Professional Documents
Culture Documents
BROCK
MIKROORGANIZMALARıN
BIYOLOJISI
MICHAEL T. MADIGAN
JOHN M. MARTINKO
Çeviri Editörü
Prof.Dr. CUMHUR ÇÖKMÜŞ
PALME YAYINCILIK
LDIGAN
.RTINKO
CUMHUR
ÇÖKMÜŞ
BASKIDAN
ÇEVİRİ
PALME
YAYıNCıLıK
CANLI DÜNYASININ FİLOGENİSİ-GENEL
Crenarchaeota
Proteobacteria Thermoproteuş
Methano-
Kloroplast Pyrodictium \ coccuş
Cyanobacteria Thermococcus
Flavobacteria Flagellatlar
Denizel ^\A
I
Crenarchaeota
Trichomonadlar
Nanoarchaeota
Thermodesulfobacterium Microsporidia
Aquifex Diplomonadlar
{Giardia)
Verrucomicrobia
Yeşil kükürtsüz
bakteriler
yanobacteria
Thermotoga
Actinobacteria
Gram-pozitif
ermodesulfobacterium bakteriler
Nitrospira
Aquifex
Michael T. Madigan
John M. Martinko
Southern Illinois University Carbondale
Çeviri Editörü
PALME YAYıNCıLıK
ANKARA, 2010 ->
PALME YAYıNLARı: 532
Mikroorganizmaların Biyolojisi / Michael T. Madigan, John M. Martinko
Çeviri Editörü : Prof. Dr. Cumhur Çökmüş
Palme Yayıncılık © 2 0 1 0
Yayın Koordinatörü : H. İbrahim Somyürek
Yayına Hazırlama : PALME Dizgi-Grafik Tasarım Birimi
Bu kitabın Türkiye'deki her türlü yayın hakkı Palme Yayıncılık Ltd.Şti'ne aittir, tüm hakları saklıdır. Kitabın tamamı ya da
bir kısmı 5846 sayılı yasanın hükümlerine göre, kitabı yayınlayan firmanın önceden izni olmadan elektronik, mekanik,
fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemiyle çoğaltılamaz. Yayınlanamaz, depolanamaz.
PALME
YAYIN, DAĞITIM, PAZARLAMA, İÇ VE DIŞ TİCARET LTD. ŞTİ.
Merkez: A. Adnan Saygım Cad. No: 10/A Sıhhiye-ANKARA
Tel: 0312-433 37 57 • Fax: p.312-433 Ş? ??
e-mail: palmeyayin@superonline.com, palmeyayincilik@yahoo.com.tr
http ://ww w .palmey ayine vi .com
Ankara Şubesi : Olgunlar Sok. No: 4/5 Bakanlıklar/ANKARA Tel: 0.312 417 95 28 Faks: 0.312 419 69 64
Antalya Şubesi : Meltem Matı. Dumlupınar Blv. Başkent Sit. No: 4 ANTALYA Tel: 0.242 238 32 09 Faks: 0.242 238 45 02
İzmir Şubesi : Kazım Dirik Mah. Ankara Cad. No: 259/C Bornova/İZMiR Tel: 0.232 343 10 77 Faks: 0.232 343 10 78
ÇEVİRİ EDİTÖRÜNÜN ÖNSÖZÜ
Değerli okuyucular;
Bu çalışmada, bu güne kadar dünya genelinde- okuyucu ve araştırıcı kitlesine en etkili bir biçim-
ki yaygın kullanımı yanında ülkemizde de gerek de ulaştırılacağına ve bunun yanında Türkçe dili-
lisans gerekse lisansüstü düzeyde kaynak kitap mize önemli bir katkı sağlanacağına inanıyorum.
olarak kullanılan "Brock Mikroorganizmaların Çevirmen bilim insanlarımıza titiz çalışmaları ve
Biyolojisi" {Brock Biology of Microorganisnts) ki- ailelerine de hoşgörülerinden dolayı teşekkür edi-
tabının, 7 farklı üniversiteden katılan alanlarında yorum. Aynı bağlamda kitabın şekilsel düzeni ko-
yetkin bilim insanlarıyla anadilimiz Türkçe'ye ter- nusundaki yardımlarından ve zaman ile ilgili hoş-
cüme edilerek öğrenci ve öğretim elemanları için görülerinden dolayı başta eşim olmak üzere kızım
kaynak oluşturulmaya çalışılmıştır. ve oğluma teşekkür ediyorum. Ayrıca görüşlerine
İlk kez 1967 yılında kaynama derecesindeki başvurduğum değerli bilim insanlarına da teşek-
kaplıcalarda üreme yeteneğine sahip bakterileri kürlerimi sunarım.
keşfeden ve daha sonra Taq DNA polimeraz kayna- Kitabın çeviri, redaksiyon ve basımında göste-
ğı olan Thermus aquaticus'u 1969 yılında izole eden rilen tüm titizliğe rağmen, bazı hataların hala bu-
araştırıcılardan biri olan Thomas Brock tarafından lunabileceğine inanıyorum. Değerli okuyucuları-
ilk kez 1970 yılında "Brock Biology of Microorga- mızın, kitapla ilgili hataları ve önerilerini tarafıma
nisms" orijinal adıyla basılan kitap en güncel bil- bildirmeleri bir sonraki baskı için önemli bir katkı
gileri içermesi yanında teknik anlatımıyla da mü- sağlayacaktır. Yapacakları bu katkılarından dolayı
kemmellik taşımaktadır. Kitap, temel mikrobiyoloji değerli okuyucularımıza şimdiden teşekkürlerimi
konuları yanında özellikle ekoloji, sağlık bilimleri, sunarım. Kitabın, ülkemizin bilimsel yenilikleri iz-
tarımsal bilimler, endüstri ve moleküler biyoloji leme, adapte olma ve yaşama geçirme yönündeki
alanlarındaki gelişmelerle de donatılmıştır. çabalarına katkı sağlaması dileğimle saygılarımı
Türkçe'ye çevirisi yapılan bu kitapla, mik- sunarım.
robiyoloji alanında elde edilen en son bilgilerin
30.09.2009
Prof.Dr. Cumhur ÇÖKMÜŞ
ÇEVİRİ KURULU
Çeviri Editörü
9,14. Bölüm
•• •_
!
UN İTE 111 METABOLIK ÇEŞITLILIK VE MIKROBIYAL EKOLOJI
Bölüm 17 Metabolik Çeşitlilik 531
Bölüm 18 Mikrobiyal Ekolojide Yöntemler 593
Bölüm 19 Mikrobiyal Ekoloji 613
Her bir baskı grafikler yoluyla kavramların netleştirilmesi için bir fırsat sunmaktadır ve BBOM
mikrobiyoloji alanındaki en sıra dışı İllüstrasyon Programına sahiptir. Her geçen yıl öğrenci-
ler grafiklere daha fazla inanmakta ve BBOM, görsel cazipliği yanında şekil, fotoğraf tablolar
bakımından da kaynak teşkile etmekte olup öğrencilerin materyali daha iyi anlamaları üzerine
odaklanılmıştır. T
Piruvat
RNA polimeraz
(kor enzim)
1. CTGTTGACAATTAATCATCGAACTAGTTAACTAGTACGCAAG
2. CTATTCCTGTGGATAACCATGTGTATTAGAGTTAGAAAACA
3. TGGTTCCAAAATCGCCTTTTGCTGTATATACTCACAGCATA
4. TTTTTGAGTTGTGTATAACCCCTCATTCTGATCCCAGCTT
5. TAGTTGCATGAACTCGCATGTCTCCATAGAATGCGCGCTACT
6. TTCTTGACACCTTTTCGGCATCGCCCTAAAATTCGGCGTC
-35 dizi Pribnovv kutusu
Konsensüs
Promotor dizisi
Onbirinci Baskıya Genel Bakış • ix
Plazmid
Hücre duvarı
fe)
Ribozomlar
Çekirdek
Çekirdekçik
10 um
ANLAMA
BULMA
MİKROORGANİZMALAR
VE MİKROBİYOLOJİ
N "• İN İL. (
MİKROBİYOLOJİYE
GİRİŞ 3
1.1 Mikrobiyoloji 3
1.2 Hücre olarak Mikroorganizmalar 3 Sayfaları gösterecek şekilde verilen
1.3 Mikroorganizmalar ve Doğal Çevreleri
1.4 Mikroorganizmaların insanlara Etkisi
5
6
Kısım Numaraları öğrencilerin özet
çıkarması ve not alması açısından or-
II MİKROBİYOLOJİDE KEŞİF ganize edilmesinin yanısıra kolayca
YOLLARI 9
okumasını da temin eder.
r ¥ T * 1.5 Mikrobiyolojinin Tarihsel Kökleri:
Hooke, van Leeuwenhoek ve Cohn
1.6 Pasteur, Koch ve Saf Kültürler
9
11
1.7 Mikrobiyal Çeşitlilik ve Gene]
Mikrobiyolojinin Yükselişi 16
1.8 Mikrobiyolojinin Modern Dönemi 17
Mikroorganizmalar
mikroskobiktir ve insanlar
gibi topluluk halinde
yaşayan bağımsız canlı
hücrelerdir.
içerirler. Bütün hücrelerin, sitoplazmik membran Şekil Referans Belirleyiciler konudaki şekil
adlı ve hücre içerisini dışarıdan ayıran bir bariyeri referanslarına bitişik olarak bulunur. Öğrenciler
vardır (Şekil 2.1«). Hücrenin ihtiyaç duyduğu be- tarafından talep edilen bu kırmızı noktalar
sinlerin ve diğer maddelerin girdiği, atık maddeler öğrencilerin bir şekli gördükten sonra konuya
ve diğer hücresel ürünlerin çıktığı kısım sitoplaz- hızlı bir şekilde dönerek daha etkin bir şekilde
mik membrandır. Sitoplazma adı verilen kompleks çalışmalarına yardım olur.
YARDIMCI WEBSİTESİ
ANİMASYON KAYNAKLARI
DİĞER KAYNAKLAR
Testli Öğretmen Kaynak Kılavuzu (0-13-144342-9) öğrencilerinizin çok çeşitli konulardaki en yeni bilgilere
Bu kılavuz ve soru bankası, öğretmenlerin sınav ulaşmalarını sağlamaktadır. Bu değerli araç öğrencilerin
hazırlamakta kullanabileceği 2000'den fazla soru içer- en faydalı makale ve dergileri bulmalarım, kaynaklara
mektedir. Bu kaynakta aynı zamanda bölüm özetleri atıfta bulunmalarını ve araştırma ödevleri için etkili
ve bölüm sonlarındaki tekrar ve uygulama sorularının makaleler yazmalarını kolaylaştırmaktadır.
cevapları bulunmaktadır. Saf ariX Çevrimiçi Ders
Test Gen EQ Bilgisayarlı Test Yazılımı (0-13-144337-2) Kitapları (Textbooks On-
Basılı kifaba ek olarak, test soruları ağ üzerinde or- line) paradan tasarruf etmek
tak çalışılabilir metin bazlı bir test programı olan isteyen öğrenciler için cazibesi
Test Gen EQ Test Yazılımı'nın bir parçası olarak ta olan yeni bir seçenektir. Basılı
mevcuttur. Ayrıca bu yazılım, öğretmenlerin soruları ders kitabını satın almaya bir
inceleyip üzerlerinde değişiklik yapmalarına, test alternatif olarak, öğrenciler aynı içeriğe çevrimiçi olarak
biçiminde dışarıya taşımalarına ve farklı biçimlerde üye olabilmekte ve basılı kitabın tavsiye edilen liste
yazdırmalarına imkan sağlamaktadır. fiyatının %50'si oranında tasarruf edebilmektedirler. Sa-
fariX VVebBook ile öğrenciler metin içerisinde arama ya-
Asetatlar (0-13-144341-0) pabilmekte, çevrimiçi notlar alabilmekte, ders notlarını
Bu asetat paketinde metin içerisinde bulunan 400 gör- bir araya getiren okuma ödevlerini yazdırabilmekte
sel yer almaktadır. Sınıfların en arka kısmından da ve daha sonra tekrar incelemek üzere önemli kısımları
rahatça görülebilmeleri için başlıkların yazı karakteri işaretleyebilmektedirler. SafariX VVebBook hakkında
büyüklükleri arttırılmıştır. daha fazla bilgi edinmek veya üye olmak için www.
Araştırma Gezgini (Research Navigator) www.re- safarix.com adresini ziyaret ediniz.
searchnavigator.com
Prentice Hail'un Research Navigator™ yazılımı, EB- Ders Yönetimi
SCO's Content Select™ Academik Dergi Veritabanına, Prentice Hail tüm öğretmenlere ve öğrencilere 11. Baskı
The New York Times Konuya Göre Arama Arşivine için tercih edilen ders yönetimi platfomuna uygun or-
(Search by Subject Archive), "VVeb'in En İyisi" ("Best tam kaynakları sağlamaktadır. Bu kaynakların detayları
of the Web") Link Kütüphanesine ve en son hab- için http://cms.prenhall.com adresini ziyaret ediniz.
erler ile güncel gelişmelere erişim sağlama yoluyla
İÇİNDEKİLER
ONSOZ XXIII BOLUM 4
H Ü C R E YAPISI/İŞLEVİ 55
BÖLÜM 27
SŞÜNİTE V HAYVANLARLA TAŞINAN,
MİKROBİYAL HASTALIKLAR ARTHROPODLARLA
TAŞINAN VE TOPRAK KAYNAKLI
BÖLÜM 2 5 MİKROBİYAL HASTALIKLAR 885
EPİDEMİYOLOJİ 817 I HAYVANLAR ARACILIĞIYLA
I EPİDEMİYOLOJİNİN TAŞINAN HASTALIKLAR 886
PRENSİPLERİ 818 27.1 Kuduz 886
25.1 Epidemiyoloji Bilimi 818 27.2 Hantavirüs Pulmoner Sendromu 888
25.2 Epidemiyoloji Sözlüğü 819 II ARTHROPODLAR
25.3 Hastalık Rezervuarları ve ARACILIĞIYLA TAŞINAN HASTALIKLAR 890
Epidemiler 821 27.3 Riketsiyal Hastalıklar 890
25.4 Enfeksiyöz Hastalık Bulaşması 824 27.4 Lyme Hastalığı 892
25.5 Konukçu Topluluğu 825 27.5 Malarya (Sıtma) 895
II GÜNCEL EPİDEMİLER 827 27.6 Batı Nil Virüsü 898
25.6 AİDS Pandemiği 828 27.7 Veba 899
25.7 Hastane Kaynaklı (Nozokomiyal) TOPRAK KAYNAKLI HASTALIKLAR 901
Enfeksiyonlar 829 27.8 Patojenik Funguslar 901
25.8 Şiddetli Akut Solunum Yetmezliği 27.9 Tetanoz 903
Sendromu 830
III EPİDEMİYOLOJİ VE HALK SAĞLIĞI 831
BOLÜM 28
25.9 Hastalıkların Kontrolünde Halk
ATIKSU ARITIMI, SU
Sağlığı Önlemleri 831
ARITIMI VE SU
25.10 Küresel Sağlık Değerlendirmeleri 835
KAYNAKLI MİKROBİYAL HASTALIKLAR 906
25.11 Yeni Görülen ve Yeniden Görülen
Enfeksiyöz Hastalıklar 836 I ATIKSU MİKROBİYOLOJİSİ
25.12 Biyolojik Savaş ve Biyolojik VE SU ARITIMI 907
Silahlar 842 28.1 Halk Sağlığı ve Su Kalitesi 907
25.13 Biyolojik bir Silah Olarak Şarbon 844 28.2 Atıksu ve Kanalizasyon Suyu
Arıtımı 909
28.3 İçme Suyu Arıtımı 913
BÖLÜM 26 II SU KAYNAKLI MİKROBİYAL
İ N S A N D A N İNSANA B U L A Ş A N HASTALIKLAR 914
MİKROBİYAL HASTALİKLAR 847
28.4 Sudan Bulaşan Enfeksiyonların
I HASTALIKLARIN HAVAYOLU Kaynakları 915
İLE BULUŞMASI 848 28.5 Kolera 916
26.1 Hava Yolu ile Taşınan Patojenler 849 28.6 Giyardiyaz ve Kriptosporidyaz 917
26.2 Streptokokkal Hastalıklar 850 28.7 Lejyonelloz (Lejyoner Hastalığı) 919
26.3 Corynebacterium ve Difteri 852 28.8 Tifoid Ateş ve Diğer Su Kaynaklı
26.4 Bordetella ve Boğmaca 853 Hastalıklar 920
26.5 Mycobacterium, Verem ve Cüzzam 854
26.6 Neisseria meningitidis, Menenjit ve BÖLÜM 29
Menengokoksemi 857 GIDALARIN KORUNMASİ VE GIDA
26.7 Virüsler ve Solunum Yolu KAYNAKLI MİKROBİYAL HASTALIKLAR 923
Enfeksiyonları 858
I GIDALARIN KORUNMASI
26.8 Soğuk Algınlığı ve Grip (İnfluenza) 861
VE MİKROBİYAL GELİŞME 924
II DOĞRUDAN TEMAS İLE GEÇEN
HASTALIKLAR 864 29.1 Mikrobiyal Gelişme ve Gıdaların
Bozulması 924
26.9 Staphylococcus 864
29.2 Gıdaların Korunması 925
26.10 Helicobacter pylori ve Mide Ülserleri 866
26.11 Hepatit Virüsleri 867 29.3 Fermente Gıdalar 928
III CİNSEL YOLLA BULAŞAN II MİKROBİYAL ÖRNEKLEME
ENFEKSİYONLAR 869 VE GIDA ZEHİRLENMESİ 930
29.8 Patojenik Escherichia coli 935 30.13 Gıda ve Gıda Katkısı Olarak Maya 965
29.9 Campylobacter 937 30.14 Gıda Kaynağı Olarak Şapkalı
29.10 Listeriozis 932 Mantarlar 966
29.11 Gıda Orijinli Diğer Enfeksiyon
BÖLÜM 31
Hastalıkları 938
GENETİK MÜHENDİSLİĞİ VE
BİYOTEKNOLOJİ 969
11); Nanoarchaeum Biyolojisi (Bölüm 13); RNA'nın İşlen- kapaklarını süsleyen harikulade mikrograf için özel te-
mesi ve Ribozimler (Bölüm 14); Lineer DNA Replikas- şekkürlerimizi sunarız.
yonu (Bölüm 14); Genom Yorumlaması (Bölüm 15); Pro- Her iki yazar da, lisansüstü öğrencilerine, mes-
karyotlarda Biyoinformatik Analizler ve Gen Dağılımı lektaşlarına ve Mikrobiyoloji Bölümü'ndeki personele
(Bölüm 15); Microarray ve Transkriptom (Bölüm 15); bu çapta bir kitabın hazırlanması süresince sağlamış
Archaea Virüsleri (Bölüm 16); Çevresel Genomik (Bö- oldukları yardım ve göstermiş oldukları sabır için ay-
lüm 18); Konukçu Enfeksiyon Risk Faktörleri (Bölüm rıca teşekkürlerini sunarlar. BMB'nin 11. baskısının ha-
21); İnflamasyon, Ateş ve Septik Şok (Bölüm 22); Do- zırlanması ve yayımlanması sürecinde kendilerinden
ğal Bağışıklık (Bölüm 22); Reseptörler ve Bağışıklık uzakta kalmış olduğumuz sayısız saatler boyunca hiç
(Bölüm 23); Batı Nil Virüsü (Bölüm 27); Mikrobiyal tükenmeyen sabırlarından dolayı eşlerimiz Nancy ve
Örnekleme ve Gıda Zehirlenmesi (Bölüm 29); Ağır Judy'ye de minnettarız. Göstermiş oldukları sevgi, an-
Akut Solunum Yolu Yetersizliği Sendromu (SARS) layış ve destek yazarların böylesine büyük bir proje için
(Bölüm 25); Biyolojik Silah Olarak Şarbon (Bölüm gerekli zamanı ayırabilmelerine olanak sağlamıştır.
25) ve Fermente Gıdalar (Bölüm 29). Son olarak, taslak metne okuyucu olarak katkıda
BMB'nin 11. baskısı aynı zamanda çok sayıda ek bulunmuş ya da 11. baskı için yeni fotoğraflar sağla-
materyal ile birlikte sunulmaktadır. Bunlar arasında mış olan sayısız insana da nazik yardımlarından dolayı
çevrimiçi ortam kaynakları (metin içerisinde bir işaret son derece minnettar olduğumuzu ifade etmek isteriz.
ile gösterilmiştir), alıştırma sınav soruları ve içeriğe İsimleri aşağıda sunulmuştur.
ilişkin ek kaynaklar içeren bir web sitesi (www.pren-
hall.com/madigan) bulunmaktadır. Öğretmenler Laurie Achenbach, Southern Illinois University
için, sınıfiçi öğrenme faaliyetlerinin düzenlenmesini Richard Adler, University of Michigan-Dearborn
kolaylaştırmak üzere kitaptaki tüm tabloların ve şe- Karen Aguirre, Clarkson University
killerin PowerPoint türünde hazırlanmış dosyasını Stephen Aley, University of Texas-El Paso
içeren bir CD de mevcuttur. Sınıf içerisinde yansı ci- Mary Ailen, Hartzvick College
hazı kullananlar için bunlar asetat kağıdına basılmış Ricardo Amils, University Autonoma, Madrid,
halde de mevcuttur. Kısacası, BMB'nin 11. baskısının Spain
öğretmen paketinde açık, dikkat çekici ve uyarıcı su- Robert Andrevvs, lowa State University
numlar hazırlamak için gerekli olan tüm araçlar su- Michael Benedik, Texas A&M University
nulmaktadır. David Boone, Portland State University
Matt Boulton, University ofMichigan
Cheryl Broadie, Southern Illinois University
Teşekkür Jean Cardinale, Alfred University
Jannice Carr, Centers for Disease Control and
Elinizdeki kitap birçok insanın ortak çalışmasının bir Prevention-Atlanta
ürünüdür. Bunlar arasında Prentice Hall/Pearson David Clark, Southern Illinois University
Yaymevi'nin çok sayıda çalışanı, ancak bilhassa Baş Rhonda Clark, University of Calgary
Editör Gary Carlson ve yardımcıları Susan Zeigler ile Morris Cooper, Southern Illinois University School
Jennifer Hart ve olağanüstü prodüksiyon editörümüz ofMedicine
Debra VVechsler ilk sırada gelmektedir. Bu baskının David Crowley, University of California-Riverside
ışık kaynağı Gary oldu ve Susan/Jennifer ve Debra Mark Davis, University of Evansvüle
da projenin hızını koruyarak sırasıyla inceleme ve Michael Davis, Central Connecticut State University
prodüksiyon aşamalarında "tutkal" görevi gördüler. Dennis Dean, Virginia Tech University
Ed Thomas (prodüksiyon) da projenin ilk dönemle- Arvind Dhople, Florida Institute of Technology
rinde sağladığı prodüksiyon yardımından dolayı te- Biao Ding, Ohio State University
şekkürlerimize şayandır. Yazarlar tasarım ve sanat Rodney Donlan, Centers for Disease Control and
editörlerimiz olan Kenny Beck ve Jay McElroy'a ve Prevention-Atlanta
muhteşem medya editörlerimiz Patrick Shriner ve Paul Dunlap, University ofMichigan
Crissy Dudonis'e katkılarından dolayı en içten teşek- Paul Edmonds, Georgia Institute of Technology
kürlerini sunarlar. Tüm metnin mükemmel kopya Elizabeth Ehrenfeld, Southern Maine Community
düzenlemesi de Jane Loftus (Clackamas, OR) tarafın- College
dan yapılmıştır. Bruce Farnham, Metropolitan State University-
Denver
Yazarlar projenin başlangıcındaki kapsamlı ve
Rebecca Ferrell, Metropolitan State University-
son derece faydalı katkısından dolayı geliştirme edi-
Denver
törü Jon Haber'a (New York, NY) ve elektronik fo-
Doug Fix, Southern Illinois University
toğraflar için sağladığı uzman yardımından dolayı
Niels-Ulrik Frigaard, Pennsylvania State University
Deborah O. Jung'a (Carbondale, İL) da teşekkürlerini
George Garrity, Michigan State University
sunarlar. BMB'nin 11. baskısının yayımlanması sü-
Claire Geslin, Üniversite de Bretagne Occidentale,
recinde doğruluk kontrollerini yaparak mükemmel
France
katkı sağlamış olan Elizabeth McPherson (Univer-
Eric Grafman, Centers for Disease Control and
sity of Tennessee) ve David Crowley'e (University of
California-Riverside) gönülden müteşekkirdir. Alman- Prevention-Atlanta
ya Göttingen Universitesi'nden ve Jena şehrindeki Cari Bonita Glatz, Iowa State University
Zeiss'dan Gernot Arp ve Christian Boeker'e de kitabın Ricardo Guerrero, University ofBarcelona, Spain
John Haddock, Southern Illinois University
Önsöz • xxvii
Ki"
MİKROORGANİZMALARIN
BİYOLOJİSİ
MİKROORGANİZMALAR
VE MİKROBİYOLOJİ
1 MİKROBİYOLOJİYE
GİRİŞ 3
1.1 Mikrobiyoloji 3
1.2 Hücre olarak Mikroorganizmalar 3
1.3 Mikroorganizmalar ve Doğal Çevreleri 5
1.4 Mikroorganizmaların İnsanlara Etkisi 6
II MİKROBİYOLOJİDE KEŞİF
YOLLARI 9
Mikroorganizmalar
mikroskobiktir ve insanlar
gibi topluluk halinde
yaşayan bağımsız canlı
hücrelerdir.
2 • Bölüm 1 • Mikroorganizmalar ve Mikrobiyoloji
Mikroorganizmaların Önemi
Kitapta ilerledikçe, mikroorganizmaların insan ak- • Şekil 1.2 Hücreler, (a) Işık mikroskobunda görülen çubuk
tivitelerinde ve dünyadaki yaşam ağında oynadık- şeklinde bakteri hücrelerinin fotomikrogran; bir hücre yaklaşık
ları merkezi rolü göreceğiz. Örneğin, mikroorga- l|jm çapındadır, (b) Elektron mikroskobunda görülen bir bakteri
nizmaların yokluğunda daha yüksek yaşam form- hücresinin uzunlamasına kesiti. Daha açık olan iki bölge,
ları asla ortaya çıkmayacak ve şu anda yaşamlarını kümelenmiş DNA'nın bulunduğu nukleoiddir.
4 • Bölüm 1 • Mikroorganizmalar ve Mikrobiyoloji
1. Metabolizma
yacak konsantrasyonlarda kalmalıdır. Fakat, hücre Çevreden besinlerin alımı, hücre içerisinde transformasyonu
kapalı bir sistem değildir. Buna karşılık hücre açık, ve çevrede bulunan atıkların giderimi. Bu yüzden hücre açık
bir sistemdir.
dinamik bir yapıdır. Hücreler çevreleriyle iletişim
kurarlar, madde alışverişinde bulunurlar ve sürekli
bir değişim içindedirler. Hücrenin yapı ve işlevini Hücre
detaylı olarak Bölüm 2,4 ve 14'de göreceğiz.
Hücre Kimyası ve Anahtar Yapılar Çevre
Hücreler esas olarak dört kimyasal bileşeni-pro-
teinler, nükleik asitler, lipitler ve polisakkarit- 2. Üreme (çoğalma)
ler-içeren oldukça organize olmuş yapılardır. Bu Çevreden alınan kimyasal maddeler mevcut hücrelerin
yönetimi altında yeni hücrelere dönüştürülürler.
büyük moleküller makromoleküller olarak adlan-
dırılır. Makromoleküllerin farklı hücrelerdeki kim-
yasal yapısı ve düzenlenişi canlıları birbirinden
farklılaştırır. Bu yüzden, kimyasal yönden, ister bir
3. Farklılaşma
bitki veya hayvan parçası isterse mikroorganizma Genellikle hücresel yaşam döngüsünün bir bölümü olarak,
olsun tüm hücreler pek çok ortak özelliğe sahiptir. spor gibi yeni bir hücre yapısının oluşumu.
Spor
Bir hücrede birçok anahtar yapı bulunmak-
tadır. Sitoplazmik zar, hücre içeriğini dışardan
ayıran bir engeldir. Hücre zarı içerisinde, sitoplaz-
mada askıda veya çözünmüş olarak bulunan çeşitli
yapılar ve kimyasal maddeler bulunur. Sitoplazma, 4. İletişim
hücrenin çoğalması ve işlevi için gerekli sistemlerin Hücreler esas olarak, salınan veya alınan kimyasal maddeler
yoluyla iletişim veya ilişki kurarlar.
bulunduğu makine'div. Hücrenin genetik bilgisirdn-
DNA (deoksiribonükleik asit)-depolandığı nük-
leus veya nukleoid ve hücrede yeni proteinlerin
yapıldığı ribozomlar buradaki anahtar yapılardır.
1900 2000
Grip ve Kalp hastalığı 281
zatürre
Tüberküloz Kanser 205
Stroke
Gastroenterit wmmmmmttKmmmKm Akciğer
Kalp hastalığı hastalığı
••••••İMBMMMBH Kazalar •••§
Stroke
••••••••i Grip ve
zatürre
Böbrek hastalığı mmmmmmi
Kazalar
Şeker hastalığı
••
Kanser
AİDS •
İntihar
•
Bebek hastalıkları Karaciğer
sirozu
•
Difteri Homicide
•
100 200 100 200
• Şekil 1.7 Amerika Birleşik Devletleri'nde önde gelen 10 etkenin ölüm oranlan: 1900-2000. Enfeksiyon hastalıkları 1900'de
esas ölüm nedenleri iken bugün çok daha az öneme sahiptir. Mikrobiyal hastalıklar kırmızı ile, mikrobiyal olmayan ölüm nedenleri ise
yeşil ile gösterilmiştir. Veriler Birleşik Devletler Ulusal Sağlık İstatistikleri Merkezi'nden.
bitkiler için kolaylıkla alınabilen formlara dönüştü- nik mikroorganizmaların metabolizmasıyla oluşan
rür. Tarımdaki yararlarına ek olarak, mikroorganiz- bakteriyal aktivitenin bir sonucudur. Fototrofik
malar zararlı etkilere de sahip olabilirler. Mikrobiyal
mikroorganizmalar, organizmalarda depolanmış
bitki ve hayvan hastalıklarının tarım endüstrisinde enerji olan biyokütle üretimi için ışık enerjisini
önemli ekonomik açıdan zararlı etkileri vardır. Örne- kullanabilirler. Mikrobiyal biyokütle ve evsel atık,
ğin, 2003 yılında Amerika Birleşik Devletleri'ndeki tahıl atığı ve hayvan atıkları gibi mevcut atık mad-
deli dana hastalığı vakası (ö°öKısım 29.10), birkaç deler mikroorganizmaların aktivitesiyle metan ve
büyük yabancı marketin et ihracatını durdurmuş ve etanol gibi "biyoyakıtlar"a dönüştürülebilirler.
Birleşik Devletlerindeki sığır endüstrisi üzerine ge- Biyolojik iyileştirme olarak bilinen işlemle,
çici ancak büyük bir etki yapmıştır. mikroorganizmalar insan etkisiyle oluşan kirliliğin
Mikroorganizmalar ve Gıda temizlenmesinde yardım amaçlı kullanılabilirler
(Şekil 1.6). Petrol kirliliği, çözücüler, pestisitler ve
Üretilen gıda ürünleri ve hayvanlar, tüketicilere
çevre için toksik olan diğer kirleticilerin giderimin-
sağlıklı bir biçimde sunulmalıdır. Mikroorganiz-
de, çeşitli mikroorganizmalar kullanılabilir. Mik-
malar gıda endüstrisinde önemli işlevlere sahiptir
roorganizmaların yeryüzündeki büyük çeşitliliği,
(Şekil 1.6). Sadece gıdaların bozulması bile, her yıl
büyük ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Ger- çevrenin temizlenmesinde çözüm sağlayan geniş
çekten, konserve, donmuş gıda ve kurutulmuş gıda genetik kaynaklara sahiptir ve bu alandaki pek çok
endüstrileri, mikrobiyal bozulma olmayacak şe- çalışma şu anda devam etmektedir.
kilde hazırlanmıştır. Gıdalarla bulaşan hastalıklar da Mikroorganizmalar ve Gelecek
önemlidir, insan tüketimine sunulan gıdalar birçok
Biyoteknoloji, tipik olarak ticari değeri yüksek
mikroorganizmanın üremesini de destekleyebildi-
olan ürünlerin genetik olarak değiştirilmiş mik-
ğinden, hastalıkların yayılışını önlemek için, gıdalar
roorganizmalarla sentezlendiği endüstriyel biyo-
uygun şekilde hazırlanmalı ve kontrol edilmelidir.
sentezlerde mikroorganizmaların kullanımınıdır
Bununla birlikte, gıdalarda bulunan mikroor-
(öa^Bölüm 31). Biyoteknoloji, gen ve ürünlerinin
ganizmaların tümü gıda ürünleri ve onlarla besle-
yapay manipülasyonu olan genetik mühendisliği-
nenler üzerine zararlı etkilere sahip değildir. Ör-
neğin, ekonomik değeri oldukça fazla olan peynir, ne büyük oranda bağımlıdır (Şekil 1.6). Mikroor-
yoğurt ve tereyağ gibi süt ürünleri mikrobiyal ak- ganizmalar ve enzimleri moleküler araçlar olarak
tiviteyle üretilir. Benzer şekilde, turşu ve bazı so- kullanılarak herhangi bir kaynaktan elde edilen
sislerin yapımı mikrobiyal fermentasyona dayanır. genler manupile edilebilir ve değiştirilebilir. Ör-
Ayrıca, mayalı ürünler ve alkollü içecekler de ma- neğin, şeker hastalığı olan insanlarda anormal de-
yanın fermentatif aktivitesiyle üretilirler. Bu konu- recede düşük miktarlarda bir hormon olan insan
ların çoğu kitabın 30. Bölümünde ele alınmıştır. insülini, bir mikroorganizmaya klonlanmış insan
insülin geninden mikrobiyolojik yolla üretilebilir.
Mikroorganizmalar, Enerji ve Çevre Günümüzde, genetik teknikler kullanılarak (<***
Mikroorganizmalar enerji üretiminde önemli rol Bölüm 15), hedeflenen proteinleri kodlayan genler
oynarlar (Şekil 1.6). Doğal gaz (metan), metanoje- için yüzlerce genetik harita araştırılabilir, genler
1 5 • Mikrobiyolojinin Tarihsel Kökleri: Hooke, van Leemvcnhoek ve Cohn • 9
I MİKROBİYOLOJİDE
KEŞİF YOLLARI
Diğer bilim dallarında olduğu gibi modern mik-
robiyoloji de, pek çok şeyi geçmişine borçludur.
Mikrobiyoloji bilimi her ne kadar, çok eski köklere
sahip olsa da, gerçekte 19. yüzyıla kadar gelişme-
miştir. O zamandan beri, bu alanda patlama yaşan-
dı ve ilgili bazı yeni alanlar ortaya çıktı. Şimdi bu
keşif yollarını göreceğiz.
Hasta 'Sağlıklı
KOCH POSTULATLARI: hayvan hayvan
* Şekil 1.12 Koch'un, belirli bir mikroorganizmanın belirli bir hastalığa neden olduğunu kanıtlayan postulatları. Şüpheli
patojenin saf kültürünün izolasyonunu takiben organizmanın laboratuvar kültürünün hem hastahğı başlatması ve hem de tekrar hasta
hayvandan elde edilmesinin ne kadar gerekli olduğuna dikkat ediniz. Patojenin üremesi için doğru şartlann oluşturulması gereklidir,
aksi takdirde belirlenemeyecektir.
latlarm rehberliğinde Koch ve daha sonraki mik- kat dahice birkaç metot geliştirdi (Bkz Mikrobiyal
robiyologlar, insan ve diğer hayvanlarda birçok Ek Bilgi, Katı Besiyerleri, Petri Kabı ve Saf Kültür-
önemli hastalığın nedenini keşfettiler. Bu keşifler, ler).
birçok önemli enfeksiyon hastalığından korunma Koch, bakterileri üretmek için patates dilimi
ve tedavide başarılı yöntemlerin geliştirilmesine gibi katı besinler kullanarak işe kaba bir şekilde
öncülük ederek, klinik tıp ve genel insan sağlığının başladı. Fakat, pek çoğu bugün halen kullanılmak-
bilimsel temeline büyük katkıda bulundular (Şekil ta olan daha güvenilir metotları hızlı bir şekilde
1.7). geliştirdi. Koch, patates dilimi gibi katı bir yü-
zey, havada inkübe edildiği zaman, her biri farklı
Koch ve Saf Kültürler renk ve karakteristik yapıda bakteri kolonilerinin
Belirli bir mikroorganizmayı, hastalık gibi özel bir geliştiğini gözlemledi. O, her koloninin, yüzeye
olayla ilişkilendirmek için organizma öncelikle düşmüş, uygun besinleri bulmuş ve çoğalmış tek
kültür halinde izole edilebilmelidir; yani kültür saf bir bakteri hücresinden oluştuğu sonucuna vardı.
olmalıdır. Robert Koch ünlü postulatlarını formüle Diğer bir ifadeyle, her koloni bir saf kültürü tem-
ederken bu kavramı biliyordu (Şekil 1.12) ve Koch, sil etmekteydi. Koch, bu keşfin saf kültürleri elde
saf bakterileri kültürlerini elde etmek için basit fa- etmek için basit bir yol olduğunu fark etti. Ancak
14 • Bölüm 1 • Mikroorganizmalar ve Mikrobiyoloji
obert Koch, bakterileri katı kül- da dahil olmak üzere, ağan hemen ken- sistematik çalışmalanndaki anlamının ol-
tür besiyerlerinde üreten ilk ki- di çalışmalanna uyarladı (metne ve Şekil dukça farkında olduğu da belirtilmelidir.
şidir. Koch'un patates dilimleri- 1.13'e bakınız). Koch, kontamine bir madde uygulanmış
ni katı besiyerleri olarak ilk kullanım ça- Agann, mikrobiyal kültür ortamlanm katı besiyerleri üzerinde farklı kolonile-
lışmaları problemlerle doluydu. Dilimler jelleştirme ajanı olarak tercih edilmesini rin geliştiğini, bu koloni formlanrun ço-
üzerinde bakterilerin seçici olarak üre- sağlayan birçok diğer özelliği vardı. Özel- ğaldıklannı ve birbirlerinden koloni özel-
mesinin yanında, dilimler çoğunlukla fun- likle, ağar vücut sıcaklığında katı halde likleri ile aynlabildiğini (renk, morfoloji,
guslarla aşın derecede kaplanmaktaydı- kaldı ve sterilizasyon işlemi sırasında eri- büyüklük ve benzeri, bakınız Şekil 1) göz-
lar. Bu yüzden, bakterileri katı besiyerle- dikten sonra, steril kaplara dökülebildiği lemlemiştir. Farklı kolonilere ait hücreler
rinde üretebilmek için Koch'un daha gü- yaklaşık 45 °C'ye kadar da sıvı halde kal- mikroskobik olarak ve çoğunlukla sıcak-
venilir ve tekrarlanabilir yöntemlere ihti- dı. Buna ek olarak, bir çok bakterinin par- lık veya besin gereksinimleri bakımından
yacı vardı ve cevabım ağarda buldu. çalayarak ortamın sıvılaşmasına yol açtı- da farklıydılar. Koch, mikroorganizmalar
Koch, patojenik bakterilerin kültürünü ğı jelatinin aksine, ağar pek çok bakteri arasındaki bu farklılıklann, taksonomist-
yapmak için kullandığı çeşitli besin sıvıla- tarafından parçalanmaz. Bu nedenle, ağar ler tarafından bitki ve hayvan türleri gibi
rım katılaştırmak için etken olarak başlan- mikrobiyoloji tarihinin ilk yıllannda yerini daha yüksek organizmalann smıflandınl-
gıçta jelatini kullanmış ve cam kutu veya aldı ve günümüzde halen saf bakteri kül- ması için oluşturulmuş olan tüm kriterle-
kavanozla kapatarak kontaminasyonu en- türlerinin elde edilmesinde ve saklanma- re karşılık geldiğini anlamıştır. Koch'un
gellediği yatay katı besiyeri plaklarının sında kullanılmaktadır. kendi kelimeleriyle (Almanca'dan çev-
hazırlanması için bir metot geliştirmiş- Richard Petri 1887'de, Koch'un düz rilmiştir): "Aynı kültür besiyerinde ve aynı
tir (bakınız Şekil 1.13c). Nutrient jelatin, plak tekniğinin bir modifikasyonunu ta- şartlarda kültürleri yapıldığında birini di-
çeşitli bakterileri izole etme ve çalışma nımlayan kısa bir makale yayımladı. ğerinden ayıran özellikleri bulunduran tüm
açısından iyi bir kültür besiyeri olmasına Petri'nin daha sonra oldukça kullanışlı ol- bakteriler tür, varyete, form, ve diğer uygun
rağmen, en önemlisi insan patojenlerinin duğu görülen katkısı, bugün onun adını ifadelerle tanımlanmalıdır". Koch aym za-
çoğunun üremesi için optimum sıcaklık taşıyan çift taraflı kaplann geliştirilmesiy- manda saf kültür çalışmalanyla, hastalığa
olan 37°C de katı kalmaması dahil bazı di. Petri kutulanmn avantajlan hemen fark neden olmalan dışında diğer yetenekle-
dezavantajları vardı. Böylece, çok daha edildi. Petri kurulan kolaylıkla üst üste ko- riyle de organizmalann özgül etkilerinin
fazla yönlü katılaştıncı ajana ihtiyaç vardı nulabilir ve besiyerinden ayn olarak ste- olduğunun gösterilebileceğini anlamıştır.
ve bu durum ağan ortaya çıkarmıştır. rilize edilebilirlerdi ve iki kaptan küçü- Böyle bir düşünce, mikrobiyolojinin ba-
ğüne erimiş besiyerinin ilavesini takiben ğımsız bir biyolojik bilim olarak hızlı ka-
Ağar, kırmızı alglerden elde edilen bir
daha büyük kap kontaminasyonu önle- bulünde önemli idi.
polisakkarittir. 19. yüzyılda yoğun olarak
jelleştirici ajan olarak kullanıldı. Walter mek amacıyla kapak olarak kullanılabilir- Koch'un katı kültür besiyerlerini keşfi
Hesse, ilk kez bakteriyolojik kültür besi- di. Petri kabındaki ağar yüzeyinde oluşan ve saf kültür mikrobiyolojisi üzerine yo-
yerlerinde katılaştıncı etken olarak ağan koloniler tamamen havayla temas halin- rumlan tıbbi bakteriyoloji alanının çok
kullandı. Jelatin yerine agann kullanılma- deydi ve daha sonraki çalışmalar için ko- ötesine geçti. Keşifleri, bakteriyal tak-
sı düşüncesi, Hesse'nin kansı Fannie tara- layca kullanılabilirdi. Petrinin ilk tasanmı sonomi, genetik ve diğer bazı alt branş-
fından ortaya kondu. Fannie Hesse, meyve günümüze kadar geliştirilmedi. İster kuru lann gelişmesi için kritik derecede ihti-
jölelerini hazırlamak için ağan kullanmış havayla sterilize edilen ve tekrar kullanı- yaç duyulan araçlan sağladı. Gerçekten,
ve besiyerlerini katılaştırmada ağar kul- labilen camdan olsun, isterse etilen oksit- saf kültürlerin öneminin kavranmasında
lanıldığında üstün özellikleri hemen gö- le steril edilen ve tek kullanımlık plastik ve bazı en temel mikrobiyolojik metotla-
rülmüştü. Hesse, bu keşif hakkında Koch'a olsun, Petri kutusu mikrobiyoloji laboratu- nn gelişiminde göstermiş olduklan ön-
yazdı ve Koch tüberküloz hastalığının ne- vannın temel aracıdır. görü için, mikrobiyolojinin tüm alanla-
deni olan Mycobactehum tuberculosis Sonuç olarak, Koch'un, kendi geliş- n Robert Koch ve arkadaşlanna çok şey
bakterisi üzerindeki klasik çalışmaları tirdiği saf kültür metotlannın mikrobiyal borçludur. •
Şekil 1 Ağar üzerinde oluşan kolonilerden Robert Koch'un arkadaşı Walter Hesse tarafından çekilen
ve elle renklendirilen bir fotoğraf. Koloniler fungus (küfler) ve bakterilere ait olup Hesse'in 1882'de
Berlin'de (Almanya) havanın mikrobiyolojik içeriği üzerine başlattığı çalışmadan elde edilmişlerdir.
Hesse, W, 1884'den. "Ueber quantitive Bestimmung der in der Luft enthalthenen Mikroorganismen," in Struck (ed.),
Mittheilungen aus dem Kaiserlichen Gesundheitsamte. August Hirschwald.
