You are on page 1of 3

Yusuf Ali UZUNBOY

121018822

“Damlasın mı?” dedi Abnesti hoparlörden.

“İçinde ne var” dedim.

“Eğlenceli bir şeyler,” dedi.

“Onaylıyorum,” dedim.

Abnesti kumandasını kullandı. MobiPak™’im vızıldadı. Kısa süre sonra iç bahçe gerçekten çok güzel
gözüktü. Her şey acayip net görünüyordu.

Nasıl hissettiğimi söylemek zorunda olduğum için bunu yüksek sesle söyledim.

“Bahçe güzel gözüküyor,” dedim. “Acayip net.”

Abnesti dedi ki, “Jeff, şu dil merkezlerini canlandırsak mı?”

“Tabii,” dedim.

“Damlasın mı?” dedi.

“Onaylıyorum,” dedim.

Seruma biraz Verbaluce™ ekledi ve biraz sonra aynı şeyleri hissediyordum ama daha iyi olmuşlar
gibiydi. Bahçe hala güzel gözüküyordu. Sanki çalılar çok sıkışık duruyordu da güneş her şeyi açığa mı
çıkarmıştı? Bu, Viktorya döneminden insanların elinde çay fincanlarıyla içeride dolaşmasını
bekleyeceğiniz anlardan biriydi. Sanki bahçe, insanın zihnindeki ev hayalinin ebedi gerçekliğinde
vücut bulmuştu. Bu modern vinyetteki Plato ve çağdaşlarının içinde dolaşmış olabileceği bu antik
çevreyi bir anda fark edebilecekmiş gibiydim, yani fani olanda ebedi olanı hissediyordum.

Verbaluce™’ın etkisi geçmeye başlayana kadar bu düşüncelere dalmış bir şekilde keyifle oturdum. O
anda bahçe yeniden gözüme güzel göründü. Çalılardan veya başka bir şeyden dolayı mıydı? İnsanda
sadece dışarıda uzanıp güzel şeyler düşünme isteği uyandırıyordu. Neyden bahsettiğimi anlıyorsanız
tabii.

Sonra serumun içinde her ne varsa etkisi yavaş yavaş kayboldu ve bahçeyle ilgili öyle veya böyle pek
bir şey hissetmedim. Ağzım kurumuştu, gerçi karnımda Verbaluce™ sonrası gelen hissiyat vardı.
“Sence bunun güzel yanı ne olacak?” dedi Abnesti. “Birinin, bir adam diyelim belli bir bölgede geç
saatlere nöbet tutması veya okulda çocuğunu beklerken sıkılması mı? Ancak, biraz doğanın içindeyiz?
Veya diyelim ki bir doğa bekçisi çift vardiya mı çalışmak zorunda?”

“Güzel olacak,” dedim.

“Bu ED763,” dedi. “Adını NatuGlide koymayı düşünüyoruz veya ErthAdmire olabilir.”

“İkisi de iyiymiş,” dedim.

“Yardımcı olduğun için sağ ol, Jeff,” dedi.

Hep böyle derdi.

“Sadece bir milyon yıl önce,” dedim.


Hep böyle derdim.

Sonra dedi ki, “İç Bahçe’den çık şimdi, Jeff, Küçük Çalışma Odası 2’ye geç.”

Bir iki lokmadan sonra Abnesti beni Kontrol’e çağırdı. Örümcek kafası gibi olan Kontrol. Birçok bacağı
bizim Çalışma Odamız olan. Bazen Abnesti’nin yanında çalışmak için örümceğin kafasına çağrılırdık. Ya
da bizim dediğimiz şekliyle: Örümcekkafası’na.

“Otur,”dedi. “Büyük Çalışma Odası 1’e bak.”

Büyük Çalışma Odası 1’de yan yana duran Heather ve Rachel vardı.

“Onları tanıyor musun?” dedi.

“Ha,” dedim.

