Professional Documents
Culture Documents
Harezm Altinordu Türkçesi̇
Harezm Altinordu Türkçesi̇
ISBN: 978-605-136-262-5
I
K
AS
B
2.
ÇAøATAY TÜRKÇESúNúN úLK DEVRESú
HAREZM-ALTIN ORDU
TÜRKÇESú
Aysu ATA
2. BASKI
Ankara Üniversitesi Yayınları No: 395
Ankara Üniversitesi Yayınevi Yayın No: 5
Tüm hakları saklıdır. Yayınevinden yazılı izin alınmadan kısmen veya tamamen alıntı
yapılamaz, hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.
ISBN: 978-605-136-262-5
Baskı Yeri:
Ankara Üniversitesi Basımevi
İncitaşı Sokak No.10, 06510, Beşevler/ANKARA
Tel: 0312-213 66 55
Basım Tarihi: 26.02.2016
ÖNSÖZ
iii
çevriyazÕsÕ ve Türkiye Türkçesine aktarmalarÕ yapÕldÕ. Türkçeye aktarmalarÕ
yapÕlan bu iki metin ve dönem eserlerinin tÕpkÕbasÕmlarÕndan birkaç sayfa
kitabÕn sonunda verildi.
Bu çalÕúmada amaç, Harezm Türkçesinin gramer özelliklerini tüm
yönleriyle ortaya koymak de÷il, Fuad Köprülü’nün de kabul etti÷i gibi
Ça÷ataycanÕn ilk devresi kabul etti÷i Harezm-AltÕn Ordu Türkçesiyle yazÕlan
eserleri kendi aralarÕnda karúÕlaútÕrmak, Türkçenin di÷er tarihî dönem ve
alanlarÕyla iliúkisini ortaya koymaktÕr.
Aysu Ata
iv
øÇøNDEKøLER
v
TÕpkÕbasÕmlar .............................................................................................. 141
KE (British Museum, Add. 7851) 65r19-69v21 ............................... 141
MN (British Museum, Add. 7914) 306b-309b ................................. 151
NF (Süleymaniye Kütüphanesi, Yenicami 879) 91-95..................... 158
Hù (Bibliothèque Nationale Mss. Turcs A.F. 312) 1v-6r ................. 163
116v-117v ........ 173
ME (Yozgat Kütüphanesi 396) 62a-66a ........................................... 176
vi
Giriú
Harezm Tarihi
Harezm (ßorezm, Harizm, Harzem), bugünkü Özbekistan ve
Türkmenistan sÕnÕrlarÕ içinde kalan, Ceyhun (Amu Derya) Õrma÷ÕnÕn
döküldü÷ü Aral gölünün güneyinde ve bu Õrma÷Õn her iki tarafÕnda uzanan
bölgeye, aynÕ zamanda bölge halkÕna verilen addÕr. Arap istilâsÕndan sonra
bu ad sadece ülke adÕ olarak kalmÕú, burada yaúayan halka da “Harezmî
(ßorezmÕࡆࡃ )” denilmiútir. Harezm bölgesini, bazÕ øslâm co÷rafyacÕlarÕ batÕda
O÷uz Türklerinin ülkesi, güneyde Horasan, do÷uda Maverünnehir, kuzeyde
yine Türk topraklarÕyla çevrili bir ülke olarak tanÕtÕr.
Harezm, Semerkant ve Buhara gibi merkezler dÕúÕnda geniú bozkÕr ve
çöllerle kaplÕ BatÕ Türkistan’Õn ortasÕnda önemli bir yerleúim merkezi.
Do÷usundaki KÕrgÕz bozkÕrlarÕ ve KÕzÕlkum çölü, batÕsÕndaki Karakum
çölünün ortasÕnda Ceyhun Õrma÷Õ ve deltasÕ bölge için hayat kayna÷Õ olmuú
ve verimli topra÷Õ ile tarih boyu halklarÕ kendisine çekmiú.
1
Ortaça÷’Õn en önemli ticaret yollarÕndan olan Baharat yolunun üzerindedir.
Bu bakÕmdan Harezm, aynÕ zamanda önemli bir ticaret merkezidir. AyrÕca
Ceyhun Õrma÷Õ ile kanallar do÷al barikat görevini üstlenmiú, bir taraftan
di÷erine geçiúi engellemesiyle bölgenin askerî bakÕmdan savunulmasÕnÕ
kolaylaútÕrmÕú. Bundan dolayÕ gerek Samano÷ullarÕ ve Gazneliler gerekse
Selçuklular zamanÕnda bölgeye vali olarak tayin edilenler kÕsa zamanda
ba÷ÕmsÕzlÕklarÕnÕ ilân ederek hanedanlÕklar kurmuúlardÕr.
Harezm ve Harezmlilerle ilgili ilk tarihî bilgiler “tarihin babasÕ”
unvanÕyla bilinen Heredot’a (MÖ 484- 425) aittir. Ona göre, Harezmliler
Amu Derya Õrma÷Õ üzerinde her tarafÕ da÷larla çevrili bir ovada yerleúik
idiler. Kaynaklarda bu kavmin yaúadÕ÷Õ ülkenin baúkenti “Horasmia” olarak
geçmektedir ki bu isim yani “Harezm”, XIII. yy’a kadar Kat úehri için
kullanÕlmÕútÕr. Kat, Amu Derya’nÕn sa÷Õnda yani sa÷ Harezm’de yer alÕr. Sol
Harezm’in merkezi olarak da Gürgenç (Curcâniye, Ürgenç, Köhne Ürgenç)
úehri gösterilir. Bu úehirler, yazarÕ belli olmayan, 982 yÕlÕnda yazÕlmaya
baúlanÕldÕ÷Õ kaydedilen dünya co÷rafyasÕnÕn anlatÕldÕ÷Õ Hudûdu’l-èâlem adlÕ
kitapta úu úekilde geçer1:
Kath, Harezm’in baúkenti ve O÷uz TürkistanÕ’nÕn giriú
kapÕsÕdÕr. Türklerin, Türkistan’Õn, Maveraünnehir’in ve
Hazar’Õn ticaret merkezidir; tüccarlarÕn konaklama yeridir.
Soylulardan biri olan hükümdarlarÕna “Harezm-úah” denir.
__ Gürgenç, eskiden Harezimúahlara ait olan; ancak úu anda
ayrÕ bir hükümeti bulunan ve Gürgenç Emiri’nin hükümdar
oldu÷u, varlÕklÕ bir úehirdir. TüccarlarÕn konaklama yeridir ve
Türkistan’Õn kapÕsÕdÕr. ùehir kendi içinde iki ayrÕ úehir
içermektedir.
“Harezmúah”, øslâmiyetten önceki zamanlardan itibaren bölgeye
hâkim olan kiúiye verilen unvandÕr. Harezm tarihi ve Harezmúahlarla ilgili
kaynaklarda Harezm’de Pers ømparatorlu÷u yÕllarÕndan baúlayarak 995’e
kadar hüküm süren hanedanlarÕn øranî kavimden gelen Afrigo÷ullarÕ oldu÷u
belirtilir2. Buna tanÕk olarak da tarih ve co÷rafya alanÕndaki çalÕúmalarÕ
1
Sezin Orhan Kurulay, Hudûd al-âleme Göre 10. AsÕrda Türk BoylarÕ, Marmara
Üniversitesi, Türkiyat AraútÕrmalarÕ Enstitüsü Türk Tarihi Anabilim DalÕ Yüksek Lisans
Tezi, s. 110, østanbul 2007.
2
Fuad Köprülü, “Harizmúah”, øslâm Ansiklopedisi, C. 5/1, Millî E÷itim BakanlÕ÷Õ,
Eskiúehir 1997, s. 265-296. Z. Velidi Togan, “Hârizm”, øslâm Ansiklopedisi, C. 5/1, Millî
E÷itim BakanlÕ÷Õ, Eskiúehir 1997, s. 240-257. øbrahim Kafeso÷lu, Harezmúahlar Devleti
Tarihi, Türk Tarih Kurumu YayÕnlarÕ: VII, Dizi-SayÕ 29, Ankara 1992 (3. baskÕ). AydÕn
Taneri, Harezmúahlar, Türkiye Diyanet VakfÕ, Ankara 1993; “Hârizmúahlar”, øslâm
Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet VakfÕ, østanbul 1997, s. 228-231. M. Ali Çakmak,
2
dÕúÕnda matematik, gökbilim, do÷a bilimleri alanÕnda da baúarÕlÕ çalÕúmalarÕ
olan, Harezm’de do÷an Bîrûnî’nin (973-1048?) Âsâru’l-bâkiye adlÕ eserinde
øslâmiyetten önceki Harezm hükümdarlarÕna ait eski Harezm rivayetleri
gösterilir3. Bu eserde, Harezm sülalesinin atasÕnÕn Afrig adlÕ biri oldu÷u
ayrÕca eski Harezm halkÕnÕn ayrÕ dili, dini bulundu÷u, ayrÕ takvim, ölçü ve
para sistemi kullandÕklarÕ açÕklamalarÕ verilir. Bu açÕklamalarÕn yanÕnda
Bîrûnî’nin adÕ geçen eserinin Edward Sachau tarafÕndan øngilizceye yapÕlan
tercümesinde geçip de söz konusu Harezm tarihi ile ilgili çalÕúmalarda
geçmeyen husus, Türk imparatorlu÷unun yani Köktürklerin bölge üzerindeki
hakimiyetidir4.
Harezm bölgesi, 717 yÕlÕnda Emevîlerle birlikte øslâm ordularÕ
tarafÕndan fethedilmiú Afrigo÷ullarÕndan øskecmük yalnÕzca úahlÕk unvanÕ
olan yetkileri kÕsÕtlamÕú Harezmúah olarak bÕrakÕlmÕútÕr. 995 yÕlÕnda
Samano÷ullarÕ, ticaret merkezi olan Gürgenç’i kendilerine ba÷layÕp buraya
vali atadÕlar. Daha bu vali zamanÕnda Samano÷ullarÕnÕn hakimiyet sahasÕ
geniúleyince ilk olarak Harezmúahlar döneminin baúkenti olan Kat úehri
zaptedildi ve baúkenti Gürgenç olan yeni bir hanedanlÕk kuruldu. 1017
yÕlÕnda ise Gazneliler, Harezm’i zaptederek kendi idarelerini kurdular ve
komutanlarÕndan Altuntaú’Õ buraya vali tayin ederek yeni bir Harezmúahlar
dönemini baúlattÕlar. Altuntaú’Õn ölümünden sonra o÷lu Harezmúah Hârûn,
Gazneli Mahmûd’un yerine geçen Sultan Mesûd’a isyan etti ve Buhara
halkÕndan Selçuklu Türkmenleri ile iúbirli÷ine giriúti. Bu dönemde Cend
Emiri ùah Melik, SelçuklularÕ bir gece baskÕnÕnda bozguna u÷rattÕ ve
Harezmúah Hârûn’u da öldürdü. 1041 yÕlÕnda Cend Emiri Gürgenç’e girerek
Gazne hükümdarÕ Sultan Mesûd ve kendi adÕna hutbe okuttu. Bu arada
Selçuklular Horasan’da Gaznelilere karúÕ parlak zaferler kazandÕlar ve
nihayet Dandanakan SavaúÕ ile Gaznelileri Horasan’dan sürdüler.
Harezm’den sürülen Altuntaúo÷ullarÕ Horasan’a giderek Selçuklulara sÕ÷ÕnÕp
3
yardÕm istediler. Bunun üzerin Selçuklu sultanlarÕ Tu÷rul ve Ça÷rÕ kardeúler
Harezm’e giderek ùah Melik’i ma÷lup ettiler ve böylece Harezm,
Selçuklulara geçti. 1065’te MangÕúlak seferinden sonra Gürgenç’e u÷rayan
Alp Arslan, Harezm’in idaresini o÷luna verdi ise de daha sonra kendi
döneminde gerekse Melikúah döneminde Harezm, bu sultanlarÕn tayin etti÷i
valiler tarafÕndan idare olundu.
4
statüsünden yarÕ ba÷ÕmsÕz devlet hâline dönüútü. AtsÕz’dan sonra Harezmúah
øl-Arslan (1156-1172) zamanÕnda, Sultan Sencer’in vefatÕ HarezmúahlarÕn
tam ba÷ÕmsÕzlÕk kazanmalarÕna sebep oldu. Çünkü sultanÕn ölümüyle
Horasan ve do÷u øran’da Selçuklu hakimiyeti tamamen çökmüútü. Harezm,
èAlâ’e’d-dîn Tekiú (1172-1200) zamanÕnda güçlenip geliúti, èAlâ’e’d-dîn
Muhammed (1200-1220) zamanÕnda imparatorluk hâline ulaútÕ.
Harezmúahlar tarihinin en önemli olayÕ olan Mo÷ollar ile iliúki,
èAlâ’e’d-dîn Muhammed döneminde baúlamÕútÕr. Muhammed, kendi
ülkesini geniúletirken daha do÷usunda Cengiz Han’Õn idaresindeki Mo÷ollar
da büyük bir güç olma noktasÕna eriúmiúti. 1218 yÕlÕnda Cengiz Han’Õn ticarî
amaçla Harezmúah’Õn ülkesine gönderdi÷i 450 kiúilik ticaret heyetinin
Muhammed’in Otrar valisi tarafÕndan verilen emirle öldürülmesi, mallarÕnÕn
ya÷malanmasÕ, bu konuda çalÕúmasÕ bulunan øzgi’ye göre, Muhammed
Harzemúah’Õn Mo÷ol hanÕna karúÕ duydu÷u kÕskançlÕ÷Õ gösterir niteliktedir.
Bunun üzerine Cengiz, 1220’de Otrar úehrini kuúatÕr ve bir dizi savaútan
sonra Otrar’Õn yanÕ sÕra bölgenin en önemli úehirleri olan Semerkand ve
Buhara Mo÷ollarÕn eline geçer. Do÷u ile BatÕ arasÕndaki ticarete önem veren,
ticaret kervanlarÕnÕn gidip gelmesinde herhangi bir hadise çÕkmamasÕ için
yollara nöbetçiler diktiren Cengiz bu sefere öç almak için çÕkmÕú olabilir.
Kendisini Do÷u’nun, Muhammed Harezmúah’Õ BatÕ’nÕn hâkimi olarak
tanÕmasÕ, Cengiz’in bu seferi bütün Orta Asya’yÕ yakÕp yÕkma iste÷inden
do÷muú de÷ildir5. Mo÷ollarÕn önünden kaçan Muhammed Harezmúah, Hazar
Denizi’nin güneyinde yer alan Âb-Õ Sükûn adasÕnda periúan bir úekilde ölür.
SarÕnacak kefeni de olmadÕ÷Õndan hassa baúÕ gömle÷ini verir. Dönemin
tarihçisi Nesevî, Muhammed Harezmúah’Õn adaya ulaútÕktan sonra úunlarÕ
söyledi÷ini kaydeder:
__ Sahibi oldu÷um bütün úu yerlerden bana mezar olacak bir
yer kalmadÕ. Bu dünya filhakika üstünde bulunan mesken
de÷ildir; yeryüzündeki úeylere güvenmek hayal ve gaflete
kapÕlmak demektir. Dünya bir kapÕsÕndan girilip di÷er
kapÕsÕndan çÕkÕlan bir ribattÕr, bunu görün ve ibret alÕn6.
Muhammed Harezmúah’tan sonra o÷lu Celâle’d-dîn Muhammed
(1220-1231), Mo÷ollara karúÕ etkin bir mücadeleye giriútiyse de baúarÕlÕ
olamadÕ. Cengiz, 1221 yÕlÕnÕn ortalarÕnda Harezmúah’Õn payitahtÕ Ürgenç’i
ele geçirdi. Celâle’d-dîn Harezmúah’Õn Mo÷ollara karúÕ tetikte durmaya
5
Özkan øzgi, “Harezmúah ve Mo÷ollarÕn ølk KarúÕlaúmalarÕ ve Otrar Hadisesi”, Türk
Kültürü, S. 170, Ankara 1977, s. 35.
6
ùehabeddin Ahmedünnesevî. Sîretü Sultân Celâle’d-dîn Mengüberti, Çeviren: Necip AsÕm
(Celâlüttin Harezemúah), Devlet MatbaasÕ, østanbul 1934, s. 36-37.
5
çalÕúmasÕ Anadolu Selçuklu SultanÕ èAlâ’e’d-dîn Keykubâd baúta olmak
üzere çevre bölge hâkimleri tarafÕndan olumlu karúÕlanÕyordu. Hatta ortak
tehlike olan Mo÷ollara karúÕ birlikte hareket etme mutabakatÕna bile
varÕlmÕútÕ. Fakat Celâle’d-dîn Harezmúah bu mutabakatÕ unutarak 1229
yÕlÕnda Ahlat’Õ ele geçirmek istedi. Bu tutumu Selçuklu SultanÕyla aralarÕnÕn
açÕlmasÕna sebep oldu ve iki güç 1230’da Erzincan yakÕnlarÕndaki
YassÕçemen’de karúÕ karúÕya geldi. 1231 yÕlÕnda Celâle’d-dîn Harezmúah’Õn
ölümüyle Harezmúahlar devri tamamÕyla sona erdi.
Cengiz Han’Õn 1227’de ölümünden sonra dört o÷lu arasÕnda yapÕlan
taksimde Harezm bölgesi, do÷u kÕsmÕ hariç, en büyük o÷lu Cuçi’nin payÕna
düútü. XIV. yy’da Cuçi HanlÕ÷ÕnÕn (AltÕn Ordu) yönetimi, Kongrat
Türklerinin eline geçti. Bu yüzyÕlda bölgeyi gezen øbn Batuta buradaki çarúÕ-
pazar, medrese ve camilerin güzelli÷ine ve halkÕn iúbilirli÷ine dikkati
çekmiútir. Kongratlardan Hüseyin Sûfî’nin Ça÷atay ulusuna bÕrakÕlan
Harezm’in do÷u taraflarÕnÕ (Kat ve Hive) iúgal etmesi ile Timur, Harezm’e
yürüdü ve ya÷maladÕ (1379). Timur’un 1405’te ölümünden sonra Özbekler
(ùeybânîler) Harezm’i iúgal ettiler.
XVI-XIX. yüzyÕllar arasÕ Harezm’in gerileme devresi oldu.
HanlÕklarÕn yönetiminde bölgede ilim ve kültür hayatÕ geriledi, XVII. yy’da
Kalmuk saldÕrÕlarÕ ile ticarî faaliyetler altüst oldu ve nihayet 1873’te Ruslar
bölgeyi tamamen ele geçirdi, BatÕ Harezm hanlÕ÷Õ Ruslara tâbi olarak
yönetildi. Bolúevik ihtilalinden sonra hanlÕ÷a son verilerek 1920’de Harezm
Halk Cumhuriyeti, 1921’de Harezm Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu.
1924’te ise Hive HanlÕ÷ÕnÕn do÷u tarafÕ Özbekistan, BatÕ tarafÕ ise
Türkmenistan Cumhuriyetlerine bÕrakÕlmÕútÕr.
*
“Harezm Türkçesi Eserlerinin Siyasî ve Kültürel Güçle øliúkisi”, Türk Kültürünün Geliúme
Ça÷larÕ II: X-XIII. YüzyÕllarda Merkezi Avrasya’dan Ön Asya’ya Yeni AçÕlÕmlar Dönemi,
20-21 Nisan 2012 Türkistan / Kazakistan’da sunulan bildiri metninin yeniden úekillendirilmiú
hâlidir.
6
onlarÕ son zamanlarda Avrupa halklarÕnÕn ço÷uyla, bu arada
Arap ya da øranlÕ di÷er Müslüman halklarla karúÕ karúÕya
getirdi. Bunun sonucunda BatÕlÕ tarihçiler Türk tarihine
genellikle düúmanca önyargÕlarla yaklaútÕlar. Türklerin bütün
yaptÕklarÕnÕ küçümseme ya da onlarÕ karanlÕk bir tablo hâlinde
sunma e÷ilimi içinde oldular. Türk tarihçileri de anlaúÕlabilir bir
tepkiyle, özellikle de modern ulusal Türkiye oluútukça, bu
tarihin genellikle olumlu yanlarÕnÕ abarttÕlar. DuygularÕmÕz ne
olursa olsun, nesnellik her iki tarafÕn da önyargÕlarÕnÕ önemse-
mememizi ve önümüze koydu÷umuz tarihi, kesinlikle bilimsel
bir düúünce ile olabildi÷ince belgelere dayanarak yeniden
oluúturmamÕzÕ zorunlu kÕlÕyor7.
Ortaça÷ Türk tarihinin anlaúÕlmaz oluú nedenlerini ortaya koyan bu
cümleleri alma nedenimiz, ortaça÷da kullanÕlan dillerden biri olan Harezm
Türkçesidir. Bu kitapta, ilk bahsedece÷imiz konu, bugüne kadar Harezm
Türkçesini tanÕmlarken kullandÕ÷ÕmÕz “Harezm bölgesinin Türkleúmesi” ve
“Harezm Türkçesinin kullanÕmda oldu÷u siyasal idare” gibi hususlarda neyin
kastedildi÷ine bir bakmak gerekti÷idir.
Eckmann, 1959 yÕlÕnda yayÕmlanan Fundamenta kitabÕnÕn “Harezm
Türkçesi” adÕnÕ taúÕyan bölümüne; “Harezm, Sir Derya’nÕn denize
döküldü÷ü bölge ile birlikte, daha Mo÷ol devrinden önce Kaúgar’Õn yanÕnda
ikinci bir edebiyat merkezi olarak önemli rol oynuyordu. Bu bölge 11-12.
yüzyÕllarda O÷uz ve KÕpçak boylarÕ tarafÕndan Türkleútirilmiúti. Türk dili
burada gittikçe önemli bir yer alÕyordu.8” diyerek baúlamÕú, ben ise
2002’deki Harezm-AltÕn Ordu Türkçesi kitabÕmda Harezm Türkçesini “XI-
XII. yüzyÕllarda gerek etnik yapÕ gerekse siyasî hayat bakÕmÕndan Türkleúen
Harezm bölgesinde9” diyerek Harezm Türkçesini tanÕmlamaya çalÕúmÕútÕm.
Nuri Yüce’nin de “Harezm’in Türkleúmesi”ni Selçuklu ve ondan önce
Gazneliye yani XI. yy’a dayandÕrdÕ÷ÕnÕ, 1988 yÕlÕnda Mukaddimetü’l-
Edeb’in ùuster nüshasÕ üzerine yaptÕ÷Õ çalÕúmasÕnda geçen úu cümlelerle
anlÕyoruz:
Türkleúen Harizm’de Türk dili, Türk adet ve gelenekleri yalnÕz
ordu ve saray çevresinde kalmayÕp halkÕn malÕ olmuútur.
7
Claude Cahen, OsmanlÕlardan Önce Anadolu, Tarih VakfÕ Yurt YayÕnlarÕ, østanbul 2000,
s. vi.
8
Janos Eckmann, Harezm, KÕpçak ve Ça÷atay Türkçeleri Üzerine AraútÕrmalar, (YayÕna
HazÕrlayan: O. F. Sertkaya), Türk Dil Kurumu YayÕnlarÕ, Ankara 1996, s. 1.
9
Aysu Ata, Harezm-AltÕn Ordu Türkçesi, Türk Dilleri AraútÕrmalarÕ Dizisi, østanbul 2012,
s. 12.
7
Gazneliler ve Selçuklularda hükümdar sülalesi, ordu ve hattâ
halkÕn ço÷unlu÷u Türk olmasÕna ra÷men Türkçe hiçbir zaman
yazÕ ve edebiyat dili olamamÕútÕ. Harizmúahlar devrinde ise
Türkçe bu bakÕmdan daha ileri bir geliúme göstererek Harizm’de
bir yazÕ ve edebiyat dili olmuútur10.
Türk dünyasÕnÕn önemli tarihçisi olarak anÕlan Zeki Velidi Togan da
1951 ø. Ü. Edebiyat Fakültesi yayÕnlarÕndan olan Horezm Kültürü VesikalarÕ
adlÕ kitabÕnÕn “Horezm’in Türkleúme Devri” baúlÕ÷ÕnÕ taúÕyan bölümüne;
Gazneli Mahmûd memleketi iúgal etti ve idaresini emirlerinden
AltÕn-Taú’a verdi; bunun vefatÕndan sonra o÷lu Harun idareyi
ele aldÕ, 24 sene sonra (1041)’de idare QÕpçak ve QaƾlÕ
uru÷larÕndan gelen emirlerin eline geçti. Böylece Horezm’de
KarahanlÕlarÕnkinden farklÕ O÷uzca ile ba÷daúmÕú bir QaƾlÕ-
QÕpçak dili ve kültürü yerleúti11.
açÕklamasÕ ile baúlamaktadÕr. Yani Togan da bölgenin XI. yy’dan itibaren
Türkleúmiú oldu÷unu kabul eder. AyrÕca Türkiye’de Harezm ve Harezmúah
tarihi ile ilgili yayÕmlanan øbrahim Kafeso÷lu ve AydÕn Taneri’nin
kitaplarÕnda da Harezm ve Harezm’in dahil oldu÷u bölgenin, Gazneli ve
Selçuklu yönetimine geçmeden önce Arap ve Afrio÷ullarÕ denilen øranî bir
kavmin idaresi altÕnda iken bölgede Türk varlÕ÷ÕnÕn olup olmadÕ÷Õndan hiç
bahsedilmez.
ùimdiye kadar okudu÷um Köktürklere ait tarih kitaplarÕnda geçen bir
gerçek en son 2007 yÕlÕnda FÕrat Üniversitesi Tarih Anabilim DalÕnda Ahmet
Altungök’ün yapmÕú oldu÷u IV ve VIII. YüzyÕllar ArasÕ Sasanîler Dönemi
Türk-Fars øliúkileri adlÕ yüksek lisans tezinde úöyle geçmektedir:
Sasanî hükümdarÕ Hüsrev Anuúirvan; Akhunlar tarafÕndan
öldürülen atasÕ Piruz’un intikamÕnÕ almak amacÕyla Göktürklere
yanaútÕ ve østemi Ka÷an’Õn kÕzÕ ile evlenerek onunla ittifak
kurmuú oldu. østemi Ka÷an Anuúirvan’a AkhunlarÕn müttefiki
olan AvarlarÕn iúini bitirdikten sonra sÕranÕn Akhunlara
gelece÷inin sözünü verdi. Nitekim 560 yÕlÕnda østemi’nin
AkhunlarÕ tarih sahnesinden kaldÕrmasÕ ile bu defa Göktürkler
Sasaniler’in komúusu olmuú oluyorlardÕ12.
10
Nuri Yüce, Mukaddimetü’l-Edeb, Türk Dil Kurumu YayÕnlarÕ, Ankara 1998, s. 5.
11
Zeki Velidi Togan, Horezm Kültürü VesikalarÕ, østanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
YayÕnlarÕ, østanbul 1951, s. 33.
12
Ahmet Altungök, IV ve VIII. YüzyÕllar ArasÕ Sasanîler Dönemi Türk-Fars øliúkileri, FÕrat
Üniversitesi, Tarih Anabilim DalÕ Yüksek Lisans Tezi, ElazÕ÷ 2007, s. 106.
8
øran tarihi ile ilgili kaynaklarda, 531 ile 579 yÕllarÕ arasÕnda
hükümdarlÕk yapan I. Hüsrev, en çok övülen Sasanî kralÕ olarak belirtilir.
Bunun da nedeni, Sasanîlerin eskiyen yönetim yapÕsÕnÕ de÷iútirip orduyu ve
bürokrasiyi yerel beylerden ziyade merkezî hükümete yakÕnlaútÕrmasÕ
gösterilir. Yani devletin yapÕsÕnÕ de÷iútirecek güçte bir Sasanî kralÕ,
AkhunlarÕ yÕkmak amacÕ ile BatÕ Köktürklerin baúÕnda bulunan østemi
Ka÷an’Õn kÕzÕ ile evlenir. Akhunlar yani Heftalitler yÕkÕldÕktan sonra
topraklarÕ Türkler ve Sasanîler arasÕnda paylaúÕlÕr; Maveraünnehr ve
Fergana’nÕn bir kÕsmÕ, Kaúgar, Hoten ve Harezm’in içinde yer aldÕ÷Õ BatÕ
Türkistan’Õn önemli yerleri Köktürklere ba÷lanÕr. Benim takip edebildi÷im
kadarÕ ile Harezm’in Türkleúmesi iúte burada baúlÕyor. Bu olaya ba÷lÕ olarak
kÕsaca üzerinde bir cümleyle de olsa durmak istedi÷im bir di÷er husus da
Türk-Fars iliúkilerinin baúlangÕç noktasÕnÕn bazÕ kaynaklarda geçti÷i üzere
øslâmiyet olmamasÕdÕr. Ondan uzun yÕllar önce yukarÕda gördü÷ümüz kÕz
alÕp-verme iliúkisinin yaúandÕ÷Õ bir süreçten geçilmiú.
Bölgenin Türkleúmesi hususunda bundan sonra verece÷imiz kanÕt,
Do÷u ve BatÕ Türkistan’Õ ziyaret eden Çinli Budist rahip Hüen-Çang’Õn
kaydettikleri olacak. Nazmiye Togan’Õn “Peygamberin zamanÕnda ùarkî ve
Garbî TürkistanÕ ziyaret eden Çinli budist rahibi Hüen-Çang’Õn bu ülkelerin
siyasî ve dinî hayatÕna ait kayÕtlarÕ” baúlÕ÷Õyla øslâm Tetkikleri Enstitüsü
Dergisi 1964’te yayÕmlanan yazÕsÕnda BatÕ Türkistan’da pek çok bölge için
söylenilen “Türk (Tu-kiu)lerin idaresi altÕndadÕr” sözü, Harezm’in içinde yer
aldÕ÷Õ bölge için de 600’lü yÕllarÕn ilk çeyre÷inde úu úekilde verilmektedir:
Po-tsu yani Amuderya (= Ceyhun) nehri Tuharistan ülkesinin
ortasÕndan garp istikametinde akÕp geçer. Eskiden buralarÕ idare
eden bir müstakil kral sülalesi varmÕú, bunun munkariz
olmasÕndan úimdi birkaç asÕr geçmiú. Sonra aralarÕ tabii
sÕnÕrlarla ayrÕlmÕú mülûk-i tavâif devri gelmiú ki bütün bunlar
úimdi Tukiu yani Gök Türk hanlarÕna ba÷lÕdÕr13.
Burada “mülûk-i tavâif”e geçmeden önce tarih ve co÷rafya
kitaplarÕnda, ço÷u zaman Ceyhun (Amuderya)’un batÕsÕndaki Harezm,
Sicistan, Maveraünnehr topraklarÕnÕn Horasan bölgesi adÕ altÕnda verildi÷ini
söylemeliyim. Recep Uslu’nun 1997’de Uluda÷ Üniversitesi øslâm Tarihi
Bilim DalÕnda tamamladÕ÷Õ Horasan Tarihi adlÕ doktora çalÕúmasÕnda
“mülûk-i tavâif”, Köktürk ve Sasanî hükümdarlarÕnÕn iç iúlerine, taht
mücadelelerine kendilerini fazlasÕyla kaptÕrmalarÕndan tampon görevini
13
Nazmiye Togan, “Peygamberin zamanÕnda ùarkî ve Garbî TürkistanÕ ziyaret eden Çinli
budist rahibi Hüen-Çang’Õn bu ülkelerin siyasî ve dinî hayatÕna ait kayÕtlarÕ”, øslâm
Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, østanbul 1964, s. 40-41.
9
gören küçük devletlere verilen ad oldu÷u açÕklamasÕyla geçmektedir14.
Nitekim bu devletçiklerin, 620’li yÕllarda Köktürklere ba÷lÕ oldu÷unu Hüen-
Çang söylüyor. Uslu’nun çalÕúmasÕnda da bölgedeki Türk varlÕ÷Õ øslâm
kaynaklarÕnÕn yardÕmÕyla I. Köktürk Ka÷anlÕ÷Õ zamanÕna kadar indirilmiútir.
Bir di÷er kaynak olan, øslâm Co÷rafyacÕlarÕna Göre Türkler ve Türk
Ülkeleri adlÕ kitabÕnda Ramazan ùeúen, øslâm kaynaklarÕnda Türkler
hakkÕnda geçen bilgileri derli toplu vermeyi amaç edinmiú. Burada parantez
içinde, “øslâm kaynaklarÕnÕn hangi yÕllarda baúladÕ÷Õ” sorusuna cevabÕ,
ùemseddin Günaltay’Õn 1991’de yayÕmlanan øslâm Tarihinin KaynaklarÕ.
Tarih ve Müverrihler adlÕ kitabÕnda bulabildi÷imizi ve Günaltay’Õn “øslâm
dünyasÕnda tarih yazarlÕ÷Õ, siyer ve megâzî ile baúlamÕútÕr15” diyerek bu
sorunun cevabÕnÕ verdi÷ini söyleyelim. Yani bu alandaki faaliyet
temellerinin Emevîler zamanÕnda oldu÷unu belirtmiútir. ùeúen’in yukarÕda
adÕ geçen çalÕúmasÕnda da bölgedeki Türk hakimiyeti, I. Köktürk Ka÷anlÕ÷Õ
dönemine ba÷lanmÕú ve daha sonrasÕ için øslâm kaynaklarÕndan örnekler
verilmiú. ùeúen, Harezm ve Maveraünnehr bölgelerini kastederek
“Horasan’Õn her tarafÕ Türk cephesidir” diyen Ya’kûbî’nin 891 yÕlÕnda
tamamladÕ÷Õ Kitabü’l-büldân adlÕ eserinden úu açÕklamalarÕ vermektedir:
Türkler çeúitli cinslere ve ülkelere ayrÕlÕrlar. Bunlardan bazÕlarÕ
Karluklar, Tuguzuguzlar, Türgiúler, Keymâklar ve O÷uzlardÕr.
Türklerden her cinsin ayrÕ bir ülkesi vardÕr. Birbirleriyle harp
ederler. … Türkler Horasan’Õ çevrelerler. Horasan’Õn her
tarafÕndan savaúÕrlar. Horasan halkÕ da onlara karúÕ gazâ yapar.
