Fen Fakültesi Fen Derg. 2016; 42: 84–107.
[33] Güneş S. Karaisali (Adana) Ve Köylerinde Halkin Kullandiği Doğal Bitkilerin Etnobotanik
Yönden Araştirilmasi. Yüksek Lisans Tezi, Niğde Üniversitesi, Fen Bilim. Enstitüsü 2010.
[34] Güneş S, Savran A, Paksoy MY, Koşar M, Çakılcıoğlu U. Ethnopharmacological survey
of medicinal plants in Karaisalı and its surrounding (Adana-Turkey). J. Herb. Med. 2017;
8: 68–75.
[35] Bulut G, Tuzlaci E. An ethnobotanical study of medicinal plants in Turgutlu (Manisa—
Turkey). J. Ethnopharmacol. 2013; 149: 633–647.
[36] Sezik E, Zor M, Yesilada E. Traditional Medicine in Turkey II. Folk Medicine in Kastamonu.
Int. J. Pharmacogn. 1992; 30: 233–239.
[37] Şenkardeş İ. Nevşehir’ İn Güney İlçelerinde (Acigöl, Derinkuyu, Gülşehir, Nevşehir-
Merkez, Ürgüp) Etnobotanik Araştirmalar. Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, Sağlık
Bilim. 2014.
[38] Kural K. Trabzon Çevresinde Yayiliş Gösteren Faydali Bitkiler Üzerinde Ekonomik Botanik
Yönünden Araştirmalar. Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Fen Bilim. Enstitüsü
2012.
[39] Cakilcioglu U, Khatun S, Turkoglu I, Hayta S. Ethnopharmacological survey of medicinal
plants in Maden (Elazig-Turkey). J. Ethnopharmacol. 2011; 137: 469–486.
[40] Han Mİ. Kadişehri (Yozgat) Yöresinin Geleneksel Halk İlaci Olarak Kullanilan Bitkileri.
Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Sağlık Bilim. Enstitüsü 2012.
[41] Özdemir E, Alpinar K. An ethnobotanical survey of medicinal plants in western part of
central Taurus Mountains: Aladaglar (Nigde - Turkey). J. Ethnopharmacol. 2015; 166:
53–65.

Türk Farmakope Dergisi 125


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 TÜRKİYE’DE GELENEKSEL TEDAVİDE
KABIZLIĞA KARŞI KULLANILAN BİTKİLER

[42] Kilic O, Bagci E. An ethnobotanical survey of some medicinal plants in Keban (Elazg-
Turkey). J. Med. Plants Res. 2013; 7: 1675–1684.
[43] Altundağ E. Iğdır İlinin (Doğu Anadolu Bölgesi) Doğal Bitkilerinin Halk Tarafından
Kullanımı. Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sağlık Bilim. Enstitüsü 2009.
[44] Yeşil Y. Kürecik (Akçadağ/Malatya) Bucağında Etnobotanik Bir Araştırma. Yüksek Lisans
Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sağlık Bilim. Enstitüsü 2007.
[45] Gelse A. Adiyaman ve Çevresinin Etnobotanik Özellikleri. Yüksek Lisans Tezi, Yüzüncü
Yıl Üniversitesi, Fen Bilim. Enstitüsü 2012.
[46] Karakurt E. Kelkit (Gümüşhane) İlçesinin Etnobotanik Özellikleri. Yüksek Lisans Tezi,
Erzincan Üniversitesi, Fen Bilim. Enstitüsü 2014.
[47] Karcı E. Bafra (Samsun) halk i̇ laçlari. Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Sağlık
Bilim. Enstitüsü 2013.
[48] Uysal İ, Onar S, Karabacak E, Çelik S. Ethnobotanical aspects of Kapıdağ Peninsula
(Turkey). Biol. Divers. Conserv. 2010; 3: 15–22.
[49] Altundag E, Ozturk M. Ethnomedicinal studies on the plant resources of east Anatolia,
Turkey. Procedia - Soc. Behav. Sci. 2011; 19: 756–777.
[50] Polat R, Çakılcıoğlu U. Ethnobotanical study on medicinal plants in Bingöl (City center)
(Turkey). J. Herb. Med. 2018doi:10.1016/j.hermed.2018.01.007.
[51] Ozturk M et al. Herbals in Iğdır (Turkey), Nakhchivan (Azerbaijan), and Tabriz (Iran).
inPlant and Human Health, Volume 1 2018; 1: 197–266.
[52] Polat R. Havran ve Burhaniye (Balıkesir) çevresinde tarımsal biyoçeşitlilik ve etnobotanik
araştırmaları. Doktora Tezi, Balıkesir Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü 2010.
[53] Mükemre M. Konalga, Sirmali, Dokuzdam Köyleri (Çatak-Van) ve Çevrelerinin Etnobotanik
Özellikleri. Yüksek Lisans Tezi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Fen Bilim. Enstitüsü 2013.
[54] Mükemre M, Behçet L, Çakılcıoğlu U. Ethnobotanical study on medicinal plants in
villages of Çatak (Van-Turkey). J. Ethnopharmacol. 2015; 166: 361–374.
[55] Tabata M et al. Traditional Medicine in Turkey III. Folk Medicine in East Anatolia, Van and
Bitlis Provinces. Int. J. Pharmacogn. 1994; 32: 3–12.
[56] Kaval İ. Geçitli (Hakkari) ve Çevresinin Etnobotanik Özellikleri. Yüksek Lisans Tezi,
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü 2011.
[57] Gençay A. Cizre (Şirnak)’nin Etnobotanik Özellikleri. Yüksek Lisans Tezi, Yüzüncü Yıl
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü 2007.
[58] Behçet L, Arık M. An Ethnobotanical Investigation in East Anatolia (Turkey). Turkish
Lournal Nat. Sci. 2013; 2: 1–14.
[59] Polat R, Cakilcioglu U, Kaltalioglu K, Ulusan MD, Türkmen Z. An ethnobotanical study
on medicinal plants in Espiye and its surrounding (Giresun-Turkey). J. Ethnopharmacol.
2015; 163: 1–11.
[60] Yeşilada E, et al. Traditional medicine in Turkey IX: Folk medicine in north-west Anatolia.
J. Ethnopharmacol. 1999; 64: 195–210.

