You are on page 1of 353

ALFA® lllm l Penguin

Ranaom
House

Alfa Yayınları: 2779


Başvuru: 8

SOSYOLOJİ KİTABI

Orijinal Adı The Sociology Book


İngilizce As lından Çeviren Tufan Göbekçin
1. Basım: 2015
2. Basım 2017
ISBN 978-605-171-085-3
Sertifika No: 10905

Yaymcı ve Genel Yayın Yönetmeni M. Faruk Bayrak


Genel Müdür Vedat Bayrak
Yayın Yönetmeni Mustafa Küpüşoğlu
Editörler Sam Atkinson
Sanat Yönetmeni Phil Ormerod
Çizimler james Graham
Grafik Uygulama Kamuran Ok

© 2016, ALFA Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti.


© Dorling Kindersley Limited, 2016
80 Strand, Landon WC2R ORL United Kingdom,
A Penguin Random House Company

Kitabın tüm yaym lıakları Alfa Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti. 'ne aittir. Tanıtım amacıyla, kaynak göstermek şartıyla
yapılacak kısa alıntılar dışında, yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir elektronik veya mekanik araçla çoğa ltılamaz.
Eser sahiplerinin manevi ve mali hakları saklıdır.

Alfa Ba sı m Yayım Dağıtım Ltd. Şti.


Alemdar Mahallesi, Tıcarethane Sokak o: 15 34110 Cağa loğlu, İstanbul /Türkiye
Tel: (0212) 511 53 03 - 513 87 51 - 512 30 46
Faks: (0212) 519 33 00
www.alfakitap.com info@alfakitap.com

A WORLD OF IDEAS: SEE ALL THERE IS TOK OW (www.dk.com}


Çin.de Oreulmışur. Pnnted in Chına .
KATKIDA BULUNANLAR
CHRISTOPHER THORPE, DANIŞMAN EDiTÖR MEGAN TODD
1 >ııııışma n ve yazar Christopher Thorpe sosyal kuram, kültürel İngiltere' de Central Lancashire Üniversitesinin sosyal bilimler
uıııyoloji ve İtalya'nın İngiltere' deki betimlemelerine ilgi duyan bir bölümünde kıdemli öğretim görevlisi olan Megan Todd,
ıı ıııyologdur. İskoçya' daki Aberdeen Üniversitesinde sosyoloji İngiltere 'deki Newcastle Üniversitesinde sosyoloji doktorası
ılı ıl<tora sı yapmıştır ve Cultural Sociology dergisinde yardımcı yapmıştır. Araştırma alanları toplumsal cinsiyet, cinsellik ve
ı ılıLOr , bi rçok akademik makale yazarı ve An Invitation to Social şiddettir. Çeşitli yayınlarda cinsel ilişkiler ve şiddet üzerine
/'lıııcıry (2012) adlı kitabın eş yazarıdır. bölümler yazmıştır, cinsellik üzerine bir ders kitabı kaleme
almaktadır.

CHRIS YUILL, DANIŞMAN EDiTÖR


SARAH TOMLEY
ı ıııııııJma n ve yazar Chris Yuill, sosyolog ve İskoçya 'da
/\ l ıı ıı de en' deki Robert Gordon Üniversitesinde öğretim görevlisidir. Yazar, editör ve psikoterapist Saralı Tomley, DK's Big Ideas
llııı ıı l n nları hem toplum hem de işyerinde sağlığın sosyal boyutları serisindeki Felsefe Kitabı (2011) ve Psikoloji Kitabı (2012)
ı · l ı.ıı;m rılıbir kent mekanı için gerekli unsurlardır. İngiliz Sosyoloji kitaplarının da aralarında bulunduğu birçok sosyal bilim kitabına
il ı 1l111 ı 'nın eski komite üyesidir ve Understanding the Sociology of katkıda bulunmuştur.
l lı •ıılt h · An Introduction (2011) kitabının da aralarında bulunduğu
l ıııı,:ok kita bın yazarıdır. MARCUS WEEKS
MITCHELL HOBBS Yazar ve müzisyen Marcus Weeks felsefe eğitimini tamamlayıp
öğretmen olarak görev yaptıktan sonra yazarlık kariyerine
/\vıııMa lya'da Sydney Üniversitesinin medya ve iletişim başlamıştır. DK's Big ldeas serisindeki çeşitli kitapların da
1 ıı ılı ı ınünde öğretim görevlisi olan Mitchell Hobbs, Avustralya' daki aralarında bulunduğu birçok sanat ve popüler bilim kitabına
l lı ıwc astle Üniversitesinde medya sosyolojisi doktorası yapmıştır. katkıda bulunmuştur.
ı 'c ıııı munication, New Media and Everyday Life (2011) adlı kitabın
ı ·-ı y.ızarıdır.Küresel medya, kültürel akışlar ve siyasi iletişim
ılıııılıırı nda birçok ulusal ve uluslararası çalışmanın yazarıdır.
eski başbakanı Julia Gillard'ın iletişim sorumlusu
/\vı ı ııt ralya
"lııııık görev yapmıştır.
6

İÇİNDEKİLER
10 GİRİŞ
SOSYAL
SOSYOLOJiNiN E§İTSİZLİKLER
TEMELLERİ 66 Burjuvaziyi açıkça
toplumsal cinayetle itham
20 Fiziksel bir yenilgi hiçbir ediyorum Friedrich Engels
zaman bir ulusun sonunu
getirmemiştir İbn Haldun 68 20. yüzyılın problemi ırk
engelidir
21 İnsanlık her zaman W. E. B. DuBois
sürüler ve topluluklar 32 Topluluk ve Toplum
halinde dolaşmış, Ferdinand Tönnies 74 Yoksullar olağan yaşam
yerleşmiş, anlaşmaya modelleri, görenekler ve
varmış veya tartışmıştır 34 Toplum tıpkı insan etkinliklerin dışında
Adam Ferguson vücudu gibi birbiriyle bırakılır Peter Townsend
bağlantılı parçalara,
22 Bilim daha iyi bir dünya ihtiyaçlara ve 75 İngiliz bayrağında siyah
inşa etmek için kullanıla- i,şlevlere sahiptir olmayacak Paul Gilroy
bilir Auguste Comte Emile Durkheim
76 Kişinin toplumdaki yeri
26 Bağımsızlık bildirgesinin 38 Rasyonalitenin Demir algısı
insanların yarısıyla hiçbir Kafesi Max Weber Pierre Bourdieu
ilgisi yoktur
Harriet Martineau 46 Kişiseldertlerin birçoğu 80 Şark tüm Doğu'nun
genel sorunlar üzerinden hapsedildiği sahnedir
28 Burjuvazinin devrilmesi anlaşılmalıdır Edward Said
ve proletaryanın zaferi Charles Wright Milis
eşitölçüde kaçınılmazdır 82 Getto siyahların yaşadığı
KarlMarx 50 En sıradan etkinliklere, yerdir
olağandışı olaylara Elijah Anderson
gösterdiğiniz dikkati
gösterin Harold Garfinkel 84 Özgürlüğün araçları
aşağılamanın kaynağı
52 İktidar olan her yerde haline gelir
direniş de vardır Richard Sennett
Michel Foucault
88 Erkeklerin ataerkillikten
56 Toplumsal cinsiyet menfaati hegomonik
orijinali olmayan, bir tür maskülenlikte yoğunlaşır
imitasyondur R. W. Connell
Judith Butler
7

90 Beyaz kadınlar beyazları


üstün tutan bu 152 Zihnin gücünün üretken
emperyalist kapitalist kapasitesinin serbest
atae rkilliğin suç ortağı bırakılması
olmu ştur bel! hooks Manuel Castells

96 "Ataerkillik" kavramı 156 Kontrol edilebilirliğin


cinsel eşitsizliğin ötesine geçmiş bir
tahlilinde olmazsa dünyada yaşıyoruz
olma zdır Sylvia Walby Ulrich Beck

162 Bazen tüm dünya hareket


MODERN YAŞAM 126 Disneyleştirme günlük
halindeymiş gibi görünür
John Urry
yavanlığı gösterişli
104 Yabancılar birey olarak deneyimlerle değiştirir 163 Ülkeler görece çok az
değil belli bir türün Alan Bryman tarihsel malzemeyle hayal
yabancısı olarak algılanır edilebilir ve kurulabilir
eorg Simmel 128 Loft mekanlarda yaşamak David McCrone
vitrinde yaşamak gibidir
106 Kentlerimizi ve kendimizi Sharon Zukin 164 Küresel kentler yeni
yeniden inşa etme operasyon türleri için
özgürlüğü Hemi Lefebvre stratejik merkezlerdir
Saskia Sassen
108 Sokakta gözler
J ne Jacobs
olmalıdır KURESEL BiR 166 Farklı toplumlar

110 Yalnı zca iletişimin


DÜNYADA modernitenin
malzemelerini farklı
kendisi iletişim kurabilir
Niklas Luhmann
YAŞAMAK şekilde kullanır
Arjun Appadurai

112 Toplum neyin iyi 136 Akışkan modernitenin 170 Değişim süreçleri insanlar
olduğunu söylemelidir dünyasına girenler ve topluluklar arasındaki
Amitai Etzioni bütünlük umudunu terk ilişkileri farklılaştırmıştır
etmelidir Zygmunt Bauman David Held
120 McD onaldlaştırma
t oplumun neredeyse her 144 Modern dünya sistemi
yönünü etkiler Immanuel Wallerstein
eorge Ritzer
146 Global sorunlar, yerel
124 Topluluklarımızın bağları perspektifler
zayıflamıştır Roland Robertson
Robert D. Putnam
148 İklim değişikliği sürekli
ertelenen bir sorundur
Anthony Giddens

150 Küresel bilişsel adalet


olmadan sosyal adalet
sağlanamaz
Boaventura de Sousa Santos
8

destekler Colin Campbell


196 Enformasyonun çoğaldığı 236 İşlenen malzeme insan
ama anlamın azaldığı bir olduğunda, ortaya çıkan
dünyada yaşıyoruz ürün bir ruh halidir
Jean Baudrillard Af'lie Russell Hochschild

200 Modern kimlikler 244 Kendiliğinden rıza,


merkezsiz hale zorlamayla birleşir
gelmektedir Stuart Hall Michael Burawoy

202 Bütün topluluklar 246 Ürettiğimiz şeyler bizi


hayalidir Benedict Anderson üretir Daniel Miller

204 Dünya genelinde kültür 248 Feminizasyon cinsiyet


kendini inatla sahnenin eşitsizliğin azalmasına
ortasına atmıştır sadece küçük bir etkisi
Jeffrey Alexander olmuştur Teri Lynn Caraway
KULTUR VE
KİMLİK iŞ. VE .. . KURUMLARIN
176 Ferdi "Ben" ve sosyal
TUKETIMCILIK ROLÜ
"Ben" G. H. Mead
214 Değerli ürünlerin gösteriş
178 Modernitenin sorunu amaçlı tüketimi aylak 254 Din, baskı altındaki
illüzyonlar olmadan ve centilmenler için yaratığın iç çekişidir
düş kırıklığına saygınlık kazanmanın bir Karı Marx
kapılmadan yaşamaktır aracıdır Thorstein Veblen
Antonio Gramsci 260 Oligarşinin demir kanunu
220 Püriten, bir çağrıya
180 Uygarlaşma süreci sürekli uyarak çalışmayı ister; biz
"ileri" hareket eder bunu yapmaya
Norbert Elias zorlanıyoruz Max Weber

182 Kitle kültürü siyasi 224 Teknoloji de tıpkı sanat


baskıyı artırır gibi insanın hayal
Herbert Marcuse gücünün üstün bir
uygulamasıdır Daniel Bell
188 Geleceğin tehlikesi
insanların robota 226 Makineler geliştikçe
dönüşebilecek olmasıdır işçiler daha az vasıflı hale
Erich Fromm gelir Harry Braverman

189 Kültür olağandır 232 Otomasyon işçinin iş


Raymond Williams sürecine hakimiyetini
artırır Robert Blauner
190 Damga derinlemesine
itibarsızlaştıran bir 234 Romantik ahlak
isnattır Erving Goffman tüketimcilik ruhunu
9

288 Eğitim yoksulların hem 318 Ev işleri kişinin kendi


maruz bırakıldığı hem de kendini
yararlandığı bir şeydir gerçekleştirmesinin
Samuel Bowles ve doğrudan aleyhinedir
Herbert Gintis Annüakley

290 Toplumlar aralıklarla 320 Aşk zafer kazandıktan


ahlaki panik dönemleri sonra her türlü yenilgiyle
yaşar Stanley Cohen yüzleşmek zorunda kalır
Ulrich Beck ve Elisabeth
291 Kabileler zamanı Beck-Gernsheim
Michel Maffesoli
324 Cinsellik fiziksel bedenle
292 İşçi sınıfının çocukları olduğu kadar inançlar ve
Robert Michels işçi kalır ideolojilerle de ilgilidir
261 Sağlıklı insanlar Paul Willis Jeffrey Weeks
evlenmek, çocuk yapmak
ve ölmek için bürokrasiye 326 Oueer kuramı kimliğin
ihtiyaç duymaz Ivan Illich temellerini sorgular

262 Baz ılarısosyal bir koşula


AiLELER VE Steven Seidman

tepki olarak suç işler


Robert K Merton
YAKINLIKLAR
264 Total kurumlar insanları 298 Cinsiyetler arasındaki
destek sistemlerinden ve farklar kültürel
benlik duygularından oluşumlardır
mahrum eder Margaret Mead 332 REHBER
Erving Goffman
300 Aileler insan kişilikleri
270 Yönetmek yönetilen üreten fabrikalardır
340 SÖZLÜK
ş eylerin adil bir biçimde Talcott Parsons
düzenlenmesidir 344 DİZiN
Michel Foucault 302 Batılıinsan itirafçı
hayvana dönüşmüştür
278 Din inandırıcılığını ve Michel Foucault 351 TEŞEKKÜRLER
sosyal önemini yitirmiştir
Bryan Wilson 304 Heteroseksüellik bir
kurum olarak kabul edilip
280 Kimliğimiz ve incelenmelidir
davr anışımız nasıl Adrienne Rich
tanı mlandığımız ve
s ını flandırıldığımıza göre 310 Batılı aile düzenlemeleri
belirlenir çeşitli, akışkan ve
Howard S. Becker çözümlenmemiştir
Judith Stacey
286 Ekonomik kriz derhal
sosyal krize dönüşür 312 Evlilik sözleşmesi bir iş
Jürgen Habermas sözleşmesidir
Christine Delphy
12 GiRiŞ

• nsanlar sosyal varlıklardır. davranışımızı şekillendirir. toplumun nasıl organize olması ve

I Toplayıcılık ve avcılık
zamanlarımızdan beri
evrimimiz boyunca, gittikçe daha
Sosyoloji, bireylerin gruplarda nasıl
davrandığının ve davranışlarının
bu gruplar tarafından nasıl
yönetilmesi gerektiğine
odaklanmışlardır. Tıpkı siyaset
felsefesinin bu uygarlıklardan
büyük ve daha karmaşık hale gelen şekillendirildiğinin incelenmesidir. doğması gibi, sosyoloji de,
sosyal gruplarda yaşama ve Bu, grupların nasıl oluştuğunu; Aydınlanma Çağında Batı
çalışma eğilimi gösterdik. Bu onlara hayat veren dinamikleri ve toplumundaki önemli değişimlerin
gruplar basit aile birimlerinden, bu dinamiklerin nasıl korunduğu ve sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
klanlar ve kabilelere, köyler ve grubu nasıl değiştirdiğini veya Bu değişimlerin birçok boyutu
kasabalara, kentler ve ulus toplumsal değişimi nasıl vardır. Çok dikkat çekici bir
devletlere uzanmıştır . Birlikte doğurduğunu kapsar. Günümüzde biçimde, teknolojik ilerlemeler,
yaşamaya ve çalışmaya dönük sosyolojinin kapsamı sosyal üretim yöntemlerini kökten
doğal yatkınlığımız, uygar süreçler, yapılar ve sistemlerin değiştiren ve zengin endüstriyel
toplumların oluşumuna yol kuramsal incelemesinden bu kentler yaratan Sanayi Devrimini
açmıştır. Uygar toplumlar, artan kuramların sosyal politikanın bir getiren makineleri sağlamıştır . Dini
bilgi dağarcığımız ve parçası olarak uygulanmasına inançlara dayalı geleneksel
teknolojimizdeki ilerlemeyle kadar uzanır. Toplumlar tek tek kesinlikler, Aydınlanma felsefesi
şekillenmiştir. Bunun karşılığında , bireylerin toplamından tarafından sorgulanmıştır . Akıl
içinde yaşadığımız toplumun oluştuğundan, bir bütün olarak Çağı olarak adlandırılan bu dönem
doğası yaşamlarımızın hemen her toplumun yapıları ve bireysel yalnızca Kilise'nin otoritesini
yönünü etkileyerek bizim toplumsal üyelerinin davranışı arasında sarsmakla kalmamıştır: Amerika ve
kaçınılmaz bir bağlantı vardır. Bu Fransa' da devrimlere yol açan
nedenle sosyologlar toplumun temsil gücü daha yüksek hükümet
kurumları ve organizasyonu, çeşitli talepleriyle, monarşiler ve

''
sosyal gruplar, katmanlar veya aristokrasilerin eski düzenini de
bireylerin etkileşimleri ve tehdit etmiştir.
Sosyoloji, toplumu ilerletmeye deneyimlerine odaklanabilirler.
dönük modern gayretten Belki de şaşırtıcı bir biçimde, Toplum ve Modernite
sosyoloji görece modern bir Aydınlanma Çağından yeni,
doğmuştur.
disiplindir. Antik Çin ve Antik modern bir toplum yaratılmıştır .
Albion W. Small
Amerikalı bilgin (1854- 1926)
Yunan' daki filozoflar sivil toplumun Filozoflar ve düşünürler
varlığını ve sosyal düzenin modernitenin doğasını ve toplum

''
faydalarını teslim etse de, üzerindeki etkilerini anlamaya
sosyolojik kaygılardan ziyade politik çalıştıkça, sosyoloji 18. yüzyılın
kaygılara sahip olmuştur; toplumun sonunda bu dönüşüme bir yanıt
kendisini incelemek yerine olarak ortaya çıkmaya başlamıştır.
GİRİŞ 13

r· ııçını lmaz olarak, küçük, kırsal kuramcılar tarafından sosyolojinin ekonomist Marx, kapitalizmin
ı oplumlarda bulunan aile bağları ve de temelleri atılmıştır ve sonraki gelişmesine ve sonrasındaki sınıf
l.ı ıp l uluk ruhu gibi sosyal yüzyılın ilk kısmında Auguste mücadelesine; Durkheim
I< ıynaş manın geleneksel Comte'un toplum incelemesine sanayileşmenin getirdiği
\1>1 ın l ar ının ve ortak bir din dönük bilimsel yaklaşımı sosyoloji işbölümüne ve Weber de modern
ı ıınfmdan sunulan ortak değerler bağımsız bir disiplin olarak iyice toplumun sekülerleşmesi ve
vı ı nançların erozyona yerleştirmiştir. rasyonelleşmesine odaklanmıştır.
ıııııc mas ından yakınanlar Comte'un izinden giden üç çığır Üçü de coşkulu takipçilere sahip
ı ' ıkınıştır. Bazıları da hem sosyal açıcı sosyoloğun, sosyal davranışın olmuş ve günümüze kadar
ı lıızon hem de düzensizlik tahlili ve yorumuna ilişkin farklı sosyolojinin önemli düşünce
ı ıı ıt.nns iyeli taşıyan toplumsal bir yaklaşımları 20. yüzyılda ve okullarını etkilemiştir.
ı\ı •q ışim i getiren yeni sosyal ötesinde sosyolojinin gündemini
ıı ıı,;I rin etkili olduğunun farkına belirlemiştir. Bu üç sosyolog Kari Sosyal Bilim
Vlll ınıştır. Marx, Emile Durkheim ve Max Sosyoloji, bilim ve rasyonel düşün­
Aydınlanma ruhuna uygun Weber 'dir. Her biri toplumsal cenin hüküm sürmeye başladığı
ııl ıı.ık bu ilk toplumsal düşünürler, düzeni, düzensizliği ve değişimi Akıl Çağı'nın bir ürünüdür. Bu
lııphıın incelemelerini objektif yaratan temel faktör olarak nedenle ilk sosyologlar, disiplinleri-
1 ılın, ya ve felsefe, tarih ve modernitenin farklı bir yönünü nin ciddiye alınması için metodla-
pı ılı ll kadan ayrı bir bilimsel disiplin tanımlamıştır. Materyalist filozof ve rının katı bir biçimde bilimsel
y.ıı.ı ı.maya çalışmıştır. Doğa görünmesi gerektiğini düşünmüş­
l ıı l ı ı rı leri (fizik, kimya, astronomi ve tür. İnceledikleri konunun doğası,
l ııyoloji) yerleşmiştir ve artık sıra yani insanın sosyal davranışı göz

''
ı ı ı ı ı. ı rıları n ve davranışlarının önünde bulundurulduğunda bu
ı ı ıı :nl nmesine gelmiştir. büyük bir başarıdır. Comte, yeni
S nayi Devriminin ve sosyoloji "biliminin" temel kuralla-
ıı •l ı:,;lirdiği kapitalizmin doğası İnsan doğası. .. inanılmaz rını belirlemiştir; doğa bilimlerinde-
ı ıı ıı loniyle yeni "sosyal bilimlerin" kiyle aynı biçimde deneysel kanıt­
derecede yumuşaktır . .. karşıt
ıll ı okonomi olmuştur. Buna Adam ları temel almıştır. Marx da konuya
kültürel geleneklere hassas ve
::ıııı Lh'in 1776 yılında yayımlanan bilimsel olarak yaklaşmakta ısrar
çelişkili bir biçimde yanıt verir.
vı clnha çok Ulusların Zenginliği etmiştir ve belki de Durkheim sos-
Margaret Mead
ı ıl, ı ı ı ık bilinen Ulusların yolojinin akademik dünyada sosyal
, •ııc ıınliğinin Doğası ve Nedenleri bir bilim olarak kabul görmesini

''
11 ı 11ıne Bir İnceleme adlı kitabı sağlayan ilk kişi olmuştur.
ııııı·ıı lük etmiştir.Fakat aynı Her araştırma metodu, bilimsel
ı ı ı ı wnda Adam Ferguson ve Hemi olmak için nicel olmalı, yani
ı lı ı Snint-Simon gibi felsefeci ve ölçülebilir sonuçlar üretmelidir.
14 GiRIŞ

Marx ve Durkheim kuramlarını çeşitli şekillerde yorumladı. Ama ilk yarısında sosyolojide egemen
desteklemek için olgular, figürler ve asıl mesele onu değiştirmek, " olmuştur, ama sosyologlar aşama
istatistiklere işaret edebilmiştir, demiştir ve hem sosyolog hem de aşama daha yorumlayıcı bir duruş
ama bazıları toplumsal politik aktivist birçok takipçisi benimserken aynı zamanda
araştırmanın daha nitel olması bunu benimsemiştir. sosyolojinin toplumsal reformun bir
gerektiğini savunmuştur. Özellikle Siyasi olarak hiçbir şekilde Marx aracı olduğunu da savunmuştur.
Weber yorumlayıcı bir yaklaşımı kadar radikal olmayan Durkheim, Bu özellikle Marksist bakış
benimsemiş ve modern toplumda sosyolojinin akademik bir disiplin açısına sahip sosyologlar ve sol bir
yaşamanın neye benzediğini ve olarak kabul görmesi için çok çaba siyasi gündeme sahip diğerleri
sosyal kaynaşma için gerekli sosyal sarf etmiştir. Otoritelerin onayını arasında dikkat çeker. İkinci Dünya
etkileşim ve ilişkilerin kazanmak için yalnızca konunun Savaşından sonra Charles Wright
incelenmiştir. bilimsel kimliğini değil, aynı Mills ve Michel Foucault gibi
Bu bakış açısıilk başta zamanda Avrupa' da Fransız sosyologlar toplumda iktidarın
birçokları tarafından bilimsel Devrimi'nden itibaren yüzyılı aşkın doğasını ve bunun birey üzerindeki
bulunmamışsa da 20. yüzyılın bir süre yaşanan siyasi etkilerini; bizim toplumu nasıl
ikinci yarısında sosyoloji nicel ve huzursuzluğun ışığında şekillendireceğimizden ziyade
nitel araştırma tekniklerinin sosyolojinin objektifliğini de toplumun yaşamlarımızı nasıl
birleşimini içeren bir metodolojiyle göstermesi gerekmiştir. Bu bir şekillendirdiğini; bu güçlere nasıl
gittikçe yorumsal hale gelmiştir. ölçüde gerçek dünyadan ayrılan direnebileceğimizi incelemiştir.
"fildişi kule" yaklaşımı , 20. yüzyılın Daha ana akım sosyolojide bile
Sosyal Reform tutum değişmiştir ve konunun
Birçok sosyoloğa göre, sosyoloji kapsamı, toplumun akademik
toplumun objektif bir incelemesi ve incelemesinden kamu politikasını

''
toplumsal yapılar ve sistemlerin bilgilendiren ve toplumsal değişimi
tahlil edilip açıklanmasının yönlendiren pratik uygulamaları
ötesindedir. Doğa bilimlerindeki içine alacak şekilde genişlemiştir.
kuramlar gibi sosyolojik kuramlar Sosyolojinin işlevi, her bilim 1972 'de saygın bir Amerikalı
da pratik uygulamalara sahiptir ve gibi, örtülü olanı açığa sosyolog olan Howard Becker
içinde yaşadığımız topluluğu şunları yazmıştır : "İyi sosyoloji .
çıkarmaktır.
geliştirmek için kullanılabilir. 19.
Pierre Bourdieu organizasyonlar ve olayların
yüzyılda Comte ve Marx, sosyolojiyi anlamlı tanımlarını, bunların nasıl
toplumsal bir değişim sağlamak ortaya çıktığı
ve varlığını

''
amacıyla toplumun işleyişini sürdürdüğünün geçerli
anlamanın bir yolu olarak açıklamalarını ve bunların
görmüştür. Marx herkesçe bilindiği geliştirilmeleri veya kaldırılmaları
gibi "Filozoflar sadece dünyayı için gerçekçi öneriler üretir."
GİRİŞ 15

,, .•
.,~,ı~'
~,••
....................
~~

Kurumlar ve Bireyler Sosyoloji, artan değişim hızına dikkatlerini kültürel ve ulusal kimli-
: ;< ııı yolojin in geçerliliğine yapılan da yanıt vermiştir. İkinci Dünya Sa- ğin önemine ve küreselleşmenin
ıı L, n vurgunun bir yansıması ola- vaşından itibaren birçok toplumsal etkilerine, özellikle de yerel topluluk-
ı ı ı I< konu 20. yüzyılın ikinci yarı­ geleneğe meydan okunmuş ve bun- lar üzerindeki etkilerine çevirmiştir.
ıııııda daha fazla kabul ve ilgi gör- ların yerini yeni sosyal formlar al- Yeni iletişim biçimleriyle - özellikle
111\ 1ş tür, popülerleşmiştir. Daha mıştır. Batı dünyasında vatandaşlık internet ve hızlı uluslararası seya-
lıızl, düşünür dikkatini toplumsal hakları ve kadın hareketleri ırk ve hatle - birlikte yepyeni sosyal ağlar
11 ıı unlara çevirince sosyolojinin cinsiyet eşitsizliklerini çözmek için ortaya çıkmıştır. Bunlar yüz yüze ve
l ııps amı genişlemiştir. Sosyoloji çok şey yapmıştır ve sosyolojik ku- temasa dayalı olmasa da bireyleri ve
ı ı ıodern toplumun yapı ve sistemle- ramlar da cinsellik ve aile hayatına grupları bundan 50 yıl önce bile
ı 1111 n; sosyal kaynaşmanın güçleri- ilişkin tutumların değişmesine kat- hayal edilemeyecek şekilde bir araya
rı ı ıı, sosyal düzensizliğin nedenleri- kıda bulunmuştur. Zygmunt Bau- getirir. Modern teknoloji, sosyolojiye
11111 geleneksel incelemesinden man'ın ileri sürdüğü gibi, "Sosyoloji- bu yeni toplumsal yapıların evrimini
ı v ı ı ın le şerek , bu alanlar arasındaki nin görevi bireyin yardımına koş­ araştırmanın ve tahlil etmenin
lı ıql ntıları ile bireylerin ve sosyal maktır. Özgürlüğün hizmetinde ol- gelişmiş bir yöntemini de sunmuş­
ı ı ı ı pla rın etkileşimlerini incele- malıyız." tur.
ı ı ıı ıyc b aşlamıştır.
Y klaşık yüzyıl önce sosyologlar, Küresel Çağ
l ı ıııuy a makro seviyede yaklaşanlar Teknolojik yenilikler muhteme-

''
(l ııı bütün olarak topluma ve onu len Sanayi Devrimiyle kıyaslanabi­
ıılıışlu ran kurumlara bakanlar) ve lecek -veya daha da kapsamlı- top-
ııııkro seviyede yaklaşanlar (bireyin lumsal değişiklikler getirmiştir.
l ııplum içinde yaşama deneyimine Artan otomasyon ve bilgisayar- Bizimki gibi bir toplumda asıl
ıııl.ık l ananlar) olmak üzere ikiye laşma, hizmet endüstrilerinin yük-
siyasi görev, hem nötr hem de
ıyı ılm ıştır. Bu ayrım bir ölçüde selişi ve tüketici toplumunun geliş­ bağımsız ... görünen
lııılrm varlığını korusa da, mesi günümüzde birçoğumuzun kurumların işleyişini
ır ı: ;yologlar günümüzde bu iki şeyin içinde yaşadığı toplumun şekillen­ eleştirmek. .. kişinin onlara
y ık ınd an bağlantılı olduğunu mesine katkıda bulunmuştur. Bazı karşı mücadele edebilmesi için
ıı ıı ın ktedir ve birçoğu sosyologlar bunu modernite süreci- onlara eleştiri ve saldırı
ı · ılı şma larını bu iki yaklaşımın nin bir devamı olarak görürken, yöneltmektir.
ıııı:ı ındaki gruplara bazıları da artık postmodern, Michel Foucault
yı ır ı u nlaştırmaktadır: toplumsal post-endüstriyel bir çağa girdiği­

''
1111 nar; etnik, dini veya kültürel mize inanmaktadır.
ıı ııpla r; aileler; cinsiyet veya İletişim ve ulaşımdaki ilerleme-
ı ı ı Hı llik yönelimine göre ler, dünyayı daha küçük bir yer yap-
1 1111 ın la nan gruplar. mıştır. Sosyologlar yakın geçmişte
18 GiRİŞ
Mukaddime adlı
eserinde İbn Hemi de Harriet Martineau, Theory Ferdinand Tönnies,
Haldun, Arapçada Saint-Simon, and Practice of Society in Gemeinschaft und
" dayanışma " veya Essayon the America adlı eserinde KarlMarx, Gesellschaft adlı
sosyal kaynaşma Science of Man kölelere, kadınlara ve işçi kapitalizmin eserinde geleneksel
anlamına gelen adlı eserinde bir sınıfına baskı kapsamlı analizi toplum ve modern
asabiyye kavramını toplum bilimi uygulanmasındaki sosyal KapitaJ.'in ilk toplumu birbirinden
açıklar. önerir. eşitsizlikleri açıklar. cildini yazar. ayırır.

Y.1377
i
1813
i
1837
i
1867
i
1887
1767 1830-42 1848 1874-85

1
Adam Ferguson' ın Essay on
the History of Civil Society
t
Auguste Comte'un
Course in Positive
Kar! Marx ve Friedrich
Engels, Komünist
Herbert Spencer ' ın çok ciltli
System of Synthetic
adlı eseri, toplumda Philosophy adlı eseri Manifesto' da proleter Philosophy adlı eseri,
kapitalizmin yıkıcı etkisine bir bilim olarak devrimin bir sonucu toplumların yaşam formları
karşı yurttaşlık ruhunun sosyolojinin evrimini olarak toplumsal gibi evrimleştiğini ve
önemini açıklar. ayrıntılı olarak anlatır. değişimi öngörür. yalnızca en güçlü olanın
ayakta kaldığını savunur.

osyoloji, 20. yüzyıla kadar bir yan "modernite" olarak bilinen güç- açıklamak değil,aynı zamanda ge-

S disiplin olarak rüştünü ispat


etmemiştir, ama birçok dü-
şünce kolu, yaklaşım ve çalışma a-
ler tarafından yönlendirilen toplum-
sal değişimi tanımlamıştır.
liştirmek de olduğuna inanmıştır.
Bilimsel olmaya da aynı ölçüde ö-
nem vermiştir, ama yeni ekonomi
lanı tarihçiler ve filozofların yüzyıl­ Sosyal Bilim bilimini kendine model seçmiş ve
lar boyunca yürüttüğü çalışmalar­ Modern toplum, Akıl Çağının - ras- kapitalizmi modernitenin toplumsal
dan evrimleşmiştir. yonel düşüncenin ve bilimsel keşif­ değişimi yönlendiren ana faktörü o-
Sosyolojik bir çalışma olarak ka- lerin uygulanmasının - ürünüdür. larak tanımlamıştır.
bul edilebilen ilk eser 14. yüzyılda Bu duruma uygun olarak, Fransız Marx'tan neredeyse yüzyıl önce
İbn Haldun'a ait olsa da, bugünkü felsefeci Hemi de Saint-Simon ve o- İskoç felsefeci Adam Ferguson, ka-
bildiğimiz şekliyle sosyolojinin ön- nun himayesindekii Auguste Comte pitalizmin çıkarcılığının geleneksel
cüleri, ancak 18. yüzyılın sonların­ gibi sosyolojinin öncüleri kuramları sosyal kaynaşmayı tehdit ettiğine
dan itibaren toplum Batı Avrupa' da desteklemek için doğrulanabilir ka- dikkat çekmiştir. Hem Harriet Mar-
büyük bir değişime uğrarken ortaya nıtlar sunmaya çalışmıştır. Comte, tineau hem de Marx'ın çalışma ar-
çıkmıştır : Aydınlanmacı fikirler ge- sosyal düzenin güçlerinin fizik ve kadaşı Friedrich Engels, 19. yüzyı­
leneksel inanışların yerini almış ve kimya yasalarına benzer kurallarla lın ortasında sanayileşmiş kapita-
Sanayi Devrimi insanların yaşama açıklanabileceğine ve aynı zamanda list toplumun sosyal adaletsizlikle-
ve çalışma biçimini dönüştürmüş­ uygulamalı sosyolojinin, tıpkı uygu- rini anlatmıştır. Bir diğer öncü sos-
tür. Bu gözlemciler, sanayileşmenin lamalı bilimlerin teknolojik ilerleme- yolog Ferdinand Tönnies, gelenek-
etkileri ve kapitalizmin gelişiminin lere yol açması gibi sosyal reforma sel ve modern toplumlardaki iki
yanı sıra sekülerleşme ve rasyonali- yol açabileceğine inanmıştır. Comte farklı sosyal kaynaşma türünü ta-
tenin daha az somut (ama daha az gibi Karl Marx da toplumu inceleme- nımlayarak Ferguson'ın görüşlerini
önemli olmayan) etkilerini kapsa- nin yalnızca onu tanımlamak veya yankılamıştır; bu kavram daha son-
SOSYOLOJİNİN TEMELLERi 19
Charles Wright Mills ve Judith Butler, Gender
Emile Durkheim Bordeaux Hans Heinrich Gerth, Hamid Garfinkel, Studies Trouble: Feminism and
Üniversitesinde From Max Weber: in Ethnomethodology the Subversion of ldentity
Avrupa'daki ilk Essays in Sociology adlı adlı kitabındasosyolojide adlı kitabında
sosyoloji bölümünü kitapta Weber'in sosyal düzeni pekiştiren toplumsal cinsiyet ve
kurar ve The Rules of görüşlerini İngili zce gündelik eylemleri cinselliğe dair
Sociological Method adlı konuşan milletlere gözlemleyen yeni bir geleneksel fikirleri
kitabını yayımlar. tanıtır. metodoloji önerir. sorgular.

i
1895
i
1946 1967 1990
1893 1904-05 1959 1975

l
!•:mile Durkheim The
I )ıvision of Labour in Ahlakı
l
Max Weber, Protestan
ve Kapitalizmin
t
Charles Wright Milis, The
Sociological Imagination
l
Michel Foucault
Disiplin ve Ceza adlı
Society adlı kitabında Ruhu adlı
eserinde adlıeserinde sosyologların eserinde toplumda
l ııış ılıklı olarak bağımlı modern toplumun nasıl toplumu geliştirmenin iktidarın doğasını
lııreylerin organik evrimleştiğine dair yeni yolunu önermesi incelemeye başlar.
el yanışm asını açıklar. bir açıklama sunar. gerektiğini savunur.

111 1ıı ı çok sosyolog tarafından farklı kabul etmemiştir. Max Weber daha vaşından sonra başkaları da aynı
11 1 i< ıll rde yorumlanmıştır. sübjektif "yorumlayıcı" bir yaklaşım duruşu sergilemiştir: Harold Garfin-
19. yüzyılın sonlarına doğru, sos- benimsemiştir. Modernitenin başlı­ kel sosyal düzenin sıradan insanla-
yı ılı >i ı büyük ölçüde Emile Durkhe- ca gücü, Marx'a göre kapitalizm, rın günlük eylemleri üzerinden ince-
1111' 111 sayesinde tarih, felsefe, politi- Durkheim'a göre sanayileşmedir. lenmesi için sosyolojik metodların
1 ı ve ekonomiden ayrı bir çalışma Weber'in odağında ise rasyonelleş­ tamamen değiştirilmesini savun-
ı ılı ı ı ı ı olarak kendini kanıtlamıştır. me ve sekülerleşmenin bireyler üze- muştur; Michel Foucault ise iktidar
ı 'ı ııııL 'un toplum incelemesine bi- rindeki etkileri yer almıştır. ilişkilerinin bireyleri sosyal normla-
1ııııııol metodolojiyi uygulama fikrini Katı bir biçimde bilimsel bir di- ra, özellikle de cinsel normlara uy-
1ıı ı ı ı mseyen Durkheim biyolojiyi mo- siplinin yerini aşama aşama fikirle- maya nasıl zorladığını tahlil etmiş­
ı lı l ıı lmıştır. Kendisinden önceki rin incelemesi olan bir sosyoloji al- tir. Bu fikir, Judith Butler 'ın toplum-
l lı ıı lı rt Spencer gibi Durkheim da mıştır; kültür, kimlik ve iktidar gibi sal cinsiyet ve cinsellik incelemesin-
l ı ıplu mu her biri özel bir işlevi yerine ölçülemez kavramlar incelenmiştir. de daha da ileri taşınmıştır.
111 t.ıı n farklı "organlardan" oluşan 20. yüzyılın ortası itibariyle, sosyo- Yüzyılın sonuna doğru toplu-
l ıı ı "organizma" olarak görmüştür. loglar makro düzeyde topluma ba- mun bir bütün olarak objektif ince-
kıştan, mikro düzeyde bireysel dene- lemesi ve bireysel deneyimin yo-
orumlayıcı Yaklaşım yime yönelmiştir. Charles Wright rumlayıcı incelemesi arasında bir
ı ıı ı ı khei m'ın objektif kesinliği aka- Mills, sosyologları toplumun kurum- denge kurulmuştur. Gündem, çığır
1lı11111 k kabul görmesini sağlamışsa ları (özellikle de "iktidar eliti" olarak açan bir avuç sosyolog tarafından
ılı ı, ı.um sosyologlar sosyal sorunla- nitelendirdiği kurumlar) ve bunların belirlenmiştir ve gittikçe küreselle-
ı ı ı ı lııli msel metodlarla incelenebi- sıradan insanların hayatlarını nasıl şen geç-modern dünyada toplumu
1111 ·ı ı<ı ı ni veya keşfedilmeyi bekle- etkilediği arasında bağlantı kurma- incelemek için günümüzde onların
yu ı ı toplum "yasaları" bulunduğunu ya teşvik etmiştir. İkinci Dünya Sa- metodları uygulanmaktadır.
20

FİZİKSEL BİR YENİLGİ


HİÇBİR ZAMAN BİR
ULUSUN SONUNU
GETİRMEM İSTİR
İBN HALDUN (1332-1\0&) ~~~~~~~~~~~

azı toplumların gelişip di- egemenliğine girecektir. Bir ulus fi-


KISACA
YAKLAŞIM
Dayanışma
B ğerlerine egemen olmasının
grup dinamikleri, Arap filo-
zof ve tarihçi İbn Haldun'u büyüle-
ziksel bir yenilgi deneyimleyebilir, a-
ma bu yenilgi onu hiçbir zaman yok
etmez. Ulus "psikolojik bir yenilginin
miştir. İbn Haldun en çok Kitabu 'J-İ­ kurbanı olduğu zaman ... bu onun
ÖNEMLİ TARİHLER ber adlı çok ciltli, kapsamlı bir dün- sonuna işaret eder."
622 İlk İslam devleti Medine'de ya tarihi ve özellikle de onun Mu- Toplumda dayanışma ve sosyal
kurulur. kaddime adlı giriş bölümüyle tanı­ kaynaşmanın önemini vurgulayan
nır. Kitabu 'J-İber, Berberi ve Arap bu yaklaşım , Robert Putnam' ın çağ­
c. 1377 İbn Haldun dünya tarihi-
toplumlarının tahlilleri nedeniyle daş toplumun topluluğa katılımın
ne giriş , Mukaddime (veya Giriş)
sosyolojinin öncüsü olarak görülür. çöküşünden mustarip olduğunu te-
eserini tamamlar.
İbn Haldun bir toplumun başarı­ mel alan kuramı da dahil olmak üze-
1835 Alexis de Tocqueville'in sını açıklarken Arapça asabiyye re modern sosyolojide topluluk ve
Democracy in America adlı ça- kavramını veya toplumsal dayanış­ yurttaşlık ruhu hakkındaki birçok
lışmasının birinci cildi, bireyle- mayı merkeze yerleştirir. Asabiyye görüşün habercisi olmuştur .
rin ortak amaç doğrultusunda kavramı aslen klanlar ve nomadik
bir araya gelmesinin siyasi ve topluluklarda bulunan aile bağlarına
sivil topluma nasıl fayda sağla­ işaret eder, ama uygarlıklar geliştik­

dığını açıklar. çe aidiyet hissi anlamında kullanıl­


maya başlanmıştır ve günümüzde
1887 Ferdinand Tönnies Geme- " dayanışma" olarak çevrilmektedir.
inschaft und Gesellschaft (Top- İbn Haldun'a göre asabiyye kavramı,
luluk ve Toplum) adlı eserini ya- klanlar kadar küçük ve imparator-
zar. luklar kadar büyük tüm toplumlarda
1995 Robert Putnam, 2000 yı­ mevcuttur, ama ortak amaç ve yazgı
lında bir kitap haline getireceği hissi bir toplum gelişip yaşlandıkça
İbn Haldun sosyal ve psikolojik
yıpranır ve uygarlık zayıflar. Nihaye-
"Bowling Alone" başlıklı maka- faktörlerin uygarlıkların yük selişine ve
tinde bu tür bir uygarlık, daha güçlü çöküşüne katkıda bulunduğu grup
lesinde sosyal sermaye kavra-
bir dayanışma hissine sahip daha dinamiğ i kuramında çöldeki Bedevi
mını açıklar.
küçük veya daha genç bir toplumun kabilelerinden söz etmiştir.
1996 Michel Maffesoli'nin Du
Nomadisme adlı eseri neo-kabi- Ayrıca bkz.: Ferdinand Tönnies 32- 33 • Robert D Putnam 124- 25 •
lecilik çalışmasını devam ettirir. Arjun Appadurai 166- 69 • David Held 170- 71 • Michel Maffesoli 291
SOSYOLOJİNiN TEMELLERİ 21

İNSANLIK HER ZAMAN SÜRÜLER


VE TOPLULUKLAR HALİNDE
DOLAŞMIŞ, YERLEŞMİŞ,
ANLAŞMAYA VARMIŞ VEYA
TARTISMISTIR
ADAM FBiGUSON (1723-1816)

• lerleme hem kaçınılmaz hem

l
••
de arzu edilir bir şeydir, ama
YAKLAŞIM ilerlemenin mal olabileceği
Sivil Ruh sosyal bedellerin her zaman far-
kında olmamız gerekir. Felsefeci ve
ÖNEMLİ TARİHLER tarihçi Adam Ferguson'un uyarısı İnsan sivil toplumda doğar. ..
1748 Montesquieu Kanunların bu yöndedir. Ferguson, İskoç ve orada kalır.
l?uhu adlı eserini yazarak, Aydınlanmasının bir parçası olan Montesquieu
myasi kurumların bir toplumun Edinburgh entelektüellerinin kur- Fransız filozof (1689-1755)
sosyal geleneklerinden türetil- duğu "Select Society" adlı grubun

''
mesi gerektiğini ileri sürer. bir üyesidir. Felsefeci David Hume
ve ekonomist Adam Smith de bu
1767 Adam Ferguson, Essay
grubun üyeleri arasındadır.
oıı the History of Civil Society Ferguson, tıpkı Smith gibi, ticari
, ıdlı kitabında görüşlerinin ana gelişmenin kişisel çıkar tarafından
hatlarını ortaya koyar.
yönlendirildiğine inanmıştır. Fakat desteklenmesini ve insanların kişi­
1776 Adam Smith, Ulusların Smith'in aksine bu gelişmenin etki- sel çıkar yerine toplumun çıkarla­
7,onginliği kitabıyla modem lerini analiz etmiş ve bunun gele- rına göre hareket etmeye cesaretlen-

ı 1 konomiye öncülük eder. neksel işbirliği ve "duygudaşlık" dirilmesini savunmuştur .


değerlerinin pahasına gerçekleşti­ Ferguson'ın kapitalizm ve ticari
1867 Karl Marx Kapital'in ilk ğini anlamıştır. Geçmişte toplumlar anlayış eleştirisi , kuramlarının Hu-
ı ·ı !dinde kapitalizmi tahlil eder. aileler ve toplulukları temel almıştır. me ve Smith gibi ana akım düşü­
1893 Emile Durkheim Toplum- Onur ve sadakat fikirleri topluluk nürler tarafından reddedilmesine yol
·tıl İşbölümü adlı kitabında ruhunu güçlendirmiştir. Fakat kapi- açmış, ama bunlar daha sonra Hegel

ı nançların
ve değerlerin talizmin gerektirdiği çıkarcılık, bu ve Marx'ın siyasi fikirleri üzerinde
değerleri zayıflatır ve nihayetinde etkili olmuştur. Ferguson konuyu si-
toplumu bir arada tutmadaki
onemini inceler. toplumsal çöküşe yol açar. Ferguson, yasi veya ekonomik açıdan değil;
ticari kapitalizmin kendini yok ede- sosyal açıdan ele aldığından, çalış­
1993 Amitai Etzioni, toplumun cek tohumları ekmesinin önüne ması modern sosyolojinin temelleri-
, ı hlaki ve sosyal temellerini geçmek için yurttaşlık ruhu hissinin nin atılmasına katkıda bulunmuştur.
qüçlendirmek için Communi-
L<1rian Network'ü kurar. Ayrıca bkz.: Ferdinand Tönnies 32-33 •Kari Marx 28- 31 •Emile Durkheim
34- 37 •Amitai Etzioni 112- 19 • Norbert Elias 180-81 •Max Weber 220- 23
22
KISACA

BİLİM DAHA İYİ


YAKLAŞIM
Pozitivizm ve Toplum Bilim
ÖNEMLİ Tl\RİHLER
1813 Fransız kuramcı Hemi de

BİR DÜNYA İNŞA


Saint-Simon bir toplum bilim
fikrini ileri sürer.
1840'lar Karl Marx, tarihsel de-
ğişimin kökeninde ekonomik
sorunların yer aldığını savunur.

ETMEK İÇİN 1853 Harriet Martineau'nun ö-


zetlenmiş The Positive Philosop-
hy of Auguste Comte çevirisi
Comte'un görüşlerini daha ge-

KULLANILABİLİR
niş
bir kamuoyuna duyurur.
1865 İngiliz filozof John Stuart
Mill, Comte'un erken dönem
sosyolojik görüşlerini ve geç dö-
AUGUSTE COMTE (1798-1857) nem siyasi görüşlerini "iyi Com-
te" ve "kötü Comte" olarak nite-
lendirir.
1895 Emile Durkheirn, The Ru-
Jes of Sociological Method adlı
kitabında sistematik bir sosyo-
loji yerleştirmeye çalışır.

8. yüzyılın sonu itibariyle

1 artan sanayileşme
Avrupa'daki geleneksel
toplumda köklü değişikliklere
neden ol muştur. Ayrıca Fransız
Devrimi'nin ardından Fransa' da
yeni bir toplumsal düzen
yerleştirilmeye çalışmıştır. Adam
Smith gibi kimi düşünürler,
toplumun hızla değişen yüzünü
ekonomik temelde açıklamak
istemiştir ; Jean-Jacques Rousseau
gibi kimi düşünürler ise bunu
siyaset felsefesi üzerinden
yapmıştır. Adam Ferguson
modernizasyonun sosyal etkilerini
açıklasa da henüz hiç kimse siyasi
ve ekonomik kuramlara denk bir
toplumsal ilerleme açıklaması
SOSYOLOJİNİN TEMELLERİ 23
Ayrıca bkz.: Harriet Martineau 26-27 •Kari Marx 28- 31; 254-59 •
Ferdinand Tönnies 32-33 •Emile Durkheim 34-37 • Max Weber 38-45; 220- 23

Auguste Comte, Fransa, Mont-


pellier'de dünyaya gelmiştir.
Ailesi Katolik ve monarşi yan-
lısı olsa da Auguste dini red-
detmiş ve cumhuriyetçiliği be-
nimsemiştir. 1817'de toplumun
bilimsel incelemesi hakkındaki
fikirlerini önemli ölçüde etkile-
yen Henri de Saint-Simon'un
asistanı olmuştur. 1824'te fikir
anlaşmazlıkları nedeniyle Sa-
11 1111 mamıştır. Fransa' daki bilimsel metodun ortaya çıkışı int-Simon'un yanından ayrıl­
ı.ı ııı l u ms al belirsizliğinarka Comte'un felsefeye yaklaşımını mış ve John Stuart Mill ve di-
p l ı ın ınd a, sosyalist filozof Hemi de etkilemiştir. Comte doğa ğerlerinin desteğiyle Olgusal
: ı ı ıınt- Simon toplumsal değişimin bilimlerinin ve metodolojinin Felsefe Dersleri eserini yazma-
ı H ıc 1 nlerini ve toplumsal düzenin detaylı bir tahlilini yapmış; tüm ya başlamıştır.
ıı ııı ıl sağlanabileceğini tahlil bilgi kollarının bilimsel prensipleri Comte bu dönemde ruhsal
ı ı t . ıııeye çalışmıştır. Toplumsal benimsemesi ve kuramı gözleme bozukluklar yaşamıştır ve Ca-
roline Massin'le evliliği boşan­
ılııı l menin bir modelinin var dayandırması gerektirdiğini ileri
mayla sonlanmıştır. Daha son-
ı ıl<l u ğ unu ve toplumun birçok farklı sürmüştür. Comte'un "pozitivizm"
ra kendisi gibi eşinden ayrıl­
ııı; rı madan geçtiğini ileri felsefesinin merkezi argümanı, her mış olan Clotilde de Vaux'a sı­
ıı ııımüş tür. Fakat bu fikri toplumu şeyin geçerli bilgisinin ya lnızca rılsıklam aşık olmuştur ama i-
l ı ıl ı msel prensipler temelinde pozitif, bilimsel araştırmadan lişkileri tamamına ermemiştir;
ı ı ı c olemeye dönük kapsamlı bir türetilebileceğidir. Comte bilimin Vaux 1846'da ölmüştür. Comte
yı ı lda şıma dönüştüren , onun dönüştürme gücünü görmüştür: daha sonraki hayatını yazma-
l ı ıı ıı yesindeki Auguste Comte Bilimsel keşifler Sanayi Devrimini ya ve pozitivist bir " İnsanlık
ı ılıııuştur. İlk başta "sosyal fizik" getiren teknolojik ilerlemeleri Dini" yerleştirmeye adamıştır.
l ı ıı ı mini kullanan Comte daha sağlamış ve içinde yaşadığımız 1857'de Paris'te ölmüştür.
ı ıoıır bunu "sosyoloji" olarak modern dünyayı yaratmıştır.
ı. 1 1 1 1 ı mlam ıştır. Comte, toplumsal düzen ve Önemli eserleri
değişimin mekanizmalarını
1830-42 Olgusal Felsefe Ders-
Anlam ak ve Dönüştürmek anlamamızı sağlayacak ve aynı
leri (6 cilt)
Comte bir Aydınlanma zamanda da fen bilimlerinin fiziksel
1848 Olgusallığa Genel Bakış
ı,: rn:uğudur; düşüncelerinin kökleri çevremizi dönüştürmemize 1851-54 Olgusal Siyasal Sis-
1111;yonel ve objektif bir odağa sahip yardımcı olması gibi toplumu
tem (4 cilt)
ı ıl ı ı ıı Ak ıl Çağı'nın ideallerine dönüştürmenin yolunu sunacak bir
ı 1 ı y nm ıştır . Aydınlanma sırasında sosyal bilimin vaktinin geldiğini
24 AUGUSTE COMTE
söylemiştir. İnsan toplumunun Comte, insanın dünyayı anlayışında üç ilerleme aşaması
incelenmesini veya sosyolojiyi en tanımlamıştır. Teolojik aşama 18. yüzyılın sonunda
Aydınlanma' yla birlikte son bulmuştur. Daha önceki Tanrı
zorlu ve karmaşık bilim olarak
odağının yerine, rasyonel düşüncenin metafizik aşamasında
gördüğünden "bilimlerin kraliçesi"
insana odaklanılmıştır. Bilimin açıklamalar sunduğu son
olarak nitelendirmiştir. aşama bundan evrimleşmiştir. •
Comte'un toplumun bilimsel
incelemesinin, bilgiye ulaşma
arayışımızdaki ilerlemenin birikimi
olduğu argümanı, Hemi de Saint-
Simon'un bir fikrinden etkilenmiştir
'-C/ Teolojik
a,ama
~ Metafizik
~ı~ a,ama
~ Bilimsel
~ aşama
ve "üç aşama yasası" olarak ifade
edilir. Buna göre, fenomenlere
ilişkin anlayışımız üç aşamadan
Erken dönem insan
toplumu
1790 1800 1810 1820 1830 Günümüz
geçer: Tanrı veya Tanrıların her
şeyin nedeni olarak görüldüğü
teolojik aşama; açıklamanın soyut düzenlenerek metafizik aşamaya ayırmıştır: "Sosyal istatistik",
varlıklar üzerinden yapıldığı geçmiştir. Comte devrim sonrası sosyal düzeni belirleyen ve
metafizik aşama ve bilginin toplumun eksikliklerinin farkına toplumları bir arada tutan kuvvetler
bilimsel metodlarla doğrulandığı varılarak sosyal düzenin bilimsel ve "sosyal dinamik", toplumsal
pozitif aşama . olarak belirlenebileceği pozitif değişimi belirleyen kuvvetler. Bu
Comte'un toplumsal evrim aşamaya geçmenin artık mümkün kuvvetlerin bilimsel anlayışı,
kuramı toplumsal ilerlemenin olduğuna inanmıştır. toplumu sosyal evrimin nihai,
tahliline de dönüşmüştür; bu avcı­ pozitif aşamasına taşımak için
toplayıcı, göçebe, tarımsal ve Toplumun Bilimi gerekli araçları sağlar.
endüstriyel-ticari şeklinde sadece Comte yeni sosyoloji bilimi için Comte, insan topluluğunu tahlil
betimleyici olan toplumsal aşama mevcut "müspet" bilimlere dayalı etmeye çalışan ilk kişi olmasa da
tariflerinin bir alternatifidir. Comte, bir çerçeve önermiştir. Her bilimin toplumun bilimsel olarak
Fransa' da toplumun Aydınlanma'ya kendisinden öncekilere değil, incelenebileceğinin
kadar teolojik aşamada kaldığını ve sonrakilere katkıda bulunabileceği gösterilmesinde öncü olmuştur.
sosyal düzenin nihayetinde dini şekilde mantıksal olarak Ayrıca Comte'un pozitivist felsefesi
kuralları temel aldığını ileri düzenlenmiş bir bilimler hiyerarşisi hem seküler sanayi toplumunun bir
sürmüştür. 1789'daki devrimin oluşturmuştur. Matematikle açıklamasını hem de toplumsal
ardından Fransız toplumu seküler başlayan hiyerarşi astronomi, fizik reformu gerçekleştirmenin yolunu
prensipler ve idealler, özellikle de ve kimyadan biyolojiye kadar sunmuştur . Comte tıpkı bilimlerin
özgürlük ve eşitlik temelinde uzanır. Bu yükselen "pozitiflik" gerçek dünya problemlerini çözüme
düzeninin en üstünde sosyoloji yer
almıştır. Bu nedenle Comte diğer
bilimlerin ve metodlarının iyice

'' ''
kavranması gerektiğini ve bunları
toplumun incelemesine
uygulamanın ancak bu şekilde
Sosyoloji başka herhangi bir mümkün olabileceğini
bilimin tamamlayıcısı değildir; düşünmüştür. Bilim öngörüyü,
kendi başına ayrı ve özerk bir Gözlem yoluyla doğrulanabilirlik öngörü eylemi doğurur.
bilimdir. en yüce prensiptir: Olguların Auguste Comte
Emile Durkheim kanıtlarıyla desteklenen kuramlar.
Fakat Comte bilimsel araştırmaya

'' ''
yön vermek ve gözlemin kapsamını
belirlemek için bir hipoteze sahip
olmak gerektiğini de kabul etmiştir.
Sosyoloji iki genel inceleme alanına
SOSYOLOJİNİN TEMELLERİ 25
kav uşturması gibi sosyolojinin de objektif bir bilimsel yaklaşımdan

••
t;on bilim ve diğer
bilimlerin toplumun nasıl olması gerektiğinin
1ıirleş tiricisi olarak daha iyi bir sübjektif ve yarı dinsel bir yoru-
toplum yaratmak için sosyal muna yönelmiştir.
~ :orunlara uygulanabileceğine Comte'un kuram yerine bunun
ııı nmıştır. nasıl uygulanabileceğine yönelmesi Filozoflar dünyayı sadece
kendisine birçok taraftar kaybettir- yorumlamışlardır ... mesele
Teoriden Pratiğe miştir . Mil! ve diğer İngiliz düşü­ onu değiştirmektir.
Comte, Fransız Devrimi'nin yaşa­ nürler pozitivizmin bu kuralcı uygu- KarlMarx
ıın n kaos döneminde fikirlerini oluş- lamasını neredeyse diktatörlük

''
1.ll rmuş ve ilk cildi Fransa'da 1830 görmüş ve Comte'un savunduğu
y ı Iın ın Temmuz ayındaki ikinci yönetim sisteminin özgürlüğü ihlal
ı luvrim yaşanırken yayımlanan altı ettiğini düşünmüştür.
ı ·ı ILlik Olgusal Felsefe Dersleri adlı Bu dönemde toplumun bilimsel
ı tıc rinde ortaya koymuştur. incelemesinin alternatif bir yakla-
Monarşinin devrilmesi ve resto- şım ortaya çıkmıştır. Aynı sosyal bir ölçüde de onun akıl hocası Saint-
ı ıı;yonunun ardından Fransa' da çalkantı fonunda Kari Marx ekonomi Simon olmuştur. Comte özellikle
ı lı ı z n yanlıları ve ilerlemeyi talep bilimine dayalı bir toplumsal iler- sosyal bilimler için doğrudan fen
ı ıı lı nler a rasında bir kamplaşma leme tahlili ve rasyonalizm yerine bilimlerinden alınmış bir gözlem ve
ı ılı ııuştur. Comte, pozitivizmin siyasi eyleme dayalı bir değişim kuram metodolojisi yerleştirmiştir.
ııı,:t1nc ü bir yol sunduğuna ve bu modeli önermiştir. Avrupa devrim- Başta Emile Durkheim olmak üzere
yı ıl un toplumun objektif inceleme- lerle çalkalanırken Comte'un poziti- daha sonraki sosyologlar Comte'un
11 111 0 dayalı ideolojik değil , rasyonel vist sosyolojisinin birbirleriyle reka- pozitivizminin detaylarına karşı
hıı eylem akışı olduğuna inanmış­ bet halindeki sosyalizm ve çıksa da Comte onlara çalışabile­
ı 11 kapitalizm savlarının neden gölge- cekleri sağlam bir temel sunmuştur.
Comte 'un kuramları Fransa'daki sinde kaldığını görmek güç değildir. Günümüzde Comte'un "bilimlerin
ı; ıqdaşları arasında takdir edildiği Her şeye rağmen yalnızca kuramlaş­ kraliçesi" olarak sosyoloji rüyası naif
l\llılnr eleştirilmiştir de . En büyük tırma yerine bilimsel prensiplere gibi görünse de, savunduğu objek-
ı lı ıu Lekç ilerinden bazıları dayalı bir disiplin olarak sosyoloji tiflik yol gösterici ilke olmayı sürdü-
Ilı ıl nya 'dadır . Comte'a projelerini fikrini ilk ortaya atanlar Comte ve rür.
ılı •vam ettirebilmesi için mali des-
1ı •l< sunan liberal entelektüel John
: :ı. ıınrt Mil! ve eserinin düzeltilmiş
1ı ı ı v rsiyonunu İngilizceye çeviren
11 . ı ı r tet Martineau da bunların ara-
111 1ıcladır.
Ne ya zık ki Comte'un pozitiviz-
111111 siyasi bir sistemde nasıl uygu-
lııııııbi lec eğini anlattığı daha san-
ı ı l< ı çalış ması şöhretine leke
111 11 ınüştür. Comte'un mutsuz kişi-
11 ıl lıayatının (boşanma , depresyon
vı ı Lı ajik bir ilişki) sık sık düşünce­
lı 11 ı nde bir değişime yol açtığı söy-
111111 r: Comte toplumu inceleyen

l•'r n sa'daki 1830 Devrimi,


ı :ı ıı ıı le'unpozitivizm konulu kitabının
vııv ınlam asıyla aynı tarihe denk gelmiş
vı • ı ı or ünü şe göre onun umut ettiği
l ııplu msal ilerleme çağını başlatmıştır .
26

BAGIMSIZLIK
BİLDİRGESİNİN
İNSANLARIN YARISIYLA
HİÇBİR İLGİSİ YOKTUR
HARRIET MARTINEAU (1802-1876)

KISACA
YAKLAŞIM
Feminizm ve Toplumsal
Adalet
ÖNEMLİ TARİHLER
1791 Fransız oyun yazarı ve
politik aktivist Olympe de
Gouges 1789 Erkeklerin ve
Yurttaşların Hakları Bildirge-
si 'ne yanıt olarak Kadınların ve
Kadın Yurttaşların Hakları
Bildirgesi'ni yayımlar.
1807- 34 Britanya İmparatorlu­
ğunda kölelik kaldırılır. ... ve kadınlara ikinci
sınıf yurttaş
1869 Harriet Taylor ve John muamelesi yapılır.
Stuart Mill "Kadınların Köleleş­
tirilmesi" başlıklı makaleyi
yazar.
1949 Simone de Beauvoir, The
Second Sex (İkinci Cins) adlı
776'da Birleşik Devletler Ba- Harriet Martineau ABD'yi dolaşmış

1
kitabıyla 1960'lar-1980'lerin
"ikinci dalga" feminizminin ğımsızlık Bildirgesini şunu i- ve Amerikan toplumunun çok farklı
temellerini atar. lan etmiştir : "Bütün erkeklerin bir tablosunu kaydetmiştir. Eşitlik ve
eşit yaratıldığını , Yaratıcıları tarafın­ demokrasi idealleriyle ABD'deki ger-
1981 Birleşmiş
Milletler dan vazgeçilmez haklarla donatıldı­ çek hayat arasında belirgirı bir farklı­
Kadınlara KarşıHer Türlü ğını ve Yaşam, Özgürlük ve Mutlulu- lık görmüştür.
Ayrımcılığın Ortadan Kaldırıl­ ğu aramanın bu haklar arasında yer Martineau bu gezisirıden önce e-
ması Sözleşmesi 188 ülke aldığını tartışmasız doğrular olarak konomi politik ve toplumsal sorunlar
tarafından imzalanır. kabul ediyoruz." Elli yılı aşkın bir sü- hakkında yazan bir gazeteci olarak
re sonra 1834 ve 1836 yılları arasında adını duyurmuştur ve seyahatlerinde
SOSYOLOJİNİN TEMELLERİ 27
Ayrıca bkz.: Judith Butler 56-61 • R. W. Connell 88- 89 • Sylvia Walby 96-99 •
Teri Caraway 248- 49 • Christine Delphy 312-17 • Ann Oakley 318- 19

Amerikan toplumu hakkında edindi- kındaki prensiplerini, sömürünün ve


ııı ızlenimleri
bir kitapta toplamıştır. toplumsal baskının diğer türlerini
/\merika'da Topluma DaiI Kuram ve tanımlamak ve önlemek için uygula-
l Jygulama adlı kitabı, Martineau'nun mıştır. Endüstriyel Britanya' daki işçi
I< ırşılaştığı sosyal adaletsizlikleri sınıfının karşılaştığı adaletsizlikler
\. ı hlil ettiği için yalnızca bir betimle- ve Batı dünyasında kadınların köle-
ı ııo olmanın ötesine geçmiştir. leştirilmesi bunların arasındadır.
Martineau özgürlük konusunda
ocial emancipator kendisiyle iftihar eden, ama kadınla­
Mıırtineau'ya göre bir toplumun ne ra baskı uygulamayı sürdüren bir
ı lı ıı ce uygar olduğu halkınıniçin- toplumun ikiyüzlülüğüne dikkat Harriet Martineau
ı lı ı y şadığı koşullarca belirlenir. çekmiştir. Martineau'nun işaret etti-
f ı ı ı msal idealler herkese uygulan- ği gibi kadınlar insanların yarısını
Harriet Martineau, İngiltere'nin
Norwich kentinde dünyaya gel-
1111 ıdıkç a bir toplumun ne kadar uy- teşkil ettiği için bu tutum bilhassa
miştir. İyi bir eğitim almasını
ııııı olduğunun ölçütü olarak düşü­ küçük düşürücüdür : "Uygarlık ölçü-
sağlayan ilerici bir ailenin kızı­
ıııılc mez . El üstünde tutulan özgür- tü aranıyorsa, toplumun yarısının
dır. İlk olarak politika ve ekono-
lı ı I< kavramı başta olmak üzere A- diğer yarısı üzerinde güce sahip ol-
miye ilgi duymuş ve 1825'te ba-
1111 ıı ıkan toplumunun sözde idealle- ması koşulundan daha iyisi buluna- basının ölümünün ardından ga-
ı ı, Martineau'nun toplumun bir ke- maz." Fakat Martineau birçok çağ­ zeteci olarak hayatını kazan-
111111 ınin başka bir kesim üzerinde daşının aksine sadece kadınların e- mıştır. Yazar olarak ulaştığı ba-
1 ılınkküme sahip olmasının başlıca ğitim veya oy kullanma hakkı için şarı Londra'ya taşınmasını ve
ı ıı 11( i olarak tanımladığı süregelen mücadele etmekle kalmamış, toplu- 1834-36'te ABD'yi dolaşmasını
1ı ılcı l ik uygulaması tarafından "gü- mun hem aile hayatında hem de ka- sağlamıştır. İngiltere'ye dön-
lı ı ı ıc,; duruma düşürülmüştür." musal hayatta kadınların özgürlüğü­ dükten sonra ABD'nin sosyolo-
Martineau hayatı boyunca nü nasıl kısıtladığını açıklamıştır. jik eleştirisini içeren üç ciltlik
/\ili)' de köleliğin son bulması için Martineau yaşadığı dönemde bir çalışma yayınlamıştır.
ıııııc:adele etmiştir. Aynı zamanda çok tanınmıştır, ama sosyolojinin ABD'deki deneyimleri köleliğin
kaldırılması ve kadınların öz-
ı ıyı ım bir toplumun gerekleri hak- gelişimine katkısı son zamanlara
gürleştirilmesi mücadelesindeki
kadar teslim edilmemiştir. Günü-
ilk ABD Milli Meclisi 4 Temmuz kararlılığını pekiştirmiştir.
müzde hem metodolojik bir toplum
1/'/(J tarihinde çok ahlaki bir yönetim Ergenlik yıllarından beri ileri
ıılı ıı ı ı benimsemiştir. Fakat Martineau incelemesi yapan ilk kadın olarak derecede işitme engelli olması­
111 lı ılntsizlikle karakterize olmuş bir
hem de feminist bir sosyolojik pers- na rağmen Martineau 1860'lara
lııplıımda sosyal erdemlerin mümkün pektifi formüle eden ilk kişi olarak kadar çalışmayı ve mücadele et-
ıılııp olmadığını sorgulamıştır. kabul edilmektedir. meyi sürdürmüştür. Bu tarihten
sonra Lake District'e taşınmış
ve sağlık sorunları nedeniyle e-
ve bağlı bir yaşam geçirdikten
sonra 1876'da ölmüştür.

Önemli eserleri

1832-34 Siyasal Ekonomiye Da-


ir Örneklemeler
1837 Amerika'da Topluma Dair
Kuram ve Uygulama
1837-38 Ahlak ve Görgü Nasıl
Gözlemlenir
28
KISACA

BURJUVAZİNİN
YAKLAŞIM
Sınıf Çatışması

ÖNEMLİ 'FARİHLER

DEVRİLMESİ VE 1755 Cenevreli filozof Jean-


Jacques Rousseau özel mülki-
yeti tüm eşitsizliklerin kaynağı

PROLETARYANIN olarak tanımlar.


1819 Fransız sosyal kuramcı

ZAFERİ ESİT ÖLÇÜDE


Hemi de Saint-Simon sosyalist
görüşleri ni yaymak için L'Or-
ganisateur dergisini çıkarma­

KAÇINIU4AZDIR ya başlar.
1807 Georg Hegel, The Pheno-
menology of Spirit adlı eserin-
KARL MARX (1818-1883) de tarihsel ilerlemeyi yorumlar.
1845 Friedrich Engels, 1844
Yılında İngiltere' de İşçi Sınıfı­
nın Koşulu adlı kitabında kapi-
talist toplumun iki toplumsal
sınıfa bölünmesini açıklar.

1923 Toplumsal Araştırma


Enstitüsü kurulur ve Marksist
aydınları Frankfurt Üniversite-
sine çeker.

9. yüzyılın ortasında Avrupa

1 Fransız Devrimi'yle başlayan


siyasi istikrarsızlıkla
karakterize olmuştur. İsyancı ruh
tüm kıtaya yayılmıştır. Monarşiler
ve aristokrasinin eski düzenini
yıkıp yerine demokratik
cumhuriyetler kurmaya dönük
girişimler olmuştur. Aynı zamanda
Avrupa'nın büyük bir kıs mı
sanayileşmenin yarattığı
toplumdaki değişimleri güçlükle
kabullenmiştir. Bazı filozoflar
modern endüstriyel dünyanın
problemlerini siyasi açıdan
açı k lam ış ve siyasi çözümler
önermiştir . Adam Smith gibi diğer
isimler ise problemlerin hem nedeni
hem de çözümü olarak ekonomiye
SOSYOLOJİNİN TEMELLERİ 29
Ayrıca bkz.: Auguste Comte 22-25 • Max Weber 38- 45 • Michel Foucault 52- 55 • Friedrich Engels 66- 67 •
Hichard Sennett 84- 87 •Herbert Marcuse 182- 87 •Robert Blauner 232-33 • Christine Delphy 312- 17

oda klanmıştır. Fakat toplumun


ııos yal yapısı üzerine çok az
ııaştırma yapılmıştır. Modern toplumda iki büyük sınıf vardır : Sanayiye sahip olan
1830 ve 1842 yılları arasında burjuvazi ve proletarya (çalışanlar) .
l•'ran s ız filozof Auguste Comte,
toplumun bilimsel bir
ı ncelemesinin mümkün ve hatta
ıorekli olduğunu ileri sürmüştür.
Knrl Ma rx objektif, metodolojik
yıı kla ş ımın gecikmiş olduğunu
im bul etmiştir ve bu konuya eğilen
ı Ii< kiş iler arasında yer almıştır.
l•'ııkat Marx spesifik olarak
ıımı yolojik bir çalışma yapmak
y111 ine modern toplumu tarihsel ve
ı lmnom ik açıdan açıklamaya,
ı ıı ızlem ve tahlilden yararlanarak
lı ıplu ms al eşitsizliğin nedenlerini
l ı ıııtmlamaya çalışmıştır . Comte
lıılııni toplumsal değişimi
11 ı(Jla manın aracı olarak görürken,
M r ııx siyasi eylemin
l111c,:ınılma z lığına i ş aret etmiştir.

T rihsel İlerleme
Mnıx' ın zamanında toplumun
ıı ı l ışiminin geleneksel açıklaması
ı ııJrımalı bir evrimdir: Avcılık ve
ı ı ıı ılny ıc ılıktan göçebe, kırsal ve
lı ı ı ı ıns al topluluklara ve en sonunda
ı ı ıı ıc lem ticari topluma ulaşılmıştır.
Mmx bir filozof olarak bu toplumsal
ılı ıı leme fikrinin ve sanayi
lı ıplumunun ekonomik kökenlerinin reddederek onun diyalektik araçlar ve makineler) değişiklikler
ı ıı l<l'ıla farkındadır ; ama bu sürece çerçevesini almıştır. Marx, uygar sosyo-ekonomik değişimi getirir.
ılıı,ıl<in kendi yorumunu toplumdaki eşitsizliğin özel Tarihsel gelişime bu yaklaşım , yani
ı ıı ı lıştirm i ş tir. mülkiyet kavramının ortaya "tarihsel materyalizm" ekonomik
Ma rx ' ı ilk olarak tarihe çıkmasından kaynaklandığını üretimin yeni metodlarının neden
ı l ıyrılektik bir bakış sunan Alman savunan Jean-Jacques Rousseau olduğu feodal toplumdan modern
lllıızof Georg Hegel etkilemiştir. gibi Fransız sosyalist kapitalist topluma geçi ş in bir
l lııqel' in anlayışına göre değişim düşünürlerden de etkilenmiştir. açıklamasını sunmuştur.
l ıı ı ışıt güçlerin sentezi aracılığıyla Marx, tarihsel ilerlemenin Feodalitede köylüler veya serflerin
ı ıı ı çekleş ir ve bu sentezde ç elişkili incelenmesine yeni bir yaklaşım çalıştığı arazinin sahipleri olarak
1111 üşler a rasındaki gerilim çözüme önermiştir. Marx'a göre toplumun soylular tarımsal üretim araçlarını
l ıı ıvuş turulur. Marx ise tarihi fikirler organizasyonunu belirleyen şey kontrol etmiştir. Makine çağıyla
yı ı ı ıne maddi koşulların ilerlemesi insanların içinde yaşadığı maddi birlikte burjuvazi yeni bir sınıf
ı ılııı k görmüş ve Hegel'in koşullardır ve üretim araçlarındaki olarak yeni üretim araçlarının
lı ılı;ofe s inin büyük bir kısmını (refah yaratmak için kullanılan sahibi olmuştur. Teknoloji
30 KARL MARX
Kari Marx beş tarihsel dönem tanımlamıştır. Bunların her biri insanların net bir
biçimde emeklerine göre tanımlandığı bir çağa karşılık gelir. Marx'a göre tarihin
belirleyici gücü, toplumdaki sınıfları şekillendiren egemen üretim tarzıdır. Tarihsel
dönemler, insanların her şeyi paylaştığı erken insanlık tarihinden
Marx'ın zamanındaki iki büyük sınıf içeren kapitalizme evrilmiştir.
Gelecekte ise komünizmin sınıfsız toplumu vardır.
BURJUVAZİ
(Kapitalist toplumdaki
Üretim araçlarının kontrolü egemen §ınıf)
• Nüfusun çoğunluğu ARİSTOKRATİK
ELİT
• Kollektif sahip olma ve kontrol

SOSYAL ELİT

ERKEN INSANLIK TARiHi ANTiK DÜNYA FEODALiZM KAPiTALiZM TARiHiN SONU

yaygınlaştıkça burjuvazi soylulara Marx, Friedrich Engels'le birlikte Sınıflar arasındaki ilişki
meydan okumuş ve toplumun Komünist Manifesto' da ortaya sömürüye dayalıdır; sermaye
ekonomik yapısında bir değişiklik koyduğu gibi "şimdiye kadarki tüm sahipleri zenginleşirken işçi sınıfı
getirmiştir. Feodal toplumun karşıt toplumlarıntarihinin sınıf yoksul kalır. Ayrıca fabrikalar ve
öğeleri, onun yerini alan kapitalist mücadeleleri tarihi olduğunu" atölyelerde çalışmanın niteliksiz
toplumun nüvelerini barındırmıştır. savunmuştur. doğası insanlıktan uzaklaşma ve
üretim sürecinden yabancılaşma
Sınıf Çatışması hissine katkıda bulunur. Üretim
Toplumdaki sınıflar arasındaki talebi aştığı zaman oluşan işsizlik
gerilim ve çatışma, Marx'a göre tehdidi bunu daha da derinleştirir.
kaçınılmazdır. Bu nedenle tıpkı Zamanla bu baskı
feodalitenin devrilmesi gibi proletaryadaki sınıf bilincini besler;
kapitalist toplum ve egemen işçi sınıfı kolektif çıkarı için bir
burjuvazi de devrilecektir. Marx hareket örgütleyebileceğinin
proletaryanın kendisini doğuran farkına varır. Kapitalizmin
sistemi yıkarak toplumun doğasındaki bireysel çıkar,
kontrolünü ele geçireceğine burjuvazi arasında bu tür bir
inanmıştır. gelişmeyi engeller ve sürekli
Marx, kapitalist toplumun rekabet ekonomik krizlerin gittikçe
sosyal yapısını belirleyen şeyin yaygınlaşmasına yol açar. İşçi
maddi ihtiyaçların üretim yöntemi sınıfının artan dayanışması ve
olduğunu ileri sürmüştür. burjuvazinin zayıflaması,
Kapitalistlerin zenginliği sahip proletaryanın zaman içinde üretim
oldukları fabrika l;uda işçilerin araçlarının kontrolünü ele geçirip
emeğiyle üretilen metaların sınıfsız bir toplum yaratmasına
artıdeğerinden gelir. Öte yandan imkan tanıyacaktır.
Kari Marx'ın komünist devrim
öngörüsü 1917'de gerçeğe
proletarya hemen hiçbir şeye sahip
dönüşmüştür; ama onun beklediği gibi
değildir ve yaşamını sürdürmek Önemli Bir Katkı
ileri bir sanayi toplumunda değil, için emeğini burjuvaziye satmak Marx'ınkapitalizmin endüstriyel
Çarlık Rusya'sında gerçekleşmiştir. zorundadır. dünyada sosyo-ekonomik sınıfları
SOSYOLOJiNİN TEMELLERİ 31
nasıl yarattığına ilişkin tahlili statünün yanı sıra saygınlık ve güç
:; dece kuramlaştırmadan ibaret temelinde sınıflara yansıdığına
c 1 ği ldir. Modern toplumun inanmıştır.
ka ps amlı bir ekonomik, siyasi ve Marx'ın Batı dünyasındaki
:;osyal açıklamasını sunması sosyoloji üzerindeki etkisi 20.
1ıakı mından toplumun ilk "bilimsel" yüzyılın ilk yarısında zayıflasa da,
ı ııcelemelerinden biri olmuştur. Bu aralarında Jürgen Habermas, Erich
ınıre çte Marx başta toplumsal sınıf Fromm ve Herbert Marcuse gibi
ılonında olmak üzere sosyolojik isimlerin de bulunduğu "Frankfurt
ı hışü nc ede daha sonra merkezi hale Okulu" olarak adlandırılan sosyolog
c 11 1 cek birçok kavram
1 ve filozoflar onun prensiplerine
ı ıı lişti rmiştir ; sınıf çatışması ve ciddi bir bağlılık göstermiştir.
1ıı1 ınci, sömürü ve yabancılaşma İkinci Dünya Savaşından sonra
l< ııvra mları bunların arasındadır. Soğuk Savaş'ın başlamasıyla
Ma rx ' ın görüşleri birçok birlikte görüşler daha da
ılı ı vri me ilham vermiştir ve 20. bölünmüştür. Özellikle ABD' de her Sosyal bilimin "kurucu babala-
rından" biri olarak kabul edi-
yıızyı l ın bir döneminde dünya türlü Marksist kuram büyük ölçüde
len Karl Marx aynı zamanda
ııııfus unun yaklaşık üçte biri itibarsızlaştırılırken, başta Fransa
etkili bir ekonomist, siyaset
Mıırks ist prensipleri kabul eden olmak üzere Avrupa' da birçok
felsefecisi ve tarihçidir. Al-
lı ı ık ümetlerin yönetiminde filozof ve sosyolog Marx'ın sosyal manya'da Trier kentinde dün-
yı ıı;nmı ştır. Fakat toplumun görüşlerini daha da geliştirmiştir. yaya gelmiştir. Felsefe ve ede-
ı ı lmnomik statülerine göre Günümüzde yeni teknoloji biyata ilgi duymasına rağmen
l ı ı ı ı ı mla nan sınıflara bölünmesi ve dünyamızı bir kez daha hukukçu babasının ısrarıyla
l ı ıı ılu msal değişimin sınıf dönüştürürken ve insanlar artan önce Bonn Üniversitesinde,
ı:ııı.ış masının kaçınılmaz sonucu ekonomik eşitsizliğin daha da daha sonra Berlin'de hukuk e-
ı ılıluğu görüşü herkes tarafından bilincine varırken, Marx'ın temel ğitimi almıştır. Berlin'de He-
l•ıılıu l görmemiştir. Marx'tan bir görüşlerinden bazıları sosyal, gel'e ilgi duymuş ve 1841'de
ıı 11ı1 a ki kuşakta yer alan, onunla ekonomik ve siyasi düşünürler Jena Üniversitesinde doktora
lııılıkte modern sosyolojinin tarafından yeniden gündeme yapmıştır.

"I<ı ı rucu babaları" olarak getirilmeye başlamıştır. Köln'de gazeteci olduktan


1111.nlendirilen Emile Durkheim ve sonra Paris'e taşınmış ve
Friedrich Engels'le birlikte e-
Mııx Weber alternatif bakışlar
konomik, sosyal ve siyasal ku-
ı ıııınuş tur.
ramını geliştirmiştir. 1845'te
Durkheim, sanayinin modern birlikte Komünist Manifesto'yu
l ı ıı ılu mu şekillendirdiğinikabul yazmışlardır. Marx, 1848'de
ı ıl ıııış tir; ama toplumsal sorunların Avrupa'daki devrimler başarı­
ı ııı ııclinde kapitalizm yerine sızlığa uğradıktan sonra Lond-
ııı ııınyile şmenin yattığın ı ileri ra'ya taşınmıştır. 1881'de eşi­

''
llll ınüş tür. nin ölümünden sonra Marx'ın
Weber ise Marx ' ın sınıf da sağlığı kötüleşmiştir. İki yıl
ı; ıLışmasının gerisinde ekonomik sonra 64 yaşındayken ölmüş­
ı ıı •ı 1nler bulunduğu görüşünü Eğer birisi bu unvanı hak tür.
1 ılıul etmiştir ; ama Marx'ın edecekse, [Marx] modern
ırııılumu sadece ekonomik zeminde sosyolojinin gerçek babasıdır. Önemli eserleri
l 1111 ıuva zi ve proletarya olmak üzere Isaiah Berlin
ıl ıye ay ırmasının fazla basit Rus-İngiliz filozof (1909-1997) 1848 Komünist Manifesto
1859 Ekonomi Politiğin Eleşti­
ı ılı tuğ unu düşünmüştür.
risine Katkı

''
l'ı ı ııı talizmin gelişmesinde 1867 Kapital, Cilt 1
ı lmnomik nedenlerin yanı sıra
l ıılLürel ve dini nedenlerin de etkili
ı ılı luğ una ve bunların ekonomik
32

t TOPLULUK VE
TOPLUM .
FERDINAND TÖNNIES (1855-1936)

KISACA
Sosyal eylemlerimiz için iki tür motivasyon vardır :
YAKLAŞIM
Topluluk ve Toplum
ÖNEMLİ TARİHLER
1651 İngiliz filozof Thomas
Hobbes, Leviathan adlı
kitabında insanın doğası ve
toplumun yapısı arasındaki
ilişkiyi açıklar.

1848 Karl Marx ve Friedrich


Engels, Komünist Manifesto' da
kapitalizmin toplum üzerinde-
ki etkilerini ortaya koyar.
1893 Sosyolog Emile Durkhe-
im , The Division of Labour in
Society adlı kitabında organik
ve mekanik dayanışma
tarafından sağlanan sosyal
düzen fikrini özetler.
1904- 05 Max Weber, Protes-
tan Ahlakı ve Kapitalizmin
Ruhu (The Protestant Ethic
9. yüzyılın sonuna doğru Weber ve Ferdinand Tönnies de
and the Spirit of Capitalism)
adlı eserini yayımlar.
2000 Zygmunt Bauman
gittikçe küreselleşen bir
1 birçok düşünür modernitenin
toplumsal sonuçlarına ve
özellikle de kapitalist sanayi toplu-
bunların arasındadır. Tönnies'in
disipline önemli katkısı 1887' de
yayımlanan Gemeinschaft und
munun gelişimine dikkatlerini Gesellschaft (Topluluk ve Toplum)
toplumda "likit modernite" yöneltmiştir. Yaygın bir biçimde adlı etkili kitabında sosyal gruplan-
fikrini tanıtır. sosyolojinin kurucu babaları olarak maların tezat türlerine ilişkin tahli-
kabul edilen Emile Durkheim, Max lidir. Tönnies başyapıtı olan bu
SOSYOLOJİNİN TEMELLERİ 33
Ayrıca bkz.: Adam Ferguson 21 •Emile Durkheim 34-37 • Max Weber 38- 45 • Amitai Etzioni 112- 19 •
Zygmunt Bauman 136- 43 •Kari Marx 254- 59 • Bryan Wilson 278- 79 • Michel Maffesoli 291

l<ıLabında geleneksel kırsal toplu- etmeye, belirli bir amaca ulaşmaya

••
illklar ve modern sanayileşmiş top- motive eder. Büyük
lumlar arasında gördüğü ayrıma organizasyonlarda ve özellikle de
ıı; ret eder. Tönnies'e göre gelenek- işletmelerde verilen kararların
ııol topluluklar, aile bağları ve kilise gerisinde bu irade türü vardır.
ı ı ı bi sosyal gruplar temelindeki Gemeinschaft özü itibariyle Rasyonel irade, kapitalist kentli
toplulukta (Gemeinschaft) karakte- teba veya üyelerinden daha toplumun Gesellschaft'ını
ı ız olur. Küçük ölçekli topluluklar eski bir kökene sahiptir. karakterize eder.
ııı Lak hedefler ve inançlara sahip Ferdinand Tönnies Sol eğilimli politik tutumuna
<ıl ına e ğilimindedir ; bunların için- karşın Tönnies esasen toplumsal

''
<I< ki etkileşimler güven ve işbirli­ değişimi savunmaktan ziyade
ı ı ı ıı dayanır. modernitede Gesellschaft
eksikliğine hayıflanan muhafazakar
utrade"nin Zaferi bir figür olarak görülmüştür.
Modern kentler gibi geniş ölçekli Kendisi gibi sosyologların saygısını
lıııı l umlarda işbölümü ve işgücü- Tönnies'in kuramının temelinde kazansa da, görüşleri uzun yıllar
ı ı ı ı ıı hareketliliği geleneksel bağları insanı eyleme motive eden "irade" boyunca çok az etkili olmuştur .
ııı;ındır mıştır . Topluluk fikri vardır. Tönnies Wesenwille, Tönnies 'in kuramı, metodoloji
(( lı meinschaft) yerini topluma "doğal irade" ve Kürwille, "rasyonel üzerindeki çalışmasıyla beraber 20.
(1 lı sellschaft), bırakır. Bu tür top- irade" ayrımı yapmıştır. Doğal yüzyıl sosyolojisine zemin
lı ı ıııl rdaki ilişkiler daha kişidışı ve irade, bir şeyi kendi için veya hazırlamıştır . Weber, Tönnies'in
yıız yseldir ; karşılıklı yardımdan alışkanlık, gelenek veya ahlaki sosyal eylem yönündeki irade ve
ıyııcte bireysel çıkarlara dayanır. yükümlülükten yapmaya dönük motivasyon kavramlarını daha da
iki ucu teşkil eden topluluk ve içgüdüsel istektir. Bu, topluluk geliştirmiştir ve Durkheim'ın
ıı ıı ılum hemen her sosyal grupta az (Gemeinschaft) sosyal düzeninin mekanik ve organik dayanışma fikri
ı •ıı k mevcuttur, ama Tönnies'e göre temelini oluşturan motivasyondur, Gemeinschaft ve Gesellschaft
l111p1Lalizm ve rekabetin ruhu içinde topluluk için ve topluluğun bir arasındaki karşıtlığı anımsatır.
yı ı ı; ı1d ığ ımız sanayi toplumunda parçası olarak bir şeyleri yapma
ı ıı ı< lrce birliğin egemenliğine yol isteğidir. Öte yandan rasyonel irade
ııı·ıııış tır. bizi tamamen rasyonel hareket

Ferdinand Tönnies Ferdinand Tönnies North Frisia, dır. Açık siyasi görüşleri nede-
Schleswig'de (günümüzde Alman- niyle 1913'e kadar Kiel'de profe-
ya'da Nordfriesland, Sch- sörlük görevine getirilmemiştir.
leswig-Holstein) dünyaya gelmiş­ Sosyal demokratlara duyduğu
tir. Strassburg, Jena, Bonn ve Le- sempati ve Nazizmi açıkça kına­
ipzig üniversitelerinde eğitim al- ması nedeniyle 1931'de üniversi-
dıktan sona 1877'de Tübingen'de teden uzaklaştırılmış ve üç yıl
doktorasını tamamlamıştır. sonra 80 yaşındayken ölmüştür.
Bedin ve Londra'daki doktora
sonrası çalışmalarında Tönnies'in Önemli eserleri
ilgisi felsefeden siyasi ve sosyal
sorunlara kaymıştır. 1881'de Kiel 1887 Gemeinschaft und Gesells-
Üniversitesinde öğretmen olmuş­ chaft (Topluluk ve Toplum)
tur ama daha sonra kalan miras 1926 İlerleme ve Toplumsal Geli-
sayesinde kendi çalışmasına o- şim
daklanmıştır. Ayrıca Alman Sos- 1931 Sosyolojiye Giriş
yoloji Derneğinin kurucularından-
34
KISACA
YAKLAŞIM

TOPLUM TIPKI İNSAN İşlevselcilik

ÖNEMLİ TARİHLER

VÜCUDU GİBİ
1830-42 Auguste Comte, Cour-
se in Positive Philosophy adlı ki-
tabında toplumun incelenmesine

BİRBİRİYLE BAGLANTILI
bilimsel yaklaşımı savunur.
1874-77 Herbert Spencer, The
Principles of Sociology adlı eseri-

~AIJÇALARA,
nin ilk cildinde toplumun evrim-
leşen bir "sosyal organizma" oldu-
ğunu söyler.

~HTIYAÇLARA V~ . 1937 Talcott Parsons, The Struc-


ture of Social Action adlı kitabın­
da eylem kuramındaki işlevselci

~ŞLEVLERE SAHiPTiR yaklaşımı canlandırır.

1949 Robert K. Merton, Social


EMiLE DURKHEIM (1858-1917) Theory and Social Structure adlı
kitabında sosyal işlev bozukluğu­
nu incelemek için Durkheim'ın a-
nomi görüşünü geliştirir.
1976 Anthony Giddens, New Ru-
les of Sociological Method adlı ki-
tabında yapısal işlevselciliğin bir
alternatifini sunar.

osyoloji 19. yüzyılın


ikinci

S yarısında ayrıbir disiplin,


felsefeden ayrı bir sosyal
bilim olarak aşama aşama kabul
görmüştür. Dönemin entelektüel
atmosferi, sosyolojinin bir çalışma
alanı olarak kabul edilmesinin,
bilimsel kimliğini yerleştirdiği
anlamına gelmiştir.
Emile Durkheim da felsefe eği­
timi alıp daha sonra bilimin yeni
branşına yönelen isimler arasında­
dır. Durkheim sosyolojinin büyük
bir kuram olmaktan çok modern
toplumun gelişimini anlamak için
farklı şekillerde uygulanabilecek bir
metod olması gerektiğine inanmış­
tır. Günümüzde Kari Marx ve Max
Weber'le birlikte sosyolojinin baş-
SOSYOLOJİNİN TEMELLERİ 35
Ayrıca bkz.: Auguste Comte 22- 25 •Kari Marx 28- 31 • Max Weber 38- 45 •
.Jc.ffrey Alexander 204- 09 • Robert K. Merton 262- 63 •Herbert Spencer 334

İnsanlık, küçük homojen topluluklarda bir araya gelmekten, büyük


karmaşık toplumlar oluşturmaya doğru evrimleşmiştir.

Geleneksel toplumda din ve kültür, dayanışmayı sağlayan


kolektif bir bilinç yaratmıştır.

Emile Durkheim
Fransa'nın doğusundaki Epinal
Modern toplumda işbölümü artan uzmanlaşmayı beraberinde kentinde dünyaya gelen Emile
getirmiş ve kolektif yerine bireysel olan odağa yerleşmiştir .. Durkheim aile geleneğinin dışına
çıkmış ve haham okulunu bıraka­
rak seküler bir kariyere yönelmiş­
tir. Paris'teki Ecole Normale
Superieure okulunda eğitim al-
mış ve 1882'de felsefe bölümün-
ve dayanışma günümüzde uzmanlaşmış işlevlere sahip bireyler· den mezun olmuştur ama Augus-
birbirine bağımlılığından gelir. te Comte ve Herbert Spencer'ı o-
kuduktan sonra sosyal bilime ilgi
duymaya başlamıştır.
Durkheim, sosyoloji eğitimi
almak için Almanya'ya gitmiştir.
Toplum 1887'de Fransa'ya dönerek Bor-
deaux Üniversitesinde bu ülke-
nin ilk sosyoloji derslerini ver-
miştir ve daha sonra Fransa'daki
ilk sosyal bilim dergisini kurmuş­
lıı •ı kuruc ularından biri olarak örneğin Marx sosyolojik görüşlerini tur. 1902'de Sorbonne'a atanmış
111 1Inı l edilen Durkheim, sosyolojiyi biyolojiden ziyade yeni ekonomi ve hayatının geri kalan dönemini
l ııı l ıili m olarak yerleştirmeye çalı- bilimine dayandırmıştır. Fakat burada geçirmiştir. 1906 yılında
1,11 111 ılk bilgin değildir; başka düşü­ Charles Darwin'in türlerin kökeni profesör olmuştur. 1. Dünya Sa-
ııı ıı imin daha önceki çalışmaları kuramının ortaya çıkışı geleneksel vaşı sırasında sağcı milliyetçi
11111111 gör ü şleri üzerinde kaçınılmaz olarak kabul gören birçok görüşün politikaların yükselişiyle birlikte

ıı l ıııık etkili olmuştur. radikal bir biçimde yeniden ele gittikçe marjinalleştirilmiştir ve
alınmasını tetiklemiştir. Bu, 1916'da oğlu Andre'nin öldürül-
ilimsel Bir Model Darwin'in çalışmasının diğer bir- mesinin ardından sağlık durumu
luşturmak çok disipline uygulanabilen bir kötüye gitmiş ve 1917'de felç ge-
çirerek ölmüştür.
Aııquste Comte; insan toplumunun organik evrim modeli sunduğu
ııu~ıı l en mesinin, doğa bilimleri Britanya için bilhassa geçerlidir.
Önemli eserleri
lılyoı rş is inin tepesinde yer aldığı Modern toplumun gelişimini
it 111 11mıyla temelleri atmıştır. farklı parçaların farklı işlevlere hiz-
1893 Toplumsal İşbölümü
' l 'ıı plum ins anların toplamı oldu- met ettiği evrimleşen bir organiz- 1895 Sosyolojik Yöntemin Kural-
\ 1111 ıc lan, tüm doğa bilimleri içinde maya benzeten filozof ve biyolog ları
l ııyoloji nin s osyal bilimlere en yakın Her bert Spencer da Darwin' den 1897 İntihar
1111ıc1 1olduğu görüşü gelişmiştir. ilham alanlar arasındadır .
l lıı cıor üşe herkes katılmamıştır; Spencer'ın yazıları sosyal bilimler
36 EMiLE OURKHEIM
Durkheim dinlerin , özellikle de
Musevilik gibi kökleşmiş inançların,
temel olarak insanlara güçlü bir kolektif
bilinç duygusu veren sosyal kurumlar
olduğunu ileri sürmüştür.

için "organik" bir model fikrini yer-


leştirmiştir. Durkheim, Spencer ' ın
ayn parçaların bir amaca hizmet
ettiğini öngören işlevsel fikrini ve
toplumun bireysel öğelerin topla-
mından daha büyük olduğu anlayı­
şını benimsemiştir. Auguste
Comte'un "pozitivizmi" (yalnızca
bilimsel araştırmanın doğru bilgiyi
sunabileceği inancı) Durkheim'ın
modern toplumun nasıl işlediğini
ortaya koyacağını düşündüğü
bilimsel metodolojinin şekillenme­
sine yardımcı olmuştur.
Durkheim toplumdaki bireylerin Diğer öncü sosyologlar gibi !iği, Durkheim'ın dayanışmanın
motivasyonları ve eylemleri yerine Durkheim da modern toplumu temeli olan "kolektif bilinç" olarak
bir bütün olarak topluma ve kurum- şekillendiren faktörleri, "modernite" adlandırdığı şeyi besler.
larına odaklanmıştır; her şeyden olarak bilinen çeşitli kuvvetleri Fakat toplumlar büyüdükçe ve
önce toplumu bir arada tutan ve anlayıp açıklamaya çalışmıştır. karmaşık hale geldikçe insanlar
sosyal düzeni sağlayan şeylere ilgi Fakat Marx bunları kapitalizmle ve kendine yeterliğin yerine karşılıklı
duymuştur. Sosyolojik incelemenin Weber de rasyonalleştirmeyle ilişki­ bağımlılığı getiren daha uzmanlaş­
temelinin deneysel olarak doğrula­ lendirirken, Durkheim modern top- mış yetenekler geliştirmeye başla­
nabilen "sosyal olgular" veya lumun gelişimini endüstrileşmeye mıştır. Örneğin çiftçi atlarının nal-
"bireysel olanın dışındaki gerçek- ve özellikle de onunla birlikte gelen larını çaktırmak için nalbanta,
likler" olması gerektiğini ileri sür- işbölümüne bağlamıştır. nalbant da yiyeceğini temin etmek
müştür. için çiftçiye bel bağlar. Durkheim'ın
İşlevsel Organizma adlandırdığı şekliyle geleneksel
toplumun mekanik dayanışması

••
Modern toplumu geleneksel olanlar-
dan ayıran şey, Durkheim'a göre yerini, bireysel üyelerin benzerli-
sosyal kaynaşma şeklindeki temel ğine değil de tamamlayıcı farklılık­
değişimdir; sanayileşmenin geliş­ larım temel alan organik dayanış­
mesi yeni bir dayanışma şekli maya bırakmıştır.
Vazifemiz kendi kendine evrimleştirmiştir. Durkheim Bu emek bölüşümü, sanayileş­
yeterli tam bir insan haline Toplumda Emek Bölüşümü başlıklı meyle birlikte zirveye ulaşır; toplum
gelmek mi. .. yoksa bir doktora tezinde sosyal kaynaşma­ her bireysel öğenin özel işlevler
nın farklı türlerine ilişkin teorisini yerine getirdiği ve bunların her
bütünün parçası, bir
organizmanın organı olmak
ana hatlarıyla ortaya koymuştur. birinin bütünün iyiliği için gerekli
Avcı-toplayıcı gruplar gibi ilkel olduğu karmaşık bir "organizmaya"
mı?
topluluklarda bireyler tamamen evrimleşmiştir. Toplumun uzman-
Emile Durkheim aynı işleri yapar ve her biri kendi laşmış işlevlere sahip ayn parçalar-
kendine yeterli olabilecekse de dan oluşan bir biyolojik organizma

''
ortak bir amaç, deneyim duygusu, gibi yapılandığı fikri, işlevselcilik
yaygın olarak paylaşılan inançlar ve adıyla bilinen önemli bir sosyoloji
değerler toplumu bir arada tutar. Bu yaklaşımı haline gelmiştir .
tür bir toplumda bireylerin benzer- Durkheim 'ın mekanik dayanışma-
SOSYOLOJiNİN TEMELLERİ 37
< lnn organik dayanışmaya dönük bu nik dayanışmanın öğeleri korun-
ı ıvrimi yönlendirdiğini düşündüğü duğu ve toplumun üyeleri ortak bir
"f;osyal olgu" - Durkheim bununla amaç hissine sahip olduğu zaman

''
l ıl'fhangi bir bireysel iradeye konu işleyebilir.
olma ksızın var olan bir şeyi kastet- Durkheim'a göre sanayileşme­ Toplum sadece bireyler
ııııştir- "dinamik yoğunluktaki" nin hızı modern toplumu işbölü­
toplamından ibaret değildir.
ı ı ı Lış veya nüfusun artması ve müne öylesine hızlı bir biçimde
Bireylerin birliğinin
yo unlaşmasıdır. Kaynakları elde zorlamıştır ki sosyal etkileşim aza-
oluşturduğu sistem kendi
ı ı.ıne rekabeti daha yoğunlaşmıştır ; lan kolektif bilincin yerini almaya
ııına artan nüfus yoğunluğu nüfu- yetecek kadar gelişmemiştir. karakteristiklerine sahip
11tın içinde daha çok sosyal etkile- Bireyler, toplumla bağlantılarının spesifik bir gerçekliği temsil
111 ın olas ılığını getirmiş ve talepleri gittikçe kesildiğini ve daha önce eder.
< lıılı verimli bir biçimde karşıla­ mekanik dayanışmanın kendilerine Emile Durkheim

''
ııı.ık için emeğin bölüşümünü sunduğu ahlaki rehberlikten yok-
l ı ıl.ı klemiştir. sun kaldığını hissetmiştir.
Modern toplumda bireylerin Durkheim kolektif ölçütler ve değer­
1 ı ı ı,;ı lıklı olarak organik bağımlılığı lerin kaybını; bunun sonucunda
ııoııya l kaynaşmanın temelidir. bireysel maneviyatın temellerinin
I•' ılmL Durkheim hızlı sanayileşme- sarsılmasını açıklamak için anomi Durkheim, Max Weber'in benimse-
11111 sonucundaki işbölümünün sos- (kuralsızlık ç.n.) kavramını kullan- diği yaklaşımın temeli olan bireyin
yı ı 1 problemleri de beraberinde mıştır. Farklı bölgelerdeki intihar deneyimi yerine topluma bir bütün
ıı t.ırdiğini fark etmiştir. İnsanlar örüntülerini inceleyen bir çalış­ olarak bakmasıyla da dönemin
111 ımnd aki birbirini tamamlayıcı mada, bir kişinin kendi hayatına entelektüel ruhuna aykırı hareket
lıııl<lılıkları temel aldığı için organik son vermesine neden olan umut- etmiştir. Bireyden ayrı olarak kendi
ı l ıynnışma topluluk yerine bireye suzlukta aneminin önemini göster- başına bir gerçekliğe sahip olan
ı ıı I ı kl nır ve bir toplumun kolektif miştir. Kolektif inançların güçlü "sosyal olgular" kavramı reddedil-
l ıı l ı ncinin -kaynaşmayı sağlayan olduğu topluluklarda, örneğin miş ve objektif yaklaşımı sosyal
ı ıı ı. ık inançlar ve değerlerin- yerini Katolikler arasında intihar oranının düzeni değiştirmek için herhangi
ılı ı insanlar davranış normlarının her yerdekinden düşük olması bir öneride bulunmaksızın sadece
ı •ı ı <.; vesi olmadığında yolunu kay- Durkheim'a göre, dayanışmanın bir onun temellerini açıklamakla yetin-
1 ıı ı lor ve toplum istikrarsızlaşır. toplumun sağlığı açısından değe ­ diği için eleştirilmiştir.
ı lı ı<ınik dayanışma, sadece meka- rini doğrulamıştır . Fakat Durkheim' ın toplumun
farklı ama her biri özel bir işlevi
Akademik Disiplin yerine getiren birbiriyle ilişkili par-
Durkheim 'ın görüşleri, vaka incele- çalardan oluştuğu analizi, Talcott
meleri ve istatistikler gibi ampirik Parsons ve Robert K. Merton gibi
kanıtların derinlemesine araştırma­ birçok ismi etkileyerek sosyolojiye
sına dayanır. Başlıca mirası, önemli bir yaklaşım olan işlevselci­
Comte'un pozitivist öğretisinin liğin yerleşmesine katkıda bulun-
geleneğinde -sosyal bilimin doğa muştur.
bilimleriyle aynı araştırma metod- Durkheim 'ın dayanışma açıkla­
larına tabi olduğu anlayışına uygun maları Marx ve Weber 'in kuramla-
olarak- sosyolojinin akademik bir rının bir alternatifidir; ama işlevsel­
disiplin olarak yerleştirilmesidir. ciliğin en parlak devri 1960'lara
Fakat Durkheim'ın pozitivist kadar sürebilmiştir. Durkheim' ın
yaklaşımı şüphecilikle karşılaşmış­ pozitivizmi daha sonra gözden
tır.Marx 'tan itibaren sosyolojik düşse de, anomi ve kolektif bilinç
l\rı kovanı, çalışkan böceklerin
ı l ııılumü nün bir eseridir. Arılar işlevli düşünürler ,insan topluluğu gibi ("kültür" kisvesinde) gibi kavram-
l ııı 1ıutün oluşturmanın yanı sıra karmaşık ve öngörülemez bir şeyin ları çağdaş sosyolojide yer bulmaya
ı ııv ı olerindeki florayla simbiyotik bir bilimsel araştırmayla uyumlu devam etmektedir.
ıllıJl<ısürdürür. olduğu görüşünü reddetmiştir .
RASYONALİTENİN


MAX WEBER (1864-1920)
40 MAX WEBER
KISACA
YAKLAŞIM
Modern sanayi toplumu teknolojik ve
ekonomik ilerlemeler getirmiştir.
Rasyonel Modemite
ÖNEMLİ TARİHLER
1845 Karl Marx 11 tezden olu-
şan "Feuerbach Üzerine Tez-
ler"i yazar ve sosyal değişimi
fikirler değil , ekonominin yön-
lendirdiğ ini öngören tarihsel Fakat buna artan rasyonelleşme ve
materyalizm görüşünü tanıtır. bürokratik yapı eşlik etmiştir ..
1903 Alman sosyolog Georg
Simmel, The Metropolis and
Mental Life adlı kitabında mo-
dern kent hayatının birey üze-
rindeki etkilerini inceler.
1937 Talcott Parsons, The
Structure of Social Action adlı
kitabında Weber ve Durkhe-
im' ın tezat (sübjektif-objektif)
yaklaşımlarını birleştirmeye
çalışan eylem kuramını ortaya
koyar.
1956 Charles Wright Mills,
The Power Elite adlı kitabında
askeri-endüstriyel egemen sı­
nıfın ortaya çıkışını rasyonel-
leşmenin sonucu olarak açık­
lar.

9. yüzyılın ikinci yarısına sosyolojik düşünce geleneği Auguste Comte ve Emile Durkheim

1 kadar Alman devletlerinin


ekonomik büyümesi
üretimden ziyade ticarete
geliştirmediği anlamına gelir. Kari
Marx Almanya' da doğmuş olsa da
sosyolojik ve ekonomik görüşleri
gibi ("pozitivizm" adıyla bilinen
bilimin daha iyi bir dünya inşa
edebileceği inancıyla) sosyolojiyi
dayanmıştır. Fakat Britanya ve başka yerlerdeki sanayileşmiş bir disiplin olarak yerleştirmekle
Fransa ' yı kentleştiren türden büyük toplum deneyimlerine dayanır. ilgilenmemiştir.
ölçekli üretim sanayisine Fakat yüzyılın sonuna doğru birçok Weber her toplum incelemesinin
geçtiklerinde değişim hızlı ve Alman düşünür dikkatlerini titiz olması gerek tiğini kabul etse
dramatik olmuştur. Bu, doğal Almanya' da yeni ortaya çıkan de bunun sosyal davranıştan çok
kaynakları ve askeri orgütlenme modern toplumun incelemesine sosyal eylemin yani toplumdaki
geleneği sayesinde etkili bir sanayi çevirmiştir. Sosyolojinin bireylerin nasıl etkileşim
toplumunu çok kısa sürede " kurucuları"nın belki de en etkilisi kurduğunun incelemesi olduğu için
kurabilen Prusya' da bilhassa dikkat haline gelen Max Weber de gerçekten objektif olamayacağını
çekicidir. bunların arasındadır. Weber, ileri sürmüştür. Bu eylem ister
Almanya ' nın modernitenin Fransa' da toplum için evrensel istemez sübjektiftir ve bireylerin
etkilerine yabancılığı , henüz bir "bilimsel yasaları" araştıran eylemleriyle ilişkilendirdiği
SOSYOLOJİNİN TEMELLERİ 41
Ayrıca bkz.: Auguste Comte 22- 25 •Emile Durkheim 34-37 • Charles Wright Milis 46- 49 • Georg Simmel 104- 05 •
George Ritzer 120- 23 • Max Weber 220-23 •Kari Marx 254- 59 • Jürgen Habermas 286- 87 • Talcott Parsons 300-01

sübjektif değerlere odaklanılarak sosyolojik tahlilini geliştirmiş ve

••
yo rumlanmalıdır. modernitenin en çok nüfuz eden
Anlayış (verstehen) olarak da yönü olarak gördüğü
nd land ırılan bu yorumlayıcı rasyonelleşmenin etkilerini
y klaş ım , toplumun objektif incelemiştir.
ıncelemesinin neredeyse
Bizim zamanımızın kaderi ..
ilntitezidir. Durkheim ' ın yaklaşımı "Demir Kafes"
lıir bütün olarak toplumun yapısını
her şeyden önce ... dünyanın
Weber muhtemelen en çok bilinen
düş kırıklığıyla karakterize
ve birbirine bağımlı birçok eseri olan Protestan Ahlakı ve
ıı rça nın "organik" doğasını Kapitalizmin Ruhu 'nda (1904-05) olur.
ı ncelerken, Weber bireyin Batı ' nın kabile geleneği ve dini
MaxWeber
< 1 neyimini incelemeye çalışmıştır. yükümlülüklerin hakim olduğu bir

''
Weber, Marx'ın kuramlarından toplumdan, ekonomik kazanç
Vl özellikle de modern kapitalist hedefine dayanan gittikçe seküler
toplumun kişiliksizleştirici ve bir organizasyona evrimleşmesini
yilba ncılaş tırıcı olduğu görüşünden açıklar.
ı,;ok etkilenmiştir.Fakat Marx'ın Sanayileşmeye bilim ve
ııınLeryalist yaklaşımına , bu mühendislikteki ilerlemeler yükselişi birçok maddi faydanın
ynk laşı mda kültür ve fikirler yerine sayesinde ulaşılmıştır; ona eşlik beraberinde sayısız sosyal sorun
ı •konomiye yapılan vurguyu ve eden kapitalizm verimlilik ve getirmiştir; geleneksel kültürel ve
Mnrx' ın proleter devrimin maliyet-fayda analizine (projelerin ruhsal değerlerin yerini
lmçın ılmazlığına duyduğu inancı faydaları ve maliyetlerinin rasyonelleşme almış ve birçok
ı < ıc ldetmiştir.
Weber bunun yerine değerlendirilmesine) dayalı insanın gündelik hayatının manevi,
Mnrx ve Durkheim'dan fikirlerin tamamen rasyonel kararları mistik yönünün yerini soğuk
•u•ntezini yaparak kendi ayırt edici gerektirmiştir. Kapitalizmin hesaplar aldıkça Weber'in "düş

1936 tarihli Modern Zamanlar filmi,


ııyunc u
Charlie Chaplin'i modernite ve
ıııı;yonelleşmenin insanlıktan
ıı ..ıklaş tırıcı etkilerine maruz kalan bir
ııııırıtaj-hattı işçisi olarak betimler.

••
dünya günün birinde küçük
dişli çarklar, küçük işlere
tutunan ve daha büyük
< ılnnların peşinde koşan küçük

insanlarla dolup taşabilir.


MaxWeber

''
42 MAXWEBER
kırıklığı" adını verdiği his ortaya anlamına gelirken, bürokratik yapı
çıkmıştır. yeni bir kontrol şekli empoze eder
Weber. artan bilginin getirdiği ve insanları dogmatik dini otoriteyi

''
pozitif değişiklikleri ve modası reddetmeye yönelten bireyciliği
geçmiş dini otoritelerin emirleri bastırma tehdidi içerir. Modern
yerine, mantıksal karar vermenin toplumun birçok üyesi,
getirdiği refahı kabul etmiştir. rasyonelleşmenin "demir kafesi" Mekanik olmayan üretim
Fakat rasyonelleşme her türlü içindeymiş gibi kendini tarzları karşısındamakine
organizasyonda bürokrasi bürokrasinin katı kurallarına neyse, diğer organizasyonlar
seviyesini artırarak toplumun hapsolmuş hisseder. Dahası karşısında tam o1arak gelişmiş
yönetimini de değiştirmiştir. Weber bürokrasi kişidışı olan ve bireyciliği bürokratik aygıt odur.
yerleşik bir askeri yapının yeni reddeden standartlaşmış MaxWeber
sanayileşmiş devlet için bir model prosedürlere sahip hiyerarşik
haline geldiği Prusya' da yetiştiği organizasyonlar üretme

''
için bu gelişme onun özellikle eğilimindedir.
dikkatini çekmiş olmalıdır.
Weber'e göre bürokrasi modern İnsanlıktan Uzaklaştırma
sanayi toplumunda hem kaçınılmaz Weber makinedeki bireysel "dişli
hem de zorunludur. Makine benzeri çarklar" üzerindeki bu etkilerle
etkililiği ve verimliliği, toplumun ilgilenmiştir. Merkezinde bireyin insanlıktan uzaklaştırıcı bir etkiye
ekonomik olarak zenginleşmesine yer aldığı teknolojik bir ütopya vaat sahiptir. İnsanlar kendilerini
imkan tanır; bu da kapsam ve güç eden kapitalizm, uzlaşmaz bir mantıksal ama Tanrısız bir
bakımından gelişmesinin açıkça bürokrasi tarafından denetlenen iş sistemin merhametine kalmış gibi
durdurulamaz olduğu anlamına ve paranın hüküm sürdüğü bir hisseder. Rasyonel bürokrasinin
gelir. Buna karşın dinin etkisini toplum yaratmıştır. Katı ve kuralcı gücü ve otoritesi bireylerin ilişkileri
kaybetmesi insanların akıldışı bir toplum sadece bireyi kısıtlama ve etkileşimlerini ; yani sosyal
sosyal normlardan özgürleşmesi eğiliminde değildir aynı zamanda eylemleri de ekler. Bu eylemler artık
aile veya topluluğun bağlarına.
geleneksel değerler ve inançlara
dayanmaz; verimlilik ve belirli
amaçlara ulaşmayı esas alır.
Rasyonelleşmenin başlıca amacı
işlerinverimli bir biçimde
yürütülmesi olduğundan, bireyin
arzuları organizasyonun amaçlarına
hizmet eder ve bu da bireysel
özerkliğin kaybolmasına yol
açmıştır . İşler gittikçe
uzmanlaştıkça insanlar arasında
daha çok bağımlılık gelişir; ama
bireyler toplumdaki değerlerinin
kendi yetenekleri veya ustalıkları
yerine başkaları tarafından
belirlendiğini hisseder. Kendini
geliştirme arzusu yerini daha iyi bir

Berlin'deki idari işler binası


(kançılarya) Alman hükümetinin
merkezidir. Burada çalışan görevliler,
hükümet politikasını uygulamakla
görevli bürokrasiyi teşkil eder.
SOSYOLOJiNiN TEMELLERi 43
ış bulmak, daha çok para kazanmak
veya daha yüksek bir sosyal
statüye kavuşmak için takıntılı bir
hırsa bırakır, yaratıcılıktan ziyade
uretkenliğe değer verilir.
Weber'in gözünde bu düş
kırı klığı modern toplumun
bürokratik rasyonelleşme sayesinde
ulde edilen maddi kazançlar
karşı lığında ödediği bedeldir.
Bunun neden olduğu sosyal
değiş iklikler çok derindir; sadece
ı1 hlak sistemimizi değil , psikolojik
v , kültürel oluşumumuzu da etkiler.
Huhsal değerlerin erozyona
ııC'Jra ması, sosyal eylemlerin maliyet
v fayda hesaplamalarına
< lnyandığı, ahlaki veya sosyal bir

ı<'hberlik yerine yönetimle ilgili bir


Artan bürokrasi Weber'e
göre rasyonelleşmenin bir
':oruna dönüştüğü anlamına gelir. ürünüdür; topluma verimliliği
artıran makine benzeri bir örgütlenme
Sosyal Eylemler ve Sınıf sağlar. Fakat idari bir aygıtta çalışmak bireyi
W ber modern toplumun ruhsuz düş kırıklığına sürükleyebilir; kişisel inisiyatif ve
yCınü hakkında çoğu zaman ümitsiz yaratıcılığa çok az fırsat tanındığı için bir bürokrat

olsa da tamamen kötümser değil- monoton ve tekrara dayalı evrak işlerine boğulduğunu
e l ı t. Bürokrasilerin kolay kolay yok
hissedebilir.
ı ı< l ılemeyecek olsa da, toplum tara-
1ı ııdan yaratıldığına göre yine top- komünizmin kapitalizmden de fazla evrimleşmiştir . Weber ayrıca bu
1ı ı ın tarafından değiştirilebilece- bürokratik kontrole yol açacağını sosyal eylemlerin gerçekleştirilebi­
ı ı ı ne ina nmıştır. Marx düşünmüştür. Bunun yerine, liberal leceği sosyal katmanlaşmanın üç
ı,, oletaryanın kapitalizm tarafından bir demokraside bürokrasinin yal- öğesini tanımlamıştır; bunlar bir
:ııın ürülmesi ve yabancılaştırılma­ nızca toplumun üyelerinin izin kişinin "hayat şanslarının " farklı
ı ;ı ıı ın kaçınılmaz olarak devrime yol verebildiği ölçüde otoriteye sahip yönlerini etkiler. Ekonomik olarak
ı ıı,;ncağını öngörürken, Weber olması gerektiğini savunmuştur. belirlenmiş sosyal sınıfın yanı sıra
Bunun derecesinin bireylerin kendi onur ve prestij gibi daha az maddi
hayatlarını ve "hayattaki şansla­ niteliklere dayalı statü sınıfı ve
rını" (veya fırsatlarını) iyileştirmeye siyasi bağlantılara dayalı parti

''
çalıştıkça sosyal eylemler tarafın­ sınıfı da mevcuttur. Bunlar bir
dan belirleneceğini ifade etmiştir. araya gelerek bireyin toplumda ayrı
... bu mekanizmaya karşı Toplumun akrabalık bağları ve bir konuma sahip olmasına katkıda
yapabileceğimiz şey . . . dinin "karizmatik" otoritesinden bulunur.
insanlığın bir kısmını .. . feodal toplumun ataerkil otoritesi
bürokratik yaşam tarzının ve en nihayetinde rasyonelleşme ve Aşamalı Bir Kabul
nihai egemenliğinden bürokrasinin modern otoritesine Weber'in yenilikçi perspektifi 20.
kurtarmaktır.
ilerlemesi gibi bireyin davranışı da yüzyılda sosyolojiye önemli
duygusal, geleneksel ve değere yaklaşımlardan birinin temelini
MaxWeber
dayalı sosyal eylemlerden "enstrü- oluşturmuştur. Bireyin sosyal

''
mantal eylem" yani Weber 'in rasyo- eylemlerinin sübjektif, yorumsal
nel tutumun birikimi olarak gör- açıklaması fikrini ortaya atan
düğü maliyetler ve sonuçların Weber, doğa bilimlerinin
değerlendirilmesine dayalı eyleme metodolojisinin sosyal bilimlerin
44 MAX WEBER
incelemesine uygun olmadığına sosyolojide egemen olan
işaret ederek, Durkheim'ın Durkheim'ın pozitivist geleneğiyle
pozitivizmine , fikirler ve kültürün bağdaştırmaya ve bunlara kendi
ekonomik faktörler karşısındaki
önemini vurgulayarak Marx'ın
materyalist determinizmine bir
alternatif sunmuştur.
Weber'in fikirleri Almanya' da
Werner Sombart ve Georg Simmel
gibi çağdaşları arasında çok etkili
''
yaşayacağını veyahut ... eski
görüşler ve ideallerin büyük
kuramlarını da dahil etmeye

Gelecekte kimin bu kafes içinde çalışmıştır. Parsons, Weber'i ve


görüşlerini Amerikan sosyolojisinde
popüler hale getirmek için çok şey
yapmıştır, ama Hans Heinrich
yeniden doğuşunun gerçekleşip Gerth'le birlikte Charles Wright
gerçekleşmeyeceğini kimse
Milis, Weber'in yazılarının en
olsa da yaygın olarak kabul bilemez. önemlilerini 1946 yılında çevirip
görmemiştir . Yaşadığı dönemde bir
MaxWeber yorumlayarak İngilizce konuşulan

''
sosyolog olmaktan çok tarihçi ve dünyanın dikkatine sunan kişi
ekonomist olarak görülmüştür; olmuştur . Wright Milis özellikle
çalışmaları hak ettiği ilgiyi çok Weber'in rasyonalitenin "demir
sonra görebilmiştir. Çalışmalarının kafesi " kuramından etkilenmiş ve
birçoğu Weber'in ölümünden sonra sosyal yapıları tahlil ederken bu
yayımlanmıştır ve ölümünden uzun incelemesi gerekli kesinlik ve temayı geliştirerek Weber'in
süre sonra başka dillere objektiflikten yoksun görülmüştür. görüşlerinin geçmişte
çevrilmiştir. Sosyologlar, Başta Marx'ın ekonomik düşünüldüğünden daha önemli
sosyolojinin bir bilim olarak determinizm fikirlerini sonuçlarının olduğunu göstermiştir.
yeterliliğini ortaya koymaya benimseyenler olmak üzere bazı
çalıştıkları için 20. yüzyılın eleştirmenler Weber'in Batı Rasyonelin Küreselleşmesi
başlarında Weber'in yaklaşımını kapitalizminin evrimine ilişkin 1960'larda Weber ana akım haline
sıcak karşılamamıştır; Weber'in değerlendirmesine karşı çıkmıştır. gelmiştir ve yorumlayıcı yaklaşımı
sübjektif anlayış (verstehen) Yine de Durkheim 'ın Durkheim' dan itibaren sosyolojiye
kavramı ve bir bütün olarak toplum pozitivizminin etkisi zayıflamaya egemen olan pozitivizmin yerini
incelemek yerine bireysel deneyimi başlayınca Weber'in görüşleri almıştır. 20. yüzyılın son on yılla­
aşama aşama kabul görmüştür. rında Weber'in bireylerin sosyal
Weber örneğin Almanya' da eylemlerine yaptığı vurgu ve bu
Frankfurt'taki Goethe eylemlerin rasyonelleşmiş modern
Üniversitesini merkez alan toplum tarafından kullanılan güçle
Frankfurt Okulu'nun eleştirel ilişkisi çağdaş sosyoloji için bir
kuramını etkilemiştir. Bu çerçeve sunmuştur.
düşünürler, geleneksel Marksist Daha yakın tarihte İngiliz
kuramın Batılı kapitalist kuramcı Anthony Giddens gibi
toplumların izlediği yolu tam olarak sosyologlar Durkheim'ın topluma
açıklamadığından hareketle, bir bütün olarak yaklaşması ve
Weber'in pozitivizm karşıtı Weber'in inceleme birimi olarak
sosyolojik yaklaşımı ve bireye yoğunlaşması arasındaki
rasyonelleşme tahlilinden tezata odaklanmıştır. Giddens, her
yararlanmak istemiştir. Nazizm'in iki yaklaşımın da tamamen doğru
yükselişinden kaçan Frankfurt veya yanlış olmadığına, mikro ve
Okulu'nun üyeleri bu görüşleri makro olmak üzere iki farklı
ABD'ye taşımıştır. Weber'in perspektifin örneğini sunduğuna
kavrayışı burada heyecanla işaret eder. Weber'in çalışmasının
karşılanmıştır ve en çok İkinci bir başka boyutu -kültür ve
Weber'in çağdaşı Franz Kafka,
distopyacı bürokrasiyi betimleyen
Dünya Savaşından sonraki fikirlerin sosyal yapılarımızı
öyküler yazmıştır . Eserleri insanlıktan dönemde etkili olmuştur. Özellikle ekonomik koşullardan daha çok
uzaklaştırma ve anonimlik gibi Amerikalı sosyolog Talcott Parsons, şekillendirdiği görüşü- kültürel
Weberci temalarla yakında ilişkilidir. Weber'in görüşlerini o dönemde araştırmalar alanını ortaya çıkaran
SOSYOLOJİNİN TEMELLERİ 45
Çalı şanların maskeler ve
koruyucu kıyafetler giydiği yarıiletken
üretim tesislerindeki koşullar
ı asyonelleşme ve insani etkileşimlerin
bas tırılmas ının bariz göst ergesidir.

1ngiliz düşünce okulu tarafından


lı n imsenmiştir.

Weber and Marx


Weber' in tahlili birçok bakımdan
Ma rx 'ın tahlilinden daha öngörülü
c,:ı kmı ştır . Weber, Marx ' ın tarihsel
c 1 ğ iş imin kaçınılmazlığına ilişkin
yorumunu reddetse de kapitalist
ı ı k onominin rasyonelleşmenin bir
ı ıo nuc u olarak geleneksel modeller
lmrş ısında küresel bir zafer elde
ııdı p e gemenliğini sürdüreceğini
cıııgör müştür. Ayrıca modern tekno-
lıı p k toplumun etkili bir bürokrasiye
l ıd bağlayacağını ve problemlerin
yı1pıyla değil yönetim ve yeterlikle işçilerin özgürleşmesi ve ütopyacı Ekonomik "rasyonel hesaplama"
ılqili olacağını, fazla katı bir bürok- bir komünist devlet kurması vizyo- cadde üzerindeki bağımsız tüccar-
ıı1sinin paradoksal olarak verimli- nuna sahipken, Weber modern ların süpermarketler ve alışveriş
l ı J ı ar tırmak yerine düşüreceğini sanayi toplumunda herkesin - hem merkezlerine yenik düşmesine,
ılc önceden görmüştür. iş sahiplerinin hem de çalışanla­ üretimin ve büro işlerinin Batı' dan
Daha önemlisi, Weber materya- rın- hayatlarının kişidışı, organi- dünyanın farklı yerlerindeki düşük
1ı z m ve rasyonelleşmenin ruhsuz zasyonel verimlilik, bireysel ihtiyaç- ücretli ekonomilere kaymasına yol
l ıı ı "demir kafes" yarattığının ve lar ve arzular arasındaki süregelen açmıştır. Bireylerin ümitleri ve
kon trol altına alınmaması duru- çatışma tarafından şekillendiğini arzu ları birçok durumda rasyonel-
ıııunda bunun tiranlığa yol açabile- ileri sürmüştür. Son yıllarda tablo- leşmenin demir kafesinin içine
ı · ı ı qın in farkına varmıştır . Marx nun bu olduğu ortaya çıkmıştır : hapsolmuştur .

M axWeber Max Weber, Karı Marx ve Emile ölümünün ardından bir çöküş
Durkheim'la beraber sosyolojinin yaşamıştır. 1920'de 56 yaşınday­
kurucu babalarından biridir. ken zamansız bir biçimde ölse
Erfurt'ta Alman orta sınıf entelek- de Weber'in kapitalizmin
tüel bir ailede dünyaya gelen yükselişinde dinin rolü hakkın­
Weber doktorasını 1888'de daki değerlendirmesi sosyolojik
tamamlamıştır ve Berlin, Freiburg bir klasik olmayı sürdürür.
ve Heidelberg üniversitelerinde
öğretim görevlisi olarak çalışmış­ Önemli eserleri
tır. Ekonomi, tarih, politik<., din ve
felsefe bilgisi, bu alanlarda 1904-1905 Protestan Ahlakı ve
sosyolojik düşüncenin gelişip Kapitalizmin Ruhu
büyüyebileceği bir zemin teşkil 1919-1920 Ekonomi Tarihi
etmiştir. 1921-1922 Ekonomi ve Toplum
Weber'in mesleki mirası çok
seçkinse de kişisel hayatı sorunlu
olmuştur ve 1897'de babasının
46
KISACA

K~ŞİSE~ DERTLERİN
YAKLAŞIM
Sosyolojik Hayalgücü
ÖNEMLİ TARİHLER
1848 Karı Marx ve Friedrich

BIRÇOGU GENE~ Engels, Komünist Manifesto' da


ilerlemeyi sınıf mücadeleleri
üzerinden açıklar ve kapitalist
toplumu burjuvazi ve

SORUNLAR proletarya arasındaki çatışma


olarak betimler.

ÜZERİNDEN
1899 Thorstein Veblen, The
Theory of the Leisure Class
adlı kitabında tüccar sınıfının
ilerleme veya sosyal refah
pahasına kar peşinde

ANLA ILMALIDIR koştuğunu ileri sürer.

1904-05 Max Weber,


Protestan Ahlakı ve
Kapitalizmin Ruhu adlı
kitabında toplumun sınıf, statü
ve güce göre katmanlaştığını
açıklar.

1975 Michel Foucault, Disiplin


ve Ceza adlı kitabında güç ve
direnişi ele alır .

I. Dünya Savaşından sonra

1 gelişen Soğuk Savaş sırasında ,


başta McCarthycilik olarak
bilinen anti-komünist cadı avında
çok az Amerikalı sosyolog açıkça
sosyalist bir duruş sergilemiştir.
Fakat Charles Wright Milis
alışılmışın tam tersini yapmıştır;
en etkili kitapları dönemin askeri ve
ticari iktidar elitlerini eleştirmiştir.
Wright Milis 1940'lar ve
1950'lerin bu " Kızıl Panik"
döneminde yalnızca otoritelerle ters
düşmeyi değil , ana akım
sosyologlar tarafından reddedilmeyi
de göze almıştır. Fakat Marksist
ideolojiyi savunmak yerine,
entelektüeller arasındaki
kayıtsızlığın "kitle toplumunun"
SOSYOLOJİNİN TEMELLERİ 47
Ayrıca bkz.: Kari Marx 28- 31 • Max Weber 38- 45 • Michel Foucault 52-55 • Friedrich Engels 66- 67 •
Richard Sennett 84-87 • Herbert Marcuse 182-87 • Thorstein Veblen 214- 19

Bireysel-sosyal bağlantıları objektif olarak ortaya


koymak için bilgilerini kullanmak sosyal bilimcilerin
ahlaki görevidir.

1ınskı sına olanak tanıdığına işaret Weber'in kuramlarını derinle- tarafından insanlıktan
ı ıc terek modernitenin eleştirisini mesine anlayan ve bunların eski- uzaklaştırıldığını ileri sürmüştür.
ının muştur. den düşünüldüğünden daha radikal Wright Mills'e göre bunlar artık
Wright Mills'in aykırı duruşu, olduğu inancını taşıyan Wright kendi koşulları üzerinde hiçbir
lmndi sağlam temelleriyle ters Mills, 20. yüzyılın ortasındaki Batı kontrole sahip olmayan, mutluluğu
ı luşmüştür. Mills parlak ve toplumunda rasyonelleşmenin etki- maddi şeylerde arayan ama
ı ızl ş maz bir sosyoloji öğrencisi lerini tahlil ederken bunları uygula- entelektüel, politik ve sosyal açıdan
ııl muştur ve özellikle de kendi mıştır. İlk olarak ABD' deki işçi sını­ duyarsız kalan "neşeli robotlardır."
ı ıııı-;yal düşüncesinin ana temasına fına dikkatini vermiştir; emek Çalışan sınıfın kontrolü ele
ıllıcım veren rasyonelleşme fikrini örgütlerinin kapitalistlerle işbirliği geçirmeyi başaramaması ve orta
ı ıı t ya atan Max Weber'in yapmasını ve böylece onların işgü­ sınıfın bu konudaki yetersizliği,
ı,:ıılışmalarını takdir etmiştir. cünü bastırmaya devam etmesine toplumun Wright Mills'in ifadesiyle
Weber'e göre modern toplum imkan tanımasını eleştirmiştir. bir iktidar eliti tarafından
ııııl neksel adetler ve değerlerin Fakat bu kapitalizme dönük
yı ı ıne rasyonel karar almayı getir- Marksist bir saldırı değildir; Wright
ı ı ı ıştir; bu insanlıktan uzaklaştırma Mills Marksizmin ticari endüstrinin

''
ıı ıııeci ya lnızca kültürü değil aynı egemenliğiyle ilişkili sosyal ve kül-
r.11 manda toplumun yapısını da türel sorunlara çözüm getirmeyi
ı Lkılemiş tir. Weber rasyonel sosyal başaramadığını düşünmüştür.
ıııqan izasyonun akla dayalı olması Wright Mills daha sonra Herkes kendi kendinin
vı ıy herkesin iyiliğine olması rasyonelleşmenin en açık ürününü metodolojisti, herkes kendinin
ıı ıı ekmediğine de dikkat çekmiştir. incelemiştir: Bürokratik orta kuramcısı olsun.
Wı ıber, zenginliğin yanı sıra statü sınıflar. 20. yüzyılın ortasındaki Charles Wright Milis
vı ı ÇJÜÇ öğelerini de tanıtarak Amerikan orta sınıflarının üretim

''
Wı ıght Mills 'e Marx tarafın sunulan süreçlerinden yabancılaşarak
1ııısit ekonomik modelden daha ustalıkla gurur duyma gibi
11111 maş ık bir sınıf kavramı da sağ- geleneksel değerlerden koptuğunu
1 ı ı n ıştır. ve gittikçe artan rasyonelleşme
48 CHARLES WRIGHT MILLS
ABD'de Detroit'teki otomobil
sanayinin iflası, şehri harabeye
çevirmiştir, ama birçok işçi aralarında
sendika liderlerinin de bulunduğu
iktidar elitinin eylemleriyle bu sefaletin
bağlantısını kurmamıştır .