16 • Bölüm 1 • Mikroorganizmalar ve Mikrobiyoloji
Kemolitotrofi
ADP + PI ATP
co 2 co 2
Kemoototrofi
(a)
Azot fiksasyonu
• Protein
• Şekil 1.15 Fototrofik mor kükürt bakteri hücrelerinin > Nükleik asit
elle renklendirilmiş çizimleri. Orijinal çizimler yaklaşık
1887'de Sergei Winogradsky tarafından yapılmış ve daha sonra
kansı Helene tarafından kopyalanıp elle renklendirilmiştir.
Bu çizimlerde C. okenii gibi Chromatium cinsinin hücrelerini
göstermektedir (Şekiller 3 ve 4). Bugün halen, bu tür bilinmektedir.
Şekil 12.4a'da verilen C. okenii hücrelerinin fotomikrografı ile
karşılaştırınız (b)
Tablo 1.1 Mikrobiyolojinin üçyüz yılı: Mikrobiyolojideki bazı anahtar çalışmalar, 1684-2000"
Yıl Araştinci(lar) Keşif
1684 Antoni van Leeuwenhoek Bakterilerin keşfi •
1798 Edward Jenner Çiçek aşısı
1857 Louis Pasteur Laktik asit fermentasyonunun mikrobiyolojisi
1860 Louis Pasteur Alkolik fermentasyonda mayanın rolü •
1864 Louis Pasteur Kendiliğinden oluşum tartışmalarının çöküşü
1867 Robert Lister Cerrahide antiseptik prensipler :
1876 Ferdinand Cohn Endosporların keşfi
1881 Robert Koch Saf kültür bakteri çalışma metotları
1882 Robert Koch Tüberküloz etmeninin keşfi
1882 Elie Metchnikoff Fagositoz
1884 Robert Koch Koch postulattan
1884 Christian Gram Gram boyama metodu
1885 Louis Pasteur Kuduz aşısı
1889 Sergei VVinogradsky Kemolitotrofi kavramı
1889 Martinus Beijerinck Virüs kavramı
1890 Emil von Behring ve Shibasaburo Kitasato Difteri antitoksini
1890 Sergei VVinogradsky Kemolitotroflann ototrofik üremeleri
1901 Martinus Beijerinck Zenginleştirme kültür metodu
1901 Kari Landsteiner insan kan grupları
1908 Paul Ehrlich Kemoterapötik ajanlar
1911 Francis Rous İlk kanser virüsü
1915/1917 Frederick Twort/Felix d'Herelle Bakteriyal virüslerin (bakteriyofaj) keşfi
1928 FrederickGriffith Pnömokok transformasyonunun keşfi
1929 Alexander Fleming Penisillinin keşfi
1931 Cornelius van Niel Anoksijenik fotosentezde elektron vericisi olarak H2S (sülfit)
1935 Gerhard Domagk Sülfa ilaçlar
1935 VVendall Stanley Tütün mozaik virüsünün kristallendirilmesi
1941 George Beadle ve Edvvard Tatum Bir gen-bir enzim hipotezi
1943 Max Delbruck ve Salvador Luria Bakterilerde genetik karakterlerin kalıtımı j
1944 Osvvald Avery, Colin Macleod, Maclyn McCarty Griffith'in çalışmasının açıklanması-DNA genetik materyaldir
1944 Selman VVaksman ve Albert Schatz Streptomisinin keşfi
1946 Edvvard Tatum ve Joshua Lederberg Bakteriyal konjugasyon
1951 Barbara McClintock Hareketli elemanların keşfi
1952 Joshua Lederberg and Norton Zinder Bakteriyal transdüksiyon
1953 James VVatson, Francis Crick, Rosalind Franklin DNA'run yapısı ;
1959 Arthur Pardee, François Jacob, Jacques Monod Repressör protein yoluyla gen regülasyonu >
1959 Rodney Porter tmmünoglobulin yapısı
1959 F. Macfarlane Burnet Klonal seçim teorisi
1960 François Jacob, David Perrin, Carmon Sanchez,
Jacques Monod Operon kavramı
1960 Rosalyn Yalow ve Solomon Bernson Radyoimmünassay'in (RIA) geliştirilmesi
1961 Sydney Brenner, François Jacob, ve Matthevv Meselson Mesajcı RNA ve protein sentez yerleri olan ribozomlar
1966 Marshall Nirenberg ve H. Gobind Khorana Genetik kodun keşfi
1967 Thomas Brock Kaynayan sıcak su kaplıcalarında üreyen bakterilerin keşfi
1969 Howard Temin, David Baltimore, Renato Dulbecco Retroviriislerin/revers transkriptazın keşfi
1969 Thomas Brock ve Hudson Freeze Taq DNA polimerazın kaynağı Thermus aquaticus' un izolasyonu
1970 Hamilton Smith Restriksiyon enzimlerinin etkisinin özgüllüğü
1973 Stanley Cohen, Annie Chang, Robert Helling, ve
Herbert Boyer Rekombinant DNA
I
1975 Georges Kohler, Cesar Milstein Monoklonal antikorlar
1976 Susumu Tonegavva Immünoglobulin genlerinin yeniden düzenlenmesi
1977 Cari VVoese ve George Fox Archaea'mn keşfi
1977 Fred Sanger, Steven Niklen, Alan Coulson DNA dizileme yöntemleri
1981 Stanley Prusiner Prionların karakterizasyonu
1982 Kari Stetter Optimum sıcaklığı >100°C olan ilk prokaryotun izolasyonu i
1983 Luc Montagnier AİDS etmeni HlV'in keşfi
1985 Kary Mullis Polimeraz zincir reaksiyonunun (PCR) geliştirilmesi
1986 Norman Pace Moleküler mikrobiyal ekoloji
1995 Craig Venter ve Hamilton Smith Bir bakteriyal genomun tam dizisi
1999 Genomik Araştırma Enstitüsü (TIGR) ve diğerleri 100'ün üzerinde mikrobiyal genom dizisi belirlendi veya devam
ediyor
2000 Edward Delong Denizel Archaea'mn keşfi, Proteorodopsinin keşfi
2004 Craig Venter ve diğerleri Büyük ölçekli ilkçevresel genom: Sargasso Denizi
" Buradaki önemli referans kaynaklar arasında Brock, T. D. (1961), Milestones in Microbiology, Prentice Hail, Englevvood Cliffs, NJ; Brock, T. D. (1990). The E
Emergence ofBacterial Genetics, Cold Spring Harbor Press, Cold Spring Harbor, NY. bulunmaktadır. Yıl, keşfin ilk yayınlandığı yılı göstermektedir.
1.8 • Mikrobiyolojinin Modern Dönemi • 19
için mikroorganizmaların büyük ölçekli üretimi ci yüzyılın başlarında bilinmesine rağmen, bakteri-
olan endüstriyel mikrobiyoloji alanını ortaya çıkardı. lerde genetik değişimin keşfedildiği 1950'lere ka-
Toprak mikrobiyolojisindeki ilerlemeler aynı dar, bakteri genetiği esas çalışma alanı olmamıştır.
zamanda, göl, nehir ve okyanuslardaki mikroor- Bakteriyal genetik, biyokimya ve fizyoloji özellikle
ganizmalar üzerine çalışmalar için de bir temel 1950'lerde gelişmiştir. Bindokuzyüzatmış'larm
oluşturdu-swcw/ mikrobiyoloji ve denizel mikrobiyoloji başlarına gelindiğinde bu alanlar DNA, RNA ve
alanları. Sucul mikrobiyolojinin bir dalı, kanalizas- protein sentezinin ileri düzeyde anlaşılmasını sağ-
yon atığının işlenmesi ve insanlar için güvenilir lamıştır. Moleküler biyoloji alanı önemli oranda
su sağlanması ile ilgili önemli süreçlerle ilglenir. bakteri genetiği ile ilgili bu çalışmalardan ortaya
Mikroorganizmaların doğal çevredeki işlevleri ve çıkmıştır (Şekil 1.17).
biyoçeşitlilik üzerine ilginin artmasıyla, 1960 ve Virüs çalışmaları da 20. yüzyılda önemli oran-
1970'lerde mikrobiyal ekoloji alanı ortaya çıktı. Mo- da artmıştır. Beijerinck ilk virüsü yaklaşık 100 yıl
leküler mikrobiyolojinin bu dala olan katkısıyla önce keşfetmesine rağmen, 20. yüzyılın ortasına
mikrobiyal ekoloji şu sıralar ikinci "altın çağını" dek virüslerin gerçek doğası anlaşılamadı. Bu çalış-
yaşamaktadır (Şekil 1.17*). maların çoğunluğu, bakteriyofaj denilen, bakterile-
ri infekte eden virüs çalışmalarını kapsamaktay-
Mikrobiyolojide Temel Alt Bilim Dallan dı. Bilim insanları, virüs enfeksiyonunun genetik
Mikrobiyolojinin, uygulamalı alanlarındaki ilerle- transfer ile benzer olduğunun farkına vardılar. Vi-
melerin yanı sıra, özellikle moleküler biyoloji kav- rüsler ve diğer genetik elemanlar arasındaki ilişki,
ram ve araçlarını kullananlar başta olmak üzere temel olarak bakteriyofajlar üzerindeki araştırma-
20. yüzyılda birçok yeni temel bilim alanı gelişmiş- lardan elde edilen sonuçlarla aydınlatılmıştır.
tir. Geçmiş 65 yıldaki bazı dönüm noktaları Şekil
1.17'de özetlenmiştir. Moleküler Mikrobiyoloji Dönemi
II. Dünya Savaş'ından bu yana çok sayıda yeni 1970'lere gelince, bakteri fizyolojisi, biyokimyası
mikroorganizmanın keşfi ve sınıflandırılması, mik- ve genetiği ile ilgili bilgilerimiz o derece ilerlemişti
robiyal sistematiğin önemli oranda tasfiye edilme- ki, hücrelerdeki genetik materyali deneysel olarak
si ve filogenetik yaşam ağacının oluşturulması ile kullanmak mümkündü. Restriksiyon enzimlerinin
sonuçlanmıştır (Şekil 1.17). Mikroorganizmaların keşfiyle, yabancı kaynaklardan DNA'nın bakteri-
ihtiyaç duyduğu besinler ve sentezledikleri ürün- lere aktarılması ve replikasyonunun kontrolü da
lerin çalışılması mikrobiyal fizyoloji alanını geliştir- mümkün olmuştur. Bu da, biyoteknoloji alanının
miştir. Mikroorganizmaların fiziksel ve kimyasal gelişmesine neden olmuştur. Yaklaşık bununla
yapılarının detaylı anlaşılması (sitoloji) ve mikro- aynı zamanda, nükleik asit dizilemesi geliştirilmiş
biyal enzimlerin keşfi ve yürüttükleri kimyasal re- ve sonuçları biyolojinin tüm alanlarında hissedil-
aksiyonlar da {mikrobiyal biyokimya) günümüzdeki miştir. Mikrobiyolojide, dizileme teknolojisi pro-
mikrobiyolojiye etki etmiştir. karyotlar arasındaki filogenetik (evrimsel) ilişkile-
Yirminci yüzyılın ortalarında hızlı bir şekilde rin ortaya çıkarılmasına yardımcı olarak biyolojik
ilerleyen temel araştırmaların kilit alanı bakterilerin sınıflandırma alanında devrimsel yeni görüşlerin
kalıtım ve varyasyonunu inceleyen bakteriyal gene- ortaya çıkmasını sağlamıştır. Dizileme ayrıca,
tik dalıydı. Bakteri genetiğinin bazı yönleri yirmin- genomik-farklı organizmaların genlerinin karşılaş-
mater-
yaldir J
Streptomisin
İlk Dönemler: Keşif, Tıbbi ve Moleküler Biyoloji/Genel Mikrobiyoloji Dönemi Moleküler Mikrobiyoloji, Genomik
Genel Mikrobiyoloji ve Proteomik
• Şekil 1.17 Son 65 yılda mikrobiyolojide bazı dönüm noktalan. Tarihlerin üzerindeki ikon veya fotoğraflar keşifleri sembolize
etmektedir; her biri bu bölümde ele ahnmış veya sonraki bölümlerde tekrar değinilecektir.
20 • Bölüm 1 • Mikroorganizmalar ve Mikrobiyoloji
tırmalı analizi-alanının doğmasını sağlamıştır. Şu eşiğine getirmiş ve yeni bulunan bakteriler bildiği-
an mevcut genomik bilginin büyük bir bölümü tıp, miz mikrobiyal çeşitliliğin devasa alanını daha da
mikrobiyal ekoloji, endüstriyel mikrobiyoloji ve esnetmiştir. Minimalist genomu-yaşam için gerekli
biyolojinin pek çok diğer alanlarında önemli iler- olan asgari genler bütünü-ortaya çıkarmakta kul-
lemelere neden olmaktadır. Gerçekten, genomik landığımız genomik sayesinde, yaşam için gerekli
dönem tüm gücüyle bizi etkilemekte (Şekil 1.17) olan ön koşulları çok yakında tam olarak açıklaya-
ve şimdiden yeni bir alt dalın yani proteomik'in biliriz. Laboratuvar üretimi bir hücrenin oluşturul-
- hücrelerde protein ifadesinin çalışılması - ortaya ması, o kadar da uzak olabilir mi?
çıkmasına neden olmuştur. Bölüm 15'de genomik Son dönem evrimsel biyologlardan Stephen
ve proteomik daha detaylı olarak ele alınacaktır. Jay Gould'un da belirttiği gibi bu "bakteri çağı"dır.
Bilimi öğrenmek için ne muhteşem bir zaman!
Yeni Keşif Alanları Mikrobiyolojiye hoş geldiniz!
Mikrobiyolojinin yaklaşık 350 yılı yalnızca bize
şaşırtıcı öngörüler vermekle kalmayıp, iyi ve kötü 1.8 Kavramların Gözden Geçirilmesi
yeni sorunlara neden olmuştur. Bir yandan, SARS
ve ondan önce görünen AİDS gibi yeni oluşan has- 20. yüzyılın ortasından sonraki bölümünde, temel ve uy-
gulamalı mikrobiyoloji moleküler mikrobiyolojinin gü-
talıklar hiçbir uyarı yapmadan ortaya çıkmış görün-
nümüzdeki dönemini başlatmak için birlikte çalışmıştır.
mekte ve mikrobiyal hastalıklarla ilgili en karmaşık
kavrama gücümüze bile meydan okumaktadırlar. • İlgi alanı, metabolizma; enzimoloji; nükleik asit ve
protein sentezi; mikroorganizmalar ve doğal çevreleri
Diğer yandan, yeni araştırma keşifleri bizleri hüc- olan mikrobiyoloji alt dallarını yazınız.
renin en temel düzeyde nasıl çalıştığını anlamanın
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Canlılıkla ilgili olan altı anahtar özelliği sıralayınız. 7. Saf kültür nedir ve nasıl elde edilebilir? Saf bir kültü-
Bunlardan hangileri hücrelerin ortak özellikleridir? rün nasıl elde edildiği bilgisi mikrobiyoloji biliminin
Hangileri yalnızca bazı tip hücrelerin özellikleridir? gelişmesinde niçin önemliydi (ö**aKısım 1.6)?
(CKOKısım 1.1 ve 1.2). 8. Spontan generasyon üzerindeki çalışmalarda Pasteur
2. Hücreler hem makine hem de kodlama aracı olarak balonunun kullanımının arkasındaki prensibi açıkla-
düşünülebilir. Hücrenin bu iki özelliğinin nasıl farklı- yınız (ö°&Kısım 1.6).
laştığını açıklayınız (öO^Kısım 1.2). 9. Katı kültür besiyerlerinin bulunuşunun, mikrobiyolo-
3. Hücrede translasyonun olması için neye ihtiyaç var- jinin bir bilim olarak gelişmesinde niçin büyük önemi
dır? Translasyon işleminin ürünü nedir ("^^Kısırn olduğunu açıklayınız (C*^>Kısım 1.6).
1.2)? 10. Koch postulatları nelerdir ve mikrobiyolojinin geliş-
4. Ekosistem nedir? Mikroorganizmalar, ekosistemde mesini nasıl etkilemişlerdir? Bugün halen niçin geçer-
saf kültür halinde bulunurlar mı? Mikroorganizmala- lidirler (öösKısım 1.6)?
rın, ekosistem üzerine nasıl etkileri vardır (o^Kısım 11. İlk mikrobiyologlardan Martinus Beijerinck'in mikro-
1.3)? biyolojiye önemli katkısını açıklayınız (O°C»Kısım 1.7).
5. Mikroorganizmaların yalnızca hastalık etkeni olmak- 12. Sergei VVinogradsky'e hangi önemli kavramları borç-
tan çok daha fazla işleve sahip olduklarına, bir arka- luyuz («»öKısım 1.7)?
daşınızı nasıl ikna edersiniz (<3°öKısım 1.4)? 13. ikinci Dünya Savaşından bu yana mikrobiyolojide
6. Hooeke ve van Leewenhoek, mikrobiyolojideki han- hangi önemli ilerlemeler olmuştur (C^oKısım 1.8)?
gi katkılarından dolayı hatırlanmaktadır? Ferdinand
Cohn bakteriyolojiye nasıl katkı yapmıştır
1.5)?
UYGULAMA SORULARI
1. Pasteur'ün spontan generasyon üzerindeki deneyleri, 2. Robert Koch'un Mycobacterium tuberculosis bakterisi ile
birkaç isim vermek gerekirse, mikrobiyolojinin meto- tüberküloz hastalığını kesin olarak ilişkilendirmek için
dolojisi, yaşamın kökeni hakkındaki fikirler ve gıdala- kullandığı çeşitli kanıtları açıklayınız. Bakteriyal has-
rın korunması üzerindeki etkisinden dolayı mikrobi- talıkları çalışmak için geliştirdiği araçlardan herhangi
yolojinin ilerlemesi için çok büyük önem taşımaktay- birisi tüberküloz çalışmasında mevcut olmasaydı, bu
dı. O'nun denemelerinin etkisinin bu konularda nasıl deliller nasıl yetersiz kalırdı?
hissedildiğini kısaca açıklayınız.
MIKROBIYAL YAŞAMA
GENEL BİR BAKIŞ
I H Ü C R E YAPISI V E E V R İ M S E L
GEÇMİŞ 22
2.1 Hücrenin Elemanları ve Viral Yapı 22
2.2 Mikrobiyal Hücrelerde DNA'nm
Düzenlenmesi 24
2.3 Yaşam Ağacı 26
II MIKROBIYAL ÇEŞİTLİLİK 28
2.4 Mikroorganizmaların Fizyolojik Çeşitliliği 28
2.5 Prokaryotik Çeşitlilik 30
2.6 Okaryotik Mikroorganizmalar 35
Mikrobiyal çeşitliliğin
alanı çok geniştir ve
mikroorganizmalar, fizik
ve kimyanın kanunları
ile uyumlu bir yaşam
oluşturmak için her yolu
kullanmaktadır.
21
22 • Bölüm 2 • Mikrobiyal Yaşama Genel Bir Bakış
Sitoplazmik
zar
Sitoplazma içerisinde çözünmüş olarak bu- kloroplastlar (yalnızca fotosentetik hücrelerde) dahil-
lunan önemli bileşenlere makromoleküller (iki dir (Şekil 2.1b, 2.2c»). Nükleus, hücrelerin genetik
önemli sınıfı proteinler ve nükleik asitlerdir), küçük bilgi (DNA, "genom") deposudur ve ayrıca ökaryo-
organik moleküller (esas olarak makromolekülle- tik hücrelerde transkripsiyon bölgesidir. Mitokond-
rin öncülleri) ve çeşitli inorganik iyonlardır. Hüc- riler solunumu ve kloroplastlar da fotosentezi ger-
renin protein sentezleme fabrikaları olan Ribozom- çekleştirerek enerji üretiminde özel rol oynarlar.
lar, ribonükleik asit (RNA) ve çeşitli proteinler-
den oluşan partiküllü yapılardır ve sitoplazmada Prokaryotik Hücreler
asılı halde bulunurlar. Ribozomlar, protein sentezi Ökaryotik hücrelerin aksine, prokaryotik hücre-
(translasyon) sırasında birkaç sitoplazmik protein, lerin membranla çevrili organellerin bulunmadığı
mRNA ve tRNA'larla ilişki kurar (<3»asŞekil 1.4). daha basit bir iç yapısı vardır (Şekil 2.1a ve 2.2a,
Hücre duvarı hücreye yapısal dayanıklılık sağ- b). Prokaryotlar Bacteria ve Archaea üyelerini içe-
lar. Hücre duvarı nispeten geçirgendir ve memb- rir. Bacteria ve Archaea türleri prokaryotik hücre
ran dışında bulunur (Şekil 2.1a); membrandan çok yapısında olmasına rağmen, evrimsel geçmişleri
daha dayanıklı bir yapıdır. Bitki hücrelerinin ve açısından önemli ölçüde farklıdırlar. Bu kitapta
pek çok mikroorganizmanın hücre duvarları var- küçük harf "b" ile yazılan bacteria terimi prokaryot
ken, hayvan hücrelerinin genel olarak hücre du- terimi ile sinonimdir. Bunun aksine, Bacteria (Bak-
varları yoktur. Bunun yerine hayvan hücreleri si- teriler) terimi (büyük harf "B" ile ve italik yazılan)
toplazma içerisinde hücre iskeleti adlı bir iç iskeletle Archaea (Arkeler)'den (bakınız Kısım 2.3) farklı
sağlamlaştırılmıştır. olan filogenetik ilişkili prokaryot grubunu ifade
etmektedir.
Ökaryotik Hücreler Özellikle prokaryotik hücreler olmak üzere
Hücrelerin iç yapısının incelenmesi prokaryot ve mikrobiyal hücreler genelde çok küçüktür. Örne-
ökaryot olarak iki yapısal tipi ortaya koymaktadır ğin, çubuk şeklinde bir prokaryot tipik olarak 1-5
(Şekil 2.1). Ökaryotik hücreler genel olarak pro- mikrometre (um) uzunluğunda ve yaklaşık 1 um
karyot hücrelerden daha büyük ve yapısal olarak enindedir (1 um 10"6 metredir) ve bu yüzden çıplak
daha komplekstirler. Ökaryotik mikroorganizma- gözle görülemez. Bir bakterinin ne kadar küçük ol-
lara algler, funguslar ve protozoalar dahildir (ba- duğunu anlamak için, her biri 1 um uzunluğunda
kınız Şekil 2.23 ve 2.24). Tüm çok hücreli bitki ve olan 500 bakterinin bu cümlenin sonundaki nok-
hayvanlar ökaryotik hücrelerden oluşmuştur. Bö- tanın bir ucundan diğer ucuna uç uca eklenebile-
lüm 14'de ökaryotik hücreleri daha detaylı olarak ceğini düşününüz. Ökaryotik hücreler genellikle
ele alacağız. prokaryotik hücrelerden çok daha büyüktürler,
Ökaryotik hücrelerin prokaryotik hücrelerde ökaryotik hücrelerin büyüklükleri 3 mikrometer-
olmayan önemli bir özelliği, organel adlı membranla den birkaç 100 mikrometreye kadar değişebilir.
çevrili yapıların bulunmasıdır. Buna, birinci ve en Hücre büyüklüğü konusunu Bölüm 4'de daha de-
önemli olarak nükleus, fakat ayrıca mitokondriler ve taylı olarak tekrar göreceğiz.
Çekirdek
(b)
• Şekil 2.2 Canlı organizmalann her domaininden kesiti alınmış hücrelerin elektron mikrograflan. (a) Heliobacterium mo-
desticaldum (Bacteria); hücre ölçüsü 1 X 3 ^m. (b) Methanopyrus kandleri (Archaea); hücre ölçüsü 0.5 X 4^ım. [Reinhard Rachel and Kari O.
Stetter, 1981. Archives of Microbiology 128:288-293. © Springer-Verlag Gmb H & Co. KG], (c) Saccharomyces cerevisae (Ökarya); hücre ölçüsü
8 pm çapında.
24 • Bölüm 2 • Mikrobiyal Yaşama Genci Bir Bakış
1000 nm (1 |im)
• Şekil 2.3 Virüs yapısı, virüsler ve hücrelerin büyüklüğünün karşılaştırılması, (a) Rhabdovirüs (ökaryot virüsü) parçacığı. Tek
bir virüs parçacığı yaklaşık 65 nm (0.065 um) çapındadır, (b) bakteri virüsü (bakteriyofaj) lambda. Her parçanın baş kısmı yaklaşık 65
nm çapındadır, (c) Bakteri ve ökaryotik hücreye nazaran, (a) ve (b)'de gösterilen virüslerin büyüklüğü.
Virüsler
Virüsler önemli bir mikroorganizma sınıfı olmala- Hücrenin içerisine bakarak prokaryotik veya ökaryotik
olduğunu nasıl söyleyebilirsiniz?
rına rağmen hücre değildirler (Şekil 2.3»). Virüs-
Ribozomlar hücrelerde hangi önemli görevleri yerine
lerde, en önemlisi besinleri alan ve atıkları atan getirir?
dinamik açık sistemleri bulunmaması yanında, Tipik bir çubuk şeklinde bakteri ne kadar uzundur?
hücrenin pek çok özelliği eksiktir. Bunun yerine, Bu tek hücreden siz ne kadar daha uzunsunuz?
bir virüs parçacığı oldukça kararlı, parçalarını de-
ğiştiremeyen veya yenileyemeyen statik bir yapı-
dır. Virüs yalnızca bir hücreyi enfekte ettiği zaman,
canlı bir sistemin anahtar özelliği olan üreme yete-
Mikrobiyal Hücrelerde DNA'nın
neğini kazanır. Virüslerin hücrelerden farklı olarak
metabolik yetenekleri yoktur. Kendi genomları ol- Düzenlenmesi
masına rağmen ribozom yoktur ve bundan dolayı Hücrelerin yaşam prosesleri onların tüm genleriy-
protein sentezi için tümüyle hücrenin biyosentez le (genom) yönlendirilir. Hücrelerde bir proteini
mekanizmasına bağımlıdırlar. (haberci RNA aracılığıyla) veya ribozomal RNA
Virüslerin, mikrobiyal hücreler dahil bütün veya transfer RNA gibi diğer bir RNA molekülünü
hücreleri enfekte ettikleri bilinmektedir. Pek çok kodlayan DNA parçası, gen olarak tanımlanabilir.
virüs enfekte ettiği organizmada hastalığa neden Bakterilerden insanlara kadar çeşitli organizma
olur. Bununla birlikte, viral enfeksiyonların hücre- genomlarının dizilenmesi ve analiz edilmesinde
nin yeteneklerini artırabilen genetik değişiklikler gerçekleşen hızlı ilerlerrıelerj Bölüm 15'de ince-
de dahi} olmak üzere, hücrelerde pek çok yararlı leyeceğiz. Bu ilerlemeler, yüzlerce farklı organiz-
etkileri de olabilir. Virüsler, bilinen en küçük vi- manın c|etaylı genetik şifresini sağlamış ye ayrıca
rüslerin yalnızca yaklaşık 10 nanometre (0.010 um) kapsamlı ve detaylı karşılaştırmaların yapılmasını
çapında olması ile, hücrelerden çok küçüktürler ve mümkün kılmıştır. Burada yalnızca, genomların
prokaryotik hücrelerden de çok daha küçüktürler prokaryotik ve ökaryotik hücrelerde nasıl organize
olduğunu inceleyeceğiz.
Böylece, E. co/z'nin genlerinin ifadesinin kontrolü 11'de tartışılacak nedenlerden dolayı, özellikle ri-
için mekanizmalar bulunmaktadır ve bu şekilde bozomal RNA'lar olmak üzere ribozomları oluştu-
bütün genler aynı derecede ve aynı zamanda ifade ran makromoleküller, evrimsel ilişkileri saptamak
edilmez (yazılmaz ve çevrilmez, «»a Şekil 1.4). Bu, için mükemmel araçlardır. Bütün hücrelerde ri-
prokaryot ve ökaryot hücrelerin tümünde ortak bir bozom bulunduğundan (ve bu yüzden ribozomal
gözlemdir. Gen ifadesinin ana mekanizmalarına RNA), prokaryotik ve ökaryotik bütün canlıların
Bölüm 8'de yoğunlaşacağız. filogenetik ağacının oluşturulmasında bu molekül
kullanılabilir ve kullanılmıştır (bkz. Şekil 2.7). Filo-
2.2 Kavramların Gözden Geçirilmesi genetik ilişkilerin tasarımı için ribozomal RNA'nın
bir araç olarak tanımlanması ilk kez Amerikalı bir
Genler hücrelerin özelliklerini kontrol eder ve bir hücre-
mikrobiyolog olan Cari VVoese tarafından yapıl-
nin gen takımı onun genomu olarak adlandırılır. Hücre-
lerde DNA, kromozomları oluşturmak üzere düzenlenir. mıştır.
Prokaryotlarda genelde tek bir halkasal kromozom var- RNA-temelli bir filogenetik ağacın oluşturul-
ken ökaryotlarda birkaç doğrusal kromozom bulunur. masındaki basamaklar Şekil 2.6»'da taslak olarak
• Nükleus ve Nükleoidi karşılaştırarak farklılıklarını verilmiştir. Kısaca, iki veya daha fazla organizma-
belirtiniz. nın ribozomal RNA gen kodları dizilenir ve diziler
• Plazmitler, kromozomlardan hangi açılardan farklı- bilgisayarda baz baz sıraya dizilir ve kontrol edilir.
dır? îki veya daha fazla organizmanın ribozomal RNA
• Bir insan hücresinin bir bakteri hücresinden daha gen dizisindeki farklılık ne kadar fazla ise evrim-
fazla geni olması neden mantıklıdır?
sel uzaklıkları da o kadar fazladır. Daha sonra, bu
uzaklıklar filogenetik ağaç formunda ifade edilir
(Şekil 2.6).
Yaşam Ağacı
Yaşamın Üç Domaini
Evrim bir tür içerisinde zamanla yeni tür ve varye- Karşılaştırmalı ribozomal RNA dizilemesinden, fi-
teler oluşturan bir atasal soydaki değişimdir. Hüc- logenetik açıdan farklı üç hücre soy hattı tanımlan-
re yapısı evrimsel bir belirleyicimidir? Bu sorunun mıştır. Bu soy hatlarından ikisi yalnızca prokaryot
cevabı hem "evet" hem de "hayır"dır. Yaşam form- hücreleri içerirken, üçüncüsü ökaryotlardan oluş-
ları arasındaki evrimsel ilişki filogeni biliminin ko- maktadır. Domainler denilen soy hatları Bacteria,
nusudur. Diğer yandan, bütün bilenen prokaryotik Archaea ve Eukarya (Ökaryotlar) dır (Şekil 2.7»).
hücrelerin filogenetik açıdan ökaryoüardan farklı Domainlerin ortak atasal bir organizmadan veya
olduğunu söyleyebiliriz. Fakat başka bir açıdan da, Dünyadaki yaşamın başlangıcında organizma top-
bütün prokaryotik hücreler evrimsel bağlamda ya- luluklarından ayrılarak oluştuğu düşünülmektedir
kın ilişkili değildirler; Bacteria ve Archaea filogene- (e*** Kısım 11.7).
tik olarak farklıdır. Bütün prokaryotların filogenetik olarak yakın
Filogenetik ilişkiler bazı moleküllerin dizileri- ilişkili olmadığı açıkça gösterilmesine rağmen ya-
nin karşılaştırılmasıyla ortaya çıkarılabilir. Bölüm şam ağacı diğer önemli bir evrimsel gerçeği gös-
DNA
AGTCGCTAG 1
• ATTCCGTAG 2
PZR Dizi
AGCCGTTAG 3 Filogenetik
(PCR) analizi ağacın
oluşturulması
• Şekil 2.6 Ribozomal RNA (rRNA) gen dizilemesi ve filogeni. (a) Saf kültür veya çevre örneklerinden elde edilen hücreler par-
çalanır; (b) rRNÂ'yı kodlayan gen izole edilir ve polimeraz zincir reaksiyonu adı verilen bir teknikle pek çok benzer kopyası yapılır;
^«aKisıin 7.9. (c) Gen dizilenir (öOöKısım 10.13), ve (d) elde edilen diziler bilgisayarla sıralanır. Algoritma, ikili karşılaştırmaları ya-
par ve analiz edilen organizmaların arasındaki rRNA dizi farklıklarını gösteren bir ağaç oluşturur. Gösterilen örnekte, dizi farklılıkları
şu şekildedir: organizma l'e karşı organizma 2, üç değişiklik; l'e karşı 3, iki değişiklik; 2'ye karşı 3, dört değişiklik.Böylece, organizma
1 ve 3,2 ve 3'den veya 1 ve 2'den daha yakın ilişkilidir. Eğer çevre örneği kullanılırsa, kopyalan yapılmadan ve dizi analizi uygulanma-
dan daha önce, örnekteki farklı mikroorganizmalardan izole edilen rRNA genleri ayrılmalıdır (klonlanmalıdır). Bu metotları daha fazla
tartışmak için Kısım 11.5 ve 18.5'e bakmız.
2.3 • Yaşam Ağacı • 27
Horanlar ^Ökaryotik
Cıvık mantarlar / "üçtürler"
Funguslar
• Şekil 2.7 Karşılaştırmalı rRNA gen dizilemesiyle tanımlanmış filogenetik yaşam ağacı. Ağaç, organizmalann üç domainini
içermektedir: prokaryotik hücreler olan Bacteria ve Archaea ve Eukarya (ökaryotlar). Her domainde yalnızca birkaç organizma grubu
gösterilmiştir. Her domain için Şekil 2.9, 2.18 ve 2.22'deki daha detaylı ağaçlara ve Bölüm 11-14'deki filogenetik ağaçlara bakınız.
Hipertermoûller, en iyi 80°C ve üzerindeki sıcaklıklarda üreyen prokaryotlardır. Kırmızı gölgelenmiş gruplar makroorganizmalardır.
Yaşam ağacmdaki bütün diğer organizmalar mikroorganizmalardır.
-m
ökaryot mitokondri ve kloroplastları da kendi ge-
nom (Bacteria'da olduğu gibi DNA halkasal olarak
2.3 Kavramların Gözden Geçirilmesi
düzenlenmiştir) ve ribozomlarını bulundurur. Ribo-
zomal RNA dizileme teknolojisi kullanılarak (Şekil Karşılaştırılmalı ribozomal dizileme yaşamın üç domai-
2.6), bu organellerin, Bacteria'nm özgül soy hatlarının nini tanımlamıştır: Bacteria, Archaea ve Eukarya. Molekü-
yüksek oranda türemiş ataları olduğu gösterilmiştir ler dizileme ayrıca, Eukarya'mn önemli organellerinin Ba-
cteria domaininde evrimsel kökleri olduğunu göstermiş
(Şekil 2.7). Böylece, mitokondri ve kloroplastlar bir ve mikrobiyal ekoloji ve klinik mikrobiyoloji için yeni
zamanlar serbest yaşayan hücrelerken, çok uzun za- araçlar sağlamıştır.
man önce korunma veya diğer nedenlerden dolayı
• Bacteria ve Archaea nasıl ayırt edilebilir? Hangi açılar-
Eukarya hücrelerinde kararlı bir yerleşim oluştur- dan benzerdirler?
muşlardır. Bu kararlı düzenlemenin geliştiği proses
• Endosimbiyoz teorisini hangi moleküler delil destek-
endosimbiyoz olarak bilinir ve daha sonraki bölümler- lemektedir?
de bu konu tartışılacaktır (c°& Kısım 11.3 ve 14.4).
28 • Bölüm 2 • Mikrobiyal Yaşama Genel Bir Bakış
Mikroorganizmaların Fizyolojik
I MİKROBİYAL ÇEŞİTLİLİK
Çeşitliliği
Evrim, dünyadaki tüm yaşam formlarını şekillen- Bütün hücreler enerjiye ve onu elde edecek araçlara
dirmektedir. Günümüzde, mikrobiyal hücreler- ihtiyaç duyar. Ayrıca, bütün hücreler replikasyonu
de gördüğümüz çeşitlilik 4 milyar yıllık evrimsel yapmak ve çevrelerindeki değişikliklere adapte ol-
değişimin sonucudur. Mikrobiyal değişiklik pek mak için genetik mekanizmalara ihtiyaç duyarlar.
çok açıdan görülebilir. Örneğin, hücre boyutu ve Bu işlemler, yüksek oranda enerjiye bağımlıdır ve
hücre morfolojisinde (şekil), metabolik stratejiler- bu nedenle de enerji kaynaklarının tüm hücreler
de (fizyoloji), hareketlilikte, hücre bölünme meka- için temel önemi vardır. Enerji doğada üç yolla elde
edilebilir. Şekil 2.8»'de seçenekler özetlenmiştir: or-
nizmalarında, patojenitede, gelişim biyolojisinde,
ganik kimyasallar, inorganik kimyasallar ve ışık.
ektrem çevresel şartlara uyumda ve hücre biyoloji-
sinin pek çok diğer durumunda varyasyonlar olu- Kemoorganotroflar
şur. Gerçekten, çok büyük bir mikrobiyal çeşitlilik Dünyada bulunan binlerce farklı kimyasalın pek
mevcuttur. Her yıl yeni araştırmalar, pek çoğunu çoğu, bir veya diğer mikroorganizma tarafından
bu kitapta ele alacağımız, mikrobiyal yaratıcılığın enerji elde etmek için kullanılabilir. Bütün doğal
daha olağanüstü örneklerini ortaya koymaktadır. ve pek çok sentetik organik bileşikler bile bir veya
Bundan sonraki kısımlarda mikrobiyal çeşitli- daha fazla mikroorganizma tarafından parçalana-
liğin resmini yapacağız. Mikrobiyal çeşitlilik konu- bilir. Bileşiği oksitleyerek enerji elde edilir ve enerji-
sunu Bölüm İ2-15'de daha detaylı olarak tekrar ele ce zengin bileşik, adenozin trifosfat (ATP) olarak
alacağız. Bu bölümde, kısa bir metabolik çeşitlilik hücrede muhafaza edilir (Şekil 2.8). Bazı mikroor-
değerlendirmesiyle mikrobiyal çeşitlilik tartışma- ganizmalar, yalnızca oksijen varlığında bir bileşik-
mıza giriş yapacağız. İkisi sıkı bağlantılıdır. Mik- ten enerji elde edebilir ve bu organizmalara aerob-
roorganizmalar, fizik ve kimyanın kanunları ile lar denir. Diğerleri, enerjiyi yalnızca oksijen yok-
uyumlu bir "yaşam oluşturmak" için her yolu kul- luğunda elde edebilir (anaeroblar). Diğerleri de,
organik bileşikleri oksijen varlığında veya yoklu-
lanmaktadır. Bu büyük metabolik kapasite, mikro-
ğunda yıkabilir. Organik bileşiklerden enerjilerini
biyal yerleşim için yeni habitatları uygun kılmıştır
elde eden organizmalara kemoorganotroflar denir
ve bu da evrimsel çeşitliliğin oluşmasına yardımcı
(Şekil 2.8). Kültüre alınmış pek çok mikroorganiz-
olmuştur. Bölüm 5, 6 ve 17'de metabolik çeşitlilik
ma kemoorganotrofdur.
daha detaylı olarak ele alınacaktır.
Kemolitotroflar
Bazı prokaryotlar inorganik bileşiklerdeki enerjiyi
kullanabilir. Bu, kemolitotrofi adlı bir metabolizma
şeklidir (Winogradsky tarafından keşfedilmiştir,
Ö°G> Kısım 1.7) ve kemolitotroflar adı verilen mik-
Kimyasallar roorganizmalarca gerçekleştirilir (Şekil 2.8). Bu
şekilde enerji sağlayan bir metabolizma yalnızca
prokaryotlarda bulunur ve Bacteria ve Archaea ara-
sında yaygındır. Kullanılan farklı inorganik bileşik
!
spektrumu oldukça fazla olmasına rağmen, kural
olarak belirli bir prokaryot inorganik bileşiklerin
Kemotrofi Fototrofi birini veya yakın bir grubunu kullanım açısından
özelleşmiştir.
Organik inorganik
kimyasallar kimyasallar
İnorganik bileşiklerden enerji elde etme ka-
(glukoz, asetat, vs.) (H2, H2S, Fe2t, NH4+, ete.) pasitesinin avantajlı bir durum olabileceği açıktır:
Kemoorganotroflarla rekabet söz konusu değildir.
Kemoorganotroflar Kemolitotroflar Fototroflar Buna ek olarak, oksitlenen birçok inorganik bileşik,
(glukoz + O 2 -*- CO 2 + H2O) (H 2 + O 2 -*• H2O) (ışık./N/^ATP) örneğin H2 (Şekil 2.8) ve H2S, aslında kemoorganot-
rofların atık ürünleridir. Bu şekilde, kemolitotroflar
pek çok organizmanın kullanamadığı kaynakların
ATP ATP kullanımında stratejiler geliştirmişlerdir.
• Şekil 2.8 Enerji eldesinde metabolik seçenekler. Bu- Fototroflar
rada, çeşitli kemotrofik organizmalar tarafından kullanılan or- Fototrofik mikroorganizmalar, ışığı enerji kaynağı
ganik ve inorganik kimyasallardan sadece birkaçı verilmiştir.
Kemotrofik organizmalarda ATP'yi, organik veya inorganik
olarak kullanmalarına izin veren pigmentlere sa-
kimyasalların oksidasyonu sağlarken, güneş enerjisinin kimya- hiptir ve bu nedenle, hücreleri renklidir (bakınız
sal enerjiye (yine ATP formunda) çevrimi fototrofik organizma- Şekil 2.10a). Kemotrofik organizmalardan farklı
larda gerçekleşir. olarak, fototroflar enerji kaynağı olarak kimyasal-
2.4 • Mikroorganizmaların Fizyolojik Çeşitliliği • 29
lara ihtiyaç duymazlar; ATP güneş enerjisinden rak, su, hayvanlar ve bitkiler gibi yaygın habitatlar
üretilir. Bu şüphesiz, kemotroflarla enerji yönün- ve insanlar tarafından yapılmış hemen hemen bü-
den rekabet problemi olmadığından ve geniş çeşit- tün yapıların içi veya yüzeyi dahildir. Gerçekten,
lilikte mikrobiyal habitatda ışık mevcut olduğun- doğal bir örneğin steril olması (yaşam formlarının
dan önemli bir avantajdır. bulunmaması) çok nadir bir olaydır.
Prokaryotlarda iki önemli fototrofi şekli bilin- Bazı mikrobiyal çevreler, bize göre yaşam için
mektedir. Oksijenik fotosentez denen bir tipinde, çok ekstrem bulduğumuz çevrelerdir. Bu çevreler
O2 oluşur. Oksijenik fotosentez siyanobakterilere ve mikroorganizmalara özel sorunlar yaşatıyor olsa-
onların filogenetik akrabalarına özgüdür. Diğer lar da, ekstrem çevreler mikrobiyal yaşamda yay-
tip olan anoksijenik fotosentez ise mor ve yeşil bak- gındır. Yaşamın fizyokimyasal sınırlarını tanım-
terilerde gerçekleşir ve O2 oluşmaz. Her iki fototrof layan, çoğunlukla prokaryotlardan oluşan dikkat
grubu da ATP üretmek için ışığı kullanır ve ATP çekici bir grup olan ve ekstrem çevrelerde yaşayan
sentez mekanizmalarındaki benzerlikler oldukça organizmalar ekstremofiller olarak adlandırılır.
dikkat çekicidir. Gerçekten de, oksijenik fotosen- Ekstremofilik prokaryotlar kaynayan sıcak su
tezin evrimsel kökleri, çok daha basit olan anok- kaplıcalarında, buz kaplı göllerin içinde veya üze-
sijenik fotosenteze kadar uzanır. Fotosentezi daha rinde, buzullarda veya kutup denizlerinde, aşırı
detaylı olarak Bölüm 17'de değerlendireceğiz. tuzlu sularda, pH'sı 0 dan az veya 12 kadar olan
toprak ve sular gibi sert çevrelerde bol bulunurlar.
