Professional Documents
Culture Documents
BOTTOMORE
SEÇKiNLER
•
VE
TOPLUM
Çeviren: Prof. Dr. Erol Mutlu
GÜNDOGAN
To m B . B otto m ore
S e ç k i n l e r v e To p lu m
Ç e v . P r o f . D r . E ro l M u t l u
G ündoğan Yayınları: 90.3 1 .2
Siyaset/Sosyoloji D izisi: 02.07 .2
Sayfa Düzeni: Gündoğan Macintosh E lektronik Dizgi·
Kapak DUzenleme: G ündoğan G rafik
Baskı, c i lt: Emel Matbaacı l ı k
Birinci Baskı: 1990
İkinci Baskı: Kasım 1 997
I S B N: 9 75-5 20- 0 1 6- 9
G ündoğan Yay ı nları
B ay ı n d ı r Sokak 6/ 1 2
K ız ı lay / Ankara
. Tel:0 31 2 43397 95 (4 hat)
Faks: 432 32 5 0
Yazışma Adresi:.
P . K . 2 7 1 Yen işehir/ Ankara
İÇİNDEKİLER
7
İngi l izce d i l i nde en eski b i l i n en ku l l an ı m ı , 1 823'e, artık top l umsal
kümel eri de kapsamaya başladığı bir tari he uzanmaktadır: Ancak
bu l��; ' ! .n ı i n topl umsal ve siyasal yazı nda yayg ı n l ı kl a k u l l a n ı m ı
Avrupa'da ondokuzun Cü V!.!?:y ı l son l arında, İ ngiltere v e Ameri ka'
da i se özel l i kl e Vilfredo Pareto'n u n yazı ları saye;inde topl umbil
i msel seçki nci kuram l ar ı n yayı l d ığı tari h olan 1 930'1 arda başlar.
Pareto, « Seçk i n » deyi m i n i iki farklı şek i l d e tan ım l am ı ştır. İ şe
çok genel b i r tan ı m l a başlıyordu : « H er i nsan faa l iyeti dalı nda her
bir bi reye, ayn ı okul sı n avlarında çeş itl i kon u larda veri len notlara
benzer b i r biçi mde, kapasites i n i n bir göstergesi ol arak bir endeks
veri ldiği n i varsayal ı m . Sözgel i m i , en üstü n h u ku kç u tipine on ver
i l sin. Müşteri bulamayan h u kukç uya bir veri l s i n -tepeden tırnağa
salak olan da sıfırı hak etsi n-. Mi lyonlar kazanmış bir i nsana -
dürüst ya da dürüst ol mayan yol l ara başvu rmuş ol ması önem l i
değil- o n verel i m . B i n l erce l ira kazanmış olana a ltı verel i m ; yok
sul lar evi ne d üşmemeyi a ncak başaran a b i r, yoksu l lar evi n e
d üşene i se sıfı r . . . Tüm i nsanal faal iyet dal ları i ç i n ayn ı şek i l d e. . .
Böylece ken d i faa l i yet dalları nda e n yü ksek endeks lere sah i p olan
i nsan l arda n bir s ı n ıf ol uştura l ı m ve bu s ı n ıfa seçki n ler (el i t) ad ı n ı
verel i m . » 2 Pareto b u seç k i n tanı m ı n ı faz l a k u l l a nmaz; bu tan ı nı
sadece topl u msal yaşa m ı n her alanı ,n da b i reysel yeten ekleri n eşit
sizliğini vurgulama ve Pareto'nun ası l i nceleme k �nusu olan b i r
«yönetici seçkin» tan ı m ı i ç i n başlangıç noktası sağl ama işlev i n i
görür. �< B u s ı nıfı (seç k i n l er) h ü kümette dolayl ı y a da dolaysı z
olarak ön em l i rol oynayan b i reylerin ol uşturduğu yönetici seç k i n
ler ve geri kalanların oluşturduğu yönetic i-ol maya n seçki n l er şek
l i nde iki kategoriye daha ayırmak, özgü l araştırma konumuz olan
toplumsal denge durum u n u n (equilibrium) i ncelenmesi i ç i n
yararl ı olacaktır. . . Böylel i k l e b i r topl umda i k i katman bulun mak
tad ı r : (. 1 ) H ükümet ,üzeri ndeki olası etk i l eri bizi burada i l
gi lendi rmeyen bir alt katman, yan i seçki n-ol maya nl ar; (2) a. Yö
netic i seçkinler ve .b . Yönetici-olmayan seçki n l er olarak i k i ye
ayrı lan b i r üst katman, yan i seç k i n ler. » 3
2 V. Pareto, The Mind and Society, I!I, ss 1422-3...
8
Daha önceki yazı l arı na bakarak Pareto'nun bu kavrama
nas ı l u laştığı kolayca anlaşılabil i r. Cours d'economie politique4
ad l ı çal ı şmasında Pareto, bir topl umda nornıa l bir servet d ağı l ı mı
eğri s i fi kri n i ortaya atmı ştı . Les systemes socia listes ' de5 i se i l ki n
b i reyleri n zeka düzey l eri , m atematiğe yatk ı n l ı k l ar ı , m ü z i k
yetenekleri, aktörel karakterleri v b . g i b i başka ölçütlere göre
düzen len meleri durumunda da olas ı l ı kl a servet d ağıl ı m ı nk i ne
benzer dağı lı m eğri leri n i n ortaya ç ı kacağı n ı ; i ki nci olarak da,
bireyleri n siyasa l ve topl u msal erk ya da n üfuz derecelerine göre
sıralanmal arı durumunda, çoğu top l u mda, ayn ı b i reyleri n bu h iy
erarşide servet hiyerarşisi ndeki ayn ı yeri tuttu klar ı n ı n görüleceğ i n i
bel i rterek iddi asın ı sürdürür: « Ü st sın ıf d iye adland ırılanlar çoğun
l u k l a en zengin s ı n ıflard ı r da. Bu s ı n ıflar b i r seç k i n kes i m i , bir
"aristokrasi"yi temsil ederler ... »6
Bununla birl i kte, The Mind and Society'de soru n u n form ü le
ed i l işi bir hayl i değişiktir, çünkü Pareto bu çal ı şması nd a (erk ve
n üfuz dahil) bel l i özel l i klerin bir dağı l ı m eğrisi yerine erk sahibi
olanl ar, yani «yönetici seçkin ler» ile erk sahib i o l mayan l ar, yani
yığı n lar arası ndaki yal ı n bir karş ı tl ı kl a ilgi l e n i r. Pareto'n u n
düşü ncesindeki b u değişme -başka deyimler ku l l a nmakla birli kte
« seçkin l er» ile yığırilar aras ı nd a ilk sistem l i ayrımı yapan ve bu
temel üzerine yen i bir siyaset b i l im i k urmaya çalışa n Gaetano
Mosca' n ı n yapıtı yüzü nden o l ab i l ir.7 Mosca temel fikri n i şöyle
dile geti rmekted i r: « Tü m s i yasal organ iz m a l arda b u l u n an
değişmez olgular ve yönsemeler arasında biri, en i lgisi� b ir gözle
4 Laussanne, 1896-7.
s tik basımı, Paris, 1902; ikinci bası, 1926.
6 Op. cit., s. 28.
7 Gaetano Mosca, The Ruling Class, Arthur Livingston tarafından yayına
hazırlanan bu İngilizce versiyon, Mosca 'nın Eleme nti di sciehza politi
ca (Birinci bası 1896, ikinci gözden geçirilmiş ve genişletilmiş bası
1923)'sının iki ayrı basımındaki bölümlerinin birleştirilmiş ve yeniden
düzenlenmiş halidir. Mosca'nın yapıtının yakınlardaki dört dörtlük bir
değerlendirmesi -J.H. Meisel, T he Myth of Ruling Class- Mosca 'nın
9
dahi görülebi l ecek kadar ortadadır. Tü m toplumlarda -çok az
gel işmiş ve uygarlığı n ayd ı n lığına zar zor ulaşmış toplumlardan
en gel i şmiş ve en güç l ü top l u m l ara kadar- i ki sınıf i nsan b u l u n u r
-yöneten b i r sı n ıfla yönetilen bir sın ıf-. H e r zaman sayısı d a h a az
o l an i l k sınıf tü m siyasal işlevleri yeri ne getirir, erki teke l i nde tu
tar ve erk i n sağladığı ü stü n l ü k l erden yararl anır; buna karşı l ı k
sayısı d aha çok olan i k i nc i s ı n ıf birincisi tarafrndan bazen ş u y a d a
bu ölçüde meşru, bazen d e yine ş u y a d a b u ölçüde keyfi ve zo
ra daya l ı b i r b i ç i mde yöneti l i r ve denetl en i r. . . »s Mosca, az ı n l ığ ı n.
çoğu n l u k üzeri ndeki yöneti m i n i , a z ı n l ı ğ ı n örgütlü ol masıyla
açı klar: « . . tek bir itkiye itaat eden örgütlü b i r azı n l ığın örgütsüz
.
"
öğretisinin ana öğelerini ilk kitabı olan, Sulla Teorica dei governi e sut
governo parlainentare: Studi storici e Sociali (Tur,in, 1884)'de formüle
etmiş olduğunu açığa çıkarır ve bu öğretinin sonraki yazılarında nasıl
geliştirildiği ve düzeltildiğini gösterir. Meisel ayrıca Mosca ile Pareto' -
nun fikirleri arasındaki ilişkiyi çok doğru bir şekilde tartışır (op. et.,
Bölüm 8) ve Pareto'nun (Mosca'nın savladığının tersine) basit bfr intihal
ile suçlanamayacağını gösterir; ne var ki, Pareto'nun daha sonraki yö
netici seçkin açıklaması Mosca'nın öğretisinden bir şeyler almış gibidir.
8 G. Mosca, The Ruling Class,s. 50.
9 Ibid., s. 53.
10
man pek de bel irg i n o l mayan bel l i i nsan kümeleri n i kapsadığı »
sonucuna varmış, «askeri, d i nsel ve ticari aristokrasi ve p l ü
tokrasi lerden » söz etmeyi sürdürmüştü r. ı o Bu nokta, bireylerin
yönetici seç k i n lerin farkl ı a lt kümeleri arası ndaki h areketi n i açık
biçi mde tartışarak, böylesi kümen i n : zengin leri n , soylu ların,
silah l ı ari stokrasi ni n ve ruhban l arı n tari h i n i ayrı ntısıyla i ncele
meye koyulan ve Pareto' n u n bir öğrencisi olan Marie Kolabi n
ska' n ı n Fransa'da seç k i n ler üzerine bir i ncelemesi nde daha bel i r
gin biçimde gündeme geti rilmiştir.11 Ne var ki, Pareto'nu n eği l i
mi hep yönetici seç k i n ler i l e seçk i n ol m ayan l ar ayrı ş ı m ı n ı n altını
kuvvetle çizmek olm uştur; özel l i kle modern demokratik toplum
l arda seçki nlerin kom poz isyo_n u n u daha kapsa m l ı olarak i n
celeyen ve i se . Mosca'd ı r. Mosca, böylece, «siyasa l s ı n ıfın
böl ü ndüğü ve daha kalaba l ı k olan s ı n ıfların oyl arı için yarı şmak
zoru nda kal a n çeşitl i parti örgütleri » nden söz eder; sonra da,
«tems i l i ( h ü kü met) s iste m i n i n b i rçok farklı topl u msal gücün
siyasal sisteme katı l m ası n ı , böylel i kle de, d iğer topl u msal güç
leri n, özel l i kl e de bürokrasi n i n n üfuzunu dengeleme ve s ı n ırlama
olanağ ı n ı sağland ı ğı n ı n yadsı n amayacağı n ı » bel i rtir. Bu son cüm
le, Pareto i l e Mosca arası nda, siyasal sistemlerin gel i ş i m i n e i l işkin
yorum ları ndaki önem l i bir ayrı l ığı d a ortaya koymaktad ı r. Pareto
her zaman yönetici seç k i n ler i l e yığı n lar arası ndaki ayrı m ı n
evrenselliği n i vurgulayarak, modern « demokrasi » , «İnsanc ı l l ı k
(humanitarianism)» v e « İlerleme» kavramları konusunda en sert
ve iğneley i c i yoru m l arı n ı sakl ı tutar. Mosca'ysa, modern
demokrasi n i n bel i rgi n öze l l i kleri n i tan ı maya ve s ı n ı rlı bir biçi mde
on'!ylamaya haz ı rd ı r. Mosca' n ı n i l k kitabı nda, parl amenter bir
demokraside, «temsi l c i leri n oy ku l lananlarca seç i l mediği ama bir
kural olarak kendi leri n i onl ara seçti rdiği n i . . . ya d a kendi leri n i
seçtirenlerin dostları oldukları n ı » bel i rttiği doğrudur a m a daha
sonraki yap ı tları nda· çoğu n l uğun, tems i l c i leri a rac ı l ığıyla,
hükümet pol itikası üzerinde bel l i bir denetime sah i p olabi leceğ i n i
kabul eder. Meise l ' i n d i le getirdiği g i b i , Mosca bir tek Marx' ı
11
eleşti rirken yığı n l ar i le az ı n l ı klar arasında kes i n b i r ayrım yapar;
geneldeyse, s iyasal sı nıfı n bizati h i (topl u mdaki sayısız fark l ı ç ı kar
ları tems i l eden) «toplumsal güç ler» tarafından ve de bütün b i r
toplumun h u ku k kuralıyla d i le gelen aktörel birliğince etkilenip
kıs ıtlandığı daha i ncel i k l i ve karmaş ı k b i r kuram koyar ortaya.
Mosca'nın kuramı nda, seçkinler sadece kaba güç ve aldatmaca
i le yönetmezler; bir anlamda,· topl u mdaki ,önemli ve nüfuzl u
kümelerin ç ı kar ve amaçl arı n ı da «temsil ederler.»
Mosca' n ı n kuramı nda, bu kuramın baştak i katı genel çizgi
leri ni dönüştüren başka bir öğe daha bu l unur. Modern çağda,
seç k i n ler t9plumda geri kalan kes i m leri n üzerine basitçe gel i p
çör�klenmiş deği ldir; her bakımdan devlet görev l i leri, yönet i c i l er
ve beyaz yaka l ı işç i ler, b i l i m adamları, m ühend isler, b i lgi n ler ve
ayd ı n l ardan oluşan «yeni orta sınıf» ı n bütününü kapsayan b i r alt
seçkinler arac ı l ığıyla topluma s ı k ı sı kıya bağlantı lıdırlar. Bu küme
yalnızca seçki n lere (dar anlamda egemen s ı n ıfa) yen i üyeler
sağlamakla kalmaz; bizati h i toplumun yönetim i nde can alıcı b i r
rol oynar v e Mosca, «herhangi b i r s i yasal orga n i z m an ı n
i sti krarı n ı n b u i ki nci katmanın u l aştığı ahl ak, zeka v e etki n l i k
d üzey i ne bağlı" olduğunu» bel i rtir. Öyleyse, Gramsci 'n i n ş u id
d i ası hiç de akla aykırı değildir: Mosca' n ı n siyasal s ı nıfı ... bir bul
m acadı r. İ nsan Mosca' nın derd i n i n ne olduğunu tam olarak-" an
l ayamaz, öylesi ne dalgalı, öylesine esnektir bu kavram. Kimi kez
orta sınıfı düşünmekte gibidi r, k i m i kez de genel olarak m ül k
sahibi i nsanları ; sonra d a kend i leri n i « okumuş» d i ye adlandıran
ları. Ama kim i başka durum larda da, Mosca' n ı n "siyasal perso
nel"i düşündüğü besbe l l idir.» 12 Sonra, daha açık b i ç i mde şöyle
der Gramsc i : « Mosca'n ın "siyasal s ı nıf"ı egemen kümenin en
telektüel kes i m i 1Jden başka b i r şey deği ldir. Mpsca'n ı n deyim i ,
Pareto'nu n seç k i n ler kavramına yaklaşır -tari hsel ayd ı n kes i m
fenomen i n i ve onun siyasal v e topl umsal yaşamdaki i şlevi n i yo
rum l am a çabası.» 13
12
j
Mosca i le Pareto' n u n formü l e ed i p d i le getird i kleri kavram
sal şema böylel i kle şu ortak nosyon l ardan oluşmaktad ı r: Her
topl umda toplumun geri kal a n ı n ı yöneten bir azı n l ı k b u l u nu r, bu
l u nmalıdır da; bu azı n l ığı n -siyasal komuta görevleri n i el leri nde
tutan l ardan ve daha bel i rsiz biçi mde siyasal kararları doğrudan
etki leyebi len lerden ol uşan «siyasal sın ıf» veya « yönetici seçkin
ler» i n -mensupları normalde topl u m u n alt katmanlarından yeni
bireysel üyeleri n a l ı n masıyla, bazen yen i topl u msal kü melerin
katı l ı m ıyla, çok ender olarak da devri m l erde olduğu g i bi yerleşi k
seçki leri n « karşıt seçki n ler» tarafı ndan yerleri nden edi l mesiyle
değişir. B u « seçki n leri n dolaş ı m ı » fenomeni sonraki bir böl ümde
daha gen i ş olarak i ncelenecektir. Pareto ve Mosca' n ı n an l ayışl arı
bu noktada ayrı l maktadır. Pareto her topl u mdaki yönetenler i l e
yöneti len ler arasındaki ayrım üzeri nde ş iddetle ı srar eder ve
demokratik sistem i n başka herhangi bi r si stemden bu yönüyle
farkl ı laştı ğı görüşünü bir yana iter.14 The Mind and Society'n i n i l k
böl ü m leri nde uzun uzad ı ya a n l attığı tortular (duygu lar) fi krinden
yara r l a n arak, seç k i n l e r i n dolaşı m ı n ı esas otarak psi koloj i k
koşularla açı klar. Mosca'ysa, siyasal s ı n ıfı n en üst katma n ı olan
seçki nlerin ayrı-türden l iği n i n; bu katm an ı n temsi l ettiği ç ı karları n
ve toplu msal güçlerin ve modern top l u m lar örneğinde esas olarak
bu katman ı n siyasal-sı n ıfı n en alt katmanı olan «yen i orta sın ıf»
arac ı l ı ğ ı y l a toplumu n geri k a l a n kes i m leri y l e o l a n yakın
bağl arı n ı n çok daha fazl a ayrı m ı ndad ır. Dolayısıyla Mosca, mo
dern demokrasi ler i l e.başka s iyasal örgütlenme tipleri a rası nda bi r
fark bulu nduğunu ve b i r yere kadar egemen az ı n l ığ ı n. çoğu n l u k
üze.ri ndeki ba.sit yönet i m i yeri ne i k i s i arası nda bir karş ı l ı k l ı et
ki leş i m olduğunu da kabu l eder. Son ol arak Mosca, yeni seçkin-
13
lerin (ya da seç k i n ler i n içi ndeki yen i u nsurların) yüksel i ş i n i
kı smen top l u mda yen i ç ı karları (örneğ i n tekno loj i k ya d a
ekono m i k ç ı karları) tem s i l eden toplu msal güçler i n ortaya
ç ı kışıyla da bağlantı land ı rdığı için, seçkin leİ"i n dolaşımı psikoloj i k
olduğu kadar top l umbi l i msel olarak d a aç ı klamaktadır. 1 5
Seçki n l er üzerine daha sonraki i ncelemeler Pareto i l e
Mosca' n ı n, öze l l ikle de i ki ncis i n i n siyasal erk soru n l arıyla i lg i l i
çal ışmaları n ı yakından izlem i ştir. Böylece, H . D . Lasswe l l , gerek
bizzat Mosca tarafı ndan h araretle övgü lenen i l k yazı larında ol
su n , gerekse d a h a son ra l arı seçki n l er üzeri ne Hoover En
stitüsü' nce yürütülen i ncelemeleri nde olsun, kend i si n i öze l l i kle
aşağıdaki gibi tan ı m l adığı s iyasal seçki nlerin i ncelenmesine ver
m i ştir: « Siyasal seçki n ler siyasal bir bü nyede erki ellerinde tutan
l arda n meyda n a gel ir. E rki ellerinde tutan lara, bel l i bir dönem
boyu nca, önderl iği ve önderleri n tipik olarak ç ı ktı kları ve kend i
s i ne karşı soru m l u l uğun sürdürü ldüğü topl u msal formasyo n l a r
dah i ld i r . » l 6 Pareto i le Mosca' n ı n anlayışlarından farkl ı o l a n nok
ta, bu rada siyasal seçk i n ler i n önem l i bir toplumsal nüfuzu ola
bilmes i ne karş ı n erkin kul lanımıyla bağlantısı daha az olan d iğer
seçk i n l erden ayr ı l ması ve bir düşü nce şemasından, öze l l i kle Pare
to' n u n ku ram ı ndan d ı ş l a n an seç k i n leri n üye kaynağı o l a n
« topl u msal formasyon lar» (topl u msal s ı n ıflar d a dah i l) fikri n i n b u
düşü nce şeması n a yen i den soku l masıdır. B i razda n göreceğ i m i z
g i b i , seçki n ler fikri esasında toplumsal sınıflar fikri ne karşıt ol arak
kavra m l aştı rı l m ı ştır. Esas olarak yöneten b i r azı n l ı k an lamı ndaki
seçkin leri i ncelemekle birl i kte seçkin ler i le top l u msal s ı n ıfl ar
arasında b i r i l işki kurmaya da ça l ı şmış, modern topl u m l arda
15 cf. Meisel, op. cit., s. 303: « . . Marx'ın sınıfları gibi , Mosca 'nın toplumsal
.
14
seçkin lerin çoğu l l uğu (pl üralizmi) üzerinde ısrarla durmuş ve
normalde siyasal erk sistemin bir parçası n ı oluşturmayan entelek
tüel seçkinl erin top l u msal n üfuzu nu incelememiş olan Raynıond
Aron'un yazil arı nda da benzer b.ir gelişme görü l ür. 1 7
Seç kin l e r kavram ı ndaki yeni farkl ı l aştı r ı nı l a r ve
ayrı ntı land ı rmalar şimdiye kadar ku l l anı l agel enden daha ayı rtedi
ci bir terminoloji gerektirmektedir. 1 B « Seçkin(ler) » deyimi şimdi
asl ı nda genel l ikle bir top l u mda ( her ne neden l e olursa olsun)
statüsü yü ksek olan işlevsel , esas olarak profesyonel kümeler için
ku l l a n ı l maktad ı r ve bundan böyle bu deyim i , ben de bu a n l amda
kul lanacağını . Bu tü r seçkinler üzerine yapı l acak bir inceleme
birkaç yönden çok yararl ı olacaktır: değişik �opl u m tiplerini
ayrıştı rmada ve topl umsal yap ıdaki değişmeleri aç ı k l amada
gözönüne a l ı n ması gereken en öne m l i olgu lar arası nda seçkin
lerin boyutu, farklı seçkin leri n sayısı, onların birbirleriyle ve
siyasal erki k u l lanan kümelerle ilişkileri bu l u n maktadı r; seçkin
lerin kapa l ı ya da aç ı k karakterde ol ması, ya da başka bir deyişle
üyeleri arası n a katı l m a n ı n n itel iği ve bun u n ima ettiği top l umsal
h areketlilik derecesi d e ayn ı şekilde öneml idir. Genel « seçkin»
deyimi bu işlevsel kü meler için ku l l a n ı l acaksa, o zaman tamı
tam ı na ayn ı a n l amda işlevsel bir küme olmayan, her durumda
ayrı bir isim verilmeyi· hak edecek kadar büyük toplumsal önem
taşıyan ve bir top l u m u yöneten azı n l ı k için başka bir deyime
gereksinim ol acak. B u rada, siyasal erk ve n üfuz k u l l ;;tnan ve
siyasal önderlik savaş ı m l a r ı n a katı l a n tüm bu kümeleri
ad l a n d ı rmak için Mosca' n ı n « s iyasal s ı n ı f» deyimini k u l
l anacağ ı nı ; v e siyasal s ı n ıf içinde veril i herhangi bir zamanda, bir
toplu mdaki siyasal erki gerçekten ku l l an a n bi reylerden ol uşan d a-
17 Raymond Aron, «Social Structure and the Ruling Class, Part I», British
Journal of Sociology, I (ı), 1950.» "Sınıf" toplumbilimi ile "seçkin"
toplumbilimini bir bireşim olarak bir araya getirme sorunu... Şu soruya
indirgenebilir: " Modern toplumlardaki toplumsal farklılaşma ile siyasal
hiyerarşi arasındaki il işki nedir?"»
18 Bkz . Aron, The Opium of the Intellectuals (Landon, 1957).
15
ha küçük bir kümeyi, « siyasa l seçki nleri » ayırt edeceğinı . 1 9
Böylece siyasa l seçki nleri n kapsam ı n ı belirlemek görece kolay
olacaktı.r: bu kesi m hü kü.met ve yüksek idare üyeleri ni, askeri ön
derleri, kimi durum larda da, b i r aristokras i n i n ya da kra l iyet
hanes i n i n siyasal açıdan nüfuzlu a i leleri n i ve güçlü ekonom i k ku
ruluşların önderleri n i içermekted ir. Siyasal sınıfı n sın ırları n ı bel ir
lemekse daha zordur; el bette siyasal seçki n l eri içerecektir bu sınıf
ama i ktidarda ol mayan siyasal parti önderleriyle yeni topl u msa l
ç ı karların ya da s ı n ıfların temsilci leri nden (örneğin işçi send i kası
önderleri), işadamı kümelerinden ve etkin siyaset y9paıı ayd ı n l ar
dan da oluşan « karşı-seçkinleri»de içereb i l ir. Dolayısıyla siyasal
sı n ıf b i rbi rleriyle değişen ölçü lerde işbirliği, rekabet ya da çatışma
h a l i nde olabilen çok sayıda kü meden ol uşmaktad ır. '
Siy;;ısal seçkin kavram ı Mosca ve Pareto tarafı ndan yen i b i r
toplumsal b i l i m i n anahtar deyimi olarak sunulmuştur,20 a m a bu
kavra m ı n onları n yaz ı ları nda pek de aç ı k ol mayan b i r yönü vard ı ;
b u kavram modern demokrasiye karşıt olan ya d a o n u eleşti ren ve
modern sosya l izme daha da karşıt bir s iyasal öğreti n i n bir
parçası nı ol uştu rmaktad ı r.21 C . J. Fried rich, ondokuzuncu yüzyı l ı n
üstün bireylerden ol uşan b i r seçki n kes i m i n yönetimi üzerine
bütün ondokuzuncu yüzyı l Avrupa öğreti leri n i n -Mosca, Pareto
ve B ru ckhardt' ı n düzyazı i ncelemeleri kadar Carlyle' i n kahraman
fel sefesi ve Nietzche'nin üsti nsan görüşünü de içine alan öğreti
lerin- « henüz b i rçok feoda l ka l ı ntıyı barı nd ı ran bir top l u m u n
döl ü » olduklarına v e b u öğreti lerin eski top l umsal h iyerarşi fi kir
leri n i yen iden canlandırmak ve demokrati k fi k i rleri n yayı l ması n ı
16
enge l lemek i ç i n b i rçok farklı çabayı temsn ettiğine d i kkat çek
m i ştir.22 B u öğretilerin toplumsal çevresi , siyasal önder l i k sorunu-.
mın tam da sahici b i r burjuva demokra�isi kurmayı başaramamış,
yani feod al öğeler i n özellikle güçlü olduğu ü l kelerdeki toı:ilum
b i l i mc i ler tarafından ortaya atı lmış olduğunu öne süren G . Lukacs
tarafı ndan tan ı m lan maktad ı r; G. l:. u kacs bu zih i nsel uğraş ı n ben
zer ve tipik görü n ü m l eri olarak (Almanya'da) Max Weber' i n
« kari z m a>> k avramı n a ve (İta lya'da) Pareto' -n u n «Seç k i n l erıı
kavramı n a i şa ret etmekted i r. 2 l
Seçki nler fi kriyle demokrasi fi kri arasındaki karşıtl ı k i ki
biçi mde d i le getiri lebi l i r: İ l ki1 seçki n kuram l arında bireysel doğal
yeteneklerin eşitsizliği üzerinde ı srarla duru l m as ı , b i reyler i n
temeldeki eşitl iği n i vurgulamak eği l im i ndeki demokratik siyasal
d üşü ncen i n özsel b i r çizgisine karşı ç ı kmaktad ır; i kirıci olarak d a,
- yönetici b i r az ı n l ı k fikri demokratik çoğu n l u k yöneti m i kuramıyla
çel i şmektedir. Ama bu karşıtlığın ilk bakışta görüldüğü kadar
kesin ve aşırı ol ması h iç de gerekmez. Demokrasi önce l i kle b i r
siyasal s istem olarak kabu l ed i l iyorsa, b i rçoğu nun yaptığı gibi,
« halk tarafından h ü k ü metiri» (yani çoğun l uğun fi i l i yöneti m i n i n )
uygu l amada olanaksız olduğu, s iyasal demokrasi n i n esas ol arak
toplumdaki erk konu m l arı n ı n prensipte herkese aç ı k olması an
l am ı n a geldiği, erk i ç i n rekabet demek olduğu, erki el i nde tutan
ları n her zaman seçmenlere karşı sorum l u olduğu pekal a öne
sürülebi l i r. Sch u mpeter, demokratik yöntemi, ((bireyler i n karar al
ma erk i n i , hal k ı n oyu i ç i n rekabetç i b i r savaşım yol uyla elde et
tikleri, siyasal kararlara varmanı n kuru msal düzenlen işi » olarak
tan ı m l arken, o zamandan bu yana yaygı n kabu l gören böylesi b ir
demokrasi görü şü n ü ortaya atıyordu .24 Ayn ı şekilde, daha önceki
-b i r aşamada seç k i n kuram c ı l arı n ı n görü şleri nde « d o l aysız
eylem » i n ve bir öndere koşu lsuz boyun eğişin i rrasyonel b i r
17
,
hakl ı lanışını saptayaıı25 Kari Mannheinı sonralan bu kuramları
demokrasiyle bağdaşır sayar: « ... siyaset fiilen seçkinlerin ellerinde
şeki l l enir; anıa bu, top l umun demokratik olmadığı anlamına
gelmez. Çünkü bireysel yurttaşlar, hükünıette dol aysı z bir rol oy
n amaktan hep alık.ansalar bile, en azından bel li aralarla arz u l arını
duyurma olanağına sahiptirler.ıı26 Kaldı ki, demokrasinin bir
siyasal sistemden daha fazl a şeyleri kapsadığı düşünü lse bile,
seçkin kuramlarıyla yine bağdaşabilir . olduğu pekal a öne
sürülebilir; çünkü demokrasinin bir topl u m biçimi o l arak içlemle
diği savlanabilen eşitlik fikri kolayca «fırsat eşitliği » ol arak
yeniden yorumlanabilir. Demokrasi o zaman -siyasal olduğu
kadar·ekonomik ve kültü rel- seçkinlerin il ke o l arak «açıb olduğu
ve üyelerini gerçekte bireysel meziyetlere göre fark l ı topl umsal
katman lardan topladığı bir topl u m tipi olarak ele al ınacaktır.
Seçkin lerin bir demokrasideki yerine iliş kin bu a n layış, gerçekte
seçkinlerin dol aşımı kuramıyla öngörü l mekte ve Mosca'nın
yazılarında açıkça ifade edilmektedir.
Bu noktada, tartışmış olduğum her iki anlay ı ş ı n -siyasal rek
abet f ı rsat eşitliği anlaşıları n ı n » liberal ya da laisses-faire
ekonomik ku ramı n doğal uzantı l arı ol arak sunul abileceğini belirt
mek gerekli. Schumpeter bunu n pekala farkındaydı: «Bu (siyasal
önderlik için) yarışma kavramı ekonomik alandaki yarışma
kavramına benzer güçl ükler sunar ki bu ikisinin karşılaşt ı r ı l ması
çok yararl ı ol abilir»27 daha yakı n l arda bir yazar ise bu bağlantıyı
daha güç l ü biçimde dile getirmiştir: «.. . seçkinler kuramı özünde
toplumsal faissez-faire'nin inceltilmiş halinden başka bir şey
değildir. Eğitim f ı rsatı öğretisi yarışmaya ve "ilerlemeye" ağırlık
ver.en ekonomik bireycilik öğretisinin bir sil üetidir yal n ı zca. »2 8
18'
Dolayısıyla bir anlamda Pareto ile Mosca'nı n seçkin kuramları
(onlar ı n bugünkü ardı llarının kuramları da) genel demokrasi
fi krine karşı t değildi. Onların esas ve temel uzl aşmaz karşıtlıkları,
gerçekte sosyal izm, özellikle de Marxist sosyal izmdi. Mosca'nı n
yazd ığı gibi: «Yaşamakta olduğumuz dünyada, sosyalizm ancak,
şu anda toplumsal incelemel erde h ü kü m s ü ren metafizik ve
iyimser yöntemler gerçekçi bir siyasal bilim taraf ı n dan yok edil
diği takdirde durduru lacaktır... » Pareto, Weber, Michels ve diğer
lerinin farkl ı biçim lerde gel iştirmeye yard ı mc ı oldu klar ı bu
«gerçekçi bilim» Marx' ı n toplumsal s ı n ı f l ar ku ram ı n ı herşeyden
önce iki esas noktada çürütn:ıeyi amaçlıyordu: İ l ki, çoğu top l um
larda, özel l ikle de modern sanayi toplumları nda, değişmez ve ka
pal ı bir egemen s ı n ı f ı n ol uşmasın ı ö n l eyen seçkin lerin sürekli
olarak dolaş ımı n ı ortaya koyarak, Marxist bir «egemen sı n ıf»
kavrayışı n ı n yan l ı ş olduğu n u göstermek; ikincisi de, her toplumda
fiilen yöneten bir azın l ı k b u l unduğu, b u l unmak zorunda da
olduğu için sı n ıfsız bir top l umun· olanaks ı z l ı ğ ı n ı göstermek.
Meisel'in çok yerinde olarak açıkladığı .gibi: «"Seçkin" kavramı
başta bir orta sınıf nqsyon uydu .. . (Marxist kuramda) .. . Proleterya
s ı n ı fsız top lumu başlatacak nihai s ı n ı f olacaktır. Hiç de değil. Ter
sine tüm topl umlar ı n geçmiş ve gelecek tarihi o top l u mları n ege
men srn ıfları n ı n tarihidir . . . Her zaman bir egemen s ı n ı f,
dolayısıyla da sömürü olacaktır. Bu seçkinci ku ramı n ondokuzun
cu yüzyılın son o n yılında tomurcuklanırkenki anti-sosyalist, özel
likle de anti-marxist yan l ı l ığıdır.»2 9 Seçkin kuramları ayrıca, ege
menliğini ekonomik ve askeri erk sayesinde kuran bir sın ı f nos
yonu yerine, üyelerinin üstü n nitelikleri nedeniyle egemen olan.
bir seçkinler nosyonu koyarak daha genel bir biçimde sosyalist
öğretilere karşı çıkarlar. Kol abinska'nın dediği gibi, «.•. "seçkin"
deyiminin ilettiği başlıca nosyon üstü n l ü k nosyonudur . »30 . .
19
Seçkin kuram l a r ı ndaki ideo loj i k öğe ler ü zeri nde bu
düşünceler k i m i i l ave soru n ları da ortaya ç ı karmaktadır. Belirtmiş
old uğum gibi seçkinler fikri n i demokratik topl u msal kuru m l arla
uzl aşt ı r m a k m ü m kü nd ü r; y i ne de, seç k i n kuram ları n ı n i l k
savu nucuları s u götürmez birer demokrasi düşmanıyd ı l ar (bunun
la birlikte Mosca İta lya'daki Faşist yönet i m i yaşadıktan sonra
görüşleri n i b i r ölçüde değişti rip, demokratik h ü kü meti n kimi yön
leri n i n özen l i bir savunucusu ol ur) ve bu düşman l ı k ortaya bi l im- .
sel siyaset kuram l arından çok topl umsal m i tler koyan Carlyle ve
N i etzsche gibileri nde daha da bel i rgind i r. B u nas ı l açıklanacaktır?
Önce bu ondokuzuncu yü zy ı l düşünü rleri demokrasiyi farkl ı bir
şeki lde « yığı n l arı n » apaç ı k bir gerek l i l ikle sosyal izme gidecek
« ayaklanmalarında» b i r evre olarak görmekted i rler. Böyle l i kle,
demokrasiyi eleştirirlerken dolayl ı bir yolda n sosyalizmin ken
d isiyle savaşıyorlard ı . Dahası, seç k i n kura mc ı ları n ı n bizzat
Sch umpeter' inki gibi yen i demokrasi tan ı m l arı üretmede önemli
etki l eri o l muş, bu tan ı m lar daha sonra demokrasi n i n seçki n ler
nosyo n u y l a bcığdaşı r l ı ğ ı n a örnek tutu l m uştur. Top l u msal
düşü ncede, gerek modern demokrasi , gerekse modern sosya l izm
anlayışları n ı etki lemiş olan bu gel i şmeler, sonraki bir böl ü mde
daha ayrı ntı l ı biçimde i ncelenecektir.
Seç k i n kura m l ar ı n ı n b i r başka karakteristiği sosyalizme karşı
yöneltilen b i rç. o k yen i toplu msal kuramda yeniden-üreti l m iştir;
şöyle ki, bu kura mlar öze l l ikle Marx ism'de bulundukları bel i rlen
inı ciHği (determinism) eleştirirken, kendi leri eşderecede sıkı bir
tür bel i rlenimci l i k kurma eği l i m i göstermekted irler. Seçkin ku
ram l arı n ı n temel savı sadece b i l i nen her toplumun yönetici bir
az ı n l ı k ve yöneti len b i r çoğu n l u k şekl i nde i kr katmana böl ü n m üş .
olduğu değ i l , tüm top l u m ların bu şeki lde böl ü n mek zorunda
. oldukları d ı r. Bu hangi �)akı mdan Marxism'den daha az bel irlen
inıci l i ktir ki? Zira i nsan l ar ister s ı n ıfsız topluma u laşmak zoru nda
olsu n l ar, isterse ona u l aşmaktan her zaman i ç i n zoru n l u olarak
a l ı l <onu l nıuş b u l unsun lar, i kisi nde de el leri kol ları eşit biçi mde
bağ l ı d eği 1 m i d i r? Örnekler i n benzer o l maeı ğ ı ; seçk i n
20
kuramc ı l arı n ı n öbür olası l ı kları aç ı k b ı ra kması na karş ı yal n ızca
tek bir toplum biçimi ı ii ol anaksız olarak d ı şlad ığı (Mosca da
toplu msal b i l i m lerde neyin asla olmayacağını öngörmen i n, neyi n
tam ol arak olaca�>ı n ı öngörmekten daha kol ay olduğunu öne sür
müştür); buna karş ı l ı k Marxi stl eri n bel l i b i r top l u m biç i m i n i n
zoru n l u ol arak oluşacağı öndeyişi nde bu l u n d u kları şeki lde iti ra
·
z l ar yükseleb i l i r. A ma, ayn ı şeki l de, seçki n kuramc ı l arı n ı n -özel
l i kle de Pareto'nun -tek t i p bir siyasal toplumu n evrensel ve
zoru n l u olduğunu savl ad ı kl arı, Marx istler i n ise bu « seçki n ler ve
yığı n l ar yasas ı » n ı n evrensel geçerl ili ğ i n i yadsıyarak, i nsanın yen i
topl u m b i ç i m leri n i i mgeleme ve yaratma özgürlüğünü savu ndu..k
ları pekala söylenebi l i r. Kısacası, her i ki kuramda da, az ya da çok
vurgu l a nabi lecek bir topl u msal bel i rleni mcil i k öğesi b u l u nmak
tad ır.
Bu soruya şimd i l i k ya l n ızca seç k i n ler kavra m ı n ı n i deol oj i k
ve kuramsal yön l eri aras ı ndaki bağlantıyı ortaya ç ı karmak
amacıyla değin iyoru m . B u kavram göz lem lenebilen bir toplumsal
görüngüyü d i l e getirmekte ve top l u msal olayları, özel l i kl e s iyasal
değişmeleri açıklamaya çalışan kuramlar arası nda yerini almak
tadır. Ayn ı zamanda, seçki n l er kavram ı topl u msal düşü ncede
kendi s i n i öyle bir zamanda ve koşu l l arda ortaya koymuştur ki,
ekonom i k l i bera l izm ve sosyalizm arası ndaki yarışmady hemen .
ideoloj i k bir a n l am-önem e lde etm i ş ve ideoloj i k amac ı n ı açı k
açık ifade eden öğreti l erde iyice yayg ı n l ı k kazanmışt ı r. Daha son
raları b i le, hatta ideoloj i-sonrası olduğu iddia ed i len çağı m ızda
b i le, bu kavram katıksız bi l i msel b i r z i h i n yapısı olarak görüle
mez; çünkü her top l u mbi l i msel kavram ve kura m ı n i nsarıl arı n
g ü n l ü k yaşa m l arı ndaki düşü nce eylem leri ü zeri nde etki s i ne
deniyle i deoloj i k b i r gücü vard ır. Ya topl u msal bir öğretiyle döl
l end i ğ i i ç i n, ya da herhangi b i r dolays ı z doktri ner etki y i
d ışlaması na karşın, y i n e d e top l u m l a yaşamı n bel l i öze l l i klerine
d i kkat ed i p, bunların a l t ı n ı ç izerek ve d i ğer yön leri gözardı ed
erek, böylelikle de i nsan l arı mevcut koşu llar ı n ı ve olası gelecek
lerini başkası yerine bel l i bir terim ler kü mesiyle d üşünmeye i kna
21
ederek b u etkisi n i gösterebi l i r. D�mek ki kavramsal bir şema n ı n
y a d a b i r kura m ı n ideolojik yönüyle eleşti risi, sadece on u n daha
geniş bir i nsan ve top l u m öğreti s iyle bağl antısını göstermek ve bir
başka top lu msal öğretiyi onun karşısına koymak değildir; ayrıca
.veya esas o l a rak, kavram l ar ı n ve kura m l arı n b i l i msel
s ı n ı r l ı l ıkları n ı göstermek ve topl u m alanı nda fii len olup b iten leri
daha doğru ve daha uygun biçi mde betimleyecek yen i kavra m l ar
ve ku ram l ar önermektedir. Kitab ı n bundan sonrası nda büyük
ö lç üde seç kin ler fikrinin böy lesi bir eleşti rel değerlendi rmes i n i ya
pacağı m ve b i l i msel kuramlar aracı l ığıyla kör topal d i l e geti rilen
rakip top l u msal öğretilerle ilg i l i bir tartışmaya ancak kitabın so
n u nda döneceği m .
22
- 11
-
23
ucu nda daha önce h i ç görü lmemiş bir biçi mde yoğu n
l aşması ve toplumun ara ve geç iş katn'ian ları n ı yavaş ya
vaş ortadan kaldı rmas ıyla s ı n ı fların başka herhangi bir
top l u m ti p i nde varolanclan daha köklü b i r kutuplaşını ı n ı
beraberinde geti rir.
5) Kapi ta l i st top l u m daki sı n ıf savaş ı m ı çal ışan s ı n ı fı n
zaferiyle sona erecektir ve b u zaferi s ı n ı fs ı z b i r
topl u m u n kuru luşu izleyecektir. S ı n ıfsız bir top l u m u n
ortaya ç ı kışı n ı ü m i t etmek i ç i n birçok neden· öne
sürül mekted i r. Önce, modern kapitalizm gelecekte yen i
top l u msal böl ü n meleri üretmesi olanaksız olan türdeş
b i r işçi s ı n ıfı yaratma eği l i mi ndedi r. İ ki nci olarak, b izzat
işç i lerin devrimci savaş ı m ı işbirl iği n i ve bir kardeşl i k
d uygusunu doğurmaktadır v e b u duygu, devri m h areke
ti n i n ürettiği ve ı\'.larx' ı n kençl i düşü nces i ne de s i n m i ş
. olan ahl aki v e toplumsal öğretil erle güçlenmek tedir.
Üçüncü olarak, kapita l izm sınıfsız b i r toplumun madd i
ve kü l türel şartların ı yaratır -maddi şartları, tüm insan
l arın gereksi n i m leri n i n karş ı l anmas ı n ı mümkün kılan ve
fiziksel yaşamı sürd ü rme savaş ı m ı ndan s ı n ırları kal d ıran
engin üretken l iğiyle; kültü rel şartlarıda, « kı rsal yaşa m ı n
bönlüğ ü n ü » a l t etmes iyle, oku ryaz arl ığı teşvi k
etmesiyle, b i l i msel bi lgiyi yaymasıyla ve halk yığı n ları n ı
s iyasal yaşama katmasıyla yaratı r.