şekillendirilmesine olanak
tanımıştır . Wright Milis bunun
ekonomik bir elit olması
gerekmediğini, bu elitin askeri
liderler, siyasi liderler ve sendika
liderlerini de içerebileceğini
vurgulamıştır . Weber yarım yüzyıl
önce rasyonelleşmenin kararların
ticari elit tarafından alınması
anlamına geldiğini ileri sürerken,
Wright Milis yeni bir askeri-
endüstriyel sınıfın yaratıldığını
söylemiştir. Bunun modern çağdan
"Dördüncü Çağ" adını verdiği lemin özünde "kitle toplumu"ndaki Wright Milis, kendi döneminin
döneme geçişe işaret eden bir sıradan insanların bu siyasi ve akademik sosyolojisini şiddetle
dönüm noktası olduğuna sosyal güç yoğunlaşmasının kendi eleştirmiştir. Wright Mills 'e göre
inanmıştır. Özgürlük ve sosyal hayatlarını nasıl etkilendiğinin akademik sosyoloji gündelik deney-
ilerlemeyi ürettiği varsayılan farkında olmaması yatar. İnsanlar imden uzaktır ve toplumsal
rasyonelleşme gittikçe tam tersi bir başlarına gelen şeylerin daha geniş değişimle ilgilenmek yerine "büyük
sonuç doğurmuştur. sosyal bağlamla nasıl ilişkili oldu- kuram" sunmayı amaçlar. Wright
Bu sadece toplumsal değişimi ğunun farkına varmaksızın ömürle- Milis bilginin faydalı olması
kontrol edememe olasılığıyla yüzle- rini sürdürür. İşsizlik , evsizlik veya gerektiğini öngören pragmatik
şen liberal demokrasilerin problemi borç gibi bireysel dertler tarihsel bakışı benimsemiş ve öncülük
değildir. Marksizmin toplumsal değişimin kuvvetleri üzerinden yapmanın sosyologların ahlaki
değişimi kontrol etmekte eşit değil, kişisel olarak algılanır. görevi olduğuna inanmıştır. Entele-
ölçüde başarısız olduğu komünist Wright Mills'in ifade ettiği gibi, ktüellerin fildişi kulelerinden
ülkelerde de aynı problem yaşan­ "insanlar ve toplumun, biyografi ve çıkmalarının vaktinin geldiğini
mıştır. Wright Mills'e göre bu prob- tarihin, benlik ve dünyanın karşı­ söylemiştir; siyasi ve sosyal sorun-
lıklı etkileşimini kavramak için lara genel katılımı teşvik ederek in-

••
gerekli zihin niteliğine sahip değil­ sanlara toplumu daha iyi yönde
dirler." Wright Mills bu niteliği "sos- değiştirmelerinin ve bireysel
yolojik hayalgücü" olarak adlandırır . yaşamlarını dönüştürmelerinin bir
Güç elitinin ortaya çıkışı, sosyo- yolunu sunmaları gerekir.
lojik hayalgücü eksikliğinden kay- Wright Mills'in sosyal bilim
Ne bireyin hayatı toplumun naklanır. Wright Mills 1959 yılında çevrelerine eleştirisi , sosyolojinin
yayınlanan Toplumbilimsel Düşün ne olduğuna ilişkin kavrayışı
tarihinden, ne de toplumun
adlı kitabında bakışını toplumdan tartışmaya aç mıştır. O dönemde
tarihi bireyin hayatından ayrı
olarak anlaşılabilir. sosyolojiye ve sosyal bilimlere çevi- sosyal bilimciler sosyal, siyasi ve
rir. Sıradan insanların kendi kişisel ekonomik sistemleri objektif bir
Charles Wrigbt Milis
dertlerini daha büyük genel sorun- biçimde açıklayıp tahlil eden
lar üzerinden düşünmesi güç oldu- tarafsız gözlemciler olma

''
ğundan , onları aydınlatmak, teşvik peşinded i r. Fakat Wright Milis
etmek ve yol göstermek -gerekli onları rasyonelleşme ve toplumsal
bilgi ve enformasyonu sağlamak­ kontrolün bir elitin eline
sosyologlara düşer. geçmesinin insanları bireysel
SOSYOLOJİNİN TEMELLERİ 49
seviyede de nasıl etkilediğini tır. Çalışmaları 1960'ların karşı kül-
a raş tırmaya çağırmıştır. Sosyolojik türüyle başta Fransa olmak üzere
hayalgücünün uygulanması. yeni sosyalist düşünürlerin ortaya
"nedir?" sorusunun yanıtını arayan çıkışının habercisi olmuştur. Michel
objektif incelemeden "ne olmalı?" Foucault'nun iktidar kavramına
:-;orusunun daha sübjektif yanıtına yaptığı vurgu, ilk olarak Wright Milis
yönelmek anlamına gelir. Wright tarafından gündeme getirilen görüş­
Milis. iktidarın etkili bir biçimde lerle çok büyük benzerlik taşır.
ımtelektüel elite devredilmesi Günümüzde ABD' de 11 Eylül
c ı rektiğini savunmuştur. saldırılarından sonra başlayan
Terörizmle Mücadele adı verilen
Önc ü Ruh süreç ve 21 . yüzyılın başlarındaki
~ ş ırtıcı olmayan bir biçimde İşsizlik insanların içinde bulundukları büyük mali krizler gündelik
Wright Mills 'in sosyoloji eleştirisi koşul yüzünden kendilerini suçlaması­ hayatlarımızın büyük ölçüde daha
cluşma nlıkla karşılaşmıştır ve ana
na yol açabilir. Fakat sosyolojik hayal- geniş toplumsal ve tarihsel sorunlar
gücü, Wright Mills'e göre, bu tür insan-
ı ln mdan izole edilmesine yol tarafından şekillendirildiğine dair
ları daha geniş ölçekli nedenler ve so-
ı ıı,; mıştır . Wright Mills'in sınıf artan bir farkındalığa yol açmıştır.
nuçlara bakmaya yöneltebilir
ı ııüc adelesinin değişen doğası Amerika kent politikası analisti
lınkkınd aki yorumu da büyük bilhassa cazip bulmuştur. Wright Profesör Peter Dreier. 2012 yılında
ı ılı,;üde reddedilmiştir. Muhafazakar Mills 'in görüşlerinin birçoğu sosyal ve ekonomik eşitsizliğe karşı
ı;ı vreler de Wright Mills'in iktidarın 1960'larda Alman aydın Herbert ortaya çıkan Wall Street'i İşgal Et
ı:ıkeri, ticari ve siyasi elitte Marcuse gibi sosyologların Yeni Sol hareketinin Wright Mills'in hoşuna
vıı unla ştığı iddialarını Batı' daki yaklaşımını benimsemesine zemin gideceğini ileri sürmüştür.
: ;oğu k Savaş politikasının temeline hazırlayan ABD Yeni Solunun top- Toplumu kontrol ettiğini
ı lo rudan bir saldırı olarak görüp lumsal hareketleri tarafından düşündükleri bir iktidar elitine
ıııclde derek onu dışlam ı ştır . benimsenmiştir (Yeni Sol terimi karşı seslerini yükselten sıradan
IIer şeye rağmen Wright Mills'in Wright Mills'in 1960 yılındaki "Yeni insanlar. sosyoloji hayalgücünün bir
I< ıl.opları ve makaleleri yaygın olarak Sola Mektup" yazısıyla popüler hale sosyal değişim mücadelesinde
ı ı lrnnmuştur; ayrıca sosyal bilim gelmiştir). Wright Mills'in görüşleri açığa çıkmasının bir örneğini
ı ·ı •vrelerinin dışında da etkili olmuş- birçok bakımdan kendi zamanının sunmuştur.
1111 McCarthycilik döneminde ilerisindedir ama 1962 yılında
ı ıı ı.nya ç ıkan filozoflar ve politik akti- öldüğü için birçoğunun genel kabul
v ı: ;Ller. iktidar eliti açıklamasını gördüğüne kendisi tanık olamamış-

Charles Wrigbt Milis bölümünde yüksek lisans yapmış­ sine geçmiş ve kariyerinin geri
tır. Çok yetenekli ama zorlu bir kalanı boyunca burada kalmış­
Otoriteden tamamen bağımsız öğrenci olan Wright Mills eğitimi­ tır. Sosyal bilim çevrelerine
ve muhalif bir kişi olan Charles ni Wisconsin Üniversitesinde yönelttiği açık eleştiri onu ana
Wright Mills, geleneklere sürdürmüştür. Burada profesörle- akımın dışına itse de, çok
uymayan tutumlarını ailesi sık riyle anlaşmazlık yaşayarak popüler olmuştur. 1962'de daha
ık ş ehir değiştirdiği için izole doktora tezinde düzeltmeler 45 yaşındayken kalp krizinden
v biraz da yalnız geçen çocuk- yapmayı reddetmiştir. Yine de ölünce kariyeri zamansız bir
luğuna yormuştur. ABD'de 1942'de doktorasını tamamlamış­ biçimde son bulmuştur.
Texas , Waco'da dünyaya gelmiş tır. Bu tarihe kadar Maryland
v ü niversite eğitimine Texas Üniversitesinde görev yapmış ve Önemli eserleri
A&M Üniversitesinde başlamış ­ doktora danışmanlarından biri
tır. Ama buradaki atmosferi olan Hans Gerth'le birlikte From 1948 İktidardaki Yeni Adamlar:
boğucu bulup ilk yılından sonra Max Weber: Essays in Sociology Amerika 'nın İşci Önderleri
yrı lmıştır. Austin'deki Texas adlı kitabı yazmıştır. 1956 İktidar Seçkinleri
Üniversitesine geçip sosyoloji 1945 yılında Guggenheim 1959 Toplumbilimsel Düşün
bölümünde lisans ve felsefe bursu alarak Columbia Üniversite-
50

EN SIRADAN ETKİNLİKLERE,
O~AGAND~Ş~ QLA~LARA.
GOSTERDIGINIZ DiKKATi
GÖSTERİN
HAROLD GARFINKEL (1917-2011)

930'larda Amerikalı sosyolog


KISACA
YAKLAŞIM
Etnometodoloji
Toplumun yapısı sınırlı sayıda
genel kural aracılığıyla
" yukarıdan aşağıya"
1 Talcott Parsons sosyolojinin
çeşitli kollarını bir tek,
birleşik kuramda bir araya getirme
belirlenmez. projesine girişmiştir. 1937 yılında
ÖNEMLİ TARİHLER yayımlanan The Structure of Social
1895 Emile Durkheim The
Rules of Sociological Method
''V' Action adlı kitabıMax Weber,
Emile Durkheim ve diğerlerinden
adlı kitabında sosyal bilimler görüşleri birleştirir ve sosyoloji için

için katı bir bilimsel evrensel bir metodoloji sunmaya


Kurallar küçük alışverişler ve
çalışır. İkinci Dünya Savaşından
metodolojiyi savunur. etkileşimlerimizden " aşağıdan
yukarıya" oluşur
Harvard'da Parsons'ın yanında
1921-22 Max Weber'in çalışan Harold Garfinkel da onu
metodolojik bireyciliği, takdir edenler arasındadır.
ölümünden sonra yayımlanan Takipçilerinin birçoğuna büyük bir
Economy and Society adlı sosyoloji kuramı fikri cazip gelse
kitabında açıklanır. de, Garfinkel onun sosyal değişim
yerine sosyal düzenin köklerini
1937 Talcott Parsons, The Bu kurallar sosyal yapılar ve
inceleme fikrini ve özellikle de
Structure of Social Action adlı kurumlarda değil gündelik
hayattaki kendiliğinden konuyu araştırma metodlarını
kitabında bir tek, birleşik benimsemiştir.
sosyal kuram oluşturmaya davranışlarımızda

çalışır.
görülebilir.
Toplumun İşleyişi
1967 Harold Gar.finkel, Studies Parsons sosyal düzenin temellerini
in Ethnomethodology adlı tahlil etmek için "yukarıdan aşağı"
kitabını yayımlar. değil "aşağıdan yukarı" bir
yaklaşım önermiştir. Bu, sosyal
1976 Anthony Giddens, New düzenin toplumda nasıl oluştuğunu
Rules of Sociological Method anlamak için sosyal yapılar ve
adlı kitabında Gar.finkel'ın kurumlardan ziyade mikro
etnometodoloji görüşlerini ana etkileşimler ve alışverişlere
akım sosyolojiyle birleştirir. bakmamız gerektiği anlamına gelir.
Bu yaklaşım geleneksel sosyolojik
yöntembilimi baş aşağı çevirmiştir:
SOSYOLOJİNİN TEMELLERi 51
Ayrıca bkz.: Emile Durkheim 34- 37 • Max Weber 38- 45 • Anthony Giddens 148- 49 • Erving Goffman 190-95; 264-69 •
Talcott Parsons 300- 01

O zamana dek insanların güsel bir argümandır. Bunun yerine


davranışının temeldeki toplum özel sosyal etkileşimleri bağımsız
" k uralları" bulunarak bir biçimde araştırmak ve genel bir
öngörülebileceği düşünülmüştür.

y
Gar:finkel, geleneksel sosyolojik
klaşım karşısında etnometodoloji
ııd ını verdiği bir alternatif
(J liştirerek bu fikri daha da ileri
Lnş ımıştır. Sosyal düzenin temel
ku ralla rı , insanların farklı koşullara
''
Yöntemsel olarak bilindik
mizansenlerle başlayıp sorun
çıkarmak için neler
yapılabileceğini sormayı tercih
ediyorum.
örüntü veya kuram bulmaya giriş­
memek gerekir. Gar:finkel, jüri
müzakeresi ve kuyruğa girmeyi fark
edilebilir yollardan anlaşılır bir
biçimde organize olduğumuz "bilin-
dik mizansenler" olarak nitelendir-
miştir. Her sosyal ortamın "sosyal
yn nıt olarak nasıl davrandığına Harold Garfinkel düzenin temsilleri ya da kanıtları
t ı öre şekillenir ve bu gündelik olarak kendine özgü görünümlerde

''
ı ıL kileş imler gözlemlenerek sosyal kendi kendini anlaşılır bir biçimde
duzenin mekanizmaları hakkında organize ettiğini" ileri sürmüştür.
il kir sahibi olunabilir. Gar:finkel'ın yaklaşımı 1967
yılında Etnometodolojide
Yeni Perspektifter Araştırmalar adlı kitapta ortaya
t l nrfinkel'ın savunduğu deneysel istemek, sosyal düzenin temellerine konmuştur. "Alternatif" görüşlerin
ııı , Lodların bir kategorisi "ihlal meydan okunduğu için çoğu popüler olduğu bir dönemde
ı loneyleri" olarak bilinir. Bunlar zaman kızgınlık veya öfke uyandır­ Gar:finkel anlaşılmaz yazı stiline
ı ıosyal normları, yani insanların mıştır. rağmen geniş bir kitleyi kendine
ı ıı L k bir gerçeklik anlayışı oluştur­ Etnometodoloji alternatif bir sos- çekmiştir. Görüşleri ana akım sos-
ı ı ıns ının beklenen ama büyük yal araştırma metodu sunmakla yologlar tarafından ilk başta redde-
ı ılı,; üde fark edilmeyen yollarını kalmamıştır, aynı zamanda gele- dilse de 20. yüzyılın sonuna doğru­
ı ı ı,; ı ğa çıkarmak için tasarlanmıştır. neksel metodolojideki bir kusura da belki de sosyolojik metodolojinin bir
l lt ı norm ları ihlal etmek, örneğin işaret etmiştir. Garfinkel'a göre alternatifi olarak değil, sosyal düzen
ı ı ııı encilerden anne babalarına "Bay sosyal araştırmalar kuramlarını alanına ek bir perspektif olarak
X" veya "Bayan X" olarak resmi bir belirli örneklerden kanıt sunarak daha geniş bir biçimde kabul gör-
1ı ı ı,; ımde hitap etmelerini veya pan- destekler ama örnekleri açıklamak müştür.
ıı ı yoner miş gibi davranmalarını için de kuramları kullanır; bu dön-

Harold Garfinkel vard'da Parsons'un yanında eği­


tim almış ve doktorasını tamam-
ABD, New Jersey, Newark'ta lamıştır. Daha sonra Princeton ve
dünyaya gelen Harold Garfinkel, Ohio Eyalet Üniversitesinde ders-
New ark Üniversitesinde işletme ler vermiş ve 1954'te California
ve muhasebe eğitimi almış ve Üniversitesine geçmiştir. Garfin-
d ha sonra North Carolina Üni- kel, 1987'de emekli olmasına rağ­
versitesinde sosyal bilimler yük- men 2011'de ölümüne dek dersler
sek li sansı yapmıştır. Aynı tarih- vermeye devam etmiştir.
i rde yazarlık kariyerine başla­
mış ve kısa öykülerinden biri o- Önemli eserleri
l n "Color Trouble" 1941'in eni-
yi kıs a öyküleri antolojisine (The 1967 Etnometodolojide Araştır­
Best Short Stories, 1941) dahile- malar Kuyruğa girmek, halka açık
lilmiş tir. il. Dünya Savaşı sıra­ 2002 Etnometodolojinin Programı alanlarda konuşulmayan sosyal
mda orduda geri hizmetlerde 2008 Bir Sosyolojik Bilgi Kuramı ­ etkileşim kurallarına dayalı kolektif
örev yaptıktan sonra Har- na Doğru olarak uzlaşılmış, üyeler tarafından
üretilen bir organizasyon türüdür.
52
KISACA

İKTİDAR OLAN
YAKLAŞIM
İktidar/Direniş
ÖNEMLİ 1:ARİHLER
1848 Karı Marx ve Friedrich
Erigels, Komünist Manifesto' da

HER YERDE proletaryanın burjuvazi


tarafından bastırılmasını
açıklar.

DİRENİŞ DE
1883 Friedrich Nietzsche
Böyle Buyurdu Zerdüşt'te "Güç
İstenci" kavramını tanıtır.
1997 Judith Butler'ın Excitable
Speech: A Politics of the

YARDIR
Performative adlı kitabı
Foucault'nun iktidar/bilgi
fikrini sansür ve nefret söyle-
miyle ilişkili olarak geliştirir.
MICHEL FOUCAULT (1926-1984) 2000 İtalyan Marksist sosyo-
log Antonio Negri ve Amerika-
lı aydın Michael Hardt, İmpara­
torluk (Empire) adlı kitabında
sadece olumsuzlama yoluyla
direnilebilecek "total" bir
emperyalist iktidarın evrimini
açıklar.

osyal düzeni koruma veya

S sosyal değişimi gerçekleş­


tirme gücü geleneksel olarak
siyasi veya ekonomik bakımdan ele
alınmıştır. 1960'lara kadar iktidar
kuramları genellikle iki türe ayrıl­
mıştır: Vatandaşlar karşısında
hükümet veya devletin iktidarına
ilişkin fikirler veya burjuvazi ve
proletarya arasındaki iktidar müca-
delesine ilişkin Marksist fikirler.
Fakat bu kuramlar makro seviyede
iktidara odaklanma eğilimindedir
ya iktidarın toplumsal ilişkilerin
daha düşük seviyelerinde kullanıl­
masını göz ardı ederler ya da bunu
iktidarın birincil önemde (veya
sadece ikincil önemde) kullanılma­
sının bir sonucu olarak görürler.
SOSYOLOJİNİN TEMELLERİ 53
Ayrıca bkz.: Karı Marx 28- 31 • Max Weber 38- 45 • Charles Wright Mills 46- 49 •
Herbert Marcuse 182- 87 • Erich Fromm 188 • Jürgen Habermas 286-87

Michel Foucault sosyolojinin


yanı sıra felsefe, psikoloji,
politika ve edebiyat eleştirisi
alanlarında etkili olan parlak
bir bilgedir. Genellikle Fran-
sa'daki yapısalcı ve post-yapı­
salcı hareketlerle ilişkilendiril­
miştir ama kendisi bu şekilde
etiketlenmekten hoşnut
olmamıştır. Fransa'nın Poitiers
kentinde dünyaya gelmiştir ve
Paris'teki Ecole Normale
Superieure'de felsefe ve
psikoloji eğitimi almıştır.
1950'lerde İsveç, Polonya ve
Almanya'da dersler vermiş ve
1959 yılında doktorasını
tamamlamıştır. 1966'dan
1968'e kadar Tunus'ta öğretim
Michel Foucault ise günümüzün iktidar kişinin sahip olduğubir şey
görevlisi olarak çalışmış ve
liııLılı liberal toplumlarında bu yak- değildir, başka larına yaptığı bir Paris'e dönünce Vincennes
l ı ııJım la rın fazla basit olduğunu şeydir yani başkalarının eylemini Üniversitesinde felsefe bölü-
ı lw-,;ünmüştür. İktidarın yalnızca etkileyen bir eylemdir. münün başına getirilmiştir. İki
ılı vlet veya kapitalistler tarafından yıl sonra College de France'da
l ı ı ı lla nılmadığını , toplumun her İktidar İlişkileri "düşünce sistemleri tarihi"
1 11 ı viye s inde - bireylerden gruplar ve Foucault, iktidarı bir "şey" olarak profesörü olarak seçilmiştir.
ı ıı qanizasyonlara ve bir bütün ola- düşünmek yerine bir "ilişki" olarak 1984 yılında Fransa'da HIV/
ı ı ık topluma kadar- görülebilece- görür ve iktidarın doğasını modern AIDS ile bağlantılı hastalığın
1ı ıı i s öylemiştir. Kendi sözcükle- toplumun her seviyesinde mevcut ilk tanınmış kurbanlarından
ı ı yl , "iktidar her yerdedir ve her olan iktidar ilişkilerini inceleyerek biri olarak ölmüştür.
yı ı ıden gelir." Foucault, iktidarı tıpkı açıklar. Örneğin bir kişi ve yaşadığı
l ıı ı silah gibi sahip olunup kullanı- devlet arasında iktidar ilişkisi mev- Önemli eserleri
l ı ı l ıilen bir şey olarak gören gelenek- cuttur ama onunla işvereni, çocuk-
1969 Bilginin Arkeolojisi
ıı ı ı l bakışa da karşı çıkmıştır. ları ve üyesi olduğu organizasyonlar
1975 Disiplin ve Ceza:
l lı ı nun iktidar değil, iktidarı kul- arasında da farklı şekillerde bir
Hapishanenin Doğuşu
l ı ı ı ı ına kapasitesi olduğunu söyler; iktidar ilişkisi vardır. 1976-84 Cinselliğin Tarihi
l ı ı ı eylem gerçekleştirilene kadar Foucault, iktidarın sosyal düzeni (3 cilt)
11 < 1.ıdar haline gelmez. Bu nedenle şekillendiren başlıca güç olduğunu
54 MICHEL FOUCAULT
ve olmaya devam ettiğini kabulle- Bu denetim unsuru iktidarın

••
nir ama iktidar ilişkilerinin doğası­ modern toplumda kullanılma şekli­
nın ortaçağdan günümüze nasıl nin evriminde bilhassa önemlidir.
değiştiğini açıklar. Foucault'nun İngiliz filozof Jeremy Bentham'ın
iktidarın "egemen" kullanımı olarak ilham verdiği etkili hapishane tasa-
adlandırdığı şey, örneğin halkın rımı, Foucault'yu çok etkilemiştir. Foucault'nuh Cinselliğin Tarihi
gözleri önünde gerçekleştirilen Panoptikon adı verilen bu tasa- (HiBtory of Sexuality) .. . kitabı
işkence ve infazlar, feodal toplum- rımda merkeze yerleştirilen gözet- bizi iktidardan tamamen
daki otorite figürlerinin tebaalarını leme kulesi mahkumların sürekli kurtulmayı hayal etmeye karşı
itaate zorlamak için kullandığı yön- olarak izlenmesine imkan tanır. uyarır. İktidardan tamamen
temdir. Avrupa' da Aydınlanmayla Hücreler, Foucault'nun işaret ettiği kurtulmak mümkün değildir.
birlikte şiddet ve kaba güç insanlık gibi, mahkumların gölgelerde giz- Judith Butler
dışı ve daha da önemlisi iktidarı lenmesini önlemek için arkadan

''
kullanmanın etkisiz yolları olarak aydınlatılır. Mahkumlar ne zaman
görülmüştür. izlendiklerinden asla emin olamaz-
lar ve bu nedenle davranışlarını her
Denetim ve Kontrol zaman izleniyormuş gibi disipline
Kaba fiziksel cezanın yerini davra- etmeyi öğrenirler. Artık insanlar
nışı kontrol etmenin daha çok nüfuz boyun eğmeye zorlanarak değil, hareket etmeye zorlaması veya
eden bir yolu almıştır: Disiplin. onların rızalarını sağlayacak meka- farklı şekilde davranmaktan
Hapishaneler, akıl hastaneleri, has- nizmalar oluşturularak iktidar kul- alıkoyması yerine, insanlar birçok
taneler ve okullar gibi kurumların lanılır. farklı seviyede işleyen ve toplumun
yerleşmesi sadece cezalandırma üyelerinin davranışını düzenleyen
kavramından iktidarın disipline Davranışı Düzenlemek karmaşık bir iktidar ilişkileri
edici bir biçimde kullanılmasına İktidar kullanılırken başvurulan sistemine katılır.
geçişi karakterize etmiştir. Bunlar mekanizmalar, "iktidarın İktidarın bu her yere nüfuz eden
spesifik olarak insanları belirli teknolojisi" toplumun bütünleyici şekli, toplumun insanların
şekillerde davranmaktan alıkoymak bir parçası haline gelmiştir. Modern tutumları, inançları ve pratikleri
içindir. Yalnızca kuralların çiğnen­ Batı dünyasında sosyal normlar üzerinde sahip olduğu kontrol
mesi olasılığını ortadan kaldırma­ insanların davranışını tarafından belirlenir. Foucault bu
nın yanı sıra insanların tutumunun yönlendirmek için "pastoral" fikir sistemlerine "söylem" adını
düzeltilip düzenlenebileceği ve her iktidarın kullanılması gibi zor verir. Toplumun inanç sistemi,
şeyden önce izlenip kontrol edilebi- yoluyla empoze edilmez. Bir insanlar belirli görüşleri kabul
leceği koşullar sağlamıştır. otoritenin insanları belirli şekilde ettikçe evrimleşir; bu görüşler

Be'n tham tarafından


tasarlanan hapishane
modeli (Panoptikon)
Foucault için iktidarın en
üstün gözüdür. Dairesel
yapısı mahkumların
sürekli görülebilmesini
sağlar ve onları kendi
disiplin ve kontrollerine
uygun hareket etmeye
yöneltir. Foucault
yalnızca hapishanelerin
değil hastaneler,
fabrikalar ve okullar gibi Ortada yer alan kuledeki Afkad'" "Ydml"'"" (
tüm hiyerarşik yapıların gardiyan, mahkürnların hücreler, mahkumların
bu modeli anımsatacak hareketlerini ve gardiyandan gizlenebilecekleri
şekilde evrimleşeceğini davranışlarını izler. gölgelerin oluşumunu engeller.
ileri sürer.
SOSYOLOJİNİN TEMELLERi 55
Foucault insanlarınbelirli
ş ekillerde davranmaya yönlendir ildiğ i
ve da ha sonra kendilerinin
yönetilmesine izin verdiği "pastoral"
ıktida rı aç ıkl a mak için sürüsünü güden
lıir çoban ben zetmesini kulla nı r.

Loplumda yer ettikçe neyin iyi


neyin kötü olduğunu ve neyin
normal neyin sapkın olarak
qörülec eğini belirler. Toplumdaki
1ııreyler davranışlarını bu normlara
< ıore düzenler; bunu yaparken

t.ııtu m larını yönlendiren şeyin


ı ıoylem olduğunun büyük ölçüde
lı1rk ına varmazlar; çünkü karşıt sahip değildir .
Her yere nüfuz eden göre bir iktidar ilişkisi varsa direniş
ı luşünc eler ve eylemler doğası nedeniyle direnilebilecek olasılığı da vardır ; direniş olmadan
ılıış ünülemez hale gelir. belli bir şey yokmuş gibi görünür. iktidarı kullanmanın gereği yoktur.
Foucault, devrim şeklindeki siyasi
öyleme Dayalı Rejimler direnişin sadece devletin iktidarına İktidarın Yerleşmesi
:;cıy lem, iktidarın hem aracı hem de meydan okuduğu ama günümüzde Foucault'nun bilme istenci ve
ııımuc u olduğundan sürekli pekişir: iktidarın her yerde, her gün söylem kavramları inceliklidir ve de
1 >ıışü nce ve davranışları kontrol kullanılma şeklini sorgu lamadığı o dönemde birçok aydın tarafından
ı "ter ve böylece inanç sistemini için toplumsal değişime yol spekülatif ve muğlak bulunmuştur.
ı,ıı ık illendirir. Neyin doğru neyin açmayabileceğine işaret eder. Fakat zor kavramları ve bazen
y ınlı ş olduğunu belirleyen söylem, Fakat Foucault direniş karmakarışık yazma stiline rağmen
yııds ınamaz ortak bilgiler olarak olasılığının mevcut olduğunu ileri dersleri ve yazıları çok popüler
!<11 bul edilen bir dağarcık yaratan sürer: Söylemin kendisine olmuştur . Disiplin ve Ceza ve
lııı " doğru rejimi"dir. direnilebilir ve bunun yolu da karşıt Cinselliğin Tarihi kitaplarında
Foucault, "bilme iktidardır" söylemlerle ona meydan okumaktır. açıklanan iktidar görüşleri,
ll lrnne karşı çıkarak bunların Suç ortaklığına dayalı iktidar ona tarihçiler ve filozoflar arasında
l ı ı ı I>iriyle çok az ilişkili olduğunu tabi olanların en azından bir derece olmasa bile sosyolojinin ana
ııı ıylem iştir. Bilginin iktidarı özgür olduğunu ima eder. Söylemin akımındaki bazı kişiler tarafından
y ııcıtt ığ ını ama aynı zamandan iktidarın bir aracı olması için ona aşama aşama kabul görmüştür ve
i l<Lıcla r tarafından yaratıldığını tabi olanların bir iktidar ilişkisine sonunda söylemin birçok farklı
vıııgulayarak bu ilişki için "bilme dahil olması gerekir ve Foucault'ya arenada iktidarın bir aracı olarak
ıııt.nnc i" terimini ortaya atmıştır . toplumda nasıl kullanıldığının
( iıınümüzde bilginin hangi tahlilini etkilemiştir .
l ıı~·ımler inin kabul edilebilir olduğu Modern feminizm , queer kuram

''
1 ıııLrol edilerek, bunlar doğru
< ve kültürel araştırmaların gelişmesi
ı ılı ı ı ak sunularak ve bilginin diğer Foucault'nun davranış normlarının
l ııı.;ımler i dışta tutularak iktidar nasıl uygulandığına ilişkin
l ııllc:ını lır. Aynı zamanda kabul Söylem iktidarı aktarır ve açıklamasına çok şey borçludur.
ı ıı l ı len bilgi - söylem- aslında üretir; onu pekiştirir ama aynı Günümüzde Foucault'nun
1!<1.ıcla rın kullanılması sürecinde zamanda altını oyar ve onu kuramlarının yetersiz araştırma ve
1111 1 Lıli r. teşhir eder. bilginin biraz muğlak sonuçları mı
1ktidarın geleneksel olarak Michel Foucault olduğu , yoksa Foucault'nun sosyal
ı 11: :nnları belirli bir şekilde bilimlerde 20. yüzyılın en orijinal ve
ılı ıvıa nmaya yöneltmek ve zorlamak geniş ufuklu düşünürlerinden biri
ıı·ııı kullanılmasının aksine, bu olarak mı görülmesi gerektiği halen
1 ıı 1ıne istenci şekli doğrudan fark tartışılmaktadır .
111 l ı I bilir bir aracı veya yapıya
TOPLUMSAL ...
CİNSİYET
ORİJİNALİ
OLMAYAN, BİR TÜR
İMİTASYONDUR
JUDITH BUTLER (1956-)
58 JUDITH BUTLER
KISACA
YAKLAŞIM
Geleneksel cinsiyet
Toplumsal Cinsiyetin beklentileri birçok
Performatifliği insanın kendi kültüründe
nasıl davrandığına
ÖNEMLİ TARİHLER
dayanır.
1905 Avusturyalı psikanalist
Sigmund Freud, Cinsellik
Kuramı Üzerine Üç Deneme' de
çocuk cinselliğinin oluşumunu
açıklar.

1951 Fransız psikanalist


Jacques Lacan Paris'te
haftalık seminerlerine
başlayarak Freud'un "cinsel
dürtüler" ve cinsellik fikrini
daha da geliştirir.
1970'lerin ortası Michel
Foucault, Disiplin ve Ceza' da
düzenleyici rejimleri ve
Cinselliğin Tarihi'nde cinsiyet,
iktidar ve cinselliğin sosyal
oluşumunu ele alır.

1996 Steven Seidman Oueer


Theory!Sociology adlı
kitabında queer kuramının
ortaya çıkışının
sosyolojik
sonuçlarını inceler.

oplumsal cinsiyet ve cin- güçler) arasındaki farkın toplumda 1930'larda yayımlandığında şok et-

T sellik İkinci Dünya Sava-


şından sonra sosyolojik in-
celemenin konuları olarak kabul e-
toplumsal cinsiyet rolünün yeniden
değerlendirilmesine zemin hazırla­
dığını düşünmüştür. Bu da sonraki
kisi yaratmıştır , ama rastgele cinsel
ilişki ve evlilik dışı cinsellik gibi
daha önce tabu olarak görülen şey­
dilmiştir. 1960'lardan 1980'lere ka- on yıllarda kadınların özgürlük ha- leri sapkın davranışlar yerine sosyal
dar süren "ikinci dalga" feminizm reketini yeniden canlandırmıştır . fenomenler olarak gören savaş son-
Fransız feminist Simone de Beau- Batı toplumunda cinsiyete yöne- rası kuşak tarafından daha açık bir
voir ' ın İkinci Cins (The Second Sex, lik tutumlar Margaret Mead gibi biçimde ele alınmıştır .
1949) adlı kitabında ifade ettiği gö- antropologların çalışmalarıyla da
rüşten çığ gibi büyümüştür : " İnsan yeniden ş ekillenmiştir. Mead'in Geleneğe Meydan Okumak
kadın olarak doğmaz , kadın haline Güney Pasifik ve Güneydoğu As- Batı toplumundaki cinsel gelenekle-
gelir." Beauvoir, cinsiyet (insanın ya' daki kabileler üzerinde yaptığı a- rin bu şekilde sorgulanmasında Mi-
biyolojik olarak kadın veya erkek ol- raştırmalar, erkekler ve kadınlar a- chel Foucault başı çekmiştir. Fouca-
duğunu belirleyen şey) ve toplumsal rasındaki birçok davranışsa! farkın ult, 1976 yılında yayınlanan Cinselli-
cinsiyet (insanı feminen veya mas- biyolojik değil kültürel olarak belir- ğin Tarihi (History of Sexuality) adlı
külen davranmaya yönelten sosyal lendiğini göstermiştir. Bu bulgular kitabında konuyu ele almıştır ; bu
SOSYOLOJİNİN TEMELLERİ 59
Ayrıca bkz.: Michel Foucault 52-55; 302-03 • Margaret Mead 176- 77
Adrienne Rich 304- 09 • Jeffrey Weeks 324-25 • Steven Seidman 326-31

1960'ların "özgür aşkı" , birçok ülke-


de eşcinselliğin
kabulü (veya en a-
zından suç olmaktan çıkarılması)

''
ve kadınların özgürlük hareketinin
getirdiği cinsel özgürlük.
Toplumsal cinsiyet
kişileştirmedir ...
Toplumsal
Cinsel Kimlikler
cinsiyete bürünmek aslında Bu fikirleri daha da ileri taşıyan A-
hiç kimsenin yaşamadığı bir merikalı aydın Judith Butler "doğum
ideali kişileştirmeyi içerir. oranının yüksek olduğu" savaş son-
Judith Butler rası kuşağın bir üyesidir. Beauvoir'ın Judith Butler

''
toplumsal cinsiyetin sosyal bir yapı
olduğu görüşüne katılmakla birlikte,
1990'lardan itibaren feminist
geleneksel feminizmin bu kavramın ve LGBTI sorunlarında en
etkili figürlerden biri olan
daha geniş imalarını göz ardı ettiği­
Judith Butler savaş karşıtı ,
ni ve yalnızca erkek ve kadın stereo- kapitalizm karşıtı ve ırkçılık
ııı Lin boyunca işlenen temel kuram, tiplerini pekiştirdiğini düşünmüştür. karşıtı hareketlerde de önde
1.ııplumda iktidarın sosyal normlar Toplumsal cinsiyet, maskülenlik ve gelen bir aktivist olmuştur.
ı ınpoze edilerek uygulanması ve ö- feminenlik kadar basit değildir; cin- Rus ve Macar Yahudisi bir
..ı>lli kle de sadece toplumsal cinsiye- sellik de eşcinsel olmak veya olma- ailedendir. ABD 'de Yale
t.ı ınızin değil, cinselliğimizin de i- mak kadar basit değildir. Toplumsal Üniversitesinde eğitim almış
ı,:ı ııde yaşadığımız kültür tarafından cinsiyet ve cinsellik ne bu şekilde iki ve 1984 yılında felsefe dokto-
ı;ı ı kıllendirildiğidir. Beauvoir'ın top- kutupludur, ne de bizim inandığımız rasını tamamlamıştır. Çeşitli
lı ı ınsal cinsiyet sorununu toplumsal gibi sabit ve değişkendir; tüm cinsel üniversitelerde dersler verdik-
ııl,ına taşıması gibi Foucault cinsel kimlikler spektrumunu kapsayacak ten sonra 1993 'te Berkeley'de-
yonelimi ve cinsel davranışların bü- ki California Üniversite'sine
t.ı ı nünü dahil ederek tartışmayı ö-
Eşcinsel Gururu etkinlikleri ilk geçmiştir ve 1998'de Retorik
olarak 1971'de ABD' de eşcinsellerin ve Karşılaştırmalı Edebiyat
r ıı ı ınli ölçüde genişletmiştir.
uğradığı zulmü protesto etmek için alanında Maxine Elliot
Foucault'tan sonraki kuşak cin- düzenlenmiş ve cinselliğin maskülenlik Profesörü olarak atanmıştır.
, ıı •I geleneklerin gevşemesinin dam- ve feminenlikle sınırlı olduğu Aynca Uluslararası Geyve
11•' vurduğu bir çağda yetişmiştir : anlayışına meydan okumuştur.
Lezbiyen İnsan Haklan
Komisyonu'nun yönetim
kurulu başkanlığını yapmıştır.
2012 yılında Theodor W.
Adorno Ödülüne layık görül-
müştür. Butler, partneri olan
siyaset kuramcısı Wendy
Brown'la birlikte California'da
yaşamaktadır.

Önemli eserleri

1990 Cinsiyet Belası :


Feminizm ve Kimliğin Altüst
Edilmesi
1993 Bela Bedenler
2004 Toplumsal Cinsiyeti
Bozmak
60 JUDITH BUTLER
düşündüğümüz cinsiyeti belirledi- geleneksel cinsiyet eylemlerine ka-
ğini söyler. Bu eylemler cinsel et- sıtlı olarak aykırı hareket etmeyi sa-
kinlik ve cinsel partnerin seçiminin vunur. "Toplumsal cinsiyetin perfor-

''
yanı sıra kıyafet, kişisel tarz ve her matifliği" örneğin drag queen olmak
türlü gündelik etkinliği kapsar. Hat- veya karşı cinsin kıyafetleri giymek
ta kullandığımız dil bile belirli bir aracılığıyla normlara meydan oku-
... orijinal olanın öteden beri
şekilde davranmamızı sağlayarak nabilir ve aynı zamanda kişinin top-
türetilmiş olduğu anlaşılınca
sosyal normları pekiştirir. lumsal cinsiyet ve hatta cinsiyet al-
kahkaha kopar. gısı değiştirilebilir. Butler bunun
Judith Butler Yıkıcı Eylemler yalnızca önemsiz bır yaşam tarzı se-
Butler, kritik bir biçimde, bu tür per- çimi olmadığını - sabah uyanıp o

''
formansın sürekli tekrar edilmesinin gün hangi toplumsal cinsiyete sahip
cinsel kimliği şekillendirdiğini, böy- olmak istediğimize karar vereme-
lece "oyuncuların kendisinin inan- yiz- gerçekten yıkıcı bir eylem ol-
maya başladığını ve inanç tarzında ması gerektiğini vurgular. Bunun da
hareket ettiğini" iddia eder. Bu tür- tıpkı yıkmaya çalıştığı toplumsal
şekilde akışkan olabilir. Butler hem den cinsel tiplemenin kısıtlayıcılı­ cinsiyet eylemleri gibi sürekli tekra-
cinsiyetin hem de toplumsal cinsiye- ğından kurtulmak için yıkıcı olmayı, ra dayalı bir biçimde düzenli olarak
tin biyolojik olarak değil, sosyal ola-
rak belirlendiğini ileri sürer. Argü-
Cinsel kimlik, Butler'a göre bir kişinin özünün bir parçası değil
manının merkezinde şu fikir vardır: eylemler ve davranışların ürünüdür. Esasen maskülen veya
"Toplumsal cinsiyet insanın olduğu feminen kimlik olarak görülen şeyi bu eylemler ve davranışların
bir şey değildir, yaptığı bir şeydir. .. tekrar tekrar gerçekleştirilmesi -ve beraberinde toplum
'olmak' değil 'oluşturmak'tır." tarafından empoze edilen tabular- üretir.

Geleneksel olarak, anatomik


cinsiyetimiz (kadın veya erkek olu-
şumuz) bunlarla ilişkilendirilen kül-
türel normlara göre toplumsal cinsi-
1
yetimizin (feminenlik veya maskü-

1
lenlik) nedeni olarak düşünülür. Fa-
kat Butler sabit ve tutarlı bir cinsel
kimlik fikrine meydan okur. Butler'a
göre, toplumsal cinsiyetimizi ve
hatta biyolojik cinsiyetimizi nasıl
algıladığımızı "cinsiyet eylemleri-
miz" yani yaptığımız şeyler belirler. ••
i'·n· i
Cinsiyetimize "uygun" şekillerde
davrandığımızda iki cinsin davra-
nış şekillerine dayalı olan cinsel Cinsiyet eylemleri
kimlik normlarını taklit ederiz. As-
lında var olmayan bir rolü sergileriz;
özetle "kadın" veya "erkek" için ori-
jinal bir şablon yoktur, yani orijina-
J l •• Jl
1
lin kendisi de türetilir. Bu nedenle
insan kadın olarak doğarsa "femi-
nen" olduğu düşünülen şekillerde
davranır (örneğin erkek bir partner
Jestler
arzular) ve erkeklerle birlikte olma-
nın bu toplumsal cinsiyetle ilişkili
olduğunu kabul eder. Butler, bu
"cinsiyet eylemlerinin" olduğumuzu JI
SOSYOLOJİNİN TEMELLERİ 61
Çöller Kraliçesi Priscilla iki drag
q ueen ve bir transseksüelin öyküsünü
nlatan 1994 tarihli kült bir filmdir.
Ba z ıla rı filmin sadece sterotipler
u rettiği ni , ba zıları da LGBTI s orunlarını
g ündeme ge tirdiğini düşünür.

gerç ekleştirilmesi gerekir. Böylece


loplum tarafından empoze edilen
cinsel normlar "tedirgin edilir", bun-
1 r ın yapay olduğu ve aslında var ol-
mayan bir statükoya dayandığı gös-
L rilir ve farklı cinsel kimliklerin
h psinin haklarının (eşcinsel olma-
y nlar, geyler, lezbiyenler, transsek-
ııüeller ve diğerleri) eşit bir geçerlili-
J sahip olduğu ileri sürülebilir.

Tartışma ve Değişim
cinsellik ve toplumsal cin-
l l uller ' ın
ıııye t s orunlarını genişletmesi , queer
kuram olarak bilinen şeyin köşe ta-
ı; ıclır. Butler ' ın görüşleri tartışmayı
ııı ksülenlik ve feminenlik hakkın-
ı J, ıki geleneksel fikirlerden uzaklaştı­
ı .ı ı ak daha geniş çerçevede cinsellik
vı loplumsal cinsel kimliği tartış-
ı ııoya açmasının yanı sıra cinsellik
ı ılgılar ımızın bizim asli bir parçamız altında Foucault'nun iktidar ve top- de eleştiriler getirilmiştir. Fakat But-
olmaktan ziyade toplumsal olarak lumda iktidarın kullanılmasına iliş­ ler'ın takipçileri onu eleştirenlerden
ı; ı . k illendirildiğini göstermiştir. But- kin görüşleri yatar. Belirli davranış ­ fazladır ve sosyolojideki toplumsal
lı ıı aynı zamanda politik aktivisttir ların tekrar tekrar gerçekleştirilmesi cinsiyet ve cinsellik alanı onun kap-
vıı loplumsal cinsiyet kuramlarının yalnızca cinsel kimliğimizi değil, samı genişletmesinden çok fazla et-
aynı zamanda tüm sosyal ve siyasi kilenmiştir. İster onun çalışmaları­
bakışımızı şekillendirir . Butler, ka- nın bir sonucu olsun ister sadece
sıtlı olarak yeni ve yıkıcı şekillerde aynı döneme denk düşmüş olsun,

''
hareket ederek statükonun diğer bo- Batı toplumunda cinselliğin farklı
yutlarına meydan okuyabileceğimizi şekillerine karşı tutumlar gittikçe
savunur. özgürleşmiştir. Aynı cinsten çiftler

Drag queen, toplumsal Butler, başta Amerikalı aydın ve LGBTI sorunları ana akım ve po-
cinsiyetin üretildiği taklit Martha Nussbaum gibi feminist dü- püler kültürde bazı yerlerde neredey-
yapısını eleştirdiği. . . ve şünürlerden olmak üzere yoğun eleş­ se hiç tartışılmadan kabul görmüş­
heteroseksüelliğin doğallık tirilerle karşılaşmıştır. Bazıları But- tür ve bireysel cinsel kimliklerimizi
ler'ın toplumun cinsel normlarını yönlendiren "cinsiyet eylemlerinin"
ıddiasına karşı geldiği ölçüde
yıkıcıdır.
taklit edenlerde özgür irade bulun- doğası değişmiştir . Fakat kültürel
madığını ima ettiğini, ama bu geleneklerin kısıtlayıcı olmaya de-
.Judith Butler
normların rahatsızlık duyanlar tara- vam ettiği ve rejimlerin eşcinsel ol-
fından sık sık çiğnendiğini ileri sür- mayan gündemleri katı bir biçimde

''
müştür. Birçok postmodern düşünür dayattığı ülkelerde katı cinsel norm-
gibi onun yazılarının da karmaşık lara uymayanların etkisi çok daha
bir tarzda olduğu için temelde basit büyüktür ve yıkıcılığın etkisini çok
olan bazı fikirleri perdelediği yönün- daha net bir biçimde gösterir.
64 GİRİŞ
Max Weber, etnik Richard Sennett,
Harriet Martineau, Kari Marx ve grupların biyolojik İnsan Hakları Jonathan Cobb'la
ABD ve Britanya'da Friedrich Engels, farklılıklardan ziyade Evrensel birlikte The Hidden
kadınlara , işçi Komünist sosyal olarak özgün Bildirgesi, Injuries of Class adlı
ve siyahlara
sınıfına Manifesto' da dünya görüşlerine Birleşmiş Milletler kitapta sınıf
uygulanan adaletsiz sosyalist devrim göre ayrıldığını ileri Genel Kurulunda bilincinin negatif
yaklaşımı vurgular. çağrısı yapar. sürer. kabul 00.ilir. sonuçlarını inceler.

1830'LAR VE 40'LAR
i
1848 1906
1 i
1948 1972
1
1845 1903 1920 1964

1
Friedrich Engels, 1844
Yılında İngiltere' de İşçi
t
W. E. B. Du Bois, The
Souls of Black Folk adlı
t
Max Weber zenginlik,
sosyal statü ve siyasi
l
ABD Yurttaş Hakları
Kanunu ırk, renk, din,
cinsiyet veya ulusal
Sınıfının Koşulu adlı kitabında Afro- güce dayalı toplumsal
kitabında işçi sınıfının Amerikalılara karşı katmanlaşmanın Üç köken temelinde
uğradığı baskı ve toplumsal olarak Sınıfı Sistemi ayrımcılığı
sömürüyü açıklar. oluşturulmuş ırkçı kuramını ortaya koyar. yasaklar.
önyargıyı açıklar.

ydınlanma fikirleri ve itibariyle birçok düşünür bu görmüştür. Daha sonraki

A Sanayi Devriminin
teknolojik yeniliklerinden
doğan modernite, daha çok
ilerlemenin bir maliyeti olduğunu
ve vaatlerden bazılarının
tutulmadığını fark etmeye
sosyologlar da sosyal eşitsizliğin
sınıf sisteminde ortaya çıktığını
kabul etmekle birlikte
zenginliğin yanı sıra daha adil bir başlamıştır. Modern sanayi katmanlaşmanın daha karmaşık
toplum vaadi de sunmuştur. toplumu daha adil hale gelmek olduğunu ileri sürmüştür. Örneğin
Avrupa' da en azından yerine yeni eşitsizlikler üretmiştir. Max Weber ekonomik koşulun yanı
hükümdarların mutlak iktidarı, Atölye ve fabrika sahipleri sıra statü ve siyasi duruşun da rol
aristokrasi ve Kilise'ye meydan tarafından sömürülen işçi sınıfının oynadığını savunmuştur. Sınıf
okunmuştur ; rasyonel ve bilimsel ortaya çıkışını gören Friedrich algıları ve sınıf bilinci sorunu,
düşünce eski dogmaların itibarını Engels, yeni sosyal düzeni ilk Pierre Bourdieu tarafından
sarsmıştır. Aynı zamanda inceleyenler arasındadır. Kar! açıklanan "habitus" kavramını da
teknolojideki ilerlemeler birçok işte Marx'la birlikte bu sınıfa içeren eşitsizliğin süregelen
makineleşmeyi getirmiş ve yeni uygulanan baskının sanayileşmeyi sosyolojik incelemesinin odağa
sanayiler doğurmuştur. Bu teşvik eden ve besleyen haline gelmiştir.
zenginliği artırmış ve insanların kapitalizmin sonucu olduğunu
çalışma hayatlarına ilerleme tespit etmiştir. Irksal Baskı
umudunu getirmiştir. Marx ve Engels, sanayi Engels ve Marx sınıflar arasındaki
toplumunun sosyal problemlerini ekonomik eşitsizliğe yoğunlaşırken,
Sınıf Bilinci maddi, ekonomik açıdan ele almış diğerleri sosyal adaletsizlikten
Modern sanayileşmiş
toplum ve eşitsizliği işçi sınıfı (proletarya) mustarip olanın sadece çalışan
yerleştikçebeklenen ütopik düş ve kapitalist sınıf (burjuvazi) sınıflar olmadığını fark etmiştir.
olmadığı açığa çıkmıştır . 19. yüzyıl arasındaki bölünme olarak Harriet Martineau, Aydınlanmanın
SOSYAL EŞİTSİZLİKLER 65
Elijah Anderson, A Place Pierre Bourdieu, Paul Gilroy'un There Ain't no
on the Corner: A Study of Distinction: A Social Black in the Union Jack kitabı Sylvia Walby, Theorizing
Black Street Corner Men Critique of the sabit bir ulusal kimlik, etnisite Patriarchy adlı kitabında
s iyah
adlı kitabında Judgment of Taste adlı veya kültüre ilişkin fikirlerin kadınların sömürüldüğü
olmanın lekesini ve kitabında "habitus" ırkçılığı besleyebileceğini ataerkil sosyal
gettoyla bağlantısını yani bir sosyal gruba ve terk edilmesi gerektiğini yapıları ve sistemleri
araştırmaya başlar. aidiyet hissini açıklar. ileri sürer. tanımlar.

1978
i i
1979
j
1987
i
1990
1978 1979 1984 1987 2009

l
a dlı kitabında Batı
l
IO:clward Said, Oryantalizm Peter Townsend, Poverty
in the United Kingdom
t
beli hooks Feminist
Theory: From Margin to
l
R. W. Connell, Gender
and Power adlı
t
Richard Wilkinson
ve Kate Pickett,
ıhınyasında halen egemen adlı kitabında Center adlı kitabında kitabında birçok şeyin
olduğunu söylediği yoksulluğun mutlak baskı türlerinin maskülenliğin ataerkil zenginlik değil
basmakalıp Doğu değil göreceli olarak -kadınlar, ırk ve toplumu pekiştiren bir sosyal eşitlikten
y argısına meydan okur. tanımlanması sınıf- bağlantılı sosyal yapı olduğunu etkilendiğini ileri
gerektiğini ileri sürer. olduğunu savunur. söyler. sürer.

ııı;ıt haklar ideali ve modern toplu- süren önyargılarla da karşılaşmıştır. esasen ataerkil kalan toplumlarda
ınun gerçekliği arasındaki uçurumu W. E. B. Du Bois gibi sosyologlar adaletsizlikle karşılaşmıştır.
vurgulamıştır. Martineau'nun köle- ağırlıklı olarak beyaz Avrupalı "Birinci dalga" feminizmin
lıkle karşılaştığı ABD' deki dene- sanayi toplumlarında etnik kadınlara oy hakkı kazanması
yıınleri, özgürlük idealleriyle kuru- grupların konumunu incelemiştir yüzyılı aşkın bir süre almıştır ve
lı111 bir demokraside bile bazı ve 20. yüzyılda dikkatler ırk ve İkinci Dünya Savaşından kısa bir
ı fi upların -kadınlar, etnik azınlıklar sosyal eşitsizlik arasındaki süre sonra başlayan ikinci dalganın
vn ça lışan sınıflar- toplumun şekil­ bağlantılara odaklanmıştır. Elijah görevi toplumsal cinsiyete dayalı
lı ınd ir ilmesine katılmaktan alıkon- Anderson siyahlar ve "getto" sosyal adaletsizliği incelemek ve
ı lıığ unu göstermiştir. kavramıyla ilişkilendirilmelerini bunun üstesinden gelmek
Martineau'nun bu farklı baskıtür- incelemeye başlamıştır; Edward olmuştur.
lı ıı ı a rasında bağlantı kurması 150 Said Batılıların negatif "Doğu" Sylvia Waly, kadınların sürekli
yıl sonra bel! hooks tarafından yeni- algılarını tahlil etmiştir ve Paul baskıya maruz kalmasının
ılnn ele alınmıştır. Gilroy gibi İngiliz sosyologlar temelindeki ekonomik ve siyasi
Kölelik sonunda kaldırılsa bile modern çok kültürlü toplumlarda faktörleri incelemek yerine
ı ıı .ıç ek özgürleşme ırkçılığın ortadan kaldırılmasının toplumun ataerkil yapısını sürdüren
ı. ı ı ına mlanmamıştır;
oy hakkı yollarını araştırmıştır. sosyal sistemlerin kapsamlı bir
ı..ınınmayan siyahların siyasetin tahlilini önermiştir. R. W. Connell
ı l ışında tutulması ABD' de 20. Cinsel Eşitsizlik ataerkil toplumun kavramını
yıızy ıla kadar devam etmiştir. ABD Benzer bir biçimde kadınlar da pekiştiren maskülenliğin
vıı Avrupa' daki siyahlar köleliğin ve siyasi oy hakkı için mücadele geleneksel algılarının -toplumsal
Avrupa'nın sömürgeciliğinin bir etmiştir, ama bundan sonra bile 20. olarak oluşturulan formlarının­
l rnlmtısı olarak günümüze dek yüzyıl boyunca ve günümüze kadar egemenliğine dikkat çekmiştir.
66

BURJUVAZİYİ ~ÇIKÇA
TOPLUMSAL CiNAYETLE
İTHAM · EDİYORUM
FRIEDRICH ENGELS (1820-1895)

842'den 1844'e kadar !oyu değiştirmek elinde olmasına

YAKLAŞIM
Sınıf Sömürüsü
1 İngiltere' de yaşayan Alman
filozof Friedrich Engels, sana-
yileşmenin işçiler ve çocukları üze-
rağmen işçilerin erken ölümlerin-
deki kendi rolünü görmezden geldi-
ğini ileri sürmüş ve "toplumsal
rindeki yıkıcı etkilerini bizzat gör- cinayet" suçlamasını dile getirmiş-
ÖNEMLİ TARİHLER müştür. Burjuvazi veya kapitalist tir.
1760 "Hareketli mekik" sınıfın kasıtlı olarak işçilerin "zor 1840'larda İngiltere dünyanın
dokuma makinesi İngiltere' de koşullarda ve sefalet içinde" yaşa­ atölyesi olarak görülmüştür; Sanayi
tekstil imalatını değiştirdiğin­ masına yol açtığını ve bu meselede Devriminin merkezinde benzersiz
de Sanayi Devrimi başlar. başka zahmete katlanmadığını bir konuma sahip olmuştur. Engels,
söylemiştir. Burjuvazinin bu tab- İngiliz sivil toplumunun tümünü
1830'lar- 40'lar İngiliz demir
yolu sistemi hızla genişleyerek
insanların, ürünleri ve serma-
yenin kolayca hareket etmesi- 1840'larda Manchester'da işçi sınıfı sokaklarındaki ölüm oranı
ne olanak tanır. "birinci sınıf" sokaklarındakinden yüzde 68 daha fazlaydı.

1844 Graham Fabrika Kanunu,


Büyük Britanya' da fabrikalarda
asgari çalışma yaşını sekize
indirir. Burjuva toplumu işçileri sağlıksız yaşam koşulları, güvensiz
ücretler, fiziksel ve zihinsel tükenmişliğe mahkum etmiştir.
1848 Marx ve Engels, Komü-
nist Manifesto'yu yayımlar.

1892 James Keir Hardie,


Britanya parlamentosuna
seçilen ilk sosyalist olur. Toplum insanları doğal sebeplerden olmayan ve
erken bir ölüme sürüklüyorsa bu cinayettir.
1900 Britanya' da işçilerin ve
sendikacıların çıkarlarını
temsil etmek için İşçi Partisi
kurulur.
SOSYAL EŞİTSİZLİKLER 67
Ayrıca bkz.: Kari Marx 28-31 • Peter Townsend 74 • Richard Sennett 84-87 • Max Weber 220-23 •
Harry Braverman 226-31 • Robert Blauner 232-33

farklılaştıran kapsamlı
ama sessiz kolera salgınları patlak vermiştir. tan ölür. İşçiler, Engels'in açıkladı­
bir dönüşüme uğradığını gözlemle- İşçiler tek odalı kulübelerde veya ğına göre, ihtiyaç duydukları şeyleri
m iştir. mülk sahiplerinin parasını korumak -sağlıklı yaşam koşulları , iş güven-
Sanayileşme fiyatları düşürdüğü için kazılmış hendekler boyunca cesi ve makul ücret- "onun yaşa­
ıçin daha pahalı olan el işi ürünler inşa edilen nemli evlerin kilerle- ması veya ölmesine karar verebile-
daha az talep edilmiştir; çalışanlar rinde yaşamıştır. Engels'e göre cek olan" burjuvaziden elde
zorlu koşulların ve mali güvensizli- "İngiltere'nin ikinci büyük kenti, edebilir.Engels bu sömürücü, ser-
(Jin hüküm sürdüğü şehirlere göç dünyanın ilk üretim kenti" maye sahibi sınıfın işçilerin koşul­
otmiş tir. Sanayileşmiş , kapitalist Manchester' da işçilerin yaşama larını değiştirmek için derhal
l konomi ani bir yükseliş ve düşüş koşulları her türlü temizlik ve sağlık önlemler alması ve bütün bir sosyal
y ş amış ; işçiler hızla işlerini kay- ölçütünün uzağındadır. sınıfın umursamazca katledilmesi-
!> tmişlerdir. Bu esnada burjuvazi Proletarya kazalara veya hava nin önüne geçilmesi gerektiğini
ıı-,;çilere harcanabilir emek olarak koşullarına karşı hiçbir koruma ısrarla dile getirmiştir.
c1 vranarak daha da zenginleşmiş­ sağlamayan ucuz iş kıyafetleri giye-
Lı r. rek tükenme noktasına kadar çalı ş­
tırılmıştır ve çürümüş et, solmuş
Sanayileşmenin Mirası sebzeler, sabun üreten firmaların
l•:ngels'in ilk kitabı 1844 Yılında ihtiyaç fazlası "şeker" ve toprakla
lııgiltere'de İşçi Sınıfının Koşulu karıştırılmış kakao gibi burjuvazi-
ıı;çilerin veya proletaryanın nin tarafından reddedilmiş gıdalar
M nchester, Londra, Dublin ve d ı şında hiçbir şey alamamış tır.
J•:ciinburgh'taki korkunç yaşam İş olmadığında ve ücretler düş­
l mş ullarını betimlemiş ve tüm bu tüğünde bu zayıf diyet bile olanak-
l<e ntlerde benzer koşullara rastla- s ı z hale gelmiş ve birçok işçi ve
ı ıı ıştır. Pis sokakların idrar ve dışkı ailesi açlık çekmeye başlamıştır .
l ı ı rikintileriyle dolu olduğunu, Bu da hastalıklara yol açmıştır ve
1840'larda İngiltere'deki işçi sınıfı
ı . ıba khanelerdeki hayvan leşlerin­ çalışılacak işler çıksa bile artık
aileleri endüstriyel kapitalizmin
de n pis kokuların yayıldığını bildir- çalışamaz hale gelmişlerdir. etkileri nedeniyle sosyal yoksunluk, felç
ııı ıştir. Aralıksız verem ve tifüs Doktorların ücreti çok yüksektir ve edici mali dengesizlik ve korkunç
lı. ıstalıklarının beraberinde yaygın çoğu zaman tüm aile fertleri açlık- hastalıklarla boğuşmuştur.

Friedricb Engels Siyaset kuramcısı ve filozof destekçisi olmuştur. Birlikte


Friedrich Engels 1820 yılında Komünist Manifesto'yu yazmış­
Almanya'da doğmuştur. Alman bir lar ve 1883 yılında Marx'ın
sanayici olan babası Engels'in ölümüne dek çalışmışlardır.
okula gitmek veya aile işinde Engels daha sonra kendi başına
çalışmaktaki isteksizliğine karşı yazdığı birçok kitap ve makale-
çıkmıştır. Delikanlılığında Friedri- nin yanı sıra Kapital'in (Das
ch Oswald takma adıyla makaleler Kapital)' ikinci ve üçüncü ciltleri-
yazmış ve sol entelektüeller ni tamamlamıştır.
arasına katılmıştır.
İngiltere'de Manchester Önemli eserleri
kentinde ailesine ait bir fabrikada
kısa süre çalıştıktan sonra komü- 1845 1844 Yılında İngiltere'de
nizme ilgi duymaya başlamıştır. İşçi Sınıfının Koşulu
1844 yılında Paris'e giderek Karl 1848 Komünist Manifesto
Marx'la tanışmış ve onun hem 1884 Ailenin, Özel Mülkiyetin ve
çalışma arkadaşı hem de mali Devletin Kökeni
••
20. YUZYILIN il

IRK il il

W. E. B. DU BOIS (1868-1963)
70 W. E. B. DU BOIS

KISACA
Amerikan İç Savaşı Güney' de köleleri özgürleştirmiştir.
YAKLAŞIM
Irk ve Etnisite
ÖNEMLİ TARİHLER
1857 ABD Başyargıcı Roger B.
Taney, beyazlardan daha aşağı
oldukları için siyahlara Hükümet özgürleşen kölelere okullar, ev sahipliği, bankacılık
vatandaşlık ve dolayısıyla sistemi ve adli yardım hakları sunmuştur ...
yasalar karşısında eşit koruma
verilemeyeceğini söyleyerek
köle Dred Scott'ın özgürlük
dilekçesi aleyhine hüküm
verir.
. .. ama bu beyazların düşmanlığını artırmıştır.
1906 Max Weber, etnik
grupları biyolojik özelliklerin
değil , paylaşılan algılar ve
ortak geleneklerin ayırdığını
söyler.
1954 ABD' de "Brown ve Siyahlar hukuken özgürdür, ama ırksal önyargı onları "toplumun
Eğitim Kurulu" davasında köleleri" yapmıştır.
siyah ve beyaz çocuklar için
"ayrı ama eşit " okulların
kurulması anayasaya aykırı
bulunur.
1964 Yurttaş Hakları Kanunu
ırk ayrımını yasadışı ilan eder
ve ırk, renk, din veya cinsiyete
dayalı ayrı mcılığa son verir.

9. yüzyılınsonuna doğru A- ling to talk about race explicitly, perspektifleri arasındaki süregelen

1 merikalı toplumsal reformcu


ve özgürlüğüne kavuşmuş
köle Frederick Douglass, ABD' de si-
choosing instead to act out prejudi-
ce in various ways. But what they
really want to know is this: "How
ayrıma dikkat çekerek "20. yüzyılın
probleminin renk engeli olduğu" so-
nucuna ulaşır.
yahlara karşı devam eden önyargı­ does it feel to be a problem?" Du Bois incelemesine hiçbir be-
ya dikkat çekmiştir. Siyahların ar- 1903'te W. E. B. Du Bois Siyah yazın ırk hakkında açıkça konuşmak
tık bireylere ait olmasalar da her şe­ İnsanların Ruhları adlı kitabında istemediğine , bunun yerine önyargı­
ye rağmen toplumun köleleri haline renk engeli fikrini araştırmıştır. E- ortaya koydu-
sını çeşitli şekillerde
getirildiğini ileri sürmüştür. İşye­ debi, sosyolojik ve siyasi bir sınır i- ğuna işaret ederek başlar. Fakat as-
rinde, oy sandığında, mahkemeler- şareti olan bu kitap, Güney' de siyah lında bilmek istedikleri şey şudur :
de ve gündelik hayatta beyaz ege- ve beyaz ların fiziksel, ekonomik ve "Problem olmak nasıl bir duygu?"
menliğini sağlayan "bu önyargı ve siyasi ilişkileri bakımından Afro-A- Du Bois bu sonunun yanıtının ve-
bu renk engelinin" köleliğin derin- merikalıların Amerikan İç Savaşı ve rilemeyeceğini düşünür, çünkü yal-
liklerinden geldiğini söylemiştir. sonrasından 1900'lerin başına ka- nızca beyazların perspektifinden bir
Du Bois begins his study by poin- darki değişen konumunu inceler. anlam ifade eder; siyahlar kendilerini
ting out that no white person is wil- Siyahlar ve beyazların fırsatları ve "problem" olarak görmez. Du Bois da-
SOSYAL EŞİTSİZLİKLER 71
Ayrıca bkz.: Harriet Martineau 26- 27 •Faul Gilroy 75 • Edward Said 80-81 • Elijah Anderson 82-83 •
beli hooks 90-95 • Stuart Hali 200-01

ha sonra bakış açısındaki bu ikiliğin ki düşünce, iki uzlaşmaz mücadele;


nasıl ortaya çıktığını inceler ve ken- bir siyah bedende iki savaşan ide-
disinin ırkçılıkla ilk kez karşılaşma­ al."

''
sını örnek olarak verir. İlkokuldayken Du Bois, ABD' de siyahların tari-
yeni bir öğrenci Du Bois'ten tebrik hinin, siyahlar ve beyazlar arasın­
ka rtı almak istememiştir; bu olayda daki dış dünyadaki savaşın bir son
"kendisinin başkalarından farklı ol-
Güney'in merkezi paradoksu ucu olan bu içsel çatışmanın tarihi
ırkların sosyal ayrımıdır.
duğu kafasına dank etmiştir" . olduğunu ileri sürer. Siyahların bu
Onları yüreğirıde hissetmiştir, a-
W. E. B. Du Bois ikili bilinci birleştirmek ve gerçek
ma "dev gibi bir perdeyle onların dün- bir Afra-Amerikan ruhunu bulmak

''
yasından ayrıldığının" farkına var- istediğini savunur; bu Amerika'yı
rmştır. İlk başta bundan yılmasa da Afrikalılaştırmak veya "beyaz A-
dünyadaki tüm baş döndürücü fırsat­ merikancılığın deryasına Afrikalı
ım ın siyahlar için değil beyazlar için ruhunu katmak" değildir.
olduğunu görecek kadar büyüyünce
1ıu perdeyi yırtma ihtiyacı hissetmiş­ siyahlar kendilerini aynı anda iki Azad Edilmiş Köleler Bürosu
ı.ır. Bir renk engeli vardır ve kendisi şek ilde görür: Onlara küçümseye- Siyahlar nasıl "problem" haline gel-
qüç, fırsat , saygınlık ve saygının su- rek ve acıyarak bakan beyaz dünya- miştir? Du Bois bu sorunu açıklamak
nulmadığı tarafta durmaktadır. nın yansıması aracılığıyla ve daha içirı ABD' de köleliğin tarihine ve İç
akışkan ve daha az tanımlı olan Savaş'ın dönüm noktasına bakar. Du
Kim lik Krizi kendi benlik algılan aracılığıyla. Bois'e göre kölelik 1861'de başlayan
Du Bois renk engelinin içsel de ol- Bunlar Du Bois'in ikili bilinç adını savaşın asıl nedenidir. Kuzey eyalet-
{luğ unu ileri sürer. Du Bois'e göre verdiği şeyi oluşturur: " ... iki ruh, i- lerirıin Birlik ordusu Güney'e ilerle-

İkili bilinç , Du Bois'in bir benlik algısı


ı ıoliş tirmenin yanı sıra başkalarının gözünde Afro-Amerikalıların
ıınsı lgöründüklerinin de farkına varmak ırksal stereotipi

~oru nda olan Afra-Amerikalıların karşı toplumdaki birçok


k.ırşıya kaldığı özgün "iki-lik" problemini
beyaz tarafından
paylaşılır.
+ııılatmak için kullandığı terimdir. Genç bir
•ııya h doktor olabilir (yukarıda ve sağda) ama
1ınya z toplumun siyah erkekleri tehlikeli ve
ıııhditkar, örneğin suçlu veya getto
ı ıangsterleri olarak (en sağda) kalıba
ııoktuğunun da farkında olmalıdır.
72 W. E. B. DU BOIS
Ulysses S. Grant ve generalleri
Amerikan İç Savaşında at sırtında
ilerliyor. 1868 yılında yeni siyah
seçmenlerin oyları Grant'ın
Cumhuriyetçi başkan olarak
seçilmesinde önemli rol oynam ı ştır

yince köleler orduya katılmak için


kaçmıştır. İlk başta köleler sahipleri-
ne geri gönderilmiştir, ama daha
sonra politika değişmiş ve siyahlar
askeri hizmetlerini sürdürmüştür.
1863 yılında köleler özgür ilan e-
dilmiştir ve hükümet yoksul durum-
daki firari eski kölelere (erkekler, ka-
dınlar ve çocuklar) gıda, kıyafet ve
terk edilmiş araziler sunmak için Sı­
ğınmacılar, Azad Edilmiş Köleler ve
Terk Edilmiş Araziler Dairesini (bir
başka adıyla Azad Edilmiş Köleler inandığı için" bunun bir problem o- kısmı da kaybedilmiştir ve günü-
Dairesi) kurmuştur. Fakat bu daire, larak görüldüğüne dikkat çeker. müzde Zenci tembelliğine dudak
toplumsal yeniden örgütlenmeyle il- Güney' de siyahların eğitimine mu- büken bir ulusun şimdiye dek telafi
gili yeterli donanıma sahip olmayan halefet "kendini küller, aşağılama edemediği bir kayıptır . "
askeri personel tarafından yönetil- ve kanda göstermiştir. " Daire özgür (köle dışı) emek ve
miştir. Aynı zamanda görevin kap- Daire, hukuki sorunlarda da bö- eski kölelerin mülk sahibi olmasına
samı da bir engel teşkil etmiştir : Kö- lünme yaratmıştır. Du Bois'e göre dayalı bir sistem geliştirmiş , siyah-
lelerirı çalıştırıldığı yerlerirı eski kö- Daire kendi mahkemeleri "alt başlık ların mahkemelerde özgür insanlar
lelere devredilmesi vaadi 320.000 üste çıkarılmak için" kullanılmıştır; olarak kabul görmesini sağlamış ve
hektar arazinin etkilendiği ortaya bir başka deyişle siyah davacılar ortak okullar kurmuştur. Dairenin
çıkınca "uçup gitmiştir. " kollanmıştır. Bu süreçte hukuk en büyük başarısızlığı ise eski köle
Daire'nin en büyük başarıların­ mahkemeleri çoğu zaman eski köle sahipleri ve eski köleler arasında iyi
dan biri Güney' deki tüm çocuklar i- sahiplerine yardım etmiştir. Du Bo- niyetin tesis edilememesi olmuştur;
çin özgür okulları sağlamak olmuş­ is, beyazların Daire'nin mahkeme- tam tersine düşmanlığı artırmıştır .
tur. Du Bois, "Güney eğitimli bir leri tarafından "aleyhte kararlar ve Renk engeli kalmıştır ama eskiden
Zenci 'nin tehlikeli Zenci olduğuna hacizlerle karşılaştığını, hapsedildi- olduğu açıkça değil daha örtülü yol-
ğini ve tekrar tekrar cezalandırıldı­ lardan varlığını sürdürmektedir.
ğını, " öte yandan siyahların öfkeli
ve intikam peşindeki beyazlar tara- Uzlaşı veya Çalkantı?

''
fından tehdit edildiğini , dövüldü- Rekonstrüksiyon olarak bilinen sa-
ğünü, tecavüze uğradığını ve katle- vaş sonrası dönemin ardından yeni
dildiğini açıklar. kazanılan siyah haklarının bazıları
Kölelik gitmiş, ama gölgesi
Daire eski köle erkek ve kadınla­ kaybedilmeye başlamıştır. ABD' deki
kalmıştır ... cumhuriyetin tüm
rın birikimlerini işletmek için 1865 bir hukuk davasında (Plessy ve Fer-
kesimlerinin ahlaki
yılında Freedman's Bank adında bir guson, 1896) verilen hüküm, kamu-
atmosferini zehirlemektedir. banka da kurmuştur . Bu inisiyatif sal alanlarda ayrımcılığı müsaade e-
Frederick Douglass yetersizlik nedeniyle başarısız ol- dilebilir hale getirmiştir ve Gü-
Amerikalı toplumsal reformcu
(c.1818- 1895) muştur ve banka azad edilmiş köle- ney' de 1954'teki Brown ve Eğitim
lerin dolarlarını beraberinde götüre- Kurulu davasına kadar varlığını sür-

''
rek batmıştır. Du Bois bunun kay- dürecek bir ırk ayrımı modelini yer-
bın en küçüğü olduğunu söyler; leştirmiştir. Modernitenin neden ol-
çünkü "bütün kazanç umudu ve in- duğu anksiyete, linçleri de içeren
sana duyulan inancın büyük bir ırkçı şiddetteki yükselişin berabe-
SOSYAL EŞiTSiZLİKLER 73
rinde Ku Klux Klanın ve beyazların Renk Engelini Genelleştir­ üyelerinden biridir. Görüşleri her
üstün olduğunu savunan nativist mek yerdeki Afrika kökenli insanların il-
yaklaşımının yeniden doğuşunu da 1949 yılında Du Bois Folonya'da nü- gisini çekmiştir ve 1920'lerde Fran-
tetiklemiştir. fusun üçte ikisinin Nazi işgali sıra­ sa' da Faris şehrinde Fan-Afrika Bir-
1895 yılında Afra-Amerikalı si- sında öldürüldüğü ve şehrin yüzde liğinin kurulmasına katkıda bulun-
yasetçi Booker T. Washington "At- 85'inin yıkıldığı Varşova Gettosunu muş ve dünya çapında bir dizi
lanta Uzlaşması " olarak bilinen bir ziyaret etmiştir. Deneyimi karşısın­ pan-Afrika kongresi düzenlemiştir.
konuşma yapmıştır. Bu konuşma­ da şoke olmuştur ve bu deneyimin Fakat 1900'lerde Afrikalı ruhu hak-
s ında siyahların sabırlı olması, be- kendisine "Zenci problemine dair kında yazarken gerçek ve birleşik
yaz orta sınıf ölçütlerini benimse- daha bütünlüklü bir anlayış" sun- bir Afra-Amerikalı ruhunu elde et-
mesi ve kendi değerini göstermek i- duğunu söylemiştir. Böylesine mut- mek için gerekli koşulların henüz
çin kişisel gelişim ve eğitim yoluyla lak bir yıkım ve tahribatla karşıla­ olgunlaşmadığını ifade etmiştir.
kendi kendini geliştirmeyi amaçla- şan ve bunun ırkçı ayrım ve şidde­ Du Bois saha çalışmasının siste-
ması gerektiğini ifade etmiştir. E- tin doğrudan bir sonucu olduğunu matik yöntemlerini daha önce ihmal
konomik haklar ve yasal adalet kar- bilen Du Bois renk engeli tahlilini edilen araştırma alanlarına uygula-
şı lığında siyasi haklardan vazgeç- gözden geçirmiş ve bunu her kültü- mıştır. Siyahların hayatlarının ayrın­
menin uzun vadede sosyal değişi­ rel veya etnik grubun başına gele- tılarını listelemek için deneysel veri-
mi getirmesinin daha muhtemel ol- bilecek bir fenomen olarak nitelen- leri kullanması, yaygın klişeleri yok
duğunu ileri sürmüştür. Bu uzlaş­ dirmiştir. 1952 yılında Jewish Life etmesine imkan tanımıştır. Örneğin
macı duruş dönemin egemen ideo- dergisinde yayımlanan Zenci ve kent hayatının Afra-Amerikalılar ü-
lojisi haline gelmiştir. Varşova Gettosu adlı makalesinde zerindeki etkilerine dair zengin veri-
Du Bois buna şiddetle karşı çık­ şunları yazar: "Irk problemi ... renk, len sunduğu The Philadelphia Negro
mıştır ve Siyah İnsanların Ruhları fizik , inanç ve statünün ötesine ge- (1899) adlı kitabı, suçun doğuştan
ndlı kitabında siyahların tüm yurt- çer ve ... nefret ve önyargı mesele- gelen bir özellikten kaynaklanmadı­
L şlık haklarına hemen kavuşmayı sidir." Bu nedenle önemli olan renk- ğını, çevrenin bir ürünü olduğunu
l>eklemeseler de hakların "gönüllü o- ten çok her grup veya toplumda ay- ortaya koyar. Öncü sosyolojik araş­
larak feragat ederek" elde edileme- rım ve nefreti ifade etmek için kul- tırmaları ve düşünceleri, Dr. Martin
yec eğinden de emin olduğunu ifade lanılabilen "engel" önem taşır. Luther King, Jr. gibi isimlerin de a-
oLmiştir. Du Bois ırkçılık ve ayrımcı- ralarında bulunduğu seçkin insan
1ığı sosyal bilimler aracılığıyla orta- Aktivist ve Aydın hakları liderleri üzerinde büyük bir
< lan kaldırmayı umut etmiştir, ama Du Bois, NAACF (Renkli İnsanların etki yaratmıştır. Du Bois, 20. yüzyı­
~;onunda tek etkili stratejinin siyasi İlerlemesi İçin Ulusal Birlik) adında­ lın en önemli sosyologlarından biri
ııptas yon olduğuna inanmıştır . ki insan hakları derneğinin kurucu olarak kabul edilir.

W. E. B. Du Bois William Edward Burghardt Du 1944'e kadar sosyoloji


Bois sosyolog, tarihçi, filozof ve bölümünün başında yer almıştır.
siyasi liderdir. ABD'de 1961 yılında Encyclopedia
Massachusetts'te İç Savaşın sona Africana üzerinde çalışmak için
ermesinden üç yıl sonra dünyaya Afrika'da Gana'ya gitmiş, ama
gelmiştir. iki yıl sonra ölmüştür. Sayısız
Liseden mezun olduktan sonra kitap, makale ve deneme yazmış
Nashville'deki Fisk Üniversitesi ve ve dört dergi kurup yönetmiştir.
Almanya'da Max Weber'le
tanıştığı Berlin Üniversitesinde Önemli eserleri
eğitim almıştır. 1895 yılında
Harvard Üniversitesinde tarih 1903 Siyah İnsanların Ruhları
doktorasını tamamlayınca doktora 1920 Karanlıksu : Peçenin
sahibi ilk Afra-Amerikalı olmuştur. Ardındaki Sesler
1897'den 1910'a kadar Atlanta 1939 Siyah İnsanlar: O Zamanlar
Üniversitesinde ekonomi ve tarih ve Şimdi
dersleri vermiştir ve 1934'ten
74

YOKSULLAR OLAGAN YASAM


MOQEL~ERİ, ~ÖRENEKL~R VE
ETKiNLiKLERiN DIŞINDA
BIRAKILIR ·-
PETEK TOWNSEND (1928-2009)

oksulluk, 20. yüzyılınba- Fakat 1979'da İngiliz sosyolog


KISACA
YAKLAŞIM
Göreli Yoksulluk
Y şında yardımsever Seebo-
hm Rowntree tarafından
"toplam kazancın sadece fiziksel
Peter Townseed "yoksulluğun"
mutlak terimler üzerinden değil ,
göreli yoksunluk üzerinden tanım­
verimliliğin sürdürülmesi için ge- lanması gerektiğini söylemiştir. Her
ÖNEMLİ TARİHLER rekli asgari ihtiyaçları karşılamaya toplumun yaşam koşulları, beslen-
1776 İskoç ekonomist Adam yetmemesi" hali olarak tanımlan­ me, imkanlar ve insanların katılabi­
Smith yaşam gereksinimleri- mıştır . Bu, hükümetler tarafından leceği etkinliklerin türü bakımın­

nin "ülkenin göreneğine göre bir kişinin gıda, kira, yakıt ve kıya­ dan ortalama bir seviyeye sahip ol-
en düşük seviyede bile olsa fet gibi temel ihtiyaçlarının maliye- duğuna dikkat çekmiştir. Birey ve-
itibarlı insanların onsuz
tini belirlemek için kullanılan "as- ya aile bunları elde edebilecek kay-
itibarsız hale geleceği " her
gari geçim düzeyi" tanımıdır. naklara sahip değilse, maddi olarak
yoksun olmalarının haricinde nor-
şeyi kapsadığını söyler.
mal hayattan sosyal olarak dışlanır.
1901 İngiliz sosyolog Seebohm Zayıf yetenekler veya kötü sağlık
Rowntree, Poverty: A Study of gibi başka faktörlerin de hesaba ka-
Town Life adlı kitabını t ılması gerekir.
yayımlar . Yoksul Çocuklar Eylem Grubu-
nun kurucularından önde gelen bir
1979 Peter Townsend , Poverty
kampanyacı olan Townsend, yok-
in the United Kingdom adlı
sulluğun refah içindeki toplumlarda
kitabını yayımlar.
sürekli azaldığının varsayıldığına i-
1999 İngiliz hükümeti şaret etmiştir. Fakat toplumun üst
Britanya Yoksulluk ve Sosyal ve alt seviyelerindekiler arasındaki
Dışlanma Araştırma sını artan gelir uçurumuna dikkat çek-
gerçekleştirir. Britanya'daki gıda bankaları son yıl- miş ve daha varlıklı hale gelen bir
!arda çok rağbet görmüştür. Bunlar temel ülkenin gelir dağılımı belirgin bir
2013 Fransız ekonomist ihLiyaçları karşılar, ama çoğu zurnan in- biçimde eşitsizse yoksul insanların
Thomas Piketty, Capital in the sanların sahip olmasının artık normal gö- sayısının kaçınılmaz olarak artaca-
21st Century adlı kitabını rüldüğü zorunlu olmayan gıdaları da içeri . ğını söylemiştir.
yayımlayarak yirmi ülkedeki
aşırı gelir eşitsizliğini
belgeler. Ayrıca bkz.: Kari Marx 28-31 • Friedrich Engels 66- 67 • Richard Sennett 84-87
SOSYAL EŞİTSiZLİKLER 75

İNGİLİZ
BAYRAÖINDA
SİYAH OLMAYACAK
PAUL GILROY (1956- )

• ngiliz sosyolog Paul Gilroy, ramdan öte bir şey olmadığını söy-
KISACA
YAKLAŞIM
Irkçılık
1 There Ain't No Black in the
Union Jack adlı kitabında 20.
yüzyılda Britanya' daki ırkçılığa
ler. Bazı sosyologlar "etnisite" veya
"kültür" tartışmasını önerirken,
Gilroy tüm bu fikirleri terk etmemiz
odaklanır. 1970'lerde Britanyanın gerektiğini savunur. Hangi terimi
ÖNEMLİ TARİHLER neredeyse saplantılı bir biçimde kullanırsak kullanalım , "doğal "
18-19. yüzyıllar Biyolojiye da- "ulusal çöküş " kaygılarına kapıldı­ kategorilere ilişkin sahte bir fikir
yalı ırk fikirleri kölelik ve sömür- ğına işaret eder. Birçok yorumcu yaratmış oluruz; benzeşmeyen
ge ciliği meşrulaştırmak için bunu "homojen ve devamlılık arz insanları farklı gruplara yerleştir­
kullanılır. eden ulusal soyun seyreltilmesine" mek "onlar" ve "biz" arasında bir
ve özellikle de Gilroy 'un söylediğine ayrıma yol açar.
1940'lar Nazi partisi siyasi e-
göre siyahların Britanya'ya gelişine
şitsizliği meşrulaştırmak için
bağlamıştır .. lrkoloji
" ırk"ı kullanır ve "ırksal saflık"
Gilroy "Britanyalılık" gibi sabit Gilroy'a göre tüm bu tartışmalar
fikirlerini tanıtır. milliyet kavramlarının kasıtlı olarak bizi " ırkoloji " adını verdiği belirli
1950 UNESCO "ırk"ın sosyal bir ırkçı olmayabi leceğini , ama ırkçı klişeler , önyargılar , imajlar ve

mit olduğunu ilan eder. sonuçlar doğurduğunu vurgular. 20. kimlikleri varsayan bir söylemin
yüzyıl yazarları Britanyalılık kavra- ağına düşürür. Irkçılık karşıtları
1970'ler Michel Foucault, belirli mını tanımlamaya çalışırken her ırkçı düşünürlerin tutumunu tam
asli özelliklerle bağlantılı biyolo- zaman için beyaz bir Britanyalı tersine çevirir ama yine de ırkçılık
Jik ırk fikirlerinin sömürgecilikle hayal etmişlerdir ; siyahlar daima fikrini tamamen ortadan kaldırmayı
birlikte ortaya çıktığını ileri sü- yabancılar olarak görülmüştür. "Irk" başaramaz . Gilroy'un önerdiği
rer. temelinde gerçek ulusal üyeliğe çözüm, ırksal ayrımların
1981 Amerikalı sosyolog Anne kabul edilmemişlerdir ve çoğu kaçınılmaz , doğal bir güç olarak

Wortham, The Other Side of Ra- zaman başka bir yere mensup kabul edilmesini reddetmek ve
cism adlı kitabını yayımlayarak
oldukları varsayılmıştır . bunun yerine " ırkın hiçbir anlam
toplumun "ırkçılık ötesi" bir ko- Gilroy ırk fikrinin tarihsel ve taşımadığı siyasi, ekonomik ve

numa ulaşmasını engelleyen siyasi bir güce sahip olduğunu sosyal sistemleri hayal edebilme
kabullense de bunun sosyal bir yetisini" geliştirmektir."
be ş siyah hareketini tanımlar.
yapı , toplumda yaratılmış bir kav-
1987 Paul Gilroy, There Ain't No
Black in the Union Jack adlı ki- Ayrıca bkz.: Michel Foucault 52- 55; 270- 77 • W. E. B. Du Bois 68- 73 •
tabını yayımlar. Elijah Anderson 82- 83 • bell hooks 90- 95 • Benedict Anderson 202- 03
76
KISACA

Kİ İNİN
YAKLAŞIM
Habitus
ÖNEMLİ TARİHLER
1934 Fransiz sosyolog ve ant-
ropolog Marcel Mauss, Vücut

TO LUMDAKİ
Teknikleri başlıklı makalesinde
Pierre Bourdieu'niin "habitus"
kavramını yeniden detaylan-
dırmasının zeminini yaratır."

1958 Max Weber, "belirli bir

YERİ ALGISI
çevreye ait olmak isteyenler-
den belli yaşam tarzının bekle-
nebileceğini" ileri sürer.

1966 İngiliz tarihçi E. P.


PIERRE BOURDIEU (1930-2002) Thompson, sınıfın "gerçek in-
sanda ve gerçek bir bağlamda
daima vücut bulması gereken
bir ilişki" olduğunu söyler.
2003 Amerikalı kültür kuram-
cısı Nancy Fraser, kapitalist
toplumun birbirini etkileyen iki
üstünlük kurma sistemini
-sınıf yapısı ve statü düzeni-
içerdiğini söyler.

arx'tan Durkheim'a ve

M Weber'den Parsons'a
sosyologlar yapısal olarak
ekonomiye, mülk sahipliğine ve
mali varlıklara bağlı olduğunu
düşündükleri sosyal sınıf
sisteminin nasıl üretildiğini
belirlemek istemiştir.
Fakat 1970'lerde Pierre
Bourdieu, Farklılaşma adlı eserinde
meselenin daha karmaşık olduğunu
ileri sürmüştür : Sosyal sınıfın
sadece ekonomiye göre
tanımlanmadığını, "normalde bu
konumla ilişkili olan sınıf
habitusunun da etkili olduğunu"
ileri sürmüştür. Bu kavram ilk
olarak 13. yüzyıl İtalyan teoloğu
Thomas Aquinas tarafından
SOSYAL EŞİTSİZLİKLER 77
Ayrıca bkz.: Karı Marx 28- 31 •Emile Durkheim 34- 37 • Friedrich Engels 66- 67 • Richard Sennett 84- 87 •
Norbert Elias 180- 81 • Paul Willis 292- 93

kıyafet ve süs tercihleri , sanat, boş


zaman ve eğlence etkinliklerine
bakışları birbirinin aynısıdır.
Habitus bir kişinin algıları, Bireysel benlik, grup
duyguları ve eylemlerini kültürü ve sosyal Bourdieu Fransız üst sınıflarının
bilgilendiren sosyal olarak şiir , felsefe ve siyaset okumaya
kurumlar olan aile ve
iç selleştirilmiş bir dizi düşkün olduğunu ; klasik veya
okulun karşılıklı
eğilimdir. etkileşiminden oluşur. avangart tiyatrolara, müzelere ve
klasik müzik konserlerine
gitmekten hoşlandığını; kamp
yapmak ve dağcılıktan keyif
aldığını tespit etmiştir.
Bourdieu, çalışan sınıflarda
insanların roman ve dergi okumak-
tan, bahisten, müzikhollere ve
butiklere gitmekten, lüks araçlara
Habitus bireyin bilinçdışının
sosyal yapılarla etkileşimi Bu eğilimlerin sergilenmesi sahip olmaktan hoşlandıklarını
aracılığıyla zaman içinde birey ve grubun habitusunu belirlemiştir. Tercihler görece sınır­

yeniden üretilir ve güçlendirir. landırılmıştır ve maliyete göre


evrimleşir. değil, beğeniye göre şekillenmiştir.
Bourdieu, belirli bir sınıfın veya
" sınıf fraksiyonunun" (sınıf alt
kümesinin) üyesi olan kişilerin aynı
"habitus" veya eğilimleri paylaştığı
ı.mtış ılmıştır. Aquinas insanların üyelerine benzer şekillerde için ortak beğenilere sahip oldu-
ı s tediği veya sevdiği şeylerin ve yaşamaya yönelten sosyal olarak ğunu fark etmiştir . Hoşlandıkları ve
lı a reket tarzlarının kendilerini edinilmiş bir dizi vücut bulmuş hoşlanmadıkları şeyler bir şekilde
l ıelirli bir kişi türü olarak eğilim olarak tanımlar. Belli bir aynıdır. Bu ortak habitus farkında­
ı luşü nmelerinden kaynaklandığını sınıftan olan birey bir şeyi lığı onlara ayrı bir yer algısı sun-
ıcl d ia etmiştir : Hepimiz belirli bir "şatafatlı " veya "aşırı" olduğunu muştur; hepsi şu veya bu sınıfa
ııu ılime veya habitusa sahibiz. "bilecektir" ama başka sınıftan bir "uymuştur. "
Bourdieu bu fikri önemli ölçüde kişi aynı şeyi "güzel" veya Habitusun oluşumu ne bireysel
ı ı oliş tirir. Habitusu, bireyleri kendi "büyüleyici" bulacaktır. Bourdieu ne de mevcut çevreden
ı i<ıs yal sınıf gruplarının diğer bir çocuğun bu şeyleri ailesinden
ve daha sonra okul ve
akranlarından öğrendiğini ileri
sürer; bunlar büyüyen çocuğa nasıl

''
konuşacağını ve davranacağını vs
gösterir. Böylece "sosyal düzen
derece derece insanların
Habitus vücuda, biyolojik zihinlerine kazınır . "
bireye yazılmış toplumdur.
Pierre Bourdieu Sınıf Eğilimleri
Bourdieu, 1960'larda Fransa'daki
sınıfsal bölünmeleri araştırırken
Tilki avı, bazı kişilerin habitus veya

''
aynı sınıftan insanların benzer
eğilimlerinin bir sonucu olarak boş za-
kültürel değerler sergilediğini fark ma nlarını değerlendirmek için doğal
etmiştir. Bildikleri ve değer gördüğ ü bir uğraştı r. Ay nı eğilim başka
verdikleri şeyler , konuşma ş ekilleri , etkinlik türlerinin (örneğ in karaoke) ga-
rip karşı la nma s ına yol açar.
78 PIERRE BOURDIEU
Örneğin bir sanat eseri hakkında
görüş bildirmek, başka birinin
konuşmacının kültürel sermayesini
değerlendirmesine ve onun sosyal
sınıfı muhakeme etmesine imkan
tanıyan bilgiler.sunar.

dığı i-çin, sosyal düzeni betimle-


mekte kritik önemdedir.
Bourdieu, habitusun örneğin bir
tablo hakkında ifade edilen, ama
aslında konuşan kişiyi sınıflandıran
"sınıflandırma yargıları" aracılığıyla
açığa çıktığını söyler. Bir kişi tab-
loyu olarak açıklarken diğeri
"hoş"
" modası geçmiş" bulabilir. Bu sanat
eserinin kendisi hakkında çok az
şey söylerken o kişiler ve habitus-
ları hakkında çok daha fazla şey
kaynaklanır;sübjektif zihnin Habitus bireylere "toplumdaki söyler. İnsanlar bu yargıları kendile-
çevresindeki yapılar ve kurumlarla yerlerine" ilişkin benzersiz bir algı rini komşularından ayırmak ve
etkileşimi aracılığıyla oluşturulur . sunar, çünkü içselleştirilmiş benlik kendi sınıflarım belli etmek için
Bireyler belirli bir sosyal sınıf dış dünyanın yapısıyla kusursuz bir kasıtlı olarak kullanır.
grubuna doğar. Bunların her biri biçimde eşleşir. Farklı bir sınıfın İnsanlar ekonomik ve kültürel
belirli bir yaşam tarzına, "alanlarına" (kurumları veya sermayenin yam sıra sosyal serma-
Bourdieu'nün ifadesiyle grubun yapılarına) girerlerse kendilerini yeye de sahip olabilir; bunlar sosyal
habitusuna göre tanımlanır. Her "sudan çıkmış balık" gibi ağlar aracılığıyla kazanılan insan
sosyal sınıf grubu onu hem hissederler ve sürekli hata yaparlar. kaynakları , yani arkadaşlar ve iş
tanımlayan hem de toplumdaki arkadaşlarıdır . Bu ilişkiler karşılıklı
diğer grup habituslarından ayrı Sermayenin Türleri yükümlülük ve güven hissi verir ve
kılan bir grup habitusuna sahiptir. Bourdieu, bireyin habitusunun bir güç ve nüfuz kazandırabilir.
Grubun habitusu, bireyin kişinin sahip olduğu "aktüel olarak Bu sosyal sermaye fikri, birey-
bedensel eğilimleri ve jestlerine de kullanılabilir kaynaklar ve güçler lere sosyal sermayelerini artırma­
kodlanır. Bir kişinin sosyal sınıfı kümesi" olarak yeniden tanımladığı nın yollarım sunan Facebook ve
yürüme, konuşma, gülme, ağlama sermayenin farklı türleri (ekonomik, Linkedin gibi sosyal ağ web sitele-
ve benzeri hareketlerinden - yap- kültürel ve sosyal) ve miktarların­ rinin başarısında görülebilir.
tığı, düşündüğü ve söylediği her dan oluştuğunu ileri sürer.
şeyden- anlaşılabilir. Çoğunlukla Ekonomik sermaye, çok basit bir
belirli bir grup habitusunda doğup ifadeyle, parasal kaynaklar ve mülk-

''
yetiştikleri için bireyler habitusun lere işaret eder. Bir kişinin kültürel
onların düşünme, algılama, hareket sermayesi "kültür oyununu"
etme ve çevrelerindeki dünyayla oynama kapasitesidir: Kitaplarda,
iletişim kurmalarını nasıl hem filmlerde ve tiyatrodaki referansları Bilimsel gözlem, kültürel
mümkün kıldığım hem de sınırlan­ ayırt etmeyi; belirli koşullarda ihtiyaçların yetiştirme ve eğitimin
dırdığını genellikle fark etmez. (örneğin yemek masasındaki davra- ürünü olduğunu gösterir.
Bireyin ait olduğu geniş grubun nışlar ve sohbet) nasıl davranması
Pierre Bourdieu
eğilimlerinin vücut bulması olarak gerektiğini bilmeyi; ne giymesi ve
habitus, insanlara ne tür bir kişi nasıl giyinmesi gerektiğini bilmeyi

''
oldukları ve kendileri gibi insanları ve hatta kimi "hor göreceğini" bil-
ne düşünmesi ve hissetmesi ve ne meyi kapsar. Habitus herhangi bir
tarzda hareket etmesi gerektiği koşulda belirli bir sınıf veya sınıf
hakkında net bir anlayış sunar. fraksiyonun üyesi olmayı tanımla-
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
SOSYAL EŞiTSİZLİKLER 79
Bourdieu, skolastik sermaye (ente- İnsanlar ömürleri boyunca
lektüel bilgi}, dil sermayesi (kimin çeşitli sermaye türlerini kullanır.
konuşma ve sözünü dinletme otori- Aynı zamanda daha fazla güç ve
tesine sahip olduğunu belirleyen sermaye için başkalarıyla nasıl
dile hakim olma) ve siyasi sermaye- rekabet edebileceklerini hesap
nin (siyaset dünyasındaki statü) de ederek "strateji geliştirirler." Bu
sınıfta rol oynadığını görmüştür. stratejilerin alabileceği özel şekiller,
habitus tarafından belirlenir ama
Sınıf Oyunu yine de birçok insan hayattaki
Marx tarafından kapsamlı bir eylemleri ve tercihlerinin bu edinil-
biçimde incelenen sınıf mücadelesi, miş eğilimler tarafından ne ölçüde
Bourdieu'nün ortaya koyduğu belirlendiğinin bilinçli bir biçimde
aç ıdan bireysel bir seviyede de farkında değildir.
sahnelenebilir. Bourdieu, bireyin
ıns anların habituslarını ifade ettiği Değişim Olasılığı
1930 yılında Fransa' nın güney-
ve sürekli olarak yeniden ürettiği Bourdieu'nün kültürel sermaye fikri batısındaki bir köyde dünyaya
çe şitli sosyal arenalara veya ağırlıklı olarak hepimizin içinde gelen Pierre Bourdieu bir posta-
" !anlara" (örneğin kurumlar ve gömülü olan sürekli yeniden cının tek oğludur. Bir öğretmeni
:;osyal gruplara) girmeden önce üretilen habitusa dayandığından, onun potansiyelini fark etmiş ve
ılişkiler dahilinde (aile ve okul) sosyal hareketlilik olasılığı eğitim için Paris'e gitmesini ö-
qeliştiğini söyler. İnsanların hakkında çok kötümser gibi nermiştir. Prestijli bir okul olan
qırdikleri alanlarda başarılı olup görünür. Ecole Normale Superieureden
o lmad ığı , sahip oldukları habitus Fakat habitus alandaki farklı felsefe dalında dereceyle mezun
Lürüne ve bunun taşıdığı güçler aracılığıyla değişime açıktır . olduktan sonra Cezayir Özgür-
s rmayeye bağlıdır. Kurumlar ve bireylerin etkileşimi lük Savaşı (1956-62) sırasında
Her alan grup habitusunu genellikle mevcut fikirleri pekiştirir, Algiers Üniversitesinde dersler
vermiştir.
yan sıtan bir dizi kurala sahiptir; bu ama daha alt bir sosyal sınıftan
Cezayir'deyken yürüttüğü
kurallar habituslara göre birinin örneğin "iyi" bir okula
etnografik çalışmalar sonucun-
"sağduyulu" görünür. İnsanlar gönderilerek kültürel sermaye
da ilk kitabı olan The Sociology
"sembolik sermayeleri" ve bunun kazanması mümkündür. Bu onun
of Algeria (1958) ortaya çıkmış ­
o!andaki değerine göre tanınır. ekonomik sermayesini artırabilir ve tır. Fransa'ya döndükten sonra
Sembolik sermaye, tüm diğer çocuklarının da özel okula Paris 'teki Ecole des Hautes Etu-
:;ermaye türlerinin toplamını temsil gönderilmesini ve artan ekonomik des en Sciences Sociales'te A-
ı!der ve prestij, yetkinlik veya ve kültürel sermayeden ve farklı bir raştırmalar Direktörü olmuş ve
nosyal konum olarak yansır. habitustan faydalanabilmesini sosyal araştırmalarda başarılı
sağlayabilir. Sonuçta Bourdieu için bir kariyere başlamıştır. Araş­
tüm sermaye türleri birbiriyle tırmanın eyleme dönüştürülme ­
ilişkilidir : İnsanlar yaşam si gerektiğine inanmış ve eşit­

''
fırsatlarını iyileştirmek için sizlik ve tahakküme karşı birçok
ekonomik sermayesini kültürel veya siyasi protestoya katılmıştır.
sosyal sermayeye dönüştürür. Bourdieu 2002 yılında ölmüştür.
Fırsat eşitliğinden söz edenler, Bourdieu'nün habitus kavramı
Önemli eserleri
sosyal oyunların ... "adil son on yıllarda sosyolojik tartışma
oyunlar" olmadığını unutur. üzerinde önemli bir etki bırakmış­ 1979 Farklılaşma : Lezzet Yargısı
tır. Kişi dışı sosyal yapılar ve süreç-
Pierre Bourdieu Üzerine Bir Toplumsal Eleştiri
lerin sözde benzersiz kişisel eğilim­ 1980 Pratik Nedenler
leri ne kadar etkilediğini diğer tüm 1991 Dil ve Sembolik Güç

''
fikirlerden daha fazla yakalar.
Kısacası habitus birçok seçkin
düşünürün kavrayışını kompakt ve
çok yönlü bir kavramda birleştirir.
80

SARK TQM p.QÇU'NUN


RAPSEDILDIGI
SAHNEDİR
EDWARD SAiD (1935-2003)

11 Şark" (Orient) fikri Batılı 1978) kitabında ortaya konmuştur.


KISACA sömürgeci güçlerden Oryantalizm kavramı , Said'e göre
evrimleşmiştir ve Batılıların iki önemli şekilde işler: Doğu'yu
YAKLAŞIM
Doğu dünyasına ilişkin görüşlerini egzotik, uygarlaşmamış ve geri bir
Oryantalizm
etkilemeye devam eden siyasi homojen bölge olarak sunar ve aynı
ÖNEMLİ TARİHLER olarak tehlikeli ve kültürel olarak zamanda Batı' nın Doğu' ya
1375 Chaucer, Akdeniz'in önyargılı bir fikirdir. Bu güçlü basitleştirilmiş ve değişmeyen

doğusunda uzanan diyarları argüman, Edward Said tarafından temsillere dayalı bakışını
Şark (Orient) olarak adlandırır. etkili Orientalism (Şarkiyatçılık, yapılandırır ve sabitler.

19. yüzyılın başı Fransız


akademisyen Silvestre de Sacy
modern Oryantalizm Avrupalı "uzmanlar" (tarihçiler, bilim insanları ve dilbilirnciler)
terimlerini ortaya koyar. "Şark"ın neye benzediğini kendi perspektiflerinden anlatır.
1836 Edward William Lane' in
Manners and Customs of the
Modern Egyptians adlı kitabı
Fransız romancı Gustave
Flaubert gibi yazarlar için Bu fikirler, Batılıların "Doğu" ve insanları

önemli bir referans eser haline hakkındaki görüşlerini yapılandıran ve sabitleyen


gelir. klişeler ve temsillere indirgenir ..

1961 Franz Fanon, The


Wretched of the Earth adlı
kitabında sömürgeciliğin
insanlıktan uzaklaştırıcı .. ve Batılıların başta Araplar olmak üzere tehlikeli ve "öteki" olarak
güçleri hakkında yazar. gördükleri Doğu hakkındaki korkularını besler ve kalıcılaştırır.
1981 Sadik Jalal al-'Azm,
Oryantalizm'in tıpkı Said'in
Doğu'yu ambalajladığı gibi
Batı'yı da kategorize ettiğini
ileri sürer.
SOSYAL EŞİTSİZLİKLER 81
Ayrıca bkz.: Michel Foucault 52- 55 • W. E. B. Du Bois 68- 73 • Paul Gilroy 75 • Elijah Anderson 82- 83 • Stuart Hall 200- 01 •
Benedict Anderson 202- 03 • Stanley Cohen 290

Said modern Oryantalizm çalışkan ve ilerici olarak


fik rinin Napolyon Bonapart'ın algılanmıştır. Napolyon'un
yönettiği Fransız ordusunun "uzmanları" tarafından Avrupa'ya
1798'de Mısır'ı fethetmesiyle ortaya gönderilen anlatımlar, Doğu'yu
çıktığını açıklar. Bu fetih önemlidir, Avrupalılara ambalajlanmış bir
çünkü Napolyon sadece askerleri biçimde tanıtmıştır; Doğu Batı
ele ğ i! bilim insanları, dil bilimciler tarafından açıklanmış ve süreç
ve tarihçileri de beraberinde içinde Avrupalılara uygun hale
oötürmüştür. Bu uzmanlara getirilmiştir. "Doğuluların" neye
(!Ördükleri şeyi kaydetme ve benzediği fikri, Şark'ı romantize
k tegorize etme görevi verilmiştir. eden, ama değişmez farkını
13unların "Şark" deneyimleri vurgulamayı sürdüren Lord Byron
objektif bilgi gibi lanse edilince gibi edebi figürler tarafından
ı>özleri Avrupa' da sorgulanmaz bir benimsenmiş ve yayılmıştır.
oLorite ve etki kazanmıştır.
Korkuyu Kalıcılaştırmak
Doğu'yu Kategorize Etmek Said, Şark fikrinin Batı' daki 1995 yılında ABD'de Oklahoma'da-
I" kat bu kişiler, Said'in ifade ettiği insanların Doğu'yu tüm ki bombalı saldırının kurbanları için ya-
( J ıbi, çevrelerindeki insanlara karmaşıklığı içinde görebilmesini pılan bir anıt . Medya tarafından ilk baş­

omperyalist fethin merceğinden engellediği için problemin devam


ta "Müslümanlar" ve "Araplar" (öteki)
suçlanmışsa da saldırının beyaz bir A-
lı kmıştır. Kendilerini üstün güç ve ettiğini söyler. Aynı imge dağarcığı
merikalının işi olduğu ortaya çıkmıştır.
c lolayısıyla üstün insanlar olarak kullanılmaya devam eder: Şark
qörmüşlerdir. Biz ve Onlar, Batı ve mitsel egzotizmin diyarı olarak korkutucu olduğunu anlatır. Bu
Doğu arasında hayali bir sınır görülür. Sfenks, Kleopatra, Eden, bağlamda "Arap" vahşi bir fanatik
c,: ı z m işler ve her iki tarafı birbirine Truva, Sodom ve Gomora, Şiba, olarak görülür ve Batılı uluslar
karş ıtlık üzerinden tanımlamaya Babil ve Muhammed 'in yuvasıdır. kendilerini "Öteki'nin sızmasına"
lı, ş la mışlardır. Doğu'nun insanları Oryantalizm bilindik olmayanı karşı koruma ihtiyacı hisseder.
ııkıld ışı , uygarlaşmamış,tembel ve anlamak için kullanılan bir Said'e göre asıl mesele bir arada
cıoric i
olarak algılanırken, Batı'nın çerçevedir, ama aynı zamanda barış içinde yaşamanın bir yolunu
ııısanları rasyonel, uygarlaşmış, Doğu ' nun insanlarının farklı ve bulmaktır.

EdwardSaid Kültür kuramcısı ve edebiyat eleş ­ retken bir biçimde yazmıştır. İs­
tirmeni Edward Said post-kolonyal rail ve Arap komşuları arasında
araştırmaların kurucusudur. Filis- 1967 yılındaki Altı Gün Savaşı
tin'de İngiliz Mandası sırasında sırasında siyasallaştığını söyle-
Batı Kudüs'te dünyaya gelen Sa- miştir ve başta ABD'de olmak ü-
id'in babası Hristiyan inancına sa- zere Filistin mücadelesinde ö-
hip varlıklı bir Filistinli-Amerikalı­ nemli bir ses haline gelmiştir.
dır ve Said Lübnan, Mısır ve 1999 yılında müziğin siyaseti aş­
ABD'deki uluslararası okullara git- tığı inancıyla Daniel Barenbo-
miştir. Daha sonra Princeton ve im'in şefliğinde bir Arap-İsrail
Harvard üniversitelerinde eğitim orkestrası kurmuştur.
alıp Columbia Üniversitesinde İn­
giliz Edebiyatı profesörü olmuştur. Önemli eserleri
2003 yılındaki ölümüne kadar bu
üniversitede dersler vermeyi sür- 1978 Şarkiyatçılık
dürmüştür. Said müzikten Filistin 1979 Filistin Sorunu
sorununa kadar birçok konuda ü - 1993 Kültür ve Emperyalizm
82

GETTO
SİYAHLARIN
YA AiJIGI YERDİR
KISACA
YAKLAŞIM
İkonik Getto
ÖNEMLİ TARİHLER
1903 W. E. B. Du Bois, 20. yüz-
yılın probleminin renk engeli ol-
duğunu söyler.
20. yüzyılın başı Siyahlar kır­
sal Güney' den ABD'nin dört bir
yanındaki şehirlere göç eder.

1920 Siyah siyasi lider Marcus


Garvey, New York City'nin gele-
neksel olarak siyah bölgesi olan
Harlem' de uluslararası bir top-
lantı düzenler.

1960'lar ABD' de siyahların ya-


şadığı yerlerden "beyazların
kaçması" ile birlikte "siyah get-
tolar" ortaya çıkar.
1972 ABD' de Eşit İş Fırsatı Ka-
nunu geçer.
1992 ABD' de Los Angeles'ta
polisin siyah bir motosikletçi o- 012 yılında Elijah Anderson yoksul, uyuşturucu dolu, kaotik böl-
lan Rodney King'i dövmesinin
filme çekilmesi ve bu saldırısın­
dan dolayı beraat etmesinin ar-
2 birçok Amerikalının gettoyu
" siyahların yaşadığı" yerle
özdeşleştirdiğini ileri süren İkonik
gesini simgelediğini söylemiştir.
Bu nedenle "siyah insanları" düşü­
nürken, önyargı ve ayrımcılığı hak
dından ayaklanmalar gerçekle- Getto'yu yazmıştır. Aynı Amerika- eden ahlaksız, uyuşturucu bağımlı­
şir. lıların gözünde gettonun şehrin sı ve suça eğilimli " kabadayılar "
şiddetin hakim olduğu kanunsuz , gözlerinin önünde canlanır.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
SOSYAL EŞİTSİZLİKLER 83
Ayrıca bkz.: Michel Foucault 52- 55 • W. E. B. Du Bois 68- 73 • Paul Gi!roy 75 •
Edward Said 80- 81
Elijah Anderson
Elijah Anderson ABD'de önde
gelen kent etnograflarından
tarzını taklit ederek) veya
biridir. İkinci Dünya Savaşı
olağandışı zeka, tarz ve duruş
sırasında Mississippi'deki bir
sergileyerek bunu ispatladığını çiftlikte dünyaya gelmiştir.
söyler. Aşağılamaları dikkate Ailesi esasen pamuk toplayan
almazlar ve bunlara arkadaşlarıyla yancıdır, ama babasının savaş
gülüp geçerler ama Anderson'ın sırasında Avrupa'da savaşma­
tatildeyken karşılaştığı türden sının ardından aile Güney'in
küçük olaylar "gözlerinin ırkçılığını katlanılamaz
açılmasını" sağlayabilir ve topluma bulmuş ve ülkenin kuzeyine
sorunsuzca kabul edildiklerine önce Chicago, daha sonra Indi-
inandıkları için fazla saf olduklarını ana'ya taşınmıştır.
hissetmelerine yol açabilir. Anderson, önce Indiana ve
daha sonra da Chicago
Yoksul bölgelerde yaşayan işçi Gettoyu Çürütmek Üniversitesinde sosyoloji
s ınıfından siyahlar, Anderson'a göre eğitimi almış. Köşe başların­
Anderson'a göre orta sınıf siyahlar
ı utin bir biçimde damga lanır ve daki siyahlar hakkındaki
diğerlerini bu " düşünceden"
" ııkçılık tarafınd a n demoralize edilir." doktora tezi, A Place on the
vazgeçirmeye ç alışabilir ama daha Corner (1978) adıyla yayınla­
yoksul siyahlar için problemin nan ilk kitabı olmuştur. 2002
Anderson, "üst-orta sınıftan çözümü daha zordur. Gerçekten yılında Amerika Sosyoloji
lı eya z tatilcilerle dolu güzel Cape gettoda yaşarken onun tüm Birliğinin (ASA) başkan
od kentinde" tatildeyken tanık çağrıştırdıklarıyla aralarına nasıl yardımcısı olmuştur ve ASA
olduğ u bir ırkçılık örneğini sunar. mesafe koyabilirler? İşçi sınıfından Cox-Johnson-Frazier Ödülü de
Kentte gezintiye çıktığında orta siyahlar şiddete eğilimli dahil birçok ödüle layık
y şlı bir beyaz adam arabasıyla uyuşturucu bağımlıları olmadığını görülmüştür.
yolu kapatıp Anderson'a "Evine nasıl gösterebilir veya herhangi bir
dön !" diye bağırmıştır. Buna şekilde kendilerine karşı önyargıyı Önemli eserleri
:$ şıran Anderson daha sonra nasıl yok edebilir?
ndamın neyi ka stettiğini Anderson, 2012 yılında Trayvon 1990 Sokakbilgesi (Streetwise)
ı;orgulamı ş ve bunun "gettoya dön" Martin' in vurulma sına işaret eder: 1999 Sokak Yasası : Şehir
İçlerindeki Ahlaki Yaşam
c' mri olduğunu fa rk etmiştir. Getto 17 yaşındaki silahsız masum genç
2012 İkonik Getto
kurumu kalıcıdır ve birçok kişiyi onun "tekin" görünmediğini
:;ıyahların yerinin çoğu zaman orta söyleyen bir mahalle gözetim
:; ınıf toplum değil getto olduğunu sorumlusu tarafından vurularak
cl ü şü nmeye sevk eder. öldürülmüştür. Bu birçok beyazın,
siyahların beyazların mahallerine
İkonik Statü

''
değil "getto"ya ait olduğu ve orada
f\merika'daki birçok siyah gettodan kalması gerektiği inancının
uelmez ve yasal olarak beyazlarla tehlikesini gözler önüne serer.
ııy nı e ğitim ve iş fırsatlarına Anderson'a göre siyahların Kendinin güvenilmeye değer
ım hiptir . Fakat "getto" ikonik toplumda belli bir "yere" (getto) olduğunu ispatlayana kadar
ı; latüye ulaştığından bir zihniyet sahip olduğu fikri, her sosyal sınıf bir siyaha tehlikeli bir yabancı
:; klinde işler ve her sınıftan ve mahallede siyahların varlığına gibi davranılır.
:; ı yah ın başka herhangi bir şey rağmen beyazların hayalgücünde Elijah Anderson
yapmadan önce gettodan varlığını korumaktadır. İkonik

''
ı ı elmediğini ispatlaması gerekir. getto, insanların sürekli olarak
f\nderson orta sınıftan siyahların siyah derileriyle damgalanmasına
"beyaz gibi konuşarak " (üst-orta ve "tehlikeli yabancılar" olarak
ı; ı nıftan beyazların resmi konuşma görülmesine yol açmaktadır .
84
KISACA
YAKLAŞIM

ÖZGÜRLÜGÜN Sınıf Eşitsizliği

ÖNEMLİ TARİHLER
1486 İtalyan 'filozof Giovanni Pi-

ARAÇLARI co della Mirandola, hayvanların


aksine insanların hayatta anlam
ve saygınlık aradığ"ını söyler.
1841 Amerikalı felsefeci ve ma-

AŞAGIL~MAN~N kale yazarı Ralph Waldo Emer-


son, "Özgüven" adlı çalışmasın­
da özgüveni bireylerin kendi ka-

KAYNAGI HALiNE
derlerini şekillendirmesine im-
kan tanıyan ahlaki bir zorunlu-
luk olduğunu ifade eder.

GELİR
1960'lar Fransız felsefeci Je-
an-Paul Sartre, sınıflı toplumun
bazı insanların keyfi güce sahip
olduğu için kaynakların adalet-
RICHARD SENNETT (1943- )
,..,.....,-:':'."-='"~~..,......,.~~--~~~...,...----,,
sizce dağıtıldığı bir toplum ol-
duğunu söyler.

1989 İngiliz akademisyen Ric-


hard Hoggart, "Her on yılda sı­
nıfları gömdüğümüzü alelacele
ilan ederiz ama tabut hep boş
kalır," der.

osyolog ve ekonomistler

S geleneksel olarak sosyal


sınıfın parayla bağlantılı
olduğu fikrini kabul etmiştir: İşçiler
daha yüksek gelire elde ettikçe ve
daha çok şeye sahip oldukça, orta
sınıfa haline gelir ve sadece refah
değil aynı zamanda artan bir say-
gınlık hissine kavuşur. Fakat
Amerikalı sosyolog Richard
Sennett, Jonathan Cobb'la birlikte
orta sınıfa geçen işçi sınıfından
kişilerin yaşadığı bir paradoksu
araştırınca bu anlayışın sorgulan-
masına yol açmıştır.
Sennett 1972 yılında yayımla­
nan Sınıfın Gizli Zararları adlı kita-
bında ana hatlarıyla ortaya koyduğu
gibi işçilerle yaptığı röportajlarda
SOSYAL EŞİTSİZLİKLER 85
Ayrıca bkz.: Friedrich Engels 66- 67 • W. E. B. Du Bois 68-73 •Pierre Bourdieu 76- 79 •Elijah Anderson 82- 83 •
Georg Simmel 104- 05 • Samuel Bowles and Herbert Gintis 288- 89 • Paul Willis 292- 93

Fakat yüksek eğitim


Fakat yüksek eğitim
almış işçi sınıfından
öğrenciler akranlarından
sadece işçi sınıfından
insanların "gerçek iş"
yabancılaşır ve orta sınıfın
olarak görmediği
sosyal alaylarına
mesleklerle sonuçlanır.
maruz kalır.

ınadd i güç ve seçme özgürlüğün­ eski diller konuşulmuş ve kültürel yerine vasıfsız i şgüc ü göre düzen-
deki artışa özsaygı bakımından gelenekler yaşatılmıştır. lenmişti r. Yeni gelenlere karşı düş­
önemli bir krizin eşlik ettiğini keş­ Bu yoğun göç üzerine sanayici- manlık baş göstermiş ve ırkçı
fetmiştir. İşçilerin daha çok özgür- ler çok geçmeden vasıfsız işgücü­ tutumlarda artış yaşanmıştır.
lüğe ulaşırken kendilerini yabancı­ nün makine üretiminden daha ucuz Çok geçmeden uluslar arasında
l aş m ış ve yetersiz hissetmelerine olduğunu fark etmiştir. Çok sayıda bir tür "ahlaki hiyerarşi" geniş
yol açan eğitim gibi "araçları" kul- göçmen işe alınmış ve sistemler kabul görmüştür. İrlandalılar hariç
1 nmaları istermiştir. daha pahalı olan kalifiye işgücü Batı Avrupalılar bu hiyerarşinin en

Göç ve Irkçılık
Sennett bunun nasıl gerçekleşebile­
ce ği ni açıklamak için ilk önce
/\BD'deki işçi sınıfının tarihine
bakmıştır. 19. yüzyıldaki kentleşme
ı>ıras ında tarım işçileri küçük çift-
liklerden kasabalara ve kentlere göç
otmiş tir ; kentler bu ani göç dalga-
Hıyla hızla büyümüştür. Ayrıca bir-
c,;ok Amerikan kenti İrlanda, İtalya,
l'olonya ve Yunanistan gibi ülkeler-
den yeni gelen Avrupalı göçmenle-
ı in ak ınına uğramıştır. Buralarda

20. yüzyılın başlarında ABD'de


New York'ta bir gemiden inen göçmen-
lor. Bu "yabancılar" genellikle ucuz iş-
CJ ücü olarak kullanılmıştır ve bu bazı
/\merikan vatandaşlarının düşmanlık
lıeslemes ine yol açmıştır.
86 RICHARD SENNETT
yaparken saygın h i ssedememiştir.
Aynca orta ve üst sınıflar zihin
gücü ve eğitime çok değer verir-
, _.,..-- Orta ve üst sınıf insanlar ken, i şçileri n gözünde " eğitimliler "
ıc en tepede ye r alarak saygı duyulacak hiçbir şey yapmaz;
di ğerlerin e yukarıda n
bakar. bilakis çoğu zaman kandırmak,
yalan tıöylemek ve çalışmaktan
kaçmak için ayrıcalıklı konumlarını
İşçi sınıfından e mekçiler kullanan, üstelik yüksek ücretler
daha yüksek statülü bir alan kişiler olarak gÔrülmüştür. Bu

için mücadele ederek konumdaki bir işçi kendi saygınlı­
başarı piramidinde
ğını ve ö zsaygısını korumay ı nasıl
başarabilir?
Sennett'in röportaj yaptığı işçi­
ler " eğitimli " söz c üğünü sadece
okula gitmenin ötesine geçen bir
dizi deneyim ve duyguyu ifade
etmek için kullanır. Eğitimin yük-
sek statüsü, rasyonelliği artırdığı­
nın ve en ince insani yetileri geliş ­
tirdiğinin düşünülmesinden
kaynaklanır. Fakat çocukken ayak-
kabı boyacısı, sonra da banka
memuru olan Rissarro bunun farklı
sosyal kesimlerde nasıl farklı
şekilde işlediğini açıklar. Daha
yüksek sınıftan insanların "içsel
olarak daha gelişmiş " oldukları için
onu yargılama gücüne sahip oldu-
ğuna inanır. Rissarro profesyonel
işe yükselmesine rağmen orta sınıf
üstünde yer almıştır; bunlar özenli, gösterilmiştir."Eski memleketlileri" meslektaşları tarafından hor görü-
çalışkan ve yetenekli olarak görül- arasında çok saygı görebilen lür ve kendisine saygısını yitirir,
müştür. Fakat bunun tam karşı dürüst, çalışkan bir erkek veya çünkü "gerçek bir iş " yapmadığım
ucunda Sennett'in ifadesiyle kadın artık cahil ve "yabancı"
"Slavlar, Bohemyalılar , Yahudiler ve olduğu için küçümseme ve kuş­
Güney Avrupalılar ... pasaklı , kuyla karşılanabilmiştir.

''
ketum veya tembel olmakla itham
edilmiştir. " Yeni göçmenler yal- Eğitim ve Başarısızlık
nızca kendi memleketlilerinden Sennett, işçi sınıfının
destek alabileceklerini görmüştür " kültürlenmiş" hale gelmeye Eğitimli . .. orta sınıf insanlar
ve etnik topluluklar gelişmiştir. zorlandığım, eğitimin kabul ve ... "doğru" değerleriyle ...
Fakat 20. yüzyılın ortasında saygı görmenin yolu olarak anlayışlarını
Amerikan kentleri göçmen toplu- görüldüğünü söyler. Fakat bu kayda kendilerininkinden aşağı
lukları bölen kentsel dönüşüm pro değer problemlere yol açmıştır . gördükleri bir kitleden ayrışır.
jelerine sahne olmuştur. Göçmen Öncelikle her zaman ağır, fiziksel Richard Sennett
aileler, sosyal saygınlığa kendilerin- işlere değer vermiş insanlar orta

''
den farklı yaklaşan daha geniş top- sınıfın "kalem oynatma" işleri
luma entegre olmuştur . Amerikan "gerçek iş " gibi görmemiştir . Bu
toplumunun genelinde en çok saygı işler kıymetli görülmediği için de
daha eğitimli, "kültürlü " insanlara çalışanlar kendilerini bu işleri
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
SOSYAL EŞiTSİZLİKLER 87
hisseder. "Daha iyi hissetmek" için onlar için aşağılamanın kaynağına
toplumun öğütlerini kabul eder, dönüşür. Eğitim alanındaki başarı­
ama yine de kendini sahtekar gibi ları, saygıgörmelerini değil çevrele-
hisseder ve duyduğu rahatsızlık rindeki orta sınıf insanlar tarafın­
onun kafasını karıştırır. Bunun tek dan aşağılanmayı getirir ve bunun
aç ıklaması olarak kendinde bir sonucunda başarısızlık ve yabancı­
problem olduğuna inanır. laşma hissine kapılırlar.
Sennett, işçilerin uyum sağla­ İskoç-Amerikalı iş adamı
mak ve saygı görmek noktasındaki Andrew Carnegie'ye göre endüstri-
baş arısızlıklarını sosyal bölünmeler yel kapitalizmin adaleti toplumun
ve e şitsizliklerin bir koşulu olarak "yetenekli insanı" her zaman ödül-
değil , kişisel başarısızlık olarak lendirmesidir. Bir kişi yoksulluktan
görme eğiliminde olduğunu savu- kurtulmayı hak ediyorsa bunu
nur. Bir göçmenin yüksek eğitimli başarabilir. Bunu "başarmak" için
oğlu olan James'in yaptığı her şeyi gerekli yeteneğe sahip değilse Edebi yazar ve sosyolog Ric-
kendi başarısızlığı olarak görmesini hangi hakla şikayetçi olabilir? hard Sennett, ABD'nin Chicago
örnek verir: James, "Gerekli nitelik- Sennett şuna dikkat çeker: meritok- kentinde komünist görüşlere
! re gerçekten sahip olsaydım. bu raside başarısız olursanız bunu hak sahip bir ailede dünyaya
okul işinin hakkını verebilirdim.'' etmemişsinizdir. Başarısızlık kişi­ gelmiştir. Hem babası hem de
eler. Öte yandan "dünyanın karşı­ sel yetersizlikten kaynaklanır. Bu amcası İspanya'daki iç savaşta
s ına çıkma cesaretine sahip nedenle çalışanların yaygın " kişisel enternasyonalist olarak savaş­
ols aydı" ve gerçek bir işi olsaydı , bu başarısızlıkları" sınıf eşitsizlikleri­ mıştır. Sennett ırksal olarak ilk
ona gerçek bir saygı kazandıracak­ nin üzerini örter. karma konut projelerinin
Lır. Daha fazla özgüvene sahip Sınıfın Gizli Zararları işçi sınıfı birinde annesi tarafından
ol madığı ve kendini " geliştirmeyi" hayatlarının incelikli ve hassas bir yetiştirilmiştir.

baş aramadığı için James kendini incelemesini sunar ve sosyal farkın Sennett, New York City'deki
suçlar. aslında miras alınan sınıfla ilgili bir
Juilliard'da çello eğitimi almış ­
tır ama 1964 yılında geçirdiği
sorunken görünüşte basit bir karak-
bilek ameliyatı müzikal kariyeri-
Siyasi Olan Şey Kişiseldir ter, yeterlik ve manevi kararlılık
ni sonlandırmıştır. Harvard
Sennett, sınıf ve benliğin bu birle- meselesi gibi algılanabileceğini Üniversitesinde sosyoloji
:,;iminin "bireyin" ödüllendirilme- ortaya koyar. kariyerine başlamış ve Yale
:;iyle bağlantılı benzersiz bir Üniversitesi ve Londra Ekonomi
Amerikan fenomeni olduğunu söy- Okulunda dersler vermiştir.
ler. Zeka testlerindeki ve okuldaki 1970'lerde yazar Susan Sontag
lıaşa rı, bireyin doğuştaki sosyal ve Joseph Brodsky'yle New
koş ullarından özgürleşmesinin bir York Beşeri Bilimler Enstitüsü-
yolu olarak görülür; gerçekten liya- nü kurmuştur. Sennett, Jonat-
k t veya zekaya sahip olan herkes han Cobb'la birlikte yaptığı dört
yükselecektir. Bu fırsat eşitliği yıllık araştırmanın ardından

ı nancı Amerikan Rüyasının merke- kaleme aldığı The Hidden

zındedir.
Injuries of Class adlı kitabıyla
ünlenmiştir. Sosyolog Saskia
İş çi sınıfı çocukları , daha var-
Sassen'le evlidir.
1ıklı kesimlerden çocuklarla aynı
fırsatlara sahip değildir ve sivril-
Önemli eserleri
mek için mücadele edenler hain
olarak görülür. Kendi akran grupla- 1972 Sınıfın Gizli Zararları
ı ından dışlanırlar ve özsaygılarını (Jonathan Cobb'la birlikte)
İşçi sınıfı kökenli Arthur Miller,
yitirirler. Özgürlüğün araçları, 20 . yüzyılın ortasında en önde gelen 1974 Kamusal İnsanın Çöküşü
kuralları bilmedikleri ve daha geniş Amerikalı oyun yazarlarından biri hali- 2005 Yeni Kapitalizmin Kültürü
kültürel bilgilere sahip olmadıkları ne gelmiştir, ama Amerikalı eleştir­
ıçin hor görüldükleri okul ve kolejde menler tarafından büyük ölçüde a şağı
görülmüştür.
88

ERKEKLERİN ATAERKİLLİKTEN
MENFAATİ HEGEMONİK
MASKÜLENLİKTE ·-
YOGUNLAŞIR
R. W. CONNELL (1944- )

KISACA Hegemonik
Ataerkillik bir güç maskülenlik bir güç
YAKLAŞIM
sistemidir .. sistemidir. ..
Hegemonik Maskülenlik
ÖNEMLİ TARİHLER
1930'lar İtalyan sosyal kuramcı
Antonio Gramsci egemen sını­
fın görüşlerinin "sağduyu" ola- ... "maskülen" erkekleri
... erkekleri güçlendirir
rak görülmesini açıklamak için "feminen" özellikler
ve kadınlara
"hegemonya" terimini kullanır. sergileyenlere karşı
hükmetmelerini sağlar.
üstün tutar.
1957 Amerikalı sosyolog Helen
Hacker maskülenliğin sosyal
doğası hakkında yazar.

1985 Carrigan, Connell ve Lee, Ataerkillik ve hegemonik maskülenlik kadınlar


Towards a New Sociology of karşısında erkeklere değer ve güç verir.
Masculinity adlı kitaplarını ya-
yımlar.

1990 Amerikalı sosyolog Mess-


ner ve Sabo, spor etkinliklerin- Erkeklerin ataerkllllkten menfaati, hegemonlk
deki şiddeti ve homofobiyi açık­ masldllenllkte YoOwıla•ır·
lamak için hegemonyayı kulla-
nır.

1993 Amerikalı sosyolog James


askülenlik genellikle maskülenlik tarzı yoktur ve "erkek
Messerschmidt Masculinities
and Grime adlı kitabını yayımlar.

2003 Japon sosyolog Masako


M far klılaştırılamayacak
doğal , biyolojik durum
olarak kabul edilir. R. W. Connell ise
olmanın" ne anlama geldiğini
araştırırken maskülenlikten değil
maskülenliklerden söz etmemiz
Ishii-Kuntz, Japonya' da farklı bunun sabit bir şey değil edinilmiş gerekir.
maskülenliklerin ortaya çıkışını bir kimlik olduğunu ileri sürer; her Maskülenlik çok kültürlü
inceler. yerde veya uzun bir zaman dilimi toplumlarda birden çok tanıma
boyunca varlığını sürdüren bir tek sahiptir. Örneğin okul veya işyeri
SOSYAL EŞİTSİZLİKLER 89
Ayrıca bkz.: Harriet Martineau 26- 27 • Judith Butler 56- 61 •beli hooks 90- 95 • Margaret Mead 298- 99 •
Adrienne Rich 304- 09 • Christine Delphy 312-317 •Jeffrey Weeks 324- 25 • Steven Seidman 326-31

gibi herhangi bir ortamda Batı toplumlarındaki hegemonik

••
maskülenliğin belirli bir formu , idealle uyuşur. Erkekler kadınlar
erkek olmanın "en iyi" ve en etkili üzerindeki egemenliklerinden
yolu olarak görülür. önemli faydalar sağladıkça,
Connell'in herhangi bir ataerkillikten elde ettikleri genel
Çoğu erkek aile reisi olmayı
zamanda veya yerde farklı menfaatler ve ataerkilliğe
maskülenlik formlarının bir yatırımları da artar. Bu onlara
zor bulur .. . ama bunun
faydalarından vazgeçmekten
hiyerarşi olarak düzenliğini öngören sosyal, kültürel ve ekonomik kontrol
hegemonik maskülenlik sunar. Erkeğin maskülenliği korkar.
kavramının temelinde bu fikir hegemonik ideale ne kadar beli hooks

''
vardır. İdeal maskülenlik olarak yaklaşırsa , o kadar çok güce
görülen ve diğerleri için de bir ölçüt kavuşur .
olan egemen form hegomonik
formdur. Bu toplumun "erkeklik" Toplumsal Cinsiyeti
fikrini oluşturur ve bu maskülenlik Uygulamak
for munu ortaya koyabilen az Connell, yolunda ilerlemek için sık öykülere duydukları bağlılık ve
s ayıdaki erkek "en çok sık şiddete başvuran güçlü, agresif çocuklardan toplumsal cinsiyetle
onurlandırılan ve arzu edilen" erkek ve duygusuz erkeği yücelten ilgili beklentileri ebedileştirmeleri ,
olur. ataerkil idealle yakından bağlantılı ataerkil idealin gücünü ve bununla
Avrupalı-Amerikan hegemonik bağlantılı hegemonik maskülenliği
İkincil Maskülenlik formun küreselleşme süreçleriyle besler. Maskülenliği hegemonya
Maskülenliğin ikincil veya tüm dünyaya yayıldığını iddia eder. veya hiyerarşi üzerinden açıklayan
marjinalleştirilmiş formları , Medya acımasız milyarder Connell ona bir akışkanlık atfeder.
normdan sapar; bunları sergileyen girişimcilere ve temas sporlarının Bu, değişim için bir fırsat
erkekler aşağılama , dışlanma ve dinç yıldızlarına methiyeler düzerek bulunduğu anlamına gelir.
imtiyaz kaybıyla karşılaşır. hegemonik ideali süsler. Kadınlarla eşitliğe açık bir
Maskülen rolü daha "dişi" konuma Connell'e göre kadınlar da maskülenlik türünün
ilerledikçe (homoseksüellikte maskülenlikler hiyerarşisinin yerleştirilmesine dönük bir hamle
olduğu gibi) statü ve güç kaybı yerleşmesinde suça iştirak eder. pozitif bir hegemonya kuracaktır .
ya ş anır. Böylece ataerkil konum Ataerkil dinlere ve romantik

R. W. Connell rü olarak akademik kürsüye kavu-


şan en genç kişilerdin biri olmuş­
R. W. Connell, 1944 yılında A- tur. En çok maskülenliklerin sos-
vustralya'da Robert William ("Bo- yal inşası üzerine çalışmalarıyla
b") Connell olarak dünyaya gel- tanınsa da Connell yaygın olarak
miştir. Transeksüel bir kadın olan dersler vermiş ve yoksulluk, eği­
Connell dönüşümünü hayatının i- tim ve kuzey yarımkürenin ana a-
lerleyen bölümlerinde tamamla- kım sosyal bilim önyargısı konula-
mış ve Raewyn adını almıştır. rında yazmıştır.
Manly ve Kuzey Sydney'de lise e-
ğitimi aldıktan sonra Melbourne Önemli eserler
ve Sydney üniversitelerinden me-
zun olmuştur. 1987 Toplumsal Cinsiyet ve İkti­
Homoseksüel arzunun maskülenlik 1960'larda Connell Yeni Sol'da dar
ta nı mının dışına tutulması, Connell 'in aktivist olmuştur. 1976 yılında 1995 Masküliniteler (Erkeksilikler)
Erkekler ve Oğlanlar adlı kitabında New South Wales'teki Macquarie 2000 Erkekler ve Oğlanlar
ifade ettiğine göre, modern zamanların Üniversitesinde sosyoloji profesö-
hegemonik maskülenliğinin önemli bir
özelliğidir.
BEYAZ KADINLAR
•• ••
BEYAZLARI USTUN TUTAN BU
EMPERYALİST
• •

ATAERKİLLiGiN
SUÇ ORTAGI OLMUŞTUR
BELL HOOKS (1952- )
92
KISACA
Beyaz kadınlar ..
YAKLAŞIM
Feminizm ve Kesişimsellik

ÖNEMLİ TARİHLER
1979 ABD' deki siyah feminist
lezbiyen örgütü Combahee
Rive Kolektifi, "kesişen
baskıların" birleşimini hesaba
katmak gerektiğini ileri sürer.
1980'ler Amerikalı ekonomist ... siyah ... "feminen"
Heidi Hartmann, Marksizmle kadınlarla aynı görünmemek
feminizm "mutsuz evliliğinde" baskıcı güçlerin istemez adına sınıf ve ırk
sınıf toplumsal cinsiyeti kesişimselliğini (ataerkilliğin ayrıcalıklarını

gölgede bıraktığı için deneyimlemediği toplumsal cinsiyet kullanmayı

Marksizm'in (koca) feminizme için bunların farkına rollerirıin dışına kazanılmış


varmayabilir. çıkmaktarı korkar) . hak görür.
(karı) hükmettiğini söyler.

1989 Amerikalı hukuk


profesörü Kimberle Crenshaw
ırkçılık ve cinsiyetçilik
modellerini açıklamak için
"kesişirnsellik" kavramını
kullanır.

2002 Alman sosyolog Helma


Lutz iktidar ilişkilerinde yaş,
toplumsal cinsiyet, ten rengi
ve sınıfı içine alan en az 14
"fark çizgisinin" kullanıldığını
ileri sürer.

960'lardan 1980'lere kadar " kız kardeş" vurgusunun "burjuva riyle kesişen güçlerini " kesişimsel­

1 "ikinci dalga" feministler


erkek egemenliği karşısında
daha önceki feministlerden çok
beyaz kadınların oportünizmi" ola-
rak gördüğü şeyi maskelediğini
iddia etmiştir.
lik" olarak açıklamıştır. Bunu trafi-
ğin dört yönden aktığı bir kavşağa
benzetmiştir. Ayrımcılık tıpkı trafik
daha zorlu ve esaslı bir mücadele beli hooks, koşulların ikinci dalga gibi şu veya bu yönden akabilir.
sergilemiştir. Yasal eşitsizlikler, feministlerinin zannettiğinden daha Kavşakta bir kaza gerçekleşirse,
cinsellik, tecavüz , aile ve işyeri gibi karmaşık olduğunu söyler. Daha da buna farklı yönlerden - bazen tüm
birçok sorunu gündemlerine dahil kötüsü bu kadınlar, işçi sınıfından yönlerden- gelen araçlar sebebiyet
etmişlerdir. renkli kadınların hayatlarını etkile- vermiş olabilir. Siyah bir kadın
Fakat Amerikalı feminist bel! yen baskıcı güçlerin kesişen ağının " kavşakta " olduğu için zarar görü-
hooks özellikle 1980'lerin feminiz- varlığını sürdürmesine katkıda yorsa bunun sebebi cinsiyet ayrımı
mini ayrıcalıklı beyaz kadınların bulunmuştur : Beyaz kadınlar ataer- veya ırk ayrımı veyahut her ikisi
bakış açısını temsil etmekle eleştir­ kil egemenliğin ebedileşmesirıde birden olabilir.
miştir. 1964 yılında yayımlanan suç ortaklığı yapmıştır. Bir hukukçu olarak Crenshaw
Feminist Kuram : Kıyıdan Merkeze 1989 yılında Amerikalı hukukçu siyah kadınların işyerinde her iki
adlı kitabında kadınlara yapılan Kimberle Crenshaw, baskının birbi- açıdan da - siyah olmak ve kadın
SOSYAL EŞiTSİZLİKLER 93
Ayrıca bkz.: Harriet Martineau 26-27 •Kari Marx 28-31 •Judith Butler 56- 61 •Friedrich Engels 66- 67 •
Paul Gilroy 75 • Elijah Anderson 82- 83 • R W Connell 88-89 • Christine Delphy 312- 17

etmiştir. Siyah erkekler de çalış­ varsaymaktır. beli hooks, " [ırksal]


maya devam ettiği için bu durumun önyargının kendilerini düşmanca
renkle ilgili olduğu da söylenemez. eylemlere sürüklemesine izin
Yasa yalnızca baskının bir türüyle verenlerin, çevrenin sınıfsal duru-
baş edebilmiştir, ama ikisi bir araya şundan bağımsız olarak azınlıkta
geldiğinde sessiz kalmıştır. olduğunu" kabul etmekle birlikte,
ırksal önyargının bir kişinin örne-
Hiyerarşi Sistemleri ğin ırksal kökeni nedeniyle tembel,
beli hooks, kesişimsellik fikrini aptal veya şiddete meyilli olduğu
daha da ileri taşımıştır. The Will ta inancında halen kendini gösterdi-
Change (2004) adlı kitabında şunu ğini vurgular. Bu türden bir kalıp,
yazar: "Ulusumuzun politikasının Hint bir doktorun ve Hispanik bir
temelleri olan iç içe geçmiş siyasi öğretmenin beyaz Avrupalılardan
bell hooks 1960'lardan 1980'lere sistemleri tarif etmek için sık sık daha az yetenekli görülebileceği
kadar süren ikinci dalga feminizm ve 'beyazları üstün tutan emperyalist anlamına gelir.
" kız kardeşlik" vurgusunu oportünist kapitalist ataerkillik' ifadesini kul- Kapitalizm fiyatlar, mallar ve
bulur ve orta sınıf beyaz kadınların lanıyorum ." Bu ifade, insanları top- işgücünün üzerinde kontrolle bir-
ç ıkarlarını temsilcisi olmakla eleştirir .
lumun iktidar hiyerarşilerinde likte şirketlerin ve malların özel
konumlandırmak için bir araya veya ortak sahipliğiyle karakterize
olmak- ayrımcılığa tabi tutuldu- gelen sistemleri açıklamak için olan ekonomik sistemdir. Özünde
ğunu ama yasal bir boşluğa düştü­ kullanılır . bir hiyerarşi vardır : Üretim araçla-
ğünü tespit etmiştir. Siyah kadınlar Beyazları üstün tutmak, daha rına sahip olan ve işgücünü kontrol
işe alınmakta sonuncu, işten çıkar­ açık tenli veya "beyaz" ırkların eden kesim, işçiler karşısında ayrı­
makta ise ilk sıradadır, ama işveren­ diğerleri karşısında üstün olduğunu calıklıdır. beli hooks Amerikalı
leri bunun ayrımcılıkla ilgisini red-
detmiştir. Mahkemeye taşınan bir
Kavşaklar trafik kazalarının
durumda yargıç onların kadın yaşandığı sıcak noktalardır.
olduğu için işten çıkarılabileceği Hukukçu Kimberle Crenshaw,
hükmünü vermiştir ama diğer ayrımcılığın belirlemesi zor
kad ınlar firmada çalışmaya devam olan birden çok nedeninin
bulunabileceğini göstermek
için trafikten bir benzetmeyi
kullanır.

