You are on page 1of 12

~~

TURK DONYASI
ARAS TIRMALARI ~ ,r .

İki ayda bir yayınlarur.


Sahibi .
Türk Dünyası Ara§tırmaları Vakfı adına · ,.
Prof. Dr. Turan YAZG4\N
. Yazı ݧleri Müdürü :
Saadet Pınar YILDIRIM
Ar§lv ve Tashih
Muhiddin NALBANTOGLU
İdarehane
Ankaravi Mehmet Efendi Medresesi,
Bel~iye Sarayı Arkası,· Saraçhane/İs.tanbul ·
Telefon: 511 10 06 - 5ıi 18 33 Posta Çeki Hesabı: 141720
Dizgi
Türk Dünyası Ara§tırmaları Vakfı
Yuluğ Tekin Dizgi Merke~
Baskı ·

RenkOfset
Abone Bedeli
Yurtiçi: 100.000 TL. Yurtdı§ı: 50 $

71
NİSAN91
TÜRKİYE SELÇUKLU
.. . DEVLETi'NİN
.
üZELLIKLERI ·
Yrd. Doç.Dr. Salim KOCA 1

Türkfer, sadece İslam dinine girmekle kalmamışlar, İslam dünyasının en kudretli savunu-
cuları, İslam medeniyetinin de en büyük temsilcileri olmuşlardır. Daha Halife Me'mun (813-833)
zamanında kurulmaya başlayan Türk bassa ordusu ve başlannda bulunan Türk komutanları,
Abbasi-İslam İmparatorluğu'nu iki asır süre ile iç ve dış tehlikelere karşı başarıyla savunmuş­
lardır1. Fakat, Türk komutanlarının imparatorluk içinde nüfuzlarını gillikçe artırrnalan, hali-
felerili arasında başlayan iç mücadele, müsbet hizmet safbasının kesilmesine yol açmıştır. XI.
yüzyıla gelindiğinde, sadece Bağdad ve çevresine ilıükmeden Abbasi iktidarı, İslam dünyasını
korumak şöyle dursun, kendisini bile korumakta acze düşmüştür. Başta, temellerine kadar
sarsılmış olan Abbasi iktidarını ayakta tutmak üzere, birliğini kaybetmiş, bölünmüş, parçalanmış,
maddeten ve manen çökmüş İslam dünyasını koruyacak ve savunacak taze kuvvetiere ihtiyaç
vardı. Bu durumu tam zamanında idrak etmiş olan Abbasi Halifesi Kairn bi-Emrillab (1031-1075),
Horasan'da yeni bir Türk devleti kurmuş olan Tuğrul Bey'i (1040-1063) Bağdad'a davet edip,
dünyevi yelkilerini bu büyük Türk hükümdanna bırakmakta tereddüt etmemiştir. Bu suretle
Türkler, Büyük Selçuklu Devleti'nin kuruluşundan tam 15 yıl sonra islam dünyasının kaderine
tamamen ilakim olmuşlar ve onu iç ve dış tehlikelere karşı başarıyla korumaya ve savunmaya
başlamışlardır. Böylece, büsbütün sönmeye yüz tutmuş olan İslam medeniyeti de Selçuklular'ın
mükemmel devlet idaresi, kurdukları sosyal ve kültürel müesseseler,• sağladıkları huzur ve
emniyet dolayısıyla tekrar canlanmış ve onların şahsında yeni bir hamle kudretine kavuştu­
rulmuştur.

ı O. EFak. Tarih Öğretim Oyesi.


2 Bu konuda geniş bilgi almak için bkz. Hakkı Dursun Yılda, İslAmiyet v~ Türkler, İst., 1976: aynı
yazar, "Türklerin Islam Devleti Hizmetine Girme/en", Millf IC(lltQr, S.3, (1977l s.~38;
"Ibrahim Kafesoğlu, "Abbasfler Zamanmda Türkler~ Türk Dünyası El Kitabı, Ank., 1976, s 792
3 --Geniş bilgi almak için bkz. Mehmet Altay K(jymen, Selçuklu Devri Tilrk Tarihi, Ank., 1963,
s.168-205; aym yazar, Tufrul Bey ve Zamanı, /st., 1976, s.34-46.
4 Bilgi edinmek için bkz. MA. Köymen, "Alp Arslan Zamanı Kültür Müessese/en'; Alp Arsla~. ve . _. .
Zamanı, //, Ank., 1983, s.363-411
. 18 2/TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Selçuklu Türkleri'nin İslam dünyasına lamamiyle hakim olmaları, sadece İslamiyet bakı­
mından değil, Türklük bakımından da önemli gelişmelere yol açmışıır: 5 Soyi:laşl~rı Selçuklu
Türkleri'nin islam dünyasının arıasında büyük bir devıcı kurduklarını duyan· Oğu7./Türkmcn
kitleleri sel halinde islam ülkelerine akmaya başlamışlardır6• Tuğrul Bey, islam ülkelerinde
yerli halk ilc iyi gcçinemeyen . bu Oğuz/Türkmen kitlelerini, Anadolu'ya sevkcdcrek, onların
verdiği brışıklığı iinlcmek istemiştir. Böylece, Anadolu üzerine başlayan Türkmen akınları
gillikçc artmış, Selçuklu hükümdarları ve komutanlarının düzenledikleri sefcrlcrlc de yeni bir
gelişme devresine girmiştir. Öte yandan, Bizans, Türkler'in akıniarına ve seferlerine son verip,
onları geldikleri yere atmak isleyince Büyük Selçuklu Sullanı Alp Arslan ilc Bizans imparatoru
Ramonos Diogenes'in karşı karşıya gelmeleri kaçınılmaz olmuştur. Gerçekten de, Anadolu'nun
kaderini tayin için Malazgirt ovasında 26 Ağustos 1071 Cuma günü yapılan savaş, Alp Arslan'ın
zaferi ilc sonuçlanmış ve bu zaferden sonra tarihin akışı hızla Türklük lehine gelişmeye
başlamışıır. Çünkü, Malazgirı zaferinden ileriye doğru baktidığı zaman, fetibieric birlikte
yürütülen Anadolu'nun Türkleştirilmesi ve vatanlaşıırılması hareketi ilc burada arka arkaya
kurulan. Türk devielleri görülür. Bu devielierin ilki ve en önemlisi, hiç şüphesiz, Türkiye
Selçuklu Devleti'dir.
Türkiye Selçuklu Devieli'nin tarihini birbirinden farklı üç döneme ayırabiliriz:

1-Türkiye Selçuklu Devleti'nin Büyük Selçuklu Devleti'nin vassalı (tAbi) olduğu dönem.
Daba doğru~u, Büyük Selçuklu Sultanlan'nın Türkiye Selçuklu Devleti'ni kendi vassalı
olarak saydıkları dönem (1075-1157). (Bu tarihierin arasını, aynı zamanda, Türkiye Selçuklu
Devleti'nin kuruluşu ve Selçuklu Türkleri'nin de Anadolu'ya yerleşme ve varlıklarını koruma
devri olarak vasıflandırabiliriz).
2- ·Tam bağımsız olduğu dönem (1157-1243). (Bu dönem, aynı zamanda, devletin gelişme
ve yükselme devridir).
3-Moğollar'ın hakimiyeti altında bulunduğu dönem (1243-1308f (1243 sonrası, Türkiye
Selçuklu Devleti'nin Moğollar tarafından alabildiğine sömürüldüğü, istiklal hareketlerinin mer-
hamclsizce boğulduğu çöküş ve yıkılış devridir).
Kutalmış~ oğullarından Süleyman-şah ve dört kardeşinin (Mansur, Alp İlek/Yülük, Devlel/-
Dolat, diğerinin adı bilinmemektedir) Malazgirt zaferinden hemen sonra Anadolu'nun ufkunda
göründüklcri, bunl:ırdan Alp İlck ve Devlet'in giriştikleri iç mücadelede Büyük Selçuklu
komuıanı Atsız'a yenilip, tutsak olarak devletin merkezine gönderildikleri, Süleyman-şah ve
Mansur'un güney yol_unu takip ederek, Sakarya ırmağı~a kadar bütün iç Anadolu topraklarını