Horasan diyarÕnÕn her tarafÕndaki halk Türklerle, Türkler
onlarla harp eder16.
“Harezm’in Türkleúmesi” konusunda, 9. yy’da yaúamÕú BasralÕ el-
Cahiz’in Türk veziri ve bilgini Feth ibni Hakan’a takdim etti÷i eserinden bir-
iki cümlesini aúa÷Õya alÕyorum:
Ve siz dediniz ki, HorasanlÕ ile Türk akrabadÕrlar, aynÕ
bölgedendirler… Türk ile HorasanlÕ arasÕndaki farkÕn Mekkeli
ile Medineli, bedevî ile köylü ve ovalÕ ile da÷lÕ arasÕndaki fark
gibi oldu÷unu söylemiútiniz17.
14
Recep Uslu, Hicrî I-II. YüzyÕllarda Horasan Tarihi, Uluda÷ Üniversitesi, øslâm Tarihi
Bilim DalÕ Doktora Tezi, Bursa 1997, s. 21.
15
ùemseddin Günaltay, øslam Tarihinin KaynaklarÕ. Tarih ve Müverrihler, Endülüs
YayÕnlarÕ, østanbul 1991, s. 17.
16
Ramazan ùeúen, øslâm Co÷rafyacÕlarÕna Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, Türk Kültürünü
AraútÕrma Enstitüsü YayÕnlarÕ, Ankara 1985, s. 187.
17
AydÕn SayÕlÕ – N. Richard Frye, “Selçuklulardan Evvel Ortaúark’ta Türkler”, Belleten, X
(37), Türk Tarih Kurumu YayÕnlarÕ, Ankara 1946, s. 130.
10
ùeúen’in kitabÕnÕn giriúinde, Fars veya Türk oldu÷u söylenilen
Harezmli Bîrûnî’nin eserinde Ceyhun ile Hazar Denizi arasÕndaki bölgeye
“O÷uz çölü” adÕnÕn verildi÷i bilgisi de yer almaktadÕr18. KÕsacasÕ ùeúen’in
kitabÕ okundu÷u zaman, Ortaúark’ta Selçukludan çok çok önce tâ 7. yy’dan
baúlayarak oldukça kalabalÕk Türk topluluklarÕ bulundu÷u görülecektir.
“Harezm’in Türkleúmesi” meselesi Ordinaryüs Prof. AydÕn SayÕlÕ ve
Richard N. Frye’nin birlikte yazdÕklarÕ “Selçuklulardan Evvel Ortaúark’ta
Türkler” baúlÕ÷Õyla 1946 yÕlÕ Türk Tarih Kurumu Belleten’inde çÕkan
makalede de ele alÕnmÕútÕr. SayÕlÕ ve Frye, makalenin giriúinde “Ortaúark”
kavramÕ ile Ceyhun Irma÷Õ ve Hazar Denizi arasÕndaki sahayÕ içine almak
úartÕyla Maveraünnehir, Horasan ile Seyhun Irma÷Õ, Horasan Da÷larÕ ve
Hindistan arasÕndaki bölgeyi kastetti÷ini açÕklamÕúlardÕr. Yani Harezm’in de
girdi÷i bölge. Makalede, Ceyhun Irma÷ÕnÕn hem kuzey-do÷u hem de güney-
batÕsÕndaki bölgelerde, Türklerin yalnÕz 11. yy’dan itibaren de÷il 7. yy’dan
önce de bulunduklarÕnÕ gösteren delillerin Bizans, Ermeni, Çin ve øslâm tarih
vesikalarÕnda mevcut oldu÷u belirtilip bunlardan özellikle øslâm tarih ve
co÷rafya kitaplarÕ, bu yazÕnÕn kaynaklarÕ arasÕnda sayÕlmÕútÕr. SayÕlÕ, BatÕlÕ
bilginlerin 19. yy’dan bu yana bu bölgeyi, øranlÕlara ve øranlÕlarla akraba
kavimlere mal ettiklerini söyledikten sonra Horasan ve Maveraünnehr’in
Selçuklulardan ve øslâmiyetten önce veya sonra Türkleúmiú olmasÕnÕn millî
tarihimiz bakÕmÕndan önemli sonuçlar do÷uraca÷ÕnÕ söylemiú19. Çünkü
Harezm Türkçesi ve Harezmúahlar tarihi ile ilgili kaynaklarda gördü÷ümüz
üzere, bölgenin Selçuklulardan sonra Türkleúmiú olmasÕ, ister istemez
Türklerin ortaça÷ øslâm medeniyetindeki ve ilim tarihindeki yerlerinin çok
küçülmesine sebep olacaktÕr. Gerçekler ortada iken veya daha fazla araútÕrÕp
detaya inmek imkânÕ varken, peúinen bu úekilde önyargÕlÕ tutumu
kabullenmek, bugün Nizâmî ve Mevlânâ gibi pek çok úahsiyetin “øranlÕ”
veya “Fars” diye tanÕtÕlmasÕna sebep olmuútur. Halbuki Cahen, yazÕmÕn
baúlangÕcÕnda sadece bu konu için de÷il önümüze çÕkan tüm konularÕn
çözümünde tutulacak yöntemi vermiúti: “DuygularÕmÕz ne olursa olsun,
nesnellik her iki tarafÕn da önyargÕlarÕnÕ önemsemememizi ve önümüze
koydu÷umuz tarihi, kesinlikle bilimsel bir düúünce ile olabildi÷ince
belgelere dayanarak yeniden oluúturmamÕzÕ zorunlu kÕlÕyor.”
BunlarÕ yazarken dilci oldu÷umun, tarihçi olmadÕ÷ÕmÕn farkÕndayÕm.
AyrÕca bir dilcinin araútÕrdÕ÷Õ dilin konuúuldu÷u bölgenin tarihini de bilmesi
gerekti÷inin farkÕndayÕm. Buraya kadar yazdÕklarÕmla 1959’da J. Eckmann’dan
benim yazdÕ÷Õm kitaba kadar Harezm Türkçesinin tanÕmlamasÕnÕ “XI-XII.
18
Ramazan ùeúen, age., s. 2.
19
AydÕn SayÕlÕ – N. Richard Frye, agm., s. 98.
11
yy’da Türkleúen Harezm bölgesinde” diye baúlatmanÕn yanlÕúlÕ÷ÕnÕ ortaya
koydu÷umu ya da en azÕndan bu yazÕyÕ okuyan insanlarÕn kafasÕnda soru
iúareti bÕraktÕ÷ÕmÕ düúünüyorum.
ùimdi gelelim bu yazÕda ele alÕnan ikinci meseleye yani “Harezm
Türkçesi eserlerinin yazÕldÕ÷Õ Türkçenin hangi siyasal idare zamanÕnda
oldu÷u?” sorusuna.
Nuri Yüce’nin yukarÕda alÕntÕladÕ÷ÕmÕz, Gazneliler ve Selçuklularda
hükümdar sülalesi, ordu ve hattâ halkÕn ço÷unlu÷u Türk olmasÕna ra÷men
hiçbir zaman yazÕ ve edebiyat dili olamayan Türkçe, “Harizmúahlar devrinde
ise bu bakÕmdan daha ileri bir geliúme göstererek Harizm’de bir yazÕ ve
edebiyat dili olmuútur20.” cümlesi tarihî gerçeklikle ba÷daúmÕyor.
Harezmúahlar dönemini genel Türk tarihi içinde de÷erlendirecek
olursak, 10. yy’dan baúlayarak Harezm, Maveraünnehr, Horasan, Afganistan,
Do÷u Türkistan ve giderek batÕya do÷ru yayÕlan Türk egemenli÷inin Do÷u
øslâm dünyasÕnÕn bütün politik kaderini de÷iútirdi÷i yargÕsÕna varabiliriz.
KarahanlÕlarla Gazneliler hemen hemen aynÕ zamanda ortaya çÕkar, onlarÕ
Selçuklular izler. BunlarÕn arasÕnda Müslüman olup olmadÕ÷Õ belli olmayan
göçer O÷uzlar, bazen sultanÕ bazen de baúkasÕnÕ destekleyerek Do÷u øslâm
dünyasÕnÕn politik yapÕsÕnÕ sürekli de÷iútirirler. Öyle ki bir bölgeye veya
kente bazen Gazneliler, bazen de KarahanlÕlar gibi Harezmúah veya
Selçuklular egemen olurlar. Bu devletler sürekli savaúÕrlar. Topraklar eski
Türk gelene÷i uyarÕnca ailenin ortak malÕ oldu÷u için kardeú kavgalarÕ
yüzünden genelde sÕnÕrlarÕ belli bir devlet yoktur. Politik ortamÕn bu
kargaúasÕna karúÕn sanat ve kültür ortamÕ daha belirgindir21.
“Politik ortamÕn kargaúasÕna karúÕn sanat ve kültür ortamÕ daha
belirgindir” sözü boú yere tercih edilmiú bir cümle de÷il. KarahanlÕlarÕn
kapsadÕ÷Õ bölge dÕúÕndaki yerlerde yukarÕda adÕ geçen Türk-øslâm devletle-
rinde, sanat ve kültür ortamÕ Arapça ve Farsça eserlerle zenginleútirilmiútir.
Selçukluya karúÕ ba÷ÕmsÕzlÕ÷ÕnÕ kazanmayÕ amaç edinmiú, defalarca bu
amaçla savaúa tutuúmuú olan Harezmúah AtsÕz, zengin saray kitaplÕ÷Õ için
dönemin ünlü tefsir ve lûgat âlimi Zemahúerî’den bir Arapça sözlük
yazmasÕnÕ istemiú. Arapça ö÷retmeyi amaçlayan Mukaddimetü’l-Edeb
adÕndaki sözlük, Harezmúahlar döneminde yazÕlan, Türkçe ile ilgili
olabilecek tek eserdir. 1128-1144 yÕllarÕ arasÕnda yazÕldÕ÷Õ tahmin edilen
sözlü÷ün yazÕlÕú sebebi için Zeki Velidi Togan, Türkiyat MecmuasÕ’nÕn XIV.
cildindeki yazÕsÕnda úu bilgileri aktarmaktadÕr:
20
Nuri Yüce, age., s. 5.
21
Do÷an Kuban, (1993); BatÕya Göçün Sanatsal Evreleri (Anadolu’dan Önce Türklerin
Sanat OrtaklÕklarÕ), Cem YayÕnevi, østanbul 1993, s. 26-27.
12
Mukaddimetü’l-Edeb’e yazdÕ÷Õ önsözde Mahmûd Zimahúerî,
devrin hükümdarÕ Horezmúah AtsÕz’Õn Arap dilini di÷er dillere
tercih etti÷ini ve kendisine çok zengin olan saray kitap hazinesi
için bir nüsha yazmasÕnÕ emretmiú olmasÕna mebni bu emre
uyarak kitabÕnÕ AtsÕz’Õn adÕna ithaf etti÷ini ve kitap “bütün
memleketlerde çok makbule geçmiú oldu÷undan Horezmúah’Õn
aziz isminin her zaman ve her mekânda ve bütün dillerde cârî
olmasÕnÕ istedi÷ini” ifade eder22.
Mukaddimetü’l-Edeb’in bugün Harezm Türkçesi baúta olmak üzere
Ça÷atayca, OsmanlÕca, Mo÷olca, Farsça gibi pek çok dile tercüme edilmiú
nüshalarÕ vardÕr. Bu Arapça sözlü÷ün müellif hattÕ kayÕp oldu÷undan yazÕlan
Arapça kelime ve kÕsa cümlelerin anlamlarÕnÕn baúka dillerde -ki bu diller
SultanÕn Türk olmasÕndan dolayÕ Harezm Türkçesi ve dönemin lingua franca
dili Farsça olabilir- yazÕlÕp yazÕlmadÕ÷Õ bilinmemektedir. Türkçe ile ilgisi
buradan kaynaklanÕyor. Sözlü÷ün Harezm Türkçesine tercüme edilmiú en
eski nüshasÕ bugün için 1257 yÕlÕna aittir. Bu yÕl, Harezmúahlar Devletinin
yÕkÕlÕp onun topraklarÕnÕn Cengiz’in o÷lunun kurdu÷u Cuci ulusuna -daha
sonraki adlandÕrma ile AltÕn Ordu (Gök Ordu)’ya- dahil oldu÷u dönemdir.
Harezm Türkçesi ile yazÕlmÕú di÷er eserler ve yazÕlÕú yÕllarÕ da KÕsasü’l-
Enbiyâ 1310, Mu’înü’l-Mürîd 1313 ve Nehcü’l-Ferâdîs ise 1358’den önce,
Kur’an’Õn Harezm Türkçesine tercüme edilmiú nüshasÕnÕn istinsah yÕlÕ
1363’tür. Yani mevcut eserlerin tamamÕnÕn yazÕlÕú yÕllarÕ 1231’den yani
HarezmúahlarÕn yÕkÕlmasÕndan sonradÕr. Bölgede Harezmúahlar zamanÕnda
ve öncesinde Türkçenin ne devlet dili ne de edebî dil olarak kullanÕldÕ÷Õna
dair úimdilik elimizde belge yok. Aynen Büyük Selçuklu ve Gaznelide
oldu÷u gibi.
Pekala, bu bölgede bulunan Türkler hiçbir úey yazÕp çizmemiúler
midir? Bunun cevabÕ tabii ki hayÕr. YazÕp çizmiúler fakat kendi dillerinde
de÷il. Bu yüzden, KarahanlÕlardan farklÕ olarak Gazneli ve Büyük Selçuklu
Devleti ile devlet yapÕsÕ bakÕmÕndan Selçuklunun kopyasÕ olan Harezmúahlar
Devleti, Samanî örne÷ine göre kurulmuú bir øran bürokrasisini kabul
etti÷inden KarahanlÕlardan daha fazla øslâm gelene÷ine yaslanmÕú
görünmektedir. Baúka bir deyiúle, KarahanlÕlarda “Türklük” bilincinin daha
fazla oldu÷u yargÕsÕna KarahanlÕ döneminde yazÕlmÕú eserler gösterilebilir.
Bu eserler her ne kadar bir elin parmaklarÕnÕ geçmeyecek sayÕda da olsa,
de÷iúmeyen bir gerçek var; o da KarahanlÕ Türkçesi eserlerinin KarahanlÕlar
22
Zeki Velidi Togan “Zimahúeri’nin Do÷u Türkçesi ile “Mukaddimetü’l-Edeb”i”, Türkiyat
MecmuasÕ, 14, østanbul 1965, s. 81.
13
döneminde yazÕlmasÕdÕr. Bana göre yukarÕda saydÕ÷ÕmÕz üç Türk-øslâm
Devletinde Türk dili, baúlangÕçta Kur’an’Õn dili olan Arapça ile baú edecek
konumda görülmemiú. Türk hükümdarlar da tebaalarÕnÕ Türk dilini
kullanmaya teúvik ve bu konuda zorlamaya teúebbüs etmemiúler. Bunu,
Zahoder’in Türk Tarih Kurumu Belleten’i 1975 yÕlÕnda yayÕmlanan
“Selçuklu Devletinin Kuruluúu SÕrasÕnda Horasan” adlÕ makalesinde
Beyhakî’den aldÕ÷Õ bilgi de do÷rulamaktadÕr. Makalede, Türkmenlerin
hizmetlerine karúÕlÕk olarak Gaznelilerden Nesa ve Ferave’yi istemeleri ve
bunun kabulü ile Gazneli-Selçuklu iliúkisinde yeni bir sayfa açÕlmÕú olup
Türkmenler uzun müzakerelerden sonra A÷ustos 1035’te Gaznelilerle
anlaúmaya varmÕúlardÕr. Zahoder, konuyla ilgili kÕsmÕ úöyle aktarmaktadÕr:
Beyhakî HâtÕratÕ’nda keúifçilerin verdi÷i malûmata göre
Türkmen beylerinin toplantÕsÕ tasvir edilmektedir; bu tasvir
kaynaklarda emsaline pek az rastlanan nevidendir. Bu meclis,
âyân, komutan, pîrlerden müteúekkildi. Bunlar çadÕrda toplan-
dÕlar; tasvirde zikredilen tabirlerden hiçbiri Türkçe de÷ildi23.
AyrÕca Türk hükümdarlar Türkçeyi resmi saray lisanÕ olarak kabul
etmiú olsalardÕ idarî ve resmî iúlerde lüzumu dolayÕsÕyla bu dilin yayÕlmasÕna
yardÕm etmiú olacaklardÕ. Fakat Türk padiúahlarÕ böyle yapmadÕlar, tersine
olarak Arapça ve özellikle FarsçayÕ himayelerine aldÕlar. Yani Türkçenin
Harezm bölgesindeki yayÕlÕúÕ sistemli bir Türkleútirme siyasetinin neticesi
olmaktan uzaktÕr.
Erdo÷an Merçil’in Gazneliler Devleti Tarihi adlÕ kitabÕnda øslâm
kaynaklarÕna dayanarak verdi÷i açÕklamalara bir bakalÕm:
Gazneliler divanÕnda yazÕúmalarda Arapça ve Farsça kullanÕl-
mÕútÕr. Vezir Ebu’l-Abbâs øsferayinî devrinde divan kararlarÕ
Farsça yazÕlmaya baúlanmÕútÕ. Vezir Hâce bin Hasan Meymendî
kararlarÕn eskiden oldu÷u gibi Arapça yazÕlmasÕnÕ emretti.
Sahib-i divan-Õ risalet Ebu Nasr-Õ Miúkân, Sultan Mes’ud’un
emri ile iki mektup kaleme almÕútÕ. Bu mektuplardan Abbasi
halifesine gidecek olanÕ Arapça, KarahanlÕ Kadir Han’a
gönderilecek olanÕ ise Farsça yazÕlmÕútÕ24.
Yani Gazneli döneminde, Harezm bölgesini 1017 yÕlÕnda kendisine
tâbi kÕlan, adÕna hutbe okutturan ve taht mücadelesi yaúayan KarahanlÕlara
bunu kabul ettiren Sultan Mahmûd’un (971-1030) ilk veziri olan øsferayinî
23
B. Zahoder; “Selçuklu Devletinin Kuruluúu SÕrasÕnda Horasan”, Belleten, XIX (76), Türk
Tarih Kurumu YayÕnlarÕ, Ankara 1955, s. 522.
24
Erdo÷an Merçil; Gazneliler Devleti Tarihi, TTK YayÕnlarÕ, Ankara 2007, s. 99, 41. dipnot.
14
zamanÕnda Arapça, ondan sonra gelen -Devletúah’Õn (1431-1495)
Tezkiretü’ú-úu’arâ’sÕndaki açÕklamaya göre- “Firdevsî’nin mürebbisi olan”
Meymendî zamanÕnda Farsça kullanÕmda kalmÕútÕr25.
Selçuklu zamanÕndaki yazÕúma diline ait yukarÕdaki açÕklamaya
benzer kÕsa bir açÕklama da yine Devletúah’Õn tezkiresinin XV. Sasani
hükümdarÕ ve Farsça ilk úiir söyleyen kiúi olarak bilinen Behram-Õ Gûr (öl.
438) maddesinde yer almaktadÕr:
Hâce Nizamü’l-Mülk, Siyerü’l-Mülûk kitabÕnda hikâye ediyor
ki: Dört halife zamanÕndan Sultan Gazneli Mahmûd’un devrine
kadar kanunlar, defterler, fermanlar, menúurlar sultanlarÕn
sarayÕndan Arapça yazÕlÕp çÕkardÕ. SultanlarÕn sarayÕnda Farsça
ferman yazÕlmasÕ ayÕptÕ. Bu âdet Amîdü’l-Mülk Kündürî
zamanÕna kadar devam etti. Bu kiúi … bilgisinin azlÕ÷Õndan bu
kaideyi kaldÕrdÕ; bütün hükümler ve misaller (fermanlar)
sultanlarÕn divanÕnda Farsça yazÕlmaya baúlandÕ26.
Burada ise kÕsaca, Selçuklu döneminde øranlÕ vezir Nizamü’l-
Mülk’ten (1018-1092) önce gelen Tu÷rul Bey’in (990-1063) veziri Kündürî
zamanÕnda yukarÕda aktardÕ÷ÕmÕz Devletúah’Õn ileri sürdü÷ü nedenden dolayÕ
FarsçanÕn kullanÕlmaya baúlandÕ÷Õ aktarÕlÕyor.
YukarÕdaki açÕklamalara dikkat ettiyseniz, Firdevsî ile beraber ilk
Türk-øslâm devletlerinde FarsçanÕn resmî yazÕúma dili olarak kabul edildi÷ini
göreceksiniz.
Di÷er taraftan Harezm bölgesinin içinde yer aldÕ÷Õ Horasan,
Maveraünnehr, øran, Irak, MÕsÕr ve Hindistan’Õn 11. yy’Õn ikinci yarÕsÕndan
13. yy’Õn baúlarÕna kadar geçirdi÷i süreç, özellikle tasavvuf tarihi açÕsÕndan
çok önemli bir dönem sayÕlmaktadÕr. Bu dönem tasavvuf cereyanÕnÕn artÕk
tarikatlar adÕ altÕnda teúkilatlandÕ÷Õ ve øslâm dünyasÕnÕn tümüne yayÕldÕ÷Õ bir
zaman dilimidir. Daha önce yetiúen sufîler, keúiúler gibi hayatlarÕnÕ züht ve
ibadete adayan insanlardÕ. ønzivayÕ lüzum gören bu kiúiler, itikadî ve felsefî
münakaúalarla u÷raúmaz, müritler toplamak, âyinler yapmak gibi úeyler
bilmezlerdi. Halbuki yukarÕda saydÕ÷ÕmÕz bölgelerde yeni yetiúen büyük
sûfîler yaúadÕklarÕ yerlerde dergâhlar açmÕúlar, birçok halife yetiútirmiúler ve
kendi isimlerine nisbet edilen tarikatlarÕ kurmuúlardÕr. Bunlar içinde Harezm
topraklarÕnda XII. yy’da ortaya çÕkan ve günümüze kadar ulaúan tasavvufî
25
Devletúah, ùair Tezkireleri (Tezkiretü’ú-úuara), (Çeviren: Necati Lugal), Pinhan YayÕnevi,
østanbul 2011, s. 94.
26
Devletúah, age., s. 65.
15
bir hareket olan Kübrevili÷in kurucusu Necmeddîn-i Kübrâ (1145-1221) da
vardÕr. Kaynaklarda Necmeddîn Kübrâ’nÕn Türk asÕllÕ olup olmadÕ÷Õ
hakkÕnda herhangi bir bilgi yoktur. Türklerin Harezm’e yerleúmelerinin çok
daha önceki yüzyÕllarda gerçekleúti÷i göz önüne getirildi÷inde Kübrâ’nÕn
Türk bir aileden gelmesinin ihtimal dahilinde oldu÷u söylenebilir27.
Mevlana’nÕn babasÕ Sultanü’l-ulema Bahaeddîn Veled’in de aralarÕnda yer
aldÕ÷Õ pek çok úöhretli úeyh onun halifeleridir.
Di÷er taraftan Necmeddîn-i Kübrâ’dan yaklaúÕk elli yÕl önce
Seyhun’un ötesindeki bozkÕrlarda yaúayan Türk göçebelerin øslâmlaúmasÕnda
ve Türk tarikatÕnÕn kurulmasÕnda en büyük rolü Ahmed Yesevî (1093-1166)
üstlenmiútir. Onun ve halifelerinin Harezm ve Harezm bozkÕrlarÕndaki etkisi
bugün hâlâ devam etmektedir. Ahmed Yesevî’nin daha sonraki yüzyÕllarda
yazÕya geçirilen hikmetlerinde Türkçe tercih edilmesine ra÷men Necmeddîn-
i Kübrâ’nÕn bugün araútÕrmacÕlarÕn sayÕsÕnÕ tespit etmekte zorlandÕklarÕ
onlarca eserinin bazÕsÕ Arapça bazÕsÕ ise Farsça kaleme alÕnmÕútÕr.
Kaynaklarda Necmeddin-i Kübrâ’nÕn iman ve irfan hizmetini sürdürürken,
bölgeyi kasÕp kavuran, baúlarÕnda Cengiz’in bulundu÷u Mo÷ol tehlikesiyle
karúÕlaútÕ÷Õ, tarihin kaydettigi büyük felaket ve katliamlarÕndan birini
gerçekleútiren Mo÷ollara karúÕ talebelerini memleketlerine gönderdi÷i,
kendisinin de silaha sarÕldÕ÷Õ ve vatan savunmasÕ için cihat ederken öldü÷ü
aktarÕlmaktadÕr. Kübrevili÷in Anadolu’ya giriúi ise 13. yüzyÕlÕn ilk
çeyre÷inde Necmeddin-i Kübrâ’nÕn halifesi Necmeddîn Dâye ve
beraberindekilerle olmuútur. Dâye, eserlerinde Mo÷ollarla ilgili kötü sözler
sarf ederken Selçuklular ve özellikle Alâeddîn Keykubâd (1219-1236)
hakkÕnda övgü dolu ifadeler kullanmÕútÕr. Mirsâdü’l-øbâd adlÕ eserinde
müslümanlarÕn emniyet, asayiú ve huzuru Selçuklu hanedanÕnÕn mübarek
sanca÷Õ gölgesinde bulduklarÕnÕ, bu dindar padiúahlar zamanÕnda baúka hiç
bir dönemde yapÕlmamÕú medreseler, zaviyeler, hastaneler, köprüler ve baúka
hayÕr kurumlarÕnÕn yapÕldÕ÷ÕnÕ ayrÕca âlimler, zâhidler ve halka hiç bir zaman
gösterilmeyen ilginin gösterildi÷ini yazmÕútÕr28.
Sonuç olarak; hangi görüúte olursak olalÕm belgeye dayalÕ gerçekleri
ön yargÕsÕz okuyabilelim ve okumanÕn insanÕn kendi yanlÕúlarÕnÕ görme
yetisi kazandÕrma gibi bir marifeti oldu÷unu unutmayalÕm.
27
Süleyman Gökbulut, Necmeddîn Kübrâ, ønsan YayÕnlarÕ, østanbul 2010, s. 82
28
Süleyman Gökbulut, yge., s. 152.
16
Harezm Türkçesi
Harezm Türkçesi, Eski Anadolu Türkçesi ile Orta Türkçe döneminin
baúlangÕç yazÕ dillerini oluúturur29. Tarihî verilerle VII. yy’dan itibaren
Türkleúti÷i ortaya konulmuú olan Harezm bölgesinde, KarahanlÕ (Hakaniye)
Türkçesi temelinde geliúmiú Ça÷atay Türkçesinin ilk devir Türkçesidir.
Harezm halkÕnÕn etnik yapÕsÕ gibi oluúan dil de karma bir úekil almÕútÕr.
Bölgeye yerleúen O÷uz, KÕpçak ve di÷er Türk boylarÕnÕn a÷ÕzlarÕndan alÕnan
unsurlarla Harezm Türkçesinin özellikle úekil bilgisi ve kelime hazinesi
bakÕmÕndan kazandÕ÷Õ farklÕ yapÕ, onun en baúta gelen dil özelli÷ini ortaya
koyar.
Harezm Türkçesi teriminin belli bir dönemin Türkçesine ad olarak
kullanÕlmasÕ, èAlî ùîr Nevâyî’nin Mecâlisü’n-Nefâyis adlÕ eserinde Harezmli
bilgin Hüseyn Harezmî’nin, Kasîde-i Bürde’ye Harezm Türkçesi ile úerh
yazdÕ÷ÕnÕ bildirmesi ile ortaya çÕkmÕútÕr:
Mevlânâ Hüseyn Harezmî: ... Mevlânâ Celâlü’d-dîn-i Rûmî
kuddise sÕrruhu Mesnevî’sÕga úerh bitipdür. Ve Kasîde-i
Bürde’ga dahÕ Harezmîçe Türkî tili bile úerh bitipdür30.
Harezm bölgesi, Seyhun’un (Sirderya) aúa÷Õ kesimiyle birlikte daha
Mo÷ol ça÷Õndan önceki devirlerde do÷udaki Kaúgar’Õn yanÕnda ikinci bir
edebî merkez olarak önemli bir yer tutar. Bu bölge, AltÕn Ordu ça÷Õnda da
önemini muhafaza eder ve 1220’de Mo÷ollarÕn istilasÕndan 1379 yÕlÕna
kadarki sürede siyasî bakÕmdan AltÕn Ordu’ya ba÷lÕ kalÕr. Bu bakÕmdan
Mo÷ol akÕnÕ, burada øslâmî Türk edebiyatÕnÕn geliúmesine engel olmaz. XIII.
yüzyÕl sonlarÕnda Harezm’de geliúen kültür faaliyetine, XIV. yüzyÕlda AltÕn
Ordu’nun baúkenti Saray ve KÕrÕm da katÕlmÕú, Harezm’den birçok bilgin,
úair ve yazar AltÕn Ordu’ya göç ederek bu bölgede konuúulan Türk yazÕ
dilinin AltÕn Ordu sÕnÕrlarÕ içinde de yayÕlmasÕnÕ sa÷lamÕútÕr. Bundan dolayÕ
Samoyloviç’in “AltÕn Ordu edebî dilinin inkiúafÕnda Harezm’in rehberlik
edici rol oynadÕ÷Õ31” tespiti oldukça yerindedir. Böylece AltÕn Ordu
sahasÕnda konuúulan mahallî úiveye Harezm Türkçesinin de katÕlmasÕ ile
oluúan AltÕn Ordu veya Cuci ulusu edebî dilinin Harezm bölgesinde oluúan
yazÕ dilinden farklÕ olaca÷Õ beklenir. Ancak Türk dilinin bu sahasÕnda
bugüne kadar bu farklarÕ ortaya koyacak çalÕúmalar yapÕlmamÕútÕr.
29
Aysu Ata, “Mo÷ol FütuhatÕ ve Do÷u-BatÕ Türk YazÕ Dili KavramlarÕ Üzerine”, Türkoloji
Dergisi, C. XVII, S. 1, Ankara 2010, s. 29-37.
30
A. S. Levend, Ali ùir Nevaî. Divanlar ile Hamse DÕúÕndaki Eserler, C. IV, Ankara 1968, s.
72.
31
A. N. Samoyloviç, “Cuci Ulusu veya AltÕn Ordu Edebî Dili”, Türk Dili, S.12 (Haziran
1935), s. 46.
17
Bu kadar geniú bir sahada kullanÕlan bu edebî dil, birlik sa÷laya-
mamÕú, eski ve yeni úekiller yerli a÷Õz özellikleri ile karÕúmÕútÕr. Harezm-
AltÕn Ordu Türkçesi, Timurlular devrinde yerini kurallaúmaya baúlayan
Ça÷atay Türkçesine bÕrakmÕútÕr.
F. Köprülü, XIV. asÕrda Türkistan, Horasan, Harezm ve AltÕn Ordu’da
yazÕlmÕú bütün eserleri Ça÷atay Türkçesi kapsamÕnda ele alÕr. Ona göre bu
bölgelerde ortaya konulan eserlerde lehçe farklarÕ vardÕr fakat dil ve edebiyat
tarihini devrelere ayÕrÕrken filolojik karakterleri ihmal etmemek gerekli ise
de birinci úart toplayÕcÕ tarihî ve edebî karakterleri göz önünde
bulundurmaktÕr. Bu bakÕmdan Ça÷atay Türkçesinin meydana geliúinde
sözünü etti÷i ortak karakter Cengiz istilasÕdÕr. Köprülü, XV. yy. Ça÷atay
edebiyatÕnÕ hazÕrlayan ve edebî karakterleri bakÕmÕndan ondan tamamÕyla
farksÕz oldu÷unu kaydetti÷i XIII ve XIV. yy. eserlerini “ilk Ça÷atay devri”
içinde ele alÕp de÷erlendirir. Ancak bu dönemi de “Timur devrinde edebî
inkiúaf”, “AltÕn-Ordu’da edebî inkiúaf” ve “Harizm’de edebî inkiúaf” olmak
üzere alt baúlÕklara ayÕrÕr. Ona göre “XII. asÕr hakaniye türkçesi ile XV. asÕr
klâsik ça÷ataycasÕnÕ birbirine ba÷layan bu uzun devirde önce Ça÷ataylar ve
ølhanlÕlar memleketlerinde, daha sonra Harizm ve AltÕn-Ordu sahalarÕnda
edebî bir faaliyet baúlamÕú ve bu inkiúaf Timurlular devrinde XV. asrÕn ilk
yarÕsÕnda büs-bütün kuvvetlenerek, bu asrÕn son yarÕsÕnda Nevâ’î ve
arkadaúlarÕnÕn himmeti ile klâsik ça÷ataycayÕ vücuda getirmiútir.” Köprülü,
ilk Ça÷atay devri eserleri (: Bu devir içinde yer aldÕ÷Õ bildirilen Hüsrev ü
ùîrîn, Muhabbet-nâme, Cumcuma-nâme “AltÕn Ordu’da”, èAlî’nin KÕssa-i
Yûsuf’u, Rabgûzî’nin KÕsasü’l-Enbiyâ’sÕ, Muèînü’l-Mürîd, Nehcü’l-Ferâdîs
ise “Harizm’de edebî inkiúaf” maddelerinde iúlenmiútir.) arasÕndaki bariz
farklarÕ, bu devirde siyasî ve edebî muhtelif merkezlerin bulunmasÕna, úair
ve muharrirlerin farklÕ etnik gruplara ve co÷rafî sahalara mensup olmasÕna
ve bunlar arasÕndaki kültür farklarÕna ba÷lamÕútÕr32.
Köprülü’nün yukarÕda açÕkladÕ÷ÕmÕz Harezm Türkçesi ve eserlerini
Türk dilinin hangi devresi içinde de÷erlendirilmesi gerekti÷i konusundaki
görüúleri, bizce de son derece isabetlidir. NasÕl ki, XV. yy’a kadar batÕdaki
Türk yazÕ dili için kullanÕlan Eski Anadolu Türkçesi (Eski OsmanlÕca, Eski
O÷uz Türkçesi, Tarihî Türkiye Türkçesi, Eski Türkiye Türkçesi) Klâsik
OsmanlÕ Türkçesinin baúlangÕç yani geçiú devresini oluúturuyorsa do÷uda
kullanÕmda olan Harezm Türkçesi de Nevâyî ile baúlayan Klâsik Ça÷atay
Türkçesine geçiú devresini oluúturur.