''
Siyah kadınlar ... beyazları
üstün tutun mevcut kapitalist
ataerlilik dahilinde hiçbir
zaman eşitliğe
kavuşamayacaklarının
farkındadır. O. ırk
beli hooks
1i9 Toplumsal cinsiyet

''
1i9 Sosyal sınıf
1i9 Engellilik
94 BELL HOOKS
17 ve 18 . yüzyıllarda
sömürgeleştirilen siyahların beyaz
sömürgeci uluslar tarafından
sistematik olarak sömürülmesi,
ayrımcılık ve sosyal eşitsizliğin
kalıcılaşmasına katkıda bulunmuştur.

de bekleyebilirler. Bunlar aileler,


okullar ve spor arenalarından mah-
kemelere kadar bir topluluğun her
kurumunda görünen ataerkil cinsi-
yet rolleridir.
Meydan okunması halinde bu
fikirler şiddet yoluyla dayatılabilir;
ama bazen birini kendi cinsiyet
rolüne daha uygun davranmaya
itmek için bir akran grubunun
soğuk bakışları veya alayları yeterli
olabilir. Ağlayan bir erkek çocuk
veya öfkeli bir kız çocuk, kendileri
yazar ve önde gelen aktivist öğrendiğimizi söyler. The Will ta için tanımlanmış rolleri aştıklarını
Carmen Vazquez'in yaptığı tespite Change adlı kitabında bel! hooks hızla fark edebilir.
katılır: "Amerikan kapitalist birey- "ataerkillik" anlamında kendisinin bel! hooks'a göre, ataerkilliğin
cilik saplantısı" aslında "istediğiniz ve erkek kardeşinin nasıl eğitimden en sinsi yönlerinden birinin hiçbir
şeyi elde ettiğiniz sürece her şeyin geçirildiğini anlatır . zaman konuşulmaması olduğunu
makul olduğu" anlamına gelir. Kilisede onlara Tann'nın erkek söyler. "Hayatlarımız üzerindeki
Kapitalizm insandan çok paraya olduğu ve dünyayı, üzerindeki her etkisini topluca inkar ettiğimiz"
değer verir ve zenginler yoksullar- şeyle birlikte yönetmek için erkeği sürece bir sistemi parçalayamayız.
dan daha önemli görülür. yarattığı söylenmiştir. Kadınlar Erkekler "ataerkil" sözcüğünün ne
Beyazların üstünlüğü ve kapita- erkeklere itaat ve hizmet etmek için anlama geldiğini bile nadiren bilir;
lizmde örtülü olan tutumlar, bel! yaratılmıştır .
Erkeklerin güçlü kurallarım katı bir biçimde uygula-
hooks'a göre problemler yaratmaya olması, ailesine bakması, strateji malarına ve aynı zamanda kendileri
devam eder. Emperyalizm ve üretmesi ve öncülük etmesi gerekir; de bu kurallara maruz kalmalarına
sömürgecilik de varlığını sürdürür; aynca kendilerine hizmet edilmeyi rağmen bu terimi gündelik hayatta
çünkü tarihsel olarak beyaz olma- kullanmazlar. Erkek çocuklar tıpkı
yan insanlar ve ülkelerinin kaynak- kızlar gibi babanın kurallarına
lan, beyazlan üstün tutan zenginlik boyun eğer ve tabi oldukları şey

''
peşindeki kapitalistler tarafından hakkında hiç konuşmaz.
yağmalanmış ve sömürülmüştür.
Feminizmin Amacı
Ataerkilliğin Kuralları Yalnızca ayrıcalıklı kadınlar, bel! hooks, bu iç içe geçmiş sis-
bel! hooks, ataerkilliği "erkeklerin evin dışında çalışmanın temde feminizmin amacının "cinsi-
doğuştan egemen olduğunu, her ekonomik olarak kendi ayakları yetler-arası eşitliği" sağlamak ola-
şeye üstün olduğunu ... ve zayıfa üzerinde durabilecekleri bir rak belirlemenin hiçbir anlam ifade
hükmetme, hakim olma, bu ege- gelir sağlayacağını hayal etme etmediğini söyler. Beyazlan üstün
menliğini psikolojik terörizm ve lüksüne sahiptir. tutan kapitalist, ataerkil sınıf yapı­
şiddetin çeşitli türleri aracılığıyla beli hooks sında erkekler kendi aralarında eşit
sürdürme hakkıyla donatıldığını değilken "hangi erkekler kadınlarla

''
iddia eden siyasi-sosyal sistem" eşit olmak ister ki?"
olarak tanımlar. Karşılaştığımız iç Alt sınıf ve yoksul gruplardaki
içe geçmiş tüm siyasi sistemler kadınlar, özellikle de siyah kadınlar,
arasında büyürken en çok bunu kadınların özgürlüğünü erkeklerle
SOSYAL EŞiTSİZLİKLER 95
bunun kadınlar üzerindeki etkisini hiç bilgi veya deneyim sahibi değil­
bir bütün olarak ele almalıdır . beli dirler. Ayrıca beli hooks'a göre bazı
hooks , siyah kadınların feminist kadınlar başta radikal hareketler

''
harekete başlangıcından beri kuş­ olmak üzere herhangi bir siyasi
kuyla yaklaştığını ileri sürer. hareketle özdeşleşmekten kaçınır
Feminizm cinsiyetçiliği, cinsel Amaçlanan şey erkeklerle eşitlikse, veya herhangi bir " kadın hareke-
sömürü ve baskıyı siyah kadınlar bunun ağırlıklı ola- tiyle" bağlantı kurmak istemeyebi-
sonlandırmayı amaçlayan bir rak orta ve üst sınıf kadınların sos- lir. Erkeklerin haklarına ve davra-
harekettir. yal duruşunu iyileştire cek bir hare- nışlarına meydan okuyan bir

beli hooks kete kolayca dönüş ebi leceğinin harekete katıldığının görülmesi
farkındadır. Ayrıcalıklı beyaz korkusu, itaat etmeye ve uygula-

''
kadınlar, beli hooks 'a göre, kendileri maya devam ettikleri ataerkilliğin
de faydalandığı için ırk ve sınıf etkisi aracılığıyla onlara erken yaş­
ayrıcalığına dikkat çekme kaygısı tan beri aşılanmıştır .
taşımaz ; "kendilerinin yapmayı beli hooks, problemin erkekler
reddettikleri kirli işleri yapmak için değil ataerkillik sistemi olduğunu
ş itlik olarak tanımlamayacaktır ; alt sınıftan sömürülen, daha aşağı gördükten sonra bir yanıt bulmaya
çünkü kendi gruplarındaki erkekler görülen kadınların olmasına" bel başlayabileceğimizi savunur.
ele sömürü ve baskıya maruz kal- bağlayabilirler. Feministler kadınların sosyal ve
maktadır; onların da sosyal, siyasi siyasi gerçekliğinin çeşitliliğine
ve ekonomik gücü yoktur. Bu Ayrıcalık ve Politika dikkat çekmeli, ırk ve sınıf baskısı­
ka dın lar ataerkill iğin bu erkeklere Beyaz, heteroseksüel ve zengin nın da feminist sorunlar olduğunu
ay rıca lıklar sunduğunun farkında olmak gibi çeşitli sosyal ayrıcalık­ fark etmelidir. Feminist hareket
olsa da kendi gruplarındaki erkek lara sahip kadınlar , bir koşulun böylece erkekler karşısında sadece
şovenizminin abartılı ifadelerinin birçok farklı baskı türünün kesişimi belli bir kadın grubuna veya ayrıca­
diğ er erkek gruplarla karşılaştırıldı­ değil baskının sadece bir türünü lıklı kadınlara fayda sağlamanın
g ında güçsüzlük hissinden kaynak- yansıttığını düşünebilir. beli hooks, ötesine geçecektir. Asıl mesele, beli
! nd ığını görecektir. bunun kısmen cehaletten kaynak- hooks'a göre, baskının temelini
B eyazları üstün tutan emperya- lanabileceğini ileri sürer; büyüdüğü oluşturan felsefi yapıları değiştir­
list kapitalist ataerkilliğin süregelen şehirde siyahlar çalışmak için sık mekten geçer. Bu nedenle feminist
,tkisi, karmaşık bir " kesişimsellik "­ sık beyazların mahallerine giderken hareket "romantik bir kişisel özgür-
tir ve feministler tüm kadınların beyazlar onun mahallesini hiç ziya- lük anlayışı" değil siyasi bir hare-
hayatlarını iyile ştirmek istiyorsa, ret etmemiştir. O dünya hakkında kettir.

Amerikalı sosyal aktivist ve aydın lıklarının farkına varmıştır. 1973


beli hooks
Gloria Jean Watkins, yazar adı ola- yılında Stanford Üniversitesinde
rak büyük anneannesinin adını al- İngilizce bölümünü bitirmiş, yük-
mıştır. Bunu yaparak hem onu o- sek lisans ve doktorasını tamam-
nurlandırmak hem de onun "hazır­ layarak Southem Califomia Üni-
cevaplık" yeteneğinden güç almak versitesinde etnik araştırmalar
istemiştir. Okuyucuya kendisinden profesörü olmuştur. İlk kitabını
ziyade fikirlerine odaklanmasını 19 yaşında yazdıktan sonra farklı
hatırlatmak için adını yazarken tü- konularda otuzdan fazla kitap
müyle küçük harfler kullanır. yayınlamıştır.
1952'de ABD, Kentucky kırsa­
lında hademe bir babanın ve yedi Önemli eserleri
çocuğuna bakan bir annenin çocu-
ğu olarak dünyaya gelmiştir. Irksal 1981 Ben Bir Kadın Değil Miyim?
olarak ayrılmış bir okula gitmiştir, 1984 Feminist Kuram : Kıyıdan
ama daha sonra karma bir liseye Merkeze
gitmiştir. Burada ırk ve sınıf farklı- 2000 Feminizm Herkes İçindir
96
KISACA
YAKLAŞIM

"ATAERKİLLİK"
Ataerkillik
ÖNEMLİ TARİHLERİ
1792 İngiliz kadın hakları savu-

KAVRAMI CİNSEL nucı.ısuMary Wollstonecraft, A


Vindication of the Rights of Wo-
man adlı kitabını yayımlar.

EŞİT~İ~LİGİN
1969 Amerikalı feminist Kate
Millett, Sexual Politics (Cinsel
Politika) adlı kitabında ataerkilli-
ğin her yere nüfuz eden ve sos-

TAHLiLiNDE yal bölünmelerin diğer tüm tür-


lerinde rol oynayan evrensel bir
iktidar ilişkisi olduğunu söyler.

OLMAZSA OLMAZDIR
SYLVIA WALBY (1953-)
1971 İtalyan feminist Mariarosa
Dalla Costa, kadınların ücretsiz
emeğinin kapitalizmin işleyişi­
nin önemli bir parçası olduğunu
ileri sürer.
1981 Amerikalı feminist ekono-
mist Heidi Hartmann "Femi-
nizm ve Marksizm'in Mutsuz
Evliliği" yazısında kapitalizm ve
ataerkilliğin "çifte sisteminin"
kadınlara baskı uyguladığını sa-
vunur.

990 yılında İngiliz sosyolog

1 Sylvia Walby " ataerkilliğin"


birbiriyle kesişen birçok
etkenden oluşan çok karmaşık bir
fenomen olduğunu ileri süren çığır
açıcı bir kitap olan Ataerkilliğin
Kuramlaştırılması'yi yayımlamıştır .
Daha önceki feministler belirli bir
tarihsel çağ veya kültürle bağlantılı
olarak ataerkilliğin bir tek nedenini
tanımlamaya odaklanırken, Walby
ataerkilliği "erkeklerin kadınlara
hükmettiği , baskı uyguladığı ve
onları sömürdüğü sosyal yapılar ve
uygulamalar sistemi" olarak
tanımlar. Birbiriyle kesişen altı
yapının var olduğunu ileri sürer:
Hane halkı, ücretli çalışma , devlet,
erkek şiddeti , cinsellik ve kültürel
SOSYAL EŞİTSİZLiKLER 97
Ayrıca bkz.: Kari Marx 28-31 •Judith Butler 56- 61 •bel! hooks 90- 95 •Teri Caraway 248- 49 • Christine Delphy 312-17 •
Ann Oakley 318- 19

... ücretli çalışma.


~I__..h-ane-hal-kı.___.I '~---·_ ..dev-let._ _ ~)
Ataerkillik erkeklerin çeşitli sosyal yapılar ve uygulamalar aracılığıyla kadınlara
hükmettiği, baskı uyguladığı ve onları sömürdüğübir sistemdir. ..

... erkek şiddeti . ...kültürel kurumlar. ...cinselliğe yönelik tutumlar.

kurumlar. Walby bu altı yapıyı eğitim haklarından mahrum bir biçimde işlev görmeye devam
raş tırmak için önceki feministlerin bırakılmışlardır ; koca şiddeti yasal etmiştir. Evin içindeki ataerkillik
mücadelelerine ve çalışmalarına olarak onaylanmıştır. Walby'nin altı ataerkil yapının
bakar. Birinci dalga feministler bu ilkidir; ev kadınlarının işini
sorunları yasal bir seviyede ele (ücretsiz emeği) küçümserken,
Birinci Dalga Feminizm almıştır, ama Walby kadınlar için onlara sadece bu rolde değer verir
Walby, Avrupa ve ABD' de 19. yüzyıl elde ettikleri önemli hakların (kadının "yeri" evidir).
ve 20. yüzyılın başındaki "birinci eşitsizliğin her türünü ortadan Walby, Marksist bakış açısından
dalga" feminizminin ataerkilliğin kaldırmayı başaramadığını ev kadınlarının üreten sınıf
c nel değil, özel doğasına savunur. Bunun nedeni aile ve ev olduğuna , kocaların ise kadınların
oda kla ndığına dikkat çeker. Bu "ataerkil üretim tarzı" olarak etkin ücretsiz emeğinden "bireysel olarak
dönemde evli kadınlar ücretli
çalış manın dışında tutulmuştur ve
a Laerkil egemenlik esasen aile
ıçinde gerçekleşmiştir. Ailede
"koca veya baba konumundaki
erkek doğrudan baskıcıdır ve
kadınların bastırılmasından
f "Evine bağlılık" fikri bu
ydalanır."
çağda yoğunlaşmıştır . Orta sınıf
kadın lar özel alanlarla
sınırlandırılmıştır; oy kullanma,
mülk sahibi olma veya yüksek

Emmeline Pankhurst (1858-1928)


ka dınların temel haklarını geliştirmek
ve Britanya'da evli kadınlara oy hakkı
sağlamak için çok mücadele eden
militan bir birinci dalga feministtir.
98 SYLVIA WALBY
Wably'nin üçüncü ataerkil yapısı­ tehdidi) kadınlar üzerinde kontrol
nın müdahalesiyle çözüme kavuş­ ve hakimiyetlerini devam
turulmuştur: devlet. Örneğin II. ettirmelerinde önemli bir rol oynar.

''
Dünya Savaşı sırasında İngiliz Yapıların beşincisi cinselliktir.
kadınların mühimmat fabrikala- Walby, toplumların heteroseksüel
rında çalışmasına ihtiyaç duyul- ilişkileri diğerleri karşısında
Kadınlar baskıcı yapıların
muştur. Sendikalar bundan hoşnut ödüllandirdiğini ve çoğu durumda
pasif kurbanları değildir. Hem olmamış ve İngiliz hükümetini tek izin verilir seçenek olarak
mevcut koşulları hem de daha savaşın sonunda kadınların fabri- gördüğünü söyler. Cinsellik,
genel sosyal yapıları kalardaki istihdamının engelleyen erkeklerin kadınlara egemenlik
değiştirmek için mücadele
bir yasal düzenleme getirmeye zor- kurduğu önemli bir alandır :
etmiştir. lamıştır. 1942 Savaş Öncesi Feminenlik hakkındaki görüşlerini
Sylvia Walby Uygulamaların Restorasyonu kadınlara empoze ederler ve
Yasasının çıkmasıyla kadınlar erkeklerin arzu kavramlarım merkez

''
genel ve özel alanlarda kendi ter- alan cinsel pratikler oluştururlar.
cihlerinden bağımsız bir biçimde Walby, 1960'lardan 1980'lere
erkeklerin ihtiyaçlarına göre hizmet ikinci dalga feministlerin birinci
etmek durumunda bırakılmıştır . dalgadan daha geniş bir "resmi
Batı ' da devlet kadınların hakla- olmayan" eşitsizlikler yelpazesini
ve doğrudan" faydalanan sınıf rını artırmak için de müdahalelerde gündeme aldığına işaret eder.
olduğuna işaret eder. bulunmuştur. İngiltere ' deki 1970 Cinsellik, aile, işyeri ve üreme
Eşit Ücret Yasası buna örnektir. hakları gibi konuları
Kapitalizmde Kadınlar Fakat görünürdeki kazanımların sorgulamışlardır ama günümüzdeki
20. yüzyıl itibariyle kapitalizm birçoğu uygulamada çok az deği­ bazı üçüncü dalga feministler
egemen küresel ekonomik model şikliğe yol açmıştır ve kadınlar tarafından " başladıkları işi
haline gelmiştir. Kapitalizm erkeklerden daha az ücret almaya bitirmemiş " olmakla eleştirilirler.
geliştikçe kadınlar bir zamanlar devam etmiştir. Walby, bunun dev- Fakat cinsellik konusundaki baskıcı
sanayileşmenin (örneğin tekstilde) letin bir bütün olarak ataerkillik için yasalar kaldmldıktan sonra çok zor
onlara açtığı iş türlerini yitirmiştir. gerekli "ataerkil ilişkiler sahası" elde edilen kazanımlardan bazıları
İki bakımdan dezavantajlı konuma olmasından kaynaklandığım söyler. kadınlar için tuzağa dönüşmüştür.
gelmişlerdir: düşey ayrım (sadece Son 150 yılda devlet politikasında Cinsel özgürlük pornografinin
daha düşük işlerde istihdam) ve önemli değişiklikler olduğuna ama yaygınlaşmasına yol açmıştır ve
yatay ayrım (sadece belirli çalışma bunların çok önemli sınırlamalar fahişelik , seks endüstrisi ve insan
alanlarına uygun olarak görülmek). içerdiğine dikkat çeker: Devlet kaçakçılığında kadınların sömürü
Bu nedenle Walby mevcut işlerde halen kapitalist ve ırkçı olduğu daha da artmıştır .
ve istihdam seviyesinde erkeklere kadar ataerkildir."
en büyük fırsatları sunan "ücretli
çalışmadaki ataerkil ilişkilerin" Erkek Şiddeti ve Cinsellik

''
ataerkilliği sürdüren altı yapıdan Walby'nin altı yapısından
ikincisini teşkil ettiğini ileri sürer. dördüncüsü kadınlara karşı erkek
Fakat Walby 20. yüzyılda şiddetidir. Aile içi şiddet , yakın
ataerkillik ve kapitalizm arasında partnerler ya da aile üyeleri Kadınlara karşı erkek şiddeti
kadınların emeğinin arasında şiddet veya istismarı ve
.. . sosyal bir yapı oluşturacak
sömürülmesinde çatışan çıkarlara davranışın kontrol edilmesi veya
ölçüde yaygın ve sıktır.
sahip olduğu için ilgi çekici bir sindirilmesini kapsrır. Bu yakın
Sylvia Walby
çatışma baş gösterdiğine dikkat ilişkiler, ataerkilliğin altı yapısının
çeker: "Kadınlar kapitalistler için hepsinde olduğu gibi güce

''
çalışırsa kocaları için çalışacak dayalıdırve bir kişinin bir başkası
daha az zamana sahip olur." tarafından kontrol edildiği bir dizi
Evdeki ve işyerindeki ataerkillik düzenleme aracılığıyla işler.
arasındaki çatışmalar genellikle Erkeklerin şiddeti (veya şiddet
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
SOSYAL EŞİTSiZLiKLER 99
ettikleri kıyafetleri giyebilmelerini Sylvia Walby
etkileyecek şekilde)
deneyimlemesinin daha muhtemel Profesör Sylvia Walby, aile içi
şiddet, ataerkillik, cinsiyet iliş­
olduğuna işaret eder.
kileri ve küreselleşme alanla-
Walby, Ataerkilliğin
rındaki çalışmaları geniş ölçü-
Kuramlaştırılması adlı kitabında
de kabul ve takdir gören bir
geleneksel " bilgeliğin"aileyi kadın­ İngiliz sosyologdur. 1984 yılın­
ların hayatlarında halen merkezi da İngiltere'de Essex Üniversi-
olarak görmesine rağmen bunun tesinin sosyoloji bölümünden
artık daha az önemli hale geldiğini mezun olmuştur ve daha sonra
belirtmiştir. Fakat bu Walby'nin Essex ve Reading üniversitele-
ileri sürdüğü gibi kadınların daha rinde eğitimini sürdürmüştür.
Otomobil sanay i, araba s atmak için fazla çalışmasıyla ve özel ataerkillik 1992 yılında Avrupa Sosyo-
(ürünle çok z ayı f bir bağı ol ma sına alanlarından genel ataerkilliğin loji Birliğinin kurucu başkanı
rağ men) kadın la rı cinsel obje olarak daha yüksek seviyelerine geçme- olmuştur. 2008 yılında UNES-
kullanmakta uzun bir tarihe sahiptir ve CO'nun ilk Cinsiyet Araştır­
siyle sonuçlanmıştır. Batı ' daki
kadınları erkek fa ntezisi ve arzusunun maları Kürsüsünün başına
kadınlar artık baba veya koca gibi
odağ ı olarak konumlandırı r. geçmiş.kurumun araştırmala­
"bireysel ataerki " tarafından daha
rını cinsiyet eşitliğine ve kadın
Walby 'nin altı yapısından az sömürülürken, daha çok iş
haklarına yoğunlaştırmıştır.
sonuncusu kültürdür; spesifik ola- hayatı , devlet ve kültürel kurumlar
Aynı yıl eşit fırsatlarve çeşitli­
rak bir toplumun kültürel kurumla- arac ılığıyla erkekler tarafından
liğe yaptığı hizmetlerden dola-
rıdır . Ataerkillik toplumda temel kolektif olarak sömürülür. yı İngiliz Kraliyeti onur nişanı
sosyal kurumların ve sosyalleşme ­ Walby'nin ataerkillik açıklama­ almıştır. Walby, Londra Ekono-
nin araçlarının içine işler. Eğitim, sının merkezinde ataerkilliği ne mi Okulu ve Harvard Üniversi-
din ve medyanın da aralarında tamamen yapısal (kadınların kültü- tesinin dahil olduğu birçok
bulunduğu bu kurum ve araçların rel kurumlarda aşağı konumlarla seçkin kurumda dersler ver-
hepsi " kadınları ataerkil bakıştan sınırlandırılması) ne de tamamen miştir.
temsilini yansıtır. " Örneğin dünya- aracılık (tek tek erkekler ve kadınla­
n ın dinlerinde kadınlar en üst sevi- rın eylemleri) olarak görmemiz Önemli eserleri
yelerden dışlanmaya devam eder ve gerektiği vardır. Ataerkilliği
idari bir düzey yerine "yardımsever­ t emelde yapıyla ilgili bir şey olarak 1986 A taerkillik İş Başında,
lik" görevleriyle s ınırlandırılmış görürsek kadınları pasif kurbanlar 1990 Ataerkilliğin Kuramlaştı­
rılması
uörünür; bunun onlar için daha olarak görme tehlikesi ortaya çıkar.
2011 Feminizmin Geleceği
"doğ al " olduğu söylenir. Kadınlar Öte yandan kadınların gönüllü
böylelikle ataerkil bir bakış açısın­ eylemleri aracılığıyla ataerkilliğe
dan tanımlanır ve "olmaları gere- hapsolduğunu düşünürsek onları
ken yerde" tutulur. "ataerkil baskıcılarla işbirliği yap-
tığı"sonucuna ulaşabiliriz.

''
Ge n el Ataerkilliğe Geçiş Walby, Ataerkilliğin
Ozel ve genel ataerkillik kavramları, Kuramlaştırılması adlı kitabında
Walby'e göre güç yapılarının hem yapıdaki değişiklikleri (örne-
kadınları etkilemek için kesişme ğin kapitalist ekonomideki değişik­ Ataerkillik bir alanda
şekillerini ayırt etmekte önemlidir. likleri) hem de aracılığı (feminizmin hakimiyetini yitirdiğinde
Walby örneğin Afro-Karayip kökenli üç dalgasının yürüttüğü kampan- başka arenalarda hakimiyetini
lngiliz kadınların genel ataerkilliği yaları) açıklayan bir ataerkillik artırır.
deneyimlemesinin (mesela daha muhasebesi sunar. Anlamlı bir Sylvia Walby
yüksek ücretli i şler bulmakta ilerleme kaydetmek için hem kadın­

''
wrlanmasının) , İngiliz Müslüman ların kendinde hem de onları çevre-
kad ınların ise özel ataerkilliğin leyen toplum ve kültürler tarafından
daha yüksek seviyelerini (evin önemli değişikliklerin yapılması
dış ına çıkabilmelerini veya tercih gerektiğini söyler.
102 GiRiŞ
Ferdinand Tönnies, Georg Simmel, The Georg Simmel, Jane Jacobs, The
Gemeinschaft und Metropolis and Mental Life Sociology: Investigations Death and Life of Great
Gesellschaft adlı kitabında adlı kitabında artan on the Forms of American Cities adlı
modern toplumunda kentleşmenin sosyal Sociation adlı kitabında kitabında kent
değerlerin değişmesinden, etkileşim
ve ilişkiler "The Stranger" topluluklarını korumak
cemaatin yerini cemiyete üzerindeki negatif etkisini (Yabancı) başlıklı için "sokakta gözler"
bırakmasından yakınır. inceler. makalesini yayımlar. çağrısında bulur.

i
1887
i
1903
i
1908
1
1961
1893 1904-05 1920'LER

1
Emile Durkheim, The Division of
Labour in Society adlı kitabında
t
Max Weber, Protestan
Ahlakı ve Kapitalizmin
ı
Robert E. Park ve
"Chicago Okulu" adı
verilen sosyoloji ekolünün
dayanışmanın uzmanlaşmış Ruhu adlı kitabında
işlevlere sahip insanların rasyonelleşmenin diğer üyeleri kent hayatı
karşılıklı bağımlılığından insanlıktan uzaklaştırıcı ve sosyal yapılara
geldiğini açıklar. etkileri hakkında uyarır . odaklanır .

arih öncesinin primitif sosyologlar geleneksel kırsal aileden genellikle ayrılan daha

T insan grupları bir yere


yerleşmeye başladıkça
uygarlaşmanın temelleri atılmıştır.
topluluklar ve modern kentli
topluluklar arasındaki önemli bir
farkı tespit etmiştir. Sosyal
büyük gruplarda yaşamanın birey
üzerindeki etkilerini de
incelemiştir. Robert E. Park'ın
Bu erken başlangıçlardan itibaren düzendeki bu farklılaşma, farklı öncülük ettiği Chicago Okulu adı
insanlar gittikçe daha büyük düşünürler tarafından çeşitli verilen sosyoloji ekolü, Simmel'in
gruplarda birlikte yaşamıştır ve faktörlerle açıklanmıştır: Karl Marx çalışmasından hareketle ayrı bir
uygarlık köy, kasaba ve kentlerin kapitalizmi, Emile Durkheim kent sosyolojisi alanının
kurulmasıyla daha da gelişmiştir. sanayideki işbölümünü, Max Weber oluşmasına katkıda bulunmuştur.
Fakat insanlık tarihinin büyük bir rasyonelleşme ve sekülerleşme Fakat çok geçmeden sosyologlar
kısmında çoğu insan kırsal faktörünü ön plana çıkarmıştır. araştırmalarını bir kentte
topluluklarda yaşamıştır. Geniş Kentleşmenin insanların sosyal yaşamanın neye benzediğinden
ölçekli kentleşme Sanayi olarak etkileşim kurma şekillerini çok ne tür bir kentte yaşamak
Devrimiyle birlikte gelmiştir. etkilediğini ve modern yaşamın istediğimize yöneltmiştir.
Kasabalar ve kentler genişledikçe temel karakteristiklerinden birinin Sanayileşmenin ihtiyaçlarını
çok sayıda insan buralardaki kent hayatı olduğunu ileri süren ise karşılamak için evrimleşen kent ve
fabrikalar ve atölyelerde çalışmak Georg Simmel olmuştur. tüm avantajları ve dezavantajlarıyla
için göç etmiştir. kent hayatı , birçok sosyoloğun
Kentte yaşamak, sanayileşme Kentteki Toplum gözünde, insanlara empoze edil-
ve kapitalizmin gelişmesi kadar Simmel yalnızca modern kentlerde miştir. Marksist sosyolog Hemi
"modernite"nin bir boyutu haline ortaya çıkan yeni sosyal düzen Lefebvre, modern kent toplumunu
gelmiştir ve Adam Ferguson' dan formlarını değil, aynı zamanda kapitalizmin gereksinimlerinin
Ferdinand Tönnies'e kadar geleneksel topluluk bağlarından ve şekillendirdiğine ama sıradan
MODERN YAŞAM 103
Amitai Etzioni, The Spirit of Robert D. Putnam, Journal of Alan Bryman, Ritzer'in
Community: The Democracy'deki "Tek Başına "McDonaldlaştırma"
Reinvention of American Bowling: Amerika'nın kuramının izinde
Society adlı kitabında sosyal Azalan Sosyal Sermayesi" modem tüketici
Niklas Luhmann kaynaşmayı güçlendirmek başlıklı makalesinde sosyal toplumun gittikçe
sosyal sistemler için sivil değerlerin sermaye ve topluluk ''Disneyleştirildiğini''
kuramını geliştirir. restorasyonunu savunur. ruhunu ele alır. ileri sürer.

i j 1 j
1970'LER 1993 1995 2004
1968 1982 1993 1996

Fransız
l Marksist Hemi
l
Sharon Zukin, Loft Living:
t
George Ritzer, The
ı
Amitai Etzioni, New
Lefebvre , Right to the City adlı Culture and Capital in McDonaldization of Society Communitarian Thinking
kitabında insanların sosyal Urban Change adlı adlı kitapta toplumdaki adlı kitabında kolektif
a lanlarını kontrol etme ve kitabında canlandırılmış değişikleri fast-food restoran değerleri yeniden
dönüştürme hakkına sahip post-endüstriyel zincirinin rasyonelleştirme canlandıracak bir
olduğunu savunur. kentlerdeki hayatı inceler. ve verimliliğine benzetir. sosyal felsefe önerir.

ınsa nların kent ortamlarının kont- Fakat kent hayatının sosyal prob- modern yaşam alanları haline gel-
rolünü ele geçirebileceğine inan- lemlerinin çözümünün geleneksel dikçe, modern metropol hayatı kav-
mıştır. Lefebvre, buna onların "sos- topluluk değerlerine dönüş oldu- ramı sanayileşmeden çok
yal ala nı" adını vermiştir. Benzer ğunu herkes kabul etmemiştir. zenginlikle özdeşleştirilmeye baş ­
bıçimde (ama farklı bir siyasi bakış Niklas Luhmann, günümüzdeki lanmıştır.
açısından) Jane Jacobs insanların problemin gittikçe parçalanan ve Bu sadece kentsel yaşam alanla-
kentsel gelişimcilerin planlarına farklılaşan sosyal sistemler arasın­ rının 1980'lerde Sharon Zukin'in
direnmesi ve kentlerde toplulukla- daki iletişimle ilgili olduğuna dik- tarif ettiği gibi dönüşüme uğrama­
rın oluşumunu teşvik eden çevreler kat çekmiştir. Post-endüstriyel sında değil, tüm postmodern sosyal
oluşturmasını savunmuştur. çağda tüm yeni iletişim yöntemle- düzende kendini göstermiştir .
20. yüzyılın sonlarında birçok riyle birlikte sosyal kaynaşma için George Ritzer, hizmet endüstrileri-
sosyolog gittikçe bireyselleşen Batı yeni stratejiler geliştirilmelidir. nin verimliliği ve rasyonalizasyo-
Loplumunda topluluğun yok olduğu nunu fast-food zinciri McDonalds ' ın
flkrini benimsemiştir. Amerikalı Post-endüstriyel Kentler öncülük ettiği ticari modele benzet-
sosyolog Amitai Etzioni öncülüğün­ 20. yüzyılın sonlarında üretim miştir ve Alan Bryman, Disney
deki toplulukçu (komüniter) hare- sanayileri başka yerlere taşındıkça tarafından yaratılan Amerikan
ket , kişi dışı bir hale gelen top- veya ortadan kayboldukça kentlerin eğlence kültürünün modern tüke-
lumda topluluk ruhunu doğası değişmeye başlamıştır. Bazı timciliği nasıl etkilediğine dikkat
ca nlandırmanın yeni yollarını öner- kentler hayalet kasabalara dönüşür­ çekmiştir. Modern kent toplumu,
m iştir. Robert D. Putnam da "sosyal ken, bazıları hizmet endüstrilerinin sanayileşme tarafından yaratıldık­
sermaye" açıklamasında topluluk merkezi haline gelmiştir. İşçi sınıfı­ tan sonra post-endüstriyel ticaretin
fikrini ve sosyal etkileşimin değer nın alanları seçkinleştikçe ve yeni gereksinimlerine göre şekillen­
ve faydalarını ön plana çıkarmıştır. endüstriyel binalar arzu edilir post- dirilmektedir.
104

YABANCILAR BİREY
OLARAK DEGİL BELLİ
BİR TÜRÜN YABANCISI
OLARAK ALGILANIR
GEORG SIMMEL (1858-1918)

vrupa ve ABD' de Sanayi bireysel özgürlüğün önünde yeni

YAKLAŞIM
Metropolün Zihinsel
A Devrimine 19. yüzyıldan
itibaren kentleşme eşlik
etmiştir. Bu birçok insan için
kısıtlamalar
gelmiştir.
ve kesintiler anlamına

Alman sosyolog Georg Simmel,


özgürlüğün artmasıyla bu ezici sosyal güçlerin karşısında
Hayatı
sonuçlanmıştır ; insanlar geleneksel kent sakinlerinin özerkliği ve
ÖNEMLİ TARİHLER sosyal yapıların kısıtlamalarından bireyselliği korurken yaşadığı

19. yüzyıl Avrupa ve ABD' de kurtulmuştur. Fakat bu gelişmelerle zorluğu anlamak istemiştir. Kent

büyük çapta kentleşme başlar. beraber kapitalist işverenlerin ortamında yaşamanın ve


işlevsel uzmanlaşma gereksinimleri çalışmanın getirdiği insan
1830'lardan itibaren Yeni de artmıştır ; insanlar ve işlerinin etkileşimdeki artışın insanlar
gelişmeye başlayan sosyoloji, işlevsel bakımdan uzmanlaşması arasındaki ilişkileri derinden
Sanayi Devriminin toplumda
yarattığı değişiklikleri
anlamanın yolunu sunmaya
çalışır .
İnsanlar metropolde
1850-1900 Ferdinand Kentleşme kırsal toplumda
karşılaştıkları
Tönnies, Emile Durkheim ve mevcut olan sosyal
yabancılarla ilgilenmek
etkileşim biçirnirıi
Kari Marx gibi önemli sosyal içirı yeterli donanıma sahip
değiştirmiştir.
düşünürler modernleşme ve değildir.
sanayileşmenin toplum
üzerindeki etkisini
değerlendirir.

1920'lerden itibaren
Simmel'in kent hayatının
etkisi konulu çalışması, Bu yabancılar "tüccar"dan
ABD' de kolektif olarak Chicago "yoksul"a birçok farklı
Okulu olarak bilinen forma bürünmüştür ve
sosyologlar grubu tarafından, hepsi d i ğerleriyle sosyal
kent sosyolojisinin ili şkilerine göre

geliştirilmesinin önünü açar. tanımlanmı ş tır.


MODERN YAŞAM 105
Ayrıca bkz.: Kari Marx 28- 31 • Ferdinand Tönnies 32- 33 •Emile Durkheim 34- 37 • Max Weber 38- 45 •
Zygmunt Bauman 136- 43 • Thorstein Veblen 214- 19 • Erving Goffman 264- 69 • Michel Foucault 270- 77

etkilediğini fark etmiştir. hakkındaki fikirler onun en çok


Bulgularını Metropol ve Tinsel bilinen kavramlarından birini etki-
Hayat adlı kitabında ortaya lemiştir : Sociology adlı kitabındaki

''
koymuştur. Pre-modern toplumda bir makalede ortaya koyduğu
insanlar çevrelerindeki kişilere " yabancı"nın sosyal rolü. Geçmişte
doğrudan aşinayken, modern kent Bu anonimlik aracılığıyla .. yabancılarla sadece nadiren ve
ortamında bireyler çevrelerindeki her iki tarafı katı bir geçici bir şekilde karşılaşılırken
kiş ileri büyük ölçüde tanımaz . duygusuzluk edinir. kentteki yabancılar avare değil
Simmel sosyal etkinlik ve Georg Simmel "potansiyel gezgindir." Yabancı
a nonimlikteki artışın bilinçte bir (örneğin bir tüccar) veya yabancı

''
de ğişikliğe yol açtığına inanmıştır. grup (Simmel'in verdiği örnekle
Kentteki hayatın temposu o "Avrupalı Yahudiler") toplulukla
kadar hızlıdır ki insanlar kendilerini mekansal olarak bağlantılıdır ama
d ı ş ve iç uyarıcılardan izole edecek sosyal olarak bağlantılı değildir;
"koruyucu bir organ" ihtiyacı hem "yakınlık" hem de "uzaklık " ile
duymuştur. Simmel'e göre metropol rahatsızlıkla başa çıkmak için karakterize olur ve topluluğun
sakinleri "kalpleri yerine kafalarını kullanılan bir sosyal-hayatta kalma içinde olmasına rağmen topluluğa
kullanarak tepki verir"; işlenmiş tekniği olarak anlaşılabileceğini ait değildir.
kayıtsızlık - "usanmışlık"- şeklinde söyler; bu yaklaşım insanların Yabancı, Simmel'in açıkladığı
bir rasyonel bariyer oluşturur. enerjilerini, kendilerini ilgilendiren birçok sosyal türden biridir ve her
Bilinçteki değişiklik, insanların konulara odaklamalarına olanak biri başkalarıyla ilişkileri üzerinden
mesafeli ve soğuk hale gelmesine tanır. Ayrıca uyuşmazlığa daha oldukları şeye dönüşür. Bu fikir
de yol açar. Geleneksel ve kabul toleranslı ve daha tecrübeli hale Zygmunt Bauman dahil birçok sos-
gören davranış normlarından gelmekle de sonuçlanır. yoloğu etkilemiştir . Erving
uz aklaşmaya, metropoldeki her şeyi Goffman' ın insanların örneğin göz
mali bir değiş tokuşa indirgeyen Metropolde Alan temasından kaçınarak kamuda
kentlerin para kültürü de eklenir. Bireyler ve gruplar arasındaki sosyal etkileşimi asgariye indirme-
Simmel, metropol sakininin yakınlık ve uzaklığın dereceleri, sini ifade eden "sivil dikkatsizlik"
tutumunun kent hayatına dalmış Simmel'in metropol yaşamı anlayı­ kavramı da Simmel'in "usanmışlık"
olm anın verdiği zihinsel şında merkezidir ve sosyal alan kavramından etkilenmiştir.

Georg Simmel 1858'te Berlin'de varlıklı bir Yahu- nan formal sosyoloji olarak bili-
di ailenin çocuğu olarak dünyaya nen yaklaşımı geliştirmiştir. Fa-
gelen Georg Simmel sosyolojinin kat metropoldeki hayatı incele-
daha az tanınan kurucularından mesi, 1920'lerde Chicago Okulu
biridir. Bedin Üniversitesinde fel- tarafından kent sosyolojisinin
sefe ve tarih eğitimi almış, 1881'de geliştirilmesine öncülük ederek
doktorasını tamamlamıştır. Çalış­ en etkili çalışması olmuştur.
maları başta Ferdinand Tönnies
ve Max Weber olmak üzere Alman Önemli eserleri
entelektüel elitinde popüler hale
gelse de dışarıdan biri olarak kal- 1900 Paranın Felsefesi
mıştır ve ancak 1914 yılında Stras- 1903 Metropol ve Tinsel Hayat
bourg'da profesör olabilmiştir. 1908 Sosyoloji
İnsan fenomenini etkileşimle­
rin içeriğine değil davranışın te-
melindeki formlara odaklanarak
anlayabileceğimiz inancına daya-
106

KENTLERİMİZİ VE
KENDİMİZİ YENİDEN
İNŞA ETME ÖZGÜRLÜGÜ
HENRI LEFEBVRE (1901-1991)

KISACA
YAKLAŞIM
Kent Hakkı
ÖNEMLİ TARİHLER
19. yüzyıl Avrupa ve ABD ge-
nelinde kapsamlı bir kentleşme
gerçekleşir.

1848 Karl Marx ve Friedrich En-


gels, Komünist Manifesto' da Ba-
tılı kapitalist toplumdaki sınıf e-
şitsizliklerinin eleştirisini sunar.

1903 Alman sosyolog Georg


Simmel, The Metropolis and
Mental Life adlı kitabını yayım­
lar.
1980'lerden itibaren İngiliz
sosyolog David Harvey ve İs­
panyol kuramcı Manuel Cas-
tells'e göre kentler kapitalizmin
çıkarlarına hizmet eder ve orada
yaşayanların etkileşimini etki-
ler.
1990'lardan itibaren Lefebv-
entin kirli, nahoş ve Lefebvre'ye göre iktidar
re'nin "kent hakkı" kavramı
ABD, Fransa, Brezilya ve Filipin-
ler gibi dünyanın birçok yerin-
deki toplumsal hareketleri etki-
K tehditkar bir beton
ormanıymış gibi
görünmesi gerekmez. Ömrünün
kimliklerin ve
ilişkilerinin, çeşitli
varoluş tarzlarının heyecan verici
ve karmaşık bileşkesidir.
büyük bir kısmını kent toplumunu 1960'lar ve 1970'lerde yazan
ler. araştırmaya adayan Fransız Lefebvre'ye göre, kentin en büyüle-
sosyolog ve filozof Hemi yici yönlerinden biri sadece içindeki
MODERN YAŞAM 107
Ayrıca bkz.: Kar! Marx 28-31 • Ferdinand Tönnies 32-33 • Peter Townsend 74 • Elijah Anderson 82-83 •
Georg Simmel 104-05 •Jane Jacobs 108-09 •Amitai Etizoni 112- 19 • Sharon Zukin 128-31 • Saskia Sassen 164- 65

Kişi dışı büyük alışveriş


merkezleri, tüketici kapitalizminin
çıkarlarına hizmet eder. Bu tür
yapıların inşası çoğu zaman o
bölgedeki işçi sınıfından sakinlerin
yerinden olmasına yol açar.

çözüme kavuşturulabilir.
Lefebvre'nin vizyonu, insanların
oynayabileceği, yaratıcı ve sanatsal
ihtiyaçlarını keşfedebileceği ve
kendini var etmenin bir yolunu
bulabileceği hayat dolu, insanların
özgürlük ve yaratıcılığının canlı
ifadeleri olan kentlerdir. Kent sokak-
insanlardan ibaret olmayıp toplumu Kent alanlarına sahip olanlar ve ları bu tür bir varoluşu teşvik etmek
hem yansıtan hem de yaratan bir bunların kontrolünü elinde bulun- için tasarlanmalıdır. İşlenmemiş ,
çevre olmasıdır. Lefebvre tahliline duranlar ciddi bir güce sahiptir. heyecan verici ve yabani olabilirler,
Marksist bir perspektif uygulayarak Lefebvre'ye göre bunlar mimarlar, ama tam da bu yüzden insanlara
kent alanlarının devlet tarafından planlamacılar, "ticaret burjuvazisi, canlı olduklarını hatırlatacaklardır.
şekillendirildiğini, güçlü şirketler ve entelektüeller ve siyasetçilerdir." Lefebvre'nin kent hakkı talebi,
kapitalizmin çıkarlarına hizmet Fakat Lefebvre kent çevresinin sadece bir dizi reform değildir;
ettiğini de söyler. Kentin parçaları doğasına ilişkin kararlar - kentte daha geniş toplumda değilse bile
onun yapısındaki sınıf ilişkilerini nelerin olacağı , sosyal alanların kentin içindeki sosyal ilişkilerde
yansıtır; bazı alanların refah içinde nasıl inşa edilip kullanılacağı- her- toptan bir dönüşümdür. Özü itiba-
olması elitlerin gücünü ve zenginli- kese açık olmalıdır. Sıradan insan- riyle kontrolün elitlerin elinden alı­
ğini gösterirken, kent içinde harap lar kendi ihtiyaçları ve çıkarlarını nıp kitlelere sunulmasını öngören
alanların ve merkezin dışında getto- yansıtan bir alanın yaratılmasına bir radikal demokrasi önerisidir.
ların bulunması yoksullar, işçi sınıfı katkıda bulunmalıdır. Önemli top- Lefebvre'ye göre, bunu yalnızca
ve diğer dışlanmış grupların yerin- lumsal sorunlar yalnızca bu "kent "devrimci inisiyatife sahip" gruplar
den edilip marjinalleştirilmesine hakkı" talebi dile getirilerek ve sınıf kesimleri başarabilir.
ışaret eder.

Henri Lefebvre Üniversitesinde profesör olarak


Genel ve Özel atanmış ve 1965'te Nanterre'e
Kapitalizme hizmet etmek için inşa Marksist sosyolog ve filozof taşınmıştır. Lefebvre çok çeşitli
edilen alışveriş merkezleri ve ofis Hemi Lefebvre, 1901 yılında konuları ele alan üretken bir
kompleksleri gibi özel alanlar birçok Fransa'nın Hagetmau kentinde yazardır. Çalışmaları egemen
modern kente egemen olmuştur. dünyaya gelmiştir. Paris'te kapitalist otoritelere meydan
Genel alanların kaybolması, insan- Sorbonne'dan felsefe eğitimi okumuştur ve bu nedenle de her
i rın diğerleriyle eşit şartlarda bir almış ve 1920'de mezun zaman hoş karşılanmamıştır;
maya gelebileceği arenaları ciddi olmuştur. 1928'de Fransız ama coğrafya, felsefe, sosyoloji,
ı;;ekilde kısıtlamıştır. Böylece insan- Komünist Partisine katılmış ve siyasetbilimi ve mimari gibi
ların kişisel özgürlükleri zayıflatıl­
Fransa'daki en etkili Marksist birçok alanda etkili olmuştur.
mış ve sosyal, psikolojik ihtiyaçla-
entelektüellerden biri haline
gelmiştir. Fakat daha sonra Önemli eserleri
r mı karşılamalarının önü
Komünist Partiden ihraç edilmiş
Lıkanmıştır. Bu durum suç, depres-
ve partiyi en ateşli biçimde 1968 Şehir Hakkı
yon, evsizlik, sosyal tecrit ve yok- eleştirenlerden biri olmuştur. 1970 Kentsel Devrim
sulluk gibi ciddi toplumsal prob- 1961'de Strasbourg 1974 Mekanın Üretimi
1 mlere yol açabilir.
108

••
SOKAKTA GOZLER
OLMALIDIR
JANE JACOBS (1916-2006)

ane Jacobs çalışma hayatını


KISACA
YAKLAŞIM
Kent Topluluğu
J kendine özgü bir kent
vizyonunu savunarak
geçirmiştir ; özellikle başarılı bir
kent topluluğunu oluşturan şeye
ÖNEMLİ TARİHLER
odaklanmıştır . Jacobs ' ın görüşleri
1887 Ferdinand Tönnies'in Ge- 30 yılı aşkın bir süre yaşadığı New
meinschaft und Gesellschaft adlı York, West Greenwich Village
kitabı kent toplumunda topluluk semtindeki kent hayatı gözlemlerini
bağlarına duygulan sosyolojik il- temel almıştır.
giyi canlandırır. Jacobs, kent planlamacısı ve
1950'lerden itibaren Batı kent- mimar rakibi Howard Moses'ın
öncülüğünde 1960'larda New
lerindeki yoksul mahalleler, kent
planlamacılarının baskı dalgala-
York 'ta kent hayatında gerçekleşen
büyük ölçekli değişikliklere karşı
rına maruz kalır.
çıkmıştır ; kentsel dönüşüm projeleri
2000 Amerikalı sosyolog Robert ve yüksek katlı binaların inşası bu
D. Putnam, Bowling Alone adlı ki- değişiklikler arasındadır. Jacobs ' ın
tabında topluluğun 1960'lardan i- Bu topluluğu ve vizyonunun merkezinde kent haya-
tibaren zayıfladığını ileri sürer. güvenliği artırır ... tının hareketli ve zengin olması
gerektiği fikri vardır. Jacobs insan-
2002 Amerikalı sosyolog ve eko-
ların yoğun ve heyecan verici kent
nomist Richard Florida, The Rise ortamlarında etkileşim kurabilme-
of The Creative Class adlı kita- sini ister. Düzen yerine kaosu,
bında yaratıcılık kuramlarının ü-
araba kullanmak yerine yürümeyi
zerindeki bir etki olarak Ja- ve tekdüzelik yerine çeşitliliği ter-
cobs'tan söz eder. cih eder.
2013 11 Eylül saldırılarından son- Jacobs'a göre kent toplulukları
ra Amerikan kentlerinde gözetle- kendi kendilerine büyüyüp değiş­
me kameralarının artan kullanı­ mesine olanak tanınması , sözde
mı, Boston Maratonu bombalı
uzmanlar ve teknokratların gör-
saldırısının zanlılarının teşhis e-
kemli planlarına maruz bırakılma­
ması gereken organik varlıklardır,
dilmesiyle sonuçlanır.
karmaşık ve bütünleşmiş ekosis-
MODERN YAŞAM 109
Ayrıca bkz.: Ferdinand Tönnies 32-33 • Michel Foucault 52- 55 • Georg Simmel 104- 05 •Hemi Lefebvre 106- 07 •
Robert D. Putnam 124- 25 • Sharon Zukin 128- 31 • Saskia Sassen 164- 65

Apartmanlar, dükkanlar ve
kal abalık kaldırımlarıyla bu canlı
New York sokağı, Jane Jacobs ' ın bir
kent sokağının neye benzemesi
gerektiğine ilişkin vizyonunun bir
orneğini sunar.

Lemlerdir. Bir kentin nasıl olması -


ve nasıl evrimleşmesi- gerektiği
hakkında en iyi kararı yerel sakin-
leri verir. Jacobs'a göre kent toplu-
lukları kentin nasıl işlediğini anla-
mak için en iyi konumdadır çünkü
kent hayatını onların çeşitli etkile-
şim ler i oluşturur ve sürdürür.

Kaldırım Balesi
Jacobs, bir kentin inşa biçiminin
kent topluluğunun hayatında
önemli rol oynadığını belirtir. En Alanın çeşitliliği ve karma kul- Nihayetinde kent topluluklar ye-
onemlisi kaldırımlardır. İnsanların lanımı, Jacobs 'a göre bu kent for- terince insanın yaşadığı, çalıştığı
y şadığı sokaklar birbiriyle kesişen munun temel unsurlarıdır. Bir ken- ve etkileşim kurduğu yerlerde daha
kaldırımlarla örülü olmalıdır; bu tin iş, ticaret ve mesken yerleri iyi gelişir. Bu tür yoğun ama aşırı
k ldırımlar onların buluşmalarını, birbirinden ayrı değil yan yana kalabalık olmayan alanlar, Jacobs'ın
k rşılaşmalarını , sohbet etmelerini olmalıdır. Bu insanların daha da gözünde yaratıcılık ve hareketin mo-
ve birbirlerini tanımalarını sağlar. çok bütünleşmesine imkan tanır. torlarıdır. Bunlar aynı zamanda gü-
J cobs bireylerin komşularını ve Eski ve yeni binaların da çeşitliliği venli yerlerdir çünkü daha yoğun ol-
H mtlerini tanımasını kolaylaştıran korunmalıdır ; binaların nasıl kulla- maları "sokakta daha fazla gözün"
lıu karmaşık ama nihayetinde zen- nılacağını ve yeniden değerlendiri­ bulunduğu anlamına gelir: Dükkan
ginleştirici karşılaşmaları " kaldırım leceğini insanların etkileşimleri sahipleri ve semt sakinleri çevreleri-
b lesi" olarak nitelendirir. belirlemelidir. ni tanır ve doğal bir gözetim sağlar.

Jane Jacobs Jane Jacobs tutkulu bir yazar 2007 yılında Rockefeller
ve kent plancısıdır. ABD'de Pen- New York City'de onun
Vakfı ,
nsylvania, Scranton'dan 1935'te prensiplerine uygun hareket
New York'a taşınmıştır. Greenwich eden kent planlamacılarını
Village bölgesini gördükten sonra ödüllendirmek için her yıl Jane
Brooklyn'den oraya taşınmıştır ve Jacobs ödülleri dağıtmaya
kent topluluklarına ilgisi başlamış­ başlamıştır.
tır. 1944'de evlenmiş ve Hudson
Caddesinde bir eve taşınmıştır. Önemli eserleri
Bu dönemde Jacobs
Architectural Forum dergisinde 1961 Büyük Amerikan
yazar olarak çalışmış ve tepeden Şehirlerinin Ölümü ve Yaşamı
inme kent yenileme planlarını 1969 Şehirlerin Ekonomisi
eleştirmeye başlamıştır. Hayatı 1984 Şehirler ve Ulusların
boyunca topluluk tabanlı bir kent Zenginliği
vizyonunu savunan bir aktivist ve
kampanyacı olmuştur.
110

YALNIZCA
~LET~Ş~MİN KEN~i~i
iLETiŞiM KURABiLiR
NIKLAS LUHMANN (1927-1998)

KISACA
YAKLAŞIM
İletişim Sistemleri Modern toplum ekonomi, Bu sistemler dünyaya
hukuk, eğitim, politika gibi
~
anlam verir ama
ÖNEMLİ TARİHLER ayrı sosyal sistemler insanlardan değil
1937 Amerikalı sosyolog içerir. iletişimlerden oluşur.

Talcott Parsons, The Structure


of Social Action adlı kitabında
sistemler kuramını tartışır.
1953 Avusturyalı filozof
Ludwig Wittgenstein'ın oyun
~
dilleri anlayışı ölümünden
sonra yayımlanır ve
Luhmann'ın iletişim Her sistem etkinlikleri ve
Yapısal eşleşmeler, farklı
konusundaki fikirlerini etkiler. problemleri kendine özgü
iletişim sistemleri arasında
bir biçimde işlediği için
kısıtlı iletişimlere imkan
1969 İngiliz matematikçi yardım olmaksızın başka
tanır.
George Spencer-Brown, Laws sistemlere bağlanamaz.
of Form adlı kitabında
Luhmann'ın yapısal
farklılaşma hakkındaki
fikirlerini destekler.
iman sosyolog Niklas Luh- Luhmann bireylerin sosyal

A
1987 Alman sosyolog Jürgen
Habermas, sistemler kuramı mann'a göre modernitenin olarak anlamsız olduğunu savunur.
hakkında Luhmann'la önemli tanımlayıcı özelliği, ileri Toplumun temel öğesi insan değil
bir tartışmaya girer. kapitalist toplumun ekonomi, eği­ "iletişim "dir. Luhmann bu terimi
tim, bilim, hukuk, siyaset, din gibi bir sistemde sözlü ve sözsüz
2009 Yunan aydın Andreas alanlarda ayrı sosyal sistemlere fark- etkinlikler ile etkileşimlerden
Mihalopoulos, ceza adaleti ve lılaşmasıdır. Luhmann, "toplum" te- doğan "bilgi, ifade ve anlayışın
hukuk sistemleri tahlilinde riminin diğer tüm sistemleri kapsa- sentezi" olarak tanımlar. Tıpkı bir
Luhmann'ın fikirlerini uygular. yan sisteme işaret ettiğini ileri sü- bitkinin döngüsel, biyolojik üreme
rer: Toplum sistemlerin sistemidir. sürecinde kendi hücrelerini
MODERN YAŞAM 111
Ayrıca bkz.: Max Weber 38-45 • Jürgen Habermas 286-87 • Talcott Parsons 300-01 •Her bert Spencer 334 •
Alfred Schütz 335

üretmesi gibi sosyal bir sistemin de kendi çıkarlarını gözetir; ekonomik


benzer bir biçimde kendi kendini etkinlikler ve işlemlerin karlılığı
s ürdürdüğünü ve bağlantısallığa üzerinde etkili olmadıkça ahlaki
sahip bir faaliyetten sorunlara ilgi duymaz; öte yandan
kaynaklandığın ı -" iletişimden ahlaki kaygılar mesela din
iletişim geliştiği zaman" ortaya sisteminde büyük önem taşır.
çıktığını- iddia eder. İletişimi bir Luhmann, sistemlerin
kimyasalın yapısal eşdeğerine bütünleşmemesini ileri kapitalist
benzetir. toplumlarda ortaya çıkan önemli
problemlerden biri olarak tanımlar .
Yapısal Eşleşmeler "Yap ısal eşleşmeler" adını verdiği
Luhmann, bir sistemi tanımlamak belirli formlar ve kurumların bir Sanatçılar BP'nin Londra'daki Tate
için George Spencer-Brown' ın sistemin ürettiği iletişimleri başka Britain Sanat Galerisine sponsor
olmasını protesto ediyor.
matematiksel form yasalarını bir sistemin anlayabileceği
Protestocuların kurumsal girişimci
kullanır. Bir şeyin farktan terimlere çevirerek ayrı sistemlerin
sisteminin sanat dünyasıyla uyumlu
doğduğ unu ileri süren bu teoriye birbirine bağlanmasına katkıda olmadığı inancını yansıtmaktadır .
göre bir sistem kendi çevresinden bulunabileceğini savunur. Hukuk
"farkıdır." Luhmann'a göre bir ve siyaset sistemlerini eşleştiren
sistemin çevresini başka sistemler bir anayasa veya eğitim sistemini Luhmann'ı eleştirenler, kuramın
teşkil eder. Örneğin bir aile ekonomi ve başka sistemlerle akademik tetkiki geçtiğini ama
sisteminin çevresi diğer aileleri, eşleştiren bir üniversite örnek işlevsel olarak iletişimin insan
siyasi sistemi, tıp sistemini vs olarak verilebilir. "Yapısal eşleşme" etkinliği olmaksızın nasıl
kapsar. Önemli bir biçimde, her bilinçli sistemler olarak insanlar ve gerçekleşebileceğini gösterme
bireysel sistem sadece kendine iletişimler olarak sosyal sistemler noktasında başarısız olduğunu
özgü olayları -etkinlikleri ve arasındaki ilişkiyi açıklayabilecek söyler.
iletişim yolları- anlamlandırabilir; bir kavramdır.
diğersistemlerde (ve daha geniş Aşırı karmaşık olmasına
toplumda) gerçekleşen şeylere rağmen Luhmann'ın kuramı dünya
görece kayıtsızdır. Örneğin çapında sosyal sistemlerin analitik
ekonomik sistem işlevsel olarak bir aracı olarak kullanılır.

••
Niklas Lubmann Bielefeld Üniversitesinde
profesör olmuş ve orada kalmış­
Niklas Luhmann 1946'dan tır. Luhmann çeşitli onursal
1949'a kadar Almanya'daki dereceler almıştır ve 1988'de
Freiburg Üniversitesinde hukuk Stuttgart kenti tarafından önde
eğitimi almış ve 1956'da kamu gelen düşünürlere sunulan
İnsanlar iletişim kuramaz; personeli olmuştur. 1960'tan prestijli Hegel Ödülüne layık
beyinleri bile iletişim kuramaz; 1961'e kadar araştırma iznini görülmüştür. Yaklaşık 377
hatta bilinçli zihinleri bile ABD'deki Harvard Üniversitesin- yayınıyla üretken bir yazardır.

iletişim kuramaz. de değerlendirmiş, burada


Niklas Luhmann sosyoloji ve idari bilimler Önemli eserleri
alanında eğitim görmüş ve
Talcott Parsons'tan dersler 1972 Bir Sosyolojik Hukuk
almıştır. Kuramı

''
Luhmann, 1966'da Münster 1984 Social Systems
Üniversitesinde sosyoloji dokto- 1997 Toplum Teorisi
rasını tamamlamıştır. 1968'de (2 cilt)
"'1' ,'"',
1

~/'f!I' ı
·~ ''I ' '7/~/jJ''"ln'ı•l!l'i'l'rf•''rf'Ji"'lf'"" I' ' l''I"•' 'if/1'111"'!/ılı'ffl/lftfrfı' 1
Jı'' 'ı'I '/il f•1 1" lfl'flııl''/'l/lfl'
·' ı ı·'"lı' , l'ı,. , ,'fll"•iftl/ftlllJl/lfflfl/' (' •/I'/' '"fi'

~
u , , I' , ıııı, , ı ı,:ı ı:ı··- 'r'' , 'ı' "/ lı:ı ,::"/ 'ı, ı, ıi ı, /' ı ' ıl' , ,
'
'
.'ili'',' ılıı'I , ı" . ;ı ,:' ' ·'· , ı""'il:•ı 11,"/J ·tı, 1 , '/ı ·l(ı:ıı;, ı 'I ' ı 1 , " ' ' /1· ,
/·,,/Hı"/,/ ııı11ıl;ı11ı~ı,1: : • 1 ıı/ 1 ıı.ı1:fJ1~1ı/ 1 ı • 1 ı.ı 1 / ı'ı'/ı,: ·11 "ı· ı111 , ı'iıiı'
!
11 1 1
il lj
,
I
,
) I
1
j
,, ,
1ı I 1 1 l ı ı' ıf;; !
1 ,
1
1 1 iJjl; /il ı ! :, j
/
ı r,/
1
!' 1

1 1l1
/,
:t [ I 1J ı I
1
) 1J / 1 1~ ) t li

1)!· /. '. ı ı '/: ;.ııı ı; ' '1 1 , ıı ıııı :,,ı' ·I

il il il

SÖYLEMELİDİR
AMITAI ETZIONI (1929-)
114 AMITAI ETZIONI
• kinci Dünya Savaşından
KISACA
1 1970'lerin başına kadar ABD
hızlı bir ekonomik büyüme

''
YAKLAŞIM
yaşamıştır . Bu refahı artırmış ve
Toplulukçuluk
vatandaşların büyük çoğunluğu
ÖNEMLİ TARİHLER için yukarı yönde bir sosyal Duyarlı bir' topluluk, ahlaki
1887 Ferdinand Tönnies'in hareketlilik sağlamıştır. Ülkenin ölçütleri tüm üyelerinin temel
Gemeinschaft und Gesellsc- sosyal ve siyasi manzarası da sivil insani ihtiyaçlarını karşılayan
haft (Topluluk ve Toplum) kita- haklar hareketi, Vietnam Savaşına bir topluluktur.
bı topluluğun değerini yüceltir. karşı örgütlü muhalefet, cinsel Amitai Etzioni
devrim ve feminizmin ön plana

''
1947 Alman düşünür Martin çıkmasıyla değişmiştir .
Buber'in Paths to Utopia adlı 1973 yılında petrol krizi ve
kitabı modern toplulukçuluk borsadaki çöküş Amerikan
hareketini haber verir. ekonomisini ani bir düşüşe
sürüklemiştir ve sosyolog Amitai
1993 Partizan olmayan, uluslar
ötesi ve kar amacı gütmeyen Etzioni 'ye göre Amerikan yaşamasını sağlamak için sivil
kültürünün dayandığı geleneksel erdemleri restore etmek, toplumun
bir koalisyon olan Toplulukçu
değerlerin temeli sarsılmaya ahlaki temellerini desteklemek."
Ağ kurulur.
başlamıştır. Etzioni 'nin toplulukçuluğunun
1999 Amerikalı aydın ve cum- Bu kültürel ve ahlaki krize, temel ilkesi, toplumun üyelerinin
huriyetçi toplulukçu Stephen bireycilik ideolojisinin ve liberal ortak konsensüsü ve topluluklarda,
Goldsmith, eski başkan Geor- ekonomi politikasının - serbest kurumlarda vücut bulan prensipler
ge W. Bush'un sosyal politika piyasa ekonomisinin asgari aracılığıyla neyin iyi olduğunu

danışman ekibine katılır. düzeyde devlet müdahalesiyle söylemesinin gerekli olduğudur.


işlemesine olanak tanınmasının­ Etzioni 'ye göre sosyologların
2005 İngiliz sosyolog Colin eşzamanlı yükselişine yanıt olarak sosyal hayat hakkında düşünmesi
Gray, "Kuramın Kumdan Kale- toplulukçuluğun sosyal felsefesi ve kafa yorması yeterli değildir ;
leri" başlıklı makalesini yayım­ ortaya çıkmıştır. Etzioni 'nin sözleri toplumu iyi yönde değiştirme
layarak Etzioni'nin çalışması­ toplulukçuluk şunları amaçlamıştır : çabasına aktif olarak katılmaları
nın fazlaca ütopyacı olduğunu . . insanların yalnızca yetkilerine gerekir. 1990'ların başından
ileri sürer. odaklanmakla kalmayıp itibaren sosyolog Robert D. Putnam,
sorumluluklarına uygun Richard Sennett ve Daniel Beli de

Amitai Etzioni 1929'da Almanya'da doğmuş ve ki California Üniversitesinde


yedi yaşındayken ailesiyle bir- sosyoloji doktorasını tamamla-
likte Filistin'e yerleşmiştir. mıştır. İlk olarak New York'taki
1946'da eğitimini yarıda bıraka­ Columbia Üniversitesinde görev
rak Palmach'a katılmış ve İsra­ yapmaya başlamış ve bu görevi-
il'in kurulması için mücadele et- ni 20 yıl sürdürmüştür. 1980
miştir. Yaklaşık beş yıl sonra yılında George Washington
Yahudi varoluşçu filozof Martin Üniversitesinde profesör olmuş
Buber'in çalıştığı bir kurumda ve Toplulukçu Politika Araştır­
öğrenci olmuştur. Buber'in "Ben maları Enstitüsünün yöneticisi
ve Sen" ilişkisine odaklanması, olarak hizmet vermiştir.
Etzioni'nin toplulukçu yaşama
yaklaşımında kendini gösterir. Önemli eserleri
Etziorıi 1951'de Kudüs İbrani
Üniversitesine kaydolup lisans 1993 Topluluğun Ruhu : Ameri-
ve yüksek lisansını tamamla- kan Toplumunun Yeniden İcat
mıştır . 1958 yılında Berkeley'de- Edilmesi
MODERN YAŞAM 115
Ayrıca bkz.: Kari Marx 28-31 • Ferdinand Tönnies 32- 33 •Emile Durkheim 34- 37 • Richard Sennett 84- 87 •
Jane Jacobs 108- 09 • Robert D. Putnam 124- 25 • Anthony Giddens 148- 9 • Daniel Bell 224- 25 • Robert N. Bellah 336

Etzioni'nin toplulukçuluğu çeşitli çekirdek sosyal değerler


üzerine kuruludur.

Toplum neyin iyi olduğunu söylemelidir.

dahil birçok Amerikalı sosyal Gesellschaft (topluluk) rasyonel geleneksel formlarında


dü şünür, kendini bilen biçimde çıkarlar, bürokrasi ve forma! (Gemeinschaft) bulunan yüksek
toplulukçu idealleri üniversite inançlar tarafından yaratılan seviyedeki dayanışmayla
kampüsünden daha geniş topluma bağlara işaret eder. karşılaştırıldığında insan
yaymaya çalışmıştır.. Tönnies, modem toplumda ilişkilerinin gelişiminde geriye
Gesellschaft'ın tanımlayıcı dönük bir adımı temsil ettiğini
Sorumluluklar ve Haklar ilkelerinin komünal yaşamın savunmuştur. Etzioni, Tönnies'in
Etzioni'nin ideallerinin kökleri,
sosyal bağların iki türü olarak
Gemeinschaft (toplum) ve
Gesellschaft (topluluk) ayrımını
yapan Alman sosyolog Ferdinand
Tönnies gibi kuramcıların
ça lışmasına dayanır. Gemeinschaft
(toplum) komünal toplumu yaratan
kişisel ilişkilere ve yüz yüze
tkileşimlere işaret ederken,

Sanayileşme öncesi toplumlardaki


hayat büyük ölçüde komünal yaşama
odaklanmıştır (buradaki resimdeki
Avrupa köyü gibi) ama Etzioni bunun
ço ğu zaman bireyin pahasına
gerçekleştiğini söyler.
116 AMITAI ETZIONI
toplulukçu düşüncesini Etzioni'ye göre Amerikan
geliştirmişse de onun birey toplumunun genelinde aşırı
karşısında komünal yaşama çok bireyselcilik "sosyal sermayede"

''
fazla vurgu yaptığına inanmıştır. önemli düşüşe yol açmıştır.
Tönnies'in çağdaşı Emile Durkheim Karşılıklılık , güven ve sorumluluk
ise modernitenin sosyal hissinin ortak değerlerini temel
Şu
anda karşı karşıya
dayanışmayı tehdit alan il\şkiler gerilediği için ABD'nin
olduğumuz tehlike, topluluk
edebileceğinden korkmuştur; toplulukçuluğun ahlaki ilkelerini
fazlalığı değil ahlaki anarşidir.
Durkheim'a göre bireyler tutkuları benimsemesi her zamankinden
ve ihtiyaçları grupla uyumlu sosyal Amitai Etzioni daha fazla gerekli hale gelmiştir.
varlıklar olmalıdır.

''
Etzioni, Gemeinschaft Topluluk Nedir?
topluluklarının da dezavantajlara Etzioni'ye göre topluluklar
sahip olduğunu söyler; çoğu zaman "paylaşılan anlamları ve her şeyden
baskıcı ve otoriter olabilir , bireysel önce paylaşılan değerleri taşıyan"
gelişme ve ilerlemeyi sosyal ilişki ağlarıdır. Bir
engelleyebilirler. Etzioni 'nin eder. Amerikalılar güçlü bir hak topluluğun görüşleri dış bir grup
güncellenmiş toplulukçuluk anlayışına sahiptir; topluluğun veya iç azınlık tarafından empoze
anlayışı , birey ve toplum. topluluk onlara hizmetler sunmasını ve edilemez; bunların "herkese açık ve
ve özerklilik ile haklar ve bireysel haklara saygı gösterip üyeliğe tamamen duyarlı bir
sorumluluklar arasında optimum korumasını beklerler. Fakat hem diyalog içinde topluluğun üyeleri
dengeye ulaşmak için tasarlanır. yerel hem de ulusal topluluk tarafından üretilmesi" gerekir.
Etzioni, bireysel haklar ve karşısındaki ahlaki sorumluluk Etzioni'nin topluluğu içsel olarak
topluluk sorumlulukları arasında hisleri zayıftır. Örneğin birçok genç demokratiktir ve her topluluk "daha
denge sağlamanın şart olduğunu Amerikalı suç işledikleri takdirde kapsayıcı bir topluluğun" içine
çünkü bunların birbiri olmaksızın aynı özelliklere sahip kişilerden
Batı kentlerindeki Çin mahalleleri,
var olamayacağını ileri sürer. oluşan bir jüri tarafından
Etzioni'nin topluluk yaşamının
Dahası günümüzde Amerikalıların yargılanmayı devredilemez hakkı
örneğini sunar. Bu kültürün yabancı
bireyin ve topluluğunun olarak görürken, çok küçük bir toprakta yeniden yaratılması,
geleceğinin nasıl birbirine bağlı azınlık jüri hizmetini yerine sakinlerinin ortak normlar ve değerlere
olduğunu gözden kaçırdığını iddia getirmeye isteklidir. sahip olmasıyla mümkün hale gelir.
MODERN YAŞAM 117
Toplumun temel yapı taşları, Etzioni'ye göre bireyler değil İlk boyut, Etzioni 'nin "ahlaki
topluluklardır ve toplum birden çok kesişen topluluktan oluşur. Bu ses" adını verdiğini şeydir. Bu,
nedenle insanlar karakteristik olarak birbiriyle kesişen birçok farklı topluluk üyelerini bağlayan kişiler
topluluğun üyesidir.
arası ve ahlaki davranışın
dayandığı kolektif olarak kabul
edilmiş ortak norm ve değer
kümesidir. Özellikle genel
meselelerde devlet müdahalesinin
asgari düzeyde tutulması
durumunda hiçbir toplum sağlam
bir ahlak düzeni olmaksızın
gelişemez. Bir ahlaki sesin
tanımlanması ve yerleştirilmesi,
topluluğun üyelerinin davranışını
düzenlemek için bireysel vicdana
veya emniyet teşkilatlarına bel
bağlamayı gereksiz kılar.
Topluluklar alkol istismarı ve sürat
yapmaktan uzak durmak gibi belirli
davranışlara değer verdiğinde, anti-
sosyal davranışlar önlenir ve etkin
bir biçimde dizginlenir.
İkinci boyut "toplulukçu aile"dir.
Bu dünyaya bir çocuk getirmek,
ebeveynleri sadece çocuğa karşı
değil aynı zamanda aileyi topluma
karşı yükümlülük altına sokar.
Çocuklar kötü yetiştirildiğinde
bunun sonuçlarıyla genellikle
yuvalanır. Bu topluluk tanımı, değerlere açık bir bağlılık sadece aile değil tüm toplum
a ileler ve okullar gibi mikro sergilemiyorsa Etzoni'nin ölçütünü yüzleşmek durumunda kalır. Bu
oluşumlardan etnik gruplar, dinler karşılamaz.
veya ulus-devletler gibi makro Topluluklar her zaman erdemli
oluşumlara kadar her türlü sosyal olmaz; bazıları katı ve kısıtlayıcı
organizasyona uygulanabilir. olabilir ya da etik olmaktan çok
Toplulukların coğrafi olarak uzak değerleri temel alabilir.
yoğu nlaşmasına gerek yoktur; Etzioni, Güney Afrika' da linçin
örneğin New York 'taki Yahudi desteklendiği ve üyelerinin linçe
cemaati kente dağılmış olsa da iştirak ettiği bir Afrika köyünü
sinagoglar ve inanca dayalı okullar buna örnek olarak verir.
gibi çekirdek kurumlar aracılığıyla
güçlü bir ahlaki dayanışma hissini Komünal Toplum
yaşatır. Etzioni internet tabanlı Etzioni sadece entelektüel seviyede
çevrimiçi toplulukları bile çalışmak yerine toplulukçu bir top-
uyelerinin aynı değerlere bağlı lumun nasıl uygulanıp organize
olması ve bunları paylaşması edilmesi gerektiğinin dört boyu-
koşuluyla meşru topluluk formları tunu ortaya koyar. Bunu toplulukçu
İki ebeveynli aileler, Etzioni'ye göre
olarak kabul eder. Buna karşın toplumun temel yönlerini ve bunla- çocuk yetiştirme görevini yerine
köyler gibi genelde topluluk olarak rın her birinin toplumun geneliyle
getirmekte tek ebeveynli ailelere göre
düş ünülen bazı yapılar, köyü ilişkili olarak üstlendiği işlevi çok daha iyi donanımlıdır çünkü bu
oluşturan insanlar ortak normlar ve tanımlayarak yapar. "emek yoğun, zahmetli bir görevdir."
118 AMITAI ETZIONI
Okuldan ayrılanlar, Etzioni'ye göre
askere alınmalıdır (2011 'de Almanya'da
bu kışlalarda olduğu gibi) çünkü
öz-disiplin getirir ve karakteri ve
topluluk ruhunu i nş a eder.

anlık doyumu erteleyebilme


yeteneğinin temellerinin atılmasına
yardım etmelidir. Özellikle disiplin,
öz-disiplin ve içselleştirme -
başkalarının değerlerinin kişinin
kendi benlik duygusuna katılması­
değerleri çocuğun psikolojik
gelişimi ve iyiliğinde önemli rol
oynar.
Etzioni öz-disiplin vurgusunun
bir parçası olarak okuldan ayrılan
herkesin bir yıl zorunlu vatani
hizmet yapması gerektiğini
savunur. Bunun, "gençlik ortak
ihtiyaçlara hizmet edeceği için
nedenle çocukların doğurulması ve Etzioni, toplanan kanıtların ego-merkezli mantalite karşısında
yetiştirilmesi Etzioni'ye göre ailenin önemli sosyal rolünü des- güçlü bir panzehir" olacağını iddia
toplulukçu bir eylem olarak tekler yönde olduğunu söyler ve şu eder.
görülmelidir. Etzioni ebeveynlerin gözlemi yapar: "Zululardan İnüitlere Dördüncü ve son olarak, Etzioni
çocuklarını yeteneklerine göre en kadar, Antik Yunan ve Antik geleneksel topluluğun kaybına karşı
iyi şekilde yetiştirmek için Çin' den moderniteye kadar çok çıkmak ve aynı zamanda da yeni
topluluğa karşı ahlaki bir çeşitli insan toplumlarında iki ebe- toplulukların inşa edilmesine
sorumluluğa sahip olduğunu ileri veynli ailelere sahip olmayan hiçbir zemin hazırlamak için çeşitli
sürer. Toplulukların da onlara bu toplumun bulunmaması tesadüf tedbirler önerir. Bunlar, Amerikalı
çabalarında yardım etme değildir." Bu tür bir yapının ve des- sosyolog Robert N. Bellah'ın "kalbin
yükümlülüğü vardır . Topluluklar tekleyici ebeveynlik düzenlemeleri- alışkanlıkları" adını verdiği şeylerin
çocuklarıyla zaman geçirmek için nin tekrarlanmasının, yeni kariyer değiştirilmesini içerir. Etzioni 'nin
işlerine ara veren ebeveynleri modelleri, boşanma , tek ebeveyn tedbirleri bir "topluluk çevresi"
damgalamak yerine desteklemek tarafından yetiştirilme ve artan geliştirmeye dönüktür. Bu "topluluk
ve teşvik etmek zorundadır . bireyselcilik gibi gelişmelerin yol çevresinde" bireysel eylemlerimizi
açtığı "ebeveynlik eksikliğinin
giderilmesinde" önemli olduğunu
savunur. Bunun bir parçası olarak

'' ''
toplumun küçük çocukların kreş ­
lere gönderilmesine sınırlar koy-
ması gerektiğini ifade eder.
Başta karakter oluşumu olmak Etzioni 's üçüncü prensibi, Haklar ve sorumluluklar
üzere eğitim, ailenin esas "toplulukçu okulun" işlevlerini arasındaki dengesizlik uzun
görevidir. ortaya koyar. Okullar öğrencilere süredir mevcuttur.
Amitai Etzioni yetenek ve bilgi aktarmanın çok Amitai Etzioni
ötesine geçmelidir. Ebeveynlerin

'' ''
başlattığı karakter oluşumu
görevini temel almalıdır. İstikrarlı
bir benlik ve amaçlılık duygusunun
ve dürtüleri kontrol edebilme ve
MODERN YAŞAM 119
topluluk için doğuracağı sonuçlar demokratik, adil ve eşitlikçi bir
üzerinden değerlendirmek ikinci toplum vizyonu, çok çeşitli ideolojik
doğa mız haline gelir; bireysel konumlardan birçok aydın ve

''
kariyer arzuları ve hedefleri ile yorumcu tarafından ele alınmıştır.
topluluğa bağlılık arasındaki Fakat Etzioni'nin çalışması eleştiri
çatışmalar çözüme kavuşturulur; oklarını da çekmiştir. Örneğin bazı Bugün gençler arasında ...
yaşanan fiziksel ortam " topluluğa feminizm yanlıları kadınların 'başarıyı' anlamlı bir şeyle
daha uyumlu" hale getirilmek için ekonomik özgürlüğünü elinden birleştirebileceğiniz ...
yeniden tasarlanır; kişisel ve alma çabası olarak gördükleri kariyerler bulmaya dönük ilgi
mesleki kaynaklarımızın daha toplulukçuluğa şiddetle karşı artmaktadır.
faz lasını topluluk için kullanmak çıkmıştır. Günümüzde tam zamanlı Amitai Etzioni
isteriz. bir işte çalışan annenin, 30 yıl

''
önceki ortalama bir ev kadınına
Eleştiriler göre çocuklarıyla daha kaliteli
Etzioni 'nin toplulukçuluğu, zaman geçirdiğini savunurlar.
Amerikan toplumunun genelinde Beatrix Campbell ise yaratmaya
özel ve genel ahlakın ve ortak çalıştıkları anne türünün hiçbir
değerlerin yozlaşması, ailenin zaman var olmadığına işaret ederek neyin motive edebileceğine dair
çöküşü, yüksek suç oranları , sivil toplulukçuları "nostaljik bir haçlı ikna edici bir değerlendirme
ve siyasi kayıtsızlık hakkındaki savaşına" girişmekle suçlanmıştır. sunamadığını savunur. Etzioni 'nin
çe şitli kaygılara bir yanıttır. Daha Amerikalı sosyolog ve siyaset iddia ettiği gibi Amerikan kültürü
kuramcısı Richard Sennett, benlik saplantılı ve aşırı bireyciyse,
Etzioni'nin çalışmalarının siyasi ve bireylerin kendilerinden taleplerde
Gönüllüler Kuzey Amerika ve Batı
Avrupa genelinde birçok semtte ağaç ekonomik iktidarın doğasını sadece bulunan ve potansiyel olarak
dikme projelerini kapsayan binlerce muğlak şekilde ele alabildiğini ve bireysel haklarını etkileyebilecek
organizasyonda önemli bir rol bireyleri toplulukçu ilkeler ve olan bir topluluğa karşı sorumluluk
oynamaktadır . değerlere uygun hareket etmeye hissetmeyi neden tercih edeceği
noktasında bir yanıt sunamaz.
Eleştirilere rağmen Etzioni'nin
toplulukçuluğunun merkezindeki
birçok fikir hükümetleri
etkilemiştir. İngliiz sosyolog
Anthony Giddens, The Third Way
adlı kitabında Etzioni'nin
çalışmasını İngiltere eski
Başbakanı Tony Blair'in geliştirdiği
Üçüncü Yol olarak bilinen siyaset
felsefesinin çerçevesinde merkezi
olduğunu ifade eder. Etzioni'nin
çalışması İngiltere' deki Yeni İşçi
Partisi hükümetine iki bakımdan
cazip gelmiştir: İlk olarak Devlet'in
oynadığı role aşırı vurgu yapan Sol
ve serbest piyasayı aşırı
destekleyen ve bireyin
savunuculuğuna soyunan Sağ
arasında orta yol sağlamıştır ; ikinci
olarak vatandaşlık kavramını ortak
beklentiler ve yükümlülerin yerine
getirilmesi aracılığıyla kazanılması
gereken bir şey olarak sunmuştur.
120
KISACA

MCDONALDLAŞTIRMA
YAKLAŞIM
McDonaldlaştırma

ÖNEMLİ TARİHLER

TOPLUMUN 1921-1922 Max Weber'in


rasyonellik ve bürokrasi
arasındaki ilişkiyi tahlil eden

NEREDEYSE HER Ekonomi ve Toplum


Almanya' da yayımlanır.
adlı kitabı

YÖNÜNÜ ETKİLER
1961 Amerikalı girişimciler
Richard ("Dick") ve Maurice
("Mac") McDonald, öncü
fast-food burger işletmelerini
GEORGE RITZER (1940- } tüm dünyaya yayan Ray Kroc'a
satar.
1997 Sushi restoran zinciri
YO ! Sushi, özel olarak
McDonald's modelini
kullanarak Britanya'ya açılır .
1999 İngiliz sosyolog Barry
Smart, Ritzer'in
McDonaldlaştırma kuramına
eleştirel yanıtların geniş bir
seçkisi olan Resisting
McDonaldization adlı kitabın
editörlüğünü yapar.

iman sosyolog Max Weber,

A yaşamın gittikçe daha çok


sayıda yönünün duygusal
yönelimli veya değer yüklü çizgile-
rin aksine rasyonel olarak organize
edilmesi ve yürütülmesinin gele-
neksel toplumdan modern topluma
geçişin tanımlayıcı bir özelliği
olduğunu ileri sürmüştür.
Weber'in fikirlerini geliştiren
Amerikalı sosyolog George Ritzer,
bu sürecin Kuzey Amerika ve Batı
Avrupa kültürlerinde yeni seviye-
lere ulaştığını ve öngörülemeyen
şekillerde tezahür ettiğini savunur.
1993 yılında yayınlanan bir sosyo-
loji klasiği olan Toplumun
McDonaldlaştınlması adlı kitabın
yazarı Ritzer'e göre, bu "yaygın
MODERN YAŞAM 121
Ayrıca bkz.: Kari Marx 28-31 • Max Weber 38-45 • Roland Robertson 146- 47 •
Herbert Marcuse 182-87 • Harry Braverman 226-31 •Kari Mannheim 335

"McDonaldlaştırma"
Weber'in rasyonelleştirme restoran modeli verimlilik,
kavramının en cesur
hesaplanabilirlik,
ifadesidir. öngörülebiirlik ve
kontrolle karakterize olur.

George Ritzer, 1940 yılında


Amerika'da New York City'de
dünyaya gelmiştir. Babası
taksi şoförü, annesi ise
sekreter olarak çalışmıştır.
Ritzer, yetiştirilme tarzının
"üst alt sınıf" çocukluğunu
karakterize eden çoğunlukla
düşük yaşam standartlarından
uzaklaşmak için ona mümkün
olabildiğince çok çalışma
ilhamı verdiğini söyler.
George Ritzer, 1974
yılından itibaren Maryland
Üniversitesinde görev
yapmıştır ve günümüzde
ordinaryüs profesörüdür.
McDonaldlaştırma tezi
sosyoloji kuramına yaptığı en
rasyonelleşme sürecinin" en net gelişme için "McDonaldlaştırma"
çok bilinen ve en etkili katkı
örneği McDonalds's fast-food resto- terimini kullanır; bunun işaret olsa da esasen tüketici
ran zinciridir. ettiği eğilimler ve süreçlerin
toplumunu eleştirir ve birçok
"Amerikan toplumunun yanı sıra alanda çok sayıda eser
McDonald's Tarzı dünyanın geri kalanında gittikçe yayınlamıştır.
Dü nyanın neresinde olursanız olun daha çok sektöre" sızdığını ve ege-
bir McDonald's restoranı hiçbir men hale geldiğini savunur. Önemli eserleri
zaman çok uzak görünmez. Dünya McDonaldlaştırma beş ana bileşene
genelinde yüzü aşkın ülkede 35.000 sahip olduğunu ileri sürer: verimli- 1993 Toplumun
kadar McDonald's restoranı vardır. lik, hesaplanabilirlik, öngörülebilir- McDonaldlaştırılması : Toplum
Nerede olduklarından bağımsız bir lik, kontrol ve "formal rasyonelliğin Yaşamının Değişen Karakteri
biçimde neredeyse kusursuz bir nihai irrasyonelliği." Üzerine Bir İnceleme
seviyede değişmezlik ve güvenilir- Verimlilik, organizasyon yapı­ 1999 Büyüsü Bozulmuş
Dünyayı Büyülemek
lik sunarlar. Bu aşinalık deneyimi, sından çalışanlar ve müşteriler
2004 Hiçin Küreselleştirilmesi
tüm dünyadaki McDonald 's resto- arasındaki etkileşimlere kadar bir
ranlarının tanımlayıcı bir özelliğidir hedefe ulaşmanın en iyi yolunu
ve bu özellik, McDonald's şirketinin bulmaya çalışan bir şirket tarafın­
rasyonelleşmeye yaptığı güçlü vur- dan kullanılan bürokratik prensip-
guyla açıklanabilir. Ritzer bu leri anlatır. Örneğin gıda hazırlama
122 GEORGE RITZER
Xi'an tarihi Çan Kulesinin
yanındaki bir McDonald's. Çin' de ilk
McDonald's 1990 yılında açılmıştır.
2014 yılında 2000 şubesiyle Çin'in en
büyük ikinci restoran zinciridir.

Ritzer, ıı:aman
içinde insanlara
kıyasla daha öngörülebilir ve daha
kolay kontrol edilebilir teknolojilerin
çalışanların bütünüyfe yerine alabi-
leceğini ileri sürer.
Son olarak Ritzer diğer bakım­
lardan faydalı olan bu rasyonelleş­
menin bedellerini değerlendirir .
Paradoksal bir biçimde rasyonel
sistemlerin irrasyonalite ve isten-
meyen sonuçlar doğurabileceğini
gözlemlerken Weber'e olan borcunu
sürecini düşünelim: Hamburgerler rinde neyle karşılaşacaklarını bil- kabul eder. Ritzer'e göre, nihai
montaj hattı tarzında bir araya geti- mek ister; ne istediklerini, menüyü irrasyonalite McDonald's modelinin
rilir, pişirilir ve dağıtılır; çünkü bu nerede bulabileceklerini ve nasıl hem çalışanlar hem de müşteriler
en verimli yöntemdir. Bu yalnızca sipariş verebileceklerini bilirler. üzerindeki insanlıktan uzaklaştırıcı
gıdayı hazırlamak için gereken süre Böylece ödeme yapıp yemeklerini etkileridir.
bakımından değil aynı zamanda yiyebilir ve restorandan ayrılabilir­ Ritzer, McDonald 's çalışanları­
bunu yapmak için gerekli mekan ler. nın, zihnin kullanılmadığı üretim
bakımından da böyledir. Dahası bir Kontrol teknolojiyle yakından bandı tarzında işlerde çoğu zaman
McDonald's restoranının fiziksel bağlantılıdır. McDonald's restoran- daracık yerlerde çok düşük ücret
yerleşimi çalışanlar ve müşterilerin larında servis edilen yiyecekleri karşılığında çalıştığını belirtir.
verimli bir biçimde davranabileceği pişirmek için kullanılan meka- Çalışanların nezdinde ne bireysel
şekilde tasarlanır. Verimlilik kül- nizma, hem çalışanlara hem de ne de kolektif olarak yenilik ve ini-
türü standart hale getirilmiş norm- müşterilere yön verir. Pişirme süre- siyatif için neredeyse hiç şans
lar, düzenlemeler, kurallar ve ope- lerini ve dolayısıyla çalışanların olmaması, çalışanların hoşnutsuz­
rasyon prosedürlerine sıkı sıkıya çalışma hızını makineler dikte eder luğuve yabancılaşmasıyla, yüksek
bağlı kalan personel tarafından ve makineler tek tip ürün ürettiği oranda personel değişimiyle sonuç-
geliştirilir ve sürdürülür. için müşteriler yiyeceğin nasıl pişi­ lanır.
Hesaplanabilirlik, sayılabilir ve rilmesini istediklerini belirtemez. Müşteriler, Ritzer'in "insanlık­
miktarı belirlenebilir şeylere işaret tan uzaklaştırıcı ortamlar ve koşul­
eder; özellikle nitelik yerine niceliğe lar" olarak tarif ettiği restoranlarda
vurgu yapılır (örneğin "Big Mac"). sağlıksız gıdaları satın alıp yemek

''
Ritzer, McDonald 's restoranlarında için kuyruğa girer. Dahası
çalışanların işinin birçok yönünün McDonald 's restoranlarındaki üre-
zamanlanmış olduğuna dikkat tim ve tüketim hızı, tanımı gereği
çeker; restoran ortamının hızlı McDonald's Amerika Birleşik müşterilere hazırlaması daha uzun
doğası maksimum üretkenliği sağ­ Devletleri 'nin kendisinden zaman alan yüksek kalitede gıdala­
lamayı ı:ı.maçlar. daha önemli hale gelmiştir. rın sunulamayacağı anlamına gelir.
Öngörülebilirlik gıda ürünlerini, George Ritzer
restoran tasarımını ve çalışan-müş­ Modernitenin İlkeleri

''
teri etkileşimlerini etkiler. Coğrafi Ritzer'e göre, McDonaldlaştırmanın
bölgeden veya günün hangi saati bu beş ilkesinin sosyolojik önemi
olduğundan bağımsız bir biçimde sosyal etkinliğin gittikçe daha çok
müşteriler bir restorana girdikle- alanına yayılmasından kaynaklanır.
MODERN YAŞAM 123
ve değişime ayak uydurabilme rına göre uyarlanması bunun bir
kapasitesini takdir etmesine rağ­ örneğidir.
men, rasyonelleşme çabasının yol Ritzer'in Mc Donaldlaştırma tezi

''
açabileceği insanlıktan uzaklaştı­ ilk olarak ortaya konduktan yirmi
rıcı sonuçlara da dikkat çeker. yıl sonra da en az her zamanki
Sosyolojide kuram Weber'in "demir kafes" kavramını kadar geçerlidir. Ritzer ve diğerleri
McDonaldlaştırılması en anımsatarak , McDonald 's çok yüksek eğitimin sosyolojisi dahil
düşük ihtimal öğelerden biridir verimli ve karlı bir Batılı şirket ola- birçok konuda bunu uygulamaya,
ama en azından bir ölçüde o rak ikon statüsüne yükselse de düzenlemeye ve güncellemeye
da bu süreçten geçmiştir. prensiplerinin insan etkinliğinin devam etmiştir. İngiliz sosyal düşü­
George Ritzer gittikçe daha çok alanına yayılma­ nürler Dennis Hayes ve Robin
sının yabancılaşmaya yol açtığını Wynyard tarafından düzenlenen

''
savunur. The McDonaldization of Higher
Uluslar ötesi bir şirket olan Education adlı makaleler seçkisi
McDonald's , Batı rasyonalitesinin Ritzer'den yararlanan çeşitli argü-
taşıyıcısı olarak önemli bir rol manlar içerir. Örneğin Hayes , kolej-
oynar. Ritzer'e göre lerden lisans üstü üniversite eğiti­
Esas itibariyle tüm kolektif ve McDonaldlaştırma küresel kültürel mine kadar yüksek eğitimin
bireysel eylem ve etkileşimleri homojenleşmenin önemli unsurla- dayandığı geleneksel değer tabanı­
düzenlemek için kullanılan egemen rından biridir. Fakat İngiliz sosyo- nın yerini hız la standartlaştırma,
kültürel şablon verimlilik, hesapla- log John Tomlinson gibi eleştir­ hesaplanabilirlik gibi unsurlara
nabilirlik, öngörülebilirlik, kontrol menler küyerelleşme kavramını bıraktığını iddia eder. Ayrıca yük-
ve rasyonelleşmenin bedelleri tara- kullanarak bu iddiayı çürütür. sek eğitimin McDonaldlaştırılması,
fından şekillendirilir. Tomlinson, McDonald's ' ın küresel Hayes'e göre , hem akademik
Bu, Weber'in argümanın bir bir marka olduğunu kabul eder ama kurumlar ve personel hem de
uz antısıdır: Rasyonelleşme süreci yerel olasılıklar ve bağlamları da öğrenciler için geçerlidir çünkü
işlemeye ba şladıktan sonra kendi hesaba kattığına işaret eder. eğitime kendi içinde bir amaç ola-
kendini devam ettirir ve sosyal Hindistan' da menülere vejetaryen rak değil , amaca ulaşmanın aracı
yaş amın hemen her boyutunu kap- hamburgerler eklenmesi gibi ürün- olarak rasyonel bir mantıkla yakla-
layana kadar çoğalır. Pazarda reka- lerin yerel beslenme alışkanlıkla- şılmaktadır.
bet çi kalabilmek için firmaların
başkaları tarafından kullanılan
rasyonalite ve verimlilik ilkelerine
bağlı kalması gerekir. Ritzer savla-
rını desteklemek için birçok örnek
sunar. Subway gibi fast-food zincir-
leri ve Toys "R" Us gibi oyuncakçı­
lar bunların arasındadır. Tüm bu
şirketler, etkinliklerini organize
etmenin bir yolu olarak McDonald 's
prensiplerini bilinçli bir biçimde
uyg ulamıştır .
Ritzer, McDonald 's fast-food
zincirinin 1940'ta kurulduğu gün-
den bu yana sergilediği verimliliği

YO ! Sushi restoranları İngiltere' de


gıda üretim ve dağıtımını kentli, Tokyo
tarz ı bir beslenme deneyimine dönüş­
türerek McDonald's rasyonelleştirme
yakla şımını zenginleştirir.
124

adem toplumun temadır . Değişim hakkındaki bu


KISACA
YAKLAŞIM
M geleneksel topluluk
yaşamı biçimlerini,
sosyal kaynaşmayı ve ortak
kaygılar ne kadar geçerli olsa da 19.
yüzyıl aynı zamanda büyük bir
gönüllülük çağıdır. Bu süreçte
Sosyal Sermaye dayanışma hissini zayıflatacağı günümüzde bildiğimiz okullar,
korkusu, daha önceki sosyal yoksullara yardım kurumları ve
ÖNEMLİ TARİHLER
düşünürlerde sıkça karşılaşılan bir hayır kurumları gibi birçok kurum
1916 Amerikalı sosyal reformcu
L. J. Hanifan "sosyal sermaye"
terimini ortaya atar. Bu terim "i-
yi niyet, samimiyet, sempati ve
Sosyal sermaye, ortak bir kimlik anlayışından ve güven,
sosyal temas" gibi gündelik ha-
karşılıklılık,iyi niyet ve dostluk gibi ortak değerlerden gelişir ..
yattaki soyut şeylere işaret eder.
2000 Finli sosyolog Martti Sii-
siainen, Pierre Bourdieu ve Ro-
bert D. Putnam'ın sosyal serma-
ye kavramlarım eleştirel olarak
karşılaştırır. .. . bunlar toplulukları birbirine bağlayan gönüllü birliklerin
ve sivil kurumların kurulmasına yardımcı olur.
2000 Harvard Üniversitesindeki
Saguaro Semineri, Putnam ve
bir araştırma ekibinin öncülü-
ğünde ABD' deki sosyal serma-
yenin "kritik biçimde düşük se-
viyelere" inmesini ele alan "Bir- Fakat yaşam tarzlarımız gittikçe bireysel hale gelir ve toplumsal
işlerinden ve hatta arkadaşlar ve komşulardan uzaklaşırız.
likte Daha İyi" adlı raporu üretir.
2013 Hollandalı sosyal düşünür
Marlene Vock ve diğerleri "Sos-
yal Ağ Sitelerine Ücret Ödeme-
ye İstekliliğini Anlamak" baş­
lıklı çalışmada sosyal sermaye
kavramını kullanır.
MODERN YAŞAM 125
Ayrıca bkz.: Kari Marx 28-31 •Pierre Bourdieu 76- 79 •Richard Sennett 84- 87 • Robert D. Putnam
Jane Jacobs 108- 09 • Amitai Etizoni 112- 19 • Sharon Zukin 128- 31
Robert David Putnam, 1941 yı­
lında ABD'nin New York kentin-
deki farklılıklar önemlidir. Örneğin de doğmuş ve Ohio eyaletindeki
arkadaşlar ve aileyle bağlar iş bul- küçük bir kent Clinton'da büyü-
maya yardımcı olabilir veya duygu- müştür. İngiltere'deki Oxford Ü-
sal ihtiyaç anlarında bir rahatlama niversitesinden mezun olmuş ve
kaynağı sunabilir. Fakat bağlar aynı Yale Üniversitesinde doktora
zamanda kısıtlayıcı olabilir: yapmıştır . Saguaro Semineri'ni
Göçmen topluluklarında göçmenler yönetmektedir; Harvard Üniver-
arası bağlar , sosyal köprüler vezin- sitesinde Peter ve Isabel Malkin
cirlerin oluşumunu engelleyip top- Kamu Politikası profesörüdür.
lumun geneliyle entegrasyonu daha 1995 yılındaki "Tek Başına
zor hale getirebilir. Bowling: Amerika'nın Azalan
Sosyal Sermayesi" başlıklı ma-
kalesi, sivil katılım hakkında bir
1995'te başlayan Saguaro Sivil Katılım tartışma başlatmıştır ve Put-
Semineri adını Putnam' ın sosyal bir Putnam' ın Tek Başına Bowling Oy-
metafor olarak gördüğü kaktüsten alır: nam daha sonra Amerikan Baş­
namak adlı incelemesi, sosyal ser- kanı Bill Clinton'la görüşmeye
"Büyümesi uzun zaman alır ve birçok
maye kavramını Amerikan toplumu- davet edilmiştir. 2000 yılında
beklenmedik amaca hizmet eder."
na uygular. Putham'a göre gelenek- bu makalenin kitap haline geti-
sel banliyö semtlerinin çöküşü ve rilmesiyle birlikte şöhreti art-
ortaya çıkmış ve insanlar işbirliği yolcular ve çalışanların her gün kar- mıştır. 2013 yılında Başkan Ba-
yapmıştır. şılaştığı artan yalnızlık- iPod'lar rack Obama, ABD'de topluluk
Fakat 20. yüzyılın sonu itibariyle dinleyip bilgisayar ekranları karşı­ hayatını anlamak ve iyileştir­
devlet bu sorumlulukların birço- sında oturmaları - insanların gönül- meye dönük katkılarından dola-
ğ unu üstlenmiştir ve bir zamanlar lü ve topluluk tabanlı inisiyatiflere yı onu Ulusal Beşeri Bilimler

ins anları birleştiren sivil bağlantılar katılması ihtimalinin çok daha az ol- Madalyasıyla ödüllendirmiştir.

azalmıştır. duğu ve arkadaşlar, komşular ve ai-


Bireyleri ve daha geniş kolektif- leyle sosyalleşmek için daha az za- Önemli eserleri
leri birbirine bağlayan sosyal "tut- man ayırdıkları anlamına gelir.
2000 Tek Başına Bowling Oyna-
kal" Amerikalı sosyolog Robert Putnam bunu açıklamak için mak: Amerikan Toplumunun
Putnam tarafından "sosyal ser- bowling örneğini kullanır: Bu sporu Çöküşü ve Yeniden Canlanması
maye" olarak adlandırılır. Sosyal yapan Amerikalıların sayısı artsa 2002 Akıştaki Demokrasiler
sermaye, gönüllü birlikler ve sosyal da bir takıma katılma oranı düş­ 2003 Birlikte Daha İyi (Lewis M.
ve sivil ağlar aracılığıyla üretilir. müştür. İnsanlar tam anlamıyla "tek Feldstein ile birlikte)
Putnam'a göre Amerikalılar günü- başına bowling oynamaktadır"
müzde 1960'lardakinden daha var- çünkü geleneksel topluluğun güven
lıklıdır ama bu ortak bir ahlaki ve karşılıklılık değerleri zayıflamış­
yükümlülük ve topluluk algısının tır. Bu, ebeveyn/öğretmen birlikle-

''
pahasına gerçekleşmiştir. rinden yerel konseylere kadar
Bu sosyal ağı üç farklı bağlantı gönüllü birlikler ve sivil yönelimli
Lürü oluşturur: bağlar, köprüler ve organizasyonları olumsuz yönde
zincirler. Bağlar aile, arkadaşlar ve etkilemektedir. Putnam 1995'te sivil Sosyal sermaye kuramının
Lopluluk üyelerini içine alan ortak katılımın boyutlarını incelemek için temel fikri, sosyal ağların
bir kimlik algısından doğar. Saguaro Semineri inisiyatifini baş­ değerli olduğudur.
Köprüler ortak kimliğin ötesinde iş latınca sosyal sermaye kavramı Robert Putnam
arkadaşları, arkadaşlar ve tanıdık­ gittikçe etkili hale gelmiş ve semt-

''
lara uzanır. Zincirler ise bireyleri lerdeki yaşam kalitesi ve suç oranla-
veya grupları sosyal hiyerarşide yu- rından oy kullanma ve kiliseye katı­
karı veya aşağıya bağlar. İnsanları lıma kadar çok çeşitli fenomenlere
bağlayan sosyal sermayenin türün- uygulanmıştır .
126

DİSNEYL~ŞTİJIME ~ÜN.LÜK
YAVAN~IGI GOSlERIŞLI
DENEYiMLERLE
DEGiŞTİRİR
ALAN BRYMAN

KISACA
YAKLAŞIM
Disney'in parklarının
Disneyleştirme
temelindeki organizasyon
ÖNEMLİ TARİHLER ilkeleri daha geniş ölçekte
1955 Walt Disney ilk Disney- tüketim tarzlarını
etkiler.
land'ıCalifornia'da genel kamu-
oyuna açar ve ilk gününde
50.000 ziyaretçiyi ağırlar.
1980'lerden itibaren Dünya-
daki artan karşılıklı bağlantılılık
için "küreselleşme" terimi git-
tikçe daha sık kullanılır.
1981 Jean Baudrillard, Simulac- Gündelik etkinlikler,
ra and Simulation (Simülakrlar ve
gerçek ve hayal arasındaki
ayrımı bulanıklaştıran
Simülasyon) adlı kitabında "Dis- olağandışı olaylara
neyland, geri kalan şeylerin ger- dönüştürülür.
çek olduğuna inanmamız için
hayali olarak takdim edilir ama
onu çevreleyen Los Angeles ve
Amerika'nın tamamı artık ger-
çek değildir ... simülasyon dü-
odern tüketici kültürü, toplumunun merkezinde olduğunu i-
zenine aittir," ifadelerini kullanır.
1983-2005 Tokyo, Paris ve
Hong Kong' da Disney parkları a-
M geniş kapsamlı sonuçlara
sahip sorunlar üretir. In-
giliz profesör Alan Bryman, Disney
leri sürer. Bu fenomen alışveriş de-
neyimlerimizi derinlemesine etkiler;
çünkü bu tür parkların organizasyo-
çılır. tema parklarının toplum genelindeki nun dayandığı ilkeler diğer alanlara
etkisine ve bunların modelinin hiz- gittikçe daha çok egemen olmakta-
1993 Amerikalı aydın George
metler ve ürünlerin tüketime sunul- dır : "Böylece var olmayan bir ger-
Ritzer, The McDonaldization of
ma biçimlerini etkilemesine ilgi çekliği sunan Disney parklarının
Society adlı kitabını yayımlar.
duymaktadır. Bryman, "Disneyleş­ sahte dünyaları Amerikan toplumu
tirme" fenomeninin çağdaş tüketim için model haline gelir." Dahası Dis-
MODERN YAŞAM 127
Ayrıca bkz.: George Ritzer 120-23 • Sharon Zukin 128- 31 • Jean Baudrillard 196-99 • Arlie Hochschild 236- 43

neyleştirme dünyanın geri kalanın­


da da gerçekleşmektedir.

Hayal ve Gerçeğin Bulanık­


laşması
Bryman Disneyleştirmenin dört bo-
yutunu tanımlar : Temalaştırma,
karma tüketim, satış geliştirme ve
duygusal emek.
Temalaştırma , örneğin Hard Ro-
ck Cafe teması olarak rock müziğin
k ullanılmasında olduğu gibi popü-
ler bir ortam yaratmak için geniş öl-
çüde kabul gören kültürel kaynak-
lardan faydalanmayı içerir. Karma deale uyum sağlamak için dış dav- The Buddha Bar dünyanın dört bir
t üketim, farklı tüketim türlerinin ranışını değiştirmesini anlatmak i- yanında şubelere sahiptir ve Bryman'ın
" temalaştırma" kuramının bir
birbiriyle bağlantısının kurulduğu çin geliştirilmiştir. Disneyleştirmede
örneğidir : Kültürel bir kaynak - bu
alanlara işaret eder: örneğin havaa- bir iş daha çok bir performansa hali-
örnekte din- bir ürün veya mekan
la nları ve stadyumlar alışveriş mer- ne gelir; senaryosu belirlenmiş bir yaratmak için kullanılır .
kezleri haline gelir. etkileşim, kıyafetler ve sonu gelme-
Satış geliştirme, telifli imajlar ve yen bir eğlence izlenimi mevcuttur. daki fark bulanıklaşır . Bryman, bazı
logolara sahip ürünlerin reklamı ve Bu süreçlerin etkisi, alışveriş yerleri bilindik bir kültürel totemle
s atışını içerir. Örneğin Harry Potter yapmak veya yemek yemek gibi ilişkilendirerek onlara karakter ka-
film dizisi veya Shrek gibi filmler ve gündelik olayları gösterişli ve göz zandırmaya çalışma modasından
edebi eserler tişörtlerden video o- alıcı etkinliklere dönüştürebilmele­ söz eder: İngiltere' de Nottinghams-
y unlarına kadar çok geniş bir ürün ridir. Aynı zamanda bir şeyleri ste- hire'ın "Robin Hood'un Yurdu" ve
yelpazesi üretir. rilize edilmiş bir formata dönüştür­ Finlandiya' da Lapland'ın "Santa C-
"Duygusal emek" terimi, The me eğilimi diğer deneyimler ve me- laus'un Toprakları" haline gelmesi
Managed Heart adlı kitabında Arlie kanların sahiciliğini de zayıflatır. gibi.
Hochschild tarafından insanın biri- Nihayetinde hayal ve gerçek arasın- Bryman, Disneyleştirmeyi Geor-
ge Ritzer'in McDonaldlaştırma kav-
ramına paralel bir kavram olarak ö-
AlanBryman alanda da birçok çalışma
yayınlamıştır. nerir. Fast-food restoranının ilkeleri
İngiliz sosyolog Alan Bryman, Bryman, entelektüellerin toplumun gittikçe daha çok sektö-
İngiltere'deki Leicester Disney'in ürettiği her şeyi rüne egemen olmuştur; McDonald 's
Üniversitesinde işletme küçümsemesine bir anlam sadece bir semboldür. McDonald-
okulunda örgütsel ve sosyal veremediğini söyler; çizgi film ve laştırma rasyonelleşme ve ürünlerin
araştırma profesörüdür. Bu park tutkusu akademik aynılığı üzerine kuruludur. Tema
görevinden önce 31 yıl boyunca çalışmalarına ilham vermiştir ve parkları bunu birçok açıdan yansıtır
Loughborough Üniversitesinde çalışmaları kültürel ve sosyolojik ama Disneyleştirme esasen ürünle-
çalışmıştır. Bryman metodolojik araştırmalarda etkili olmuştur.
ri ve hizmetleri tüketme eğilimini
sorunlara ve tükeci kültürünün artırmaya dairdir. Bunu çoğu za-
farklı yönlerine ilgi duymaktadır. Önemli eserleri
man çeşitlilik ve farklılık üzerinden
Uzmanlık alanlan nitel ve nicel
1995 Disney ve Onun Dünyası yapar. Temalaştırma ve satış geliş­
araştırma metotlarının
birleştirilmesi ; Disneyleştirme 2004 Toplumun Disneyleştiril­ tirmenin popülerliği, Disneyleştir­
ve McDonaldlaştırma; yüksek mesi menin modern hayat ve kimliğin
eğitimde etkili liderliktir. Bu üç bütünleyici bir parçası haline geldi-
ğini gösterir.
128
KISACA

LOFT
YAKLAŞIM
Soylulaştırma ve Kent Ha-
yatı
A.
ÖNEMLİ TARİHLER

MEKANLARDA 1920'ler Amerikalı sosyolog


Robert E. Park "insan ekolojisi"
terimini ortaya atar ve "Chicago

YASAMAK Okulu"nun oluşmasında ve kent


hayatının sistematik inceleme-
sinde öncü bir figürdür.

VİfRİNDE
1961 Jane Jacobs'ın The Death
and Life of Great American Ci-
ties adlı kitabı yayımlanarak sa-

YAŞAMAK GİBİDİR
vaş sonrasındaki en etkili kent
ortamı incelemelerinden biri ha-
line gelir.
1964 İngiliz sosyolog Ruth
SHARON ZUKIN Glass, işçi sınıfından sakinler
yerine orta sınıfın üyelerinin yer-
leşmesini açıklamak için "soylu-
laştırma" terimini kullanır.

1970'ler Sanatçılar New York'ta


Aşağı Manhattan' daki eski fab-
rika binalarına taşınmaya baş­
lar.

entler insanlar, topluluklar,

K fikirler ve inşa edilmiş


çevre için değişen ve
yenilenen dinamik yerlerdir. Sosyal
düşünürler özellikle hızlı değişim
süreçlerinde her zaman kent
hayatını incelemeye yönelmiştir. 19.
yüzyıldan itibaren metropolün
gelişme dönemi, İkinci Dünya
Savaşından sonra kentlerin
dönüşümü,banliyöye yöneliş ve
1960'larda köykentlerin yapısındaki
değişiklikler yoğun araştırmalara
konu olmuştur.
Batı dünyasındaki birçok kentin
üretim sanayilerinin kaybolması ve
küreselleşmenin artan etkileriyle
kökten bir değişime uğradığı
1980'lerde bu türden bir başka sü-
MODERN YAŞAM 129
Ayrıca bkz.: Georg Simmel 104- 05 •Hemi Lefebvre 106- 07 • Jane Jacobs 108-09 • Alan Bryman 126-27 •
Saskia Sassen 164- 65

otantiklik arayışıdır. Bu,


Bir kentin eski sanayi bölgesi modernizmin kitlesel üretimi ve
sanayileşmeden uzaklaşır ve geriler. banliyö yaşamının tekdüzeliğinin
yerine bir zamanlar kitlesel üretim
için kullanılan bir mekanı
bireyselleştirilme çabasıdır ; çünkü
birçok loft mekan bir zamanlar
olmak isteyen sanatçılar düşük kiralar ve
Yaratıcı atölye veya fabrika olarak
cömert mekanlar nedeniyle bölgeye akın eder. kullanılmıştır. Loft mekanlarda
bağımsız banliyö evlerinin
mahremiyetinin yerini "her alanı .
herkese" açan hiyerarşik olmayan
bir yerleşim almıştır. Bu mekan ve
Kentli genç profesyoneller sanatçıların yarattığı açıklık, samimilik ve eşitlik
"havalı" mekanlara yönelir.
izlenimi yaratır ve loft mekanları
"turist çeken bir yer" veya
görülmesi gereken bir vitrine
dönüştürür.

Gayrimenkul geliştiricileri para kazanma fırsatını


1 Kentsel Yenileme
görür ve mülk satın alır.
Zukin, kentsel yenileme ve loft
yaşamın bedellerini de yakından
incelemiştir. İlk bakışta insanların
neredeyse terk edilmiş bölgelere
Kiralar artar ve sanatçılar ve yoksullar bölgeden ayrılır ; geri dönmesi, eski binaları ve
mekanları canlandıran pozitif bir
bölge çeşitliliğini ve canlılığını kaybeder.
süreç gibi görünür. Fakat Zukin
kentsel yenilemenin başka gruplar

reç yaşanmıştır. Yeni bir aydın ku- özellikle de bunların konut olarak
şağı, şehir içinin zayıflaması, kent- kullanılmasının New York'ta uzun
sel yenileme süreci ve bir yere ken- süredir yerleşik bulunan topluluklar
dine özgü mekan hissini veren fak- üzerindeki etkisiyle ilgilenmiştir.
törü araştırmaya başlamıştır. 1982 Zukin, The Poetics of Space
yılında yayımlanan Çatıkatmda Ya- (1958) adlı kitabında bir evin
şamak adındaki etkili çalışmanın sadece yaşanılan bir mekandan
yazarı Sharon Zukin bunların ara- ibaret olmadığını, sakinlerinin
sında ön plana çıkmıştır . "ruhsal durumunu" yansıttığını
savunan Fransız filozof Gaston
Mekanın Anlamı Bachelard gibi düşünürlerin
Zukin, 1975 yılında ABD 'nin New fikirlerini yinelemiştir. Örneğin
York kentindeki Greenwich Viktorya döneminde evler belirli
Village'ta eski bir elbise fabrikası işlevlere sahip odalara bölünmüştür
ve sanatçı stüdyosuna taşınmıştır. (misafir odası, giyinme odası vs) ve
"Loft" mekanlar olarak bir dizi yakın uzamsal temas Çıplak duvarlar, açıkta bırakılan
nitelendirilen bu yeni konut sağlamıştır . kirişler ve beklenmedik mimari
bölgelerinin sakinleri için ne Zukin'e göre loft mekanda ayrıntılar, loft daire alıcılarının aradığı
anlama geldiğine ilgi duymuş ve yaşayan birinin ruhsal durumu otantikliği sağlar.
· 130 SHARON ZUKIN
Chelsea Market, 1990'larda
Meatpacking District' te terk edilmiş
bir fabrikada kurulan bir gıda
merkezidir. Zukin bir zamanların
"tekinsiz" salhane bölgesinin artık
dağlar kadar fa r}<lı olduğunu söyler.

marjifıalleştirilmiş insanlarınevi
haline geldikten sonra 1970'lerde
gerçekleşmiştir. Bu binalar fabrika
olarak tasarlandığından katlar bir
apartmanda olduğu gibi çok sayıda
odaya bölünmemiştir. Yüksek
pencerelerin bulunduğu açık planlı
yapılardır. Dikiş makinelerinde
çalışırken doğal ışığa ihtiyaç duyan
çok sayıda insana göre tasarlanmış
bu mekanların sanatçılar için de
ideal stüdyo ortamı olabileceği
düşünülmüştür. New York'un
ekonomik bir kriz yaşadığı
1970'lerin başında talep düştüğü
pahasına belirli gruplara fayda geleneksel üretim sanayindeki için kent genelinde kiralar
sağladığını savunarak bu varsayımı gerilemedir. New York sadece gerilemiştir. Sanatçılar da geçimini
sorgular. Kentsel yenilemenin daha birkaç kuşak öncesinde on binlerce sağlamak için mücadele etmiştir ve
elit gruplara yer açmak için yoksul kişinin çalıştığı işleyen bir rıhtıma genellikle yaşayıp çalışabilecekleri
veya marjinalleştirilmiş grupların ve Manhattan' da Greenwich ucuz mekanlar aramıştır. Aşağı
bazen kuşaklar boyu yaşadıkları Village çevresindeki bölgelerde Manhattan'ın eski fabrika binaları
bölgelerin fiilen dışına sürülmesine tekstil ve giyim sektöründe küçük bu nedenle cazip gelmiştir ve
yol açtığını iddia eder. Bu, Zukin'in ölçekli atölyeler ve fabrikalarla dolu birçok sanatçıya yuva olmuştur.
New York ve dünyanın başka bir hinterlanda sahiptir. Atölyelerin Bu, eski semtlerin organik bir
kentlerinde tanık olduğu tekdüze yer aldığı binalar genellikle yüksek biçimde yenilenmesidir; loft
bir kent deneyimiyle sonuçlanabilir. tavanlara sahiptir ve bolca ışık alır mekanları canlı stüdyolara
ve "loft mekanlar" olarak dönüştürmek için resmi bir kent
Soylulaştırmanın Adımları adlandırılmıştır . yönetim planı yoktur. Bölgeye daha
Zukin, soylulaştırmanın kendi 1950'lerden sonra ABD 'nin
ifadesiyle "sahne değişiklikliği"nin tekstil üretimi büyük şirketler
ötesine geçtiğini savunur. "Kent tarafından işgücünün daha ucuz

''
hayatının sosyal çeşitliliği ve olduğu Asya' daki ülkelere
estetik karışıklığı yönünde ... kaydırıldıkça buradaki tekstil
banliyöden radikal bir kopuştur." firmaları işsiz kalmaya başlamıştır.
Soylulaştırılan mekanların Amerikalı işçiler işlerini New York City'nin semtlerini
sakinleri, Zukin'e göre özgün bir kaybetmiştir ve New York'un eşsiz kılan şey büyük ölçüde
kültür ve çevreye sahiptir; örneğin bundan etkilenen bölgeleri insanlardan ziyade
tarihsel mimari detayların restore sanayiden uzaklaşmış ve binalardadır.
edilmesine ilgi duyarlar. Bu, "sosyal gerilemiştir. 1970'ler itibariyle
Sharon Zukin
ve uzamsal bir farklılaşma Aşağı Manhattan'ın büyük bir
sürecine" yol açar. Zukin, Aşağı kısmı terk edilmiş haldedir.

''
Manhattan incelemesinde
soylulaştırmanın birçok adımın net Yaratıcı Mekan
bir biçimde tanımlanabileceği bir İkinci adım, terk edilmiş
süreç olduğunu ileri sürer. İlk adım, işyerlerinin yoksul ve
MODERN YAŞAM 131
çok sanatçı akın ettikçe kültürel reklam edilen egemen kültürel

••
hareketlilik gelişmiştir; sanatçıların formlar ve yaşam tarzları tarafından
varlığı onların etkinliklerini marjinalleştirilir. Bunun sonucunda
desteklemek için açı kafeler, yoksullar ve marjinalleştirilmiş
restoranlar ve sanat galerileri gibi gruplar kent hayatından fiilen
ikincil işlerin de açılması anlamına Aynılığın görsel dilinde dışlanır.
gelmiştir. Bölge gittikçe hareketli "otantikliğin" ifadesi, çok
ve heyecanlı hale gelmiştir. Kendi amansız. Çıplak Bir Kent
büyüdükleri ciddi bir havaya sahip, Sharon Zukin Zukin'in Çıplak Şehir gibi daha
savaş sonrası inşa edilmiş yeni çalışmaları, soylulaştırma ve

''
binalardan farklı , yeni ve heyecan tüketimciliğin yavan, homojen, orta
verici yerlerde yaşamak isteyen sınıf bölgelerini yaratmasına ve
kentli genç profesyoneller de buraya kentleri birçok insanın özlemini
rağbet etmiştir. çektiği otantiklikten yoksun bırak­
Soylulaştırmadaki üçüncü ve masına odaklanmıştır.
etkili adım , genç profesyonellerin yaptıkları yeni hayattan Soylulaştırmanın hızının da arttı­
bölgeye taşınmaya başlamasıyla dışlanmalarıyla sonuçlanmıştır. ğını belirtir. Eskiden tamamlan-
- bu örnekte kentli bohem ortam ve ması on yıllarca sürerken günü-
yaşa m tarzının bir parçası haline Kent Ruhunu Aramak müzde sadece birkaç yıl yeterli
gelmesiyle- gerçekleşmiştir. Zukin'in çalışması , modern görünür: Bir bölge "havalı" bulunur
Eskiden istenmeyen bir bölgede kentlerde değişimi neyin ve gayrimenkul geliştiricileri hızla
yaşamak isteyen paralı insanlar yönlendirdiğini netleştirmekte buraya yönelir. Bölgenin karakterini
ç ıkagelmiştir. Bu yeni ve daha etkili olmuştur : Endüstrinin yeni kökten değiştiren bir süreç başlar
varlıklı grubun bu bölgede yaşama formlarının gelişimi yerine belirli ve özel olan ne varsa hep yok edilir.
is teği, kar peşindeki yapsatçıları da bir yaşam tarzını sürdürmek Aslında bir semtin özgünlüğü kapi-
harekete geçirmiştir. Zukin'in isteyen bazı sosyal grupların talist gayrimenkul geliştiricilerinin
ele ştirdiği gibi kent yetkililerinden kültürel ve tüketimle ilgili bir aracına dönüşür; bölgeye gerçek
destek alan bu yap-satçılar, görece ihtiyaçları. Buna karşın Zukin'e "ruhunu" veren karakterler dışlanır.
ucuza satın aldıkları mülkleri göre bu yaşam tarzı tüketimciliğin Gayrimenkul geliştiricileri binalar
sa natçıların yaşadığı loft mekanları bir başka şeklidir; nihayetinde ve şehir manzaraları kadar insan-
andıran apartmanlara boştur ve "Disneyimsi" bir deneyim ları korumanın da yollarını bulmalı­
dönüştürmüştür. Sonuç olarak sunar. Çeşitlilik ve otantiklik, çok dır.
kiralar sürekli artmıştır. Sanatçılar uluslu medya şirketleri tarafından
ve yoksullar artık burada
yaş amakta zorlanmaya başlamış ve gibi süreçler tarafından nasıl
Sharon Zukin
yavaş yavaş taşınmıştır. etkilediğine odaklanmıştır ve
Soylulaştırmadaki son adım, Sharon Zukin, New York'taki kent hayatındaki egemen
bölgenin daha varlıklı orta ve üst Brooklyn Kolejinde ve CUNY süreçleri araştırmıştır. Aynca
sın ıflar tarafından ele Lisansüstü Eğitim Merkezinde New York ve diğer kentlerdeki
geçirilmesiyle yaşanmıştır. sosyoloji profesörüdür. Ameri- birçok değişimin aktif bir
Galeriler ve kafeler varlığını kan Sosyoloji Derneğinden kent eleştirmenidir.

sürdürmüştür ama bölgeyi popüler sosyolojisindeki kariyer başarı­


hale getiren insan çeşitliliği, sından dolayı Robert ve Helen Önemli eserleri
hareket ve kültürel etkinlik Lynd Ödülü, Wright Milis Ödülü
dahil birçok ödül kazanmıştır. 1982 Çatıkatında Yaşamak:
kaybolmuştur. Aslına bakılırsa
Kentler, kültür ve tüketici Kentsel Değişimde Kültür ve
sanatçılar soylulaştırmanın
kültürü üzerine kitaplar yazmak- Sermaye
bilinçsiz suç ortakları ve ardından 1995 Kentlerin Kültürleri
ta, kentsel, kültürel ve ekonomik
da kurbanları olmuştur. Aşağı değişim hakkında araştırmalar 2010 Çıplak Şehir: Otantik
Manhattan' ı yeniden Kentsel Mekanlarda Ölüm ve
yapmaktadır. Çalışmaları asıl
canlandırmadaki başarıları en olarak kentlerin soylulaştırma Yaşam
nihayetinde canlanmasına katkı
134 GİRİŞ
Boaventura de Sousa Santos,
Kari Marx ve Friedrich Ulrich Beck, Risk kuzey yarımküredeki Roland Robertson,
Engels'in kaleme aldığı Toplumu adlı kitabında sosyolojik araştırmanın Globalization: Social
Komünist Manifesto, küreselleşmenin insan kapsamı itibariyle gerçekten Theory and Global
kapitalizmin yapımı riskleriyle başa küresel hale gelebilmesi Culture adlı kitabında
küreselleşmesini çıkmak için yeni için diğer toplumları da kij.reselleşmenin yerel
öngörür ve bütün işçileri stratejiler geliştirmemiz hesaba katacak şekilde kültürler üzerindeki
birleşmeye çağırır. gerektiğini ileri sürer. revize edilmesini savunur. etkilerini değerlendirir.

i
1848
i
1986
i
1990'LAR
i
1992
1974 1990'LAR 1991

1
Immanuel Wallerstein, The Modern
World-System (Modern Dünya Sistemi)
Zygmunt Bauman, küresel
seyahat ve iletişimdeki
t
Saskia Sassen, The
Global City adlı
adlı kitabında küreselleşmenin bazı ilerlemelerden kaynaklanan kitabındaulus devletler
ülkelerin avantajına ve gelişmekte sürekli sosyal değişim haline yerine bazı çekirdek
olan ulusların zararına işlediğini işaret etmek için " akışkan kentlerin küresel
savunur. modernite" fikrini geliştirir. önemini açıklar.

osyoloji, Aydınlanma bağlantılarda devrim yapmıştır; kaynaklanmıştır. Telefonlardan

S sırasında ortaya çıkan


modern toplumu ve özellikle
de sanayileşme, rasyonelleşme ve
İkinci Dünya Savaşından sonra
bilgi teknolojisi bu modeli devam
ettirmiştir .
internete, dünya gittikçe bağlantılı
hale gelmiştir ve sosyal ağlar artık
ulusal sınırları aşmıştır. Bilgi
kapitalizmin etkilerini anlama ve teknolojisi sadece ticari işlemleri
geliştirmenin yollarını önerme Ağ Toplumu hiç olmadığı kadar hızlı ve kolay
arzusundan doğmuştur . Fakat Birçok insan dünyanın yeni, post- hale getirmekle kalmamış, aynı
sosyoloji disiplini 20. yüzyılın ikinci endüstriyel, postmodern bir çağa zamanda daha önce izole olan
yarısında daha sağlam temellere girdiğini düşünse de bireyler ve toplulukları birbirine
oturdukça, sosyal değişimi küreselleşmeyi rnodernite sürecinin bağlamıştır.
yönlendiren bir başka kuvvetin var devamı olarak görenler de Manuel Castells bu ağ
olduğu açığa çıkmıştır: mevcuttur. Örneğin Zygmunt toplumunun sosyal etkilerini
küreselleşme. Bauman, sanayileşmeyle başlayan tanımlayan ilk isimler arasındadır.
Uluslararası ticaret yüzyıllardır şeyin teknoloji daha da gelişmiş Roland Robertson ise
yapılmaktadır ; çok uluslu şirketlerin hale geldikçe olgun, "geç modern" küreselleşmenin homojenleştirici
kökleri 16. ve 17. yüzyıllardaki aşamaya girdiğini ileri sürer. bir etki (evrensel bir toplum modeli)
ticareL imparatorluklarına dayanır. Teknolojik ilerlemenin doğası, bu yaratmaktan ziyade yeni sosyal
Bu nedenle küreselleşme fikri yeni aşamanın "akışkan modernite" sistemler üretmek için yerel
bir şey değildir. Fakat Sanayi yani sürekli değişim aşamasıyla kültürlerle birleştiğini ileri
Devriminden itibaren ulaşım ve karakterize olduğu anlamına gelir. sürmüştür.
iletişimdeki ilerlemenin hızı Bu teknolojik ilerlemenin belki Geç modernitenin bir diğer
artmıştır. 20. yüzyılda telgraf ve de en belirgin sosyal etkisi, yönü, insanların dünyanın dört bir
hava ulaşımı uluslararası iletişimin gelişmesinden yanına kolayca seyahat etmesidir.
KÜRESEL BiR DÜNYADA YAŞAMAK 135
Manuel Castells, The Information David Held ve Anthony Anthony Giddens. The
Age: The Rise of the Network McGrew, Globalizationl Politics of Climate
Society (1997, The Power of Anti-Globalization: Beyond Change adlı kitabında
Identity; 1998, End of Millennium) the Great Divide adlı çevre sorunlarında
adlı üç ciltlik eserinin ilk cildinde kitabında küreselleşmenin oyalanmanın
bilgi teknolojisinin sosyal sosyal
çelişkili tehlikelerine dikkat
etkilerini tahlil eder. etkilerine işaret eder. çeker.

1 j i
1996 2002 2009
1996 2002 2007

l
Arjun Appadurai, Modernity
At Large: Cultural
l
David McCrone, The
Sociology of Nationalism:
L
John Urry, Mobilities adlı
kitabında insanlar
Dimensions of Globalization Tomorrow's Ancestors adlı dünyada giderek daha çok
adlı kitabında küreselleşen kitabında küreselleşen seyahat ettikçe yeni
dünyada kimliklerin nasıl dünyada ulusal kimliğin kültürler ve kimliklerin
olu ş tuğunu inceler. rolünü inceler. ortaya çıkmasını açıklar.

Sanay ileşmeden sonra köyden özellikle ikinci ve üçü ncü kuşak Ulrich Beck gibi bazı isimler ise
kente göçün yeni sosyal yapılar göçmenlerin kendilerini ev sahibi yeni teknoloji ve iletişimdeki
yaratması gibi, 20. yüzyılın ülkeleriyle tanımlamasıyla birlikte ilerlemeler geleneksel yaşam
sonlarında artan hareketlilik sosyal ırk, din ve kültüre ilişkin tutumları biçimlerini zayıflattığı için
modelleri değiştirmiştir. Ekonomik değiştirmiştir. küreselleşmeyle ilişkili risklere
göç gittikçe yaygınlaşmıştır; bu Bu hareketliliğe büyük ölçüde dikkat çekmiştir . Geçmiştekinin
sadece insanların yeni küresel uluslar arasındaki ekonomik aksine artık sadece yerel ölçekteki
kentlere göç etmesinden değil, aynı eşitsizlik yön vermiştir. doğal risklerle değil, uluslararası
zamanda uluslararası olarak iş ve Küreselleşme bu eşitsizliği sonuçları olan insan yapımı krizlerle
refah arayışına girmesinden hafifletememiştir. Immanuel de karşı karşıyayız. Çevre sorunları
kaynaklanır. Arjun Appadurai ve Wallerstein'a göre kapitalizmin belki de en büyük tehdittir ama
diğerlerinin dikkat çektiği gibi bu yayılması zengin ve yoksul ülkeler Antony Giddens'ın işaret ettiği gibi
durum, kültürel değişimlere ve de arasındaki farkl arı ka lıcılaştırır. toplum olarak başlarım ı zı kuma
kimliklerin nasıl oluştuğunun Kapitalizm bu farkı sürdürerek ve gömmeyi tercih ederiz. Modern
sorgulanmasına yol açmıştır. gelişmekte olan ülkelerin küresel toplumun faydalarının
kaynaklarını sömürerek ekonomik keyfini çıkarırken, temel
Kültür ve Ortam fayda sağlar. Kuzey ve güney problemlerle uğraşmayı sürekli
Birçok sosyolog, küreselleşmenin yarımküreler arasındaki artan erteleriz ve belki de felaketin önüne
yerel kültürler üzerindeki etkisini tezatlık nedeniyle Boaventura de geçmek için çok geç kalacağımız
ve ulusal kimliklerin değişen Sousa, sosyolojik düşüncenin noktaya kadar gidebiliriz.
do ğasını değerlendirmeye marjinalleştirilmiş bakış açılarını
ça lışmıştır. Batılı
ülkelerde farklı kapsayacak şekilde değişi me
kültürlerden göçmenlerin akını, uğraması gerektiğini savunmuştur.
AKI KAN
MODERN İTENİN
DÜNYASINA GİRENLER
•• •• ••
BUTUNLUK
UMUDUNU TERK
ETMELİDİR
ZYGMUNT BAUMAN (1925-)
138 ZYGMUNT BAUMAN

KISACA
Toplum modernitenin "katı modernite" olarak
YAKLAŞIM bilinen ilk aşamasını geride bıraktıkça ..
Akışkan Modernite
ÖNEMLİ TARİHLER
1848 Kari Marx ve Friedrich
Engels, kapitalizmin küresel-
leşmesini öngören Komünist
Manifesto'yu yayımlar. ... kimliğin
kaynağı ... ekonomik
1929-35 Antonio Gramsci'nin
zayıflayarak .. . insanlar büyük belirsizlik,
hegemonya kavramı, Zygmunt
parçalanmış kalabalıklar halinde rekabet artar ve
Bauman'ın kapitalizm kültürü-
tüketici dünyayı dolaşır. iş güvencesi
nün son derece dirençli olduğu kimliklerine azalır.
görüşünü şekillendirir. yol açar.
1957 Roma Antlaşmasının im-
zalanması,Avrupa Ekonomik
Topluluğunda işçilerin serbest
dolaşımına olanak tanır.

1976 Bauman, Michel Fouca-


ult'nun Disiplin ve Ceza adlı ki-
tabından ve özellikle de göze-
Küresel toplum akışkan , çok değişken ve belirsiz hale gelir.
tim konusundaki fikirlerinden
etkilenir.
2008 İngiliz sosyolog Will At-
kinson, Bauman'ın akışkan
modernite kavramının yeterin-
ce eleştirel bir bakışla ele alı­
Akı ş kan modernitenin dünyasına gireriz.
nıp alınmadığını sorgular.