Selçuklu Türklerinin Türk, islt'im n· dünv;ı tarihindeki rolleri için lıkx. i. · K;ıfcs<ığlu, ··Büvük
SL'!çuklu lmp:ırutnrluğu·nım Düm·;ı T:ırilıfndcki Rolü-, Y. Türk Tarih Kongresi, An.J<., 1960,
s.267-27R: Osnımı Tur.ın. SelçuKııılar Tarihi ve '!)irk-Islam Medeniye\i, lll. b:ısk4 Isı., /980,
s.3-IS-3fıiJ: Şcmscddin Gün.ı/tay, ··J.~Ilim Dünv;ısının Inhit:llı Scbd>i Selçuk Isıi/ası mıdıı?~ II. Türk
Tarih Kongresi, Ank., 1937; s.350-3.66. Fr. "La decandeoce du monde musulmao, est elle
du e a l'invansion des Seldjoucides", Ist., 1937.
" Dil~i cdimııc:k için bkx. O. Tqmn. Selçuklular Zamanıoda Türkiye, İsı., 1971 s.l-13: .ıynı yuz;ır.
Seı<(uklul~r Tarihi ve Türk-IslamMed, 7(j.79: :ıynı _v;wır, Türk Cihan Hakimiyeti MefkQresi
Tarıhi, /. /.<;t•• 1%9. s.Ifı3-l70.
7 M .A Köymen. ··Türk~ı·c Sclçuklul:ırt Deı•lcu-, Tarihte Türk Devletleri, /. Ank.. /987, s.377.
s Sdçuk"un ıorıınu n· Arsl.ın. l';ıfıgu·nun oğlu ol.ın Kuı:ılmış Imkkındil hif;;,i ;ı/m.ık için bk7. M.A.
Ki~m.ıcn:. Büyü~ ~elçuklu_ Imparatorlu~u Tarihi, /. Ank.. 1979. s. 78-89; aynı y;ız:ır, Selçuklu
Devn Turk Tarıhı, s.fı2-IJ:>. . _ _ _ _
-~---- _
.. _
S... KOCNTÜRKiYE SELÇUKLU DEVLETiNiN ÖZELLiKLERi/3 19

fethettikleri, Bizans devlet adamları ve komutanlarının taht mücadelelerinden yararlanarak,


ele geçirdikleri İznik şehrinde Türkiye Selçuklu Devleti'ni kurdukları bilinmektedir(1075 9•
Bizans'ın içinde bulunduğu şartları çok iyi değerlendiren Mansur ve Süleyman-şah kardeşler,
bundan sonra sadece Anadolu'daki değil, yanı zamanda İstanbul'daki gelişmelere de yön verici
olmuşlardır. Faka~ bir süre sonra iki kardeşin arası başkanlık yüzünden açılmıştır. Mansur,
sadece kardeşine değil, aynı zamanda Sultan Melikşah'a karşı da tavır alınca, Süleyman-şah
bu durumu kendi lehine değerlendirerck, kardeşinin faaliyetlerini Büyük Selçuklu Devleti'nin
merkezine bildirmiştir. Bunun üzerine Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah, komutan Porsuk'u
Anadolu'ya göndererek, derhal duruma müdahale etmiştir. Bu mücadelede Porsuk, Mansur'u
yenip öldürünce, iki kardeş arasındaki ortak şeflik dönemi sona ermiş, Süleyman-şah Türkiye
Selçuklu Devleti'nin tek başına hükümdan olmuştur.
Burada hemen belirtelim ki, Süleyman-şah kardeşlerinden kolayca kurtulmuşsa da, tam
bağımsız bir hükümdar olamamıştır Zira, Sultan Melikşah, yeni kurulan Türkiye Selçuklu
0

Devleti'ni ve hijkümdarını kendisini vassalı (t~bi) olarak saymıştır. Buna karşılık, başta kendisine
bağlı kitleler olmak üzere, Bizans imparatorluğu ve Abbasi Halifcliği Süleyman-şah'ı tam
bağımsız bir "Sultan" olarak kabul etmişlerdir8• Süleyman-şah ise, Sultan Mclikşah'ın metbu
hükümdarlık hakkını açıkca reddetmemekle birlikte vassallık yükümlülüğünü yerine getirmekten
daima kaçınmıştır. Hatta, o, Anadolu'da sağlarnca yerleşmeden doğuya yönelip, dalaylı da olsa
.Büyük Selçuklu Devleti ilc rekabete girişrnekten çekinmemiştir. Fakat, bu re~abet hem kendisi
hem de genç Türkiye Selçuklu devleti için felaketle sonuçlanmıştır:
.Büyük Selçuklu Devleti'nin vassaliarında n Musul ve Halep hakimi .Arap Müslim bin Kureyş,
9 I. Kafe.so•Tiu, ··Anadolu Selçuklu Devleti Hanoi T.ırilıte Kuruldır Istanbul Tarih Enstitilsıl
Dergisi, "!ıo-ıı. (1979-80). s.J-28. Eski Türkler:de devletin kuruiU§U aileden b;ışlanlilkWdır. Devlet
kurm;ı_v,? te~bbüs eden ailenin reisi. ;n•nı z;ımanda tanınmış bir boyun b;ljkanıdır ve tt.:şkilatçilık
b.ıkınıından d.1 son derece yeteneklidir. Mesela, Asy.ı Hun Devlctıni "Tu-ku", Göktürk
Deı•letiili"A!jina", u_vgur Devletı-ni de "Kayı" boyun.1 mensup beyler kurmuşhırdır. Du örnekleri
nrtırmnk lıer Zt?nıan mümkündür.
Devlet kurmak için harekete geçen boy b.1şk.1nının, önce kendi soyund.1n olun boyl,ırı vu iknrı
etmek, _v~ d:ı kuvvet ku/lannmk suretiyle otoritesine boyun eğdirmcsi, _v;ıni /lO_I' ;ınhıyışını"kırm:ısı
lifıını gelıyordu O.ışk.1nın .1kmba boyları birer birer itaat altına almu.'il ve b;ışrıhmnın urtm;ıs~v/;ı
otoritesi giiçleniyor ve devletin kuru!U§U d.1 hızl:ınıyordu Eğer. buşkunın tfıfıi olduğu ı•eya
bağımsu.lığını engelleyen, sınırl:ındıran bir devlet vars.1. gücü veterli seviyı.·~·e ulu.\ır uhışmnz bu
devlete s.w.ış :ıçm:ısi ı·~ onun lıiikimiyeti :ıltınd.1n kurtulmtısı.ferekiyor.du. Mesel;( !vh-tc Moğnl
Tung-lıu knvmine (M.0.209), Bumin K,ı,fan A v;ırl.ır·:ı (552; Uı·gur 1/te/ıcr"i Basmıllur';ı (744)
Tuğrul ı•c ç.ığrı Deyler de G.ızne/ilere (io35-104Q) s.1vaş açmışliır ve bu kuı•imlcri w deı•lctleri
yenerek b.1ğınısızlıkların.1 k,1vuşmtJ$/,1fdır. Ote y.ınilan, Türkiye Selçuklu Devleti
lıüktimd;ırf,1fındun Süleynmn-şnh ı•e. !.Kılıç ArslaniJJII,. Düyiik Selçuklu Devletiile kur§l giriŞLikleri
sıv,1§f.ırı d:ı bu /Jakınıd,1n değerlendırnıek 1,1zımdır.
Bu s.ıflı:ıd;ın sonru başkanın belirli bir yerde, belirli bir törenle ttıll/.1 çıkıp, kendisini lmşınd11
bulunduğu topluluğun lıükünıd;ırı it.in .etmesi gı:rek(vordu Du, ;ı~·nı ııınwnd.ı. idnre ı.•di/eceklcr
1.7.rafından yeni /ıükümdarm iktidımnın meşruluğunun kabul ve ön.1l'lmımusı ;ın/:ımın.1 geliyordu ·
Otüken"i kendilerine başkent edinen H un. Göktürk ve Uv••ur Deı•li:tlertnin kurucul.mnın 6ur;ıd:ı,
böyle birer tören }'apnıl§ oldukl<ırı ve iktidnrınt onavl:ıtfıfl.ırı muh.1kkaktır. Aynı şekilde. Tuğrul
Bey, k;ırdc§i Çtığn Bey ıle birlikte Gaznetiter Devfettne k:ır§l 1040a.1 knz.ındık/.m D;ındnmık,1n
sav,ışınd.ın sonra topl.1n:ın kuru/tayd.ı yeni kuru/.1n devletin lıükünıd.m ilfin edilmi§lir.
Süleynı;ın-şnlı"ın da k.ırdeşi M.ınsuriın mulmlefctinden kurtulduktan sonra lznik.tc hükümdarlığını
i/,1n için, böyle bir tören yapmış olduğu düşünillebilir. A yrıçu, A t.ıtürkün dı.· Türki~·e
Cumhur(yettnl kumrken merkez olarnk seçtiği Anknm·da, BMM'ne kendi~ini yeni deı•lctin
b:ışk;ını seçtirmesi bu .ırad:ı h:ıtırlanırs:ı. XX yüzyılın /laşl:ırınd:ı bile bu .1n/:ıvı§1iı değişmediği
g.(jrülür. -
Ote ~·andan, yeni bir Türk deı•/eti kurulurken. genellikle, önceki Türk devletlerinin
tecrübelerinden büyük ölçüde _v;ımrl:ınılıyor ve y_oğu de{,ı varisi olun,ın devletin teşki/;ttı ;ıyncn
.ılmıvor ve göreı•leri bütünüyle üstleniyordu Diger Selçuklu beyleri ve komut;ınl;ırı gibi Kutu/mış
oğul!.m dıı t\n,?dofu"vu fetlıederek, bur:ıd:ı yeni bir 1"iirk devleti kur;ır/,ırken. .vıı.'>.'i/ı/ı (tlil>i)
bulundukl:ırı Büyük Sı:lf.uklu Devletiilin teşkilatını kendilerine örnek ulmışl;ırdır. Bu b:ıkımd;ın.
lJü~·ük Selfuklu Devieline ait birçok müesse.~yi, Türkiy~ Selçuklu DevleiFnde ;ıynen görmek
mı'imkündur. (S.ılim Knc:ı. Tilrk Kiiltürilnün Temelleri, l. Jsı. 1990. s.37-40) •
20 4/TÜRK DÜNYASI·ARAŞTIRMALARI