Heterotroflar ve Ototroflar İlginç biçimde, bu mikroorganizmalar yalnızca bu
Bütün hücreler temel besin olarak karbona ihtiyaç çevreleri tolere etmekle kalmazlar, aynı zamanda üre-
duyar. Mikrobiyal hücreler, karbon kaynağı olarak mek için çevresel ekstremlere ihtiyaç duyarlar. Bu
bir veya daha fazla organik bileşiğe ihtiyaç duyan nedenle onlara ekstremof iller ("fil" eki "sevmek"
heterotroflar veya karbon kaynakları CO2 olan anlamındadır) denilmektedir. Tablo 2.1'de, ekstre-
ototroflardır. Kemoorganotroflar da heterotrofdur. mofilik prokaryotlar için güncel "kayıtlı örnekler"
Aksine, pek çok kemolitotrof ve esasen bütün fo- özetlenmiş ve bulundukları habitat tiplerini listelen-
totroflar ototrofdur. CO2'den kendi yararları ve ke- miştir. Bu türlerin pek çoğunu daha sonraki bölüm-
moorganotroflar için organik madde sentezledikle- lerde tekrar göreceğiz (•^^Bölüm 6,12 ve 13).
rinden, ototroflara bazen primer üreticiler denmek-
tedir. Kemoorganotroflar ya direkt olarak primer
üreticilerle veya onların oluşturdukları ürünlerle 2.4 Kavramların Gözden Geçirilmesi
beslenirler. Dünyadaki bütün organik maddeler Tüm hücreler karbon ve enerji kaynaklarına ihtiyaç du-
özellikle fototrofik organizmalar olmak üzere pri- yar. Kemoorganotrof, kemolitotrof ve fototrof terimleri
mer üreticiler tarafından sentezlenmektedir. enerji kaynakları olarak sırasıyla organik kimyasalları,
inorganik kimyasalları veya ışığı kullanan hücreleri belir-
Habitatlar ve Ekstrem Çevreler tir. Ototrofik organizmalar karbon kaynağı olarak CO2'i
kullanırken, heterotroflar organik karbonları kullanırlar.
Mikroorganizmalar yaşamı destekleyecek her yer- Ekstremofiller yüksek organizmaların üreyemeyeceği
de bulunurlar. Bu ortamlara, aşina olduğumuz top- çevresel koşullarda başarılı bir şekilde ürerler.
pH
Asidofil Picrophüus oshimae Archaea Asidik sıcak -0.6 0.7' 4
Düşük
su kaplıcaları
Yüksek Alkalifil Natronabacterium Archaea Soda gölleri 8.5 12
gregoryi
Basınç Barofil Moritella yayanosii' Bacteria Derin okyanus 500 atm 700 atm >1000 atm
sedimentleri
Tuz (NaCl) Halofil Halobacterium Archaea Tuz fabrikaları %15 %25 %32 (doygunluk)
ç/ılinnmım
" Her katogoride listelenmiş olan organizma üremek için bellirli bir eksterm koşula ihtiyaç duyan güncel kayıtlı örnekleridir.
ı, ]21°C'ye kadar üreyebilen yeni izole edilmiş bir Archaea.
' P. oshimae aynı zamanda 60°C'de optimal üreyen bir termofildir.
" N. gregoryi aynı zamanda %20 NaCl'de optimal üreyen ekstrem halofildir.
' Moriteüa yayanosii yaklaşık 4°C'de optimal üreyen bir psikrofildir.
30 • Bölüm 2 • Mikrobiyal Yaşama Genel Bir Bakış
Prokaryotik Çeşitlilik
Daha önce gördüğümüz gibi, prokaryotlar Archa-
ea ve Bacteria olmak üzere filogenetik olarak farklı
iki domainde toplanırlar (Şekil 2.7). Bu kısımda fi-
logenetik ağacı keşfedecek ve burada bulunan bazı
önemli organizmaları kısaca değerlendireceğiz.
Mikrobiyolojiye yeni başlayan öğrencilerin aşina ol-
duğu prokaryotlarm çoğu Bacteria domaininde bu-
lunduğundan dolayı konuya buradan başlayacağız.
Bacteria
Bacteria domaini muazzam çeşitlilikte prokaryot
içermektedir. Binlerce patojenik olmayan türün
yanı sıra, bilinen tüm hastalık yapan (patojenik)
prokaryotlar da Bacteriadır. Ayrıca, bu doma-
inde büyük çeşitlilikte morfoloji ve fizyolojiler
mevcuttur. Proteobakteriler Bacteria'nm en bü-
yük bölümüdür (şube olarak isimlendirilir) (Şekil
2.9»). Proteobakteriler içerisinde mikrobiyal fizyo-
lojinin, biyokimyanın ve moleküler biyolojinin mo-
del organizması olan Escherichia coli gibi pek çok
kemoorganotrofik bakteri bulunur. Bazı fototrofik
(Şekil 2.10a») bakteriler ve kemolitotrofik (Şekil
2.10b) türler, aynı zamanda Proteobakteridir. Pek
çok kemolitotrof, hidrojen sülfürü (H2S, çürümüş
Proteobakteriler
(a) (b)
• Şekil 2.15 Fototrofik yeşil bakteriler, (a) Chlorobium (yeşil kükürt bakterileri); tek bir hücre yaklaşık 0.8 pm enindedir. (b)
Chloroflexus (yeşil kükürtsüz bakteriler); bir filament yaklaşık 1.3 (jm enindedir. Bu organizmalar, pigmentler ve membran yapılan gibi
birçok ortak özellik bulundurmalarına rağmen (£»0 Kısım 17.2), filogenetik olarak oldukça farklıdır (Şekil 2.9).
2.5 • Prokaryotik Çeşitlilik • 33
Methanosarcina
Tüm Archaea kemotrofik olmasına rağmen,
Halobacterium (kısaca tartışılacak) ATP üretmek Thermoplasma
hesulfurococcus
için ışığı kullanabilmektedir (fototrofik organizma-
lardan farklı bir yolla). Bazı Archaea üyeleri enerji
metabolizmalarında organik bileşikleri kullanırlar.
Çoğunlukla kullandıkları enerji kaynağı hidrojen
gazı (H2) olmak üzere diğer pek çoğu kemolitotrof- • Şekil 2.18 Archaea'nin detaylı filogenetik ağacı.
Archaea'in bilinen tüm gruplan bu ağaç üzerinde gösterilme-
dur. Kemolitotrofi, özellikle hipertermofilik Archa- miştir. Archaea'nin iki önemli grubu mevcuttur: Euryarchaeota
ea üyeleri arasında yaygındır. ve Crenarchaeota. Kırmızı ile daire içerisine alınmış organizma-
Archaea ağacmdaki Euryarchaeota dalı (Şekil lar çok yüksek sıcaklıkta üreyen hipertermofillerdir. Metanojen-
2.18), önemli ölçüde farklı fizyolojilere sahip olan ler ve aşın halofiller ve asidofiller pembe olarak gösterilmiştir.
üç grup organizmayı bulundurur. Bazı türler O2'e Her önemli grubun, pek çoğu deniz türleri olan kendi Çev soy
hattı (Şekil 2.9'un yazısına ve metne bakınız) mevcuttur. Her iki
ihtiyaç duyarken bazıları oksijenden ölür ve ba- Archaea alt grubunda da yaklaşık aynı sayıda tür olmasına rağ-
zıları en yüksek ve en düşük pH ekstremlerinde men, kültürü yapılmış toplam Archaea sayısı Bacteria'den çok
ürerler (Tablo 2.1). Methanobacterium gibi Methano- daha azdır.
34 • Bölüm 2 • Mikrobiyal Yaşama Genel Bir Bakış
denilir. Gerçekten, Halobacterium gibi organizmalar duvarları yoktur (bu açıdan Mycoplasma ile benzer-
tuz kristalleri içinde veya üzerinde üreyebilecek dir) ve nisbeten yüksek sıcaklıklarda ve aşırı düşük
kadar çok tuz sevmektedirler (Şekil 2.20»). pH'larda en iyi şekilde ürerler. Bilinen bütün pro-
Daha önce bahsedildiği gibi (bakınız Kısım 2.4), karyotların en asidofilik olanı Picrophilus, bu gruba
pek çok prokaryot fototrofikdir ve ışıktan ATP üre- dahildir.
tebilir. Halobacterium türleri gerçek fototroflar gibi
klorofil üretmemesine rağmen, ışığı absorblayabi- Doğal Mikrobiyal Toplulukların Filogenetik
Analizleri
len ve ATP sentezini tetikleyen bir tip ışığa duyarlı
pigment içerir (ö°öKısım 13.3). Ekstrem halofilik Archaea'nin tümü ekstremofil değildir. Pek çoğu
Archaea üyeleri tuz gölleri, tuz fabrikaları ve çok göller, topraklar ve okyanuslarda bulunabilir. Şan-
tuzlu olan diğer çevrelerde yaşarlar. Natronobacte- sızlık eseri Archaea'nın çoğunun laboratuvar kültü-
rium gibi bazı ekstrem halofiller yüksek seviyede ründe başarısız olunmuştur ve bu nedenle habitat-
j:uz ve pH ile karakterize olmuş çevreler olan soda larındaki işlevleri ile ilgili olarak çok az şey bilmek-
göllerinde bulunurlar. Bu tip organizmalar, bu ne- teyiz. Bacteria'mn kültüre alınmamış üyeleri için
denle, alkalifilikdir ve bilinen bütün organizmalar de aynı şeyler söylenebilir. Eğer bu organizmalar
için en yüksek pH'da ürerler (Tablo 2.1). kültüre almmamışlarsa, onların orada bulunduğu-
Ele alacağımız son Archaea grubu Thermoplas- nu nasıl biliyoruz? Toprak gibi, doğal örneklerdeki
ma (Şekil 2.21») gibi termoasidofillerdir. Bu prokar- hücrelerden ribozomal RNA genlerini izole etmek
yotlarm hücre membranı olmasına rağmen, hücre mümkün olduğu için, bunu bilmekteyiz. Eğer bir
doğal örnek ribozomal RNA içeriyorsa, bu, ribozo-
mal RNA'yı üreten organizmanın örnekte bulun-
maması demektir. Böyle bir örneği ribozomal RNA
genleri için işlemden geçirir, izole eder ve onları di-
zilersek, farklı organizmaların kültürlerinde yaptı-
ğımız gibi onları filogenetik ağaca yerleştirebiliriz
• Şekil 2.20 Ekstrem ha- (bakınız Şekil 2.9 ve 2.18).
lofilik Archaea. NaCl çökelme Amerikalı bir mikrobiyolog olan Norman
noktasındaki ve ekstrem haloh'l
Halobacterium hücrelerini içe- Pace'in ilk kez tasarladığı bu moleküler mikrobiyal
ren bir şişe tuzlu su. Organizma ekoloji metotlarının kullanılmasıyla, prokaryotik
ışığı emen ve ATP üretimine yol çeşitliliğin kapsamının orijinal olarak düşünüldü-
açan pigmentler içerir. Halobac- ğünden çok daha büyük olduğu açığa çıkmıştır.
terium hücreleri, tuz kristalleri
Herhangi bir mikrobiyal habitat örneklemesi, bu
içerisinde de üreyebilirler (e*to
Mikrobiyal ek bilgi, Bölüm 4, Bir habitatda hiçbir zaman kültürü yapılmamış çok
endospor ne kadar uzun yaşaya- sayıda prokaryotu ortaya çıkarmıştır. Şimdi yapıl-
bilir?). ması gereken, onları üretme amaçlı yaratıcı kültür
2.6 • Ökaryotik Mikroorganizmalar • 35
• Şekil 2.23 Mikrobiyal Eukarya (a) Algler; koloni şeklinde * Şekil 2.24 Likenler, (a) Kaya üzerinde gelişen turuncu
yeşil alg, Volvox (öOD Kısım 14.13). Her küresel şekilli hücre, fo- pigmentli bir liken ve (b) ölü ağaç kökü üzerinde üreyen san
totrofik ökaryotlann fotosentetik organeli olan birkaç kloroplast pigmentli bir liken, Yellowstone Ulusal Parkı, USA. Likenin rengi,
içerir, (b) Funguslar; tipik bir küfün spor taşıyan yapılan. Her liken yapısının pigmentli bileşeninden (alg) kaynaklanır. Kloro-
spor, yeni bir filamentli fungus oluşumunu sağlayabilir (öc*2> Kı- fillerin yanı sıra, likenlerin alg bileşenleri san, turuncu, kahve-
sım 14.12). (c) Protozoa; silli protozoan Paramecium (£&^> Kısım rengi, kırmızı, yeşil ve mor olabilen karetonoid pigmentler (CK*s>
14.10). Hücrenin hareketini sağlayan siller bir kayığın kürekleri Kısım 17.3) içerir.
gibi görev yapar.
Sonsöz
Buradaki mikrobiyal çeşitlilik yolculuğumuz, yal- ların müthiş kimyasal çeşitliliğini öğreneceğiz. O
nızca konunun genel bir tanıtımını sağlamıştır. zaman, mikrobiyal çeşitlilik konusunu tekrar ele
Konu bundan çok daha geniştir ve Bölüm 12-15'de almak ve buradaki kapsamımızı genişletmek için
devam edecektir. Bu bölümde virüslerin kasıtlı iyi hazırlanmış olacağız.
olarak kapsam dışı bırakıldığına da dikkat ediniz.
Virüslerin hücre olmadığını ancak, çoğalmak için
hücrelere ihtiyaç duyduklarını hatırlayınız (bakı- 2.6 Kavramların Gözden Geçirilmesi
nız Kısım 2.1). Tüm yaşam domainlerindeki hücre- Mikrobiyal ökaryotlar algler, protozoalar, funguslar ve
lerin viral parazitleri mevcuttur ve viral çeşitlilikle cıvık mantarların dahil olduğu geniş bir gruptur. Bazı
sonraki bölümlerde ilgileneceğiz («KSsBölüm 9 ve algler ve funguslar likenler adlı mutualistik işbirliği geliş-
16). tirirler.
Mikrobiyal çeşitliliğin daha detaylı ele alınma- • Alglerin siyanobakterilerden farklı olduğu en az iki
sına geçmeden önce, özellikle prokaryotik hücreler durumu yazınız.
olmak üzere hücrelerin moleküler özelliklerini iyi- • Alglerin protozoalardan farklı olduğu en az iki duru-
mu yazınız.
ce bilmeliyiz. Bu süreçte, yaşam ağacının evrimsel
• Bir likenin üyeleri birbirine nasıl yarar sağlar?
açılımının doğrudan sonucu olarak organizma-
• Uygulama Sorulan • 37
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Bir hücrenin sitoplazmik zara niçin ihtiyacı vardır 8. Moleküler çalışmalar Archaea türlerinde, çeşitli ökar-
(0B0Kısım2.1)? yotlardaki emsallerine Bacteria türlerindekinden çok
2. Hangi yaşam domainlerinin prokaryotik hücre yapısı daha sıkıca benzer olan pek çok makromolekül göster-
vardır? Prokaryotik hücre yapısı evrimsel ilişkiyi gös- miştir. Açıklayınız (ö^aKısım 2.3)?
terebilir mi (c^GKısım 2.1)? 9. Kemoorganotroflarm enerji metabolizması açısından
3. Virüsler hangi açılardan hücrelere benzer? Hangi açı- kemoototroflardan ne farkı vardır? Her grubun üyele-
lardan hücrelerden farklıdırlar (C^Kısım 2.1)? ri hangi karbon kaynaklarını kullanır? Bu nedenle,
4. Genom kelimesinin anlamı nedir? Prokaryot genomu- bunlar heterotrof mu yoksa ototrof mudur (^otsKısım
2.4)?
nun düzenlenmesi hangi açıdan ökaryotlardan farklı-
10. Pyrolobus organizmasında doğal olmayan nedir (^*fe
dır? ( « « « ı s ı m 2.2)?
Kısım 2.5)?
5. Hangi nedenlerden dolayı mitoz ve mayoz süreçleri
< c 11. Pyrolobus, Halobacterium ve Thermoplasma organiz-
ökaryotik hücrelerde gerçekleşmektedir ( 5 c>Kısım maları arasında hangi benzerlik ve farklılıklar vardır
2.2)? (CCfeKısım 2.5)?
6. Escherichia coli gibi bir organizmanın kaç geni vardır? 12. Şekil 2.18'i inceleyiniz. "Çev-sucul" soy hattının anla-
Bu sizin herhangi bir hücrenizdeki gen sayısı ile nasıl mı nedir («S^Kısım 2.5)?
karşılaştırılır (CS*sKısım 2.2)? 13. Giardia'mn yapısal ve filogenetik açıdan insan hücrele-
7. Endosimbiyoz teorisi nedir (o^Kısım 2.3)? rinden farkı nedir («saoKısım 2.6)?
UYGULAMA SORULARI
1. Hücreden kromozomun alınması ölümcül olabilecek- organizma 2 ve 3'ün ağaçtaki yerleri değişseydi ağacın
ken, plazmit içeren prokaryotik hücreler plazmitlerini niçin yanlış olacağını açıklayınız?
herhangi bir olumsuz etki oluşmadan sık sık "kaybe- 4. Mikrobiyologlar yüksek çeşitlilikte mikroorganizma-
debilir" (yani, plazmitler kalıcı olarak uzaklaştırılabi- nın kültürünü yapmışlardır, fakat organizmaları hiç-
lir). Açıklayınız. bir zaman görmemiş olmalarına ya da laboratuvarda
2. Makroorganizmaların evrimi hakkındaki bilgi biriki- üretmemiş olmalarına rağmen daha da yüksek çeşitli-
minin mikroorganizmalardan çok daha önce geldiği lik olduğunu bilmektedirler. Açıklayınız.
söylenmektedir. Örneğin, atların evrimsel soy hattı- 5. Arkadaşınızı, ekstremofillerin yalnızca kendi habitat-
larmda "öylesine duran" organizmalar olmadığına
nın yeniden kurgulanmasının, herhangi bir prokaryot
inandırmak için bu bölümdeki hangi verileri kullana-
grubu için aynısını yapmaktan daha kolay bir iş olabi-
bilirsiniz?
leceğini neden düşünürsünüz?
6. Bu cümleyi savunuz: Eğer siyanobakteriler hiçbir za-
3. Şekil 2.6'da gösterilen filogenetik ağacı inceleyiniz. man oluşmamış olsalardı, Dünyada yaşam zorunlu
Gösterilen dizi verilerini kullanarak, dallar aynı kalıp mikrobiyal olarak kalacaktı.
MAKROMOLEKULLER
CANLI SİSTEMLERDEKİ
KİMYASAL BAĞLAR VE SU 39
II BİLGİ TAŞIMAYAN
MAKROMOLEKULLER 43
3.3 Polisakkaritler 43
3.4 Lipidler 45
Birincil yapı polipeptid gibi bilgi taşı- ları aracılığı ile kazandığı başlangıç Peptid bağı bir polipeptiddeki amino
yan bir makromolekülün monomerik katlanma biçimi asitleri birbirine bağlayan kovalent
birimlerinin özgül dizisi İzomerler aynı moleküler formüle bağ tipi
Denatürasyon bir proteinin katlanma sahip oldukları halde, yapısal olarak Polar hidrofilik özellikler taşıyan ve
özelliklerinin bozulması ve (genellik- farklı iki molekül genellikle suda çözünür olan
le) biyolojik aktivite kaybı ile sonuç- Kovalent bağ iki atom arasında elekt- Polar-olmayan hidrofobik (sudan ka-
lanan olay ron paylaşılmasıyla kurulan kimya- çan) özellikler taşıyan ve suda kolay-
Dördüncül yapı son şeklini almış bir sal bağ ca çözünemeyen
protein molekülündeki polipeptidle- Lipid gliserol ve yağ asitleri ya da baş- Polimer monomer adı verilen tekrar-
rin sayısı ve tipi ka hidrofobik moleküllerin ester ya lanan birimlerin polimerizasyonu ile
da eter bağlarıyla bağlanmasıyla or- oluşan kimyasal bileşik
Enantiyomer aynı molekülün birbiri- taya çıkan yapı
nin ayna görüntüsü olan formların- Polinükleotit fosfodiester bağlan ile
Makromolekül kovalent olarak bağ- birbirlerine bağlanmış nükleotit po-
dan her biri lanmış monomerik birimlerin oluş-
Fosfodiester bağı bir polinükleotit- limeri
turduğu polimer Polipeptid peptid bağları ile birbirle-
deki nükleotitleri birbirine bağlayan Molekül birbirlerine kimyasal olarak
kovalent bağ tipi rine bağlanmış amino asitlerin oluş-
bağlanmış iki ya da daha fazla sayı- turduğu polimer
Glikozidik bağ bir polisakkaritteki daki atom
şeker birimlerini birbirine bağlayan Polisakkarit glikozidik bağlarla bir-
Nükleik asit DNA ya da RNA birlerine bağlanmış şeker birimlerin-
kovalent bağ tipi Nükleozit fosfat grubu taşımayan den oluşan polimer
Hidrojen bağı bir hidrojen atomu ile nükleotit Protein özgül biyolojik işleve sahip bir
daha elektronegatif ikinci bir atom Nükleotit bir tane azotlu baz (adenin, polipeptid ya da polipeptid grubu
(genellikle oksijen ya da azot) arasın- guanin, sitozin,timin ya da urasil), bir
molekül fosfat ve riboz (RNA'da) ya Üçüncül yapı daha önce ikincil yapısı-
daki zayıf kimyasal bağ nı kazanmış olan bir polipetidin kat-
İkincil yapı bir polipeptid ya da po- da deoksiriboz (DNA'da) şekeri içe-
ren nükeik asit monomeri lanarak kazandığı son biçim
linükleotitin genellikle hidrojen bağ-
Karboksilik asit —C—OH Organik asitler; amino asitler; yağ asitleri; lipidler; proteinler
O
II
Aldehit —C—H Glukoz gibi redüktör şekerlerin işlevsel grubu; polisakkaritler
H
o_
O" O"
I
Fosfoanhidrit ~o—p~o— P— o" Enerji metabolizması, örneğin ATP
II II
o o
' (~) işareti "enerjice-zengin" bağı göstermektedir (£&%Ş Kısım 5.8)
ye sahip bir molekül oluşturacak şekilde nasıl bir lerin anlaşılmasında kolaylık sağlayacaktır. Tablo
araya geleceklerini de kontrol eder ve RNA'nm ka- 3.1, biyokimyasal öneme sahip çeşitli fonksiyonel
rarlılığında da önemli yer tutarlar. grupları ve bunları bulunduran molekül ve makro-
molekül örneklerini listelemektedir.
Biyomoleküllerdeki Bağlanma Tipleri
Karbon elementi tüm makromoleküllerin en temel
bileşenidir. Karbon sadece diğer karbon atomla- 3.1 Kavramların Gölden Geçirilmesi
rı ile değil, çok çeşitli ve kompleks büyük yapılar
Kovalent bağlar makromoleküllerdeki atomları birbirine
oluşturacak şekilde, çok sayıda başka element ile
bağlayan güçlü bağlardır. Hidrojen bağları, van der Wa-
de bağlanabilir. Farklı organik (karbon içeren) bi- als güçleri ve hidrofobik etkileşimler de makromoleküler
leşiklerde çeşitli bağlanma biçimleri mümkündür. yapıyı etkilemekle birlikte, bunlar daha zayıf atomik et-
Bu fonksiyonel grupların her biri özgün kimyasal kileşimlerdir. Karbon atomları içeren çeşitli fonksiyonel
özelliklere sahip olup, bu özellikleri onların hüc- gruplar, biyomokeküllerde sıklıkla yer alırlar.
redeki biyolojik rollerinin belirlenmesinde önem- • Kovalent bağlar neden hidrojen bağlarından daha
lidir. Bu fonksiyonel grupların öğrenilmesi, mak- güçlüdür?
romoleküler yapı, hücre fizyolojisi ve biyosentez • Hidrojen bağı makromoleküler yapıda nasıl bir rol
konularında daha ileride karşımıza çıkacak bilgi- oynar?
42 • Bölüm 3 • Makromoleküller
- Neklluudı, F.C., el al. (KÜS.), 1966, Escherkhia coli and Salmonella typlıi- • Şekil 3.3 Makromoleküllerin hücre içindeki yerleşim-
murium-Cellular and Molecular Biology, 2nd edition. American Society for leri, (a) Proteinler (kahverengi) hücrenin her yerinde, hücresel
Microbiology, Washington, DC. yapıların bileşenleri ve enzimler halinde bulunur. Kamçı, yüzme
s
Aktif büyüme içinde olan bir E.coli hücresinin kuru ağırlığı =2,8 X 1 0 " hareketi ile ilgili bir yapıdır, (b) Nükleik asitler. DNA (yeşil) pro-
g; toplam ağırlığı (%70 su) = 9,5 X 10"" g'dır.
karyotik hücrelerin nükleoidinde, ökaryotik hücrelerin çekirde-
' Temel polisakkaritlerin peptidoglikan ve glikojen olduğu varsayılmış-
tır. ğinde yer alır. RNA (turuncu) sitoplazma (mRNA, tRNA) ve ribo-
" Farklı türlerde ve gelişme koşullarında yağ asidi bileşimi değişkenlik zomlarda (rRNA) bulunur, (c) Polisakkaritler (san) hücre duvan ve
gösterdiği için, çok çeşitli fosfolipid sınıfı bulunmaktadır. bazı durumlarda da hücre içindeki depo granüllerinde yer alırlar,
1
Monomer ve inorganik iyon bileşimi için güvenilir tahmin bulunma- (d) Lipidler (mavi) sitoplazmik zar, hücre duvan ve depo granül-
maktadır.
lerinde bulunur.
3.3 • Polisakkaritler • 43
Bölüm 4'de göreceğimiz gibi çözünmüş bileşikler, Bu kısımda bilgi taşımayan makromoleküllerin -po-
sitoplazmik zarın taşıma etkinlikleri aracılığı ile sü- lisakkaritler ve lipidler- yapı ve işlevlerini gözden
rekli olarak hücre içine ya da dışına taşınırlar (Ö°Ö geçireceğiz. Bu makromoleküllerdeki monomerle-
Kısım 4.6 ve 4.7). Bu bileşikler arasında yeni hücre rin dizisi genetik bilgi taşımasa da, bunlar hücrenin
materyallerinin kurulması için gerekli besinler ve yapısal ya da yedek materyali olarak önemli roller
metabolik süreçlerin atık ürünleri yer alır. üstlenmişlerdir.
Suyun polar özellikleri, su ile hidrojen bağlan
kurabilen büyük moleküllerin bir araya gelmeleri-
ni de kolaylaştırır. Su hem kendi (Şekil 3.2a), hem Polisakkaritler
de makromoleküller içinde üç boyutlu ağ örgüleri Karbohidratlar (şekerler) 1:2:1 oranında karbon,
oluşturur. Bu nitelik biyomoleküller içindeki atom- hidrojen ve oksijen içeren organik bileşiklerdir.
ların potansiyel etkileşimlerde bulunabilecek şekil- En yaygın olarak bulunan şekerlerden biri olan
de, su aracılığı ile uygun konumlar kazanmalarına
glukozun yapısal formülü C6H12O6'dır (Şekil 3.4»).
olanak verir. Suyun yüksek polaritesinin hücreye
Biyolojik öneme sahip karbohidratlar 4, 5, 6 ve 7
sağladığı bir başka yarar, polar-olmayan bileşikleri
bir araya gelmeye zorlamasıdır. Örneğin zarlar, karbon atomu içerenlerdir (bunlar C4, C5, C6 ve C7
bol miktarda lipid içerirler. Lipidler temel olarak olarak gösterilirler). C5 şekerler (pentozlar), nükleik
polar-olmayan (hidrofobik) bileşenler içerirler ve asitlerin yapısal omurgasmdaki rollerinden ötürü,
bu bileşenler, polar moleküllerin hücre içine ya da özel bir öneme sahiptir. Benzer şekilde C6 şekerler
dışına kısıtlanmaksızm akışını engelleyecek şekil- de (heksozlar), hücre duvarındaki polimerlerin ve
de bir araya gelerek, kümelenirler. hücredeki enerji depolarının monomerik bileşenle-
Hidrojen bağlarının yanı sıra suyun polar nite-
liği de, onu büyük ölçüde kohesiv yapar. Bunun an- Şeker Düz zincir Halkasal Önemi
lamı şudur: Su molekülleri birbirlerine karşı aşırı
ilgi gösterir ve kimyasal olarak düzenli birliktelik- Pentozlar H - C = O 5
HOCH OH
ler oluştururlar. Bu birlikteliklerdeki hidrojen bağ- 2İ RNA
4C
\v
H-C-OH
ları sürekli olarak kırılır ve yeniden kurulurlar (Şe- 3İ ; omurgası
H-C-OH
kil 3.2). Suyun kohesiv niteliği, onun yüksek yüzey Rıboz 4 1
gerilimi ve yüksek özgül ısısı (sıcaklığı 1°C yükselt- H-C-OH OH OH
sl
mek için gereken ısı) gibi biyolojik olarak önemli CH2OH
J
ganizmaların hayatta kalması mümkün olur. Hekzoslar H-C=O HOCH,
Enerji
Canlılık yaklaşık 4 milyar yıl önce su ortamın- Glukoz H
^"OH kaynağı;
da ortaya çıkmıştır. Yeryüzünde sıvı suyun bulun- HO-C-H . /H \ OH hücre
I duvarı
duğu hemen her yerde mikroorganizmaların da H-C-OH
bulunması çok olağandır. Suyun bu önemli özel- H-C-OH
5
Lipidler
Yaygın yağ asitleri
Yağ asitleri O
bağlı yağ asitlerinden (ya da Archaea'daki fita- i H
Fosfat x
nil birimlerinden) oluşur (Şekil 3.7). Basit lipidler İH2
trigliseritler olarak da adlandırılır; çünkü gliserol Etanolamin
molekülüne üç adet yağ asidi bağlanmıştır.
Kompleks lipidler fosfor, azot ya da kükürt
gibi elementleri veya şeker, etanolamin (Şekil 3.7), Kompleks lipid:
serin ya da hidrofobik yapıdaki kolin gibi bileşikle- Monogalaktozik digliserit (glikolipid)
ri içeren basit lipidlerdir. Fosfat grubu içeren lipid-
lere fosfolipidler adı verilir. Bu gruptaki kompleks
lipidler sitoplazmik zarlarda önemli rol oynarlar
(OOÜ Kısım 4.5).
Lipidlerin amfipatik özellikte olması, onları
ideal zar bileşenleri haline gitirir. Lipidler, zarları
oluşturmak üzere bir araya gelirler; hidrofilik kısım
(gliserol) ya sitoplazma ya da dış ortam ile temas ha-
linde iken, hidrofobik kısım zarın iç kısmına gömülü
durumdadır (<c«s Kısım 4.5 ve Şekil 4.16). Bu özel-
likten ötürü zarlar, ideal geçirgenlik bariyerleridir. • Şekil 3.7 Yağ asitleri, basit lipidler (yağlar) ve komp-
Polar bileşiklerin lipidlerin hidrofobik kısmından leks lipidler. Basit lipidler, yağ asitleri ile gliserol arasında
geçme yeteneğinde olmamaları, zar geçirgenliğine ester bağı kurulmasına yol açan dehidrasyon tepkimesi ile olu-
engel olur ve sitoplazmik bileşenlerin dışarı sızma- şurlar. Hücrenin yağ asidi bileşimi, gelişme sıcaklığına bağlı
sını önler. Ancak bu durum aynı zamanda hücresel olarak değişir.
işlevler için gerekli olan polar bileşiklerin hücre içi-
ne sızmasını da engeller. Bu konu bir sonraki bö-
lümde (<**> Kısım 4.5) ele alınacaktır.
<k 3 N H
3CN || - %
Polisakkarit ve lipidlerin aksine nükleik asit ve pro- i
teinlerdeki monomerlerin dizisi genetik bilgi taşır. H
H H H
Bu nedenle nükleik asit ve proteinler bilgi taşıyan
makromoleküllerdir. Sitozin Timin Urasil Adenin Guanin
(C) (T) (U) (A) (G)
Nükleik Asitler
Deoksiribonükleik asit (DNA) ve ribonükleik asit
(RNA) nükleotit adı verilen monomerlerden oluşan
• Şekil 3.9 DNA ve RNA bazlarının yapısı. Halkalardaki
makromoleküllerdir. Bu nedenle DNA ve RNA po- numaralandırmaya dikkat ediniz. Bazın şeker fosfatın 1' karbo-
linükleotitler olarak da adlandırılır. Bildiğiniz gibi, nuna bağlanması Şekil 3.8'de gösterilmiştir. Pirimidin bazları
DNA hücrenin genetik şifresini taşırken, RNA bu halkanın 1 no'lu azotundan, pürin bazlan ise 9 no'lu azotundan
şifreyi proteinlerdeki amino asit dizisine dönüştü- bağlamr.
ren aracı moleküldür (<ws Şekil 1.4).
Bir nükleotit üç çeşit bileşenden oluşur: beş kar- Nükleotitler nükleik asitlerin bileşeni olma-
bonlu şeker (RNA'da riboz, DNA'da deoksiriboz), larının yanı sıra, hücrede başka roller de üstlenir-
azotlu baz ve fosfat (PO43~). DNA ve RNA'daki ler. Nükleotitler ve özellikle de adenozin trifosfat
nükleotitlerin genel yapıları birbirine çok benzer (ATP) (Şekil 3.10), enerji gerektiren hücre tepkime-
(Şekil 3.8«). lerinin sürdürülmesi için, fosfat bağının kırılması
sırasında yeterli enerji salarak, kimyasal enerjinin
Nükleotitler temel kaynağını oluşturur (c«2. Kısım 5.8). Diğer
Nükleik asitlerdeki azotlu bazlar iki kimyasal nükleotitler ya da nükleotit türevleri hücredeki
gruptan birine dahildir. Pürin bazları —adenin ve oksidasyon-redüksiyon tepkimelerinde (ÖOS Kısım
guanin— iki tane heterosiklik halka (birden fazla 5.7), polisakkaritlerin biyosentezinde şekerlerin ta-
çeşitte atom içeren halka) içerir. Pirimidin bazları şıyıcıları olarak («sao Kısım 5.15) ve çeşitli enzim ya
—timin, sitozin ve urasil) altı üyeli tek bir halka- da metabolik olayların etkinliklerini hızlandıran ya
ya sahiptir (Şekil 3.9»). Guanin, adenin ve sitozin da inhibe eden düzenleyici moleküller olarak işlev
hem DNA, hem de RNA'da bulunur. Timin (birkaç görürler. Ancak biz burada sadece nükleotitlerin
istisna dışında) sadece DNA'da, urasil ise sadece informasyonal işlevi üzerinde duracağız. Bu temel
RNA'da yer alır. işlev, onların nükleik asitlerin yapıtaşı olmalarıdır.
Nükleotitler, pentoz şekerin 1 no'lu karbon
atomu ile pirimidin bazının 1 no'lu, pürin bazının Nükleik Asitler
ise 9 no'lu azot atomu arasında kurulan glikozidik
bağ içerirler. Fosfat taşımayan baz ile buna bağlı Nükleik asit omurgası birbirini izleyen şeker ve
şekere nükleozid adı verilir. Dolayısıyla nükleotit- fosfat moleküllerinden oluşmuş bir polimerdir (Şe-
ler bir ya da daha fazla fosfat içeren nükleozidlerdir kil 3.11») Polinükleotitler, şekerin 3 no'lu karbonu-
(Şekil 3.10»). na (3' karbon olarak adlandırılır) bağlı fosfat ile, bir
Fosfat — ~ O - P = O
Baz Adenin
Riboz
DNA'da • Şekil 3.10 Önemli bir nükleotit olan adenozin trifos-
sadece H fatin yapısı. Fosfoanhidrit bağının (~ işareti ile gösterilen) hid-
roliz enerjisi, fosfat esterinin hidroliz enerjisinden yüksektir. Bu
* Şekil 3.8 Nükleotitler. Şeker üzerindeki numaralar (') üssü özellik Bölüm 5'de incelenen biyoenerjetik açısından önem taşır
işareti taşımaktadır. Bunun nedeni azotlu bazdaki halkasal yapı- (<c£3& Kısım 5.8). Adenozin (bir nükleozid), azotlu bir baz olan
nın da numaralandırılmış (1, 2, 3 vs) olmasıdır (Bkz. Şekil 3.9). adenin ile fosfat grubu içermeyen bir şekerden oluşur.
3 5 • Nükleik Asitler • 47
- Hidrojen bağları
A-G-C-T-T-A-G-C\
5' pozisyonu H Azotlu baz 1' ıı ııı ııı ıı ıı ıı m ıır
pozisyonunda bağlı T-C-G-A-A-T-C-G
(b)
Deoksiriboz
3' pozisyonu -" O 5' . 3'
~O-P=O (i) c-A-G-U-G-A-C-C-A-U-C-G
l
(
Fosfodiester""'' 5' 3'
ba
9' Baz (ü) C-C-G-A-C-A-C-G-U-C-G-G
11 Birincil yapı
/A-C
X
C =G
A=U ^ İkincil
Komplemanter yapı
3az eşleşmesi 1 i
G= C
bölgesi 1 1
C~G
t |
(c)
• Şekil 3.11 DNA ve RNA. (a) Bir DNA zinciri bölümünün yapısı. Azotlu bazlar adenin, guanin, sitozin ve timin olabilir. RNA'da pen-
toz şekerin 2' karbonunda bir OH grubu vardır ve timin yerine urasil bulunur, (b) Sadece azotlu bazların gösterildiği, basitleştirilmiş
DNA yapısı. İki zincirdeki baz dizilerinin komplemanter olduğuna (A=T); G = C ) ve hidrojen bağlarına dikkat ediniz, (c) RNA: (i)
Sadece birincil yapı gösteren bir dizilim; (ii) İkincil yapı oluşumuna izin veren bir dizilim. Burada görüldüğü gibi, RNA'nın zincir-içi
baz eşleşmesine olanak veren kısımlarında ikincil yapılar oluşur. Ribozomal RNA gibi bazı büyük RNA moleküllerinde (C«a Kısım
7.15 ve 11.5) molekülün bazı kısımları sadece birincil yapı içerirken, diğer kısımlar hem birincil hem de ikincil yapı içerir. Bu durum
molekülün büyük ölçüde katlanıp, kıvrılmasına yol açar (<3Qo Şekil 11.İle). Bu tip moleküllerin biyolojik işlevi, sonuçta kazandıkları
üç-boyutlu biçime bağlıdır.
sonraki şekerin 5 no'lu (5') karbonu arasında ku- En kararlı hidrojen bağları guanin (G) ile sito-
rulan kovalent bağların birbirine bağladığı nükle- zin (C) ve adenin (A) ile timin (T) arasında kurulur
otitlerden oluşur (Şekil 3.11a). Kimyasal olarak bu (Bkz. Şekil 3.2c). A ile T ve G ile C'nin özgül olarak
fosfat bağı fosfodiester bağı niteliğindedir; çünkü eşleşmesi, iki DNA zincirindeki baz diziliminin
tek bir fosfat, ester bağı ile iki ayrı şekere bağlan- komplemanter olması anlamına gelir. Diğer bir deyiş-
mış durumdadır (Şekil 3.11a). le, bir zincirdeki G'ler karşı zincirdeki C'lerle, T'ler
Bir DNA ya da RNA molekülündeki nükleotit- ise karşı zincirdeki A'larla eşleşir (Şekil 3.11b).
lerin dizilimi onun birincil yapısı olarak ifade edi-
lir. DNA ya da RNA molekülündeki bazların dizi- RNA
limi bilgi taşır ve bu bilgi ya proteinlerdeki amino Birkaç istisna dışında, bütün ribonükleik asitler
asitlerin dizisini, ya da özgül ribozomal ve transfer tek-zincirli moleküllerdir. Bununla birlikte, komp-
RNA'ların dizisini kodlar. DNA replikasyonu ve lemanter baz eşleşmesinin mümkün olduğu RNA
RNA sentezi hücre yaşamının en belirleyici olay- kısımlarında, bu molekül kendi üzerine katlanabi-
larıdır (<3°o Kısım 1.2 ve Şekil 1.4). Daha sonraki lir. RNA'nın bu katlanma biçimi ikincil yapı ola-
bölümlerde, genetik özelliklerin bir kuşaktan diğe- rak adlandırılır (Şekil 3.11c).
rine güvenli bir şekilde aktarılmasını sağlayan, ha- RNA, hücrelerde üç kritik rol üstlenir. Elçi
tadan arınmış bir mekanizma olduğunu göreceksi- RNA (mRNA) DNA'nın bir zincirindeki genetik
niz (c$3z> Bölüm 7). bilgiye komplemanter olan bilgiyi içerir. Transfer
RNA'lar (tRNA'lar) protein sentezindeki "adap-
DNA
tör" moleküllerdir. Transfer RNA'lar nükleotit
Hücre içinde DNA çift-zincirli formda bulunur. Her dilindeki genetik bilgiyi, proteinlerin yapıtaşları
kromozom iki zincirli bir DNA taşır. B« zincirlerin olan amino asitlerin diline dönüştürürler. Ribozo-
her biri fosfodiester bağları ile bağlı yüz binlerce ya mal RNA'lar (rRNA'lar) birkaç tipte olup, hücre-
da milyonlarca nükleotit içerir. Bu zincirler kom- nin protein sentez sistemi olan ribozom'un yapısal
plemanter nükleotitler arasındaki hidrojen bağları ve katalitik bileşenleridir. RNA molekülleri Bölüm
ile bir arada tutulur. Karşılıklı konumdaki pürin ve 7 ve Bölüm 11'de daha ayrıntılı olarak ele alına-
pirimidin bazları arasında hidrojen bağları kurulur caktır.
(Bkz. Şekil 3.2c).
• Bolüm 3 • Makrontoleküller
3.5 Kavramların Gözden Geçirilmesi lidir; çünkü, kovalent bağlar bir amino asidin kar-
boksil karbonu ile, bir sonraki amino asidin amino
Nükleik asidin bilgi içeriği, polinükleotit zincirindeki azotu arasında (bir molekül su çıkışı ile) kurulur ve
azotlu bazların dizisi tarafından belirlenir. Hem RNA, peptid bağı bu şekilde oluşur (Şekil 3.13«).
hem de DNA bilgi taşıyan makromoleküllerdir. RNA,
ikincil yapı kazanmak üzere çeşitli konfigürasyonlarda Bütün amino asitler Şekil 3.12a'da gösterilmiş
katlanabilir. olan genel yapıya sahiptir. Buna ek olarak, her ami-
• Bir nükleotitde hangi bileşenler bulunur?
no asit, a-karbona bağlı yan grup (Şekil 3.12«'da R
• Nükleozit ile nükleotit arasında ne fark vardır?
olarak kısaltılmıştır) açısından diğerlerinden fark-
• RNA'nm birincil ve ikincil yapısı arasındaki farkı belir-
lıdır. a-Karbon, karboksilik asit karbonunun he-
tiniz. men yanındaki karbon atomudur. Yan zincirlerin
yapısı, glisindeki gibi tek bir hidrojen atomu ola-
bildiği gibi, fenilalaninin aromatik halkası şeklinde
de olabilir (Şekil 3.12b).
Amino Asitler ve Peptid Bağı Amino asitlerin kimyasal özellikleri, yan zin-
cirin niteliğine bağlı olduğundan, benzer kimyasal
Amino asitler proteinlerin monomerleridir. Ami- özellikler taşıyan amino asitler Şekil 3.12fr'de görü-
no asitlerin çoğu sadece karbon, hidrojen, oksijen len "aileler" halinde gruplanabilirler. Örneğin, yan
ve azot içerdiği halde, hücrelerde yaygın olarak zincirinde bir karboksilik asit grubu taşıyan aspar-
bulunan 21 amino asitten ikisi kükürt, bir tanesi ise tik asit ve glutamik asit, asidik grupta yer alır. Bir-
selenyum içerir. Bütün amino asitler bir tane kar- den fazla amino grubu taşıyanlar ise, bazik amino
boksilik asit (—COOH) ve bir tane de amino grubu asitler grubundadır. Bazı amino asitler hidrofobik
(—NH2) olmak üzere, iki önemli fonksiyonel grup yan zincire sahiptir. Bunlar polar-olmayan amino
içerir (Tablo 3.1 ve Şekil 3.12Ö«). BU gruplar önem- asitler olarak gruplandırılır. Sistein amino asidi bir
a-karbon ^ ^
R^C-C-OH N
I
NH 2 Karboksilik
asit grubu
Amino grubu
H- Giy Glisin (G) OH-CH Ser Serin (S) 'O-c-CH z Asp Aspartat (D)
O
C H 3 - Ala Alanin (A) CH 3 -CH- Thr Treonin (T) Glu Glutamat (E)
O İH
Val Valin (V) Asn Asparajin (N) Lys Lizin (K)
CH 3
CH-CH Leu Lösin (L) Gln Glutamin (Q) Arg Arjinin (R)
NH,
+
C H - İle izolösin (I) Cys Sistein (C) HN C H , - His Histidin (H)
CH3-CH 2 /
CHT-S-C Met Metiyonin (M) HSe-CH ? Sec Selenosistein (U)
* Şekil 3.12 Yaygın olarak bulunan 21 amino asidin yapısı, (a) Genel yapı. (b) R grubunun yapısı. Amino asitlerin üç harfli
kodlan isimlerinin sol tarafında, bir harfli kodlan ise sağ tarafındaki parantez içinde verilmiştir.
3 6 • Amino Asitler ve Peptid Bağı • 49
H O H O
HoN-İ-ü-OH + H N-İ-C-OH
H20
H O H H0
H2N-İ-C-N-İ-C-OH
Peptid
bağı
i
proteinden diğerine farklılık gösterir. Bu sayı 15
olabildiği gibi, 10.000 de olabilir. Proteinlerin ami-
no asit içeriği, dizilimi ve sayısı farklı olabildiği
için, yapı ve dolayısıyla işlevlerinde de büyük bir
(a) çeşitlilik olması doğaldır.
