You are on page 1of 164

O N B İ R N C B A S K I D A N Ç E V İ R İ

BROCK
MIKROORGANIZMALARıN
BIYOLOJISI

MICHAEL T. MADIGAN

JOHN M. MARTINKO
Çeviri Editörü
Prof.Dr. CUMHUR ÇÖKMÜŞ

PALME YAYINCILIK
LDIGAN
.RTINKO

CUMHUR
ÇÖKMÜŞ

BASKIDAN
ÇEVİRİ

PALME
YAYıNCıLıK
CANLI DÜNYASININ FİLOGENİSİ-GENEL

Bacteria Archaea Eukarya


Hayvanlar
Entamoebae Akışkan
Kükürtsüz küfler
yeşil bakteriler Euryarchaeota
Mitokondri Methanosarcina

Crenarchaeota
Proteobacteria Thermoproteuş
Methano-
Kloroplast Pyrodictium \ coccuş

Cyanobacteria Thermococcus
Flavobacteria Flagellatlar
Denizel ^\A

I
Crenarchaeota
Trichomonadlar

Nanoarchaeota
Thermodesulfobacterium Microsporidia

Aquifex Diplomonadlar
{Giardia)

EVRENSEL FİLOGENETİK AĞAÇ. Bu ağaç 16S veya 18S ribozomal


RNA dizilerinin karşılaştırılmasından elde edilmiştir. Buna göre üç büyük
canlı domaini mevcuttur. Bacteria, Archaea ve Eukarya. İki canlı grubu
arasındaki evrimsel uzaklık, dalın ucu ve iki grubu birleştiren nokta
arasındaki toplam mesafeyle orantılıdır. Ribozomal RNA'ya dayalı filo-
genilerle ilgili daha fazla bilgi için Bölüm 11.5-11.9'a bakınız. Bu ağaçta
tanımlanan filogenetik ilişkiler çeşitli genotipik ve fenotipik ilişkilerle de
desteklenmiştir. Ağaçla ilgili veriler Ribosomal Databese projesinden alınmıştır.
http://rdp.cme.msu.edu.
CANLI DÜNYASININ FİLOGENİSİ-B/4C7ER/4

Verrucomicrobia

Yeşil kükürtsüz
bakteriler

yanobacteria
Thermotoga
Actinobacteria

Gram-pozitif
ermodesulfobacterium bakteriler
Nitrospira

Aquifex

BAKTERİLERE AİT FİLOGENETİK AĞAÇ. Bu ağaç 16S ribozomal RNA


dizilerinden elde edilmiştir. Görüldüğü gibi, en az 17 adet büyük bakteri
grubu tanımlanabilmektedir. Ribozomal RNA'ya dayalı filogenilerle ilgili
daha fazla bilgi için Bölüm 11.5-11.9'a bakınız. Ağaçla ilgili veriler Ribozo-
mal Database Projesinden alınmıştır, http://rdp.cme.msu.edu
BROCK I
MİKROORGANİZMALARIN
BİYOLOJİSİ

MICHAEL T. MADIGAN bu kitabı aşağıdaki resimde bir-


likte olduğu iki eski arkadaşına ithaf etmektedir: VVillie (solda) ve
Plum (sağda). Geçtiğimiz
11 yıl boyunca bu mükem-
mel hayvanlar bana, ancak
bir köpek-sevenin anlayabi-
leceği huzuru ve arkadaşlı-
ğı vermişlerdir. VVillie, her
zaman olduğu gibi, tatlı bir
köpek örneğidir. Bunun ter-
sine Pum (16 Nisan 2004'de
ölmüştür) araba mezarlığı ;
köpeğidir. Aslında, Plum
altm bir kalbe sahipti ve insanları severdi ve beni gördüğünde he-
yecanlanmadığından yollarımız hiçbir zaman kesişmedi. Huzur
içinde uyu dostum.

J O H N M. MARTINKO bu kitabı mevcut ve geçmişteki


öğrencilerine ithaf etmektedir. En iyi öğrenciler, yeni bakış
açılarından kaynaklanan ve öğretimin dışında bana ilham kaynağı
olan problemleri devamlı olarak ortaya koyarlar, bunlar da bilgi
birikimimi genişletir ve kavrama gücümü arttırır. Ders vermekten
zevk duyduğum herkese beni eğittikleri, için teşekkür ederim.
*/ti
YAZARLAR HAKKINDA

MICHAEL T. MADIGAN lisans derecesini biyoloji ve eğitim alanında


1971 yılında Stevens Point'deki VVisconsin State Üniversitesin'den, Yüksek
Lisans (M.S) ve doktara (Ph.D) dercelerini sırasıyla 1974 ve 1976 yıllarında
VVisconsin Üniversitesi, Madison, Bakteriyoloji Bölümünden almıştır. Yaza-
rın lisansüstü çalışması Thomas D. Brock danışmanlığı altında yapılmış olup
kaplıcalardaki fototrofik bakterilerle ilgili idi. İndiana Üniversitesi Mikrobi-
yoloji Bölümünde Howard Gest ile fototrofik bakteriler üzerinde 3 yıllık dok-
tora sonrası araştırma yaptıktan sonra, yazar Southern Illinois Üniversitesi
Carbondale'e geçerek Mikrobiyoloji Profesörü olmuştur. M. T. Madigan, dör-
düncü baskısından (1984) itibaren Biology of Microorganisms kitabının yazarla-
rından birisi olmuş olup mikrobiyolojiye giriş, bakteriyal çeşitlilik ve tanısal
ve uygulamalı mikrobiyoloji derslerini vermektedir. 1988 yılında College of
Science'da başarılı eğitici ve 1993 yılında da başarılı araştırıcı olarak seçilmiş-
tir. 2001 yılında üniversitenin Başarılı Bursiyer Ödülünü almıştır. 2003 yılında
Amerikan Mikrobiyoloji Derneğinden Üstün Lisans Eğitimi Carski Ödülünü
almıştır. Yazarın araştırması neredeyse tamamen anoksijenik fototrafik bak-
teriler, özellikle de ekstrem çevrelerdeki türlerle ilgilidir. Yazar 100'ün üs-
tünde araştırma makalesi yayınlamış, fototrofik bakteriler üzerine önemli bir
bilimsel incelemenin düzeltmesinde yer almış ve Archives of Microbiology der-
gisinin editör ve baş editörü olarak görev yapmıştır. Okuma, yürüyüş, ağaç
dikme ve köpek ve at bakma, yazarın bilimsel olmayan ilgi alanlarıdır. Yazar,
SIU kampüsüne yaklaşık beş mil uzuklukta bulunan sakin bir gölün yanında
eşi Nancy, iki köpeği VVillie ve Pupagano ve atları Springer ve Feivel ile bir-
likte yaşar.

J O H N M. MARTINKO lisans derecesini Biyoloji alanında Cleveland


State Üniversitesinde aldı. Lisans öğrencisi iken eğitim programına katılarak
değişik mikrobiyoloji ve immünoloji laboratuvarları konusunda deneyim
kazanmıştır. Yazar daha sonra laboratuvar yöneticisi olarak Case VVestern
Reserve Üniversitesinde iki yıl çalışmış ve Streptococcus pyogenes'in yapısı, se-
rolojisi ve epidemiyolojisi üzerine araştırmalar yürütmüştür. Yazar, Yüksek
Lisansını (M.A.) ve Doktorasını (Ph. D) Mikrobiyoloji alanında antikor öz-
güllüğü ve antikor idiyotipleri üzerine Buffalo'daki New York State Üniver-
sitesinde yapmıştır. Yazar doktora sonrası bursiyer olarak, New York'daki
Albert Einstein Tıp Kolejinde önemli doku uyum kompleks proteinleri üze-
rinde çalışmıştır. 1981 yılından beri Southern Illinois Üniversitesi Carbondale
Mikrobiyoloji Bölümünde Doçent ve Başkan olarak görev yapmaktadır. Bü-
yüme hormonunun immün yanıta etkileri, soya kahverengi gövde çürüklü-
ğü hastalığının immünodiyagnostik testlerin geliştirilmesi ve peptit-önemli
doku uyum protein komplekslerinin işlevini değiştiren yapısal mutasyon-
ların araştırılması, yazarın araştırma konularmdandır. İmmünoloji ile ilgili
lisans ve lisansüstü dersler okutmaktadır. J.M. Martinko aynı zamanda genel
mikrobiyoloji dersinde immünoloji, konukçu yanıtı ve bulaşıcı hastalıkları
öğretmektedir. 2004 yılmda College of Science'da başarılı eğitmen olarak se-
çilmiştir. O, aynı zamanda hırslı bir golfçü ve bisikletçidir. Bir lise öğeretmeni
olan eşi Judy ile birlikte Carbondale'de yaşamaktadır.
ROCK
Onbirinci Baskıdan Çeviri t*
MİKROORGANİZMALARIN
BİYOLOJİSİ ¥ 3

Michael T. Madigan
John M. Martinko
Southern Illinois University Carbondale

Çeviri Editörü

Prof. Dr. Cumhur Çökmüş


Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü

PALME YAYıNCıLıK
ANKARA, 2010 ->
PALME YAYıNLARı: 532
Mikroorganizmaların Biyolojisi / Michael T. Madigan, John M. Martinko
Çeviri Editörü : Prof. Dr. Cumhur Çökmüş
Palme Yayıncılık © 2 0 1 0
Yayın Koordinatörü : H. İbrahim Somyürek
Yayına Hazırlama : PALME Dizgi-Grafik Tasarım Birimi

Baskı : Özkan Matbaacılık


ISBN : 978-605-5829-62-9

Kitabın Özgün Adı : BROCK BIOLOGY OF MICROORGANISMS


Eleventh Edition
Yazarları MİCHAEL T. MADİGAN, JOHN M. MARTİNKO
Yayıncı Firma Pearson Education, Inc. Publishing as Prentice Hail
Orijinal ISBN 0-13-144329-1

Bu kitabın Türkiye'deki her türlü yayın hakkı Palme Yayıncılık Ltd.Şti'ne aittir, tüm hakları saklıdır. Kitabın tamamı ya da
bir kısmı 5846 sayılı yasanın hükümlerine göre, kitabı yayınlayan firmanın önceden izni olmadan elektronik, mekanik,
fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemiyle çoğaltılamaz. Yayınlanamaz, depolanamaz.

Executive Editör: Gary Carlson AV Production Manager: Ronda Whitson


Editor-in-Chief: John Challice AV Production Editör: Denişe Keller/Sean Hogan
Project Manager: Crissy Dudonis Art Studio: J/B Woolsey Associates
Production Editör: Debra A. Wechsler Manager, Composition: Allyson Graesser
Executive Managing Editör: Kathleen Schiaparelli Desktop Administration: Clara Bartunek
Assistant Managing Editör: Beth Sweeten Electronic Page Makeup: Clara Bartunek, Julie Nazario,
Managing Editör, Media: Nicole M. Jackson Jude Wilkens
Editor-in-Chief, Development: Carol Trueheart Director, Image Resource Center: Melinda Reo
Development Editör: Jonathan Haber Manager, Rights and Permissions: Zina Arabia
Senior Media Editör: Patrick Shriner Interior Image Specialist: Beth Brenzel
Marketing Manager: Andrevv Gilfillan Cover Image Specialist: Karen Sanatar
Assistant Manufacturing Manager: Michael Bell Image Permission Coordinator: Debbie Latronica
Manufacturing Buyer: Alan Fischer Editorial Assistant: Jennifer Hart
Director of Creative Services: Paul Belfanti Cover Image: Cells of a filamentous cyanobacterium (yellovv)
Art Director: Kenny Beck from a soda lake biofilm (see back cover text). Photo
Interior Design: Wanda Espana courtesy of Gernot Arp and Christian Boeker, Cari Zeiss,
Cover Design: Geoffrey Cassar Jena, Germany
Managing Editör, Audio and Visual Assets: Patricia Burns

PALME
YAYIN, DAĞITIM, PAZARLAMA, İÇ VE DIŞ TİCARET LTD. ŞTİ.
Merkez: A. Adnan Saygım Cad. No: 10/A Sıhhiye-ANKARA
Tel: 0312-433 37 57 • Fax: p.312-433 Ş? ??
e-mail: palmeyayin@superonline.com, palmeyayincilik@yahoo.com.tr
http ://ww w .palmey ayine vi .com
Ankara Şubesi : Olgunlar Sok. No: 4/5 Bakanlıklar/ANKARA Tel: 0.312 417 95 28 Faks: 0.312 419 69 64
Antalya Şubesi : Meltem Matı. Dumlupınar Blv. Başkent Sit. No: 4 ANTALYA Tel: 0.242 238 32 09 Faks: 0.242 238 45 02
İzmir Şubesi : Kazım Dirik Mah. Ankara Cad. No: 259/C Bornova/İZMiR Tel: 0.232 343 10 77 Faks: 0.232 343 10 78
ÇEVİRİ EDİTÖRÜNÜN ÖNSÖZÜ

Değerli okuyucular;

Bu çalışmada, bu güne kadar dünya genelinde- okuyucu ve araştırıcı kitlesine en etkili bir biçim-
ki yaygın kullanımı yanında ülkemizde de gerek de ulaştırılacağına ve bunun yanında Türkçe dili-
lisans gerekse lisansüstü düzeyde kaynak kitap mize önemli bir katkı sağlanacağına inanıyorum.
olarak kullanılan "Brock Mikroorganizmaların Çevirmen bilim insanlarımıza titiz çalışmaları ve
Biyolojisi" {Brock Biology of Microorganisnts) ki- ailelerine de hoşgörülerinden dolayı teşekkür edi-
tabının, 7 farklı üniversiteden katılan alanlarında yorum. Aynı bağlamda kitabın şekilsel düzeni ko-
yetkin bilim insanlarıyla anadilimiz Türkçe'ye ter- nusundaki yardımlarından ve zaman ile ilgili hoş-
cüme edilerek öğrenci ve öğretim elemanları için görülerinden dolayı başta eşim olmak üzere kızım
kaynak oluşturulmaya çalışılmıştır. ve oğluma teşekkür ediyorum. Ayrıca görüşlerine
İlk kez 1967 yılında kaynama derecesindeki başvurduğum değerli bilim insanlarına da teşek-
kaplıcalarda üreme yeteneğine sahip bakterileri kürlerimi sunarım.
keşfeden ve daha sonra Taq DNA polimeraz kayna- Kitabın çeviri, redaksiyon ve basımında göste-
ğı olan Thermus aquaticus'u 1969 yılında izole eden rilen tüm titizliğe rağmen, bazı hataların hala bu-
araştırıcılardan biri olan Thomas Brock tarafından lunabileceğine inanıyorum. Değerli okuyucuları-
ilk kez 1970 yılında "Brock Biology of Microorga- mızın, kitapla ilgili hataları ve önerilerini tarafıma
nisms" orijinal adıyla basılan kitap en güncel bil- bildirmeleri bir sonraki baskı için önemli bir katkı
gileri içermesi yanında teknik anlatımıyla da mü- sağlayacaktır. Yapacakları bu katkılarından dolayı
kemmellik taşımaktadır. Kitap, temel mikrobiyoloji değerli okuyucularımıza şimdiden teşekkürlerimi
konuları yanında özellikle ekoloji, sağlık bilimleri, sunarım. Kitabın, ülkemizin bilimsel yenilikleri iz-
tarımsal bilimler, endüstri ve moleküler biyoloji leme, adapte olma ve yaşama geçirme yönündeki
alanlarındaki gelişmelerle de donatılmıştır. çabalarına katkı sağlaması dileğimle saygılarımı
Türkçe'ye çevirisi yapılan bu kitapla, mik- sunarım.
robiyoloji alanında elde edilen en son bilgilerin
30.09.2009
Prof.Dr. Cumhur ÇÖKMÜŞ
ÇEVİRİ KURULU
Çeviri Editörü

Prof. Dr. Cumhur ÇÖKMÜŞ

Prof.Dr. Cumhur ÇÖKMÜŞ Doç.Dr. Güven ÖZDEMİR


Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
İndeks 17,18,19,28. Bölüm

Prof.Dr. Özfer YEŞİLADA Doç.Dr. Özlem OSMANAĞAOĞLU


İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
Bölümü 5,6,20. Bölüm
1,2,30. Bölüm
Doç. Dr. Ataç UZEL
Prof.Dr. İsmail KARABOZ
Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
24,25. Bölüm
22. Bölüm, 23. Bölüm, 29. Bölüm

Yrd.Doç.Dr. Birgül ÖZCAN


Prof.Dr. Zihni DEMÎRBAĞ Mustafa Kemal Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Karadeniz Teknik Üniveritesi Fen Edebiyat Fakültesi
Biyoloji Bölümü
Biyoloji Bölümü
13. Bölüm
7,8. Bölüm

Arş.Grv.Dr. M. Dilek AVŞAROĞLU


Prof.Dr. Mustafa AKÇELİK 200. Yıl Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü
Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü 21. Bölüm
15, 21. Bölüm

Dr. Pınar GÜNEŞER


Prof.Dr. Gönül DÖNMEZ Sağlık Bakanlığı Organ Nakli Adana Bölge
Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Koordinasyon Merkezi
16. Bölüm 21. Bölüm

Prof.Dr. Nevin KESKİN Arş.Grv.Dr. Arzu ÇÖLERİ


Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
Bölümü 11. Bölüm
12, 26, 27. Bölüm

Arş.Grv. Nefise AKKOÇ


Prof.Dr. Mahmut ÇALIŞKAN Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü
Mustafa Kemal Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
15,21. Bölüm
Biyoloji Bölümü
10, 31. Bölüm

Arş.Grv.Dr. Ömer ŞİMŞEK


Doç.Dr. Hikmet GEÇKİL Ankara Üniversitesi Biyoteknoloji Enstitüsü
İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji
Bölümü 15. Bölüm

9,14. Bölüm

Doç.Dr. Afife İZBIRAK


Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji
Bölümü
3, 4, Eki, Ek 2, Sözlük
ÖZET İÇERİK
ÜÜNİTE I MİKROBİYOLOJİNİN PRENSİPLERİ

Bölüm 1 Mikroorganizmalar ve Mikrobiyoloji 1


Bölüm 2 Mikrobiyal Yaşama Genel Bir Bakış 21
Bölüm 3 Makromoleküller 38
Bölüm 4 Hücre Yapısı/İşlevi 55
Bölüm 5 Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması 101
Bölüm 6 Mikrobiyal Üreme 135
Bölüm 7 Moleküler Biyolojinin Esasları 166
Bölüm 8 Metabolik Regülasyon 205
Bölüm 9 Virolojinin Esasları 230
Bölüm 10 Bakteri Genetiği 256

ÜÜNİTE II EVRIMSEL MIKROBIYOLOJI VE MIKROBIYAL ÇEŞITLILIK

Bölüm 11 Mikrobiyal Evrim ve Sistematik 299


Bölüm 12 Prokaryotik Çeşitlilik: Bakteriler 329
Bölüm 13 Prokaryotik Çeşitlilik: Archaea 419
Bölüm 14 Ökaryotik Hücre Biyolojisi ve Ökaryotik Mikroorganizmalar 447
Bölüm 15 Mikrobiyal Genomikler 479
Bölüm 16 Viral Çeşitlilik 502

•• •_

!
UN İTE 111 METABOLIK ÇEŞITLILIK VE MIKROBIYAL EKOLOJI
Bölüm 17 Metabolik Çeşitlilik 531
Bölüm 18 Mikrobiyal Ekolojide Yöntemler 593
Bölüm 19 Mikrobiyal Ekoloji 613

(ÜÜNİTE IV İMMÜNOLOJI, PATOLOJENIZITE VE KONUKÇU TEPKILERI

Bölüm 20 Mikrobiyal Üremenin Kontrolü 669


Bölüm 21 Mikroorganizmaların İnsanlarla Etkileşimleri 700
Bölüm 22 İmmünolojinin Temelleri 727
Bölüm 23 Moleküler İmmünoloji 761
Bölüm 24 Tanısal Mikrobiyoloji Ve İmmünoloji 778

NİTE V MIKROBIYAL HASTALıKLAR

Bölüm 25 Epidemiyoloji • 817


Bölüm 26 İnsandan İnsana Bulaşan Mikrobiyal Hastalıklar 847
Bölüm 27 Hayvanlarla Taşınan, Arthropodlarla Taşınan ve Toprak Kaynaklı Mikrobiyal Hastalıklar 885
Bölüm 28 Atıksu Arıtımı, Su Arıtımı Ve Su Kaynaklı Mikrobiyal Hastalıklar 906
Bölüm 29 Gıdaların Korunması Ve Gıda-Orijinli Mikrobiyal Hastalıklar 923

•ÜNITE Vı ENDÜSTRI VE ARAŞTıRMALARDA ARAÇ OLARAK MIKROORGANIZMALAR

Bölüm 30 Endüstriyel Mikrobiyoloji 941


Bölüm 31 Genetik Mühendisliği ve Biyoteknoloji 969
ONBIRINCI BASKIYA GENEL BAKIŞ

Her bir baskı grafikler yoluyla kavramların netleştirilmesi için bir fırsat sunmaktadır ve BBOM
mikrobiyoloji alanındaki en sıra dışı İllüstrasyon Programına sahiptir. Her geçen yıl öğrenci-
ler grafiklere daha fazla inanmakta ve BBOM, görsel cazipliği yanında şekil, fotoğraf tablolar
bakımından da kaynak teşkile etmekte olup öğrencilerin materyali daha iyi anlamaları üzerine
odaklanılmıştır. T

Özgül olmayan bileşenler


Sitoplazmik
zar

Piruvat

<^p^ı Taşınma yönü

RNA polimeraz
(kor enzim)

1. CTGTTGACAATTAATCATCGAACTAGTTAACTAGTACGCAAG
2. CTATTCCTGTGGATAACCATGTGTATTAGAGTTAGAAAACA
3. TGGTTCCAAAATCGCCTTTTGCTGTATATACTCACAGCATA
4. TTTTTGAGTTGTGTATAACCCCTCATTCTGATCCCAGCTT
5. TAGTTGCATGAACTCGCATGTCTCCATAGAATGCGCGCTACT
6. TTCTTGACACCTTTTCGGCATCGCCCTAAAATTCGGCGTC
-35 dizi Pribnovv kutusu

Konsensüs

Promotor dizisi
Onbirinci Baskıya Genel Bakış • ix

Sitoplazma Nükleoid Ribozomlar

Plazmid

Hücre duvarı
fe)

Ribozomlar

Çekirdek

Çekirdekçik

10 um

Günümüzün görsel öğrencilerinin ihtiyaçları


doğrultusunda, 11 inci baskıdaki yüzlerce grafik
derinlik ve gerçekçilik nitelikleri arttırılacak biçimde
tamamen yeniden tasarlanmış ve geliştirilmiştir.

Mümkün olan her durumda, soyut anlatımları biyoloji-


nin somut gerçekleriyle bağdaştıran fotomikrografi
tekniklere ve süreçlere dahil edilmiştir. •
x • Onbirinci Baskıya Genel Bakış

ANLAMA

BOLÜMLE İLGİLİ SÖZLÜK


Bölümle İlgili Sözlük,
mikrobiyoloji dilinin Artı (pozitiO-zincir virüs RNA ya da Lizojen profaj İçeren bakteri Revers transkripsiyon RNA'da bulu-
DNA genomuna sahip olan ve geno- Lizojenik yol virüs enfeksiyonundan nan bilginin revers transkriptaz enzi-
öğrenilmesinde öğren- mu virüs mRNA'sı ile tam bir komp- sonra viral genomun bir profaj olarak mi ile DNA'ya kopyalanması

cilere kılavuz olma nite- lemanterite taşıyan virüs


Bakteriyofaj prokaryotik hücreleri en-
konakçı genomu ile birlikte replike
olduğu bîr seri basamak (lizojeni)
Transformasyon ökaryotlarda normal
bir hücrenin kanserli hücreye dönüş-
liğindedir. Her bölüme fekte eden virüs Nükleokapsid bir virüsün nükleik asit
ve proteinlerinden oluşan kompleks
mesi olayı (Bolüm 10'daki alternatif
kullanımına bakınız)
Eksi (negatif)-zincir virüs RNA ge-
bu sözlükle başlayarak, nomuna sahip olan ve bu RNA zinciri Onkogen ekspresyonu kanser oluşu- Virion nükleik asidi protein bir kılıf
ve bazı durumlarda başka materyalle
öğrenciler terminolojiyi virüs mRNA'sı ile zıt anlam taşıyan
virüs
muna neden olan bir gen
Plak virüse duyarlı hücrelerden olu- sarılı tam bir virüs partikülü

daha kolay öğrenecek ve Erken protein virüs enfeksiyonundan


hemen sonra sentezlenen protein
şan bir hücre tabakası üzerinde vi-
rüsün neden olduğu liziz veya hücre
Viroid çeşitli bitki hastalıklarına ne-
den olan küçük, halkasal, tek-zincirli
anahtar kavramları daha Geç protein virüs enfeksiyonunun so- inhibisyon zonu RNA
nuna doğru sentezlenen protein Prion hücre dışındaki formu nükleik Virulan virüs enfeksiyondan sonra
ileri düzeyde anlayabile- Ilımlı virüs genomunu içinde bulun- asit içermeyen enfektif protein konakçı hücreyi eriten veya öldüren

ceklerdir. • duğu konakçının genomu ile birlikte


replike etme yeteneğinde olan ve li-
Provirüs (profaj) ılımlı bir virüsün
genellikle konakçı kromozomuna
bir virüs; ılımlı olmayan bir virüs
Virüs içerdiği DNA ya da RNA hücre
zojenik halde bulunduğu için hücre- entegre olmuş halde replike olan ge- içerisinde replike olan ve aynı zaman-
nin ölümüne neden olmayan virüs nomu da hücre dışı formda da bulunabilen
Litîk yol virüs enfeksiyonundan sonra Retrovîrüs replikasyonu sırasında bir genetik element
virüs replikasyonu ve konakçı hücre- DNA aracısı kullanan RNA genomu-
nin parçalanması (lizis) ile sonuçla- na sahip virüs
nan bir seri basamak

1.7 Kavramların Gözden Geçirilmesi


Kavramların Gözden Geçirilmesi, kısmı öğrencileri bir
Beijerinck ve VVinogradsky toprak ve sudaki bakterileri sonraki konuya geçmeden önce durup anahtar kavram-
çalıştılar ve çeşitli fizyolojik grup üyelerinin izolasyonu
için zenginleştirme kültür tekniğini geliştirdiler. Zengin-
lar hakkındaki bilgilerini değerlendirmeye teşvik eder.
leştirme kültürler, kemolitotrofi, kemoototrofi ve azot Anlatım içerisinde görülen yeni bir "dur işareti" ikonu,
fiksasyonu dahil olmak üzere mikrobiyolojideki önemli kavramların gözden geçirilmesi gerekliliğini işaret eder.
yeni kavramlar bu dönemde ortaya çıktı.
• Zenginleştirme kültür tekniği nedir?
• Şekil 1.16'yı inceleyerek, kükürt oksidasyonu ve nit-
rifikasyonun neden kemolitotrofik süreçler olarak
düşünülürken azot fiksasyonunun düşünülmediğini
belirtiniz (İpucu: Her olayda ATP'nin katıldığı reaksi-
yonlara bakınız).

Mikrobiyal Ek Bilgi • BU'M Düzenlenmesi


ölüm 7 ve 14'te bazı genlerin şekilde kontrol edilmelidir. Çünkü, çok lanmayan bir protein dizisinin oluşumuna
içerdiği kodlama bölgelerinin, fazla veya az bazın ilavesi okuma kalıbı öncülük edebilir.
kodlama yapmayan ve intron kaymasına neden olarak, ürünü işlevsiz RNA düzenlenmesi karmaşık bir
olarak adlandınlan bölgelerle ayrıldı- hale getirebilir. süreç olmasına rağmen, organel genom-
ğını görmüştük. Tipik olarak intronlar, Bir bazın bir başka baza değiştiril- larının analizinde önemli bir engel teşkil
olgun mRNA'yi oluşturmak üzere, trans- mesi suretiyle gerçekleştirilen bir diğer etmez. Bu durum, söz konusu organeller
kripsiyondan sonra meydana gelen ve RNA düzenlenmesi, yüksek bitkilerin tarafından kodlanan proteinlerin küçük
işleme adı verilen bir süreçte çıkarılır mitokondri ve kloroplaatlannda oldukça ve oldukça iyi korunmuş olmalarından
{-co^Kısım 14.8). OrganeUeiin genom- yaygındır. Bazı mENA'lar içerisindeki özel ileri gelmektedir. Hücrelerde yaygın ola-
larında, "ıalemc1 ıra hemen hemen tersi bölgelerde, oksidatif deaminasyon yolu rak bulunan RNA düzenlenmesinin aksi-
bir mekanizma olan, RNA düzenlenmesi' ile Sitozin (C); ürasil (U)'e dönüştürülür ne, farklı organizmalardaki ortolog genle-
dur unumun sap tartması ilginçtir. (Tersi modifikasyon daha nadir meyda- rin tanımlanmaai ve genomik yorumların
RNA düzenlenmesi, transkripsi- na gelir). Mısn kloroplastında C'nin U'le yapılması, genom analizlerinde bugüne
yonu yapılan DNA'da bulunmayan nük- dönüştürüldüğü en az 25 bölge bulun- kadar karşılaşılan en önemli güçlüklerdir.
leolitlerin olgun mBNA' ya ilavesi ya da maktadır. Bu durum çoğunlukla organel- RNA düzenlenmesinin işlevi ve orijini
çıkarılması işlemidir. Bu düzenleme aynı ler için gerekli olsa da, C'nin U'e prog- bilinmemektedir. Fakat bazı bilim adamla-
zamanda mlîNA dairi bir bazın bir başka ramlanmış dönüşümü, memeli çekirdek rı bu işlemin; ribozimler (^feKısım 14.7)
baza değişmesine yol açan kimyasal geni için de saptanmıştır. Düzenlenmenin ve diğer katalitik RNA'larla birlikte, RNA
modifikasyonu da kapsamaktadır. RNA olduğu bölgeye bağlı olarak, meydana dünyasının diğer bir parçası olduğuna işa-
düzenlenmesi her iki durumda da kendi gelen yeni kodon, gen tarafından kod- ret etmektedir p***KısBn 11.2). •
Mikrobiyal Ek Bilgiler, daha geni tarafından kodlanan polipeptide, bir
ya da daha Cazla farklı amino asidi ilave Protein . . . L « Î Cys Phe ftf>- P hem <Hm* haCys--
önceden kutucuklar içerisinde etmek suretiyle kodonlan değiştirebil-
mektedir.
mBNA ...uuG uGu UUU UGG uıJU AGG uuu uıJU uGu...

verilen bilgilerin yerini almış- Tripanazom ve benzeri protosoa


mitokondrilerinde {£**:> Kısım 14.10) bazı
DNA ... G G TTT TCC
... C C AAA AGG
AGG
TCC
G ...
C ...

tır. Görsellerle birlikte tasar- mıtokondriyel transkripller, çok sayıda


üridilat ilavesi veya nadiren çıkarılması
Şekil 1. KİM Düzealenmesi Sekilin üst kısmı Trypanasoma bruei protozoonuna ait sitok-
rom oksidaz enziminin alt ünitesi IR'ün aminoasit dizisinin bir kısmını göstermektedir
lanmış bu kısımlar, ilgi çekici, yolu üe düzenlenir. Bu tip RNA düzenle-
mesinin bir örneği Şekil ! • 'de verilmiş-
(Cf*2ı Kısım 14.10). Bu protein mitokondri tarahndan kodlanmaktadır. Aminoasit dizisinin altın-
da, bu bölge için haberci RNA dizisi d e verilmiştir (mRNA). Büyük harfle yazılmış olan bazlar
zamanlı ve her bir bölümün tir. RNA düzenlemesi, mRNA'da yer alan
ve özel düzenlemelere katılan enzimlere
genden transkribe edilenlerdir, mRNA 'da yer alan küçük harfle yazılmış olanlar ise RNA düzen-
lenmesi ile transkript içerisine yerleştirilen bazlardır. DNA' da birçok etıformasyonel boşluk
ana temasına bağlantılı olacak "rehberlik" eden kısa diziler tarafından
kontrol edilmektedir. Bu işlem doğru bir
olsa da, molekülde boşluk bulunmaz. Baz çiftleri arasındaki boşluklar görülebilirliği kolaylaş-
tırmak amacı ile konulmuştur.
biçimde yazılmıştır. •
Onbirinci Baskıya Genel Bakı; • xi

BULMA

MİKROORGANİZMALAR
VE MİKROBİYOLOJİ

N "• İN İL. (
MİKROBİYOLOJİYE
GİRİŞ 3

1.1 Mikrobiyoloji 3
1.2 Hücre olarak Mikroorganizmalar 3 Sayfaları gösterecek şekilde verilen
1.3 Mikroorganizmalar ve Doğal Çevreleri
1.4 Mikroorganizmaların insanlara Etkisi
5
6
Kısım Numaraları öğrencilerin özet
çıkarması ve not alması açısından or-
II MİKROBİYOLOJİDE KEŞİF ganize edilmesinin yanısıra kolayca
YOLLARI 9
okumasını da temin eder.
r ¥ T * 1.5 Mikrobiyolojinin Tarihsel Kökleri:
Hooke, van Leeuwenhoek ve Cohn
1.6 Pasteur, Koch ve Saf Kültürler
9
11
1.7 Mikrobiyal Çeşitlilik ve Gene]
Mikrobiyolojinin Yükselişi 16
1.8 Mikrobiyolojinin Modern Dönemi 17

Mikroorganizmalar
mikroskobiktir ve insanlar
gibi topluluk halinde
yaşayan bağımsız canlı
hücrelerdir.

içerirler. Bütün hücrelerin, sitoplazmik membran Şekil Referans Belirleyiciler konudaki şekil
adlı ve hücre içerisini dışarıdan ayıran bir bariyeri referanslarına bitişik olarak bulunur. Öğrenciler
vardır (Şekil 2.1«). Hücrenin ihtiyaç duyduğu be- tarafından talep edilen bu kırmızı noktalar
sinlerin ve diğer maddelerin girdiği, atık maddeler öğrencilerin bir şekli gördükten sonra konuya
ve diğer hücresel ürünlerin çıktığı kısım sitoplaz- hızlı bir şekilde dönerek daha etkin bir şekilde
mik membrandır. Sitoplazma adı verilen kompleks çalışmalarına yardım olur.

Tipik bir VVinogradsky kolonunda çeşitli or-


ganizmalar gelişir. Algler ve siyanobakteriler su
kolonunun üst bölümünde hızlı şekilde ortaya çı-
kar. Bu organizmalar O2 üreterek bu zonun oksik
kalmasına yardımcı olurlar. Çamurdaki dekompo-
zisyon süreçleri sülfat indirgeyen bakteriler için uy-
Mavi bir zincir ile gösterilen Kavram Linkleri, gun substratlar olan organik asitler, H 2 ve alkolle-
öğrencileri metnin diğer kısımları ile ilgili bir rin üretimini sağlar («**> Kısım 12.18,13.7,17.15 ve
kavram hakkında uyarıcı niteliğindedir. Her bir link, 19.13). Bu sayede, sülfat indirgeyiciler aracılığıyla
öğrencilere kısım numaralan verme yolu ile ilişkili ortaya çıkan sülfürü elektron vericisi olarak kulla-
materyali incelemeleri konusunda yol gösterirken, nan fotosentetik mor ve yeşil sülfür bakterilerinin
kavramlar arasında devamlı olarak bağlantılar (anoksijenik fototroflar, £**» Kısım 12.2 ve 12.32) ge-
kurmalarına yardımcı olur. ^ lişimi başlar. Bu organizmalar tipik olarak kolonun
xii • Onbirinci Baskıya Genel Bakış

ÖĞRETMEN KAYNAK MERKEZİ CD/DVD PAKETİ

Öğretmen Kaynak Merkezi CD/DVD (0-13-144340-2)


ÖKM CD/DVD paketi bir öğretmenin ders hazırlamak
ve sunmak için ihtiyaç duyacağı herşeyi içermektedir.
Kolay kullanılabilir menüler ve dışa aktarım özellikleri
kaynakları bulmanızı ve etkili sunumlar hazırlamanızı
sağlayacaktır. ÖKM CD/DVD paketinde şunlar mev-
cuttur:
• Metin içerisindeki çizimler, fotoğraflar ve tabloların
projeksiyon amaçlı düzenlenmiş JPEG dosyaları
• Herbir bölüm için kapsamlı PowerPoint® sunumları
içerisindeki metin şekilleri ve tabloların JPEG
dosyaları
• Herbir bölüm için ders notlarından ve önemli
şekillerden oluşan ayrı bir PovverPoint® sunum seti
• 11. Baskı'da anlatılan önemli konulara, dinamik
süreçlere ve tekniklere derinlik ve açıklık kazandıran
TAMAMEN YENt Öğretmen Animasyonları
• Geniş kapsamlı bir CRS/Sınıfiçi soru seti
• Öğretmen Kılavuzu'nun ve Soru Bankası da dahil
olmak üzere değerlendirme materyalinin Word
dosyaları
• Herbir bölümdeki ortam materyalinin açıklamalarını
içeren Ortam Entegrasyon Kılavuzu'nun
yazdırılabilir PDF dosyaları

YARDIMCI WEBSİTESİ

; > Orıliıte Sludy Guide > Revfetv Quıestioı


Yardımcı VVebsitesi
Chapter 3: Online Study Guide www.prenhall.com/madigan
Revievv CJuertion 2
Yardımcı VVebsitesi'nde 11. Baskı'nm öğrenciler
HvdrophoMc Intoraction* an bnpartant İn malntaMno; [MıHı 1
tarafından anlaşılmasına yardımcı olacak değerli
O the «tructure of the cvtoptafmic membrone. çalışma araçları sunulmaktadır. Bunlardan bazıları:
O interaction* between protein» m multi«uİMjnl emynm*.
O prrteîıı ctructure.
• Çevrimiçi Çalışma Kılavuzu işlenen konulara
O a» ol th« al>.ve. kısımlar bazında odaklanan, özetlerden, önemli res-
imlerden ve tekrar sorularından oluşan genel tekrar-
lar sağlamaktadır.
• "Gelişimini Takip Et" aracı, öğrencilere çalışma
zamanlarını nereye yoğunlaştırmaları gerektiğini
anlama konusunda yardımcı olur ve çabalarının ne
derece başarılı olduğunu gösterir
• TAMAMEN YENİ Web Dersleri öğrencilerin temel
konuları, süreçleri ve teknikleri canlandırmalarına
yardımcı olur
Onbirinci Baskıya Cenel Bakış • xiii

ANİMASYON KAYNAKLARI

Öğretmen Animasyon ve Öğrenci Web Dersleri


konulan:
Pasteur's Experiment Lawnof03ctena Some of the colonies am
sunounded by zone» ol growth
Koch's Postulates inhibifion. The zones of
The Gram Stain Zone o* inNt*k>fı inhibîlion surround potenttal
a^tlibıotıe-prockıang organisms.
The Prokaryotic Flagellum
Aseptic Transfer and the Streak Plate Method
Direct Microscopic Counting Procedure (Petroff-
Hausser Chamber)
DNA Replication
The Polymerase Chain Reaction (PCR)
Transcription
Translation
Enzyme Regulation
Negative Control of Transcription and the lac Operon
Attenuation and the Tryptophan Operon
A Temperate Bacteriophage
The Molecular Basis for Mutations Enrichment Cultures
Replica Plating Serial Dilutions and a Most-Probable Number Analysis
The Molecular Basis for Mutations Root Nodule Bacteria and Symbiosis with Legumes
Generating Phylogenetic Trees from RNA Sequences Antibiotic Modes of Action
Celi Division in Conventional, Budding, and Stalked Diphtheria and Cholera Toxins
Bacteria Antigen Presentation
Bacteriorhodopsin and Light-Mediated ATP Synthesis Producing Monoclonal Antibodies
Life Cycle and Mating Type Svvitching in a Typical The ELISA Test
Yeast HIV Replication
DNA Chips Life Cycle of the Malaria Parasite
Replication of Poliovirüs Isolation and Screening of Antibiotic Producers
Electron Transport Processes: Aerobic and Anaerobic Production of Recombinant Vaccinia Virüs
Conditions

DİĞER KAYNAKLAR

Testli Öğretmen Kaynak Kılavuzu (0-13-144342-9) öğrencilerinizin çok çeşitli konulardaki en yeni bilgilere
Bu kılavuz ve soru bankası, öğretmenlerin sınav ulaşmalarını sağlamaktadır. Bu değerli araç öğrencilerin
hazırlamakta kullanabileceği 2000'den fazla soru içer- en faydalı makale ve dergileri bulmalarım, kaynaklara
mektedir. Bu kaynakta aynı zamanda bölüm özetleri atıfta bulunmalarını ve araştırma ödevleri için etkili
ve bölüm sonlarındaki tekrar ve uygulama sorularının makaleler yazmalarını kolaylaştırmaktadır.
cevapları bulunmaktadır. Saf ariX Çevrimiçi Ders
Test Gen EQ Bilgisayarlı Test Yazılımı (0-13-144337-2) Kitapları (Textbooks On-
Basılı kifaba ek olarak, test soruları ağ üzerinde or- line) paradan tasarruf etmek
tak çalışılabilir metin bazlı bir test programı olan isteyen öğrenciler için cazibesi
Test Gen EQ Test Yazılımı'nın bir parçası olarak ta olan yeni bir seçenektir. Basılı
mevcuttur. Ayrıca bu yazılım, öğretmenlerin soruları ders kitabını satın almaya bir
inceleyip üzerlerinde değişiklik yapmalarına, test alternatif olarak, öğrenciler aynı içeriğe çevrimiçi olarak
biçiminde dışarıya taşımalarına ve farklı biçimlerde üye olabilmekte ve basılı kitabın tavsiye edilen liste
yazdırmalarına imkan sağlamaktadır. fiyatının %50'si oranında tasarruf edebilmektedirler. Sa-
fariX VVebBook ile öğrenciler metin içerisinde arama ya-
Asetatlar (0-13-144341-0) pabilmekte, çevrimiçi notlar alabilmekte, ders notlarını
Bu asetat paketinde metin içerisinde bulunan 400 gör- bir araya getiren okuma ödevlerini yazdırabilmekte
sel yer almaktadır. Sınıfların en arka kısmından da ve daha sonra tekrar incelemek üzere önemli kısımları
rahatça görülebilmeleri için başlıkların yazı karakteri işaretleyebilmektedirler. SafariX VVebBook hakkında
büyüklükleri arttırılmıştır. daha fazla bilgi edinmek veya üye olmak için www.
Araştırma Gezgini (Research Navigator) www.re- safarix.com adresini ziyaret ediniz.
searchnavigator.com
Prentice Hail'un Research Navigator™ yazılımı, EB- Ders Yönetimi
SCO's Content Select™ Academik Dergi Veritabanına, Prentice Hail tüm öğretmenlere ve öğrencilere 11. Baskı
The New York Times Konuya Göre Arama Arşivine için tercih edilen ders yönetimi platfomuna uygun or-
(Search by Subject Archive), "VVeb'in En İyisi" ("Best tam kaynakları sağlamaktadır. Bu kaynakların detayları
of the Web") Link Kütüphanesine ve en son hab- için http://cms.prenhall.com adresini ziyaret ediniz.
erler ile güncel gelişmelere erişim sağlama yoluyla
İÇİNDEKİLER
ONSOZ XXIII BOLUM 4
H Ü C R E YAPISI/İŞLEVİ 55

İTE I I MİKROSKOBİ VE HÜCRE MORFOLOJİSİ 56


MİKROBİYOLOJİNİN PRENSİPLERİ 4.1 Işık Mikroskobu 56
4.2 Üç-Boyutlu Görüntüleme: İnterferens
BÖLÜM 1 Kontrast, Atomik Güç ve Konfokal
MİKROORGANİZMALAR Taramalı Lazer Mikroskoplar 60
VE MİKROBİYOLOJİ 1 4.3 Elektron Mikroskop 62
I MİKROBİYOLOJİYE GİRİŞ 3 4.4 Hücre Morfolojisi ve Küçük Olmanın
1.1 Mikrobiyoloji 3 Önemi 63
1.2 Hücre Olarak Mikroorganizmalar 3 II HÜCRE ZARLARI VE HÜCRE
1.3 Mikroorganizmalar ve Doğal DUVARLARI 66
Çevreleri 5
4.5 Sitoplazmik Zar: Yapısı 66
1.4 Mikroorganizmaların İnsanlara Etkisi 6
4.6 Sitoplazmik Zar: İşlevi 69
II MİKROBİYOLOJİDE KEŞİFYOLLARI 9
4.7 Zardaki Taşıma Sistemleri 71
1.5 Mikrobiyolojinin Tarihsel Kökleri: 4.8 Prokaryotik Hücre Duvarı:
Hooke, van Leeuvvenhoek ve Cohn 9 Peptidoglikan ve Buna Benzeyen
1.6 Pasteur, Koch ve Saf Kültürler 11 Moleküller 74
1.7 Mikrobiyal Çeşitlilik ve Genel 4.9 Gram-Negatif Bacteria'da Dış Zarı 79
Mikrobiyolojinin Yükselişi 16 III YÜZEY YAPILARI VE PROKARYOTLARDAKİ
1.8 Mikrobiyolojinin Modern Dönemi 17 İNKLÜZYONLAR 82

BÖLÜM 2 4.10 Bakteri Hücre Yüzeyi Yapıları 82


MİKROBİYAL YAŞAMA 4.11 Hücre İnklüzyonları 83
GENEL BİR BAKIŞ 21 4.12 Gaz Vezikülleri 85
I HÜCRE YAPISI VE EVRİMSEL GEÇMİŞ 22 4.13 Endosporlar 87
2.1 Hücrenin Elemanları ve Viral Yapı 22 IV MİKROBİYAL HAREKET 91
2.2 Mikrobiyal Hücrelerde DNA'nm 4.14 Kamçı ve Hareket 92
Düzenlenmesi 24 4.15 Kayma Hareketi 95
2.3 Yaşam Ağacı 26 4.16 Davranışsal Cevap Olarak Hücre
II MİKROBİYAL ÇEŞİTLİLİK 28 Hareketi: Kemotaksis ve Fototaksis 97
2.4 Mikroorganizmaların Fizyolojik
Çeşitliliği 28 BÖLÜM 5
BESLENME, LABORATUVAR KÜLTÜRÜ
2.5 Prokaryotik Çeşitlilik 30
VE MİKROORGANİZMALARIN
2.6 Ökaryotik Mikroorganizmalar 35
METABOLİZMASI 101
I BESLENME VE MİKROORGANİZMA
BÖLÜM 3
KÜLTÜRÜ 102
MAKROMOLEKÜLLER 38
I CANLI SİSTEMLERDEKİ KİMYASAL 5.1 Mikrobiyal Beslenme 102
BAĞLAR VE SU 39 5.2 Kültür Besiyerleri 105
3.1 Kuvvetli ve Zayıf Kimyasal Bağlar 39 5.3 Mikroorganizmaların Laboratuvar Kül
3.2 Makromoleküllere ve Canlılardaki türü 107
Çözücü Olan Suya Genel Bakış 42 II ENERJİ VE ENZİMLER 108
II BİLGİ TAŞIMAYAN MAKROMOLEKÜLLER 43 5.4 Biyoenerjetik 108
3.3 Polisakkaritler 43 5.5 Kataliz ve Enzimler 110
3.4 Lipidler 45 III OKSİDASYON-REDÜKSİYONVE ENERJİ
III BİLGİ TAŞIYAN MAKROMOLEKÜLLER 46 AÇISINDAN ZENGİN BİLEŞİKLER 112

3.5 Nükleik Asitler 46 5.6 Oksidasyon-Redüksiyon 112


3.6 Amino Asitler ve Peptid Bağı 48 5.7 Redoks Elektron Taşıyıcısı
3.7 Proteinler: Birincil ve İkincil Yapı 50 Olarak NAD 114
3.8 Proteinler: Yüksek Yapısal Düzen 5.8 Enerji Açısından Zengin Bileşikler
ve Denatürasyon 51 ve Enerjinin Depolanması 116
xvı • içindekiler

IV MERKEZİ KATABOLİK YOLLAR, ELEKTRON 6.15 Oksijen ve Mikrobiyal Gelişme 160


TAŞINMASI VE PROTON MOTİVE GÜÇ 117
6.16 Toksik Oksijen Formları 163
5.9 Enerjinin Korunması: Tercihler 117
5.10 Bir Fermentasyon Örneği Olarak Glikoliz BÖLÜM 7
118 M O L E K Ü L E R B İ Y O L O J İ N İ N ESASLARI 166
5.11 Solunum ve Zara-Bağlı Elektron I GENLER VE GEN İFADESİ 167
Taşıyıcıları 120
7.1 Makromoleküller ve Genetik Bilgi 167
5.12 Proton motive Güçten Enerji Eldesi 123
II DNA'NINYAPISI 169
V SOLUNUMDA KARBON AKIŞI VE KATABOLİK
ALTERNATİFLER 126 7.2 DNA'nm Yapısı: İkili Sarmal 169
5.13 Solunumda Karbon Akışı: Sitrik Asit 7.3 DNA'nm Yapısı: Süper Sarmal 172
Döngüsü 127 7.4 Kromozomlar ve Diğer Genetik
5.14 Katabolik Alternatifler 127 Elemanlar 174

VI BİYOSENTEZ 130 III DNA REPLİKASYONU 176

5.15 Şeker ve Polisakkarit Biyosentezi 130 7.5 DNA Replikasyonu:


Kalıplar ve Enzimler 176
5.16 Amino Asit ve Nükleotit Biyosentezi 131
7.6 DNA Replikasyonu:
5.17 Yağ Asitleri ve Lipidlerin
Replikasyon Çatalı 177
Biyosentezi 132
IV DNA ÇALIŞMA YOLLARI 182
BÖLÜM 6
MİKROBİYAL ÜREME 135 7.7 Restriksiyon Enzimleri ve
Hibridizasyon 182
I BAKTERIYAL HÜCRE
7.8 Dizi Analizi ve DNA Sentezi 184
BÖLÜNMESİ 136
7.9 DNA'nın Çoğaltılması: Polimeraz
6.1 Hücre Gelişmesi ve İkiye Bölünerek
Zincir Reaksiyonu 186
Çoğalma 136
6.2 Fts Proteinleri, Hücre Bölünme V RNA SENTEZİ: TRANSKRİPSİYON 188
Düzlemi ve Hücre Morfolojisi 137 7.10 Transkripsiyona Genel Bakış 188
6.3 Peptidoglikan Sentezi ve 7.11 Sigma Faktörlerinin Çeşitliliği, Ortak
Hücre Bölünmesi 139 Diziler ve Diğer RNA Polimerazlar 190
II BAKTERİ POPÜLASYONUNUN 7.12 Transkripsiyon Sonlandırıcılar 191
ÇOĞALMASI 140
7.13 Transkripsiyon Ünitesi 192
6.4 Çoğalma Terminolojisi ve Logaritmik
VI PROTEİN SENTEZİ 193
Üreme Kavramı 140
6.5 Logaritmik Üremenin Matematiği 142 7.14 Genetik Kod 193
6.6 Üreme Döngüsü 142 7.15 Transfer RNA 196
III MİKROBİYAL ÜREMENİN 7.16 Translasyon: Protein Sentezi işlemi 199
ÖLÇÜLMESİ 144 7.17 Protein Katlanması ve Salgılanması 202
6.7 Mikrobiyal Üremenin Doğrudan
BOLUM 8
Ölçümü: Toplam ve Canlı Hücre
METABOLİK REGÜLASYON 205
Sayımı 144
6.8 Mikrobiyal Üremenin Dolaylı I REGÜLASYONA GENEL BAKIŞ 206
Ölçümü: Bulanıklık 147 8.1 Başlıca Regülasyon Şekilleri 206
6.9 Sürekli Kültür: Kemostat 148 II ENZİM AKTİVİTESİNİN REGÜLASYONU 207
IV ÇEVRESEL ETMENLERİN MİKROBİYAL 8.2 Kovalent Olmayan Enzim
ÜREME ÜZERİNE ETKİLERİ: İnhibisyonu 207
SICAKLIK 150 8.3 Enzimlerin Kovalent Modifikasyonu 209
6.10 Sıcaklığın Üreme Üzerine Etkisi 150 III DNA-B AĞLANMA PROTEİNLERİ VE
6.11 Düşük Sıcaklıklarda Mikrobiyal TRANSKRİPSİYONUN NEGATİF VE
Üreme 152 POZİTİF KONTROLLE DÜZENLENMESİ 210
6.12 Yüksek Sıcaklıklarda Mikrobiyal
8.4 DNA-Bağlanma Proteinleri 211
Üreme 154
8.5 Transkripsiyonun Negatif Kontrolü:
V ÇEVRESEL ETMENLERİN MİKROBİYAL Represyon ve Indüksiyon 212
ÜREME ÜZERİNE ETKİLERİ: pH, 8.6 Transkripsiyonun Pozitif Kontrolü 215
OZMOLARİTE VE OKSİJEN 157
IV GLOBAL REGÜLATÖR MEKANİZMALAR 216
6.13 Düşük ya da Yüksek pH'larda
8.7 Global Kontrol ve/ÖC Operonu 216
Mikrobiyal Üreme 157
8.8 Stringent (Sınırlandırılmış) Cevap 218
6.14 Mikrobiyal Üreme Üzerine
8.9 Diğer Global Kontrol Ağları 219
Ozmotik Etkiler 158
8.10 Quorum Algılama 221
içindekiler • xvü

DİĞER REGÜLASYON MEKANİZMALARI 222 10.15 Moleküler Klonlamanın Temelleri 287


8.11 Attenuasyon 222 10.16 Klonlama Vektörleri Olarak
8.12 Sinyal iletimi ve Iki-Bileşenli Plazmitler 288
Regülatör Sistemler 224 10.17 Klonlama Vektörü Olarak Lambda
8.13 Kemotaksis'in Regülasyonu 226 Bakteriyofajı 290
8.14 RNA Regülasyonu ve Riboşarteller 228 10.18 in vitro ve Yönlendirilmiş
BOLUM 9 Mutagenez 292
VİROLOJİNİN ESASLARI 230 IV BAKTERİ KROMOZOMU 294
I VİRÜS VE VİRİON 231 10.19 Escherichia coli Kromozomunun
9.1 Virüslerin Genel Özellikleri 231 Genetik Haritası 294
9.2 Virion Yapısı 232
II ÇOĞALMA VE ÖLÇÜMÜ 236 S^ÜNİTE II
9.3 Virüs Konakçısı 236 EVRİMSEL MİKROBİYOLOJİ VE
9.4 Virüslerin Sayımı 236 MİKROBİYAL ÇEŞİTLİLİK
IH VİRAL REPLİKASYON 238
BOLUM 1 1
9.5 Virüs Replikasyonunun Genel MİKROBİYAL EVRİM VE SİSTEMATİK 299
Özellikleri 238
9.6 Virüs Çoğalması: Tutunma ve İLKEL DÜNYA, YAŞAMIN
Penetrasyon 239 KÖKENİ VE MİKROBİYAL ÇEŞİTLENME 300
9.7 Virüs Çoğalması: Viral Nükleik 11.1 Dünyanın ve İlk Yaşam
Asit ve Protein Sentezi 240 Formlarının Evrimi 300
IV VİRAL ÇEŞİTLİLİK 242 11.2 İlkel Yaşam: RNA Dünyası ve
Moleküler Kodlama 303
9.8 Bakteriyal Virüslere Genel Bakış 242 11.3 İlkel Yaşam: Enerji ve Karbon
9.9 Virulan Bakteriyofajlar ve T4 243 Metabolizması 304
9.10 Ilımlı Bakteriyofajlar 245 11.4 Eukaryalar ve Organeller:
9.11 Lamda Bakteriyofajı 246 Endosimbiyoz 307
9.12 Hayvan Virüslerine Genel Bakış 250
9.13 Retrovirüsler 251 II EVRİMSEL İLİŞKİLERİ BELİRLEMEDE KUL-
LANILAN YÖNTEMLER 309
SUB-VİRAL PARTİKÜLLER 253
11.5 Evrimsel Kronometreler 309
9.14 Viroidler ve Prionlar 253 11.6 Moleküler Evrim Aracı Olarak Ribozomal
BÖLÜM İO RNA Dizileri 309
BAKTERİ GENETİĞİ 256 11.7 Sinyal Diziler, Filogenetik Problar
I MUTASYONVE ve Mikrobiyal Topluluk Analizleri 312
REKOMBİNASYON 257 IU MİKROBİYAL EVRİM 314
10.1 Mutasyonlar ve Mutantlar 257 11.8Ribozomal RNA Dizilerinden Elde
10.2 Mutasyonun Moleküler Temeli 259 Edilen Mikrobiyal Filogeni 314
10.3 Mutasyon Oranları 262 11.9 Canlı Domainlerinin Özellikleri 316
10.4 Mutagenez 263 IV MİKROBİYAL TAKSONOMİ VE FİLOGENİ
10.5 Mutagenez ve Karsinogenez: İLE İLİŞKİSİ 318
Ames testi 266 11.10 Klasik Taksonomi 318
10.6 Genetik Rekombinasyon 267 11.11 Kemotaksonomi 320
II PROKARYOTLARDA GENETİK MADDE 11.12 Mikrobiyolojide Tür Kavramı 324
DEĞİŞİMİ 268 11.13 Adlandırma ve Bergey's Manual 326
10.7 Transformasyon 268
BÖLÜM 12
10.8 Transdüksiyon 271
PROKARYOTİK
10.9 Plazmitler: Genel Prensipler 274
ÇEŞİTLİLİK: BACTERIA 329
10.10Plazmit Çeşitleri ve Plazmitlerin Biyolojik
I BAKTERİLERİN FİLOGENİSİ 331
Önemi 276
10.11 Konjugasyon: Temel Özellikler 278 12.1 Bacteria'mn Filogenisine Genel Bakış 331
10.12 Hfr Suşlarının Oluşması ve II ŞUBE 1:PROTEOBACTERIA 332
Kromozom Hareketi 279 12.2 Mor Fototrofik Bacteria 332
10.13 Komplementasyon 282 12.3 Nitrifiye Edici Bacteria 335
10.14 Transpozonlar ve însersiyon 12.4 Kükürt ve Demir Okside Eden
Dizileri 284 Bacteria 337
III BAKTERİ GENETİĞİ VE GEN 12.5 Hidrojen Okside Eden Bacteria 340
KLONLAMASI 287 12.6 Metanotroflar ve Metilotroflar 342
xvııı • İçindekiler

12.7 Pseudomonas ve Pseudomonadlar 345 XII ŞUBE 12: DEINOCOCCI 411


12.8 Asetik Asit Oluşturan Bacteria 348 12.34 DeinococcusjThermus 411
12.9 Serbest Yaşayan Aerobik Azot XIII ŞUBE 13: YEŞİL
Fiksasyonu Yapan Bacteria 348 KÜKÜRTSÜZ BAKTERİLER 412
12.10 Neisseria, Chromobacterium ve 12.35 Choloroflexus ve Akraba Gruplar 412
Akraba Gruplar 350 XTVŞUBE 14-16: AŞIRI DALLANMIŞ
12.11 Enterik Bacteria 351 HİPERTERMOFİLİK BAKTERİLER 414
12.12 Vibrio ve Photobacterium 355 12.36 Thermotoga ve
Thermodesulfobacterium 414
12.13 Rickettsia 352
12.37 Aquifex, Thermocrinis ve Akraba
12.14 Spirilla 359 Gruplar 415
12.15 Kılıflı Proteobacteria: Sphaerotilus ve
XV ŞUBE17VE18:NITROSPIRA
Leptothrix 362
VE DEFERRIBACTER 416
12.16 Tomurcuklanan ve Prostekalı 12.38 Nitrospira, Deferribacter ve
/Saplı Bacteria 363 Akraba Gruplar 416
12.17 Kayan Myxobacteria 367
BÖLÜM 13
12.18 Sülfat ve Kükürt-Indirgeyen PROKARYOTİK ÇEŞİTLİLİK: ARCHAEA 419
Proteobacteria 321
I FİLOGENİVE GENEL METABOLİZMA 420
III ŞUBE 2 VE 3: GRAM-POZİTİF BACTERİA
13.1 Archaea'm Filogenetiğine Genel Bakış 420
VE ACTINOBACTERIA 374
13.2 Archaea'da Enerji Korunumu ve
12.19 Sporlanmayan, Düşük GC'li, Gram Ototrofi 421
Pozitif Bacteria: Laktik Asit Oluşturan II ŞUBE EURYARCHAEOTA 422
Bacteria ve Akrabaları 374 13.3 Ekstrem Halofilik Archaea 422
12.20 Endospor-Oluşturan, Düşük GC'li, 13.4 Metan-Üreten Archaea: Metanojenler 426
Gram-pozitif Bacteria: Bacillus, 13.5 Thermoplasmatales: Thermoplasma,
Clostridium ve Akraba Gruplar 379 Ferroplasma ve Picrophüus 430
13.6 Hipertermofilik Euryarchaeota:
12.21 Hücre Duvarı Olmayan, GC Oranı
Thermococcales ve Methanopyrus 432
Düşük, Gram-Pozitif Bacteria:
Mycoplasmalar 383 13.7 Hipertermofilik Euryarchaeota:
Archaeglobales 433
12.22 GC Oranı Yüksek Gram-Pozitif
III ŞUBE CRENARCHAEOTA 434
Bacteria (Actinobacteria): Coryneform ve
13.8 Crenarchaeotların Habitatları ve
Propiyonik Asit Bakterileri 386
Enerji Metabolizmaları 434
12.23 Actinobacteria: Mycobacterium 388 13.9 Karasal ve Volkanik Habitat
12.24 Filamentöz Actinobacteria: Kaynaklı Hipertermofiller:
Streptomyces ve Diğer Actinomycetes 390 Sulfolobales ve Thermoproteales 436
IV ŞUBE4:CYANOBACTERIA 13.10 Denizaltı Volkanik Habitat Kaynaklı
VE PROCHOLOROPHYTLER 394 Hipertermofiller: Desulfurococcales 439

12.25 Cyanobacteria 394 IV ŞUBE NANOARCHAEOTA 441


12.26 Procholorophytler ve Kloroplastlar 397 13.11 Nanoarchaeum 441
V ŞUBE 5: CHLAMYDIA 399 V YÜKSEK SICAKLIK DERECELERİNDE
YAŞAM VE EVRİM 442
12.27 Chlamydia 399
13.12 Biyomoleküllerin Sıcaklık
VI ŞUBE 6: PLANCTOMYCES/PIRELLULA 401 Stabilitesi 442
12.28 Planctomyces: Filogenetik Olarak 13.13 Hipertermofilik Archaea, H 2 ve
Mikrobiyal Evrim 444
Kendine Özgü Saplı Bakteri 401
VII ŞUBE 7:VERRUCOMICROBIA 402 BÖLÜM 14

12.29 Verrucomicrobium ve Prosthecobacter 402 ÖKARYOTİK H Ü C R E


BİYOLOJİSİ VE ÖKARYOTİK
VIII ŞUBE 8: FLAVOBACTERIA 403
MİKROORGANİZMALAR 447
12.30 Bacteroides ve Flavobacterium 403
I ÖKARYOTİK HÜCRE
IX ŞUBE 9: CYTOPHAGA GRUBU 404 YAPISI/İŞLEVİ 448
12.31 Cytophaga ve Akraba Gruplar 404
14.1 Ökaryotik Hücre Yapısı ve
X ŞUBE 10: YEŞİL KÜKÜRT BAKTERİLERİ 405 Nükleus 448
12.32 Chlorobium ve Diğer Yeşil Kükürt 14.2 Solunum ve Fermentasyon Organelleri:
Bakterileri 405 Mitokondri ve Hidrojenozom 449
XI ŞUBE11:SPIROCHETES 407 14.3 Fotosentetik Organel: Kloroplast 451
14.4 Endosimbiyoz: Mitokondri ve
12.33 Spiroketler 407
Kloroplastlarm Bakterilerle İlişkisi 452
içindekiler • xıx

14.5 Diğer Organeller ve Ökaryotik 16.10 Çift Zincirli RNA Virüsleri:


Hücre Yapıları 453 Reovirüsler 520
II ÖKARYOTİK GENETİKVE MOLEKÜLER 16.11 Çift Zincirli DNA'ya Sahip
BİYOLOJİNİN ESASLARI 455 Hayvan Virüslerinin Replikasyonu 521
14.6 Doğrusal DNA'nın Replikasyonu 455 16.12 Çift Zincirli DNA Virüsleri:
14.2 Ökaryotik Genetiğe Genel Bakış 456 Herpesvirüsler 523
14.8 RNA Splaysı (Ayıklanması) ve Ribozim 16.13 Çift Zincirli DNA Virüsleri:
ler 458 Poxvirüsler 524
III ÖKARYOTİK MIKROBIYAL ÇEŞİTLİLİK 460 16.14 Çift Zincirli DNA Virüsleri:
Adenovirüsler 525
14.9 Eukarya'nm Filogenisi 460
16.15 Ters Transkriptaz Kullanan Virüsler:
14.10 Protozoa 463
Retrovirüsler ve Hepadnavirüs 526
14.11 Cıvık Küfler 467
14.12 Funguslar 469
14.13 Algler 472
BÖLÜM 15
U Ü N İ T E III
METABOLİK ÇEŞİTLİLİK VE
MİKROBİYAL GENOMİKLER 479
MİKROBİYAL EKOLOJİ
I GENOMİK KLONLAMA TEKNİKLERİ 480
15.1 Genomik Klonlama Vektörleri ve BOLUM 17
Dizi Analizi 480 METABOLİK ÇEŞİTLİLİK 531
15.2 Genomun Dizi Analizi 483 I YAŞAMIN FOTOTROFİKYÖNÜ 533
15.3 Genomun Yorumu 484
12.1 Fotosentez 533
II MİKROBİYAL GENOMLAR
485 12.2 Fotosentetik Pigmentler ve
15.4 Prokaryotik Genomlar; Büyüklük
Hücre İçindeki Yerleşimleri 534
ve ORF İçerikleri
485 17.3 Karotenoidler ve Fikobilinler 537
15.5 Prokaryotik Genomlar;
Biyoinformatik Analizler ve Gen 17.4 Oksijensiz Fotosentez 538
Dağılımları 486 17.5 Oksijenli Fotosentez 543
15.6 Ökaryotik Mikrobiyal Genomlar 490 17.6 Ototrofik CO2 Fiksasyonu:
III DİĞER GENOMLAR VE GENOMLARIN Calvin Döngüsü 545
EVRİMİ 492 17.7 Ototrofik CO 2 Fiksasyonu:
15.7 Organel Genomları 492 Ters Sitrik Asit Döngüsü ve
15.8 Evrim ve Gen Aileleri 495 Hidroksipropiyonat Döngüsü 547
15.9 Genomik Madencilik 496 II KEMOLİTOTROFİ: İNORGANİK
IV GEN İŞLEVİ VE REGÜLASYONU 497 ELEKTRON VERİCİLERİNİN
OKSİDASYONUNDAN SAĞLANAN ENERJİ 548
15.10 Proteomikler 497
15.11 Microarray ve Transkriptom 498 17.8 inorganik Elektron Vericileri ve
Enerjetikleri 548
BÖLÜM 16
17.9 Hidrojen Oksidasyonu 549
VİRAL ÇEŞİTLİLİK 502
17.10 İndirgenmiş Kükürt Bileşiklerinin
I PROKARYOT VİRÜSLERİ 503
Oksidasyonu 550
16.1 RNA Bakteriyofajları 503 17.11 Demir Oksidasyonu 553
16.2 İkozahedral Tek Zincirli DNA
17.12 Nitrifikasyon ve Anammoks 555
Bakteriyofajları 505
16.3 Filamentli Tek Zincirli DNA III YAŞAMIN ANAEROBİKYÖNÜ:
Bakteriyofajları 507 ANAEROBİK SOLUNUM 557
16.4 Çift Zincirli DNA Bakteriyofajları: 17.13 Anaerobik Solunum 557
17 508
17.14 Nitrat İndirgenmesi ve Denitrifikasyon
16.5 Mu: Çift Zincirli Transpoze
İşlemi 558
Olabilen DNA Bakteriyofajı 510
16.6 Archaea Virüsleri 512 17.15 Sülfatın İndirgenmesi 560
17.16 Asetojenez 563
II ÖKARYOT VİRÜSLERİ 513
17.17 Metanojenez 564
16.2 Bitki Virüsleri 513
17.18 Ferrik Demir, Mangan, Klorat ve
16.8 Pozitif Zincirli RNA'ya Sahip
Organik Elektron Alıcıları 568
Hayvan Virüsleri: Poliovirüs ve
Coronavirüsler 515 IV YAŞAMIN ANAEROBİKYÖNÜ:
16.9 Negatif Zincirli RNA'ya Sahip Hayvan FERMENTASYONVE SİNTROFİ 521
Virüsleri: Rabies (Kuduz), Influenza 12.19 Fermentasyon: Enerjetik ve
(Grip) ve Benzeri Virüsler 517 Redoks Durumları 571
xx • içindekiler

17.20 Fermentatif Çeşitlilik IV KARBON VE OKSİJEN DÖNGÜLERİ 632


17.21 Sintrofi 575 19.9 Karbon Döngüsü 632
V HİDROKARBON OKSİDASYONUVE 19.10 Sintrofi ve Metanojenez 634
ORGANİK BİLEŞİKLERİN 19.11 Geviş Getiren Hayvanlarda Karbon
KATABOLİZMASINDA O2'NİN Döngüsü 637
İŞLEVİ 577 V DİĞER ÖNEMLİ BESİN DÖNGÜLERİ 640
17.22 Biyokimyasal Süreçlerde Bir Reaktant
19.12 Azot Döngüsü 641
Olarak Moleküler Oksijen (O2) 577
19.13 Kükürt Döngüsü 642
17.23 Hidrokarbon Oksidasyonu 578
19.14 Demir Döngüsü 644
17.24 Metanotrofi ve Metilotrofi 579
17.25 Heksoz, Pentoz, ve Polisakkarit VI MİKROBİYAL BİYOREMEDİASYON 647
Metabolizması 581 19.15 Cevherlerden Mikrobiyal Liçing 647
17.26 Organik Asit Metabolizması 584 19.16 Civa ve Ağır Metal Dönüşümleri 649
17.27 Mikrobiyal Besinler Olarak Lipitler 585 19.17 Petrolün Biyoyıkımı 651
VI AZOT FİKSASYONU 586 19.18 Ksenobiyotiklerin Biyoyıkımı 653
17.28 Nitrojenaz ve Azot Fiksasyonu VII BİTKİLERLE MİKROBİYAL İLİŞKİLER 655
Süreci 586 19.19 Bitki Çevresi 656
17.29 Azot Fiksasyonunun Genetiği ve 19.20 Likenler ve Mikoriza 656
Regülasyonu 590 19.21 Agrobacterium ve Taç Tümörü
Hastalığı 659
BÖLÜM 18 19.22 Kök Nodul Bakterileri ve
MİKROBİYAL EKOLOJİDE YÖNTEMLER 593 Baklagil Bitkileri ile Simbiyoz 661
I MİKROBİYAL TOPLULUKLARIN
KÜLTÜRE BAĞLI ANALİZİ 594
18.1 Zenginleştirme ve izolasyon 594
IV
İMMÜNOLOJİ, PATOLOJENİZİTE VE
18.2 Saf Kültür İzolasyonu 598 KONUKÇU TEPKİLERİ
II MİKROBİYAL TOPLULUKLARIN
MOLEKÜLER (KÜLTÜRE
BAĞLI OLMAYAN) ANALİZİ 600 BOLUM 2O
MİKROBİYAL ÜREMENİN KONTROLÜ 669
18.3Boyama Teknikleriyle Sayım ve I FİZİKSEL ANTIMİKROBIYAL
Canlılık Tayini 600 KONTROL 671
18.4 Genetik Boyamalar 602 20.1 Isıyla Sterilizasyon 671
18.5 Özgül Genlerin Özgül 20.2 Radyasyonla Sterilizasyon 673
Organizmalara PCR Yoluyla 20.3 Filtre ile Sterilizasyon 675
Bağlanması 604
18.6 Çevresel Genomik (Metagenomik) 606 II KİMYASAL ANTİMİKROBİYAL
KONTROL 677
m DOĞADA MİKROBİYAL AKTİVİTE
ÖLÇÜMÜ 607 20.4 Üremenin Kimyasal Kontrolü 677
20.5 Harici Olarak Kullanılan Kimyasal
18.7 Radiozotoplar ve Mikroelektrotlar 608 Antimikrobiyal Maddeler 679
18.8 Kararlı izotoplar 610
III INVIVO OLARAK
KULLANILAN
BÖLÜM 19
ANTİMİKROBİYAL ETKENLER 681
MİKROBİYAL EKOLOJİ 613
20.6 Sentetik Antimikrobiyal İlaçlar 681
I MİKROBİYAL EKOSİSTEMLER 614
20.7 Doğal Antimikrobiyal İlaçlar:
19.1 Popülasyonlar, Birlikler ve Antibiyotikler 685
Topluluklar 614 20.8 /3-Laktam Antibiyotikleri: Penisillinler ve
19.2 Çevre ve Mikroçevre 615 Sefalosporinler 686
19.3 Yüzeylerde Mikrobiyal Gelişme ve 20.9 Prokaryotlardan Elde Edilen
Biyofilmler 617 Antibiyotikler 687
II TOPRAK VE TATLI SU IV VİRÜSLER VE ÖKARYOTİK
MİKROBİYAL HABİTATLARI 619 PATOJENLERİN KONTROLÜ 688
19.4 Karasal Çevreler 619 20.10 Antiviral ilaçlar 688
19.5 Tatlısu Çevreleri 623 20.11 Antifungal İlaçlar 691
III DENİZ MİKROBİYOLOJİSİ 624 V ANTİMİKROBİYAL İLAÇ
19.6 Denizel Habitatlar ve Mikrobiyal DİRENCİ VE İLAÇ KEŞFİ 692
Dağılım 625 20.12 Antimikrobiyal ilaç Direnci 692
19.7 Derin-Deniz Mikrobiyolojisi 627 20.13 Yeni Antimikrobiyal ilaçların
19.8 Hidrotermal Bacalar 628 Araştırılması 697
İçindekiler • xxi

BÖLÜM 21 22.14 Yeni İmmünizasyon Stratejileri 754


MİKROORGANİZMALARIN İNSANLARLA V İMMÜN YANIT HASTALIKLARI 755
ETKİLEŞİMLERİ 700
22.15 Allerji, Aşırı Duyarlılık ve
I MİKROORGANİZMALARIN Otoimmünite 755
İNSANLARLA YARARLI ETKİLEŞİMLERİ Z01
22.16 Süper Antijenler 758
21.1 Însan-Mikroorganizma
BÖLÜM 23
Etkileşimlerine Genel Bakış 701
MOLEKÜLER İMMÜNOLOJİ 761
21.2 Derinin Normal Mikrobiyal Florası 703
I RESEPTÖRLER VE İMMÜNİTE 762
21.3 Ağız Boşluğunun Normal
Mikrobiyal Florası 704 23.1 Doğal İmmünite ve Patern Tanıma 762
21.4 Sindirim Sisteminin Normal 23.2 Adaptif İmmünite ve
Mikrobiyal Florası 706 Immünoglobulin Süperfamilyası 763

21.5 Diğer Vücut Bölgelerinin Normal II BAŞLICA DOKU UYGUNLUK


Mikrobiyal Florası 708 KOMPLEKSİ (MHC) 765

II MİKROORGANİZMALARIN İNSANLARLA 23.3 MHC Protein Yapısı 765


23.4 MHC Genleri ve Polimorfizm 767
ZARARLI ETKİLEŞİMLERİ 710
III ANTİKORLAR 767
21.6 Patojenin Konakçıya Girişi 710 23.5 Antikor Proteinleri ve Antijen
21.7 Kolonizasyon ve Gelişme 712 Bağlama 767
21.8 Virülens 713 23.6 Antikor Genleri ve Çeşitlilik 768
III VİRÜLENS FAKTÖRLERİ VE TOKSİNLER 716 IV T-HÜCRE RESEPTÖRLERİ 770
21.9 Virülens Faktörler 716 23.7 TCR Proteinleri ve Antijen Bağlama 770
21.10 Ekzotoksinler 716 23.8 TCR Genleri ve Çeşitlilik 771
21.11 Enterotoksinler 719 V İMMÜNİTEDE MOLEKÜLER
21.12 Endotoksinler 721 SİNYALLER 771
23.9 Klonal Seçim ve Tolerans 772
IV ENFEKSİYONDA KONAKÇI FAKTÖRLERİ 722
23.10 İkincil Sinyaller 773
21.13 Enfeksiyon Yönünden Konakçı
23.11 Sitokinler ve Kemokinler 775
Risk Faktörleri 722
21.14 Enfeksiyonlara Karşı Kalıtsal Direnç 723 BÖLÜM 24
TANISAL MİKROBİYOLOJİ VE
BOLUM 22
İMMÜNOLOJİ 778
İMMÜNOLOJİNİN TEMELLERİ 727
I GELİŞMEYE BAĞLI TANI YÖNTEMLERİ 779
I İMMÜN SİSTEME GENEL BAKIŞ 729
24.1 Klinik Örneklerden Patojenlerin
22.1 Immün Sisteminin Hücre ve İzolasyonu 779
Organları 729 24.2 Gelimeye Bağlı Tanı Yöntemleri 785
22.2 Doğal İmmün Yanıt 732 24.3 Antimikrobiyal İlaç Duyarlılık Testi 788
22.3 Yangı, Ateş ve Septik Şok 735 24.4 Mikrobiyoloji Laboratuvarında
22.4 Adaptif İmmün Yanıt 736 Güvenlik 789
II ANTİJENLER, T HÜCRELERİ II İMMÜNOLOJİ VE KLİNİK
VE HÜCRESEL İMMÜNİTE 738 TANI YÖNTEMLERİ 792

22.5 İmmünojenler ve Antijenler 738 24.5 Enfeksiyöz Hastalıklar İçin


22.6 Antijenin T Lenfositlere Sunulması 739 İmmünoassayler 792
24.6 Poliklonal ve Monoklonal
22.7 T-Sitotoksik Hücreler ve
Antikorlar 795
Doğal Katil Hücreler 742
24.7 în vitro Antijen-Antikor
22.8 T-Yardımcı Hücreler: İmmün
Reaksiyonları: Seroloji 797
Yanıtın Aktive Edilmesi 743
24.8 Aglütinasyon 799
III ANTİKORLAR VE İMMÜNİTE 743
24.9 Floresan Antikorlar 801
22.9 Antikorlar (Immünoglobulinler) 744 24.10 Enzim Bağlı İmmünosorbent Assay
22.10 Antikor Üretimi 747 ve Radyoimmünassay 804
22.11 Kompleman, Antikorlar ve Patojenin 24.11 Immünoblot Yöntemleri 808
Yıkımı 749 III MOLEKÜLER VE GÖRSEL
IV İMMÜNİTE VE ENFEKSİYÖZ TANI YÖNTEMLERİ 810
HASTALIĞIN ÖNLENMESİ 751 24.12 Nükleik Asit Yöntemleri 810
22.12 Doğal İmmünite 751 24.13 Tanısal Viroloji 812
22.13 Yapay immünite 752
xxii • içindekiler

BÖLÜM 27
SŞÜNİTE V HAYVANLARLA TAŞINAN,
MİKROBİYAL HASTALIKLAR ARTHROPODLARLA
TAŞINAN VE TOPRAK KAYNAKLI
BÖLÜM 2 5 MİKROBİYAL HASTALIKLAR 885
EPİDEMİYOLOJİ 817 I HAYVANLAR ARACILIĞIYLA
I EPİDEMİYOLOJİNİN TAŞINAN HASTALIKLAR 886
PRENSİPLERİ 818 27.1 Kuduz 886
25.1 Epidemiyoloji Bilimi 818 27.2 Hantavirüs Pulmoner Sendromu 888
25.2 Epidemiyoloji Sözlüğü 819 II ARTHROPODLAR
25.3 Hastalık Rezervuarları ve ARACILIĞIYLA TAŞINAN HASTALIKLAR 890
Epidemiler 821 27.3 Riketsiyal Hastalıklar 890
25.4 Enfeksiyöz Hastalık Bulaşması 824 27.4 Lyme Hastalığı 892
25.5 Konukçu Topluluğu 825 27.5 Malarya (Sıtma) 895
II GÜNCEL EPİDEMİLER 827 27.6 Batı Nil Virüsü 898
25.6 AİDS Pandemiği 828 27.7 Veba 899
25.7 Hastane Kaynaklı (Nozokomiyal) TOPRAK KAYNAKLI HASTALIKLAR 901
Enfeksiyonlar 829 27.8 Patojenik Funguslar 901
25.8 Şiddetli Akut Solunum Yetmezliği 27.9 Tetanoz 903
Sendromu 830
III EPİDEMİYOLOJİ VE HALK SAĞLIĞI 831
BOLÜM 28
25.9 Hastalıkların Kontrolünde Halk
ATIKSU ARITIMI, SU
Sağlığı Önlemleri 831
ARITIMI VE SU
25.10 Küresel Sağlık Değerlendirmeleri 835
KAYNAKLI MİKROBİYAL HASTALIKLAR 906
25.11 Yeni Görülen ve Yeniden Görülen
Enfeksiyöz Hastalıklar 836 I ATIKSU MİKROBİYOLOJİSİ
25.12 Biyolojik Savaş ve Biyolojik VE SU ARITIMI 907
Silahlar 842 28.1 Halk Sağlığı ve Su Kalitesi 907
25.13 Biyolojik bir Silah Olarak Şarbon 844 28.2 Atıksu ve Kanalizasyon Suyu
Arıtımı 909
28.3 İçme Suyu Arıtımı 913
BÖLÜM 26 II SU KAYNAKLI MİKROBİYAL
İ N S A N D A N İNSANA B U L A Ş A N HASTALIKLAR 914
MİKROBİYAL HASTALİKLAR 847
28.4 Sudan Bulaşan Enfeksiyonların
I HASTALIKLARIN HAVAYOLU Kaynakları 915
İLE BULUŞMASI 848 28.5 Kolera 916
26.1 Hava Yolu ile Taşınan Patojenler 849 28.6 Giyardiyaz ve Kriptosporidyaz 917
26.2 Streptokokkal Hastalıklar 850 28.7 Lejyonelloz (Lejyoner Hastalığı) 919
26.3 Corynebacterium ve Difteri 852 28.8 Tifoid Ateş ve Diğer Su Kaynaklı
26.4 Bordetella ve Boğmaca 853 Hastalıklar 920
26.5 Mycobacterium, Verem ve Cüzzam 854
26.6 Neisseria meningitidis, Menenjit ve BÖLÜM 29
Menengokoksemi 857 GIDALARIN KORUNMASİ VE GIDA
26.7 Virüsler ve Solunum Yolu KAYNAKLI MİKROBİYAL HASTALIKLAR 923
Enfeksiyonları 858
I GIDALARIN KORUNMASI
26.8 Soğuk Algınlığı ve Grip (İnfluenza) 861
VE MİKROBİYAL GELİŞME 924
II DOĞRUDAN TEMAS İLE GEÇEN
HASTALIKLAR 864 29.1 Mikrobiyal Gelişme ve Gıdaların
Bozulması 924
26.9 Staphylococcus 864
29.2 Gıdaların Korunması 925
26.10 Helicobacter pylori ve Mide Ülserleri 866
26.11 Hepatit Virüsleri 867 29.3 Fermente Gıdalar 928
III CİNSEL YOLLA BULAŞAN II MİKROBİYAL ÖRNEKLEME
ENFEKSİYONLAR 869 VE GIDA ZEHİRLENMESİ 930

26.12 Bel Soğukluğu ve Frengi 870 29.4. Gıda Kaynaklı Hastalıklar


ve Mikrobiyal Örnekleme 930
26.13 Chlamydia, Herpes ve
29.5 Stafilokokkal Gıda Zehirlenmesi 931
Trichomoniasis 873
29.6 Klostridiyal Gıda Zehirlenmesi 932
26.14 Kazanılmış Bağışıklık Yetmezliği
Sendromu: III GIDA ENFEKSİYONU 934
AİDS ve HIV 875 29.7 Salmonellozis 934
içindekiler • xxııı

29.8 Patojenik Escherichia coli 935 30.13 Gıda ve Gıda Katkısı Olarak Maya 965
29.9 Campylobacter 937 30.14 Gıda Kaynağı Olarak Şapkalı
29.10 Listeriozis 932 Mantarlar 966
29.11 Gıda Orijinli Diğer Enfeksiyon
BÖLÜM 31
Hastalıkları 938
GENETİK MÜHENDİSLİĞİ VE
BİYOTEKNOLOJİ 969

fUNITE VI I GENETİK MÜHENDİSLİĞİ TEKNİKLERİ 970

ENDÜSTRİ VE ARAŞTIRMALARDA 31.1 Genetik Mühendisliğini Belirleyen


ARAÇ OLARAK MİKROORGANİZMALAR Prensiplere Kısa Bir Bakış 970
31.2 Klonlama Vektörleri için Konaklar 972
BÖLÜM 3O
31.3 Doğru Klonu Bulma 973
ENDÜSTRİYEL MİKROBİYOLOJİ 941
31.4 Özelleşmiş Vektörler 975
I ENDÜSTRİYEL MİKROORGANİZMALAR
VE ÜRÜN OLUŞUMU 942 31.5 Memeli Genlerinin Bakterilerde
ifadesi 978
30.1 Endüstriyel Mikroorganizmalar
ve Ürünleri 942 II GENETİK MÜHENDİSLİĞİNİN PRATİK
30.2 Primer ve Sekonder Metabolitler 943 UYGULAMALARI 981
30.3 Büyük-Ölçekli Fermentasyonun 31.6 Insülin Üretimi: Ticari
Özellikleri 945 Biyoteknolojinin Başlangıcı 981
30.4 Fermentasyon Ölçeklemesi 946 31.7 Diğer Memeli Proteinleri ve
II SAĞLIK ENDÜSTRİSİ İÇİN Ürünleri 983
ÖNEMLİ ENDÜSTRİYEL 31.8 Genetik Olarak Tasarlanmış Aşılar 984
ÜRÜNLER 947 31.9 Hayvan ve insan Genetiğinde Genetik
30.5Antibiyotikler: izolasyon ve Mühendisliği 986
Karakterizasyon 947 31.10 Bitkisel Tarımında Genetik
30.6 Penisillinler ve Tetrasiklinlerin Mühendisliği: Transgenik Bitkiler 989
Endüstriyel Üretimi 951
30.7 Vitaminler ve Amino Asitler 953
30.8 Steroidler ve Biyotransformasyon EK 1
Süreci 955 MİKROBİYAL BİYOENERJETİKTEKİ ENERJİ
30.9 Endüstriyel Ürün Olarak Enzimler 955 HESAPLAMALARI A-l
III GIDA VE İÇECEK EK 2
ENDÜSTRİSİNDE ÖNEMLİ BERGEY'S MANUAL OFSYSTEMATIC
ENDÜSTRİYEL ÜRÜNLER 958 BACTERIOLOGY, İKİNCİ
30.10 Alkol ve Alkollü İçecekler 958 BASKI A-5
30.11 Sirke Üretimi 963 SÖZLÜK G-l
30.12 Sitrik Asit ve Diğer Organik İNDEKS 1-1
Bileşikler 964
ONSOZ
Mikrobiyoloji çağında yaşıyoruz. Neredeyse hergün, renkte bir "Dur!" işareti ile gösterilmekte. Kavramla-
yeni ortaya çıkmış enfeksiyonlar, yeni organizmalar rın Gözden Geçirilmesi, öğrencilerin yeni bir kavrama
ve keşifleri kolaylaştıracak yeni araçlar gibi, bu heye- geçmeden önce durup öğrenmiş olduklarını gözden
can verici bilim dalında yapılmış yeni keşiflerin ha- geçirmelerini ve değerlendirmelerini işaret etmekte-
berlerini alıyoruz. Günümüzde mikrobiyoloji bilimi dir. Alışılagelmiş olduğu üzere, herbir bölümün so-
işte böylesine bir hızda ilerlemekte. Brock Mikroorga- nunda yeniden gözden geçirme ve uygulamaya yöne-
nizmaların Biyolojisi'nin (BMB) on birinci baskısı ile lik zorlayıcı çalışma soruları yer almaktadır. Kitabın
sizlere bugünkü mikrobiyolojinin en güncel resmini sonundaki kapsamlı sözlük ve indeks kısımları ile de
sunuyoruz. paket tamamlanmaktadır.
Bu kitabın temelleri 35 yıldan daha uzun bir geç- Geleneksel olarak "kutucuk" içerisinde sunulan
mişe dayanmaktadır. Thomas D. Brock tarafından Mik- materyal, BMB'nin 11. baskısında yeni olan Mikrobi-
roorganizmalar Biyolojisi'nin ilk baskısının (Prentice yal Ek Bilgi içerisinde sunulmaktadır. Resimlerle zen-
Hail, 1970) yayımlanmasından beri bu kitabın yegane ginleştirilmiş bu kısımlar, ilgili bölümün ana temasına
amacı modern bilim çerçevesinde mikrobiyolojinin ilişkin destekleyici materyalin "eğlenceli okumaları"
prensiplerini sunmak olmuştur. BMB'nin 11. baskısı olarak tasarlanmış ve yazılmıştır. BMB'nin 11. baskı-
da bu geleneği devam ettirmektedir ve daha önceki sında tablolar da içerdikleri bilginin daha kolay takip
on baskının sahip olduğu doğruluk ve yetki ile aynı edilebilir ve daha iyi düzenlenmiş olmasını sağlamak
düzeyde bir anlatımı vardır. için tamamen yeniden tasarlanmıştır. Mikrobiyolo-
Günümüz mikrobiyolojisi hem öğrencilere hem ji gibi bir bilim büyük oranda tablo halinde sunulan
de öğretmenlere daha önce görülmemiş miktarda kaynaklara dayandığından, bu yeni tablo tasarımının
yeni talepler yüklemektedir. Alandaki mevcut bilgi- hem öğrenciler hem de öğretmenler tarafından takdir
nin boyutlarının devasa olmasının yanında, destekle- edileceğini düşünüyoruz. Pedagojik anlamda faydalı
yici bilimler hakkında sahip olunması gereken bilgi olacak diğer birçok unsur da okuyucular bu kitap içe-
altyapısı da kaydadeğer büyüklüktedir ve mikrobiyo- risinde ilerledikçe kolayca görülecektir. Bunlar arasın-
lojiye giriş niteliğindeki dersler artık kaynak noktala- da daha belirgin başlıklar, okuyucuyu metinden şekil-
rından patlamaya başlamıştır. BMB'nin 11. baskısının lere ve sonrasında tekrar metne yönlendiren gözden
yazarları da bu sorunların son derece farkında olarak, kaçmayacak kırmızı noktalar ve bölüm numarasına
içerisinde temel prensiplerin öne çıkarılıp vurgulan- göre cevapları sunulmuş tekrar soruları sayılabilir. Bu
dığı, detayların tamamlayıcı nitelikte olduğu ve des- son unsur öğrencilerin soruları cevaplamadan önce
tekleyici kavramların da muntazam bağdaştırıldığı bir hafızalarını tazelemelerini kolaylaştıracaktır.
mikrobiyoloji kitabı ortaya koymak için özel gayret Kitabın tamamına, herbir sanatsal parçanın eski-
sarfetmişlerdir. Umarız ki bu görüşlerimize katılacak- sinden farklı bir sanat stüdyosu tarafından yeniden
sınız. tasarlanmış olan biçimlerinden oluşan bir sanatsal
program uygulanmıştır. Ortaya çıkan sonuç ise eski
baskılara kıyasla sadece daha parlak ve daha belirgin
Onbirinci Baskıda Neler Yeni? olmakla kalmayıp, aynı zamanda daha renkli, çekici,
istikrarlı ve öğretici nitelikte olan sanatsal parçalar ol-
Geçmişte BMB'den ders anlatmış olanlar bu yeni bas- muştur. Bunun da ötesinde, onbirinci baskıda ilk defa
kının da daha önceden tanıdıkları dostları olduğunu yüksek kaliteli ve parlak kağıt kullanılmış olması, bu
göreceklerdir. Bununla birlikte, daha önceki baskılara kitapta ilk baskısından itibaren geleneksel olarak yer
kıyasla, öğretmenler BMB'nin 11. baskısında daha öğ- almış olan olağanüstü fotomikrografların ve diğer
retilebilir bir ders kitabı, öğrenciler ise çok daha paha fotoğrafların en iyi şekilde basılmasını sağlamıştır.
biçilmez bir öğrenme kaynağı bulacaklardır. Okuyucular sanatsal parçaların içerisine yerleştirimiş
Pedagojik açıdan, BMB'nin 11. baskısı günümü- olan "enerji okları" gibi yeni pedagojik yardımları ko-
zün görsel öğrenicisine göre tasarlanmıştır. BMB'nin layca farkedeceklerdir. ATP üreten veya tüketen hüc-
11. baskısı tasarım açısından onuncu baskının kaldığı resel reaksiyonlar sıklıkla kilit öneme sahiptir. Açık
noktadan devam etmektedir, ancak sunuş, renk kulla- kırmızı renkte dalgalı oklar ile gösterilen enerji okları
nımı ve sanat bağlamlarında yenilikler getirmektedir. bu reaksiyonları temsil etmekte ve bunları öğrencinin
Bölümler, kitabın ilk baskısından bu yana olduğu gibi, dikkatine sunmaktadır.
oldukça mantıklı ve kolaylık sağlayıcı bir sistem olan BMB'nin 11. baskısı aslında bir önceki baskıdan
numaralandırılmış taslak sistemine göre düzenlen- daha kısa olmasına rağmen, önemli miktarda yeni bir
miştir. Ancak bu baskıda herbir bölümü bazı kavram- içerik sunmaktadır. Her bölümde yeni içerik olduğu
ları birleştirerek daha kolay hazmedilir lokmalar hali- görülecektir, ancak biz burada okuyucuyu bekleyen
ne getiren ve bağlantılı bilgileri bir yere toplayan çok yeni kısımlara ilişkin kısa bir fikir vermek için şu lis-
sayıda bloklar halinde düzenledik. Her zamanki gibi, teyi sunabiliriz: Oksijenin Toksik Formları (Bölüm 6);
öğrencinin temel terimler sözlüğü olan terim açıkla- Sigma Faktörlerinin Çeşitliliği, Konsensüs Dizinleri
malarını, mikrobiyoloji dilini ait olduğu yere, yani en ve Diğer RNA Polimeraslar (Bölüm 7); Stringent yanıt
öne ve merkeze yerleştirmek maksadıyla, herbir bö- (Bölüm 8); RNA Düzenlenmesi ve Riboswitches (Bö-
lümün en başına koyduk. Kavramların gözden geçi- lüm 8); Sub-Viral Partiküller (Bölüm 9); ilkel Yaşam
rilmesi oldukları gibi kaldı, ancak artık açık kırmızı Formlarının Karbon ve Enerji Metabolizması (Bölüm
xxvi • Önsöz