Ermeni Filaretos'dan Antakya şehrinin vergisini (cizye) alıyordu. Antakya Türkiye _Selçuklu
Devleti'ne geçince (1085), Müslim aynı vergiyi bu defa Süleyman-şah'dan istemiştir. Ayrıca,
onu Sullan Melihşah'a itaatsizlikle suçlamış ve tehdit etmiştir. Buna karşılık Süleyman-şah
Müslim'e, "Büyük Sultan'a (Melikşah) itaat etmek benim vazüemdir. Bu ülkeleri ve kafirle~
elindeki yerleri onun iktidan sayesinde fethettinı. Hutbeyi onun adına okutacağım; parayı
da onun adına kestireceğin" gibi sözlerle niyetini bildirdikten sonra, "Antakya'nın eski
sahibi Filaretos kafirdi. Cizye vermesi gerekirdi. Şimdi ise belde isıarn hakimiyetine
geçmiştir" diyerek, onun haksız isteğini açıkca reddeımiştir12•
Süleyman-şah ile Müslim arasında
geçen bu tartışmadan sonra meydana gelen olaylar dah~
da ilgi _Ç5!kicidir; Müslim'in istediğini reddetmekle kalmamış, ordusu ile üzeripe
Süleyman-şah,
yürümüştür. Tck başına Süleyman-şah ile baş_ edemeyeceğini anlayan Müslim, Büyük Selçuklu
Sultanı Melikşah ile onun vassallarından Suriye Selçuklu hükümdan Tutuş'dan yardım isıemiştir.
Yardım gelmeden yapılan savaşta Süleyman-şah galip gelmiş ve Müslim'i de yakalayarak
öldürmüştür. Fakat, Süleyman-şah, yetenekli komutan Artuk Bey ile birleşerek Müslim'in
yardımına gelen Tutuş'a yenilmiş ve savaş meydanında intihar etmiştir (1086).

Bu olaylar vesilcsiyle Kuzey Suriye'ye gelen Sultan Melikşah, yaptığı yeni tayinlerle bölgeyi
doğrudan doğruya merkezi idareye bağlamıştır; Anadolu'yu da Süleyman-şah'ın oğullarına tevcih
etmemiştir; onları (Kılıç Arslan ve Kulan Arslan/Davud) tutsak olark devletin merkezine
sevketmiştir. Bundan sonra Melikşah, Anadolu'yu kontrol altına alabilmek için, buraya arka
arkaya komutanlarını (Porsuk ve Bozan) göndermiştir; Bizans ile.yeni anlaşmalar yapmı~ııi. ·
Bütün bunlardan çıkan
sonuç şudur: Melikşah, dalaylı da olsa kendisi ile rekabete girişen
vassalını cezalandırmış, uzaktan . kontrolü güç Anadolu'yu da devletin topraklarına katmaK
istemiştir. Hatta, Porsuk ve Bozan kamutasında gönderilen Büyük Selçuklu orduları, Anadolu'nun
büyük kısmını itaat altına almış ve elli kadar şehirde hutbeyi doğrudan doğruya Melikşah
adına okutmuştur0. Buna rağmen, Süleyman-şah'ın güney seferine çıkmadan önce İznik'te bıraktığı
naibi (Ebu'l-Kasım ve sonra kardeşi Ebu'I-Gazi) ve tayin eııiği valiler, onun teşkilatını aynen
korumuşlardır. Türkiye Selçuklu Devleti tahıı ise, Melikşah'ın ölümüne kadar boş kalmıştır.

Türkiye Selçuk~u Devleti'nin tahtında meydana gelen bu otorite boşluğu, hemen hemen
hiçbir şeyi dcğiştirmemiştir. Zira, Sultan Melikşah'ın ölümü ile (1092) ortaya çıkan otorite
bunalımından yararlanarak, Anadolu'ya dönen Kılıç Arslan, babasının teşkilatını aynen korumuş
olarak, kendisini kabule hazır bulmuştur.
Türkiye Selçuklu Devleti I. Kılıç Arslan'ın enerjik idaresinde tekrar hamle kudretine
kavuşmuş ve Anadolu siyasetinde başlıca rol oynamaya başlamıştır. Fakat, Kılıç Arslan, dedesi
Kutalmış zamanından beri Büyük Selçuklu Sultanları ile aralannda sürüp gelen rekabet yüzünden
hep gözünü doğuya çevirmiş, batının değerini kavrayamamıştır. Öte yft_ndan, Malazgirt mağliibi­
yetinden sonra artık Selçuklular'ın karşısına çıkaracak kuvvet bulamayan· Bizans, rakipleri
arasına ustalıkla soktuğu düşmanlık tohumları sayesinde varlığını koruma yoluna girmiştir11. :
12 i.Kafesojlu, a.g.e., s.79 ı•d; M.A. Köymen. a.g.e., s.107; O. Turan, a.g.e., s.73 vd, Cl. Calıen,
.1.g.e.. s. 71 vd
13 Anonim Selçuk-name veya Anonim Tarih-i AI-i Selçuk, n§r. ve tre. F.N. Uz/tık, (Anadolu
Selçukluları T,?rihı: III) Ank. 19S2, s.l7: krş O. Turan, a.g.e., s.60.
ı.ı Vhıdimir Gord/e vski, Anadolu Selçuklu Devleti, tre. A. Yaran. Ank., 1988, s.40.
S... KOC.AJTÜRKiYE SELÇUKLU DEVLETiNiN ÖZELLiKLERi/S 21