Marx ' ı n kuramı, topl umsal b i l i m lerde o zamana deği n ortaya
kon muş en kapsa m l ı , en sistemati k kuramd ı ; geriye dönüp
b ak ı l d ı ğ ı nda, bu kura m ı n geçen yüzy ı l boyu nca top l umsa l
d üşün ceye egemen olması ve işçi hareketin i n gel işi m i n i böylesine
güçl ü biçimde etkilemiş o lması h i ç de şaşırtıcı deği ldir. Öte yan
dan, gözüpek ve kapsam l ı genel lemeleri n i n ve bu genel lemeler i n
üzerine kuru l d uğu ö n e sürü len devrimci öğreti n i n bu nca çok
sayıda eleştirel ya l a n lamayı cezbetmesi de şaşı rtıcı değ i ld i r.
Eleştirilerin biçimleri çok çeşitlidir. B i r d üzeyde, çok genel söz
lerle, tarihsel değişmelerin karmaş ı k l ı ğ.ı na olas ı l ı kl a gereken
24
rleğeri veremeyen teknedense! (monocausal) kuram d eğer
lend irmesiyle ekonomik tarih yoru muna saldırı l nıaktad ır. Gerek
Mosca, gerekse Pareto bu tarz savlar sürmüşlerd i r öne ama
tartı şmayı sürdürü rl erken, Marx' ı n kuram ı n ın kapsam ı n ı h aksız
biç i md e gen i ş l etmişlerd i r. Marx tüm top l u msa l ve kü l türel
değişmeler i n ekonom i k etmenlerle açıklanabi ,leceğini söyleme-
.
mişti . Başl ıca top lum tipler i n i n , öncel ikle de Avrupa uygarlığıyla
anlaş ı l abHecekleri n i ve bir toplum tipinden bir d iğerine belli başlı
değişmeler i n ekonomik faa l i yetlerde yen i ç ı karları olan yen i
topl u msal kümeler yaratan değiş i k l i klerle açıkl anab i l eceğini sap
tamaya ça l ı şmıştı . Marx' ı n kuramı na yöne l i k daha c iddi bir
eleşti ri, o n u n tan ı m ladığı baş l ıca b i r ya da daha çok top lum tip
i n i n , ekonomi k-ol maya n etmenlerce ortaya ç ı ktığını, varl ığını
sürd ürdüğü n ü ya d a çözdüğünü göstermek ol u rdu. Sözgelişi,
Avrupa feodal i zm i n i n yükse l i ş i n i ekonom ik etmen lerle açı kla
man ı n güçlüğüne ve topl u msal kurumların değişen ekonomi k
şartl arda b i ç i ml eri n i sürdürme eğ i l imine d i kkat çekerken Schum
pete.r' i n n iyeti budur: « Top l u msal yap ı l ar, tipl er ve tutu mlar ko
laY,ca eri meyen maden i para l ardır. B i r kez biçim verildi kten son
ra olasılıkla varlıklarını yüzlerce yıl sürdürürler. Keza farkl ı yapılar
ve tipler hemen her zaman varl ıkları n ı sürdü rme yetisine farkl ı
derecel erde sah i p olduk ları·i ç i n , gerçek grup ve ulus davran ış ı nın,
başat ü reti m süreci b i ç i m lerinden çı karsamayı dened iğim izde ol
mas ı n ı bekl ed iğ i m izden az çok saptığı n ı görmekteyiz. B u genelde
geçerl i ol ma�la birl i kte, e n açık biçi mde, çok daya n ı k l ı bir yapı
kend i s i n i bütü n olarak bir ü l keden bir başkası na naklettiğinde
görü l ü r . . . . B u n u n l a i l g i l i bir durum göz korkutucu önemdedir.
Feodal toprakbeyliği tip i n i n Frank kra l l ığı nda al\ıncı ve yed i nc i
yüzy ı l l ar s ı rası nda ortaya çı k ı ş ı n ı d ü şü n ü n . B u "kes i n l i k l e
t;µl u m u n yap ı s ı na yüzyı l l a r boyu nca b i ç i m vere n , ayrı.ca
gereks i n i m ler ve teknoloj i d a h i üretim koşu l l arı n ı etki lemiş en
önem l i olayl ardan biriyd i . Ama bunun en ya l ı n açı klaması, yen i
toprakların kesi n e l e geç i r i l i şi nden sonra feoda l toprakbeyleri ha
l i ne gelen a i l elerin ve bireyleri n daha öncel eri dold urdu kları
25
(gerçi bu işlevi e l leri nde tutmayı sürd ü rd ü l er) askeri önderl iğin
i şlevi nde bulun maktadı r.2 Avrupa'da ve başka yerlerde feodal
top l u m l ar ı n ortaya çı kışı gerçekten de Marx i st kuram i ç i n hayl i
çeti n b i r sorun yaratır; çünkü bu topl u mların askeri önderlik ge
lenekleriyle büyü k ölçekl i toprak sahi p l i ği n i n yerleş i k b i r tar ı m
toplumundaki birleşmesi nden dolaysız ol arak doğduğu (böylelik
le ekono_ m i k bir tarih yorumu nun tü müyle dişında kaldığı) kabul
ed i lebi l i rse de, bun lar esas olarak m erkezi i mparatorl u kların
bölü nmesine cevap ol arak ortaya ç ı ka n siyasal yaratı m l ar gibi
görünmekted irler.
Marx' ı n ku ramı n ı daha da h ı rpal ayacak benzer ç i zgide bir
eleşti ri de, modern kapital i zm i n kökenleri n i n ekonom i k yorumu
na, yani Marx' ı n en ayrı ntı l ı şeki lde i ncelediği ve kuramı i ç i n
·kes i n del i l sağlad ı ğ ı n ı dü şü ndüğü b i r top l u m t i p i nden b i r
başkası n a geç i ş i n açı klan ışı üzeri ne kuşku d ü şürecek b i r e leştiri
ol u rdu. Max Weber' i n, Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu'n�
da, modern kapi ta l izmin gel işmesi için, Marx' ı n ongerekl i l i k
sayd ığı ekonom i k değişmeleri n v e yen i b i r. s ı n ıfı n ol uşmas ı n ı n
yan ı sıra, i nsan l ?rın çalışmaya ve servet b i r i ki m i ne karş ı tutum
farı nda, protestan d i n i n i n neden olduğu rad i ka l bir değişi k l i ğ i n de
gerektiğ i n i gösterme çabası, bu tür eleştirilerin en tan ı n m ı ş ı d ır.
Weber iddiasına -protestan öğretileri n i n esas ol arak kapi ta l ist
ekonom i k faal iyetlere zaten girmiş bulu nan toplu msal kümelerce
kabu l ed i l m i ş ol ması da dah i l - bi rçok kayıtlama getirm i ştir ama
feodalizmden kapita l i z m e geç i ş i n sadece ve esas o l arak
ekonomi k etken lerden kaynakland ığı n ı yadsıd ığı ölçüde, We
ber' i n savları yine de Marx'ı çürütme çabası olarak kal maktad ır.
Peki de, Weber' i n kendi tezi ne kadar geçerl i d i r? B u tez çeşitl i
gerekçele�e dayanı l arak e leştiri l m işti r: Weberqn tez i n i n protestan
ahlakını beti mleyişi ve protesta n l ı k ve kapitalist girişim arası ndaki
bağı açı klayışı tarihsel olara� yeters izd i r; d ah a da genelde bu tez
kapita l i z m i n doğuşu üzerine bağımsız b i r açı kl ama sağlamamak
tad ı r. Weber' i n bunu yapab i l mesi i ç i n sadece protestan a h lakı n ı n
26
yen i ekonom i k tutumların biçi mlen mesi nde önem l i bir unsur
olduğunu deği l , ayrıca bourgeoisie çevre l eri nde tomu rcuklanan
başka hiçbir fikri n aynı amaca hizmet edemeyeceğini, dolayısıyla
d a tarihsel Reform olayının kapita l i z m i n gel i şmesi nde özsel
olduğunu göstermesi gerekird i . Son yı l l arda Weber' i n tez i ne,
toplumsal değişmeleri hızlandırma veya geci ktirmede i deoloj i
lerin önem i n i ; Marx' ı n kuram ına göre d aha fazla vurgu lamasıyla
(Marx'ın faydac ı l ığı bou rgeoisie' n i n ideo l oj i s i olarak çöz ü mlen
·
m esi n e karş ı n ) daha ölçü l ü bi r d eğer b i ç i l m eye başland ı .
G ü n ü mü zde, bizzat Marxisz m i n hız l ı end üstri leşmeyi kuvvetle
destekleyen bir ideoloj i olarak başarıları n ı , öte yandan da . H i nd is
tan gibi geri kal m ı ş ü l kel erde geleneksel i nançların geci ktirici et
k i leri n i yaşadığımız i ç i n , i deoloj i le r i n top l u msal deği şmedeki
önem l i rol ü n ü daha iyi görebi l iyoruz.
Marx ' ı n egemen sınıf kavramı nın d eğeri genel top l umsal ku
ramı n ın doğru luğuna d ayanmaktadır. Eğer bu kuram evrensel
o l arak geçer l i değ i l se, b i r egemen s ı n ı f ı n ü reti m araç ları
sahi pl iği nden olduğu kadar, askeri i ktidardan ya d a modern
ç ağlarda s iyasal b i r part i n i n i ktidarı n d a n kaynak l a n d ı ğ ı da
d ü şünü lebi lir. Ne var ki, bir egemen sı n ıfı n bütü n l üğü n ü n çeşit l i
i ktidar -ekonomik, askeri v e s iyasal- tipleri n i n deri ş i m i n i gerekti r
diği; n itek i m çoğu top l u md a l;ıu s ı n ı fı n ekonom i k erk i n ele geç i
ri l mesiyle ol uşmaya baş lad ığı y i ne d e öne sürü l ebi l i r. Ama b u
egemen b i r sınıf fikrine i l işkin daha özel b i r soruya yol' açmak
tad ı r. En yal ı n ı ve i lke l i d ı ş ı nda her toplu mda bu erk deriş i m i
görü l mekte v e bir egemen s ı n ı f oluşma kta m ıd ı r ? B u rada, farkl ı
top l u m tipleri n i n, Marx ' ı n açıkça b i r egemen s ı n ı f i l e bağım l ı
s ı n ıfl ara bölünmüş bir top l u m model i ne farkl ı ölçü lerde u yduğu
hemen söylenmel i d i r. Bunu olası l ı kla en destekleyi c i örnek, ayırt
ed ici öze l l iği toprak m ü l k i l eyetini, askeri gücü ve s iyasal yetkiyi
e l i nde sımsıkı tutan, keza kudretl i bir k i l i se n i n i deoloj i k desteği n i
d e a l m ı ş savaşçı bir s ı n ıfı n3 egemen l iği olan Avru pa feodal
i z m i d i r. Ama burada b i l e birçok kayıtlamalar gere k l i d i r. Tu
tunum l u (mütecanis) b i r egemen s ı n ı f fi kri, feodal top l u m l arın
3 Bkz . Marc Bloch, Feudal Society, Cilt II, Kitap III, Bölüm I .
27
özgüllüğü olan siyasal iktidarın özeksiz yönetimiyle (decentral
ization) çakışnıaktadır;4 bu özeksiz yönetimin üstesinden gelin
diği aşamada da -mutlak monarşilerde- Avrupa toplumları artık ·
28
oku l ların ı n gel i şmesi yeni zengin sanayi ve ticaret aileleri n i n
çocu kları n a, seçki n görevler i ç i n yeni eğitim fı rsatları yarattı .
Bourgeoisie ayrıca, Marx ' ı n cı ç ı k lamasına göre, siyasal i ktisatçılar
dan ve faydac ı fi lozofl ardan güç l ü ideoloj i k destek ald ı .
Ne var ki, bourgeoisie bi rçok bakı mdan feoda l soy l u l uğa
göre çok daha az tutun u m l u bir egemen s ı n ı f görü nümünded i r;
askeri , siyasi ve ı;>konomik erki fi i l en ayn ı kişi l erde birleşti rmez ve
bourgeoisie'yi (Marx1 ı n söylediği gibi) temsil eden farkl ı kümeler
arasında ç ı kar çatışmal arı ol ası l ığı doğar. Dahası, kapita l i st
toplum feodal topl umdan daha açık ve daha hareketlid ir; öze l l i k
le de ideoloj i k ·alanda, dü nyevi düşü nsel uğraşların gel i şmesiyle,
çatışan öğretiler doğabilir. Marx i ki başf ı ca s ı n ıfı n -bourgeoisie i le
sanayi işç i s ı n ıfı n ı n- kutup l aşmas ı n ı n kapital izmin gel i ş i m i n e eşl i k
etmesi n i ve bourgeoisie'nin egeme n l i ğ i n i n daha gözle görü l ü r,
daha keski n o l mas ın ı bek l i yord u . Ama i l eri kapita l ist top l u m l arda
böyle o l madı : Farklı iktidar a l an ları daha fark l ı laşmış, i ktidar kay
nakl arı da daha çok sayıda ve çeşitlenmiş görü nmekted i r; Marx' ı n
kura m ı ndaki « i ki büyü k s ı n ıf» arası ndaki karşıtl ı k yen i orta
s ı n ıfl arın ge l i şmesiyle, çok daha karmaş ı k meslek ve statü
farkl ı l aşı m ıyla değişmiştir; siya�al yöneti m de genel olarak da.ha
ı l ı m l ı , daha az baskıcı hale gel m iştir. Bu gel i şmen i n önem l i bir
öğesi, i l.ke olarak ekono m i k ve s i yasal i ktidarı n b i rbiri nden
ayrı l ması n a yol açan yeti ş k i n l ere genel oy h akkı n ı n veri l mesid ir. ·
Marx' ı n kendisi, genel oy hakk ı n ı n elde ed i l iş i n i devrimci bir
adım olarak görüyor ve bu hakkın s iyasal erki işçi s ı n ı fına aktara
cağı n ı düşü n üyord u . 7 Böylel i kle, ekonom i k ve siyasal i ktidar
aras ı ndaki bağ feodal topl u m örneğinde ya da siyasal hakları
desi, Genel Oy Hakkı ve Genel Oy Hakkı olmasıksızın işçi sınıfı için ha
yal olan, gizli oy . üyelerin ödentisi , yıllık genel seçimler gibi koşulların
talebi dışında hiçbir şey ihtiva etmiyor. Ama Genel Oy Hakkı, pro
leteryanın halkın büyük çoğunluğunu oluşturduğu, yeraltında olmakla �
29
sadece m ü l k sahi pleriyle s ı n ırlayan erken kapita l izm örneğinde
kol ayca saptanabi l mektedi r; buna karşı l ı k, modern kapita l ist
demokras i lere gel i nce bu o den l i kol ayca saptanamaz; bel i rgi n ve
yerleşmi ş b i r egemen s ın ı f fi kri de kuşku lu, bel i rs i z duruma gel i r.
Marxist tutucu l ar, Marx'ın toplu msal kura m ı n ı el değmeksizin ko
rumaya ç a l ı ş ı rken, s iyasal demokrasilerde b i le bourgeoisie'nin·
serveti n dolay l ı etkisi aracı l ığıyla !ıer zaman fi i len hükmettiğ i n i
savlamak zoru nda kal m ı şlard ı r; a m a b u n u n savlanması kan ıtlan
masından çok .daha kolaydır.
Marx ' ı n egemen sınıf kavrayışı ndaki başl ıca güç l ü klerin
b azıları kısaca bunlardır. B u kavrayışın değeri, s iyasal i ktidarın
kaynakları n ı çözüm lemeye ve siyasal rej i m i n bel l i baş l ı değişi m
l eri n i açıklamaya harcanan özen l i çabada yatmaktad ı r. B u
kavramın yard ı mıyla Marx popü ler düşü ncede ve top l umsal ku
ramda sürekl i olarak yi nelenen bir fikri, yani i nsan top l u m l arı n ı n
b aş l ıca yapısal öze l l i kleri nden biri n i n b i r yanda egemen ve
sömürücü kü meye, öbür yanda da b ağ ı m l ı ve söm ü rü l e n
kümelere böl ünmüş olmas ı n ı daha t a m b i r b i ç i mde d i le ge- .
ti rmey i ;B bu böl ünmen i n nedenleri n i etki l i b i r sentezle, daha
önceleri bağlantı landırılmamış ekonomik, siyasal ve kültürel ol
gu l ar yığı n ı na bağlayarak ortaya koymayı ; ve top l u msal yapıdaki
d eğişmel er.i s ı n ıfları n yü ksel i ş ve çöküşleriyle açıkl amayı
başarm ıştır. Görmüş olduğumuz gibi, kısmen s ı n ıfs ı z bir topl u m a
u l aşma n ı n olanaksızlığını tan ıtlamak a macıyla, ayn ı zamanda da,
birlikte uzun süren iç savaşta bir sınıf olarak konumunun açık bilincine
kavuşmuş olduğu ve kırsal bölgelerin bile artık kqylüleri tanımadığı,
yalnızca toprak sahiplerini, sanayi kapitalistlerini (çiftçileri) ve kiralık
işçileri tanıdığı tngi ltere 'nin işçi sınıfı için siyasal iktidara eşdeğerdedir.
Genel Oy Hakkının tngiltere 'de kabul ettirilmesi bu yüzden, Kıta Avru
pası 'nda sosyalist adıyla onurlandırılmış olan herhangi bir şeyden çok da
ha sosyalist bir önlem olacaktır. Bu hakkın kaçınılmaz sonucu, burada,
işçi sınıfının siyasal üstünlüğü olacaktır.
8 Karş. Stanislaw Ossowski , Class Structure in the Social Consciousness,
II. Bölüm
30
ele a l d ı ğ ı m ı z kuramsal zor l u kl arı ya n ıtlamak - i ç i n « yönetici
seçkin ler» ya da «siyasal sın ıf» kavramı seçenek olara k öneril
m i ştir. Bir yönetici seçkin ler kavramı öıel l i kl e ekono m i k konu
muyla tan ı ml anmış özgü l bir sın ıfın gerçekte topl umsal yaşa m ı n
tü m a l a n l ar ı na egemen olduğunu göstermenin zorluğunu ortadan
· ka l d ırır; ama bunu ancak onun d i l e getird i ğ i fenomenleri açı kla
ma çabaları n ı b ı rakma pahasına yapar. Yönetici seçkin l er, Mosca
ve Pareto'ya göre bir topl u mdaki kabu l ed i len siyasal i ktidar kon-
. u mları r n i şgal edenlerden o luşur. Böylece, bel l i bir top l u md a i kti
dar ki m i n el i nded i r d iye soracak olursak yanıt i ktidarı e l i nde tu
tan l ar, yan i özgül konu m ları i şgal ede n ler olur. Bu h i ç de
ayd ı n l atıcı değ i ldir; bize bu bel l i b ireyler i n nas ı l olup da i ktidar
konumlarını işgal etti kleri n i açıklamaz. Üstel i k, sözgelişL b i ç i msel
h ü kü met sistemi nd e i ktidara sah i p görünen l er gerçekte bu sistem
d ı ş ı ndaki başka bireyleri n veya kümeler i n i ktidarına bağı m l ı ysalar
ya n ı ltıcı d a olur. Kaldı ki, bu yönetici seç k i nler fi kri s iyasal
değişmeler i açı kl amada da çok yard ı mc ı ol maz. Pareto'nun son
raki bölümde i nceley�ceği11Jiz seçki n lerin dolaş ı m ı kuram ı b i r
h a l k ı n psikoloj i k karakteristikler i n i n dağı l ı m ı na i l işki n b i r sürü
g ü ç l ü k ç ı karan, Pareto'nun kend i yapıtı nda da s ı n an m am ı ş
savlara dayanmaktad ır. Mosca ise, siyasal d eğişim sorun ların ı ele
a l maya g i ri ştiği nde yen i seçkin lerin kaynağı olarak « topl umsal
güçler» (ya n i t6p lumdaki önem l i ç ı karlar) nosyonunu ortaya at
m ak zoru nda kal ı r; bu da, Mei sel ' i n yorum l ad ığı gibi, onu « ra
h atsız edi c i bir şekilde Marx'a yaklaştırıu9 ·
31
tan ı md ı r "egemen olmak" ise siyasa l . " Egemen" deyimi bu yüz- ·
32
bunu sadece yukarıda aktarı lan kısa böl ü mdeki Marxist b i r ege
men sınıf fikri n i yadsımak içi n yapar. K ısaca sorun h i ç b i r zaman
cidd i biçimde tartışı lmaz; bu da M i l l s ' i n i n celediği özgü l olayda
ve dile getird iği fiki rler bağlamı nda merak uyand ı rı cı bir kusurdur.
Mi l i s daha önce i ktidar seçki n leri n i n seç i m ler ve başka araç larla
halk tarafı ndan denetlendiği görüşünü yadsımış; keza seçkin l erin
birl iği n i n yan ı sıra topl u msal köken leri n i n türdeşl iği n i n de altını
çizmiştir -ki bunların hepsi egemen bir s ı n ıfın b i rleşikl iğine i şaret
eden noktalard ı r. M i l l s'i n fi i le n ortaya koyduğu formü l bel irsiz ve
inandırıcı l ı ktan uzaktı r: « ekonomik, askeri ve siyasal erk i n çoğun
lakla s ı k ıntı l ı bi rarada l ığ ı n ı » , M i l l s'in gene l l ikle Ameri ka'n ı n dahil
olduğu u l usl ararası çatışma n ı n baskısı yla açıkla nmas ı n ı önerdiği
bir biraradal ığı d i le getiren b i r form üldür b u .
Bu soru n lar Mosca v e Pareto'ya yöne l i k eleşti ride de s ı k s ı k
ortaya atı l m ıştır. Bundand ı r ki, Cari J . Friedrich, tüm seçki nci
öğretilerin en soru nsa l l ı bölüm leri nden b i r i n i n , i ktidar sahibi i n
san ların tutu numlu b i r küme ol uşturd u kları varsayımı olduğunu
bel i rtmiştir: « Çoğu nluğun b i reş i m i ndeki sürekli deği şme ışığında,
hükümette öneml i rol oynaya n ların, demokratik bir işleyişte
geçerl i olan koşu l l ar altı nda, tutun u m l u b i r küme ol uşturd u kl arı nı
söyleme olanağı yoktur. » 1 2 Modern demokrasi l erdeki seçkin lere
i l işkin bu görüş genelde kab u l görmekted ir. İ n g i l i z top l umunun
üst katma n l a rıyla i l g i l i ya k ı n l arda ya p ı l a n b i r çal ı şm a n ı n
sonuçları nd a a ç ı k v e net o l arak şöyle denmekted ir: « . yönetici ler
..
12 Cari J. Friedrich, The New Image of the Common Man, ss. 259-60.
33
ü stü n koruyucusudur. H içbir merkez ol mad ığı için, merkezde
ki mse d u ramaz . >> 1 3
M i l l s yadsıdığı bu gü ncel l i beral-z ihniyetteki öğretiyi şöyle
özetlemekted i r : « Seçk i n ler, b ı rakın sın ı rsız erke sa h i p olmayı, ta
ri hsel b i r güç ol uşturmak için gerekl i b i r tutu numa sah i p olamay
acak kad ar d ağ ı n ı ktırlar . . . . Resmi otorite makam ları n ı işgal eden- ·
ler -diğer seçkin lerin baskıları veya seçmen ol arak ha l k ya da
anayasal ku ra llar tarafı ndan- öylesine kı stı rı l nı.ışlard ı r ki, belki
ü sts ı ıı ı fl arın varl ığı ndan söz ed i lebi l i r ama egemen b i r sınıf yoktu r;
i ktidar sahi b i i nsanlar olab i l i r belki ama i ktidar seçki n leri yoktur;
bel ki b i r katmanl aşma sistemi vard ı r ama en üstte etk i l i tek bir kat
man yoktur. » 1.4 Görmüş olduğumuz gibi, M i l i s bel l i başl ı ü ç
seçkin kes i m i n -ekonomi k,. siyasi ve askeri- gerçekte tutu n u m l u
b i r küme olduğu kon usunda ı srarl ı d ı r v e b u görüşü n ü top l umsal
köken leri n i n benzerl iği n i , deği şik seç k i n ler arası ndaki ya k ı n
k i ş i se l v e a i l e i l i ş k i l er i n i v e ü ç a l a n aras ı ndaki e l e m a n
değ iştokuşun u n sı k.l ığ ı n ı saptayarak desteklemekted ir. A m a bu kü
men i n egemen bir sınıf olduğu sonucu nda d i rettiği için, i ktidar
seçki n leri n i n dayanı şmas ı konu su nda betim leyici olmak d ı ş ı nda
i nandırıcı bir açı klama sağl ayamamaktad ı r. Dahası, b i r egemen
s ı n ı f fi kri n i ortadan kal d ı rarak m uhalefetteki sın ı flar fi kri n i de
dışlama ktad ı r; böyl e l i kl e de Amerikan toplu muyla i lg i l i aşı rı
karamsar bir değerlend i rmeye u l aşmaktad ı r. Kitab ı n ı n gerçek
tema ları i l k i n, sayısız küçük ve özerk kümelerin siyasal kararların
oluşmas ı nda etk i l i söze sa hip olduğu b i r top l u mun, i ktidar seç k i n
leri n i n tü m önem l i konu l arı kararlaştırd ığı ve yığınları pohpoh la
ma, kan d ı rma ve eğl enceyle sessiz kı ldığı bir kitle top l u mu n a
dönüşmes i ; i ki ncisi de bizzat i ktidar seçki n l erinin yoz laşması
olup, b.u yozlaşmayı Mi l i s önce l i kle i ktidar ·seç ki n l eri n i n karar
ları nda herhcı ngi b i r örgütlü kamuya karşı soru m l u ol madığı bi r
duruma ve de servet sah i b i olmanın başat değer olmasına
bağlamaktad ır. M i l ls' i n modern siyaset i n kimi önem l i yönler i ne -
34
sözge l i ş i askeri şeflerin a rtan siyasal n üfuz u na- açı k l ı k getiren ta- ,
ri hsel d eğişme değerlendi rmesi, beti m led iği ve kınadığı duru m
dan h i ç b i r ç ı kış yol önermemesi anlamı nda karamsard ır. M i lis,
Pareto ve Mosca gibi, modern toplumlara a ldatıcı görü n ü m lere
kap ı l m aks ; z ı ıı bakacak o l u rsak kurumları (constitutions) ne kada r
demokrati k o l u rsa o l s u n , bunlar ı n asl ı nda bir seç k i n kes i m
tarafından yönet i l d i ğ i n i söyl üyor, h atta b u söz l eri ne köke n i
itibariyle fevkal ade e lverişli o l a n -bir feoda l mertebeler s i stem i o l
mayan, yu rttaş ları arası nda hayl i e ş i t b i r ekonom i k v e top l u msal
koşul l a r ın söz konusu olduğu ve güç l ü b i r demokrati k i deoloj iye
sah i p- A B D g i b i bir topl u iııda b i le olayları n gücü, önceden kesti
r i l emeyen b i r i ktidara sah i p ve soru msuzl u kta egemen seç ki n ler
yarattığ ı n ı ekl iyor gibid i r. M i l l s' i n diğer Makyavek i l erden farkı,
onları n ya övd üğü, ya da düşkırıkl ığıyl a kab u l etti kleri bir d u ru m u
k ı n ıyor ol m asıd ı r .
« Egemen s ı n ıf» v e «yönetici seçkin ler» kavramları siyasal
olayları bet i m l emekte ve açıkl amakta ku l l a n ı l ı r ve bu kavra m ların
değerleri s iyasal sistem lere i l işkin önem l i sorulara akla yak ı n
yanıtları ol anakl ı k ı l ma ları ölçü alı narak b iç i l me l i d i r. Top l u m u n
yöneticiler i toplumsal b i r küme oluşturuyor mu? Bu k ü m e tu
tunum l u mu yoksa böl ü n m üş mü, açık mı yoksa kapa l ı m ı ?
Üyeleri n as ı l seç i l mekte d i r? İ ktidarları n ı n teme l i ned ir? Bu i ktidar
s ı n ı rs ı z m ı d ı r, yoksa top l u mdaki öb ü r kümeler i n i ktidarı
ta rafı n d a n s ı n ı rl a n m a kta m ı d ı r? B u b a k ı m l ard a n topl u m l a r
arası nd a a n l a m l ı v e düzen l i farklar var m ıd ı r, eğer varsa, bun l a r
n as ı l açı klanma l ıd ı r?
B u i k i kavram top l u msal yapı n ı n en öne m l i olgularından b i ri
ol arak, yönetenlerle yöneti len l er arası ndaki böl ü n menin a l tı n ı
ç izmesi bakı m ı ndan çok benzerd i r?1 5 Ama böl ü n meyi farkl ı
biçi mde d i le geti ri rler: « Yönetici seçki n ler» kavramı örgütlü, ege-
35
nıen az ı n l ı kla örgütsüz çoğ u n l uğu ya da yığınları karşıtl aştı r ı r;
buna karş ı l ı k «egenıen s ı n ıf» kavramı egenıen s ı n ıfla, kendi leri de
örgütleneb i l e n veya örgütler o l u ştura b i l e n bağı m l ı s ı n ıfları
karşıtl aştı r ı r . B u farkl ı kavrayı ş l a r yon ete n lerle yönet i l en l e r
arasınd aki · i lişki lere değ i n farklı düşü nme biçimlerine y o l açar.
Egemen s ı n ıf kavramı n ı k u l la nan Marxist kuramda, s ı n ı fl a r
arası ndaki çatişma toplumsal yapıda değişmeleri yaratan başl ıca
·güç olur; seçkin kuram larında ise -Pareto' n u n « son derece doğru »
d iye beti ın led iğ i 1 6 Marx ' ı n s ı n ı f savaşı m ı kavrayışı n ı çok övme
sine karş ı n- örgütl ü az ı n l ı k i l e örgütsüz çoğu n l u k arasındaki
i l işkiler daha edi lgin biçi mde tasarı m l an ı r ve bu a n l ayı ştan kay
naklanan egemen seçkin lerin yükseliş ve çöküşleri n i n n as ı l
açıkl anacağı sorusu, şayet böyl e b i r soruyla karş ı l aşı l acak olursa,
ya seçki � l erde zaman zaman ortaya ç ı ka n bir a h laki geri leme
(decadence) postü l e ederek (Pareto), ya d a ,kuram ı Marxism'e
yaklaştıra n yığ ı n l a r arası nda yen i «top l u msal güç len> i n yükselişi
fi kri n i ortaya atarak (Mosca) ele a l ı nmak zoru ndad ır.
İ ki kavram . arasında bir başka fark egemen az ı n l ığ ı n tu
tunumlul uğuna i l i şkin açıklamal arı olanakl ı k ı l ma dereces i nded i r.
B i r toplu mda komuta kon u m l arı n ı işgal edenler d iye tan ı m lanan
« yönetici seçki n l er» zengi n s ı n ıfa mensup o l maları, ya da aris
tokrati k a i l e kökenleri gibi başka m ü l ahazalar ortaya atı l madıkç a
(ki Mosca tutarlı olarak, Pareto d a z a m a n z a m a n bu görüşleri or
taya atmaktad ı rl ar) tutu n u m l u bir küme olarak varsayıl ır. Ama b i r
toplumdaki baş l ıca ekonom i k ü reti m araç lamıa sah i p olan s ı n ıf
d iye tan ı m l a�an « egemen s ı n ıf», önce mensuplar ı n ı n bel i rg i n or
tak ekonom i k ç ı karları olmas ı , daha da önem l isi, toplumdaki
d iğer sınıflarla kesintisiz bir çatı şma içi nde ol ması ve bunu n
sayesi nde özb i l i nc i n i n ve d ayanışmas ı n ı n sü. rekli olarak güçlen
mesi nedeniyle tutu n u m l u b i r top lumsal küme olarak göste
r i l mektedir. Dahası bu kavram, az ı n l ığın egemen konumunun
temel i n i , yani ekonom i k başat l ı ğ ı n ı tam olarak d i le geti rirken,
« yönetici seçki nler» kavrani ı Marxist s ı n ıf ku ra m ı ndan b i rtak ı m
36
unsurl arı bünyes ine d a h i l etmed iği sü rece, seçkinlerin .sahip
oldukları erkin temel lerine i l işkin çok az şey söylemektedir.
M i l ls' i n « İ ktidar seçki n l eri » çalışmasında, başl ıca üç seçki n kes
imin i ktidar konumunu -iş h ayatındaki yönetici lerinki n i , ticari şir
ketleri n boyut ve karmaş ı kl ı k olarak büyü mesiyle; askeri şeflerink
i n i savaş araçlarının boyut ve harcamalar ı n ı n teknoloj i ve u l us
lararası çatışmaların durumu tarafı ndan bel i rlenen büyü mesiyle;
u l usal siyaset önderleri n i nk i n i de, bir bakıma pek tatm i n etmeyen
b i r bi·ç i mde, yasamanın, yerel s iyaseti n ve gön ü l l ü kuru lu ş l arı n
çöküşüyle- ayrı ayrı açıklama çabası vard ı r ama tek bir küme
olarak i ktidar seçkinleri n i n birliği ve onun i ktidarı n ı n temel i
aç ı kl anmamaktad ı r. Peki , o halde n i ç i n tek bir i ktidar seçki nleri
vard ı r da, üç tane yoktu r?
« Yönetici s ı nıf» kavra m ı n ı n üstü nlüğü onun doğurgan l ı ğ ı nda
ve düşünsel çağrışım l ar içlemlemesinde ve teori ler b i n a etmedeki
değeri nde yatmaktad ı r. . Ama bu kavra m ı n ki m i yeters i z l i klerin i
daha önce bel irtmiştim, şimdiyse b u yetersizl i kleri n alt ed i l i p
edilemeyeceğini düşünmek gerekmektedir. B u yönde atı l acak e n
önemli ad ı m , bu kavra m ı n a y n ı genel b i ç imdeki tüm toplumlarda
göz lemlenen gerçek bir fenomenin beti mlemesi olan Marxist
görü n ü m ü n ü bir yana bırakmak ve onu Max Weber' i n verd iği an
lamıyla bir « ideal tip» olarak görmek o l acaktı r. 1 7 Kavram ı bu şek
i lde işleyecek olursak, bel l i b i r toplumdaki i l i ş k i leri n b i r egemen
37
s ı n ı f ve bağı m l ı s ı n ıflar ideal tip i ne nice yaklaştığın ı sorarak yo l u
muza devanı etrnenıiz m ü m kündür; böyle l i kle de, kavramı bir
d üşü nce ve araştırma aracı ol arak yerl i yeri nde ku l lanabi l i riz. O
zaman b i r « egemen sinıf» fi kri n i n bel l i b i r tarihsel durumun -feo
dalizm i n sonu ve niodern kapita l izmin başlangıçl arı n ı n-1 8 ince
l enmesinden kaynakla ndığın ı açıkça görmem iz ve sın ı f oluşumu
nun yokluğu ya da zayıfl ığı n ı n b i r sonucu olarak başka örnekleri n
ne ölçüde ve ne bakımlardan bu ideal ti pten sapma gösterd iğini,
s ı n ı fların yaratı lmasında m ü l kiyetten başka faktörlerin etk i s i n i ve
farkl ı i ktidar biçim leri arası ndaki çatı şmayı ele almamız mümkün
olur.
B i r egemen s ı n ıf tipi nden açık bir sapmayı öze l l i kl e göreb il
d iğimiz i k i t i p örnek bulu nmaktad ı r. İ l ki , b i r « Üst sın ıfı> -yani,
e l i nde top l u mdaki mül kiyetin büyük bir böl ü m ü n ü bulunduran ve
u l usal gel i rden ora nsı zca büyü k pay alan ve bu ekonom i k ü stün
l ü kler temel i üzerinde ayrı bir kültür ve yaşam tarzı yaratm ı ş,
açıkça kendi s ı n ı r ı n ı diğerlerinden ayırm ış b i r toplumsal küme
b u l u nmakla b i r l i kte, bu s ı n ı fı n m ü l kiyet hakl arı n ı kol ay l ı kl a
sürdürebi l mesi y a da bu hakları kuşaktan kuşağa kazasız belasız
aktarabi l mesi a n l am ı nda, siyasal i ktidarı tartışmasız ve s ı n ı rsız
b i ç i mde ku l l a n m a d ı ğ ı durumdur. B u öze l l i k l e modern
demokrasi lerde bi rçok göz lemci tarafı ndan ayı rted i len bir durum
dur; daha önce bel i rtm iş olduğum gibi, modern demokrasi.lerde
küçük b i r az ı n l ığ ı n servete ve üretim kaynakl arı na sahipl iği i l e
halk yığı n ı n ı n o y hakkı sayesi nde siyasal i ktidara s a h i p olması
aras ı nda potansiyel bir karşıtl ı k bu lu nmaktadı r . Tıpkı de Toc
quevi l le' i n b i r zamanlar yazmış old uğu gibi : « i l est contrad icto i re
que de peuple soi t a la fois miserable et souverai n . »
18 Croce'nin, tarihsel maddeci lik kuramının bütünü için öne sürdüğü gibi :
« Maddeci tarih görü Şü, tarihsel yaşamın etkenlerinin soyut biçimde
araştı rılmasından deği l , belirli bir sosyal fenomeni açıklama gereksini
minden doğdu.» B. Croce, Historical Materialisın and the Econoınics
of Kari Marx, s. 1 7 .
38
r Böyle bir durumda «egemen b i r s ı n ı f,, ı n b u l u n u p bu l u n
mad ı ğ ı n ı bel i rl emek i ç i n , önce üst s ı n ı fı n m ü l k sah i p l i ğ i n i
sürdü rmedeki başarı derecesi n i i ncelemek gerekir. R i r yanda,
i ç i nde bu l u nduğumuz yüzyı l boyunca d emokrati k ü l kelerdeki
özel m ü l kiyeti n ku l la n ı m ı n a önem l i kısıtlama l ar geti rildiği ve
vergi lemedeki ge l işmelerle ve kamu m ü l k iyeti n i n ve kamu
h izmet leri n i n artışıyla servet ve gel i r eşits i z l i kleri nde bir azalma
old uğu n u bel i rtmem i z gerekecek. D iğer yandaysa, üst s ı n ıfı n
sah i p olduğu özel servet oran ı n ı n çok yavaş ve ı l ı m l ı bir biçi mde
azald ığın ı , gel i r i n vergi lendi rme yol uyla ye niden dağıtı m ı n ı n faz l a
gel i şmed iği n i bel irtmel iyiz. İ ngi ltere'deki duru m John Strachey
tarafın d a n özenle i ncelen m i ş olup l 9 Strachey şu sonuca varmak
tad ı r : ı< 1 93 9'a kadar u l usal gel i r i n, sendika ların baskısıyla olsun,
bütçe değişmeleriyle o l s u n halk yığı n ları yararı n a yen iden
dağıtı m ı çok azd ı r ya da hiç söz konusu olmamıştır ... Ücretl i leri n
yaşam standardı a ncak toplam u l usal gel i rdekt· artışa para lel
ol a rak, payları hemen hemen değişmeks i z i n kal arak
yükse l m iştir . . . Ortaya ç ıkan genel dağıtım örü ntüsü . . . Başta ( 1 9 1 1 )
olduğu gibi ele aldığımız dönem i n ( 1 938) sonunda da, n üfusun
yüzde 1 O kadarı n ı n u l usal gel i r i n yaklaş ı k yarısını, ka l an yüzde
90' ı n ı n da u l usal gel i r i n d iğer yarı s ı n ı a l ması şek l i ndedi r.ıı20 Bunu
iz l eyen dönemde, 1 95 1 'e kadar, toplam u l usal gel irin yüzde on
kadarı n ı n mülk sah i pl eri nden ücret l i l ere aktarı l masıyla sonuçla
nan yen i bir gel i r dağı l ı m ı gerçekleştirilmiş ama bu eği l im
olas ı l ı kla 1 95 1 'den sonra yen iden ters i ne dön müştür.21 Strachey
39
ç alışması nda şu sonuca varmaktadır: « Bütün bunlar kapitalizm i n
gerçekte aşırı ve g iderek artan eşitsizl iğe doğru doğuştan b i r
yönsemesi olduğunun kanıtıdır. Yoksa, halk güç leri n i n yüzyı l ı
aşkı n sü redi r yasalaştırmayı başard ı k l arı tüm b u eşitl i kç i önlemler
birikim i n i n sadece durumu deği şmez tutmaktan faz la bir şeyler
yapması gerekmez m iyd i ? Eğer sistem i n işleyiş tarzı sürekl i olarak
d eği ş i k l iğe uğramam ı ş ·o l sayd ı , Marx' ı n kapita l i z m i n özsel
40
yönsemesi ol arak ortaya koyduğu daha da keskin kutu p l aşmaya
yol açacağı, aç ı k değ i l m i d i r ?22 Konu bir başka biçimde d i le ge
tiri ldiği nde, İngiltere' deki üst s ı n ıfı n ekono m i k ç ı karl arı n a yönel i k
sal d ı r ı lara başarıyla d i renebi ldiği ve ç ı karları n ı savun acak güce
sah i p olma a n l am ı nda, i ç inde bu l unduğumuz yüzyı l boyu n ca b i r
egemen s ı n ı f olmayı sürd ü rdüğü açıktı r. İ skandinav ü l keleri
d ış ı nda diğer denıokratik ü l kelerdeki durum İ ngi ltere'deki nden
çok farklı deği l d i r; yaşad ığımız yüzyı l ı n büyü k bölümü nde, bu
ü l kele ri n sağ kanat h ü kü metlerce yöneti ldiği ; servetle gel i r i n , eğer
olduysa yeniden dağı l ı m ı n ı n çok yavaş olduğu görül mekted ir.
Dolayısıyl a halk yığın ı na oy hakkı veri lmes i n i n hemen ha l k ege
m enl i ğ i n i olanaklı k ı lacağı -ya da gerçekten modern demokrasi
leri n varolduğu kısa dönem .içi nde ol anaklı kı l dığı- ve bir egeme.n
sınıf i ktidarı n ı ortadan· kal d ıracağı görüşü n ü .kuşkuyla karşılamak
gereki r. Ş u zamana değ i n demokratik ü l kelerde, üst sı n ıfı n i kti
darı nda bir azalmadan çok işçi s ı n ıfı n ı n köktenciliğ inde (radical
ism) bi r gerilemeyle karşı karşıya bu l u n u lduğu izlen i m i mevcut
tu r.
« Egemen s ı n ıf-bağ·ı m l ı sın ıflar» modeli nden bir ayrı lman ı n
söz konusu olduğu i kinci d u rumda, egemen küme Marx' ı n
öngördüğü anlamda bi r sınıf değ i ld i r. B u d u ru mu n bi r örneği,
ayd ı n l a r ya da bürokratlar katman ı n ı n en üst i ktidarı k u l l andığı
söylenebi lecek toplumlard ı r -literati'n i n egemenl iği altındaki Çin
ve Brahmanları n egemenl iği altındaki H i nd istan.- Bir başka örnek,
i ktidarın bi r siyasal parti n i n önderle ri nde toplandığı günümüz
kom ü nist ülkeleri d i r. Ne var ki, bu örneklerde, egemen katman
ların egemen bi r sınıftan ne denli açı k biçi mde ayırt ed i lebi leceği
özenle i n celenmel i d i r. H i nd istan'da B rahmanlar en güç l ü olduk
ları ı;ağlar boyunca, aynı zamanda varlıkl ı toprak sah i pleriydi ler
ve H i nd istan tari h i n i n i mparatorl u k ve feodal dönemlerinde
toprak sah i bi savaşçı kastlarla yakın bi r bağdaş ı k l ı k içi ndeydi l er.
Bazen ken d i leri bizzat egemen ya da soylu h anedanlar kurdu lar;
41
keza bazen de, öyl e görü l ü yor ki, B rahma n l ar ve Kşatriya (savaşç ı)
kastl arı aras ı n d a b i r m i ktar b irey ve a i le h a reketleri bulun makta
olup, klasik meti n lerde açıklanan kast ayrıcal ığı öğretileri bu
hareketlerden h i ç söz etmemekted i r.