126 Türk Farmakope Dergisi


TÜRKİYE’DE GELENEKSEL TEDAVİDE Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019
KABIZLIĞA KARŞI KULLANILAN BİTKİLER

[61] Akyol Y, Altan Y. Ethnobotanical studies in the Maldan Village (Province Manisa, Turkey).
Marmara Pharm. J. 2013; 17: 21–25.
[62] Şenkardeş İ. Ürgüp (Nevşehir) Yöresinin Geleneksel Halk İlacı Olarak Kullanılan Bitkileri.
Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü 2010.
[63] Saday H. Güzeloluk Köyü ve Çevresinin (Erdemli/Mersin) Etnobotanik Özellikleri. Yüksek
Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2009.
[64] Kökçü B. Lapseki (A1/A), Çanakkale, Türkiye) ve Çevresinin Etnobotaniği. Yüksek Lisans
Tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2015.
[65] Koyuncu O. Geyve (Sakarya) ve Çevresinin Floristik Ve Etnobotanik Açidan İncelenmesi.
Doktora Tezi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2005.
[66] Güneş F, Özhatay N. An ethnobotanical study from Kars (Eastern) Turkey. Biol. Divers.
Conserv. 2011; 4: 30–41.
[67] Güler B, Manav E, Uğurlu E. Medicinal plants used by traditional healers in Bozüyük
(Bilecik–Turkey). J. Ethnopharmacol. 2015; 173: 39–47.
[68] Tetik F. Malatya İlinin Etnobotanik Değeri Olan Bitkileri Üzerine Bir Araştırma. Yüksek
Lisans Tezi, Fırat Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü 2011.
[69] Çilden E. Paşayaylasi (Aydin) Florasi ve Etnobotanik Özellikleri. Yüksek Lisans Tezi,
Hacettepe Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü 2011.
[70] Saraç DU. Rize ili etnobotanik özellikleri. Yüksek Lisans Tezi, Karadeniz Tek. Üniversitesi,
Fen Bilim. Enstitüsü 2013.
[71] Keskin L. Kadınhanı (Konya) ve Çevresinde Yetişen Bitkilerin Etnobotanik Özellikleri.
Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Fen Bilim. Enstitüsü 2011.
[72] Kazan D. Ortaca (Muğla) İlçesinin Etnobotaniği. Yüksek Lisans Tezi, Muğla Üniversitesi,
Fen Bilimleri Enstitüsü 2007.
[73] Şahin Yiğit S. Gaziantep İli Aktarlarinda Satilan Bitkiler ve Etnobotanik Özellikleri. Yüksek
Lisans Tezi, Gaziantep Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü 2014.
[74] Polat R, Cakilcioglu U, Satıl F. Traditional uses of medicinal plants in Solhan (Bingöl -
Turkey). J. Ethnopharmacol. 2013; 148: 951–963.
[75] Kurnaz Karagöz F. Suşehri (Sivas) Bölgesinin Etnobotanik Açıdan Değerlendirilmesi.
Yüksek Lisans Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Fen Bilim. Enstitüsü 2013.
[76] Vural G. Honaz Daği ve Çevresindeki Bazi Doğal Bitkilerin Etnobotanik Özellikleri. Yüksek
Lisans Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Fen Bilim. Enstitüsü 2008.
[77] Paksoy MY, Selvi S, Savran A. Ethnopharmacological survey of medicinal plants in
UlukIşla (Niǧde-Turkey). J. Herb. Med. 2016; 6: 42–48.
[78] Eşen B. Aydinlar Köyü ve Çevresinin (Erdemli/Mersin) Etnobotanik Özellikleri. Yüksek
Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Fen Bilim. Enstitüsü 2008.
[79] Özkan AM. Pınarbaşı (Kayseri) Florası Üzerinde Farmasötik Botanik Yönünden
Araştırmalar. Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü 2002.

Türk Farmakope Dergisi 127


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 TÜRKİYE’DE GELENEKSEL TEDAVİDE
KABIZLIĞA KARŞI KULLANILAN BİTKİLER

[80] Özüdoğru B, Akaydın G, Erik S, Yesilada E. Inferences from an ethnobotanical


field expedition in the selected locations of Sivas and Yozgat provinces (Turkey). J.
Ethnopharmacol. 2011; 137: 85–98.
[81] Balos MM. Zeytinbahçe İle Akarçay Arasinda Kalan (Birecik) Bölgenin Florasi ve
Etnobotanik Özellikleri. Yüksek Lisans Tezi, Harran Üniversitesi, Fen Bilim. Enstitüsü
2007.
[82] Sarper F, Akaydin G, Şimşek I, Yeşilada E. An ethnobotanical field survey in the Haymana
district of Ankara province in Turkey. Turkish J. Biol. 2009; 33: 79–88.
[83] Nadiroğlu M, Behçet L, Çakılcıoğlu U. An ethnobotanical survey of medicinal plants in
Karlıova (Bingöl-Turkey). Indian J. Tradit. Knowl. 2019; 18: 76–87.
[84] Kızılarslan Ç. İzmit Körfezi’nin Güney Kesiminde Etnobotanik Bir Araştirma. Yüksek
Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü 2008.
[85] Kızılarslan Ç, Özhatay N. Wild plants used as medicinal purpose in the south part of İzmit
( Northwest Turkey ). Turkish J. Pharm. Sci. 2012; 9: 199–218.
[86] Ali S, Masud T, Abbasi KS. Physico-chemical characteristics of apricot (Prunus armeniaca
L.) grown in Northern Areas of Pakistan. Sci. Hortic. (Amsterdam). 2011; 130: 386–392.
[87] Barolo MI, Ruiz Mostacero N, López SN. Ficus carica L. (Moraceae): An ancient source
of food and health. Food Chem. 2014; 164: 119–127.
[88] Al-Snafi AE. The chemical constituents and pharmacological effects of Convolvulus
arvensis and Convolvulus scammonia- A review. IOSR J. Pharm. 2016; 6: 64–75.
[89] Iranshahy M et al. A review of traditional uses, phytochemistry and pharmacology of
Portulaca oleracea L. J. Ethnopharmacol. 2017; 205: 158–172.
[90] Baytop T. Farmakognozi Ders Kitabı Cilt II. 1971.
[91] Baytop T. Türkiye’de Bitkiler ile Tedavi: Geçmişte ve Bugün. 1999.
[92] Igwe EO, Charlton KE. A Systematic Review on the Health Effects of Plums (Prunus
domestica and Prunus salicina). Phyther. Res. 2016; 30: 701–731.