Bizans'ın gütlüğü bu politikanın gerçek yüzünü kavrayamayan I. Kılıç Arslan, bu devletin


oyununa gelmekten kendini kurtaramamı~tır. Gerçekten de Bizans, Türk .soyundan Peçenekler
ile bir ittifak kurarak İstanbul'un fetbini planlayan Çaka Bey'in kar~ısına, aynı zamanda damadı
olan I. Kılıç Aslan'ı çıkarmı~tır15• Kılıç Arslan da hile ile Çaka Bey'i öldürerek, Bizans'ın
ömrünün uzamasma -adeta yardımcı olmuştur11• Fakat Bizans, bu ustaca oyunların bile her zaman
kendisini kurtaramayacağını biliyor, aralarındaki mezhep kavgalarını unutarak, Türkler'e karşı
ısrarla Batı'dan yardım istiyordu. Bizans'ın ısrarlı yardım istekleri, Batı'nın ekonomik sıkıntılar
altında ezilmiş ve dini heyecan içinde çalkanan halk kitlelerinin gayesi ile birl~ince, iki asır
süre ile devam eden Haçlı Seferleri başlamıştır. I. Kılıç Arslan, Türkler'in düzenli . ordu
savaşından gerilla, gerilladan da düzenli ordu savaşına geçmekteki kabiliyeıleri sayesinde Haçlı
-tehlikesini pek büyük zayiat vermeden atlatmı§; fakat, başta devletin merkezi olmak üzere
bütün sahilleri elinden kaptırarak, İç Anadolu yaylasına çekilmek zorunda kalmıştır. Hakimiyet
sahası oldukça daralmış olan Türkiye Selçuklu Devleti de, bir kara devleti haline gelmiş ve
dön taraftan sarılmıştır.
Haçlı yürüyüşünün yarattığı bunalımın etkisEnden kendisini hızla kurtaran I. Kılıç Arslan,
hemen fetih hareketine girişmiştir. Fakat, o, gözünü kaybettiği yerler üzerine değil, söz konusu
rekabetin etkis-iyle Büyük Selçuklu Devleti'nin toprakları üzerine çevirmiştir. Prof. Köymen'in
de belirttiği gibi, Kılıç Arslan'ın bu defa hedefi doğrudan doğruya Büyük Selçuklu Devleti
tahtıdır. Bu düşünce ile, ordusunun başında Kuzey Suriye'ye inen Kılıç Arslan, Musul'u bir
çırpıda almış (1107), Büyük Selçuklu Sultanı Mehmed Tapar adına okunan butbeyi keserek,
kendi adına okutınaya başlamış ve bölgeyi de kendi Mkimiyeti altında yeniden t~kilatlandır­
mıştır17. Fakat, I. Kılıç Arslan'ın hedef edindiği büyük gayeler ili.sahip olduğu gerçek imkanları
arasında uygun bir oranıı olmadığı, aradan çok geçmeden anlaşılmıştır. O da, tıpkı babası gibi
Büyük Selçuklu komutanı Çavlı ve Artuk oğulları hükümdan İlgazi'nin desteğinde hareket
eden Suriye Selçuklu hükümdan Rıdvan ile yaptığı savaşta yenilmiş ve hayatını kaybetmiştir
(1107).
I. Kılıç Arslan'ın oğullarının küçük yaşta olmaları, üstelik kendi aralarında taht mücade-
lelerine girişmeleri, devlet otoritesinin parçalanmasına ve yazınamasına sebep olmuştur. Bu
d~rum, Mesud'un, kard~lerinin Mkimiyetine· birer birer son vererek, devletin birliğini sağla­
masına kadar devam etmiştir. Fakat, Mesud da iktidarını bir süre Danişmendliler Devleti'nin
destek ve himayesi sayesinde ·sürdürmek zorunda kalmıştır.
Asıl önemli olan husus ise, I. Kılıç Arslan'dan sonra gelen Türkiye Selçuklu Devleti .
Sultanları'nın devletin dış siyasetinde büyük değişiklik yapmalarıdır. Artık onlar, 1\nadolu'da
sağlarnca yerl~meden, Anadolu dışında fetih hareketine girişmenin yanlışlığını anlaınışlar ve
, gözlerini dışarıdan Anadolu'nun içine çevirmişlerdir.
Öte yandan, Büyük Selçuklu Devleti Sultanları'nın Türkiye Selçuklu Devleti üzerindeki
metbuluk baklarından vazgeçmedikleri anlaşılmaktadır. Devletin merkezini doğuya alan Sultan
Sancar (1118-1157), ordu sevki ile Anadolu'yu vassallıkta tutmanın güçlülüğünü göz önüne almış
olmalı ki, bu devletin metbuluk hakkını, yine kendisinin vassalı olan Irak Selçuklu Devleti'ne
ıs Çaka Be_y Jıakkında toplu bilgi edinmek için bkz. A.N. Kura~ Çaka Bey, Ank., 1966.
16 Bizans, dalıa sonra • a_ynı pl§nı batıda Peçenek Türklerlne karşı u_ygu/a_yacak, onları Kuman
Türklerlne kırdırtacaktır. Bkz. Melımet Eröz, Hıristiyanla§an Türkler, Ank., 1983, s.12 vd.
11 MA. Köydıen_. !IJ·~· ~ll2-
. .
22 6/TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

bırakmıştır. Böylece, Türkiye Selçuklu Devleti vassalın vassalı durumuna sokulmuş, bu statü
fiilen olmasa da hukuken Büyük Selçuklu Devleti'nin yıkılışına kadar devam etmiştir. Bu
durumu unvaniarda ve paralarda da görmek mümkündür. Mesela, Büyük Selçu_kJu · hükümdan
Sancar, "En Büyük Sulıan" (Sultanü'l-azam) unvanını kullanırk.en, Türkiye Selçuklu Devleti
hükümdan I. Mesud, hastırdığı bakır parada, ancak "Büyük Sultan" (Sultanü'I-Mu'aızam) unvanını
kullanırken, Türkiye Selçuklu Devleti hükümdan ı. Mesud, hastırdığı bakır parada, ancak
"Büyük Sulıan" (Sulıanü'IMu'37.Zam) unvanını kullanmaya cesaret edebilmiştirtı. Bu hususta
Sultan Il. Kılıç Arslan bir adım daha ileri giderek, ilk defa beyneimiJel tedavül kıyınetine
sahip altın para bastırmak sureliyle b~bası Mesud'un teşebbüsünü tamamlamıştır 19•
Anlaşılacağı gibi, Türkiye Selçuklu Devleti'nin sadece tam bağımsız bir devlet olabilm.esi,
ancak Büyük Selçuklu Devleti'nin yıkılmasıııdan sonra mümkün olabilmiştifll. Çünkü, Türkiye
Selçuklu Devleti hükümdarları, bu tarihe kadar ne Büyük Selçuklu hükümdarlarının kullan-
dıkları unvaniarı alabilmişler ve ne de beyneimiJel tedavül kıyınetine sahip para basıırabil­
mişlerdir.