Yine Ç i n ' de, literati kümesi n i n mensupları, feoda l dönemde
başl ıca toprak sahibi a i l e l erde n gelmekteyd i ler, d iğer dönemlerde
de bu n l ar esas ol arak zeng i n a i lelerden gel i yorlard ı ;23 öy le k i ,
bunlar her z a m a n b i r üst s ı n ıfa sıkı sıkıya bağl ıyd ı l ar. Dahası b u
ayd ı n v e idarec i kümeleri n egemenl iğiyle i lgi l i Kari Wittfogel ' i n
· d i kkat çektiği b i r başka önem l i ekono m i k husus bulu nmaktadı r.24
Çin ve H i ndistan'da (ve çok sayıda başka eski ! toplumda)25
başl ıca üreti m araç l arından biri sul ama sistem iyd i ve literati i le
Brahmanlar tarımsal üret i m i n dayand ığı bu m ü l ke sah i p o lma
makla birl i kte ku l la n ı m ı ü zerinde oldukça eksi ksiz bir denetime
sah i pti ler. Dolayısıyla, bunlar toprak sahibi olmalarının yanı sıra,
Wittfogel'e göre, siyasa l egemen l i kleri n i n baş l ıca dayanağı olan
canalıcı bir ekonom i k i ktidarı da e l leri nde bu l u nduruyorlard ı .
Ama b u kayıt l amalara karşı n , b u tür top l u msal katmanlar i l e
i ktidarları n ı doğrudan doğruya yasal m ü l k sahipl iğine dayand ı ran
egemen s ı n ıflar aras ı n d a k i ayr ı m dev a m etmektedir. İdari
araç ların sa h i p l iği, Max Weber' i n öne sürmüş o lduğu gibi, siyasa l
i ktidarı n b i r temel i o l ara k ekonomik ü retim araçl arı n ı elde b u l un
durma n ı n bir seçeneği o l ab i l i r.26 B u ayrı m, ü reti m araç ları nda
özel. m ü l kiyeti n bulunmadığı, egemen konumdaki partiyle devlet
görev l er i n i n ekonom i y i d enetled iği g u n u m u z kom ü n ist
ü l kelerinde o l as ı l ı k l a daha gözönü nded ir. Wittfogel , çok us.taca,
bu tip siyasal i ktidarı, genel « doğu despotizm i » katagorisine sok-
23 Bkz . s. 66.
24 Kari Wittfogel , Orientel Despotism.
25 Bkz. Julian H. Steward, et. . al., Irrigation Civilizations: A Coınpara
tive Study.
26 Bürokratik toplumların karakteristiği yakınlarda yapılan bir çalışmada
uzun uzadıya incelenmiştir. S.N. Eisenstadt, The Political Systems of
·
Eınpires.
42
maya çal ı şm ıştı r27 ama bence fark l ı l ı klar -birinde özel toprak
m ü l kiyeti n i n ve m ü l k sahibi sın ıfların varl ığı , öbüründe de bir
siyasal parti egeme n l iği n i n özgü l karakteristikleri-28 bu çabanın
başar ı l ı ol ması n ı engel leyecek kadar büyü ktür. Komü n ist ü l kelerin
siyasal si stemi katıksız bir « İ ktidar seç k i n l eri )) tipi ne, yani i ktidara
halkın bel i sın ı flar ı n ın desteği ya da rızasıyla gel i p, esas ol arak
örgütlenmemiş çoğun luğun karş ı sı ndaki örgütlenm i ş az ı n l ı k ol
ması sayes i nde i ktidarı n ı koruyan bir kümeye yakl aşmaktad ır da
ha çok; buna karş ı l ı k eski ( 1 ) Çin ve H i nt örneği nde, egemen bir
sınıfl a ·b ir i ktidar seçki n leri n i n özel l i kleri n i birleştiren b i r sistem i
ele almak d u rumu ndayız.
Egemen b i r s ı n ıfı n kon umunda daha önce deği n i l m i ş olan
bir başka u nsur var ki, böylesi bir sınıfın varl ığı n ı n kuşkulu olduğu
durumlarda, dayanakları n ı n daha adamak ı l l ı i ncelenmesi gereki
yor. B i r egemen s ı n ıfın i ktidarı m ü l k sahipl iği nden kaynaklandığı
için ve bu m ü l kiyet kuşaktan kuşağa kolayca aktarı labil diği nden,
bu sı n ıfın kalıcı bir karakteri vardır. Bu sınıf aile m ü l kiyet nakli
yoluyla uzun dönem ler boyu nca onun u nsurl arı ol arak kalan bir
ai leler kürf!esi tarafı ndan oll)ştu ru l u r . Bu s ı n riı n bireşi m i tümüyle
değişmez değ i l d i r, çünkü yen i a i leler bu s ı n ıfa girebil i r, eski ai l e
ler gücünü yitire9ilir ama üyelerin i n büyü k böl ü m ü kuşaktan
kuşağa üye l ikleri n i sürd ürürler. Bir tek, tüm üreti m ve m ü l kiyet
s istemi nde h ı z l ı değişmeler olduğunda egemen sı hıfı n bireşimi
a n l a m l ı bir değiş i kl iğe uğrar; ve bu dÜrumda b i r egemen s ı n ıfın bir
başkasıyla yer değişti rdiğini söylemek m ü mkündür. N e ki, şayet
özgül bir top l umda ya da topl u m tipinde, bireyleri n ve ai l elerin
farkl ı topl u msal düzeyler arası ndaki hareketi nin, hiçb i r ai leler
kümes i n i n kend isi n i ekonomik ve siyasal üstü n l ü k konu munda
uzunca bir süre için koruyamayacağı kadar kesintisiz ve yaygın
olduğunu görseyd'i k, o zaman böylesi bir toplumda egemen bir
sınıfı n b u l u n madığı n ı söylemem i z gerekird i . Asl ı nda, bi rçok yazar
tarafından, modern endüstri toplumların ı n i k i nc i öneml i özell iği
43
olarak -ilki genel oy hakkı- saptanan (seçkin kuramcı ları n ı n ter
minolojisiyle) «seçkinlerin dolC)ş ı m ı » ya da (daha yeni sosyoloj i k
incelemelerin diliyle «toplumsal hareketlilik», bu top l u m larda bir
egemen s ı n ıfın bulu nduğu iddias ı n ı , tümüyle dışlamasa bil e bir
hay l i kayıtlanıaktad ır. Bu suretle, başkaları n ı n yan ı sıra, Kari
Man n h�inı taraf ı ndan da formüle edilen,29 sanayi topl uml arını n
g� l işim lerinin bir s ı n ı f sistemi nden bir seçki n l er sistemine,
m ü l kiyet miras ı n a dayalı bir toplumsal h iyerarşiden meziyet ve
başarıya dayal ı bir toplumsal hiyerarşiye geçiş olarak betimlen
mesinin yerinde olacağı görüşüne ulaşab i l iriz.
« Egemen s ı n ı f » ile « siyasal seçkin ler» kavramları arası ndaki
bu karş ı laştHma, bence bir düzeyde bun l ar ı n siyasal yaşa m ı n,
öze l likle de siyasal örgütlen menin gelecekteki olası l ı �ları n ı ç·ok
fark l ı biçimlerde yorumlayan gen i ş kapsaml ı kuramlardaki ögeler
olarak tümüyle karşıtlaştırı labilirken, bir başka düzeyde de, farkl ı
siyasal sistem tiplerini ya da aynı siyasal sistemi n farkl ı yönlerini
di.le getiren birbirlerini tamamlayı c ı kavramlar o larak anlaşı l abile
ceklerini ortaya koymaktadır. Bu kavraml ar ı n yard ı m ı yl a bir ege
men sı n ıfın ve ayn ı zamanda bu s ı n ı f ı n b u l u nmadığı ama ikti
dar ı n ı m ü lkiyet ve kat ı l ımdan çok idari mekanizmayı denetimi ve
asker� gücü üzerine kuran bir siyasal seçki n l erin bu l u nduğu
toplumlar ile; ve araları nda da güçl ü bireyler ve ailelerin tu
tunumlu ve kal ı m l ı bir kümesi bul u nmuyormuş görü nen bir
seçkinler çokluğuyla karşı l aşı lan topl u mlar arası nda ayrım yapma
çabas ı n a girişebiliriz. Bu tür bir sı nıflama yapmak için, -sonraki
böJümlerde yapacağı m gibi- seçkir:ılerin dolaşı m ı n ı , seçkin ler ile
s ı n ıflar arası ndaki ilişkileri ve yeni seçki n lerl e yen i s ı n ı f ları n
oluşma biçimlerini daha yakından i ncelememiz gerekmektedir.
44
- 1 11 -
The Mind and Society, III, s. 1430. Bu fikir daha önceki kitabı Les sys
.
temes socialistes, ss. 2 8-30 i le hemen hemen özdeş terimlerle ifad e
edilmektedir.
45
s ı n ıflardaki yoz öğelerin önem l i ölçüde artı şı, öte yandan d a ·
ba ğı m l ı s ı n ıflardaki üstü n n i te l i k l i öğe l e r i n çoğa l nıasiyla
son u ç l ana b i l i r . Böyle bir d u r � ıııda, top l u msal denge
i sti krarsızlaşır . . . ve en ufak bir darbe onu y ı kar. B i r i sti l a ya da bir
devri m köklü bir değişikl i k yaratır, yen i b i r seç k i n-kes i m i i kt_i d ara
getirir ve yen i b i r k ararl ı denge kuru l u r . . » (s. 30).
.
a lacağız.
Pareto'n u n 'konuyu ortaya koyuşundaki i k i n c i güç l ü k seçkin
ler i n dolaş ı m ı n a i l işkin açıklamasıyla i lgi l id i r. Kimi duruml arda
Pareto seçki n leri bel l i top l u msal ç ı karların tems i lcisi olarak,
seçkin leri n dolaşım ı n ı d a yerleş i k ç ı karların çökmesi ve yen i
ç ı karların doğması ndan kaynaklanıyor o l arak görür gibidir. Böyle
l i kle, « başlangıçta -sözünü etmeye değmeyecek b i rkaç istisna
d ı ş ı nda- askeri , d i nsel ve ticari aristokrasi lerle pl ütokrasiler yö-
. netic i seçkinleri n parçal arı n ı ol uşturmuş, k i m i zaman da tümünü
ol uşturmuş olsalar gerektir . . » der (The Mind and Society, i l i , s.
.
46
örnekleri olarak ticari s ı n ı fları , sanayi s ı n ıfları n ı , bourgeoisie'yi,
h u kukç u ları ve ıiıal iyeci leri anan Kolab i nska tarafı ndan daha açık
biçimde sergi len mekted i r .
N e var ki , Pareto'nun seçki n leri n dolaş ı m ı n ı esas ol arak, b i r
ycında seçki n kesi m üyeleri n in, d iğer yanda alt katmanlara men
sup olanların psikoloj i k karakterlerinde değişmelerle; ya da ken d i
d i l iyle, iki katmanda ol agelen tortu l ardaki d eğişmelerle açıkla
m aya n iyetli olduğu bel l id i r . Aristokrasi l er, der Pareto, sadece
sayıca çökmezler: « Can l ıl ıkları n ı yiti rmel eri, on lara i ktidarı ele
geçirip elleri nde tutma olanağı veren tortu ların oranlarında bir
azalma olması anlamı nda n itel i k olarak d a çöküşe g i rerler. Yö
netici sınıf. . . alt s ı n ıflardan yükselen a i leler tarafı ndan yeni le n i r »
(The Mind al"!d Society, I U , s. 1 430). Pareto, yine bütün kümeleri n
dolaşı m ı n ı tartışı rken, devrimlere top l u m u n ü st katmanlarındaki
yozlaşm ı ş biri kmesi ve alt katman lardaki üstün n itel i kte öğelerin
çoğal ması n ı n yol açtığ ı n ı öne s ürer (ibid., s . 1 431 ) . Bu açıkla
m a n ı n değerini kestirmek için, Pareto'nun « tortu l ar» kavra m ı n a
kısaca deği n mek gerekmekted ir. Pareto, The Mind and Society'de
toplu msal yaşamdaki b i reylerin mantı k l ı ve mantı k l ı olmayan
( « ussa l » ve «ussa l olmaya n » daha uygu n ter i m ler olurdu) eylem
l er arasında bir ayrım yaparak yola koyu l u r : mantı k l ı olanlar elde
ed i l eb i l i r hedeflere yönel i k ve b.u hedeflerin elde ed i lebil m es i n e
uygun araç ların ku l la n ı ldığı eylem lerd i r ; m a n t ı k l ı olmayan-lar i se,
herhangi b i r hedefe yönel meyen ya da u l aşı.lamayacak hedeflere
yönel i k, veya h edefe u l aş ı l ması n a e l vermeyen ara ç l a r ı n
k u l lan ı l dığı eylem l erd i r. Pareto i nsan eyl e m leri n i n çoğu n u n
m antı ksız olduğu görüşün ü savun u r2 ve ma ntı.ksı z eylem i n
gerisinde yatan güçler i n neler olduğu n u , s ı k s ı k olduğu gibi,
mantıksız eyl em i n n a s ı l ol u p d a m a n t ı kl ı eylem o l arak
2 Pareto 'ya göre mantıklı eylemin belli başlı alanları ekonomik (ya da iş
hayatı) ve bilimsel alanlardır. Bu alanlardaki özellikle ilk alandaki
davranışın ussallığını abartır iyice Pareto ve öbür toplumsal eylem biçim
lerindeki, örneğin siyasetteki ussallık derecesine hak ettiği değeri ver
mez:
47
tasarımlandığını a raştı rmaya devanı eder. Bu güç l eri a l � ı « lortu»da
b u l g u l a r ve b u n l a rı, ( 1 ) b i r l eşıiıe leri n , ( H) tü m l ü k l er i n
dayan ı k l ı lı ğ ı n ı n, ( 1 1 1 ) top l u ıııcu l luğun (sociability), ( iV) faal iyetin,
(V) b ireyi n clürüst,lüğün ü n (integrity), (VI) ve ci nsiyetin tortu ları
ol arak a d l a nd ı r ı r . Bu tort u l a r l a bel i rlenen eylem leri n n ası l
mantıksal eylenı görü nümü a l d ı k l arın ı , Pareto, Marxist anlaıııcla
« ideoloj i ler» l e bazı benzerl i kleri olan «türevler» (derivations)
baş l ığı altında tartışı r. Pareto tortuları pek kesi n bir biçi mde
tan ı m l a maz ve on ları top l u msal ol aylara i l işkin betim lemeleri nde
i ş i ne gel d iği şek i lde ku l l an ı r . 3 The Mind and Society'n i n son
böl ümü nde, seç k i n !erin dolaş ı m ı sorununu daha kapsam l ı olarak
işlerken, yal n ızca iki tortu s ı n ıfından . yararlanır Pareto. Yönetici
seçki n lerin egemen l iği, der, i ki türlü olabi l i r : ya kurnaz l ı kl a (bir
l eşme tortu l ar ın ı n ü stünl üğü), ya da kaba güçle (tüııı \ ük\erin
dayan ı k l ığı tortu l arı n ı n üstü n l üğü). 1 . ve il. tortul.ar böylece tüm
s iyasal tutu m l a r ı n s ı nıflandı rab i l eceği kategoriler olara k ele
a l ı n maktad ı r ve Pareto' n u n siyasal yaşamla i lg i l i tartışma ları n ı n
büyü k böl ü m ü Batı top l u m ları tari h i nden seç i len veri lerin bu .
şemaya uydurulma çabası ol maktadır. Öze l l ikle Pareto' nun in
celemes i n i n daha önceki böl ü m leri nde kurduğu devasa kavram
lar yapısıyla i l iş k i l i olarak düşünü ldüğü nde, bu d i kkat çekecek
kadar ya l ı n b i r s ı n ıflandı. rmad ı r ve hiç de çarpıcı bir özgü n l ü k
göstermez. Pareto'n u n s ı rasıyla 1 . ve i l . tortular tarafı ndan can
land ırılan i ki seçki n tipi - « spekü l atörler» ve « rantiyeler» diye de
adland ı rd ığı tipler- M achiave l l i ' n i n «tilki ler» ve « aslanlar» ı n a pek
benzemekted i r ama daha b i l i msel bir k ı l ığa bürü ndürül müşlerd i r.
B u n l arı n gerçekten daha bi l i msel teri m l er o l u p olmad ı k ları
asl ı nda su götü rür, ç ü nk ü Pareto' nun i ncelemes i nde baştan başa
büyü k b i r b i l i msel yöntem resm i geçidi olmakla birl i kte, kı l ı k ı rk
yaran soruşturma yöntemleriyle, bu seçkin ti pleri n i n karakteristik-
48
ll:'ri ı ı i bel i rled iği söylenen iki tür kişiliğin gerçekten varolduğunu
scıptanıa ya ela bu nl arı ps i koloj i k teri nı lere kesin biçinıde bet i nı
len-ı,e ya da siyasa l kişi l iğin başka çeşidi olmadığını gösternıe için
çok az çaba harcannıakta ya da h içbir çaba harcanmamaktadır.
Böylesi kişi l i k ti pleri n i n varlıği ve bunların s iyasal yaşanıdaki
önemleri varsay ı l sa b i l e, seçkin kesi m mensupları arası nd J z i h i n
v e duygu durunı larındaki, fi kir v e duygu larda ki değişmelerin
topl u msal değişmelerden bağ ı msız olar.ak o l uştuğu n u ve bunun
da seçki nlerin dolaş ı m ı na yol açtığını göstermek yine de gerek
l i d i r. Pareto bunu yapmaya çal ışmaz; onun yeri ne, sadece çöken
seçki nlerle i lg i l i tari hsel örnekler a l ı r, sonra da onları n «tortu
l arı » nda bir değişme olduğunu savl ar.
Pareto'nun seç k i n lerin yükse l i ş i ve çöküşüyle i l gi l i in
celemesi bu haliyle yetersizdir. Elde bulu nan tüm örnekleri (s ı n ırlı
dönemler i ç i n b i le) birleşti rmeye ve seçki nlerin dolaşımında
duygu larl n bağı msız ol arak sapta nabi leceğ i n i varsayarak bu
duygu lardaki değişmelere bağlanabilecek düzen l i l i kler · bu l un
duğunu göstermeye çal ı şmaz . Yal n ızca genel savla rı n ı d estekle
mek için esas olarak çağdaş İtalyan siyaseti nden ve antik Roma
tari h i nden al ı nm ı ş tari hsel aç ı klayıcı örnekler üretir.
N i h ayet Pareto, i k i tip seçkin ler dolaşı m ı n ı -bireylerin
tı rman ışı ve inişi i le toplumsal kümeler i n yükse l i ş i ve i n işini- b ir
birl eriyle nas ı l bağlantıland ı rd ığı sorusuna yanıt getirmez. Kısaca,
yönetici seçki nlerin alt katman l ardan gelen bireylere görece açık
olması· durumunda kal ıcı l ı k şansı n ı n daha faz l a olduğu n u ;4 ter
sine, bir seç k i n kes i m i n yer i n i b i r d iğer i n i n a l ması n ı n b i reylerin
bu dola ş ı m ın da aksama ol masından kaynaklanabi leceğ i n i öne
sürer. Böyle l i kle şöyle i dd i a eder Pareto: « Devri m ler top l u m u n üst
katmanlarında artık onları i ktidarda tutmaya elveren tortu lara
'
sah i p ol mayan · ya da kaba güç kul lanm aktan çekinen çökmeye
49
yüz ttıtmuş öAt'le>rin -ya sın ı f dolaşı m ı nda b i r yavaşlama, ya da
lı,ışk.ı ıwclen ler yli z linclen- biri kmesiyle gerçekleşmekte; buna
k.ır ş ı l ı k , l ıu ar<:ıcla top lumun alt katmanları ndaki hükümet etme
işlevlerini k u l l a n maya uygun tortu lara sah i p ve kaba kuvvet kul
l anniaya yeteri nce i stek duyan üstü n niteli kte öğeler ön p lana
ç ı kmaktad ı r » (The Mind and Society, ili, s. 1 43 1 ) . N e var ki,
okuyucu, b i reyleri n seçki nler . i le seçki n-ol maya n l ar arası nda
dolaş ı m derecesinde önem l i farklar g·österen top l u m l a r arasında
sistemati k b i r karşıl aştı rmadan olsun, karşı laştı rmalı bir devri mler
i ncelemesi nden olsun, bu önermeleri destekleyecek a n l a m l ı
tanıtları boş yere arar.
Bu tür karş ı l aştı rmalar i ç i n veri toplamanın güç ol acağı
doğrudur ama Pareto'ııun genel lemes i n i hemen geçersiz leşti recek
gibi görünen tari hsel örnekler vard ır. B i r örnek -upuzun dönemler
boyunca aşırı katı bir katm anlama biçimine sah i p olan ve
keşfed i l eb i l d iği kadarıyla toplumun a l t katm an l arından seçkin lere
doğru görece çok az bir h areketin bu l u nduğu; ama yine de m od
ern çağlara değin b i rkaç _devri mci hareket yaşa m ı ş ve h i ç b i ri n i n
d e b i r seçk i n kes i m i n b i r diğerine yeri n i b ı rakmasıyla sonuçl an
madığı bir ü l ke olan- H i ndistan'dır. Modern Batı top l u m ları nda
top l u msal h areketl i l i k m i ktarıyla devrimci duygu ve etki n l i kleri n
yaygınl ığı arası nda b i r bağlantı araman ı n yararlı olabileceği sonu
cuna varsak bi le, seçkin lerin yükseliş ve çöküşünü, i ster devr i m c i ,
isterse d a h a yavaş değişmelerle o l s u n , yal n ı zca b i reyleri n seçkin
l ere geç i ş i üzerindeki k ı s ı tl"a m a l a rl a aç ı kl a m ak y i ne de
olanaksızd ır. Pareto' nun söz ü n ü ed i p de araştı rmad ığı o « d iğer
neden ler» i n bazı ları n ı incelemek zoru n l ud u r.
Marie Kolabinska' n ı n F ransa'daki seçkinler üzerine yaptığı
çal ışma, Pareto'nun kuramı n ı n doğru luğunu tek bir toplu mdaki
dolaŞım sürec i n i daha ayrı ntı l ı b i r i ncel emeyle tan ı tl a m ay ı
amaçl ıyordu . N e v a r k i , gerçekte b u .çal ışma, ayn ı yetersiz tari h
sel örnek verme yöntemi n i k u l landığı i ç i n , Pareto' nun kend i s i n i n
.
tarihe yaptığı gezi l erden elde ettikler i nden d a h a i nandırıcı h i ç b i r
ampirik tanıt sağlamamaktad ır. Araştırdığı Frans ı z tari hsel dönem-
50
!eri n i n her b i ri için Kolabi nska bel l i b i reyler i n ya da a i lelerin yük
sel i ş ve çöküşleri nden örnekler zi kretmekted i r ama bu, kimi b i rey
lerin bu dönemler sırasında F ransız top l u m u ndaki topl u msal ko
num larını değişti rebildi kleri n i göstermekle b i rl i kte (zaten bundan
kim kuşku d uymaktad ı r k i ?) , bu dolaşı m ı n büyük l üğüne i l i şk i n
h içbir aç ı klamç yapmamakta v e dolayısıyla dolaşım hacmiyle
ekonom i k ve siyasa l sistemdeki önem l i değişmeleri b i rb i rleriyle
bağlaıitı land ı rma o lanağı n ı bize vermemekted i r. Kol a b i n ska, b i r
tek, i ncelemes i n i n kapsad ığı en son döne m i ( 1 7 1 5-89) ele a l ı rken,
seç k i n lerde farkl ı topl umsal katmanları n temsi l iyle i l gi l i n icel
göstergeler sağlarııaktad ı r ve o zaman da h i topl ad ığı malzeme çok
yetersi zd i r ve anlamlığına i l işkin kuşku lar uyandı racak bir şeki lde
yorum l a nmaktad ır. Böyle(ce) bir yerde (s. 93) 1 787 yı l ı nda yük
sek şöva lye memurl arı n ı n beşte biri n i n u nvan l ı soyl u l uğa mensup
olmadığı n ı ve baz ı l arı n ı n i s i m lerinde «de» takısı n ı n b i l e bu l u n
mad ığı görüşÜ nü, hal k katma n ı n ı ndan olanların askeri seç k i n l er
aras ı na gireb i l meleri n i n b i r del i l i olarak aktarmaktad ı r ; ne ki, hem
de sonrak i böl ü mde Fransız seç k i nlerin i n , askeri seç k i n ler d a h i l ,
Devr i m i n hemen öncesi ndeki yıl l arda giderek d ı şa kapal ı h a l e
geldiğini ö n e sü rmekted i r-ve bir başka yazardan soy l u l u k takısı
yokluğun u n .b i r b i reyi n soylu .ol mayan a i l eye mensup olduğunu
tanıtlamadığı n ı gösteren bir a l ıntı yapmaktad ı r (s. 1 04). Ayrıca,
araştı rmas ı n ı The Mind and Society' n i n yayı n l a nması ndan önce
yapan Kolabi nska'nın, meslek yaşamları n ı i z l ed iği bu b i reylerin
yazgı larıyla on ların «tortu ları » arasındaki bağlantıyı araştı rma
zoru n l u l uğundan kend isi n i ayrı tutabi l me tal i h i ne sah i p olduğu
d a bel i rti leb i l ir ve dolayısıyla bu h areketleri büyük ölçüde yen i
ekonom i k ç ı karların gelişmesiyle açıklam ıştı r.
Seç k i n l er dol aş ı m ı fenomeni, bu dolaş ı m ı n n as ı l ve n iç i n
olduğuna i l işkin d iğer açıklamalar i ç i n yap ı t l arına yönel eceği m i?
b i rçok yazar tarafından da i ncelenmiştir. Mosca, i l k kitab ı nda
bunu şu söz l erle betiml iyord 11 : « Komuta etmeye ve siyasal dene
timi ku l l anmaya yatkı n l ı k artık bir tek yasa l yöneti c i n i n malı ol
maktan ç ı kı p, d iğer i nsan l a r arası nda da yeteri nce yayg ı n l aşm ı ştır;
51
egemen s ı n ı f d ı şi nda, yönetim soruml u l ukları n ı pay l aşma yetisine
sahip olmakla birli kte, kend isini i ktidarda n yoksun bulan başka
b i r sınıf oluştuğunda -demek ki, o yasa temel bir gücün yol unda.
bir engel h a l i ne gelm iştir ve şu ya da bu yol la ortadan ka l d ı r ı l ması
gereki r» (Teorica dei governi e governo parlementare). Ayn ı
d üşü nce daha sonraki yapıtı olan Elementi di scienza politica'da
y i ne form ü l e ed i l i r: « . . . alt s ı n ıfları n içi nde başka bir egemen s ı n ıf
ya da yön l e n d i rici b i r az ı n l ı k zoru n l u ol arak oluşur ve bu yen i
s ı n ı f çoğu n l u k l a yasal h ü kümet m ü l kü n ü eli nde tutan sı n ıfla
uzlaşmaz karşıtl ı k i ç i nded ir. » Mosca ayrıca seçkin ler arasındaki
savaşımdan ve eski bir seçki n kesimi n yeri n i yen i bir seçkinke
simin a l masından ibaret olan bu dolaşı m biçimi n i n yan ı sıra,
varolan seçk i n lerin top l u m u n alt s ı n ıfları ndan bireylerin gi rme
siyle yen i lenmesi o l an d iğer biçimi de kabul etmekted i r; b i r çok
değişik bağlaml arda. da seç k i n lerin arası n a girmen i n görece ko
l ay l ığı n ı ya da zorl uğunu i nceler. Buradan hareketli ve hareketsiz
toplumlar ayrı ş ı m ı n a yönelmekted ir. Mosca ve seçkin leri n aç ı k l ı k
derecesine göre v e Pareto'ya karşıt olarak, farkl ı top l u msal
düzeyler arası ndaki hareket l i l i k h acmi n i n bir hayli ol ması n ı mod
ern demokratik top l umların anlamlı b i r öze l l iği ol arak saptayıp,
bunu gerçekte abartmaktadtr da. Modern Avrupa toplum ları nda,
« • . . yönetici s ı n ı f mertebeleri açık tutu lmaktadır. Alt s ı n ıfl ara men
sup b i reyl erin üst s ı n ı fl ara gi rmekten a l ı koyan engel ler, ya
.
kald ı r ı l m ı ş, ya da aza ltı l m ı şt ı r ve eski mutlakiyetçi devletin
gel i şerek modern temsi l i dev lete dönüşmesi hemen hemen tüm
s i yasal g ü ç l e r i n , hemen hemen tüm top l u msal değer leri n
toplumun yönetimine katı l ması n ı olanak l ı k ı l m ı ştır» (The Ruling
Class, s. 474).
·
52
koş u l l a r tarafından ü reti l d i ğ i n i bel i rtir: « Savaşta cesaret, sa l d ı rıda
tezca n l tl ı k, d i ren i şte d ayan ı k l ı l ı k -bu n l ar uzun zamandır ve
çoğu n lukla üst s ı n ı fların teke l i nde bu l u nmakla övü nülen n itel i k
lerdir. B u kon u l arda bir b i reyden d iğerine çok doğal ve -sözümüz
yan l ış an laşı l m azsa eğer- doğuştan farklar olabi l i r el bette; ama
bunları herhangi bir büyük i nsan kümesinde yüksek düzeyde,
a lçak d üzeyde ya da sadece ortalama b i r düzeyde tutan başka
tü m etken lerden önce gelenekler ve çevresel etki lerd i r » ( i b id . 1 s.
64). İ k i nc i o larak, Mosca seçkin lerin yükse l i ş ve çöküşüyle i lg i l i
aç ıklaması nda böylesi b i reysel karakteristi kl ere hemen h i ç gön
derme yapmaz ; bu fenome'n l eri b i r top l u mda yen i soru n l arın or
taya ç ı kmasıyla b i r l i kte yen i ç ı karların ve idea l leri n fi l izlen
mesiyle açı klar; «Gördüğümüz şud u r k i , siyasal güç ler den
gesi nde bir deği şme o l u r ol maz -ya n i , eski sinden farklı kapa
sitelerin k<'ı ı d i l eri n i d evlet yöneti m i nde kabu l ettirmeleri gereksi
nimi d uyu lduğunda, dolayısıyla eski kapasi teler bir m i ktar önem
kaybettiği yd da dağı l ı m ları n da değişmeler olduğu nda- o zaman
yönetici s ı n ı fı n oluşm a tarz ı nda da değişi kl i k olur.. Eğer bir
topl u mda yen i bir servet kaynağı gel iş i rse, eğer b i lgi n i n pratik
önem i artarsa, eğer eski bir din çöküp yen i s i doğarsa, eğer yen i bir
fi kir akı m ı yayg ı n laşırsa, o zaman, bun larla aynı zamanda yöneti
ci sınıfl arda gen i ş kapsa m l ı ç atlaklar m eydana gel i r » ( i b i d . , s. 65).
Meise l ' i n bel i rtmiş old uğu gibiS bu tartışma çizgisi Mosca'yı
Marxist fi k i rl ere yaklaştırır ve Mosca bu teh l i kenin ayrı m ı nda
olduğu i ç i n de, ekonom i k tarih yoru m u n u n s ı n ı rl arı üzeri nde du
rarak ve toplumsal değişmede ahlaki ve d i nsel fi kirler i n etki s i n i
vurgulayarak kura m ı n ı Marx' ınki nden ayrı tutmaya büyük çaba
gösterir. Mosca' n ı n bu konudaki tavrı tari h i n ya l n ızca ve tek-yan l ı
olarak ekono m i k yoru m u n u yadsıma bak ı m ı ı'ıdan, asl ı nda Max
Weber' i n ki nden pek de farkl ı deği ldir; ama Marx' ı n düşüncesin i n
etkisi n i kabu l etme konusund a, işçi hareketi ne ve sosya l i zme duy
duğu deri n düşman l ı k nedeniyle Weber'den daha i steksizd ir.
53
Bu aşamada görüşl eri n i kısaca ele a l ab i leceği miz iki yazar
daha seçki n l eri n dolaşımı soru n u n u old u kça bağımsız şeki lde
tartışmışlardır. Belç ikalı tarihçi Henri Pirenn e, « Les periocles ele
l ' h istoire soc i a l e du capital isme » G ad l ı b i r denemede, kapita
liz m i n gel işmesi ndeki her b i r farklı dönem i n 7 fark l ı · bir kap ital ist
sı n ıfın başatl ığıyla karakterize old uğu h i potez i n i öne s ü rm üştür.
« Ekonom i k gel i şmedeki her deği şmeyle b i r l i kte s ü rek l i l i kte bir
kesi nti olur. O n oktaya değin etki n olan kapita l i stler, denebi l i r ki,
o zamana deği n bi l i n meyen, cloyuru l mal arı yen i araçları gerek- .
tiren gereks i n i m l erce yaratı l a n koş u l l ara kend i l eri n i
uyduramad ı kl arı n ı kabu l ederler. Savaş ı mdan geri çek i l i rler ve
· mensupları, eğer işl eri n yöneti m i ne katı lacak o l u rl arsa, yal n ızca
sermaye sağl ayarak ed i l g i n b i r biç imde katı lan bir aristokrasi ha
l i ne gel i rler. Onların yerlerine yen i i nsanl ar, değişme yelleri
önünde cüretle yel ken açan yürekli ve g i rişimci b i reyler yük
sel ir. .. » P i renne böylesi dönüşümlerin meydana geldiği dört ana
dönemi ayı rteder -on birinci yüzyı ldan başlayarak kent taci rler i n i n
yüksel işi, onüçü ncü yüzyı l da u l usl ararası ticareti n gel i şmesi, on
a l tı ncı yüzyı l d a yeni sanay i lerin ve imal atçı kentlerin ortaya çıkışı,.
en son olarak daı onsekizinci yüzyı l ı n sanayi devrimi- ve bu
dönüm noktaları n ı n herb i r i nde yen i i nsanların top l u m u n alt kat
man ları ndan ç ı ka rak ekonom i k etki n l iğ i n önderleri h a l i n e ge l d i k
lerini göstermeye çal ış ı r.
K i m i benzer gözlemler, « Etni k o larak tü rdeş bir ortamda
topl umsal s ı n ıflar»B üzerine b i r denemede Schumpeter tarafı ndan
yap ı lmaktad ır. Schumpeter denemesi n i n « b i r s ı n ıf içi nde a i lelerin
54
yü kse l i ş i ve çöküşü » , « S ı n ı f ç izgi leri cırası nda hareket» ve « tüm
s ı n ıfların yükseliş ve çöküşü » n ü ele aldığı böl ü nı lerinde farkl ı
. dalaşını tipleri n i çok açık biçimde birbirinden ayı rteder. Schunı
peter' i n i ncelemes i n i n en değerl i özel l i k leri ncleıı biri, seçki n leri n
'
dol aşı �ı ı nda bi reysel ve topl umsal etmenleri b i rl i kte d üşün me
sidir. A i lelerin s ı n ı flar aras ı ndaki hareketi nde, d i ye öne sürmekte
d i r Sc h u mpeter, top l umscıl tırman mayı -şansın i şleyi ş i n i b i r yancı
bı rakı rsak- enerji ve ahlak bakımı ndan bi reysel tan rı verg i s i n i n
yanı s ı ra üst s ı n ıfların açıklığı ve yen i etk i n l ik al aıi ın d a girişim
.
fı rsatları gibi top l u msal koşu l lar da etk i ler. Benzer şek i lde, bütün
s ı n ıfları n yükseliş ve çöküşü nde, bireylerin n ite l i klerine bir m i ktar
ağ ı r l ı k vermesi gereki r ama daha öneml i etkiyi seçkin k imselerin
iş levler i n i etki l eyen yapısal değişmeler gösterir. « . . . u l usal yap ı n ı n
büti'ı ıılindeki h e r b i r sın ıfın konumu b i r yandan (on u n) i şl evine
veri len öneme, öte yandan da, bu s ı n ıfın işlev i n i başarı yla yeri ne
getirme derecesi ne bağl ıdır. » Schumpeter bu süreci Al ma nya'da
bir savaşç ı soyl u l uğun yükse l i ş i ve u l usal id are s i stem i n i n
gel i şmesi, son radan d a toprak m ü l kiyeti n i n babadan oğu l a
geçmes i n i n bir son ucu ol arak bu savaşçı soy l u l uğun ondördü ncü
yüzyı l ı n sonundan itibaren çöküşü üzeri ne bir i ncelemeyl e örnek
l er. Bu çöküşün altı nda yatan nedenler, bireysel savaş işlevi n i
top l u msal önem i n i n kaybolmasında -top l u m u n m i l i terli kten uzak
l aşmas ı - ve gen i ş toprak mal i kaneleri nden yana ekonom i k
deği şmelerde b u l u n maktad ır.
Y u karıdaki i nceleme leri n hepsi bir yönden, ya res m i
lı ü kü met kurumları ndaki personel değişnıeler i ıı i açı kl ayarak, ya
da daha gen i ş b i r anlanıda, top l u mda bel l i kümelerin i ktidarı nda
veya etkisiı:ıdeki dalgalanma ları açıklayarak s i yasal değişmenin
anlaşı l ması na katkıda b u l u n mayı amaçlamaktad ır. B u n l ar temel
soru n l �ırı formü l e etın ede ve yarg ı larını destekleyecek del i l leri
üretmede nereye kad ar başa rı l ı o l m u ş l a rd ı r ? Pareto ' n u n
yaklaş ı m ıyla, Mosca, Pirenne ya d a Sc hurnpeter' i n beni msediği
yaklaş ı m aras ında çok büyük farklar bu l u n maktad ır. Pareto birey
lerin seçki nler ve seçki n-ol mayan lar arası ndaki dolaşı m ı n a çok
55
fazla önem vermekted i r; bu düşü nsel uğra�, doğrudan doğruya
araştırması n ı n ana konusu o l a rak « topl umsal clenge »yi seçmiş ol
nıasından kaynaklanmaktad ı r . Modern i şlevselci l er gibi -ki on
.
ların esas atası i deol oj i k olduğu kadar b i l i msel an lamda da bizz at
kend isidir- Pareto, bel l i b i r top l u m u n ya da bel li bir top lum biçi
m i n i n varlığı nı s ürdürme s i n i sağl ayan etmenleri i ncelemekle yol a
ç ı kar ve yine on l ar gibi, top l u m tipleri aras ındaki başl ıca farklarla
ya da bir topl u m tipi nden bir başkasına olan değişmen i n neden
leriyle i l gi l i herhangi bir soruşturmayı kend i araştırma alanı ndan
üstü kapa l ı bir şeki lde uzaklaştı rır. Pareto' nun çizdiği tari h
resm i nde, toplum sa l yapı n ı n gerçek dönüşüiııleri değ i l , çöken bir
seçkin kes i m i n h a l k ı n alt kes i ml eri n den yeni öğeleri a l arak
yen iden ca n l andığı ya da bu aynı öğeler tarafı ndan birey olarak
yerleşik seçki n kesi me gi rmekten yoksun b ı ra k ı l d ığı koşul l arda
oluşturulan yeni b i r seçkin kes i m tarafı ndan devrild iği ve yeri n i bu
yeni seçk i n kes i me b ı raktığı b itimsiz bir döngüsel hareket vard ır .
Tüm bu hareketler boyu nca, top l u mun biçimi, bir seçkin kes i m i n
h a l k ı n çoğu n l uğu ü zeri ndeki egemen l iği olarak soyut biçimde
tan ı m l andığı i ç i n değişmeks i niz ka l ı r. Pareto' nun ben i msed iği
bakış açısından, seç k i n kes i m i n bi leşi m i ve kültürel görünümü nde
ya da seç k i n l e r i l e y ığ ı n l ar a ras ı ndaki i l i ş k i l erde tari hsel
değişmeler i n olup o l madığı n ı sorma n ı n h i çbir anlamı yoktur.
Pareto, ne zaman buna benzer soru n lara değinecek olsa, hemen
geri çek i l i p, i ncelemes i n i n ana temas ı n ı n top l umsal denge n i n
genel, soyut ve tari hsel-olmayan koşu l l arına . i l işkin soru n l ar
olduğunu tekrar bel i rtir.
B u na karşı l ı k, Mosca, P i renne ve Schumpeter, b i rçok nokta
da birbirleri nden ayrı l makla b i r l i kte, ekonom i k veya kü l türel
değişi k l i klerin b i r sonucu ol arak bir topl umda yen i top l u msal
kümeleri n ol uşabileceğ i n i , b u kümeleri n daha sonra gird i kleri
faa l iyet türleri n i n topl u m için geı1el olarak canalıcı öneme sah i p
o l ması ölçüsünde topl u msal n üfuz ları n ı arttırabilecekleri v e bu
etki n l i klerin . zam a n l a s iyasal s i stemde, b i r bütün ol arak d a
top l u msal s i stemde değişmeler yaratabi l eceğ i n i kabu l etme
konusunda an laşı rlar. Top l u msal kümeleri, öze l l i kle de ekono m i k
56
işlevleriyle ayı rt ed i l e n kü nıelerin yükse l i ş ve çöküşüyle i l gi len
meleri , Marx ' ı n s ı n ıflar kuranı ı n ı n etki s i n i ortaya koymaktadır;
aynı etki, bu kümeler i ç i n "seçki n ler»den çok " sı n ı f» teri m i n i kul
lanma l arında ve böylece sınıf yapış ı n ı n karmaşıkl ığı ve tari hsel
değişken l i ğ i n , egemen bir seçkin kes i m i l e yığı n l ar arası nda
evrensel ve değişmeyen bölü n meden daha göze çarpa n biçi mde
beti m l endiği bir top l u m modeli sunma l a r ı nda da görü lmekted i r.
İ ki nci böl ü nme, ancak Mosca ' n ı n yapıtı nda yer almaktad ı r ve da
ha önce gösterm i ş olduğum gibi, modern topl umların ?iyasal sis
tem ler i n i tartı şmaya gel d i ğ i nde de büyük ölçüde b i r yana
b ı rak ı l ma ktadı r. Bu, yaza rl ardan herhangi biri n i n, top l umsal
kümeleri n h areketiyle i lgilenirken, b i reylerin seçki n kü meleri (ya
da üst s ı n ı f) i le top l u m u n a l t katma n l arı arası nda dolaş ı m ı n ı
t ü m ü y l e yoksayın a l arı a n l a-m ı na gelmeme kted i r . Görmüş
olduğumuz gibi, Schu mpeter bu fark l ı dolaşım tü rleri arası nda
çok özen l i bir ayrım yapar, daha az açık seç i k bir biçi mde Mosca
da böyle yapma ktad ı r; b i r tek Pirenne, bu t i kel i ncelemede, d i kka
ti n i yeni sın ıfl arın oluşumuyl a s ı n ı rl amaktad ı r. Ama b u noktada
da, bireyleri n ve a i leler i n s ı n ıf sistem i içi ndeki dolaş ı m ı n ı b i reysel
yetenek ve karakter farkl ı l ı kları ndan çok, büyük ölçüde sınıf
yapı s ı n ı n kendi karakteristi kleriyle açıkladıkl arı (Schumpeter'i n
yapıtı n ı n öze l l i kle açığa ç ı kardığı gibi) i ç i n , Pareto'dan bel i rgin
biçi mde ayrı l ı rlar.
B u seçk i n l er dolaşı m ı kavrayış ı n ı n en bel i r i n özell iği -ve bu
zaten bel i rtm i Ş olduğum nokta lardan kaynaklanmaktad ı r- seçkin
lerin mah i yetinde, h i ç deği l se Batı uygarl ığı a l a n ı nda, gerçek bir
tarihsel gel işmeyi ve seçki nlerin toplu m un geri kalanıyla i l i şkileri
n i gözönüne a l ması ve teknolojide ve genel ol arak kültü rdeki
değişmelerin farkl ı s ı n ı f yap ı s ı ve siyasal i ktidar biçimleri ol uştur
duğunu kabul etmesidir.