128 Türk Farmakope Dergisi


DERLEME MAKALESİ

Türk Farmakope Dergisi 2019, 4(2): 129-139


Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2019

ANTİMİKROBİYAL TEDAVİYE ALTERNATİF STRATEJİLER

Çağla BOZKURT GÜZEL*, Büşra ALKAN, Özlem OYARDI


İstanbul Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Mikrobiyoloji ABD, Süleymaniye
Mah.,34116, Fatih-İstanbul.
elmek*: caglabozkurt@gmail.com

Geliş tarihi: 08.05.2019 / Kabul tarihi: 04.06.2019

ÖZET
Antibiyotikler 1940’lı yıllarda penisilinin tedaviye girmesiyle kliniklerde kullanılmaya başlamıştır.
Ülkemizde en sık reçete edilen ilaç grupları arasında yer almaktadır. Antibiyotiklerin yaygın
ve yanlış kullanımı dirençli mikroorganizma, ekonomik yük, toksisite ve ekolojik değişiklikler
gibi istenmeyen sonuçlar doğurmaktadır. Patojen mikroorganizmaların antibiyotiklere karşı
direnci ciddi bir küresel sorundur. Çoklu ilaca dirençli bakterilerin ortaya çıkması, geleneksel
antimikrobiyallere ilgi duyulmasına neden olmuştur. Antibiyotik direnci artan bir sorundur, bu
yüzden antimikrobiyal tedaviye alternatif yollar aranmaya başlanmıştır: Bunlardan biri olan
aşı koruyucu olarak kullanılmaktadır. Bir diğer seçenek, bakteriyofajların (faj) antimikrobiyal
ajanlar olarak kullanılmasıdır. Ayrıca, bal birçok kültürde eski zamanlardan beri antibakteriyel
madde olarak kullanılmıştır. Bunun yanı sıra, esansiyel yağlar genel olarak içeriklerinden
kaynaklanan antimikrobiyal bir etkiye sahiptir. Gümüşün antibakteriyel etkileri antik çağlardan
beri fark edilmiştir ve Ag + şu anda çeşitli uygulamalarda bakteri üremesini kontrol etmek
için kullanılmaktadır. Fotodinamik tedavi, bakteriler, virüsler, mantarlar ve parazitlerin
neden olduğu enfeksiyonların tedavisi için non-invaziv bir antimikrobiyal yaklaşımdır. Larva
tedavisi olarak da bilinen sinek larvalarının antimikrobiyal kullanımı, uygarlığın başlangıcına
dayanmaktadır. Ayrıca, sarımsak ve probiyotikler antimikrobiyal tedaviye alternatif olarak
kullanılır. Bu çalışmanın amacı, antibiyotiklere direnç nedeniyle antimikrobiyal tedavi için
alternatif stratejilerin önemini vurgulamaktır.
Anahtar kelimeler: Antimikrobiyal terapi, Bal, Gümüş, Probiyotik, Bakteriyofaj tedavisi.

Türk Farmakope Dergisi 129


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 ANTİMİKROBİYAL TEDAVİYE ALTERNATİF STRATEJİLER

ALTERNATIVE STRATEGIES FOR ANTIMICROBIAL THERAPY

ABSTRACT
In the 1940’s, antibiotics came into clinical use when penicillin was introduced to treatment
protocols. Antibiotics are one of the pharmacological groups that are frequently prescribed.
Broad and inaccurate usage of antibiotics can lead to undesirable results such as economic
burden, toxicity, ecological changes and resistance microorganisms. Resistance of pathogenic
microorganisms to antibiotics is a serious global health concern. The emergence of multiple
drug-resistant bacteria has prompted interest in alternatives to conventional antimicrobials.
Antibiotic resistance is an increasing problem, therefore, alternative routes to antimicrobial
treatment have been investigated: One of them is vaccination and it is used as a preservative
treatment. One another option is to use bacteriophages (phage) as antimicrobial agents.
Also, honey has been used as an antibacterial agent since ancient times in many cultures. As
well as, essential oils have an antimicrobial effect that arises from their contents in general.
The antibacterial effects of silver have been noticed since antiquity, and Ag + is currently
used to control bacterial growth in a variety of applications. Photodynamic therapy is a non-
invasive antimicrobial approach for treatment of infections caused by bacteria, viruses, fungi
and parasites. The antimicrobial use of fly larvae, also known as larval therapy, dates back
to the beginnings of civilisation. Also, garlic and probiotics are be used as an alternative to
antimicrobial therapy. The aim of this review is to emphasize the importance of alternative
strategies for antimicrobial therapy due to resistance to antibiotics.
Keywords: Antimicrobial therapy, Honey, Silver, Probiotic, Bacteriophages therapy.

GİRİŞ
Antibiyotikler, mikroorganizmaların neden olduğu enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde ve
profilaksisinde kullanılan, klinik açıdan önem taşıyan ilaçlardır. Antibiyotiklerin keşfi, insan
sağlığı açısından önemli bir dönüm noktası olmuş ve bu ilaçların klinikte kullanılmasıyla birlikte
enfeksiyon hastalıklarına bağlı mortalite ve morbidite oranları dramatik olarak azalmıştır. İlk
antibiyotik olan penisilin 1928’de Alexander Fleming tarafından keşfedilmiş, uzun bir gelişim
sürecinden sonra 1940’lı yıllarda klinik kullanım için uygun hale getirilmiştir. Hemen ardından
antibiyotiklerin altın dönemi olarak da bilinen sefalosporinler, tetrasiklinler ortaya çıkmıştır.
Geliştirilen bu antibiyotikler yeterli antimikrobiyal etkiyi sağladığı için diğer bütün tedavi
yöntemleri bırakılmıştır. Bununla birlikte antibiyotiklerin keşfiyle birlikte, mikroorganizmaların bu
ilaçlara karşı direnç kazanabileceği öngörülmemiştir. Yeni antibiyotikler kullanıma sunuldukça
antibiyotik direnci göz ardı edilmiştir. Günümüzde antibiyotik keşifleri oldukça yavaşlarken,
antibiyotik direnci gösteren mikroorganizma sayısı artmış ve antibiyotiklerin etkisini kaybettiği
rapor edilmiştir. Bu yüzden antimikrobiyal tedaviye alternatif yollar aranmaya başlanmıştır [1, 2].