9. yüzyılın sonunda değişim damga vurur. Bauman'ın Bauman' da insan toplumunun

1 toplumlar kent merkezlerinin


etrafında birleşmeye
başlamıştır ; BatıAvrupa
" akışkan" terimini kullanması ,
günümüz hayatı için güçlü bir
metafordur: Hayat mobildir, hızlı
ilerleyişinde her "yeni" aşamanın
bir öncekini temel aldığına inanır.
Bu nedenle akışkan moderniteyi
sanayileşme ve kapitalizmle akar, değişebilirdir, biçimsizdir, anlamak için önce katı moderniteyi
karakterize olan modernite adıyla ağırlık merkezinden yoksundur ve tanımlamak gerekir.
bilinen aşamaya girmiştir. Polonyalı kolay bir biçimde kontrol edilemez
sosyolog Zygmunt Bauman, ve öngörülemez. Özetle akışkan Katı Moderniteyi
toplumlar modernitenin ilk modernite öngörülemez, belirsiz ve Tanımlamak
aşamasını - "katı modernite"- yüksek risklerle dolu bir biçimde Bauman, katı moderniteyi düzenli,
geride bırakmıştır ve artık insanlık sürekli, aralıksız yeniden şekillenen rasyonel, öngörülebilir ve görece
tarihinde " akışkan modernite" adı modern dünyadaki yaşam tarzıdır. istikrarlı görür. Tanımlayıcı özelliği ,
verilen yeni bir döneme girmiştir. Akışkan modernite, Bauman'a göre insan etkinliğinin ve kurumların
Bu yeni döneme, Bauman'a göre, Batılı - ve artık küresel- toplumun bürokratik çizgilerde
toplumu küresel, sistemik seviyede daha genel evrimindeki mevcut düzenlenmesidir; problemleri
etkileyen acımasız bir belirsizlik ve aşamadır . Kari Marx gibi çözmek ve teknik çözümler
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
KÜRESEL BİR DÜNYADA YAŞAMAK 139
Ayrıca bkz.: Kari Marx 28- 31 • Michel Foucault 52- 55 • Max Weber 38- 45 •
Anthony Giddens 148- 49 • Ulrich Beck 156- 61 • Antonio Gramsci 178- 79

üretmek için pratik muhakemeden gerçekleşmediğini kastetmez,


faydalanılabilir. Bürokrasi, çok değişimlerin görece düzenli ve
sayıda insanın eylemleri ve öngörülebilir biçimde
etkileşimlerini organize etme ve gerçekleştiğini söyler. Ekonomi iyi
düzenlemenin en verimli yolu bir örnek teşkil eder: Katı
olduğu için varlığını korur. modernitede işçi sınıfının
Bürokrasi, belirgin negatif yönlere üyelerinden orta sınıf
sahip olmasına (örneğin insan profesyonellere kadar insanların
hayatının insanlıktan çoğu görece yüksek seviyelerde iş
uza klaşabilmesine ve güvencesine sahiptir. Sonuç olarak
kendiliğindenlik ve yaratıcılıktan ebeveynleri ve diğer aile üyeleriyle Zygmunt Bauman
yoksun kalabilmesine) rağmen belli aynı coğrafi bölgede kalırlar, aynı
Polonyalı sosyolog Zygmunt Ba-
bir amaca yönelik görevlerin yerine semtlerde yetişirler ve aynı okullara uman dini uygulamalarını yeri-
getirilmesinde çok etkilidir. giderler. ni getirmeyen Yahudi bir ailenin
Katı modernitenin bir diğer Bauman, katı moderniteyi tek çocuğu olarak 1925 yılında dün-
karakteristiği , Bauman'a göre, yönlü ve progresif olarak görür; yaya gelmiştir. 1939'da Nazi iş ­
s osyal yapılardaki dengenin çok aklın insanlığın ilerlemesine yol galinin ardından ailesiyle birlik-
yüksek derecede olmasıdır. Bu, açacağı öngören Aydınlanma te Sovyetler Birliği' ne sığınmak
ins anların görece istikrarlı normlar, bakışının gerçekleşmesidir. zorunda kalmıştır. Kızıl Ordu-
gelenekler ve kurumlarla yaşadığı Bilimsel bilgiler arttıkça toplumun nun Polonya bölüğünde hizmet
anlamına gelir. Bauman katı doğal ve sosyal dünyaları anlayışı verdikten sonra İsrail'e gitmiş­
modernitede sosyal, siyasi ve ve bunlar üzerindeki kontrolü de tir. 1971 'de İngiltere 'ye yerleş­
ekonomik değişikliklerin gelişmiştir. Katı modernizmde miştir ve Leeds Üniversitesinde
bilimsel muhukameye duyulan bu fahri sosyoloji profesörüdür.
yüksek inanç, Bauman'a göre, Bauman, kırktan fazla kita-
Polon ya'daki Auschwitz Toplama bın yazarıdır. Bunların yirmi
Kampı , Naziler tarafından inşa esasen ulusal sorunlar ve
kadarını 1990 yılında emekli ol-
edilmiş ve kullanılmıştır . Bauman, problemleri çözmeye dönük sosyal
duktan sonra kaleme almıştır.
Soykırımı katı modernitenin çok ve siyasi kurumlarda Sosyolojiye katkılarından dolayı
rasyonel, planlanmış doğasının bir somutlaşmıştır. Aydınlanma
ürünü olarak görür.
1998'de Theodor W. Adorno ö-
değerleri sosyal, siyasi ve ekonomik dülüne ve 2010'da Asturias
Prensliği Ödülüne layık görül-
müştür. Leeds Üniversitesi,
2010 yılında Bauman'ın onuru-
na Bauman Enstitüsünü kur-
muştur ve Polonyalı yönetmen
Bartek Dziadosz 2013 yılında
Bauman'ın hayatı ve görüşlerini
anlatan The Trouble With Be-
ing Human These Days adlı fil-
mi çekmiştir.

Önemli eserleri

1989 Modernite ve Holocaust


2000 Akışkan Modernite
2011 Akışkan Bir Modern Dün-
yada Kültür
140 ZYGMUNT BAUMAN
ideallerin gelişmesi için başlıca Katıdan Sıvıya
referans noktası olan devletin en Katı moderniteden akışkan
üst kademesinde kurumsal olarak moderniteye geçiş, Bauman'a göre,

''
yerleşmiştir. yoğun ve birbiriyle bağlantılı
Bauman, bireyin seviyesinde ekonomik, siyasi ve sosyal
katı modernitenin kişisel kimlik ve değişimlerin birleşmesinin bir
olası kişilik versiyonlarının sabit bir
Günümüzde her ülkenin
sonucu olarak gerçekleşmiştir.
repertuvarını ortaya çıkardığını Bunun sonucunda Bauman'ın
nüfusu diasporalar toplamıdır.
ileri sürmüştür. Katı modern "dünyanın kompülsif, obsesif ve
Zygmunt Bauman
bireyler birleşik, rasyonel ve bağımlılık yaratacak bir biçimde

''
istikrarlı bir kişisel kimlik yeniden şekillendirilmesi" olarak
anlayışına sahiptir; çünkü meslek, tanımladığı sürecin şekillendirdiği
dini mensubiyet, uyruk, cinsiyet, küresel bir düzen ortaya çıkmıştır.
etnisite, hobiler, yaşam tarzı gibi Bauman, katı moderniteden
çeşitli sabit kategoriler tarafından akışkan moderniyete geçişi yol
belirlenir. Katı modernite koşulları açan beş ayrı ama birbiriyle ilişkili anlık, uluslar ötesi iletişim akışına
altında sosyal hayat -tıpkı yarattığı gelişme tanımlar. İlk olarak ulus imkan tanımaktadır. Dördüncü
bireyler gibi- kendine güvenli, devletler artık toplumun "temel olarak, toplumlar her zamankinden
rasyonel, bürokratik olarak taşıyıcı yapı"sı değildir; günü- fazla riskle karşı karşıyadır;
örgütlenmiş ve görece öngörülebilir müzde ulusal hükümetler yurti- güvensizliklerle ve potansiyel
ve istikrarlıdır. çinde ve yurtdışındaki olaylar üze- tehlikelerle boğuşmaktadır. Beşinci
rinde çok daha az etkiye sahiptir. olarak, dünya çapında insan
İkinci olarak küresel kapitalizmin göçünde önemli bir artış
ilerlemesi ve çokuluslu ve uluslar yaşanmıştır.
Bauman'ın katı modernite fikri,
ötesi şirketlerin çoğalması devlet
toplumu dönüştürmek için aklı
kullanan Isaac Newton gibi (burada otoritesinin merkezini yitirmesiyle Akışkan Moderniteyi
William Blake tarafından resmedilen) sonuçlanmıştır. Tanımlamak
Aydınlanma düşünürleri tarafından Üçüncü olarak, elektronik Bauman'ın kendisinin de kabul
şekillendirilmiştir. teknolojiler ve internet neredeyse ettiği gibi, akışkan
moderniteyi
tanımlamaya çalışmak bir ölçüde
paradokstur; çünkü bu terim
sürekli değişim , akış ve belirsizlikle
karakterize olan küresel bir koşula
işaret eder. Fakat Bauman katı
modernitenin özelliklerini
tanımladıktan sonra akışkan
modernitenin en belirgin yönlerini
tanımlamanın mümkün olduğunu
ileri sürer.
İdeolojik seviyede, akışkan
modernite bilimsel bilginin doğal
ve sosyal problemleri çözebileceğini
öngören Aydınlanma idealini
zayıflatır. Akışkan modernitede
bilim, uzmanlar, üniversite tabanlı
akademisyenler ve resmi yetkililer
-yani bir zamanlar katı
modernitedeki en yüksek otorite
figürleri- doğrunun savunucuları
olarak çok belirsiz bir statüye
sahiptir. Bilim insanları, çevresel ve
KÜRESEL BiR DÜNYADA YAŞAMAK 141
sosyo-politik problemlerin çözümü Katı ve akışkan modernite arasındaki temel
olduğu kadar nedeni olarak da farklar, Bauma n tarafında n dörder karakteri stiğ e
algılanmaya başlamıştır. Bu genel sahip iki grup halinde tanımlanmıştır.
kamuoyu nezdinde kaçınılmaz
olarak artan bir şüpheciliğe ve
genel ilgisizliğe yol açmıştır.
Akışkan modernite bireylerin
istihdam, eğitim ve refahla ilgili
kesin olarak kabul ettikleri şeylerin
a ltını oymuştur . Günümüzde birçok
ç alışan ya işini değiştirmek ya da
bambaşka bir mesleğe geçmek
zorunda kalmaktadır ; bunlar bazen
aynı kişi için birçok kez
tekrarlanmaktadır. Katı modernite
çağındaki tipik "ömür boyu iş"
kavramının artık gerçekçi ve
er işilebilir olmadığı ortaya
ç ıkmıştır .
Bauman'ın Amerikalı sosyolog
Richard Sennett'ten aldığı bir terim
olan firmaların "yeniden
yapılanması " veya küçülmesi
Katı modernite
gittikçe yaygınlaşmıştır. Şirketler ,
işç ilik maliyetlerini önemli ölçüde
azaltarak küresel pazarda mali mesleklerindeki gelişmelere ayak Üretimden tüketime geçiş,
rekabeti sürdürmeye çalışmaktadır . uydurabilmek amacıyla veya ihtiyaç Bauman'a göre, katı modernitede
Bu sürecin bir parçası olarak katı fazlalığı durumunda "cazip" kimliğin bağlandığı meslek ve
modernizmdeki istikrarlı , kalıcı işin kalabilmenin bir aracı olarak uyruk gibi sosyal yapıların
yerini büyük ölçüde hareketli bir kariyerleri boyunca - çoğu zaman çözülmesinin bir sonucudur.
işgücüne sunulan geçici istihdam kendi hebasına- eğitimlerini Fakat akışkan modernitede
sözle şmeleri almıştır. Eğitimin sürdürmeleri gerekir. kişilik o kadar sabit değildir ;
değ işen rolü ve doğası bu mesleki İstihdam modellerindeki bu parçalı , değişken , çoğu zaman içsel
istikrarsızlıkla yakından değişikliklerle eşzamanlı olarak olarak tutarsızdır ve çoğunlukla
bağlantılıdır . Bireylerin kendi refah devleti zayıflamıştır. Tarihsel onu aynı anda oluşturan ve sunan
olarak insanların hastalık ve
işsizlik gibi kişisel talihsizliklere
karşı sağlam bir "güvenlik ağı"

''
olduğu düşünülürken, devletin
refah sunması özellikle sosyal
Küreselleşen bir dünyada konutlar, devlet destekli yüksek
yaşıyoruz .Bu, hepimizin eğitim ve ulusal sağlık hizmetleri

bilinçli veya bilinçsiz olarak gibi alanlarda hızla gerilemiştir.


birbirimize bağımlı olduğumuz
Akışkan Kimlikler
anlamına geliyor.
Katı modernite fabrikalar ve
Zygmunt Bauman
endüstri tesislerinde tüketim
Refah devletleri, Bauman' ın

''
mallarının endüstriyel üretimini
söylediği gibi son zamanlarda baskı
temel alırken, akışkan modernite altındadır. Örneğin Britanya'da Ulusal
tüketim malları ve hizmetlerin hızlı Sağlık Hizmetleri sisteme geniş
ve aralıksız tüketimine dayanır. de steğe rağmen zayıflamaktadır.
142 ZYGMUNT BAUMAN
tatmin arayışının başarıyla
gerçekleştirilmesini hızlandırır .
Bauman, akışkan modernitede
kazananlar ve kaybedenleri
birbirinden ayırır. Akışkan
modernitenin ·akışkanlığından en
çok yararlananlar, dünyayı
serbestçe dolaşabilen sosyal olarak
ayrıcalıklı kişilerd ir. Bauman' ın
"turistler" olarak nifelendirdiği bu
kişiler mekanda değil zamanda var
olur. Turistler internet tabanlı
teknolojiler ve uluslararası uçuşlara
kolayca eriştikleri için tüm dünyayı
sanal olarak ve fiilen gezebilir ,
ekonomik koşulların en iyi, yaşam
standartlarının en yüksek olduğu
yerlerde bulunabilir. Öte yandan
Bauman'ın nitelendirdiği şekliyle
"avareler" ya hareketsizdir ya da
zorunlu olarak hareket eder ve
tüketim kültüründen dışlanır. Bu
Kişisel kimliğin kendi kendini sürekli genişleyen alternatif kişiler ya işsizliğin yüksek, yaşam
yaratması , tüketim aracılığıyla kaynaklara yönelir. standartlarının çok düşük olduğu
gerçekleşir. İstihdam statüsü ve a ile Öz-kimlik. birey için tarihsel yerlere saplanıp kalır ya da iş
bağları gibi kimliğin geleneksel
olarak eşi görülmemiş şekillerde aramak için veya savaş ve zulüm
kaynakları akışkan modemitede
zayıflamıştır .
sorunlu hale gelmiştir ve bunun tehdidi karşısında ekonomik veya
sonucu bireyin kafasını daha da siyasi sığınmacı olarak ülkelerini
karıştırmak dışında hiçbir şeye terk etmeye zorlanır. Yerleştikleri
tüketici tercihlerinin toplamından hizmet etmeyen aralıksız bir her yerde bir süre sonra zorluklarla
ibarettir. Akışkan modernitede kendini sorgulama ve içe bakış karşılaşırlar.
gerçek kişilik ve tüketici tercihi döngüsüdür. Sonunda kendimiz ve
üzerinden sunulan kişilik gündelik hayata ilişkin
arasındaki sınır kalkar: Bauman'a deneyimimiz gittikçe kim
göre artık satın aldığımız şey neyse olduğumuz , dünyadaki yerimiz ve

''
oyuz. Derin ve yüzeysel anlam çevremizdeki değişimlerin hızı
birbirine karışmıştır ve bunları hakkındaki huzursuzluk, tedirginlik
ayırmak olanaksızdır. ve anksiyete fonunda gerçekleşir.
Akışkan modernite prensip
Akışkan modern toplumda
Tüketim ve Kimlik olarak belirsizlik ve istikrarsızlığın kalıcı bağlar yoktur ve
Bireysel öz-kimliğin oluşumunda egemen olduğu küresel topluma tutunduğumuz her şeyle
tüketimin merkezi önemi, tüketim işaret eder. Fakat bu gevşek bağlarımızın olması
mallarının satın alınmasının istikrarsızlaştırıcı güçler küresel gerekir ... böylece koşullar
ötesine geçer. Katı
modernitenin toplumda eşit olarak dağılmaz. değişince .. . bu bağları
sunduğu değişmeyen kimlik Bauman bunun nedenini anlamak çözebiliriz.
kaynaklarından yoksun kalan için hareketlilik, zaman ve mekan Zygmunt Bauman
bireyler modern dünyada rehberlik, değişkenlerinin önemini tanımlayıp

''
istikrar ve kişisel yön bulmak için açıklar. Bauman'a göre hareketli
yaşam tarzı koçları, psikanalistler, kalma kapasitesi akışkan
cinsel terapistler, holistik yaşam modernitede son derece kıymetli
uzmanları , sağlık guruları gibi bir özelliktir; çünkü refah ve kişisel
KÜRESEL BİR DÜNYADA YAŞAMAK 143
çok elverişli olduğu için bu süreçte
önemli bir araç olduğunu belirtir.
Örneğin kredi kartı tüketim

'' ''
arzusunu tatmin etmek için
alışveriş seyahatlerini finanse
Değerinizi sahip olduğunuz etmek için kullanılabilir. Bir
şeyler üzerinden tanımlarsanız şeylerin alınmasını daha kolay,
"Topluluk" günümüzde kayıp
... dışlanmak aşağılayıcıdır. daha hızlı ve önemli ölçüde daha cennetin diğer adıdır.
kullanışlıdır. Kredi kartı elbette ki
Zygmunt Bauman
Zygmunt Bauman
insanlar iş değiştirirken veya

'' ''
önemli kariyer hamleleri yaparken
günlük faturaları ve masrafları
karşılamak için de kullanılabilir.
Fiziksel kartın kendisi genellikle
sahibinin ilgi duyduğu futbol
Bauman'a göre dünya genelinde takımı, yardım kuruluşu veya
i n s anlarınkitlesel göçü ve başka mağaza gibi şeylerle ortak marka
ülkelere akını , akışkan taşıyabilir. Bu ortak markalı kartlar,
modernitenin ayırıcı kişinin kim olduğuna dair
özelliklerindendir, gündelik hayatın anlayışını seçip dış dünyaya
öngörülemez ve sürekli değişen yansıtmasının küçük ama etkili bir
doğasına katkıda bulunan yoldur.
faktörlerdir: Bauman'ın turist ve
avare sosyal kategorileri bu
fenomenin iki ucunda yer alır.
Bauman'ın küresel "turistleri"
Zygmunt Bauman, modern
akışkan modernitenin en pozitif
çağın en etkili ve seçkin
yönlerinden faydalanabilmek için
so syologlarından biri olarak görülür. gerekli zenginliğe ve mesleki statüye
Belirli bir entelektüel geleneğe ait sahip sosyal elitin hareketli üyeleridir.
ol mamayı tercih etmiştir ; yazıları
etik, medya ve kültürel
araştırmalardan siyaset kuramı ve
felsefeye kadar birçok disipline
yay ılır. Sosyolojide akışkan
modernite konulu çalışması,
dü ş ünürlerin büyük bir kısmı
tarafından bu alana yapılmış
benzersiz bir katkı olarak kabul
edilir.
İrlandalı sosyolog Donncha
Marron, Bauman' ın akışkan
modernite kavramını ABD' de
tüketici kredilerinin eleştirel bir
de ğerlendirmesine uygulamıştır .
Bauman ' ın ürün ve marka
tüketiminin bireylerin kişisel
ki mliğini oluşturmasında temel bir
rol oynadığı fikrinden hareketle,
Marron kredi kartlarının insanları
Bauman' ın betimlediği akışkan
yaşam tarzlarına adapte etmeye
144

••
MODERN DUNYA
SİSTEMİ ·
IMMANUEL WALLERSTEIN (1930-)
..

KISACA
YAKLAŞIM
Dünya Sistemi Kuramı

ÖNEMLİ TARİHLER
16. yüzyıl Avrupalı güçler
Amerika ve Asya'nın çeşitli
bölgelerini "keşfedip"
sömürgeleştirdikçe küresel
kapitalizmin temelleri atılır.
1750 Büyük Britanya'da
Sanayi Devrimi başlar.
1815-1914 Yeni sanayiler ve
sosyal ve ekonomik
dönüşümler Avrupa, Kuzey
Amerika, Japonya ve
Avustralya'ya yayılır ve bu
bölgelerdeki ülkeler modem
ekonomik sistemin
"çekirdeğini" oluşturur.
merikalı sosyolog Bu "dünya sistemi" yoksul ulusların
1867 Kari Marx, kapitalizmin
sömürücü eğilimlerini
vurgulayan Kapital'in ilk
A Immanuel Wallerstein, The
Modern World-System
(Modern Dünya Sistemi) (1974) adlı
gelişmesini zorlaştırır ; zengin ulus-
lar küresel meta zincirlerinde ve
endüstriyel kapitalizmin ürettiği
cildini yayımlar. kitabında , dünyanın çeşitli ulusları­ ürünler ve zenginlikte başlıca men-
nın küresel bir ekonomik sistem faat sahibi olmaya devam eder.
20. yüzyıldan itibaren Eski tarafından birbirine bağlandığı ve Dünya ekonomik sistemi,
sömürgelerin de dahil olduğu bu sistemdeki ekonomik ilişkilerin Wallerstein'a göre, 16. yüzyılda
yeni devletler küresel gelişmekte olan ulusların doğal Britanya, İspanya ve Fransa gibi
kapitalizm "sistemine" entegre kaynakları ve işgücünün daha Avrupalı ulusların fethedilen ve
oldukça küresel ticaret gelişir. gelişmiş uluslar tarafından sömü- sömürgeleştirilen toprakların kay-
rülmesine dayandığını ifade eder. naklarından faydalanmasıyla ortaya
KÜRESEL BiR DÜNYADA YAŞAMAK 145
Ayrıca bkz.: Kari Marx 28-31 • Roland Robertson 146- 47 • Saskia Sassen 164- 65 • Arjun Appadurai 166-69 •
David Held 170- 71

çıkmaya başlamıştır. Bu eşitsiz Modern dünya sistemi, ulusların sınıf


ticaret ilişkileri , bir sermaye biri- benzeri gruplandırmasına dayanır ve bu
kimi üretmiş ve bu birikim ekono- uluslar arasında eşitsiz ekonomik ve
ticari ilişkilerle sonuçlanır.
mik sistemin büyütülmesi için
kullanılmıştır. 19. yüzyılın sonu
itibariyle dünyanın büyük bir kısmı Çevre uluslar, güçsüzdür ve
bu meta üretim ve değişim siste- mülksüzleştirilmiştir; tarım ve de
madenlerde dar ekonomik tabanlara
mine dahil edilmiştir. sahlptirler; yan-çevre ve çekirdek
uluslara meta, harnmadde ve ucuz
Küresel Aşama işgücü temin ederler.

Wallerstein' ın modern kapitalizmin


kökeni hakkındaki görüşleri, Karı Yarı-çevre uluslar, ara seviyelerde
Marx ' ın kuramlarını küresel aşa­ bolluğa , belli ölçüde özerklik ve ekonomik
çeşitliliğe sah.iptir.

maya genişletir. Marx, kapitalizmin
"artı değer" mücadelesi üretmesine Çekirdek uluslar gelişmiş, sanayileşmiş ve
o daklanmıştır. Bu, işçinin bir zengindir; modern dünya sisteminin
merkezinde yer alırlar.
g ünde kendisine ödenen ücretten
daha fazla değer üretmesini ve bu
ekstra değerin işverenin karı olma- teknolojik olarak ileri üretim metot- kendi geliştirdikleri metaları çevre
sın ı anlatır . Kapitalizmde işçi sınıfı ları kullanarak karmaşık ürünler uluslarınkinden daha yüksek
meklerinin artı değeri için varlıklı üreten gelişmiş toplumlardır . ücretle satması anlamına gelir. Yarı
sosyal elitler tarafından sömürülür. Çekirdek uluslar hammaddeler. çevre uluslar da çevre uluslarla
Wallerstein bu fikri geliştirerek tarım ürünleri ve ucuz işgücü için eşitsiz ticari ilişkilerden faydalanır
küresel meta zincirlerinden kimle- çevre uluslara bel bağlar. Yan/çevre ama çekirdek uluslarla ekonomik
ri n faydalandığına odaklanır. uluslar, diğer iki kategorinin sosyal ilişkilerinde çoğu zaman dezavan-
Dünya sisteminde ulusların sınıf ve ekonomik karakteristiklerinin bir tajlı konumdadır .
benzeri gruplamalarının bulunduğu karışımına sahiptir. Wallerstein'a göre bu dünya
8 vunur ve bunları "çekirdek", Çekirdek ve çevre uluslar ara- sistemi görece durağandır ve deği­
"yan -çevre" ve "çevre" uluslar ola- sındaki bu ekonomik değiş tokuşun şime açık değildir. Sistem içeri-
r a k adlandırır. Çekirdek uluslar, eşitsiz doğası. çekirdek ulusların sinde ulusların "yukarı" veya
"aşağı" yönde hareket edebilir ama
çekirdekteki devletlerin askeri ve
Zenginliğin ve Eşitsizliğin Küresel Modelleri
ekonomik gücü ve de yarı çevrede-
Sosyal bilimciler ilk olarak Wallerstein, Üçüncü Dünyanın kilerin tutkuları nedeniyle küresel
küresel eşitsizlikleri "Birinci sadece gelişmemiş olduğu ilişkilerin daha eşitlikçi biçimde
Dünya" (gelişmiş Batılı uluslar), fikrini reddetmiştir. Bir ulusun yeniden yapılandırılması mümkün
"İkinci Dünya" (sanayileşmiş, dünya sistemindeki konumunun görünmez.
komünist uluslar) ve "Üçüncü ilk başta tarih ve c oğrafyanın Wallerstein'ın 1970'lerdeki
Dünya" (sömürgeleştirilmiş bir ürünü olduğunu ama küresel modern dünya sistemi hakkındaki
uluslar) terimlerini kullanarak kapitalizmin pazar güçlerinin görüşleri, 1980'lerin sonu ve
tartış mıştır. Uluslar kapitalist çekirdek ve çevre uluslar 1990'ların başından itibaren sosyo-
giriş im , sanayileşme ve kentleş ­ arasındaki farklılıkları pekiştir­
lojinin ana kaygısı haline gelen
me seviyelerine göre sıralanmış diğinive böylece eşitsizliği etkin küreselleşme hakkındaki literatürü
ve daha yoksul ulusların bu biçimde kurumsallaştırdığını
öncelemiştir. Bu nedenle
durumdan kurtulmak için göstermek için küresel ekonomi-
Wallerstein'ın çalışmaları ekonomik
gelişmiş toplumların ekonomik nin dayandığı ekonomik süreç
küreselleşme ve sosyo-ekonomik
özelliklerine daha çok ihtiyaç ve bağlara odaklanmıştır.
duyduğu savunulmuştur. sonuçlarına erken ve de önemli bir
katkı olarak görülür.
146

••
KURESEL
SORU~LA~, YEIJEL
PERSPEKTiFLER
ROLAND ROBERTSON (1938-)

KISACA
YAKLAŞIM
Küyerelleşme

ÖNEMLİ TARİHLER
1582-1922 Miladi takvim, ilk
olarak Avrupa'nın Katolik ülke-
leri ve son olarak Doğu Asya
ülkeleri ve Sovyetler Birliği ta-
rafından kabul edilerek ulusla-
rarası ölçekte en yaygın tak-
vim olur.
1884 Greenwich Ortalama Za-
manı (GMT) dünyanın zaman
standardı olarak kabul edilir ve
24 saatli küresel zaman dilimi
sistemin temelini oluşturur. Bu küresel formlar, yerel topluluklar ve bireylerle
1945 Uluslararası işbirliğini kurulan temasla " küyerelleştirilmiş" hale getirilir.
desteklemek için Birleşmiş
Milletler kurulur.
1980'ler Japon şirketleri küre-
üreselleşme kültürel Globalization: Social Theory and

K
sel ürünleri yerel pazarlara u-
yarlama stratejileri geliştirir. ürünler, değerler ve zevkler Global Culture (1992) adlı kitabında
Buna "küyerelleşme" adı veri- yerel karşılıklarıyla küreselleşmenin merkezindeki
birleştikçe yeni kültürel formlar kültürel dinamiklerin dört alan
lir.
ortaya çıkarır. Küresel ve yerel arasındaki ilişkilere odaklanılarak
1990'lar Roland Robertson, olanın birbirine karışması , İngiliz anlaşılabileceğini ileri sürer:
küreselleşme konulu çalışma­ sosyolog Roland Robertson'a göre "bireysel kişilikler", "ulus devlet",
sında Japonların "küyerelleş­ modern toplumların temel bir "toplumlardan oluşan dünya
me" kavramını genişletir. özelliğidir ve yeni yaratıcı sistemi" ve "ortak insanlık
olasılıklar üretir. Robertson, kavramı." Bu odak, kişinin
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
KÜRESEL BiR DÜNYADA YAŞAMAK 147
Ayrıca bkz.: George Ritzer 120- 23 • Immanuel Wallerst ein 144- 45 • Kültürel Kanşım
Saskia Sass en 164- 65 • Arjun Appadura i 166- 69 • David Held 170-71
Küresel iletişimin son yükseli-
şi, Roland Robertson'ın "kültü-
gelmediğinin altını çizer. Tam rel bağlantılılık" olarak nite-
tersine kültürel gruplar ve ürünleri lendirdiği durumu üretmiştir.
arasındaki farklılıklar başka Kültürel etkiler yerel olarak
topluluklardan kültürel akışlarla değişime uğradıkça ve melez-
karşılaşıldıkça kesk inleşebilir. leştikçe, Hollandalı sosyolog
İnsanlar kültürel formları kendi özel Jan Nederveen Pieterse'ye gö-
sosyo-kültürel bağlamlarına uygun re "küyerelleştirilmiş" çeşitli­
hale getirdikçe yerel ve küresel lik veya kültürel "karışım" or-
kültürler arasında dinamik bir taya çıkar. Film yapımcılığı,
etkileşim ortaya çıkabilir.
bu küreselden yerele doğru iş­
leyen sürecin iyi bir örneğidir.
Hollywood filmleri, 20. yüz-
"Küresel" ve "Yerel"in
yılın başlarında Hint film en-
F utbol "küyerel oyundur." Kanşması"
düstrisine ilham vermiştir. Fa-
Topluluklar takımlarıyla özdeşleşir ve Robertson, küresel ve yerelin
a yırt edici gelenekler ve futbol
kat Hintli film yapımcıları
ilişkisini ve karışmasını ele alırken Hollywood ürünlerini değiştir­
kült ürleri geliştirir. Daha sonra bunları
"küyerelleşme" terimini popüler meye odaklanmıştır: Sanat for-
u lusla raras ı müsabakalara taşırlar.
hale getirmiştir. Bu kavram, uluslar munu kendilerine özgü hale
ötesi şirketlerin uygulamalarından getirmek, yerel kültüre hitap
ö z-kimliğinin birbiriyle etkileşim ve küresel bir ürünü alıp yerel etmek ve kendi özgün ifade
halindeki yönlerini ve bunların pazara uyarlama stratejilerinden formlarını yansıtmak istemiş­
ulusal ve küresel kültürel etkilerle geliştirilmiştir. Örneğin fast-food lerdir. Bunu yaparken küresel
i lişkisini incelemeye olanak tanır. şirketi McDonald 's ABD dışındaki ve yerel arasında yaratıcı bir
Örneğin kişinin öz-kimliği bir müşterilere hitap etmek için birçok birleşme başlatmışlardır. Hint
sineması, ülkenin antik des-
ulusla, toplumlar arasındaki " küyerelleşmiş" hamburger
tanları ve mitlerinden gelenek-
tkileşimlerle ve insanlıkla (cinsel (örneğin Hinduların inek eti
yönelim hakkındaki fikirler, etnisite sel dramaya kadar çok çeşitli
yemediği Hindistan' da Tavuk
temalardan yararlanır ve onla-
ve saire) ilişkili olarak tanımlanır. Maharaja Mac) üretmiştir.
rı renkli, özgün şekillerde yeni-
Bu bağlamda Robertson bir kişinin Sosyolojide küyerelleşme daha den anlatır. "Bollywood" ola-
deneyimleri ve eylemleri üzerindeki genel olarak küresel kültürel ürünler rak bilinen Hint filmleri, Hint
küresel ve yerel etkiler arasındaki veya formların yerelleştirilmesi diasporası dışında da izleyici
gerilimi araştırır. anlamına da gelir. çeker.
Robertson, "küresel tekliği " yani O halde küreselleşme
k üres elleşmenin ve kültürel " evrenselleştirme ve ayırma
a lış verişin küresel bir kültür eğilimleri " barındıran iki yönlü bir
y aratmasının yollarını vurgular. Bu, süreçtir. Bazı kültürel formlar,

''
Hollywood filmleri ve Amerikan ürünler ve değerler dünyanın dört
pop müziği gibi Batılı kültürel bir yanına aktarılır ; oralarda farklı
ürü nlerin ve inançların egemen toplumlar ve bireyler tarafından Yerel kültürler, her kültürel
olduğu bir dünyaya yöneliştir; uyarlanabilir veya değiştirilebilir. ürünü özel ihtiyaçlar, inançlar
toplumların artan bağlantısı ve Yerel ve küresel arasında yaratıcı ve geleneklerine uygun
ınsa nların dünyayı bir tek sosyo- bir gerilim ortaya çıkar. Bu, kültürel biçimde uyarlar ve yeniden
kültürel varlık olarak algılamasıyla yenilik ve sosyal değişimle
tanımlar.
mü mkün hale gelir. sonuçlanabilir. Örneğin insanlar
Roland Robertson
Fa kat Robertson "küresel Hip Hop, K-Pop ve Indie gibi

''
tekliğin" ortaya çıkışının dünyanın küresel olarak tanınan müzik
her şeyin aynı veya "homojen" janrlarının uyarlayarak "yerel
olac ağı bir tek küresel kültüre öykülerini" anlatabilir.
doğ ru ilerlediği anlamına
148

i~~iM D~GiŞiK~iGi
SUREKLIERTELENEN . .

BİR SORUNDUR
ANTHONY GIDDENS (1938- )

• ngiliz sosyolog Anthony Gid- der. Giddens, modern dünyanın


KISACA
YAKLAŞIM
Giddens'in Paradoksu
1 dens 'a göre dünya tehlike al-
tındadır ve küreselleşme bun-
dan en azından kısmen sorumlu-
"kontrolden çıkmış " ve yönetilmesi
güç hale gelişini anlatmak için ö-
nüne gelen her şeyi ezip geçen de-
dur. Giddens, modernitenin hükü- vasa bir araç (Juggernaut; bir Hindu
ÖNEMLİ TARİHLER metlerin ve bireylerin iklim değişik­ tapmak arabası ç.n.) benzetmesi
1900 Modernite, uluslar endüst- liği gibi küresel risklerle karşılaştığı yapar. Geç modernitede yaşam za-
riyel ekonomilerini geliştirdikçe "kontrolden çıkmış bir dünya" ya- man zaman "ödüllendirici" ve "ne-
ve ekonomik büyüme kaydettik- rattığına inanır. Giddens'm bu ö- şelendirici" olsa da bireyler yeni be-

çe yayılmaya devam eder. nemli araştırma alanına katkıların­ lirsizliklerle yüzleşmek , soyut sis-
dan biri, hükümetlerin ve bireylerin temlere güvenmek ve yeni zorluk-
1952 Londra'daki duman ben- küresel ısınmanın nedenlerine iliş­ larla ve risklerin üstesinden gelmek
zeri zehirli hava kirliliği olayı Bü- kin derhal eyleme geçmekte neden zorundadır .
yük Sis tahminen dört bin kişi­ isteksiz davrandığının sosyolojik i- Giddens, antropojenik (insan kö-
nin ölümüne neden olur ve Te- zahını sunmak olmuştur. kenli) iklim değişikliğini insanlığın
miz Hava Yasası (1956) onayla- karşı karşıya olduğu en önemli risk-
nır. Modernitenin Küreselleş­ lerden ve zorluklardan biri olarak
1987 Ozon incelmesine yol açan mesi görür. Sanayileşmiş toplumlar ener-
Giddens, 1990 yılında The Con-
maddelerin üretimini aşamalı o-

••
sequences of Modernity adlı kitabı­
larak kaldırarak ozon tabakasını
nın yayımlanmasından itibaren kü-
koruyan Montreal Protokolü üze- reselleşmenin etkilerini, toplumun
rinde anlaşma sağlanır. kurumlarını, sosyal rolleri ve ilişki­
1997 Birleşmiş Milletlerin hazır­ leri nasıl dönüştürdüğünü vurgula-
ladığı Kyoto Protokolü sanayileş­ mıştır. Dünyanın gelişmiş ve yeni İnsanlar geleceğe ve bugüne
miş ülkelerin sera gazı salınım­ sanayileşmiş toplumlarının artık
aynı gerçeklik seviyesinde
larını azaltmayı ve iklim deği­ sanayi öncesi toplumlarınkinden ö- yaklaşmakta zorlanır.
şikliğini önlemeyi amaçlar. nemli ölçüde farklı deneyimler ve i- Anthony Giddens
lişkilerle karakterize olduğunu be-
2009 Kopenhag Mutabakatı se- lirtir.

''
ra gazı salınımlarının azaltma Modernitenin ve sonuçlarının
kararlılığını yeniler. küreselleşmesi, insan uygarlığında
Giddens'ın "geç modernite" adını
verdiği yeni bir aşamaya işaret e-
KÜRESEL BiR DÜNYADA YAŞAMAK 149
Ayrıca bkz.: Zygmunt Bauman 136-43 • Manuel Castells 152-55 • Ulrich Beck 156- 61 • David Held 170-71 •
Thorstein Veblen 214-195 • Daniel Beli 224-25

Sanayileşme tüm dünyaya yayılır ve çeşitli sonuçlar üretir:

küreselleşme ve
tüketim artan teknoloji
madencilik ve arabalar, trenler, ürünlerinin kitlesel kullanımı ve
metaların üretimi gemiler ve uçaklar üretimi ve insanların insanların yetenek
için madenlerin aracılığıyla insanların
öz-kimliğinde ve deneyimlerinin
işlenmesi . ve ürünlerin artan merkezi hale gelmesi. zenginleşmesi.
hareketi.

ji üretmek için çok miktarda fosil Yine de Giddens gelecek hak- nımlarını azaltan şirketleri ödüllen-
yakıt kullanmaktadır. kında iyimserdir. Sanayi ve ileri dirmek için pazar güçlerini kullan-
Bu enerji üretiminin bir yan ürü- teknoloji toplumlarını ortaya çıkan maktadır. Dünyanın fosil yakıtlara
nü, atmosferin üst tabakasında bi- insan zekasının karbon salınımları­ bel bağlamasını potansiyel olarak
riken ve güneşten gelen enerjiyi tu- nı azaltmak için yenilikçi çözümle- sonlandırabilecek ve hem gelişmiş
tarak "küresel ısınmaya" ve kurak- rin bulunmasında da kullanılabile­ hem de gelişmekte olan toplumlar
lık, su baskınları ve kasırgalar gibi ceğine inanır. Örneğin uluslararası için ucuz ve temiz enerji kaynakları
olağandışı hava olaylarına yol açan işbirliği doğrultusunda ülkeler kar- sağlayabilecek yeni teknolojiler a-
karbondioksittir. bon ticareti planları ve karbon ver- raştırılmak, geliştirilmekte ve pay-
gileri uygulayarak sera gazı salı- laşılmaktadır.
Yenilikçi Çözümler
Giddens, The Politics of Climate C- Gelecek İndirimi
hange (2009) adlı kitabında çevrenin
bozulması ve iklim değişikliğinin Giddens'a göre, "gelecek indiri- !indiği halde genç biri neden si-
yarattığı tehlikeler gündelik hayatta mi" kavramı insanların mevcut gara içer? Genç bir sigara içicisi-
ç ık veya doğrudan görünür olmadı­ problemleri çözmek için adımlar nin kendini tehlikelerin yaşan­
ğ ı için birçok insanın" ... bunlar atarken gelecekte onları bekle- maya başlayacağı ve potansiyel
ha kkında somut bir adım atmadığı­ yen tehditleri göz ardı etmesinin olarak ölümcül sonuçlar doğura­
nı," ileri sürer. "Fakat bu tür tehlike- nedenini açıklar. Giddens , in- bileceği 40 yaşında hayal etmesi

lerin görünür ve ciddi hale gelmesi - sanların genellikle gelecekte çok neredeyse imkansızdır. Bu ana-
ık lim değişikliğinin yadsınamaz so- daha büyük bir fayda sağlayabi­ loji iklim değişikliği için de kul-
nucu olan felaketlere dönüşmesi­ lecek bir eylem çizgisi izlemek lanılır. İnsanlar ileri teknolojiye
yerine günlük küçük faydaları ve fosil yakıtların sağladığı ha-
beklenirse ciddi bir önlem almak i-
seçtiğini belirtir. Aynı psikolojik reketliliğe bağımlı haldedir. Ra-
çin artık çok geç olacaktır."
prensip riskler için de geçerlidir. hatsız edici gerçeği ele almak
Bugünkü faydalar ve gelecekte- Giddens bunu anlatmak için yerine iklim bilimcilerin uyarıla­
ki tehlikeler ve yıkımların tehdidi sigara içen bir kişiyi örnek verir. rını göz ardı etmek daha kolay-
a ra sındaki bu bağlantı kopukluğu­ Sağlık riskleri yaygın olarak bi- dır.
na "Giddens paradoksu" adı verilir.
150

KÜRESEL BİLİSSEL
ADALET OLMAbAN
SOSYAL·ADALET
SAGLANAMAZ
BOAVENTURA DE SOUSA SANTOS (1940-)

KISACA Batılı kapitalist dünya düzeni, ulusları sadece ekonomik ve siyasi


YAKLAŞIM
çizgilerde değil aynı zamanda bilginin formlarına göre
katmanlaştıracak şekilde kökleşmiştir.
Güney'in Epistemolojileri
ÖNEMLİ TARİHLER
1976 Küresel ilişkileri
tartışmak için dünyanın en
zengin ve en etkili yedi ulus Bu, kültürü bilime dayanan küresel Ku zey' in küresel
Güney'i kültürel olarak aşağı gördüğü bir
devleti G-7'yi oluşturur .
kültürel mücadeleyle sonuçlanmıştır.
1997 Hint aydın Shiv
Visvanathan, A Carnival far
Science: Essays on Science,
Technology and Development
adlı kitabında "bilişsel adalet" Küresel eşitlik,
kültürlerin karşılıklı saygıya ve bilginin farklı
terimini ortaya atar. formlarının kabulüne dayalı bir diyaloğa girmesiyle sağlanab ilir.
2001 Küreselleşme karşıtı
aktivistler, sürdürülebilir
gelişme ve ekonomik adaleti
sağlamanın alternatif yollarını
tartışmak için Brezilya' da
Dünya Sosyal Forumunu kurar.
2014 İngiliz sosyolog David
Inglis, kozmopolit toplumun
ilgi ve kültürün ayırt üyelerinin dünya h akkında sosyal

B
gelişimini eleştirel olarak ele
almak için Boaventura de edilemez olduğu ~nlay ı şı olarak belirli bilgiler biriktirmesinin
F rans ı z sosyolog Emile yollarını şekillendirir .
Sousa Santos'un bilginin
çoğulluğu hakkındaki
Durkheim tarafından ort aya · Portekizli sosyolog Boaventura
konmuştur. Durkheim'a göre bir de Sousa Santos, bu bağın var
görüşlerini kullanır.
grubun kültürü -koşullar ve olaylar olduğunu kabul eder ve Immanuel
hakkında kolektif olarak üretilen Wallers tein'ın dünya sistemi
fikirler ve düşünme biçimleri- anlayışının temelinde bu fikri
__________ .. R_E_SE_L_B_İR DÜNYADA YAŞAMAK 151
KU_
Ayrıca bkz.: Zygmunt Bauman 136- 435 • Immanuel Wallerstein 144- 45 •
Roland Robertson 146- 47 •Arjun Appadurai 166-69 •Antonio Gramsci 178- 79
Boaventura de
Sousa Santos
genişleterek küreselleşmenin Sousa Santos, çalışmasında bu Boaventura de Sousa Santos ,
yaratt ığı kültürel mücadeleye dışlayıcı hiyerarşilere son vermeyi Portekiz'de Coimbra Üniversite-
sinde profesördür. Doktorasını
uygulamıştır. Dünyanın egemen amaçladığını, çünkü "küresel
ABD'de Yale Üniversitesinde
("hegemonik") gruplar, devletler ve bilişsel adalet olmadan sosyal
yapmıştır ve Wisconsin-Madi-
ideolojiler ve egemenlik kurulan adaletin sağlanamayacağını " ifade son Üniversitesinde misafir öğ­
("karşı-hegemonik") gruplar, eder. Dünyanın kültürel retim görevlisidir. Katılımcı de-
kolektifler ve fikirler arasında eşitsiz çeşitliliğinin , epistemolojik mokrasinin gerçekleştirilmesi i-
bir çatışmaya sahne olduğunu ileri çeşitliliğiyle eşleştiğini savunur; çin vazgeçilmez olarak gördüğü
sürer. mevcut eşitsizlikleri ortadan güçlü sosyal ve sivil hareketle-
kaldırmaya dönük her küresel rin savunucusudur.
Kültür ve İktidar gayretin merkezinde bu farkındalık 2001'de neo-liberal ekonomi
De Sousa Santos, dünya yer almalıdır. Bunun önündeki en politikası ve uluslar ötesi şirket

kültürlerinin -ve bunlarda gömülü büyük engel, küresel Kuzey' in kapitalizminin yönlendirdiği kü-
bilgilerin- daha genel kapitalist bilimsel bilgilerinin bilginin sosyal reselleşme formlarına karşı çı­

iktidar ilişkilerine göre hiyerarşik hiyerarşisinde "hegemonik"


kan örgütlerin buluşma noktası
olarak düzenlendiğini ve eşitsiz bir olmasıdır.
olarak Dünya Sosyal Forumunu
kurmuştur. Küreselleşme, hu-
biçimde erişilebilir olduğunu söyler.
kuk sosyolojisi, devlet, demok-
"Bilgi" (episteme) sözcüğünden Teknolojik Egemenlik rasi ve insan hakları konuların­
türetilen felsefi "epistemoloji" Küresel Güney'e küresel Kuzey da birçok yayın yapmıştır.
terimine gönderme yaparak. dünya tarafından dayatılan kapitalist ve
sahnesinde bazı ulusların diğerleri emperyalist düzen epistemolojik bir Önemli eserleri
tarafından marjinelleştirilmesinin temele sahiptir. Batılı güçler
epistemolojik dışlamayla yakından özellikle modern bilimi diğer tüm 2006 Küresel Solun Yükselişi
ili şkili olduğunu savunur. Sosyal bilgi türlerinden daha üstün 2007 Global Dünyada Bilişsel
araştırmanın egemen modelleri evrensel bir bilgi türü statüsüne Adalet
küresel Kuzey tarafından empoze yükselterek dünyanın birçok yerine 2014 Güneyin Epistemolojileri
edildiğinden, çevre ülkelerin farklı egemen olma kapasitesi
gündemlerine "Güney'in geliştirmiştir. Bilginin diğer,
epistemolojileri" adını verir. bilimsel olmayan türleri ve bu
bilgilerin yönlendirdiği farklı sosyal
grupların kültürel ve sosyal
pratikleri, modern bilim adına
bastırılır. Modern bilim,
düşüncelerimize öylesine egemen hakkının kabülünün merkezinde
olmuştur ki ondan sapmak yer alacaktır.
Sousa Santos'a göre
irrasyonel düşünce olarak toplumların nasıl işlediğine dair
sınıflandırılır. Batılı medyanın gerçekten küresel bir anlayışa
Ortadoğu kültürünü "yıkıcı ancak bu şekilde ulaşabiliriz . Bu
sonuçlar" doğuracak biçimde vizyon, kapitalizme alternatifler
irrasyonel ve aşırı duygusal olarak üreterek sosyal ve ekonomik adaleti
betimlemesi bunun bir örneğidir. getirmek isteyen Dünya Sosyal
Sousa Santos, buna karşılık Forumu gibi grupların çabalarını
çoğullukla sonuçlanacak uluslar canlandırmıştır.
ötesi bir kültürel diyolog
Brezilya'daki Kayap6 kabilesi gibi
geliştirmek ister: "Bilgilerin
yerli kabileler şifa veren bitkilerin
ozelliklerini anlar. Batılı ilaç firmaları rölativist olmayan kozmopolit,
lıu bilgilerden faydalanır ama kabileleri özgürleştirici ekolojisi" farklılığın ve
yeterince ödüllendirmez. farklı olma ve de birlikte yaşama
152
KISACA

ZİHNİN
YAKLAŞIM

••
GÜCÜNÜN Ağ Toplumu
ÖNEMLİ TARİHLER
1848 Karı Marx ve Friedrich En-

URETKEN gels'in..Komünist Manifesto'su


kapitalizmin küreselleşmesini ön-
görür.

KAPASİTESİNİN
1968 Manuel Castells, Fransız
sosyolog Alain Touraine'in yanın­
da toplumsal hareketler ve kapi-
talizme direniş konusunu inceler.

SERBEST 1990'dan itibaren İnternet ta-


banlıteknolojinin kurumsal kulla-
nımı artar ve teknoloji daha geniş
kamuoyuna ve ev hayatına yayı­

BIRAKILMASI
MANUEL CASTELLS (1942-)
lır.

1992 Amerikalı sosyolog Harri-


son White ağ kuramının bir ince-
lemesi olarak Piyasalar, Ağlar ve
Kontrol adlı çalışmasını yazar.

•' 1999 Hollandalı sosyolog Jan


Van Dijk, sosyal medya (örneğin
1
L-----.,
1
• Facebook) konusuna odaklanarak
The Network Society adlı kitabını

· ----.,
1
1
1
r------e yazar.
1 1
1
1
1
on 50 yıl bilimde büyük atı­

S
1
1
1 lımlarave internet tabanlı
1 ve de dijital teknolojilerde
'1
1 ilerlemelere tanıklık etmiştir.
Çalışmaları iletişim ve enformas-
L yon araştırmalarını destekleyen,
Kar! Marx'tan güçlü bir biçimde
---, etkilenen İspanyol sosyolog Manuel
1 Castells'e göre bu ilerlemeler, dünya
i---- 1
1 sahnesindeki ekonomik, sosyal ve
1 1
1 1
siyasi gelişmeler tarafından şekil­
1
1 1 lendirilmiştir ve onlara katkıda
1 1
bulunan anahtar bir rol oynamıştır.

•• 1

L-- e
Bu, Castells'i küreselleşmeye, küre-
selleşmenin ekonomik ve sosyal
etkilerine odaklanmaya
yöneltmiştir.
Marx'a göre, endüstriyel
kapitalizm tüketim malları ve
KÜRESEL BİR DÜNYADA YAŞAMAK 153
Ayrıca bkz.: Kari Ma rx 28- 31 • Niklas Luhmann 110- 11 • Zygmunt Bauman 136- 43 •Anthony Giddens 148- 49 •
Ulrich Beck 156- 61 • Daniel Bel! 224-25 • Harry Braverman 226- 31

metalarının üretimine dayanmıştır. şeklinin ağlar olduğunuileri sürer. İnternet aracılığıyla tamamen
1970'lerde Amerikalı sosyolog Ayrıca bu esnek ve açık
ağların bağlantılı bir dünya fikri, gezegenin
Daniel Bel! hizmet tarafından uçlu doğası tüm dünyaya her köşesinde sürekli değişen
yönlendirilen ekonomiye geçişi yayılabilmelerini sağlar. ağlarda birbirleriyle üretken ilişkiler
anlatmak için "post- Kar! Marx, Emile Durkheim ve kuran insan imgelerini akla getirir;
endüstriyalizm" terimini Max Weber gibi klasik sosyologlar buna coğrafya veya uyruk değil,
kullanmıştır. Castells, internet "toplum" terimini kullanırken sadece insanın hayal gücünün
tabanlı teknolojilerin ön plana esasen belirli bir ulus devletin kapasitesi bir sınırlama getirebilir.
ç ık ması kapitalizmin artık toplumuna işaret etmiştir . Bu Google gibi arama motorları
enformasyon ve bilgiyi merkez nedenle örneğin Amerika n aracılığıyla günün yirmi dört saati
a ld ığı anlamına gelir. Castells'e toplumunu her ne kadar bilgiye erişmek ve binlerce
göre insan toplumları Endüstriyel benzerlikler taşısa da mesela kilometre uzaktaki insanlarla
Çağ ı geride bırakmış ve " ağ İngiltere toplumundan farklı bir şey sohbet odalarına katılmak ve anlık
Loplumu"nun sosyo-yapısal ifadesi olarak ele almak mümkündür. Fakat olarak mesajlaşmak artık olasıdır .
olan Enformasyon Çağına girmiştir. Castells'in çalışmasında ulus Castells, ağlar kavramını çeş itli
devlet gezegen ve üzerindeki her ş ekillerde detaylandırır. Mikro-
Ağ Tabanlı Dünya şeye dönü ş müştür. Görece özerk elektronik tabanlı ağlar, ağ
Enformasyon Çağı ,
dünya petrol ulus devletlerin dünyası ve ulus toplumunu tanımlar ve sosyal
fiyatla rındaki dalgalanmalar, finan- devletlerin içsel olarak yapılanmış ilişkileri düzenlemenin ana yolu
sal piyasalar gibi ç eşitli uzmanlık toplumları artık geride kalmı ştır ; olarak bürokrasinin yerini alır ;
bilgilerinin oluşturulması ve yayıl­ örtüşen ve kesişen çok sayıda ağ çünkü karmaşıklığı yönetmekte
masıyla tanımlanır. İleri kapitalist olarak yeniden imgelenmiştir. çok daha iyidirler. Mikro-elektronik
Loplumlarda üretkenlik ve rekabet-
çiliğ in temelinde artık mali ser-
maye ve enformasyon ağları vardır .
Ürünler ve hizmetlerin
üretilmesinden enformasyona,
bilgiye geçiş , toplum ve sosyal
ı lişkilerin doğasını önemli ölçüde
değ iştirmiştir. Castells kişiler arası
ilişk iler, kurumlar ve tüm
Loplumları organize etmenin temel

Brezilya'nın Sao Paulo kentindeki


BM&FBovESPA Latin Amerika'daki en
lıüyük borsadır. Özellikle elektronik
tica ret ortamı , Enformasyon Çağının
küresel ekonomisinin örneğini sunar.
154 MANUEL CASTELLS
Ağ toplumu nasıl eğilimindedir; insanların fiziksel

~ -si.
yaşadığımızı, düşündüğümüz olarak çok yakın yaşadığı ve sosyal
ve işlerimizi yaptığımızı +---+ ilişkilerin ortak yaşam tarzlarıyla
değiştiren küresel olarak
birleş tirici , maliyeti
karakterize olduğu yerlerde kümele-
karşılanabilir
telekomünikasyon
,. nir ve organize olur. Bu nedenle
birçok insan elektronik ağların
teknolojisinin bir sonucudur.
Mali
veriler
,, Sohbet
odaları soyut ve yerden bağımsız
,, ' dünyasında - "akış uzamında"­
, ''

-
1
' lll değil, coğrafi olarak belirli konum-
* il
larda
inşa
anlamlı kimlikl~r
eder.
ve hayatlar

fl~
Eğlence
+---+ ~
..
Çevrimiçi
Fakat internet ve sosyal
medyanın yaygınlaşmasıyla bir-
likte, bu birleşik , kozmopolit, küre-
sel elitin akış uzanımı kullanarak
egemenlik kurduğu görüşü aşırı
servisleri alışveriş
basit bulunmaya başlamıştır .
Ekonomik olarak yoksul sosyal gru-
ağlar finansal ticaret ve sermaye dinamik ve kendi kendine plar, internet tabanlı teknolojileri
yatırımının ekonomik ağlarının genişleyen formu" olarak tanımlar sosyal olarak egemen gruplarla aynı
yanı sıra siyasi ve kişiler arası ve bunun sosyal ve ekonomik ölçüde kullanmakta ve yaşam
ağları da kapsar. "Ağ devleti" hayatın tüm alanlarını değiştirme tarzlarını bunlara göre
Avrupa Birliği gibi uluslar ötesi eğiliminde olduğunu söyler. şekillendirmekte zorluklar
siyasi yapıları içerir. Kişilerarası yaşayabilse de tablo gittikçe
ağların örnekleri ise internet, Sosyal Dinamikler değişmektedir. Castells "her türlü
e-posta ve Facebook ve Tuvitter gibi Bireylerin ve kurumların belirli şeyi yapmak isteyen her türlü
sosyal ağ siteleri aracılığıyla sosyal ağlara katılması veya onlar- insanın akış alanını işgal edip onu
kurulur. dan dışlanması sorunu, Castells'e kendi amaçları doğrultusunda
Castells bir ağın şu şekilde ağ toplumundaki güç dinamikle- kullanabileceğini" ileri sürer.
tanımlayabileceğini söyler: Ağ rine açılan bir pencere sunar. Kendi web sitesinde kendini
"merkez" sahip değildir; önemleri Castells, ağ tabanlı ilişkilerin açıkça bir ağ olarak tanımlayan
değişen ama ağın işleyebilmesi zaman içinde toplumun yapısını Antikapitalist İnisiyatif gibi kapi-
için hepsi gerekli olan değiştirdiği sonucuna ulaşır. talizm karşıtı örgütler, akış uzanımı
" düğümlerden" oluşur ; bir ağın Castells'in ilk argümanı, çok işgal eden yeni bir ağ aracılığıyla
özgün sosyal gücünün derecesi ne uluslu büyük finans kurum ve insanlar arasında bağlantı kurmak
kadar çok enformasyonu kuruluşlarında çalışan bireylerin
işleyebildiğine göre değişir ; bir ağ egemen sosyal grup olduğudur ; bu
sadece belli bir enformasyon kişilerin profesyonel işleri küresel

''
türüyle -yani kendisiyle ilişkili finansal akışların ağlarında ve bu
enformasyon türüyle- ilgilenir; ağ ağlar aracılığıyla gerçekleşir.
sınırsız bir biçimde genişleyip Castells bu grubu "teknokat-
daralabilen açık bir yapıdır. finansal-yönetimsel elit" olarak Ağlar insan etkinliğinin her
Castells, ağ toplumunun son nitelendirir. Dünya genelindeki alanının egemen örgütsel
derece uyarlanabilir olduğuna sistemde komut ve idarenin formu haline gelmiştir.
vurgu yapar. Ağlar şeklinde ve anahtar noktalarında yer alan bu Manuel Castells
ağlar etrafında organize olan bir elitin küresel kentte konumlanmayı
sosyal düzen çok dinamik ve tercih eder, buradan kozmopolit

''
yenilikçi olabilir ve süregelen hızlı uygulamalarını ve çıkarlarını
sosyal değişikliklere uyum çoğaltabilir.
sağlayabilir. Castells, ağ tabanlı Buna karşın kitlelerin hayatları
sosyal ilişkileri "insan etkinliğinin küresel değil yerel olma
_ __ _ _ _ _ _ _ _KİJ_·R_E_SE_L_B_IR DÜNYADA YAŞAMAK 155
için interneti yaratıcı şekillerde olduğu fikrini reddeder. İngiliz
kullanır. Castells, devlet ve elit sosyolog Nicholas Garnham, ağ
kurumlara meydan okumak için toplumunun insan toplumunda yeni
marjinalleştirilmiş grupların akış bir aşamadan ziyade
uzamı aracılığıyla sosyal güç sanayileşmenin bir gelişmesi
toplayabileceğini göstermek için olduğunu savunur. İngiliz sosyolog
Meksika' daki Zapatistaları örnek Frank Webster, Castells'i teknolojik
verir. Zapatistalar siber uzamda determinizmle itham eder; sosyal
medyanın ilgisini çekmekte ilişkilerin teknolojik gelişmeler
ba şarılı olmuştur ve çevrimdışı tarafından şekillendirildiğini ama
eylemleri planlayıp koordine onlar tarafından belirlenmed iğini
etmenin yanı sıra resmi sunucular ve bu ikisinin birbirini etkilediğini
ve web sitelerini engelleyen ileri sürer.
ya zılımlarla sanal eylemler Ağ toplumunun yeni veya
Manuel Castells
gerç ekleştirmek için interneti yararlı olmasından bağımsız bir
Manuel Castells Olivan 1942 yı­
kullanmıştır. biçimde, dünyanın gittikçe lında İspanya'da dünyaya gel-
bağlantılı hale geldiği ve sosyal
miştir. Franco karşıtı öğrenci
Ütopya mı, Karşı Ütopya ilişkileri yeniden şekillendiren diji- hareketinde yer aldıktan sonra,
mı? tal teknolojilere bel bağladığı şüphe İspanya'dan ayrılarak Fransa'ya
Castells 'in ikiz Enformasyon Çağı götürmez. Castells'e göre sayısız yerleşmiş ve 1960'ların siyasi o-
ve ağ toplumu kavramları , enfor- ağla bağlanmış küresel bir toplu- larak çalkantılı sürecinde Paris
masyon teknolojisi ve mun ortaya çıkışı nihayetinde poz- Üniversitesinde sosyoloji dokto-
kü reselleşmenin insan hayatı ile itif bir şeydir. Çok uzak yerlerden rası yapmıştır.

sosyal ilişkiler üzerindeki insanların etkileşim kurabilmesi, 1980'lerde ABD 'de Silikon
dönü ş türücü etkisini anlamak için insanlığın yeni ve aydınlanmış bir Vadisine ev sahipliği yapan Ca-
etkili analitik araçlar sunar. dünya düzeni yaratmak için kolektif lifornia'ya yerleşmiştir. Yaklaşık
Castells'in çalışması , üretken kaynaklarından faydalana- on yıl sonra ağ toplumu hakkın­
da üç ciltlik etkili bir eser yaz-
çevremizdeki dünyada yaşanan baş bilmesi potansiyelini barındırır.
mıştır: AğToplumunun Yükseli-
döndürücü hızdaki değişimler ve Castells, "bilgili, aktif ve dünyanın
şi/ Enformasyon Çağı : Ekono -
süreçlerden anlam çıkarmaya her yeriyle iletişim halinde olursak mi, Toplum ve Kültür.
çalış ır ve onlar üzerinde yeniden kendi aramızda barışı sağladıktan Castells etkili bir sosyal bi-
kontrol sağlamayı amaçlar. sonra iç benliklerimizin keşfine lim düşünürüdür . Los Ange-
Cast ells 'in bu girişimin başından yönelebileceğimizi" savunur. les'taki Sauthern California Üni-
sonuna Marx ' ın yabancılaşma versitesinde {USC) sosyologtur,
kavra mı yankılanır. Fakat USC Kamu Diplomasisi Merkezi-
ınsanların kontrolünü kaybettiği ve nin kurulmasına katkıda bulun-
muştur ve Uluslararası İletişim

••
yabancılaştığı bir küresel toplum
yarattığı fikri kısmen Anthony Annenberg Araştırma Ağının
Giddens, Ulrich Beck ve Zygmunt (ARNIC) üyesidir.
Bauman gibi küreselleşme
kuramcılarından da etkilenmiştir.
Önemli eserleri
Castells'in çalışması birçok Organizasyonlar belirli yerlere
yerleşirken ... organizasyonel 1996 Ağ Toplumunun Yükselişi
eleştiriye de konu olmuştur.
/ Enformasyon Çağı : Ekonomi,
Bauman gibi sosyologlar, mantık belli bir yere kök
Toplum ve Kültür 1. Cilt
oünümüzde insanlığın karşı salmaz. 1997 Kimliğin Gücü / Enformas-
karşıya olduğu sosyal, ekonomik, Manuel Castells yon Çağı : Ekonomi, Toplum ve
siyasi ve çevresel sorunların Kültür 2. Cilt

''
" gerç ekliği " karşısında bunu 1998 Binyılın Sonu / Enformas-
utopyacı bulur. Bazıları da mevcut yon Çağı: Ekonomi Toplum ve
sosyal ve ekonomik düzenin tarihte Kültür 3. Cilt
e şi benzeri görül memiş bir düzen
KONTROL
EDİLEBİLİRİ.İÖİN .
ÖTESİNE • •
GE•• MI BiR
DUNYADA
YAŞIYORUZ
ULRICH BECK (1944-)
158 ULRICH BECK
KISACA
YAKLAŞIM
Belirsizlik ve güvensizliğin damga vurduğu "refleksif"
Risk Toplumu modernite adındaki yeni bir döneme giriyoruz.

ÖNEMLİ TARİHLER
.
1968 Roma Kulübü beyin
takımı kurulur ve 1972'de aşırı
nüfus artışının teşkil ettiği
riski açıklayan "Büyümenin
Sınırları" başlıklı raporu İlerlemeyi sağlayan bilimsel ve teknolojik devrimin artık
yayınlar. gelişme problemlerine ve küresel risklere neden olduğu
düşünülüyor.
1984 Amerikalı sosyolog
Charles Perrow, Normal
Accidents: Living with High-
Risk Technologies adlı kitabını
yayımlar.

1999 Amerikalı sosyolog Barry


Artık hiçbir şey sabit görünmüyor ve risklere verilecek uygun
Glassner, The Culture of Fear:
yanıt hakkında bilim insanları ve politika üreticiler arasında
Why Americans Are Afraid of ç elişkiler baş gösteriyor.
the Wrong Things adlı
kitabında Ulrich Beck'in risk
kavramından yararlanır.

2001 ABD' deki 11 Eylül


saldırıları, uluslararası terör
örgütlerinin teşkil ettiği
risklerin algılanmasında dünya
çapında farklılıklara yol açar.

• nsan toplumları her zaman ölçüde değişmiştir ve bu risk hak- bununla bireyler, gruplar, hükümetler

1 tehlikelerle karşılaşmıştır ve
tarihsel olarak bunlar genel-
likle "doğal" tehlikelerdir. Son yıl­
kında yeni bir şekilde düşünmemizi
gerektirir. Beck, sosyal hayatın
modernitenin ilk aşamasından yeni
ve şirketlerin riskin üretilmesi, yayıl­
ması ve deneyimlenmesiyle ilgili
gittikçe daha çok kaygı duymasını
larda bilim, teknoloji ve endüstri filizlenen ikinci veya "refleksif'' kasteder. Önceki kuşakların hayal
bolluk yaratmıştır, ama aynı aşamaya ilerlediğini savunur. Bu bile edemeyeceği problemlerle yüz-
zamanda bireylerin ve toplumların aşama, doğa ve toplumun kontrolü- leşmemiz gerekir ve bu da yeni top-
düşüncelerini güvenlik arayışına, nün - ve onlara hükmetmenin - lumsal yanıtları gerektirir.
hesaplanabilir risk fikrine odakla- olanaksız olabileceği farkındalığı Beck, ilk çalışmalarında özel-
yan yeni tehlikeleri (örneğin nük- tarafından şekillenrlirilir.Bu farkın­ likle nükleer enerji, kimya endüst-
leer gücün üretilmesinin yarattığını dalık ,mevcut sosyal yapıların risi ve biyoteknolojinin teşkil ettiği
tehlikeler) de beraberinde getirmiş­ güvenlik ve rahatlık sağladığı inan- risklere işaret eder. Bilim ve tekno-
tir. 1980'lerin ortasında Alman cının yitirilmesine yol açabilir. lojinin insani ihtiyaçların karşılan­
sosyolog Ulrich Beck'e göre, top- Bu yeni aşamanın temel bir ması için uygulanmasının kritik bir
lumla ve toplumun kurumlarıyla karakteristiği, küresel "risk toplu- eşiğe ulaştığını söyler; kaydettiği­
ilişkimiz son on yıllarda önemli mu"nun ortaya çıkışıdır. Beck miz ilerlemeler eşi benzeri görülme-
KÜRESEL BİR DÜNYADA YAŞAMAK 159
Ayrıca bkz.: August Comte 22-25 •Kari Marx 28- 31 • Max Weber 38- 45 • Anthony Giddens 148- 49

miş bir ölçekte felaketlerin gerçek- bu tür potansiyel olarak yıkıcı risk-

••
leşebilmesi olasılığını gündeme leri nasıl yönetebilir?
getirmiştir. Bu tür bir yıkım gerçek-
leş irse , etkilerini ortadan kaldırmak Gerçek ve Sanal Risk
veya her şeyi eski haline döndür- Beck, toplumun riskleri algılayışın­
Ne bilim ne de iktidardaki
mek neredeyse imkansız olacaktır. daki tuhaf belirsizliğe dikkat çeker.
politika ... riskleri rasyonel
Riskler bir yandan gerçektir; bilim-
olarak tanımlayabilecek veya
Riskin Nitelikleri sel ve teknolojik ilerlemenin tam
Beck, riskin üç önemli niteliğini ortasındaki objektif, gizil tehditler-
kontrol edebilecek
konumdadır.
tanımlar. İlk olarak küresel, onarıla­ dir. Yetkililer riskler sanki yokmuş
maz hasar: Olaylar telafi edilemez, gibi davranmaya çalışsa bile gör- Ulrich Beck

''
garanti artık işlemez. İkinci olarak mezden gelinemezler. Öte yandan
ihtiyati bakımın mümkün olma- riskler aynı zamanda sanaldır ; yani
mas ı : Koşulları olayın gerçekleşme­ henüz gerçekleşmemiş ve hiç ger-
sinden önceki haline döndüreme- çekleşmeyebilecek olaylar hakkın­
yiz. Üçüncü olarak zaman ve yer daki mevcut endişeleri temsil eder-
s ınırı olmaması: Olaylar öngörüle- ler. Her şeye rağmen bu risklerin, su uzmanların kendisi - genlerle oy-
mez, ulusal sınırların ötesine geçe- felaket öngörülerinin yarattığı belir- nayarak veya atomun çekirdeğini
bilir ve etkileri uzun zaman dilim- gin tehdit bilim insanlarının, şir­ parçalayarak - yaratmış olabilir.
leri boyunca sürebilir. ketlerin ve hükümetlerin gücü kar- Fakat bilim insanları hakkın­
Gelecekte bu tür felaketlerin şısına yeni zorluklar çıkarır . daki genel şüpheciliğine rağmen,
gerç ekleşme ihtimali veya olasılığı Beck, uzmanların kendisi de dahil Beck onların risk toplumunda yine
değerlendirilmesi bakımından, hiç kimsenin risk konularında uzman de vazgeçilmez olduğunu belirtir.
geleneksel risk hesaplama yöntem- olmadığını düşünür. Birçok riskin ya- Karşılaştığımız riskleri hissedeme-
leri 21. yüzyıldaki salgın hastalık­ pısal karmaşıklığı, bilim insanlarının diğimiz, işitemediğimiz , duyamadı­
lar, nükleer sızıntılar veya geneti- olasılık, olası şiddet veya uygun gü- ğımız, koklayamadığımız veya
ğiyle oynanmış yiyecekler gibi yeni venlik prosedürlerinin belirlenmesi göremediğimiz için bu uzmanların
risklerin birçoğu karşısında işlevsiz konularında çoğu zaman hemfikir o- riskleri bizim için ölçmesine,
hale gelmiştir. Sonuç olarak bilim lamamasına yol açar. Aslında kamu- hesaplamasına ve değerlendirme­
ınsanları, şirketler ve hükümetler oyunun gözünde bu riskleri söz konu- sine ihtiyaç duyarız .

Ulrich Beck Ulrich Beck, 1944'te günümüzde Ekonomi Okulunda misafir öğre­
Polonya sınırları içinde yer alan Al- tim görevlisidir. Beck, Avru-
manya'nın Stolp kentinde dünyaya pa'nın en yüksek profilli sosyo-
gelmiştir. 1966'dan itibaren Münih loglarından biridir; akademik ya-
Üniversitesinde sosyoloji, felsefe, zıları ve araştırmalarına ek ola-
psikoloji ve siyasetbilimi eğitimi rak medyada güncel sorunlar ü-
almıştır. 1972'de Münih Üniversite- zerinde yorumlar yapmaktadır
sinde doktora yapmış ve 1979'da ve Almanya ve Avrupa'da siyasi
üniversitede tam zamanlı öğretim ilişkilerde aktif bir rol oynamak-
görevlisi olmuştur. Daha sonra tadır.
Münster ve Barrıberg üniversitele-
rinde profesör olarak atanmıştır. Önemli eserleri
1992'den itibaren Münih'teki
Ludwig Maximilian Üniversitesin- 1986 Risk Toplumu
de sosyoloji profesörü ve Sosyoloji 1997 Küreselleşme Nedir?
Enstitüsü yöneticisi olarak görev 1999 Dünya Risk Toplumu
yapmıştır. Aynı zamanda Londra 2004 Çokuluslu Görü
160 ULRICH BECK
Riskleri Anlamlandırma~ risklerden koruyabilmiştir. Fakat
Beck, "yeni toplumsal hareketler" insanlar modern zamanların birçok
adı verilen oluşumların kamuo- riskini artık para ödeyerek savuştu­
yunda risk farkındalığının artırıl­
masında önemli bir rol oynadığını
ifade eder. Örneğin çevreyi koru-
mayı amaçlayan bağımsız bir orga-
nizasyon olan Greenpeace, şirketler
ve hükümetlerin neden olduğu ve
görmezden geldiği çevresel risklere
''
Bir formüle indirgenecek
olursa zenginlik hiyerarşik, sis
demokratiktir.
Ulrich Beck
ramaz. Endüstriyel tarım ilaçlarının
tehlikelerinden uzak durmak için
daha pahalı Ôrganik yiyeceklerle
besl.ınerek bu risklerden biri orta-
dan kaldırılabilir. Benzer bir
biçimde daha zengin ülkeler üre-
timi Çin gibi hızla gelişen ülkelere

''
dikkat çekmek için çok ses getiren kaydırarak ağır sanayinin kirletici
birçok kampanya düzenler. etkilerinden kurtulabilir. Fakat
Beck, medyanın kamuoyunun eninde sonunda bu riskler "bume-
risk hakkındaki endişelerinden rang" gibi geri gelir. Beck burada
beslendiğini ileri sürer. Gazeteciler riskin üçüncü niteliğine vurgu
satışları artırmak için şirketlerin soyut gelebilir. Fakat buzulların yapar: Risk yer ve zamanın sınırla­
veya kurumların riski yeterli çekilmesini gösteren "öncesi-son- rını tanımaz . Zenginliğin kendisi
düzeyde yönetememesine ilişkin rası" karşılaştırmaları veya parçala- riskten uzak durmanın belli bir
öyküleri kaçırmaz veya teknolojik nan buz kütlelerinin üzerinde kal- yolunu sunmaz; bolluk içindeki Batı
gelişmelerin arz ettiği gizli tehditle- maya çalışan kutup ayılarının nihayetinde Çin'in sanayileşmesi
rin öykülerini sansasyonel bir görüntüleri dünyanın karşı karşıya nedeniyle daha da kötüye gidecek
biçimde sunar. olduğu risklerin yakınlığı hakkında küresel ısınmanın sonuçlarından
Beck, nihayetinde kendi ken- etkili bir mesaj sunar. kaçamaz.
dine hizmet etse de bunu riskler Risk toplumunda yaşamanın
hakkındaki genel bilinci geliştirdiği daha genel sosyal sonuçları ara- Küreselleşmiş Korkular ve
ve açık tartışmayı desteklediği için sında eşitsizliğin doğasının değiş­ Umutlar
pozitif bir şey olarak görür. Medya mesi de yer alır. Geçmişte daha Beck, "dünya risk toplumu" ve "koz-
riskleri soyut risklere etkili bir sem- varlıklı bireyler, örneğin daha mopolitlik" kavramları hakkındaki
bolik form vererek onları görünür ve güvenli bir topluluk içinde yaşamak daha güncel çalışmalarında küre-
anlamlı kılar. Örneğin onlarca yıl için daha fazla ödeyerek veya daha selleşme sürecinin -ulus devletlerin
artan küresel sıcaklıkların gelecek- iyi tıbbi bakım almak için özel sağ­ etki ve gücünün altını oyan karşı­
teki sonuçları biraz gerkeç dışı ve lık sigortaları yaptırarak kendilerini lıklı bağımlılığın artmasının- nega-

Günümüzün teknolojik toplumları, bilinmeyen veya


nitelendirilmesi neredeyse imkansız olabilen riskler yaratır.
Beck'e göre bu tür bilinmeyen risklerle karşılaştığımızda üç
temel tepkiye sahibiz: inkar, umursamazlık veya dönüşüm .

DÖDÜf ÜID
inkAr Riskirı gölgesirıde
Riskler yokmuş veya Umursamazlık
pozitif bir biçimde
küçükmüş gibi mevcut
Risklerirı
yaşamak için
davranmak. Bu olabileceğirıi
kabul
kolektif, küresel
birçok şirket ve etmek ama hiçbir
eylem
hükümetin yaygın şey yapmamak.
gerçekleştirmek
reaksiyonudur.
- kozmopolitlik fikri.
KÜRESEL BİR DÜNYADA YAŞAMAK 161
olarak karşılık verilmelidir. İkinci açtığı Bhopal felaketi ve
olarak medyanın riskler ve felaket- Ukrayna' da 1986 yılında yaşanan
lere gösterdiği ilginin seviyesi bu Çernobil Nükleer Santrali patlaması
felaketlerin en çok yoksulları etkile- gibi geniş yankı uyandıran çevre
diğine daha çok dikkat çeker. sorunlarını içermiş ve öngörmüştür.
Örneğin 2005 yılında ABD' deki Daha yakın tarihte Beck'in analizi
Katrina Kasırgasının medyada küresel terörizm ve 2008 yılında
işlenmesi, yoksulluğun felaketin mali sistemin çökme noktasına
etkilerini daha da kötüleştirdiğini gelmesi gibi konulara uygulanmış­
tüm dünyaya göstermiştir. Üçüncü tır. Başkaları tarafından da ulusla-
olarak, günümüzde risklerin genel rarası ilişkiler, suç kontrolü, insan
deneyimi ve farkındalığı grupların sağlığı, gıda güvenliği , sosyal poli-
Kamusal alanlar ve özel iletişimin birbiriyle diyaloğa geçmesini sağ­ tika ve sosyal çalışma gibi çeşitlere
gözetimi, Batı dünyasında terörist lar; örneğin Beck çevre örgütlerinin sorunlara yaklaşmanın bir yolu
şiddetin teşkil ettiği gerçek ve ve işletmelerin Amerikan hüküme- olarak kullanılmıştır.
algılanmış tehlikelerine bir yanıt olarak
tinin iklim değişikliği problemi Nihayetinde Beck'in çalışması­
gelişmiştir.
karşısında sesiz kalmasını protesto nın pozitif bir yönü de vardır.
etmek için güçlerini birleştirdiğini Küresel riske yanıt verme deneyi-
tif sonuçlar doğurduğunu ileri sürer. belirtir. minin, yenilikçi çözümlere ve
Bunlar, mali riskler ve terörizm yapıcı sosyal değişimlere yol açabi-
risklerini kapsar. Serbest yatırım Risk ve Ödül leceğini ileri sürer. Kolektif refahın
fon ları, vadeli piyasalar, vadeli Beck'in çalışması, sosyoloji dünya- ve ortak çıkarların dar görüşlü,
işlemler , menkul kıymetleştirme ve sının dışında da yaygın olarak bencilce kaygıların önüne geçebil-
kredi temerrüt takasının küresel okunmuştur; çünkü çok kapsayıcı mesi ve modern kurumlarımızın
gelişimiyle , hiçbir ülke kendi sınır­ bir biçimde son on yılların temel buna uygun biçimde yeniden yapı­
ların ın arkasında kötüye giden işle­ değişiklikleri ve endişelerinin bir- landırılabilmesi yalnızca bu felaket
rin sonuçlarından saklanabilmesi çoğunu ele alır. İlk olarak asit yağ­ olasılığıyla yeni yüzleşmeler saye-
mümkün değildir. İdeolojik gruplar murları ve ozon tabakasının incel- sinde mümkün olabilir.
Larafından planlanan ve gerçekleş­ mesi hakkındaki çevresel
Lirilen terörist şiddet eylemleri, New kaygıların yeni yeni ortaya çıktığı
York ve Londra gibi küresel kentleri bir dönemde 1986 yılında Asit yağmuru ve küresel ısınma
hakkındaki korkular, Hükümetler Arası
vurarak devletler arasındaki sınır- Almanya' da yayımlanan risk top- İklim Değişikliği Paneli'nin düzenlen-
lc rdan sızar. Beck, ilginç bir lumu görüşü , Hindistan' da 1984 mesine yol açmıştır. 1988'de düzenle-
biçimde , küresel terörizmin hükü- yılında kimyasal bir tesisten sızan nen Panel iklim değişikliği biliminin
ınetlerin siyasi amaçlar doğrultu­ gazın geniş çaplı zehirlenmelere yol bilgi durumunu gözden geçirmiştir.
sunda kullanmaktan memnuniyet
duyduğu birkaç riskten biri oldu-
CJ unu gözlemler.
Beck, riske bu kadar odaklana-
ı ok kasvetli bir tablo çiziyormuş
cıibi görünse de riskin artmasın­
daki pozitif olasılıklar olarak gör-
düğ ü şeyleri de vurgular. Birçok
unsuru barındıran bir kavram olan
"kozmopolitliğin" gelişimini işaret
oder.
İlk olarak küresel risklerin var-
ı ığı küresel bir yanıt vermeyi gerek-
t.ırir ;felaket riskleri insanlığı bir
lıütün olarak etkiler ve bunlara
ı ı lusal sınırların ötesinde kolektif
162

•• ••
BAZEN YUM DUNYA
HAREKET
H&Lİ.~D.~YMİŞ GİBİ
GORUNUR
JOHN URRY 1946-

7. yüzyıldan itibaren insanla-

1
••
KISACA rın , objelerin ve fikirlerin
dünya genelinde hiç olma-
YAKLAŞIM
dığı kadar dolaşabilmesini müm-
Hareketlilik
kün kılan yeni teknolojiler ortaya
ÖNEMLİ TARİHLER çıkmıştır. İngiliz sosyolog John Fiziksel olarak hareketli olmak
1830 Dünyanın ilk kent içi de- Urry 'ye göre küresel hareketlilikteki ... dünya genelinde bir "yaşam
miryolu İngiltere' de Liverpo- bu artışın sonuçları sosyal bilimle- tarzı" haline gelmiştir.
ol-Manchester arasında açılır. rin insanların , ürünlerin ve fikirlerin John Urry
nasıl dolaştığını incelemek için
1840 Britanya' da ilk peşin ö-

''
yeni bir "paradigma" geliştirmesini
demeli yapışkan posta pulu gerektirmiştir . Bu hareket yeni
"Penny Black" bilgi ve ürünle- kimlikler, kültürler ve ağlar yarata-
rin dolaşımında devrim etkisi rak kültürel çeşitlilik, ekonomik
yaratır. fırsatlar ve zaman zaman da sosyal

1903 Amerikalı kardeşler Wil- eşitsizliğin yeni türlerini ortaya Urry "hareketlilikleri" inceleme-
çıkarmıştır. nin küreselleşmenin etki ve sonuç-
bur ve Orville Wright ABD'nin
larını görünür kıldığını ileri sürer.
Kuzey Carolina eyaletinde ilk
Sistemler ve Hareketlilikler Benzer bir biçimde hareketliliği
motorlu uçuşu gerçekleştirir.
Urry'nin küreselleşme incelemesine engelleyen güçlerin - "hareketsizlik-
1960'lardan itibaren Teleko- temel katkısı , hareketi kolaylaştıran lerin"- incelenmesi güncel sosyal
münikasyon uyduları yörünge- sosyal sistemlere odaklanmasıdır. dışlama ve eşitsizliğin anlaşılması
ye yerleştirilerek küresel anlık Özellikle 20. yüzyıl arabalar, tele- için elzemdir.
bilgi akışını müjdeler. fonlar, hava ulaşımı, yüksek hızlı Bu küresel akış anlaşıldığında
trenler, iletişim uyduları, ağ tabanlı sosyoloji küreselleşmenin sosyal ve
1989- 91 İngiliz bilim insanı bilgisayarların vs. ortaya çıkışına çevresel avantajlarını ve bedellerini
Tim Berners-Lee World Wide tanıklık etmiştir. Birbiriyle bağlan­ (örneğin ekonomik büyüme veya
Web'i geliştirir. tılı bu "hareketlilik sistemleri" endüstriyel kirlilik) ve sosyal deği­
2007 İngiliz sosyolog John Ur- Urry'ye göre küreselleşmenin can şimi yönlendiren güçleri daha iyi

ry, Mobilities adlı kitabını ya- damarıdır. keşfedebilir.

yımlar.
Ayrıca bkz.: Zygmunt Bauman 136- 43 • Manuel Castells 152- 55 •
Saskia Sassen 164- 65 •David Held 170- 71
KÜRESEL BİR DÜNYADA YAŞAMAK 163

ÜLK~LER GÖRECE ÇOK AZ


TARiHSEL MALZEMEYLE
HAYAL EDİLEBİLİR VE
KURULABİLİR
DAVID McCRONE

üreselleşmenin uyguladığı gibi birkaç simge insanlarda güçlü


KISACA
YAKLAŞIM
Neo-Ulusalcılık
K ekonomik, siyasi ve kültürel
güçler, David McCrone'a
göre, bir ülkedeki sosyal grupların
duygular uyandırmaya yeter.
Ülkeden ayırt edici bir biçimde
farklı olma hissi daha fazla özerklik
kendi kimliğini yeniden veya doğrudan bağımsızlık
ÖNEMLİ TARİHLER tanımlamaya çalışmasıyla ortaya taleplerini gündeme getiren ana
1707 Boaventura de Sousa çıkan neo-ulusçulukla aynı zamana faktör olabilse de neo-ulusalcı
Santos rastlar. Tüm neo-ulusal kimlikler kimlikler veya ayrılıkçılık için
ulus devletlerin içindeki daha motivasyonlar çok farklı olabilir.
1971 İngiliz etnograf Anthony küçük varlıklardır : Birleşik Örneğin vergilendirme veya
D. Smith, çok etkili olan Krallık'taki İskoçya, İspanya'daki kaynakların bölüşümündeki
Theories of Nationalism adlı Katalonya, Güneybatı Fransa ve adaletsiz bunları motive edebilir.
kitabını yayınlar. Kuzey İspanya arasındaki Bask
1983 İngiliz sosyolog Benedict Ülkesi ve Kanada' daki Fransızca
konuşan Ouebec eyaleti gibi.
Anderson, ulusun oluşumunu
inceleyen Imagined Hem ulusal hem de neo-ulusal
Communities (Hayali kimlikler ortak dil, kültürel mitler ve
öyküler ve sosyal idealler gibi
Cemaatler) adlı kitabını
"tarihsel hammaddelerden"
yayımlar.
oluşturulur. McCrone, bu
1998 İngiliz sosyolog David hammaddeler veya "tarihsel
McCrone, The Sociology of malzemeleri" yeterli sayıda insanın
Nationalism adlı kitabında ortak bir amaç doğrultusunda
ulusçuluğun çeşitlisosyal ve kullanması durumunda
ekonomik çıkarlar için bir araç dayanışmanın ortaya çıktığını

vazifesi gördüğünü ileri sürer. söyler. Üstelik neo-ulusalcı bir


Bask bölgesinin ayrılıkçı örgütü
duyarlılık yaratmak için görece çok
2004 Japon sosyolog Atsuko ETA siyasi bağımsızlık amacıyla
az tarihsel malzeme yeterlidir; çoğu 1959'U.cırı 2011'e kadar İspanya ve
Ichijo, Scottish Nationalism kez Katalonya'nın Senyera bayrağı Fransa devletlerine karşı siyasi ve
and the Idea of Europe adlı veya Ouebec'teki zambak simgesi silahlı mücadele yürütmüştür.
kitabında "Avrupa'da
bağımsızlık" politikasının
Ayrıca bkz.: Emile Durkheim 34-37 • Paul Gilroy 75 • John Urry 162 •
belirgin çelişkisini ele alır. David Held 170- 71 • Benedict Anderson 202- 03 • Michel Maffesoli 291
164

KÜRESEL KENTLER YENİ


OPERASYON TÜRLfRİ
İÇİN STRATEJtK
MERKEZLERDiR
SASKIA SASSEN (1949- )

üreselleşme kendi kendine geldiğini belirlemişlerdir. Bu


KISACA
YAKLAŞIM
Küresel Kentler
K gerçekleşmez. ABD'de,
New York 'taki Columbia
Üniversitesinde sosyoloji profesörü
değişiklikler kısmen ticaret
özgürlüğü ve sanayi kapitalizmirıin
küresel genişlemesinden
olan Saskia Sassen'e göre, belirli kaynaklanmıştır . Bu yeni "küresel
ÖNEMLİ TARİHLER kentler dünyayı bağlayan ekonomik ekonomide" ekonomik ve kültürel
1887 Ferdinand Tönnies, kent- ve kültürel akışları üretmekte etkinliğin yoğunlaştığı merkezler

leşmenin daha bireyci bir top- anahtar rol oynar. Bu "küresel veya "küresel kentler" oluşmuştur.
lum yaratarak sosyal dayanış ­ kentler" bulundukları bölgenin
mayı etkilediğini söyler. sınırlarının çok ötesinde güç ve Modern Metropol
nüfuz sahibidir. Sassen, küresel kentlerin teknolojik
1903 Georg Simmel, kentlerin Sosyologlar, kentlerin yenilikler, finansal ürünler ve
insanları"kente özgü bir ihtiyat- sakinlerinin davranışı, değerleri ve danışmanlık hizmetleri (hukuk,
lılık "
ve bıkkın bir tutum benim- fırsatları üzerindeki etkisini inceler. muhasebe, reklamcılık gibi
semesine neden olduğunu savu- 20. yüzyılda gelişmiş dünyanın alanlarda) şeklinde ürünler
nur. büyük sanayi kentlerinin yeni ürettiğini söyler. Bu hizmet
bağlantılar kurduğunu ve ekonomik endüstrileri, telekomünikasyon
1920'ler-40'lar "Chicago Oku-
olarak birbirine bağımlı hale teknolojilerinden çok yoğun olarak
lu" s osyologları , kentlerin insan-
yararlanır ve bu nedenle ulusal
ların istihdam ve hizmetler için
sınırların ötesine geçen ticari
rekabet ettiği bir "kent ekolojisi-
ağlara entegre olur. Bunlar aynı
ne" sahip olduğunu ileri sürer.
zamanda gelişmiş dünyanın sanayi
1980'lerden itibaren İngiliz sonrası veya "hizmet"
sosyolog David Harvey ve İs­ ekonomilerinin parçalarıdır; asıl
panyol sosyolog Manuel Castells ürünleri bilgi, yenilik, teknolojik
kentlerin kapitalizm tarafından uzmanlık ve kültürel ürünlerdir.

şekillendirildiğini, kapitalizmin Sassen, 1991'de yayınlanan ve


sadece kentlerın karakterini de- 2001 'de düzeltilmiş baskısı
yayımlanan The Global City adlı
ğil aynı zamanda sakinlerinin
kitabında finansal ve uzmanlaşmış
çe şitli etkileşimlerini etkilediği­ Wall Street, küresel New York
ni ayrı ayrı savunur. kentinin ekonomi lokomotifidir. Sassen
hizmetler için küresel bir piyasanın
bu tür kentlerin "birçok küreselleşme oluşmasıyla birlikte küresel
sürecinin somut, yerelleşmiş formlara kentlerin ekonomik kü reselleşmede
büründüğü" bölgeler olduğunu söyler. "komuta ve kontrol iş levi"
KÜRESEL BİR DÜNYADA YAŞAMAK 165
Ayrıcabkz.: Ferdinand Tönnies 32- 33 • Georg Simmel 104- 05 •Hemi Lefebvre 106- 07 • Zygmunt Bauman 136- 43 •
Immanuel Wallerstein 144- 45 • David Held 170- 71

Küreselleşme sanayi kentlerini dönüştürür ve "küresel kentler" yaratır. Bu kentler ..

... küresel ekonomiye . . . finans ve hukuk .. . yeni endüstriler ve ... yeni endüstriler ve
yön veren ve ilgili firmalarını kapsayan sektörler için hizmetlerin
p olitikaları belirleyen hizmet bilginin üretildiği ürünlerinin alınıp
komuta endüstrileri için ve yeniliklerin satıldığı
merkezleridir. anahtar yerlerdir. geliştirildiği yerlerdir. piyasalardır.

Küresel kentler yeni operasyon türleri için stratellk merkezlerdir.

üstlendiğini ileri sürer. Bu, önemli çok uluslu firmaların çalışanlarının temelindeki insan etkinliklerin
uluslar ötesi şirketlerin birçoğunun etkileşim kurduğu istihdam gerçekleştirildiği ve bunların
merkezinin küresel kentlerde öbekleri sunar. Etkili üniversiteler sonuçlarının küresel ekonominin
bu lunmasından kaynaklanır. ve araştırma kurumları da sosyo-ekonomik ağları aracılığıyla
Danı şmanlık firmaları da bu kent enformasyon tabanlı ekonomilerde dağıtıldığı yerlerdir. Küresel kentler
merkezlerinde "bolca" bulunur. Bu merkezi olan bilgi ve yeniliğin yoksulluk ve sosyal eşitsizliğin
ş irketler para ve bilginin küresel üretilmesine katkıda bulunur. diğer biçimlerinden tamamen uzak
a kışını yönlendiren ve ekonomik Sassen'in araştırmasının da olmasa da çeşitli ekonomik ve
e tkin liğin başka bölgelere gösterdiği üzere, küresel kentler sosyal fırsatları barındıran
uenişleyip daralmasına neden küreselleşme süreçlerinin kozmopolit bölgelerdir.
olabilecek kararlar alır .
Çokuluslu Kent Kültürü
Küresel Piyasa
Küresel kentler aynı zamanda Sassen'in çalışması , küresel ekonomik etkinliği de artırır. Bu-
flnansal ürünlerin alınıp satıldığı kentlerin g ittikçe kozmopolit ha- nun nedeni küresel kentlerin ge-
pıyas alardır. New York, Londra, le geldiğini gösterir. Göçmenler çici ziyaretleri ve göçmenleri da-
Tokyo, Amsterdam, Hong Kong, ev sahibi ulusal kültüre yeni yi- ha çok cezbetmesidir; bu kişiler
Şangay, Frankfurt ve Sydney gibi yecekler, kültürel ifadeler, moda· kendi etnik ve ulusal kimlikleri-
kentler büyük bankalar, işletmeler lar ve eğlenceler ekledikçe bu nin çeşitli yönlerini koruyarak
ve borsalara ev sahipliği yapan çeşitlilik bir kenti zenginleştirir. bir yandan da kozmopolit bir
onemli finans merkezleridir. Küresel Çok kültürlülüğü ve sosyal kentin yeni deneyimleri ve de-
katılımı teşvik eden bir ulus dev- ğerlerini kucaklayabilir. Küresel
kentte ulusal ve küresel piyasalar
lette küresel kentler, fikirler ve kentlerin kültürel çeşitliliği ,
birbiriyle bağlantılıdır ve bu da
değerler serbestçe paylaşıldığı i- bunların küresel ekonominin ve
flna nsal etkinliğin yoğunlaşmasına
çin kültürel yeniliğin daha da kozmopolit bir küresel kültürün
yol açar. canlı merkezleri haline gelebilir. etkinliklerini desteklemeye me-
Küresel kentler, çok fonksiyonlu Daha önceden var olan ulusal yilli olduğu anlamına da gelir.
nl tyapı tarafından desteklenir. kültürün bu çok kültürlü dokusu
Merkezi iş bölgeleri yerel, ulusal ve
166
KISACA

FARKLI TOPLUMLAR
YAKLAŞIM
Küreselleşme ve Modernite
ÖNEMLİ TARİHLER

MODERNİTENİN 1963 Jacques'Derrida, daha


sonra-kültürel heterojenlik hak-
kındaki görüşleri etkileyen "dif-

MALZEMELERİNİ ferance" (namevcut ve naklen


olmayan fark) kavramını tanıtır.
1983 İngiliz sosyal düşünür Be-

FARKLI SEKİLDE nedict Anderson, doğrudan et-


kileşim yerine üyelerinin algıla­
rına dayalı gruplanmaların "ha-

KULLANrR
ARJUN APPADURAI (1949-)
yali topluluklar" olduğunu söy-
ler.
1991 Ekonomik özgürleşme,
Hindistan küresel düzene en-
tegre olmaya çalışırken ülkeyi
küreselleştirici güçlere açar.

2008 Postkolonyal araştırmalar


düşünürü Richard Brock, Appa-
durai'nin "düzlemler" kavramını
HIV/AIDS salgınının küresel o-
luşumunu eleştirel olarak değer­
lendirmek için uygular.

11 Küreselleşme " terimi serbest


piyasa kapitalizminin
yayılması ve sınırsız
ekonomilerin gelişmesiyle
ilişkilendirilmiştir; dünya bir
küresel ticaret köyü olarak görülür.
Fakat sosyolojik bağlamda
küreselleşme sadece ekonomik
değil, aynı zamanda kültürel, sosyal
ve ideolojik bir fenomendir.
Kültür kuramcıları arasında çok-
ça tartışılan bir konu olmuştur : Kü-
reselleşme ister istemez dünyanın
daha homojen hale geleceği - "tek
dünya" kültürünün gelişeceği- an-
lamına mı gelir? Yoksa küreselleş­
menin güçlerine verilen reaksiyon-
lar dil, kültür ve etnisite bakımın­
dan çeşitliliği pekiştirecek midir?
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
KÜRESEL BİR DÜNYADA YAŞAMAK 167
Ayrıca bkz.: Zygmunt Bauman 136- 43 •lmmanuel Wallerstein 144- 45 •
Rola nd Robertson 146- 47 • Manuel Castells 152- 55 • Jeffrey Alexander 204- 09

Hindistan'ınMumbai kentinde
Bu boyutların bireyler, dünyaya gelen Arjun Appadurai,
gruplar veya devletler Baston yakınlarındaki Brandeis
tarafından nasıl
Üniversitesinde eğitim almak i-
deneyimlendiği bir çin ABD'ye gitmiştir. 1973 yılın­
perspektif da yüksek lisansını ve 1976 yı­
sorunudur. lında Chicago Üniversitesinde
doktorasını tamamlamıştır.
Appadurai, günümüzde New
York Üniversitesinde medya,
kültür ve iletişim dalında God-
dard unvanlı bir profesör ve
Toplumsal Bilgiler Enstitüsünde
kıdemli bir görevlidir. Smithso-
nian Enstitüsü, Ulusal Beşeri
Bilimler Vakfı, Ulusal Bilim Vak-
fı , Birleşmiş Milletler ve Dünya
Bankasına danışmanlık yap-
mıştır. Appadurai, Mumbai
Hint sosyal antropolog ve toplumda durumun bambaşka
merkezli kar amacı gütmeyen
sosyolog Arjun Appadurai, bu olabileceğidir. Sonuç olarak
bir grup olan Kent Bilgi, Eylem
ta rtış mayı farklı bir açıdan ele küreselleşmenin bir örnek ve her
ve Araştırma Ortakları grubunu
nlmış tır . Küreselleşmeyi kültürel şeyi kapsayan bir süreç olması şart kurmuştur ve başkanlığını yap-
emperyalizmin bir biçimi olarak değildir ; ülkeler ekonomi, siyasi maktadır. Ulus ötesiliğe odakla-
gören geleneksel bakışın istikrar ve kültürel kimliğin gücü nan disiplinler arası bir dergi o-
k üre selleşmenin harekete geçirdiği gibi çeşitli faktörlere dayalı olarak lan Public Culture'ın kurucula-
cle ğ i ş ikliklerin gerçekliğini küreselleşmenin çeşitli yönlerine rından biridir.
ya n sıtmayı başaramadığını pozitif anlamda daha yatkın
savunur. Appadurai farklı olabilir. Örneğin Çin sanayi ve Önemli eserleri
toplu mların modernitenin enformasyon teknolojilerini ve de
malzemelerini farklı biçimlerde küresel ekonomik genişlemeyi 1990 Küresel Kültürel
Ekonomide Kopma ve
k ullandığını ileri sürer. kucaklarken, güçlü bir siyasi
Farklılaşma
Bunun anlamı, örneğin Çin gibi özerklik anlayışını muhafaza
1996 Kaçak Modernite:
bir toplumun küresel değişimin bir etmiştir.
Küreselleşmenin Kültürel
yönünü (ekonomik değişim gibi) Appadurai 'ye göre küreselleşme Boyutları
c,;ok hızlı , başka bir yönünü süreci ekonomi, kültür ve siyaset 2001 Küreselleşme
(ı deolojik değişim gibi) çok yavaş gibi alanların aynı doğrultuda
ı ş letebileceği ama başka bir ilerlemeyip toplumda gerilimlere yol
168 ARJUN APPADURAI
finansdüzlem ve ideodüzlem. repertuvarlar sunar; bunlar
Karakteristik olarak sabit olan insanların dünya genelinde
fiziksel düzlemin aksine gerçekleşen olayları nasıl

''
Appadurai 'nin "düzlemleri" sürekli anlamlandıracağını şekillendirir.
değişir ve nasıl deneyimlendikleri Teknodüzlemler, teknolojinin ve
Bir kişinin hayali topluluğu, bir büyük ölçüde ilgili sosyal aktörlerin teknoloji hakkıtıdaki bilginin -
başkasının siyasi perspektifine göre değişir. mekan,ik veya enformasyonel -
hapishanesidir. Bu bağlamda, sosyal aktörler sınırların ötesine hızla yayılmasını
Arjun Appadurai ulus devletler, çokuluslu şirketler, temsil eder. Örneğin Bazı
diaspora toplulukları , aileler veya Avrupa'daki birçok Hizmet

''
bireyler gibi çok sayıdaki endüstrisi müşteri çağrı
gruplandırmadan biri olabilir. Bu merkezlerini Hindistan' da kurar ve
beş düzlemin farklı şekillerde Hint yazılım mühendisleri sık sık
birleşebilmesi, bir kişi veya grubun Amerikan şirketleri tarafından
algıladığı hayali dünyanın istihdam edilir.
açtığı "kopmalara" yol açar. Küresel temelden farklı olabileceği ve Finansdüzlemler döviz
şirketlerin sunduğu tüketim bunun başka herhangi bir piyasaları , borsalar ve ticaret
mallarının vaadi ve yerel halkın gözlemcinin gördüğünden daha az spekülasyonlarının hızlı hareket
onları satın alabilme yeteneği gerçek olmayacağı anlamına gelir. eden dünyasında finansal sermaye
arasındaki fark bunun bir örneğidir. ve yatırım sermayesinin gezegenin
Appadurai 'nin çalışması, Değişken Düzlemler dört bir yanına neredeyse
küreselleşmenin ulus devletin Appadurai, "etnodüzlem" terimini eşzamanlı transfer edilmesini
kültürel kimliği şekillendirme ilk olarak 1990 yılındaki Küresel yansıtır.

rolünü nasıl azalttığına işaret eder kültürel Ekonomideki Kopma ve İdeodüzlemler "genellikle
ve kimliğin hareketlilik, göç ve hızlı Ayrım başlıklı makalesinde doğrudan siyasi" olan imajlardan
iletişim tarafından yerel olmaktan insanların - göçmen topluluklar, oluşur .Bunlar ya devlet tarafından
gittikçe uzaklaştırıldığını savunur. siyasi sürgünler, turistler, misafir üretilip egemen ideolojiyi
İnsanlar artık uyrukları veya bir işçiler, ekonomik göçmenler ve
devletin ferdi olmaları temelinde diğer gruplar - dünya genelindeki
tutarlı fikirler, görüşler, inançlar ve akışını ve daha iyi bir yaşam
uygulamalara sahip değildir ; bunun amacıyla "taşınma planı
yerine farklı ülkeler ve bölgeler fantezilerini" anlatmak için
arasındaki boşluklarda yeni kültürel kullanılmıştır. İnsanların ülkeler
kimlikler ortaya çıkar; Appadurai arasındaki artan hareketliliği ,
bunları yerel ötesilik olarak özellikle ulus devletlerin
nitelendirir. politikalarını etkileyerek küresel
dünyanın asli bir özelliğini teşkil
Küresel Hayali Dünyalar eder.
Appadurai, küreselleşmeyi Medyadüzlemleri enformasyon
anlamanın anahtarının insanın ve görüntülerin gazeteler, dergiler,
hayal gücü olduğunu söyler. Yüz televizyon ve filmlerin yanı sıra
yüze topluluklarda yaşamaktan dijital teknolojiler aracılığıyla
ziyade küresel ölçekte hayali üretilip dağıtılmasına işaret eder.
topluluklarda yaşadığımızı ileri Enformasyonun birçok yoldan
sürer. Bunun yapı taşları, fikirlerin dünya genelinde özel ve genel
ve bilgilerin küresel akışını çıkarlar doğrultusunda
şekillendiren birbiriyle bağlantılı kullanılabilir olması .
Fransa küreselleşmenin birçok boyu-
beş boyuttur. Appadurai, bu küreselleşmenin önemli bir tunu kucaklamıştır ; örneğin Fransı z film
boyutları "düzlem" olarak etmenidir. Medya düzlemleri endüs trisine mali destek sunmak için
adlandırır: etnodüzlem, takipçilerine görüntü ve bilet vergisi uygulayarak yabanc ı kültür-
medyadüzlemi, teknodüzlem, anlatılardan oluşan geniş , karmaşık lerin etkisini sınırlandırmaya çalışır.
KÜRESEL BiR DÜNYADA YAŞAMAK 169
Sosyal aktörlerin Etnodüzlemler İdeodüzlemler Medyadüzlemleri Teknodü zlemler Finansdüzlemler
perspektifi daha genel
kültür, toplum ve tarihsel
zamandaki belli bir anla
i lişkili olarak bulundukları
konum tarafından
şekillendirilir. Bunlar
bireyler veya gruplar
olabilir. Dünyaya
bakışlarını bu çerçevede
oluştururlar. --_--~....---- - -

Pozitif etnodüzlem Pozitif finansdüzlem


dünya görüşü dünya görüşü

desteklemeyi amaçlar ya da karşı ve düzensiz -sürekli değişimle rai'nin amacı küreselleşme kadar
ideolojik hareketler tarafından karakterize olan- bir süreç olarak karmaşık ve çok yönlü bir şeyin bir
"devlet gücünü veya onun bir anlaşılır. Farklı düzlemler birlikte tek ana kuram aracılığıyla açıkla­
pa rças ını ele geçirmek için" ilerleyebilir veya farklı yörüngeler mak isteyen naif bakışa eleştirel o-
kulla nılır. "Ulusal miras" gibi izleyebilir; bunun sonucunda da larak yapıbozum uygulamaktadır .
kavramlar üzerine kurulan ve buna birbirlerini destekleyebilir veya Bununla beraber Appadurai'nin ça-
kar ş ın azınlıkların haklarını ve istikrarsızlaştırabilir. lışması, küresel düzlemler kavramı­
tfade özgürlüğünü destekleyen Appadurai, düzlemlerin bakan nın deneysel araştırma gerçekleşti­
sosyal ve siyasi hareketlerin kişinin bakılan şeyle ilişkisiüzerin- rilirken anlamlı bir biçimde uygula-
muhalefetiyle karşılaşan bir devlet den belirlendiği için perspektife nıp uygulanamayacağını sorgula-
hakkındak i fikirler buna örnektir. bağlı yapılar olduğunu belirtir. Bu i- yan Hollandalı sosyal düşünür Gijs-
lişki değişirse bakış da değişir. ö- bert Oonk gibiler tarafından eleşti­
Aynılık ve Farklılık zetle herhangi bir sosyal aktörün o- rilmiştir.
Appadurai tarafından tanımlanan luşturduğu dünya görüşü tam ola-
farklı "düzlemler" uyumsuz ve bağ- rak şudur: Sosyal aktörün sosyal,
ı ntısız olabilir ve de çoğu zaman kültürel ve tarihsel konumuna bağlı

''
ela öyledir. Örneğin bir yerdeki sos- bir bakıştır ve bu nedenle de hangi
yal aktörler küreselleşmenin sağla­ düzlemleri göreceğimizi ve onları
dığı ekonomik gelişmelere pozitif nasıl yorumlayacağımızı kim oldu-
bir biçimde yaklaşırken (yani pozitif ğumuz ve nerede olduğumuz belir- Yeni küresel düzenin kültürel
fınansdüzlem) aynı anda göçü ulu- ler. Dünyayı hayal etmenin birden ekonomisi karmaşık, üst üste
sal kimlik ve kültür açısından bir çok yolu vardır. binen ve bölen bir düzen
Lehdit olarak görebilir (yani negatif Appadurai'nin küreselleşme ku- olarak anlaşılmalıdır.
tnodüzlem). ramına yaptığı katkının etkisi esa-
Arjun Appadurai
Appadurai küreselleşmeyi beş sen ABD' den Immanuel Wallerstein
düzlem üzerinden ve İspanya' dan Manuel Castells gi-

''
kavra msallaştırarak onun tekdüze bi sosyal düşünürlerin Ortodoks
ve içsel olarak tutarlı bir süreç yaklaşımında birleşik bir küresel-
olduğu görüşünü sarsmayı başarır. leşme kuramı sunmaya çalışmadığı
Küreselleşme çok katmanlı, akışkan için önemlidir. Bilakis Appadu-
170

~EGİŞİM SÜREÇLERİ
iNSANLAR VE TOPLULUKLAR
ARASINDJ~Kİ İLİŞKİLERİ.
FARKLILAŞTIRMIŞTIR .
DAVID HELD (1951- )

KISACA Ürünler, fikirler ve insanların küresel hareketleri


üç alanda etkili olur ..
YAKLAŞIM
Küreselleşme

ÖNEMLİ TARİHLER
1960'lar Kanadalı medya
kuramcısı Marshall McLuhan, .. .kültürler: . politika: ... ekonomi:
dünyanın teknoloji aracılığıyla değerler, kimlikler uluslararası kapitalizm, finans
"küresel bir köye" ve kültürel formlar organizasyonlar piyasaları ve çok

dönüştüğünü ileri sürer. birbirine karışır ve ve kurumlar ulusal uluslu şirketler


evrimleşir. devletleri etkiler. genişler.
1974 Amerikalı sosyolog
Immanuel Wallerstein, The
Modern World-System (Modern
Dünya Sistemi) adlı kitabında
küresel ekonominin sosyal
etkilerini inceler. Dünya gittikçe birbiriyle bağlantılı hale gelir.
1993 Amerikalı sosyolog
George Ritzer, sistemli üretim
yöntemlerinin dünya genelinde
kurumların ve şirketlerin
işleyişini etkilediğini ileri
sürer.
2006 Alman sosyolog Ulrich
Beck, devletlerin küresel çağda
ünya insanların kitlesel bireylerin karşılıklı etkileşimini ve

D
gelişmek istiyorlarsa çok uluslu
şirketleri, uluslar ötesi
hareketi ve ürünlerin, de birbirleriyle iletişimini
kurumları ve kozmopolit
fikirlerin ve kültürel farklılaştınr.
eserlerin değiş tokuşu ve akışı Örneğin , kültürler birbiriyle
kimlikleri kucaklamak zorunda
nedeniyle daha küçük hale gelir. Bu karışırve çok kültürlü toplumlar
olduğunu savunur.
değişiklikler, İngiliz sosyolog David gelişir. İnsanlar
müzik janrları veya
Held 'e göre, toplulukların ve ülke mutfakları gibi küresel
_ _ __ _ _ _ _ __ KİJ_
· R_E_SE_L_B_İR DÜNYADA YAŞAMAK 171
Ayrıca bkz.: George Ritzer 120- 23 • Immanuel Wallerstein 144- 45 •
Roland Robertson 146- 47 • Ulrich Beck 156- 61 • Arjun Appadurai 166- 69
DavidHeld
David Held , 1951 yılında İngil­
tere'de doğmuş ve İngiltere ,
Fransa, Almanya ve ABD'de e-
ğitim almıştır. ABD 'de Massa-
chusetts Teknoloji Enstitüsün-
de siyasetbilimi yüksek lisansı
ve doktorası yapmıştır
1984 yılında sosyal bilim ve
beşeri bilimler kitapları yayın­
layan çok etkili bir uluslararası
yayınevi olan Polity Press 'in
kurucuları arasında yer almış ­
tır ve yayın yönetmenliğini
sürdürmektedir. Demokrasi,
küreselleşme, küresel yönetim
ve kamu politikası alanlarında
altmıştan fazla kitap yazmış
ve düzeltmiştir. 2011 yılında
Hindistan'da Bollywood filmleri benzeri görülmemiş güçlerinin
dünya genelindeki asimetrik kültür Londra Ekonomi Okulunda si-
küresel bir uygarlığın gelişmesini yasetbilimi profesörlüğünü bı­
akış ını temsil eder. Hollywood'dan
kolaylaştırdığını düşünür. Bazı
daha fazla bilet satmalarına rağmen , rakarak İngiltere'deki Durham
hiper- küreselciler küreselleşmenin Üniversitesinde Küresel Politi-
u lu sla rarası dağıtımdan çok daha az
gelir elde edebilirler. ekonomik gelişmeyi yönlendirdiği ka Enstitüsü'nün Yöneticisi ol-
ve demokrasiyi yaydığını muştur.
kültürlerle bağlantı kurar ve küresel savunurken; bazıları da
ola nı yerel olanla harmanlayarak kapitalizmin yayılmasını ve sosyal Önemli eserleri
yeni kültürel ürünler üretir. sonuçlarını eleştirir.
Held, küreselleşmenin en iyi Şüpheciler ise küreselleşmenin 1995 Demokrasi ve Küresel Dü -
şekilde bir dizi süreç ve değişim yeni bir fenomen olduğu vurgusunu zen
olarak anlaşılabileceğini savunur. azaltır; küresel entegrasyon ve 2002 Küreselleşme / Anti-küre -
selleşme
Kültürel boyutlar, medya kurumların ulus devletin gücünü
2004 Küresel Uzlaşma
ürünlerinin dağıtımını ve fikirler ve azalttığı fikrini reddeder.
insanların toplumlar arasındaki Küreselleşmeyi gelişmekte olan
hareketini kapsar. Siyasi boyutlar dünyayı marjinalize eden ve
uluslararası organizasyonlar, gelişmiş ülkelerdeki şirketlerin
kurumlar ve çok uluslu şirketlerin yararına olan bir süreç olarak ekonomik akışlarla karakterize olan
ortaya çıkışını kapsar. Ekonomik değerlendirirler. yeni bir küresel "mimariyi" ortaya
boyutlar ise kapitalizm ve Dönüşümcüler, Held 'e göre, çıkardığını savunur.
tüketimciliğin genişlemesini küreselleşmenin çelişkili Küreselleşmenin getirdiği
kapsar. süreçlerini en iyi açıklayanlardır . eşitsizlikve bolluğun yeni ortaya
Küresel ve yerel arasındaki çıkan modellerinin kesin doğası
Değişim İyi Yönlü mü, Kötü sınırların kalktığını ve insan henüz net değildir. Fakat Held
Yönlü mü? dünyasının gittikçe bağlantılı hale önemli bir biçimde küreselleşmeyi
Held, Globalization/Anti- geldiğini ileri sürerler. Ayrıca şekillendirilmeye açık dinamik bir
Globalization adlı kitabında farklı küreselleşmenin bir tek nedeninin süreç olarak görür: Ulus devletler
s osyologların küreselleşmeye olmadığını ve bu süreçlerin yoksulluk, salgın hastalıklar ,
bakışını inceler ve onları "hiper- sonuçlarının belli olmadığını çevresel hasar ve değişiklikler gibi
küreselciler", "şüpheciler" ve savunurlar. küresel problemler veya risklere
" dönüşümcüler" olarak sınıflandırır. Held, küreselleşmenin çok yanıt veren politikalar ve ilişkileri
Hiper- küreselciler, uluslu şirketler ve kurumlardan kucaklayabilir.
küreselleşmenin etkili ve eşi oluşan ve asimetrik kültürel ve
174 GiRİŞ
Sosyal psikolog G. H. Norbert Elias'ın üç
Mead, The Social Self ciltlik The Civilizing
adlı kitabında Process (Uygarlık
kimlik Süreci) adlı eseri Raymond Williams, Culture
duygusunun sadece sosyal düzen ve and Soci ety adlı kita bında
sosyal bağlamda bireysel davranış ve "Kültür Olağan Olpndır "
mümkün arasındaki bağlantıyı başlıklı makalesinde kültür
olabileceğini aç ıklar. inceler. kavramını-ön plana çıkarır.

i
1913 1939
i
1958
1930'LAR 1955 1963

1
Antonio Gramsci , "kültürel
hegemonya" sürecinde
egemen sosyal grupların
t
Sosyolog ve psikolog
Erich Fromm , Sağlıklı
Toplum adlı kitabında
l
Erving Goffman , Stigma
kitabında bireylerin
toplumda
adlı

kendi değer ve inançlarını modern toplumun marjinalleştirilmesini ve


başkalarına empoze ettiğini empoze ettiği uyumu damgalanmış kimlikler
ileri sürer. eleştirir. taşımasını inceler.

9. yüzyılın başlarından mun insan etkileşimini ve kimliğini Fromm, birçok psikolojik problemin

1 itibaren sosyoloji yalnızca


sosyal düzeni yaratan
kurumları ve sistemleri değil,
nasıl şekillendirdiğinin sistemli
olarak incelenmesi- antropoloji ve
psikolojinin yerleşmesiyle aynı
sosyal kökeni olduğunu ileri
sürmüştür. Toplumla bağlantı
kurma ve belirli bir kültürle
sosyal kaynaşmayı sürdüren döneme denk düşmüştür ve bu üç özdeşleşme sürecinde bireylerden
faktörleri de incelemeye disiplin arasında bir ölçüde topluma uyum sağlamaları beklenir
başlamıştır. örtüşme mevcuttur. Bu nedenle ilk ve bu bireyselliğimizi o kadar
Sosyal kaynaşma geleneksel kültür sosyologlarından biri olarak bastırır ki gerçek benlik duygusunu
olarak toplulukların ortak değer, G. H. Mead'in öncü bir sosyal psi- yitiririz. Yaklaşık olarak aynı
inanç ve deneyimlerinden doğmuş­ kolog da olması şaşırtıcı değildir. tarihlerde Erving Goffman kimlik
tur ama "modernitenin" sanayi- Mead, birey ve toplum arasındaki algısının yerleşmesiyle ilgili
leşme ve sekülerleşme şeklinde bağlantıyı ve özellikle de sosyal sorunları tartışmaya başlamış ve
ortaya çıkışıyla birlikte toplumun kimlik kavramını vurgulayarak 1960'larda uyum sağlamayan veya
yapısı kökten değişmiştir. kültürün sosyolojik incelemesine "farklı " olanlara vurulan damgaya
Modernitenin insanların birbiriyle zemin hazırlamıştır. Bireyin yal- odaklanmıştır .
ilişki kurma şeklini değiştirdiği nızca sosyal bir grup bağlamında
anlaşılsa da insanların bir grup başkalarıyla etkileşim aracılığıyla Kültür ve Sosyal Düzen
olarak düşünme, davranma ve ken- gerçek bir kimlik duygusu geliştire­ Norbert Elias, 1930'larda sosyal
dilerini bir toplumun üyesi olarak bileceğini savunmuştur. normlar ve geleneklerin empoze
tanımlama şekilleri olarak kültür, Sosyal psikolojiyle bağlantılar edilmesini bireysel davranışı
20. yüzyıldan sonra kendi başına 1950'lerde Erich Fromm'un doğrudan düzenleyen
inceleme konusu haline gelmiştir . çalışması başta olmak üzere 20. " uygarlaştırma süreci" olarak
Sosyolojinin ortaya çıkışı -toplu- yüzyıl boyunca devam etmiştir. tanımlamıştır. Kültürün düzenleyici
KÜLTÜR VE KiMLİK 175
Herbert Marcuse. Jeffrey Alexander. The
One-Dimensional Man Meanings of Social Life: A
(Tek Boyutlu İnsan) Benedict Anderson'ın Cultural Sociology adlı
adlı kitabında çoğulcu Imagined Communities kitabında kültürün
toplumun kültürü (Hayali Cemaatler) adlı toplumdan özerk
homojenleştirdiğini ulusal kimliğin
kitabı olduğunu ama yine de
ve isyan ruhunu hayali bir kavram sosyal değişim için etkili
bastırdığını ileri sürer. olduğunu açıklar. olabileceğini savunur.

i
1964
1'
1983
i
2003
1981 1992

Jean
l
Baudrillard ' ın
Simulacra
and Simulation (Simülakrlar
l
Stuart Hall, Kültürel Kimlik
Sorunu başlıklı makalesinde
ve Simülasyon) adlı kitabı geleneksel kültür
postmodern dünyada doğa kavramlarının
ve insan yapımı şeylerin paralanmasının yarattığı
ayırt edilemediğini savunur. "kimlik krizini" açıklar.

gücü ve sosyal düzenin korunması çok artmasıyla birlikte kültürün yanı sıra beslenme, sporlar, moda,
net bir biçimde bağlantılıdır ve toplumdan çok uzaklaştığını ve diller, inançlar, görüşler ve
bazıları bunu sadece bir gerçeklikle çok az bir ilişki gelenekleri kapsar. Kültürel kimlik
sosyalleşme süreci olarak taşıdığını ileri sürmüştür. kavramlarının artık sabit
görmemiştir. Antonio Gramsci, olmadığını savunan Stuart Hall de
kültürün sosyal kontrolün bir aracı Kültürel Kimlik bu kültürel araştırmalar İngiliz
olarak kullanılabilme potansiyelini Kültür yönelimli sosyolojinin ayrı ekolünün öncülerindendir. Önemli
gör müştür. Egemen kültür, sosyal bir kolu -kültürel araştırmalar- 20. ölçüde gelişen iletişim ve artan
nor mların başka hiçbir şeyin akla yüzyılın ikinci yarısında Büyük hareketlilikle birlikte geleneksel
hayale sığmayacağı ölçüde Britanya' da ortaya çıkmıştır. ulusal, etnik, sınıfsal ve hatta
kökleştiği "kültürel hegemonyayı" Başlangıç noktası Raymond cinsel kimlikler ortadan kalkmıştır.
üstü kapalı bir baskıyla empoze Williams'ın kültür fikrini kapsamlı Bir diğer İngiliz sosyolog Benedict
eder. bir biçimde ele alması olmuştur. Anderson herhangi bir topluluğa
Michel Foucault iktidar Williams'ın çalışması bu kavramı aidiyet kavramının hayali olduğunu
ıliş kilerini incelerken bu görüşü dönüştürerek sosyolojik araştırmaya ifade edecek kadar ileri gider.
daha da geliştirmiştir ve Herbert yepyeni çalışma alanları açmıştır. Fakat Amerikalı sosyolog Jeffrey
Marcuse gibi diğer isimler Williams. kültürün maddi Alexander kültürü toplumun
kültürün, sosyal huzursuzluğu üretim ve tüketimle, belirli bir yapısındaki bağımsız bir değişken
yatıştırmak için kullanılma zaman ve yerdeki sosyal grupların olarak ele almıştır. Alexander 'ın
şekillerini incelemiştir. Daha sonra ürettiği ve boş zamanlarını kültürel sosyolojisi, kültürün ortak
bir diğer Fransız sosyolog Jean değerlendirmek için yaptığı şeylerle anlam yaratarak toplumu nasıl
Baudrillard, postmodern dünyada dışa vurulduğunu açıklamıştır; şekillendirdiğini inceler.
enformasyonun kullanılabilirliğinin kültür edebiyat, sanat ve müziğin
176

FERDİ "BEN" VE
SOSYAL "BEN"
G. H. MEAD (1863-1931)

KISACA
YAKLAŞIM
Benliğin Gelişmesi
Benlik duygusuna sahip olmak için "Ferdi Ben" ...
ÖNEMLİ TARİHLER
1902 Amerikalı sosyolog Char-
les Cooley, kendimize dair bakış
açımızın, hayatlarımızdaki ö-
nemli kişilerin bakış açısını
yansıttığını söyler.

1921 Alman filozof Wilhelm


Wundt, The Language of Gestu-
res adlı kitabında zihnin özü iti-
bariyle sosyal olduğunu söyler.
1975 Amerikalı antropolog Clif-
ford Geertz, benliğin "ayrı bir
bütün olduğunu ve bu türden
diğer bütünlerin karşısına kon-
duğunu" iddia eder.

1980'ler Amerikalı sosyal psi-


kolog Hazel Rose Markus her bi-
rimizin geçmiş deneyimlerimize
dayanan ve benlik sistemi şek­
linde işleyen bir şema oluştur­
duğumuzu savunur.

1999 Amerikalı psikolog Daniel


Siegel, sosyal benliğin gelişme­
sinin beyin işlevinin gelişme­
siyle uyumlu gerçekleştiğini ile-
ri sürer.
KÜLTÜR VE KİMLİK 177
Ayrıca bkz.: W. E. B. Du Bois 68-73 • Edward Said 80- 81 • Norbert Elias 180- 81 • Erving Goffman 190-95 • Stuart Hali
200-01 • Benedict Anderson 202-03 • Howard S. Becker 280-85 • Adrienne Rich 304- 09 • Jeffrey Weeks 324- 25

osyal psikolog ve felsefeci dizi kültürel norm bağlamında oluş­

S olan George Herbert Mead,


"benlik" hakkında
konuşurken tam olarak ne
tuğunu savunur. Bebekler doğduk­
ları andan itibaren sembol vazifesi
üstlenen ve "bir söylem evreni" inşa
kastettiğimizi araştırırken her iki eden jestler aracılığıyla iletişimi
disipline de bakmıştır. Geleneksel hissetmeye başlar. Zamanla çevre-
felsefeciler ve sosyologlar, toplumun sindekilerin pratiklerini, jestlerini,
bireysel, özerk benliklerin bir araya sonunda sözcüklerini taklit etmeyi
gelişmesinden oluştuğunu ve "almayı" öğrenirler. Böylece ken-
düşünmüştür, ama Mead bunun di yanıtlarını verebilirler; başkala­
tam tersini savunmuştur; benlikler rından daha çok jest ve sözcüğü Kendimize bakışımız, yani kim ol-
sosyal etkileşimlerden doğar ve to- yanıt olarak alırlar. duğumuz hakkındaki düşüncelerimiz

plumun içinde oluşur. doğuştan itibaren bize en yakın kişiler­

Günümüzde psikoloji ve psikote- Kendimize Bakışımız


le etkileşimimiz aracılığıyla gelişir. Bi-
reysel benlikler biyolojinin değil bu et-
rapide bu anlayış egemendir, ama Bebeğin deneyimleyip içselleştirdi­
kileşimin ürünüdür.
Mead ilk olarak 1913 yılında Sosyal ği (öğrendiği) tutumların modeli
Benlik adlı kitabında görüşlerini "sosyal ben" duygusunu yaratır. daha büyük resmi görür: "sosyal
ortaya koyduğunda bu, devrimci bir Böylece "sosyal ben" başkalarıyla ben" alışkanlığa dayalı biçimlerde
bakış açısıdır. Mead bireysel, dene- etkileşim üzerinden öğrenilen dav- hareket ederken "ferdi ben" bunlar
yimleyen benliklerin sosyal sürecin ranışlar, beklentiler ve tutumları üzerine düşünür ve kendini bilen
pa rçası olmadan önce fark edilebilir temsil eder. seçimler yapar. Bu, eylemlerimiz
bir biçimde var olduğu fikrine karşı Fakat Mead, kendimiz hakkında üzerinde düşünerek hem başkala­
çıkmıştır. Deneyim veya davranışın "ferdi ben" adını verdiğini başka bir rından hem de eski benliklerimiz-
sosyal süreci " mantıksal olarak duyguya daha sahip olduğumuzu den farklı olmamıza imkan tanır.
bireylerden ve bireylerin yaşadıkları söyler. "Ferdi ben" ve "sosyal ben" Mead'in benliğin gelişimi kura-
şeyi deneyimlemesinden önce benliğin farklı fonksiyonlarıdır. mı, psikoloji ve sosyolojinin sadece
gelir." "Ferdi ben" de tıpkı "sosyal ben" içebakışa dayalı içsel "benlik" fik-
Mead bireyin bilincinin tüm ni- gibi evrilmeye devam eder, ama rinden uzaklaşıp onu sağlam bir bi-
yetleri, arzuları vs ile beraber sosyal bunun işlevi "sosyal ben" üzerine çimde sosyal bir bağlama oturtma-
ılişk iler, bir veya birkaç dil ile bir düşünmektir ve aynı zamanda sında önemli bir rol oynamıştır.

G.H.Mead mıştır yedi yıl sonra Chicago Üni-


versitesine geçmiş ve 1931'deki

''
George Herbert Mead, ABD'nin ölümüne kadar orada çalışmıştır.
Massachusetts Kentinde dünya- "Aktivist ruha" sahip olduğunu
ya gelmiştir. Babası Kongregas- söylemiştir ve kadınların oy hak-
yonel Kilisesinde görevli bir pa- kı ve başka amaçlar doğrultusun­
pazdır ve Ohio'da Oberlin'deki da mücadele etmiştir. Felsefeci
Zihin, sadece sosyal bir ortam papaz okulunda ders vermek için John Dewey, "birinci dereceden
üzerinden ifade bulabilir ve Mead altı yaşındayken ailesini o- çığır açıcı bir zihne" sahip oldu-
var olabilir. raya taşımıştır. Mead 1883'te 0 - ğunu kabul etmiştir.
G.H.Mead berlin Kolejinden mezun olduk-
tan sonra birkaç yıl öğretmen o - Önemli eserleri
larak ve daha sonra demiryolu
müfettişi olarak çalışmıştır. Aka- 1913 Sosyal Benlik

''
demiye döndükten sonra 1887'de 1932 Bugünün Felsefesi
Harvard Üniversitesinde felsefe 1934 Zihin, Benlik ve Toplum
ve sosyoloji çalışmalarına başla-
178

MODERNİTENİN SORUNU
İLLÜZYONLAR OLMADAN VE
DÜŞ KIRIKLIGINA
KAPILMADAN YASAMAKTIR
ANTONIO GRAMSCI (1891-f937)

KISACA
Marx'a göre egemen sınıf ekonomik temeli kontrol
YAKLAŞIM eder ve işçi sınıfına hükmeden kurumlar ve
Kültürel Hegemonya sosyal ilişkilerin üstyapısını yaratır.

ÖNEMLİ TARİHLER
1846 Karl Marx ve Friedrich En-
gels, Alman İdeolojisi adlı kitap-
larını bitirir, ama kitap 1932'ye Grarrısci , sınıf egemenliğinin kültürel olarak da
kadar yayımlanmaz; daha sonra gerçekleştiğini ileri sürer: İşçi sınıfı egemen sınıfın ürettiği
Gramsci'nin ideoloji hakkındaki ideolojik illüzyonlara maruz kalır.
düşüncelerini çok etkiler.

1921 İtalyan Komünist Partisi


kurulur.
1922 Benito Mussolini, İtal­ Bu illüzyonların iyice görülmesi ve her ne pahasına
ya'nındiktatörü ve faşizmin ge- olursa olsun
lişmesinde öncü bir figür olur. bunlara direnilmesi gerekir.

1964 İngiltere' deki Birmingham


Üniversitesinde Çağdaş Kültürel
Araştırmalar Merkezi kurulur ve
ağırlıklı olarak Gramsci'nin he-
gemonya anlayışından yararla- Modernltenln sorunu, WClzyonlar olmadan
nır.
ve düı lunklıjına kapılmadan yapmaktır.
1985 Gramsci'nin hegemonya
anlayışından ilham alan Emes-
to Laclau ve Chantal Mouffe,
opluma Marksist bakış, den oluşan çoğunluk arasındaki
Hegemonya ve Sosyalist Strateji
adlı
kitapta bir post-Marksist
manifesto geliştirir.
T hayatı rakip grupların süre-
gelen mücadelesi olarak
görür; bu gruplar ekonomik olarak
kontrolü ele geçirme yarışı olarak
yoğunlaşmıştır. İtalyan sosyalist ve
sosyal düşünür Antonio Gramsci,
belirlenir ve modernitede mücadele klasik Marksist kuramın öngördüğü
azınlık olan egemen elit ve işçiler- gibi krizlerin neden devrime zemin
KÜLTÜR VE KİMLİK 179
Ayrıca bkz.: Kari Marx 28- 31 • Friedrich Engels 66-67 • Pierre Bourdieu 76-79 • Zygmunt Bauman 136- 43 •
Herbert Marcuse 182- 87 •Jean Baudrillard 196- 99

hazırlamadığını açıklamaya çalışır. nizmayı içerir; bu büyük ölçüde gerçekliktir. Rekabet eden dünya
Gramsci egemen sınıfın baskısının buna tabi olanların rızasıyla gerçek- görüşleri arasındaki bu
is tikrarlı bir sosyal düzen sağla­ leşir. Toplumun geneline nüfuz eden çatışmaların doğası ve kapsamı
maya yeterli olmadığını savunur; egemen sınıfın görüşleri , onlara sosyal, siyasi ve ekonomik koşullara
bunun için ideolojik olarak da ege- hizmet eden entelektüel gruplar bağlıdır. Örneğin yüksek işsizlik
menlik kurulması gerekir. Bu kar- tarafından (çoğu zaman sadece oranlarına yol açan uzun ekonomik
m aşık bir süreçte gerçekleşir; ege- kısmen bilinçli olarak) savunulur. krizler dizisi, karşı-hegemonik
men elit kendi dünya görüşlerini Örneğin gazeteciler bu görüşleri güçlerin sendikalar veya protesto
yayarak bunların sağduyu ve büyük kamuoyuna yayar. Sürekli bunlara hareketleri formunda ortaya
ölçüde tartışmasız olarak kabul maruz kalan alt sınıflar, doğal ve çıkabileceği bir durumla
edilmesini sağlar. Gramsci bunu kaçınılmaz olarak gördükleri bu sonuçlanabilir. Gramsci, birçok
"hegemonya" olarak adlandırır ; bu görüşlere inanır. Hegemonik görüş­ kapitalist toplumda egemen
sınıf egemenliğinin örtülü bir şekli­ ler, tüm sosyal sınıfların düşünce­ sınıfların "aşağıdan" sürekli
d ir ve işçilerin neden devrimci sini şekillendirir. Bu nedenle, muha lefetle, hoşnutsuzlukla
yerine faşist olabileceğini açıklar. Gramsci'ye göre, modernitenin karşılaştığını , bu koşulu yönetmek
sorunu bu süregelen çatışma nede- için çok fazla zaman ve enerji
He gemonya Mücadelesi niyle düş kırıklığına uğramamak , harcamak durumunda kaldığını
Gramsci, hegemonyanın kültürel "illüzyonları" yani elit gruplar tara- belirtir. Ama çok kısa zaman
olduğunu ve rekabet eden sınıf fından yayılan görüşleri tüm yönle- dilimleri için bile olsa tam kontrol
ta banlı dünya görüşleri arasındaki riyle anlamak ve onlara direnmektir. sağlamaları çok zor olur.
mücadeleyle ilişkili olduğunu savu- Bireyler kendilerine empoze Gramsci'nin görüşleri , toplum-
nur; bununla değerleri , görüşleri , edilen bakış hakkında eleştirel sal değişim mücadelesinde bireyle-
ınançları , insanların ne olduğunu , olarak düşünebilme kapasitesine rin ve ideolojilerin rolünü vurgular
toplumun ne olduğunu ve - kritik sahip olduğundan, egemen sınıfın ve bu bakımdan geleneksel Mark-
biçimde- ne olabileceğine ilişkin ideolojik egemenliği çoğu zaman sizm' in ekonomik determinizmini
nlayışları kasteder. Gramsci 'nin "karşı-hegemonik" sorgular. Gramsci'nin insanın ö-
Hegemonya, toplumdaki etkili olarak nitelendirdiği düşünme zerkliğini ve kültürün önemini tanı­
konumların her zaman için mevcut şekliyle dengelenir. Batılı liberal yan "kültürel hegemonya" kavramı
gemen sınıfın üyeleri tarafından demokrasilerde hegemonyaya birçok akademik disiplinde kalıcı
doldurulduğu görünmez bir meka- meydan okumak gündelik bir bir etki yaratmıştır.

Antonio Gramsci Antonio Gramsci 1891'de İtalya'nın lümünden sonra Hapishane Def-
Sardinya Adasında dünyaya gel- terleri adıyla yayımlanmıştır.
miştir. İtalyan Komünist Partisinin 1950'lerde hapishane yazıları sa-
kurucularındandır. Partinin lideri dece Batı Avrupa'da değil Sov-
olduğu dönemde, İtalya'nın başba­ yet Bloğunda da ilgi çekmiştir.
kanı ve diktatörü olan Benito Mus- Hapishanedeki yetersiz beslen-
solini tarafından 1928'de 20 yıl ha- me, kötü sağlık koşulları ve has-
pis cezasına çarptırılmıştır. talıklar nedeniyle Gramsci sade-
Gramsci, hapishanedeyken ü- ce 46 yaşındayken felç geçirerek
retken bir biçimde yazmıştır. Hari- ölmüştür.
kulade bir hafızaya sahip olsa da
kendisini sık sık ziyaret eden bal- Önemli eserleri
dızı Tania' nın desteği olmasa gö-
rüşleri gün ışığına çıkmayabilirdi. 1975 Hapishane Defterleri
Bu entelektüel çalışma İkinci Dün- (3 cilt)
ya Savaşından uzun yıllar sonra 1994 Hapishane Öncesi Yazıları
ortaya çıkmıştır ve Gramsci'nin ö-
180

UYGARL}lŞMA ŞÜRECİ
SUREKLI "iLERi".
HAREKET EDER
NORBERT ELIAS (1897-1990)

KISACA
Batı' da 1500'lerden sonra uluslar istikrarlı hale
YAKLAŞIM geldikçe iktidar merkezileşmiş ve az sayıdaki
Uygarlaşma Süreci insanın eline geçmiştir.

ÖNEMLİ TARİHLER
1500 civan Batı Avrupa' da fe-
odalizm son bulur ve saray
toplumu ortaya çıkar. Bu kişilere artık fiziksel güçleri nedeniyle değil,
saraya özgü görgü kurallarına yansıyan sosyal duruşları
1690 İngiliz filozof John Locke nedeniyle saygı gösterilmiştir.
"sivil toplumu" bir yöneticinin
idaresi altındaki bireylerin bir-
leşik yapısı olarak tanımlar.

1850'ler Auguste Comte bire- Doğru davranışlar


yin nasıl toplumun hem nedeni İnsanlar iktidarla sergilemeyen irısanlar
hem de sonucu olabileceğini özdeşleşmeleri içirıbir ulusun (ve uluslar) aşağı görülür ve
sorar. egemen elitiyle aynı bunların güçlü olanın
"uygarlaşmış davranı ş ı" kurallarına göre
1958 Max Weber, değerler ve sergilemeye teşvik edilir. "uygarlaştırılması''
inançların sosyal yapıda büyük gerekir.
değişime neden olabileceğini
söyler.
1962 Amerikalı antropolog Ro-
atı'nın son 500 yılda ulusal etkilerini The Civilizing Process
bert Redfield, uygarlığın büyük
ve küçük geleneklerin bir top-
lamı olduğunu söyler.

1970'ler Antonio Gramsci, e-


B iktidarı merkezileştirmesi
ve küresel egemenliğini
artırmasına ışık tutmak için
(Uygarlık Süreci) adındaki ünlü
kitabında açıklar.
Elias trırih, sosyoloji ve
Norbert Elias dikkatini "uygarlığın psikanalizden yararlanarak Batılı
gemen sınıfların sivil toplu- fiziksel sürecine" yani ortaçağdan toplumların kendilerinin
mun kuruluşları aracılığıyla e- itibaren Batı' daki insanların diğerlerinden üstün olduğuna
gemenliğini sürdürdüğünü davranış, duygu ve hedeflerindeki inanmasının "uygarlık" kavramıyla
söyler. değişime yöneltmiştir. Elias, bu özetlendiği sonucuna ulaşır. Bu
değişimleri ve bireyler üzerindeki hem tarihsel hem de günceldir;
KÜLTÜR VE KiMLiK 181
Ayrıca bkz.: W. E. B. Du Bois 68- 73 • Paul Gilroy 75 • Pierre Bourdieu 76- 79 • Edward Said 80- 81 • Elijah Anderson 82-83 •
Stuart Hail 200- 01

" İyi" sofra adabı ve " doğru" görgü


kurall arı ve duru şbiçimi, Elias'a göre,
Avrupalı "uygarlaşma " sürecinin
yayılmasında kültürel şablonun temel
unsurlarıdır.

ya şam tarzları, değerler, gelenekler


ve dinler gibi genel olanlardan
vücut hijyeni, yemek hazırlama gibi
kişisel olanlara kadar uluslar
ha kkındaki her türlü olguya işaret
edebilir. Batı toplumu her durumda
"kendi" versiyonunu diğer her şeyin
yargılanacağı ölçüt olarak dayatır.