1157 ile 1243 yılları arası, Türkiye Selçuklu Devleti'nin sadece tam bağımsız olduğu dönem
değil, aynı zamanda geli~me ve yükselme devridirzı. Mesud'dan sonra tahta çıkan oğlu U. Kılıç
Arslan (1156-1192), Türkiye Selçuklu Devleti'ni komşu devletlerin yarattığı tehlikelerden kur-
tarınakla kalmamış, onu önce Anadolu'nun, sonra Orta Doğu'nun en güçlü devletlerinden biri
haline getirmiştir. Oyle ki, Sultan II. Kılıç Arslan'ın başında bulunduğu Türkiye Selçuklu
devleti'ni tahminleri altüst edecek şekilde kuvvetlendirmesi, üstelik Danişmendliler Devleti'ni
ortadan kaldırarak (1175) Anadolu'da Selçuklu hakimiyeti altında Türk birliğini kurmada ilk
büyük adımı atması, Bizans'ı ~on derece teli!şlandırmıştır. Çünkü, Kılıç Arslan'nan yaptığı bu
büyük hamle, Anadoll!'da kuvvetler dengesini daima kendi lehinde tutmak şeklinde olan
Bizans'ın dış politikasını bütünüyle iflas eıtirmiştir. Artık, Bizans'ın Anadolu'da son derece
güçlenmiş olan Türkiye Selçuklu Devleti'nin karşısına çıkarabileceği Danişmendliler gibi bir
Türk devleti de kalmamıştır. Öte yan~an, büyük ümitlerle dave_t ettikleri Haçlılar'ın da
gayelerine hizmet etmeyecekleri daha ilk seferlerinden sonra anlaşılmıştır. Bu durumda, Türkiye
Selçuklu Devleti'ni yıkmak ve Türkleri Anadolu'dan atmak kararına varan Bizans, kesin darbeyi
vurmak için harekete geçmi ştir. Sultan IL Kılıç Arslan, Göller Bölgesine inmiş olan Bizans
ordusunu, Karamıkbeli denilen yerde maharetle dar ve geçilmez vadilerin içine çekerek,:ıı
kuşatmış ve onu korkunç bir bozgu'Jta uğrat~ıştır (Eylül, 1196).

ıs Bir kuyn,1kt;ı Sullun Sanc.1r'ın tı.1kimiyetinin Ta/as nehrinden Yemen ve Anadolu'ya 'kadar
uz;md1ğ4 bitşim lıir knyn.1kta da (Hnmdullnh Kazvini'nin Zafer-namesi) Mesud'un her-yıl Su/t.1n
S.1nc;ır";ı "(ıuc ve /ı,1r.1ç" gönderdiği, Sanc.1r'ın Oğuzlar'a esir düşmesinden sonra bu hnracın
kesi/diğini bc:lirtirse de, bu bilgileri ôoğrul.7yacak başkii kaVJt!.?r yoktur. (0. Turan, Setçuldutar
Zamanında Türkiye, s.194. 114 no.lu not; aym ••azar, Selçuklular Tarihi ve Türk -Islam
Medeniyeti, s./87) - ·
19 İbr.1lıim /\rtvk-Cevriye Artuk. İstanbul Arkeoloji Müzeleri tC§hirinde İstamt Sikkeler
Katalogu, l. l.'il., 1971, s.350. ·
ın MA. Köymen, 11.g.e., s.114.
!1 CJ;ıude C;ı!ıcn. s.1dccc: !205 ile 1243 yıllilfl ;ırastnl Türkive Selçuklu Dev/etı'nin yükselme devri
of.1mk k;ılıul etmi§lir. Bkz. CL Cnlıen, Pre-Ottoman Tu"rkey, s.1J!J-13Ş; aym yazar, La Turquie
Pre-OLLomane, !!il.. Pari.<;, 1988, s.66-97.
" .r\mzinin durumundan, 11711ak/ardan, dap/ardan, vadi/erden, batakltk/ardan mümkün olduğu kadar
fazla yar.1rhınm.1k, adeta Türk savaş taKtiğinin bir parçası idi ·
S_KOCNTÜRKiYE SELÇUKLU DEVLETiNiN ÖZELLiKLERin 23

Tarihlere Miryokefalon adıyla geçen bu mağlubiyet sonucunda Bizans, Anadolu üzcrin~cki


son ümidini de yitirmiş ve bu ülkenin cbcdi ıiir Türk vatanı olduğu gerçeğini kabul etmek
zorunda kalmıştıf. Sadeec Bizans değil, Batı da bu tarihten sonra Anadolu'ya "Türkiye" adını
vererek, bu gerçeği bir daha değişmernek üzere sicillendirmiştir.
Sultan ll. Kılıç Arslan, Türkiye Selçuklu Devleti'ni sadeec askeri ve siyasi bakımdan
Anadolu'nun ve Orta Doğu'nun en güçlü devleti haline getirmekle kalmamış, aynı zamanda
onu mükemmel ve düzenli bir idari yapıya ve işleyişe kavuşturmuşıur. Fakat, onun son
zamanlarında biraz rahat etmek ve huzur bulmak düşüncesiyle başında bulunduğu devleti, eski
Türk adeti gereğince ll vassal (tabi) devlet haline getirerek, her bir-inin başına bir oğlunu
"mclik" unvanı ilc tayin etmesi, hemen bir iç mücadeleye dönüşmüştür. Zira, Kılıç Arslan'ın
devletin yapısında yapmış olduğu bu değişiklik, oğullarının salıanat bırsını kamçılamış ve her
biri hükümdarlık hakkını kendisine terketmesi için bütün güçleriyle babasını sıkıştırmaya
başlamışlardır. Oğulları, yani vassaları üzerinde bir t~rlü otorite sağlayamayan Kılıç Arslan,
. sonunda tahtını en vcfalı oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev'e aktarmaya muvaffak olmuştur (1185).
Fakat, son dcreec yetenekli ve enerjik bir melik olan Süleyman-şalıı kardeşi Keyhüsrev'in
hükümdarlığını ıanımayarak, harekete geçmiştir. Sultan ll. Süleyman-şah, bazen savaşla, bazen
korkutma yol~yla kardeşlerini birer birer hertaraf ederek, devletin birliğini sağlamış ve idarayi
de tekrar merkeziyetçi bir yapıya kavuşturmuştur (1196t.
Bundan sonra, Selçuklu Sultanları bu acı tecrübeden gerekli dersi almış olmalılar ki, bir
daha böyle bir uygulamaya teşebbüs etmemişlerdir. Hatta, ll. Süleyman-şah'dan sonra gelen
hükümdarlar, devletin merkeziyeıçi yapısını daha da güçlendirmişlerdir. Mesela, Sultan I.
İzzcddin Keykavus (1211-1220), kendisine karşı otorite mücadelesine geçen kardeşi Melik Al-
aeddin- Keykubad'ın Ankara'daki hakimiyetine son vermeden hiçbir işe başlamamıştır15•
Bu yolda ilk ciddi ıeşebbüsün sahibi olan ll. Kılıç Arslan, Antalya'yı fethelrnek suretiyle
devletin sınırlarını Akdeniz'e ulaştırmak istemiŞse de , bu teşebbüsünde başaralı olamamıştır
(1182). Bizans kaynaklarına göre, ll. Kılıç Arslan•ın oğlu Süleyman-şah, daha meliklik zamanında
Tokat'tan ·hareketle Samsun ve çevresini fethederek, babasının paliiikasım kuzeyde başanya
ulaştırmışıır. Fakat; Süleymen-şah'ın Türkiye Selçuklu tahtını ele geçirmek üzere bölgeden
ayrılmasından sonra, bu sabit şehri elden çıkmıştır.

Kardeşi ll. Sülcyman-şah'a kaptırdığı tahtına 9 yıl süren bir sürgün hayatından sonra tekrar
kavuşan Sultan 1. Gıyascddin Keyhüsrev (1205-12ll1 Antalya şchrini sürekli ve ısrarlı bir
kuşatmanın sonunda ele geçirerek (1207), devleti tabii sınırlarına ulaşıırmada ilk önemli ve
büyük adıniı atmıştır. Fakat, Sultan 1. izzeddin Keykavus'un saltanatının ilk yıllarında Selçuklu
Devleti'nin içinde bulunduğu otorite bunalımından yararlanan Antalya Rumları, Kıbrıs Frankları
ilc birleşip, kanlı bir baskınla şehirdeki Türk hakimiyetine son vermişlerdir. Antalya'yı her
zaman geri alabileceğini düşünen İzzeddin Keykavus, bir fırsatı değerlendirerek ilk seferini
Tralizon Rum Devleti üzerine yapmış· ve Sinop'u fethetmiştir(l214~ Ayrıca, o, bu sefer sırasında
esir aldığı Trabzon Rum imparatoru'nu da vassal (tabi) hükümdar haline getirerek, bu devlet
!.' MA. Kövmcn, Miryokef:ı!on Meyd;ın Mulwrebesi, Millr Kültür, 5.9, (1977, s.26-30: Abılüllın/ük
C1y, II. Kılıç Arslan, Ank., 1987, s. 78-88.
24 M.A. Köymen...Türkiye Se!çuklul.1r1 Devlell"'; Tarihte Türk Devletleri, / . .<ı.380.
25 Salim Koca, Sulcan L İzzeddin Keyk9ı•us İle Me/ik Alôedılin KeykuMd Arasuıd;ı Geçen Otorite
Mücadelesi, Belleten,.