130 Türk Farmakope Dergisi


ANTİMİKROBİYAL TEDAVİYE ALTERNATİF STRATEJİLER Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

Yeni tedaviler araştırılmakla birlikte yüzyıllardan beri kullanılan eski tedavilere dönüş de
başlamıştır. Bunları bal, esansiyel yağlar, kurtçuk tedavisi, bakteriyofaj tedavisi, gümüş,
probiyotik, sarımsak, aşı, fotodinamik tedavi şeklinde sıralamak mümkündür. Günümüzde bu
tedavileri tercih etme sıklığı artmaktadır. Yapılan araştırmalar bal, sarımsak, bitki ve özütlerinin
içeriğinde bulunan kimyasallardan dolayı antimikrobiyal özellik gösterdiğini, gümüşün bulunan
dört formundan sadece Ag+ katyonunun antimikrobiyal etkiyi sağladığı, kurtçuk tedavisinde
sinek kurtçuklarının, bakterileri yutarak yaraya debridman yapmasıyla antimikrobiyal etki
gösterdiği, aşının enfeksiyonlara karşı koruyucu özelliğinden dolayı antimikrobiyal etkisi
olduğu, probiyotiklerin bağırsak mikrobiyotasındaki kötü mikroorganizmaları yok ederek
antimikrobiyal etki sağladığı, bakteriyofaj terapisinde fajların yani basit yapılı virüslerin hücre
duvarını yıkarak antimikrobiyal etki gösterdiği ve fotodinamik tedavide ışının, duyarlaştırıcı
ajan ve oksijenle birlikte hücrede hasara sebep olarak antimikrobiyal etki sağladığı tespit
edilmiştir [1].
Yapılan araştırmalar, antimikrobiyal tedaviye alternatif olan bu yollarla ilgili bilgileri arttırarak
birçok veriyi gözler önüne sermiştir ve bu derleme ile son yıllardaki gelişmeler özetlenmiştir.

1. ANTIMIKROBIYAL TEDAVI NEDIR?


Antimikrobiyal tedavi fikri 19. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkmaya başlamıştır. Paul Ehrlich
sifiliz tedavisinde salvarsanı kullanarak kimyasal maddelerin enfeksiyon hastalıklarının
tedavisinde kullanılabileceğini göstermiştir. Penisilin 1928’de Alexander Fleming tarafından
keşfedilmiştir ve uzun çalışmalar sonucu 1940’da klinik kullanıma uygun hale getirilmiştir.
Takiben antibiyotik keşfinin altın dönemi olarak bilinen 1940’lı yıllarda sefalosporin, tetrasiklin,
izoniazid, polimiksin, vankomisin, metisilin, kloramfenikol, eritromisin kullanıma girmiştir.
Antibiyotiklerin o dönemde kullanılan tedavilerde yeterli olması ve piyasaya sürekli yeni ajan
gelmesi nedeniyle bakteriyel patojenlerde direnç gelişme olasılığı önemsenmemiştir [2,3].
Geleneksel antibiyotiklerin ve sentetik antimikrobiyal ilaçların yaygın, hatalı, akılcı olmayan
kullanımı dirençli mikroorganizmaların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Antibiyotik
direncinin en önemli nedeni antibiyotik kullanımının bilinçsiz bir şekilde artmasıdır. Her yıl tüm
dünyada antibiyotik direncine bağlı 700.000 ölüm meydana geldiği tahmin edilmektedir [4].
Bununla birlikte piyasadaki antibiyotiklerin, tedavi hızına yetişemediği gözlenmektedir.
Üretilen antibiyotiklere karşı mikroorganizmaların hızla direnç kazanması ve enfeksiyon
hastalıklarına bağlı mortalitedeki artış yeni antimikrobiyal ajanların araştırılmasına neden
olmaktadır [5]. Pseudomonas aeruginosa, Acinetobacter baumannii, Enterococcus faecium
ve Mycobacterium tuberculosis gibi türlerin çoğu antibiyotiğe dirençlidir. Bu yüzden genellikle
yeni antimikrobiyal ajanların hedefleri bu bakteriler olmaktadır.
Daptomisin siklik lipopeptid yapıda yeni bulunan bir antibiyotiktir. Antibakteriyel aktivitesi
kalsiyum iyon konsantrasyonuyla ilişkilidir. Daptomisinin, Gram pozitif metisiline duyarlı

Türk Farmakope Dergisi 131


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 ANTİMİKROBİYAL TEDAVİYE ALTERNATİF STRATEJİLER

Staphylococcus aureus (MSSA), metisiline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA), koagülaz


negatif stafilokoklar (KNS), enterokoklara, streptokoklara,  Streptococcus pneumoniae’ya bazı
Gram pozitif anaeroblara; Clostridium türleri ve peptostreptokoklara etkili olduğu bildirilmiştir.
Linezolid, oksazolidinon sınıfında yer alan sentetik bir antibiyotiktir. Linezolid protein sentez
inhibitörü olup bakteriyel protein sentezinin erken dönemini inhibe etmektedir [5]. Gram
pozitif mikroorganizmalara etkili metisiline duyarlı-dirençli S. aureus, KNS, vankomisin
duyarlı-dirençli  E. faecium ve  Enterococcus faecalis, streptokoklar, penisiline dirençli dâhil
S. pneumoniae’ya etkilidir, Mycoplasma pneumoniae, Mycoplasma hominis, Ureaplasma
urealyticum, Nocardia spp., M. tuberculosis’e karşı etkili olduğu bildirilmiştir [6,7].
Bunun dışında tedizolid, televansin, dalbavansin, tigesiklin, ertapenem, sefditoren gibi yeni
antibiyotikler de günümüzde kullanıma sunulmuştur.
Piyasaya yeni bir molekül çıkarmanın maliyeti çok fazlayken, geliştirme süreci yaklaşık
15-20 yıl sürmektedir. Bu yüzden ilaç firmaları antibiyotikler yerine hastaların uzun dönem
kullanacağı ilaçlara odaklanmışlardır. Bütün bunlar gelecekte hastalıkların antibiyotiklerle
tedavi edilemeyeceğini göstermektedir. Bu yüzden antimikrobiyal tedaviye alternatif veya
yardımcı yollar aranmaktadır. Bulunan yolların bazıları yüzyıllar öncesine dayanmaktadır,
bazıları geleneksel antibiyotiklerle aynı gelişimsel sorunlara sahiptir, bazıları özel klinik
alanlarla ilişkili olabilecek yaklaşımlar olup, bazıları antibiyotik tedavisine ek olarak faydalı
olabileceği düşünülmektedir [1].
Enfeksiyonları tedavi etmek amacıyla kullanılan antibiyotikler yerine günümüzde araştırılan
potansiyel alternatiflere esansiyel yağlar, bal, sarımsak, probiyotik, kurtçuk tedavisi,
fotodinamik tedavi, aşılar, gümüş, bakteriyofaj tedavisi örnek verilebilir.