32
F. Köprülü, “Ça÷atay EdebiyatÕ”, øslâm Ansiklopedisi, C.3, 24. cüz, østanbul 1945, s. 275,
285.
18
V. V. Barthold ise Orta Asya Türk Tarihi HakkÕnda Dersler33
çalÕúmasÕnda Ça÷atay Türkçesinin Mo÷ol istilasÕ sonucunda teúekkül etmiú
oldu÷unu fakat Türkistan’Õn AltÕn Ordu’ya de÷il bilakis AltÕn Ordu ve
Harezm sahalarÕnÕn Türkistan’a tesiri ile bu edebî Türkçenin oluútu÷unu ileri
sürmektedir. Barthold böylece bizim de kabul etti÷imiz bir görüúü yani
Harezm ve AltÕn Ordu Türkçelerinin Ça÷atay Türkçesine geçiú devresi teúkil
etti÷ini dile getirmiútir.
Harezm Türkçesinin Orta Asya Türk yazÕ dili içerisinde özel bir devre
teúkil etti÷ini ortaya koyan Türkologlardan biri de A. N. Samoyloviç’tir34.
Samoyloviç, Kutb’un Hüsrev ü ùîrîn’i ve Harezmî’nin Muhabbet-nâme’sinin
dil özelliklerine dayanarak Orta Asya edebî dilini üç döneme ayÕrmÕú ve
Harezm Türkçesine O÷uz-KÕpçak Türkçesi adÕnÕ vermiútir. Onun øslâmiyetin
kabulünden sonra do÷udaki Türk yazÕ dillerini dönemlendirmesi úöyledir: 1.
faaliyet merkezi Kaúgar olmak üzere KarahanlÕ veya Hakaniyye Türkçesi
dönemi (XI-XII. yy.), 2. Seyhun’un aúa÷Õ kÕyÕlarÕ ve Harezm merkez olmak
üzere O÷uz-KÕpçak dönemi (XIII-XIV. yy.), 3. Timur çocuklarÕnÕn idaresi
ile baúlayan Ça÷atay bölgesinde Ça÷atayca dönemi (XV-XX. yy. baúlarÕ).
A. Cafero÷lu, “bu ça÷ Türk dünyasÕnÕn geniú bir sahaya yayÕlmasÕna
ra÷men, Türkler arasÕnda kendini hissettirecek derecede müúterek bir yazÕ
dili olmuú ve bu dilde bir edebiyat vücuda getirilmiútir” dedi÷i dönemi yani
Müúterek Orta Asya Türkçesini türlü kültür merkezleri ve Türk boylarÕnÕn
etnik ve di÷er özellikleri bakÕmÕndan üç döneme ayÕrmÕútÕr35: 1. KarahanlÕlar
devrinden itibaren Kaúgar úivesinde inkiúaf eden Türkçe ki buna hem
Hakaniye hem de Do÷u Türkçesi adÕ verilmektedir. 2. BatÕ Türkistan’Õn
Seyhun Õrma÷ÕnÕn aúa÷Õ mecrasÕ ile Harezm’in muhtelif merkezlerinde
geliúen Harezm (AltÕn Ordu) Türkçesi, 3. Orta Asya Türkçesinin en parlak
devrini teúkil eden Ça÷atay Türkçesi.
Tarihî ve ça÷daú Türkçeleri bir arada de÷erlendiren J. Benzing, Do÷u
Türkçesi-Uygurca grubunda ça÷daú Türkçelerden Özbekçe ve UygurcayÕ ele
almÕú tarihî Türkçeler için ise úunlarÕ ifade etmiútir:
Bu grup için de elimizde 8. ve 9. yüzyÕllardan (Eski Uygurca)
kesiksiz olarak gelen ve 13. yüzyÕl Ça÷ataycasÕ ile modern
33
V.V. Barthold, Orta Asya Türk Tarihi HakkÕnda Dersler, Kültür BakanlÕ÷Õ YayÕnlarÕ,
Ankara 1975, s. 132.
34
A. N. Samoyloviç, K istorii literaturnago sredneziatsko-turetskogo yazÕka, Leningrad
1928, s.21. (Çeviren: A. ønan, Ankara Dil ve Tarih-Co÷rafya Fakültesi YÕllÕk ÇalÕúmalarÕ
I, s. 73-95.). “Cuci Ulusu veya AltÕn Ordu Edebî Dili”, Türk Dili, S. 12, 1935, s. 34-49.
AyrÕca bkz. “Harezm Türkçesi”, Türk Ansiklopedisi, C.XIX, s. 490.
35
A. Cafero÷lu, Türk Dili Tarihi, østanbul 1984, s. 74.
19
devirde (Özbekçe ve Yeni Uygurca) oldukça zengin tarihî
malzeme vardÕr: Buraya KarahanlÕ ve Harezm Türkçesi de
girer36.
K. H. Menges de Fundamenta’daki “Türk Dillerinin SÕnÕflandÕrÕlmasÕ”
adlÕ yazÕsÕnda Orta Türkçe dönemi dillerini úöyle göstermiútir37: “KaúgarlÕ
Mahmud’un lügati ve KarahanlÕ ømparatorlu÷u metinleri tarafÕndan temsil
edilen Uygurcadan Ça÷ataycaya geçiú dönemindeki bir do÷u lehçesi ve
Harezm (XI. ve XII. yüzyÕllar)’deki bir kuzeydo÷u lehçesi.”
YukarÕda da görülece÷i üzere Harezm Türkçesi, èAlî ùîr Nevâyî’den
baúlayarak bazen Samoyloviç’te oldu÷u gibi farklÕ isimlendirmelerle (O÷uz-
KÕpçak gibi) de olsa Orta Türkçe dönemi içinde bazen ayrÕ bir devre olarak
bazen de Ça÷atay Türkçesinin ilk devri olarak ele alÕnmÕú ve de÷erlendiril-
miútir. Ancak bu dönem eserlerinin yayÕmÕnÕn geç zamanlarda yapÕlmasÕ ve
son yÕllara kadar bile ayrÕntÕlÕ bir Harezm Türkçesi gramerinin ortaya
konulamamasÕndan dolayÕdÕr ki bu eserler yukarÕda adÕ geçen Türkologlar
tarafÕndan Türk dilinin farklÕ devrelerinde ele alÕnÕp de÷erlendirilmiútir.
Örne÷in; Harezm Türkçesinin en kapsamlÕ eseri olan Rabgûzî’nin KÕsasü’l-
Enbiyâ’sÕnÕ A. Cafero÷lu, Hakaniye Türkçesi içinde ele almÕú, èAtabetü’l-
HakâyÕk ve Ahmed Yesevî’nin hikmetleri ile bir arada de÷erlendirmiútir.
Cafero÷lu, bu eserler arasÕndaki dil farklÕlÕklarÕnÕ ise eserlerin yazÕldÕ÷Õ
sahalara ve buralarda kazanmÕú oldu÷u yeni dil unsurlarÕna ba÷lamÕútÕr. Yine
aynÕ eseri, J. Thúry, Ça÷atay edebiyatÕnÕn ilk ürünü olarak de÷erlendirmiú38
ve bu fikri ù. Süleyman Efendi de destekleyerek sözlü÷üne bu eserden pek
çok kelime almÕútÕr39.
Yine dönemin önemli eserlerinden Nehcü’l-Ferâdîs’in dili için de
Türkologlar arasÕnda ihtilaf vardÕr. Z. V. Togan, eserin Harezm Türkçesiyle
kaleme alÕndÕ÷ÕnÕ beyan ederken, A. N. Nadjib ù. Mercanî ile aynÕ görüúü
paylaúmakta yani eserin Volga Bulgar Türkçesi ile yazÕldÕ÷ÕnÕ tanÕklarÕyla
ispat etmeye çalÕúmaktadÕr40.
36
M. AkalÕn, “Türk Dillerinin SÕnÕflandÕrÕlmasÕ” (J. Benzing), Tarihî Türk ùiveleri, ølâveli
økinci BaskÕ, Ankara 1988, s. 5.
37
M. AkalÕn, “Türk Dillerinin SÕnÕflandÕrÕlmasÕ” (K. H. Menges), Tarihî Türk ùiveleri,
ølâveli økinci BaskÕ, Ankara 1988, s. 8.
38
J. Thúry, “Ondördüncü AsÕr SonlarÕna Kadar Türk Dili YadigârlarÕ”, Millî Tetebbular
MecmuasÕ II, østanbul 1331, s. 56-95.
39
ù. Süleyman Efendi, Lügat-i Çagatay ve’t-Türkî ‘Osmânî, 1398.
40
A. N. Nadjib, “Nehcü’l-Feradis ve Dili Üzerine” (Çeviren: Nazif Hoca), Türk Dili ve
EdebiyatÕ Dergisi, XXII (1977), s. 36-37.
20
KÕsaca, bugüne kadar dil tarihi ve edebiyat tarihi çalÕúmalarÕnda
Harezm Türkçesi ve bu Türkçe ile yazÕlmÕú eserler konusunda fikir birli÷i
olmamÕútÕr.
J. Eckmann, Fundamenta’daki “Harezm Türkçesi” maddesinde
dönemin eserlerini “Muhabbet-nâme (Mah), Miftâhü’l-èadl (Mif), Mièrâc-
nâme (Mièr), Muèînü’l-Mürîd (MM), Nehcü’l-Ferâdîs (NF), Kisas-i Rabgûzî
(Rab), Hüsrev ü ùîrîn (Hù)” olarak göstermiú ve bu eserlerle ilgili kÕsa
bilgiler vermiútir. PhTF’nÕn II. Edebiyat cildinde41 ise Eckmann, bu saha ve
bu dönem eserlerini Kiptschakische Literatur ana baúlÕ÷Õ altÕnda a) Die
Literatur von Chwarezm und der Goldenen Horde maddesinde iúlemiú ve
yukarÕdaki eserlere SatÕr ArasÕ Kuran tercümeleri ve Dâsitân-Õ Cumcuma’yÕ
da eklemiútir.
Bu yazÕda eserlerin yazÕldÕ÷Õ yer, müelliflerin yetiúti÷i bölge dikkate
alÕnarak Mukaddimetü’l-Edeb, Rabgûzî’nin KÕsasü’l-Enbiyâ’sÕ, Nehcü’l-
Ferâdîs, Muèînü’l-Mürîd ve satÕr arasÕ Kurèân tercümesi Harezm Türkçesi
eserleri olarak ele alÕnmakta, bunun yanÕnda aynÕ sebeplerle Kutb’un Hüsrev
ü ùîrîn’i, Muhabbet-nâme, Mièrâc-nâme, Dâsitân-Õ Cumcuma ve AltÕn Ordu
sahasÕna ait yarlÕk ve bitikler ise Harezm-AltÕn Ordu eserleri baúlÕ÷Õ altÕnda
iúlenmekte, bu eserlerin benzer ve farklÕ gramer özellikleri ortaya
konulmaktadÕr.
Kaynaklar
Altungök, Ahmet (2007); IV ve VIII. YüzyÕllar ArasÕ Sasanîler Dönemi Türk-Fars
øliúkileri, FÕrat Üniversitesi, Tarih Anabilim DalÕ Yüksek Lisans Tezi.
Ata, Aysu (2002); Harezm-AltÕn Ordu Türkçesi, Türk Dilleri AraútÕrmalarÕ Dizisi,
østanbul.
________ (2010); “Mo÷ol FütuhatÕ ve Do÷u-BatÕ Türk YazÕ Dili KavramlarÕ
Üzerine”, Türkoloji Dergisi, C. XVII, S. 1, Ankara, s. 29-37.
Banguo÷lu, Tahsin (1988); “O÷uzlar ve O÷uzeli”, Türk Dili AraútÕrmalarÕ YÕllÕ÷Õ
Belleten 1959, Ankara.
Barthold, V. V (1981); (haz. H. Dursun) Mo÷ol østilasÕna Kadar Türkistan, Kervan
YayÕnlarÕ, østanbul.
_______ (1975); Orta Asya Türk Tarihi HakkÕnda Dersler, Kültür BakanlÕ÷Õ
YayÕnlarÕ, Ankara.
Benzing, J. (1959), “Türk Dillerinin SÕnÕflandÕrÕlmasÕ”, (Çeviren: M. AkalÕn), Tarihî
Türk ùiveleri, ølâveli økinci BaskÕ, Ankara 1988.
41
Philologia Turcica Fundamenta, 1964, s. 275-296.
21
Cafero÷lu, A. (1984); Türk Dili Tarihi, østanbul, s. 74.
Cahen, Claude (2000); OsmanlÕlardan Önce Anadolu, østanbul.
Çakmak, M. Ali (2012); “Harezmúahlar Devleti”, Selçuklu Tarihi El KitabÕ, Grafiker
YayÕnlarÕ, Ankar, s. 251-269.
Devletúah (2011); (Çeviren: Necati Lugal), ùair Tezkireleri (Tezkiretü’ú-úuara),
Pinhan YayÕnevi.
Eckmann, Janos (1996); Harezm, KÕpçak ve Ça÷atay Türkçeleri Üzerine
AraútÕrmalar, (YayÕma HazÕrlayan: O. F. Sertkaya), Türk Dil Kurumu
YayÕnlarÕ, Ankara.
Gökbulut, Süleyman (2010); Necmeddîn Kübrâ, ønsan YayÕnlarÕ, østanbul.
Günaltay, ùemseddin (1943); “Selçuklular Horasan’a øndikleri Zaman øslâm
DünyasÕnÕn Siyasal, Sosyal, Ekonomik ve Dinî Durumu”, (AyrÕbasÕm),
Belleten, 25, Türk Tarih Kurumu YayÕnlarÕ, Ankara.
________ (1991); øslam Tarihinin KaynaklarÕ. Tarih ve Müverrihler, Endülüs
YayÕnlarÕ, østanbul.
Hitti, Philip K. (2011); Siyasî ve Kültürel øslâm Tarihi, Çeviren: Salih Tu÷, Marmara
Üniversitesi ølahiyat Fakültesi VakfÕ YayÕnlarÕ, østanbul.
øzgi, Özkan (1977); “Harezmúah ve Mo÷ollarÕn ølk KarúÕlaúmalarÕ ve Otrar
Hadisesi”, Türk Kültürü, S. 170, Ankara, s. 35.
Kafeso÷lu, øbrahim (1956); Harezmúahlar Devleti Tarihi, Türk Dil Kurumu
YayÕnlarÕ, Ankara.
Köprülü, Fuad (1997); “Harizmúah”, øslâm Ansiklopedisi, C. 5/1, Millî E÷itim
BakanlÕ÷Õ, Eskiúehir, s. 265-296.
__________ (1945); “Ça÷atay EdebiyatÕ”, øslâm Ansiklopedisi, C.3/24, østanbul, s.
275, 285.
Kuban, Do÷an (1993); BatÕya Göçün Sanatsal Evreleri (Anadolu’dan Önce
Türklerin Sanat OrtaklÕklarÕ), Cem YayÕnevi.
Kurulay, Sezin Orhan (2007); Hudûd al-âleme Göre 10. AsÕrda Türk BoylarÕ,
Marmara Üniversitesi, Türkiyat AraútÕrmalarÕ Enstitüsü Türk Tarihi Anabilim
DalÕ Yüksek Lisans Tezi, østanbul.
Levend, A. S. (1968); Ali ùir Nevaî. Divanlar ile Hamse DÕúÕndaki Eserler, C. IV,
Ankara.
Lewis, Bernard (1996); (Çeviren: M. HarmancÕ), Ortado÷u, østanbul, s. 70.
Menges, K. H. (1959); “Türk Dillerinin SÕnÕflandÕrÕlmasÕ”, (Çeviren: M. AkalÕn),
Tarihî Türk ùiveleri, ølâveli økinci BaskÕ, Ankara 1988.
Merçil, Erdo÷an (2007); Gazneliler Devleti Tarihi, TTK YayÕnlarÕ, Ankara.
Nadjib, A. N. (1977); “Nehcü’l-Feradis ve Dili Üzerine” (Çeviren: Nazif Hoca),
Türk Dili ve EdebiyatÕ Dergisi, XXII, s. 36-37.
Ocak, Ahmet Yaúar Ocak (2011); Ortaça÷lar Anadolu’sunda øslam’Õn Ayak øzleri,
Selçuklu Dönemi, Kitap YayÕnevi.
22
ÖzaydÕn, Abdülkerim (1997); “Hârizm”, Türkiye Diyanet VakfÕ øslâm Ansiklopedisi,
C. 16, østanbul 1997, s.217-220.
Öztürk, Mürsel (1985); “øslamiyetten Önceki øran Medeniyeti”, Do÷u Dilleri, IV/1,
Ankara.
Samoyloviç, A. N. (1928); K istorii literaturnago sredneziatsko-turetskogo yazÕka,
Leningrad 1928, s.21. (Çeviren: A. ønan, Ankara Dil ve Tarih-Co÷rafya
Fakültesi YÕllÕk ÇalÕúmalarÕ I, s. 73-95.).
_________ (1935); “Cuci Ulusu veya AltÕn Ordu Edebî Dili”, Türk Dili, S. 12, s. 34-
49.
SayÕlÕ, AydÕn – Frye, N. Richard (1946); “Selçuklulardan Evvel Ortaúark’ta
Türkler”, Belleten, X (37), Türk Tarih Kurumu YayÕnlarÕ, Ankara.
Sachau, C. Edward (1879); The Chronology of Ancient Nations. An English
Versionof the Arabic Text of the Athâr-ul-Bâkiya of Albîrûnî, London.
Sinor, Denis (2000); “[Kök]Türk ømparatorlu÷unun Kuruluúu ve YÕkÕlÕúÕ”, (Çeviren:
T. Tekin), Erken øç Asya Tarihi, øletiúim YayÕnlarÕ, (Derleyen: D. Sinor), s.
383-421.
ùehabeddin Ahmedünnesevî. Sîretü Sultân Celâle’d-dîn Mengüberti, Çeviren: Necip
AsÕm (Celâlüttin Harezemúah), Devlet MatbaasÕ, østanbul 1934, s. 36-37.
ùeúen, Ramazan (1985); øslâm Co÷rafyacÕlarÕna Göre Türkler ve Türk Ülkeleri,
Türk Kültürünü AraútÕrma Enstitüsü YayÕnlarÕ, Ankara.
Taneri, AydÕn (1997); “Harizmúahlar”, DøA, C. XVI, østanbul. (1993);
Harezmúahlar, Türkiye Diyanet VakfÕ YayÕnlarÕ, Ankara.
Thúry, J. (1331); “Ondördüncü AsÕr SonlarÕna Kadar Türk Dili YadigârlarÕ”, Millî
Tetebbular MecmuasÕ II, østanbul, s. 56-95.
Togan, Nazmiye (1964); “Peygamberin zamanÕnda ùarkî ve Garbî TürkistanÕ ziyaret
eden Çinli budist rahibi Hüen-Çang’Õn bu ülkelerin siyasî ve dinî hayatÕna ait
kayÕtlarÕ”, øslâm Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, s. 21-64.
Togan, Zeki Velidi (1965); “Zimahúeri’nin Do÷u Türkçesi ile “Mukaddimetü’l-
Edeb”i”, Türkiyat MecmuasÕ, 14, østanbul, s. 81-92.
_________ (1997); “Hârizm”, øslâm Ansiklopedisi, C. 5/1, Millî E÷itim BakanlÕ÷Õ,
Eskiúehir 1997, s. 240-257.
Uslu, Recep (1997); Hicrî I-II. YüzyÕllarda Horasan Tarihi, Uluda÷ Üniversitesi,
øslam Tarihi Bilim DalÕ Doktora Tezi.
Yüce, Nuri (1988); Mukaddimetü’l-Edeb, Türk Dil Kurumu YayÕnlarÕ, Ankara.
Zahoder, B. (1955); “Selçuklu Devletinin Kuruluúu SÕrasÕnda Horasan”, Belleten,
XIX (76), Türk Tarih Kurumu YayÕnlarÕ, Ankara.
23
Harezm Türkçesi Eserleri
KÕsasü’l-Enbiyâ
KÕsasü’l-Enbiyâ (ÚÕ܈a܈ü’l-EnbiyƗ, KE)42, adÕndan da anlaúÕlaca÷Õ üzere
peygamber kÕssalarÕnÕ konu alan siyer-i nebevî türünden bir eserdir. Baúta
Hz. Muhammed olmak üzere øslâm dininin do÷ruladÕ÷Õ di÷er peygamberler
ile ‘Avac bin Annak, Harut ve Marut gibi Kur’an’da adÕ geçen bazÕ kÕssalarÕ
da içerir. Eserin baúlangÕcÕnda: munda maۘsnjd peyƥƗmber ۘÕ܈܈alarÕ erdi
lìkìn Ɩdemdin burunraۘ yaratۘanlar bar üçün andÕn baúlasaۘ fƗyidesi artuۘ
bolƥay, ol fƗyidedin fƗyide körseler yaېúÕraۘ bolƥay tơp tertìb üze
yaratÕlƥanlardÕn ƗgƗz ۘÕlduۘ ... (2v21, 3r3) denilerek asÕl konu yani Âdem
peygamber kÕssasÕna âlemin yaratÕlÕúÕnÕ konu alan bölümden sonra geçilir.
YazarÕnÕn, izlegen bat tapۘay, iúitken bat bilgey tơp ۗÕ܈a܈-Õ RabƥnjzÕլ թ at
bơrdük (3r3-4) dedi÷i eserde özellikle her kÕssanÕn baúlangÕcÕndaki secili
ifadelerle dinî konulara bediî bir úekil verilir. Âdem peygamber kÕssasÕna,
söz konusu peygamberi karakterize eden úu ifadelerle baúlanÕr:
AnÕ topraলdÕn yaratƥan, লudret birle törütgen, ediz kökke aƥƥan,
uçmaপ içre kirgen, ণavvƗ teg cüft bơrilgen, øblis vesvesesinࢎ ge
ilingen, yaruল uçmaপdÕn adrÕlƥan, লaranࢎ gƥu dünyƗge ingen, üç
yüz yÕl ‘alemnƗ enfüsenƗ (VII-23) tơp yÕƥlaƥan, ve lƗ-takrebƗ
hƗzihi eú-úecere (II-35) পitƗbÕn iúitgen, sümme ectebayehu
rabbühü (XX-122) tƗcÕn baúÕnƥa urƥan, inne’llƗhe ÕstafƗ Ɩdeme
(III-33) পil‘atin kedgen, escedü’l-Ɩdem (II-34) kerƗmeti birle
mükerrem bolƥan, ve ‘alleme Ɩdeme’l-esmƗ-i küllehâ (II-31)
teúrìfini bulƥan Ɩdem-i ৢafì ol পalìfe-i vefì. (5r21-5v5)
Örnek parçadan anlaúÕlaca÷Õ üzere, Kur’an’dan ayet parçalarÕ,
gerekti÷inde hemen metne dahil edilmekte. Bunun nedeni, esere daha
inandÕrÕcÕ bir úekil vermeye çalÕúmaktan öte de÷ildir. YukarÕdaki úekilde son
derece süslü ifadeler, her kÕssanÕn baúlangÕcÕnda var. Secili bu türden
ifadelerin yanÕnda, onun hemen arkasÕndan, anlatÕlacak peygamberle ilgili 5
ya da 7 beyitlik (1’er tane 4 ve 6 beyitlik) olmak üzere kÕsa bir kasideyle
kÕssaya giriú yapÕlÕr.
Yazar söz ustalÕ÷ÕnÕ kÕssalarla ilgili olarak verdi÷i Arapça ve Türkçe
úiirlerle de pekiútirir. Eserde toplamÕ 484 dize tutan 43 Türkçe úiir bulun-
42
A. Ata, NƗ܈Õrü’d-dÕլ թ n bin BurhƗnü’d-dÕլ թ n RabƥnjzÕլ թ . ۗÕ܈a܈ü’l-EnbiyƗ (Peygamber KÕssalarÕ),
I. Giriú-Metin-TÕpkÕbasÕm, Türk Dil Kurumu YayÕnlarÕ:681-1, Ankara 1997, s. XVI.
25
maktadÕr. Eserdeki manzum parçalar genelde kaside tarzÕnda yazÕlmÕútÕr.
Peygamberlere ve din büyüklerine yazÕlan kasideler dÕúÕnda aúk, tabiat ve
burçlarla ilgili konularÕn iúlendi÷i gazeller de bulunmaktadÕr.
On ơki ükek yơti aۘrƗn ۘÕlÕۘ
Enִ g ilki ۘozÕ uy erendend ۘarçÕۘ
Kür arslan ma buƥday baúÕ ülgü ol
ÇÕyan hem yay oƥlaۘ könek hem balÕۘ
Yana yơtti yulduz bularda yörir
Sekendiz onay ol kürüd hem yaúÕۘ
Sewit arzu yalçÕۘ yaƥÕ teg bolur
ToۘuúdÕn usanma kediben yarÕۘ (66v8-12)
Yûsuf Peygamberin kardeúleriyle ilgili olarak on iki burcun anlatÕldÕ÷Õ
yukarÕda verdi÷im gazel ile Kutadgu Bilig’in Arat metninde 138. beyit ve
onu takip eden beyitler arasÕndaki benzerlik dikkat çekici derecedir.
NazÕm úekli bakÕmÕnda KE’daki manzumelerin önemli bir özelli÷i de,
halk edebiyatÕnÕn etkisiyle Kutadgu Bilig ve èAtabetü’l-HakâyÕk’ta da karúÕ-
laútÕ÷ÕmÕz mani-tuyu÷ úeklindeki dörtlüklerin bulunmasÕdÕr. Manzumeler için
eserin genelinde divan úiirinde en sÕk rastlanan aruz ölçüleri kullanÕlmakla
birlikte pek çok aruz hatasÕ mevcuttur. Eserin yazÕldÕ÷Õ dönemlerde aruz
ölçüsü kullanÕmÕnÕn henüz olgunlaúmamasÕ, bunun yanÕsÕra hece veznine
yatkÕnlÕk dolayÕsÕ ile úiirlerde hece ölçüsünü takip etmek daha kolay
olmaktadÕr43.
43
A. Ata, “Rabguzi’nin KÕsasü’l-Enbiyâ’sÕnda NazmÕn Gücü”, Modern Türklük
AraútÕrmalarÕ Dergisi, C. V. S.2, Ankara 2008, s. 117-125. H. E. Boeschoten - M. V.
Damme, “The Poetry in Rabghuzi’s QÕsas”, Paper Presented at the 3rd European Seminar
Central Asian Studies, Paris June 22-25 1989.
26
dolayÕ aldÕ÷Õ anlaúÕlmaktadÕr. Bu yer için kaynak çalÕúmalarda sadece “henüz
yeri tespit edilmemiú” ifadesi kullanÕlmÕútÕr. “kervansaray” anlamÕna gelen
Riba ܒyer adÕnÕn O÷uzlarca meskun oldu÷u anlaúÕldÕ÷Õndan burasÕnÕn F.
Sümer’in Eski Türklerde ùehircilik adlÕ çalÕúmasÕnda “Seyhun kÕyÕlarÕndan Cend
yakÕnlarÕnda” açÕklamasÕ ile geçen “Çirik Ribat” olmasÕ ihtimal dahilindedir44.
Rabgûzî, tƗrì ېyơti yüz toۘuzda it yÕlÕnÕnִ g evvelinde ۘƗ܈Õd yơtildi kim
peyƥƗmber ۘÕ܈܈alarÕƥa (2v13) diyerek esere baúlama tarihini ve;
Uyۘu buzdum üzüm üzüm sözni tüzdüm tünle men
Erte ۘoptum ېƗme urdum emgedim tün kündüzi (249v2)
ve yơtti yüz on erdi yÕlƥa bitildi bu kitƗb (249v14) diyerek iki yerde bitirme
tarihini belirtmiútir. Yani 1310 yÕlÕnda (H.710) eseri tamamlamÕútÕr.
BarÕp ÕdtÕm NƗ܈Õrü’d-dìn Toۘ Buƥa Beg tapƥÕça
Tileyür mü tilemes mü belgülüg bilsün özi (249v8-9) dizeleri ile
Rabgûzî KE’nÕn kime sunuldu÷unu bildirmiútir. AyrÕca Tok Buga için yazÕlan
medhiyede onun aslÕnÕn Mo÷ol oldu÷u, sonradan øslâmÕ seçti÷i, yaúÕnÕn
küçük oldu÷u, NasÕrüddin künyesini taúÕdÕ÷Õ úu úekilde ifade edilmiútir:
A܈lÕ Moƥul erken körünִ g
øslƗm üçün tutdÕ beۘƗ (2v5)
YaúÕ kiçig boyÕ uluƥ
ܳƗtÕ arÕƥ Beg Toۘ Buƥa
Ol NƗ܈Õrü’d-dìn künyeti (2v11-12)
Tok Buga için Rieu, Sultan Tarmaúirin’in emiri oldu÷unu øbn
Batuta’ya dayanarak söylemiú; F. Köprülü de Türk EdebiyatÕ Tarihi adlÕ
çalÕúmasÕnda bu görüúü desteklemiútir45. Fakat ben, Ça÷atay HanlÕ÷Õ
döneminde Kebek’in halefi ve kardeúi olan, sonradan øslâmiyeti kabul edip
Alâeddin adÕnÕ alan Tarmaúirin’in saltanat döneminin 1326’da baúladÕ÷ÕnÕ
1310 tarihli bir eserin 1326-1333/1334 yÕllarÕ arasÕnda saltanat süren bir
Han’Õn emîrine sunulmasÕnÕn akla pek yatkÕn olamaca÷ÕnÕ belirtmiú ve bugün
için Tok Buga hakkÕndaki en esaslÕ bilgilerin Rabgûzî tarafÕndan verildi÷i
üzerinde durmuútum46.
44
A. Ata, yge., s. XI-XII. F. Sümer, Eski Türklerde ùehircilik, Ankara 1994, s. 87-88. S. P.
Tolstov, Po Sledam drevne Horezmiyskov tsivÕlizatsii (Eski Harezm Medeniyeti Peúinde),
Moskova 1948.
45
Ch. Rieu, Catalogue of the Turkish Manuscripts in the British Museum, III, 1838, s.270. F.
Köprülü, Türk EdebiyatÕ Tarihi, østanbul 1986, s. 287.
46
A. Ata, yge., s. XIV. R. Grousset, BozkÕr ømparatorlu÷u. Atilla-Cengiz Han-Timur,
(Çeviren: Dr. Reúat Uzmen), østanbul 1993, s. 326.
27
Eserin NüshalarÕ
1. London, British Museum Add. 7851
Eserin dil özelliklerini yansÕtmasÕ bakÕmÕndan en iyi ve en eski
nüshasÕdÕr. Ch. Rieu, Londra yazmasÕnÕn müstensihinin HacÕ Muhammed b.
Dust Muhammed HacÕ Vezîrî oldu÷unu, istinsah tarihinin paleografya ve dil
özelliklerine dayanÕlarak XV. yüzyÕla ait oldu÷unu bildirmektedir47. Fakat bu
nüshanÕn birden fazla müstensihin elinden çÕktÕ÷Õ eser üzerinde yapÕlan
detaylÕ bir inceleme ile anlaúÕlacak türdendir48.
K. Grønbech, bu nüshanÕn tÕpkÕbasÕmÕnÕ yapmÕútÕr: Rabguzi, Narrationes
de Prophetis, Cod. Mus. Brit. Add. 7851 [=Monumenta Linguarum Asiae
Maioris 4], Kopenhagen 1948.
2. Leningrad NüshalarÕ49.
a) Leningrad, Public Library. T.H.C. 71 (16. yy?).
b) Leningrad, Or. Inst. C245 (1600).
c) Leningrad, Public Library Dorn 507 (Kaufman derlemesi, 17. yy).
d) Leningrad, Or. Inst. D45 (18 yy).
e) Leningrad, Or. Inst. D46..
f) Leningrad, Or. Inst. D43.
3. øsveç NüshalarÕ.
a) University Library of Uppsala, Sweden, Nova 578 ve 58050.
b) University Library of Lund, Sweden, Universitätsbibliothek51.
4. Paris NüshasÕ.
Paris, Bibliothèque Nationale, Suppl. turc 1012 (18. yy)52.
5. Bakü NüshasÕ
Bakü, Azerbaycan Cumhuriyeti ølimler Akademisi Yazma Eserler
Enstitüsü (16. yy)53.
6. Tahran NüshasÕ.
Tahran Üniversitesi Merkez Kütüphanesi 213254.
47
Ch. Rieu, yge., s. 272.
48
H. Boeschoten – V. Damme, “The Different copyist in the London Ms. Of the QÕsas-Õ
Rabhguzi”, Utrecht Papers on Central Asia, 16-18 December 1985.
49
H. E. Boeschoten, “The Leningrad Manuscripts of Rabghuzi’s QÕsas”, Türk Dilleri
AraútÕrmalarÕ 1991, s. 47-49.
50
J. Eckmann, “Die Kiptschakische Literatur”, Philologiae Turcicae Fundamente, 1964. s. 278.
51
G. Jarring, Studien zu einer ostturkische Lautehre, Lund 1933, s. 20.
52
E. Blochet, Catalogue des manuscripts turcs, Bd. II, Paris 1993, s. 138.
53
N. HacÕyeva, “Rabguzi’nin KÕsasü’l-Enbiya Eserinin Bakü YazmasÕ”, Türk Dili, S. 514,
Ekim 1994, s. 292-296.
54
A. Cin, “Rabguzi’nin KÕsasü’l-EnbiyasÕnÕn Tahran NüshasÕ”, Turkish Studies. Eski O÷uz
Türkçesi Prof. Dr. Zeynep Korkmaz AdÕna, 22, 5/1, Winter 2010, s. 237-245.
28
Eser Üzerinde YapÕlmÕú ÇalÕúmalar
Abrajeev, A. I. (1957); Sloche predlojenie (gpotaksis) u proze
“KÕsasu’l-anbie” Rabguzi-Presatelya XIV veka, Trudy Uzb. Gos. Univ.,
N.S. Samarkand, No: 73, s. 125-140.