---
24 SITÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

üzerinde hakimiyet sağlamak suretiyle Türkiye Selçuklu Devleti'ni kuzeyde en geniş sınırlarına
ulaşıırmışıu.

Bu çok önemli fetihten sonra aynı enerji ile güneye yönelen Keykavus, Rumlar ve
Franklar'ın elinden de Antalya şebrini kurıarmıştır(l216). Antalya'da kurduğu bir deniz filosunu
diğer Akdeniz sahillerini ele geçirmek için değerlendiren Sultan I. Alaeddin Keykubad da,
Kalonoros (Alaiye) ve Alara (1223) kalelerini fethelrnek suretiyle babasının ve kard~i Key-
kavus'un faaliyetini tamamlamış, Türkiye Selçuklu Devleti'ni en geniş sınırlara kavuşturmuştufô.
Öte yandan, Kilikya bölgesindek~ Ermeni Krallığı ve Güney-Doğu Anadolu bölgesindeki
21

Türkmen Beyleri ise,28 daha önce Selçuklu hakimiyetini kabul etmişlerdi.


3- Türkiye Selçuklu Sultanları'nın ençok başarılı olduklar! hususlardan biri de, Anadolu'nun
coğrafi konumunun sağladığı imkanlara uygun bir ekonomik politika izlemeleridir. Çünkü,
Anadolu kuzeyden güneye, doğudan batıya doğru akan dünya transit ticaretine aracılık ediyordu.
Anadolu'nun coğrafi konumunun sağladığı bu imkandan yararlanabilmek için, önce devleti
tabii sınırlarına ulaşıırmak ve ülkede siyasi birliği sağlamak lazım geliyordu. Biraz yukarıda
görüldüğü gibi, Selçuklu Sultanları, bunun için ~illi istikametlere ordular sevkederek, fetihler
yapmışlardır. Onla"r, bu fetihlerle yalnız devleti tabi sınırlarına ulaştırmakla kalnıamışlar, zaman
zaman Anadolu'nun içinde yığılıp kalan ticaret kervanlarına kuzeyde Sinop, güneyde Antalya
!imanlarıyla Suriye'ye ulaşan kara yollarını açarak, devletin ekonomik bütünlüğünü sağlamış­
lardır. Hatta,-ı. f\eyhüsrev, I. Keyk3vus ·ve Keykubad gibi büyük SUltanlar bir yandan Sinop
ve Antalya limanlarını ticareti geliştürnede değerlendirirlerken, bir yandan da Venedikliler
ve Kıbrıs Franklanyla yaptıklan ticareti karşılıklı düzenleyen antlaşmalarla Selçuklu ekono-
misini dünya ticaretine açmışlar ve onunla bütünl~tirmişlerdir.
Bütün bu tedbirler sonucunda, Selçuklu ekonomisi son derece hızlı bir gelişme devresi
içine girmiş ve dünyanın en uzak yerlerinden gelen ticari mallar, ülkenin bir başından öbür
başına engellere uğramadan akınaya başlamıştır. Böylece, Türk halıları ve börkleri Londra ve
Paris sosyetesi tarafından aranan moda mallar arasına girerken, kuzey ülkelerinin balı ve
kölesi, Çİn'in ipeklisi, Hind'in kumaşı, Kıbrıs'ın sofra takımları için· Anadolu bir pazar yeri
haline gelmiştir. Bunun tabii sonucu olarak, Anadolu, daha önce tarihinin hiçbir devrinde
görülmemiş bir şekilde iktisadi ve medeni gelişmelere sahne olmuştur29• Özellikle, kervarisaray,
köprü, türbe medreSe, hastahane ve cami türünden günümüze ulaşan birçok eser, bu gelişmeye
bütün yönleriyle şahitlik etmektedir.

26 Selçuklular, Mal:ız$irt zaferinden sonra 4-5 Y..ıl içinde Adalar Denizi'ne ulaşml§larsa da, tipkı
Karadeniz sahillerı gibi Ege sahillerini de ilk Haçh seferi sonucunda keybetmi§lerdir. E3c
sahillerinin tekrar fetbini ise, bu bölgede kwulan Türkmen BeylikleriJlerçekleştirmışlerdir. Bılpi
almak için bkz. I. H. Uzunçar§tlı, Anadolu Beylikleri; Ank., 1969; S. f.-ane-Poole, Garof
· Anadolu'da Selçuldler'in Vansleri, Tavaif-i Müluk, tre. H.Edhem, Isı., 1926; P. Wittek,
Mente§e Beyli~, tre. O.Ş. Gökyay, Ank., 1986, s.14-23. ·
21 Sultan ll Süleyman-şah zamanmda vassal devlet haline p_etirilen Ermeni Kralhğ~ kısa araliklar
istisna edif.ecek olursa, Moğol i.stildsına kadar SeJsuklu hakimiyeti altmda kalmı§lır. Bkz. S. Koca,
Sultan I. Izzeddin Keykaws Zamanında Türki}'e Selçuklu Devleti, Bası/mamış doktora tezi,
s.157-163.
28 Meselô, Eyyubf Me/iki E$rerin artan kudreti kar§ISUida Diyorbekir (Amid) Artuklu hül..iimdar1
N asıreddin Mafımud ve Erbil hüJ..iimdan Muzafferiddin Gökböri, varlıklarmı devam ellirebilmek
için, Sultan I. lzzeddin Keykdvus ile ittifak yapmışlar; hutbe ve sikkeyi onun adma çevirerek,
Selçuklu.Devletiiıin vassalığını kabul etmişlerdir. BKz. O. Turan, Dofu Anadolu Türk Devletleri
Tarihi, Isı., 1973, s.177 vdd
29 S.Koca, a.g.e., s.141,190; Cl Cahen, Pre-Ottoman Turkey, s.190.
S... KOCNT0RKiYE SELÇUKLU DEVLETiNiN ÖZELLiKLERi/9 25

Selçuklu Sultanları, Anadolu coğrafyasının sağladığı imkanıara uygun şuurlu bir ekonomik
politika izlemekle kalmamışlar, ekonomiyi geliştirecek alt yapıyı ~a kurmuşlardır. Bunlar,
köprüler, yolla~ ve vakıflada işleyen kervansaraylardıf'. Ticaret yollan üzerinde, daha Sultan
Il. Kılıç Arslan zamanından itibaren kurulmaya başlayan kervansaraylar (hanlar1 milliyetlerine
bakılmaksızın yaz-kış bütün tüccarlara ve yolculara üç gün karşılıksız hizmet veriyordu. Hatta,
zamanına göre çok ileri bir anlayışla, soyulan tüccarların mallarının değeri devlet tarafından
ödeniyordu. Böylece, devletin aldığı bu tedbirler sayesinde ticaret son derece hızlanıyor, gelişiyor
ve zenginlik şehirlere akıyordu 12• Türkiye Selçuklu Sultanları, sadece Anadolu'nun siyasi
bütünlüğünü ve ekonomik gelişmesini değil, aynı zamanda kültürel gelişmesini hedef alan bir
politika izlemişlerdir. Özellikle, İzzeddin Keykavus ve Alaeddin Keykubad gibi Selçuklu
Sultanları çok ileri bir anlayışla, Anadolu dışındaki devletlerle temaslar kurarak, Türk kültürünü
bütünüyle İslam dünyasına açmışlardır. Mesela, onlar, Fütüvvet teşkilatının en büyük lideri
olan Abbasi Halifesi en-Nasır Lidinillahıı ile kurdukları temaslar sonucunda, bu dini ve sosyal
dayanışma müesseseni resmen Anadolu'ya sakmuşlar ve himaye etmişlerdir. Bilindiği gibi, bu
müessesese, daha sonra Ahilik adı altında bir meslek gru.bu sıfatıyla gittikçe gelişecek, hatta
devletin zayıf zamanJannda bir kuvvet faktörü olarak kendisini kabul ettirecek ve Orta Çağ
Türk toplumun.un sosyal, kültürel ve ekonomik bayatında son derecese önemli roller oynaya-
caktır.