2. ANTIMIKROBIYAL TEDAVIYE ALTERNATIF STRATEJILER


2.1. Esansiyel Yağlar
Bitkiler ve ekstraklarının tedavide kullanımı çok eski yıllara dayanmaktadır. “Esansiyel
yağ” terimi, ilk kez bir ilacın “Quinta essentia”in etkili bileşenini adlandıran Paracelsus von
Hohenheim tarafından 16. yüzyılda kullanılmıştır [8]. Fitokimyasallar yani bitki türevi olarak
bilinen bileşikler bitkiler, insanlar ve hayvanlarda geniş biyolojik aktiviteye sahiptirler. Şimdiye
kadar fenoller, flavonoidler, tanenler, saponinler, uçucu yağlar vb. gibi 80.000’den daha fazla
bileşik tanımlanmıştır [9]. Uçucu yağlar bitkilerin yaprak, çiçek, kabuk, tohum ve köklerinden
genellikle su buharı distilasyonu veya farklı özütleme yöntemleri kullanılarak elde edilen, oda
sıcaklığında genellikle sıvı formda ve kolayca kristalleşebilme özelliğine sahip, çoğunlukla
renksiz veya açık sarı renkli yağımsı karışımlardır. Bulundukları bitkiye karakteristik koku ve
yakıcı lezzet veren bu bileşenlerin en belirgin özellikleri oda sıcaklığında uçucu ve kokulu
olmalarıdır [10]. Uçucu yağlar, başlıca terpenlerden oluşan doğal, karmaşık, çok bileşenli
sistemlerdir.

132 Türk Farmakope Dergisi


ANTİMİKROBİYAL TEDAVİYE ALTERNATİF STRATEJİLER Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

Son yıllarda antibiyotiklere dirençli suşların ortaya çıkması ve sentetik ilaçlarda yan etkilerin
daha fazla olması bilim adamlarını alternatif tedavi yolları bulmaya yöneltmiştir. Bu doğrultuda
yapılan çalışmalardan elde edilen sonuçlar, tıbbi amaçla kullanılan bitkilerin uçucu yağlarının
antimikrobiyal aktivitelerinin olduğunu göstermektedir [8].

2.2. Bal Terapisi


Bal, bitkilerin çiçeklerinde ya da diğer canlı kısımlarında bulunan nektar bezlerinden salgılanan
nektarın ve bitki üzerinde yaşayan bazı böceklerin, bitkilerin canlı kısımlarından yararlanarak
salgıladığı maddelerin, bal arıları (Apis mellifera) tarafından toplanması, vücutlarında
bileşimlerinin değiştirilip petek gözlerine depo edilmesi ve buralarda olgunlaşması sonucunda
meydana gelen tatlı bir ürün olarak tanımlanmaktadır [11].
Geleneksel tıpta bal, cilt iyileştirici özelliğiyle dünya çapında tanınmıştır. Pers geleneksel tıbbı
balın yara, egzama ve iltihap tedavisinde etkili olduğunu belgelemiştir. Eski Yunanlılar ve
Mısırlılar, balı cilt yaralarını ve yanıklarını tedavi etmek için topikal olarak kullanmışlardır [12].
Balın iyileştirici özelliği, antibakteriyel aktivite göstermesi, nemli bir yara durumunu sürdürmesi
ve yüksek viskozitesinin enfeksiyonu önlemek için koruyucu bir bariyer oluşturmasına yardımcı
olmasıyla sağlanmaktadır. İmmünomodülatör özelliği de yara onarımı ile ilgilidir [13]. Balın
birçok farmakolojik etkiye sahip olduğu ve çeşitli yaralanmalara ve hastalıklara karşı faydalı
olduğu ayrıca antioksidan, antienflamatuvar, antibakteriyel, antidiyabetik, antiviral, antifungal
ve anti-tümör etkilerinin olduğu yapılan çalışmalarda kanıtlanmıştır [12].

2.3. Sarımsak
Botanik adı Allium sativum L. olan sarımsak, soğan adı verilen çok sayıda soğancıktan
(diş) oluşmuş, kendine özgü renk, koku ve lezzeti çeşitlere göre değişebilen bir bitkidir [14].
Sarımsakla ilgili en eski bilgiler M.Ö. 2600-2100’lü yıllarda Sümerler tarafından yazılmıştır.
Mısır piramitlerinin inşasında besin kaynağı olarak kullanılmıştır.
Eski mısır firavunlarından Tutankamen’in mezarında çok sayıda sarımsak dişi bulunmuştur.
Roman bilimcileri, sarımsağın mide hastalıkları, köpek ve yılan ısırmaları, akrep sokmaları,
astım, tümörler ve kasılmalarda nasıl kullanılabileceğini ‘Historia Naturalis’ adlı kitaplarında
tanımlamışlardır. Sarımsak, Afrika’da amipli dizanteri tedavisinde kullanılmıştır. Sarımsağın
antimikrobiyal özelliklerine dair ilk ipuçları Fransızlar tarafından 1721’de ortaya atılmıştır
[15]. Sarımsak, Orta çağdan II. Dünya Savaşı’na kadar yaraları tedavi etmek amacıyla da
kullanılmıştır.
Savaş sırasında yaralanan askerlerin yaralarına ezilmiş sarımsak olarak sürülerek
enfeksiyonların yayılması önlenmiştir [14]. Yüzyıllar boyunca çoğu rahatsızlığa çare olarak
kullanılan ve kardiyovasküler hastalıklara, kansere karşı da kullanıldığı bilinen sarımsağın
antifungal, antibakteriyel ve antiviral etkilerinin olduğu rapor edilmiştir [1,16].

Türk Farmakope Dergisi 133


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 ANTİMİKROBİYAL TEDAVİYE ALTERNATİF STRATEJİLER

Yapısında çoğunlukla su bulunan sarımsağın (%65), kurumadde içeriğini karbonhidratlar


(fruktoz, sakaroz), enzimler (allinaz, katalaz gibi), kükürtlü bileşikler, protein, serbest amino
asitler, A, B1, B2, niasin, C vitamini ve lipitler oluşturmaktadır [17].