Ama, Mosca, Pirenne ve Sc h u mpeter' i n çcılışmalarında,
seçkin lerin dol aş ı m ı ü zerine Pareto' n u n ya4 ı l arındaki nden daha
tutarlı bir çözü mleme ve daha makul aç ı k l amalar bul abilmemize
rağmen, bu ç a l ı şm a l a r yine de birçok bakımdan yetersizd ir. En
görü nen eksikl i kl erden biri uygun bir a raştı rma yönte m i n i n yok-
57
l uğudur. Bu i ncelemelerden hiçbiri top l u nıclaki bireylerin ve
kümelerin dolaş ı m m ikta rı i l e ekonomi k, siyasal ve kü l türel_ s i s
temdeki değişmelerin ölçüsü aras ı nda değ işmez bir bağlantı var
mı yok mu so �usunu, i l k i n topl um l ar aras ı nda s i ste m l i bir
karşı laştı rma sun mamaları, i ki ncisi ele, ele a l d ı kları fenomen lerin
e ks i ksiz bir ölçümünü vermemeleri nedeniyle yanıtlayamanıak
tacl ı r. Pareto, Mosca, Ko labi nska, P i renne ve Sc h u mpeter, heps i ,
l:ıaz ı bireylerin sr n ıfsal konu m l arını değiştirdiği n i y a d a seçki n l er
i l e seçki n-ol maya n lar arasında yer deği ştird i kleri n i gösterebi l mek
ted i rl er. B u n u esas olarak, top l u msal h iyerarş ide yü kse l m i ş o l a n
b ireylerden örnekler vererek yaparlar. Ama bu b i ze en ç o k bi l m e
gereks i n i m i n i d uyd uğumuz şeyi ; ya n i , seçkin kes i m y a d a üst ·
s ı n ıfın oran olarak ne kadar ı n ı n toplumun .ı l t katma n l arı ndan
a l ı nd ı ğ ı n ı ve alt katman lardan yükselebi lenleri n ora n ı n ı aç ı k l a
maz. B u tari hsel örnekleme yöntemi n i n sonucu çoğu kez b i r
topl u mda d olaşım m i ktar ı n ı n şişkin gösteri l mesine yol açma kta
g i b i d i r. Örneğin Wi l l iam M i l ler, Ameri kan tari h i n i n ya kın b i r
dönemi boyu nca seçkin ler arası n a girnıen i n b i r yön üyle i lg i l enen
tari h çi lerin, topl u m u n alt katmanl arı ndan yü kselen i ş d ü nyası ön
derleri n i n oran ı n ı büyük ölçüde ab.ırtm ış oldukl ar·ı n ı bel i rtmiştir.
« Bu (iş d ü nyas ı n ı n seçki nleri arasına katıl ma) modeli oluşturmaya
g i rişen tüm genel lemeler « h ırsız baron» dönemi nden bi rkaç
göza l ıc ı yaşamöy küsüne dayan maktad ır. .. Ama iş d ü nyas ı n ın ön
derleri n i n yaşarrı ı n ı okumak .... İşçi s ı n ıfı ya d a yabancı köken l i leri
n eredeyse boşuna aramak olacaktır; hatta bu önderler arası nda
yoks u l ve qku nıam ı ş ç i ftç i del i ka n l ı l a r b i le görü l mez . » 9 Seçk i n ler
i l e seçki n-ol mayan lar arası nda bireylerin (modern top l u m b i l i nıci-
58
leri n « top l u msal hareketl i l i k » d i ye ad l a nd ı rdı kları i nceleme
a l a n ı n ı n bir bö l ü m ü n ü o l uşturan) d o l a ş ı ını ıı ı n tanı o l a rak
ölçül mes i , gü n ümüz top l u m l arı nda denend iğinde b i le büyük
güç l ü kler sunmaktad ır. Bu güç l ü klerden baz ı ları, karş ı l aştırma l ı
ol arak top l u msal hareketl i l i k üzeri ne yak ı n l arda yapı l m ış b i r i n
cel emede bel i rti l mekted i r. 1 0 Genel ölçü m sorunları n ı n çokluğu
bir yana, bir top l u mdan b i r başkası na, seç k i n lerin hacmi ndeki
deği ş i k l i kl erden ve n üfusl arı n ı n tarını veya sanayi ya da kol ve zi
h i n gücü uğraşları arası ndaki oran ları çok farklı olan top l um ların
sınıf yapıları ndaki farklardan doğan bel l i güç l ü kler vardır. ,
59
Amerika Birleşik Devletleri gibi bir ülke özellikle ilginç bir
durumdur. Yine de çoğu Amerikalı tarihçi bu soruna çekingen
kalmıştır. ı ı Miller'in derlediği kitapta ticaret seçkinleriyle ilgili
lıııPil·ıııeler, Çin literati'si üzerine yeni bir inceleme12 ve çeşitli"
ülkelerdeki siyasal seçkinlerle ilgili birkaç inceleme13 bazı du
rumlarda gerekli tarihsel bilgilerin bulgulanabileceğini göstermek
tedir; ne var ki, birçok yüzyıl ve dönem" boyunca, seçkinlere katılma
ve seçkinlerden dışlanma hareketlerinin miktarını tam olarak
belirlemek olasılıkla mümkün olmayacaktır.
Birçok ülkede seçkinlerin dolaşımına ilişkin yeterli miktarda
bilgi sağlanabilse bile, bu dolaşım ile diğer toplumsal fenomenler
arasındaki bir bağlantıyı göstermek için, daha önceki yazarlardan
hiçbirinin denememiş olduğu bir adım atmak, yani toplumlar
arasında kapsamı ı ve sistemi i karşılaştırmalara girişmek hala
gerekli olacaktır. Pareto bireylerin seçkinler ile seçkin-olmayanlar
arasında dolaşımının değişmez ve düzenli bir fenomen olduğunu
öne sürmektedir. Ama böyle midir gerçekten? Dolaşım oranında
toplumlar arasında önemli farklar yok mudur? Eğer varsa, bu
farklılıkların nedenleri ve siyasal alandaki etkileri nelerdir? Mosca
ve diğerleri, modern toplumlarda dolaşım hızının çok yüksek
olduğunu ve Mosca'nın sözleriyle, «modern temsili devletin
neredeyse tüm siyasal güçler ve tüni toplumsal değerler için,
toplum yönetimine katılımı mümkün kıldığını» öne sürmekte
dirler. Buraya kadar ele almış olduğum araştırmalar bu görüşü
doğrulamıyor ama modern sanayi toplumları yine de birçok başka
tür topluı:ndan daha hareketli olabilir. Ortaya atabileceğimiz bir
başka soru bireylerin hareketliliği ile seçkinlerin ya da sınıfların
60
r
yükseliş ve çöküşleriyle i l g i l i d i r. Pareto' nun savladığı gibi, dev
rim ler gerçekten bireylerin dolaşım oranı çok düşük oldu ğunda
mı meydana gelmekted i r ? Bu soru lar şu anki bi lgiye dayanarak
kesi n l i kle çözümlenemeyen ve daha önceki yazarların açıklayı.c ı
ifadel-er olmaları amac ıyla d i le getirmelerine karş ı n aç ıkla maktan
çok ortaya koymuş oldukl arı bir" soru n l ar d iz i s i ne işaret etmekte
dir.
Pareto, görm ü ş o l d u ğ u m u z gibi, d i kkati n i seç k i n ler
dolaşı m ı nda b i reyleri n h areketi üzeri nde toplamıştı . Kü meleri n
hareketiyle -seçk i n ler i n yüksel iş ve çöküşüyle- daha ayrı ntı l ı
ol arak i lgi lenen d i ğer yazarlar, Marx' ı n topl u msa l s ı n ı fların
kökenleri ve gel iş i m leri n i açı klama konusu nda u laştığı nokta n ı n
çok da ötesi ne geçmiş gibi gel m i yorlar bana. Asl ı nda, hepsi
toplumda yen i ç ıkarları n ortaya çı kışına önem vermektedi rler.
Mosca' n ı n «top lumsal güçleri » , Marx' ı n « S ı n ı f ç ı karları » n ı n çok
benzeridir. Pirenne yen i kap i ta l i st kümelerin yükselişiyle uğraşır
baştan sona, Schumpeter i se s i l a h l ı bir soyl u l uğun çöküşü n ü
büyük ölçüde ekonom i k koşul larla açı klar. Bun ların Marxismden
ayrı l d ı kları ngkta, başl ı ca top l umsal s ı n ıflar i ç i ndeki a lt-kü meleri n
-sözgel i ş i yen i mes l e k k ü meleri n i n- gel i ş mesiyle çok daha
ayrı ntı l ı uğraşmaları ve hiç kuşkusuz, Marx' ı n modern kapitalizm
le sezd iği s ı n ıfs ı z top l u m potansiyel i üzer i ne herhangi b i r
tartışmaya girişmekten kend i leri n i sakı n malarıdır. Gerçi Mosca
yeni « topl umsal güçler» i n yaratı lmasında kü ltürel ve d i nsel et
men lerin etk i s i n i haraketle i ncelemekle birl i kte, bu tür etmenlerin
kimi zaman toplumsa l yapıda değiş i k l i klere yol açacak önemde
oldukları savı n ı destekleye b i l ecek tar i hsel örnekler üretememekte
ya da böyle örnekleri ayrı ntısıyla i ncelememektedir. Schumpeter,
daha sonraki b i r ç a l ı şması nda -Capitalism, Socialism and Democ
racy� kapi ta l i z m i n çöküşüne katkıda b u l u nan kültürel değişmeleri.
tartış ı r, ama bu değişmeleri iki ncil d üzeyde ve geniş ölçüde
ekonomi k düzendeki değişmelere bağl ı olarak işler.
Bu yazarl a r ı n Marx kadar b i l e yakı n b i r i l giyle i n
celeyemedi kleri bir sorun vardır: toplumdaki devrimci değişikl i k�
61
leri n mah iyeti ve nedenleri. B u soru n, Marx ' ı n -ondokuz uncu
yüzyıl devr i m leriyle uğraşı rken- kl) l l andığı teri m lerden çok daha
gen i ş terimJerle gözler önüne ser i l me l id i r. Toplumsal kümelerin
yükseliş ve çökü şleri nde i k i süreç göz lemleneb i l i r : b i ri yeni bir
top l u msal katmana mensu p bi reylerin kimi kez yerl eş i k siyasal
seç ki n lerin mensuplarıyla bağlaş ı kl ı klar kurarak i ktidar kon u m
l arı n ı yavaş yavaş ele geçi rmeleri süreci; d iğeri de yükselen b i r
topl umsal kü meyl e toplumun yerleşi k egemenleri aras ı ndaki kes
k i n b i r çatışma n ı n söz konusu ol duğu b i r s ü reç . S i yasal
araştırmaların konu larından biri, olabi l d iği kadarıyla top l umsal
kümelerin bu fark l ı dolaşı m türleri n i n koşu l ları n ı ve nedenleri n i
bulgulamaktad ır. Pareto bu- soruna hemen h i ç deği n mez; devri m
ler ü zerine gözle m leri de dağ ı n ı k ve b i rbirleriyle bağlantısızd ı r.
Mosca i se, The Ruling Class' ı n bir böl ü m ü n ü devrim konusuna .
ayırır; ne ki bu bölüm çal ışmas ı n ı n en düşkı rıkl ığı yaratan
k ı s ı mları ndan biridir ve birkaç devri m dönem i n i n bet i m leyici b i r
a n l atımdan faz l a b i r şey vermez. Marx'dan sonraki d iğer top l u m
b i l i mc i l er i n çal ı şmal arı n ı n d evr i m c i yüzyı l ı m ı z a sağl a d ı ğ ı
m a l zeme bol l uğu n a karşın, devrimci değişmelerin açı klanmasına
çok şey kattı kları söylenemez . Son yı l l arda bu soru n lar en kap
sam l ı ve s istem l i biçi mde, C. Bri nton tarafı ndan The Anatomy of
Revolution ad l ı kitabı nda tartı ş ı l m ı ştır. 1 4 B r i nton d evr i m c i
değişmeyi kolayl aştı rıcı koş u l l arı şöyle ayırt eder: bir top l u mdaki
ekonom i k i l erleme, keskin sınıfsal uzlaşmaz l ı kl ar, ayd ı n l ar ı n ege
men sınıf terketmesi, hükünıet aygıtı n ın yetersi z l iği ve siyasal
bakı mdan beceriksiz b i r egemen . s ı n ıf. Koşu l l ar b izati h i devri m c i
sı nıfın ol uşmasına ç o k d a h a az önem veri l mesi d ı ş ı nda, Marx' ı n
çeşitli zamanl arda, öze l l i k l e i l k yaz ı larında önerd i kleri nden
gen e l l i kl e farklı d eğ i l d i r; ama çok daha öze n l i bir karşı l aştı rmalı
62
i nceleme çerçevesi içi nde ortaya konmuşlard ır. Bu kavramsal
çerçeven i n yararı , y i rm i nci yüzyı l ı n çoğu endustriyel o larak geri
ka l m ı ş ü l kelerde meydana gelen ve Brinton ' u n ayı rtettiği karak
teristi klere büyük ölçüde sah i p olan -zengi n l e yoksu l aras ı ndaki
yoğun fark l ı l ı kların ürettiği a.şırı s ı n ıf uzlaşmaz l ı kları, Batı l ı laşmı ş .
ve çoğu n l u kla Marxismden etkilenmiş ayd ı n ların bağ l ı oldukları
kümeyi terketmeleri ve gelene�sel egemen kümeleri n ekonom i k
sorun l arla ve daha i leri toplum ların etki siyle uğraşmaktaki be
ceriksizl iği- devri m l erine uygu landığı nda görü lebi l i r.
Kon uyla i lgi l i daha sonraki bu yaz ı l ardan açı kça ortaya
ç ı kan ve Marx ' ı n kura m ı n ı doğru layan şey modern devri m lerin
küçük seç k i n küme leri n etk i n l i ğiyle açıklanamayacağı -bu d e
vri m l ere tüm sı n ıfl arın eylemleri n i n neden olduğudur. Bu s ı n ıfl ara
yol göst�rmek gerekmekted i r; ama seç k i n önderler kü mesi
s ı nıfların o l uşumu ve gel i ş i m i n bir sonucu ol arak ve bir ölçüde
onlarla b i r l i kte ortaya ç ı kar -bu küme bir sınıf oluşturmaz, ne d e
kendi baş ı n a b i r devri m e neden olur. Ayn ı s ı , bence, i ktidar h iyer
arşisi ndeki kümeleri n konumund a daha tedrici değişmeler ol m ası
durumunda da geçerl i d i r. Yeni seçki n l er i n ol uşab i l meleri ve za
manla topl u m u n yerleşi k egemen lerinden zorla siyasal i ktidar
içi nde bir pay · kopara b i l meleri nüfusu ol uşturan görece gen i ş
kümelerin durumundaki değ işmeler yüzü ndend i r.
B i reylerin dolaşı m ı n ı i ncelerken olduğu gibi, kümeleri n
dolaş ı m ı n ı d a i ncel erken veri top l amada b i rçok g ü ç l ü kl e
dalaşm a m ı z gerekir. B u i k i i nceleme b i r ölçüde çakışır v e ayn ı
soru n l arı ortaya koyarlar, ç ü n kü yen i top l u msal kümeleri n
o l uşumuna ya da eski l erin çöküşüne ı ş ı k tutmak için bireyler i n
h areketi n i a d ı m a d ı m i z lemek gerekebil i r. Ned i r ki, çoğu d u rum
da top l umsal kümel eri n varl ıkları ve etki n l i kl eri yasal met i n lerde
ya da çağc ı l kayıtl arda mu hte melen belgelendiği veya toprakta
tasarruf hakkı (tenure) sistem leri i le d i nsel ya da askeri örgütler
gibi d iğer topl umsal kuru m l ara i l işk i n b i lgiden ç ı karı l abi l d i kleri
için, bu n l ar ı n yü ksel i ş ve çöküşlerine del i l bul mak bir yerde daha
kolayd ı r. Ama seçki n l erin dolaşımı hangi yön üyle d i kkatim i z i
63
çekerse çeks i n , bu fı:�npınen üzerine ta r i hsel b i lgiyi (bu b i l g i n i n
kendisi de büyük ülc,.üde gen işleti l eb i l i r) yirnı i nc i yüzyı l ın toplunı
sal hareketleriyle i l g i l i i ncelenıeler - seçk i n ler konusuyla i l gi lenen
daha önceki yazarl arın güçleri n i aşan i ncelemeler- sayesinde
bütü nleyebi l i rii. So1ı iki on y ı l boyu nca, sanayi top lumları nda
seçki nlerin dolaş ı m ı sayı sız araştırmaya kon u o l m u ştur; keza bu
konuya şimdi az gel işmiş ü l kelerde de aynı önem veril mektedir.
Bu ndan sonraki i k i böl ü nıde ele alacağını her türden bi rkaç
toplunıa i l işkin kan ı t biri k i m i n i n gözden geç i r i l mesi, bize burada
eleştiri len lerden daha yeterl i desteğe sah i p bazı genel lemeleri for
m ü l e etme o lanağı verebi l ir .
64
- iV -
65
k i s i n i n l>c•li rll•ıınw�i güç o l a n ı d ı r. « Ayd ı n lar» ve « aydı nkes i m >�
cıı
(lntelllRentsl.t) ,ıı,ı�ıı ıda bir ayrım yaparak işe başlayabi l i riz. İ kin-
1 ' 1 lt•ıi ı ı ı i l k kvl onclokuzuncu yüzyı lda, Rusya'da kend i lerine pro
fl·�yoı ll•I iş yapına ni tel iği kaza ndıran bir ü n i versite eğiti m i n i a l m ı ş
ol.ıııl<ırı ad landı rmak i ç i n ku l l an ı l d ı ; sonra l arı sözcüğün kapsam ı
bir çok yazar tarafı ndan kol gücüne dayan mayan (non-manual)
uğraşlarda b u l u n an herkesi içerecek biçi mde genişleti l d i . Bu an
l amda ayd ı n kesim terimi « yeni orta sın ıflar» a denk düşmekte
ol up, bu sınıf içi nde üst ve alt katmanl arı ayı rt etmek olana k l ı d ı r -
üst katman profesyonel işlerde çalışanlardan, alt katman ise daha
ruti n büro ve idari görevl erde bu l u nan l arda n ol uşmaktad ı r.
Ayd ı n l arın ise genel ol arak fi k i rl erin yarat ı l m as ı n a, i leti l mesi ne ve
eleşti ri l mes ine doğrudan katkıda b u l u nan çok daha küçük bir
kümeden o l uştuğu kabul edi l i r; bun lar yazarları, sanatç ı l arı, b i l i m
adamlarını, fi l ozofları, d i n d üşünürleri ni, top l u m ku ramc ı l arını,
siyasal yorumcuları içine a l ı r. B u küme n i n s ı n ırl arı n ı kesin
biçimde bel i rlemek zor olabi l i r ve alt katman ları ela öğretmen l i k
ve gazetec i l i k gibi orta s ı n ı f uğraş larıyla kaynaş m ıştı r a m a b u kü
men i n karakteristik özel l iği -bir top l u m u n kültürüyle dolaysız i l
g i s i - yeteri nce açıktır.
Ayd ı n l ar hemen her topl u mda vard ı r -okuryazar olmayan
topl u m l arda büyücü ve rahip, ozan ve minstrel, soykütü kçü l er
(genealogist) vb. olarak; okuryazar topl u m l arda da fi lozof, ozan ,
oyu n yazarı (dramatist), memur y a da h u kukçu olarak- a m a işlev
leri ve top l u msal önemleri büyük ölçüde değişir. Bazı top l u m lar
da ayd ı n lar bir yönetici seçkin ol maya iyice yakındır. Çi n'de
literati uzun dönemler boy unca bu tür bir yönetici katman
ol uşturmuş o l up, Max Weber'e göre laik soyl u l ara (genteel lay
mam) veri len eğitimden ç ı ka n literati bu tür b i r egemen katman
ol uşturmuştu r.1 Bu katmana giriş halka aç ı k bir yarışma s ı navıyla
olduğu için kal ıtı msal ya da d ı şa kapa l ı bir küme deği l d i ; ned i r ki
uygu l amada bu kümen i n ü ye leri çoğu n l u k l a feodal dönem
66
boyunca önenı l i feoda l ai l elerden, daha sonraları da (büyük oran
da memur ai leleri d_a h i l ) yü ksek top l u m katman ları ndan a l ı n ıyor
d u . Bununla birl i kte, 1 600- 1 900 a rası dönemde literati' n i n özen
li b i r istatisti ki çözümlemesi yüzde otuz kadarı n ın sıradan a i l eler
den, ya n i baz ı l a rı kesi n l i k l e vars ı l a i l elerden olmakla b i rl i kte,
seç k i n lerin a ltındaki b i r topl umsal kerteden gel d i kler i n i ortaya ko
nıaktad ı r.2 Bu d u rum, H i ndistan'da Brahman ları n kendi başlarına
toplu mda egemen b i r katman oluştu rma larına benzemekted ir,
ama Brahmanlar _ka l ı t ı msal bir kast oldukları, eğitim leri ele edebi
l i kten (literary) çok d i nsel olduğu i ç i n Çi n'deki d u rumdan hayl i
farkl ı l ı k gösteri rler. Öte yandan, ruhban l a r Avrupa' n ı n feodal
top l u m l arında daha az egemen b i r konu md a bu l u n uyorlar ve an
cak feoda l i z m i n yıkı l ışıyla ayd ı n l a r daha öneml i b i r topl u msal
işleve sah i p o l maya başlad ı .
Modern ayd ı nların köken leri gene l l i k l e ortaçağ Avrupa'sı n ı n
üniversitelerinde b u l u n ıııaktad ır.3 Ü n ivers itelerin gel iş mesi h ü
man ist öğre n i m i n yaygın l aşmasıyla b i rleşerek, ruhban kastı ol
mayan, üyeleri deği şik top l u msal ortaml ardan gelen ve b i r ölçüde
feodal top l u m u n egemen sın ıflarından ve egemen öğreti leri nden
bağını koparm ış bir ayd ı n s ı n ıfı n ın oluşumuna olanak sağlad ı . B u
ayd ı n s ı n ı f Ayd ı n l anma düş'ünürlerini ü retti , öze l l i kle d e Fransa'
da ayd ı nlar ancien regime'i n egemen s ı n ı fıyla K i l isesi'ne karşı
ç ı karak kend i lerini top l u m u n eleşti rmenl eri olarak kabul etti rd i l er.
Modern ayd ı n l a r işte bu rol leriyle, yan i top l u m u n eleşti rmenleri
ol arak ele a l ı n ı rlar. Devrimci hareketlerde, bir bütü n olarak işç i
h areketi nde v e d a h a yakı n l arda az gel işmiş ü l kelerin dönüşüm ü n
deki rol leri b i rçok yapıtta, çok kez de, Marx' ı n prol eter devri m ku
ram ı n ı n b i r eleştirisi bağlamı nda vurgu l a n m ı ştır. Ayd ı n l arın etki
sine i l işkin bu tür bir değerlendi rme yapan i l k yazarlardan biri
67
olan Polonya l ı bir devri mci, Waclaw Machajski, b i rkaç kitapta,
"
öze l l i kl e de The l ntellectual Werker ( 1 905 )de4 sosya l ist hareketin .
gerçekte doyumsuz ayd ı n l a r ı n ideoloj i s i n i d i l e get i rd i ğ i n i ,
başarı s ı n ı n d a s ı n ıfsı z b i r topluma deği l , « Devlet kapita l i zm i » d iye
·
68
r
arac ı l ı ğıyla birbirine bağlanan ve kend i nde toplum yaşam ı na
sızmış tüm ç ı karları barınd ı ran görece s ı n ı fsız b i r katma n ı
ayrı msayan Kari Mannheim ortaya koyar.5 Bu karakteristi kleri ne
deniyle ayd ı n lar, Mannheim'a göre, top l u m l arına öze l l i kl e de
toplumlarındaki farkl ı çı kar kümelerine i l i şki n görece eksiksiz ve
nesnel b i r görüş ed i n me ve daha genel topl u msal ç ı karl arı üste
ç ı karacak şekilde bağ ı msız h areket etme yetisi ndedi rler.
Ele a l d ı ğ ı m ı z bu fki görüşün de doğru yönleri vard ı r.
Ayd ı n l arın köktenci ve devri mci hareketlerde önem l i rol leri ol
muştur ve 1 9 56' dak� Pol onya ve Macaristan olaylarından, Küba
devri m i nde ve b i rçok ü l kedeki sömü rgeci l i k-karşıtı hc1reketlerde
tan ı k o l u nduğu üzere hala da olmaktad ı r. Ama sosyal i st hareketi n
ayd ı n l arı çekmesi, onların aldatıcı sosya l izm ve s ı n ıfsız topl u m
sloga n l arıyla i ktidar savaş ı m ı veren yen i b i r seçkin kes i m oluştur
dukları şekl i ndeki b i r kurumdan başka b i ç i m l erde açı kl anabi l ir.
Batı topl u m l arı ndaki işçi hareketi basit bir protesto h areketi deği l
d i . Tutku ları n ı el leri n i n altında hazır b u ldu kları d i nsel i mgese l l i k
le ( imagery) d i l e geti rebi len kölelerin ve köylü lerin dağı n ı k ayak-
. !anmalarından farkl ı olarak, işçi hareketi h emen hemen en
başından iti baren gel işti r i l mes i nde ayd ı nların önem l i bir rol oyna
ması n ı gerektiren bir top l u m ku ramı n ı i çeriyordu . Ayd ı n l a r sosya
l ist harekete çeki m lendi ler, çü nkü bu harekette bir on ursal kon um
ve bir ölçüde d e bizzat entelektüel yaşam i ç i n cana l ı c ı olan ki m i
karakterist i klere -ussa l l ı k , tarafsızl ı k ve hatta öte d ü nyal ı l ık- s a h i p
bir topl u msal örgütlenme idea l i buldu l ar. Eş önemde, belki d a h a
da önem l i b i r başka etmen ayd ı nların topl u msal köken leriyd i .
B i rçok modern toplumda ü n iversiteler ve genelde entelektüel
uğraşlar yetenekli b i reylerin toplumu n alt katman larından daha
önem l i konu m l ara yükseleb i l meleri n i n baş l ı ca aracıyd ı . B u n u n
sonucu nda ayd ı n seçkin lerin toplumsal b i l eşi m i gene l l i kle d i ğer
seçki n l erden önem l i ölçüde farklı l aşm ış ve b i rçok ayd ı n ı n işçi
s ı n ı fı h areketi yle b ağ l aş ı k l ı k kurma o l as ı l ı ğı hep m ü m k ü n
69
ol muştur.
B u görüş ayd ı n sec;ki nlerin, kend i uğraşlarına i l işkin ç ı karları
ol maktansa bel l i baş l ı topl umsal s ı n ı flarla birleşecekl eri ya da
bağlaşıklık aç ı s ı ndan bu s ı n ı flar aras ı nda bölü necekler i n i öne
sürmekted ir. Ayd ı n l arın top l u m a i l işkin nesnel b i r görüş sahibi
olabilen ve bir bütün olarak top l u m u n baz ı genel ç ı karların ı tutarl ı
olarak savu nab i l en bir küme o l uşturduğunu öne süren i ki nc i
görüş, ayd ı n l arın kend i l erine a i t özgü l b i r k ü m e \'. ı karı ge l i şti re
b i lecekleri n i hala yadsı rken , öte ya ndan ayd ı n seçki n l er i tüm
s ı n ı fların üstüne koymaktad ır.
B u değerlendi rmeleri n i ikisi de, modern top l u m l a rdaki
ayd ı n l a r ı n d u ru mu ndaki farkl ı laşma ve başka laşım _ göstere
b i l eceği ne yer vermez . H e rşeyden önce Avrupa ve Kuzey
Ameri ka' n ı n sanayi ü l keleri a ras ı nda önem l i u l usal farklar vard ı r .
R aymond Aron, The Opium of l ntel lectuals'da, F ra n s ı z
aydı n l a rı n ı n top l u mda İ n g i l te re, A l m anya veya A B D ' n i n
ayd ı n l arından daha yüksek b i r sayg ı n l ığa sah i p olduğunu, siyasal
yaşamın idari ve pratik yön leriyle daha az a l akadar oldukları n ı ve
top l umlar ı n ı daha köktenci olarak eleştird i kler i n i gözlemlem işt i r .
1 87 1 'den 1 9 58'e kadar Fransız M i l l et Mec l i si ü yeleri üzerine
yapılan b i r i nceleme, bu dönem boyunca seçi len 6000 mebusun
yarı sından fazlasının gen iş anlam ıyla ayd ı n olduklar ı n ı -yazarl ar,
üniversite öğretmen l eri, hukukçular, gazetec i ler, b i l i m adamları,
m ühend isler, o'kul öğretmeıi leri- olduğunu göstermekte ve şu
son uca varma ktad ı r. « F ransa'da, e n a z ı nd a n , u ç u n c ü
Cumhuriyette olduğu gibi Dördü ncüsünde d e Mec l i steki siyasal
tartı şmalarda en tutku l u o l an l ar · ayd ı n l a rd ı . Çoğu n l u kl a e n
uz laşmaz idec;ıloglard ı o n lar. Soru n l arı soyut biçimde a z çok
içten l i kle ortaya koyma, çoğu kez de onları beceriyle d i l e get i r
meye eği l i m l i olmaları a n l am ı nd a "düşünceleri benzer biçimde
.
donat ı l m ış"tı. Ama bu eği l i m -çoğu n l uk l a gerçekçi ol mayan
çözümler önermeleri, özsel o l a n ı savsa klayıp kurnaz l ı k üzeri nd e
sap lan ı p ka lmalar, böylece yapay soru n l a r i cat ed i p kend i ar
alarında a n l aşamayarak parlamento görüşleri n i gereksi z biçi mde
70
karmaş ı klaştırıp uzatma ları anlamına gel iyord u . » b Ayrıca, Petit
Larousse'da kayded i ldiği şekl iyle, Fransa ' n ın büyü k adam larına
i ı.işkin bir incelemeden, önce gelen ayd ı n l a rı n nas ı l en ayrı c a l ı k l ı
a n lamıyla -yazarlar, sanatçı lar v e b i l gi n l er- sıralandığı n ı , böylel i k
le o n l ar ı n top l u msal sayg ı n l ı ğ ı n ı n ne kadar büyü k o l arak
düşünüldüğünü göz lemlemek de i l ginçti r; yüzy ı l lar boyunca bu n�
lar top l am ı n yaklaşık yarı s ı n ı kapsayarak en geniş kümeyi ol uştur
maktad ırlar ve ondokuzu ncu yüzyı l ı n son u na kadar (araştı rnıaıi ı n
kapsad ığı en son dönem) sayg ı n l ı k ları istikrarl ı biçi mde artm ı ştı r.7
İ ngi ltere' de ayd ın lar Fransa' da ki gibi, böylesi büyük topl u msal
sayg ı n l ığa sahip olamam ışl ard ır, ne de parlamento üye l iğiyle af
sun, herhangi bir kolektif siyasal düşü nce ve e leştiri. etk i n l iğiyle
olsun, hiç böylesine öne ç ı kmamışlard ır. Ayd ı n kümeleri n i n
h a l k ı n büyük i lgisi n i çekmesi y a d a dolays ı z b i r siyasal nüfuz
sah ibi görü nme leri ancak çok ender durum larda söz kon usu ol
muştur : geçen birbuçu k yüzyı ldaki en gözl e görülen böylesi
örnekler arası nda, yararcı (utilitarian) fi lozoflar, H ı ristiyan sosya l
istl�r, ilk Fabi an' lar ve l 930' 1arın Sol Kitap K u l übü (Left Book
Club) ve anti-Faşist örgütlerle i l işkisi olan ayd ı n lar bulunmaktad ır.
İ kinci bir önem l i öze l l i k, çoğu ü l kede ve çoğu kez ayd ı n
seçkin kes i m i n i n , en heterojen v e tutu n u msuz seçkin l erden biri
olması ve kü ltürel ve siyasal soru n l a r hakkında çok faz l a kanaat
çeşitl i l iği göstermesidir. Tüni ayd ı nların siyasal olarak sola bağ l ı
oldukları y a d a bağ l ı o l m u ş oldukları söylenemez, örneğ i n şu an
da, Batı Avrupa ü l ke leri ndeki ve AB D'deki birçok ayd ı n olas ı l ıkla
71
sağ ka nada nıeıısup�ur. Ayd ı n ların siyasal tutu m l arı n ı n topl u msa l
s ı n ıf kökenleri nce çok güçlü ol arak etki lendiği n i gösteren b i rçok
ka nıt vard ı r; örneğ i n Fransa' da hemen tümüyle üst s ı n ıfl ardan ge
len ve tutu m l arı ağı rlıkla sağ eği l im l i olan eski Ecole libre des Sci
ences politiques'i n öğrenc i l eriyle _çok daha gen iş biçi mde orta
s ı n ı f, işç i s ı n ıfı ve köyl ü l ü kten gelen ve tutuml arı baskı n l ı k l a sol
eği l i m l i olan Ecole Normale' i n öğrenci l eri arasında çarpıcı bir
farkl ı l ı k b u l u n m aktad ır. Bu rada hiç de açı k ol m ayan konu ,
ayd ı n l arın etki n l ikleri v e yaşam b i ç i mleri nedeniyle diğer seçki n
lere göre toplu msal sınıf köken leri nden daha a z etki lenip etki len
ıned iğid i r. B u ndan başka, ayd ı n l arın toplu msal tutu m l arı nda
topl u mdaki daha genel değişmelerin yol açtığı önem l i tari hsel
dalgalanmalar vard ı r . 1 930' 1 arda Avrupa l ı ayd ı n l arın çoğun l uğ u
ve ABD'd e k i b i rçok aydı n siyasal solu n des_tekleyicileriyd i ler; ama .
1 950' 1erin başından bu yana sağa doğru bel i rgi n bir kayış
görü l mekte olup, bu refah yasa l arı n ı n etkisi sonucu toplumsal
koşu l l arda meydana gelen deği şmelerle ya da bizzat ayd ı n
seçkin lerin özn i tel iği ndeki değişmelerle açıklanab i l ir. ,
B u bağlamda sanayi topl u m l arı ndaki ayd ı nların yak ı n tari
h i ne i l i şk i n iJ<i öze l l i k gözönüne a l ı n ması gerekti rmekted i r .
Ü n i versite eğiti m i n i n yayg ı n l aşması v e b i l i msel, tekn i k v e pro
fesyonel uğraşl arın gel i şmesiyle, özel l i kle alt düzeyde, ayd ı n
seç k i n lerin boyutu da, i şsel fark l ı l aşı m ı d a gel işm i ştir. Ayn ı za
m anda, ayd ı n seçki nler i ç i ndeki fark l ı k ü meleri n göreli önem
leri nde değişmeler olmuştur; şu ya da bu türdeki uzman l ar genel
kü ltür ya da topl u msal fi k i rleri daha edebi ve felsefi biçimde d i le
getirenlere üstü n l ü k sağlam ışlardır. Doğa b i l i mc i leri n i n artan
toplumsal önem i , onların etki n l i k ve gereks i n i m leri n i n h a l k ı n
d ikkat i n i çek i ş derecesi nden, v e b i l i madamlarına, danışma ku
ru l ları na 'ü ye l i k ve hükümet i le idare de artan biç i mde temsi l
(örneğ i n B i l i m Bakanlığı n ı n kurulması) ed i l me ol anağı sağlan
masıyla onların kam u siyasası n ı biçi m lend i rmede daha faz l a yer
a l maları yön ünde artan baskılardan açı kça görü l mekted ir. Bu
gel i şmeleri n bir bağlantıs ı olarak, i htimal k i ayd ı nlar topl u m u n
genelde d a h a a z köktenci eleşti rmenler o l m a ve i ç i nde yaşad ı kları
72
san ayi top l u m l arı n ı n� ka rmaş ı k etki n l i kleri nden d oğan kısa
dönem l i , özgü l türden soru n l arı çözmekle daha faz l a i l gi l enme
eği l i m i gösterm i şlerd ir. Bu a n l amda, Mosca' n ı n aç ı klamış o lduğu
yönlerden biri nde ayd ı n l arın etkisi artm ı ştı; ama giderek böyle
sine s ı nırlı, uzman görevleri yü klenmeleri onların egemen b i r
seçki n kes i m konumu gerekl i n i tel i klerden uzakl aşnıası n a yol
açar, çünkü ayd ı n l ar ayı rted i c i b i r küme örgütlenmesinden ya da
i deoloj i si nden yoksu ndurlar. Şu anda, en çok az. gel işmiş ü l ke
lerdeki ayd ı n l ar siyasal yaşamaa önem l i b i r rol oynayan tutu num
lu ve köktenci bir seç k i n kesi m ol uştu rmaktad ır.
Potansiyel egemen seçk i n kes i m olarak d i kkat çeken i ki nc i
bir kümeyi sanayi yönetici leri ol uşturmaktad ır. B i r süre i ç i n , mo
dern top l u mda yönetic i lerin yü ksel i ş i , geni ş ölçüde James Burn
ham' ı n yönet i m devrim i kuram ı n ı n etkisiyle top l u m b i l imsel
tartışmanı n odak noktası h a l i ne gelm i şt i .8 Bu kura m ı n genel fi kri
çok daha önce Veblen tarafı ndan The Engineers and the Price
System de d i le geti ri l m i şti . Veblen kapita l i z m i n, yan i esas ol arak
'
ü reti m araçları sah i pleri nce yöneti len b i r ü reti m si stem i n i n sanayi
kaynaklar ı n ı veri msiz biçi mde ku l l anac ağı i ç i n devam ede.
meyeceğ i n i öne sürüyor ama kapita l i z m i n çökü ş ü n ü n i şç i
s ı n ıfı nca gerçekleştiri leceği ve b u çöküşü s ı n ıfsız b i r top l u m u n
i zleyeceği şekl i ndeki Marksçı görüşü kabul etmiyqrdu. Kapita l i st
endüstri n i n başl ıca muhal ifleri ol arak teknoloj i k uzma n l arı -
"mühendisler" i - görüyordu ve modern endüstri işleyi ş i n i n onların
ç a l ışmalarına dayandığı n ı , keza onların sonraki hamleyi yapacak
· konumda bu l u nduklarını iddia ed iyordu . « Koşu l ların zorlamasıyl a
o n l a r cemaati n madd i refa h ı n ı n bekç i lerid i rler; b u n a karş ı l ı k
ş i md iye değin gerçekte kol lanan s ı n ıflara serbest gel i r sağlayıcı ları
ve bu gel i r i n bekÇ i leri olara k faa l iyet göstermi şlerdir. On lara
endüstri s i stemi n i n soru m l u yönetic i l eri konumu veri l mekted ir ve
tam d a bu yer deği ş i kl iği sayesi nde cemaatin maddi refa h ıyla i lgi l i
son söz sahibi olma konumuna gel i rler. S ı n ı fsal b i l i nç sah ibi ol
maktad ı rl a r ve a rt ı k o n l arı tec i msel bir ç ı kar d ü rtü l emez;
sendi kalaşmış m ü l k sahipleri n i n ve b i rleşmiş işç i leri n çı karl arı n ı
73
gözetmeleri a n l amı ndaki ticari ç ı kardan üzaktırlar. Ayn ı zaman
da, say ısal ol arak ve al ışkısal bakış açısıyla, sayı ları ve dağ ı n ı k
ç ı karları neden iyle tüm çabal arı sonuçsuz k a l a n bi rleşm i ş i şç i ler
kadar heterojen ve hantal bir topl u l u k deği l lerd i r )) (op. cit., s. 74)
Burnham' ı ıı tezi de özünde benzer ol makla b i rl i kte daha
özen l i bir biçimde sergi len mekted ir. B u rn ham bir toplum tipi nde
bir başkası na, kapita l i st topl u mdan (yani bel l i bir ü retim tipiyle,
sanayici ve bankerlerin egemenliğiyle ve özgül i nanç sisteml eri ya
da ideoloj i l erle karakterize 'ol a n b i r top l u md a n ) «yönet i m
top l u m u )) o l arak adland ı rmayı önerd iği b i r top l u m tipine geçi ş
dönemini yaşad ığı mızı ö n e sü rmekted i r. B u topluma geç i ş süreci
ni -«yönet i m devri m i )) n i - aç ı klamadan ö n ce kap i ta l i z m i n
çöküşüyle i l g i l i baş l ı ca alternatif kuram olan Marksç ı proleter dev
rim kuram ı n ı tartışır. Eleşti risi b i l d i k b i r fi k i rler s i ls i lesi n i izlemek
ted i r. İ l kin, R usya'daki devrim sosya l ist bir toplumu resmen
baş l atamam ı ştır; iki ncisi de i l eri sanayi ü l keleri n i n çoğu nda pro
l eter devr i m olmam ı şt ı r; devrim o l a n l a rd a ela başarıyla
u l aşmam ıştır. (Örneği n , 1 9 1 8'de A l manya). Burnham'ın k� ndi ku
ramı herşeyden önce yönetici o l an larla i l g i l i bir açıklamayı, son
ra da tan ı m l am ı ş olduğu kümeni n top l umda gerçekten egemen
seçkin hal i ne gel mekte olduğunun ispatın ı i çermekted ir. B u rnhani
yöneticiler arası nda baş l ıca iki kesim i b i rbiri nden ayı r ı r : b i l i m
adamları i l e teknologlar v e üretim sürec i n i n d i rektörleri v e koor
di natörleri . İ ki nc i ler par excellence yöneti c i lerd i r ve Burnham,
çoğu b i l imsel ve teknik n itel i klere sah i p o l a b i l se de, on l arı Ve
b l e n ' i n anlamıyla « mühend i s l en> den ayırır. B u n lar gerçekte
ticaret ş i rketleri n i n üst yönetic i leri veya şirket müdürleridirler ve '
: · ı ·ı dlk ölçüde modern end üstri toplum ları nda sanayi m ü l kiyeti i le
rlrnetinıi arası nd a kökten bir farkı n gel iştiği şek l i n deki saptamaya
dayanhlaktad ır. Böylesi bir ayr ı m ı yapma fi kri, anonim şi rketleri n
geli şmeleri n i gözlemiş olan, ondokuzuncu yüzyı l toplum i n
celemelerine (Marx dah i l ) yabancı deği l d i ; ama bu ayr ı m ı n öne
m i , The Modern Corporation and Private Property ad l ı
çal ışmalarında A . A. Berle ve G . C . Means tarafı ndan i l k ke� sis
teml i biçimde i ncelenen modern dev korporasyonun ortaya
74
r
f
ç ı kışıyla iyice artmıştır. B u rn hanı yöneti c i l erin daha önceki
End üstri lerin k apita l ist sa hipl eri n i n el lerinde olan ekonom i k erki
ele geç irdiğini böylece de bütün top l u msal si steme biç i m verecek
güce u l aştığ ı n ı savl amaktadır. Burnham, -yöneticilerin bir tek ay r ı
b i r topl u msa l küme olmal arı n ı deği l , b i r e r k mücadelesi nde kenel i
kümeleri n i n ç ı karları n ı n ayrı m ı n a varm ış, tutu n u m l u b i r küme ol
maları n ı d a gerektiren- tez i n i kapita l iz m i n b i reyci ideokıj i si n i n
yeri n i yöneti mci b i l' ideoloji n i n a l makta olduğu n u göstermeye
çal ışarak destekler. Bu i ki nc i noktaya de l i l ol arak Al manya ve •
75
neur); yüzde 5 7 'si i şadamlar ı n ı n oğu l ları d ı r; yüzde 1 4' ü meslek
sah i b i i nsanl arı n ; yüzde l 5 ' i çiftç i leri n oğu l l arıdı r . » Bu sonucu
başka bi rkaç i nceleme de d oğru l amaktadır. Yüzyı l ı m ı z ı n i l k on
·yı l ı ndaki önde gelen 1 90 Ameri ka l ı i ş dü nyası önderi n i n topl um
sal kökenleriyle i lgi l i özen l i bir araştı rmada, W i l l iam M i l ler,
örneksel başar ı l ı işadamın ı n topl umun alt katmanlarından yü ksel
diği fikri n i n daha o dönemde modası geçmiş b i r fikir olduğunu or
taya koymuştur. 1 0 M i l ler' i n i ncelediği i şadam ları n ı n yüzde 1 O' un
dan az ı yurt d ı ş ı nda doğmuştur ve a ncak yüzde 1 'i «yoksul göç
menler» say ı l ab i l i r. Bu i şadam ları n ı ıi çoğu büyük kasaba ve
kentlerdeki eski yerleş i k Ameri ka l ı a i lelerden gelmekted ir; yüzde
80' i de ticaretle uğraşan ya d a profesyonel olan ailel erdendir.