11); Nanoarchaeum Biyolojisi (Bölüm 13); RNA'nın İşlen- kapaklarını süsleyen harikulade mikrograf için özel te-
mesi ve Ribozimler (Bölüm 14); Lineer DNA Replikas- şekkürlerimizi sunarız.
yonu (Bölüm 14); Genom Yorumlaması (Bölüm 15); Pro- Her iki yazar da, lisansüstü öğrencilerine, mes-
karyotlarda Biyoinformatik Analizler ve Gen Dağılımı lektaşlarına ve Mikrobiyoloji Bölümü'ndeki personele
(Bölüm 15); Microarray ve Transkriptom (Bölüm 15); bu çapta bir kitabın hazırlanması süresince sağlamış
Archaea Virüsleri (Bölüm 16); Çevresel Genomik (Bö- oldukları yardım ve göstermiş oldukları sabır için ay-
lüm 18); Konukçu Enfeksiyon Risk Faktörleri (Bölüm rıca teşekkürlerini sunarlar. BMB'nin 11. baskısının ha-
21); İnflamasyon, Ateş ve Septik Şok (Bölüm 22); Do- zırlanması ve yayımlanması sürecinde kendilerinden
ğal Bağışıklık (Bölüm 22); Reseptörler ve Bağışıklık uzakta kalmış olduğumuz sayısız saatler boyunca hiç
(Bölüm 23); Batı Nil Virüsü (Bölüm 27); Mikrobiyal tükenmeyen sabırlarından dolayı eşlerimiz Nancy ve
Örnekleme ve Gıda Zehirlenmesi (Bölüm 29); Ağır Judy'ye de minnettarız. Göstermiş oldukları sevgi, an-
Akut Solunum Yolu Yetersizliği Sendromu (SARS) layış ve destek yazarların böylesine büyük bir proje için
(Bölüm 25); Biyolojik Silah Olarak Şarbon (Bölüm gerekli zamanı ayırabilmelerine olanak sağlamıştır.
25) ve Fermente Gıdalar (Bölüm 29). Son olarak, taslak metne okuyucu olarak katkıda
BMB'nin 11. baskısı aynı zamanda çok sayıda ek bulunmuş ya da 11. baskı için yeni fotoğraflar sağla-
materyal ile birlikte sunulmaktadır. Bunlar arasında mış olan sayısız insana da nazik yardımlarından dolayı
çevrimiçi ortam kaynakları (metin içerisinde bir işaret son derece minnettar olduğumuzu ifade etmek isteriz.
ile gösterilmiştir), alıştırma sınav soruları ve içeriğe İsimleri aşağıda sunulmuştur.
ilişkin ek kaynaklar içeren bir web sitesi (www.pren-
hall.com/madigan) bulunmaktadır. Öğretmenler Laurie Achenbach, Southern Illinois University
için, sınıfiçi öğrenme faaliyetlerinin düzenlenmesini Richard Adler, University of Michigan-Dearborn
kolaylaştırmak üzere kitaptaki tüm tabloların ve şe- Karen Aguirre, Clarkson University
killerin PowerPoint türünde hazırlanmış dosyasını Stephen Aley, University of Texas-El Paso
içeren bir CD de mevcuttur. Sınıf içerisinde yansı ci- Mary Ailen, Hartzvick College
hazı kullananlar için bunlar asetat kağıdına basılmış Ricardo Amils, University Autonoma, Madrid,
halde de mevcuttur. Kısacası, BMB'nin 11. baskısının Spain
öğretmen paketinde açık, dikkat çekici ve uyarıcı su- Robert Andrevvs, lowa State University
numlar hazırlamak için gerekli olan tüm araçlar su- Michael Benedik, Texas A&M University
nulmaktadır. David Boone, Portland State University
Matt Boulton, University ofMichigan
Cheryl Broadie, Southern Illinois University
Teşekkür Jean Cardinale, Alfred University
Jannice Carr, Centers for Disease Control and
Elinizdeki kitap birçok insanın ortak çalışmasının bir Prevention-Atlanta
ürünüdür. Bunlar arasında Prentice Hall/Pearson David Clark, Southern Illinois University
Yaymevi'nin çok sayıda çalışanı, ancak bilhassa Baş Rhonda Clark, University of Calgary
Editör Gary Carlson ve yardımcıları Susan Zeigler ile Morris Cooper, Southern Illinois University School
Jennifer Hart ve olağanüstü prodüksiyon editörümüz ofMedicine
Debra VVechsler ilk sırada gelmektedir. Bu baskının David Crowley, University of California-Riverside
ışık kaynağı Gary oldu ve Susan/Jennifer ve Debra Mark Davis, University of Evansvüle
da projenin hızını koruyarak sırasıyla inceleme ve Michael Davis, Central Connecticut State University
prodüksiyon aşamalarında "tutkal" görevi gördüler. Dennis Dean, Virginia Tech University
Ed Thomas (prodüksiyon) da projenin ilk dönemle- Arvind Dhople, Florida Institute of Technology
rinde sağladığı prodüksiyon yardımından dolayı te- Biao Ding, Ohio State University
şekkürlerimize şayandır. Yazarlar tasarım ve sanat Rodney Donlan, Centers for Disease Control and
editörlerimiz olan Kenny Beck ve Jay McElroy'a ve Prevention-Atlanta
muhteşem medya editörlerimiz Patrick Shriner ve Paul Dunlap, University ofMichigan
Crissy Dudonis'e katkılarından dolayı en içten teşek- Paul Edmonds, Georgia Institute of Technology
kürlerini sunarlar. Tüm metnin mükemmel kopya Elizabeth Ehrenfeld, Southern Maine Community
düzenlemesi de Jane Loftus (Clackamas, OR) tarafın- College
dan yapılmıştır. Bruce Farnham, Metropolitan State University-
Denver
Yazarlar projenin başlangıcındaki kapsamlı ve
Rebecca Ferrell, Metropolitan State University-
son derece faydalı katkısından dolayı geliştirme edi-
Denver
törü Jon Haber'a (New York, NY) ve elektronik fo-
Doug Fix, Southern Illinois University
toğraflar için sağladığı uzman yardımından dolayı
Niels-Ulrik Frigaard, Pennsylvania State University
Deborah O. Jung'a (Carbondale, İL) da teşekkürlerini
George Garrity, Michigan State University
sunarlar. BMB'nin 11. baskısının yayımlanması sü-
Claire Geslin, Üniversite de Bretagne Occidentale,
recinde doğruluk kontrollerini yaparak mükemmel
France
katkı sağlamış olan Elizabeth McPherson (Univer-
Eric Grafman, Centers for Disease Control and
sity of Tennessee) ve David Crowley'e (University of
California-Riverside) gönülden müteşekkirdir. Alman- Prevention-Atlanta
ya Göttingen Universitesi'nden ve Jena şehrindeki Cari Bonita Glatz, Iowa State University
Zeiss'dan Gernot Arp ve Christian Boeker'e de kitabın Ricardo Guerrero, University ofBarcelona, Spain
John Haddock, Southern Illinois University
Önsöz • xxvii

Martin Hanczyc, Harvard University Craig Rouskey, Southern Illinois University


Ernest Hanning, University ofTexas-Dallas Jill Zeilstra Ryalls, Oakland University
Pamela Hathorn, Midzuestern University Herb Schelhorn, McMaster University
John Hayes, Woods Hole Oceanographic Institution Bernhard Schink, Universitat Konstanz, Germany
Lee Hughs, University of North Texas Heide Schulz, University of California-Davis
Michael Ibba, Ohio State University Kate Scow, University of California-Davis
Johannes Imhoff, Universitat Kiel, Germany James Shapleigh, Cornell University
Mary Johnson, Indiana University Jolynn Smith, Southern Illinois University
Deborah Jung, Southern Illinois University Jerry Sipe, Anderson University
Judy Kandel, California State University-Fullerton Nancy Spear, Murphysboro, Illinois
Patrick Keeling, University of British Columbia Julia Thompson, American Society for Microbiology
Joan Kiely, SUNY-Stonybrook Sonia Tiquia, University ofMichigan
Arthur Koch, Indiana University David Tison, Multicare Health Systems
Allan Konopka, Purdue University Paul Tomasek, California State University-
Vikki Kourkouliotis, National Reneıoable Energy Northridge
Laboratory Amy Treonis, Creighton University
Susan F. Koval, University of VVestern Ontario Michael Wagner, University of Vienna, Austria
Harry Kurtz, Clemson University David Ward, Montana State University
Sharon Long, University of Massachusetts Joy Watts, University ofMaryland
Bonnie Lustigman, Montdair State University Mary Watwood, Northern Arizona University
Mark Martin, Occidental College Susan Wells, Affymetrix, Santa Clara, California
VVilliam McCleary, Brigham Young University Cari Woese, University of Illinois
Elizabeth McPherson, University of Tennessee Gordon Wolfe, California State University-Chico
Ohad Medalia, Max Planck Institut für Biochemie, Alexander Worden, University ofMiami
Germany Mark Young, Montana State University
Jianghang Meng, University ofMaryland Stephen Zinder, Cornell University
Eric Miller, North Carolina State University
Abraham Minisky, Weizmann Institute of Science,
Israel Bu kitaptaki her türlü hatadan yalnızca yazar-
Ivan Oresnik, University ofManitoba lar sorumludur. Eski baskılarda okuyucular hatalar
Jörg Overmann, University ofMunich, Germany gördüklerinde bize iletme nezaketinde bulundular.
Norm Pace, University of Colorado BMB'nin 11. baskısının hatasız olduğunu ümit etme-
Jack Parker, Southern Illinois University mize rağmen, kabul etmek gerekir ki; hiçbir kitap
Laurence Pelletier, Max Planck Institut für Celi hatasız değildir. Bu nedenle okuyuculardan hatalar
Biologie und Genetiks, Germany ya da diğer konularla ilgili olarak yazarlardan her-
Michael Pfaller, University oflovoa hangi birisi ile temas kurmalarını bekliyoruz. Umarız
Reinhard Rachel, Universitat Regensburg, Germany BMB'nin 11. baskısını beğenirsiniz.
Michael Rappe, Oregon State University
Chris Rensing, University of Arizona
Frank Roberto, Idaho Environmental and Michael T. Madigan (madigan@micro.siu.edu)
Engineering Labs John M. Martinko (martinko@micro.siu.edu)
BROCK -
1
i

Ki"
MİKROORGANİZMALARIN
BİYOLOJİSİ
MİKROORGANİZMALAR
VE MİKROBİYOLOJİ

1 MİKROBİYOLOJİYE
GİRİŞ 3

1.1 Mikrobiyoloji 3
1.2 Hücre olarak Mikroorganizmalar 3
1.3 Mikroorganizmalar ve Doğal Çevreleri 5
1.4 Mikroorganizmaların İnsanlara Etkisi 6

II MİKROBİYOLOJİDE KEŞİF
YOLLARI 9

1.5 Mikrobiyolojinin Tarihsel Kökleri:


Hooke, van Leeuwenhoek ve Cohn 9
1.6 Pasteur, Koch ve Saf Kültürler 11
1.7 Mikrobiyal Çeşitlilik ve Genel
Mikrobiyolojinin Yükselişi 16
1.8 Mikrobiyolojinin Modern Dönemi 17

Mikroorganizmalar
mikroskobiktir ve insanlar
gibi topluluk halinde
yaşayan bağımsız canlı
hücrelerdir.
2 • Bölüm 1 • Mikroorganizmalar ve Mikrobiyoloji

BOLÜMLE İLGİLİ SOZLUK


DNA deoksiribonükleik asit, hücrele- olduğunu kanıtlamak için yapılan bir Sitoplazma çekirdek hariç (eğer varsa)
rin ve bazı virüslerin kalıtsal mater- seri kriter bir hücrenin hücre zanyla çevrelen-
yali Metabolizma bir hücredeki bütün miş sıvı kısmı
Ekoloji organizmaların doğal çevrele- biyokimyasal reaksiyonlar Spontan generasyon canlı organiz-
rinde incelenmesi Mikroorganizma virüsler dahil bir maların cansız maddeden oluşabile-
Ekosistem organizmalar ve cansız hücre veya hücre topluluğundan ceği hipotezi
çevresi oluşmuş mikroskobik bir organizma Steril tüm canlı organizmalardan ve
Enzim kimyasal reaksiyonları hız- Patojen hastalık yapıcı bir mikroorga- virüslerden arınmış
landırmak için görev yapan protein nizma Zenginleştirme kültür özgül kültür
yapısında katalizör RNA ribonükleik asit; protein sente- ortamları ve inkübasyon koşulla-
Habitat mikrobiyal bir popülasyonun zinde mesajcı RNA, transfer RNA ve rı kullanarak mikroorganizmaların
bulunduğu çevredeki bölge ribozomal RNA olarak yer alır doğadan izolasyonu için bir yöntem
Hücre canlının temel birimi Saf kültür tek tip mikroorganizma içe-
Koch postulatları belli bir mikroor- ren kültür
ganizmanın belli bir hastalığa neden

M ikrobiyolojiye -mikroorganizmaların ça-


lışılmasına- hoş geldiniz. Mikroorganiz-
malar, tek hücre veya hücre toplulukları
şeklindeki mikroskobik canlıları ve mikroskobik
olan ancak hücre yapısında olmayan virüsleri içe-
ren büyük ve çeşitlilik gösteren bir gruptur.
Mikrobiyolojinin amacı nedir? Mikrobiyoloji,
özellikle oldukça temel ve pratik öneme sahip bü-
yük bir hücre grubu olan bakteriler esas olmak üze-
re, hücreleri ve hücrelerin nasıl çalıştıklarını konu
eder (Şekil 1.1 •). Mikrobiyoloji, mikrobiyal çeşitli-
lik ve evrimi, farklı mikroorganizmaların nasıl ve
niçin ortaya çıktıklarını konu edinir. Mikrobiyoloji,
toplumda, insan vücudu, hayvan ve bitkilerde, ge-
nel olarak dünyamızda mikroorganizmaların işle-
vi ile ilgilidir. Öyle veya böyle, mikroorganizmalar
dünyamız üzerindeki tüm diğer yaşam formlarını
etkiler (Şekil 1.1fc)ve bundan dolayı mikrobiyoloji
bilimi büyük öneme sahiptir.
Mikroorganizmalar, hayvan ve bitki gibi mak-
roorganizma hücrelerinden farklıdırlar. Bitki ve
hayvan hücreleri doğada tek başlarına yaşayamaz-
lar ve hayvanların organ sistemleri veya bitkilerin
yapısal kısımlarında olduğu gibi sadece çok hüc-
reli yapıların birer parçası olarak bulunurlar. Ak-
sine, mikroorganizmaların çoğu, aynı veya farklı
tip olsun, büyüme, enerji üretimi ve üreme gibi ya-
şamsal süreçleri diğer hücrelerden bağımsız olarak
yerine getirirler.
* Şekil 1.1 Mikroorganizmalar (a,b). Bir mikrobiyal
hücre bağımsız olarak bulunabilir. Fototrofik (fotosentetik)
mikroorganizmalar olan (a) mor bakteriler (b) ve siyanobakteriler'm
fotomikrograflan görülmektedir. Mor bakteriler dünya üzerindeki
ilk fototroflar arasında yer alır iken siyanobakteriler oksijen üreten
ilk fototroflardı. Siyanobakteriler atmosfere oksijen salarak yüksek
yaşam formlarının evrimi için ortam oluşturmuşlardır(c,d). Bakteri
hücreleri, doğada veya laboratuvarda oldukça büyük popülasyonlar
oluşturmak üzere çoğalabilirler, (c) İspanya'da küçük bir göl °l a n
Ciso Gölünde mor bakterilerin neden olduğu yoğun üreme(bkz.
Şekil 1.15) ve (d) laboratuvar kültüründe üremiş Photobacterium
leiognathi bakterisinin biyolüminesan (ışık yayan) hücreleri
görülmektedir.9 1 mi göl suyu (c) veya plaktan alınan bir koloni (d) 1
milyardan (10 ) fazla bağımsız hücre bulundurur.
1.2 • Hücre Olarak Mikroorganizmalar • 3

Bu bölümde mikroorganizma dünyasına yol- sürdüremeyeceklerdi. Gerçekten, şu an soluduğu-


culuğumuz başlıyor. Mikroorganizmaların ne ol- muz oksijen bile geçmişteki mikrobiyal aktivitenin
duklarını ve yaşam üzerine etkilerini keşfedeceğiz. bir sonucudur (Şekil 1.1b). Ayrıca insan, bitki ve
Gelecek bölümde ayrıntıları ile ele alacağımız mik- hayvanların organik maddelerin yıkımı ve anahtar
roorganizmaların yapısı ve evrimini değerlendir- besinlerin dönüşümü için mikrobiyal aktivitelere
mek için bir giriş yapacağız. Ayrıca, bilimsel bir nasıl bağımlı olduğunu göreceğiz. Hiçbir yaşam
keşif sürecinde mikrobiyolojiyi tarihsel perspektife formu, dünyada yaşamın desteklenmesi ve devamı
yerleştireceğiz. Daha önceki mikrobiyologlar ve için mikroorganizmalar kadar önemli değildir.
günümüzde çalışan bilim insanlarının son derece Mikroorganizmalar, dünya üzerinde bitki ve
önemli katkıları sayesinde, mikrobiyolojinin tıp, hayvanların ortaya çıkışından milyarlarca yıl önce
tarım ve çevre alanlarına yayıldığını görebiliriz. oluşmuşlardır. Bu nedenle mikroorganizmaların
evrimsel çeşitliliği yüksek organizmalarınkinin çok
MİKROBİYOLOJİYE ötesindedir. Bu büyük çeşitlilik, mikroorganizma-
GİRİŞ lara bazı mükemmel özellikler kazandırmaktadır.
Örneğin, mikroorganizmaların yüksek organizma-
Bu bölümün ilk 4 kısmında mikrobiyoloji konusu- lar için uygun olmayan yerlerde nasıl yaşayabildi-
na giriş yaparak, mikroorganizmalara hücre olarak ğini ve çeşitli fizyolojik yeteneklerinin onları nasıl
bakacak, doğada mikroorganizmaların nerede ve dünyanın en iyi kimyacıları yaptığını göreceğiz.
nasıl yaşadıklarını inceleyecek ve mikroorganiz- Ayrıca mikroorganizmaların, yüksek organizma-
maların insan yaşamına yaptığı ve yapmakta oldu- larla nasıl yararlı veya zararlı ilişkiler kurduğunu
ğu etkiyi değerlendireceğiz. göreceğiz. Örneğin, mutluluğumuza neden olan
sağlığın ve acı çektiğimiz birçok hastalığın nedeni
Mikrobiyoloji mikroorganizmalardır.
Mikroorganizmalar, biyosfer faaliyetinde kesin
Mikrobiyoloji 2 temel konu ile ilgilidir: (1) Yaşamı
olarak merkezdir. Bu nedenle mikrobiyoloji bilimi
anlama ile ilgili temel bilim ve (2) bilimin insan ih-
tüm biyolojik bilimlerin temelini oluşturur. Mikro-
tiyaçları açısından uygulamaları.
organizmaları hücresel bir varlık olarak tasarlaya-
Temel biyolojik bilim olarak mikrobiyoloji, ya-
rak, bu önemli bilimi ele almaya başlayacağız.
şamsal süreçleri izlemek için araçlar sunmaktadır.
Yaşamın kimyasal ve fiziksel temelini en ileri dü-
zeyde anlamamız, mikroorganizmaların çalışıl- Hücre Olarak Mikroorganizmalar
masıyla elde edilmiştir. Mikrobiyal hücreler çok Hücre, yaşamın temel birimidir. Tek bir hücre, di-
hücreli organizmaların hücreleriyle birçok ortak ğer hücrelerden bir zarla (ve belki bir hücre duvarı
biyokimyasal özelliğe sahiptir. Gerçekten bütün ile de) ayrılmış olan ve içinde çeşitli kimyasal mad-
hücrelerin ortak pek çok özelliliği mevcuttur. Üs- deleri ve hücre içi yapıları içeren bir bütündür (Şe-
telik, mikrobiyal hücreler laboratuvar kültüründe
kil 1.2»). Bölümlere ayrılmak, yaşam için bir gerek-
oldukça yüksek yoğunluklara ulaşabilirler (Şekil
liliktir. Bu nedenle, yaşamın kimyasal bileşenleri
1.1 d) ve biyokimyasal ve genetik çalışmalar için
gerekli kimyasal reaksiyonların oluşumunu sağla-
uygundurlar. Tüm bu özellikler mikroorganiz-
maları, insan dahil, yüksek organizmalarda hücre
işlevinin anlaşılması bakımından mükemmel mo-
deller yapmaktadır.
Mikrobiyoloji, uygulamalı bir biyolojik bilim ola-
rak tıp, tarım ve endüstrideki birçok önemli pra-
tik problemle ilgilenir. İnsanlar, diğer hayvanlar
ye bitkilerin en önemli hastalıklarından bazıları
mikroorganizmalar tarafından oluşturulur. Mik-
roorganizmaların toprak verimi ve evcil hayvan
üretiminde de büyük rolleri vardır. Buna ek ola-
rak, antibiyotikler veya insan proteinlerinin üre-
timi gibi pek çok büyük-ölçekli endüstriyel işlem
mikrobiyolojiye dayalıdır.

Mikroorganizmaların Önemi
Kitapta ilerledikçe, mikroorganizmaların insan ak- • Şekil 1.2 Hücreler, (a) Işık mikroskobunda görülen çubuk
tivitelerinde ve dünyadaki yaşam ağında oynadık- şeklinde bakteri hücrelerinin fotomikrogran; bir hücre yaklaşık
ları merkezi rolü göreceğiz. Örneğin, mikroorga- l|jm çapındadır, (b) Elektron mikroskobunda görülen bir bakteri
nizmaların yokluğunda daha yüksek yaşam form- hücresinin uzunlamasına kesiti. Daha açık olan iki bölge,
ları asla ortaya çıkmayacak ve şu anda yaşamlarını kümelenmiş DNA'nın bulunduğu nukleoiddir.
4 • Bölüm 1 • Mikroorganizmalar ve Mikrobiyoloji

1. Metabolizma
yacak konsantrasyonlarda kalmalıdır. Fakat, hücre Çevreden besinlerin alımı, hücre içerisinde transformasyonu
kapalı bir sistem değildir. Buna karşılık hücre açık, ve çevrede bulunan atıkların giderimi. Bu yüzden hücre açık
bir sistemdir.
dinamik bir yapıdır. Hücreler çevreleriyle iletişim
kurarlar, madde alışverişinde bulunurlar ve sürekli
bir değişim içindedirler. Hücrenin yapı ve işlevini Hücre
detaylı olarak Bölüm 2,4 ve 14'de göreceğiz.
Hücre Kimyası ve Anahtar Yapılar Çevre
Hücreler esas olarak dört kimyasal bileşeni-pro-
teinler, nükleik asitler, lipitler ve polisakkarit- 2. Üreme (çoğalma)
ler-içeren oldukça organize olmuş yapılardır. Bu Çevreden alınan kimyasal maddeler mevcut hücrelerin
yönetimi altında yeni hücrelere dönüştürülürler.
büyük moleküller makromoleküller olarak adlan-
dırılır. Makromoleküllerin farklı hücrelerdeki kim-
yasal yapısı ve düzenlenişi canlıları birbirinden
farklılaştırır. Bu yüzden, kimyasal yönden, ister bir
3. Farklılaşma
bitki veya hayvan parçası isterse mikroorganizma Genellikle hücresel yaşam döngüsünün bir bölümü olarak,
olsun tüm hücreler pek çok ortak özelliğe sahiptir. spor gibi yeni bir hücre yapısının oluşumu.
Spor
Bir hücrede birçok anahtar yapı bulunmak-
tadır. Sitoplazmik zar, hücre içeriğini dışardan
ayıran bir engeldir. Hücre zarı içerisinde, sitoplaz-
mada askıda veya çözünmüş olarak bulunan çeşitli
yapılar ve kimyasal maddeler bulunur. Sitoplazma, 4. İletişim
hücrenin çoğalması ve işlevi için gerekli sistemlerin Hücreler esas olarak, salınan veya alınan kimyasal maddeler
yoluyla iletişim veya ilişki kurarlar.
bulunduğu makine'div. Hücrenin genetik bilgisirdn-
DNA (deoksiribonükleik asit)-depolandığı nük-
leus veya nukleoid ve hücrede yeni proteinlerin
yapıldığı ribozomlar buradaki anahtar yapılardır.

Canlı Sistemlerin Özellikleri


Yaşamın temel özellikleri nelerdir? Hücreleri can-
sız objelerden neler ayırır? Yaşamla ilgili bakışımız
dünya üzerindeki gözlemlerimiz veya fosil kayıt- 5. Hareket
Canlı organizmalar genellikle bağımsız olarak hareket etme
larından elde ettiğimiz bilgilerle sınırlıdır. Ancak yeteneğindedir.
şu ana kadarki biyoloji bilgimizden, pek çok canlı
sistem tarafından paylaşılan bazı ortak özellikleri
belirleyebiliriz. Bunlar Şekil 1.3«'de özetlenmiştir.
Tüm hücresel organizmalar bazı metabolizma
tipleri gösterirler. Hücreler bu yolla çevrelerinden 6. Evrim
besinleri alır, onları dönüştürür-bu maddelerdeki Hücreler genlere sahiptir ve yeni biyolojik özellikleri
oluşturmak üzere evrimleşirler. Filogenetik ağaçlar hücreler
enerjinin bir kısmını hücrenin kullanabileceği form- arasındaki evrimsel ilişkiyi gösterir.
da tutarak-ve daha sonra atık ürünleri elimine eder-
ler. Tüm hücreler çoğalır. Bu yolla, hücre, iki hücre
oluşturacak üreme ve bölünme ile sonuçlanan bir
seri biyokimyasal olayı yönlendirir. Birçok hücre,
yeni maddelerin ve yapıların oluştuğu bir işlem olan
farklılaşmaya uğrar. Spor gibi özelleşmiş hücre ya- Yeni
pıları şeklinde olan ve çoğunlukla hücre döngüsü- türler
nün bir bölümü olan hücre farklılaşması çoğalma,
yayılma veya canlılığın devanlılığını sağlar. * Şekil 1.3 Hücresel yaşamın esas belirteçleri. Farklılaşma
Hücreler, diğer hücreler tarafından üretilen- ve hareketlilik bütün mikrobiyal hücrelerin özelliği değildir.
ler de dahil, çevrelerindeki kimyasal sinyallere
cevap verirler. Bu şekilde, hücreler iletişim kurar- olarak, cansız yapılardan farklı olarak hücreler ev-
lar. Hücreler, quorum sensing denilen bir işlemle, rimleşebilir. Evrim olayı boyunca hücreler özellik-
komşu hücreler aralarında geçebilen küçük, difüze lerini değiştirebilir ve bu yeni özelliklerini kendi
olabilen moleküller yoluyla kendi sayılarını bile al- nesillerine aktarabilir.
gılayabilirler. Evrensel olmamasına rağmen, canlı
organizmalar genellikle kendi kendini iterek hare- Makine ve Kodlama Araçları Olarak Hücreler
ket etme yeteneğindedirler; mikrobiyal dünyada Hücreler iki şekilde ele alınabilir. Bir açıdan hücre-
birkaç farklı hareket mekanizmasını göreceğiz. Son ler, kimyasal dönüşümlerin gerçekleştiği makine-
1.3 • Mikroorganizmalar ve Doğal Çevreleri • 5

yüzden, hücrenin kendi kendini hatasız üretebil-


mesi için makine ve kodlama işlevleri oldukça ko-
Kodlama NOMUS • ^ v Makine ordineli olmalıdır. Gerçekten, koordinasyona ek ola-
işlevleri/ N.işlevleri
rak hücrenin çeşitli makine ve kodlama işlevlerinin
DNA 3^JryD(flİr^]o^yMj|S4lr 1. Enerji: ADP + P|^\^>»-ATP düzenlemeye tabii olduğunu daha sonra göreceğiz.
2. Metabolizma: makromolekül- Bu, hücrenin çevresine optimal uyumunu sağlar.
lerin öncüllerinin üretimi
/ \ (şekerler, amino asitler, İlk Hücreler
yağ asitleri, vb.)
Replikasyon Gen ifadesi İlk hücreler nereden oluştu? Tüm hücreler benzer
\ffllfo<ffl%t)$fflbffl* Transkripsiyon3. Enzimler: metabolik yollarla oluştuklarından, bütün hücrelerin tüm
katalizörler
yaşamın evrensel atası olan ortak bir atadan köken
RNA aldıkları kabul edilmektedir (öOöBölüm 11). Bir şe-
I kilde ilk hücre, hücreden önce hücre öncesi bir yapı
olan, hücre olmayan bir yapıdan gelmiş olmalıdır.
Translasyon
Yaklaşık 3.8 milyar yıl önce, Dünyada ilk hücrenin
oluşumu birkaç yüz milyon yıl almış olmalıdır. İlk
Protein
hücreler bir kez ortaya çıkınca, üremeleri ve bölün-
meleri sonucu popülasyonlar oluşmuştur. Daha
sonra evrim, bu ilk yaşam formlarının çeşitlenmesi
ve gelişmeleri için seçilimini sağlamıştır. Milyar-
,' """% "*"% larca yıllık evrimleşme boyunca müthiş çeşitlilikte
^ ıı—1| "*™ \a.w<y
hücre tipleri ortaya çıkmıştır. Bölüm 2'de, bu mik-
robiyal çeşitliliği inceleyerek ve daha sonra Bölüm
Üreme (çoğalma)
12-16'da konuyu detaylı olarak işleyeceğiz.
• Şekil 1.4 Hücrenin makine ve kodlama işlevleri. Bir
hücrenin kendi kendine üremesi için (1) yeni makromoleküllerin
sentezlenebilmesi için uygun miktarda enerji ve öncül (2)
bölünme sonucunda her hücrenin bir kopya alabileceği şekilde
-m
— M U 1-2 Kavramların Gözden Geçirilmesi

Hücrenin, sitoplazma zarı adı verilen ve sitoplazmayı


replike olan genetik bilgiler ve (3) yeni hücreyi oluşturacak yeterli çevresinden ayıran bir bariyeri bulunmaktadır. Diğer
miktarlarda gerekli proteinler ve makromolekülleri oluşturmada hücre özellikleri, nükleus veya nukleoid ve sitoplazma-
gerekli olan gen ifadesi (transkripsiyon ve translasyon işlemleri) dır. Metabolizma ve üreme canlılık evresiyle ilişkilidir ve
olmalıdır. hücreler, hem kimyasal makineler hem de kodlama araç-
ları olarak düşünülebilirler. Yaklaşık 4 milyar yıl önce
ler olarak düşünülebilir. Bu kimyasal makinelerin dünya üzerinde yaşam mevcuttu.
katalizörleri, kimyasal reaksiyonların hızını büyük • Hücresel makromoleküllerin 4 sınıfını sıralayınız.
oranda arttırma yeteneğine sahip proteinler, yani
• Canlı organizmalarla ilişkili 6 özelliği sıralayınız.
enzimlerdir (Şekil 1.4*). Diğer yandan hücreler, Hücrenin canlılığı için her özellik niçin önemlidir?
bilgisayarlara benzer şekilde, üreme sırasında bir
• Mikrobiyal hücrenin makine ve kodlama işlevlerini
sonraki nesile aktarılan genetik bilgiyi (DNA) de- karşılaştırınız. Hücre için biri olmadan diğerinin de-
polayan ve işleyen kodlama araçları olarak düşünü- ğeri niçin yoktur?
lebilir (Şekil 1.4). DNA replikasyonu, RNA üretimi
olan transkripsiyon ve protein üretimi olan translas-
yonun temel hücresel işlevlerini işleyeceğimiz Bö- Mikroorganizmalar ve Doğal
lüm 7'de depolanmış genetik bilginin replikasyonu
ve işlenmesi ele alınacaktır.
Çevreleri
Gerçekte, hücreler hem kimyasal makineler Hücreler doğada diğer hücrelerle birlikte popülas-
hem de kodlama araçlarıdır. Bu iki hücresel özel- yon olarak adlandırılan birlikler halinde yaşarlar.
liğin arasındaki bağlantı çoğalmadır. Bir hücre, uy- Popülasyonlar, tek bir ana hücreden ardışık hücre
gun koşullar altında büyür ve iki hücre oluşturmak bölünmeleri ile oluşan hücre gruplarından meyda-
üzere bölünür (Şekil 1.4). Oluşan bu düzenli işlem- na gelirler. Bir mikrobiyal popülasyonun yaşadığı
ler sonucunda hücredeki tüm bileşenlerin miktarı çevredeki bölgeye habitat denir. Hücre popülas-
iki katına çıkarılmalıdır. Bu olay, makromolekülle- yonu, mikrobiyal habitatlarda nadiren tek başına
rin biyosentezi için gerekli öncüllere ye enerjinin yaşar. Hücre popülasyonu, daha çok mikrobiyal
sağlanması için hücrenin kimyasal mekanizmala- topluluklardaki diğer popülasyonlarla birlikte
rına ihtiyaç duyar. Ayrıca, bir hücrenin bölünme- yaşar ve onlarla ilişki içerisindedir (Şekil 1.5*). Bir
siyle oluşan her iki hücre de, daha fazla hücrenin mikrobiyal topluluğun üyeleri ve hücre sayıları
oluşumu için gerekli tüm genetik bilgiyi içermeli- habitatta var olan kaynaklar ve koşullar tarafından
dir. Bu nedenle, üreme işlemi sırasında DNA'nın belirlenir. Mikroorganizmaların doğal habitatlarm-
replikasyonu da gerçekleşmelidir (Şekil 1.4). Bu da çalışılmasına mikrobiyal ekoloji adı verilir.
• Bölüm 1 • Mikroorganizmalar ve Mikrobiyoloji

böylece, bu ortam daha önce üreyemeyen anaerobik


organizmaların üremesi için uygun hale getirebilir.
Daha sonraki bölümlerde, temel bazı mikro-
biyal yapı ve fonksiyonları, genetik, evrim ve çe-
şitliliği öğrendikten sonra mikroorganizmaların
hayvan, bitki ve tüm global ekosistemi etkileme
yollarını tartışmaya başlayacağız.
Mikrobiyal Yaşamın Kapsamı
Mikroorganizmalar küçük olmalarına rağmen
yüksek organizmaların biyokütlesi ile karşılaştı-
rıldığında dünyadaki biyokütleleri çok büyüktür.
Toprak ve su gibi doğal maddelerin incelenmesi
sonucu her zaman mikrobiyal hücreler elde edi-
lir. Bu küçük hücreler bağımsız görünüyor olsalar
(a) P) da, tek hücreler hızlı çoğalama ve habitat üzerinde
• Şekil 1.5 Mikrobiyal topluluklara örnekler, (a) Küçük önemli etkisi olabilen büyük popülasyonlar oluş-
bir gölün (Wintergreen Gölü, Michigan) derinlerinde oluşan bir turma yeteneğine sahiptirler (Bkz. Şekil 1.1c). Bu
bakteriyal toplulukta bulunan çeşitli boyutlarda hücreleri gösteren nedenle, mikroorganizmalar son derece önemli-
fotomikrograf. (b) Atık su çamur örneğindeki bir bakteri topluluğu.
dir ve gerçekte her ekosistemin kantitatif yönden
Örnek, her biri farklı bir bakteri grubunu boyayan bir seri boyayla
boyanmıştır(ö£^boyama işleminin detayları için Kısım 18.4 ve önemli bileşenleridirler.
Şekil 18.11i)). R. Aman, J. Snaidr, M. Wagner,W. Ludwig ve K.H. Hesaplamalar, Dünya üzerindeki toplam
Schleifer, 1996. Journal of Bacteriology, 178:3496-3500, Şekil Ih. mikrobiyal hücrelerin ve özellikle prokaryotla-
©1996 American Society for Microbiology. rın (bakteriler, aa&Börüm 2) tahmini sayısının
5 X 1030 hücre seviyelerinde olduğunu göstermekte-
Organizmaların Kendi Kendine ve Habitatlanna dir. Oldukça çok sayısında bulunan bu küçük hüc-
Etkisi relerdeki toplam karbon miktarı dünya üzerindeki
tüm bitkilerinkine eşittir (ve bitki karbonu hayvan
Mikrobiyal birliklerdeki popülasyonlar, birbirleriy-
karbonunun çok üzerindedir). Ayrıca, prokaryotik
le faydalı veya zararlı çeşitli şekillerde ilişki kurar-
hücrelerdeki toplam azot ve fosfor içeriği, tüm bit-
lar. Mikrobiyal popülasyonlar birçok yönden ilişki
ki biyokütlesindekinin 10 katından fazladır.
kurar ve işbirliği yaparlar. Örneğin, bazı hücrelerin
metabolik aktiviteleri sonucu oluşan atık ürünler di- Böylece, prokaryotik hücreler küçük olmala-
ğerleri için besin olabilir. Bir habitattaki organizma- rına karşın dünya üzerindeki biyokütlenin büyük bö-
lar, fiziksel ve kimyasal çevreleri ile de ilişkidedir. lümünü oluştururlar ve yaşam için gerekli temel
Habitatlar özellikleri bakımından oldukça farklılık besinlerin anahtar depolarıdır. Benzer çarpıcı bir
gösterirler ve bir organizmanın üremesi için uygun durum da prokaryotik hücrelerin çoğunun dünya-
olan bir habitat, diğer bir organizma için zararlı ola- nın yüzeyinde değil, bunun yerine okyanus ve ka-
bilir. Organizmaları bir bütün olarak, çevrelerindeki rasal yüzeylerin altında bulunduklarının anlaşılmış
fiziksel ve kimyasal bileşenlerle birlikte ekosistem olmasıdır. Bu habitatlar nispeten keşfedilmemiş
olarak ifade ederiz. Önemli mikrobiyal ekosistemler olduklarından, mikrobiyologların dünyada baskın
olarak sucul (okyanuslar, bataklıklar, göller, akar- olan yaşam formları ile ilgili keşfedecekleri ve öğ-
sular, buz ve kaplıcalar), karasal (toprak, yüzey-altı renecekleri daha çok şey mevcuttur.
derinlik) ve bitki ve hayvanlar dahil yüksek yapılı 1.3 Kavramların Gözden Geçirilmesi
organizmalar sayılabilir.
Ekosistemler, önemli oranda mikrobiyal aktivi- Doğada mikroorganizmalar, mikrobiyal topluluktaki
telerle kontrol edilirler. Organizmalar, metabolik yol- diğer popülasyonlarla ilişki kuran popülasyonlar olarak
bulunurlar. Mikrobiyal toplulukların aktiviteleri, habitat-
larla besinleri çevreden alır ve bu maddeleri yeni hüc- larınm kimyasal ve fiziksel özelliklerini önemli oranda et-
reler oluşturmak için kullanır. Aynı zamanda, orga- kileyebilir. Dünyadaki biyokütlenin çoğu mikrobiyaldir.
nizmalar metabolizmalarının atık ürünlerini çevreye
• Mikrobiyal habitat nedir?
bırakırlar. Böylece, mikrobiyal bir ekosistem, mikro- • Mikroorganizmalar, habitatlarmm kimyasal ve fizik-
organizmalar tarafından besinlerin dönüştürülmesi sel özelliklerini nasıl değiştirirler?
sayesinde zamanla hem kimyasal ve hem de fiziksel • Pek çok prokaryotik hücre, dünya üzerinde nerede
olarak basamak basamak değişecektir. Çevresel de- bulunur?
ğişimler diğer mikroorganizmaların üremesine izin
verebilir. Örneğin, moleküler oksijenin (O2) bazı mik- Mikroorganizmaların İnsanlar
roorganizmalar için yaşamsal önemi varken diğerleri Üzerine Etkisi
için zehir etkili olabilir. Ancak, bir grup organizma-
nın (aeroblar) oksijeni kullanma aktivitesi, oksik bir Mikrobiyologun bir amacı da, mikroorganizmala-
habitatı anoksik (oksijensiz) şekle dönüştürebilir ve rın nasıl çalıştığını anlamak ve onların yararlarını
1.4 • Mikroorganizmaların İnsanlar Üzerine Etkisi • 7

süreçlerini kapsamlı bir şekilde anlamamız, ayrıca


gelişmiş sıhhi uygulamalar ve antimikrobiyal et-
N 2 fiksasyonu(N2 -*• 2NH3) Biyoyakıtlar (CH 4
Fermentasyon
kenlerin kesifi ve kullanımı sonucunda enfeksiyon
Besin döngüsü (Mısır »-Etanol)
;
hastalıklarının kontrolü mümkün olmuştur. Bu bö-
3 lümde daha sonra göreceğimiz gibi, bir bilim ola-
Biyoremediasyon ®2 rak mikrobiyoloji, temelini enfeksiyon hastalıkları
(dökülmüş petrol -W CO )
konusundaki çalışmalardan almıştır.
/ organik \
\ kirleticiler ^U2J Günümüzde bir çok enfeksiyon hastalığı kont-
rol edilebiliyor olsa da, mikroorganizmalar halen
Mikrobiyal madencilik
yaşam için büyük bir tehlike olabilmektedir. Bu-
(CuS — * - Cu 2 + - » - Cu°) rada, kazanılmış bağışıklık yetmezliği sendromu
(AİDS) gibi mikrobiyal bir enfeksiyonla yavaş
yavaş ölen veya çoklu ilaç direncine sahip bir pa-
Gıda
tojenle infekte olmuş bir bireyi düşünün. Üstelik,
Gıda koruma (ısı, soğuk, mikrobiyal hastalıklar dünyanın birçok gelişmekte
radyasyon, kimyasallar) olan ülkesinde halen ölümlerin esas nedenini oluş-
turmaktadır. Çiçek hastalığının yeryüzünden silin-
Fermente gıdalar mesi tıp bilimi için büyük bir zafer iken, halen mil-
yonlarca insan her yıl sıtma, verem, kolera, Afrika
uyku hastalığı ve şiddetli ishal sendromları gibi
Gıda katkıları (monosodyum yaygın mikrobiyal hastalıklar sonucu ölmektedir.
glutamat, sitrik asit, maya)
Açıkçası, mikroorganizmalar halen insan
sağlığı için ciddi bir tehlikedir. Bununla birlikte
Genetik yapısı değiştirilmiş mikrobiyoloji, mikroorganizmaların çoğunun in-
organizmalar sanlara zararlı olmadığını göstermiştir. Gerçekten
İlaçların üretimi de, mikroorganizmaların çoğu yüksek yapılı orga-
(insulin ve diğer insan proteinleri)
nizmalara zarar vermezler ve hatta, insanlar için
Bazı hastalıklar için gen tedavisi
büyük öneme sahip süreçlerin gerçekleşmesinde
I hasta '" genetik bozukluğun^ yararları da vardır. Şimdi, bu süreçlerin bazılarını
\ birey *" düzeltilmesi '
göreceğiz.

* Şekil 1.6 Mikroorganizmaların insan yaşamına etkisi. Mikroorganizmalar ve Tarım


Birçok insan, mikroorganizmaları enfeksiyon hastahklan yönünden Tüm tarım sistemimiz pek çok bakımdan mikro-
düşünmesine karşın, gerçekte az sayıda mikroorganizma biyal aktivitelere bağımlıdır (Şekil 1.6). Örneğin
hastalığa neden olur. Mikroorganizmalar hastalık etkenleri olarak baklagiller olarak adlandırılan bitki grubu üye-
oynadıkları role ek olarak, hayatımızın birçok alanını etkilerler. si bazı ürün bitkileri kökleri üzerinde nodüller
adı verilen yapıları oluşturan bakterilerle yakın
arttırabilecek ve zararlı etkilerini kontrol edecek işbirliği içerisinde yaşamlarını sürdürürler. Kök
yollar geliştirmektir. Mikrobiyologlar bu amaçlara nodüllerinde, bu bakteriler atmosferik azotu (N2),
ulaşmakta oldukça başarılı olmuş ve mikrobiyoloji bitkinin gelişmesi için kullandığı fikse edilmiş
insan sağlık ve refahının artmasında büyük bir rol azota (NH3) dönüştürür. Bakterilerin bu aktivite-
oynamıştır. Mikroorganizmaların insan hayatında- leri, pahalı ve kirletici bitki gübrelerine olan ge-
ki genel etkisi Şekil 1.6*'da verilmiştir. reksinimi azaltır.
Ayrıca, sığır ve koyun gibi geviş getiren hay-
Hastalık Etkenleri Olarak Mikroorganizmalar vanlarda sindirim işlemi için gerekli olan mikroor-
Bir mikrobiyologun mikroorganizmaları kontrol ganizmalar da büyük tarımsal öneme sahiptir. Bu
etmedeki başarısının bir ölçüsü, Şekil 1.7»'deki önemli çiftlik hayvanları, içerisinde mikroorganiz-
istatistikte görülmektedir. Bu veriler, Amerika Bir- maların, bitkilerin ana bileşeni olan selülozun sin-
leşik Devletlerindeki günümüz ölüm nedenlerini, dirimini gerçekleştirdiği rumen adı verilen özel bir
bundan yüzyıl öncekiyle karşılaştırmaktadır. 20. sindirim kanalına sahiptir. Bu mikroorganizmalar
yüzyılın başında, ölümlerin asıl nedenleri enfek- olmadan, sığır ve koyunlar çayır ve saman gibi se-
siyon hastalıkları idi (Şekil 1.7). Enfeksiyon hasta- lüloz açısından zengin fakat diğer yönden besince
lıkları patojenler tarafından oluşturulur. Özellikle fakir besinlerle iyi gelişemezler.
çocuklar ve yaşlılar mikrobiyal hastalıklara büyük Ayrıca mikroorganizmalar, özellikle karbon, azot
oranda yenik düşerler. Günümüzde, gelişmiş ül- ve kükürt gibi bitki beslenmesinde önemli besinlerin
kelerde enfeksiyon hastalıkları ölüm oranları ba- döngüsünde anahtar rol oynarlar. Toprak ve suda
kımından çok daha az öneme sahiptir. Hastalık gerçekleşen mikrobiyal aktiviteler bu elementleri
• Bölüm 1 • Mikroorganizmalar ve Mikrobiyoloji

1900 2000
Grip ve Kalp hastalığı 281
zatürre
Tüberküloz Kanser 205
Stroke
Gastroenterit wmmmmmttKmmmKm Akciğer
Kalp hastalığı hastalığı
••••••İMBMMMBH Kazalar •••§
Stroke
••••••••i Grip ve
zatürre
Böbrek hastalığı mmmmmmi
Kazalar
Şeker hastalığı
••
Kanser
AİDS •
İntihar

Bebek hastalıkları Karaciğer
sirozu

Difteri Homicide

100 200 100 200

Her 100,000 populasyonda ölüm Her 100,000 populasyonda ölüm

• Şekil 1.7 Amerika Birleşik Devletleri'nde önde gelen 10 etkenin ölüm oranlan: 1900-2000. Enfeksiyon hastalıkları 1900'de
esas ölüm nedenleri iken bugün çok daha az öneme sahiptir. Mikrobiyal hastalıklar kırmızı ile, mikrobiyal olmayan ölüm nedenleri ise
yeşil ile gösterilmiştir. Veriler Birleşik Devletler Ulusal Sağlık İstatistikleri Merkezi'nden.

bitkiler için kolaylıkla alınabilen formlara dönüştü- nik mikroorganizmaların metabolizmasıyla oluşan
rür. Tarımdaki yararlarına ek olarak, mikroorganiz- bakteriyal aktivitenin bir sonucudur. Fototrofik
malar zararlı etkilere de sahip olabilirler. Mikrobiyal
mikroorganizmalar, organizmalarda depolanmış
bitki ve hayvan hastalıklarının tarım endüstrisinde enerji olan biyokütle üretimi için ışık enerjisini
önemli ekonomik açıdan zararlı etkileri vardır. Örne- kullanabilirler. Mikrobiyal biyokütle ve evsel atık,
ğin, 2003 yılında Amerika Birleşik Devletleri'ndeki tahıl atığı ve hayvan atıkları gibi mevcut atık mad-
deli dana hastalığı vakası (ö°öKısım 29.10), birkaç deler mikroorganizmaların aktivitesiyle metan ve
büyük yabancı marketin et ihracatını durdurmuş ve etanol gibi "biyoyakıtlar"a dönüştürülebilirler.
Birleşik Devletlerindeki sığır endüstrisi üzerine ge- Biyolojik iyileştirme olarak bilinen işlemle,
çici ancak büyük bir etki yapmıştır. mikroorganizmalar insan etkisiyle oluşan kirliliğin
Mikroorganizmalar ve Gıda temizlenmesinde yardım amaçlı kullanılabilirler
(Şekil 1.6). Petrol kirliliği, çözücüler, pestisitler ve
Üretilen gıda ürünleri ve hayvanlar, tüketicilere
çevre için toksik olan diğer kirleticilerin giderimin-
sağlıklı bir biçimde sunulmalıdır. Mikroorganiz-
de, çeşitli mikroorganizmalar kullanılabilir. Mik-
malar gıda endüstrisinde önemli işlevlere sahiptir
roorganizmaların yeryüzündeki büyük çeşitliliği,
(Şekil 1.6). Sadece gıdaların bozulması bile, her yıl
büyük ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Ger- çevrenin temizlenmesinde çözüm sağlayan geniş
çekten, konserve, donmuş gıda ve kurutulmuş gıda genetik kaynaklara sahiptir ve bu alandaki pek çok
endüstrileri, mikrobiyal bozulma olmayacak şe- çalışma şu anda devam etmektedir.
kilde hazırlanmıştır. Gıdalarla bulaşan hastalıklar da Mikroorganizmalar ve Gelecek
önemlidir, insan tüketimine sunulan gıdalar birçok
Biyoteknoloji, tipik olarak ticari değeri yüksek
mikroorganizmanın üremesini de destekleyebildi-
olan ürünlerin genetik olarak değiştirilmiş mik-
ğinden, hastalıkların yayılışını önlemek için, gıdalar
roorganizmalarla sentezlendiği endüstriyel biyo-
uygun şekilde hazırlanmalı ve kontrol edilmelidir.
sentezlerde mikroorganizmaların kullanımınıdır
Bununla birlikte, gıdalarda bulunan mikroor-
(öa^Bölüm 31). Biyoteknoloji, gen ve ürünlerinin
ganizmaların tümü gıda ürünleri ve onlarla besle-
yapay manipülasyonu olan genetik mühendisliği-
nenler üzerine zararlı etkilere sahip değildir. Ör-
neğin, ekonomik değeri oldukça fazla olan peynir, ne büyük oranda bağımlıdır (Şekil 1.6). Mikroor-
yoğurt ve tereyağ gibi süt ürünleri mikrobiyal ak- ganizmalar ve enzimleri moleküler araçlar olarak
tiviteyle üretilir. Benzer şekilde, turşu ve bazı so- kullanılarak herhangi bir kaynaktan elde edilen
sislerin yapımı mikrobiyal fermentasyona dayanır. genler manupile edilebilir ve değiştirilebilir. Ör-
Ayrıca, mayalı ürünler ve alkollü içecekler de ma- neğin, şeker hastalığı olan insanlarda anormal de-
yanın fermentatif aktivitesiyle üretilirler. Bu konu- recede düşük miktarlarda bir hormon olan insan
ların çoğu kitabın 30. Bölümünde ele alınmıştır. insülini, bir mikroorganizmaya klonlanmış insan
insülin geninden mikrobiyolojik yolla üretilebilir.
Mikroorganizmalar, Enerji ve Çevre Günümüzde, genetik teknikler kullanılarak (<***
Mikroorganizmalar enerji üretiminde önemli rol Bölüm 15), hedeflenen proteinleri kodlayan genler
oynarlar (Şekil 1.6). Doğal gaz (metan), metanoje- için yüzlerce genetik harita araştırılabilir, genler
1 5 • Mikrobiyolojinin Tarihsel Kökleri: Hooke, van Leemvcnhoek ve Cohn • 9

uygun bir konakçıya klonlanabilir ve daha sonra


proteinler ticari olarak üretebilir.
Mikroorganizmaların insan topluluğu üzerine
olan büyük etkisi açıktır. Gerçekten, mikroorganiz-
maların ve aktivitelerinin farkında olmak için pek
çok nedenimiz mevcuttur (Şekil 1.6). Mikrobiyolo-
jinin kurucularından biri olan ünlü Fransız bilim
insanı Louis Pasteur'ün ifade ettiği gibi: "Doğada
sonsuz küçüklüktekinin rolü sonsuz büyüktür."
Mikrobiyolojinin konularına daha detaylı olarak
başlamadan önce, Pasteur ve diğer ilk mikrobiyo-
logların mikrobiyoloji bilimine olan katkılarını kı-
saca görelim.

1.4 Kavramların Gözden Geçirilmesi


Mikroorganizmalar insanlar için hem faydalı hem de za-
rarlı olabilirler. Zararlı mikroorganizmaları (infeksiyöz
hastalık etkenleri) özellikle belirtmek eğiliminde isek de,
doğadaki çok daha fazla mikroorganizma zarardan çok
faydalıdır.
• Mikroorganizmalar, gıda ve tarım endüstrilerinde
hangi açılardan önemlidir?
• Mikroorganizmalar tarafından hangi yakıtlar yapıla-
bilir?
• Biyoteknoloji nedir ve insan yaşamını nasıl geliştirebi-
lir?

I MİKROBİYOLOJİDE
KEŞİF YOLLARI
Diğer bilim dallarında olduğu gibi modern mik-
robiyoloji de, pek çok şeyi geçmişine borçludur.
Mikrobiyoloji bilimi her ne kadar, çok eski köklere
sahip olsa da, gerçekte 19. yüzyıla kadar gelişme-
miştir. O zamandan beri, bu alanda patlama yaşan-
dı ve ilgili bazı yeni alanlar ortaya çıktı. Şimdi bu
keşif yollarını göreceğiz.

Mikrobiyolojinin Tarihsel Kökleri:


Hooke, van Leeuvvenhoek ve Cohn
(b)
Çıplak gözle görülemeyen küçük canlıların varlı-
ğından uzun süre şüphelenilmesine rağmen, keş- • Şekil 1.8 İlk mikroskop, (a) Robert Hooke tarafından
fedilmeleri mikroskobun bulunmasıyla olmuştur. 1664'de kullanılan mikroskobun çizimi. Ayarlanabilir bir
1665'de Robert Hooke, küflerin fruktifikasyon körüğün ucuna takılmış objektif lensi (G), Tek bir lens ile bir
yapılarını tanımlayarak mikroorganizmaları ilk ta- örnek üzerine odaklanmış aydınlatma (1). (b) Robert Hooke'un
nımlayan kişi olmuştur (Şekil 1.8»). Bakterileri ilk bir çizimi. 1655'de Micrographia'da. yayımlanan bu çizim bir
mikroorganizmanın ilk tanımlamasıdır. Organizma, tabaklanmış
defa gözlemleyen Hollandalı tuhafiyeci ve amatör
deri yüzeyinde üremiş mavimsi renkte bir küftür. Yuvarlak yapılar
mikroskop yapımcısı Antony van Leeuvvenho- (sporangia) küf sporlarını bulundurur.
ek idi. Hooke'un çalışmalarından bilgisi olan van
Leuwenhoek, 1684'te kendi yaptığı oldukça basit
bir mikroskobu kullanarak çeşitli doğal maddeleri nipülasyon ve odaklamayla bakteri gibi küçük
mikrobiyal yönden incelemiştir (Şekil 1.9#). mikroorganizmaları görebildi. Araştırıcı 1676'da
Bugünün standartlarına göre van Leeuvven- biber-su infüzyonlarmı incelerken bakterileri keş-
hoek'un mikroskopları ilkeldi. Fakat, dikkatli ma- fetti, van Leeuvvenhoek'un gözlemleri ile ilgili bir
10 • Bölüm 1 • Mikroorganizmalar ve Mikrobiyoloji

seri mektubu İngilizce'ye tercüme edilerek Londra


Kraliyet Topluluğu tarafından 1684'de basıldı, van
Leeuwenhoek'un "küçük hayvancıklar" olarak ta-
nımladığı çizimlerinden bazıları Şekil 1.9b'de gös-
terilmiştir.
Van Leeuwenhoek'un gözlemleri zaman içe-
risinde diğerleri tarafından desteklenmesine rağ-
men, bu küçük organizmaların doğası ve öneminin
anlaşılması ile ilgili süreç bundan sonraki yaklaşık
150 yıl boyunca yavaş ilerledi. Gelişmiş mikros-
koplar ancak 19. yüzyılda yaygınlaştı ve yine bu
dönemde mikrobiyal yaşam şekillerinin yayılışı ve
doğası daha fazla anlaşılır hale geldi.
O dönemde temelde, tıp ve biyoloji alanında
hakim iki önemli soru olan spontan generasyon {ken-
diliğinden oluşum) ve enfeksiyon hastalıklarının doğası
üzerine yoğunlaşıldığından dolayı, 19. yüzyılın or-
tasından sonlarına kadar mikrobiyoloji biliminde
büyük ilerlemeler oldu. Yüzyıllarca süren bu soru-
lara cevaplar, henüz yeni gelişmekte olan mikrobi-
yoloji alanındaki iki büyük bilim insanı tarafından
verildi: Fransız kimyacı Louis Pasteur ve Alman tıp
adamı Robert Koch. Fakat, Onlar'm çalışmalarına
geçmeden önce Pasteur ve Koch'la aynı dönemde
yaşayan, günümüzde bakteriyoloji olarak adlandır-

H dığımız alanın kurucusu olan Alman botanikçi Fer-


dinand Cohn'un çalışmasını kısaca inceleyelim.
Ferdinand Cohn ve Bakteriyoloji Bilimi
Ferdinand Cohn (1828-1898) botanikçi olarak yetiş-
(b) ti ve mikroskoba olan ilgisi onu doğal olarak tek
hücreli bitkileri -algler- ve daha sonra fotosentetik
bakterileri çalışmaya yönlendirdi. Cohn, fotosen-
tetik pigmentleri bulunmayanlar dahil bütün bak-
terilerin bitki aleminin üyesi olduğuna inanmış ve
mikroskobik çalışmalarında, bitkiler ve alglerden
büyük kükürt bakterisi Beggiatoa dahil değişik bak-
terilere kademeli olarak yönelmiştir (Şekil 1.10*).
Cohn özellikle, Bacillus cinsini ve endospor olu-
şum sürecini keşfetmesine yol açan, ısıya-dirençli
bakteri tipleriyle ilgilenmiştir. Bakteri endosporla-
rmm ısıya son derece dirençli olduğunu şu an bili-
yoruz. Cohn, Bacillus'un bütün yaşam döngüsünü
tanımlamış (vejetatif hücre —> endospor —> vejetatif
hücre; <3°c»Kısım 4.15) ve kaynatma sonucu endos-
• Şekil 1.9 van Leeuwehoek'un mikroskobu, (a) van porların değil vejetatif hücrelerin öldüğünü keş-
Leeuvrenhoek mikroskobunun kopyasını gösteren fotoğraf. fetmiştir. Gerçekten de, Cohn' un buluşları John
Lens, ayarlanabilir odaklama vidasının ucuna bitişik pirinç plaka Tyndall gibi daha önceki bilim insanlarının niçin
üzerinde monte edilmiştir, (b) van Leeuwenhoek'un 1684'de kaynatmayı güvenilir olmayan bir sterilizasyon
yayımlanmış bakteri çizimleri. Bu kaba çizimlerden bile yaygın aracı olarak bulduklarının açıklanmasına yardımcı
bulunan bakterilerin birkaç morfolojik tipini ayırt edebiliriz.
olmuştur.
A,C,F ve G çubuk şekilli; E disk veya kok şeklinde; H kok
Cohn emekliliğine kadar, bakterilerle çalış-
paketleri (GööŞekil 4.11). (c) van Leeuwenhoek mikroskobuyla
çekilmiş bir insan kan yayma preparatının fotomikrografı. Kırmızı maya devam etmiştir. Bu süre boyunca bakteri
kan hücreleri net bir şekilde görülmektedir. sınıflandırma şeması için temel oluşturmuş ve
önemli bir bilimsel derginin kuruculuğunu yap-
mıştır. Cohn, ayrıca, ilk tıbbi mikrobiyolog Robert
Koch'un araştırma ve tekniklerinin büyük savu-
1.6 • Pasteur, Koch ve Saf Kültürler • 11

duğu görülür. Taze gıdada bunlar gözlenmediğine


göre bu organizmalar nereden geliyor? Bazı kişiler
havadan gıdaya bulaşan tohum veya mikroplardan
geliştiğini söylerken, diğerleri cansız maddelerden
kendiliğinden oluştuğunu söylemekteydi. Bu prob-
lemi çözmek için güçlü bir önsezi gerekiyordu.
Louis Pasteur (1822-1895) spontan generasyo-
nun güçlü bir karşıtıydı. Bozulan maddelerde göz-
lenen mikroorganizmaların havadakilerle oldukça
benzer olduğunu ilk kez Pasteur gösterdi. Pasteur,
çürüyen maddelerde bulunan mikroorganizmaların
havada bulunan mikroorganizmalardan köken al-
Stg/lelo* mtrabfllt tein. dıkları sonucuna vardı. Bu hücrelerin sürekli olarak
tüm cisimler üzerinde yer aldıklarını ve şartlar uy-
gun duruma geldiğinde ürediklerini gösterdi. Pas-
• Şekil 1.10 Kükürt oksitleyen filamentli bakteri
teur, gıdaları kontamine eden tüm canlı organizma-
Beggiatoa mirabilis'in Ferdinand Cohn tarafından 1866'da ları yok edecek bir yolla muamele edilir, steril ola-
yapılmış çizimi. Hücrenin içindeki küçük granüller hidrojen rak ifade edilir, ve daha sonra kontaminasyondan
sülfidin (H2S) oksidasyonundan oluşan element halindeki korunursa, bozulmamaları gerektiğini düşündü.
kükürdü içermektedir. Cohn, granülleri kükürt olarak belirleyen Isıtmanın mikroorganizmaları etkin bir şekilde
ilk isimdi. öldürdüğü belirlenmiş olduğundan, Pasteur kon-
taminantları elimine etmek için ısıyı kullandı. Ger-
nucusuydu. Cohn ayrıca, erlen ve tüpleri pamukla çekten de, başka araştırıcılar, bir besin solüsyonu
kapatma gibi steril kültür ortamlarını kontaminas- cam balonda kapalı tutulup kaynama derecesinde
yondan korumak için basit fakat oldukça etkili me- ısıtıldığında mikrobiyal üremeyi desteklemediğini
totların gelişmesindeki katkısı ile de anılmaktadır. göstermişlerdir. Cisimlerin içinde veya üzerindeki
Bu metotlar, daha sonra Koch tarafından kullanıl- tüm bakterilerin ve diğer mikroorganizmaların öl-
dı ve çeşitli hastalık-etmeni bakterilerin izolasyon dürülmesini günümüzde sterilizasyon olarak ad-
ve karakterizasyonunun hızlı ilerlemesini sağladı landırıyoruz.
(bkz. Kısım 1.6). Spontan generasyonu savunanlar, spontan ge-
nerasyon için temiz havanın gerekli olduğunu ileri
sürerek bu deneyleri eleştirdiler. Kaynatmanın bir
•m1.5 Kavramların Gözden Geçirilmesi
şekilde, kapalı balondaki havayı etkilediğini ve bu
Robert Hooke mikroorganizmaları ve Antony van Leeu- nedenle bu olayın spontan generasyonu destekle-
wenhoek bakterileri tarif eden ilk bilim insanlarıdır. Fer- meyeceğini ileri sürdüler. Pasteur 1864'de, şimdi
dinand Cohn, bakteriyoloji alanım kurmuş ve bakteriyal
endosporları keşfetmiştir.
Pasteur balonu olarak bildiğimiz "kuğu-boyunlu"
bir balon yaparak bu itirazı basit ve zekice çürüttü
• Van Leeuwenhoek yaklaşık hangi dönemde bakteri-
leri keşfetmiştir? Cohn endosporlar üzerine ne zaman
(Şekil 1.11«). Böyle bir balonda, besin solüsyonları
çalışmıştır? kaynaymcaya kadar ısıtılabilirdi. Bununla birlikte,
• van Leeuvvenhoek'un döneminden önce mikrobiyolo-
balon soğutulduktan sonra, hava yeniden girebi-
jinin gelişmesini engelleyen nedir? lirken, boyundaki eğim ("kuğu-boynu" dizaynı),
parçacık halindeki maddelerin (mikrobiyal kon-
taminantlar bulundurur) balonun esas gövdesine
girişini ve üremelerini engelliyordu.
Pasteur, Koch ve Saf Kültürler
Pasteur balonunda, sterilize edilmiş sıvı besin
Ondokuzuncu yüzyılın ortasından sonuna dek bozulmadı ve boyun, balon içindeki steril sıvıya
mikrobiyoloji biliminde gelişme görüldü. Spontan değmedikçe mikroorganizmalar asla görülmedi.
generasyon görüşü çürütüldü ve saf kültür mikro- Buna karşılık steril sıvı, balonun kontamine olmuş
biyolojisi öne çıktı. boynuna temas edecek şekilde balon eğilirse (Şekil
1.11c), bozulma oluştu ve sıvı kısa sürede mikroor-
Pasteur ve Spontan Generasyonun Çöküşü ganizmalarla zenginleşti. Bu basit deney, spontan
Spontan generasyon görüşü milattan beri mev- generasyon teorisi ile ilgili tartışmaları esaslı bir
cuttu. Spontan generasyonun temel fikri kolaylıkla şekilde sonlandırdı ve mikrobiyoloji bilimi sağlam
anlaşılabilir. Örneğin, eğer bir gıda bir süre bekle- adımlarla ilerleyebildi. Pasteur'ün çalışması, tesa-
tilirse bozulur. Bozulmuş materyal mikroskopla in- düfi olmayıp, sonuç olarak geliştirilen ve temel ve
celendiğinde, bakteriler ve muhtemelen kurtçuk ve uygulamalı araştırma içerisinde yer alan etkin ste-
solucanlar gibi yüksek organizmalarla bile dolu ol- rilizasyon yöntemlerinin gelişmesini sağlamıştır.
12 • Bölüm 1 • Mikroorganizmalar ve Mikrobiyoloji

Hava, açık uçtan -


dışarı çıkarılır
tü. Mikroorganizmalar keşfedildikten sonra, yay-
gın olarak hastalıklardan sorumlu olduklarına ina-
nılmış, ancak kesin kanıt elde edilememişti. Ignaz
Semmelweis ve Joseph Lister tarafından sanitasyon
alanında yapılan keşifler, mikroorganizmaların in-
sanda hastalıklara neden olmalarıyla ilgili önemi-
ne dolaylı delil sağlamış, ancak deneyimli bir tıpçı
olan Robert Koch'un (1843-1910) çalışması ile has-
talığın germ teorisi nihayet açık biçimde kavram-
(a) Steril olmayan sıvı Balonun boynu laştırılmış ve deneysel destek bulmuştur.
balona doldurulur alevde eğilir
Koch ilk çalışmasında, sığır hastalığı olan ve
Toz ve mikroorganizmalar nadiren insanlarda görülen şarbonu çalışmıştır.
eğik bölümde tutulur Açık uç
Şarbon, endosporlu bir bakteri olan Bacülus ant-
hracis tarafından oluşturulur ve enfekte olmuş bir
hayvanın kanı bu büyük bakteri ile kaplanır (<sQ&
Kısım 25.13 ve Şekil 25.13). Koch dikkatli mikros-
kobik gözlemlerle, bakterilerin hasta bir hayvanın
kanında her zaman bulunduğunu göstermiştir.
Ancak, bakterinin hastalıkla zayıf ilişkisi tek başı-
(b) Sıvı yavaşça Sıvı sürekli na hastalığın gerçek nedeni olduğunu kanıtlamadı.
soğutulur steril kalır Bunun yerine, bakteri hastalığın sonucu olabilirdi.
Koch deneysel kontroller kullanarak, hastalık-
lı bir fareden sağlıklı bir fareye az miktarda kanın
enjekte edilmesiyle şarbon hastalığının hızla trans-
fer edildiğini gösterdi. İkinci hayvandan kan aldı,
bir başkasına enjekte etti ve karakteristik hastalık
belirtilerini tekrar elde etti. Ancak Koch bu dene-
(c) Balon, mikroorganizma Mikroorganizmalar yi kritik öneme sahip bir basamak ileriye götürdü.
yüklü toz, steril sıvı ile sıvıda ürer
temas edecek şekilde eğilir Bakterilerin, hayvan vücudu dışında besin sıvılarında
üreyebileceğini gördü ve kültürde birçok transfer
* Şekil 1.11 Pasteur'ün kuğu-boyunlu balon deneyi. sonucunda bile bakteriler, hayvana tekrar aşılan-
(a) Balon içerisindekilerin sterilizasyonu. (b) Eğer balon düz
dıklarında hala hastalık oluşturabilmişti.
konumda bırakılırsa mikrobiyal üreme gerçekleşmez, (c) Eğer
boyun kısmında tutulmuş olan mikroorganizmalar steril sıvıya Bu ve diğer deneylere dayanarak, Koch şu an
ulaşırlarsa mikrobiyal üreme gerçekleşir. Koch postulatları olarak adlandırılan, belirli bir
organizmanın belirli bir hastalığa neden olduğunu
kanıtlayan aşağıdaki kriterleri geliştirdi.
Prensipleri bugün birçok gıdanın konservelenme-
sinde ve korunmasında uygulandığından gıda bili- 1. Organizma hasta bir hayvanda her zaman bu-
mi Pasteur'e çok şey borçludur (pastörizasyon). lunmalı ve sağlıklı bireylerde bulunmamalı-
Pasteur, mikrobiyoloji ve tıpta diğer birçok ba- dır.
şarıya imza atmıştır. Bunlar arasında en önemlisi, 2. Organizma hayvan vücudu dışında saf kültür
yaşamının bilimsel olarak oldukça üretken bir dö- olarak elde edilebilmelidir.
nemi olan 1880-1890 yılları arasında şarbon, tavuk
3. Bu saf kültür, hastalığa duyarlı hayvana ino-
kolerası ve kuduz hastalıklarına karşı aşılar geliş-
kule edildiğinde, tipik hastalık belirtileri gös-
tirmesidir. Tıp ve veterinerlikte bu çığır açıcı ge-
termelidir.
lişmeler sadece kendi başlarına oldukça önemli ol-
masa da, Pasteur'le aynı zamanda yaşayan Robert 4. Bu deney hayvanlarından organizma tekrar
Koch'un geliştirmiş olduğu hastalığın gernı teorisi izole edilmeli ve laboratuvarda tekrar kültü-
kavramının da yerleşmesine yardımcı olmuştur. rü yapılmalı ve mevcut orijinal organizmayla
aynı olmalıdır.
Koch ve Hastalığın Germ Teorisi:
Koch Postulatlarının Gelişimi Koch postulatları Şekil 1.12»'de özetlenmiştir.
Mikroorganizmaların hastalıklara neden olabile- Koch postulatları, enfeksiyon hastalıkları ile ilgili
ceklerinin kanıtlanması, mikrobiyoloji biliminin çalışmada muazzam bir ileri adımdı. Bu postulat-
gelişmesine en büyük katkıyı yapmıştır. Hasta bir lar, enfeksiyon hastalığında neden ve etki bağlan-
insandan sağlıklı bir insana bir hastalık etkeninin tısını kurmanın yanı sıra, laboratuvar kültürünün
geçebileceği on altıncı yüzyılda bile düşünülmüş- öneminin de anlaşılmasına hizmet etti. Bu postu-
1.6 • Pasteur, Koch ve Saf Kültürler • 13

Hasta 'Sağlıklı
KOCH POSTULATLARI: hayvan hayvan

1. Şüpheli patojenik organizma


hastalığın tüm aşamalarında ~ | Mikroskopta kan/doku
bulunmalı ve sağlıklı hayvanlarda incelenir
bulunmamalıdır.
Şüpheli
patojen

2. Şüpheli organizma, saf kültür Hasta veya


Organizma
halinde üretilmelidir. sağlıklı
üremez
hayvandan
Şüpheli elde edilen örnek
patojenin ağar plağa yayılır
kolonileri

Şüpheli patojen hücreleriyle


sağlıklı hayvan inokule edilir

3. Şüpheli organizmanın saf kültür


hücreleri sağlıklı hayvanda
hastalık yapmalıdır.
Hasta hayvan

Kan veya doku örneği alınır ve


mikroskopla incelenir

4. Organizma tekrar izole Laboratuvarda


edilmeli ve orijinal ile aynı kültürü yapılır Saf kültür
Şüpheli
,. (öncekiyle aynı
olduğu gösterilmelidir patojen
'J organizma
olmalıdır)

* Şekil 1.12 Koch'un, belirli bir mikroorganizmanın belirli bir hastalığa neden olduğunu kanıtlayan postulatları. Şüpheli
patojenin saf kültürünün izolasyonunu takiben organizmanın laboratuvar kültürünün hem hastahğı başlatması ve hem de tekrar hasta
hayvandan elde edilmesinin ne kadar gerekli olduğuna dikkat ediniz. Patojenin üremesi için doğru şartlann oluşturulması gereklidir,
aksi takdirde belirlenemeyecektir.

latlarm rehberliğinde Koch ve daha sonraki mik- kat dahice birkaç metot geliştirdi (Bkz Mikrobiyal
robiyologlar, insan ve diğer hayvanlarda birçok Ek Bilgi, Katı Besiyerleri, Petri Kabı ve Saf Kültür-
önemli hastalığın nedenini keşfettiler. Bu keşifler, ler).
birçok önemli enfeksiyon hastalığından korunma Koch, bakterileri üretmek için patates dilimi
ve tedavide başarılı yöntemlerin geliştirilmesine gibi katı besinler kullanarak işe kaba bir şekilde
öncülük ederek, klinik tıp ve genel insan sağlığının başladı. Fakat, pek çoğu bugün halen kullanılmak-
bilimsel temeline büyük katkıda bulundular (Şekil ta olan daha güvenilir metotları hızlı bir şekilde
1.7). geliştirdi. Koch, patates dilimi gibi katı bir yü-
zey, havada inkübe edildiği zaman, her biri farklı
Koch ve Saf Kültürler renk ve karakteristik yapıda bakteri kolonilerinin
Belirli bir mikroorganizmayı, hastalık gibi özel bir geliştiğini gözlemledi. O, her koloninin, yüzeye
olayla ilişkilendirmek için organizma öncelikle düşmüş, uygun besinleri bulmuş ve çoğalmış tek
kültür halinde izole edilebilmelidir; yani kültür saf bir bakteri hücresinden oluştuğu sonucuna vardı.
olmalıdır. Robert Koch ünlü postulatlarını formüle Diğer bir ifadeyle, her koloni bir saf kültürü tem-
ederken bu kavramı biliyordu (Şekil 1.12) ve Koch, sil etmekteydi. Koch, bu keşfin saf kültürleri elde
saf bakterileri kültürlerini elde etmek için basit fa- etmek için basit bir yol olduğunu fark etti. Ancak
14 • Bölüm 1 • Mikroorganizmalar ve Mikrobiyoloji

bütün organizmalar patates dilimleri üzerinde üre-


mediklerinden, Koch önce jelatin ve sonra ağarla
katılaştırılmış daha muntazam ve tekrarlanabilir :
besin solüsyonları geliştirdi (Bkz Mikrobiyal Ek
Bilgi).
Koch Postulatlarının Test Edilmesi: Tüberküloz
Tüberküloza neden olan etkenin keşfi, Koch'un
tıbbi bakteriyoloji alanındaki en büyük başarısı- (a)
dır. Koch bu çalışmaya başladığında (1881), rapor
edilmiş insan ölümlerinin yedide birinin nedeni
tüberkülozdu (Şekil 1.7), Tüberkülozun bulaşıcı
bir hastalık olduğu konusunda güçlü delil olma-
sına rağmen, ne hastalıklı dokuda ne de kültür
ortamında şüphelenilen organizma asla gözlenme-
miştir. Koch, tüberküloza neden olan etkeni ortaya
(c) (d)
koymak için azmetmişti ve bunun için önceki çalış-
malarında dikkatlice geliştirdiği tüm metotları bir
araya getirdi: mikroskopi, dokuların boyanması,
saf kültür izolasyonu ve bir model hayvan sistemi. • Şekil 1.13 Doku ve laboratuvar kültüründeki M.
tuberculosis hücreleri ile ilgili Robert Koch'un çizimleri.
Hücre duvarında büyük miktarlarda mumsu Robert Koch M. tuberculosis'i izole eden ve tüberküloza neden
lipidler bulunduğundan dolayı, Mycobacterium tu- olduğunu gösteren ilk kişidir, (a) Akciğer dokusundan elde
berculosis bakterisinin boyanmasının oldukça zor edilen tüberkül boyunca bir kesit. M. tuberculosis hücreleri
olduğu şu an iyi bilinmektedir. Fakat Koch, alkali mavi boyanırken akciğer dokusu kahverengi boyanmıştır,
metilen mavisi ile birlikte sadece dokuyu boyayan (b) Tüberküloz hastasının balgam örneğinde M. tuberculosis
ikinci bir boya (bismarck kahverengi) kullanarak, hücreleri, (c, d) M. tuberculosis'in saf kültürde üremesi, (c) Cam
dokulardaki M. tuberculosis için boyama yöntemi bir kutu (kapağı açık) içersinde koagule kan serumlu cam
plak üzerinde M. tuberculosis üremesi, (d) (c)'deki plakdan M.
geliştirdi (Koch'un bu metodu, bugün M. tuberculo-
tuberculosis hücrelerini içeren bir koloni alınmış ve 700 X'de
sis gibi bakterileri boyamak için kullandığımız asi- mikroskobik olarak incelenmiştir; hücreler uzun "kordon benzeri"
de dirençli boyamanın öncüsü idi; ooaKısım 12.23). formlarda görünüyor (Şekil 12.70i) ile karşılaştırınız). Orijinal
Koch bu metodu kullanarak, doku açık kahverengi çizimler Koch, R 1888'de bulunuyor. "Die Aetiologie der Tuberkulose."
boyanırken, tüberkülozlu dokuda açık-mavi, çu- Mittkeilungen aus dem Kaiserlichen Gesundheitsamte 2:1-88.
buk şekilli M. tuberculosis hücrelerini gözlemledi
(Şekil 1.13»). Bununla birlikte, şarbon üzerindeki
önceki çalışmasından, yalnızca tüberkülozla ilgili
bir organizmayı belirlemenin yeterli olmadığının
farkındaydı. Organizmanın tüberkülozun özgül gösterdi. Bu şekilde Koch, postulatının dördünü
nedeni olduğunu kanıtlamak için kültürünü yap- de doğrulamış oldu (Şekil 1.12) ve tüberkülozun
ması gerektiğini biliyordu. nedeni anlaşıldı. Robert Koch, tüberküloza katkıla-
M. tuberculosis kültürlerini üretmek kolay de- rından dolayı, fizyoloji ve tıp alanında 1905 yılında
ğildi, Koch sonuçta, koagule kan serum ortamında Nobel Ödülüyle ödüllendirildi.
kolonileri üretmekte başarılı oldu. Daha sonra, ka-
tılaştırıcı ajan olarak henüz kullanılmaya başlanan
ağarı kullandı. En iyi koşullar altında bile M. tuber-
culosis kültürde yavaş ürer. Ancak Koch'un ısrarı
ve sabrı ile, en sonunda, çeşitli insan ve hayvan
•m 1.6 Kavramların Gözden Geçirilmesi
Louis Pasteur'ün spontan generasyon üzerindeki çalış-
kaynaklarından organizmanın saf kültürlerinin ması, mikroorganizmaların üremesinin kontrolü için
elde edilmesi başarıldı. metotların gelişmesini sağladı. Robert Koch, enfeksiyon
Bu aşamadan sonra, organizmanın tüberküloz yapan mikroorganizmaların çalışılması için kriterleri ve
mikroorganizmaların saf kültürlerinin üretimi için ilk
hastalığının nedeni olduğunun kesin olarak kanıt- metotları geliştirdi.
lanmasında Koch postulatlarını kullanmak nispe-
ten kolaydı. Kobay, kolaylıkla M. tuberculosis ile • Pasteur'ün ünlü deneyi, spontan generasyon teorisini
nasıl ortadan kaldırdı?
enfekte edilebilir ve sonuçta sistemik tüberküloza
yenik düşer. Koch, hasta kobayların dokularında • Koch'un postulatları bir hastalıkta neden ve etkiyi
nasıl doğrulayabilir?
yoğun M. tuberculosis hücrelerini bulundurdukla-
rını ve bu hayvanlardan elde edilen saf kültürlerin, • Mikroorganizmaların kültürü için katı besiyerleri ne
gibi avantajlar sağlar?
enfekte olmamış hayvanlara hastalığı geçirdiğini
1.6 • Pasteur, Koch ve Saf Kültürler • 15

Mİkrobİyal Ek Bİlgİ • Katı Besiyerleri, Petri Kutusu ve Saf Kültürler

obert Koch, bakterileri katı kül- da dahil olmak üzere, ağan hemen ken- sistematik çalışmalanndaki anlamının ol-
tür besiyerlerinde üreten ilk ki- di çalışmalanna uyarladı (metne ve Şekil dukça farkında olduğu da belirtilmelidir.
şidir. Koch'un patates dilimleri- 1.13'e bakınız). Koch, kontamine bir madde uygulanmış
ni katı besiyerleri olarak ilk kullanım ça- Agann, mikrobiyal kültür ortamlanm katı besiyerleri üzerinde farklı kolonile-
lışmaları problemlerle doluydu. Dilimler jelleştirme ajanı olarak tercih edilmesini rin geliştiğini, bu koloni formlanrun ço-
üzerinde bakterilerin seçici olarak üre- sağlayan birçok diğer özelliği vardı. Özel- ğaldıklannı ve birbirlerinden koloni özel-
mesinin yanında, dilimler çoğunlukla fun- likle, ağar vücut sıcaklığında katı halde likleri ile aynlabildiğini (renk, morfoloji,
guslarla aşın derecede kaplanmaktaydı- kaldı ve sterilizasyon işlemi sırasında eri- büyüklük ve benzeri, bakınız Şekil 1) göz-
lar. Bu yüzden, bakterileri katı besiyerle- dikten sonra, steril kaplara dökülebildiği lemlemiştir. Farklı kolonilere ait hücreler
rinde üretebilmek için Koch'un daha gü- yaklaşık 45 °C'ye kadar da sıvı halde kal- mikroskobik olarak ve çoğunlukla sıcak-
venilir ve tekrarlanabilir yöntemlere ihti- dı. Buna ek olarak, bir çok bakterinin par- lık veya besin gereksinimleri bakımından
yacı vardı ve cevabım ağarda buldu. çalayarak ortamın sıvılaşmasına yol açtı- da farklıydılar. Koch, mikroorganizmalar
Koch, patojenik bakterilerin kültürünü ğı jelatinin aksine, ağar pek çok bakteri arasındaki bu farklılıklann, taksonomist-
yapmak için kullandığı çeşitli besin sıvıla- tarafından parçalanmaz. Bu nedenle, ağar ler tarafından bitki ve hayvan türleri gibi
rım katılaştırmak için etken olarak başlan- mikrobiyoloji tarihinin ilk yıllannda yerini daha yüksek organizmalann smıflandınl-
gıçta jelatini kullanmış ve cam kutu veya aldı ve günümüzde halen saf bakteri kül- ması için oluşturulmuş olan tüm kriterle-
kavanozla kapatarak kontaminasyonu en- türlerinin elde edilmesinde ve saklanma- re karşılık geldiğini anlamıştır. Koch'un
gellediği yatay katı besiyeri plaklarının sında kullanılmaktadır. kendi kelimeleriyle (Almanca'dan çev-
hazırlanması için bir metot geliştirmiş- Richard Petri 1887'de, Koch'un düz rilmiştir): "Aynı kültür besiyerinde ve aynı
tir (bakınız Şekil 1.13c). Nutrient jelatin, plak tekniğinin bir modifikasyonunu ta- şartlarda kültürleri yapıldığında birini di-
çeşitli bakterileri izole etme ve çalışma nımlayan kısa bir makale yayımladı. ğerinden ayıran özellikleri bulunduran tüm
açısından iyi bir kültür besiyeri olmasına Petri'nin daha sonra oldukça kullanışlı ol- bakteriler tür, varyete, form, ve diğer uygun
rağmen, en önemlisi insan patojenlerinin duğu görülen katkısı, bugün onun adını ifadelerle tanımlanmalıdır". Koch aym za-
çoğunun üremesi için optimum sıcaklık taşıyan çift taraflı kaplann geliştirilmesiy- manda saf kültür çalışmalanyla, hastalığa
olan 37°C de katı kalmaması dahil bazı di. Petri kutulanmn avantajlan hemen fark neden olmalan dışında diğer yetenekle-
dezavantajları vardı. Böylece, çok daha edildi. Petri kurulan kolaylıkla üst üste ko- riyle de organizmalann özgül etkilerinin
fazla yönlü katılaştıncı ajana ihtiyaç vardı nulabilir ve besiyerinden ayn olarak ste- olduğunun gösterilebileceğini anlamıştır.
ve bu durum ağan ortaya çıkarmıştır. rilize edilebilirlerdi ve iki kaptan küçü- Böyle bir düşünce, mikrobiyolojinin ba-
ğüne erimiş besiyerinin ilavesini takiben ğımsız bir biyolojik bilim olarak hızlı ka-
Ağar, kırmızı alglerden elde edilen bir
daha büyük kap kontaminasyonu önle- bulünde önemli idi.
polisakkarittir. 19. yüzyılda yoğun olarak
jelleştirici ajan olarak kullanıldı. Walter mek amacıyla kapak olarak kullanılabilir- Koch'un katı kültür besiyerlerini keşfi
Hesse, ilk kez bakteriyolojik kültür besi- di. Petri kabındaki ağar yüzeyinde oluşan ve saf kültür mikrobiyolojisi üzerine yo-
yerlerinde katılaştıncı etken olarak ağan koloniler tamamen havayla temas halin- rumlan tıbbi bakteriyoloji alanının çok
kullandı. Jelatin yerine agann kullanılma- deydi ve daha sonraki çalışmalar için ko- ötesine geçti. Keşifleri, bakteriyal tak-
sı düşüncesi, Hesse'nin kansı Fannie tara- layca kullanılabilirdi. Petrinin ilk tasanmı sonomi, genetik ve diğer bazı alt branş-
fından ortaya kondu. Fannie Hesse, meyve günümüze kadar geliştirilmedi. İster kuru lann gelişmesi için kritik derecede ihti-
jölelerini hazırlamak için ağan kullanmış havayla sterilize edilen ve tekrar kullanı- yaç duyulan araçlan sağladı. Gerçekten,
ve besiyerlerini katılaştırmada ağar kul- labilen camdan olsun, isterse etilen oksit- saf kültürlerin öneminin kavranmasında
lanıldığında üstün özellikleri hemen gö- le steril edilen ve tek kullanımlık plastik ve bazı en temel mikrobiyolojik metotla-
rülmüştü. Hesse, bu keşif hakkında Koch'a olsun, Petri kutusu mikrobiyoloji laboratu- nn gelişiminde göstermiş olduklan ön-
yazdı ve Koch tüberküloz hastalığının ne- vannın temel aracıdır. görü için, mikrobiyolojinin tüm alanla-
deni olan Mycobactehum tuberculosis Sonuç olarak, Koch'un, kendi geliş- n Robert Koch ve arkadaşlanna çok şey
bakterisi üzerindeki klasik çalışmaları tirdiği saf kültür metotlannın mikrobiyal borçludur. •

Şekil 1 Ağar üzerinde oluşan kolonilerden Robert Koch'un arkadaşı Walter Hesse tarafından çekilen
ve elle renklendirilen bir fotoğraf. Koloniler fungus (küfler) ve bakterilere ait olup Hesse'in 1882'de
Berlin'de (Almanya) havanın mikrobiyolojik içeriği üzerine başlattığı çalışmadan elde edilmişlerdir.
Hesse, W, 1884'den. "Ueber quantitive Bestimmung der in der Luft enthalthenen Mikroorganismen," in Struck (ed.),
Mittheilungen aus dem Kaiserlichen Gesundheitsamte. August Hirschwald.
16 • Bölüm 1 • Mikroorganizmalar ve Mikrobiyoloji

Mikrobiyal Çeşitlilik ve Genel ilgileniyordu. (Şekil 1.15 ve 1.16*). Bu çalışmasında


Mikrobiyolojinin Yükselişi bakterilerin önemli biyojeokimyasal etkenler ola-
bileceğini göstermiştir. Ayrıca, VVinogradsky'nin
Mikrobiyoloji 19. yüzyıldan 20. yüzyıla doğru ge-
derin merakı, biyokimyasal işlemlerin metabolik
liştikçe, mikrobiyal çeşitliliği anlamamız önemli önemini ortaya koymuştur. Örneğin, kükürt oksit-
oranda arttı. Bu dönemde, mikrobiyolojide bazı leyen bakterilerle ilgili çalışmasında VVinogradsky,
alt dallar ortaya çıkarak günümüzdeki "moleküler inorganik maddelerin oksidasyonunun enerji elde-
mikrobiyoloji"ye yöneltmiştir. si ile ilişkisini gösteren kemolitotrof terimini ileri
Bu alandaki çok önemli iki bilim insanı olan sürdü (Şekil 1.16a). VVinogradsky, nitrifikasyonun
Hollandalı Martinus Beijerinck ve Rus Sergei VVi- kemolitotrofik süreci ile ilgili (amonyağın nitrata
nogradsky, bu geçişe öncülük yapmışlardır. Her oksidasyonu) çalışmalarından, bu olaydan sorum-
iki mikrobiyolog da, toprak ve suda bulunan bak- lu organizmalarm-nitrifiye edici bakteriler-karbon-
terilerle ilgileniyorlardı ve temel olarak bakteriyal larmı CO2'den elde ettikleri sonucuna vardı. Böyle-
çeşitliliğe katkıları yönünden hatırlanırlar. Bu dö- ce VVinogradsky, günümüzde fototrofik olan otot-
nem ve moleküler biyoloji dönemine kadar olan
daha sonraki yıllar, genel mikrobiyoloji'rdn en parlak
dönemiydi. Genel mikrobiyoloji, mikroorganizma-
ların çeşitliliği ve fizyolojisi üzerine yoğunluklu
olmak üzere esas olarak mikrobiyolojinin tıbbi ol-
mayan yönleriyle ilgilenir.