Arifgan, G. H. (1916); Rabguzi KÕsasu’l-Enbiya, StarÕy Taúkent.
Ata, A. (1997); NƗ܈Õrü’d-dìn bin BurhƗnü’d-dìn Rabƥnjzì. ÚÕ܈a܈ü’l-
EnbiyƗ (Peygamber KÕssalarÕ). I. Giriú-Metin-TÕpkÕbasÕm, TDK YayÕnlarÕ:
681-1; II. Dizin, TDK YayÕnlarÕ:681-2, Ankara. (Eser yeni baskÕya
hazÕrlanmaktadÕr.)
______ (2008); “Rabguzi’nin KÕsasü’l-Enbiyâ’sÕnda NazmÕn Gücü”,
Modern Türklük AraútÕrmalarÕ Dergisi, C. V. S.2, Ankara, s. 117-125.
______ (2000); “Bilimselsizlik”, Türk Dili, S. 588, AralÕk, s. 569-580.
Boeschoten, H. E. (1992); “Iskandar-Dhulkarnain in den QÕsas-i
Rabguzi”, De Turcicis Aliisque Rebus, Utrecht Turcological Series, No: 3,
Utrecht.
______ (1990); “Vokalquantiat in Rabghuzis Poesie”, Central Asiatic
Journal, V. 34, No:3-4, Wiesbaden.
Boeschoten, H. E. – Vandamme, M. – Tezcan, S. (1995); Al-
Rabghnjzì. The Stories of the Prophets, I. Critically Edit; II. Translate,
Leiden.
Cin, A. (2010); “Rabguzi’nin KÕsasü’l-EnbiyasÕnÕn Tahran NüshasÕ”,
Turkish Studies. Eski O÷uz Türkçesi Prof. Dr. Zeynep Korkmaz AdÕna, 22,
5/1, s. 237-245.
Ça÷atay, S. (1950); Türk Lehçeleri Örnekleri, DTCF YayÕnlarÕ No:62,
Ankara, s. 141-151.
Fitret (1928); Uzbek EdebiyyatÕ Numuneleri, Taúkent, s. 104-112.
Grønbech, K. (1948); Rabguzi, Narrationes de Prophetis, Cod. Mus.
Brit. Add. 7851 [=Monumenta Linguarum Asiae Maioris 4], Kopenhagen.
HacÕyeva, N. (1994); “Rabguzi’nin KÕsasü’l-Enbiya Eserinin Bakü
YazmasÕ”, Türk Dili, S. 514, Ekim 1994, s. 292-296.
Hüseyn, ù. (1881); KÕsas-Õ Rabguzi, Kazan.
ølminskiy, N. I. (1859); KÕsas-Õ Rabguzi, Kazan.
øsmåiloviç Fåzilov, E. - Yunusov, A. (1991); Qisasi Rabguziy,
Taúkent.
Katanov, N. F. (1895); “Musulmanskie Legend. Teksti i perevodi”,
Zapiski ømperatorskoy Akademii Nauk XXV, 1894. priloz 3, St. Petersburg, s.
1-44, 23-44.
29
______ (1875); “Tatarskie skazaniya o semi spiyaúçih otrokah”, ZVO
VIII, St. Petersburg, s. 242-245.
______ (1898); Turkskie skazki o çeloveke ponimavúem yazÕk jivotnih.
Dcagatayskaya skazka po Rabguzi, øzvesticaobúçest va arc., ist., i etn. XVI,
Kazan, s. 252-253.
______ (1898); Rabguzi KÕsasu’l-Enbiya türki, Taúkent.
Malov, S. E. (1930); “Musul’manskie skazaniya o prorokax po
Rabguzi”, Zapiskii Kollegii Vostokovedov V, s. 507-524.
______ (1951); Pamyatniki drevne turskoy pis’mennosti. Teksti
iissledovaniya, Moskova-Leningrad, s. 325-341.
Melioranskiy, P. M. (1897); Skazanie proroke Salihe, St. Petersburg,
s. 279-308.
Ostroumov, N. P. (1874); Kritiçeúkiy razbor Muhammedanskogo
uçeniya o prorokax, Kazan.
Özavúar, R. (2012); “KÕsasü’l-EnbiyƗ Üzerine Düzeltmeler”, Turkish
Studies, Voluma 7/4, Ankara, s. 2457-2472.
Schinkewitsch, J. (1926); “Rabguzi’s Syntax”, MSOS II, S. XXIX,
1926, s. 130-172. XX, 1927, 1-57. (Türkçeye Çeviren: S. PaylÕ, Türk Dili
Belleten III, S. 8-9-10-11, 1947).
Thúry, J. (1903); Török nyélvemlek a 14. század végéig, Budapeúte, s.
16-17. (Türkçeye Çeviren: R. Hulusi, “Ondördüncü AsÕr SonlarÕna Kadar
Türk Dili YadigârlarÕ”, Millî Tetebbular MecmuasÕ II, s. 81-133.)
Vandamme M. (1985); “Some remarks on the narratological and
nonnarratological levels in Rabghuzi’s Qiৢaৢ al-AnbiyƗ”, Beúinci
MilletlerarasÕ Türkoloji Kongresi. Tebli÷ler: II, østanbul, s. 45-49.
Nehcü’l-Ferâdîs
Dinî ve didaktik nitelikte bir eser olan Nehcü’l-Ferâdîs (Nehcü’l-
FerƗdìs, NF), Harezm Türkçesinin dil özelliklerini tespit etmek için en
önemli kaynak eserlerden birisidir. Eser, kÕsaca dünya ve ahirette mutlu
olmanÕn yollarÕnÕ ortaya koyan müslümanlÕk bilgilerini içermektedir. Bunu
ortaya koyarken de yazar sanat amacÕ gütmemiú ve sade bir dil kullanmÕútÕr.
Fakat buna ra÷men eserin üslubu kuru ve can sÕkÕcÕ de÷ildir. Çünkü yazar,
dinî konularÕ ele alÕrken akÕcÕ hikâyelerle eserini süslemesini bilmiútir.
Eser dört “bâb” ve her “bâb” da onar “fasl”dan oluúur: evvelۘÕ bƗb:
peyƥƗmberimüz èaleyhi’s-selƗmnunִ g faĪƗyili baúlÕklÕ ilk bölümde Hz.
Muhammed’in hayatÕ ve ailesi, peygambere vahiy gelmesi, ehl-i beytin
30
müslüman oluúu ve bu arada çektikleri zorluklar ile Mekke’den Medine’ye
göçü, Hz. Muhammed’in mucizeleri, yaptÕ÷Õ savaúlar ve vefatÕ konularÕ
iúlenmektedir. ơkinç bƗb: ېulefƗ-yÕ rƗúidìn taۘÕ ehl-i beyt taۘÕ dört imƗm
faĪƗyilininִ g beyƗnÕ’nÕnda Hz. Ebu Bekr, Ömer, Osman, Ali, FatÕma, Hasan
ve Hüseyn, Ebu Hanife, ømam ùafi, ømam Malik ve ømam Hanbel ile ilgili
hadiseler ve onlarÕn erdemleri anlatÕlÕr. üçinç bƗb: ۉaۘ taèƗlƗ ۊaĪretinƥa
yawunƥu èameller ve son olarak da törtinç bƗb: ۉaۘ taèƗlƗ ۊaĪretidin
yÕratƥu yawuz èameller beyƗnÕ baúlÕklÕ bölümlerde Hakk’a yaklaútÕran ve
uzaklaútÕran ameller konularÕ ele alÕnmaktadÕr.
Eserde her fasÕl bir hadisle baúlamÕú, arkasÕndan bunun Türkçeye
tercümesi yapÕlmÕú, sonra da zamanÕn tanÕnmÕú øslâm âlimlerinin bu hadisle
ilgili görüúlere ve aktardÕklarÕ hikâyelere yer verilmiútir. Müellif, bilinen bazÕ
hikâyelerde istedi÷i de÷iúikli÷i yapmaktan sakÕnmamÕútÕr. AyrÕca gerekti÷i
yerde Türkçe tercümeleri ile birlikte zaman zaman ayetlere de baúvurulmuútur.
A. Cafero÷lu55 NF’in siyer-i nebî, A. Karahan56 ise içeri÷i bakÕmÕndan
kÕrÕk hadis tercümesi türünde bir eser oldu÷unu belirtmiútir. NF’in yazarÕ da
ortaya koydu÷u eserinin kÕrk hadis tercümesi türünde oldu÷unu úöylece ifade
etmektedir:
Úayu müèmin ve muvaۊۊid ۘÕrۘ ۊadìs֔ ni menim ۊadìs֔ lerimdin
iúitmegenlerge tegürse bilmegenlerge ögretse ۉaۘ taèƗlƗ ol
kimerseni èƗlimler zümresinde bitigey taۘÕ ۘÕyƗmet kün bolsa
ƗmennƗ ve ܈addaۘnƗ úehìdler cümlesinde ۘoparƥay taۘÕ ۘayu
kimerse men aymamÕú ۊadìs֔ ni menim aymaƥanÕmnÕ bilip ۘa܈d
birle menim üze yalƥan sözlep peyƥƗmber èaleyhi’s-selƗm aydÕ
tese tamuƥdÕn olturƥu yơrini ƗmƗde ۘÕlsun tơp aydÕ. Bu ۊadìs֔ ge
temessük ۘÕlÕp ۘÕrۘ ۊadìs֔ cemè ۘÕlduۘ, PeyƥƗmber èaleyhi’s-
selƗm ۊadìs֔ lerindin muètemed kitƗblardÕn. Yana bu ۊadìs֔ lerge
münƗsib ۊikƗyetler peyƥƗmber èalehi’s-selƗm aۊvƗlidin taۘÕ
ېulefƗ-yÕ rƗúidìn efèƗlidin taۘÕ èulemƗ ve meúƗyi ۊaۊvƗlidin zum
ۘÕlduۘ. TaۘÕ bu kitƗbnÕ dört bƗb üze ۘÕlduۘ taۘÕ tegme bir bƗbÕnÕ
on fa܈l üze ۘÕlduۘ. TaۘÕ tegme bir fa܈l evvelinde bir ۊadì§
keltürdük peyƥƗmber èalehi’s-selƗm ۊadìs֔ leridin kim mecmuèÕ
ۘÕrۘ ۊadìs֔ bolur. (2-4, 12)
55
A. Cafero÷lu, Türk Dili Tarihi, østanbul 1958, c. II, s. 113.
56
A. Karahan, øslâm Türk EdebiyatÕnda KÕrk Hadis Toplama, Tercüme ve ùerhleri, Diyanet
øúleri BaúkanlÕ÷Õ YayÕnlarÕ:284, Ankara 1991, s. 143.
31
Uygur harfleri ile yazÕlmÕú Mièrâc-nâme’nin giriúinde NF’le ilgili
úöyle bir kayÕt bulunmaktadÕr: Emdi bilgil kim bu kitƗbnÕnִ g atÕ MièrƗc-nƗme
turur. Nehecü’l-FerƗdìs atlÕƥ kitƗbdÕn Türk tilige evürdük köp kiúilerge
fƗyide tegsün tep57. A. Cafero÷lu, burada adÕ geçen Nehecü’l-FerƗdÕլ թ s adlÕ
eserin “úimdilik kaydÕ” ile aslÕnÕn Arapça oldu÷unu, çok ra÷bet gördü÷ü için
bu dinî kitabÕn adÕnÕn geniú sahaya yayÕldÕ÷ÕnÕ belirtmiútir58. Eckmann ise
getirdi÷i birtakÕm tanÕklarla úu yargÕya varmaktadÕr59:
Miracname’nin tercümesi yapÕldÕ÷Õ “Nehecü’l-Feradis” farsça
yazÕlmÕú, belki de arapçadan tercüme edilmiútir. ... Nehcü’l-
feradis’in bu kÕsmÕnÕ Miracname ile mukayese edecek olursak
iki metnin aynÕ úekilde tertip edilmiú oldu÷unu ve esas itibariyle
birbirine uydu÷unu görürüz. Bununla beraber aralarÕndaki
farklarÕ da dikkate alÕrsak (bilhassa 2-6. kat gökleri tavsifi her
ikisinde de ayrÕdÕr), úimdilik Nehcü’l-feradis sahibinin
Miracname’de zikredilen “Nehecü’l-feradis’ten faydalandÕ÷Õ,
eserin adÕnÕ da belki bundan aldÕ÷Õ úeklinde bir fikrin ileri
sürülemeyece÷i kanaatindeyiz.
57
Pavet de Courteille, “Miradj Nameh, publie poul la premiere fois d’apres le manuscrit
ouggour de la Bibliotheque Nationale”, Publications de l’École des Languages Orientales
Vivantes, II serie, vol. VI, Paris 1882, s. 1.
58
A. Cafero÷lu, Türk Dili Tarihi, østanbul 1984, 3. baskÕ, “XI-XVI. asÕr Müúterek Orta-Asya
Türkçesi ve Geliúmesi", s. 113.
59
Nehcü’l-Feradis: I. TÕpkÕbasÕm, Önsözü Yazan. J. Eckmann, Türk Dil Kurumu
TÕpkÕbasÕmlar Dizisi:35, Ankara 1956, s. XI-XII.
60
Nehcü’l-Feradis. I. TÕpkÕbasÕm, Önsözü Yazan:J. Eckmann, Ankara 1956, s. VI-VII.
32
Eserin yazarÕ, yazÕlÕú yeri ve tarihi ile ilgili ilk bilgiler, ùihabettin
Mercanî’nin úahsî kütüphanesinde bulunan fakat sonradan ortadan kaybolan
Nehcü’l-Ferâdîs nüshasÕnda kayÕtlÕdÕr. ù. Mercanî, KitƗbu MüstefƗdi’l-aېbƗr
fì aۊvƗli Úazan ve Bulƥar61 adlÕ tarih çalÕúmasÕnÕn ilk cildinde eserle ilgili
kÕsa bilgi vermiútir. Bu nüsha 1358 (H.759) yÕlÕnda Saray’da istinsah
edilmiútir. NüshanÕn sonundaki “Maতmnjd bin èAlì es-SarƗyì menúeéen ve’l-
Bulƥarì mevliden ve’l-Kerderì” kaydÕnÕ ù. Mercanî, müellif kaydÕ olarak
kabul etmiútir. Eserin dili için de “OsmanlÕca, Ça÷atayca ve Türkmence ve
Kazakçadan farklÕ bir dil” dedi÷i “Bulgarca” yani eski Volga Bulgar
Türkçesi kaydÕnÕ düúmüútür. Mercanî’nin bu düúüncesi, NF’in dilini Saray
mezar kitabeleri ile karúÕlaútÕrarak dil özelliklerinin aynÕ oldu÷unu söyleyen
Kazan EdebiyatÕ Tarihi62 adlÕ çalÕúma ile de destek bulmuútur.
Z. V. Togan da Mahmûd b. èAlî es-Sarâyî el-Kerderî’yi NF’in
müellifi olarak kabul eder. Ancak ù. Mercanî’nin eserin dili ve yazÕlÕú yerine
dair söylediklerine katÕlmaz. Çünkü eserin Yeni Cami nüshasÕnda müstensih
kaydÕ bulunmaktadÕr: el-kƗtibü’l-èƗ܈ì’l-cƗfi’r-rƗcì ilƗ raۊmeti Rabbihi’l-
laܒìfi èalƗ yedi èabdi’z-zacefi’n-naۊefi ve’l-faۘeri mulaۘۘab bi ismi
Muۊammedi’bnu Muۊammedi’bnu ۏüsrevü’l-ۏorezmì. AyrÕca bu nüshada
NF’in istinsah ve müellifin ölüm tarihi de yer almaktadÕr: bu kitƗb tamƗm
boldÕ tƗrì ېyeti yüz altmÕú birde úehru’llƗhi’l-mübƗrek cumƗda’l-njlƗ ayÕnÕnִ g
altÕnç küninde erdi kim kitƗbeti ۘuúluۘ vaۘtÕnda tamƗm boldÕ, taۘÕ bu
kitƗbnÕnִ g mu܈annifi meܴknjr yekúenbe kün dƗru’l-fenƗdÕn dƗru’l-bekƗƥa
rÕۊlet ۘÕldÕ (443-15,17). NF’in Yeni Cami nüshasÕ, müellifin ölümünden üç
gün sonra yani 6 Cemaziye’l-evvel 761 (25 Mart 1360, Çarúamba) tarihinde
tamamlanmÕútÕr. Buna göre müellifin ölüm tarihi de hesaplanabilmektedir:
22 Mart 1360, Pazar.
NF’te yer alan bu bilgilerden yola çÕkarak Z. Velidî Togan, “bu eser
Harezm Türk lehçesinde yazÕlan ve müellifi 761’de Harezm’de vefat etmiú
olan bir eserdir, bu müellifin menúe itibariyle de Harezmli olmasÕ icab
eder63.” demiútir. Çünkü Togan’a göre; Harezmli olan müstensih, müellifin
ölümünden üç-dört gün sonra ölüm kaydÕnÕ düúebiliyor ise demek ki müellif
de aynÕ yerdendir yani Harezmlidir. AyrÕca yapÕlan araútÕrmaya göre Z. V.
Togan, eserin Yeni Cami nüshasÕnda kullanÕlan ka÷ÕdÕn türünün aynÕ
61
ù. Mercanî, KitƗbu MüstefƗdi’l-aېbƗr fì aۘvƗli ۗazan ve Bulƥar, Kazan 1897, s. 13-14.
(TÕpkÕbasÕmÕ: Türk Kültürünü AraútÕrma Enstitüsü YayÕnlarÕ: 155, Seri: I, SayÕ:A.30,
Ankara 1997.)
62
A. Rahim – A. Aziz, Kazan EdebiyatÕ Tarihi. Feodalizm, Kazan 1925, s. 67-69.
63
Z. V. Togan, “Harezm’de YazÕlmÕú Eski Türkçe Eserler”, Türkiyat MecmuasÕ II, 1926, s.
331-345.
33
dönemde Harezm bölgesinde yazÕlmÕú eserlerin ka÷ÕdÕna benzedi÷i ve NF’de
AltÕn Ordu ve Bulgar bölgesinin âlimlerinin de÷il genellikle Harezm bölgesi
âlimlerinin eserlerinden alÕntÕlar nakledildi÷i üzerinde durmuútur.
F. Köprülü, NF’in müellifi konusunda Türk EdebiyatÕ Tarihi’nde64 Z.
V. Togan’Õn fikirlerine “úimdilik” kaydÕ ile katÕldÕ÷ÕnÕ ifade ederken daha
sonraki øslâm Ansiklopedisi “Ça÷atay EdebiyatÕ” maddesinde Mahmûd bin
èAlî için “Harezm civarÕnda Kerder kasabasÕna mensup olup, sonradan Saray
úehrine hicret eden ve 761 (1360)’de ölen” açÕklamasÕnÕ yapmÕútÕr.
E. N. Nadjib, “Nehcü’l-Feradis ve Dili Üzerine” adlÕ çalÕúmasÕnda
Leningrad SSCB ølimler Akademisi ùarkiyat Enstitüsünde 316 numarada
kayÕtlÕ nüshadaki Maۊmnjd bin èAlì bin úey ېes-SarƗyì menúeéen ve’l-Bulƥarì
mevliden ve’l-Kerderì èaۘden ifadesinden müellifin “Saray úeyhinin o÷lu,
Bulgar do÷umlu, Kurder (Kerder) ile ilgisi bulunan Ali o÷lu Mahmud65”
oldu÷unu ileri sürmüútür. Yine Nadjib’e göre Kürder bir Kazak aúiretidir ve
müellif de bu aúirettendir. AyrÕca eserin nüshalarÕnÕn ne Harezm ne de Orta
Asya’da ortaya çÕkmayÕúÕnÕ, yazÕlÕú yerinin Volga boyu (Saray úehri) oldu÷una
ba÷lamÕú, daha sonraki devirlerde eserin özellikle Povolj’ya TatarlarÕ
arasÕnda geniú yankÕ bulmasÕnÕ buna delil olarak göstermiútir. Ona göre, Z.
V. Togan’Õn ifade etti÷i gibi Yeni Cami nüshasÕndaki harekelerin Harezm
Türkçesine göre yapÕlmasÕ da eserin Harezm’de yazÕldÕ÷ÕnÕ göstermeye delil
de÷ildir. Çünkü bu harekelerde kullanÕlan mürekkeb farklÕdÕr ve sonradan
Harezmli biri tarafÕndan kendi úivesine göre konulmuútur.
NF’in yazarÕ için; A. Cafero÷lu66, “aslÕ itibarÕyle Kerderli olan Ali
o÷lu Mahmud”, N. Yüce67 “1358’den önce Harezm veya Saray’da yazÕlan”
bu eserin müellifini “Mahmud bin Ali”, øslamov68 “1357-1358’de ødil boyu
yazarlarÕndan Mahmud bin Ali el-Bulgarî es-Sarayî”, N. S. BanarlÕ “Kerderli
Mahmud isimli bir Harezm Türkü”, G. Sa÷ol69 ise ù. Mercanî ve Petersburg
nüshalarÕndaki kayÕtlara dayanarak “Saray’da yetiúmiú, Bulgar do÷umlu,
ailesi itibariyle (?) Kerderli” úeklinde açÕklamalarda bulunmuúlardÕr.
64
M. F. Köprülü, Türk EdebiyatÕ Tarihi, 3. baskÕ, østanbul 1981, s. 293.
65
A. N. Nadjib, “Nehcü’l-Feradis ve Dili Üzerine” (Çeviren: Nazif Hoca), Türk Dili ve
EdebiyatÕ Dergisi, XXII (1977), s. 36-37.
66
A. Cafero÷lu, age., s. 113.
67
N. Yüce, “Türkler (Türk Dili)”, øslâm Ansiklopedisi, Kültür ve Turizm BakanlÕ÷Õ, østanbul
1988, C. 12-II, s. 486.
68
R. F. øslamov, AltÕn Urda Hem Memlükler MÕsÕrÕ: Yazma Miras, Medenî BaglanÕúlar,
Kazan 1988, s. 61.
69
G. Sa÷ol, Nehcü’l-FerƗdÕլ թ s. ølk øki Bap. Giriú-Metin-Sözlük-Dizin-Arapça øbareler,
(Doçentlik ÇalÕúmasÕ), 1988, s. XXVI.
34
Eserin NüshalarÕ
1. østanbul Süleymaniye Kütüphanesi, Yeni Cami kÕsmÕ, 879.
Z. V. Togan tarafÕndan bulunarak ilim âlemine tanÕtÕlÕlan70 bu
nüshanÕn tÕpkÕbasÕmÕnÕ J. Eckmann yapmÕútÕr71. Tam olan ve harekeli nesih
ile yazÕlan Yeni Cami nüshasÕnÕn müellifin sa÷lÕ÷Õnda istinsah edilmiú
olmasÕ ve harekeli oluúu özellikle dil incelemeleri bakÕmÕndan eserin
de÷erini artÕrmaktadÕr. Çünkü nüsha bu hâliyle istinsah edenin elinde
de÷iúikli÷e u÷ramayarak yazÕldÕ÷Õ dönemin dilini yansÕtmaktadÕr.
Bu nüshada, müellifin ölüm tarihine dayanÕlarak verilen istinsah tarihi
ve müstensih kaydÕ yer almaktadÕr. Bunun dÕúÕnda ne müellif adÕ ne de
yazÕlÕú yeri ve yÕlÕ verilmiútir. ølk sayfadaki temellük kaydÕndan nüshanÕn
MÕsÕr’dan geldi÷i anlaúÕlmaktadÕr.
2. ù. Mercanî NüshasÕ.
Kazan Türk bilgini ù. Mercanî’nin kütüphanesinde bulunan fakat
sonradan ortadan kaybolan bu nüshada eserin 759 tarihinde Saray’da istinsah
edildi÷i ve müellifin adÕ kayÕtlÕdÕr: ù. Mercânî bu bilgileri eserinde
nakletmiútir72: ... ikinç küninde ... yÕlƥa yiti yüz illig toۘuzda SarƗy úehrinde
irdi ... ۘÕlƥuçÕ el-èƗlimü’l-rebbƗnì ve èƗlimü’܈-܇amadƗnì el-üstƗd el-muܒlaۘ
... Maۊmnjd bin èAlì es-SarƗyì menúeéen ve’l-Bulƥarì mevliden ve’l-Kerderì.
S. G. Vahidov’a göre bu nüsha 1877 yÕlÕnÕn A÷ustos ayÕnda Kazan’da
düzenlenen IV. Rusya Arkeoloji Kongresi’nde sergide gösterime
sunulmuútur73.
3. Paris Bibliothèque Nationale, 1020.
Bu nüshayÕ E. Blochet’nin katalo÷unda74 verdi÷i bilgiye dayanarak
ilim âlemine sunan J. Eckmann’dÕr75. BaúÕ ve sonu eksik olan bu nüsha
birinci babÕn üçüncü faslÕnÕn son kÕsmÕ ile baúlamakta ve üçüncü babÕn 1 ve
2. fasÕllarÕnÕ içermektedir.
Eserin Paris nüshasÕ, Yeni Cami nüshasÕ gibi harekeli de÷ildir. AyrÕca
eksik bir nüsha oldu÷u için eserin müellifi, yazÕlÕú yeri ve tarihi bakÕmÕndan
herhangi bir kayÕt yoktur. G. Sa÷ol, NF’in bu iki nüshasÕnÕn tenkitli metnini
ve sözlü÷ünü hazÕrlamÕútÕr76.
70
Z. V. Togan, “Harezm’de YazÕlmÕú Eski Türkçe Eserler”, Türkiyat MecmuasÕ II, 1928, s.
315-345.
71
J. Eckmann, age.
72
ù. Mercanî, age. s. 13-14.
73
F. F. øslamov, yge. s. 61.
74
E. Blochet, Catalogue des manuscrits turcs, II, Paris 1933, No.1020, s. 132-133.
75
J. Eckmann, “Nehcü’l-Feradis’in Bilinmeyen Bir YazmasÕ”, Türk Dili AraútÕrmalarÕ
YÕllÕ÷Õ-Belleten 1963, s. 157-159.
76
G. Sa÷ol, age.
35
4. Yalta NüshasÕ.
1928 yÕlÕnda bir kitapçÕdan Yalta Do÷u Müzesi için satÕn alÕnan ve
müze müdürü Yakub Kemal tarafÕndan bir risalede hakkÕnda bilgi verilen bu
nüsha sonradan ortadan kaybolmuútur77. Eksik olan bu nüsha, eserin sadece
ilk iki babÕnÕ içermektedir. Yeni Cami nüshasÕna benzer bir úekilde harekeli
nesih ile yazÕlmÕú nüshadaki istinsah kaydÕna göre nüsha Rebi’ü’l-ahir 792
yÕlÕnda KasÕm bin Muhammed tarafÕndan istinsah edilmiútir: Temm el-
cüz’ü’l-evvel ve yetlnj el-bƗbu el-s֔ Ɨlis֔ u ve ketebehu ÚƗsÕm bin Muۊammed fì
rebìèe’l-Ɨېir sene 79278. Yazmaya sonradan yapÕútÕrÕlan sayfadaki temellük
kaydÕnda eserin KÕrÕm SarayÕ mensuplarÕndan BahadÕr o÷lu Muhammed
ùah’Õn özel kütüphanesinde bulundu÷u anlaúÕlmaktadÕr. Müellif kaydÕ yer
almamaktadÕr. Y. Kemal çalÕúmasÕnda eserin müellifi olarak Mahmud bin
Ali adÕnÕ vermiútir.
5. Kazan NüshalarÕ.
a) Kazan Üniversitesi Kütüphanesi, 60261.
Prof. Goltvald’a ait olan bu nüsha 1928 yÕlÕnda varisleri tarafÕndan
Kazan Üniversitesi Kütüphanesine hediye edilmiútir. Bu nüshanÕn
kâ÷ÕdÕndan XVII. yüzyÕla ait oldu÷u tahmin edilmektedir79. Müellif için
di÷er nüshalarda bulunmayan úu açÕklama yer almaktadÕr: Maۊmnjd bin èAlì
ùey ېes-SarƗyì80.
b) Kazan Devlet Üniversitesi Kütüphanesi, 3060 (445b).
XVIII. yüzyÕlda istinsah edildi÷i tahmin edilen bu nüshanÕn tamamÕ 28
varaktÕr ve düzensiz büyüklükte olan her sayfada 29 satÕr bulunmaktadÕr.
c) Kazan Devlet Pedagoji Enstitüsü, 12100.
Bu yazma 1930 yÕlÕnda Tataristan’da gazeteci ø. Remiyev’den temin
edilmiútir. ølk sayfalarÕ eksik ve 1771/1772 (H. 1185) yÕlÕna ait olan bu
nüshanÕn müstensihi Feyzullah Cafero÷lu’dur. Müstensih eserin sonunda
yazmayÕ hocasÕ Molla Selimcan Dost-Muhammed’in o÷lu için bir rubleye
istinsah etti÷ini bildirmektedir81.
R. F. øslamov çalÕúmasÕnda yukarÕdakilerden baúka Kazan’da NF’in üç
nüshasÕna daha iúaret etmektedir: Bunlardan ilki 1968 yÕlÕnda M. G.
Gosmanov tarafÕndan yapÕlan araútÕrma gezisinde Ehmet Köyü’nde, ikincisi
aynÕ yÕl G. øbrahimov Dil, Edebiyat ve Sanat Enstitüsü’nde çalÕúan M.
77
Y. Kemal, Tyurko-tatarskaya rukopis’ XIV veka “Nehdju’l-feradis”, Simferopol’ 1930.
78
E. N. Nadjib, age., s. 31.
79
E. N. Nadjib, age. B.A. Yafarov, Literatura Kamsko-Voljkih Bulgar X-XIV vv. i rukopis
“Nahc al-Faradis, Kand. Diss. Kazan 1949.
80
E. N. Nadjib, age., s. 38.
81
E. N. Nadjib, age., s. 35. øslamov, a.g.e., s. 64.
36
Yusupov tarafÕndan Ulyan bölgesinin YugarÕ Tireúke köyünde bulunmuútur.
Üçüncüsü ise Milla Rahmetulla tarafÕndan istinsah edilen mecmuanÕn içinde
yer almaktadÕr82.
6. Leningrad NüshalarÕ.
a) Leningrad SSCB ølimler Akademisi ùarkiyat Enstitüsü, 316.
b) Leningrad SSCB ølimler Akademisi ùarkiyat Enstitüsü, B2590.
Bu iki yazma 1934 yÕlÕnda Vahidov kütüphanesinden getirilmiútir. ølk
nüsha birinci babÕn dördüncü faslÕ ile baúlamaktadÕr. økinci yazmanÕn ise
baúÕ ve sonu eksiktir. 316 numaralÕ yazmada istinsah tarihi ve müellif için úu
kayÕt yer almaktadÕr: ܇afer ayÕnÕnִ g sekizinçi kün yÕlۘÕ yÕlÕ irdi yiti yüz illig
toۘuzda SarƗy úehrinde irdi bu kitƗbnÕ cemè ۘÕlƥuçÕ ...ni ve’l-èƗmilü’܈-
܈amadƗnì el-üstƗd ve’l-muܒlaۘ ve’l-èƗmilü’l-mü ... Maۊmnjd bin èAlì bin úeyې
es-SarƗyì menúeéen ve’l-Bulƥarì mevliden ve’l-Kürderì èaۘden83.
AyrÕca R. F. øslamov, Leningrad ølimler Akademisi 1085 ve 4310
numarada da NF nüshalarÕnÕn bulundu÷unu haber vermektedir84.
Samoyloviç, “Cuci Ulusu veya AltÕn Ordu Edebî Dili85” adlÕ
çalÕúmasÕnda Leningrad’taki Ulûm Akademisi ùarkiyat Enstitüsü’ne hediye
olarak verilen yazma kitaplar içinde NF’in üç nüshasÕnÕn bulundu÷unu
belirtmiútir.
37
Brockelmann, C. (1954); Osttürkische Grammatik der øslamichen
Litteratursprachen Mittelasiens, Leiden.
Burslan, K. (1934); “Nehc-ül-Ferâdis’ten derlenen Türkçe sözler”,
Türkiyat MecmuasÕ IV, s. 169-250.
Clauson, S. G. (1959); “Nehçü’l-Feradis”, Bulletin of the School of
Oriental and African Studies XXII, 153-154.
Ça÷atay, S. (1963); Türk Lehçeleri Örnekleri. VIII. YüzyÕldan XVIII.
YüzyÕla Kadar YazÕ Dili, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Co÷rafya
Fakültesi YayÕmlarÕ:62, 2. BaskÕ, Ankara.
Eckmann, J. (tarihsiz); Nehcü’l-FerƗdìs. UútmaېlarnÕƾ Açuq YolÕ
(Cennetlerin AçÕk Yolu): II Metin, (YayÕnlayanlar: S. Tezcan, H. Zülfikar),
Türk Dil Kurumu YayÕnlarÕ: 518.
______ (1959); “Das Chwarezmtürksiche”, Philologiae Turcicae
Fundamenta I, Wiesbaden, s. 113-137. (Çevirisi: M. AkalÕn, “Harezm
Türkçesi”, Tarihî Türk ùiveleri, Türk Kültürünü AraútÕrma Enstitüsü
YayÕnlarÕ:73, Seri: IV, S.A.21, Ankara 1988, s. 173-210.)
______ (1964); “Die Kiptschakische Literatur I. Die Literarur von
Chwarezm und der Goldenen Horde”, Philologiae Turcicae Fundamenta II,
Wiesbaden, s. 275-296.
______ (1988); “Nehcü’l-Feradis’in Bilinmeyen Bir YazmasÕ”, Türk
Dili AraútÕrmalarÕ YÕllÕ÷Õ-Belleten 1963, Ankara, s. 157-159.
Ergin, M. (1959); “Eckmann, J. Nehcü’l-feradis. I. TÕpkÕbasÕm,
Ankara 1956”, Türk Dili ve EdebiyatÕ Dergisi, C.IX, s. 129-130.