2.4. Probiyotikler
1965 yılında Lily ve Stillwell tarafından tanımlanan probiyotik kelimesi “yaşam için” anlamına
gelen Latince “pro” ve “bios” kelimelerinden türetilmiştir [18]. Günümüzde probiyotikler,
yeterli sayıda kullanıldığında bazı sağlık yararları sağlayan canlı mikroorganizmalar olarak
tanımlanmaktadır [1]. Probiyotik bakteriler Gram pozitif, sporsuz, basil şeklinde olup,
üreyebildikleri sıcaklık aralığı 35-38°C ve pH aralığı 5.5-6.0’dır. Probiyotik bakteriler mide
asidine, safra tuzuna ve lizozim enzimine diğer bakterilerden daha dirençlidir. Probiyotik
bakteriler laktik asit, asetik asit, bakteriyosin gibi antimikrobiyal maddeler üreterek,
bağırsaklarda bulunan istenmeyen mikroorganizmaların çoğalma hızını kontrol ederler
[18]. Probiyotiklerin bağırsak fizyolojisi üzerine etkide bulunarak immün sistemi uyardığı
ve konakçının sindirim sistemi, üst solunum yolu ve ürogenital sistem mukozal yüzeyini
etkileyerek sağlığı iyileştirici, hastalık riskini azaltıcı potansiyel etkiye sahip olduğu rapor
edilmiştir [19, 20].

2.5. Kurtçuk Tedavisi (Larva Tedavisi)


Kurtçuklar, bacak ülserleri, basınç yaraları, diyabetik ve nekrotik ülserler gibi kronik yaraların
yanı sıra enfekte olmuş cerrahi yaralar, yanıklar ve travma yaralanmalarının tedavisinde
kullanılmaktadır [21].
Sinek kurtçukları Lucilia sericata, geçmişte kronik, enfekte olmuş yaralar için debridman
ajanı olarak kullanılmıştır. İlk olarak kabile halkı tarafından kullanılan maggot debridman
tedavisi (MDT), I. Dünya Savaşı’ndan sonra Batı’da yaygın olarak osteomiyelit, gazlı kangren
yaralarının tedavisi için kullanılmaya başlanmıştır [22]. Penisilinin keşfedilmesinin ardından
cerrahi olarak kullanılan kurtçuk tedavisi bırakılmıştır [23]. İlerleyen zamanlarda, antibiyotik
direncinin ortaya çıkması ve dünya çapındaki kronik yaralarla ilgili artan sorunlar sebebiyle
kurtçuk tedavisi kullanımı tekrar gündeme gelmiştir [24].
Larva debridman tedavisi, kurtçuk tedavisi olarak bilinmektedir. Genellikle L. sericata sineğinin
yaşayan larvaları kullanılarak mekanik debridman yapılmaktadır. Kurtçuk tedavisinin,
debridmanın yanı sıra, antimikrobiyal ve iyileşmeyi stimüle edici etkileri bulunmaktadır. Larva
tedavisi selektif, kolayca uygulanabilir ve hızlıdır [25].

2.6. Fotodinamik Tedavi


Yüzyıllar boyunca güneş ışığı Eski Mısır, Roma ve Uzak Doğu kültürlerinde, hastalıkların
tedavisi amacıyla kullanılmıştır [26]. Yunan medeniyetinde de ışık ile tedavi kullanılmakta olup
“helioterapi” terimi ortaya konulmuştur [27]. Rabb, Jesionek ve Von Tappenier 1904 yılında

134 Türk Farmakope Dergisi


ANTİMİKROBİYAL TEDAVİYE ALTERNATİF STRATEJİLER Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

ışığın, duyarlaştırıcı bir ajan ve oksijen ile birlikte kullanımının hastalıklı hücreleri hasara
uğrattığını göstererek, bu durumu “fotodinamik tedavi” (FDT) olarak isimlendirmişlerdir [28].
FDT, fizik, kimya ve farmakoloji bilimlerinin ortak paydası olan disiplinler arası tedavi yöntemidir
[29]. FDT; fotoduyarlaştırıcı (fotosensitizer - (FS) bir ajan varlığında, uygun dalga boyunda ve
dozunda bir ışık uygulamasıyla reaktif oksijen türleri oluşturularak hedef hücrelerin canlılığının
son bulması olarak tanımlanmaktadır [26].
FS ajan ve ışık, teorik olarak tek başına hücreler üzerinde yeterli sitotoksik etkiye sahip değildir.
FS interstisyel enjeksiyon yoluyla ya da hedef bölgeye püskürtülerek uygulanmaktadır. FS’yi
aktive eden ışık yüksek yoğunluğa sahip spesifik dalga boyunda olmalıdır. FDT’nin medikal
alandaki hedef noktalarını, mikroorganizmalar ve tümör hücrelerinde bulunan, mitokondri,
plazma membranı, lizozomlar ve endoplazmik retikulum oluşturmaktadır [30].

2.7. Aşılar
Aşılamayı 1700’lü yıllarda Edward Jenner’in keşfettiği bilinmektedir [31]. Hem bakteriyel
hem de viral hastalıkları önleyen aşılar, yıllardır bulunmaktadır ve bazı durumlarda bunların
kullanımı antibiyotiklerden daha önce gelmektedir. Aslında, boğmaca ve difteri gibi bazı
hastalıklar için hala en önemli enfeksiyon kontrol şeklidir ve önlemenin bir tedaviden daha iyi
olduğu tespit edilmiştir [1].

2.8. Gümüş
Gümüşün yanık ve yara tedavisinde ve çeşitli bakteriyel enfeksiyonları iyileştirmedeki etkisi
çok eski zamanlardan beri bilinmektedir. Geçmişte Persler, Yunan ve Romalılar, gümüşün
antibakteriyel etkisinin olduğunu keşfettiklerinde, gıdalarını gümüş kaplarda muhafaza ettikleri
bilinmektedir. Orta çağlardaki veba salgınlarında, aristokratların yemek takımlarında gümüş
kullanmalarının, vebadan korunmalarına yardımcı olduğu belirlenmiştir [32].
Yıllardır kullanılan gümüş sülfadiazin (AgSD) gümüş ve sülfadiazin kombinasyonudur. Geniş
spektrumlu bir antimikrobiyal maddedir. %1 suda çözünür krem halinde yanık-yara tedavisinde
kullanılmaktadır [32].
Japonya’da seramik ürünlere antimikrobiyal özellik kazandırmak amacıyla gümüş zeolit
kaplanarak üretilir. Yiyeceklerin korunmasında, medikal ürünlerin dezenfeksiyonu için ve
malzemelerin dekontaminasyonunda bu tür seramikler kullanılmaktadır [33].