Martinus Beijerinck ve Zenginleştirme Kültür il


Tekniği fil
Martinus Beijerinck (1851-1931) Hollanda'daki ı I
Delft Politeknik Okulunda bir profesördü, ancak
esasen botanik eğitimi almıştı. Bu nedenle, mik-
(a)
robiyolojideki kariyerine bitkilerin mikrobiyoloji-
sini çalışarak başladı. Beijerinck'in mikrobiyoloji
alanına belki de en büyük katkısı, zenginleştirme
kültürünü açık bir şekilde tanımlamasıydı. Zen-
ginleştirme kültüründe mikroorganizmalar, doğal
örneklerden beslenme ve inkübasyon gereksinim-
lerine dikkat edilerek seçici bir şekilde izole edilir-
ler (öOöKısım 18.1).
Beijerinck, zenginleştirme kültür tekniğini kul-
lanarak aerobik azot fiske eden bakterilerin (Şekil
1.14»), sülfat indirgeyen ve kükürt oksitleyen bak-
terilerin, azot fiske eden kök nodul bakterilerinin,
Lactobacillus türlerinin, yeşil alglerin ve daha birçok
mikroorganizma dahil birçok toprak ve su köken-
li mikroorganizmanın ilk kez saf kültürlerini elde
etti. Beijerinck, tütün mozaik hastalığı çalışmala-
rında seçici filtre teknikleri kullanarak enfeksiyon
etkeninin (bir virüs) bakteri olmadığını, ancak bir (b)
şekilde konakçı bitki hücresi içerisine girdiğini
ve çoğalmak için canlı bitkiye ihtiyaç duyduğunu • Şekil 1.14 Martinus Beijerinck ve azotobacter (a) M.
gösterdi. Beijerinck bu dahiyane çalışmada, sade- Beijerinck'in 31 Aralık 1990'da aerobik azot fikse eden bakteri
ce ilk virüsü değil aynı zamanda virolojinin temel Azotobacter chroococcum (isim kırmızı halka içerisinde) üzerine
prensiplerini de açıkladı. gözlemlerini belirttiği laboratuvar defterinden bir sayfa
bölümü. Beijerinck, bu ismi ilk kez bu sayfada kullanmaktadır.
Beijerinck'in A. chroococcum çiftleri çizimini, Şekil 12.19a'da
Sergei VVinogradsky ve Kemolitotrofi Kavramı verilen Azotobacter hücrelerinin fotomikrogran ile karşılaştırınız,
Sergei VVinogradsky (1856-1953), Beijerinck'ine (b) M. Beijerinck'in kızkardeşi olan Henriette Beijerinck'in,
benzer bilimsel ilgi alanına sahipti ve aynı şekil- Azotobacter chroococcum hücrelerini gösteren bir çizimi. Bu,
de birkaç önemli bakterinin ilk kez izolasyonunda bugün derslerde kullanılan bilgisayar projektör, slayt ve asetat
başarılıydı. VVinogradsky özellikle, azot ve kükürt günlerinden çok önce olduğundan, Beijerinck, derslerini
bileşiklerinin dönüşümünden sorumlu bakterilerle örneklerle açıklarken bu resimleri kullanmıştır.
1.8 • Mikrobiyolojinin Modern Dönemi • 17

Kemolitotrofi

ADP + PI ATP

co 2 co 2
Kemoototrofi
(a)

Azot fiksasyonu
• Protein
• Şekil 1.15 Fototrofik mor kükürt bakteri hücrelerinin > Nükleik asit
elle renklendirilmiş çizimleri. Orijinal çizimler yaklaşık
1887'de Sergei Winogradsky tarafından yapılmış ve daha sonra
kansı Helene tarafından kopyalanıp elle renklendirilmiştir.
Bu çizimlerde C. okenii gibi Chromatium cinsinin hücrelerini
göstermektedir (Şekiller 3 ve 4). Bugün halen, bu tür bilinmektedir.
Şekil 12.4a'da verilen C. okenii hücrelerinin fotomikrografı ile
karşılaştırınız (b)

• Şekil 1.16 Sergei Winogradsky tarafından geliştirilen


temel kavramlar, (a) Kemolitotrofi ve kemoototrofi. Kükürt veya
rofik organizmalardan ayırmak için günümüzde azotlu bileşiklerin oksidasyonu enerji açığa çıkarırken, hücredeki
kemoototroflar olarak adlandırılan organizmaların, karbon CO2'den elde edilir. Fotoğraflar, solda Achromatium;
ototrof olduklarını ileri sürmüştür (Şekil 1.16a). sağda, Nitrobacter. (b) Azot fiksasyonu. Bu işlem ATP harcarken,
VVinogradsky ayrıca, zenginleştirme yöntemi hücrenin tüm azot ihtiyacı için gaz formunda azotu kullanmasını
sağlar. Fotoğraf, Azotobacter, bir aerobik azot fiske edici (aynı
kullanarak ilk azot fiske eden bakteriyi (anaerob,
zamanda Şekil 1.14'e bakınız.)
Clostridium pasteurianum) izole etmiş ve bakteriyal
N 2 fiksasyon kuramını tanımlamıştır (Şekil 1.16b).
Yaklaşık 100 yıl yaşayan VVinogradsky, Microbiolo-
gie du Sol (Toprak Mikrobiyolojisi) adında önemli bir
araştırma kitabı ile beraber birçok bilimsel makale Mikrobiyolojinin Modern Dönemi
yayımladı. Mikrobiyolojide bir dönüm noktası olan
Yirminci yüzyılda mikrobiyoloji alanı iki farklı
araştırma kitabı, kariyeri boyunca izole ettiği ya da
yönde hızlı şekilde gelişti - uygulamalı mikrobiyo-
zenginleştirme kültürde veya doğal materyalde ça-
loji ve temel mikrobiyoloji.
lıştığı birçok organizmanın orijinal çizimlerini içer-
mektedir (Şekil 1.15).
Tablo 1.1'de van Leeuwenhoek'dan günümü- Uygulamalı Mikrobiyolojinin Temel Alt Dallarının
ze mikrobiyoloji alanındaki bazı önemli bulgular Gelişmesi
özetlenmiştir. Koch'un elde ettiği pratik ilerlemeler, uygulamalı
mikrobiyolojide büyük gelişmelere neden olmuş-
1.1 Kavramların Çözden Geçirilmesi tur. Örneğin, tıbbi mikrobiyoloji ve immünoloji alan-
ları ortaya çıkmıştır. Bu dallarla pek çok yeni bak-
Beijerinck ve VVinogradsky toprak ve sudaki bakterileri teriyal patojen keşfedilmiş, bu patojenlerin vücudu
çalıştılar ve çeşitli fizyolojik grup üyelerinin izolasyonu
için zenginleştirme kültür tekniğini geliştirdiler. Zengin-
infekte edişi ve vücudun bunlara karşı savunma
leştirme kültürler, kemolitotrofi, kemoototrofi ve azot mekanizmaları aydınlatılmıştır. Beijerinck ve
fiksasyonu dahil olmak üzere mikrobiyolojideki önemli VVinogradsky'nin tarımsal mikrobiyoloji alanında-
yeni kavramlar bu dönemde ortaya çıktı. ki keşiflerinden destek alan uygulama ile ilgili ilk
• Zenginleştirme kültür tekniği nedir? ilerlemeler, bitki büyümesine yardımcı olan azot
• Şekil 1.16'yı inceleyerek, kükürt oksidasyonu ve nit- fiksasyonu gibi topraktaki mikrobiyal süreçlerin
rifikasyonun neden kemolitotrofik süreçler olarak anlaşılmasını sağlamıştır. Daha sonra 20. yüzyılda,
düşünülürken azot fiksasyonunun düşünülmediğini toprak mikroorganizmaları ile ilgili çalışmalar an-
belirtiniz (İpucu: Her olayda ATP'nin katıldığı reaksi-
tibiyotiklerin ve diğer önemli kimyasal maddele-
yonlara bakınız).
rin keşfine yol açmıştır. Bu, ticari ürünlerin üretimi
18 • Bölüm 1 • Mikroorganizmalar ve Mikrobiyoloji

Tablo 1.1 Mikrobiyolojinin üçyüz yılı: Mikrobiyolojideki bazı anahtar çalışmalar, 1684-2000"
Yıl Araştinci(lar) Keşif
1684 Antoni van Leeuwenhoek Bakterilerin keşfi •
1798 Edward Jenner Çiçek aşısı
1857 Louis Pasteur Laktik asit fermentasyonunun mikrobiyolojisi
1860 Louis Pasteur Alkolik fermentasyonda mayanın rolü •
1864 Louis Pasteur Kendiliğinden oluşum tartışmalarının çöküşü
1867 Robert Lister Cerrahide antiseptik prensipler :
1876 Ferdinand Cohn Endosporların keşfi
1881 Robert Koch Saf kültür bakteri çalışma metotları
1882 Robert Koch Tüberküloz etmeninin keşfi
1882 Elie Metchnikoff Fagositoz
1884 Robert Koch Koch postulattan
1884 Christian Gram Gram boyama metodu
1885 Louis Pasteur Kuduz aşısı
1889 Sergei VVinogradsky Kemolitotrofi kavramı
1889 Martinus Beijerinck Virüs kavramı
1890 Emil von Behring ve Shibasaburo Kitasato Difteri antitoksini
1890 Sergei VVinogradsky Kemolitotroflann ototrofik üremeleri
1901 Martinus Beijerinck Zenginleştirme kültür metodu
1901 Kari Landsteiner insan kan grupları
1908 Paul Ehrlich Kemoterapötik ajanlar
1911 Francis Rous İlk kanser virüsü
1915/1917 Frederick Twort/Felix d'Herelle Bakteriyal virüslerin (bakteriyofaj) keşfi
1928 FrederickGriffith Pnömokok transformasyonunun keşfi
1929 Alexander Fleming Penisillinin keşfi
1931 Cornelius van Niel Anoksijenik fotosentezde elektron vericisi olarak H2S (sülfit)
1935 Gerhard Domagk Sülfa ilaçlar
1935 VVendall Stanley Tütün mozaik virüsünün kristallendirilmesi
1941 George Beadle ve Edvvard Tatum Bir gen-bir enzim hipotezi
1943 Max Delbruck ve Salvador Luria Bakterilerde genetik karakterlerin kalıtımı j
1944 Osvvald Avery, Colin Macleod, Maclyn McCarty Griffith'in çalışmasının açıklanması-DNA genetik materyaldir
1944 Selman VVaksman ve Albert Schatz Streptomisinin keşfi
1946 Edvvard Tatum ve Joshua Lederberg Bakteriyal konjugasyon
1951 Barbara McClintock Hareketli elemanların keşfi
1952 Joshua Lederberg and Norton Zinder Bakteriyal transdüksiyon
1953 James VVatson, Francis Crick, Rosalind Franklin DNA'run yapısı ;
1959 Arthur Pardee, François Jacob, Jacques Monod Repressör protein yoluyla gen regülasyonu >
1959 Rodney Porter tmmünoglobulin yapısı
1959 F. Macfarlane Burnet Klonal seçim teorisi
1960 François Jacob, David Perrin, Carmon Sanchez,
Jacques Monod Operon kavramı
1960 Rosalyn Yalow ve Solomon Bernson Radyoimmünassay'in (RIA) geliştirilmesi
1961 Sydney Brenner, François Jacob, ve Matthevv Meselson Mesajcı RNA ve protein sentez yerleri olan ribozomlar
1966 Marshall Nirenberg ve H. Gobind Khorana Genetik kodun keşfi
1967 Thomas Brock Kaynayan sıcak su kaplıcalarında üreyen bakterilerin keşfi
1969 Howard Temin, David Baltimore, Renato Dulbecco Retroviriislerin/revers transkriptazın keşfi
1969 Thomas Brock ve Hudson Freeze Taq DNA polimerazın kaynağı Thermus aquaticus' un izolasyonu
1970 Hamilton Smith Restriksiyon enzimlerinin etkisinin özgüllüğü
1973 Stanley Cohen, Annie Chang, Robert Helling, ve
Herbert Boyer Rekombinant DNA
I
1975 Georges Kohler, Cesar Milstein Monoklonal antikorlar
1976 Susumu Tonegavva Immünoglobulin genlerinin yeniden düzenlenmesi
1977 Cari VVoese ve George Fox Archaea'mn keşfi
1977 Fred Sanger, Steven Niklen, Alan Coulson DNA dizileme yöntemleri
1981 Stanley Prusiner Prionların karakterizasyonu
1982 Kari Stetter Optimum sıcaklığı >100°C olan ilk prokaryotun izolasyonu i
1983 Luc Montagnier AİDS etmeni HlV'in keşfi
1985 Kary Mullis Polimeraz zincir reaksiyonunun (PCR) geliştirilmesi
1986 Norman Pace Moleküler mikrobiyal ekoloji
1995 Craig Venter ve Hamilton Smith Bir bakteriyal genomun tam dizisi
1999 Genomik Araştırma Enstitüsü (TIGR) ve diğerleri 100'ün üzerinde mikrobiyal genom dizisi belirlendi veya devam
ediyor
2000 Edward Delong Denizel Archaea'mn keşfi, Proteorodopsinin keşfi
2004 Craig Venter ve diğerleri Büyük ölçekli ilkçevresel genom: Sargasso Denizi

" Buradaki önemli referans kaynaklar arasında Brock, T. D. (1961), Milestones in Microbiology, Prentice Hail, Englevvood Cliffs, NJ; Brock, T. D. (1990). The E
Emergence ofBacterial Genetics, Cold Spring Harbor Press, Cold Spring Harbor, NY. bulunmaktadır. Yıl, keşfin ilk yayınlandığı yılı göstermektedir.
1.8 • Mikrobiyolojinin Modern Dönemi • 19

için mikroorganizmaların büyük ölçekli üretimi ci yüzyılın başlarında bilinmesine rağmen, bakteri-
olan endüstriyel mikrobiyoloji alanını ortaya çıkardı. lerde genetik değişimin keşfedildiği 1950'lere ka-
Toprak mikrobiyolojisindeki ilerlemeler aynı dar, bakteri genetiği esas çalışma alanı olmamıştır.
zamanda, göl, nehir ve okyanuslardaki mikroor- Bakteriyal genetik, biyokimya ve fizyoloji özellikle
ganizmalar üzerine çalışmalar için de bir temel 1950'lerde gelişmiştir. Bindokuzyüzatmış'larm
oluşturdu-swcw/ mikrobiyoloji ve denizel mikrobiyoloji başlarına gelindiğinde bu alanlar DNA, RNA ve
alanları. Sucul mikrobiyolojinin bir dalı, kanalizas- protein sentezinin ileri düzeyde anlaşılmasını sağ-
yon atığının işlenmesi ve insanlar için güvenilir lamıştır. Moleküler biyoloji alanı önemli oranda
su sağlanması ile ilgili önemli süreçlerle ilglenir. bakteri genetiği ile ilgili bu çalışmalardan ortaya
Mikroorganizmaların doğal çevredeki işlevleri ve çıkmıştır (Şekil 1.17).
biyoçeşitlilik üzerine ilginin artmasıyla, 1960 ve Virüs çalışmaları da 20. yüzyılda önemli oran-
1970'lerde mikrobiyal ekoloji alanı ortaya çıktı. Mo- da artmıştır. Beijerinck ilk virüsü yaklaşık 100 yıl
leküler mikrobiyolojinin bu dala olan katkısıyla önce keşfetmesine rağmen, 20. yüzyılın ortasına
mikrobiyal ekoloji şu sıralar ikinci "altın çağını" dek virüslerin gerçek doğası anlaşılamadı. Bu çalış-
yaşamaktadır (Şekil 1.17*). maların çoğunluğu, bakteriyofaj denilen, bakterile-
ri infekte eden virüs çalışmalarını kapsamaktay-
Mikrobiyolojide Temel Alt Bilim Dallan dı. Bilim insanları, virüs enfeksiyonunun genetik
Mikrobiyolojinin, uygulamalı alanlarındaki ilerle- transfer ile benzer olduğunun farkına vardılar. Vi-
melerin yanı sıra, özellikle moleküler biyoloji kav- rüsler ve diğer genetik elemanlar arasındaki ilişki,
ram ve araçlarını kullananlar başta olmak üzere temel olarak bakteriyofajlar üzerindeki araştırma-
20. yüzyılda birçok yeni temel bilim alanı gelişmiş- lardan elde edilen sonuçlarla aydınlatılmıştır.
tir. Geçmiş 65 yıldaki bazı dönüm noktaları Şekil
1.17'de özetlenmiştir. Moleküler Mikrobiyoloji Dönemi
II. Dünya Savaş'ından bu yana çok sayıda yeni 1970'lere gelince, bakteri fizyolojisi, biyokimyası
mikroorganizmanın keşfi ve sınıflandırılması, mik- ve genetiği ile ilgili bilgilerimiz o derece ilerlemişti
robiyal sistematiğin önemli oranda tasfiye edilme- ki, hücrelerdeki genetik materyali deneysel olarak
si ve filogenetik yaşam ağacının oluşturulması ile kullanmak mümkündü. Restriksiyon enzimlerinin
sonuçlanmıştır (Şekil 1.17). Mikroorganizmaların keşfiyle, yabancı kaynaklardan DNA'nın bakteri-
ihtiyaç duyduğu besinler ve sentezledikleri ürün- lere aktarılması ve replikasyonunun kontrolü da
lerin çalışılması mikrobiyal fizyoloji alanını geliştir- mümkün olmuştur. Bu da, biyoteknoloji alanının
miştir. Mikroorganizmaların fiziksel ve kimyasal gelişmesine neden olmuştur. Yaklaşık bununla
yapılarının detaylı anlaşılması (sitoloji) ve mikro- aynı zamanda, nükleik asit dizilemesi geliştirilmiş
biyal enzimlerin keşfi ve yürüttükleri kimyasal re- ve sonuçları biyolojinin tüm alanlarında hissedil-
aksiyonlar da {mikrobiyal biyokimya) günümüzdeki miştir. Mikrobiyolojide, dizileme teknolojisi pro-
mikrobiyolojiye etki etmiştir. karyotlar arasındaki filogenetik (evrimsel) ilişkile-
Yirminci yüzyılın ortalarında hızlı bir şekilde rin ortaya çıkarılmasına yardımcı olarak biyolojik
ilerleyen temel araştırmaların kilit alanı bakterilerin sınıflandırma alanında devrimsel yeni görüşlerin
kalıtım ve varyasyonunu inceleyen bakteriyal gene- ortaya çıkmasını sağlamıştır. Dizileme ayrıca,
tik dalıydı. Bakteri genetiğinin bazı yönleri yirmin- genomik-farklı organizmaların genlerinin karşılaş-

mater-
yaldir J
Streptomisin

İlk Dönemler: Keşif, Tıbbi ve Moleküler Biyoloji/Genel Mikrobiyoloji Dönemi Moleküler Mikrobiyoloji, Genomik
Genel Mikrobiyoloji ve Proteomik

• Şekil 1.17 Son 65 yılda mikrobiyolojide bazı dönüm noktalan. Tarihlerin üzerindeki ikon veya fotoğraflar keşifleri sembolize
etmektedir; her biri bu bölümde ele ahnmış veya sonraki bölümlerde tekrar değinilecektir.
20 • Bölüm 1 • Mikroorganizmalar ve Mikrobiyoloji

tırmalı analizi-alanının doğmasını sağlamıştır. Şu eşiğine getirmiş ve yeni bulunan bakteriler bildiği-
an mevcut genomik bilginin büyük bir bölümü tıp, miz mikrobiyal çeşitliliğin devasa alanını daha da
mikrobiyal ekoloji, endüstriyel mikrobiyoloji ve esnetmiştir. Minimalist genomu-yaşam için gerekli
biyolojinin pek çok diğer alanlarında önemli iler- olan asgari genler bütünü-ortaya çıkarmakta kul-
lemelere neden olmaktadır. Gerçekten, genomik landığımız genomik sayesinde, yaşam için gerekli
dönem tüm gücüyle bizi etkilemekte (Şekil 1.17) olan ön koşulları çok yakında tam olarak açıklaya-
ve şimdiden yeni bir alt dalın yani proteomik'in biliriz. Laboratuvar üretimi bir hücrenin oluşturul-
- hücrelerde protein ifadesinin çalışılması - ortaya ması, o kadar da uzak olabilir mi?
çıkmasına neden olmuştur. Bölüm 15'de genomik Son dönem evrimsel biyologlardan Stephen
ve proteomik daha detaylı olarak ele alınacaktır. Jay Gould'un da belirttiği gibi bu "bakteri çağı"dır.
Bilimi öğrenmek için ne muhteşem bir zaman!
Yeni Keşif Alanları Mikrobiyolojiye hoş geldiniz!
Mikrobiyolojinin yaklaşık 350 yılı yalnızca bize
şaşırtıcı öngörüler vermekle kalmayıp, iyi ve kötü 1.8 Kavramların Gözden Geçirilmesi
yeni sorunlara neden olmuştur. Bir yandan, SARS
ve ondan önce görünen AİDS gibi yeni oluşan has- 20. yüzyılın ortasından sonraki bölümünde, temel ve uy-
gulamalı mikrobiyoloji moleküler mikrobiyolojinin gü-
talıklar hiçbir uyarı yapmadan ortaya çıkmış görün-
nümüzdeki dönemini başlatmak için birlikte çalışmıştır.
mekte ve mikrobiyal hastalıklarla ilgili en karmaşık
kavrama gücümüze bile meydan okumaktadırlar. • İlgi alanı, metabolizma; enzimoloji; nükleik asit ve
protein sentezi; mikroorganizmalar ve doğal çevreleri
Diğer yandan, yeni araştırma keşifleri bizleri hüc- olan mikrobiyoloji alt dallarını yazınız.
renin en temel düzeyde nasıl çalıştığını anlamanın

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Canlılıkla ilgili olan altı anahtar özelliği sıralayınız. 7. Saf kültür nedir ve nasıl elde edilebilir? Saf bir kültü-
Bunlardan hangileri hücrelerin ortak özellikleridir? rün nasıl elde edildiği bilgisi mikrobiyoloji biliminin
Hangileri yalnızca bazı tip hücrelerin özellikleridir? gelişmesinde niçin önemliydi (ö**aKısım 1.6)?
(CKOKısım 1.1 ve 1.2). 8. Spontan generasyon üzerindeki çalışmalarda Pasteur
2. Hücreler hem makine hem de kodlama aracı olarak balonunun kullanımının arkasındaki prensibi açıkla-
düşünülebilir. Hücrenin bu iki özelliğinin nasıl farklı- yınız (ö°&Kısım 1.6).
laştığını açıklayınız (öO^Kısım 1.2). 9. Katı kültür besiyerlerinin bulunuşunun, mikrobiyolo-
3. Hücrede translasyonun olması için neye ihtiyaç var- jinin bir bilim olarak gelişmesinde niçin büyük önemi
dır? Translasyon işleminin ürünü nedir ("^^Kısırn olduğunu açıklayınız (C*^>Kısım 1.6).
1.2)? 10. Koch postulatları nelerdir ve mikrobiyolojinin geliş-
4. Ekosistem nedir? Mikroorganizmalar, ekosistemde mesini nasıl etkilemişlerdir? Bugün halen niçin geçer-
saf kültür halinde bulunurlar mı? Mikroorganizmala- lidirler (öösKısım 1.6)?
rın, ekosistem üzerine nasıl etkileri vardır (o^Kısım 11. İlk mikrobiyologlardan Martinus Beijerinck'in mikro-
1.3)? biyolojiye önemli katkısını açıklayınız (O°C»Kısım 1.7).
5. Mikroorganizmaların yalnızca hastalık etkeni olmak- 12. Sergei VVinogradsky'e hangi önemli kavramları borç-
tan çok daha fazla işleve sahip olduklarına, bir arka- luyuz («»öKısım 1.7)?
daşınızı nasıl ikna edersiniz (<3°öKısım 1.4)? 13. ikinci Dünya Savaşından bu yana mikrobiyolojide
6. Hooeke ve van Leewenhoek, mikrobiyolojideki han- hangi önemli ilerlemeler olmuştur (C^oKısım 1.8)?
gi katkılarından dolayı hatırlanmaktadır? Ferdinand
Cohn bakteriyolojiye nasıl katkı yapmıştır
1.5)?

UYGULAMA SORULARI

1. Pasteur'ün spontan generasyon üzerindeki deneyleri, 2. Robert Koch'un Mycobacterium tuberculosis bakterisi ile
birkaç isim vermek gerekirse, mikrobiyolojinin meto- tüberküloz hastalığını kesin olarak ilişkilendirmek için
dolojisi, yaşamın kökeni hakkındaki fikirler ve gıdala- kullandığı çeşitli kanıtları açıklayınız. Bakteriyal has-
rın korunması üzerindeki etkisinden dolayı mikrobi- talıkları çalışmak için geliştirdiği araçlardan herhangi
yolojinin ilerlemesi için çok büyük önem taşımaktay- birisi tüberküloz çalışmasında mevcut olmasaydı, bu
dı. O'nun denemelerinin etkisinin bu konularda nasıl deliller nasıl yetersiz kalırdı?
hissedildiğini kısaca açıklayınız.
MIKROBIYAL YAŞAMA
GENEL BİR BAKIŞ

I H Ü C R E YAPISI V E E V R İ M S E L
GEÇMİŞ 22
2.1 Hücrenin Elemanları ve Viral Yapı 22
2.2 Mikrobiyal Hücrelerde DNA'nm
Düzenlenmesi 24
2.3 Yaşam Ağacı 26

II MIKROBIYAL ÇEŞİTLİLİK 28
2.4 Mikroorganizmaların Fizyolojik Çeşitliliği 28
2.5 Prokaryotik Çeşitlilik 30
2.6 Okaryotik Mikroorganizmalar 35

Mikrobiyal çeşitliliğin
alanı çok geniştir ve
mikroorganizmalar, fizik
ve kimyanın kanunları
ile uyumlu bir yaşam
oluşturmak için her yolu
kullanmaktadır.

21
22 • Bölüm 2 • Mikrobiyal Yaşama Genel Bir Bakış

BOLÜMLE İLGİLİ SOZLUK


Archaea Bacteria üyelerinden farklı Genom bir organizmadaki genlerin Ökaryot membranla çevrili bir nük-
olan filogenetik ilişkili prokaryotlar tamamı leusu ve genellikle diğer organelleri
Bacteria Archaea'den farklı olan filoge- Kemolitotrof enerjisini inorganik bi- olan hücre
netik ilişkili prokaryotlar leşiklerin oksidasyonuyla elde eden Plazmit üreme için gerekli olmayan
Domain biyolojik sınıflandırmanın en organizma ekstrakromozomal genetik element
üst seviyesi Kemoorganotrof enerjisini organik Prokaryot membranla çevrili bir nük-
Ekstremofil bir veya daha fazla çevre- bileşiklerin oksidasyonuyla elde eden leusu ve diğer organelleri olmayan
sel ekstremde optimal olarak üreyen organizma hücre
organizma Kromozom hücrenin işlevi için gerekli Proteobakteriler Escherichia coli gibi
Endosimbiyoz Bacteria soyundan klo- genleri içeren genetik eleman pek çok gram negatif bakteriyi içeren
roplast ve mitokondrilerin oluştuğu Morfoloji hücre şekli büyük bir Bacteria şubesi
süreç Nükleoid Bacteria ve Archaea hücrele- Ribozom protein sentezinde görev ya-
Eukarya bütün ökaryotik hücrelerin rinin kromozomlarını oluşturan yo- pan sitoplazmik parçacık
dahil olduğu yaşam domaini ğunlaşmış DNA kütlesi Sitoplazma sitoplazma membranı ile
Evrim bir tür içerisinde zamanla yeni Nükleus ökaryotik hücrelerde kromo- çevrili nükleus haricindeki (eğer var-
tür ve varyeteler oluşturan bir atasal zomu içeren membranla çevrili yapı sa) hücresel içerik
soydaki değişim Organel ökaryotik hücrelerin sitoplaz-
Filogeni organizmalar arasındaki ev- masında bulunan birim membranla
rimsel ilişki çevrili mitokondri veya kloroplast
Fototrof enerjisini ışıktan elde eden gibi yapılar
organizma

HÜCRE YAPISI VE Sitoplazma Nükleoid Ribozomlar

EVRİMSEL GEÇMİŞ Plazmid

B u bölümde, kitabın kalanında devam edecek


olan mikrobiyal çeşitlilik ve hücre yapısı ve
fonksiyonunun anahtar kavramları tanıtıla-
caktır. Burada, mikrobiyal hücrelerin iç yapısını
karşılaştıracak, hücreleri virüslerden farklılandı- (a)
Hücre duvarı
0.5 |im

Sitoplazmik
zar

racak, evrimsel yaşam ağacını keşfedecek ve ge-


zegenimiz ve yaşamımızı etkileyen bazı önemli
mikroorganizma gruplarını ele alacağız.
Hücre yapısıyla ilgili bildiklerimizin çoğu,
ışık ve elektron mikroskopu ile yapılan çalışma- Ribozomlar
lar dahil, mikroskop çalışmalarından gelmiştir. Bu
nedenle, bu bölümde bazı ışık ve elektron mikrog- Çekirdek
raflarını (mikroskop altında çekilen fotoğraflar) Çekirdekçik
sunacağız. Ancak, hücre yapısının daha detaylı de-
ğerlendirilmesine giriş yapmak üzere mikroskop-
larla ilgili esas tartışmayı dördüncü bölüme kadar
erteleyeceğiz.

Hücrenin Elemanları ve Viral


Yapı 10 um

Bütün hücrelerin pek çok ortak özelliği vardır ve


• Şekil 2.1 Mikrobiyal hücrelerin iç yapısı, (a) Prokaryotik
birçok aynı veya işlevsel olarak aynı elemanları bir hücre şekli, (b) Ökaryotik bir hücre şekli. Ölçek ve iç yapılar-
içerirler. Bütün hücrelerin, sitoplazmik zar adlı ve daki farklılıklara dikkat ediniz.
hücre içerisini dışarıdan ayıran bir bariyeri vardır
(Şekil 2.1»). Hücrenin ihtiyaç duyduğu besinlerin ve yapılar karışımı, hücre içerisinde ve sitoplazma
ve diğer maddelerin girdiği, atık maddeler ve di- membranı ile çevrili olarak bulunur. Suda çözün-
ğer hücresel ürünlerin çıktığı kısım sitoplazmik müş veya asılı olarak bulunan bu maddeler ve ya-
zardır. Sitoplazma adı verilen kompleks maddeler pılar, hücresel fonksiyonları gerçekleştir.
2,1 • Hücrenin Elemanları ve Viral Yapı • 23

Sitoplazma içerisinde çözünmüş olarak bu- kloroplastlar (yalnızca fotosentetik hücrelerde) dahil-
lunan önemli bileşenlere makromoleküller (iki dir (Şekil 2.1b, 2.2c»). Nükleus, hücrelerin genetik
önemli sınıfı proteinler ve nükleik asitlerdir), küçük bilgi (DNA, "genom") deposudur ve ayrıca ökaryo-
organik moleküller (esas olarak makromolekülle- tik hücrelerde transkripsiyon bölgesidir. Mitokond-
rin öncülleri) ve çeşitli inorganik iyonlardır. Hüc- riler solunumu ve kloroplastlar da fotosentezi ger-
renin protein sentezleme fabrikaları olan Ribozom- çekleştirerek enerji üretiminde özel rol oynarlar.
lar, ribonükleik asit (RNA) ve çeşitli proteinler-
den oluşan partiküllü yapılardır ve sitoplazmada Prokaryotik Hücreler
asılı halde bulunurlar. Ribozomlar, protein sentezi Ökaryotik hücrelerin aksine, prokaryotik hücre-
(translasyon) sırasında birkaç sitoplazmik protein, lerin membranla çevrili organellerin bulunmadığı
mRNA ve tRNA'larla ilişki kurar (<3»asŞekil 1.4). daha basit bir iç yapısı vardır (Şekil 2.1a ve 2.2a,
Hücre duvarı hücreye yapısal dayanıklılık sağ- b). Prokaryotlar Bacteria ve Archaea üyelerini içe-
lar. Hücre duvarı nispeten geçirgendir ve memb- rir. Bacteria ve Archaea türleri prokaryotik hücre
ran dışında bulunur (Şekil 2.1a); membrandan çok yapısında olmasına rağmen, evrimsel geçmişleri
daha dayanıklı bir yapıdır. Bitki hücrelerinin ve açısından önemli ölçüde farklıdırlar. Bu kitapta
pek çok mikroorganizmanın hücre duvarları var- küçük harf "b" ile yazılan bacteria terimi prokaryot
ken, hayvan hücrelerinin genel olarak hücre du- terimi ile sinonimdir. Bunun aksine, Bacteria (Bak-
varları yoktur. Bunun yerine hayvan hücreleri si- teriler) terimi (büyük harf "B" ile ve italik yazılan)
toplazma içerisinde hücre iskeleti adlı bir iç iskeletle Archaea (Arkeler)'den (bakınız Kısım 2.3) farklı
sağlamlaştırılmıştır. olan filogenetik ilişkili prokaryot grubunu ifade
etmektedir.
Ökaryotik Hücreler Özellikle prokaryotik hücreler olmak üzere
Hücrelerin iç yapısının incelenmesi prokaryot ve mikrobiyal hücreler genelde çok küçüktür. Örne-
ökaryot olarak iki yapısal tipi ortaya koymaktadır ğin, çubuk şeklinde bir prokaryot tipik olarak 1-5
(Şekil 2.1). Ökaryotik hücreler genel olarak pro- mikrometre (um) uzunluğunda ve yaklaşık 1 um
karyot hücrelerden daha büyük ve yapısal olarak enindedir (1 um 10"6 metredir) ve bu yüzden çıplak
daha komplekstirler. Ökaryotik mikroorganizma- gözle görülemez. Bir bakterinin ne kadar küçük ol-
lara algler, funguslar ve protozoalar dahildir (ba- duğunu anlamak için, her biri 1 um uzunluğunda
kınız Şekil 2.23 ve 2.24). Tüm çok hücreli bitki ve olan 500 bakterinin bu cümlenin sonundaki nok-
hayvanlar ökaryotik hücrelerden oluşmuştur. Bö- tanın bir ucundan diğer ucuna uç uca eklenebile-
lüm 14'de ökaryotik hücreleri daha detaylı olarak ceğini düşününüz. Ökaryotik hücreler genellikle
ele alacağız. prokaryotik hücrelerden çok daha büyüktürler,
Ökaryotik hücrelerin prokaryotik hücrelerde ökaryotik hücrelerin büyüklükleri 3 mikrometer-
olmayan önemli bir özelliği, organel adlı membranla den birkaç 100 mikrometreye kadar değişebilir.
çevrili yapıların bulunmasıdır. Buna, birinci ve en Hücre büyüklüğü konusunu Bölüm 4'de daha de-
önemli olarak nükleus, fakat ayrıca mitokondriler ve taylı olarak tekrar göreceğiz.

Çekirdek

(b)

• Şekil 2.2 Canlı organizmalann her domaininden kesiti alınmış hücrelerin elektron mikrograflan. (a) Heliobacterium mo-
desticaldum (Bacteria); hücre ölçüsü 1 X 3 ^m. (b) Methanopyrus kandleri (Archaea); hücre ölçüsü 0.5 X 4^ım. [Reinhard Rachel and Kari O.
Stetter, 1981. Archives of Microbiology 128:288-293. © Springer-Verlag Gmb H & Co. KG], (c) Saccharomyces cerevisae (Ökarya); hücre ölçüsü
8 pm çapında.
24 • Bölüm 2 • Mikrobiyal Yaşama Genci Bir Bakış

marş Ökaryotik hücre


• Virüs

1000 nm (1 |im)

• Şekil 2.3 Virüs yapısı, virüsler ve hücrelerin büyüklüğünün karşılaştırılması, (a) Rhabdovirüs (ökaryot virüsü) parçacığı. Tek
bir virüs parçacığı yaklaşık 65 nm (0.065 um) çapındadır, (b) bakteri virüsü (bakteriyofaj) lambda. Her parçanın baş kısmı yaklaşık 65
nm çapındadır, (c) Bakteri ve ökaryotik hücreye nazaran, (a) ve (b)'de gösterilen virüslerin büyüklüğü.

Virüsler
Virüsler önemli bir mikroorganizma sınıfı olmala- Hücrenin içerisine bakarak prokaryotik veya ökaryotik
olduğunu nasıl söyleyebilirsiniz?
rına rağmen hücre değildirler (Şekil 2.3»). Virüs-
Ribozomlar hücrelerde hangi önemli görevleri yerine
lerde, en önemlisi besinleri alan ve atıkları atan getirir?
dinamik açık sistemleri bulunmaması yanında, Tipik bir çubuk şeklinde bakteri ne kadar uzundur?
hücrenin pek çok özelliği eksiktir. Bunun yerine, Bu tek hücreden siz ne kadar daha uzunsunuz?
bir virüs parçacığı oldukça kararlı, parçalarını de-
ğiştiremeyen veya yenileyemeyen statik bir yapı-
dır. Virüs yalnızca bir hücreyi enfekte ettiği zaman,
canlı bir sistemin anahtar özelliği olan üreme yete-
Mikrobiyal Hücrelerde DNA'nın
neğini kazanır. Virüslerin hücrelerden farklı olarak
metabolik yetenekleri yoktur. Kendi genomları ol- Düzenlenmesi
masına rağmen ribozom yoktur ve bundan dolayı Hücrelerin yaşam prosesleri onların tüm genleriy-
protein sentezi için tümüyle hücrenin biyosentez le (genom) yönlendirilir. Hücrelerde bir proteini
mekanizmasına bağımlıdırlar. (haberci RNA aracılığıyla) veya ribozomal RNA
Virüslerin, mikrobiyal hücreler dahil bütün veya transfer RNA gibi diğer bir RNA molekülünü
hücreleri enfekte ettikleri bilinmektedir. Pek çok kodlayan DNA parçası, gen olarak tanımlanabilir.
virüs enfekte ettiği organizmada hastalığa neden Bakterilerden insanlara kadar çeşitli organizma
olur. Bununla birlikte, viral enfeksiyonların hücre- genomlarının dizilenmesi ve analiz edilmesinde
nin yeteneklerini artırabilen genetik değişiklikler gerçekleşen hızlı ilerlerrıelerj Bölüm 15'de ince-
de dahi} olmak üzere, hücrelerde pek çok yararlı leyeceğiz. Bu ilerlemeler, yüzlerce farklı organiz-
etkileri de olabilir. Virüsler, bilinen en küçük vi- manın c|etaylı genetik şifresini sağlamış ye ayrıca
rüslerin yalnızca yaklaşık 10 nanometre (0.010 um) kapsamlı ve detaylı karşılaştırmaların yapılmasını
çapında olması ile, hücrelerden çok küçüktürler ve mümkün kılmıştır. Burada yalnızca, genomların
prokaryotik hücrelerden de çok daha küçüktürler prokaryotik ve ökaryotik hücrelerde nasıl organize
olduğunu inceleyeceğiz.

m 2.1 Kavramların Gözden Geçirilmesi

Bütün mikrobiyal hücreler sitoplazma membram, ribo-


Nüldeoide Karşı Nükleus
Ökaryotik ve prokaryotik hücrelerin genomları
zomlar ve (genellikle) hücre duvarı gibi bazı temel ya- farklı şekilde düzenlenir. Prokaryotik hücrelerde
pıları bulundurur. Prokaryot ve ökaryot olmak üzere iki DNA, bakteri kromozomu adı verilen büyük çift zin-
yapısal hücre tipi bilinmektedir. Virüsler hücre olmama- cirli bir molekül olarak bulunur. Kromozom nük-
larına rağmen, üremek için hücrelere bağımlıdırlar. leoid (Şekil 2.4») adındaki görünür kütleyi oluştur-
2.2 • Mihrobiyal Hücrelerde DNA'nın Düzenlenmesi • 25

ifadesi için ihtiyaç duyulan diğer proteinleri içe-


rir. Prokaryotlar ve ökaryotlar arasındaki anahtar
genetik fark, ökaryotlarm tipik olarak her genin iki
kopyasını içermesi ve bu nedenle genetik olarak dip-
loü olmalarıdır. Ökaryotik hücrelerde hücre bölün-
mesi sırasında, nükleus mitoz adı verilen işlemle
bölünür (kromozom sayısının iki katına çıkmasını
takiben) (Şekil 2.5»). Birbiriyle aynı iki yavru hücre
oluşur ve her yavru hücre tam bir gen takımını içe-
ren nükleusu alır.
Ökaryotik hücrelerin diploit genomu eşeyli
faj üreme için haploit gametleri oluşturmak için ma-
yozla yarıya indirilir. Zigot oluşumu sırasında iki
gametin birleşmesi hücreyi diploit durumuna ge-
tirir. Bölüm 14'de bu işlemleri daha detaylı olarak
tartışacağız.
\
Genler, Genomlar ve Proteinler
m, Bir hücrede kaç gen ve protein vardır? Tipik bir
bakteri olan Escherichia coli'nin genomu 4.68 mil-
yon baz çiftlik DNA'dan oluşan halkasal bir kro-
mozomdur. E. coli genomu tümüyle dizilenmiş ol-
duğundan, onun yaklaşık 4,300 gen içerdiğini de
biliyoruz. Bazı bakteri hücrelerinin genomları yak-
laşık bu sayının üç katı gen içerirken, diğerlerinin
genomları bu sayının sekizde birinden daha az gen
W. içerir. Ökaryotik hücrelerin tipik olarak prokaryot-
lardan çok daha büyük genomları vardır. Örneğin,
(b)
bir insan hücresi E. coli hücresindekinden 1,000
kattan daha fazla DNA ve yaklaşık 7 kat daha faz-
• Şekil 2.4 Nükleoid. (a) Nükleoidi görünür yapacak bir la gen içerir (ökaryotik hücrelerdeki DNA'nın ço-
yolla muamele edilmiş E. coli hücrelerinin fotomikrografı.
Tek bir hücre yaklaşık 3 pm uzunluğundadır, (b) E. coli hücresin-
ğunun kodlanmayan DNA olduğunu daha ileride
den serbest kalmış, izole edilmiş bir nükleoidin elektron mik- göreceğiz).
rografı. Yüksek oranda yoğun olan nükleoidin hücreden bozun- Tek bir E. coli hücresi yaklaşık 1,900 farklı tip-
madan çıkması için, hücre nazikçe parçalanmıştır. te protein ve yaklaşık toplam 2.4 milyon protein
molekülü içerir (oooTablo 3.2). E. coli'de bazı pro-
mak için bir bölgeye toplanır. Pek çok prokaryotda teinler çok fazla iken, bazıları orta miktarda ve
DNA'nın halkasal olduğunu Bölüm 7'de görece- bazıları da bir veya birkaç kopya olarak bulunur.
ğiz. Çoğu prokaryotun yalnızca bir tek kromozo-
mu vardır. Bu nedenle, her genden tipik olarak tek
kopya içerirler ve böylece genetik olarak haploit tir-
ler. Pek çok prokaryot ayrıca, plazmit adındaki az
miktarlarda halkasal ekstrakromozomal DNA'yı
da içerir. Plazmitler tipik olarak hücreye özel ka-
rakterler veren (özgün metabolik özellikler gibi)
genleri içerirler. Bu, kromozomda bulunan ve te-
mel yaşam için gerekli olan lüzumlu ("hizmetçi")
genlerden farklıdır.
DNA ökaryotlarda, nükleus içerisinde kromo-
zomlarda paketlenmiş ve düzenlenmiş doğrusal
moleküller olarak bulunur. Kromozom sayısı or-
ganizmaya göre değişir. Örneğin ekmek mayası • Şekil 2.5 Boyanmış keseli sıçan hücrelerinde mitoz.
olan Saccharomyces cerevisiae 8 çift olarak düzen- Hücre mitoz bölünmenin metafaz basamağmdayken fotograflan-
lenmiş 16 kromozom içerirken insan hücreleri 46 mıştrr. Yeşil renk, kromozomların ayrılmasında önemli olan tuhitin
adlı proteini (öOöKısım 14.5) boyar. Mavi renk, DNA'ya bağlanan
kromozom (23 çift) içerir. Ökaryotlardaki kromo- boyadan kaynaklanır ve kromozomlan gösterir. Mitoz, ökaryotik
zomlar DNA'nın yanı sıra, DNA'nın katlanma ve hücrelerin hücre döngüsünün tamamlayıcı bir parçası olmasına
paketlenmesine yardımcı olan proteinler ve gen rağmen prokaryotlarda oluşmaz.
26 • Bölüm 2 • Mikrobiyal Yaşama Genel Bir Bakış

Böylece, E. co/z'nin genlerinin ifadesinin kontrolü 11'de tartışılacak nedenlerden dolayı, özellikle ri-
için mekanizmalar bulunmaktadır ve bu şekilde bozomal RNA'lar olmak üzere ribozomları oluştu-
bütün genler aynı derecede ve aynı zamanda ifade ran makromoleküller, evrimsel ilişkileri saptamak
edilmez (yazılmaz ve çevrilmez, «»a Şekil 1.4). Bu, için mükemmel araçlardır. Bütün hücrelerde ri-
prokaryot ve ökaryot hücrelerin tümünde ortak bir bozom bulunduğundan (ve bu yüzden ribozomal
gözlemdir. Gen ifadesinin ana mekanizmalarına RNA), prokaryotik ve ökaryotik bütün canlıların
Bölüm 8'de yoğunlaşacağız. filogenetik ağacının oluşturulmasında bu molekül
kullanılabilir ve kullanılmıştır (bkz. Şekil 2.7). Filo-
2.2 Kavramların Gözden Geçirilmesi genetik ilişkilerin tasarımı için ribozomal RNA'nın
bir araç olarak tanımlanması ilk kez Amerikalı bir
Genler hücrelerin özelliklerini kontrol eder ve bir hücre-
mikrobiyolog olan Cari VVoese tarafından yapıl-
nin gen takımı onun genomu olarak adlandırılır. Hücre-
lerde DNA, kromozomları oluşturmak üzere düzenlenir. mıştır.
Prokaryotlarda genelde tek bir halkasal kromozom var- RNA-temelli bir filogenetik ağacın oluşturul-
ken ökaryotlarda birkaç doğrusal kromozom bulunur. masındaki basamaklar Şekil 2.6»'da taslak olarak
• Nükleus ve Nükleoidi karşılaştırarak farklılıklarını verilmiştir. Kısaca, iki veya daha fazla organizma-
belirtiniz. nın ribozomal RNA gen kodları dizilenir ve diziler
• Plazmitler, kromozomlardan hangi açılardan farklı- bilgisayarda baz baz sıraya dizilir ve kontrol edilir.
dır? îki veya daha fazla organizmanın ribozomal RNA
• Bir insan hücresinin bir bakteri hücresinden daha gen dizisindeki farklılık ne kadar fazla ise evrim-
fazla geni olması neden mantıklıdır?
sel uzaklıkları da o kadar fazladır. Daha sonra, bu
uzaklıklar filogenetik ağaç formunda ifade edilir
(Şekil 2.6).
Yaşam Ağacı
Yaşamın Üç Domaini
Evrim bir tür içerisinde zamanla yeni tür ve varye- Karşılaştırmalı ribozomal RNA dizilemesinden, fi-
teler oluşturan bir atasal soydaki değişimdir. Hüc- logenetik açıdan farklı üç hücre soy hattı tanımlan-
re yapısı evrimsel bir belirleyicimidir? Bu sorunun mıştır. Bu soy hatlarından ikisi yalnızca prokaryot
cevabı hem "evet" hem de "hayır"dır. Yaşam form- hücreleri içerirken, üçüncüsü ökaryotlardan oluş-
ları arasındaki evrimsel ilişki filogeni biliminin ko- maktadır. Domainler denilen soy hatları Bacteria,
nusudur. Diğer yandan, bütün bilenen prokaryotik Archaea ve Eukarya (Ökaryotlar) dır (Şekil 2.7»).
hücrelerin filogenetik açıdan ökaryoüardan farklı Domainlerin ortak atasal bir organizmadan veya
olduğunu söyleyebiliriz. Fakat başka bir açıdan da, Dünyadaki yaşamın başlangıcında organizma top-
bütün prokaryotik hücreler evrimsel bağlamda ya- luluklarından ayrılarak oluştuğu düşünülmektedir
kın ilişkili değildirler; Bacteria ve Archaea filogene- (e*** Kısım 11.7).
tik olarak farklıdır. Bütün prokaryotların filogenetik olarak yakın
Filogenetik ilişkiler bazı moleküllerin dizileri- ilişkili olmadığı açıkça gösterilmesine rağmen ya-
nin karşılaştırılmasıyla ortaya çıkarılabilir. Bölüm şam ağacı diğer önemli bir evrimsel gerçeği gös-

DNA

DNA dizi analizi Sıraya dizilmiş


Ribozomal RNA rRNA gen dizileri
Hücreler
kodlayan gen

AGTCGCTAG 1
• ATTCCGTAG 2
PZR Dizi
AGCCGTTAG 3 Filogenetik
(PCR) analizi ağacın
oluşturulması

m (b) (o) (d)

• Şekil 2.6 Ribozomal RNA (rRNA) gen dizilemesi ve filogeni. (a) Saf kültür veya çevre örneklerinden elde edilen hücreler par-
çalanır; (b) rRNÂ'yı kodlayan gen izole edilir ve polimeraz zincir reaksiyonu adı verilen bir teknikle pek çok benzer kopyası yapılır;
^«aKisıin 7.9. (c) Gen dizilenir (öOöKısım 10.13), ve (d) elde edilen diziler bilgisayarla sıralanır. Algoritma, ikili karşılaştırmaları ya-
par ve analiz edilen organizmaların arasındaki rRNA dizi farklıklarını gösteren bir ağaç oluşturur. Gösterilen örnekte, dizi farklılıkları
şu şekildedir: organizma l'e karşı organizma 2, üç değişiklik; l'e karşı 3, iki değişiklik; 2'ye karşı 3, dört değişiklik.Böylece, organizma
1 ve 3,2 ve 3'den veya 1 ve 2'den daha yakın ilişkilidir. Eğer çevre örneği kullanılırsa, kopyalan yapılmadan ve dizi analizi uygulanma-
dan daha önce, örnekteki farklı mikroorganizmalardan izole edilen rRNA genleri ayrılmalıdır (klonlanmalıdır). Bu metotları daha fazla
tartışmak için Kısım 11.5 ve 18.5'e bakmız.
2.3 • Yaşam Ağacı • 27

Horanlar ^Ökaryotik
Cıvık mantarlar / "üçtürler"
Funguslar

• Şekil 2.7 Karşılaştırmalı rRNA gen dizilemesiyle tanımlanmış filogenetik yaşam ağacı. Ağaç, organizmalann üç domainini
içermektedir: prokaryotik hücreler olan Bacteria ve Archaea ve Eukarya (ökaryotlar). Her domainde yalnızca birkaç organizma grubu
gösterilmiştir. Her domain için Şekil 2.9, 2.18 ve 2.22'deki daha detaylı ağaçlara ve Bölüm 11-14'deki filogenetik ağaçlara bakınız.
Hipertermoûller, en iyi 80°C ve üzerindeki sıcaklıklarda üreyen prokaryotlardır. Kırmızı gölgelenmiş gruplar makroorganizmalardır.
Yaşam ağacmdaki bütün diğer organizmalar mikroorganizmalardır.

terir: Archaea, ökaryotlarla Bacteria türlerine olduk- Moleküler Dizilemenin Mikrobiyolojiye


larından daha yakın ilişkilidir (Şekil 2.7). Böylece, Katkıları
atasal kökenden evrimsel çeşitlenme, başlangıçta Moleküler filogeniler bütün hücreler arasında ev-
iki yöne gitmiştir: Bacteria ve ikinci bir ana dal. rimsel ilişkileri ortaya çıkarmıştır. Ancak, aynı
İkinci dal sonuç olarak Archaea ve Eukarya'yı oluş- derecede önemli olarak bu teknoloji, prokaryotlar
turmak üzere ayrılmıştır. için kuruluşundan beri mikrobiyoloji biliminin sa-
Eukarya
hip olmadığı evrimsel bir çerçeve oluşturmuştur.
Buna ek olarak, RNA-temelli filogeniler mikrobi-
Tüm yüksek hayvan ve bitki hücrelerinin ökaryotik
yolojinin pek çok alt disiplinini etkileyen yeni araç-
olmasından, ökaryotik mikroorganizmaların çok
lar oluşturmuşlardır. Bunlara, özellikle mikrobiyal
hücreli organizmaların kökeni olduğu anlaşılmak-
sınıflandırma, mikrobiyal ekoloji ve klinik tanılar
tadır. Yaşam ağacı bunu açıkça desteklemektedir.
dahildir. Bu alanlarda, moleküler filogeni bir bak-
Beklendiği gibi, mikrobiyal ökaryotlar ökaryotik soy
teri türünü kavramımızı şekillendirmede yardımcı
hattında erken dallanmışlarken, bitki ve hayvanlar
olmuş ve mikrobiyal ekologlar ve klinik mikrobi-
uç noktaya yakın dallanmışlardır (Şekil 2.7). Bunun-
yologların üretime ihtiyaç duymadan organizma-
la birlikte, diğer birkaç kanıtın yanı sıra, moleküler
ları tanımlamalarına izin vermiştir. Bu gelişmeleri
dizileme ökaryotik hücrelerin her iki domainin hüc-
sonraki bölümlerde ele alacağız (c*3^ Bölüm 11,18
relerine ait genler içerdiğini göstermiştir. Nükleus-
ve 24).
da bulunan kromozomlardaki genomlara ek olarak,

-m
ökaryot mitokondri ve kloroplastları da kendi ge-
nom (Bacteria'da olduğu gibi DNA halkasal olarak
2.3 Kavramların Gözden Geçirilmesi
düzenlenmiştir) ve ribozomlarını bulundurur. Ribo-
zomal RNA dizileme teknolojisi kullanılarak (Şekil Karşılaştırılmalı ribozomal dizileme yaşamın üç domai-
2.6), bu organellerin, Bacteria'nm özgül soy hatlarının nini tanımlamıştır: Bacteria, Archaea ve Eukarya. Molekü-
yüksek oranda türemiş ataları olduğu gösterilmiştir ler dizileme ayrıca, Eukarya'mn önemli organellerinin Ba-
cteria domaininde evrimsel kökleri olduğunu göstermiş
(Şekil 2.7). Böylece, mitokondri ve kloroplastlar bir ve mikrobiyal ekoloji ve klinik mikrobiyoloji için yeni
zamanlar serbest yaşayan hücrelerken, çok uzun za- araçlar sağlamıştır.
man önce korunma veya diğer nedenlerden dolayı
• Bacteria ve Archaea nasıl ayırt edilebilir? Hangi açılar-
Eukarya hücrelerinde kararlı bir yerleşim oluştur- dan benzerdirler?
muşlardır. Bu kararlı düzenlemenin geliştiği proses
• Endosimbiyoz teorisini hangi moleküler delil destek-
endosimbiyoz olarak bilinir ve daha sonraki bölümler- lemektedir?
de bu konu tartışılacaktır (c°& Kısım 11.3 ve 14.4).
28 • Bölüm 2 • Mikrobiyal Yaşama Genel Bir Bakış

Mikroorganizmaların Fizyolojik
I MİKROBİYAL ÇEŞİTLİLİK
Çeşitliliği
Evrim, dünyadaki tüm yaşam formlarını şekillen- Bütün hücreler enerjiye ve onu elde edecek araçlara
dirmektedir. Günümüzde, mikrobiyal hücreler- ihtiyaç duyar. Ayrıca, bütün hücreler replikasyonu
de gördüğümüz çeşitlilik 4 milyar yıllık evrimsel yapmak ve çevrelerindeki değişikliklere adapte ol-
değişimin sonucudur. Mikrobiyal değişiklik pek mak için genetik mekanizmalara ihtiyaç duyarlar.
çok açıdan görülebilir. Örneğin, hücre boyutu ve Bu işlemler, yüksek oranda enerjiye bağımlıdır ve
hücre morfolojisinde (şekil), metabolik stratejiler- bu nedenle de enerji kaynaklarının tüm hücreler
de (fizyoloji), hareketlilikte, hücre bölünme meka- için temel önemi vardır. Enerji doğada üç yolla elde
edilebilir. Şekil 2.8»'de seçenekler özetlenmiştir: or-
nizmalarında, patojenitede, gelişim biyolojisinde,
ganik kimyasallar, inorganik kimyasallar ve ışık.
ektrem çevresel şartlara uyumda ve hücre biyoloji-
sinin pek çok diğer durumunda varyasyonlar olu- Kemoorganotroflar
şur. Gerçekten, çok büyük bir mikrobiyal çeşitlilik Dünyada bulunan binlerce farklı kimyasalın pek
mevcuttur. Her yıl yeni araştırmalar, pek çoğunu çoğu, bir veya diğer mikroorganizma tarafından
bu kitapta ele alacağımız, mikrobiyal yaratıcılığın enerji elde etmek için kullanılabilir. Bütün doğal
daha olağanüstü örneklerini ortaya koymaktadır. ve pek çok sentetik organik bileşikler bile bir veya
Bundan sonraki kısımlarda mikrobiyal çeşitli- daha fazla mikroorganizma tarafından parçalana-
liğin resmini yapacağız. Mikrobiyal çeşitlilik konu- bilir. Bileşiği oksitleyerek enerji elde edilir ve enerji-
sunu Bölüm İ2-15'de daha detaylı olarak tekrar ele ce zengin bileşik, adenozin trifosfat (ATP) olarak
alacağız. Bu bölümde, kısa bir metabolik çeşitlilik hücrede muhafaza edilir (Şekil 2.8). Bazı mikroor-
değerlendirmesiyle mikrobiyal çeşitlilik tartışma- ganizmalar, yalnızca oksijen varlığında bir bileşik-
mıza giriş yapacağız. İkisi sıkı bağlantılıdır. Mik- ten enerji elde edebilir ve bu organizmalara aerob-
roorganizmalar, fizik ve kimyanın kanunları ile lar denir. Diğerleri, enerjiyi yalnızca oksijen yok-
uyumlu bir "yaşam oluşturmak" için her yolu kul- luğunda elde edebilir (anaeroblar). Diğerleri de,
organik bileşikleri oksijen varlığında veya yoklu-
lanmaktadır. Bu büyük metabolik kapasite, mikro-
ğunda yıkabilir. Organik bileşiklerden enerjilerini
biyal yerleşim için yeni habitatları uygun kılmıştır
elde eden organizmalara kemoorganotroflar denir
ve bu da evrimsel çeşitliliğin oluşmasına yardımcı
(Şekil 2.8). Kültüre alınmış pek çok mikroorganiz-
olmuştur. Bölüm 5, 6 ve 17'de metabolik çeşitlilik
ma kemoorganotrofdur.
daha detaylı olarak ele alınacaktır.
Kemolitotroflar
Bazı prokaryotlar inorganik bileşiklerdeki enerjiyi
kullanabilir. Bu, kemolitotrofi adlı bir metabolizma
şeklidir (Winogradsky tarafından keşfedilmiştir,
Ö°G> Kısım 1.7) ve kemolitotroflar adı verilen mik-
Kimyasallar roorganizmalarca gerçekleştirilir (Şekil 2.8). Bu
şekilde enerji sağlayan bir metabolizma yalnızca
prokaryotlarda bulunur ve Bacteria ve Archaea ara-
sında yaygındır. Kullanılan farklı inorganik bileşik
!
spektrumu oldukça fazla olmasına rağmen, kural
olarak belirli bir prokaryot inorganik bileşiklerin
Kemotrofi Fototrofi birini veya yakın bir grubunu kullanım açısından
özelleşmiştir.
Organik inorganik
kimyasallar kimyasallar
İnorganik bileşiklerden enerji elde etme ka-
(glukoz, asetat, vs.) (H2, H2S, Fe2t, NH4+, ete.) pasitesinin avantajlı bir durum olabileceği açıktır:
Kemoorganotroflarla rekabet söz konusu değildir.
Kemoorganotroflar Kemolitotroflar Fototroflar Buna ek olarak, oksitlenen birçok inorganik bileşik,
(glukoz + O 2 -*- CO 2 + H2O) (H 2 + O 2 -*• H2O) (ışık./N/^ATP) örneğin H2 (Şekil 2.8) ve H2S, aslında kemoorganot-
rofların atık ürünleridir. Bu şekilde, kemolitotroflar
pek çok organizmanın kullanamadığı kaynakların
ATP ATP kullanımında stratejiler geliştirmişlerdir.
• Şekil 2.8 Enerji eldesinde metabolik seçenekler. Bu- Fototroflar
rada, çeşitli kemotrofik organizmalar tarafından kullanılan or- Fototrofik mikroorganizmalar, ışığı enerji kaynağı
ganik ve inorganik kimyasallardan sadece birkaçı verilmiştir.
Kemotrofik organizmalarda ATP'yi, organik veya inorganik
olarak kullanmalarına izin veren pigmentlere sa-
kimyasalların oksidasyonu sağlarken, güneş enerjisinin kimya- hiptir ve bu nedenle, hücreleri renklidir (bakınız
sal enerjiye (yine ATP formunda) çevrimi fototrofik organizma- Şekil 2.10a). Kemotrofik organizmalardan farklı
larda gerçekleşir. olarak, fototroflar enerji kaynağı olarak kimyasal-
2.4 • Mikroorganizmaların Fizyolojik Çeşitliliği • 29

lara ihtiyaç duymazlar; ATP güneş enerjisinden rak, su, hayvanlar ve bitkiler gibi yaygın habitatlar
üretilir. Bu şüphesiz, kemotroflarla enerji yönün- ve insanlar tarafından yapılmış hemen hemen bü-
den rekabet problemi olmadığından ve geniş çeşit- tün yapıların içi veya yüzeyi dahildir. Gerçekten,
lilikte mikrobiyal habitatda ışık mevcut olduğun- doğal bir örneğin steril olması (yaşam formlarının
dan önemli bir avantajdır. bulunmaması) çok nadir bir olaydır.
Prokaryotlarda iki önemli fototrofi şekli bilin- Bazı mikrobiyal çevreler, bize göre yaşam için
mektedir. Oksijenik fotosentez denen bir tipinde, çok ekstrem bulduğumuz çevrelerdir. Bu çevreler
O2 oluşur. Oksijenik fotosentez siyanobakterilere ve mikroorganizmalara özel sorunlar yaşatıyor olsa-
onların filogenetik akrabalarına özgüdür. Diğer lar da, ekstrem çevreler mikrobiyal yaşamda yay-
tip olan anoksijenik fotosentez ise mor ve yeşil bak- gındır. Yaşamın fizyokimyasal sınırlarını tanım-
terilerde gerçekleşir ve O2 oluşmaz. Her iki fototrof layan, çoğunlukla prokaryotlardan oluşan dikkat
grubu da ATP üretmek için ışığı kullanır ve ATP çekici bir grup olan ve ekstrem çevrelerde yaşayan
sentez mekanizmalarındaki benzerlikler oldukça organizmalar ekstremofiller olarak adlandırılır.
dikkat çekicidir. Gerçekten de, oksijenik fotosen- Ekstremofilik prokaryotlar kaynayan sıcak su
tezin evrimsel kökleri, çok daha basit olan anok- kaplıcalarında, buz kaplı göllerin içinde veya üze-
sijenik fotosenteze kadar uzanır. Fotosentezi daha rinde, buzullarda veya kutup denizlerinde, aşırı
detaylı olarak Bölüm 17'de değerlendireceğiz. tuzlu sularda, pH'sı 0 dan az veya 12 kadar olan
toprak ve sular gibi sert çevrelerde bol bulunurlar.
Heterotroflar ve Ototroflar İlginç biçimde, bu mikroorganizmalar yalnızca bu
Bütün hücreler temel besin olarak karbona ihtiyaç çevreleri tolere etmekle kalmazlar, aynı zamanda üre-
duyar. Mikrobiyal hücreler, karbon kaynağı olarak mek için çevresel ekstremlere ihtiyaç duyarlar. Bu
bir veya daha fazla organik bileşiğe ihtiyaç duyan nedenle onlara ekstremof iller ("fil" eki "sevmek"
heterotroflar veya karbon kaynakları CO2 olan anlamındadır) denilmektedir. Tablo 2.1'de, ekstre-
ototroflardır. Kemoorganotroflar da heterotrofdur. mofilik prokaryotlar için güncel "kayıtlı örnekler"
Aksine, pek çok kemolitotrof ve esasen bütün fo- özetlenmiş ve bulundukları habitat tiplerini listelen-
totroflar ototrofdur. CO2'den kendi yararları ve ke- miştir. Bu türlerin pek çoğunu daha sonraki bölüm-
moorganotroflar için organik madde sentezledikle- lerde tekrar göreceğiz (•^^Bölüm 6,12 ve 13).
rinden, ototroflara bazen primer üreticiler denmek-
tedir. Kemoorganotroflar ya direkt olarak primer
üreticilerle veya onların oluşturdukları ürünlerle 2.4 Kavramların Gözden Geçirilmesi
beslenirler. Dünyadaki bütün organik maddeler Tüm hücreler karbon ve enerji kaynaklarına ihtiyaç du-
özellikle fototrofik organizmalar olmak üzere pri- yar. Kemoorganotrof, kemolitotrof ve fototrof terimleri
mer üreticiler tarafından sentezlenmektedir. enerji kaynakları olarak sırasıyla organik kimyasalları,
inorganik kimyasalları veya ışığı kullanan hücreleri belir-
Habitatlar ve Ekstrem Çevreler tir. Ototrofik organizmalar karbon kaynağı olarak CO2'i
kullanırken, heterotroflar organik karbonları kullanırlar.
Mikroorganizmalar yaşamı destekleyecek her yer- Ekstremofiller yüksek organizmaların üreyemeyeceği
de bulunurlar. Bu ortamlara, aşina olduğumuz top- çevresel koşullarda başarılı bir şekilde ürerler.

Tablo 2.1 Ekstcrmof illerin sınıflan ve örneklen*


Ekstrem Tanımlayıcı terim Cins/tür Domain Habitat Minimum Optimum Maksimum
Sıcaklık
Yüksek Hipertermofil Pyrolobus fumarii Archaea Sıcak, deniz 90°C 106°C I13°C
tabanındaki
hidrotermal
açıklıklar
Düşük Psikrofil Polaromonas vacuolata Bacteria Deniz buzu 0°C 4°C 12°C

pH
Asidofil Picrophüus oshimae Archaea Asidik sıcak -0.6 0.7' 4
Düşük
su kaplıcaları
Yüksek Alkalifil Natronabacterium Archaea Soda gölleri 8.5 12
gregoryi
Basınç Barofil Moritella yayanosii' Bacteria Derin okyanus 500 atm 700 atm >1000 atm
sedimentleri
Tuz (NaCl) Halofil Halobacterium Archaea Tuz fabrikaları %15 %25 %32 (doygunluk)
ç/ılinnmım
" Her katogoride listelenmiş olan organizma üremek için bellirli bir eksterm koşula ihtiyaç duyan güncel kayıtlı örnekleridir.
ı, ]21°C'ye kadar üreyebilen yeni izole edilmiş bir Archaea.
' P. oshimae aynı zamanda 60°C'de optimal üreyen bir termofildir.
" N. gregoryi aynı zamanda %20 NaCl'de optimal üreyen ekstrem halofildir.
' Moriteüa yayanosii yaklaşık 4°C'de optimal üreyen bir psikrofildir.
30 • Bölüm 2 • Mikrobiyal Yaşama Genel Bir Bakış

• Mikroskopla inceleyerek fototrofik bir mikroorganiz-


mayı kemotrofik olandan nasıl ayırabilirsiniz?
• Ekstremofiller nedir?

Prokaryotik Çeşitlilik
Daha önce gördüğümüz gibi, prokaryotlar Archa-
ea ve Bacteria olmak üzere filogenetik olarak farklı
iki domainde toplanırlar (Şekil 2.7). Bu kısımda fi-
logenetik ağacı keşfedecek ve burada bulunan bazı
önemli organizmaları kısaca değerlendireceğiz.
Mikrobiyolojiye yeni başlayan öğrencilerin aşina ol-
duğu prokaryotlarm çoğu Bacteria domaininde bu-
lunduğundan dolayı konuya buradan başlayacağız.
Bacteria
Bacteria domaini muazzam çeşitlilikte prokaryot
içermektedir. Binlerce patojenik olmayan türün
yanı sıra, bilinen tüm hastalık yapan (patojenik)
prokaryotlar da Bacteriadır. Ayrıca, bu doma-
inde büyük çeşitlilikte morfoloji ve fizyolojiler
mevcuttur. Proteobakteriler Bacteria'nm en bü-
yük bölümüdür (şube olarak isimlendirilir) (Şekil
2.9»). Proteobakteriler içerisinde mikrobiyal fizyo-
lojinin, biyokimyanın ve moleküler biyolojinin mo-
del organizması olan Escherichia coli gibi pek çok
kemoorganotrofik bakteri bulunur. Bazı fototrofik
(Şekil 2.10a») bakteriler ve kemolitotrofik (Şekil
2.10b) türler, aynı zamanda Proteobakteridir. Pek
çok kemolitotrof, hidrojen sülfürü (H2S, çürümüş

• Şekil 2.10 Fototrofik ve kemolitotrofik Proteobakteri-


ler. (a) Fototrofik mor kükürtlü bakteri, Chromatium (doğal mik-
Spiroketler robiyal topluluğun fotomikrografındaki büyük, kırmızı, çubuk
Yeşil kükürtlü şeklinde hücreler). Bir hücre yaklaşık 10 |jm çapındadır, (b) Bü-
Deinococcus bakteriler Planctomyces yük, kemolitootrofik kükürt oksitleyen bakteri, Achromatium. Bir
Yeşil kükürtsüz hücre yaklaşık 20 ^ım çapındadır. Elemental kükürt kürecikleri
bakteriler
hücreler içerisinde görülebilmektedir (oklar). Bu bakterilerin
Siyanobakteriler
her ikisi de sülfat indirgeyen bakteriler tarafından üretilen hid-
rojen sülfiti (H2S) oksitlerler. Sülfat indirgeyen bakteriler, orga-
Gram-pozitif
bakteriler nik bileşikleri ve H2'yi oksitlerken aynı zamanda sülfatı (SO4~Z)
H2S'e indirger ve bu şekilde kükürt döngüsünü tamamlayan ke-
moorganotroflardır (<**SKısım 19.13).

Proteobakteriler

yumurta kokusu) kullanarak hücre içi veya dışın-


da depolanan elemental kükürt üretir (Şekil 2.10b).
Kükürt, H2S'in oksidasyon ürünüdür ve sülfata
• Şekil 2.9 Bacteria hattının detaylı filogenetik ağacı. (SO42~) oksitlenebilir. CO2fiksasyonu (ototrofi) veya
Bakterilerin bilinen tüm grupları bu ağaç üzerinde gösterilme- enerji üretimi gibi önemli metabolik fonksiyonları
miştir. Renkli kutulann bağıl büyüklükleri, her gruptaki bilinen
cins ve tür sayısının göstergesidir. Proteobakteriler bilinen en
başlatmak için sülfür ve kükürt, okside edilir.
büyük Bacteria grubudur. Ağaç üzerinde "Çev" olarak belirtil- Diğer bazı yaygın toprak ve su prokaryotları
miş (çevresel için) soy hattı, kültürü yapılmış organizmayı be- ve bitki ve hayvan içerisinde veya üzerinde geçi-
lirtmek yerine, doğal örnekteki bir organizmadan izole edilmiş ci olarak veya hastalık yapıcı olarak yaşayan tür-
olan rRNA genlerinin dizisidir (metne bakınız). Bu örnekte, Çev-
ler Proteobakteri üyeleridirler. Bunlara, pek çoğu
OP2'nin en yakın bilinen akrabası Aquifex olabilir. Gösterilme-
miş olmasına rağmen, ağacın her yerinde bu şekilde birçok bili- kompleks ve ayrıca toksik olan doğal ve sentetik
nen Çev'ler başka mevcuttur. bileşiği yıkabilen Pseudomonas türleri ve azot fikse
2.5 • Prokaryotik Çeşitlilik • 31

eden bir bakteri olan Azotobacter dahildir. Salmo-


nella, Rickettsia, Neisseria ve pek çok diğer bakteri
dahil olmak üzere, bazı anahtar patojenler de Pro-
teobakteridir.
Bazı bakteriler, hücreleri gram-pozitif veya
gram-negatif olarak boyayan bir teknik olan Gram-
boyama yöntemi kullanılarak ayrılabilir (bakterile-
rin boyanma özellikleri Bölüm 4'de tartışılacaktır).
Bacteria'mn Gram-pozitif soy hattı, filogeni ve
hücre duvar yapılarıyla bir araya getirilmiş çeşit-
li türleri içerir. Burada, endospor oluşturan Bacil-
lus (Ferdinand Cohn tarafından keşfedilmiş, o°c>
Kısım 1.5) (Şekil 2.11a«) ve Clostridium'u ve anti-
biyotik üreten Streptomyces'ler gibi akraba spor
oluşturan prokaryotları buluruz. Buraya ayrıca,
Streptococcus (Şekil 2.11b) ve Lactobacülus gibi orga-
nizmaları bulunduran, çürüyen bitki materyali ve
süt ürünlerinde yaygın olarak bulunan laktik asit
bakterileri dahildir. Diğer ilginç gram-pozitifler
mycoplasma'lardır. Bu mikroorganizmaların hüc-
re duvarı yoktur, çok küçük genomları vardır ve
genelde patojeniktirler. Mycoplasma, tıbbi açıdan
önemli bu grubun önemli bir cinsidir (e^Kısım
12.21 ve Şekil 12.62).
Siyanobakteriler (Şekil 2.12»), gram-pozitif • Şekil 2.12 Filamentli siyanobakteriler. (a) Oscillatoria,
bakterilerin (Şekil 2.9) filogenetik akrabalarıdır ve (b) Spirulina. Çok uzun zaman önce, siyanobakteriler şu anda
oksijenik fototroflardır. Siyanobakteriler, Dünyada Dünya'da bulunan oksijeni ürettiler. Tek hücreli, kolonial ve he-
evrimleşen ilk oksijenik fototroflar olduklarından, terosistikler dahil olmak üzere siyanobakterilerin pek çok diğer
yaşamın evrimleşmesinde kritik bir role sahiptir- morfolojik formları bilinmektedir. Sonuncusu, azot fiksasyonu
ler (<pO5,Şekil 1.1b). İlk başta oksijensiz olan Dün- yapan heterosist adlı özel yapılar içerir (ö^ft» Kısım 12.25 ve
yada O2 üretimi, oksijen kullanarak soluyabilen 17.28).
prokaryotların evrimleşmesine yol açtı. Bitkiler ve
hayvanlar gibi "yüksek organizmaların" gelişimi,
Dünyada oksijence daha zengin bir çevrenin olu- substrata tutunmasını sağlayan uzantıyla hücre-
şumundan sonra milyarlarca yıl aldı. lerle karakterize olmuş sucul Planctomyces gru-
Bazı Bacteria soy hatları mükemmel morfoloji- bu (Şekil 2.13») ve sarmal şekilli Spiroketler (Şekil
de türler içermektedir. Bunlara organizmanın katı 2.14») dahildir. Frengi ve Lyme hastahğj (co&Kjsrm

* Şekil 2.11 Gram-pozitif bakteriler, (a) Endospor oluş-


turan çubuk şeklinde bir bakteri olan Bacillus, zincir şeklinde
hücreler olarak görünüyor. Hücreler içerisindeki endosporlara
(parlak refraktil yapılar) dikkat ediniz. Endosporlar ısıya, kimya-
sallara ve radyasyona son derece dirençlidirler, (b) Streptococ- • Şekil 2.13 Morfolojik yönden ilginç, uzantılı bakteri
cus, zincir şeklinde olan küresel hücrelerdir. Streptokoklar, süt Planctomyces. Uzantılarıyla rozet oluşturacak şekilde bir araya
ürünlerinde yaygındır ve bazıları önemli patojenlerdir. gelmiş hücreler görülmektedir.
32 • Bölüm 2 • IMikrobiyal Yaşama Genel Bir Bakış

Bacteria'mn diğer önemli soy hatlarına Chlamy-


dia (Klamidya) ve Deinococcus grupları dahildir
(Şekil 2.9). Pek çok türü patojen olan Chlamydia cin-
si, insanlara çeşitli solunum ve cinsel yolla bulaşan
patojenleri bulundurur (aoç> Kısım 12.27 ve 26.13).
Chlamydia, burada insan hücrelerinde olmak üze-
re, yüksek organizmaların hücreleri içerisinde ya-
şar anlamına gelen, zorunlu hücre içi parazitleridir.
Bazı diğer patojenik prokaryotlar da (örneğin, ti-
füs ve Rocky Mountain benekli humması gibi has-
talıklara neden olan Proteobakterilerin bir üyesi
olan Rickettsia türleri veya tüberküloza neden olan
gram-pozitif bir bakteri) hücre içi patojendirler. Bu
patojenlerin hücre içindeki yerleşimleri, konakçı-
nın bağışıklık yanıtı tarafından yok edilmelerini
önleyebilecek bir olanak sağlamaktadır.
* Şekil 2.14 Spiroketler. Spirochaeta zuelzerae hücresi. Mor- Deinococcus soy hattı, alışılmamış hücre duva-
folojik olarak farklı olan bu prokaryotlar, filogenetik olarak da rına sahip ve yüksek seviyede radyasyona karşı
farklıdırlar (Şekil 2.19'a bakınız). Spiroketler doğada çok yay- doğal bir direnç gösteren türleri bulundurur; Dei-
gındır ve bazıları frengi ve Lym hastalığı gibi hastalıklara sebep
olur.
nococcus radiodurans (Şekil 2.16»), bu grupta önem-
li bir türdür. Bu organizma, hayvanları öldürmek
için yeterli olan dozdan çok daha fazla radyasyon
26.12 ve 27.4) başta olmak üzere, bazı hastalıklara dozlarında yaşayabilir ve radyasyon uygulamasın-
spiroketler sebep olur. dan sonra etkilenmiş olan kromozomunu yeniden
Bacteria'mn iki diğer önemli soy hattı fototro- düzenleyebilir. Bu ilginç organizma hakkında Kı-
fiktir: yeşil kükürt bakterileri ve yeşil kükürtsüz sım 12.34'de daha fazlasını öğreneceğiz.
bakteriler (Chloroflexus grubu) (Şekil 2.15»). Her Son olarak, bakterilerin bazı soy hatları, köke
iki soy hattındaki türler de benzer fotosentetik çok yakın, filogenetik ağaçta çok erken dallanır
pigmentleri içerir ve ototrof olarak çoğalabilirler. (Şekil 2.9). Filogenetik olarak birbirlerinden farklı
Chloroflexus, sıcak su kaplıcalarında ve sığ deniz olmalarına rağmen, bu gruplar çok yüksek sıcak-
koylarında bulunan filamentli bir prokaryottur lıklarda üreme (hipertermofil) ortak özelliğini ta-
ve genelde bir mikroorganizma topluluğu bulun- şırlar. Aquifex (Şekil 2.17») ve Thermotoga gibi orga-
duran tabakalaşmış mikrobiyal yığınlarda baskın nizmalar suyun kaynama noktasına yakın çevre-
organizmadır. Fotosentezin evriminde önemli bir lerde çoğalırlar. Düşünebileceğiniz gibi bu bölge-
bağlantı olduğuna inanıldığından dolayı da Chlo- ler sıcak su kaplıcalarıdır. Bu soy hatlarının erken
roflexus önem taşır (c«sKısım 12.35 ve 17.7). dallanma özelliği (Şekil 2.7 ve 2.9). İlkel dünyanın

(a) (b)

• Şekil 2.15 Fototrofik yeşil bakteriler, (a) Chlorobium (yeşil kükürt bakterileri); tek bir hücre yaklaşık 0.8 pm enindedir. (b)
Chloroflexus (yeşil kükürtsüz bakteriler); bir filament yaklaşık 1.3 (jm enindedir. Bu organizmalar, pigmentler ve membran yapılan gibi
birçok ortak özellik bulundurmalarına rağmen (£»0 Kısım 17.2), filogenetik olarak oldukça farklıdır (Şekil 2.9).
2.5 • Prokaryotik Çeşitlilik • 33

• Şekil 2.17 Aquifex. Bu "erken dallanan" Bacteria türü (ba-


kınız Şekil 2.9) optimal olarak 80°C 'nin üzerinde üreyen bir hi-
pertermofildir.

* Şekil 2.16 Radyasyona yüksek derecede dirençli bak-


teri, Deinococcus radiodurans. Bu organizma, insan Un öldür-
genler, zorunlu anaeroblardır. Enerjice zengin bir
meye yetecek düzeyin çok üzerindeki seviyelerde radyasyona
madde olan metanın üretimi vasıtasıyla enerji elde
dayanabilir. Bu şaşkınlık verici radyasyon direncinin detaylı tar-
tışması için Kısım 12.34'e bakınız. etmeleri açısından metabolizmaları eşsizdir. Do-
ğada organik maddelerin biyolojik yıkımını yap-
tıklarından, metanojenler ekolojik olarak önemli
bugün olduğundan çok daha sıcak olduğu fikri ile
organizmalardır (CÖÖ Kısım 13.4, 17.17 ve 19.10)
uyumludur («MsKısım 11.1). Eğer yaşam ilk önce
ve Dünyada bulunan doğal gazın tümü olmasa da
sıcak bir gezegende başlamışsa, ilkel organizmala-
pek çoğu, metabolizmaları sonucu oluşmaktadır.
rın günümüze kadar ulaşan en yakın akrabalarının
Ekstrem halofiller, metanojenlerin akrabaları-
hipertermofiller olması mantıklıdır. İlginç olarak,
dır (Şekil 2.18), ancak fizyolojik açıdan onlardan
hem Bacteria hem de Archaea filogenetik ağaçları
farklıdırlar. Oksijenden ölen metanojenlerin tersine,
tam bunu göstermektedir (Şekil 2.9 ve 2.18»). Aqu-
ekstrem halofiller oksijene ihtiyaç duyar ve metabo-
ifex, Methanopyrus ve Pyrolobus gibi organizmalar
lizmaları ve üremeleri için çok yüksek miktarlarda
böylece, çok eski hücre soy hatlarının modern ata-
tuz (NaCl) gereksinimleri ile karakteristiktirler. Bu
ları sayılabilirler.
nedenle, bu organizmalara halofiller (tuz sevenler)
Archaea
Archaea (Şekil 2.18) domaininin incelenmesi Euryar-
Çev-deniz
chaeota ve Crenarchaeota olmak üzere iki alt diviz- Crenarchaeota
Halobacterium I
yo bulunduğunu gösterir. Her alt divizyo Archaea Çev-deniz
ağacında büyük bir dallanma gösterir (Şekil 2.18). Euryarchaeota
Natronobacterium
Bilinen bütün organizmalar arasında en yüksek Sulfolobus'
sıcaklıklar ve ekstrem pH'larda üreyen türleri ile
'Methanobacterium
pek çok Archaea ekstremofildir (Tablo 2.1). Örne- Halofilik Methanocaldococcus
ğin, Pyrolobus organizması (Şekiller 2.18 ve 2.19») metanojenler

bilinen bütün prokaryotların en fazla ısı sevenidir


(Tablo 2.1).
' Tf*.n...u<-

Methanosarcina
Tüm Archaea kemotrofik olmasına rağmen,
Halobacterium (kısaca tartışılacak) ATP üretmek Thermoplasma
hesulfurococcus
için ışığı kullanabilmektedir (fototrofik organizma-
lardan farklı bir yolla). Bazı Archaea üyeleri enerji
metabolizmalarında organik bileşikleri kullanırlar.
Çoğunlukla kullandıkları enerji kaynağı hidrojen
gazı (H2) olmak üzere diğer pek çoğu kemolitotrof- • Şekil 2.18 Archaea'nin detaylı filogenetik ağacı.
Archaea'in bilinen tüm gruplan bu ağaç üzerinde gösterilme-
dur. Kemolitotrofi, özellikle hipertermofilik Archa- miştir. Archaea'nin iki önemli grubu mevcuttur: Euryarchaeota
ea üyeleri arasında yaygındır. ve Crenarchaeota. Kırmızı ile daire içerisine alınmış organizma-
Archaea ağacmdaki Euryarchaeota dalı (Şekil lar çok yüksek sıcaklıkta üreyen hipertermofillerdir. Metanojen-
2.18), önemli ölçüde farklı fizyolojilere sahip olan ler ve aşın halofiller ve asidofiller pembe olarak gösterilmiştir.
üç grup organizmayı bulundurur. Bazı türler O2'e Her önemli grubun, pek çoğu deniz türleri olan kendi Çev soy
hattı (Şekil 2.9'un yazısına ve metne bakınız) mevcuttur. Her iki
ihtiyaç duyarken bazıları oksijenden ölür ve ba- Archaea alt grubunda da yaklaşık aynı sayıda tür olmasına rağ-
zıları en yüksek ve en düşük pH ekstremlerinde men, kültürü yapılmış toplam Archaea sayısı Bacteria'den çok
ürerler (Tablo 2.1). Methanobacterium gibi Methano- daha azdır.
34 • Bölüm 2 • Mikrobiyal Yaşama Genel Bir Bakış

• Şekil 2.21 Aşın asidofilih prokaryot. Hücre duvan ol-


mayan Archaea, Thermoplasma burada gösterilmiştir ve onunla
yakın akraba olan Picrophilus (bakınız Tablo 2.1) en iyi nisbe-
* Şekil 2.19 Pyrolobus. Suyun kaynama noktasının üzerinde ten yüksek sıcaklıkta ve aşın düşük pH'da ürer. Bacteria'ya da-
optimal üreyen bir hipertermofil Archaea. hil olmasına rağmen, Mycoplasma cinsi de hücre duvarsız türler
bulundurur. Hücre duvarsız prokaryotlar Kısım 12.21 ve 13. S'de
tartışılmıştır.

denilir. Gerçekten, Halobacterium gibi organizmalar duvarları yoktur (bu açıdan Mycoplasma ile benzer-
tuz kristalleri içinde veya üzerinde üreyebilecek dir) ve nisbeten yüksek sıcaklıklarda ve aşırı düşük
kadar çok tuz sevmektedirler (Şekil 2.20»). pH'larda en iyi şekilde ürerler. Bilinen bütün pro-
Daha önce bahsedildiği gibi (bakınız Kısım 2.4), karyotların en asidofilik olanı Picrophilus, bu gruba
pek çok prokaryot fototrofikdir ve ışıktan ATP üre- dahildir.
tebilir. Halobacterium türleri gerçek fototroflar gibi
klorofil üretmemesine rağmen, ışığı absorblayabi- Doğal Mikrobiyal Toplulukların Filogenetik
Analizleri
len ve ATP sentezini tetikleyen bir tip ışığa duyarlı
pigment içerir (ö°öKısım 13.3). Ekstrem halofilik Archaea'nin tümü ekstremofil değildir. Pek çoğu
Archaea üyeleri tuz gölleri, tuz fabrikaları ve çok göller, topraklar ve okyanuslarda bulunabilir. Şan-
tuzlu olan diğer çevrelerde yaşarlar. Natronobacte- sızlık eseri Archaea'nın çoğunun laboratuvar kültü-
rium gibi bazı ekstrem halofiller yüksek seviyede ründe başarısız olunmuştur ve bu nedenle habitat-
j:uz ve pH ile karakterize olmuş çevreler olan soda larındaki işlevleri ile ilgili olarak çok az şey bilmek-
göllerinde bulunurlar. Bu tip organizmalar, bu ne- teyiz. Bacteria'mn kültüre alınmamış üyeleri için
denle, alkalifilikdir ve bilinen bütün organizmalar de aynı şeyler söylenebilir. Eğer bu organizmalar
için en yüksek pH'da ürerler (Tablo 2.1). kültüre almmamışlarsa, onların orada bulunduğu-
Ele alacağımız son Archaea grubu Thermoplas- nu nasıl biliyoruz? Toprak gibi, doğal örneklerdeki
ma (Şekil 2.21») gibi termoasidofillerdir. Bu prokar- hücrelerden ribozomal RNA genlerini izole etmek
yotlarm hücre membranı olmasına rağmen, hücre mümkün olduğu için, bunu bilmekteyiz. Eğer bir
doğal örnek ribozomal RNA içeriyorsa, bu, ribozo-
mal RNA'yı üreten organizmanın örnekte bulun-
maması demektir. Böyle bir örneği ribozomal RNA
genleri için işlemden geçirir, izole eder ve onları di-
zilersek, farklı organizmaların kültürlerinde yaptı-
ğımız gibi onları filogenetik ağaca yerleştirebiliriz
• Şekil 2.20 Ekstrem ha- (bakınız Şekil 2.9 ve 2.18).
lofilik Archaea. NaCl çökelme Amerikalı bir mikrobiyolog olan Norman
noktasındaki ve ekstrem haloh'l
Halobacterium hücrelerini içe- Pace'in ilk kez tasarladığı bu moleküler mikrobiyal
ren bir şişe tuzlu su. Organizma ekoloji metotlarının kullanılmasıyla, prokaryotik
ışığı emen ve ATP üretimine yol çeşitliliğin kapsamının orijinal olarak düşünüldü-
açan pigmentler içerir. Halobac- ğünden çok daha büyük olduğu açığa çıkmıştır.
terium hücreleri, tuz kristalleri
Herhangi bir mikrobiyal habitat örneklemesi, bu
içerisinde de üreyebilirler (e*to
Mikrobiyal ek bilgi, Bölüm 4, Bir habitatda hiçbir zaman kültürü yapılmamış çok
endospor ne kadar uzun yaşaya- sayıda prokaryotu ortaya çıkarmıştır. Şimdi yapıl-
bilir?). ması gereken, onları üretme amaçlı yaratıcı kültür
2.6 • Ökaryotik Mikroorganizmalar • 35

tekniklerini tasarlayabilmek için, bu kültürü yapıl- Flagellatlar


mamış prokaryotlarm biyolojilerini yeterince keş-
fetmeye çalışmaktır. Kültürü yapılmamış Archaea
ve Bacteria'mn genomik analizi (çevresel genomik,
Diplomonadlar
cBöKısım 18.6), bu hususda yardımcı olacaktır. Bu Hayvanlar
nedenle, bu kültürü yapılmamış organizmalarda
bulunan genlerin tümünün tanımlanması, onla- Yeşil algler
Bitkiler
rın metabolik kapasitesini gösterecektir. Bu orga- Kırmızı algler
nizmaların metabolik tasarımlarının bilinmesinin, Funguslar

kültürlerinin yapılmasında kullanılacak özgül izo- Diatomlar


Kahverengi algler
lasyon metotlarının hazırlanmasında yardımcı ol-
ması beklenir. Erkken dallanma, mitokondrileri yok

• Şekil 2.22 Okarya'nın detaylı filogenetik ağacı.


2.5 Kavramların Gözden Geçirilmesi Ökarya'mn bilinen bütün soy hatlan gösterilmemiştir. Ökarya'nm
bazı erken-dallanan türlerinin nükleusdan başka organelleri bu-
Archaea ve Bacteria domainlerinde birkaç soy hattı vardır
lunmamaktadır. "Yüksek organizmaların" (bitkiler ve hayvanlar)
ve çok çeşitlilikte hücre morfolojisi ve fizyolojisi bulun-
ağacın zirvesi yakınında dallandığına dikkate ediniz.
maktadır. Doğal örneklerdeki hücrelerden ribozomal
RNA genlerinin elde edilmesi ve analizi doğada pek çok
filogenetik açıdan farklı, ancak halen kültürü yapılmamış çevrelerde yaşabilirler. Algler hem toprak hem de
prokaryot bulunduğunu göstermektedir. sucul habitatlarda yaşar ve doğadaki ana primer
• Barsağmızda yaşayan hangi önemli bakteri türleri üreticilerdir. Fungusların (Şekil 2.23b), fotosentetik
Proteobakteri üyesidir? pigmentleri yoktur ve tek hücreli (mayalar) veya
• Siyanobakterilerin, Dünyayı yüksek yaşam formları- filamentlidirler (küfler). Funguslar doğada önemli
nın evrimselleşmesi için hazırladığı niçin söylenebilir? biyolojik yıkım ajanıdır ve toprakta ve diğer eko-
• Halobacterium cinsinde doğal olmayan nedir? sistemlerde organik maddenin çoğunun yeniden
• İzole etmeden ve laboratuvar kültüründe üretmeden döngüye sokulmasını sağlar.
bir doğal habitatta özel bir prokaryot soy hattının ol-
Alg ve fungus hücrelerinin hücre duvarı varken
duğunu nasıl anlarız?
protozoalarm (Şekil 2.23c) yoktur. Pek çok protozoan
hareketlidir ve değişik türler doğada sucul habitat-
larda ve insan ve diğer hayvanlarda patojen olarak
Ökaryotik Mikroorganizmalar yaygındır. Farklı protozoalar Eukarya filogenetik ya-
Ökaryotik hücreler farklı hücre yapıları (Şekil 2.1) şam ağacında yayılmıştır. Flagellatlar gibi bazıları,
ve filogenetik geçmişleriyle (Şekil 2.7) ilişkilendi- oldukça erken dallanan türler iken, Parameciuıri'un
rilmişlerdir. Eukarya domaininin incelenmesi (Şekil siliyatlı türleri (Şekil 2.23) gibi diğerleri filogenetik
2.22) yaşam ağacında en fazla evrimleşmiş ökar- olarak en fazla türemiştir (Şekil 2.22). Cıvık mantar-
yotlar olan bitki ve hayvanlarla sonuçlanan uzun lar, hareketli olmaları ve hücre duvarlarının olma-
bir dalı göstermektedir. Ancak, ilginç biçimde ve ması açısından protozoalara benzerler. Bununla
ağaçtaki filogenetik yerleşimine uyumlu olarak birlikte, cıvık mantarlar protozoalardan filogenile-
bazı "erken-dallanan" Eukarya'lar mitokondri ve ri yanında hücrelerinin yaşam döngüsü geçirmesi
bazı diğer anahtar organelleri olmayan, yapısal açısından da farklıdırlar. Cıvık mantarların yaşam
olarak basit ökaryotlardır. Diplomonad Giarditz (Şe- döngüsü sırasında hareketli hücreler, yeni hareketli
kil 2.22) gibi bu hücreler, endosimbiyoz yapmamış hücreleri oluşturan sporların üretildiği fruktifikasyon
veya muhtemelen yapmış ancak daha sonra endo- yapısı adlı çok hücreli yapıyı oluşturmak üzere bir
simbiyontunu kaybetmiş ilkel ökaryotik hücrelerin araya gelir (<»2»Kısım 14.11). Cıvık mantarlar, mik-
modern soyları olarak gözükmektedir (£«aKısım roskobik yapıları oluşturacak bu tip hücresel işbirli-
2.3, 11.3 ve 14.4'e bakınız). Bu ilkel ökaryotların ği gösteren bilinen el ilkel protistlerdir.
pek çoğu, insan ve diğer hayvanların parazitleridir Likenler genelde kayalar, ağaçlar ve diğer ya-
ve serbest veya bağımsız olarak yaşayamazlar. pılar üzerinde gelişen yaprak benzeri yapılardır
(Şekil 2.24»). Likenler iki organizmanın karşılıklı ya-
Ökaryotik Mikrobiyal Çeşitlilik rar için birlikte yaşadığı bir durum olan mikrobiyal
Prokaryotlarda olduğu gibi çeşit çeşit ökaryotik mutualizm örneğidir. Likenler bir fungus ve bir alg
mikroorganizma bilinmektedir. Mikrobiyal ökar- (ökaryot) veya bir siyanobakteri (bir prokaryot)'den
yotlar Protista veya kısaca protistler olarak bili- oluşur. Fototrofik bileşen primer üreticiyken fun-
nirler. Algler gibi (Şekil 2.23a») bazı protistler fo- gus fototrofa tutunmak için yüzey ve korunmayı
totrofiktir. Algler kloroplast adlı klorofilce zengin sağlar. Böylece, liken tamamen farklı iki organizma
organeller bulundurur ve yalnızca birkaç mineral arasında başarılı bir mutualistik işbirliği stratejisi
(örneğin, K, P, Mg, N, S), H2O, CO2 ve ışık olan geliştirmiş dinamik bir organizmadır.
36 • Bölüm 2 • Mihrobiyal Yaşama Genel Bir Bakış

• Şekil 2.23 Mikrobiyal Eukarya (a) Algler; koloni şeklinde * Şekil 2.24 Likenler, (a) Kaya üzerinde gelişen turuncu
yeşil alg, Volvox (öOD Kısım 14.13). Her küresel şekilli hücre, fo- pigmentli bir liken ve (b) ölü ağaç kökü üzerinde üreyen san
totrofik ökaryotlann fotosentetik organeli olan birkaç kloroplast pigmentli bir liken, Yellowstone Ulusal Parkı, USA. Likenin rengi,
içerir, (b) Funguslar; tipik bir küfün spor taşıyan yapılan. Her liken yapısının pigmentli bileşeninden (alg) kaynaklanır. Kloro-
spor, yeni bir filamentli fungus oluşumunu sağlayabilir (öc*2> Kı- fillerin yanı sıra, likenlerin alg bileşenleri san, turuncu, kahve-
sım 14.12). (c) Protozoa; silli protozoan Paramecium (£&^> Kısım rengi, kırmızı, yeşil ve mor olabilen karetonoid pigmentler (CK*s>
14.10). Hücrenin hareketini sağlayan siller bir kayığın kürekleri Kısım 17.3) içerir.
gibi görev yapar.

Sonsöz
Buradaki mikrobiyal çeşitlilik yolculuğumuz, yal- ların müthiş kimyasal çeşitliliğini öğreneceğiz. O
nızca konunun genel bir tanıtımını sağlamıştır. zaman, mikrobiyal çeşitlilik konusunu tekrar ele
Konu bundan çok daha geniştir ve Bölüm 12-15'de almak ve buradaki kapsamımızı genişletmek için
devam edecektir. Bu bölümde virüslerin kasıtlı iyi hazırlanmış olacağız.
olarak kapsam dışı bırakıldığına da dikkat ediniz.
Virüslerin hücre olmadığını ancak, çoğalmak için
hücrelere ihtiyaç duyduklarını hatırlayınız (bakı- 2.6 Kavramların Gözden Geçirilmesi
nız Kısım 2.1). Tüm yaşam domainlerindeki hücre- Mikrobiyal ökaryotlar algler, protozoalar, funguslar ve
lerin viral parazitleri mevcuttur ve viral çeşitlilikle cıvık mantarların dahil olduğu geniş bir gruptur. Bazı
sonraki bölümlerde ilgileneceğiz («KSsBölüm 9 ve algler ve funguslar likenler adlı mutualistik işbirliği geliş-
16). tirirler.
Mikrobiyal çeşitliliğin daha detaylı ele alınma- • Alglerin siyanobakterilerden farklı olduğu en az iki
sına geçmeden önce, özellikle prokaryotik hücreler durumu yazınız.
olmak üzere hücrelerin moleküler özelliklerini iyi- • Alglerin protozoalardan farklı olduğu en az iki duru-
mu yazınız.
ce bilmeliyiz. Bu süreçte, yaşam ağacının evrimsel
• Bir likenin üyeleri birbirine nasıl yarar sağlar?
açılımının doğrudan sonucu olarak organizma-
• Uygulama Sorulan • 37

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Bir hücrenin sitoplazmik zara niçin ihtiyacı vardır 8. Moleküler çalışmalar Archaea türlerinde, çeşitli ökar-
(0B0Kısım2.1)? yotlardaki emsallerine Bacteria türlerindekinden çok
2. Hangi yaşam domainlerinin prokaryotik hücre yapısı daha sıkıca benzer olan pek çok makromolekül göster-
vardır? Prokaryotik hücre yapısı evrimsel ilişkiyi gös- miştir. Açıklayınız (ö^aKısım 2.3)?
terebilir mi (c^GKısım 2.1)? 9. Kemoorganotroflarm enerji metabolizması açısından
3. Virüsler hangi açılardan hücrelere benzer? Hangi açı- kemoototroflardan ne farkı vardır? Her grubun üyele-
lardan hücrelerden farklıdırlar (C^Kısım 2.1)? ri hangi karbon kaynaklarını kullanır? Bu nedenle,
4. Genom kelimesinin anlamı nedir? Prokaryot genomu- bunlar heterotrof mu yoksa ototrof mudur (^otsKısım
2.4)?
nun düzenlenmesi hangi açıdan ökaryotlardan farklı-
10. Pyrolobus organizmasında doğal olmayan nedir (^*fe
dır? ( « « « ı s ı m 2.2)?
Kısım 2.5)?
5. Hangi nedenlerden dolayı mitoz ve mayoz süreçleri
< c 11. Pyrolobus, Halobacterium ve Thermoplasma organiz-
ökaryotik hücrelerde gerçekleşmektedir ( 5 c>Kısım maları arasında hangi benzerlik ve farklılıklar vardır
2.2)? (CCfeKısım 2.5)?
6. Escherichia coli gibi bir organizmanın kaç geni vardır? 12. Şekil 2.18'i inceleyiniz. "Çev-sucul" soy hattının anla-
Bu sizin herhangi bir hücrenizdeki gen sayısı ile nasıl mı nedir («S^Kısım 2.5)?
karşılaştırılır (CS*sKısım 2.2)? 13. Giardia'mn yapısal ve filogenetik açıdan insan hücrele-
7. Endosimbiyoz teorisi nedir (o^Kısım 2.3)? rinden farkı nedir («saoKısım 2.6)?