1 940'da Phi ladelphia'daki üst s ı n ıf ve i ş hayatına mensup seçkin
lerle i l gi l i çok ayrıntı l ı bir i n ce lemede şu sonuca u l aş ı lmaktad ır:
« . . . üst s ı n ıfı n i ş dünyası cam i ası i ç i ndeki katkısı önderlerle i lg i l i
payından çok daha fazlad ı r : Who's Who'da ad ı geçen bankerler i n
yüzde 75' i , avu katları n yüzde 5 1 ' i , mühendislerin yüzde 45'i ve
i şadamları n ı n yüzde 4�fsi ayn ı zamanda üst s ı n ıf üyeleridir (yani
Social Register'de sıralanan a i lel ere mensupturl ar) . Ayrıca
end üstriyel ve m a l i kuruluşl ardaki seçkin kes i m üyelerine ait 532
yönetici l i kten yüzde 60' ı üst sınıf üyelerine aittir. N i hayet, kent
deki önde gelen banker ve avu katlar üst sınıf mensupl arıd ır. En
büyük altı ban ka n ı n başkan ları ve yüzde 80 müdürü hakiki
Phi ladelph i a ' l ı d ı r; tıpkı en büyük avukatl ı k firmaları n ı n kıdem l i
ortakları gibi . » 1 1
·
76
Demek ki, üst yönetici lerle m ü l k sah i b i olanların asl ında tek
bir top l u msal küme oluşturacak şeki lde sıkı sıkıya bağlantı l ı
olduğu aç ı ktır. Orta ile alt yöneti m düzeyleri n i n d u rumu der
hemen hemen farksızd ı r, çünkü bu düzeylere a l ı nacak eleman
ların topl umsal alanı çok gen i ş deği l d i r ve bu düzeylerdeki yö
netici leri n .çoğu daha yüksek i dari görevlere u l aşmayı hedefledik
leri nden, genelde tepedeki lerle ayn ı toplu msal tutu ml ara sah i ptir
ler ve ayn ı bağl antı l arı kurmaya çalış ırlar. Yönetim merdivenine
tı rmandıkça elde ettikleri m ü l kiyet ç ı karları daha d a önem
kazanır. Bütün bunda eli ku lağında bir «yönetici devri m i » n i ima
eden ya da Burnham ' ı n yen i yönetic i ideoloj isi tas l ağına gerçeğe
benzerl i k kazandıracak pek bir şey yoktur. Yöneticiler, özel l i kle
üst yönetic i ler sanayi toplu mlarında önemli bir işlevsel küme
ol uştururlar; saygın l ı kları n ı n yü ksek ol ması ve önem l i ekonom i k
kararlar almaları anlam ı nd a seçkind i rler ve bir işlevsel küme
olara k kon u m l arı n ı n g iderek d a h a da çok ayı r ı m ı na
varmaktad ı rlar (bu bi l i nç yönet i m a l a n ı nd a sistemati k i n
celemelerin ve eğitimin gel i şmesiyle beslen mekted i r), ama üst
m ü l k sah ipleri s ı n ıfından bağ ı msız deği ldi rler ve yen i bir «egemen
s ı n ıf» hal i ne gelmemekted irler.
Ş i mdi, birçok gözlemciye modern top l u m l arda giderek güç
kazanan ve bir seçkin kesi m olarak görü nen üçüncü b i r top lum
sal kümeyi -yüksek hükümet görevl i l eri kümesini- ele al mamız
gereki yor. Toplumb i l imcilerin bürokratik seçki nlere ilgi duyması
Max Webe r' i n yapıtından onun « Kari Marx h ayaleti » ve Marx'ın
ard d l arıyla olan uzun tartışmaları ndan kaynaklanır. Weber' i n
sosyalizm karşıtl ığı n ı , sosya l i z m i n bi re)' özgü rlüğünün yitiri lme
si ne, topl umsal yaşa m ı n az çok tümcül b i r zaptürapt altına
a l ı nmasına duyduğu korku es i n lemiştir. Marx modern topl u m l arın
tari h i nde ü retim araç l arı n ı n küçü k bir kapita l i st sınıfın el inde
biriktiği n i görüp, bu s ı n ıfın i şçi s ı n ıfı nca m ü l ksüzleştiril mesi n i n de
i nsan özgürlüğünün artacağı bir dönemi başlatacak ilk adım
olduğu n u düşü nürken; Weber sosyal ist bir toplumda e n üst nok- .
tas ı na u l aşacak üste l i k b i rey üzeri nde de doğrudan uzantı ları ola-
77
cak bir idari cıraç lar derişimi sürec i n i n varokluğunu düşün üyord u :
« Modern dev leti n ge lişimi prensin eylemiyle başlat ı l ı r. Prens
ya n ı nda yer alan ve yürütnıe gücünün özerk ve "öze l " sa h i b i
o l a n l a r l a idare, savaş v e ma l i örgütlenme araç larına sah i p o l an
l ar ı n bu varl ı klarına el koyu l masına yol açmış lard ı r . . . B u süreç
kap ita l i st i ş l etmen i n bağ ı ms ı z üretic i l eri zamanla ortad a n
kaldı rarak gel i şmesi süresiyle tan\ bir koşutluk içi ndedir. Sonun
da, modern devl et tüm siyasal örgütlenme araçlarını denetler. . » 1 3 .
78
ya da daha yeri nde b i r deyişle siyasal bürokras i n i n » kend i ne ait
bazı ye n i karakteri sti klerin yan ı nda daha ö nceki egemen s ı n ıfların
tü m karakteristi k l erine · de sa h i p olduğun u bel i rtmektedi r. Yeni
s ı n ı f " e l l e r i n d e b u l u nd u rd u k ları idari tekel n e de n i y le özel
ayrıca l ı kl ara ve ekonom i k terc i h l ere sah i p olanlardan oluşıııak
tad ı r. " Ama Djilas, bu s ı n ı fa mensu p olanl arı n alışı l agelen anlaııı
da h ü k ü nıet görevli leri ya da i d a reciler olmad ı ğ ı n ı kabu l etmek
zoru nda ka l ı r : " . . . daha ayrı ntı l ı b i r çöz ü m l eme yö n eti c i
bürokrasi n i n (ya d a yen i s ı n ıfı n ) çeki rdeğ i n i sadece özel b i r
bü rokratlar katmanın ı n , idari gbrevli ler ol mayan kişilerin mey- ·
dana getirdiğini gösterecektir. B u gerçekte bir parti bürokrasisi ya
da s iyasal bürokrasi d i r. D iğer görevl i ler yen i sın ıfın denetimi
altı nda b u l u nan bir aygıttı r sadece. " Sonuçta " part i n i n bir sonucu
ol arak gel iştiğini ve partiyi bir temel ol ctrak ku l l andığı n ı ; bu sınıf
güç lend i kçe, parti n i n zayıfladığı n ı " söyleyerek kaçmaya çal ışır.
Son unda, bu fenoıııeni, yen i sınıfı n üret i m araçlarına sah i p ol- ·
nıasıyla tan ı mladığını iddia ederek Marksist ku ram ı n kapsa m ı na
sokmaya çalışır: « . . . bunun özel bir s ı n ıf olduğ u n u n kan ı tı, onun
m ü l kiyetinde ve d iğer s ı nıflarla olan öze l i l lşkileri nde yatmak
tad ı r . . . Komü n ist siyasal bürokrasi m i l l i l eşti r i l m i ş m ü l kiyetin keyfi
ni ç ı karmakta; bu m ü l kiyeti kul lanmakta ve i dare etmektedi r . »
Görüşüme göre bu Sovyet top l u m u ndaki seç k i n l ere i l işkin çok
yan ı l tıcı bir çözüm lemed ir. Dji l as' ı n bizzat iti raf ettiği gibi, yen i
s ı n ıf s ı k ı an l a mda b i r b ü rokrasi deği l d i r, ç ü n kü h ü k ü met
görevl i leri ve idarec i l eri nden meydana gelmemektedi r; asl ı nda,
bürokrasi de değid i r, çünkü onu ol uştura n l ar -önde gelen parti
üyeleri- bü rokrat değildir, ya da sanayi yönetic i l eri ne kadar
bü rokratsa onlar da o kadar bürokrattı rlar. 1 5 Bunlar Marksizm
Len i n i z m sınavları n ı başarıyla vererek değ i l , siyasal yeti l erin -tak-
15 Krş. C. Wright Milis, The Power Elite s. ( 1 33 ), "Bürokratik kariyer,
tam olarak tanımlandığında, görevler hiyerarşisinin bir düzey i nden
öbürüne tırmanma anlamına gelmez sadece. Bunu içerir kuşkusuz ama
daha önemlisi işgal edilen her bir makam için katı ve tek yanlı niteliklerin
tesisi anlamına gelir. Bu nitelikler çoğunlukla, hem özel resmi eğitimi,
hem de değerlendirme sınavlarını gerektirir.
79
tik b,,eceri, k u rnaz l ı k, i n a n d ı r ı c ı l ı k, en erj i , sebat, vb.
ku l l a n ı l masıyla partide i ktidara ge len siyasal önderlerdir. 1 fı Ayn ı
şeki lde, part i n i n bizzat k u l l andığı egeme n l i k bürokrati k değ i l
politikt i r. Dji las, "parti (yeni) s ı n ı fı yaratır" derken gerçekte b u n u
kabu l etmekte, aına ard ı ndan, " s ı n ı f güçleni rken parti zay ı flar"
d iye ekleyerek d e bu ifaden i n gücünü yu muşatmaya çalı şmak
tad ı r. Herhangi b i r komü nist ü l kedeki Kom ü nist Parti' n i n bu özel
biçi mde � ayıf düşmüş olduğuna dair h iç b i r del i l yoktur; Dj i l as'ın
d i le geti rmeyi başard ığı şey uhla_ki b i r değerlendirme, ideal par
ti n i n, devri mc i proleter parti n i n çöktüğü idd iasıdır. Sonuç olarak
parti n i n ü retim araç ları n ı denetlediği için egemen olduğu n u öne
sürmek b i r yan ı lg ı d ı r; tersi n e parti siyasal i ktidarı e l i nde tutuğu
i ç i n ü retim araç l ar ı n ı denetlemekted ir. Polonya l ı bir toplumb i l i m
c i n i n öne s ü rdüğü g i b i : " . . . gerek l i beral, gerekse Marksçı yorum
lardaki ondoku zuncu yüzyı l sosyal s ı n ı f an layı ş ı modern dü nyada
uygu l an ab i l i rl iğ i n i büyü k ö l ç üde yitirm i ştir. Top l u msal yapı
değişmeler i n i n şu ya da bu ölçüde siyasal otoritelerin kararlarıyla
yöneti ldiği duruml arda, ü retim araçlarıyla olan i l işki l eri ya da
başkaları n ı n söyled iği gibi, piyasa i le olan i l işki leri tarafı ndan be
l i rlenen kümeler şekl i nde düşü n ü l en sı n ıflar . . . çok geride kal d ı . . . .
Siyasal otoritelerin açı kça ve etki l i b i r şeki lde s ı n ıfı n yap ı s ı n ı
değişti reb i l d i ğ i , u l u sal ge l i rden daha büyü k pay alma dah i l
topl u msal statü i ç i n gerekli ayrıcal ı kların siyasal otoritelerin bir
kararıyla bağ ı ş l andığı, halkın büyük b i r böl ü m ü ya da hatta
çoğu n l uğu n u n bürokrati k b i r h i yerarşide görü len türde b i r kat
manlaşmaya d a h i l olduğu durumlarda -ondokuzuncu yüzyı l s ı n ı f
çatışmaları yer i n i başka topl umsal uzl aşmaz l ı k (antagonism)
16 Bir Amerikalının Sovyet bürokrasisiyle ilgili incelemesi, John A. Arm-
strong, The Soviet Bureaucratic Elite: A Case Study of the Ukranian
Apparatus, bürokrasi yöneti miyl e i l gili hemen hemen aynı tezi
paylaşmaktadır. Gerçekte yazar özel parti okullarında parti görevlilerinin
resmi eğitimine giderek artan bir önem verildiğini belirtmektedir ama ik�
tidarın en tepesine tırmanmanın pratik siyasal önderlikteki başarıdan çok,
bu eğitim sisteminde gösterilen başarıya, yani formel niteliklere
dayandığını da göstermemektedir.
80
biçi m leri ne bırakır. 1 7 B u , top l u msal h iyerarş i n i n a l l kerteleri
bürokratik ol arak örgütlenebi l i rken, egemen kümenin b i zzat bir
siyilscıl otoricle olduğunu ,1ç ığa koymaktad ı r .
SSCB ve diğer komünist ü l kelerde yüksek devlet memu r l a r ı nı n
etkisi olduğunu önermek değ i l isted iğim; sadece onların egemen
bir s ı n ı f o l ın<:ıdığı n ı bel irtmek. Sta l i n dönem inde bi le, egenıen par
ti, memurl ar dah i l çeşitli seçki n kümelerin tutu m ve arz u l ;:ı rı n ı bir
ölç üde hesaba katmak zorundaydı besbel l i k i ; daha l i beral
Kruşçev rej i m i nde ele, hal a part i n i n gözet i m iyle s ı kı sı kıya
kısıtlanmış olmakla birl i kte, yü ksek kademedeki memurları n ,
sanayi yönetic i leri n i n, ayd ı n l arın v e diğerler i n i n topl u msal poli
takal ar ü zerinde bir ölçüde bağı msız etki leri olduğu aç ı ktır.
Batı demokrasi leri ndeki memurl arı n durumu yukarıda.ki nden
farkl ı m ı d ı r ? B i rçok yazar bürokras i n i n devlet i n i ktidarı n ı n , yük
lend iği etki n l i k alanları n ı n artışı ve kamu yöneti m i n i n giderek kar
maşıklaşmasıyla aç ı k l ad ı kları faz lalaşmas ı n a d i kkat çekmi şti r.
Fransız idari seçkinleri n i eleştiren bir yazar bunu şu söz l erle be
timlemiştir: «Onlar (yüksek kademedeki memurl ar) kend i eleman
lar ı n ı kendi içleri nden· alan (self-recru itig) üstün ve egemen bir
top l u l u k ol u şturuyorlar; siyasal müdahaleden bağışık, tüm siyasal
fırt ı n a l a r ı n boş yere dövüp d u rduğu ve etkisiz kal d ığı b i r
kaya » 1 8 B u n a karşı l ı k b i r başka yazar, Fransa' da b i r "yönetim
...
devr i m i " n i n gel i ş i m i n i gözden geçi ri rken şun ları öne sürmekted i r :
" İ k i uzman kümesi ekonomide olduğu g i b i devleti n içinde d e ön
der hi r kon u m u üstlenme yönseri1es i nded i r . İ d are .
mekanizmas ı n ı n seçki nleri esas olarak lnspecteurs des fiances
arası ndan ve Conseil d'Etat üyeleri arasından a l ın maktadır; her
yana yay ı l a n genel b i r kadrod u r bu. Bu idareci ler s ı k s ı k özel sek
töre geçtikleri nden, bankalarcla , büyük ölçek l i sancıyi ve ticari ku
ruluşlarda bu nlar bul u nmaktadır. İkinci kayncık, devleti n tekn i k
böl ümleri n i n seçkin kes i m i n i ol uşturan, ama ayn ı zamanda artan
. 81
bir şeki lde büyOk ölçekl i sanay i lerin yönetici leri de olan Ecole
polytecnlque mezunlarıdır. " 1 9
!hı tür iddial ar, b i r bürokrasi n i n i ktidarı en bel irg i n biçi mde
b i zzat siyasal otorite zayıf ya d a i sti krarsız olduğunda ortaya
ç ı ktığı için Fransa'da çok yaygı n d ı r; anıa tü m Batı l ı ül kelerde şu
ya da bu biçi mde bu iddialarla karş ı l aşı l maktad ı r. Kimi zaman,
Andre Sigfri ed ' i n yukarıda al ı ntılanan yapıtında olduğu gibi bu
sav genel "yönetim devri m i " tez iyle bağlantı l ?ndırı l makta ve özel
sanayi yönetic i leriyle m i l l i leşti r i l mi ş giriş i m l erin y<)netic i l eri ve
yüksek h ü kü met görevl i leri n i n b i r l i kte b i r egemen seçkin l er h a
l i ne geld iği öne sürülmektedir. B u fi k i r, farklı i şletme ve idari ke
s i mler arasında personel değiştokuşu nun ·giderek artmakta olduğu
göz lemiyle destekl enmektedi r. Daha önce yönetic i leri n bağ ı msız
b i r i ktidar seç k i n leri oluşturmad ı ğı n ı ortaya koym uştum; benzer
b i r tan ıtlama mem u rlar örneği i ç i n de yap ı labi l ir. Onların pol iti ka
bel irleme (policy-making) i ktidarları, ne denl i artm ı ş dahi o lsa, en
sonu nda siyasal bir otorite n i n deneti m i n e tabidir ve demokratik
ülkelerde s iyasal parti l er arasındaki çatışma bu deneti m i n gerçek
leştir i l me araç l arından birid ir. B i r başka araç, bürokrasi n i n ken d i
eti k d üzgesi, öze l l i kle de s iyasal tarafs ız l ı k l ı k öğretisi d iye ad
l a n d ı rabi l eceğ i m iz şeydi r ; b i rçok Batı l ı ül kede ve özel l i k le
İ ngiltere'de bu öğreti yüksek devlet görevl i leri n i n siyasal önder
lerin pol iti ka bel i rleme i ktidarl arına el koyma arzu ları n ı kısıtlayıc ı
b i r etkide b u l u nmaktad ı r. Kal d ı k i , memurlar üzerinde yap ı l a n
y e n i araştırmalar, tıpkı sanayi yönetic i lerinde olduğu gibi, onların
d a topl u mdaki üst s ı n ı flarla yakından i l işki i ç i nde olduklar ı n ı or
taya çıkarmaktad ı r; keza m emurlar kamusal siyasayı doğrudan
etk i ledikleri sürece, bu etki olas ı l ı kl a ken d i lerinin yükselen bir i k
tidar seçki n leri o l ma özgül amac ı ndan çok sınıfsal ç ı karları
doğru ltusunda ol acaktı r. İ ng i l tere'de R.K. Kelsa l ' ı n bir i ncelemesi ,
yüksek devlet h i zmeti ndeki i d a r i s ı n ı f mensuplarını n gel d i kleri
tüpl u msal alan 1929 i le 1950 aras ı nda gen i şlerken, işçi s ı n ıfı n ı n
toplam nüfusun yüzde 3 0 kadarı n ı oluşturan alt katmanl arından
19 Andre Siegfried, De la llleme a la IVeme Republique, s. 246.
82
(yarı-kal ifiye ve ka l i fiye o l.maya n işçi l er) hala çok az yen ı uye
a l ınd ığı n ı , öte yandan el a yüksek devlet görevl i leri n i n yüzde
30'unu n nüfu sun yal n ızca yüzde 3 ' ü n ü ol uşturan mülk sah i b i ve
nıeslek sah i b i k i ş i l e r i n a i lelerinden ge l d i ğ i n i gösterm i şti r.20
F ransız yü ksek devlet _ memurları üzeri n e ben i nı yaptığı m bir
araştı rma, bu kesime yen i üye a l ı m ı nd a daha d a büyük bir
tarafl ı l ığın varl ığın ı ortaya koymaktadır: üst düzeyde grands corps
de l'Etat'cla, memurların yüzde 84'ü üst ve üst orta sı n ı f a i lelerden
gel mekte, yüzde 1 'den azı ise sanayi işçisi veya tarını emekçisi
a i lelerden gel ıııekted i r . 2 1 Dahası, gerek İ n g i l tere'cle, gerekse
F ransa' da yü ksek devlet memurları çoğu n l u k l a bağımsız, üst sınıf
oku l l arı nda ve topl umsal olarak h a l ka açı k ol mayan yüksek öğre
tim ku ruml arında eğiti l m işler, bu yol l a da üst s ı n ıfı n topl umsal
görüşleri devam eni ri l in i ş ve peki şt i ri l m iştir. Fransa'cla Ecole libre
des Sciences politiques'in 1 945'e kadar üst s ı n ı f içi nde idarec i b i r
seçkin kes i m i n ol uşumu nda öze l l ikle önem l i bir rol ü o l m u ştur.
Oku l u n kurucusu E m i l e Boutmy kon uyla i lg i l i görüşleri n i açıkç a
şöyle d i l e geti rmi ştir : "Ayrıca l ı k yok olmuştu r, demokrasi d u rdu
rulamaz. Kend i leri n i a d l and ı rd ı kları biçim iyle yüksek s ı n ıflar
çoğunluğun hakkı n ı kab u l etmek zorundad ı r l ar ve siyasal üstün
l ükleri n i a ncak en kapasite l i n i n h akkı n ı ta lep ederek sürdürebi l i r
ler. O n l a r ı n ayrıca l ı kl a rı n ı n ve geleneğ i n çöken s u r l a r ı n ı n
gerisinde d emokrasi dalgası sayg ı n l ığı yadsı namayan apaç ı k ve
yararlı yetilerden, üstün n i te l i klerden i nşa ed i l miş b i r ikinci savun
ma hattıyla karşı karşiya gelmek zorundad ı r . . . "22 Savaş
sonrası nda Fransız yü kse � hükü met memuru o l ma konusunda
Ecole Nationale d'Administration'un ku ru l uşu da dah i l, yap ı lan
, reform lar idareci seçkin ler için eğitim ethos'unu değişti rmiş -onu
daha faz l a "yönetimsel" ve daha az " üst s ı n ıf" yapmış- ama henüz
bu göreve geti r i lenlerin ait o ldukları topl u msal alanın ç ap ı n ı an-
20 P.K. Kelsall , Higher Cicil Servants in Britain, s. 153.
21 Bu araştırma Bureaucracy and Social Classes in France başlığıyla
yayımlanacaktır.
22 25 Şubat 187 1 tarihli mektup.
83
',\
,,
• \
1
"
,
lmıı l ı ölı;Ocll' c lP�işt i rnıenı iştir. A B D'de ise, özel l i kl e yül<sE'. k nıer
tı;•hf'lım lı• k.ı ps,ı nı l ı b i r hüküıııet görevi mesleğ i n i n yokl uğu, idari
,
l ıi r �ı·ı. k i ıı kl's i nı ol uşmas ı n ı önlemiş, ayn ı zamanda da üst s ı n ı f
. ı i l l'll'riıı bazı ü yelerini yönetime yerleştirme konusuna p e k i l g i
cluynıaııı a l a r ı n a yol aç m ı ştı r.23 C . Wright M i l i s, gerçek b i r
bürokrasiden yoksunl uğun, Ameri kan top l u m u nda sorumsuz b i r
i ktidar seçk i n l eri n i n yaratı lmasına olanak sağlayan önem l i b i r et
men old uğu görüşüne varm ı ştı r : " B i rleşik Dev letler'de güven i l i r
b i r devlet h izmeti kariyeri veya si yasal parti baskısı n ı n fi i len üze-
, rine ç ı kmış bağımsız bir bürokrasi olma teme l anlamında h i ç
gerçek bir devlet görev l i l iği ol mamıştır ve yoktur . . . asl ında, n e yö
neti c i l er, · ne de siyasetç i ler parti m ü l ahaza ları ndan gerçekten
bağı msız; eğitim ve deneyimle alternatif politikaların sonuçları n ı
özen l e değerlendirmek i ç i n gerek duyu lan tü rde beceri lere sah i p
b i r uzman idareci kümesi i stemez ler."24 Ama b u türden del i l
göstermek gerçek bir bürokrasi n i n yü ksek memurları i l e top l um
daki üst s ı n ıf arası nda çok yak ı n i l işki n i n varolduğu Avrupa
topl umları ndaki deneyim leri rı tü münü bir yana itmekle olur.
Modern topluml arda öne ç ı ka n üç seçkin kes i m l e i l g i l i bu
değerlendirme seçki n lerle s ı n ıfl ar aras ındaki i l işki l er ve seç k i n
lerin dolaş ı m ı h akkı nda çok sayıda i lginç sonuçlara yol açmak
tad ır. Ne ayd ı n l ar, ne sanayi yönetici leri, ne de bü rokratlar ciddi
b i ç i mde yönetic i seçkin lerin yeri i ç i n yarışan kümeler ol arak
görü l e b i l i r . Bu küme l eri n h iç b i r i böylesi b i r d u r u mda
düşünü lebilecek kadar tutu n u m l u ya da bağ ı msız d eğ i l d i rler.
Ayd ı n lar norm a l koşul l ar a l t ı nda kend i ara l a r ı nd a bel i rg i n
biçimde böl ü n müşlerdi r ama b u üç küme n i n tümü de, top l u mda-
23 Bkz. R. Bendix, Higher Civil Servanst in Amerikan Society. Az sayıda
yüksek devlet görevlisi nin işçi sınıfı ailelerinden gelmesi bakımından
İngiltere ya da Fransa 'daki benzer bir durum söz konusudur, ama toplum
sal kompozisyonun genelde daha baskın biçimde orta ve alt orta sınıf ol
ması nedeniyle farklıdır. Dahası, Amerikan yüksek düzey memurlarının
daha önceleri çeşitli uğraşlarda ol maları ve bu uğraşlardan gelmelerinin
yanı sıra, daha heterojen bir eğitim geçmişleri vardır.
24· C.Wright Mi İI , The Power Elite, ss 239, 24 1 .
84
ki özgün önem leri n i ve amaçlar ı n ı d i le getirecek herhangi b i r
öğreti o l u şturmam ı ş o l d u kl a rı için tutu n u ııısu z d u r . B u n l a r ı n
öznitel i k l eriyle i lg i l i b i r araştırma, Cari J . F riedridı ' i n seçki n ku
ranı l a r ı n ı e l eşti ri rken i na n d ı r ı c i şeki lde d i l e get i rdiği bir sor u n u or- .
taya koymakta d ı r : « Pareto, kendi tan ı m l ad ı ğı b i ç i m i y l e "seç k i ne
l e r " i n farkl ı b i r künıe karakterine sah ip olduğ un u göstermek i ç i n
h iç b i r çaba. harcamamıştır . . . » , ayrıca, « . . . h e r i k i yazar (Mosca v e
Pa reto) tü mseç k i n öğret i l e ri n i n en soru m l u k ı sİıı ı olan . . .
h ü kümette rol oynaya n l a r ı n tutu n u m l u b i r küme ol uşturd u kları
sav ı n ı · ka n ıt l a n m a m ı ş b i r varsayım ya da baş l ıca öncü l o l a rak el
a l tı n d a n sokuştururlar. . » 25 S ı n ı f kavranı ı n ortaya ç ı kardığı bir
.
sürü güçl üğe karş ı n, bence modern demokrati k top l u m l arda gen i ş
s ı n ıf ç ı ka r l arı n ı n varl ığı h ı (özgül örgütl eri n, s i yasal i deoloj i le r i n ve
oy verme d avranış ı n ı n sağl a d ı ğ ı b i l itlerle) tan ıtlama k, bu böl ü mde
i nceled i ğ i m ize benzer seç k i n kümelerin benzer kol lektif ç ı karları
ya da hatta kol lektif b i r "seçkin-b i l i n c i " olduğun u göstermekten
çok daha kolayd ı r.
Görmüş olduğumuz g i b i , bu seç k i n l e r i n özerk l i ğ i b i rçok yön
den s ı n ı r l ı d ı r . S ı n ı f yakı n l ı kları vard ı r ki bu ayd ı n l ar örneği nde
o l duğu gibi çok yön l ü ya da genelde yöneti c i ve bürokratlarda
ol duğu g i b i tek yön l ü olabi l ir; böyle l i k l e de, b i r ölçüde top l umsal
s ı n ı fl a r ı n tems i l c i l eri ol arak düşü n ü l me leri gerekir. B ü rokratl ar! i s
ter komü n i st ü l kelerde olduğu gibi tek part i , isterse de demokrat i k
ü l kelerde o l duğu g i b i çeşi t l i parti lerce o l s u n , siyasal otori te lerce
doğrud a n denetlenmekted i rler. Bu seçki n l eri n artan etk i l eri n i n
önemi, öyle görü l ü yor ki, b u n l arın her b i ri n i n üstün i ktidar sa
vaşı m ı na katı l a n potansiyel bir egemen s ı n ı f olmasından deği l ,
araları ndaki rekabet v e çatışma n ı n veri l i b i r dönemde topl umda
egemen o l a n l ar ı n i ktidarı n ı kısıtlayab i l i r ol mas ı ndand ı r .
25 Cari J. Friedrich, The New Iınage of the Coınınon Man, ss. 257-8.
85
-V-
86
· sa l yapı ve kü l tür benzerl i kleri olan dört ana azgel işmiş ü l ke ka
tegori s i ayı rtetmek mümkündür: (1) Afri ka devletleri ; ( i l ) Orta
Doğu ve Kuzey Afri ka' n ın Arap devletleri ; ( i l i) Asya devletleri ; ve
(iV) Lati n Ameri ka devletler i . i l k kü meye g i ren ü l keler s iyasal re
j im leri n i derinden etki lemiş olan sömü rgeci l i ğe karşı savaşlarla
rej imlerini kurmuşlardır. B u n lar ekonom i k ka l kı nma soru n l arına
i l aveten , s ı n ı rları içi nde varl ı k l arı bir ölçüde Afrika ' n ın sömürgeci
güçler arası nda keyfi biç imde böl üşülmes i n i n sonucu olan kab i l e
kümeleri nden meydana gelen b i r u tusalJop l u l uğu sağlamlaştırma
soru n l arıyla da yüzyüze gelmek zoru ndad ı r l ar. İ k i n c i kümen i n
ü l keleri arası nda bir kısmı doğrudan söm ürge yöneti m i n e karşı
bağıms ız l ı k savaşımları tarafı ndan ol uşm uşken, birçoğu da bir
süre siyasa l bağımsı z l ı ğın ı yaşamış ve esas olarak ekonomi k kay
n akları n ı n yabancı güç ler tarafı ndan · dolayl ı denet i m i ne karşı
d i renmek zorunda ka l m ı ş l ard ı r . B u n l a r ı n siyasal soru n l arı
temelde, çok eşitsiz ve katı sistem leriyl e bağlantı! ı feodal ve aris
tokrati k hü kümet sistem lerini yı kn:ıakt ı . Üçüncü kü meyi oluşturan
Asya ü l keleri n i n özsel karakteristiği, bunların genelde geleneksel
top lumsa l ku ru m l a r ı n . çok güç l ü b i ç i md e kökleştiği eski
uygarl ı klar olmalarıdır. Ayrıca b u n lar söm ürge yöneti m i nden çok
yakın zaman l arda kurtu lmuş ü l kelerd i r ve Afr i ka ü l keleri nde
olduğu gibi kabile kümeleri n i u l usal bir top l u l u k hal i nde bütün
leştirmen i n yarattığı büyük sorun larla karşı karş ıya olmamakla bir
l i kte, ( H i ndistan'da olduğu gibi) kastlara ya da d i l sel bölgelere
veya etn i k ve d i l se l o larak ayrı küme lere (örneğin Seylan'da
Tam i l ' ler ve Si nhalese; Mal aya'da Malay'lar ve Ç i n l i ler) böl ü n
müşlü kleri ölçüsü nde benzer u l usa l bütün leşme soru n l arıyla
Y,üzyüze ge l mekted irler. Dördüncü küme olan Lat i n Amerika
ü l keleri, öbü rleri nden önem l i bakım lardan ayrı l ı r. B u ü l keler
genelde ekonomi k ol arak daha gel işmişlerd i r ve gen i ş ölçekl i
sanayi leşmeye daha yen i başlamış o l ma l arı n a karşın şimd iden
tarım top l u mu o l maktan çok kent topl umudurlar ı ; keza görece
1 Arjantin ve Şili 'de kentsel alanlarda yaşayan nüfusun genel nüfusa oranı
yüzde 60-65, Breziyla'da da yüzde 3 5 dolayındadır.
87
uzu n b i r süred i r siyasal ol arak bağımsızdırl ar. Dolayısıyla Peru
gibi kimleri nde geni ş kızı l deri l i n üfusu n fiala tam yurttaşlığı elde
edemem i ş o l masına karşın, bu ü l kelerin si yasal soru n l arı diğer
leriyle ayn ı ölçüde bir u l usal bütü nleşme soru nu değ i l d i r; ayrıca
yakın zamanl a rdaki siyasal etki n l i k, giderek bölgedeki Kuzey
Amer i ka ' n ı n e kono m i k n üfu z u n a karşı yönel mektey,se de,
rloğrudan u l u salcı l ı ktan es i n len mekted i r . · Temel sorun lar sana
yileşmen i n , h ı z l ı nüfus artışı n ı n ve gen iş toprak sahi pleri n i n uzun
d u r egemen old u kları ve çoğu n l u kla askeri d i ktatör l ü k l er
arac ı l ığıyla egemen l i kleri n i sürd ü rdükleri b i r siyasa l sistem i ç i nde
işçi h<ıreketi n i n güçlenmesiyle ortaya· ç ı ka n sorunlard ı r.
Azgelişmiş ü l keleri n genel soru n l arı büyük ölç üde ard ı ndan
koşulan ve değiş i k ölçü lerde de başarılan , zaten sanayi leşmiş
ü l keler örneği nce yeteri nce tahrik ed i l en sanayi leşme ad ı rn l ar ı n ı n
s ı kl aştı r ı l masından; tı bbi b a k ı m v e d i ğer toplu msal yard ı m
hizmetleri n i n gel i şmesi nden kaynakl anan h ı z l ı n üfus artışından ve
ekonomik kal kınmanın gerçekleştiri l mesi gereken topl u msa l ve
siyasal koş u l l ardan kaynaklanmaktad ı r. B atı ü l keler i n i n sana-
. yi leşmesi , çoğu duru mda, daha uzun ve yavaş bir süreç .o l m a n ı n
yan ı sı ra, geleneksel kuru m ları n · çökmesiyle halkın psikoloj i k
olarak haz ı rlanmış olduğu, çok daha elverişli ekonom i k örgütlen
me, siyas·a ı tutunum ve i sti krar koşulları nda başlamıştı . Şu a n k i
azgel işmiş ü l keler, dü nyada zaten kend i leriyle ticaret ve yatı r ı m
alanı nda yarışacak i leri sanayi ü l keleri n i n b u l u n masından kay
naklanan e konom i k güç l ükler i ç i nde bu l u nmaları n ı n yan ı sıra,
siyasal isti krarsızl ı k ve geleneksel yaşam biçim leri n i savu nan et
k i l i muhalif güçlerle de savaşmak zoru ndad ırlar.
Böylesi koşul lar altında etki l i eylem tel k i n etme, olayları
denetl eyi p yön lend i rme yetisine sa h i p seçkin leri n ve önderleri n
önemi çok daha artmaktad ır. Ayrıca çoğu duru mda, ister yer l i , i s
ter yabancı otokratik yönetic i lerin bastırm a ve etkisizleşti rmeyle
sürdürdükleri h a l k yığın ları n ı n toplurrısal ve s iyasal örgütlenme
deneyi m i n i n yeters izl iği bu önemi daha da arttırmaktadır. Öy
l eyse ortaya ç ı kıp ekono m i k kal kı nma görevi n i başlatacak ya da
88
bu görevi üstl enecek yen i seç k i n l er hangi leri< f ü ve önder l i k leri ne
den l i etki l i d i r sorusunu sormak gerekiyor. Sanayi l eşme ü zeri ne
yakın larda yapı l;:ın bir ç;:ı l ı şm;:ıda bazı önem l i seç kin kümeleri
;:ı yı rted i l mekte ve s;:ı nayi l eşme sürec i n i n önderl iğini göreneksel
olarak ve çeşitl i biçim lerde üstl enen beş ideal seçkin tipi old uğu
öne sürül mekted ir: ( 1 ) lı;:ınedan seçkinleri ; (2) orta sın ı f; (3) dev
rinıci ayd ı ıı l ar; (4) söm ürge yöneti ci leri ; ve (5) u l usçu önderler . " 2
. .
B u seç kin lerin i kisi son dönemde görece o larak önemleri n i yitir
m i ş l erd i r dolayıs ı y l a o n l arın etki leri ne kı saca deği nebi l i r i z .
Sömürge yöneti c i l eri birçok Asya ve Afrika ü l kesi nde �tki l i bir
idari ve hukuksal yapı kurarak, modern eğitimi başl atarak ve bazı
modern end üstri l eri n yanı sıra modern ban kac ı l ı kta . ticareti teşvi k
ederek endüstriye l gel i şme i ç i n öngerekl i l i klerden k i m i s i n i
yaratm ı ştı r.3 Ne var k i b u başarı lar b i rkaç nedenle doğrudan h ı z l ı
sanayi l eşmeye yol açamazd ı : sömü rge i ktidarı n ı n ekonom i k
ç ı karları ve yabancı egemen l iğ i n i n genelde yasakçı etki l eri ciddi
enge l l erd i , n itekim, gen i ş ölçek l i ticaret ve end üstri n i n ge l i ştiği
yerlerde b u genel l ik l e sömürge i ktidarı n ı n yu rttaşların e l l eri nde
olnı uştur. B ugün hala sömü rge yöneti m i ndeki ü l kelerde yabanc ı
yönetici lerin, a ncak bağımsızlığın kaza n ı lmas ı ııdan sonra yen i
seç k i n l erce canla baş l a yü rütü lebileceğ i ekono m i k büyüme
koşul l arını hazırl amaktan fazla b i rşey yapamadıkl arı genel l i kl e
kabu l edil mekted ir.
ister toprak sahi pl iği nd.e n, i sterse bir ticaret aristokrasisi nden
ge lsin -hanedan seçki n leri n i n işlevi de s ı n ı rl ıdır. Birkaç Orta
Doğu ve Latin Amerika ü l kesi nde bu tür seçkinl er, kimi zaman ya
bancı baskılar yüzünden, tepeden inme topl u msal ve ekonomik
değiş i kl i kler gerçekleşti rme yön ünde çabal ara. giri şm i ştir ne var ki
2 Clark Kerr, John T. Dunlop, Frederich H. Harbison ve Charles A. Myers,
lndustrialism and Industrial Man, Böl . 3 "The Industrializing Elites and
Their Strategies" ,. s. 50.
3 Burada . sömürge yöneticileri nin gerçek başarıl arından söz ediyorum.
Birçok örnekte bana kuşkulu görünse de, sömürge istilaları ol masaydı ,
benzer gelişmelerin yerlilerce gerçekleştirilemeyeceği iddiasında değilim.
89
topl umun varo l an yapı s ı n ı sürd ü rmede b i r s ı n ıf olarak ç ı karları
bulu nduğu ndan eylenı l eri c iddi biçinıde kısıtlanmıştır. Reform
politika ları n ı başarıyla yürütmeleri i ç i n çok daha fazl a top l u msal
hareket l i l iğe izin vermeleri , dahası bunu özend i rmeleri ; eğiti m i
hızla yaygı n laştırmaları ve top l u m u n a l t katman l arındaki bi rey
lerin ve kümeleri n kendi seçkin kon u m l ar ı n a u l aşab i l meleri n i da
ha kol ay hale sokmaları gerekird i . Bunu e kono m i k büyüme n i n ve
yükselen yaşam düzeyi n i n ac i l talepleri n i karş ı l amak ya da kend i
leriyle yığı n l a r ı n desteğini kazanma konusunda yarışan yen i
seçkinleri n nüfuzuna karşı koymak i ç i n gerekl i ölçekte ve h ızda
yapıp yapamayacakları kuşku lud ur. ,
Ad l arı n ı andığım d iğer üç seçki n küme, azgel işmiş ü l kelerin
çoğu nda çok önem l i bir rol oyn amaktad ır. Orta s ı n ıflar, genel l i k
le ya l n ızca özel beceri l eri n i n katkısıyla değ i l , modern yaşam
biçimlerine genel bağ l ı l ı k l arıyl a ekono m i k gel işmeyi etki lerler.
Çeşitli azgelişmiş ü l ke tipleri nde, orta s ı n ıfların içi ndeki farkl ı
kümeleri n etkisi ağır basa b i l i r. Asya ve Afrika ' n ı n eski söm ü rge
ü l keleri n i n çoğu nda orta s ı n ıfl arı, özel l i kl e H i ndistan örneği nde
açı kça görüldüğü üzere, büyük ölçüde egemen söm ü rge i ktidar
ları n ı n devreye soktuğu eğiti m ve idari sistem ler yaratmışt ı r.
H i nd i stan l ı bir tari hçi olan B . B . Misra, bu ü l kede orta s ı n ı fların
gel i ş mesiyle i l gi l i · b i rçok belgey l e d esteklenen değer
lendi rmesi nde, « H i nd i stan orta s ı n ıfları n ı n tümüyle ayd ı n kesi m-
. den -kamu görevl i leri, d iğer ücret l i i şgöre n l er ve eği t i m l i meslek
sah i p lerinden- o l uşageld iğ i n i » göz lem l e m i ştir.4 Orta s ı n ıflar
i ç i nde bu ayd ı n kesim egeme n l i ğ i n i n temel neden i yer l i b i r ticaret
sı n ıfı n ı n oluşma· olanakla:·ı n ı n b u l u nmamasıyd ı ; bu da düşük
ekonomi k büyüme h ı z ı ve küçük modern sanayi ve ticaret kesi
m i nde sömü rge i ktidarı yurttaşl arı n ı n ayrıcal ı k l ı konumları yüzün
dend i . Bu ü l keleri n siyasal bağı msız l ı kları n ı kazanmaları, « beyaz
yaka l ı » orta sın ı fların üstün l üğünü pek etki lemem iştir; ç ü n kü
ekonomik büyümen i n plan l ı o l ması ve çaba l a r ı n özelden çok . ka
mu girişi m i üzeri nde yoğu n l aşması b i r işada m l a r ı s ı n ıfın ı n
4 B.B. Mısra, The Indian Middel Classes, s. 343.
90
gel i şmesine im kan verm,emiştir. Diğer yandan, Lat i n Ameri ka ve
Orta Doğu ü l keleri nde bir işadaml arı s ı n ıfı çok daha önce
yarat ı l m ı ştı ve bu sınıf orta s ı n ı fların önem l i b i r kes i m i n i olu ştu
ruyord u . H er şeye 'karş ı n bu, şu an. için çok etki l i bir seç k i n kesi m
deği ldir. Latin Ameri ka ü l kel erini n çoğu nda ekonom i k d u rJm
1 958'den bu yana durmadan bozu l makta, ou na karşı l ı k n üfus art
maya devam etmekted i r. Bu d u ruma i l aveten, Lati n Ameri ka
ticareti i l e h ammadde sanayi lerinde büyük bir payı olan ve geç
mişte bu ü l keleri n doğal kaynakları n ı amansızca söm ürmüş,. kar
gaşa ü l ke dışına ç ı karmış Kuzey Ameri kan firma larıyla Lati n
Ameri kan ticaret kesimi arası ndaki birl i kte l i k .ticaret seçki nleri n i n
sayg ı n l ı ğ ı n ı iyice sarsm ı ştı r. Ticaret seçki n l er i n e v e Kuzey
Amerika ' n ı n ticari ç ı karlarına karşı gel i şen mu halefet Küba dev
rim iyle birl i kte daha da ivme kazanm ışt ı r ve Fide! Castro' n u n
siyasal öğreti leri v e eylemler i n i n d a h a sonra a ld ığ ı biçim baz ı
kuşku lar uyand ı rmakla b i r l i kte, sosya l i st p l a n l amaya bağ l ı yen i
seçkin l e r i n , Lat i n Amerika'n ı n h e r ya n ı nda h ı zla ge.l i şmekte
o ld uğu apaç ı k bir gerçekti r.
B i rçok azge l i şmiş ü l kedeki « beyaz yaka l ı » ortası n ıf içi ndeki en
önem l i küme, böylesi ne büyük bir ölçekte yürütülen ekonom i k ve
toplumsal planlama koşu l l a r ı nda ayr ı ksı soru m l u l u klar üstlenen
ve ayrıksı bir i ktidar elde eden yü ksek hükümet memurl arı kü me
sidir. Kapita l ist girişimc i l er onsekiz ve oridokuzuntu yüzyı l Batı
top l u m ları n ı n e kono m i k kalkı nmas ı iç i n n e ifade ediyorsa,
hükümet memu rları da yirm i nci yüzyı lda birçok yönden yeni
u l usların ekonom i k kal kı nması için aynı şeyi ifade etmekted ir.