Burada son olarak, Selçuklu Sultanları'nın Türk kültürüne karşı tavırlarını da belirtmemiz
gerekir: Hemen belirtelim ki, Selçuklu Sultanları'nın Türk kültürünü bütünüyle ayakta tutmak
için şuurlu bir siyaset takip ettiklerini ileri sürmek oldukca güçtür. Fakat, hemen ifade edelim
30 Bilgi için bkz. F. Taeschner, Das anatolische Wegenetz nacb Osmaniseben Quellen, I,ll,
Leipzıç, 1924,1926; aym yazar, "Die Entvicklug des W~;enetzt;s und Verkber in türkisehen
Anatolien~ Anadolu Araştırmalaq .ı4 (1959), s.169-193; ır..ema/ Ozergin, Anadolu Selçuklulan
Ça~da Anadolu Yollan, Basılmamış doktora tezi .
31 Selçuklular tarafından inşa olunmiJ§ kervansaraylar-a dair bilgi edinmek için bkz. Kurt Erdmann,
Das anatolische Karavansaray des 13. Jahrhunderts, l,ll,lll, Berlin, 1961.1,1967; O. Tur{ln,
"Selçuklu Kervansaraylart'', Belleten, 39, (1946), s.471-495; Oktay Aslanapa, Türk Sanatı, ll, Isı.,
197~ s.I44-169; F.Akozan, "Türk Hanları ve Kervansarayları~ Türk Sanatı Arai.tırmalan, I,
(1963), s.133-I67; H.Edhem, "Anadoluda Selçuk! Han(;ın •Tfirk Yurdu, 14/107, (1334 s.I83::188; H.
K;ıramaqaral4 "Anadolu Selçuklu Kervansaray_larl', Onasya, 6ı64 (1970). s.4 vd.; .K. Ozergin,
"Anadotu'da Selçuklu Kervansaraylarl', Tarih Dergisi, 20, (1965), a. s.14P170.
32 Türkiye Selçuklu Dev!etlnin ekOf!Omisi fr.akkında bilgi edinmek için bkz. M.A.Köymen, "Türkiye
. Selçukluları DevietPnın !;konomik Politikası~ Belleten, 501198, (1986), s.6J3.620; aynı yazar,
"Tüiklef'in Anadolu'da Ilk Deni;ze Ulaşmal;ırı..," Milit Kültür, .S:~4, (1977h s.9-14 113-16.b·O.
Turan, "Orta Ç:jğ Türkiyesinde Iktisadi ve Iç_tıi:oaf Yükseli§iıı Esasları~ T~ Alcı§ Içinde in
ve Medeniyet, !st., 1980, s.I55-190; aym yazar, Selçuklular Tarihi ve Türk-lsl!m Mcileniyeti, llL
bask4 s.358-384; Cl Cahen, Pre-Ottoman Turkey, s.155-190; aynı yazar, La Turquie
Pr~-Ottomane, s.144-127; Le commerce anatolien au debut du Xllr siecle, Melanges LOuis
.HaJpben, 195~ s.91-101
33 Siyasi otoritesinden sonra gittikçe dini otoritesini de yitirmi§_C!fan Abbasl Halifeliği, en-Nasır
Lidinillah Ebu'I-Abbas Ahmed'in halifefiği zamanında (n80·IZZ5) "Fütüvvet" teşkilatı vasıtasıyla
yeni bir hamle yapma fırsatı bulmuştur. Annesi Türk olan en-Nasır Lidinil/ah, bazı mutasavvıf
bilginferin tesiri ile, önce/er[ t~pki gösterdiği "Fütüvvet"teşkilatına girmiş ve kısa siirede yeniden
gösterdiği bu leşkilOtın en bü)'!iK _lideri olmuştur. Halife en-Nasır, sadece, sayılan epeyce kalabalık
olan ve zaman zaman birbır/eriyle çatışan inanç ve fikir gruplarını "Fütüvvet" ıçınde toplayıp,
manevi birliJi sapıarnakla kalmamış, aynı zamanda bu teşkilAti siyasi emellerine vasıla yaparak,
otoritesini butün islam alemine yayma başarısını göstermiştir. Oy/e ki, onun zamanında, Müslümtın
hükümdarları adeta birbirleriyle yarışırcasma "Fütüvvet" teşkilatma birer birer katılmış/tır ve
Halife'den Fütüvvet ve diğer bakırniyet sembolleri almq(ardır. (Fütüvvet teşkilatı hakkında birçok
araştırma yapılmıştır.~ Şimdilik b/ii. F. Taeschner, "ls/Om Ortaçağında Fuıuvva fFütüvvet
Te§k.ilatı)", ·ıstanbUl Uruversitesi Iktisad Fakültesi Mec., 15, (1953) s.30~ Neşet Ça~ata)', Bir
Türk Kurumu Olan Ahilik, Ank., 1974; aym yazar, "FütuvvetnOmelı;r Neair, /lfiçin
Düzenlenmişlerdir?' VIII. TIKong., 4 (1981). s.56Ef..578; Mikail Bayram, "Is/Am'da ve Isfifm
Dünyasındtı Fütüvvet Hareketi," Kelime Oer., s.S
26 1O/TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