UYGULAMA SORULARI

1. Hücreden kromozomun alınması ölümcül olabilecek- organizma 2 ve 3'ün ağaçtaki yerleri değişseydi ağacın
ken, plazmit içeren prokaryotik hücreler plazmitlerini niçin yanlış olacağını açıklayınız?
herhangi bir olumsuz etki oluşmadan sık sık "kaybe- 4. Mikrobiyologlar yüksek çeşitlilikte mikroorganizma-
debilir" (yani, plazmitler kalıcı olarak uzaklaştırılabi- nın kültürünü yapmışlardır, fakat organizmaları hiç-
lir). Açıklayınız. bir zaman görmemiş olmalarına ya da laboratuvarda
2. Makroorganizmaların evrimi hakkındaki bilgi biriki- üretmemiş olmalarına rağmen daha da yüksek çeşitli-
minin mikroorganizmalardan çok daha önce geldiği lik olduğunu bilmektedirler. Açıklayınız.
söylenmektedir. Örneğin, atların evrimsel soy hattı- 5. Arkadaşınızı, ekstremofillerin yalnızca kendi habitat-
larmda "öylesine duran" organizmalar olmadığına
nın yeniden kurgulanmasının, herhangi bir prokaryot
inandırmak için bu bölümdeki hangi verileri kullana-
grubu için aynısını yapmaktan daha kolay bir iş olabi-
bilirsiniz?
leceğini neden düşünürsünüz?
6. Bu cümleyi savunuz: Eğer siyanobakteriler hiçbir za-
3. Şekil 2.6'da gösterilen filogenetik ağacı inceleyiniz. man oluşmamış olsalardı, Dünyada yaşam zorunlu
Gösterilen dizi verilerini kullanarak, dallar aynı kalıp mikrobiyal olarak kalacaktı.
MAKROMOLEKULLER

CANLI SİSTEMLERDEKİ
KİMYASAL BAĞLAR VE SU 39

3.1 Kuvvetli ve Zayıf Kimyasal Bağlar 39


3.2 Makromoleküllere ve Canlılardaki Çözücü
Olan Suya Genel Bakış 42

II BİLGİ TAŞIMAYAN
MAKROMOLEKULLER 43
3.3 Polisakkaritler 43
3.4 Lipidler 45

III BİLGİ TAŞIYAN


MAKROMOLEKULLER 46

3.5 Nükleik Asitler 46


3.6 Amino Asitler ve Peptid Bağı 48
3.7 Proteinler: Birincil ve İkincil Yapı 50
3.8 Proteinler: Yüksek Yapısal Düzen ve
Denatürasyon 51

Anahtar rolü oynayan


makromolekül sınıfı olan
proteinlerin yapısı onların
işlevlerini belirler.
3,1 • Kuvvetli ve Zayıf Kimyasal Bağlar • 39

BOLÜMLE İLGİLİ SOZLUK

Birincil yapı polipeptid gibi bilgi taşı- ları aracılığı ile kazandığı başlangıç Peptid bağı bir polipeptiddeki amino
yan bir makromolekülün monomerik katlanma biçimi asitleri birbirine bağlayan kovalent
birimlerinin özgül dizisi İzomerler aynı moleküler formüle bağ tipi
Denatürasyon bir proteinin katlanma sahip oldukları halde, yapısal olarak Polar hidrofilik özellikler taşıyan ve
özelliklerinin bozulması ve (genellik- farklı iki molekül genellikle suda çözünür olan
le) biyolojik aktivite kaybı ile sonuç- Kovalent bağ iki atom arasında elekt- Polar-olmayan hidrofobik (sudan ka-
lanan olay ron paylaşılmasıyla kurulan kimya- çan) özellikler taşıyan ve suda kolay-
Dördüncül yapı son şeklini almış bir sal bağ ca çözünemeyen
protein molekülündeki polipeptidle- Lipid gliserol ve yağ asitleri ya da baş- Polimer monomer adı verilen tekrar-
rin sayısı ve tipi ka hidrofobik moleküllerin ester ya lanan birimlerin polimerizasyonu ile
da eter bağlarıyla bağlanmasıyla or- oluşan kimyasal bileşik
Enantiyomer aynı molekülün birbiri- taya çıkan yapı
nin ayna görüntüsü olan formların- Polinükleotit fosfodiester bağlan ile
Makromolekül kovalent olarak bağ- birbirlerine bağlanmış nükleotit po-
dan her biri lanmış monomerik birimlerin oluş-
Fosfodiester bağı bir polinükleotit- limeri
turduğu polimer Polipeptid peptid bağları ile birbirle-
deki nükleotitleri birbirine bağlayan Molekül birbirlerine kimyasal olarak
kovalent bağ tipi rine bağlanmış amino asitlerin oluş-
bağlanmış iki ya da daha fazla sayı- turduğu polimer
Glikozidik bağ bir polisakkaritteki daki atom
şeker birimlerini birbirine bağlayan Polisakkarit glikozidik bağlarla bir-
Nükleik asit DNA ya da RNA birlerine bağlanmış şeker birimlerin-
kovalent bağ tipi Nükleozit fosfat grubu taşımayan den oluşan polimer
Hidrojen bağı bir hidrojen atomu ile nükleotit Protein özgül biyolojik işleve sahip bir
daha elektronegatif ikinci bir atom Nükleotit bir tane azotlu baz (adenin, polipeptid ya da polipeptid grubu
(genellikle oksijen ya da azot) arasın- guanin, sitozin,timin ya da urasil), bir
molekül fosfat ve riboz (RNA'da) ya Üçüncül yapı daha önce ikincil yapısı-
daki zayıf kimyasal bağ nı kazanmış olan bir polipetidin kat-
İkincil yapı bir polipeptid ya da po- da deoksiriboz (DNA'da) şekeri içe-
ren nükeik asit monomeri lanarak kazandığı son biçim
linükleotitin genellikle hidrojen bağ-

CANLİ SİSTEMLERDEKİ lar atomlar arasında elektronların paylaşılmasıyla


KİMYASAL BAĞLAR VE SU kurulur ve kovalent bağlar olarak adlandırılır. Bir
kovalent bağı açıklamak için, O ve H elementleri-
ir hücrenin nasıl çalıştığını anlamak için, hüc-

B rede yer alan moleküllerin ve gerçekleşen


kimyasal süreçlerin bilinmesi zorunludur.
Moleküller ve özellikle de makromoleküller bu bö-
nin su molekülünü oluşturmasını inceleyelim:

Oksijenin en dıştaki kabuğunda altı elektron,


lümün konusunu oluşturmaktadır. Okuyucuların,
hidrojenin ise sadece bir elektron vardır. Oksijen
element kimyası ve özelikle de atomik bağlanmala-
ve hidrojen su oluşturmak üzere birleştiğinde, ko-
rın niteliği konusunda temel bilgiye sahip olduğu
valent bağlar bu üç atomu sıkı bir birliktelik için-
varsayılmaktadır. Bu bölüme temel kimyasal bağ-
de tutarlar. Molekülün tipine göre, ikili ya da üçlü
ları ele alarak başlayacak, bu temeli genişletecek
kovalent bağlar kurulabilir ve bu bağların gücü,
ve dört makromolekül sınıfı olan polisakkaritler,
sayılarının artışına bağlı olarak büyük ölçüde artar
lipidler, nükleik asitler ve proteinlerin yapılarını (Şekil 3.1«).
ve işlevlerini tartışacağız.
Canlılardaki kimyasal elementler, makromo-
leküllerin bileşenleri olan ve monomerler olarak
Kuvvetli ve Zayıf Kimyasal Bağlar adlandırılan molekülleri oluşturmak üzere çeşitli
kombinasyonlarda bağlanırlar. Dolayısıyla mak-
Canlılarda bulunan temel kimyasal elementler hid- romoleküller, tekrarlanan monomerik birimlerden
rojen, oksijen, karbon, azot, fosfor ve kükürt'tür. oluşan polimerlerdir. Binlerce farklı monomer bi-
Bu elementler canlılardaki molekülleri oluşturmak linmekle birlikte, bunların sadece küçük bir kısmı
üzere çeşitli yollarla bağlanabilirler. Molekül bir- dört makromolekül sınıfında önemli rol oynar.
birlerine kimyasal olarak bağlanmış iki ya da daha Monomerlerin kimyasal özellikleri, bir araya gele-
fazla atomdan oluşur. İki oksijen (O) atomu, bir mo- rek oluşturdukları makromoleküle özgün yapı ve
lekül oksijen (O2) oluşturmak üzere birleşebilir. Ben- işlev kazandırır.
zer şekilde, karbon (C), hidrojen (H) ve O atomları
da bir heksoz şeker olan glukozu (C6H]2O6) oluş- Hidrojen Bağlan
turmak üzere bir araya gelebilirler. Kovalent bağlara ek olarak, zayıf kimyasal bağlar
Canlılardaki kimyasal elementler kuvvetli da biyolojik moleküllerde önemli roller üstlenirler.
kimyasal bağlar kurma yeteneğindedirler. Bu bağ- Hidrojen bağları zayıf kimyasal bağlar grubundadır.
40 • Bölüm 3 • Makromolehüller

HsCggCsH H-C = C - H Diğer Zayıf Bağlar


Asetilen Biyomoleküllerde başka zayıf etkileşimler de orta-
Etilen
ya çıkabilir. Örneğin van der Waals güçleri, atom-
Etilen, çift bağ taşıyan Asetilen, üçlü bağ taşıyan lar arasındaki uzaklık 3-4 angström'den (A) daha
organik molekül organik molekül
kısa olduğunda ortaya çıkan zayıf çekim güçleri-
dir, van der VVaals güçleri substratlarm enzimlere
bağlanmasında (O°Ö Kısım 5.5) ve protein-nükleik
O = C = O (CO2) N = N (N2) -O-P-O"(PO 4 3 -) asit etkileşimlerinde önemli rol oynarlar. İyonik
O" +
bağlar NaCl'deki Na ile Cl" arasındaki zayıf etki-
Karbon dioksit Azot Fosfat
leşimler tipindeki bağlardır. Bu etkileşimler, sulu
Çift bağ ya da üçlü bağ taşıyan bazı inorganik bileşikler çözelti içinde iyonizasyona izin verirler. Karboksi-
lik asitler ve fosfatlar (Bkz. Tablo 3.1) gibi birçok
H O H H O önemli biyomolekül, sitoplazmik pH düzeylerinde
II I I I II
-C-C-C-OH
(genellikle 6-8 civarında) iyonize durumdadır ve
-C-C-N-C- I I bundan ötürü sitoplazmada büyük ölçüde çözüne-
H NH,
bilir.
Hidrofobik etkileşimler de biyomoleküllerde
Proteinlerdeki Sitozin (DNA ve Fenilalanin (proteinlerdeki önemli yer tutarlar. Hidrofobik etkileşimler, polar-
peptid bağı RNA'daki azotlu baz) amino asit
olmayan moleküllerin ya da polar-olmayan mo-
Çift bağ taşıyan organik bileşikler
lekül kısımlarının polar ortamda sıkıca bir araya
gelme eğilimleri sonucunda ortaya çıkarlar. Hid-
* Şekil 3.1 İkili ve üçlü kovalent bağlar içeren bazı mole- rofobik etkileşimler proteinlerin katlanmasında
küller. Asetilen ve etilen molekülleri için elektron konfigüras-
yonlan gösterilmiştir. ve substratlarm enzimlere bağlanmasında önemli
rol oynarlar (OÖS Kısım 5.5) Bunlara ek olarak, hid-
Hidrojen bağları (Şekil 3.2») hidrojen atomları ile rofobik etkileşimler birden fazla alt birim taşıyan
oksijen ya da azot gibi daha elektronegatif (elektron proteinlerde farklı alt birimlerin, biyolojik aktivite-
çeken) elementler arasında kurulur.
Örneğin, bir oksijen atomu oldukça elektro-
negatif olduğu halde, hidrojen atomu bu özellikte
değildir. Oksijen ile hidrojen arasındaki kovalent R3~C-H
bağda paylaşılan elektronlar, oksijenin çekirdeğine C=O- •H-N
biraz daha yakın konumda bulunurlar. Elektron- N-H-
•/c I I
lar negatif yük taşıdıkları için, bu durum oksijenin H—C— H2 H4—C— H

negatif, hidrojenin ise pozitif yüklü hale gelmesine C=0 H-N


yol açacak bir yük ayrımı yaratır (Şekil 3.2a). Tek H-O
/ N-H- -O=C
bir hidrojen bağı çok zayıftır. Ancak, bir molekü-
lün kendi içinde ya da farklı moleküller arasında fa; Su (b) Bir protein zincirindeki amino asitler
çok sayıda hidrojen bağı kurulduğunda, bu mole-
küllerin kararlılığı büyük ölçüde artar.
Su molekülleri kolayca hidrojen bağları kurabi- Guanin

lirler (Şekil 3.2a) ve bu durum suya özgün bir pola- Sitozin

rite kazandırır. Su molekülleri polar oldukları için,


kolayca bir araya gelirler ve polar-olmayan (hidro-
fobik) moleküllerden uzaklaşırlar. Su molekülleri
çözelti içinde konumlanırken, bir hidrojen atomu
üzerindeki kısmî pozitif yük, iki oksijen atomunun Adenin
negatif yükleri arasında bir köprü oluşturur. Bu Timin
köprü bir hidrojen bağıdır.
Hidrojen bağları makromoleküllerdeki atom- Hidrojen
lar arasında da kurulur (Şekil 3.2b ve c). Bu zayıf bağları
elektriksel güçler, örneğin protein gibi büyük bir (c) DNA'daki azotlu bazlar
molekülün içinde biriktiklerinde, molekülün ka-
rarlılığını artırır ve onun yapısını etkilerler. Daha • Şekil 3.2 Hidrojen bağlan. Nükleik asitlerdeki hidro-
sonraki kısımlarda, hidrojen bağlarının proteinle- jen bağlan genellikle noktalı yerine çizgi şeklinde gösterilir.
rin (Şekil 3.2b) ve nükleik asitlerin (Şekil 3.2c) bi- Adenin/timin çiftleri arasında iki, guanin/sitozin çiftleri arasın-
da ise üç adet çizgi yer almaktadır (Bkz. Şekil 3.11). (b)'deki R
yolojik özelliklerinde çok önemli rol oynadıklarını harfi her amino asidin yan zincirini temsil etmektedir (Bkz. Şekil
göreceğiz (Bkz. Kısım 3.5, 3.7 ve 3.8). 3.12).
3.1 • Kuvvetli ve Zayıf Kimyasal Bağlar • 41

Tablo 3.1 Biyolojik önemi olan bazı işlevsel gruplar


Kimyasal türler Yapı Biyolojik işlevi
O

Karboksilik asit —C—OH Organik asitler; amino asitler; yağ asitleri; lipidler; proteinler
O
II
Aldehit —C—H Glukoz gibi redüktör şekerlerin işlevsel grubu; polisakkaritler
H

Alkol —C—OH Lipidler; karbohidratlar


I
H

Keto —C— Piruvat, sitrik asit döngüsü ara ürünleri


H O
I II
Ester —c—o—c— Bacteria ve Eukarya lipidleri; amino asidin tRNA'lara bağlanması
I
H
O"
ı ı
Fosfat esteri "O—P—O—C— Nükleik asitler, DNA ve RNA
II I
o
o
Tioester II Enerji metabolizması; yağ asitleri biyosentezi
—c~s—
H H
I I
Eter —c—o—c— Archaea lipidleri; sfingolipidler
I I
H H
O O"
I
Asit anhidrit —c~o—P=O Enerji metabolizması, örneğin asetil fosfat

o_
O" O"
I
Fosfoanhidrit ~o—p~o— P— o" Enerji metabolizması, örneğin ATP
II II
o o
' (~) işareti "enerjice-zengin" bağı göstermektedir (£&%Ş Kısım 5.8)

ye sahip bir molekül oluşturacak şekilde nasıl bir lerin anlaşılmasında kolaylık sağlayacaktır. Tablo
araya geleceklerini de kontrol eder ve RNA'nm ka- 3.1, biyokimyasal öneme sahip çeşitli fonksiyonel
rarlılığında da önemli yer tutarlar. grupları ve bunları bulunduran molekül ve makro-
molekül örneklerini listelemektedir.
Biyomoleküllerdeki Bağlanma Tipleri
Karbon elementi tüm makromoleküllerin en temel
bileşenidir. Karbon sadece diğer karbon atomla- 3.1 Kavramların Gölden Geçirilmesi
rı ile değil, çok çeşitli ve kompleks büyük yapılar
Kovalent bağlar makromoleküllerdeki atomları birbirine
oluşturacak şekilde, çok sayıda başka element ile
bağlayan güçlü bağlardır. Hidrojen bağları, van der Wa-
de bağlanabilir. Farklı organik (karbon içeren) bi- als güçleri ve hidrofobik etkileşimler de makromoleküler
leşiklerde çeşitli bağlanma biçimleri mümkündür. yapıyı etkilemekle birlikte, bunlar daha zayıf atomik et-
Bu fonksiyonel grupların her biri özgün kimyasal kileşimlerdir. Karbon atomları içeren çeşitli fonksiyonel
özelliklere sahip olup, bu özellikleri onların hüc- gruplar, biyomokeküllerde sıklıkla yer alırlar.
redeki biyolojik rollerinin belirlenmesinde önem- • Kovalent bağlar neden hidrojen bağlarından daha
lidir. Bu fonksiyonel grupların öğrenilmesi, mak- güçlüdür?
romoleküler yapı, hücre fizyolojisi ve biyosentez • Hidrojen bağı makromoleküler yapıda nasıl bir rol
konularında daha ileride karşımıza çıkacak bilgi- oynar?
42 • Bölüm 3 • Makromoleküller

Makromoleküllere ve Canlılardaki DNA, bakteri hücresinin (ağırlık olarak) oldukça


Çözücü Olan Suya Genel Bakış önemsiz bir kısmını oluşturur (Tablo 3.2). Nicelik-
sel olarak hücrenin küçük bir kısmını oluşturmakla
Eğer bağırsakta yaygın olarak bulunan Escherichia
birlikte, hücrenin işleyişinde genetik bilgi taşıyıcısı
coli bakterisi gibi prokaryotik bir hücreyi kimyasal
olarak merkezi bir rol oynayan molekül DNA'dır.
olarak analiz etseydiniz, neler bulurdunuz? Asal bi-
Lipidler hem hidrofobik, hem de hidrofilik
leşen olarak su bulurdunuz. Suyu uzaklaştırdıktan
özelliklere sahip olup, zar yapısında ve fazla kar-
sonra, büyük miktarlarda makromolekülleri, çok
bonun depolanmasında kritik roller oynarlar (Şekil
daha az miktarlarda da monomerleri ve çeşitli inor-
3.3d). Polisakkaritler şekerlerin polimerleridir ve
ganik iyonları bulurdunuz (Tablo 3.2). Bir hücrenin
temel olarak hücre duvarında yer alırlar. Lipidler
kuru ağırlığının yaklaşık %95'i makromoleküllerden
gibi polisakkaritler de, örneğin glikojen halinde,
ibarettir. Bunlar arasında ağırlık açısından en büyük
hücredeki asal enerji deposu ve karbon formu ola-
kısmı oluşturan sınıf proteinlerdir (Tablo 3.2).
rak işlev görürler (Şekil 3.3c).
Proteinler amino asit adı verilen monomerlerin
polimerleridir. Proteinler hücrenin her yerinde bu- Bir Biyolojik Çözücü Olarak Su
lunur ve hem yapısal hem de katalitik (enzimatik) Hücrelerdeki makromoleküller ve diğer moleküller
roller üstlenirler (Şekil 3.3a»). Ortalama bir hücre, su banyosu içinde yer alırlar. Suyun sahip olduğu
binlerce farklı protein içerir (Tablo 3.2). çeşitli kimyasal özellikler, onun ideal bir biyolojik
Nükleik asitler nükleotitlerin polimerleridir çözücü olmasına neden olur. Gerçekten su, canlılık
ve hücrede RNA ve DNA olmak üzere iki form- için zorunlu önkoşuldur. Suyu iyi bir çözücü ya-
da bulunurlar. Aktif olarak büyüyen bir hücrede, pan iki özelliği polaritesi ve kohesiv oluşudur.
proteinlerden sonra en bol bulunan makromolekül
ribonükleik asitler (RNA'lar) dir (Tablo 3.2 ve Şekil Sitoplazmik Hücre duvarı
Kamçı N Sitoplazma
3.3b). Bunun nedeni her hücrede binlerce ribozom
(yeni proteinleri yapan "makineler") bulunması
ve ribozomların RNA ve proteinden oluşmasıdır.
Bunlara ek olarak hücrelerde, protein sentezinde
anahtar rol oynayan elçi ve transfer RNA'lar da
daha küçük miktarlarda bulunur. RNA'nın aksine (a) Proteinler

Bir prokaryotik hücrenin kimyasal Nükleoid Ribozomlar.


Tablo 3.2
bileşimi3

Kuru Hücre başına


ağırlık düşen moleküller
Molekül yüzdesi* (farklı tiplerde)
(b) Nükleik Asitler:
Toplam makromoleküller 96 24,610,000 (-2500)
Protein 55 2,350,000 (-1850)
Polisakkarit 5 4,300 (2)'
Lipid 9.1 22,000,000 (4Y
Lipopolisakkarit 3.4 1,430,000 (1)
DNA 3.1 2.1 (1)
RNA 20.5 255,500 (~ 660)
Toplam monomerler 3.0 —'(-350)
Amino asitler ve 0.5 —(-100)
öncülleri
Şekerler ve 2 —(-50)
öncülleri
Nükleotitler ve 0.5 —(-200)
öncülleri
İnorganik iyonlar 1 —(18)
(d> Lipidler
Toplam %100 —

- Neklluudı, F.C., el al. (KÜS.), 1966, Escherkhia coli and Salmonella typlıi- • Şekil 3.3 Makromoleküllerin hücre içindeki yerleşim-
murium-Cellular and Molecular Biology, 2nd edition. American Society for leri, (a) Proteinler (kahverengi) hücrenin her yerinde, hücresel
Microbiology, Washington, DC. yapıların bileşenleri ve enzimler halinde bulunur. Kamçı, yüzme
s
Aktif büyüme içinde olan bir E.coli hücresinin kuru ağırlığı =2,8 X 1 0 " hareketi ile ilgili bir yapıdır, (b) Nükleik asitler. DNA (yeşil) pro-
g; toplam ağırlığı (%70 su) = 9,5 X 10"" g'dır.
karyotik hücrelerin nükleoidinde, ökaryotik hücrelerin çekirde-
' Temel polisakkaritlerin peptidoglikan ve glikojen olduğu varsayılmış-
tır. ğinde yer alır. RNA (turuncu) sitoplazma (mRNA, tRNA) ve ribo-
" Farklı türlerde ve gelişme koşullarında yağ asidi bileşimi değişkenlik zomlarda (rRNA) bulunur, (c) Polisakkaritler (san) hücre duvan ve
gösterdiği için, çok çeşitli fosfolipid sınıfı bulunmaktadır. bazı durumlarda da hücre içindeki depo granüllerinde yer alırlar,
1
Monomer ve inorganik iyon bileşimi için güvenilir tahmin bulunma- (d) Lipidler (mavi) sitoplazmik zar, hücre duvan ve depo granül-
maktadır.
lerinde bulunur.
3.3 • Polisakkaritler • 43

Suyun polar özellikleri önemlidir; çünkü, biyo-


lojik olarak önemli olan birçok molekül de polardır
(Tablo 3.2) ve bu nedenle kolayca suda çözünür.
I BİLGİ TAŞIMAYAN
MAKROMOLEKÜLLER

Bölüm 4'de göreceğimiz gibi çözünmüş bileşikler, Bu kısımda bilgi taşımayan makromoleküllerin -po-
sitoplazmik zarın taşıma etkinlikleri aracılığı ile sü- lisakkaritler ve lipidler- yapı ve işlevlerini gözden
rekli olarak hücre içine ya da dışına taşınırlar (Ö°Ö geçireceğiz. Bu makromoleküllerdeki monomerle-
Kısım 4.6 ve 4.7). Bu bileşikler arasında yeni hücre rin dizisi genetik bilgi taşımasa da, bunlar hücrenin
materyallerinin kurulması için gerekli besinler ve yapısal ya da yedek materyali olarak önemli roller
metabolik süreçlerin atık ürünleri yer alır. üstlenmişlerdir.
Suyun polar özellikleri, su ile hidrojen bağlan
kurabilen büyük moleküllerin bir araya gelmeleri-
ni de kolaylaştırır. Su hem kendi (Şekil 3.2a), hem Polisakkaritler
de makromoleküller içinde üç boyutlu ağ örgüleri Karbohidratlar (şekerler) 1:2:1 oranında karbon,
oluşturur. Bu nitelik biyomoleküller içindeki atom- hidrojen ve oksijen içeren organik bileşiklerdir.
ların potansiyel etkileşimlerde bulunabilecek şekil- En yaygın olarak bulunan şekerlerden biri olan
de, su aracılığı ile uygun konumlar kazanmalarına
glukozun yapısal formülü C6H12O6'dır (Şekil 3.4»).
olanak verir. Suyun yüksek polaritesinin hücreye
Biyolojik öneme sahip karbohidratlar 4, 5, 6 ve 7
sağladığı bir başka yarar, polar-olmayan bileşikleri
bir araya gelmeye zorlamasıdır. Örneğin zarlar, karbon atomu içerenlerdir (bunlar C4, C5, C6 ve C7
bol miktarda lipid içerirler. Lipidler temel olarak olarak gösterilirler). C5 şekerler (pentozlar), nükleik
polar-olmayan (hidrofobik) bileşenler içerirler ve asitlerin yapısal omurgasmdaki rollerinden ötürü,
bu bileşenler, polar moleküllerin hücre içine ya da özel bir öneme sahiptir. Benzer şekilde C6 şekerler
dışına kısıtlanmaksızm akışını engelleyecek şekil- de (heksozlar), hücre duvarındaki polimerlerin ve
de bir araya gelerek, kümelenirler. hücredeki enerji depolarının monomerik bileşenle-
Hidrojen bağlarının yanı sıra suyun polar nite-
liği de, onu büyük ölçüde kohesiv yapar. Bunun an- Şeker Düz zincir Halkasal Önemi
lamı şudur: Su molekülleri birbirlerine karşı aşırı
ilgi gösterir ve kimyasal olarak düzenli birliktelik- Pentozlar H - C = O 5
HOCH OH
ler oluştururlar. Bu birlikteliklerdeki hidrojen bağ- 2İ RNA
4C
\v
H-C-OH
ları sürekli olarak kırılır ve yeniden kurulurlar (Şe- 3İ ; omurgası
H-C-OH
kil 3.2). Suyun kohesiv niteliği, onun yüksek yüzey Rıboz 4 1
gerilimi ve yüksek özgül ısısı (sıcaklığı 1°C yükselt- H-C-OH OH OH
sl
mek için gereken ısı) gibi biyolojik olarak önemli CH2OH

özelliklerinden sorumludur. Suyun donarak katı


Deoksiriboz H—C = 0
hale (buz) geçmesi de, ılıman kuşak ve kutuplarda- OH
H-2C-H DNA
ki su ortamlarında yaşayan canlılar üzerinde çok 4
önemli etkiler yapar (buzun özgül ağırlığı sudan H- 3 C-OH" ? H H omurgası
vl U
daha azdır). Örneğin bir gölün yüzeyindeki buz, H-C-OH
alttaki su tabakasını yalıtarak, onun donmasını en- 5
CH,OH »ç ç
OH H
geller. Böylece buz tabakasının altındaki sucul or-

J
ganizmaların hayatta kalması mümkün olur. Hekzoslar H-C=O HOCH,
Enerji
Canlılık yaklaşık 4 milyar yıl önce su ortamın- Glukoz H
^"OH kaynağı;
da ortaya çıkmıştır. Yeryüzünde sıvı suyun bulun- HO-C-H . /H \ OH hücre
I duvarı
duğu hemen her yerde mikroorganizmaların da H-C-OH
bulunması çok olağandır. Suyun bu önemli özel- H-C-OH
5

liklerini göz önünde bulundurarak, canlılardaki el OH


CH2OH
temel makromoleküllerin yapılarını (Tablo 3.2 ve
Şekil 3.3) incelemeye başlayabiliriz. Fruktoz CH2OH
2

3.2 Kavramların Gözden Geçirilmesi


c=o HOCH, OH
3İ Enerji
HO-C-H . kaynağı;
4İ OH/92
Hücrelerde en bol bulunan makromolekül sınıfı protein- H-C-OH
5l ı^cH.oH m e y v e
lerdir. Diğer makromoleküller ise, nükleik asitler (DNA
H-C-OH
1
^C " 2^ şekeri
ve RNA), lipidler, polisakkaritler ve lipopolisakkaritler- 6 OH
dir. Polaritesi ve kohesiv oluşu nedeniyle su, canlı orga- CHoOH
nizmalar için iyi bir çözücüdür.
• Aktif olarak gelişmekte olan bir hücrede, protein ve * Şekil 3.4 Yaygın olarak bulunan bazı şekerlerin yapı-
RNA oranı neden oldukça fazladır? sal formülleri. Formüller ya açık zincir ya da halkasal olarak
• Suyun yüksek polariteye sahip olması onu yararlı bir gösterilir. Açık zincirli formülün anlaşılması daha kolay olmakla
biyolojik çözücü haline getirir. Bunun nedeni nedir? birlikte, genellikle kullanılan yapı halkasal formdur. Halkadaki
numaralandırmaya dikkat ediniz.
44 • Bolüm 3 • Makromoleküller

ridir. Şekil 3.4, yaygın olarak bulunan bazı şekerle- BCHoOH

rin yapısal formüllerini göstermektedir.


Bir ya da daha fazla hidroksil grubunun di-
ğer kimyasal gruplarla yer değiştirmesiyle, basit
karbohidratların türevleri oluşur. Örneğin, bak-
OH H OH
teri hücre duvarının önemli polimeri olan pep-
a-1,4-Glikozidik bağı
tidoglikan (<** Kısım 4.8) bir glukoz türevi olan
N-asetilglukozamin içerir (Şekil 3.5«). Şeker tü-
revlerinin yanı sıra, aynı yapısal formüle sahip şe- CH 2 OH
kerler, stereoizomerik özellikleri açısından da farklı
olabilirler (Bkz. Kısım 3.6). Dolayısıyla, hücresel
polisakkaritleri oluşturabilecek çok sayıda farklı
şeker mevcuttur.
OH H OH H
Glikozidik Bağ a-1,6-Glikozidik bağı |5-1,4-Glikozidik bağı
Polisakkaritler, çok sayıda (yüzlerce, hatta binler- (a)
ce) monomerik birim (monosakkarit) içeren karbo-
hidratlardır. Bu monomerik birimler glikozidik
bağ adı verilen kovalent bağlarla bir araya gelirler
(Şekil 3.6«). Eğer iki monosakkarit glikozidik bağ
ile bağlanırsa, ortaya çıkan molekül disakkarit adını
alır. Bu moleküle bir monosakkarit daha eklenirse
trisakkarit, daha çok sayıda birim eklenirse, oligo-
sakkarit ortaya çıkar.
Glikozidik bağ, alfa (a) ve beta Q3) olarak ad-
landırılan iki farklı geometrik düzende bulunabi-
lir (Şekil 3.6a). Glikojen ve nişasta (Şekil 3.6b) gibi
O O Ö O 0^3,0/0'
Glikojen a-1,4 bağları
polisakkaritlerdeki glukoz birimlerinin 1 ve 4 no'lu
karbonları arasında kurulan glikozidik bağlar, a
konfigürasyondadır. Bu iki polisakkarit, bitki, hay-
van ve bakterilerdeki en önemli karbon ve enerji Selüloz p-1,4 bağları
deposudur. Buna karşılık, bitki ve alg hücrelerin-
(b)
deki sert duvar yapısında yer alan selüloz, /3-l,4
bağları ile bağlı glukoz birimlerinden oluşmuştur
(Şekil 3.6b). Dolayısıyla, her ikisi de glukoz birim- • Şekil 3.6 Polisakkaritler. (a) Farklı glikozidik bağ yapıla-
rı. Glikozidik bağ etrafında hem bağlanmanın (bağlı karbonların
lerinden oluşan nişasta ve selüloz, glikozidik bağ-
halka içindeki pozisyonu) hem de geometrinin (a ya da /3) deği-
larının farklı konfigürasyonlarda (a ve /3) olmasın- şebildiğine dikkat ediniz, (b) Yaygın olarak bulunan bazı poli-
dan ötürü, farklı işlevsel özelliklere sahiptir. sakkaritlerin yapılan. Renk kodlamasım (a) ile karşılaştırınız.
Polisakkaritler protein ve lipid gibi diğer mak-
romolekül sınıfları ile bir araya gelerek kompleks
polisakkaritleri (glikoprotein ve glikolipid) oluş-
rol oynarlar. Bu reseptör moleküller, dış ortam ile
turabilirler. Bu bileşikler, hücrelerin sitoplazmik temas edecek şekilde, zarın dışa bakan yüzeyinde
zarlarında hücre yüzeyi reseptörleri olarak önemli yerleşmişlerdir. Gram-negatif bakterilerin hücre
duvarında büyük oranda bulunan glikolipidler, bu
organizmalara bir dizi özgül yüzey özelliği kazan-
dırır (ooo Kısım 4.9).
i, Q Asetil grubu CHoOH

H /I \ OH 3.3 Kavramların Gözden Geçirilmesi


H-?C-N-C-CH 3
1
\OH H/1 Şekerler uzun polimerler oluşturacak şekilde birleşirler.
H-4t-0H\ 3\l3
H O
I/H Bu polimerlere polisakkarit adı verilir. Şeker birimlerini
3| |2
H-^İ-OH Şekerde N ile O ^ bağlayan glikozidik bağların iki farklı konfigürasyonda
4H 2 OH *"»*#*• bulunması, sonuçta ortaya çıkan moleküllere farklı özel-
c=o likler kazandırır. Polisakkaritler protein ve lipid gibi mo-
İH, leküllerle de birleşerek, kompleks polisakkaritleri oluştu-
rurlar.
* Şekil 3.5 Bir glukoz türevi olan JV-asetilglukozamin.
• Hem glikojen hem de selüloz %100 glukozdan oluştu-
İV-asetilglukozamin Bacteria türlerinin hücre duvarı polisak-
karidi olan peptidoglikan'ın önemli bir yapısal bileşenidir ğu halde, bunların fiziksel özellikleri neden birbirin-
(ööG Kısım 4.8). den farklıdır?
3.4 • Lipidler • 45

Lipidler
Yaygın yağ asitleri

Hücrelerin zorunlu bileşenlerinden birisi olan li-


H3O
pidler anıfipatik makromoleküllerdir. Amfipatik C 1 6 doymuş (palmitik)
molekül, hem hidrofilik, hem de hidrofobik özel-
likler taşır. Canlı domainlerindeki lipid yapıları CH
3 \^-^-^^^-^^^^-^-^/ e -0H
farklılıklar taşır ve belirli bir domain içinde de çok
C 1 6 tekli-doymamış (palmitoleik)
farklı lipidler bulunabilir. Bacteria ve Eukarya'daki
lipidlerin temel bileşeni yağ asitleridir. Buna kar-
Basit lipidler (trigliseritler):
şılık, Archaea'daki lipidler hidrofobik bir molekül Yağ asitleri gliserole ester bağı ile bağlı
2
olan fitan yapısındadır (c* ^ Kısım 4.5).
Yağ asitleri hem hidrofobik, hem de hidrofilik
bileşenler içerir. Örneğin palmitat (palmitik asidin H 3 C-

iyon haline gelmiş formu) (Şekil 3.7») 16 karbonlu H 3 C-


bir yağ asididir. Bu karbonlardan 15 tanesi doymuş
(tümüyle hidrojene olmuş ve büyük ölçüde hidro- H 3 C-
fobik) durumda iken, 16. karbonu içeren karbok- Yağ asitleri

silik asit grubu hidrofilik özelliktedir. Bacteria'da


bulunan diğer yaygın lipidler, 12 ile 20 arasında Kompleks lipid:
Fosfatidil etanolamin (fosfolipid)
değişen karbon sayılarına sahip, doymuş ya da O H
tekli-doymamış yağ asitleri içerirler (Şekil 3.7). Jİ-O-İ-H
H 3 C- O
Trigliseritler ve Kompleks Lipidler .Ü-O-C-H
H 3 C-
Basit lipidler (yağlar) C3 alkol olan gliserol ile, buna 0

Yağ asitleri O
bağlı yağ asitlerinden (ya da Archaea'daki fita- i H
Fosfat x
nil birimlerinden) oluşur (Şekil 3.7). Basit lipidler İH2
trigliseritler olarak da adlandırılır; çünkü gliserol Etanolamin
molekülüne üç adet yağ asidi bağlanmıştır.
Kompleks lipidler fosfor, azot ya da kükürt
gibi elementleri veya şeker, etanolamin (Şekil 3.7), Kompleks lipid:
serin ya da hidrofobik yapıdaki kolin gibi bileşikle- Monogalaktozik digliserit (glikolipid)
ri içeren basit lipidlerdir. Fosfat grubu içeren lipid-
lere fosfolipidler adı verilir. Bu gruptaki kompleks
lipidler sitoplazmik zarlarda önemli rol oynarlar
(OOÜ Kısım 4.5).
Lipidlerin amfipatik özellikte olması, onları
ideal zar bileşenleri haline gitirir. Lipidler, zarları
oluşturmak üzere bir araya gelirler; hidrofilik kısım
(gliserol) ya sitoplazma ya da dış ortam ile temas ha-
linde iken, hidrofobik kısım zarın iç kısmına gömülü
durumdadır (<c«s Kısım 4.5 ve Şekil 4.16). Bu özel-
likten ötürü zarlar, ideal geçirgenlik bariyerleridir. • Şekil 3.7 Yağ asitleri, basit lipidler (yağlar) ve komp-
Polar bileşiklerin lipidlerin hidrofobik kısmından leks lipidler. Basit lipidler, yağ asitleri ile gliserol arasında
geçme yeteneğinde olmamaları, zar geçirgenliğine ester bağı kurulmasına yol açan dehidrasyon tepkimesi ile olu-
engel olur ve sitoplazmik bileşenlerin dışarı sızma- şurlar. Hücrenin yağ asidi bileşimi, gelişme sıcaklığına bağlı
sını önler. Ancak bu durum aynı zamanda hücresel olarak değişir.
işlevler için gerekli olan polar bileşiklerin hücre içi-
ne sızmasını da engeller. Bu konu bir sonraki bö-
lümde (<**> Kısım 4.5) ele alınacaktır.

3.4 Kavramların Çözden Geçirilmesi

Lipidler hem hidrofobik, hem de hidrofilik bileşenler içe-


rirler. Bu kimyasal özellikleri nedeniyle lipidler, sitoplaz- • Fosfolipid ile trigliserit arasında ne fark vardır?
mik zarların ideal yapısal bileşenleridir.
• Tam doymuş bir C4 yağ asidi olan bütiratın kimyasal
• Bir yağ asidi molekülünün hangi kısmı hidrofobik, yapısını çiziniz.
hangi kısmı hidrofiliktir?
46 • Bolum 3 • Makromoleküller

¥ I I BİLGİ TAŞIYAN Pirimidin bazları Pürin bazları


W» 1 1 1 MAKROMOLEKÜLLER NH 2 0
M
0
1
NH 2 0

<k 3 N H
3CN || - %
Polisakkarit ve lipidlerin aksine nükleik asit ve pro- i
teinlerdeki monomerlerin dizisi genetik bilgi taşır. H
H H H
Bu nedenle nükleik asit ve proteinler bilgi taşıyan
makromoleküllerdir. Sitozin Timin Urasil Adenin Guanin
(C) (T) (U) (A) (G)

Nükleik Asitler
Deoksiribonükleik asit (DNA) ve ribonükleik asit
(RNA) nükleotit adı verilen monomerlerden oluşan
• Şekil 3.9 DNA ve RNA bazlarının yapısı. Halkalardaki
makromoleküllerdir. Bu nedenle DNA ve RNA po- numaralandırmaya dikkat ediniz. Bazın şeker fosfatın 1' karbo-
linükleotitler olarak da adlandırılır. Bildiğiniz gibi, nuna bağlanması Şekil 3.8'de gösterilmiştir. Pirimidin bazları
DNA hücrenin genetik şifresini taşırken, RNA bu halkanın 1 no'lu azotundan, pürin bazlan ise 9 no'lu azotundan
şifreyi proteinlerdeki amino asit dizisine dönüştü- bağlamr.
ren aracı moleküldür (<ws Şekil 1.4).
Bir nükleotit üç çeşit bileşenden oluşur: beş kar- Nükleotitler nükleik asitlerin bileşeni olma-
bonlu şeker (RNA'da riboz, DNA'da deoksiriboz), larının yanı sıra, hücrede başka roller de üstlenir-
azotlu baz ve fosfat (PO43~). DNA ve RNA'daki ler. Nükleotitler ve özellikle de adenozin trifosfat
nükleotitlerin genel yapıları birbirine çok benzer (ATP) (Şekil 3.10), enerji gerektiren hücre tepkime-
(Şekil 3.8«). lerinin sürdürülmesi için, fosfat bağının kırılması
sırasında yeterli enerji salarak, kimyasal enerjinin
Nükleotitler temel kaynağını oluşturur (c«2. Kısım 5.8). Diğer
Nükleik asitlerdeki azotlu bazlar iki kimyasal nükleotitler ya da nükleotit türevleri hücredeki
gruptan birine dahildir. Pürin bazları —adenin ve oksidasyon-redüksiyon tepkimelerinde (ÖOS Kısım
guanin— iki tane heterosiklik halka (birden fazla 5.7), polisakkaritlerin biyosentezinde şekerlerin ta-
çeşitte atom içeren halka) içerir. Pirimidin bazları şıyıcıları olarak («sao Kısım 5.15) ve çeşitli enzim ya
—timin, sitozin ve urasil) altı üyeli tek bir halka- da metabolik olayların etkinliklerini hızlandıran ya
ya sahiptir (Şekil 3.9»). Guanin, adenin ve sitozin da inhibe eden düzenleyici moleküller olarak işlev
hem DNA, hem de RNA'da bulunur. Timin (birkaç görürler. Ancak biz burada sadece nükleotitlerin
istisna dışında) sadece DNA'da, urasil ise sadece informasyonal işlevi üzerinde duracağız. Bu temel
RNA'da yer alır. işlev, onların nükleik asitlerin yapıtaşı olmalarıdır.
Nükleotitler, pentoz şekerin 1 no'lu karbon
atomu ile pirimidin bazının 1 no'lu, pürin bazının Nükleik Asitler
ise 9 no'lu azot atomu arasında kurulan glikozidik
bağ içerirler. Fosfat taşımayan baz ile buna bağlı Nükleik asit omurgası birbirini izleyen şeker ve
şekere nükleozid adı verilir. Dolayısıyla nükleotit- fosfat moleküllerinden oluşmuş bir polimerdir (Şe-
ler bir ya da daha fazla fosfat içeren nükleozidlerdir kil 3.11») Polinükleotitler, şekerin 3 no'lu karbonu-
(Şekil 3.10»). na (3' karbon olarak adlandırılır) bağlı fosfat ile, bir

Fosfoan- hostat Ki boz


O" hidrit esteri

Fosfat — ~ O - P = O

Baz Adenin

Riboz
DNA'da • Şekil 3.10 Önemli bir nükleotit olan adenozin trifos-
sadece H fatin yapısı. Fosfoanhidrit bağının (~ işareti ile gösterilen) hid-
roliz enerjisi, fosfat esterinin hidroliz enerjisinden yüksektir. Bu
* Şekil 3.8 Nükleotitler. Şeker üzerindeki numaralar (') üssü özellik Bölüm 5'de incelenen biyoenerjetik açısından önem taşır
işareti taşımaktadır. Bunun nedeni azotlu bazdaki halkasal yapı- (<c£3& Kısım 5.8). Adenozin (bir nükleozid), azotlu bir baz olan
nın da numaralandırılmış (1, 2, 3 vs) olmasıdır (Bkz. Şekil 3.9). adenin ile fosfat grubu içermeyen bir şekerden oluşur.
3 5 • Nükleik Asitler • 47

- Hidrojen bağları
A-G-C-T-T-A-G-C\
5' pozisyonu H Azotlu baz 1' ıı ııı ııı ıı ıı ıı m ıır
pozisyonunda bağlı T-C-G-A-A-T-C-G

(b)
Deoksiriboz
3' pozisyonu -" O 5' . 3'
~O-P=O (i) c-A-G-U-G-A-C-C-A-U-C-G
l
(
Fosfodiester""'' 5' 3'
ba
9' Baz (ü) C-C-G-A-C-A-C-G-U-C-G-G
11 Birincil yapı
/A-C
X
C =G
A=U ^ İkincil
Komplemanter yapı
3az eşleşmesi 1 i
G= C
bölgesi 1 1
C~G
t |

(c)

• Şekil 3.11 DNA ve RNA. (a) Bir DNA zinciri bölümünün yapısı. Azotlu bazlar adenin, guanin, sitozin ve timin olabilir. RNA'da pen-
toz şekerin 2' karbonunda bir OH grubu vardır ve timin yerine urasil bulunur, (b) Sadece azotlu bazların gösterildiği, basitleştirilmiş
DNA yapısı. İki zincirdeki baz dizilerinin komplemanter olduğuna (A=T); G = C ) ve hidrojen bağlarına dikkat ediniz, (c) RNA: (i)
Sadece birincil yapı gösteren bir dizilim; (ii) İkincil yapı oluşumuna izin veren bir dizilim. Burada görüldüğü gibi, RNA'nın zincir-içi
baz eşleşmesine olanak veren kısımlarında ikincil yapılar oluşur. Ribozomal RNA gibi bazı büyük RNA moleküllerinde (C«a Kısım
7.15 ve 11.5) molekülün bazı kısımları sadece birincil yapı içerirken, diğer kısımlar hem birincil hem de ikincil yapı içerir. Bu durum
molekülün büyük ölçüde katlanıp, kıvrılmasına yol açar (<3Qo Şekil 11.İle). Bu tip moleküllerin biyolojik işlevi, sonuçta kazandıkları
üç-boyutlu biçime bağlıdır.

sonraki şekerin 5 no'lu (5') karbonu arasında ku- En kararlı hidrojen bağları guanin (G) ile sito-
rulan kovalent bağların birbirine bağladığı nükle- zin (C) ve adenin (A) ile timin (T) arasında kurulur
otitlerden oluşur (Şekil 3.11a). Kimyasal olarak bu (Bkz. Şekil 3.2c). A ile T ve G ile C'nin özgül olarak
fosfat bağı fosfodiester bağı niteliğindedir; çünkü eşleşmesi, iki DNA zincirindeki baz diziliminin
tek bir fosfat, ester bağı ile iki ayrı şekere bağlan- komplemanter olması anlamına gelir. Diğer bir deyiş-
mış durumdadır (Şekil 3.11a). le, bir zincirdeki G'ler karşı zincirdeki C'lerle, T'ler
Bir DNA ya da RNA molekülündeki nükleotit- ise karşı zincirdeki A'larla eşleşir (Şekil 3.11b).
lerin dizilimi onun birincil yapısı olarak ifade edi-
lir. DNA ya da RNA molekülündeki bazların dizi- RNA
limi bilgi taşır ve bu bilgi ya proteinlerdeki amino Birkaç istisna dışında, bütün ribonükleik asitler
asitlerin dizisini, ya da özgül ribozomal ve transfer tek-zincirli moleküllerdir. Bununla birlikte, komp-
RNA'ların dizisini kodlar. DNA replikasyonu ve lemanter baz eşleşmesinin mümkün olduğu RNA
RNA sentezi hücre yaşamının en belirleyici olay- kısımlarında, bu molekül kendi üzerine katlanabi-
larıdır (<3°o Kısım 1.2 ve Şekil 1.4). Daha sonraki lir. RNA'nın bu katlanma biçimi ikincil yapı ola-
bölümlerde, genetik özelliklerin bir kuşaktan diğe- rak adlandırılır (Şekil 3.11c).
rine güvenli bir şekilde aktarılmasını sağlayan, ha- RNA, hücrelerde üç kritik rol üstlenir. Elçi
tadan arınmış bir mekanizma olduğunu göreceksi- RNA (mRNA) DNA'nın bir zincirindeki genetik
niz (c$3z> Bölüm 7). bilgiye komplemanter olan bilgiyi içerir. Transfer
RNA'lar (tRNA'lar) protein sentezindeki "adap-
DNA
tör" moleküllerdir. Transfer RNA'lar nükleotit
Hücre içinde DNA çift-zincirli formda bulunur. Her dilindeki genetik bilgiyi, proteinlerin yapıtaşları
kromozom iki zincirli bir DNA taşır. B« zincirlerin olan amino asitlerin diline dönüştürürler. Ribozo-
her biri fosfodiester bağları ile bağlı yüz binlerce ya mal RNA'lar (rRNA'lar) birkaç tipte olup, hücre-
da milyonlarca nükleotit içerir. Bu zincirler kom- nin protein sentez sistemi olan ribozom'un yapısal
plemanter nükleotitler arasındaki hidrojen bağları ve katalitik bileşenleridir. RNA molekülleri Bölüm
ile bir arada tutulur. Karşılıklı konumdaki pürin ve 7 ve Bölüm 11'de daha ayrıntılı olarak ele alına-
pirimidin bazları arasında hidrojen bağları kurulur caktır.
(Bkz. Şekil 3.2c).
• Bolüm 3 • Makrontoleküller

3.5 Kavramların Gözden Geçirilmesi lidir; çünkü, kovalent bağlar bir amino asidin kar-
boksil karbonu ile, bir sonraki amino asidin amino
Nükleik asidin bilgi içeriği, polinükleotit zincirindeki azotu arasında (bir molekül su çıkışı ile) kurulur ve
azotlu bazların dizisi tarafından belirlenir. Hem RNA, peptid bağı bu şekilde oluşur (Şekil 3.13«).
hem de DNA bilgi taşıyan makromoleküllerdir. RNA,
ikincil yapı kazanmak üzere çeşitli konfigürasyonlarda Bütün amino asitler Şekil 3.12a'da gösterilmiş
katlanabilir. olan genel yapıya sahiptir. Buna ek olarak, her ami-
• Bir nükleotitde hangi bileşenler bulunur?
no asit, a-karbona bağlı yan grup (Şekil 3.12«'da R
• Nükleozit ile nükleotit arasında ne fark vardır?
olarak kısaltılmıştır) açısından diğerlerinden fark-
• RNA'nm birincil ve ikincil yapısı arasındaki farkı belir-
lıdır. a-Karbon, karboksilik asit karbonunun he-
tiniz. men yanındaki karbon atomudur. Yan zincirlerin
yapısı, glisindeki gibi tek bir hidrojen atomu ola-
bildiği gibi, fenilalaninin aromatik halkası şeklinde
de olabilir (Şekil 3.12b).
Amino Asitler ve Peptid Bağı Amino asitlerin kimyasal özellikleri, yan zin-
cirin niteliğine bağlı olduğundan, benzer kimyasal
Amino asitler proteinlerin monomerleridir. Ami- özellikler taşıyan amino asitler Şekil 3.12fr'de görü-
no asitlerin çoğu sadece karbon, hidrojen, oksijen len "aileler" halinde gruplanabilirler. Örneğin, yan
ve azot içerdiği halde, hücrelerde yaygın olarak zincirinde bir karboksilik asit grubu taşıyan aspar-
bulunan 21 amino asitten ikisi kükürt, bir tanesi ise tik asit ve glutamik asit, asidik grupta yer alır. Bir-
selenyum içerir. Bütün amino asitler bir tane kar- den fazla amino grubu taşıyanlar ise, bazik amino
boksilik asit (—COOH) ve bir tane de amino grubu asitler grubundadır. Bazı amino asitler hidrofobik
(—NH2) olmak üzere, iki önemli fonksiyonel grup yan zincire sahiptir. Bunlar polar-olmayan amino
içerir (Tablo 3.1 ve Şekil 3.12Ö«). BU gruplar önem- asitler olarak gruplandırılır. Sistein amino asidi bir

a-karbon ^ ^
R^C-C-OH N
I
NH 2 Karboksilik
asit grubu
Amino grubu

(a) Bir amino asidin genel yapısı

H- Giy Glisin (G) OH-CH Ser Serin (S) 'O-c-CH z Asp Aspartat (D)
O
C H 3 - Ala Alanin (A) CH 3 -CH- Thr Treonin (T) Glu Glutamat (E)
O İH
Val Valin (V) Asn Asparajin (N) Lys Lizin (K)
CH 3
CH-CH Leu Lösin (L) Gln Glutamin (Q) Arg Arjinin (R)
NH,
+
C H - İle izolösin (I) Cys Sistein (C) HN C H , - His Histidin (H)
CH3-CH 2 /
CHT-S-C Met Metiyonin (M) HSe-CH ? Sec Selenosistein (U)

Phe Fenilalanin (F) \-CH, Tyr Tirozin (Y) Anahtar


lyonlaşabilen: asidik
\=/ lyonlaşabilen: aazik
Trp Triptofan (W)
iyonlaşmayan polar
Polar olmayan
(hidrofobik)
H,C-
Pro Prolin (P)
(Not: Prolinin sadece R grubu değil, tüm yapısı
gösterilmiştir. Prolin serbest amino grubu içermediği
H için, amino asit olarak değil /m/no asit olarak adlandırılır.)

Ihı Amino asit "R" gruplarının yapısı

* Şekil 3.12 Yaygın olarak bulunan 21 amino asidin yapısı, (a) Genel yapı. (b) R grubunun yapısı. Amino asitlerin üç harfli
kodlan isimlerinin sol tarafında, bir harfli kodlan ise sağ tarafındaki parantez içinde verilmiştir.
3 6 • Amino Asitler ve Peptid Bağı • 49

H O H O
HoN-İ-ü-OH + H N-İ-C-OH

H20

H O H H0
H2N-İ-C-N-İ-C-OH

Peptid
bağı

* Şekil 3.13 Peptid bağı oluşumu. R ve R, iki amino asidin


değişken (yan zincir) kısmını temsil etmektedir (Bkz. Şekil 3.12). • Şekil 3.14 Louis Pasteur'ün optik aktivite üzerine yaz-
Peptid bağı oluştuktan sonra, yeni bir peptid bağı için serbest dığı meşhur makalesinde kullandığı tartarik asit krista-
bir OH grubu ortaya çıktığına dikkat ediniz (£**> Şekil 7.38). li çizimleri, (a) Sol-el kristali (L formu), (b) Sağ-el kristali (D
formu). İki kristalin birbirinin ayna görüntüsü (enantiyomer)
olduğuna dikkat ediniz. Kristallerin yüzeylerindeki harfler
Pasteur tarafından iki kristalin ayna görüntüsü yüzeylerini işa-
sülfidril grubu (—SH) taşır. Bu grup, bir zincirdeki retlemek için kullanılmıştır. Ayna görüntüsü yüzeyleri daha
sisteini disülfid bağı (R—S—S—R) ile bir başka sis- açık göstermek için burada renk eklenmiş durumdadır. Pasteur,
teine bağlar. Aspergillus küfünün sadece D-tartaratı metabolize ettiğini gös-
Amino asitlerin kimyasal çeşitliliği, (Şekil tererek, kimyasal asimetri ile canlılık arasında bir ilişki olduğu-
3.12b) hücrelerin çok farklı biyokimyasal özellikle- nu ortaya çıkarmaya çalışmıştır.
re sahip, çok sayıda proteini üretmesini mümkün
kılar. Örneğin bir Escherichia coli hücresi hemen he-
men 2000 farklı tipte protein içerir (Tablo 3.2). Bun- le gösterilirler (Şekil 3.15b»). Biyolojik sitemlerde
lar arasında, çözünmüş ya da zar içine yerleşmiş şekerlerin D izomeri çoğunluktadır.
haldeki enzimler, yapısal proteinler, taşıyıcı prote- Amino asitler de D ya da L enantiyomerler
inler, reseptör proteinleri ve daha pek çok protein halinde bulunurlar. Ancak hücreler proteinlerde
vardır. Bir proteinin işlevi, büyük ölçüde onun ya- D-amino asitleri değil, L formundaki amino asit-
pısı tarafından belirlenir. Bunun tersi de doğrudur. leri kullanırlar (Şekil 3.15c). Bununla birlikte hüc-
Belirli bir işlevi görecek proteinler, sıklıkla yapısal relerde D-amino asitler de bulunur. Hücre duvarı
benzerlik taşırlar. polimeri olan peptidoglikan (OOQ Kısım 4.8) ve bazı
peptid antibiyotikler (£«5 Kısım 20.9) çoğunlukla
İzomerler D-amino asitler içerir. Hücrelerde bulunan rasemaz
İki molekül aynı yapısal formüle sahip olduğu hal- enzimleri, farklı enantiyomerleri birbirlerine çevi-
de, farklı yapısal formda olabilir. Birbirine benze- rir. Örneğin, bazı prokaryotlar L-şekerleri ya da
diği halde, özdeş olmayan bu tip moleküllere izo- D-amino asitleri kullanabilirler; çünkü bunları di-
merler adı verilir. Kendiliğinden oluşum teorisini ğer enantiyomere çevirebilme yeteneğindedirler.
(CSOQ Kısım 1.5) yıkan ve ilk ünlü mikrobiyolog olan
Louis Pasteur, optik izomerler üzerinde çalışan bir
kimyacı olarak bilimsel kariyerine başladı. Tarta- 3.6 Kavramların Gözden Geçirilmesi
rik asit kristallerindeki (Şekil 3.14») asimetri, ilk Hücrelerde yirmi bir çeşit amino asit bulunur ve bun-
kez Pasteur tarafından keşfedilmiştir. Pasteur daha lar peptid bağı ile birbirlerine bağlanabilirler. Şekerlerin
sonra canlı organizmaların da optikçe aktif (amino ve amino asitlerin birbirlerinin ayna görüntüsünde olan
asitler ve şekerler gibi) moleküller oluşturabildik- formları (enantiyomerler) vardır. Ancak, hücrelerdeki
polisakkarit ve proteinlerde bu formlardan sadece biri
lerini gösterdi. (Eğer bir molekülün saf çözeltisi ya
bulunur.
da kristali ışığı bir yöne doğru kırıyorsa, bu mole-
kül optikçe aktiftir.) • Bütün amino asitlerin hem yapısal olarak benzer, hem
de farklı olmalarının nedeni nedir?
İzomerler hücre yapısı açısından önem taşırlar. • Alanin ve tirozin amino asitlerini içeren bir dipepti-
Örneğin, yaygın olarak bulunan şekerlerin birçok din yapısını çizerek, peptid bağını çerçeve içinde gös-
izomeri Bacteria ve Archaea'nm hücre duvarı bile- teriniz.
şenleridir (<P°O, Kısım 4.8). Aynı moleküler formüle • Canlı organizmalarda şekerlerin ve amino asitlerin
sahip oldukları halde, sağ el ve sol el gibi birbir- hangi enantiyomerik formu yaygın olarak bulunur?
lerinin ayna görüntüsü şeklinde olan izomerlere Glisin amino asidi niçin farklı enantiyomerler içer-
mez?
enantiyomerler denir ve bunlar D ve L simgeleriy-
50 • Bolüm 3 • Makromoleküller

amino asidin peptid bağlarıyla bağlanmasıyla olu-


şan yapı, bir polipeptid'dir.
Proteinler bir ya da daha fazla polipeptidden
oluşur. Proteinlerdeki amino asitlerin sayısı, bir

i
proteinden diğerine farklılık gösterir. Bu sayı 15
olabildiği gibi, 10.000 de olabilir. Proteinlerin ami-
no asit içeriği, dizilimi ve sayısı farklı olabildiği
için, yapı ve dolayısıyla işlevlerinde de büyük bir
(a) çeşitlilik olması doğaldır.
Bir polipeptiddeki amino asitlerin doğrusal di-
D-Glukoz L-Glukoz L-Alanın o-Alanın zilimi, o polipeptidin birincil yapısı olarak adlan-
H
x
y

c
O
x \*°
C
COOH
H2N-C-H
COOH
H-C-NH2
dırılır. Polipeptidin birincil yapısı çok önemlidir;
çünkü belirli bir birincil yapı, sadece belirli kat-
1
H-C-OH HO-C-H lanma biçimlerine uygundur ve sadece katlanmış
CH 3 CH 3
| |
HO-C-H H-C-OH Düzlemsel projeksiyon
haldeki nihai polipeptid biyolojik aktiviteye sahip
1 olabilir.
H-C-OH HO-C-H
I COOH COOH
H-C-OH HO-C-H 1 1
CH2OH CH2OH
c
H
CH3NH:î İkincil Yapı
Üç-boyutlu projeksiyon Bir polipeptid üzerindeki amino asitlerin R grup-
(b) (c) ları arasındaki etkileşimler, molekülün özgül bir
biçimde kıvrılıp, katlanmasını zorunlu kılar. Bu
* Şekil 3.15 izomerler, (a) Ayna görüntülerim açıklamak durum ikincil yapının oluşumuna yol açar (Şekil
üzere kullanılan top ve çubuk modelleri, (b) Glukozun enantiyo- 3.16»). Daha önce sözü edilen kovalent olmayan
merleri. (c) Alanin amino asidinin enantiyomerleri. Üç-boyutlu nitelikteki zayıf hidrojen bağları, (Bkz. Kısım 3.1)
görüntüler ne şekilde döndürülürse döndürülsün, asla üst üste
polipeptidin ikincil yapısında önemli rol oynar-
çakışmazlar. Üç-boyutlu projeksiyonda gösterilen okun yönü
şekle bakan kişiye, kesikli çizgiler ise kâğıt düzleminin altına lar. Yaygın olarak bulunan ikincil yapı tiplerin-
doğrudur. den biri a-heliks'dir. a-Heliks, bir silindir etrafına
dolanmış, doğrusal bir polipeptid olarak düşünü-
lebilir (Şekil 3.16a). Bu kıvrılmış yapıda yer alan
farklı amino asitlerin oksijen ve azot atomları, ara-
larında hidrojen bağları kurulmasına izin verecek
kadar birbirlerine yaklaşırlar. Hidrojen bağlarına
olanak vermesi, a-helikse kararlılık kazandırır
Proteinler: Birincil ve İkincil Yapı (Şekil 3.16a).
Proteinler hücre işlevlerinde anahtar rol oynarlar. Bazı polipeptidlerin birincil yapısı, fi-tabaka
Aslına bakılırsa, bir hücrenin ne olduğu ve ne yap- adı verilen bir başka ikincil yapı tipine olanak
tığı, onun içerdiği proteinlerin çeşidi ve miktarı ta- verir. /3-Tabakalı yapıda, amino asit zincirleri,
rafından belirlenir. Şöyle ki, her farklı hücre tipi, heliks oluşturmak yerine, öne, arkaya kıvrılırlar.
farklı protein setlerine sahiptir. Dolayısıyla, farklı /3-Tabakadaki katlanma biçimi de a-heliksde ol-
hücre tiplerini anlamak için, protein yapısını anla- duğu gibi, hidrojen atomlarının hidrojen bağları-
mak gerekir. na katılmasına olanak verir (Şekil 3.16W. Tipik bir
İki temel protein sınıfı vardır: katalitik protein- /3-tabakalı ikincil yapı, çok esnek değildir. Buna
ler (enzimler) ve yapısal proteinler. Enzimler hücre- karşılık, a-helikal ikincil yapılar daha esnektir. Do-
lerde cereyan eden çok çeşitli tepkimelerin katali- layısıyla, örneğin aktivitesi oldukça esnek olmayı
zörleridir (ÖOÖ Bölüm 5 ve Bölüm 17). Buna karşılık gerektiren bir enzim, daha fazla a-helikal ikincil
yapısal proteinler, zarları, duvarları ve sitoplazmik yapı içerdiği halde, hücre iskeletinde işlev gören
bileşenleri oluşturan hücresel yapıların ayrılmaz bir yapısal protein, daha fazla oranda /3-tabakalı
kısımlarıdır. Tüm proteinler belirli yapısal özellik- ikincil yapıya sahip kısımlar içerebilir.
leri paylaşırlar. Birçok polipeptid, a-heliks ve /3-tabaka şeklin-
deki ikincil yapı bölgeleri içerir. Molekül içindeki
katlanma biçimi ve bu katlanmaların yeri, hidrojen
Birincil Yapı bağlarının ve hidrofobik etkileşimlerin kurulma
Proteinler, peptid bağları ile kovalent olarak birbir- olanakları tarafından belirlenir (Bkz. Şekil 3.17).
lerine bağlanmış amino asit polimerleridir (Şekil Domain adı verilen bu yapısal bölgeler, protein mo-
3.13). Peptid bağı ile bağlı iki amino asit bir dipetid, lekülünün özgül işlevlere sahip polipeptid kısım-
üç amino asit bir tripeptid oluşturur. Çok sayıda larıdır.
3.8 • Proteinler: Yüksek Yapısal Düzen ve Denatürasyon • 51

N
t ı H
CH-N
ÇH'N ^

ÇH " o ' CH~


R H
N

R H

(b) Ribonükleaz

C
\ <- \ ^CİH
x M
CH M I • Şekil 3.17 Polipeptidin üçüncül yapısında a-heliks
/ ı Ru ^ Yakın mesafedeki
amino asitler ya da /{-tabakaların yerleşimleri, (a) İki zincir içeren insulin
• M arasında kurulan polipeptidi (<3°Ö Kısım 31.6); B zincirinin hem a-heliks, hem de
^ .-«"•'fi hidrojen bağları /3-tabaka şeklinde ikincil yapılar içerdiğine ve disülfüt bağları-
H nın (mavi) katlanma biçimini (üçüncül yapı) belirlediğine dikkat
1 jCH "N"^
ediniz, (b) Çok sayıda a-heliks ve /3-tabaka içeren ve büyük bir
protein olan ribonükleaz.

ı •
R H
H

Proteinler: Yüksek Yapısal Düıen


ve Denatürasyon
Polipeptid ikincil yapı kazandığında, daha kararlı
q=O-H-N C=O bir molekül oluşturmak üzere, katlanmaya devam
H-N C=O-K " eder. Bu katlanma proteinin özgül üç-boyutlu bi-
çiminin oluşumuna yol açar. Bu üç-boyutlu biçim
proteinin üçüncül yapısı olarak adlandırılır.
İkincil yapı gibi, üçüncül yapı da birincil yapı
tarafından belirlenir. Üçüncül yapı, bir ölçüde
molekülün ikincil yapısı tarafından da yönlen-
dirilir; çünkü polipeptiddeki amino asit yan zin-
cirleri, özgül bir biçimde konumlandınlmışlardır
I-H (Şekil 3.16). Eğer daha fazla hidrojen bağı, kova-
lent bağ, hidrofobik etkileşim ya da diğer atomik
\
Ç=O-H-N C=O etkileşimler kurulması mümkünse, polipeptidde
bunlar da bulunacaktır (Şekil 3.17»). Polipeptidin
X
H-N C=O~H-N
J^R ^R ^b üçüncül katlanması, sonuçta molekül içinde bazı
girinti ya da çıkıntılar oluşturur (Şekil 3.17 ve 3.18
•). Bunlar, diğer moleküllerin (örneğin substratm
enzime ya da DNA'nın özgül düzenleyici prote-
Uzak mesafedeki
amino asitler arasında ine) bağlanması için önemlidir (<«s Kısım 5.5 ve
(b) kurulan hidrojen bağlan Kısım 8.4).
Bir polipeptidin katlanması sistein köklerinin
• Şekil 3.16 Polipeptidlerin ikincil yapısı, (a) o Heliks. sülfidril gruplarını karşı karşıya getirebilir. Bu ser-
Hidrojen bağlanmn R gruplan arasında değil, peptid bağı atom- best — SH grupları, iki sistein arasında bir disülfit
ları arasında olduğuna dikkat ediniz, (b) /3-Tabaka. bağı oluşturacak şekilde, kovalent olarak bağlana-
bilirler. Eğer iki sistein kökü proteindeki iki farklı
polipeptid üzerinde yer alıyorsa, disülfit bağı bu
iki molekülü fiziksel olarak birbirine bağlar (Şekil
3.17a). Buna ek olarak, bir polipeptid içinde disül-
fit bağı kurulursa, molekül kendiliğinden katlana-
bilir.
52 • Bölüm 3 • Makromoleküller

a Zincirleri

P Zincirleri

* Şekil 3.18 İnsan hemoglobininin dördüncül yapısı.


(a) Hemoglobinde iki çeşit zincir bulunur, a zincirleri mavi ve
kırmızı, fi zincirleri ise, turuncu ve san ile gösterilmiştir (a ve
/3 simgeleri polipeptidlerin ikincil yapılarını değil, zincirlerin
isimlerim göstermektedir). Dört zincirin ayn ayn fark edilmesi
için, ayn renkler kullanılmıştır, (b) İnsan hemoglobininin x-ışını
kristalografisi ile saptanmış olan moleküler yapısı.

Ürenin
uzaklaştırılması;
reaktivasyon

Eğer bir protein iki ya da daha fazla polipeptid


içeriyorsa, nihai protein molekülünü oluşturan po-
lipeptidlerin sayısı ve tipi dördüncül yapı olarak
adlandırılır (Şekil 3.18). Dördüncül yapı gösteren
proteinlerdeki her polipeptid alt birim olarak ad-
landırılır. Her alt birim, birincil, ikincil ve üçüncül Aktif
yapıya sahiptir. Bazı proteinler tek tip alt birimin protein İnaktif

çoklu kopyalarını içerirler. Örneğin, birbirinin öz-


deşi iki alt birim içeren bir protein homodimer olarak
adlandırılır. Bazı proteinler ise özdeş olmayan alt * Şekil 3.19 RibonüMeaz proteininin denatürasyonu.
birimler içerebilir. Bunların her biri bir ya da daha Ribonükleazm yapısı Şekil 3.17£>'de anlatılmıştı. Güçlü denatü-
fazla kopya halinde bulunur. Örneğin bir heterodi- rasyonun neden olduğu yanlış katlanma sonucunda molekülün
biyolojik işlevinin kalıcı olarak bozulduğuna dikkat ediniz.
mer, birbirinden farklı iki polipeptid içerir. Birden
fazla alt birim içeren proteinlerdeki alt birimler,
kovalent-olmayan etkileşimlerle (hidrojen bağları,
van der VVaals güçleri ve hidrofobik etkileşimler)
ya da alt birimler arasında kurulan kovalent disül-
fit bağları ile bir arada tutulurlar.
biyolojik aktivitenin, proteinin birincil yapısının
sonucu olmadığını, bunun yerine birincil yapı ta-
Denatürasyon rafından belirlenen ve özgül olarak katlanmış bi-
Proteinler katlanmalarını etkileyen aşırı sıcaklık çimin bir fonksiyonu olduğunu gösterir. Diğer bir
veya pH koşullarında, çeşitli kimyasal ya da me- deyişle, bir polipeptidin katlanması, ona özgül bi-
tallerle karşılaştıklarında denatüre olurlar (Şekil çimini kazandırır. Bu biçim onun özgül biyolojik
3.19«). Denatürasyon, molekülün üst düzeydeki işlevi ile uyumludur.
düzenli yapısını (ikincil, üçüncül ve eğer varsa Protein denatürasyonu akademik bir ilgi alanı
dördüncül) bozarak, polipeptid zincirinin çözül- olmanın dışında, mikroorganizmaları yok etme-
mesine neden olur. Denatürasyon koşullarının de temel bir yoldur. Örneğin, fenol ve etanol gibi
şiddetine bağlı olarak, denatürantm uzaklaştırıl- alkoller kolaylıkla hücrelere girebildiği ve hücre
masından sonra, polipeptid tekrar katlanabilir (Şe- proteinlerini geri-dönüşümsüz olarak denatüre et-
kil 3.19). tikleri için, etkili dezenfektanlardır. Dolayısıyla, bu
Denatüre olan bir protein biyolojik özellikleri- tip kimyasal ajanlar cansız objelerin dezenfeksiyo-
ni kaybeder. Ancak, peptid bağları denatürasyon- nunda kullanılır ve ev, hastane ya da endüstriyel
dan etkilenmez. Dolayısıyla, denatüre olmuş mo- dezenfeksiyon uygulamalarında çok büyük pratik
lekülün birincil yapısı bozulmadan kalır. Bu durum değer taşırlar (oos Bölüm 20).
• Değerlendirme Soruları • 53

Sonraki Bölümler Hakkında çıkar. Her başarılı mikrobiyologun bildiği gibi,


Buraya kadar canlı kimyasını gözden geçirdiğimi- proteinlerin, lipidlerin, nükleik asitlerin ve poli-
ze göre, şimdi artık hücrelerdeki yapısal ilişkileri sakkaritlerin biyokimyasını anlamak mikrobiyoloji
daha iyi anlayabiliriz. Bir sonraki bölümde farklı için zorunludur. Bu bilgi, hem temel hem de daha
makromoleküllerin hücredeki zar, duvar ve kamçı ileri düzeydeki mikrobiyoloji prensiplerinin kav-
gibi temel yapılan oluşturmak üzere nasıl bir araya ranmasında büyük yarar sağlayacaktır.
geldiklerini göreceğiz. Bölüm 5'de hücrelerin me-
tabolik özelliklerini gözden geçireceğiz. Hücrenin
makine işlevini yapan metabolizma, hücrenin kodla- ı— (JRÎ) 3.8 Kavramların Çözden Geçirilmesi
ma işlevini yapan makromoleküllerinin biyosente-
zini ve bunların bir araya gelişini yürütür (ÖOÖ Kı- Bir proteinin birincil yapısı onun amino asit dizilimi ta-
rafından belirlenmekle birlikte, polipeptidin katlanma bi-
sım 1.2 ve Şekil 1.4). Bu süreçlerin birlikte cereyan çimi, (üst düzey düzene sahip yapısı) proteinin hücrede
etmesi, hücre çoğalması ile sonuçlanır (Bölüm 6). nasıl işlev göreceğini belirler.
Hücre çoğalması hücre popülasyonlarım ortaya çıka- • Proteinlerdeki birincil, ikincil ve üçüncül yapı terimle-
rır. Popülasyon grupları ise mikrobiyal komüniteleri rini tanımlayınız.
oluşturur. Komünite düzeyindeki mikroronganiz- • Polipeptid ile protein arasındaki fark nedir?
malar, yaşadıkları habitatlar üzerinde önemli eko- • Hangi ikincil yapı özellikleri, /3-tabakalı proteinlerin
lojik etkiler yaratırlar. a-heliks içeren proteinlerden daha az esnek olmaları-
Bu kitabın ilerleyen bölümlerinde, arada sı- na neden olur?
rada Bölüm 3'e geri dönerek, canlı kimyasmının • Homotetramerik bir proteindeki polipeptidlerin sayı-
sını ve tiplerini açıklayınız.
çerçevesini çizen temel ilkeleri hatırlamak yararlı
• Protein denatürasyonunun yapısal ve biyolojik etkile-
olacaktır. Mikroorganizmalar hemen hemen sınır-
rini açıklayınız. Protein denatürasyonu ile ilgili bilgi-
sız sayıda makromolekül çeşitliliği evrimleştirmiş nin pratik değeri nedir?
olmalarına rağmen, bu çeşitlilik, bu bölümde de-
ğinilen dört temel makromolekül sınıfında ortaya

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Canlı organizmalarda bulunan temel elementler han- 7. DNA ve RNA benzer makromoleküller olmakla birlik-
gileridir? Canlı organizmalarda oksijen ve hidrojen te, belirgin farklılıklar da taşırlar. RNA ile DNA ara-
neden bol bulunur (CfK> Kısım 3.1)? sındaki fiziksel ve kimyasal farklılıklardan üç tanesini
2. Molekül sözcüğünü açıklayınız. Hidrojen gazında kaç sayınız. DNA ve RNA'nm hücrelerdeki işlevleri neler-
tane atom vardır? Glukoz molekülünde kaç tane atom dir (öö© Kısım 3.5)?
vardır (C*to Kısım 3.1 ve 3.3)? 8. Amino asitler neden bu isimle adlandırılır? Bir amino
3. Şekil 3.1'de görülen sitozin bazının yapısını inceleyi- asidin genel yapısını çiziniz. R grubunun protein açı-
niz. Bu yapıyı çizerek, sitozin molekülündeki tek ve sından önemi nedir? Sistein amino asidi protein yapı-
çift bağların yerlerini işaretleyiniz (<cwo Kısım 3.1). sında niçin özel bir öneme sahiptir (e^S> Kısım 3.6)?
4. Monomer ve polimer sözcüklerini karşılaştırınız. Biyo- 9. iki amino asit arasında peptid bağı oluşumuna yol
lojik öneme sahip polimerlere üç örnek vererek, bun- açan kimyasal tepkime tipi nedir (£53O Kısım 3.6)?
ları oluşturan monomerleri listeleyiniz. Hücrelerde 10. Proteinler ile ilgili olarak birincil, ikincil, üçüncül ve dör-
(ağırlık olarak) en bol bulunan makromolekül sınıfları düncül terimlerini açıklayınız. Bunların hangisi (han-
hangileridir ( c * ^ Kısım 3.1 ve 3.2)? gileri) denatürasyondan etkilenir («3*^5 Kısım 3.7 ve
5. Basit bir lipidi oluşturan bileşenleri listeleyiniz. 3.8)?
Trigliserit ile kompleks lipid arasındaki fark nedir 11. Boşlukları doldurunuz. Glikozidik bağ de,
(iBö Kısım 3.4)? — bağı polipeptidde, bağı ise nükleik
6. Şekil 3.7'de görülen trigliserit ve fosfatidil etanolamin asitte bulunur. Bunların tümü bağlara örnek
yapılarını inceleyiniz. Yağ asidindeki fosfatın etonola- oluşturur ve gibi zayıf bağlardan çok daha
min ile yer değiştirmesi, lipidin kimyasal özelliklerini güçlüdür (ö°?S Bölüm 3).
nasıl değiştirir («33ç» Kısım 3.4)?
54 • Bölüm 3 • Maluomoleküller

UYGULAMA SORULARI
+
1. Aşağıda nükleotit dizilimleri verilen RNA parçalarım (ipucu: K 'dan ileri gelen pozitif yükleri en iyi nötrali-
inceleyiniz: (a) GUCAAAGAC, (b) ACGAUAACC. Bu ze eden amino asitler hangiledir?)
RNA moleküllerinden biri ikincil yapıya sahip olabilir 4. İnsan bağırsağında yaşayan Escherichia coli bakterisin-
mi? Eğer bu mümkünse, olası ikincil yapıyı çiziniz. den hazırlanan bir kültür, kaynar su içeren bir behe-
2. Bazı çözünür (sitoplazmik) proteinlerin hidrofobik re konulduğunda, hücreler hemen önemli değişime
amino asit içerikleri oldukça fazladır. Bu proteinlerin uğrar. Buna karşılık sıcak su kaynaklarında optimum
üçüncül yapılarını kazanmak üzere nasıl katlanacağını üreme gösteren ve hipertermofilik bir bakteri olan Py-
tahmin edersiniz? Neden? rodictium aynı uygulamaya tabi tutulduğunda, benzer
3. Archaea grubunun Halobacterium cinsindeki mikroor- değişiklikler ortaya çıkmaz. Bunun nedenini açıklayı-
ganizmalar 5 molar'm (M) üzerinde potasyum (K )
+
nız.
4
içeren çok tuzlu ortamlarda yaşarlar. Bu yüksek K 5. Şekil 3.6fc'yi inceleyiniz ve bu polimerlerin her birine
içeriğinden ötürü Halobacterium hücrelerinin birçok si- özgü farklılıkları belirtiniz. Eğer bu polimerlerdeki
toplazmik proteini, işlevsel olarak kendilerine benze- tüm glikozidik bağlar hidroliz edilirse, hangi molekül
yen Escherichia coli (sitoplazmasında çok düşük düzey- ortaya çıkar?
+
lerde K içeren) proteinlerine göre iki özgül amino asit 6. Şekil 3.12b'yi inceleyiniz. Mavi ile gösterilen tüm ami-
açısından zengindirler. Halobacterium proteinlerinde no asitleri bir "aile" içinde toplayan ortak kimyasal
bol bulunan bu amino asitler hangileridir ve neden? özellik nedir?
HÜCRE YAPISI/İŞLEVİ

MIKROSKOBI VE HÜCRE
MORFOLOJİSİ 56
4.1 Işık Mikroskobu 56
4.2 Üç-Boyutlu Görüntüleme: İnterferens
Kontrast, Atomik Güç ve Konfokal
Taramalı Lazer Mikroskoplar 60
4.3 Elektron Mikroskop 62
4.4 Hücre Morfolojisi ve Küçük Olmanın
Önemi 63

II HÜCRE ZARLARI VE HÜCRE


DUVARLARI 66
4.5 Sitoplazmik Zar: Yapısı 66
4.6 Sitoplazmik Zar: İşlevi 69
4.7 Zardaki Taşıma Sistemleri 71
4.8 Prokaryotik Hücre Duvarı:
Peptidoglikan ve Buna Benzeyen
Moleküller 74
Prokaryotik hücrelerin
4.9 Gram-Negatif Bacteria'da Dış Zarı 79
büyük bir bölümü çok
küçük olmakla birlikte, III YÜZEY YAPILARI VE
bazıları çok büyüktür. PROKARYOTLARDAKİ
Buradaki fotomikrografta İNKLÜZYONLAR 82
bir ökaryot olan Paramecium 4.10 Bakterilerdeki Hücre Yüzeyi Yapıları 82
hücrelerinin yanında bir 4.11 Hücre İnklüzyonları 83
prokaryot olan Epulopiscium 4.12 Gaz Vezikülleri 85
4.13 Endosporlar 87
hücresi görülmektedir.
IV MIKROBIYAL HAREKET 91
4.14 Kamçı ve Hareket 92
4.15 Kayma Hareketi 95
4.16 Davranışsal Cevap Olarak Hücre
Hareketi: Kemotaksis ve Fototaksis 97

iiü
56 • Bolüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi

BOLÜMLE İLGİLİ SÖZLÜK

ABC (ATP-Binding Cassette) taşıyıcı- Grup translokasyonu taşman bileşiğin birbirine çapraz bağlanmış tabakalar
sı üç proteinden oluşan bir zar taşıma aktarım sırasında kimyasal olarak de- halinde düzenlenmiş polisakkarit
sistemi. Bu proteinlerden bir tanesi ğişikliğe uğratıldığı, enerji-gerektiren Periplazma gram-negatif Bacteria'nm
özgül besinleri hücre içine taşımak taşıma işlemi sitoplazmik zarının dış yüzeyi ile li-
için ATP'yi hidroliz eder Kamçı prokaryotik hücrelerdeki yüz- popolisakkarit tabakanın iç yüzeyi
Çözünürlük iki ayrı objeyi tek tek ayırt me hareketinden sorumlu olan ve ro- arasında yer alan jel-benzeri kısım
edebilme yeteneği tasyon yeteneğine sahip, ince, uzun Peritriş hücre yüzeyinin birçok yerin-
Dış zar gram-negatif Bacteria grubun- hücresel uzantı de kamçıların bulunması
daki hücrelerin peptidoglikan taba- Kapsül bazı bakterilerde bulunan ve Polar hücrenin bir ya da her iki kut-
kasının dışında bulunan, fosfolipid genellikle oldukça kaygan yapılı bunda kamçı bulunması
ve polisakkarit içeren ünit membran olan, en dıştaki polisakkarit ya da Poli-/3-hidroksibütirat (PHB) 0-hid-
Endospor bazı gram-pozitif Bacteria protein tabaka roksibütirat ya da başka bir /6-alkanoik
tarafından üretilen, ısıya çok dirençli, Kemotaksis bir organizmanın kimya- asit polimeri veya /3-alkonoik asit ka-
kalm-duvarlı farklılaşmış yapı sal bir gradiyente doğru (pozitif) ya rışımları içeren ve prokaryotik hüc-
Fototaksis Bir organizmanın ışığa doğ- da ondan uaklaşacak şekilde {negatif) relerde yaygın olarak bulunan depo
ru hareket etmesi hareket etmesi maddesi
Gaz vezikülleri protein yapısında çe- Lipopolisakkarit (LPS) gram-negatif Protoplast hücre duvarı uzaklaştırılmış
pere sahip olan, hücreyi yüzdürebilen Bacteria'da dış zarın temel kısmını ve ozmotik olarak korunmuş hücre
ve gaz ile dolu sitoplazmik yapılar oluşturan, polisakkarit ve protein ile S-tabakası bazı Bacteria ve Archaea'da
Gram-negatif hücre duvarında az birlikte bulunan lipid bulunan ve protein ya da glikoprote-
miktarda peptidoglikan içeren, li- Magnetozomlar magnetotaktik inden oluşan en dıştaki hücre yüzeyi
popolisakkarit, lipoprotein ve diğer Bacteria'nm sitoplazmasında ünit tabakası
kompleks makromoleküller içeren membran yapısında olmayan zarla Sitoplazmik zar hücre sitoplazmasını
bir dış zara sahip olan prokaryotik çevrili yapılar içinde organize olmuş çevreden ayıran geçirgenlik bariyeri
hücre magnetit (Fe3O4) partikülleri Steroller ökaryotik ve az sayıda pro-
Gram-pozitif hücre duvarında fazla Morfoloji bir hücrenin biçimi (çubuk, karyotik hücrenin sitoplazmik zarını
miktarda peptidoglikan içeren ve kok, spiral vb.) güçlendiren hidrofobik heterosiklik
gram-negatif hücrelerde bulunan Peptidoglikan tekrarlanan asetilglu- halka yapısına sahip moleküller
dış zardan yoksun olan prokaryotik kozamin ve asetilmuramik asit bi-
hücre rimlerinden oluşan, kısa peptidlerle

I MIKROSKOBI VE
HÜCRE MORFOLOJİSİ
Işık Mikroskobu
Mikroorganizmaların görüntülenebilmesi ya ışık
ölüm 2'de prokaryotik ve ökaryotik hücre

B kavramlarını tanıdık. Bu bölümde prokaryo-


tik hücre yapısını göreceğiz. Ökaryotik hüc-
re yapısı ise Bölüm 14'de incelenecektir.
Bacteria, Archaea ve Eukarya hücreleri temel ya-
mikroskobunu ya da elektron mikroskobunu gerekti-
rir. Genel olarak ışık mikroskopları parçalanmamış
haldeki hücreleri küçük büyütme ile incelemede
kullanılırken, elektron mikroskoplar hücre içinde-
ki yapıları ya da hücre yüzeyinin ayrıntılarını ince-
pıları açısından bazı ortak özellikleri paylaşır. Evler lemede kullanılırlar.
gibi hücreler de, daha karmaşık yapılar oluşturmak Mikroskopların tümü hücre görüntüsünü bü-
üzere bir araya gelen yapı taşlarından kurulurlar. yütmek için mercekleri kullanır. Bununla birlikte,
Monomerler makromolekülleri oluşturmada kulla- büyütmeye ek olarak çözünürlük yani birbirine
nılırlar. Makromoleküller ise belirli işlevleri gören yakın iki objenin tek tek ayırt edilme yeteneği de
yapılan -ribozomlar, zarlar, hücre duvarları gibi- bir başka kavram olarak karşımıza çıkmaktadır.
oluştururlar. Bu makromoleküller büyük bir kim- Büyütmenin sınırları sonsuz olabildiği halde, çö-
yasal çeşitliliğe sahip olmakla birlikte, bütün hüc- zünürlük için bu mümkün değildir. Çözünürlük
reler benzer mimari sorunlarla karşılaşır ve bunları ışığın fiziksel özellikleri tarafından belirlenir. Do-
benzer yollarla çözerler. layısıyla, bir mikroskop ile neyi görebileceğimizi
Bu bölüme mikroskobi konusu ile başlayacak belirleyen şey büyütme değil, çözünürlüktür.
ve sırasıyla hücre zarları ve duvarları, hücre yü- Konumuza çözünürlük limitleri yaklaşık ola-
zeyi yapıları, inklüzyonlar ve hareket konusunu rak 0.2/xm [0.2 mikrometre ya da 200 nanometre
inceliyeceğiz. Mikroskobi ile başlama nedenimiz, (nm)] olan ışık mikroskobu ile başlıyoruz. Daha
hücre yapısının sırlarının tarihsel olarak ilk kez sonra inceleyeceğimiz elektron mikroskobunun
misroskobi ile ortaya çıkarılmış olması ve bugün çözünürlüğü ışık mikroskobunun çözünürlüğün-
bile mikroskobinin mikrobiyolojinin en güçlü aracı den 1000 misli fazla olup, bu mikroskop ile tek tek
olmayı sürdürmesidir. molekülleri gözlemlemek mümkündür.
4.1 • Işık Mikroskobu • 57

Birleşik Işık Mikroskobu bilme yeteneğinin ölçüsü) adı verilen özelliğine


Işık mikroskobu hücre yapılarını incelemek için bağlıdır. Genellikle bir merceğin büyütmesi ile
görünür ışığı kullanır. Mikrobiyolojide yaygın ola- nümerik apertürü arasında bir uygunluk vardır:
rak kullanılan ışık mikroskopları aydınhk-alan, faz- Yüksek büyütmeye sahip merceklerin nümerik
kontrast, karanlık-alan vefloresan mikroskoplardır. apertürleri de tipik olarak yüksektir (merceğin
Aydınhk-alan mikroskobunda örneklerin nümerik apertürü mercek üzerinde büyütme ile
görünür hale gelmesi, örnek ile çevre arasındaki birlikte yazılmış durumdadır). Herhangi bir mer-
kontrast (yoğunluk) farkı ile mümkün olur. Kont- ceğin çözümleyebileceği en küçük objenin çapı 0.5
rast farklılıklarının oluşma nedeni, hücrelerin ışığı A/nümerik apertür değerine eşittir. Bu eşitlikteki
farklı derecelerde soğurması ya da yansıtmasıdır. A, kullanılan ışığın dalgaboyunu gösterir. Bu for-
Aydmlık-alan mikroskobu biyoloji ve mikrobiyo- müle göre, örneği aydınlatmak için mavi ışık kulla-
lojinin laboratuvar derslerinde çok yaygın olarak nıldığı ve kullanılan objektifin nümerik apertürü
kullanılır ve iki mercek serisi (objektif merceği ve çok yüksek olduğu zaman, çözünürlük de çok yüksek
oküler merceği) içerir (Şekil 4.1*). Birçok bakteri olacaktır.
hücresi çevresi ile kontrast içinde olmadığı için, Belirtildiği gibi, birleşik ışık mikroskobu ile
bunların aydmlık-alan mikroskobu ile incelenme- elde edilebilecek en yüksek çözünürlük, yaklaşık
si güçtür. Pigmentli organizmalar bu açıdan bir olarak 0.2/j,m'dir. Bunun anlamı şudur: Eğer iki
ayrıcalık taşırlar; çünkü organizmanın rengi kon- obje birbirlerine 0.2ju,m'den daha yakınsa, bunlar
trastı artırır, böylece hücrelerin daha iyi görünmesi ayrı ayrı objeler olarak gözlemlenemez. Mikrobi-
mümkün olur (Şekil 4.2»). yolojide kullanılan mikroskopların çoğu 10-15X
büyütmeli okülerlere ve 10-100 X büyütmeli ob-
Büyütme ve Çözünürlük jektiflere sahiptir (Şekil 4.1b). 1000X büyütmede
Bir birleşik mikroskobun toplam büyütmesi, onun 0.2/zm çapındaki objeler çözümlenebilir. 100X bü-
objektif ve oküler merceklerinin ürünüdür (Şekil yütmeli objektif ve çok yüksek nümerik apertüre
4.1t>). Birleşik ışık mikroskobu ile elde edilebilecek sahip diğer objektiflerle, örnek ile objektif arasına
büyütmelerin üst sınırı yaklaşık olarak 1500x'dir. yüksek kaliteli bir optik yağ koyulur. Yağ ile bir-
Bu sınırın üzerinde iyi bir çözünürlük elde edile- likte kullanılan merceklere yağ-immersiyon merceği
mez. Çözünürlük, kullanılan ışığın dalgaboyu ile adı verilir. İmmersiyon yağı, merceğin ışık topla-
objektif merceğinin nümerik apertür (ışığı toplaya- ma yeteneğini artırır.

Büyütme Işık yolu


100X,400X, Gözlenen
1000x görüntü

Göz
Oküler

Göz parçası
10 (oküler) merceği

intermediyer görüntü
(tersine çevrilmiş örnek)

Kondansör
10x, 40x yada Objektif merceği
100x (yağ) Örnek
Odaklama düğmeleri
Büyütme - Kondansör mercek
Işık yok
Alan diyaframı
[a'daki "Işık"]

(a)

• Şekil 4.1 Mikroskobi. (a) Birleşik ışık mikroskobu. Önemli kısımlar şekil üzerinde belirtilmiştir, (b) Birleşik ışık mikroskobu için-
de ışığın izlediği rota.
58 • Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi

Kültür lâm üzerine ince bir Havada kurutulur


film halinde yayılır
I. Yayma preparat
hazırlanması

(a)

Fiksasyon için lâm Lamın üzerine boya


alevden geçirilir koyulur, su ile çalkalanır
II. Fiksasyon ve boyama
için ısıtma

# %#

• Şekil 4.2 Pigmentli mikroorganizmaların aydınlık-alan


Lam üzerine bir damla yağ
mikroskobu ile çekilmiş fotoğrafları, (a) Yeşil alg (ökaryot). koyulur; 100x objektif ile
(b) Mor fototrofik bakteri (prokaryot). Alg hücrelerinin çapı 15 incelenir
/um, bakteri hücrelerinin çapı yaklaşık 5/im'dir. III. Mikroskobi

• Şekil 4.3 Misroskobik gözlem için hücrelerin boyan-


Boyama: Aydınlık-AIan Mikroskobisi İçin ması. Boyama işlemi hücreler ile zemin arasındaki kontrastı
Kontrastın Artırılması artırır.

Aydınlık-alan mikroskobunun kısıtlamaların- negatif. Gram boyama sonucunda gram-pozitif


dan biri, kontrastın yetersiz olmasıdır. Hücrele- bakteriler mor, gram-negatif bakteriler ise kırmızı
rin boyanması için çeşitli boyaların kullanılması, görünürler (Şekil 4.4b). Gram boyası ile tepkime-
kontrastı artırarak onların aydınlık-alan mikrosko- ye girmede görülen bu farklılık, gram-pozitif ve
bunda daha iyi görünmelerini sağlar. Boyalar orga- gram-negatif hücrelerin duvar yapılarındaki farklı-
nik bileşikler olup, her boya tipi özgül hücresel ma- lıktan ileri gelir. Bu farklılık, etanolun gram-negatif
teryallere ilgi gösterir. Mikrobiyolojide kullanılan bakterilerden boyayı uzaklaştırmasına, buna karşı-
birçok boya pozitif yük taşır (bazik boyalar) ve nükle- lık gram pozitif hücrelerde boyanın kalmasına yol
ik asitler ya da asidik polisakkaritler gibi negatif yük açar (Şekil 4.4).
taşıyan hücresel bileşenlerle birleşir. Bazik boyalar Gram boyası mikrobiyolojideki en kullanışlı
arasında metilen mavisi, kristal viyole ve safranın bu- boyama işlemlerinden biridir. Yeni bir bakterinin
lunur. Hücre yüzeylerinin negatif yük taşımasından karakterizasyonu için yapılacak ilk işlem, onun
ötürü bu boyalar hücre yüzeyindeki yapılara kolay- gram-negatif mi, yoksa gram-pozitif mi olduğunu
ca bağlanırlar. Bu nedenle bu gruptaki boyalar genel saptamaktır. Eğer bir floresan mikroskop varsa,
amaçlı kullanım için çok uygundurlar. Gram boyama tek basamaklı bir işleme indirge-
Bir basit boyama için, kurutularak hazırlanan nebilir. Bu tip mikroskopta gram-pozitif ve gram-
hücre süspansiyonları kullanılır (Şekil 4.3»). Isı ile negatif hücreler farklı renklerde floresan verirler
fikse edilmiş hücreleri içeren bir lâm 1-2 dakika (Şekil 4.4c).
süreyle seyreltik boya çözeltisi ile muamele edilir.
Birkaç kez su ile çalkalanır ve kurutulur. Kuru-
Faz-Kontrast, Karanlık-Alan ve Floresan
tulmuş ve boyanmış bakteri preparatları yüksek-
Mikroskoplar
büyütmeli (immersiyon) mercek ile incelenir (Şe-
kil 4.3). Faz-kontrast mikroskop hücrelerle, onları çev-
releyen ortam arasındaki kontrast farklılıklarını
Gram Boyama
artırmak için geliştirilmiştir. Böylece hücreleri bo-
yamadan incelemek mümkün olur (Şekil 4.5»). Faz-
Bazı boyalar her tip hücreyi aynı renge boyamaz. kontrast mikroskop, araştırmalarda yaygın olarak
Mikrobiyolojide çok yaygın olarak kullanılan kullanılır; çünkü bu mikroskop ile canlı prepa-
Gram-boyama bu gruba girer (Şekil 4.4a»). Gram ratları incelemek mümkündür. Buna karşılık, ışık
boyası ile verdikleri tepkimeye bağlı olarak, bak- mikroskobisinde yaygın olarak kullanılan boyama,
teriler iki büyük gruba ayrılır: gram-pozitif ve gram- hücreleri öldürür ve onların özelliklerini bozar.
4.1 • Işık Mikroskobu • 59

Faz-kontrast mikroskop Alman matematiksel


Gram Boyama fizikçisi Frits Zernike tarafından, 1936'da keşfedil-
miştir. Bu mikroskobun dayandığı prensip, hüc-
1. Basamak Isı ile fikse edilen relerin içlerinden geçen ışığın hızını yavaşlatması
yayma preparat kristal ve böylece çevreleri ile refraktif indeks açısından
viyole ile 1 dk.
Sonuç: M muamele edilir farklılaşmalarıdır. Bu durum hücre ile onun çevre-
Tüm hücreler mor si arasında "faz" farkı yaratır ve bu ince farklılık,
faz-kontrast mikroskobun objektif merceğindeki
özel bir halka ile artırılır. Bu yolla, aydınlık zemin
2. Basamak 1 dak. süreyle iyot
üzerinde karanlık bir görüntü oluşur (Şekil 4.5b).
çözeltisinde tutulur Halkanın içerdiği ve Zernike'nin buluşu olan "faz
Sonuç:
plağı" fazdaki çok küçük değişkenliği büyütür.
Tüm hücreler Zernike'nin hücreler ile bunların çevreleri arasın-
mor kalır daki kontrast farklılıklarını keşfetmesi, mikrosko-
bide daha sonra yapılacak yeniliklere öncülük et-
3. Basamak Yaklaşık 20 san miştir. Bu yenilikler arasında floresan ve konfokal
alkol ile muamele mikroskoplar yer alır. Faz-kontrast mikroskobu
edilerek boya
Sonuç: uzaklaştırılır bulması nedeniyle Zernike 1953 yalında Nobel Fi-
Gram-pozitif
hücreler mor;
zik Ödülü kazanmıştır.
gram-negatif Karanlık-alan mikroskobu, ışık veren sistemi
hücreler renksiz
örneği sadece yanlardan aydınlatacak şekilde deği-
şikliğe uğratılmış bir ışık mikroskobudur. Merce-
ğe ulaşan ışık sadece örnek tarafından yansıtıldığı
<J
4. Basamak 1 -2 dak. süreyle
safranin ile muamele için, örnek karanlık zemin üzerinde aydınlık bir
,J
edilerek karşıt
Sonuç:
boyama yapılır.
bölge olarak ortaya çıkar (Şekil 4.5c) Karanlık-alan
Gram-pozitif (G+)
hücreler mor; mikroskobu ile elde edilen çözünürlük, ışık mik-
gram-negatif (Gr) roskobu ile elde edilenden daha iyidir. Dolayısıyla,
hücreler pembe-kırmızı
aydmlık-alan ve hatta faz-kontrast mikroskoplar
(a)
ile elde edilemeyen çözünürlük, bu mikroskop
ile elde edilebilir. Karanlık-alan mikroskobu ile
mikroorganizmaların hareketi mükemmel şekilde
incelenebilir; çünkü kamçı demetleri bu teknik ile
görünür hale gelmektedir (Bkz. Şekil 4.55a).
Floresan mikroskop floresan örnekleri göz-
lemlemek için kullanılır. Floresan objeler, ışık ya
da başka bir renk üstlerine yansıdığında ışıldarlar
(Şekil 4.6»). Floresans ya hücrelerin doğal bileşik-
leri olan klorofil ya da diğer floresan moleküller-
de bulunur (otofloresans) (Bkz. Şekil 4.6a, b), ya da
hücrelerin floresan boya ile muamele edilmesi
sonucunda ortaya çıkar (Şekil 4.4c ve 4.6c). DAPI
(diamidino-2-fenilindol) hücreleri parlak maviye
boyamak için yaygın olarak kullanılan bir floresan
boyadır («»aŞekil 18.6). DAPI kullanılarak toprak,
su, besin ya da klinik örnekler gibi kompleks or-
tamlardaki hücreler görüntülenebilir (ö°e>Bölüm
18.3). Floresan mikroskop klinik mikrobiyoloji ve
mikrobiyal ekolojide çok yaygın olarak kullanılır
(cnoBölüm 18-20 ve 24).