FazÕlov, E. (1966); Starouzbekskiy YazÕk. Horezmiyskie Pamyatniki
XIV. I, Taúkent; II. Taúkent 1971.
HacÕemio÷lu, N. (1992); “Harezm-KÕpçak SahasÕnda Türk EdebiyatÕ”,
Türk DünyasÕ El KitabÕ, 3. Edebiyat, Türk Kültürünü AraútÕrma Enstitüsü
YayÕnlarÕ:121, Seri:1, S. A-23, Ankara, s. 68-79.
KaramanlÕo÷lu, A. F. (1995); “Nehcü’l-Feradis’e Dair”, Türk Dili IV,
s. 556-558.
______ (1968); “Nehcü’l-Feradis’in Dil Hususiyetleri I, Türk Dili ve
EdebiyatÕ Dergisi XVI, s. 55-72; II. Türk Dili ve EdebiyatÕ Dergisi XVII
(1969), s. 33-56; III. Türk Dili ve EdebiyatÕ Dergisi XVIII (1970), s. 57-80;
IV. Türk Dili ve EdebiyatÕ Dergisi XIX (1971), s. 145-170.
Menges, K. H. (1963); “Report on a Excursion to Leningrad and
Taškent for Researc in Cagatay Manuscripts”, Central Asiatic Journal,
VIII/4, s. 231-252.
Nurieva, F. H. (1993); øssledovaniyi YazÕka Pamyatnika XIV veka
‘Nahdj al-Faradis’, Kazan.
38
Tuna, O. N. (1968); “Studies on Nahju’l-FarƗdìs: A Method for
Turkic Historical Dialectology”, Ph. D. Thesis University of Washington.
Tülücü, S. (1994); “NEHCÜ’L-FERADøS – UútmahlarnÕng Açuq YolÕ
(Cennetlerin AçÕk YolÕ). Maতmnjd b. èAlì el-Kerderì, II. Metin, ÇevriyazÕ: J.
Eckmann, YayÕnlayanlar: S. Tezcan – H. Zülfikar, Türk Dil Kurumu
YayÕnlarÕ:518, XI+312+1s.”, Türk Dili AraútÕrmalarÕ YÕllÕ÷Õ Belleten 1991,
Ankara, s. 155-161.
Mukaddimetü’l-Edeb
Mukaddimetü’l-Edeb (Muۘaddimetü’l-Edeb, ME), Arapça ö÷retmeyi
amaçlayan, Arapça kelime ve kÕsa cümlelerden oluúan pratik bir sözlüktür.
Bu nedenle ele alÕnan kelime ve kÕsa ibareler arasÕnda herhangi bir ilgi
bulunmamaktadÕr.
Sözlük, “øsimler, Fiiller, Harfler (Edatlar; fiil ve isim dÕúÕnda kalan
gramer unsurlarÕ.), øsim Çekimi, Fiil Çekimi” olmak üzere beú bölümden
oluúur. øsimler, konularÕna göre sÕralanÕp verilmekte ayrÕca çokluk úekilleri
de gösterilmektedir. Bu bölüm, eserin ¼’ünü oluúturacak yo÷unluktadÕr.
Eserin asÕl üzerinde durdu÷u konu fiillerdir. Bu bölümde fiiller Arapça fiil
kalÕplarÕ olan bablara bölünmüú, her babda da fiiller, yapÕsÕna ve Arapça
alfabetik sÕraya göre dizilmiú ve mastarlarÕ da verilmiútir. ME’de son üç
bölüme çok az yer verilmiútir. Sözlü÷ün Harezm Türkçesi ile yapÕlmÕú
tercümelerinin hiçbirinde bu son üç bölüm yer almamaktadÕr86.
Eski Türkçe ve Orta Türkçe dönemi sözlüklerinde bulunmayan, hapax
durumundaki pek çok kelimenin yer aldÕ÷Õ ME, bu yönüyle Dîvânü Lügâti’t-
Türk’ten sonra Orta Türkçe döneminin en zengin kelime hazinesini içine
alan bir sözlüktür.
86
N. Yüce, Mukaddimetü’l-Edeb. ۏßƗrizm Türkçesi øle Tercümeli ùuúter NüshasÕ. (Giriú –
Dil Özellikleri –Metin – øndeks), Ankara 1988, s. 7.
39
kendisinin saray kütüphanesi için bir sözlük yazmasÕnÕ istemiú ve Zemahúerî
de bu iste÷i yerine getirmek için Mukaddimetü’l-Edeb adÕnÕ verdi÷i eserini
yazmÕútÕr. Zemahúerî, eserin önsözünde “devrin hükümdarÕ Harezmúah
AtsÕz’Õn Arap dilini öteki dillere tercih etti÷ini ve kendisine, çok zengin olan
saray hazinesi için bir nüsha yazmasÕnÕ emretti÷ini, kendisinin de bu emre
uyarak kitabÕ yazÕp AtsÕz’a ithaf etti÷ini ve kitabÕnÕn bütün memleketlerde
makbûle geçerek AtsÕz’Õn yüce adÕnÕn her zaman, her yerde ve bütün dillerde
anÕlmasÕnÕ istedi÷ini” belirtmektedir87.
ME’in yazÕlÕú tarihi eserin hiçbir nüshasÕnda kayÕtlÕ de÷ildir. Fakat
AtsÕz’Õn hüküm sürdü÷ü yÕllar (1127-1156) ve Zemahúerî’nin ölüm tarihi
(1144) göz önünde bulundurulursa yazÕlÕú yÕlÕnÕn 1128-1144 yÕllarÕ arasÕnda
oldu÷u düúünülebilir.
ME, yukarÕda da söylenildi÷i gibi Arapça ö÷renecekler için
hazÕrlanmÕú bir sözlüktür. Bu amaca yönelik olarak eserin Harezm Türkçesi,
Farsça, Mo÷olca, Ça÷atayca, OsmanlÕca gibi pek çok dile satÕr altÕ tercümesi
yapÕlmÕú nüshasÕ bulunmaktadÕr. Ancak sözlü÷ün orijinali kayÕp oldu÷u için
Harezmúah AtsÕz’a sunulan eserin herhangi bir dilde tercümesinin olup
olmadÕ÷Õ, tercümesi var ise hangi dilde yapÕldÕ÷Õ bilinmemektedir. Fakat
eserin ithaf edildi÷i kiúi yani hükümdar AtsÕz Türk’tür88 ve bu nedenle
orijinal nüshadaki satÕr altÕ tercüme büyük bir ihtimalle Türkçe yani dönemin
Türkçesi ya da eserin yazÕldÕ÷Õ dönem ve bölgede Türkçeden sonra en çok
konuúulan Farsça veya Harezmîce olmalÕdÕr. ME’in “Önsöz”ünde AtsÕz’Õn
yüce adÕnÕn bu kitap sayesinde “bütün dillerde” her zaman ve her yerde
anÕlmasÕnÕ istedi÷ini anlatan ifadede “bütün diller”den kasÕt bu üç dil
olmalÕdÕr. Z. V. Togan’Õn, eserin orijinal yazmasÕndaki tercümeyi tespit etme
konusundaki açÕklamasÕ úudur89:
Zimahúerî’nin türkçe glossarÕnÕn aslî ilk úeklini tespit etmek için onun
aynÕ kitaba yazdÕ÷Õ horezmce ve farsça glossarlarÕnÕ da ele alarak her üçünü
karúÕlaútÕrmak úarttÕr. Türkçe glossar gibi farsçasÕ da, ya Zimahúerî’den
tamamen müstakil olarak yeniden yapÕlmÕú yahud da Zimahúerî’nin bu farsça
glossarÕ zaman ve mekâna göre tadilata u÷ramÕútÕr.
87
Z. V. Togan, “Zimahúerî’nin do÷u türkçesi ile “Mukaddimet-ü’l-edeb”i”, Türkiyat
MecmuasÕ, C.XIV (1964), østanbul 1965, s. 81. øshak HocasÕ Ahmed Efendi, Aۘ܈a’l-ereb fì
tercemeti Muۘaddimeti’l-Edeb, I-II, østanbul 1313/1895.
88
Anuútigin dolayÕsÕyla ahfadÕ olan AtsÕz bazÕlarÕna göre O÷uzlarÕn Begdili, bazÕlarÕna göre
ise KanglÕ boyuna mensuptur. Bkz. ø. Kafeso÷lu, Harezmúahlar Devleti Tarihi (485-
618/1092-1221), (“HarzemúahlarÕn Soyu Meselesi”), Türk Tarih Kurumu YayÕnlarÕ: VII.
Dizi-Sa. 29b, Ankara 1992, s. 38-42.
89
Z. V. Togan, ygm., s. 86.
40
Eserin (Harezm Türkçesine Tercümesi YapÕlmÕú) NüshalarÕ
1. Yozgat Kütüphanesi, 396 (10 cumadi’ü’l-evvel 655/25 MayÕs
1257)90.
2. Berlin Devlet Kütüphanesi, Nr. Ms. Orient Fol. 66 (Safer
681/1282).
3. Paris Supplément turc, 287 (XII. yy.91)
4. ùuúter NüshasÕ. (XIII. yy.92)
5. østanbul Üniversitesi Kütüphanesi, Edebiyat nr. 4655 (veya
A.Y.114), (715/1315).
6. Rampur Saray (Rezâiye) Kütüphenesi, 3810 (XIV. yy.)
7. TopkapÕ SarayÕ, Ahmed III, 2243 (XIV. yy.)
8. TopkapÕ SarayÕ, Ahmed III, 2740 (XIV. yy.)
9. TopkapÕ SarayÕ, Ahmed III, 2741.
10. Millet Kütüphanesi, 2009 (749/1348)
11. Beúir A÷a, 648 (14 Rebîü’l-evvel 797/1394)
12. Damat øbrahim Paúa Kütüphanesi, 1149 (738/1338)
13. AtÕf Efendi, 2768 (799/1397)
14. Yeni Cami Kütüphanesi, Hatice Turhan YazmasÕ, 322 (769/1367)
15. østanbul Arkeoloji Müzesi, 1619 (1340)
16. Manisa Kütüphanesi, 2850, (25 Ramazan 800/1398)
17. British Museum, Add 7429 (760/1359)
18. Kastamonu Kütüphanesi, 2487.
19. Hive, (1338)
20. Taúkent, 269993 ve 380794.
ME’in yukarÕdaki Harezm Türkçesi ile yapÕlmÕú nüshalarÕnÕn
bazÕlarÕnda yer yer Farsça ve BatÕ Türkçesine yapÕlmÕú tercümeler de
bulunabilmektedir. Bu nüshalar arasÕnda Harezm Türkçesi için en kayda
de÷er olanlarÕ østanbul Üniversitesi, Paris, Berlin, ùuúter ve Yozgat’taki
nüshalardÕr. Di÷er nüshalarda bazÕ yerler Farsçaya tercüme edilirken bazÕ
yerler de Harezm Türkçesi ile yapÕlmÕútÕr. Di÷er yandan AtÕf Efendi ve
Yenicami nüshalarÕnda do÷u Türkçesinin yanÕnda yer yer BatÕ Türkçesi yani
O÷uz Türkçesine özgü kelimeler de yer almaktadÕr.
90
A. Ateú, “Anadolu Kütüphanelerinden bazÕ mühim Türkçe el yazmalarÕ”, Türk Dili ve
EdebiyatÕ Dergisi, VIII (1958), s. 90-93.
91
Z. V. Togan, yge., s. 85.
92
N. Yüce, “Eine neu entdeckte Handschrift der “Muqaddimat al-Adab” von az-Zamaপšari
mit chworesmtürkischer Übersetzung”, ZDMG Suppl. III, 2, Wiesbaden 1977, s. 1253-
1259.
93
K. H. Menges, “Report on an Excursion to Leningrad and Taškent for Research in Çagataj
Manuscripts”, Central Asiatic Journal VIII, Wiesbaden 1963, 230-252.
94
K. H. Menges, “Report on the Second Excursion to Taškent for Research in Çagataj
Manuscripts”, Central Asiatic Journal XI, Wiesbaden 1966, s. 87-133.
41
Eser Üzerinde YapÕlmÕú ÇalÕúmalar
Barthold, W. (1926); “Eine Zamaপšarì Handschrift mit alttürkischen
Glossen”, Islamica 2, Leipzig, s. 1-4.
Benzing, J. (1968); Das Chwaresmische Sprachmaterial der
“Muqaddimat al-Adab” von Zamaxšarì. I. Text, Wiesbaden.
Borovkov, A. N. (1962); “Tyurskie glossÕ v Buপarskom spiske’
Muলaddimat al-Adab”, Acta Orientalia Hungaria XV, Budapest, s. 31-39.
______ (1964); “Mongol’skie glossÕ v Buপarskom spiske Muলaddimat
al-Adab”, NAA 1964, I, Moskva, s. 140-145.
Grotzfeld, H. (1968); “Abu’l-QƗsim Maতmnjd b. èUmar az-Zamaপšarì:
Pišrau-i adab yƗ Muqaddimat al-Adab”, Der Islam 44, s. 304-306.
ømam, M. K. (1963); Abu’l-ÚƗsÕm Maۊmnjd b. èOmar az-Zamaېúarì:
Pìúrev-i Adab yƗ Muۘaddimat al-Adab (The Oldest Arabic-Persian
philological dictionary). Part I: Nouns, Part 2: Verbs, Part 3: Index,
Teheran 1342/1963, 1343/1965.
øshak HocasÕ Ahmed Efendi (1895); Aۘ܈a’l-ereb fì tercemeti
Muۘaddimeti’l-Edeb, I-II, østanbul 1313/1895.
Poppe, N. (1938); Mongol’skiy slovar’ Muۘaddimat al-adab I. II,
Moskva-Leningrad 1938. III. Ukazateli, Moskva-Leningrad 1939.
(Poppe’nin yukarÕda adÕ geçen eserinin sözlük kÕsmÕnÕ Türkiye Türkçesine
çeviren: M. Kaçalin, Zemahúerî, Mukaddimetü’l-Edeb, TDK YayÕnlarÕ,
Ankara 2009.)
______ (1951); “Eine viersprachige Zamaxšari-Handscrifts. I. Das
Çaƥataitürkische Sprachmaterial, ZDMG 101, Wiesbaden, s. 301-332.
Togan, Z. V. (1951); Documents on Khorezmian Culture. Part I.
Muqaddimat al-Adab with the Translation in Khorezmian, østanbul.
________ (1965); “Zimahúeri’nin Do÷u Türkçesi ile “Mukaddimetü’l-
Edeb”i”, Türkiyat MecmuasÕ, 14, østanbul, s. 81-92.
ÜlkütaúÕr, M. ù. (1948); “XI. yüzyÕldan günümüze kadar yazÕlmÕú
baúlÕca sözlüklerimiz”, Türk Dili-Belleten, Seri: III (Ocak-AralÕk 1948), S.
12-13, østanbul 1949.
Wetzstein, J. G. (1844); Samachsharii Lexicon Arabicum Persicum ex
codicibus manuscriptis Lipsiensibus, Oxoniensibus, Vindobonensi et
Berolonensi editit atque Indicem Arabicum, Lipsiae 1844-1850.
Zajaczkowski, A. (1965); “Nad rekopisami propedeutyki literatury
(Muqaddimat al-adab Zamachszari’ego (XII w.) w zbiorach iranskich i
tureckich, Spr. Z Prac Nauk. Wydz. I PAN, Warszawa, s. 8-13.
______ (1967); “Glava o životnýh v arabskom trude Zamaপšare (s
persidskimi i tyurkskimi glossami) po Stambul’skomu spisku 655 g.h
(=1257)”, RO 30, 2 (1967), s. 27-82.
42
Muèînüél-Mürîd
Muèînü’l-Mürîd (Muèìnü’l-Mürìd, MM), didaktik mahiyette bir eser
olup dinî-tasavvufî konularÕ ele almÕú ve bu konularda bilgi vermeyi amaçlamÕú
manzum bir eserdir. èAtabetü’l-HakâyÕk gibi mütekarip vezninde dörtlüklerle
yazÕlmÕútÕr.
Hakikî bir ilham-Õ úairaneye malik olmamakla beraber klâsik
nazÕm kaidelerine oldukça riayetkâr olan úairin bu eserde
Yesevî an’anesini iktifa etmeyerek daha ziyada Edib Ahmed’e
peyrev oldu÷u vazÕhan anlaúÕlmaktadÕr. Her ne olursa olsun
Hakaniye lehçesinden Ça÷atay lehçesine do÷ru giden lisanî ve
edebî temayül silsilesinde bilhassa Harezm’deki o eski edebî
an’anelerin deymumetini göstermek itibarÕyle de Mu’inü’l-
Mürid’in pek mühim bir mevkii vardÕr95.
diyen F. Köprülü, MM’in az sayÕda eseri içine alan fakat Türk dili tarihi
husunda KarahanlÕ ve Ça÷atay Türkçelerine geçiú dönemini kapsayan
Harezm Türkçesi dairesindeki önemini vurgulamÕútÕr.
Dil ve üslubu açÕsÕndan geniú halk kitleleri için yazÕldÕ÷Õ anlaúÕlan
MM’in bugüne kadar bilinen tek nüshasÕ Bursa Orhan Kütüphanesi,
No:1605’tedir. Eser, adÕ geçen kütüphanede bulunan mecmuanÕn 186-211.
varaklarÕ arasÕnda yer almaktadÕr. Bu nüshanÕn foto÷raflarÕ A. S. Levend
tarafÕndan Türk Dil Kurumu’na ba÷ÕúlanmÕútÕr. TamamÕ 26 varak olan bu
nüshanÕn her sayfasÕnda ortalama 16-17 satÕr yer almakta olup metinde hareke
iúaretleri daha çok çözümlenmesi zor olabilecek yerlere konulmuútur96. MM’in
Türk Dil Kurumu’nca tÕpkÕbasÕmÕ yapÕlmÕúsa da, eseri yayÕna hazÕrlayan Ali
Ulvi Elöve ile bir anlaúmazlÕk ortaya çÕktÕ÷Õndan basÕlan tÕpkÕbasÕm kitap
hâline getirilmemiú, fakat pek çok bilim adamÕna da÷ÕtÕlmÕútÕr.
MM’in bu nüshasÕnda Cevâhirü’l-Esrâr adlÕ eserden alÕnmÕú 7 dörtlük
ile kime ait oldu÷u belli olmayan bir kÕssa ve dizeler de yer almaktadÕr. Esas
eserin kenarÕna yazÕlmÕú olan bu eklemelerin kimin tarafÕndan ve ne zaman
yapÕldÕ÷Õna dair herhangi bir kayÕt yoktur. Fakat bu alÕntÕlar konu itibarÕyla
MM’le aynÕdÕr. Cevâhirü’l-Esrâr konusunda F. Köprülü úu açÕklamayÕ
yapmÕútÕr:
95
F. Köprülü, Türk EdebiyatÕ Tarihi, østanbul 1926, s. 343.
96
R. ToparlÕ, Mu‘înü’l-Mürîd, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi YayÕnlarÕ No:15,
Erzurum 1988, s. VI. A. Ata, “Recep ToparlÕ, Mu‘înü’l-Mürîd, Atatürk Üniversitesi Fen-
Edebiyat Fakültesi YayÕnlarÕ No:15, Erzurum 1988, LXXII+287s., OsmanlÕ Tarihi
AraútÕrma ve Uygulama Merkezi Dergisi, S.10, s. 389-406.
43
Kimin tarafÕndan, nerede ve hangi zamanda yazÕldÕ÷Õna dair
elimizdeki parçalarÕnda ne de sair tarihî menbalarda hiçbir
malumata tesadüf edilmemektedir. YalnÕz kÕtalardan birinin son
mÕsraÕnda HÕtay, Hind, Mogal, Rus, Çerkes, As’lardan
bahsetmesi ya AltÕnordu’da veya onunla pek alakadar olan
Harezm’de yazÕldÕ÷Õna bir delil olabilir. ... Bundan baúka eserin
lisanî mahiyeti, mevzu’u, úekil ve vezin itibariyle edebî
hususiyetleri, onu Muèînü’l-Mürîd’den pek farklÕ olmayan bu
eser, bize 14. asÕr esnasÕnda Harezm’de, dinî-sofiyâne
mahiyette bir klasik Türk edebiyatÕnÕn kuvvetle inkiúaf etti÷ini
gösterebilir. Bu eserin ùeyh ùeref’e aid olmasÕ da úüphesiz
faraziyye olarak hatÕra gelmektedir97.
97
F. Köprülü, age., s. 344.
98
Z. V. Togan, “Harezm’de YazÕlmÕú Eski Türkçe Eserler”, Türkiyat MecmuasÕ, C.II,
østanbul 1928, s. 322.
44
sözümizniƾ delîli bu kim, ol zamânda Ürgençde bir èazîz kiúi
bar irdi, ùeref atlÕ. ùeyhlÕk mesnedinde olturgan ve hem mollâ
irdi. ErsarÕ Bay barÕp úeyh-i mezkûrge kÕrk tive niyâz berip
inâbet kÕlÕp iltimâs yüzindin èarz kÕldÕ kim biz Türk halkÕ turur
biz. èArabî kitâblarÕnÕ okup maènâsÕge yetiúip èamel kÕlmaklÕk
besî müúkil bola turur. Eger èArabî mes’elelerni Türkî terceme
kÕlÕp inâyet kÕlsaƾÕz irdi sevâbga úerîk bolur irdiƾiz tidi erse
ùeyh ùeref Hßâce takÕ barça mes’ele-i dînîni terceme kÕlÕp bir
kitâb aytÕp Muèînü’l-Mürîd at koyup ErsarÕ Bayga berdi. Ol
vaktdÕn tâ bu küngaça barça Türkmenler ol kitâbnÕƾ
mes’eleleriga èamel kÕla tururlar.99
MM için Ebulgazi BahadÕr Han’Õn ùecere-i Terâkime’sindeki bu
açÕklamalar, Aúkabad Türkmen rivayetinde tespit edilen Revnâku’l-øslâm
için de aynÕ biçimde tekrar edilmektedir.
F. Köprülü de Z. V. Togan gibi MM’in müellifi hususunda kararsÕzdÕr:
“Acaba kendisine øslâm diyen úair ùeyh ùeref midir? Yoksa Türkmen
an’anesi bu eseri ùeyh ùeref’e isnadda hata mÕ ediyor?100”
99
Z. K. Ölmez, Ebulgazi BahadÕr Han. ùecere-i TerƗkime (Türkmenlerin Soykütü÷ü),
Ankara 1996, s. 220.
100
F. Köprülü, age., s. 341.
45
SatÕr ArasÕ Kur’ân Tercümesi
Türkler, øslâmiyetin ilk yÕllarÕndan baúlayarak kitleler hâlinde
müslüman olmaya baúlamÕúlar ve X. yüzyÕldan itibaren de bu dini devlet dini
olarak kabul etmiúlerdir. Tarih boyunca kabul ettikleri dinlerin çerçevesi
dahilinde dil malzemesini iúleyen Türkler, bu yönde eserler vermiúlerdir. Bu
nedenle kabul ettikleri bu yeni din de onlarÕn ortaya koyduklarÕ eselerde
kendisini fazlasÕyla belli etmiútir.
Bugün øslâmî Türk edebiyatÕnÕn elimizdeki bilgiler ÕúÕ÷Õnda tespit
edebildi÷imiz ilk eseri Kutadgu Bilig’dir. Fakat eserde kullanÕlan dil
yetkinli÷i ve konularÕn iúleniú tarzÕ Kutadgu Bilig’i bu dönemin ilk eseri
kabul etmeyi zorlaútÕrmaktadÕr. Kutadgu Bilig’den sonra gelen eserlerde
Türklerin kabul etti÷i yeni dinin terminolojisini kendi dilleri ile karúÕlama
gayreti içine girdiklerini görüyoruz101. Bu gayreti gösteren en güzel örnekler
ise Türkçeye yapÕlan Kuréân tercümeleridir. Türkler müslüman olduktan
sonra yeni dinin esaslarÕnÕ ö÷renmek maksadÕ ile Kuréan’Õ kendi dillerine
çevirmekte gecikmemiúlerdir. Bugün en eski Kuran tercümesinin KarahanlÕ
Türkçesinde kaleme alÕndÕ÷Õ mevcut eserler üzerinde yapÕlan dil
incelemelerinden ortaya çÕkarÕlmÕú ise de bu tercümenin yazÕlÕú tarihiyle
ilgili kesin bir kayÕt bulunmamaktadÕr102. Ben, Z. V. Togan’Õn Kuréân’Õn
Türkçeye ilk tercümesinin Farsça tercüme ile aynÕ zamanda hatta 961-976
yÕllarÕ arasÕnda Farsça tercümeyi yapmak üzere toplanan heyetteki Türk
âlimler tarafÕndan yapÕldÕ÷Õ görüúündeyim103. F. Köprülü ile aynÕ görüúü
paylaúan A. ønan ise Kuréân’Õn Türkçeye ilk tercümesinin Farsça tercümeden
bir asÕr sonra yani XI. yy’da yapÕldÕ÷ÕnÕ ileri sürmüúlerdir104. Türkçeye
yapÕlan ilk Kuran tercümesinden sonra gerek satÕr arasÕ gerekse tefsirli pek
çok Kuréân tercümesi yapÕlmÕútÕr.
Burada ele alÕnan tercüme, østanbul Süleymaniye Kütüphanesi,
Hekimo÷lu Ali Paúa Camii No:2’de kayÕtlÕ olup Rebî’ü’l-âhir 764 (Ocak-
ùubat 1363)’te Harezm Türkçesi ile istinsah edilmiú nüshadÕr105. Birkaç
istisna dÕúÕnda satÕr arasÕ kelime kelime tercüme olan metin harekesizdir. Her
sayfada 9 satÕr bulunan metnin tamamÕ 583 varaktÕr.
101
H. Ersoylu, “Kutadgu Bilig’de Kur’an-Õ Kerim Ayetlerinden ølhamlar”, Türk DünyasÕ
AraútÕrmalarÕ 15 (1981), s. 17-41.
102
A. Ata, Türkçe ølk Kur’ân Tercümesi, Rylands NüshasÕ, Türk Dil Kurumu YayÕnlarÕ,
Ankara 2004.
103
Z. V. Togan, “Londra ve Tahran’daki øslâmî Yazmalardan BazÕlarÕna Dair”, øslâm
Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, III, 1959-1960, s. 135.
104
A. ønan, Kuran-Õ Kerim’in Türkçe Tercümeleri Üzerinde Bir ønceleme, Ankara 1961, s.8.
105
J. Eckmann, “Eastern Turkic Translations of the Koran”, Studia Turcica, Budapest 1971,
s. 155.
46
Harezm Türkçesi ile yapÕlmÕú olan bu tercüme, Kuréan’Õn di÷er
tercümeleri gibi dil incelemeleri bakÕmÕndan son derece önemlidir. Çünkü
tercümeye konu olan metnin kutsallÕ÷Õ tercümeyi yapanÕn daha da titiz
davranmasÕna sebep olaca÷Õndan metin hususunda karúÕlaúÕlan yanlÕúlar bu
gibi eserlerde yer almamaktadÕr. AyrÕca dinî terminolojinin halkÕn
anlayaca÷Õ tarzda olmasÕna dikkat edilmiú ve bu nedenle Türkçe kelimelere
a÷ÕrlÕk verilmiútir106.
Söz konusu eser üzerinde G. Sa÷ol çalÕúmÕútÕr: An Interliner
TranslatÕon of the Qur’an Into Khwarazm Turkish, I. Introduction-Text,
Turkish Sources XIX, Harvard University 1993, XL+369[2]s.; II. Glossary,
Harvard University 1993; III. Facsimile, Harvard University 1996.
106
A. Erdo÷an, “Kur’an tercemelerinin Dil BakÕmÕndan De÷erleri”, VakÕflar Dergisi, 1
(1969), s. 47-51.
47
Harezm-AltÕn Ordu Türkçesi Eserleri
Hüsrev ü ùîrîn
Hüsrev ü ùîrîn (ۏüsrev ü ùÕլ թ rÕլ թ n, Hù), AltÕn Ordu úairi Kutb tarafÕndan
AltÕn Ordu hükümdarÕ TÕnÕ Beg Han ile eúi Melike Hatun adÕna yazÕlmÕú bir
mesnevidir. Kutb, eserini aynÕ addaki Nizâmî’nin mesnevisinden tercüme
etmiútir. Ancak esere yapÕlan ilaveler ve eserin hacmi bakÕmÕndan kelimesi
kelimesine bir çeviri olmadÕ÷Õ anlaúÕlmakta ve Kutb’un úairlik yetene÷i de
ortaya çÕkmaktadÕr. Kutb, Hù’in Farsça orijinalinden farklÕ tarihî ve sosyal
iliúkileri eserine katarak bu unsurlarla onu AltÕn Ordu halkÕnÕn hayatÕna
uygun hâle sokmuútur107.
TÕnÕ Beg Han babasÕ Özbek Han’Õn ölümünden sonra 1341 yÕlÕnda
tahta geçmiú ve 1342 yÕlÕnda da kardeúi tarafÕndan öldürülmüútür. Bu tarihî
gerçeklikler yoluyla eserin yazÕlÕú yÕlÕ 1341 veya 1342 olarak hesap edilebil-
mektedir.
Bugüne kadar kaynaklarda herhangi bilgiye ulaúÕlamayan Kutb için
Eckmann, “Harezm veya Maveraünnehir menúeli” ifadesini kullanmÕútÕr. F.
Köprülü ise eserin dil özelliklerinden yola çÕkarak Kutb’un menúeini tespite
çalÕúmÕú ve eserde edebî Hakaniye lehçesi tesirlerinin çoklu÷undan dolayÕ
Maveraünnehr civarÕndan oldu÷unu belirtmiútir108.
Kutb’un bu eseri, Türk edebiyatÕnda bugüne kadar bilinen 21 Hüsrev ü
ùîrîn veya Ferhâd u ùîrîn mesnevisinin ilki olmasÕ bakÕmÕndan önemlidir109.
AyrÕca romantik bir mesnevi olan Hù, yazÕldÕ÷Õ saha ve dönemde konusu
itibarÕyla da ilk olmasÕ bakÕmÕndan dikkat çekicidir.
AltÕn Ordu sahasÕnda yazÕldÕ÷Õ bilinen ilk edebî eser olan Hù’in
bugüne kadar gün ÕúÕ÷Õna çÕkan tek nüshasÕ Paris Bibliothèque Nationale
(Mss. Turcs A.F. 312)’dadÕr. Bu nüsha 1383 yÕlÕnda Berke Fakih adlÕ bir
KÕpçak tarafÕndan øskenderiye’de AltÕn Boga adÕna istinsah edilmiútir. Eserin
sonunda esas metnin dilinden farklÕ olmayan 66 beyitlik ilavede müstensih
úu bilgileri vermektedir110:
107
J. Eckmann, “KÕpçak EdebiyatÕ”, Türk DünyasÕ EdebiyatÕ, (Çeviren: H. AçÕkgöz), Türk
DünyasÕ AraútÕrmalarÕ VakfÕ YayÕnlarÕ, Ankara 1991, s. 47.
108
F. Köprülü, “Ça÷atay EdebiyatÕ”, øslâm Ansiklopedisi, C. III, 24. cüz, østanbul 1945, s.
281.
109
F. K. Timurtaú, “Türk EdebiyatÕnda Husrev ü ùirin ve Ferhad u ùirin hikâyesi”, Türk Dili
ve EdebiyatÕ Dergisi IX, 1959, s. 65-89.
110
N. HacÕemino÷lu, Kutb’un Hüsrev ü ùirin’i ve Dil Hususiyetleri, Türk Dil Kurumu
YayÕnlarÕ:573, Ankara 2000, s. IX.
49
Bitidim kitƗbnÕ ۊaܒƗsÕn baۘÕp
Bu zaۊmet çekgenim bilgey sen oۘÕp
AtaƥÕm ma Berke Faۘìh tip ançaۘ
Özüm müèmin ve müslim aslÕm ÚÕpçaۘ
...
Mununִ g birle meúhnjr MÕ܈Õrda özüm
Faۘìh tip ayurlar ay iki közüm
AltÕn Buƥa atlÕƥ bir big ۘatÕnda
Turur men mülƗzÕm uú ېÕdmatÕnda
TƗrì ېyiti yüz seksen biúinde
Sefer ayÕnÕnִ g yigirmi biúinde
Yol üzre ni bolsa bitidim kitƗb
ۏatÕmnÕ Īaèìf tip ۘÕlmaƥÕl èiܒƗb
A. ønan’a göre Berke Fakih’in bu ilave manzumesi baúkasÕ bulu-
nuncaya kadar MÕsÕr’da yazÕlan ilk KÕpçakça metin sayÕlabilir. MÕsÕr’da
Memluk KÕpçakçasÕnÕn yazÕ dili olarak ortaya çÕkmasÕnda AltÕn Ordu’dan
göç eden muhacir ve mültecilerin ne derece rol oynadÕ÷Õ ise tarihî
kaynaklarda yerini bulmuútur. Memluklular devrinde idarî ve askerî sahayÕ
ellerinde tutan bu zümre, Harezm Türkçesi tesirinde AltÕn Ordu’da yazÕlmÕú
eserleri de beraberlerinde getirmiúlerdir. A. ønan’Õn çalÕúmasÕnda Berke
Fakih’in -ve benzerli÷i dolayÕsÕyla eserin geneli için- dil özellikleri hususunda
Memluk KÕpçakçasÕnÕn gelece÷ine dair yapmÕú oldu÷u úu açÕklama da bizce
bu konuyu aydÕnlatÕcÕ olmasÕ bakÕmÕndan oldukça isabetlidir111:
Berke Fakih ve benzerleri tarafÕndan getirilen bu Harezim-
AltÕnordu yazÕ gelene÷i MÕsÕr türkçesinde yerleúmeye muvaffak
olamamÕútÕr. Berke Fakih’den sekiz yÕl sonra (1391)’de
“Gülistan bittürkî” yazarÕ Seyfî Sarayî bu eserini BozkÕr
KÕpçakçasÕna yakÕn bir dilde yazmÕútÕr. ... Berke Fakih ise Orta
Asya’nÕn klasik yazÕ dili ile –beceremedi÷i hâlde- yazmÕya
özenmiútir. ... KÕpçak lehçesi gerek AltÕnordu devletinde ve
gerek MÕsÕr’da istikrarlÕ bir yazÕ dili olamamÕútÕr. AltÕnordu
sahasÕnda önce Harezim türkçesinin ve sonralarÕ da Ça÷atay
yazÕ dilinin tesiri altÕnda bocalamÕútÕr.