2.9. Bakteriyofaj Tedavisi


Bakteriyofaj (faj), Eski Yunanca’da bakteri yiyen anlamına gelmektedir. Fajlar, 20-30 dakikalık
kısa yaşam sikluslarıyla, DNA ya da RNA’ya sahip, basit yapıda virüsler olarak bilinmektedir
[34]. Bakteriyofajların varlığı ilk kez 1896 yılında Ernest Hankin tarafından fark edilmiştir.
Frederick Twort tarafından 1913 yılında ‘bakterileri enfekte ederek öldüren bir etmen’ olarak

Türk Farmakope Dergisi 135


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 ANTİMİKROBİYAL TEDAVİYE ALTERNATİF STRATEJİLER

tanımlamış olsa da; Felix d’Herelle, 1917’de “dizanteri basilinin görünmez bir mikrobunu”
keşfederek bakteriyofaj olarak adlandırmış ve bakteriyofajların antimikrobiyal etkisini açıklayan
ilk kişi olmuştur [35]. Bakteriyofajlar, elektron mikroskopta ise ilk kez 1940’ta Helmut Rushka
tarafından görüntülenmiştir [36].
Fajlar, litik ve lizojenik siklus olmak üzere iki tür yaşam döngüsüne sahiptir. Litik (virülan) fajlar;
normal florada minimal bozulma, düşük toksisite, antibiyotiklerle çapraz direnç oluşturmama,
hızlı iyileşme sağlama gibi bir dizi doğal özellikleri nedeni ile potansiyel antibakteriyel olarak
kullanılmaktadırlar [37].
Bakteriyofaj genomunun bakteri hücresine penetrasyon mekanizması, virüsün morfolojisine
bağlı olarak farklılık göstermekle beraber, genellikle kuyruğun kasılıp bakteri hücre duvarında
bir delik oluşturmasıyla açıklanmaktadır. Viral genomun, konakçı hücrenin RNA polimeraz
enzimiyle transkripsiyonu, erken mRNA oluşumuna neden olmaktadır. Bakterinin metabolik
mekanizması virüs tarafından ele geçirilir ve metabolik süreç, yeni virüs bileşenlerinin
üretilmesine yönlendirilir. Bu bileşenler daha sonra biraraya gelerek virionu oluşturmaktadır
(latent dönem). Pirojen litik fajlar, serbest kalırken bakteri hücresini lize ederek onun hızlı bir
şekilde ölümüne neden olur [38, 39].

SONUÇ
Günümüzde yeni tedaviler aranmakla birlikte yüzyıllardan beri kullanılan eski tedavilere dönüş
de başlamıştır. Bunları bal, esansiyel yağlar, kurtçuk tedavisi, bakteriyofaj tedavisi, gümüş,
probiyotik, sarımsak, aşı, fotodinamik tedavi şeklinde sıralamak mümkündür. Günümüzde bu
tedavileri tercih etme sıklığı artmaktadır. Yapılan araştırmalar bal, sarımsak, bitki ve özütlerinin
içeriğinde bulunan kimyasallardan dolayı antimikrobiyal özellik gösterdiğini, gümüşün bulunan
dört formundan sadece Ag+ katyonunun antimikrobiyal etkiyi sağladığı, kurtçuk tedavisinde
sinek kurtçuklarının, bakterileri yutarak yaraya debridman yapmasıyla antimikrobiyal etki
gösterdiği, aşının enfeksiyonlara karşı koruyucu özelliğinden dolayı antimikrobiyal etkisi
olduğu, probiyotiklerin bağırsak floramızdaki patojen mikroorganizmaları yok ederek
antimikrobiyal etki sağladığı, bakteriyofaj terapisinde fajların yani basit yapılı virüslerin hücre
duvarını yıkarak antimikrobiyal etki gösterdiği ve fotodinamik tedavide ışının duyarlaştırıcı
ajan ve oksijenle birlikte hücrede hasara sebep olarak antimikrobiyal etki sağladığı tespit
edilmiştir.
Bahsedilen alternatif yöntemlerin, tedavide antibiyotikler kadar kesin sonuç vermese bile,
tedaviye yardımcı olarak kullanabilecekleri net bir şekilde bildirilmiştir. Yapılan araştırmalar,
antimikrobiyal tedaviye alternatif olan bu yollarla ilgili bilgileri arttırarak birçok veriyi gözler
önüne sermiştir ve bu derleme ile son yıllardaki gelişmeler özetlenmiştir.