• Şekil 4.4 Gram boyama, (a) Gram boyama işleminin basamakları, (b) Gram boyama ile gram-pozitif (mavi-mor) ve gram-
negatif (pembe-kırmızı) boyanmış Bacteria'nm fotomikrografı. Buradaki türler sırasıyla Staphylococcus aureusve Escherichia coli'dii.
(c) Tek basamaklı floresan boyama yöntemi ile boyanmış Pseudomanas aeruginosa (gram-negatif, yeşil) ve BaciUus cereus (gram-
pozitif, turuncu) hücrelerinin fotomikrografı. Bu yöntem gram-pozitif ve gram-negatif hücrelerin tek basamakta ayırt edilmesini
sağlar.
• Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi

(a) (b)

• Şekil 4.S Farklı tipte ışık mikroskopları ile aynı alanda


fotoğrafları çekilmiş ekmek mayası (Saccharomyces cerevi-
siae) hücrelerinin fotomikrograflan. (a) Aydınlık-alan. (b)
Faz-kontrast. (c) Karanlık-alan. Hücrelerin ortalama çapı 8-10
yitm'dir. Uç-boyutlu Görüntüleme:
Interferens Kontrast, Atomik
11
G Güç ve Konf okal Taramalı Lazer
m£M\ Mikroskoplar

Buraya kadar sözü edilen ışık mikroskobu tipleri ile


4.1 Kavramların Gözden Geçirilmesi elde edilen görüntüler iki boyutludur. Bu sınırla-
maya nasıl bir çözüm bulunabilir? Bundan sonraki
Mikroskoplar mikrobiyolojik çalışmaların asal araçları- kısımda taramalı elektron mikroskobun ve belirli
dır. Aydınlık-alan, karanlık-alan, faz-kontrast ve floresan ışık mikroskobu tiplerinin bu probleme getirdikleri
mikroskoplar gibi çeşitli mikroskoplar vardır. Aydmlık- çözümü göreceğiz.
alan mikroskobunda kontrastı artırmak için boyaların
kullanılması zorunludur.
Diferansiyel Interferens Kontrast Mikroskop
• Çözünürlük terimini tanımlayınız.
• Işık mikroskobu için büyütmenin üst sınırı nedir? Diferansiyel interferens kontrast (differential in-
• Hangi ışık mikroskobi tekniği bazı durumlarda çözü- terference contrast=DIC) mikroskop polarize ışık
nürlüğü artırır? oluşturmak için polarizör kullanan bir tip ışık mik-
• Gram-negatif bir bakteri Gram boyama tekniği ile bo- roskobudur. Bir prizmadan geçen polarize ışık iki
yandığında hangi renkte görünür? ayrı ışık demeti oluşturur. Örnekten geçen bu ışık
demetleri objektif merceğine girerek, burada tekrar

(b) (c)

• Şekil 4.6 Floresan mikroskop ile görüntülenmiş çeşitli mikroorganizmaların mikrograflan. (a, b) Siyanobakteriler. (a) Hüc-
reler aydınlık-alan mikroskobu ile gözlenmiştir, (b) Aym hücreler floresans ile gözlenmiştir (hücreler 546 nm ışığa maruz bırakılmıştır).
Kırmızı renk, klorofil a ve diğer pigmentlerin otofloresansından kaynaklanmaktadır, (c) Floresan bir boya olan akridin oranj ile boyan-
dığında yeşil floresan veren ve filamentöz bir bakteri olan Leucothrix mucor hücreleri. Bu hücrlerin çapı 3 fim olup, boylan 100 jum'den
fazla olabilir.
4.2 • Üç-boyutlu Görüntüleme: Interferens Kontrast, Atomik Güç ve Konfokal Taramalı Lazer Mikroskoplar • 61

tek demet haline gelirler. İki farklı demet refrak-


tif indeksleri az çok farklı iki farklı bileşik içinden
geçtiği için, tek bir demet halinde bir araya geldik-
lerinde, tamamen ayrı fazda titreşmezler; bunun J -J
yerine bir interferens etkisi oluştururlar. Bu etki,
hücre yapısındaki küçük farklılıkları büyütür. Do- J
layısıyla, ökaryotik hücrelerdeki çekirdek gibi ya-
pılar (Şekil 4.7a») ya da prokaryotik hücrelerdeki
endospor, vakuol ve granüller DIC mikroskobu
ile üç boyutlu görünürler. DIC mikroskobu, bo-
yanmamış hücreleri gözlemlemede de kullanılır;
çünkü bu mikroskop aydmlık-alan teknikleri ile
az görünen (ya da görünmeyen) hücre-içi yapıları (a)
gösterebilir (Şekil 4.5a ve 4.7a'yı karşılaştırınız).

Atomik Güç Mikroskobu


Biyolojik yapıları üç-boyutlu görüntülemek için
kullanılan bir başka mikroskop atomik güç mik-
roskobu (AFM) dur. Atomik güç mikroskobisin-
de ince bir uzantı örneğe çok yaklaştırılır. Böylece
prob ile örnek arasında zayıf atomik güçler oluş-
turulur. Örnek hem yatay, hem de dikey yönler-
de tarandığı için, prob yüksek ve alçak kısımlarda
aşağı ve yukarı inip çıkar. Böylece yüzey ile prob
arasındaki etkileşimler sürekli olarak kaydedilir.
Elde edilen şekil, bir seri dedektör tarafından iş-
leme tabi tutulur. Bu dedektörler dijital bilgiyi bir
bilgisayara aktarır. Görüntü bilgisayar tarafından • Şekil 4.7 Hücrelerin üç boyutlu görüntülenmesi, (a) In-
oluşturulur (Şekil 4.7b). terferens kontrast mikroskobi ve (b) atomik güç mikroskobi.
Atomik güç mikroskobu ile elde edilen görün- (a)'daki maya hücrelerinin çapı yaklaşık 8 /im'dir. Çekirdeğin
tüler, taramalı elektron mikroskop ile elde edilen açıkça görüldüğüne dikkat ediniz (Şekil 4.7 ile Şekil 4.5a'yı
karşılaştırınız), (b)'deki bakteri hücrelerinin boyu yaklaşık 2.2
görüntülere benzemekle birlikte, (Şekil 4.7b ile Şekil fim olup, bu mikrograf 24 saat süreyle bir köpeğin su kabına
4.10fr'yi karşılaştırınız) AFM'nin bir üstünlüğü var- batırılmış cam lamın yüzeyinde oluşan doğal biyofilme aittir.
dır. Bu mikroskop fiksatif ya da kaplama maddesi Lam, atomik güç mikroskobunda incelenmeden önce havada
gerektirmez. Dolayısıyla, elektron mikroskopları kurutulmuştur.
ile incelenmesi mümkün olmayan su içeren canlı
örnekler bu mikroskop ile incelenebilir.
zeyindeki hücreler değil, farklı tabakalardaki hüc-
reler de lazer ışınının odak düzlemi ayarlanarak,
Konfokal Taramalı Lazer Mikroskobu
gözlenebilir.
Konfokal taramalı lazer miroskobu (confocal CSLM için hazırlanan preparatlar genellikle
scanning laser microscope=CSLM) bir lazer ışığı floresan boyalarla boyanır ve belirgin hale getiri-
kaynağı ile ışık mikroskobunu bir araya getiren lir (Şekil 4.8a). Lazer konfokal mikroskop bilgisa-
bilgisayarlı bir mikroskoptur. Bu teknik mikro- yar yazılımları ile donatılarak, dijital görüntülerin
organizmaların ve diğer biyolojik örneklerin üç- daha sonra işlenmesi sağlanmıştır. Böylece, farklı
boyutlu dijital görüntülerini elde etmeye olanak düzlemlere ait görüntüler dijital olarak üst üste
verir (Şekil 4.8»). getirilir ve tüm örneğin üç-boyutlu görüntüsü elde
CSLM'de lazer ışını bir aynadan yansıtılarak, edilir (Şekil 4.8a).
tarama aygıtına yönlendirilir. Daha sonra bu lazer CSLM mikrobiyal ekolojide geniş bir kullanım
ışığı, odak düzlemini örnek içindeki belirli bir di- alanı bulmuştur. Bu teknikle mikrobiyal habitatta
key düzleme çok doğrulukla uyarlayacak olan çok bulunan filogenetik olarak farklı hücre popülas-
ince bir deliğe yöneltilir. Işık sisteminin çok has- yonlarım tanımlamak (Bkz. Şekil 18.11b) ya da bir
sas bir şekilde ayarlanması ile, örneğin sadece bir biyofilmdeki farklı tabakaların bileşenlerini ayırt
düzlemi aydınlatılmış olur. Bu nedenle diğer odak etmek mümkündür (Şekil 4.8a; Şekil 19.4b). Dola-
düzlemlerinden yayılan ışık, en aza indirilmiş olur. sıyla, CSLM mikrobiyal bileşimin derinliğe bağlı
Böylece, örneğin mikrobiyal film gibi (Şekil 4.8a) olarak nasıl değiştiğini gözlemlemek istediğinimiz
nispeten kalın bir örnekte, sadece biyofilmin yü- kalın örnekler için kullanılabilir.
62 • Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi

(Şekil 4.9»). Elektron mikroskoplara monte edilen


kameralar fotoğraf çekmeye olanak verir. Bu fotoğ-
raflar elektron mikrograf olarak adlandırılır.
Transmisyon elektron mikroskop özellikle
hücre-içi yapıların incelenmesinde kullanılır. Elek-
tron mikroskobun çözünürlük gücü ışık mikrosko-
bundan çok daha büyük olup, molekül düzeyinde-
ki yapıların incelenmesine olanak verir (c^Şekil
2Ab). Örneğin iyi bir ışık mikroskobunun çözünür-
lük gücü 0.2 mikrometre iken, iyi bir TEM'in çözü-
nürlük gücü yaklaşık 0.2 nanometre'dir. Dolayısıy-
la, protein ve nükleik asit moleküllerini elektron
mikroskop ile gözlemlemek mümkündür.
Görünür ışığın aksine, elektron demetleri bir
objenin içinden kolayca geçemez; tek bir hücre
bile bu yolla incelenmek için çok kalındır. Sonuç
olarak, elektron mikroskop için örnek hazırlarken,
özel ince kesit alma teknikleri kullanılır. Örneğin
tek bir bakteri hücresi çok ince (20-60nm) dilimlere
kesilir ve bu dilimler tek tek elektron mikroskopta
incelenir (Şekil 4.10a*). Yeterli kontrastın elde edi-
lebilmesi için, preparatlar ya osmik asit ya da per-
manganat, uranyum, lanthan ya da kurşun tuzları
gibi boyalarla muamele edilirler. Bu gibi bileşikler
ağır atomlardan oluştukları için, elektronları iyi
dağıtır ve böylece kontrastı artırırlar (Şekil 4.10a).

Taramalı Elektron Mikroskop (Scanning Electron


• Şekil 4.8 Konfokal taramalı lazer mikroskobi. (a) Labo-
ratuvarda üretilen karışık mikrobiyal biyofilm komünitesinin Microscope=SEM)
konfokal görüntüsü. Çubuk şeklindeki yeşil hücreler biyofilme
deneysel olarak eklenen Pseudomonas aeruginosa'dıi. Farklı
Eğer bir organizmanın sadece dış özellikleri ince-
renklere sahip diğer hücreler, biyofilmin farklı derinliklerinde lenecekse, bu durumda ince kesitler alınması ge-
bulunmaktadır, (b) Sodalı gölge yetişen filamentöz bir siyano- rekmez. Parçalanmamış hücreler ya da hücresel
bakterinin konfokal mikrografı. yapılar, negatif boyama (Bkz. örneğin Şekil 4.54) adı
verilen bir teknikle doğrudan doğruya TEM ile
incelenebilir. Bir başka seçenek taramalı elektron
4.2 Kavramların Gözden Geçirilmesi mikroskobun (SEM) kullanılmasıdır (Şekil 4.9 ve
4.10b).
înterferens kontrast (DIC) ve konfokal taramalı (CSLM)
jffMMfMlffllIİ .: .
mikroskoplar diğer ışık mikroskobu tiplerinden daha iyi
üç-boyutlu görüntü elde etmeye izin veren ışık mikros-
kobu tipleridir. Konfokal mikroskop, kalınlığı fazla olan
örnekler için kullanışlıdır. Atomik güç mikroskobu canlı
preparatların üç boyutlu görüntülerini ayrıntıları ile or-
taya çıkarır.

• Aydmlık-alan mikroskobu yerine DIC kullanılması ile


ökaryotik hücrelerdeki hangi yapı daha kolay gözlem-
lenebilir? (İpucu: Şekil 4.5a ile 4.7fl'yı karşılaştırınız).
• CSLM kalın bir preparattaki farklı tabakaları nasıl gö-
rüntülemektedir?

Elektron Mikroskop
Elektron mikroskoplar hücreleri ve hücresel ya-
pıları görünür hale getirmek için, fotonları değil
elektronları kullanır. Transmisyon elektron mik-
roskoptaki (TEM) elektromıknatıslar mercekler • Şekil 4.9 Elektron mikroskop. Burada görülen alet hem
gibi iş görür ve sistemin bütünü vakumda çalışır transmisyon hem de tarama işlevlerini yerine getirmektedir.
4.4 • Hücre Morfolojisi ve Küçük Olmanın Önemi • 63

Zar Duvar DNA

• Şekil 4.10 Bakteriyal hücrelerin


elektron mikrograflan. (a) Transmisyon
elektron mikrograf ve (b) taramalı
elektron mikrograf. (a) Tipik bir gram-
pozitif bakteri olan Bacillus subtilis'in ince
kesiti. Hücre yeni bölünmüş olup, çift katlı
zar çapraz-duvara tutunmuştur. Ortadaki
açık renkli kısma dikkat ediniz (DNA ya da
nükleoid). Bu hücrenin çapı yaklaşık 0.8
/iım'dir. (b) Fototrofik bir bakteri olan Rhodo-
vibrio sodomensis hücreleri. Tek bir hücre-
nin genişliği yaklaşık 0.75 /Am'dir. Taramalı
mikrografın büyük bir alan derinliği sağla-
dığına ve mükemmel üç-boyutlu görüntü
verdiğine dikkat ediniz.

Taramalı elektron mikroskopta incelenecek ör- Hücre Morfolojisi ve Küçük


nek altın gibi ağır bir metal ile ince bir tabaka ha-
Olmanın Önemi
linde kaplanır. SEM'den gelen elektron demeti ör-
nek üzerine yönlendirilir ve bu demet örneği tarar. Biyolojide kullanılan morfoloji terimi hücrenin bi-
Metalden dağılan elektronlar toplanır ve görüntü çimini ifade eder. Prokaryotlar çeşitli morfolojilere
oluşturacak şekilde ekranı aktive eder (Şekil 4.10b). sahip olup, bu biçimler onları tanımlayıcı nitelik-
Bu mikroskobun alan derinliği çok iyi olduğu için, tedir. Burada morfolojinin ne olduğunu öğrenecek
oldukça büyük örneklerin incelenmesine olanak ve küçük hücrelerin biyolojik olarak ne gibi avan-
verir. SEM ile 15X'den 100.000X'e kadar değişen tajlara sahip olduklarını göreceğiz.
oranlarda büyütme sağlanabilir; ancak incelenen
objenin sadece yüzeyi gözlemlenebilir.
Temel Hücre Morfolojileri
Şekil 4.11»'de tipik bakteri biçimleri, örnek mik-
,— (flBI 4.3 Kavramların Gözden Geçirilmesi roorganizmaların faz fotomikrografları ile birlikte
görülmektedir. Küresel ya da yumurta biçiminde
Elektron mikroskoplarının çözünürlük güçleri ışık mik- morfolojiye sahip bir bakteriye kok (çoğulu, cocci)
roskoplarına oranla çok büyük olup, çözünürlük sınırları
adı verilir. Silindirik şekilli bakteri ise çubuk olarak
yaklaşık olarak 0.2nm'dir. İki temel elektron mikroskobu
vardır. Transmisyon elektron mikroskop hücre-içi yapıla- adlandırılır. Helezon şeklinde kıvrılmış çubuklara
rın molekül düzeyine kadar ayrıntısını gözlemlemek için spiral adı verilir. Prokaryotların birçoğu bölündük-
kullanılırken, taramalı elektron mikroskop üç-boyutlu ten sonra, gruplar ya da salkımlar halinde kalırlar.
görüntü elde etmek ve yüzeyleri incelemek için kulla- Bu grupların düzenlenişi farklı organizmaların ti-
nışlıdır.
pik bir özelliğidir. Örneğin, kok ve çubuklar uzun
• Elektron mikrograf nedir? Görüntü elde etmek açısın- zincirler şeklinde dizilebilirler. Bazı koklar hücre
dan düşünüldüğünde, elektron mikrograf ile foto-
plakaları oluştururken, diğerleri üç-boyutlu kilsiz
mikrograf arasında ne fark vardır?
ya da şekilsiz birliktelikler kurarlar.
• Kimyasal fiksatif gereksinimi ve elektron mikroskop-
ların vakumda çalışmaları göz önünde tutulduğunda, Bazı bakteri grupları, sahip oldukları alışıl-
elektron mikroskopların ışık mikroskoplarına göre madık biçimler nedeniyle kolayca fark edilirler.
hangi temel dezavantaja sahip olduklarını söyleyebili- Örneğin spiroketler çok sıkı bir biçimde kıvrım
riz? oluşturmuş bakterilerdir. Bazı bakteriler uzun tüp
• Bakteriyal nükleoidi incelemek için hangi elektron şeklinde uzantılara sahiptir. Filamentöz bakteriler
mikroskop tipini kullanırsınız? ise uzun, ince hücreler ya da hücre zincirleri oluş-
64 • Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi

tururlar (Şekil 4.11). Şekil 4.11'de görülen hücre


birimlerinin temsil niteliğinde morfolojiler olduğu
akıldan çıkarılmamalıdır. Mikrobiyal dünyada bu
temel morfoloji tiplerinde az ya da çok büyük de-
ğişikliğe uğramış örnekler bulunur.

Mikrobiyal Hücrelerin Boyutları ve Küçük


Kok Olmanın Önemi
% m 2 Prokaryotik hücrelerin çapları 0.2/i,m'den kü-
çük olabildiği gibi, 50yu,m'den büyük de olabilir.
Cerrahbalığı ile simbiyotik ilişki içinde olan Epu-
lopiscium fishelsoni (Şekil 4.12a») gibi çok büyük
prokaryotların çapı 80/j-m, uzunluğu ise 0.6mm
Çubuk olabilir (Tablo 4.1). Toplam hücre hacmi açısından,

Spiral

Spi roket

"Sap Hif
Tomurcuklanan ve uzayan bakteriler

Filamentöz bakteriler
(b)

• Şekil 4.11 Prokaryotlarda görülen hücre biçimleri • Şekil 4.12 Çok büyük prokaryolar. (a) Cerrahbalığı üzerin-
(morfoloji). Her çizimin yanında o morfolojiye ait bir örnek gö- de simbiyoz olarak yaşayan ve dev bir prokaryot olan Epulopisci-
rülmektedir. Örnek olarak verilen organizmalar şunlardır: Kok, um fishelsoni''nin karanlık-alan mikrografı. Bu alanda görülen
çubuk-şekilli E. fishelsoni yaklaşık 600 /im (0.6 mm) uzunluğunda
Thiocapsa roseopersicina (hücre çapı = 15/iin); çubuk, Desulfu-
ve 75 /im eninde olup, her biri 150 /im uzunluğunda dört Parame-
romonas acetoxidans (çap = l/im); spiral, Rhodospirillum rub- cium (ökaryotik protozoan) hücresi ile bir arada bulunmaktadır.
rum (çap = l/im); spiroket, Spirochaeta stenostrepta (çap = E. fishelsoni Bacteria grubunun üyesi olup, filogenetik olarak
0.25/im); tomurcuklanan ve uzayan, Rhodomicrobium vannielii Clostridium türleri ile akrabadır, (b) Bilinen en büyük prokaryot
(çap = 1.2/im); filamentöz, Chloroüexus aurantiacus (çap = olan Thiomargarita namibiensis kükürt kemolitotrofudur
0.8/um) (Bacteria'nın Protoeobacteria şubesine dahildir). Kok-şekilli tek
bir T. namibiensis hücresi yaklaşık 400/im genişliğindedir. Bazı
küçük ve büyük prokaryotlar için Tablo 4.1 'e bakınız.
4.4 • Hücre Morfolojisi ve Küçük Olmanın Önemi • 65

bilinen en büyük prokaryot kükürt kemolitotrofu şunu söyleyebiliriz: prokaryotlar ökaryotlara göre
olan Thiomargarita'dır (Şekil 4.12b). Çapı 0.75 mm çok küçüktürler.
(750/iım) olan bu organizma neredeyse çıplak gözle Birçok prokaryotun çok küçük olmasının en
görülebilecek büyüklüktedir. muhtemel nedeni, küçük olmanın bazı önemli
Prokaryotik hücrelerin boyutları ve hacimleri avantajları olmasıdır. Örneğin, besin maddeleri ve
büyük ölçüde değişiklik gösterir (Tablo 4.1). Çok bü- atık ürünler küçük hücerelerde büyük hücrelere
yük prokaryotların çoğunluğu ya kükürt kemolitot- göre içeri ve dışarı doğru daha hızlı geçerler. Böy-
rofları ya da siyanobakterilerdir (Bölüm 2 ve Tablo lece hücre metabolizması ve büyüme hızlanmış
4.1). Kükürt bakterilerinin büyük hücre boyutlarının olur. Küçük hücrelerin yüzey alanının hücre hac-
çok miktarda substrat depolama mekanizması olabi- mine oranı, büyük hücrelerden daha fazladır. Bir
leceği düşünülmekle birlikte, diğerlerinin neden çok kübün hacmi yarıçapın kübünün fonksiyonu (V =
büyük oldukları anlaşılamamıştır. Difüzyon ve me- 4/37JT3) iken, yüzey alanı yarıçapın karesinin fonk-
tabolizmadaki sınırlamaların, prokaryotik hücre bo- siyonudur (S = 4T7T ). Dolayısıyla, kübün yüzey/
2

yutlarının üst sınırını belirlediği düşünülmektedir. hacim (S/V) oranı 3/r olarak ifade edilebilir (Şekil
Bir hücrenin metabolik hızı, onun büyüklüğünün 4.13»). O halde r değeri daha küçük olan bir hüc-
karesi ile ters orantılı olarak değişir. Dolayısıyla, çok renin S/V oranı, r değeri büyük olan bir hücrenin
büyük bir hücrede difüzyon olayı metabolizmayı S/V oranından daha büyük olacaktır.
kısıtlayabilir. Böyle bir hücrenin daha uzun süre re- S/V oranı besin alışverişinin yanı sıra, , hüc-
kabet edebilmesi mümkün değildir. renin diğer biyolojik yönlerini de etkiler. Örneğin,
Prokaryotik dünyada çok büyük hücreler bu- gelişme hızı bir ölçüye kadar besin alışverişine
lunmaz. Thiomargarita ve Epulopiscium'un (Şekil bağlı olduğu için, küçük hücrelerin S/V oranının
4.12) aksine, ortalama büyüklükte, çabuk şeklin- büyük olması, bunların daha hızlı büyümelerini
de bir bakteri olan Escherichia coli'nin boyutları mümkün kılar. Bunun da ötesinde, kullanılabi-
1X 3/zm olup, bu ölçüler prokaryotların çoğunluğu lir kaynakların her birimi başına, küçük hücrele-
için geçerlidir. Ökaryotik hücrelerin çapı ise 2;u,m rin oluşturacağı popülasyonlar, büyük hücrelerin
ile 200/xm arasında olabilir. O halde genel olarak oluşturacaklarından daha büyük olacaktır. Bütün

Tablo 4.1 Prokaryotik hücrelerin büyüklüğü ve hacmi (en büyükten en küçüğe doğru)
Organizma Özellikleri Büyüklük" (/um) Hücre hacmi (/um3)

Thiomargarita Küresel kükürt 750 200,000,000


namibiensis kemolitotrofu

Epulopiscium Kemoorganotrofik 80 x 600 3,000,000


fishelsoni bakteri

Beggiatoa sp. Filamentöz kükürt 50 x 160 1,000,000


kemolitotrofu

Achromatium Oval kükürt 35 x 95 80,000


oxaliferum bakterisi

Lyngbya Filamentöz 8 x 80 40,000


majuscula siyanobakteri I

Prochloron sp. Proklorofit 30 14,000

Thiovulum majus Küresel kükürt 18 3,000


kemolitotrofu

Staphylothermus Hipertermofil 15 1,800


marinus

Titanospirillum Çubuk,şekilli 5 x 30 600


velox kükürt kemolitotrofu

Magnetobacterium Magnetotaktik 2 x 10 30
bavarkum bakteri

Escherichia coli Kemoorganotrofik 1X2 2


:
bakteri

Mycoplasma Fotogenik bakteri 0.2 0.005


pneumoniae

0
Tek bir rakam olarak verilen değerler, küresel hücrelerin çapını gösterr nektedir. Tablodaki değerler, her türde gözlenen en büyük hücre boyutlarını temsil
etmektedir. Örneğin, T. namibiensis için ortalama hücre çapı 200 pım'dh.Ancak bazı hallerde 750 ^am çapında dev hücreler de gözlenebilir. Benzer şekilde, S. marinus
hücresinin ortalama çapı 1/im'dir.
Kaynak: Schulz, H.N., and B.B. J0rgensen. 2001. Ann. Rev. Microbiol. 55:105-137.
_J
66 • Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi

r = 1 jun ya yetecek mekânın boyutları düşünüldüğünde,


2
Yüzey alanı {4la ) = 12.6 u m
2 bunların 0.1/iım ya da daha küçük hacimli bir ya-
3 3
pıya sığmaları çok olası görünmemektedir. Dola-
Hacim (\ıa ) = 4.2 |a.m
yısıyla, nanobakterilerin canlı organizmalar olup
Yüzey olmadıkları sorusu yanıtsız kalmaktadır. Eğer bu
=3 kadar küçük hücreler gerçekten mevcutsa, bunlar
Hacim
bilinen en küçük canlı yapılar olacaktır.
Nanobakterilerin statüsü ne olursa olsun, bir-
çok mikrobiyal habitat çok küçük hücreleri içerir.
2
Yüzey alanı = 50.3 (im Örneğin, açık denizlerin her mililitresinde bulunan
Hacim= 33.5 (im
3
prokaryotik hücre sayısı 104-105dir. Çok küçük
olan bu hücrelerin çapı 0.2-0.4/im'dir. Birçok pa-
Yüzey tojenik bakteri de oldukça küçük boyutludur. Do-
= 1.5
Hacim layısıyla doğada çok küçük hücreler bulunur, an-
cak 0.2'/im'den daha küçük yapılar, canlı hücreler
(üreme yeteneğine sahip) olmayabilir.

• Şekil 4.13 Hücrelerde yüzey alanı ile hacim arasındaki


4.4 Kavramların Çözden Geçirilmesi
bağıntı. Hücrenin boyutu arttıkça yüzey alanı/hacim oranı aza-
lır.
Prokaryotlar ökaryotlardan daha küçük boyutlu olup,
çok farklı morfolojilere sahiptirler. Prokaryotik hücrele-
organizmaların mutasyon hızları aynı olduğu için, rin küçük boyutlu olmaları onların fizyolojisini, büyüme
büyük hücre popülasyonlârında daha fazla hücre hızını ve ekolojisini etkiler. Boyutları 0.2/nm'den daha
bölünmesi olacak, bu da DNA replikasyonundaki küçük olan hücre benzeri yapılar, canlı organizma olabi-
kendiliğinden mutasyonlarm daha faza olmasına lir ya da olmayabilirler.
yol açacaktır. Mutasyonlar evrimsel değişikliği yü- • Prokaryotlardaki üç tip morfolojiyi listeleyiniz.
rüten "hammadde" dir. Bu olguyu prokaryotların • Hücrelerin daha küçük boyutlu olmaları onların hangi
genetiksel olarak haploit oldukları (<?°oKısım 2.2) fiziksel özelliğini artırır?
gerçeği ile birlikte düşündüğümüzde, prokaryot-
ların küçük boyutlu olmaları, bu organizmaların
değişen ortam koşullarına hızla adapte olmalarının HÜRCE ZARLARI VE
ve kolayca yeni habitatlara yerleşmelerinin nedeni-
ni açıklamaktadır.
HÜCRE DUVARLARI
Şimdi prokaryotlar açısından çok önemli iki ya-
Hücre Boyutunun Alt Sınırlan
pıyı gözden geçireceğiz: sitoplazmik zar ve hücre
duvarı. Bu iki yapı da besinlerin taşınması (zar) ve
Yukarıdaki düşüncelerden yola çıkarak, daha kü- ozmotik erimenin önlenmesi (duvar) dahil, iyi ta-
çük boyutlu bakterilerin doğada daha büyük seçici nımlanmış kritik işlevleri yerine getirir.
avantaja sahip olacakları sonucuna varabiliriz. An-
cak, hücre büyüklüğünün bir alt sınırı vardır. Bazı
mikrobiyologlar doğada çok küçük bakterilerin var Sitoplazmik Zar: Yapı
olduğunu ileri sürmekte ve bunlara nanobakteriler
denilmektedir. Var-oldukları farz edilen nanobak- Sitoplazmik zar hücreyi çevreleyen ince yapıdır.
terilerin kok biçimli olanları 0.1/i.m çapa sahiptir. Sadece 8nm kalınlığında olan bu hayati yapı, hüc-
Bu ölçü prokaryotik standartlara göre bile çok kü- renin içini (sitoplazma) çevreden ayıran bir sınır
çüktür (Tablo 4.1). Nanobakteriler gerçek hücreler oluşturur. Eğer zar hasar görürse, hücrenin bütün-
midir? lüğü bozulur, sitoplazma çevreye sızar ve hücre
ölür. Sitoplazmik zar aynı zamanda yüksek seçici
Nanobakterilere ilişkin birçok rapor, bunların
geçirgenliğe sahip bir engeldir. Bu özellik sayesinde
mineral yüzeylerinden insan dokularına kadar de-
özgül metabolitler hücre içinde konsantre edilir,
ğişen farklı ortamlarda çökelti ve biyofilmler (oocs
atık maddeler ise hücre dışına aktarılır.
Kısım 19.3) oluşturduklarını varsaymaktadır. Bazı
mikrobiyologlar nanobakteri kavramına kuvvetle
Zarların Kimyasal Bileşimi
inanmakta, bazıları ise nanobakterilerin cansız ma-
teryallerin kimyasal ya da jeokimyasal tepkimeleri Biyolojik zarların genel yapısı çift tabakalı
sonucunda ortaya çıkmış basit oluşumlar oldukla- fosfolipid'dir (Şekil 4.14«). Kısım 3.4'de belirtil-
rını ve bilinen en küçük bakteriyal hücrelerin bile diği gibi, fosfolipidler hem hidrofobik (yağ asidi)
rapor edilen nanobakterilerden çok daha büyük ol- hem de hidrofilik (gliserolfosfat) bileşenler içerir
duklarını ileri sürmektedirler (Tablo 4.1). Canlılık ve gliserol omurgasına eklenmiş grupların çeşidi-
için zorunlu olan tüm biyomolekülleri barındırma- ne bağlı olarak, farklı kimyasal formlarda bulunur-
4,5 • Sitoplazmik Zar: Yapı • 67

Hidrotilik - Zar Proteinleri


bölge
Sitoplazmik zarın dış yüzeyi çevre ile temas halin-
dedir ve bazı bakterilerde substratlara bağlanan
Hidrofobik Yağ asitleri
bölge ya da büyük moleküllerin hücre içine aktarımını
sağlayan çeşitli proteinlerle (periplazmik protein-
Hidrofilik r (
ler, Bkz. Bölüm 4.7 ve 4.9) ilişki kurar. Sitoplazmik
bölge L zarın iç yüzeyi ise sitoplazma tarafına bakar ve
enerji-veren tepkimelerde ya da diğer önemli hüc-
Gliserol
resel işlevlerde görev alan proteinler ile etkileşir.
Fosfa Birçok zar proteini zar içine gömülü halde olup,
bunlara integral zar proteinleri adı verilir. Diğer pro-
• Şekil 4.14 Çift katlı fosfolipid yapısı. Sitoplazmik zann teinler ise zara gömülü olmayıp, zarın iki yüzeyin-
kalınlığı yaklaşık 8 nm(80Â) dir. Fosfolipid yapısı için Şekil den birine bağlıdır ve zara-bağlı proteinler olarak
3.7'ye bakınız.
işlev görürler. Bu proteinler arasında periplazmik
(sitoplazmik zar ile gram-negatif bakterilerin dış
lar. Fosfolipidler sıvı çözelti içinde bir araya gelir zarı arasındaki bölge, Bkz. Kısım 4.9) ve bazı sitop-
ve kendiliğinden çift tabakalı yapılar oluştururlar. lazmik proteinler vardır. Periferal zar proteinleri adı
Bir fosfolipidde, yağ asitleri hidrofobik bir ortam verilen bu proteinlerin bazıları lipoprotein grubun-
oluşturacak şekilde birbirlerine doğru yönelirken, dadır. Bu proteinlerin amino terminalinde lipid ya-
hidrofilik kısımlar sulu dış ortam ile temas halin- pısında bir kuyruk vardır. Kuyruk kısmı proteinin
dedir (Şekil 4.14). Zarların çift tabakalı karakteri, zara tutunmasını sağlar. Bu proteinler, integral zar
sulu ortamdaki lipid moleküllerinin en kararlı dü- proteinleri ile enerji metabolizması gibi önemli
zenlenişini temsil eder. hücresel süreçlerde doğrudan etkileşirler.
Sitoplazmik zarın ince kısımları elektron mik- Şematik çizimlerde sitoplazmik zar katı bir
roskop ile görülebilir (Şekil 4.15a»). Bu görüntüler- yapı gibi görünmekle birlikte, aslında oldukça
de sitoplazmik zar karanlık bir bölge ile birbirinden akışkandır (Şekil 4.15 ve 4.16). Fosfolipid ve pro-
ayrılmış açık renkli iki çizgi halinde görülür (Şekil tein molekülleri zar içinde önemli ölçüde hareket
4.15a). Birim zar adı verilen (çünkü her fosfolipid serbestisine sahiptirler. Zarların akışkanlığı incel-
yaprağı "birim"in bir yarısını oluşturur) bu yapı tilmiş yağın akışkanlığına yakındır. Dolayısıyla,
çift tabakalı fosfolipid (c^Şekil 3.7) ile, bunun içine integral zar proteinleri, oldukça hareketli ama aynı
gömülü haldeki proteinlerden oluşur (Şekil 4.16»). zamanda oldukça düzenli olan çift katkı fosfolipid
Sitoplazmik zarda yer alan temel proteinlerin za- tabakasını kat edebilirler. Bir sonraki bölümde sıvı
rın içinden geçen kısımları çok hidrofobik özellikte mozaik haldeki bu yapının zarın işlevini nasıl yön-
iken, dış ortama ve sitoplazmaya bakan yüzeyleri lendirdiğini göreceğiz.
hidrofilik karakterdedir (Şekil 4.16). Sitoplazmik
zarın tüm yapısı hidrojen bağları ve hidrofobik
Zarı Güçlendiren Ajanlar: Steroller ve
etkileşimlerle kararlı halde tutulur (<2O&Kısım 3.1).
Hopanoidler
Bunlara ek olarak, Mg+2 ve Ca+2 gibi katyonlar fos-
folipidlerin negatif yükleri ile iyonik olarak birleşe- Ökaryotik ve prokaryotik hücre zarlarının kimya-
rek, zarın kararlı olmasına yardım ederler. sal bileşimleri arasındaki temel farklılıklardan bir

ı*ö8 5555553^^1 Mikrografla açık renkli


çizgiler arasında görülen
koyu renkli çizgiler, yağ
asitlerinin olduğu
kısımlardır (hidrofobik)

- Mikrograftaki açık renkli


çizgiler fosfolipidin gliserol
kısmıdır (hidrofilik)
.•mnıiırıTTr^*"''*

ta) (bl

• Şekil 4. İS Sitoplazmik zar. (a) Fototrofik bir bakteri olan Halorhodospira halochloris'in sitoplazmik zarından elde edilmiş olan fo-
tosentetik zar yığınlarının elekron mikrografı. Çok sayıdaki çift katlı lipid tabakasına dikkat ediniz. Çift katlı lipid tabakalannın her biri
yaklaşık 8 nm kalmlığmdadır. (b) (a)'da görülen ünit zarlardan birinin şematik gösterilişi.
68 • Bolum 4 • Hücre Yapısı/İşlevi

Hidrofilik
gruplar

Hidrofobik
gruplar

integral
Fosfolipid
zar
proteinleri molekülü

• Şekil 4.16 Sitoplazmik zarın yapısı, iç yüzey (İç) sitoplazma tarafına, dış yüzey (Dış) ise dış ortama bakar. Sitoplazmik zann
matriks kısmı fosfolipidlerden oluşur. Fosfolipidlerin hidrofobik grupları iç tarafa, hidrofilik grupları ise su ile etkileşecek şekilde dış
tarafa yönelmiştir. Matrikse gömülü olan proteinlerin yağ asitleri içinde kalan kısımları oldukça hidrofobik karakterdedir. Hidrofilik
proteinler, metal iyonlan ve elektriksel yük taşıyan diğer bileşikler, hidrofilik yüzeylere tutunmuş olabilirler. Bazı kimyasal farklılıklar
olmakla birlikte, prokaryotik ve ökaryotik orgamzmalann sitoplazmik zarlanmn genel yapısı birbirine benzer (Şekil 4.19d'de istisnai
bir yapı görülmektedir.)

tanesi, ökaryotlardaki zarların sterolleri içermesi- Kısım 12.6 ve 12.21). Hücre tipine bağlı olarak,
dir (Şekil 4.17a, b*). Steroller hemen hemen hiçbir ökaryotik zarlardaki toplam lipidlerin % 5-25'ini
prokaryotik zarda bulunmaz (metanotropik bak- steroller oluşturur.
teriler ve mikoplazmalar bu kuralın istisnalarıdır, Steroller ve bunlara benzeyen diğer moleküller
düzlemsel yapılı ve esnek olmayan özellikte iken,
yağ asitleri kıvrılıp, bükülebilirler. Dolasıyla, zar
yapısında sterollerin bulunması, onu kararlı hale
getirir ve daha az esnek yapar. Sterollere benze-
yen ve hopanoidler adı verilen moleküller birçok
Bacteria'nm zarlarında yer alır ve ökaryotik hücre-
lerdeki sterollere benzer bir rol oynarlar. Oldukça
yaygın olarak bulunan bir hopanoid olan diplopten
bir C30 hopanoiddir (Şekil 4.17b). Bilindiği kadarıy-
la hopanoidler Archaea türlerinde bulunmaz.

Archaea'AVL Bulunan Zarlar


(a)
Archaea'da bulunan lipidler diğer organizmalar-
dakinden farklıdır. Bacteria ve Eukarya lipidlerinde
yağ asitlerini gliserole bağlayan bağlar ester bağları
iken (Şekil 4.18a»; o^o Kısım 3.4), Archaea lipidlerin-
de gliserol ile hidrofobik yan zincirler arasında eter
bağları kurulur. Ayrıca, Archaea lipidleri yağ asitle-
ri içermez; yağ asitleri yerine yan zincir olarak beş-
CH, CH,
karbonlu bir hidrokarbon olan izopren (Şekil 4.18c)
(b)
birimleri yer alır. Bununla birlikte, Archaea'daki
sitoplazmik zarın genel mimarisi, her iki yüzeyin-
• Şekil 4.17 Steroller ve hopanoidler. (a) Tipik bir sterol de hidrofilik, iç kısımda ise hidrofobik karakterde
olan kolesterol'ün yapısı, (b) Bir hopanoid olan diplopten'in ya- olup, bu açıdan Bacteria ve Eukarya zarları ile aynı
pısı. Steroller ökaryotlann, hopanoidler ise bazı prokoyatlann özelliktedir.
zarlannda bulunur. Halkalar içinde yer alan sayılar (1, 2 ve 3)
steroller ile hopanoidlerin temel yapısal benzerliğini ortaya Archaea'da bulunan temel lipidler, gliserol die-
koymak için kullanılmıştır. terleri ve gliserol tetmeterleridir (Şekil 4.19a,b«). Tet-
4.6 • Sitoplazmik Zar: işlev • 69

ı—Ester bulunmakla birlikte, bu iki filogenetik grubu farklı


Ester
H2C — O—C — R kılan temel özellik, bunların zar lipidlerinin kim-
0
1 1
H2C — 0 — C — R yasıdır.
HÇ — 0 — C — R HC — 0 —C — R
0 0
II 11 (• v ı ı 4.S Kavramların Çözden Geçirilmesi
H2C — 0 —P —O" H2C — O " P — O" c
1 H2C=( Lipidler ve proteinlerden oluşan sitoplazmik zar yüksek
0 H
seçici geçirgenliğe sahiptir. Lipid ve proteinler dış kısım-
(a) (b) (c) ları hidrofilik, iç kısmı hidrofobik olan iki tabaka oluştu-
rurlar. Steroller ve hopanoidler gibi bazı moleküller zarı
• Ş e k i l 4.18 Lipidlerde bulunan kimyasal bağlar, (a) güçlendirirken, integral proteinler taşıma ve zarla ilgili
Bacteria ve Eukarya 'da bulunan lipidlerdeki ester bağı. (b) Arc- diğer süreçlerde iş görürler. Bacteria ve Eukarya'mn aksi-
haea lipidlerinde bulunan eter bağı. (c) Archaea lipidlerinin ne, Archaea eter bağlan taşıyan lipidler içerir ve bazı Arc-
hidrofobik yan zincirlerini oluşturan izopren yapısı. Bacteria ve haea türleri çift tabakalı yerine tek tabakalı zarlar içerir.
Eukarya lipidlerindeki yan zincirler ise yağ asitlerinden oluşur. • Çift katlı lipidin temel yapısını çiziniz.
• Sterol ve hopanoid gibi bileşiklerin sitoplazmik zarı
kararlı hale getirme nedeni nedir?
• Bacteria ve Archaea lipidlerinde bulunan gliserol ile
hidrofobik kısımlar arasındaki bağları karşılaştırınız.

Sitoplazmik Zar: işlev


Sitoplazmik zar hücrenin içi ile dış ortam arasın-
raeter molekülünde, her gliserol molekülündeki da bir bariyer olmanın ötesinde, hücrenin işlev-
fitanil (dört adet izoprenden oluşur) yan zincirleri selliğinde önemli roller oynar. Bunların ilki ve en
birbirine kovalent olarak bağlanmıştır (Şekil 4.19b). önde geleni, zarın bir geçirgenlik engeli olarak işlev
Dolayısıyla bu yapı, çift tabakalı değil, tek tabakalı görmesi ve böylece sitoplazmik bileşenlerin pasif
lipid içeren bir sitoplazmik zar halindedir (Şekil olarak hücreden sızmalarına engel olmasıdır (Şe-
4.19b). Bu tip zar yapısı çok yüksek sıcaklıklarda kil 4.20»). Zarın bir başka görevi birçok proteini
yaşayan hipertermofilik Archaea'da oldukça yay- barmdırmasıdır. Bunların bazıları biyoenerjetik iş-
gındır OşasKısım 6.10 ve 13.5~13.10). levlerde görev alan enzimler olup, diğer proteinler
Prokaryotik organizmalar olan Bacteria ile maddelerin hücre içine veya dışına aktarımında iş
Archaea'yı birbirinden ayıran birçok başka özellik görürler.

Eter bağı Fitanil

\ ' • Şekil 4.19 Archaea'da bulunan temel lipidler ve Arc-


H2C-O-C haea zarlarının yapısı, (a) Gliserol dieterler. (b) Digliserol tet-
I raeterler. Her iki durumda da hidrokarbonun eter bağlan ile
HC-O-C
I gliserole bağlandığına dikkat ediniz. Fitanildeki hidrokarbon
2
H2COPO3 " CH 3 grubu
(Cz0) (a) ve bifitanildeki hidrokarbon (C40) (b). (c, d) Archaea'nm
zar yapısı, (c) Çift katlı lipid. (d) Tek katlı lipid.
(a) Gliserol dieter

Bifitanil

H2C-O-C

HC-O-C
H2COPO32-

(b) Digliserol tetraeter

" Fosfat • i
N
Gliserol

^Fitanil
"-Bifitanil

"Zar proteini

(c) Çift katlı lipid (d) Tek katlı lipid


70 • Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi

^-~f t Su molekülü çift tabakalı lipiddeki fosfolipid


molekülleri arasından geçebilecek kadar küçük ol-
duğu için, zardan serbestçe difüze olabilir (Tablo
4.2). Bununla birlikte, suyun zardan geçişi, akuapo-
rinler adı verilen taşıyıcı proteinler tarafından bü-
1. Geçigenlik Bariyeri — Sızmayı önler ve besinlerin yük ölçüde hızlandırılır. Bu proteinlerin zar içinde
hücre içine ve dışına taşındığı bir
kapı görevi yapar.
oluşturdukları kanallar, sadece su moleküllerinin
sitoplazma içine ve dışına doğru taşınmasını sağ-
larlar. Örneğin Escherichia coli'de bulunan AqpZ,
yapısı oldukça iyi anlaşılmış bir su kanalıdır. AqpZ
proteininin sentezi düşük ozmotik koşullar altında
büyük ölçüde artar. Bu koşullarda AqpZ hücrenin
hipoozmotik şoka uğramaması için, suyu dışarı
taşıyan bir eksportır olarak çalışır. Yüksek ozmotik
2. Protein Çıpa — Taşıma, biyoenerjetik ve kemotaksisde koşullarda AqpZ'nin miktarı daha azdır; bu du-
görev alan birçok proteinin yerleştiği
bölge rumda AqpZ suyun hücre içine taşınmasını sağlar.
Böylece suyun, daha fazla çözünen içeren tarafa
doğru geçmesi önlenmiş olur.
Biyolojik öneme sahip bazı bileşiklerin bağıl
geçişgenlikleri Tablo 4.2'de gösterilmiştir. Bu tab-
loda görüldüğü gibi, birçok bileşik pasif yolla hüc-
re içine girmez; dolayısıyla taşınması gerekir. Tab-
3. Enerjinin Korunması — Proton motiv gücün oluşturulduğu
lo 4.2'deki verilerden anladığımız bir başka nokta,
ve kullanıldığı bölge prokaryotik hücrelerdeki su akışının tamamen
difüzyona bağlı olmadığı, akuaporinlerin yardımı
• Şekil 4.20 Sitoplazmik zarın temel işlevleri. Yapısal ola- aracılığı ile de sağlandığıdır.
rak zayıf olmakla birlikte, sitoplazmik zarın önemli hücresel iş-
levleri vardır.
Taşıyıcı Proteinlerin Gerekliliği
Taşıyıcı proteinler maddeleri zarlardan taşımakla
kalmaz, aynı zamanda çözünenleri konsantrasyon
gradiyentinin zıt yönünde biriktirirler. Mikroor-
Bölüm 5'de sitoplazmik zarın hücredeki temel ganizmalarda taşıyıcılar aracılığı ile gerçekleşen
enerji saklama bölgesi olduğunu göreceğiz. Proton- taşınmaya neden gereksinim olduğunu anlamak
lar (H+) ile hidroksil iyonları (OH") zarın iki yüzeyi kolaydır. Eğer çözünenlerin hücreye girmesini
arasında birbirlerinden ayrılmış halde bulunduk- sağlayan tek yol difüzyon olsaydı, hücreler asla
ları için, zar enerjetik olarak "yüklü" olabilir (Şekil biyokimyasal tepkimeleri sürdürmek için gerekli
4.20). Yüklerin bu şekilde ayrılmış olması, şarj edil- hücre-içi konsantrasyonlara ulaşamazlardı; çünkü
miş bir bataryaya benzer şekilde potansiyel enerji hem alınma hızı, hem de difüze olabilen çözünen-
taşır. Zarın bu enerjetik durumu proton motiv güç lerin hücre-içindeki miktarları, bunların dışarıdaki
(PMF) olarak adlandırılır ve bu durum hücredeki konsantrasyonları ile orantılıdır (Şekil 4.21»). Besin
enerji gerektiren taşıma, hareket ve ATP sentezi maddelerinin doğadaki konsantrasyonu genellikle
gibi işlevlerin sürdürülmesinden sorumludur. çok düşüktür. Doğadaki miktarlar tipik bir mik-
robiyal kültür ortamındaki (mikroorganizmaları
Geçirgenlik Engeli Olarak Sitoplazmik Zar
Hücrenin içi (sitoplazma) tuzları, amino asitleri, Çeşitli moleküllere karşı zar
şekerleri, nükleotitleri, vitaminleri, koenzimleri ve Tablo 4.2
geçirgenliğinin karşılaştırılması
çözünebilen diğer maddeleri içeren sulu bir çözel-
Bileşik Geçirgenlik hızı*
ti halindedir. Sitoplazmik zarın iç kısmının hidro-
Su 100
fobik özellikte olması, zarı difüzyona karşı güçlü Gliserol 0.1
bir engel haline getirir. Hidrofobik özellikteki bazı Triptofan 0.001
küçük moleküller difüzyon yoluyla zardan geçe- Glukoz 0.001
Klor iyonu (Cl) 0.000001
bilmekle birlikte, hidrofilik olan ve elektrik yükü Potasyum iyonu (K*) 0.0000001
taşıyan moleküller zardan geçemezler. Bu tip mo- Sodyum iyonu (Na + ) 0.00000001
leküller özgül olarak taşınırlar. Çok küçük bir bi-
"Bağıl ölçek—Su geçirgenliği 100 olarak kabul edildiğinde, bu değere göre
leşik olan hidrojen iyonu (H+) bile, elektrik yükü geçirgenlik ölçüsü. Zarın suya karşı geçirgenliği akuaporinler tarafından
taşıdığı için, sitoplazmik zardan difüze olamaz. etkilenebilir (metin içine bakınız).
4.7 • Zardaki Taşıma Sistemleri • 71

• Geçirgenliğin yanı sıra, sitoplazmik zar hangi işlevle-


re sahiptir?
• Bir hücrenin besinleri içine alabilmesi için sadece di-
füzyona bağımlı olmama nedenlerinden iki tanesini
belirtiniz.
• Sitoplazmik zarın fiziksel olarak hasara uğraması,
diğer hücre bileşenlerinin hasarından daha ciddi so-
Taşıyıcı-aracılığı ile runlar yaratır. Bunun nedenini açıklayınız.
gerçekleşen taşıma

Zardaki Taşıma Sistemleri

Dışarıdaki çözünen konsantrasyonu


Buraya kadar gördük ki, besinlerin taşınması ve
atıkların uzaklaştırılması önemli hücresel işlevler-
dir. Prokaryotlarda farklı taşıma mekanizmaları
• Şekil 4.21 Difüzyon ve taşıma süreçlerinde alım hızı ile
dıştaki konsantrasyon arasındaki ilişki. Taşıyıcı aracılığı ile
evrimleşmiş olup, bunların her biri kendine özgü
gerçekleşen süreçte, alım hızının nispeten düşük dış konsantras- özellikler taşır. Şimdi bu konu üzerinde duraca-
yonlarda doygunluğa ulaştığına dikkat ediniz. ğız.

laboratuvarda üretmek için kullanılan çözeltiler) Zardaki Taşıyıcı Proteinlerin Yapıları ve İşlevleri
miktarların çok altındadır. Dolayısıyla hücreler be- Prokaryotlarda maddelerin taşınmasında görev
sinleri hücre içinde biriktirebilecek taşıyıcı meka- yapan en az üç sistem vardır: basit taşıma, grup
nizmalara sahip olmak zorundadırlar. translokasyonu ve ABC sistemi. Basit taşıyıcılar
Taşıyıcı aracılığı ile gerçekleşen aktarım sistem- sadece zarı kateden bir proteine gereksinim duyar-
leri doygunluk etkisi gösterirler. Eğer substrat kon- lar. Grup translokasyonu ise bir seri protein ile ger-
santrasyonu taşıyıcıyı doyuracak kadar yüksekse çekleşir. ABC sistemi substmt-bağlayıcı protein, zar
-ki bu durum çok düşük substrat konsantrasyon- transportırı ve ATP-hidroliz eden protein olmak üzere
larında bile gerçekleşebilir- alınma hızı maksimum üç ayrı bileşen içerir (Şekil 4.22»). Bu taşıyıcı sis-
olur ve daha fazla substrat eklenmesi hızı artırmaz temlerin tümü proton motiv güç, ATP ya da enerji
(Şekil 4.21). Bu özellik sayesinde, besinler çevrede açısından zengin bir başka bileşik halinde enerjiye
çok düşük miktarlarda olsalar bile sitoplazma için- gereksinim duyar.
de daha yoğun olarak biriktirilebilirler.
Taşıyıcı aracılığı ile gerçekleşen aktarımın bir Basit taşıma: Dış İÇ
başka özelliği yüksek özgüllükte olmasıdır. Birçok ta- Proton motiv güçten
sağlanan enerji ile
şıyıcı protein sadece tek tip molekülle etkileşirken, geçekleşir
diğerleri birbirlerine benzeyen molekül sınıflarına
ilgi gösterirler. Örneğin, birbirlerine benzeyen şe-
kerleri ya da amino asitleri taşıyan taşıyıcılar var- Taşınan
dır. Böylece her bir amino asit ya da şeker için ayrı bileşik
taşıyıcı proteinlerin olması gerekmez.
Taşıyıcı proteinlerin sentezi hücre tarafından Grup translokasyonu:
Taşınan bileşik fosfo-
düzenlenir. Taşıyıcıların özgül bir bileşeninin zarda enol piruvat aracılığı ile
bulunuşu, hem çevrede besinlerin bulunup bulun- kimyasal olarak
değişikliğe uğratılır
mamasına, hem de bu besinlerin konsantrasyonu-
na bağlıdır. Bu sonuncusu önemli bir etmendir; fi
çünkü belirli bir besinin yüksek konsantrasyonları
belirli tipteki taşıyıcı aracılığı ile taşınırken, düşük
konsantrasyonlardaki besinin taşınması yüksek
5
ABC sistemi:
afiniteli taşıyıcı aracılığı ile gerçekleşir. Periplazmadaki
bağlayıcı proteinler
bu süreçte rol alır,
enerji ATP'den
4.6 Kavramların Çözden Geçirilmesi sağlanır

Sitoplazmik zarın asal işlevi, sitoplazmik metabolitlerin


• Şekil 4.22 Zardaki taşıma sistemlerinin üç sınıfı. Grup
dış ortama sızmasını önleyen geçirgenlik engeli olması-
translokasyonu, aktarılan bileşikte kimyasal değişikliğe (fosfo-
dır. Seçici geçirgenlik birçok çözünenin difüzyonunu da rilasyon) neden olduğu halde, basit taşıyıcıların ve ABC siste-
önler. Besinlerin konsantrasyon gradiyentinin zıt yönün- minin bileşikleri kimyasal değişikliğe uğratmadan taşıdıklarına
de biriktirilebilmesi, özgül taşıma mekanizmalarının kul- dikkat ediniz. ABC sistemindeki üç protein 1, 2 ve 3 olarak işa-
lanılması ile mümkün olur. retlenmiştir.
72 • Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi

Hemen hemen bütün bakteriyal taşıma sistem-


lerinde, zarı kateden proteinlerin birincil ve ikincil
yapıları büyük ölçüde homoloji gösterir ve ortak
evrimsel köklere sahip görünür. Bu taşıyıcılar zarı
kateden 12 tane a-heliks yapısındadır (<3°c»Kısım
3.7). Bu a-heliksler, hücre içine taşınacak olan bi-
leşiğin içinden geçebileceği bir kanal oluştururlar
(Şekil 4.23»). Taşıma işleminin gerçekleşmesi sıra-
sında, substrata bağlanan protein konformasyon
değişikliğine uğrar ve bu olay bileşiğin zardan ta-
şınması ile el ele gerçekleşir.
En az üç farklı transportır sınıfı tanımlanmıştır
(Şekil 4.24). Üniportırlar bir molekülü zardan tek 0H
>' ~
yöne doğru taşırlar. Simportırlar bir bileşiği bir baş-
Potasyum üniportu
ka bileşik -tipik olarak bir proton (H+)- ile birlikte
taşırlar. Antiportırlar ise iki bileşiği aynı anda, an-
cak birbirine zıt yönde taşırlar (Şekil 4.23). H+ + say.:asss - OH"

Sülfat simportu
Escherichia coIPde Laktoz Alımı: Lac Permeaz
Escherichia coli bakterisi bir disakkarit olan laktoz
şekerini metabolize eder. E. coli'nin laktozu hücre
içine alması, Lac permeaz adı verilen bir simpor- D.ş
tır aktivitesi ile mümkün olur. Lac permeaz basit
transportır grubundadır. Lac permeaz aktivitesi
diğer basit transportırlarla karşılaştırmalı olarak • Şekil 4.24 Escherichia colPdehi Lac permeaz (simport)
ve iyi tanımlanmış diğer basit taşıyıcılar. Zan-kateden prote-
şekil 4.24«'de gösterilmiştir. inler bu şemada globüler formda gösterilmiş olmakla birlikte,
Lac permeaz enerji gereksinir. Taşman her lak- gerçek yapılan Şekil 4.23'de gösterilen şekildedir. Simport ve
toz molekülü ile birlikte protonlar da hücre içine antiport, proton motiv güçten sağlanan enerji ile gerçekleştirilir.
aktarılır. Bu arada proton motiv güçte saklı enerji Proton motiv güç, hücredeki enerji-veren (katabolik) tepkime-
ler tarafından rej enere edilir.
yavaş yavaş azalır. Ancak proton motiv güç, daha
sonraki bölümlerde (<3«oBölüm 5 ve 17) anlatılacak
olan enerji-veren tepkimeler aracılığı ile hücre için-
de yeniden oluşturulur. Lac permeaz aktivitesinin ve metabolize edilerek yararlı enerji eldesinde kul-
net sonucu, laktozun hücre içindeki konsantrasyo- lanılmasıdır.
nunun yeterli düzeye çıkana kadar biriktirilmesi
Grup Translokasyonu: Fosfotransferaz Sistemi
Grup translokasyonu, taşman bileşiğin zardan
geçerken kimyasal olarak değiştirildiği bir aktarım
mekanizmasıdır. Üzerinde en çok çalışma yapıl-
mış olan grup translokasyonu sistemlerinden biri
E. coli'de bulunan ve glukoz, mannoz ve fruktoz
şekerlerini taşıyan mekanizmadır. Bu bileşikler ta-
şınma sırasında fosfotransferaz sistemi tarafından
fosforik edilirler.
Fosfotransferaz sistemi çeşitli proteinleri içeren
bir ailedir. Bu ailedeki beş protein herhangi bir şe-
İç kerin taşınması için zorunludur. Şeker taşınmadan
önce, fosfotransferaz sistemindeki proteinler şelale
Üniport Simport mekanizması ile fosforile ve defosforile edilirler.
Bu olay, zarı katedecek şekilde yerleşmiş olan ve
• Şekil 4.23 Zan-kateden taşıyıcıların yapılan ve taşıma Enzim IIc adı verilen protein fosfat gurubu kazana-
tipleri. Prokaryotlardaki zan-kateden taşıyılar tipik olarak 12 na ve taşınacak olan şekeri fosforile edene kadar
adet a-heliks içerirler. Bu heliksler, zar içinde bir kanal oluştu-
sürer (Şekil 4.25»). HPr adı verilen küçük bir pro-
racak şekilde, dairesel olarak yan yana sıralanırlar. Burada görü-
len üç ayn taşıyıcı, farklı tipdeki taşıma olaylarını gerçekleştirir. tein ile bunu ve EnzimIIa'yı fosforile eden enzim
Antiport ve simportda birlikte taşınan moleküller yeşil ile göste- (Enzim I) sitoplazmik proteinlerdir. Buna karşılık
rilmiştir. Enzim IIb zarın iç yüzeyi üzerinde yerleşmiş olup,
4.7 • Zardaki Taşıma Sistemleri • 73

Sitoplazmik
zar

Piruvat

• Şekil 4.25 Escherichia colf deki fosfotransferaz sisteminin mekanizması. Glukoz alımı ile ilgili olan bu sistem beş proteinden
oluşur: Enzim (Enz) I, Enzim IIa, IIb, IIc ve HPr. Fosfat grubu, fosfoenolpiruvat (PEP) ile Enzim IIc arasındaki proteinler üzerinden aşamalı
olarak şekere kadar aktarılır. Enzim IIc şekeri taşır (ve fosforile eder.) HPr ve Enz I proteinleri özgül olmayıp, herhangi bir şekerin ta-
şınmasında iş görürler. Enz II bileşenleri ise belirli bir şeker için özgüldürler.

EnzimIIc integral zar proteinidir (Şekil 4.25). HPr nik besinlerin, sülfat ve fosfat gibi çeşitli inorganik
ve Enzimi fosfotransferaz sisteminin özgül olma- besinlerin ve iz elementlerin taşınmasında görev
yan bileşenleri olup, çeşitli şekerlerin alınmasında alırlar.
iş görürler. Buna karşılık, taşınacak olan her şeker ABC tipi taşıyıcı sistemlerin ilginç özellikle-
tipi için özgül bir EnzimlI bulunur (Şekil 4.25). rinden biri, periplazmik-bağlanma proteinlerinin
Fosfotransferaz sistemine gereken enerji, ener- substrata karşı çok yüksek ilgi göstermeleridir. Bu
jice zengin bir bileşik olan fosfoenolpiruvat''tan sağ- proteinler periplazma içinde hareket eder ve subs-
lanır. Ancak burada belirtilmesi gereken bir nokta tratlar çok düşük derişimde de olsa onlara bağ-
vardır. Glukoz molekülünün taşınması sırasında lanırlar. Örneğin 1 mikromol (10~6M) ya da daha
harcanan enerji, enerjice zengin fosfat bağı şeklinde az derişimdeki substrat periplazmik-bağlanma
olmakla birlikte (Şekil 4.25), glukozun glukoz 6-P'a proteinleri tarafından kolayca taşınır. Periplazmik-
fosforile edilmesi, hücre-içi glukoz metabolizması-
nın (glikoliz, öosKısım 5.10) ilk basamağıdır. Do-
layısıyla, fosfotransferaz sistemi, glukozu merkezi
: Peptidoglikan
metabolik yola girmeye hazır hale getirir.
Prepilazmik-
Periplazma- bağlanma
Periplazmik Bağlanma Proteinleri ve ABC Sistemi proteini

Bu bölümün ilerleyen kısımlarında (Bkz. Kısım Dış Taşınan


bileşik
4.9) gram-negatif bakterilerin sitoplazmik zarı ile
lipid açısından zengin dış zar tabakası arasında pe-
riplazma adı verilen bir bölge içerdiklerini görece-
ğiz (Bkz. Şekil 4.35). Periplazma çeşitli proteinler
içerir ve bunların birçoğu taşıma işinde görev alır.
Zarı,kateden
Bu proteinler periplazmik-bağlanma proteinleri olarak taşıyıcı
adlandırılırlar. Bu tip taşıyıcı sistemler üç bileşen-
den oluşur: (1) periplazmik-bağlanma proteinleri;
(2) zarı kateden proteinler ve (3) ATP hidroliz eden
proteinler (kinazlar). Üçüncü gruptaki proteinler ATP'yi hidroliz
gerekli enerjiyi sağlarlar. eden protein
Bu tip transportırlar ABC transport sistemleri ATP ADP+P;
olarak adlandırılır. ABC harfleri ATP-bağlayıcı ka-
set (=ATP-binding cassette) sözcüklerinin baş harf- • Şekil 4.26 ATP-Bağlayan Kaset taşıyıcının (ABC-tipi) me-
lerini göstermektedir (Şekil 4.26»). Prokaryotlarda kanizması. Periplazmik bağlanma proteini substrata karşı yük-
200'den fazla ABC taşıma sistemi tanımlanmış sek ilgi gösterir, zan-kateden protein taşıma kanalı olarak iş
olup, yapısal çalışmalar sonucunda bunların bir- görür, sitoplazmik ATP-hidroliz-eden protein ise taşıma olayı
için enerji sağlar. Eseherichia coii'deki maltoz taşıyan sistem
birlerine akraba proteinler oldukları gösterilmiştir. ABC sistemine bir örnektir. Gram-negatif duvar yapısı ve
ABC taşıyıcılar, şekerler ve amino asitler gibi orga- periplazma konusu Kısım 4.9'da anlatılmaktadır.
74 • Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi

bağlanma proteini ile substratm oluşturduğu • Basit taşıyıcıların, fosfotransferaz sisteminin ve ABC
kompleks, zarı-kateden bileşen ile etkileşir ve ta- taşıma sisteminin enerji gereksinimlerini karşılaştırı-
şınma olayı ATP'den sağlanan enerji ile gerçekleşir nız.
(Şekil 4.26). • Taşman molekülde ortaya çıkan kimyasal değişiklik-
Gram-pozitif bakteriler periplazma içermediği ler açısından üç tip taşıma sistemini karşılaştırınız.
halde bu organizmaların birçoğunda bağlanma- • Ortamda çok düşük miktarda bulunan besinlerin ta-
proteininin aracılık ettiği taşıma sistemleri olduğu şınmasına en uygun olan taşıma sistemi hangisidir?
Niçin?
bulunmuştur. Ancak, gram-pozitif bakterilerdeki
• Proteinler hücreden nasıl ihraç edilirler?
özgül bağlanma proteinleri hareketli olmayıp, si-
toplazmik zara tutunmuş durumdadır. Bu protein-
ler de substrata bağlanır bağlanmaz, zarı kateden
bileşen ile etkileşir ve ATP harcanması ile taşıma Prokaryotik Hücre Duvarı:
işlemi gerçekleşir. Peptidoglikan ve Buna Benzeyen
Moleküller
Protein İhracı
Bakteri hücreleri yüksek derişimde çözünmüş
Buraya kadar küçük moleküllerin taşınmasını göz- madde içerirler. Bu durum örneğin Escherichia coli
den geçirdik. Protein gibi büyük moleküller nasıl gibi bir bakteride yaklaşık 2 atmosferlik turgor ba-
aktarılır? Birçok protein doğru işlev görebilmek sıncı oluşturur. Bu basınç kabaca bir otomobil lasti-
için ya sitoplazmik zarın dışına taşınmak ya da öz- ğindeki iç basınca eşittir. Bu basınca dayanabilmek
gül olarak zara katılmak zorundadır. Prokaryotik için bakteriler hücre duvarı içerir. Hücre duvarı
hücrelerdeki protein aktarımı translokazlar adı ve- aynı zamanda bakteriye biçim verir ve dayanıklılık
rilen proteinler aracılığı ile gerçekleşir. En önemli kazandırır.
translokazlardan bir tanesi Sec (sekretör) sistemi- Bacteria'mn iki temel gruba ayrıldığını ve bun-
dir. ların gram-negatif ve gram-pozitif bakteri grupları
Örneğin SecYEG, zar ile birliktelik içinde olan olduğunu daha önce öğrendik. Bu iki grup arasın-
bir translokazdır. Bunun görevi belirli proteinleri daki temel fark Gram boyamaya dayandırılmış (Bkz.
ihraç etmek, diğerlerini ise özgül bir biçimde zar Kısım 4.1) olmakla birlikte, Gram-boyama tepki-
içine yerleştirmektir. Bazı translokazlar ihraç et- mesinin temeli hücre duvarı yapısındaki farklılığa
tikleri protein tipleri açısından çok özgül olmak- dayanır. Gram-pozitif ve gram-negatif hücrelerin
la birlikte, SecYEG prokaryotlarda yaygın olarak duvarları elektron mikroskopta oldukça farklı gö-
bulunur ve farklı proteinleri aktarabilir. Taşınacak rünür (Şekil 4.27»). Gram-negatif hücre duvarı çok
proteinlerin nasıl belirlendiği ayrı bir konu olup, tabakalı ve oldukça karmaşık iken, gram pozitif
bu tartışma daha sonraki bölümlerde yapılacaktır hücre duvarı esas olarak tek tip bir molekülden
(onaKısım 7.17). oluşur ve genellikle çok daha kalındır.
Protein ihracı bakteriler için önemlidir; çünkü, Bu kısımda hem Bacteria hem de Archaea hüc-
birçok bakteriyal enzim hücre dışında işlev yapar re duvarlarının polisakkarit yapısındaki bileşeni
(ekzoenzimler). Örneğin amilaz ya da selülaz gibi üzerinde duracağız. Bu bileşenler arasında özelde
hidrolitik enzimler nişasta ya da selülozu parçala- peptidoglikan bulunmakla birlikte, Archaea'da bu-
yacakları dış ortama salınırlar (c»»Şekil 3.6b). Bu lunan ve peptidoglikana benzeyen ve benzemeyen
enzimlerin hidrolizi ile oluşan glukoz hücre tara- çeşitli polisakkaritler de vardır. Kısım 4.9'da gram-
fından karbon ve enerji kaynağı olarak kullanılır. negatif Bacteria''da bulunan duvar bileşenlerini in-
Patojenik bakterilerin çoğu protein toksinleri ya celeyeceğiz.
da diğer zararlı proteinleri enfeksiyon sırasında
konakçının içine salarlar. Bu büyük moleküller si-
toplazmik zardan geçmek zorundadır ve SecYEG Peptidoglikan
gibi translokazlar bu aktarım olaylarına yardımcı Bacteria''daki hücre duvarı sert bir tabaka içerir. Bu
olurlar. tabaka duvarın güçlü olmasından birinci derece-
de sorumludur. Gram-negatif Bacteria'da bu sert
tabakanın dışında bazı ek tabakalar daha vardır.
4.7 Kavramların Gözden Geçirilmesi Gram-negatif ve gram-pozitif Bacteria'daki sert du-
En az üç tip taşıyıcı olduğu bilinmektedir. Bunlar: basit var tabakasının kimyasal bileşimi çok benzerdir.
taşıyıcılar, fosfotransferaz-tipi taşıyıcılar ve ABC sis-
Peptidoglikan adı verilen bu polisakkarit N-asetil-
temleridir. Bu sonuncusu birbirleriyle erldleşen üç bile-
şen içerir. Taşıma işlemi proton motiv güç, ATP ya da glukozamin ve N-asetümuramik asit olmak üzere iki
enerjice zengin başka bir bileşikten enerji sağlanmasını tip şeker türevi ve az sayıda özgül amino asit içerir.
gerektirir. Bu amino asitler L-alanin, D-alanin, D-glutamik
asit ve ya lizin ya da diaminopimelik asittir (DAP)
4.8 • Prokaryotik Hücre Duvarı: Pcptidoglikan ve Buna Benzeyen Moleküller • 75

Gram-pozitif Gram-negatif
Peptidoglikan

J— Periplazma
Dış zar
(lipopolisakkarit ve protein)

• Şekil 4.27 Bacteria hücre duvarları, (a, b) Gram-pozitif ve gram-negatif hücre duvarlannm şematik çizimleri, (c) Gram-pozitif
bir bakteri olan Arthrobacter crystallopoietes hücre duvarını gösteren transmisyon elektron mikrografı. (d) Gram-pozitif bir bakteri
olan Leucothrix mucor hücre duvarını gösteren transmisyon elektron mikrografı. (e, f) Gram-pozitif (Bacillus subtilis) ve gram-negatif
(Escherichia colî) Bacteria'mn taramalı elektron mikrograflan. (e) ve (f) 'de görülen hücrelerin yüzey tekstürüne dikkat ediniz. B. subtilis
ve E. co/ı'nin çapı yaklaşık 1/iım'dir.
76 • Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi

COOH COOH
I Gram-negatif Bacteria'daki çapraz bağlar, di-
CH H 2 N-CH aminopimelik asidin amino grubu ile terminal
ÇH 2 ÇH 2 D-alaninin karboksil grubu arasındaki peptid
ÇH 2 CH 2 bağı ile ortaya çıkar (Şekil 4.30a») Gram-pozitif
ÇH 2 ÇH 2 Bacteria'daki çapraz bağlar ise peptid çapraz köprü-
H2N-C
CH H2N-CH leri aracılığı ile sağlanır. Bu peptidlerdeki amino
COOH asitlerin çeşidi ve sayısı organizmanın tipine göre
(a) (b) değişir. Örneğin iyi çalışılmış gram-pozitif bir bak-
teri olan Staphylococcus aureus'daki peptid çapraz
• Şekil 4.28 Peptidoglikandaki çapraz-bağlarda yer alan köprüsü beş tane glisin molekülünden oluşur (Şe-
amino asitler, (a) Diaminopimelik asit. (b) Lizin. İki molekül kil 4.30b). Peptidoglikan molekülünün genel yapısı
arasındaki tek fark renkli olarak gösterilmiştir. Peptidoglikan şekil 4.30c'de görülmektedir.
çapraz-bağlannda bu iki amino aside ek olarak başka amino Gram-pozitif Bacteria'da hücre duvarının %90'ı
asitler de bulunur. peptidoglikandan oluşur. Teikoik asit adı verilen bir
başka molekül ise genellikle daha küçük miktarlar-
da bulunur. Bazı bakterilerde hücreyi çevreleyen
(Şekil 4.28»). Bu bileşenler tekrarlanan bir yapı olan
peptidoglikan tabakası tek katlıdır. Ancak birçok
glikan tetrapeptid'i oluşturacak şekilde birleşirler
Bacteria ve özellikle gram-pozitif Bacteria'daki
(Şekil 4.29»).
peptidoglikan üst üste yığılmış yaklaşık 25 tabaka
Hücreyi çepeçevre saran bir tabaka halindeki
içerir. Gram-negatif Bacteria'da duvarın yaklaşık
peptidoglikanın temel yapısı, birbirine komşu ko-
% 10'u peptidoglikan, geri kalan büyük kısmı ise
numda uzanan tek tek peptidoglikan zincirlerinden
oluşur. Tabakanın yapısını kuran glikan zincirleri,
amino asitlerden oluşan tetrapeptid çapraz-bağlan ile
birbirlerine bağlanmışlardır. Glikan zincirlerindeki
şekerleri birleştiren glikozidik bağlar çok güçlü ol-
makla birlikte, bu zincirler tek başlarına her yöne ^Glikan
doğru güçlü olabilme yeteneğinde değildir. Pepti- omurgası
doglikan yapısının gerçek gücü, tek tek zincirlerin -©-©-©- ©
amino asitler aracılığı ile çapraz bağlanmasından Çapraz köprü
L-Ala -Peptidler~ L-Ala
kaynaklanır. Bu çapraz bağlanma, farklı Bacteria'da I
D-Glu .Giy
farklı ölçülerde gerçekleşir. I
D-GIU-NH, 1
I > Giy
DAP D-Ala
I I
D-Ala DAP D-Ala Giy
I
N-Asetilglukozamin (G) • N-Asetilmuramik asit (M) D-Glu Giy ı
I ı
r L-Ala Giy I
CH?OH CH 2 OH D-Ala
—•©-o
M — <>',! — [ ) I
(a) Escherichia coli L-Lys
r^-AOH H (gram-negatif) D-Glu-NH2
L-Ala
I

(b) Staphylococcus aureus


(gram-pozitif)

VNH2
;HÖbC-Ç-CH 2 -CH 2 -CH 2 -CH - Ç * ' Mezo-diamino-
"- H1 '"NHı pimelik asit

' H,C-CH-COOH
D-Alanin
• Şekil 4.30 Escherichia coli ve Staphylococcus
aureus'daki peptidoglikan tabakayı oluşturmak üzere pep-
• Şekil 4.29 Poptidoglikan hücre duvan yapısındaki tek- tid ve glikan birimlerinin bağlanma biçimi (a) E. colive diğer
rarlayan glikan tetrapeptid birimlerinden birinin yapısı. Bu- gram-negatif Bacteria'da çapraz köprü yoktur, (b) S. aureus'daki
radaki yapı Eschenchia coli ve birçok gram-negatif Bacteria'da. (gram-pozitif) glisin çapraz-köprüsü. (c) Peptidoglikanın genel
bulunur. Bazı Bacteria'da. başka amino asitler de vardır. yapısı. G, N-asetilglukozamin; M, N-asetilmuramik asit.
• Prokaryotik Hücre Duvarı: Peptidoglikan ve Buna Benzeyen Moleküller • 77

Kısım 4.9'da anlatılan dış zar yapısındadır. Gram- hidroksillenmiş olabildiği gibi, 1. ve 3. pozisyon-
pozitif ve gram-negatif hücrelerin biçimi, belirli öl- lardaki amino asitlerde de değişiklikler gözlenebil-
çüde, peptidoglikan zincirlerinin uzunluğu ile zin- mektedir. Tetrapeptidde bulunan amino asitlerden
cirler arasındaki çapraz-bağlarm niteliği ve miktarı herhangi biri çapraz köprüde yer alabildiği gibi,
tarafından belirlenir. glisin, treonin, serin ve aspartik asit gibi amino
asitler de bu köprüde bulunabilir. Ancak dallan-
Peptidoglikan Çeşitleri mış zincirli ve aromatik halkalı ya da kükürt-içeren
yan zincire sahip amino asitler ile histidin, arjinin
Peptidoglikan sadece Bacteria türlerinde bulunur. ve prolin (öooŞekil 3.12) asla çapraz köprüde yer
N-asetilmuramik asit şekeri ile diaminopimelik almaz.
asit amino asidi Archaea ve Eukarya hücre duvar- Peptidoglikanın peptid kısmının değişken ol-
larında asla bulunmaz. Buna ek olarak DAP, bazı masına karşılık, glukozamin ve muramik asitten
Bacteria'nm peptidoglikanlarında bulunmaz. Bu oluşan omurga bütün Bacteria türlerinde aynıdır.
amino asit bütün gram-negatif ve bazı gram-pozitif
türlerdeki peptidoglikan yapısında bulunur. An-
Teikoik Asitler ve Gram-Pozitif Duvar Yapısı
cak, gram-pozitif kokların tümünde DAP yerine
lizin (Şekil 4.30b), az sayıdaki diğer gram-pozitif Gram-pozitif Bacteria'nm birçoğu, hücre duvarına
Bacteria'da ise başka amino asitler yer alır. Pepti- gömülü halde asidik bileşikler içerir ve bunlar te-
doglikanm bir başka özelliği D-konfigürasyonda ikoik asitler olarak adlandırılır. Teikoik asit terimi,
iki amino asit içermesidir ki bunlar, D-alanin ve gliserofosfat ya da ribitol fosfat kökleri içeren, du-
D-glutamik asittir. Bölüm 3'de gördüğünüz gibi, var, zar ve kapsül polimerlerinin tümünü kapsar.
hücre proteinlerindeki amino asitler L enantiyo- Fosfat esterleri ile bağlı olan bu poli-alkoller ge-
merik formdadır («»^Kısım 3.6) nellikle diğer şekerleri ve D-alanin içerirler (Şekil
Yüzden fazla farklı peptidoglikan tipi bilin- 4.31a»). Teikoik asitler negatif yüklü oldukları için,
mektedir. Bunları birbirlerinden ayıran fark, çap- hücre yüzeyinin negatif elektrik yükünden sorum-
raz köprüden kaynaklanır. Her peptidoglikan ludurlar. Teikoik asitler Ca+2 ve Mg+2 gibi iki değerli
tipinde glikan kısmı tek tip yapıda olup, sadece katyonları da bağlayabilirler. Bu katyonların bazı-
N-asetilglukozamin ve N-asetilmuramik asit şe- ları hücre içine taşınır. Bazı teikoik asitler kovalent
kerlerini içerir. Bu şekerler daima /3-l,4 bağları ile olarak zar lipidlerine bağlıdır. Bu gibi teikoik asit-
bağlıdır (Şekil 4.29). Tekrarlanan birimin tetrapep- lere lipoteikoik asitler denir.
tid kısmındaki temel değişiklik, lizin yerine dia- Şekil 4.31 i» gram-pozitif Bacteria'nm hücre du-
minopimelik asidin bulunuşudur. Ancak bazı or- varı yapısı ile teikoik asitlerin bu yapı içindeki dü-
ganizmalarda 2. pozisyonda yer alan glutamik asit zenlenişlerini göstermektedir.

Duvara-bağlı Teikoik asit


protein

X
\
Lipoteikoik asit

-o o —c
D-Glukoz — O —C

Peptidoglikan
D-Alanin — O — C

D-Alanin — O — C

H 2 C —O —P —O
\

Ribitol

• Şekil 4.31 Teikoik asitler ve gram-pozitif hücre duvarının genel yapısı, (a) Bacillus subtilis'deki ribitol teikoik asit yapısı.
Teikoik asit, tekrarlanan ribitol birimlerden oluşan bir polimerdir. (b) Gram-pozitif hücre duvanmn şematik çizimi.
78 • Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi

Duvar İçermeyen Hücreler larma neden olan mikoplazmalar (£*^Kısım 12.21)


Bacteria türlerinin belirleyicisi niteliğinde olan ve doğal olarak duvardan yoksun bir Archaea gru-
peptidoglikan molekülü bazı ajanlarla parçalana- bu olan Thermoplasma (ooaKısım 13.5) bu yeteneğe
bilir. Bu ajanlardan biri lizozim enzimi olup, bu sahip organizmalar arasındadır. Bu prokaryotlar
enzim peptidoglikandaki N-asetilglukozamin ile serbest yaşayan protoplastlar olup, hücre duvarı
N-asetilmuramik asit kökleri arasında yer alan olmaksızın hayatta kalabilirler. Bunlar ya çok güç-
jS-1,4 glikozidik bağları kırar (Şekil 4.29). Bu yolla lü zara sahiptir, ya da örneğin hayvan vücudu gibi,
duvarı zayıflamış olan hücrenin içine su girmeye ozmotik olarak korunmuş habitatlarda yaşarlar.
başlar, hücre şişer ve sonuçta patlar. Bu olay liziz Bazı mikoplazmaların hücre zarları steroller içerir
olarak adlandırılır (Şekil 4.32a»). Lizozim hayvan- (Bkz. Kısım 4.5). Steroller zar yapısını güçlü ve da-
lardaki gözyaşı, tükürük ve diğer vücut sıvıları yanıklı hale getirir.
gibi salgılarda bulunur ve muhtemelen Bacteria en-
feksiyonuna karşı bir savunma mekanizması ola- Archaea Hücrelerinde Bulunan
rak işlev görür. Psödopeptidoglikan, S-Tabakalan ve Diğer Duvar
Bir hücre süspansiyonuna, hücre içine girme- Yapıları
yen (örneğin sükroz gibi) bir çözünen eklenirse,
Bazı Archaea türleri peptidoglikana çok benzeyen
hücre dışındaki çözünen konsantrasyonu hücre içi
bir polisakkaritten oluşan hücre duvarlarına sahip-
ile dengeye gelir. îzotonik olarak adlandırılan bu
tir. Bu materyal psödopeptidoglikan olarak adlandırı-
koşullar altında da lizozim peptidoglikanı parça-
lır (Şekil 4.33a»).
lar. Ancak, su hücre içine girmez ve liziz gerçekleş-
Psödopeptidoglikanm omurgası tekrarlanan
mez. Bunun yerine bir protoplast (hücre duvarını
N-asetilglukozamin ve N-asetiltalosaminuronik
kaybetmiş bakteri) oluşur (Şekil 4.32b). Sükroz ile
asit birimlerinden oluşur (N-asetiltalosaminuronik
dengelenmiş bu protoplastlar su içerisine konul-
asit birimleri, peptidoglikanda bulunan N-asetil-
duğunda derhal lizize uğrarlar. Sferoplast sözcüğü
muramik asitlerin yerini almıştır) (Şekil 4.29 ile
sıklıkla protoplast sözcüğünün eşanlamlısı olarak
Şekil 4.33a'yı karşılaştırınız). Psödopeptidoglikanı
kullanılmakla birlikte, bu iki sözcüğün anlamları
peptidoglikandan ayıran bir başka fark, peptido-
birbirlerinden biraz farklıdır. Protoplastlar hücre
glikanda bulunan /3-l,4 bağları yerine (3-1,3 gliko-
duvarı materyali içermediği halde, sferoplastlar
zidik bağlar içermesidir (Şekil 4.29 ile Şekil 4.33a'yı
zarla çevrili yapıya tutunmuş duvar materyali par-
karşılaştırınız).
çaları içerir.
Diğer Archaea'nm hücre duvarları ne pepti-
Prokaryotların çoğu hücre duvarı olmaksızın
doglikan, ne de psödopeptidoglikan içerir. Bu tip
doğadaki varlıklarını sürdüremediği halde, bazıla-
hücre duvarlarında polisakkarit, glikoprotein ya
rı bu yeteneğe sahiptir. Çeşitli enfeksiyon hastalık-
da protein bulunur. Örneğin, Methanosarcina tür-
leri glukoz, glukuronik asit, galaktozamin ve ase-
tat içeren kalın bir polisakkarit duvara sahiptir.
Lizozim duvarı H2O girer Lizis
parçalar Halococcus gibi aşırı halofilik (tuz-seven) Archaea
grupları Methanosarcina''ya benzer duvara sahiptir.
Ancak bu duvar diğer bileşenlere ek olarak sülfat
(SO4~2) kökleri içerir.
Seyreltik çözelti Archaea'da en sık rastlanan hücre duvarı tipi,
parakristalin yüzey tabakasıdır (S-tabakası) (Bkz.
Kısım 4.10). S-tabakası, protein ya da glikoprote-
in yapısında olup, genellikle hekzagonal simetri-
ye sahiptir. S-tabakaları aşırı halofilik, metanogen
Lizozim duvarı
parçalar ve hipertermofil Archaea gruplarına ait türler ara-
sında yaygındır (ceoKısım 2.5). Bazı Bacteria tür-
lerinin dış yüzeylerinde de S-tabakaları bulunur
(Şekil 4.33b). Archaea türlerindeki hücre duvarla-
rının kimyasal açıdan değişik moleküller içerdik-
İzotonlk çözelti
lerini gördük. Bunların bazıları peptidoglikana
benzemekte, bazıları ise peptidoglikan bileşenini
• Şekil 4.32 Protoplast oluşumu, (a) Seyreltik çözelti için- hiç içermemektedir. Ancak birkaç istisna dışında,
de hücre duvarı parçalanır ve protoplast oluşur; ancak sitoplaz- Archaea'nm tümü bir çeşit hücre duvarı içerir ve
mik zar çok zayıf yapılı olduğu için, bu protoplast hemen erir. bu duvar Bacteria'daki duvar gibi, hücreyi ozmotik
(b) îzotonik konsantrasyonda çözünen (örneğin sükroz) içeren lizizten korur ve hücre biçimini belirler. Bunlara
bir çözelti içinde, su protoplast içine girmez; böylece protoplast ek olarak, Archaea hücre duvarı peptidoglikandan
kararlı halde kalır. Lizozim peptidoglikandaki jS-1,4 glikozidik
bağlan kırar (Bkz. Şekil 4.29). yoksun olduğu için, bu molekülü parçalayan ya da
4.9 • Grant-Negatif Bacteria'da Dış Zar • 79

Lizozime duyarsız
CH 3 N-asetil
İ=O
CH 2 OH

Peptid *
çapraz bağları A j a

Glu

(a)

• Şekil 4.33 Psödopeptidoglikan ve S-tabakalan. (a) Methanobacterium türlerindeki hücre duvarı polimeri olan psödopeptidog-
likan yapısı. Şekil 4.29'da gösterilen peptidoglikan yapısı ile bu yapı arasında peptid çapraz-bağlar açısından benzerlik olduğuna
dikkat ediniz. Psödopeptidoglikandaki peptid çapraz-bağlan N-asetil-talozaminuronik asit (NAT) kökleri arasında kurulur. NAG,
N-Asetiglukozamin. (b) S-Tabakanın parakristalin yapışım gösteren transmisyon elektron mikrograf. Burada görülen S-tabaka, Bacte-
ria grubuna dahil olan Aquaspirillum serpens'den elde edilmiş olup, Archaea'daid S-tabakalarda görülen hekzogonal simetriye sahip-
tir.
doğru olarak sentezlenmesini önleyen lizozim ve toplazmik zar gibi sadece fosfolipid ve protein içer-
penisillin gibi ajanların etkisine karşı doğal olarak mez (Şekil 4.16). Dış zar aynı zamanda polisakkarit
dirençlidir («^o&Kısım 6.2). içermektedir. Lipid ve polisakkarit dış zar içinde bir-
birine bağlanarak bir lipopoHsakkarit kompleksi oluş-
turur. Bu nedenle dış zar genellikle lipopoHsakkarit
4.8 Kavramların Gözden Geçirilmesi tabakası veya kısaca LPS olarak adlandırılır.

Bacteria hücre duvarı peptidoglikan adı verilen bir polisak- LPS'nin Kimyasal Yapısı
karit içerir. Bu materyal tekrarlanan N-asetilglukozamin
ve N-asetilmuramik asit zincirlerinden oluşur. Zincir- Karmaşık yapılı olmasına rağmen çeşitli bakteri-
lerdeki N-asetilmuramik asit birimleri, kısa peptidler lerdeki LPS'nin kimyası ortaya çıkarılmıştır. Şekil
aracılığı ile birbirlerine bağlıdır. Organizmanın tipine 4.34«'de görüldüğü gibi, LPS'nin polisakkarit kıs-
bağlı olarak, birçok peptidoglikan tabakası bulunabilir.
Archaea'daki duvar peptidoglikan yerine bir başka poli- mı çekirdek polisakkarit ve O-polisakkarit olmak üzere
sakkarit ya da protein içerir. Lizozim enzimi peptidogli- iki bileşenden oluşur. LPS yapısı üzerinde en ay-
kanı parçalayarak, hücrenin erimesine yol açar. rıntılı çalışmaların yapıldığı Salmonella türlerinde
• Peptidoglikanın monomerik bileşenlerini listeleyiniz. çekirdek polisakkarit ketodeoksioktonat (KDO),
• Peptidoglikan neden çok sağlam bir moleküldür? yedi-karbonlu şekerler (heptozlar), glukoz, galak-
• Hücre duvarı olmayan hücreler hayatta kalmayı nasıl toz ve N-asetilglukozamin içerir. Merkeze bağlı
başarırlar? olan O-özgül polisakkarit tipik olarak galaktoz,
• Psödopeptidoglikan ile peptidoglikan arasındaki ben- glukoz, ramnoz ve mannoz gibi hekzosları ve abe-
zerlik ve farklılık nedir? kuoz, kolitoz, paratoz ya da tiveloz gibi dideoksi
şekerleri içerir. Bu şekerler genellikle dallanmış
halde olan dört ya da beş üyeli diziler oluşturacak
şekilde birbirlerine bağlıdır. Bu dizilerin tekrarı ile
Gram»Negatif Bacteria'da. uzun O-polisakkarit zinciri ortaya çıkar.
Dış Zar O-polisakkaritin LPS'nin geri kalanı ile nasıl
bir ilişki içinde olduğu Şekil 4.35#'de görülmekte-
Gram-negatif Bacteria'da, peptidoglikana ek olarak dir. Lipid A olarak adlandırılan lipopoHsakkarit
dış zar adı verilen bir duvar tabakası daha vardır. kısmı (Şekil 4.34) gliserol içermez. Lipid A'daki
Çift katlı lipidden oluşmakla birlikte bu tabaka si- yağ asitleri amin ester bağı ile N-asetilglukozamin
• Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi

O-özgüi polisakkarit Çekirdek polisakkarit Lipid A

• Şehil 4.34 Gram-negatif Bacteria'daki lipopolisakkarit yapısı. Çeşitli gram-negatif Bacteria türlerindeki lipid A ve polisakkarit
bileşenlerin kimyasal yapılan değişmekle birlikte, temel bileşenlerin sıralanışı genelde değişmeden kalır (lipidA-KDO-çekirdek-O-
özgül). O-özgül polisakkarit türler arasında farklılık gösterir. KDO, ketodeoksioktonat; Hep, heptoz; Glu, glukoz; Gal, galaktoz. Amin ile
lipid A'nın yağ asitleri arasındaki bağ, amin ester bağıdır. LPS'nin lipid A kısmı, endotoksin kompleksini oluşturur ve hayvanlarda toksik
etki yapabilir (öööKısım 21.12). Bu şekli Şekil 4.3S ve 4.36 ile karşılaştınmz. Şekil 4.34 ve 4.35'deki LPS'nin farklı kısımlannda kullanı-
lan renk kodlarına dikkat ediniz.

fosfattan oluşan bir disakkarite bağlanmıştır. Bu Porinler ve Periplaznta


disakkarit merkezi polisakkarite KDO aracılığı ile Gram-negatif Bacteria'nın dış zarı temel olarak çift
tutunmuştur (Şekil 4.34). Lipid A'da çoğunlukla katlı lipid yapıda olmasına rağmen, sitoplazmik
bulunan yağ asitleri kaproik, laurik, miristik, pal- zarın aksine küçük moleküllere karşı nispeten
mitik ve stearik asitlerdir. geçirgendir. Bunun nedeni dış zarda porinler adı
Dış zarda LPS çeşitli proteinlerle bir araya verilen proteinlerin bulunmasıdır. Porinler düşük
gelerek, zarın dış yaprağını oluşturur. Bazı gram- molekül ağırlıklı hidrofilik bileşiklerin girişi ya da
negatif Bacteria'daki LPS'nin içe bakan yaprağında çıkışı için kanal görevi yaparlar (Şekil 4.35). Özgül
lipoprotein kompleksi yer alır (Şekil 4.35a). Lipo- ve özgül olmayan sınıflara dahil olan farklı porin-
protein, dış zar ile peptidoglikan arasında çıpa gibi ler vardır. Özgül-olmayan porinler küçük bileşiklerin
görev yapar. Dış zarın dış yaprağında LPS ile fosfo- içinden geçtiği, su ile dolu kanallar oluştururlar.
lipidler yer değiştirir. Fosfolipidler sadece iç yap- Buna karşılık bazı porinler oldukça özgüldür. Bun-
rakta bulunur (Şekil 4.35a). Dolayısıyla, dış zar çift lar tek bir bileşik ya da yapısal olarak benzer bir
katlı lipid olarak değerlendirilse de, bunun yapısı bileşik grubu için özgül bağlanma bölgesi içerirler.
sitoplazmik zardan oldukça farklıdır (Şekli 4.16 ile Yapısal çalışmalar birçok porinin birbirinin özde-
4.35a'yı karşılaştırınız). şi üç alt birim içeren proteinler olduğunu göster-
miştir. Porinler zarı kateden proteinler olup (Şekil
Endotoksin 4.35a), dış zar içinde lnm çapında küçük delikler
oluşturmak üzere bir araya gelirler (Şekil 4.35b).
Dış zar esas olarak yapısal işlev üstlenmiş olmak- Küçük moleküller için geçirgen olan dış zar
la birlikte, bunun önemli biyolojik özelliklerinden enzimlerin ve diğer büyük moleküllerin geçişine
biri hayvanlar için toksik olmasıdır. İnsanlar ve izin vermez. Dış zarın temel işlevlerinden biri, si-
diğer memeliler için patojenik olan gram-negatif toplazmik zarın dış tarafında bulunan proteinlerin
Bacteria cinsları Salmonella, Shigella ve Escherichia difüze olarak hücreden kaçmalarını önlemektir. Bu
olup, bu patojenlerin konakçılarında ortaya çıkar- proteinler periplazma adı verilen bir bölgede yer
dığı bazı semptomlar dış zarlarının toksisitesinden alırlar (Bkz. Şekil 4.35 ve 4.36). Sitaplazmik zarın
kaynaklanır. dış yüzeyi ile dış zarın iç yüzeyi arasında yer alan
Toksik özellikler lipopolisakkarit tabakanın bu bölge yaklaşık 12-15 nm genişliğindedir. Bu kı-
lipid A kısmı ile ilişkilidir. Endotoksin terimi sımda bol miktarda protein bulunduğu için perip-
LPS'nin bu toksik bileşenini ifade eder (Bu konu lazmanın içeriği jel kıvamındadır (Şekil 4.36«).
Kısım 21.12'de ele alınacaktır). Bazı endotoksinler Organizmanın tipine bağlı olarak periplazma-
insanlarda şiddetli gastroentestinal rahatsızlıklara daki proteinlerin çeşidi de değişir. Bu proteinler
(gaz, ishal, kusma) neden olur. Endotoksinler bir arasında besin moleküllerinin parçalanmasında
dizi bakteriyal hastalıktan sorumludur. Bunlar ara- görev alan hidrolitik enzimler, substratların taşınma-
sında Salmonella'nın neden olduğu besin enfeksi- sını başlatan bağlayıcı proteinler (Bkz. Kısım 4.7) ve
yonu özellikle önemlidir (c^Kısım 29.7). Patojenik kemotaksis cevabında iş gören kemoreseptör prote-
olmayan bazı bakterilerdeki LPS'nin de endotok- inler (Bkz. Kısım 4.16 ve 8.12) bulunmaktadır. Daha
sin etkisi yaptığı gösterilmiştir. Dolayısıyla, bir or- önce değinildiği gibi bu proteinlerin çoğu SecYEG
ganizmanın toksik dış zar bileşenleri içermesi için sistemi tarafından taşınarak, periplazmaya ulaşır
mutlaka patojenik olması gerekmez. (Bkz. Kısım 4.7).
4.9 • Gram-Negatif Bacteria'daki Dış Zar • 81

O-polisakkarit Çekirdek polisakkarit

Lipopoli-
_ sakkarit
(LPS)

Dış zar
8 nm
Hücre
duvarı

Fosfolipid
Periplazma

Lipoprotein

illll
l i İlli!
Sitoplazmik -


(a)

• Şekil 4.35 Cram-negatif hücre duvarı. Dış zar "ikinci çift-


katlı lipid tabaka" olarak adlandırılmakla birlikte, bu tabaka
kimyasal ve mimari açıdan sitoplazmik zardan farklıdır, (a) Lipo-
polisakkarit, lipid A, fosfolipid, porinler ve lipoproteinin dış zar-
daki organizasyonu. LPS yapısının ayrıntıları için Şekil 4.34'e
bakınız. Lipid A insanlar için toksik olabilir ve eğer toksik etkili
ise endotoksin olarak adlandırılır (C^Kısım 21.12). (b) Porin
proteinlerinin moleküler modeli. Dört adet por olduğuna dikkat
ediniz. Bunların üç tanesi porin molekülünü oluşturan üç protei-
nin üzerinde, dördüncü ise, üç porin proteininin birleştiği mer-
kez kısımdadır. Bu model Rhodobacter blasticus porini üzerinde
yapılan X-ışını kırınım çalışmalarından elde edilen sonuçlara
göre oluşturulmuştur.