G örgü Kurallarının
Yükselişi
Elias görgü kuralları kitaplarını davranış biçimleri ve disiplinli bir Elias, bu sürecin 1500'lerden
incelemiş ve bedensel davranışlara yaşam tarzıyla ayırt edilebilen bir itibaren daha da yaygınlaştığını
iliş kin tutumlardaki dönüşümün bu saray sınıfının oluşmasıyla sonuç- çünkü "görgünün" insanların daha
uygarlık anlayışında anahtar oldu- lanmıştır. Savaşçı şövalyeler , kısıt­ barışçıl bir biçimde geçinmesine
ğu nu görmüştür. Batılılar yüz ifade- lamayı ortaya koyan ve dürtülerin yardım ettiğini, büyüyen kasaba ve
leri, bedensel işlevlerin kontrolü ve ve duyguların katı bir biçimde kont- kentlerin bu tür işbirliğini gerektir-
genel duruş gibi konularda nelerin rolünü sürdüren sakin saraylılara diğini söyler. Bu süreç bir noktada
kabul edilebilir olduğuna dair fikir- dönüşmüştür. "Uygarlaşmış" davra- "üstün kişiler" yerine anne babanın
lerini aşama aşama değiştirmiştir. nışlar çok geçmeden tüccarlardan sosyal kurallarının içselleştirilmes i
Ortaçağda normal olarak kabul soylu erkekler ve kadınlara başkala­ sorunu haline gelmiştir . Yine de
edilen davranışlar 19. yüzyılda rıyla sosyalleşmek ve alışveriş yap- "görgüyü" oluşturan kurallar her
"barbarca" görülmüştür. Bu ufak mak isteyen herkes için zorunlu zaman için üst sınıflar tarafından
çaplı değişiklikler , çok kodlanmış hale gelmiştir. dikte edilir ve bu nedenle "uygar-
lık " güçlü elitin çıkarlarına hizmet

Norbert Elias 1933'te Elias, Paris'e sürgüne etmeyi sürdürür.


gönderilmiştir ve daha sonra İn­ Elias, görgü kurallarının dönü-
1897'de Breslau kentinde {günü- giltere'ye geçerek The Civilizing şümünü B atı uluslarında iktidarın
müzde Polonya, Wroclaw) varlıklı Process {Uygarlık Süreci) adlı kita- merkezileşmesinin önemli bir par-
bir Yahudi ailenin çocuğu olarak bını tamamlamıştır. Kitap 1939'da çası ve kentleşme sürecinde insan-
dünyaya gelmiştir. Okuldan ay- İsviçre'de yayımlanmıştır, ama ların artan karşılıklı bağımlılığın
rıldıktan sonra 1. Dünya Savaşın­ 1969'da Batı Almanya'da yeniden işareti olarak görmüştür. Fakat
da Alman ordusunda görev yap- yayınlanana kadar etki uyandır­
Elias'ın döneminde sömürgecilik de
mıştır. Elias, Breslau Üniversite- mamıştır. Çok rağbet gören bir ay-
önemlidir. Elias ' ın yazdığı 1930'lu
sinde felsefe ve tıp eğitimi almış­ dın olan Elias son yıllarını Avrupa
yıllarda kendi ulusal öz-bilinç duy-
tır ve 1924'te felsefe doktorasını ve Afrika'da dolaşarak geçirmiştir.
gularını sağlamlaştırmış olan
tamamlamıştır. Almanya'da Hei-
delberg'de Max Weber'in kardeşi Önemli eserleri Britanya ve Fransa gibi sömürgeci
Alfred'le birlikte sosyoloji çalış­ güçler, getirdikleri uygarlığın
maları yaptıktan sonra Frankfurt 1939 Uygarlık Süreci (3 cilt) sömürgeleştirilen halkların da "iyi-
Üniversitesine geçerek Karı Man- 1939 The Society of Individuals liğine " olduğunu iddia ederek
nheim'la birlikte çalışmıştır. 1970 What is Sociology? sömürgecilik ahlakını gerekçelen-
dirmiştir.

KÜLTÜRÜ SİYASİ

ARTIRIR
HERBERT MARCUSE (1898-1979)
184 HERBERT MARCUSE
0. yüzyılda toplumda Karl
KISACA
YAKLAŞIM
Kültür Endüstrisi
2 Marx tarafından kuramlaştı­
rılan dönüşümün gerçekleş­
mediği açığa çıkmıştır. Sosyolog ve
filozof Herbert Marcuse, Marksistle-
ÖNEMLİ TARİHLER ri kuramın ötesine geçip bireylerin
1840'lar Karl Marx kapitalist gerçek, yaşanmış deneyimini hesa-
toplumlarda her zaman en az iki ba katmaya sevk ederek nelerin
sınıf bulunduğunu söyler: Üre- gerçekleş tiği ni tespit etmeye çalış­
tim araçlarına sahip olanlar ve mıştır.

bu gruba emeğini satanlar. Marcuse, kapitalizmin bir bi-


çimde işçi sınıfını entegre ettiğini
1923 Toplumsal Araştırma Ens- söylemiştir: D eğişimin temsilcisi o-
titüsü, Frankfurt'ta kurulur ve lacağı varsayılan işçiler düzenin
yeni " eleştirel " kültür kuramını görüşlerini ve ideallerini kabul et-
ortaya koyar. m iştir . Kendilerini bir sınıf veya Özgürlük Anıtı fırsat eşitliğine dayalı
grup olarak görmeyi bırakıp birey- " sınıfsız" toplumu öngören Amerikan
1944 Alman-Yahudi siyasi göç-
selliği ödüllendiren bir sistemdeki Rüyasını simgeler; herkesin sıkı
menler Max Horkheimer ve The- çalışarak hayatını iyileştirebileceğine
odor W. Adomo, Dialectic of En- "bireyler" haline gelmiş lerdir. Bu,
ve potansiyelini ortaya koyabileceğine
başarıya giden rol olarak görülmüş­
lightenment (Aydınlanmanın Di- inanılır.
yalektiği) adlı kitabında "kültür tür, ama gruplarını terk eden işçiler
endüstrisi" terimini kullanır. tüm pazarlık güçlerini yitirmiştir. toplumun sona ermesini
incelemiştir. Bu geçiş döneminde
1963 Kanadalı sosyolog Erving Seçme Özgürlüğü insanlar bir toprak sahibinin adına
Goffman, kimliğ in başka insan- İşçiler nasıl
bu kadar kolay çalışmaya bağımlı olmaktan çıkıp
lar ve toplum tarafından oluş tu­ susturulabilmiştir? Bunun herhangi bir yerde ve sadece kendi
rulduğunu savunduğ u Stigma gerçekleştiği net bir an adına çalışabilmiştir. Fakat
adlı kitabını yayımlar. bulunmadığından Marcuse Marcuse bu " girişim özgürlüğünün
statükoya karş ı isyanın 20. yüzyılda en başından itibaren bir lütuf
1970'ler-80'ler Michel Fouca-
görünüşe göre çok etkin biçimde olmadığını" söyler. İnsanların
ult modem toplumun normalleş­
nasıl bastırıldığını incelemiştir. İlk istedikleri yerde çalışma özgürlüğü
tirme tekniklerini inceler. olarak çok daha gerilere, ortaçağın olsa da çoğunluk günden güne hiç
sonlarında Avrupa'daki feodal iş garantisi olmadan ve gelecek

Fakat 1960'larda bir zamanlar


Kültür sosyal "norm" dışındaki olası
yıkıcıolarak görülen sanat formları
yaşam biçimlerine işaret etmekte her zaman
bile medya tarafından benimsenmiş ve gündelik
anahtar bir rol üstlenmiştir.
hayata karışmıştır.

1# '

' Medyanın mesajlarını özümseyen insanlar


li toplumun kural ve değerlerini
kendilerininmiş gibi kabul etmiştir;
iı bunların dışına çıkmanın nevrotik olacağını
/,
düşünmüşlerdir.
i~~ ı ı,. ı ııı.tıLlılııf:ıL~ :L J! ı ı
KÜLTÜR VE KiMLİK 185
Ayrıca bkz.: Kari Marx 28- 31 • Michel Foucault 52- 55 • Antonio Gramsci 178- 79 • Erving Goffman 190- 95 •
Jean Baudrillard 196- 99 • Thorstein Veblen 214- 19 • Daniel Miller 246- 47

kaygısı duyarak son derece zor gerçekleştirilir. Asıl olarak insanlar


ş artlar altında çalışmak zorunda belirli ihtiyaçları olduğuna ikna edi-
kalmıştır. lerek ve görünüşte bu ihtiyaçları

''
Yüzyıllar sonra Sanayi Devrimi- (ortada ihtiyaç olmasa bile) karşıla­
nin makinelerinin ulusal ekonomi- manın bir yolu sunularak "menfaat-
leri çok yüksek bir seviyeye çıkara­ ler" nüfusun geri kalanını etkin bir Kültür merkezi, alışveriş
cağı ve insanların artık hayatını i- biçimde kontrol eder. merkezinin uygun bir parçası
dame ettirme kaygısından uzakla- Sahte ihtiyaçlar yiyecek, içecek, haline gelir.
şıp "kendisinin olan bir hayat üze- kıyafetler ve yaşayacak yer gibi ger- Herbert Marcuse
rinde özerkliğe sahip olabileceği" çek ihtiyaçlara dayanmaz; bunun

''
düşünülmüştür. Bu, Amerikan Rü- yerine yapay olarak üretilir ve ger-
yasıdır ve birçok Batılının 20. yüz- çek anlamda tatmin edilmeleri ola-
y ıl boyunca paylaştığı umuttur. naksızdır. Marcuse "gevşemek, eğ­
Beklenen özgürlük seçim yapabil- lenmek ... ve reklamlara uygun bir
mekle eş anlamlıysa bireyler hiçbir biçimde tüketmek, başkalarının
zaman olmadığı kadar özgürdür sevdiklerini sevmek ve sevmedikle- olduğuna inanmaya başlarız. Mar-
çünkü iş , ev, beslenme, moda ve rini sevmemek" ihtiyacından söz e- cuse, "İnsanların kendilerini sahip
hobilerdeki tercihleri son on yıllarda der ve bu ihtiyaçların gerçek içeri- oldukları eşyalarda tanıdıklarını;
çeş itlenmeye devam etmiştir . ğinin (örneğin bir cihazın "mutlaka ruhlarını otomobillerinde, kaliteli
sahip olunması gereken" son sürü- ses sistemlerinde, çok katlı evlerin-
"Sahte İhtiyaçlar" mü) kişinin kendisinin dışındaki de, mutfak malzemelerinde buldu-
Fakat Marcuse daha yakından bak- güçler tarafından doldurulduğunu ğunu ," söyler.
Lığ ında " gelişmiş endüstriyel uy- belirtir; susayan bir kişinin su ihti- Her şey kişiseldir; birey yücedir
garlıkta rahat , kolay, makul, demok- yac ı duyması gibi doğal olarak orta- ve önemli olan şey onun ihtiyaçları­
ratik bir özgürlük dışı koşulun hü- ya çıkmazlar. Fakat bunları yapar- dır. Birey görünüşte bu ş ekilde yü-
küm sürdüğünü" keşfetmiştir; in- sak veya oralara gidersek mutlu ola- celtilmesi Marcuse'ye göre tam ter-
sanla r özgür olmak bir yana kendi- cağımızı vaat eden medya mesajla- si bir tablo yaratır. İş güvencesi, iyi
lerini demokrasi olarak adlandıran rının akınına uğradığımız için bu bir yaşam standardı gibi sosyal ih-
"Lotaliter" rejimler tarafından mani- ihtiyaçlar içsel olarak hissedilir. tiyaçlar bireysel ihtiyaçlara dönüş­
püle edilmektedir. Daha da kötüsü Böylece sahte ihtiyaçların gerçek türülür; örneğin tüketim mallarını
ınsa nlar manipülasyonun farkında
değ ildir , çünkü rejimlerin kural, de-
ğer ve ideallerini içselleştirmişler­
dir.
Marcuse, hükümeti insanların
ış ve serbest zamanlarını etkileye-
' k devletin ekonomik ve siyasi ihti-
yaçla rını empoze eden bir devlet
,ıygıtı olarak tanımlar. Bu insanlar-
da bir dizi "sahte ihtiyaç" yaratıla-
ı ak ve daha sonra insanlar bu ihti-
yaçlar üzerinden manipüle edilerek

K ıyafet, cihaz ve lüzumsuz ürünle-


re dönük "mutlaka sahip olmalıyım" ar-
zus u, Ma rcuse'ye göre reklamcılık ve
medya nın tohumlarını ektiği sahte "ih-
Lıyaç" duygusundan kaynaklanır.
186 HERBERT MARCUSE
arasında diğer olası yaşam ve varo-
luş biçimlerine işaret eden bir "boş­
luk" varken artık bu boşluk ortadan

''
kalkmıştır. Geleneksel olarak opera,
tiyatro, edebiyat ve klasik müzik gi-
Klasikler mozoleden kalmış ve bi sanatın formlarının "kültürü"
tekrar hayata dönmüştür ama temsil ettiği düşünülmüştür. Bunlar
artık kendilerinden farklı bir sosyal gerçeklikte yaşamaya zorla-
biçimde hayata dönerler; nan transendent insan ruhunun
antagonistik güçlerinden karşılaştığı güçlükleri yansıtmayı
yoksundurlar. amaçlamıştır . Katı gerçekliğin öte-

Herbert Marcuse sinde olası bir dünyaya işaret edil-


miştir.

''
Trajedi, Marcuse'ye göre, bu o-
lasılıkların boşa çıkması, umutların
kaybedilmesi ve sözlerin tutulma-
ması hakkındadır. Gustave Flau-
bert'in aynı adlı romanındaki (1856) Flaubert'in Madam Bovary'si "u-
satın alabilmek için işe ihtiyaç du- Madam Bovary içinde yaşadığı katı yum sağlamak" yerine ölmeyi tercih e-
yarsınız. Ücretinizin yetersiz oldu- toplumda varlığını sürdüremeyen der. Fakat modern toplum her türlü ya-
şam tarzını özümsemiştir ; bu nedenle
ğunu düşünürseniz , işvereniniz bir ruhun kusursuz örneğidir.
günümüzde olsaydı Marcuse'ye göre
"durumunuzu" ele almak için sizin- Fakat 1960'lar itibariyle toplum kendisine terapi önerilirdi.
le konuşabilir. Adaletsizce davranı­ öylesine çoğulcu hale gelmiştir ki
lan bir grubun parçası olduğunuz görünüşte herkesi ve seçilen tüm yan bireyler hakkındaki kitaplar ve
duygusu artık yoktur; Marksist is- yaşam tarzlarını kapsayabilir. Tra- öyküler yakıcı bir devrim çağrısı ol-
yan umutları son bulur. jedi artık kültürel bir motif olarak maktan çıkıp kişinin kendini geliş­
bile mümkün değildir; işlediği hoş­ tirmek için tüketebileceği mutlaka
Boyutsuz Bir Dünya nutsuzluk artık çözülmesi gereken okunması gereken "modern klasik-
Marcuse, sistemin dışında durabil- bir problem olarak görülür. ler" haline gelmiştir. "Avangard ve
mek neredeyse olanaksız hale gel- Marcuse, sanatın artık kitlesel hippiler" artık insanların vicdanla-
diği için hiçbir çıkışı olmayan bir medyanın bir parçası olduğu için rını tedirgin etmeyen eğlencelerdir.
kabarcığa hapsolduğumuzu ileri isyana ilham verme yeteneğini kay- Kültür, tehlikeli "öteki" konumunda
sürer. Eskiden kültür ve gerçeklik bettiğini savunur. Uyum sağlama- değildir ; ama bütün gücünden

Herbert Marcuse 1898'de Berlin'de doğan Herbert ne ona katılmıştır. 1958'de Bran-
Marcuse Birinci Dünya Savaşında deis Üniversitesinde profesör ol-
Alman ordusuna hizmet etmiş ve muştur, ama 1965'te açıkça dile
daha sonra 1922'de Freiburg Üni- getirdiği Marksist görüşleri nede-
versitesinde edebiyat doktorasını niyle istifaya zorlanmıştır. Cali-
tamamlamıştır. Berlin'de kısa bir fornia Üniversitesine geçmiştir ve
süre kitapçılık yaptıktan sonra 1960'larda sosyal kuramcı, felse-
Martin Heidegger'in yanında felse- feci ve siyasi aktivist olarak dün-
fe eğitimi almıştır. 1932'de Top- ya çapında ün yapmıştır. 81 ya-
lumsal Araştırmalar Enstitüsüne şındayken felç sonucu ölmüştür.
katılmıştır ama Frankfurt'ta hiç
çalışmamıştır. 1934'te ABD'ye sı­ Önemli eserleri
ğınıp orada kalmıştır. New York'ta
Max Horkheimer'la birlikteyken 1941 Us ve Devrim
Horkheimer'ın Columbia Üniversi- 1964 Tek Boyutlu İnsan
tesinden Enstitü'yü yeniden kur- 1969 Özgürlük Üzerine Bir Dene-
mak için bir davet almasının üzeri- me
KÜLTÜR VE KİMLiK 187
mahrum bırakılmıştır. Yabancılaş­
ma hakkındaki büyük eserler bile,
Marcuse'ye göre, satışı yapılan, fe-
rahlatan veya heyecanlandıran ti-
cari reklamlara dönüşmüştür; kül-
tür bir endüstriye dönüşmüştür. Devlet ve onun tüketici
Yüksek kültür ve sosyal gerçek- güçleri modern dünyada
liğin iki boyutunun bu şekilde düz- medyayı kontrol eder.
leşmesi, bireysel ve sosyal perspek-
tifleri kolayca belirleyen ve kontrol
eden tek boyutlu bir kültüre yol aç-
Medya, devletin egemen
mıştır. Başka bir dünya veya yaşam
değer ve ideolojilerini
biçimi yoktur. Marcuse, bunu söy- yansıtır, yayar; toplumu
lerken medyanın gücünü abartma-
dığını, çünkü yetişkinler olarak al-
ürünler, hizmetler ve
yaşam tarzları satın
1
dığımız sosyal mesajların doğuştan almaya manipüle eder.
itibaren işittiğimiz mesajların aynı­
sın ı pekiştirdiğini ifade eder; ço-
cukken bu mesajları almaya koşul­
landırılırız. Toplum ve bireyler
uyutularak medya
mesajlarına inanır ve
Sınıfın Yok Olması
uyum sağlar.
Kültür ve gerçekliğin sıkıştırılması,
s ınıf yapısının görünüşte
düzleştirilmesine yansır. Tüm
sanat formları ve kitlesel medya
homojen bir bütünün parçasıysa, bir çalışan ile patronunun aynı Marcuse'nin toplumun her şeyi
hiçbir şey toplumsal onayın dışında televizyon programından kapsadığı ve çoğulculuğun her
kala mıyorsa, tüm sosyal sınıflardan hoşlanmasını örnek olarak verir. görüşün muhalif gücünü yenilgiye
ınsanlar kaçınılmaz olarak birtakım Fakat Marcuse'ye göre bu tür bir uğrattığı tespitleri, yeni medyanın
ay nı şeyleri yapmaya başlar. asimilasyon sınıfların gerçekten yaygınlaşmasının damga vurduğu
Marcuse, patronunun kızı kadar ortadan kalktığına işaret etmez; küresel bir çağda bilhassa
çekici görünen bir sekreteri veya düzene hizmet eden ihtiyaçların yerindedir. Marcuse, bilimsel
nüfusun geneli tarafından ne kadar bilginin sadece toplumun değil

••
çok paylaşıldığını gösterir. aynı zamanda gündelik hayatın her
Bunun sonucu olarak sınıflar boyutunun şekillendirilip
artık çatışmaz. Sosyal kontroller düzenlenmesinde ne kadar önemli
içselleştirilmiştir ve Marcuse hiç olduğunun her zaman farkındadır.
kimsenin isyan edemeyeceği aşırı Kritik biçimde ve çoğu zaman da
Entelektüel özgürlük uyum haline girmemiz için radikal ve siyasi bir perspektiften,
günümüzde kitle iletişimi ve hipnotize edildiğimizi söyler. İçsel hem özgürleşme hem de egemenlik
endoktrinasyon tarafından ruhun veya özün süblimleştirilmiş potansiyelini görebilmiştir. Bu,
yutulan bireysel düşüncenin diyarı artık yoktur, çünkü her şey kültürel ilişki ve yeni teknolojilerin
operasyonel terimlere, problem ve oynadığı role yaptığı vurguyu
restorasyonu anlamına gelir.
çözümlere çevrilmiştir veya özellikle geçerli kılar. Bu şeyler
Herbert Marcuse
çevrilebilir. İçsel hakikat ve gerçek gerçekten de sosyal bir değişim ve
ihtiyaç duygusunu yitiririz ; artık özgürleşme mi getiriyor yoksa

''
toplumu eleştiremeyiz, çünkü güçlü bir egemen sınıfın
aklımızı yitirmiş gibi görünmeden manipülasyon ve sosyal baskıyı
onun dışında durabilmenin bir artırmasının araçlarına mı
lll yolunu bulamayız. dönüşüyor?
188

GELECEGİN TEHLİKESİ
İNSANLARIN ROBOTA
DÖNÜŞEBİLECEK
OLMASIDIR
ERICH FROMM 1900-1980

iman sosyolog ve psikana- dan standartlaştırılmış zevklere


KISACA
YAKLAŞIM
Benliğin Yabancılaşması
A list Erich Fromm, 19. yüz-
yılda sanayileşme döne-
minde Tanrı'nın öldüğünün ilan
sahip işbirlikçi tüketiciler olarak
konumlandırılmıştır; kamuoyunun
anonim otoritesi ve piyasa tarafın­
edildiğini , "insan dışılığın" acıma­ dan manipüle edilebilirler. Teknoloji
ÖNEMLİ TARİHLER sızlık anlamına geldiğini ve asıl çalışmanın daha rutin ve sıkıcı
1844 Karl Marx kapitalizmin sis- tehlikenin insanların köleler haline hale gelmesine yol açmıştır.
temli bir sonucu olarak insanların gelmesi olduğunu ileri sürmüştür. Fromm'a göre insanlar hapsolduk-
kendi özlerinden yabancılaştığını Fakat 20. yüzyılda problem ları tekdüzeliğin dışında çıkıp
söyler. değişmiştir : Benlik duygusundan insanlıklarınıyeniden talep etme-
1903 Georg Simmel, The Metro- yabancılaşan insanlar kendi başla­ dikçe robotlara benzer amaçsız bir
rına akıl yürütebilme ve sevebilme yaşam sürmeye çalışarak cinnet
polis and Mental Life kitabında
kent hayatının yabancılaşma ve yetisini kaybetmiştir. "İnsan" fiilen geçirecektir.
ölmüştür. "İnsan dışılık " insanlığın
kayıtsızlığı beslediğini ileri sürer.
kaybedilmesi anlamına gelmiştir .
1955 Erich Fromm, Sağlıklı Top- Fromm, insanların robota dönüşme
lum kitabını yayımlar. tehlikesine dikkat çekmiştir.

''
Fromm bu yabancılaşma duygu-
1956 Amerikalı sosyolog Leo Sro-
sunu Batılı kapitalist toplumların
le bir yabancılaşma ölçeği gelişti­
ortaya çıkışına bağlamış ve bir
rir. devletin sosyal, ekonomik ve siyasi Sahici gülüşlerin yerini
1959 Amerikalı sosyolog Melvin faktörlerinin tüm yurttaşlar için sentetik gülüşler almıştır ...
Seeman yabancılaşmanın iktidar- ortak bir "sosyal karakter" üretmek gerçek acının yerini ise donuk
sızlık, normsuzluk, sosyal izolas- için kesiştiğine inanmıştır. Sanayi ümitsizlik.
yon, kültürel uzaklaşma ve ken- çağında kapitalizm küresel ege- ErichFromm
dinden uzaklaşmadan kaynaklan- menliğini artırdıkça devletler

''
insanları rekabetçi, sömürücü, oto-
dığını söyler.
riter. saldırgan ve bireyci olmaya
1968 İsrailli-Amerikalı sosyolog teşvik etmiştir. 20. yüzyılda ise
Amitai Etzioni, yabancılaşmanın bireyler kapitalist devletler tarafın-
temel insani ihtiyaçları karşılama­
yan sosyal sistemlerden kaynak- Ayrıca bkz.: G. H. Mead 176-77 • Robert Blauner 232- 33 • Arlie Hochschild
landığını ifade eder. 236-43 • Robert K. Merton 262- 63 • Erving Goffman 264-69 • Ann Oakley 318- 19
KÜLTÜR VE KİMLİK 189

•• ••
KULTUR ~

OLAGANDIR
RAYMOND WILLIAMS (1921-1988)

arl Marx başta edebiyat sunar. Williams'a göre kültürünün


KISACA
YAKLAŞIM
Duygu Yapısı
K olmak üzere kültüre çok ilgi
duysa da tarihi ekonominin
yönlendirdiğini düşünmüştür :
şekli dağlar, çiftlikler, katedraller ve
ocakları; aile ilişkileri , siyasi
tartışmalar, iş yetenekleri, diller ve
Kültür ve fikirler ikincildir. Antonio fikirleri; aynı zamanda da hem ciddi
ÖNEMLİ TARİHLER Gramsci ve Macar kuramcı Georg hem de popüler edebiyat, sanat ve
1840'lar Karl Marx ekonominin Lukacs gibi daha sonraki Marksist müziği kapsar. Bunu, toplumun
toplumun görüşlerini ve kültü- düşünürler kültürel sorunlara daha kurumları ve resmi ideolojilerinin
rünü belirlediğini ileri sürer. çok ilgi göstermiştir ; ama kültür 20. ötesinde bir topluluğun ya ş anmış
yüzyılın ortasında Raymond deneyimi (olağan yaşamı) olarak
1920'ler İtalyan Marksist Anto-
Williams ' ın Culture and Society tanımlanabilecek karakteristik
nio Gramsci, Marx'ın ekonomik
etkili metninin de yer aldığı
başlıklı "duygu yapısı" olarak açıklar.
determinizmini eleştirir. kapsamlı çalışmasıyla radikal Duygu yapısı, Williams'a göre
1958 Gallerli akademisyen Ray- kuramın merkezi haline "etkinliklerimizin en hassas ve en
mond Williams, Culture and So- gelebilmiştir. az somut parçasında" işler. Bu
ciety adlı kitabında kültürü sos- Williams, kültür fikrini politik kavram, inceleme konusu olmaya
yal ağlar anlayışının merkezine olarak muhafazakar "gelenek" yetecek kadar görünür ve düzenli
yerleştirerek "duygu yapısı" kav- anlayışından ayırarak "uzun olan (yapı) ama aynı zamanda
ramını tartışır. devrim" adını verdiği kavramın yaşanmış deneyimin
tahliline olanak tanır. Uzun devrim, karmaşıklığını aktarmaya yetecek
1964 İngiliz sosyolog ve kültür tüm yaşam biçimimizi demokratik kadar tarifi zor olan (duygu) bir
kuramcısı Richard Hoggart, İn­ hale getirmeye dönük zorlu ama şeyin birleşimini öngörür.
giltere'nin Birmingham kentin- ısrarcı çabadır. Williams'ın yaşanmış deneyim
de Çağdaş Kültürel Araştırmalar vurgusu, daha önce kültürel olarak
Merkezini kurar ve 1968'de yö- Kültürün Şekli önemsiz olarak kabul edilen
neticilik görevini Stuart Hall'e Williams, "Kültür Olağandır" (1958) televizyon, film ve reklamcılık gibi
bırakır. başlıklı makalesinde Güney popüler kültür alanlarının da
Galler' in vadilerinden İngiltere ' de sosyolojik incelemeye açılmasını
1975 Jean Baudrillard, Marx'ın
Cambridge kolejlerine uzanan bir sağlamıştır .
değişimin yönlendirici gücü o-
yolculuğun kişisel muhasebesini
larak ekonomiye odaklanması­
nın kısıtlayıcı olduğunu belirtir.
Ayrıca bkz.: Kari Marx 28- 31 • Antonio Gramsci 178- 79 • Herbert Marcuse 182- 87
• Jean Baudrillard 196-99 • Stuart Hail 200-01
DERİNLEMESİNE
İTİ.BA~SIZLAŞTIRAN
BiR ISNATTIR
ERVING GOFFMAN (1922-1982)
192 ERVING GOFFMAN
KISACA
Toplum bize "normal" olduğu düşünülen çeşitli
YAKLA ŞIM roller ve kimlikler sunar.
Damga
ÖNEMLİ TARİHLER
1895 Emile Durkheim, damga
kavramını ve sosyal düzenle i-
lişkisini inceler. Kamuda sergilediğimiz rol kimliği (örneğin öğretmen , doktor,
hemşire, esnaf) bizim için toplum tarafından tanımlanır.
1920'ler Sembolik etkileşimci­
lik kavramı, başlıca Amerikan
sosyal kuram modeli olarak Chi-
cago Üniversitesinde ortaya çı­
kar.
1934 Amerikalı sosyal psikolog
G. H. Mead'in Mind, Self, and
Society adlı kitabı yayımlanır ve
daha sonra Goffman'ın kimlik
hakkındaki görüşlerini etkiler.

2006 Dennis Waskul ve Phillip


Vannini (ed.) Body/Embodiment Kamusal kimliğimiz ve özel benliğimiz arasında
adlı kitapta Goffman'ın çalışma­ önemli bir fark olduğunda ve rol kimliğimizin performansı
sını vücudun sosyolojini anla- ikna edici olmadığında negatif bir biçimde etiketleniriz.
mak için "gelişmiş bir çerçeve"
olarak yorumlar.
2014 Amerikalı sosyolog Mary
Jo Deegan, Goffman'ın kuram-
larını cinsiyet, cinsel sorunlar
Bu negatif etiketleme zaman içinde
ve feminizm tahliline uygular. tekrarlandıkça damga oluşur.

anadalı sosyolog Erving Sembolik-etkileşimci bulunduğumuz kurumsal

K
adıyla
Goffman ' ın çalışmaları
sembolik etkileşimcilik
bilinen Amerikan sosyal
düşüncenin altında yatan temel
fikir, bireysel benliğin öncelikle
sosyal bir varlık olduğudur ;
tarafından sağlanır.
ve onlar
bağlamlarla ilişkilidir

Goffman özel olarak bireylerin


kuram geleneğinden beslenmiştir. sembolik etkileşimcilere göre ve grupların damgalandığı
Bu gelenek, sosyal yapılar veya bireysel benliklerimizin (Yunancada "iz'', "nişan" veya
kurumlar ile bireyler arasındaki görünüşteki en özgün yönleri bile "damga" anlamına gelen stigma
kişidışı, makro seviyedeki ilişkiler kendi benzersiz psikolojimizin sözcüğünden gelir) veya
yerine bireyler ile küçük gruplar ürününden çok sosyal olarak itibarsızlaştırıldığı sosyal olarak
arasındaki mikro seviyedeki belirlenir ve kültürnl ve tarihsel hükmedilen süreçlere ve sapkınlık
etkileşimler ve alışverişlere olarak koşulludur. Kim olduğumuzu konusuna ilgi duymuştur . Sapkınlık
odaklanır. Etkileşimci düşünürler düşündüğümüz, kim olduğumuzu damga kavramının içinde saklıdır ;
kişiselkimlik, kişilik , grup hayal ettiğimiz ve belki de en çünkü Goffman'ın işaret ettiği gibi
dinamikleri ve sosyal etkileşim gibi önemlisi kim olabildiğimiz ayrılmaz birey veya grup kişilerarası
sorunları inceler. bir şekilde etkileşim halinde davranışı yöneten sosyal olarak
olduğumuz kişi türleri ve içinde belirlenmiş normlardan saptığı
KÜLTÜR VE KiMLİK 193
Ayrıca bkz.: Pierre Bourdieu 76- 79 • Georg Simmel 104- 05 • G. H. Mead 176- 77 •
Erving Goffman
Howard S Becker 280- 85 • Alfred Schütz 335
Erving Goffman, Ukrayna'dan
göçen Yahudi bir ailenin
çocuğu olarak 1922 yılında
Kanada'da dünyaya gelmiştir.
1945'te Toronto Üniversitesin-
den antropoloji ve sosyoloji
bölümlerinden mezun olduk-
tan sonra ABD'de Chicago
Üniversitesine geçmiş , yüksek
lisans ve doktora yapmıştır.
Doktora tezi için İskoçya'daki
ücra bir adada saha çalışması
gerçekleştirmiştir. Orada
topladığı veriler Günlük
Yaşamda Benliğin Sunumu
adındaki en ünlü çalışmasının
temelini oluşturmuştur.
1968'de Pennsylvania Üniver-
sitesine atanmıştır ve 1981'de
Amerika Sosyoloji Derneğinin
Öğretmenler toplumdaki en "meşru", örnektir. Goffman'a göre sanal ve 73. Başkam olmuştur. 1982'de
çok sayg ı gören rollerden birini üstlenir; gerçek sosyal kimlik arasındaki mide kanseri nedeniyle
Goffman insanların yerine getirdiği uyuşmazlık tahammül edilemez ölmüştür.
kamu rollerinin onların "sanal sosyal hale gelince damga ortaya çıkar;
kim liği" olduğunu söyler.
örneğin saygın bir tıp adamının iş Önemli eserleri
saatleri dışında aşırı sigara ve alkol
zaman damgalanır. Birey sosyal tükettiği öğrenilir; mahcubiyet 1959 Günlük Yaşamda
normlardan saptığında ait olduğu veya utanç hissedilir ve sosyal Benliğin Sunumu
rup veya sosyal topluluk etkileşim kopar. Damga, toplu mun 1961 Tımarhaneler: Akıl
Hastalarının ve Diğer
Lara fından damgalanır ve üyelerinin belirli sosyal durumlarda
Hastaların Sosyal
ma rjinalleştirilir. insanlardan nelerin beklenebileceği
Durumlarına Dair Denemeler
ve onların nasıl davranması veya
1963 Damga (Örselenmiş
Sanal ve Gerçek Kimlik görünmesi gerektiği hakkında
Kimliğin İdare Edilişi Üzerine
Goffman, çığır açıcı eseri ortak beklentiler ve de tutumları Notlar
Damga' da kimliğinin bir biçimde paylaşmasından kaynaklanır.
"lekenmiş" veya "kusurlu" olduğuna
ı na nılan bireylerin davranışını Damga Kavramı
Lahlil eder. "Sanal" ve "gerçek" Goffman, damga kavramının üç

''
sosyal kişilik olarak nitelendirdiği önemli özelliğini tanımlar. İlk
f?eyleri birbirinden ayırır. olarak, pedofili gibi bazı davranışlar
Sanal sosyal kişilik, bireylerin evrensel olarak itham edilse de
k muda sunması beklenen sosyal damga belirli bir birey, nitelik veya Damga sanal ve gerçek sosyal
olarak meşru kişilik versiyonudur; davranış tarzının özünde değildir.
kimlik arasında özel bir
bir tıp doktoru olmakla Başkalarının nasıl tepki vereceğini
uyuşmazlık teşkil eder.
ılışk ilendirilen sosyal olarak bir nitelik veya davranışın Erving Goffman
Lanı mlanmış özellik ve davranışlar sergilendiği bağlam belirler.
lıuna örnektir. Gerçek sosyal kişilik İkinci olarak, damga bireyler

''
ıse bireylerin özelde sahip veya grupların arasındaki etkileşim
olduklarını imgelediği öz-kimliktir; ve alışverişlerden doğan negatif bir
doktorun özel hayatında sergilediği sınıflandırmadır; bir taraf diğerini
özellikler ve davranışlar buna sosyal olarak istenmeyen bir nitelik
194 ERVING GOFFMAN
veya davranışın sahibi olarak sahip olan kişiyle ilgili olağan ve
sınıflandırma gücüne sahiptir. beklenen sosyal etkileşim modeline
(Goffman damgalanmamış kişileri negatif bir biçimde yansıması ve
"normaller" olarak adlandırır .) Bu
açıdan damga ilişkisel bir
kavramdır ; çünkü damgalanmış
olarak sınıflandırılan şeyler
etkileşim halindeki bireyler veya
gruplara bağlı olarak değişebilir.
Goffman potansiyel olarak her
''
Sahip olan bir kişiyi
damgalayan nitelik, bir
başkasının olağanlığını teyit
edebilir.
Erving Goffman
dışlanma veya marjinalleşmeyle
sonuçlanması olasıdır.

İzlenim Yönetimi
Goffman bireylerin negatif
sınıflandırmaya nasıl yanıt
ve göğüs
vermeye
germeye ·çalıştığına da
nitelik veya eylemin damgalayıcı odaklanır. Damgalanan kişilerin

''
olduğunu ve bu nedenle hemen her kendilerine isnat edilen negatif
sosyal ilişkide bir ölçüde sosyal kimliklerle başa çıkmak veya
damgalama olduğunu ileri sürer; mümkünse direnmek istediğini
hepimiz belirli zamanlarda söyler.
damgalanabiliriz. " İzlenim yönetimi" kavramı bu
Goffman'a göre damganın Damganın Türleri bağlamda önemlidir; çünkü
üçüncü karakteristiği "süreçsel" Goffman damga kavramını insanların başkalarına mümkün
olmasıdır ; damgalanma veya daha açıklamanın yanı sıra damganın üç olabildiğince makul bir kişilik
doğru bir ifadeyle damgalanmış bir türünü tanımlamıştır. Damganın versiyonu sunmaya çalışmasının
kimliği üstlenme zaman içinde ilk türü fiziksel engel, obezite, çeşitli yollarını vurgular: İnsanlar
gerçekleşen sosyal bir süreçtir. değişken ten rengi, kellik ve yara damgalanmaktan kaçınmak için
Örneğin ofisteki bir partide çok gibi vücuttaki "şekil farklı stratejiler uygular. Bunlar bir
sarhoş olduğu için rahatsızlık bozukluklarıyla" ilişkilidir. uzvunu yitirmekten utanç duyan
duyan biri kişi mahcubiyet ve Damganın ikinci türü, Goffman' ın kişi örneğinde protez uzuvlar gibi
utanç hisseder ama bu duygular "zihinsel dengesizlik, hapishane, "örtüler" kullanarak "saklanmayı"
nahoş ve rahatsızlık verici olsa da bağımlılık , alkolizm, içerir.
muhtemelen kişinin gerçek sosyal homoseksüellik, işsizlik, intihar Bu, kişinin kimliğin itibardan
kimliği üzerinde uzun vadeli bir girişimleri ve radikal politik düşüren özelliğini (veya
etki yaratmaz. Fakat bu aşırı davranış" olarak sıraladığı karakter özelliklerini) açıkça kabul etmesini
davranış bir süre devam ederse ve "lekeleriyle" ilişkilidir. Goffman, içeren "ifşa" yönteminin tam
bireye grup üyeleriyle etkileşimi damganın üçüncü türünü kabile tersidir. Bu stratejiler başarısız
aracılığıyla sapkın bir statü damgası olarak tanımlar ; bu olursa veya uygulanabilir değilse ,
yüklenirse, damgalanmış bir kimlik etnisite, uyruk, din ve ideolojik damgayı taşıyan kişi sıcak
üstlenildikçe benlik algıları da inançlara dayalı sosyal karşılanacağını düşündüğü sosyal
değişir . marjinalleştirmeyi içerir. Goffman'a tipleri arayıp bulmaya çalışır.
göre üç damga kategorisinde Goffman, özellikle bu rolü yerine
tanımlanan niteliklerin bunlara getirebilecek üç insan kategorisini
tanımlar. İlki "kendileri" gibi
olanlardır : benzer bir biçimde
damgalanmış niteliğe sahip
insanlar, örneğin uyuşturucu
bağımlılığından kurtulmak için bir
araya gelen bir grubun üyeleri.

Peruklar s açı dökü l müş ba zı kiş iler


tarafından kelliklerini "gizlemek" ve
dolayısıyla potansiyel damga
kaynaklarını ortadan kaldırmak için
kullanılan "aksesuar" veya "örtüler"
arasındadır.
KÜLTÜR VE KiMLiK 195
İkinci kategori "bilge kişilerdir": Damgalamanın nedenleri sayısızdır ama cehalet ve/veya sınıf ya da
damgalayıcı özelliği taşıyan ırk tabanlı gerginliklerden kaynaklanan negatif tutumları ve boş
dedikoduları içerebilir. Bu, bireyin daha geniş grup tarafından negatif bir
bireyleri destekleyen bir kurum
biçimde kalıba sokulmasına yol açar. Zamanla birey bu etiketleri öylesine
veya kuruluştu çalışan kişiler, içselleştirir ki onun kendi kendini değerlendirmesini ve kimliğini etkiler.
örneğin sağlık çalışanları,
Bu noktada birey damgalanmış bir kimliği edinmiştir.
engellilere yardımeden görevliler,
hemşireler, zihinsel sağlık Damgalanmamış kişiler Damgalanan
terapistleri ve sosyal çalışanlar. veya "normaller" kişi
Goffman tarafından tanımlanan
üçüncü kategori, damgalanan
kişinin çok iyi tanıdığı ve
muhtemelen ona empatiyle Grup tarafından negatif bil
yaklaşacak olan kişilerdir; bir biçimde etiketlenen ve
maıjinalleştirilen
engele veya bağımlılığa sahip
birinin partneri buna örnek olabilir.

Sınırlan Aşmak
Goffman'ın insan etkileşimleri ve
küçük ölçekli grupların kişiler arası
d inamikleri hakkında yaptığı
,,...., .....
....... lfedr.
• Davranıpal~
detaylı gözlemlerin emsalsiz olduğu
• NegaUf~
genel olarak kabul edilir. Örneğin
• Negatif tutumlar
Anthony Giddens, yapılar ve insan
• foııGJar medya
tkileşimi arasındaki bağı
• Dedilıodu
ınceleyen ünlü "yapılaştırma"
k uramında Goffman'ın insan
davranışı ve kimliğin oluşumu
hakkındaki fikirlerinden çok çeşitliakademik a lanlardan
faydala nır. Pierre Bourdieu, düşünürler tarafından ele
ı nsanların kim olduklarını ve belirli alınmıştır. Sosyolojide damga
bağlamlarda nasıl hissettiklerini ne hakkındaki görüşleri İngiliz sosyal
ölçüde değiştirebileceğini konu düşünür Gill Green tarafından HIV
alan araştırmasında Goffman'ın virüsü taşıyanlar da dahil olmak
ça lışmasına atıfta bulunur. üzere uzun süreli hastalıklar
İngiliz sosyal düşünür Anthony yaşayan kişilerin deneyimlerini
Wootton ise Goffman'ın değerlendirmek için çok etkin bir
ça lışmasının belirli nitelikleri kesin biçimde uygulanmıştır. Sosyal
bir biçimde damgalayıcı davranışın çalışan John Offer, damgalanan

''
nedeni olarak tanımladığı ve bireylerin topluma yeniden
ovrenselleştirdiğini ileri sürmüştür. entegrasyonunu değerlendirmek
Fakat toplum ilerledikçe belirli için Goffman'ın kavramlarını
nitelik ve davranışların ahlaki kullanmıştır. Goffman'ın çalışması Damgalanan birey normallerin
de ğerlendirmesi ve normatif özellikle modern çok kültürlü onu nasıl tanımlayacağı ve
beklentiler değişir. Bu nedenle toplumlardaki azınlık gruplarının anlayacağından emin
zihinsel hastalık ve fiziksel engelin damgalanması sorununu ele olamayabilir.
damga nedeni olmaya devam edip almanın bir yolunu sunması Erving Goffman
etmeyeceği belirli sosyal ve ulusal bakımından siyasi olarak da

''
bağlamlarda çok kuşkuludur. etkilidir.
Çalışmaları hem sosyoloji hem
de sosyal psikolojiyi desteklediği
ıç in Goffman'ın kuramlarından çok
196
KISACA

ENFORMASYONUN
YAKLAŞIM
Simülakr
ÖNEMLİ TARİHLER
Yaklaşık olarak MÖ 360 Yu-

ÇOÖALDIÖI AMA w
nan.filozof Platon kusursuz
devletinde "taklitçiye" yer ol-
madığını söyler.

ANLAMIN AZALDIGI 1800'lerin başı Avrupa' da


Sanayi Devrimi başlar.

BİR DÜNYADA
1884 Friedrich Nietzsche, ha-
yatımızdaki anlamı bulmak i-
çin artık tanrıya bakamayaca-
ğımızı çünkü "Tanrı'nın öldü-

YAŞIYORUZ
ğünü" söyler.

1970'ler Roland Barthes, işa­


retler ve sembollerin okuyucu-
JEAN BAUDRILLARD (1929-2007) ya "doğal" bir yalınlıkla sundu-
ğu ideolojik işlevlere sahip ol-
duğunu söyler.

1989 İngiliz bilgisayar bilimci


Tim Berners-Lee küresel bilgi
paylaşımı için internet tabanlı
bir hipermedya inisiyatifi olan
World Wide Web'i (www.) icat
eder.

O. yüzyılın sonunda Fransız

2 sosyolog Jean Baudrillard,


"2000 yılının hiç
gerçekleşmeyeceğini" ilan etmiştir.
Kıyametin yani bizim bildiğimiz
şekliyle dünyanın sonunun
halihazırda gerçekleştiğini ve 21.
yüzyılda "sonun ötesine
geçtiğimizi" ileri sürmüştür.
Kusursuz bir cinayet gerçekleştiği
- "gerçek cinayete kurban gittiği"­
için bu şekilde düşünmüştür.
Baudrillard'a göre 2000 yılını da
şu anda bildiğimiz her şey gibi
"bilebiliriz": dergiler, televizyon,
gazeteler, film, reklam ve web
siteleri tarafından tüketmemiz için
kesintisiz bir biçimde yeniden
üretilen imajların akışı aracılığıyla.
KÜLTÜR VE KİMLiK 197
Ayrıca bkz.: Hemi Lefebvre 106- 07 •Alan Bryman 126- 27 • David Held 170- 71 •
Antonio Gramsci 178-79 •Her bert Marcuse 182-87

Medya neyin "gerçek"


Modern dünyada kılınacağına karar vererek
o kadar çok enformasyon meseleleri bizim için
vardır ki hepsini basitleştirir; belirli
özümseyemeyiz ve görüntülerirı ve öykülerin
gerçekte nelerin olduğunu kopyası bizi onları
anlayamayız. "gerçeklik" olarak kabul
etmeye sevk eder.

Jean Baudrillard
Fransa' nın Reims kentinde
Fiziksel dünyanın 1929 yılında dünyaya gelen
obje ve olayları Jean Baudrillard ailesinde
-açıklanmamış , açığa
üniversiteye giden ilk kişidir.
Tüm karmaşıklık
çıkarılmamış haliyle- Anne ve babası devlet memu-
yitirilmiştir.
bizim içirı artık
ru olsa da onların anne
babaları köylüdür ve Sorbon-
erişilemezdir.
ne'da yüksek eğitim almak
için Paris'e giderek kendisinin
dengeyi bozduğunu söylemiş ­
tir.
1950'lerde Marksist
felsefeci Hemi Lefebvre'in
Enformasyonun çoğaldıfp, anlamın danışmanlığında doktora
azaldığı bir dünyada ya,ıyonız. tezini yazarken ortaokulda
Almanca dersleri vermiştir.
1966'da Paris IX Üniversitesin-
de sosyoloji eğitimi vermeye
başlamış ve daha sonra bu
'erçeklik, fiziksel dünyada İmparatorluk geriledikçe harita
konuda profesör olmuştur.
uerçekleşen şeyler değil aşama aşama aşınır ve sonunda Solcu, radikal tutumu dünya
("gerçeklik " ölüdür) simüle paramparça hale gelir. Geriye çapında ünlü (ve tartışmalı)
edilebilen veya çoğaltılabilen sadece birkaç parçası kalır. hale gelmesini sağlamıştır.
f;ieylerdir. Aslında gerçek "kopyası Bu alegoride gerçek ve kopyası 1970'lerde Marksizm'le
çı karılabilen şeydir." 20. yüzyıl kolayca tanımlanabilir; aralarındaki ilişkisini koparsa da hayatı
boyunca sunum gerçekliğin önüne fark nettir. Baudrillard bunun bir boyunca siyasi olarak aktif
qeçmeye başlamıştır. şey ve görüntüsü arasındaki bağın kalmıştır. "Siz kimsiniz?"
net olduğu Rönesans dünyasında sorusuna "Ne olduğumu
Önc e Harita Gelir nasıl kullanıldığını ortaya koyar. bilmiyorum. Kendimin taklidi-
Baudrillard, bu görüşünü Arjantinli Görüntü gerçekliğin bir yim, " yanıtını vermiştir.
yazar ve şair Jorge Luis Borges'in yansımasıdır ve onun hem gerçeğe
bır kısa öyküsüne gönderme benzerliği hem de farklılığı ayırt
Önemli eserleri
yaparak açıklar: Haritacılar bir edilebilmiştir. Fakat sanayi çağının
1981 Simülakrlar ve Simülas·
ı mpa ratorluğun kocaman bir başlamasıyla birlikte obje ve temsili
yon
haritasını çizer. Ölçeği 1:1 arasındaki bağ daha az net hale
1983 Çaresiz Stratejiler
olduğundan harita yansıttığı arazi gelmiştir çünkü orijinal obje veya
1986 Amerika
kadar büyüktür ve imparatorluğun onun bir modeli yüzlerce veyahut 1987 İletişimin Sarhoşluğu
Lüm topraklarını kaplar. da binlerce kez çoğaltılabilmiştir.
198 JEAN BAUDRILLARD
İkinci Hayat, kullanıcıların kendileri-
ni dijital olarak yeniden yarattığı sanal
dünyadır. Çevrimiçi pazarlama şu me-
sajı verir: "Herkes ... gerçek bir kişidir
ve ziyaret ettiğiniz her yer sizin gibi in-
sanlar tarafınd~n inşa edilir."

görü~tülerden çok daha tatmin


edici bir etki yaratmak için
üretilebilir. Bir kadın oyuncu,
kültürün ideal kadın imajına daha
yakın görünebilmek için "dijital
olarak güzelleştirilebilir " ama bu
bile bir tür gerçekliğe gönderme
yapar. Baudrillard bu nedenle
gerçeğin "topraklarının" henüz
tamamın yok olmadığını, geriye
Gerçekliği Yeniden Dünyayı Basitleştirmek parçalarının kaldığını söyler. Fakat
Yaratmak Baudrillard, bu tuhaf imajlar ve bu güzelleştirilmiş görüntülere
Baudrillard, toplu üretimin görüntüler dünyasının yörüngesini bakmaktan keyif duyan insanlar
başlamasıyla birlikte kültürel izlemeye devam etmiştir. Teknoloji tamamen dijital bir biçimde
düşüncede gerçekleşen değişime ilerledikçe, gerçek bir obje veya yaratılmış görüntüleri daha keyif
dikkat çeken Fransız kuramcı Guy modele hiç ihtiyaç duyulmadığı verici bulabilir; bunlar "gerçek bir
Debord gibi 1960 ' ların diğer açığa çıkmıştır. Asıl olarak gerçek kişiye" hiç gönderme yapmaz.
Marksist düşünürlerden de bir şeyden soyutlanan imaj artık Örneğin dijital olarak yaratılmış
haberdardır. Debord, tarihin bu yoktan var edilebilmiştir. Fiziksel "kusursuz" insanlar ve dünyalara
noktasında "toplamların tüm dünyadaki herhangi bir şeyle bakabiliriz; hatta kendimizi diğer
hayatının ... kendini bir . bağlantılı olması veya herhangi bir gerçek/sanal insanlarla etkileşim
görüntüler toplamı olarak şeyi yansıtması gerekmemiştir. kurmaya davet edildiğimiz sanal
sunduğunu" belirtir. Böylece hayat Baudrillard bu imaj türüne dünyalarda herhangi bir şekil veya
bir dizi kaydedilmiş resme "simülkra" adını vermiştir. formda çevrimiçi yeniden
sıkıştırılır: bir evlilik töreni, Bir görüntü veya görüntü dizisi yaratabiliriz.
Fransa' da yapılan bir tatil vs .. çoğaltılabildiği ölçüde gerçekliği Baudrillard'a göre tehlike
İnsanlar bir şeyler yapmaktan çok yaratabilir. Gerçek "çoğaltılabilen buradadır. Hazzı maksimum
görüntüyü yakalamakla ilgilenir; şeydir." Görüntüler kopyalanıp yay-
izleyici haline gelir. Merkezde olay gın bir şekilde dağıtıldıktan sonra
değil imaj yer alır ; son
zamanlardaki "selfie" saplantısı
bunun ne kadar yaygın hale
geldiğini vurgular.
Baudrillard, kapitalizm
aracılığıyla metaların da kendinden
soyutlandığına işaret eder. Örneğin
buğday artık sadece buğday değil
(örneğin dergilerde veya web sitele-
rinde) insanların tartışabileceği
ortak bir gerçeklik yaratır. Sık bağ­
lar kurmaya alışık olduğumuz yapı­
lanmamış, karmakarışık fiziksel
gerçeklikle bağlantı kurmazlar.
Dünyayı basitleştirir ve yönetilebilir
hale getirirler. Ayrıca yarattıkları
••
Gerçek minimatürleştirilmiş
birimlerden; matrisler, hafıza
bankaları ve komut
modellerinden üretilir ve
iyi bir yatırım veya kahvaltılık gerçeklik çevremizdekinden her bunlarla sonsuz sayıda
gevrektir. Değeri madde değil bakımdan daha heyecan verici ve yeniden üretilebilir.
sunum belirler. Bu, reklamcılık kusursuzdur. Jean Baudrillard
çağının başlangıcı olmuştur ; marka

''
mesajı söz konusu maddenin Tehlikeli Ütopyalar
gerçekliğini bastırmıştır. İmaj her Gerçeklikte hiç orijinali
şey haline gelmiştir. bulunmayan görüntüler yani
"simülakr" gerçekliği yansıtan
KÜLTÜR VE KiMLİK 199
düzeye çıkarmak için yapılandırılan ne!" olmalarıyeterlidir.
gerçeklikler, gerçekliğin Baudrillard ' ın "atmosferi olmayan
kendisinden çok daha çekici bir hiperuzayda birleşimsel model-

''
olabilir. Ütopyalar kurarız , çünkü lerin ışık saçan bir sentezinin
bir dünya inşa etme özgürlüğüne Simülasyon çağı tüm ürünü " olarak nitelendirdiği bir
sahipsek neden bir ütopyayı hayal hipergerçeklik yaratırız . Fakat yal-
göndergelerin tasfiye
etmeyelim? Fakat sanal nızca robotların atmosfer olmadan
edilmesiyle ve daha da kötüsü
dünyalarımızda yarattığımız " yaşayabileceğini" unutmuş gibi
işaretler sisteminde yapay
ütopya ölüme eşdeğerdir: Bir şeyin görünürüz .
gerçek deneyimini değil o şeyin olarak yeniden ortaya Amerikalı felsefeci Douglass
çıkmasıyla başlar.
deneyimi hakkında konuşma Kellner gibi bazı eleştirel kuramcı­
deneyimini isteriz. Böylece Jean Baudrillard lar, Baudrillard'ı kültürün Marksist

''
hipergerçek veya gerçekten daha yorumundan çok uzaklaşmakla
gerçek haline gelir. Örneğin kendi eleştirmiştir. Marksist coğrafyacı
ailemizin yanına gitmektense David Harvey de Baudrillard'ın
sinemadaki koltuğumuzda oturup görüntünün gerisinde hiçbir gerçek-
bir ailenin bir araya gelişinin liğin olmadığını savunurken hata
hipergerçek deneyimini izlemeyi Günümüzde gerçekliğimizi teş­ yaptığını söyleyerek benzer bir
Lercih ederiz. Ekranda daha renkli, kil eden simülakr, arzularımızı der- duruş sergiler. Öte yandan Kanadalı
ürültülü ve eksiksizdir; "daha hal karşılamak için oluşturulmuş­ Arthur ve Marilouise Kroker 'in de
gerçek" gibi görünür. Kendi tur. Baudrillard, sanal gerçeklik aralarında bulunduğu birçok
hayatlarımız belki de Facebook arttıkça ideal ve hayallerimizin geri kuramcı , Baudrillard ' ın postmodern
veya başka yerlerdeki sanal ç ekileceğini söyler. Bize sunulanı kültürü kutlamasını takdirle karşılar
hayatlarımız haricinde bununla kabul ederiz. Disney Dünyasında ve çalışmasını 21 . yüzyılın kültürel
kıyaslandığında soluk kalır. Bu "Almanya"dan "Fransa"ya gitmeyi tehlikelerine ilişkin önemli bir kıla­
snada oturduğumuz yerden, hiç bu yolculuğu Avrupa' da gerçekten vuz olarak görür. Medya ekolojisti
kıpırdamadan , bir ekrana bakarız . yapmaktan daha kolay buluruz. Kenneth Rufo'nun belirttiği gibi,
Sistemlerin veya objelerin rasyonel Baudrillard "ilginç şeylerle doludur
Çok Fazla Enformasyon olmasına artık gerek yoktur, yal- ve kaçırdığı şeyler bile . . yine de
Baudrillard'a göre, gerçekliğimizi nızca iyi işlemeleri veya "operasyo- güçlü bir etki yaratır."
birçok medya formundan
,u tık
hayatlarımıza akan inanılmaz
miktardaki enformasyon dikte eder.
Garip bir biçimde, gerçek ortadan
kaybolsa da "bu onun yokluğundan
değil aşırılığından kaynaklanır. "
F rkındalığımıza boca edilen aşırı
unformasyon, karmaşa içinde
lıoğ ulduğumuz için enformasyonun
~;onunu getirir ve bize sunulan basit
<,:özüme sarılırız . Simülakr dünyayı
il nla mlı kılar ama bunu karmaşık
ıınla mın kaybolması pahasına
y par. Dünya daha da yüzeysel hale
<ıelir.

ABD'deki Disney Dünyası, "Çin"


q ıbi ülkeler yeniden yaratılır. Bu sanal
ıııodeller , Baudrillard 'a göre, Disney'in
ıııüşter ilerine "dışarıdaki" dünyadan
ı,:ok faz la cazip gelir.
200

MODERN KİMLİKLER
MERKEZSİZ HALE
GELMEKTEDİR
STUART HALL (1932-2014)

KISACA
YAKLAŞIM
Kültürel Kimlik
ÖNEMLİ TARİHLER
17. yüzyıl "Benlik" ilk defa bir
isim haline gelir ve araştırıl­
maya değer bir fikir olarak
geçerlilik kazanır.
1900'ler Max Weber, bireyle-
rin dünyaya ilişkin sübjektif
yorumlarına göre hareket
ettiğini söyler.

1920'ler G. H. Mead 'in


sembolik etkileşim fikri,
insanların sübjektif yorumları­
na rağmen birbirleriyle iletişim
kurmasına olanak tanıyan
sembolleri inceler.
1983 Anglo-Amerikan profesör
Benedict Anderson ulusal
kimliğin "hayali bir cemaat"
O. yüzyılın sonunda sosyo- sürer; sınıf, cinsiyet, cinsellik, etni-

2
olduğunu söyler.
loglar yeni bir "kimlik krizin- site, ırk ve uyruğun kültürel coğraf­
2010 İngiliz sosyolog Mike den" söz etmeye başlamıştır ; yaları parçalanmıştır . Bunlar hem
Featherstone estetik ameliyat çünkü bir zamanlar basit bir fikir toplumda hem de bireyler olarak
gibi bedensel dönüşümler olarak görülen kimliğin tanımlan­ bize kim olduğumuzu söylemesi
aracılığıyla kişinin kendi ması gittikçe zorlaşmıştır. Profesör için geleneksel olarak bel bağladığı­
kendine yönlendirdiği kimlik Stuart Hali, yapısal değişimin mız çerçevelerdir.
değişimini inceler. modern toplumları dönüştürme Hali, kimlik hakkındaki üç
şeklinin bunda etkili olduğunu ileri modern fikri sıralar : Aydınlanma
KÜLTÜR VE KiMLiK 201
Ayrıca bkz.: W. E. B. Du Bois 68- 73 • Roland Robertson 146-47 • David Held 170- 71 • G. H. Mead 176- 77 •
Norbert Elias 180- 81 • Erving Goffman 190- 95 • Benedict Anderson 202- 03 • Howard S. Becker 280- 85

tarihsel olarak tanımlanan süreç zaman aralarından seçim


halindeki bir benliktir. Farklı yapabileceğimiz bir dizi kimlikle
yönlere çeken çelişkili kimlikler karşı karşıyayız . Küresel
içerir ve yalnızca her birimizin tüketimciliğin "söyleminde"
kendimize dair oluşturduğumuz (anlamlar sisteminde) eskiden
anlatı (" yaşam öykümüz") nedeniyle kimliği tanımlamak için
sürekli veya değişmez görünür. kullandığımız farklılıklar ve kültürel
ayrımlar artık küresel olarak
Ayrılmış Kimlikler tedavüldedir. Bir zamanlar
Hell, 20. yüzyılın sonunda "Amerikalı" olmakla özdeşleştirilen
gerçekleşmeye başlayan hızlı , kot pantolon ve spor ayakkabı artık
Modern kentlerde farklı kültürler bir sürekli ve kapsamlı değişimin buna Hindistan veya Kenya' da genç biri
araya gelir. Hayatlarımız bu farklı bir değişkenlik duygusu eklediğini olmanın bir parçasıdır .
kültürel geleneklerden ne kadar çok söyler. Gelenekler ve sosyal Afro-Fransız filozof Franz Fanon
etkilenirs e , sabit bir ulusal kimliğe
pratikler sürekli gözden geçirilir, siyahların beyazlara göre her
sahip olduğumuzu o kadar a z
hissederiz. meydan okumalarla karşılaşır ve zaman "öteki" olarak
genellikle artan küresel tanımlandığını söylerken, Hall
" benliği" , sosyolojik "benlik" ve bağlantılardan gelen yeni küresel arenada kültürlerin kendi
postmodern "benlik." enformasyonlar tarafından "ötekileriyle" bir araya geldiğini ve
Aydınlanmaya özgü benlik dönüştürülür. Stillerin, yerlerin ve ötekinin "artık sadece ' dışarıda '
duygusu, 17. yüzyıldan 20. yüzyılın imajların küresel olarak değil aynı zamanda içeride"
baş ına kadar egemen olmuştur ve pazarlanması , her ülkede popülerlik olduğuna dikkat çeker. Gittikçe
eksiksiz, özerk bir varlık olarak kazanarak geleneksel sabit uyruk daha karışık yaşam alanı, soy ve
kabul edilmiştir : Kişi yaşlandıkça ve kültürel kimlik duygusuna zarar doğum yerlerinden gelen insanlar,
aç ılan ama değişmeden kalan verir. farklı zamanlarda ön plana çıkan
s ağlam bir iç "öz" ile doğar. Küresel kültürün bu bir dizi kimliğe sahip olduklarını
1920'lerde G. H. Mead gibi " parçalayıcı" etkisi, kimliklerin içsel olarak fark eder. Bu iç ve dış
sosyologlar, kimliğin çevre ve belirli zamanlar, yerler, tarihler ve çeşitlilik, Hall'e göre, zamanımızı
ç ocuğun dünyasının değer , anlam geleneklerden ayrılması anlamına şekillendiren etkendir.
ve sembollerini açıklayan ve gelir. Günümüzde bize cazip geldiği
a ktaran "önemli kişilerle" ilişki
üzerinden oluştuğunu StuartHall gelmiştir. 1957'de Left Review'un
sav unmuştur. Bu tanımıyla benlik kurucuları arasında yer almıştır.
halen içsel bir öz olarak "Çok kültürlülüğün büyükbaba- Birmingham merkezli Çağdaş
görülmüştür ama kültürel değer ve sı" olarak tanınan Stuart Hall, Kültürel Araştırmalar Merkezinin
a nlamların içselleştirilmesi kendi ifadesiyle yerel ve emper- yöneticiliğini yapmıştır. 1979'da

a rac ılığıyla toplum tarafından yal (sömürgeci) bağlam arasında­ Açık Üniversitede sosyoloji profe-
değ iştirilebilir. Kişisel ve kamusal ki çatışmayı yansıtan Jamaikalı sörü olmuştur. Ayrıca siyahların
bir ailenin çocuğudur. Anne ba- öznelliği üzerine film yapımcıları
dünyaların arasında bir köprü
bası farklı sosyal sınıflardan ve ve oyuncularla çalışmıştır.
kuran bu "etkileşimci" benlik
b ak ı ş ı benliğe klasik sosyolojik karışık atalardan gelmiştir. Hall
"daha üstün renkli" arkadaşlarıy­ Önemli eserleri
b ak ı ş haline gelmiştir.
la oynamasını tembihleyen anne
Hall'a postmodern benlik ise 1979 The Great Moving
babasına isyan etmiştir.
sabit bir içsel öze sahip değildir. RightShow
1952'de İngiltere'deki Oxford
Hiçbir şekilde sabitlenmez; topluma Üniversitesine gitmiş ve ortaya 1980 Şifreleme/Deşifreleme
d eğerlendirilme veya temsil edilme 1992 Kültürel Kimlik Meselesi
çıkmakta olan Yeni Sol siyasi ha-
biçimlerine göre sürekli oluşur ve reketin önemli bir figürü haline
dönüşür. Bu, biyolojik olarak değil
202

•• ••
BUYUN
TOPLULUKLAR
HAYALİDİR
BENEDICT ANDERSON (1936-2015)

6. yüzyıldan önce ulusalcılık görüşleridir: Belirli bir yerde doğar­


KISACA
YAKLAŞIM
Ulusalcılık
1 fikri mevcut değildir. Bu,
hayal ettiğimiz ve daha
sonra ezelden beri var olduğuna
sanız belirli bir uyruğa sahip olur-
sunuz tıpkı belirli bir cinsiyete
sahip olarak doğduğunuz gibi.
kendimizi inandırdığımız modern Anderson ' ın Imagined
ÖNEMLİ TARİHLER bir kavramdır. Bunlar, ulusalcılık Communities (Hayali Cemaatler)
1800 Alman filozof Johann fikrini hiç şüphe duymadan kabul (1983) adlı kitabı ulusalcılığın
Fichte, bir ulusun ayırt edici ettiğimizi söyleyen sosyal ve siya- temelini sorgular. Anderson "ulusu"
benlik duygusunu geliştirme sal kuramcı Benedict Anderson ' ın hem sınırlandırılmış hem de
için kendini dünyadan izole
edebilecek merkezi bir devleti
savunur. Matbaanın gelişmesiyle birlikte yayıncılar Latincenin yanı sıra
1861 İtalya'nın birleşmesinden en yaygın ana dillerde yazılmış kitaplar yayımlayarak kitlelere
ulaşmaya çalışmıştır.
kısa bir süre sonra politikacı
Massimo d'Azeglio, "İtalya'yı
kurduk. Artık İtalyan olmayız,"
açıklamasını yapar.

1965 İngiliz-Çek antropolojist Bu, dillere istikrar kazandırmış ve insan gruplarının


Emest Gellner, "ulusalcılığın konuştukları dile göre tanımlanmasına katkıda bulunmuştur.
ulusların öz-farkındalık
kazanması değil, var olmayan
uluslar icat etmesi" olduğunu
savunur.
Ortak bir dil üzerinden birleşmek, ortak görüşler ve değerlerin
1991 Fransız felsefeci Etienne olanak tanımıştır ve bir ulusa ait olma fikri
gelişmesirıe gelişmiştir.
Balibar, "her 'halkın' ... ulusal
etnikleştirme sürecinin projesi
olduğunu" savunur.

Dini kurallara inancın gerilediği bir dönemde "ulus"


kavramı nüfusa inanılacak bir şey ve uğrunda ölünecek
bir amaç sunmuştur.
KÜLTÜR VE KİMLİK 203
Ayrıca bkz.: Paul Gilroy 75 • Edward Said 80-81 • Elijah Anderson 82-83 •
Saskia Sassen 164-65 • David Held 170- 71 • Stuart Hall 200- 01

egemen olarak hayal edilen "hayali diyalekti sunamadıkları için de


bir siyasi topluluk " olarak tanımlar. daha büyük olanları seçmişlerdir ve
Ulus "hayalidir" çünkü dünya bu diyalektler yayıncılıkta istikrar
üzerindeki en küçük ulusun bile kazanmıştır. Böylece birleşik
üyeleri kendi uluslarının üyelerinin iletişim alanları oluşmuş ve ulusun
ço ğunu hiçbir zaman tanımaz ve "neye benzediğinin"
hatta onlarla hiç karşılaşmaz ama tanımlanmasına katkıda
"birlik oldukları imajı onların bulunulmuştur.
zihinlerinde yaşar."
Yaşam Amacı Kazandırmak
Ulusal Bilinç Anderson'a göre egemenlik de bu Benedict Anderson
Ulus fikri " sınırlandırılmıştır " ulus fikrinin parçasıdır ; çünkü kav-
1936 yılında Çin'in Kunming
çünkü "elastik" de olsa (örneğin iç ram Aydınlanma sırasında ve bir kentinde dünyaya gelen Benedi-
ve dış göç hareketleri ve devrim çağında ortaya çıkmıştır . ct Richard Anderson, İrlanda u-
a nlaşmazlığa konu olan bölgeler Dinler insanların zihnindeki tartış­ lusal hareketlerinde aktif rol oy-
nedeniyle) en büyük ulusların bile masız kontrollerini yitirmiştir ve nayan İrlandalı bir baba ve İngi­
belirli sınırları vardır. Bir dinin, hükümdarların Tanrı tarafından liz annenin çocuğudur. Ailesi
örneğin Hristiyanlığın herkesi bir ilahi bir biçimde bu göreve seçil- 1941 yılında California'ya ve da-
tek inanç sisteminde birleştirmeye diği fikri artık kabul görmemiştir. ha sonra da İrlanda'ya göç et-
çalışması gibi hiçbir ulus Egemen devlet, bir ulus yapısının miştir. Anderson, İngiltere'nin
dünyadaki herkesi "kendi halkını dini dogmaya inanmaya Berkshire kentindeki Eton Kole-
ulusunun" bir parçası yapma çağırmaksızın da var olabilmesine ji'nde okumuştur. Cambridge ü-
olas ılığına hiçbir zaman sahip olanak tanımıştır. Fakat dini düze- niversitesi'nde klasikler üzerine
eğitim alarak 1957 yılında me-
ol mamıştır. nin son bulmasıyla Anderson'a göre
zun olmuştur.
Anderson, ulusların kendi hayatın anlamına dair sorular
Asya politikasına duyduğu ilgi,
"elastik sınırlarını" ortaya yanıtsız kalmıştır. Aydınlanmanın
Anderson'ı ABD'deki Cornell Ü-
koymasının bir yolunun basım rasyonelliği yaşamak veya ölmek
niversitesi'nde doktora yapma-
endüstrisi olduğunu söyler. 16. için herhangi bir neden sunmamış ­ ya yöneltmiştir. Bu dönemde
yüzyılda kitapçılar Latince konuşan tır ama ulus fikri sayesinde yeni bir Endonezya'nın Cakarta kentin-
ğitimli azınlıklara hitap ederken amaç belirmiştir. Uğrunda ölmeye de araştırmalar yapmıştır. Ama
daha çok kar için daha büyük değer bir şey bulunmuştur ve bu 1965'teki komünist darbeye ver-
pazarlara açılmaları gerektiğinin daha önce insanların öbür dünya diği açık tepki nedeniyle ülke-
farkına varmıştır. Birçok bölgesel (örneğin cennet) fikrinden elde den sürgün edilmiştir. Birkaç yıl
ettiği amacın devamlılığı duygu- Tayland'da kaldıktan sonra Cor-
sunu da sağlamıştır . nell'e dönerek dersler vermiştir.
Uluslararası araştırmalar, dev-
Anderson'ın kuramı, özellikle
let ve Asya araştırmaları alan-

''
dilin klasik bir formunu kullanmaya
larında onursal profesörken
devam eden ve halen dini inanca
2002 yılında emekliye ayrılmış­
göre tanımlanan Arap dünyasıyla tır. 2015 yılında ölmüştür.
Hem ulus veya ... ulus-luk ilişkili olarak sorgulanmıştır. Fakat
hem de ulusçuluk kültürel dünya genelinde "alt uluslarda" Önemli eserleri
ürünlerdir. (örneğin İskoçya veya Katalonya)
Benedict Anderson siyasi huzursuzluğun hüküm 1983 Imagined Communities
sürdüğü bir dönemde Anderson'ın (Hayali Cemaatler)

''
hayali ulus fikri hem tartışmalı hem 1998 The Spectre of Comparisons
de çok etkilidir. Imagined 2007 Üç Bayrak Altında :
Anarşizm ve Sömürgecilik
Communities (Hayali Cemaatler)
Karşıtı Tahayyül
adlı kitabı 29 dilde yayımlanmıştır.
DÜNYA
••
GENELİNDE
••
KULTUR • • •
KENDiNi iNATLA
SAHNENİN
ORTASINA
ATMI TIR
JEFFREY EXANDER (1947- )
206 JEFFREY ALEXANDER
KISACA
YAKLAŞIM Sosyologlar genellikle kültürün ikincil öneme
Kültürel Sosyoloji sahip olduğunu düşünmüştür.

ÖNEMLİ TARİHLER
1912 Emile Durkheim, The
Elementary Forms of the
Religious Life adlı kitabında
kültür ve anlamın karşılıklı Ekonomik refah ve sosyal sınıf gibi maddi faktörler
ilişkisini tartışır.
daha etkili görülmüştür.

1937 Amerikalı sosyolog Talcott


Parsons, The Structure of Social
Action adlı kitabında kültürün
özerkliğini vurgular.
Alexander, kültürün sosyal hayatı belirlemedeki
1973 Amerikalı antropolog rolünü vurgular.
Clifford Geertz, The Interpretati-
on of Cultures adlı kitabında
insanın sosyal hayatı için
anlamın önemini vurgular.

1995 Alexander, Fin de Siecle


Kültür olmadan hiçbir iletişim, olay veya insani
Social Theory adlı kitabında etkile ş im anlaşılır olamaz .
dünyanın en önde gelen kültür
sosyoloğu Pierre Bourdieu'yü
eleştirir.

2014 İngiliz sosyolog Christop-


her Thorpe, İngilizlerin İtalya'yı
nasıl deneyimlediğine ilişkin
incelemesinde Alexander'ın
görüşlerini uygular.

oğumuz alışkanlık la yaptı­ luşs alolarak her yere nüfuz eden Alexander, kültürün merkezi rolüne

Ç
a
ğımız şeylerin ve düşündü­
ğümüz şeylerin nedenini
maksızın hayatlarımızı sür-
dürürüz. Her günümüzün büyük bir
yollardan nasıl düşündüğümüzü ,
hissettiğimizi ve davrandığımızı
şekillendirir. Kim olduğumuz kül-
türe rağmen değil kültüre aracılı­
rağmen sosyologlar tarafından
tarihsel olarak ikincil öneme sahip-
miş gibi görüldüğünü belirtir.
Dünyanın en etkili sosyal kuramcı­
kısmını neden çalışarak geçiririz? ğıyla belirlenir. larından biri olan Alexander kültür
Neden paramızı biriktiririz? Neden Amerikalı sosyolog Jeffrey konusunun geç-modern toplumun
tanımadığımız insanlar hakkında Alexander, kültürün - bir grubun tahlilinde merkeze oturmasını sağ­
dedikodu yaparız? Bu tür soruları kolektif olarak üretilen fikir, inanç lamak istemiştir.
ya nıtlam<ıya zorlanırsak , "bunu ve değerlerinin- insan hayatını
herkesin yaptığını " söyleyerek yanıt anlamanın bütünleyici bir parçası Sosyoloji ve Kültür
verebiliriz. Fakat bunların hiçbiri olduğunu savunur. İnsanlar sadece Alexander'a göre ilk sosyoloji
doğal, zorunlu veya kaçınılmaz kültür aracılığıyla kendilerini ilkel kuramcıları kültürün merkezi
değildir ; ait olduğumuz kültür bizi bir durumdan çıkarıp çevrelerin- önemi kabul etse de kültürün
buna yönelttiği için bu şekilde dav- deki dünya hakkında düşünebilir insanların düşünme ve davranma
ranırız. Bulunduğumuz kültür, varo- ve ona müdahale edebilir. biçimlerini anlamak için vazgeçil-
KÜLTÜR VE KİMLİK 207
Ayrıca bkz.: Kari Marx 28- 31 •Emile Durkheim 34- 37 • Max Weber 38- 45 • Jeffrey Alexander
Erving Goffman 190- 95 • Talcott Parsons 300- 01 • Herbert Blumer 335
1947 yılında doğan Jeffrey A-
lexander, ABD'de Yale Üniversi-
daki görüşlerini temel almıştır. tesinde Lillian Chavenson Sa-

••
Durkheim'a göre din kutsal olanın den unvanlı Sosyoloji Profesörü
- yani tanrının fikirleri, ikonları ve ve Kültürel Sosyoloji Merkezinin
temsillerinin- dünyevi olandan yöneticilerindendir. Bu görevi-
veya günlük hayatın işlevlerinden nin bir parçası olarak kültürel
ayrılmasını gerektirmiştir. s osyolojik fikirler ve metotları
Düşünmekten hoşlandığımız
Alexander kültürü de benzer bir desteklemek için Cultural Soci-
kadar makul, rasyonel veya biçimde değerlendirmiştir; kültür ology adında yeni bir akademik
mantıklı değiliz. dergi yayımlamıştır .
topluma bağımlı değildir, özerktir.
Jeffrey Alexander Kültür sadece kısıtlayıcı değil ABD'de ve muhtemelen ge-
imkan tanıyıcıdır ve hem irrasyonel nel olarak dünya sahnesinde
en çok Remembering the Holo-

''
hem de rasyonel öğeler içerir.
caust: A Debate (2009) adlı ça-
Alexander'ın kültürel sosyolojisi
lışması aracılığıyla kendi döne-
bireylerin ve grupların kolektif ola- minin en seçkin sosyal düşü­
rak üretilen değer, sembol ve söy- nürlerinden biridir. Amerikalı
lemlerden -bir şeyler hakkında ünlü sosyologlar Talcott Par-
mez olduğu fikrini ciddiye almayı konuşma biçimlerimizden- faydala- sons ve Robert Bellah'tan eği­
başaramamıştır. Örneğin Kari Marx narak nasıl anlam ürettiğini ve tim alan Alexander yapısal-iş­
na akım kültürü egemen sınıfın bunun bizim eylemlerimizi nasıl levselciliği mantıksal sonucuna
örü ş ve değerlerinin bir işlevi ola- şekillendirdiğini anlamaya odakla- kadar götürmüştür ve daha
rak görmüştür; buna göre kültür nır. sonra onu terk ederek kendi
sı l olarak insanların çoğunun top- kültürel sosyolojik pradigması­
lumun adaletsizliğine gözlerini Kültürün Üç Boyutu nı kurmuştur.

kapatması için bir perde vazifesi Alexander, kültürel sosyolojiyi üç


ustlenir. Max Weber farklı bir bakış temel nokta üzerinden tanımlar: Önemli eserleri
oeliş tirmiş ve Batı kültürünün ras- köken, yorum ve yapı. İlk olarak
2003 Toplumsal Hayatın An-
yonel olduğunu , doğal ve sosyal kültür sosyal hayatın maddi boyut- lamları :
Bir Kültürel Sosyoloji
dünyaları duygusuz ve de bilimsel larından tamamen özerk olabilir.
2012 Travma : Toplumsal Ku -
bir biçimde görmeyi içerdiğini Marx ' ın kültür hakkındaki kuram-
ram
Hav u nmuştur; buna göre de kültür ları, "sosyal" ve "kültürel" arasın­ 2013 Modernitenin Karanlık
el ha geniş anlam veya değerden daki ilişkiyi kavramsallaştırmanın Yönü
yoksundur. ortodoks yolu haline gelişmiştir.
Alexander'a göre bu görüşlerin Marx'ın bakış açısından toplumun

••
ıkisi de eksiktir: Marx'ın değerlen­ maddi temeli (ekonomi, teknolojiler
dirmesi aşırı indirgemecidir; çünkü ve işbölümü) ideal üst yapıyı (kültü-
kültürün toplumun örgütlenme rün normları , değerleri ve inançları)
biçimi tarafından belirlendiğini belirlemiştir.
öngörür. Weber'in değerlendirmesi Buna karşın Alexander kültürün
ıse aş ırı rasyoneldir; çünkü Batı sosyal hayatın daha " katı" , daha ... mevcut tartışmaların
kültürünün çok irrasyonel yönlerini "gerçek" maddi boyutlarının bir merkezi .. . "kültürel sosyoloji"
kabul etmez; özellikle de duygular yan ürünü olarak anlaşılamayaca­ ve "kültürün sosyolojisi"
ve de ğerlerin bireylerin ve hatta ğına inanır. Maddi faktörlerin ideal arasındadır.
ulusla rın çevrelerinde gerçekleşen olan ları belirlemesi, dolayısıyla Jeffrey Alexander
olaylara tepkilerini yönlendirmedeki ekonominin kültürü belirlemesi

''
ı olünü görmezden gelir. anlayışı temelde yanlıştır.
Alexander'ın kuramsal yakla- Bunun yerine kültür Alexander'a
~ı mı çok farklıdır ve Fransız sosyo- göre "bağımsız bir değişken" olarak
log Emile Durkheim'ın din hakkın- ele alınır ve alınmalıdır; içinden
208 JEFFREY ALEXANDER
çıktığı yaşam koşullarından ayrıdır; likle bu yapıların kısmen farkında­

••
ama o kültürdeki bireyler ve kolek- dır ; bilinçli ve bilinçdışı zihinleri-
tifler üzerinde etkili olabilecek bir nin bunlar tarafından ne ölçüde
değişkendir. şekillendirildiğini bilinçli bir
İnsanların olayları anlayışı ne biçimde düşünmezler. Yine de bu
doğal ne de kaçınılmazdır ; dünyayı Bourdieu'nun hatası .. . yapılar sosyal ôlarak üretilir ve
yorumlamak, kodlamak ve anlam- kültürün sosyal yapıdan . . planlanır. Kültürel sosyolojinin
landırmak için kullandıkları kültü- görece özerk olduğunu amacı, bu yapıları görünür kılmak­
rel olarak spesifik dil ve semboller görmemesidir. tır . Nihai hedef dünyada gerçekle-
tarafından belirlenir. Alexander'a Jeffrey Alexander şen olaylar karşısındaki kolektif
göre, bir toplumun kapitalist , sos- eylemler ve reaksiyonları daha iyi

''
yalist veya otoriter olarak tanımlan­ anlamak ve gerektiğinde bunlara
ması bizi bir olaya atfedilen kolektif müdahale etmektir.
anlamı anlamaya yakınlaştırmaz.
Bunun "içeriden" araştırılması Anlam ve Soykırım
gerekir; yani insanların bunu Alexander, değer yüklü anlamlar ve
anlamlandırmak için kullandığı nasıl yorumladığı tam olarak öngö- sembollerin sosyal grupları nasıl
kolektif olarak üretilmiş yapılar, rülemez; ilgili kişinin perspektifin- arkasından sürükleyebileceğini
anlamlar ve semboller incelenmeli- den ve geriye dönüp bakılarak anla- anlatmak için İkinci Dünya
dir. şılabilir. Savaşında Nazilerin gerçekleştir­
İkinci olarak, kültürü anlamak Üçüncü olarak Alexander, sosyal diği soykırımı örnek olarak gösterir.
için sosyologların yoruma dayalı bir yapıların -bireylerin üzerinde ve Soykırım, insanın ıstırabının ve
yaklaşım benimsemesi gerekir. gerisinde var olan planlı davranış kötülüğünün en güçlü sembollerin-
Alexander kültürü bir metinle kar- biçimlerinin- var olması gibi kültü- den biri olarak kabul edildiği için
şılaştırır; insanlar onu sosyal olarak rel yapıların da var olduğunu ileri bu örneği kullanır; bu olayın başka
yapılandırılmış biçimlerde okuyup sürer. Bunlar bir kültürün üyeleri- türlü anlaşılabilmesi (neredeyse)
yorumlar ama yorumları kısmen nin dünyaya anlam yüklemek ve tartışma götürmez. Alexander'a
benzersizdir ve bu nedenle de basit bağ kurmak için faydalandığı sem- göre, günümüzde inanılmaz gibi
neden-sonuç ilişkisi üzerinden bolik kaynaklar, işaret ve sembol görünse de bu olayların eşi görül-
anlaşılamaz . İnsanların bir olayı kümelenmeleridir. İnsanlar genel- memiş bir kötülüğün dışavurumu

Toplumda kültür birçok farklı


yoldan açıklanabilir. Marx kültürü
sosyal yapıya bağlarken,
Alexander gibi kültürel
sosyologlar onu bağımsız , engin
bir kaynaklar bütünü olarak görür.
KÜLTÜR VE KİMLİK 209
olarak anlaşılması ne doğal ne de
kaçınılmazdır: " ...'kötü' kategorisi
doğal olarak var olan bir şey olarak
değil, isteğe bağlı bir yapı olarak
görülmelidir; kültürel ve sosyolojik
ç alışmanın ürünüdür."
Alexander 2001 yılında yayınla­
nan Ahlaki Evrenselciliğin Sosyal
İnşası Üzerine: Savaş Suçundan
Tra vma Dramasına 'Soykırım' baş­
lıklımakalesinde II. Dünya
Savaşından hemen sonraki yıllarda
Soykırı m ' ın bugünküyle aynı deh-
şet ve kınamayla karşılanmadığını
çok detaylı olarak anlatır. Avrupalı
Yahudilere toplumsal olarak ayrı bir
etnik grup olarak birçok toplumda
genellikle olumsuz yaklaşılmıştır ve
bu da onların dramlarına daha az
empatik tepki verilmesine yol
ç mıştır. Yahudiler daha geniş
topluma entegre oldukça ve bir den kodlanması için gerekli kültürel 1977 depremi İtalya'nın Assisi
sosyal grup olarak farklılıkları aza- yapılar oluşmuştur. Bu tarihten kentindeki St. Francis Bazilikasında
lınc a bireyler ve kurumların onlarla sonra sadece Yahudiler değil tüm bulunan Giotto'nun fresklerine zarar
vermiştir. Mira Debbs, bu kaybın
psikolojik olarak bağlantı kurabil- insanlık için travmatik bir olay
sosyal olarak yapılandırılmış kültürel
mesi mümkün hale gelmiştir. seviyesine yükseltilmiştir. Batı travmayla sonuçlanmasını
1970'lerin başında Soykırım'ın Almanya şansölyesinin 1970 değerlendirmiştir.
yeniden değerlendirilmesi, yeniden yılında gerçekleştirdiği resmi ziya-
nlatılması ve kötülüğün bir eylemi rette Varşova Gettosu Ayaklanması fikirlerini geliştirip genişletmesine
olarak sembolik bir biçimde yeni- anıtında "diz çökmesi" yol açmıştır. Örneğin Amerikalı
Alexander'ın Social Performance sosyolog Mira Debbs, İtalya' da res-
(2006) adlı kitabında
Valentin Rauer sam Giotto'nun Assisi'deki bazili-
tarafından "eylem halinde bir sem- kada bulunan ikonik fresklerinin
bol" olarak nitelendirilmiştir. 1997 depremi sonucunda yok olma-
Alexander'ın kültürel sosyolojisi, sına verilen tepkiyi tahlil etmiştir.
kendini hızlı bir biçimde en yeni- Bu duvar resimlerine ulusal imge-
likçi ve anlayışlı sosyolojik kuram- lemde öylesine kutsal bir statü atfe-
sal çerçevelerden biri olarak kabul dilmiştir ki bunların kaybına çoğu
ettirir. Sosyal bilimlerdeki daha zaman insan hayatının kaybından
geniş "kültüre yönelme hareketi- daha çok öncelik verilmiştir . Debbs,
nin" bir parçası olarak Alexander'ın sanat eserlerinin belirli bir biçimde
çalışması sosyal düşünürlerin ana- -kutsal ulusal hazineler olarak-
litik odağının yeniden "anlam" anlatılması ve kodlanmasının
konusuna dönmesine katkıda İtalyan halkının çoğunluğunun bu
bulunmuştur. Özellikle Soykırım, kadar güçlü, görünüşte irrasyonel,
demokrasi, sivil toplum ve 11 Eylül kolektif duygusal tepki vermesine
saldırıları gibi çok çeşitli alanlarda nasıl yol açtığını açıklamak için
Willy Brandt'ın 1970'te Varşova Get-
anlamın yaratılması ve muhafaza Alexander'ın görüşlerinden faydala-
tosu Ayaklanması anıtında dizlerinin
ustüne çekmesi, Almanya'nın pişmanlı­ edilmesini anlamak için nır.

ı ı ı nı simgeleyen bir eylemdir ve kolektif Durkheim'ın çalışmasını uyarlayıp


k ı mlikte bir değişimi tetiklemiştir. uygulaması daha çok aydının onun
212 GİRİŞ
Daniel Beli, The Coming of Post-
Kari Marx ve Friedrich Max Weber, Protestan Industrial Society: A Venture in
Engels, Komünist Ahlakı ve Social Forecasting adlı
Manifesto' da işçilerin Kapitalizmin Ruhu üretimin yerini
kitabında
sömürülmesi ve adlı kitabında modern bilgi ve hizmet
yabancılaştırılmasını kapitalist işin dini endüstrilerinin alac_;ğını
açıklar. köklerini açıklar. öngerür.

i
1848
i
1904-05
i
1973
1899 1964 1974

1
Thorstein Veblen, Theory of
l
Robert Blauner, Alienation and
ı
Harry Braverman, Labor and
the Leisure Class: An Freedom: The Factory Worker and Monopoly Capital: The
Economic Study of His Industry adlı kitabında artan Degradation of Work in the
Institutions adlı kitabında otomasyonun sanayi işçilerinin Thventieth Century adlı
gösteriş amaçlı tüketim hissettiği yabancılaşmayı kitabında artan otomasyon
kavramını kullanır. azalttığını ileri sürer. aracılığıyla işçilerin vasıfsız
hale gelmesini açıklar.

osyoloji ilk başta kendisinin tekrara dayalı ve ruhsuz zenginlik ve boş zaman anlamına

S sanayileşmenin toplumda
yarattığı değişikliklere
odaklanmıştır. Modernitenin
doğasının işçileri
yabancılaştırdığını ve işbölümünün
nihai ürünle bağlantı duygusunu
gelmiştir. Maddi zenginliğe yükle-
nen değer, bir kişinin sosyal statü-
sünün ekonomik değer üzerinden
önemli bir boyutu, insanların veya işle gurur duymayı ortadan belirlenmesine yol açmıştır.
çalışma hayatlarının değişen kaldırdığını da fark etmiştir. Daha 19. yüzyılın sonlarına doğru
doğasıdır; kırsal topluluklardaki sonra Max Weber, rasyonelleşme ve sosyolog Thorstein Veblen
tarım ve zanaatlar yerini yeni iş etiğinin insanları bir bütün burjuvazinin gerçek olsun veya
üretim sanayilerinde istihdama olarak topluluğun iyiliği yerine olmasın sosyal statüsünü gösteriş
bırakmıştır. Bu dramatik değişimle belirli bir ekonomik amaç amaçlı tüketim aracılığıyla ortaya
birlikte kapitalizmin gelişmesi en doğrultusunda çalışmaya sevk koyduğuna işaret etmiştir;
azından toplumun bazı üyelerine ettiğine dikkat çekmiştir. harcamalar ihtiyaç duyulan ürünler
zenginlik getirmiştir. Geleneksel komünal değerler ve hizmetler yerine dikkat çekecek
Kar! Marx ve Friedrich Engels, zayıflamış ve onların yerini maddi lüks ürünler ve boş zaman
modern sanayi toplumunda değere yapılan vurgu almıştır. uğraşlarına yönelmiştir. Calin
çalışmanın getirilerini inceleyen ilk Campbell daha sonra 20. yüzyılda
isimler arasındadır. İki toplumsal Tüketim Toplumu "tüketim toplumunun" ortaya
sınıfın ortaya çıktığını tespit İşçi sınıfı için bunun anlamı bir çıkışını 18. yüzyılda rasyonalizm ve
etmişlerdir: varlıklı burjuvazi veya ailenin geçimini sağlamak için sanayileşmeye reaksiyon olarak
orta sınıf ile baskıya uğrayan mücadele etmek ve hiçbir anlamda gelişen Romantizm'e benzetmiştir.
proletarya veya işçi sınıfı . Marx ve doyurucu olmayan bir çalışma Daniel Miller maddi tüketimciliğin
Engels, işçi sınıfının hayatına teslim olmaktır . Büyüyen gelişmesini sosyal kaynaşmanın
sömürülmesinin yanı sıra işin kapitalist orta sınıf için ise bu artan potansiyel bir kaynağı -bir sosyal
iŞ VE TÜKETİMCİLİK 213
Pierre Bourdieu, Colin Campbell, Th e
Distinction : A Social Arlie Hochschild, The Romantic Ethic and the Spi ri t Daniel Miller, Stuff adlı
Critiqu e of the Managed H eart adlı of Modern Consumerism ad lı kitabında maddi
Judgment of Taste adlı k itabında
hizmet kitabındaWeber'i tüketimin kişisel kimlik
kitabında Veblen'in ekonomisinin insani anımsatarak Romantizm ve sosyal
gösteriş amaçlı duyguları ve tüketimcilik kaynaşmanın
tüketim fikrini ticarileştirdiğini ileri arasındaki bağlantıları oluşmasında pozitif bir
yeniden ele alır. sürer. inceler. etken olduğunu savunur.

i
1979
i
1983 1987
i i
2010

1979 1986 2007

J
Michael Burawoy,
Manufacturing Consent adlı
1
Sylvia Walby, Patriarchy at
Work: Patriarchal and
l
Teri Lynn Caraway, Assembling
Women : The Feminization of
Global Manufacturing adlı
kitabında çalışanların tatmin Capitalist Relations in
edici olmayan işlerle başa Employment adlı kitabında kitabında daha fazla kadının
çıkmanın yollarını işyerindeki cinsiyet istihdam edilmeye
eşitsizliklerini vurgular. başlamasının etkilerini incele r.
geliştirmesini inceler.

grupla özdeşleşmenin aracı- olarak rinde daha az kontrole sahip olduğu olarak görülmemesidir; kadınlar her
nörmüştür. ve daha da fazla yabancılaşma zamankinden fazla ücretli olarak
Sanayileşme, 20. yüzyılda hissettiğini savunmuştur. Bu iki istihdam edilir.
dünyaya yayılmaya devam etmiştir görüşün arasında yer alan Michael Post-endüstriyel dünya olarak
ve teknolojik ilerlemeler üretim Burawoy ise işçilerin nihayetinde bilinen duruma geçişin bir etkisi
sanayilerinin yanı sıra tarım ve sıkıcı ve baskıcı işlerin pozitif yön- Arlie Hochschild tarafından
qeleneksel zanaatlarda lerini görerek kendilerini bu işlere tanımlanmıştır. Hizmet endüstrileri
otomasyonun artmasına yol razı olduğunu ileri sürmüştür. üretime kıyasla duygusal olarak
,ıçmış tır. Toplumlar, en azından daha talepkardır ; duyguları o kadar
sa nayileşmiş Batı' da, maddi olarak Post-endüstriyel İş ticarileştirir ki insanlar duygularını
l l ha varlıklı hale gelmiştir ve 1970'lerde Sanayi Devriminin baş­ ev hayatları ve boş zamanlarından
kıtlesel tüketimin hızlı gelişimi langıcından yaklaşık 200 yıl sonra ziyade işleriyle ilişkilendirebilir.
ıv me kazanmıştır ama sosyologlar çalışmanın doğası bir kez daha İstihdamın doğasındaki bu son
otomasyonun işgücü üzerindeki değişmiştir. Daniel Bell mekanik- değişikliklerin sosyal etkileri henüz
l tkileri hakkında uzlaşamamıştır.
1 leşmenin insanları üretim endüstri- tam olarak incelenmemiştir ; hizmet
Robert Blauner, otomasyonun lerinin dışına iteceğini, ağırlıklı ekonomisinde çalışmanın üretime
ı ns an la rı düşünmeyi gerektirmeyen olarak bilgi ve hizmet endüstrile- kıyasla daha ödüllendirici veya
<ıörevlerden kurtaracağını ve rinde istihdam edileceğini tahmin sosyal dayanışmaya daha çok
yab a ncılaşma duygularını azaltaca- etmiştir. Bu tahmin büyük ölçüde, olanak sağlar nitelikte olup
<J mı öngörür. Öte yandan Harry en azından varlıklı dünyada doğru­ olmadığını ya da daha fazla kadının
13raverman işçilerin artık profesyo- lanmı ş tır. 20. yüzyılın ikinci yarı­ istihdam edilmesinin cinsiyet
ııel yetenekler geliştirmesini gerek- sında ortaya çıkan bir başka deği­ eşitsizliğini azaltıp azaltmayacağı
tır me diğini , çalışma hayatları üze- şim , çalışmanın artık erkek işi söylemek için çok erkendir.
, , "ll""l'T'1"1':""' ,, · ııını•·r·ııı:Tf'''"'' . . ı· . , • ı · :ı ı· , . 1
', ' 1 •• , , . '!'' 1 1 ı'', ııı·lıl:·, ' ' ' ' ! ' 1

.1 ı ) ı ; ırı ır

DEÖERLİ ÜRÜNLERİN
GÖSTERİŞ AMAÇLI TÜKETİMİ

CENTİLMENLER İÇİN
SAYGINLIK KAZANMANIN
BİR ARACIDIR
THORSTEIN VEBLEN (1857-1929)
216 THORSTEIN VEBLEN
merikalı ekonomist ve
KISACA
A sosyolog Thorstein
Veblen'in çalışması

''
YAKLAŞIM
ekonomi ve toplum arasındaki
Gösteriş Amaçlı Tüketim
ilişkiye ve farklı sosyal grupların

ÖNEMLİ TARİHLER belirli ürün ve hizmetleri


Sahipliğin kökeninde yer alan
1844 Karı Marx, 1844 Elyaz- tüketmesine odaklanır. Veblen,
aralarında Karl Marx, İngiliz
• güdü öykünmedir.
maları Ekonomi Politik ve Fel-
sosyolog Herbert Spencer ve İngiliz Thorstein Veblen
sefe adlı kitabında kapitalist
doğabilimci Charles Darwin'in de
toplumda sınıf yapısını tartışır.

''
bulunduğu birçok önemli
1859 Charles Darwin, Doğal kuramcının görüşlerinden
Seçilim Yoluyla Türlerin Kökeni yararlanır. Veblen'in kapitalist
Üzerine adlı kitabında evrim toplum ve bunun yarattığı tüketici
kuramını açıklar. davranış türleri hakkındaki
görüşleri en ünlü çalışması olan gibi kesimleri de kapsar. Sanayi
1979 Pierre Bourdieu, Veb-
Aylak Sınıfın Teorisi (Kurumların sınıfı , nüfusun büyük bir bölümünü
len'in gösteriş amaçlı tüketim
İktisadi İncelemesi) (1899) adlı oluşturur ; zanaat ve makine işi gibi
kuramını Distinction adlı kita-
kitabında ortaya konur. üretken işçilikle meşguldür. Buna
bında yeniden işler.
karşın aylak sınıf sayısal olarak çok
1992- 2005 Amerikalı sosyo- Kapitalizm ve Sınıf daha az olmasına rağmen sosyal ve
log Richard A. Peterson'ın ça- Veblen, geleneksel toplumdan ekonomik olarak ayrıcalıklıdır;
lışmaları, züppeliğin artık orta modern topluma geçişi teknik bilgi sanayi sınıfının emeğinden
sınıfın tüketim pratiklerinde ve endüstriyel üretim yöntemlerinin yararlanan parazit gruptur. Veblen'e
belirleyici bir faktör olmadığını gelişmesinin tetiklediğini düşünür. göre bu avcı aylak sınıfın üyeleri
ileri sürer. Marx gibi Veblen de kapitalist toplumun genel iyiliğine gerçek bir
toplumun iki rakip sosyal sınıf katkıda bulunan hiçbir şey
2011'den itibaren Veblen'in grubuna bölündüğünü ileri sürer: üretmez. Sahip oldukları zenginlik
gösteriş amaçlı tüketim kavra- İşçilerden oluşan sanayi sınıfı ve ve ayrıcalık, sadece kişisel
mı irrasyonellik ve tüketim maddi veya ticari sınıf olarak da refahlarını artırmak amacıyla
davranışı hakkındaki ekono- geçen aylak sınıf. Kendi fabrikasına manipüle etmelerinden ve
işçileri
mik görüşleri etkiler. ve işyerlerine sahip olan bu sınıf rekabeti kızıştırmalarından
siyasetçiler, yöneticiler, hukukçular kaynaklanır.

Sanayi sınıfı tüketim ürünleri üretir,


Kapitalist toplum iki sınıfa bölünür. aylak sınıf ise endüstri sınıfının yarattığı
kardan çalar.

DeOerU flrilnlerln gösterlf amaçh Aylak sınıfın üyeleri kendi zen ginlik, güç ve
tüketimi aylak çentllmeler için statülerini göstermek için zorunlu olmayan
saygınlık kazanmanın bir
lüks ürünler satın alır.
yoludur.
iŞ VE TÜKETiMCiLiK 217
Ayrıca bkz.: Kari Marx 28- 31 • Charles Wright Milis 46-49 • Pierre Bourdieu 76- 79 • Anthony Giddens 148-49 •
Herbert Marcuse 182-87 • Colin Campbell 234- 35 • Herbert Spencer 334

Daha da kötüsü ayrıcalıklı sınıf, Yüksek statüye işaret eden lüks ürünler veya
sanayiyi ve genel olarak toplumu "Veblen ürünleri" kavramı , 1970'lerde ekonomi
kasıtlı olarak kötü yöneterek olumlu kuramında ortaya çıkmıştır. Geleneksel eğilimlerin
aksine, bu ürünler ne kadar pahalı olursa o kadar çok
yönde toplumsal ilerlemeyi ısrarla
arzu edilir.
engeller.

Sosyal Takdir
Veblen'in "gösteriş amaçlı tüketim" j::
kavramı, ekonomi ve sosyoloji cc
ku ramına yaptığı en ünlü
:::u..
katkısıdır. Darwin'in tüm yaşamın z
:::::>
türlerin (insan toplulukları söz z
:::::>
konusu olduğunda bireylerin ait a:
:::::>
olduğu grupların) ilerlemek en
:ııı:
a macıyla kaynaklar üzerindeki :::::>
.....
süregelen mücadelesini temsil
e ttiği görüşünden hareketle, Veblen
kapitalizmde insan davranışının
büyük ölçüde sosyal takdir, statü ve
qüç mücadelesi tarafından LÜKS ÜRÜN ARZUSU
beli rlendiğini savunur. Bu en çok
tüketim ve boş zaman modelleriyle
ı lışk ili olarak açığa çıkar. zamanlarının büyük bir kısmını ne emeğinin) ve zamanın boşa
Gösteriş amaçlı tüketim, bir ekonomik ne de sosyal olarak harcanmasıdır. Bu israf kültürünün
kiş inin kendi ekonomik ve maddi üretken olan etkinliklere harcar. bariz bir örneği, petrol ve mineraller
zenginliğini toplumun diğer Çok basit anlamda aylaklık işin gibi doğa l kaynakların lüks ürünler
uyelerine sergilemek için aslında yokluğunu ima eder. Ekonomik ve de metaların üretiminde
ı hLiyaç duyulmayan lüks ürünlerin ihtiyaçtan yeterince uzak olan kullanılması; bunların artan karbon
::ntın alınması ve tüketilmesine (çalışması gerekmeyen) bu
ı~ ret eder. Dostlarının ve ayrıcalıklı sınıfın üyeleri için
müş terilerinin eğlenebilmesi için zamanın üretken olmayan bir
pahalı bir yat satın alan modern biçimde değerlendirilmesi de
ı~adamı bunun bir örneğidir. sosyal prestij ve sınıf konumlarını
1:; damı için önemli olan yatın ilerletmek için kullanılabilir.
lrıyda değeri (etkili bir ulaşım aracı Egzotik yabancı ülkelere tatile
olup olmadığı) önemli değildir; gitmek ve başka ülkeler hakkında
yatın değeri, bununla hem bilgi edinmek Veblen'e göre
lıny ranlık hem de saygı gösteriş amaçlı aylaklığın klasik
ııy ndırmayı bekleyen işadamının örnekleridir.
::nhip olduğu zenginliğin çok Gereksiz israf, gösteriş amaçlı
ı ıösterişli bir işareti olmasından aylaklık ve tüketimin kaçınılmaz
ııclir. sonucudur. Gösteriş amaçlı israf,
gösteriş amaçlı tüketim ve
Aylaklık ve İsraf aylaklığın birleşiminden doğar. Bu
Yabancı ülkelere seyahat etmek,
( :os teriş amaçlı aylaklık da iki etkinliğin açık sonucu, sosyal diller öğrenmek ve başka kültürler
Vnblen'in gösteriş amaçlı tüketim olarak değerli kaynakların (tüketim hakkında bilgi edinmek 18. ve 19.
I« ıvramıyla yakından bağlantılı bir ürünlerinin ve hizmetlerin üretimi yüzyıllarda varlıklı Avrupalılar için
knvramdır : Aylak sınıfın üyeleri için gerekli hammadde ve insan güçlü statü sembolleri olmuştur.
218 THORSTEIN VEBLEN

salınımlarına ve iklim değişikliğine çalışmasıdır. Bu, toplumdaki sosyal Bazı orta sınıf semtlerinin tıpatıp
yol açmasıdır. olarak en güçlü ve egemen benzer yaşam tarzı, statü ve prestij
Veblen'in gösteriş amaçlı gruplarla bağlantılarını ortaya kazanmak için semt sakinlerinin
tüketim pratiklerine öykünme
tüketim ile aylaklık kavramları, avcı koyma çabasıdır.
baskısından kaynaklanır.
ve parazit aylak sınıfın eylemlerine, Maddi öykünmenin temelinde
yaşam tarzına karşı güçlü bir sahiplik fikri vardır: Bireylerin
ahlaki duruş içerdiği için doğrudan maddi ihtiyaçları öykünme süreci, nüfus genelinde
"politiktir." karşılandıktan sonra tüketim daha da fazla israf üretmesi
ürünleri sosyal sınıf statüsünün ve yetmezmiş gibi sosyal saygı veya
Maddi Öykünme belli bir sosyal grubun kimliği ve prestij birikimini de garanti etmez.
Aylak sınıfın yaşam tarzının yaşam tarzına yakınlığın Veblen, gösterişli arabalar veya
gerektirdiği israf bir tarafa, bu göstergesi oldukları için satın tasarımcı imzalı kıyafetler satın
etkinliklerin bir diğer negatif alınır. Kapitalist toplumda sosyal almak gibi gösteriş amaçlı tüketim
sonucu Veblen'in maddi öykünme sınıf grupları hiyerarşik olarak eylemleri gerçekleştiren insanları
kavramında ifadesini bulur. Bu katmanlaşır. Her sınıf grubuna tarif etmek için "sonradan görme"
kavram, daha alt sosyal sınıf belirli bir sosyal statü verilir. veya yeni zengin terimini kullanır.
gruplarından bireylerin Mülkiyet, güç , statü ve egemenlik Zenginlik veya statüsü daha önceki
kendilerinden sosyal olarak "üstün" birbiriyle iç içe geçer ve statü kuşaklardan gelenler -kendilerinin
kişilerin -aylak sınıfın üyelerinin- mücadelesi esasen ekonomik daha abartısız veya daha incelikli
tüketim pratiklerini bilinçli veya zenginlik ve maddi saygınlık zevklere sahip oldukları
bilinçdışı bir biçimde taklit etmeye gösterileri üzerine kurulur. Veblen düşüncesiyle- yeni zenginleri
insanların kendilerini ve sahip küçümseyebilir. Bunun neticesinde
oldukları şeyleri sürekli yeni zenginler öykündükleri
çevrelerindekilerle karşılaştırdığını egemen sosyal gruplardan daha da

''
ileri sürer. Bu fenomen çok gerçek yabancılaşabilir. Gösteriş amaçlı
ve olumsuz nitelikte birçok tüketim ürünleri satın almak,
istenmeyen sonuca yol açar. sosyal prestij getirebilir ama
Veblen'e göre bireyler ve tüm tüketicilerin kendi mali
Zengin artık özünde itibarlıdır gruplar birbiriyle "kırıcı" veya kaynaklarını aşar göründüğü ve
ve sahibine onur verir. haksız karşılaştırmanın baskılarına çoğu zaman aştığı durumlarda bu
Thorstein Veblen maruz kalır. Kapitalizm gittikçe etkiyi sağlamaz .
rekabetçi hale geldikçe kırıcı
karşılaştırma süreci yaygınlaşır. Veblen'in Mirası

''
İnsanları değerlendirmenin baskın Veblen'in tüketimin gösteriş amaçlı
şekli, "onlarıservet veya değer doğası hakkındaki görüşleri ,
bakımından derecelendirip sosyolojik tahlilin gelişiminde etkili
sıralamaktır." Fakat maddi olmuştur ve eşit ölçüde itiraz ve
İŞ VE TÜKETİMCİLİK 219
tartışmaya konu olmaya devam eklektik bir karışımını tüketerek

••
eder. prestij toplayan orta sınıfın eğitimli
Örneğin Fransız kuramcı Pierre kesimi için kullanır. Peterson'a göre
Bourdieu'nün çalışması, Veblen'in sosyal prestij artık sadece lüks
maddi öykünme ve gösteriş amaçlı ürünlerin gösteriş amaçlı
Bireyler ... maddi duruş
tüketim kavramlarından faydalanır. tüketiminden değil, retrograde
bakımından kusursuz olmak
Bu kavramları kendi kuramsal kıyafetler, beyzbol şapkaları, Dr.
modeline uygun hale getiren
ve ... çevresindekilerin saygı Martens botlar gibi özellikle lüks
Bourdieu , bireyler ve sosyal sınıf ve kıskançlığını kazanmak olmayan öğelerin "bilinçli" ve
gruplarının sosyal olarak ayırt edici
ister. "ironik" tüketiminden gelir.
ürünler ve de hizmetlerin belirli Thorstein Veblen Görüşlerinin eleştirilmesine ve

''
türlerini tüketmek aracılığıyla değiştirilmesine rağmen Veblen'in
kendilerini diğerlerinden Aylak Sınıfın Teorisi adlı kitabı
ayırmasını ve sürekli rekabet kapitalist toplumlardaki tüketici
tmesini detaylı bir biçimde harcamalarının ve daha genel
aç ıklar. tüketim modellerinin istenen ve de
İngiltere doğumlu sosyolog aristokrat aylak sınıfın bulunmadığı istenmeyen sosyal sonuçlarının
Colin Campbell ise Veblen'in anlamına geldiğini savunmuştur. ayrıntılı bir incelemesini sunarak
ça lışması aşırı indirgeyici bulur. Savage'a göre bu aynı zamanda ekonomistler ve sosyologlar için
Veblen'in tüketim ürünlerini beğenileri ve tüketim pratikleri önemli bir kaynak olmayı sürdürür.
edinmenin insanların satın diğer sosyal grupların tümü
nldı kları ürünler ve yaptıkları tarafından öykünülen net bir
nktivitiler aracılığıyla öz-kimlik ve biçimde tanımlanabilir bir sosyal
değer duygusu inşa etmesinde grup olmadığı anlamına da gelir.
v zgeçilmez ve pozitif bir rol Bu fikri daha da geliştiren
oyn adığını göremediğini ileri sürer. Amerikalı sosyolog Richard
Daha yakın tarihlerde Peterson, yeni ortaya çıkan bir
:;osyologlar sosyal olarak ayrı bir sosyal gruba işaret etmek için
ııylak sınıfın gerçekten var olup "kültürel hepçil" kavramını ortaya
olmadığını tartışmıştır. Örneğin atmıştır. Bu kavramı yeni medya
1ngiliz sosyolog Mike Savage, endüstrileri ve reklamcılıkta
ı ııodern sınıf ilişkilerinin değişen çalışan ile yüksek ve düşük
< l ı namiklerinin modern dünyada seviyede tüketim ürünlerinin

Thorstein Veblen şüpheciliği, sıradışı davranışları şöhretli cinsel hayatı nedeniyle


ve iddiaya göre monoton öğrenme atılmıştır. Bu, 1911'de eşinden
Thorstein Veblen, Norveç tarzıyla birleşince iş bulmakta boşanmasıyla sonuçlanmıştır.
göçmeni bir ailenin çocuğu zorlanmasına yol açmıştır. Sonuç California'ya taşınarak geri
olarak ABD'nin Wisconsin olarak 1884'ten 1891'e kadar kalan yıllarını bunalımlı bir
kentinde dünyaya gelmiştir. ailesinin maddi yardımlarıyla geçi- yanlızlık içinde geçirmiştir.
1880 yılında Johns Hopkins mini sürdürmüştür.
Üniversitesinde ekonomi bölü- 1892'de, Chicago Üniversitesin- Önemli eserleri
münden mezun olmuştur; dört de görev yapmaya başlayan eski
yıl sonra Yale Üniversitesinde danışmanı J. Laurence Laughlin 1899 Aylak Sınıfın Teorisi
doktorasını tamamlamıştır. onu da öğretim asistanı olarak (Kurumların İktisadi İncelemesi)
Veblen'in kurumsal akademi yanında götürmüştür. Veblen, 1904 Ticari İşletmenin Kuramı
dü nyasıyla ilişkisi problemli Aylak Sınıfın Teorisi adlı kitabını 1914 Ustalık İçgüdüsü ve
olmuştur. 19. yüzyılın sonların­ buradayken yazıp yayımlamıştır. Sanayinin Durumu
da birçok üniversite kiliselerle Kısa bir süre sonra Chicago
güçlü bağlantılar kurmuştur ve Üniversitesinden ve daha sonra
Veblen'in din hakkındaki Stanford Üniversitesinden kötü
220
KISACA

PÜRİTEN, BİR
YAKLAŞIM
Protestan İş Ahlakı
ÖNEMLİ TARİHLER

ÇAÖRIYA U~ARAt<
1517 Alman· teolog Martin
Luther, Protestan Reformu için
bir katalizör olan Endüljanslann
Kudreti ve Yararı~a Dair 95 Tez
metnini yayımlar.

Ç~LIŞMAYI iSTER; 1840'lardan itibaren Karl


Marx kapitalizmin ortaya
çıkışını anlamak için dini veya

BiZ BUNU YAPMAYA kültürel etkenler yerine


ekonomiye odaklanır.
1882 "Tanrı'nın öldüğünü"

ZORLANIYORUZ
ilan eden Alman filozof
Friedrich Nietzsche tarafından
Hristiyanlığa saldıran bir

MAX WEBER (1864-1920) dünya görüşü ortaya konur.


1920 Max Weber'in Dinin
Sosyolojisi adlı kitabı
yayımlanır ve din hakkındaki
sosyolojik kuramlar üzerinde
önemli bir etki yaratır.

osyolojinin kurucu

S babalarından biri olan Max


Weber, kapitalizmin ortaya
çıkışı hakkında bu disiplinin diğer
iki geleneksel kurucusunun - Kari
Marx ve Emile Durkheim-
çalışmalarında ortaya konandan
çok farklı bir değerlendirme sunar.
Weber en çok takdir edilen
çalışması olan Protestan Ahlakı ve
Kapitalizmin Ruhu (1904- 05) adlı
kitabında , dini görüş, inanç ve
değerlerin - özellikle
Protestanlığın- modem
kapitalizmin ortaya çıkışında
oynadığı rolü tahlil eder.
Weber 'e göre kapitalist
toplumun tanımlayıcı özelliği,
modem ekonomiyi ve zenginlik ve
iŞ VE TÜKETİMCİLİK 221
Ayrıca bkz.: Emile Durkheim 34-37 • Zygmunt Bauman 136- 43 • Jeffrey Alexander 204- 09 •Calin Campbell 234- 35 •
Kari Marx 254-59 •Bryan Wilson 278-79

kar arayışını yönlendiren "iş ahlakı " Tarihsel olarak kapitalizme özgü etmek için kullanır . Weber,
veya "kapitalizmin ruhu" dur. "İş olan şey kar arayışının kendi içinde kapitalizmin kalbindeki " iş
ahlak ı" rasyonellik, bir hedef haline gelmesidir. 2013 ahlakını" canlandıran bu idealin -
hesaplanabilirlik, bireysel yılında 22,6 milyar dolar vergi bitmez bilmez kar arayışı ve
cız- düzenleme ve kazanç değerleri öncesi kar elde eden çok uluslu zenginlik uğruna zenginlik-
tızeri ne kuruludur. bankacılık grubu HSBC bunun nereden geldiğini sorgulamıştır .
modern bir örneğidir. Bu kar Weber, bu soruyu yanıtlamak
Kar Arayışı firmanın tüm çalışanları arasında için sosyal dayanışma veya
Weber'in kültürel faktörlerin bölüşülse, çalışmayı bırakıp maddi teknolojideki değişiklikler yerine
oynad ığı role odaklanması kısmen olarak konforlu yaşamlar tüm insan toplumlarındaki en eski
Marx 'ın kapitalizmin doğuşunun sürebilirler. Fakat HSBC gibi özelliklerden biri olan dine
c loğal ve kaçınılmaz bir spreç firmalar karı şirkete yeniden bakmamız gerektiğine inanmıştır .
olduğu görüşünü dengelemeyi yatırım yapmak, verimliliğini Zamanda geriye bakarak
ı ı rnaçlamıştır. Weber insan artırmak ve daha fazla kar elde Roma Katolik
Protestanlığın
l.ıırihinin toplumun izleyeceği yolu
1ıc lirleyen temel, değiştirilemez
"y salar" tarafından yönlendirildiği
ı ıörüş ünü reddetmiştir.
Ürünler ve hizmetlerin
ı loğerinden fazlasına alınıp
1H1 Lılması Weber'e göre kapitalizme
ı ızgü değildir. İnsanlar tarih
1>oy unca kar elde etmek için
1>1 rbirleriyle ticaret yapmıştır .
Amerikan perakende devi Wal-
ı ı ı. ırt' ın elde ettiği büyük kar, personele
ı ıc ırc daha iyi ücretlerin ödenmesine ye-
ı ı ıc 1 n yönlendirilmelidir. Şirket 2014 yı­
lı ııcla düşük ücretli işçi çalıştıran bir iş­
vı ıı n olarak inceleme altına alınmıştır .
222 MAX WEBER
Kilisesinin açığa çıkan yozlaşma, ve Luther'e göre "çağrı "
kişidir.
başarısızlığına bir reaksiyon olarak kavramınınözünde hayatını
geliştiği 16. yüzyıl Avrupa 's ında kazanmak ve dini görevin bir ve
gerçekleşen dini gelişmeleri aynı şey olduğu inancı vardır.
incelemiştir. Yeni ortaya çıkan Luther'in görüşleri sonraki yirmi
Protestanlık Tanrı ve kulları yıl gündemde kalmış ve belki de
arasındaki ilişkiler ve de bunları tüm reformcuların en etkilisi olan
belirleyen ahlak hakkında çok farklı John Calvin (1509-1564) tarafından
bir vizyon sunmuştur. önemli açılardan geliştirilmiştir.
Fakat Calvin'in formüle ettiği diğer
Protestan "Çağn" bakımlardan tutarlı olan ahlak
Weber, özellikle yeni Protestan sisteminde önemli bir tutarsızlık
ahlak sistemine yapılan "çağrının" veya çelişki mevcuttur: Tanrı her
önemini tespit etmiştir. Bu, şeyi görüyor ve biliyorsa, bireyler
Tanrı'nın insanları bu dünyada olarak yazgımız önceden belirlenir;
görmek istediği konumun ne çünkü Tanrı dünyayı ve onun
olduğuna ilişkin bir çağrıdır. Roma üzerindeki herkesi yaratmıştır.
Katolik Kilisesi insanları olağan Calvin'in yaklaşımı "seçme"
işlerin dünyasından (örneğin kavramı olarak anılır. Tanrı hayatla- Kalvinist kilise estetiği yalınlığı
günlük hayat ve çalışma) elini rımızı nasıl yaşamaya yazgılı oldu- vurgular. Protestanlık genellikle
ayağını çekmeye teşvik ederken, ğumuzu bildiği için kimlerin Katoliklikle ilişkilendirilen gösteriş ve
ruhunu kurtarmak için seçtiğini ve süslemeye tezat teşkil edecek biçimde
Protestanlık takipçilerinden
sadelik ve tutuma odaklanır.
dünyevi görev ve sorumluluklarını kimlerin ruhunun lanetleneceğini
yerini getirmelerini talep etmiştir. de bilir. Fakat Protestanların prob-
Weber, dini ideallerdeki bu lemi, hangi kategoriye -kurtarılan­ kurtarılmaya yazgılı olduğunu
farklılığa dikkat çekerken Alman lar mı yoksa lanetlenenler mi- ait ortaya koyan belirli ayırt edici işa­
teolog Martin Luther'i (1483-1546) olduklarını önceden bilmenin hiçbir retler bulunduğuna kendilerini ve
Protestan teolojinin gelişiminde yolunun olmamasıdır. Weber'e göre birbirlerini ikna etmiştir.
vazgeçilmez bir figür olarak bunu bilmemek "kurtulma anksiye-
tanımlamıştır. Luther, seküler tesini" doğurmuş ve Protestanlığın Sosyal Fayda
hayatın görevlerini yerine takipçileri arasında psikolojik deh- Protestanlar, kurtarılıp
getirmenin de Tanrı'ya duyulan şete yol açmıştır. Protestanlar bu kurtarılmayacaklarını söylemenin
hürmeti gösterdiğini ileri süren ilk rahatsızlığı gidermek için kimlerin en açık yolunun bu dünyada
özellikle ekonomik ilişkilerde
başarıya ulaşmak olduğunu
Modernite ve Soykırım
düşünmüştür. Başarıya ulaşmak

Weber'e göre Protestan iş gören geleneksel bakışın aksine, için de ekonomik ilişkilerde
ahlakını tanımlayan hesaplana- Bauman bunu son derece tasarruf, kendi kendini izleme ve
bilirlik, rasyonalite ve kendine rasyonelleştirilmiş bir eylem kendini kontrol etmeye dönük
hakim olma değerlerinin yayıl­ olarak görür. Modernitenin mutlak ihtiyacı vurgulayan belirli
ması, modernitenin gelişmesin­ rasyonelliği Soykırımı mümkün bir iş ahlakının -tarihsel olarak
de de merkezidir. kılmakla kalmaz aynı zamanda yeni ve benzersiz Protestan
Alman-Polonyalı sosyolog onun için gerekli bir koşuldur ; ahlakının- şart olduğuna
Zygmunt Bauman, bu ahlakın çünkü imha bürokratik, organize inanmışlardır. Weber buna
değer temelinin Nazilerin çizgilerde gerçekleştirilmiştir. "kapitalizmin ruhu" adını vermiştir.
gerçekleştirdiği soykırımın nasıl Bauman, Soykırımın faillerinin Bu ruhun bir başka yönü,
yaşanabildiğini de açıklayacağı­ sergilediği yüksek rasyonellik ve
ekonomik eylem alanında gittikçe
nı savunur. Soykırımın irrasyo- öz-disiplinin Protestan Avrupa
nelliğin ve modern öncesi, ilkel genelindeki dini kültür ve daha çok rasyonelleşme, kontrol ve
hesaplanabilirliğe yönelmektir.
düşünme ve davranış biçimleri- değerlerle ayrılmaz bir biçimde
ne geri dönüşün zaferi olarak bağlantılı olduğunu ileri sürer. Ekonomik olarak zenginleşmek,
kişinin "çağrı" kavramına
İŞ VE TÜKETİMCİLİK 223
bağlılığını kendine ve başkalarına Weber'in Protestan ahlak
göstermesidir: Bireyler ne kadar kuramı, Almanca ilk baskısından
çok çalışır, tutumlu davranır ve 100 yılı aşkın bir süre sonra çağdaş

''
kendini kontrol ederse onlara sosyolog ve tarihçiler arasında
sunulacak ekonomik ödüller de o haraketli tartışmalara konu olmayı
Dünyevi görevlerin yerine
kadar büyük olacaktır ve sürdürür. Örneğin İtalyan sosyolog
biriktirdikleri zenginlik, dini Luciano Pellicani, kapitalizmin
getirilmesi ... Tanrı'nın kabul
edebileceği şekilde yaşamanın
s aflıklarının ve kurtuluş vaadinin ruhunun Weber'in söylediği
kanıtı olarak anlaşılacaktır. tarihten çok daha önce doğduğunu tek yoludur.
Protestan ahlakının tersi ise ve ortaçağ toplumunda halihazırda MaxWeber

''
işten uzaklaşmak, aylaklık ve mevcut olduğunu ileri sürmüştür.
tembellik günahlarını işlemek ve Weber'i savunan İngiliz tarihçi
mali olarak zenginleşmeyi Guy Oakes, ortaçağ kapitalizminin
baş aramamaktır. Kalvinizm'in savunduğu ölçülü,
dünyevi görev duygusundan ziyade
Sekülerleşme hırsla beslendiğine işaret eder. Modern Consumerism (1987) adlı
Sanayi Devriminden itibaren resmi Bununla birlikte sanayi kitabında Avrupa ve ABD' de
dinin sürekli gerilemesi kapitalizminin ilk olarak Hollanda, tüketim kültürünün ortaya çıkışını
(sekülerleşme) ile birlikte Britanya ve Almanya gibi açıklamak için Weber'in kuramını
"kapitalizmin ruhuna" dayanak Avrupa'nın Protestan ülkelerinde kullanır. Weber'in görüşlerinin bu
o lu şturan Protestan ahlakı da ortaya çıkması Weber'in uzantıları, kapitalizmin
zay ıflamıştır. Weber ilk Protestanlık ve kapitalizmin yükselişinin dini temelli
P rotestanların " çağrıya uyarak gelişmesi için gerekli girişimci açıklamasının sosyolojik düşünce
çalı ş mak istediğini" ama artık dürtü arasında kurduğu bağlantıyı üzerinde güçlü bir etkiye sahip
"ça lı şmaya zorlandıkları için doğrular. Colin Campbell de The olmaya devam ettiğini gösterir.
ça lı ş tığını" ileri sürerken, Romantic Ethic and the Spirit of
kapitalizmin temel aldığı
ça lışkanlık, öz-kontrol ve öz-disiplin
c1 ğerlerinin varlığını sürdürmesine
ve sosyal olarak değerli olmasına
karş ın bunların dini kökenlerinin
mLı k kaybolduğunu anlatır.
Reform Protestanlığının ve özel-
1ı kle de John Calvin'in öğretilerinin
cır Laya koyduğu iş ahlakıyla kapita-
lı zmin ruhu arasında güçlü bir bağ
old uğ unu düşünen Weber büyük bir
t.ıırih sel ironiye dikkat çeker.
l'ıotes tan Reform Hareketi,
'I', nrı 'nın mesajının Roma Katolik
K ti is esinin yozlaştırıcı etkilerinden
, ı ı ınd ırılmasını amaçlamıştır.
Neredeyse 500 yıl sonra resmi din
<>nemli bir çöküşe uğramıştır.
'l'anrı' nın sözünü kurtarma çabası
<ıla rak başlayan şey, kapitalizmin
yny ılması için gerekli iş ahlakını
<loğ urmuştur. Kapitalizm geliştikçe
<in resmi dinin eylemlerimizi etki-
lome gücü büyük ölçüde azalmıştır.
224

TEKNOLOJİ DE TIPKI
SANAT GİBİ İNSANIN
HAYAL GÜCÜNÜN ÜSTÜN
BİR UYGULAMASIDIR
DANIEL BELL (1919-2011)

KISACA Post-endüstriyel toplum bilimsel ve kuramsal bilginin


yaygınlaşmasıyla karakterize olur.
YAKLAŞIM
Post-endüstriyalizm
ÖNEMLİ TARİHLER
1850'ler- 80'ler Karı Marx
burjuvazinin veya kapitalist Bilimsel ilerleme,
Üniversiteler ve
teknolojik Teknokratlar
sistemin sosyal gücünün en- endüstri tabanh
geli ş melere ve teknik becerileri ve
düstriyel makinelerin sahipli- araştrrma , yenilik
hizmet uzman bilgileri
ğinden kaynakland1ğın1 ileri ve sosyal
endüstrilerinin sayesinde güç
değişimin
sürer. ortaya ç1klşına yol kazamr.
anahtarlandu.
açar.
1904- 05 Max Weber'in Pro-
testan Ahlakı ve Kapitalizmin
Ruhu adh kitab1 modem kültü-
rün artan rasyonel doğasına i-
şaret eder. Teknolojideki ilerlemeler toplumun yaratıc1 ve öngörülemez
yeni yönlere sevk eder.
1970'ler Önde gelen Amerika-
h sosyolog Talcott Parsons,
modem sanayi toplumunun
değerlerini ve ilerlemesini sa-
960'lar ve 1970'lerde Batı kapsamlı kent gelişimini bizzat
vunur.
1970-72 Daniel Bell intemetin
ortaya ç1k1şın1 ve ev bilgisa-
1 Avrupa ve ABD' de toplumun
ekonomik temelinde önemli
değişiklikler gerçekleşmiştir.
deneyimlemiştir.
Bell, burjuvazi ve kapitalist
sınıfın üretim araçlarına - nüfus
yarlarının önemini öngörür. Siyaset gazetecisi ve sosyolog tarafından tüketilen ürünleri üreten
Daniel Bel!, Sanayi Sonrası fabrikalar ve makinelere- sahip
1990'lardan itibaren Toplumun Gelişi (1973) adlı etkili olduğu için sanayi toplumundaki
Post-endüstriyalizm kavram1 kitabında bu değişikliklere işaret en güçlü sosyal grup olduğu
küreselleşme uzmam Ulrich etmek için "post-endüstriyalizm" noktasında Karı Marx'la
Beck ve Manuel Castells'in ku- kavramım geliştirmiştir . New York hemfikirdir. Fakat Bell'in post-
ramlarına dayanak teşkil eder. ve Chicago' da yaşayan Bel! bu endüstriyel toplumunda en k1ymetli
dönemde gerçekleşen h1zlı ve sosyal "kaynak" bilimsel ve
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
İŞ VE TÜKETİMCİLİK 225
Ayrıcabkz.: Kari Marx 28-31 • Manuel Castells 152-55 • Ulrich Beck 156- 61 •
Max Weber 220- 223

kuramsal bilgidir ve bunları kontrol endüstrilerinde çalıştıkça ve bu


edenler güce sahip olur. endüstrilere yöneldikçe vasıfsız ve
Bell, bilimsel ilerleme ve de yarı vasıflı işçilerin sayısı azalır.
teknolojideki gelişmeler insan Bell, bu hizmet endüstrilerini
topluluklarına nüfuz ettikçe ve enformasyon ve bilginin
onları geleceğe taşıdıkça sosyal uygulanmasını yönetmeye ve
değişimin benzeri görülmemiş bir yönlendirmeye adanmış etkinlik
hızla gerçekleştiğini de ileri sürer. alanları olarak görür.
Bu nedenle post-endüstriyel çağ, Post-endüstriyel toplumun bir
toplum tarihinde bilim ve diğer önemli boyutu, Bell'e göre,
teknolojideki ilerlemelerin insanın " teknokratların" veya teknik DanielBell
hayal gücü kadar benzersiz ve bilgileri ve yetenekleri aracılığıyla
s ınırs ız olduğu bir dönemdir. problemleri mantıksal olarak Etkili sosyal düşünür, yazar ve
çözmek için yetkilerini sosyolog Daniel Beli, 1919 yı­
lında ABD'de New York City,
Post-Endüstriyel Toplum kullananların gücündeki artıştır.
Manhattan'da dünyaya gel-
Bell 'e göre post-endüstriyel toplum Teknokratların sosyal gücü, yeni
miştir. Anne babası Doğu Av-
birbiriyle bağlantılı üç bakımdan bilimsel fikirleri öngörme ve rupa'dan gelmiş Yahudi göç-
.'anayi toplumundan farklıdır: İlk yönlendirme yeteneklerine göre menlerdir. Babası, Beli daha
olarak tüketim ürünlerinin belirlenir. birkaç aylıkken ölmüştür; deli-
üretilmesi "kuramsal" bilginin Bell, teknolojinin hayal gücünü kanlılık yıllarında soyadı Bolo-
çoğalması ve ilerlemesinin ve deneyi teşvik ettiğine, bunu tsky' den Bell'e değişmiştir.
uerisinde kalır ; ikinci olarak yaparken dünya hakkında yeni 1938 yılında New York'taki
üniversiteler ve endüstri tabanlı düşünme biçimlerinin kapılarını City Collegeda lisansını ta-
ı nisiyatifler daha sıkı ve nüfuz edici araladığına inanır. Yunanca techne mamlamıştır. Yirmi yılı a ş kın

ı lişkiler kurdukça bilim ve sözcüğünün "sanat" anlamına bir süre siyasi gazeteci olarak
t. knolojideki gelişmeler gittikçe iç geldiğine dikkat çeker. Bell sanat çalışmıştır. The New Leader

ıçe girer; son olarak nüfusun büyük ve teknolojinin ayrı alanlar olarak dergisinin yardımcı editörü ve
lıir kısm ı genişleyen hizmet görülmemesi gerektiğini düşünür : Fortune dergisinin editörü ola-
rak, sosyal sorunlar üzerine
Teknoloji "kültür ve sosyal yapı
birçok yazı yazmıştır. 1959'da
arasında köprü kuran ve süreç
Modern kentler artık üretim için siyasi gazeteciliğe yaptığı kat-
ı ı< rekli fabrikaların egemenliğinde
içinde ikisini de yeniden kıların bir sonucu olarak Co-
ı l oğ ildir. Hizmet endüstrilerinin şekillendiren bir sanat formudur."
lumbia Üniversitesinde sosyo-
ı ıost-endüstriyel dünyasında fütürist loji profesörü olarak atanmış­
ı n ı mari kendine zemin bulur. tır. Aynı üniversitede doktora
unvanı almıştır ama doktora
tezini tamamlayamamıştır.
1969'dan 1990'a kadar Har-
vard Üniversitesinde sosyoloji
profesörlüğü yapmıştır.

Önemli eserleri

1969 İdeolojinin Sonu


1973 Sanayi Sonrası Toplumun
Gelişi
1976 Kapitalizmin Kültürel
Çelişkisi
MAKİNELER
PEL.İŞTİKÇE
iŞÇiLER DAHA AZ

HALE GELİR
HARRY BRAVERMAN (1920-1976)
228 HARRY BRAVERMAN
KISACA
YAKLAŞIM
Vasıfsızlaşma

ÖNEMLİ TARİHLER
1911 Amerikalı makine mühen-
disi Frederick Winslow Taylar,
The Scientific Principles of Mana-
gement adlı kitabını yayımlar.
"Bilimsel" işbölümü rasyonelleşme ,
hes aplanabilirlik ve kontrolü vurgular.
1950'ler Karl Marx'ın yabancılaş­
ma konulu yazılarının İngilizceye
çevrilmesi İngilizce konuşulan ül-
kelerde sosyoloji alanında yeniden
gündeme gelmesini sağlar.
Vasıflı fabrika ve ofis çalışanları artan otomasyon ve idari
1958 Amerikalı düşünür James kontrol tarafından yabancılaştırılır.
R. Bright, otomasyon ve vasıfsız­
laşma arasındaki bağlantılara
dikkat çeken Automation and
Management adlı kitabını yayım­
lar.
İşçilerin genel vasıf seviyeleri düştüğü için artan eğitim ,
1960'lar Makineleşme, ABD' de
ustalık ve eğitim iddialarının boş olduğu ortaya çıkar.
vasıfsız ve yarı vasıflı işçiler ara-
sında yaygın yabancılaşmaya ne-
den olur.
1970'ler ABD hükümetinin A-
merika'da Çalışma Hayatı başlıklı
resmi raporu çok sayıda çalışanın
işinden memnun olmadığı sonu-
cuna ulaşır.

1950'lerden itibaren Kar! geleneği takip ettiğini açıkça kabul Braverman, işin vasıfsızlaşması ve

1 Marx ' ın yabancılaşma


kavramı Kuzey Amerika ve
Avrupa' dan sosyologların
eden Harry Braverman'ın 1974
yılında yayımlanan Emek ve
Tekelci Sermaye adlı klasik
sanayi işçilerinin değer
kaybetmesinin II. Dünya
Savaşından itibaren ivmelenen bir
istihdamın modernizasyonu ve çalışması, endüstriyel işin doğası süreç olduğuna inanmıştır. Asıl
işgücü üzerindeki etkilerini ve işçi sınıfının tekelci kapitalizm olarak fabrika işçilerine odaklanmış
anlamak için başvurduğu başlıca koşulları altında değişen olsa da daha az detaylı olmasına
analitik bakış olmuştur .. kompozisyonu hakkında sistemli rağmen ofis ve sekreterlik
Hem Marx hem de Max Weber bir araştırmadır. çalışanlarını da ele almıştır.
endüstriyel teknolojinin yükselişine Braverman'ın tahlili
daha da yüksek seviyelerde " vasıfsızlaşma" kavramını merkez Vasıftı İşgücü Mitleri
verimlilik arayışı ile işgücünün alır: Endüstriyel teknoloji ve makine Braverman, fabrika işinin sanayi-
gittikçe farklılaşmış ve üretimindeki ilerlemeler endüstriyel leşmesinin işçileri güçlendireceği
uzmanlaşmış parçalara bölünerek işçi sınıfının vasıflı üyelerinin ve görüşü ele alır ve bunu ciddi
rasyonelleşmesinin eşlik edeceğini zanaatkarların yabancılaşması ve biçimde eksik bulur. Bu tür bir fab-
öngörmüştür. Bu entelektüel "dekonstrüksiyonuna" yol açmıştır . rikada çalışırken edindiği deneyim
İŞ VE TÜKETİMCİLİK 229
Ayrıca bkz.: Kari Marx 28-31 • Max Weber 38- 45 • George Ritzer 120-23 • Manuel Castells 152- 55 • Erich Fromm 188 •
Daniel Bel! 224-25 • Robert Blauner 232-33

genellikle eğitimli olmanın fabrika değişikliklerle birleştiğinde


ve ofiste çalışma deneyimini daha sonuçların tamamen olumsuz hale
da moral bozucu kıldığı veya geldiğini ileri sürer. Bilim ve

''
tatminsizliğe yol açtığı teknolojideki ilerlemeler ile bunların
anlaşılmıştır; çünkü bireyler okulda işyerinde uygulanmasıyla üretim
Endüstriyel süreçler ve edindikleri bilgileri kullanma ve ilişkilerindeki değişiklikler
organizasyon, çalışanları onlardan faydalanma imkanına arasındaki ayrımı vurgular;
ustalığından ve mirasından sahip değildir. Eğitim alanındaki üretimdeki sosyal ilişkilerde
mahrum bıraktırmıştır. daha yüksek başarı, işgücünün gittikçe daha verimli

Harry Braverman yabancılaşmanın çok daha keskin biçimlerde organize edilmesi ve


bir biçimde hissedilmesine yol bölünmesi amaçlanmaktadır.