136 Türk Farmakope Dergisi


ANTİMİKROBİYAL TEDAVİYE ALTERNATİF STRATEJİLER Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

KAYNAKÇA
[1] Denyer PS, Hodges N, Gorman SP, Gilmore B. Alternative Strategies for Antimicrobial
Therapy. 8th Edition, Hugo and Russell’s Pharmaceutical Microbiology, Wiley Blackwell,
UK, 2011. 9781444330632.
[2] Oyardı Ö, Bozkurt-Güzel Ç. Yeni aday antimikrobiyal moleküllerin mikroorganizmalar
üzerine oluşturduğu etkilerin belirlenmesi. Türk Farmakope Dergisi 2019;4 (1): 69-79.
[3] Tabak F. Klinikte antibiyotik kullanımı. Pratikte Antibiyotik Kullanım Sempozyumu 1997;
81-90.
[4] European Committee: Health And Food Safety. Antimicrobial Resistance. 16.10.2017
tarihinde http://ec.europa.eu/dgs/health_food-safety/amr/index_en.htm. adresinden
erişildi.
[5] Wainwright M, Maisch T, Nonell S. Photo antimicrobials-are we afraid of the light?
Lancet Infect Dis 2017; 17 (2): 49-55.
[6] Saltoğlu N. Yeni Antimikrobiyaller. Antimikrobik Kemoterapi Günleri, İstanbul, Türk
Mikrobiyol Cem 2014; 7-10.
[7] Diekema DJ, Jones RN. Oxazolidinone antibiotics. Lancet 2001; 358 (9297): 1975-
1982.
[8] Çelik E, Çelik YG. Bitki uçucu yağlarının antimikrobiyal özellikleri. Mikrobiyol Derg 2007;
5 (2): 1-6.
[9] Narimani RM, Nobakht A, Shahryar HA, Kamani J, Lotfi A. Influence of dietary
supplemented medicinal plants mixture (Ziziphora, oregano and peppermint) on
performance and carcass characterization of broiler chickens. J Med Plants Res 2011;
5 (23): 5626- 5629.
[10] Sevinç A, Merdu B. Türkiye’de yetişen uçucu yağ içeren bitkiler ve kullanım alanları,
Bitirme Ödevi, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü, 1995.
[11] Doğan H. Çiçek ballarının kimyasal, fiziksel ve antimikrobiyal özelliklerinin belirlenmesi,
Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi, 2014.
[12] Eteraf-Oskouei T. Traditional and modern uses of natural honey in human diseases.
Iran J Basic Med Sci 2013; 16 (6): 731-742.
[13] Mandal DB. Honey: its medicinal property and antibacterial activity. Asian Pac J Trop
Biomed 2011; 1 (2): 154-160.
[14] Çakmakçı S, Gündoğdu E. Sarımsak: Bileşimi, gıda sanayisinde kullanımı ve sağlık
üzerine etkileri. Gıda ve Yem Bilimi Teknolojisi 2005; 8: 20-25.
[15] Haris JC, Cottrell SL, Plummer S, Lloyd D. Antimicrobial properties of Allium sativum
(garlic). Appl Microbiol Biotechnol 2001; 57 (3): 282-286.
[16] Taşkın R, Özgen U, Babacan M, Tuncel E, Koyuncu M. Sarımsak ve bazı Allium türlerinin
antimikrobik etkileri üzerine karşılaştırmalı bir çalışma. Ankara Ecz Fak Derg 1997; 26
(2): 77-82.

Türk Farmakope Dergisi 137


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019 ANTİMİKROBİYAL TEDAVİYE ALTERNATİF STRATEJİLER

[17] Baytop T. Türkiye’de Bitkilerle Tedavi. Nobel Tıp Kitabevi, İstanbul 1999, 9754200211.
[18] Işıdan H. Probiyotikler. Araştırma Bült 2009; 9(1): 9-10.
[19] Ceyhan N, Alıç H. Bağırsak mikroflorası ve probiyotikler. Türk Bil Derlem Derg 2012; 5
(1):107-113.
[20] Karahan ZC, Güvener E. Probiotics. J Clin Microbiol Infect Dis 1999; 4(3): 156-162.
[21] Nigam Y, Bexfield A, Thomas S, Ractliffe NA. Maggot Therapy: The Science and
Implication for CAM Part II, Maggots Combat Infection. Advance Access Publication
2006; 3(3): 303–308.
[22] Baer WS. The treatment of chronic osteomyelitis with the maggot (larva of the blow fly).
Clin Orthop Relat Res 2011; 469(4): 920-944.
[23] Pechter EA, Sherman RA. Maggot therapy: the surgical metamorphosis. Plast Reconstr
Surg 1983; 72(4): 567–570.
[24] Sherman RA, Pechter EA. Maggot therapy: a review of the therapeutic applications of
fly larvae in human medicine, especially for treating osteomyelitis. Med Vet Entomol
1988; 2(3): 225–230.
[25] Yanar F, Baktıroğlu S. Akut enfeksiyonda cerrahi tedavi. Totbid 2015; 14: 392–397.
[26] Onat H, Tosun G. Diş hekimliğinde fotodinamik tedavi. J Dent Fac Atatürk Uni 2014;
24(1): 119-124.
[27] Daniell MD, Hill JS. A history of photodynamic therapy. Aust NZJ Surgery 1991; (5):
340-348.
[28] Meisel P, Kocher T. Photodynamic therapy for periodontal diseases: state of the art, J
Photochem Photobiol B 2005; 79(2): 159-170.
[29] Sharman WM, Allen CM, Van Lier JE. Photodynamic therapeutics: basic principles and
clinical applications. Drug Dis Today 1999; 4(11): 507-517.
[30] Allison RR, Bagnato VS, Cuenca R, Downie GH, Sibata CH. The future of photodynamic
therapy in oncology, Future Oncol 2006; 2(1): 53-71.
[31] Nicholls EF, Madera L, Handcock REW. Immunomodulators as adjuvants for vaccines
and antimicrobial therapy. Ann N Y Acad Sci 2010; 1312: 46-61.
[32] Caner İE, Kirmusaoğlu S. Nanoteknolojide nano gümüşün antibakteriyel özelliği. Haliç
Üni Fen Bil Derg 2018; 1: 119-130.
[33] Rai M, Yadav A, Gade A. Silver nanoparticles as a new generation of antimicrobials.
Biotechno Adv 2009; 27(1): 76–83.
[34] O’flaherty S, Ross RP, Coffey A. Bacteriophage and their lysins for elimination of
infectious bacteria. FEMS 2009; 33(4): 801-819.
[35] Nobrega F, Costa A, Kluskens L, Azeredo J. Revisiting phage therapy: new applications
for old resources. Trends Microbiol 2015; 23(4): 185-191.
[36] Aydoğan D, Hadimli HH. Bakteriyofaj tedavisi. Etlik ve Mikrobiol Derg 2016; 27(1): 38-
47.

138 Türk Farmakope Dergisi


ANTİMİKROBİYAL TEDAVİYE ALTERNATİF STRATEJİLER Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

[37] Ergin F, Yıldız G, Göçer ÇME, Küçükçetin A. Bakteriyofajların antibakteriyel ajan olarak
kullanımı. Akademik Gıda 2017; 15(2): 172-181.
[38] Hanlon GW. Bacteriophages: an appraisal of their role in the treatment of bacterial
infections. IJAA 2007; 30(2): 118-128.
[39] Ryan EM, Gorman SP, Donnelly RF, Gilmore BF. Recent advances in bacteriophage
therapy: how delivery routes, formulation, concentration and timing influence the
success of phage therapy. J Pharm Pharmacol 2011; 63(10): 1253-1264.

Türk Farmakope Dergisi 139


Cilt:4 Sayı:2 Yıl: 2019

140 Türk Farmakope Dergisi

You might also like