Kutb’un eserinin dili hakkÕnda ilk fikir beyan eden A. N. Samoyloviç
olmuútur112. Samoyloviç çalÕúmalarÕnda Hù’in dilini Uygurca-KÕpçakça
111
A. ønan, “XIII.-XIV. YüzyÕllarda MÕsÕr’da O÷uz-Türkmen ve KÕpçak Lehçeleri ve “Halis
Türkçe””, Türk Dili AraútÕrmalarÕ YÕllÕ÷Õ Belleten 1953, s. 64 ve 66. AyrÕca bkz.:
“Ça÷atay YazÕ Dilinin Kuruluú Tarihine Dair Düúünceler” Türk Dili Belleten, S. III, No:
6-7 (Ankara 1946), s. 531-543.
112
A. N. Samoyloviç, K istorii literaturnago sredneziatsko-turetskogo yazÕka, Leningrad
1928, s.21. “Cuci Ulusu veya AltÕn Ordu Edebî Dili”, Türk Dili, S. 12, 1935, s. 34-49.
50
olarak kabul etmektedir. Eserin dil hususiyetleri konusunda çalÕúmasÕ
bulunan N. HacÕemino÷lu ise bu konuda úunlarÕ aktarmaktadÕr113:
Umumiyetle AltÕn Ordu sahasÕnda yazÕlmÕú “KÕpçakça” bir eser
olarak kabul edilen “Hüsrev ü ùirin” hem Harezm yazÕ dilinin
hem de Ça÷atayca’nÕn hususiyetlerini taúÕmaktadÕr. ... elimizdeki
metin fiil çekimi úekilleri bakÕmÕndan Ça÷atay öncesine yakÕn
olmakla beraber, ses hususiyetleri ve kelime hazinesi bakÕmÕndan
KÕpçakça’da raslanan hususiyetleri taúÕmaktadÕr.
Hù’in metin yayÕnÕna dair çalÕúmalar A. ønan, A. Zajaczkowski ve N.
HacÕemino÷lu’na aittir. Zajaczkowski, üç ciltlik çalÕúmasÕnÕn ilkinde Hù’in
transkripsiyonlu metnini, ikincisinde tÕpkÕbasÕmÕnÕ, üçüncüsünde ise sözlü÷ünü
vermiútir. HacÕemino÷lu, Kutb’un Hüsrev ü ùirin’i ve Dil Hususiyetleri adlÕ
çalÕúmasÕnda ise giriú bölümünden sonraki imlâ, ses ve úekil hususiyetleri
konularÕnÕn ardÕndan Hù’in transkripsiyonlu tam metnini vermiútir.
113
N. HacÕemino÷lu, age., s. X-XI.
51
Muhabbet-nâme
Muhabbet-nâme (Muۊabbet-nƗme, MN), 754/1353 yÕlÕnda Harezmî
tarafÕndan Sir Derya’da Muhammed Hâce Beg’in SÕgnak’taki sarayÕnda
yazÕlmÕú, AltÕn Ordu sarayÕ etrafÕnda oluúmuú klâsik edebiyata örnek teúkil
eden manzum bir eserdir. MN’nin sonundaki Farsça hikâyeden úairin
Harezm’den AltÕn Ordu’ya geldi÷i, o devirde AltÕn Ordu adÕna SÕgnak
eyaletini idare eden Muhammed Hâce Beg’in iste÷i üzerine kÕúÕ onun
sarayÕnda geçirdi÷i ve söz konusu eseri yazdÕ÷Õ anlaúÕlmaktadÕr. F.
Köprülü’ye göre Muhammed Hoca Beg, Berdi Beg Han’Õn saltanatÕ (1356-
1361) zamanÕnda Moskova’ya kaçan Hânzâde Muhammed’dir114.
Sevgi ve sevgilinin güzelli÷i konularÕnÕn iúlendi÷i MN’de bazÕ bölümler
Farsça yazÕlmÕútÕr. Hatime bölümünde eserin adÕ, yazÕlÕú yeri, müellifi ve
yazÕlÕú tarihi verilmektedir:
Muۊabbet-nƗme sözin sizge aydÕm
ÚamuƥÕn Sìr yaۘasÕnda bitidim
...
OۘÕpan fƗtiۊƗ ür ۘÕble yanÕ
Sivünsün bende ۏßarezmì revƗnÕ
Bu defter kim bolupdur MÕ܈r ۘandÕ
Yiti yüz illi tört içre tükendi
J. Eckmann’a göre bu eserin dili için Samoyloviç’in söyledi÷i
“O÷uzca-KÕpçakça” hükmü isabetsizdir ve eserin Arap alfabesiyle yazÕlmÕú
olan Londra nüshasÕnÕn dili büyük çapta Ça÷ataycanÕn tesirinde kalmÕútÕr115.
Eckmann, T. Gandjei’nin MN’nin tenkitli metin neúri ve øtalyancaya
tercümesini tanÕttÕ÷Õ yazÕsÕnda116 ise MN’yi Harezm-AltÕn Ordu edebiyatÕnÕn
baúlÕca eserlerinden biri olarak görmektedir.
Eserin NüshalarÕ
1. British Museum Or. 8193’te Uygur harfli metin mecmuanÕn 160a-
173b yapraklarÕ arasÕndadÕr. Bu nüsha V. V. Barthold tarafÕndan tanÕtÕl-
114
F. Köprülü, “Ça÷atay EdebiyatÕ”, øslâm Ansiklopedisi, C. III, 24. cüz, østanbul 1945, s.
281.
115
J. Eckmann, “Harezm Türkçesi”, Tarihî Türk ùiveleri (Çeviren: M. AkalÕn), Ankara 1979,
s. 187.
116
J. Eckmann, “Tourkhan Gandjei, II “Muতabbat-nƗma” di orazmÕࡆࡃ : Annali dell’instituto
Universitario Orientale di Napoli. Nuova Serie, Vol VI, Roma 1957, 131-161, VII. (1958),
135-166”, Türk Dili ve EdebiyatÕ Dergisi, C. IX (1 KasÕm 1959), s. 156-158.
52
mÕútÕr117. Ona göre bu nüsha 835/1432’de Emîr Celâle’d-dîn Fîrûz ùâh adÕna
yazÕlmÕútÕr.
ùçerbak, 1959’daki çalÕúmasÕnda Uygur harfli nüshanÕn bulundu÷u
yazma hakkÕnda bilgi verdikten sonra bu nüshanÕn transkripsiyonlu metnini
ve tercümesini vermiú, ayrÕca eserin dil özellikleri üzerinde durmuútur.
2. British Museum Add. 7914’te Arap harfli bir mecmuanÕn 290b-
313b varaklarÕ arasÕndadÕr118.
T. Gandjei, 1957 yÕlÕndaki çalÕúmasÕnda Uygur ve Arap harfli bu iki
nüshanÕn tenkitli metnini, Uygur harfli nüshanÕn tÕpkÕbasÕmÕnÕ ve metnin
øtalyancaya tercümesini vermiú, 1959’da da bu çalÕúmasÕnda geçen Türkçe
kelimelerin sözlü÷ünü hazÕrlamÕútÕr. E. N. Nadjib ise MN’nin Arap harfli
nüshasÕnÕn trankripsiyonunu, tercümesini, dil özelliklerini, sözlü÷ünü ve
nüshanÕn tÕpkÕbasÕmÕnÕ vermektedir.
3. østanbul, Millet Kütüphanesi, Arabî, No:86’da kayÕtlÕ Arapça
tefsirin haúiyesindedir. AyrÕca yine bu tefsirin haúiyesinde Hocendî’nin
Letâfet-nâme’si de yer almaktadÕr. Ketebe kaydÕ olmayan bu nüsha hakkÕnda
ilk olarak F. Köprülü bilgi vermiútir119. Bu nüshayÕ esas alarak di÷er
nüshalarla karúÕlaútÕrmalÕ metni yayÕmlayan ve nüshanÕn tÕpkÕbasÕmÕnÕ veren
çalÕúmayÕ O. F. Sertkaya 1972 yÕlÕnda yapmÕútÕr.
XIV. ve XV. yüzyÕlda yazÕldÕ÷Õ tahmin edilen Letâfet-nâme vezin,
úekil, tertib ve konu itibarÕyla MN’nin naziresi sayÕlabilecek niteliktedir.
Hocendî, Emîr-zâde Mahmûd Tarhan’a takdim etti÷i bu eserini Harezmî’nin
MN’sine cevap olarak yazdÕ÷ÕnÕ eserinde bildirmektedir120.
4. østanbul, Millet Kütüphanesi, Ali Emirî, Manzum No: 949
MN üzerinde son ilmî çalÕúmalar S. G. Clauson ve O. F. Sertkaya’ya
aittir. Sertkaya Türkiyat MecmuasÕ’ndaki yazÕsÕnda østanbul Millet
Kütüphanesi, Arabî No:86’daki nüshayÕ esas alarak eserin tenkitli metnini
yayÕmlamÕútÕr. AyrÕca çalÕúmanÕn giriú bölümünde MN’nin nüshalarÕ ve
üzerinde yapÕlan çalÕúmalar hakkÕnda bilgi vermiútir.
117
V. V. Barthold, Novaja rukopis’ ujgurskim úriftom v Britanskom Muzee, DAN 1924, s. 57-
58. S. G. Clauson, “A hitherto unknown Turkish Manuscript in “Uighur” Characters”,
JRAS (1928), s.99-130.
118
Ch. Rieu, Catalogue of the Turkish Manuscript in British Museum, Londra 1888, s.290.
119
F. Köprülü, Türk EdebiyatÕ Tarihi, østanbul 1926, s. 362.
120
Ch. Rieu, Catalogue of the Turk. Mss. in the British Museum, s. 287.
53
Sertkaya, “vârezmî’nin Muhabbet-nâme’si”, Türk Dili ve EdebiyatÕ
Dergisi, C. XXXVII, 2007, s. 191-207.)
Eckmann, J. (1959); “Tourkhan Gandjei, “II “Muতabbat-nƗma” di
orazmÕࡆࡃ ”, Annali dell’instituto Universitario Orientale di Napoli. Nuova
Serie, Vol VI, Roma 1957, 131-161, VII. (1958), 135-166”, Türk Dili ve
EdebiyatÕ Dergisi, C. IX (1 KasÕm 1959), s. 156-158.
Gandjei, T. (1957); “ II “Muতabbat-nƗma” di orazmì”, Annali
dell’istituto Universitario Orientale di Napoli. Nuova Serie, Vol VI, Roma,
131-161; VII, Roma 1958, s. 135-166.
_______ (1959); “II lessico del “Muhabbat-nâma””, Annali
dell’istituto Universitario Orientale di Napoli. Nuova Serie, Vol VI, Roma,
s. 91-102.
Nadjib, E. N. (1961); Horezmî. Muhabbet-name, øzdanie, teksta,
transkripsiya, perevod i issledovanie, Moskova.
Sertkaya, O. F. (1972); “ßarezmì’nin Muতabbet-nƗme’sinin øki Yeni
Yazma NüshasÕ Üzerine”, Türkiyat MecmuasÕ, C. XVII (1972), s. 206-207.
ùçerbak, A. M. (1959); “Oguz-nƗme, Muতabbet-nƗme”, Pamyatniki
drevne uygurskoy i staro uzbekskoy pis’mennosti, Moskova, s. 111-170.
Mièrâc-nâme
Gerek dil ve üslup gerekse iúledi÷i konu açÕsÕndan NF’e benzeyen
Mièrâc-nâme (MièrƗc-nƗme, MR), anonim bir eserdir. Mirac olayÕnÕ anlatan
bu eser, konularÕn sÕralanÕúÕ itibarÕyla NF ile aynÕ olmakla beraber sadece
gök tasviri konusundaki ayrÕntÕlarda ayrÕlmaktadÕr. Eserin mukaddimesinde
bu kitabÕn Nehcü’l-Ferâdîs (veya Nehecü’l-Ferâdîs) adlÕ bir eserden tercüme
edildi÷i ifade edilmektedir. Eckmann, buna dayarak Mièrâc-nâme’nin Farsça
yazÕlmÕú Nehcüél-Ferâdîs’ten tercüme edilmiú olacabilece÷i üzerinde dur-
muútur121.
MR’nin Uygur harfleri ile yazÕlmÕú tek nüshasÕ Paris Bibliothèque
Nationale (Suppl. Turc No:190, 1v-69r) bulunmaktadÕr122. Bu nüsha Malik
BahúÕ tarafÕndan 840/1436’da Herat’ta istinsah edilmiútir. XV. yüzyÕlÕn ilk
yarÕsÕnda istinsah edilen bu eser, bir XIV. yüzyÕl eseri olarak kabul
121
J. Eckmann, “KÕpçak EdebiyatÕ”, Türk DünyasÕ EdebiyatÕ, (Çeviren: H. AçÕkgöz), Türk
DünyasÕ AraútÕrmalarÕ VakfÕ 1991, s. 57.
122
E. Blochet, Catalogue des Manuscripts turcs, C.I, Paris 1932, s.254.
54
edilmektedir123. Köprülü de bu eserin Timur devrine ait olmasÕ ihtimalini
vurgulamaktadÕr124.
N. AsÕm, 1918 yÕlÕndaki Hîbetü’l-hakâyÕk adlÕ çalÕúmasÕnda bu nüshanÕn
1672-1673’te A. Galland tarafÕndan eski kufî yazÕsÕ ile yazÕlmÕú bir yazma
zannedilerek 25 kuruúa satÕn alÕnÕp Paris’e götürüldü÷ünü, Uygur harfleri ile
yazÕlÕ oldu÷undan metnin çözümlenemedi÷ini ancak arada yazÕlmÕú olan
Arapça kÕsÕmlardan mirâc-nâmeye dair bir eser oldu÷unun anlaúÕldÕ÷ÕnÕ
hikâye etmektedir125. A. Remusat ve Jaubert’in çalÕúmalarÕ eserin anlaúÕlmasÕnÕ
ve okunmasÕnÕ sa÷lamÕútÕr126.
Eserin FransÕzca tercümesi ile beraber Arap harfleriyle yazÕlan metni
A. Pavet de Courtille tarafÕndan 1882 yÕlÕnda yayÕmlanmÕútÕr. O. F. Sertkaya
bu nüshanÕn metin ve dizinini bitirme tezi olarak hazÕrlamÕútÕr.
Mièrâc-nâme’nin Arap harfleriyle Ça÷ataycaya tercüme edilmiú
nüshasÕ østanbul Süleymaniye Kütüphanesi (Fatih No:2848, 1v-12v)’ndedir.
Bu nüsha 13 Ekim 1511 tarihinde Nûre’d-dîn èAlî bin Kiçkine Seyyid èAlî
et-Talikanî tarafÕndan MÕsÕr’da istinsah edilmiútir. H. Ritter’in bu yazma
hakkÕnda kÕsa bir de÷erlendirmesi vardÕr127. Mièrâc-nâme’de iúlenen konu
Türk-øslâm edebiyatÕnda edebî tür olarak ilgi çekmiú ve pek çok manzum
mièrâc-nâme yazÕlmÕútÕr.
123
S. Ça÷atay, Türk Lehçeleri Örnekleri. VIII. yüzyÕldan XVIII. yüzyÕla kadar YazÕ Dili,
(økinci BaskÕ) Ankara 1963, s. 175.
124
F. Köprülü, “Ça÷atay EdebiyatÕ”, øslâm Ansiklopedisi, C. III, 24. cüz, østanbul 1945, s.
279.
125
N. AsÕm, Hibetü’l-hakayÕk, østanbul 1334 (1918).
126
ù. Ça÷atay, yge., s. 175. A. Remusat, Tatar Dilleri Üzerine Tahriyat, Kazan 1820. P. A.
Jaubert, Elements de la grammaire turke, Paris 1833.
127
H. Ritter, “Arabische Handschriften in Anatoien und østanbul”, Oriens II, Leiden 1949, s.
236-314.
55
Sirâcüél-Kulûb
Dinî, didaktik konularÕ soru-cevap yöntemiyle anlatan Sirâcü’l-Kulûb
(SirƗcüél-Úulnjb, SK) mensur bir eserdir.
Evvel suéƗl ۘÕldÕlar cuhnjdlar peyƥƗmberdin. CevƗb buyurdÕ kim
Tanִ grÕ tebƗreke ve taèƗlƗ yơrni ve kökni kaç künde yarattÕ hem
ۘayu kün yarattÕ tơp suéƗl ۘÕldÕlar erse …. AydÕ: ey cuhnjdlar,
bilinִ g ve ƗgƗh bolunִ g kim yerni ve kökni Tanִ grÕ celle celƗlehu
altÕ künde yarattÕ, tünde yarattÕ, evvel küni yek-úenbe kün erdi,
Ɨېir küni aܴìne küni erdi. 4-1,8
Bu eserin Harezm, Ça÷atay ve Anadolu Türkçesiyle yazÕlmÕú nüshalarÕ
bulunmaktadÕr. Harezm Türkçesine tercüme edilmiú nüshasÕ, Moskova
Devlet Arúivi Eski Eserler, Fonds N 181, 1468’de kayÕtlÕdÕr. 1554/961’de
istinsah edilmiú bu nüshada 19 soru-cevap bulunmaktadÕr. NüshayÕ E.
Neciboviç Necib tanÕtmÕú, imlâ ve morfolojik özelikleri ile sözlü÷ünü de
hazÕrlamÕútÕr. Eserin çevriyazÕsÕnÕ ve Türkiye Türkçesine aktarÕmÕnÕ ise Ayúe
Gül Sertkaya yapmÕútÕr.
Dâsitân-Õ Cumcuma
Dâsitân-Õ Cumcuma veya Cumcuma-nâme (DC), Hüsâm Kâtib
tarafÕndan edebî bir gaye güdülmeden geniú halk kitleleri için AltÕn Ordu’da
770/1368-1369 yÕlÕnda mesnevi nazÕm úekli ile yazÕlmÕú dinî-lirik bir hikâyedir.
DC, nazÕm úekli, vezni ve muhtevasÕ bakÕmÕndan Attar’Õn aynÕ isimli
eserinden tercümedir. Fakat øsa peygamber ile kesikbaú hikâyesini anlatan
bu eser, cennet ve cehennem konularÕnÕn daha ayrÕntÕlÕ olarak ele alÕnmasÕ
ile asÕl metinden ayrÕlmaktadÕr.
56
F. Köprülü, AltÕn Ordu sahasÕna ait olan DC’ye bizzat o muhitin
yetiútirdi÷i biri tarafÕndan yazÕldÕ÷Õ için büyük bir önem vermektedir. Ona
göre aynÕ sahaya ait olan Kutb’un ve Hßarezmî’nin eserleri yazarlarÕnÕn
do÷rudan do÷ruya o mutihin yetiútirdi÷i kiúiler olmadÕ÷Õ için yerli mahsullerden
sayÕlamaz128.
AltÕn Ordu’daki müslüman Türkler tarafÕndan çok ra÷bet gören bu
eser, 995/1548 yÕlÕnda KÕrÕm HanÕ Sahib Giray bin HacÕ Giray’Õn emri ile
Harezm-AltÕn Ordu Türkçesinden Anadolu Türkçesine çevrilmiútir.
Samoyloviç, eserin Leningrad Asya müzesinde iki nüshasÕnÕn daha
bulundu÷unu bildirmektedir129. Samoyloviç’e göre bu nüshalardan birisi
Vahidî’nin Ulûm Akademisine hediye etti÷i kitaplar arasÕndadÕr. AyrÕca
Cumcuma-nâme’nin XVIII. yüzyÕl Ça÷atay Türkçesine tercüme edildi÷i
nüshasÕ Paris Bibliothèque Nationale (Suppl. Turc. No:973, 88v-103v)’dedir.
Eserin tam metnini ihtiva etmeyen neúri Kazan’da yapÕlmÕútÕr: Hikayat
Cumcuma Sultan fi Nubuvvat ølyas alahi’s-salam, Kazan Üniversite
MatbaasÕ 1289/1872130.
YarlÕk ve Bitikler
AltÕn Ordu sahasÕnda yazÕlmÕú olan yarlÕk ve bitikler de Harezm
Türkçesi veya AltÕn Ordu Türkçesi dil incelemelerinde üzerinde durulmasÕ
gereken tanÕklardÕr: ToktamÕú Han, Temür Kutluk yarlÕ÷Õ ile Ulu÷
Muhammed Han, Mahmud Han ve Ahmed Han biti÷i. Söz konusu yarlÕk ve
bitikler üzerine tarihî bir inceleme, A. N. Kurat tarafÕndan yapÕlmÕútÕr131.
ToktamÕú Han yarlÕ÷Õ, Uygur harfleriyle yazÕlmÕú olup 1393 yÕlÕnda
Lehistan-Litvanya kralÕ Lagayla’ya gönderilmiútir. Bu yarlÕ÷Õ M. Obolenskiy,
Moskova DÕúiúleri Arúivi’nde bularak ilim âlemine tanÕtmÕútÕr132. YarlÕk
bugün Varúova Merkez Arúivi (Archiwum Glowne)’ndedir.
128
F. Köprülü, “Ça÷atay EdebiyatÕ”, øslâm Ansiklopedisi, C. III, 24. cüz, østanbul 1945, s.
282.
129
A. N. Samoyloviç, “Cuci Ulusu veya AltÕn Ordu Edebî Dili”, Türk Dili, S. 12, 1935, s. 36.
130
Bu DC üzerine yapÕlan yayÕn elde edilemedi÷inden çalÕúmamÕzÕn “Dil Özellikleri”
bölümünde söz konusu eserin de÷erlendirilmesi yapÕlamamÕútÕr.
131
A. N. Kurat, TopkapÕ SarayÕ Müzesi Arúivindeki AltÕn Ordu, KÕrÕm ve Türkistan SahasÕna
Ait YarlÕk ve Bitikler, østanbul 1940.
132
M. Obolenskiy, YarlÕk Hana Zolotoy OrdÕ TohtamÕúa k’Polskomu Karolyu Yagayla (1392-
93 Goda), Kazan 1850.
57
1397 yÕlÕnda Muhammed adlÕ kiúiyi tarhan yapmak üzere Temür
Kutluk Han tarafÕndan verilen yarlÕk, iki alfabe ile yazÕlmÕútÕr. Esas metin
Uygur harfleriyle olup altÕnda Arap harflerine aktarÕlmÕútÕr. Hammer bu
yarlÕ÷Õn Almanca tercümesini ve Arap harfleriyle metnini yayÕmlamÕútÕr133.
YarlÕ÷Õn, Uygur matbu harfleriyle yazÕlÕ bir nüshasÕ østanbul’da
bulunmaktadÕr134. AyrÕca 1391 yÕlÕna ait Bik HacÕ adlÕ kiúiye verilen bir
tarhanlÕk yarlÕ÷Õ da mevcuttur.
OsmanlÕ padiúahÕ II. Murad’a AltÕn Ordu hükümdarÕ Ulu÷
Muhammed Han tarafÕndan gönderilmiú olan bitik ise 14 Mart 1428 tarihine
aittir. Arap harfleriyle yazÕlmÕú 19 satÕrdan ibaret olan bu bitik østanbul
TopkapÕ SarayÕ Müzesi Arúivi 10 202 numarada kayÕtlÕdÕr.
AltÕn Ordu hanÕ Ulu÷ Muhammed Han’Õn Fatih Sultan Mehmed’e
gönderdi÷i bitik 10 Nisan 1466 tarihli olup TopkapÕ SarayÕ Müzesi
Arúivi’nde (E.10202) bulunmaktadÕr. TopkapÕ SarayÕ Müzesi E.6464
numarada kayÕtlÕ olan Haziran 1477 tarihli bitik ise Ahmed Han tarafÕndan
Fatih Sultan Mehmed’e gönderilmiútir.
AyrÕca AltÕn Ordu HanlÕ÷Õ idaresinde bulunan KÕrÕm ve Kazan
HanlarÕna ait yarlÕk ve bitiklerde de AltÕn Ordu Türkçesinin özelliklerini
bulmak mümkün olmakla birlikle bilhassa geç dönemlere ait olanlarda
OsmanlÕ Türkçesi a÷Õr basmaktadÕr. Gerek yurt içinde gerekse yurt dÕúÕnda
söz konusu yarlÕk ve bitikleri çeúitli yönleri ile ele alan pek çok çalÕúma
yapÕlmÕútÕr135.
133
Hammer, Fungruben des Orients, C. VI, 1818.
134
H. Ortekin, “Temür Kutlu÷ YarlÕ÷Õ”, TM, C. III (1933), s. 207.
135
A. N. Kurat, yge. Abdullaho÷lu Hasan, “Birinci Mengli Girey Han YarlÕ÷Õ”, Türkiyat
MecmuasÕ, C.IV, 1934, s.99-109.F. Kurto÷lu, “ølk KÕrÕm HanlarÕnÕn MektuplarÕ”, Belleten
I/3-4, 1937, s. 647-. M. Gosmanov - ù.F. Muhammedyarov, “Yaña YarlÕk”, Kazan UtlarÕ,
C.VIII (1965), s. 146-149. S. G. Vahidov, “øssledovanie jarlyka Saxib-Girej Hana”,
Izvestija Obúçestva arxeologii istorii i etnografii pri Kazanskom gosudarstvennom
universitete imeni V.I. Lenina XXXIII (1925), s. 61-92. A. B. Taymas, “Kazan Yurdunda
Bulunmuú Tarihi Bir Vesika: Sahib Girey Han YarlÕ÷Õ”, Türkiyat MecmuasÕ, C. II (1926),
s. 90-91. ù. F. Muhammedyarov, “Tarxannyj jarlyk kazanskogo xana Saxib-Gireja
1523g.”, Novoe o proúlom naúej sÕrany. Pamyati Akademika M.N. Tixamirova, Moskova
1967, s. 104-109. A. M. Özyetgin, AltÕn Ordu, KÕrÕm ve Kazan SahasÕna Ait YarlÕk ve
Bitiklerin Dil ve Üslup øncelemesi, Türk Dil Kurumu YayÕnlarÕ:658, Ankara 1996.
58
Harezm Türkçesi Dil Özellikleri
ømlâ Özellikleri
1. Harezm bölgesine ait olan eserlerin hepsi Mukaddimetü’l-Edeb
dÕúÕnda dinî-tasavvufî konularÕ iúleyen didaktik mahiyette eserlerdir.
BunlarÕn orijinal metinlerinin hangi alfabe ile yazÕldÕ÷Õ bilinmemekle birlikte
elimizde bulunan nüshalarÕ Arap alfabesi ile yazÕlmÕútÕr. Fakat AltÕn Ordu
sahasÕna geldi÷imizde Arap harfli metinlerin (Hù, DC) yanÕnda Uygur
harfleri ile (ToktamÕú Han YarlÕ÷Õ) aynÕ zamanda her iki alfabe ile de
yazÕlmÕú metinlerle (MN, MR, Temür Kutluk Han YarlÕ÷Õ) karúÕlaúÕyoruz.
Özellikle AltÕn Ordu hükümdarÕ ToktamÕú Han ve Temür Kutluk Han’a ait
yarlÕklarÕn Uygur harfleri ile yazÕlmÕú olmasÕ AltÕn Ordu HanlÕ÷Õnda dÕú
yazÕúmalarda Uygur yazÕsÕnÕn tercih edildi÷ini göstermesi bakÕmÕndan
önemlidir. AltÕn Ordu sahasÕna Mo÷ol hareketiyle gelen Uygur yazÕsÕ
bölgede øslâm tesirlerinin artmasÕ ile yerini Arap alfabesine bÕrakmÕú
olabilir. Ancak Türk edebiyatÕnÕn øslâmî devresinde ve Anadolu da dahil
olmak üzere pek çok bölgede ve de÷iúik mahiyetteki eserlerde Uygur
yazÕsÕnÕn kullanÕldÕ÷ÕnÕ gösteren örnekler fazlasÕyla vardÕr136.
136
ù. Tekin, “Bilinen en eski islâmi Türkçe metinler: Uygur harfleriyle yazÕlmÕú KarahanlÕlar
devrine ait tarla satÕú senetleri”, Selçuklu AraútÕrmalarÕ Dergisi IV, Ankara 1974, s. 157-
186. O. F. Sertkaya, “Uygur Harfleri øle YazÕlmÕú BazÕ Manzum Parçalar I”, Türk Dili ve
EdebiyatÕ Dergisi, C. XX, s. 157-184. øslâmî Devrenin Uygur Harfli Eserlerine Toplu Bir
BakÕú, Bochum 1977. “Some New Documents Written In The Uigur Script in Anatolia”,
CAJ XVIII/3, 1974, s.180-192. R. R. Arat, “Fatih Sultan Mehmed’in YarlÕ÷Õ”, Türkiyat
MecmuasÕ VI, 1936-1939, s. 285-322. A. Temir, “Die arabisch-uigurische Vaqf-Urkunde
von 1326 des Emirs úeref el-DÕࡆࡃ n Ahmed bin ÇakÕrca von Sivas”, WZKM, 56, Wien 1960,
s. 232-240. vd.
137
HacÕ Girey Han yarlÕ÷Õ.
59
©ǂǫ লart KE 174r1), ȐǬǏ ܈aলla- (MN 127138), ǪȈǼǏ ܈ÕnÕۘ (MN 7), ÀȂǗ ܒon (KE
144r16; krú. ÀȂƫ ton KE 12r21)
3. BazÕ ünsüz çiftleri (-çç-, -dd-, -kk-, -ll-, -mm-, -ss-, -tt- gibi)
Köktürk ve Uygur harfli yazÕlÕ metinlerdeki imlâ gelene÷ini devam ettirecek
úekilde bu dönem metinlerinde de úeddeli veya úeddesi ihmal edilerek
yazÕlmÕútÕr: ǾƳ¦
Ë açça (KE 87r18), âƾȈƫ tÕddÕ (KE 226r1), ķLjȇ Ë yassÕ (KE
148v6), ķƳƢǤȇ
Ë yÕƥaççÕ (KE 24r3), ƢǯË°Ȃǯ körkke (KE 73r2), ȂËŻ®ƢǷ°ÂƾǻȂǯ
köndürmedim mü (KE 190v6), ķƫȂƫ tuttÕ (KE 145r8)
138
MN için örnekler, O. F. Sertkaya’nÕn “orezmÕࡆࡃ ’nin Muতabbet-nƗme’si” (Türkiyat
MecmuasÕ, C. XVII, 1972) adlÕ çalÕúmasÕndaki beyit numaralarÕ ile verilmiútir.
139
J. Eckmann, “Harezm Türkçesi”, Tarihî Türk ùiveleri (Çeviren: M. AkalÕn), Ankara 1979,
s. 189.
140
Z. V. Togan, “Harezm’de YazÕlmÕú Eski Türkçe Eserler”, Türkiyat MecmuasÕ II, østanbul
1928, s. 344.
60
F. KaramanlÕo÷lu, “Nehcü’l-Feradis’in Dil Hususiyetleri” baúlÕklÕ
makalesinde eserin ilk elli sayfalÕk bölümü için bu sesin farklÕ yazÕmlarÕnÕ ve
bunlarÕn geçiú sÕklÕklarÕnÕ vermiú, sonunda da úu yargÕya varmÕútÕr141:
“Görülüyor ki metnin yazÕsÕ i, harekesi ise e temayülündedir.”
Harezm Türkçesinin bir di÷er önemli eseri olan KE için ise úu
de÷erlendirmeyi yapmÕútÕm142: “KE’da /i/ yazÕlma temayülünün daha fazla
olmasÕ onun daha geç dönemde Ça÷atayizmin tesirinde olan bir müstensih
tarafÕndan istinsah edildi÷ini akla getirmektedir.”
Edebî lehçe imlâsÕ olarak kabul gören /i/ yazÕmÕ, MM’de di÷er
Harezm Türkçesi dönemi eserlerine göre daha seyrek olarak karúÕmÕza
çÕkmaktadÕr. Her ne kadar bu karÕúÕklÕ÷Õ sergileyecek úekilde tigür-, tigi,
tigme, nidin, tig, sini, iw okutacak yazÕmlarla karúÕlaúsak da bu di÷erlerine
oranla daha azdÕr.
Hù için de úu açÕklama yapÕlmÕútÕr143: “Kelime köklerindeki bütün i
sesleri eski aslî durumlarÕnÕ muhafaza ettikleri gibi, e sesleri de büyük bir
ço÷unlukla i hâlinde inkiúaf etmiú bulunmaktadÕr. Hattâ bu yöndeki inkiúaf o
derece ileri gitmiútir ki, aslÕnda e ile telaffuz edilen arapça ve farsça sözlerin
bile bir kÕsmÕ metinde i yazÕlmÕútÕr.”
MN’de bơú, yơl, ơl, bơr-, tơ-, yơr gibi ilk yazÕlÕ metinlerden itibaren
yazÕmÕnÕ genelde /ơ/ ünlüsü ile takip etti÷imiz kelimeler yanÕnda kes-, es-,
tenִ g, men, sen, ketür-, kel-, teg (metinde tig ve dik), elig, keçür-, Tenִ gri, ne,
sev- (Uygur harfli nüshada sev-) gibi ilk hecede /e/ bulunduran bütün
kelimelerde ilk hece ünlüsünü /i/ okutacak úekilde yazÕlmÕútÕr.
Temir Kutluk Han yarlÕ÷Õnda ise sadece it- örne÷inde /i/ yazÕmÕ ile
karúÕlaúÕyoruz.