''
açabilir. Makinelerin işleri daha verimli
bir biçimde gerçekleştirmek için
İlerleyen Vasıf Kaybı tasarlanması gibi, işgücü de
Braverman, Sanayi Devriminden üretkenlik ve karı artırmak için
önce maddi ürünlerin vasıflı ve yarı yapılandırılır. Braverman'ın amacı ,
Lemelinde Amerikan işçi sınıfının vasıflı zanaatkar ve de esnaflar vasıflı işçilerin vücut bulmuş bilgi
süregelen ve ilerleyen "vasıfsızlaş­ tarafından üretildiğini belirtir. ve teknik ustalıklarının
mas ını " göstermek için resmi ista- Teknolojideki ilerlemeler endüstriyel zayıfladığını ve unutulduğunu
Listiklere ve işçilerin resmi sınıflan­ üretimin ölçeğinin eşi benzeri göstermektir.
<lırmasına karşı çıkmıştır. görülmemiş seviyelere ulaşmasını Braverman'ın işin
Örneğin işyerinde artan teknolo- sağlamıştır. Makinelerin geçmişte değersizleşmesinden kastı ,bir
ım in teknik olarak daha yeterli ve e- vasıflı işçiler tarafından elle yapılan görevi kavramsallaştırmak ve
.Jitim olarak daha kalifiye işgücünü görevlerin birçoğunu yapabilmesi, yürütmek için işçiyi gerektiren
uerektirdiği görüşü , Braverman'a gö- belirli ustalıklar ve teknik bilgilere işlerin sayısındaki azalmadır .
t do ğru değildir. "Eğitim," "ustalık" artık ihtiyaç duyulmadığı anlamına Braverman, işgücünün işleri çok az
ve "ö ğrenim" gibi terimler muğlaktır gelmiştir; bunların yerini yeni
ve yoruma açıktır. Fabrikada ve ofis- ustalık ve uzmanlıklara duyulan
L bir makineyi kullanmak için ge- ihtiyaç almıştır.
ı ekli eğitim genellikle dakikalar ve- Bu şekilde anlaşıldığında
ya olsa olsa birkaç hafta sürer. otomasyon bazı ustalıklara duyulan
l ı-;ıçilerin makineyi kullanabilmesine ihtiyacı ortadan kaldırırken, yeni ve
ı~aret etmek, ustalık seviyelerinin ö- farklı ustalıklara ihtiyaç
11 mli ölçüde arttığı anlamına gel- duyulmasına yol açar. Teknolojik
mez. Fotokopi makinesini kullanma- ilerleme tek başına çalışanların
Yı öğ renmek bunun iyi bir örneğidir : ustalık seviyelerinde bir düşüşe yol
Makinenin başına geçip onu kullan- açmayabilir. Yabancılaşma da
ınay ı bilmek, bir işçinin "vasıflı" ola- teknolojik ilerlemenin doğrudan bir
ı nk sınıflandırılması gerektiği anla- sonucu değildir.
m ına gelmez. Braverman, nostaljik bir biçimde
Braverman, işgücünde genel sanayi öncesi zanaat modeline
oyitim seviyelerinin yükselmesine dönüşü savunmamıştır; bilakis
lmrş ın bunun genellikle ücretli işe otomasyonun pozitif bir gelişme
< ı ıren birey için negatif ve olabileceğini kabul eder. İşyerinde
1950'lerde Batı Almanya'daki Opel
ı~;ten meyen bir sonucunun otomasyonun üretimde fabrikasında üretim hattı. Artan işbölü­
olduğ unu tespit etmiştir. ilişkilerindeki -emek sürecinin mü verimliliği artırm ıştır ama Braver-
B raverman'ın gerçekleştirdiği organize edilme, yönetilme ve man'a göre bu tür süreçler işçileri vasıf­
ı ı ı a ş tırmalar ve röportajlar sırasında yönlendirilme biçimindeki- köklü sızlaştırmış ve değersizleştirmiştir.
230 HARRY BRAVERMAN
kavramsallaştırma ve daha az
sayıda yönetici gerektiren işçiler ' Kapitalizmin Soğuk
yığını olarak yeniden organize Mantığı

''
edildiğini savunur. İşç~lerin sahip olduğu toplam
yetenek aralığı zaman içinde
Yönetimin Yükselişi daraldıkça dı:rğerleri de azalmıştır.
Çalışanın yabancılaşması,
Bilimsel yönetim ve iş akışları Görevleri gittikçe daha önemsiz ve
kuramı geliştiren Amerikalı
yönetime maliyet ve kontrolle vas ı fsız hale geldiği için işçilere
mühendis ve sanayici Frederick ilgili bir problem olarak yansır . daha az ücret ödenebilir.
Taylor'ın çalışmasından etkilenen
Harry Braverman Uzmanlıktan yoksıın bırakıldıkları
Braverman, üç yeni ve önemli için daha kolay gözden

''
gelişmenin işgücünün çıkarılabilirler ve daha da önemlisi
vasıfsızlaşmasını hızlandırdığını ve birbirleriyle değiştirilebilirler.
güçlendirdiğini savunur. Braverman'a göre kapitalizmin
İlk olarak tüm iş süreci acımasız ve affetmez mantığı
hakkındaki bilgi ve enformasyon nedeniyle sosyal sınıf kavramı da
işçiler tarafından değil, sadece düzenlenmesi, üretkenliğin bu tahlille kopmaz bir biçimde
yönetim tarafından bilinir ve düşmesi veya bir işçinin düşük bağlantılıdır. İşgücünde ustalığın
yakından kontrol edilir. Birinci performans sergilemesi durumunda ortadan kaybolması, nüfusun tüm
gelişmenin doğrudan bir sonucu yönetimin derhal müdahalede kesimlerinin sosyal hiyerarşide
olan ikinci gelişme ise işçinin bulunabilmesini sağlar. tırmanabilmesini engellemiştir.
toplam işbölümündeki görevini Braverman, işin verimlilik, Braverman'ın çalışması esasen
"bilinmesi gerekenler" temelinde hesaplanabilirlik ve üretkenliği sanayi işçilerine odaklansa da ofis
gerçekleştirmesidir. İşçiler kendi vurgulayan bir tarzda organize çalışanlarının vasıfsızlaştırılmasını
görevlerinin sonuçları ve bu edilmesinin nihai negatif da ele alır.
görevlerin genel emek sürecinde sonucunun "kavrayış" ve Braverman büro işleriyle ilgili
oynadığı rol hakkında tamamen "yürütmenin" birbirinden ayrılması - defter tutma, listeleme ve bundan
bilgisiz bırakılır. Üçüncü olarak olduğunu savunur. Biyolojik bir doğan sorumluluk da dahil-
toplam emek sürecinin bilgisini metafor kullanan Braverman işçileri gündelik etkinliklerin takibinin
elinde bulunduran yönetim her her hareketi beyin konumundaki evrak hazırlama , fotokopi çekme ve
bireyin yapacaklarını çok ayrıntılı yönetim tarafından kontrol edilen, diğer önemsiz görevlere
biçimde kontrol edebilir. Üretkenlik denetlenen ve düzeltilen bir ele indirgendiğini belirtir. İngiltere ve
seviyelerinin dikkatle izlenip benzetir. ABD ' deki ofis çalışanları -

Braverman'ın
metaforunda, yöneticiler
işyerindeki her şeyi gören
yönetimin beyni, işçiler ise
elleridir. İşgücü verimlilik,
üretkenlik ve karı maksimize
etmek için organize
edildiğinde bunun çalışanlar
için negatif bir sonucu vardır.
Braverman bunu işyerindeki
her eylemi gözleyen, izleyen,
kontrol eden ve düzenleyen
yönetimin ortaya çıkışıyla
ilişkilendirmiştir. Teknolojinin
etkileri ilk önce fabrikalarda
hissedilmiştir; günümüzde
emlakçılar bile yönetim
merkezleri tarafından uzaktan
idare edilir.
VE TÜKETİMCİLİK 231
Harry Braverman
Harry Braverman 1920 yılında
Amerika'nın New York kentin-
de Polonya'dan göç eden Yahu-
di bir ailenin çocuğu olarak
dünyaya gelmiştir. Bir yıl kole-
je gittikten sonra mali neden-
lerle yarıda bırakmak zorunda
kalmıştır. Daha sonra Brook-
lyn'de bakırcı çırağı olarak ça-
lışmıştır. Bilime dayalı tekno-
lojinin işçi sınıfının "vasıfsız­
laştırılması" üzerindeki etkile-
rini buradayken çarpıcı bir bi-
çimde kavramıştır.
Deneyiminden derinden et-
kilenen Braverman, Sosyalist
İşçi Partisine katılmış ve
1912 yılında posta siparişiyle satış tek düşünür olmasa da tarih,
Marks'ın ve o dönemin diğer
yapan bir firmada çalışan kadın ekonomi ve siyaset bilimini de
sosyal düşünürlerin çalışmala­
el ktilocular. 20. yüzyılın başı itibariyle kapsayan çok çeşitli disiplinlerde iş rına yoğunlaşmıştır. 1953'te
l<ô tiplik mesleğ i yerini büyük ölçekli, hayatının tahlilini yeniden
partisinden ihraç edildikten
v rimli bir biçimde dü z enlenmiş ve canlandırması bakımından çok sonra Sosyalist Birliğini kur-
lıilims el olarak yönetilen ofislere
önemlidir. Emek ve Tekelci Sermaye muş ve The American Socia-
lıırakm ıştır .
adlı kitabının yayınlanmasından list dergisinin editörü olmuş­
itibaren Braverman'ın görüşleri tur. 1963'te Yeni Sosyal Araş ­
k ndisinin yazdığı tarihlerde- sosyologlar arasında iş hayatı tırmalar Okulunda doktorasını
(ı nellikle kadın olduğu için daha hakkında tartışmalar yaratmaya tamamlamıştır.
ıız ücret aldığını ve bunun da devam etmiştir. 1979'da yazan
ı naliyetleri düşürüp karı maksimize Amerikalı sosyolog Michael Önemli eserleri
nL Liğ ini de gözlemler. Burawoy, Braverman'ın çalışmasını
güçlü bir biçimde desteklemiştir . 1974 Emek ve Tekelci Sermaye
Uzmanlığın Azalması Amerikalı sosyolog Michael Cooley
/•,'mek ve Tekelci Sermaye esasen de bilgisayar destekli tasarımı
::osyoloji disiplinine yapılan klasik incelerken Braverman'ın
lıır katkı olarak görülse de görüşlerinden faydalanmıştır.
I l ı verman'ın yazdığı tek akademik Braverman'ın argümanlarını
i< ı Laptır. Kitabın eleştirel Marksist sunarkenki güçlü kanaati bazı
ı l(!şüncenin endüstriyel çalışmanın çevrelerin eleştirisine konu olsa da

''
ı ı rnpirik incelemesine (örneğin Robert Blauner'in
ıı ygu lanmasındaki etkisi önemlidir. çalışmasında) merkezi fikirleri
Marx gibi Braverman da küreselleşme ve ağ toplumunu
ı ı niversitede hiç görev yapmamıştır inceleyen çok etkili İspanyol Marksizm bilim ve teknolojiye
vu belki de bu nedenle sansür sosyolog Manuel Castells'in değil . .. onların egemenliğin
korkusu duymadan endüstriyel çalışmasında varlığını sürdürmüş aracı olarak kullanılmasına
l<npitalizmin adaletsizlikleri ve ve ileriye taşınmıştır. karşıdır.
ı :;g ücünün çoğunluğu üzerindeki Harry Braverman
ı ıt.k isi hakkında bu kadar etkili ve

''
lmskin bir eleştiriyi kaleme
ı ı in bilmiştir. Braverman otomasyon
vcı vas ıfsızlaşma arasındaki ilişkiyi
ı. 11 mmlayan ve de suçlayan ilk veya
232
Mı~ı·ı"ıı ı,.
,ilıf: rf
. ,. :ııırı'ı"'
ıı ,ı ı
ı ,,, , ı ı' :ll'"i .,,.
1
, ,,,
ı

KISACA
Farklı sanayilerdeki işçiler otomatik hale getirilen iş süreçlerinde
YAKLAŞIM
farklı seviyelerde yabancılaşma deneyimler:
Yabancılaşma

ÖNEMLİ TARİHLER
1844 Kari Marx, 1844 Elyazma-
lan, Ekonomi Politik ve Felsefe
adlı kitabında dünyadan uzak-
laşma veya yabancılaşma kav-
ramını tanıtır.

1950-60 Amerikan ekonomi-


sinde artan sanayileşme top-
lumda mesleki anlamda önemli
bir yeniden yapılanmaya yol a-
çar.
1960 Yabancılaşma kavramı
neo-Marksist "Franfurt Okulu"n- Otomasyonun bilgisi, işçinin iş süreçlerine
dan kuramcılar tarafından A- bAldmlyetlnl artınr ve yabancılafmayı azaltır.
merikan sosyolojisine aktarılır.
1964 Robert Blauner'in çalış­
ması Amerikan, Fransız ve İngi­
liz sosyologların yabancılaşma arl Marx'a göre yabancılaş­ mıyla önemli ölçüde azaltılabilme
ve otomasyona odaklanmasına
yol açar.
2000-günümüz Apple ve Mic-
K ma işçilerin işleriyle bağ­
lantılarının kopması ve
kontrolü yitirmeleriyle gerçekleşir.
olasılığını incelemek için Marx'ın
yabancılaşma kavramından yoğun
bir biçimde yararlanır.
Amerikalı sosyolog Robert Blauner, Blauner, Sanayi Devrimi sıra­
rosoft gibi ticari organizasyonlar
sanayi toplumu hakkındaki Yaban- sında ve sonrasında otomasyonun
otomatik hale getirilmiş iş sü-
cılaşma ve Özgürlük: Sanayi İşçisi işçiler üzerindeki olumsuz etkisini
reçlerini kullanarak çalışanları ve Onun Sanayisi (1964) adlı etkili anlamak için yabancılaşmanın
yetkilendirmeyi amaçlar. kitabında işyerindeki yabancılaş­ merkezi olduğunu ileri sürer.
manın teknolojinin etkin kullanı- Blauner'in metni, Marx ' ın tüm işçi-
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
iŞ VE TÜKETIMCILİK 233
Ayrıca bkz.: Kari Marx 28- 31 • Erich Fromm 188 • Daniel Beli 224-25 •
Harry Braverman 226- 31 • Arlie Hochschild 236- 43 • Michael Burawoy 244- 45
Robert Blauner
Robert Blauner, ABD 'de
Berkeley'deki California
lerin artan otomasyon nedeniyle
Üniversitesinde onursal
kaçınılmaz olarak yabancılaştığı
sosyoloji profesörüdür. 1948
iddiasını eleştirel olarak değerlen­
yılında Chicago Üniversitesin-
d irir. Blauner, tam tersine otomas- den mezun olmuştur.
yonun aslında çalışanları rahatlata- Sadık bir komünisttir ve
bileceği, yetkilendirebileceği ve üniversiteden mezun olduktan
özgürleştirebileceğini savunur. sonra bir işçi sınıfı devrimine
İstatistik, işçilerle görüşmeler ve ilham vermek için beş yıl
davranışsal araştırmalar gibi çok boyunca fabrikalarda çalış­
çeş itli verilerden faydalanan Blau- mıştır. Bu çabalarında başarı­
ner, sanayinin dört türünü inceler: sız olduktan sonra 1962

Matbaa, otomobil montaj hattı, yılında Berkeley Üniversitesin-


tekstil makine desteği ve kimyasal Otomobil montaj hatlarındaki
de yüksek lisans ve doktorası­
otomatikleştirilmiş teknoloji, işçilerin
nı tamamlamıştır . Doktora
işlem. Yabancılaşma seviyeleri dört
çevreleri üzerindeki kontrol duygusunu tezinin 1964 yılında yayımlan­
ölçüte göre test edilir: iş kontrolü,
yeniden kazanmasını sağlayacak masıyla adını duyurmuştur.
sosyal izolasyon, öz-yabancılaşma Yabancılaşma ve iş hayatının
biçimde organize edilmeli ve
duygusu ve çalışmanın anlamlılığı. uygulanmalıdır. incelenmesine yaptığı katkıla­
rın yanı sıra ABD'deki ırk
Teknoloji ve Yabancılaşma manlık bilgisine sahiptirler; bu da ilişkilerinin de etkili tahlillerini
Blauner, ulaştığı sonuçların "ters U anlamlı ve tatmin edicidir. Çünkü yapmıştır.
ğris ine " uygun olduğunu açıklar. çalışma deneyimi ve ortamı üzerin-
Blauner 'in incelemesine göre, ya- de önemli bir hakimiyet sunar. Önemli eserleri
b anc ılaşma matbaa işçileri arasın­ Buna karşın otomobil üreti-
da genellikle çok düşüktür. Blauner, minde ve tekstil fabrikalarında 1964 Yabancılaşma ve Özgür-
makine kullanımının bu işçileri kullanılan otomatikleştirilmiş tek- lük: Sanayi İşçisi ve Onun
yetk ilendirdiğini çünkü onlara da- noloji görece yüksek seviyelerde Sanayisi
ha büyük bir kontrol ve özerklik yabancılaşmaya yol açar. Bu bulgu-
1972 Amerika'da Radikal
Baskı
s unduğunu ileri sürer. Aynı şey lar Blauner'in daha çok otomasyo-
1989 Siyah Hayatlar, Beyaz
kimyasal işlemlerin gerçekleştirildi­ nun yabancılaşmayı azalttığı iddia-
Hayatlar: Amerika'da Irk
qı tesislerde çalışan işçiler için de sıyla çelişirmiş gibi görünür.
İlişkilerinin Otuz Yılı
ueçerlidir: İşçiler yetkilendirilir; Blauner bunu açıklamak için işçi­
çünkü ilgili teknoloji hakkında uz- leri yabancılaştıran şeyin teknoloji-
nin kendisi olmadığını ileri sürer;
yabancılaşmaya teknolojinin kulla- incelemesi, işin sosyolojisini önemli

••
Yabancılaşma işçiler kendi iş
süreçlerini kontrol edemediği
zaman ortaya çıkar.
nılış şekli , işin nasıl organize edil-
diği ve işçilerle yönetim arasındaki
ilişkilerin doğası üzerinde kontrole
sahip olmamak yol açar.
Blauner, doğru organizasyon
koşullarında otomasyonun işçinin
iş süreci üzerindeki hakimiyetini
artırdığı ve aynı ölçüde de yabancı­
ölçüde etkilemiştir. Ayrıca
Blauner'in çalışmasının "siyasi"
karakteri, yabancılaştırıcı iş ortam-
larına ilişkin araştırmaların ticari
ve çalışma hayatıyla ilgili direktif
ve politikaları beslediği ve güçlü bir
biçimde etkilediği anlamına gelir.
Örneğin küresel teknoloji firması
Robert Blauner
laşma duygusunu azalttığı sonu- Apple, personelinin Apple teknoloji-
cuna ulaşır. sini kullanarak hem çalışma dene-

''
1970'ler ve 1980'lerde ABD 'nin yimini hem de kendi kişisel haya-
yanı sıra İngiltere ve Fransa' daki tını zenginleştirmesi için personel
sosyologların yürüttüğü çalışmala­ eğitimine yoğun bir biçimde yatı­
rın da gösterdiği gibi Blauner'in rım yapmasıyla tanınır.
234

ROMANTİK AHLAK
TÜKETİMCİLİK .
RUHUNU DESTEKLER
COLIN CAMPBELL (1940- )

atı Avrupa ve ABD tüketim Bu çalışma, Max Weber'in


tartışır.

YAKLAŞIM
Romantik Ahlak
B kültürlerini neden
geliştirmiştir? York
Üniversitesi onursal profesörü
benzer bir ad taşıyan ve çok yankı
uyandıran Protestan Ahlakı ve
Kapitalizmin Ruhu (1904- 05) adlı
İngiliz sosyolog Colin Campbell, kitabının devamı olmayı amaçlar.
ÖNEMLİ TARİHLER The Romantic Ethic and the Spirit Weber, modern kapitalist
1780-1850 Avrupa' da of Modern Consumerism (1987) adlı toplumların özündeki çalışkanlık ve

Aydınlanma Çağının aşırı önemli çalışmasında bu soruyu öz-disiplin değerlerinin 16. ve 17.
rasyonel, soyut ideallerine
karşı Romantik hareket gelişir.

1899 Amerikalı toplum ve


ekonomi düşünürü Thorstein
Veblen, The Theory of the Bu değerler tüketim
Leisure Class adlı kitabında ürünlerini satın alarak
tüketimin sosyal statü otantikliği yakalamak
kazanmak için birbirine isteyen orta sınıfa aşılanır ..
"öykünen" gruplar tarafından
yönlendirildiğini savunur.

1904-05 Max Weber


"Protestan iş ahlakı" ve
kapitalizmin yükselişi
arasında bağlantı kurar.

Günümüz Amerikalı sosyolog


Daniel Bell ve İtalyan sosyolog
Roberta Sassatelli gibi .. . ama satın alman ürünlerin
düşünürler tüketim yeniliği çok geçmeden
incelemelerinde Colin son bulur ve yeni ürünlere
Campbell'ın görüşlerinden arzu duyulur.
faydalanır.
İŞ VE TÜKETİMCİLİK 235
Ayrıca bkz.: Kari Marx 28-31 • Max Weber 38-45 • Herbert Marcuse 182- 87 • Jean Baudrillard 196- 99 •
Thorstein Veblen 214- 19 •Daniel Bell 224-25

Campbell, Romantik ahlakın tüketiciler sürekli en son ürünlerin


gelişmekte olan orta sınıf ve peşine düşer.
özellikle de kadınlara aşılandığını Campbell'ıin Romantik ahlak
ve onlar tarafından ileri taşındığını kavramı, sosyoloji ve antropolojide
savunur. Tüketim kültüründe bu derin bir etki yaratmıştır. Sadece
etik kendini devam ettiren bir insanların kaçınılmaz olarak bir
döngü olarak ifadesini bulur: şeyler satın almaya istekli olduğunu
Bireyler haz ve yenilik arzularını öngören aşırı basit bakışı
tüketim ürünlerine yansıtır; daha reddetmekle kalmaz, aynı zamanda
sonra bu ürünleri satın alıp kullanır; tüketim toplumunun daha pozitif
ama yenilik faktörü ve ilk heyecan yönlerine ışık tutmaya çalışır .
kayboldukça ürünün cazibesi hızla Campbell'a göre tüketimciliğin
azalır; heyecan, tatmin ve yenilik özünde kötü bir şey olduğunu
arzusu yeni tüketim ürünlerine savunmak yanlıştır. Bunun yerine,
yansıtılır ve bu ürünler tarafından içsel arzularımızın tüketim
yeniden uyarılır. Böylece tüketim, ürünlerine yansıtılması ve bu
kısa süreli tatmin ve nihai hayal yönde bir arayışa girilmesi modern
kırıklığı kendini tekrarlar. dünyada kendimizi
gerçekleştirmemizin temel bir
Tas arım ürünler satın alma, sahip Kapitalizmin Lokomotifi parçasını teşkil eder.
olma ve varoluşun sıradan Campbell ' ın açıkladığı döngü, Campbell'ın tüketimciliğin
gerçekliklerinin çok uzağındaki bir tüketicinin inişler ve çıkışlarından ekonomik olarak indirgemeci ve
yaşa m tarzı arzusu uyandırır. Fakat
biridir. Tüketim arzusu kinik değerlendirmelerinde yaptığı
arzu doğası gereği doyumsuzdur
kapitalizmin lokomotifidir; çünkü çok orijinal ve etkili düzeltmeler,
bireyi yeni ürünlerin sonsuz çağdaş düşünürlere modern
yüz yıllardakiProtestan iş ahlakını gelgitinde geçici ama tatmin edici zamanın tüketim toplumunun daha
Leme! aldığını savunur. Campbell, deneyimi aramaya yöneltir. Bu pozitif ve tarihsel olarak bilinçli
Weber'in çalışmasından yola sürecin tüketime dayalı ekonomiler değerlendirmeleri için verimli bir
çık arak tüketim kültürünü için sonuçları muazzamdır; çünkü zemin sunmuştur.
yönlendiren duyguların ve
hedonistik arzuların Aydınlanma
ve Sanayi Devriminin ardından
Kitlesel Aldatma Olarak Tüketimcilik
ortaya çıkan 19. yüzyıl
Romantizminin ideallerine Campbell'ın modern tüketimcili- renilmesi gerektiğini düşünmüş­
dayandığı teorisini geliştirir. ğin anahtarı olarak Romantik ah- tür. 1960 ' ların sonundaki başarı­
laka odaklanmasının eşsizliği, u- sız sosyal ve siyasi devrimleri
Arzu, İllüzyon ve Gerçeklik zun vadeli tarihsel süreçlerin et- "Marksizm'in ölümü" ve dolayı­
Aydınlanma bireyleri rasyonel, kisiyle sıkı bağlar kurmasından sıyla kapitalizmin zaferinin gös-
çalışkan ve öz-disiplinli olarak gelir. Campbell'ın görüşleri ken- tergesi olarak kabul etmişlerdir.
düş ünmüştür. Fakat Romantikler disinden yaklaşık on yıl önceki Barthes'ın göstergebilim çalış­

bunu insanlığın özünün inkarı Roland Barthes ve Jean Baudril- ması tüketicilerin gerçek istek ve

olarak görmüştür. Sezgiyi akıldan lard gibi çok etkili Fransız arzularına gözlerini kapatmasını
post-yapısalcı ve postmodern dü- sağlamakta reklamcılık endüstri-
üstün tutmuşlar ve bireyin yeni ve
şünürlerin görüşlerinden önemli sinin anahtar rol oynadığını sa-
heyecan verici deneyimlerin ve
ölçüde farklıdır. vunurken, Baudrillard'a göre
hedonistik zevklerin peşinde Bu isimler, Campbell' ın aksi- medya tüketiciyi dört bir yandan
koş mak için serbest bırakılması
ne, tüketim kültürünün zaferine kuşatır ve modern kapitalist top-
gerektiğine inanmışlardır. her ne pahasına olursa olsun di- lumun anlamsız doğasını g izler.
~ŞLENEN MA~ZEME
iNSAN OLDUGUNDA,
ORTAYA iKAN
-- -- -
• •
RUH HALiDiR
ARLIE RUSSELL HOCHSCHILD (1940-)
238 ARLIE RUSSELL HOCHSCHILD
arl Marx, Kapital adlı

K
••
KISACA eserinde anne ve çocuk
fabrika işçileri ile emeğin
YAKLAŞIM
"insani bedeli" hakkındaki
Duygusal Emek
endişelerini dile getirirken bu
ÖNEMLİ TARİHLER insanların emeğin "aracı" haline
Satıcılık
ve ticaretin kuralları
1867 Karı Marx, Hochschild 'ın geldiğini söylemiştir. Bu gözlem ve
kişinin"içten" bir yönü
duygusal emek kavramına il- acımasız fiziksel çalışma ortamı,
doyum ve kontrol yoksunluğunun
oluncaya dek "içtenlik" işe
ham veren Kapital'in birinci zarar verir.
işçileri bağlantısız ve uzaklaşmış
cildini tamamlar. Charles Wright Milis
hissetmeye yönelten yabancılaşma
1959 Kanadalı sosyolog Erving kavramını ortaya çıkarmıştır .

''
Goffman, The Presentation of Marx ' ın görüşlerinin yanı sıra
Seli in Everyday Life adlı kita- 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın
bını yayımlar. başlarında iki duygu modeli

1960'lar Avrupa ve Kuzey A- gündeme gelmiştir . Charles


merika' da yeni ortaya çıkan Darwin, William James ve Sigmund
Freud 'un çalışmalarını temel alan sübjektif bir biçimde yönetir.
hizmet sektörleri ağırlıklı ola-
"örgensel" model, duyguyu esasen Marx ' ın eserinin 1960'larda
rak kadın işçileri istihdam et-
biyolojik bir süreç olarak tanımlar: İngilizceye çevrilmesinin ardından
meye başlar. yabancılaşma Kuzey Amerika ve
Dış uyarıcılar insanların benzer bir
1970'ler Feminist düşünürler biçimde ifade ettiği içgüdüsel Batı Avrupa'daki çalışma
dikkatlerini kapitalizmin ka- tepkileri tetikler. 1920'lerden koşullarında gerçekleşen
dınlar için olumsuz sonuçları­ itibaren John Dewey, Hans Gerth, değişimleri anlamlandırmaya

na yöneltmeye başlar. Charles Wright Mills ve Erving çalışan sosyologlar için etkili bir
Goffman " etkileşim s el " modeli analitik araç haline gelmiştir.
2011 Sosyolog Ann Brooks ve geliştirmiştir . Duygunun biyolojik
Theresa Devasahayam, Hochs- bir öğe olduğunu kabul etseler de Ruh Hali
child 'ın görüşlerini küreselleş­ bunun daha etkileşimsel olduğunu Bu farklı görüşlerden ilham alan ve
me kuramıyla birleştiren Gen- ve bir dizi sosyal faktöre göre Simone de Beauvoir gibi kadın
der, Emotions and Labour Mar- farklılaştığını savunmuşlardır: düşünürlerden faydalanan
kets adlı kitaplarını yayımlar. Kültür duygunun formülasyonuna Amerikalı feminist ve sosyolog
dahil olur ve insanlar duyguları Arlie Hochschild, insan

Yeni hizmet endüstrileri çalışanların


"duygusal kaynaklara"
sahip olmasını gerektirir.
İŞ VE TÜKETİMCİLiK 239
Ayrıca bkz.: Kari Marx 28-31 • G. H. Mead 176- 77 • Erving Goffman 190- 95 • Harry Braverman 226- 31 •
Christine Delphy 312-17 • Ann Oakley 318- 19

Çocuklar, Hochschild 'in ifadesiyle


"kalbin çocukluk eğitimine " maruz ka-
lır . Kızlar şefkat göstermeyi, saldırgan­
lığı ve öfkeyi bastırmayı öğrenirken, er-
kekler korkuyu ve zayıflığı gizlemeyi
ö ğrenir.

etkileşiminin duygusal
b oyutlarının tahlilini hayatı
boyunca sürdürdüğü çalışmanın
merkezi yapmıştır. Daha spesifik
olarak sosyal ve kültürel faktörlerin
kapitalist toplumda duyguların
deneyimlenmesi ve sergilenmesini
koşullama biçimlerine
odaklanmıştır.
Hochschild çalışması,
1960 'lardan itibaren Kuzey
Amerika' da hizmet sektörlerinin
y ükselişini ve çalışanların
d uygularının bir ücret karşılığında
satılan pazarlanabilir metalar
haline geldiği istihdam şekillerinin
ortaya çıkışını kayda geçirir: sektöründe istihdam niteliksel Etkileşimi Yönetmek
Hochschild bunu "duygusal emek" olarak farklıdır . Bu, "hizmeti Hochschild 'in üzerindeki en önemli
olarak adlandırır. sunmanın duygusal tarzının etkilerden biri, sembolik etkileşimci
Hochschild, insanların hizmetin bir parçası olduğu" Erving Goffman'dır. Hochschild'in
duygularını nasıl yönettiğine anlamına gelir. Çalışanın çalışmasının temelinde yatan fikir,
duyduğu ilginin muhtemelen karşısındaki kişilerde uygun bir ruh kişiliğin sosyal etkileşim sırasında
diplomat olan ebeveynlerinin hali üretebilmek için belli bir dış oluştuğudur. Yalnızca başkalarıyla
ya bancı elçilik görevlilerini görünümü koruması gerekir. Marx'a etkileşim kurarak ve kendimizi
nğ ırladığı bir evde büyürken göre fabrikadaki birey ürettiği onlara sunma biçimimizi yöneterek
başladığını söyler. Kişinin nerede ürünlerden yabancılaşırken, kişisel kimlik duygusunu elde
son bulduğunu, oyunun nerede Hochschild hizmet tabanlı edebiliriz. Özetle en içteki benlik
ba şladığını merak etmiştir. ekonomide "ürünün bir ruh hali duygumuz içinde bulunduğumuz
Universiteden mezun olduktan olduğunu" ileri sürmüştür. sosyal bağlamlarla kopmaz bir
sonra Wright Mills'in White Collar Hochschild'in bakış açısından, biçimde bağlantılıdır.
cıdlı kitabında ürünler ve hizmetleri el emeğinden çok duygusal emeğin Hochschild, duyguların dışsal
satarken kişiliğimizi sattığımızı kullanılması erkeklerden çok bir şey olmasının -bireyler ve
ıler i sürdüğü "Büyük Mezat Salonu" kadınlar üzerinde etki yaratmıştır gruplar arasındaki etkileşimlere
lıaş lıklı bölümden ilham almıştır. çünkü kadınlar çocukluktan dayanmasının- yanı sıra
Hochschild, bunun gerçeğin itibaren duygular sağlamaya öz-yönetimine de konu olduğunu
~;es i olduğunu ama satışta aktif koşullandırılır. Fakat Hochschild savunarak bu fikri eleştirel olarak
duygusal emeğin kullanılmasını bunun birey için bir bedelinin de genişletir. Duygular ve hisler aynı
qözden kaçırdığını düşünmüştür. olabileceğine inanır : Birey kendi zamandan doğrudan davranışa
19. yüzyıldaki fabrika işinde çıktı duygularından uzaklaşabilir ve bağlıdır ve başkalarıyla etkileşim
ıııc elik olarak ölçülebilirken ve kendini bunlar yerine işine aitmiş kurmaya ve eyleme geçmeye
ı ı rettiğiniz şeyi sevip sevmediğiniz gibi hissedebilir. hazırlanan bireyler tarafından
c,:ok az önem taşırken, hizmet deneyimlenir.
240 ARLIE RUSSELL HOCHSCHILD
Duyusal işitme yetisine benzer Duygusal Çalışma ve
bir biçimde, Hochschild 'in ifadele- Kurallar
riyle "duygu enformasyon iletir." Hochschild'e göre bireyler olarak
Hochschild, duyguyu Freud 'un duygularımızı "yaratırız. " Duygusal
" işaret işlevi " olarak adlandırdığı hissetmek ve duygusal şekilde dav-
işleve benzetir; işaret işlevi aracılı­ ranmak tasarlayarak gerçekleştiri­
ğıyla korku veya endişe gibi mesaj- lir. Hochschild bu süreci "duygusal
lar beyne iletilerek tehlikenin varlı­ çalışma" olarak adlandırır ve insan-
ğına dikkat çeker. Hochschild şunu ların bir yandan hoş olmayan duy-
söyler: "Hissettiklerimizden kendi- gu ları bastırmaya çalışırken belli
mizin dünyaya bakışını keşfederiz . " duyguları farklılaştırmasını ve de-
Duygular, geçmiş olayları kendi rinleştirmesini açıklamak için bu
yarattığımız veya kendimizi içinde kavramı kullanır. İnsanların duygu-
bulduğumuz aktüel koşullarla bağ­ yu üretmeye çalışmasının üç yolu-
daştıran bir zihinsel öğe oluşturur. nu tanımlar : Bilişsel duygusal ça-
Hochschild, bu duygusal boyut- lışma , bedensel duygusal çalışma
ları sosyal etkileşimin merkezine ve anlatımsal duygusal çalışma.
yerleştirmesine ek olarak daha ge- Bilişsel duygusal çalışmada
niş süreçlerin duygulara aracılık et- bireyler imgeler, görüşler ve düşün­ Birçok onlardan
kadın, işverenlerin
mesinin ve onları şekillendirmesi­ celeri kullanarak bu görüşlerle iliş­ müşterilerimemnun etmek için duygu
nin sayısız yolunu vurgular. Toplum kili çeşitli duyguları üretmeye veya vermelerini istediği hizmet sektöründe
çalı şır.
ve kültür, sosyalleşme aracılığıyla bastırmaya çalışır . Bedensel duy-
bireyin duygusal ekonomisine mü- gusal çalışma , endişe duyuldu-
dahil olur. Örneğin insanlar ilk sos- ğunda terlemek veya öfke duyuldu- üzgünmüş gibi yapmaya çalışmaz,
yalleşme sürecinde duygularından ğunda sarsılmak gibi belirli bir Rus tiyatro yönetmeni Konstantin
anlam çıkarmayı ve değişen başarı duygusal duruma eşlik eden fiziksel Stanislavski ' rıin istediği gibi kendi
seviyelerinde onları düzenleyip yö- reaksiyonu kontrol altına alma kendine uyandırılmış gerçek bir
netmeyi öğrenir. Hochschild duy- çabasıdır. Anlatımsal duygusal duyguyu kendiliğinden bir biçimde
guların pasif insan aktörlerin başı­ çalışma, belirli bir duyguyu veya ifade eder."
na gelen şeyler olmadığını söyler. duygu dizisini hayata geçirmek Hochschild'in niyeti, insanların
Bireyler hislerinin ve duygularının amacıyla duyguların insanlar karşı­ birbirlerini bilinçli bir biçimde
üretilmesine ve de yaratılmasına sında sergilenmesini yönetme manipüle ettiği veya aldattığını
aktif olarak katılır. çabasıdır. söylemek değildir, ama bu her
Hochschild'in duygular tipoloji- zaman mümkündür. Hochschild,
sinin amacı , bireylerin belirli duy- insanların belli bir sosyal durumu
guları açığa çıkarmak için iç duy- tanımlamasının yollarını , bunun

••
eylem beden dilinde, dudak
bükme, omuz silkme, kontrollü
bir iç çekmedir. Bu gerçekte
hissedilmeyen duyguların dışa
gusal durumlarını şekillendirme ve
yönetmeye aktif olarak katıldığını
vurgulamaktır. Bu alandaki daha
önceki incelemeler dış görüntülere
odaklanmıştır: Duyguları iletmek
için kullandığımız bu fiziksel dav-
ranış ve sözlü ipuçları , Hochschild
tarafından "yüzeysel oyunculuk"
için hangi ölçüde etkileşim kurup
birlikte çalıştıklarını ve bunun
kendi duygu durumlarını nasıl bes-
lediğini ve şekillendiğini göstermek
ister.
Hochschild'e göre insan davra-
nışının daha duygusal yönlerinin
rasyonelleştirilmesi ve marjinalleş­
yansıtılmasıdır.
Arlie Russell olarak nitelendirilir. Hochschild, tirilmesi kişilerarası hareketin
analinizi genişleterek "derin oyun- temelini oluşturan genellikle örtük
Hochschild
culuğa" odaklar. Bunu açıklarken kurallarının yeni yönlerde geliş­

''
"metod oyunculuğuna" gönderme meye başladığı anlamına gelir.
yapar: "Burada görüntü duygu üze- Hochschild bunu açıklamak için
rinde çalışmanın doğal bir sonucu- "duygu kuralları" kavramını kulla-
dur; oyuncu mutluymuş gibi veya nır. Bunlar bireylerin duygular ve
iŞ VE TÜKETİMCiLİK 241
hislerin sergilenmesi ve deneyimle- çalışma kavramlarını Yönetilen
mesini düzenlemek ve yönlendir- Yürek: İnsan Duygularının
mek için kullandığı sosyal olarak Ticarileştirilmesi (1983) adlı çok

''
öğrenilmiş ve kültürel olarak spesi- ünlü kitabında inceler. Bu çalış­
fik normlardır. Modern kapitalist ması esasen Amerikan şirketi Delta
toplumlarda iki tür kural vardır: Havayollarına odaklanır.
Uçuş görevlilerinde duygusal
sergileme kuralları ve duygusal Hochschild, havayolu şirketinin
kurallar. Sergileme kuralları, fiziksel olarak -kişisel görünüm
tarz ... hizmettir.
"yüzeysel oyunculuk" gibi insanla- bakımından- ve duygusal olarak
Arlie Russell
r ın birbirleriyle iletişim kurduğu kontrollü olabileceğini düşündüğü Hochschild
sözlü veya sözsüz dışsal ipuçlarıdır. kişileri istihdam ettiğini anlatır.

''
Duygusal kurallar ise insanın duy- Yolcu sayısını artırmak isteyen
g ularının seviyesi, izlediği yönler Delta Havayolları çok az sayıda
ve ne kadar kalıcı olduklarına işaret erkek istihdam etse de genellikle
eder. Örneğin sevilen biri ölürse, genç, çekici ve bekar kadınları
matem sürecinin kendi seyrini istihdam etmeye odaklanmıştır.
ızlemesinin zaman alacağı güçlü Kadınların cazibesinin, şirketin rek "derin oyunculuğu" uygulama-
bir sosyal beklentidir. Özetle, duy- müşterilerine yansıtmak istediği ları öğretilmiştir. Delta Airlines,
gusal kurallar ölüme karşı uygun spesifik idealler ve imajı cisimleş­ gerçekçi duygu gösterileri ve duy-
Lepkinin ne olduğunu, tepkinin ne tirdiği düşünülmüştür. Özellikle gusal performansların "hisler ger-
kadar güçlü olması gerektiğini ve uçuş personelinin duyguları sergi- çekten mevcut olduğunda" çok
ne kadar sürmesi gerektiğini etki- ler yüzey oyunculuğu kullanma- daha kolay gerçekleştirildiği ve
ler. ması önemlidir. Yolcuların yaşadık­ sürdürüldüğünü görmüştür. Uçuş
ları duygusal deneyimin gerçek personeline duygusal emek verip
Delta Airlines olduğunu hissetmesi için uçuş gerçekçi performanslar üretebilme-
1Iochschild, birbiriyle bağlantılı personeline kendi içlerinde samimi leri için eğitim kitapçıkları ve kıla­
olan duygusal emek ve duygusal ve gerçek duygu gösterilerini ürete- vuzlar yayınlanmıştır . Eğitim kitap-

Duygusal emek,
Hochschild'e göre "insan
duygusunun ticarileştirilmesi­
dir." Delta Havayolları,
personelini vücut duruşu veya
ifadelerin aldatıcı olduğu ve
sahtelik hissi verdiği "yüzey
oyunculuğun" ötesine
geçebilmeleri için personelini
eğitmiştir. Şirket, personelin
uçak kabinini evleri gibi
görmesini, yolculara da "kişisel
misafir" gibi ağırlamasını
istemiştir. Personel "derin
oyunculuk" sanatına hakim
olduktan sonra, gerçek
duygular ortaya çıktığı için
içtenmiş gibi davranmalarına
Yüzeysel oyunculuk Derin oyunculuk ihtiyaç kalmamıştır.
242 ARLIE RUSSELL HOCHSCHILD
çıklarında kurumsal bir biçimdf( riyle -personel olarak oynadıkları
hesaplanmış duygusal durumlar ve roller- kaynaşması, duygusal ve
his repertuvarları üretmek için bir psikolojik yıkıntıya yol açabilmiştir.

''
dizi gelişmiş strateji öğretilmiştir. İkincisi çoğu zaman kendinden
Bu duygular sahici olursa, müşteri­ uzaklaşma duygusu yaşanmıştır:
ler kendilerini güvenli, mutlu ve Kişisel hisleri ve yolcularda uyan- Kadınlar duygulardan bir
rahat hissedecektir. Delta, yolcu- dırmaya çalıştıkları duygusal • kaynak yaratır ve bunu
larda pozitif duygular ve konfor ve durumlar arasındaki gerek farkı erkeklere sunar.
güvenlik hisleri uyandırarak onların idare etmeye çalışmak genellikle Arlie Russell
sadakatini sağlayacağına ve gele- iki sonuçtan birine yol açmıştır; ya Hochschild
cekte de yine kendilerini tercih duygusal olarak kendilerine içerle-

''
edeceğine inanmıştır. meye ya da işlerinden rahatsız duy-
Şirket felsefesi ilk başta ustaca maya başlamışlardır .
ve yenilikçi görünse de, Hochschild Hochschild, kendilerinin aksine
uçuş personelinden beklenen derin işten rahatsızlık duyarak kendile-
oyunculuk ve duygusal emeğin ni- rini korumak için aktif olarak stra-
hayetinde psikolojik sağlıklarına za- tejiler geliştirseler bile nihai sonu- bir pencere açar. 1960'lardan itiba-
rar verdiğini ileri sürer. Kendi hisle- cun değişmediğini savunur. ren gittikçe daha çok kadın işgü­
rini sürekli kontrol etmek, yönetmek Bireyin duygusal ve psikolojik iyi- cüne katılmıştır ve birçoğu yeni
ve yönlendirmek zorunda olmanın liği zarar görür ve sonunda iç ben- ortaya çıkan hizmet endüstrilerinde
ve bir yandan da pozitif bir biçimde liklerinden ve duygularından git- istihdam edilmiştir. Hochschild 'e
gerçek duygular üretip sergilemeye tikçe daha çok yabancılaşırlar. göre bu tamamen pozitif bir
çalışmanın zararlı olduğu kanıtlan­ gelişme değildir; çünkü modern
mıştır. Cinsiyet Eşitsizliği kapitalist toplumun duygusal emek
Hochschild, uzun vadeli duygu- Feminist bir sosyolog olarak karakteristiğini çok eşitsiz bir
sal emeğin neden olduğu iki önemli Hochschild'in Delta incelemesi, biçimde kadınların omzuna yükler.
negatif sonuç tanımlamıştır . Amerikan toplumunda daha genel Hochschild, bu argümanı ortaya
Birincisi, uçuş personelinin özel cinsiyet eşitsizliklerinin nasıl sür- koyarken kadınların hislerden bir
benlik algılarının genel benlikle- dürüldüğü ve yeniden üretildiğine kaynak üretip bunu erkeklere sat-
maya daha meyilli olduğunu iddia
eder. Çalışan kadınların artan
sayısı modern toplumda kadınların
mesleki statüsünde bir değişikliği
doğrular görünse de istatistikler
yakından incelendiğinde kadınların
hizmet endüstrilerinde çalışma
olasılığının erkeklerden çok daha
fazla olduğu anlaşılır; çoğu mağaza
çalışanı, çağrı merkezi operatörü,
otel ve bar çalışanı kadındır .
Modern kapitalist toplumda
toplam duygusal emeğin büyük bir
çoğunluğunu kadınlar üstlenir. Bu
uzun vadede kapitalizmin negatif
ve istenmeyen bir sonucudur
Birçok hemş i re , duygusal
emeklerinin bazı iş arkadaşları
tarafından görülmediğini ileri sürer.
Hemşireler genellikle daha üst kademe
personelin duyarsızlığını telafi etmek
için hastalara sevgi ve ilgi gösterir.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
İŞ VE TÜKETİMCİLİK 243
çünkü kadınları duygusal olarak Arlie Russell
tükenmeye daha meyilli kılar; ken- Hochschild
dinden uzaklaşma ve yabancılaşma
duygularına psikolojik ve sosyolojik
Çalışma hayatı ve duygu ko-
olarak daha açık hale getirir. nularını inceleyen Amerikalı
feminist ve sosyolog Arlie Rus-
sell Hochschild, 1940 yılında
Doyumsuz Kapitalizm dünyaya gelmiştir. Annesi ve
Hochschild 'in duygusal çalışma babası Amerikalı diplomatlar-
kavramı ve uçuş personelinin duy-
dır. Hochschild'e göre, insanla-
gusal emeği hakkındaki tahlili, rın duygularını çok incelikli ve
sosyolojik düşünce tarihinde ikna edici biçimlerde kontrol e-
önemli bir ana işaret eder. Marx'a dip yönetmesini gerektiren bir
göre çalışmanın doğası gittikçe sosyal ortamda yetişmiş olma-
tekrara dayalı , bayağı ve uzmanlaş­ sı modern sosyal hayatın duy-
mış hale geldikçe kapitalizm işçi­ gusal boyutlarına ilgi duyma-
nin fiziksel ve zihinsel olarak aşağı­ Çağrı merkezi operatörleri, Hollan- sına yol açmıştır.

lanmasına yol açar. Sosyal düşünür dalısosyolog Danielle van Jaarsveld'e Hochschild, yüksek lisans
IIarry Braverman işyerinin otomas- göre duygusal emek nedeniyle yüksek ve doktorasını Berkeley'deki
yonunun bir zamanlar çok vasıflı seviyelerde duygusal yük ve stres yaşar. California Üniversitesinde ta-
mamlamıştır. Bu dönemde fe-
olan işgücünün sürekli parçalan- kezi operatörlerine kadar birçok
minist olmuş ve kadınların ka-
mas ına yol açtığını ileri sürmüştür. mesleğe uygulanmıştır.
pitalist toplumda çalışanlar ve
l Iochschild, Marksist geleneğe Hochschild, Aviad Raz ' ın 2002 temel bakıcılar olarak üstlen-
s ad ık kalarak bireyin benliğinin en yılında yayımlanan Emotions at dikleri ikili role sürekli ilgi
kişi s el yönlerinin bile - duyguları­ Work Japonya ve
adlı kitabındaki duymuştur.
mız, hislerimiz ve duygusal hayatı­ ABD' de duygu yönetiminin kültür- Hochschild'in çalışmasının
mız ın- kapitalist piyasa tarafından leraras ı incelemesine özel bir önem açık siyasi eğilimi, ABD ve Ba-
kar elde etmek için metalaştırıldı­ verir. "Gülümseme eğitimi" hakkın­ tı Avrupa'da feminist düşünce ­
gın ı ve sömürüldüğünü gösterir. daki öyküyü anlatır: Tokyo Dome yi güçlü bir biçimde etkilemiş­
rıochschild'in görüşleri, çalışma Corporation'daki Japon yöneticile- tir. Aynı zamanda sanayinin li-
hayatının ve duyguların sosyoloji- rin ABD' deki yöneticiler tarafından derleri ve üst düzey politikacı­
sıyle ilgilenen birçok araştırmacı yerleştirilmeye çalışan zayıf, "ruh- larla sürekli bir diyaloğa yol
açmıştır.
L, ra fından geliştirilmiş, hemşireler suz, dışsal olarak empoze e dilmiş
ve hastabakıcılardan hizmetçiler, gülümsemelerden" hoşnut kalma- Hochschild'in çalışması,
l le-pazarlamacılar ve çağrı mer-
ABD'de California Çocuk Geli-
mıştır. Bunun yerine çalışanların a-
şimi Politika Kurulu ve eski A-
sıl "ruhuna" (ehi) hitap etmenin ge-
merikan Başkan Yardımcısı Al
rekli olduğunu düşünmüşlerdir . Bu-

••
Gore'un çalışan ailelere ilişkin
nu utancın kültürel olarak etkili gü- politika direktiflerinin de dahil
cünü kullanarak sağlamaya çalış­ olduğu birçok seviyede sosyal
mışlardır. Dostane davranmayan politikayı etkilemiştir.
tezgahtarların yazarkasalarına ka-
. .. bir çalışan yüzündeki iş meralar yerleştirilmiş ve kaydedilen Önemli eserleri
gülümsemesini terk ettiğinde, davranışlar daha sonra tüm çalı­
benliği ile o gülümseme şanlara gösterilmiştir. 1983 Yönetilen Yürek: İnsan
arasında ne tür bir bağ kalır? Gülümseme artık küresel bir Duygularının Ticarileştirilmesi
Arlie Russell moda olabilir ama Raz , 2003 Mahrem Hayatın
Hochschild Hochschild 'in kapitalizmin kültü- Ticarileştirilmesi: Ev ve İşten
rün duygusal yönlerini sömürdüğü Notlar
2012 The Outsourced Self:

''
görüşünü doğrular.
Intimate Life in Market Times
244

KENDİLİÖİNDEN
HIZA, ZORLAMAYLA
BİRLEŞİR .
MICHAEL BURAWOY (1947-)

KISACA Yönetim, çeşitli işyeri "oyunları" oynayarak


YAKLAŞIM
tercih illüzyonuyla işçileri pasifize eder, örneğin:
Rızanın İmalatı
ÖNEMLİ TARİHLER
1979 Küresel petrol gerilemesi,
Amerikan üretim sanayilerini
etkileyerek çalışanlar ve ... "toplu pazarlık" ... iç iş piyasası ... "parça başı ücret
işçileri hareketliliği sistemi" işçilerin
yönetim arasında gerginliğe yabancılaştırmak sağlayarak üretimi artırmak
neden olur. yerine sürece çatışmayı için rekabet
1981 İngiliz sosyolog Anthony katar. azaltır. etmesini sağlar.
Giddens, Michael Burawoy'un
Manufacturing Consent:
Changes in the Labour Process
Under Monopoly Capitalism
adlı kitabını "endüstriyel
İşçiler rızayla işyeri ilişkilerini
sosyolojiye en büyük kurabilmek için bu 'oyunlar'la uyumlu davranırlar.
katkılardan biri" olarak
nitelendirir.
1998 Fransız sosyolog Jean-
ı//l ' ' 'il
Pierre Durand ve İngiliz
sosyolog Paul Stewart,
1
"İhtilafın İmalatı? Bir Fransız­ ~ı· ' - '' ' ' -~" " 'h
Japon İşyerinde Burawoy" adlı
çalışmalarında Burawoy'un
rızanın imalatı kavramını nglo-Amerikan sosyolog edildiğini Marksist kuramsal
Nissan otomobil tesisine
uygular. A Michael Burawoy,
kapitalist sistemde
işçilerin neden bu kadar çok
çerçevede tahlil eder. Bu
perspektiften emek ve sermayenin
çıkarları temel karşıtlık olarak
çalıştığını ve işçiler ve yönetimin görülür; Burawoy modern
çıkarlarının nasıl müzakere yönetimin daha çok çalışmaları
_ _ _ _ _ _ _ __ _ __ _ İŞ VE TÜKETIMCİLİK 245
Kıs aca bkz.: Kari Marx 28-31 • Michel Foucault 52- 55 • Pierre Bourdieu 76-79 •
Anthony Giddens 148- 49 • Harry Braverman 226- 31 • Robert Blauner 232- 33
Michael Burawoy
Michael Burawoy, ABD'de
Berkeley'deki California
için işçilerin rızasını imal ettiğini memnuniyetsizliği azaltmayı veya
Üniversitesinde görev yapan
ve yönlendirdiğini ileri sürer. yönetime karşı gelmeyi
Anglo·Amerikan Marksist
Burawoy, Marx'ın işçilerin amaçlamadığını, çünkü genellikle
sosyologdur. İlk olarak 1968'de
sömürüldüğü ve mümkün alt kademe yönetimin de bu Cambridge Üniversitesinde
ola bildiğince çok çalışmaya oyunlara ve kuralların matematik bölümünden
zorlandığı yönündeki açıklamasını uygulanmasına iştirak ettiğini mezun olmuştur ve daha sonra
reddeder. Seridikaların ve işçi belirtir. Oyun oynamak, işyeri 1976'da ABD'de Chicago
kolektiflerinin gücündeki artış , bir oyunlarının dayandığı kurallar ve Üniversitesinde sosyoloji
zamanlar işçileri sindirerek ilginç bir biçimde kuralları doktorasını tamamlamıştır.
uygulanan yöneticilerin gücünü tanımlayan sosyal ilişkilerin (iş Burawoy'un akademik
önemli ölçüde gemlemiştir. sahipleri-yöneticiler-işçiler) kariyeri zaman içinde yön ve
Burawoy her organizasyonun içinde düzenlenmesi hakkında işçiler odak değiştirmiştir. İlk başta
daima zorlama ve rıza olduğunu arasında rızanın oluşmasını sağlar. ABD'nin yanı sıra Macaristan
ama bunların oranlarının ve ifade Dahası hem yöneticiler hem de ve Sovyet sonrası Rusya'daki
tarz ının değiştiğini düşünür. işçiler
oyuna katıldığı için bunların sanayi tesislerinde birçok
etnografik çalışma gerçekleş­
Yönetim "tercih illüzyonu" arasındaki sosyal ilişkileri
tirmiştir. Kariyerinin daha son-
sunan ama nihayetinde eşitsiz güç tanımlayan sayısız karşıt çıkar
raki kısmında fabrika çalışma­
ıliş kilerini maskeleyip sürdürmeye belirsizleşir ve yönetici-işçi larından uzaklaşmış ve önemli
hizmet eden kısıtlayıcı sosyal ilişki­ çatışması minimum seviyede sosyal sorunlara çözüm
ler ve örgütsel yapılar yaratarak tutulur. Burawoy, işbirliğini ve üretmek için sosyolojik
ı şç i leri kontrol etmeye çalışır . rızayı üretme ve de temin etmeye kuramları kullanarak sosyolo-
dönük bu tür yöntemlerin erken jinin genel profilini yükseltme-
İşyeri "Oyunları" kapitalizmin baskıcı önlemlerinden ye odaklanmıştır.
Burawoy, Allied Corporation daha etkili olduğunu iddia eder. Sosyolojiye önemli
ad ındaki bir fabrikada çalışarak Burawoy'un çalışması , endüstri- katkılarda bulunduğu ve

ışyerinde oynanan "oyunlar" yel ilişkilerin sosyolojisine yapılmış özellikle de sosyolojinin daha
hakkındaki görüşlerini ufuk açıcı bir katkıdır ve işyerinde geniş kitlelere ulaşmasını

araş tırmıştır. Toplu pazarlık direniş ve baskıya odaklanan İngi­ sağladığı için 2010 yılında
birliğin gerçekleştirdiği 17.
(ücretler ve çalışma koşulları liz sosyal düşünürler Paul Blyton ve
Dünya Sosyoloji Kongresinde
hakkındaki müzakereler), işçiler Stephen Ackroyd ' ın çalışmalarının
Uluslararası Sosyoloji
ı çi n kurum için iş hareketliliğini da aralarında bulunduğu birçok ça-
Birliğinin başkanlığına
ı;ağlamak ve işçilerin kotanın lışmaya ilham vermiştir.
seçilmiştir. Uluslararası
üzerine çıkmaları halinde daha Sosyoloji Birliğinin Global
fazla ücret aldığı parça başı ücret Dialogue adlı dergisinin
ı;ist emi bu oyunların arasındadır. editörüdür.

''
Burawoy'a göre parça başı ücret
sistemi işin bir oyun olduğu Önemli eserleri
ı llüzyonu yaratır ; işçiler oyuncudur
ve "b aşarmak" yani beklenen Çatışma ve rıza, ilkel koşullar
1979 Razı Olunan Üretim:
metim kotalarını a şmak için Tekelci Kapitalizm Altında İş
değil çalışmanın
birbiriyle rekabet eder. Çeşitli Sürecindeki Değişimler
organizasyonunun ürünleridir. 1985 Üretim Politikaları:
tıretim koşulları altında işçilerin
Michael Burawoy Kapitalizm ve Sosyalizm
"ba şa rıya ulaşmak" için kullandığı
Altında Fabrika Yönetimleri
karmaşık, çoğu zaman aldatıcı ve
2010 Marksizm Bourdieu ile

''
uayri resmi stratejilere hakim
Karşılaşınca
olmak, iş tatminini getirir.
Burawoy, işçilerin oynadığı
oy unların işle ilgili
246

Ü~~~:riGi~iz ŞEYLER
BiZi URETIR
DANIEL MiLLER (1954- )

osyologlar, 19. yüzyılın


KISACA
YAKLAŞIM
Maddi Kültür
Modern toplumlar
materyalist ve
tüketimcidir.
S sonlarında Thorstein
Veblen'in öncü çalışmasına
dayalı olarak tüketim mallarını
geleneksel bir biçimde sembolik
ÖNEMLİ TARİHLER olarak ele almıştır; insanların satın
1807 Alman filozof Georg aldığı objeler birbirlerine belirli

Hegel, Tinin Fenomenolojisi anlamlar -örneğin yaşam tarzlarını


adlı kitabında insanların ve sahip oldukları sosyal statüyü-
emeklerini maddi objelere Tüketimcilik genellikle negatif iletir.
dönüştürmesini (örneğin bir bir biçimde -örneğin israf ve Fakat İngiliz sosyolog Daniel Mil-
evin büyük bir kolektif emeğin yüzeyselliğin göstergesi ler, 2010 yılında yayınlanan Stuff ad-
olarak- olarak anlaşılır. lı kitabında tüketim mallarının bir-
sonucu olmasını) açıklayan
çok yoldan kişisel kimlik, benlik ve
"nesnelleştirme" kuramını
etkileşimleri yansıtmasının esasen
ortaya koyar.
negatif bir biçimde anlaşıldığına i-
1867 Kari Marx, Das Kapital şaret eder. Tüketimcilik, yorumcula-
(Kapital) adlı eserinde rın çoğu tarafından israf olarak gö-
metaların fetişleştirilmesi rülür ve olumsuz değerlendirilir; tü-
hakkındaki görüşlerini sunar. Fakat maddi objeler ve ketim mallarını arzulamanın yüzey-
mülkiyet, insanların sel ve ahlaken ayıplanacak bir şey
1972 Fransız sosyolog Pierre öz-kimliğini ve birbirleriyle olduğu düşünülür. Tüketimcilik ya-
Bourdieu, Cezayir' deki etkileşim ve ilişkilerini
bancılaştırır ve sosyal olarak ara bo-
Kabiliye halkının yaşam ve şekillendirip güçlendirebilir.
zucudur; sahip olanlar ve sahip ol-
maddi kültürünü inceleyen mayanları birbirinden ayırır ve de
Outline of A Theory of Practice hırsızlık gibi ciddi sosyal problemle-
adlı kitabını yayımlar. re yol açabilir.
2004 Fin sosyolog Kuj Miller, maddi ürünlerin kim
olduğumuza ve başkalarıyla
Ilmonen, insanların sahip
ilişkilerimiz ve etkileşimlerimizde
oldukları maddi objelerde
nasıl davrandığımıza katkıda
kendilerinin bir parçasını
bulunmasının çeşitli pozitif
dışsallaştırmasını inceler.
yönlerini vurgulayarak meseleyi
çok farklı bir açıdan değerlendirir.
İŞ VE TÜKETİMCİLİK 247
Ayrıca bkz.: Kari Marx 28- 31 •Pierre Bourdieu 76- 79 • Herbert Marcuse 182- 87 • Thorstein Veblen 214- 19 •
Colin Ca mpbell 234-3 5 • Theodor W. Adorno 335

Evi Yeniden Düşünmek ihtiyaçlarına sahip bir aile üyesi


Miller, kendi aile evini örnek olarak gibi hayal ettiğini ve bunun
verir. Mimari tarz ve fiziksel üzerinden bir ilişki geliştirdiğini

''
ta sarımın , mülkle ilişkili olarak ileri sürer. Miller ' ın argümanı , evin
k i mliğini beslediğini ve maddiliğinin illa baskıcı,
ş ekillendirdiğini ama aynı yabancılaştırıcı veya bölücü Madde .. . bizim üzerimizde
zamanda aile üyeleriyle etkileşimi olmayabileceğidir ; tam tersine nasılbir etki yarattığını fark
ve aile üyelerinin arasındaki ailenin evle ilişkilerini pozitif bir edemediğimiz için bize
etkileşimi de etkilediğini söyler. biçimde şekillendirmiş ve aynı egemen olur.
Ev meşe merdivenler, şömineler zamanda aile üyelerinin etkileşim Daniel Miller
ve pencere pervazları dahil "orijinal kurması ve dayanışmasını

''
özelliklerin birçoğu " korur. Bu kolaylaştırmıştır.
fiziksel ve estetik özellikler,
M iller ' ın evle ilişkisini ve Karşı Denge
deneyimini şekillendirir. Örneğin Miller'ın çalışması ,kitlesel tüketim
İsve çli popüler mobilya firması kültürünü "dünyadaki derinlik
I K EA' nın mobilya ve tasarımını kaybının göstergesi" olarak kötüleyen bakışlara provokatif bir
tercih etmesi içinde bir gerilim yorumlayan Herbert Marcuse ve yanıt olarak düşünülmüştür.
ya ratır; bu markaya özgü modern, Theodor W. Adorno gibi Frankfurt Miller'ın görüşleri sosyolojik
so ğ uk ve temiz hatları tercih Okulu düşünürlerinin tüketimcilik analizlere nüfuz eder ve Fransız
etmesi evi "alçaltır " ve ona ihanet değerlendirmelerine bir alternatif sosyolog Bruno Latour'un
eder ve Miller evin "daha zevkli" sunmayı amaçlar. Küresel öncülüğünü yaptığı maddi objelerin
birini hak ettiğini düşünür. Bu ekonomik ve çevresel krizlerin ("kültürel formların maddiliğinin" )
gerginliği çözüme kavuşturmak materyalist tüketim kültürünün incelenmesine duyulan artan ilgiye
tçin aile üyeleriyle süregelen sürdürülebilirliğine ciddi biçimde kısmen zemin hazırlar.
ta rtışmaları Miller'ın mobilya ve şüphe düşürdüğü bir dönemde,
dekorasyonla ilgili bir uzlaşı Miller'ın çalışması Fernando
bul masını sağlar. Dominguez Rubio ve Elizabeth B.
Miller, kendisinin ve ailesinin Silva gibi birçok sosyolog
evi adeta e ş siz bir kimliğe ve kendi tarafından topluma maddi kültürü

Kot Fenomeni
2007'den itibaren İngiliz sosyolog Woodward, kotun çekiciliğinin
Sophie Woodward, Miller ve diğer belirli bölgelere özgü kültürel
sosyologlarla işbirliği içinde gelenekler ve anlam
tüketimciliğin bir fenomeni olarak çerçeveleriyle sıkı sıkıya bağlı
kot pantolonlara ilgi duymuştur . olduğunu belirlemiştir. Örneğin
Woodward'a göre her yerde İngiltere'nin Londra kentinde
bulunabilmelerine rağmen kot kotlar genellikle ne giyeceğine
kıyafetlere genellikle çok kişisel karar veremeyen birçok farklı
ürünlermiş gibi yaklaşılır. Bu insan tipi tarafından kullanılır ;
ürünlerin sahipleri ürünlerle yakın anonimlik ve yaygınlık onları
bir ilişki kurar; örneğin favori bir negatif yargılardan korur.
Dar kot pantolonlar, Brezilya' da kot ceket veya pantolon olur. Brezilya'da ise kotlar genellikle
popülerdir; çünkü kadınların Dünya çapında moda ürün kadınlar tarafından
kalçalarının doğal kıvrımlarını olarak kotların entografik çekiciliklerini vurgulamak için
güzelleştirdiği düşünülür. incelemelerinden yararlanan giyilir.
248

FEMİNİZASYON CİNSİYET
EŞİTSİZLİ~~N .~Z.A~MASI~~
SADECE KUÇUK BiR ETKiSi
OLMUŞTUR
TERi LYNN CARAWAY

KISACA
Kadınlar işgücüne girer ve feminizasyon gerçekleşir.
YAKLAŞIM
İşin Feminizasyonu

ÖNEMLİ TARİHLER
1960'lardan itibaren
Gelişmekte olan dünyada
küreselleşme ve Küreselleşme erkeklerin ekonomi üzerindeki
sanayileşmenin yükselişi iş egemenliğini zayıflatsa da eşitsiz işbölümü
hayatını inceleyen feminist devam eder.
araştırmacıların dikkatini
çeker.
1976 Michel Foucault,
Cinselliğin Tarihi, 1. Cilt adlı
eserinde cinsiyet rolleri ve
Sanayileşmişekonomide ciddi ölçüde feminizasyon
ilişkilerin sosyal olarak
sadece şu şartlarda gerçekleşebilir:
yapılandırılmış söylemler
olduğunu ileri sürer.

1986 Sylvia Walby, Patriarchy


at Work: Patriarchal and
Capitalist Relations in
Employment adlı kitabını
yayımlar.

1995 R. W. Connell, kadınların erişimini

Masculinities adlı kitabında desteklerse veya


iyileşmesi
kadınların"erkek"
esnek ve değişime açık şeyler sayesinde
mesleklerinden
olarak akışkan cinsiyet çalışmaya daha
dışlamazsa.
kategorileri anlayışını ortaya elverişli hale

koyar. gelirse.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
İŞ VE TÜKETİMCILIK 249
Ayrıca bkz.: Karı Marx 28- 31 • Michel Foucault 52- 55 • R. W. Connell 88- 89 • Küreselleşme ve Kadın
Roland Robertson 146-49 • Robert Blauner 232- 33 • Jeffrey Weeks 324- 25 Sağlığı

Küreselleşme ve emek piyasa-


on on yıllarda Güneydoğu kadmlann küresel işgücüne katıl­

S Asya' daki işgücüne kadınla­


rın katılımındaki büyük
a rtışa rağmen cinsiyete dayalı
masma yol açtığmı söylese de,
Caraway bunun emek piyasalarmda
cinsiyetin gücünü hafife aldığmı
larının
nın
yeni, esnek ihtiyaçları­
getirdiği ekonomik deği­
şikliklerin kadınların yararına
olduğu düşünülür. Teri Lynn
iş bölümü ortadan kalmamış, yeni- iddia eder. Erkekler ve kadmlann Caraway'in işaret ettiği gibi
den şekillenmiştir. Amerikalı femi- emeğin farklı formlanm sunduğu feminizasyon "kadınlara iş im-
nist ve sosyolog Teri Lynn Caraway, hakkındaki görüşler ve uygulama- kanı için kapı aralar" ama so-
A ssembling Women: The lar - Caraway'in ifadesiyle "cinsi- nuç karışıktır. Caraway, Sylvia
Feminization of Global yete dayalı söylemler"- feminizas- Walby ve Valentine Mogha-
Manufacturing adlı kitabında yon sürecinde anahtar rol oynar. dam, kadın işçilerin sağlıkları­
Endonezya' daki sanayileri incele- nın kötüye gitmesinin çok da-

m iştir. Michel Foucault'nun çalış­ Feminizasyonun Koşulları ha yüksek bir olasılık olduğu­
masını temel alarak, i şyerinde cin- Caraway, endüstriyel emeğ in femi- nu göstermiştir. Dahası kadın­
ların ev işlerinin yükünü oran-
siyetin akışkan olduğunu ve sürekli nizasyonunun üç koşulda gerçekle-
tısız bir biçimde üstlenmesi,
olarak yeniden düzenlendiğini ve şebileceğini belirtir. İlk olarak emek
ev dışındaki istihdamın daha
hatta erkek veya kadın işçilere uyan talebi arzı aştığı zaman (örneğin büyük bir gerginlik oluşturma­
makine operasyonlanm belirleyebi- yeterli sayıda erkek çalışan olmadı­ sı anlamına gelir.
len fabrika yöneticilerinin feminen- ğmda) endüstri kadmlara yönelir. Alman sosyolog Christa
lik ve maskülenlik hakkındaki İkinci olarak, kadmlar yalmzca aile Wichterich, The Globalized
gör üşlerinden bile etkilenir. planlaması ve kitlesel eğitim müm- Woman (2007) adlı kitabında
Caraway, bireyleri rasyonel ve kün olduğu zaman işgücüne girebi- küreselleşmenin yeni iş im-
cinsiyetsiz olarak gören ve onu lir. Üçüncü olarak, kadmlar erkek kanları sunarak kadınları öz-
geli ş tirenlerin erkek, orta sınıf egemen işyerlerini ucuz kadın eme- gürleştirmek yerine yeni bir
karakteristiklerini yansıtan ana ğine karşı koruyan sendikalar gibi alt sınıf doğurduğunu ileri sü-
akı m ekonomi kuramını reddeder. engeller artık etkili olmadığı zaman rer. Phnom Penh'ten New
Aynca cinsiyet yerine sosyal sınıfa çalışma fırsatı bulabilir.
York'a kadınların çokuluslu şir­
öncelik verdiği için Marksist tahlil- Endonezya'da bu süreç, devlet kadm ketlerin ihtiyaçlarına yanıt ve-
rerek, düşük ücretli işlerde ça-
leri de kabul etmez. Geleneksel emeğinin potansiyel karşıtlan olan
lışarak ve kamusal hizmetler-
bilgelik işverenlerin kadmlara daha İslamcı örgütleri ve sendikalan
deki gerilemeyle başa çıkmaya
düşük ücret ödediğini ve bunun da zayıflattığı zaman gerçekleşmiştir.
çalışarak kendilerini nasıl tü-
Caraway bazı işverenlerin kettiğini gösterir.
erkeklerin yaptıklan işlerin daha
üstün olduğuna inandıklan için
daha fazla ücret ödediği , bazılan­
nm da annelik veya evlilik nede-

''
niyle uzun vadede kadmlan güve-
nilmez bulduğu şeklindeki genel
varsayımı dikkat çeker. Caraway İşverenler yalnızca kadınların
her ikisinin de "cinsiyete dayalı" erkeklerden daha üretken
karmaşık "fayda-maliyet analizi"
olduklarını düşünürse
örneği olduğunu savunur; kadm
işgücünde feminizasyon
işçilerin nasıl algılandığı ve onlara
gerçekleşir.
nasıl davramldığı ve dolayısıyla
Teri Lynn Caraway
kadmların neden belirli emek tür-
Endonezya'daki kadın fabrika

''
iş çileri, örneğin Sukaharjo'daki bu
leri için daha uygun görüldüğü , bir
Lorzi iş çiler erkeklerle eşit ücret alır. toplumda cinsiyet rolleri hakkm-
Caraway'in araştırmasına göre Doğu daki mevcut kültürel idealler,
Asya' da durum bundan farklıdır. değerler ve inançlarla açıklanabilir.
252 GİRIŞ
Antonio Gramsci, egemen Erving Goffman,
Max Weber, Protestan sınıfın görüşlerinin Asylumsadlı
Kari Marx, Hegel'in Hukuk Ahlakı ve Kapitalizmin toplumun geri kalanı kitabında "total
Felsefesinin Eleştirisine Ruhu adlı kitabında tarafından "sağduyu" ve kurumların"
Katkı başlıklı makalesinde modern toplumun tartışılmaz olarak insanların kişilik ve
dinin "baskı altındaki sekülerleşme ve görülmesini açıklamak kill}liklerini nasıl
yaratığın iç çekişi" rasyonelleşme için "hegemonya" yeniden
olduğunu söyler. sürecini açıklar. terimini kullanır. düzenlediğini açıklar.

1
1844 1904-05
i 1930'LAR
1
1961
1897 1911 1949 1963

l
Emile Durkheim, İntihar adlı
kitabında farklılaşan intihar
oranlarını değerlendirip bu
Parties
l
Robert Michels, Political
adlı kitabında
bürokrasilerin demokratik
t
Robert K. Merton, Social
Theory and Social
Structure adlı kitabında
l
Howard S. Becker, Outsiders
adlı kitabında toplumun
sapkın olarak etiketlemesi
kişisel eylemin sosyal bir yönetime ulaşmayı sapkın davranışın durumunda her
fenomen olduğunu ortaya olanaksız hale getirdiğini kökeninde "anomi"nin davranışın sapkın olarak
koymak için "anomi" fikrini ileri sürer. bulunduğunu savunur. görülebileceğini savunur
ortaya koyar.

Y
üzyıllardır
Avrupa'daki Topluluk değerleri ve ortak inan- Bürokrasiler verimlilik için
egemen kurumlar, hüküm- çlara dayalı sosyal kaynaşma yerini organize edilir ve sonuç olarak
darlar ve aristokratlardan yeni seküler kurumlara bırakmıştır hiyerarşik bir yapıyı takip etme
oluşan egemen sınıf ve Kilise ve toplumun yönetimi halkın tem- eğilimindedir. Robert Michels'in
olmuştur. Ancak Rönesans'tan silcilerinin eline geçmiştir. Bu işaret ettiği gibi, bu oligarşi adı
sonra hümanist fikirler ve bilimsel sekülerleşmeyle birlikte modern verilen küçük bir elit tarafından
keşif Kilisenin otoritesine meydan toplumun gittikçe maddi hale gelen yönetilmelerine yol açar ve oligarşi
okumuş ve cumhuriyetçi demokrasi doğasına uygun bir rasyonelleşme demokratik yönetimi desteklemek
Tanrı tarafından bahşedilen , gelmiştir. Sanayileşme ve bundan şöyle dursun onu aktif olarak engel-
babadan miras alınan hükümdarlık doğan kapitalizm, çok daha fazla ler. Neticede insanlar din ve
iddialarını tehdit etmeye yönetim gerektirmiştir ve bürokrasi hükümdarların idaresine kıyasla bu
başlamıştır . Aydınlanma Çağı bu fikri ticaret alanından yönetim yeni kurumlar tarafından çok daha
kurumları zayıflatmıştır; 18. alanına da yayılmıştır . fazla kontrol altına alınmış his-
yüzyılda eski düzen ABD ve Modern toplumun kurumları bu seder. Michel Foucault kurumların
Fransa' daki siyasi devrimler ve de bürokrasilerden evrimleşmiştir: mali sosyal normları empoze ederek ve
İngiltere' den yayılan Sanayi ve ticari kurumlar, devlet daireleri, bireyselliği bastırarak toplumu ve
Devrimiyle birlikte altüst olmuştur. hastaneler, eğitim , medya, polis, si- bireysel yurttaşların davranışını
lahlı kuvvetler vs. Yeni kurumlar, şekillendirmedeki (çoğu zaman fark
Sekülerlik ve Rasyonalizm modern toplumun sosyal yapısının edilmeyen) gücünün doğasını
Aydınlanmanın rasyonel fikirleri ve önemli bir parçasını oluşturmuştur incelemiştir . Jürgen Habermas da
endüstrinin ekonomik ihtiyaçları ve sosyologlar bunların sosyal düze- benzer bir biçimde kurumsal
tarafından şekillendirilen modern ni yaratmak ve sürdürmekte oynadı­ iktidarı eleştirmiştir , ama yalnızca
bir toplum hızla ortaya çıkmıştır. ğı rolleri tanımlamaya çalışmıştır. halk kurumlara güvendiği müdde-
KURUMLARIN ROLÜ 253
Cohen'in Folk Devils and Ivan Illich, Medical Paul Willis 'in Learning
Moral Panics adlı kitabı N emesis: The ta Labour adlı k itabı,
Bryan Wilson, Religion 1964'te motosikletçiler Expropriation of Health eğitimin sınıf
in Secular Soci ety adlı ve rockçı lar arasındaki adlı k itabında tıp ayrımlarını nası l
kitabındadinin şiddetli çatışmalara kurumunun "sağlık için yeniden ürettiğini
azalan sosyal medyanın ilgisinden önemli bir tehdit" ve kalıcılaştırdığını
rolünü tartışır. ilham alır. olduğunu iddia eder. açıklar.

1
1966 1972
i 1975 1977
1
1970-84 1973 1976 1988

l
Michel Foucault,
hükümetlerin
l
Jürgen Habermas ' ın
Meşruiyet Krizi adlı kitabı
t l
Samuel Bowles ve Herbert Michel Maffesoli, The Time
Gintis , Schooling in Capitalist of Tribes adlı k itabında
vatandaşları ve kurumların hal kın güvenini America adlı kitaplarında insanla r yeni sosyal
toplumu şekillendirmek s ağlayamazsa sosyal eğitimin "gizli müfredat" gruplar yaratmaya
için politikaları nasıl kontrolü sağlama hakkını aracılığıyla tutumlar ve çalıştıkç a bireyc iliğin
kullandığını tartışır . yitirebileceğini açıklar. eğilimler aşıladığını söyler. zayıfladığını söyler.

tçe bunun mümkün olabileceğini Bireycilik ve Toplum bir sosyal düzeni sürdürmenin
sav unmuştur. Daha güncel (ve 20. yüzyılın ikinci yarısındaki sosy- kurumsal bir yolu olarak dikkatle
tartışmalı) bir biçimde Michel ologlar toplumdaki kurumların incelenmiştir.
Maffesoli hakın kurumlar doğası ve kapsamını incelemenin Fakat bireycilik ve kurumsal
ta rafından hayal kırıklığına yanı sıra bu kurumların toplumun uyum beklentileri arasındaki
uğratıldıkça yeni kurumlara teka- bireysel üyelerinin üzerindeki çatışmayı fark eden Emile
bül eden ve kabile çizgilerini takip etkilerini inceleyerek daha yorum- Durkheim olmuştur. Bireyin
eden yeni sosyal gruplar sal bir yaklaşım benimsemiştir. inançları ve arzuları ile toplu-
oluş turduğunu ileri sürmüştür. Max Weber. bürokrasinin boğucu munkiler arasındaki uyuşmazlığı
Karı Marx tarafından ünlü bir etkileri ve insanların ifade eden "anomi" kavramı, Robert
biçimde " halkın afyonu" olarak rasyonelleşmenin "demir kafesine" K. Merton' ın nelerin sapkınlık
nitelendirilen dini kurumların kapatılması hakkında uyarılar olarak görüldüğüne ilişkin
sosyal etkisi, bürokrasilerin yapmıştır . Daha sonra Erving açıklamasında kullanılmıştır.
geli şmesiyle birlikte gerilemiştir ve Goffman, kurumsallaşmanın Howard S. Becker bunu daha da
20. yüzyılda birçok ülkede (en etkilerini açıklamıştır; bireyler bir geliştirmiştir ve bir kurumun
nzından ismen) seküler bir yönetim kurumla birlikte yaşamaya o kadar sapkınlık olarak etiketlemesi duru-
şekli yerleşmiştir. Yine de alışır ki artık onsuz yapamaz hale munda her davranışın sapkınlık
günümüzde dünya nüfusunun gelir. Bunun özel bir örneği , Ivan olarak görülebileceğini ileri
ya klaşık yüzde 75'i kendilerini Illich tarafından açıklandığı gibi, sürmüştür ve Stanley Cohen'e göre
kabul görmüş bir inanç topluluğuna tüm hastalıkların tedavisi için git- modern medya bazı şeyleri tam da
nit olarak tanımlar ve din birçok tikçe tıpa daha bağımlı hale bu şekilde şeytanlaştırır.
yerde gittikçe toplumsal bir güç gelmemizdir. Eğitim de sosyal
haline gelmektedir. tutumları pekiştirmenin ve istenen

' .
BASKI ALTINDAKI ~

KARL MARX (1818-1883)


256 KARL MARX

KISACA
YAKLAŞIM
Din
ÖNEMLİ TARİHLER
1807 Alman filozof Georg
Hegel 'in Tinin Fenomenolojisi
adlı eseri yabancılaşma
kavramını tanıtır.

1841 Alman filozof Ludwig


Feuerbach, Hıristiyanlığın Özü
adlı kitabında Hegel' in
yabancılaşma fikrini kullanır
ve eleştirel olarak
Hıristiyanlığa uygular.

1966 İngiliz sosyolog Bryan


Wilson, Religion in Secular
Society adlı kitabında dinin
otoritesini yitirdiğini ileri
sürer.
2010 Alman sosyolog Jürgen
Habermas, An Awareness of
What is Missing: Faith and
Reason in a Post-Secular Age
adlı kitabında dinin neden yok
olmadığını ele alır.

iman filozof Georg Hegel'e etmesi için yarattığı sosyal yapılar leri sürer. Bu, kendi potansiyellerini

A göre, özgürlük tam mana-


sıyla belirli etik kurumlara
katılımla oluşur. Hegel daha net bir
ve kurumlar onları kontrol edebilir
ve hatta köleleştirebilir. Rasyonel
kendini keşif süreci "yabancılaş­
tam olarak gerçekleştirmelerini en-
geller; ilahi olan, yabancılaşmış in-
san bilincinin bir projeksiyonundan
biçimde insanın yalnızca devlette maya" yol açabilir; bu yabancı­ ibarettir. Kari Marx'ın çalışma arka-
"rasyonel varoluşa sahip olabilece- laşma kavramı sosyal bilimlerde daşı Friedrich Engels, Feuerbach'ın
ğini" de söylemiştir. Hıristiyanlığın önemli bir etki yaratmıştır. Hıristiyanlığın Özü kitabının
yeni başlayan modernite çağı için Alman filozof ve Hegel' in eski 1840'larda her ikisinin üzerinde de
kusursuz ("eksiksiz") din olduğuna bir öğrencisi olan Ludwig Feuerba- önemli bir özgürleştirici etki yarat-
inanmıştır; çünkü Hıristiyanlık ch, yabancılaşma kavramını dini e- tığını kabul etmiştir.
onun ruhunu (geist) yani akla ve leştirmek için kullanmıştır. Feuer-
doğruya inancı yansıtmıştır. Fakat bach, insanların Tanrı 'ya insanini- İnsan Dini Yaratır
"diyalektik" olarak bilinen çelişme telikler bahşettiğini ve daha sonra Kari Marx'ın babası sadece işini
süreci nedeniyle (her şey doğası bu niteliklerden dolayı ona ibaret güvenceye alabilmek için
gereği kendi karşıtını içerebildiğin­ ettiğini, böylece bilinçdışı bir bi- Yahudilikten Hıristiyanlığa geç-
den) insanların kendilerine hizmet çimde kendi kendilerine taptığını i- miştir ama yine de oğluna dinin
KURUMLARIN ROLÜ 257
Ayrıcabkz.: Auguste Comte 22-25 •Kari Marx 28-31 • Friedrich Engels 66- 67 • Sylvia Walby 96-99 •
Max Weber 220-23 • Bryan Wilson 278- 79 • Jürgen Habermas 286- 87

edilebileceğini fark edecektir. hizmet eden her kurum tartışmaya


Ondan sonra din maddi yoksunlu- açılmalı ve nihayetinde kaldırılma­
ğun ve insanın yabancılaşmasının lıdır. Bunun yerini sosyalizm ve

''
neden olduğu hastalığın bir semp- komünizme dayalı hümanist bir
tomu olarak kalacaktır . Bu hastalık toplum alacaktır.
Din geçici olarak otorite sahibi öylesine büyük acılar vermiştir ki Marx'a göre din mevcut devlet
olmaya çalışanlar tarafından insanlar dinin sunduğu teselliye ve toplum için "teselli ve gerekçe-
kullanılır. ihtiyaç duymuştur . dir." Kiliseler egemen sınıfın otori-
Christopher Hitchens Dini inancı aklın çocuksu hali tesinin doğaüstü otorite tarafından
İngiliz-Amerikalı yazar (1949- 2011) olarak gören Fransız filozof Auguste emredildiğini , dolayısıyla işçilerin
Comte gibi Marx da toplumun aşağı konumunun kaçınılmaz ve

''
bilimsel olarak sekülerliğe doğru adil olduğunu ilan eder. Bir top-
ilerlediğine inanır. Fakat Marx dini lumda eşitsizlik varsa, adaletsizlik
bir dizi inançtan ziyade toplumun azalmak yerine kalıcılaşır. Marx'ın
bir yansıması olarak görüp daha ifadesiyle, "Dine karşı mücadele bu
eleştirel bir biçimde ele alır. İşçi nedenle dolaylı olarak dinin ruhsal
ahlak için gerekli olduğu inancını sınıfı kapitalizmin baskısından aroma olduğu bu dünyaya karşı
aş ılamıştır. Fakat Kari Marx görece özgürleştirmeyi amaçlar ve egemen mücadeledir." Bu düşünce,
küçük yaştan itibaren sosyal sınıfların görüşlerinin topluma ege- 1960'larda Kilisenin rolünün her
düzeni sağlamak için ruhsal bir men olduğunu , bu görüşleri aktar- yeni kuşağın kendi kaderini kabul
leme ihtiyaç duyulduğu fikrini manın araçlarından birinin de edecek şekilde sosyalleştirilmesi
eleş tirmiştir. Daha sonra seküler- Kilise olduğunu ileri sürer. olduğunu iddia eden İngiliz sosyo-
leşmenin (dinin sosyal öneminin log Bryan Wilson tarafından yeni-
azalmasının) insanları sosyal bas- Kilise ve Devlet den gündeme getirilmiştir.
kın ın mistik formlarından özgürleş­ 18. yüzyıl İngiltere ' sinde kaynağı Marx, dinin aldatıcı doğasını
Lirdiğine ikna olmuştur. Din hak- belli olmayan bir nükte, İngiliz teşhir etmeyi ve egemen sınıfın
kındaki fikirlerinin birçoğunu Kilisesini "dua eden" siyasi parti ideolojik aracı olduğunu göst ermeyi
Hegel'in Hukuk Felsefesinin olarak nitelendirmiştir. Marx'a göre amaçlar. Öbür dünyaya inanmak
f:Jeş tirisine Katkı
(1844) adlı din de dahil kapitalist çıkarlara yoksulları ve baskı altında olanları
metinde ortaya koymuştur .
Yabancılaşma fikrini genişleten
Marx "dinin insanı değil, insanın
dini yarattığını" savunur. Marx,
ı nsanların kendi yaşantısına sahip
olan ve halihazırda insanları kontrol
oden Tanrı'nın, kendi yaratımları
olduğ unu unuttuklarını söyler.
1 nsanlar kendi yarattıkları şeyi yok

odebilir. Devrimci işçi sınıfı, onu


kölele ştiren kapitalist toplumun
ıcleoloji ve kurumlarının doğal veya
I< ç ın ılmaz olmadığını , alaşağı
Katolik Kilisesinin zenginliği
1ı ı ı çok kişi tarafından eleştirilmiştir.
Marx'a göre din kapitalist çıkarlara
lıizmet eder ve zengin elitlerin işçi
ı ıtnıfını kontrol etmek ve bastırmak için
kulla ndığ ı bir araçtır.
258 KARL MARX
Marx dinin işçi sınıfına öbür dünyada Öbür dünya mak, yanılsamaları gerektiren ko-
her şeyin daha iyi olacağını vaat ederek şulu terk etmeye çağırmaktır." Ta-
egemen sınıfın bugünkü iktidarını rih ve felsefenin görevi "insanın
sürdürmesine olanak tanıyan bir inanç
sistemi olduğunu savunur. Yoksul ahlaki
kendinden yabancılaşmasının kut-
öğretilerde teselli bulur çünkü
sal biçiminin maskesi düşürüldük­
nihayetinde ıstırabının mükafatını ten sonra yabancılaşmanın kutsal
alacaktır; sosyal değişim engellenir olmayan biçimlerinin maskesini
çünkü din toplumu stabilize eder ve düşürmektir."
statükoyu korur. Marx, Alman sosyolog Max
Weber 'in Protestanlığın kapitaliz-
min yerleşmesinde önemli bir rol
oynadığı, çünkü 16. yüzyıl tüccarla-
rının ve daha sonra sanayicilerin
ticari ihtiyaçlarına daha uygun
olduğu önermesiyle hemfikirdir.
Çalışkanlık ve bunun karşılığında
ödüllendirilmek Protestan felsefe-
nin merkezindedir ve özellikle
Kalvinistler maddi başarıyı
Tanrının lütfunun bir işareti olarak
görmüştür.
Marx, Reform'u Almanya'nın
Şimdi ve burada devrimci geçmişi olarak nitelendi-
rir; bir keşişin zihninde başlayan
devrimdir. Luther'in "sofuluğun bo-
rahatlattığı için Marx dini "halkın örneğin Püritenlik kralın idam edil- yunduruğunu ortadan kaldırdığını,
afyonu" olarak nitelendirmiştir. Rus mesine ve cumhuriyetin kurulma- onun yerine inancın boyunduruğu­
devrimci Vladimir Ilyich Lenin, sına yol açmıştır. Fakat Marx, koşul nu getirdiğini" söyler; Luther rahip-
dinin "ruhsal bir içki" olduğunu halkın gerçek mutluluğunu gerekti- leri laiklere dönüştürmüştür ama
söylemiştir; din işçi sınıfının haya- rirken dinin "aldatıcı bir mutluluk" bunu laikleri rahip haline getirerek
tının katı gerçekliklerini öldürür ve olduğunu söyler: "İnsanlara içinde yapmıştır. Marx 'ın bakış açısından
insanları öbür dünyada daha iyi bir bulundukları koşullar hakkındaki Protestanlık
probleme gerçek bir
konum karşılığında mevcut düşük yanılsamaları terk etmeye çalış- çözüm sunmaz ama bir insanın
konumlarını kabul etmeye sürükler.
Esasında din yoksulları yerinde Feminizm ve Din
tutan ve sosyal değişimi engelleyen
19. yüzyılda yaşayan ve The Wo- Nawal El Saadawi, dinin kadınla­
etkili bir sosyal kontrol şekli olarak
man's Bible adlı kitabı yazan A- ra baskı uygulamak için kullanı­
anlaşılabilir.
merikalı yazar Elizabeth Cady labileceğini ama bunun dini yeni-
Stanton, Tanrı'nın Sözünün aslın­ den şekillendiren ataerkil toplum
Din ve Köktencilik da bir erkeğin sözü olduğunu ve biçimlerinden kaynaklandığını
Marx, Hıristiyanlığın baskıdan do- kadınları zaptetmek için kullanıl­ söyler. İngiliz sosyolog Linda Wo-
ğan bir din olduğunu ve sefil, umut-
dığını söylemiştir. Feministlerin odhead'e göre birçok Müslüman
suz kimseleri ayakta tuttuğunu ve daha sonraki din kuramları ge- kadın din ve kıyafetlerini kurtu-
rahatlattığını görmezden gelmez. nellikle bu cinsiyetçilik ve cinsi- luşlarının bir simgesi olarak kul-
Dini ıstırap hem "gerçek ıstırabın yet eşitsizliği temasını tekrarla- lanır. Bazı dinlerde kadınların ko-
bir ifadesi" hem de "gerçek ıstıraba mıştır. Kadınlar dini uygulamala- numu önemli ölçüde değişir; İn­
karşı bir protestodur" yani baskı al- ra erkeklerden daha çok katılım giltere Kilisesinin 1992'de kadın­
tındaki insanların "iç çekişidir" ve gösterme eğilimindedir ama ge- ların papazlığa atanmasına izin
bu dinin kökten veya potansiyel o- nellikle daha az hak ve daha ağır verdikten sonra kadınlar günü-
larak devrimci bir yönü olduğunu i- cezalarla ayrımcılığa tabi tutulur müzde ruhban sınıfının beşte bi-
ma eder. 17. yüzyıl İngiltere'sinde ve marjinalleştirilir. Mısırlı yazar rini oluşturmaktadır.
KURUMLARIN ROLÜ 259
mücadelesinin artık dıştaki ruhban sınıflar tarafından ideolojik bir araç

••
s ınıfına karşı değil, kendi içindeki olarak kullanılmasının bir başka
"rahiplere özgü doğaya" karşı ger- kanıtını sunmuştur.
çekleştiği " doğru koşulu" sunar. Bazen "Yeni Ateistler" adıyla
Bu esnada sosyal statüko insa- anılan A. C. Grayling, merhum
n ın gerçek kurtuluşunun önünde Christopher Hitchens ve Richard
bir engel teşkil etmiştir. Toprak
Modern dinin kökleri, çalışan Dawkins gibi Batılı entelektüeller,
sahipleri ve kapitalistler bu dün- kitlelerin sosyal olarak Marx'ın din hakkındaki fikirlerinin
bastırılmasına uzanır. birçoğunu paylaşır. Belki de ilk
yada daha çok zenginleşirken, işçi
s ınıfının uzun saatler boyunca
Vladimir llyich Lenin felsef~ girişimi olarak kabul edilebi-
Rus siyasi kuramcı (1870- 1924)
düşük ücretle çalışmasının müka- lecek din ilgi çekicidir ama hem
fatı cennette bir yer olmuştur ; ıstı­ duygusal hem de entelektüel bir

''
rap bir erdem haline gelmiştir. yabancılaşma biçimidir; toplumsal
Marx, 19. yüzyılda Kilisenin toprak adalet ve mutluluğun yerini doldur-
sahibi ve işveren olarak üstlendiği maktan çok uzaktır. Fakat Marx'ın
role ilgi duymuş, bunu dinin ege- kendisi Reform hakkındaki gözlem-
men sınıflar tarafından işçileri lerinde dinin radikal düşünce ve
kontrol etmek için kullanılan ideolo- duyan ve ayyaşlık gibi kötü özellik- sosyal eylem potansiyelini kabul
J i k araçlardan biri olduğunun kanıtı leri karşısında şaşkına dönen yeni etmiştir. İngiltere' de ilerici sosyal
olarak görmüştür. fabrika sahiplerini de kendine çek- reformların yaşandığı yüz yılı aşkın
miştir. Bazı fabrika sahipleri, daha bir süreçte Anglikan Kilisesine
Dinsiz Bir İşgücü verimli bir biçimde çalışabilmele­ bağlı olmayan inançların oynadığı
lngiltere'de çalışanların örgütlü rini sağlayacak "edepli", ölçülü bir rol daha sonra bunu teyit etmiştir.
elinle temasını yitirmesi ve bunun hayat sürdürmeleri için işçileri Dinin 21. yüzyılda neden ortadan
yerine diğer Hıristiyan dini grup- "eğitmeyi " amaçlamış ve onları kaybolmadığının yanıtını arayan
lara veya Çartizm gibi işçi sınıfı dini ayinlere, İncil derslerine, eği­ Jürgen Habermas, dini toplulukla-
sıyasi hareketlerine yönelmesi tici konuşmalara ve hobilere katıl­ rın dünyanın birçok bölgesinde
nnd işe yaratmıştır . Bu nedenle 1851 maya zorlamıştır. İşçilerin enerjisini oynadığı önemli kamusal rolü kabul
yılında bir Dini İnanç Sayımı ger- bu şekilde boşaltmak, onların dev- eder Günümüzde yaygın seküler-
ı,;ek leştirilmiştir. Sayım, işçi sınıfı­ rimci potansiyelini engellemiş ve leşme eğilimine rağmen hiç kimse
nın ilgisizliğini ve toplumda muha- sanayinin uysal yük beygirlerine dinlerin ve dindarların yeryüzün-
fnzakar, yerleşik İngiltere Kilisesi dönüşmelerini sağlamıştır. Bu giri- den silindiğini söyleyemez.
ıle Ouakerizm ve Unitaryanizm gibi şimler Marksistlere dinin egemen
<inha yeni, popüler dinlerin takipçi-
lrrinin bir araya geldiği toplantı
:;alonları ve şapeller arasında bölün-
düğ ünü göstermiştir.
Yoksullara yardım etmeye odak-
lıına nbir Protestan mezhebi olan
Metodizm, İngiltere'nin üretim
merkezlerindeki birçok işçi sınıfı
ınahallesinde çok popülerdir.
Metodizm, çalışanların görü-
ınışteki dinsiz doğalarından endişe

Ouaker mezhebi gibi Hıristiyan


ııı uplar, dini-siyasi statüko karşısında
l ııı tehdit olarak algılanmıştır. Savaşa
V!' köleliğe karşı olan ve başkalarına
.ı ııt içmeyi reddeden bu mezhepler
Kılıse' deki hiyerarşiler görüşünü
ıı>ddeder.
260

OLİGARŞİNİN
DEMİR KANUNU
ROBERT MICHELS (1876-1936)

ürokrasi, Robert Michels'e İktidar konumunu korumak,


KISACA
YAKLAŞIM
Oligarşi
B göre bireysel özgürlüğün
düşmanıdır . Michels 20.
yüzyılın başında bürokrasi ve siyasi
bürokrasilerin örneğin siyasi
partilerin önemli bir rolü haline
gelir; karmaşık oylama sistemleri
oligarşi (azınlığın çoğunluğa hük- aracılığıyla bir gizem ve üstünlük
ÖNEMLİ TARİHLER metmesi) arasındaki bağlantıya havasını sürdürmek için esrarlı bir
1904- 05 Max Weber'in Protes- işaret etmiştir. Siyasi partiler ve dilden faydalanılır ve alt komiteler
tan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu sendikalara ilişkin gözlemlerinde bunun sağlanmasına katkıda
adlı kitabı bürokrasiden kaynak- demokrasilerin büyüklük ve karma- bulunur. Yetkililer genellikle
lanan rasyonelleşmeyi modemi- şıklığının hiyerarşiyi gerektirdiğini kararlarının sonuçlarından ayrı
tenin kaçınılmaz özelliği olarak görmüştür. Net bir emir zinciri tutulur; bürokrasi onları halkın
görür. barındıran ve kitlelerden ayrı olan karşısında hesap vermekten korur.
bir liderliğe ihtiyaç duyulur; bunun Oligarşi bürokrasinin hiyerarşik
1911 Alman sosyal ve siyasi ku- sonucunda geniş ve güçlü organi- yapısında gelişir ve halkın seçilen
ramcı Robert Michels, Political zasyonların birkaç lider tarafından liderler üzerindeki kontrolünü sık
Parties adlı kitabında organizas- yönetildiği piramit benzeri bir yapı sık zayıflatır .
yonel demokrasinin olanaksız ortaya ç ı kar.
olduğunu iddia eder. Michels, Max Weber'in sorum-
1916 İtalyan sosyolog Vilfredo luluk hiyerarşisinin verimliliği artır­

''
dığı fikrini uygular ama bunun
Pareto, demokrasinin bir illüzyon
olduğunu ve elitin her zaman
gücü bir merkezde toplandığını ve
kendine hizmet ettiğini savunur. demokrasiyi tehdit ettiğini savu-
nur. Sözde demokratik ideallere Organizasyondan bahsedilen
2009 2003 yılında Büyük Bri- rağmen , halkın ihtiyaçlarından yerde oligarşi vardır.
tanya' nın Irak ' ı işgal etmesi ziyade organizasyonları yöneten Robert Michels
hakkında başlatılan Chilcot An- elitlerin çıkarları temel odak haline

''
keti, eski Başbakan Tony Blair gelir. Michels organizasyonların en
gibi yetkililerin eylemlerinden tepesindekilerin kişisel çıkarlarının
dolay ı sorumlu tutulmaktan çok, her zaman öncelikli olduğunu vur-
ne kadar korunduğunu gösterir. gular.
Birçok kişi Blair'in savaş suçun-
dan yargılanması gerektiğini i- Ayrıca bkz.: Kari Marx 28- 31 • Max Weber 38- 45 • Friedrich Engels 66- 67 •
Michel Foucault 270- 77 • Jürgen Habermas 286- 87
leri sürer.
KURUMLARIN ROLÜ 261

SAGLIKLI İNSANLAR EVLENMEK,


ÇOCUK YAPMAK VE ÖLMEK
iÇIN BÜROKRASiYE iHTiYAÇ
DUYMAZ
IVAN ILLICH (1926-2002)

oplum, tıp tarafından yara-


KISACA
YAKLAŞIM
İatrojenez
T tılan tehlikelerin ciddi bir
biçimde farkına varmıştır .
Hamilelik sırasında çocuğun kanser
olmasına yol açabilen teşhis amaçlı
ÖNEMLİ TARİHLER röntgenlerin aşırı kullanımı ve zarar-
M.Ö. 460- 370 Antik lı reçeteli ilaçların etkileşimleri bu-

Yunan' da hekim Hipokrat nun örneğidir. Bu tür problemleri a-


tıbbın hastalara zarar çıklamak için Yunancada " iyileştiri­

vermemesi gerektiğine inanır; ci tarafından neden olunan" anlamı­


iatrojenez cezayı gerektiren bir na gelen "iatrojenez" sözcüğü kulla- 20. yüzyıldan önce yaygın olmayan
nılır . Avustralyalı radikal düşünür I- hastane doğumları , sosyal iatrojenezin -
suç haline gelir. hayatın gittikçe ve gereksiz yere tıbbi­
van Illich, tıp kurumunun insan sağ­
1847 Macar hekim Ignaz leştirilmesinin- örneği olarak gösterilir.
lığı için ciddi bir tehdit haline geldi-
Semmelweis cerrahlara ğini, çünkü kapitalizmle birlikte tıb­
enfeksiyonla ilişkili ölümleri bın kendi kendine hizmet eden ve geliştirilmektedir. Örneğin önemsiz
azaltmak için ellerini insanları iyileştirmekten çok hasta depresyon vakaları genellikle alış­
yıkamalarını tavsiye eder. ettiğini ileri sürer. kanlık oluşturan ilaçlarla tedavi
Illich, iatrojenezin üç ana türü- edilir. İnsanların bu şekilde tedavi
1975 Ivan Illich, Medical
nün olduğunu savunur. Klinik iatro- edilmesi ilaç şirketleri gibi ilgili
Nemesis adlı kitabında tıp
jenez, hastaya tıbbi müdahale kurumların menfaatinedir.
kurumunun insan sağlığı için olmaksızın gerçekleşmeyecek bir Illich 'e göre daha da kötüsü
önemli bir tehdit teşkil ettiğini zararın verilmesidir; aşırı antibiyo- kültürel iatrojenez yani hastalık, acı
ileri sürer. tik kullanımı nedeniyle bakterilere ve ölümle başa çıkmanın gelenek-
2002 Tıp sosyolojisi profesörü direncin azalması bunun bir örne- sel yollarının yok edilmesidir.
David Clark, ölümcül kanser ğidir. Sosyal iatrojenez, hayatın Hayatlarımızın aşırı tıbbileştiril­

h astalarına tahrip edici tıbbileştirilmesidir ; gittikçe daha mesi bizi ölüm ve hastalığın ger-
kemoterapi tedavisi çok sorunun tıbbi müdahale gerek- çekliğiyle yüzleşmeye gittikçe
tird iği düşünülmektedir ve hastalık isteksiz hale getirir: doktorlar rahip-
uygulanmasının sahte umutlar
dışı şeyler için pahalı tedaviler lerin rolünü üstlenmiştir.
sunan insan merkezli
tedavinin bir sonucu olduğunu
Ayrıca bkz.: George Ritzer 120- 23 • Robert Putnam 124- 25 • Ulrich Beck 156- 61
ileri sürer.
• Erving Goffman 264- 69 • Michel Foucault 270-77; 302- 03
262

~pkınlık , Fransız kuramcı


KISACA
YAKLAŞIM
Anomi veya Gerginlik Kura-
Toplumlar insanlara
net yaşam hedefleri
sunar.
S Emile Durkheim'a göre
evrensel, normal ve
işlevseldir. Durkheim, insanların
mı artık kendilerini toplumla
bütünleşmiş hissetmedik ve
ÖNEMLİ TARİHLER toplumun norm ve kurallarından
1897 Emile Durkheim, İntihar emin olmadıkları zaman -örneğin
adlı kitabında Protestanlar ve Ka- hızlı sosyal değişimlerin yaşandığı
tolikler arasındaki farklı intihar o- süreçlerde- sapkın davranışlara
ranlarını açıklamak için anomi veya intihara daha çok yöneldiğini
Herkes bu hedeflere
kavramını kullanır. ileri sürer. Bu koşul, Yunancada
ulaşmanın yoluna
1955 Talcott Parsons'ın eski öğ­ sahip değildir. "kanunsuz" anlamına gelen anomi
rencisi Amerikalı kriminolog Al- sözcüğüyle adlandırılır. Amerikalı

bert Cohen, alt sınıftan erkeklerin sosyolog Robert K. Merton 1938


yılında yayımlanan Sosyal Yapı ve
karşılaştığı dezavantajların statü
mahrumiyetine veya gerginliğe Anomi başlıklı makalesinde
Durkheim ' ın sapkınlık tahlilinden
neden olduğunu ve bunun da say-
gıya ulaşmanın bir yolu olarak gö-
yararlanarak onu çağdaş Amerikan
Uyum sağlama ve toplumuna uygular ve bu tür
rülen suçu doğurduğunu söyler. "başarma" baskısı sapkın
davranışların gerginliğin doğrudan
1983 İngiliz kriminolog Steven eylemlere yol açar.
bir sonucu olarak gerçekleştiğini
Box, Albert Cohen'in açıklamala­ savunur.
rı gibi suç konusundaki bazı de-
ğerlendirmelerin toplumda güçlü Amerikan Rüyası
olanların işledikleri suçları açıkla­ Merton, ABD' de bireysel " başarı" ile
yamadığını söyler. bağlantı idealler ve özlemlerin -
örneğin maddi zenginlik, ev ve ara-
1992 Amerikalı sosyolog Robert
baya sahip olmak gibi "Amerikan
Agnew, anomi veya gerginlik ku-
Rüyası"nın- sosyal olarak üretildi-
ramının suç ve sapkınlığı açıkla­
ğini savunur. Bu hedeflere herkes
mak için kullanılabileceğini ama
meşru yollardan ulaşamaz; çünkü
bunun sınıfa bağlanmaması ge-
sosyal sınıf gibi belirli kısıtlamalar
rektiğini ileri sürer.
bunlara ulaşmanın önünde engel
KURUMLARIN ROLÜ 263
Ayrıcabkz.: Richard Sennet t 84- 87 • Robert D. Putnam 124- 25 • Robert K. Merton
Max Weber 220- 23 • Howard S. Becker 280- 85 • Ta lcott Parsons 300- 01
Robert K. Merton, 1910'da
ABD'nin Philadelphia kentinde
Meyer R. Schkolnick adıyla dün-
yaya gelmiştir. Ailesi işçi sını­
fındandır ve Rusya'dan göç et-
miş Yahudilerdendir. Hayatının
ilk birkaç yılını (daha sonradan
yanan) sütçü dükkanlarının üs-
tünde geçirmiştir. 14 yaşınday­
ken sihirbazlık gösterisinin bir
parçası olarak Robert Merlin
sahne adını kullanmıştır ve
Temple Üniversitesinden burs
kazanınca adını Robert K. Mer-
ton olarak değiştirmiştir.
Merton, "kendi kendini ger-
çekleştiren kehanet" ve "rol
modelleri" ifadelerini türetme-
siyle tanınır ve odak-grup araş­
Bü yüleyici bir yaşam sürmek, ev hedeflerini amaç edinmez ama yine tırma metodunun öncüsü olarak
ve araba sahibi olmak, zengin olmak de onlara ulaşmanın kabul gören kabul edilir. 1957 yılında Ame-
üzerine kurulu Amerikan Rüyası b aş ta yollarına saygı duyar. Örneğin her rikan Sosyoloji Birliğinin başka­
yoksulluk ve işsizliğin pençesindeki nı olarak seçilmiştir.
gün işlerine gidip görevlerini titiz
kesimler olmak üzere birçok kişinin
kurduğu bir hayaldir.
bir biçimde gerçekleştirirler , ama
" başarıya ulaşmak " için kurumsal Önemli eserleri
Leşki l eder. Merton'a göre sosyal merdivenin basamaklarını
olarak yapılandırılan sapkınlık da tırmanmaya çalışmazlar.
1938 Toplumsal Yapı ve Ümit-
sizlik
büyük olasılıkla sosyal beklentiler ve Çoğu zaman suçlu olarak
1949 Toplumsal Kuram ve
onlara u laşma yeteneği veya arzusu görülen "yenilikçiler" toplumun
Toplumsal Yapı
, ra s ında bariz bir fark veya gerginlik hedeflerine inanır , ama onlara 1985 Devlerin Omuzlarında :
olduğu zaman gerçekleşir. Bu "ger- u l aşmanın daha az meşru ve
Shandean Bir Not
ginlik kuramı" Merton'a göre işsizlik geleneksel yollarını tercih eder.
ve suç arasındaki doğrudan korelas- " Ricatçılar " topluma ters dü ş erek
yonu açıklar; örneğin parasızlık ayrı duran kimselerdir; yalnızca
nraba, ev veya başka bir şey satın alışılagelmiş hedefleri değil aynı
almanın yasal yollarının mümkün zamanda onlara ulaşmanın

''
lmadığı anlamına gelir, ama bek- geleneksel yollarını da reddederler.
lentiye uyma baskısı insanları hır­ Son olarak "asiler" ricatçılara
ı-nzlığa yöneltebilir benzerdir ama alternatif hedefler ve
onlara ulaşmanın yollarını yaratırlar Anti-sosyal davranış ..
İsyan ya da Uyum? ve bir karşı kültür geliştirmek kültürel hedefler . ..
Merton insanları kültürel olarak isterler. Merton'a göre çoğu zaman doğrultusunda .. . meşru
kabul gören hedeflerle ilişkileri ve teröristler ve devrimcileri içeren bu görülen fırsatlara farklı
onlara ulaşma şekline göre beş grup sosyal değişimi sağlayabilir. erişimler ... tarafından
kategoriye ayırarak kuramını Merton'un gerginlik kuramı, 'tetiklenir.'
qeni şletir. "Konformistler" grup veya çete davranışı yerine Robert K. Merton
Amerikan Rüyasına yatırım yapar bireysel sapkınlığa odaklandığı için

''
ve kabul gören yollar olan eğitim ve eleştirilmiştir. Ayrıca kuramın
ele ka zançlı işler aracılığıyla genellikle orta sınıfın suçlarını
ıste diklerini elde edebilir. örten resmi suç istatistiklerine fazla
"Ritüelistler" toplumun kültürel bel bağladığı ileri sürülmüştür.
TOTAL KURUMLAR
İNSANLARI .
DESTEK
SİSTEMLERİNDEN

VE BENLiK
DUYGULARINDAN
MAHRUM EDER
ERVING GOFFMAN (1922-1982)
266 ERVING GOFFMAN
odern dünyayı ve

M
••
KISACA
yarattığı hayal
YAKLAŞIM kırıklıklarını simgeleyen
Kurumsallaşma bürokratik prosedürlerle uğraşırken,
çoğumuz denge duygusunu
ÖNEMLİ TARİHLER
korumak için özel hayatlarımıza Bu kurumlar, toplumumuzdaki
1871 İngiliz psikiyatrist Henry sığınabiliriz. Fakat tüm
Maudsley, akıl hastanelerinin bi- insanları değiştirmeyi
zamanlarını hapishane veya akıl
reylerin benlik duygusunu olum- hastanesi gibi yapılandırılmış
amaçlayan zorlayıcı yerlerdir.
suz yönde etkilediğini savunur. Benliğe nelerin yapılabileceği
kurumlarda geçirdiği için bu
hakkında genellikle acımasız
1972 Stanley Cohen ve Laurie seçenekten yararlanamayan
insanlar da vardır. nitelikteki doğal deneylerdir.
Taylor'ın İngiltere'rıin Durham
Amerikalı sosyolog Erving
Erving Goffman
kentindeki erkekler hapishane-
sinde yaptığı araştırmayı konu e- Goffman, insanların günlük kural-

''
dinen Psychological Survival, tu- lar ve düzenlemelerden kaçamadık­
tukluların hayatta kalmak için ları zaman karşılaştıkları şeylerle
nasıl başa çıktığına ilgi duymuştur.
davranış ve kimlik intibakı sağla­
dığını gösterir.
1961 yılında yayımlanan Asylums
adlı ufuk açıcı kitabında "benliğin"
1975 Fransız düşünür Michel kalıcı ve kadiri mutlak bürokrasiyle kapatılan kurumları "total
Foucault, Disiplin ve Ceza: Hapis- yaşamaya nasıl uyum sağladığını kurumlar" olarak adlandırır. Akıl
hanenin Doğuşu adlı kitabında incelemiştir. Bir akıl hastanesin- hastaneleri, hapishaneler, toplama
hapishaneler ve akıl hastaneleri- deki hasta için en önemli faktörün kampları, hatta yatılı okullar ve
nin sosyal düzeni ve uyumu sağ­ hastalık değil kurum olduğunu ve manastırlar bu aşın organizasyon
lamasının yollarını ele alır. bundan etkilenen kişinin reaksiyon şeklinin örnekleridir.

1977 Amerikalı sosyolog Andrew ve ayarlamalarının başka tür "Total kurumlarda" kapalı
T. Scull, Decarceration adlı kita- kurumlarda kalanlarda da görüldü- tutulanlar sadece fiziksel olarak dış
ğünü iddia eder. dünyadan ayrı kalmaz, genellikle
bında zihinsel hastalar ve
uzun zaman dilimleri boyunca
mahkumlara özgü kurumların sa-
yısını azaltma eğiliminin daha
Total Kurumlar bazen istemsiz olarak izole edilir.
Goffman genellikle duvarlar, Bu özgün koşullar nedeniyle bu tür
büyük bir bakım eksikliğine yol
parmaklıklar ve kilitli kapılarla organizasyonlar işlerini yürütmenin
açtığını iddia eder.
fiziksel olarak dış dünyaya özel yollarını geliştirir. Goffman, bu

"Total kurumların" hedefi bireylerin


Kişinirı eski kimliği ve
hayatlarını kapsamlı bir
benlik duygusu parçalanır...
şekilde etkilemektir.

11
Total kurumlar" lnuınlan destek ... ve kişi uyum sağlamaya ve kurumun
lllstamlerlnden ,,. benlik hedeflerine uymaya zorlanır.
d11ft1111aruıdan mabnun eder.
KURUMLARIN ROLÜ 267
Ayrıca bkz.: Emile Durkheim 34- 37 • Michel Foucault 52- 55; 270-77 • G. H. Mead 176-77 • Ivan Illich 261 •
Howard S Becker 280-85

tür yerlerde görece az sayıda


personelin çok kalabalık bir grubu
gözetim altında tuttuğunu söyler.
Bunu rızayı sağlamaya dönük
gözetim tekniklerini kullanarak
yaparlar. Michel Foucault, 1975
yılındaki çalışmasında yaptığı bir
gözlemde, hapishaneleri her şeyi
gören ve her şeye gücü yeten
makineler olarak betimlemiştir.
Goffman'ın yaptığı ekleme ise bu
"total kurumlarda" kalanların yeni
bir yaşam tarzı geliştirerek buna
karşılık verdiğidir.
İşlevselci kuram, toplumu sosyal
konsensüsün - kabul edilmiş bir
a maç duygusunun- bir arada
tuttuğunu savunur. Bir "total
kurum" hedefleri olduğu için işler
ve içindeki her şey bu hedeflere anlamak için akıl hastanesindeki ABD'deki Alkatraz Hapishanesi,
göre düzenlenir. 1955 -1956 hastaların dünyasına odaklanır. kurumsal egemenliğin güçlü bir
yıllar ında Amerika' daki bir akıl Goffman kendi gözlemlerini simgesidir. Foucault hapishaneyi kadiri
hastanesinde çalışan Goffman, mutlak olduğunu düşünürken, Goffman
kullanarak ve benzer kurumlar
kurumlarda kalanların hayatı
organizasyonun resmi amaçlarının hakkındaki otobiyografi ve
ihtiyaçlara uygun bir biçimde
yanı sıra işleyişin önemli bir romanlar gibi yayınlanm ı ş düzenlemeye çalıştığını ileri sürer.
parçasını teşkil eden görünmez materyallerden faydalanarak
hedefler ve uygulamaların da var kimliğin başkalarıyla etkileşim
olduğunu savunur. Bunu "kamu aracılığıyla şekillendirildiği ve çalışanları tarafından bir kuruma
kurumlarının gizli yaşamı" olarak düzenlendiği sonucuna ulaşır . girmeleri için zorla ikna edilirler
ndlandırır ve bu "gizli yaşamı " Organizasyonun temel hedeflerine veya kandırılırlar ve de aynı
ulaşmak için bazen resmi kişilerin onların haklarını elinden
uygulamalar ve ideallerin dışına aldığını görürler. Böylece
çıkıldığını ama bir yandan da özerkliklerini yitirirler ve
bunların korunduğu izleniminin aşağılanırlar; belki de eylemleri
verildiğini belirtir. veya akıl sağlıkları sorgulanarak
Goffman, hastaların bir akıl kimliklerine meydan okunur.
hastanesine girmeden önce sahip Hastaneye kabul bu parçalanma
oldukları sosyal ilişkilerin ve kim- sürecini devam ettirir; kişinin
liklerin yerini tamamen yeni kim- fotoğrafları çekilir, kişisel eşyala­
liklere bıraktığını ileri sürer; bu ye- rına el konur, parmak izleri alınır ve
ni kimlikler, hastaların yeni kurum- kıyafetleri çıkarılır . Tüm bu prose-
sal yuvalarındaki yaşama uyum dürler "eski benliği " ufalar.
sağlama yolları üzerine kuruludur. Goffman benlik duygumuzun kıs­
men görünüşümüz, sahip olduğu­
Lond ra'nın kötü ünlü kaotik akıl has-
Benliğin Parçalanması muz eşyalar ve giydiğimiz kıyafet­
t. ınesi Bethlem Kraliyet Hastanesi
1?.47' de kurulmuştur. Kaos veya çılgın- Süreç eski benliğin lerde saklı olduğu savunur; bunlar
ı ık anlamına gelen "bedlam" sözcüğü- parçalanmasıyla başlar. Hastalar değiştirilirse veya kişinin elinden
ı ıu n buranın adından türetilmiştir. Gü- bazen aile üyeleri ve sağlık alınırsa, ona artık eskiden olduğu
ııtımüzde modem bir psikiyatri tesisidir.
268 ERVING GOFFMAN
"Benliğin aşağılanması"
Goffman tarafından kurumsal
bir sürecin bireyi benlik
duygusundan mahrum
bırakmasını anlatmak için
kullanılan bir terimdir. Kişisel
kimlik organizasyonel kimliğe
dönüştürülür: Örneğin "hasta"
veya "tutuklu." İlk başta "eski
benlik" kısmen sahip olunan
şeyler ve kıyafetler gibi
göstergelerle tanımlanır.
Kurumsal gözetim altında
uyumlu "yeni benliği"
oluşturmak için kişi bir sayıya
dönüştürülür, saçlar kesilir veya
tek tip kıyafet giydirilir, fiziksel
kısıtlamalar veya belki de ilaçlar
aracılığıyla özgürlük kısıtlanır.

kişi olmadığı mesajı verilir. Kişi doğurur. Akıl hastanesinde Kimliği Kurtarmak
kuruma kabul edildikten sonra bu dönüşüm bir hastanın kendisinin Bir akıl hastasının izlediği gelişi­
duygu sürekli vurgulanır; örneğin hastane tarafından nasıl min ikinci aşaması, bireysellik
tuvalete gitmek için izin istemek tanımlandığını -örneğin duygusal duygusunun kurtarılmasıdır. "Total
zorunda kalır. Bu, Goffman'ın "ben- olarak dengesiz- kabul etmesi ve kurumlar" standart haline getiril-
liğin aşağılanması" olarak adlandır­ ideal hastadan beklenen şeye uyum miş davranışlar üretmeye odak-
dığı sürece katkıda bulunur. göstermeye çalışmasıyla lansa da birçok kişi uyum sağlama­
"Benliğin aşağılanması" bu tür bir gerçekleşir. Kolonizasyon ise nın yollarını bulur. Goffman,
hayatın aşağılayıcı ve örseleyici kurumun rejiminin kişiyi zapt insanların bu tür kurumların ben-
uygulamalarından kaynaklanır. etmesi anlamına gelir; "içerideki" likle ilgili talep türlerine karmaşık
İnsanlar bu koşullarla başa dünya dışarıdakine tercih edilir ve yanıtlar geliştirebildiğini ileri sürer.
çıkmak için normalde alay veya kişi kurumun dışındaki dünyada İkincil uyum süreci, bireyin organi-
sövgü gibi yollara başvurarak işlev gösteremez hale gelir. zasyonu merkez alan yeni bir benlik
vaziyeti kurtarmaya çalışır, ama oluşturmasını sağlar. Bu yeni ben-
"total kurumlarda" bunlar cezayla lik, kurallar ve düzenlemelerin boş
sonuçlanacağı için mümkün bıraktığı alanlarda gelişir.
değildir. Kurumlarda kalanların bu Bu ikincil uyumlar, kurumun

''
organizasyonel taleplere uyum "gizli yaşamını" oluşturur ve kişinin
sağlaması gerekir. Bu temel uyum, günlük temelde karşılaştığı şeylere
kişilerin kolayca kontrol edilebildiği dayanabilmesi, belli bir özerklik
ve kurumun etkin bir biçimde Birçok total kurum ... sadece sağlayabilmesi ve kişiliğini koruya-
işleyebildiği sakin bir hal yaratır. orada kalanların belleklerini bilmesinin bir yoludur. Bunun en
Mutfak veya başka yerlerde çalışma boşaltma işlevi görür ama ... popüler yolu, Goffman'a göre "duy-
karşılığında kurumun uyguladığı genellikle kendilerini gularını belli etmemektir"; kimlik
ayrıcalık ve ödül sistemi, kişinin kamuoyuna rasyonel biçimlendirilirken personelle genel-
enerji ve dikkatini odaklamasına organizasyonlar olarak sunar. likle iyi geçinilir ve kurallarla fazla
yardımcı olur ve yeni bir amaç ve Erving Goffman çatışmadan sistemle "işbirliği" yapı­
de anlam duygusu sunarak onu lır. Kurumda kalanlar, organizasyo-

''
uyumlu tutar. nun "kuytu köşeleri" olarak adlandı­
Bazı durumlarda kurum kişiyi rılan mutfak, atölye veya revir gibi
boğabilir ve bu durum "dönüşüm" yerlerini keşfedip buraları benlik ve
veya "kolonizasyon" sonucunu koşul hakkında kontrol sağlama
KURUMLARIN ROLÜ 269
fırsatı olarak kullanabilir. Bu tür John Irwin gibi bazı kişiler,
yerlerde yeni para birimleri yaratıla­ Goffman' ın çalışmasının odağının
bilir -örneğin sigara veya şeker çok dar olduğunu ve kendisinin
üzerinden pazarlıklar yapılabilir­ kurumdayken yaptığı gözlemlerle
veya dilin yaratıcı kullanımı aracılı­ sınırlı kaldığını savunmuştur.
ğıyla iletişim kurmanın özel yolan Yine de "total kurumları " ora-
geliştirilebilir. Bazıları tuvalete git- larda kalan kişilerin çıkarları lehine
mek için izin istemek yerirıe uygun- hareket eden değil onları insanlık­
suz davranışın izlerini buharlaştıra­ tan uzaklaştıran yerler olarak gören
cak olan radyatöre gizlice işeyerek Goffman' ın çalışması , akıl hastala-
cüretkar bir bağımsızlık hissi yaşa­ rının tedavisindeki değişikliklerin
maya çalışabilir. Kurumlar kişiyi tetikleyicisi olarak sıkça kendinden
büyük ölçüde uysal kıldığı varsayı­ söz ettirmiştir. Goffman, "total
mıyla bu tür küçük düşüncesizlik­ kurumların" etkinliklerini meşru­
lere genellikle göz yumar. laştıran hedefler tanımlayarak ve Ken Kesey'in Guguk Kuşu adlı
Herkes "total kurumların " bu hedeflere ulaşmak için aldıkları romanı bir akıl hastanesinde geçer.
Hastaların baş etme stratejileri
normlarına göre başarılı bir önlemleri de meşrulaştırarak kendi
uygulamasını ve kurumların otoriteye
biçimde sosyalleşmez. Goffman kendini halkı çıkaran organizas-
meydan okumayı nasıl bastırdığını
buna ayrıntılı olarak odaklanmasa yonlar olduğunu gözler önüne serer. anlatır .
da bazı kişiler tesisatı sabote Goffman'ın çalışması , kimliğin
ederek, belirli yemeklerin topluca sosyolojisi için de önemlidir; çünkü sallaşmadan vazgeçme sürecinin
reddedilmesini sağlayarak , isyanlar isimlerin, sahip olunan eşyaların ve bir parçası olarak birçok zihinsel
çıkararak veya hatta personelin bir kıyafetlerin kimliğin oluşumunda sağlık kurumu kapatılsa da insan-
"kaza" yaşaması için tuzak kurarak anlam ve önem yüklenen simgeler ların önemli bir kısmı günlerini
direniş ve isyan ruhunu koruyabilir. olduğunu ileri sürer. Goffman resmi yine de bir kurumda sonlandırır .
olarak empoze edilen benlik tanım­ Yaşlanan bir nüfus, birçok vatanda-
Kendi Kendine Hizmet Eden lamaları ve bireyin sunmak istediği şın bağımsız yaşamlar sürdürebil-
Kurumlar benlik arasındaki bariz uçurumu diği ve bu nedenle de bakım evi ve
Goffman mesafeli ve objektif bir vurgular. huzurevlerinde vakit geçirmek
tarzda yazmasına rağmen , gözlem- Goffman'ın çalışmaları sosyal zorunda kaldığı anlamına gelir;
lediği hastalarla kendini aşırı geçerliliğini korur. İngiltere' de bunlar "total kurumların" negatif
özdeşleştirmekle suçlanmıştır. 1960'lardan itibaren konutlu ("top- özelliklerinden bazılarını sergileye-
A merikalı sosyolog ve kriminolog luluk içinde") bakım lehine kurum- bilir.

Hapsetme Krizi Tutuklanan ama henüz cezası ke-


sirıleşmeyen veya mahkum edil-
John Keith Irwin, "total bir kurum" meyen kişilerin tutulduğu kent
hakkında Goffman'dan farklı bir hapishanelerinin insanları aşağı­
deneyim yaşamıştır: 1952'de hırsız­ ladığını ve insanlıktan uzaklaştır­
lık suçundan beş yıl hapis cezasına dığını ileri sürmüştür. Bunlar iti-
çarptırılmıştır. Bu süreyi çalışma­ barsız kişileri kontrol etmek yeri-
lar yaparak değerlendirmiştir ve ne tutukluları belirli şekillerde
sonrasında sosyoloji doktorası yap- davranmaya yöneltir.Irwin bu ha-
mıştır. Amerikan hapishane siste- pishanelerin orta sınıfın değerleri­
mi ve toplumun ihtiyaç duyduğu ni tehdit ettiği düşünülen "alt sı­
sosyal kontrol formları konusunda nıf " veya "ayak takımını " kontrol
bir uzman olmuştur. Kendi görüşle ­ etmek için tasarlandığını ileri sü-
ri ve mahkumlarla yaptığı görüş ­ rer. Hapishaneler küçük hırsızla­
Amerikan kent hapishaneleri, tutukla- meler temelinde The Jail: Mana- rın, bağımlıların ve cinsel kuralla-
nan ama henüz cezası kesinleşmeyen veya
mahkum edilmeyen kişilerin tutulduğu ging the Underclass in American ra uymayanlar için onların dışlan­
yerlerdir. Buraların normal vatandaşları ha- Society (1985) adlı kitabını yazmış mış statülerine uygun bir biçimde
pis kültürüne maruz bıraktığı ileri sürülür. ve Erving Goffman'a ithaf etmiştir. bekleme tankı olarak görülür.
••

YÖNETİLEN

EYLERiN
P.iL BİR BİÇİIV!QE
DUZENLENMESIDIR
MICHEL FOUCAULT (1926-1984)
272 MICHEL FOUCAULT
KISACA
YAKLAŞIM
Ortaçağda Avrupa'daki herkes için iki "yönetici" vardır:

Yönetimsellik
ÖNEMLİ TARİHLER
1513 Floransalı siyaset
kuramcısı NiccolO Machiavelli,
Prens adlı kitabında iktidarın Hükümdar kutsal hakkını
nasıl korunabileceğine dair kullanarak hükmetmiş ve Kilise insanların ruhunu
tavsiyeler sunar. topraklarının güvenlik ve "yönetmiştir."
huzurunu korumuştur.
1567 Fransız yazar Guillaume
de la Perriere, Le Miroir
Politique adlı kitabında
"yönetici" sözcüğünün çeşitli
insanlar ve gruplar için
kullanılabileceğini savunur Bu roller daha sonra toprağı (yeni adıyla "devletin") ve halkı gözeten
1979 Michel Foucault, seküler yönetimde birleşmiştir.
Yönetimsellik Üzerine başlıklı
bir makale yayınlar.
1996 İngiliz sosyolog Nikolas
Rose, hapishaneler ve okullar
gibi kurumların vatandaşların Yönetim, "şeylerin" rasyonel bir biçimde yönetilmesi sanatı
("yönetimsellik") haline gelmiştir .
davranışını nasıl
şekillendirdiğini inceler.
2002 Alman sosyolog Thomas
Lemke, Foucault'nun
yönetimsellik kavramını
modern neo-liberal toplumlara
uygular .

• nsanlar tarih boyunca Foucault kentteki entelektüel mekana göre değişebilen bir şeydir.

1 yönetimin doğasıyla, yönetime


nerede ve nasıl ihtiyaç
duyulduğuyla ve kimin diğer
hayatın önemli bir özelliği haline
gelen bir dizi konferans
düzenlemiştir. Bunlardan biri daha
Bir yerde ve zamanda "rasyonel"
olan şey başka yerler ve zamanlarda
irrasyonel olabilir. Foucault, bu
insanları yönetmeye hakkının sonra Ideology and Consciousness kavramı özetlemek için
olduğu sorusuyla ilgilenmiştir. adlı etkili dergide 1979 yılında Fransızcadaki "yönetici"
Fransız filozof Michel Foucault, Yönetimsellik Üzerine başlığıyla (governeur) ve "zihniyet" (mentalite)
çalışmasını iktidarın işleyişine yayımlanmıştır. Foucault bu sözcüklerini birleştirerek bir
odaklamıştır ve özellikle 16. çalışmasında insanların yönetilme yönetimin kendisi ve rolü
yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Batı pratikleri -teknikler ve rasyonellik- (rasyonalitesi) hakkındaki düşünce
Avrupa'daki yönetim süreçleri ve de incelenmeksizin iktidarın biçimini anlatmak için
yönetimin meşruiyetine ilgi oluşumunu incelemenin olanaksız yönetimsellik (yönetim zihniyeti)
duymuştur. olduğunu ileri sürer. Bu rasyonellik terimini yaratmıştır.
1970 ve 1975 yılları arasında birçok filozofun önerdiği gibi saf Foucault'nun felsefi tahlile
Paris'teki prestijli College de akıl tarafından ulaşılabilecek yaklaşımı "konunun
France' da profesörlük yapan mutlak bir şey değildir, zaman ve geneolojisine(soykütüğüne)"
KURUMLARIN ROLÜ 273
Ayrıca bkz.: Michel Foucault 52- 55; 302- 03 • David McCrone 163 • Norbert Elias 180- 81 • Max Weber 220- 23 •
Robert Michels 260

odaklanır. Foucault, filozofların


bilginin evrensel ve değişmez
temellerini aradığı geleneksel
inceleme yaklaşımına bel bağlamak
yerine bir konunun tarihte nasıl
inşa edildiğine ve modern
görünümüne nasıl kavuştuğuna
bakar.
Foucault'nun yönetimsellik
hakkındaki konferansları özerk,
bireysel bir benlik fikrinin ulus-
devlet fikriyle uyumlu bir biçimde
na sıl geliştiğini ele almıştır.
Foucault özellikle bu iki kavramın
birbirinin varlığını nasıl karşılıklı
olarak belirlediğine ve zamanın
siyasi rasyonalitesine göre nasıl
de ğiştiğine ilgi duymuştur. boyunduruk altına alınıp teşhir Köylüler ortaçağda toprakta çalışarak
edilmesi gibi kör yasalalar ve derebeylerine büyük karlar yaratmıştır.
Ortaçağda Yönetim gelenekleri empoze edilen bir Feodal sistemler uyumlu bir
yönetimden ziyade halkın üzerinde
Foucault'nun araştırmaları yönetme "adalet" hüküm sürmüştür.
kontrol sağlamıştır.
biçimlerinde farklı çağlarda ve Feodalizm çağında Tann ' nın
yerlerde gerçekleşen değişimlerin yeryüzündeki kutsal temsilcileri
izini sürer. Ortaçağda (yaklaşık olarak görülen hükümdarlar yerel bölgelerine bağlılık hissetmiş ve
500-1500 yıllan arası) Avrupa'ya halkı kontrol altında tutmak için feodal derebeylerinin yanında yer
baktığında bugünkü anlamıyla çeşitli derebeylerine bel almıştır.
modern ulus-devletin ve bağlamıştır. Kralla ittifak yapan
yönetimselliğin var olmadığını derebeyleri ağı, geniş bölgelerde Yeni Bir Yönetme Şekli
söyler. İnsanları toplulukla düzeni sağlamanın bir yolunu Foucault'ya göre yönetme sorunu,
bütünleştirmek için suçluların sunmuştur. ortaçağ feodalizminin gerilemeye
Derebeyleri, hükümdara askeri başladığı 16. yüzyılda çok daha
hizmet ve destek sunarak kendi büyük bir problem haline gelmiştir.
unvanlarına, kalelerine ve İmparatorluk ve yayılmacılık

''
arazilerine sahip olmuştur. fikirleri ön plana çıkmaya
Sonunda bu ayrıcalıklar babadan başladıkça birey, aile ve devletin
oğula geçmiştir. Köylüler veya nasıl yönetilmesi gerektiği sorusu
Yönetme sanatını, yani en iyi serfler toprağı işlemekle yükümlü merkezi bir mesele haline gelmiştir.
şekilde yönetmenin makul tutulmuş ve yöneticileri için büyük Yönetimsellik doğmuştur.
yolunu incelemek ve aynı kazançlar yaratmıştır. Bireylerin Feodal sistemden kopuş,
zamanda yönetmenin olası en iktidarı çok açık ve net bir biçimde devletler arasındaki çatışmanın da
iyi yolu üzerinde düşünmek uyguladığı bu tür bir sistemde artmasına yol açmıştır. Sonuç
istedim. uyumlu yönetimden çok az söz olarak bir devletin hem kendi
Michel Foucault edilebilir; çeşitli soylular genellikle kapasitesini ve gücünü hem de
çok farklı biçimlerde yönetmiştir. rakiplerinin gücünü bilmesi

''
Çatışma ve iç savaşlar da gittikçe önem kazanmıştır.
yaygındır . Hükümdarların tebaaları Foucault, "polis" fenomeninin 16.
kendilerini ulusal bir kimliğe bağlı yüzyılda ortaya çıkmasını buna
hissetmemiştir, bunun yerine kendi bağlar. Bu kuvvetler sadece
274 MICHEL FOUCAULT
Alman rahip Martin Luther, Katolik
Kilisesinin gücüne meydan okuyan ve
Foucault'ya göre yönetimde değişimin
başlangıcına işaret eden Protestan
Reformuna öncülük etmiştir.

güvenliği sağlamakla kalmamış


aynı zamanda devletin gücünün
ölçülüp değerlendirilmesini de
mümkün kılmıştır. Polis, gözetim
altındaki bireylerin üretken ve
uyumlu kalmasını sağlayarak
vatandaşların yönetilmesini
kolaylaştırmıştır .
16. yüzyılda Avrupa' da dini
pratikte de önemli bir değişim
yaşanmıştır. 1517'de başlayan
Protestan Reformu, Katolik
Kilisesine ve iktidarına önemli bir
meydan okumadır. Foucault'ya göre
Protestan ile Katolik Kiliseler
arasındaki çatışma ve bölgesel
devletlerin ortaya çıkışı ilk modern dönüştürülmüştür. Foucault, düşünceler izlemiştir. Örneğin
yönetim kuramcılarını çok farklı iki Floransalı diplomat Niccolo İngiltere ' de Kral I. Charles'ın ülkeyi
düşünme biçimini birleştirmeye Machiavelli'nin Prens (1513) adlı yönetmeyi kendisinin kutsal bir
yöneltmiştir. Teologlar yönetime siyasi tezini inceleyerek hükümran hakkı olduğuna inanması İngiliz İç
her zaman ruhsal perspektiften bir iktidar anlayışının terk edilip Savaşında parlamento güçleriyle
bakmıştır ; kırsal liderin nihai yönetimi etkili bir işleyiş şekli silahlı çatışmaya girmesine yol
görevi, bir çobanın koyunlarına olarak gören anlayışa geçilmesinin açmıştır . Charles vatana ihanetle
sahip çıkması gibi "sürüsünü" izini sürer. Bu kısa eserde prens yargılanmış, suçlu bulunmuş ve
gözeterek onların ruhlarını temel olarak kendi topraklarını 1649'da idam edilmiştir.
kurtarmaktır. Sektiler devlet korumak ve genişletmekle ilgilenen
adamları yönetim sanatına çok biri olarak görülür; bu topraklarda İyiliksever Yönetim?
daha dünyevi açıdan yaklaşmıştır ; yaşayan tebaaya sorun Foucault, Rönesans dönemi Fransız
çatışmayı yönetmek, bölgeyi çıkarmadıkları müddetçe çok az yazarı Guillaume de la Perriere'nin
korumak ve barışı sağlamayı görev ilgi veya önem gösterilir. Prens 1567 yılında yaptığı yönetim
edinmişlerdir. Foucault'ya göre bu topraklarından ahlaken ayrı tutulur; tanımını vurgular; herhangi bir
iki düşünce biçimi bir araya gelerek hiç kimseye karşı ne yükümlülüğü "bölgeye" atıfta bulunmadığı için
16. yüzyılın sonu ve 17. yüzyılda ne de borcu vardır . Hükümdarların önem taşıyan bir tanımdır.
yeni bir karma yönetim sanatını egemenlik haklarını yitirmesi, Yönetim, yönetilen şeylerin uygun
oluşturmuştur . Kiliselerin güç kaybetmesi ve bir amaç doğrultusunda doğru bir
matbaa gibi yeni teknolojilerin biçimde düzenlenmesi olarak
Prensin Ölümü devrimci fikirlerin yayılmasına tanımlanmıştır. İyilikseverlik
Vatandaşlar ve hükümdarların imkan tanıması sonucunda bu ideolojisi çerçevesinde yönetimlerin
karşılıklı olarak faydalı olan bir düşünce tarzı son bulmuştur. sorumlulukları vatandaşlarının
sistemde bir araya gelebilmesi ilk Ortaçağdan 17. yüzyıla kadar refahını içine alacak şekilde
defa mümkün görünmüştür. Rönesans klasik özgürlük ve genişletilmiştir ama gerçekte bu
Hükümdarların kişisel çıkarları demokrasi fikrine dönüşü başlatmış yönetim şekli insanların hayatlarını
artıktek yönetim prensibi olmaktan ve bunu hükümdarların hem fiziksel -ve çabalarının maddi ürünlerini-
çıkmıştır ; bu değişimle birlikte güvenliğini hem de hükmetme ulusun gücünü maksimum
"hükmetme" fikri "yönetmeye" hakkını tehdit eden daha devrimci seviyeye çıkarmak maksadıyla
KURUMLARIN ROLÜ 275
yönetmekle ilgilenmiştir. Refahın sorumluluklarını da içine alan
artmasını sağlamak yönetim birçok yeni siyasi sorunu gündeme
açısından çok önemlidir ama getirmiştir. Birey devlet tarafından

''
yönetimin uzun vadeli zenginlik ve yönetiliyorsa hangi bakımlardan
üretkenliği güvence altına almak özgür olabilir? "Özerk" bireyin
için sağlıklı bir nüfusa sahip olması öz-kontrolü ve siyasi kontrol Neden belli insanların egemenlik
da önemlidir. Foucault, bu noktadan arasındaki bağın yanı sıra
kurmak istediğini .
sorgulamayalım .. . Bunun yerine
itibaren topraktan ziyade tahakküm ve ekonomik sömürü
vücutlarımızı etkileyen,
" insanların ve şeylerin" (insanların olasılığı önemli bir mesele haline
jestlerimizi yöneten ve
zenginlikle ilişkisi , çevre, kıtlık, gelmiştir.
davranışlarımızı dikte eden
doğurganlık , iklim vs) verimli bir Foucault bu dönemi incelerken süreçler . . . seviyesinde işlerin
biçimde yönetilmesinin gerektiğini "pasif vücutlar" konulu çalışmasını nasıl yürüdüğünü sorgulayalım.
söyler. Yönetmek artık bir "sanat" yeniden değerlendirmiştir. Disiplin Michel Foucault
haline gelmiştir. ve Ceza adlı kitabında 17. ve 18.