Bir polipeptiddeki amino asitlerin doğrusal di-
D-Glukoz L-Glukoz L-Alanın o-Alanın zilimi, o polipeptidin birincil yapısı olarak adlan-
H
x
y
c
O
x \*°
C
COOH
H2N-C-H
COOH
H-C-NH2
dırılır. Polipeptidin birincil yapısı çok önemlidir;
çünkü belirli bir birincil yapı, sadece belirli kat-
1
H-C-OH HO-C-H lanma biçimlerine uygundur ve sadece katlanmış
CH 3 CH 3
| |
HO-C-H H-C-OH Düzlemsel projeksiyon
haldeki nihai polipeptid biyolojik aktiviteye sahip
1 olabilir.
H-C-OH HO-C-H
I COOH COOH
H-C-OH HO-C-H 1 1
CH2OH CH2OH
c
H
CH3NH:î İkincil Yapı
Üç-boyutlu projeksiyon Bir polipeptid üzerindeki amino asitlerin R grup-
(b) (c) ları arasındaki etkileşimler, molekülün özgül bir
biçimde kıvrılıp, katlanmasını zorunlu kılar. Bu
* Şekil 3.15 izomerler, (a) Ayna görüntülerim açıklamak durum ikincil yapının oluşumuna yol açar (Şekil
üzere kullanılan top ve çubuk modelleri, (b) Glukozun enantiyo- 3.16»). Daha önce sözü edilen kovalent olmayan
merleri. (c) Alanin amino asidinin enantiyomerleri. Üç-boyutlu nitelikteki zayıf hidrojen bağları, (Bkz. Kısım 3.1)
görüntüler ne şekilde döndürülürse döndürülsün, asla üst üste
polipeptidin ikincil yapısında önemli rol oynar-
çakışmazlar. Üç-boyutlu projeksiyonda gösterilen okun yönü
şekle bakan kişiye, kesikli çizgiler ise kâğıt düzleminin altına lar. Yaygın olarak bulunan ikincil yapı tiplerin-
doğrudur. den biri a-heliks'dir. a-Heliks, bir silindir etrafına
dolanmış, doğrusal bir polipeptid olarak düşünü-
lebilir (Şekil 3.16a). Bu kıvrılmış yapıda yer alan
farklı amino asitlerin oksijen ve azot atomları, ara-
larında hidrojen bağları kurulmasına izin verecek
kadar birbirlerine yaklaşırlar. Hidrojen bağlarına
olanak vermesi, a-helikse kararlılık kazandırır
Proteinler: Birincil ve İkincil Yapı (Şekil 3.16a).
Proteinler hücre işlevlerinde anahtar rol oynarlar. Bazı polipeptidlerin birincil yapısı, fi-tabaka
Aslına bakılırsa, bir hücrenin ne olduğu ve ne yap- adı verilen bir başka ikincil yapı tipine olanak
tığı, onun içerdiği proteinlerin çeşidi ve miktarı ta- verir. /3-Tabakalı yapıda, amino asit zincirleri,
rafından belirlenir. Şöyle ki, her farklı hücre tipi, heliks oluşturmak yerine, öne, arkaya kıvrılırlar.
farklı protein setlerine sahiptir. Dolayısıyla, farklı /3-Tabakadaki katlanma biçimi de a-heliksde ol-
hücre tiplerini anlamak için, protein yapısını anla- duğu gibi, hidrojen atomlarının hidrojen bağları-
mak gerekir. na katılmasına olanak verir (Şekil 3.16W. Tipik bir
İki temel protein sınıfı vardır: katalitik protein- /3-tabakalı ikincil yapı, çok esnek değildir. Buna
ler (enzimler) ve yapısal proteinler. Enzimler hücre- karşılık, a-helikal ikincil yapılar daha esnektir. Do-
lerde cereyan eden çok çeşitli tepkimelerin katali- layısıyla, örneğin aktivitesi oldukça esnek olmayı
zörleridir (ÖOÖ Bölüm 5 ve Bölüm 17). Buna karşılık gerektiren bir enzim, daha fazla a-helikal ikincil
yapısal proteinler, zarları, duvarları ve sitoplazmik yapı içerdiği halde, hücre iskeletinde işlev gören
bileşenleri oluşturan hücresel yapıların ayrılmaz bir yapısal protein, daha fazla oranda /3-tabakalı
kısımlarıdır. Tüm proteinler belirli yapısal özellik- ikincil yapıya sahip kısımlar içerebilir.
leri paylaşırlar. Birçok polipeptid, a-heliks ve /3-tabaka şeklin-
deki ikincil yapı bölgeleri içerir. Molekül içindeki
katlanma biçimi ve bu katlanmaların yeri, hidrojen
Birincil Yapı bağlarının ve hidrofobik etkileşimlerin kurulma
Proteinler, peptid bağları ile kovalent olarak birbir- olanakları tarafından belirlenir (Bkz. Şekil 3.17).
lerine bağlanmış amino asit polimerleridir (Şekil Domain adı verilen bu yapısal bölgeler, protein mo-
3.13). Peptid bağı ile bağlı iki amino asit bir dipetid, lekülünün özgül işlevlere sahip polipeptid kısım-
üç amino asit bir tripeptid oluşturur. Çok sayıda larıdır.
3.8 • Proteinler: Yüksek Yapısal Düzen ve Denatürasyon • 51
N
t ı H
CH-N
ÇH'N ^
R H
(b) Ribonükleaz
C
\ <- \ ^CİH
x M
CH M I • Şekil 3.17 Polipeptidin üçüncül yapısında a-heliks
/ ı Ru ^ Yakın mesafedeki
amino asitler ya da /{-tabakaların yerleşimleri, (a) İki zincir içeren insulin
• M arasında kurulan polipeptidi (<3°Ö Kısım 31.6); B zincirinin hem a-heliks, hem de
^ .-«"•'fi hidrojen bağları /3-tabaka şeklinde ikincil yapılar içerdiğine ve disülfüt bağları-
H nın (mavi) katlanma biçimini (üçüncül yapı) belirlediğine dikkat
1 jCH "N"^
ediniz, (b) Çok sayıda a-heliks ve /3-tabaka içeren ve büyük bir
protein olan ribonükleaz.
ı •
R H
H
a Zincirleri
P Zincirleri
Ürenin
uzaklaştırılması;
reaktivasyon
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Canlı organizmalarda bulunan temel elementler han- 7. DNA ve RNA benzer makromoleküller olmakla birlik-
gileridir? Canlı organizmalarda oksijen ve hidrojen te, belirgin farklılıklar da taşırlar. RNA ile DNA ara-
neden bol bulunur (CfK> Kısım 3.1)? sındaki fiziksel ve kimyasal farklılıklardan üç tanesini
2. Molekül sözcüğünü açıklayınız. Hidrojen gazında kaç sayınız. DNA ve RNA'nm hücrelerdeki işlevleri neler-
tane atom vardır? Glukoz molekülünde kaç tane atom dir (öö© Kısım 3.5)?
vardır (C*to Kısım 3.1 ve 3.3)? 8. Amino asitler neden bu isimle adlandırılır? Bir amino
3. Şekil 3.1'de görülen sitozin bazının yapısını inceleyi- asidin genel yapısını çiziniz. R grubunun protein açı-
niz. Bu yapıyı çizerek, sitozin molekülündeki tek ve sından önemi nedir? Sistein amino asidi protein yapı-
çift bağların yerlerini işaretleyiniz (<cwo Kısım 3.1). sında niçin özel bir öneme sahiptir (e^S> Kısım 3.6)?
4. Monomer ve polimer sözcüklerini karşılaştırınız. Biyo- 9. iki amino asit arasında peptid bağı oluşumuna yol
lojik öneme sahip polimerlere üç örnek vererek, bun- açan kimyasal tepkime tipi nedir (£53O Kısım 3.6)?
ları oluşturan monomerleri listeleyiniz. Hücrelerde 10. Proteinler ile ilgili olarak birincil, ikincil, üçüncül ve dör-
(ağırlık olarak) en bol bulunan makromolekül sınıfları düncül terimlerini açıklayınız. Bunların hangisi (han-
hangileridir ( c * ^ Kısım 3.1 ve 3.2)? gileri) denatürasyondan etkilenir («3*^5 Kısım 3.7 ve
5. Basit bir lipidi oluşturan bileşenleri listeleyiniz. 3.8)?
Trigliserit ile kompleks lipid arasındaki fark nedir 11. Boşlukları doldurunuz. Glikozidik bağ de,
(iBö Kısım 3.4)? — bağı polipeptidde, bağı ise nükleik
6. Şekil 3.7'de görülen trigliserit ve fosfatidil etanolamin asitte bulunur. Bunların tümü bağlara örnek
yapılarını inceleyiniz. Yağ asidindeki fosfatın etonola- oluşturur ve gibi zayıf bağlardan çok daha
min ile yer değiştirmesi, lipidin kimyasal özelliklerini güçlüdür (ö°?S Bölüm 3).
nasıl değiştirir («33ç» Kısım 3.4)?
54 • Bölüm 3 • Maluomoleküller
UYGULAMA SORULARI
+
1. Aşağıda nükleotit dizilimleri verilen RNA parçalarım (ipucu: K 'dan ileri gelen pozitif yükleri en iyi nötrali-
inceleyiniz: (a) GUCAAAGAC, (b) ACGAUAACC. Bu ze eden amino asitler hangiledir?)
RNA moleküllerinden biri ikincil yapıya sahip olabilir 4. İnsan bağırsağında yaşayan Escherichia coli bakterisin-
mi? Eğer bu mümkünse, olası ikincil yapıyı çiziniz. den hazırlanan bir kültür, kaynar su içeren bir behe-
2. Bazı çözünür (sitoplazmik) proteinlerin hidrofobik re konulduğunda, hücreler hemen önemli değişime
amino asit içerikleri oldukça fazladır. Bu proteinlerin uğrar. Buna karşılık sıcak su kaynaklarında optimum
üçüncül yapılarını kazanmak üzere nasıl katlanacağını üreme gösteren ve hipertermofilik bir bakteri olan Py-
tahmin edersiniz? Neden? rodictium aynı uygulamaya tabi tutulduğunda, benzer
3. Archaea grubunun Halobacterium cinsindeki mikroor- değişiklikler ortaya çıkmaz. Bunun nedenini açıklayı-
ganizmalar 5 molar'm (M) üzerinde potasyum (K )
+
nız.
4
içeren çok tuzlu ortamlarda yaşarlar. Bu yüksek K 5. Şekil 3.6fc'yi inceleyiniz ve bu polimerlerin her birine
içeriğinden ötürü Halobacterium hücrelerinin birçok si- özgü farklılıkları belirtiniz. Eğer bu polimerlerdeki
toplazmik proteini, işlevsel olarak kendilerine benze- tüm glikozidik bağlar hidroliz edilirse, hangi molekül
yen Escherichia coli (sitoplazmasında çok düşük düzey- ortaya çıkar?
+
lerde K içeren) proteinlerine göre iki özgül amino asit 6. Şekil 3.12b'yi inceleyiniz. Mavi ile gösterilen tüm ami-
açısından zengindirler. Halobacterium proteinlerinde no asitleri bir "aile" içinde toplayan ortak kimyasal
bol bulunan bu amino asitler hangileridir ve neden? özellik nedir?
HÜCRE YAPISI/İŞLEVİ
MIKROSKOBI VE HÜCRE
MORFOLOJİSİ 56
4.1 Işık Mikroskobu 56
4.2 Üç-Boyutlu Görüntüleme: İnterferens
Kontrast, Atomik Güç ve Konfokal
Taramalı Lazer Mikroskoplar 60
4.3 Elektron Mikroskop 62
4.4 Hücre Morfolojisi ve Küçük Olmanın
Önemi 63
iiü
56 • Bolüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi
ABC (ATP-Binding Cassette) taşıyıcı- Grup translokasyonu taşman bileşiğin birbirine çapraz bağlanmış tabakalar
sı üç proteinden oluşan bir zar taşıma aktarım sırasında kimyasal olarak de- halinde düzenlenmiş polisakkarit
sistemi. Bu proteinlerden bir tanesi ğişikliğe uğratıldığı, enerji-gerektiren Periplazma gram-negatif Bacteria'nm
özgül besinleri hücre içine taşımak taşıma işlemi sitoplazmik zarının dış yüzeyi ile li-
için ATP'yi hidroliz eder Kamçı prokaryotik hücrelerdeki yüz- popolisakkarit tabakanın iç yüzeyi
Çözünürlük iki ayrı objeyi tek tek ayırt me hareketinden sorumlu olan ve ro- arasında yer alan jel-benzeri kısım
edebilme yeteneği tasyon yeteneğine sahip, ince, uzun Peritriş hücre yüzeyinin birçok yerin-
Dış zar gram-negatif Bacteria grubun- hücresel uzantı de kamçıların bulunması
daki hücrelerin peptidoglikan taba- Kapsül bazı bakterilerde bulunan ve Polar hücrenin bir ya da her iki kut-
kasının dışında bulunan, fosfolipid genellikle oldukça kaygan yapılı bunda kamçı bulunması
ve polisakkarit içeren ünit membran olan, en dıştaki polisakkarit ya da Poli-/3-hidroksibütirat (PHB) 0-hid-
Endospor bazı gram-pozitif Bacteria protein tabaka roksibütirat ya da başka bir /6-alkanoik
tarafından üretilen, ısıya çok dirençli, Kemotaksis bir organizmanın kimya- asit polimeri veya /3-alkonoik asit ka-
kalm-duvarlı farklılaşmış yapı sal bir gradiyente doğru (pozitif) ya rışımları içeren ve prokaryotik hüc-
Fototaksis Bir organizmanın ışığa doğ- da ondan uaklaşacak şekilde {negatif) relerde yaygın olarak bulunan depo
ru hareket etmesi hareket etmesi maddesi
Gaz vezikülleri protein yapısında çe- Lipopolisakkarit (LPS) gram-negatif Protoplast hücre duvarı uzaklaştırılmış
pere sahip olan, hücreyi yüzdürebilen Bacteria'da dış zarın temel kısmını ve ozmotik olarak korunmuş hücre
ve gaz ile dolu sitoplazmik yapılar oluşturan, polisakkarit ve protein ile S-tabakası bazı Bacteria ve Archaea'da
Gram-negatif hücre duvarında az birlikte bulunan lipid bulunan ve protein ya da glikoprote-
miktarda peptidoglikan içeren, li- Magnetozomlar magnetotaktik inden oluşan en dıştaki hücre yüzeyi
popolisakkarit, lipoprotein ve diğer Bacteria'nm sitoplazmasında ünit tabakası
kompleks makromoleküller içeren membran yapısında olmayan zarla Sitoplazmik zar hücre sitoplazmasını
bir dış zara sahip olan prokaryotik çevrili yapılar içinde organize olmuş çevreden ayıran geçirgenlik bariyeri
hücre magnetit (Fe3O4) partikülleri Steroller ökaryotik ve az sayıda pro-
Gram-pozitif hücre duvarında fazla Morfoloji bir hücrenin biçimi (çubuk, karyotik hücrenin sitoplazmik zarını
miktarda peptidoglikan içeren ve kok, spiral vb.) güçlendiren hidrofobik heterosiklik
gram-negatif hücrelerde bulunan Peptidoglikan tekrarlanan asetilglu- halka yapısına sahip moleküller
dış zardan yoksun olan prokaryotik kozamin ve asetilmuramik asit bi-
hücre rimlerinden oluşan, kısa peptidlerle
I MIKROSKOBI VE
HÜCRE MORFOLOJİSİ
Işık Mikroskobu
Mikroorganizmaların görüntülenebilmesi ya ışık
ölüm 2'de prokaryotik ve ökaryotik hücre
Göz
Oküler
Göz parçası
10 (oküler) merceği
intermediyer görüntü
(tersine çevrilmiş örnek)
Kondansör
10x, 40x yada Objektif merceği
100x (yağ) Örnek
Odaklama düğmeleri
Büyütme - Kondansör mercek
Işık yok
Alan diyaframı
[a'daki "Işık"]
(a)
• Şekil 4.1 Mikroskobi. (a) Birleşik ışık mikroskobu. Önemli kısımlar şekil üzerinde belirtilmiştir, (b) Birleşik ışık mikroskobu için-
de ışığın izlediği rota.
58 • Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi
(a)
# %#
• Şekil 4.4 Gram boyama, (a) Gram boyama işleminin basamakları, (b) Gram boyama ile gram-pozitif (mavi-mor) ve gram-
negatif (pembe-kırmızı) boyanmış Bacteria'nm fotomikrografı. Buradaki türler sırasıyla Staphylococcus aureusve Escherichia coli'dii.
(c) Tek basamaklı floresan boyama yöntemi ile boyanmış Pseudomanas aeruginosa (gram-negatif, yeşil) ve BaciUus cereus (gram-
pozitif, turuncu) hücrelerinin fotomikrografı. Bu yöntem gram-pozitif ve gram-negatif hücrelerin tek basamakta ayırt edilmesini
sağlar.
• Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi
(a) (b)
(b) (c)
• Şekil 4.6 Floresan mikroskop ile görüntülenmiş çeşitli mikroorganizmaların mikrograflan. (a, b) Siyanobakteriler. (a) Hüc-
reler aydınlık-alan mikroskobu ile gözlenmiştir, (b) Aym hücreler floresans ile gözlenmiştir (hücreler 546 nm ışığa maruz bırakılmıştır).
Kırmızı renk, klorofil a ve diğer pigmentlerin otofloresansından kaynaklanmaktadır, (c) Floresan bir boya olan akridin oranj ile boyan-
dığında yeşil floresan veren ve filamentöz bir bakteri olan Leucothrix mucor hücreleri. Bu hücrlerin çapı 3 fim olup, boylan 100 jum'den
fazla olabilir.
4.2 • Üç-boyutlu Görüntüleme: Interferens Kontrast, Atomik Güç ve Konfokal Taramalı Lazer Mikroskoplar • 61
Elektron Mikroskop
Elektron mikroskoplar hücreleri ve hücresel ya-
pıları görünür hale getirmek için, fotonları değil
elektronları kullanır. Transmisyon elektron mik-
roskoptaki (TEM) elektromıknatıslar mercekler • Şekil 4.9 Elektron mikroskop. Burada görülen alet hem
gibi iş görür ve sistemin bütünü vakumda çalışır transmisyon hem de tarama işlevlerini yerine getirmektedir.
4.4 • Hücre Morfolojisi ve Küçük Olmanın Önemi • 63
Spiral
Spi roket
"Sap Hif
Tomurcuklanan ve uzayan bakteriler
Filamentöz bakteriler
(b)
• Şekil 4.11 Prokaryotlarda görülen hücre biçimleri • Şekil 4.12 Çok büyük prokaryolar. (a) Cerrahbalığı üzerin-
(morfoloji). Her çizimin yanında o morfolojiye ait bir örnek gö- de simbiyoz olarak yaşayan ve dev bir prokaryot olan Epulopisci-
rülmektedir. Örnek olarak verilen organizmalar şunlardır: Kok, um fishelsoni''nin karanlık-alan mikrografı. Bu alanda görülen
çubuk-şekilli E. fishelsoni yaklaşık 600 /im (0.6 mm) uzunluğunda
Thiocapsa roseopersicina (hücre çapı = 15/iin); çubuk, Desulfu-
ve 75 /im eninde olup, her biri 150 /im uzunluğunda dört Parame-
romonas acetoxidans (çap = l/im); spiral, Rhodospirillum rub- cium (ökaryotik protozoan) hücresi ile bir arada bulunmaktadır.
rum (çap = l/im); spiroket, Spirochaeta stenostrepta (çap = E. fishelsoni Bacteria grubunun üyesi olup, filogenetik olarak
0.25/im); tomurcuklanan ve uzayan, Rhodomicrobium vannielii Clostridium türleri ile akrabadır, (b) Bilinen en büyük prokaryot
(çap = 1.2/im); filamentöz, Chloroüexus aurantiacus (çap = olan Thiomargarita namibiensis kükürt kemolitotrofudur
0.8/um) (Bacteria'nın Protoeobacteria şubesine dahildir). Kok-şekilli tek
bir T. namibiensis hücresi yaklaşık 400/im genişliğindedir. Bazı
küçük ve büyük prokaryotlar için Tablo 4.1 'e bakınız.
4.4 • Hücre Morfolojisi ve Küçük Olmanın Önemi • 65
bilinen en büyük prokaryot kükürt kemolitotrofu şunu söyleyebiliriz: prokaryotlar ökaryotlara göre
olan Thiomargarita'dır (Şekil 4.12b). Çapı 0.75 mm çok küçüktürler.
(750/iım) olan bu organizma neredeyse çıplak gözle Birçok prokaryotun çok küçük olmasının en
görülebilecek büyüklüktedir. muhtemel nedeni, küçük olmanın bazı önemli
Prokaryotik hücrelerin boyutları ve hacimleri avantajları olmasıdır. Örneğin, besin maddeleri ve
büyük ölçüde değişiklik gösterir (Tablo 4.1). Çok bü- atık ürünler küçük hücerelerde büyük hücrelere
yük prokaryotların çoğunluğu ya kükürt kemolitot- göre içeri ve dışarı doğru daha hızlı geçerler. Böy-
rofları ya da siyanobakterilerdir (Bölüm 2 ve Tablo lece hücre metabolizması ve büyüme hızlanmış
4.1). Kükürt bakterilerinin büyük hücre boyutlarının olur. Küçük hücrelerin yüzey alanının hücre hac-
çok miktarda substrat depolama mekanizması olabi- mine oranı, büyük hücrelerden daha fazladır. Bir
leceği düşünülmekle birlikte, diğerlerinin neden çok kübün hacmi yarıçapın kübünün fonksiyonu (V =
büyük oldukları anlaşılamamıştır. Difüzyon ve me- 4/37JT3) iken, yüzey alanı yarıçapın karesinin fonk-
tabolizmadaki sınırlamaların, prokaryotik hücre bo- siyonudur (S = 4T7T ). Dolayısıyla, kübün yüzey/
2
yutlarının üst sınırını belirlediği düşünülmektedir. hacim (S/V) oranı 3/r olarak ifade edilebilir (Şekil
Bir hücrenin metabolik hızı, onun büyüklüğünün 4.13»). O halde r değeri daha küçük olan bir hüc-
karesi ile ters orantılı olarak değişir. Dolayısıyla, çok renin S/V oranı, r değeri büyük olan bir hücrenin
büyük bir hücrede difüzyon olayı metabolizmayı S/V oranından daha büyük olacaktır.
kısıtlayabilir. Böyle bir hücrenin daha uzun süre re- S/V oranı besin alışverişinin yanı sıra, , hüc-
kabet edebilmesi mümkün değildir. renin diğer biyolojik yönlerini de etkiler. Örneğin,
Prokaryotik dünyada çok büyük hücreler bu- gelişme hızı bir ölçüye kadar besin alışverişine
lunmaz. Thiomargarita ve Epulopiscium'un (Şekil bağlı olduğu için, küçük hücrelerin S/V oranının
4.12) aksine, ortalama büyüklükte, çabuk şeklin- büyük olması, bunların daha hızlı büyümelerini
de bir bakteri olan Escherichia coli'nin boyutları mümkün kılar. Bunun da ötesinde, kullanılabi-
1X 3/zm olup, bu ölçüler prokaryotların çoğunluğu lir kaynakların her birimi başına, küçük hücrele-
için geçerlidir. Ökaryotik hücrelerin çapı ise 2;u,m rin oluşturacağı popülasyonlar, büyük hücrelerin
ile 200/xm arasında olabilir. O halde genel olarak oluşturacaklarından daha büyük olacaktır. Bütün
Tablo 4.1 Prokaryotik hücrelerin büyüklüğü ve hacmi (en büyükten en küçüğe doğru)
Organizma Özellikleri Büyüklük" (/um) Hücre hacmi (/um3)
Magnetobacterium Magnetotaktik 2 x 10 30
bavarkum bakteri
0
Tek bir rakam olarak verilen değerler, küresel hücrelerin çapını gösterr nektedir. Tablodaki değerler, her türde gözlenen en büyük hücre boyutlarını temsil
etmektedir. Örneğin, T. namibiensis için ortalama hücre çapı 200 pım'dh.Ancak bazı hallerde 750 ^am çapında dev hücreler de gözlenebilir. Benzer şekilde, S. marinus
hücresinin ortalama çapı 1/im'dir.
Kaynak: Schulz, H.N., and B.B. J0rgensen. 2001. Ann. Rev. Microbiol. 55:105-137.
_J
66 • Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi
ta) (bl
• Şekil 4. İS Sitoplazmik zar. (a) Fototrofik bir bakteri olan Halorhodospira halochloris'in sitoplazmik zarından elde edilmiş olan fo-
tosentetik zar yığınlarının elekron mikrografı. Çok sayıdaki çift katlı lipid tabakasına dikkat ediniz. Çift katlı lipid tabakalannın her biri
yaklaşık 8 nm kalmlığmdadır. (b) (a)'da görülen ünit zarlardan birinin şematik gösterilişi.
68 • Bolum 4 • Hücre Yapısı/İşlevi
Hidrofilik
gruplar
Hidrofobik
gruplar
integral
Fosfolipid
zar
proteinleri molekülü
• Şekil 4.16 Sitoplazmik zarın yapısı, iç yüzey (İç) sitoplazma tarafına, dış yüzey (Dış) ise dış ortama bakar. Sitoplazmik zann
matriks kısmı fosfolipidlerden oluşur. Fosfolipidlerin hidrofobik grupları iç tarafa, hidrofilik grupları ise su ile etkileşecek şekilde dış
tarafa yönelmiştir. Matrikse gömülü olan proteinlerin yağ asitleri içinde kalan kısımları oldukça hidrofobik karakterdedir. Hidrofilik
proteinler, metal iyonlan ve elektriksel yük taşıyan diğer bileşikler, hidrofilik yüzeylere tutunmuş olabilirler. Bazı kimyasal farklılıklar
olmakla birlikte, prokaryotik ve ökaryotik orgamzmalann sitoplazmik zarlanmn genel yapısı birbirine benzer (Şekil 4.19d'de istisnai
bir yapı görülmektedir.)
tanesi, ökaryotlardaki zarların sterolleri içermesi- Kısım 12.6 ve 12.21). Hücre tipine bağlı olarak,
dir (Şekil 4.17a, b*). Steroller hemen hemen hiçbir ökaryotik zarlardaki toplam lipidlerin % 5-25'ini
prokaryotik zarda bulunmaz (metanotropik bak- steroller oluşturur.
teriler ve mikoplazmalar bu kuralın istisnalarıdır, Steroller ve bunlara benzeyen diğer moleküller
düzlemsel yapılı ve esnek olmayan özellikte iken,
yağ asitleri kıvrılıp, bükülebilirler. Dolasıyla, zar
yapısında sterollerin bulunması, onu kararlı hale
getirir ve daha az esnek yapar. Sterollere benze-
yen ve hopanoidler adı verilen moleküller birçok
Bacteria'nm zarlarında yer alır ve ökaryotik hücre-
lerdeki sterollere benzer bir rol oynarlar. Oldukça
yaygın olarak bulunan bir hopanoid olan diplopten
bir C30 hopanoiddir (Şekil 4.17b). Bilindiği kadarıy-
la hopanoidler Archaea türlerinde bulunmaz.
Bifitanil
H2C-O-C
HC-O-C
H2COPO32-
" Fosfat • i
N
Gliserol
^Fitanil
"-Bifitanil
"Zar proteini
laboratuvarda üretmek için kullanılan çözeltiler) Zardaki Taşıyıcı Proteinlerin Yapıları ve İşlevleri
miktarların çok altındadır. Dolayısıyla hücreler be- Prokaryotlarda maddelerin taşınmasında görev
sinleri hücre içinde biriktirebilecek taşıyıcı meka- yapan en az üç sistem vardır: basit taşıma, grup
nizmalara sahip olmak zorundadırlar. translokasyonu ve ABC sistemi. Basit taşıyıcılar
Taşıyıcı aracılığı ile gerçekleşen aktarım sistem- sadece zarı kateden bir proteine gereksinim duyar-
leri doygunluk etkisi gösterirler. Eğer substrat kon- lar. Grup translokasyonu ise bir seri protein ile ger-
santrasyonu taşıyıcıyı doyuracak kadar yüksekse çekleşir. ABC sistemi substmt-bağlayıcı protein, zar
-ki bu durum çok düşük substrat konsantrasyon- transportırı ve ATP-hidroliz eden protein olmak üzere
larında bile gerçekleşebilir- alınma hızı maksimum üç ayrı bileşen içerir (Şekil 4.22»). Bu taşıyıcı sis-
olur ve daha fazla substrat eklenmesi hızı artırmaz temlerin tümü proton motiv güç, ATP ya da enerji
(Şekil 4.21). Bu özellik sayesinde, besinler çevrede açısından zengin bir başka bileşik halinde enerjiye
çok düşük miktarlarda olsalar bile sitoplazma için- gereksinim duyar.
de daha yoğun olarak biriktirilebilirler.
Taşıyıcı aracılığı ile gerçekleşen aktarımın bir Basit taşıma: Dış İÇ
başka özelliği yüksek özgüllükte olmasıdır. Birçok ta- Proton motiv güçten
sağlanan enerji ile
şıyıcı protein sadece tek tip molekülle etkileşirken, geçekleşir
diğerleri birbirlerine benzeyen molekül sınıflarına
ilgi gösterirler. Örneğin, birbirlerine benzeyen şe-
kerleri ya da amino asitleri taşıyan taşıyıcılar var- Taşınan
dır. Böylece her bir amino asit ya da şeker için ayrı bileşik
taşıyıcı proteinlerin olması gerekmez.
Taşıyıcı proteinlerin sentezi hücre tarafından Grup translokasyonu:
Taşınan bileşik fosfo-
düzenlenir. Taşıyıcıların özgül bir bileşeninin zarda enol piruvat aracılığı ile
bulunuşu, hem çevrede besinlerin bulunup bulun- kimyasal olarak
değişikliğe uğratılır
mamasına, hem de bu besinlerin konsantrasyonu-
na bağlıdır. Bu sonuncusu önemli bir etmendir; fi
çünkü belirli bir besinin yüksek konsantrasyonları
belirli tipteki taşıyıcı aracılığı ile taşınırken, düşük
konsantrasyonlardaki besinin taşınması yüksek
5
ABC sistemi:
afiniteli taşıyıcı aracılığı ile gerçekleşir. Periplazmadaki
bağlayıcı proteinler
bu süreçte rol alır,
enerji ATP'den
4.6 Kavramların Çözden Geçirilmesi sağlanır
Sülfat simportu
Escherichia coIPde Laktoz Alımı: Lac Permeaz
Escherichia coli bakterisi bir disakkarit olan laktoz
şekerini metabolize eder. E. coli'nin laktozu hücre
içine alması, Lac permeaz adı verilen bir simpor- D.ş
tır aktivitesi ile mümkün olur. Lac permeaz basit
transportır grubundadır. Lac permeaz aktivitesi
diğer basit transportırlarla karşılaştırmalı olarak • Şekil 4.24 Escherichia colPdehi Lac permeaz (simport)
ve iyi tanımlanmış diğer basit taşıyıcılar. Zan-kateden prote-
şekil 4.24«'de gösterilmiştir. inler bu şemada globüler formda gösterilmiş olmakla birlikte,
Lac permeaz enerji gereksinir. Taşman her lak- gerçek yapılan Şekil 4.23'de gösterilen şekildedir. Simport ve
toz molekülü ile birlikte protonlar da hücre içine antiport, proton motiv güçten sağlanan enerji ile gerçekleştirilir.
aktarılır. Bu arada proton motiv güçte saklı enerji Proton motiv güç, hücredeki enerji-veren (katabolik) tepkime-
ler tarafından rej enere edilir.
yavaş yavaş azalır. Ancak proton motiv güç, daha
sonraki bölümlerde (<3«oBölüm 5 ve 17) anlatılacak
olan enerji-veren tepkimeler aracılığı ile hücre için-
de yeniden oluşturulur. Lac permeaz aktivitesinin ve metabolize edilerek yararlı enerji eldesinde kul-
net sonucu, laktozun hücre içindeki konsantrasyo- lanılmasıdır.
nunun yeterli düzeye çıkana kadar biriktirilmesi
Grup Translokasyonu: Fosfotransferaz Sistemi
Grup translokasyonu, taşman bileşiğin zardan
geçerken kimyasal olarak değiştirildiği bir aktarım
mekanizmasıdır. Üzerinde en çok çalışma yapıl-
mış olan grup translokasyonu sistemlerinden biri
E. coli'de bulunan ve glukoz, mannoz ve fruktoz
şekerlerini taşıyan mekanizmadır. Bu bileşikler ta-
şınma sırasında fosfotransferaz sistemi tarafından
fosforik edilirler.
Fosfotransferaz sistemi çeşitli proteinleri içeren
bir ailedir. Bu ailedeki beş protein herhangi bir şe-
İç kerin taşınması için zorunludur. Şeker taşınmadan
önce, fosfotransferaz sistemindeki proteinler şelale
Üniport Simport mekanizması ile fosforile ve defosforile edilirler.
Bu olay, zarı katedecek şekilde yerleşmiş olan ve
• Şekil 4.23 Zan-kateden taşıyıcıların yapılan ve taşıma Enzim IIc adı verilen protein fosfat gurubu kazana-
tipleri. Prokaryotlardaki zan-kateden taşıyılar tipik olarak 12 na ve taşınacak olan şekeri fosforile edene kadar
adet a-heliks içerirler. Bu heliksler, zar içinde bir kanal oluştu-
sürer (Şekil 4.25»). HPr adı verilen küçük bir pro-
racak şekilde, dairesel olarak yan yana sıralanırlar. Burada görü-
len üç ayn taşıyıcı, farklı tipdeki taşıma olaylarını gerçekleştirir. tein ile bunu ve EnzimIIa'yı fosforile eden enzim
Antiport ve simportda birlikte taşınan moleküller yeşil ile göste- (Enzim I) sitoplazmik proteinlerdir. Buna karşılık
rilmiştir. Enzim IIb zarın iç yüzeyi üzerinde yerleşmiş olup,
4.7 • Zardaki Taşıma Sistemleri • 73
Sitoplazmik
zar
Piruvat
• Şekil 4.25 Escherichia colf deki fosfotransferaz sisteminin mekanizması. Glukoz alımı ile ilgili olan bu sistem beş proteinden
oluşur: Enzim (Enz) I, Enzim IIa, IIb, IIc ve HPr. Fosfat grubu, fosfoenolpiruvat (PEP) ile Enzim IIc arasındaki proteinler üzerinden aşamalı
olarak şekere kadar aktarılır. Enzim IIc şekeri taşır (ve fosforile eder.) HPr ve Enz I proteinleri özgül olmayıp, herhangi bir şekerin ta-
şınmasında iş görürler. Enz II bileşenleri ise belirli bir şeker için özgüldürler.
EnzimIIc integral zar proteinidir (Şekil 4.25). HPr nik besinlerin, sülfat ve fosfat gibi çeşitli inorganik
ve Enzimi fosfotransferaz sisteminin özgül olma- besinlerin ve iz elementlerin taşınmasında görev
yan bileşenleri olup, çeşitli şekerlerin alınmasında alırlar.
iş görürler. Buna karşılık, taşınacak olan her şeker ABC tipi taşıyıcı sistemlerin ilginç özellikle-
tipi için özgül bir EnzimlI bulunur (Şekil 4.25). rinden biri, periplazmik-bağlanma proteinlerinin
Fosfotransferaz sistemine gereken enerji, ener- substrata karşı çok yüksek ilgi göstermeleridir. Bu
jice zengin bir bileşik olan fosfoenolpiruvat''tan sağ- proteinler periplazma içinde hareket eder ve subs-
lanır. Ancak burada belirtilmesi gereken bir nokta tratlar çok düşük derişimde de olsa onlara bağ-
vardır. Glukoz molekülünün taşınması sırasında lanırlar. Örneğin 1 mikromol (10~6M) ya da daha
harcanan enerji, enerjice zengin fosfat bağı şeklinde az derişimdeki substrat periplazmik-bağlanma
olmakla birlikte (Şekil 4.25), glukozun glukoz 6-P'a proteinleri tarafından kolayca taşınır. Periplazmik-
fosforile edilmesi, hücre-içi glukoz metabolizması-
nın (glikoliz, öosKısım 5.10) ilk basamağıdır. Do-
layısıyla, fosfotransferaz sistemi, glukozu merkezi
: Peptidoglikan
metabolik yola girmeye hazır hale getirir.
Prepilazmik-
Periplazma- bağlanma
Periplazmik Bağlanma Proteinleri ve ABC Sistemi proteini
bağlanma proteini ile substratm oluşturduğu • Basit taşıyıcıların, fosfotransferaz sisteminin ve ABC
kompleks, zarı-kateden bileşen ile etkileşir ve ta- taşıma sisteminin enerji gereksinimlerini karşılaştırı-
şınma olayı ATP'den sağlanan enerji ile gerçekleşir nız.
(Şekil 4.26). • Taşman molekülde ortaya çıkan kimyasal değişiklik-
Gram-pozitif bakteriler periplazma içermediği ler açısından üç tip taşıma sistemini karşılaştırınız.
halde bu organizmaların birçoğunda bağlanma- • Ortamda çok düşük miktarda bulunan besinlerin ta-
proteininin aracılık ettiği taşıma sistemleri olduğu şınmasına en uygun olan taşıma sistemi hangisidir?
Niçin?
bulunmuştur. Ancak, gram-pozitif bakterilerdeki
• Proteinler hücreden nasıl ihraç edilirler?
özgül bağlanma proteinleri hareketli olmayıp, si-
toplazmik zara tutunmuş durumdadır. Bu protein-
ler de substrata bağlanır bağlanmaz, zarı kateden
bileşen ile etkileşir ve ATP harcanması ile taşıma Prokaryotik Hücre Duvarı:
işlemi gerçekleşir. Peptidoglikan ve Buna Benzeyen
Moleküller
Protein İhracı
Bakteri hücreleri yüksek derişimde çözünmüş
Buraya kadar küçük moleküllerin taşınmasını göz- madde içerirler. Bu durum örneğin Escherichia coli
den geçirdik. Protein gibi büyük moleküller nasıl gibi bir bakteride yaklaşık 2 atmosferlik turgor ba-
aktarılır? Birçok protein doğru işlev görebilmek sıncı oluşturur. Bu basınç kabaca bir otomobil lasti-
için ya sitoplazmik zarın dışına taşınmak ya da öz- ğindeki iç basınca eşittir. Bu basınca dayanabilmek
gül olarak zara katılmak zorundadır. Prokaryotik için bakteriler hücre duvarı içerir. Hücre duvarı
hücrelerdeki protein aktarımı translokazlar adı ve- aynı zamanda bakteriye biçim verir ve dayanıklılık
rilen proteinler aracılığı ile gerçekleşir. En önemli kazandırır.
translokazlardan bir tanesi Sec (sekretör) sistemi- Bacteria'mn iki temel gruba ayrıldığını ve bun-
dir. ların gram-negatif ve gram-pozitif bakteri grupları
Örneğin SecYEG, zar ile birliktelik içinde olan olduğunu daha önce öğrendik. Bu iki grup arasın-
bir translokazdır. Bunun görevi belirli proteinleri daki temel fark Gram boyamaya dayandırılmış (Bkz.
ihraç etmek, diğerlerini ise özgül bir biçimde zar Kısım 4.1) olmakla birlikte, Gram-boyama tepki-
içine yerleştirmektir. Bazı translokazlar ihraç et- mesinin temeli hücre duvarı yapısındaki farklılığa
tikleri protein tipleri açısından çok özgül olmak- dayanır. Gram-pozitif ve gram-negatif hücrelerin
la birlikte, SecYEG prokaryotlarda yaygın olarak duvarları elektron mikroskopta oldukça farklı gö-
bulunur ve farklı proteinleri aktarabilir. Taşınacak rünür (Şekil 4.27»). Gram-negatif hücre duvarı çok
proteinlerin nasıl belirlendiği ayrı bir konu olup, tabakalı ve oldukça karmaşık iken, gram pozitif
bu tartışma daha sonraki bölümlerde yapılacaktır hücre duvarı esas olarak tek tip bir molekülden
(onaKısım 7.17). oluşur ve genellikle çok daha kalındır.
Protein ihracı bakteriler için önemlidir; çünkü, Bu kısımda hem Bacteria hem de Archaea hüc-
birçok bakteriyal enzim hücre dışında işlev yapar re duvarlarının polisakkarit yapısındaki bileşeni
(ekzoenzimler). Örneğin amilaz ya da selülaz gibi üzerinde duracağız. Bu bileşenler arasında özelde
hidrolitik enzimler nişasta ya da selülozu parçala- peptidoglikan bulunmakla birlikte, Archaea'da bu-
yacakları dış ortama salınırlar (c»»Şekil 3.6b). Bu lunan ve peptidoglikana benzeyen ve benzemeyen
enzimlerin hidrolizi ile oluşan glukoz hücre tara- çeşitli polisakkaritler de vardır. Kısım 4.9'da gram-
fından karbon ve enerji kaynağı olarak kullanılır. negatif Bacteria''da bulunan duvar bileşenlerini in-
Patojenik bakterilerin çoğu protein toksinleri ya celeyeceğiz.
da diğer zararlı proteinleri enfeksiyon sırasında
konakçının içine salarlar. Bu büyük moleküller si-
toplazmik zardan geçmek zorundadır ve SecYEG Peptidoglikan
gibi translokazlar bu aktarım olaylarına yardımcı Bacteria''daki hücre duvarı sert bir tabaka içerir. Bu
olurlar. tabaka duvarın güçlü olmasından birinci derece-
de sorumludur. Gram-negatif Bacteria'da bu sert
tabakanın dışında bazı ek tabakalar daha vardır.
4.7 Kavramların Gözden Geçirilmesi Gram-negatif ve gram-pozitif Bacteria'daki sert du-
En az üç tip taşıyıcı olduğu bilinmektedir. Bunlar: basit var tabakasının kimyasal bileşimi çok benzerdir.
taşıyıcılar, fosfotransferaz-tipi taşıyıcılar ve ABC sis-
Peptidoglikan adı verilen bu polisakkarit N-asetil-
temleridir. Bu sonuncusu birbirleriyle erldleşen üç bile-
şen içerir. Taşıma işlemi proton motiv güç, ATP ya da glukozamin ve N-asetümuramik asit olmak üzere iki
enerjice zengin başka bir bileşikten enerji sağlanmasını tip şeker türevi ve az sayıda özgül amino asit içerir.
gerektirir. Bu amino asitler L-alanin, D-alanin, D-glutamik
asit ve ya lizin ya da diaminopimelik asittir (DAP)
4.8 • Prokaryotik Hücre Duvarı: Pcptidoglikan ve Buna Benzeyen Moleküller • 75
Gram-pozitif Gram-negatif
Peptidoglikan
J— Periplazma
Dış zar
(lipopolisakkarit ve protein)
• Şekil 4.27 Bacteria hücre duvarları, (a, b) Gram-pozitif ve gram-negatif hücre duvarlannm şematik çizimleri, (c) Gram-pozitif
bir bakteri olan Arthrobacter crystallopoietes hücre duvarını gösteren transmisyon elektron mikrografı. (d) Gram-pozitif bir bakteri
olan Leucothrix mucor hücre duvarını gösteren transmisyon elektron mikrografı. (e, f) Gram-pozitif (Bacillus subtilis) ve gram-negatif
(Escherichia colî) Bacteria'mn taramalı elektron mikrograflan. (e) ve (f) 'de görülen hücrelerin yüzey tekstürüne dikkat ediniz. B. subtilis
ve E. co/ı'nin çapı yaklaşık 1/iım'dir.
76 • Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi
COOH COOH
I Gram-negatif Bacteria'daki çapraz bağlar, di-
CH H 2 N-CH aminopimelik asidin amino grubu ile terminal
ÇH 2 ÇH 2 D-alaninin karboksil grubu arasındaki peptid
ÇH 2 CH 2 bağı ile ortaya çıkar (Şekil 4.30a») Gram-pozitif
ÇH 2 ÇH 2 Bacteria'daki çapraz bağlar ise peptid çapraz köprü-
H2N-C
CH H2N-CH leri aracılığı ile sağlanır. Bu peptidlerdeki amino
COOH asitlerin çeşidi ve sayısı organizmanın tipine göre
(a) (b) değişir. Örneğin iyi çalışılmış gram-pozitif bir bak-
teri olan Staphylococcus aureus'daki peptid çapraz
• Şekil 4.28 Peptidoglikandaki çapraz-bağlarda yer alan köprüsü beş tane glisin molekülünden oluşur (Şe-
amino asitler, (a) Diaminopimelik asit. (b) Lizin. İki molekül kil 4.30b). Peptidoglikan molekülünün genel yapısı
arasındaki tek fark renkli olarak gösterilmiştir. Peptidoglikan şekil 4.30c'de görülmektedir.