ki, Türkiye Selçuklu Devieli üzerinde giııikçe arıan İran kültürü is!Wisı satıhta kalıyor, Türk
toplum hayatının derinliğine nüfuz edemiyordu. Devletin resmi dilinin Farsça olmasına kar~ılık,
ordu ve halk kendi kültürüne bağlılığını sürdürüyor, tamamen Türkçe konuşuyordu. Ölc yandan,
Selçuklu Sultanları da Türk geleneklerine lamamen kayıtsız kalmıyorlardı. Haııa, onların birçok
Türk geleneğini korumakta gösterdikleri titizliğe bakılırsa, İran kültürünün saray hayatı üzerinde
de etkisinin ~ekli olmaktan öte bir anlamının bulunmadığı anlaşılır. Mesela, düğünler tamamen
Türk adetine göre yapılıyordu: Sultan 1. İzzeddin Kcykavus, kendi düğününde, nikahtan hemen
sonra Türk adeli gereğince büyük bir !oy/şölen (han-ı hass) vermiştir. Bu ıoy sırasında başka
bir TÜrk adeli olan "saçı"da ihmal edilmemişti?.
Bu. Türk adetleri sadeec düğünlcre münhasır kalmıyordu. Zamanımııda da çok sevilen bir
gelenek olarak hala devam eden "saçı", başka vesilclcrle de icra ediliyordu. Mesela, hüküm-
darların tahta çıkı~larında ve karşıianma törenlerinde bazen devlet büyükleri, ·bazen "iğdi~"
adlı görevliler ve bazen de halk tarafından altın (dinar) ve gümüş (dirhem) paralar saçılmak
suretiyle bu Türk adeli yerine getiriliyordu.
Türkiye Selçuklu Sultan ları'nın sık sık düzenledikleri ve bazen hafıalarca devam eden
"bczm"lcr de (içkili, sazlı, sözlü eğlence), eski Türk adetinin devamından başka bir ~ey değildir.
Orta Asya Türkleri'nin çok. sevdikleri kımız'ın yerini ba~ka içkilerin alması hiçbir şeyi
değiştirmemişıir. Ayrıca, bu bezm meclislerinde Selçuklu Sultanları da tıpkı Hun hükümdan
Aıtila gibi, azanların ağzından kendilerinin ve diğer Türk kahramanlarının zafer destanlarını
memnuniyelle .dinlemiş olmaları kuvvetle muhtemeldir.
Yas (male) törenl~ri de eski Türk adetine göre yapılıyordu. Mesela, Sultan I. İzzeddin
Keykavus'un ölümü üzerine Sıvas'ta tahta çıkan Alacddin Keykubad, kardeşinin ölümü dola-
yısıyla yas aHimeti olarak beyaz atlas giymiştir, komutanlar da, başlıklarını (külah) ters
çevirmişlcr, elbiselerinin üzerine beyaz örtüler çekmişlerdir. Üç gün ağlama ve üzüntü adetini
yerine getiren yeni Sultan, dördüncü günü yas elbisesini çıkarmıştır15•
Selçuklu hükümdarlarının Türk kültürüne bağlılıklarının bir diğer belirtisi de, onların, bir
bozkır adeli olan danı~ma meclisini daima çalışıırmış olmaları idi. Özellikle, Keykavus, gerek
devlet mescleleri~i, gerekse özel meselelerini daima topladığı danışma meclisinde bütün cep-
hcleriyle enine boyuna tartışıp, bir karara varmadan harekete geçmezdi36•
Moğollar'ın Türkiye Selçuklu Devleti'ni hakimiyetleri altına aldJkları zamana gelince, bu
devirde Anadolu'da medeni ve kültürel faaliyetler devam etmekle birlikte/7 devlet sonsuz bir
M İbn Dibi, el-Evamirü'l-'Aia'iyye ft'I-Umuri'l-j\la'iyye, tıpkı bnsun, Ank.. 1956, s.177; n§r.
N.L'!Jlai-A.S.Erzi, l,Ank., 1957, s245; Tevarih-i Al-i Selçuk, Osm. tro. YazıciZIJde (oğlu) Ali. ny.
Th. noutsm,ı. Leiden, 1902, s.157. •
3$ İbn Dilıi, tıpkı basım, .ç2/0; tenkit/i basım, s.284; Yazıcıoğlu, s.19~; Herberi Duda, Die
Seltschukengeascihte des lbn Bibi, mu/ıta&ır Alm. tre., Cophen/ıagen;1959. ·
~ İbn Bibi, llpkı b,ısun, s.'/33,142,147 vd, 182-IB4;_186; tenkit/i basun,s..19Z202,2()9 \'d, 251 vd, .255;
Yazıcıoğlu. s.115,124,130,163 vd, 167; H.Duda, s.:ı'B.Bl vd, 85.

37 V,ıkı(/ar/a i§leyen medrese, z,ıviye, cami, kcrv:msaray, köprü gibi dini, ictimai, iktis.ıdi ve
kültürel yanl,ırı .-ı;ır b,ısan esericnn büyük çopunluğu 1243'dcn sonr,ıki devre aillir. Bilg! için bkz.
1\ll.A.Kövmcn, ".:.c/çuk/u Devri Kaynakları Otarak Vakfiyclcr, "Studi Preottomani e uttomani,
Napoli. (1976), s.l5~163. . .
S_.KOCNTÜRKiYE SELÇUKLU DEVLETiNiN ÖZELLiKLERi/11 27

anarşinin içine düşmüştür. Halbuki, Sultan I. Alaeddin Keykubad, Moğol yayılma isteğini
üzerine çekmernek düşüncesiyle bu devlete "il olma"yı kabul eımiş,.ıs. AHieddin Keykubad'ın
ölümünden sonra, Selçuklular'ın Kösedağ savaşında Moğollar'a utanç verici bir şekilde yenil-
meleri (1243), bir daha kurtulmamak üzere Moğol tahakkümü ile sonuçlanmıştır. Sultan ll.
Gıyaseddin Keyhüsrev'in oğullarından IV. Kılıç Arslan Moğollar'ın yüksek egemenliğini ıanır­
ken, ll. İzzeddin Keykavus (1246-1262) istiklalin feda edilmesine ve tamamen onların hükmü
altına girmeye yanaşmamıştır. Başta ll. İzzeddin Keykavus olmak üzere, Türkmen uc gazisi
Mebmed Bey, Niğde Emiri Hatiroğlu Şerefeddin, Karamanoğlu Mehmed Bey gibi bazı liderlerle
Ahi ve Türkmen grupları,39 Türk istiklalini kurtarmak için Moğollar'ın emrindeki çoğu Fars
asıllı sivil ve askeri kadro ile kıyasıya bir mücadeleye girişmlşlerdir. Fakat, güçlü bir lidere
sahip olmayan Türkiye Selçukluları, Moğollar karşısında bütün güçlerini birleştirip isıikiali
kazanamamışlardır. Bölünmüş ve birlikten yoksun olan Keykavus'un kuvvetleri daha fazla
dayanamamıştır. Aynı şekilde, Türkmen Beyleri'nin hareketleri de, Moğollar tarafından her
defasında serı bir şekilde kırılmıştır. Özeıle söylemek gerekirse, Moğollar, Türkmenler'in istiklal
arzularını tamamen söndürebilmek için Anadolu'yu kan .ve ateşe boğmuşlardır. Halk, Moğol
adarının nalları altında dehşet ve korku dolu ümitsiz günler yaşamıştır~ •
0

Öte yandan, Selçuklu idaresini tamamen kontrolleri altına alan Moğollar, devleti, 1259
yılında çıkardıkları bir "yarlık" (ferman) ile ll. İzzeddin Keykavus ilc IV. Kılıç Arslan kardeşler
arasında bölüştürmüşlerdir. Devletin ve saltanatın bölünmesinde, tam birer "Moğol ajanı"' olan
iranlı vezirler ve devlet adamları büyük rol oynamışlardır~'.
1277 yılından sonra bir adım daha ileri giden Moğollar, Türkiye Selçuklu Devleti'nin idari,
askeri, mali teşkilat ve müesseselerini tasfiye ederek, yerine kendi müesseselerini ve kadrolarını
ycrleştirmişlerdir. Selçuklu ülkesini de fiilen bir İlhanlı eyaleti baline getirmişlerdir. Bundan
sonra, Moğollar, Selçuklu· hanedamndan istedikleri prensi hükümdar yapmışlar, istemediklerini
azletmişler; haııa iranlı vezirlerin teşvikleriyle bunlardan bazılarını da öldürmüşlerdir~ • Onlar,
2

bununla da kalmamışlar, Anadolu'nun ·bitip tükenmez servet kaynağını alabildiğine sömürm üş­
lerdir. Giııikçe, eski prestijini kaybeden Selçuklu hanedanı, sessiz sedasız tarih ·sahnesinden
çekilm iştir.

38 O. Turan, Selçuklu Zamanında Türkiye, s.386. "İl olmak-, egemenlik alıma girmek, tAbi olmak
antamma gelmektedir.
39 Bkz. M. Bayr.ım, Anadolu Selçuk/uf,ırt Zamanmd.ı Ahi Teşkildtt'nuı Kuruluş ve Gelişmesi",
Kelime Dergisi, S.8; (1988) s.43-54.
~o Bu dönemde, bunaltmt;;idermek vey.ı azaltmak için MevJanA yüksek tabakaya, Hact Bektaş Veli
orta tab,ıkay:ı, Yunus t:.mre de gemş Türkmen kttlelerine hitap ederek, Anadolu Türk toplumuna
rehberlik etmişlerdir. ·
41 S.Koca, Türk Tarihinde İstikldl Mücadeleleri, Millt Kültür, S.42, (1983), s.IJ.

--
41 N.KaymaZ, Pe~an_eMuinü~~Din S(lleyman, Ank, 1970, s.IJl vd.

You might also like