''
yüzyıllarda iktidarda olanların
Vatandaş veya Tebaa? vücudu (kullanılacak ve
Foucault, 18. yüzyılda John Locke geliştirilecek) bir hedef olarak
ve Adam Ferguson tarafından görmesinin izini sürmüştür. Ayrıca
benimsenenler gibi ilk liberal sivil manastırlar ve ordudan alınan
toplum fikirlerinin sosyal bir gözetim tekniklerinin insanların ve yapılandırmak için eskiden
yönetimi mümkün kıldığını vücutlarını kontrol etmek ve isyan düşündüğünden daha fazla fırsata
düşünür. Liberal yönetim sanatı, edemeyen pasif tebaalar üretmek sahip olduğunu ileri sürmüştür.
"en az yönetim mantığını" prensip için nasıl kullanıldığını Yönetimsellik, toplumların
edinir; bir başka deyişle devlet incelemiştir. merkezsizleşmesi ve vatandaşların
müdahalesinin azalmasını ve Foucault daha önceki bu kendi öz-yönetimselliklerinde aktif
nüfusun rolüne odaklanmayı çalışmasında disiplinin uysallık bir rol üstlenmesine işaret eder; bu,
savunur. Bu dönemde "nüfus" yarattığını savunmuştur ama kamusal iktidar ve merkezi olan
kavramı ve devletin başarısındaki yönetimsellik konusuna özel özgürlük arasındaki ilişkidir.
merkezi konumu ön plana çıkmıştır odaklandıktan sonra bunun
ve yaşayan, çalışan ve sosyal bir egemenliğe çok fazla vurgu Yönetme Sanatı
varlık olan "nüfusun bireysel üyesi" yaptığını ve fazla basit bir argüman Foucault, yönetimselliğin önemli
fikri doğmuştur . Bu yeni özerk birey olduğunu düşünmeye başlamıştır. olduğunu çünkü "benliğin
fik ri, birey ve devletin hakları ve Bireylerin kendilerini değiştirmek teknolojileri" (bireysel öznenin

Vücudu Yönetmek Zayıflama organizasyonları ve


diyetler "geliştirilmiş bir benlik"
Weight Watchers ve Slimming vaat eden disipline edici pratik-
World gibi zayıflama organizas- lerdir ama aynı zamanda kadın­
yonları , Foucault'nun zamanın ları bir kadının nasıl görünmesi
"normal" fikirleriyle bağdaşan ve davranması "gerektiğine" i-
benliğin yönetimselliği kavramını lişkin ataerkil (erkek egemen) fi-
örneklendirir. Bu organizasyonlar kirlere tabi kılar. Kabul edilen
kişinin benlik ve değer duygusunu "normal" standartlara uyma zo-
geliştirirken , aynı zamanda onu ni- runluluğu, diyeti bir beslenme
hayetinde büyük şirketlerin yararı­ davranışından ahlaki bir gerekli-
na olan bir iktidar ağıyla kuşatır. liğe dönüştürür. Amerikalı femi-
Amerikalı yazar Kim Chernin nistler Sandra Bartky ve Susan
Daha ince insanlar, bireysel tercih- gibi birçok feminist, diyet aracılı­ Bordo, bunun kadınların aynı
lerinden ziyade kitlesel standartlar ve ğıyla kusursuz bedene ulaşma ça- anda hem özne olmasının hem
kültürel gereksinimlere göre kendileri- basının kadınları "inceliğin tiran- de tabi tutulmasının göstergesi
ni düzenler ve disipline eder. lığına" hapsettiğini savunmuştur. olduğunu savunur.
276 MICHEL FOUCAULT
yukarıdan aşağıya iktidar
ilişkilerinden ibaret değildir; çok
katmanlı bir ağa dayanır. Bir

'' ''
zamanlar yönetmek şiddete veya
şiddet tehdidine dayalıyken artık
" S oğuk .canavar" devlet
Batı uygarlığında konunun bu sadece kontrolün bir öğesidir.
tarafından programlanan bir
tarihçesi tahlil edilmek Yönetmenin mevcut formlarında
istenirse, yalnızca egemen olan diğer sistemler,
topfum rüyası veya kabusu ...
egemenliğin teknikleri değil zorlayıcı stratejiler ve vatandaşların
yönetilme biçimimizi
anlaşılabilir göstermenin bir
aynı zamanda benliğin gerçekleştirebileceği olası eylem
teknikleri de hesaba biçimlerini yapılandırıp yolu olarak çok
şekillendiren stratejilerdir. Korku ve sınırlandırıcıdır.
katılmalıdır.
Michel Foucault şiddetle yönetmek, daha incelikli Nikolas Rose
İngiliz sosyolog (1947- )
kontrol biçimlerinden örneğin

'' ''
sınırlı tercihler tanımlamaktan ya
da bireylerin davranışlarına
rehberlik etmek için okullar gibi
disipline edici kurumları
kullanmaktan çok daha az etkilidir.
yaratılması) ve " egemenliğin Böylece öz-kontrol siyasi daha da geliştirilmiştir. Örneğin
teknolojileri" (devletin oluşumu) hükümranlık ve ekonomik Amerikalı antropolog Matthew
arasında bir bağ sunduğunu ileri sömürüyle bağlantılı hale gelir. Kohrman, yönetimselliği Çinli
sürer. Bunun nedeni, Foucault'ya Bireysel tercih gibi görünen şeyin hekimlerin sigara kullanımıyla
göre, "yönetimin" saf bir biçimde aslında devletin de yararına olduğu ilişkili olarak ele almıştır. 2008
siyasi anlama sahip olmamasıdır. anlaşılır. Böylece Foucault modern yılındaki Doktorların Sigara
18. yüzyıldan görece yakın geçmişe ulus-devlet ve modern özerk bireyin Kullanımı: Çağdaş Çin' de
kadar, yönetim daha geleneksel var olmak için birbirlerine ihtiyaç Yönetimsellik, Somutlaştırma ve
politikanın yanı sıra aileyi duyduğunu ifade eder. Kabahatin Saptırılması adlı
yönlendirmeyi, ev işlerini idare makalede sağlık personelinin
etmeyi ve ruha rehberlik etmeyi Uygulamada Yönetimsellik sigara içmesinin halk arasında
kapsayan geniş bir kavram Foucault'nun yönetimselliği yüksek sigara içme oranlarının
olmuştur. Foucault her şeyi grupların ve bireylerin tercih ve nedeni olarak gösterilmesini
kapsayan bu yönetim şeklini yaşam tarzlarını şekillendirme ve inceler. Kamusal sağlık
"idarenin idaresi" olarak açıklar. yönlendirme çabası olarak görmesi, kampanyaları bu doktorları
Modern dünyada yönetmek sadece birçok çağdaş aydın tarafından hedeflemiştir; Çin' de tütünle

Foucault'a göre kralların


kutsal hakkı ve Katolik
Kilisesinin yanılmazlığı

--? '
hakkındaki fikirlere meydan
okunduktan sonra birey
politikada önemli hale
gelmiştir . Her yönetimin görevi,
bariz bir biçimde insanların
yararına hareket etmenin ama
bunu yaparken de kendi Monarş i ve kilisenin Vatandaşlar yönetime
gücünü devam ettirmenin bir egemenliği (yaklaşık olarak Bireyin yükselişi (16. katılımı (18. yüzyıldan
yolunu bulmaktır. 6. yüzyıl- 16. yüzyıl) yüzyılınsonu-17. yüzyıl) itibaren)
KURUMLARIN ROLÜ 277
bağlantılı hastalıklardan dolayı
sorumlu tuttuğu doktorları kendi
bedenlerini yönetmeye ve sigarayı
bırakmaya çağırmıştır .
Foucault'nun yönetimselleştiri­
len bir bütün olarak modern
ulus-devlet vizyonu eleştirilere de
konu olmuştur. Örneğin yönetim-
sellik tanımının belirsiz ve tutarsız
olduğu ileri sürülmüştür. Felsefeci
Derek Kerr, Foucault'nun tanımının
serbest, sübjektif tercihi yok ederek
"sosyal sübjektifliğin kafasını uçur-
duğunu" iddia etmiştir. Kanadalı
sosyologlar Danica Dupont ve Frank
Pearce, Foucault'yu Batı siyasi tari-
hinin çok basit ve idealist bir oku- ve prosedürleri aracılığıyla kendi Barack Obama' nın 2008 yılındaki
masını yapmakla ve onu gerçek kendinin, hayatının ve çevresinin başkanlık seçim kampanyası, halk
potansiyelini (sanki bu her zaman sorumluluğunu üstlenebilen tarafından yönetimi ima eden "Evet,
Başarabiliriz!" sloganını kullanmıştır.
bir şekilde örtülü olarak mevcutmuş sorumlu, rasyonel bireyler
Bu taktik, Foucault'un öz-yönetim
gibi) açığa çıkarmak için engelleri kavramına dayanır. 21. yüzyılda
kavramını akla getirir.
aş a n "bir tohumun bitkiye dönüş­ bunlar geri dönüşüm, kilo vermek,
mesi" olarak görmekle itham eder. mahalle gözetim projelerine olgulardan yönetimin aile değerleri
katılmak veya sigarayı bırakmak konusundaki söylemine kadar
Neo-liberalizm gibi davranışları içerir. birçok yoldan tesis edilir. Aile gibi
Yine de Foucault'nun yönetimsellik Foucault sağlık, iş, aile gibi belirli fikirlere ağırlık vermek için
fikri neo-liberalizmi çözmek ve konulardaki düşünme ve konuşma çeşitli politikalar da uygulanabilir;
eleştirmek için etkili bir kavramsal biçimlerinin bizi belli davranışlara örneğin vergi muafiyetleri gibi
araç olmayı sürdürür. Neo- teşvik ettiğini ileri sürer. İnsanlar teşvikler uygulanabilir.
liberalizm devletin vatandaşlara kendilerini ve başkalarını doğru Foucault'nun temel görüşlerin­
ka rş ı sorumluluklarını birçok olduğuna inandıkları şeye göre den faydalanan İngiliz akademis-
bakımdan geriye çeken 20. yüzyılın yönetir. Örneğin birçok toplum tek yen Nikolas Rose, ikna edici bir
son larındaki savaş sonrası, refah eşli, heteroseksüel evliliği çocuk şekilde "sosyal olanın ölümü" ve
sonrası politika ve ekonomidir. yetiştirmek için "doğru" ortam neo-liberal devlette bireyin devlet
Foucault konferanslarında savaş olarak görür ve bu "doğru" kültürel hizmetlerine erişimini çok az yar-
sonrası üç devlette neo-liberalizmi dımla veya hiç yardım almaksızın
ta rtışmıştır : Batı Almanya, Fransa yönetmek durumunda kalması hak-
ve ABD. Bu yönetim şekli , kında yazmıştır . Foucault, bunun

''
kapitalizmin devlet karşısındaki gibi bakış açılarıyla iktidarın bire-
zaferi veya bireye yaptığı vurgu ve yin çıkarlarına hareket ediyormuş
topluluk bağlarını yok etmesi Foucault'un çalışması, gibi göründüğü zaman bile baskıcı
nedeniyle "anti-hümanizm" olarak insanların modem toplumda olduğunu görebileceğimizi söyler.
n itelendirilmiştir. Neo-liberal nasıl yönetildiğine ilişkin Foucault'ya göre siyasi kontrolün -
düş üncede işçi kendi kendinin anlayışı kalıcı bir biçimde yönetme sanatının- en etkili hali,
sahibi bir girişim olarak görülür ve değiştirir. sunulan her şeyin özgür seçime
işç inin rekabetçi olmasını Brent Pickett dayalı bir eylem gibi lanse edildiği
gerektirir. zaman gerçekleşir. Modern neo-li-
Neo-liberalizm özellikle beral hükümetler, hiç yönetmiyor-
"nor malleştirici teknolojiler" yani muş izlenimini vererek yönetmenin
bir toplumun "normal" olarak belki de en tehlikeli şeklini bulmuş­
görülecek kadar "aşikar" olan hedef tur.
278

DİN İNANDIRICILIÖINI
VE SOSYAL ÖNEMİNİ
!!!İ!!İl!~~04)
KISACA
YAKLAŞIM Daha az insan
Sekülerleşme
dini pratiklere katılır.

ÖNEMLİ TARİHLER
1904-05 Max Weber, rasyo-
nelleşme ve sekülerleşme ara-
sında güçlü bir ilişki olduğunu
ileri sürer. Daha az insan
dini düşünceye inanır.
1966 Avusturyalı-Amerikalı
sosyologlar Peter Berger ve
Thomas Luckman n, dinin oto-
riter sesini yitirmesinin meşru­
luk krizine yol açtığını savunur.
Dirıi organizasyonlar devlet
1978 İngiliz sosyolog David işlerine daha az karışır.
Martin, dindeki iddia edilen
gerilemenin istatistiksel olarak
ölçülemeyeceğini ileri sürer.

1985 Amerikalı sosyologlar


Rodney Stark ve William Ba- • ngiltere 'deki kentler ve Dini hayatın çeşitli yönlerine ilişkin
inbridge, insanlar doğaüstü­
nün tesellisine ihtiyaç duydu-
ğu için dinin varlığını korudu-
1 kasabalarda pub, sergi salonu
ve konutlara dönüştürülen
kiliseler ve şapeller vardır . 1960'lar
istatistiksel verilerden
faydalanarak, anketlere göre daha
az çocuğun İngiltere Kilisesinde
ğunu iddia eder. ve 1990 ' ların başı arasında yazan vaftiz edildiğini, daha az insanın
İngiliz sosyolog Bryan Wilson bir Paskalya Yortusuna katıldığını ve
1992 Geleneksel dinler, İngiliz sekülerleşme süreci yaşandığını daha çok insanın Tanrı 'ya
sosyolog Steve Bruce'a göre ileri sürer. Bununla doğaüstü ve inanmadığını söylediğini belirtir.
varlığını sürdürmek için uyum kutsal olanın öneminin azaldığını Wilson modernitenin yani
sağlamak ve daha az "dini" kasteder; dinin sosyal hayat, sanayileşme , devletin gelişmesi ,
hale gelmek zorunda kalır. kurumlar ve birey üzerinde daha az bilim ve teknolojideki ilerlemelerin
etkiye sahip olduğunu savunur. toplumda dini düşüncenin
KURUMLARIN ROLÜ 279
Ayrıca bkz.: Auguste Comte 22-25 •Kari Marx 28- 31; 254- 59 •Emile Durkheim 34-37 • Ma x Weber 38- 45; 220- 23 •
Jürgen Habermas 286- 87 • Michel Maffesoli 291 • Michel Foucault 302- 03

önemindeki bu düşüşe katkıda buna adapte olmaları gerektiğinin


bulunduğunu söyler. farkındadır. Eski tarikatlar
Din modern dünyada ilk başta parçalandıkça insanlar yeni
doğrudan yenilgiye uğramamış , güvenceler arar.
diğer doğruluk iddialarıyla rekabet Sosyal parçalanma beraberinde
etmek durumunda kalmıştır. Fakat kültürel çoğulculuğu da getirmiştir ;
sonunda bilim çok zorlu bir rakip alternatif inançlar popüler olmak
haline gelmiştir. Ortaçağda için yarışır ve dinler daha özel hale
birbirlerine çok yakın olan devlet ve gelir. Bu anlamda sekülerleşme
kilise ayrı egemenlik alanlarına cemaatteki gerilemeyle
ç ekilmiştir. Okullarda ve işyerinde bağlantılıdır. Wilson, Scientology
dinin rolü önemsiz hale gelmiştir; gibi yeni dini hareketleri dinin
buralardaki organizasyon uzun ömürlülüğünün göstergesi
prensipleri dini mitlere çok az yer olarak değil "anti-kültürel" olarak
tanır. değerlendirir. Bunlar toplumun Birleşme (Unification) Kilisesi,
parçalanmasını simgeler ve sosyal Wilson'a göre modern dünyada
Tanrı Öldü mü? düzenin ve kontrolün parçalanma ve sekülerleşmeye işaret
Kari Marx gibi Wilson da sürdürülmesine katkıda bulunmaz; eden yeni dini hareketlerden biridir.
H ıristiyanlık ve Musevilik gibi dini ifade modern toplumda önemli
dünya dinlerinin yeni kuşakları yankılar uyandırabilecek bir şekle
kabul gören sosyal ayrımlar kanalize edilemez. İngiliz gazeteci Michael Prowse bu
çerçevesinde sosyalleştirerek Marx, Durkheim ve Comte gibi görüşün miadını doldurduğunu ve
statükoyu koruma rolü üstlendiğine 19. yüzyılın birçok önemli dinin canlılığını koruduğunu söyler.
inanır. Fakat modernitede din düşünürü , sanayileşmenin ABD' de kiliseye gitmenin
insanlara neye inanmaları ve nasıl ilerlemesiyle dinin önemini popülerliği ve İngiltere ' de başka
davranmaları gerektiğine ilişkin yitireceğine inanmıştır. Fakat son İslam olmak üzere Hıristiyanlığın
talimatlar verme yetkisini yıllarda İngiliz sosyolog Steve dışındaki dinlerin gelişme si bu
yitirmiştir. Wilson'a göre kiliseler Bruce gibi birçok destekçisi görüşü kesinlikle doğrular.
marjinal hale gelen konumlarının olmasına rağmen sekü lerleşme fikri
ve ahlaki değerleri değiştirerek sert eleştiriler almaktadır . Örneğin

••
Bryan Wilson hareketlere ve mezheplere ilgi
duymuştur ve dini düşünce
Bryan Ronald Wilson 1926 özgürlüğünün ateşli bir
yılında İngiltere'nin Leeds savunucusu olmuştur. Dine
kentinde doğmuştur. Londra duyduğu ilginin yanı sıra gençlik
Kiliselerin vermeye çalıştığı Ekonomi Okulunda doktorasını kültürü ve eğitim konularında
mesajın içeriği ve teşvik tamamlamış ve Leeds yazmıştır. Wilson uzun yıllar
etmeye çalıştığı tutumlar ve Üniversitesinde yedi yıl boyunca boyunca Parkinson hastalığıyla
değerler artık ulusal dersler vermiştir. Daha sonra mücadele etmiş ve 2004 yılında
hayatımızın büyük bir kısmını Oxford Üniversitesine geçmiş ve 78 yaşındayken ölmüştür.
ilgilendirmemektedir. 1993 yılında emekli olana kadar
Bryan Wilson 30 yıl orada görev yapmıştır. Önemli eserleri
Wilson, 1971'den 1975'e kadar
Uluslararası Din Sosyolojisi 1966 Laik Toplumda Din

''
Derneğinin başkanlığını 1973 Büyü ve Binyıl
yapmıştır. Agnostik olmasına 1990 Mezhepçiliğin Toplumsal
rağmen hayatı boyunca yeni dini Boyutları
KİMLİÖİMİZ . VE
DAVRANI iMiZ
"-'

TANIMLANDIGIMIZ VE
SINIFLANDIRILDIGIMIZA
GÖRE BELİRLENİR
HOWARD S. BECKER (1928-)
282 HOWARD S. BECKER

KISACA
YAKLAŞIM
Etiketleme Kuramı

ÖNEMLİ TARİHLER
1938 Avusturyalı-Amerikalı
tarihçi Frank Tannenbaum,
suç teşkil eden davranışın bir
grup ve genel olarak topluluk
arasındaki çatışmanın sonucu
olduğunu ileri sürer.

1951 Amerikalı sosyolog


Edwin Lemert, Social
Pathology adlı kitabında
birincil ve ikincil sapkınlık
fikrini ortaya koyar. Gelecekteki tüm
eylemlerine bu etiket
1969 Amerikalı sosyolog
yapıştırılır.
David Matza, Becoming
Deviant adlı kitabında
otoritelerin sapkın kimlikler
yarattığını söyler.

1976 Amerikalı sosyolog


Aaron Cicourel, polisin işçi
sınıfından genç bir erkeğin
sapkın stereotipi olarak
varsaydığını ve bu gençlerin
ceza almasının suç işleyen
orta sınıf gençlerden çok daha
fazla olduğunu savunur.

oplumdaki birçok kişi örne- sorusunun yanıtı arama eğiliminde fından gençler benzer bir kargaşaya

T ğin hız limitini aşarak veya


çalıştığı yerden kırtasiye
malzemesi çalarak yasayı çiğner
olduğunu ileri sürer. Buna karşın
etiketleme kuramı neden bazı
eylemlerin sapkın olarak görüldü-
neden olursa holigan veya suçlu
olarak etiketlenmeleri çok daha
büyük bir olasılıktır .
ama yalnızca bir kısmı gerçek suçlu ğünü ve bazı insanların davranışla­ Etiketleme kuramcılarına göre
olarak görülür. 1960'lar ve 70'lerde rını sapkın olarak etiketleme yetki- bu durum yargıçlar ve politikacılar
savaş sonrası İngiltere ve ABD' deki sine kimlerin sahip olduğunu gibi kural koyucuların orta veya üst
iktidarlardan duyulan şüpheden sorgular; daha sonra da bu tür eti- sınıftan gelmesinden ve kendileri
kaynaklanan etiketleme kuramı ketlerin toplum ve birey üzerindeki gibi olanların yaptığı ihlallere işçi
bunun neden böyle olduğunu araş­ etkisini inceler. sınıfının sapkın davranışlarından
tırır. Şu örneği düşünelim : Bekarlığa daha müsamahalı bir biçimde yak-
Etiketleme kuramının savunu- veda partisi yapan orta sınıftan laşmalarından kaynaklanır.
cuları, kriminologların eskiden gençler kent merkezinde içki içip Sapkınlık anlayışımız insanların ne
suçluları insan türleri olarak kav- gürültü çıkarırsa, yetkililer büyük yaptığından çok, buna
başkalarının
ramsallaştırma ve neden belli olasılıkla bu davranışı gençlik taş­ nasıl yanıt verdiğine göre belirlenir;
bireyler veya grupların suç işlediği kınlıklarına bağlar. Fakat işçi sını- etiketleme siyasi bir eylemdir.
KURUMLARIN ROLÜ 283
Ayrıca bkz.: Emile Durkheim 34-37 • Ferdinand Tönnies 32- 33 • Edward Said 80-8 • Elijah Anderson 82- 83 •
G. H. Mead 176- 77 • Erving Goffman 190- 95 • Samuel Bowles and Herbert Gintis 288-89 • Stanley Cohen 290

bir davranış biçiminin belli bir top- tepkileri belirler. Sadece güç sahibi

••
lumda onaylanıp onaylanmadığına olanlar bir etiket yaratabilir; ceza
göre değişir. Örneğin "teröristler" adalet sistemi gibi kurumlar bireye
cinayetle suçlanabilir ama ordu bir sapkınlık etiketinin yapıştırıl­
teröristleri yasal bir biçimde öldüre- masını sağlayabilir. Sapkınlık
Sapkın davranış, insanların bilir. Batılı uluslarda 1990'lı yıllara evrensel değil görelidir; failin kim
sapkın olarak etiketlediği kadar karısını cinsel ilişkiye zorla- olduğuna ve eyleme nasıl tepki
davranıştır. yan bir koca kanunen tecavüzle verildiğine göre değişir.
Howard S. Becker suçlanmamıştır. Becker, eylemin
kendisinin sapkın olmadığını ileri Ahlak Giri,imcileri

''
sürer; toplumun tepkisini onu bu Becker, sosyal bilimlerde çok fay-
şekilde tanımlar ve kritik biçimde dalı olan bir etiket yaratarak "ahlak
toplumun bu tür davranışlara nasıl girişimcilerini" toplumda başkala­
bakması gerektiğini güçlü olanların rını etiketleme yetkisine sahip kişi-

Emile Durkheim, G. H. Mead ve


İçki içtikten sonra bir restoranı dağıtan ayrıcalıklı bir üniversiteli grubu,
ABD' deki Chicago Okulunun çalış­ öğrenci şamatasıyla itham edilebilir ama aynı davranışı sergileyen işçi
malarıyla bağlantıları bulunan bu sınıfının çocukları çocuk suçlu olarak etiketlenebilir.
düş ünce okulu özellikle Amerikalı
sosyologlar Howard S. Becker ve
Edwin Lemert'in çalışmalarıyla

~
birlikte anılır.

Sapkınlığın Türleri
Lemert, "birincil" ve "ikincil" sap-
kın lık fikirlerini ayırt etmiştir. Buna
göre birincil sapkınlık suç veya
başka bir eylemin gerçekleşmesine
rağ men resmi bir biçimde sapkınlık
•'llllt
iiiiliiiilail•
Ayrıcalıklı öğrenciler İşçi sınıfı gençleri
olarak etiketlenmemesidir; etiket-
lenmemesi suç veya eylemin fark
edilmemesinden veya failinin
karakterine aykırı bulunmasından
kaynaklanır. Her iki durumda da
bireye "sapkın" etiketi yapıştırıl­
maz. İkincil sapkınlık toplumun
birey üzerinde sahip olduğu etkidir.
Bir kişi suç işler ve yakalanıp suçlu
veya sapkın olarak etiketlenirse,
gelecekte bu etikete ayak uydur-
mak için davranışını değiştirebilir. Suç teşkil eden bir hasar mı, yoksa
Becker, Outsiders (1963) adlı gençlik taşkınlığı mı?
kit abında Lemert'in birçok fikrini
geliştirmiş ve etiketleme kuramı
olarak bilinen şeyin temellerini
atmıştır. Becker'e göre sapkın
eylem diye bir şey yoktur; bir
eyleme nasıl tepki verdiğimiz, özel
284 HOWARD S. BECKER
rını inceleyerek sapkınlık "kariyeri-
nin" çeşitli aşamalarından nasıl
geçtiklerini araştırmış ve ilk defa
marihuana içenlerin uyuşturucu­
nun etkilerini algılamayı ve daha
sonra da bunlardan keyif almayı
öğrenmek zorunda olduğunu belirt-
miştir. Bu öğrenme süreci olmaksı­
zın uyuşturucu kullanmak nahoş
olabilir veya görünüşte hiçbir etki
yaratmayabilir. Öğrenme sapkın
eylemin anlamında merkezidir;
insanlar yalnızca kendileri için
anlamlı olan şeyleri isteyerek öğre­
nir. Bireyler yalnızca bu alışkanlığı
"düz" veya "kare" dünyadan gizle-
yebilmeyi öğrendikleri zaman tam
bir "esrarkeş" haline gelmiştir.
Sapkınlık statüsü büyük olasılıkla
Saygıdeğer bir liseli çiftin ve bu güçlerini isteklerini başkala­ kişinin yakalanıp suçlandığı veya
marihuana kullanımı nedeniyle rına empoze ederek veya onlarla tutuklandığı durumlarda teyit edil-
yaşadığı çöküşü anlatan Reefer pazarlık yaparak kendi bildiklerini miştir. Becker'a göre, sapkınlık
Madness (1936) filmi örtülü bir
okumak için kullanırlar. kariyerini takip etmenin kendine
propaganda filmidir.
Becker, 1937 yılında ABD' de özgü mükafatları vardır; bunlar
Federal Araştırma Bürosu (FBI) toplum tarafından sunulan müka-
!er olarak tanımlar. Bunlar başkala­ tarafından yürütülen bir propa- fatlar değildir, genel olarak dünyaya
rının da dünyaya onların ahlaki ganda kampanyasını ele alarak karşı muhalefetin birleştirdiği bir
inançlarına uygun bir biçimde bak- ahlak girişimcilerinin eylemlerini gruba aidiyet duygusundan gelir.
masını sağlamayı kendilerine görev açıklamıştır. Kampanyanın hedefi
edinirler. Kuralları yaratanlar ve marihuananın eğlence amaçlı kul- Etiketleme Eleştirileri
kuralları uygulayanlar olmak üzere lanımını yasaklamaktır. Saygınlık Etkisi ve süregelen popülerliğine
ikiye ayrılırlar. Ahlak girişimcileri­ ve öz-kontrolü öne çıkaran rağmen etiketleme kuramına birçok
nin konumu ve kimliği toplumdan Protestan kaygıyla birlikte, ahlak eleştiri yöneltilebilir. Örneğin
topluma değişir. Fakat her zaman girişimcilerinin aleni zevk veya İngiliz sosyolog Jock Young, etiket-
görece güçlü konumdaki kişilerdir esriklik gösterilerinden duyduğu leme kuramının büyük ölçüde daha
hoşnutsuzluk yasal değişiklik bas- "ciddi" suçlar yerine marjinal sap-

••
kısına yol açmıştır. Becker'a göre

••
FBI hedeflerine ulaşmak için çeşitli
yöntemlere başvurmuştur:
Tartışmalar ve siyasi lobi faaliyetle-
Bir suçlu yaratma süreci ... rinin yanı sıra Reefer Madness filmi
etiketleme, nitelendirme, gibi propagandalardan yararlan-
tanımlama ve ayırma mıştır. Kuralları çiğneyen kişi,
sürecidir. yargıçlarının aykırı olduğunu
Frank Tannenbaum Sapkın "Kariyerler" hissedebilir.
Avusturyalı-Amerikan tarihçi Becker özellikle sapkınlık etiketini Howard S. Becker
(1893-1969) içselleştiren, onu kendi tanımlayıcı

'' ''
karakteristiği kılan ve yaşam tar-
zını merkezi bir özellik olarak sap-
kınlığa adapte eden bireylere ilgi
duymuştur. Marihuana kullanıcıla-
KURUMLARIN ROLÜ 285
yerine kendilerine yapıştırılan eti-
ketleri pasif bir biçimde kabul
etmesinden yakınmıştır. Gouldner,

''
insanların sık sık kendilerini
savunmak için mücadele ettiğini
Sosyal gruplar, çiğnenmesi söyleyerek Becker'm kuramına
durumunda sapkınlık teşkil karşı çıkar : Özgür irade Becker 'ın
edecek kurallar oluşturarak çalışmasının ima ettiğinden çok
sapkınlığı yaratır. daha güçlüdür.
Howard S. Becker Becker gibi akademisyenler
ezilenleri romantize etmekle de

''
suçlanmış; Becker buna yanıt ola-
rak "geleneklere uymayan duyarlılı­
ğın ... ehvenişer " olduğunu söyle- Howard S. Becker
miştir. Becker'ın çalışması bizi
toplumdaki iktidar ilişkileri ve ada- 1928'de ABD'nin Chicago ken-
k ınlığa odaklandığına işaret eder; let hakkında önemli sorular sor- tinde dünyaya gelen Howard
Saul Becker, erken yaşlardan iti-
bu nedenle de cinayet gibi bazı maya yöneltir ve sapkınlığa odakla-
baren müzik dünyasının içinde
s uçların neredeyse evrensel olarak nan birçok kuram için önem taşır.
olmuştur. 15 yaşından itibaren
lanetlendiğini ve alternatif sapkın­ Örneğin Amerikalı sosyolog David
bar ve kulüplerde yan profesyo-
lı k algılarına konu olmadığını göz- Matza, devletin hükümetleri ve nel bir piyanist olarak çalışmış
den kaçırdığını söyler. Amerikalı kurumları tarafından alınan karar- ve uyuşturucu kültürüne maruz
sosyolog Alvin Gouldner, Becker'ın lar ve tedbirlerin sonucunda bir kalmıştır. Daha sonra bunu ça-
s apk ınlarının mücadele etmek şeyin suç haline geldiğini savuna- lışmalarının konusu yapmıştır.
rak Becker'ın görüşlerinin birço- Chicago Üniversitesinde sosyo-
Caz müzisyenleri hakkındaki bir ğunu geliştirir. Bu sürece göre hem loji eğitimi aldıktan sonra aka-
incelemede Becker bu müzisyenlerdeki
fail hem de eylemi anormal görünür demik kariyerinin büyük bir kıs ­
"sapkın" yaşam tarzının onları
ama yine de sapkının bakış açısın­ mını Northwestern Üniversite-
toplumdan ayırdığını ve sapkınlıklarını
pekiştiren değerler geliştirmeye dan sapkınlık tamamen normal sinde geçirmiştir. Akademik ka-
yönelttiğini ileri sürmüştür. davranıştır. riyeri boyunca 1998'de Ameri-
kan Sosyoloji Derneğinden aldı­
ğı Seçkin Bilim Kariyeri Ödü-
lü'nün de aralarında bulunduğu
birçok ödüle layık görülmüştür.
Becker akademik yardımseverli­
ğiyle tanınır; emekli olmasına
rağmen doktora öğrencilerine
çalışmalarında yardımcı olmak-
ta ve tezlerini nasıl yayınlayabi­
leceklerine dair tavsiyeler sun-
maktadır. Başta caz olmak üze-
re müzik onun için kişisel ilgi a-
lanı ve araştırma konusu olma-
ya devam etmektedir.

Önemli eserleri

1963 Hariciler (Outsiders) - Bir


Sapkınlık Sosyolojisi Çalışması
1982 Sanat Dünyaları
1998 Mesleğin İncelikleri
286

ar! Marx kapitalist toplum-


KISACA
YAKLAŞIM
Meşruiyet Krizi
Geç kapitalist toplumlar
periyodik ekonomik
çöküşler yaşar.
K ların ekonomik krizlere
yatkın olduğunu ve bunla-
rın zaman içinde kötüye giderek bir
işçi devrimiyle sonuçlanacağını

ÖNEMLİ TARİHLER ileri sürmüştür. Fakat bir toplum bu


1867 Kari Marx, Kapital adlı e- tür bir kriz yaşadığında siyasi
serinde kapitalizmin ekonomik iklimden neden genellikle daha
Bununla başa çıkmak için farklı bir değişim gerçekleşir?
krizlere yatkın olduğunu savu- uygulanan politikalar
nur. Alman sosyolog Jürgen Haber-
seçmenlerin çoğunluğuna
mas 1970'lerin başında bu soruyu
1929 ABD'nin New York kentin- adil gelmeyebilir.
gündeme getirmiştir. Sistemin
deki Wall Street'te borsanın çö- ABD' de 1929'daki Wall Street Çö-
küşü tüm Batı ekonomilerini et- küşü, sonrasındaki Büyük Buhran,
kileyen on yıllık bir ekonomik Avrupa' da faşist hareketlerin yük-
buhrana yol açar. Bu gerçekleştiğinde selişi ve düşüşü, II. Dünya Savaşı
vatandaşlarhükümetin ve Soğuk Savaş gibi bir dizi olağan­
1950-60'lar Talcott Parsons,
otoritesini sorgular. dışı olayı atlattığını gördükten son-
insanların sosyalleşme aracılı­
ra kapitalizm ve krizler arasındaki
ğıyla onları sosyal normlara u-
ilişkiye merak duymuştur.
yum sağlamaya yönelten değer­ Habermas, geleneksel Marksist
leri edindiğini ileri sürerek meş­ kriz kuramlarının Batılı geç kapita-
ruiyet ve sosyal düzeni tartışır. list toplumlar için geçerli olmadı­
Gösteriler ve protestolar
2007 Küresel ekonomik durgun- devletin meşruiyetini ğını ileri sürer. Bunun nedeni top-

luk Avrupa genelinde siyasi sağ tehdit eder. lumların daha demokratik hale

partilere yönelişle sonuçlanır. gelmesi ve ekonomik eşitsizlikleri


telafi etmek için ücretsiz sağlık
2009 Şilili sosyolog Rodrigo hizmetleri gibi refah devleti politi-
Cordero Vega, Habermas'ın ak- kaları sayesinde önemli ölçüde
sine Marx'ın çağdaş toplumda değişmesidir. Ayrıca kolektif kim-
geçerliliğini koruduğunu savu- likler parçalanmıştır ve kanıtlar
nur. bireyselleşmenin arttığını, sınıf
tabanlı çalışmaların azaldığını
göstermektedir.
KURUMLARIN ROLÜ 287
Ayrıca bkz.: Adam Ferguson 21 •Kari Marx 28-31 •Her bert Marcuse 182- 87 •
Daniel Bell 224- 25 • Michel Foucault 270- 77 • Stanley Cohen 290

Meşruiyet Krizi başka deyişle devlet politikaları iş


Ekonomik bolluk ve durgunluk dön- ve mülk sahiplerinin çıkarlarını
güleri devam etse de ulus devletle- korurken bunu herkesin çıkarları­
rin uyguladığı politikalar önemli naymış gibi göstermelidir. Bu,
krizlerin atlatılmasını sağlamıştır. hükümet kurumlarının büyük
İlk kapitalist toplumların aksine ölçekli meşruiyet kaybı yaşayabile­
devlet tarafından düzenlenmiş geç ceği durumların mevcut olduğu
kapitalizmde kriz ve çatışma esa- anlamına gelir.
sen kültürel ve siyasi alanlara kay- Vatandaşlar hükümetin adil ve
mıştır. yardımsever olduğunu düşünürse
Modern Batı toplumunun krizi, desteğini gösterir. Politikaların
Habermas'a göre meşruiyet krizidir. onların çıkarına olmadığını düşün­
1929'da Almanya'nın Düssel-
Meşruiyet başlıca kaygı haline meleri durumunda insanlar siyasi dorf kentinde dünyaya gelen
gelmiştir; çünkü devlet "serbest kayıtsızlık veya hatta büyük ölçekli
Jürgen Habermas, Hitler Genç-
piyasa" ekonomisinin idarecisi memnuniyetsizlik ve protestolarla liğinde bir delikanlı olarak II.
olarak aynı anda ekonomik prob- tepkisini gösterir. Statüko tehlikeye Dünya Savaşı ve Soykırımın kö-
lemleri çözmek, demokrasiyi sağla­ girdiğinde hükümet kısa ömürlü tü sonuçlarına tanıklık ettiği
mak ve seçmenleri hoşnut etmek sosyal refah önlemleriyle vatandaş­ zaman siyasi bir uyanış yaşa­
durumundadır. Kamuoyu hükümet larını yatıştırmaya çalışabilir. mış ve bu olaylar daha sonraki
politikalarını adaletsiz bulursa, Habermas, demokratik kapita- çalışmalarının büyük bir kısmı­
de steğini çekebilir. Bu nedenle lizmin "tamamlanmamış bir proje" nı etkilemiştir.

devlet zorlu bir görevle karşı karşı­ olduğunu söylerek sosyal sistemin Habermas dünyanın en önde
yadır; sermayeyi gözetme ve kitle- daha da geliştirilebileceğini ima gelen çağdaş sosyal düşünürle ­
sel desteği sürdürme arasında bir eder. Batı hükümetlerinin 2007 rindendir. Yazılarının birçoğu
denge kurmak zorundadır. Bir yılında başlayan küresel mali kriz-
bilgi iletişimiyle ve kamusal ve
özel alanların değişen doğasıyla
den itibaren aldığı tedbirler dar
Yunanistan'ın Atina kentinde 2011 ilgilidir. Doğuştan gelen damak
sermaye çıkarları, kamusal çıkar, yarığı problemi konuşmasını et-
yıl ında hükümetin kamu borçlarını öde- kitle demokrasisi ve anayasal meş­ kilemiş ve bazen gençliğinde
mek için uyguladığı tasarruf tedbirleri-
n in azınlığın çıkarlarını gözeterek ço-
ruiyeti güvence altına alma ihtiyacı sosyal olarak izole olmasına yol
qu nluğun zararına olduğunu ileri süren
arasında birçok sosyal gerginliğe açmıştır. Bu deneyim iletişim ü-
qöstericilerle polis karşı karşıya gelmiş­ neden olmuştur. zerine çalışmalarını etkilemiştir.
t.ı r Frankfurt'ta Sosyal Araştır­
ma Enstitüsünde eleştirel kura-
mın ortaya çıkmasına katkıda
bulunan Max Horkheimer ve
Theodor Adorno'nun yanında
sosyoloji ve felsefe eğitimi al-
mıştır. 1960'ların sonunda Sos-
yal Araştırma Enstitüsünün di-
rektörü olmuştur.

Önemli eserleri

1968 Bilgi ve İnsansal İlgiler


1973 Meşruiyet Krizi
1981 İletişimsel Eylem Kuramı
288

EGİTİM YOKSULLARIN HEM


MARUZ BIRAKILDIGI HEM DE
YARARLANDIGI BİR EVDİR
SAMUEL BOWLES (1939-) V
HERBERT GINTIS (1940- )

KISACA
YAKLAŞIM
Gizli Müfredat
ÖNEMLİ TARİHLER
1968 Amerikalı sosyolog Phi-
lip W. Jackson, Life in Classro-
oms adlı kitabında çocukların
sınıfta "gizli bir müfredat" ara-
cılığıyla sosyalleştirildiğini id-
dia eder.
1973 Pierre Bourdieu'ye göre
"kültürel sermayenin" yeniden
üretimi (kültürel referansları a-
yırt edebilme, farklı sosyal ko-
şullara uygun bir biçimde dav-
ranmasını bilme ve saire) orta
sınıfın başarısını açıklar.
kullar çocukları gelmemiş olsa da artık buna daha
1978 Kathleen Clarricoates'in
İngiltere' deki araştırması kız­
ların aleyhine cinsiyet eşitsizli­
ğinin gizli müfredatın bir par-
O yetişkinliğeve topluma
hazırlamak içindir, ama
1960'larda modern hayatın bu
az olumlu bir anlam yüklenmiştir
ve birçok sosyolojik yaklaşım
geliştirilmiştir.
olgusu hakkındaki büyük En radikal perspektif Amerikalı
çasını teşkil ettiğini gösterir. konsensüs kaybolmaya başlamıştır. ekonomistler Samuel Bowles ve
1983 Amerikalı kültür eleştir­ Bu on yılın sonuna doğru Philip W. Herbert Gintis'e aittir: Kapitalist
meni Henry Giroux, gizli müf- Jackson okullarda resmi eğitim Amerika'da Eğitim (1976) adlı
müfredatının parçası olmayan kitaplarında eğitimin nötr değil
redatların birden çok olduğunu
sosyal sınıfın yanı sıra cinsiyet sosyalleşme öğelerinin mevcut kapitalizmin ihtiyaçlarının
olduğunu ileri sürerek "gizli karşılandığı bir alan olduğunu ve
ve etnisite çizgilerinde işledi­
müfredat" terimini geliştirmiştir. bunun için okullarda genç insanları
ğini söyler.
Emile Durkheim değerlerin bu gelecekteki hayatlarında
şekilde aktarılmasını on yılla r önce yabancılaştıracak olan işlere
KURUMLARIN ROLÜ 289
Ayrıca bkz .: Emile Durkheim 34- 37 • Pierre Bourdieu 76- 79 • Samuel Bowles
Erving Goffman 264-69 • Paul Willis 292- 93 • Talcott Parsons 300- 01 ve Herbert Gintis
ABD'de Connecticut, New Ha-
hazırlayan tutumların örtülü bir ven'da dünyaya gelen Samuel

••
biçimde yaratıldığını ileri sürerler. Bowles ve Pennsylvania, Phi-
Bowles ve Gintis'e göre okullar ladelphia'da doğan Herbert
sosyal eşitsizlikleri yeniden üretmek Gintis, Harvard Üniversitesin-
için vardır. Bu nedenle bir çocuğun de doktora yapmış ve o tarih-
geleceğini belirleyen en önemli fak- ten itibaren ağırlıklı olarak bir-
Eğitimdeki sosyal ilişkilerin
tör akademik başarı veya zeka değil likte çalışmıştır. Amerikalı in-
yapısı ... öğrenciyi işgücünün san hakları lideri Matrin Lut-
ailesinin ekonomik statüsüdür. Açık
müfredat fırsat eşitliğinden söz etse
disiplinine alıştırır. her King tarafından 1968 yılın­
de eğitimin başlıca rolü çalışma Samuel Bowles 8ı da Yoksul Halkın Yürüyüşü i-
dünyasında ihtiyaç duyulan ustalık­
Herbert Gintis çin eğitim materyallerini ha-
zırlamaya davet edilmişlerdir.
ları öğretmek değil çocuklara "gizli
Marksist olarak nitelendirilen

''
müfredatı" aşılamaktır.
materyallerin büyük bir kısmı
İşçi sınıfının çocuklarına
okullar gibi birçok sosyal kuru-
toplumdaki yerleri öğretilir ve çok mun iktidarın disipline edici
ça lışmak, saygılı davranmak, dakik uygulamasıyla karakterize ol-
olmak ve talimatları yerine duğunu savunur.
getirmek gibi nitelikleri öğrenmek değerlerini üstün olarak tanımlaya­ Bowles ve Gintis, 1973 yı­
ödüllendirilir. Bu özellikler bilir; bu da nelerin öğretileceğini lında Massachusetts Üniversi-
ödüllendirilirken yaratıcılık ve şekillendirir. İnsanlar üst sınıf olarak tesinin ekonomi bölümünde
bağımsız düşünceye değer görülen şeylere saygı duymayı ve göreve başlamıştır. Gintis ha-
verilmez. Bu, eleştirel
olmayan işçi sınıfına ait olduğu düşünülenleri len orada çalışmaya devam et-
çalışkan işçilere ihtiyaç duyan alaya almayı öğrenir. Örneğin işçi mektedir, Bowles ise 2001 yı­
ekonomik statükoyu sürdürür. sınıfının çocuklarına klasik müziğin lında ayrılarak Santa Fe Ensti-

Bowles ve Gintis, ABD ' de 19. popüler müzikten üstün olduğu ve tüsünde davranış bilimleri bö-
yü zyılın başındaki okulların göç- bunu anlamalarının çok zor olduğu lümünün direktörü ve araştır­
ma görevlisi olmuştur ve ayrı­
menleri "Amerikan" iş ahlakına asi- öğretilirken, orta sınıftan çocuklara
ca Siena Üniversitesinde eko-
mile etmek için düzenlendiğini ileri klasik müziği değerlendirmek öğre­
nomi profesörüdür. Birlikte yü-
sürer. Kritik biçimde, okul sistemi- tilir. Benzer bir biçimde orta sınıftan rüttükleri en son çalışmalar
nin içindeki hiyerarşik sosyal ilişki­ çocuklara lider olabilmelerini sağla­ bağlantısız bireylerin kalaba-
ler ve ekonomik sistemdekiler birbi- yacak nitelikler öğretilir. Bu nedenle lık gruplarının neden işbirliği
rine "tekabül" eder. Çalışmanın do- alt sınıftan çocuklar sistemde ken- yapmak için bir araya geldiği
gası da benzerlikler taşır ; öğrenciler dilerine karşı sistematik bir önyar- sorusunu sorarak kültürel ve
kendilerine öğretilenler üzerinde gıyla karşılaşır. genetik evrime odaklanmıştır.
çok az kontrole sahiptir ve bilginin İngiliz akademisyen Diane Reay
kendi değeri için çalışmazlar; tıpkı gibi birçok sosyolog okulların Önemli eserleri
ışçiler gibi "yabancılaşırlar." Okul- ekonomik fırsatın araçları haline
lar çocuklara sosyal eşitsizliklerin gelmediğini düşünür. Bowles ve 1976 Kapitalist Amerika'da
ndil ve kaçınılmaz olduğunu öğretir Gintis'in çalışması halen çok yankı Eğitim: Eğitim Reformu ve
ve bu nedenle eğitimin bir tür sos- uyandırır çünkü son yüzyılda
Ekonomik Hayatın Çelişkileri
1986 Demokrasi ve Kapitalizm:
yal kontrol olduğu düşünülebilir. çalışan sınıflar çok az ilerleme
Mülkiyet, Cemaat ve Modern
kaydedebilmiştir. Yoksullar sadece
Toplumsal Düşüncenin
Sınıfsal Sorunlar geçmiştekinden daha iyi
Çelişkileri
Fransa' da Pierre Bourdieu farklı bir eğitilmektedir. Batı toplumunda en
2005 Eşit olmayan Şanslar:
bakış getirmiş ve gizli müfredatın yoksul kesimin "gerçek" kazancı Aile Geçmişi ve Ekonomik
1nlginin kültürel yeniden üretimi düşmüştür, eşitsizlik artmıştır ve Başarı (editör)
nracılığıyla oluştuğunu savunmuş­ düşük gelirli işlerde çalışan yüksek
tur. Egemen sınıf kendi kültür ve eğitimlilere sıkça rastlanır.
290

TOPLUMLAR
ARALIKLARLA
AHLAKİ PANİK
DÖNEMLERİ YA AR
STANLEY COHEN (1942- 201

11 Ahlaki panik" sosyolojik kavra- Medyanın ilgisi, haber verilen davra-


mı öylesine önemlidir ki günü- nışları teşvik ederek "kendi kendini
YAKLAŞIM müzde gazeteciler ve siyaset- gerçekleştiren kehanet" yaratabilir.

Ahlaki Panik Dönemleri çiler tarafından yaygın olarak kulla- Ahlaki panik, üstesinden gelinebile-
nılmaktadır. Bu fikir 1970'lerde ortaya ceği düşünüldüğünde kısa süreli olup
ÖNEMLİ TARİHLER çıkmıştır ve Güney Afrika doğumlu son bulabilir veya daha büyük, süre-
1963 Howard Becker ' ın etiketle- sosyolog Stanley Cohen'in 1964'te İn­ gelen bir paniğin parçası olabilir.
me kuramını ele aldığı Outsi- giltere'de motosikletçiler ve rockçılar Ahlaki panik kavramı , İngiliz
ders: Studies in the Sociology of olarak bilinen gençlik grupları arasın­ sosyolog Angela McRobbie gibi aka-
Deviance kitabı, insanların sos- daki çatışmaların medya tarafından demisyenler tarafından medyanın
yal normlarla nasıl çatışma yaşa­ abartılmas ından ilham alan Folk De- sapkın eylemleri yaratmakta ve mar-

yabileceğini tartışarak ahlaki vils and M oral Panics (1972) adlı kita- jinalleş tir ilmi ş grupların daha çok

panik kuramının temellerini atar. bı kısmen etkili olmuştur. kontrol altına alınmas ını meş rulaş­
Cohen, grupların ve bireylerin tırmakta oy nadığ ı rolü açıklamak
1964 Medyanın İngiltere' deki egemen sosyal değerler için bir tehdit için kullanılmaya devam eder.
gençlik alt kültürleri olan "moto- olarak tanımlanmasını ve medyan ın
sikletliler" ve "rockçılar" arasın­ onları negatif veya klişe biçimlerde
daki çatışmaları abartması ah- sunup ulusal bir panik yaratarak
laki paniğe yol açar. bunda tamamlayıcı bir rol oynama-
sın ı inceler. Medya, genellikle güçlü
1971 Stanley Cohen'in dostu o-
olanın değerlerini yansıtan ve mese-
lan İskoçyalı akademisyen Jock
Young, The Drug Takers: The leleri kamuoyunu "uzmanların" (örne-
ğin siyasetçilerin ve polisin) görü-
Social Meaning of Drug Use adlı
şüne ikna edecek biçimde takdim
kitabında uyuşturucu kullanı­
eden etkili bir kurumdur. Genellikle
mının sosyal anlamıyla ilişkili o-
devletle ilgili problemlerde kabahatli
larak ahlaki panik fikrini tartışır . ABD'nin New York kentindeki 11 Eylul
olarak görülenler günah keçisi veya saldırıları "terörizm" hakkında ahlaki pan ıl<
1994 Amerikalı sosyolog Erich Cohen'in ifadesiyle " halkın şeytan­ başlatmış ve Müslümanlara veya Müslü-
Goode ve İsrailli akademisyen ları" haline gelir; ahlaki panik derin- man olarak algılananlara karşı önyargı olu ~
Nachman Ben-Yehuda, Moral lere kök salmış anksiyeteleri yansıtır . turan yaygın bir İslamofobiye yol açmıştır
Panics: The Social Construction
of Deviance adlı kitaplarında Ayrıca bkz.: Harold Garfinkel 50- 51 • Edward Said 80- 81 •

Cohen'in görüşlerini geliştirir.


Herbert Marcuse 182- 87 • Stuart Hal! 200- 01 • Howard S. Becker 280- 85
KURUMLARIN ROLÜ 291

KABİLELER
ZAMANI
MICHEL MAFFESOLI (1944- )

ransız sosyolog Michel Maf-


KISACA
F fesoli "kabileler zamanında"
yaşadığımızı söyler. Risk ve

''
YAKLAŞIM
öngörülemezliğin karakterize ettiği
Neo-Kabilecilik
hızla değişen dünyada, bireyler ha-
ÖNEMLİ TARİHLER yatlarında anlam bulabilmenin yeni Kabile metaforu ... her kişinin
1887 Ferdinand Tönnies, yollarına ihtiyaç duyar. Maffesoli 'ye ... kabilede oynaması
Gemeinschaft (topluluk) ve göre yeni kolektifler veya kabileler beklenen ... rolü ...
Gesellschaft (toplum) arasında ortaya çıkmıştır; bunlar dinamik, açıklamamızı sağlar.
sosyal bağlarda yaşanan geçici ve "Dionizyak" gruplardır Michel Maffesoli
önemli değişimi tanımlar. (Yunan Tanrısı Dionysos'tan hare-

''
ketle nefsi, kendiliğinden). Ortak bir
1970'ler ve 1980'ler Ameri- sosyal deneyim veya kolektif este-
kalı sosyolog Robert Merton'ın tik duyarlılık, kabileler için bireysel-
çalışmasının temelinde alt likten çok daha önemlidir ve payla-
kültür kuramcıları gençlerin şılan ritüellerin tekrarı güçlü grup
sınıf ve cinsiyete dayalı olarak dayanışmasını sağlamanın bir yo- ri, geleneksel kurumların ve bağla­
bağlar oluşturduğunu ileri ludur. rın aksine aktif bir biçimde elde e-
sürer. Ritmik müzik ve belirli bir dans dilir; kişinin doğuştan itibaren ken-
şeklinin hakim olduğu "rave" parti- dini içinde bulduğu bir şey değildir.
1988 Fransız sosyolog Michel
lerini içeren 1980'lerin ve 1990 'ları n Maffesoli, modern zamanın ka-
Maffesoli'nin The Time of başının rave hareketi, ortak bir bilelerini sabit değil kısa ömürlü,
Tribes: The Decline of Indivi- kimlikten ziyade paylaşılan bir bi- esnek ve akışkan bulur. İnsanlar
dualism in Mass Society adlı linçle (rave müzik ve dans sevgisiy- günlük hayatta farklı gruplar ara-
kitabı yayımlanır.
le) karakterize olmuştur. Punk gibi sında geçiş yapabilir ve tatmin edi-

1998 İngiliz sosyolog Kevin sınıfa dayalı alt kültürler kadar sa- ci bir çoğul deneyim yaşayabilir.
Hetherington, Maffesoli 'nin bit olmayan bu hareket, Maffeso- Kabile üyeliği, Maffesoli 'ye göre ça-
kı::ıv rnmını genişletir ve li 'nin açıkladığı dayanışmanın ka- ba göstermeyi gerektirir; bütünlüğü
postmodern toplumun parça- bilelere özgü türlerini örneklendirir. korumak için ortak inanç veya bi-
lanmasına bir tepki olarak
Aidiyet ve topluluğun bu yeni türle- lince ihtiyaç duyulur.
neo-kabilelerin duyguya dayalı
topluluklar olduğunu savunur. Ayrıcabkz.: Ferdinand Tönnies 32-33 •Pierre Bourdieu 76-79 •
Zygmunt Bauman 136-43 • Benedict Anderson 202-03
292 1 1
ıl''
/! 11 / "' (
1 J ı: wı jf 1 il!!

rı·:
1 1
1
1:1

İŞÇİ SINIFINl'11 .
ÇOCUKLARI iŞÇi
KALIR
PAUL WILLIS (1950- ) ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

KISACA
İşçi sınıfının okul karşıtı kültürü
YAKLAŞIM orta sınıf değerleri reddeder.
Kültürel Yeniden Üretim ve
Eğitim

ÖNEMLİ TARİHLER
1971 İngiliz sosyolog Basil Bern-
stein'ın gerçekleştirdiği etkili a-
raştırma işçi sınıfının çocukları­
nın eğitim sisteminde dezavan-
tajlı olduğunu ortaya koyar.
1976 Amerikalı akademisyenler Bu inançlar fabrikada ve diğer
Samuel Bowles ve Herbert Gintis düşük ücretli işlerde faydalıdır.
okulların insanlara toplumdaki
yerlerini öğreten kurumlar oldu-
ğunu ileri sürer.

1979 İngiliz gazeteci Paul Corri-


gan'ın Schooling the Smash
Street Kids adlı kitabı işçi sınıfı­ işçi sınıfının çocukları işçi kalır.
nın çocuklarının orta sınıfa özgü
çok çalışarak başarıya ulaşma
anlayışını reddettiğini ileri sürer.
1994 İngiliz sosyolog Mairtin oplumun meritokratik (liya- sorusunun yanıtını aramıştır.
Mac an Ghaill'in The Making of
Men adlı çalışması "maça deli-
kanlıların" okula nasıl reaksiyon
T kata dayalı) olduğu birçok
kez tekrarlanan bir iddia-
dır; insanlar kendi yeteneklerine
12 erkek çocuğu veya "delikanlı­
yı" okul hayatlarının son iki yılında
ve iş hayatlarının ilk yılında izleme-
gösterdiğini ortaya koyarak Paul uygun seviyeye ulaşabilir. Fakat yi sürdüren Willis, bu gençlerin
Willis'in bazı bulgularını yansı­ 1970'lerde İngiltere' deki bir sanayi çevresindeki kültür ve değerlerin
tır. kentindeki işçi sınıfı gençlerini onların yaşam tercihlerini şekillen­
inceleyen Faul Willis, işçi sınıfının dirdiğini ileri sürer. Okulun felsefe-
çocuklarının neden işçi kaldığı sine, yani akademik çalışmanın i-
KURUMLARIN ROLÜ 293
Ayrıca bkz.: Michel Foucault 52-55 • Friedrich Engels 66- 67 • Pierre Bourdieu 76- 79 • R W Connell 88- 89 •
Stuart Hall 200- 01 • Samuel Bowles and Herbert Gintis 288- 89

lerlemeye yol açacağı görüşüne di- Willis, bunun Friedrich Engels'in


renen bir karşı kültür yaratırlar. Dil, egemen ideolojinin yukarıdan empo-
kıyafet ve sigara veya içki içmek gi- ze edilmesini anlatmak için kullan-
bi pratikler aracılığıyla orta sınıfın dığı "yanlış bilinç" kavramının bir
ideallerini reddettiklerini göstere- örneğinden ibaret olmadığını söyler.
rek, pratik ustalıklar ve yaşam de- Sınıf, cinsiyet ve etnisite hakkında­
neyimine duydukları inancı vurgu- ki fikirler kendi kültürlerinden de
layarak Willis'e göre şoven veya a- kaynaklanır; sınıf atlamak için sınıf
taerkil bir tutum geliştirirler. kimliklerini feda etmeleri gerektiği­
nin pekala farkındadırlar. Öğretmen­
Okuldan Ayrılmak leri genellikle onlarla ilgili düşük
Gençler akademik bilgiyi "feminen" beklentilere sahiptir ve aşama aşa­ İngiltere'de işçi sınıfı çocuklarının
bulur; onlara göre başarılı olmak ma onlara bir şeyler öğretme fikrin- okula şiddetle karşı çıkması , Willis'e
isteyen öğrenciler -konformistler den vazgeçer. Okullar böylece kültü- göre "okul kurallarıyla aralarına
(" kulağı delikler")- "hanım evladı" rel değerler, ekonomik bölünmeler ve sembolik ve fiziksel olarak mesafe
koyma çabası" olarak kendini gösterir.
ve değersizdir. Willis , fabrika işi ve işçi sınıfı yörüngelerini yeniden ü-
b enzer istihdamın da uygun bir retmekte önemli bir rol üstlenir.
biçimde maskülen görüldüğünü kızların yaşlıların bakımına yönelik
b elirtir. Gençlerin birçoğu örneğin Yeni Sorular eğitim programlarına katıldığını
ra fları istiflemek veya çilingirlik Willis'in çalışması, İngiliz sosyolog- göstermiştir. Bir diğer araştırma,
g ibi işlerde yan zamanlı olarak lar David Blackledge ve Barry Hunt cinsiyete dayalı moda dünyasına
ç alışır ve bu tür bir işle bağlantılı tarafından yeterince örneğe dayan- girmek isteyen kızlara odaklanmı ş­
kültürü ve işin değerini öğrenir. madığı için eleştirilmiştir. Fakat tır. Bates'e göre bu istekler işçi
Kızlara karşı tutumları istismarcı 1990'larda İngiliz sosyolog Inge sınıfı kızlarının sınırlı ufukla ra
ve ikiyüzlüdür ("seksi" kızlar arzula- Bates, Willis 'in sorusunu yeni bir sahip olduğunu gösterir. Genel
nır ama aynı zamanda aşağılanır) ve çerçeveye oturtarak işçi sınıfı kızla­ olarak sınırlı bir iş piyasas ı, yete-
bu tutumlar, Willis'e göre , cinsiyete rının neden işçi sınıfına özgü ve rince kalifiye olmama ve cinsiyete
dayalı işbölümüne inanmalarından cinsiyete dayalı işlere yöneldiğini dayalı işleri "seçmeyi" ko ş ullayan
kaynaklanır. Kültürlerinin zorlayıcı sorgulamıştır. Yaptığı araştırmalar­ sosyalleştirme nedeniyle çok az bir
yönlerinden biri de ırkçılıktır . Bu be- dan biri, çocuk bakmak isteyen sosyal hareketlilik mevuttur.
yaz işçi sınıfı grup kimliklerini ayırt
et meye yarar. Fabrika veya üretim Paul Willis da Ethnography dergisinin kuru-
bölümü kültürü gençlerin okuldaki cuları arasında yer almıştır. Kee-
deneyimlerini yansıtır; hem eğlen­ Kültür kuramcısı, sosyolog ve et- le Üniversitesinde sosyal ve kül-
ceye hem de aşın çalışmaya diren- nograf olan Paul Willis, İngilte­ türel etnografi profesörü olarak
meye vurgu yapar. re'nin Wolverhampton kentinde görev almıştır. Günümüzde
dünyaya gelmiştir. Cambridge Ü- ABD'deki Princeton Üniversitesi-
Fabrikada Çalışmaya niversitesinin edebiyat eleştirisi nin sosyoloji bölümünde profe-
Mahkum Olmak? bölümünü dereceyle bitirdikten sörlük yapmaktadır.
sonra Birmingham Üniversitesi-
Willis, aslında gençlerin işçi sınıfı­
nin Çağdaş Kültürel Araştırmalar Önemli eserleri
nın maskülenliğini "sergilemeleri-
Merkezinde doktora yapmıştır.
nin" hem ataerkilliği hem de -kritik 1989'dan 1990'a kadar, İşçi 1977 İşgücünü Öğrenme: İşçi Sı­
biçimde Marksist bir bakış açısın­ Partisinin Gençlik Politikası Ça- nıfı Çocukları İşçi Sınıfı İşlerine
dan- düşük ücretli (erkek) işgücü lışma Grubunun üyesi olmuştur. Nasıl Giriyor.
sağlayarak kapitalizmi destekledi- Son çalışmalarının büyük bir kıs­ 1978 Saygısız Kültür
ğini ileri sürer. Buna karşın deli- mı kültürün etnografik inceleme- 2000 Etnografik İmgelem
ka nlılar işlerini sömürü olarak değil lerine odaklanmıştır; 2000 yılın-
kendi seçimleri olarak görür.
29& GIRIŞ

Adrienne Rich 'in Zorunlu


Margaret Mead'in Ann Oakley'in The Heteroseksüellik ve Lezbiyen
kültürler-arası çalışmaları Sociology of Housework Varoluş başlıklı
makalesi,
geleneksel Batılı cinsiyet adlı kitabı ev işlerinin heteroseksüelliğin norm
rolleri ve cinsellik kadınları nasıl olarak kabul edildiği bir
kavramlarına meydan yabancılaştırdığını toplumda kadınfarın
okur. açıklar. bastırılmasını açıklar.

i
1930'LAR VE 40'LAR
i
1974
i
1980
1955 1976 1984

1
Talcott Parsons, Family,
Socialization and Interaction
t
Michel Foucault, sosyal
normları düzenleyen
ı
Christine Delphy, Close to Home:
A Materialist Analysis of Women's
Process adlı kitabında ailenin iktidar ilişkilerini konu Oppression adlı kitabında
toplumun kültürel kurallarını edinen Cinselliğin Tarihi'nin kadınlara ikinci sınıf vatandaş
çocuklara aşılama işlevini birinci cildini yayımlar. olarak davranılmasında
üstlendiğini ileri sürer. kapitalizmin rolünü inceler.

osyologlar uzun yıllar kişilerarası ilişkiler ve bunların bir fonksiyonundan faydalanır; aile

S boyunca kurumları ve bir


bütün olarak toplumu
incelemek için bilimsel yöntemler
toplum tarafından nasıl
şekillendirildiğini de içine alacak
şekilde genişlemiştir.
onlara durağan ilişkiler
geliştirebilecekleri bir çerçeve
sunar.
kullanmıştır. Fakat 20. yüzyılın Bazı sosyologlar ise geleneksel
ortasında yeni bir yönelim olarak Aile Rolleri aile kavramlarına daha eleştirel
bireylerin sosyal eylemlerini Alman sosyal kuramcı Max yaklaşmıştır . Geleneksel olarak
anlamak ağırlık kazanmıştır; Weber'in yorumlayıcı yaklaşımını aileler daha geniş toplumun
nicelikler ve korelasyonlar yerine işlevselcilik kavramıyla birleştiren normlarını yansıtmıştır; erkeğin
nedenler ve anlamlar incelenmiştir. Amerikalı araştırmacı Talcott ekmek parası kazandığı, kadının
Bu, sosyologlar arasında Parsons aileyi inceleyen ilk ise çocuklara bakıp ev işleri yaptığı
yorumlayıcı yaklaşım olarak bilinir. sosyologlar arasındadır. Parsons'a ataerkil bir yapıya sahiptirler. Fakat
1950'lerden itibaren bu göre aile toplumun "yapı tutumlar İkinci Dünya Savaşından
yorumlayıcı yöntemin kapsamı taşlarından" biridir ve bir bütün sonra hızla değişmiştir. Evde duran
biraz daha genişleyerek birey ve olarak toplumun işleyişinde özel bir anne fikri gittikçe bir baskı şekli
kurumların arasında yer alan bir fonksiyona sahiptir. Ailenin temel olarak görülmüş, Ann Oakley ve
sosyal birim olarak görülebilecek fonksiyonu, çocukların ileride Christine Delphy gibi feminist
aileler de konu edilmiştir. Bu toplumda oynayacakları rollere sosyologlar bu kadınların
sayede yalnızca bireyler ve aileler hazırlanabilecekleri bir ortam deneyimlediği yabancılaşmayı
arasındaki ilişkiler değil; aileler ve sağlamaktır. Bunu toplumun açıklamıştır.
daha geniş toplum arasındaki kurallarını ve sosyal normlarını Ailedeki ve buna bağlı olarak
bağlantıları da açıklamak mümkün çocuklarına aşılayarak yaparlar. toplumdaki cinsiyet rollerine ve
olmuştur. Bu çalışma alanı , Yetişkinler de aile biriminin başka "tipik" veya "normal" aile gibi bir
AiLELER VE YAKINLIKLAR 297
Jeffrey Weeks, Sex,
Politics and Society adlı Steven Seidman, Difference
kitabında cinselliğin Judith Stacey'nin Troubles: Oueering Social
biyolojik olarak belirlendiği araştırması ,geleneksel Theory and Sexual Politics
kadar sosyal olarak da Batılı basmakalıp adlı kitabında "normal"
yapılandırıldığını "normal" aile anlayışına davranış ve cinsel kimlik
savunur. radikal alternatifler sunar. fikrini reddeder.

i
1989
i i
1997

1990 1995

l
Judith Butler, Gender Trouble: Feminism
and the Subversion of Identity (Cinsiyet
l
Ulrich Beck ve Elizabeth
Beck-Gernsheim, The Normal
Belası) adlı kitabında
geleneksel sabit ve Chaos of Love adlı
değişmez cinsel kimlik ile toplumsal kitaplarında yakın ilişkileri
cinsiyet kavramlarına meydan okuyarak sürdürmenin
queer kuramına öncülük eder. problemlerini inceler.

şeyin var olabileceği fikrine kültürlerde cinsiyet rolleri ve tarafından empoze edilen cinsel
meydan okunmaya başlamıştır. cinselliği inceleyip cinsel davranış normlara meydan okumanın bir yolu
Geleneksel ataerkil aile modelinin fikirlerinin biyolojik bir olgu olduğuna inanmıştır ve bu fikirleri
zayıflamasının bir sonucu olarak ev olmaktan çok sosyal bir yapı cinselliğin sosyolojik incelemesine
ve işin çatışan baskıları artık olduğunu göstererek bunun zemin hazırlamıştır.
birçok çiftte her iki partneri etkiler zemininin hazırlanmasına katkıda 1980'lerde, Jeffrey Weeks cinsel
ve ilişkiye bir yük getirir. Ailelerin bulunmuştur. Batı' da artan normların sosyal bir yapı olduğu
do ğası, Judith Stacey'ye göre sekülerleşmeye rağmen dini ahlak fikrini cinsellik ve özellikle de
modern dünyanın taleplerini evlilikte heteroseksüel ilişkilerin homoseksüellik konulu çalışmasına
ka rşılamak için sürekli değişir; aynı sosyal normlarını etkilemeyi uygularken, Christine Delphy
zamanda sosyal normlara yanıt sürdürmüştür. ağırlıklı bir biçimde heteroseksüel
verir ve onları şekillendirir. Örneğin İlişkilere yönelik tutumlar olan bir toplumda lezbiyenlerin
tek ebeveynli aileler ve aynı 1960'larda önemli ölçüde değişmiş­ deneyimlerini açıklamıştır. Belki de
cinsiyetten çiftler artık Batı tir. Düzen karşıtı gençlik kültürü bu çalışma alanındaki en etkili
toplumlarında olağandışı hedonistik özgür aşkı ve homosek- sosyolog ise Judith Butler'dır. Butler,
bulunmaz. süelliğe esnek bir bakışı savunarak yalnızca cinsellik kavramlarına
cinsellikle ilgili tabuların kırılma­ değil cinsiyet ve cinsel kimlik
Kişilerarası İlişkiler sına yardımcı olmuştur. Kültürdeki kavramına da meydan okumuş ve
Batıda cinsel ilişkiler ve cinselliğe bu değişim Fransız aydın Michel normal cinsel davranışı nelerirı
yönelik daha özgürlükçü tutum Foucault ve diğerlerinin akademik teşkil ettiğine dair geleneksel
yavaş yavaş ortaya çıkmıştır. çalışmalarında yankılanmıştır. fikirleri sorgulayan queer kuramı
1930'lar ve 1940'larda antropolog Foucault, her türlü yakınlık olarak bilinen yeni ve radikal bir
Margaret Mead dünyadaki çeşitli ilişkilerine açıklığıntoplum çalışma alanı açmıştır.
298

CİNSİYETLER
ARASINDAKİ
•• •• FARKLAR
KULTUREL
OLUŞUMLARDIR
MARGARET MEAD (1901-1978)

KISACA Erkekler ve kadınlar cinsiyet rollerini ödül ve


YAKLAŞIM
ceza sistemleri aracılığıyla öğrenir ...
Cinsiyet Rollerinin Kültür-
den Kültüre Değişmesi
ÖNEMLİ TARİHLER
1920 ABD' deki kadınlara oy .. ama erkekler ve kadınların "doğal " eğilimlerinin tanımları
kullanma hakkı verilir. kültürden kültüre değişir.
1939-45 İngiltere' de ve daha
sonra ABD' de kadınlar İkinci
Dünya Savaşı sırasında "erkek-
lerin işini" yapabileceklerini Kadınların çocuklara Erkeklerin egemen cinsiyet
gösterir; Amerika' da fabrika bakması zorunluluk değildir. olması zorunluluk değildir.
işçisi Perçinci Rosie kadının
gücü ve ekonomik potansiyeli-
nin ikonu haline gelir.
1972 İngiliz sosyolog Ann 0-
akley, Sex, Gender and Society
adlı kitabında cinsiyetin bir
kültür meselesi olduğunu sa-
vunur.
O. yüzyılın başlarında jik farklılıklara dayanmadığına,

2
1975 Amerikalı antropoloğu
Gayle Rubin, Kadın Ticareti: Amerikan toplumunda erke- farklı toplumların kültürel koşullan­

Cinselliğin 'Siyasi Ekonomisi' ğin rolü ailesinin geçimini dırmasını yansıttığına inanmıştır.

Üzerine Notlar adlı makalesin- sağlamaktır. kadınlar ise özel alanla Mead 'in 1930'lar ve 1940'larda
sınırlandırılmış, doğal olarak Batılı olmayan topluluklardaki ilişki
de heteroseksüel aile düzenle-
melerinin erkeklere güç sundu- çocuklara bakmaya ve ev işlerini hayatlarını konu edinen araştırma­

ğunu ve kadınları bastırdığını


yapmaya yatkın oldukları düşünül­ ları kendi toplumuna yönelik eleşti­
düğünden bu tür rollerden sorumlu rilerini belirginleştirmiştir:
ileri sürer.
tutulmuştur. Buna karşın Margaret Amerikan toplumunun cinsiyet ve
Mead, toplumsal cinsiyetin biyolo- cinsellik bakımından hem erkekler
AİLELER VE YAKINLIKLAR 299
Ayrıca bkz.: Judith Butler 56- 61 • R W Connell 88-89 • Talcott Parsons 300- 01 • Ann Oakley 318- 19 •
Jeffrey Weeks 324-25

hem de kadınlara sınırlandırılmış toplumda feminen bulunması nede-


olasılıklar sunduğunu iddia etmiş­ niyle Mead bu değişken tutumların
tir. Erkekler ve kadınlar toplumsal cinsiyetle bağlantılı görülemeyece-
cinsiyete uygunluğu teşvik etmek ğini ileri sürer.
için cezalandırılır veya ödüllendiri- Mead'in cinsiyet rollerinin doğal
lir;maskülen olarak nitelendirilen olmayıp toplum tarafından yaratıl­
ş eyler üstün bulunur. dığı kuramı toplumsal cinsiyeti
eleştirel bir kavram olarak ele alır;
Kültürleri Karşılaştırmak maskülenlik, feminenlik ve cinselli-
Mead, Yeni Gine' deki üç kabileyi ğin ideolojik olarak yapılandırılma­
incelerken toplumsal cinsiyeti kar- sının tarihsel ve kültürler-arası
ş ılaştırmalı bir biçimde ele alır . yollarını görmemizi sağlar.
Bulguları insan davranışının nasıl
b elirlendiğine dair geleneksel Batılı Değişim Mümkün Cinsiyet rolleri Mead'e göre kültürel
.fikirlere meydan okur. Arapeş Mead 'in çalışması , kadınların oluşumlardır. Kadınların ev işlerini
Kabilesinin erkekleri ve kadınları özgürlük hareketinin temellerini yapmakta veya çocuklara bakmakta
"nazik, duyarlı ve işbirliğine yatkın­ erkeklerden doğal olarak daha iyi
atmıştır ve 1960'lardan itibaren
olduğunu gösteren hiçbir kanıt yoktur.
d ır" ve çocuk bakımını birlikte yaşanan "cinsel devrimi" etkilemiş­
üstlenir. Bu özellikler Batılılar tara- tir. Ortaya koyduğu fikirler, toplu-
fından "feminen" bulunur. mun cinsiyet rolleri ve cinselliğe rel olarak belirlediğini düşünmek
Benzer bir biçimde Mundugu- ilişkin katı anlayışına temel bir hukuk, evlilik ve medya gibi sosyal
mor Kabilesinin kadınlarının "mas- meydan okumadır . yapıların ilişki hayatlarımızı sür-
külen" bir biçimde davranması bir Amerikalı kültür antropoloğu dürmenin klişe yollarını nasıl teş ­
normdur; erkekler kadar şiddetli ve Gayle Rubin gibi feministler, Me- vik ettiğini görmemizi ve buna
agresiftirler. Tchambuli Kabilesinde ad' in izinden giderek toplumsal meydan okumamızı mümkün kılar.
ise geleneksel Batılı roller tam tersi- cinsiyet sosyal bir yapıysa kadınla­ 20. yüzyılın başlarına kısayla 21 .
ne çevrilir; kadınlar egemendir, er- ra eşitsiz bir biçimde davranılmaya yüzyılda erkekler ve kadınlar için
kekler bağımlı olarak görülür. devam edilmesi için ortada hiçbir cinsiyet rolleri daha az kısıtlayıcı
Bir toplumda maskülen olarak nedeninin bulunmadığını ileri sür- hale gelmiştir ve kadınlar kamusal
kodlanan davranışların başka bir müştür. Toplumsal cinsiyetin kültü- alana çok daha fazla katılmıştır .

Margaret Mead Margaret Mead, 1901 yılında davranış ve aile gibi temel
ABD'nin Philadelphia kentinde sosyal sorunlar hakkında
dünyaya gelmiştir. Babası finans konferanslar veren popüler bir
profesörü, annesi sosyologdur. figür haline gelmiştir. Mead
Kendisi New York'taki Amerikan yirmiden fazla kitap yazmıştır ve
Doğa Tarihi Müzesinin onursal bunların birçoğu antropolojiyi
küratörüdür. halkla daha çok bütünleştirme
1929 yılında Columbia Üniver- misyonunun parçasıdır. 1978
sitesinde doktorasını tamamla- yılında New York'ta ölmüştür.
mıştır ve en çok Okyanusya
halkını konu edinen çalışmalarıyla Önemli eserleri
tanınan ünlü bir kültür antropolo-
ğu olmuştur. Cinsiyet ve cinsellik 1928 Samoa'da Ergenlik Çağı
hakkındaki ilk çalışmaları skandal 1935 Üç İlkel Toplumda Cinsellik
olarak etiketlenmiştir ve "ahlaksız ve Mizaç
ihtiyar kadın" ilan edilmiştir. Yine 1949 Erkek ve Dişi
de kadınların hakları, cinsel
300

AİLELER İNSAN
KİŞİLİ.KLERİ ÜRETEN
FABRIKALARDIR
TALCOTT PARSONS (1902-1979)

YAKLAŞIK
Çocukların Sosyalleştiril­
mesi ve Yetişkinlerin Stabi-
lizasyonu
ÖNEMLİ TARİHLER
1893 Emile Durkheim, Toplum-
da İşbölümü adlı kitabında işbö­
lümünün ekonomik, ahlaki ve
sosyal düzeni korumak için ge-
rekli olduğunu ileri sürer.
1938 Amerikalı sosyolog Louis
Wirth, sanayileşmenin geniş ai-
leler ve toplulukları yok ettiğini
savunur.
1975 Feminist kuramdan etkile-
nen İngiliz sosyolog David Mor-
gan, Social Theory and the Fa-
mily adlı kitabında çekirdek ai-
osyolog Talcott Parsons ' ın olarak istikrarlı bir biçimde
leye öncelik tanımanın potansi-
yel olarak zararlı olduğunu ileri
sürer.
S yazılarının birçoğu 1940'lar
ve 1950'lerdeki Amerikan
toplumuna odaklanmıştır. Emile
işlemesini mümkün kılan
kurumlardan biri olduğuna
inanmıştır.
1988 İngiliz siyaset bilimci Ca- Durkheim ve Max Weber 'in Parsons ' ın bakış açısından
role Pateman, The Sexual Cont- çalışmasından etkilenen Parsons, erkek, kadın ve çocuklarının geniş
ract adlı kitabında "farklı ama e- Amerikan ekonomik düzeninin aile ve topluluktan görece izole bir
şit'' anlayışının erkeklerin hem daha küçük aile birimini biçimde yaşadığı modern nükleer
özel hem de kamusal alanlarda gerektirdiğini ileri sürmüştür. aile sosyalleştirmenin başlıca
sahip olduğu gücü gizlediğini Parsons'a göre aile de eğitim aracısıdır. İnsanlar statü ve rollerini
ortaya koyar. sistemi ve hukuk gibi birbirini ailedeki farklı konumlarından
destekleyen ve toplumun bir bütün türetir. II. Dünya Savaşı sırasında
AİLELER VE YAKINLIKLAR 301
Ayrıca bkz.: Emile Durkheim 34- 37 • Max Weber 38-45 • Margaret Mead 298- 99 • Judith Stacey 310-11 •
Ulrich Beck and Elisabeth Beck-Gernsheim 320-23

kadınlar daha önceden "erkek işi" çocuklarıyla duygusal bağlarını


olarak görülen işlerde kusursuz bir kullanarak onları sosyalleştirilmiş
biçimde çalışabileceklerini insanlar haline gelmeye
göstermiş olsa da feminist olmayan yönlendirebilir. Örneğin çocuklar
birçok yazar genellikle erkekler ve cinsiyet rollerini kendileriyle aynı
kadınlar arasındaki doğal cinsten ebeveynle özdeşleşerek
i şbölümünü varsayar; Parsons da öğrenir. Bu roller içselleştirilerek kız
bir istisna değildir. çocuklar "feminen" kadınlar, erkek
çocuklar uygun bir biçimde
Mutlu Aileler "maskülen" erkeklere dönüşür ve
Parsons'a göre ev hayatı ve ücretli heteroseksüel aile hayatındaki
çalışma ayrımı mantıklıdır ; çünkü yerlerini almaya hazırlanır. Her
do ğal bakıcılar olan kadınlar evde istikrarlı aile birimi, tıpkı bir Çekirdek aile bir zamanlar geleneksel
durur ve erkekler ailenin geçimini fabrikanın ürünler üretmesi gibi aile birimi olarak düşünülmüştür. Fakat
artık aynı cinsiyetten ve tek ebeveynli
sağlama rolünde öncülüğü topluma pozitif bir biçimde katkıda
aileleri de kapsayan farklı aile türlerinin
üstlenebilir. Aile bazlı ücrette daha bulunmak için yetiştirilen aklı varlığı kabul görmektedir.
a z rekabet olduğu için bu işbölümü başında bireyler üretir.
verimli görülür. Ücretli çalışmanın
d ışında kalan kadınlar bakım Çekirdek Ailenin Gücü dek toplumda egemenliğini
rollerine odaklanabilir: çocukları Parsons 'a göre bu rol bölüşümü sürdürmüştür. Çekirdek aile iddiaya
yetiştirmek ve yetişkin kişiliklerin aileyi rasyonel, rekabetçi dış göre yalnızca ayrıcalıklıbeyaz, orta
istikrarının sağlanması. dünyadan korur. Çocuk hazır hale sınıfı Batılı ailelere uygundur ve
Bu rol, yemek pişirme ve temiz- geldiği zaman baba dış dünya ile toplumdaki daha birçok grubun
lik yapmanın yanı sıra mutlu bir ev arasında bağlantı kurabilir. farklı gerçekliklerini göz ardı
aile için gerekli psikolojik yönetimi Çekirdek aile bu nedenle uygarlığın etmiştir. Ayrıca cinsiyetler
de gerektirir. Parsons kişiliğin temel taşı ve toplumun ahlak arasındaki eşitsizliği haklı
do ğuştan gelmediğini, oluşturuldu­ sağlığı için elzem olarak görülebilir. göstermiş ve kalıcılaştırmıştır .
ğu nu ve bu oluşumun ilk olarak Bu aile anlayışı, 1970'ler ve
ailede gerçekleştiğini düşünür. 1980'lerde feministler ve diğerleri
Parsons'a göre kadınlar tarafından sorgulanmaya başlayana

Talcott Parsons savunucusu olmuştur. Kariyerinin


büyük bir kısmında Harvard Üni-

''
1920'de ABD'nin Colorado ken- versitesinde görev almıştır ve
tinde dünyaya gelmiştir ve Ame- 1973'te emekli olduktan sonra ku-
rikan tarihindeki en eski aileler- ramlarını geliştirip konferanslar

den birinin üyesidir. Babası libe- vermeyi sürdürmüştür. Parsons


Ailenin önemi ve toplumdaki ral bir akademisyen ve Kongre- 1979'da konferans vermek için
işlevi ... cinsiyet rollerinin gasyonel Kilise papazıdır. gittiği Almanya'nın Münih ken-

farklılaşmasının başlıca Parsons, Amherst Kolejinin tinde felç geçirerek ölmüştür.


nedenini teşkil eder. felsefe ve biyoloji bölümlerinden
dereceyle mezun olmuş ve daha Önemli eserleri
Talcott Parsons
sonra İngiltere'deki Londra Eko-
nomi Okulu ve Almanya'daki He- 1937 Toplumsal Eylemin Yapısı
idelberg Üniversitesinde eğitim 1951 Toplumsal Sistem
almıştır. Hem faşizm hem de ko- 1955 Aile, Sosyalleşme ve Etkile-
münizmin ateşli bir aleyhtarı, A- şim Süreci
merikan toplumunun sadık bir
302
ı;':ı; ı ' ıf ı 'ı 1 ı

lı;,• '

BATILI İNSAN
İT.lR4.FÇI .ttA'(YANA
DONUŞMUŞTUR
MICHEL FOUCAULT (1926-1984)

• nsanlar günümüzde neden olduğunu söyler. Batıda cinselliği


KISACA
YAKLAŞIM
Bilgi Arzusu
1 cinsellik hakkında bu kadar
çok konuşur? Etkili Fransız fi-
lozof Michel Foucault'un Cinselliğin
anlamak için bilginin nasıl işlediği­
ni ve cinselliğin bilimi (scientia
sexualis) ve psikoloji gibi özel bilgi
Tarihi: Birinci Cilt (1976) adlı eserin- formlarının cinsiyet ve cinsellik
ÖNEMLİ TARİHLER de gündeme getirdiği sorulardan hakkındaki düşünce biçimlerimize

1782 İsviçreli siyaset biri budur. Foucault itiraf, doğru ve nasıl gittikçe egemen olduğunu dü-

felsefecisi Jean-Jacques cinsellik arasında önemli bir ilişki şünmemiz gerektiğini ileri sürer.

Rousseau, dini deneyimler ve


içsel duygular yerine dünyevi
hayata odaklanan ilk
otobiyografilerden biri olan Psikiyatri ve psikoloji
İtiraflar adlı kitabını yayımlar. Hristiyan Kilisesi "vücudun gerçekten kim olduğumuzu
günahları" bağışlamak için açığa çıkarmak için cinsel
1896 Avusturyalı nörolog
günah çıkarmayı şart koşar. arzuların ve takıntıların itirafın
Sigmund Freud "psikanaliz" gerektirir.
terimini tanıtır.
1992 Sosyolog Anthony
Giddens, The Transformation
of Intimacy adlı kitabında
erkeklerin duygularını ifade
etmeye isteksiz olduğunu ve
ilişkilerde duygusal çalışmayı Hepimize "gerçeği" ortaya koymanın
kadınlara bıraktığını ifade
bizi iyileştireceği söylenir.
eder.
2003 Frank Furedi'nin
Therapy Culture: Cultivating
Vulnerability in an Uncertain
Age adlı kitabı konuşma ve
açıklama arzusunu potansiyel Batıh insan itirafçı
olarak zararlı
görür. hayvana dönüşmüştür.
AİLELER VE YAKINLIKLAR 303
Ayrıca bkz.: Michel Foucault 52-55; 270-77 • Norbert Elias 180-81 •
Arlie Hochschild 236-43 •Kari Marx 254-59 • Jeffrey Weeks 324-25
Terapi Kültürü
İngiltere 'deki Kent Üniversite-
sinde onursal sosyoloji profe-
kefaretin ödenmesini esas alan
sörü olan Macar sosyolog
günah çıkarma ritüeli bilimsel bir
Frank Furedi, modern çağda
şekilde yeniden yapılandırılmıştır.
duyguya takıntılı olduğumuzu
Cinsel alışkanlıklar ve arzuları ifade ileri sürer. Depresyon ve sıkın­
etmek "otantik" benliği açığa çıkar­ tı gibi bir zamanlar normal ol-
manın bir yolu olarak görülmüştür. duğu düşünülen deneyimler
Foucault'ya göre itiraf toplumu- ve duyguların artık tedavi ve
muzda "doğruyu" açığa çıkarmanın de tıbbi müdahale gerektirdi-
en kıymetli yollarından biri haline ğine inanılır.
gelmiştir. Bir ritüel olarak yaygınlaş­ Sürekli spor yıldızlarının
mıştır ve artık aile hayatı, ilişkiler, bağımlılıkları ve ünlülerin cin-
iş , tıp ve polisliğin bir parçasıdır. sel hayatları hakkında haber-
Macar sosyolog Frank Furedi'nin i- ler okuruz. Duygusal olarak
şaret ettiği gibi itiraf artık kişisel ,
zarar görmüş kişiler, iyileşme ­
sosyal ve kültürel hayata egemen ol- leri için kamusal ve özel alan-
ları ayıran sınırları görmezden
muştur; Facebook ve 'IWitter gibi
gelerek acılarını başkalarıyla
sosyal medya platformları ve televiz- paylaşmaya teşvik edilir. Ör-
yonlardaki realite programlarında bu neğin açıklayıcı bir otobiyog-
Günah çıkarmada "uzmanlara"
(rahipler, terapistler, doktorlar) bizi net bir biçimde görülür. rafi aracılığıyla herkese açık
yargılama, cezalandırma ve düzeltme Bize sürekli olarak sağlıklı bir biçimde yardım aramak te-
gücü veririz. İtiraflarda bulunan kişi ilişkilerin doğruları anlatmayı rapi kültüründe erdem kabul
utanç, suçluluk ve daha çok itirafın gerektirdiği söylenir. Bu nedenle edilir. Duygular kimliğin ta-
sonsuz döngüsüne girer "otantik" benliğimizi ortaya nımlayıcı özellikleri olarak gö-
çıkarmak için bir "uzmana" rülmeye başlamıştır ve bunları
Bu bilgiler bir tür "söylem"dir; (örneğin terapist veya doktora) hastalığın göstergeleri olarak
dünyanın bilgisini oluştururken ihtiyaç duyarız. İtirafın sunduğu anlamamız istenir. Furedi'ye

kendi "doğrularını" yaratır. vaat, ne kadar ayrıntılı olursa göre bu fenomen ciddi biçimde
Foucault'ya göre söyleme teşvik kendimiz hakkında o kadar çok şey etkisizleştiridir. İronik bir bi-
Batı toplumlarında dört yüzyıl önce öğreneceğimiz ve o kadar çok
çimde bu sözde "terappötik "
kültür toplumu savunmasızlık
ba şlamıştır. Hristiyan Kilisesinin özgürleşeceğimizdir. Travma
hissiyle baş başa bırakır.
17. yüzyıldaki "vücudun günahları" deneyimleyen bir kişiye,
vurgusu, cinsellik hakkında daha deneyimini anlatmasının iyileştirici
büyük bir farkındalığa ve 18. bir etkisinin olacağı sıkça söylenir.
y üzyılda "skandal" kitaplarının - Foucault ise bu "doğru arzusunun"
gayrimeşru cinsel davranışın iktidarın bir taktiği olduğunu , bir
kurgusal anlatılarının- artışına yol tür gözetim ve düzenleme haline

''
açm ıştır. Bu söylem birikerek 19. gelebileceğini ileri sürer. İtiraf
y üzy ılda modern cinselliği yaratan doğruyu açığa çıkarmaz, onu üretir.
cinsellik biliminde birikmiştir; Foucault'un çalışması , 1980'ler- Her şeyin anlatılması
cinsellik sadece eylem olmaktan den itibaren cinsellik konulu incele- gerekmiştir. . . cinsellik
çıkıp bir kimliğe dönüştürülmüştür. meler ve feminizm üzerinde derin sorumlu tutulmuştur, izleri
bir etki yaratmıştır. Görüşleri özel- aranarak takip edilmiştir.
Günah Çıkarma likle İngiliz sosyolog Jeffrey Weeks'i
Michel Foucault
19. yüzyılın sonlarında psikiyatri ve etkilemiştir. Weeks, yasaların top-

''
psikolojinin ortaya çıkışıyla birlikte lumda cinsiyet ve cinselliğin
Hr istiyanlıkta Tanrı ' nın lütfunu düzenlenmesine nasıl hizmet etti-
yeniden kazanmak için bir rahibin ğini açıklamak için Foucault'tan
huzurunda günahların itiraf edilip yararlanır.
• •
KABUL EDiLiP
İNCELENMELİDİR
ADRIENNE RICH (1929-2012)
306 ADRIENNE RICH
a heteroseksüellik
KISACA
Y doğuştan gelen veya tek
"normal" cinsellik değilse?

''
YAKLAŞIM
Heteroseksüellik genellikle toplum
Zorunlu Heteroseksüellik
için "doğal" bir temel olarak
ÖNEMLİ TARİHLER görülür, ama Adrienne Rich Pornografinin verdiği en kötü
1864 Britanya' da Bulaşıcı Zorunlu Heteroseksüellik ve mesaj, kadınların erkekler için
Hastalıklar Yasası müşterileri Lezbiyen Varoluş (1980) adlı önemli doğal bir cinsel av olduğu ve
tarafından enfeksiyon kapan makalesinde bu fikre meydan okur. av olmaktan hoşlandığı;
hayat kadınlarını cezalandırır. Rich, kadınların bir toplumda cinsellik ve şfüdetin uyumlu
kadınları aşağı gören kuralları olduğu mesajıdır.
1979 Amerikalı hukukçu kabullenmeye zorlandığını savunan Adrienne Rich
Catherine A MacKinnon, Fransız entelektüel Simone de

''
Sexual Harassment of Working Beauvoir' dan etkilenmiştir.
Women adlı kitabında kadınla­ Rich, heteroseksüelliğin
rın işyerinde belirgin bir doğallıktan çok uzak olup kadınlara
biçimde aşağı konumlarda yer empoze edildiğini ve
aldığını ve işlerinin bir parçası "heteroseksüelin"
olarak cinselleştirildiklerini "homoseksüelden" ve " erkeğin" Rich 'e göre kadınlardan pasif ve
ileri sürer. "kadından" üstün olduğu sahte iki erkeklere bağımlı olarak kısıtlanmış
kutuplu düşünceyi (heteroseksüel- biçimde davranması beklenir; bu
1993 Evlilikte tecavüz, homoseksüel ve erkek-kadın) teşvik beklentilere uymayan davranış
sonunda ABD' deki her eyalet eden bir iktidar sistemi olarak sapkın ve tehlikeli bulunur.
tarafından suç olarak kabul görülmesi gerektiğini savunur. Örneğin cinsel olarak aktif kadın
edilir. Zorunlu heteroseksüellik, ilişkileri anormal olarak etiketlenir veya
1996 İngiliz sosyolog Diane sürdürmek ve cinsiyeti rastgele cinsel ilişkide bulunduğu
Richardson, Theorizing Hetero- "sergilemek" için uygulanacak söylenir. Erkeğin üstün olduğunu
şablonları bize "komut" olarak varsayan bir iktidar sistemi olarak
sexuality: Telling it Straight
adlı kitabında heteroseksüellik
sunar. Örneğin bunu doğrulayan ataerkillik, kadınlar zaman içinde
hiçbir inceleme olmasa bile bastırılmasının açıklanmasında
kurumunu eleştiren bir dizi
erkekleri cinsel olarak aktif, faydalıbir kavramsal araçtır; Rich'e
önemli makale yayımlar.
kadınları ise pasif olarak göre kadınların ikincil konumunu
düşünmeye teşvik ediliriz. anlamak için erkeklerin kadınlar

Heteroseksüellik Heteroseksüellik
normal olarak ideoloji ve zor yoluyla
yapılandırılır; erkekler desteklenir, korunur;
aktif, kadınlar lezbiyenlik reddedilir ve
pasif görülür. aşağılanır.
AİLELER VE YAKINLIKLAR 307
Ayrıca bkz.: Kari Marx 28-31 • Judith Butler 56-61 • R. W. Connell 88- 89 •beli hooks 90- 95 • Sylvia Walby 96- 99 •
Steven Seidman 326-31

üzerindeki egemenliği hakkında Baskıcı Taktikler


düşünmek gerekir. Kar! Marx, kapitalizmin kısmen
fetih ve köleleştirme gibi şiddet
İdeolojinin Gücü eylemleri aracılığıyla varlığını
Rich, zorunlu heteroseksüellik sürdürdüğünü savunmuştur. Rich'e
ideolojisinin birçok yoldan kadınları göre heteroseksüellik de benzer bir
erkeklerle cinsel ilişkiye biçimde görülebilir. Tıpkı işçilerin
" zorlamasını" tartışır. Örneğin iş ücretli emek dışında bir seçenekleri
piyasasında erkekler ve kadınların olmaması gibi zorunlu
eşitsiz konumları, kadınların mali heteroseksüellik koşulları altında
olarak erkeklere bağımlı olmasıyla erkekler ve kadınlar heteroseksüel
sonuçlanabilir. Kadınların kamusal veya homoseksüel olmayı seçmez.
alanda erkek şiddetiyle karşılaşma Kadınların davranışlarını kontrol
riskinin olduğu ve bu yüzden etmek için ideolojinin sembolik
hareketlerini sınırlandırıp erkek şiddetinin yanı sıra fiziksel şiddete
korumas ına başvurması gerektiği de sıkça başvurulur. Kadın sünneti
yönündeki yaygın mit, kadınların ve kadınların zinası veya
Temel İçgüdü gibi lezbiyenleri katil
heteroseksüel ilişkilere nasıl lezbiyenliğin cezalandırılması gibi
olarak gösteren Hollywood filmleri,
z orlandığının bir diğer örneğidir. eylemler kadının cinselliğini inkar lezbiyenliğin tehlikeli ve sapkın,
Kadınlar kendilerini cinsel av, eder. Çocuk ve görücü usulü evlilik, heteroseksüelliğin normal olduğunun
erkekleri de "doğal" cinsel avcılar kadınların cinsel şiddet ve ideolojik bir onayıdır .
olarak görmeye teşvik edilir.
Tehlikeli yabancı türünden inançlar
bunu pekiştirir. Sonuçta Kadınların hareketlerini kısıtlayan kıyafet
heteroseksüel ilişkiler kadınlara türleri, Rich'e göre, kadınların özgürlüğünü
(sahte) bir güvenlik duygusu verir. kısıtlamak ve onların erkeklerden bağımsız olarak
dışarı çıkıp kamusal alana katılmasını
Gittikçe daha çok insanın
önlemek için tasarlanır; böylece zorunlu
evliliği ertelemeyi tercih etmesine
heteroseksüellik çerçevesinde erkekler
rağmen birçok genç kadın halen tarafından kontrol altında tutulabilirler.
bunu hayatlarının normal ve
kaçınılmaz bir parçası olarak görür;
bu beklenti Rich ' in
heteroseksüelliğin zorunlu doğası
ha kkındaki argümanının önemli bir
boyutudur. İdeoloji Titanik gibi
filmlerde ve Sinderella gibi peri
masallarında romantik anlatıları ön
plana çıkararak bir kez daha
heteroseksüelliği destekler.
Toplumda heteroseksüellik fikri
öylesine egemendir ki insanlar
aksini belirtmedikçe heteroseksüel
olarak varsayılır. İronik bir biçimde,
lezbiyenler veya geyler "dışarı
çı ktığında" heteroseksüellere göre
daha cinsel bulunur. Böylece
heteroseksüellik sinsice bir
normallik güvencesi getirir.
308 ADRIENNE RICH
aşağılanmadan hoşlandığını heteroseksüelliği korumanın
anlatan pornografik imgeler, çocuk yollarından biridir. Rich, toplumun
istismarı ve ensest gibi olguların erkek tanımlı olduğunu savunur;

''
tümü erkek cinselliğini kadınlara yani toplum erkeklerin ve
dayatır. Tecavüz bir diğer şiddet ihtiyaçlarının kadınlarınkinden
Heteroseksüelliğin zor yoluyla
taktiğidir; evlilik içi tecavüz birçok üstün tutuk,uğu bir yerdir. Kadınlar
Batılı ülkede 1990'lara kadar suç
empoze edilmesi, yönetilmesi,
erkeklere güzel görünme ihtiyacı
olarak kabul edilmemiştir. Bu,
düzenlenmesi, hisseder ve erkeklerle duygusal
propagandasının yapılması ve
kadının cinsel olarak kocasına itaat ilişkilerine kadınlarla
korunması gerekmiştir.
etmesi gerektiği inancının bir arkadaşlıklarınd~n daha fazla değer
yansımasıdır. Rich, "kadınların
Adrienne Rich verir. Rich kadınları yaşamlarını

''
erkek işlerinde obje olarak diğer kadınlar çevresinde yeniden
kullanılmasının" zorunlu şekillendirmeye , bir başka deyişle
heteroseksüelliğin bir başka kadın tanımlı olmaya çağırır. Bu
baskıcı taktiği olduğunu söyler; tüm kadınları erkekleri terk edip
cinsel sömürü için kadın ticareti ve kadınlarla birlikte olmaya çağırdığı
hayat kadınlarının cinsel zevk için gibi boş zaman aktivitelerinin ve anlamına gelmez; ama tüm
kullanılması buna örnektir. erkeklere özel kulüplerin dışında kadınların muhtemelen yalnızca
Bazı kültürlerde sadece erkek tutulmasıdır. lezbiyen topluluklarda mümkün
çocukların okula gönderilmesi Heteroseksüellik bunun gibi olabilecek bu deneyimi, yani başka
tercih edilir; bunun nedeni kız birçok farklı açıdan cinsiyet ve kadınları sevmeyi tüm kadınların
çocukları evlilikten soma kocasının cinselliğin katı sosyal oluşumları yaşamasını ister.
ailesine katılırken erkek aracılığıyla işleyen bir kurum olarak
çocuklarının ailede kalacak anlaşılabilir. Bu cinsiyet fikirlerini Lezbiyen Süreklilik
olmasıdır . Bu görüşün bir sonucu uygulamak için şiddet dahil önemli Rich, bir lezbiyenin ne olduğuna
olarak dünya genelinde kızların bir sosyal kontrol kullanılır. Sonuç dair önyargılara meydan okur;
yalnızca yüzde otuzu ortaokul olarak kadınlar heteroseksüelliğin lezbiyen erkeklerden nefret eden ve
eğitimi almaktadır. Yetersiz eğitim içinde tutulur ve ona tabi olmaları kadınlarla birlikte olan biri değildir,
kaçınılmaz olarak düşük istihdam sağlanır. Rich 'e göre kadınların sadece kadınları seven bir kadındır.
olasılığı anlamına gelir. bastırılması heteroseksüelliğin Bu görüş "siyasi lezbiyenlik" olarak
Erkek iktidarını korumanın bir doğrudan bir sonucudur. bilinir: Rich ve diğerleri bunu basit
diğer yöntemi, kadınların önemli iş Tarihte ve kültürde lezbiyenliğin bir cinsel tercihten ziyade
konuşmalarının yapılabileceği golf silinmesi ve inkarı , ataerkilliğe direnme şekli olarak

Adrienne Rich Feminist, şair ve makale yazarı Ri- tine aktif olarak katılmıştır.
ch, 1929'da ABD, Maryland'da dün- 1997'de Başkan Bili Clinton'dan
yaya gelmiştir. Anne ve babasının Ulusal Sanat Madalyası almayı
dirıi ve kültürel ayrımlarından dola- ABD'deki eşitsizlikleri protesto
yı gergin bir aile hayatı olmuştur. etmek için reddetmiştir.
Kendini daha sonra lezbiyen o-
larak tanımlamasına rağmen Rich Önemli eserleri
kısmen ailesiyle bağını koparabil-
mek için evlenmiştir. Bu dönemde 1976 Kadınların Doğurmasına
Columbia Üniversitesinde öğret­ Dair: Bir Deneyim ve Kurum
menlik görevi üstlenmiştir. Anne olarak Annelik
ve eş olarak deneyimleri, entelek- 1979 Yalanlar, Sırlar ve Suskun-
tüel potansiyelini engellemiş ve luk Üzerine: Seçilmiş Yazılar,
politik anlayışını radikalleştirmiş­ 1966-1978
tir. Savaş karşıtı protestolara katıl­ 1980 Mecburi Heteroseksüellik
mıştır ve aynı zamanda feminist ve Lesbiyen Varoluşu
politikaya ve insan hakları hareke-
AiLELER VE YAKINLIKLAR 309
Kadın büyücüler genellikle korku
uyandırm ı ştır ve "öteki oldukları için"
cezalandırılmıştır. 15. yüzyılın
sonlarında erkeklerde iktidarsızlık ve
kısırlığa yol açabilecek güce sahip
olduklarına inanılmıştır .

önce hiç yapılmamıştır çünkü hete-


roseksüel kimlik, beyaz sömürgeci
kimlik gibi zahmetsizce üstünlük
sağlamıştır ve kendini bir norm
olarak yapılandırdığı için görünmez
kalabilmiştir. İngiliz sosyolog Stevi
Jackson gibi heteroseksüel femi-
nistlerin heteroseksüelliğe bakışı
Rich' in çalışmasından doğrudan
etkilenmiştir. Fransız feminist
Monique Wittig, 1992 yılında hete-
roseksüelliğin kadınların itaat
etmesi ve sahiplenilmesine dayalı
bir siyasi rejim olduğunu ileri sür-
müştür.
görmüştür. Lezbiyenlik, cinsel radikal feminist Sheila Jeffreys 'e Kısa süre önce İngiltere' de ünlü-
acıdan kadınlara ilgi duyanları ve göre bu görüş kadınların kendini lerin kızlara cinsel istismar uygula-
heteroseksüel olduğu halde siyasi siyasi olarak onaylanmış hisseder- dığının ortaya çıkması ve Afrika' da
aç ıdan diğer kadınlarla bağlantılı ken erkeklerle ilişkilerini sürdürebil- Nijerya' daki iki yüzü aşkın okul
olanları kapsayan bir süreklilik mesine olanak tanımıştır. Fakat çağındaki kızın militan İslamcı
ta şıyabilir.Bu, lezbiyenlik Rich 'in çalışmasının gücü, hetero- grup Boko Haram tarafından kaçı­
deneyiminin derecelerinin olduğu, seksüel kadınları eleştirmek yerine rılması, heteroseksüelliğin kadın­
"daha az" lezbiyen olanların sosyal bir kurum olarak heteroseksüelliği lara ve kızlara halen zor yoluyla
olarak daha makbul olduğu eleştirmesinden gelir. uygulandığının çarpıcı örneklerdir.
anlamına gelmez. Rich'e göre 16. Rich 'in fikirleri heteroseksüel- Rich 'in argümanları , sosyal ve
yü zyıl ve 17. yüzyılda çoğu zaman homoseksüel ikiliğine de meydan siyasi bir yapı olarak heteroseksüel-
ataerkilliğin dışında yaşadıkları okur ve cinsel kimliğin Batı liğe ilişkin önemli keşiflere ışık
gerekçesiyle büyücü olarak asılan kültürünün icadı olduğunu savunan tutmaya devam eder.
veya yakılanlar başta olmak üzere Amerikalı araştırmacı Eve Kosofsky
Avrupa'daki birçok kadından , 19. Sedgwick gibi queer kuramcılarını
yüzyılın sonunda İngiltere' de önceler. Sedgwick, bu cinsellik

''
ısrarla pantolon giyerek skandala yapılarının sadece lezbiyenler ve
neden olan Wigan kentindeki geyler gibi "azınlık" gruplarının bir
madenci kadınlara kadar zorunlu sorunu olduğu varsayımına da karşı
ya şam tarzına direnen ve çıkar. Ataerkil annelik kurumu
sü rekliliğin kah içinde kah dışında
tecavüz, fahişelik ve kölelikten
var olan kadınlar yüzlerce yıldır Kavramsal Değişim
daha çok bir "insani koşul"
mevcuttur. Rich'in 1980 yılındaki makalesinde değildir.
Rich 'in lezbiyen süreklilik fikri ortaya koyduğu fikirler, heterosek- Adrienne Rlcb
kıs men lezbiyenliği cinsellikten süelliğin bir kurum olarak incelen-
uz aklaştırdığı ve feministlerin mesi çağrısında bulunarak cinsellik

''
kendi heteroseksüelliklerini sorgu- konulu incelemelerde belki de en
lamaksızın sürekliliğin bir parçası önemli kavramsal değişimi sağla­
ol masına olanak tanıdığı için ciddi mıştır. İngiliz sosyolog Carol
tartışmalara yol açmıştır. İngiliz Smart'ın belirtttiği gibi bu daha
310

BATILI AİLE
DÜZENLEMELERİ
Ç~ŞİJLİ, AKIŞKA~ V~
ÇOZUMLENMEMIŞTIR
JUDITH STACEY

KISACA
Erkeğin ekmek
YAKLAŞIM parası kazandığı,

Postmodern Aile kadının ev işlerini Kadınlar


Batılı ekonomik
yaptığı ataerkil
yapılar
ÖNEMLİ TARİHLER geleneksel aile ilişkileri
değişmiştir.
1970 Amerikalı radikal feminist rolleri artık reddeder.
Kate Millet, çekirdek ailenin ka- ge çerliliğini
yitirmiştir.
dınları ikincil konuma ittiğini i-
leri sürer.
1977 Amerikalı sosyal eleştir­
men Christopher Lasch, Haven
in a Heartless World: The Family
Bu değişimler "cesur yeni aile" formlarını ortaya çıkarır.
Besieged adlı kitabında gele-
neksel aile değerlerinin modern
dünyada erozyona uğramasının
anti-feminist bir değerlendirme­
sini sunar.
1997 İngiliz akademisyen Gilli-
an Dunne, Lesbian Lifestyles:
Women's Work and the Politics
of Sexuality adlı kitabında lezbi-
yen ilişkilerin heteroseksüel iliş ­
alcott Parsons tarafından

T
konularına odaklanmıştır.
kilerden daha eşitlikçi olduğunu
yüceltilen "modern" California'daki Silikon Vadisinde
savunur.
Amerikan ailesi miadını yaşayan aileler üzerinde ayrıntılı
2001 Jeffrey Weeks ve arkadaş­ doldurmuştur ve potansiyel olarak bir araştırma yürüten Stacey,
ları Same Sex Intimacies: Fami- baskıcı bir kurumdur. Bu görüş değişen bir ekonomik yapının
lies of Choice and Other Life Ex- ABD' de New York Üniversitesinden yoksulluk ve işsizlikle sonuçlanan
periments, adlı kitaplarında aile- emekli sosyal ve kültürel analiz getirilerine uygun olarak ailenin
lerin gittikçe bir tercih mesele- profesörü Judith Stacey'nindir. kökten bir değişime uğradığını
sine dönüştüğünü ifade eder. Stacey'nin çalışmaları aile, queer ifade eder. Evlilik, kadınlar ataerkil
kuramı , cinsellik ve cinsiyet ilişkileri reddettiği için de daha
AİLELER VE YAKINLIKLAR 311
Ayrıca bkz.: Sylvia Walby 96- 99 • Talcott Parsons 300- 01 • Adrienne Rich 304- 09
• Ulrich Beck and Elizabeth Beck-Gernsheim 320- 23 • Jeffrey Weeks 324- 25
Gey Ebeveynlik
Stacey, Amerikalı baskı grupla-
rının ülkenin babasızlık yüzün-
zayıftır. Karma aileler, lezbiyen ve

••
den bir krizle karşı karşıya oldu-
gey aileler, birlikte yaşayan çiftler
ğunu iddia ettiğini belirtir; he-
ve tek ebeveynli aileler teroseksüel erkekler hamile
artmaktadır . Bunların hepsi
partnerlerini terk etmekte veya
Stacey'nin ifadesiyle "postmodern" hiç çocuk sahibi olmamayı ter-
a ilenin parçasıdır; ama birçok kişi cih etmektedir. Yeni teknolojiler
Aileden kastımız modem aile
bu formların her zaman mevcut ve doğum kontrol yöntemlerinin
olduğunu ve Parsons tarafından
sistemiyse, aile aslında
elverişliliği, cinselliği üremeden
ölmüştür.
yüceltilen çekirdek ailenin sadece ayırmıştır. Çocuk sahibi olmak
ayrıcalıklı orta sınıf aileler için
Judith Stacey artık ebeveynler için gelecekte

geçerli olduğunu savunmuştur. Bu bir gelir garantisi sunmaz. Bu

''
yeni gerçeklik üzerinde düşünen nedenle, ebeveynlik artık fi-
Stacey, çalışma yapısında erkekler nanstan ziyade duyguyla bağ­
lant ılıdır.
ve kadınlar için eşit ücretin
Fakat artan sayıda gey er-
s ağlanması ve evrensel sağlık ve
kek, lezbiyen ve heteroseksüel
çocuk bakımının sunulması
çiftlere oranla çok daha fazla
gerektiğini savunur. düşünürlerle aynı çizgidedir. Bu güçlükle karşılaşsa bile ebevey-
geleneksel rollerin daha az
ilişkiler ,
nliği tercih etmektedir; bu zor-
Öncü Ruh uygulanabilir olduğu postmodern luklara üreme için gerekli yu-
Stacey, ailenin ekonomik rolünün yakınlık idealini temsil eder. murtalar ve rahmin bulunması
gerilediğini ve sonuç olarak da dahildir. Heteroseksüel çift-
yakınlık ve sevginin daha önemli E şit Sevgi? ler evlatlık edindiğinde genelde
hale geldiğini ileri sürer. Evliliğin İngiliz sosyolog Anthony Giddens, sağlıklı bebekler verilir. Geylere
zayıflamasına rağmen , Stacey'ye çağdaş aile formlarının ilişkilere ise genellikle daha büyük ço-
göre bireylerin artık anlamlı sosyal daha çok eşitlik getirdiğini ve cuklar veya iyi olmayan ya da
bağlar kurmadığı söylenemez; geleneksel cinsiyet rollerinin ve bir açıdan "zorlu" olduğu düşü­
bo şanma ve yeniden evlenmelerin stereotiplerin altını oyduğunu nülen çocuklar verilir. Stacey'ye
bir sonucu olarak karmaşık bağlar savunurken Stacey ile hemfikirdir. göre toplumun en muhtaç du-
kurulmaya devam eder. Buna karşın Britanya' daki son rumdaki çocuklarından bazıla­
rına yuva sunanlar geylerdir.
Aile içindeki geleneksel roller, araştırmalar heteroseksüel çiftlerde
yasal bağlar ve kan bağları ev işlerinden halen büyük ölçüde
günümüzde eskisine oranla daha kadınların sorumlu olduğunu
az geçerli olduğundan, aile üyeleri göstermiştir.
artık daha çok tercihe sahiptir ve Aynı cinsiyetten kişilerarası
daha deneysel yakınlıklar ilişkilerin hangi ölçüde daha eşit
geliştirebilir. Heteroseksüel- olduğu sorgulayan araştırmacılar
homoseksüel ikiliği artık daha az da çıkmıştır. Örneğin Kanadalı
yerleşiktir ve bunun yerini "tuhaf" araştırmacı Janice Ristock, aynı
aile ilişkileri almıştır . Bu "cesur cinsiyetten çiftler arasında ev içi
yeni aileler" değişim ve çeşitliliği istismarın varlığını koruduğuna
tamamen kucaklamaya, daha işaret etmiştir. Sosyolog Beck ve
eşitlikçi ve de gelenek dışı ilişkiler Beck-Gernsheim gibi diğer isimler
yürütmeye çalışır . ise gelenek dışı hayat sürdürmenin
Stacey, lezbiyen ve gey ailelerin birçok güçlüğünü vurgulamıştır. Baba olmayı tercih eden geyler,
daha demokratik ve eşit ilişkiler Her şeye rağmen Stacey sevgi toplumun maskülenlik, babalık ve
yaratmakta öncü olduğunu bağlarındaki sosyal deneylerin geylerin rastgele cinsel ilişkilerde
savunurken Jeffrey Weeks ve İngiliz sürdüğünü düşünür. bulunması hakkındaki klişelerinin

sosyolog Gillian Dunne gibi önemli birçoğu na meydan okur.


il il .

SÖZLEŞMESİDİR
CHRISTINE DELPHY (1941- )
314 CHRISTINE DELPHY
KISACA
Ataerkil sistemde heteroseksüellik evhliği teşvik eden
YAKLAŞIM sosyal olarak yapılandırılmış bir kurumdur.
Maddi Feminizm
ÖNEMLİ TARİHLER
1974 İngiliz sosyolog Ann
Oakley, The Sociology of
Housework adlı kitabında ev
işlerini feminist bakış
Evlilik evin lideri olarak erkeğin kadını sömürmesine olanak tanır.
açısından inceler. Erkek kadının ücretsiz emeğinden faydalanır. Kadın :
1980 Amerikalı yazar ve
feminist Adrienne Rich,
heteroseksüelliğin erkeklere
kadınlar karşısında güç ve
kontrol sunan siyasi bir kurum
olduğunu savunur.

1986 İngiliz sosyolog Sylvia .. .erkeğin meşru


Walby, ev içindeki cinsiyete ...ev işlerini .. .erkeğin işine mirasçıları olan
dayalı işbölümünün toplumda yapar. destek sunar. çocukları doğurur
ataerkilliği sürdüren temel ve onlara bakar.
yapılardan biri olduğunu ileri
sürer.
1989 Fransız materyalist
feminist Monique Wittig,
heteroseksüel sözleşmenin
cinsellik ve iş konulu bir
sözleşme olduğunu savunan
On the Social Contract adlı
kitabını yayımlar.

vlilik birçok toplumda tarafların elde ettiği maddi çıkarları evlilik ve anneliğe yönlendirilir ve

E yüzyıllardır her genç kızın


kaderi ve çoğu zaman da
rüyası olmuştur. Masallardan
dikkate alan Marksist tarzda bir
analiz olduğunu iddia etmiştir.
Fakat Marks baskıyı sınıf yapısına
emekleri erkekler tarafından
sömürülebilir.

romanlar ve filmlere kadar sayısız bakarak incelerken, Delphy Ev İçi Üretim


kültürel ürün bu görüşü kadınların uğradığı baskıyı ataerkil Delphy, ataerkil üretim tarzının
desteklemiştir. Fakat 1980'lerde iktidar yapısı (erkeklerin sahip mevcut olduğu bir yer olarak
Ann Oakley ve Christine Delphy olduğu güç ve otorite) üzerinden gördüğü ev ortamına Marx ' ın
gibi feministler, evliliğin gerçekte inceler. Delphy'ye göre anaerkil bir kavramlarının uygulanabileceğini
erkeklerin kadınlara baskı sistemde heteroseksüellik (ve ileri sürer. Bu işyerinde erkekler
uygulamasında temel rol oynayan bunun sonucundaki erkek-kadın kadınların emeğinden sistemli
istismara dayalı bir kurum çifti) bireysel bir cinsel tercih olarak faydalanır ve avantaj sağlar.
olduğunu savunmuştur. olmayıp sosyal olarak Bu koşullar altında kadınlar
Marksist bir kuramcı olan yapılandırılmış bir kurumdur ve potansiyel olarak sınırsız bir işte
Christine Delphy, herhangi bir tür erkek egemenliğini korumaya evin erkek patronu için emek
baskıyı araştırmanın tek yolunun hizmet eder. Böylece kadınlar harcar. Bu rolde iş tanımı, üzerinde
AiLELER VE YAKINLIKLAR 315
Ayrıca bkz.: Judith Butler 56-61 • Friedrich Engels 66-67 • Sylvia Walby 96- 99 • Arlie Russell Hochschild 236-43 •
Teri Lynn Caraway 248- 49 • Adrienne Rich 304-09 • Ann Oakley 318-19 • Steven Seidman 326-31

kadınların işverenler tarafından


erkek bir akrabanın işine ücretsiz
bir biçimde ortak edilmesini
belgeler. Bu, eğlendirme gibi dolaylı
bir yardım (işadamları veya
siyasetçiler için), işe yardım etme
gibi doğrudan bir katılım (esnaflar
veya akademisyenler için) ya da
yemek pişirip temizlik yapma gibi
pratik yardımlar (ruhban sınıfının
üyeler için) şeklinde olabilir.

Materyalist Feminizm
Delphy, kapitalizm ve ataerkilliği iki
ayrı sistem olarak ele alır; her ikisi
de emeğin el konmasını içerir ve
birbirlerini etkileyip şekillendirir.
Aileye materyalist feminist
Jane Austen'in Gurur ve Önyargı mülkiyetin yükselişiyle birlikte yaklaşım, kapitalizmin rolünü
romanından uyarlanan filmin öyküsü, eşitsizliğin de arttığını, çünkü dikkate almayan daha önceki
her kadının istediği şeyin "kusursuz" erkeklerin kamusal üretim alanını feminist tahlillerden bir kopuştur.
erke ği bulup onunla evlenmek olduğu
gittikçe daha çok kontrol ettiğini ve Delphy bir kadının evdeki
fikrini pekiştirir.
böylece gittikçe varlıklı ve güçlü görevlerini yerine getirme
hale geldiğini ifade etmiştir. Ayrıca yükümlülüğünün evlilikte
anlaşılmış bir ücret ve saat erkekler mülklerini meşru erkek kurumsallaştığına ve böylece
b akımından sınır yoktur. Başka her mirasçılara bırakmak istemiştir ve evliliği bir iş sözleşmesi haline
ç alışma konumunda bu tür koşullar bunu sağlamanın en etkili yolu tek getirdiğine işaret etmiştir.
sömürü olarak değerlendirilir. eşli ataerkil aile kurumudur. Bu görüş tartışmalı
Evliliklerde kadın evin dışında Böylece evlilik bir mülkiyet ilişkisi bulunmuştur ama İngiliz siyaset
ücretli bir işte çalıştığında çoğu haline gelmiştir. kuramcısı Carole Paterman gibi
zaman ev işleri ve çocuk
b akımından da sorumlu olması Ücretsiz Yardımcılar
beklenir. Delphy'ye göre evdeki Sanayi Devrimi sırasında ve
ko şula bu materyalist açıdan sonrasında emek talebi artmıştır.
ya klaşıldığında evli kadınların Kadınların bu talebi karşılamak
hiçbir karşılık almadan çalıştığı için daha çok çocuk doğurması
netleşir. gerekmiştir. Fakat kadın ne kadar
Delphy, Marksistler için çok çocuk doğurursa eve o kadar
sın ıfların yalnızca birbiriyle ilişkili bağlı hale gelir ve başka bir yerde
olarak var olduğuna işaret eder; çalışamaz . Delphy'e göre evli
proletarya (işçiler) olmadan olmayan kadınların emeklerine
burjuvazi (üretim araçlarının çoğu zaman erkek kardeşleri,
sahipleri) de olmaz. Friedrich babaları veya işverenleri tarafından
Engels, sınıflı bir toplumun el konulduğu için onlar da "evli"
Kadınların evde sömürülmesi,
gelişiminin kadınların hale gelir. Bu görüş kısmen İngiliz Delphy'ye göre erkek egemenliği ve
bastırılmasının temeli olduğuna sosyolog Janet Finch'in Married to kontrolünü kalıcılaştıran ataerkillik ve
dair kapsamlı bir biçimde the Job adlı kitabından kapitalizmin birleşik etkilerinin bir
ya zmıştır. Engels, 19. yüzyılda özel etkilenmiştir. Finch'in kitabı, sonucudur.
316 CHRISTINE DELPHY
OECD (Ekonomik İ şbirliği ve Kalkınma Örgütü) ülkelerinde sevebileceğini
belirtir ama "seven
2009 ve 2011 yılları arasında gerçekleştirilen araştırmalar , evde kadınlar,
erkeklerin onları
büyük ölçüde eşitsiz bir işbölümünün var olduğunu göstermiştir ; sömürmesini engelleyemez."
kadınlar aile üyelerinin bakımı ve ev işleri (örneğin yemek yapmak)
için erkeklerden çok daha fazla zaman harcar.
Kadın Doğmaz, Üretilir
Delphy, bir kişinin cinsiyetinin
Aile üyeleriyle ilgilenmek Ev işleri için ayrılan apa~ık olmadığını savunur; erkeklik
için ayrılan günlük süre günlük süre sadece bir penisin veya göğüs kıl­
larının varlığıyla, kadınlık da çocuk
doğurabilme işleviyle belirlenmez.
Toplumsal cinsiyete göre ikili
kutuplaşmanın kadınlar karşısında
erkeklere öncelik tanıdığı ve homo-
seksüellik karşısında heteroseksü-
elliğe değer verdiği bir dünyada
yaşadığımız için cinsiyet toplumda
vurgulanır. Böylece toplumsal cin-
siyet, cinsiyeti dikte eder veya

i
"önceler" ve insanların cinsiyete

'• 40 dakika

T 16 dakika 168 dakika T 74 dakika
göre sınıflandırılması hiyerarşiler
ve iktidar yapılarını korur.
Delphy, cinsiyeti insanları sınıf­
landırmak için bir sistem olarak
diğer akademisyenlerden destek olması durumunda işleyebilecek kullanmanın yanıltıcı olduğunu ve
görmüştür. Pateman, bireylerin iyi olmasıdır. Sömürülen bir grup düşüncede ciddi hatalara yol aça-
birer yurttaş olarak davrandığı ve yoksa kar da yoktur. Sömürülebilir cağını ileri sürer. Neden bir kişinin
bunun karşılığı devletten koruma bir grup yaratmak da bir grup cinsiyeti eşit olarak ayırt edilebilir
aldığı toplumsal bir sözleşmeyi insanı sürekli olarak belli bir olan diğer fiziksel özelliklerinden
öngören İngiliz filozof John biçimde konumlandıran egemen bir daha baskın olmalıdır? Neden biyo-
Locke'un fikirlerinden yola çıkarak ideolojinin tüm topluma hakim lojik cinsiyet dünyanın nüfusunu
heteroseksüel ilişkileri cinsel bir olmasına dayanır. Kapitalist iki gruba ayırıp daha sonra görü-
sözleşme olarak görmüştür. ataerkil toplumda bu ideoloji nüşe göre "doğal" özellikler ve roller
Kadınlar evlenerek erkeklerden cinsiyetçilik yani kadınlara karşı
koruma almış gibi görünebilir ama onların cinsiyetinden kaynaklı
erkekler de kadınların emekleri ve önyargıdır.

''
bedenleri üzerinde hak sahibi Delphy'nin görüşlerine getirilen
olmuştur (Pateman'ın The Sexual bir eleştiri, bazı kadınların
Contract adlı kitabını yazdığı 1988 evlilikten mali ve/veya cinsel olarak Ev işlerinin ücretsiz olması
yılında İngiltere' de "evlilik içi yararlandığı olgusunu hesaba
yapılan işin türüyle ilgili
tecavüz" henüz suç teşkil katmamasıdır. Delphy bunu inkar
değildir çünkü aynı görevler
etmiyordu). etmez; fakat bunun eşitsiz bir aile dışından biri tarafından
Delphy, bunun bazı feministlerin alışveriş olduğunu savunur.
yerine getirildiğinde ücret
iddia ettiği gibi kadınların Kadınlar kendi iyiliklerini
ödenir.
emeğinin karşılığının düşündüğü ve eşlerini sevdiği için
verilmemesinden ibaret olmadığını bazı görevleri yerine getirmekten
Christine Delphy
düşünür. Bu sorun kadınlara daha hoşnut olabilir ama bu
& Diana Leonard
İngiliz sosyologlar (1941- 2010)
çok ücret ödenmesiyle ortadan kendilerinden çok miktarda

''
kalkmayacaktır. Bunun nedeni, ücretsiz emek beklendiği gerçeğini
Marksist sınıf tahlinin gösterdiği gizlemez. Diana Leonard'la birlikte
gibi sistemin yalnızca yazan Delphy evli erkekler ve
sömürülebilecek bir grubun var kadınların birbirlerini
AiLELER VE YAKINLIKLAR 317
dönemdir ama feminizm ve Beatrix Campbell, The End of
Marksizm arasındaki ilişki hak- Equality (2014) adlı kitabında
kında önemli bir fikir ayrılığı m ev- kadınların duygusal ilişkilerde
cuttur. İngiliz aydınlar Michele sömürülmeye devam etmesinin
Barrett ve Mary Mcintosh gibi ba zı yollarını ortaya koymuştur ; örneğin
Marksist feministler, erkeklerin erkeklerin çocukların bakılması
kadınların emeğinden faydalandığı görevini kadınlarla paylaştığı çok
ve dolayısıyla onları doğrudan az toplum mevcuttur. Campbell'e
sömürdüğü ithamına kesinlikle göre çağdaş küresel kapitalizm
karşı çıkmıştır . Diğerleri
ise belirli erkeklerin kadınlar üzerindeki ege-
bir toplumda aynı anda iki sömürü menliğini güçlendirip ilerletmeye
türünün (ataerkillik ve kapitalizm) hizmet etmiştir.
birlikte var olamayacağını ileri Ekonomik sömürünün dışındaki
sürmüştür. maddi baskılar, örneğin bazı ülke-
Evlilik sözleşmesi imzalamak, lerdeki süregelen kürtaj tartışmaları
yasal bir ilişkiye girmek anlamına gelir. Süregelen Eşitsizlik da Delphy'nin tahlilinden yararlan-
Bu ülkeden ülkeye farklı anlamlar içerir Delphy ve diğer birçok feminist, mıştır. Delphy'nin savunduğu gibi,
a ma Delphy'ye göre her zaman için 1980'lerden itibaren bu eleştirilerle çocuk doğurmak ve bakmak kadın­
erkeğin yararınadır .
karşılaşmış ve bunlar üzerinde lardan elde edilen emek olarak
ayrıntılı olarak çalışmıştır . anlaşılıyorsa erkekler kadınların
yükleyen tek fiziksel özelliktir? Delphy'nin çalışmaları dünya gene- doğumları sınırlandırarak bu
Cinsiyetin tamamen yanlış bir linde feministleri etkilemeye devam sömürü şeklinden kaçmasından
s ınıflandırma olduğu fikri , etmektedir. Örneğin Amerikalı korku duyabilir. Böylelikle, Kuzey
Delphy'nin ataerkilliğe ilişkin radi- felsefeci Judith Butler, çalışmala­ İrlanda gibi yerlerde kürtaj hakkı­
kal değerlendirmesinde önemli bir rında ve cinsiyet-toplumsal cinsiyet nın geri alınması ve ABD' de kürtaj
kavramdır çünkü egemen olanları ayrımını sorgularken Delphy'nin hakkındaki ateşli tartışmalar erkek-
(mali, sosyal ve cinsel açıdan) ve kavramlarının birçoğunu kullan- lerin kadınlar tercihi üzerindeki
egemenlik altına alınanları birbirin- mıştır . Delphy'nin fikirlerini gelişti­ kontrolünün bir şekli olarak görüle-
den ayırmak için kullanılan cinsi- ren Fransız feminist Monique bilir; erkekler hem kapitalizm hem
yet anlayışının altını oyar. Wittig, toplumun iki cinsiyete de ataerkilliği sürdürmek amacıyla
Delphy, kuramlarını geliştirirken bölünmesinin eşitsizliğin nedeni kadınları sömürülen bir sınıf olarak
erkeklerin eşitsiz ataerkil sistemi değil sonucu olduğunu savunmuş­ tutmak ister.
desteklemek için kadını " ötekileş­ tur. Gazeteci ve kampanyacı
ti rdiğini " savunan Fransız feminist
Simone de Beauvoir ' ın yazılarından Christine Delphy anlam yükleyerek geri kazanma-
önemli ölçüde etkilenmiştir. ya çalışmıştır. Yakın geçmişte
"Erkekler" ve "kadınlar" kategorile- 1941'de Fransa'da dünyaya gel- Delphy ırkçı bir düzenleme olarak
rinin anlamlı olduğuna karşı çıkan miş, Paris Üniversitesi ve ABD, gördüğü için Fransa'daki okullar-

Delphy'nin fikirleri, daha önce Berkeley'deki Califomia Üniversi- da Müslüman kızların türban (ba-
tesinde eğitim görmüştür. 1968'de şörtüsü) takmasını yasaklayan
kabul gören cinsiyet, cinsellik ve
toplumsal cinsiyet fikirlerini ve Paris'teki siyasi protestolardan il- kanunun aleyhine oy kullanmış­
bunların kimliğin oluşturulmasın­
ham alarak Fransız kadınlarının tır.
özgürlük hareketinin aktif bir üye-
da ki rolünü sorgulayan queer kura-
si olmuştur. 1977'de Fransız filozof Önemli eserleri
m ının öncüsü olarak görülebilir.
Sirnone de Beauvoir'la birlikte
New Feminist Issues adlı dergiyi 1984 Close to Home: A Materialist
Feminizm ve Marksizm çıkartmaya başlamıştır. Delphy, Analysis of Women's Oppression
Delphy'nin görüşleri , ilk yayınladık­ Gouines Rouge (Red Dykes) adlı 1992 Bilindik İstismar (Diana Le-
ları zaman feminizmde bir heyecan grubun üyesidir. Bu grup, lezbi- onard ile birlikte)
yaratmıştır. Bu, feministlerin ev yenleri aşağılamak için kullanılan 1993 Seks ve Toplumsal Cinsiye-
emeğine ve bunun nasıl anlaşıl­ "dyke" sözcüğünü devrimci bir tin Yeniden Düşünülmesi
ması gerektiğine ilgi duyduğu bir
318

EV İŞ~E~İ KİŞİNİN KENDİ


KENDiNi
GEl!ÇEKLEŞTİRMEŞİNİ~
DOGRUDAN ALEYHiNEDiR
ANN OAKLEY (1944-)

KISACA
Kapitalist ve ataerkil toplumlarda
YAKLAŞIM
ev işleri sömürüye dayalıdır...
Yabancılaşma Olarak Ev
İşleri

ÖNEMLİ TARİHLER
1844 Kari Marx, işçilerin işle­
rinden yabancılaşması kura-
mını ortaya koyar.