çapraz-bağlannda bu iki amino aside ek olarak başka amino Gram-pozitif Bacteria'da hücre duvarının %90'ı
asitler de bulunur. peptidoglikandan oluşur. Teikoik asit adı verilen bir
başka molekül ise genellikle daha küçük miktarlar-
da bulunur. Bazı bakterilerde hücreyi çevreleyen
(Şekil 4.28»). Bu bileşenler tekrarlanan bir yapı olan
peptidoglikan tabakası tek katlıdır. Ancak birçok
glikan tetrapeptid'i oluşturacak şekilde birleşirler
Bacteria ve özellikle gram-pozitif Bacteria'daki
(Şekil 4.29»).
peptidoglikan üst üste yığılmış yaklaşık 25 tabaka
Hücreyi çepeçevre saran bir tabaka halindeki
içerir. Gram-negatif Bacteria'da duvarın yaklaşık
peptidoglikanın temel yapısı, birbirine komşu ko-
% 10'u peptidoglikan, geri kalan büyük kısmı ise
numda uzanan tek tek peptidoglikan zincirlerinden
oluşur. Tabakanın yapısını kuran glikan zincirleri,
amino asitlerden oluşan tetrapeptid çapraz-bağlan ile
birbirlerine bağlanmışlardır. Glikan zincirlerindeki
şekerleri birleştiren glikozidik bağlar çok güçlü ol-
makla birlikte, bu zincirler tek başlarına her yöne ^Glikan
doğru güçlü olabilme yeteneğinde değildir. Pepti- omurgası
doglikan yapısının gerçek gücü, tek tek zincirlerin -©-©-©- ©
amino asitler aracılığı ile çapraz bağlanmasından Çapraz köprü
L-Ala -Peptidler~ L-Ala
kaynaklanır. Bu çapraz bağlanma, farklı Bacteria'da I
D-Glu .Giy
farklı ölçülerde gerçekleşir. I
D-GIU-NH, 1
I > Giy
DAP D-Ala
I I
D-Ala DAP D-Ala Giy
I
N-Asetilglukozamin (G) • N-Asetilmuramik asit (M) D-Glu Giy ı
I ı
r L-Ala Giy I
CH?OH CH 2 OH D-Ala
—•©-o
M — <>',! — [ ) I
(a) Escherichia coli L-Lys
r^-AOH H (gram-negatif) D-Glu-NH2
L-Ala
I
VNH2
;HÖbC-Ç-CH 2 -CH 2 -CH 2 -CH - Ç * ' Mezo-diamino-
"- H1 '"NHı pimelik asit
' H,C-CH-COOH
D-Alanin
• Şekil 4.30 Escherichia coli ve Staphylococcus
aureus'daki peptidoglikan tabakayı oluşturmak üzere pep-
• Şekil 4.29 Poptidoglikan hücre duvan yapısındaki tek- tid ve glikan birimlerinin bağlanma biçimi (a) E. colive diğer
rarlayan glikan tetrapeptid birimlerinden birinin yapısı. Bu- gram-negatif Bacteria'da çapraz köprü yoktur, (b) S. aureus'daki
radaki yapı Eschenchia coli ve birçok gram-negatif Bacteria'da. (gram-pozitif) glisin çapraz-köprüsü. (c) Peptidoglikanın genel
bulunur. Bazı Bacteria'da. başka amino asitler de vardır. yapısı. G, N-asetilglukozamin; M, N-asetilmuramik asit.
• Prokaryotik Hücre Duvarı: Peptidoglikan ve Buna Benzeyen Moleküller • 77
Kısım 4.9'da anlatılan dış zar yapısındadır. Gram- hidroksillenmiş olabildiği gibi, 1. ve 3. pozisyon-
pozitif ve gram-negatif hücrelerin biçimi, belirli öl- lardaki amino asitlerde de değişiklikler gözlenebil-
çüde, peptidoglikan zincirlerinin uzunluğu ile zin- mektedir. Tetrapeptidde bulunan amino asitlerden
cirler arasındaki çapraz-bağlarm niteliği ve miktarı herhangi biri çapraz köprüde yer alabildiği gibi,
tarafından belirlenir. glisin, treonin, serin ve aspartik asit gibi amino
asitler de bu köprüde bulunabilir. Ancak dallan-
Peptidoglikan Çeşitleri mış zincirli ve aromatik halkalı ya da kükürt-içeren
yan zincire sahip amino asitler ile histidin, arjinin
Peptidoglikan sadece Bacteria türlerinde bulunur. ve prolin (öooŞekil 3.12) asla çapraz köprüde yer
N-asetilmuramik asit şekeri ile diaminopimelik almaz.
asit amino asidi Archaea ve Eukarya hücre duvar- Peptidoglikanın peptid kısmının değişken ol-
larında asla bulunmaz. Buna ek olarak DAP, bazı masına karşılık, glukozamin ve muramik asitten
Bacteria'nm peptidoglikanlarında bulunmaz. Bu oluşan omurga bütün Bacteria türlerinde aynıdır.
amino asit bütün gram-negatif ve bazı gram-pozitif
türlerdeki peptidoglikan yapısında bulunur. An-
Teikoik Asitler ve Gram-Pozitif Duvar Yapısı
cak, gram-pozitif kokların tümünde DAP yerine
lizin (Şekil 4.30b), az sayıdaki diğer gram-pozitif Gram-pozitif Bacteria'nm birçoğu, hücre duvarına
Bacteria'da ise başka amino asitler yer alır. Pepti- gömülü halde asidik bileşikler içerir ve bunlar te-
doglikanm bir başka özelliği D-konfigürasyonda ikoik asitler olarak adlandırılır. Teikoik asit terimi,
iki amino asit içermesidir ki bunlar, D-alanin ve gliserofosfat ya da ribitol fosfat kökleri içeren, du-
D-glutamik asittir. Bölüm 3'de gördüğünüz gibi, var, zar ve kapsül polimerlerinin tümünü kapsar.
hücre proteinlerindeki amino asitler L enantiyo- Fosfat esterleri ile bağlı olan bu poli-alkoller ge-
merik formdadır («»^Kısım 3.6) nellikle diğer şekerleri ve D-alanin içerirler (Şekil
Yüzden fazla farklı peptidoglikan tipi bilin- 4.31a»). Teikoik asitler negatif yüklü oldukları için,
mektedir. Bunları birbirlerinden ayıran fark, çap- hücre yüzeyinin negatif elektrik yükünden sorum-
raz köprüden kaynaklanır. Her peptidoglikan ludurlar. Teikoik asitler Ca+2 ve Mg+2 gibi iki değerli
tipinde glikan kısmı tek tip yapıda olup, sadece katyonları da bağlayabilirler. Bu katyonların bazı-
N-asetilglukozamin ve N-asetilmuramik asit şe- ları hücre içine taşınır. Bazı teikoik asitler kovalent
kerlerini içerir. Bu şekerler daima /3-l,4 bağları ile olarak zar lipidlerine bağlıdır. Bu gibi teikoik asit-
bağlıdır (Şekil 4.29). Tekrarlanan birimin tetrapep- lere lipoteikoik asitler denir.
tid kısmındaki temel değişiklik, lizin yerine dia- Şekil 4.31 i» gram-pozitif Bacteria'nm hücre du-
minopimelik asidin bulunuşudur. Ancak bazı or- varı yapısı ile teikoik asitlerin bu yapı içindeki dü-
ganizmalarda 2. pozisyonda yer alan glutamik asit zenlenişlerini göstermektedir.
X
\
Lipoteikoik asit
-o o —c
D-Glukoz — O —C
Peptidoglikan
D-Alanin — O — C
D-Alanin — O — C
H 2 C —O —P —O
\
Ribitol
• Şekil 4.31 Teikoik asitler ve gram-pozitif hücre duvarının genel yapısı, (a) Bacillus subtilis'deki ribitol teikoik asit yapısı.
Teikoik asit, tekrarlanan ribitol birimlerden oluşan bir polimerdir. (b) Gram-pozitif hücre duvanmn şematik çizimi.
78 • Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi
Lizozime duyarsız
CH 3 N-asetil
İ=O
CH 2 OH
Peptid *
çapraz bağları A j a
Glu
(a)
• Şekil 4.33 Psödopeptidoglikan ve S-tabakalan. (a) Methanobacterium türlerindeki hücre duvarı polimeri olan psödopeptidog-
likan yapısı. Şekil 4.29'da gösterilen peptidoglikan yapısı ile bu yapı arasında peptid çapraz-bağlar açısından benzerlik olduğuna
dikkat ediniz. Psödopeptidoglikandaki peptid çapraz-bağlan N-asetil-talozaminuronik asit (NAT) kökleri arasında kurulur. NAG,
N-Asetiglukozamin. (b) S-Tabakanın parakristalin yapışım gösteren transmisyon elektron mikrograf. Burada görülen S-tabaka, Bacte-
ria grubuna dahil olan Aquaspirillum serpens'den elde edilmiş olup, Archaea'daid S-tabakalarda görülen hekzogonal simetriye sahip-
tir.
doğru olarak sentezlenmesini önleyen lizozim ve toplazmik zar gibi sadece fosfolipid ve protein içer-
penisillin gibi ajanların etkisine karşı doğal olarak mez (Şekil 4.16). Dış zar aynı zamanda polisakkarit
dirençlidir («^o&Kısım 6.2). içermektedir. Lipid ve polisakkarit dış zar içinde bir-
birine bağlanarak bir lipopoHsakkarit kompleksi oluş-
turur. Bu nedenle dış zar genellikle lipopoHsakkarit
4.8 Kavramların Gözden Geçirilmesi tabakası veya kısaca LPS olarak adlandırılır.
Bacteria hücre duvarı peptidoglikan adı verilen bir polisak- LPS'nin Kimyasal Yapısı
karit içerir. Bu materyal tekrarlanan N-asetilglukozamin
ve N-asetilmuramik asit zincirlerinden oluşur. Zincir- Karmaşık yapılı olmasına rağmen çeşitli bakteri-
lerdeki N-asetilmuramik asit birimleri, kısa peptidler lerdeki LPS'nin kimyası ortaya çıkarılmıştır. Şekil
aracılığı ile birbirlerine bağlıdır. Organizmanın tipine 4.34«'de görüldüğü gibi, LPS'nin polisakkarit kıs-
bağlı olarak, birçok peptidoglikan tabakası bulunabilir.
Archaea'daki duvar peptidoglikan yerine bir başka poli- mı çekirdek polisakkarit ve O-polisakkarit olmak üzere
sakkarit ya da protein içerir. Lizozim enzimi peptidogli- iki bileşenden oluşur. LPS yapısı üzerinde en ay-
kanı parçalayarak, hücrenin erimesine yol açar. rıntılı çalışmaların yapıldığı Salmonella türlerinde
• Peptidoglikanın monomerik bileşenlerini listeleyiniz. çekirdek polisakkarit ketodeoksioktonat (KDO),
• Peptidoglikan neden çok sağlam bir moleküldür? yedi-karbonlu şekerler (heptozlar), glukoz, galak-
• Hücre duvarı olmayan hücreler hayatta kalmayı nasıl toz ve N-asetilglukozamin içerir. Merkeze bağlı
başarırlar? olan O-özgül polisakkarit tipik olarak galaktoz,
• Psödopeptidoglikan ile peptidoglikan arasındaki ben- glukoz, ramnoz ve mannoz gibi hekzosları ve abe-
zerlik ve farklılık nedir? kuoz, kolitoz, paratoz ya da tiveloz gibi dideoksi
şekerleri içerir. Bu şekerler genellikle dallanmış
halde olan dört ya da beş üyeli diziler oluşturacak
şekilde birbirlerine bağlıdır. Bu dizilerin tekrarı ile
Gram»Negatif Bacteria'da. uzun O-polisakkarit zinciri ortaya çıkar.
Dış Zar O-polisakkaritin LPS'nin geri kalanı ile nasıl
bir ilişki içinde olduğu Şekil 4.35#'de görülmekte-
Gram-negatif Bacteria'da, peptidoglikana ek olarak dir. Lipid A olarak adlandırılan lipopoHsakkarit
dış zar adı verilen bir duvar tabakası daha vardır. kısmı (Şekil 4.34) gliserol içermez. Lipid A'daki
Çift katlı lipidden oluşmakla birlikte bu tabaka si- yağ asitleri amin ester bağı ile N-asetilglukozamin
• Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi
• Şehil 4.34 Gram-negatif Bacteria'daki lipopolisakkarit yapısı. Çeşitli gram-negatif Bacteria türlerindeki lipid A ve polisakkarit
bileşenlerin kimyasal yapılan değişmekle birlikte, temel bileşenlerin sıralanışı genelde değişmeden kalır (lipidA-KDO-çekirdek-O-
özgül). O-özgül polisakkarit türler arasında farklılık gösterir. KDO, ketodeoksioktonat; Hep, heptoz; Glu, glukoz; Gal, galaktoz. Amin ile
lipid A'nın yağ asitleri arasındaki bağ, amin ester bağıdır. LPS'nin lipid A kısmı, endotoksin kompleksini oluşturur ve hayvanlarda toksik
etki yapabilir (öööKısım 21.12). Bu şekli Şekil 4.3S ve 4.36 ile karşılaştınmz. Şekil 4.34 ve 4.35'deki LPS'nin farklı kısımlannda kullanı-
lan renk kodlarına dikkat ediniz.
Lipopoli-
_ sakkarit
(LPS)
Dış zar
8 nm
Hücre
duvarı
Fosfolipid
Periplazma
Lipoprotein
illll
l i İlli!
Sitoplazmik -
iç
(a)
sına ve yapısına bağlı olarak hekzagonal, tetragonal nakçı dokularının yüzey bileşenlerine özgüllükle
ya da trimetrik simetrileri bu yapı içinde görmek bağlanarak, bu girişi gerçekleştirirler. Bu bağlan-
mümkündür (bir S-tabakanın elektron mikrografını malar genellikle bakteri hücresinin yüzey poli-
görmek için şekil 4.33b'ye bakınız). sakkaritleri aracılığı ile sağlanır. Patojen olmayan
S-tabakaların temel işlevinin ne olduğu bilin- bakterilerin çoğu da doğadaki katı yüzeylere bu
memektedir. Bununla birlikte hücre ile onun çev- şekilde bağlanarak, biyofilm adı verilen kalın bir
resi arasında yer almasından ötürü S-tabaka muh- hücre tabakası oluşturur. Biyofilmlerin oluşumun-
temelen seçici bir elek gibi işlev görmekte ve küçük da polisakkaritler önemli rol oynarlar (o°oKısım
molekül ağırlığına sahip bileşiklerin geçişine izin 19.3).
verirken, büyük molekül ve yapıları (virüslar gibi) Cıvık tabakaların başka rolleri de vardır. Örne-
dışarıda bırakmaktadır. Dolayısıyla S-tabaka, pro- ğin kapsüllü patojenik bakteriler bağışıklık sistemi-
teinleri hücreye yakın konumda tutma işlevi gör- nin fagositik hücreleri tarafından daha zor tanınır
mekte ve bu açıdan gram-negatif bakterilerdeki dış (oofoKısım 22.2). Dıştaki polisakkarit tabakaları
zara benzemektedir. S-tabakaları içeren patojenik çok miktarda su bağladığı için, bu tabakalar muh-
bakterilerde bu yapının konakçının bazı savunma temelen kurumaya karşı direnç gösterilmesinde
mekanizmalarına karşı koruyucuk sağlayabildiği- de rol oynarlar.
ne ait kanıtlar vardır.
Karbon Deposu Olan Polimerler taya benzer; ancak, glukoz birimlerinin birbirlerine
Prokaryotik organizmalarda en yaygın olarak bu- bağlanma biçimi açısından nişastadan farklıdır
lunan inklüzyon cisimleri poli-/3-hidroksibütirik (Bkz. Şekil 3.6b).
asitten (PHB) oluşmuşlardır. Bu polimer
jS-hidroksibütirik asit birimlerinden oluşur (Şekil Diğer Depo Maddeleri ve İnklüzyonlar
4.40ö*). Bu asidin monomerleri uzun PHB polime-
rini oluşturmak üzere ester bağlarıyla bağlanırlar. Birçok mikroorganizma inorganik fosfatı polif osfat
Bu şekilde oluşan polimerler granüller içinde bir granülleri halinde biriktirir. Bu granüller nükleik
araya gelirler (Şekil 4.40b). Polimeri oluşturan mo- asit ve fosfolipid için fosfat kaynağı olarak kullanıl-
nomerlerin sayısı büyük ölçüde değişkenlik göste- mak üzere yıkılır. Buna ek olarak birçok prokaryot
rebilir ve C4 kadar kısa olabildiği gibi, bazı organiz- hidrojen sülfür (H2S) gibi redükte kükürt bileşikle-
malarda C ] g uzunluğunda da olabilir. Bu nedenle rini oksitleme yeteneğine sahiptir. Bu oksidasyon-
karbon/enerji deposu olan bu polimer sınıfını ta- lar ya enerji metabolizmasındaki (s^Kısım 17.8 ve
nımlamak için daha genel bir terim olan poli-fi- Kısım 17.10) ya da biyosentezdeki (o°aKısım 17.6)
hidroksialkanoat (PHA) kullanılmaktadır. PHA'lar tepkimelerle bağıntılıdır. Her iki durumda da ele-
karbon fazlalığında sentezlenirken, biyosentez için menter kükürt, kolayca fark edilebilen kürecikler
karbon omurgaları olarak kullanılmak üzere ya da halinde hücre içinde biriktirilebilir. Elementer kü-
acil durumlarda ATP yapmak için yıkılırlar. Bacte- kürt taneleri redükte kükürt kaynağı bulunduğu
ria ve Archaea içinde yer alan türleri de içeren pek sürece hücrede varlığını sürdürür. Ancak redükte
çok prokaryot PHA'ları üretir. kükürt kısıtlı hale gelmeye başladığında, granüller
Prokaryotlar tarafından oluşturulan bir başka içindeki kükürt sülfata (SO4~2) oksitlenir ve tepki-
depo ürün, bir glukoz polimeri olan glikojendir me süreci içinde granüller kaybolur.
(öOöKısım 3.3 ve Şekil 3.6). PHA'lar gibi glikojen Aslında kükürt kürecikleri sitoplazmada yerine,
de karbon ve enerji için bir depo niteliğindedir. periplazmada yer alır (kükürt oksitleyen fototrofik ya
Glikojen çevrede karbon fazlalığı olduğunda oluş- da kemolitotrofik prokaryotlar gram-negatif orga-
turulur, karbon kısıtlı hale geldiğinde tüketilir. Gli- nizmalardır). H2S oksitlenirken (H2S—>S°) globüllere
kojen bitkilerdeki temel depo maddesi olan nişas- yer açmak için periplazma dışarıya doğru genişler.
Kükürt oksitlendiğinde (S°—>SOt2), periplazma tek-
O CH3 ?
H3 O CH 3 rar içeri doğru küçülür. Gram-negatif bakterilerin
.CH^ C CH
"sitoplazması içinde" yer alan diğer inklüzyonlarm
'C^O^CHvCH,' da periplazmik olabileceği düşünülmektedir. En
p-karbor/ azından poli-/3-hidroksialkanoatlann bu kategoride
(a) olduğu görülmektedir (Bkz. Şekil 4.40).
Magnetozomlar hücre içinde yer alan ve bir
demir minerali olan magnetit (Fe3O4) içeren par-
tiküllerdir (Şekil 4.42»). Magnetozomlar hücreye
manyetik kutuplar kazandırır ve onun manyetik
alana tepki vermesini sağlar. Magnetozomlar oluş-
Poli-p-hidroksibütinat
(b)
Gaz Vezikülleri
• Şekil 4.47 Bakteriyal endospor. Çeşitli endospor tiplerini ve endosporlann hücre içendeki yerleşimlerini gösteren faz kontrast
fotomikrograflan. (a) Terminal, (b) Subterminal. (c) Merkezi.
• Gaz vezikülleri fototrofik hücrelere nasıl bir yarar sağ- Endospor Yapısı
lar? (İpucu: Fototroflar gelişmek için neye gereksinim
duyarlar?) Endosporlar ışık mikroskobu altında ışığı kuvvetle
• Gaz vezikülünün yapısını kuran iki protein olan yansıtan yapılar olarak görünürler (Bkz. Şekil 4.47).
GvpA ve GvpC, suya geçirgen olmayan bu yapıyı Endosporlar birçok boyaya karşı geçirgen değildir.
oluşturmak için ne şekilde düzenlenmişlerdir? Metilen mavisi gibi bazik boyalarla boyanmış hüc-
relerdeki endosporlar, boyanmamış bölgeler ola-
rak görünürler. Endosporlann boyanması için özel
Endosporlar boyama işlemlerinin uygulanması gerekir.
Elektron mikroskopta görülen endospor ya-
Bazı Bacteria, sporulasyon adı verilen bir süreç sıra- pısı, vejetatif hücre yapısından çok farklıdır
sında endospor adı verilen yapılar üretir (Bkz. Şekil (Şekil 4.48»). Endospor, vejetatif hücrede bulunma-
4.50). Endosporlar ("endo" öneki "içinde" anlamını yan pek çok tabaka içerir ve daha kompleks bir ya-
taşır) ısıya çok dayanıklı olup, kuvvetli kimyasallar pıya sahiptir. En dıştaki tabaka ince kılıf şeklindeki
ve radyasyon muamelesi ile bile parçalanması çok
güç olan farklılaşmış hücrelerdir. Endosporlann bi-
yolojik işlevi hiç kuşkusuz, organizmanın aşırı sı-
caklık, kuruma ve besin yokluğu gibi zor koşullara •> \ Spor kılıfı
u bölümde bakteriyal endo- Bir grup bilim adamı 1995 yılında 25-40
sporlann dormansi ve dirençlik milyon yıl yaşında olduğunu iddia ettikleri
özelliklerini tartıştık ve endo- bakteriyal endosporlann canlı olduğunu
3
sporlann uzun süreler boyunca dormant rapor etmişlerdir . Bu endosporlann jeolo-
halde kalabileceklerine işaret ettik. Ama jik yaşı bilinen bir amber içinde korunmuş
bu sürenin uzunluğu ne kadardır? ve soyu tükenmiş bir annın sindirim kana-
Endosporun ömrü ile ilgili kanıtlar bu lında korunmuş olduğu iddia edilmiştir.
yapıların en az onlarca yıl ve muhtemelen Endospor oluşturan bakterilerin bu anlar-
bundan çok daha uzun süreler boyunca da bulunabileceği, .böceğin sindirim ka-
canlı (yani vejetatif hücre oluşturma yete- nalı üzerinde yapılan elektron mikroskobi
neğinde) kalabileceklerini göstermekte- çalışmalan .ile ihtimal dahiline gelmiştir.
dir. Clostridium aceticum bakterisinin 1947 Bu çalışmalarda böceğin sindirim kanalın-
yılında hasırlanmış bir endospor süspan- da endospor-benzeri yapılara rastlanmış
siyonu 1981 yılında yani 34 yıl sonra steril ve böcekten Bacı7/us-benzeri DNA elde
üreme ortamına aktarılmış ve 12 saatten az edilmiştir. Andan alınan doku örnekleri
bir süre içinde üremeye başlayarak, yoğun steril bir kültür ortamında inkube edilmiş
bir kültür oluşturmuştur. Clostridium ace- (a) ve inanılmaz bir hızla endospor-oluşturan
ticum ilk kez 1940 yılında Alman araştırıcı bakteriler üremiştir. Endospor oluşturan
K.T. Wieringa tarafından izole edilmiş ve Şekil 1 Endosporlann ömür uzunluğu, (a) bu bakterilerin günümüzde yaşamakta
Berkeley'deki California Üniversitesi'nin Clostridium aceticum bakterisinden 7 Mayıs 1947'de olan bakterilerin kontaminasyonu ile de-
hazırlanan endosporlan içeren tübün fotoğrafı. Otuz
saklama odasında C. aceticum endosporlan- yıldan fazla bir süre dormant halde kaldıktan sonra, ğil de gerçekten amber içinde hapsolmuş
nı içeren şişe bulunana kadar kayıp olduğu kültür ortamında süspande edilen endosporlar 12
endospor oluşturan bakteriler olduğunu
düşünülmüştü1. C. aceticum CO2 + H2 ya da saat içinde üremiştir. (b) Tuz kristalleri içinde göstermek için çok sıkı önlemler alınmış-
glukozdan asetat yapma yeteneğine sahip hapsolmuş halofilik bakteriler. Çapları yaklaşık 1 cm tır. Daha da çarpıcı olan bir başka iddia,
olan bu kristaller, içlerindeki canlı Halobacterium 250 milyon yıldan daha yaşlı olan ve Perm
bir homoasetogendir (oc^sKısım 17.16).
akterileri varlığında haboratuvarda büyütülmüştür.
dönemine ait tuz kristalleri içine hapsol-
Çok daha uzun süreler canlı kalabi- Bu kristallere benzeyen, ancak perm dönemine ait
olan kristallerin de endospor oluşturan canlı muş sıvı inklüzyondan endospor-oluşturan
len başka endospor örnekleri olduğu da
halofilik bakteriler içerdiği rapor edilmiştir. halofilik (tuzcul) bakterilerin izole edilmiş
bildirilmiştir. Thermoactinomyces cinsun-
olmasıdır4. Bu hücreler muhtemelen kris-
daki spor oluşturan termofilik bakteriler
tal içindeki tuzlu suda hapsolmuş (Şekil
topraktaki ot yığınları ya da çürümekte
kü radyasyon DNA'da mutasyonlar ortaya lb) ve çeyrek milyar yıl boyunca canlı ka-
olan bitki materyalleri içinde bulunurlar.
çıkarır2. Binlerce yıl boyunca kozmik rad- labilmiştir!
İngiltere'de bulunan ve 2000 yıl öncesine
ait olduğu saptanan arkeolojik Roma ka- yasyona maruz kalan bir organizma geno- Endosporlann ömür uzunluğu ile il-
lıntılarında yapılan mikrobiyolojik incele- munda -bu organizma endosporlar gibi gili inamlması güç bu iddialar, bağımsız
mede, çeşitli kalıntı parçalan içinde çok radyasyona karşı aşın ölçüde dirençli bir laboratuvarlann tekrarlanan sonuçlan
sayıda canlı Thermoactinomyces endos- yapı olsa bile- çok sayıda mutasyon biri- ile desteklenirse (bu tip doğrulamalar,
poru olduğu görülmüştür. Minnesota'da keceği varsayılmaktadır. Bununla birlikte, oldukça tartışmalı olan bu türlü bulgular
yedi bin yıldan daha yaşlı olduğu bilinen doğal radyasyonun endosporlar üzerin- için büyük önem taşır), uygun koşullarda
bir gölden alınan çökelti fraksiyonlarında deki etkisini değerlendirmek için yapılan saklanmış olan endosporlar sonsuza kadar
Thermoactinomyces endosporlan bulun- deneyler, endospor süspansiyonlannm canlı kalabiliyor demektir. Endosporlara
muştur. Bu gibi çalışmalarda her zaman bir kozmik radyasyondan korunacak şekilde, ait bu hayret verici delil nispeten kısa dö-
kontaminasyon olasılığı olmasına rağmen, örneğin organik madde tabakaları içine nemlerde canlı kalabilmek için evrimleş-
bu iki durumda da örneklerin kontamine gömülü olması gibi durumlarda, yüz bin- tiği kuşku götürmeyen böyle bir yapının,
olmasını önleyecek önlemler alınmıştır2. lerce yıl ve belki de daha uzun süreler milyonlarca olmasa bile, yüz binlerce yıl
canlı kalabileceğim göstermiştir. Bu, ger- dormanside kalabilecek bir yapıya dönüş-
Hangi etmenler bir endosporun ömrü-
çekten hayret verici bir durum olmakla tüğünü göstermektedir. •
nü kısaltabilir? Kozmik radyasyonun temel
birlikte, en üst limit bu mudur?
etmen olabileceği düşünülmektedir; çün-
'Braun M., F. Mayer, and G. Gottschalk. 1981. Clostridium aceticum (Wieringa), a microrganism producing acetic acid from molecular hydrogen and carbon
dioxide. Arch. Microbiol. 128:288-293.
2
Gest R.J., and J. Mandestam. 1987. Longevity of microorganism in natural environments. Microbiol. Sci. 4:69-71.
3
Cano, R.J., and M.K. Borucki. 1995. Revival and identification of bacterial spores in 25 to 40 million-year-old Dominican amber. Science 268:1060-1064.
'Vreeland, R.H., W.D. Rosenzweig, and D.W. Powers. 2000. Isolation of a 250 million-year-old halotolerant bacterium from a primary salt crystal. Nature
407:897-900.
4.13 • Endosporlar •
COCr
(a)
+
Ca + -OOC COCr + Ca + -OOC COCT+Ca+
\ /
(b) Karboksilik asit
grupları
Olgun spor
• Şekil 4.49 Dipikolinik asit (DPA). (a) DPA'nın yapısı, (b)
Ca +2 iyonlarının DPA molekülleri ile çapraz-bağlar kurarak • Şekil 4.50 Sporulasyon. Clostridium pascui hücrelerinin
kompleks oluşturması. faz kontrast fotomikrograilan.
90 • Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi
bir basamağında bloke edilmiş olan Bacillus mu- roskobik yansıtıcılığının kaybına, boyalarla boyan-
tantları ile yapılan genetik çalışmalar, sporulasyon ma yeteneğinin artmasına ve kimyasallara ve ısıya
sürecinde görev alan 200'den fazla gen olduğu- karşı dirençliliğin kaybına neden olur. Kalsiyum
nu göstermiştir. Sporulasyon sırasında, vejetatif dipikolinat ve korteks bileşenlerinin kaybolması
hücre işlevlerinde görevli proteinlerin sentezinin ve SASP'larm yıkımı bu aşamada gerçekleşir. Son
durması ve özgül endospor proteinlerinin yapıl- aşama olan gelişme, su girişi ve yeni DNA, RNA ve
ması gerekir (Şekli 4.48b). Bu durum, aralarında proteinlerin sentezi sonucunda gözle görülebilen
spo ve ssp (SASP'ları kodlayan) genleri de bulunan bir şişme ile kendini gösterir. Hücre, parçalanan
endospora-özgü birçok genin, sporulasyonu tetik- spor kılıfından dışarı taşar ve bölünmeye başlar
leyen çevre koşullarına cevap olarak aktive edil- (Şekil 4.52). Çevresel sinyaller tekrar sporulasyonu
mesiyle başarılır. Bu genler tarafından kodlanan tetikleyene kadar, hücre vejetatif olarak üremeye
proteinler, metabolizması işlevsel, su içeriği fazla devam eder.
olan vejetatif bir hücreyi, nispeten kuru ve meta-
bolik olarak işlevsiz fakat aşırı ölçüde dirençli bir
Endospor Oluşumundaki Çeşitlilik ve Endospor
endospora dönüştüren olaylar serisini katalizler Filogenisi
(Tablo 4.3 ve Şekil 4.51).
Endospor oluşumu ne kadar yaygın bir süreçtir?
Bu süreç Bacillus ve Clostridium gibi az sayıdaki
Cerminasyon türde ayrıntılı olarak incelenmiş olmasına rağmen,
Bir endspor uzun yıllar boyunca dormant halde yaklaşık 20 Bacteria cinsinin endospor oluşturduğu
kalabildiği halde, (Bkz. Mikrobiyal Ek Bilgi) olduk- gösterilmiştir («oöTablo 12.25). Bununla birlikte,
ça hızlı bir biçimde vejetatif hücreye dönüşebilir. endosporun canlılığını korumasına ait söz gelişi
Bu süreç üç basamak içerir: aktivasyon, germinasyon kalsiyum dipikolinat komplekslerinin (Şekil 4.49)
ve gelişme (Şekil 4.52»). ve endospora özgü genlerin nasıl kazanıldığı gibi
Aktivasyon yeni oluşturulmuş endosporla- birçok bilinmezin evrensel olduğu görülmektedir.
rın, öldürücü olmayan sıcaklıkta birkaç dakika Dolayısıyla, bazı ayrıntılarda değişiklik olmasına
ısıtılmasıyla başarılır. Aktive edilen endosporlar rağmen, endospor oluşumunun genel prensipleri
daha sonra, belirli amino asitleri (örneğin alanin endospor-oluşturan bütün bakterilerde aynıdır.
endospor germinasyonu için iyi bir tetikleyicidir) Filogenetik açıdan endospor oluşturma yetene-
ve diğer özgül besinleri içeren bir ortama koyul- ği, gram-negatif bakterilerin belirli bir alt-hattma
duğunda, germinasyona hazırlanırlar. Genellikle özgüdür (sösKısım 2.5 ve 12.20). Buna karşılık,
hızlı bir süreç olan germinasyon, endosporun mik- endospor-oluşturan bakterilerin fizyolojisi büyük
4.13 • Endosporlar • 91
Kortikal tabakalar
Gelişen Aşama V
Aşama II endospor Ca + 2 'nın katılması;
daha fazla su kaybı,
SASP'lerin ve dipikolinik
asit üretimi; kılıf
tabakalarının
oluşturulması
Protoplastın
çevresinde Dış spor
endospor zarı Göbek Aşama IV
Aşama III
septumu gelişir
(engolfment) Su kaybı
• Şekil 4.51 Endospor oluşum aşamaları. Listelenen aşamalar (0-VII) hem genetik çalışmalar, hem de mikroskobik analizlerle or-
taya çıkarılmıştır.
bir çeşitlilik göstermekte ve anaerobları, aerobları, haea türünün sporlanmadığmm gösterilmiş olması
fototroflan ve kemolitotrofları içermektedir. Fizyo- ilginçtir. Bu durum endospor oluşturma yeteneği-
lojik çeşitlilik dikkate alındığında, farklı türlerdeki nin, temel prokaryotik hatların milyarlarca yıl önce
endospor oluşumunu tetikleyen gerçek sinyallerin, ayrılmasından sonra evrimleştiği fikrini vermekte-
Bacülus ve Clostridium türlerindeki endospor oluşu- dir. («BöKısım 2.3 ve Şekli 2.7).
munun temel tetikleyicisi olan basit bir besin ek-
sikliliğinden farklı olabileceği görülür. Hiçbir Arc- 4.13 Kavramların Gözden Geçirilmesi
MİKROBİYAL HAREKET
(c)
Mikrobiyal yapı ve işlev üzerindeki incelememizi
• Şekil 4.32 Baciilns'da endospor germinasyonu. Olgun
hücre hareketini gözden geçirerek tamamlayaca-
endosporun (a) vejetatif hücreye (d) dönüşümü; fotomikrograf- ğız. Hücrelerin çoğu kendi güçleri ile hareket ede-
lar ışığı çok yansıtan olgun endospor ile başlayan olaylar dizisi- bilir. Hücrelerin yaşadıkları çevrenin farklı bölge-
ni göstermektedir, (b)'de ışığı yansıtma özelliği kaybolmaktadır lerine ulaşabilmesi, hareket ile mümkün olur. Yeni
(aktivasyon. (c) ve (d)'de yeni bir vejetatif hücre ortaya çıkmak-
bir yere taşınması, hayatta kalış mücadelesinde
tadır.
92 • Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi
Kamçı ve Hareket
• Şehil 4.55 Canlı hücrelerde gözlemlenen bakteriyal kamçılar, (a) Her iki kutbunda kamçı demetleri içeren, çubuk-şekilli bir
bakteri grubunun karanlık-alan fotonükrografı. Her hücre yaklaşık 2fj.m genişliğindedir. Karanlık-alan mikroskobisi, ışığın yansıyabil-
mesi için yatay aydınlatma kullanır (Bkz. Kısım 4.1 ve Şekil 4.5c). (b) Fototrofik mor bir bakteri olan Rhodospirülum photometricum'un
faz-kontrast fotomikrografı. Tek bir hücrenin boyutları yaklaşık 3 X 30/xm'dir. Tek kutuptan çıkan lofotriş kamçılara dikkat ediniz.
Kamçı, çeşitli bileşenlerden oluşur ve motorlu hareket ettirici güçten (proton motiv güç) sağlanır
bir teknenin pervanesine benzer bir rotasyon ha- (Bkz. Kısım 4.6 ve 5.12). Mot kompleksinin içinden
reketi ile iş görür. Kamçının taban kısmı yapısal geçerek, sitoplazmik zarın iki yüzeyi arasında ha-
olarak filamentten farklıdır (Şekil 4.56a») Kamçı ta- reket eden protonlar (Şekil 4.56a) kamçının dönme-
banının daha geniş olan kısmı kanca olarak adlan- sini sağlar ve yapılan hesaplamalar kamçının her
dırılır. Kanca tek tip proteinden oluşur ve filament dönüşü için yaklaşık 1000 protonun aktarılması
ile kamçı motorunu birbirine bağlar. gerektiğini gösterir. Bunun nasıl gerçekleştiği he-
Motor, sitoplazmik zara ve hücre duvarına tu- nüz bilinmemektedir. Bununla birlikte, mevcut
tunmuş haldedir. Motor, merkezdeki küçük bir deneysel verileri açıklamak üzere "proton türbini"
çubuk ve bunun içinden geçtiği halkalardan olu- modeli önerilmiştir (Şekil 4.56b). Bu modele göre,
şur. Gram-negatif Bacteria'da L halkası adı verilen stator içindeki kanallardan akan protonlar, rotor
dış halka, lipopolisakkarit tabakaya tutunur. P proteinleri üzerinde sarmal biçimde düzenlenmiş
halkası denilen ikinci halka, hücre duvarının pepti- elektrik yükleri üzerine elektrostatik güç uygular.
doglikan tabakasına bağlıdır. MS ve C halkaları adı Pozitif ve negatif yükler arasındaki çekim, proton-
verilen üçüncü halka seti ise sırasıyla sitoplazmik lar stator içinden aktıkça bazal cismin dönmesine
zarda ve sitoplazmada yer alır (Şekil 4.56a). Dış neden olur (Şekil 4.56b).
zardan yoksun olan gram-pozitif Bacteria'da sade-
ce içteki halka çifti bulunur. İç halkayı çevreleyen Kamçı Sentezi
ve sitoplazmik zara tutunmuş olan bir seri prote- Kamçı sentezi ve hareketi için çeşitli genlere gerek-
in vardır. Bunlar Mot proteinleri olarak adlandırılır sinim vardır. Üzerinde en çok araştırma yapılmış
(Şekil 4.56a). Son olarak Fli proteinleri adı verilen olan Escherichia coli ve Salmonella typhimurium'da
protein seti (Şekil 4.56a), hücre-içi sinyallere cevap hareket için 10'dan fazla gen gerekir. Bu genler
olarak kamçı rotasyonunun yönünü değiştiren bir çeşitli işlevlere sahiptir. Bu işlevler arasında kam-
motor anahtarı olarak iş görür. çı aygıtının yapısal proteinlerini kodlamak, kamçı
bileşenlerini sitoplazmik zar dışına göndermek ve
yeni kamçının sentezi sırasında gerçekleşen birçok
Kamçı Hareketi
biyokimyasal olayı düzenlemek vardır.
Kamçı küçük bir devir motorudur. Bu motor nasıl Her bir kamçı hayvanlardaki kılların tersine,
çalışır? Devir motorları iki bileşen içerir: rotor (ha- dip kısmından değil, uç kısmından uzar. İlk önce
reketli kısım) ve stator (hareketsiz kısım). Kamçı MS halkası sentezlenir ve sitoplazmik zara katılır.
motorundaki rotor C, MS ve P halkalarından olu- Daha sonra, filament oluşumu gerçekleşmeden
şur. Bu yapıların hepsi birlikte bazal cismi oluş- önce, kanca ile birlikte tutunmayı sağlayan diğer
turur. Mot proteinlerinden oluşan stator MS ve C proteinler sentezlenir (Şekil 4.57»). Sitoplazmada
halkaları ile çevrili olup, dönme hareketi üretecek sentezlenen flagellin molekülleri filament içindeki
şekilde işlev görür. 3nm'lik kanaldan geçerek, olgun kamçıyı oluştur-
Kamçının dönme hareketini bazal cisim sağ- mak üzere uç kısma eklenirler. Uzayan kamçının uç
lar. Kamçının dönmesi için gereken enerji proton kısmında protein yapısında bir "şapka" bulunur.
• Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi
Hücre Hızı
Kanca Kamçı sabit bir hızla dönmez; bunun yerine proton
hareket ettirici gücün kuvvetine bağlı olarak, hızını
artırabilir ya da azaltabilir. Kamçının dönüşü bak-
terilerin sıvı ortamda 60 bakteri boyu/saniye hız-
la hareket etmesini mümkün kılar. Bu hız sadece
0,00017 kilometre/saat (km/sa) olmasına karşılık,
yüksek organizmaların bir saniyede kendi boyları-
.. Kn TTrVrn
nın kaç misli yol aldıkları düşünüldüğünde, bunun
* Şekil 4.56 Gram-negatif Bacferia'dalti proharyotik kamçı yapısı ve işlevi, (a) Yapı. L halkası LPS, P halkası peptidoglikan, MS
halkası sitoplazmik zar, C halkası ise sitoplazma içine gömülüdür. Çubuk ve filament içinde yer alan dar kanal, flagellin moleküllerinin
kamçı sentezi bölgesine difüze olmasına izin verir. Mot proteinleri kamçı motorunun hareketinde görev alırken, Fli proteinleri motor
anahtan olarak işlev görürler. Kamçı motoru filamenti döndürerek, hücrenin ortamda hareket etmesini sağlar, (b) İşlev. Kamçımn nasıl
döndüğünü açıklamak üzere "proton türbini" modeli önerilmiştir. Mot proteinleri içinden akan protonların, C ve MS halkalarında bulu-
nan yükler üzerine uyguladığı güç, rotoru döndürür.
4,15 • Kayma Hareketi • 95
• Şekil 4.57 Flagella biyosentezindeki basamakların özeti. Sentez sitoplazmik zarda MS/C halka birlikteliğinin kurulmasıyla
başlar. Bu olayı, diğer halkaların, kancanın ve şapkanın oluşumu izler. Bu noktada filamenti oluşturacak olan flagellin proteini (bir fila-
menti oluşturmak için yaklaşık 20.000 kopya gerekir) kanca içinde akar. Filamentin doğru biçimde uzamasını sağlamak için, şapka
proteinleri flagellin moleküllerine önderlik eder.
Kamçılar geri-dönüşümlü
rotasyon halinde
Takla atma- O
*=> kamçılar
birbirinden
\ V uzaklaşır Saat yönünün tersine dönüş Saat yönünde dönüş
Demetlenmiş kamçılar (saat yönünde
(saat yönünün tersine dönüş) Kamçılar aynı yönde
dönüş) rotasyon halinde
y v
d
= >
• Hücre"""""»""*
Demetlenmiş kamçılar durur,
(saat yönünün tersine dönüş) Saat yönünde dönüş yeniden
konumlanır Saat yönünde
(a) Peritriş (b) Polar dönüş
• Şekil 4.58 Prokaryotlardaki polar ve peritriş kamçıların hareket etme tarzları, (a) Peritiş: Demetteki tüm kamçıların saat
yönünün tersine dönmesiyle ileri doğru hareket sağlanır. Saat yönündeki hareket, hücrenin takla atmasına neden olur. Daha sonra saat
yönünün tersine dönüşe geri dönülmesi, hücrenin durmasına ve yeni bir yöne doğru yönelmesine yol açar. (b) Polar: Hücreler ya kam-
çının dönüş yönünü tersine çevirerek yön değiştirirler (dolayısıyla hücre itilmek yerine çekilir) ya da aym yönde dönen kamçılar söz
konusu olduğunda, hücreler yeniden konumlanmak üzere, periyodik olarak dururlar ve kamçımn saat yönünde dönmesi ile ileriye
doğru hareket ederler. San oklar, hareket halindeki hücrenin yönünü göstermektedir.