“Şimdi,” dedi Abnesti. “Sana seçme şansı vereceğim, Jeff. Burada oyun böyle. Bu kumandayı
görüyorsun? Mesela bu tuşa basarsan Rachel’a biraz Darkenfloxx™ vermiş olursun. Ya da bu düğmeye
basabilirsin ve Darkenfloxx™ Heather’a gider. Kaptın mı? Sana kalmış.”

“MobiPak™’lerinde Darkenfloxx™’ mı var?” dedim.

“Hepinizin MobiPak™’inde Darkenfloxx™ var şapşal,” dedi Abnesti şefkatli bir şekilde. “Verlaine onu
oraya Çarşamba günü koydu. Tam da bu araştırmadan önce.”

Yani, bu beni endişelendiriyor.

En kötü hissettiğin zamandan on katı kadar daha kötü olduğunu hayal et. Yine de bu, Darkenfloxx™
alınca hissedeceğin kötülüğün yanına bile yaklaşamaz. Eğitimdeki ilaç, şimdi Abnesti’nin
kumandasındaki dozun üçte biri oranında tanıtım amaçlı mı verilmişti? Hiç bu kadar berbat
hissetmemiştim. Hepimiz yalnızca sızlanıyorduk, başlarımız öne eğilmişti, nasıl hayat yaşamaya
değermiş gibi hissedebilirdik?

O zamanı düşünmek bile hoşuma gitmiyor.

“Kararın nedir, Jeff?” dedi Abnesti. “Rachel mı Darkenfloxx™’ı alacak™? Yoksa Heather mı?”

“Bilemiyorum,”dedim.

“Yapmak zorundasın,” dedi.

“Yapamam,” dedim. “Seçimim rastgele olur.”

“Kararının rastgele olacağını hissediyorsun,” dedi.

“Evet,”dedim.

Bu doğruydu. Gerçekten hiç umrumda değildi. Seni Örümcekkafası’na koymuşum ve şu seçimi


sunmuşum gibiydi: bu iki yabancıdan hangisini ölüm vadisinin karanlığına göndermek istersin?

“On saniye,” dedi Abnesti. “Burada sevgi kırıntısı kalmış mı diye test ediyoruz.”
Kendi Mıntıka’ma döndüm.

Saat üçte Verlaine hoparlörden seslendi.

“Jeff,” dedi. “Lütfen Örümcekkafa’ya geri dön.”

Örümcekkafa’ya geri döndüm.

“Bunu görmek zorunda kaldığın için üzgünüz Jeff,” dedi Abnesti.

“Bunu beklemiyorduk,” dedi Verlaine.

“Beklemiyorduk dahası talihsizdi,” dedi Abnesti. “Seni ittiğim için de özür dilerim.”

“Öldü mü?” dedim.

“Harika olduğu söylenemez,” dedi Verlaine.

“Bak, Jeff, olur böyle şeyler,” dedi Abnesti. “Bilim budur. Bilimde bilinmeyeni keşfederiz.
Darkenfloxx™ ile geçen beş dakikanın Heather’a ne yapacağı bilinmiyordu. Artık biliyoruz. Verlaine’in
açıklaman için yaptığı değerlendirmeye göre bildiğimiz diğer şeyse senin Heather’e karşı olan
duygularından gerçekten, kesinlikle geriye bir şey kalmamış olduğu. Bu büyük bir olay, Jeff. Kederli
zamanlarda herkes için bir umut kaynağı. Heather gemisiyle denize doğru aşağıya giderken bile, tabiri
caizse, ona karşı olan hissizliğin tamamen aynı sarsılmazlıkla devam etti. Misafirim ProtComm şöyle
olacak, ‘Ooo, Utica’nın gerçekten sürüye önderlik etmesi, ED289/290 ile ilgili insanın aklını başından
alan yeni veriler toplamasını sağlıyor.’ ‘’

Örümcekkafası’nda öyle sessizce kaldım.

You might also like