Ama tüm öneml erine karş ı n i ktidarları çok daha dar b i r al anda
s ı n ı r l ı kalmaktad ır. Kapita l i st girişi mci l er (entreprenuer) n üfuzları
h ü kümet ve idare arac ıl ığıyla yayılan bağımsız bir s ı n ıft ı ; buna
karşı l ı k memurlar siyasal önderlerin astlarıd ır; nasıl i leri endüstri
toplumlarında b i r yönetici ya da bürokras i devrim i olmam ı şsa,
azgel işmiş ü l kel erde de böy l e bir devri m yoktu r.
Azge l işmiş ü l kelerde gel işme yol u n u n kararl aştı r ı l ması nda
başı çeken siyasal seçk i n lerd i r. Bu seç k i n lerin köken leri çoğu kez
91
daha önce söz ü ed i l en i k i kü meden -u l usçu önderler ve devrimci
ayd ı n l ar- biri nde ya ela d iğeri nde bulu nmakta olup, bu i k i küme
baz ı d u ru m l arda b i rb i rleriyle birleşmiş ya da kaynaşm ıştır.
Hemen bütü n Asya ve Afrika ü l keleri nde ayd ı n lar sömü rge yöne
ti m i n e karşı savaş ı m l arda öne m l i bir yer tutmuşlardı r. Bağı msı z l ı k
hareketler i n i n h ücum tabu ru çoğ u n l u kla ü n iversite öğrenc i l eri ol
muş; yu rt d ı ş ı nda oku muş olanlar ise yen i u l usçu part i l eri
yaratmışlar ya ela parti l erin ol uşmasına katkırla b u l u n muşl ard ı r.
Bağımsızl ı k hareketi n i n i l k evreleri n i ele alan ve yen i E ndonezya
seçkin l eri üzeri n e yapılan bir i ncel eme, rad i kal fi kirleri n ü n iver
site öğrenc i leri n i n arasında yayı lmasına ve siyasal b i l i nç sah i b i
ayd ın ların güç l ü etki s i ne d i kkat çekerek, sömü rgeci l i k-karş ıtı
h areketlere etk i n ol arak katı lan ların çoğu n l uğunu okumuş E n
donezya l ı ları n o l u şturduğunu ortaya koyma ktad ı r.s N ijerya'da
« Batı'da eğitim görmüş ve s ı k l ı kl a da kend i s i n i yeti şti rmiş i nsan
l arda n » o l uşan yeni b i r seç k i n kes im, bağımsı z l ı k hareketi
gel i şti kçe gel eneksel egemen a i lelerden oluşan eski seç k i n l erin.
yeri n i a l m ıştır (gerçi , çoğu kez olduğu gibi, eski seçkin a i l e l er
çocu kları i ç i n Batı'da eğiti m sağlama kon usuda en iyi olanaklara
sah i p bu l u nd u kları ndan eski yeni seçkin ler arası nda bir m i ktar
örtüşme de yok değ i ld i)& T. Hodgki n de, African Political Parties
başl ı k l ı k i tabında, u l usçu s iyasal seçkinlere mensup olanları n
gen iş ölçüde yeni «orta s ı n ı flar>ıdan, özel l i kl e de «< okumuş orta
s ı n ıf»tan geld i ğ i n i bel i rtir. Gana M i l l et Mec l is i nde 1 954 seç i m l eri
sonrası üyeler i n yüzde 29'u öğretmen, yüzde 1 7'si memur,
m u hasebec i, . yüzde 1 7'si serbest meslek sah i p l eriyd i . 1 95 7 seç i m
l eri sonras ı nda, eski" Fransız B atı Afrikasındaki sekiz bölge n i n
yasama mec l i s i üyelerinden yüzde 22'si öğretmen, yüzde 2 7' s i
h ü kümet görevlisi v e yüzde 20'si serbest meslek mensu buyd u .
(op. c i�., s . 29).
Ama u l usçu önderler her zaman ya ayd ı n lar, ya da devrimci
ler olmam ı ştır. H i nd i stan'da u l usçi.ı önderler bu iki kü meye de
s W.Van Niel , The Modern lndonesian Elite.
6 H.H. Smythe ve M.M. Smythe, The New Nigerian Elite.
92
mensup deği l d i . U l usal Kongre' n i n i l k evleri nde genel olarak
Batı l ı fi k i rleri özü msem i ş ayd ı n lar tarafı ndan yaratıldığı ve onların
büyük etkisi altı nda olduğu doğrudur ama onlar devrimci değ i l
l i beraldi l er v e etkileri kısa ö m ü r l ü olmuştur. Bu durum, kısa za
manda ticaret top l u l u kl arından ya da meslekleri nden gelen
siyasal önderlerin etkisiyle, dahası Gand i ' n i n geleneksel d i nsel
düşü nceden türetilen törel ve top lumsal öğreti leriyle etkisiz hale
geti r i l d i .
Devri m c i ayd ı n ların i ktidarı e l e geç i rdikleri yerlerde b u genel
l i kl e siyasal i nanç o larak Marksizmin ben i msenmesi ve onları
sanayi işçileri, özel l i kle d e daha yoksu l köylülerle yakı n bir i l işki ·
içine sokan Kom ün i st parti lerin ya da benzer örgütleri n kurul
masıyla olm uştur. Marksizm i n ve Kom ü n i z m i n azgel işm i ş ü l ke
lerdeki çekic i l iği Raymond Aron gayet güzel b i r şeki lde d i le ge
ti rmekted i r : " . . . i ster az çok feodal bir örgütlenme sistem i n i koru
ma olsun, i ster ü l keni n kapita l i st dona n ı m l a çok ağı r i lerlemesi
siste m i n i koruma olsun, seç k i n lerin görevleri için yetersi z old uk
ları yerlerde kom ü nizm i lerici bir güç olabi l i r . . . G ü n üm üzde
yaşam standard ı n ı yükseltecek ve cemaatin serveti n i artı racak
tek n i k kaynakları ku l l anamayan bir seçkin kesi m gerçekten
müfl is b i r seç k i n kes i md i r. Emekleri n i n veriml i l iği düşük olduğu
i ç i n yoks u l l u k çeken köy l ü ve işç i lerin tems i lcisi olan bir part i n i n ·
ona sahip olmakla haklı lamazlar; ona ahlaki ve meşru bir zemin bulmaya
çalışarak, onu genellikle kabul edilen ve onaylanan öğreti ve inançların
mantıklı ve zorunlu sonucu olarak gösterirler ... Siyasal sınıfın iktidarının
yaslandığı bu yasal ve ahlaki zemin ya da ilke, başka bir yerde ... ' siyasal
formül' diye adland ı rdığımız şeydir."
93
koşulacak amaçları aç ı kça ifade eden ve yönetic i seç k i n lerin ve
eylemleri n i n a h laki bir haklı lamasın ı sag l ayan bir akideye- sa h i p
ol masıyla artmaktadır. Markz i m i leri ci b i r görüş, eski kör i n ançları
uzlaşmazcasına karşıt modern bir d ünya görüşü, i nsan l arı her
yerde, en çok d a devasa zengi n l i kle e n aşağı layıcı yoksul luğun b i r
arada varolduğu ü l kelerde, şevke geticek güçte eşitl i kç i (egalitar
ian) b i r akide, ayn ı zamanda da i nsan ları etki n l iğe ve çal ı şm aya
kışkırtan ve doğru luğu n u n prati k b i r teyid i olarak SSC B ' n i n
e konomi k büyümes i n i gösterebilen b i r h ı z l ı sanayileşme kuramı
gibi görü n mektedi r. Bu yönden MarkSizm yirminci yüzy ı l sanayi
devri mleri n i n Calvinism'id i r. Gelge l e l i m , görmüş olduğumuz
gibi, ayd ı n lar her yerde, Marksizm bir yan a devrimci fikirlerle b i l e
h a rekete geç i r i l ememekted i r ; çoğu d u ru md a da e konom i k
kalkı nma Komü n i st part i l erin �nderl iğiyle yürütülmemekted i r.
Marksizme karşı d i ren i şlerin sayısı b i r h aya l id i r ve bu n l ar, hem
bizzat Marksist düşüncen i n kend i içinden, hem de başka fi k i r sis
temlerinden kaynaklanmaktad ı r. Ortodoks Markzim, entelektüel
bir şema olarak, bugün k i m i leri n i daha önceki bir böl ü mde ele
a l m ı ş olduğumuz birçok kuşku ve eleşti riye neden olmaktad ı r;
ama şu anki bağlamda daha da önem l i s i , o n u n prati k bir akide
o larak tehl i kelerinin aç ı kça kabul ed i l miş ol ması d ı r. SSCB ' n i n , bir
yanda Komü n i st parti önderl iği nde h ı z l ı ekonomi k büyüme
olanaklar ı n ı ortaya koyan deneyim l eri, d iğer yandan da bu tek
parti yönetimi türü n ü n olası veya olana k l ı sonuçl arı olarak d i k
tatörlüğü ve kişisel özgü r l ü ğ ü n ü n yitim i n i , z u l ü m ve genel b i r
ızdırabı d a ortaya koymaktad ır. Gel i şmekte o l a n ü l kelerdeki
b i rçok ayd ı n ı n, çeşitl i dönemlerde Afri ka ya da Asya sosya l iz
m i nde ya da Küba devrimci leri n i n öğreti lerinde · bulmay ı umduk
ları ama hala kes i n ve zorlayıcı form ü l leştirme gel meyen yen i bir
i l erlemeci akide aramalar ı n ı n. neden leri i şte bu n l ard ı r.
D ı ş etkenlere bakacak olursak, birçok azge l işmiş ü l kede Mark
s izme hem geleneksel d i n önderleri n i n, hem de Batı l ı l i beral fi k i r
leri benimsenm i ş olanların karşı ç ı ktı ğ ı n ı görebi l iriz. Bu bakımdan
H i ndistan b ize aşı rı bir örnek sunmaktadı r , ç ü n kü Kom ü n rst Par-
94
tisi ' ne baş l ıca muhalefeti oluşturmak l a birli kte, Marksizmi n ya da
başka devrimci fi kirlerin entelektüel etkisi burada pek azdır.
H i ndistan'da modern, l a i k an lamda ayd ı n olarak beti m lenebi le
cekler i n pek azı topl uml arı n ı n tutarl ı , rad i kal ya da etk i l i bi rer
eleştirmenleri ya da halk eylemi ne esi n vereb i l ecek yen i top l u m
sal öğretilerin yaratı c ı l arıdır; keza genelde ayd ı nların etkisi, yen i
orta s ı n ıflarınkiıle uydurulmuş olup, bunların yaşam üslupları,
beğeni ve tavırl arda ufak ve ağır değişikli klere yol açmaktad ır.
Modern ayd ı nların birçoğunun içi nden ç ı ktığı kal ıtı msal b i r en
telektüel seçki n kesim i n - Brahman ların- varl ığı, onların geleneksel
topl u mun d i nsel ve topl u msal idea l lerine birçok yönden bağ l ı
ka lmaları n ı sağl amaktad ır; entelektüel uğraşların yen i mensu p
larını daha geniş bir topl u msal alandan a l m a uygu l aması b.ı,ı
bağ l ı l ığı azaltma eği l i m i gösterebi l ir; ne var ki bu uygula11:1a b i l e
şimd iye deği n yol gösterici bir kon umu ü stlenebi l ecek, kendi ne
güvenen, modern b i r ayd ı n s ı n ıfı o l u şturmayı; keskin kast ve
bölgesel bağl ı l ı kl ar nedeniyle başaramam ı ştır. Birçok azgel işmiş
ü l kede geleneksel fi kirleri n gücü H i n d i stan'daki nden daha az ve
Marksizmle daha bağdaşır olabi l i r ama ya i şbaş ı ndaki egemen
seç k i n l eri n s i yasal arı n ı u l u s a l c ı veya l i beral öğreti l ere
dayandırmış olma l arı neden iyle ya d a ayd ı n l ar ı n Batı l ı kü l tür
leriyle halk yığı n larından yal ıtı lmış o l ma la rı nedeniyle devrimci
ayd ı n l arın etkisi yine de zayı f olabi l ir. Kimi d u ru m larda, ayd ı n l ar
siyasal bakımdan hiç de etki n bir küme olmayab i l ir, çünkü özüm
senemeyecek kadar az sayıdadırlar ve bu rada bazı Batı l ı toplum
l ardaki denklerine benzerl i k gösterirler. Ama ayd ı n ların duru
m u ndaki çeşitlemeler ne olursa olsun -ister devrimci önderler, i k
tidardaki seçki n leri n e leşti rmen leri , isterse eğitim, yöneti m ,
gazeteci l i k veya benzeri uzman laşmış etk i n l i k lere i yice dalmış i n
sanlar olsun- her yerde azgel işm i ş top l u m l ar ı n en önem l i
kümeleri nden birini oluşturmaktad ırlar, ç ü n kü h a l i haz ı rd a bu
. top l u m l ar usu lçul uk, sosyalizm, Marksizm ve endüstrileşmec i l iğ i
i Çeren fikirler v e akidelerle yaşamaktadırl ar; geleneksel kuru mları
k ı smen y ı k ı l m ı ş ve yeniden can l andırılam ayacak olduğuna göre
95
de ancak bu yol la yaşayı p gel i şeb i l i rler.
U l usçu hareketlerin önderleri, açık ki, ekonomik ka l kı nma
ivmes i n i n esas o l a rak si yasal bağ ı msız l ı k scıvaşıml arı n kay
naklandığı Asya ve Afrika ü l keler i ndeki en önem l i seç k i n kü me
lerden b i r i n i o l u şturmaktad ı r l ar. Bu önderler Batı ü n i versiteleri n i n
e n rad i k a l ogren c i ha reket l e r i n i n , yerl i i ş ve meslek
topl u l ukları n ı n ya da geleneksel seçkin kümeleri n i n ürün leri ola
b i l i rler ama erkleri n i u l usçu d uyguya daya n an ve o d uyguyu d i le
.i
getiren bir s iyasal parti n i n önder l i ğ i nden cıl malarıyla birbirlerine
benzerler. G e l i ş mekte olan ü l keler i n u l u sçu l uğu yaba ncı ege
menlerden ku rtu lma savaşım ı n ı n b i r sonucu o l d uğu gibi, ayn ı za
m anda bu ü l ke l e r i n bağı msı z l ı k l a rı n ı kazand ı ktan sonra
karşı laştıkları soru n ları n doğas ı n ı n da bir sonucudur� öze l l ikle bir
b i rleriyle bağlantıl arı ol makla birl i kte yi ne de ayrı kabile ve d i l sel
kümelerden bir u l u s yaratma veya bu kümeleri bir u l us hal i nde b i r
araya topl a ma gereks i n i m i v e u l ke n i n endüstriyel ka l k ı nması n ı
u lusal b i r ölçekte planlamaya yönel i k ekonomik gereksi ni mden
kaynaklanan bir usu l ç u l u k bu. O halde, gel işmekte olan ü l kede
bağımsız İ ı k h areket i n i başarıyla yönetmi ş tek bir parti n i n ken
disi n i egemen seçki nler ol arak kabul ettirmiş olduğun u ve i kti
darın, gerek geç m i ş eylem leriyle, gerekse de gelecekte modern b i r
u l us yaratma vaad iyle meşru l aşt ı rllığı n ı görmek h iç d e saş ı rtıcı
değ'ildir.
U l usçu l uğu n bu egemen seç k i n leri destekleyen «tek formü l »
olduğu a n l a m ı n a gel mez b u . Başka örneklerde -sözgel işi Çi n'de
u l usçu fiki rleri n devri mci b i r i dealojide yer al abi l mesi gibi, başka
fi ki rler, demokrasi, sosyal iz m ya da refah fi ki rleri egemen öğre
t i n i n içine da h i l ed i lebi l i rl er. Afri ka'da, u l u sçu l u k b i r yanda
sosyal ist öğreti l erle, d iğer yanda, da pan-Afri kan izm fi kirl eriyl e
aşı l anarak fi i l i federasyon projeleri biçi m i n i a l m ıştır. Benzer şe
ki lde b frçok Asya ü l kesi nde u l usç u l u k güçl ü b i r sosyal ist eği l i me
sah i pt i r; ki m i Orta Doğu ve Lat i n Amerika ü l ke leri nde de u l u sçu
l uğu n gel i ş i m i yabancı ticari ç ı karlara m u ha l efet etmesi nedeniyle
sosya l i z m i n gel i ş i miyle birl i kte olmuştur. Ken d i baş ı na u l u sçu-
'
1
96 J
j
luğu azge li şın iş ü l keleri n s iyasal yönetici leri i ç i n muğlak bir öğreti
kılan etmen l erden b i r i , öze l l i kle kendi esk i l uygarlığını koruyan
topluml arda geriye bak ı l ı y.or ve geleneksel kurumları ve gelenek
sel seç k i n leri yeniden c a n l a nd ı rnı a ya ça l ı ş ı yor be l ki de.
Bağı ms ı z l ı k hareketi boyunc::ı siyasal savaşı m ı n yan ı s ı ra yabancı
egemen lerin d i l , değer ve kuru nıları n 1 11 yadsı nmasına karş ı l ı k
ü l ken i n ken d i eski ! utku l a rı n ı n ve başarı ları n ı n yücelti l diği ve
öykü n ü l mek üzere ortaya atı l d ığı b i r kü ltürel çatışma gel işeb i l ir.
Bu olaylar örü ntüsü ne b i r örnek, Gand h i ' ni n İ ngi l iz egemenl iği ne
karşı bir kitle hareketi yaratmada hem kul land ıği, hem de ge l i ştir
d iği H i nd u i z m i n H i nd i stan'da can landırıl ışı dı r; ne var ki, müslü
manl ığın söm ü rge yöneti m i ne muhalif olanlar i ç i n b i raraya ge lme
noktası sağladığı kimi Arap ü l keleri nde, Pakista n'da ve hatta
Afrika' n ı n bazı böl ü m leri nde başka örnekler de görü leb i l mekte
d i r.9 U l usçu l u k, gelenekçi biçimde can l andırılan eski ! değerler ve
yaşa m biçim leriyle bu şek i lde birleştiği zaman, ö:i;el l i kle topl u m
sal yaşa m ı n başta n aşağı u ssal şatrı i ması na karşıtl ığıyla, ekonomik
ka l k ı nma için b i r engel hal i ne gelebi l i r. Böylel ikle u l usçu siyasal
önderler kend i yan l arı nda etk i l i güçl ere -bağımsı z l ı k savaş ı m ı n ı n
a n ı l arı v e ritüe l leri, yaşayab i lecek b i r u l us yaratma i steği ve
ekonom i k yaşam ı n u l usal çapta p l a n l a n ması i ç i n zorl ayıcı
gereksi n i m- sa h i p olmakla b i r l i kte, kendi kertelerindeki ve genel
ol arak topl u m d a k i ge l e nekç i l erle modern istler aras ındaki
çatışmadan, otoriteler i n i kısmen dayandırd ı k l arı öğretileri n bel i r
siz l i k ve tutarsızl ığından ve b i reyleri eylemleri ya geleneksel bir
davranış d üz gesi ya d a aç ı k ve etki n bir top l umsal öğretiyle s ı kı
sı kıya denetlenmediği sü rece tek parti l i h ü kümet s istemi ndeki
egemen parti n i n önder kadroları ve görev l i l eri içi nde muhtemelen
9 Sözgelimi, bağımsızlıktan önceki Senegal 'le ilgili bir inceleme şunu i leri
sürmektedi r: " . . . geleneksel siyasi şeflerin i ktidarı ve nüfuzu geniş ölçüde
büyük İslami hiz i plerin Halifelerine geçirilmiştir; bu Halifeler bugün
modernist seçkinlere direnebilen başl ıca gücü temsil etmektedir ve mod
ernist seçkinler ve onlarla özdeşleşen siyasal hareketler bir ölçüde uzak
laşmak zorundadır." P. Merci er, "Evolution of Senegalese Elites". [n.
ternational Social Science Bulletin, VIII (3), 1956.
97
ol uşan ahl aki yoz l aşmadan kaynaklanan ciddi sıkıntılarla da
karşı laşırlar.
Şi mdiye değ i n sözünü etmed i ğimiz, ama kimi gel işmekte olan
ü l kelerde ayd ı n lardan da siyasal önderlerden de faz l a etki l i o l an
b i r başka topl uiıısal küme daha vard ı r -subaylar. Siyasal kurum
ların yen i yen i olu şmakta olduğu ve siyasal otorite n i n değişik
ölçülerde hala kökleşmem iş ve güvencesiz old uğu bağı msız l ı ğ ı n a
yeni kavuşmuş ü l kelerde, doğrudan madd i z o r kul lanma g ü c ü n ü
denetleyen leri n , u l usun geleceği n i bel i rlemed e önem l i b i r r o l oy
nama olanağı na sahip oldu kları aç ı ktır. B u n ların siyasal ol aylara
m üdahale etmeleri bi rçok etmene bağ l ı d ı r : Subayları n eğiti m ge
l enekleri, topl u msal kökenleri, komut� etti kleri b i r l i kler üzerinde
sözügeçerl i l i k derecesi ve öbür yandan da, siyasal önderler i n güç
leri ve askeri şefl erle olan i l işkilerinin nite l i ğ i . 1 o Geçmişte siyasete
bel l i başlı askeri m üdahale örnekler i n i n baz ı l arı Lati n Ameri ka
ü l keleri nde oldu ama b u n l ar bizim i nceleme kte olduğumuz du
rumla tam ol arak i lgi l i değ i l d i r . Esas olarak h ız l ı ekonom i k
gelişme başlamazdan önceki dönemde ol m uşlard ı r ve s i l a h l ı
çeteleri o l a n caudillo' l ar, b urada e l e aldığı m ı z sanayi leşme ve
ekonomi k büyümeye az i m l i seçkin türünden çok, yerl eşi k bir
siyasal otorite n i n y ı kı l ışına tepki gösteren feodal beylere benz i
yorlard ı . 1 1 B u el bette askeri şeflerin hala i ktidara gel eb i l me yol
ları ndan biridi r ama şu anda onların önem l er i n i art ı ran başka et
menler de vard ır. Yakı n larda b i r yazar askeriye n i n en azından
sekiz Afrika ve Asy.a ü lkes inde başat küme h a l i ne geld iğin i sapta
m akta ve gel i şmekte olan ü l ke l erde ord u n u n siyasal rol ü n ü n ,
« . i l kin, ord u n u n karmakarışık geçi ş top l u m larına bir yerde yapay
. .
10 Sözkonusu faktörler hakkında genel bir tartışma için, bkz . S.E. Finer, The
Man on Horseback; ve. özellikle azgelişmiş ülkelerle i lgili 8. ve 9.
Bölümler.
11 Edwin Ljeuwen, Arms and Politics in Latin America. Kı sı m I.
98
nayabileceği rol açısı ndan düşü n ü l mesi gerektiği n i öne sü rmekte
d i r. 1 2 Yazarı n i şaret ettiği üzere, ordular azgel işmiş ü l kelerdeki en
modern unsurlar arası nda yer alır ve « h ızlı teknoloj i k değişme an
layışıyla bir modernleşti rici etkide bu l u nu rl ar, çü n kü mensup
ları n ı modern tekniklerle eğitirler ve ça l ış maya karşı yen i tutu mlar
aşı l arlar.
B u yen i orduların çok sayıda yazar tarafı ndan d i kkat çek i l e n
bir başka özell iği d e yukarıya doğru olan toplumsal hareketl i l iği n
en etki l i kanal larından b i r i n i ol uşturmal arı ya da çok yak ı n za
manlara değin bu kan a l lardan biri olmuş ol mal arıd ı r. Yü ksek
eğiti m i n ya l nızca üst s ı n ıfın teke l i nde olduğu ve s iyasal önder leri n
de çoğu n l u kl a bu sınıftan geldiği -birçok Orta Doğu devleti nde
olduğu gibi� topluml arda, ord u mensu pları n ı top l u m u n orta kat
manlarından alarak, köyl ü l ü k ve işçi sınıfıyla s ı k s ı k bağlaşı klar
kurarak, siyasal merdive n i tırmanma savaş ı m ı n a girecek yen i bir
seç k i n kes i m oluşturma fırsatı sağlamışt ı r. Mısı r, Suriye ve l ra k'ta
devri mler esas ölarak orta sı n ıfa ve alt orta s ı n ıfa mensup genç
subaylarca yönetil m i ştir. Lati n Ameri ka'da da si yasete askeri mü
dahale yüzyı l ı m ızda yen i b i r biçime bürünm üştür: Model basitçe
toprak sah i b i üst s ı n ıfa mensup ya da bu s ı n ıfa göz d i ke n ve b i r
h i z i p m ücadelesi nde erki ele geç i ren caudillo mode l i değ i l d i r
artı k; genç su bayl arca yönetilen h a l k devrimleri de ol m aktad ır.
L iedwe n ' i n ded iği g i b i : " B i rkaç Latin Amerika ü l kesi nde . . . devri m
mode l i yirm i nci yüzyı l ı n i ki nc i çeyreği nde rad i kal b i r değişi k l i k
geç i rd i . . . G enel görüntü emel leri de engellenmeye uğramış genç
subayların yükselen h a l k kümeleriyle işbirl iği yaptı kları devrim
model iyd i . Ancien regime' i zor ku l l a narak yı kmak için b u n lar
işb i r l iği yaptı l ar. » 1 3
Azgelişmiş ü l kelerdeki durumla i l gi l i bu kısa değerlend i rmeler,
önderl i k savaşımına sıvanab i lecek b i rkaç seçki n kümen i n bu l u n-
99
d uğunu ortaya koymaktadır: Devrimci ayd ı n la r, ul usçu s i yasal ön-
1
derler ve subaylar. H ükümet memurları ve i şadamları gibi d iğer
j
kümeler de ekonom i k büyü me çabalarını yönetmede önem l i bir
·
1 00
söyleyerek b i r biçimde karşıtlığa işaret edebi l i riz. Kalvi n izm, şayet
Max Weber' i n açıklaması n ı izleyecek olursak, ekonomik ve
topl u msal yaşamda, düzen l i , sürekl i çalışma n ı n ve tutum i le
dünya n i metleri nden uzakta kal m a n ı n değeri n i aşı l amak suretiyle
amaç lanmam ı ş son uçl ara yol aça n teoloj i k bir i nançtı . Marksizm
bir top l umsal b i l i m d i r; ayn ı zamanda da i nsana! toplumun gele
cekti d u rumuna i l işkin b i r görüyü ve bu d u rumu gerçekleştirmek
i ç i n . b i r eylem programı n ı dolaysız olarak ortaya koyan b i r
topl u msal v e siyasal i n a nçtır. A m a Marks i zm bu öze l l i kleri özel
l i kl e çarpıcı bir biçi mde sunmaktadır; büyük ölçüde, azge l i ş m i ş -
ü l kelerin plan ve pol iti kaları n ı b i ç i m lendiren tüm öğreti l er,
endüstriyel b i r ekonomiden çok d aha fazlasını kapsayan ideal b i r
topl u m kavrayışı na -sını fsız b i r topluma, b i r refah devleti ne, işbir
l i ğ i ne daya l ı b i r u l us l ar top l u l uğ u n a- seslenmekle b i r l i kte
endüstriyel gelişme bu idea l i gerçekleşti rmen i n başl ıca ve özsel
koşu l u o l a ra k s u n u l u r . Demek ki çeşitl i seç k i n le r i n h ı z l ı
ekonom i k büyümeyi sağlamaktak i başarısı büyük ölçüde halkı
şevke geti reb i l mekte başarılarına ve yoksul köylülerle sanayi işçi-'
leri gibi bel l i baş l ı toplumsal sın ı fl ardan aldıkları desteğ i n derece
s i ne b ağ l ı d ı r.
Bu desteği kazanma ve gen i ş halk yığı nl arı n ı s iyasa l ve
topl u msal kal k ı n m a etki n l i klerine katma çabaları yığın parti leri n i n
ol uşturulmasından tarımsal kooperati fleri n örgütlenmesi ne ve ce
maat kal k ı n ma şemaları n ı n saptanmasına değ i n çok çeşitl i b iç i m
lerde göz lemleneb i l i r. Geriye b i rçok azgelişmiş ü l kede seç k i n
lerin, Batı l ı eğiti m l eri, yüksek kastlardaki toprak sahibi veya tica
retle uğraşan a i leler ya da aşiret başkan ı ai leleri ne dayanan -
köken leri ve yaşam tarzl arıyla halkın geri kalan kes i m i nden büyü k
ölçüde far k l ı olmas ı n ı n yarattığı zorluk kalmaktad ı r. B u d u ru m ,
öze l l i kle bu ü l kelerdeki hal k ı n bu tür yönetim biçim lerine uzun
geçm i şe dayanan al ışkan l ı kları göz önüne a l ı nd ığı nda bir tür
otoriter seç k i n l er yöneti m i n i n gel i şmesi teh l i kesi su nar. Aynı za
manda, küçü k seç k i n kümeleri n kaz a n m ı ş olduğu önem,
toplumun a l t ve gele neksel o l arak i taatkar katm a n l arı ndaki
1 01
gi rişimci bireyl eri d ı şlayarak ya da cesaretlerini kı rarak, kısmen
plan l ı ekoıiorn i k büyüme amaçl arı n ı bozar. B u n u n b i r örneği,
bazı ü l kelerde, öze l l i kle de H i ndistan'da, kal kı nma faal iyetlerine
halkın katı l ı m ın ı çok fazl a sağl ayamayan ve yü ksek kastl arın ya da
zengin toprak sah iplerin i n etki s i altına girmiş cemaat kal k ı n ma
programları nda görü lmekted i r. 1 4 Yine de cemaa� kal k ı n ması
topl umsal h i yerarş i n i n d i bi ndeki kümel ere kendi çı karl arı n ı
· savunma fırsatı n ı vermekte, ayrıca bu kümel ere mensup bireyler i n
göz d i kebi l eceği ve h ü kü met işlerind e deneyim kazanabi lecekleri
alt d üzeylerde i dari görevler sağlamaktad ı r . Benzer olanaklar, da
ha geniş ölçekte, eğiti m i n yayg ı n l aşmasıyla yaratıl maktad ı r ve
i leri sanayi ü l ke leri nde a l ı na n örnekle b i rl i kte, . ha l k yığı nları n ı n
emel leri ni harekete geç irme ve biçimlen d i rme konusunda e n
etk i n o l a n da o l ası l ı kla bu s o n gel işmed ir.
Seçki n l erin ve hatta b i reysel önderleri n -kısmen genel nüfusun
geri kalmış l ığıyla ol uşturd u kları karşıtlık sayesinde- azge l işmiş
ü l kelerde elde etti kleri büyü k öneme karş ı n, sori kertede, girmiş
oldukları kal k ı nma yol u n u n b i ç i m i n i bel i rl eyebi l en· ya da
başarısı n ı saptayabilen yal n ı zca bu seç k i n leri n ve önderleri n
etk i n l i kleri değ i l d i r. E l bet seç ki n ler ve önderler ehliyetl i ve i şb i l i r
olmal ı d ı r; ama bu yeterl i değ i l d i r. B u n l ar ayrıca n üfusun büyük
çoğu n l uğunu oluştu ran ve gü n ümüzde yoksu l l u k ve itaatkarl ı kl a
karakterize olan bir yaşama yüzlerce y ı l l ı k tutsakl ı kları ndan kaç�
ma savaşı m ı veren toplumsal s ı n ı fların ideallerini layıkıyla d i le ge
ti rmel i ve b u ideal l eri sebatla kovalamal ı d ı rlar.
1 02
- VI -
1 03
isti krarı n ı veya i ktidarı keyfi b i ç i m l erde kul l a n n-la yeti leri n i abart
mak yan l ış olacaktır. B i r demokraside, yöneti len ler her zaman ön
derler i n i görevden alacak veya o n l arı çoğ u n l uğun ç ı karları
doğrultusunda kararl ar a l maya zorlayacak şek i lde hareket ede
b i l i rler . » ı Mannheim ayrıca l iyakata göre seç i l men i n ve seç k i n l er
i le yığın lar arası ndaki daralan mesafe n i n seçki nlerin egemen l iği
i le demokrati k h ü kümet arası nda b i r bağdaş ı r l ı k yaratmadaki öne
m i n i de vurgu lamıştır: « Demokras i n i n, seç k i n katman ı n ı n yok
l uğuyla değ i l , daha çok yen i b i r seçkin seçme tarz ı ve seçki n leri n
kend i l eri n i yen i b i r b i ç i mde yoru m l am a l a r ı y l a karakterize
olduğunu düşünmekteyi z ... Demokrati kleşme süreci nde her şey
den çok seçkin ler i l e astları arası ndaki mesafe değişmektedi r.
Demokrati k seçki n lerin k itlesel b i r geçmişi vard ı r; bunun yığı n l ar
i ç i n bi rşeyler i fade edebi lmes i n i n neden i budur."2
. Seçkin fi kriyle demokrati k yöneti m fikri arası ndaki uzlaşma,
Mannhei m ' ı n kendi yapıtı n ı n da tan ı k l ı k ettiği gibi, yirminci
yüzyıl boyunca h ızla gel işti ve b i rçok e lver i ş l i koşul da bu sürece
yardımcı old u . B u nlardan biri, büyük ölçekl i savaş durumu,
ekonomik büyüme konusundaki u l usl ararası rekabet ve yine u l us
ların doğup gel i şmesi gibi, i nsan ların d üşü nceleri n i seç k i n l er
yöneti m i n i n teh l i kel eri nden uzaklaştı rıp, ver i m l i ve girişimci
seçkin lere d uyu lan gereks i n i m e yönelten olgu lar nedeniyle ön
derlerin önem i n i n genelde artışı d ı r. Yarışmacı demokrasi modeli
n i destekleyen b i r başka koşu l, tek parti l i h iç b i ri topl umsal yapıda
köklü bir değişi k l i k yapmayı amaçlamayan b i rçok parti aras ı nda
i ktidar savaşı m ı n ı n yaşandığı demokrati k toplumların deney i m leri
arasındaki karşıt l ı ktır. Dahası , bu mode l i n bir serqest girişim s iste
m i ndeki ekonom i k davra n ı ş modeliyle olan benzeş i m i ve böylece
siyasal davra n ı ş ı n, s ı n ı r l ı dah i olsa, ekonom i k çözümleme kadar
kesi n ve sağlam b i r çözümleme u m ud u sağlaması nedeniyle bi
limsel bir çek ic i l iği de vard ır. Bu benzeşmeyi daha genel b i ç i mde
modern demokras i n i n kapi ta l i st ekonomi k s i stem l e b i r l i kte
1 Kral Mannheim, Essays on the Sociology of Culture, s. 179.
2 Age, s. 20-0.
1 04
doğduğu ve onunla nedensel bir bağı bu l u n duğunu da savlayan 3
Schunı peter aç ı k b i r biçimde ifade etm işt i r.4 B u görüş, başarı l ı bir
po l i t i kac ı n ı n , Schunıpeter' i n a l ı nt ı l a d ı ğ ı konuşması n d a öz l ü
biçimde d i l e get i r i l mekted i r : « İş adam ları n ı n a n lamad ı kları, on
ların petrolle uğraşmaları gibi, benim de seçmenlerin oylarıyla
uğraşıyor ol mamd ı r . » s Daha yakı n larda, seçl]le n l er i n oyları i ç i n
siyasal partiler arası ndaki yarışma anlamı ndaki bu demokrasi an
l ayı ş ı , k u ram ı n ı aşağı d a k i söz l e r l e özetleyen A . Downs' ı n
«ekonom i k demokrasi kuram ı » nd a olduğu gibi daha i ncel i kle
işlenmiş olarak sunul muştur: «Temel tez i m iz, demokratik pol i
tikalardaki parti lerin, kar , amac ı na daya nan ekono m i lerdeki
girişimci lere benzediğidir. Özel amaç larına u l aşmak iç i n en çok
oyu kazandı racağı n a i nandıkları her tü r l ü pol iti kayı formü le eder
bu part i l er, tıpkı girişimc i lerin ayn ı nedenlerle e n çok kazanç el
de edebi lecekleri ne i n andıkları ü rü n n e o l u rsa olsun ü retti kleri
gibi . . 6 B u mode l i n ku l l a n ı m ı na bir başka örnek, oyun kuramı n ı
siyasal davra n ışa uygu l ama, yan i s iyasal part i l er i n etki n l i klerine
ticari girişimcil er i n davran ı şı nı çözümlemede yaygı n olarak kul
lanı l an bir matematiksel şemanın uygu l anması yolundaki bel l i be
l i rsiz g i rişim lerde görü lmekted i r.7
Ama sadece siyasal partiler aras ı ndaki yarışma değ i l d i r seç k i n
lerin varl ığıyla demokrasiyi uzlaştıra n . B u görüşü ,savunanlar,
demokrati k top l u m l arın seç k i n leri n çokluğuyla karakterize ol
mas ı nda daha genel b i r ·d enet i m ve dengel er sistem i bulgul amak-
3 Schumpeter, Capitalism, Socialism and Democracy, s. 296-7.
4 Age, Bölüm XXII'de, "Another Theory of Democracy"
5 Age, s. 285.
6 A. Downs, An ·Economic Theory of Democracy, s. 295-6.
7 Ne var ki şu zamana değin oyun kuramı en yaygın biçimde uluslararası
çatışmaların incelenmesinde, özellikl e halen moda olan "savaş oyun
ları " nda kullanılmıştır. Kuramın bu alandaki kullanımı, Raymond Aran
tarafı ndan , Paix et Guerre entre les Nations, Note finale, "Strategie ra
tionalle et politique raissonable", s. 751-70'de eleştirel biçimde incelen
miştir.
1 05
tad ır. Raymond Aron bu durumu i nand ırıcı ve aç ı klayıcı b i r
b i ç i mde ortaya koymuştur « . . h e r yerde i ş alem i n i n yönetic i leri,
.
1 06
yadsımanı n dayanağı , Pareto ve Mosca'da olduğu gibi, geç m işte
b i l i nen birçok top l u mda yönetilenle yönetenler arası nda apaç ı k
bir fark b u l u nd uğu şek l i ndeki bir yerde sıradan b i r gözlem olab i l i r
ya da M ichels, Man n heim ve Aron'un büyük ve karmaşı k her
hangi b i r top l u mda (ve top l u m içi ndeki büyük ve karmaşı k
örgütlerde) demokras i n i n doğrudan değ i l ancak temsili ola
b i l eceğ i n i ve tems i l c i leri n aç ı kça terrısil etti kleri nden daha faz la
siyasal güce sah i p b i r az ı n l ı k olduğu n u ç ü n kü temsil ed i lenlerin
n üfuzu n u n azın l ığ ı n faal iyetleri üzeri nde oldukça uzun aral arla
yaptı kları değerl endirmelerle s ı n ı r l ı kald ığı n ı göstermeye ça l ışan
yazı larındaki lere benzer daha kuramsal bir çözüm lemeden de
kaynaklanabi l i r. Ama bu çözümlemeye karşı da birçok i t i raz yük�
seleb i l i r . Her şeyden önce şimdi de almış olduğu muz demokrasi
görüşüne göre, temsi l i hükümet sistem i sürekli ol arak h a l k ı n
çoğunluğunu yönet i m deneyimi nden dışladığı sürece ç o k açı k
ol arak yetk i n ol mayan bir demokrasi gerçekleş i m i olarak görü lür.
Temsi l i h ükümet i n demokrati k olmayan karakteri, temsi l i l kes i n i n
dolayl ı b i r seç i m sistem inde uygu landığı ve seç i l m iş b i r seç k i n
kes i m i n bizzat kend i l eri n i nkine eşit veya daha üstün s iyasal güçle
donatı l m ış ikinci bir seç k i n kes i m i seçtiği d urum l arda en bel i rgi n
. hale gel mekted ir. Bu uygulamaya halk egemen l iğ i ne karşı olanlar
s ı k l ı kl a başvurmuşlard ı r -bu n u n yakı n b i r örneği de Gau l l e'ün ön
derl iği nden Fransa' n ı n Beş i n c i Cumhuriyeti ' ni n anayas ı nda bu
l u n maktad ı r- ve de Tocquev i l le, d iğer baz ı düşünürlerle b i r l i kte,
bu uygu lamada demokrasiyi kısıtlamanın etk i l i bir arac ı n ı gör
m üşlerd ir. Seçki n ler arası yarışma şek l i ndeki demokrasi fikri n i n
savunucuları bunu d iğer anlamıyla demokrasiye karşı -de Toc
quev i l l e, Pareto, Mosca ve Ortega y Gasset' i n karşı ç ı kmakta b i r
l eştikleri y ı ğı n l ar ı n siyasete akı n ı na karı şabi l erek kend i leri n i
sav u n ma i ç i n öne sürmed i kleri nde bile, temsi l i h ü kü meti h a l kı n
yasama ve yürütmeye d i rekt katılma ideal iyle karş ı l aştı rarak
değerlendi rmek ve bu amaca daha faz la yaklaşmayı sağlayacak
araçları aramak yeri ne, bu yöntemi i deal olarak görme eği l i -
m indedi rler.
·
1 07
çözümlemes i ne karşı iki nci b i r itiraza daha yol açar. O n la rı n
değerlendirmelerine göre, demokrasi diğer s iyasal sistem tü r
leriyle dolaysız karşıtlaştı rılcıbilen, tamam l a n m ı ş ve eksi ks i z b i r
şey ol arak düşü n ü l mekted i r. Oysa o n dokuzuncu yüzyı l ı n büyük
böl ü münde başat olan halk tarafından yönet i m şekl i ndeki an
l ayışı nda, demokrasi hakları n topl u msal pol iti kaya i l işkin kararları
etki leme gücü nden yoksun olan h a l k küm�lerine doğru giderek
yaygınlaştığı kesi ntisiz bir sü reç olarak gör ü l ü yord u . Bu i k i şeyi
içleml emekted i r : İ l ki , demokras i n i n önce l i kle soylu ve zengi n .
sın ıfl arı n egeme n l iğine karşı, top l u m u n altsın ı fl arına ait bir öğreti
ve siyasal h areket olarak ortaya ç ı kması (seçkinci kuram ların tep
kisine yol açan temel neden l erden biri de k uşkuzdu r budur) ;
i ki nc i de, demokrasi n i n i nsan ları tümüyle k e n d i kend i l eri n i yönet
t i ğ i , belki h i ç b i r zaman tama m ı y l a gerçeklemeyecek ama
demokratların bu uğurda çaba harçama ktan vazgeçmemesi
gereken i deal b i r toplum d u rumuna yön e l i k bir h areket o larak
görül üyor o l m as ı . On dokuzuncu yüzyıl demokrati k siyasal
d üşünürlerinden çoğunun akl ı na, genel oy hakkı n ı, çeşitli s iyasal
rej i mleri n kurumlarıyla karş ı l aştı rı ldığı nda n ice değerl i de olsa l ar,
demokratik i lerlemeni n ötesi ne geç i l meye cesaret edi l emeyecek
en son nokta olarak görmek gel memiştir.
Y i rm i n c i yüzy ı l da, seç k i n l er yöneti m i n i n bel i r l i ara l arda
yap ı l an seç i m lerle onaya s u n u l duğu statik b i.r demokrasi an
l ayış ı n ı n ortaya çı kış nedenleri bu yüzyı l ın s i yasal koşu l ları nda
aranmal ı d ı r. Demokras i n i n çok parti l i , tem s i l i bir s i stem l e
özdeşlemesine puan ve sayg ı n l ı k kazandı ran olay A l manya' d a ve
italya'da Faşist, SSCB'de de Kom ü n ist tek part i l i devletlerin kuru l
masıyd ı . D a h a önce Raymond Aron'dan a l ı ntıl ad ığım v e Sovyet
tipi topl umların birleşik seç k i n lerini Batı tipi toplumlarda seç k i n
lerin çokluğuyla karşıtlaştı ran pasaj bunu yetki n bir şeki lde açığa
koymaktadı r. Ne var ki örgütlü siyasal parti lerin -daha da gen i ş
olarak, örgütl ü seçki n kümelerin- demokratik b i r h ü kü met s i stem
i n in varlığı için gerekli ya da yeterl i olup ol madığını sorabi l i ri z .