Hücre Duvarı Yapısı İle Gram Boyasının İlişkisi


Gram-pozitif ve gram-negatif Bacteria'nm duvar
yapıları arasındaki farklılıkların, Gram boyama
tepkimesindeki farklılıklardan sorumlu olduğu
düşünülür. Gram boyama sırasında (Bkz. Kısım
4.1) hücre içinde kristal viyole-iyot kompleksi
oluşur. Çözünmeyen bu kompleks, alkol ile gram-
negatif Bacteria'dan uzaklaştığı halde, gram-pozitif Periplazma
Bacteria'da hücre içinde kalır (Bkz. Şekil 4.4). Daha Sitoplazmik
önce gördüğümüz gibi, gram-pozitif Bacteria bir- zar
kaç tabakalı peptidoglikandan oluşan çok kalın
duvarlara sahiptir. Bu duvarlar alkol ile muamele
sonucunda su kaybeder. Su kaybı duvardaki por-
larm kapanmasına yol açar ve çözünmeyen kristal
viyole-iyot kompleksinin hücre dışına çıkmasına
engel olur. Buna karşılık gram-negatif Bacteria'da
alkol, lipid açısından zengin dış duvardan hızla • Şekil 4.36 Escherichia coli hücre duvan. E. coli hücre zar-
fının yüksek-büyütmeli ince kesit mikrografı. Şekilde periplaz-
içeri girer ve kristal viyole-iyot kompleksini hücre- mik jel, dış zar ile sitoplazma zan arasında görülmektedir.
den özütleyerek uzaklaştırır. Sitoplazmadaki koyu renkli partiküller ribozomlardır.
82 • Bölüm 4 • Hücre Yapısı/işlevi

•m4.8 Kavramların Gözden Geçirilmesi


Gram-negatif Bacteria peptidoglikana ek olarak, lipopo-
lisakkarit, protein ve lipoproteinden oluşan bir dış zar
içerir. Porinler adı verilen proteinler dış zarın geçirgen
olmasını mümkün kılar. Zarlar arasındaki bölge peri-
plazma olarak adlandırılır. Periplazma önemli hücresel
işlevlerde görevli çeşitli proteinleri içerir.
• Gram-negatif Bacteria'daki LPS tabakası hangi bile-
şenlerden oluşur?
• Porinlerin işlevi nedir ve bunlar gram-negatif hücre
duvarının hangi kısmında yer alırlar?
• Hücrenin hangi bileşeni endotoksin özellikleri taşır?
• Alkol gram-negatif Bacteria'dan boyayı hemen uzak-
laştırdığı halde, gram-pozitif Bacteria'dan uzaklaştır-
maz. Bunun nedeni nedir? • Sekil 4.37 Fimbria. Bölünen bir Salmonella typhii hücresi
üzerindeki kamçı ve fimbriayı gösteren elektron mikrograf. Tek
hücrenin çapı yaklaşık 0.9/iım'dir.
YÜZEY YAPILARI VE
PROKARYOTLARDAKİ Yapısal ve işlevsel olarak farklı çok çeşitli fimb-
İNKLÜZYONLAR ria /pili sınıfları vardır. Bunlardan biri olan tip IV
fimbria/pili bazı bakterilerdeki ilginç bir hareket tar-
Hücre duvarı ve bununla ilişkili yüzey tabakalarına
zından sorumludur. Bu tip harekette fimbria katı
ek olarak bazı prokaryotik hücreler çevre ile temas
yüzeylerde uzayıp, kısalarak hücrenin yüzeyde sü-
içinde olan dış tabakalara ve yapılara sahiptir. Bu-
rünerek ilerlemesini sağlar. Diğer fimbriadan farklı
nun da ötesinde, birçok hücre bir ya da birkaç tip
olarak, tip IV fimbria hücrelerin sadece kutup kı-
hücre inklüzyonu oluşturabilir. Bu inklüzyonlar
sımlarında bulunur ve hareketin yanı sıra, Vibrio
daha sonra besin kaynağı olarak metabolize edilir.
cholerae (kolera) ve Neisseria meningitidis (bakteriyal
Bu kısımda yüzeyde ve hücre içinde yer alan bazı
menenjit) gibi patojenlerde konakçı kolonizasyon
inklüzyonları gözden geçireceğiz.
faktörleri olarak iş görür. Tip IV fimbrianm çeşit-
li bakterilerde transformasyon ile genetik madde
Bakteri Hücre Yüzeyi Yapılan aktarımına aracılık ettiği de düşünülmektedir (cxx>
Kısım 10.7).
Prokaryotlar ya hücre yüzeyine tutunmuş ya da
yüzeyden dışarıya doğru uzanmış çeşitli yapılar Parakristalin Yüzey Tabakaları
oluştururlar. Bunlar fimbria, pili, S-tabakaları, kap-
Birçok prokaryot iki boyutlu protein sırasından
süller ve diğer cıvık tabakalardır.
oluşmuş bir yüzey tabakası içerir. Bu tabaka-
lar S-tabakaları olarak adlandırılır. S-tabakaları
Fimbria ve Pili Bacteria'mn filogenetik gruplarını temsil eden he-
Fimbria ve pili hücre yüzeyinden uzanan, prote- men her grupta saptanmış olup, Archaea'da da yay-
inden oluşmuş filamentöz yapılardır. Fimbria (Şe- gındır. Bazı Archaea türlerinde S-tabakası aynı za-
kil 4.37») organizmaların yüzeylere yapışmasını manda hücre duvarıdır (Bkz. Kısım 4.8). S-tabakaları
sağlar. Bazı patojenik bakterilerin hayvan dokula- kristal görünümünde olup, çeşitli simetri tipleri ser-
rına tutunması ya da yüzeylerde pelikül ve biyo- giler. Protein ya da glikoprotein alt birimlerin sayı-
film oluşumları fimbria aracılığı ile olur (öooKısım
19.3). Bu patojenler arasında Salmonella typhimuri-
um (salmonellozis), Neisseria gonorrhoeae (gonore) Virüsle
kaplanmış
ve Bordetella pertussis (boğmaca) bulunur. pilus
Pili de yapısal olarak fimbriaya benzer; ancak
bunlar daha uzun olup, yüzeyde sadece bir ya da
birkaç tanedir. Belirli virüs tipleri için reseptör gö-
revi yapmalarından ötürü, pili elektron mikros-
kopta virüs partikülleri ile kaplanmış halde görüle-
bilirler (Şekil 4.38»). Tutunmaya da yardımcı olma
iktimali olmakla birlikte, pilinin prokaryotlardaki
asıl görevi konjugasyona (genetik madde alışveri- • Şekil 4.38 Pili. Escherichia coli hücresi üzerinde pili bu-
şinin bir çeşidi) aracılık etmektir. Konjugasyon Kı- lunduğu, özgüllükle pilusa tutunan virüslar kullanılarak ortaya
sım 10.9'da ele alınacaktır. çıkarılmıştır. Hücrenin çapı yaklaşık 0.8/iım'dir.
4 11 • Hücre İnMüzyonlan • 83

sına ve yapısına bağlı olarak hekzagonal, tetragonal nakçı dokularının yüzey bileşenlerine özgüllükle
ya da trimetrik simetrileri bu yapı içinde görmek bağlanarak, bu girişi gerçekleştirirler. Bu bağlan-
mümkündür (bir S-tabakanın elektron mikrografını malar genellikle bakteri hücresinin yüzey poli-
görmek için şekil 4.33b'ye bakınız). sakkaritleri aracılığı ile sağlanır. Patojen olmayan
S-tabakaların temel işlevinin ne olduğu bilin- bakterilerin çoğu da doğadaki katı yüzeylere bu
memektedir. Bununla birlikte hücre ile onun çev- şekilde bağlanarak, biyofilm adı verilen kalın bir
resi arasında yer almasından ötürü S-tabaka muh- hücre tabakası oluşturur. Biyofilmlerin oluşumun-
temelen seçici bir elek gibi işlev görmekte ve küçük da polisakkaritler önemli rol oynarlar (o°oKısım
molekül ağırlığına sahip bileşiklerin geçişine izin 19.3).
verirken, büyük molekül ve yapıları (virüslar gibi) Cıvık tabakaların başka rolleri de vardır. Örne-
dışarıda bırakmaktadır. Dolayısıyla S-tabaka, pro- ğin kapsüllü patojenik bakteriler bağışıklık sistemi-
teinleri hücreye yakın konumda tutma işlevi gör- nin fagositik hücreleri tarafından daha zor tanınır
mekte ve bu açıdan gram-negatif bakterilerdeki dış (oofoKısım 22.2). Dıştaki polisakkarit tabakaları
zara benzemektedir. S-tabakaları içeren patojenik çok miktarda su bağladığı için, bu tabakalar muh-
bakterilerde bu yapının konakçının bazı savunma temelen kurumaya karşı direnç gösterilmesinde
mekanizmalarına karşı koruyucuk sağlayabildiği- de rol oynarlar.
ne ait kanıtlar vardır.

4.10 Kavramların Gözden Geçirilmesi


Kapsüller ve Cıvık Tabakalar
Prokaryotik hücreler çeşitli yüzey yapıları içerirler. Bun-
Birçok prokaryotik organizma, yüzeylerine cıvık lar arasında fimbria ve pili, S-tabakaları, kapsüller ve cı-
ya da yapışkan maddeler salgılar (Şekil 4.39*). Bu vık tabakalar vardır. Bu yapıların çeşitli işlevleri vardır.
yapılardan bazıları polisakkarit, az bir kısmı ise Bu işlevlerin en önemlisi hücrelerin katı yüzeylere tutun-
proteinden yapılmıştır. Bu polisakkarit tabakaları masını sağlamaktır.
tanımlamak için sıklıkla kullanılan terimler kap- • Fibria ile pili arasındaki yapısal ve işlevsel farklılıklar
sül ve cıvık tabaka'dır. Bu tabakaların bileşimi or- nelerdir?
ganizmanın tipine göre değişir ve kimyasal özelli- • S-tabakaları lipid içermediği halde dış zara benzer bir
ğine bağlı olarak ince ya da kaim, sert ya da esnek rol oynarlar. Bunu nasıl başardıklarını açıklayınız.
olabilir. Sert olan tabakalar, örneğin hint mürek-
kebi gibi küçük partikülleri dışarıda tutan sulu bir
matriks şeklinde organize olurlar. Bu yapı kapsül Hücre İnklüıyonları
olarak adlandırılır (Şekil 4.39a). Eğer yapı daha
kolay deforme olabiliyorsa, partikülleri dışarıda Hücre içinde sıklıkla granüller ya da diğer inklüz-
tutamaz. Cıvık tabaka olarak adlandırılan bu yapıyı yonlar görülür. Bunların niteliği farklı organiz-
gözlemlemek çok daha güçtür. malarda değişiklik göstermekle birlikte, bunlar
Bakterilerdeki polisakkarit tabakaların çeşitli genellikle enerji rezervleri ya da yapısal birimle-
işlevleri vardır. Yüzey polisakkaritleri mikroor- rin deposu olarak işlev görürler. İnklüzyonlar ışık
ganizmaların katı yüzeylere tutunmasına yardım- mikroskobu ile doğrudan görülebilirler (Bkz. Şekil
cı olur. Daha ileride (ö^oKısım 21.6) göreceğimiz 4.41). Hücresel inklüzyonların birçoğu, lipidden
gibi, özgül rotaları izleyerek hayvan vücuduna oluşmuş birim yapıda olmayan ince bir zarla çevrili-
giren patojenik mikroorganizmalar, öncelikle ko- dir. Bu zar, inklüzyonu sitoplazmadan ayırır.

• Şekil 4.39 Bakteriyal kapsüller. Hint


mürekkebi (india ink) ile negatif boyanmış
Acinetobacter türlerinde faz-kontrast mikros-
kop ile gözlenen kapsül. Hint mürekkebi
kapsül içine nüfuz etmediği için, bu yapı koyu
renkli zemin üzerinde açık renkli lekeler ha-
linde görülür, (b) Kapsülü görünür hale getir-
mek için rutenyum kırmızısı ile boyanmış bir
Rhizobium trifolii hücresine ait ince kesitin t
elektron mikrografi. Hücrenin çapı (kapsül
hariç) yaklaşık 0.7jum'dir. Kapsüllerin çoğu
polisakkarit yapısında olmakla birlikte, bazı
bakteriler protein yapısında olan kapsüller
içerir. Örneğin Bacillus anthracis hücreleri
(bu organizma hayvanlarda hastalık yapar ve
biyolojik silah olarak kullanılır; Kısım 25.12
ve 25.13) poli-D-glutamik asit yapısında bir
kapsül içerir. Bu kapsül hücreyi, konakçının
savunma sistemine karşı korur.
(b)
• Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi

Karbon Deposu Olan Polimerler taya benzer; ancak, glukoz birimlerinin birbirlerine
Prokaryotik organizmalarda en yaygın olarak bu- bağlanma biçimi açısından nişastadan farklıdır
lunan inklüzyon cisimleri poli-/3-hidroksibütirik (Bkz. Şekil 3.6b).
asitten (PHB) oluşmuşlardır. Bu polimer
jS-hidroksibütirik asit birimlerinden oluşur (Şekil Diğer Depo Maddeleri ve İnklüzyonlar
4.40ö*). Bu asidin monomerleri uzun PHB polime-
rini oluşturmak üzere ester bağlarıyla bağlanırlar. Birçok mikroorganizma inorganik fosfatı polif osfat
Bu şekilde oluşan polimerler granüller içinde bir granülleri halinde biriktirir. Bu granüller nükleik
araya gelirler (Şekil 4.40b). Polimeri oluşturan mo- asit ve fosfolipid için fosfat kaynağı olarak kullanıl-
nomerlerin sayısı büyük ölçüde değişkenlik göste- mak üzere yıkılır. Buna ek olarak birçok prokaryot
rebilir ve C4 kadar kısa olabildiği gibi, bazı organiz- hidrojen sülfür (H2S) gibi redükte kükürt bileşikle-
malarda C ] g uzunluğunda da olabilir. Bu nedenle rini oksitleme yeteneğine sahiptir. Bu oksidasyon-
karbon/enerji deposu olan bu polimer sınıfını ta- lar ya enerji metabolizmasındaki (s^Kısım 17.8 ve
nımlamak için daha genel bir terim olan poli-fi- Kısım 17.10) ya da biyosentezdeki (o°aKısım 17.6)
hidroksialkanoat (PHA) kullanılmaktadır. PHA'lar tepkimelerle bağıntılıdır. Her iki durumda da ele-
karbon fazlalığında sentezlenirken, biyosentez için menter kükürt, kolayca fark edilebilen kürecikler
karbon omurgaları olarak kullanılmak üzere ya da halinde hücre içinde biriktirilebilir. Elementer kü-
acil durumlarda ATP yapmak için yıkılırlar. Bacte- kürt taneleri redükte kükürt kaynağı bulunduğu
ria ve Archaea içinde yer alan türleri de içeren pek sürece hücrede varlığını sürdürür. Ancak redükte
çok prokaryot PHA'ları üretir. kükürt kısıtlı hale gelmeye başladığında, granüller
Prokaryotlar tarafından oluşturulan bir başka içindeki kükürt sülfata (SO4~2) oksitlenir ve tepki-
depo ürün, bir glukoz polimeri olan glikojendir me süreci içinde granüller kaybolur.
(öOöKısım 3.3 ve Şekil 3.6). PHA'lar gibi glikojen Aslında kükürt kürecikleri sitoplazmada yerine,
de karbon ve enerji için bir depo niteliğindedir. periplazmada yer alır (kükürt oksitleyen fototrofik ya
Glikojen çevrede karbon fazlalığı olduğunda oluş- da kemolitotrofik prokaryotlar gram-negatif orga-
turulur, karbon kısıtlı hale geldiğinde tüketilir. Gli- nizmalardır). H2S oksitlenirken (H2S—>S°) globüllere
kojen bitkilerdeki temel depo maddesi olan nişas- yer açmak için periplazma dışarıya doğru genişler.
Kükürt oksitlendiğinde (S°—>SOt2), periplazma tek-
O CH3 ?
H3 O CH 3 rar içeri doğru küçülür. Gram-negatif bakterilerin
.CH^ C CH
"sitoplazması içinde" yer alan diğer inklüzyonlarm
'C^O^CHvCH,' da periplazmik olabileceği düşünülmektedir. En
p-karbor/ azından poli-/3-hidroksialkanoatlann bu kategoride
(a) olduğu görülmektedir (Bkz. Şekil 4.40).
Magnetozomlar hücre içinde yer alan ve bir
demir minerali olan magnetit (Fe3O4) içeren par-
tiküllerdir (Şekil 4.42»). Magnetozomlar hücreye
manyetik kutuplar kazandırır ve onun manyetik
alana tepki vermesini sağlar. Magnetozomlar oluş-

Poli-p-hidroksibütinat

(b)

• Şekil 4.40 Poli-/3-hidroksibütirat (PHB). Yaygın olarak bulu-


nan bir poli-/3-hidroksialkanoat olan PHB'nin yapısı. Monomerik
birim renkli olarak gösterilmiştir. /3-karbon üzerindeki -CH3 gru- • Şekil 4.41 Kükürt kürecikleri. Mor kükürt bakterisi olan
bunun daha uzun zincirli hidrokarbonlarla yer değiştirmesiyle, Isochromatium buderi hücrelerinin aydınlık-alan mikrografı.
başka alkanoat polimerleri oluşturulur, (b) Fototrofik bir bateri Hücre içindeki kükürt küreciklerine dikkat ediniz. Bu kürecikler
olan Rhodovibrio sodomensis hücrelerindeki PHB granüllerini gös- hidrojen sülfürün (H2S) oksidasyonu ile oluşmuştur. Tek bir hüc-
teren ince kesit elektron mikrogran. renin büyüklüğü yaklaşık 4 X 7/im'dir.
4.12 • GazVezikülleri • 85

mesinde rol oynar (Fe+3 kelat yapan ajanlar aracılığı


ile hücre içine getirilir). Magnetozom morfolojisinin
türe-özgü olduğu görülür ve kare, dikdörtgen ya da
sivri uçlu şekillere sahip olabilen bu yapılar hücre
içinde zincirler oluştururlar (Şekil 4.42).

-m 4.11 Kavramların Çözden Geçirilmesi

Prokaryotik hücreler kükürt, fosfat, PHA'lar ve magneto-


zomlar gibi hücre-içi granüller içerirler. Bu bileşikler depo
maddeleri olarak ya da magnetotaksisde işlev görürler.
• PHA'larm ya da glikojenin ne tip üreme koşulları altın-
da sentezlenmesini beklersiniz?
• Gram-pozitif bakterilerin kükürt-oksitleyen kemoli-
totroflar gibi kükürt depolaması olanaksızdır. Bunun
nedeni nedir?
• Magnetozomlarda bulunan demir hangi formdadır?

Gaz Vezikülleri

(c) Birkaç prokaryotik organizma planktonik olup, göl


• Şekil 4.42 Magnetotaktik bakteriler ve magnetozomlar. ve okyanus suları içinde yüzer. Planktonik prokar-
(a) Kok şeklindeki magnetotaktik bakterilerin intereferens kontrast yotların birçoğu gaz vezikülleri oluşturur. Bu ya-
mikrografı. Magnetozomlara dikkat ediniz. Hücre çapı yaklaşık pılar hücrelerin dansitesini düşürerek, yüzmelerini
2.2|U,m'dir. (b) Magnetotaktik bir bakteri olan Magnetospirillium mümkün kılar. Gaz vezikülleri, hücrelerin su orta-
magnetotacticum'dan izole edilmiş olan magnetozomlar. Her parça- mı içinde çevresel etmenlere cevap olarak aşağı ya
cık yaklaşık 50nm uzunluğundadır (<3»»Şekil 12.32). (c) Magnetik
bir koktan elde edilmiş magnetozonlann transmisyon elektron da yukarı doğru yüzmelerini sağlayan bir hareket
mikrogran. Ok, magnetozomu çevreleyen zan işaret etmektedir. biçimidir.
Her magnetozomun genişliği yaklaşık 90nm'dir. Magnetozom zan Gaz veziküllerinin neden olduğu en çarpıcı
lipid ve protein içermekle birlikte, PHB zara benzer şekilde (Bkz. olaylar, göllerde büyük birikinti kitleleri oluşturan
Şekil 4.40) tek katlı olup, gerçek bir "ünit" zar değildir. siyanobakterilerde görülür (Şekil 4.43»). Gaz vezi-
külleri içeren hücreler göl yüzeyine yükselir ve
turan bakteriler (Şekil 4.42a) magnetotaksis gösterir. rüzgârla sürüklenerek, büyük kütleler oluşturur.
Magnetotaksis yerkürenin manyetik alan hatlarına Gaz vezikülleri göl ve havuzlarda yaşayan bazı
göre konumlanmak ve buna göre hareket etmek de- mor ve yeşil fototrofik bakterilerde (Kısım 12.2 ve
mektir (e»oKısım 12.14). Her ne kadar magnetotaksis 12.32) ve fototrofik-olmayan çeşitli bakterilerde
sözcüğü içinde taksis eki yer alsa da, mangnetotak- de bulunur. Bazı Archaea türleri de gaz vezikülleri
tik bakterilerin kemotaktik ya da fototaktik bakteri- içerir.
lerin kullandığı algılama sistemlerini kullandığına
ilişkin bir kanıt yoktur. (Bkz. Kısım 4.16 ve 8.12).
Bunun yerine, magnetozomların hücre içinde sıra-
lanması, hücreye manyetik özellikler kazandırır ve
onu belirli bir yöne doğru konumlandırır.
Magnetozomların asıl görevinin ne olduğu bi-
linmemektedir. Bununla birlikte magnetozomlar
düşük O2 konsantrasyonlarında çok iyi gelişen çe-
şitli akuatik Bacteria'da bulunmuştur (Şekil 4.42a).
Bu nedenle magnetozomların bir işlevinin de, aku-
atik hücreleri O., düzeyinin az olduğu sedimentlere
doğru yönlendirmek olduğu varsayılmaktadır.
Magnetozomlar fosfolipid, protein ve glikopro-
tein içeren bir zarla çevrilidir (Şekil 4.42b, c). Bu zar,
sitoplazmik zar yapısında gördüğümüz ünit yapıda
olmayıp (Şekil 4.16), poli-/3-hidroksibütirat granül-
• Şekil 4.43 Doğadaki gaz vezikülleri. Madison,
lerini (PHB, Şekil 4.40) çevreleyen zara benzer. Mag- Wisconsin'daki Mendota Gölü'nün zengin besin maddeleri içer-
netozom zarındaki proteinler muhtemelen Fe+3'ün mesi nedeniyle aşın ölçüde çoğalan ve yüzeyi kaplayan gaz ve-
gelişmekte olan magnetozoma Fe3O4 halinde çökel- ziküllü siyanobakteriler.
• Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi

• Şekil 4.44 izole edilmiş gaz vezikülleri. Ancyclobacter


aquaticus bakterisinden saflaştınlarak, negatif boyanmış prepa-
raflarda incelenen gaz veziküllerinin transmisyon elektron mik-
rograflan. Tek bir gaz vezikülünün çapı yaklaşık lOOnm'dir.
[Archives of Microbiology 112: 133-140 (1977)'den izin alınarak
kullanılmıştır.]

Gaz Veziküllerinin Yapısı


Gaz vezikülleri içleri gaz ile dolu, proteinden ya-
pılmış mekik şeklindeki yapılardır. İçleri boş ama,
sert yapılar olup değişik boy ve çaptadırlar. (Şekil
4.44»). Çeşitli organizmalardaki gaz veziküllerinin
boyu 300-1000nm, genişliği ise 45-120nm arasında
değişmekle birlikte, belirli bir organizmadaki gaz • Şekil 4.4S ünabaena ve Microcystis siyanobahterileri-
veziküllerinin boyutları az çok sabittir. nin gaz vezikülleri. (a) Anabaena üos-aquae. Ortadaki koyu
Hücre içindeki gaz vezikülü sayısı birkaç tane renkli hücre (hetorosist) gaz vezikülü içermemektedir. Diğer
olabildiği gibi, yüzlerce de olabilir. Gaz vezikülü- hücrelerdeki veziküller parlak gaz vakuolleri halinde bir araya
gelmiş haldedir, (oklar). (b) Microcystis siyanobakterisinin trans-
nün zarı protein yapısında olup, yaklaşık 2nm ka- misyon elektron mikrografı. Gaz vezikülleri demetler halinde
lmlığınadır. Bu zar suya ve çözünenlere karşı geçir- düzenlenmiştir.
gen olmamakla birlikte, gazlara karşı geçirgendir.
Hücrelerdeki gaz vezikülleri ya ışık mikroskobu Gaz vezikülünün zarı gazların serbestçe geçi-
(gaz vakuolleri olarak adlandırılan şekilsiz, parlak şine izin verdiği için, vezikül içindeki gaz karışımı
inklüzyonlar halindeki vezikül salkımları), ya da ve basıncı, organizmanın asılı olduğu gaz ile aynı-
elektron mikroskobu ile gözlenebilir (Şekil 4.45»). dır. Gaz vezikülünün dansitesi hücre dansitesinin
yaklaşık %5-20'si kadar olduğundan örtürü, gaz
Gaz Veziküllerinin Moleküler Yapısı vezikülleri hücrenin dansitesini düşürür ve böyle-
ce onun yüzme yeteneğini artırır. Özellikle akuatik
Gaz vezikülleri iki farklı proteinden oluşur (Şekil fototrofik organizmalar bu durumdan yararlanır;
4.46»). Gaz vezikülündeki temel protein olan GvpA, çünkü bu özellik onların su içinde fotosentez için
küçük, yüksek derecede hidrofobik ve sert yapı- gereken ışık şiddetinin en uygun olduğu bölgeler-
lıdır. Gaz vezikülünün sert bir zara sahip olması, de dikey pozisyonda konumlanabilmelerine ola-
bu yapının dışarıdan gelecek baskılara karşı dire- nak sağlar.
nebilmesi için gereklidir. GvpA, gaz vezikülünün
kabuğunu oluşturur ve veziküldeki toplam protei-
nin %97'si bu proteinden ibarettir. GvpC olarak ad-
landırılan minör protein, gaz vezikülü kabuğunu
güçlendirmekle görevlidir (Şekil 4.46).
Gaz vezikülleri, suyun geçişine izin vermeyen
paralel "çubuklar" oluşturacak şekilde sıralanmış
GvpA proteini kopyalarından oluşur. GvpA çu-
bukları GvpC tarafından güçlendirilir. Bu protein, GvpC
birçok GvpA proteinini kıskaç gibi birbirine bağlar
(Şekil 4.46). Gaz vezikülünün sonuçta kazandığı
biçim farklı organizmalarda ince uzun ya da kısa
ve küt olacak şekilde değişiklik gösterir (Şekil 4.44 • Şekil 4.46 Caz vezikülü proteinleri. Gaz vezikülünü oluş-
turan GvpA ve GvpC'nin su geçirmeyen ama gaza geçirgen olan
ile 4.45b'yi karşılaştırınız). Biçimdeki bu farklılık, yapıyı oluşturmak üzere nasıl etkileştiklerini gösteren model.
GvpA ve GvpC proteinlerinin tamamlanmış vezi- GvpA kaburgayı oluşturur ve sert /3-tabakadır. GvpC a-heliks
külü oluştururken nasıl düzenlendiklerine bağlıdır. yapıda olup, çapraz bağlan kurar. (!^c*2>Kısım 3.7 ve Şekil 3.16)
4.13 • Endosporlar • 87

• Şekil 4.47 Bakteriyal endospor. Çeşitli endospor tiplerini ve endosporlann hücre içendeki yerleşimlerini gösteren faz kontrast
fotomikrograflan. (a) Terminal, (b) Subterminal. (c) Merkezi.

4.12 Kavramların Gözden Geçirilmesi kuvvetli asit ya da bazlar ve kimyasal dezenfek-


tanlar gibi diğer zararlı ajanlara karşı da dayanıklı
Gaz vezikülleri proteinden yapılmış, içleri gaz dolu,
küçük yapılar olup, hücreye yüzme özelliği kazandırma
olup, çok uzun süreler dormant halde kalabilirler
işlevini görürler. Gaz vezikülleri gaza karşı geçirgen ol- (Bkz. Mikrobiyal Ek Bilgi, Bir Endospor Ne Kadar
duğu halde, suyu geçirmeyen yapılar oluşturacak şekilde Süre Canlı Kalabilir?).
düzenlenmiş iki farklı protein içerirler.

• Gaz vezikülleri fototrofik hücrelere nasıl bir yarar sağ- Endospor Yapısı
lar? (İpucu: Fototroflar gelişmek için neye gereksinim
duyarlar?) Endosporlar ışık mikroskobu altında ışığı kuvvetle
• Gaz vezikülünün yapısını kuran iki protein olan yansıtan yapılar olarak görünürler (Bkz. Şekil 4.47).
GvpA ve GvpC, suya geçirgen olmayan bu yapıyı Endosporlar birçok boyaya karşı geçirgen değildir.
oluşturmak için ne şekilde düzenlenmişlerdir? Metilen mavisi gibi bazik boyalarla boyanmış hüc-
relerdeki endosporlar, boyanmamış bölgeler ola-
rak görünürler. Endosporlann boyanması için özel
Endosporlar boyama işlemlerinin uygulanması gerekir.
Elektron mikroskopta görülen endospor ya-
Bazı Bacteria, sporulasyon adı verilen bir süreç sıra- pısı, vejetatif hücre yapısından çok farklıdır
sında endospor adı verilen yapılar üretir (Bkz. Şekil (Şekil 4.48»). Endospor, vejetatif hücrede bulunma-
4.50). Endosporlar ("endo" öneki "içinde" anlamını yan pek çok tabaka içerir ve daha kompleks bir ya-
taşır) ısıya çok dayanıklı olup, kuvvetli kimyasallar pıya sahiptir. En dıştaki tabaka ince kılıf şeklindeki
ve radyasyon muamelesi ile bile parçalanması çok
güç olan farklılaşmış hücrelerdir. Endosporlann bi-
yolojik işlevi hiç kuşkusuz, organizmanın aşırı sı-
caklık, kuruma ve besin yokluğu gibi zor koşullara •> \ Spor kılıfı

dayanmasını sağlamaktır. Endosporlar rüzgâr, su Korteks

ya da hayvanların sindirim sistemi aracılığı ile ya- Ekzosporium


Merkezi
yılabilen ideal yapılardır. Endospor-oluşturan bak- duvar
teriler toprakta çok yaygın olarak bulunur. Bacillus DNA
ve Clostridium, üzerinde en çok çalışılmış endospor-
oluşturan bakteri gruplarıdır.
Bakteriyal endosporlann keşfedilmesi mikro-
biyolojide büyük önem taşır; çünkü bu formların
ısıya çok dayanıklı olduklarının öğrenilmesi, sa-
dece kültür ortamlarının değil gıdaların ve diğer
dayanıksız ürünlerin sterilizasyonu için uygun
yöntemlerin geliştirilmesini zorunlu kılmıştır. Bir-
çok mikroorganizma spor oluşturmakla birlikte,
(a) (b)
bakteriyal endospor dayanıklı olduğu sıcaklık de-
recesi açısından çok özel bir yere sahiptir. Birçok • Şekil 4.48 Bakteriyal endospor diseksiyonu. (a) Bacillus
türün endosporları 121°C'de çalışan otoklavda öl- megaterium olgun endosporunun transmisyon elektron mikrog-
mekle birlikte, çok dayanıklı bakteriyal endospor- rafi. (b) Sporulasyon aşamasındaki Bacillus subtilis hücresinin
floresan fotomikrografı. Yeşil görülen alan, spor kılıfındaki spo-
lar 150°C gibi yüksek sıcaklıklarda hayatta kalırlar. rulasyon proteinim özgüllükle boyayan boyadan kaynaklanmak-
Endosporlar susuzluk, ultraviyole radyasyonu, tadır.
• Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi

Mİkrobİyal Ek Bİlgİ • Bir Endospor Ne Kadar Süre Canlı Kalabilir?

u bölümde bakteriyal endo- Bir grup bilim adamı 1995 yılında 25-40
sporlann dormansi ve dirençlik milyon yıl yaşında olduğunu iddia ettikleri
özelliklerini tartıştık ve endo- bakteriyal endosporlann canlı olduğunu
3
sporlann uzun süreler boyunca dormant rapor etmişlerdir . Bu endosporlann jeolo-
halde kalabileceklerine işaret ettik. Ama jik yaşı bilinen bir amber içinde korunmuş
bu sürenin uzunluğu ne kadardır? ve soyu tükenmiş bir annın sindirim kana-
Endosporun ömrü ile ilgili kanıtlar bu lında korunmuş olduğu iddia edilmiştir.
yapıların en az onlarca yıl ve muhtemelen Endospor oluşturan bakterilerin bu anlar-
bundan çok daha uzun süreler boyunca da bulunabileceği, .böceğin sindirim ka-
canlı (yani vejetatif hücre oluşturma yete- nalı üzerinde yapılan elektron mikroskobi
neğinde) kalabileceklerini göstermekte- çalışmalan .ile ihtimal dahiline gelmiştir.
dir. Clostridium aceticum bakterisinin 1947 Bu çalışmalarda böceğin sindirim kanalın-
yılında hasırlanmış bir endospor süspan- da endospor-benzeri yapılara rastlanmış
siyonu 1981 yılında yani 34 yıl sonra steril ve böcekten Bacı7/us-benzeri DNA elde
üreme ortamına aktarılmış ve 12 saatten az edilmiştir. Andan alınan doku örnekleri
bir süre içinde üremeye başlayarak, yoğun steril bir kültür ortamında inkube edilmiş
bir kültür oluşturmuştur. Clostridium ace- (a) ve inanılmaz bir hızla endospor-oluşturan
ticum ilk kez 1940 yılında Alman araştırıcı bakteriler üremiştir. Endospor oluşturan
K.T. Wieringa tarafından izole edilmiş ve Şekil 1 Endosporlann ömür uzunluğu, (a) bu bakterilerin günümüzde yaşamakta
Berkeley'deki California Üniversitesi'nin Clostridium aceticum bakterisinden 7 Mayıs 1947'de olan bakterilerin kontaminasyonu ile de-
hazırlanan endosporlan içeren tübün fotoğrafı. Otuz
saklama odasında C. aceticum endosporlan- yıldan fazla bir süre dormant halde kaldıktan sonra, ğil de gerçekten amber içinde hapsolmuş
nı içeren şişe bulunana kadar kayıp olduğu kültür ortamında süspande edilen endosporlar 12
endospor oluşturan bakteriler olduğunu
düşünülmüştü1. C. aceticum CO2 + H2 ya da saat içinde üremiştir. (b) Tuz kristalleri içinde göstermek için çok sıkı önlemler alınmış-
glukozdan asetat yapma yeteneğine sahip hapsolmuş halofilik bakteriler. Çapları yaklaşık 1 cm tır. Daha da çarpıcı olan bir başka iddia,
olan bu kristaller, içlerindeki canlı Halobacterium 250 milyon yıldan daha yaşlı olan ve Perm
bir homoasetogendir (oc^sKısım 17.16).
akterileri varlığında haboratuvarda büyütülmüştür.
dönemine ait tuz kristalleri içine hapsol-
Çok daha uzun süreler canlı kalabi- Bu kristallere benzeyen, ancak perm dönemine ait
olan kristallerin de endospor oluşturan canlı muş sıvı inklüzyondan endospor-oluşturan
len başka endospor örnekleri olduğu da
halofilik bakteriler içerdiği rapor edilmiştir. halofilik (tuzcul) bakterilerin izole edilmiş
bildirilmiştir. Thermoactinomyces cinsun-
olmasıdır4. Bu hücreler muhtemelen kris-
daki spor oluşturan termofilik bakteriler
tal içindeki tuzlu suda hapsolmuş (Şekil
topraktaki ot yığınları ya da çürümekte
kü radyasyon DNA'da mutasyonlar ortaya lb) ve çeyrek milyar yıl boyunca canlı ka-
olan bitki materyalleri içinde bulunurlar.
çıkarır2. Binlerce yıl boyunca kozmik rad- labilmiştir!
İngiltere'de bulunan ve 2000 yıl öncesine
ait olduğu saptanan arkeolojik Roma ka- yasyona maruz kalan bir organizma geno- Endosporlann ömür uzunluğu ile il-
lıntılarında yapılan mikrobiyolojik incele- munda -bu organizma endosporlar gibi gili inamlması güç bu iddialar, bağımsız
mede, çeşitli kalıntı parçalan içinde çok radyasyona karşı aşın ölçüde dirençli bir laboratuvarlann tekrarlanan sonuçlan
sayıda canlı Thermoactinomyces endos- yapı olsa bile- çok sayıda mutasyon biri- ile desteklenirse (bu tip doğrulamalar,
poru olduğu görülmüştür. Minnesota'da keceği varsayılmaktadır. Bununla birlikte, oldukça tartışmalı olan bu türlü bulgular
yedi bin yıldan daha yaşlı olduğu bilinen doğal radyasyonun endosporlar üzerin- için büyük önem taşır), uygun koşullarda
bir gölden alınan çökelti fraksiyonlarında deki etkisini değerlendirmek için yapılan saklanmış olan endosporlar sonsuza kadar
Thermoactinomyces endosporlan bulun- deneyler, endospor süspansiyonlannm canlı kalabiliyor demektir. Endosporlara
muştur. Bu gibi çalışmalarda her zaman bir kozmik radyasyondan korunacak şekilde, ait bu hayret verici delil nispeten kısa dö-
kontaminasyon olasılığı olmasına rağmen, örneğin organik madde tabakaları içine nemlerde canlı kalabilmek için evrimleş-
bu iki durumda da örneklerin kontamine gömülü olması gibi durumlarda, yüz bin- tiği kuşku götürmeyen böyle bir yapının,
olmasını önleyecek önlemler alınmıştır2. lerce yıl ve belki de daha uzun süreler milyonlarca olmasa bile, yüz binlerce yıl
canlı kalabileceğim göstermiştir. Bu, ger- dormanside kalabilecek bir yapıya dönüş-
Hangi etmenler bir endosporun ömrü-
çekten hayret verici bir durum olmakla tüğünü göstermektedir. •
nü kısaltabilir? Kozmik radyasyonun temel
birlikte, en üst limit bu mudur?
etmen olabileceği düşünülmektedir; çün-

'Braun M., F. Mayer, and G. Gottschalk. 1981. Clostridium aceticum (Wieringa), a microrganism producing acetic acid from molecular hydrogen and carbon
dioxide. Arch. Microbiol. 128:288-293.
2
Gest R.J., and J. Mandestam. 1987. Longevity of microorganism in natural environments. Microbiol. Sci. 4:69-71.
3
Cano, R.J., and M.K. Borucki. 1995. Revival and identification of bacterial spores in 25 to 40 million-year-old Dominican amber. Science 268:1060-1064.
'Vreeland, R.H., W.D. Rosenzweig, and D.W. Powers. 2000. Isolation of a 250 million-year-old halotolerant bacterium from a primary salt crystal. Nature
407:897-900.
4.13 • Endosporlar •

proteinden oluşan ekzosporium'dur. Bu yapının iç proteinler (small acid-soluble proteins=SASPs) ola-


tarafında spora-özgü protein tabakalarından olu- rak adlandırılır. Bunlar sporulasyon süreci sırasın-
şan spor kılıfları yer alır (Şekil 4.48b). Spor kılıfının da oluşturulur ve en az iki işleve sahiptir. SASP'lar
altında korteks bulunur. Korteks gevşek çapraz- özteki DNA'ya sıkıca bağlanır ve onu ultraviyole
bağlar içeren peptidoglikandan oluşur. Korteksin radyasyonu, kuruma ve kuru sıcak gibi potansiyel
iç tarafında ise öz ya da spor protoplastı bulunur. zararlara karşı korur. SASP'lar, DNA'nın mole-
Protoplast içinde öz duvarı, sitoplazmik zar, sitop- küller yapısını değiştirerek, onun normal haldeki
lazma, nükleoid, ribozomlar ve diğer hücre mater- "B" formundan, daha sıkı yapılı "A" formuna geç-
yalleri vardır (c»&Kısım 2.1 ve Şekil 2.1a). Dolayısıy- mesine neden olurlar. A-formundaki DNA UV-
la endospor, öz duvarının dışında bulunan yapıların radyasyonunun neden olduğu pirimidin-dimeri
türü açısından vejetatif hücreden yapısal olarak oluşumuna ve kuru sıcağın denatürasyon etkilerine
farklıdır. karşı daha dayanıklıdır (pirimidin dimerleri mutas-
Dipikolinik asit (Şekil 4.49») endospora özgü yon ortaya çıkarır o^Kısım 10.4). Bunlara ek olarak
olan ve vejetatif hücrede bulunmayan bir kimyasal SASP'lar, germinasyon adı verilen ve endosporun ve-
bileşiktir. Üzerinde araştırma yapılmış endospor- jetatif hücre oluşturma aşaması olan süreçte enerji
oluşturan bütün bakterilerde bulunan bu bileşik ve karbon kaynağı olarak işlev görür.
endosporun öz kısmında yer alır. Endosporlar kal-
siyum iyonu açısından zengin olup, kalsiyumun Endospor Oluşumu
büyük kısmı dipikolinik asit ile bir arada bulunur.
Özteki kalsiyum-dipikolinik asit kompleksi endos- Endospor oluşumu sırasında vejetatif hücre ısıya-
por kuru ağırlığının yaklaşık % lO'unu kapsar. Bu dirençli ve çoğalmayan bir yapıya dönüşür (Şekil
kompleks endospor içindeki su miktarının azaltıl- 4.50»). Daha önce açıklandığı ve Tablo 4.3'de özet-
ması ve böylece endosporun dehidrate edilmesi lendiği gibi, endospor ile vejetatif hücre arasında
işini görür. Buna ek olarak, bu kompleks DNA baz- önemli farklar vardır. Sporulasyon, hücre farklı-
ları arasına girer (interkalasyon yapar) ve böylece Zaşmasmdaki karmaşık olayları içerir. Bakteriyal
onu ısı denatürasyonuna karşı kararlı hale getirir. sporulasyon hücrelerin logaritmik olarak ürediği
sırada değil, sadece zorunlu bir besinin tükenmesi
sonucunda ürememin durduğu aşamada gerçekle-
Endospor Göbeğinin Özellikleri
şir. Dolayısıyla, endospor-oluşturan tipik bir bak-
Olgun endosporun öz kısmı, kendini oluşturan teri olan Bacillus hücreleri karbon ya da azot kay-
vejetatif hücreden oldukça farklıdır. Göbeğin su nağı kısıtlı hale geldiğinde, üremeyi durdurur ve
içeriğini azaltan yüksek miktardaki kalsiyum- sporulasyona başlar.
dipikolinatın yanı sıra, sporulasyon sırasında öz Vejetatif üremeden sporulasyona geçiş, genetik
daha da susuz hale gelir. Olgun endosporun göbe- olarak yönlendirilen değişiklikler aracılığı ile ger-
ği vejetatif hücrenin su içeriğinin sadece % 10-25'i çekleşir. Sporlanan Bacillus hücrelerinde gerçekle-
kadar su içerir. Bundan ötürü özteki sitoplazma jel şen yapısal değişiklikler Şekli 4.51»'de görülmekte-
kıvamındadır. Göbeğin su kaybetmesi, endospo- dir. Sporulasyon süreci çeşitli aşamalara ayrılabilir.
run ısıya karşı direncini büyük ölçüde artırır. Su Ayrıntılı araştırmaların yapıldığı Bacillus subtilis'de
kaybının, endosporu hidrojen peroksit (H2O2) gibi tüm sporulasyon süreci yaklaşık 8 saat sürer. Şekil
kimyasallara karşı dirençli hale getirdiği ve öz için- 4.51'de gösterilen ve her biri sporulasyonun belirli
de kalan enzimlerin inaktif hale gelmesine neden
olduğu da gösterilmiştir.
Endosporun düşük su içeriğine ek olarak, öz için-
deki pH, vejetatif hücre sitolazmasmm pH'sından
bir birim daha düşüktür. Öz içinde yüksek oranda
protein bulunur. Bu proteinler asitte-çözünen-küçük

COCr
(a)

+
Ca + -OOC COCr + Ca + -OOC COCT+Ca+
\ /
(b) Karboksilik asit
grupları
Olgun spor
• Şekil 4.49 Dipikolinik asit (DPA). (a) DPA'nın yapısı, (b)
Ca +2 iyonlarının DPA molekülleri ile çapraz-bağlar kurarak • Şekil 4.50 Sporulasyon. Clostridium pascui hücrelerinin
kompleks oluşturması. faz kontrast fotomikrograilan.
90 • Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi

Tablo 4.3 Endosporlarla vejetatif hücreler arasındaki farklar


Özellik Vejetatif hücre Endospor
Yapı Tipik gram-pozitif hücre; Kalın spor korteksi
az sayıda gram-negatif hücre Spor kılıfı
Ekzosporium

Mikroskobik görünüş Yansıtıcı değil Yansıtıcı


Kalsiyum içeriği Düşük Yüksek
Dipikolinik asit Yok Var
Enzimatik aktivite Yüksek Düşük
Metabolizma (O2 alımı) Yüksek Düşük ya da yok
Makromoleküler sentez Var Yok
mRNA Var Düşük ya da yok
Sıcaklığa direnç Düşük Yüksek
Radyasyon direnci Düşük Yüksek
Kimyasallara (örn. H2O2) ve asitlere karşı direnç Düşük Yüksek
Boyanma özellikleri Boyanır Sadece özel yöntemlerle boyanır
Lizozim etkisi Duyarlı Dirençli
Su içeriği Yüksek, %80-90 Düşük, öz, % 10-25
Asitte-çözünen küçük proteinler (ssp genlerinin ürünü) Yok Var
Sitoplazmik pH Yaklaşık pH 7 Yaklaşık pH 5.5-6.0 (özde)

bir basamağında bloke edilmiş olan Bacillus mu- roskobik yansıtıcılığının kaybına, boyalarla boyan-
tantları ile yapılan genetik çalışmalar, sporulasyon ma yeteneğinin artmasına ve kimyasallara ve ısıya
sürecinde görev alan 200'den fazla gen olduğu- karşı dirençliliğin kaybına neden olur. Kalsiyum
nu göstermiştir. Sporulasyon sırasında, vejetatif dipikolinat ve korteks bileşenlerinin kaybolması
hücre işlevlerinde görevli proteinlerin sentezinin ve SASP'larm yıkımı bu aşamada gerçekleşir. Son
durması ve özgül endospor proteinlerinin yapıl- aşama olan gelişme, su girişi ve yeni DNA, RNA ve
ması gerekir (Şekli 4.48b). Bu durum, aralarında proteinlerin sentezi sonucunda gözle görülebilen
spo ve ssp (SASP'ları kodlayan) genleri de bulunan bir şişme ile kendini gösterir. Hücre, parçalanan
endospora-özgü birçok genin, sporulasyonu tetik- spor kılıfından dışarı taşar ve bölünmeye başlar
leyen çevre koşullarına cevap olarak aktive edil- (Şekil 4.52). Çevresel sinyaller tekrar sporulasyonu
mesiyle başarılır. Bu genler tarafından kodlanan tetikleyene kadar, hücre vejetatif olarak üremeye
proteinler, metabolizması işlevsel, su içeriği fazla devam eder.
olan vejetatif bir hücreyi, nispeten kuru ve meta-
bolik olarak işlevsiz fakat aşırı ölçüde dirençli bir
Endospor Oluşumundaki Çeşitlilik ve Endospor
endospora dönüştüren olaylar serisini katalizler Filogenisi
(Tablo 4.3 ve Şekil 4.51).
Endospor oluşumu ne kadar yaygın bir süreçtir?
Bu süreç Bacillus ve Clostridium gibi az sayıdaki
Cerminasyon türde ayrıntılı olarak incelenmiş olmasına rağmen,
Bir endspor uzun yıllar boyunca dormant halde yaklaşık 20 Bacteria cinsinin endospor oluşturduğu
kalabildiği halde, (Bkz. Mikrobiyal Ek Bilgi) olduk- gösterilmiştir («oöTablo 12.25). Bununla birlikte,
ça hızlı bir biçimde vejetatif hücreye dönüşebilir. endosporun canlılığını korumasına ait söz gelişi
Bu süreç üç basamak içerir: aktivasyon, germinasyon kalsiyum dipikolinat komplekslerinin (Şekil 4.49)
ve gelişme (Şekil 4.52»). ve endospora özgü genlerin nasıl kazanıldığı gibi
Aktivasyon yeni oluşturulmuş endosporla- birçok bilinmezin evrensel olduğu görülmektedir.
rın, öldürücü olmayan sıcaklıkta birkaç dakika Dolayısıyla, bazı ayrıntılarda değişiklik olmasına
ısıtılmasıyla başarılır. Aktive edilen endosporlar rağmen, endospor oluşumunun genel prensipleri
daha sonra, belirli amino asitleri (örneğin alanin endospor-oluşturan bütün bakterilerde aynıdır.
endospor germinasyonu için iyi bir tetikleyicidir) Filogenetik açıdan endospor oluşturma yetene-
ve diğer özgül besinleri içeren bir ortama koyul- ği, gram-negatif bakterilerin belirli bir alt-hattma
duğunda, germinasyona hazırlanırlar. Genellikle özgüdür (sösKısım 2.5 ve 12.20). Buna karşılık,
hızlı bir süreç olan germinasyon, endosporun mik- endospor-oluşturan bakterilerin fizyolojisi büyük
4.13 • Endosporlar • 91

Aşama 0 Aşama VII


Hücre duvarı
Sitoplazmik Ekzosporium
Vejetatif hücre
zar
Hücrenin erimesi Göbek
DNA ve serbest
endosporun
DNA ayrılması
yoğunlaşır
Aşama VI
Aşama I
Olgunlaşma (sıcaklık
ve kimyasallara karşı
direnç gelişimi)

Kortikal tabakalar

Gelişen Aşama V
Aşama II endospor Ca + 2 'nın katılması;
daha fazla su kaybı,
SASP'lerin ve dipikolinik
asit üretimi; kılıf
tabakalarının
oluşturulması
Protoplastın
çevresinde Dış spor
endospor zarı Göbek Aşama IV
Aşama III
septumu gelişir
(engolfment) Su kaybı

Ön spor Ekzosporium ortaya çıkar; Ekzosporium


oluşumu iki zar arasında ilkin korteks
oluşur İlkin korteks

• Şekil 4.51 Endospor oluşum aşamaları. Listelenen aşamalar (0-VII) hem genetik çalışmalar, hem de mikroskobik analizlerle or-
taya çıkarılmıştır.

bir çeşitlilik göstermekte ve anaerobları, aerobları, haea türünün sporlanmadığmm gösterilmiş olması
fototroflan ve kemolitotrofları içermektedir. Fizyo- ilginçtir. Bu durum endospor oluşturma yeteneği-
lojik çeşitlilik dikkate alındığında, farklı türlerdeki nin, temel prokaryotik hatların milyarlarca yıl önce
endospor oluşumunu tetikleyen gerçek sinyallerin, ayrılmasından sonra evrimleştiği fikrini vermekte-
Bacülus ve Clostridium türlerindeki endospor oluşu- dir. («BöKısım 2.3 ve Şekli 2.7).
munun temel tetikleyicisi olan basit bir besin ek-
sikliliğinden farklı olabileceği görülür. Hiçbir Arc- 4.13 Kavramların Gözden Geçirilmesi

Endospor belirli gram-negatif Bacteria tarafından oluş-


turulan, çok dayanıklı, farklılaşmış bakteri hücresidir.
Endospor oluşumu, zorunlu makromolekülleri ve kalsi-
yum dipikolinat ve çözünen küçük proteinler gibi vejeta-
tif hücrelerde bulunmayan çeşitli bileşikleri içeren, aşırı
ölçüde su kaybetmiş bir yapı ortaya çıkarır. Endosporlar
uzun süreler dormant olarak kalabilir, ama uygun bir te-
tikleyici uygulandığında hızla germinasyona başlarlar.

• Dipikolinik asit nedir ve nerede bulunur?


• SASP'lar nedir ve ne işlev görürler?
• Endospor germinasyona başladığında ne olur?

MİKROBİYAL HAREKET

(c)
Mikrobiyal yapı ve işlev üzerindeki incelememizi
• Şekil 4.32 Baciilns'da endospor germinasyonu. Olgun
hücre hareketini gözden geçirerek tamamlayaca-
endosporun (a) vejetatif hücreye (d) dönüşümü; fotomikrograf- ğız. Hücrelerin çoğu kendi güçleri ile hareket ede-
lar ışığı çok yansıtan olgun endospor ile başlayan olaylar dizisi- bilir. Hücrelerin yaşadıkları çevrenin farklı bölge-
ni göstermektedir, (b)'de ışığı yansıtma özelliği kaybolmaktadır lerine ulaşabilmesi, hareket ile mümkün olur. Yeni
(aktivasyon. (c) ve (d)'de yeni bir vejetatif hücre ortaya çıkmak-
bir yere taşınması, hayatta kalış mücadelesinde
tadır.
92 • Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi

hücreye yeni kaynaklar ve üreme fırsatları sağ-


lar. Bu olay, yaşam ile ölüm arasındaki farkı ifade
eder.
Bu bölümün son birkaç kısmında, yüzme ve
kayma gibi farklı hücre hareketlerini göden geçi-
recek, daha sonra da hareketli hücrelerin belirli bir
uyarana doğru ya da ondan uzaklaşacak şekilde
nasıl hareket edebildikleri (taksis olarak adlandırı-
lan olay) ve basit davranışsal cevap örnekleri üze- (a)
rinde duracağız.

Kamçı ve Hareket

Prokaryotların çoğu hareketli olup, bu işlev kam-


çı (flagellum, çoğulu flagella) adı verilen özel bir
yapı sayesinde başarılır (Şekil 4.53*). Bazı bakteri-
ler katı yüzeylerde kayarak hareket edebilir (Bkz.
Kısım 4.14). Planktonik mikroorganizmalar, gaz
vezikülleri adı verilen gazla dolu yapılar aracılığı
ile su kolonu içindeki poziyonlarmı düzenleyebilir
(Bkz. Kısım 4.12 ve 12.25). Bununla birlikte, hare-
ketli prokaryotların büyük kısmı rotasyon yapan
• Şekil 4.54 Bakteriyal kamçının ince yapısı. Negatif bo-
bir kamçı aracılığı ile hareket eder. Şimdi bu olayın
yanmış bakteri kamçısının transmisyon elektron mikroskobun-
ayrıntılarını gözden geçirmeye başlıyoruz.
daki görüntüsü, (a) Tek bir polar kamçı, (b) Peritriş kamçılar.
Her iki mikrograftaki hücreler fototrofik Rhodospirülum cente-
Bakteriyal Kamçı num bakterisine aittir. R. centenum hücreleri normal koşullarda
polar kamçıya sahip olmakla birlikte, bazı üreme koşullarında
Bakteriyal kamçılar bir ucu serbest, diğer ucu peritriş kamçılı hücreler oluştururlar. Şekil 4.63b'ye bakınız.
bakteriye tutunmuş olan, ince, uzun uzantılardır.
Kamçılar çok ince (yaklaşık 20nm) yapılı olduğu
için, tek bir kamçının ışık mikroskobunda gözlene- olarak görülür. Aşırı büyüklükteki prokaryotlar-
bilmesi ancak kamçının çapını artıran özel boyalar- da kamçı demetleri faz kontrast mikroskop ile de
la boyanması ile mümkün olur (Şekil 4.53). Kam- gözlemlenebilir (Şekli 4.55b) Peritriş kamçılar (Şe-
çılar elektron mikroskop ile kolayca görülebilir kil 4.53a ve 4.54b) hücre yüzeyine birçok noktadan
(Şekil 4.54»). tutunmuş haldedir (peri="etrafında"). Polar ya da
Farklı bakterilerdeki kamçılar farklı düzenleniş peritriş kamçı tipleri, bakterileri sınıflandırmada
içindedir. Polar kamçılar hücrenin ya bir ya da her kullanılan özelliklerden biridir.
iki ucuna tutunmuş haldedir (Şekli 4.53b ve 4.54a).
Sıklıkla rastlanan durum bir grup kamçının hücre- Kamçı Yapısı
nin bir ucundan uzanması şeklindedir. Bu şekildeki
düzenleniş lofotriş Qopho=" demet"; trichous=" saç") Kamçılar düz değil, helikal biçimlidir. Heliksin ar-
olarak adlandırılır (Şekli 4.53c). Bu tip kamçı de- dışık kıvrımları birbirinden sabit uzaklıkta olup,
metleri, canlı hürcelerde karanlık-alan mikroskobu bu mesafe dalgaboyu olarak adlandırılır. Bu dalga-
ile gözlemlendiğinde, koyu renk zemin üzerindeki boyu her tür için karakteristiktir (Şekil 4.53-4.55).
açık renk hücrelere tutunmuş, açık renkli yapılar Bakteriyal kamçının filamentleri flagellin adı ve-
rilen protein alt birimlerinden oluşur. Kamçının
biçimi ve dalgaboyu kısmen flagellin proteininin
yapısı, kısmen de filamentin rotasyon yönü tara-
fından belirlenir. Burada anlatılan temel kamçı
yapısı Bacteria türleri arasında çok az değişiklilik
gösterir. Buna karşılık, Archaea'da çok sayıda farklı
flagellin bulunmakta ve kamçı yapısı Bacteria kam-
çısından oldukça farklı görünmektedir. Ancak bu
(a)
iki grubun kamçıları oldukça benzer işlevlere sa-
(c)
hiptir. Bacteria türlerindeki flagellin oldukça ko-
• Şekil 4.53 Bakteriyal kamçı. Değişik kamçı düzenlerine runmuş olduğundan, bu domain içindeki canlılar-
sahip prokaryotlann ışık fotomikrograflan. Hücreler Leıfson da kamçı hareketinin çok eskiye dayanan evrimsel
kamçı boyası ile boyanmıştır, (a) Peritriş. (b) Polar, (c) Lofotriş. kökleri olduğu düşünülmektedir.
4,14 • Kamçı ve Hareket • 93

• Şehil 4.55 Canlı hücrelerde gözlemlenen bakteriyal kamçılar, (a) Her iki kutbunda kamçı demetleri içeren, çubuk-şekilli bir
bakteri grubunun karanlık-alan fotonükrografı. Her hücre yaklaşık 2fj.m genişliğindedir. Karanlık-alan mikroskobisi, ışığın yansıyabil-
mesi için yatay aydınlatma kullanır (Bkz. Kısım 4.1 ve Şekil 4.5c). (b) Fototrofik mor bir bakteri olan Rhodospirülum photometricum'un
faz-kontrast fotomikrografı. Tek bir hücrenin boyutları yaklaşık 3 X 30/xm'dir. Tek kutuptan çıkan lofotriş kamçılara dikkat ediniz.

Kamçı, çeşitli bileşenlerden oluşur ve motorlu hareket ettirici güçten (proton motiv güç) sağlanır
bir teknenin pervanesine benzer bir rotasyon ha- (Bkz. Kısım 4.6 ve 5.12). Mot kompleksinin içinden
reketi ile iş görür. Kamçının taban kısmı yapısal geçerek, sitoplazmik zarın iki yüzeyi arasında ha-
olarak filamentten farklıdır (Şekil 4.56a») Kamçı ta- reket eden protonlar (Şekil 4.56a) kamçının dönme-
banının daha geniş olan kısmı kanca olarak adlan- sini sağlar ve yapılan hesaplamalar kamçının her
dırılır. Kanca tek tip proteinden oluşur ve filament dönüşü için yaklaşık 1000 protonun aktarılması
ile kamçı motorunu birbirine bağlar. gerektiğini gösterir. Bunun nasıl gerçekleştiği he-
Motor, sitoplazmik zara ve hücre duvarına tu- nüz bilinmemektedir. Bununla birlikte, mevcut
tunmuş haldedir. Motor, merkezdeki küçük bir deneysel verileri açıklamak üzere "proton türbini"
çubuk ve bunun içinden geçtiği halkalardan olu- modeli önerilmiştir (Şekil 4.56b). Bu modele göre,
şur. Gram-negatif Bacteria'da L halkası adı verilen stator içindeki kanallardan akan protonlar, rotor
dış halka, lipopolisakkarit tabakaya tutunur. P proteinleri üzerinde sarmal biçimde düzenlenmiş
halkası denilen ikinci halka, hücre duvarının pepti- elektrik yükleri üzerine elektrostatik güç uygular.
doglikan tabakasına bağlıdır. MS ve C halkaları adı Pozitif ve negatif yükler arasındaki çekim, proton-
verilen üçüncü halka seti ise sırasıyla sitoplazmik lar stator içinden aktıkça bazal cismin dönmesine
zarda ve sitoplazmada yer alır (Şekil 4.56a). Dış neden olur (Şekil 4.56b).
zardan yoksun olan gram-pozitif Bacteria'da sade-
ce içteki halka çifti bulunur. İç halkayı çevreleyen Kamçı Sentezi
ve sitoplazmik zara tutunmuş olan bir seri prote- Kamçı sentezi ve hareketi için çeşitli genlere gerek-
in vardır. Bunlar Mot proteinleri olarak adlandırılır sinim vardır. Üzerinde en çok araştırma yapılmış
(Şekil 4.56a). Son olarak Fli proteinleri adı verilen olan Escherichia coli ve Salmonella typhimurium'da
protein seti (Şekil 4.56a), hücre-içi sinyallere cevap hareket için 10'dan fazla gen gerekir. Bu genler
olarak kamçı rotasyonunun yönünü değiştiren bir çeşitli işlevlere sahiptir. Bu işlevler arasında kam-
motor anahtarı olarak iş görür. çı aygıtının yapısal proteinlerini kodlamak, kamçı
bileşenlerini sitoplazmik zar dışına göndermek ve
yeni kamçının sentezi sırasında gerçekleşen birçok
Kamçı Hareketi
biyokimyasal olayı düzenlemek vardır.
Kamçı küçük bir devir motorudur. Bu motor nasıl Her bir kamçı hayvanlardaki kılların tersine,
çalışır? Devir motorları iki bileşen içerir: rotor (ha- dip kısmından değil, uç kısmından uzar. İlk önce
reketli kısım) ve stator (hareketsiz kısım). Kamçı MS halkası sentezlenir ve sitoplazmik zara katılır.
motorundaki rotor C, MS ve P halkalarından olu- Daha sonra, filament oluşumu gerçekleşmeden
şur. Bu yapıların hepsi birlikte bazal cismi oluş- önce, kanca ile birlikte tutunmayı sağlayan diğer
turur. Mot proteinlerinden oluşan stator MS ve C proteinler sentezlenir (Şekil 4.57»). Sitoplazmada
halkaları ile çevrili olup, dönme hareketi üretecek sentezlenen flagellin molekülleri filament içindeki
şekilde işlev görür. 3nm'lik kanaldan geçerek, olgun kamçıyı oluştur-
Kamçının dönme hareketini bazal cisim sağ- mak üzere uç kısma eklenirler. Uzayan kamçının uç
lar. Kamçının dönmesi için gereken enerji proton kısmında protein yapısında bir "şapka" bulunur.
• Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi

Şapka proteinleri, kanal içinde difüze olan flagellin


moleküllerinin, yeni filamenti oluşturacak şekilde
14 nm kamçı ucunda organize olmalarına yardım eder
(Şekil 4.57). Kamçı uzaması, bu yapı nihai uzunluğa
ulaşana kadar, oldukça kesintisiz bir biçimde sürer.
. Filament
Kırılan kamçı dönmesini sürdürür ve kaybedilen
- Flagellin flagellin birimlerinin yerine filament kanalından
gelen yeni birimler eklenerek, tamir edilebilir.

Hücre Hızı
Kanca Kamçı sabit bir hızla dönmez; bunun yerine proton
hareket ettirici gücün kuvvetine bağlı olarak, hızını
artırabilir ya da azaltabilir. Kamçının dönüşü bak-
terilerin sıvı ortamda 60 bakteri boyu/saniye hız-
la hareket etmesini mümkün kılar. Bu hız sadece
0,00017 kilometre/saat (km/sa) olmasına karşılık,
yüksek organizmaların bir saniyede kendi boyları-
.. Kn TTrVrn
nın kaç misli yol aldıkları düşünüldüğünde, bunun

IfBf olağanüstü bir hız olduğu görülür. En hızlı hay-


van olan çitanın maksimum hızı yaklaşık 110 km/
saattir. Bu hız yaklaşık 25 vücut uzunluğu/saniye
kadardır. Dolayısıyla, boyutlar göz önüne alındı-
ğında, 50-60 vücut uzunluğu/saniye hızla yüzen
prokaryotik hücreler aslında büyük organizmalar-
dan daha hızlı hareket etmektedir.
Polar ya da lofotriş kamçılara sahip organiz-
maların hareketi,peritriş kamçılı olanların hare-
ketinden farklıdır. Bu durum mikroskop altında
ayırt edilebilir. Peritriş kamçılı organizmalar tipik
olarak düz bir hat üzerinde yavaş ve kararlı bir
hareket tarzına sahiptir. Polar kamçıya sahip orga-
Sitoplazmik Mot proteini Fli proteinleri Mot proteini
zar (motor anahtarı) nizmalar ise, kendi etrafında dönerek ileriye doğru
hızla hareket ederler. Polar ve peritriş organizma-
45 nm lardaki kamçıların farklı karakterleri ve kamçının
geri-dönüşümlü özelliğindeki farklılıklar Şekil 4.58
•'de gösterilmiştir.

Çubuk 4.14 Kavramların Gözden Geçirilmesi

Birçok mikroorganizma kamçı aracılığı ile hareket eder.


MS Halkası
Prokaryotlardaki kamçı, karmaşık yapılı olup, çeşitli pro-
teinlerden yapılmıştır. Bu proteinlerin çoğu hücre davarı
ve sitoplazmik zara tutunmuş haldedir. Tek tip protein-
Mot
proteini
den yapılmış olan kamçı filamenti, proton hareket ettirici
C Halkası güç tarafından döndürülür. Bu güç kamçı motorunu ça-
lıştırır.

• Flagellin nedir, nerede bulunur?


• Bakteriyal kamçı, hücreyi nasıl ileriye doğru hareket
(b) ettirir?
• Polar kamçılılık ile peritriş kamçılılık arasındaki fark
nedir?

* Şekil 4.56 Gram-negatif Bacferia'dalti proharyotik kamçı yapısı ve işlevi, (a) Yapı. L halkası LPS, P halkası peptidoglikan, MS
halkası sitoplazmik zar, C halkası ise sitoplazma içine gömülüdür. Çubuk ve filament içinde yer alan dar kanal, flagellin moleküllerinin
kamçı sentezi bölgesine difüze olmasına izin verir. Mot proteinleri kamçı motorunun hareketinde görev alırken, Fli proteinleri motor
anahtan olarak işlev görürler. Kamçı motoru filamenti döndürerek, hücrenin ortamda hareket etmesini sağlar, (b) İşlev. Kamçımn nasıl
döndüğünü açıklamak üzere "proton türbini" modeli önerilmiştir. Mot proteinleri içinden akan protonların, C ve MS halkalarında bulu-
nan yükler üzerine uyguladığı güç, rotoru döndürür.
4,15 • Kayma Hareketi • 95

Daha sonra Kanca ile


oluşan kanca filament
Şapka bağlantısı Filament
Dış ilk oluşan kanca
zar
Motor (Mot)
MS/C halkası proteinleri

Peptidoglikan Sitoplazmik zar

• Şekil 4.57 Flagella biyosentezindeki basamakların özeti. Sentez sitoplazmik zarda MS/C halka birlikteliğinin kurulmasıyla
başlar. Bu olayı, diğer halkaların, kancanın ve şapkanın oluşumu izler. Bu noktada filamenti oluşturacak olan flagellin proteini (bir fila-
menti oluşturmak için yaklaşık 20.000 kopya gerekir) kanca içinde akar. Filamentin doğru biçimde uzamasını sağlamak için, şapka
proteinleri flagellin moleküllerine önderlik eder.

Kayma Hareketi koloni morfolojisi (koloniler tek bir hücrenin tek-


rar tekrar bölünmesi ile oluşan bakteri kütlesidir,
Bazı prokaryotlar hareketli olmakla birlikte, kam- ooöKısım 5.3) farklı görünümdedir; çünkü hücre-
çıları yoktur. Yüzmeyen ama hareketli olan bu ler kayarak koloni merkezinden uzaklaşırlar (Şekli
bakteriler katı yüzeyler üzerinde kayma adı veri- 4.59c). Kayma hareketi yaptığı bilinen bakteriler
len bir süreç ile hareket ederler. Hücrelerin genel filamentöz siyanobakteriler (Şekil 4.59â, b ve e*3®
olarak durup sonra farklı bir yönde harekete baş- Kısım 12.25), Myxococcus ve diğer miksobakteriler
ladığı kamçı hareketinin aksine kayma hareketi gibi bazı gram-negatif Bacteria («s^Kısım 12.17) ve
daha yumuşak bir hareket tarzı olup, tipik olarak Cytophaga ve Flavobacterium türleridir (Şekil 4.59 c,
hücrenin uzun ekseni boyunca gerçekleşir. Kayma d ve Kısım 12.31).
hareketi Bacteria gurubunda oldukça yaygın olarak
bulunmakla birlikte, sadece az sayıda bakteride iyi Kayma Hareketinin Mekanizması
çalışılmıştır. Kayma hareketi kamçı hareketinden
oldukça yavaş olmakla birlikte, -bazı bakterilerde Kayma mekanizması tam olarak açıklanamamış
10/j,m/san- hücrenin kendi habitatı içinde hareket olmakla birlikte, birden fazla mekanizma olduğu
etmesine olanak verir. tahmin edilmektedir. Siyanobakteriler kayma ha-
Kayma hareketi yapan prokaryotlar filamentöz reketi yaparken, hücrenin dış yüzeyine polisakka-
ya da çubuk şeklindedir (Şekil 4.59») ve bu süreç rit yapıda cıvık bir madde salgılar (Şekil 4.59a, b).
hücrelerin katı yüzey ile temas halinde olmasını ge- Bu madde hücre ile katı yüzey arasındaki teması
rektirir. Kayma hareketi yapan tipik bir bakterinin sağlar. Yüzeye tutunan bu madde aracılığı ile hüc-

Kamçılar geri-dönüşümlü
rotasyon halinde
Takla atma- O
*=> kamçılar
birbirinden
\ V uzaklaşır Saat yönünün tersine dönüş Saat yönünde dönüş
Demetlenmiş kamçılar (saat yönünde
(saat yönünün tersine dönüş) Kamçılar aynı yönde
dönüş) rotasyon halinde

y v
d
= >
• Hücre"""""»""*
Demetlenmiş kamçılar durur,
(saat yönünün tersine dönüş) Saat yönünde dönüş yeniden
konumlanır Saat yönünde
(a) Peritriş (b) Polar dönüş

• Şekil 4.58 Prokaryotlardaki polar ve peritriş kamçıların hareket etme tarzları, (a) Peritiş: Demetteki tüm kamçıların saat
yönünün tersine dönmesiyle ileri doğru hareket sağlanır. Saat yönündeki hareket, hücrenin takla atmasına neden olur. Daha sonra saat
yönünün tersine dönüşe geri dönülmesi, hücrenin durmasına ve yeni bir yöne doğru yönelmesine yol açar. (b) Polar: Hücreler ya kam-
çının dönüş yönünü tersine çevirerek yön değiştirirler (dolayısıyla hücre itilmek yerine çekilir) ya da aym yönde dönen kamçılar söz
konusu olduğunda, hücreler yeniden konumlanmak üzere, periyodik olarak dururlar ve kamçımn saat yönünde dönmesi ile ileriye
doğru hareket ederler. San oklar, hareket halindeki hücrenin yönünü göstermektedir.
96 • Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi

r re ileriye doğru çekilir. Çeşitli filamentöz siyano-


bakterilerin hücre yüzeyinde yer alan porlardan
cıvık madde salgılandığının gözlenmiş olması, bu
hipotezi desteklemiştir.
Fotosentetik olmayan bakterilerdeki kayma
hareketi, cıvık madde salgılama mekanizması ile
gerçekleşmez. Örneğin Flavobacterium johnsoniae
cıvık madde salgılamaz (Şekil 4.59c). Bu bakterinin
yüzeyinde yer alan hareket proteinlerinin kayma
mekanizmasından sorumlu olabileceği düşünül-
mektedir. F. johnsoniae'nin sitoplazmik ve dış zar-
ları üzerinde yer alan özgül hareket proteinlerinin,
çark hareketine benzer bir mekanizma ile sürekli
olarak hücreyi ileriye doğru ittiği düşünülmek-
tedir (Şekil 4.60»). Sitoplazmik zar proteinlerinin
hareketi proton motiv güçten (Kısım 4.6 ve'5.12)
sağlanan enerji ile sürdürülür. Bu proteinler bu
enerjiyi bir şeklide dış zardaki proteinlere ulaştı-
rırlar. Bu proteinlerin katı yüzey üzerinde hareket
etmesiyle hücrenin ileriye doğru çekildiği tahmin
edilmektedir (Şekil 4.60).
Diğer hareket tarzları gibi kayma hareketi de
ekolojik açıdan önemli sonuçlar doğurur. Kayma
hareketi hücrenin yeni besin kaynakları bulmasına
ya da diğer hücreler ile yararlı ilişkiler kurmasına
olanak verir. Kayma hareketi yapan bakterilerin en
bilinen örnekleri olan miksobakteriler, çok sosyal
ve işbirliğine dayanan bir hayat tarzına sahiptirler.
Bu tip bir hayat tarzı için gerekli olan hücreler-
arası etkileşimlerin kurulmasında, kayma hareketi
önemli bir rol oynar (Kısım 12.17).

4.15 Kavramların Gözden Geçirilmesi

Kayarak hareket eden prokaryotlar kamçının dönüş ha-


reketini kullanmazlar. Bu organizmalar birkaç mekaniz-
madan biri aracılığı ile, katı yüzeyler üzerinde sürünerek
hareket ederler.

İÇ
Sitoplazmik
(d) zar

Peptidoglikan
• Şekil 4.59 Kayan bakteriler, (a, b) Büyük filamentöz bir si-
yanobakteri olan Oscillatoria princeps. (a) Fotomikrograf. Hüc-
renin genişliği yaklaşık 35/u.m'dir. (b) Ağar yüzeyinde kayan
filamentlerin fotoğrafı. Hücreler ya katı bir yüzey üzerinde ya
da bir filamentin diğerini katı yüzey olarak kullanmasıyla ka- Dış
yarlar, (c, d) Kayarak hareket eden gram-negatif Flavobacterium ı Dış zar proteinlerinin Yüzey
johnsoniae. (c) Kayarak koloni merkezinden uzaklaşan hücre Hücrenin hareketi' ' hareketi
kütlesi (koloni genişliği yaklaşık 2.7mm'dir). (d) Tipik olarak
kaymayan bakteri koloni morfolojisi gösteren mutant kayan
• Şekil 4.60 Flavobacterium johnsoniae ve diğer kayan
bakteri susu (kolonilerin çapı 0.7-lmm'dir). F. johnsoniae hücre-
bakterilerde görülen kayma hareketi için önerilen model.
lerinin kayma mekanizması için önerilen model Şekil 4.60'da
Peptidoglikan içinde var olduğu düşünülen bazı hatların (san),
görülmektedir. sitoplazmik proteinleri (kahverengi), dış zar proteinlerine (tu-
runcu) bağladığı ve onlan katı yüzey üzerinde ileriye doğru sü-
rüklediği varsayılmaktadır. Dış zar proteinlerinin hareket yönü
ile, hücrenin hareket yönü arasındaki farka dikkat ediniz. Protein-
lerin ileriye doğru hareketi ile proton motiv güç arasında bir şe-
kilde ilişki olduğu düşünülmektedir.
4.16 • Davranışsal Cevap Olarak Hücre Hareketi: Kemotaksis ve Fototaksis • 97

Kayma hareketi ile yüzme hareketi arasında hem me- nizmaların aksine prokaryotlar çok küçük olduk-
kanizma hem de gerekli olan koşullar açısından ne ları için, hücre uzunluğu boyunca varolan bir yo-
gibi farklılıklar vardır?
ğunluk farkını algılayamazlar. Hareket halindeki
Filamentöz bir siyanobakterinin kayma mekanizması
prokaryotlar çevrelerinin fiziksel ya da kimyasal
ile Flavobacteriutriun kayma mekanizmasını karşılaştı-
rınız.
durumunu anlamak için birkaç saniye önceki algı
ile birkaç saniye sonraki algıyı karşılaştırırlar. Di-
ğer bir deyişle bakteriler yüzdükleri rotada bulu-
Davranışsal Cevap Olarak nan sinyal molekülleri gradiyentine (konsantrasyon
Hücre Hareketi: Kemotaksis ve farkı) yol boyunca (spatial) değil, geçici olarak
Fototaksis (temporal) cevap verirler.
Kemotaksis konusundaki en kapsamlı araştır-
Prokaryotlar doğadaki çeşitli kimyasal ya da fizik- malar peritriş kamçılara sahip bir bakteri olan Esc-
sel ajanların gradientlerine sık sık yüz yüze gelirler. herichia coli üzerinde yapılmıştır. Gradiyent bulun-
Hücreler bu sinyal molekülün yararlı ya da zararlı mayan durumlarda E. coli hücreleri yavaş yavaş
bir bileşik olmasına bağlı olarak, tepki vermek üzere ileriye doğru yüzerken koşma hareketi içindedir-
ya ona doğru ya da ondan uzaklaşacak şekilde hare- ler. Hücre durduğu zaman, dans eder gibi sıçrar ve
ket edecek yollar evrimleştirmişlerdir. Bu tip yönlü takla atar (Şekil 4.61a). Takla hareketinden sonraki
hareketler taksis olarak adlandırılır En iyi bilinen iki koşma yine gelişigüzel yöndedir (Şekil 4.61a). Do-
taksis tipi kimyasallara karşı gösterilen kemotaksis layısıyla hücre koşarak ve taklalar atarak, içinde
ile ışığa karşı gösterilen fototaksis'dir. Burada ge- bulunduğu çevrede gelişigüzel hareket etmesine
nel olarak taksis kavramı üzerinde duracağız. Kısım rağmen aslında hiçbir yere gitmemektedir.
8.13'de, tüm prokaryotik taksisleri kemotaksisin ay- Eğer ortamda kimyasal bir cezbedici gradiyenti
rıntılarını incelerken, yeniden gözden geçireceğiz. varsa, bu rasgele hareketler düzene girer. Organiz-
Kemotaksis yüzen bakterilerde ayrıntılı olarak ma bu cezbediciyi algıladığında, bu bileşiğin daha
çalışılmış bir olaydır. Çevrenin kimyasal durumu yoğun olduğu yöne doğru hareket eder (bu hare-
ile kamçı organizasyonu arasındaki ilişkinin gene- ket sırasında hücre periyodik olarak çevresindeki
tik düzeyde nasıl başarıldığı konusunda çok şey kimyasal konsantrasyonunu kontrol etmektedir),
bilinmektedir. Bu nedenle burada sadece yüzen koşma mesafesi uzar, taklalar seyrekleşir. Bu dav-
bakteriler konu edilecektir. Ancak kayan bakteri- ranışsal cevabın net sonucu, organizmanın cezbe-
lerin bazılarının kemotaktik olduğu, filamentöz dici konsantrasyonunun fazla olduğu yere doğru
siyanobakterilerde de fototaktik hareketler gerçek- hareket etmesidir (Şekil 4.61b).
leştiği gösterilmiştir. Dolayısıyla, mekanizmanın Eğer organizma kendisine itici gelen bir bileşiği
ne olduğu bilinmese de, yüzen bakteriler de kayan algılarsa, aynı genel mekanizma devreye girer; an-
bakterilere benzer şekilde, hareket aygıtları aracılı- cak bu kez madde konsantrasyonun az olduğu kıs-
ğı ile bir çeşit iletişim kurma yeteneğine sahip ol- ma doğru hareket söz konusudur. Konsantrasyon
mak zorundadırlar. artışı koşma hareketini hızlandırır. Koşu sırasında
ileri yöndeki hareket, kamçı motorunun saatin ters
Kemotaksis yönünde dönmesiyle gerçekleşir. Kamçılar saat yö-
Kemotaksisin ne olduğunu anlamak için cezbedi- nünde döndüğü zaman birbirlerinden uzaklaşır,
ci bir kimyasal ile karşılaşan bir bakteri hücresinin ileri yöndeki hareket sona erer ve hücre takla atar
davranışını inceleyelim (Şekil 4.61»). Büyük orga- (Şekil 4.58 ve 4.61).

Cezbedici

Takla

Koşma

(a) Cezbedici yokken (b) Cezbedici varken

• Şekil 4.61 Peritriş kamçılara sahip Escherichia coli bakterisindeki kemotaksis. (a) Kimyasal cezbedici yokluğunda hücre
koşma hareketleri ile rasgele yüzer ve takla atma sırasında yön değiştirir, (b) Cezbedici varlığında koşma hareketi belirli bir yön kaza-
nır ve hücre cezbedicirün yoğun olduğu yöne doğru hareket eder.
• Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi

Polar kamçıya sahip olan hücrelerde durum


biraz farklıdır. Polar kamçıya sahip bakterilerin
birçoğu (örneğin Pseudomonas türleri) peritriş kam-
çılı bakteriler gibi, kamçılarının dönme yönünü
değiştirebilir ve bu sayede zıt yöne doğru hareket
edebilir (Şekil 4.58b). Ancak, fototrofik bir bakteri
olan Rhodobacter sphaeroides gibi polar kamçıya sa-
hip bazı bakterilerde kamçı sadece saat yönünde
rotasyon yapar. Bu hücreler nasıl yön değiştirirler
ve bunlar acaba kemotaktik midir?
Tek bir kamçısı olan R. sphaeroides'de kamçının s—
dönüşü periyodik olarak durur. Bu sırada hücre
Brown hareketleri ile gelişigüzel hareket eder hale
gelir. Kamçı yeniden dönmeye başladığında, hücre
yeni bir yöne hareket etmeye başlar (Şekil 4.43b). R.
sphaeroides çeşitli karbon bileşiklerine karşı kuvvetli (c)
bir kemotaksis göstermesine ek olarak, oksijene ve
ışığa karşı da taktik cevaplar verir. R. sphaeroides'deki
kamçı motoru hareket yönünü tersine çevirmese de, Cezbedici
bu organizmadaki kemotaksis de E. co/f dekine ben-
zer bir mekanizma ile gerçekleşir: Cezbedici madde-
nin artan miktarlarında R. sphaeroides kamçısı dön-
meyi sürdürürken, cezbedicinin azalan miktarları
ya da itici bir maddenin artan miktarları söz konusu
olduğunda, hücreler durur ve yön değiştirirler.

Kemotaksisin Ölçülmesi Zaman


(e)
Bakteriler kimyasal konsantrasyonundaki geçici
değişiklikleri kullanarak, kamçının dönüşünü nasıl
kontrol ederler? Bu karmaşık olay, genetik ve biyo-
kimyasal düzeylerde çeşitli süreçler içerir (ca&Kı-
sım 8.13). Şimdilik, sitoplazmik zarda yer alan algı
proteinlerinin kemotaksisin moleküler mekaniz-
masında iş gördüklerini söylemekle yetineceğiz.
Kemoreseptö'rler olarak adlandırılan bu proteinler,
kimyasalın gradiyentini algılar ve kamçı motoru-
nun yönünü etkilemek için sitoplazmik proteinler-
le etkileşir. Dolayısıyla, hücrenin koşacağı ya da
takla hareketi yapacağı, kamçı dönüşü tarafından
yönetildiği için, kamçı işlevini etkileyen algılayıcı
cevap sisteminin kimyasal yolla kemotaksisi gerçek- • Şekil 4.62 Kemotaksis. (a) Bakterilerdeki kemotaksisi
leştirdiği düşünülmektedir. ölçme teknikleri. Bakteri süspansiyonu içine kapiller tübün so-
kulması. Kapillerin girişiyle, gradiyent oluşumu başlar, (b) Bir
Bakteriyal kemotaksis, cezbedici madde içerme-
cezbedici içeren kapiller içinde bakterilerin birikmesi, (c) Tuz
yen hareketli bakteri süspansiyonu içine cezbedici çözeltisi içeren kontrol kapiller. Tuz çözeltisi çekici ya da itici
madde içeren küçük bir kapillar tübün batırılması özellikte değildir. Kapiller içindeki hücre konsantrasyonu dışarı-
ile gösterilebilir. Cezbedici kimyasalın konsantras- daki ile aynıdır, (d) İtici bir maddenin bakterileri uzaklaştırması,
yonu kapillar tübün ucuna yakın kısımda daha faz- (e) Çeşitli kimyasallar içeren kapillerler içindeki hücre sayıları-
la olacak, ancak tübün ucundan uzaklaşıldıkça, bu nın zamana bağlı değişimi, (f) Mikroskoba eklenmiş video ka-
madde giderek azalacak ve bir garidyent oluşacak- mera sistemi kullanılarak çekilmiş ve dere suyu içindeki bir alg
tır (Şekil 4.62a«). Cezbedicinin bulunması halinde hücresi etrafında dolaşan hareketli bakteri hücrelerinin izlediği
bakteriler bu maddeye doğru hareket eder ve tübün yollan gösteren fotoğraf (merkezdeki büyük beyaz leke, alg
açık ucu çevresinde kümelenirler (Şekil 4.62b). Daha hücresidir). Bakteri hücrelerinin oksijen oluşturan alg hücresine
sonra hareketli bakterilerin çoğu kapillar içine girer. doğru hareket ederek pozitif aerotaksis gösterdiklerine dikkat
ediniz. Hücrelerin ortalama hızı yaklaşık 25/Lim/san.dir. Alg'in
Hiç kuşkusuz bazı bakteriler rasgele hareket nede- çapı yaklaşık 60/xm'dir.
niyle de kapillar içine girebilir (Şekil 4.62c). Ancak
cezbedici varlığında, kapillar içindeki bakteri kon- hücre, maddenin artan gradiyentini algılar ve uy-
santrasyonu dışarıdakinin birkaç misli olabilir. gun kemoreseptörler kamçı rotasyonunu etkileye-
Diğer taraftan eğer kapillar içinde bakterileri rek, hücreyi bu maddeden uzaklaştırır (Şekil 4.62d).
uzaklaştıran bir bileşik varsa, kapillar içindeki bak- Çeşitli kimyasalların belirli bir bakteriyi cezbettiği
teri konsantrasyonu dışarıdaki konsantrasyondan ya da uzaklaştırdığı, kapillar yöntemi kullanılarak
çok daha az olacaktır (Şekil 4.62d). Bu durumda saptanabilir.
16 • Davranışsal Cevap Olarak Hücre Hareketi: Kemotaksis ve Fototaksis •

Kemotaksis mikroskobik olarak da gözlene- rillum centenum (Bkz. Şekil 4.54) gibi bazı türlerde
bilir. Bakteri hücrelerinin zaman içindeki pozis- kolonideki bütün hücreler fototaksis gösterir ve hep
yonlarını kaydeden ve her hücrenin izlediği yolu birlikte ışığa doğru hareket ederler (Şekil 4.63b).
gösteren bir video kamera kullanarak, hücrelerin Kemotaksisi yöneten düzenleyici sistemde-
kemotaktik hareketlerini görmek mümkündür (Şe- ki bazı kısımların fototaksisde de iş gördüğünü
kil 4.62f). Bu yöntem doğal ortamlardaki bakteri- düşündürecek nedenler vardır. Kamçının dönüş
yal kemotaksis çalışmalarında kullanılacak şekilde yönünü kontrol eden sitoplazmik proteinler (Che
adapte edilmiştir. Doğadaki bakteriler için temel proteinleri) bunlar arasındadır (ö°öKısım 8.13).
kemotaktik ajanların daha büyük mikrobiyal hüc- Bu sonuç fototaksis yapamayan mutant fototro-
reler ya da canlı veya ölü makroorganizmalar tara- fik bakteriler üzerinde yapılan çalışmalardan elde
fından salınan besinler olduğu düşünülmektedir. edilmiştir. Bu tip mutantlarm kemotaksis sistemle-
Örneğin algler organik bileşikler ve O2 üretir. Bu ri de hasarlıdır. Kemoreseptörün analoğu olan ve
moleküller alg hücresine doğru kemotaksis yapıl- kimyasalın gradiyentini değil de ışık gradiyentini
masını stimüle ederler (Şekil 4.62/). algılama yeteneğine sahip bir fotoreseptör fototak-
sis cevabını yönetir. Eğer hücre intensitesi artan
ışığa doğru yüzüyorsa, fotoreseptör kamçının dö-
Fototaksis nüşünü etkileyen sitoplazmik proteinlerle etkileşe-
Birçok fototrofik mikroorganizma ışığa doğru rek, hücrenin koşma hareketinin sürmesini sağlar.
hareket eder. Bu olaya fototaksis denir. Fototaksi- Dolayısıyla, kemotaksis ve fototaksisdeki uyaran-
sin avantajı, fotosentetik organizmaların fotosen- lar farklı olmasına rağmen, her iki tip sinyale karşı
tez için gerekli ışığı etkinlikle alabilecek şekilde aynı sitoplazmik mekanizma kullanılmaktadır.
konumlanmalarına olanak vermesidir. Bu olay,
mikroskop lamı üzerindeki hareketli fotosentetik Diğer Tahsisler
bakterilere bir ışık spektrumu uygulanarak gösteri-
lebilir. Böyle bir uygulama sonucunda, lâm üzerin- Diğer bakteriyal taksislerden biri, oksijene doğru
deki bakteriler kendi fotosentetik pigmentlerinin veya ondan uzaklaşacak şekilde hareket etmek olan
absorbladığı dalgaboyuna sahip ışık bölgesinde aerotaksis (Bkz. Şekil 4.62f), bir başkası da yüksek
birikirler (Şekil 4.63a»; oosKısım 17.2 ve 17.3). iyonik güce doğru veya ondan kaçacak şekilde ha-
Fotosentetik prokaryotlarda iki farklı taksis reket etmek olan ozmotaksisdir. Her iki olay da mo-
görülür. Bunlardan birisi olan skotofobotaksis sade- leküler düzeyde aydınlatılmıştır. Bunlar basit dav-
ce mikroskobik olarak gözlenebilir ve fototrofik ranış şekilleri olup, hepsinde ortak mekanizmalar
bakteri şans eseri mikroskobun aydınlık görüntü olduğu görülmektedir. Bu mekanizmalar aracılığı
alanından karanlık dış kısma doğru yüzdüğü za- ile hücreler periyodik olarak çevrenin durumunu
man gerçekleşir. Karanlığa girmek hücrenin enerji algılamakta ve bu bilgiyi aygılayıcı ve cevap oluş-
statüsü üzerinde olumsuz etki yaratır ve hücreye turan protein ağları aracılığı ile değerlendirmek-
zıt yönde yuvarlanması için sinyal verir. tedir. Bu protein ağları kamçı dönüşünün yönünü
Fotosentetik mikroorganizmalar skotofobo- kontrol etmektedir. Davranışsal açıdan bakıldığın-
taksise ek olarak, gerçek fototaksis de yapabilirler. da, hareketli prokaryotlarm çevrelerindeki fiziksel
Fototaksis ışık intensitesinin arttığı yöne doğru ha- ve kimyasal duruma göre tavır aldıkları görülür.
reket etmek demektir. Bu olay pozitif kemotaksisin Çeşitli uyaranlara doğru ya da onlardan kaçacak
analoğudur. İki olay arasındaki fark fototaksisdeki şekilde hareket edebilen bir hücre, mikrobiyal ko-
cezbedicinin bir kimyasal değil, ışık olmasıdır. Çok münitede bir arada olduğu diğer türlerle, başarılı
hareketli fotosentetik bir organizma olan Rhodospi- bir şekilde rekabet edebilir.