Ünlü De÷iúmeleri
a) –a- ~ -o-: barۘ (KE 59r13, NF 77-10, ME 166-1) ~ borۘ (KE
23v17); avuç (KE 114v11), awuç (KE 116r16, NF73-17, KT 119a8; krú.
awuçla- ME 137-6) ~ owuç (KE 5v14); tawar (KE 73r11, NF 64-4, MM
12b9, KT 303b5), tavar (KE 110r3) ~ towar (KE 124v7)
141
A. F. KaramanlÕo÷lu, “Nehcü’l-Feradis’in Dil Hususiyetleri I”, Türk Dili ve EdebiyatÕ
Dergisi XVI, østanbul 1968, s. 64-65.
142
A. Ata, NƗ܈Õrü’d-dìn bin BurhƗnü’d-dìn Rabƥnjzì. ÚÕ܈a܈ü’l-EnbiyƗ (Peygamber KÕssalarÕ),
I. Giriú-Metin-TÕpkÕbasÕm, Türk Dil Kurumu YayÕnlarÕ:681-1, Ankara 1997, s. XXVII.
143
N. HacÕemino÷lu, Kutb’un Hüsrev ü ùirin’i ve Dil Hususiyetleri, Türk Dil Kurumu
YayÕnlarÕ:573, Ankara 2000, s. 9.
61
b) e- ~ ö-: eksük (KE 146r1, NF 38-10, MM 1a11, ME 13-2, KT
228a7) ~ öksük (KE 215r16); etük (KE 222r3), edük (KE 118v16, MM 12a7,
ME 183-3) ~ ötük (KE 150r18); esrük (KE 190r9, NF 363-17, MN 11; krú.
esrüklük ME 49-6) ~ ösrük (KE 219v10); ewür- (KE 38v16, NF 13-16, ME
4-6, MM 3b12), evür- (KE 210r10) ~ öwür- (KE 71r17, krú. öwrül-); ew (KE
18r3, NF 18-17, KT 279b2), ơv (KE 149r21), ơw (MM 19a12, ME 42-1, KT
53b8) ~ öw (KE 164r9; krú. öy KE 218v21); ewlüg (KE 23v12), ơvlüg (KE
210r11) ~ öwlüg (KE 19r4); etmek ‘ekmek’ (KE 14v16, NF 25-1, ME 168-2,
KT 230a8) ~ ötmek (KE 228v9)
c) –e- ~ -ö-: teúük (KE 44v9, NF 21-4) ~ töúük (KE 83r11); tepün-
(KE 133v6) ~ töpüt- (KE 222r8); tel- (KE 28v13) ~ töl- (KE 176r10); telük
(KE 240v8) ~ tölük (KE 140r15); sew- (KE 69r11, NF 169-8, MM 20b9, ME
35-1, KT 23b6), sev- (KE sơv- 106v13, NF 8-11) ~ söw- (KE 80r15, NF 229-
1, KT 434b5; krú. KE sewdür ~ söwdür-, sewüglüg ~ söwüglüg, sew/vün- ~
söwün-, sew/v/ü/inç ~ söwünç)
ç) –i- ~ -Õ-: isig (KE 232r17, NF 316-2, KT 291a3; krú. issig NF 124-
8, ME 177-5) ~ ÕsÕƥ (KE 69v8, KT 417a7; krú. ÕsÕۘ KE 220v17, ÕssÕƥ KE
155r15, ÕsÕۘ- KE 77r2); silig (KE 60r19, MM 21b14, ME 176-1) ~ sÕlÕƥ (KE
57r5)
d) –o- ~ -a-: sowÕ- (KE 42r13; krú. sowuۘ KT 315b3) ~ savu- (KE
82v12, Hù 1672), sawu- (KE 82v13, NF 250-10; krú. sawut- NF 429-16);
(EDPT 808a: so÷Õk) > sawuۘ (KE 57r9, NF 30-16, ME 237-6), savuۘ (KE
198v18, Hù 1991); ۘow- (KE 249v6), ۘov- (ME 19-8) ~ ۘav- (KE 69r4, NF
334-11, Hù 1614), লaw- (NF 155-12); (EDPT 583b: kov÷a) ۘobۘa (NF 357-
12), ۘov/wa (NF 112-12, ME 60-4, KT 228a6) ~ ۘava (KE 71v8)
e) ü- ~ i-: ünde- (KE 40r15, NF 78-17, ME 45-7, KT 387b7) ~ inde-
(KE 170r20, KT 230a2)
f) –ü ~ -i: tilkü (KE 37v16) ~ tülki (KE 172r10); berü (KE 4v9, NF
13-11, ME 123-2) ~ beri (KE 81v16, ME 157-1); eçkü (KE 228v6) ~ ekçi
(KE 170v19)
g) –ü- ~ -i-: büt- ‘inanmak’ (KE 231r9, NF 79-1, MM 2b10, ME 33-3,
Hù) ~ bit- (KE 120v9, NF 26-6); bitker- ‘bitirmek, tamamlamak’ (KE
103v4) ~ bütker- (KE 242r3; krú. bitkür- KE 191r8)
h) –ü- ~ -e-: sünִ gük (KE 225r2, NF 391-6, MM 20a12, ME 161-3, KT
556b3) ~ sünִ gek (KE 206r20, Hù 3693), töpü ~ töpe (NF 283-12, Hù 2585;
krú. tepe NF 155-3, KE 222r9, KT 331a5)
Õ) –u- ~ -ü-: [boyun] sun- (KE 234r13, NF 273-16) ~ sün- (KE 47v11).
62
YukarÕdaki örneklere göre KE’da özellikle (a > o, e > ö)
yuvarlaklaúmasÕnÕn dönemin di÷er eserlerine göre daha fazla görüldü÷ünü ve
bu özelli÷i ile ayrÕca de÷erlendirilmesi gerekti÷ini vurgulamak yerinde
olacaktÕr.
Ünlü Uyumu
KalÕnlÕk-øncelik BakÕmÕndan Ünlü Uyumu
Türkçe kelimelerde kalÕnlÕk-incelik uyumu ilk yazÕlÕ metinlerden
itibaren vardÕr. Ancak daha çok KE’da rastladÕ÷ÕmÕz aúa÷Õdaki örnekler ünlü
uyumuna aykÕrÕdÕr: alnÕge, anasÕge, atarge, kimerseƥa, yalavaçÕge,
enegesiƥa, ۘullarÕge, tegirmenƥa, telwelerƥa, oƥlunִ gge, olarge,
boynunִ gÕzge, tonunִ gÕzge, üzesiƥa, yarÕlmaۘÕge, Õڲgende, tikenlÕƥ, tepünƥÕl,
aúurdük, otaçÕlik, ۘavurtlük, umançlig, sünִ gügümdeƥÕ.
AyrÕca Arapça ve Farsça kelimelere Türkçe ekler ulandÕ÷Õ zaman
uyumun düzensiz oldu÷u da görülmektedir: Ɨdemìƥa / Ɨdemìge, èacebraۘ /
èacebrek, dìnƥa / dìnۘa / dìnge, ۊƗcetlÕƥ / ۊƗcetlig, kƗfirlÕۘ / kƗfirlik, Mevlìƥa
/ Mevlìge ...
144
Ulug Muhammed Han biti÷i.
63
66v10, NF 23-8, KT 91a3, MM 11b5, UM 10, Hù), böri (KE 3v15, NF 112-
10, Hù) ~ börü (NF 11-10, NF 11-10, Hù).
B. Eklerde
I. Dudak uyumu bakÕmÕndan ulandÕklarÕ kelimelerin ünlüsü ile uyuma
girmeyen yuvarlak ünlülü ekler:
1. +AGU topluluk sayÕ ismi yapma eki: biregü (KE 22v21, KT
546b1), ekegü (KE 13v10, NF 20-4), üçegü (KE 29v20, KE 39-13, KT
198a3), törtegü (KE 249v12, KE 337-8), beúegü (KE 179r16), altaƥu (KE
86v18), onaƥu (KE 63r4)
2. –DUr fiilden fiil yapma eki: ۘÕldur- (KE 128v1), eúittür- (NF 39-
5), keydür- (MM 20b4), keڲdür- (KE 78v10), azdur- (KT 6a7), arsÕۘtur- (Hù
2503), keltür- (KE 149v15, NF 161-11, MM 19a6), keldür- (NF 341-8),
tÕۘtur- (KE 140r15), tinִ gdür- (KT 464b2)
3. –Ur fiilden fill yapma eki: içür- (Hù 1909), keçür- (KT 187b9, KE
32r12), biúür- (KE 88r16), basur- (MM 12b18)
4. –GU gelecek zaman / gereklilik eki: ülegü kerek (MM 6b16),
kÕlƥu-miz (KE 221r14), ۘÕlƥu (NF 72-14), keçürgüm (Hù 916)
5. –sUn 3. tekil úahÕs emir eki: oۘÕsun (KE 53r20), alsun (NF 136-
17), arsÕۘturmasun (KT 395a9), ۘalsun (MN 7), bilsün (Hù 2290)
6. –GUz fiilden fiil yapma eki: kirgüz- (KE 205v12), tirgüz- (KT
422a4)
7. –GUr / -KUr fiilden fiil yapma eki: bitgür- (Hù 3767), tirgür- (Hù
3932, KE 163r1), yatۘur- (NF 9-; krú. yatƥur- NF 90-10)
8. –DUK belirli geçmiú zaman 1. ço÷ul úahÕs eki: Õڲtuۘ (KT 399b9),
keldük (KE 64r10), barduۘ (NF 126-10), cehd ittük (Hù 4293).
64
4. –DI belirli geçmiú zaman 3. tekil úahÕs eki: boldÕ (KT 198a4, MN
90), kördi (NF 8-15), mündi (KE 65r11), öldi (MM 17a8), tüúti (Hù 2823),
ۘuçtÕ (NF 166-15)
5. –DIlAr belirli geçmiú zaman 3. ço÷ul úahÕs: körüútiler (KE
226v14), köydürdiler (NF 329-10), ögdiler (MM 1a8), tüúürttiler (Hù 1438),
küfr ketürdiler (KT 101b2)
7. –mIú belirsiz geçmiú zaman eki: öltürmiú sen (KE 142v15),
tüketmiú (MM 13b2), köçmiúler (NF 414-13), yitürmiú (Hù 1425).
Ünsüzler
/b/ Ünsüzü
A. Kelime BaúÕnda
1. bar, bar-, bol-, bơr- gibi kelimelerde kelime baúÕ /b/ ünsüzü bu
dönem metinlerinde korunmuútur.
2. b- > m-: /b/ ile baúlayan kelimelerde kelime kökünde veya ulanan
eklerde /n/ ve /nࢎ g/ diú veya geniz ünsüzlerinin bulunmasÕ durumunda bu ses
/m/’ye geliúmiútir. Divânü Lugâti’t-Türk’te bu ses geliúmesiyle ilgili úu
bilgiler yer almaktadÕr145: “Kelimenin baúÕnda bulunan ϡ harflerini Suvarlarla
O÷uzlar, KÕpçaklar Ώ’ye çevirirler. Türkler men bardum, Suvarlarla
KÕpçaklar, O÷uzlar ben bardum derler. Türkler “çorba”ya mün, bunlar bün
derler.”
Harezm ve Harezm-AltÕn Ordu Türkçesi eserleri bu bakÕmdan
KarahanlÕ Türkçesi özelli÷i taúÕmaktadÕrlar: ben > men (KE 3v8, Hù 94, MM
4a7, NF 6-5, ME 24-6), binִ g > minִ g (Hù 152, NF 37-3, MM 3a9, ME 50-3;
minִ g eki yüz KE 24r13), bin- > min- (KE 158r4, NF 374-2, MR 4-10146; krú.
mün- Hù 4411, KE 78v13, NF 415-4, MM 16a2, ME 150-8), bunִ g > munִ g
(Hù 2579, KE 131v21, MM 20b13; munִ gluƥ NF 286-6; munִ glan- ME 35-6),
bu > munִ ga (MM 11a19; krú. munִ gar KE 6r11, munda NF 15-9), banִ g >
manִ g (MM 21b11; krú. manִ gla- KE 19v21, Hù 3790), benִ giz > menִ giz (KE
221v21; krú. menִ gizlig NF 13-12), benִ gze- > menִ gze- (KE 55r21, NF 53-3,
ME 34-7, MM 21a14), bengü > mengü (KE 134v13, Hù 816, ME 70-6; krú.
menִ ggü NF 177-7, mengi MM 21b10), ban- > man- (NF 301-4, ME 141-4).
145
Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi I, (Çeviren: B. Atalay), Türk Dil Kurumu YayÕnlarÕ: 521,
s. 31.
146
MR için örnekler, P. de Courteille’nin (Paris 1882) çalÕúmasÕndaki tÕpkÕbasÕmÕn sayfa ve
satÕr numaralarÕ ile verilmiútir.
65
Fakat ME’de úu birkaç örnekte /b/’li úekilleri bulmak mümkün
olabilmektedir: ban- 166-1 ve 136-6, banƥu ‘lokma’ 136-6 (krú. manƥu 141-
1), banִ gla- 89-5, biniú- 117-8 (krú. mün- 150-8, münִ geú- 194-7)
b > m geliúmesine yukarÕdaki örneklerdeki gibi bir sebep olmasa da
KE’daki mÕyÕۘ ‘bÕyÕk’ kelimesi bu konuda dikkat çekicidir. KarúgarlÕ
Mahmûd’un sözlü÷ünde bÕڲÕk147 olarak geçen bu kelime dönemin eseri olan
ME ve NF’de bÕyÕۘ úeklinde yer almaktadÕr. Clauson, bu kelimenin, Kuzey-
do÷u ve Kuzey-batÕ Türkçelerinde (Kavânînü’l-Külliyye) mÕyÕk olarak
geçti÷ini bildirmektedir148.
B. Kelime OrtasÕnda
1. –b- > -w- ~ -v-: Kelime içinde ve iki ünlü arasÕnda bulunan /b/ sesi
/w/ ve /v/’ye geliúmiútir. KaúgarlÕ Mahmud w > v için úunlarÕ söylemektedir:
Türklerce (yani KarahanlÕ Türkleri) ϑ ile Ώ arasÕnda söylenen “ ׃w” harfi
O÷uzlarla onlara yakÕn olanlar tarafÕndan ϭ’ye çevrilir. Türklerin ׃ “ew”
dedi÷ine O÷uzlar ϭ “ev” derler149.
Harezm Türkçesi eserleri bu ses hadisesi bakÕmÕndan hem KarahanlÕ
Türkçesi hem de O÷uz Türkçesi özelli÷ini taúÕmaktadÕr: abÕn- > avun- (KE
142v14, ME 171-7; krú. awunça KE 58r10, Hù 387), ebir- > ewür- (KE
38v16, MM 9b13, ME 4-6, NF 13-16, KT 482a1) ~ evür- (KE 210r10),
লabÕú- > ۘawuú- (KE 58v18, NF 34-17) ~ ۘavuú- (KE 129v6; krú. ۘavúun-
ME 160-8), tabar > tawar (KE 73r11, MM 12b9, NF 64-4, KT 303b5; krú.
tÕwar ME 5-8; towar KE 124v7) ~ tavar (KE 81r20;), tebe > tewe (KE 35r3,
NF 20-6; krú. tơwe ME 8-2, MM 13a17, KT 323a3) ~ teve (KE 192r20),
yalabaç > yalawaç (KE 53r20, ME 8-6, NF 230-6, KT 193b5) ~ yalavaç
(KE 93v16, KT 106b9), yabÕz > yawuz (KE 18r13, ME 44-7, NF 60-2, KT
243a9; krú. yawuzluۘ MM 7a6) ~ yavuz (Hù 4697), yablaۘ > yawlaۘ (KE
81v15, NF 106-13), yuban- > yuvan- ‘çekinmek’ (Hù 2251).
2. –b- ~ -w-: øki ünlü arasÕnda bulunmasÕna ra÷men /b/ sesinin
korundu÷u örnek de vardÕr: karabaú (KE 105r15, NF 262-1, ME 64-8, MM
5a18) ~ ۘaravaú (NF 151-17, Hù 1999).
Bir kelimede iki ünlü arasÕnda bulunmayan /b/ sesinin korundu÷unu
ve /w/’ye geliúti÷ini görmekteyiz: yalbar- (KE 110r6, NF 355-4, ME 139-5,
KT 332a2, Hù 1571) ~ yalwar- (KE 102r1, KT 332a1, MM 4a16).
147
Divanü Lûgat-it-Türk. IV. Endeks, (Çeviren: B. Atalay), Türk Dil Kurumu YayÕnlarÕ: 521,
s. 89.
148
S. G. Clauson, An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, Oxford
1972, s. 301b.
149
DLT, s. 31-32.
66
C. Kelime Sonunda
-b > -w ~ -v ~ Ø: ab > aw (KE 49r11, ME 5-5, NF 155-16, KT 119a8)
~ av (KE 116r18), eb > ew (KE 30v17, NF 18-16, KT 279b2, ơw ME 42-1,
KT 53b8; krú. öw KE 164r9, öy KE 218v21) ~ ơv (KE 149r21), seb- ~ sew-
(KE 69r11, ME 35-1, NF 169-8, KT 23b6; krú. söw- KE 80r5, NF 229-1, KT
434b5) ~ sơv- (KE 106v13, NF 8-11; krú. sivün- MN 10), sub > suw (KE
12r19, ME 48-4, NF 3-10, KT 217b2) ~ suv (NF 116-7, KT 183b1, MR 3-
17) ~ su (KE 207r10).
/ç/ Ünsüzü
-ç > -ú: Kuzey-batÕ KÕpçak Türkçesinde örneklerine rastlanÕlan bu ses
geliúmesi150 dönem eserlerinden sadece NF ve Hù’de tespit edilmiútir: iç-
(NF 369-10) ~ iú- (NF 367-1), ۘaç- (NF 361-1) ~ ۘaú- (NF 75-4, Hù 2959).
/d/ Ünsüzü
Eski Türkçe /d/ sesi için KaúgarlÕ Mahmûd úu açÕklamayÕ
yapmaktadÕr151:
Ya÷ma, ToxsÕ, KÕfçak, Yabaku, Tatar, Kay, Çomul ve O÷uzlar
birbirine uygun olarak Ϋ (dh) harfini her zaman ̵ (y)’ye çevirirler ve hiçbir
zaman Ϋ’li söyleyemezler... Bunun gibi Çigiller ve baúka Türklerce Ϋ olarak
söylenen bu harfi “Rus” ve “Rum” ülkelerine kadar uzanan Bulgar, Suvar,
Yemek, KÕfçak boylarÕ hep birden ί (z ) olarak söylerler.
KaúgarlÕ Mahmûd’un bu açÕklamasÕ kendi döneminde canlÕ bir hâlde
olan /d/ sesinin geliúimini vermesi bakÕmÕndan dikkat çekicidir. Orta Türkçe
döneminin baúlangÕç devresini oluúturan Harezm Türkçesinde /d/ ve /y/’li
örnekleri bir arada görmek mümkündür. Bu özellik de yukarÕda adÕ geçen
boylarÕn lehçe ve úivelerinin birbiriyle karÕúÕk olarak konuúuldu÷u bir d ~ y
dönemini vermesi bakÕmÕndan önemlidir.
Aúa÷Õda Harezm dönemi eserlerinde /d/ ~ /y/’ye tanÕk olan örneklerin
geçiú sÕklÕklarÕ verilmiútir: adaۘ (KE 134, ME 3, Hù 77, MM 8, NF 72) ~
ayaۘ (KE 31, ME 2, Hù 20, MM 3, NF Ø,), aڲrÕl- (KE 15, NF 9, ME 1, Hù
9) ~ ayrÕl- (KE 25, NF Ø, ME 6, Hù 1), eڲgü (KE 51, NF 56, ME 10, Hù 80)
~ eygü (KE Ø, NF Ø, ME Ø, Hù Ø; krú. eygülük ME 1), ۘaڲƥu (KE 28, NF
150
bkz. Ettuhfet-üz-Zekiyye fil-lûgat-it-Türkiyye, (Çeviren: B. Atalay), Türk Dil Kurumu
C.II.21, østanbul 1945, s. 179-187.
151
Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi I, (Çeviren: B. Atalay), Türk Dil Kurumu YayÕnlarÕ: 521,
s. 32.
67
38, ME 24, MM 2, Hù 165) ~ ۘayƥu (KE 3, ME 6, MM Ø, Hù 6) ~ ۘayƥÕ
(NF 1), ked- (KE 22, NF 29, ME 2, MM 4, Hù 12) ~ key- (KE 31, NF 16,
ME 23, Hù 12; krú. keydür- MM 1), ۘuڲuƥ (KE 55, NF 41, ME 3, MM 1, Hù
9; krú. ۘuڲu NF 1 ~ ۘuڲuۘ NF 1) ~ ۘuyuƥ (KE 22, NF 2, ME 4, MM Ø, Hù
1).
/G/ Ünsüzü
A. Tek heceli kelimelerin sonunda bu ses sabittir.
B. Birden fazla heceli kelimelerin içinde (hece baúÕnda):
1. –G- sesi korunmuútur: eڲgü (KE 14v10, NF 2-15, ME 8-2, Hù
2519; krú. eygülük ME 1), emgek (KE 22v10, NF 49-17, KE 80a9, ME 68-6,
MR 5-12), ۘazƥan- (KE 125v12, NF 234-10, ME 23-8, KT 130b6), yalƥan
(KE 69v10, NF 16-1, ME 71-4, KT 480b1; krú. yalۘan KT 350b5), yörge-
(KE 19r7; krú. yörgen- ME 140-2, yörgeú- KT 557a9).
2. –G- > -G- ~ Ø: bulƥa- (KE 111r19, ME 65-4; krú. bulƥaú- NF 179-
14) ~ bula- (ME 62-8; krú. bulaú- NF 331-13), ۘulƥaۘ > ۘulaۘ (KE 203v14,
ME 58-5, NF 60-10, MM 2b6, KT 189b4), ۘarÕnçƥa (KE 30r19) ~ ۘarÕnça
(KE 10r17, NF 229-13, KT 362a1; krú. ۘarÕnçۘa KE 138v20), ۘazƥan (NF
125-9, KE 148r18) ~ ۘazan (KE 95r1, NF 107-4), kergek > kerek (KE 8v21,
NF 4-6, ME 76-7, MM 1a6; krú. kerek- KT 300a2), kirtgün- (KE 121v16) ~
kirtün- (KE 54v21, NF 95-16), ۘurtƥar- (KE 52r4, NF 217-12; krú. ۘurtۘar-
KE 118r17) ~ ۘutƥar- (KE 100v7, NF 73-12, ME 6-4, Hù 3164; krú. ۘutۘar-
KE 89r3, NF 165-13) ~ ۘurtar- (KE 239r18, NF 223-16) ~ ۘutar- (KE
237r19, ME 8-5, MM 14a12, Hù 470), sarƥar- (KE 16r16, NF 243-8, KT
440a7, ME 162-7, Hù 976) ~ sarar- (Hù 3391), tarƥaۘ (KE 18v11, NF 11-7;
krú. tarƥa- Hù 3185) ~ taraۘ (KE 161v19; krú. tara- ME 69-2, NF 334-2, Hù
876), tolƥa- (KT 438a7; krú. tolƥan- KE 237r15, tolƥaú- MM 8a13, tolƥaƥ
NF 287-2) ~ tola- (ME 225-8), yapurƥaۘ (KE 12r13, NF 57-3, KT 148a4,
Hù 3591; krú. yawurƥaۘ KE 174r5) ~ yafraۘ KE 97r14) ~ yapraۘ (NF 43-14,
KT 301b8, Hù 4264; krú. yapraۘlan- ME 43-3)
3. -G- > –G- ~ -ল-: ۘarÕnçƥa (KE 30r19) ~ ۘarÕnçۘa (KE 138v20),
ۘaranִ gƥu (KE 67r9, NF 402-12, KT 422b1; krú. ۘaranִ gu ME 17-5) ~
ۘaranִ gۘu (KE 38v11, NF 229-13, KT 132b7; krú. ۘaranۘu ME 228-6), ۘÕsƥa
(KE 216v13, ME 41-7) ~ ۘÕsۘa (KE 65v20, NF 118-9, ME 133-4, KT 92a7,
MM 12a15), ۘumursƥa (KE 92v11) ~ ۘumursۘa (KE 146v13), ۘurtƥa (KE
28r16, KT 358a8) ~ ۘurtۘa (KE 80v7), ۘurtƥar- (KE 52r4, NF 217-12) ~
ۘurtۘar- (KE 118r17; krú. ۘutƥar- KE 100v7, NF 73-12, ME 6-4; krú. ۘutۘar-
KE 89r3, NF 165-13)
68
4. –G- > -w-, -v-: ۘoƥ- > ۘow- (KE 249v6; krú. ۘowul- KT 109b6; krú.
ۘaw- NF 379-11) ~ ۘov- (ME 19-8; krú. ۘav- KE 69r4, NF 334-11, Hù
1614), soƥÕۘ > sowuۘ (KT 512a5; krú. sawuۘ KE 57r9, ME 237-6, NF 30-16)
~ sovuۘ (Hù 4231; krú. savuۘ KE 198v18), yaƥuۘ > yawuۘ (KE 61r5, NF 20-
14, KT 558b5, ME 106-4) ~ yavuۘ (KE 164v21, Hù 521).
biregü, kigür- ve küڲegü örneklerinde ise hem /g/’nin korundu÷una
hem de /v/’ye geliúti÷ine tanÕk olmaktayÕz: biregü (KT 546b1, KE 18r9) ~
birev (KE 173v12), kigür- (KE 215r19, ME 88-5, NF 350-3; krú. kivgür- KE
5v6; kirgür- NF 280-11) ~ kiwür- (KE 40r14, KT 359b1) ~ kivür- (KE 91r1,
ME 20-6, KT 50b4, Hù 3773), küڲegü (KE 27v16, NF 125-6; krú. küyegü
KE 238v1) ~ küyev (KE 143v17).
152
KT için verilen de÷er gerçek de÷eri yansÕtmayacaktÕr. Çünkü yararlanÕlan kaynak tam
dizin de÷ildir. Bu nedenle sadece kelimenin geçip geçmedi÷i úeklinde
de÷erlendirilmelidir.
69
bu özellik, di÷er eserlerde az sayÕdaki örnekte bulunmaktadÕr. Bu konuda
HacÕemino÷lu úu açÕklamayÕ yapmÕútÕr153:
øsimden isim yapan –lÕƥ, -lig ekinin sonundaki –ƥ ve –g sesleri
metindeki örneklerden dörtte birinde düúmüútür. Bu örnekler
metnin tamamÕ göz önüne alÕnÕrsa umumî bir düúme
temayülünün baúladÕ÷ÕnÕ haber verecek niteliktedir.
Bu bakÕmdan Hù di÷er eserlerden ayrÕlmaktadÕr diyebiliriz. Dönem
eserlerinde söz konusu ekin sonundaki ünsüzün düútü÷ü yerler aúa÷Õda
gösterilmektedir:
KE: sözli 195r2, yürekli 61v11, könִ gülli 195r2, ܈afƗlÕ 68v8
NF: körklü 189-8, nikƗۊlÕ 209-16, türlü 194-13
ME: baېtlu 9-7, ۘorۘuƥlu 92-4, oƥlanlu 28-8
KT: körklürek 440b2, örtüglü 138b5
MN: közlüler 75, dudaklÕ 75, sözlüler 75
Hù: atlÕ 3811, ataƥlÕ 997, baƥlÕ 4141, daƥlÕ 3992, körkli 2566 ~ körklü
4093, köynükli 3802, ۘuvvetli 49, sözli 2712, tatlÕ 388, tilli 2712, tünli 4321,
türlü 2347, yaraƥlÕ 4191, yazuۘlÕ 4603, yüklü 2827...
3. –ƥ > –ƥ ~ -ল: aƥrÕƥ (KE 52r19, NF 167r2, KT 28b7) ~ aƥrÕۘ (KE
121v7), ÕsÕƥ (KE 69v8, KT 417a7; krú. ÕssÕƥ KE 155r15) ~ ÕsÕۘ (KE 216v19),
tarÕƥ (KE 92v10, NF 362-17) ~ tarÕۘ (KE 216v4), uluƥ (KE 153r21, NF 8-
14, KT 289b5, MM 11a2, ME 27-7) ~ uluۘ (KE 68r12), yaraƥ (KE 57r17,
NF 7-17, MM 25b17, ME 76-7, KT 151a4) ~ yaraۘ (KE 123v9), yarlÕƥ (KE
4r18, NF 40-13) ~ yarlÕۘ (KE 20v19), yoruƥ (KE 88v17) ~ yoruۘ (KE
88v14, NF 318-12).
Ça÷atay Türkçesinde rastlanÕlan /ƥ/ ~ /ল/ karÕúÕklÕ÷Õ Harezm Türkçesi
için de söz konusudur. Ancak kelime içinde /ƥ/ ~ /ল/ dönemin birden fazla
eserinde yer aldÕ÷Õ hâlde kelime sonundaki bu de÷iúme –NF’teki tek örnek
dÕúÕnda- sadece KE’da bulunmaktadÕr. Bu nedenle KE, söz konusu dönemin
di÷er eserlerinden Ça÷atay Türkçesine yaklaúan bu özelli÷i ile ayrÕlmaktadÕr.
Kelime sonundaki ƥ ~ ল hadisesini KE’da ve Hù’de +lIG / +lUG
isimden sÕfat yapma ekinde de görebilmekteyiz:
KE: a܈ÕƥlÕƥ 125r13 ~ asÕƥlÕۘ 147r3, baúlÕƥ 181r7 ~ baúlÕۘ 195r20,
ۘapuƥluƥ 28r2 ~ ۘapuƥluۘ 44r2, munִ gluƥ 61v11 ~ munִ gluۘ 237r16, uyatlÕƥ
119v21 ~ uyatlÕۘ 25v15. Bu durum bir örnekte NF’te de vardÕr: aƥuluƥ 33-
16 ~ aƥuluۘ 350-14.
Hù: baƥlÕۘ 3182, ۘÕlÕۘlÕۘ 3550, azÕƥlÕۘ 4136.
153
M. N. HacÕemino÷lu, Kutb’un Hüsrev ü ùirin’i ve Dil Hususiyetleri, Türk Dil Kurumu
YayÕnlarÕ: 573, Ankara 2000, s. 26.
70
4. -G > –G ~ -nࢎ g: ۘÕraƥ (KE 74v6) ~ ۘÕranִ g (NF 62-5, ME 175-7),
tirig (KE 16v9) ~ tirinִ g (KE 8r12).
D. Ek baúÕnda:
Dönem eserlerinde ek baúÕ /G/ ço÷unlukla korunmuú, bazÕ istisnalarda
ise -O÷uz Türkçesinde oldu÷u gibi- ek baúÕ /G/ sesi düúmüútür. Bu sesin
düútü÷ü yapÕlar ve geçti÷i yerler aúa÷ÕdadÕr:
1. +GA > +A yönelme hâli eki
KE: bize 129r10, ơle 158r16, (seninִ g) fercinִ ge 19r5, (seninִ g)
feriútelerinִ ge 121v8, (seninִ g ۘutluƥ) cƗnÕnִ ga 238r2, ۘoldaúÕna 135v1,
ۘonçÕna 222r3, könִ gline 224r7, aܒÕna 231r1, (tegme) birine 115v16, özlerine
107v21, pelesine 53r11.
NF: ehlime 95-4, egnime 287-5, [seninִ g] Rabbunִ ga 9-15, nefsünִ ge 9-
16, ۊaۘۘÕnִ ga 10-5, ümmetinִ ge 10-10, peyƥƗmberlÕۘÕnִ ga 35-11, ۊaremünִ ge
42-13, ümmetlerinִ ge 59-17, ۘÕsmetinִ ge 77-1, ۊaĪretinִ ge 83-16, belinִ ge 325-
12, könִ glünִ ge 325-13.
ME: boya yet- 26-6, borça satÕƥ 124-5, bir yana tur- 65-5, sonִ gÕna
73-1, tüpine 58-7, uçÕna 218-4.
MM: ete 11a16, köze 12b16.
Hù: cƗna 2084, emire 4407, iúe 4226, gümƗna 724, niúƗna 1594,
uƥana 3397, uyۘuya 1702, boynuma 1738, irnime 3488, dervìúlerine 2914,
ilgine 2837, özine 3722, sözine 4722, uçmaېÕna 4626.
1. ve 2. tekil úahÕs iyelik eklerinden sonra gelen yönelme hâli ekinin –
A úeklinde ulandÕ÷Õna dair tanÕklar Eski Türkçe dönemi metinleri için de söz
konusudur. Bu bakÕmdan KE’daki birkaç örnek dÕúÕnda ME, MM ve
Hù’deki örneklerde ekin baútaki ünsüz yitimi ile gelmesi O÷uz Türkçesi
özelli÷ini yansÕtmasÕ bakÕmÕndan önemlidir.
2. –ƥan > -an sÕfat-fiil eki: KE: aƥÕrlayanda 127r14.
3. –ginçe > -inçe zarf-fiil eki: KE: kelinçe 16r18.
/ল/ Ünsüzü
Kelime baúÕnda /K/ korunmuútur. Ancak birkaç örnekte ল- ~ প-
de÷iúimi vardÕr: ۘatÕr ‘katÕr’ (KE 43r2, MR 3-5) ~ ېaçÕr (KE 208r8) ~ ېaܒÕr
(KE 230r17) ~ ېatÕr (KT 258a1), ېarpuz ‘karpuz’ (KE 12v18).
71
Kelime içinde bu sesin –ল- ~ -প- de÷iúimi úu örneklerde
görülmektedir: aۘÕt- (KE 68r14) ~ aېÕt- (KE 248v1), aۘsaۘ (KE 111r16) ~
aېsaۘ (KE 10v3, MM 12b14, KT 343b3), aېúam (KE 36v21, NF 25-16, MM
8b11, ME 105-3), aېtar- (KE 97v2, NF 191-16; krú. aېtarÕú- ME 201-3,
aېtarÕl- KT 566b5), ۘÕsېa (Hù 3944; ۘÕsƥa, ۘÕsۘa), oېúa- (KE 153v3, NF
303-12, ME 34-7, KT 440b2, Hù 3603), saۘsÕۘ (NF 331-1) ~ saېsÕۘ (KT
508b5), toېúun (Hù 1801), tutېavul (Hù 4298), yaېúÕ (KE 2r21, NF 22-2,
ME 33-6, KT 75a5, Hù 358), yaۘ- (ME 7-6, KE 109r11) ~ yaېun- (ME 152-
5).