B u nların gerekl i ol madığı v e örneğin şimdi çoğu ü l kede varolan-
1 08
d a n daha adem-i merkez i yetç i t ü rden siyasal s i stemde,
h a l i hazırdaki siyasal önderleri n seç i m i n i n günümüz ·s iyasal parti
leri nden çok dana örgütsüz, daha az bürokratik ve daha katı l ı msız
birl i klerin etk i n l i kleriyle gerçekleşti ri lebileceği çoğu · kez öne
sürü l müştür. Buna toplu msal sı nıfları n ortada n kaldırı l d ığı (ki
birçok düşünür bunu demokras i n i n gel i şm_es i n i n bir sonucu
olarak öngörmüştür) bir top l umda parti lerin kuru l ması i ç i n en
önem l i tek neden i n aynı şeki lde ortada n kalkmış olacağı ; siyasal
.
parti leri doğurabilecek başka ayrı şımlar ı düşü nmek mümkün ol
makla birlikte, bu parti lerin siyasal yaşamda bugün bi ldiğimiz
parti lerle aynı kapsama ve etkiye sah i p olacakları n ı düşünmek
zord ur. B u görüşün tekparti l i b i r rej i m i değ i l , h i ç siyasal parti bu
l u n mayan bir siyasal sistem i kastettiği farked i l ecektir. Tek parti re
jimi hiç demokrati k deği l d i r, ç ü n kü yönetici partiyle karşı karşıya
olan bireyi, görüşleri n i açıklayacağı ya da ahbaplar ı n ı n görüş leri
ni öğreneceği, özerk ve güç l ü bir b i r l i k şek l i ndeki bir foruma
sah ip olamadığı ndan, öneml i topl u msal kararlarla olan anlaşma
zlığını d i le getirebi l i r ve hiçbir zorlamaya başvu rmcıks ı z ı n çok
sayıda i nsanı yasama ve yöneti m etki n l i klerine çekmeyi başarır;
ama bu duru mda, onun başka siyasi partilerin varl ığını men etm
eye gereks i n i m i yoktur. Ayrıca tek b i r part i n i n yönetimi, savaş,
h ı z l ı sanayi leşme veya eski b i r sömürge yöresi nden yen i bir u l us
yaratma zorun l u l ukl arıyla hakl ı l a n abi l i r; ned i r ki bu orada işl eyen
siyasal rej i m i demokrati k b i r rej i m yapmaz. Zoru n l u l u k ispat
l anacak olursa, yönetici parti n i n halkı halk i ç i n yönettiği kabul
ed i l ebi l i r ; ama bu halkın kend i n i yönetmesi değildir.
Demokratik b i r hükümet s i stem i i ç i n s iyasal parti lerin varl ığına
gerek olup olmadığına i l işkin b i r tartışma n ı n spekü l atif ol m ası
kaç ı n ı l mazd ı r ve parti ler i l e seçkin ler arası ndaki yarışmanın,
demokrasiyi sağl amada yeterli olup ol mad ığını düşünmek, hem
daha kolay, hem de daha prat i k o l u r. B ugü n bunun yeterl i
old uğu n u savu nan ya da seçki n ler arasındaki yarı şmayı hiç
deği lse kend i l eri n i demokras i n i n koşu l l arı n ı daha faz l a soruştur
maktan kurtaracak kadar öneml i gören b i rçok l i beral düşünür
109
vard ır. Bunl ar, görıııüş olduğumuz gibi, sadece bi reysel yurttaşın
« h iç değilse belli aralıklarla isteklerini duyu rma olanağına»· sah i p
o l masının, b i r top l u mu demokrati k kıldığı n ı , öne süren Kari
Ma r.ı n h e i m tarafı ndan deste k l en mekted i r l er. 1 o Öte ya n d a n
Sc humpeter d e , Aron d a, siyasal si stem üzeri ndeki başka etk i lere
çok önem vermekted i rler. Schum peter, « demokrati k yönte m i n
başarı koşu l l arı » diye ad land ı rı p dört başl ık altında topl ad ığı
koş u l l arı açı kça gözler önü ne sermekted i r : (1) siyasetin i nsan
malzemesi (ya n i seçkinl er) yeteri nce nitel i k l i o l mal ı d ı rl ar; ( i l )
siy asal kararı n etki a l a n ı çok yaygı n laştırılmamal ıdır; ( 1 1 1 ) h ü kü met
yerl eşi k ve gelenek sahibi iyi yetişmiş bir bürokras i n i n hi zmetle
rine komuta edebi lmelidir; ve (iV) demokratik b i r öz-denetim ol
mal ı d ı r, yan i , rekabet içi nde olan seçkin ler, birb i rleri n i n yöneti
m i n i höşgörm üş ler ve sahtekarları n, sabit fi kirl i leri n öneri lerine
karşı d i renmel i d i rler. Buna karşı l ı k seçim i n i yapmış olana seç
men ler, tems i l c i leri n s_iyasal eyl emlerine ard ı arkası kes i lmeyen
müdahalelerden kaçı nmal ı d ı rlar. Benzer şeki lde, Aron, daha önce
a l ı ntılamış olduğumuz maka lesinde, çağc ı l çoğu lcu demokrasi
ler i n başarısı i ç i n üç koşu l u n altını çizmekted i r : (1) gru plar
arasındaki an laşmaz l ı kl arı çözüme bağl ayab i len ve top l u l uğun or
tak ç ı karları aç ı s ı ndan gerekl i kararları zorla a ldatab i l ip uygul ata
b i len h ü kümet otoritesi n i n yen iden tes is ed i l mesi; ( i l ) hareketl i l iği
koruyacak, d ü rtü leri canland ı racak etkin b i r ekonom i k yönetim;
ve ( 1 1 1 ) top l u m u n genel çerçevesi n i değişti rmek isteyen b i rey ve
kümeler i n etk i l er i n i n s ı n ı rl a n ması . Ne var ki bu değer
lendi rmeleri n , demokrasiyi seçki n ler arasında b i r yarışma ol arak
gören fiki rler şemasL içinde kaldığı ve bunun başkaca .uzant ı l a rı n ı
araştı rdığı; b u n a karş ı l ı k daha gen iş anlamdaki' demokrasi n i n
başarı y a d a başarıs ı z l ı ğı n ı ve kapsam ı n ı etk i leyen birçok başka
etmeni gözardı ettiği meydandad ı r. Öncelikle d iğer baz ı siyasa l
etki leri e l e a l mak istiyorum. Demokrati k b i r s iyaset i n
1 0 Bir yerde tutarsız olarak eşitsizliğin gelişmesi n yığınlar ile seçkinler
arasındaki mesafenin azalmasını. modern demokrasinin gelişmesindeki et
menler olarak öne sürer yine de.
1 10
gel işmesi nde, seçkinler arasındaki yarışmaya ek olarak, seç k i n
lerin yapısı ve birleş i m i nde, kend i leri n i kavrayı ş l arında ve h a l k ı n
geri kal an ıyla o l a n i l işkilerinde değişikl i klere gereks i n i m olduğu
gene l l i k l e varsay ı l ı r -örneğ i n b u demokrasi n i n koşu l ları üzeri nde
ki d iğer söz leriyle çel i şmekle birl i kte, Mannheim böyle varsay
maktad ır. Kısaca, bir demokraside bireyleri n seç kinkesi me girip
ç ı kma d evi ngen l i ğ i n i n daha yaygın ve hızlı olacağ ı ; seçki n lerin
daha az bir «aristokrati k » bakış gel i ştirip, kendi leri n i yığı n l arla da
ha yak ı n bir bağ içi nde görecekleri ve çeşitl i top l u msal d üzeç len
me etk i l eri n i n bir sonucu ol arak, yaşam üsluplarında yığ ı n l ara
gerçekten d a h a faz l a yakl aşacakları varsayı l m akta d ı r . B u
koş u l l a r ı n i l k i kisi, ç o k d a h a faz l a sayıda bi reyi n yöneti l mek kadar
yönetmek deneyi m i n i de yaşayabi l eceği b i r d u r u m a yol
açarken ,d iğer koşu l l ar, s iyasa l yönet i m i n karakteri n i , onu daha
yakın, daha az otoriter, daha az görke m l i ve daha az karşı konu l
maz k ı larak, bir ölçüde değiştirir. G ü nümüzün Batı demokrasi l e
rine bakacak o l u rsak, bun ların YC!rışmacı demokrasi mode l i n e bir
hay l i uymaları n a karşın, bu d iğer koşu l lar bakı m ı ndan yetersi z
kald ı kları n ı görü rüz : top l u m u n ü s t s ı n ıfından gelen seç k i n l er
kadrosu n u n dolaş ı m ı h a l a yeterince h ı z l ı değ i l d ir;ı ı seçki n leri n
bakışı ancak yavaş yavaş değişmekted i r ve işlevlerine i l işkin eski
aristokratik görüş leri, üst s ı n ıftan gel i yor olmalarıyla,bizzat seçki n
kuramlarıyla ve « i lerleme» i le « tepe»ye u l aşmayı özendiren ege
men top l u msal öğretiler tarafı ndan canlı tutu l maktad ır; n i hayet,
Batı top l u m l arındaki koşu l ları n « düzeç lenmesi » öylesine ağı r ak
sak yürümüştür ki, yöneten ler yöneti len lerden ekonom i k ve
top l u msal ol arak hala keskin biçimde ayr ı l m ı ş l ard ır. Seçki n ler
arası ndaki rekabetin tam ortasında duran siyasa l parti ler Je yığın
parti lerine dönü şerek demokrati k karakterleri nden b i rşeyler yitir-
1 1 Bkz . yukarıda Bölüm III. Ayrıca bkz. W.L. Guttsmırn, The British Polit
ical Elite, bölüm jXI 'de, bir avuç insana ulusal politikaların oluşumunda
nasıl da etkili olma olanağı verilmiş olduğu gösterilmektedir. 1ngiltere'de
danışma komitelerinin, Kraliyet komisyonlarının ve benzer kamu kuru
luşlarının çalışmalarına katılan -esas olarak toplumdaki üst sınıfa ait ol
sa olsa birkaç bin kişilik- küçük bir "çok öneml i " küme bulunmaktadır.
111
m i şlerd ir. Çoğu n l uğu, Michels' i n . öngörmüş olduğu ol igarşik ku
rum lar hal i nde gelmemiştir be l k i ;1 2 ama partide görev alan lar par
tiye daha kolayl ıkla egemen olmakta, buna karşı l ı k sıradan
üyelerin siyasal belirl emede etk i n söz sahibi ol ması daha güç hale
gelmekted i r .
Bu siyasal etmen lerin yan ı s ı ra, demokrati k bir hükü met sis
tem i n i n yaşaması ve gel i şmesi i ç i n vazgeç i l mez olan daha genel '
,\
1 12
vermede b i reyi n bağı m s ı z yarg ı s ı n ı ve etk i n katı l ı m ın ı gerektiren
demokratik h ü kCınıet i n , hayatı n en önem l i a l a ı 1 1 a rı n d a n b i ri nde -
yani çal ışma ve ekonom i k ü retim a l a n ın d a- b·ireylerin büyük
çoğu n l uğuna, yaş<ını l a rı ıı ı esasl ı b i ç i mde etk i leyen ka rarfa r ı n
a l ı n ması nda etki n b i r rol oynama fı rsatı veri l mediği zaman ser
y
p i l i p gel i şe.c eği n i kabu l edebi l i rm i i z ? B a na öyle gel i yor k i , bir i n
s a n , yaşa m ın ı n büyü k b i r bö l ü ııı ü nde eks i ks i z v e deği şti r i l emeyen
b i r itaat d u r u m u nda yaşayı p, y i n e de s i yasal demokrasi n i n gerek
t i rdiği soru m l u seçme ve kend i n i -yönetme a l ı ş ka n l ı k l a r ı nı edi n e
mez. B a t ı topl u m l a r ı nd a , b i reyi n i şte k i bağı m l ı l ığ ı n ı n bazı
bakım l ardan eskiye göre daha hafif o l d u ğ u doğrudur; b i reysel işçi;
sen d i kası ve i l kel b i ç i mde gel iş m i ş ortak d a n ı ş m a k u r u m l a r ı
arac ı l ığ ı y l a ç a l ışma koşu l l arı üzerinde k i m i et k i l ere s a h i p ol m a k
ta; bu arada boş z a m a n ı n önem l i ölçüde artm ı ş o l m a s ı , işç i n i n
kend i s i n e a i t şeylerde ka rar a l ma a l a n ı n ı d a gen i ş l etmekted ir. Öte
yandan b i rçok sanayi i ş i , modern çağda faz l a böl ü n müş ve
yinelemeli hale gel m iştir; b u n u n sonu c u nda da işçi i şvereni
tarafından eski tarz otoriter denet i me tabi o l masa bi le, h a l a
görevi n i yaparken m u h a kemes i n i , i ıııgelem i n i v e beceris i n i ku l
l a n m a firsat ı n ı giderek daha cız h u l ı ııa ktad ı r. 1 4
Demokratik h ü kü met uygu l a m a s ı n ı etk i l eyen ve d a h a s ı k
tartış ı l a n başka d u r u m l a r d a varcl ı r. B ü y ü k servet v e gel işme eşit- ·
s i z l i kleri b i reyleri n top l u l uğu yönetme etki nl i k l e r i ne katı l m a dere
cesi n i a ç ı kça etk i l emekted i r , Zengin biri taıırı kra l l ığ ı na g i rm e kte
güç l ü k çekebi l ir, ama siyas,ıl b i r part i n i n üst komite l e r i n e ya da
b i r h ü k ü ıııet kes i m i n e göre kolay b i r şek i lde g i rebi l i r. Ayrı ca bu
zengin k i ş i siyasal yaşamda başka yol larla e l a - i l et i ş i m <Ha ç l a rı n ı
denetleyerek, yü ksek siyaset çevreleriyle ta n ı ş ı k l ı k k u rara k , baskı
kümeleri n i n ve şu ya da bu tür d ,ı ı ı ı ş ın.ı k u r u l l arı n ı n etki n l i k
l eri nde önem l i b i r rol oyn,ıyarak- söz <;,ı h i h i ol abi l i r. Ynbu l b i ri
hu üstü n l ü k l erden hiçbiri ne 5,ı l ı i p deği l d i r : n ü fuz s;ı l ı i h i i n�.ın l;ır
la i l işkisi yokluı, siy .ı�cı l e t k i n l i��· · ay ı ı at .ı k çok ,ız z,111 1,1 1 1 1 y-ı d,ı
i 13
enerj i s i vard ı r ve siyasal fi kirler ya da olgu larla i lgi l i dört dört l ü k
b i lg i ed i nmek i ç i n ç o k a z fırsatı vardır. Ekono m i k eşitsiz l i kl erden
kaynaklanan far ki ı l ı kları eğiti mdeki far ki ı l ı k lar berkitir. Batı
de mokras i l e ri n i n çoğu nda, top l u m u n yöneti c i l e r i n i n ç ı ktığı
s ı n ı fl ara sağl anan eğitim türü i le yöneti len lerden ol uşan daha ka
laba! ık s ı n ı fa sağl anan eğitim arası nda kesi ıı farklar vard ı r. ı s Çoğu
B atı top l u m u ndaki eğitim s i stem i , sadece yönetici l erle yöneti len
ler arasındaki farkı pekişt irmekle kalmaz; tüm toplu lu kta g�ne l
eğiti m d ü z eyi n i yü kseltmekten ve . bu n u n yu rttaş kitles i n i n
topl u m u n yönet i m i n e daha faz l a katı l ması n a yapacağı katkıdan
çok, seçk i n kon u m l a r için m üstesna bireylerin seç i m i n i n ve gel i r
veya s kolasti k başarı kon u muna ödül verme üzeri nde durduğu
sü rece, genel seçk i n egeme n l iği i deol oj i s i n i can l ı tutar ve besler.
Söz ü n ü ettiğim servet ve eğitim fark l ı l ı kları, toplumun s ı n ı flara
böl ü n müşl üğü n ü n özel l ikler i d i r -.e sözge l i m i, sosyal demokras i
hükümet i l e bağdaşmaz görülen çoğu n l ukla i şte bu temel böl ü n
m ü ş l ü ktür. B u n u , sonraki böl ü mde daha ayrı ntısıyla tartışacağı m .
Seçki nc i demokrasi kura m l arına karşı bu raya deği n ortaya
15 lngiltere ' de üst sınıf ve işçi sınıfı çocuklarının tipik kariyerleri şöyle be
timlenibilir: Ust sınıfın çocukları Oxford ve Cambridge üniversitelerinde
ve başlıca kamu okullarında eğiti'm görmekte, oradan da iş hayatına,
siyasete, devlet memuriyetindeki yönetici sınıf arasına ya da daha eski
mesleklere katılmaktadır. işçi sınıfının çocukları devlet okullarında
genellikle modern orta öğretim okullarında eğitilirler ve bu okullardan
çıktıklarında da, on beş yaşındayken saniyede kol işçisi olarak çalışmaya
başlarlar ya da ufak tefek memurluk işlerine girerler. Bununla birlikte
bunların bazıları (bugün yirmi beş yıl öncesine göre daha yüksek oranda)
üniversite hazırlık okullarına (Grammer Schools) gitmekte ve bir taşra
üniversitesinde veya teknoloji kolejinde yüksek öğFetime devam ede
bilmektedir. Her. 'iki sınıftan kimi çocuklar kendileri için belirlenmiş bu
yazgılardan kaçabilirler, ama böyle yapanların oranı genel görüntüyü et
kilemeyecek kadar küçüktür. ABD 'deki eğitim durumu, İngiltere ve diğer
Avrupa ülkelerindekinden köktenci bir biçimde farklı olmakla birlikte, bu
değişiklik görece olarak yenidir; ABD'de tüm sınıflardaki ilgili yaŞ
kümesi nin çok yüksek bir oranı (yüzde doksan kadarı) on yedi yaşına
kadar orta eğitim görür ve önemli bir oranı da (yüzde otuz beş kadarı)
üniversiteye devam eder.
1 14
koyduğu m i t i razlar « ha l k tarafı ndan hükümet» biçimi ndeki a l ter
natif b i r demokrasi kavrayı ş ı n a dayanmaktadı r; ama seçkin ler ku
ram l arı n ı n kendi içleri ndeki tutars ı z l ı kl a rı ndan kayna kların başka
itirizlar da vard ı r . İ l ki n , seçkin ler aras ında sürekli karşıtl ı k ve
çatışma, seçkin lere mensup o l a n l arın ardı arkası kes i l nıeyen bir
dolaşı m ı varsa, b u durumda herhangi bir h ü kü met biçimi n i n uzun
süre var l ı ğ ı n ı sürdürü p sürdü renıeyeceği sorusu geliyor gündeme.
Ma nnheim, 1 930'ların başları nda Almanya' daki duruma i l işkin
o l a rak s i yasal demokras i n i n soru n l arı üzeri n e yazarken,
demokras i n i n gel işmes i n i n yönetici seçkinlerin türdeşliği nde bir
kayb ı n ortaya çı kması anlam ı n a geldiği n i gözlemlemiş ve şöyle
dem iştir: « Modern demokrasi , çoğ u n l u kl a daha tü rdeş yönetici
küm.eleri o l an i l k demokratik (ya d a demokrasi-öncesi) top l u m
l arı n karş ı l aştı klarından çok daha karmaşı k karar verme sorun-
larıyla y ü k l ü o l maları yüzünden yıkıl maktadır.» 1 6 No,tes To
wards the Definition of Culture'da T.S. El iot benzer bir biçi mde,
mensup l arı n ı n düzen l i olarak dolaş ı m ı n ı gereksi nen seç ki n l erin,
topl u msal sürekl i l iği daha önceki dönem leri n yönetic i s ı n ıflar ı n ı n
yapabi l d i kleri ölçüde sağ l ayamad ı kları n ı öne sürmüştü r. 1 7 N e var
ki her i k i yazar d a bu kaynaklardan doğan teh l i keleri abartmak
tad ı rlar. Çünkü günüm üzde seçkin lerle geri kctlan halk aras ı nda
öneml i sayı labi l ecek m i ktarda b i rey dol aşı m ı yoktu r ve seçki n ler
16 Kari Manheim, Essays on the .Sociology of Culture.
17 TS. Eliot, Notes Towards the Detiniton of Culture. Eliot. Mannheim'ın
modern toplumlarda seçkinlerin daha önceki yönetici sınıfların işlevlerini
gereğince yerine getirebildiği şeklindeki görüşünü, Mannheim'ın ken
disinin bu eleştiriyi zaten formüle etmiş olduğunu farekttirmeksizin
eleşti rir. Gerçekte, Mannheim, modern toplumda seçkinlerin yerine dair
durmuş oturmuş bir görüşe ulaşmış gibi görünmemektedir. Kimi kez
seçkinler arasındaki yarışmadan yana, bu yarışmayı demokrasinin koruyu
cusu olarak gören sözler eder; bir başka bir zamanda da, aydınlardan
oluşan tek bir seçkin kesi min yönetimini savunur; son olarak da hiçbir,
seçkin kesimin ya da seçkinler kümesinin, varolan biİ' üst sınıfla birleşerek
bir yönetici sınıf özelliğini elde etmedikçe ve kalıtımsal ve mülk sahibi bir
küme haline gelmedikçe, siyasal istikrarı sağlayamayacağını öne sürer.
Mannheim'ın tutarlı olarak dışladığı tek kavram sınıfsız . eşitçi bir toplum
kavramıdır.
1 15
kura l olarak birbirl eriyle ciddi bir çatışmaya g i ri ş m i ş değ i l d i rler.
Batı topl u m larını n bugünkü durumunu tartışırken Aron ' u n söyle
d iği gibi : « Yönetici seçkin lerin yap ısı giderek değişiyor olab i l i r;
seçki nlerin i ç i ndeki çeşitl i kümelerin görece önemi deği şiyor ola
b i l i r, ama b i r top l um, ancak bu kümeler aras ı nda gerçek bir işbir
l i ği oJ cl uğu sürece varl ığı n ı sürd ü rebi l i r ve ge l i şebi l i r. Seç k i n ler
arasında şu ya da bu biçimde özsel kon u l a r hakkı nda görüş ve
eylem b i rl iği n i n b u l u n ması gerekmekted i r. 1 8 Gerçekte bu görüş
ve eylem birl iği -ve Eliot' u n arz u l adığı topl u msa l kes i ntisi z l i k
Batı top l um larında seçkinlerin top l u m u n ü st s ı n ıfından gelmeleri
ve seçkinler kuram ı n ı n kend isin i n i deoloj i k desteği yle geniş
ölçüde sağlanmıştır. « Doğu m saatleri nden iti baren k i m i l er i n i n
bağı m l ı ol mak, k_i m i leri n i n d e komuta etmek üzere seç i l mi ş
oldukları » 1 ' 1 h a l a doğrudur. Batı top l u m ları nda seçki n ler genelde
s ı n ı f ayrı m ları n ın o l u şturduğu büyük enge l i n b i r yan ın da durmak
tad ı rl ar; böylel i k l e de, d i kkat i m i z i seçkin ler arası ndaki yarışma
üzeri nde toplar ve s ı n ıflar arası ndaki çatışmaları ve seçk i n leri n
çeşitl i topl u msal sı n ıfl a ra bağ l a n m a b i ç i m l eri n i i ncelemeyi
başara m azsak, tümüyle yan ı l t ı c ı b i r s i yasal yaşam görüşü
yaratı l m ış o l u r.
Demokrasi n i n , esas olarak ve sadece b i rb i rleri n i n kudret i n i
dengeleyen v e s ı n ı r l ayan seçkin ler aras ındaki yarışmayla korun
d uğu ve sürd ü rü ld üğü görüşü, çağ ı m ı z ı n si yasa l m itlerinden
b i ri d i r. Bu tezden yana olan seç k i n kuramc ı ları n ı n savl arına
baktığı m ı z zaman, bu savın değişik evrelerinde b i r seçkin ler çok
l uğu kavramından tamamen fark l ı , b i r gön ü l l ü b i rl i kler çokl uğu
kavramına kaymaktan kaynaklanan bir i ki n c i tutars ı z l ı k buluruz.
Sözge l i ş i Mosca, demokrati k bir si stemde b i rçok farkl ı « top lumsal
güc ü n » (seçkinler değil) s iyasal yaşamda yer a l m ası ve başka
topl u msal güçleri n, özel l i kle de bürokras i n i n i ktid arı n ı sın ı rl a
maları· olas ı l ığından söz etm iştir. Ayn ı şek i l de, Aron, çoğu lcu
18 Raymond Aron, "Social Structure and the Ruling Class", British Journal
I (2), s. 129.
of Sociology,
19 Aristotle, Politics
1 16 .
demokrasi l erde iktid<ırın y;:ıyg ı n l aştırı l nıası n ın önem i ı ı i ı srarl a öne
sü rerken, ya l n ızca ayı rtetnı iş old uğu bel l i baş l ı seçkin lere seslep
mez, bu toplunilard a bu l un;:ın ve yönetici lerin i ktidarl a rı na s ı n ı r
koyan çok çeş itli mesleki ve siydsal kuru l u ş l ardan söz eder. Etki l i
demokrasi n i n yaşamsal b i r koşu l u olarak g e l i ş i p serp i l e n gön ü l l ü
b i rl i klerin b u biçi mde savnul ması, seç k i n kuraml arı na destek
sağ lamaz. Çünkü etk i n yerel yöneti m i n , mesleki birl i kleri n ve
d iğer gön ü l l ü ya da özerk kuruluşL:ırı n önemine böyles i ne ağı r l ı k
veri ldiği nde öne sürülen, bu kuru l u şların siyasa l i ktidar i ç i n
önem l i savaşımlara g i rm i ş seçkiıı ler olduğu için deği l , bun ları n
sıradan erkekler ve kad ı n l ar için kend i kendi lerini yönetme i ş i n i
öğren meleri ve uygu l a m a l arı i ç i n b i rçok fı rsat ve o l a n a k
sağladığıdır. B u n l a.r halk tarafından yöneti m i n büyü k, karmaşık
b i r top l umda daha gerçek ve pratik k ı l ı nd ı ğ ı a raçlardır.
B u yol böylel ikle bizi ayrıca daha önce dile geti ri l m i ş olan bir
görüşe, demokratik b i r h ü kü met sistem i n i n korunması n ı n ve özel
l i kle gel i şmesi ve i l erlemesinin, esas o l arak faal iyetleri sı radan
yurttaşları n gözetim ve deneti m i nden çok uzaktaki alan larda
sü ren küçü k seçkin kümeleri aras ında yarışm a n ı n özend i r i lmesine
değ i l , tüm yurttaşları n olmasa b i l e, yu rttaşları n ı n büyü k bir çoğu n
l uğu n u n b i reysel yaşa m l arı n ı -iş yeri nde, yerel top l u l u kta ve
u l usun içi nde- hayati biçimde etk i l eyen top l u msal kon u larla i l gi l i
kararlara katı labildiği · ve seçkin lerle yığı n lar arası ndaki ayrı m ı n
ol ası en a z d üzeyde i n d i rgendiği koşu l l a r ı n yaratı l ması ve
yerleştiri l mesine bağ l ı olduğu görüşüne götürür. Böylesi bir görüş
i l ki n , kendi kend i n i yönetme uygu l aması n ı n kapsam ı n ı gen işl ete
cekse fırsatların, özel l i kle karş ı l aştı kları tü m güçl üklere karş ı ıı , Yu
goslavya' da işç i konseyleri ve Hi ndistan'da cemaat kal kınma pro
jeleri gibi bazı modern deney i m l e r i n c iddi b i ç imde değer
lend i r i l meyi h ak etti kleri alanda, b i l h assa da ekono m i k ü reti m
al anı nda y ı l nıaksız ı ıı araştırı l ması gerekti ği n i ; i ki n c i ol arak da,
temelde topl u msal s ı n ı f fark l ı l ı klarından doğan ve bu birl i kleri n
görev l i ol arak üst s ı n ıf ve orta sııı ı f b i reyl eri n egemen l i ğiyle göze
çarpan gön ü l l ü birl i kleri n yöneti m i ne tanı katı l ı m konusunda, en
gel leri n bir şeki lde üstesi nden geli n mesi gerektiğini iç lemlenıek
ted ir.
1 17
- Vl l -
1 18
İ k i n c i nokta1 i nsa n l ar aras ı ndaki bi�eysel farkl ı l ı kların ve oııfar
aras ı ndaki top l u nısal ayrı nıl arı ıı i k i ayrı şey olduğudur. Bu önem
l i ayr ı m ı Rousseau çok uzun zaman önce yapnı ı ştı r : « Ben i nsan
türü arasında i k i tür eşitsi z l i k olduğunu düşü nüyoru nı ; b i ri nc i si ne
doğal ya da fizi ksel eşitsizl i k diyorum, çünkü bu eşitsi z l i k doğa
,
tarafı ndan beli rlen mekte ve yaş, sağl ı k, bedensel güç ve z i h i n ya
ela r u h n i tel i kleri n i n fa rk l ı l ığından meydana gel mekted i r .
Diğeriyse, a h l a k i y a da siyasa l eşitsizl i k d iye ad land ı rı l a b i l i r,
çünkü b i r tür uylaş ı m a d ayanmaktad ı r; i nsan ları n rızasıyla bel i r
lenmiş ya da e n az ı ndan onaylanmıştır. B u i ki nc i s i , bazı i nsan
ları ıı baş k a l a r ı n ı n zararı n a o l arak yara r l a ııd ı k l a r ı far ki ı
ayrıca l ı kl ardan oluşur; daha zeng i n, daha saygın, daha güçlü, hat
ta zorl a başka larına boyun eğd i rtecek d u ru mda olmak gibi
ayrıca l ı klar."1 Modern çağlara değ i n varolan topl u m l arı n çoğu n-.
da .bu i ki tür eş itsiz l i ğ i n nereye kadar uygu n l u k içi nde olduğunu
kesi n b i r d i l le söyleyeb i lmem i z i ıı ol anağı yoktu r. Seçki n leri n
dolaşımı kura m ı n ı n amacı, kısmen b u n l ar ı n uyg u n l u k i ç i nde
olduklarını, her topl u md a e n yetenekl i bireyleri n seçki n lerin
arasına gi rmeyi ya d a zama n l a öne ç ı kacak yeni bir seçkin kesi m
ol uşturmakta başarı l ı olduğunu öne sür.m ektir. Ama .d aha önce
görmü ş olduğumuz g i b i , bu tezi desteklemek için ü retilen tar i hsel
del i l ler çok yetersizdir ve (genel o larak topl u msal h areketl i l iğ i n
çok b ü y ü k öl çekte o l d u ğ u qüşünü len) modern top l u m larda topla •
119
mek zoruı.ı da oldukL:ı rı doğa l b i r fenomen deği l se, b i ri n i n ya ela
d i ğeri n i n savunnıası türniiyle gerçek olgu lara dcıyanan b i l i msel b i r
icl d i ,ı ı ı ı n sun uııı u ndcın değ i l , ahl aki v e top l umsal b i r idea l i ı1 for
m ü l leştiri nı i nden ibarettir. Eşitl iği seçebiliriz ve böyle yaparken
idea l i n uygu l an a b i l irliğine ve onu e l de etniek i ç i n elveri ş l i
araçlarla i lg i l i gerçekl ere d i kkat etmem i z gerekmekle b i r l i kte,
seçnı i m i z i n i ha i olarak hakl ı l ayan bizzat o n u n zcıten öyle ol ması
gerçeği değ i l , anıa eşitl iği elde etmek i ç i n u ğraşman ı n daha i m re
n i l ecek bir top l u m yarata bi leceği şek l i ndeki mcı ntı ksal b i r idd i
a d ı r . « B i z » ter i m i n i ku l l a n ı rken, özel l ikle kastettiğim yirm i nc i
yüzyı l ın top l u m la rı nda yaşcıyan i nsa n lard ı r; ç ü nkü daha önceki
çağlardan herhangi biri nde, ekonom i k yaşam ı n güvences i z l iğ i ,
etk i l i i leti ş i m araçları n ın yok l uğu, eğiti m i n yeters i z l i ğ i v e top l u m
sal yapıyla bireylerin karakterlerine i l i şkin bilgi yoksu l l uğu göz
önüne a l ı nd ığı nda, isti krarl ı ve süreğen b i r eş itl i kç i top l u m biçi
mini pratik olarak kavram laştı rmak çok zord u . İnsan lara ilk kez
ol arak top l u msal yaşamı isteklerine göre biçi mlendirme ol anağı
ve araçl arın ı sunma bak ı m ın d a n yirm i nci yüzyı l ı n benzeri yoktur;
b u neden le de, hem umut veric i d i r, hem de korkutucu.
Amac ım, burada eşitl i k i ç i n b i r ahlaki savu nm;,ı yapmak değ i l , 2
d a h a çok eş i tl i ği sağlamak yol u ndaki çabaları engel leyen toplum
sal ve s iyasal sorun ları, ayrıca da, ah laki itiraz lar d ı ş ında, seçkin
kuramc ı l arı n ın ortaya koydukları eleştiri leri ele almaktır. G erek
modern dü nyada diğerleri n i nki nden daha yaygı n kabul gören b i r
eşitl i k idea l i sund uğu, ge rekse seç k i n kuramları n ı n ortaya
ç ı kışı nda, bu kuramların kend i s i ne karşıtlığı nedeniyle başl ıca
kaynak ol ması neden i yle, Marx' ı n öngörd üğü ve arzu l a d ı ğ ı
sosya l ist top l u m i ç i n bir taslak hazırlamad ı ğ ı n ı b i l i r;.1 n e v a r ki,
2 Bu R.H. Tawney 'in Equality 'sinde çok güzel yapılmaktadır .
3 Şaşırtıcıdır ki , b u durum bir bilgelik işareti olarak sayılama yerine, sınıflı
toplumların kısıtlamaları için bile kendini gösteren, bu kısıtlamalar
kaldırıldığında çok daha kolaylıkla etki n kıl ınabilecek insanın yaratıcı ka
pasitelerine olan bir derin inanç olarak sayılma yerine, çoğunl ukla Marx'a
karşı kullanı lır.
1 20
gelecekteki sosya l ist top l u ma gönderme yapan yaz ı ları ndan,
ge nel çizgi leriyle onun ayırded i c i öze l l i k leri o l a ra k neleri
görd üğü apaç ı k ortadadır . Marx' ı n s ı n ıfsı z topl u m tasl ağı, ahla ki ,
toplumbi l i msel ve tarih i ögeleri bi rleştirir. Ahlaki yön, en kap
sam l ı olarak i l k yaz ı l arı ndan baz ı l arı nda, özel l i kle de Economic
and Philosophical Manuscripts of 1 844 ( 1 844 Ekonomi ve
Felsefe Yaz ı l arı)nda işlennıekted i r,4 ama sonraki yaz ı l arı nda da
bir yana b ı rakı l m ı ş değ i ld i r.5 Bu yön üyle s ı n ıfsız bir top l u m i n
sanların bi reysel yazgı ları üzerinde daha fazl a v e eşi t b i r deneti m
sahibi olacakl arı; devlet ve bürokrasi, sermaye ve teknoloj i gibi
kendi yaratı ları n ı n zorba l ığı ndan kurtu l acakları ; ed inici ol maktan
çok ü retic i olacakları; başka i nsa n l arla yarışma d u rumundaki an
tagonizm ve sertli k yerine, onl arla topl u msal işbirl iği i ç i nde
hoşnutl u k ve destek bulacağı bir topl u m ol arak tan ı m l anma ktad ı r.
Marx bu toplum d u rumunu elde etme olası l ı ğ ı n ı hep ayn ı iyim
serli kte d i le geti rmemi ştir6 ama bunu i deal saymaktan da h içbir
zaman vazgeçmemişti r. B i rey için ken d i kend i n i bel i r leme.
koş u l u n u oluşturacak olana i l işkin görüşünü, çeşitli b i ç i mlerde
i fade etm i ştir. İ lk i n b irey, s ı n ıfı ya da mesleği tarafı ndan bel i rlen
meden özgürleştiri l mel idir; Marx ' ı n Alman İdeolojisi'nde yazd ığı
gibi : « . . b i r s ı n ıfa ait b i reyleri n g i rdiği ve b i r üçüncü tarafa karşı
.
1 21
ortal ama bireyl er olarak mensup oldukları b i r top l u l u ktu . B i reyler
olara k değ i l , bir s ı n ıfı n üyeleri o larak katı l d ı k l arı b i r i l işkiyd i . Ama
kendi leri n i n ve · topl u nıun d iğer mensupları n ı n varoluş koşu l l arı
ü zeri nde deneti m l eri n i kuran devrimci proleterler top l u l uğunda
durum tam tersidir; b i reyler bi rey ol arak katı l ı rlar. İşte bireyleri n
(kuşkusuz modern üretim güç lerin gel işki n l i k d üzeyi gözön ü ne
a l ı n d ığı nda) bu b i rleşmesidir k i , tek tek i nsa n ların özgür ge l iş me
ve etki n l i k koşu l ları n ı ; eskiden şansa bırakı l m ış ve ayrı ayrı
bi reylere k � rşı bağımsız bir varl ı k kazanmış koşu l ları kend i dene
timleri altına a l ma l arı n ı sağlar. » İ ki nc i olarak , bi rey uzak, eri ş i le
meyen ve soru msuz bir h ü kü meti n egeme n l iği nden kurtarı l m a l ı
v e genel toplumsal öned medi kon u ların kararlaştı rıl m asına olabi l
d iği nce eks i ksiz biçi mde katı l m a l ıyd ı . Marx, bu tü r katı l ı m ı n
prat i k b i r örneği olarak genel oyla seç i l i p, kısa sü rede geri
a l ı nabi. len ve soru m l u l u k taşıyan beled iye encümeni üyeler i n i n
h ü kü met işlevleri n i ü stlend iği v e Kom ü n üyeleri n i nki nden aşağıya
doğru tüm kamu görevl eri n i n işçilerin aldığı ü cretlerle yap ı ld ı ğı
Paris Komü n ü nü gösterir.
M arx' ı n kavrayı ş ı ndaki topl u mbi l i msel öge, onun eşitsiz l i k
i l kesi n i n top l u msal s ı n ı f kuru m ları nda -üret i m araçlarının sah i p
leri i l e sahip o l m ayan lar arası ndaki ayrım- ve daha özsel o larak da
top l u mdaki iş böl ü m ü nde, öze l l i kle kol gücü ve kafa gücü
aras ı ndaki böl ün mede cisim leştiği savında bu l u n maktad ır. Bu sav,
eşitl iğin iş bölü m ü n ü n ortada n kal d ı r ı l masıyla elde ed i lebi leceği
şekl i ndeki görüşle devam eder. Marx, hep bu iş böl ü m ü n ü n
kal d ı rı l ması koş u l u n u n altı n ı ç iz m iştir. Alman İ deolojisi nde '
1 22
zoru ndad ı r ; bu na karşı l ı k ki msenin ayrı b i r etki n l i k alanı bulun
maya n, ama herkes i n isted iği dalda beceri l i olabi leceği komünist
toplumda, genel olarak üreti m topl u m tarafı ndan d üzen len i r ve
böylel i kle bugü n bir şey, yarı nsa başka b i r şey yapmam ı , asl a b i r
avcı ; bal ı kçı çoban y a da eleştirmen o l m aksızın, sabah ley i n
avlanmamı, öğleden son ra balık tutmam ı , akşam s ı ğ ı r yetişti rme
m i , akşam yemeği nden sonra eği l i m i me göre eleştiri yapmamı
mümkün k ı l an> ; ama daha sonra Kapital' i n ilk c i l d i nde, ayn ı fikri
daha gerçekçi biçi mde ifade eder: « . . . bugü n ü n ayrı ntı işçisi,
sınırlı bireyi, bel l i bi r topl umsal işlev i n önemsiz taşıyı c ısı, yeri n i
tamamıyla gel i şmiş, yer i ne getirdiği değişik toplumsal işlevler
onun için yal n ızca birçok alternatif etki n l i k biçimi olan b i reye
b ı rakacaktır. Daha şimd i den bu devri m i gerçekleşti rmeye doğru
kend i l iğinden atı l an bir adım, işç i çocu klar ı n ı n teknoloj i ve çeşit l i
emek uygulamaları pratik olarak yapma eğiti m i aldı kları tekn i k ve
tarım oku l l arı n ı n ve ecoles d'enseignement professionel' in kuru l
masıdır. . . İşçi s ı n ıfı i ktidara geldiği nde . . . kuramsal o l s u n , pratik o l
s u n , teknik öğretimin i ş ç i sın ıfı oku l larında uygun yeri ni a lacağına
kuşku olamaz. Demek k i Marx, s ı n ıflar fikrine karşı olduğu kadar,
işlevsel seçkin ler -sadece l i yakat esası n a göre toparlan m ı ş seçkin
ler- fikrine de karşıdır. İş böl ü mü , heps i n i n üstünde de düşünen ve
tasarlayan i le yal n ı zca gerekl i kol emeğ i n i kul lanan arası ndaki
ayrı m, sınıf sistem i n i sürekl i ol arak yeniden yaratır ve b i reyi ken
di için seçmed iği ve tü m yeti leri n i gel iştirme araç l arına ul aşama
yacağı bir yaşam alanına tı kar.
Bu kavramdaki tarihsel ögenin iki yön ü vard ır. İ l ki n Marx bir
tari hsel şema su n ma ktad ı r ki bu şema, esas olarak Batı uygarl ığı
alanı nda uygul anabi l irl iğe s� h i p olup, bu uygarl ı kta egeme n l i k ve
kölelik -efendi ile köle, feodal bey i l e serf, sanayi kapital isti i le
işçi- biçimleri, i nsa n ı ı-i b i r bi rey olarak n i te l i k l eri ve toplumsal b i r
kategori n i n üyesi olarak n i tel i kleri arası ndaki karşıtl ığı n giderek
daha faz l a ayı rted i ldiği bir dizi ol uşturmaktad ı r. « ••. tari hsel
gel işme sürec inde . . . b irey i n k işisel yaşamı i l e bir emek dal ı ve ona
ait koşu llarca bel i rlenen yaşamı arasında bir farkl ı l ı k ortaya
1 23
ç ı kar. . Estate' ler sistem i nde (aşiretlerde daha ela faz la) bu hala
.
sakl ı d ı r : örneğin bir soylu hep b i r soyl udur, sırcıdan biri başka
i l işki leri söz konusu olmaksızı n hep sı rcıdan biridir; bi reysel l iğin
den ayrı l am az b i r n itel i ktir bu. Kişisel bi rey i l e s ı n ıfsal bi rey
arası ndaki ayrım, b i rey i ç i n yaşam koşu l l ar ı n ı n rastlantısal
mah iyet i , kend i s i b.u rjuvaz i n i n bir ürünü olan s ı nıfı n ortaya
ç ı kışıyla görü nür hale gel i r ancak . . .' B i reysel proleteri n k i ş i l iği i l e
ona dayatı l an yaşam koşulu yan i emeği arası ndaki çel işki göz
leri n i n önüne seri l i r, çünkü gençliği nden başl ayarak kurban ed i l
miştir ve o n u başka bir sın ıfa yerleşti recek koşu lları kendi s ı n ıfı
içi n de başarma fı rsatı h iç olmaz . » (Alman İdeolojisi). Bu d i z iye
Marx b i r teri m i daha i l ave etm iştir: Geleceğin s ı n ıfsız toplumu . . B u
topl u mda, bireyi n kişisel nite l i kleriyle toplu msal yaşam koşulları
arası nd a artı k keski n bir karşıtl ı k olmayacaktı r; her bi rey yeti lerini
son u na kadar gel iştirebilecek ve sadece maddi varo l uş araç l a r ı n ı
üretmek zorunda kal an v e ö l ü m l ü o l a n doğal bir varl ı k o l ma
s ı n ı rl ı l ığ ı n ı yaşayacaktır.