• Şekil 4.63 Fototaksis. (a) Fototrofik bir bakteri olan Thiospirittum jenense, pigmentlerirün absorbladığı dalgabayundaki ışıkta sko-
tofobik birikim gösteir. Yoğun bakteri süspansiyonu içeren mikroskop lârru üzerinde ışık spektrumu oluşturulmuş ve belirli bir süre sonra
seçici olarak uygun dalgaboyunda biriken hücrelerin fotoğrafı çekilmiştir. Birikimin gerçekleştiği dalgaboyu bakteriyoklorofil a'nın ab-
sorbladığı ışığın dalgaboyudur (Şekil 17.3b ile karşılaştırınız), (b) Mor fototrofik Rhodospirillum centenum bakterisine ait tüm bir koloni-
nin 2 saat içinde gerçekleştirdiği fototaksis. Çok güçlü fototaksis yapan bu hücreler, sağ taraftaki ışık kaynağına doğru birlik içinde
hareket ederler. R. centenum hücrelerinin elektron mikrograflan için şekil 4.54'e bakınız.
100 • Bölüm 4 • Hücre Yapısı/İşlevi

4.16 Kavramların Gözden Geçirilmesi


Hareketli bakteriler çevrelerindeki fiziksel ya da kimya- Kamçının dönüş yönü ise, algılayıcı cevap oluşturan
sal gradiyentlere karşı cevap oluşturabilirler. Kemotaksis protein örgüleri tarafından kontrol edilmektedir.
ve fototaksis süreçleri sırasında, prokaryotik hücrenin
• Kemotaksis sözcüğünü tanımlayınız.
rasgele hareketi, uyarana doğru ya da ondan kaçacak
şekilde ayarlanabilir. Bu kontrol koşma ya da takla at- • Koşma yerine takla atmaya neden olan şey nedir?
manın gerçekleşme derecesi üzerinden sağlanır. Koşma • Skotofobotaksis ile fototaksis arasında ne fark vardır?
hareketi kamçının dönüş yönü tarafından kontrol edilir.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Işık mikroskobisinde boyamanın işlevi nedir? Genel 9. Bakteri hücre duvarının sert tabakası neden peptidogli-
boyama amacıyla neden katyonik boyalar kullanılır kan olarak adlandırılır? Peptidoglikan yapısının hücre
(ooaKısım 4.1)? duvarına sertlik kazandırmasının kimyasal nedenleri
2. Diferansiyel interferens kontrast mikroskobun aydmlık- nelerdir (css^Kısım 4.8)?
alan mikroskoba göre ne gibi üstünlüğü vardır? Faz- 10. Bakteri hücre duvarının lizozim ile erimesini laktoz ne-
kontrast mikroskop aydmlık-alan mikroskoba göre hangi den stabilize eder (««öKısını 4.8)?
üstünlüğe sahiptir (ööaKısım 4.2)? 11. Gram-negatif Bacteria'nm dış zarının işlevlerini listeleye-
3. Elektron mikroskoplar ışık mikroskoplarına göre hangi niz. Dış zarın kimyasal bileşimi nedir (CöaKısım 4.9)?
üstünlüğe sahiptir? Hücrenin üç boyutlu özelliklerini 12. Polisakkarit tabakalar prokaryotlarda hangi işlev(ler)i
gözlemlemek için ne tip elektron mikroskop kullanmak yerine getirirler (O^Kısım 4.10)?
gerekir (£Kt»Kısım4.3)? 13. Prokaryotlar ne tip sitoplazmik inklüzyonlar oluştu-
4. Prokaryotlarm en temel morfolojik özellikleri nelerdir? rurlar? Polihidroksibütirik asit (PHB) inklüzyonu ile
Listelediğiniz her morfolojik özelliği çizdiğiniz hücre magnetozom arasında bileşim ve metabolik rol açısın-
resimleri üzerinde gösteriniz. Bir prokaryotun büyük- dan ne gibi farklar vardır («s^Kısım 4.11)?
lüğü ve küçüklüğü ne kadar olabilir? Alt sınırı üst sı- 14. Gaz veziküllerinin işlevi nedir? Bu yapılar nasıl gazla
nırdan daha doğru saptamanın nedeni nedir? Çubuk dolu kalabilir (öO&Kısım 4.12)?
şekilli bir bakteri olan Escherichia coli'nin boyutları ne- 15. Bakteriyal endospor ile vejetatif hücre arasında kimya-
dir (öOaKısım 4.4)? sal bileşim, yapı ve aşırı çevresel koşullara dayanıklı-
5. Ünit zarın yapısını bir cümle ile anlatınız (öt*>Kısını lık açısından ne gibi farklar olduğunu birkaç cümle ile
4.5). açıklayınız (ö^öKısım 4.13).
6. İyonlaşmış moleküllerin sitoplazmik zar engelini ne- 16. Aşağıdaki terimleri tanımlayınız: olgun endospor, ve-
den kolayca aşamadıklarını bir cümle ile açıklayınız. jetatif hücre ve germinasyon (öö&Kısım 4.13).
Bu gibi moleküller sitoplazmik zardan nasıl geçerler 17. Endosporlar ne kadar süre canlı kalabilir ve buna ait
(«MOKısrm 4.5 ve 4.6)? kanıt nedir (aeç>,Kısım 4.13)?
7. Bacteria ile Archaea zarları arasındaki temel kimyasal 18. Bakteriyal kamçının yapısını ve işlevini açıklayınız.
fark nedir? Kamçının enerji kaynağı nedir (<E«5»Kısım 4.14)?
8. Escherichia coli hücreleri laktozu hac permeaz sistemi 19. Flavobacterium'un kayma hareketindeki mekanizma
ile, glukozu fosfotransferaz sistemi ile, maltozu ise ile Escherichia coH'nin hareketi arasında ne fark vardır
ABC tipi aktarıcı ile içine alır. Bu şekerlerin her biri için (OO©Kisım 4.15)?
aşağıdaki soruları yanıtlayınız: (1) taşıyıcı sistemlerinin 20. Hareketli bir bakterinin cezbedici maddenin yönünü
bileşenleri ve (2) taşıma işlemini gerçekleştiren enerji- nasıl algıladığını ve ona doğru nasıl hareket ettiğini
nin kaynağı (ö^Kısım 4.7). birkaç cümle ile anlatınız («SJ^Kısım 4.16).

UYGULAMA SORULARI

1. Nümerik apertürü 1.32 olan 100X yağ-immersiyon Size gram-negatif bir Bacteria türü, bir tane de Archa-
merceği ile bir objeyi gözlemlemek için 600nm ışık kul- ea türü olan iki kültür verildiğini düşünün. Ribozomal
lanılırsa, çözümlenebilecek en küçük objenin boyutları RNA dizilerinin saptanması (oo&Kısım 2.3) dışında bu
ne olur? Aynı mercek kullanılarak çözünürlük nasıl ar- kültürlerden hangisinin ne olduğunu saptayabilecek
tırılır? en az dört farklı yol söyleyiniz.
2. Çapı 15/j,m olan küre biçiminde bir hücre ve çapı 2/j.m 4. Kimyasal cezbedici içeren 3mm uzunluğundaki kapil-
olan bir başka hücre verilmektedir. Bu hücrelerin yü- ler bir tüp içinde maksimum hızla yüzen bir Escherichia
zey alanları ile hacimleri arasındaki oranı hesaplayınız. coli hücresinin (1X3 yum) bu yolu ne kadar sürede kate-
Yüzey alanı/hacim oranındaki farklılıklar hücrenin iş- deceğini hesaplayınız.
levi üzerinde ne gibi sonuçlar ortaya çıkarır?
BESLENME,
LABORATUVAR KÜLTÜRÜ
VE MİKROORGANİZMALARIN
METABOLİZMASI

BESLENME VE
MİKROORGANİZMA KÜLTÜRÜ 102
5.1 Mikrobiyal Beslenme 102
5.2 Kültür Besiyerleri 10S
5.3 Mikroorganizmaların Laboratuvar Kültürü 102

II ENERJİ VE ENZİMLER 108

5.4 Biyoenerjetik 108


5.5 Kataliz ve Enzimler 110

III OKSİDASYON-REDÜKSİYON VE
ENERJİ AÇISINDAN ZENGİN
BİLEŞİKLER 112
5.6 Oksidasyon-Redüksiyon 112
5.2 Redoks Elektron Taşıyıcısı Olarak NAD 114
5.8 Enerji Açısından Zengin Bileşikler ve
Enerjinin Depolanması 116

Beslenme ve IV MERKEZİ KATABOLİK YOLLAR,


biyoenerjetiğin anlaşılması, ELEKTRON TAŞINMASI VE
PROTON MOTİVE GÜÇ 112
laboratuvar ortamında
5.9 Enerjinin Korunması: Tercihler 112
mikroorganizmaları
5.10 Bir Fermentasyon Örneği Olarak Glikoliz 118
üretmek ve mikrobiyal 5.11 Solunum ve Zara-Bağlı Elektron Taşıyıcıları 120
hücrelerin kendi doğal 5.12 Proton motive Güçten Enerji Eldesi 123
habitatlarında nasıl bir
"yaşam sürdürdüklerini" V SOLUNUMDA KARBON AKIŞI VE
anlamak için gereklidir. KATABOLİK ALTERNATİFLER 126
5.13 Solunumda Karbon Akışı: Sitrik Asit
Döngüsü 122
5.14 Katabolik Alternatifler 122

VI BIYOSENTEZ 130
5.15 Şeker ve Polisakkarit Biyosentezi 130
5.16 Amino Asit ve Nükleotit Biyosentezi 131
5.12 Yağ Asitleri ve Lipidlerin Biyosentezi 132

101
102 • Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması

BOLÜMLE İLGİLİ SOZLUK

Aktivasyon enerjisi enzimin ron taşınması sırasında oluşan proton Proton motive güç zarın iki yüzeyi
substrat(lar)mı reaktif duruma getir- motive güçten ATP üretilmesi arasında yükün ve su elementlerinin
mek için gerekli olan enerji Glikoliz glukoz molekülünün ATP ve (H+'e karşı OH") ayrımından ortaya
Anabolizma hücredeki biyosentetik çeşitli fermentasyon ürünleri oluştu- çıkan enerji yüklü zar durumu
tepkimelerin tümü racak şekilde fermente olduğu biyo- Redüksiyon potansiyeli (Eo') madde-
Aseptik teknik çalışma sırasında mik- kimyasal yol; aynı zamanda Embden- nin içsel elektron bağışlama eğiliminin
robiyal kültürlerin veya steril objele- Meyerhof yolu olarak da isimlendiri- volt birimi cinsinden ölçülen değeri;
rin kontaminasyonuna engel olmak lir Eo' standart koşullar altındaki redük-
için alınan önlemler serisi Katabolizma hücre tarafından kullanı- siyon potansiyelidir
ATP sintaz (ATPaz) proton motive labilir enerji (genelde ATP) üretimine Saf kültür tek tip organizma içeren
gücün ortadan kalkması ile eşleşmiş yol açan biyokimyasal tepkimeler kültür
olan ATP sentezini katalizleyen ve Katalizör kimyasal tepkimeyi hızlandı- Serbest enerji (G) iş yapmak için elve-
sitoplazmik zara gömülü halde bulu- ran, ancak tepkime sırasında tüketil- rişli olan enerji; G0' standart koşullar
nan, çoklu-protein yapısındaki enzim meyen madde altındaki serbest enerjidir
kompleksi Kemiozmoz proton motive gücün or- Siderof or çok düşük konsantrasyonlar-
Ekzergonik enerji açığa çıkaran tadan kalkması ile eşleşmiş ATP sen- daki demire bağlanarak kelat yapan
Elektron alıcısı elektron vericisinden tez süreci bileşik
elektronları alabilen ve bu sırada in- Koenzim enzimin bir parçası olarak Sitrik asit döngüsü asetatın iki CO2
dirgenen madde katalitik tepkimelere katılan ve prote- molekülüne dönüştüğü döngüsel tep-
Elektron vericisi elektron alıcısına in yapısında olmayan küçük molekül kimeler serisi
elektron verebilen ve bu sırada yük- Kompleks besiyeri maya ve et özütle- Solunum bir bileşiğin son elektron
seltgenen madde ri gibi kimyasal olarak tanımlanmamış alıcısı olan O 2 (veya O 2 yerine geçen
Endergonik enerjiye gereksinim du- maddeler içeren besi yeri diğer bileşikler) ile oksitlendiği ve ok-
yan Kültür besiyeri mikroorganizmaların sidatif fosforilasyon ile genelde ATP
Enzim özgül bir kimyasal tepkimeyi gelişmesi için uygun olan çeşitli besin- molekülünün üretildiği süreç
hızlandırabilen (katalizleyen) protein leri içeren sıvı çözelti Substrat düzeyinde fosforilasyon
Fermentasyon organik maddenin hem Oksidatif fosforilasyon elektron ta- fosfat grubu taşıyan bir organik bile-
elektron alıcısı hem de elektron veri- şınması ile oluşan proton motive gü- şikteki enerji bakımından zengin fos-
cisi olarak görev yaptığı ve ATP'nin cün varlığında ATP üretimi fat molekülünün, doğrudan ADP mo-
substrat seviyesinde fosforilasyon Ototrof tek karbon kaynağı olarak lekülüne aktarılması ile ATP üretimi
aracılığı ile üretildiği anaerobik kata- CO2'i kullanarak, tüm hücre materyal- Tanımlanmış besiyeri kimyasal bile-
bolizma lerinin biyosentezini gerçekleştirebi- şimi kesin olarak bilinen kültür besi-
Fotofosforilasyon ışık-güdümlü elekt- len organizma yeri

I BESLENME VE
MİKROORGANİZMA
KÜLTÜRÜ
Mikrobiyal Beslenme
Hücrelerin esas olarak makromoleküller ve sudan
oluştuğunu, ve bu makromoleküllerin de monomer
Bir hücre kendini eşlemeden önce, pek çok farklı
olarak isimlendirilen küçük birimlerden meydana
kimyasal tepkimenin eşgüdümünü sağlamak ve
gelmiş polimerler olduğunu Bölüm 3'den anımsa-
molekülleri özgül yapılar içerisinde organize etmek
yalım (co^Kısım 3.2). Mikrobiyal beslenme, hücre-
zorundadır. Bu tepkimeler bütününe metabolizma
lerin büyümesi için gerekli olan monomerlerin (ya
adı verilir. Metabolik tepkimeler ya enerji açığa çı-
da monomer öncüllerinin) sağlanmasıyla ilgilenen
karır ya da enerjiye gereksinim duyarlar. Enerji açığa
mikrobiyal fizyoloji konusudur. Hücrelere gerekli
çıkaranlara katabolik tepkimeler (katabolizma),
olan bu maddelerin tümü besin olarak adlandırılır.
enerji gereksinenlere ise anabolik tepkimeler (ana-
Farklı organizmalar genelde farklı besin grup-
bolizma) adı verilir. Hücrelerde çeşitli katabolik
larına gereksinim duyarlar. Farklı özgül formlarda
ve anabolik tepkime setleri bulunur. Bunların en
bulunabilen bu besinlerin tümüne aynı miktarlar-
önemlilerinden bazılarını bu ve daha ilerideki bö-
da ihtiyaç duyulmaz. Makrobesin (Tablo 5.1) olarak
lümlerde inceleyeceğiz.
isimlendirilen bazı besinlere fazla miktarlarda ih-
Ancak daha önce, mikroorganizmaların labo- tiyaç duyulurken, mikrobesin olarak isimlendirilen
ratuvarda nasıl geliştiklerini tartışacağız. Mikroor- diğerlerine çok az miktarlarda hatta bazen eser
ganizmaların metabolik aktiviteleri ile ilgili bilgile- miktarlarda ihtiyaç duyulmaktadır. Öncelikle temel
rimizin çoğu laboratuvar kültürleri ile yapılan ça- makrobesinler olan karbon ve azotu inceleyeceğiz.
lışmalarla ortaya çıkarılmıştır. Buradaki konumuz
karbon ve enerji için organik maddeleri gereksinen Karbon ve Azot
kemoorganotroflar'dır (eoaKısım 2.4). Bu bölümün Tüm hücreler karbona ihtiyaç duyarlar. Prokaryot-
daha sonraki kısımlarında, kemoorganotrofi dışın- larm çoğu karbon kaynağı olarak organik maddeye
daki enerji-üreten mekanizmaları gözden geçirece- gereksinim duyar. Kuru ağırlık esas alındığında
ğiz. Diğer biyoenerjetik seçenekleri kullanan bu tip tipik bir hücrenin %50'si ve tüm makromolekül sı-
organizmalar da laboratuvarda üretilebilir ve bura- nıflardaki en temel element karbondur. Bakteriler
da sözü edilen beslenme ve hücre kültürü ile ilgili farklı organik karbon bileşiklerini özümseyebilir ve
temel prensiplerin çoğu onlar için de geçerlidir. yeni hücre materyallerini yapmak için bunları kul-
5.1 • Mikrobiyal Beslenme • 103

Tablo 5.1 Doğadaki ve kültür besiyerlerindeki makrobesinler


Element Doğada bulunan besin formu Kültür ortamına eklenen kimyasal form
Karbon (C) CO 2 , organik maddeler Glukoz, malat, asetat, piruvat, amino asitler,
yüzlerce farklı bileşik ya da kompleks
karışım (maya özütü, pepton, vb)
Hidrojen (H) H 2 O organik m a d d e l e r H 2 O, organik maddeler
Oksijen (O) H 2 O, O 2 , organik maddeler H 2 O, O2, organik maddeler
Nitrojen (N) N H V NO 3 ~, N 2 , organik azot bileşikleri İnorganik: NH4C1, (NH4)2SO4, KNO3,N2
Organik: Amino asitler, nükleotitlerin azotlu
bazları, N içeren diğer organik maddeler
Fosfor (P) PO 4 3 ~ KH2PO4, Na 2 HPO 4
Kükürt (S) H 2 S, SO 4 2 ", organik S bileşikleri, metal sülfürler Na2SO4, Na 2 S 2 O 3 Na2S, sistein, veya diğer
(FeS, CuS, ZnS, NiS, vb.) organik kükürt bileşikleri
Potasyum (K) çözeltide K+ veya çeşitli K tuzları olarak KC1, KH2PO4
Magnezyum (Mg) çözeltide Mg+2 veya çeşitli Mg tuzları olarak MgCl2,MgSO4
Sodyum (Na) çözeltide Na* veya NaCl veya diğer N a tuzlan olarak NaCl
Kalsiyum (Ca) çözeltide Ca +2 veya CaSO 4 veya diğer Ca t u z l a n olarak CaCl2
Demir (Fe) çözeltide Fe + 2 veya Fe +3 veya FeS, F e ( O H ) v veya FeCl3, FeSO4, kelatlanmış demir çözeltileri
diğer Fe t u z l a n (Fe+3 EDTA, Fe+3 sitrat vb)

lanırlar. Amino asitler, yağ asitleri, organik asitler, Magnezyum ribozomları, zarları ve nükleik asitle-
şekerler, azotlu bazlar, aromatik maddeler, ve çok ri kararlı hale getirmede işlev görmesinin yanı sıra,
sayıdaki diğer organik maddelerin biri ya da bir di- pek çok enzimin aktivitesi için de gereklidir. Çoğu
ğeri bakteriler tarafından kullanılır. Bunun aksine, mikroorganizmanın gelişimi için gerekli bir besin
bazı prokaryotlar ototrofdur. Bunlar tüm hücresel olmayan kalsiyum, hücre duvarını stabilize etmeye
yapılarını karbon dioksitden (CO2) sentezleyebilir- yardımcı olur ve endosporlarm ısıya karşı direnç
ler. Bu işlem için gerekli olan enerji ya ışıktan ya da göstermelerinde çok önemli bir rol oynar (««sKı-
inorganik kimyasallardan sağlanır. sım 4.13). Sodyum tüm organizmalar için olmasa
Karbondan sonra hücrede en bol bulunan ele- da bazı organizmalar için gereklidir ve sodyuma
ment azottur. Tipik bir bakteri hücresinin kuru ağır- gereksinim duyulması tipik olarak organizmanın
lığının yaklaşık %12'si azottan oluşur. Azot prote- habitatını yansıtır. Örneğin, deniz suyunun sodyum
inler, nükleik asitler ve diğer hücre birleşenleri için içeriği oldukça yüksektir ve deniz mikroorganizma-
gereklidir. Azot doğada hem organik hem de inor- ları gelişebilmek için genelde sodyuma ihtiyaç du-
ganik formda bulunmakla birlikte (Tablo 5.1) bu yarlar. Bunun aksine, bunlarla yakın akraba olan
azotun büyük kısmı amonyak (NH3), nitrat (NO3~) tatlı su türleri sodyum yokluğunda yaşayabilir.
ya da N 2 halinde olup, inorganik formdadır. Bakte-
rilerin çoğu tek azot kaynağı olarak amonyağı kulla- Demir
nırken, diğerleri aynı zamanda nitratı da kullanabi- Demir, elektron taşınmasında görev alan sitokrom-
lir. Bununla beraber, azot-fikse eden bakteriler için tek ların ve demir-kükürt proteinlerinin önemli bileşe-
azot kaynağı azot gazı (N2)dır. Bu organizmaların ni olarak hücre solunumunda oldukça önemli bir
özelliklerini daha detaylı olarak ilerideki bölümler- rol oynar (Bkz. Kısım 5.11 ve Tablo 5.2). Oksijensiz
de tartışacağız (öo^Kısım 12.9,17.28, ve 19.12). koşullar altında demir genelde +2 oksidasyon du-
rumunda (ferrus, Fe+2) ve çözünmüş haldedir. Buna
Diğer makrobesinler: P, S, K, Mg, Ca, Na karşılık, oksijenli koşullarda demir genelde +3 oksi-
Fosfor doğada organik ya da inorganik fosfat for- dasyon durumunda (ferrik, Fe+3) olup, çözünmeyen
munda olabilir ve hücrede öncelikli olarak nükleik çeşitli mineraller oluşturur. Hücreler bu tür mine-
asitlerin ve fosfolipidlerin sentezi için gereklidir. rallerden demir elde etmek için, demire bağlanıp
Sistein ve metionin gibi amino asitlerin (o°oKısım onu hücre içine aktaran ve siderof orlar olarak isim-
3.6), tiyamin, biyotin ve lipoik asit gibi bazı vitamin- lendirilen demir-bağlayıcı ajanlar üretirler. Temel
lerin ve koenzim A'nın yapısında kükürt bulunur. siderofor gruplarından birisi, ferrik demiri güçlü bir
Organizmalar çeşitli kükürt formlarını kullanabi- şekilde kelatlayan hidroksamik asit türevlerini içerir
lir. Doğadaki kükürt, çoğu yalnızca mikroorganiz- (Şekil 5.la»). Demir-hidroksamat kompleksi hücre-
malar tarafından gerçekleştirilen çeşitli kimyasal den içeri girdikten sonra, demiri serbest bırakır ve
dönüşümlere uğrar (c^Kısım 19.13). Hücredeki hücre dışına çıkarılan hidroksamat demir taşınması
kükürtün çoğu ya sülfat (SO4~2) ya da sülfit (HS"~) için tekrar kullanılır.
halindeki inorganik kaynaklardan sağlanmaktadır Escherichia coli ve Salmonella typhimurium gibi
(Tablo 5.1). bakteriler, enterobaktinler olarak adlandırılan
Potasyum tüm organizmalar için gereklidir. kompleks yapılı fenolik sideroforlar üretirler (Şe-
Protein sentezinde görev yapanlar da dahil ol- kil 5.1 W. Bu sideroforlar aromatik bir bileşik olan
mak üzere, çeşitli enzimler aktivite gösterebilmek katekol türevi olup, demir için olağanüstü yüksek
için özgül olarak potasyuma gereksinim duyarlar. bağlanma eğilimindedirler. Demir genelde hayvan-
104 • Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması

R-N C-R + Fe: sal dokularda kısa süreli depolanır; çünkü demir te-
I II mizleme sistemleri demiri bağlar ve mikroorganiz-
,OH O, malar için kullanılamaz duruma getirir (öo^Kısım
Hidroksamat
grubu 21.7 ve 21.8).
Fe 3 + Deniz sularındaki demir neredeyse hiç fark
Hidroksamat « « J edilmeyecek düzeydedir. Örneğin, okyanusların
yüzey suları tipik olarak mililitrede birkaç pikogmm
Ferrik hidroksamat (bir pikogram 1012g'dır) demir içerir. Bu durumla
_I__ /Sitoplazmik baş edebilmek için, pek çok deniz bakterisi çok kü-
Ferrik hidroksamat çük miktarlardaki demiri tutuklayabilen kompleks
yapılı sideroforlar üretirler. Bu sideroforlar, Fe+3 ile
Redüksiyon kompleks oluşturan peptid yapıdaki bir baş kısım
Hidroksamat ve sitoplazmik zar ile ilişki kuran lipid yapıda bir
kuyruk içermektedir. Akuakelin (Şekil 5.1c) yapısın-
daki bileşikler demiri bağlar bağlamaz, lipid-benze-
ri miseller oluşturacak şekilde kümelenir ve bağlı
Demir-içeren Hem
enzimler demiri hücrenin içine aktarırlar.
(a) Bazı prokaryotlar hiç demir içermeyen ortamlar-
da yaşayabilirler. Örneğin, Lactobacillus plantarum ve
Borrelia burgdorferii bakterileri (ikincisi Lyme hastalı-
ğı etkenidir, <c°»Kısım 27.4) demir içermez. Bu bak-
terilerin normalde Fe+2 içermesi gereken enzimlerin-
de, metal bileşen olarak demir yerine Mn+2 bulunur.
Mikrobesinler (İz Elementler)
Her ne kadar sadece eser miktarlarda ihtiyaç duyul-
sa da, mikrobesinler hücre işlevleri için yine de hayati
önem taşırlar. Mikrobesinler (örneğin demir) metal
oldukları için, sıklıkla iz elementler olarak adlandı-
rılırlar. Mikrobesinler, hücrelerin katalizörleri olan
çeşitli enzimlerin bileşeni olarak görev yaparlar.
Tablo 5.2'de hücrelerdeki temel mikrobesinler özet-
lenmekte ve her birinin birlikte işlev yaptığı enzim-
lere ait örnekler verilmektedir.
Mikroorganizmaların rutin laboratuvar kültür-
(b) leri için, kültür ortamına iz elementlerin eklenmesi
genelde gereksizdir; çünkü bunlara çok az gereksi-
Ferrik-bağlayan peptid yapıdaki baş grup nim vardır. Bununla birlikte, eğer kültür ortamı çok
saf distile su içerisinde çözünmüş oldukça saf kim-
yasalları içeriyorsa, iz element eksikliği olabilir. Bu
Hidrofobik kuyruk • HÖ > = Ö F gibi durumlarda, gerekli olan metalleri temin ede-
H
bilmek için, seyreltik iz element (Tablo 5.2) çözeltisi-
H fi X
° 3>OH
O T ^H nin besi yerine eklenmesi gerekmektedir.
Fe

H2NAO
Gelişme Faktörleri
(C)
Gelişme faktörleri organik maddeler olup, bunlara
da tıpkı mikrobesinler gibi sadece bazı hücreler ta-
• Şekil 5.1 Mikroorganizmalar tarafından üretilen demir rafından ve çok az miktarlarda gereksinim duyulur.
kelatlayan ajanlar, (a) Hidroksamat. Demir, Fe'3 olarak bağlanır Vitaminler, amino asitler, pürin ve pirimidinler ge-
ve Fe*2 olarak hücre içinde serbest bırakılır. Hidroksamat daha lişme faktörleri olarak işlev görürler. Her ne kadar
sonra hücreyi terk eder ve döngüyü tekrarlar, (b) Escherichia mikroorganizmaların çoğu bu maddeleri sentezle-
coli'de ferrik enterobaktin. Katekol moleküllerindeki oksijen
yebilseler de, bazı mikroorganizmalar bunların bir
atomları san ile gösterilmiştir, (c) Demir-bağlayan peptid yapıdaki
baş kısım ile hidrofobik kuyruk kısmı taşıyan bir siderofor olan ya da bir kaçını çevreden hazır olarak alır. Bu ne-
akuakelin. Hidrofobik kuyruk, akuakelin molekülünün zardan denle laboratuvar kültürlerinde bu maddelerin or-
hücre içine geçmesine yardımcı olur. tama eklenmesi gerekmektedir.
Vitaminler en yaygın olarak ihtiyaç duyulan ge-
lişme faktörleridir. Vitaminlerin çoğu koenzimlerin
bileşenleri olarak işlev görürler (Bkz. örneğin, Şekil
5.10,5.12 ve 5.15). Tablo 5.3 de bunlar özetlenmiştir.
Mikroorganizmalar arasında vitamin gereksinimi
5 2 • Kültür Besiyeri • 105

açısından büyük farklılıklar vardır. Streptococcus, 5.1 Kavramların Gözden Geçirilmesi


Lactobacillus, Leuconostoc cinslerini içine alan laktik
asit bakterileri ve diğer bakterilerin (öSoKısım 12.19) Canlı bir hücrede bulunan yüzlerce kimyasal bileşik,
çoklu vitamin ihtiyacı insanların gereksindiklerin- besin olarak isimlendirilen başlangıç materyallerinden
den bile daha fazladır (Bkz. Tablo 5.4). Mikroorga- oluşturulur. Oldukça fazla miktarlarda ihtiyaç duyulan
elementler makrobesinler adını alırken, çok daha az mik-
nizmaların en yaygın olarak gereksindiği vitaminler tarlarda ihtiyaç duyulan metallere mikroelementler, or-
tiyamin (vitamin B,), biyotin, piridoksin (vitamin B6) ganik maddelere ise büyüme faktörleri âdı verilir.
ve kobalamin (vitamin B]2) dir. • Hücredeki azotun büyük kısmı hangi iki makromole-
kül sınıfında bulunur?
Organizmaların gereksindiği • C gibi elemetler maArobesin olarak değerlendirilirken,
Tablo 5.2 mikrobesinler (iz elementler)* Co2+ gibi elementler neden mikrobesin olarak isimlen-
dirilir?
Element Hücresel işlevi
• Demir hücre metabolizmasında ne gibi roller oynar?
Bor (B) Bakterilerdeki quorum sensing için Hücreler demiri nasıl tutuklar?
otoindükleyici bacteria; aynı zaman-
da bazı poliketid antibiyotiklerde
bulunur
Krom (Cr) Memelilerde glukoz metabolizması için Kültür Besiyerleri
gereklidir; mikrobiyal olarak ihtiyaç
yok Kültür ortamı, mikroorganizmaların laboratuvarda
Kobalt (Co) Vitamin B]2; transkarboksilaz (propiyo- üretilmesi için kullanılan besin çözeltileridir. Labo-
nik asit bakterisi) ratuvar kültürü mikroorganizmaların ayrıntılarıy-
Bakır (Cu) Solunum, sitokrom c oksidaz; fotosen-
tez, plastosiyanin, bazı süperoksit la çalışılması için gerekli olduğundan, besi yerinin
dismutazlar hem hazırlanmasında, hem de seçiminde özen gös-
Demir (Fe)b Sitokromlar; katalaz; peroksidaz; demir- terilmelidir. Başarılı bir kültür ancak bu şekilde elde
kükürt proteinleri; oksigenazlar; tüm
nitrojenazlar edilebilir.
Manganez (Mn) Pek çok enzimin aktivatörü, belli bazı
süperoksit dismutazlarda ve oksige- Kültür Besiyeri Çeşitleri
nik fototroflarda (Fotosistem II) suyu Mikrobiyolojide kullanılan iki büyük kültür besiye-
parçalarına ayıran enzimde mevcut ri sınıfı vardır: kimyasal olarak tanımlanmış olanlar ve
Molibden (Mo) Flavin-içeren bazı enzimler; bazı nitroje-
nazlar, nitrat redüktazlar, sülfit ok- kimyasal olarak tanımlanmış olmayanlar (komples besi-
sidazlar, DMSO-TMAO redüktazlar, yerleri). Kimyasal olarak tanımlanmış besiyerleri
bazı format dehidrogenazlar (kısaca tanımlanmış besiyerleri), miktarları kesin
Nikel (Ni) Hidrogenazlarm çoğu, metanogenler- olarak bilinen oldukça saf inorganik ya da organik
deki koenzim F43|ı; karbon monoksit
dehidrogenaz; üreaz kimyasalların distile suya eklenmesi ile hazırlanır.
Selenyum (Se) Format dehidrogenaz; bazı hidrogenaz- Bu nedenle, tanımlanmış besiyerinin kimyasal bile-
lar; selenosistein amino asidi şimi kesin olarak bilinir. Herhangi bir kültür besiye-
Tungsten (W) Bazı format dehidrogenazlar; hiperter-
mofillerin oksotransferazları rinin en önemli bileşeni karbon kaynağıdır; çünkü bü-
Vanadium (V) Vanadium nitrojenaz; bromoperoksidaz tün hücreler yeni hücre materyallerini yapabilmek
Karbonik anhidraz; alkol dehidrogenaz; için çok miktarda karbona gereksinim duyar. Basit
Çinko (Zn) RNA ve DNA polimeraz; ve birçok tanımlanmış bir besiyerinde (Tablo 5.4), tek bir karbon
DNA bağlanma proteinleri
kaynağı mevcuttur. Karbon kaynağının niteliği ve
" Listede adı geçen mikrobesinlerin hepsi tüm hücreler için derişimi kültürü yapılacak olan organizmaya bağ-
gerekli değildir. Listede yer alan metallerden bazıları sadece özel lıdır.
mikroorganizmalardaki enzimlerde bulunur.
' Diğer iz metallere kıyasla daha fazla miktarlarda gereklidir. Üremekte olan çoğu organizma için besiyerinin
net ve kesin bileşimini bilmek gerekli değildir. Bu

Tablo 5.3 Üreme faktörleri: Vitaminler ve işlevleri


Vitamin işlevi
p-Aminobenzoik asit Folik asit öncülü
Folik asit Tek-karbon metabolizması; metil grup transferi
Biyotin Yağ asitleri biyosentezi; /3-dekarboksilasyonlar; bazı CO 2 fiksasyon tepkimeleri
Kobalamin (B12) Tek karbon fragmanlarının redüksiyonu ve transferi; deoksiriboz sentezi
Lipoik asit Piruvat ve a-ketoglutarat dekarboksilasyonunda acil gruplarının transferi
Nikotinik asit (niasin) NAD* öncülü (Bkz. Şekil 5.10); oksidasyon-redüksiyon tepkimelerinde elektron transferi
Pantotenik asit Koenzim A öncülü; asetil ve diğer acil türevlerinin aktivasyonu
Riboflavin FMN (Bkz. Şekil 5.10) ve elektron taşınmasında gerekli olan flavoproteinlerdeki FAD'nin
öncülü
Tiyamin (Bj) a-Dekarboksilasyonlar; transketolaz
Vitamin B6 (piridoksal-piridokamin grubu) Amino asit ve keto asit transformasyonları
Vitamin K grubu; kinonlar Elektron taşınması; sfingolipid sentezi
Hidroksamatlar Demir-bağlayan bileşikler; demirin çözünür halegetirilmesi ve hücre içine aktarımı
106 • Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması

Tablo 5.4 Besin gereksinimi olan ve olmayan mikroorganizmalar için hazırlanan kültür besiyeri örnekleri'
Escherichia coli için Leuconostoc mesenteroides için t. coli veya L. mesenteroides
tanımlanmış besiyeri tanımlanmış besiyeri için kompleks besiyeri
K 2 HPO 4 7g K2HPO40.6g Glukoz 15 g
KH 2 PO 4 2g KH2PO40.6g Maya özütü 5 g
(NH4)2SO41 g NH4C13 g Pepton 5 g
MgSO40.1g MgSO40.1g KH 2 PO 4 2g
CaCl2 0.02 g Glukoz 25 g Distile su 1000 mi
Glukoz 4-10 g Sodyum asetat 20 g pH7
iz elementler, (Fe, Co, Mn, Zn, Cu, Amino asitler; (alanin, arjinin, asparajin, aspartat, sistein,
Ni, Mo) her birinden 2-10/ng glutamat, glutamin, glisin, histidin, izolösin, metionin,
Distile su lOOOml fenilalanin, prolin, serin, lösin, lizin, treonin, triptofan,
pH7 tirozin, valin) her birinden 100-200 jiıg
Pürin ve pirimidinler (adenin, guanin, urasil, ksantin) her
birinden lOmg
Vitaminler (biyotin, folat, nikotinik asit, piridoksal, piridok-
samin, piridoksin, riboflavin, tiyamin, pantotenat, p-ami-
nobenzoik asit) her birinden 0.01-1 mg
İz elementler; her birinden 2-lOjiıg (ilk kolona bakınız)
Distile su lOOOml
pH7

" Tanımlanmış besiyeri (a) ve kompleks besiyeri (b) içeren tüplerin fotoğrafları. İçerdiği organik özütler ve sindirilmiş ürünlerden dolayı kompleks
besiyerinin renkli olduğuna dikkat ediniz. Fotoğraflar Cheryl L. Broadie and John Vercillo, Southern Illinois University at Carbondale izni ile
yayınlanmıştır.

gibi durumlarda, kompleks besiyeri yeterli hatta Tablo 5.4'de verilen basit tanımlanmış besiyeri,
avantajlı bile olabilir. Kompleks besiyeri hayvansal E. coli için mükemmel bir gelişme ortamı olmakla
ya da bitkisel parçalanma ürünleri bulunur. Bun- . birlikte, L. mesenteroides''in üremesi için uygun değil-
lar arasında örneğin, kazein (süt proteini), sığır eti, dir. L. mesenteroides'in tanımlanmış besi yerinde ge-
soya fasulyesi, maya hücreleri ya da henüz kimya- lişimi için, E. coli'nin gereksinmediği çeşitli organik
sal olarak tanımlanmamış oldukça besleyici diğer besin ve gelişme faktörlerinin ortama eklenmesi ge-
maddeler yer alır. Bu özütler toz şeklinde ticari rekir. E. coli mi yoksa L. mesenteroides mi daha fazla
olarak satın alınır ve besiyerini hazırlamak için çok biyosentetik kapasiteye sahiptir? Bu sorunun cevabı
kolaylıkla tartılıp distile su içinde çözülür. Bununla E.co//'dir; çünkü bu bakterinin basit tanımlanmış bir
birlikte, kompleks besiyeri kullanmanın en önemli kültür besiyerinde gelişme yeteneği, glukoz gibi tek
dezavantajı bileşiminin kesin olarak kontrol edile- bir karbon kaynağından, tüm organik bileşenlerini
memesidir.
sentezleyebildiği anlamına gelmektedir (Tablo 5.4).
Belirli durumlarda, özellikle klinik mikrobiyolo- E. co//'nin aksine, L. mesenteroides'in birçok ge-
jide, kültür ortamları selektif veya diferansiyel şekilde lişme faktörüne ve temel organik besinlere (örneğin
hazırlanır (veya her iki şekilde). Selektif besiyeri amino asit) ihtiyacı vardır. Bu durum bu bakterinin
bazı mikroorganizmaların üremesini seçici olarak sınırlı biyosentetik kapasiteye sahip olduğunu gös-
engellerken diğerlerini engellemez. Buna karşılık, termektedir. L. mesenteroides'in kompleks besin ge-
diferansiyel besiyeri, genelde boya gibi bir takım
reksinimlerinin sağlanabilmesi için ya Tablo 5.4'de
indikatörlerin eklendiği bir besiyeridir. Bu besiyeri
gösterilen tanımlanmış bir besiyeri hazırlamak (her
gelişme sırasında gerçekleşen belirli kimyasal tepki-
ne kadar bunu hazırlamak saatler alsa da), ya da
melerin ayırt edilmesine olanak sağlar. Diferansiyel
genelde daha çabuk hazırlanan kompleks besiyeri
besiyeri, bazı tepkimeleri gerçekleştirebilen ya da
(Tablo 5.4) kullanmak gerekir.
gerçekleştiremeyen bakteri türleri arasında ayrım ya-
pabilmek için oldukça kullanışlıdır. Diferansiyel ve Bazı patojenik mikroorganizmaların besin ge-
selektif besiyerleri Bölüm 24'de tartışılmıştır. reksinimleri L. mesenteroides'den bile fazladır. Bu
organizmaların kültürü için, zenginleştirilmiş besiyeri
Besin Gereksinimleri ve Biyosentetik Kapasite gerekli olabilir. Zenginleştirilmiş besiyeri, serum ya
Tablo 5.4 kültür besiyerleri için, ikisi tanımlanmış da tam kan gibi ilave besinlerin eklendiği kompleks
biri kompleks olacak şekilde üç reçete vermektedir. bir ortamdır. Ortama eklenen bu besinler konakçı-
Kompleks besiyeri ortamı hazırlanışı en kolay olan daki koşullan oldukça iyi taklit eder ve Streptococcus
besiyeri olup, tabloda gösterilen enterik Escherichia pyogenes ve Neisseria gonorrheae gibi organizmaların
coli bakterisinin ve oldukça müşkülpesent (besin başarılı laboratuvar kültürleri için gereklidir.
talebi fazla) bir laktik asit bakterisi olan Leuconostoc Tablo 5.4 den çıkarılan en temel sonuç farklı mik-
mesenteroides'in gelişimini en iyi şekilde destekler. roorganizmaların büyük çapta farklı besin gereksinimleri
5.3 • Mikroorganizmaların Laboratuvar Kültürü • 107

olabileceğidir. Dolayısıyla, başarılı bir mikroorganiz-


ma kültürü yapabilmek için, o mikroorganizmanın
besin gereksinimlerini anlamak ve daha sonra bu
besinleri uygun formlarda ve oranlarda kültür besi-
yerine eklemek gerekmektedir. Eğer kültür besiyeri
hazırlanırken gerekli dikkat gösterilirse, laboratu-
varda farklı tipte pek çok mikroorganizmanın kültü-
rünü hazırlamak oldukça kolaydır. Mikroorganizma
kültürü için gerekli olan işlemleri şimdi tartışacağız.

5.2 Kavramların Gözden Geçirilmesi

Kültür besiyeri mikroorganizmaların besin gereksinimle-


rini karşılar. Bu ortam kimyasal olarak tanımlanmış ya da
tanımlanmamış (kompleks) olabilir. Seçici, diferansiyel
ve zenginleştirilmiş terimleri, belirli türlerin izolasyonu
ya da karşılaştırmalı mikroorganizma çalışmaları için
kullanılan besiyerlerini tanımlayan ifadelerdir.
• Leuconostoc mesenteroides suşlarınm rutin kültürü için
kimyasal olarak tanımlanmış besiyeri yerine, komp-
leks besiyeri kullanmak daha kolaydır. Neden?
• E. co//'nin kompleks besiyerinde mi yoksa tanımlan-
mış besiyerinde mi daha hızlı üreyeceğini düşünü-
yorsunuz (Tablo 5.4)? Neden?

Mikroorganizmaların
Laboratuvar Kültürü
Kültür besiyeri hazırlanıp, tüm mikroorganizmalar-
dan arındırmak için steril edildikten sonra, inoküle
edilip (yani organizma eklenip), mikrobiyal gelişimi
destekleyecek koşullar altında inkübasyona bırakı-
lır. Laboratuvar koşullarında inokülasyon için saf
kültür kullanılır. Saf kültür, sadece tek tip mikroor-
ganizma içeren kültür demektir.
Diğer organizmaların saf kültür besiyerine gi-
rişlerinin engellenmesi gerekmektedir. Kontaminant
olarak isimlendirilen bu tip istenmeyen organizma-
lara çok sık rastlanır (Pasteur'ün 125 yıl önce keşfet-
tiği gibi, oOöKısım 1.6). Kontaminasyonu önlemek
için mikrobiyolojik teknikler tasarlanmıştır. Saf kül-
tür elde etmek ve kültürün saflık kontrolü için en te-
mel yöntem, Petri plaklarında hazırlanmış katı besi-
yeri kullanmaktır. Şimdi bu konuyu inceliyeceğiz .
Katı ve Sıvı Kültür Besiyerleri
Bazı hallerde kültür besiyerleri jelimsi bir maddenin
sıvı ortamlara eklenmesiyle, yarı-katı formda hazırla-
nır. Bu tür katı kültür besiyerleri hücreleri hareketsiz
hale getirir, çoğalmalarına ve koloni olarak isimlen-
dirilen gözle görülür, izole edilebilir kütlelerin oluş-
masına olanak sağlar (Şekil 5.2»). Bakteri kolonileri

* Şekil 5.2 Bakteriyal koloni örnekleri. Koloniler, bir ya da bir kaç


hücrenin ardı ardına bölünmesiyle oluşan ve gözle görülebilen hücre
kütleleridir. Bakteri kolonisinin büyüklüğü, şekli, dokusu ve rengi bu
koloniyi oluşturan organizma tarafından belirlenir. Bir koloninin hücre
sayısı kolonideki hücrelerin büyüklüğüne ve yerleşimlerine bağlı
olarak değişir. Bir milyardan fazla hücre içeren koloniler hiç de sıra
dışı değildir, (a) MacConkey ağarda gelişen Serratia marcescens. (b)
a'da görülen kolonilerin büyütülmüş hali. (c) Tripticase-Soy ağarda
gelişen Pseudomonas aeruginosa. (d) MacConkey ağarda gelişen
Shigella ttexneri
108 • Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması

organizmanın tipine, kültür koşullarına, besin deste- Kültürün, aseptik besiyeri içeren bir tüpten
ğine (mevcut oksijen miktarı da dahil olmak üzere) diğerine aktarımı, inokülasyon için kullanılan öze
ve çeşitli fizyolojik parametrelere bağlı olarak çeşitli veya iğne ile yapılır. İnokülasyondan önce öze ya
şekillerde ve büyüklüklerde olabilirler. Bazı bakteri- da iğne alevden geçirilerek sterilize edilir (Şekil 5.3).
ler, koloninin renklenmesine sebep olan pigmentler Sıvı kültürlerdeki hücreler ağar plakları üzerine de
üretirler (Şekil 5.2). Mikrobiyologlar kültürün saflı- aktarılabilir (Şekil 5.4). Ağar üzerine aktarılan hüc-
ğını kolonileri gözlemleyerek anlarlar. Birden fazla relerin her biri gelişip, bölünerek koloniler oluştu-
koloni tipine sahip olan plaklar kontamine olmuş bir rur. Farklı organizmalar içeren bir mikroorganizma
kültürün göstergesidir. Petri plakları 100 yıldan faz- topluluğundan tek bir koloninin alınarak tekrar katı
la bir zamandan beri kültürün saflığı için bir kriter besiyerine ekilmesi, saf kültür elde etmede kullanı-
olarak kullanılmaktadır (ooöKısım 1.6). lan en temel yöntemdir.
Katı besiyerleri de sıvı besiyerleri gibi hazırlan-
makla birlikte, bu ortama sterilizasyon işleminden 5.3 Kavramların Gözden Geçirilmesi
önce jelleştirici ajan olarak ağar eklenir. Eklenen
ağar genellikle %1.5 konsantrasyondadır (Mikrobi- Mikroorganizmalar ihtiyaç duydukları besinleri içeren
kültür besiyerleri kullanılarak, laboratuvarda üretilebi-
yal Okuma Parçası, Katı Besiyeri, Petri Plağı ve Saf lirler. Saf mikroorganizma kültürlerinin başarıyla üreti-
Kültürler, Bölüm 1). Sterilizasyon sırasında ağar erir. mi ve devam ettirilmesi aseptik tekniğin uygulanmasıyla
Erimiş besiyeri daha sonra steril cam veya plastik mümkün olur.
kaplara dökülür ve kullanmadan önce katılaşması • Steril sözcüğünün anlamı nedir? Eğer taze hazırlan-
sa lanır (Şekil 5.2). mış kültür besiyeri steril edilmezse ve oda sıcaklığın-
da bırakılırsa ne olur?
Aseptik Teknik
• Laboratuvar ortamında saf kültürlerin başarıyla üreti-
Mikroorganizmalar her yerde bulunduklarından, lebilmesi için aseptik tekniklere neden gerek vardır?
kullanmadan önce kültür besiyerinin steril edilmesi

mu
gerekmektedir. Pek çok kültür besiyeri ısı ile sterili-
ze edilir. Bu işlem, nemli sıcaklık sağlayan ve otok- ENERJİ VE ENZİMLER
lav adı verilen yüksek basınçlı cihaz içinde yapılır.
Otoklav cihazının nasıl çalıştığını ve prensiplerini
Bölüm 2'de farklı yollardan enerji elde eden mik-
diğer sterilizasyon yöntemlerinin anlatıldığı ileriki
bölümlerde tartışacağız. roorganizma sınıflarını - kemoorganotroflar, kemoli-
totroflar ve fototroflar- öğrendik (cftsKısım 2.4). Or-
Steril kültür besiyeri hazırlandıktan sonra, daha
ganizma nasıl bir hayat tarzına sahip olursa olsun,
önce üretilmiş olan saf kültür ile inoküle edilir. Bu iş-
elde ettiği enerjinin bir kısmını ATP şeklinde koru-
lem aseptik teknik ile yapılır. Bu teknik, kültür ve
steril kültür besiyeri ile çalışılırken, kontaminasyonu mak zorundadır.
engellemek için kullanılan basamaklar serisidir (Şe-
kil 5.3» ve 5.4«). Mikrobiyoloji laboratuvarında başa- Biyoenerjetik
rının sağlanması için aseptik teknikte ustalık gerekir
ve acemi bir mikrobiyologun öğrenmesi gereken ilk Enerji, iş yapabilme kapasitesi olarak tanımlanır.
yöntemlerden birisi budur. Havadan kaynaklanan Mikrobiyolojide enerji, ısı enerjisi ölçüsü olan kilo-
kontaminasyon oldukça yaygın olan bir problemdir; jul (kj) birimi ile ifade edilir. Kimyasal tepkimeler
çünkü laboratuvar havası pek çok mikroorganizma enerjideki değişim ile el ele giderler. Her kimyasal
topluluğunun yaşadığı toz partiküllerini içermek- tepkimede enerjinin bir kısmı ısı olarak kaybedilse
tedir. Kültür kabının ağzı açıldığında, kontaminant de, bizim mikrobiyolojide ilgileneceğimiz enerji çe-
yüklü havanın kabın içine girmesine izin vermeyecek şidi serbest enerjidir. Serbest enerji (G), iş yapmada
şekilde muamele edilmelidir (Şekil 5.3 ve 5.4). kullanılmak üzere açığa çıkarılmış enerji demektir.

(a) (f)
• Şekil S.3 Aseptik aktarım, (a) Öze kızarana kadar ısıtılır ve kısa bir süre havada soğutulur, (b) Tüpün kapağı açılır, (c) Tüpün ağzı
ateşten geçirilir, (d) Steril öze ile örnek alınır, (e) Tüpün ağzı tekrar ateşten geçirilir ve özenin ucundaki örnek steril bir besiyerine
aktarılır, (f) Tüpün kapağı kapatılır. Öze tekrar ateşten geçirilir.
54 • Biyoeneijetik • 109

Yaymanın başlan-
gıcındaki yaygın üreme
Yaymanın sonun-
daki izole olmuş
koloniler

(a)

• Şekil S.4 Saf kültür elde etmek için kullanılan çizgi ekim yöntemi (a) Öze sterilize edilir ve daha sonra tüpten bir öze dolusu
inokulum alınır, (b) Steril katı besiyeri yüzeyine organizmayı dağıtmak için, çizgi çizilir. İlk çizgiden sonra, bunu izleyen çizgiler belirli
açılarda yapılır ve her çizgiden sonra öze sterilize edilir, (c) İyi yapılmış bir çizgi ekimin inkübasyondan sonraki görüntüsü. Kanlı katı
besiyerinde gelişen Micrococcus luteus bakterisine ait koloniler. Tek tek görülen kolonilerden saf kültür elde etmek mümkündür.

Bir tepkime sırasında serbest enerjide ortaya çıkan bileşik için Gf° değeri negatif dir (enerji açığa çıkar).
değişiklik AG'° simgesi ile gösterilir. Bu simgedeki Eğer tepkime endergonik ise (enerji gereksiniyorsa)
A, "°" ve "üssü" işaretleri ise, enerji değerinin stan- o zaman da bu bileşiğin Gf° değeri pozitif dir.
dart koşullar altında elde edildiğini gösterir. Stan- Bileşiklerin çoğu için Gf° değeri negatiftir. Bu
dart koşullar pH'nm 7, sıcaklığın 25°C, basıncın 1 durum, bileşiklerin bunları oluşturan elementler-
atmosfer, tüm reaktant ve ürünlerin İM konsantras- den kendiliğinden (yani enerjinin açığa çıkması
yonda olduğu durumdur. ile) oluşma eğiliminde oldukları gerçeğini yansıt-
maktadır. Bununla birlikte, nitröz oksit (+104.2 kj/
A+B^C+D mol, Tablo 5.5) için pozitif Gf° değeri, bu molekülün
tepkimesini düşünelim. Eğer bu tepkime için AG'° kendiliğinden oluşamayacağını ifade eder. Bunun
değeri negatif ise, tepkime, serbest enerjinin açığa yerine nitröz asit, kendiliğinden azot ve oksijene
çıkmasıyla ilerler. Böylece hücrenin ATP şeklinde ayrışır. Mikrobiyolojinin ilgi alanında olan çeşitli
muhafaza edebileceği enerji sağlanmış olur. Ener- bileşiklerin oluşumu için serbest enerji değerleri Ek
ji açığa çıkaran bu tip tepkimeler ekzergonik'tir. l'de verilmiştir.
Eğer AG'° değeri pozitif ise, tepkimenin ilerlemesi
için enerjiye gereksinim vardır. Bu tür tepkimeler ise
endergonik'tir. Dolayısıyla, mikrobiyal hücre için Biyolojik açıdan önemli bazı bileşiklerin
ekzergonik tepkimeler enerji sağlarken, endergonik Tablo 5.5
oluşumu için gerekli serbest enerji
tepkimeler enerji gereksinir.
Madde Oluşumun serbest enerjisi9
Serbest Enerjinin Açığa Çıkması ve AG'° Değerinin Su (H 2 O) -237.2
Hesaplanması Karbon dioksit (CO2) -394.4
Tepkimenin serbest enerji kazancını hesaplamak Hidrojen gazı (H 2 ) 0
için, reaktant ve ürünlerin serbest enerjilerinin bi- Oksijen gazı (O2) 0
Amonyum (NH 4 ) -79.4
linmesi gerekir. Belirli bir molekülün oluşumu sıra-
Nitröz oksit (N 2 O) +104.2
sında açığa çıkan ya da ihtiyaç duyulan enerji serbest Asetat (C 2 H 3 O 2 ") -369.4
enerji oluşumu (G(°) olarak ifade edilir. Tablo 5.5'de Glukoz (C 6 H ] 2 O 6 ) -917.3
birkaç Gf° örneği verilmektedir. Elemental formlar- Metan (CH 4 ) -50.8
dan (örneğin C, H2, N,) elementlerin oluşum serbest Metanol (CH 3 OH) -175.4
enerjisi sıfırdır. Bununla birlikte, bileşiklerin Gf° " Oluşum için gerekli serbest enerji değeri (GftkJ/mol cinsindendir.
değeri sıfır değildir. Eğer bir bileşiğin elementlerin- Oluşum için gerekli serbest enerji ile ilgili daha detaylı liste için Tablo
Al. l'e bakınız.
den oluşumu ekzergonik bir şekilde ilerliyorsa, bu
110 • Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganü arın Metabolizması

Oluşum serbest enerjisi kullanılarak bahsi geçen Kataliz ve Enzimler


tepkimede meydana gelen standart serbest enerji deği-
şikliğini (AG'°) hesaplamak mümkündür. A + B —> C Serbest enerji hesaplaması sadece, belirli bir tepkime-
+ D tepkimesi için (AG'°) değeri, ürünlerin (C ve D) de enerjinin açığa çıktığını ya da enerjiye gereksinim
oluşum serbest enerji toplamından reaktantlarm (A olduğunu gösterir. Bu hesaplama ile bulunan değer
ve B) oluşum serbest enerji toplamının çıkarılmasıy- tepkimenin hızı ile ilgili hiç bir şey söylemez. Oksijen
la hesaplanır. Dolayısıyla; gazı ve hidrojenden su oluşumunu göz önüne ala-
lım: H2 + |O 2 ->H 2 O, AG'°= -237 kj. Enerjetik açıdan
AG'° = Gf()[C + D]-G f °[A + B] bu tepkime oldukça tercih edilir olmakla birlikte, bir
"Ürünler eksi reaktantlar" ibaresi kimyasal tepkime şişe içerisinde O2 ve H2'yi karıştırarak yıllarca bek-
sırasında serbest enerjideki değişimin nasıl hesap- lesek, ölçülebilir miktarda su oluşmadığını görürüz;
landığını anlatmak için kullanılan basit bir yoldur. çünkü su oluşturmak için oksijen ve hidrojen atom-
Bununla birlikte, serbest enerji hesaplamaları yapıl- larının su oluşturmak üzere yeniden düzenlenmesi
madan önce ilk olarak tepkimenin kimyasal olarak için öncelikle bu reaktantlarm kimyasal bağlarının
dengeye ulaşması gerekmektedir. Ek l'de herhangi kırılmasını gerektirmektedir. Bağların kırılması için
bir hipotetik tepkime için serbest enerjilerin hesap- enerjiye ihtiyaç vardır. Bu enerji aktivasyon enerjisi
lanmasında gerekli olan basamaklar detaylı olarak olarak adlandırılır.
verilmiştir. Aktivasyon enerjisi, kimyasal tepkimedeki tüm
molekülleri reaktif duruma getirmek için gerekli
ÛC° Değerine Karşılık LC olan enerjidir. Net olarak serbest enerji açığa çıkma-
Standart koşullardaki serbest enerji hesaplamaları sa- sı ile ilerleyen bir tepkime için (yani ekzergonik tep-
dece, aktüel koşullarda gerçekleşen tepkimelerin ser- kime), bu durum Şekil 5.5»'de şematize edilmiştir.
best enerji değişimleri hakkında tahmin yapmayı sağ- Katalizör yokluğunda aktivasyon enerji engelinin
lar. Her ne kadar AG'° hesaplamaları genelde serbest aşılması daha güç olduğu halde, uygun bir katali-
enerji değişimi için tahminler olsa da, bazı koşullar zörün varlığında bu engelin aşılması çok daha ko-
altında bu tahmini değerler gerçeğe uymamaktadır. laydır (Şekil 5.5).
Kitabın daha ileriki kısımlarında, ürün ve reaktantla- Enzimler
rm doğadaki gerçek konsantrasyonlarının reaksiyon-
Aktivasyon enerjisi kavramı bizleri kataliz ve en-
ların biyoenerjetiğini önemli ölçüde değiştirebildiğini
zim kavramlarına yönlendirir. Biyokimyasal açıdan
göreceğiz (öösKısım 17.21, 19.10 ve Ek 1). Dolayısıy-
katalizör tepkimenin aktivasyon enerjisini düşüren,
la, biyoenerjetik hesaplamaları için uygun olan değer
dolayısıyla tepkime hızını artıran bir maddedir. Ka-
AG'° değil, organizmanın ürediği gerçek koşullar altın-
daki serbest enerji değişimi olarak ifade edilen AG'dir. talizörler tepkimeleri kolaylaştırır, ancak tepkime
AG, tepkimedeki reaktantlar ve ürünlerin gerçek kon- sırasında tüketilmez ya da değişikliğe uğratılmaz-
santrasyonlarını dikkate alan bir serbest enerji denk- lar. Katalizörlerin bir başka özelliği, tepkimelerin
lemidir ve aşağıdaki şekilde ifade edeilr: enerjetiğini ya da denge durumunu etkilemeksizin
ilerleme hızını etkilemeleridir.
Canlı organizmalardaki tepkimelerin birçoğu
katalizör olmaksızın gerçekleşmez. Biyolojik katali-
Bu eşitlikteki RveT fiziksel sabiteler, K ise tepkime-
nin denge sabitesidir (ce^Ek 1). AG'° ile AG arasın-
daki ayrımı, metabolik çeşitliliği daha ayrıntılı ola-
rak inceleyeceğimiz Bölüm 17'de tekrar ele alacağız. Aktivasyon
Şimdilik, AG'° ifadesinin mikroorganizmalar tara- enerjisi— | Aktivasyon
enzim
fından katalize edilen kimyasal tepkimeler hakkında enerjisi—

bize neler söyleyebileceği üzerinde odaklanacağız.


yokken
jSubstratla r(A + B>
-V-Y- t varken
< enzim

1
•m 5.4 Kavramların Gözden Geçirilmesi AG°'= Gf°(C + D)
- G,°(A + B)
Hücredeki kimyasal tepkimeler enerji değişiklikleri ile
birlikte gerçekleşir. Bu enerji değişiklikleri kilojul cinsin-
den ifade edilir. Bir kimyasal tepkimede ya serbest enerji
1 Ürünler (C + D)
açığa çıkar (ekzergonik), ya da serbest enerji harcanır (en-
dergonik).
Tepkimenin ilerleyişi
• Serbest enerji nedir?
• Katabolik tepkimeler genelde ekzergonik mi, yoksa en- * Şekil 5.5 Hipotetik bir ekzergonik tepkimenin ilerleyişi:
dergonik midir? A + B —> C + D, ve aktivasyon enerji kavramı. Enerji açığa
çıkışı ile gerçekleşen kimyasal tepkimeler bile kendiliğinden
• Tablo 5.5'deki verileri kullanarak, CH 4 + | O 2 ->
cereyan edemeyebilir. Aktivasyon sağlandıktan sonra, tepkime
CH 3 OH tepkimesi için AG'° değerini hesaplayınız.
kendiliğinden ilerler. Enzim gibi katalizörler, tepkime için gerekli
AG'" ile AG arasında ne fark vardır? olan aktivasyon enerjisini düşürürler.
5 5 • Kataliz ve Enzimler • 111

zörlere enzim adı verilir. Enzimler belirli tepkime- kolizdeki ahahtar enzimlerden biri olan fruktoz bis-
ler için özgül olan proteinler (ya da az sayıdaki bazı fosfat aldolaz için şematik olarak özetlenmiştir (Bkz.
durumlarda RNAlar) dir. Yani, her bir enzim tek Kısım 5.10).
tip kimyasal tepkimeyi katalizler. Bazı enzimler ise Şekil 5.5'de görülen tepkimenin ekzergonik ol-
birbirine benzeyen tepkime grubunu katalizler. Bu duğuna dikkat ediniz. Bu tepkimede substratların
özgüllük enzim molekülünün özgül üç-boyutlu ya- serbest enerjisi ürünlerin serbest enerjisinden daha
pısından kaynaklanır. Enzimle katalizlenen bir tep- büyüktür. Yani, ürün oluşumu serbest enerjinin açığa
kimede enzim ile substrat (S) geçici olarak bir araya çıkması ile ilerlemektedir. Enzimler enerji gerektiren
gelir ve enzim-substrat kompleksi oluşur. Reaksi- tepkimeleri de katalizlemekte ve enerji açısından
yon sonucunda oluşan ürün (P) enzimden ayrılır ve fakir substratları enerji açısından zengin ürünlere
enzim (E) başlangıçtaki durumuna geri döner: dönüştürmektedirler. Ancak bu gibi durumlarda,
sadece aktivasyon enerji bariyerinin üstesinden gel-
E + S <H> E — S <-> E + P mek yeterli olamamakta, substratların enerji düze-
Enzim genelde substrat(lar)dan çok daha büyüktür yini ürünlerin enerji düzeyine çıkarmaya yetecek
ve enzim ile substrat(lar) birlikteliği, hidrojen bağları, miktarda serbest enerjinin tepkimeye eklenmesi de
gerekmektedir. Bunun başarılması, enerji-gerekti-
van der VVaals kuvvetleri ve hidrofobik etkileşimler
ren tepkimeler ile enerji-üreten tepkimelerin (ör-
gibi zayıf bağlara (c»c>Kısım 3.1) ihtiyaç duymakta-
neğin ATP hidrolizi) eşleştirilmesi ile mümkün olur
dır. Enzim üzerinde substratın bağlandığı kısım enzi- (Bkz. Şekil 5.12).
min aktif bölgesi olarak isimlendirilmektedir.
Teorik olarak bütün enzimler, her iki yönde-
Enzim Katalizi ki tepkimeyi de katalizlerler. Ancak pratikte, çok
Enzimlerin katalitik gücü oldukça etkileyicidir. En- ekzergonik ya da çok endergonik olan enzimatik
zimler kimyasal tepkimelerin hızını kendiliğinden tepkimeler tek yönlüdür. Hücre metabolizması sıra-
gerçekleşen tepkimelere göre 108-1020 misli artırır- sında eğer belirli bir ekzergonik ya da endergonik
lar. Özgül bir tepkimeyi katalizlemek için enzim iki tepkimenin ters yönde gerçekleşmesi gerekiyorsa,
şey yapmak zorundadır: (1) doğru substrata bağlan- bu tepkime genelde farklı bir enzim tarafından ka-
mak, ve (2) enzimin aktif bölgesinde katalitik olarak talizlenir.
aktif olan amino asitlere göre substratın pozisyonu-
nu belirlemek. Enzim-substrat kompleksi (Şekil 5.6» Enzimlerin Yapısı ve isimlendirilmesi
) reaktif grupları karşı karşıya getirir ve substrat(lar) Enzimlerin çoğu protein yapısındadır (öOöKısım
daki özgül bağlara baskı uygular. Enzim-substrat 3.6-3.8). Her protein özgül, üç boyutlu bir şekle sa-
kompleksi oluşumunun net sonucu, tepkimenin hiptir. Dolayısıyla, her proteinin kendine özgü bağ-
substrat(lar)dan ürün(ler)e doğru ilerlemesini sağ- lanma ve fiziksel özellikleri vardır. Bir enzimin ya-
lamak için gerekli olan aktivasyon enerjisinin azal- pısı bilgisayarda-oluşturulmuş uzay modeli ile tem-
masıdır (Şekil 5.5). Bu basamaklar Şekil 5.6'da gli- sil edilebilir (Şekil 5.7*). Peptidoglikanı kıran lizozim

P-O-H2Ç Gliseraldehit-3-P Dihidroksiaseton-P


-Ov OH ÇHO CH2OH
OH/1
CH2-O-P
HCOH

OH H2C—O—P
Fruktoz 1,6-bisfosfat
(substrat)

Aktif bölge

Serbest aldolaz Serbest aldolaz

* Şekil 5.6 Fruktoz bisfosfat aldolaz enziminin katalitik döngüsü. Bu enzim glikoliz sırasında fruktoz 1,6-bisfosfat ~* gliseraldehit
3-fosfat + dihidroksiaseton fosfat tepkimesini katalizler (Bkz. Şekil 5.14). Enzim-substrat kompleksinin oluşumu sırasında, fruktoz 1,6-
bisfosfat molekülünün bağlanmasını takiben enzimin konformasyonu değişir ve substratın belirli bağlan üzerine baskı uygulanır. Bu
baskı substratın iki ürün oluşturmak üzere kırılmasına yol açar.
112 • Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması

I I
'
I OKSİDASYON-REDÜKSİYON
* VE ENERJİ AÇISINDAN
ZENGİN BİLEŞİKLER
Hücrelerde enerjinin korunması oksidasyon-re-
düksiyon (redoks) tepkimelerini gerektirmektedir.
Bu tepkimelerde açığa çıkan enerji, ATP gibi enerji
açısından zengin bileşiklerin üretimiyle korunmak-
tadır. Bu kısımda önce, oksidasyon-redüksiyon tep-
kimelerini ve hücre sitoplazmasında ve sitoplazmik
zarda yer alan başlıca elektron taşıyıcılarını gözden
• Şekil 5.7 Lizozim enziminin bilgisayarda oluşturulmuş geçireceğiz. Daha sonra, oksidasyon-redüksiyon
uzay modeli. Substrat (peptidoglikan) bağlama bölgesi (aktif tepkimelerinde açığa çıkan enerjiyi koruyan bileşik-
bölge), modelin sol tarafında okla gösterilen geniş girintidir. lerin niteliği üzerinde duracağız.

Oksidasyon-Redüksiyon
enzimi örneğinde (o^Kısım 4.8), oluk şeklindeki
Oksidasyonun kimyasal tanımı, bir bileşikten elek-
girinti substratm bağlandığı bölgedir (aktif bölge). tron (veya elektronların) uzaklaştırılmasıdır. Redüksi-
Birçok enzim, kataliz işlemine katılan ancak yon ise, bir bileşiğe elektron (veya elektronlar) eklen-
protein yapısında olmayan küçük moleküller içe- mesi olarak tanımlanır. Biyokimyadaki oksidasyon
rir. Enzim ile birlikte iş gören bu küçük moleküller ve redüksiyonlar sadece elektron aktarımını değil,
enzim ile ortaklık kurma şekillerine göre iki sınıfa elektron (e") ve protonların (H+) birlikte aktarımını
ayrılırlar: prostetik gruplar ve koenzimler. içermektedir. Dolayısıyla, sadece elektron içeren
Prostetik gruplar enzimlerine kovalent bağlarla oksidasyon-redüksiyon tepkimeleri ile elektronlar-
ve daimi olarak sıkıca bağlanmışlardır. Sitokromlar- la birlikte protonları içeren oksidasyon-redüksiyon
da bulunan hem grubu (Bkz. Kısım 5.11) prostetik tepkimelerini birbirinden ayırt etmek gerekir. An-
gruplara ait bir örnektir. Koenzimler ise enzimleri- cak şimdi bu ayrım üzerinde durmayacağız (Bkz.
ne gevşek olarak bağlanır ve tek bir koenzim mo- Kısım 5.11 ve 5.12).
lekülü birkaç farklı enzim ile ilişkiye girebilir. Ko- Elektron Verici ve Alıcıları
enzimlerin çoğu vitaminlerin türevleridir. Örneğin
Redoks tepkimeleri, elektron vericisinden açığa çı-
NADVNADH bir vitamin olan niasin'den türemiş-
kan elektronların elektron alıcısı tarafından alındığı
tir (Tablo 5.3).
durumlarda gerçekleşir. Örneğin, elektron vericisi
Enzimler bağlandıkları substratm ya da kata- olan hidrojen gazı (H2) elektron ve proton vererek
lizledikleri kimyasal tepkimenin adının sonuna -az oksitlenir:
eki getirilerek isimlendirilirler. Dolayısıyla, selüloza
atak yapan enzim selülaz, glukozun oksidasyonunu H2 -> 2 e- + 2 H+
katalizleyen enzim glukoz oksidaz ve ribonükleik Ancak elektronlar çözelti içinde tek başına bu-
asit molekülünü parçalayan enzim ribonükleaz'dır. lunmaz ve ya atomların ya da moleküllerin bir par-
Biyokimyacılar tarafından daha formel bir adlan- çası olmak durumundadırlar. Dolayısıyla, yukarıdaki
dırma sistemi kullanılır. Bu sistemde enzimin kata- denklem kimyasal bilgi sağlamakla birlikte, kendi ba-
lizlediği tepkime sınıfı dikkate alınarak, her enzime şına bağımsız bir tepkimeyi temsil etmez. Bu bir yarım
özgül bir numara verilir. Bu kitapta "az" ile biten tepkimedir. Bu terim ikinci bir yarım tepkimeye gerek-
sinim olduğunu ifade eder. Bunun nedeni, herhangi
isimler kullanılmakta olup, özgül enzim numaralan
bir oksidasyonun gerçekleşebilmesi için, bir redaksiyon
verilmemiştir.
gerekmesidir. Örneğin, H2'nin oksidasyonu, pek çok
farklı bileşiğin (O2 de dahil olmak üzere) redüklendiği
5.5 Kavramların Gözden Geçirilmesi yarım tepkimeler ile birlikte cereyan edebilir:
Kimyasal tepkimeye girecek olan reaktantlar tepkime
gerçekleşmeden önce aktive edilmek durumundadırlar. Bir redüksiyon olan bu yarım tepkime, yukarıda ve-
Bu iş için katalizör gerekir. Enzimler biyokimyasal tep- rilen H2'nin oksidasyonu ile eşleştiğinde, aşağıdaki
kimelerin hızını artıran katalitik proteinlerdir. Enzimler net tepkime ortaya çıkar:
katalizledikleri tepkimeler için özgüldürler. Bu özgüllük
proteinde yer alan polipeptid(ler)in üç boyutlu yapısında H 2 +jO 2 ->-H 2 O
saklıdır. Bu tip tepkimelerde oksitlenen bileşik (bu ör-
• Katalizörün işlevi nedir? nekte H2). elektron vericisi, redüklenen bileşik (bu
• Enzimler hangi makromolekül sınıfına dahildir? örnekte O2) ise elektron alıcısı olarak adlandırılır
• Substrat enzim üzerinde hangi bölgeye bağlanır? (Şekil 5.8«). Biyolojik oksidasyon ve redüksiyonları
• Aktivasyon enerjisi nedir? anlamanın anahtarı doğru yarım tepkimeleri yaz-
maktır. Bir redoks tepkimesinde her zaman elektron
5.6 • Oksidasyon-Redüksiyon • 113

1.H 2 — 2 e - +2H+ 2. | 2
+ 2r-*| (Eo' + 0.82V) çiftindeki H2O oldukça zayıf elektron
Elektron-veren Elektron-alan verme eğiliminde iken, O2'nin elektronları kabul
yarım tepkime yarım tepkime etme eğilimi oldukça yüksektir. O halde, H2 ile O2
Elektron Elektron arasındaki tepkimede, H2 elektron vererek oksitle-
vericisi alıcısı nir, O2 ise elektron alarak redüklenir (Şekil 5.8).
+ 2 4.
3- 2 H + O H,0 H, + i O 2 -<- H,0 Kural olarak, tüm yarım tepkimeler redaksiyon-
Su oluşumu Net tepkime lar olarak yazılır. Ancak, gerçek bir redoks tepkime-
sinde, iki yarım tepkimeden bir tanesi oksidasyon
* Şekil 5.8 Oksidasyon-redüksiyon tepkimesine örnek. tepkimesi olacağı için zıt yönde yazılacaktır. Bu ne-
Elektron vericisi olan H2ve elektron alıcısı olan O2'den HZO denle, Şekil 5.8'de H2'nin 2H+ + 2e~'ye oksidasyon
molekülünün oluşumu. tepkimesi, redüksiyon olarak yazılan formel yarım
tepkime tersine çevrilerek verilmiştir.
veren bir yarım tepkime, bir de elektron alan yarım
tepkime bulunmak zorundadır. Elektron Kulesi
Biyolojik sistemlerdeki elektron aktarım tepkime-
Redüksiyon Potansiyelleri
lerini incelemenin ve bunların biyoenerjetik açıdan
Farklı bileşikler oksitlenme ya da redüklenme eği- önemlerini kavramanın en uygun yolu dikey bir kule
limleri bakımından değişiklik gösterir. Bu eğilim hayal etmektir (Şekil 5.9»). Böyle bir kule, doğadaki
yarım tepkimenin redüksiyon potansiyeli (E', redoks çiftleri için mümkün olan redüksiyon potan-
standart koşullar) olarak ifade edilir. Bu potansiyel, siyeli sıralamasını ifade eder. Bu sıralamada en ne-
standart bileşik olan H2 referans alınarak, elektriksel gatif Eo' değeri kulenin en tepesinde yer alırken, en
olarak volt (V) cinsinden ölçülür. Redüksiyon po- pozitif Eo' değeri kulenin en altında yer alır. Kulenin
tansiyellerini redüksiyon yarım tepkimeleri için ifade tepesinde yer alan redoks çiftindeki redükte bileşiğin
etme konusunda fikir birliğine varılmıştır. Eğer tep- elektron verme eğilimi oldukça yüksek iken, kule-
kimede proton aktarımı söz konusu ise, bu durum- nin altında yer alan redoks çiftindeki okside bileşiğin
da redüksiyon potansiyeli bir dereceye kadar hidro- elektron alma eğilimi oldukça yüksektir.
jen iyon konsantrasyonundan (pH) etkilenmektedir. Elektronlar, kulenin en üstündeki elektron
Bununla beraber, biyolojide kullanılan redüksiyon vericisinden düştükçe, çeşitli seviyelerdeki alıcı-
potansiyelleri, pH'nm 7 olduğu koşullardaki değer- lar tarafından "yakalanabilir". Kuledeki iki bileşik
lerdir. Bunun nedeni, hücre sitoplazmasmm nötral arasındaki redüksiyon potansiyeli farkı AEo' olarak
ya da nötrale yakın pH'da olmasıdır. Bu kabuller ifade edilir. Elektronlar alıcı tarafından yakalanma-
göz önüne alınarak, pH 7'deki, dan önce vericiden ne kadar uzağa düşerse, açığa
\O2 + 2H+ + 2e- -» H2O çıkan enerji miktarı o kadar artar. Yani, AEo' değe-
için EQ' değeri +0.816 V iken, ri AG0' değeri ile orantılıdır (Şekil 5.9). Kulenin en
altında yer alan oksijen (O2) doğada yaygın olarak
2 H+ + 2e" -* H2
bulunan en uygun elektron alıcısıdır. Kulenin orta
için Eo' değeri -0.421 V'dur. Metnin ilerleyen kısım- kısımlarındaki redoks çiftleri, hangi redoks çiftleri
larında bu Eo' değerlerinin O2'nin mükemmel bir ile tepkimeye girdiklerine bağlı olarak, ya elektron
elektron alıcısı, H2'nin ise mükemmel bir elektron vericisi ya da alıcısı olabilirler. Örneğin, 2H + /H 2 çifti
vericisi olduğu anlamına geldiğini göreceğiz (Şekil (-0.42V) aşağıda gösterildiği gibi fumarat/süksinat
5.8). çifti ile tepkimeye girebilir:
Oksidasyon-Redüksiyon Eşleşmesi ve Bütünleşik H2 + fumarat2- •• süksinat -
2

Redoks Tepkimeleri
Bunun aksine, süksinatın fumarat molekülüne ok-
Pek çok molekül, tepkimeye girdikleri bileşiklere sidasyonu, NO3~ veya |O 2 'nin redüksiyonu ile eş-
bağlı olarak ya elektron vericisi ya da elektron alı- leşebilir:
cısı olabilir. Yarım tepkimelerdeki okun her iki tara-
fındaki kimyasal bileşenler redoks çiftini temsil eder. Süksinat"2 + NO.,- -+ fumarat2 + NO2" + H2O
+
Örneğin, 2 H /H 2 ya da |O 2 /H 2 O gibi. Kural olarak Süksinat"2 + \O{ -+ fumarat2 + H2O
bir redoks çifti yazılırken, okside eş her zaman için
sol tarafa yerleştirilir. Bu yüzden, H2 varlığında ve oksijensiz koşullarda,
Her iki yarım tepkime bir araya getirilerek bü- fumarat elektron alıcısı olabilir (süksinat üreterek).
tünleşik oksidasyon-redüksiyon tepkimesi oluştu- Diğer koşullar altında (örneğin, NO3-varken oksijen
rulurken, Eo' değeri daha fazla negatif olan redoks yoksa, ya da oksijenli koşullarda) süksinat elektron
çiftinin redükte bileşiği, Eo' değeri daha pozitif olan vericisi olabilir (fumarat üreterek). Gerçekten de,
redoks çiftinin okside bileşiğine elektron verir. Do- burada gösterilen fumarat ve süksinatın katıldığı
layısıyla, 2 H + /H 2 (Eo' - 0.42V) çiftindeki H2'nin dönüşümlerin hepsi çeşitli mikroorganizmalar tara-
elektron verme eğilimi, protonların elektron alma fından (Escherichia coli dahil) belirli besin ve çevre
eğilimlerinden büyüktür. Diğer taraftan, |O 2 /H 2 0 koşullarında gerçekleştirilmektedir.
Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması

H2'nin e vericisi olduğu Redoks çifti


tepkime örnekleri
CO2/glukoz (-0.43) 24 e' . - -0.50

TT
+
2H /H 2 (-0.42) 2 e" -_\
CO2/metanol (-0.38) 6 e" ~ -0.40
NAD+/NADH (-0.32) 2 e"
(1) H 2 + fumarat süksinat
-2
(1) - -0.30
CO2/asetat (-0.28) 8 e~ ^7
V / --0.20
/
AG
0/
= - 8 6 kJ S°/H2S (-0.28) 2 e"
2
SO4 7H2S (-0.22) 8 e" W - -0.10
Piruvat/laktat(-0.19)2e-
~~, ^0.0
2 2
S4O6 7S2O3 - (+0.024) 2 e-
Fumarat/süksinat (+0.03) 2 e" / , - +0.10
(2)H 2 NO,~ -*- NO, H2O (2) Sitokrom boxlred (+0.035) 1e" ' /
/ - +0.20
3+ 2+
0
AG ' = -163 kJ Fe /Fe (+0.2) 1 r , (pH 7)
Ubikinonox/red(+0.11)2e- / - +0.30
Sitokrom coxlred (+0.25) 1 e" '
Sitokrom aox/red (+0.39) 1 e" 'y- - +0.40
NO37NO2" (+0.42) 2 r - +0.50

- +0.60

NO 3 -/İ N 2 (+0.74) 5 e- \ ^ - +0.70


(3) H, + i O2 3+ 2+
Fe /Fe (+0.76) 1 W, (pH 2) -"""" " +0.80
AG 0 ' = -237 kJ İO2/H2O (+0.82) 2 e"
L
+0.90

• Şekil 5.9 Elektron kulesi. Redoks çiftleri en üstteki en güçlü redüktörden (redükleyici ajan) (negatif redüksiyon potansiyeli) en
altta yer alan en güçlü oksidana (pozitif redüksiyon potansiyeli) doğru yerleştirilmiştir. Kulenin tepesinden elektronlar bağışlandıkça,
çeşitli seviyelerdeki alıcılar tarafından "yakalanabilirler". Elektronlar yakalanmadan önce ne kadar uzağa düşerlerse, elektron vericisi
ve elektron alıcısı arasındaki redüksiyon potansiyel farkı o kadar büyük demektir ve daha fazla enerji açığa çıkar. Buna bir örnek olarak,
elektron vericisi olan H2'nin fumarat, nitrat ve oksijen gibi üç farklı elektron alıcısından herhangi biri ile tepkimeye girdiğinde açığa
çıkan enerji farklan sol tarafta gösterilmiştir.

Elektron Vericisi <-> Enerji Kaynağı H 2 + |O2—>H2O tepkimesinde hangisi elektron vericisi,
Elektron vericileri çoğu kez enerji kaynakları olarak hangisi elektron alıcısıdıi?
isimlendirilir; çünkü bunlar oksitlendiğinde enerji 2HVH 2 çiftinin Eo' değeri nedir? Protonlar iyi birer
elektron alıcısı mıdır? Neden?
açığa çıkar. Doğadaki çok çeşitli organik ve inorganik
Fumarat ile kıyaslandığında, nitrat (NO3~) neden daha
bileşikler potansiyel elektron vericileri olarak davra-
iyi bir elektron alıcısıdır?
nırlar (ötfeBölüm 17 ve 19). Bununla birlikte, elektron
vericisinin kendisi enerji içermez. Enerji açığa çıka-
ran süreç, elektron vericisinin oksitlendiği kimyasal Redoks Elektron Taşıyıcısı
tepkimedir. Dolayısıyla uygun bir elektron alıcısının Olarak NAD
varlığı, elektron vericisi kadar önemlidir. Ayrıca, re-
doks tepkimelerinde açığa çıkan enerji miktarı hem Redoks tepkimelerinde elektronların aktarımı için
elektron vericisi, hem de elektron alıcısının niteliğine tipik olarak taşıyıcı olarak isimlendirilen bir ya da
bağlıdır. îki yarım tepkimenin redüksiyon potansi- daha fazla aracıya gerek vardır. Bu tür taşıyıcılar
yelleri arasındaki fark ne kadar fazlaysa, tepkimeye kullanıldığı zaman, başlangıçtaki vericiyi birincil
girdiklerinde o kadar fazla enerji açığa çıkar (Şekil elektron vericisi, son alıcıyı ise son elektron alıcı-
5.9) (aynı zamanda Ek l'e bakınız). sı olarak ifade ederiz. Tüm tepkime dizisindeki net
enerji değişikliği, birincil verici ile son alıcı arasın-
5.6 Kavramların Gözden Geçirilmesi daki redüksiyon potansiyeli farkı tarafından belir-
lenmektedir.
Oksidasyon-redüksiyon tepkimeleri elektron vericisin- Elektron taşıyıcıları iki sınıfa ayrılır: Serbestçe di-
den elektron alıcısına elektron aktarımı ile gerçekleşir. Bir
füze olabilenler (koenzimler) ve sitoplazmik zardaki
bileşiğin elektron alma ya da verme eğilimi onun redük-
enzimlere sıkıca tutunmuş olanlar (prostetik grup-
siyon potansiyeli, Eo' ile kantitatif olarak ifade edilir.
lar). Sabit taşıyıcılar zara-bağlı elektron taşıma tep-
5.7 • Redoks Elektron Taşıyıcısı Olarak NAD • 115

kimelerinde görev yaparlar. Bu konu Kısım 5.11'de lik) tepkimelerde görev alırken, NADP+ /NADPH
anlatılmıştır. Difüze olabilen taşıyıcılar, nikotinamid esas olarak biyosentetik (anabolik) tepkimelerde
adenin dinükleotit (NAD+) ve NAD-fosfat (NADP+) gereklidir.
koenzimleridir (Şekil 5.10»). NAD+ve NADP+ hem
elektron, hem de H+ taşıyıcılarıdır ve bir seferde 2e" ve NAD/NADH Döngüsü
+
2H aktarırlar. Koenzimler hücrede gerçekleşme olasılığı olan re-
NADVNADH (veya NADP+ /NADPH) çiftinin doks tepkimelerinin çeşitliliğini artırırlar. Bunu ya-
redüksiyon potansiyeli -0.32 V'dur. Dolayısıyla, pabilmek için, kimyasal olarak farklı moleküllerin,
elektron kulesinin oldukça üst kısmında yer alır- birincil elektron vericisi ve son elektron alıcısı ola-
lar. Yani, NADH (veya NADPH) iyi birer elektron rak birbirleri ile etkileşmelerine olanak verirler. Bu
vericisi'dir. Bununla beraber, her ne kadar NAD+ ve arada koenzim araürün olarak davranır. Örneğin,
NADP+ çiftleri aynı redüksiyon potansiyellerine sa- bir molekülden uzaklaştırılan elektronlar NAD+'yi
hip olsalar da, hücrede genelde farklı kapasitelerde NADH'ye indirgerken, NADH elektronları ikinci bir
işlev görürler. NADVNADH enerji-üreten (katabo- moleküle vererek, tekrar NAD+ formuna geri döner.