96 • Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi
İÇ
Sitoplazmik
(d) zar
Peptidoglikan
• Şekil 4.59 Kayan bakteriler, (a, b) Büyük filamentöz bir si-
yanobakteri olan Oscillatoria princeps. (a) Fotomikrograf. Hüc-
renin genişliği yaklaşık 35/u.m'dir. (b) Ağar yüzeyinde kayan
filamentlerin fotoğrafı. Hücreler ya katı bir yüzey üzerinde ya
da bir filamentin diğerini katı yüzey olarak kullanmasıyla ka- Dış
yarlar, (c, d) Kayarak hareket eden gram-negatif Flavobacterium ı Dış zar proteinlerinin Yüzey
johnsoniae. (c) Kayarak koloni merkezinden uzaklaşan hücre Hücrenin hareketi' ' hareketi
kütlesi (koloni genişliği yaklaşık 2.7mm'dir). (d) Tipik olarak
kaymayan bakteri koloni morfolojisi gösteren mutant kayan
• Şekil 4.60 Flavobacterium johnsoniae ve diğer kayan
bakteri susu (kolonilerin çapı 0.7-lmm'dir). F. johnsoniae hücre-
bakterilerde görülen kayma hareketi için önerilen model.
lerinin kayma mekanizması için önerilen model Şekil 4.60'da
Peptidoglikan içinde var olduğu düşünülen bazı hatların (san),
görülmektedir. sitoplazmik proteinleri (kahverengi), dış zar proteinlerine (tu-
runcu) bağladığı ve onlan katı yüzey üzerinde ileriye doğru sü-
rüklediği varsayılmaktadır. Dış zar proteinlerinin hareket yönü
ile, hücrenin hareket yönü arasındaki farka dikkat ediniz. Protein-
lerin ileriye doğru hareketi ile proton motiv güç arasında bir şe-
kilde ilişki olduğu düşünülmektedir.
4.16 • Davranışsal Cevap Olarak Hücre Hareketi: Kemotaksis ve Fototaksis • 97
Kayma hareketi ile yüzme hareketi arasında hem me- nizmaların aksine prokaryotlar çok küçük olduk-
kanizma hem de gerekli olan koşullar açısından ne ları için, hücre uzunluğu boyunca varolan bir yo-
gibi farklılıklar vardır?
ğunluk farkını algılayamazlar. Hareket halindeki
Filamentöz bir siyanobakterinin kayma mekanizması
prokaryotlar çevrelerinin fiziksel ya da kimyasal
ile Flavobacteriutriun kayma mekanizmasını karşılaştı-
rınız.
durumunu anlamak için birkaç saniye önceki algı
ile birkaç saniye sonraki algıyı karşılaştırırlar. Di-
ğer bir deyişle bakteriler yüzdükleri rotada bulu-
Davranışsal Cevap Olarak nan sinyal molekülleri gradiyentine (konsantrasyon
Hücre Hareketi: Kemotaksis ve farkı) yol boyunca (spatial) değil, geçici olarak
Fototaksis (temporal) cevap verirler.
Kemotaksis konusundaki en kapsamlı araştır-
Prokaryotlar doğadaki çeşitli kimyasal ya da fizik- malar peritriş kamçılara sahip bir bakteri olan Esc-
sel ajanların gradientlerine sık sık yüz yüze gelirler. herichia coli üzerinde yapılmıştır. Gradiyent bulun-
Hücreler bu sinyal molekülün yararlı ya da zararlı mayan durumlarda E. coli hücreleri yavaş yavaş
bir bileşik olmasına bağlı olarak, tepki vermek üzere ileriye doğru yüzerken koşma hareketi içindedir-
ya ona doğru ya da ondan uzaklaşacak şekilde hare- ler. Hücre durduğu zaman, dans eder gibi sıçrar ve
ket edecek yollar evrimleştirmişlerdir. Bu tip yönlü takla atar (Şekil 4.61a). Takla hareketinden sonraki
hareketler taksis olarak adlandırılır En iyi bilinen iki koşma yine gelişigüzel yöndedir (Şekil 4.61a). Do-
taksis tipi kimyasallara karşı gösterilen kemotaksis layısıyla hücre koşarak ve taklalar atarak, içinde
ile ışığa karşı gösterilen fototaksis'dir. Burada ge- bulunduğu çevrede gelişigüzel hareket etmesine
nel olarak taksis kavramı üzerinde duracağız. Kısım rağmen aslında hiçbir yere gitmemektedir.
8.13'de, tüm prokaryotik taksisleri kemotaksisin ay- Eğer ortamda kimyasal bir cezbedici gradiyenti
rıntılarını incelerken, yeniden gözden geçireceğiz. varsa, bu rasgele hareketler düzene girer. Organiz-
Kemotaksis yüzen bakterilerde ayrıntılı olarak ma bu cezbediciyi algıladığında, bu bileşiğin daha
çalışılmış bir olaydır. Çevrenin kimyasal durumu yoğun olduğu yöne doğru hareket eder (bu hare-
ile kamçı organizasyonu arasındaki ilişkinin gene- ket sırasında hücre periyodik olarak çevresindeki
tik düzeyde nasıl başarıldığı konusunda çok şey kimyasal konsantrasyonunu kontrol etmektedir),
bilinmektedir. Bu nedenle burada sadece yüzen koşma mesafesi uzar, taklalar seyrekleşir. Bu dav-
bakteriler konu edilecektir. Ancak kayan bakteri- ranışsal cevabın net sonucu, organizmanın cezbe-
lerin bazılarının kemotaktik olduğu, filamentöz dici konsantrasyonunun fazla olduğu yere doğru
siyanobakterilerde de fototaktik hareketler gerçek- hareket etmesidir (Şekil 4.61b).
leştiği gösterilmiştir. Dolayısıyla, mekanizmanın Eğer organizma kendisine itici gelen bir bileşiği
ne olduğu bilinmese de, yüzen bakteriler de kayan algılarsa, aynı genel mekanizma devreye girer; an-
bakterilere benzer şekilde, hareket aygıtları aracılı- cak bu kez madde konsantrasyonun az olduğu kıs-
ğı ile bir çeşit iletişim kurma yeteneğine sahip ol- ma doğru hareket söz konusudur. Konsantrasyon
mak zorundadırlar. artışı koşma hareketini hızlandırır. Koşu sırasında
ileri yöndeki hareket, kamçı motorunun saatin ters
Kemotaksis yönünde dönmesiyle gerçekleşir. Kamçılar saat yö-
Kemotaksisin ne olduğunu anlamak için cezbedi- nünde döndüğü zaman birbirlerinden uzaklaşır,
ci bir kimyasal ile karşılaşan bir bakteri hücresinin ileri yöndeki hareket sona erer ve hücre takla atar
davranışını inceleyelim (Şekil 4.61»). Büyük orga- (Şekil 4.58 ve 4.61).
Cezbedici
Takla
Koşma
• Şekil 4.61 Peritriş kamçılara sahip Escherichia coli bakterisindeki kemotaksis. (a) Kimyasal cezbedici yokluğunda hücre
koşma hareketleri ile rasgele yüzer ve takla atma sırasında yön değiştirir, (b) Cezbedici varlığında koşma hareketi belirli bir yön kaza-
nır ve hücre cezbedicirün yoğun olduğu yöne doğru hareket eder.
• Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi
Kemotaksis mikroskobik olarak da gözlene- rillum centenum (Bkz. Şekil 4.54) gibi bazı türlerde
bilir. Bakteri hücrelerinin zaman içindeki pozis- kolonideki bütün hücreler fototaksis gösterir ve hep
yonlarını kaydeden ve her hücrenin izlediği yolu birlikte ışığa doğru hareket ederler (Şekil 4.63b).
gösteren bir video kamera kullanarak, hücrelerin Kemotaksisi yöneten düzenleyici sistemde-
kemotaktik hareketlerini görmek mümkündür (Şe- ki bazı kısımların fototaksisde de iş gördüğünü
kil 4.62f). Bu yöntem doğal ortamlardaki bakteri- düşündürecek nedenler vardır. Kamçının dönüş
yal kemotaksis çalışmalarında kullanılacak şekilde yönünü kontrol eden sitoplazmik proteinler (Che
adapte edilmiştir. Doğadaki bakteriler için temel proteinleri) bunlar arasındadır (ö°öKısım 8.13).
kemotaktik ajanların daha büyük mikrobiyal hüc- Bu sonuç fototaksis yapamayan mutant fototro-
reler ya da canlı veya ölü makroorganizmalar tara- fik bakteriler üzerinde yapılan çalışmalardan elde
fından salınan besinler olduğu düşünülmektedir. edilmiştir. Bu tip mutantlarm kemotaksis sistemle-
Örneğin algler organik bileşikler ve O2 üretir. Bu ri de hasarlıdır. Kemoreseptörün analoğu olan ve
moleküller alg hücresine doğru kemotaksis yapıl- kimyasalın gradiyentini değil de ışık gradiyentini
masını stimüle ederler (Şekil 4.62/). algılama yeteneğine sahip bir fotoreseptör fototak-
sis cevabını yönetir. Eğer hücre intensitesi artan
ışığa doğru yüzüyorsa, fotoreseptör kamçının dö-
Fototaksis nüşünü etkileyen sitoplazmik proteinlerle etkileşe-
Birçok fototrofik mikroorganizma ışığa doğru rek, hücrenin koşma hareketinin sürmesini sağlar.
hareket eder. Bu olaya fototaksis denir. Fototaksi- Dolayısıyla, kemotaksis ve fototaksisdeki uyaran-
sin avantajı, fotosentetik organizmaların fotosen- lar farklı olmasına rağmen, her iki tip sinyale karşı
tez için gerekli ışığı etkinlikle alabilecek şekilde aynı sitoplazmik mekanizma kullanılmaktadır.
konumlanmalarına olanak vermesidir. Bu olay,
mikroskop lamı üzerindeki hareketli fotosentetik Diğer Tahsisler
bakterilere bir ışık spektrumu uygulanarak gösteri-
lebilir. Böyle bir uygulama sonucunda, lâm üzerin- Diğer bakteriyal taksislerden biri, oksijene doğru
deki bakteriler kendi fotosentetik pigmentlerinin veya ondan uzaklaşacak şekilde hareket etmek olan
absorbladığı dalgaboyuna sahip ışık bölgesinde aerotaksis (Bkz. Şekil 4.62f), bir başkası da yüksek
birikirler (Şekil 4.63a»; oosKısım 17.2 ve 17.3). iyonik güce doğru veya ondan kaçacak şekilde ha-
Fotosentetik prokaryotlarda iki farklı taksis reket etmek olan ozmotaksisdir. Her iki olay da mo-
görülür. Bunlardan birisi olan skotofobotaksis sade- leküler düzeyde aydınlatılmıştır. Bunlar basit dav-
ce mikroskobik olarak gözlenebilir ve fototrofik ranış şekilleri olup, hepsinde ortak mekanizmalar
bakteri şans eseri mikroskobun aydınlık görüntü olduğu görülmektedir. Bu mekanizmalar aracılığı
alanından karanlık dış kısma doğru yüzdüğü za- ile hücreler periyodik olarak çevrenin durumunu
man gerçekleşir. Karanlığa girmek hücrenin enerji algılamakta ve bu bilgiyi aygılayıcı ve cevap oluş-
statüsü üzerinde olumsuz etki yaratır ve hücreye turan protein ağları aracılığı ile değerlendirmek-
zıt yönde yuvarlanması için sinyal verir. tedir. Bu protein ağları kamçı dönüşünün yönünü
Fotosentetik mikroorganizmalar skotofobo- kontrol etmektedir. Davranışsal açıdan bakıldığın-
taksise ek olarak, gerçek fototaksis de yapabilirler. da, hareketli prokaryotlarm çevrelerindeki fiziksel
Fototaksis ışık intensitesinin arttığı yöne doğru ha- ve kimyasal duruma göre tavır aldıkları görülür.
reket etmek demektir. Bu olay pozitif kemotaksisin Çeşitli uyaranlara doğru ya da onlardan kaçacak
analoğudur. İki olay arasındaki fark fototaksisdeki şekilde hareket edebilen bir hücre, mikrobiyal ko-
cezbedicinin bir kimyasal değil, ışık olmasıdır. Çok münitede bir arada olduğu diğer türlerle, başarılı
hareketli fotosentetik bir organizma olan Rhodospi- bir şekilde rekabet edebilir.
• Şekil 4.63 Fototaksis. (a) Fototrofik bir bakteri olan Thiospirittum jenense, pigmentlerirün absorbladığı dalgabayundaki ışıkta sko-
tofobik birikim gösteir. Yoğun bakteri süspansiyonu içeren mikroskop lârru üzerinde ışık spektrumu oluşturulmuş ve belirli bir süre sonra
seçici olarak uygun dalgaboyunda biriken hücrelerin fotoğrafı çekilmiştir. Birikimin gerçekleştiği dalgaboyu bakteriyoklorofil a'nın ab-
sorbladığı ışığın dalgaboyudur (Şekil 17.3b ile karşılaştırınız), (b) Mor fototrofik Rhodospirillum centenum bakterisine ait tüm bir koloni-
nin 2 saat içinde gerçekleştirdiği fototaksis. Çok güçlü fototaksis yapan bu hücreler, sağ taraftaki ışık kaynağına doğru birlik içinde
hareket ederler. R. centenum hücrelerinin elektron mikrograflan için şekil 4.54'e bakınız.
100 • Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Işık mikroskobisinde boyamanın işlevi nedir? Genel 9. Bakteri hücre duvarının sert tabakası neden peptidogli-
boyama amacıyla neden katyonik boyalar kullanılır kan olarak adlandırılır? Peptidoglikan yapısının hücre
(ooaKısım 4.1)? duvarına sertlik kazandırmasının kimyasal nedenleri
2. Diferansiyel interferens kontrast mikroskobun aydmlık- nelerdir (css^Kısım 4.8)?
alan mikroskoba göre ne gibi üstünlüğü vardır? Faz- 10. Bakteri hücre duvarının lizozim ile erimesini laktoz ne-
kontrast mikroskop aydmlık-alan mikroskoba göre hangi den stabilize eder (««öKısını 4.8)?
üstünlüğe sahiptir (ööaKısım 4.2)? 11. Gram-negatif Bacteria'nm dış zarının işlevlerini listeleye-
3. Elektron mikroskoplar ışık mikroskoplarına göre hangi niz. Dış zarın kimyasal bileşimi nedir (CöaKısım 4.9)?
üstünlüğe sahiptir? Hücrenin üç boyutlu özelliklerini 12. Polisakkarit tabakalar prokaryotlarda hangi işlev(ler)i
gözlemlemek için ne tip elektron mikroskop kullanmak yerine getirirler (O^Kısım 4.10)?
gerekir (£Kt»Kısım4.3)? 13. Prokaryotlar ne tip sitoplazmik inklüzyonlar oluştu-
4. Prokaryotlarm en temel morfolojik özellikleri nelerdir? rurlar? Polihidroksibütirik asit (PHB) inklüzyonu ile
Listelediğiniz her morfolojik özelliği çizdiğiniz hücre magnetozom arasında bileşim ve metabolik rol açısın-
resimleri üzerinde gösteriniz. Bir prokaryotun büyük- dan ne gibi farklar vardır («s^Kısım 4.11)?
lüğü ve küçüklüğü ne kadar olabilir? Alt sınırı üst sı- 14. Gaz veziküllerinin işlevi nedir? Bu yapılar nasıl gazla
nırdan daha doğru saptamanın nedeni nedir? Çubuk dolu kalabilir (öO&Kısım 4.12)?
şekilli bir bakteri olan Escherichia coli'nin boyutları ne- 15. Bakteriyal endospor ile vejetatif hücre arasında kimya-
dir (öOaKısım 4.4)? sal bileşim, yapı ve aşırı çevresel koşullara dayanıklı-
5. Ünit zarın yapısını bir cümle ile anlatınız (öt*>Kısını lık açısından ne gibi farklar olduğunu birkaç cümle ile
4.5). açıklayınız (ö^öKısım 4.13).
6. İyonlaşmış moleküllerin sitoplazmik zar engelini ne- 16. Aşağıdaki terimleri tanımlayınız: olgun endospor, ve-
den kolayca aşamadıklarını bir cümle ile açıklayınız. jetatif hücre ve germinasyon (öö&Kısım 4.13).
Bu gibi moleküller sitoplazmik zardan nasıl geçerler 17. Endosporlar ne kadar süre canlı kalabilir ve buna ait
(«MOKısrm 4.5 ve 4.6)? kanıt nedir (aeç>,Kısım 4.13)?
7. Bacteria ile Archaea zarları arasındaki temel kimyasal 18. Bakteriyal kamçının yapısını ve işlevini açıklayınız.
fark nedir? Kamçının enerji kaynağı nedir (<E«5»Kısım 4.14)?
8. Escherichia coli hücreleri laktozu hac permeaz sistemi 19. Flavobacterium'un kayma hareketindeki mekanizma
ile, glukozu fosfotransferaz sistemi ile, maltozu ise ile Escherichia coH'nin hareketi arasında ne fark vardır
ABC tipi aktarıcı ile içine alır. Bu şekerlerin her biri için (OO©Kisım 4.15)?
aşağıdaki soruları yanıtlayınız: (1) taşıyıcı sistemlerinin 20. Hareketli bir bakterinin cezbedici maddenin yönünü
bileşenleri ve (2) taşıma işlemini gerçekleştiren enerji- nasıl algıladığını ve ona doğru nasıl hareket ettiğini
nin kaynağı (ö^Kısım 4.7). birkaç cümle ile anlatınız («SJ^Kısım 4.16).
UYGULAMA SORULARI
1. Nümerik apertürü 1.32 olan 100X yağ-immersiyon Size gram-negatif bir Bacteria türü, bir tane de Archa-
merceği ile bir objeyi gözlemlemek için 600nm ışık kul- ea türü olan iki kültür verildiğini düşünün. Ribozomal
lanılırsa, çözümlenebilecek en küçük objenin boyutları RNA dizilerinin saptanması (oo&Kısım 2.3) dışında bu
ne olur? Aynı mercek kullanılarak çözünürlük nasıl ar- kültürlerden hangisinin ne olduğunu saptayabilecek
tırılır? en az dört farklı yol söyleyiniz.
2. Çapı 15/j,m olan küre biçiminde bir hücre ve çapı 2/j.m 4. Kimyasal cezbedici içeren 3mm uzunluğundaki kapil-
olan bir başka hücre verilmektedir. Bu hücrelerin yü- ler bir tüp içinde maksimum hızla yüzen bir Escherichia
zey alanları ile hacimleri arasındaki oranı hesaplayınız. coli hücresinin (1X3 yum) bu yolu ne kadar sürede kate-
Yüzey alanı/hacim oranındaki farklılıklar hücrenin iş- deceğini hesaplayınız.
levi üzerinde ne gibi sonuçlar ortaya çıkarır?
BESLENME,
LABORATUVAR KÜLTÜRÜ
VE MİKROORGANİZMALARIN
METABOLİZMASI
BESLENME VE
MİKROORGANİZMA KÜLTÜRÜ 102
5.1 Mikrobiyal Beslenme 102
5.2 Kültür Besiyerleri 10S
5.3 Mikroorganizmaların Laboratuvar Kültürü 102
III OKSİDASYON-REDÜKSİYON VE
ENERJİ AÇISINDAN ZENGİN
BİLEŞİKLER 112
5.6 Oksidasyon-Redüksiyon 112
5.2 Redoks Elektron Taşıyıcısı Olarak NAD 114
5.8 Enerji Açısından Zengin Bileşikler ve
Enerjinin Depolanması 116
VI BIYOSENTEZ 130
5.15 Şeker ve Polisakkarit Biyosentezi 130
5.16 Amino Asit ve Nükleotit Biyosentezi 131
5.12 Yağ Asitleri ve Lipidlerin Biyosentezi 132
101
102 • Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması
Aktivasyon enerjisi enzimin ron taşınması sırasında oluşan proton Proton motive güç zarın iki yüzeyi
substrat(lar)mı reaktif duruma getir- motive güçten ATP üretilmesi arasında yükün ve su elementlerinin
mek için gerekli olan enerji Glikoliz glukoz molekülünün ATP ve (H+'e karşı OH") ayrımından ortaya
Anabolizma hücredeki biyosentetik çeşitli fermentasyon ürünleri oluştu- çıkan enerji yüklü zar durumu
tepkimelerin tümü racak şekilde fermente olduğu biyo- Redüksiyon potansiyeli (Eo') madde-
Aseptik teknik çalışma sırasında mik- kimyasal yol; aynı zamanda Embden- nin içsel elektron bağışlama eğiliminin
robiyal kültürlerin veya steril objele- Meyerhof yolu olarak da isimlendiri- volt birimi cinsinden ölçülen değeri;
rin kontaminasyonuna engel olmak lir Eo' standart koşullar altındaki redük-
için alınan önlemler serisi Katabolizma hücre tarafından kullanı- siyon potansiyelidir
ATP sintaz (ATPaz) proton motive labilir enerji (genelde ATP) üretimine Saf kültür tek tip organizma içeren
gücün ortadan kalkması ile eşleşmiş yol açan biyokimyasal tepkimeler kültür
olan ATP sentezini katalizleyen ve Katalizör kimyasal tepkimeyi hızlandı- Serbest enerji (G) iş yapmak için elve-
sitoplazmik zara gömülü halde bulu- ran, ancak tepkime sırasında tüketil- rişli olan enerji; G0' standart koşullar
nan, çoklu-protein yapısındaki enzim meyen madde altındaki serbest enerjidir
kompleksi Kemiozmoz proton motive gücün or- Siderof or çok düşük konsantrasyonlar-
Ekzergonik enerji açığa çıkaran tadan kalkması ile eşleşmiş ATP sen- daki demire bağlanarak kelat yapan
Elektron alıcısı elektron vericisinden tez süreci bileşik
elektronları alabilen ve bu sırada in- Koenzim enzimin bir parçası olarak Sitrik asit döngüsü asetatın iki CO2
dirgenen madde katalitik tepkimelere katılan ve prote- molekülüne dönüştüğü döngüsel tep-
Elektron vericisi elektron alıcısına in yapısında olmayan küçük molekül kimeler serisi
elektron verebilen ve bu sırada yük- Kompleks besiyeri maya ve et özütle- Solunum bir bileşiğin son elektron
seltgenen madde ri gibi kimyasal olarak tanımlanmamış alıcısı olan O 2 (veya O 2 yerine geçen
Endergonik enerjiye gereksinim du- maddeler içeren besi yeri diğer bileşikler) ile oksitlendiği ve ok-
yan Kültür besiyeri mikroorganizmaların sidatif fosforilasyon ile genelde ATP
Enzim özgül bir kimyasal tepkimeyi gelişmesi için uygun olan çeşitli besin- molekülünün üretildiği süreç
hızlandırabilen (katalizleyen) protein leri içeren sıvı çözelti Substrat düzeyinde fosforilasyon
Fermentasyon organik maddenin hem Oksidatif fosforilasyon elektron ta- fosfat grubu taşıyan bir organik bile-
elektron alıcısı hem de elektron veri- şınması ile oluşan proton motive gü- şikteki enerji bakımından zengin fos-
cisi olarak görev yaptığı ve ATP'nin cün varlığında ATP üretimi fat molekülünün, doğrudan ADP mo-
substrat seviyesinde fosforilasyon Ototrof tek karbon kaynağı olarak lekülüne aktarılması ile ATP üretimi
aracılığı ile üretildiği anaerobik kata- CO2'i kullanarak, tüm hücre materyal- Tanımlanmış besiyeri kimyasal bile-
bolizma lerinin biyosentezini gerçekleştirebi- şimi kesin olarak bilinen kültür besi-
Fotofosforilasyon ışık-güdümlü elekt- len organizma yeri
I BESLENME VE
MİKROORGANİZMA
KÜLTÜRÜ
Mikrobiyal Beslenme
Hücrelerin esas olarak makromoleküller ve sudan
oluştuğunu, ve bu makromoleküllerin de monomer
Bir hücre kendini eşlemeden önce, pek çok farklı
olarak isimlendirilen küçük birimlerden meydana
kimyasal tepkimenin eşgüdümünü sağlamak ve
gelmiş polimerler olduğunu Bölüm 3'den anımsa-
molekülleri özgül yapılar içerisinde organize etmek
yalım (co^Kısım 3.2). Mikrobiyal beslenme, hücre-
zorundadır. Bu tepkimeler bütününe metabolizma
lerin büyümesi için gerekli olan monomerlerin (ya
adı verilir. Metabolik tepkimeler ya enerji açığa çı-
da monomer öncüllerinin) sağlanmasıyla ilgilenen
karır ya da enerjiye gereksinim duyarlar. Enerji açığa
mikrobiyal fizyoloji konusudur. Hücrelere gerekli
çıkaranlara katabolik tepkimeler (katabolizma),
olan bu maddelerin tümü besin olarak adlandırılır.
enerji gereksinenlere ise anabolik tepkimeler (ana-
Farklı organizmalar genelde farklı besin grup-
bolizma) adı verilir. Hücrelerde çeşitli katabolik
larına gereksinim duyarlar. Farklı özgül formlarda
ve anabolik tepkime setleri bulunur. Bunların en
bulunabilen bu besinlerin tümüne aynı miktarlar-
önemlilerinden bazılarını bu ve daha ilerideki bö-
da ihtiyaç duyulmaz. Makrobesin (Tablo 5.1) olarak
lümlerde inceleyeceğiz.
isimlendirilen bazı besinlere fazla miktarlarda ih-
Ancak daha önce, mikroorganizmaların labo- tiyaç duyulurken, mikrobesin olarak isimlendirilen
ratuvarda nasıl geliştiklerini tartışacağız. Mikroor- diğerlerine çok az miktarlarda hatta bazen eser
ganizmaların metabolik aktiviteleri ile ilgili bilgile- miktarlarda ihtiyaç duyulmaktadır. Öncelikle temel
rimizin çoğu laboratuvar kültürleri ile yapılan ça- makrobesinler olan karbon ve azotu inceleyeceğiz.
lışmalarla ortaya çıkarılmıştır. Buradaki konumuz
karbon ve enerji için organik maddeleri gereksinen Karbon ve Azot
kemoorganotroflar'dır (eoaKısım 2.4). Bu bölümün Tüm hücreler karbona ihtiyaç duyarlar. Prokaryot-
daha sonraki kısımlarında, kemoorganotrofi dışın- larm çoğu karbon kaynağı olarak organik maddeye
daki enerji-üreten mekanizmaları gözden geçirece- gereksinim duyar. Kuru ağırlık esas alındığında
ğiz. Diğer biyoenerjetik seçenekleri kullanan bu tip tipik bir hücrenin %50'si ve tüm makromolekül sı-
organizmalar da laboratuvarda üretilebilir ve bura- nıflardaki en temel element karbondur. Bakteriler
da sözü edilen beslenme ve hücre kültürü ile ilgili farklı organik karbon bileşiklerini özümseyebilir ve
temel prensiplerin çoğu onlar için de geçerlidir. yeni hücre materyallerini yapmak için bunları kul-
5.1 • Mikrobiyal Beslenme • 103
lanırlar. Amino asitler, yağ asitleri, organik asitler, Magnezyum ribozomları, zarları ve nükleik asitle-
şekerler, azotlu bazlar, aromatik maddeler, ve çok ri kararlı hale getirmede işlev görmesinin yanı sıra,
sayıdaki diğer organik maddelerin biri ya da bir di- pek çok enzimin aktivitesi için de gereklidir. Çoğu
ğeri bakteriler tarafından kullanılır. Bunun aksine, mikroorganizmanın gelişimi için gerekli bir besin
bazı prokaryotlar ototrofdur. Bunlar tüm hücresel olmayan kalsiyum, hücre duvarını stabilize etmeye
yapılarını karbon dioksitden (CO2) sentezleyebilir- yardımcı olur ve endosporlarm ısıya karşı direnç
ler. Bu işlem için gerekli olan enerji ya ışıktan ya da göstermelerinde çok önemli bir rol oynar (««sKı-
inorganik kimyasallardan sağlanır. sım 4.13). Sodyum tüm organizmalar için olmasa
Karbondan sonra hücrede en bol bulunan ele- da bazı organizmalar için gereklidir ve sodyuma
ment azottur. Tipik bir bakteri hücresinin kuru ağır- gereksinim duyulması tipik olarak organizmanın
lığının yaklaşık %12'si azottan oluşur. Azot prote- habitatını yansıtır. Örneğin, deniz suyunun sodyum
inler, nükleik asitler ve diğer hücre birleşenleri için içeriği oldukça yüksektir ve deniz mikroorganizma-
gereklidir. Azot doğada hem organik hem de inor- ları gelişebilmek için genelde sodyuma ihtiyaç du-
ganik formda bulunmakla birlikte (Tablo 5.1) bu yarlar. Bunun aksine, bunlarla yakın akraba olan
azotun büyük kısmı amonyak (NH3), nitrat (NO3~) tatlı su türleri sodyum yokluğunda yaşayabilir.
ya da N 2 halinde olup, inorganik formdadır. Bakte-
rilerin çoğu tek azot kaynağı olarak amonyağı kulla- Demir
nırken, diğerleri aynı zamanda nitratı da kullanabi- Demir, elektron taşınmasında görev alan sitokrom-
lir. Bununla beraber, azot-fikse eden bakteriler için tek ların ve demir-kükürt proteinlerinin önemli bileşe-
azot kaynağı azot gazı (N2)dır. Bu organizmaların ni olarak hücre solunumunda oldukça önemli bir
özelliklerini daha detaylı olarak ilerideki bölümler- rol oynar (Bkz. Kısım 5.11 ve Tablo 5.2). Oksijensiz
de tartışacağız (öo^Kısım 12.9,17.28, ve 19.12). koşullar altında demir genelde +2 oksidasyon du-
rumunda (ferrus, Fe+2) ve çözünmüş haldedir. Buna
Diğer makrobesinler: P, S, K, Mg, Ca, Na karşılık, oksijenli koşullarda demir genelde +3 oksi-
Fosfor doğada organik ya da inorganik fosfat for- dasyon durumunda (ferrik, Fe+3) olup, çözünmeyen
munda olabilir ve hücrede öncelikli olarak nükleik çeşitli mineraller oluşturur. Hücreler bu tür mine-
asitlerin ve fosfolipidlerin sentezi için gereklidir. rallerden demir elde etmek için, demire bağlanıp
Sistein ve metionin gibi amino asitlerin (o°oKısım onu hücre içine aktaran ve siderof orlar olarak isim-
3.6), tiyamin, biyotin ve lipoik asit gibi bazı vitamin- lendirilen demir-bağlayıcı ajanlar üretirler. Temel
lerin ve koenzim A'nın yapısında kükürt bulunur. siderofor gruplarından birisi, ferrik demiri güçlü bir
Organizmalar çeşitli kükürt formlarını kullanabi- şekilde kelatlayan hidroksamik asit türevlerini içerir
lir. Doğadaki kükürt, çoğu yalnızca mikroorganiz- (Şekil 5.la»). Demir-hidroksamat kompleksi hücre-
malar tarafından gerçekleştirilen çeşitli kimyasal den içeri girdikten sonra, demiri serbest bırakır ve
dönüşümlere uğrar (c^Kısım 19.13). Hücredeki hücre dışına çıkarılan hidroksamat demir taşınması
kükürtün çoğu ya sülfat (SO4~2) ya da sülfit (HS"~) için tekrar kullanılır.
halindeki inorganik kaynaklardan sağlanmaktadır Escherichia coli ve Salmonella typhimurium gibi
(Tablo 5.1). bakteriler, enterobaktinler olarak adlandırılan
Potasyum tüm organizmalar için gereklidir. kompleks yapılı fenolik sideroforlar üretirler (Şe-
Protein sentezinde görev yapanlar da dahil ol- kil 5.1 W. Bu sideroforlar aromatik bir bileşik olan
mak üzere, çeşitli enzimler aktivite gösterebilmek katekol türevi olup, demir için olağanüstü yüksek
için özgül olarak potasyuma gereksinim duyarlar. bağlanma eğilimindedirler. Demir genelde hayvan-
104 • Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması
R-N C-R + Fe: sal dokularda kısa süreli depolanır; çünkü demir te-
I II mizleme sistemleri demiri bağlar ve mikroorganiz-
,OH O, malar için kullanılamaz duruma getirir (öo^Kısım
Hidroksamat
grubu 21.7 ve 21.8).
Fe 3 + Deniz sularındaki demir neredeyse hiç fark
Hidroksamat « « J edilmeyecek düzeydedir. Örneğin, okyanusların
yüzey suları tipik olarak mililitrede birkaç pikogmm
Ferrik hidroksamat (bir pikogram 1012g'dır) demir içerir. Bu durumla
_I__ /Sitoplazmik baş edebilmek için, pek çok deniz bakterisi çok kü-
Ferrik hidroksamat çük miktarlardaki demiri tutuklayabilen kompleks
yapılı sideroforlar üretirler. Bu sideroforlar, Fe+3 ile
Redüksiyon kompleks oluşturan peptid yapıdaki bir baş kısım
Hidroksamat ve sitoplazmik zar ile ilişki kuran lipid yapıda bir
kuyruk içermektedir. Akuakelin (Şekil 5.1c) yapısın-
daki bileşikler demiri bağlar bağlamaz, lipid-benze-
ri miseller oluşturacak şekilde kümelenir ve bağlı
Demir-içeren Hem
enzimler demiri hücrenin içine aktarırlar.
(a) Bazı prokaryotlar hiç demir içermeyen ortamlar-
da yaşayabilirler. Örneğin, Lactobacillus plantarum ve
Borrelia burgdorferii bakterileri (ikincisi Lyme hastalı-
ğı etkenidir, <c°»Kısım 27.4) demir içermez. Bu bak-
terilerin normalde Fe+2 içermesi gereken enzimlerin-
de, metal bileşen olarak demir yerine Mn+2 bulunur.
Mikrobesinler (İz Elementler)
Her ne kadar sadece eser miktarlarda ihtiyaç duyul-
sa da, mikrobesinler hücre işlevleri için yine de hayati
önem taşırlar. Mikrobesinler (örneğin demir) metal
oldukları için, sıklıkla iz elementler olarak adlandı-
rılırlar. Mikrobesinler, hücrelerin katalizörleri olan
çeşitli enzimlerin bileşeni olarak görev yaparlar.
Tablo 5.2'de hücrelerdeki temel mikrobesinler özet-
lenmekte ve her birinin birlikte işlev yaptığı enzim-
lere ait örnekler verilmektedir.
Mikroorganizmaların rutin laboratuvar kültür-
(b) leri için, kültür ortamına iz elementlerin eklenmesi
genelde gereksizdir; çünkü bunlara çok az gereksi-
Ferrik-bağlayan peptid yapıdaki baş grup nim vardır. Bununla birlikte, eğer kültür ortamı çok
saf distile su içerisinde çözünmüş oldukça saf kim-
yasalları içeriyorsa, iz element eksikliği olabilir. Bu
Hidrofobik kuyruk • HÖ > = Ö F gibi durumlarda, gerekli olan metalleri temin ede-
H
bilmek için, seyreltik iz element (Tablo 5.2) çözeltisi-
H fi X
° 3>OH
O T ^H nin besi yerine eklenmesi gerekmektedir.
Fe
H2NAO
Gelişme Faktörleri
(C)
Gelişme faktörleri organik maddeler olup, bunlara
da tıpkı mikrobesinler gibi sadece bazı hücreler ta-
• Şekil 5.1 Mikroorganizmalar tarafından üretilen demir rafından ve çok az miktarlarda gereksinim duyulur.
kelatlayan ajanlar, (a) Hidroksamat. Demir, Fe'3 olarak bağlanır Vitaminler, amino asitler, pürin ve pirimidinler ge-
ve Fe*2 olarak hücre içinde serbest bırakılır. Hidroksamat daha lişme faktörleri olarak işlev görürler. Her ne kadar
sonra hücreyi terk eder ve döngüyü tekrarlar, (b) Escherichia mikroorganizmaların çoğu bu maddeleri sentezle-
coli'de ferrik enterobaktin. Katekol moleküllerindeki oksijen
yebilseler de, bazı mikroorganizmalar bunların bir
atomları san ile gösterilmiştir, (c) Demir-bağlayan peptid yapıdaki
baş kısım ile hidrofobik kuyruk kısmı taşıyan bir siderofor olan ya da bir kaçını çevreden hazır olarak alır. Bu ne-
akuakelin. Hidrofobik kuyruk, akuakelin molekülünün zardan denle laboratuvar kültürlerinde bu maddelerin or-
hücre içine geçmesine yardımcı olur. tama eklenmesi gerekmektedir.
Vitaminler en yaygın olarak ihtiyaç duyulan ge-
lişme faktörleridir. Vitaminlerin çoğu koenzimlerin
bileşenleri olarak işlev görürler (Bkz. örneğin, Şekil
5.10,5.12 ve 5.15). Tablo 5.3 de bunlar özetlenmiştir.
Mikroorganizmalar arasında vitamin gereksinimi
5 2 • Kültür Besiyeri • 105
Tablo 5.4 Besin gereksinimi olan ve olmayan mikroorganizmalar için hazırlanan kültür besiyeri örnekleri'
Escherichia coli için Leuconostoc mesenteroides için t. coli veya L. mesenteroides
tanımlanmış besiyeri tanımlanmış besiyeri için kompleks besiyeri
K 2 HPO 4 7g K2HPO40.6g Glukoz 15 g
KH 2 PO 4 2g KH2PO40.6g Maya özütü 5 g
(NH4)2SO41 g NH4C13 g Pepton 5 g
MgSO40.1g MgSO40.1g KH 2 PO 4 2g
CaCl2 0.02 g Glukoz 25 g Distile su 1000 mi
Glukoz 4-10 g Sodyum asetat 20 g pH7
iz elementler, (Fe, Co, Mn, Zn, Cu, Amino asitler; (alanin, arjinin, asparajin, aspartat, sistein,
Ni, Mo) her birinden 2-10/ng glutamat, glutamin, glisin, histidin, izolösin, metionin,
Distile su lOOOml fenilalanin, prolin, serin, lösin, lizin, treonin, triptofan,
pH7 tirozin, valin) her birinden 100-200 jiıg
Pürin ve pirimidinler (adenin, guanin, urasil, ksantin) her
birinden lOmg
Vitaminler (biyotin, folat, nikotinik asit, piridoksal, piridok-
samin, piridoksin, riboflavin, tiyamin, pantotenat, p-ami-
nobenzoik asit) her birinden 0.01-1 mg
İz elementler; her birinden 2-lOjiıg (ilk kolona bakınız)
Distile su lOOOml
pH7
" Tanımlanmış besiyeri (a) ve kompleks besiyeri (b) içeren tüplerin fotoğrafları. İçerdiği organik özütler ve sindirilmiş ürünlerden dolayı kompleks
besiyerinin renkli olduğuna dikkat ediniz. Fotoğraflar Cheryl L. Broadie and John Vercillo, Southern Illinois University at Carbondale izni ile
yayınlanmıştır.
gibi durumlarda, kompleks besiyeri yeterli hatta Tablo 5.4'de verilen basit tanımlanmış besiyeri,
avantajlı bile olabilir. Kompleks besiyeri hayvansal E. coli için mükemmel bir gelişme ortamı olmakla
ya da bitkisel parçalanma ürünleri bulunur. Bun- . birlikte, L. mesenteroides''in üremesi için uygun değil-
lar arasında örneğin, kazein (süt proteini), sığır eti, dir. L. mesenteroides'in tanımlanmış besi yerinde ge-
soya fasulyesi, maya hücreleri ya da henüz kimya- lişimi için, E. coli'nin gereksinmediği çeşitli organik
sal olarak tanımlanmamış oldukça besleyici diğer besin ve gelişme faktörlerinin ortama eklenmesi ge-
maddeler yer alır. Bu özütler toz şeklinde ticari rekir. E. coli mi yoksa L. mesenteroides mi daha fazla
olarak satın alınır ve besiyerini hazırlamak için çok biyosentetik kapasiteye sahiptir? Bu sorunun cevabı
kolaylıkla tartılıp distile su içinde çözülür. Bununla E.co//'dir; çünkü bu bakterinin basit tanımlanmış bir
birlikte, kompleks besiyeri kullanmanın en önemli kültür besiyerinde gelişme yeteneği, glukoz gibi tek
dezavantajı bileşiminin kesin olarak kontrol edile- bir karbon kaynağından, tüm organik bileşenlerini
memesidir.
sentezleyebildiği anlamına gelmektedir (Tablo 5.4).
Belirli durumlarda, özellikle klinik mikrobiyolo- E. co//'nin aksine, L. mesenteroides'in birçok ge-
jide, kültür ortamları selektif veya diferansiyel şekilde lişme faktörüne ve temel organik besinlere (örneğin
hazırlanır (veya her iki şekilde). Selektif besiyeri amino asit) ihtiyacı vardır. Bu durum bu bakterinin
bazı mikroorganizmaların üremesini seçici olarak sınırlı biyosentetik kapasiteye sahip olduğunu gös-
engellerken diğerlerini engellemez. Buna karşılık, termektedir. L. mesenteroides'in kompleks besin ge-
diferansiyel besiyeri, genelde boya gibi bir takım
reksinimlerinin sağlanabilmesi için ya Tablo 5.4'de
indikatörlerin eklendiği bir besiyeridir. Bu besiyeri
gösterilen tanımlanmış bir besiyeri hazırlamak (her
gelişme sırasında gerçekleşen belirli kimyasal tepki-
ne kadar bunu hazırlamak saatler alsa da), ya da
melerin ayırt edilmesine olanak sağlar. Diferansiyel
genelde daha çabuk hazırlanan kompleks besiyeri
besiyeri, bazı tepkimeleri gerçekleştirebilen ya da
(Tablo 5.4) kullanmak gerekir.
gerçekleştiremeyen bakteri türleri arasında ayrım ya-
pabilmek için oldukça kullanışlıdır. Diferansiyel ve Bazı patojenik mikroorganizmaların besin ge-
selektif besiyerleri Bölüm 24'de tartışılmıştır. reksinimleri L. mesenteroides'den bile fazladır. Bu
organizmaların kültürü için, zenginleştirilmiş besiyeri
Besin Gereksinimleri ve Biyosentetik Kapasite gerekli olabilir. Zenginleştirilmiş besiyeri, serum ya
Tablo 5.4 kültür besiyerleri için, ikisi tanımlanmış da tam kan gibi ilave besinlerin eklendiği kompleks
biri kompleks olacak şekilde üç reçete vermektedir. bir ortamdır. Ortama eklenen bu besinler konakçı-
Kompleks besiyeri ortamı hazırlanışı en kolay olan daki koşullan oldukça iyi taklit eder ve Streptococcus
besiyeri olup, tabloda gösterilen enterik Escherichia pyogenes ve Neisseria gonorrheae gibi organizmaların
coli bakterisinin ve oldukça müşkülpesent (besin başarılı laboratuvar kültürleri için gereklidir.
talebi fazla) bir laktik asit bakterisi olan Leuconostoc Tablo 5.4 den çıkarılan en temel sonuç farklı mik-
mesenteroides'in gelişimini en iyi şekilde destekler. roorganizmaların büyük çapta farklı besin gereksinimleri
5.3 • Mikroorganizmaların Laboratuvar Kültürü • 107
Mikroorganizmaların
Laboratuvar Kültürü
Kültür besiyeri hazırlanıp, tüm mikroorganizmalar-
dan arındırmak için steril edildikten sonra, inoküle
edilip (yani organizma eklenip), mikrobiyal gelişimi
destekleyecek koşullar altında inkübasyona bırakı-
lır. Laboratuvar koşullarında inokülasyon için saf
kültür kullanılır. Saf kültür, sadece tek tip mikroor-
ganizma içeren kültür demektir.
Diğer organizmaların saf kültür besiyerine gi-
rişlerinin engellenmesi gerekmektedir. Kontaminant
olarak isimlendirilen bu tip istenmeyen organizma-
lara çok sık rastlanır (Pasteur'ün 125 yıl önce keşfet-
tiği gibi, oOöKısım 1.6). Kontaminasyonu önlemek
için mikrobiyolojik teknikler tasarlanmıştır. Saf kül-
tür elde etmek ve kültürün saflık kontrolü için en te-
mel yöntem, Petri plaklarında hazırlanmış katı besi-
yeri kullanmaktır. Şimdi bu konuyu inceliyeceğiz .
Katı ve Sıvı Kültür Besiyerleri
Bazı hallerde kültür besiyerleri jelimsi bir maddenin
sıvı ortamlara eklenmesiyle, yarı-katı formda hazırla-
nır. Bu tür katı kültür besiyerleri hücreleri hareketsiz
hale getirir, çoğalmalarına ve koloni olarak isimlen-
dirilen gözle görülür, izole edilebilir kütlelerin oluş-
masına olanak sağlar (Şekil 5.2»). Bakteri kolonileri
organizmanın tipine, kültür koşullarına, besin deste- Kültürün, aseptik besiyeri içeren bir tüpten
ğine (mevcut oksijen miktarı da dahil olmak üzere) diğerine aktarımı, inokülasyon için kullanılan öze
ve çeşitli fizyolojik parametrelere bağlı olarak çeşitli veya iğne ile yapılır. İnokülasyondan önce öze ya
şekillerde ve büyüklüklerde olabilirler. Bazı bakteri- da iğne alevden geçirilerek sterilize edilir (Şekil 5.3).
ler, koloninin renklenmesine sebep olan pigmentler Sıvı kültürlerdeki hücreler ağar plakları üzerine de
üretirler (Şekil 5.2). Mikrobiyologlar kültürün saflı- aktarılabilir (Şekil 5.4). Ağar üzerine aktarılan hüc-
ğını kolonileri gözlemleyerek anlarlar. Birden fazla relerin her biri gelişip, bölünerek koloniler oluştu-
koloni tipine sahip olan plaklar kontamine olmuş bir rur. Farklı organizmalar içeren bir mikroorganizma
kültürün göstergesidir. Petri plakları 100 yıldan faz- topluluğundan tek bir koloninin alınarak tekrar katı
la bir zamandan beri kültürün saflığı için bir kriter besiyerine ekilmesi, saf kültür elde etmede kullanı-
olarak kullanılmaktadır (ooöKısım 1.6). lan en temel yöntemdir.