İ kinci olarak Marx s ı n ıfsız topl umu ancak kapita l i z m i n eksik
siz gel işimine u l aştığı tari hsel anda düşü n ü lebi lecek ve gerçek
leşti rilecek b i r toplum biçimi ol arak görmektedi r. Çü nkü kapita
l i z m i n doğruğu n a u l aşması i l k kez olara k kend i iç inde daha fazla
topl u msal ayrışım ögeleri i htiva etmeyen bağ ı m l ı b i r s ı n ı f -pro
leterya- ol uşturur. Proleterya kapita l i st endüstri sa h i pleri n i n
m ü l kiyetleri kam u l aştı r ı l arak özgü rleşti r i l d i ğ i n de, kend i
türdeşliğini v e daya n ışmas ı n ı d i le getirerek yeni top l umsal ku
r u m l a r ı yaratacak ve topl u md a ye n i ayrı c a l ı k l ı k ü m e l eri n
oluşumunu önleyecektir. Modern eşitl i k taraftarlarından çok azı
Marx' ı n ahlaki s ı n ıfs ı z toplum idea l iyle görüş ayrı l ığına d ü şer;
ama M arx' ı n bu s ı n ı fs ı z topl u m u n ortaya ç ı kı ş tarz ı n ı
aç ı k l ayışında ve öze l l i kleri n i tan ı ml amada geti rd iği topl u m b i l i m
sel ve tari hsel argümanlardan baz ı l arı n ı sorgu l arlar. S ı n ı fs ı z
top l u m u n ortodoks Marksist yorumuna (son yıl larda değişmekte
d i r ama) daha d a fazl a itiraz ederler. Ortodoks Marksist yorum,
s ı n ı fs ı z top l u m kavra m ı n ı neredeyse h i ç özel end ü striyel
1 24
nı ü l kiyeti n bulu n madığı bir durumunu betinı l eyelen tek n i k bir an
latıma i nclgi rgenı iştir. Marx' ı n kend i aç ı klamas ı n a yöne l i k başl ıca
itiraz, onun s ı n ıfsız bir top l u ma -sahici eşitl i k ve özgürl üğe
u l aşmayı b i r a n l ı k b i r mesele o l a rak görü ntü lemekte
olmas ı ndan d ı r : B i r an i nsan lar ben c i l , ç ı karcı, dev i nge n l iği
çatışmaya dayanan kap ita l i st d ü nyada yaşama ktad ırl ar; bir sonra
ki anda, tari h-öncesi sona erer ve i nsan l ar s ı n ı fsız b i r top l u m u n
yeni kurum larını yaratmaya giri şi rl er. B u Marx'a biraz h aksı z l ı ktır,
ç ü n kü o kapital izm i le sosyal i zm arası nda -o uğursuz « prol eterya
d i ktatörl ü ğ ü » dey i m iyle beti m l enen- b i r geç i ş dönemi ve
« ko m ü n i st top l u m u n yü ksek evrelerine» doğru ge l i şme
aşama l arı n ı (Gotha Programının Eleştirisi) hesaba katm ı ştı r. Ama
Marx' ı n bir an olsun bel l i koşu l lar altı nda kapita l i z m i izleyen
topl u mda yeni toplu msal ayrışıml arı ve yen i bir yönetici s ı nı fı n or
taya ç ı kabi leceğ i n i düşü n memiş o l ması anlam ı nda, bu itiraz pek
haksız da sayı l maz; örneğin bizzat proleterya n ı n kol ayca b i r par
ti n i n zorbal ı ğına dönen di ktatörl üğü nden kaynaklanan ayrışım
gibi . B u seçkin kuramc ı l arın ı n, öze l l i kle de Michels' i nB başarıyla
sald ırdı kları zayıf bir noktasıdır. Marksi.st öğreti n i n ; seçkin ku
ramc ı ları n ı n eleşti ri l eri ne, Sta l i n' i n yöneti m i ndeki SSCB i le Doğu
Avrupa ü l ke l eri nde yaşa n a n l a r yen iden i na n d ı r ı c ı l ı k
kazand ı rm ıştır. Böylel i kle Raymond Aron sın ıfsız top l u m u ş u söz
lerle beti m l eyebi l mekted i r : "Bununla b i rl i kte, böylesi bir topl u m
da h a l a prati kte endüstriyel i şletmeleri yöneten, orduya komuta
eden, u l usal kaynakl arın tasarruf ve yatı rıma tahsis ed i l ec�k olan
ların ı kararl aştı ran ve ücret skal a l arı n ı saptayan az sayıda i nsan
vard ır. Bu a z ı n l ığın i ktidarı, demokrati k bir topl umdaki siyasal yö
neticil erden daha s ı n ı rsızdır; zira hem siyasal hem de ekonom i k
i ktidar onların elleri nde toplanmıştır. . . Siyaset adamları, sen d i ka
önderleri, kamu görev l i leri, genera l ler ve yönetici ler, hepsi b i r
partiye mensuptu rlar v e otoriter bir kuruluşun parçası d ı rl ar. Ken
di aralarında birleşmiş olan seçki n lerin m utlak ve s ı nı r tan ı maz ik
tidarı vard ı r . Tü m ara kuru l uşlar, tüm b i reysel kümeleni m ter, özel-
8-Bk��z�İiikle, Political Parties, Kısım VI, Bl, 2.
1 25
l i kle de meslek kümel eri gerçekte seçki n l eri n delegeleri nce ya da
terc i h i ne göre, Devlet temsilci lerince denetlenmekted i r . . . . S ı ı'ı ıfsız
bir toplum halk yığı n ı n ı seç k i n lere karşı herhangi bir ol ası savun
ma aracı ndan yoksun b ı rak ı r . » 9
Aron daha sonra b u değerlendi rmeye yöneltilen bir itiraz ı ,
y a n i sın ıfsız bir top l u m fi kriyle Sovyet topl u m u n u n a z çök
kusursuz bir görü ntüsü n ü n birb i ri ne karıştı rıld ığı görüşünü ele a l ı r
ve şunu kabul eder: « teoride değişi k bir s ı n ıfsız toplum tipi
m ü mkündür. Ne var ki, ş i md i k i koşu l larda başka s ı n ıfsız top l u m
ti pleri kesi n l i kle ol anaksızd ı r. İ ktidar tekeli n i n devleti denetleyen
b i r küme i nsan ı n e l i nde olmas ı n ı ön lemek i ç i n , çok sayıda i ktidar
merkezleri n i yen i den kurmak gereklidir; çeşitli işletmeler veya
tröstler, merkezi devlet yerine onl arda çal ı şanların, yerel veya
sendika topl u l ukları n ı n m ü l k i yeti h a l i ne gel mel i d ir. Psikoloj i k ve
tek n i k nedenlerle, g ü n ü m üzde . böylesi b i r d esentra l i zasyon
gerçekleşemez. Ayrıca i ktidardaki seçki n lerin bir tür dinsel ve
, askeri mezhep oluşturmayab i l eceğj, demokrati k b i r parti şekl i nde
.
örgütleneb i leceği de düşünül-e bi l ir. Ne var ki bu rada da, teoride
mümkün olan fi kir prati kte kes i n l ikle olanaksızdır . . . Dahası da, i k
tidardaki seçkin lerce koru nan i deol oj i k tekel bana öyle gel iyor ki,
böylesi b i r rej i m i n doğasında olan b i r gereks i n i me denk d üşmek
ted i r . . . Kısacası , seçki nlerin birleş mesi tüm ekonom i k ve siyasal
i ktidarın onun e l l eri nde toplanması ndan ayrı l am az ve bu topla
man ı n kend isi de baştanbaşa kol l ektifleşti r i l m i ş b i r ekonom i k
plan l amadan ayrı l amaz . » ı o
Bu itiraz ları göğüslemek ve eşitçi b i r top l u m ideal i n i daha kab
u l edi lebi l i r b i r şeki lde formü le etmek m ü mk ü n müdür? Önce
Aron'un beti m lediği biçimiyl e SSCB'deki sın ı fsız toplum i l e
C.Wright M i l l s' i n AB D'de gel işmekte olarak görüntü lediği y ı ğ ı n
toplumu aras ı ndaki bazı öne m l i benzerl i klere i şaret edel i m M i l l
s'in demokratik b i r «kamular top l u m u » i l e karşıtl aşt ı rd ığı bir kitle
toplununda: ( 1 ) Kanaat ifade eden i nsan sayısı, kanaatlerin al ıcısı
9 Agm British Journal o f Sociology, I (2), s. 1 3 1 .
..
1 26
olan lardan çok çok azd ı r ; ç ü n kü kamu l ar top l u l uğu soyut bir kitle
i l etişi m araçlarından etki lenen b i reyler topl u ntusu h a l i n e gel mek
ted i r. (2) Egemen i letişim süreç leri öyles i ne örgütl üdür ki, bireyi n
ald ığı i leti şim süreçleri ve bel l i b i r etki yaratacak şeki lde yanıt
vermesi çok zor, hatta olanaksızd ı r. (3) Kanaatin eylemle gerçek
leşti r i l mesi, böylesi eylem kanal l arı denetl eyen ve örgütleyen
yetki l i lerce denet i m a l t ı nda tutu l u r . (4) Kitlen i n kuru m l ar
karşısı nda özerkliği yoktu r; tersine yetki l i kuru m ların aja n l arı bu
kitleye nüfuz ederek, kanaati n tartı şmayla oluş u m u nda söz
konusu olabi lecek özerkl iği en aza indirgerler . » ı ı Gerek s ı n ıfsız
toplum, gerekse kitle topl u m u n u n en öne m l i yapısal özel l i kleri
arasında aracı kuru l uşları n -bireyi n faa l iyetleri nde etkin bir sözü
olabi lecek kadar küçük gön ü l l ü derneklerin- çoküşü · ya da yok
o l u şu ve hert i p kurul u şta önderler i l e y ı ğ ı n l a r a rası ndaki
mesafenin artışı bu l u n m aktadır. Bu karakteristi kler, Sovyet tipi
topluml arda, dernek kurmaya siyasal veya yasal bir engel bulun
mayan ve büyü k kuru l uş l ar arasında yu rttaşların bağl ı l ı ğ ı n ı kazan
mak i ç i n gizl i old uğu kadar açı k b i r yarı şma n ı n da h ü kü m
sürdüğü Batı l ı ü l kelerdeki nden çok daha bel i rgindir; ama daha
genel amaç l ar tarafı ndan ü reti len ortak öze l l i kler de vard ı r ve bu
genel amaçlar ara s ı nda, kuru l u ş l a r ı n boyutl a rı nda (ü reti m ,
i l etişim, vb. de) teknoloj i k i l erlemen i n neden olduğu büyüme,
devlet i n hangi türden o l u rsa o l s u n , büyü k ö l ç ü d e savaş
malzemelerinin yığınsal ü reti m i n i n neden old uğu ekonom i k üre
tim üzeri nde artan etkisi ve deneti miyle merkezi ve yetkeci siyasal
önderl iğin gel i şmes i n i kol aylaştıran bir yarı savaş hal i ne daya l ı
olarak düzen len miş u l us l ar arası nda, d ü nya çapında b i r rekabet
bulun maktad ır.
Bu karşıt etki leri n tü m üyle, tek bir top l u m u n s ı n ı r l arı i ç i nde
�tki l i şeki l de m ücadele ed i lemez; u l uslar arası nda i l işki lerde
değişmeleri de gerektirir. U l usal b i r d üzeyde ele a l ı nabi len soru n-:
l ar, büyük ölçüde örgütlerin boyut ve karmaş ı k l ı ğ ı ndan ve
.
Aron'un bel irttiği gibi, merkezi ekono m ik plan lamada, Özel l i kle
1 1 C.Wright Milis, The Power Elite, s. 304.
1 27
de kollektivist b i r ekonom ide üstü örtü k olarak bulu nan yetkeci
yönsemel erden kaynaklanır. B u n ları çözme çabas ı n ı n birçok
farkl ı çizgide yürütü l mesi gerekir ki, bun l arı n baz ı l arı önceki
böl ümde bel i rti l m i ştir -karar alma soru m l u luğu n u n mümkün o l a n
h e r yerde- yerel v e bölgesel konseylere v e gön ü l l ü derneklere
geç i r i l mesiyle siyasal yetke n i n olabildiğince clesentra l izasyonu ve
öz-yönetimin gün ümüz Yugosl avyası ndaki işçi konseyleri gibi uy
gun yen i kuru m ların yarat ı l masıyla ekonom i k a l ana yayı l ması .
Kol lekti vist bi r ekonomide yen i bir siyasal patron l ar ve sanayi yö
neti ci l eri sın ıfı n ı n oluşma tehl i kesi , sadece fabrikal ara öz-yöne
t i m i n soku l m a s ı y l a değ i l , kol l e ktif m ü l kiyetin kapsam ı n ı n
s ı n ı rlandırı lmasıyla da göğüsleneb i l ir. Eşitlikç i b i r top l u mu n e lde
edi l mesi için, tüm küçü k ölçek l i perakende ticaret ya da çiftç i l iğin
veya yarı partizan ü reti m i n büyük kol lektif girişimci letce yutul
ması bence . h i ç d e gerekli deği l . En az ı ndan, bu pratik bir sorun
olarak ele a l ı n m a l ı ve bu tür özel s ı n ıfları ve yeni eşits ; z l i kl eri
ü retme eği l i m , deneyi m ışığı nda özenle i ncelenmel id ir. Aynı şe
ki l de, entelektüel bir di ktatörl ü k teh l i kesi, eğitim ve öğretim kuru
luşlarına büyük ölçüde özerk l i k veri lerek göğüs l eneb i l i r.
E ntelektütel a l anda, bir tek radyo ve televizyon yayın larıyla
bas ı nda eleği 1 , kitap yayı mc ı l ığında ve b i l i msel a raştırmalarda da,
b i rbi rleriyle yarışan bağı msız derneklerin ol ması öze l l i kle çok
önem l id i r . Ama bu gerekl i l i k kamusal m ü l ki yet l erle peka l a
bağdaşır. Dernekler pekala üyeleri tarafı ndan denetleneb i l i r, on
ların m ü l kiyetinde olabilir, bu arada da büyük öl{;:üde kamusal
fon larla desteklenir ve bir u l usa l otoritenin gene l düzenlemesine
tab i olabi l i r . Çoğu Batı ü l kesi n deki ü n i versiteleri n durumu
böyled i r zate n . Aynı i l ke, endüstri n i n ve ticaretin işleyi şine de
u yg u l a n ab i l i r . B i reyse l g i r i ş i m ler o n l arda çal ı şa n l a r ı n
m ü l kiyeti nde olabi l i r v e işleyişlerine i l i şki n çoğu pol itika kararları
d a yine çal ı şan l arı tarafı ndan a l ı nabi l i r; keza bunlar bir yanda
u l usal bir ekonom i k planın ç ı karları doğru ltusunda çeşitli türden
denetimlere tabi olmakla birl i kte, öbür yandan da. birb i rleriyle
fiyat ve kal ite ba k ı m ı ndan en az ş i md i ki qzel m ü l kiyete ,ı it işlet-
1 28
meler i n yaptığı kadar etki l i biçime yarışabi l i rler . Yugoslavya'da
kamusal m ü l kiyeti b i r p iyasa ekonom isi biçim iyle birleştiren bu
tü r bir sistem i n başarı ları, bi rçok pratik güç l üğe karş ı n , bunun b i r
ütopya değ i l , geçerl i bir ekonom i k örgütlenme b i ç i m i olduğu n u
gösternıekted ir. 1 2 Zorlu i l ksel sermaye birikimi i şi ne gi rişmek
zoru nda ol mayan i leri endüstriyel top l u m larda, ekonom i n i n bir
bütün olarak merkezi b i r plan lama otoritesi tarafı ndan deneti
m i n i n , genel ç izgi leriyle bel i rtmiş olduğum gibi, bir kamusal
m ü l kiyet sistem i nde, özel girişim sistemi ndekinden daha katı ve
yetkeci ol ması gerektiği n i düşünmek i ç i n h içbir neden yok gibid i r;
ç ü n kü her i k i d u ru mda da karş ı l aş ı l acak çok benzer soru nlar bu
l u nacak ve ben zer -teknikler ku l la n ı labi lecekti r. Örneğin Fransa'
da savaş-sonrası ekonom i k plan lamac ı ları n ı n i ktidarı bir hayl iyd i
ve ha l k ı n seç i l m i ş tems i l c i leri n i n sıkı bir deneti m i ne de bağ ı m l ı
değ i l d i ler. İ ngiltere'.de yakında kuru l muş o l a n U l usal Ekono m i k
Ka l kınma Kuru l u' n u n eğer etki n l i kleri n i n bir a n l a m ı olacaksa,
merkez i h ü kü met tarafı ndan uygu l anacak s ı n ı rlamalar ve istenen
tür ve h ı zda ekonom i k büyümeyi sağlayacak ödü l ler önermesi
gerekecekti r.
Sa n ı r ı m bu düşünceler, Aron' u n kol lektifleşti ri l m i ş bir ekono
·
m ide i ktidarın gerçek · a n l amda desentra l ize ed i l mes i n i n ya da
d üşüncel i ve kültürel tekbiçi m l i l i kten kaçma n ı n olanaks ı z ol acağ ı
şek l i ndeki savı na ciddi gölge düşürmeye yeterl i . E lbette, desen
tra l izasyonu çok i leri lere götürmüş ve sayısız bağımsız kuru m u n
serp i l i p gel iştiği s ı n ıfs ı z bir topl umda b i le, top l u m u n üyeleri
arası nda, topl u msal örgütlenmenin genel özel l i klerine i l işkin
temel bir a nlaşma n ı n varolacağı doğrudur. Ama bu her topl u m u n
sürek l i l iği i ç i n gerekli durumdur v e görmüş olduğumuz gibi,
demokras i n i n b i rbiri yle rekabet hal i nde seç k i n lerin çokl uğu
sayesi nde koru nduğu nu savlayanlar, hala bu yarışman ı n uçlara
iti l memesi ve altta yatan b i r görüş uylaşı m ı n ı n varo l ması gerektiği
l 2 Yugoslav sistemiyle ilgili kısa bir değerlendirme için, bkz. Fred Single-
ton ve Tony Topham, "Yugoslav Workers Control: The Latest Phase"
New Left Review ( 18), s. 73-84.
1 29
koş u l u n u koyarlar. Eşitliği savun a nların u mudu, h ı z la bu ideale
doğru yaklaşan bir toplu mda yaşama deneyi m i n i n son_u nda i n
san ları bu idea l i n değerine i nandıracak olmas ı d ı r. Eğer bu olursa,
bütün entel ektüel a n l a şma z l ı klar ve kişisel yaşa m biçimi tercih
leri ne i l i şki n tüm tav ı rlar varl ı ğ ı n ı sürdürecek ama tüm i nsan kat
egori l eri aras ı nda sürekl i ayrı m l a r yaratan ve bu ayrı m l arı
besleyen eşi ts i z l i klere karşıtl ı k ve topl u msal eşitl iği n i steneb i l i rl iğ i
üzerinde genel b i r a n laşma bulunacaktı r.
Şimdi, Marx'ı n s ı n ıfsız bir top l u m kavra m ı n ı n ortaya koyduğu
başka bir soru na döneceğim. Marx'a göre iş böl ü m ü sadece ken
di başına her bir bireyin tam ol arak gel işi m i ne b i r engel, bir köle
l i k biç i m i olmakla kal maz, aynı .zamanda i nsan ı n özgürl üğü için
daha da sert s ı n ı rlamalar oluşturan başl ıca topl u msal s ı n ı fları
doğura n , bir kaynaktır. Dolayısıyla işbö l ü m ü n ü n « ha kk ı ndan
gel inmel i »d i r : yani kaldırılmalı ve aşılmalıdır. Ama modern b i r
sanayi top l u m u nda işbölÜmünün « kaldırı l masından söz etmek
m antı k l ı m ı d ır? i l k bakışta bu soru n, Marx' ı n yaşadığı dönemden
çok daha zor h a l led i l eb i l i r gibi görünmekted i r, ç ü n kü entelektüel
olanlar da dahil, tüm meslekleri n uzman l aşması h ı z l a gel işmiştir
ve endüstriyel kitle ü reti mi alanı nda görevlerin alt-böl ü m lenişi
öyle b i r noktaya ulaşm ıştır ki, b i reysel işçi giderek daha çok b i r
m akinanın yard ı hıcı s ı haline gel mekte olup, yaptığı bi rkaç basit,
d üşünce gerekti rmeyen ve yi neleme l i h areketi n yap ı l masıyla
sı n ı rl ıd ır. N e var ki, işte başka değişi klikler olmuştur ve Marx' ı n
geleceğe i l işkin görüşün ü çok daha maku l hale getiren yen i bir
olanaklar a l a n ı göz lenebi lmektedi r bugü n . H er şeyden önce,
meslekleri n mah iyetinde, özel l i kle otomasyon u n. gel işmesiyle or
taya ç ı kan değişmeler olmuştur. Otomasyonun etkisi montaj
h auı ndaki işçiyi aradan çı karmakta ve onun yerine işlevi maki
naların ayrı ntısıyla kontrol ettiği karmakarışı k ü retim zi ncirine
gözetmen l i k yapan daha eğiti m l i ve sorum l u b i r b i reyi geti rmek
tedi r. Şimdi lerde bu değişmeler endüstrin i n sadece k üç ü k b i r
bölümünü etk i lemekted i r ama giderek öneml i hale geleceklerdir.
İ k i ncisi, modern endüstr i n i n yüksek ü retkenliği, şimdiden ça l ışma
1 30
saatleri nde bir azalmayı mümkün k ı l m ı ştı r ve h ı z lananbüyüme
ora n ı , önümüzdeki on, yirmi yı l zarfında, otuz beş veya otuz saat
l i k b i r çalışma h aftası n ın yerl eşi k hale gel mesi n i tüm i leri sanayi
top l u m l arında imkan dah i l i ne sokacaktır. Bu ü l keler yen i ve dev
rimci b i r fenomeni ol uşturmak üzered i rler; yan i , tü m nüfustan
ol uşan bir « aylak sınıf». AB D'de böyle b i r top l u m koşu l u n u n i l k
göstergeleri ş i md iden görü leb i l mekted i r; sözge l i ş i , l n ternational
Brotherhood of Electrical Workers' i n New York Şubesi 1 962 'de,
üyeleri için, günde esas olarak beş, haftada yirmi beş saat çalı şma
koşu l u n u kabul ettird i . 1 3 Üçüncüsü, eğer kamusal m ü l kiyet
altı nda olan sanayilere daha önce bel i rtm i ş olduğum özyönetim
türü sokulu rsa ve eğer tüm büyük girişimlerde bu tip kamusal
m ü l kiyet oluşturulursa, kol işçi leri ve mehıu'rl arın çalışma etki n
l ikleri alanı öneml i ölçüde gen işleyecekti r. B i reysel i şçi artı k ken
d i özel göreviyle s ı n ı r l ı kal m ayacak, ü reti m i n planlanması ve
yönetim i nde de görev alacaktır.
Ç;ıl ı şma yaşa m ı n ı n örgütlen işi ndeki bu çeşitl i değişikl i kler hep
birlikte işbö l ü m ü a n l ay ı ş ı n ı deri n lemesi ne değişti recekti r. Bol
m iktarda boş zamanı olan b i rey, Marx' ı n i nand ığı gibi, kend i s i n i
tek bir etki n l i kten d a h a faz l asına verme, kendi s i n i fiz i ksel olsun,
düşü nsel olsun, değişik emek alanlarında ifade etme olanağ ı n ı bu·
l acaktı r; hatta ekonomi k ü retici olarak yönetim i ş i ne katı larak ve
endüstriyel i şçi leri n dayandığı b i l i m ve teknoloj iden b i rşeyler
öğnenerek çok yön l ü yetenekleri n i gel i ştirmek i ç i n daha çok fı rsat
bulacaktır. İ şböl ü mü i nsa n l arı n yaşam a raçlarını ü retmede ku l l an
mak ama aynı zamanda da denetlemek zorunda oldu kları bir yön
tem hal i ne gelecektir açı kças ı ; art ı k onların yaşaml arı n ı n tü m ü n ü
biçi m leyip daraltarak, b i r i nsanı değiştir i l emez sekilde montaj
hattındaki işçiye, b i r başkasını bir memura, b i r ü ç ü ncüsü n ü de
. çok zeng i n ve nüfu z l u iş adam ı na dön ü ştürmeyecekti r. Bu
değişi k l i kler eğiti m i n tüm b i ç i m lerinde genel b i r yaygı n l ığı -genel
1 3 iş bölümü ve boş zamandaki artışı, Georges Friedmann, The Anatomy of
Work 'de, benimkine çok benzeyen bir bakış açısından uzun uzadıya in
celemektedir.
1 31
orta öğretim, yü ksek öğreti m dönem i n i n on sekiz ila yirmi b i r
yaş l a r ı a ras ı n da k i leri n daha b ü y ü k b i r ora n ı ıçın
yaygınlaştı rı l ması, olgu n l u k çağında kendi n i yen i b i r meslek i ç i n
haz ırlamaya karar veren ler i ç i n özel olanaklar sağlayan yetiş k i n
· eğiti m i n i n gen i ş ölçekte yayg ı n l aşması- v e büyü k ölçekte spor ve
eğ lence içi n dona n ı m sağlanmas ı n ı i çlemlemekted i r; bunlar şim
d i den gerçekleşmeye başlam ı ştı r bile. Bu tartışmayı, çal ışma n ı n
gelecek b i r topl u mdaki rol ü ne i l işkin görüşü Marx'ı n k i ne pek
yakın olan İ ngi l iz i kti satç ı ları n ın önde gelenleri nden bi�ine gön
derme yaparak tam a mlayabi l i ri m belki, ayn ı zamanda da yen i ve
köktenci fi k i rleri n dQnyada n as ı l ağı r bir i lerleme gösterd iğini
örnekleyebi l iri m . Alfred Marsh a l l , 1 8 73'de yayım lanan «Çal ışan
S ı n ıfların Geleceğ i » baş l ı kl ı denemesi nde şöyle yazıyord u :
" İ nsan ların · adet olduğu üzere, günde sekiz, on ya da on i k i saat
ağı r bedensel i ş yü klenmeleri öyles i ne a l ı ş ı k old uğumuz b i r ol
gudur ki, d ü nyanın ahlaki ve z i hi nsel tar i h i n i ne ölçüye değin
yansıttığı n ı· pek kavrayamayız; i nsan ı n bedensel çal ı şması n ı n, i n
san l ığın gel iş i m i n i güdükleşti rmedeki etkis i n i n ne kadar i ncel i k,
ne kadar kapsayıcı ve · güç l ü olduğunu tasavvur b i le edemeyiz . . .
Çalışm a, en i y i a n l a m ı yla, i nsan melekelerin i n sağ l ı k l ı biçimde
erkeyle çalıştırı l ması yaşa m ı n hedefi , yaşa m ı n kendisidir ve bu
a n l amda, (Marshal l ' ı n kafası nda kurduğu i deal toplumda) herkes
ş i md i k i nden daha eks i ksiz b i r işçi ol acaktır. Ama i nsanlar yüksek
erekler i n i kör l eştirecek derecede yaln ı zca fizi ksel çalışmayı
b ı rakmış olacaktır. Çalışma n ı n kötü anlam ı nda, yani bir i nsan ı n
yaşam ı n ın u n u fa k ettiği anlamı nda b u yan l ış olarak artacaktır; b i r
b i r i n i i z leyen her kuşakta, her i nsan ı n meste� bak ı m ı ndan b i r
beyefendi ol ması t a m an lamıyla b i r hakikat olacaktır . . . gözler
önüne serm iş olduğumuz koş u l . . . her i nsan ı n erkeleri n i n ve yeti
leri n i n tam olarak gel iştiği b i r koşul -insa n ların bugünkünden da
ha az çal ışmad ı kları, daha fazl a çal ı ştıkları b i r koş u l ; ancak güzel
b i r eski dey i m i ku l lanacak olursak, onların i şlerin i ıi çoğu b i r aşk
i ş i olacaktır; i ster karş ı l ı ğ ı nda para a l ma k i ç i n yü rütü l sü n , ister
y ürütü l mesi n, meleke l i n i ku l lanacakları ve melekeleri n i besleye:..
1 32
.
· cek b i r iş o l acaktır. Ortadan kal acak olan sadec e, i nsan ı n yü ksek
doğas ı n ın özgürce gel işmes i ne pek olanak vermeyecek ölçü lere
vara n kol işidir. Böylesi ölçülere varan işleri yapan i nsanlar işçi
s ı n ıfı ndan olduğu için, i şçi s ı n ıfı ortadan kald ırılacaktı r. 1 4
B u raya kadar esas ol arak, sınıfsız, eşitl i kçi bir top lum fi krine,
ana tema l arı ol arak entelektüel zorba l ı k ve siyasal d i ktatörlü k
teh l i ke leri n i alan itirazları i nceled i m . N e var iki seçkinler soru nun
değişi k b i r yönü n ü gün ışığı n a ç ı karan b i r başka eleştiri · ç izgisi
daha vard ı r . Uygar l ı ğ ı n i l erlemes i n i n , tanrı vergisi ayrı ksı yetil er-
le don atı l m ı ş küçük i nsan az ı n l ı kl a rı n ı n etki n l iklerine bağ l ı
olduğu ve hep bağ l ı ka lacağı , ş u ya ela b u şekilde s ı k s ı k öne
sürülmüştür. Ortega y Gasset' i n , Kitlelerin Ayaklanması'ııda
söyled iği b u d u r : « İ nsan h ayatta i l erl erken erkek leri n -ve
kad ı nların- çoğun l uğunun kend i l erine dışsal zorlamayla bir tepki
ol arak sıkı s ı kıya dayatı landan başka bir çabaya kab i l iyeti ol
1 madığ ı n ı daha fazl a kavrar. İşte bu nedenle, karşımıza ç ı kan ve
kend i l iği nden ve can l ı bir çabaya kabil iyeti olan çok az sayıdaki
b i rey, yaşam deneyimimiz içi nde deyim yerindeyse tek başı na, bir
anıt gibi kend i n i gösterir. B u n l ar seçkin i nsanlardır, soyl u l ard ı r,
sadece tepkin deği l etki n de olan yegane insanlardır; on l a r içi n
yaşam sürekli b i r çaba, kesi ntisiz b i r eğitim sürecidir.)) ı s Benzer
şeki l d e, Uygarlık başl ı k l ı kitabı nda, C l i ve B e l i , u ygar b i r
toplumun akla yatkı n l ı k ve b i r değerler duygusuyla karakterize
olduğunu ve bu n i te l i k leri n b i r seç k i n kes i m tarafı n d a n
üreti lebi leceği, aşı lanabi leceği v e taşı nabi leceğ i n i ö n e sürmekte
d i r. Şi mdi bu yazarların savları n ı n b i r böl ümü, yan i uygarl ığı n ,
b üyü k ölçüde müstesna i nsan l arı n çabalarıyla i lerled iği savl a rı n ı n
b i r bölümü tartışma götürmezcesi n e doğrudur. (Uygar l ı k aynı za
manda d iğer müstesna i nsan ların etk i n l i k leriyl e büyük ö lçüde geri
b ı raktı r ı l ı m ıştır da.) Ama bu, böylesi i nsanl arı n , yan ı nd aki ler veya
taki pç i leriyle b i rl i kte b i r toplumsal seçkin kesim ol uşturdukları
demek deği l d i r; keza çoğu durumda egemen seç k i n l er oldukları
anlamına hiç gelmemekted i r. Bun ların toplumsal saygı n l ıkları çok
az o l ab i l i r ya da top l u m u n yöneticileri tarafı ndan fi i le n hakir
14 Alfred Marshall , «The Future of the Working Classes» A.C. Pigon (der.),
Memorials of Alfred Marshall'da, s. 101-18.
15 Agy. s. 49.
1 33
görü leb i l i r ler; m a l i olarak b i r üst s ı n ıfın parçası olmaksız ı n, o
sı n ıfın koru ması n a bağl ı olab i l i r ler. Topluma katkıları, gene l l i kle
bel i rg i n bir top l u msal kümen i n oluşumuna bağ l ı ol mayıp, b i rey
sel bir türded ir; sıklı kla ç a l ı şmaları n ı n bütü n b i r halkta (beş i nci
yüzyıl Ati nasında olduğu g i b i ) ya d a bütü n b i r s ı nıfta ( Rönesans
İtalyası veya onsekiz i nc i yüzyı l F ransasında oldu ğu gibi) yaratmı ş
olduğu destek v e şevk sayes i nde kuvvetle etki l i o l u r . Müstesna in
san l ar, Pareto' n u n kavrama yü kled i ği a n l a m l ardan i l kine göre, bir
seçkinkesi m oluşturmakta d i ye düşünüleb i l i r belki -yan i kend i
etk i n l i k dal l arında en yü ksek yeteneğe sah i p o l a n l ar ı n kategorisi,
ne ki bu an l ama uygarl ı ğı n i lerlemesiyle çok az i lgisi olan ya da
hiç i lgisi ol mayaı� b i rçok etki n l i k dah i l d i r ve böylece fan ı m l anan
seç k i n l er, müstesna yaratıcı güçleri olan l arda n çok yetenekli
b i reylerden meydana gelmekted i r . Aslı nda, b i r seçkin kümesi n i
değ i l de, bas it b i r b i rey ler çokluğunu adlandırmak için, başka bir
terimi, sözgel i ş i Arnold Toynbee' n i n Tarih İ ncelemesi' nde kul
land ığı «yaratıcı az ı n l ı k» ter i m i n i ku l lanmak çok daha uygun ola
caktır. Şöyle der Toynbee' n i n «Tüm top l u msal yaratı m ed i m
lerinde, yaratıcı olan l ar, ya yaratıcı b i reylerd i r ya da olsa olsa
yaratıcı az ı n l ı klard ı r . » 1 6
..
1 34
l ayışta, örneği n T.S. E l iot tarafrndan Notes Towards the Defini
tion of Culture'da d i l e geti r i l d iği şek l iyle, tartışma konusu
kültli rün yaratımından, kü ltü rün i leti m ine, doğru kayma eği l i ııı i
göstermektedi r. E l i ot'u n görüşünce, her karmaşık toplu mda
bi rkaç kü ltür düzeyi bu l u n m<ıktaclır; bu farkl ı _kerteleri n birbiriyle
bağlantılandırı l ması top l u m u n sağlığı açısıncl<ın çok öne m l id i r;
ama birbi rlerinden farkl ı ka l maları ve genelde top l u m u n tavır ve
zevkleri n i n en üst kültür tarafından etk i l en mesi de aynı şekilde
önem taşı r . Kü l tür i l ksel ol arak aile arac ı l ığıyl a i leti ldiği için, an
cak b i rçok kuşak boyu nca yerleşik bir yaşam tarzı sürdürebi len
a i lelerden ol uşan bir üst s ı nıfın varl ığı n ı n yüksek bir kü ltürü
sağlama a l mad ığı n ı kabul eder: <\ . bel i rttiğim "kü ltür koş u l l arı"
. .
1 35
tarafı ndan ve eskisine göre daha az olarak bel l i a i l elerce- i l etile
cektir. G ü n ü m ü z · top l u m l ar ı nda s ı n ı f ayrıca l ı k la rı n ı n devanı
etmesiyle ayrı l m az b i çi mde i l m i k olmuş ki.i ltür koruyuc u l u n uğun
daha az vurg u l an ması -ya da h i ç deği lse görü n üşünü deği şti rme
si- ve çok daha elde bir kabul ed i l meye başlanması ; bu ncı karşı l ı k
yen i kültür form l ar ı n ı yaratacak, sanat ve b i l i m l erde yen i bul uşlar
yapacak güce daha çok saygı gösteril mes i ve özend iri l mesi de
m ü mkündür.
Seçki n kuramcİları bu çeşit araç larla eşit l i k ruhuna öd ü n
veri rken, geç m iş i n eşit l i kç i-ol m ayan top l u m l arı n ı n m i rası n ı
savu n mcıktad ı rlar. Yönetici lerle yöneti len ler arasında mutlak b i r
ayrı ş ı m üzerinde kuvvetle aya k d i retip, bunu b i l i msel b i r yasa
o l a rak s u n makta; ama demokrasiyi de seç k i n ler aras ı n d a k i
y a r ı ş m a o l arak tan ı m l ay ı p b u durumla u z l aştı r maktad ı r l a r .
Top l u m u n s ı nıfl ara ayrı l mışl ığı n ı kabu l edip b u n u h a k l ı ç ı karırlar
ama bu ayr ı m ı ü st s ı n ıfları seçkin l er diye beti m leyerek ve seç k i n
l er i n top l u msal kökenleri n i gözönüne al maksız ı n en yetenek l i
b i reylerden oluştuğu n u öne sürerek yalanıp yutu l ab i l i r h a l e ge
tirmeye çalışırlar. Onları n d avası, büyük ölçüde eş itl i k fikr i n i n
yeri ne fı rsat eşitl iği fi kri n i koymaya dayanır. Ama bu i ki nc i
kavram ı , ç o k farkl ı b i r ahlaki a n lama sah i p o l ma n ı n yan ı s ı ra,
gerçekte kend i i ç i nde ç e l i şk i l i d i r. Deyi m i n a l ı ş ı l agelen
ku l la n ı m ıyla, fırsat eş itl iği eşits i z l iği öngerektirir, çünkü « fı rsat kat
m a n l ı b i r toplumda daha yü ksek b i r düzeye yükse l me fırsatı » de
mektir. Ayn ı zamanda, eş itliği de öngerektirir, çünkü bu katman
laşmış top l u ma göm ü l ü olan eşitsizli klerin, b ireylerin gerçekten
_kişisel yetenekleri n i gel i ştireb i l ecekleri biçi mde her kuşakta b i raz
daha etkisizleşt i r i l mesi gerektiği n i ima eder; ve fırsat eş itliği n i n
koş u l larıyla i lg i l i her araştırma, kolay kolay değişmeyen topl um
sal s ı n ı f farkl ı l aşma l arı n ı n bi reysel yaşam şansları üzeri nde n ic e
güç l ü ve etk i l i olduğu n u ortaya koyar. F ı rsat eşitl iği ancak sın ı fsız
veya seçkinsiz bir topl u mda gerç ek l i k kazanacaktır ve kavra m ı n
kendisi o zaman atıl hale gelecektir, çünkü h er yeni kuşaktaki
b i reyleri n eşit yaşam-şansları olağan olaylardan biri hal i ne gele
cek ve fı rsat fikri daha yü ksek bir s ı n ıfa sahip olduğu an l ı k ve du
yarl ı k n itel i k leri n i , başka i nsan l arla özgür bir birl i ktel i k i ç i nde tam
olarak geliştirme olanağı n ı i fade edecektir.
1 36
SEÇİLMİŞ KAYNAKÇA
1 37
NADEL, S . F . 'The Concept of Social E l ites' l nternational Social Sci
ence Bul letin, V l l l 13), 1 956, ss. 4 1 3-24 .
OSSOWS KI, STA N ISLAW, Class Structure in the Social Conscious
ness (lonclon Routleclge & Kegan Pau l , 1 96 3 ) .
PARETO, V I L F REDO, Les systeme socialistes (Paris, Marcel G iard,
1 902).
PARETO, VILFREDÜ, The Mind and Society (4 c i lt London,
Jonathan Cape, 1 93 5 ) [Trattato d i Sociologia Generale, 1 91 5-1 9'un
İngil izce çevirisi.]
SCHU MPETER·, J .A., lmperialisrn and Social Classes (Oxford, Basil
B l ackwel l, 1 9 5 1 )
SERENO, R ENZO, 'The Anti-Aristotelianisnı of Gaetano Mosca and
its Fate', Ethics, X LVll l (4), Ju ly, 1 93 8 .
Siyasal Seçkinler
1 38
Endüstri Patronları ve Yöneticileri
B ü rokratlar
1 39
B LAU, PETER M . , Bu reaucracy in Modern Society ( N ew York, Ran
donı House, 1 9 56).
BOTTOMORE, T.B., ' H igher C iv i l Servants i n France', Transactions
of the Second World Congress of Sociology (london, l ııternatioııal) So
ciological Associat i n , 1 954), C i lt i l , 55. 1 43 - 5 2 .
DJI LAS, M. New Class ( Londoıı, Thanıes & H ud5on, 1 9 5 7) .
EISENSTADT, S . N ., The Political Systerns o f Ernpires: The Rise and
Fall of the Historical Bu reaucratic Ernpi re·s ( N ew York, Co l l ier-Mac m i l
l iaıı, 1 963) .
KE LSALL, R . K . , Higher Civil Servants in Britain ( Lonclon, Routledge &
Kegaıı Pau l, 1 95 5 ) .
K I N GS LEY, ) . DONALD, R epresentative B u reaucracy (Ye l l ow
Springs, Antioch Press, 1 944).
STEWARD, J U L IAN H., l rrigation Civilizations: A Comparative
Study (Washi ngton, Pan Anıerican U n ion, 1 955) .
WEBER, MAX, 'Bureaucracy', From Max Weber, (der.) H . H . Gerth ve
C. Wright M i l i s (Londorı, Kegan Pau l , 1 94 7 )
WITTFOG EL, K . A . Oriental Despotism ( N ew Haven, Yale U n iversi
ty Press, 1 95 7 ) .
Aydınlar
1 40
LI PSET, S.M., Political Man (Londo n , Hei nemann, 1 960), Bölüm X ,
'Anıeric,rn l ntel lectu a l s : T h e i r pol itics v e Statu s'.
MAN N HEIM, KARL, l deology and Utopia \landon, Kegan Pau l ,
1 9 36) B ö l ü m 1 1 1 , k ı s ı m 4, 'Tlıe sociological problem o f t h e '' i ntel li
gents i a" .
MAN N HEIM, KARL, Man and Society in an Age of Reconstruction
(landon, Kegan Paul, 1 940) Part i l , Chaps, V l l l-IX.
MICHELS, ROB E RT, ' l nte l l ectuals', Encyclopaedia o f t h e Social Sci
ences, (der.) E .R.A., Selig nı an ( N ew 'ı'ork, Macnı i l lan, 1 932) c i l t V l l l , ss.
1 1 8-26 [Makalenin sonunda gen iş b i r kaynakça var] .
WEBER, MAX, 'The C h i n ese L i terati', From Max Weber (der.) H . H .
Gerth a n d C. Wright M i l is (Landon, Kegan Pau l, 1 94 7) .
Seçkinlerin Dolaşımı
1 41
Azgelişmiş Ü lke Seçkinleri
142
WERTH EIM, W . F . l nclonesian Society in Transition: A Stucly of So
cial Change (The H ague and Bandung, W. Van Hoeve, 2. bJsı 1 9 59).
Seçkinler ve Demokrasi
1 43
F I N E R,. S . E ., The Man on Horseback: The Role of the Military in Pol
itics ( L a nd o n, Pa l l M a i l Press, 1 962).
F RI EDMAN N, GEORGES, The Anatomy o f Work, (Londoıı, Heirıe
nıann, 1 962) .
F RI E D RlCH, CARL J. The New l mage of the Common Man ( Bostoıı
Beacorı Press, 2 ' n c i bası, 1 950)
G RAMSCI, ANTONIO, Note sul Machiavelli, sulta politica e sullo
stato moderno ( M i la n , E i naudi, 1 95 5 ) .
LÜTHY, H. The State o f France (Landon, Secker & Warburg, 1 95 5 ) .
N OMAD, MAX, Rebels and R enegades (New York, Macnı i llan,
1 932).
ORTEGA Y GASSET, ıosE, The Revolt of the Masses ( 1 930; İng. çev.
1 93 2 ; Yen i bası Landon, Ai len & U nwin, 1 96 1 ).
PIGOU, A.C., (der.), Memorials of Alfred Marshall (Landon, Mac m i l
l a n , 1 925).
RO USSEAU, J .-J . A Dissertation on the Orig in and Foundation of the
lnequality of Mankind (The Social Contract and Discourses: Landon,
Dent & Sons, 1 9 1 3 ' ü n Everynıan bas ı s ı nda.)
SAMPSON, ANTHONY, Anatomy of Britain (Landon, Hodder &
Stoughton, 1 962) .
. S I E G F RI E D, A N D RE, ue La l l l 'eme a la IWme Repu glique ( Paris,
G rasset, 1 95 7) .
STRACHEY, JOH N , Contemporary Capitalism (Landon, Gol lancz,
1 956).
TAWN EY, R.H. Equality (Landon, A i len & Unwin, 4'üncü bası,
1 95 2).
TITMUSS, RICHARD, M., l ncome Distribution a n d Social Change
(Landon, Ailen & U nw i n , 1 962).
TOY N B E E , A.J,. A Study of History ( 1 2 c i lt, Landon,· Oxford U n i
versity Press, 1 934-61 ) .
W E BER, MAX 'Politics as a Vocation', From .Max Weber, (der.) H . H .
Gerth and C. Wright M i l is (landon, Kegan Paul, 1 947)
W E BER, MAX, T h e Methodology o f t h e Social Sciences (Glencoe
The Free Press, 1 949).
W I LLIAMS, RAYMON D, Culture and S ociety (Harmondsworth Pen
gu i n Books, 1 96 1 ).