Tepkime 1. Tepkime 2.
Enzim I, 1. subsrat (elektron Enzim II, 2. substrat (elektron
vericisi) ve koenzimin okside alıcısı) ve koenzimin redükte
NADH + H +
formu olanNAD + ile tepkimeye formu olan NADH ile tepkimeye
girer. girer.
NAD + bağlanma Aktif bölge NADH bağlanma Aktif
bölgesi bölgesi bölge

Enzim II

NAD NAD+ Substrat NADH Substrat


(elektron vericisi) (elektron alıcısı)

Enzim-substrat kompleksi Enzim-substrat kompleksi

+
NADP /de
fosfat eklenir

NADH Okside substrat NAD + Redükte substrat


* Şekil 5.10 Oksidasyon-rediiksiyon koenzimi olan
nikotinamid adenin dinükleotit (NAD')'nin yapısı. NADP Enzim ve ürünler Enzim ve ürünler
yapısında ok ile gösterilen kısımda bir fosfat grubu bulunur. Hem
NAD+ hem de NADP* gösterildiği gibi oksidasyon-redüksiyona
uğrar, serbestçe difüze olur ve 2e" + 2H+ taşırlar. Diyagramın • Şekil 5.11 Oksidasyon-rediiksiyon tepkimesinin şematik
üst kısmındaki "R", NAD+nin adenin dinükleotit kısmı olup, örnek. Bu tepkime nikotinamid adenin dinükleotit koenziminin
molekülün tamamı diyagramın alt kısmında gösterilmiştir. okside ve redüklte formlarım (NAD+ ve NADH) içermektedir.
116* Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması

Şekil 5.11*, iki aşamalı bu tip bir tepkimede NAD+/ kü fosfat bağının hidrolizi ile açığa çıkan potansiyel
NADH'nin işleyişini gösteren bir diyagramdır. Bu enerji, hücredeki normal bir kovalent bağın hidroli-
işlem sırasında, NAD+ ve NADH basitçe tepkime- zi ile açığa çıkan potansiyel enerjiden çok daha faz-
nin gerçekleşmesini mümkün kılan aracılar olarak ladır.
hizmet eder, ancak işlem sırasında harcanmazlar. Fosforlanmış bileşiklerdeki fosfat grupları, oksi-
Dolayısıyla hücreler, birincil elektron vericisi ya da jen atomlarının aracılık ettiği ester ya da anhidrit bağ-
son elektron alıcısına fazla miktarda gereksinim ları ile bağlanırlar (Şekil 5.12»). Ancak, bütün fosfat
duyduğu halde, NAD+ /NADH koenzimlerini çok bağları enerji açısından zengin değildir. Fosfat bağ-
küçük miktarlarda gereksinir. Burada gerekli olan larının enerjisi, fosfat hidroliz olduğunda açığa çıkan
tek şey, hücredeki redoks enzimlerine yardım etme- enerji olarak ifade edilir. Şekil 5.12'de görüldüğü
ye yetecek miktarda koenzim bulunmasıdır. gibi, glukoz 6-fosfat molekülündeki fosfat ester bağı-
nın hidrolizinin AG'° değeri sadece -13.8 kj/mol'dür.
5.7 Kavramların Gözden Geçirilmesi Buna karşılık, fosfoenolpiruvat molekülündeki fosfat
anhidrit bağının hirolizinin AG'° değeri ise -51.6 kj/
Bir hücrede vericiden alıcıya elektron aktarımı bir ya da mol yani glukoz 6-fosfatm değerinden yaklaşık dört
daha fazla elektron taşıyıcısı tarafından başarılır. Bazı
elektron taşıyıcıları zara bağlı olduğu halde, NADV
kat fazladır (oo&Tablo 3.1). Dolayısıyla, bir fosfoan-
NADH gibi diğerleri rahatlıkla difüze olabilir ve elek- hidrit olan fosfoenolpiruvat enerji açısından zengin
tronları hücrede bir yerden başka bir yere aktarabilir. bir bileşik iken, bir fosfat esteri olan glukoz 6-fosfat
• NADH, H 2 'den daha iyi bir elektron vericisi midir?
enerji açısından zengin değildir. Teorik olarak bu
Buna karar vermek için Şekil 5.9'daki verileri kullana- iki bileşik de enerji üretmek için hidroliz olabilse de,
bilirsiniz. hücreler tipik olarak AG'° değeri 30 kj/mol'den daha
büyük olan bileşikleri enerji "kaynağı" olarak kulla-
Enerji Açısından Zengin nırlar (Şekil 5.12 ve Bkz. Tablo 17.6)
Bileşikler ve Enerjinin
Adenozin Trifosfat (ATP)
Depolanması
Hücrelerde enerji-açısından zengin en önemli fosfat
Redoks tepkimelerinde açığa çıkan enerji, enerji-ge- bileşiği adenozin trifosfat (ATP) dır. ATP, adeno-
rektiren işlevleri gerçekleştirmek için kullanılmak zin ribonükleozitine bağlanmış üç fosfat molekülü
üzere hücre tarafından konserve edilmek zorunda- içermektedir (Şekil 5.12). ATP ekzergonik tepkime-
dır. Canlı organizmalardaki redoks tepkimelerinde ler sırasında oluşturulan ve belirli endergonik tep-
açığa çıkan kimyasal enerji, fosforlanmış bileşikler kimelerde tüketilen en önemli hücresel enerji kay-
ve özellikle de ATP halinde korunur. Bu tür madde- nağıdır. ATP molekülünün yapısı incelendiğinde,
lere enerji-açısından zengin maddeler denir; çün- (Şekil 5.12) fosfat bağlarından ikisinin fosfoanhidrit

NH 2 CHO
HCOH
Anhidrit bağlan Ester bağı | Ester bağı Anhidrit bağları
OHCH
I

CH 2 =C—COO -O-P~O-P~O-P-O-
HCOH
HCOH / 0 "
f
H,C—C— O ~ P ~ O "
II II II II

^ f
o o o CHo-o-P-cr o
Asetil fosfat

OH OH Glukoz 6-fosfat
Fosfoenolpiruvat
Adenozin trifosfat (ATP)
Bileşik G°'kJ/mol

Tioester AG0' > 30kJ


bağı Fosfoenolpiruvat -51.6
1,3-Bisfosfogliserat -52.0
Asetil fosfat -44.8
CH 3 -C~S-(CH 2 ) 2 ~N-C-(CH 2 ) 2 -N-C-(CH 2 ) 3 -O-R
ATP -31.8
I || || I
Asetil P-Merkapto- ADP -31.8
Pantotenik asit
etilamin Asetil CoA -31
Asetil-CoA AG 0 ' < 30kJ
AMP -14.2
Glukoz 6-fosfat -13.8

• Şekil 5.12 Hücrelerdeki enerji dönüşümlerinde önemli olan bazı bileşikler Tablo, önemli bazı fosfat esterleri ve anhiciritlerin
hidrolizleri için serbest enerji değerlerini göstermektedir. Bağların pozisyonunu göstermek için dört bileşiğin yapısı verilmiştir. Aynı
zamanda asetil-CoA koenziminin yapısı da gösterilmektedir. C ve S arasındaki tioester bağının hidrolizi için serbest enerji değişikliği
>30 kj'dür . Asetil-CoA'nın "R" grubu 3' fosfo ADP grubudur.
5.9 • Enerjinin Korunması: Tercihler • 117

olduğu görülebilir. Dolayısıyla bunların hidrolizi hidroksibütirat ve diğer polihidroksialkanoatlar


için serbest enerji 30 kj'dan fazladır. Şöyle ki: ATP (oBçsŞekil 4.52) ve birçok kükürt kemolitotrofu tara-
-> ADP + P. ve ADP -» AMP + P. tepkimelerinin her fından depolanan elementer kükürt verilebilir («*fe
biri yaklaşık olarak 32 kj/mol enerji açığr* çıkarmak- Şekil 2.10b). Bu polimerler hücre içerisinde ışık ya
tadır (Şekil 5.12). da elektron mikroskobu ile görülebilecek kadar bü-
Her ne kadar ATP hidrolizinden açığa çıkan yük polimerler halinde depolanır («»aKısım 4.11).
enerji yaklaşık -32 kj olsa da, ATP sentezi için enerji Ökaryotik mikroorganizmalardaki en temel depo
gereksinimlerinin tam olarak tanımlanması için bu- maddeleri, glukoz polimeri olan nişasta («»»Şekil
raya bir uyarı eklenmesi gerekmektedir. Aktif ola- 3.6), ya da basit yağ formundaki lipiddir (ö°öŞekil
rak büyümekte olan bir hücrede, ATP:ADP oranı 3.7). Çevrede enerji kaynağı bulunmayan durumlar-
yüksek tutulur ve bu oran takriben 1000'dir. Bu du- da, yeni hücre materyallerini oluşturmak ya da hüc-
rum ATP sentezi için enerji gereksinimlerini önemli re bütünlüğünü sürdürmek için gerekli olan enerji,
ölçüde etkiler. Aktif bir şekilde büyüyen hücrede bu polimerlerin oksidasyonundan sağlanır.
bir molekül ATP sentezi için aktüel enerji gereksini-
mi (yani AG, bakınız Kısım 5.4) -55 ile -60 kj arasın- 5.8 Kavramların Gözden Geçirilmesi
dadır. Ancak biz burada biyoenerjetiğin temel pren-
siplerini öğrenme amacıyla "standart koşullar"ı göz Redoks tepkimelerinde açığa çıkan enerji, enerji açısından
önünde bulunduracak, ve ATP'nin sentezi veya zengin fosfat ya da kükürt bağları içeren bazı bileşiklerin
oluşturulmasıyla korunur. Bu tür bileşiklerin en yaygın
hidrolizi için gerekli olan enerjiyi yani AG'° değeri
olanı hücredeki temel enerji taşıyıcısı olan ATP'dir. Ener-
olan 32 kj/mol'ü kullanacağız. jinin uzun-dönemli depolanması, ATP sağlamak için tü-
ketilebilen polimerlerin oluşumu ile bağlantılıdır.
Koenzim A
• Bir mol ATP'nin ADP + P. 'ye hidrolizi ile ne kadar
Hücreler enerji açısından zengin fosfat bileşikleri- enerji açığa çıkar? 1 mol AMP'nin adenozin + P.'a yı-
ne ek olarak, ekzergonik tepkimelerde açığa çıkan kılması ile ne kadar enerji açığa çıkar?
enerjiyi koruyabilen diğer bileşikleri de üretirler. • Besin bolluğu varken hücreler kendilerini besin kıtlığı
sürecine nasıl hazırlar?
Bunlar koenzim A türevleridir, (örneğin asetil-CoA;
Bkz. Şekil 5.12'deki yapı). Koenzim A türevleri tio-
ester bağları içerir (Şekil 5.12 ve öt*»Tablo 3.1). Bun-
ÜIV
MERKEZİ KATABOLİK
ların hidrolizi, enerji açısından zengin fosfat bağının
YOLLAR, ELEKTRON
sentezini gerçekleştirmeye yetecek miktarda serbest
enerji sağlar. Örneğin: TAŞINMASI VE PROTON
MOTİVE GÜÇ
Asetil-S-CoA + H2O + ADP + P. -»
Mikroorganizmalardaki bazı yaygın katabolik tep-
asetat- + HŞ-CoA + ATP + H+ kimeleri daha sonra gözden geçireceğiz. Öncelikle
tepkimesinde, koenzimA molekülünün hidrolizin- fermentasyon ve solunum süreçlerini karşılaştı-
den açığa çıkan enerji ATP sentezi ile korunur. Ko- racak, daha sonra da bu süreçlerin her birini daha
enzimA türevleri (asetil-CoA bunlardan sadece biri- ayrıntılı olarak inceleyeceğiz. Ardından, anaerobik
dir) anaerobik mikroorganizmaların (özellikle enerji solunum, fotosentez ve kemolitotrofinin de dahil ol-
metabolizmaları fermentasyonu gerekli kılanların), duğu solunum ve diğer katabolik süreçlerin temel
enerjetiğinde önemlidir (öOöKısım 5.10, 17.19 ve sonucu olan proton motive güç ile ilgili tartışmalara
17.20). Bu maddelerin önemine Bölüm 17'de tekrar yöneleceğiz. Proton motive güç hem hücreye ATP
değineceğiz sağlar, hem de hücredeki birçok aktarım tepkimeleri-
ni, kamçı ve kayma hareketleri gibi işlevleri yürütür
Uzun-Dönemli Enerji Depolan (öoçaKısım 4.7 ve 4.14-4.16).
ATP hücrede dinamik bir dönüşüm içindedir; bi-
yosentetik tepkimeleri gerçekleştirebilmek için sü- Enerjinin Korunması: Tercihler
rekli yıkıma uğrar ve katabolik tepkimeler sırasın-
da tekrar sentezlenir. Bununla birlikte, aktif olarak Kemoorganotroflarda enerjinin saklanması ile ilgili
büyümekte olan bir hücrede ATP konsantrasyonu iki mekanizma vardır: fermentasyon ve solunum.
oldukça düşük olup, yaklaşık 2 milimolar (mM) Her iki mekanizmada da, ATP sentezi oksidasyon-
kadardır. Mikroorganizmalar uzun-dönemli enerji redüksiyon tepkimelerinden açığa çıkan enerji ile
deposu olarak oksitlenebilen ve suda çözünmeyen sürdürülür. Bununla birlikte, fermentasyon ve solu-
polimerler üretir ve bunları daha sonra ATP üretimi numdaki redoks tepkimeleri önemli ölçüde farklılık
için kullanırlar. gösterir. Fermentasyondaki redoks süreci, eksojen
Prokaryotlardaki uzun-dönemli enerji depo- elektron alıcılarının yokluğunda gerçekleşir. Solu-
larına örnek olarak, glukoz polimeri olan glikojen numda ise, son elektron alıcısı olarak moleküler ok-
(£»&Şekil 3.6), lipid polimeri olan poli-/3- sijen ya da diğer elektron alıcıları bulunur.
118 • Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması

Her oksidasyon bir redüksiyon ile birlikte cere- sentezinin üçüncü bir şekli olan fotofosforilasyon
yan etmek zorunda olduğu için, fermentasyondaki fototrofik organizmalarda söz konusudur. Fotofos-
oksidasyon tepkimesi, elektron vericisinden türeyen forilasyonun temel mekanizması oksidatif fosfori-
bir bileşiğin redüksiyonu ile eşleşir. Diğer taraftan lasyona benzemekle birlikte, fotofosforilasyondaki
solunumda, eksojen elektron alıcısı indirgenir. Bu proton motive gücü oluşturan redoks tepkimeleri,
durum fermentasyonda elde edilen enerji miktarı- bir kimyasal bileşik tarafından değil, ışık tarafından
nın kısıtlı kalmasına yol açar. Daha sonraki bölüm- sürdürülür («»»Kısım 17.2).
lerde fermentasyon ve solunumdaki enerji kazanç-
ları karşılaştırılacaktır. S.9 Kavramların Gözden Geçirilmesi
Substrat-Düzeyinde Fosforilasyon ve Oksidatif Kemoorganotroflar organik bileşikleri fermentasyon ve
Fosforilasyon solunum aracılığı ile okside ederek enerji sağlarlar. Bu
Fermentasyon ile solunum arasında hem elektron katabolik tepkimeler sırasında ya substrat-düzeyinde
fosforilasyon (fermentasyon) ya da oksidatif fosforilas-
alıcılarının niteliği, hem de ATP sentezleme meka- yon (solunum) aracılığıyla ATP üretilir.
nizmaları açısından farklılıklar vardır. Fermentas-
• Hangi ATP sentezi sitoplazmik zarın katılımını gerek-
yonda substrat-düzeyinde fosforilasyon ile ATP
tirir? Neden?
üretilir. Bu süreçteki ATP sentezi, organik bir bileşi-
• Substrat-düzeyinde fosforilasyon ile oksidatif fosfori-
ğin yıkım basamakları sırasında gerçekleştirilir (Şe- lasyon arasında ne fark vardır?
kil 5.13a»). Bu tip ATP sentezi, oksidatif fosforilas-
yon ile gerçekleşen ATP sentezinden farklıdır (Şekil
5.131)). Oksidatif fosforilasyon sırasındaki ATP sen- Bir Fermentasyon Örneği Olarak
tezi proton motive güç varlığında gerçekleşir. ATP Glikoliz
Daha önce değindiğimiz gibi fermentasyon, kendi
Biyokimyasal yoldaki A
içinde dengelenmiş bir oksidasyon-redüksiyon tepki-
ara-ürünler

r mesidir. Fermentasyonda, elektron vericisinin bazı


-B

atomları daha redükte hale gelirken, bazı atom-


ları daha fazla oksitlenmekte ve enerji substrat-
\ düzeyinde fosforilasyon ile korunmaktadır. Gluko-
C~PD P zun fermentasyonu için yaygın olan biyokimyasal
*r yol, aynı zamanda keşfedicisinin adı olan Embden-
Meyerhof yolu olarak da isimlendirilen glikolizdir.
D V-ATP
(a) Substrat-düzeyinde fosforilasyon
Başka fermentasyon çeşitleri de bilinmektedir (öQa
Bölüm 17).
Enerjetik hale K Glikoliz oksijennin olmadığı bir süreç olup, üç
gelen zar
temel evre içerir. Bu evrelerin her biri ayrı enzimler
tarafından katalizlenen enzimatik tepkime serileri
içerir (Şekil 5.14»). Glikolizin I. Evresi, oksidasyon-
redüksiyon içermeyen, enerji açığa çıkarmayan, glu-
kozdan 2 molekül glisemldehit 3-fosfat oluşumuna yol
açan, hazırlık tepkimeleridir. II. Evrede oksidasyon-
Daha az enerji
taşıyan zar redüksiyon tepkimeleri yer alır, enerji ATP şeklinde
korunur ve iki molekül piruvat oluşur. III. Evrede
ise, bir kez daha oksidasyon-redüksiyon tepkimele-
(b) Oksidatif fosforilasyon ri gerçekleşir ve fermentasyon ürünleri oluşur (Şekil
5.14).
• Şekil 5.13 Fermentasyon ve solunumda enerji
korunumu, (a) fermentasyon işleminde, fosfat grubunun
Glikolizin I. ve II. Evreleri: Hazırlık ve Redoks
biyokimyasal yoldaki bazı ara moleküllere eklendiği ve neticede Tepkimeleri
ATP oluşturmak için ADP molekülüne transfer edildiği substrat- Birinci evrede, glukoz ATP tarafından fosforile edi-
seviyesinde fosforilasyonun sonucu olarak ATP sentezi meydana lir ve glukoz 6-fosfat oluşur. Glukoz 6-fosfat daha
gelmektedir, (b) Solunumda, proton motive güç tarafından enerji sonra izomerik formu olan fruktoz 6-fosfata dö-
bakımından yüklü hale gelen sitoplazmik zar bu enerjisinin bir nüştürülür. İkinci fosforilasyon, glikolizin anahtar
kısmını oksidatif fosforilasyon adı verilen işlemde inorganik fosfat intermediyerlerinden biri olan fruktoz 1,6 bisfosfat'm
(P.) ve ADP molekülünden ATP oluşumu için kullanır. Proton
oluşumuna sebep olur. Aldolaz enzimi fruktoz 1,6
motive gücün ATP sentezi ile bağlantısı ATP sentetaz (ATPaz)
bisfosfat molekülünü üç karbonlu iki moleküle yani
olarak membran protein enzim kompleksi olarak isimlendirilen
aracılığıyla meydana gelmektedir (bakınız Kısım 5.12 ve Şekil gliseraldeh.it 3-fosfat ve bunun izomeri olan dihidrok-
5.21). siaseton fosfata yıkar. Dihidroksiaseton fosfat glise-
5.10 • Bir Fermentasyon Örneği Olarak Clikoliz • 119

I. EVRE: HAZIRLIK
TEPKİMELERİ

ATP ADP ATP ADP

Glukoz Glukoz-6- Fruktoz-6- Fruktoz-1,6-

|Aldolaz

EVRE II: ATP VE Gliseraldehid-3-


Özet Kutusu PİRUVAT ELDESİ Gliseraldehid-3-P

i
dehidrojenaz

I. Glikoliz işleminde ATP'nln tüketimi ve üretimi


2 P, • Elektronlar • "* 2 NAD +
ATP Net
Reaksiyon
(kayıp/kazanç) ATP 2 p 1,3-Bisfosfogliserat" P 2 NADH
-1 -1 •2 ADP Evreye
1. Glukoz —«- Glukoz-6-P
-1 -2 Fosfogliserokinaz
2. Fruktoz-6-P —*• Fruktoz-1,6, bisfosfat
+2 O
3. 2 (1,3-Bisfostogliserat) —» 2 (3-Fosfogliserat)
+2 +2 '
4. 2 (Fosfoenolpiruvat) — - 2 Piruvat
2 3-Fosfogliserar •2 AT P

t
II. Maya ve Laktik asit bakterileri için glikoliz işlemindeki enerjetik durumun özeti
Örnekler: Organizmalar: Serbest-enerji ürünleri:

(1) Glukoz - 2 etanol • 2 C O 2 aya t . Ethanol/CO 2 : -238.8 kJ/mol


(2) Glukoz — 2 laktar + 2 H +
M

La^ik a s i t bakterisi fermente olmuş mol glukoz. 2 2-Fosfogliserat"


Yaklaşık 64 k j ATP şeklinde
korunmaktadır (% 27 verim) T Enol
2. Laktat: -196 k j , 32%. verim

2 Fosfoenolpiruvar
"2 ADP
EVRE III:
FERMENTASYON
ÜRÜNLERİNİN ELDESİ •
2 AT P
2M Piruvat-

X
NADH uvat:Forı
'at:Format liyaz

Laktat
ToStagelK NAD dehidrojenaz
A'
AsetaT+ format"

I Format

c
Laktar Asetaldehid + CO ? hidrojerTtüyaz

H 2 + CO 2
Alkol
dehidrojenaz

NAD + « II. Evreye

Etanol

* Şekil S. 14 Embden-Meyerhof yolu (Clikoliz). Glukoz'un piruvata ve daha sonra fermentasyon ürünlerine dönüşümündeki
enzimatik tepkimeler dizisi (enzimler küçük yazı formunda yazılmıştır). Aldolaz enziminin ürünü aslında gliseraldehit 3-fosfat
ve dihidroksiaseton fosfattır. Ancak dihidroksiaseton fosfat gliseraldehit 3-fosfata dönüştürülür. Piruvat molekülünün glikolizde
merkezi bir rol oynadığma dikkat ediniz. Tüm fermentasyon ürünleri piruvatdan oluşur. Burada bu ürünlere ait birkaç yaygın örnek
verilmektedir.

raldehit 3-fosfata dönüştürülür. Buraya kadar olan lasyon ile enerjinin korunması için bir hazırlık niteli-
tepkimeler, ATP'nin tüketimi de dahil olmak üzere, ğindedir. 1,3-bisfosfogliserik asit molekülündeki her
redoks tepkimeleri olmadan gerçekleşir. bir fosfatın hidrolizi ile >30kJ'lük serbest enerji açığa
Glikolizin ilk redoks tepkimesi II. evrede, gli- çıkacağı için, ATP oluşumu mümkündür. (Bkz. Şe-
seraldehit 3-fosfatm 1,3-bifosfogliserik aside dönü- kil 5.12). ATP sentezi: (1) her bir 1,3-bisfosfogliserik
şümü sırasında cereyan eder. Bu tepkimeyi kataliz- asit molekülü 3-fosfogliserik aside dönüştüğünde
leyen gliseraldehit 3-fosfat dehidrojenaz enzimi ve (2) her bir fosfoenolpiruvat molekülü piruvata
koenzim olarak NAD+ içerir ve NADH oluşturmak dönüştüğünde gerçekleşir (Şekil 5.14).
üzere 2e~ ve 2H+ alır. Bu tepkime sırasında NAD+'nin Glikolizin I. evresinde glukozun fosforile edil-
redüksiyonu ile eş zamanlı olarak, her bir gliseral- diği iki basamakta 2 molekül ATP harcanır, II.
dehit 3-fosfat molekülüne bir tane inorganik fosfat evre tepkimeleri sırasında ise dört molekül ATP
molekülü eklenir. İnorganik fosfatın organik forma sentezlenir (piruvata dönüştürülen her bir 1,3-
dönüştüğü bu tepkime, substrat-düzeyinde fosfori- bisfosfogliserik asitten iki adet olmak üzere) (Şekil
120 • Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması

5.14). Dolayısıyla, glikoliz sürecinde organizmanın ürünlerinin endüstriyel üretimini Bölüm 30'da daha
net kazancı fermente olan her glukoz molekülü başına ayrıntılı bir şekilde tartışacağız.
iki molekül ATP'dir. (IHj) 5.10 Kavramların Gözden Geçirilmesi
III. Evre: Fermentasyon Ürünlerinin Oluşturulması
Glikoliz, fermentasyon ve anaerobik metabolizmanın te-
İki molekül 1,3-bisfosfogliserik asit oluşumu sırasın- mel yoludur. Glikoliz sürecinin net sonucu, açığa çıkan az
+
da iki molekül NAD indirgenerek, NADH haline miktardaki enerjinin ATP şeklinde korunması ve fermen-
gelir (Bkz. Şekil 5.14). Ancak, gliseraldehit 3-fosfat tasyon ürünlerinin üretimidir. Glikoliz sürecinde tüketi-
molekülünün oksidasyonu, sadece açığa çıkan elekt- len her bir glukoz için iki molekül ATP üretilir.
ronları kabul etmeye hazır serbest NAD+ varlığında • Glikoliz sürecinin hangi basamaklarında oksidasyon
devam edebilir. Bu sorunun çözülmesi için, piruvat ve redüksiyon yer alır?
molekülünü herhangi bir fermentasyon ürününe • NADVNADH glikolizde nasıl bir rol oynar?
indirgeyen bir enzimin NADH'ı NAD+'ye okside • Glikoliz sırasında neden fermentasyon ürünleri yapı-
etmesi gerekir (Şekil 5.14). lır?
Maya söz konusu olduğunda, CO2 açığa çıkar
ve piruvat molekülü etanol'o. indirgenir. Laktik asit Solunum ve Zara-Bağlı Elektron
bakterilerinde ise piruvat laktat molekülüne indir- Taşıyıcıları
genir. Çeşitli fermentatif prokaryotlarda piruvat
Fermentasyon, eksojen elektron alıcısı yokluğunda
redüksiyonu için pek çok yol olduğu bilinmektedir
cereyan eder ve oldukça az miktarda enerji açığa
(ooöBölüm 12 ve 17). Ancak bunların hepsinin net
+ çıkarır. Sonuç olarak sadece birkaç tane ATP mole-
sonucu aynıdır ve NADH yeniden NAD 'ye oksitle-
külü sentezlenir. Bu kadar az miktarda enerjinin açı-
nir. NADH difüze olabilen bir koenzim olduğu için,
ğa çıkması oksidasyon-redüksiyon tepkimelerinin
gliseraldehit 3-fosfat dehidrogenaz enziminden
prensiplerine dayanarak açıklanablir: (1) başlangıç
uzaklaşır ve piruvat molekülünü laktat molekülüne
bileşiğindeki karbon atomları sadece kısmen oksit-
indirgeyen enzime bağlanır (laktat dehidrogenaz).
lenmektedir (Bkz. Şekil 5.14) ve (2) birincil elektron
Laktat dehidrogenaz aktivitesi sırasında oluşan ok-
vericisi ile son elektron alıcısının redüksiyon potan-
side NAD+, yeniden döngüye girmek üzere bu en-
siyelleri arasındaki fark küçüktür.
zimden ayrılır (Şekil 5.14 ve NADVNADH döngü-
sü için Şekil 5.11'e bakınız). Buna karşılık, eğer ortamda O2 ya da başka bir
son elektron alıcısı varsa, glukoz molekülü tama-
Enerji-veren herhangi bir süreçte, oksidasyon- men CO2'e oksitlenir ve ATP verimi çok daha yük-
larla redüksiyonlarm denkleşmesi ve uzaklaştırılan sek olur. Son elektron alıcısının O2 olması halinde,
her elektron için bir elektron alıcısı bulunması gere- bu tip oksidasyon aerobik solunum olarak adlan-
kir. Bu nedenle, glikolizin bir enzimatik basamağın- dırılır.
da redüklenen NAD+ bir başka basamakta oksitlenir.
Aerobik solunum ile ilgili olan bu kısımda kar-
Böylece denklik sağlanmış olur. Buna ek olarak, son
bon transformasyonlarına ve bu süreçte yer alan
ürün(ler) de başlangıç substratı olan glukoz ile re-
redoks tepkimelerine değineceğiz. Dolayısıyla, iki
doks ve atomik açıdan denkleşmek zorundadır. Bu
konu üzerine odaklanacağız: (1) elektronların bir
yüzden, burada sözü edilen fermentasyon ürünleri
organik bileşikten son elektron alıcısına aktarılma
yani etanol + CO2 ya da laktat + protonlar, aşağı-
biçimleri ve (2) organik bileşiğin CO2'e dönüşümü
da gösterildiği gibi, başlangıç substratı olan glukoz
için gerekli olan biyokimyasal yollar. Birinci konu-
ile hem elektriksel hem de atomik açıdan denklik
muz, proton motive gücün kullanılması ile ATP
içindedir: glukoz (C6H12O6) = 2 etanol (C2H5OH) +
+ sentezidir (Şekil 5.13b). Tartışmamıza elektron akı-
2CO2; glukoz (C6H12O6) = 2 laktat- (C3H]0O3) + 2H
şını inceleyerek başlıyoruz.
Glukoz Fermentasyonu: Net ve Pratikteki Elektron Taşıyıcıları
Sonuçlan
Elektron taşıma sistemleri zara-bağh elektron taşıyı-
Glikoliz sürecinin net sonucu, bir glukoz molekü- cılarıdır. Bu sistemlerin iki temel işlevi vardır. Birin-
lünün kullanılması, iki molekül ATP'nin sentezlen- cisi, elektron taşıma sistemleri elektronların birincil
mesi ve fermentasyon ürünlerinin üretilmesidir. Or- vericiden son alıcıya aktarımına aracılık ederler.
ganizma için kritik öneme sahip olan ürün ATP'dir; İkinci olarak da, elektron aktarımı sırasında açığa
çünkü ATP enerji-gerektiren çok çeşitli tepkimeler- çıkan enerjinin bir kısmını ATP sentezi ile korurlar.
de kullanılır. Fermentasyon ürünleri ise atık ürün- Elektron aktarımı için çeşitli oksidasyon-redük-
lerdir. Ancak, bira üreticileri, peynir yapımcıları ya siyon enzimleri gereklidir. Bunlar arasında NADH
da fırıncılar için bu ürünleri atık olarak düşünmek dehidrogenaz, flavoproteinler, demir-kükürt proteinleri
söz konusu değildir (Bkz. Mikrobiyal Okuma Par- ve sitokromlar yer almaktadır. Şimdi, bu elektron
çası, Maya'nın Fermentasyon Ürünleri). Dolayısıyla taşıyıcılarının her birini biraz daha ayrıntılı olarak
fermentasyon, enerji-üreten tepkimeler serisi olma- inceleyeceğiz.
nın çok daha ötesinde bir anlam taşır ve insanlar NADH dehidrogenazlar sitoplazmik zarın iç
için faydalı ürünler üretme yoludur. Fermentasyon yüzeyine bağlanmış proteinlerdir. Bunlar NADH'm
5.11 • Solunum ve Zara-Bağlı Elektron Taşıyıcıları • 121

Mİkrobİyal Ek Bİlgİ • Maya Fermentasyonu Ürünleri

vinde şarap ya da bira üreten


birisi muhtemelen amatör bir
mikrobiyolog olduğunun far-
kında değildir. Anaerobik süreçlerle
enerji eldesi (fermente gıdalar ve içki-
ler) insan neslinin en önemli keşiflerin-
den biridir (Şekil 1«).
Ekmek ve alkollü içkilerin çoğunun
üretiminde maya olarak Saccharomyces
cerevisiae kullanılır ve sonuçta etanol ve
CO2 oluşur. Meyve sulan ve nektar gibi
şeker açısından zengin ortamlardaki
mayalar, kemoorganotrof metabolizma-
nın birbirine zıt iki farklı şekli olan fer-
mentasyon ve solunum yaparlar. Ortam-
da oksijen olduğunda, mayalar çeşitli
şekerleri kullanarak gelişir ve çoğalır-
lar. Bu arada da CO2 oluştururlar (CO2,
sitrik asit döngüsü sırasında ortaya çıkar
Bkz. Kısım 5.13). Buna karşılık oksijensiz
koşullardaki mayalar fermentasyon me-
tabolizmasına saparlar. Bunun sonucu
olarak hücre verimi azalır; ancak önemli
miktarlarda alkol ve CO2 oluşur. Şekil 1 Bir maya olan Saccharomyces cerevisiaea tarafından fermentas-
Üzümler, meyve suyu yapmak için yon ile üretilen belli başlı ürünler.
ezildiğinde, bağdaki üzümlerin üzerin-
de bulunan az sayıdaki maya hücreleri votka ve cin vardır (Bkz. Şekil 1). Damı- li olan alkol değil, alkolik fermentas-
şıraya aktarılmış olur. Şarap yapma iş- tık alkollü içkilerde, maya tarafından ol- yonunun diğer bir ürünü olan CO2'dir.
leminin ilk bir kaç gününde, maya hüc- dukça düşük miktarlarda üretilen etanol Fırınlama işlemi sırasında alkol gaz ha-
releri solunum yaparak büyür ve O2'i (hacim olarak %10-15) distilasyon ile line gelerek uçar, CO2 ise ekmeğin ka-
tüketerek meyve suyunu oksijensiz hale konsantre edilir ve içkinin alkol oranı barmasını sağlar (Bkz. Şekil S. 14). Maya
getirirler. Oksijen tüketilir tüketilmez, %40-60 olacak şekilde artırılır. Şekerin ve maya ürünlerim daha detaylı olarak
fermentasyon başlar ve alkol üretim iş- bol, petrolün kısıtlı olduğu bazı Dünya Bölüm 30'da ele alacağız.
lemi devreye girer. Aerobik metaboliz- ülkelerinde (Brezilya gibi) motor yakıtı Şimdi, solunum için gerekli oksijen
madan anaerobik metabolizmaya dönü- olarak kullanılan alkol bile maya hücre- olmadığı zaman fermentatif yaşam şek-
şüm oldukça önemlidir ve fermentasyon leri tarafından üretilmektedir. Amerika lini gerçekleştirmeye zorlanan maya
ortamının hava ile temas etmemesi için Birleşik Devletleri'nde endüstriyel çö- hücrelerinin insan yaşamı üzerinde nasıl
özel dikkat gösterilmesi gerekir. zücü olarak kullanılan etil alkolün büyük etkili olduklarım anlayabiliriz. Mayalar-
Şarap maya ile yapılan pek çok ürün- kısmı, fermente olabilen substrat olarak daki glikolitik yolun "atık ürünleri" olan
den sadece bir tanesidir. Diğer ürünler mısır nişastası kullanılarak üretilmek- etanol ve CO2, sırasıyla alkollü içki ve
arasında bira (Mikrobiyal Okuma Parça- tedir. Maya ekmek yapımı sırasında da ekmek endüstrilerinin en temel bileşik-
sı, Evde Bira Üretimi COöBölüm 30) ve kullanılmakta ve ekmeğin kabarmasını leridir. •
damıtık alkollü içkiler olan brendi, viski, sağlamaktadır. Ancak bu işlemde önem-

bağlandığı aktif bölge içerir. Aktif bölge 2e" ve 2H+ bağlanmıştır. Vitamin B2 olarak da adlandırılan ri-
kabul eder. Böylece NADH, NAD+ ye dönüşür (Şe- boflavin, flavoproteinlerdeki flavin molekülünün
kil 5.10). Daha sonra bu 2e" ve 2H+, flavoproteinlere kaynağı olup, bazı organizmaların gereksindiği bir
aktarılır. büyüme faktörüdür (Bkz. Kısım 5.2 ve Tablo 5.3).
Flavoproteinler, riboflavin türevleri içeren pro- Sitokromlar, prostetik grup olarak demir içeren
teinlerdir (Şekil 5.15»). Proteine bağlı olan flavin porfirin halkasına (hem) sahip proteinlerdir (Şekil
kısmı, hidrojen atomlarını aldığında indirgenen ve 5.16»). Sitokromlardaki hem grubunda yer alan de-
elektronları aktardığı zaman oksitlenen prostetik mir atomu, tek bir elektron kazanır ya da kaybeder.
+
bir gruptur. Flavoproteinlerin 2e" ve 2H kazandığı- Sitokrom bu şekilde oksidasyona ve redüksiyona
na ancak, sadece elektronları verdiğine dikkat ediniz. uğrar:
İki protona ne olduğunu daha sonra tartışacağız. +3
Hücrelerde yaygın olarak bulunan iki flavinden biri Sitokrom — Fe+ Sitokrom —Fe +
flavin tnononükleotit (FMN), diğeri ise flavin-adenin Farklı redüksiyon potansiyellerine sahip çeşit-
dinükleotit (FAD) dir. FAD yapısı içinde yer alan li sitokrom sınıfları vardır (Bkz. Şekil 5.9). Farklı
FMN, ikinci bir fosfat aracılığı ile riboz ve adenine sitokrom sınıfları içerdikleri hem grubunun tipi-
122 • Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması

ne bağlı olarak, sitokrom a, sitokrom b, sitokrom c


olarak adlandırılırlar. Bir organizmanın sitokromu
bir başka organizmanın sitokromundan biraz farklı
olabilir. Bu nedenle aynı sınıfa ait sitokromlar sitok-
romflj,ff2,fl3şeklinde ayırt edilir. Sitokromlar bazen
diğer sitokromlarla veya demir-kükürt proteinle- -CH
ri ile kompleks oluştururlar. Örneğin sitokrom bcx ^CH
kompleksi, iki farklı b-tipi sitokrom ve bir tane c-tipi
Pirol
sitokrom içerir. Daha sonraki bölümlerde göreceği-
miz gibi, sitokrom bcx kompleksi enerji metaboliz-
masında önemli bir rol oynar (Bkz. Kısım 5.12 ve (b) Porfirin
(a)
Şekil 5.20). (tetrapirol, C20H-|4N4)
Elektron taşıma zincirlerinde demire-bağlı hem
grubu taşıyan sitokromlara ek olarak (Şekil 5.16), COO" COO-
I
hem içermeyen demir-kükürt proteinleri de bulu- CH 2
nur. Bu proteinler, demir ve kükürt atomlarından Hem (porfirin) I
Protein
oluşmuş bir küme içerir. Bunların en yaygın olanları
Fe2S2 ve Fe4S4 kümeleridir (Şekil 5.17*). Bu kümeler-
deki demir atomları hem serbest kükürt atomlarına
hem de sistein köklerindeki kükürt atomları aracı-
lığı ile proteine bağlanır (Şekil 5.17). Biyolojik sis-
temlerde yaygın olarak bulunan bir demir-kükürt
proteini olan ferredoksin'deki demir-kükürt merkezi
Fe2S2 konfigürasyonuna sahiptir.
Demir-kükürt proteinlerinin redüksiyon po-
tansiyelleri, kümedeki demir ve kükürt atomlarının
Aminoasft —Amir» asit
sayısına ve demir merkezlerinin proteinlere ne şe-
kilde gömülü olduğuna bağlı olarak, geniş çapta de- Sitokrom -
ğişmektedir. Dolayısıyla, elektron taşıma zincirinin (c)
farklı kısımlarında farklı demir-kükürt proteinleri

Porfirin
lsoalloxazine ring

O H H H H
II İ l l i
HO-P-0-C-C-C-C-CH2
OH | H OH OH OH , okside * Şekil 5.16 Sitokrom yapısı, (a) Pirol halkasının yapısı,
Ribitol (b) Dört adet pirol halkası bir araya gelerek porfirin halkasını
oluşturur. Çeşitli metaller porfirin halka sistemine dahil olabilirler.
Örneğin, klorofil pigmentlerinde bulunan metal Mg+2, (Kısım 17.2
2 H (2 e" + 2 H+) ve Şekil 17.3); vitamin B12 deki metal Co+2 (Kısım 30.7 ve Şekil
17.3) ve bazı çok özel porfirin koenzimlerinde yer alan metal
ise Ni+2dir (Kısım 17.17 ve Şekil 17.42). (c) Sitokrom c gibi bazı
H,C
sitokromlarda, porfirin halkası proteindeki sistein moleküllerine
disülfit köprüleri aracılığı ile kovalent olarak bağlanmıştır.
Halkanın merkezindeki demire dikkat ediniz, (d) Sitokrom c'nin
H3C
bilgisayarda-oluşturulmuş modeli. Merkezdeki porfirin halkası
O H H H H H
II İ l l i (açık renk) protein tarafından çepeçevre sarılmıştır. Sitokromlar
HO-P-O-C-C-C-C-CH2 sadece elektron taşırlar. Sitokromlann redoks bölgesi demir
OH H OH OH OH Redükte atomu olup, bu demirin oksidasyon statüsü Fez+ ve Fe3+ olacak
şekilde değişir. Farklı sitokromlann redüksiyon potansiyelleri
• Şekil 5.15 Flavin mononükleotit (FMN) (hidrojen atomu sitokromun tipine ve proteine bağlanma tarzına bağlı olarak
taşıyıcısı olan riboflavin fosfat). Hem FMN hem de FAD aynı geniş ölçüde değişir (Bkz. Şekil 5.9).
kısımlarından okside ve redükte olur.
5.12 • Proton Motive Güçten Enerji Eldesi • 123

R-Sistein

CH 3 OC Xr , < .C-(CH 2 -CH=C-CH 2 ) n H


R-Sistein Sistein-R

(a)
Okside

Sistein
CH,
Sistein '

0 H Redükte

• Şekil 5.18 Bir kinon olan koenzim Q'nun okside ve


redükte formları. Yan zincirdeki beş-karbonlu izoprenoid
(b)
birimleri farklı sayıda olabilir. Prokaryotlarda en yaygm olan
sayı n = 6, ökaryotlarda ise n = 10'dur. Okside kinonun tamamen
• Şekil 5.17 Hem içermeyen demir-kükürt proteinlerinde redükte duruma gelmesi için 2e" + 2H+ gerektirdiğine dikkat
demir-kükürt merkezlerinin düzenlenişi, (a) Fo?S2 merkezi, (b) ediniz. Kinon molekülünün indirgenmesi sırasında bir geçiş
Fe4S4 merkezi. Sistein bağlan molekülün protein kısmına aittir. formu olan semikinon oluşur.
Demir-kükürt proteinleri tipik olarak sadece elektron taşırlar.

Proton motive Güç: Kemioztnoz


Elektron taşınması ile ATP sentezi arasındaki ilişki-
işlev görebilir. Sitokromlar gibi demir-kükürt pro-
yi anlamak için, öncelikle elektron taşıma sisteminin
teinleri de sadece elektron taşırlar.
sitoplazmik zara nasıl yerleştiğini anlamalıyız. Za-
Kinonlar (Şekil 5.18»), protein-içermeyen ve
rın genel yapısı Kısım 4.5'de (Şekil 4.16) şematik ola-
hidrofobik özellikte olan elektron taşıma zinciri
rak verilmiştir. Proteinlerin zarın lipid tabakasına
üyeleridir. Bakterilerde bulunan bazı kinonlar yük-
gömülü olduklarını ve bunların çoğunun hem hüc-
sek hayvanlarda büyüme faktörü olarak iş gören K
renin içine hem de dışına erişebildiklerini anımsa-
vitaminine benzer. Flavoproteinler gibi kinonlar da,
yalım. Diğer bir deyişle, integral zar proteinleri tipik
2e" + 2H+ alır; fakat zincirde kendilerinden bir sonra
olarak zarı-kateden (transmembran) proteinlerdir.
yer alan taşıyıcıya sadece elektronları aktarırlar.
Elektron taşıyıcılarının zardaki yerleşimleri,
taşıma işlemi sırasında protonların elektronlardan
S. 11 Kavramların Gözden Geçirilmesi
ayrılmasını sağlamaya uygundur. NADH gibi bir
Elektron taşıma sistemi, elektronları birincil elektron ve- molekülden uzaklaştırılan iki elektron ve iki proton
ricisinden son elektron alıcısı olan oksijene taşıyan, zara- özgül taşıyıcılar aracılığıyla zincirin başından sonu-
bağlı bir seri elektron taşıyıcısı içerir. na doğru taşınırlar. Bu sırada protonlar hücre dışına
• Kinonlar hangi özellikleri açısından zardaki diğer pompalanır (gram-negatif prokaryotlarda protonlar
elektron taşıyıcılarından farklıdırlar? periplazmaya pompalanır). Protonların dışarıya çı-
• Bu kısımda anlatılan elektron taşıyıcılarından hangisi kışı, zarın dış yüzeyinin nispeten asidik hale gelme-
2e- + 2H+ alır? sine neden olur. Elektronlar, elektron taşıma zinci-
rinin sonunda son elektron alıcısına aktarılırlar. Ae-
Proton Motive Güçten Enerji robik solunum yapan organizmalarda son elektron
Eldesi alıcısı O2'dir. Böylece oksijen suya indirgenir.
O2'nin H2O'ya indirgenmesi için, reaksiyonu ta-
Elektron taşıma zincirlerinin en temel bileşenleri ve mamlamak adına sitoplazmadaki protonlara gerek
bunların EQ' değerleri Şekil 5.19«'da gösterilmiştir. vardır. Bu protonlar su molekülünün H+ ve OH
Her bileşenin kendine özgü t i r redüksiyon potan- vermek üzere disosiye olmasıyla oluşur. H+'lar hem
siyeline sahip olduğuna dikkat ediniz. Elektron ak- O2'nin H2O'ya indirgenmesinde kullanıldığı, hem de
tarımı sırasındaki ATP sentezi, oksidatif fosforüasyon hücre dışına pompalandıkları için, zarın iç tarafında
süreci ile gerçekleşir. ATP'nin üretilmesi zarın iki OH" birikir. Küçük boyutlu olmalarına rağmen ne
yüzeyi arasında ortaya çıkan proton motive güç H+ ne de OH" zardan difüze olabilir; çünkü her ikisi
(pmf) ile bağlantılıdır (öasKısım 4.6). Enerji yüklü de elektriksel olarak yüklüdür. Dolayısıyla, kendili-
olan bu durum elektron taşıma tepkimeleri ile ya- ğinden dengeye ulaşılması mümkün olmaz.
ratılır. Şimdi bu temel hücresel sürecin ayrıntılarını Elektron taşınmasının net sonucu, zarın iki
gözden geçireceğiz. yüzeyi arasında hem pH gradiyenti hem de elektro-
I 124 • Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması

kimyasal potansiyel ortaya çıkmasıdır. Zarın iç yüze-


-0.40 Substratlar yi negatif elektrik yüklü ve bazik hale gelirken, dış
yüzeyi elektriksel olarak pozitif ve asidiktir. Bu pH
NAD+/NADH gradiyenti ve elektrokimyasal potansiyel (ikisi bir
-0.30 - arada proton motive güç olarak isimlendirilir) zarın
'
bir batarya gibi enerji yüklü hale gelmesine neden
Flavoprotein olur. Ortaya çıkan elektriksel enerjinin bir kısmı
-0.20 - t hücre tarafından ATP şeklinde korunur.
Demir-kükürt
Elektron taşınması sırasında zarın enerjetik hale

I
proteinleri
gelmesi, iyon taşınması (ö°c>Kısım 4.7), kamçı rotas-
-0.10
yonu (cöaKısım 4.14) gibi işlerde ya da daha sonraki
kısımlarda bahsedeceğimiz gibi ATP sentezini ger-
Kinon çekleştirmek için kullanılır. ATP sentezini sürdüren
0.0 t proton gradiyenti kavramı ilk olarak 1961 yılında
Sitokrom be,
İngiliz bilim adamı Peter Mitchell tarafından kemi-
5. ozmotik teori olarak önerilmiştir. Bu kavram, fermen-
M + 0.10
C
(0
tasyon hariç her türlü enerji metabolizmasının açık-
I lanmasında çok önemli katkı sağlamış ve bu önemli
katkıdan dolayı Mitchell daha sonra Nobel ile ödül-
I + 0.20
lendirilmiştir. Kemiozmoz prosesi Bacteria, Archaea
I Sitokrom c ve Eukarya'nm tümünde gerçekleşir.

1 +0.30

+ 0.40
I
Sitokrom aa,
Proton motive Gücün Oluşumu: Kompleks I ve II
Proton motive güç flavin enzimleri, kinonlar, sitok-
rom bcx kompleksi ve terminal oksidaz aktiviteleri
ile ortaya çıkar. Şimdi bu taşıyıcıları sırayla incele-
yelim.
+ 0.50 NADH'dan FAD'ye 2e~ + 2H+ aktarımı so-
nucunda FADH oluşur. FADH üzerindeki iki
elektronu zardaki Kompleks I proteininin bir par-
+ 0.60 çası olan hem-olmayan demir proteinine verir.
Bu sırada 2H+ zarın dış tarafına aktarılır (Şekil 5.
2O). Bu taşıyıcılar "kompleks" olarak anılır; çün-
+ 0.70 kü her biri çeşitli proteinler içermektedir. Örneğin,
Escherichia co/fdeki Kompleks I gerçekte 14 farklı
protein içerir. Kompleks I'in diğer adı NADH:kinon
+ 0.80 oksidoredüktaz'dır. Bu kompleksin katalizlediği net
tepkimede NADH oksitlenmekte, kinon ise redük-
lenmektedir. Kompleks I'de yer alan hem-olmayan
demir proteini, koenzim Q'yu indirgerken, su mole-
• Şekil 5.19 Elektron taşıma zinciri ve Eo' ile ilişkisi. külünün disosiye olması sonucunda oluşan iki pro-
Burada elektron taşıma sistemlerine ait bir örnek verilmişir. Bu ton sitoplazmadan alınır (Şekil 5.20).
örnekte elektronlar birincil elektron vericisinden (substrat olarak
Kompleks II, Kompleks I'deki basamakları by-
belirtilmiş) O2'e (son eleketron alıcısı) aktarılmaktadır. Ökaryotik
hücrelerin mitokondrilerinde ve bazı Bacteria 'da (özellikle
pass ederek elektron ve protonları doğrudan doğ-
Paracoccus denitriücans) zincirdeki elektron taşıyıcılarının sırası ruya kinon havuzuna verir (FAD/FADH aracılığı
burada görüldüğü gibidir. Escherichia coi/'deki elektron taşıma ile). Kompleks II, süksinat dehidrogenaz kompleksi ola-
zinciri sitokrom c ve aa3 içermez ve elektronlar sitokrom b'den rak da adlandırılır. Bu kompleks sitrik asit döngü-
doğrudan doğruya terminal oksidaz olan sitokrom o veya c'ye sü ürünü olan süksinat'ı oksitlediği için bu ismi alır
geçerler (Şekil 17.37a). ATP sentezine yol açan proton motive (Bkz. Şekil 5.22). Kompleks II Kompleks Fi atladığı
güç oluşumu, enerjinin korunmasını mümkün kılar. Buradaki için, bu noktadan zincire giren her elektron çifti ba-
renk-kodlamalannı Şekil 5.9'dakiler ile karşılaştırınız. şına dışarı pompalananan protonların sayısı Komp-
leks I'e oranla daha az olacaktır (Şekil 5.20).

Kompleks III ve IV: Sitokrom bct ve a-tipi


Sitokromlar
Redükte koenzim Q elektronları sitokrom bct komp-
leksine birer birer aktarır. Kompleks III Şekil 5.20'de
görülmektedir. Sitokrom bcı kompleksi çeşitli protein-
5.12 • Proton Motive Güçten Enerji Eldesi • 125

ler içeren bir birlikteliktir. Bu proteinler hem grupları


ya da metal merkezleri içerir. Bunlar arasında iki adet
fr-tipi hem (bL ve bH), bir tane c-tipi hem (cx), bir tane
de Fe/S proteini (Rieske proteini) vardır, frc, kompleksi
2H solunum yapan çoğu organizmanın elektron taşıma
zincirinde bulunur. Aynı zamanda fotosentetik elekt-
ron akışında da rol oynar (c**sKısım 17.4 ve 17.5).
Sitokrom be, kompleksinin temel işlevi elektron-
ları kinonlardan sitokrom c'ye aktarmaktır (Şekil
5.20). Elektronlar bc^ kompleksinden periplazma-
daki sitokrom c'ye ve buradan da yüksek potansi-
yele sahip sitokrom a ve a3'e doğru hareket ederler
(Kompleks IV, Şekil 5.20). Sitokrom a3 terminal ok-
sidaz olup elektron taşınmasının son basamağında
O2'yi H2O'ya indirger. Kompleks IV de tepkimede
harcanan her 2e" için 2H+ pompalar (Şekil 5.20).
Sitokrom bcx kompleksi Q-bcx bölgesinden ilave
iki proton daha pompalamak için, kinon havuzu ile
etkileşim halindedir (Şekil 5.20). Bunun nedeni Q
döngüsü olarak isimlendirilen bir seri elektron alış ve-
rişidir. Kinon ve bcx aşağı yukarı aynı Eo' değerlerine
sahip olduklarından (hemen hemen 0 V, Şekil 5.19),
kinon molekülleri bejden geri beslenen elektronları
H2O kullanarak birbirlerini dönüşümlü olarak oksitler ve
indirger. Detayları şu anda bizi ilgilendirmeyen bu
\ SİTOPLAZMA
mekanizma, Kompleks I'den zincire giren her 2e~ için,
Q-tej bölgesinde zarın dış yüzeyine doğru toplam
4H+'m pompalanmasına olanak sağlar (Şekil 5.20).
Şekil 5.20'de gösterilen elektron taşıma şema-
ÇEVRE
sı, farklı organizmalarda bulunan pek çok farklı
sıralanıştan sadece bir tanesidir. Bununla birlikte,
tüm elektron taşıma zincirlerinde ortak olan çeşitli
özellikler vardır: (1) zara-bağlı olan ve daha pozitif
* Şekil 5.20 Aerobik solunum sırasında proton motive Eo' değerlerine doğru sıralanan bir seri elektron ta-
gücün oluşumu. Şekilde, solunum çalışmalarında prokaryotik şıyıcısı; (2) sadece elektron taşıyanlarla, elektron ile
model olarak kullanılan Paracoccus denitrificans zarındaki birlikte proton taşıyan bileşenlerin zincirde almaşık
elektron taşıyıcılarının dizilimi görülmektedir. Zann iki tarafındaki olarak yer almaları; (3) elektrik yüklerinin zarın iki
+ ve - yükler sırasıyla H+ ve OH'ı temsil etmektedir. Kısaltmalar: yüzeyi arasında, dış tarafın asidik iç tarafın ise bazik
FMN, flavoprotein; FAD, flavin adenin dinükleotit; O, kinon; Fe/S, olmasını sağlayacak şekilde dağılımının sonucu ola-
demir kükürt proteini; sit a, b, c, sitokromlar (£>L ve bH sırasıyla rak proton motive güç oluşturulması.
düşük ve yüksek potansiyele sahip jb-tipi sitokromlar). Kinonun Şimdi göreceğimiz gibi, ATP sentezini sağlayan
bulunduğu kısımda elektronların çevrime girmesi "O döngüsü" etmen proton motive gücün kendisidir.
ile başanlır. Bunun sebebi, QH2'den gelen elektronların bcı
kompleksindeki (Kompleks III) Fe/S proteini ile jb-tipi sitokromlar ATPazlar, Proton motive Güç ve ATP Oluşumu
arasında paylaşılmasıdır, jb-tipi sitokromlar boyunca hareket Elektron taşınması (Şekil 5.20) tarafından oluşturu-
eden elektronlar O'yu QH2'ye indirger ve dolayısıyla Q-bcı lan proton motive güç ATP sentezini nasıl başarır?
bölgesinden pompalanan protonların sayısı artırılır. Fe/S'ye İlginç bir şekilde, ATP sentez mekanizması ve bak-
hareket eden elektronlar Kompleks IV'de yer alan sitokram c,, teriyal kamçının dönüşünü sağlayan motor meka-
sonra sitokrom c ve daha sonra a-tipi sitokromlan indirgemeye
nizması arasında oldukça güçlü bir paralellik vardır
devam eder ve nihayetinde O2'yi H2O'ya indirgerler (2O2'yi H2O'ya
(<aoç>Kısım 4.14 ve Şekil 4.56). Proton motive gücü
indirgemek için iki elektron ve iki proton gerekir. İki elektron sit
c üzerinden gelirken, protonlar sitoplazmadan sağlanmaktadır).
ATP molekülüne dönüştüren katalizör, zarda yer-
Süksinat dehidrogenaz kompleksi olarak da anılan Kompleks leşmiş büyük bir kompleks olan ve kısaca ATPaz
II, Kompleks I'i atlar ve elektronlan doğrudan doğruya kinon olarak isimlendirilen ATP sentaz enzimidir. ATPaz
havuzunda besler. Burada gösterilen komplekslerin sayısı, zar Kompleks V olarak da anılır.
biyoenerjetiği alanında çalışan bilim adamlannm kullandığı ATPazlar iki ana kısım içerir: F, olarak adlandırı-
şekilde verilmiştir. Burada görülen elektron taşıma zincirini lan ve zarın sitoplazmik tarafında yerleşmiş olan çoklu
Şekil \7.37'de Escherichia coli için verilen modelle karşılaştmnız. alt üniteye sahip baş kısım ve Fo olarak adlandırılan
Büyüme koşuUanndaki farklılıklar herhangi bir elektron taşıma ve zarı boydan boya kat ederek proton-geçişine olanak
zincirinde bulunan bileşenleri önemli ölçüde etkilemektedir. sağlayan kanal kısmı (Şekil 5.21»). F ı /F o kompleksi,
126 • Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması

ATPaz'ın Tersinir Olması


ADP + P;
Bu minik F o /F ] moleküler motoru tersinir olarak
çalışır. ATP hidrolizi, y alt ünitesini zıt yönde dön-
dürmek için gerekli olan momenti (tork) sağlayarak,
a alt ünitesi aracılığı ile protonların hücre içinden
dışarıya doğru pompalanmasına sebep olur. Bu
olaylar proton motive gücü ortadan kaldırmak yeri-
ne proton motive güç oluşturur. ATPaz'ın tersinir
olması, elektron taşıma zincirlerinden yoksun olan
ve oksidatif fosforilasyon yapamayan zorunlu fer-
mentatif organizmaların neden halen bu tür enzim
komplekslerini sentezlediklerini açıklar. Hareket
ve taşıma gibi önemli hücresel tepkimelerin çoğu,
ATP'den sağlanan enerjiden ziyade proton motive
güçten elde edilen enerjiye gereksinim duymakta-
ÇEVRE
dır (ooaKısım 4.6). Dolayısıyla, solunum yapmayan
• Şekil 5.21 ATP sintaz'ın (ATPaz, Kompleks V) yapısı ve örneğin laktik asit bakterileri gibi organizmalardaki
işlevi Fj kısmı beş farklı polipeptidden oluşan aJ33ys8 kompleksi ATPaz, zorunlu hücre işlevlerini gerçekleştirecek
halindedir. Fj ADP + PAn ATP'ye dönüşümünden sorumlu olan proton motive gücü üretmek için tek yönlü çalışır.
katalitik komplekstir. Fo, zara gömülü olup, ab2c12 kompleksi
halinde üç tip polipeptitd içermektedir, a alt birimi, protonları İnhibitörler ve Ayırıcı (Uncoupler) Ajanlar
zann içine doğru kanalize ederken, iki adet b alt birimi zardan Elektron taşıma tepkimeleri ile ilgili çalışmalar-
dışarıya doğru çıkıntı bir yapar ve 5 alt birimi ile birlikte statoru da elektron akışını ya da oksidatif fosforilasyo-
oluşturur. Protonlar içeri girdikçe proton motive gücün ortadan nu etkileyen belirli kimyasallar kullanılabilir. Bu
kalkması ATP sentezini mümkün kılar. ATPaz'in etkisi geri- tür kimyasallar iki gruba ayrılır: inhibitörler ve
dönüşümlüdür; yani, ATP hidrolizi proton motive güç oluşumuna ayırıcılar(uncouplers). tnhibitörler elektron akışını ve
yol açar.
dolayısıyla proton motive gücün oluşumunu blo-
ke eder. Bunlar arasında a-tipi sitokromlara sıkıca
ATP ile ADP + P. arasındaki tersinir tepkimeyi kata-
bağlanarak (Şekil 5.20), bunların işlevlerine engel
lizler. ATPaz proteinlerinin yapısı tüm canlı doma-
olan karbon monoksit (CO) ve siyanit (CN~) yer alır.
inlerinde korunmuştur. Bu bize, bu tarzdaki enerji
Buna karşılık, ayırıcılar elektron aktarımını etkile-
saklama mekanizmasının, evrimin oldukça erken
meksizin ATP sentezine engel olurlar. Bu grupta yer
evresinde keşfedildiği fikrini verir (co&Kısım 11.2).
alan dinitrofenol ve dikumarol lipid içinde çözünen
F,/Fo ATPaz bilinen en küçük biyolojik motor- bileşiklerdir. Bu bileşikler zarda sızıntıya neden ola-
dur. Fo'ın a alt birimi boyunca gerçekleşen proton rak, proton motive gücü ve bunun ATP sentezleme
hareketi c proteinlerinin dönmesini sağlayarak,ye alt yeteneğini yok ederler. Proton motive gücün kaybı,
üniteleri tarafından F^'e aktarılan dönme momenti ATP sentezini olanaksız hale getirir.
(tork) yaratırlar (Şekil 5.21). Enerji ye alt birimlerinin
eşleşmiş dönüşü aracılığı ile F^e aktarılır. Bu durum 5.12 Kavramların Gözden Geçirilmesi
/3 alt birimlerinde konformasyon değişikliğine neden
olur. Böylece ATP üretmek için gereken potansiyel Elektronların elektron taşıma zinciri boyunca taşınma-
enerji sağlanmış olur. (3 alt birimlerindeki konfor- sı sırasında protonlar zarın dışına doğru pompalanır ve
sonuçta proton motive güç ortaya çıkar. Belli başlı elekt-
masyonal değişiklikler ADP + R'nin her bir alt ünite- ron taşıyıcıları arasında, flavinler, kinonlar, sitokrom bc^
ye sırayla bağlanmasına olanak sağlar. kompleksi ve organizmaya bağlı olarak diğer sitokromlar
/3 alt birimi başlangıçtaki konformasyonuna yer almaktadır. Hücre ATPaz aktivitesi aracılığı ile ATP
üretmek için proton motive gücü kullanır.
geri döndüğü zaman ADP + P.'nin ATP'ye dönü-
şümü gerçekleşir. Kamçı motoru ile kıyaslandığın- • Elektron taşıma tepkimeleri proton motive gücü nasıl
da (o°öŞekil 4.56), Fj'in b2ö alt birimlerinin birincil meydana getirir?
• P. denürificans'm elektron taşıma zincirinde akan iki
işlevi stator olarak hizmet etmektir. Böylece a ve (3 elektron ile dışarı pompalanan protonların sayısı ara-
alt birimlerinin ys ile birlikte dönmesi engellenir ve sındaki oran nedir? Zincirin hangi bölgesinde proton
/3'daki konformasyonal değişiklik etkilenir. Ancak motive güç oluşmaktadır?
kamçının aksine ATPaz'ın dönmesi hücreyi ileriye • Hücredeki hangi yapı proton motive gücü ATP'ye dö-
itmek için değil, ATP sentezlemek için kullanılır (Şe- nüştürür? Nasıl çalışır?
kil 5.21). ATPaz tarafından katalizlenen ATP sentezi
solunum ile ilgili sistemlerde oksidatif fosforilas- SOLUNUMDA KARBON
yon, fototrofik organizmalarda ise fotofosforilas- AKİŞİ VE KATABOLİK
yon olarak adlandırlır. Üretilen her ATP molekülü
başına ATPaz tarafından kullanılan protonların sa- ALTERNATİFLER
yısına ilişkin stokiyometrik ölçümler, 3 ile 4 arasın- Buraya kadar, ATP molekülün solunum sürecinde
da bir sayı ortaya çıkarır. nasıl elde edildiğine ilişkin kavramları öğrendik.
5.14 • Katabolih Alternatifler • 127

Şimdi artık karbon metabolizması ile ilgili kavram- dir. Bunun sebebi, gerek duyulduğunda biyosente-
lar üzerinde duracak ve anaerobik solunum, foto- tik amaçlar için alınıp kullanılabilecek önemli bazı
sentez ve kemolitotrofi gibi enerji-üreten alternatif ara-ürünlerin bu döngü sırasında sentezlenmesidir.
yolları kısaca gözden geçireceğiz. Bu bağlamda özellikle önemli olanlar, birkaç amino
asidin öncülleri olan a-ketoglutarat ve okzaloasetat
Solunumda Karbon Akışı: (bakınız Kısım 5.16), sitokromlar, klorofil ve diğer
Sitrik Asit Döngüsü tetrapirol bileşiklerinin porfirin halkalarını oluştur-
mak için gerekli olan süksinil-CoA'dır (Bkz. Şekil
Glukoz respirasyonunun başlangıç basamakları gli- 5.16). Okzaloasetat aynı zamanda glukoz öncülü
koliz işlemindeki biyokimyasal basamakların aynı- olan fosfoenolpiruvata dönüştürülebildiği için de
sını içerir (Bkz. Şekil 5.14). Daha önce gördüğümüz önemlidir (Bkz. Şekil 5.25). Bunlara ek olarak, asetil-
gibi, glikolizdeki anahtar ara-ürün piruvat'dır. Pi- CoA yağ asidi biyosentezi için gerekli olan başlan-
ruvat molekülü fermentasyon sürecinde indirgenir gıç materyali olarak görev yapar (Bkz. Şekil 5.17).
ve fermentasyon son ürünlerine dönüştürülür (Şekil Dolayısıyla, sitrik asit döngüsü hücrede iki ana rol
5.14), solunum sırasında ise tamamen CO2'ye oksit- üstlenir: biyoenerjetik ve biyosentetik. Bazı ara-ürünler
lenir. Piruvatın tümüyle CO2'e oksitlendiği ana yol çeşitli biyosentetik amaçlar için alınıp kullanılabil-
birçok organizmada yer alan sitrik asit döngüsü'dür diğinden, glikolitik yol için de hemen hemen aynı
(Şekil 5.22»). şey söylenebilir (Bkz. Şekil 5.26).
Piruvat önce dekarboksilasyona uğrar ve bir
molekül NADH ve koenzim A'ya bağlı olan asetil 5.13 Kavramların Gözden Geçirilmesi
molekülünün oluşumuna yol açar (asetil-CoA, Bkz. •

Fermentasyona kıyasla solunumda, organik madde tü-


Şekil 5.12). Asetil-CoA'nm asetil grubu dört karbon- müyle okside olur ve çok daha fazla enerji açığa çıkar.
lu okzaloasetat ile birleşerek sitrik asit oluşumunu Sitrik asit döngüsü organik maddelerin solunumunda
sağlar. Asetil-CoA'nm tioester bağındaki enerji (Şe- önemli görevlere sahiptir.
kil 5.12) bu sentezi gerçekleştirmek için kullanılır. • Sitrik asit döngüsünde harcanan her bir asetat molekü-
Bu işlemi takiben hidrasyon, dekarboksilasyon ve lü için kaç molekül CO 2 ve elektron çifti açığa çıkmak-
oksidasyon tepkimeleri gerçekleşir ve iki molekül tadır?
CO2 daha açığa çıkar (Şekil 5.22). Sonuçta, okzaloa- • Sitrik asit döngüsü ve glikoliz hangi iki ana görev açı-
sından ortaklık taşırlar?
setat yeniden oluşturulur ve tekrar asetil alıcısı ola-
rak işlev görerek döngüyü tamamlar.
Katabolik Alternatifler
ÇO2'in Açığa Çıkması ve Elektron Taşınması
İçin Yakıt Bölüm 2'de vurgulandığı gibi, mikrobiyal çeşitliliğin
Döngüde oksitlenen her bir piruvat molekülü için, can damarı metabolik çeşitlilik'tir. Özellikle önemli
bir tanesi asetil-CoA oluşumu sırasında, bir tanesi olan da, ATP üretmek için mikroorganizmaların ev-
izositratın dekarboksilasyonunda ve bir tanesi de rimleştirdiği çeşitli stratejilerdir. Bu bölümde şu ana
a-ketoglutaratın dekarboksilasyonunda olmak üze- kadar sadece kemoorganotroflarm tepkimelerinden
re üç molekül CO2 açığa çıkar (Şekil 5.22). Fermen- söz ettik. Şimdi kısaca enerji kaynağı olarak organik
tasyonda olduğu gibi, sitrik asit döngüsündeki ara- maddeleri kullanan bazı alternatiflerden, elektron
ürünlerin oksidasyonu sırasında açığa çıkan elekt- akışı ve karbon metabolizmasını da vurgulayarak
ronlar da ya NAD+ ya da FAD koenzimlerini içeren bahsedeceğiz.
enzimlere aktarılırlar. Ancak, NADH ve FAD'nin Şekil 5.23», fermentasyon ve aerobik solunum
okside olma biçimleri açısından solunum ile fer- dışında hücrelerin enerji üretebilecekleri alternatif
mentasyon birbirlerinden farklıdır. Fermentasyon- mekanizmaları özetlemektedir. Bu alternatif ener-
da açığa çıkan elektronlar piruvatı indirgemek için ji üretme yollan anaerobik solunum, kemolitotrofi ve
kullanıldığı halde (Şekil 5.14), solunum sürecinde fototrofi'yi içermektedir.
açığa çıkan elektronlar elektron taşıma zinciri aracı-
Anaerobik Solunum
lığıyla NADH'dan oksijene veya diğer son elektron
alıcılarına aktarılırlar (Bkz. Kısım 5.12). Dolayısıyla, Solunumla enerji üretiminin bir başka alternatifi,
fermentasyonun aksine, solunumda bir elektron alı- oksijenden başka elektron alıcılarının kullanıldığı
cısının bulunması nedeniyle glukoz tamamen CO2'e solunumdur. Bu süreç anaerobik solunum olarak
oksitlenir ve oldukça yüksek enerji kazancı sağlanır adlandırılır. Anaerobik solunumda kullanılan elek-
(Şekil 5.22b). Alkolik ya da laktik asit fermentasyo- tron alıcılarından bazıları nitrat (NO3~), ferrik demir
nunda her bir glukoz başına 2ATP üretilirken, so- (Fe3+), sülfat (SO42i, karbonat (CO32"), ve bazı orga-
lunum süreci sonunda bir glukoz molekülü başına nik bileşiklerdir. Elektron kulesindeki pozisyonla-
toplam 38 ATP üretilir (Şekil 5.22). rından dolayı, oksijen yerine bu elektron alıcılarının
kullanılması halinde, daha az enerji açığa çıkar (bu
Biyosentez ve Sitrik Asit Döngüsü alıcıların hiç biri O2/H2O çiftinin sahip olduğu ka-
Sitrik asit döngüsü katabolizmada kilit bir rol oy- dar yüksek pozitif E0' değerine sahip değildir) (Bkz.
namasının yanı sıra, biyosentetik açıdan da önemli- Şekil 5.9).
128 • Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması

Piruvat (üç karbonlu)

NAD+

NADH COo Kılavuz

Asetil-CoA

CoA

Okzalasetat2" Sitrat3-
NADH

NAD~
Malat 2 -

(
Fumarat2"
FADH —k
F A D
Süksinat 2 - ot-Ketoglutarat2
NAD(P)H

Süksinil-CoA CoA + NAD+

CoA
GTP NADH

(a)

Aerobik solunum için enerjetik denklik tablosu

(1) Glikoliz: Glukoz + 2NAD+ + 2 ATP -— 2 Pirüvat + 4 ATP + 2 NADH


+ 4 ADP \ \
Sitrik Asit Kompleks l'e
(a) Substrat-düzeyinde fosforilasyon Döngüsü'ne gider gider
2 ADP + Pi -*- 2 ATP (X 2)
8 ATP
(b) Oksidatif fosforilasyon
2 NADH —- 6 ATP

(2) SAD: Pirüvat + 4NAD + + GDP + FAD -*- 3 CO 2 + 4 NADH + FADH + GTP
\ \
Kompleks l'e Kompleks N'ye
(a) Oksidatif fosforilasyon gider gider
1 GDP + Pi —~ 1 GTP
1 GTP + 1 ADP -*• 1 ATP + 1 GDP
(b) Oksidatif fosforilasyon 15 ATP (X 2)
4 NADH -»-12 ATP
1 FADH ->~2ATP

(3) Özet: Glikoz SAD — 3 8 A T P /

• Şekil 5.22 Sitrik Asit Döngüsü (SAD). (a) Sitrik asit döngüsü piruvat'dan oluşan iki karbonlu asetil-CoA ile dört karbonlu
okzaloasetatın altı karbonlu sitrat oluşturmak üzere birleşmesi ile başlar. Oksidasyon ve transformasyon silsileleri sayesinde, altı karbonlu
bu bileşik sonuçta bir diğer asetil-CoA molekülü ile birleşerek yeniden döngüye giren dört karbonlu okzaloasetata dönüştürülür, (b)
Sitrik asit döngüsünde açığa çıkan CO2 ve elektron taşıma zinciri için kullanılan yakıtın (NADH/FADH) toplam denkliği. NADH ve FADH
Şekil 5.20'de verilen elektron taşıma zinciri kompleksini besler.
5.14 • Katabolik Alternatifler • 129

Organik bileşik CO 2 kil 5.23). Kemolitotroflar, kemoorganotroflarmkine


Karbon akışı
# I I \ "V benzer elektron taşıma komplekslerine sahip olup,
Elektron taşınması/
elektron akışından aynı şekilde proton motive güç

/i v \ x
ATP Proton itici güç
Biyosentez
oluştururlar. Kemolitotrof ve kemoorganotroflar
arasındaki en önemli fark biyosentez için gereken
S° NO3~ SO42~ Organik e" Aerobik solunum
alıcıları karbon kaynaklandır. Kemoorganotroflar karbon
Anaerobik solunum kaynağı olarak organik maddeleri (glukoz, asetat,
(a) Kemoorganotrofik metabolizma vb) kullanırlar. Bunun tersine, kemolitotroflar kar-
bon kaynağı olarak karbon dioksit (CO2) kullanırlar,
ve bu yüzden ototrofturlar. Birçok kemolitotrofi çe-
inorganik bileşik CO ? şidini Bölüm 17'de tartışacağız.
Elektron taşınması/ Karbon j
ATP ^ v ^ v P r o t o n itici güç akışı 1
Fototrofi
Çok sayıda mikroorganizma fototrof olup, fotosen-
S° O2 NO 3 - SO 4 2 - Biyosentez
tez içirt enerji kaynağı olarak ışığı kullanır. Enerji
kaynağı olarak ışık kullanan mekanizmalar çok özel
(b) Kemolitotrofik metabolizma ve karmaşık olmakla birlikte, sonuçta fotofosfori-
lasyon olarak isimlendirilen işlemle gerçekleşecek
Fotoheterotrof Işık Fotoototrof
olan ATP sentezinde kullanılabilecek proton motive
güç oluşturulur. Fototroflarm çoğu ATP şeklinde
korunan enerjiyi karbon dioksit asimilasyonun-
Organik Elektron CO, da kullanır. Karbon dioksit biyosentez için karbon
bileşik taşınması
kaynağı görevi yapar. Bu gruptaki organizmalar
i Karbon
I akışı

Biyosentez
Proton
itici
güç.
I Karbon
akışı

Biyosentez
fotoototroflar olarak adlandırılır. Bazı fototroflar
ise karbon kaynağı olarak organik bileşikleri, enerji
kaynağı olarak da ışığı kullanırlar. Bu gruptaki or-
ganizmalar fotoheterotroflardır (Şekil 5.23).
Bölüm 2'de bahsetmiş olduğumuz gibi mikroor-
ATP ganizmalarda birbirine benzeyen iki farklı fotosen-
fe) Fototrofik metabolizma tez tipi vardır: oksijenli ve oksijensiz. Siyanobakteri-
ler ve bunların akrabaları tarafından gerçekleştirilen
oksijenli fotosentez yüksek bitkilerdekine benzerlik
• Şekil S.23 Enerjetik ve karbon akışı, (a) Kemoorganotrofik
solunum metabolizması, (b) kemolitotrofik metabolizma, ve (c)
gösterir ve O, oluşumuna sebep olur. Oksijensiz fo-
fototrofik metabolizma. Fototrofik metabolizmasında biyosentez
tosentez ise mor ve yeşil bakterilerde bulunan ve O2
için gereken karbonun, CO2 (fotoototrofi) veya organik üretilmeyen oldukça basit bir formdur. Bölüm 17'de
bileşiklerden (fotoheterotrofi) ne şekilde elde edildiğine dikkat göreceğimiz gibi, her iki fotosentez formu biyoener-
ediniz. Her bir basamakta proton motive güç oluşumuna sebep jetik açıdan paralellik taşır.
olan elektron taşınmasının önemini de dikkat ediniz.
Biyoenerjetik Stratejileri Değiştirmede Proton
Motive Gücün Önemi
Alternatif elektron alıcıları, oksijenin olmadığı
ortamlarda mikroorganizmaların solunum yapma- Enerji metabolizması söz konusu olduğunda, mik-
sına olanak sağlarlar. Oksijenin su içerisindeki çö- roorganizmaların biyoenerjetik stratejilerinde ina-
zünürlüğü oldukça düşük olduğu ve elektron alıcısı nılmaz bir çeşitlilik olduğu artık açıklık kazanmış
olarak O2'e oldukça fazla talep olduğu için anae- olmalı. Binlerce organik bileşik, pek çok inorganik
robik solunum ekolojik olarak oldukça önemlidir. bileşik ve ışık çeşitli organizmalar tarafından ener-
Anaerobik solunumu daha detaylı bir biçimde Kı- ji kaynağı olarak kullanılabilir. Bununla beraber,
sım 17.13 de tartışacağız. substrat-düzeyinde fosforilasyonun meydana geldiği
fermentasyon hariç, solunum ve fotosentezdeki me-
Kemolitotrofi tabolik çeşitlilik ortak bir tema etrafında dönmekte-
Enerji üretmenin ikinci modu organik değil inorga- dir ki bu tema proton motive gücün yaratılması''dır.
nik bileşikleri kullanmayı gerektirir. Elektron vericisi Elektronlar ister organik ya da inorganik bile-
olarak inorganik kimyasalları kullanabilen organiz- şiklerin oksidasyonundan, isterse fototrofik süreç-
malar kemolitotroflar olarak isimlendirilmektedir. lerden gelsin, zar aracılığı ile gerçekleşen biyoener-
Bu tip metabolizmada görev alan elektron vericile- jetik proseslerde bu elektronların tümü zara-bağlı
ri arasında hidrojen sülfit (H2S), hidrojen gazı (H2), elektron taşıma zincirinden geçerler. Bu arada, pro-
ferrus demir (Fe+2) ve amonyak (NH^) yer alır. ton motive güç oluştururlar (Şekil 5.20). Bütün bu
Kemolitotrof metabolizma tipik olarak aerobik- durumlarda enerjinin korunması ATPaz aktivitesi
tir; fakat organik elektron vericisinin değil inorga- aracılığıyla gerçekleşir (Şekil 5.21). Kemoorganotrof
nik elektron vericisinin oksidasyonu ile başlar (Şe- ve kemolitotrof organizmalarda oksidatif fosforilas-
130 • Bolum 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması

yon, fototroflarda ise fotofosforilasyon söz konusu- Substratlar, Ürünler


dur (Şekil 5.23).
KATABOLIZMA

i
Enerji üretimi
5.14 Kavramların Gözden Geçirilmesi
• •

Enerji üretiminde O2 dışındaki elektron alıcıları da görev


yapabilir. Oksijensiz koşullar altındaki bu süreç, anaero-
bik solunum olarak isimlendirilmektedir. Kemolitotroflar
elektron vericisi olarak inorganik maddeleri kullanırken, A T P Proton itici güç
fototroflar proton motive gücü oluşturmak için ışığı kul-

1
lanırlar. Proton motive güç solunum ve fotosentezin tüm
formlarında gereklidir.
• Kemoorganotroflar ile kemolitotroflar arasında elekt-
ron vericileri bakımından nasıl bir farklılık vardır? ANABOLİZMA
• Ototrof organizmalar için karbon kaynağı nedir? Enerji tüketimi
• Fotoototroflar ile fotoheterotroflar arasında ne gibi
farklılıklar vardır? Makromoleküller ve
Monomerler* Biyosentez
diğer hücresel
bileşenler

1VI BIYOSENTEZ • Şekil 5.23 Anabolizma ile katabolizmayı entegre


etmede ATP ve proton motive gücün anahtar rol oynamasını
gösteren şema. Monomerler ya çevreden hazır alınır ya da
Bu bölümü monomer biyosentezini özetleyerek ka- glikoliziz veya sitrik asit döngüsü gibi katabolik yollardan gelir.
patıyoruz. Monomerler polimerlerin yapıtaşlarıdır Pek çok durumda, monomerlerin ya katabolik araürünlerden ya
ve kültür ortamında ya da bu yapıtaşlarının bu- da doğada bulunan besinlerden sentezlenmesi gerekmektedir.
lunmadığı doğada gelişen organizmalar tarafından Bu biyosentezler anabolik tepkimelerdir.
basit bileşenlerden sentezlenmek zorundadırlar. Bu
sürece anabolizma adı verilir. Bu süreçlerin ayrıntı- glukoz türevleridir. Heksozlara ek olarak, pentoz
larının mikrobiyoloji ders kitabının kapsamı dışında olarak isimlendirilen beş-karbonlu şekerler de hüc-
olduğunu ve biyokimya ders kitaplarında bulunabi- relerde oldukça yaygındır. Bunların en önemlileri,
leceğini göz önünde bulundurarak, burada sadece RNA'daki riboz ve DNA'daki deoksiribozdur.
anabolizma ile ilgili genel açıklamalar yapacağız. Prokaryotlarda, polisakkaritler ya üridin di-
Anabolizma için gerekli olan enerji ATP'den fosfoglukoz (UDPG, Şekil 5.25a») ya da adenozin
ya da proton motive güçten sağlanır (Şekil 5.24»). difosfoglukoz''dan (ADPG) sentezlenir. Bunların her
Katabolik tepkimeler sırasında açığa çıkan ve ATP ikisi de glukozun aktive olmuş formlarıdır. ADPG
ya da proton motive güç şeklinde korunan enerji, glikojen sentezinin öncülüdür. UDPG ise hücrede-
monomer sentezi ve makromolekülleri oluşturmak ki diğer polisakkaritlerin sentezi için gereken çeşitli
üzere monomerlerin polimerizasyonu sırasında ko- glukoz türevlerinin öncülüdür. Bu glukoz türevleri
layca tüketilebilir. Hücredeki enerjinin büyük kısmı arasında peptidoglikan tabakasında yer alan N-asetil
protein ve nükleik asit sentezi için harcanır. Lipid ve glukozamin ve N-asetilmuramik asit ve gram nega-
polisakkarit sentezi için nispeten az enerji gerekir. tiflerin dış zarmdaki lipopolisakkarit bileşen vardır
Her ne kadar polimer biyosentezlerinin çoğu ATP (oöesKısım 4.8 ve 4.9).
ya da buna benzer fosforlanmış bileşikler tarafından Hücre glukoz gibi bir heksoz ortamında gelişir-
yürütülse de, her zaman akılda tutulması gereken ken, polisakkarit sentezi için glukoz sağlaması prob-
şey, hücreye yeterli kaynaklar sağlandığında fer- lem değildir. Ancak hücre farklı karbon kaynakları-
mentasyon veya proton motive güç yaratan solu- nın olduğu bir koşulda gelişiyorsa, glukozun sentez-
num tepkimeleri ile hızla yeniden ATP üretebildiği- lenmesi gerekmektedir. Glukoneogenezis olarak ad-
dir. Dolayısıyla, ATP ve proton motive güç, hücresel landırılan bu süreç başlangıç bileşiği olarak glikoliz
enerjinin birbirine dönüşebilen formlarıdır. sırasında oluşan bir ara-ürün olan fosfoenolpiruvat'ı
kullanır (Bkz. Şekil 5.14). Fosfoenolpiruvat, sitrik
Şeker ve Polisakkarit asit döngüsü ara-ürünü olan okzaloasetat'dan sen-
Biyosentezi tezlenebilir. Glukoneogenezis sürecinin genel açık-
laması Şekil 5.25c'de gösterilmiştir.
Polisakkaritler pek çok organizmada hücre duva-
rının temel bileşenidir. Bacteria'mn peptidoglikan Pentoz Biyosentezi
hücre duvarı polisakkarit omurgaya sahiptir (cas Pentozlar hekzosların CO2 halinde bir karbon ato-
Kısım 4.8). Buna ek olarak, hücreler çoğu kez gliko- mu kaybetmesiyle oluşurlar (Şekil 5.24d). Nükleik
jen ya da nişasta şeklinde karbon ve enerji rezervi asit sentezi için gerekli pentoz şekerler olan riboz
yaparlar («»öKısım 3.3 ve 4.13). Bu polisakkaritlerin ve deoksiriboz Şekil 5.25d'de gösterildiği gibi olu-
monomerik birimleri heksoz olarak isimlendirilen şurlar. Önemli bir enzim olan ribonükleotit redüktaz,
altı-karbonlu şekerler ve özellikle de glukoz veya riboz halkasmdaki 2' karbonu redükleyerek, ribozu
5.16 • Amino Asit ve Nükleotit Biyosentezi • 131

deoksiriboza dönüştürür. İlginç bir şekilde, bu tep-


kime nükleotitlerin sentezinden önce değil, sonra
gerçekleşir. Böylece, n'bonükleotitler sentezlenir ve
her tip ribonükleotit molekülünden bir kısmı daha
sonra DNA öncülü olarak kullanılmak üzere deoksi-
n'bonükleotitlere indirgenir.

5.15 Kavramların Çözden Geçirilmesi


Polisakkaritler hücrenin önemli yapısal bileşenleri olup
bunlar monomerlerinin aktif formlarından sentezlenir.
Glukoneogenezis, şeker olmayan öncüllerden glukoz
üretimidir.
• Glukozun hangi formu glikojen oluşturmak için kul-
lanılır?
HO OH
Üridin difosfoglukoz (UDPG)
Amino Asit ve Nükleotit
Biyosentezi
Proteinlerin monomerleri amino asitler, nükleik
ADPG + Glikojen—*- ADP + Glikojen-Glukoz
asitlerin monomerik birleşenleri ise nükleotitlerdir.
Bunların biyosentezi, her basamağı ayrı bir enzim
tarafından katalizlenen, çok basamaklı uzun yollar
C2, C 3 , C 4 , C 5 , Bileşikleri aracılığı ile gerçekleşir. Bu kısımda, biyosentetik
yola başlamak için gerekli olan karbon iskeletlerini
Sitrik Asit Döngüsü tanımlayarak, bu moleküllerin biyosentezlerine gi-
1 riş yapıyoruz.
Okzaloasetat Proteinlerin Monomerleri: Amino Asitler
1 Amino asitlerinin çoğunu ya da tamamını çevreden
Fosfoenolpiruvat + CO 2 hazır olarak temin edemeyen organizmalar bunla-
rı diğer kaynaklardan sentezlemek zorundadırlar.
I Glikolizisin zıt yönde çalışmass
Amino asitlerin karbon iskeletleri hemen hemen
Glukoz-6-P tümüyle glikoliz ya da sitrik asit döngüsü ara-ürün-
lerinden kaynaklanır (Şekil 5.26»).
(d) Glutamat ailesi
Glukoz-6-P Prolin
u-Ketoglutarat
I Glutamin
Arjinin
Ribuloz-5-P + CO 2 Sitrik asit döngüsü Aspartat ailesi

I Okzalasetat
Asparajin
Lizin
Metionin
Riboz-5-P Treonin
/ \ izolösin
/
Alanin ailesi
Ribonükleotidler Ribonükleotidler
NADPH - J Ribonükleotit redüktaz
-» Piruvat ,~ Valin
RNA Deoksiribonükleotidler—*- DNA Lösin
Glikoliz Serin ailesi
ı «*- Glisin
3-Fosfogliserat
• Şekil 5.25 Şeker metabolizması, (a) Polisakkaritler UDPG ? Sistein
gibi hekzoslann aktive edilmiş formlarından sentezlenmektedir. Fosfo-
enolpiruvat Aromatik aile
Burada glukoz mavi boyalı alanlarda gösterilmiştir. UDPG, esas Fenilalanin
olarak Af-asetilglukozamin gibi glukoz türevlerinin biyosentezinde J _ Korizmat Tirosin
Eritroz-4-P Tryptophan
gereklidir, (b) Glikojen ise, glukoz ünitelerinin ardı ardına
eklenmesiyle adenozin-fosfoglukoz'dan sentezlenmektedir. (c) Ribose5-P Histidinol ı <*•• Histidin
Glukoneogenezis. Glukoz molekülüne ihtiyaç duyulduğunda
diğer karbon kaynaklarından glukoz sentezlenebilir ve bu • Şekil 5.26 Amino asit ailesi. Çoğu amino asidin karbon
amaçla bazı glikoliz basamakları ters yönde çalışır, (d) Nükleik iskeletinin ya sitrik asit döngüsünden ya da glikoliz'den nasıl
asit sentezi için gerekli olan pentoz şekerleri glukoz-6-fosfat geldiğine dikkat ediniz. Ailedeki çeşitli amino asitlerin sentezi
gibi heksoz şekerlerinin dekarboksilasyonu ile meydana başlangıç amino asitten başlayacak şekilde enzimatik olarak
gelmektedir. DNA öncülerinin, ribonükleoüt redüktaz enzimi ile katalizlenen çok sayıda farklı basamak gerektirmektedir
RNA öncülerinden nasıl oluştuğuna dikkat ediniz. (başlangıç amino asitleri koyu renkle gösterilmiştir).
132 • Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması

Aspartat'ın
Amino asitlerin amino grubu tipik olarak çevre- amino grubu Glisin
deki bazı inorganik azot kaynaklarından (örneğin
amonyak=NH3 gibi) sağlanmaktadır. Amonyağın
Formil
moleküle katılması çoğu kez glutamat dehidrogenaz Formil grup grup
(folik
ve glutamin sentetaz enzimleri tarafından katalizle- asitten)
(HCOCT
(folic
nir ve sırasıyla glutamat ve glutamin amino asitleri asitten)
oluşur (Şekil 5.27a». Amide nitrogen of glutamine
Amonyağın molekül içine katılması, diğer azotlu
(a)
bileşiklerin sentezinde kullanılmasını mümkün kılar.
Örneğin, a-ketoglutarat ve aspartat üreten transaminaz
tepkimesinde glutamatm amino grubu okzaloasetat'a
verilir (Şekil 5.27c). Alternatif olarak, aminotransfemz
tepkimesinde iki molekül glutamat oluşturmak üze-
re glutamin ile a-ketoglutarat tepkimeye girer (Şekil
5.27d). Bu tip tepkimelerin sonucu, amonyağın çeşitli Riboz-5-P * OH
karbon iskeletleri arasında gidip gelmesidir. Bu kar-
(b)
bon iskeletleri daha sonra, proteinler için gerekli olan
21 amino asidin (o°öŞekil 3.12) tamamını oluşturacak NH, , Aspartik asit
olan biyosentetik tepkimelere katılırlar .

Nükleik Asitlerin Monomerleri: Nükleotitler


Pürin ve pirimidin biyosentezi oldukça karmaşıktır.
Pürinler, CO2 de dahil olmak üzere, birkaç farklı kar- co 2
bon ve azot kaynağından tek tek sağlanan atomların (o)
kullanılmasıyla inşa edilirler. (Şekil 5.28a*). Anahtar
rol oynayan bir pürin olan inosinik asit (Şekil 5.28b) OH
pürin bazları olan adenin ve guanin'in öncülüdür
(Şekil 3.9). Bu bazlar sentezlendikten sonra kendi-
lerine özgü pentoz şekerlere bağlanırlar ve trifosfat • Şekil S.28 Pürin ve pirimidin biyosentezi. (a) Pürin
formunda DNA ya da RNA yapısına katılmaya ha- iskeletinin öncülleri, (b) Tüm pürin nükleotitlerinin öncülü olan
zır hale gelirler («»sKısım 7.5-7.11). inosinik asit. (c) Pirimidin iskeletinin öncülü olan orotik asit.
Pürin halkası gibi, pirimidin halkası da çeşitli (d) tüm pirimidin nükleotitlerinin öncülü olan üridilat. Orotafın
kaynaklardan kurulur. Bu sentezin öncül bileşiği dekarboksilasyonu ve riboz-5- fosfat eklenmesini takiben üridilat
oluşur.
bir pirimidin olan üridilat'tır. Pirimidin bazları olan
timin, sitozin ve urasil (Şekil 3.9) bu bileşikten oluş-
turulur (Şekil 5.28d).
S. 16 Kavramların Gözden Geçirilmesi

NH 2 Amino asitler katabolizma sırasında oluşturulan karbon


iskeletlerinden oluşturulurken, nükleotitler çeşitli kay-
G|umat
naklardan gelen karbonların kullanılmasıyla sentezlenir-
dehidrogenaz ler.
NH 2
(b) Glutamat + NH 3
+P|
NH 2 NH 2 • Amino asitlerin amino grubunu oluşturmak için ge-
— * Glutamin nelde kullanılan azot formu nedir?
NH, NH, • Hangi bazlar pürin, hangi bazlar pirimidin'dir.
(c) Glutamat + Okzalasetat - — • a-Ketoglutarat + Aspartat
Transaminaz

NH2 NH2 NADH NH2 Yağ Asitleri ve Lipidlerin


(d)
(
'
Glutamin + a-Ketoglutarat
M
., •
Glutamat
» 2 Glutamat Biyosentezi
Her ne kadar Archaea lipidleri yağ asidi olmayan
* Şekil 5.27 Bakterilerde amonyak inkorporasyonu.
Serbest amonyakla ve tüm amino asitlerin amino grupları mavi
hidrofobik bileşenler içerse de, Bacteria ve Eukarya
kutular içinde gösterilmiştir. Bakterilerde NH3 asimilasyonundaki türlerindeki lipidler yağ asitleri içerir (Kısım 4.5).
2 temel yoldan birisi (a) glutamat dehidrogenaz, ikincisi ise (b) Lipidler zarın temel yapısal bileşenleri oldukların-
glutamin sintetaz enzimleri tarafından katalize edilenlerdir, dan hücreler için büyük önem taşırlar. Lipidler aynı
(c) Transaminaz tepkimeleri amino asilerdeki amino grubunu zamanda karbon ve enerji rezervidir. Diğer lipidler
bir organik aside aktanr. (d) Glutamat sintaz enzimi tarafından hücre içinde ya da yüzeyinde ve özellikle gram-
katalizlenen tepkimede bir glutamin ve bir a-ketoglutarat'dan negatif bakterilerin lipopolisakkarit tabakasında
iki glutamat meydana gelir. işlev görürler (£f*sKısım 4.9). Hücreler bir kısmı
5.17 • Yağ Asitleri ve Lipidlerin Biyosentezi • 133

sadece özel koşullar altında üretilen, ya da sadece Çift-karbon sayısına sahip doymuş yağ asitleri-
belirli hücre yapılarında özel roller üstlenen çok ne ek olarak, doymamış, dallanmış ya da tek-karbon
farklı tiplerde lipid sentezleyebilirler. Dolayısıyla, sayısına sahip yağ asitleri de vardır. Doymamış yağ
yağ asidi biyosentezi hücrelerin çok önemli tepkime asitleri molekülün uzun hidrofobik kısmında bir
serilerinden biridir. veya daha fazla çift bağ içerebilirler. Çift bağların
sayısı ve zincirdeki konumlan genelde organizma
Yağ Asidi Biyosentezi türüne ya da grubuna özgüldür. Çift bağlar tipik
Yağ asitlerinin biyosentezi, acil (acyl) taşıyıcı protein olarak doymuş yağ asidinin desatürasyonu ile ek-
(ACP) olarak adlandırılan küçük bir proteinin yar- lenir. Dallanmış zincirli yağ asitlerinin sentezi, dal-
dımıyla her seferde iki karbon atomunun zincire ek- lanmış yağ asidi içeren bir başlangıç molekülünün
lenmesi ile gerçekleşir. Sentez sırasında, uzayan yağ kullanılmasıyla gerçekleşirken, tek-karbon-sayılı yağ
asidi zinciri ACP'ye bağlı kalır ve son uzunluğuna asidi zincirinin başlangıç molekülü propiyonil (C3)
ulaştığında ondan ayrılır (Şekil 5.29«; o°öŞekil 3.7). grubu içerir.
İlginç olan nokta, yağ asidi zincirine her seferde iki
Lipidler
karbon eklenmesine rağmen, bu iki karbonun, malo-
nat adı verilen ve ACP'ye bağlanarak malonil-ACP Bacteria ve Eukarya'daki lipid oluşumu, yağ asitleri-
oluşturan üç karbonlu bir bileşikten sağlanmasıdır. nin gliserol molekülüne eklenmesi ile tamamlanır.
Sentez sırasında harcanan her malonil köküne karşı- Basit trigliseritlerde, gliserolün üç karbonu da yağ
lık, bir molekül CO2 açığa çıkar (Şekil 5.29). asitleri ile esterleşmiştir. Kompleks lipidlerde ise
Hücrelerin yağ asidi içeriği organizmanın tü- gliserolün bir karbonu fosfat, etanolamin, şeker ya
rüne ve gelişme sıcaklığına bağlı olarak değişiklik da diğer polar bileşiklere bağlanır («s-saŞekil 3.7).
gösterir (düşük sıcaklıklarda daha kısa yağ asitleri Archaea lipidleri yan zincir olarak yağ asitleri yerine
sentezlenirken, yüksek sıcaklıklarda daha uzun yağ fitanil yan zincirlerine sahiptir («sasKısım 4.5). Bu-
asitlerinin sentezi tercih edilir). Bakterilerdeki lipid- nunla birlikte, Bacteria ve Eukarya'da olduğu gibi,
lerde en yaygın olarak bulunan yağ asitleri Cı2-C20 Archaea lipidlerinin gliserol omurgasındaki üçüncü
tipindedir. karbon tipik olarak polar bir grup içermektedir.
Lipidler, mikrobiyal ekoloji çalışmalarında biyo-
lojik markır olarak kullanılırlar. Örneğin, ester-bağlı
lipidler Archaea türlerinde bulundukları halde, Bacte-
ria ya da Eukarya''da bulunmazlar. Belirli organizma
, Asetill-ACP Malonil-ACP
gruplarına özgü başka lipidler de vardır. Lipidlerde
H C-C-ACP
3 HOOC-CH -C-ACP2 gözlenen bu çeşitlilik doğal örneklerdeki organizma
gruplarının tanımlanmasında kullanılmaktadır (ÖOÖ
Kısım 11.10). Ölmüş organizmalardaki lipidler diğer
hücresel makromoleküllere kıyasla daha kalıcıdırlar.
CO
ACP*'
P
Bu özellik ve özgül lipidlerin varlığı, eski zamanlar-
O O Asetoasetil-CoA dan kalma materyallerdeki bakteriyal bileşimin ta-
H3C- C-CH -C-ACP yin edilmesinde lipid analizlerini ideal bir yöntem
2

2NADPH haline getirmektedir. Örneğin, göl ya da denizlerde-


ki sedimentlerden alman örnekler üzerinde yapılan
H,0 2 NADP+ lipid analizleri, her sediment katmanmdaki farklı
mikroorganizmaların çeşit ve miktarlarını ortaya çı-
H C-CH - C H - C - ACP
3 2 2
karmaya yardımcı olur. Her bir katmanın yaşı farklı
olduğundan ve kolayca yaş tayini yapılabildiğinden,
Palmitat 4C analiz sonucunda elde edilen lipid profili, zaman
(16 C) içinde bu habitatta yaşamış olan organizma tiplerine
3C
F*co CO 6 C
2 ait bilgi sağlar.
3C
2
3C-4
14 C ^u;
3C
3C C02 5.17 Kavramların Gözden Geçirilmesi
CO23C
Yağ asidi zincirleri, bir seferde iki karbon eklenmesiyle
sentezlenir ve gliserole bağlanarak lipidleri oluştururlar.
• Şekil 5.29 Yağ asitlerinin biyosentezi. Palmitat'in (C yağ • Yağ asidi sentezinde, yağ asitlerine bir seferde iki kar-
asidi) biyosentezi (CO^Şekil 3.7). Asetil-ACP ile malonil-ACP'nin bon eklendiği halde, bu karbonları veren molekül Üç
kondensasyonu sonucunda asetoasetil-CoA oluşur. Birbiri ardına karbon atomu içerir. Bunun nedenini açıklayınız.
eklenen her bir asetil birimi malonil-ACP'den gelmektedir.
134 • Bölüm 5 • Beslenme, Laboratuvar Kültürü ve Mikroorganizmaların Metabolizması

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Karbon ve azot makrobesin olarak kabul edilirken ne- 12. Fermentasyon ve solunumda ATP nasıl elde edilir
den kobalt mikrobesindir (COaKısım 5.1)? (aoaKısım 5.9)?
2. Siderofor nedir ve neden gereklidir (<^s Kısım 5.1)? 13. Glikolizin hangi basamağında NADH üretilir? NADH
3. Aşağıdaki besi yeri neden kimyasal olarak tanımlan- hangi basamakta kullanılır (ö^Kısım 5.10)?
mış bir besi yeri olarak düşünülemez : glukoz, 5 gram 14. Proton motive güç terimi ne anlama gelir ve bu kav-
(g); NH4C1, lg; KH2PO4, lg; MgSO4,0.3 g; maya özütü, ram biyolojide neden bu denli önemlidir (c^öKısım
5g; distile su, 1 litre (OOfcKısım 5.2)? 5.11 ve 5.12)?
4. Aseptik teknik nedir ve neden gereklidir (a^sKısım 15. ATPaz enzimindeki rotasyonal enerji ATP üretmek
için nasıl kullanılır (öHsKısım 5.12)?
5.3)?
16. Dinitrofenol ve siyanidin ikisi de hücresel zehir ol-
5. Glukoz + 6 O 2 ^ 6 CO, + 6 H 2 O tepkimesi için AG'° de-
makla birlikte etki mekanizmaları oldukça farklıdır.
ğerini nasıl hesaplarsınız. Size bu tepkimenin oldukça
Bu iki kimyasalın etki mekanizmasını karşılaştırıp
ekzergonik olduğu söyleniyorsa, bu tepkimenin AG'°
farklılıklarını belirtiniz (öCteKısım 5.12).
değerinin işaretinin ne olacağını (negatif ya da pozitif)
17. Fermentasyon ve solunum süreçlerinin enerji denk-
beklersiniz (£WsKısım 5.4)?
liklerini baştan sona inceleyerek, ATP sentez bölge-
6. AG'°, AG ve G(° değerleri arasındaki farkı belirtiniz lerini belirtiniz. Organizmalar glukoz içeren ortamda
aerobik koşullar altında üretildiğinde, glukoz içeren
7. Hücreler neden enzimleri gereksinir (^^Kısım 5.5)? ortamda fermentasyon neticesinde elde ettiğinin 20
8. Koenzim ile prostetik grup arasındaki farkı belirtiniz katından fazla ATP elde etmektedir. Bu farkı tek bir ile
(öOsKısım 5.5). cümle açıklayınız («flOaKısım 5.13).
9. Aşağıda bir seri eşlenik elektron vericisi ve elektron 18. Sitrik asit döngüsünün hücrede iki ana göreve sahip
alıcısı (verici/alıcı şeklinde yazılmış olarak) verilmiş- olma nedeni nedir (oc*sKısım 5.13)?
tir. Şekil 5.9'da verilen bilgileri kullanarak bunları en 19. Escherichia coli ve Aciditiobacillus thioparus (kükürt ke-
çok enerji-verenden en az enerji-verene doğru sıralayı- molitotrofu) arasında kullandıkları elektron vericisi
nız. H 2 /Fe +3 , H 2 S/O 2 , metanol/NCY (NO2" oluşacak), ve karbon kaynakları açısından ne gibi farklar vardır
(ö^sKısım 5.14) ?
H 2 /O 2 , Fe + 7O 2 , NO 2 7Fe + 3 , 6.9).
10. NADVNADH çiftinin redüksiyon potansiyeli nedir 20. Şeker ve amino asit biyosentezi için karbon iskeleti
(OösKısım 5.7)? sağlayan iki katabolik yol nelerdir (OCÇiKısım 5.15 ve
5.16)?
11. Asetil fosfat enerjice zengin bir bileşik olarak kabul
21. Palmitat (C I6 düz zincirli doymuş yağ asidi) gibi bir
edildiği halde glukoz 6-fosfat enerji açısından fakir bir
yağ asidinin hücrede sentezlenme prosesini açıklayı-
bileşiktir.Neden (<33ç.Kısım 5.8)?
5.17).

UYGULAMA SORULARI

1. Karbon ve enerji kaynağı olarak asetat içeren bir besi 3. Tablo Al .2'deki verileri tekrar kullanarak, aerobik
yerinde aerobik koşullarda gelişebilen bir organizma koşullarda üreyen ve aşağıda verilen elektron taşıyıcı-
için tanımlanmış bir kültür ortamı dizayn edin. Orga- larını oluşturan bir organizmanın zarında bu elektron
nizmanın ihtiyaç duyduğu tüm besinlerin doğru oran- taşıyıcılarının sırasını belirleyiniz: ubikinon, sitokrom
larda olduğundan emin olunuz. aay sitokrom b, NADH, sitokrom c, FAD.
2. Desulfovibrio elektron vericisi olarak H 2 , elektron alı- 4. Aşağıdaki gözlemleri açıklayınız: glukoz molekülünü
cısı olarak ise SO42~ (H2S'e indirgenen) içeren bir or- fermente eden Escherichia coli hücreleri kültür ortamı-
tamda anaerobik olarak üreyebilir. Bu bilgiye ve Tablo na NO3~ eklendiği zaman hızlı gelişmekte (NO2~ üret-
Al.2'de (Ek 1) verilen verilere dayanarak, aşağıdaki mekte), daha sonra kültür ortamı çok iyi havalandml-
bileşenlerden hangisinin bu organizmanın elektron dığında daha da hızlı üremekte (ve NO2~ üretimi dur-
taşıma zincirinde yer alamayacağını ve bunun nedenini makta).
açıklayınız: sitokrom c, ubikinon, sitokrom cy sitok-
rom aa., ferredoksin.

You might also like