Katı besiyerleri de sıvı besiyerleri gibi hazırlan-
makla birlikte, bu ortama sterilizasyon işleminden 5.3 Kavramların Gözden Geçirilmesi
önce jelleştirici ajan olarak ağar eklenir. Eklenen
ağar genellikle %1.5 konsantrasyondadır (Mikrobi- Mikroorganizmalar ihtiyaç duydukları besinleri içeren
kültür besiyerleri kullanılarak, laboratuvarda üretilebi-
yal Okuma Parçası, Katı Besiyeri, Petri Plağı ve Saf lirler. Saf mikroorganizma kültürlerinin başarıyla üreti-
Kültürler, Bölüm 1). Sterilizasyon sırasında ağar erir. mi ve devam ettirilmesi aseptik tekniğin uygulanmasıyla
Erimiş besiyeri daha sonra steril cam veya plastik mümkün olur.
kaplara dökülür ve kullanmadan önce katılaşması • Steril sözcüğünün anlamı nedir? Eğer taze hazırlan-
sa lanır (Şekil 5.2). mış kültür besiyeri steril edilmezse ve oda sıcaklığın-
da bırakılırsa ne olur?
Aseptik Teknik
• Laboratuvar ortamında saf kültürlerin başarıyla üreti-
Mikroorganizmalar her yerde bulunduklarından, lebilmesi için aseptik tekniklere neden gerek vardır?
kullanmadan önce kültür besiyerinin steril edilmesi
mu
gerekmektedir. Pek çok kültür besiyeri ısı ile sterili-
ze edilir. Bu işlem, nemli sıcaklık sağlayan ve otok- ENERJİ VE ENZİMLER
lav adı verilen yüksek basınçlı cihaz içinde yapılır.
Otoklav cihazının nasıl çalıştığını ve prensiplerini
Bölüm 2'de farklı yollardan enerji elde eden mik-
diğer sterilizasyon yöntemlerinin anlatıldığı ileriki
bölümlerde tartışacağız. roorganizma sınıflarını - kemoorganotroflar, kemoli-
totroflar ve fototroflar- öğrendik (cftsKısım 2.4). Or-
Steril kültür besiyeri hazırlandıktan sonra, daha
ganizma nasıl bir hayat tarzına sahip olursa olsun,
önce üretilmiş olan saf kültür ile inoküle edilir. Bu iş-
elde ettiği enerjinin bir kısmını ATP şeklinde koru-
lem aseptik teknik ile yapılır. Bu teknik, kültür ve
steril kültür besiyeri ile çalışılırken, kontaminasyonu mak zorundadır.
engellemek için kullanılan basamaklar serisidir (Şe-
kil 5.3» ve 5.4«). Mikrobiyoloji laboratuvarında başa- Biyoenerjetik
rının sağlanması için aseptik teknikte ustalık gerekir
ve acemi bir mikrobiyologun öğrenmesi gereken ilk Enerji, iş yapabilme kapasitesi olarak tanımlanır.
yöntemlerden birisi budur. Havadan kaynaklanan Mikrobiyolojide enerji, ısı enerjisi ölçüsü olan kilo-
kontaminasyon oldukça yaygın olan bir problemdir; jul (kj) birimi ile ifade edilir. Kimyasal tepkimeler
çünkü laboratuvar havası pek çok mikroorganizma enerjideki değişim ile el ele giderler. Her kimyasal
topluluğunun yaşadığı toz partiküllerini içermek- tepkimede enerjinin bir kısmı ısı olarak kaybedilse
tedir. Kültür kabının ağzı açıldığında, kontaminant de, bizim mikrobiyolojide ilgileneceğimiz enerji çe-
yüklü havanın kabın içine girmesine izin vermeyecek şidi serbest enerjidir. Serbest enerji (G), iş yapmada
şekilde muamele edilmelidir (Şekil 5.3 ve 5.4). kullanılmak üzere açığa çıkarılmış enerji demektir.
(a) (f)
• Şekil S.3 Aseptik aktarım, (a) Öze kızarana kadar ısıtılır ve kısa bir süre havada soğutulur, (b) Tüpün kapağı açılır, (c) Tüpün ağzı
ateşten geçirilir, (d) Steril öze ile örnek alınır, (e) Tüpün ağzı tekrar ateşten geçirilir ve özenin ucundaki örnek steril bir besiyerine
aktarılır, (f) Tüpün kapağı kapatılır. Öze tekrar ateşten geçirilir.
54 • Biyoeneijetik • 109
Yaymanın başlan-
gıcındaki yaygın üreme
Yaymanın sonun-
daki izole olmuş
koloniler
(a)
• Şekil S.4 Saf kültür elde etmek için kullanılan çizgi ekim yöntemi (a) Öze sterilize edilir ve daha sonra tüpten bir öze dolusu
inokulum alınır, (b) Steril katı besiyeri yüzeyine organizmayı dağıtmak için, çizgi çizilir. İlk çizgiden sonra, bunu izleyen çizgiler belirli
açılarda yapılır ve her çizgiden sonra öze sterilize edilir, (c) İyi yapılmış bir çizgi ekimin inkübasyondan sonraki görüntüsü. Kanlı katı
besiyerinde gelişen Micrococcus luteus bakterisine ait koloniler. Tek tek görülen kolonilerden saf kültür elde etmek mümkündür.
Bir tepkime sırasında serbest enerjide ortaya çıkan bileşik için Gf° değeri negatif dir (enerji açığa çıkar).
değişiklik AG'° simgesi ile gösterilir. Bu simgedeki Eğer tepkime endergonik ise (enerji gereksiniyorsa)
A, "°" ve "üssü" işaretleri ise, enerji değerinin stan- o zaman da bu bileşiğin Gf° değeri pozitif dir.
dart koşullar altında elde edildiğini gösterir. Stan- Bileşiklerin çoğu için Gf° değeri negatiftir. Bu
dart koşullar pH'nm 7, sıcaklığın 25°C, basıncın 1 durum, bileşiklerin bunları oluşturan elementler-
atmosfer, tüm reaktant ve ürünlerin İM konsantras- den kendiliğinden (yani enerjinin açığa çıkması
yonda olduğu durumdur. ile) oluşma eğiliminde oldukları gerçeğini yansıt-
maktadır. Bununla birlikte, nitröz oksit (+104.2 kj/
A+B^C+D mol, Tablo 5.5) için pozitif Gf° değeri, bu molekülün
tepkimesini düşünelim. Eğer bu tepkime için AG'° kendiliğinden oluşamayacağını ifade eder. Bunun
değeri negatif ise, tepkime, serbest enerjinin açığa yerine nitröz asit, kendiliğinden azot ve oksijene
çıkmasıyla ilerler. Böylece hücrenin ATP şeklinde ayrışır. Mikrobiyolojinin ilgi alanında olan çeşitli
muhafaza edebileceği enerji sağlanmış olur. Ener- bileşiklerin oluşumu için serbest enerji değerleri Ek
ji açığa çıkaran bu tip tepkimeler ekzergonik'tir. l'de verilmiştir.
Eğer AG'° değeri pozitif ise, tepkimenin ilerlemesi
için enerjiye gereksinim vardır. Bu tür tepkimeler ise
endergonik'tir. Dolayısıyla, mikrobiyal hücre için Biyolojik açıdan önemli bazı bileşiklerin
ekzergonik tepkimeler enerji sağlarken, endergonik Tablo 5.5
oluşumu için gerekli serbest enerji
tepkimeler enerji gereksinir.
Madde Oluşumun serbest enerjisi9
Serbest Enerjinin Açığa Çıkması ve AG'° Değerinin Su (H 2 O) -237.2
Hesaplanması Karbon dioksit (CO2) -394.4
Tepkimenin serbest enerji kazancını hesaplamak Hidrojen gazı (H 2 ) 0
için, reaktant ve ürünlerin serbest enerjilerinin bi- Oksijen gazı (O2) 0
Amonyum (NH 4 ) -79.4
linmesi gerekir. Belirli bir molekülün oluşumu sıra-
Nitröz oksit (N 2 O) +104.2
sında açığa çıkan ya da ihtiyaç duyulan enerji serbest Asetat (C 2 H 3 O 2 ") -369.4
enerji oluşumu (G(°) olarak ifade edilir. Tablo 5.5'de Glukoz (C 6 H ] 2 O 6 ) -917.3
birkaç Gf° örneği verilmektedir. Elemental formlar- Metan (CH 4 ) -50.8
dan (örneğin C, H2, N,) elementlerin oluşum serbest Metanol (CH 3 OH) -175.4
enerjisi sıfırdır. Bununla birlikte, bileşiklerin Gf° " Oluşum için gerekli serbest enerji değeri (GftkJ/mol cinsindendir.
değeri sıfır değildir. Eğer bir bileşiğin elementlerin- Oluşum için gerekli serbest enerji ile ilgili daha detaylı liste için Tablo
Al. l'e bakınız.
den oluşumu ekzergonik bir şekilde ilerliyorsa, bu
110 • Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganü arın Metabolizması
1
•m 5.4 Kavramların Gözden Geçirilmesi AG°'= Gf°(C + D)
- G,°(A + B)
Hücredeki kimyasal tepkimeler enerji değişiklikleri ile
birlikte gerçekleşir. Bu enerji değişiklikleri kilojul cinsin-
den ifade edilir. Bir kimyasal tepkimede ya serbest enerji
1 Ürünler (C + D)
açığa çıkar (ekzergonik), ya da serbest enerji harcanır (en-
dergonik).
Tepkimenin ilerleyişi
• Serbest enerji nedir?
• Katabolik tepkimeler genelde ekzergonik mi, yoksa en- * Şekil 5.5 Hipotetik bir ekzergonik tepkimenin ilerleyişi:
dergonik midir? A + B —> C + D, ve aktivasyon enerji kavramı. Enerji açığa
çıkışı ile gerçekleşen kimyasal tepkimeler bile kendiliğinden
• Tablo 5.5'deki verileri kullanarak, CH 4 + | O 2 ->
cereyan edemeyebilir. Aktivasyon sağlandıktan sonra, tepkime
CH 3 OH tepkimesi için AG'° değerini hesaplayınız.
kendiliğinden ilerler. Enzim gibi katalizörler, tepkime için gerekli
AG'" ile AG arasında ne fark vardır? olan aktivasyon enerjisini düşürürler.
5 5 • Kataliz ve Enzimler • 111
zörlere enzim adı verilir. Enzimler belirli tepkime- kolizdeki ahahtar enzimlerden biri olan fruktoz bis-
ler için özgül olan proteinler (ya da az sayıdaki bazı fosfat aldolaz için şematik olarak özetlenmiştir (Bkz.
durumlarda RNAlar) dir. Yani, her bir enzim tek Kısım 5.10).
tip kimyasal tepkimeyi katalizler. Bazı enzimler ise Şekil 5.5'de görülen tepkimenin ekzergonik ol-
birbirine benzeyen tepkime grubunu katalizler. Bu duğuna dikkat ediniz. Bu tepkimede substratların
özgüllük enzim molekülünün özgül üç-boyutlu ya- serbest enerjisi ürünlerin serbest enerjisinden daha
pısından kaynaklanır. Enzimle katalizlenen bir tep- büyüktür. Yani, ürün oluşumu serbest enerjinin açığa
kimede enzim ile substrat (S) geçici olarak bir araya çıkması ile ilerlemektedir. Enzimler enerji gerektiren
gelir ve enzim-substrat kompleksi oluşur. Reaksi- tepkimeleri de katalizlemekte ve enerji açısından
yon sonucunda oluşan ürün (P) enzimden ayrılır ve fakir substratları enerji açısından zengin ürünlere
enzim (E) başlangıçtaki durumuna geri döner: dönüştürmektedirler. Ancak bu gibi durumlarda,
sadece aktivasyon enerji bariyerinin üstesinden gel-
E + S <H> E — S <-> E + P mek yeterli olamamakta, substratların enerji düze-
Enzim genelde substrat(lar)dan çok daha büyüktür yini ürünlerin enerji düzeyine çıkarmaya yetecek
ve enzim ile substrat(lar) birlikteliği, hidrojen bağları, miktarda serbest enerjinin tepkimeye eklenmesi de
gerekmektedir. Bunun başarılması, enerji-gerekti-
van der VVaals kuvvetleri ve hidrofobik etkileşimler
ren tepkimeler ile enerji-üreten tepkimelerin (ör-
gibi zayıf bağlara (c»c>Kısım 3.1) ihtiyaç duymakta-
neğin ATP hidrolizi) eşleştirilmesi ile mümkün olur
dır. Enzim üzerinde substratın bağlandığı kısım enzi- (Bkz. Şekil 5.12).
min aktif bölgesi olarak isimlendirilmektedir.
Teorik olarak bütün enzimler, her iki yönde-
Enzim Katalizi ki tepkimeyi de katalizlerler. Ancak pratikte, çok
Enzimlerin katalitik gücü oldukça etkileyicidir. En- ekzergonik ya da çok endergonik olan enzimatik
zimler kimyasal tepkimelerin hızını kendiliğinden tepkimeler tek yönlüdür. Hücre metabolizması sıra-
gerçekleşen tepkimelere göre 108-1020 misli artırır- sında eğer belirli bir ekzergonik ya da endergonik
lar. Özgül bir tepkimeyi katalizlemek için enzim iki tepkimenin ters yönde gerçekleşmesi gerekiyorsa,
şey yapmak zorundadır: (1) doğru substrata bağlan- bu tepkime genelde farklı bir enzim tarafından ka-
mak, ve (2) enzimin aktif bölgesinde katalitik olarak talizlenir.
aktif olan amino asitlere göre substratın pozisyonu-
nu belirlemek. Enzim-substrat kompleksi (Şekil 5.6» Enzimlerin Yapısı ve isimlendirilmesi
) reaktif grupları karşı karşıya getirir ve substrat(lar) Enzimlerin çoğu protein yapısındadır (öOöKısım
daki özgül bağlara baskı uygular. Enzim-substrat 3.6-3.8). Her protein özgül, üç boyutlu bir şekle sa-
kompleksi oluşumunun net sonucu, tepkimenin hiptir. Dolayısıyla, her proteinin kendine özgü bağ-
substrat(lar)dan ürün(ler)e doğru ilerlemesini sağ- lanma ve fiziksel özellikleri vardır. Bir enzimin ya-
lamak için gerekli olan aktivasyon enerjisinin azal- pısı bilgisayarda-oluşturulmuş uzay modeli ile tem-
masıdır (Şekil 5.5). Bu basamaklar Şekil 5.6'da gli- sil edilebilir (Şekil 5.7*). Peptidoglikanı kıran lizozim
Aktif bölge
* Şekil 5.6 Fruktoz bisfosfat aldolaz enziminin katalitik döngüsü. Bu enzim glikoliz sırasında fruktoz 1,6-bisfosfat ~* gliseraldehit
3-fosfat + dihidroksiaseton fosfat tepkimesini katalizler (Bkz. Şekil 5.14). Enzim-substrat kompleksinin oluşumu sırasında, fruktoz 1,6-
bisfosfat molekülünün bağlanmasını takiben enzimin konformasyonu değişir ve substratın belirli bağlan üzerine baskı uygulanır. Bu
baskı substratın iki ürün oluşturmak üzere kırılmasına yol açar.
112 • Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması
I I
'
I OKSİDASYON-REDÜKSİYON
* VE ENERJİ AÇISINDAN
ZENGİN BİLEŞİKLER
Hücrelerde enerjinin korunması oksidasyon-re-
düksiyon (redoks) tepkimelerini gerektirmektedir.
Bu tepkimelerde açığa çıkan enerji, ATP gibi enerji
açısından zengin bileşiklerin üretimiyle korunmak-
tadır. Bu kısımda önce, oksidasyon-redüksiyon tep-
kimelerini ve hücre sitoplazmasında ve sitoplazmik
zarda yer alan başlıca elektron taşıyıcılarını gözden
• Şekil 5.7 Lizozim enziminin bilgisayarda oluşturulmuş geçireceğiz. Daha sonra, oksidasyon-redüksiyon
uzay modeli. Substrat (peptidoglikan) bağlama bölgesi (aktif tepkimelerinde açığa çıkan enerjiyi koruyan bileşik-
bölge), modelin sol tarafında okla gösterilen geniş girintidir. lerin niteliği üzerinde duracağız.
Oksidasyon-Redüksiyon
enzimi örneğinde (o^Kısım 4.8), oluk şeklindeki
Oksidasyonun kimyasal tanımı, bir bileşikten elek-
girinti substratm bağlandığı bölgedir (aktif bölge). tron (veya elektronların) uzaklaştırılmasıdır. Redüksi-
Birçok enzim, kataliz işlemine katılan ancak yon ise, bir bileşiğe elektron (veya elektronlar) eklen-
protein yapısında olmayan küçük moleküller içe- mesi olarak tanımlanır. Biyokimyadaki oksidasyon
rir. Enzim ile birlikte iş gören bu küçük moleküller ve redüksiyonlar sadece elektron aktarımını değil,
enzim ile ortaklık kurma şekillerine göre iki sınıfa elektron (e") ve protonların (H+) birlikte aktarımını
ayrılırlar: prostetik gruplar ve koenzimler. içermektedir. Dolayısıyla, sadece elektron içeren
Prostetik gruplar enzimlerine kovalent bağlarla oksidasyon-redüksiyon tepkimeleri ile elektronlar-
ve daimi olarak sıkıca bağlanmışlardır. Sitokromlar- la birlikte protonları içeren oksidasyon-redüksiyon
da bulunan hem grubu (Bkz. Kısım 5.11) prostetik tepkimelerini birbirinden ayırt etmek gerekir. An-
gruplara ait bir örnektir. Koenzimler ise enzimleri- cak şimdi bu ayrım üzerinde durmayacağız (Bkz.
ne gevşek olarak bağlanır ve tek bir koenzim mo- Kısım 5.11 ve 5.12).
lekülü birkaç farklı enzim ile ilişkiye girebilir. Ko- Elektron Verici ve Alıcıları
enzimlerin çoğu vitaminlerin türevleridir. Örneğin
Redoks tepkimeleri, elektron vericisinden açığa çı-
NADVNADH bir vitamin olan niasin'den türemiş-
kan elektronların elektron alıcısı tarafından alındığı
tir (Tablo 5.3).
durumlarda gerçekleşir. Örneğin, elektron vericisi
Enzimler bağlandıkları substratm ya da kata- olan hidrojen gazı (H2) elektron ve proton vererek
lizledikleri kimyasal tepkimenin adının sonuna -az oksitlenir:
eki getirilerek isimlendirilirler. Dolayısıyla, selüloza
atak yapan enzim selülaz, glukozun oksidasyonunu H2 -> 2 e- + 2 H+
katalizleyen enzim glukoz oksidaz ve ribonükleik Ancak elektronlar çözelti içinde tek başına bu-
asit molekülünü parçalayan enzim ribonükleaz'dır. lunmaz ve ya atomların ya da moleküllerin bir par-
Biyokimyacılar tarafından daha formel bir adlan- çası olmak durumundadırlar. Dolayısıyla, yukarıdaki
dırma sistemi kullanılır. Bu sistemde enzimin kata- denklem kimyasal bilgi sağlamakla birlikte, kendi ba-
lizlediği tepkime sınıfı dikkate alınarak, her enzime şına bağımsız bir tepkimeyi temsil etmez. Bu bir yarım
özgül bir numara verilir. Bu kitapta "az" ile biten tepkimedir. Bu terim ikinci bir yarım tepkimeye gerek-
sinim olduğunu ifade eder. Bunun nedeni, herhangi
isimler kullanılmakta olup, özgül enzim numaralan
bir oksidasyonun gerçekleşebilmesi için, bir redaksiyon
verilmemiştir.
gerekmesidir. Örneğin, H2'nin oksidasyonu, pek çok
farklı bileşiğin (O2 de dahil olmak üzere) redüklendiği
5.5 Kavramların Gözden Geçirilmesi yarım tepkimeler ile birlikte cereyan edebilir:
Kimyasal tepkimeye girecek olan reaktantlar tepkime
gerçekleşmeden önce aktive edilmek durumundadırlar. Bir redüksiyon olan bu yarım tepkime, yukarıda ve-
Bu iş için katalizör gerekir. Enzimler biyokimyasal tep- rilen H2'nin oksidasyonu ile eşleştiğinde, aşağıdaki
kimelerin hızını artıran katalitik proteinlerdir. Enzimler net tepkime ortaya çıkar:
katalizledikleri tepkimeler için özgüldürler. Bu özgüllük
proteinde yer alan polipeptid(ler)in üç boyutlu yapısında H 2 +jO 2 ->-H 2 O
saklıdır. Bu tip tepkimelerde oksitlenen bileşik (bu ör-
• Katalizörün işlevi nedir? nekte H2). elektron vericisi, redüklenen bileşik (bu
• Enzimler hangi makromolekül sınıfına dahildir? örnekte O2) ise elektron alıcısı olarak adlandırılır
• Substrat enzim üzerinde hangi bölgeye bağlanır? (Şekil 5.8«). Biyolojik oksidasyon ve redüksiyonları
• Aktivasyon enerjisi nedir? anlamanın anahtarı doğru yarım tepkimeleri yaz-
maktır. Bir redoks tepkimesinde her zaman elektron
5.6 • Oksidasyon-Redüksiyon • 113
1.H 2 — 2 e - +2H+ 2. | 2
+ 2r-*| (Eo' + 0.82V) çiftindeki H2O oldukça zayıf elektron
Elektron-veren Elektron-alan verme eğiliminde iken, O2'nin elektronları kabul
yarım tepkime yarım tepkime etme eğilimi oldukça yüksektir. O halde, H2 ile O2
Elektron Elektron arasındaki tepkimede, H2 elektron vererek oksitle-
vericisi alıcısı nir, O2 ise elektron alarak redüklenir (Şekil 5.8).
+ 2 4.
3- 2 H + O H,0 H, + i O 2 -<- H,0 Kural olarak, tüm yarım tepkimeler redaksiyon-
Su oluşumu Net tepkime lar olarak yazılır. Ancak, gerçek bir redoks tepkime-
sinde, iki yarım tepkimeden bir tanesi oksidasyon
* Şekil 5.8 Oksidasyon-redüksiyon tepkimesine örnek. tepkimesi olacağı için zıt yönde yazılacaktır. Bu ne-
Elektron vericisi olan H2ve elektron alıcısı olan O2'den HZO denle, Şekil 5.8'de H2'nin 2H+ + 2e~'ye oksidasyon
molekülünün oluşumu. tepkimesi, redüksiyon olarak yazılan formel yarım
tepkime tersine çevrilerek verilmiştir.
veren bir yarım tepkime, bir de elektron alan yarım
tepkime bulunmak zorundadır. Elektron Kulesi
Biyolojik sistemlerdeki elektron aktarım tepkime-
Redüksiyon Potansiyelleri
lerini incelemenin ve bunların biyoenerjetik açıdan
Farklı bileşikler oksitlenme ya da redüklenme eği- önemlerini kavramanın en uygun yolu dikey bir kule
limleri bakımından değişiklik gösterir. Bu eğilim hayal etmektir (Şekil 5.9»). Böyle bir kule, doğadaki
yarım tepkimenin redüksiyon potansiyeli (E', redoks çiftleri için mümkün olan redüksiyon potan-
standart koşullar) olarak ifade edilir. Bu potansiyel, siyeli sıralamasını ifade eder. Bu sıralamada en ne-
standart bileşik olan H2 referans alınarak, elektriksel gatif Eo' değeri kulenin en tepesinde yer alırken, en
olarak volt (V) cinsinden ölçülür. Redüksiyon po- pozitif Eo' değeri kulenin en altında yer alır. Kulenin
tansiyellerini redüksiyon yarım tepkimeleri için ifade tepesinde yer alan redoks çiftindeki redükte bileşiğin
etme konusunda fikir birliğine varılmıştır. Eğer tep- elektron verme eğilimi oldukça yüksek iken, kule-
kimede proton aktarımı söz konusu ise, bu durum- nin altında yer alan redoks çiftindeki okside bileşiğin
da redüksiyon potansiyeli bir dereceye kadar hidro- elektron alma eğilimi oldukça yüksektir.
jen iyon konsantrasyonundan (pH) etkilenmektedir. Elektronlar, kulenin en üstündeki elektron
Bununla beraber, biyolojide kullanılan redüksiyon vericisinden düştükçe, çeşitli seviyelerdeki alıcı-
potansiyelleri, pH'nm 7 olduğu koşullardaki değer- lar tarafından "yakalanabilir". Kuledeki iki bileşik
lerdir. Bunun nedeni, hücre sitoplazmasmm nötral arasındaki redüksiyon potansiyeli farkı AEo' olarak
ya da nötrale yakın pH'da olmasıdır. Bu kabuller ifade edilir. Elektronlar alıcı tarafından yakalanma-
göz önüne alınarak, pH 7'deki, dan önce vericiden ne kadar uzağa düşerse, açığa
\O2 + 2H+ + 2e- -» H2O çıkan enerji miktarı o kadar artar. Yani, AEo' değe-
için EQ' değeri +0.816 V iken, ri AG0' değeri ile orantılıdır (Şekil 5.9). Kulenin en
altında yer alan oksijen (O2) doğada yaygın olarak
2 H+ + 2e" -* H2
bulunan en uygun elektron alıcısıdır. Kulenin orta
için Eo' değeri -0.421 V'dur. Metnin ilerleyen kısım- kısımlarındaki redoks çiftleri, hangi redoks çiftleri
larında bu Eo' değerlerinin O2'nin mükemmel bir ile tepkimeye girdiklerine bağlı olarak, ya elektron
elektron alıcısı, H2'nin ise mükemmel bir elektron vericisi ya da alıcısı olabilirler. Örneğin, 2H + /H 2 çifti
vericisi olduğu anlamına geldiğini göreceğiz (Şekil (-0.42V) aşağıda gösterildiği gibi fumarat/süksinat
5.8). çifti ile tepkimeye girebilir:
Oksidasyon-Redüksiyon Eşleşmesi ve Bütünleşik H2 + fumarat2- •• süksinat -
2
Redoks Tepkimeleri
Bunun aksine, süksinatın fumarat molekülüne ok-
Pek çok molekül, tepkimeye girdikleri bileşiklere sidasyonu, NO3~ veya |O 2 'nin redüksiyonu ile eş-
bağlı olarak ya elektron vericisi ya da elektron alı- leşebilir:
cısı olabilir. Yarım tepkimelerdeki okun her iki tara-
fındaki kimyasal bileşenler redoks çiftini temsil eder. Süksinat"2 + NO.,- -+ fumarat2 + NO2" + H2O
+
Örneğin, 2 H /H 2 ya da |O 2 /H 2 O gibi. Kural olarak Süksinat"2 + \O{ -+ fumarat2 + H2O
bir redoks çifti yazılırken, okside eş her zaman için
sol tarafa yerleştirilir. Bu yüzden, H2 varlığında ve oksijensiz koşullarda,
Her iki yarım tepkime bir araya getirilerek bü- fumarat elektron alıcısı olabilir (süksinat üreterek).
tünleşik oksidasyon-redüksiyon tepkimesi oluştu- Diğer koşullar altında (örneğin, NO3-varken oksijen
rulurken, Eo' değeri daha fazla negatif olan redoks yoksa, ya da oksijenli koşullarda) süksinat elektron
çiftinin redükte bileşiği, Eo' değeri daha pozitif olan vericisi olabilir (fumarat üreterek). Gerçekten de,
redoks çiftinin okside bileşiğine elektron verir. Do- burada gösterilen fumarat ve süksinatın katıldığı
layısıyla, 2 H + /H 2 (Eo' - 0.42V) çiftindeki H2'nin dönüşümlerin hepsi çeşitli mikroorganizmalar tara-
elektron verme eğilimi, protonların elektron alma fından (Escherichia coli dahil) belirli besin ve çevre
eğilimlerinden büyüktür. Diğer taraftan, |O 2 /H 2 0 koşullarında gerçekleştirilmektedir.
Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması
TT
+
2H /H 2 (-0.42) 2 e" -_\
CO2/metanol (-0.38) 6 e" ~ -0.40
NAD+/NADH (-0.32) 2 e"
(1) H 2 + fumarat süksinat
-2
(1) - -0.30
CO2/asetat (-0.28) 8 e~ ^7
V / --0.20
/
AG
0/
= - 8 6 kJ S°/H2S (-0.28) 2 e"
2
SO4 7H2S (-0.22) 8 e" W - -0.10
Piruvat/laktat(-0.19)2e-
~~, ^0.0
2 2
S4O6 7S2O3 - (+0.024) 2 e-
Fumarat/süksinat (+0.03) 2 e" / , - +0.10
(2)H 2 NO,~ -*- NO, H2O (2) Sitokrom boxlred (+0.035) 1e" ' /
/ - +0.20
3+ 2+
0
AG ' = -163 kJ Fe /Fe (+0.2) 1 r , (pH 7)
Ubikinonox/red(+0.11)2e- / - +0.30
Sitokrom coxlred (+0.25) 1 e" '
Sitokrom aox/red (+0.39) 1 e" 'y- - +0.40
NO37NO2" (+0.42) 2 r - +0.50
- +0.60
• Şekil 5.9 Elektron kulesi. Redoks çiftleri en üstteki en güçlü redüktörden (redükleyici ajan) (negatif redüksiyon potansiyeli) en
altta yer alan en güçlü oksidana (pozitif redüksiyon potansiyeli) doğru yerleştirilmiştir. Kulenin tepesinden elektronlar bağışlandıkça,
çeşitli seviyelerdeki alıcılar tarafından "yakalanabilirler". Elektronlar yakalanmadan önce ne kadar uzağa düşerlerse, elektron vericisi
ve elektron alıcısı arasındaki redüksiyon potansiyel farkı o kadar büyük demektir ve daha fazla enerji açığa çıkar. Buna bir örnek olarak,
elektron vericisi olan H2'nin fumarat, nitrat ve oksijen gibi üç farklı elektron alıcısından herhangi biri ile tepkimeye girdiğinde açığa
çıkan enerji farklan sol tarafta gösterilmiştir.
Elektron Vericisi <-> Enerji Kaynağı H 2 + |O2—>H2O tepkimesinde hangisi elektron vericisi,
Elektron vericileri çoğu kez enerji kaynakları olarak hangisi elektron alıcısıdıi?
isimlendirilir; çünkü bunlar oksitlendiğinde enerji 2HVH 2 çiftinin Eo' değeri nedir? Protonlar iyi birer
elektron alıcısı mıdır? Neden?
açığa çıkar. Doğadaki çok çeşitli organik ve inorganik
Fumarat ile kıyaslandığında, nitrat (NO3~) neden daha
bileşikler potansiyel elektron vericileri olarak davra-
iyi bir elektron alıcısıdır?
nırlar (ötfeBölüm 17 ve 19). Bununla birlikte, elektron
vericisinin kendisi enerji içermez. Enerji açığa çıka-
ran süreç, elektron vericisinin oksitlendiği kimyasal Redoks Elektron Taşıyıcısı
tepkimedir. Dolayısıyla uygun bir elektron alıcısının Olarak NAD
varlığı, elektron vericisi kadar önemlidir. Ayrıca, re-
doks tepkimelerinde açığa çıkan enerji miktarı hem Redoks tepkimelerinde elektronların aktarımı için
elektron vericisi, hem de elektron alıcısının niteliğine tipik olarak taşıyıcı olarak isimlendirilen bir ya da
bağlıdır. îki yarım tepkimenin redüksiyon potansi- daha fazla aracıya gerek vardır. Bu tür taşıyıcılar
yelleri arasındaki fark ne kadar fazlaysa, tepkimeye kullanıldığı zaman, başlangıçtaki vericiyi birincil
girdiklerinde o kadar fazla enerji açığa çıkar (Şekil elektron vericisi, son alıcıyı ise son elektron alıcı-
5.9) (aynı zamanda Ek l'e bakınız). sı olarak ifade ederiz. Tüm tepkime dizisindeki net
enerji değişikliği, birincil verici ile son alıcı arasın-
5.6 Kavramların Gözden Geçirilmesi daki redüksiyon potansiyeli farkı tarafından belir-
lenmektedir.
Oksidasyon-redüksiyon tepkimeleri elektron vericisin- Elektron taşıyıcıları iki sınıfa ayrılır: Serbestçe di-
den elektron alıcısına elektron aktarımı ile gerçekleşir. Bir
füze olabilenler (koenzimler) ve sitoplazmik zardaki
bileşiğin elektron alma ya da verme eğilimi onun redük-
enzimlere sıkıca tutunmuş olanlar (prostetik grup-
siyon potansiyeli, Eo' ile kantitatif olarak ifade edilir.
lar). Sabit taşıyıcılar zara-bağlı elektron taşıma tep-
5.7 • Redoks Elektron Taşıyıcısı Olarak NAD • 115
kimelerinde görev yaparlar. Bu konu Kısım 5.11'de lik) tepkimelerde görev alırken, NADP+ /NADPH
anlatılmıştır. Difüze olabilen taşıyıcılar, nikotinamid esas olarak biyosentetik (anabolik) tepkimelerde
adenin dinükleotit (NAD+) ve NAD-fosfat (NADP+) gereklidir.
koenzimleridir (Şekil 5.10»). NAD+ve NADP+ hem
elektron, hem de H+ taşıyıcılarıdır ve bir seferde 2e" ve NAD/NADH Döngüsü
+
2H aktarırlar. Koenzimler hücrede gerçekleşme olasılığı olan re-
NADVNADH (veya NADP+ /NADPH) çiftinin doks tepkimelerinin çeşitliliğini artırırlar. Bunu ya-
redüksiyon potansiyeli -0.32 V'dur. Dolayısıyla, pabilmek için, kimyasal olarak farklı moleküllerin,
elektron kulesinin oldukça üst kısmında yer alır- birincil elektron vericisi ve son elektron alıcısı ola-
lar. Yani, NADH (veya NADPH) iyi birer elektron rak birbirleri ile etkileşmelerine olanak verirler. Bu
vericisi'dir. Bununla beraber, her ne kadar NAD+ ve arada koenzim araürün olarak davranır. Örneğin,
NADP+ çiftleri aynı redüksiyon potansiyellerine sa- bir molekülden uzaklaştırılan elektronlar NAD+'yi
hip olsalar da, hücrede genelde farklı kapasitelerde NADH'ye indirgerken, NADH elektronları ikinci bir
işlev görürler. NADVNADH enerji-üreten (katabo- moleküle vererek, tekrar NAD+ formuna geri döner.
Tepkime 1. Tepkime 2.
Enzim I, 1. subsrat (elektron Enzim II, 2. substrat (elektron
vericisi) ve koenzimin okside alıcısı) ve koenzimin redükte
NADH + H +
formu olanNAD + ile tepkimeye formu olan NADH ile tepkimeye
girer. girer.
NAD + bağlanma Aktif bölge NADH bağlanma Aktif
bölgesi bölgesi bölge
Enzim II
+
NADP /de
fosfat eklenir
Şekil 5.11*, iki aşamalı bu tip bir tepkimede NAD+/ kü fosfat bağının hidrolizi ile açığa çıkan potansiyel
NADH'nin işleyişini gösteren bir diyagramdır. Bu enerji, hücredeki normal bir kovalent bağın hidroli-
işlem sırasında, NAD+ ve NADH basitçe tepkime- zi ile açığa çıkan potansiyel enerjiden çok daha faz-
nin gerçekleşmesini mümkün kılan aracılar olarak ladır.
hizmet eder, ancak işlem sırasında harcanmazlar. Fosforlanmış bileşiklerdeki fosfat grupları, oksi-
Dolayısıyla hücreler, birincil elektron vericisi ya da jen atomlarının aracılık ettiği ester ya da anhidrit bağ-
son elektron alıcısına fazla miktarda gereksinim ları ile bağlanırlar (Şekil 5.12»). Ancak, bütün fosfat
duyduğu halde, NAD+ /NADH koenzimlerini çok bağları enerji açısından zengin değildir. Fosfat bağ-
küçük miktarlarda gereksinir. Burada gerekli olan larının enerjisi, fosfat hidroliz olduğunda açığa çıkan
tek şey, hücredeki redoks enzimlerine yardım etme- enerji olarak ifade edilir. Şekil 5.12'de görüldüğü
ye yetecek miktarda koenzim bulunmasıdır. gibi, glukoz 6-fosfat molekülündeki fosfat ester bağı-
nın hidrolizinin AG'° değeri sadece -13.8 kj/mol'dür.
5.7 Kavramların Gözden Geçirilmesi Buna karşılık, fosfoenolpiruvat molekülündeki fosfat
anhidrit bağının hirolizinin AG'° değeri ise -51.6 kj/
Bir hücrede vericiden alıcıya elektron aktarımı bir ya da mol yani glukoz 6-fosfatm değerinden yaklaşık dört
daha fazla elektron taşıyıcısı tarafından başarılır. Bazı
elektron taşıyıcıları zara bağlı olduğu halde, NADV
kat fazladır (oo&Tablo 3.1). Dolayısıyla, bir fosfoan-
NADH gibi diğerleri rahatlıkla difüze olabilir ve elek- hidrit olan fosfoenolpiruvat enerji açısından zengin
tronları hücrede bir yerden başka bir yere aktarabilir. bir bileşik iken, bir fosfat esteri olan glukoz 6-fosfat
• NADH, H 2 'den daha iyi bir elektron vericisi midir?
enerji açısından zengin değildir. Teorik olarak bu
Buna karar vermek için Şekil 5.9'daki verileri kullana- iki bileşik de enerji üretmek için hidroliz olabilse de,
bilirsiniz. hücreler tipik olarak AG'° değeri 30 kj/mol'den daha
büyük olan bileşikleri enerji "kaynağı" olarak kulla-
Enerji Açısından Zengin nırlar (Şekil 5.12 ve Bkz. Tablo 17.6)
Bileşikler ve Enerjinin
Adenozin Trifosfat (ATP)
Depolanması
Hücrelerde enerji-açısından zengin en önemli fosfat
Redoks tepkimelerinde açığa çıkan enerji, enerji-ge- bileşiği adenozin trifosfat (ATP) dır. ATP, adeno-
rektiren işlevleri gerçekleştirmek için kullanılmak zin ribonükleozitine bağlanmış üç fosfat molekülü
üzere hücre tarafından konserve edilmek zorunda- içermektedir (Şekil 5.12). ATP ekzergonik tepkime-
dır. Canlı organizmalardaki redoks tepkimelerinde ler sırasında oluşturulan ve belirli endergonik tep-
açığa çıkan kimyasal enerji, fosforlanmış bileşikler kimelerde tüketilen en önemli hücresel enerji kay-
ve özellikle de ATP halinde korunur. Bu tür madde- nağıdır. ATP molekülünün yapısı incelendiğinde,
lere enerji-açısından zengin maddeler denir; çün- (Şekil 5.12) fosfat bağlarından ikisinin fosfoanhidrit
NH 2 CHO
HCOH
Anhidrit bağlan Ester bağı | Ester bağı Anhidrit bağları
OHCH
I
CH 2 =C—COO -O-P~O-P~O-P-O-
HCOH
HCOH / 0 "
f
H,C—C— O ~ P ~ O "
II II II II
^ f
o o o CHo-o-P-cr o
Asetil fosfat
OH OH Glukoz 6-fosfat
Fosfoenolpiruvat
Adenozin trifosfat (ATP)
Bileşik G°'kJ/mol
• Şekil 5.12 Hücrelerdeki enerji dönüşümlerinde önemli olan bazı bileşikler Tablo, önemli bazı fosfat esterleri ve anhiciritlerin
hidrolizleri için serbest enerji değerlerini göstermektedir. Bağların pozisyonunu göstermek için dört bileşiğin yapısı verilmiştir. Aynı
zamanda asetil-CoA koenziminin yapısı da gösterilmektedir. C ve S arasındaki tioester bağının hidrolizi için serbest enerji değişikliği
>30 kj'dür . Asetil-CoA'nın "R" grubu 3' fosfo ADP grubudur.
5.9 • Enerjinin Korunması: Tercihler • 117
Her oksidasyon bir redüksiyon ile birlikte cere- sentezinin üçüncü bir şekli olan fotofosforilasyon
yan etmek zorunda olduğu için, fermentasyondaki fototrofik organizmalarda söz konusudur. Fotofos-
oksidasyon tepkimesi, elektron vericisinden türeyen forilasyonun temel mekanizması oksidatif fosfori-
bir bileşiğin redüksiyonu ile eşleşir. Diğer taraftan lasyona benzemekle birlikte, fotofosforilasyondaki
solunumda, eksojen elektron alıcısı indirgenir. Bu proton motive gücü oluşturan redoks tepkimeleri,
durum fermentasyonda elde edilen enerji miktarı- bir kimyasal bileşik tarafından değil, ışık tarafından
nın kısıtlı kalmasına yol açar. Daha sonraki bölüm- sürdürülür («»»Kısım 17.2).
lerde fermentasyon ve solunumdaki enerji kazanç-
ları karşılaştırılacaktır. S.9 Kavramların Gözden Geçirilmesi
Substrat-Düzeyinde Fosforilasyon ve Oksidatif Kemoorganotroflar organik bileşikleri fermentasyon ve
Fosforilasyon solunum aracılığı ile okside ederek enerji sağlarlar. Bu
Fermentasyon ile solunum arasında hem elektron katabolik tepkimeler sırasında ya substrat-düzeyinde
fosforilasyon (fermentasyon) ya da oksidatif fosforilas-
alıcılarının niteliği, hem de ATP sentezleme meka- yon (solunum) aracılığıyla ATP üretilir.
nizmaları açısından farklılıklar vardır. Fermentas-
• Hangi ATP sentezi sitoplazmik zarın katılımını gerek-
yonda substrat-düzeyinde fosforilasyon ile ATP
tirir? Neden?
üretilir. Bu süreçteki ATP sentezi, organik bir bileşi-
• Substrat-düzeyinde fosforilasyon ile oksidatif fosfori-
ğin yıkım basamakları sırasında gerçekleştirilir (Şe- lasyon arasında ne fark vardır?
kil 5.13a»). Bu tip ATP sentezi, oksidatif fosforilas-
yon ile gerçekleşen ATP sentezinden farklıdır (Şekil
5.131)). Oksidatif fosforilasyon sırasındaki ATP sen- Bir Fermentasyon Örneği Olarak
tezi proton motive güç varlığında gerçekleşir. ATP Glikoliz
Daha önce değindiğimiz gibi fermentasyon, kendi
Biyokimyasal yoldaki A
içinde dengelenmiş bir oksidasyon-redüksiyon tepki-
ara-ürünler
I. EVRE: HAZIRLIK
TEPKİMELERİ
|Aldolaz
i
dehidrojenaz
t
II. Maya ve Laktik asit bakterileri için glikoliz işlemindeki enerjetik durumun özeti
Örnekler: Organizmalar: Serbest-enerji ürünleri:
2 Fosfoenolpiruvar
"2 ADP
EVRE III:
FERMENTASYON
ÜRÜNLERİNİN ELDESİ •
2 AT P
2M Piruvat-
X
NADH uvat:Forı
'at:Format liyaz
Laktat
ToStagelK NAD dehidrojenaz
A'
AsetaT+ format"
I Format
c
Laktar Asetaldehid + CO ? hidrojerTtüyaz
H 2 + CO 2
Alkol
dehidrojenaz
Etanol
* Şekil S. 14 Embden-Meyerhof yolu (Clikoliz). Glukoz'un piruvata ve daha sonra fermentasyon ürünlerine dönüşümündeki
enzimatik tepkimeler dizisi (enzimler küçük yazı formunda yazılmıştır). Aldolaz enziminin ürünü aslında gliseraldehit 3-fosfat
ve dihidroksiaseton fosfattır. Ancak dihidroksiaseton fosfat gliseraldehit 3-fosfata dönüştürülür. Piruvat molekülünün glikolizde
merkezi bir rol oynadığma dikkat ediniz. Tüm fermentasyon ürünleri piruvatdan oluşur. Burada bu ürünlere ait birkaç yaygın örnek
verilmektedir.
raldehit 3-fosfata dönüştürülür. Buraya kadar olan lasyon ile enerjinin korunması için bir hazırlık niteli-
tepkimeler, ATP'nin tüketimi de dahil olmak üzere, ğindedir. 1,3-bisfosfogliserik asit molekülündeki her
redoks tepkimeleri olmadan gerçekleşir. bir fosfatın hidrolizi ile >30kJ'lük serbest enerji açığa
Glikolizin ilk redoks tepkimesi II. evrede, gli- çıkacağı için, ATP oluşumu mümkündür. (Bkz. Şe-
seraldehit 3-fosfatm 1,3-bifosfogliserik aside dönü- kil 5.12). ATP sentezi: (1) her bir 1,3-bisfosfogliserik
şümü sırasında cereyan eder. Bu tepkimeyi kataliz- asit molekülü 3-fosfogliserik aside dönüştüğünde
leyen gliseraldehit 3-fosfat dehidrojenaz enzimi ve (2) her bir fosfoenolpiruvat molekülü piruvata
koenzim olarak NAD+ içerir ve NADH oluşturmak dönüştüğünde gerçekleşir (Şekil 5.14).