1955 Sosyolog Talcott Parsons,


ev işlerini kadın rolünün bü-
tünleyici bir parçası olarak gö-
rür.
1985 İngiliz sosyolog Mary
Maynard, Contemporary Hou-
sework and the Houseworker
Role adlı kitabında çalışan ka-
dınların çalışan erkeklerden
çok daha fazla ev işi yaptığını
belirtir.
1986 İngiliz sosyologlar Linda
McKee ve Colin Beli, erkekler adınların halen büyük gerçekleştirmiştir. Bu öncü
işsiz kaldığında daha az ev işi
yaptığını ileri sürer; erkekler
maskülen kimliklerin tehdit e-
K ölçüde ev işlerinde
çalışırlar. Bir kuşaktan
daha uzun bir süre önce 1974
çalışma , ev işlerini bu kadınların
gözünden inceler.
Oakley ev işlerinin kadının eş
dildiğini düşünürler ve kadın­ yılında sosyolog Ann Oakley, veya anne rolünün doğal bir uzan-
lar da onlardan daha fazla so- yaşları 20 ila 30 arasında değişen tısı değil , başlı başına bir meslek

rumluluk üstlenmelerini iste- ve hepsi en az bir çocuk sahibi olan olarak anlaşılması gerektiğini ileri
yerek bunu daha da zayıflat­ Londralı kırk ev kadınıyla sürer. Bu, ev işlerinin "gerçek iş"
mak istemez. görüşmeler yaparak ev işinin ilk olarak görülmediği bir dönemde
sosyolojik incelemelerinden birini tartışmalı bir bakış açısıdır.
AiLELER VE YAKINLIKLAR 319
Ayrıca bkz.: Sylvia Walby 96- 99 • Harry Braverman 226- 31 • Robert Blauner 232-33 • Arlie Hochschild 236-43 •
Talcott Parsons 300-01 • Christine Delphy 312- 17

Kadınlar ev işlerini ücretsiz olarak Yabancılaşma


yapmaya zorlanır. Bu sömürü türü, Marks , özel mülkiyete dayalı bir
kapitalizmin işleyişini sürdürme- sistemde işçilerin kendi emeğinin

''
sini ve başarıya ulaşmasını sağlar. meyvelerine sahip olamadığı için
Ev kadınları erkek işçilerin ihtiyaç- işlerinden uzaklaştığını veya
larını karşılayarak onların ekonomi- yabancılaştığını ileri sürer. Benzer Kadınların evine bağlılığı,
nin ihtiyaçlarını karşılayabilmesini bir şekilde Oakley de ev öğrenilmiş yoksunluk ve
sağlar. kadınlarının çoğunun uyarılmış boyun eğdirme
kaderlerinden hoşnut olmadığını döngüsüdür.
Kadının Rolü? savunur; yalnız, monoton ve sıkıcı AnnOakley
Aile içi görevler, doğum yapabilme işlerinin doğasında tatmin edici

''
yeteneklerinden dolayı kadınlar için hiçbir şey bulamazlar. Ev kadını
genellikle doğal bulunmuştur; ama olmakla ilişkilendirilen düşük
bu kapasitenin bir kadının neden statüden rahatsızlık duyarlar.
daha iyi ütü yapabileceği anlamına Fabrika işçileri gibi onlar da işlerini
geldiği net değildir. Muhtemelen tekrara dayalı, parçalanmış ve
birçok kadın "ücretsiz" olarak zamana karşı yarış olarak görür. veya hasta çocuklarla baş başa
yaptıkları şeyler karşısında ücret Oakley'nin araştırmaları , kadın­ kalabilirler.
talep etmeyi aklına getirmez. ların fabrika işçilerinden daha sık Bu açıdan bakıldığında ev işleri
Karl Marx ' ın erkek işçilerin üc- bir biçimde işlerinden yabancılaştı­ kadınların tam potansiyellerine
retli işte sömürüldüğü argümanı, ğını ortaya koyar. Bu kısmen ev ulaşmasını engeller. Oakley'nin
kadınların evde sömürülmesine uy- kadınları olarak sosyal izolasyon bulguları günümüzde önemini
g ulanabilir. İdeoloji, ev işlerinin ka- hissetmelerinden kaynaklanır; bir- korur: İngiliz sosyolog Caroline
d ınlar için "doğal" olduğunu ve üc- çoğu evlilikten önce iş hayatına Gatrell gibi son dönemdeki
ret gerektirmediğini ileri sürerek bu sahiptir ama evlendikten sonra araştırmacılar kadınların ücretli
olguyu maskelemeye hizmet eder. bunu bırakmıştır. Oaekley'ye göre istihdama daha çok katılmalarına
Oakley ise toplumsal cinsiyetin ve bu kadınlar özerklik veya kontrole rağmen 40 yıl sonra halen ev
cinsiyet rollerinin biyolojiye bağlı sahip değildir; çalışma sorumlu- işlerinin büyük bir kısmını
olmaktan çok kültürel ve tarihsel luğu tek başlarına onlara aittir ve yaptığını ortaya koyar.
süreçleri yansıttığını düşünür. bunu yapmazlarsa öfkeli bir koca

AnnOakley ley'in ilk romanı The Men 's Room


1991'de yayınlanmış ve 1991'de
Sosyolog ve feminist Ann Oakley Bill Nighy'nin başrolünde oyna-
1944'te İngiltere'de dünyaya gel- dığı ünlü bir BBC dizisi haline
miştir. Londra Üniversitesinde gelmiştir. Oakley, feminizme
sosyoloji ve sosyal politikası pro- bağlılığını sürdürmektedir ve ça-
fesörüdür. Oxford Üniversitesin- lışmasının büyük bir kısmı cinsi-
de sosyoloji alanını tercih eden yet sorunlarını konu alır. Çevre
ilk öğrencilerden biri olarak eği­ dostu temizlik ürünlerinin geliş­
timini tamamladıktan sonra iki tirilmesine de ilgi duymaktadır.
roman yazmıştır ama bunları ya-
yımlayacak yayınevi bulamamış­ Önemli eserleri
tır.Daha sonra doktora yapmış
1950'lerdeki ev ürünü reklamları , ve ilk akademik kitabı Seks, Top- 1972 Seks, Toplumsal Cinsiyet
kadın ları hayatlarının önemli bir lumsal Cinsiyet ve Toplum "top- ve Toplum
pa rçasını teşkil eden temizlik lumsal cinsiyet" terimini günde- 1974 Ev İşlerinin Sosyolojisi
malzemeleriyle duygusal bir bağa sahip lik kullanıma sokmuştur. Oak- 1974 Ev Kadını
mutlu ev kadınları şeklinde klişeleştirir.
320
KISACA

AŞK ZAFER
YAKLAŞIM
Aşk Kaosu
ÖNEMLİ TARİHLER

KAZANDIKTAN SONRA 1992 AnthÖny Giddens'ın The


Transformation of Intimacy ad-

HER TÜRLÜ YENİLGİYLE


lı kitabı, refleksif (kendi kendi-
nin farkında) bir toplumda e-
şitlikçi ilişkilere iyimser bir ba-
kış sunar.

YÜZLEŞMEK ZORUNDA 1994 Amerikalı sağcı düşünür


Charles Murray toplumdaki çö-
küşü durdurmak için gelenek-

KALIR sel aile değerlerinin vurgulan-


ması gerektiğini savunur.

ULRICH BECK (1944- ) VE 1998 İngiliz sosyolog Lynn Ja-


mieson, kişisel ilişkilerimizin
ELISABETH BECK-GERNSHEIM (1946- ) düzenlemesini tarif etmek için
"yakınlığın" en faydalı terim
olduğunu söyler.

1999 İngiliz akademisyen Ca-


rol Smart ve Bren Neale, ebe-
veynlerin çocuklarla ilişkileri­
nin kırılgan duygusal partner-
lerin ilişkisinden çok daha ka-
lıcı olduğunu savunur.

utlu, bir ilişki


yakın

M sürdürmek zor ve
ilişkiyi
yorucu olabilir ama aynı
zamanda zorlayıcıdır. Alman çift
Ulrich Beck ve Elisabeth Beck-
Gernsheim, Aşkın Normal Kaosu
(1995) adlı kitaplarında bunun
neden böyle olduğunu açıklamaya
çalışır. Beck çifti, kişisel
hayatlarımızı sürdürme
biçimlerimizi dönüşüme uğratan
yeni sosyal düzenin gelişiminin
izini sürerek bu yeni düzenin temel
özelliklerinden birinin " aşk, aile ve
kişisel özgürlük arasındaki çıkar
çatışması" olduğunu ileri sürer.
"Cinsiyet statüsü temeline
dayanan" geleneksel çekirdek aile
"özgürleşme ve eşit hakları
AİLELER VE YAKINLIKLAR 321
Ayrıca bkz.: Ulrich Beck 156- 61 • David Held 170-71 • Colin Campbell 234-35 • Elisabeth Beck-
Talcott Parsons 300- 01 • Adrienne Rich 304- 09 • Judith Stacey 310-11 Gernsheim
Sosyolog, felsefeci ve psikolog o-
lan Elisabeth Beck-Gernsheim
Günümüzde artan 1946 yılında Almanya'nın Frei-
sosyal özgürlükler, burg kentinde dünyaya gelmiş­
Yine de istikrar ve tir. Kısmen Yahudi kökenli oldu-
insanların kendi hayatlarını ~
duygusal olarak ğu için aile üyelerinin birçoğu
şekillendirmek için her 7 tatmin edici ilişkiler
zamankinden daha geniş bir 1930'larda Nazi Almanya'sından
ararlar .. kaçmıştır ve amcalarından bazı­
kapsama sahip olduğu
anlamına gelir. ları İngiltere'nin Londra kentine
yerleşmiştir.
Londra Ekonomi Okulu aracı­
lığıylaLondra'yla kendi bağlan­
tıları olan eşi Ulrich Beck'le bir-
likte birçok önemli çalışmaya
imza atmıştır ama aynı zaman-
da sosyal değişimden biyotek-
nolojiye kadar birçok konuda
yazmıştır. Yakın geçmişte ulus-
lararası evlilikler, göç ve etnik
kimliklere ilgi duymaya başla­
mıştır. Günümüzde Münib Üni-
versitesinin Kozmopolit Araştır­
malar Enstitüsünde kıdemli a-
raştırma görevlisidir. (Ulrich Be-
ck'in yaşam öyküsü için sayfa
Afk zafer kazandıktan sonra her 156-161'e bakın.)
türlü yenilgiyle yüzleşmek zonında
kalır. Önemli eserleri

1995 Aşkın Normal Kaosu


2002 Bireyleştirme (Ulrich Beck
ile birlikte)
konularında" dağılmaktadır. yeni "düşünümsel modernite" 2002 Ailenin Yeniden Keşfi
Geleneksel sosyal kimliklerin çağının yeni riskler ve fırsatlar
z ayıflaması. erkekler ve kadınların sunduğunu ortaya koyar. Küresel
cinsiyet rollerine ilişkin kapitalizmin özel sosyal ve
karşıtlıklarının "özel alanın tam ekonomik koşulları daha yoğun bir
merkezinde" ortaya çıkması bireysel kimlik duygusuna yol
a nlamına gelir. Bunun sonucunda
daha çok çift boşanır veya ayrılır ve
farklı aile formları şekillenir. Bütün
bunlar "aşk adındaki oldukça
normal kaosun" bir parçasıdır.

Bireyselleşen Yaşam
Ulrich Beck'in kadınların
açmıştır; hayat daha az
öngörülebilirdir ve kişisel öyküler
daha çok "kendi başına hareket
etme" duygusu içerir.
Beck çifti, "bireyselleşmenin"
Almanya'nın 19. yüzyılın
sonlarında kabul edilen Medeni
Kanununda ifade edilen "evliliğin
••
İnsanlar aşk için evlenir ve aşk
için boşanır.
Ulrich Beck & Elisabeth
Beck-Gernsheim
"özgürlük" ve geleneksel cinsiyet eşin iradesinden bağımsız bir

''
rollerinin devam ettirilmesi ahlaki ve yasal düzen olarak
arasında kaldığını ifade eden daha görülmesi gerektiği" prensibine
önceki Risk Toplumu (1986) aykırı olduğunu açıklar.
kitabından hareketle, Beck çifti Bireyselleşme kişisel ve sosyal
322 ULRICH BECK VE ELISABETH BECK-GERNSHEIM
Aşk ve evlilik arayışı modern
toplumun bir ö zelliği olmayı sürdürür
ama hayatlarımızın üzerindeki baskılar
nedeniyle evliliklerin boşanmayla
sonuçlanması geçmiştekine k ıyasla
daha yüksek bir olasılıktır .

deneylerin yeni formlarına zemin


hazırlamıştır.
Beck çiftinin görüşleri, The
Transformation of Intimacy (1992)
adlı kitabında çağdaş toplumda
kimliklerimizi miras almaktan çok
yarattığımızı ileri süren Anthony
Giddens'ın görüşlerini yankılar. Bu
tür bir değişim , Giddens 'e göre
aileyi ve cinselliği deneyimleme
şeklimizi farklılaştırmıştır.
Giddens'e göre geçmişte evlilik- şeklini araştırma zorunluluğu his- ğını" ileri sürer, çünkü bunların iç
lerin aşktan ziyade ekonomik bir seder"; güçlü, kişilerüstü toplumu- mantığı "her iki partnerin kendini
ortaklık şeklindeyken, beklentiler muzda ... bir sığınak " sunacak aile ön plana çıkarmasını" gerektirir.
daha düşüktür ve hayal kırıklıkları modelini bulmaya çalışır. Eşitsizlik , erkekler kadınların işye­
daha azdır . Artık erkekler ve kadın­ Bireyselleşme , insanları sanayi rine katılımını daha çok kabul
lar kimliklerini günden güne ver- toplumunun biçtiği cinsiyet rolle- edene ve daha çok ev işi yapana
dikleri kararlarla refleksif olarak rinden kurtarmış olabilir, ama dek sürecektir.
yaratmaya zorlandığı için ilişkile ­ modern hayatın maddi ihtiyaçları,
rini karşılıklı anlayış temelinde insanları emek piyasasının gereksi- Kırılgan Ama Dirençli
seçebilir. Bu Giddens'in ifadesiyle nimlerine uygun bir yaşam inşa Beck ve Beck-Gernsheim yakın
"saf ilişkileri" doğurur; insanlar etmeye zorlamıştır. Beck çifti, aile ilişkilerin çoğunlukla eşitlikçi
ilişkiye kendi mutlulukları için girer modelinin "bir emek piyasası olamayacağını savunur; ihtiyaç
ve ilişki yalnızca her iki taraf da biyografisini yaşam boyu sürecek duyulan şey eşitlikse ilişkiler terk
mutlu olduğu sürece devam eder. bir ev işi biyografisiyle kaynaştıra­ edilmelidir: "Aşk yaşanması zor
Bu tür ilişkiler bireyler arasında bileceğini ama iki emek piyasası hale gelmiştir. "
daha çok eşitlik getirir ve gelenek- biyografisini kaynaştıramayaca- Erkekler ve kadınlar , her türlü
sel cinsiyet rollerine meydan okur. ilişkinin (aile, evlilik, annelik,

••
babalık) talepleri ve işyerinin mobil,
Yakın Ama Eşitsiz Yakın esnek çalışanlardan talepleri
Ama Eşitsiz arasındaki çelişki nedeniyle önceki
Beck ve Beck-Gernsheim, modern çağlardakinden çok farklı tercihler
dünyada erkekler ve kadınların ve kısıtlamalarla karşı karşıyadır.
kendi hayatlarını şekillendirmesi ve Kendi sosyal ortamını yaratan Bu tercihler ve kısıtlamalar ailelerin
böylece cinsiyet stereotiplerini bireyler için . .. aşk ... parçalanmasından sorumludur.
zayıflatması için çok daha fazla hayatlarına anlam Beck ve Beck-Gernsheim, çağdaş
alan olduğunu noktasında kazandırmakta merkezi hale ailenin geçmiş çağların kural,
Giddens'la hemfikir olsa da gelir. gelenek ve ritüelleri tarafından
tamamen iyimser değildir. Ulrich Beck 8r: Elisabeth şekillendirilmediğini ve yakın
Bireyler, kontrollerinin dışındaki Beck·Gernsheim ilişkilerde kişilerin bağ ve
güçlere tabidir; hayat kendi başını­ yükümlülüklerle birbirine

''
zın çaresine bakmak olabilir, ama bağlandığı "ihtiyaca dayalı bir
bunu kendi istediğiniz gibi yapa- topluluk " olmaktan çıkıp , tercih ve
mazsınız. Beck çiftine göre kadın­ kişisel eğilimi baz alan "seçime
lar ve erkekler " yaşamanın doğru dayalı yakınlıklara " doğru bir
AİLELER VE YAKINLIKLAR 323
değişim yaşadığını ileri sürer. Bu gittiğimizi ve ne erkeklerin ne de
zorlu değişimlere rağmen romantik kadınların bunu arzuladığını ileri
öykünün cazibesi gücünü korur. sürse de, bireyselleşmiş hayatın

''
"Geleneklerinden sıyrılan ve her baskıları nostalji duygusuna ve
türlü riskle yaralanan" belki de hiç var olmamış
belirsizliklerle dolu bir toplumda, kesinliklere -hükümetlerin sık sık Çocuk ... toplumda ... her
Beck ve Beck-Gernsheim'ın ifade atıfta bulunduğu "aile değerlerine"­ şeyden daha sağlam ve kalıcı
ettiği gibi aşk "her zamankinden özlem duyulmasına yol açabilir. bir bağ vaat eder.
daha önemli ve aynı ölçüde İlişkilerimiz ne kadar kırılgan hale Ulrich Beck & Elisabeth
imkansız hale gelecektir." gelirse aşkı o kadar çok arzularız . Beck-Gernsheim
Bireyler günümüzde duygusal Geçmişe duyulan bu özlemin bir

''
olarak doyurucu ilişkileri daha çok ifadesi, çağdaş toplumda çocuklara
arzulamaktadır; eş terapisi ve kişisel gittikçe daha çok önem
gelişim yayıncılığı gibi endüstrileri verilmesidir. Yetişkinler arasındaki
bu arzu besler. Fakat bağlar kırılgan­ sevgi geçici ve zayıf görülürken,
dır ve kusursuzluğa ulaşılamazsa çocuklara duyulan sevgi daha
herkes kendi yoluna devam etme önemli hale gelir. Her iki ebeveyn lamda çocuklarla kurulan bağ, ye-
eğilimindedir. Beck çiftinin söyle- de koşulsuz sevgi sunduğu tişkin ilişkilerinin kaosunda bulun-
diği gibi, bireyler aşık olduktan ("aşk düşünülen çocuklara duygusal mayan devamlılık duygusunu su-
kazandıktan") sonra bile genellikle olarak yatırımda bulunur. narak ego-güdümlü ve yoğun hale
ayrılık, küskünlük ve boşanma gibi Beck ve Beck-Gernsheim, bu gelir.
başka savaşlar onları bekler. bakımdan erkeklerin ailedeki Beck ve Beck-Gernsheim'ın
Beck çiftine göre, kişisel ilişkiler duygusal koruyucu rolü için argümanları kaçınılmaz olarak
yürütmek ve hızla değişen bir kadınlara meydan okuyabileceğini eleştirilerin hedefi olmuştur. İsveçli
ekonomik dünyanın taleplerine ileri sürer. Fathers4Justice gibi aydınlar Diana Mulinari ve Kerstin
yanıt vermek hassas bir denge babaların eşit ebeveynlik haklarını Sandell gibi birçok kuramcı, kadın­
gerektirir; sonuç olarak savunan grupların ortaya çıkması ların artan boşanma oranlarından
boşanmalarda bir artış yaşanır. ve boşandıktan sonra çocuklarının sorumlu olduğu imasına karşı çık­
Fakat mutluluk umudu o kadar velayetini almak isteyen babaların mıştır. Yine de The Normal Chaos
güçlüdür ki boşanan birçok kişi sayısının artması bunu gösterir. of Love aile konulu akademik çalış ­
tekrar evlenir. Feminist akademisyen Diana maları dönüştürmüştür. Aile sosyal
Leonard, ebeveynlerin çocuklarını değişime yanıt veren bir kurum
Çocuklann Önemi kendilerine yakın tutmak için hedi- olarak görülmekten çıkıp değişime
Beck ve Beck-Gernsheim eski yelerle onları "şımarttığını" söyleye- bizzat katkıda bulunan bir kurum
tarzlara dönemeyecek kadar ileri rek bu görüşü destekler. Bu bağ- olarak kabul edilmiştir.

Batı dünyasında evlenme ve


b oşanma oranları son elli yılda 10
önemli ölçüde değişmiştir. Hu-
kuk ve toplumdaki değişiklikler
:z
_.
u.ı
9 -- -
evliliklerin azalması, boşanma-
!arın ise artmasını beraberinde
:::J
a:
:o
8
7
-
- - -
getirmiştir. Bu eğilim artık sa-
c.ıı a:
c_. - ·I
-
u.ı 6
bitleşmiş gibi görünse de aile cı
'
birimi artık daha kırılgandır. :z :::E 5 - - --
-c [;;
:ıııı: :ıııı: ıı:ı:ı
cnoc 4 - - ~-

19 60: 2012: t= a: '


u.ı 3 - I'
- '--
Evlenme • Evlenme >-

ıı=
-
-t-
~

2 - -
1

o
Boşanma Boşanma o
? 1 - - - L ~ -
~
-- -~ 1

'--
L
* İspanya'da 1981 yılına kadar o •
boşanmalara izin verilmemiştir. İlk ALMANYA INGILTERE ABD iSPANYA* FRANSA NORVEÇ
veriler 1990 yılındandır.
324

CİNSELLİK FİZİKSEL
BEDENLE OLDUGU KADAR
INANÇL"R VE . .. .
iDEOLOJiLERLE DE iLGiLiDiR
JEFFREY WEEKS (1945- )

insellik üzer_ine yazan belki İngiliz sosyolog Mary Mclntosh'un


KISACA
YAKLAŞIM
Cinselliğin Sosyal İnşası
C de en etkili Ingiliz yazar
Jeffrey Weeks, cinselliğin
toplum tarafından nasıl şekillendi­
çalışmasından ilham alarak, sana-
yileşme ve kentleşmenin cinsiyet
ayrımlarını pekiştirdiğini ve erkek-
rilip düzenlendiğinin ayrıntılı bir ler arası ilişkilerin damgasını artır­
ÖNEMLİ TARİHLER tarihsel dökümünü sunar. dığını ileri sürer.
1885 İngiltere' de erkek Cinselliğin vücuttan kaynaklandığı Weeks, Viktorya dönemi toplu-
homoseksüelliğini suç haline kadar ideolojik olarak belirlenen bir munun yeni "bilimler" olarak psikolo-
getiren ve fahişeliğe karşı sosyal yapı olduğunu düşünür. ji ve seksolojinin (bilim olduğu iddia
yasaları güçlendiren Ceza
Yasası Değişikliği kabul edilir.

1968 İngiliz sosyolog Mary


Mclntosh'un Homoseksüel Rol
başlıklı makalesi cinselliğin Seksoloji Evlilik sağlıklı
Yasa kimlerin ne
biyolojik olarak değil sosyal "homoseksüel" ve istikrarlı bir
yapabileceğine
olarak belirlendiği görüşünü ve toplum için
karar vererek
"heteroseksüel'' gerekli olduğu
destekler cinselliği
kategorilerini düşüncesiyle
düzenler.
1976 Fransız filozof Michel yaratır.
desteklenir.
Foucault, Cinselliğin Tarihi:
Birinci Cilt adlı eserinde
cinselliğin sınıflandırılmasın­
da " uzmanların" rolünü inceler.
2002 Aynı cinsiyetten çiftlere
İngiltere' de yasal olarak evlat
Homoseksüellik anormal, heteroseksüellik ise
normal olarak yapılandırılır.
edinme hakkı tanınır.
2014 Aynı cinsiyetten çiftlerin
evliliği İngiltere' de yasal hale
gelir.
AiLELER VE YAKINLIKLAR 325
Ayrıca bkz.: Sylvia Walby 96- 99 • Margaret Mead 298- 99 • Jeffrey Weeks
Michel Foucault 302- 03 • Adrienne Rich 304- 09 • Steven Seidman 326- 31
Sosyal tarihçi Jeffrey Weeks
1945 yılında Galler'deki Rhond-
norm ve vazgeçilmez olarak lanse e- da kentinde dünyaya gelmiştir.
dilirken, "homoseksüellik" icat edil- Erken yaşlarda gey hakları akti-
miştir. Homoseksüel olabilecek ey- visti olarak Gey Özgürlük Cep-
lemler daha önce de suç teşkil et- hesine katılması Weeks'in çalış­
miştir ama tarihte ilk defa seksolog- malarını etkilemiştir.
lar yeni bir insan türü tanımlamıştır: Weeks, Gay Left adlı dergi-
"homoseksüeller" ("heteroseksüellik" nin kurucu üyesi ve editörüdür;
kategorisi de kısa bir süre sonra icat çalışmaları lezbiyen ve gey poli-
tikası, sosyalizm ve de femi-
edilmiştir). Cinsellik konulu incele-
melerin birçoğu Hristiyan Kilisesi- nizmden etkilenmeye devam et-
mektedir. Cinsellik ve duygusal
nin öğretilerinden etkilenmiştir .
hayatı konu edinen yirmiyi aş­
kın kitap, sayısız makale yayım­
Sosyal Kontrol Olarak lamıştır ve günümüzde Lond-
Cinsellik ra'daki South Bank Üniversite-
Erkek homoseksüelliğin sapıklık ve sinde kendi adını taşıyan We-
gittikçe daha çok bir sosyal problem eks Sosyal ve Siyasi Araştırma
olarak görülmesi daha sıkı yasal ve Merkezinde araştırma görevlisi-
Oscar Wilde, 19. yüzyılın sonlarında sosyal kontrole yol açmıştır. Örneğin dir. 2012 yılında sosyal bilime
başkaerkeklerle "uygunsu z ilişkileri" 1885 yılında ceza yasasında yapılan katkıları nedeniyle Britanya İm­
nedeniyle yargılanmış ve hüküm değişiklik, homoseksüel eylemlerin paratorluk Nişanıyla ödüllendi-
giymiştir. İrlandalı yazarın rilmiştir.
yasal tanımını genişletmiş ve yeni
duruşmaları , homoseksüelliğin sosyal
tanımlar getirmiştir. Homoseksüelli-
bir sorun olarak inşa edilmesine Önemli eserleri
katkıda bulunmu ştur . ğin anormal olarak inşası ve berabe-
rindeki özcü feminenlik ve maskü-
1977 Toplum Önüne Çıkma: Bri-
edilen ama genellikle varlıklı amatör- lenlik fikirleri, heteroseksüelliğin
tanya 'da Homoseksüel Politika-
ler tarafından yürütülen cinselliğin normal ve tek meşru cinsel davranış
lar
incelemesi) homoseksüelliği cezalan- olduğu inancını desteklemiştir.
1989 Seks, Siyaset ve Toplum
d ırmak için kullanılmasını inceler. Weeks'e göre bu cinsellik tanımı 2001 Same Sex Intimacies: Fa -
Cinselliği sınıflandırmaya duyu- hem sosyal bir yapı hem de sosyal milies of Choice and Other Life
lan artan ilgi, varsayımlarda bulun- kontrolün bir şekli olarak görmek Experiments
mak için herhangi bir kanıta sahip o- mümkündür. Yasa kimlerin evlene-
lunmasa da kadınların cinsel yönden bileceğini , evlat edinebileceğini,
doğal olarak pasif, erkeklerin ise do- cinsel ilişkide bulunabileceğini ve
ğal olarak aktif olduğunu varsaymış­ bunu hangi yaşta yapabileceğini
tır. Bu "özcü" görüşlerin (cinselliğin belirleyebilir. Din ürümeye yol aç-

''
biyolojiyi yansıttığının) aksine olan mayan her türlü cinselliğin günah
her şey genellikle anormal bulun- olduğu bir toplum inşa edebilir.
muştur. Yeni bilimler mevcut ataerkil Kimlerin cinsel ilişki yaşaması ,
fikirleri güçlü bir biçimde destekle- kimlerin yaşamaması gerektiğine Sosyal süreçler, öznellikleri
miştir . dair kültürel idealler önemli bir nega- sadece kategoriler olarak değil
Weeks, istikrarlı ve "sağlıklı" bir tif etki yaratabilir. Örneğin İngilte­ aynı zamanda bireysel arzular
toplumun korunması için evlilik ku- re' de 50 yaş üstü insanlar arasında seviyesinde inşa eder.
rumunu vazgeçilmez görmeye dö- cinsel yoldan bulaşan hastalıklarda Jeffrey Weeks
nük artan bir eğilim olduğunu göz- önemli bir artış görülmüştür ; çünkü

''
lemler. Buna paralel olarak erkekleri diğer birçok etkenin yanı sıra yaşlı
evliliğe yönlendirerek onların "do- insanlar arasındaki cinselliğin nahoş
ğal" şehvetini düzenleme kaygısı da olduğu görüşü çok az yaşlının tıbbi
duyulmuştur . Evlilik toplum için tavsiye almasına yol açmıştır .
UEER - ·..

KURAMI
il 11~11

• •
TEMELLERiNi
SORGULAR
STEVEN SEIDMAN (1950-)
328 STEVEN SEIDMAN
KISACA
YAKLAŞIM Oueer kuramı şunları ileri sürer:
Oueer Kuramı
ÖNEMLİ TARİHLER
1976 Michel Foucault, Cinselli-
ğin Tarihi, Birinci Cilt, Giriş'te
cinselliğin sosyal inşasını ince-
ler; cinsel kimliklerin tarihte or-
taya çıkışını inceler ve cinsel
kimliklerin doğa ya da biyolojiye
dayalı olmayıp iktidar tarafın­
dan üretildiğini savunur.
1987 ACT UP (Gücün Açığa
Çıkması İçin AIDS Koalisyonu)
homofobik AIDS kampanyaları­
na bir yanıt olarak New York'ta
kurulur.
1990 Judith Butler, Gender
Trouble (Cinsiyet Belası) adlı ki- "Normal" cinsellik diye bir şey yoktur.
tabında cinsiyetin sürekli tekrar-
lanan eylemler ve davranışlardan
sosyal olarak inşa edildiğini ve
de üretildiğini savunur.
1998 Amerikalı akademisyen
Judith ("Jack") Halberstam, Fe-
male Masculinity adlı kitabında
erkekler dışındaki maskülenliği
inceler.

980'lerin başında AIDS krizi ması bazıları için halen tartışmalı­ kategoriler içindeki farklılıkların

1 kamuoyunun zihninde yanlış


bir biçimde esasen gey
erkekleri etkileyen bir salgın olarak
dır .
Oueer en geniş anlamıyla
heteroseksüel erkek-kadın "doğal"
modelinin dışındaki her kategoriyi
bunların içini boşalttığını inanarak
geleneksel bölünmez kimlik katego-
rilerini -veya sosyal kategorileri-
yerleşmiştir. Bunun sonucundaki kapsar; buna sadece gey ve lezbi- parçalamıştır. Feminist kuramın bir
sağlık paniği ve homofobideki artış yenler değil cinsiyet değiştirenler, kısmı gibi queer kuramı da ilk
lezbiyen ve gey toplulukların kendi- kıyafet değiştirenler ve " normları" başta asimilasyoncu görünen (evli-
lerini izole edilmiş ve marjinalleşti­ reddeden heteroseksüelleri de içe- lik hakları gibi taleplerle kampan-
rilmiş hissetmesine yol açmıştır. ren herkes dahildir. yalar düzenleyerek ana akıma gir-
Siyasi aktivist geyler ve lezbi- Oueer kuramı ve siyasi yakla- meye çalışan) lezbiyen ve gey
yenler, buna yanıt olarak "queer" şımı, feminist ve lezbiyen-gey kura- toplulukları eleştirmiştir.
(ibne) teriminin aşağılayıcı etkisini mından çıkmıştır. Michel Foucault
ortadan kaldırmaya çalışarak ve Judith Butler' dan etkilenen Eve İnşa Edilen Cinsellik
"queer" politikası ve kuramını Kosofsky Sedgwick, Gayle Rubin ve Steven Seidman, diğer queer
geliştirmiştir. Aşağılayıcı bir söz- Steven Seidman gibi önemli queer kuramcılarını yorumlaması ve eleş­
cüğün tersine çevrilerek kullanıl- kuramcıları , "kadın" veya "gey" gibi tirmesi nedeniyle queer düşünce-
AİLELER VE YAKINLIKLAR 329
Ayrıca bkz.: Judith Butler 56- 61 • R W Connell 88-89 • Michel Foucault 302- 03 • Adrienne Rich 304- 09 •
Christine Delphy 312-17 •Jeffrey Weeks 324- 25

nin tarihinde önemli bir figürdür. halen varlığını koruyan sosyal eşit­

••
Seidman, tıpkı Foucault ve İngiliz sizliklerin birçoğu tarihin bu döne-
sosyolog Jeffrey Weeks gibi cinsel- minde yerleşmiştir.
liğin " inşa edildiğini" savunur.
Sanayileşme ve kentleşme , erkek- Kimlik Sorunları
lere özgü genel bir iş dünyası ve Seidman gibi queer kuramcıları,
kadınlara özgü özel bir ev dünyası sosyal olarak yapılandırıldığı için
Merkeze, tüm merkezlere, tüm
yaratarak sosyal alanı cinsiyete kimliğin değişken ve tutarsız oldu-
otoritelere farklılık adına savaş
göre ayırmıştır. Bu, maskülenlik ve ğunu düşünür; biyolojik cinsiyet
ilan edelim.
feminenliğe ve cinselliğin düzen- gibi görünüşte değişmez olan bir Steven Seidman
lenmesine bakışımızda önemli şey bile sorgulanır. Çok az birey

''
değişiklikler yaratmıştır. Bugün "erkek" veya "kadın" kategorilerine
doğal gördüğümüz cinsiyet ve cin- sorunsuz bir biçimde uyum sağlar;
sellik niteliklerinin birçoğu ("hete- kromozomlar, hormonlar, genler
ronormatif" kavramı heteroseksüel- veya anatomi test edildiğinde bir-
liğin normal cinsel yönelim olarak çok kişi sürekliliğin bir noktasına
kabul edilmesi anlamına gelir) bu denk düşer. Bazı erkekler çok mas- hızla egemen olduğunu ileri sür-
dönemde yerleşmiştir; kadınların külen görünmelerine rağmen yük- müştür. Zaman zaman bu tür grup-
anaç ve şefkatli görülmesi, erkekle- sek seviyelerde " kadın" hormonuna lar da kimliğe özcü yaklaşımlar
rin cinsel olarak aktif kabul edil- veya "mikropenise" sahipken bazı sergilemiştir; kimliğin biyolojiye
mesi ve homoseksüelliğe sapkınlık kadınlar maskülen olarak görülme- dayandığını ve bu nedenle de doğal
gözüyle bakılması buna örnektir. lerine yol açacak uzun boy veya kıl veya normal olduğunu savunmuş ­
Seidman, 20. yüzyılın sonlarına gibi özelliklere sahip olabilir. lardır. Butler'ın ileri sürdüğü gibi,
kadar cinselliğe ilişkin incelemele- Bebekler belirsiz cinsiyetle doğ­ bu bağlamda marjinalleştirilen
rin homoseksüelliğin tarihi olarak duklarında , cerrahlar genellikle kimliklerin kendisi sabit anla mlar
görülebileceğini savunur. 19. yüzyıl müdahalede bulunarak bir erkek üreterek ikili rejimlerin onaylanma-
bilimlerinin yanı sıra seksoloji ve çocuğun küçük penisini alarak sında suç ortağı haline gelir.
Freudçu psikoloji nezdinde hetero- onun bir kız olarak yetiştirilmesini Seidman, queer kuramının norma-
seksüellik normaldir ve incelenmeyi tavsiye eder. Bu, "gerçek" erkekle- tif gey ve lezbiyen politi kas ın a
gerektirmez. Aslında erkekler ve rin büyük penislere sahip olduğunu gerekli bir meydan okuma sundu-
kadınlar arasındaki ayrımlar gibi varsayması bakımından özcü ve ğunu, çünkü bu cinsel kimliklerin
kimliğin aslında sosyal koşullanma aslında meydan okumak istedikleri
meselesi olduğunu ima etmesi iktidar süreçlerini yeniden üretti-
bakımından sosyal yapılandırmacı ğini savunur.
olan paradoksal bir tepkidir.
Heteroseksüel gibi tekli kimlik fik- Norma Meydan Okumak
rine meydan okuyan ve erkek-kadın Michael Warner, The Trouble with
gibi ikili düşünme biçimlerini red- Normal: Sex, Politics, and the
deden Seidman kimlik tabanlı Ethics of Oueer Life (1999) adlı
kuram ve politikayı temelden eleş­ etkili metninde "queer" kavramının
tirir. sadece norma direnmekle kalmayıp
Feminizm ve lezbiyen-gey hare- normal davranış fikrinin kendisine
ketler, ataerkil ve heteronormatif meydan okuduğunu savunur.
topluma meydan okuyan kimlik "Oueer" kimlikten ziyade tutum
Hindistan'da Yüksek Mahkeme 2014'te
politikası türleri olarak ortaya çık­ hakkında olduğundan, çocuk
hijra adlı antik bir grubun cinsiyet değiş­
tiren üyelerinin kendi cinsiyetlerini ta- mıştır . Fakat eleştirmenler beyaz sahibi olmamaya karar veren çiftler
nımlama hakkını teslim ederek kanunda orta sınıfın (ve lezbiyen-gey politi- gibi norm ve beklentiye meydan
üçüncü bir cinsiyet statüsü yaratmıştır. kasında erkeklerin) bu hareketlere okuyan herkes "queer" olabilir.
330 STEVEN SEIDMAN
Seidman, Difference Troubles: "farklılık ve demokrasinin bir arada

••
Oueering Social Theory and Sexual yaşayabilmesi" için "özgürlük kar-
Politics (1997) adlı kitabında queer şıtı bir kimlik politikası" yerine
kuramının modern politika ve kül- "olumlayıcı bir farklılık politikası"
türe yaptığı önemli katkıyı kabul yürüterek tüm normlara meydan
ederken farklılık politikasını savu- okumaktır. Seidman, queer kuram-
Om~_er, tanımı gereği normal,
nanların karşılaşabileceği güçlük- cılarının tıpkı diğer sosyal düşü­
meşru ve egemen olanla
leri inceler. Sosyal düşünürler cinsi- nürler gibi sosyal kuramın diğer
uyuşmayan her şeydir.
yet veya ırk gibi farklılıkları aşağı formlarını hesaba katması ve temel
bir statüye indirgemeksizin nasıl sosyal kurumları eleştirmeye ve David Halperin
Amerikah Akademisyen (1952-)
kuramsallaştırabilir? insanların hayatlarını nasıl sürdür-
Seidman'ın bu soruya verdiği düğünü incelemeye devam etmesi

''
pragmatik yanıt, kendi ifadesiyle gerektiğini savunur.
"daha az baskıcı bir farklılık bakı­ "Oueer" kavramı ve kuramsal
şını" - "queer" sözcüğünün artık bir yaklaşımı birçok eleştiriye konu
isim olmadığı, eylemleri tarif eden olmuştur. Kimlik kavramına karşı
bir fiil olduğu sosyal postmoder- çıkmasına rağmen özellikle geyler,
nizmi- savunmaktır. Seidman 'ın lezbiyenler, biseksüeller ve cinsiyet siye terim haline gelmiştir. Özetle
amacı, farklılığı kabul ederek ve değiştirenlere işaret eden bir şem- "queer" eski bir kavram için kulla-
nılan yeni bir etiket gibi görülebilir.

Kendi cinsel kimliklerini kendileri tanımlayan gruplar, son yıllarda Bu açıdan bakıldığında birçok farklı
erkek-kadın heteroseksüelliğinin normal cinsel yönelim olduğu insan kategorisini birleştirmek için
varsayımına meydan okumuştur. Aşağıdaki semboller farklı cinsel kullanılmıştır ve önemli farklılıkları
kimliklerin var olduğunu ilan etmek için kullanılmaktadır. ve de eşitsizlikleri görmezden gel-
mekle itham edilmiştir.

Kusurlu Bir Yaklaşım?


Amerikalı David Halperin gibi
Sembol Yönelim Esin Kaynağı queer kuramcıları "queer" kavramı­

w
nın cinsel tercihleri nedeniyle mar-
jinalleştirildiğini hisseden herkesi
Geleneksel olarak kadın cinsiyetindeki bir
Kadın çift organizmayı göstermek için kullanılan Venüs kucaklayabileceğini düşündüğün­
astrolojik ve alşirnik işaretinin ikili yansıması. den, Avustralyalı akademisyen
Elizabeth Grosz bunun "sadistler,
oğlancılar. .. kadın satıcıları" gibi

cfJ
Geleneksel olarak erkek cinsiyetindeki bir
organizmayı göstermek için kullanılan Mars kişilerin etik olarak sorgulanabilir
Erkek çift
alşirnik işaretinden oluşan bir çift
astrolojik ve pratiklerini doğrulamak için kulla-
zırh ve mızrak .
nılabileceğine dikkat çeker.

o
Oueer kuramı, diğer kategorileri
Cinsiyetler arası veya Venüs ve Mars işaretlerinin cinsiyeti dışta bırakarak cinselliğe odaklan-
cinsiyetsiz kişi tanımlayan eklemeler dışındaki çemberi. makla da itham edilmiştir: Warner
pornografinin cinsel fantezilerin
dizginsiz bir biçimde sahnelenme-

ç/ Cinsiyet
değiştiren kişi
Erkek ve kadın cinsiyet işaretlerinin birleşimi .
sinin bir sonucu olarak "normal"in
karşıtı olduğu için "queer" olduğu­
nu savunurken, kadınların pornog-
rafideki kullanımının "normal"
Bazıülkelerde kullarıılan "ıslah edilmiş" Nazi maskülenlik varsayımlarına dayan-

)c Biseksüel kişi
dönemi pembe üçgenine tercihen Kuzey
Avrupa'da yaygın olarak kullanılan çift ay
sembolü .
dığını göz ardı eder. Güney Afrikalı
akademisyen Ian Barnard, Oueer
Race adlı kitabında queer kuramı-
AiLELER VE YAKINLIKLAR 331
nın , ırkıgörmezden gelen beyaza
boyalı , Batılıbir "queer" versiyonu
yarattığını iddia eder. İngiliz tarihçi
Jeffrey Weeks, queer kuramını pa-
rasızlık gibi maddi kısıtlamalar ne-
deniyle cinsiyet değiştirme kararı­
nın herkes tarafından alınamadığı
gerçeğinin göz ardı etmekle suçla-
mıştır . Bu nedenle queer kuramının
beyaz, orta- sınıf ve gey erkek konu-
mu haline geldiğini ileri sürülebilir.
Oueer kuramı , cinsiyet-toplum-
sal cinsiyet ayrımına meydan oku-
yan ilk sosyal kuram olma iddiasın­
dadır. Fakat İngiliz sosyolog Diane
Richardson' ın işaret ettiği gibi bu
iddia abartılıdır ; The Main Enemy
(1970) kitabının yazarı Christine yaklaşımının roman ve filmlere "Oueer" yorumlar artık birçok filmde
Delphy gibi radikal feministler bu uygulandığında pek çok sonuç karşımıza çıkar. Yaratık, Diriliş

görevi daha 1970'lerde üstlenmeye verdiğini ileri sürer. Çağdaş edebi filminde kısmen insan, kısmen yaratık
olan Ellen Ripley potansiyel olarak
başlamıştır. eleştirinin birçok literatürde bulu-
kadın bir androidle erotik ilişki yaşar.
Eleştirilere rağmen queer nan ikilikleri dekonstrüksiyon yön-
kuramı başta maskülenlik konulu temiyle tahlil etmeyi amaçladığını
incelemeler olmak üzere birçok ve "queer" kuramının bunu müm- Holmes ve Watson arasında roman-
akademik alanı etkilemiştir. kün kıldığını savunur. tik bir arkadaşlığı ifade edebilir;
Örneğin Amerikalı akademisyen Cinsiyetleri marjinalleştirilen ve Shakespeare oyunlarında karşı cin-
Judith Halberstam ' ın çalışması , genellikle kendileri ifade etmeleri siyetin kıyafetlerinin giyilmesine
maskülenliği anlamak istiyorsak sınırlandırılan kişiler için, anlatıyı bir "queer" yorumu yapılabilir ve
kadın maskülenliği gibi marjinal- yeniden yorumlayan bir "queer" o- Yaratık filmleri "avcı kadın " kinaye-
leştirilmiş veya ikincil formları dik- kuması yapmak yazar veya yaratı­ sinde yeni bir yoruma açıktır . "Qu -
kate almanın önemli olduğunu cının öngörmemiş olabileceği olası­ er" Amerikan realite dizisi Oueer E-
savunarak bir "queer" bakışı sun- lıkları açabilir: Örneğin Canan Doy- ye for the Straight Guy gibi televiz-
muştur. Seidman, queer kuramı le'un Sherlock Holmes romanları yon şovlarına da nüfuz etmiştir.

Kadın Maskülenliği toplumsal cinsiyeti "queer" olan


tüm kadınları lezbiyen teriminin
Judith ("Jack") Halberstam, mas- şemsiyesi altında birleştirme e-
külenliğin erkekler olmadan da var ğilimi vardır ama "lezbiyen" ve
olabileceğini savunur ve erkeksi "gey" gibi sözcükler geleneksel
kızlar gibi "maskülen" kadınların olarak heteroseksüel olmayan
aşağılanmasına meydan okur. Ka- geniş erotik etkinlik yelpazesini
dınlık zorunlu olarak feminenlik açıklamak için yeterli değildir.
üretmez; erkeklik de herzaman Kadın erkeklik, imitasyondan zi-
maskülenliğe yol açmaz. yade bir toplumsal cinsiyet
Bu fikir, sosyal olarak yapılan­ haline gelir.
dırılmış cinsiyetin (maskülenliğin) "Drag king'ler" (erkek gibi gi-
biyolojik cinsiyetin (erkeğin) doğal yinen kadınlar) erkek maskü-
ifadesi olarak gören cinsiyet-top- lenliğinin gerçek bir öze dayan-
Halberstam, Amerikalı "drag
lumsal cinsiyet ayrımına temelden madığım, günlük eylemlerin
king" Murray Hill'in (yukarıda)
karşı çıkar. Çalışması "queer" ola- tekrarlanması aracılığıyla üretil-
"maskülenliği dönüştürdüğünü ve
teatralliğini teşhir ettiğini" söyler. rak anlaşılan Halberstam'a göre, diğini vurgular.
334

REHBER
osyoloji görece yakın tarihte bir sosyaloilim olarak kabul edilmiş

S olsa da, kökleri "ideal" toplum üzerine düşünen Platon gibi antik
filozoflara kadar uzanır. Sosyolojinin ana temaları, hükümdarları
uzun süreden beri ilgilendirmiştir ; zira insanların hangi yollarla büyük
grupları (toplumları) oluşturduğunu ve bilgileri, kültürel değerleri, zenginlik-
leri ve iktidarı nasıl bölüştüğünü anlamaktan büyük kazançlar elde etmiş­
lerdir. Sosyal reformcular bu tür kuramların toplumu değiştirmek için kulla-
nılabileceğirıin farkına varmıştır ve sosyoloji bir "bilim" haline geldikçe
reformcuların sesleri daha da gür çıkmıştır. Sahadaki liderler, bu kitabın
ana gövdesinde halihazırda açıklanmıştır; bu kısım disipline ve sosyal
'hayat anlayışımıza önemli katkılarda bulunan diğer düşünürleri kapsar.

Ayrıca bkz.: G. H. Mead 176- 77 • rü olarak Walter Benjamin ve Ernst


HERBERT SPENCER Erving Goffman 190- 95 Bloch'a katılmış ve reklamcılıktan
1820-1903 filmlere kadar toplumun kültürel ü-
rünleri tahlil etmeye başlamıştır.
İngiliz sosyolog ve felsefeci Herbert ROBERT E. PARK 1933'te Nazi tehdidinden dolayı ön-
Spencer, ilk evrimci kuramcılardan 1864-1944 ce Paris'e, daha sonra da ABD 'ye
biridir. "En elverişli olan ayakta ka- kaçmıştır . Kracauer, Theodor W. A-
lır " ifadesini kullanmış ve toplumla- Amerikalı sosyolog Robert E. Park, dorno üzerinde önemli bir etkiye
rın insan bedeniyle aynı evrimsel kolektif davranış, ırk ilişkileri ve sahiptir.
prensipleri takip ettiğini ileri sür- "insan ekolojisi" (insanların bitkiler Ayrıca bkz.: Walter Benjamin 334
müştür : Toplumlar da basit devlet- ve hayvanlara benzer bir şekilde • Theodor W Adorno 335
lerden daha karmaşık formlara ev- fonksiyon gösterdiği fikri) üzerine
rimleşerek doğal olarak değişir ve yaptığı çalışmalarıyla tanınır. Kent
yalnızca en güçlü toplumlar ayakta sosyolojisine yaklaşımı - kenti bir WALTER BENJAMIN
kalır ve gelişir. Bu bakış "sosyal " araştırma laboratuvarı" olarak gör- 1892-1940
Darwinizm" olarak bilinir. mesi, sosyolojinin Chicago Okulu o-
Ayrıca bkz.: Harriet Martineau larak bilinen oluşumun ayırıcı özel- Bertin' de doğan Walter Benjamin,
26- 27 •Kari Marx 28- 31 liğidir. tanınmış bir kültür kuramcısıdır.
Ayrıca bkz.: Georg Simmel 104- 1919' da İsviçre'nin Bern Üniversite-
05 • G. H. Mead 176- 77 sinde edebiyat doktorası yapmıştır.
CHARLES H. COOLEY Almanya'ya dönmüş ama 1933'te
1864-1929 Nazilerden kaçmıştır. Sürgündeyken
SIEGFRIED KRACAUER Frankfurt'daki Toplumsal Araştırma
ABD'nin Michigan eyaletinden C- 1889-1966 Enstitüsüne sanat ve kültür konulu
harles Horton Cooley, kimlik anlayı­ makalelerle katkıda bulunmuştur.
şımızın esasen başkaları tarafından Almanya ' nın Frankfurt kentinde 1939'da Fransa'da bir kampa hapse-
nasıl algılandığımız düşüncesinden doğan Siegfried Kracauer, en çok dilmiştir. Serbest bırakıldıktan son-
ve dolayısıyla sosyal etkileşimler a- modern kültür konulu kuramları ve ra Pireneler üzerinden İspanya'ya
racılığıyla geliştiğini ileri süren "ay- teknolojinin belleğin yerini alma kaçmaya çalışmıştır. Ülkeye girişi
na benlik" kuramını ortaya atmıştır. tehdidini barındırdığı fikriyle tanı­ kabul edilmeyince intihar etmiştir.
Bu kavram, sosyolojideki "sosyalleş ­ nır. Kracauer, Frankfurter Zeitung Ayrıca bkz.: Jürgen Habermas
me" kuramına zemin hazırlamıştır. gazetesinde film ve edebiyat editö- 286-87 • Siegfried Kracauer 334
REHBER 335

lışmalarına ilgi duymuştur. 1938'de şında sürdürmüştür. Adorno,


KARL MANNHEIM Paris'e ve daha sonra da New York 'a ABD' de enstitüye yeniden katılmış
1893-1947 göçmüştür. Husserl'in dünyanın bir ve onun ABD kapitalizminin "haya-
kişinin sübjektif bilincinde nasıl de- li" hazlarına karşı yükselen öncü
Karı Mannheim, dünyayı "bilmek" neyimlendiğini araştıran fenomeno- ses haline gelmesine katkıda bu-
ile ilgili süreçleri araştıran bilgi lojik yaklaşımını benimseyen Sc- lunmuştur. 1949'da enstitü ve A-
sosyolojisinin kurucuları arasında­ hütz , toplumsal gerçekliğin doğası­ dorno (Batı) Almanya'ya dönmüş ­
dır . Dünyayı toplumdaki konumu- na odaklanan fenomenolojik sosyolo- tür. Adorno emeklilik hayatını İs­
muzun bir işlevi olarak ve kendi ji alanının temelini atmıştır. viçre' de geçirmiştir.
kültür ve ideolojilerimizin gözlükle- Ayrıca bkz.: Max Weber 38- 45 • Ayrıca bkz.: Herbert Marcuse
rinden "gördüğümüzü" ileri sür- Peter L Berger 336 182-87 • Jürgen Habermas 286-87 •
müştür; " doğru " görelidir ve süjenin Siegfried Kracauer 334 • Walter
konumuna göre değişir. Macaristan Benjamin 334
doğumlu Mannheim, Almanya'nın HERBERT BLUMER
Berlin kentinde Georg Simmel'in 1900-1987
yanında çalışmıştır. 1933'te Londra ANSELM L. STRAUSS
Ekonomi Okuluna katılmıştır. Herbert Blumer, ABD 'de Chicago Ü- 1916-1996
Ayrıca bkz.: Karl Marx 28-31 • niversitesinde sosyoloji doktorası
Max Weber 38- 45 • Georg Simmel yapmış ve 27 yıl boyunca bu üniver- Amerikalı sosyolog Anselm Leo
104-05 • Norbert Elias 180-81 sitede dersler vermiştir. 1952'de Ca- Strauss, Barney Glasser'le birlikte
lifornia Üniversitesi, Berkeley' de ilk " temellendirilmiş kuram" olarak bili-

BARBARA ADAM sosyoloji kürsüsünün başına geç-


miştir. En çok bilinen eseri olan Sy-
nen yenilikçi nitel tahlil metodunu
geliştirmiştir. Bu metot, bir kuramı
WOOTTON mbolic Interactionism (1969) adlı ki- kanıtlamak araştırma yapmak yerine
1897-1988 tabında bireysel ve kolektif eylemle- bir araştırmadan kuram inşa etmeyi
rin, insanların şeylere yüklediği an- amaçlar. Strauss, Chicago Üniversi-
Sosyolog Barbara Adam Wootton, lamı yansıttığını ve bu anlamların tesirıde Herbert Blumer'in yanında
en çok "suçlu kişilik" hakkındaki insanların grup hayatının bağlamın­ eğitim almış ve daha sonra Alfred R.
geniş kabul gören bakışları tersine dan doğduğunu ileri sürmüştür. Lindesmith'le birlikte Social Psycho-
çeviren Grime and the Criminal Ayrıca bkz.: G. H. Mead 176- 77 • logy (1949) adlı kitabı yazmıştır.
Law (1963) kitabıyla tanınır. İngilte­ Howard S Becker 280- 85 • Howard S. Becker ve Erving Goff-
re' de Cambridge Üniversitesinde Charles H Cooley 334 man'la birlikte "İkinci Chicago Oku-
1919'da ekonomi eğitimini tamam- lu"nun bir parçası haline gelmiştir.
lamış ve 1920'de yüksek lisans yap- Ayrıca bkz.: Erving Goffman
mıştır ama o tarihte kadınlar resmi THEODOR W. ADORNO 264-69 • Howard S Becker 280-85 •
olarak öğrenci kabul edilmediğin­ 1903-1969 Herbert Blumer 335
den diploma alamamıştır. Daha
sonra Londra ve Bedford üniversite- Theodor W. Adorno, neo-Marksist
lerinde sosyoloji dersleri vermiştir. "eleştirel kuramın" savunucusudur. LOUIS ALTHUSSER
Ayrıca bkz.: Sylvia Walby 96-99 • Almanya' nın Frankfurt kentinde 1918-1990
Ann Oakley 318- 19 doğan Adorno, Siegfried Kracau-
er'in yanında eğitim almış ve Fransız Marksist felsefeci Louis Alt-
1924'te Frankfurt Üniversitesinde husser. toplumu göstergelerin ince-
ALFRED SCHÜTZ felsefe doktorasını tamamlamıştır. lenmesi (semiyotik) aracılığıyla tahlil
1899-1959 1931'de Max Horkheimer 'la birlikte eden bir felsefe olan 1960'ların yapı­
Frankfurt Okulu olarak da bilinen salcı hareketinin önemli bir figürü-
Alfred Schütz, Avusturya' da Viyana Toplumsal Araştırma Enstitüsü'nü dür. Marx ' ı yeniden yorumlaması ,
Üniversitesinde hukuk felsefesi ala- kurmuştur ama Nazizm'in yükseli- belirli ideolojilerin temelini oluşturan
nında doktora yapmış ve Max We- şiyle birlikte İngiltere 'ye göçmüş­ ve devamını sağlayan "devletin ide-
ber ile filozof Edmund Husserl'in ça- tür. Enstitü de faaliyetlerini yurtdı- olojik aygıtlarının" rolüne işaret et-
336 REHBER

miştir. Cezayir' de doğan Althusser, lar yerine sübjektif, gündelik yaşam mıştır. Silahlı kuvvetlerde askerlik
1930' da Fransa'ya taşınmıştır. İkirıci deneyimini kullanan fenomenolojik hizmetini yerine getirirken Marx 'ı
Dünya Savaşının büyük bir kısmını bir bakış açısını benimseyen "ka- keşfetmiş ve Londra Ekonomi Oku-
Almanya' daki bir hapishane kam- dınlar için sosyoloji"yi geliştirmiştir. lunda sosyoloji eğitimi almıştır.
pında geçirmiş ve hayatının geri ka- Smith, Londra Ekonomi Okulunda Cambridge ve Essex üniversitelerin-
lanını etkileyen psikolojik problemle- sosyoloji okumuş ve 1955'te ABD' de de dersler vermiştir. 1998'de sosyo-
ri yaşamaya başlamıştır. 1945'te Pa- California Üniversitesi, Berkeley' de lojiye yaptığı katkılardan dolayı o-
ris'teki prestijli l'Ecole Normale eğitim almıştır. Daha sonra British nurlandırılmış ve Britanya İmpara­
Superieure' de (ENS) felsefe eğitimi Columbia Üniversitesinde kadın a- torluk Nişanına layık görülmüştür.
almaya başlamıştır. Hastaneye kal- raştırmaları konusundaki ilk dersler- Ayrıca bkz.: Kari Marx 28-31 •
dırıldığı dönemlerin arasında kale- den birini vermiştir. Emile Durkheim 34- 37
me almış olduğu makaleler ve kitap- Ayrıca bkz.: Kari Marx 28-31 •
ları büyük takdir toplamıştır. Alfred Schütz 335
1980'de eşini öldürmüş ve 72 yaşın­ PETER L. BERGER
dayken bir akıl hastanesinde yaşa­ 1929-
ma veda etmiştir. ROBERT N. BELLAH
Ayrıca bkz.: Kari Marx 28-31 • 1927-2013 Avusturya' da doğan Peter Ludwig
Antonio Gramsci 178-79 Berger, en çok "gerçekliğin" bir tür
Amerikalı sosyolog Robert Neelly sosyal konsensüs aracılığıyla inşa
Bellah'ın 20. yüzyıldaki önde gelen edildiği fikriyle tanınır . Bu fikri,
PABLO GONZALEZ din sosyoloğu olduğu söylenebilir. Thomas Luckmann'la birlikte kale-
İlk olarak dini sembolizmin siyasi
CASANOVA kullanımını inceleyen Amerika' da
me aldığı The Social Construction
of Reality (1966) kitabında açıkla­
1922-
Sivil Din başlıklı makalesiyle takdir mıştır . Berger 17 yaşında ABD'ye
Pablo Gonzalez Casanova, 1965 yı­ toplamıştır . ABD' de Oklahoma'da göç etmiş ve New York 'taki Yeni
lında "İç Sömürgecilik ve Ulusal doğan Bellah, Harvard Üniversitesi- Sosyal Araştırmalar Okulunda sos-
Kalkınma" makalesiyle çığır açan nin sosyal antropoloji bölümünden yoloji yüksek lisansı ve doktorası
Meksikalı tarihçi ve sosyologdur. mezun olmuş ve Talcott Parsons'ın yapmıştır. Boston Üniversitesinde
"Ulusun içinde ulus" fikri ilk olarak danışmanlığıyla doktorasını ta- sosyoloji ve teoloji dersleri vermi ş­
1930'larda W. E. B. Dubois günde- mamlamıştır. Kanada' da Montre- tir. 1985'te ekonomik kalkınma ve
me getirilmiştir ama Casanova pra- al'deki McGill Üniversitesinde iki sosyokültürel değişim arasındaki i-
tikte bu fikrin yapısal ayaklarını or- yıl İslami Araştırmalar okuduktan lişkileri inceleyen Boston Ekonomi
taya koymuştur. Meksika 'nın siyasi sonra, Harvard 'a dönerek dersler Kültürü Araştırma Enstitüsünün
ve sosyal yapıları hakkındaki derin- vermiştir. 1967'de California Üni- yöneticisi olmuştur.
likli analizi, genel olarak kalkınan versitesi, Berkeley' de sosyoloji pro- Ayrıca bkz.: Kari Marx 28-31 •
ülkelere bakışlar sunmuştur. U- fesörü olmuştur. Kari Mannheim 335 • Alfred Schütz
NESCO 2003'te Pablo Gonzalez Ca- Ayrıca bkz.: Bryan Wilson 278- 79 335
sanova'yı prestijli Uluslararası Jose • Jürgen Habermas 286- 87 • Talcott
Marti Ödülüne layık görerek çalış­ Parsons 300-01
masını tanımıştır. FERNANDO HENRIQUE
Ayrıca bkz.: W. E. B. Dubois 68- CARDOSO
73 • David McCrone 163 DAVID LOCKWOOD 1931-
1929-2014
Fornando Curdoso 1986'da Brezil-
DOROTHY E. SMITH İngiliz sosyolog David Lockwood, sı­ ya' da Sao Paulo senatörü olmuştur .
1926- nıf katmanlaşması kuramında etkili 1995 ve 1998'de ülkenin başkanı
bir figürdür. On yaşındayken. babası seçilmiştir. Brezilya' da ekonomik
Dorothy E. Smith, İngiltere'nin York- ölünce annesi mali zorluklar yaşa­ istikrarı sağladığı ve sosyal reform-
shire kentindendir. Egemen erkek mıştır. Küçük yaşta okulu bırakıp lar yaptığı için takdir görmektedir.
bakış açısından entelektüel kuram- çalışmaya başlamak zorunda kal- Cardoso, Sao Paulo Üniversitesinde
REHBER 337

sosyoloji eğitimi almış ve- 1958'de alanında bir uzman olarak, günü- !eri, ekonomistleri, sosyologları ve
bu üniversitede öğretim görevlisi müzde Avrupa, Avustralya ve Ku- psikologları etkilemiştir. İngiltere ,
olmuştur. Solcu makaleleri, halk zey Amerika' da kullanılan yedi kat- ABD ve Fransa' da dersler vermiştir.
nezdinde popüler olmasını sağla­ manlı yapı Goldthorpe Sınıf Şema­ 1995'te ABD ' de Columbia Üniversi-
mıştır ama askeri rejimin düşman­ sı'nı geliştirmiştir. Özellikle Pierre tesinde ilk Robert K. Merton Sosyal
lığını kazanmasına neden olmuş­ Bourdieu tarafından formüle edildi- Bilimler Profesörü olmuştur.
tur. 1964'te sürgüne gönderilmiştir ği şekliyle "kültürel sermaye" ve Ayrıca bkz.: Kari Marx 28-31 •
ve Brezilya'ya dönmeden önce Latin "habitus" kavramlarını eleştirmiş­ Max Weber 38- 45 • Talcott Parsons
Amerika, Avrupa ve ABD ' deki üni- tir. 1969'dan 2002'ye kadar Oxford 300-01
versitelerde dersler vermiştir. Üniversitesinde görev yapmıştır ve
Ayrıca bkz.: Kari Marx 28-31 • ABD' deki Cornell Üniversitesinde
Immanuel Wallerstein 144-45 misafir öğretim görevlisidir. JULIA KRISTEVA
Ayrıca bkz.: Max Weber 38-45 • 1941-
Pierre Bourdieu 76-79
CHRISTOPHER LASCH Julia Kristeva, Bulgaristan' da doğ­
1932-1994 muştur. Dilbilim, semiyotik, psika-
MICHAEL LÖWY naliz ve feminizm üzerine yazıları
Amerikalı siyaset kuramcısı ve ta- 1938- dünya çapında takdir toplamıştır.
rihçi Christopher Lasch, solcu ente- Sofya' da üniversiteden mezun ol-
lektüel bir ailenin tek çocuğudur. Fransız-Brezilyalı sosyolog ve profe- duktan sonra Paris'te eğitimine de-
1954'te Harvard Üniversitesinden sör Michael Löwy, Brezilya'nın Sao vam etmek için burs kazanmıştır.
mezun olmuş ve Columbia Üniversi- Paulo kentinde Avusturya göçmeni St. Germain'le özdeşleştirilen solcu
tesinde tarih yüksek lisansı yapmış­ bir ailede büyümüştür. En çok Geo- entelektüel grubun bir parçası ol-
tır. İngiltere' de öğretim üyesi olarak rg Lukacs'ın kapitalizme karşı sos- muştur. Dil ve dilbilim çalışmaları ,
kullandığı uzun süreli maaşlı izinde yalizmi değil, sanayileşme öncesi Michael Foucault ve Roland Barthes
The New Radicalism in America geçmişe ve düşünce tarzına geri gibi çağdaşlarının çalışmalarından
(1965) adlı kitabını yazmıştır. Bu ki- dönüşü savunan "romantik antika- yoğun bir biçimde etkilenmiştir.
tabında entelektüelleri kılavuzluk pitalizm" fikrini geliştirmesiyle ta- Kristeva psikanalist olmuş ve dil ile
yapması gereken ama gerçekte statü nınır. Löwy, Marksist kuramcı Rosa beden arasındaki ilişkinin doğası­
ve güç peşinde koşan nefsine düş­ Luxemburg'u okuyarak ve Sao Pau- na gittikçe daha çok ilgi göstermiş ­
kün köleler olarak betimlemiştir. lo Üniversitesinde Fernando Cardo- tir.
Konsensüs düşüncesini sarsmaya so ve Antonio Candido idaresinde Ayrıca bkz.: Michel Foucault 52-
ç alışan bir ikon kırıcı olarak, çalış­ sosyoloji eğitimi almıştır . Marksist 55; 302-03 • Elizabeth Grosz 339
ması demoktarik vatandaşlık, elit kurama odaklanarak Fransa' da Sor-
gruplar, tüketimcilik, kitle kültürü, bonne'dan doktora yapmıştır.
ABD kurumları ve Batı toplumlarının Ayrıca bkz.: Kari Marx 28- 31 • NANCY CHODOROW
bir tür "ilerleme" kaydettiği fikri hak- Pierre Bourdieu 76-79 • Walter Ben- 1944-
kında şiddetli eleştiriler barındırır. jamin 334
Ayrıca bkz.: Kari Marx 28- 31 • ABD'nin New York kentinde doğan
Jürgen Habermas 286-87 • Nancy Chodorow, feminist düşün­
Theodor W Adorno 335 JON ELSTER cede önde gelen bir kuramcıdır.
1940- Massachusetts'te Radcliffe Kolejin-
de antropoloji okumuş ve daha son-
JOHN GOLDTHORPE Norveçli sosyolog Jon Elster, rasyo- ra San Francisco'da psikanalist ola-
1935- nel seçim kuramına yani insanların rak eğitilmiştir. 1975'te Boston'da
olayların rasyonel değerlendirmeleri Brandeis Üniversitesinde sosyoloji
John Goldthorpe, İngiltere 'nin York- temelinde kararlar verdiği fikrine o- doktorası yapmıştır. Disiplinlerarası
shire kentinde doğmuş ve Londra daklanır (ama sonraki çalışmaları bir yaklaşım uygulayarak, feminist
Ekonomi Okulu'na gitmiştir. Sosyal aklın gücüne inancını yitirdiğini psikoloji alanını açan psikanalitik
akışkanlık ve sınıf katmanlaşması gösterir). Elster'in fikirleri hükümet- feminizm kuramını formüle etmiş-
338 REHBER

tir. Berkeley' de California Üniversi- ğine üye olmuştur. Kadınların bas- ABD ' de profesörlük görevleri üst-
tesinde öğretim görevlisidir. tırılmış bir sınıf olduğunu ve cinsi- lenmiştir. İlgi alanları küreselleşme
Ayrıca bkz.: Harriet Martineau yet eşitsizliğinin nihayetinde biyo- ve din, dini otorite ve elektronik bil-
26- 27 • Judith Butler 56-61 • Erich loji tarafından dikte edildiğini sa- giler, dini tüketimcilik ve gençlik
Fromm 188 vunan The Dialectic of Sex: A Case kültürleri, insan hakları ve dini kap-
tor Feminist Revolution (1970) adın­ sar. 'The Body & Society (1984;
daki etkili kitabı yazmıştır . Marx'ı 2008) kitabında, sosyolojik analizin
DONNA HARAWAY anımsatacak biçimde, kadınların odağının sınıf gibi soyut fikirler de-

1944- kurtuluşunun insanın üreme aracı­ ğil, vücut olması gerektiğini ileri
nın kontrolünü sağlamaktan geçti- sürer.
ABD 'nin Colorado kentinden "tek- ğini (bunun doğum kontrolünün ye- Ayrıca bkz.: Edward Said 80-81 •
no-bilim" uzmanı Donna Haraway, ni türleriyle mümkün olabileceğini) Max Weber 220- 23
Paris'te evrim felsefesi ve teoloji e- düşünmüştür. Daha sonra yalnızca
ğitimi almıştır . Daha sonra ABD'ye bir kitap yazmasına rağmen femi-
dönerek zooloji, felsefe ve edebiyat nizm üzerindeki etkisi azalmamış ­ BRUNO LATOUR
alanında üç anabilim dalı progra- tır. 1947-
mını bitirmiştir. Yale Üniversitesin- Ayrıca bkz.: Harriet Martineau
deki biyoloji doktorasında deneyim- 26- 27 • Karl Marx 28- 31 Fransa'nın Burgundy kentinde do-
lerin şekillendirilmesinde metafo- ğan Bruno Latour, ilk önce felsefe
run kullanımını incelemiştir; biyo- ve daha sonra antropoloji eğitimi
lojiyi siyaset, din ve kültürün parça- WALDEN BELLO almıştır. 1980'lerde Michel Callon
sı olarak görür. Santa Cruz'da Cali- 1945- ve John Law'la birlikte " aktör-ağ
fornia Üniversitesinin Bilinç Tarihi kuramı" yani bilgilerin keşfedilmeyi
bölümünden emekli olan profesör Walden Bello, Filipinler'in Manila bekleyen bir " doğruya" dayanmadı­
Haraway, halk ve teknoloji arasın­ kentinde doğmuştur. 1970'lerde ğını, aktörler ve ağlar arasındaki et-
daki yakın ilişki konusunda önde Ferdinand Marcos tarafından sıkı­ kileşim tahlil edilerek edinilebile-
gelen otoritedir. Sayborg Manifesto- yönetim ilan edilmesinin ardından ceği fikrini geliştirmiştir. Anlamın
su başlıklı makalesi, insanların ha- siyasi aktivist olmuştur. Bello'nun yaratılmasında rol alan "aktörler"
lihazırda kısmen-insan , kısmen-ma­ resmi görevleri arasında Filipinler, hem fiziksel hem de semboliktir.
kine olduğunuve bu karışımın , ka- ABD ve Kanada'daki üniversiteler- Latour, Paris'teki Sciences Po'da
dınların"saybörg feminizm" çağın­ de sosyoloji profesörlüğü ; Greenpea- profesördür.
da kendilerini yeniden yapılandır­ ce Güney Asya' nın yönetim kurulu Ayrıca bkz.: Harold Garfinkel 50-
masına imkan tanıdığını ileri sürer. başkanlığı ve Filipinler Temsilciler 51 • Michel Foucault 302-03 •
Ayrıca bkz.: Karı Marx 28-31 • Meclisi üyeliği vardır. Bello önde Donna Haraway 338
Michel Foucault 52- 55; 302-03 • gelen küreselleşme eleştirmenlerin­
Bruno Latour 338 den biridir.
Ayrıca bkz.: Robert N Bellah 336 THEDA SKOCPOL
SHULAMITH • Michael Löwy 337 1947-
FIRESTONE
1945-2012 Amerikalı sosyolog ve siyaset ku-
BRYAN S. TURNER ramcısı Theda Skocpol, ABD' de
1945- Harvard Üniversitesinde Victor S.
Devrimci feminist Shulamith Fires- Thomas yönetim ve sosyoloji profe-
tone, Kanada'nın Ottawa kentinde İngiltere'nin Birmingham kentinde sörüdür. Araştırmaları ABD sosyal
doğmuştur. ABD' de St. Louis 'teki doğan Bryan S. Turner, din sosyolo- politikası , sağlık reformu ve Ameri-
Washington Üniversitesinde ve da- jisi alanında bir dünya otoritesidir. kan demokrasisine vatandaş katılı­
ha sonra da Chicago Sanat Enstitü- İlk kitabı Weber and Islam (1974) bir mına odaklanır. Kariyerine Fransız,
sünde sanat eğitimi almış ve klasiktir. 1998'de Cambridge Üni- Rus ve Çin devrimlerini inceleyerek
ABD' de bu tür grupların ilki olan C- versitesinde sosyoloji profesörü ol- başlamıştır ve 1970'lerde devlet ö-
hicago Kadınların Özgürlüğü Birli- muş ve Avustralya, Hollanda ve zerkliği kuramının başlıca savunu-
REHBER 339

cusu olmuştur. Sonuç-olarak, devlet doğasına odaklanır. ABD' de Kuzey ği "telaşlı bir duraklama" noktasın­
de dahil olmak üzere kurumların si- Carolina, Durham'daki Duke Üni- da olduğunu ileri sürer. Almanya' da
yasi yaşamı yapılandırdığı ve fikir- versitesinde kadın araştırmaları Jena'daki Friedrich Schiller Üniver-
leri cisimleştirdiği , dolayısıyla ne- profesörüdür. En çok feminist bir sitesinde genel ve kuramsal sosyo-
densel tahlile açık olduğu yeni bir postmodern Darwinizm kuramının loji profesörüdür.
pradigma yaratmıştır . 1992'de ya- ana hatlarını çizdiği Becoming Un- Ayrıca bkz.: Kari Marx 28- 31 •
yınlanan Protecting Soldiers and done (2011) kitabıyla tanınır. Max Weber 38-45 • Jürgen Haber-
Mothers: The Political Origins of So- Ayrıca bkz.: Michel Foucault 52- mas 286-87
cial Policy in the United States adlı 55; 302- 03 • Julia Kristeva 337
kitabıyla beş önemli ödüle layık gö-
rülmüştür . TOM SHAKESPEARE
Ayrıca bkz.: Max Weber 38-45 • TARIQ MODOOD 1966-
David McCrone 163 • Arjun Appa- 1952-
durai 166-69 Tom Shakespeare, Carnbridge Üni-
Tariq Modood, Pakistan' nın Karaçi versitesinde eğitim gördükten sonra
kentinde doğmuş ve İngiltere ' de İsviçre'nin Cenevre kentinde Dünya
ANGELA McROBBIE büyümüştür. Durham ve Swansea Sağlık Örgütü adına beş yıl çalış­
1951- üniversitelerinde eğitim gördükten mıştır . Engelli bir tıp sosyoloğu ola-
sonra, 1997'de İngiltere' deki Bristol rak, farklılık sosyolojisinde önemli
Kültür kuramcısı Angela McRobbie, Üniversitesinde Etnisite ve Yurttaş­ bir sestir. Genetik ve engelliler üze-
İngiltere 'nin Londra kentindeki Gol- lık Araştırma Merkezinin kurucu rine araştırmaların etik yönlerine, ö-
dsmiths Kolejinde profesördür. yöneticisi olmuştur. Aynca Bris- zellikle de cinsel politika ve insan
1990'larda cinsiyet eşitliğinin elde tol' da sosyoloji, siyaset ve kamu po- haklan alanlarına ilgi duymaktadır.
edildiğine dair genel konsensüse litikası profesörü olan Modood ırk­ İngiltere' de East Anglia Üniversite-
rağmen feminizme karşı güçlü bir çılık, çok kültürlülük ve sekülerizm sinde tıp sosyolojisi alanında dersler
tepki bulunduğunu iddia etmiştir. alanlarında uzmandır . Çağdaş veren Shakespeare, insanların "top-
2009 'da yayınlanan The Aftermath Müslüman girişkenliğinin, teolojik lum ve vücutları tarafından engel-
of Feminism kitabında , Ulrich Beck taleplerden ziyade kimlik politika- lendiğini" ileri sürmektedir.
ve Anthony Giddens'in çalışmasın­ sından ilham aldığını ileri sürer. Ayrıca bkz.: G. H. Mead 176- 77 •
dan faydalanarak "kadın bireyleş­ Modood, uluslararası Ethnicities Erving Goffman 190- 95 • Howard S
mesinin" maskülen hegemonyayı dergisinin kurucu editörlerindendir. Becker 280-85
pekiştiren bir post-feminist maske Ayrıca bkz.: Stuart Hali 200-01 •
olduğunu ileri sürmüştür. Bryan S. Turner 338
Ayrıca bkz.: Anthony Giddens BEVERLEY SKEGGS
148-49 • Stuart Hall 200-01 •
Beverley Skeggs 339 HARTMUT ROSA
1965- Beverley Skeggs, York ve Keele üni-
versitelerinde sosyoloji eğitimi al-
ELIZABETH GROSZ Alman sosyolog Hartmut Rosa, en dıktan sonra, Lancaster Üniversite-
1952- çok 2013'te yayınlanan kitabına a- sinde Celia Lury'yle birlikte kadın
dını veren "sosyal ivme" kuramıyla araştırmaları bölümünün yöneticisi
Kültürel ve feminist kuramcı Eliza- tanınır . Bu kurama göre, toplum üç olmuştur. Formations of Class &
beth Grosz, Avustralya ' nın Sydney bakımdan ivme kazanır (teknolojik Gender (1997} adlı kitabında cinsi-
kentinde doğmuş ve felsefe eğitimi yenilik, toplumsal değişim ve yaşa­ yet, kimlik ve iktidar kuramlarının
almıştır. Fransız felsefeci Jacques mın hızı) ama ivmenin kaybedildiği öne çıkması gerektiğini ileri sürer.
Derrida gibi post-yapısalcı düşü­ alanlar da vardır ve kalabalık insan Skeggs, Londra'daki Goldsmiths
nürlerden etkilenen çalışmaları, grupları bu alanlarda ivmenin geri- Kolejinde sosyoloji profesörüdür.
cinsiyet incelemeleri (özellikle de sinde kalabilir. Rosa, dünyanın hiç- Ayrıca bkz.: Kari Marx 28- 31 •
cinsel farklılık), kadın cinselliği ve bir şeyin olduğu gibi kalmadığı a- Pierre Bourdieu 76- 79 • Ann Oakley
feminist bir perspektiften zamanın ma aslında hiçbir şeyin değişmedi- 318-19
340
•• ••
SOZLUK
Aktör: Sosyolojide kendi kaderini şünce okulu. Serbest piyasaya da- bir topiumun değerleri neyin önem-
tayin etme veya özgür irade. yalı ekonomik düşünce biçimiyle li, neyin önemsiz olduğunu ve ne-
karıştırılmamalıdır. İlgi alanları ek- yin kabul edilebilir, neyin kabule-
Altkültür: Üyeleri bir toplun;ı.un lektik olsa da, Chicago Okulu ge- dilemez olduğunu söyler.
değerleri, inançları ve gelenekleri- nellikle kent sosyolojisinin kökeni o-
nin büyük bir kısmını kabul eder- larak kabul edilir. Deneysel kanıt: Duyular tarafın­
ken, bazılarında farklılaştığı için dan gözlemlenebilen ve bir biçimde
toplum genelinde ayrı ve farklı ola- Cinsel yönelim: Bireyin belirli bir ölçülebilen kanıt .
rak görülen bir grup. biyolojik cinsiyetten insanlara karşı
çekim hissetmesi. Determinizm: Bir kişinin davra-
Anomi: Hızlı bir toplumsal deği­ nışının dış bir güç (örneğin Tanrı ,
şimden kaynaklanan karmaşa veya Cinsiyet kimliği: Bireylerin ken- genetik veya çevre) tarafından be-
"normsuzluk" durumu. Günlük dav- dilerini ve başkalarını cinsiyet lirlendiği , dolayısıyla gerçek anlam-
ranışları belirleyen sosyal normlar rolleri ve biyolojik cinsiyet ü zerin- da bir özgür seçimin mümkün ol-
ve değerler ansızın değişince , sosyal den görme şekli . madığı inancı. Ayrıca bkz . ekono-
bir düzen yeniden tesis edilene ka- mik determinizm.
dar insanlar kendilerini amaçsız ve Cinsiyet rolü: Erkekler ve kadın­
yönünü kaybetmiş gibi hissetmeye lardan beklenen toplumsal davra- Devlet: Bir bölge üzerinde meşru
yatkındır . Ayrıca bkz. sapkın . nış . kontrole sahip olan ve o bölgede
güç kullanma tekelini elinde bulun-
Ataerkillik: Erkeklerin egemen ol- Cinsiyetçilik: Erkek veya kadın duran örgütlenmiş otorite.
duğu ve kadınları sömürüp bastırdı­ cinsiyeti nedeniyle insanlara karşı
ğı toplumsal katmanlaşma sistemi. önyargı besleme, ayrımcılık uygula- Duygusal emek: Arlie Hochschild
ma veya kalıba sokma. tarafından tanımlandığı şekliyle,
Aydınlanma: 17. ve 18. yüzyıl Av- bir çalışanın belirli yanıtları tetikle-
rupası'nda Tanrı , rasyonel düşünce Çekirdek aile: Anne baba ve ço- mek amacıyla çeşitli duygular ser-
ve doğa hakkındaki fikirleri duygu cuklardan oluşan iki kuşaklık hane gilemesini gerektiren ücretli iş.
ve sezgi karşısında mantık ve aklı halkı. Sosyalleşme sürecinin başlı­
ödüllendiren bir dünya görüşüyle ca aracısıdır. Ekonomik determinizm: Ekono-
birleştiren kültürel ve entelektüel mik güçlerin tüm toplumsal feno-
hareket. Damga: Bireyin toplum tarafından menlere ve toplumun evrimine yön
tam olarak kabul görmemesine yol verdiğini iddia eden materyalist ta-
Burjuvazi: Marksist kuramda (bkz. açan bir damga veya arzu edilme- rih bakışı.
Marksizm), üretim araçlarına yen fiziksel veya sosyal karakteris-
sahip olan toplumsal sınıf. tik Bireylerin başkalarında negatif Elit: Bir toplumda orantısız bir şe­
tepkiler uyandırdıkları için toplum- kilde zenginlik ve güç sahibi olan
Bürokrasi: Max Weber tarafından da marjinalleştirilmesi , bir şekil­ küçük bir insan grubu.
her eylemin detaylı kayıtlarını tutan de itibarsız görülmelerine yol açan
kurallara bağlı yetkililerin oluştur­ damgalanmış kimliklere sahip ol- Etnisite: Bir sosyal grubun üyele-
duğu hiyerarşiyle karakterize olan malarına atfedilmiştir. rine ortak bir kimlik veren ve onları
örgütlenme sistemi olarak tanımla­ diğerlerinden ayıran dil veya dini i-
nır. Değerler: Bir şeyin, sürecin veya nanç gibi ortak kültür.
davranışın değeri hakkındaki fikir-
Chicago Okulu: 1920'ler ve ler veya inançlar. Bir kişinin değer­ Etnografi: Halkların ve kültürle-
1930'larda geliştirilen sosyolojik dü- leri onun davranış şeklini belirler; rin incelenmesi.
SÖZLÜK 341

Etnoloji: Halklar ve kültürler ara- Hegemonik maskülenlik: Belirli !arak birbirine bağımlıdır ve genel
sındaki farkların karşılaştırmalı in- bir toplumun erkeksilik ideali. Batı işleyişe ve dengeye katkıda bulunur.
celemesi. uluslarında bu ideal heteroseksüel-
lik, "sertlik'', zenginlik ve kadınların Kabahat: Küçük yaştaki birinin iş­
Ev işi: Yemek pişirmek, temizlik itaatiyle özdeşleştirilir. Bu fikir, lediği önemsiz suç; bu terim bir
yapmak, çocuklara bakmak, hasta maskülenliğin edinilmiş bir kimlik toplumun normlarına göre "kabul
ve yaşlıların bakımını sağlamak gi- olduğunu vurgular. edilemez" bulunan davranışlar için
bi evde yapılan ücretsiz çalışma. de kullanılabilir.
Hegemonya: İktidarı ele geçirip e-
Feminizm: Cinsiyetlerin sosyal, linde bulundurmak ve bu süreçte Kapitalistler: Sanayi toplumların­
siyasi ve ekonomik eşitliğini savu- sosyal grupların oluşumu . Antonio da üretim araçlarına sahip olan
nan toplumsal hareket. Feminizmin Gramsci, egemen toplumsal sınıfın insanların toplumsal sınıfı.
her biri farklı gündemlere sahip çe- konumunu hegemonya aracılığıyla
şitli "dalgalara" veya çağlara sahip sürdürdüğünü söyler. Kapitalizm: Mülkiyetin ve üretim
olduğu kabul edilir. araçlarının şahısların elinde ol-
Heteroseksüellik: Karşıt cinsten masına dayanan ekonomik sistem.
Feodalizm: Savaşçı soylu kesimin, insanlara çekim hissetmek. Bu sistemde firmalar malları kar el-
hükümdara askerlik hizmetleri sağ­ de ederek satmak için rekabet eder
lamasının karşılığında toprakla ö- Hiper-gerçeklik: Baudrillard tara- ve işçiler ücret karşılığı çalışır.
düllendirildiği ve bu toprakların i- fından tanımlandığı şekliyle , imaj-
daresini üstlenerek vasallar veya lar ve sembollerin işaret ettiği ayrı Kendine yabancılaşma: Negatif
köylülere sağladıkları koruma karşı­ bir "gerçekliğin" artık bulunmadığı, benlik bakışı veya kişinin emeği­
lığında onların emek ve ürünlerin- bunun yerine fiziksel dünyada var nin başka bir kişi veya organizasyo-
den faydalandığı egemen tarihsel olan her şeyden daha gerçek görü- na ait olduğu hissi nedeniyle kendi
sosyal sistem. nen simüle edilmiş bir gerçeklik kendine yabancılaşma .
versiyonunun ortaya çıktığı fikri .
Frankfurt Okulu: Resmi olarak Kentleşme: Halkın kırsal bölgeler-
Toplumsal Araştırma Enstitüsü a- Homoseksüellik: Aynı cinsten in- den kasaba ve kentlere göç etme
dıyla bilinen ve Frankfurt Üniversi- sanlara çekim hissetmek. süreci ve bunun beraberindeki top-
tesine bağlı olan disiplinlerarası lumsal değişimler. Dünya gittikçe
sosyal kuram okulu. 20. yüzyılda Irkçılık: Genellikle deri rengine ta- kentleşmektedir.
yeni Marksist düşünceyi geliştir­ nımlanan, aslında bu tür farklılıkla­
miştir. rın var olmadığı bilim tarafından Kimlik: Bireylerin kendilerini ta-
kanıtlanmış olsa da sözde biyolojik nımlama ve başkaları tarafından
Gösteriş amaçlı tüketim: Thors- farklılıklar temelinde insanlara ay- tanımlanma şekilleri.
tein Veblen tarafından varlıklı aylak rımcılık uygulamak.
sınıfın üyelerinin lüks mallar kulla- Kitle kültürü: Genel kamuoyuna
narak statülerini göstermesini a- İatrojenez: Bir tıp sisteminin in- yönelik eğlence amaçlı üretilen ki-
çıklamak için geliştirilen terim . Ay- sanları iyileştirmekten çok insanla- tap, TV programları gibi ürünler.
rıca bkz. maddi kültür. ra zarar vermesinden kaynaklanan
tehlike. Komünizm: Mülkiyetin ve üretim
Habitus: Pierre Bourdieu'nün, Tho- araçlarınınkolektif sahipliğine da-
mas Aquinas ' ın her birimizin ken- İdeoloji: Bir sosyal gruba bakış a- yalı ekonomik sistem.
dimizi bellı türden bir kişi olarak çısı veya inançlar kümesi sağlayan
düşündüğümüz fikri temelinde, bir fikirler çerçevesi. Kültür: Herhangi bir toplumun ya-
toplumsal sınıfın insanlarının şam tarzını oluşturan diller, gele-
kültürel değerleri paylaştığı edinil- İşlevselcilik: Sosyolojide toplumun nekler, bilgiler, inançlar, değerler ve
miş eğilimler kümesine işaret et- özelleşmiş işlevleresahip bir biyolo- normlar toplamı. Ayrıca müzik, ti-
mek için geliştirdiği kavram . jik organizma gibi yapılandığı fikri . yatro, edebiyat gibi sanatlara da i-
Bu toplumun her boyutu karşılıklı o- şaret edebilir.
342 SÖZLÜK

Küreselleşme: Medya ve kültür, daha iyi çözümler sunacağı inancı­ Oueer kuramı: Cinselliğin ikili
tüketici malları ve ekonomik çıkar­ na dayanan siyasi ve ekonomik fel- kavramlarına meydan okuyan ve
lar küresel olarak yayıldıkça dünya sefeler. bunun yerine cinselliklerin ve kül-
genelindeki toplumların gittikçe türel yapıların :ıamana ve mekana
birbiriyle bağlantılı ve birbirine ba- Normlar: Belirli bir toplumda veya göre değiştiğini savunan kültürel
ğımlı hale gelmesi. durumda bireyden beklenen ("nor- kuram.
mal") davranışı tanımlayan sosyal
Küyerelleşme: Yerli topluluklar ve kurallar. Roller: Toplumda biıeylerden bek-
bireylerle temasla küresel formların lenen davranış modelleri. Ayrıca
- moda akımlarından müzik janrla- Öteki: Simone de Beauvoir tarafın­ bkz. cinsiyet rolü.
rına kadar - değişimi . dan bir grubun (onun örneğinde er-
keklerin) kendini norm olarak gör- Sağ: Siyasi yelpazede geleneksel
Maddi kültür: insanlar ve şeyler mesini ve grup dışındaki herkesi sosyal düzenlemeleri ve değerleri
arasındaki ilişkiler ; objelerin tarihi (kadınları) gerçekte sahip oldukları savunanların muhafazakar fikirleri.
ve felsefesi . niteliklerle bağımsız bir biçimde
görmek yerine kendi ölçütleri ve at- Sanayi Devrimi: 18. yüzyılda İn­
Marjinalleştirme: Bir kişinin ve- fettikleri nitelikler üzerinden yargı­ giltere' de başlayan ve yeni makine-
ya grubun güçlü veya egemen gru- lamasını açıklamak için geliştirilen leşme türleri sayesinde ekonominin
bun dışına itilmesi ve bunun sonu- kavram. esasen tarımsal olmaktan çıkıp
cunda güç, statü ve nüfuz kaybet- kentli, sanayileşmiş hale gelmesini
mesi sonucu. Özcülük: Varlıkların veya kişilerin sağlayan gelişme aşaması.
kim veya ne olduklarını tanımlayan
Marksizm: Kari Marx ve Friedrich içkin karakteristiklere, özelliklere Sapkın: Belirli bir toplum veya sos-
Engels tarafından geliştirilen yapı­ veya "özlere" sahip olduğu inancı. yal grubun normları açısından
sal toplum kuramı; tarihin çağlar­ " kuralları çiğneyen" davranış veya
dan oluştuğunu ve toplumsal deği­ Postmodernizm: Herhangi bir şey kişi türü.
şimin toplumsal sınıflar - üre- hakkında tanımlayıcı bir " doğru"­
tim araçlarının sahipleri ve sö- nun var olduğunu reddeden, bunun Sekülerleşme: Din ve kurumları­
mürülen çalışanlar - arasındaki ça- yerine bir metin, kişi veya toplu- nın sosyal önemini yitirme süreci.
tışmadan doğduğunu savunur. mun birçok farklı perspektife göre
parçalanıp birçok farklı "doğru"ya Sembolik etkileşimcilik: Benli-
Milliyetçilik: Bir ulusa bağlanan göre yorumlanabileceğini savunan ğinsosyal etkileşimler aracılığıyla
ve ortak bir ideoloji ve kültüre a- bakış açısı. Postmodern sosyal ku- yükselen bir varlık olduğu kuramı.
danmışlıktan doğan ortak özdeş­ ram, doğası gereği tanımlanmayı
leşme duygusu. reddeder ve tanımlanması güçtür. Sermaye: Bir gelir üretmek için
kullanılan mali kaynaklar (örneğin
Modernite: 17. yüzyıldan itibaren Pozitivizm: Sosyolojide sosyal ha- makineler) veya mali kaynakların
özellikle Sanayi Devrimi ve kent- yatın ölçülebilir, doğrulanabilir, bi- değeri (nakit). Toprak, emek ve giri-
leşmeyle birlikte toplumun ulaştı­ limsel bir biçimde gözlemlemenin şimle birlikte ekonomik etkinliğin
ğı konum. ve bir toplum hakkında doğruları temel öğelerinden biridir.
ortaya koymanın mümkün olduğu
Neo-kabilecilik: Hızla değişen bir fikri. Auguste Comte'un öncülük et- Simülakr: Gerçeklikte hiçbir te-
dünyada hayatlarına anlam katmak tiği bu inanış, bilimin daha iyi bir meli bulunmayan ama fiziksel dün-
isteyen insanların kısa ömürlü, es- dünya inşa edebileceği yönündeki yadaki şeylere yansımış görünen i-
nek ve akışkan gruplanmaları . "pozitivist" görüşü doğurmuştur. majlar.

Neo-liberalizm: Kökleri serbest Proletarya: Marksist kuramda Sınıf çatışması: Rekabet halinde-
piyasanın , sınırlandırılmış hükü- (bakınız Marksizm) ücret karşılığı ki sosyo-ekonomik çıkarların sonu-
metin ve bireylerin girişimlerinin, çalışan insanların toplumsal sını­ cunda farklı toplumsal sınıflar ara-
devletin alabileceği önlemlerden fı . sında doğabilecek gerilim.
SÖZLÜK343
Sol: Siyasi yelpazede reformcu veya Söylem: Genel olarak sözlü veya Üretim tarzı: Bir toplumun mal ve
sosyalist fikirleri destekleyen kişile ­ yazılı iletişim ;sosyolojik kullanı­ hizmetleri üretmek için organize ol-
rin fikirleri. mında , hayat hakkında bir perspek- ma şeklini anlatan Marksist kav-
tif sunan ve nasıl tartışılabileceğini ram; üretim araçlarını ve işgücü
Sömürgecilik: Bir ülkenin başka belirleyen fikirler çerçevesi veya arasındaki ilişkileri kapsar.
bir ülkeyi kontrol ederek genellikle sistemi. Söylem, olaylara bir anlam
ekonomik olarak ondan faydalan- yükler ve farklı çağlarda, coğrafi Yabancılaşma: Kari Marx tarafın­
ması durumu. Bu terim çoğunlukla bölgelerde ve sosyal gruplarda de- dan tanımlandığı şekliyle , işçilerin
Avrupalı güçlerin dünyanın çeşitli ğişkenlik gösterir. iktidar, kontrol, icra veya doyum ek-
bölgelerini fethetmesi, yerleşmesi sikliği sebebiyle kendinden veya
ve sömürmesine işaret eder. Soylulaştırma: Köhne bir kent toplumdan uzaklaştığını hissetme-
topluluğunun karakterinde mülk fi- si durumu. Marx bunu üretim a-
Sosyal ağlar: Benzer çıkarlara sa- yatlarının artışı ve varlıklı bireyle- raçlarına şahısların sahip olduğu
hip bireyler, aileler ve gruplar ara- rin akışı aracılığıyla gözlemlenebi- kapitalist topluma atfetmiştir. Bu
sındaki bağlar. len değişim. kavram, Robert Blauner gibi çeşitli
düşünürler tarafından savaş sonrası
Sosyal akışkanlık: Kişilerin veya Statü: Bir kişinin toplumun diğer dönemde geliştirilmiştir.
aileler gibi kişi gruplarının bir sos- üyelerinin gözünde sahip olduğu
yal sınıftan diğerine geçmesi. prestij veya önem derecesi. Yapısalcılık: Bir metin, insan zih-
ni veya toplum gibi şeyleri yapısın­
Sosyal kurgu: Toplumda yaratılan Stereotip: Bir kişinin veya sosyal daki öğeleri veya ilişkiler motifini
bir kavram veya algı. grubun geniş olarak kabul gören a- inceleyerek anlamamız gerektiği
ma aşırı basitleştirilmiş imajı. fikri.
Sosyal sınıf: Sosyal sistemde güç,
zenginlik, eğitim ve prestiji yansıtan Toplumsal Cinsiyet: Erkekler ve Yoksulluk: Seebohm Rowntree,
statü hiyerarşisi. Bu sınıflar toplum- kadınlar arasında biyolojik olmak- yoksulluğu bir kişinin kazançları­
dan topluma değişse de Batılı mo- tan çok toplumsal olarak oluşturul­ nın onun asgari gereksinimlerini
deller genellikle üç genel grubu ta- muş farklar. (asgari geçim düzeyini) karşılamak
nır. Üst sınıf, en yüksek statüye sa- için yetersiz olması hali olarak ta-
hip olan ve toplumun zenginliğinin Tüketici: Kişisel kullanım veya tü- nımlamıştır. Mutlak yoksulluk kav-
orantısız bir miktarını elinde bulun- ketim için eşya veya hizmet satın ramı beslenme, barınma, ısınma ve
duran küçük bir sosyal gruptur. Orta alan birey. giyinme gibi temel ihtiyaçların kar-
sınıf terimi, el emeğine dayalı olına­ şılanmasına dayalı bir yaşam stan-
yan işlerde, genellikle ofislerde çalı­ Tüketimcilik: İleri kapitalist top- dardına işaret eder. Daha varlıklı
şan eğitimli kişilere işaret eder. İşçi lumda çeşitli malların ve hizmetle- ülkelerde yoksulluk günümüzde ge-
sınıfı, fabrika veya tarım işi gibi el rin alınıp satılmasının çağa dam- nellikle zamanın kabul gören ya-
emeğine dayalı işlerde çalışan in- gasını vurması durumu. Bu terim, şam standardına göre ölçülür; buna
sanları ifade eder. bireylerin kişisel kimlik oluşturmak göreli yoksulluk denir. Bazı yoksul-
adına ticari mallara arzu duymasını luk tanımlamaları, toplumsal dış­
Sosyal yapı: Bir toplumun iskeleti- anlatmak için de kullanılır. lanmaya neden olabilecek beceriler
ni oluşturan sosyal kurumlar ve i- veya sağlık gibi faktörleri de hesa-
lişkiler. Ulus: Kültür, tarih veya dil tarafın­ ba katar.
dan birleştirilen ve genellikle belli
Sosyalizm: Sosyal ve ekonomik e- bir coğrafi bölgeyi paylaşan insan- Yorumlayıcı: Toplumun incelen-
şitliği sağlamayı amaçlayan siyasi lar topluluğu. mesinde objektif ve bilimsel poziti-
öğreti. Sosyalistler, ekonominin nü- vist yaklaşımın aksine sübjektif
fusun çoğunluğu tarafından kontrol Üretim araçları: Toplumun ürün- yaklaşım.
edilmesi durumunda daha eşitlikçi lerini üretmek için gerekli toprak,
bir sosyal yapının yaratılacağını fabrika, hammadde ve makine gibi
savunur. temel kaynaklar.
344

DİZİN
Ana sayfa referansları bold yazı tipiyle "sağlıklı" kavramı 325 Bates. Inge 293
belirtilmiştir. maddi feminizm 312-17 Baudrillard, Jean 126, 175, 189, 196-99,
aile reisi olarak erkekler, bakıcılar 235
olarak kadınlar 301 Bauman, Zygmunt 105, 134, 136- 43,

A
çekirdek aile 300, 301, 311, 320-21 155, 222
postmodernizm 310-11 Beck-Gernsheirn, Elisabeth 297,
queer kuramı 326-31 320- 23
ABD eşcinsel ilişkiler 311, 324 Beck, Ulrich
siyah gettolar 82-83 cirıselliğirı sosyal yapılanması 324-25 aşk kaosu 297, 320- 23
Yurttaş Hakları Kanunu 64, 70 çocukların sosyalleşmesi ve risk toplumu 134, 135, 156- 61
Kıta Kongresi 27 yetişkinlerirı stabilizasyonu 300-01 Becker, Howard S 252, 253, 280-85
Bağımsızlık Bildirgesi 26-27 terapi kültürü 303 Bell, Daniel 212, 213, 224-25, 234
Afra-Amerikalıların çifte bilinci 71 akışkanlıklar 162 Bellah, Robert N 118, 207, 336
kadınların kurtuluşu 26-27, 298 Alexander, Jeffrey 175, 204- 09 Bello, Walden 338
Azad Edilmiş Köleler Dairesi 71-72 Althusser, Louis 335-36 Benjamin, Walter 334
McCarthycilik 46 Ana sayfa referansları kalın yazı tipiyle Berger, Peter L 278, 336
suç olarak evlilik içi tecavüz 306 belirtilmiştir. Bernstein, Basil 292
Yeni Sol 49 Anderson, Benedict 175, 202-03 bilgi
ırk ayrımı ve şiddet 72-73 Anderson, Elijah 65, 82-83 aktör-ağ kuramı 338
"ayrı ama eşit" okullar 70 anomi 29, 30, 31, 34, 37, 188, 252, 253 "üç aşama yasası" 24
kölelik tarihi 27, 71-72 ve zorlanma kuramı 262-63 ve güç 55
Adorno, Theodor W 59, 139, 247, 287, Appadurai, Arjun 135, 166- 69 sosyoloji 335
335 asabiyye (dayanışma) 20 bilişsel adalet 150-51
Agnew, Robert 262 aşk kaosu 320- 23 bireycilik
ağ toplumu 152-55 ataerkillik 96- 99 ve kapitalizm 21, 43-45, 94, 321-22,
ahlak aile içi şiddet 98-99 337
ve komünitaryanizm 117, 118, 119 ve cirısiyet eşitliği 65 ve komünitaryanizm 114, 116, 118-19
ahlaki girişimciler 283-84 ve küresel dünya 317 ve kurumsallaşma 268-69
ve din 256-57 hegemonik maskülenlik 88-89 kurumlar 253
ahlaki panik kuramı 290 ve politik lezbiyenlik 308-09 ve sosyal etkileşim 239-40
aile içi şiddet 98-99 ve maddi femirıizm 312-17 Birleşmiş Milletler
aileler ve yakınlıklar 296-97 kurallar 94, 95 Kyoto Protokolü 148
aşkın kaosu 320- 23 ve zayıflama ve rejim yapma 275 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi
çağdaş toplumda çocuklar 323 ayrıca bakınız femirıizm 64
komüniteryanizm 117-18, 119 Atkinson, Will 138 Blauner, Robert 212, 213, 232- 33
zorunlu heteroseksüellik 304-09 Aydınlanma 12, 21, 23, 24, 54, 64, Blumer. Herbert 335
itiraflar ve doğru 302-03 139-40 Bourdieu, Pierre 14, 65, 76-79, 195, 208,
aile rolleri 296-97 aylak sınıflar ve kapitalizm 216-17, 219 213, 219, 288, 289
gey ebeveynlik 311 Bowles, Samuel 253, 288-89
farklı kültürlerde cirısiyet rolleri Braverman, Harry 212, 213, 226- 31 ,

B
298- 99 243
yabancılaşma olarak ev işleri 318-19 Bryman, Alan 103, 126-27
ve sanayileşme 300 Burawoy, Michael 213, 231, 244-45
kişilerarası ilişkiler 297 Bağımsızlık Bildirgesi, ABD 26-27 Butler, Judith 19, 54, 56-61 , 297, 317,
evlenme ve boşanma oranları 323 Barthes , Roland 235 329
DiZIN 345

bürokrasi 40- 45 Cooley, Charles H 176, 334

D
ve politik oligarşi 260 Cooley, Michael 231
Crenshaw, Kimberle 92- 93

c
Calvin, John 222, 223
Campbell, Calin 212, 213, 219, 223 ,
ç
çalışanları yetkilendirme , otomatik hale
damga 190- 95
Darwin, Charles 35, 217
dayanışma (asabiyye) 20
de Beauvoir, Simone 58, 59, 306, 317
de Sousa Santos, Boaventura 134,
234- 35 getirilmiş iş süreçleri 232 150-51
Caraway, Teri Lynn 213 , 248- 49 çalışma ve tüketimcilik 212- 13 Deagan, Mary Jo 192
Cardoso , Fernando Henrique 336-37 yabancılaşma 40-45, 87, 122, 123, 213 Delphy, Christine 296, 297 , 312- 17, 331
Casanova, Pablo Gonzalez 336 228- 230, 232-33, 236, 239, 242 demokrasi ve politik oligarşi 260
Castells, Manuel 135, 152-55 Amerikan rüyası 262-63 Devasahayam, Theresa 238
Chicago Okulu 102, 104, 105, 128, 164, kapitalizm ve tüketici arzusu 235 din
334 gösteriş amaçlı tüketim 214- 19 ve kimlik politikası 339
Chodorow, Nancy 337-38 tüketici toplum 212-13 ve Marksizm 252, 253, 254- 59, 279
Cicourel, Aaron 282 kitlesel yanılsama olarak tüketimcilik dini sembolizmin politik kullanımı
cinsellik 235 336
zorunlu heteroseksüellik 304- 09 vasıfsızlaştırma 226- 31 Protestan iş ahlakı 41-42, 220-23,
ve itiraf 302-03 kot fenomeni 247 258
feminizm ve toplumsal adalet 26-27 duygusal emek 236-43 ve sekülerleşme 252-53 , 278- 79
cinsiyet edirnselliği 56- 61 işin feminizasyonu 248-49 ve toplumsal eşitsizlikler 257- 58, 259
farklı kültürlerde cinsiyet rolleri sendikalar ve işçi kolektifleri 245 sosyolojisi 338
298- 99 maddi kültür 246-4 7 Disney 126- 27, 199
hegemonik maskülenlik 88- 89 maddi öykünme 218- 19 Disneyleştirme 126- 27
ve sanayileşme 329 sanayileşme sonrası 224- 25 Du Bois, W E B 64, 65, 68- 73, 82
politik lezbiyenlik 308-09 Protestan iş ahlakı 41-42, 220- 23, Dunne, Gillian 311
maskülenlik ve queer kuramı 331 258 Durkheim, Emile 13, 19, 24, 31, 33,
ve ataerkillik 98- 99 kar arayışı 221-22 34-37, 44, 77, 102, 206 , 207, 209, 220,
ve iktidar 55 Romantik etik ve tüketici kültürü 252, 253, 262
queer kuramı 58, 61, 297, 309, 310, 234-35 duygusal emek 236- 43
311, 317, 326-31 sosyal saygınlık ve kültürel hepçillik dünya sistemi kuramı 144- 45
eşcinsel ilişkiler 311 219
özdeşleşme sembolleri 330 zevk ve maddi kültür 247

E
sosyal yapı 324-25 çalışanların rızası, yönetim 244- 45

kadınların özgürlük hareketi 299 "oyunlar" olarak işyeri 245


ayrıca bakınız feminizm; cinsiyet dünyevi başarı ve kurtuluş 222- 23
Cinsiyet ayrıca bakınız kapitalizm; tüketimcilik egemenlik ve milliyetçilik 203
kültürel üretim ve eğitim 292- 93 çekirdek aile 300, 301 , 311 , 320- 21 Eğitim
eşitsizlikler ve duygusal emek 242-43 Çevre komüniter okul 118
edimsellik 56-61 iklim değişikliği ve Giddens zorunlu heteroseksüellik 308
queer kuramı 58, 61 , 297, 309, 310, paradoksu 148-49 ve kültürel üretim 292- 93
311 , 317 326-31 ve neo-liberalizm 277 vasıfsızlaştırma 229
farklı kültürlerde roller 298- 99 risk ölçümü160, 161 gizli müfredat 288- 89
ayrıca bakınız feminizm ; cinsellik israf ve gösteriş amaçlı tüketim akışkan modernite 141
Cobb, Jonathan 64, 84, 87 217- 18 ve Marksizm 293
Cohen, Stanley 253 , 266, 290 çok kültürlülük 200-01 " farklı ama eşit" okullar, ABD 70
Comte , Auguste 18, 22-25, 29, 35, 36 çok uluslu kent kültürü ve global kentler standart hale getirilmesi 123
Connell, R W 65, 88-89 165 Elias, Norbert 174, 180- 81
346 DİZIN

Elster, Jon 337 hizmet endüstrileri ve sanayileşme

G
emperyalizm bakınız sömürgecilik sonrası 225
Engels, Friedrich 18, 64, 66-67, 134, Hochschild, Arlie Russell 213 , 236- 43
212, 256, 315 hooks, bell 65, 89, 90-95
eşitsizlikler bakınız toplumsal G-7 oluşumu 150 ırk ve etnisite 68-73

eşitsizlikler Garfinkel, Harold 19, 50-51 ırkçılık 64-65, 75, 92-93


etiketleme kuramı 280- 85 Gerçeklik ikonik getto 82-83
etnometodoloji 50- 51 hiper-gerçeklik 199
Etzioni, Amitai 21, 103, 112-19, 188 ve simülakr 196-99
sosyal yapı 336 •
Gerth, Hans Heinrich 19, 44
1- 1
F
farklılığın sosyolojisi 339
getto, ikonik 82-83
Giddens paradoksu 148-49
Giddens, Anthony 44, 135, 148-49,
195, 311 , 322
Ichijo, Atsuko 163
Illich, Ivan 253 , 261
Inglis, David 150
Featherstone, Mike 200 Gilroy, Paul 65, 75 İbn Haldun 18, 20
feminizm Gintis, Herbert 253, 288-89 iktidar, politik ve sosyal, sosyolojik hayal
ve sınıf 95, 338 gizli müfredat 288-89 gücü 46-49
ve komüniteryanizm 119 Glassner, Barry 158, 335 iktidar/direnç 52-55
zorunlu heteroseksüellik 304-09 Goffrnan, Erving iletişim sistemleri 110-11 , 152-55
feminist psikoloji 337- 38, 339 kurumsallaşma 252, 253, 264-69 İngiltere
işin feminizasyonu 248-49 stigma 174, 190-95 Chilcot Soruşturması 260
"ilk dalga" 97-98 Goldthorpe, John 337 Temiz Hava Yasası 148
yabancılaşma olarak ev işleri 318-19 Gouldner, Alvin 285 sanayicilik 66, 67, 144
ve kesişimsellik 90- 95 görgü kuralları ve uygarlaşma süreci Yoksulluk ve Sosyal Dışlanma
ve Marksizm 92, 97- 98, 319 181 araştırması 74
maddi feminizm 312-17 gösteriş amaçlı tüketim 214-19 eşcinsel evlilik 324
ve queer kuramı 329, 331 Gözetim teknikleri 273-74, 275 israf ve gösteriş amaçlı tüketim 217- 18
ve din 258 Gramsci, Antonio 174, 175, 178-79, 252 istenççilik 124-25
"ikinci dalga" 26, 58, 65, 92, 98 Green, Gill 195 iş bölümü 13, 19, 33, 35-37, 102, 212,
ve zayıflama ve rejim yapma 275 Grosz, Elizabeth 330, 339 238, 243, 248, 293, 300, 301
ve sosyal adalet 26-27 Güney'in epistemolojileri 150-51 iş memnuniyeti ve işyeri "oyunları" 245
"üçüncü dalga" 98 işçi-işveren ilişkileri, çalışanların rızası ,
kadınların özgürleşme hareketi 299 yönetim 244-45

H
aynca bakınız cinsiyet; ataerkillik; işgücü akışkarılığı33
cinsellik işlevselcilik 34-37, 267, 296
fenomenolojik sosyoloji 335, 336 itiraf 302-03
Ferguson, Adam 18, 21 Habermas, Jürgen 253, 259, 286-87
Feuerbach, Ludwig 256 habitus 76-79
Finch, Janet 315
Firestone, Shulamith 338
Foucault, Michel
yönetimselik 252- 53, 270-77
Halberstam, Judith 328, 331
Hall, Stuart 175, 200- 01
Haraway, Donna 338
hayali topluluklar 202-03
J
Jackson, Philip W 288
iktidar/direnç 15, 19, 52-55, 267 Hegel, Georg 29, 111 , 246, 256 Jacobs, Jane 102, 103, 108-09
cinsellik 19, 302-03 tarihe diyalektik bakış 29
doğru istemi 58-59, 296, 297, 302-03 hegemonik maskülenlik 88-89
Frarıkfurt Okulu 31 , 44, 232, 247 hekim hatası-yanlış tıbbi uygulama
Fransız Devriminin etkileri 24-25 sonucu ortaya çıkan hastalıklar 261
Fromm, Erich 174, 188 Held, David 135, 170-71
Furedi, Frank 303 hipergerçeklik 199
DIZIN 347

kaldınmların önemi 109 empoze edilmesi 185-86

K
yabancı rolü 104, 105 cinsiyet edimselliği 56- 61
kent topluluğu 108- 09 farklı kültürler arasında cinsiyet rolleri
kentsel yenileme 129- 30 298- 99
kapitalizm 174--75 ayrıca balamz modern hayat küreselleşme ve modernite 166- 69
ve benliğin yabancılaşması 188 kesişimsellik 90- 95 milliyetçilik ve hayali topluluklar
ve bilişsel adalet 150- 51 kişisel çıkar ve kapitalizm 21 , 30-31 202- 03
metalar ve değer 198 komüniteryanizm 112- 19 kutsal doğası 207
ve rekabet 33 köktencilik ve din 258- 59 sekülerleşme 279
ve tüketici arzusu 235 kölelik 27, 71- 72 simülakr 196-99
kültürel hegemonya 178-79 Kracauer, Siegfried 334 stigma 190- 95
ve insanlıktan uzaklaştırma 42--43 Kristeva, Julia 337 yapı 44--45, 208-09
dijital teknoloji 152-55 kurumlar 14--15, 37, 252- 53 duygunun yapısı 189
duygusal emek 236-43 anomi/zorlanma kuramı 262-63 sembolik etkileşimcilik 192
ve soylulaştırma 128-31 nedensel analiz 338- 39 sanal ve aktüel sosyal kimlik 193
hiyerarşi 93 kültürel üretim ve eğitim 292-93 çalışan sınıf entegrasyonu 184--85
tarihsel materyalizm 29-31 eğitim ve gizli müfredat 288- 89 aynca balamz sınıf
ve bireycilik 21, 43--45, 94, 321- 22, kadınların aile içi görevleri 316 küresel dünya 15, 134--35
337 yönetimsellik 270- 77 iklim değişikliği ve Giddens
sanayi ve aylak sınıflar 216-17, 219 hekim hatası-yanlış tıbbi uygulama paradoksu 148- 49
meşruiyet krizi 286-87 sonucu ortaya çıkan hastalıklar 261 bilişsel adalet 150- 51
iş sözleşmesi olarak evlilik 316 bireycilik ve toplum 253 kozmopolitanizm ve risk 161
ve Marksizm 18, 107, 134, 145, 221, 307 kurumsallaşma 264-69 ve kültür bakınız kültür ve kimlik
ortaçağ 223 etiketleme kuramı 280- 85 dijital teknoloji 152-55
tekel ve vasıfsızlaştırma 226- 31 meşruiyet krizi 286-87 şirketlerin küçülmesi 141
neo-liberalizm 277 ahlaki panik kuramı 290 Güney'in epistemolojileri 150- 51
ve ataerkillik 98 neo-kabilecilik 291 işin ferninizasyonu 248- 49
ve maddi öykünme 218-19 oligarşi 260 mali risk 161
sanayi öncesi geçmişe dönüşün din 254- 59 cinsiyet refahı 249
yarattığı karmaşa 337 sekülerleşme 252-53, 278-79 küresel kentler 164- 65
Protestan iş ahlakı 41--42, 220- 23, 258 gözetim ve kontrol 54 küreselleşme 170- 71
kar arayışı 221-22, 231 kültür ve kimlik küreselleşme ve modernite 166- 69
rasyonel modemite 38-45 benliğirı yabancılaşması 188 küyerelleşme 146-47
ve din, bakımz din uygarlaşma süreci 180-81 hiper-küreselleşme 171
ve kişisel çıkar 21 , 30-31 kültürel sermaye ve sınıf habitusu 78, akışkan modernite 136-43
sosyal sınıf ve vasıfsızlaştırma 230-31 79 akışkanlıklar 162
işgücü baskısı 47 kültürel alışveriş ve neo-milliyetçilik 163
dünya sistemi kuramı 144-45 küreselleşme 170-71 ağ toplumu 152-55
aynca bakımz tüketimcilik; çalışma kültürel hegemonya 178- 79 ve ataerkillik 317
ve tüketimcilik kültürel kimlik 200- 01 sanayileşme sonrası 153
kente doğru 106- 07 kültürel üretim ve eğitim 292- 93 risk toplumu 156-61
kentleşme 102-03, 145, 181 , 325 kültürel sosyoloji 204-09 septikler 171
sınıf eşitsizliği 84-87 kültürün bağımsız doğası 207-08 katı moderniteden uzaklaşma 138--40
ve cinsiyet 329 kültür endüstrisi 182- 87 terörizm riski 161
soylulaştırma ve kent hayatı 128- 31 kültür ve gerçeklik arasındaki dönüşümcü 171
küresel kentler 164-65 uçurumun yokluğu 186- 87 dünya sistemi kuramı 144- 45
metropolün zihinsel yaşamı 104-05 kültür ve sosyal düzen 174--75 aynca balamz modern hayat
kamusal ve özel mekarılar 107 benliğirı gelişmesi 176-77 küresel ısınma 148-49, 160
rasyonel modernite 38-45 duygusal emek 236-43 ayrıca bakımz çevre
kente doğru 106-07 devlet eliyle "sahte ihtiyaçların " küyerelleşme 146-47
348 DİZİN

Mead, Margaret 13, 58, 296, 297,

L
Lasch, Christopher 310, 337
298-99
Medya
ve sınıf çatışması 187
ve tüketimcilik 235
o-ö.
Oakley, Ann 296, 318-19
Latour, Bruno 247, 338 ve küreselleşme 168 oligarşi 260
Lefebvre, Henri 103, 106-07 ahlaki panik kuramı 290 Oryantalizm 80-81
Lemert, Edwin 283 genel anksiyetelerin beslenmesi 160 öz kimlik
Lemke, Thomas 272 meritokrasi ve kültürel üretim 292 yabancılaşma 188
Leonard, Diana 316, 323 Merton, Robert K. 252, 253, 262-63 ve tüketimcilik 142, 143, 201
likit modernite 136-43 meşruiyet krizi 286-87 kültürel kimlik 200-01
Lockwood, David 336 metropolün zihinsel yaşamı 104-05 gelişimi 176-77
Löwy, Michael 337 Michels, Robert 252, 260 ve küreselleşme 147
Luckmann, Thomas 278, 336 Miller, Daniel 213, 246- 47 ve kurumsallaşma 267-69
Luhmann, Niklas103 , 110- 11 Milliyetçilik ayna benlik 334
Lutz , Helma 92 ve hayali topluluklar 202- 03 öz saygı ve sınıf eşitsizliği 84-86
neo-milliyetçilik 163 cinsellik sembolleri 330
modern hayat 134-35

M
bürokrasi kısıtlamaları 42-43 , 45, 139

maddi feminizm 312-17


sivil katılım 125
iletişim sistemleri 110- 11
komünitaryanizm 112- 19
p
maddi kültür 246-4 7 Disneyleşme 126-27 Park, Robert E 102, 334
maddi öykünme ve sınıf 218-19 duygusal emek 127 Parsons, Talcott 44, 50, 111, 207, 296,
Maffesoli, Michel 253, 291 soylulaştırma ve kent hayatı 128-31 300- 01
Mannheim, Kari 181, 335 küreselleşme ve modernite 166-69 Pateman, Carole 316
Marcuse, Herbert 175, 182- 87, 247 likit modernite 136- 43 Perrow, Charles 158
Marksizm McDonaldlaşma 120- 23 Peterson, Richard 219
ve yabancılaşma 155, 232 , 238, 319 rasyonel modernite 38- 45 Pickett, Kate 65
ve kapitalizm 18, 44, 107, 134, 145, kente doğru 106-07 postmodern aile 310-11
184, 221, 307 kaldırımların önemi 109 pozitivizm 22-25, 36, 40, 44
ve sınıf 28- 31 , 64, 66-67, 315, 316 sosyal sermaye 124-25 Protestan iş ahlakı 41-42, 220-23, 258
ve ekonomi 25, 31, 178, 179, 286 ayrıca bakınız küresel dünya; Putnam , Robert D 20, 103, 115, 124-25
ve feminizm 92, 97- 98, 319 kentleşme
ve din 252, 253, 254-59, 279 Modood, Tariq 339
ayrıca bakınız Frankfurt Okulu;
Marks, Kari
Marron, Donncha 143
Morgan, David 300
Q
N
Martineau, Harriet 18-19, 25, 26-27, queer kuramı 58, 61 , 297, 309, 310, 311,
64-ô5 317, 326-31
Marx, Kari 13, 14, 22, 28- 31, 40, 41 , 45,
64, 138, 144, 189, 220, 228, 254- 59 Neale, Bren 320

R
ayrıca bakınız Marksizm neo-kabilecilik 291
Matza, David 285 neo-liberalizm 277
McCrone, David 135, 162 neo-milliyetçilik 163
McDonaldlaşma 120-23 rasyonel modernite 38-45
McGrew, Anthony 135 rasyonel seçim kuramı 337
McRobbie, Angela 290, 339 rasyonelleştirme 40-45, 228-31
Mead, G. H. 174, 176-77, 201 ve McDonaldlaşma 120-23
DIZIN 349

ve sosyal kontrol 24ü-41 · Sennett, Richard 64, 84- 87, 119, 141 toplum bilimi 24-25, 35-36
sosyolojik hayal gücü 46- 49 Shakespeare, Tom 339 toplumsal dayanışma (asabiyye) 20
Raz, Aviad 243 sınıf sosyolojik hayal gücü 46-49
refah devleti ve likit modernite 141 sınıf yapısının eşitlemesi 186- 87 gözlemin doğrulanabilirliği 24
rekabet ve kapitalizm 33 çatışma 28-31 sosyolojik hayal gücü 46-49
Rich, Adrienne 296, 304-09 bilinç 30, 64 soylulaştırma ve kent hayatı 128- 31
Richardson , Diane 306, 331 ve kültürel hegemonya 178-79 sömürgecilik 94, 95
risk toplumu 156- 61 kültürel üretim ve eğitim 292-93 ve Oryantalizm 80-81
Ritzer, George 103, 120-23, 127 ve vasıfsızlaştırma 230-31 ve dünya sistemi kuramı 144- 45
Robertson , Roland 134, 146-47 sömürü 66-67 Spencer-Brown, George 111
Romantik etik 234-35 ve feminizm 95, 338 Spencer, Herbert 18, 19, 34, 35-36, 334
Rosa, Hartmut 339 ve cinsiyet 339 Stacey, Judith 297, 310-11
Rose, Nikolas 277 habitus 76-79 Strauss, Anselm L 335
Rousseau, Jean-Jacques 29, 302 özdeşleşme 181 suç 282-85
Rubin, Gayle 299 eşitsizlik 84-87 suçlu kişilik 335
Rubio, Femando Dominguez 247 boş vakit ve kapitalizm 216- 17, 219 zorlanma kuramı/anorni 262- 63
ve Marksizm 28-31, 64, 315, 316
ve maddi öykünme 218- 19

s-~ T
ve queer kuramı 331
katmarılaşma 336
ayrıca baJanız kültür ve kimlik
sağlık ve tıp , yanlış uygulamalar 261 iklim değişimi 148-49 tarihsel materyalizm 29-30
Said, Edward 65, 80- 81 Siisifunen, Martti 124 Taylor, Laurie 266
Saint-Simon, Henri de 13, 18, 23, 24 Silva, Elizabeth B. 247 teknokratlar ve sanayileşme sonrası 225
Sanayi Devrimi 12, 13, 15, 66, 196 Simmel, Georg 102, 104- 05 teknolojik yenilik 15
sanayileşme 102-03 simülakr 196-99 ve yabancılaşma 232-33
otomasyon ve yabancılaşma 232- 33 Skeggs, Beverley 339 ve benliğin yabancılaşması 188
sınıf sömürüsü 66-67 Skocpol, Theda 338-39 sınıf çatışmasının ortadan kaybolması
ve vasıfsızlaştırma 226-31 Smart, Carol 309, 320 187
iş bölümü 33, 36- 37, 293, 300, 301 Smith, Dorothy E 336 ve vasıfsızlaştırma 226-31
aileler ve yakınlıklar 300 sosyal akışkarılık ve kültürel sermaye 79 ve küresel kentler 164
kadınların ücretsiz emeği 315 sosyal bilim, sosyoloji 13-14, 18- 19 ve küreselleşme 168
ve cinsellik 329 sosyal Darwincilik 334 dışlanma hiyerarşileri 151
sanayileşme sonrası 224-25 sosyal sermaye 124-25 bilgi aşırılığı 199
Sapkınlık ve sınıf habitusu 78-79 ve hafıza 334
etiketleme kuramı 282-83, 284 çöküş 116 akışkanlıklar 162
stigma 190-95 sosyoloji temelleri çevrirniçi topluluklar 117
zorlanma kurarnı/anomi 262- 63 yurttaşlık ruhu 21 sanayileşme sonrası 224- 25
Sassatelli, Roberta 234 sınıf çatışması 28- 31 ve risk 158- 59, 160
Sassen , Saskia 134, 164-65 topluluk ve toplum 32-33 tekno-bilim 338
Savage, Mike 219 etnometodoloji 50-51 sanal dünyalar ve simülakr 198- 99
Schütz, Alfred 335 feminizm ve sosyal adalet 26- 27 temellendirilmiş kuram 335
Scull, Andrew T 266 Fransız Devriminin etkileri 24-/.5 terapi kültürü 303
Sedgwick, Eve Kosofsky 309 işlevselcilik 34-37, 267 terörizm
Seeman, Melvin 188 cinsiyet performatifliğii 56- 61 ve kültürel yapılar 209
Seidman, Steven 297, 326-31 sanayileşme ve iş bölümü 33, 36-37, ahlaki panik kuramı 290
sekülerleşme 252- 53 , 278-79 293 , 300, 301 ve risk 158, 161
ve Protestan iş ahlakı 223 pozitivizm 22-25 Thorpe, Christopher 206
sembolik etkileşimcilik 192, 239, 335 iktidar/direnç 52-55 Tomlinson, John 123
semiyotik 235, 335-36 rasyonel modemite 38-45 topluluk 12, 13, 20, 21, 108-09, 112-19,
350 DİZİN

124- 25 küreselleştirme ve modernite 168 Woodward, Sophie 247


neo-kabilecilik 291 ve likit modernite 141-42 Wootton, Anthony 195
ve toplum 32-33 ve öz kimlik 142, 143, 201 Wootton, Barbara Adam 335
toplum ayrıca bakınız kapitalizm; çalışma ve World Sosyal Forumu 150, 151
komünitaryanizm 112-19 tüketimcilik Wortham, Anne 74
tarihsel süreç olarak gelişme 29-30 Wright Milis, Charles 14, 19, 44, 46-49,

u
ve modemite 12-13 131, 238, 239
risk 156- 61
toplumsal dayanışma 20, 26

Y-Z
toplumsal değişim ve canavarlaştırılrnış
toplum 47-48 uluslarötesi şirketler ve küresel kentler
toplumsal eşitsizlikler 165
kürtaj 317 Urry, John 135, 162 yabancılaşma 40-45, 87, 122, 123, 155,
sınıf bilinci 64 uygarlaşma süreci 180-81 186, 213, 228- 230, 232-33, 236, 239,
sınıf sömürüsü 66- 67 242, 259, 293, 297

v
sınıf habitusu 76- 79 ve Marksizm 155, 232, 238, 319
sınıf eşitsi zliği 84- 87 ve din 256, 257
Afro-Amerikalıların çifte bilinci 71 ve benlik 188
eğitim ve gizli müfredat 288-89 yabancılaşma olarak ev işleri 318-19
çalışan sınıfların eğitiminin etkileri vasıfsızlaştırrna 226-31 Yapılaştırrna kuramı 195
86- 87 Veblen, Thorstein 212, 213, 214-19, 246 yenilik, teknolojik bakınız
feminizm bakınız feminizm Vega, Rodrigo Cordero 286 teknolojik yenilik
ve soylulaştırma 130-31 verimlilik 31 , 40-45, 122- 23, 221 , yoksulluk, göreli 74
zenginliğin küresel modelleri 145 228- 31 Young, Jock 284-85, 290
hegemonik maskülenlik 88-89 Yönetim
ikonik getto 82-83 yetkilendirme ve çalışan üretkenliği
göç ve vasıfsız işgücü 85-86
ve likit modemite 142-43
Oryantalizm 80-81
ataerkillik 96-99
w
Walby, Sylvia 65, 96-99, 213 , 249
230
çalışanların rızası , yönetim 244-45
yönetimsellik 270-77
yurttaşlık ruhu 21
ataerkillik ve cinsiyet eşitliği 65 Wallerstein, Irnrnanuel 134, 144-45, zorlarırna kuramı 262-63
göreli yoksulluk 74 150-51 zorunlu heteroseksüellik 308
kentlerde kamusal alanların kaybı 107 Warner, Michael 329-30 Zukin, Sharon 103, 128- 3
ırk ve etnisite 68-73 Weber, Max 13, 14
ırkçılık see ırkçılık sınıf çatışması 31 , 64
ve din 257-58, 259 Protestan iş ahlakı 19, 102, 220- 23,
ve risk toplumu 160 234-35, 258
öz saygı ve sınıf eşitsizliği 84-86 rasyonelleştirme 19, 37, 38-45, 47,
toplumsal hareketler 49, 160 122- 23 , 252
toplumsal ivme kuramı 339 Webster, Frank 155
Townsend, Peter 65, 74 Weeks, Jeffrey 297, 303, 311 , 324- 25,
Tönnies, Ferdinand 18, 32-33, 102, 105, 329, 331
114, 115-16 White, Harrison 152
turizm ve akışkan modernite 142-43 Wichterich, Christa 249
Tumer, Bryan S. 338 Wilkinson, Richard 65
tüketimcilik Williams, Raymond 174, 189
ve reklam endüstrisi 235 Willis, Paul 253, 292-93
gösteriş amaçlı tüketim 214-19 Wilson, Bryan 253, 257, 278- 79
tüketici kredisi 143 Wittig, Monique 309, 317
ve soylulaştırma 131 Woodhead, Linda 258
351
••
TEŞEKKURLER
Dorling Kindersley would like to thank Contributor (tr). 81 Getty lmages: agency b.v. (tr). 159 Dreamstime.
John McKenzie far his contribution to Ionas Kaltenbach (tr). Corbis: com: Markwaters (bl). 161 Corbis: Jon
chapter 3, Christopher Westhorp far Bettmann (bl). 83 Alamy Images: Feingersh/Blend Images (tl). Rainer
proofreading the book, and Margaret Image Source (tl). 85 Alamy Images: Hackenberg (br). 163 Corbis: HO/
McKormack far providing the index. Archive Pics (br). 87 Corbis: Calin Reuters (br). 164 Dreamstime.com:
McPherson (tr). Getty lmages: Alfred Viewapart (be). 167 Alamy Images:
Eisenstaedt/Contributor (be). 89 Alexander Pylyshyn (tr). 168 The
RESiMLER HAKKINDA Corbis: Jen Rosenstein (bl). 93 Getty Kobal Collection: UGC / STUDIO
Images: Spencer Grant/Contributor CANAL+ (br) . 171 Getty lmages:
Yayıncı , fotoğraflarının kullarıılmasına (tl) . 94 Corbis: Christie's Images (tl). DreamPictures (tl). 177 Corbis: 237/
izin verdikleri için aşağıdaki isimlere 95 Getty Images: The Washington Faul Bradbury/OJO Images RF/Ocean
teşekkür eder: Post/Contributor (bl) . 97 Alamy (tr). 179 Getty lmages: DEA PICTURE
lmages: Pictorial Press Ltd (br). 99 LIBRARY/Contributor (bl). 181
(Anahtar: a-yukarıda ; b-aşağıda; Getty lmages: Nikki Bidgood (ti). 105 Bridgeman Art Library: Bourne
c-ortada; !-solda; r-sağda; t-yukarıda) Alamy Images: INTERFOTO (bl). 107 Gallery, Reigate, Surrey, UK (tr). 184
Dreamstime.com: Özgür Güvenç (tl). Dreamstime.com: Stephen Troell (tr).
20 Corbis: Frans Lemmens (br) . 23 109 Alamy Images: Chris Brown (tr) . 185 Dreamstime.com: Georgerudy
Getty Images: Apic/Contributor (tr) . Topfoto: The Granger Collection (bl). (br). 186 Bridgeman Art Library:
25 Corbis: Leemage (br) . 27 Corbis: 111 Corbis: Amy Scaife/Demotix (tr). Private Collection (tr). Corbis:
Bettmann (tr). Francis G. Mayer (bl). 114 Alamy lmages: Agencja Bettmann (bl). 193 Getty Images:
30 Corbis: (bl). 31 Corbis: Michael Fotograficzna Cara (bl). 115 Corbis: Digital Vision (tl). 194 Dreamstime.
Nicholson (tr). 33 Alamy Images: Fine Art Photographic Library (br). 116 com: Erikthered (bl). 197 Corbis:
Mary Evans Picture Library (bl) 35 Alamy Images: Stuart Black (b). 117 Sergio Gaudenti/Kipa (tr) . 198 Alamy
Corbis: Bettmann (tr) . 41 Corbis: Corbis: Colleen Cahill/Design Pics (br). lmages: Friedrich Stark (tl) . 199
Bettmann (br). 42 Dreamstime.com: 118 Alamy lmages: dpa picture Alamy Images: Andre Jenny (br) . 201
Delstudio (bl) . 44 Corbis: Bettmann alliance archive (tl). 119 Corbis: Alamy Images: blickwinkel (tl) 203
(bl). 45 Corbis: George Steinmetz (tr). KidStock/Blend Images (bl) . 121 Getty Images: Mail Today/Contributor
Alamy lmages: Everett Collection George Ritzer: (tr). 122 Corbis: (tr). 209 Corbis: Elio Ciol (tr). Bettmann
Historical (bl). 48 Getty Images: The Danny Lehman (tl). 123 Alamy (bl). 217 akg-images: (br) 218
Washington Post/Contributor (tr) . 49 Images: Maurice Crooks (br) . 125 Dreamstime.com: Americanspirit (t).
Corbis: Bettmann (tc). 51 Corbis: Corbis: David Muench (tl). 127 Alamy 221 Alamy Images: Kathy deWitt
Dave & Les Jacobs/Blend Images (br). lmages: imageBROKER (tr). 129 (br). 222 Dreamstime.com: Llareggub
53 Corbis: Bettmann (tr). 55 Getty Corbis: Peter Cook/VIEW (br). 130 (tr) 225 akg-images: Armin Pongs
Images: Otta Stadler (tr). 59 Alamy Chris Yuill: (tl). 139 Getty lmages: (tr) Dreamstime.com: Lyinker (bl)
lmages: epa european pressphoto isifa/Contributor (tr). Scott Barbour/ 229 Alamy Images: INTERFOTO (br).
agency b .v. (tr) . Corbis: Andrew Staff (bl) . 140 Corbis: Bettmann (bl). 231 Corbis: Bettmann (tl). 233 Corbis:
Holbrooke (bl). 61 Alamy lmages: 141 Dreamstime.com: Photka (tc) . George Steinmetz (tc). 235 Alamy
Pictorial Press Ltd (tr) . 67 Corbis: Damiano Poli (tr) Ek;ıys (tr) Flynt (br). Images: M.Flynn (Ll). 239 Corbis:
Hulton-Deutsch Collection (er). Michael 142 Corbis: Juice Images (tl). 143 Barry Austin/Moodboard (tr). 240
Nicholson (bl) . 72 Corbis: (tr). 73 Getty Images: Brand New Images Getty Images: Flying Colours Ltd (tr).
Corbis: Bettmann (bl). 74 Getty (br). 147 Corbis: Steven Limentani/ISI 241 Dreamstime.com: Robseguin
Images: Design Pics/John Short (be) . (tl) . 151 Getty Images: Scott Wallace/ (bl). Robseguin (be). 242 Dreamstime.
77 Corbis: Karen Kasmauski (br). 78 Contributor (bl). 153 Alamy Images: com: Monkey Business Images (bl).
Getty Images: Les and Dave Jacobs paulo fridman (br). 155 Alamy 243 Corbis: Sven Hagolani (tc).
(tl). 79 Getty Images: Ulf Andersen/ lmages: epa european pressphoto 247 Corbis: ZenShui (bl). 249 Getty
352 TEŞEKKÜRLER

Images: Bloornberg/Contributor (bl). 284 The Kobal Collection: G&H Heritage Images/Contributor (bl). 322
257 Corbis: Godong/Robert Harding PRODUCTIONS (ti) 285 Corbis: Dreamstime.com: Rolfgeorg Brenner
World Imagery (br). 259 Getty Sophie Bassouls/Sygma (tr). 13/Niek (tr). 325 Corbis: Bettmann (ti) 329
lmages: Egbert van Heemskerk the White/Oeean (bl). 287 Dreamstime. Alamy lmages: epa european
Elder (br). 261 Corbis: Ariel Skelley/ com: Markwater; (tr). Getty Images: pressphoto ageney b.v. (bl). 331 Alamy
Blend Images (er). 263 Bridgeman Milas .Eheanski/Stringer (bl) . 290 Images: Photos 12 (tr). WENN Ltd (bl).
Art Library: Peter Newark American Corbis: Neville Elder (br). 293 Getty
Pietures (ti). 267 Corbis: C?IDeron Images: Evening Standard/Stringer
Davidson (tr). Getty lmages: Stock (tr). 299 Corbis: Mika (tr). Bettmann Diğer bütün imajlar © Dorling
Montage/Contributor (bl). 269 (bl). 301 Alamy lmages: ClassieStoek Kindersley. Daha fazla bilgi için:
Alamy lmages: Moviestore colleetion (tr). 303 Corbis: Leemage (ti). 307
Ltd (tr). Dreamstime.com: Alamy Images: Caroleo Pietures (tr). www.dkimages.com
Photographerlondon (bl). 273 akg- Dreamstime.com: Zakaz (br). 308
images: British Library (tr). 274 Corbis: Christopher Felver (bl). 309
Corbis: Fine Art Photographic Library Alamy Images: SuperStoek (ti). 311
(tr). 275 Corbis: 68/0cean (bl). 277 Corbis: Niek Cardilliechio (br). 315
Dreamstime.com: Walter Aree (tr). The Kobal Collection: WORKING
279 Getty Images: Chung Sung-Jun/ TITLE (ti). Getty lmages: Mel Yates
Staff (tr). 283 Dreamstime.com: Ayse (br). 317 Alamy Images: Wavebreak
Ezgi Icmeli (be) . Ayse Ezgi !emeli (br). Media ltd (ti). 319 Getty Images:
• • SOSYOLOJi
ISBN 978-605-171-085-3

il il 11111111111111111111
9 786051 710853

You might also like