üzere 2e~ ve 2H+ alır. Bu tepkime sırasında NAD+'nin Glikolizin I. evresinde glukozun fosforile edil-
redüksiyonu ile eş zamanlı olarak, her bir gliseral- diği iki basamakta 2 molekül ATP harcanır, II.
dehit 3-fosfat molekülüne bir tane inorganik fosfat evre tepkimeleri sırasında ise dört molekül ATP
molekülü eklenir. İnorganik fosfatın organik forma sentezlenir (piruvata dönüştürülen her bir 1,3-
dönüştüğü bu tepkime, substrat-düzeyinde fosfori- bisfosfogliserik asitten iki adet olmak üzere) (Şekil
120 • Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması
5.14). Dolayısıyla, glikoliz sürecinde organizmanın ürünlerinin endüstriyel üretimini Bölüm 30'da daha
net kazancı fermente olan her glukoz molekülü başına ayrıntılı bir şekilde tartışacağız.
iki molekül ATP'dir. (IHj) 5.10 Kavramların Gözden Geçirilmesi
III. Evre: Fermentasyon Ürünlerinin Oluşturulması
Glikoliz, fermentasyon ve anaerobik metabolizmanın te-
İki molekül 1,3-bisfosfogliserik asit oluşumu sırasın- mel yoludur. Glikoliz sürecinin net sonucu, açığa çıkan az
+
da iki molekül NAD indirgenerek, NADH haline miktardaki enerjinin ATP şeklinde korunması ve fermen-
gelir (Bkz. Şekil 5.14). Ancak, gliseraldehit 3-fosfat tasyon ürünlerinin üretimidir. Glikoliz sürecinde tüketi-
molekülünün oksidasyonu, sadece açığa çıkan elekt- len her bir glukoz için iki molekül ATP üretilir.
ronları kabul etmeye hazır serbest NAD+ varlığında • Glikoliz sürecinin hangi basamaklarında oksidasyon
devam edebilir. Bu sorunun çözülmesi için, piruvat ve redüksiyon yer alır?
molekülünü herhangi bir fermentasyon ürününe • NADVNADH glikolizde nasıl bir rol oynar?
indirgeyen bir enzimin NADH'ı NAD+'ye okside • Glikoliz sırasında neden fermentasyon ürünleri yapı-
etmesi gerekir (Şekil 5.14). lır?
Maya söz konusu olduğunda, CO2 açığa çıkar
ve piruvat molekülü etanol'o. indirgenir. Laktik asit Solunum ve Zara-Bağlı Elektron
bakterilerinde ise piruvat laktat molekülüne indir- Taşıyıcıları
genir. Çeşitli fermentatif prokaryotlarda piruvat
Fermentasyon, eksojen elektron alıcısı yokluğunda
redüksiyonu için pek çok yol olduğu bilinmektedir
cereyan eder ve oldukça az miktarda enerji açığa
(ooöBölüm 12 ve 17). Ancak bunların hepsinin net
+ çıkarır. Sonuç olarak sadece birkaç tane ATP mole-
sonucu aynıdır ve NADH yeniden NAD 'ye oksitle-
külü sentezlenir. Bu kadar az miktarda enerjinin açı-
nir. NADH difüze olabilen bir koenzim olduğu için,
ğa çıkması oksidasyon-redüksiyon tepkimelerinin
gliseraldehit 3-fosfat dehidrogenaz enziminden
prensiplerine dayanarak açıklanablir: (1) başlangıç
uzaklaşır ve piruvat molekülünü laktat molekülüne
bileşiğindeki karbon atomları sadece kısmen oksit-
indirgeyen enzime bağlanır (laktat dehidrogenaz).
lenmektedir (Bkz. Şekil 5.14) ve (2) birincil elektron
Laktat dehidrogenaz aktivitesi sırasında oluşan ok-
vericisi ile son elektron alıcısının redüksiyon potan-
side NAD+, yeniden döngüye girmek üzere bu en-
siyelleri arasındaki fark küçüktür.
zimden ayrılır (Şekil 5.14 ve NADVNADH döngü-
sü için Şekil 5.11'e bakınız). Buna karşılık, eğer ortamda O2 ya da başka bir
son elektron alıcısı varsa, glukoz molekülü tama-
Enerji-veren herhangi bir süreçte, oksidasyon- men CO2'e oksitlenir ve ATP verimi çok daha yük-
larla redüksiyonlarm denkleşmesi ve uzaklaştırılan sek olur. Son elektron alıcısının O2 olması halinde,
her elektron için bir elektron alıcısı bulunması gere- bu tip oksidasyon aerobik solunum olarak adlan-
kir. Bu nedenle, glikolizin bir enzimatik basamağın- dırılır.
da redüklenen NAD+ bir başka basamakta oksitlenir.
Aerobik solunum ile ilgili olan bu kısımda kar-
Böylece denklik sağlanmış olur. Buna ek olarak, son
bon transformasyonlarına ve bu süreçte yer alan
ürün(ler) de başlangıç substratı olan glukoz ile re-
redoks tepkimelerine değineceğiz. Dolayısıyla, iki
doks ve atomik açıdan denkleşmek zorundadır. Bu
konu üzerine odaklanacağız: (1) elektronların bir
yüzden, burada sözü edilen fermentasyon ürünleri
organik bileşikten son elektron alıcısına aktarılma
yani etanol + CO2 ya da laktat + protonlar, aşağı-
biçimleri ve (2) organik bileşiğin CO2'e dönüşümü
da gösterildiği gibi, başlangıç substratı olan glukoz
için gerekli olan biyokimyasal yollar. Birinci konu-
ile hem elektriksel hem de atomik açıdan denklik
muz, proton motive gücün kullanılması ile ATP
içindedir: glukoz (C6H12O6) = 2 etanol (C2H5OH) +
+ sentezidir (Şekil 5.13b). Tartışmamıza elektron akı-
2CO2; glukoz (C6H12O6) = 2 laktat- (C3H]0O3) + 2H
şını inceleyerek başlıyoruz.
Glukoz Fermentasyonu: Net ve Pratikteki Elektron Taşıyıcıları
Sonuçlan
Elektron taşıma sistemleri zara-bağh elektron taşıyı-
Glikoliz sürecinin net sonucu, bir glukoz molekü- cılarıdır. Bu sistemlerin iki temel işlevi vardır. Birin-
lünün kullanılması, iki molekül ATP'nin sentezlen- cisi, elektron taşıma sistemleri elektronların birincil
mesi ve fermentasyon ürünlerinin üretilmesidir. Or- vericiden son alıcıya aktarımına aracılık ederler.
ganizma için kritik öneme sahip olan ürün ATP'dir; İkinci olarak da, elektron aktarımı sırasında açığa
çünkü ATP enerji-gerektiren çok çeşitli tepkimeler- çıkan enerjinin bir kısmını ATP sentezi ile korurlar.
de kullanılır. Fermentasyon ürünleri ise atık ürün- Elektron aktarımı için çeşitli oksidasyon-redük-
lerdir. Ancak, bira üreticileri, peynir yapımcıları ya siyon enzimleri gereklidir. Bunlar arasında NADH
da fırıncılar için bu ürünleri atık olarak düşünmek dehidrogenaz, flavoproteinler, demir-kükürt proteinleri
söz konusu değildir (Bkz. Mikrobiyal Okuma Par- ve sitokromlar yer almaktadır. Şimdi, bu elektron
çası, Maya'nın Fermentasyon Ürünleri). Dolayısıyla taşıyıcılarının her birini biraz daha ayrıntılı olarak
fermentasyon, enerji-üreten tepkimeler serisi olma- inceleyeceğiz.
nın çok daha ötesinde bir anlam taşır ve insanlar NADH dehidrogenazlar sitoplazmik zarın iç
için faydalı ürünler üretme yoludur. Fermentasyon yüzeyine bağlanmış proteinlerdir. Bunlar NADH'm
5.11 • Solunum ve Zara-Bağlı Elektron Taşıyıcıları • 121
bağlandığı aktif bölge içerir. Aktif bölge 2e" ve 2H+ bağlanmıştır. Vitamin B2 olarak da adlandırılan ri-
kabul eder. Böylece NADH, NAD+ ye dönüşür (Şe- boflavin, flavoproteinlerdeki flavin molekülünün
kil 5.10). Daha sonra bu 2e" ve 2H+, flavoproteinlere kaynağı olup, bazı organizmaların gereksindiği bir
aktarılır. büyüme faktörüdür (Bkz. Kısım 5.2 ve Tablo 5.3).
Flavoproteinler, riboflavin türevleri içeren pro- Sitokromlar, prostetik grup olarak demir içeren
teinlerdir (Şekil 5.15»). Proteine bağlı olan flavin porfirin halkasına (hem) sahip proteinlerdir (Şekil
kısmı, hidrojen atomlarını aldığında indirgenen ve 5.16»). Sitokromlardaki hem grubunda yer alan de-
elektronları aktardığı zaman oksitlenen prostetik mir atomu, tek bir elektron kazanır ya da kaybeder.
+
bir gruptur. Flavoproteinlerin 2e" ve 2H kazandığı- Sitokrom bu şekilde oksidasyona ve redüksiyona
na ancak, sadece elektronları verdiğine dikkat ediniz. uğrar:
İki protona ne olduğunu daha sonra tartışacağız. +3
Hücrelerde yaygın olarak bulunan iki flavinden biri Sitokrom — Fe+ Sitokrom —Fe +
flavin tnononükleotit (FMN), diğeri ise flavin-adenin Farklı redüksiyon potansiyellerine sahip çeşit-
dinükleotit (FAD) dir. FAD yapısı içinde yer alan li sitokrom sınıfları vardır (Bkz. Şekil 5.9). Farklı
FMN, ikinci bir fosfat aracılığı ile riboz ve adenine sitokrom sınıfları içerdikleri hem grubunun tipi-
122 • Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması
Porfirin
lsoalloxazine ring
O H H H H
II İ l l i
HO-P-0-C-C-C-C-CH2
OH | H OH OH OH , okside * Şekil 5.16 Sitokrom yapısı, (a) Pirol halkasının yapısı,
Ribitol (b) Dört adet pirol halkası bir araya gelerek porfirin halkasını
oluşturur. Çeşitli metaller porfirin halka sistemine dahil olabilirler.
Örneğin, klorofil pigmentlerinde bulunan metal Mg+2, (Kısım 17.2
2 H (2 e" + 2 H+) ve Şekil 17.3); vitamin B12 deki metal Co+2 (Kısım 30.7 ve Şekil
17.3) ve bazı çok özel porfirin koenzimlerinde yer alan metal
ise Ni+2dir (Kısım 17.17 ve Şekil 17.42). (c) Sitokrom c gibi bazı
H,C
sitokromlarda, porfirin halkası proteindeki sistein moleküllerine
disülfit köprüleri aracılığı ile kovalent olarak bağlanmıştır.
Halkanın merkezindeki demire dikkat ediniz, (d) Sitokrom c'nin
H3C
bilgisayarda-oluşturulmuş modeli. Merkezdeki porfirin halkası
O H H H H H
II İ l l i (açık renk) protein tarafından çepeçevre sarılmıştır. Sitokromlar
HO-P-O-C-C-C-C-CH2 sadece elektron taşırlar. Sitokromlann redoks bölgesi demir
OH H OH OH OH Redükte atomu olup, bu demirin oksidasyon statüsü Fez+ ve Fe3+ olacak
şekilde değişir. Farklı sitokromlann redüksiyon potansiyelleri
• Şekil 5.15 Flavin mononükleotit (FMN) (hidrojen atomu sitokromun tipine ve proteine bağlanma tarzına bağlı olarak
taşıyıcısı olan riboflavin fosfat). Hem FMN hem de FAD aynı geniş ölçüde değişir (Bkz. Şekil 5.9).
kısımlarından okside ve redükte olur.
5.12 • Proton Motive Güçten Enerji Eldesi • 123
R-Sistein
(a)
Okside
Sistein
CH,
Sistein '
0 H Redükte
I
proteinleri
gelmesi, iyon taşınması (ö°c>Kısım 4.7), kamçı rotas-
-0.10
yonu (cöaKısım 4.14) gibi işlerde ya da daha sonraki
kısımlarda bahsedeceğimiz gibi ATP sentezini ger-
Kinon çekleştirmek için kullanılır. ATP sentezini sürdüren
0.0 t proton gradiyenti kavramı ilk olarak 1961 yılında
Sitokrom be,
İngiliz bilim adamı Peter Mitchell tarafından kemi-
5. ozmotik teori olarak önerilmiştir. Bu kavram, fermen-
M + 0.10
C
(0
tasyon hariç her türlü enerji metabolizmasının açık-
I lanmasında çok önemli katkı sağlamış ve bu önemli
katkıdan dolayı Mitchell daha sonra Nobel ile ödül-
I + 0.20
lendirilmiştir. Kemiozmoz prosesi Bacteria, Archaea
I Sitokrom c ve Eukarya'nm tümünde gerçekleşir.
1 +0.30
+ 0.40
I
Sitokrom aa,
Proton motive Gücün Oluşumu: Kompleks I ve II
Proton motive güç flavin enzimleri, kinonlar, sitok-
rom bcx kompleksi ve terminal oksidaz aktiviteleri
ile ortaya çıkar. Şimdi bu taşıyıcıları sırayla incele-
yelim.
+ 0.50 NADH'dan FAD'ye 2e~ + 2H+ aktarımı so-
nucunda FADH oluşur. FADH üzerindeki iki
elektronu zardaki Kompleks I proteininin bir par-
+ 0.60 çası olan hem-olmayan demir proteinine verir.
Bu sırada 2H+ zarın dış tarafına aktarılır (Şekil 5.
2O). Bu taşıyıcılar "kompleks" olarak anılır; çün-
+ 0.70 kü her biri çeşitli proteinler içermektedir. Örneğin,
Escherichia co/fdeki Kompleks I gerçekte 14 farklı
protein içerir. Kompleks I'in diğer adı NADH:kinon
+ 0.80 oksidoredüktaz'dır. Bu kompleksin katalizlediği net
tepkimede NADH oksitlenmekte, kinon ise redük-
lenmektedir. Kompleks I'de yer alan hem-olmayan
demir proteini, koenzim Q'yu indirgerken, su mole-
• Şekil 5.19 Elektron taşıma zinciri ve Eo' ile ilişkisi. külünün disosiye olması sonucunda oluşan iki pro-
Burada elektron taşıma sistemlerine ait bir örnek verilmişir. Bu ton sitoplazmadan alınır (Şekil 5.20).
örnekte elektronlar birincil elektron vericisinden (substrat olarak
Kompleks II, Kompleks I'deki basamakları by-
belirtilmiş) O2'e (son eleketron alıcısı) aktarılmaktadır. Ökaryotik
hücrelerin mitokondrilerinde ve bazı Bacteria 'da (özellikle
pass ederek elektron ve protonları doğrudan doğ-
Paracoccus denitriücans) zincirdeki elektron taşıyıcılarının sırası ruya kinon havuzuna verir (FAD/FADH aracılığı
burada görüldüğü gibidir. Escherichia coi/'deki elektron taşıma ile). Kompleks II, süksinat dehidrogenaz kompleksi ola-
zinciri sitokrom c ve aa3 içermez ve elektronlar sitokrom b'den rak da adlandırılır. Bu kompleks sitrik asit döngü-
doğrudan doğruya terminal oksidaz olan sitokrom o veya c'ye sü ürünü olan süksinat'ı oksitlediği için bu ismi alır
geçerler (Şekil 17.37a). ATP sentezine yol açan proton motive (Bkz. Şekil 5.22). Kompleks II Kompleks Fi atladığı
güç oluşumu, enerjinin korunmasını mümkün kılar. Buradaki için, bu noktadan zincire giren her elektron çifti ba-
renk-kodlamalannı Şekil 5.9'dakiler ile karşılaştırınız. şına dışarı pompalananan protonların sayısı Komp-
leks I'e oranla daha az olacaktır (Şekil 5.20).
Şimdi artık karbon metabolizması ile ilgili kavram- dir. Bunun sebebi, gerek duyulduğunda biyosente-
lar üzerinde duracak ve anaerobik solunum, foto- tik amaçlar için alınıp kullanılabilecek önemli bazı
sentez ve kemolitotrofi gibi enerji-üreten alternatif ara-ürünlerin bu döngü sırasında sentezlenmesidir.
yolları kısaca gözden geçireceğiz. Bu bağlamda özellikle önemli olanlar, birkaç amino
asidin öncülleri olan a-ketoglutarat ve okzaloasetat
Solunumda Karbon Akışı: (bakınız Kısım 5.16), sitokromlar, klorofil ve diğer
Sitrik Asit Döngüsü tetrapirol bileşiklerinin porfirin halkalarını oluştur-
mak için gerekli olan süksinil-CoA'dır (Bkz. Şekil
Glukoz respirasyonunun başlangıç basamakları gli- 5.16). Okzaloasetat aynı zamanda glukoz öncülü
koliz işlemindeki biyokimyasal basamakların aynı- olan fosfoenolpiruvata dönüştürülebildiği için de
sını içerir (Bkz. Şekil 5.14). Daha önce gördüğümüz önemlidir (Bkz. Şekil 5.25). Bunlara ek olarak, asetil-
gibi, glikolizdeki anahtar ara-ürün piruvat'dır. Pi- CoA yağ asidi biyosentezi için gerekli olan başlan-
ruvat molekülü fermentasyon sürecinde indirgenir gıç materyali olarak görev yapar (Bkz. Şekil 5.17).
ve fermentasyon son ürünlerine dönüştürülür (Şekil Dolayısıyla, sitrik asit döngüsü hücrede iki ana rol
5.14), solunum sırasında ise tamamen CO2'ye oksit- üstlenir: biyoenerjetik ve biyosentetik. Bazı ara-ürünler
lenir. Piruvatın tümüyle CO2'e oksitlendiği ana yol çeşitli biyosentetik amaçlar için alınıp kullanılabil-
birçok organizmada yer alan sitrik asit döngüsü'dür diğinden, glikolitik yol için de hemen hemen aynı
(Şekil 5.22»). şey söylenebilir (Bkz. Şekil 5.26).
Piruvat önce dekarboksilasyona uğrar ve bir
molekül NADH ve koenzim A'ya bağlı olan asetil 5.13 Kavramların Gözden Geçirilmesi
molekülünün oluşumuna yol açar (asetil-CoA, Bkz. •
Şekil 5.12). Asetil-CoA'nm asetil grubu dört karbon- müyle okside olur ve çok daha fazla enerji açığa çıkar.
lu okzaloasetat ile birleşerek sitrik asit oluşumunu Sitrik asit döngüsü organik maddelerin solunumunda
sağlar. Asetil-CoA'nm tioester bağındaki enerji (Şe- önemli görevlere sahiptir.
kil 5.12) bu sentezi gerçekleştirmek için kullanılır. • Sitrik asit döngüsünde harcanan her bir asetat molekü-
Bu işlemi takiben hidrasyon, dekarboksilasyon ve lü için kaç molekül CO 2 ve elektron çifti açığa çıkmak-
oksidasyon tepkimeleri gerçekleşir ve iki molekül tadır?
CO2 daha açığa çıkar (Şekil 5.22). Sonuçta, okzaloa- • Sitrik asit döngüsü ve glikoliz hangi iki ana görev açı-
sından ortaklık taşırlar?
setat yeniden oluşturulur ve tekrar asetil alıcısı ola-
rak işlev görerek döngüyü tamamlar.
Katabolik Alternatifler
ÇO2'in Açığa Çıkması ve Elektron Taşınması
İçin Yakıt Bölüm 2'de vurgulandığı gibi, mikrobiyal çeşitliliğin
Döngüde oksitlenen her bir piruvat molekülü için, can damarı metabolik çeşitlilik'tir. Özellikle önemli
bir tanesi asetil-CoA oluşumu sırasında, bir tanesi olan da, ATP üretmek için mikroorganizmaların ev-
izositratın dekarboksilasyonunda ve bir tanesi de rimleştirdiği çeşitli stratejilerdir. Bu bölümde şu ana
a-ketoglutaratın dekarboksilasyonunda olmak üze- kadar sadece kemoorganotroflarm tepkimelerinden
re üç molekül CO2 açığa çıkar (Şekil 5.22). Fermen- söz ettik. Şimdi kısaca enerji kaynağı olarak organik
tasyonda olduğu gibi, sitrik asit döngüsündeki ara- maddeleri kullanan bazı alternatiflerden, elektron
ürünlerin oksidasyonu sırasında açığa çıkan elekt- akışı ve karbon metabolizmasını da vurgulayarak
ronlar da ya NAD+ ya da FAD koenzimlerini içeren bahsedeceğiz.
enzimlere aktarılırlar. Ancak, NADH ve FAD'nin Şekil 5.23», fermentasyon ve aerobik solunum
okside olma biçimleri açısından solunum ile fer- dışında hücrelerin enerji üretebilecekleri alternatif
mentasyon birbirlerinden farklıdır. Fermentasyon- mekanizmaları özetlemektedir. Bu alternatif ener-
da açığa çıkan elektronlar piruvatı indirgemek için ji üretme yollan anaerobik solunum, kemolitotrofi ve
kullanıldığı halde (Şekil 5.14), solunum sürecinde fototrofi'yi içermektedir.
açığa çıkan elektronlar elektron taşıma zinciri aracı-
Anaerobik Solunum
lığıyla NADH'dan oksijene veya diğer son elektron
alıcılarına aktarılırlar (Bkz. Kısım 5.12). Dolayısıyla, Solunumla enerji üretiminin bir başka alternatifi,
fermentasyonun aksine, solunumda bir elektron alı- oksijenden başka elektron alıcılarının kullanıldığı
cısının bulunması nedeniyle glukoz tamamen CO2'e solunumdur. Bu süreç anaerobik solunum olarak
oksitlenir ve oldukça yüksek enerji kazancı sağlanır adlandırılır. Anaerobik solunumda kullanılan elek-
(Şekil 5.22b). Alkolik ya da laktik asit fermentasyo- tron alıcılarından bazıları nitrat (NO3~), ferrik demir
nunda her bir glukoz başına 2ATP üretilirken, so- (Fe3+), sülfat (SO42i, karbonat (CO32"), ve bazı orga-
lunum süreci sonunda bir glukoz molekülü başına nik bileşiklerdir. Elektron kulesindeki pozisyonla-
toplam 38 ATP üretilir (Şekil 5.22). rından dolayı, oksijen yerine bu elektron alıcılarının
kullanılması halinde, daha az enerji açığa çıkar (bu
Biyosentez ve Sitrik Asit Döngüsü alıcıların hiç biri O2/H2O çiftinin sahip olduğu ka-
Sitrik asit döngüsü katabolizmada kilit bir rol oy- dar yüksek pozitif E0' değerine sahip değildir) (Bkz.
namasının yanı sıra, biyosentetik açıdan da önemli- Şekil 5.9).
128 • Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması
NAD+
Asetil-CoA
CoA
Okzalasetat2" Sitrat3-
NADH
NAD~
Malat 2 -
(
Fumarat2"
FADH —k
F A D
Süksinat 2 - ot-Ketoglutarat2
NAD(P)H
CoA
GTP NADH
(a)
(2) SAD: Pirüvat + 4NAD + + GDP + FAD -*- 3 CO 2 + 4 NADH + FADH + GTP
\ \
Kompleks l'e Kompleks N'ye
(a) Oksidatif fosforilasyon gider gider
1 GDP + Pi —~ 1 GTP
1 GTP + 1 ADP -*• 1 ATP + 1 GDP
(b) Oksidatif fosforilasyon 15 ATP (X 2)
4 NADH -»-12 ATP
1 FADH ->~2ATP
• Şekil 5.22 Sitrik Asit Döngüsü (SAD). (a) Sitrik asit döngüsü piruvat'dan oluşan iki karbonlu asetil-CoA ile dört karbonlu
okzaloasetatın altı karbonlu sitrat oluşturmak üzere birleşmesi ile başlar. Oksidasyon ve transformasyon silsileleri sayesinde, altı karbonlu
bu bileşik sonuçta bir diğer asetil-CoA molekülü ile birleşerek yeniden döngüye giren dört karbonlu okzaloasetata dönüştürülür, (b)
Sitrik asit döngüsünde açığa çıkan CO2 ve elektron taşıma zinciri için kullanılan yakıtın (NADH/FADH) toplam denkliği. NADH ve FADH
Şekil 5.20'de verilen elektron taşıma zinciri kompleksini besler.
5.14 • Katabolik Alternatifler • 129
/i v \ x
ATP Proton itici güç
Biyosentez
oluştururlar. Kemolitotrof ve kemoorganotroflar
arasındaki en önemli fark biyosentez için gereken
S° NO3~ SO42~ Organik e" Aerobik solunum
alıcıları karbon kaynaklandır. Kemoorganotroflar karbon
Anaerobik solunum kaynağı olarak organik maddeleri (glukoz, asetat,
(a) Kemoorganotrofik metabolizma vb) kullanırlar. Bunun tersine, kemolitotroflar kar-
bon kaynağı olarak karbon dioksit (CO2) kullanırlar,
ve bu yüzden ototrofturlar. Birçok kemolitotrofi çe-
inorganik bileşik CO ? şidini Bölüm 17'de tartışacağız.
Elektron taşınması/ Karbon j
ATP ^ v ^ v P r o t o n itici güç akışı 1
Fototrofi
Çok sayıda mikroorganizma fototrof olup, fotosen-
S° O2 NO 3 - SO 4 2 - Biyosentez
tez içirt enerji kaynağı olarak ışığı kullanır. Enerji
kaynağı olarak ışık kullanan mekanizmalar çok özel
(b) Kemolitotrofik metabolizma ve karmaşık olmakla birlikte, sonuçta fotofosfori-
lasyon olarak isimlendirilen işlemle gerçekleşecek
Fotoheterotrof Işık Fotoototrof
olan ATP sentezinde kullanılabilecek proton motive
güç oluşturulur. Fototroflarm çoğu ATP şeklinde
korunan enerjiyi karbon dioksit asimilasyonun-
Organik Elektron CO, da kullanır. Karbon dioksit biyosentez için karbon
bileşik taşınması
kaynağı görevi yapar. Bu gruptaki organizmalar
i Karbon
I akışı
Biyosentez
Proton
itici
güç.
I Karbon
akışı
Biyosentez
fotoototroflar olarak adlandırılır. Bazı fototroflar
ise karbon kaynağı olarak organik bileşikleri, enerji
kaynağı olarak da ışığı kullanırlar. Bu gruptaki or-
ganizmalar fotoheterotroflardır (Şekil 5.23).
Bölüm 2'de bahsetmiş olduğumuz gibi mikroor-
ATP ganizmalarda birbirine benzeyen iki farklı fotosen-
fe) Fototrofik metabolizma tez tipi vardır: oksijenli ve oksijensiz. Siyanobakteri-
ler ve bunların akrabaları tarafından gerçekleştirilen
oksijenli fotosentez yüksek bitkilerdekine benzerlik
• Şekil S.23 Enerjetik ve karbon akışı, (a) Kemoorganotrofik
solunum metabolizması, (b) kemolitotrofik metabolizma, ve (c)
gösterir ve O, oluşumuna sebep olur. Oksijensiz fo-
fototrofik metabolizma. Fototrofik metabolizmasında biyosentez
tosentez ise mor ve yeşil bakterilerde bulunan ve O2
için gereken karbonun, CO2 (fotoototrofi) veya organik üretilmeyen oldukça basit bir formdur. Bölüm 17'de
bileşiklerden (fotoheterotrofi) ne şekilde elde edildiğine dikkat göreceğimiz gibi, her iki fotosentez formu biyoener-
ediniz. Her bir basamakta proton motive güç oluşumuna sebep jetik açıdan paralellik taşır.
olan elektron taşınmasının önemini de dikkat ediniz.
Biyoenerjetik Stratejileri Değiştirmede Proton
Motive Gücün Önemi
Alternatif elektron alıcıları, oksijenin olmadığı
ortamlarda mikroorganizmaların solunum yapma- Enerji metabolizması söz konusu olduğunda, mik-
sına olanak sağlarlar. Oksijenin su içerisindeki çö- roorganizmaların biyoenerjetik stratejilerinde ina-
zünürlüğü oldukça düşük olduğu ve elektron alıcısı nılmaz bir çeşitlilik olduğu artık açıklık kazanmış
olarak O2'e oldukça fazla talep olduğu için anae- olmalı. Binlerce organik bileşik, pek çok inorganik
robik solunum ekolojik olarak oldukça önemlidir. bileşik ve ışık çeşitli organizmalar tarafından ener-
Anaerobik solunumu daha detaylı bir biçimde Kı- ji kaynağı olarak kullanılabilir. Bununla beraber,
sım 17.13 de tartışacağız. substrat-düzeyinde fosforilasyonun meydana geldiği
fermentasyon hariç, solunum ve fotosentezdeki me-
Kemolitotrofi tabolik çeşitlilik ortak bir tema etrafında dönmekte-
Enerji üretmenin ikinci modu organik değil inorga- dir ki bu tema proton motive gücün yaratılması''dır.
nik bileşikleri kullanmayı gerektirir. Elektron vericisi Elektronlar ister organik ya da inorganik bile-
olarak inorganik kimyasalları kullanabilen organiz- şiklerin oksidasyonundan, isterse fototrofik süreç-
malar kemolitotroflar olarak isimlendirilmektedir. lerden gelsin, zar aracılığı ile gerçekleşen biyoener-
Bu tip metabolizmada görev alan elektron vericile- jetik proseslerde bu elektronların tümü zara-bağlı
ri arasında hidrojen sülfit (H2S), hidrojen gazı (H2), elektron taşıma zincirinden geçerler. Bu arada, pro-
ferrus demir (Fe+2) ve amonyak (NH^) yer alır. ton motive güç oluştururlar (Şekil 5.20). Bütün bu
Kemolitotrof metabolizma tipik olarak aerobik- durumlarda enerjinin korunması ATPaz aktivitesi
tir; fakat organik elektron vericisinin değil inorga- aracılığıyla gerçekleşir (Şekil 5.21). Kemoorganotrof
nik elektron vericisinin oksidasyonu ile başlar (Şe- ve kemolitotrof organizmalarda oksidatif fosforilas-
130 • Bolum 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması
i
Enerji üretimi
5.14 Kavramların Gözden Geçirilmesi
• •
1
lanırlar. Proton motive güç solunum ve fotosentezin tüm
formlarında gereklidir.
• Kemoorganotroflar ile kemolitotroflar arasında elekt-
ron vericileri bakımından nasıl bir farklılık vardır? ANABOLİZMA
• Ototrof organizmalar için karbon kaynağı nedir? Enerji tüketimi
• Fotoototroflar ile fotoheterotroflar arasında ne gibi
farklılıklar vardır? Makromoleküller ve
Monomerler* Biyosentez
diğer hücresel
bileşenler
I Okzalasetat
Asparajin
Lizin
Metionin
Riboz-5-P Treonin
/ \ izolösin
/
Alanin ailesi
Ribonükleotidler Ribonükleotidler
NADPH - J Ribonükleotit redüktaz
-» Piruvat ,~ Valin
RNA Deoksiribonükleotidler—*- DNA Lösin
Glikoliz Serin ailesi
ı «*- Glisin
3-Fosfogliserat
• Şekil 5.25 Şeker metabolizması, (a) Polisakkaritler UDPG ? Sistein
gibi hekzoslann aktive edilmiş formlarından sentezlenmektedir. Fosfo-
enolpiruvat Aromatik aile
Burada glukoz mavi boyalı alanlarda gösterilmiştir. UDPG, esas Fenilalanin
olarak Af-asetilglukozamin gibi glukoz türevlerinin biyosentezinde J _ Korizmat Tirosin
Eritroz-4-P Tryptophan
gereklidir, (b) Glikojen ise, glukoz ünitelerinin ardı ardına
eklenmesiyle adenozin-fosfoglukoz'dan sentezlenmektedir. (c) Ribose5-P Histidinol ı <*•• Histidin
Glukoneogenezis. Glukoz molekülüne ihtiyaç duyulduğunda
diğer karbon kaynaklarından glukoz sentezlenebilir ve bu • Şekil 5.26 Amino asit ailesi. Çoğu amino asidin karbon
amaçla bazı glikoliz basamakları ters yönde çalışır, (d) Nükleik iskeletinin ya sitrik asit döngüsünden ya da glikoliz'den nasıl
asit sentezi için gerekli olan pentoz şekerleri glukoz-6-fosfat geldiğine dikkat ediniz. Ailedeki çeşitli amino asitlerin sentezi
gibi heksoz şekerlerinin dekarboksilasyonu ile meydana başlangıç amino asitten başlayacak şekilde enzimatik olarak
gelmektedir. DNA öncülerinin, ribonükleoüt redüktaz enzimi ile katalizlenen çok sayıda farklı basamak gerektirmektedir
RNA öncülerinden nasıl oluştuğuna dikkat ediniz. (başlangıç amino asitleri koyu renkle gösterilmiştir).
132 • Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması
Aspartat'ın
Amino asitlerin amino grubu tipik olarak çevre- amino grubu Glisin
deki bazı inorganik azot kaynaklarından (örneğin
amonyak=NH3 gibi) sağlanmaktadır. Amonyağın
Formil
moleküle katılması çoğu kez glutamat dehidrogenaz Formil grup grup
(folik
ve glutamin sentetaz enzimleri tarafından katalizle- asitten)
(HCOCT
(folic
nir ve sırasıyla glutamat ve glutamin amino asitleri asitten)
oluşur (Şekil 5.27a». Amide nitrogen of glutamine
Amonyağın molekül içine katılması, diğer azotlu
(a)
bileşiklerin sentezinde kullanılmasını mümkün kılar.
Örneğin, a-ketoglutarat ve aspartat üreten transaminaz
tepkimesinde glutamatm amino grubu okzaloasetat'a
verilir (Şekil 5.27c). Alternatif olarak, aminotransfemz
tepkimesinde iki molekül glutamat oluşturmak üze-
re glutamin ile a-ketoglutarat tepkimeye girer (Şekil
5.27d). Bu tip tepkimelerin sonucu, amonyağın çeşitli Riboz-5-P * OH
karbon iskeletleri arasında gidip gelmesidir. Bu kar-
(b)
bon iskeletleri daha sonra, proteinler için gerekli olan
21 amino asidin (o°öŞekil 3.12) tamamını oluşturacak NH, , Aspartik asit
olan biyosentetik tepkimelere katılırlar .
sadece özel koşullar altında üretilen, ya da sadece Çift-karbon sayısına sahip doymuş yağ asitleri-
belirli hücre yapılarında özel roller üstlenen çok ne ek olarak, doymamış, dallanmış ya da tek-karbon
farklı tiplerde lipid sentezleyebilirler. Dolayısıyla, sayısına sahip yağ asitleri de vardır. Doymamış yağ
yağ asidi biyosentezi hücrelerin çok önemli tepkime asitleri molekülün uzun hidrofobik kısmında bir
serilerinden biridir. veya daha fazla çift bağ içerebilirler. Çift bağların
sayısı ve zincirdeki konumlan genelde organizma
Yağ Asidi Biyosentezi türüne ya da grubuna özgüldür. Çift bağlar tipik
Yağ asitlerinin biyosentezi, acil (acyl) taşıyıcı protein olarak doymuş yağ asidinin desatürasyonu ile ek-
(ACP) olarak adlandırılan küçük bir proteinin yar- lenir. Dallanmış zincirli yağ asitlerinin sentezi, dal-
dımıyla her seferde iki karbon atomunun zincire ek- lanmış yağ asidi içeren bir başlangıç molekülünün
lenmesi ile gerçekleşir. Sentez sırasında, uzayan yağ kullanılmasıyla gerçekleşirken, tek-karbon-sayılı yağ
asidi zinciri ACP'ye bağlı kalır ve son uzunluğuna asidi zincirinin başlangıç molekülü propiyonil (C3)
ulaştığında ondan ayrılır (Şekil 5.29«; o°öŞekil 3.7). grubu içerir.
İlginç olan nokta, yağ asidi zincirine her seferde iki
Lipidler
karbon eklenmesine rağmen, bu iki karbonun, malo-
nat adı verilen ve ACP'ye bağlanarak malonil-ACP Bacteria ve Eukarya'daki lipid oluşumu, yağ asitleri-
oluşturan üç karbonlu bir bileşikten sağlanmasıdır. nin gliserol molekülüne eklenmesi ile tamamlanır.
Sentez sırasında harcanan her malonil köküne karşı- Basit trigliseritlerde, gliserolün üç karbonu da yağ
lık, bir molekül CO2 açığa çıkar (Şekil 5.29). asitleri ile esterleşmiştir. Kompleks lipidlerde ise
Hücrelerin yağ asidi içeriği organizmanın tü- gliserolün bir karbonu fosfat, etanolamin, şeker ya
rüne ve gelişme sıcaklığına bağlı olarak değişiklik da diğer polar bileşiklere bağlanır («s-saŞekil 3.7).
gösterir (düşük sıcaklıklarda daha kısa yağ asitleri Archaea lipidleri yan zincir olarak yağ asitleri yerine
sentezlenirken, yüksek sıcaklıklarda daha uzun yağ fitanil yan zincirlerine sahiptir («sasKısım 4.5). Bu-
asitlerinin sentezi tercih edilir). Bakterilerdeki lipid- nunla birlikte, Bacteria ve Eukarya'da olduğu gibi,
lerde en yaygın olarak bulunan yağ asitleri Cı2-C20 Archaea lipidlerinin gliserol omurgasındaki üçüncü
tipindedir. karbon tipik olarak polar bir grup içermektedir.
Lipidler, mikrobiyal ekoloji çalışmalarında biyo-
lojik markır olarak kullanılırlar. Örneğin, ester-bağlı
lipidler Archaea türlerinde bulundukları halde, Bacte-
ria ya da Eukarya''da bulunmazlar. Belirli organizma
, Asetill-ACP Malonil-ACP
gruplarına özgü başka lipidler de vardır. Lipidlerde
H C-C-ACP
3 HOOC-CH -C-ACP2 gözlenen bu çeşitlilik doğal örneklerdeki organizma
gruplarının tanımlanmasında kullanılmaktadır (ÖOÖ
Kısım 11.10). Ölmüş organizmalardaki lipidler diğer
hücresel makromoleküllere kıyasla daha kalıcıdırlar.
CO
ACP*'
P
Bu özellik ve özgül lipidlerin varlığı, eski zamanlar-
O O Asetoasetil-CoA dan kalma materyallerdeki bakteriyal bileşimin ta-
H3C- C-CH -C-ACP yin edilmesinde lipid analizlerini ideal bir yöntem
2
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Karbon ve azot makrobesin olarak kabul edilirken ne- 12. Fermentasyon ve solunumda ATP nasıl elde edilir
den kobalt mikrobesindir (COaKısım 5.1)? (aoaKısım 5.9)?
2. Siderofor nedir ve neden gereklidir (<^s Kısım 5.1)? 13. Glikolizin hangi basamağında NADH üretilir? NADH
3. Aşağıdaki besi yeri neden kimyasal olarak tanımlan- hangi basamakta kullanılır (ö^Kısım 5.10)?
mış bir besi yeri olarak düşünülemez : glukoz, 5 gram 14. Proton motive güç terimi ne anlama gelir ve bu kav-
(g); NH4C1, lg; KH2PO4, lg; MgSO4,0.3 g; maya özütü, ram biyolojide neden bu denli önemlidir (c^öKısım
5g; distile su, 1 litre (OOfcKısım 5.2)? 5.11 ve 5.12)?
4. Aseptik teknik nedir ve neden gereklidir (a^sKısım 15. ATPaz enzimindeki rotasyonal enerji ATP üretmek
için nasıl kullanılır (öHsKısım 5.12)?
5.3)?
16. Dinitrofenol ve siyanidin ikisi de hücresel zehir ol-
5. Glukoz + 6 O 2 ^ 6 CO, + 6 H 2 O tepkimesi için AG'° de-
makla birlikte etki mekanizmaları oldukça farklıdır.
ğerini nasıl hesaplarsınız. Size bu tepkimenin oldukça
Bu iki kimyasalın etki mekanizmasını karşılaştırıp
ekzergonik olduğu söyleniyorsa, bu tepkimenin AG'°
farklılıklarını belirtiniz (öCteKısım 5.12).
değerinin işaretinin ne olacağını (negatif ya da pozitif)
17. Fermentasyon ve solunum süreçlerinin enerji denk-
beklersiniz (£WsKısım 5.4)?
liklerini baştan sona inceleyerek, ATP sentez bölge-
6. AG'°, AG ve G(° değerleri arasındaki farkı belirtiniz lerini belirtiniz. Organizmalar glukoz içeren ortamda
aerobik koşullar altında üretildiğinde, glukoz içeren
7. Hücreler neden enzimleri gereksinir (^^Kısım 5.5)? ortamda fermentasyon neticesinde elde ettiğinin 20
8. Koenzim ile prostetik grup arasındaki farkı belirtiniz katından fazla ATP elde etmektedir. Bu farkı tek bir ile
(öOsKısım 5.5). cümle açıklayınız («flOaKısım 5.13).
9. Aşağıda bir seri eşlenik elektron vericisi ve elektron 18. Sitrik asit döngüsünün hücrede iki ana göreve sahip
alıcısı (verici/alıcı şeklinde yazılmış olarak) verilmiş- olma nedeni nedir (oc*sKısım 5.13)?
tir. Şekil 5.9'da verilen bilgileri kullanarak bunları en 19. Escherichia coli ve Aciditiobacillus thioparus (kükürt ke-
çok enerji-verenden en az enerji-verene doğru sıralayı- molitotrofu) arasında kullandıkları elektron vericisi
nız. H 2 /Fe +3 , H 2 S/O 2 , metanol/NCY (NO2" oluşacak), ve karbon kaynakları açısından ne gibi farklar vardır
(ö^sKısım 5.14) ?
H 2 /O 2 , Fe + 7O 2 , NO 2 7Fe + 3 , 6.9).
10. NADVNADH çiftinin redüksiyon potansiyeli nedir 20. Şeker ve amino asit biyosentezi için karbon iskeleti
(OösKısım 5.7)? sağlayan iki katabolik yol nelerdir (OCÇiKısım 5.15 ve
5.16)?
11. Asetil fosfat enerjice zengin bir bileşik olarak kabul
21. Palmitat (C I6 düz zincirli doymuş yağ asidi) gibi bir
edildiği halde glukoz 6-fosfat enerji açısından fakir bir
yağ asidinin hücrede sentezlenme prosesini açıklayı-
bileşiktir.Neden (<33ç.Kısım 5.8)?
5.17).
UYGULAMA SORULARI
1. Karbon ve enerji kaynağı olarak asetat içeren bir besi 3. Tablo Al .2'deki verileri tekrar kullanarak, aerobik
yerinde aerobik koşullarda gelişebilen bir organizma koşullarda üreyen ve aşağıda verilen elektron taşıyıcı-
için tanımlanmış bir kültür ortamı dizayn edin. Orga- larını oluşturan bir organizmanın zarında bu elektron
nizmanın ihtiyaç duyduğu tüm besinlerin doğru oran- taşıyıcılarının sırasını belirleyiniz: ubikinon, sitokrom
larda olduğundan emin olunuz. aay sitokrom b, NADH, sitokrom c, FAD.
2. Desulfovibrio elektron vericisi olarak H 2 , elektron alı- 4. Aşağıdaki gözlemleri açıklayınız: glukoz molekülünü
cısı olarak ise SO42~ (H2S'e indirgenen) içeren bir or- fermente eden Escherichia coli hücreleri kültür ortamı-
tamda anaerobik olarak üreyebilir. Bu bilgiye ve Tablo na NO3~ eklendiği zaman hızlı gelişmekte (NO2~ üret-
Al.2'de (Ek 1) verilen verilere dayanarak, aşağıdaki mekte), daha sonra kültür ortamı çok iyi havalandml-
bileşenlerden hangisinin bu organizmanın elektron dığında daha da hızlı üremekte (ve NO2~ üretimi dur-
taşıma zincirinde yer alamayacağını ve bunun nedenini makta).
açıklayınız: sitokrom c, ubikinon, sitokrom cy sitok-
rom aa., ferredoksin.