Ça÷atay Türkçesinde oldu÷u gibi kelime sonu /ল/ sesinin /ƥ/’li geçti÷i
örneklere KE’da tanÕk olmaktayÕz:
KE: ۘÕlÕۘ 65v10 ~ ۘÕlÕƥ 2v3, tayaۘ 18r11 ~ tayaƥ 119v4, ayaۘ ‘kadeh’
8v18 ~ ayaƥ 148r18, azuۘ 118r7 ~ azuƥ(luƥ) 2r18.
Bu ses olayÕ ile ilgili olarak yine KE’da iki ünlü arasÕndaki ötümsüz
ünsüzün ötümlüleúti÷ini gösteren örnekler de vardÕr: aymaƥ(<ۘ)Õnƥa 208r10,
saۘÕn- 67r18 ~ saƥÕn- 215v8, sÕۘa- 70v12 ~ sÕƥa- 25v4. Buna karúÕlÕk yine
aynÕ eserde úu örnekler de bu konudaki tutarsÕzlÕ÷Õ göstermesi bakÕmÕndan
önemlidir: baúۘa ‘baúka, di÷er’ 122v13 ~ baúƥa 73v123, abuúۘa 11v12 ~
abuúƥa 69v20.
/ল/ ~ /ƥ/ karÕúÕklÕ÷ÕnÕ vermesi bakÕmÕndan +ۘÕ ~ +ƥÕ aidiyet ekinin
seyri de önemlidir. Aúa÷Õdaki örneklerden bazÕlarÕ ötümlüleúmeye örnek
teúkil etse de ötümlüleúmeyi gerektirmeyen durumlarda da aynÕ karÕúÕklÕk
devam etti÷i için bu ses hadisesinde de÷erlendirilmiútir: astÕnƥÕ (NF 106-4),
bÕldurۘÕ (NF 309-16) ~ bÕldurƥÕ (NF 46-17), burunۘÕ (KE 90r4, NF 30-8,
MM 9b17) ~ burunƥÕ (KE 87r11), ېazìnemdaƥÕ (KE 80r21), ۘuڲuƥdaƥÕ (KE
70v5), ozaۘÕ (KE 15r5, NF 11-6), sonִ gۘÕda (KE 241v12) ~ sonִ gƥÕ (KE
179r14) uçmaېdaƥÕ (KE 33r13), yanÕndaƥÕ (KE 75v21).
Kelime sonu –ল ~ -প için ise úu örnek gösterilebilir: tansuۘ (KE 68v2)
~ tansu( ېKE 149r18).
/t/ Ünsüzü
Kelime baúÕnda /t/ ünsüzü genelde korunmakla birlikte sayÕlÕ
kelimenin bazÕ örneklerinde O÷uz grubu Türkçelerinde takip etti÷imiz t- > d-
’ye rastlanmaktadÕr. KaúgarlÕ Mahmûd daha XI. yy’da bu özelli÷in O÷uzlara
mahsus oldu÷unu belirtmiútir154: “O÷uzlarla onlara yakÕn olanlar kelimedeki
154
Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi I, (Çeviren: B. Atalay), Türk Dil Kurumu YayÕnlarÕ: 521,
s. 32.
72
Ε harfini Ω harfine çevirirler. Türkler deveye ̶ϔΗ “tewey” , bunlar ̵ϭΩ
“devey” derler.”
Aúa÷Õda dönem eserlerindeki bu geliúmenin sÕklÕklarÕ verilmektedir:
KE: taۘÕ (di÷er hepsi) ~ daƥÕ (1), te- (di÷er hepsi) ~ de- (21), teg (198)
~ deg (17), ter (13) ~ der (2), tög- (2) ~ dög- (1), dudaۘ (1), duman (1), tur-
(di÷er hepsi) ~ dur- (16).
NF: delü (1), delülük (1).
ME: Eserdeki bu ses geliúmesi hakkÕnda N. Yüce’nin açÕklamasÕ
úöyledir155:
Kelime baúÕnda t- ~ d- de÷iúikli÷i Mukaddimetü’l-Edeb’de
oldukça çok görülen ses hadiselerindendir. Metinde t- ile
yazÕlan kelimeler, sayÕca daha fazladÕr. Fakat, bunlarÕn aynÕ
zamanda d-’li úekillerinin de yaygÕn bir hâlde kullanÕlmÕú
olmasÕ, KaúgarlÕ Mahmud’un da belirtti÷i gibi (DLT I 31), t-’yi
d-’ye çeviren O÷uz Türkçesinin Harezm Türkçesinde ne derece
a÷ÕrlÕk kazandÕ÷ÕnÕ göstermesi bakÕmÕndan önemlidir.
(ME için birkaç örnek:) taƥ (2) ~ daƥ (1), taۘÕl- (7) ~ daۘÕl- (1), tanִ g
(6) ~ danִ g (2), tanִ gÕrۘa- (1) ~ danִ gÕrۘa- (1), tanִ gsuۘ (1) ~ danִ gsuۘ (3), tap
(5) ~ dap (1) ...
KT: taۘuۘ (3) ~ daۘuۘ (2), tam (3) ~ dam (1), tar (8) ~ dar (2), tarlÕۘ
(6) ~ darlÕۘ (3), dolÕ (1)
Hù: taۘÕ (38) ~ daƥÕ (1), te- (370) ~ de- (3), teli (2) ~ deli (4), degül
(1).
MN: dik, daƥÕ, degül, dige, di-. (Eserde verilen bu örnekler her yerde
/d/’lidir.)
Kelime içinde iki ünlü arasÕndaki ötümsüz /t/ ünsüzünün ünlü
niceli÷ine ba÷lÕ olarak ötümlüleúmesiyle ortaya çÕkan –t- ~ -d-’yi bulunduran
kelimeleri dönem eserlerinde úu örneklerde görebilmekteyiz: ata- (ME 25-3,
KT 327b3) ~ ada- (ME 106-6, KT 281a7), ataƥ ‘ada’ (KE 140r11) ~ adaƥ
(KE 139v10), butaۘ (KE 11v4, NF 255-1, ME 193-2) ~ budaۘ (KE 78r9, NF
56-17, ME 169-3), ۘuduz (Hù 4636), öte- (KE 181v15, NF 209-9) ~ öde-
(KE 140v16), etük (KE 223r3; krú. ötük KE 150r18) ~ edük (KE 118v16,
MM 12a7).
155
N. Yüce, Mukaddimetü’l-Edeb, Türk Dil Kurumu YayÕnlarÕ: 535, Ankara 1988, s. 20.
73
Bir yarÕ ünlü ile ünlü arasÕndaki –t- > -d-’yi gösteren örnekler de
vardÕr: kintik > kindik (KE 68r20, NF 104-12), orta (KE 304a1) ~ orda (Hù
4543).
Bu konuda KE’daki at ‘ad’ (96r2) ~ ad (166v16), atlÕƥ (19v16) ‘adlÕ,
namlÕ’ ~ adlÕƥ (191v9) ikili úekilleri kelimedeki ünlü niceli÷ini vermesi
bakÕmÕndan önemlidir. AyrÕca yine aynÕ eserde ant, art, yanut, ayt-
kelimelerine ünlü ile baúlayan ek ulandÕ÷Õnda kelime sonundaki ünsüzün
ötümlüleúti÷ini gösteren birkaç örnek vardÕr: andÕm (49r12; krú. and iç-
24r17 ~ an ܒiç- 105v17), ardÕ (84r18; krú. artÕn 57v10), aytÕnִ g (64r17) ~
aydÕnִ g (99r1), yanutÕn (51v21) ~ yanudÕn (51v21).
74
Yine birinci ço÷ul úahsÕn ilgi hâli eki +Inִ g / +nInִ g ve +Im olarak
geçmektedir. bizim úekli NF’te 41 yerde geçerken bizinִ g 11 yerde
bulunmaktadÕr. Hù’de sadece 1 yerde bizim (2325), geri kalan yerlerde ise
bizinִ g ve bizninִ g úeklindedir. KE’da ise bizim úekli yer almamaktadÕr. NF’te
menim’e paralel olarak bizim úeklinin bulunmasÕ O÷uz Türkçesi özelli÷ini
yansÕtmasÕ bakÕmÕndan dikkat çekicidir.
156
M. N. HacÕemino÷lu, Kutb’un Hüsrev ü ùirin’i ve Dil Hususiyetleri, Türk Dil Kurumu
YayÕnlarÕ: 573, Ankara 2000, s. 52.
157
Ettuhfet-üz-Zekiyye fil-lûgat-it-Türkiyye, (Çeviren: B. Atalay), Türk Dil Kurumu C.II.21,
østanbul 1945, s. 222.
75
rastlanmaktadÕr: anamۘa (KE 235r1) ~ anamƥa (KE 51v3), atۘa (Hù 1801)
~ atƥa (KE 118r1), atÕnִ gۘa (NF 279-4), ayƥa (KE 86r6) ~ ayۘa (Hù 2530),
babamۘa (NF 357-8), baۘçaۘa (NF 311-5), butۘa (KE 231v13) ~ butƥa (Hù
61, KE 16v21), ېatunۘa (NF 151-13) ~ ېatunƥa (NF 48-8), ۘapuƥۘa (NF 85-
2, KE 215v1) ~ ۘapuƥƥa (KE 83v4), tayaۘƥa (KE 151r16), topraۘۘa (Hù
934, KE 237r19) ~ topraۘƥa (KE 39r2).
Eski Türkçede oldu÷u gibi 3. tekil ve ço÷ul úahÕs iyelik eki ile ondan
sonra gelen yönelme durumu eki olarak +nִ gA da gelebilmektedir158:
anasÕnִ ga (KE 38r13) ~ anasÕnƥa (KE 128v13, NF 170-9) ~ anasÕƥa (KE
53r16) ~ anasÕۘa (KE 238r8) ~ anasÕke (KE 38v19), ۘoynÕnִ ga (Hù 3782),
ۘullarÕnƥa (Hù 858), oƥlÕۘa (NF 153-5) ~ oƥlÕƥa (NF 339-9) ~ oƥlÕnƥa (NF
14-14) ~ oƥlÕnִ ga (NF 221-4), ornÕnִ ga (KE 64v15, NF 93-10) ~ ornÕnƥa (KE
17v19) ~ ornÕƥa (KE 86v21), yanÕnۘa (MR 7-7) ~ yanÕۘa (MR 7-8).
KE’da tek yerde 3. tekil úahÕs zamirinin yönelme hâli almÕú úekli onִ ga
olarak tespit edilmiútir. Bu da yine KÕpçak Türkçesi sözlüklerinde
karúÕlaútÕ÷ÕmÕz bir yapÕdÕr.
Bu ekin ek baúÕ ünsüzü /G/’nin düúerek +A úeklinde ulandÕ÷Õ örnekler
de vardÕr. (bkz. /G/ Ünsüzü)
ol ve bu iúaret zamirlerinin yönelme hâlinin tespit edilen ikinci úekli
anִ gar ve munִ gar’dÕr. Bu yapÕ, yön gösterme eki görevinde de kullanÕlmÕútÕr.
(Bunun için bkz. Yön gösterme hâli eki.)
anִ gar (KE 28r15: anִ gar èƗúÕۘ boldÕ. ME 192-5: tegdi anִ gar. MM
2b14: anִ gar menִ gzegen yoۘ ۘamuƥdÕn arÕƥ. NF 43-4: anִ gar taú tegmedi. Hù
24: anִ gar hìç oېúamaz bu barça nenִ gler.) KE’da 1, ME’de 3, MM’de 10,
NF’te 75 yerde ol zamirinin yönelme hâli eki almÕú úekli olarak
kullanÕlmÕútÕr.
munִ gar (NF 112-16: bu oƥlan yaېúÕ oƥlan bolƥay, zìnhƗr munִ gar
yaېúÕ terbiyet ۘÕlƥÕl. KE 6r11: úerìèatde munִ gar menִ gizlig bir mesèele bar.
MM 2a16: úehƗdet ۘulavuz saèƗdet refìۘ / munִ gar islƗm iۊsƗn ۊaۘìۘat niúƗn.
Hù 4342: munִ gar oېúar tedi.) úekli örnek cümleleri verilen eserlerde sadece
birer defa geçmektedir.
158
T. Tekin, Orhon Türkçesi Grameri, Ankara 2000, s.112.
76
ünsüz uyumundan kaynaklandÕ÷ÕnÕ söyleyecek derecede tutarlÕ de÷ildir.
Çünkü aynÕ ünsüzle sonlanan kelimelerden sonra hatta aynÕ kelimeden sonra
bu ek iki úekilde de ulanmaktadÕr. Ɨېiretde (NF 63-2) ~ Ɨېirette (NF 16-4),
keltürmiúde (KE 199v15) ~ keltürmiúte (KE 239v17), münִ güúde (NF 12-1) ~
münִ güúte (NF 191-3), Tevrìtde (KE 62r1) ~ Tevrìtte (KE 239v3), tüúde (KE
82r15), vaۘtda (KE 21r4) ~ vaۘtta (NF 39-12).
Harezm Türkçesinin temel eserleri olan KE ve NF’de ekin kullanÕlÕúÕ
ek ünsüzü bakÕmÕndan yukarÕdaki úekilde pek çok örnekte tutarsÕzlÕk
gösterirken Hù’de sadece 6 yerde ötümsüz ünsüzden sonra ek +tA olarak
gelmiútir159.
Bu ekin Eski Türkçede oldu÷u gibi ayrÕlma hâli eki görevinde de
kullanÕlÕúÕ bazÕ örneklerde devam etmektedir: feriútelerde biri (KE 20r4),
kögsünde yumruۘladÕ (KE 241r8), aƥzÕnda öper erdi (KE 247v20),
oƥlanlarÕnda er oƥlÕ (KE 35r1), ۘÕzlarda birin (Hù 632), iڲi atÕnda sonִ g (Hù
783).
159
M. N. HacÕemino÷lu, yge., s. 56-57.
77
Eúitlik hâli eki: +çA
èƗdetimizçe (NF 46-3), artÕnça (NF 33-5), anִ gaça rÕĪƗ berdi (KE
82v11), suwça (KE 129r15), çÕçala barmaۘça (KE 121v1), buyurmÕúça (MM
6b12), sonִ gÕnça (MM 6a5), itçe (Hù 2639), úìrìnçe (Hù 3068).
78
3. birle, bile, birlen instrumental edatlarÕ da bu eklerin görevinde
kullanÕlmÕúlardÕr: bile (KE 223r18, NF 72-9, ME 115-6, MM 1a15, Hù 108,
MN 67) ~ birle (KE 4r11, NF 2-8, ME 3-7, MM 2a7, Hù 262, KT 185b8,
MN 83) ~ birlen (KE 3v9).
øyelik ekleri
79
176v17 ~ ornunda 45r5, özin 50v9 ~ özini 47v13 ~ özüni 62r20, özige 47v17
~ özinִ ge 7v4 ~ özünִ ge 45r10 ~ özine 108v14, sonִ gÕnça 82v9 ~ sonִ gunça
13r20 ~ sonÕça 135r5, tüúinde 69r2 ~ tüúünde 99v17, yüzindin 62v6 ~
yüzündin 104v3, yüzinde 24v3 ~ yüzide 114v14.
NF: könִ glindin 397-9 ~ könִ glidin 73-14 ~ könִ glündin 394-5,
songÕnda 202-6 ~ sonִ gunda 83-12, ۘorۘuƥÕndÕn 234-5 ~ ۘorۘuƥudÕn 66-5,
ִ
üvüúlüküni 3-11.
MM: yolÕnda 24b8 ~ yolunda 24b2.
YukarÕdaki örneklerde de vurgulandÕ÷Õ üzere üçüncü úahÕs iyelik
ekinden sonra ulanan isim çekim eklerinde zamir n’sinin kullamÕ tam bir
tutarsÕzlÕk içindedir.
økinci ço÷ul úahÕs: +nIz / +Inࢎ gIz / +nࢎ gUz / +Unࢎ gIz / +Unࢎ gUz
tonunִ guz (NF 86-13) ~ tonunִ gÕz (NF 105-15), baúÕnִ gÕz (Hù 1015),
evüngüz (Hù 955), içinִ gizde (NF 168-15), ۘayunִ gÕz (KE 21r16) ~ ۘayunִ guz
ִ
(KE 50r9), ۘolunִ guz (Hù 205), küçünִ giz (KE 118r4), oƥullarÕnִ gÕz (NF 139-
7), ölümünִ güz (NF 118-17), özünִ güzni (KE 5r18) ~ özünִ gizni (KE 84v9),
sözünִ giz (KE 176v9), uluƥluۘunִ guznÕ (NF 51-8), uyۘunִ guz (NF 103-8).
80
Zamir
ùahÕs zamirlerinin aldÕklarÕ çekim ekleri isim çekim ekleri ile aynÕdÕr.
ùahÕs çekiminin asÕl özelli÷i çekimde kök ünlülerinin de÷iúikli÷e u÷ramasÕdÕr160.
Harezm Türkçesi metinlerinde Eski Türkçede oldu÷u gibi biz ve siz
ço÷ul úahÕs zamirleri üzerine ayrÕca +ler ço÷ul eki de ulanmakta ve o úekilde
hâl ekleri ile çekime girebilmektedir. AynÕ durum ek fiil görevindeki úahÕs
zamiri ve úahÕs eklerinde de görülmektedir. Örne÷in, kim sizler (NF 56-1),
ۘÕlÕp turur sizler (NF 385-10), ۘayÕtƥay sizler (NF 93-4). YukarÕdaki özelli÷e
benzer bir durum da 2. ço÷ul úahÕs emir çekiminde görülmektedir. KarahanlÕ
Türkçesinde oldu÷u gibi bu çekim –nִ g / -Inִ g / -Inִ gIz yanÕnda –nִ glAr ekiyle
de yapÕlmaktadÕr. Fiil bahsinde bu husus ayrÕntÕlÕ olarak ele alÕnacaktÕr.
Hù’de iki örnekte ayrÕlma hâli eki Eski Türkçede oldu÷u gibi ilgi
hâlinden sonra gelmiútir. Bu özelli÷e dönemin di÷er eserlerinde
rastlanmamaktadÕr: mininִ gdin 4680, 4679. AyrÕca yine Hù’de sen zamiri
üzerine +sÕz yokluk eki iki örnekte ilgi hâli ekinden sonra gelmektedir:
sininִ gsiz 1402, 1698. Söz konusu eser bu yönüyle dönemin di÷er
eserlerinden ayrÕlmaktadÕr.
160
AyrÕca men ve sen zamir köklerinde de /e/ ünlüsünün yazÕmÕnda /e/ ~ /i/ karÕúÕklÕ÷Õ devam
etmektedir. Fakat burada bütünlü÷ü sa÷lamak amacÕyla bu ayrÕntÕya gidilmemiútir.
161
onÕ ve oƾa KE’da birer örnekte geçmiútir. (bkz. Yükleme Hâli Eki, Yönelme Hâli Eki.)
162
bize sadece KE’da tek örnekte tespit edilmiútir. (bkz. Yönelme Hâli Eki)
81
Zamirler konusunda, øúaret Zamirleri, Soru Zamirleri, Dönüúlülük
Zamirleri, Aidiyet Zamiri gibi gruplar tek tek ele alÕnmamÕútÕr. Çünkü bu
çalÕúmada amacÕmÕz üzerinde durulan dönemin tam bir gramerini ortaya
koymak de÷ildir. AmacÕmÕz, Harezm Türkçesi metinlerini kendi içinde
karúÕlaútÕrmak ve Türkçenin di÷er tarihî dönemleri ve alanlarÕ ile iliúkisini bu
yolla benzerlik ve farklÕlÕklarÕnÕ ortaya koymaktÕr. ÇalÕúmanÕn genelindeki
tutumdan da bu anlaúÕlacaktÕr.
SÕfat
SayÕ sÕfatlarÕ ile nitelenen kelimeler genelde tekil olarak gelirken
ço÷ul hâlde geldi÷i örnekler de vardÕr. Bunun örneklerine Eski Türkçede de
rastlamak mümkündür163: ơki iڲiúler (KE 209r10), üç sewünçler (KE
226v12), on abuúۘalar (KE 229v5), tört ayaۘlarÕn (KE 220v10).
KarúÕlaútÕrma Ekleri
1. +rAK Üstünlük Eki: èacƗibraۘ (Hù 428), arÕƥsÕzraۘ (KE 36v12),
batraۘ (KE 70v2), yigrek (MM 15b16), ۊaۘraۘ (KE 33v7), ۘatÕƥraۘ (NF 34-
11), tarraۘ (NF 49-15), tatlÕraۘ (Hù 3667), yaېúÕraۘ (NF 15-8), yavuۘraۘ
(Hù 3740).
2. +GInA / +লÕna Küçültme Eki: azƥÕna (KE 101v18) ~ azۘÕna (KE
246r5), ۘurtƥÕna (KE 151v1), yaúƥÕnam (KE 77r21), közginem (KE 83r17),
sözginem (KE 83r12).
163
A. von Gabain, Eski Türkçenin Grameri, (Çeviren: M. AkalÕn), Türk Dil Kurumu
YayÕnlarÕ: 532, s. 75.
82
Birliktelik Eki: +lI ... +lI
oڲaƥlÕ uyۘulÕ arasÕnda Ɩdemnünִ g bÕۘÕn eyegüsindin sol yanÕndÕn
ۉavvƗnÕ yaratdÕ (KE 7v6), feriúteler önִ gli sonִ glÕ secde ۘÕlmÕú iۊtimƗli
bolƥay erdi (KE 9r7), ۊicr yerinde olturur erdiler ùƗmlÕ HicƗzlÕ arasÕnda
(KE 31v6).
Fiil
Soru ùekli
Bu ek ço÷unlukla zaman eklerinden sonra, úahÕs eklerinden ise önce
gelmektedir. Soru eki genelde Eski Türkçede oldu÷u gibi –mU’dur. Fakat
Hù’de bir örnekte Eski Anadolu Türkçesindeki gibi –mÕ úeklindedir: ۘÕlnur
mÕ (4377).
øsimlerden sonra gelen soru eki o ismi soru bildiren fiil durumuna
sokmaktadÕr. Yani –mU soru eki aynÕ zamanda soru ifade eden bir
bildiricidir. NF’te tek örnekte isimden sonra gelen soru eki –mÕ úeklindedir:
munça mÕ (190-6).
Bildiriciler
Olumlu Bildirmeler
1. ùahÕs zamirleri ile yapÕlanlar:
1. t. úahÕs men bendenִ g men (KE 147r9), küçlügrek men (NF 50-
15)
2. t. úahÕs sen sen sen (Hù 4597), ۊalìm sen (MM 25b13), ܈anem
sen (MN 43)
3. t. úahÕs ol bu ne ol (KE 14r13), sanlÕƥ ol (Hù 2756)
1. ç. úahÕs biz ƗzƗd biz (Hù 2914), rƗĪì biz (NF 77-2), ƗzƗd mu
biz (KE 233r7)
-miz rƗĪì-miz (NF 256-13), çÕƥay-miz (KE 138v16)
2. ç. úahÕs siz yalavaçÕm siz (KE 125r7), kimler siz (NF 56-1)
sizler kim sizler (NF 54-5)
83
1. ço÷ul úahÕs bildiricisi olarak biz zamirinin yanÕnda –miz’in
kullanÕldÕ÷Õna dair örnekleri KE ve NF’de görmekteyiz. KE’da 1. ço÷ul úahÕs
bildiricisi olarak genelde –miz kullanÕlmÕú olup biz úekli sadece 4 örnekte
geçmiútir. NF’de ise bu konuda denk bir kullanÕm vardÕr.
2. er- ~ i- fiili ile yapÕlanlar:
Geniú Zaman
1. t. úahÕs erür men men erür men (KE 24v21), berk erür men (Hù
3046)
2. t. úahÕs erür sen ølyƗs erür sen (KE 159r11), Rabbümüz erür sen
(NF 273-5), ېatunÕ erür mü sen (KE 234v1)
3. t. úahÕs erür maènìsi erür (KE 192v8), yükey erür (ME 206-5)
1. ç. úahÕs ____
2. ç. úahÕs erür siz müèmin erür siz (NF 324-13), úƗgirdi erür mü siz
(NF 190-13)
3. ç. úahÕs erürler kƗfir erürler (KE 215v12), ehl erürler (Hù 1567),
içinde oۘ erürler mü (KE 230r14)
Hikâye Kipi
1. t. úahÕs erdim cuhnjd erdim (KE 220v15), Mekkede erdim (NF
27-9)
2. t. úahÕs erdinִ g / ۘayda erdinִ g (NF 62-14), yalƥuz erdünִ g (KE
erdünִ g 42v2)
3. t. úahÕs erdi / idi bƗƥ erdi (Hù 1314), bar erdi (MM 9b3), bar idi
(Hù 80), úƗh idi (KE 137r8)
1. ç. úahÕs erdük / seferde erdük (NF 120-4), MìnƗda erdük (KE
idük 208r17), kelin doyÕnda erdük (ME 27-2), úƗgird
idük (Hù 2353)
2. ç. úahÕs erdinִ giz peyƥƗmber erdinִ giz (NF 85-13), üze erdinִ giz (KE
233r13)
3. ç. úahÕs erdiler kƗfirler erdiler (KE 10v15), arada erdiler (NF 42-
16)
84
Rivayet Kipi
1. t. úahÕs ermiú men velì ermiú men (NF 375-13)
2. t. úahÕs ermiú sen cƗdnj ermiú sen (KE 34v22), cƗdnj imiú sen (KE
/ imiú sen 205r14), ot imiú sen (Hù 3567)
3. t. úahÕs ermiú / perìlig ermiú (Hù 578), ۘoyƥan imiú (KE 144r19),
imiú yoۘ imiú (Hù 2216)
1. ç. úahÕs ____
2. ç. úahÕs ermiú siz oƥrÕlar ermiú siz (KE 96v10)
3. ç. úahÕs ermiúler küçlüg ermiúler (KE 118r13)
ùart Kipi
1. t. úahÕs erse men / düúmƗnnÕ erse men (Hù 4381), baƥda ersem (Hù
ersem 4415), bar ersem (KE 144r16)
2. t. úahÕs ersenִ g / bìzƗr ersenִ g (NF 416-16), úƗh isenִ g (Hù 3641)
isenִ g
3. t. úahÕs erse / ise çÕn-oۘ erse (MM 2a9), oƥrÕ ise (Hù 3875)
1. ç. úahÕs erse-miz köni sözlüg erse-miz (KE 71v16)
2. ç. úahÕs ersenִ giz müèmin ersenִ giz (KE 171v17)
3. ç. úahÕs erseler bu sözde erseler (KE 24v10)
1. t. úahÕs: turur men men aƥuluƥ turur men (NF 33-16), künִ gi turur
men (KE 47r1)
2. t. úahÕs turur sen ۘarÕndaúÕ turur sen (NF 13-12), ne ۘuú turur sen
(KE 33r11)
3. t. úahÕs turur içinde turur (NF 2-14), artuۘ turur (Hù 2315),
kümüúdin turur (KE 3v12)
85
1. ç. úahÕs turur-miz oƥlanlarÕ turur-miz (NF 114-1), feriúteleri turur-
miz (60v16)
turur biz biz maۊrnjm turur biz (NF 76-1), ƗzƗd turur biz
(KE 233r7)
2. ç. úahÕs turur siz siz kim turur siz (NF 64-8), oƥlanlarÕ turur siz
(KE 93v14)
3. ç. úahÕs tururlar anlar tururlar (NF 55-4), kitƗb eڲeleri tururlar
(KE 230v11)
86
Olumsuz Bildirmeler
1. er- ~ i- fiili ile yapÕlanlar:
1. t. úahÕs ermez/s tüú ermes men (KE 79v13), dìni üze ermez men
men (KE 30r16), dìv ermez men (Hù 2621), tenִ grinִ giz
ermes mü men (KE 10r19), lƗyÕۘ ermez men (NF
196-5), oۘÕƥan ermes men (NF 7-15)
imez men FerhƗd imez men (Hù 3553), ۘuú imes men (MN
134)
2. t. úahÕs ermez/s ۊƗcet ermes sen (KE 49r18), ۘonaۘ ermez sen (Hù
sen 3296), sen ermes mü sen (KE 212r4), peyƥƗmber
ermez sen (NF 410-8), sen ermes sen (NF 62-12)
3. t. úahÕs ermez/s kiúilik ermez (Hù 3905), èƗۘil ma ermez (KE
10r18), Ɨdemì ermes (KE 86r18), boڲluƥ ermez
(NF 23-4), ܈avƗb ermes (NF 19-13)
imez/s niúƗnÕ imes (KE 82r9), topraۘ imez (Hù 2555)
1. ç. úahÕs ermez/s- muۊtƗc ermez-miz (KE 59v13), oƥrÕ hem ermes-
miz miz (KE 94r13), tap ermes mü-miz (KE 67v14),
ېoúnnjd ermez-miz (NF 440-3)
imez biz úükr imez biz (Hù 2915)
2. ç. úahÕs ermes siz tenִ g ermes siz (KE 224r11)
3. ç. úahÕs ermez/sler muېla ܈ermezler (KE 82v6), birle ermesler (KE
214r9), faۘìh ermezler mü (NF 232-14)
87
Fiil Çekimi
Basit Zamanlar
Belirli Geçmiú Zaman
1. t. úahÕs -DIm / -DUm
2. t. úahÕs -DInִ g / -DUnִ g
3. t. úahÕs -DI
1. ç. úahÕs -DÕmIz / -dImUz / -dUmIz / -DUK
2. ç. úahÕs -DÕnִ gIz /-dUnִ gIz / -dUnִ gUz, [-dinִ gizler]
3. ç. úahÕs -DÕlAr
88
Belirsiz Geçmiú Zaman
I.
I. 1. t. úahÕs -mIú men
2. t. úahÕs -mIú sen
3. t. úahÕs -mIú
1. ç. úahÕs _____
2. ç. úahÕs -mIú siz
3. ç. úahÕs -mIúlAr
II.
Örneklerine Ça÷atay Türkçesinde sÕkça rastladÕ÷ÕmÕz –Ip /-Up zarf-fiil
eki üzerine 1. ve 2. tekil ve ço÷ul úahÕslarda úahÕs zamiri, 3. úahÕsta –dUr
getirilerek yapÕlan belirsiz geçmiú zaman görevinde kullanÕlan zaman eki,
KE, MN ve MR’de birkaç örnekte geçmektedir:
KE: ant içip-men (48r10), iúitip-men (20r20), kelip-men (204v8), fikr
ۘÕlÕp-sen (186v11), yaېúÕ ۘÕlÕp-dur (90v10), uyuۘlap-dur (170r18), körüp-miz
(88r12), kelip-siz (93v13)
MN: bolup-dur (142)
MR: körüp-men (21-1)
Bu úekilde bir zaman çekimi bugün Güney-batÕ Türk dillerinden
Azerbaycan Türkçesinde, Güney-do÷u Türk dillerinden Özbekçe ve
Uygurcada, Kuzey-batÕ grubunda ise özellikle KÕrgÕz ve Kazakçada aynÕ
iúlevde kullanÕlmaktadÕr.
Zarf-fiil eki üzerine –dur cevheri fiilinin gelmesi ile belirsiz geçmiú
zaman çekimini KE’da úu örneklerde de görmek mümkündür: çÕۘmay-dur
(90v10), ۘolmay-dur (135v11).
Geniú Zaman
1. t. úahÕs -r men / -Ar men / -(y)Ur men
2. t. úahÕs -r sen / -Ar sen / -(y)Ur sen
3. t. úahÕs -r / -Ar / -(y)Ur
1. ç. úahÕs -Ar biz / -Ar-miz /-Ur-miz /-(y)Ur biz / -(y)Ur-miz
2. ç. úahÕs -r siz / -Ar siz / -(y)Ur siz
3. ç. úahÕs -rlAr /-ArlAr / -(y)UrlAr
89
Ünlü ile sonlanan fiil köklerine sadece –r eki gelebildi÷i gibi araya –y
ba÷layÕcÕ ünsüzünün girerek –yUr eki ile yapÕlan çekimler de vardÕr. N.
HacÕemino÷lu Hù’de bu úekilde 28 örnek tespit etmiú ve bu yapÕnÕn –yor
ekinin mevcut olabilece÷i ihtimalini düúündürdü÷ünü ifade etmiútir164.
Dönemin di÷er eserlerinde bu konudaki tutarsÕzlÕk daha da sÕklÕkla devam
etmektedir. Aúa÷Õdaki örneklerde de görülece÷i üzere aynÕ fiil kökü üzerine
aynÕ ek iki farklÕ úekilde gelebilmektedir: tiler men (NF 6-3) ~ tileyür men
(NF 7-11), tiler sen (NF 243-13) ~ tileyür sen (NF 7-10), tiler (NF 61-1) ~
tileyür (NF 7-8), tiler-miz (NF 155-10) ~ tileyür biz (NF 379-7), tiler siz (KE
205r10) ~ tileyür siz (KE 10v17), tilerler (NF 20-1) ~ tileyürler (NF 4-4),
tơrler (NF 60-6) ~ tơyürler (8-14).
Hù’de 1. ço÷ul úahÕs çekimi biz zamiri ile yapÕlÕrken di÷er eserlerde
hem biz hem de bunun ekleúmiú úekli olan –miz ile yapÕlmaktadÕr.
Geniú zamanÕn olumsuzu –mAz üzerine gelen úahÕs zamirleri ile
yapÕlmaktadÕr. YalnÕz KarahanlÕ Türkçesinde oldu÷u gibi –mAz’Õn yanÕnda –
mAs úekli de yaygÕndÕr. –mAs úekli Hù’de sayÕlÕ örnekte bulunurken
(tanÕmas 1304, ۘoymas 1516, tükenmes 1212, itmes 2045) di÷er eserlerde
daha karÕúÕk bir durum arz etmektedir.
Olumsuz 1. tekil úahÕs geniú zaman çekimi genelde –mAz men veya –
mAs men ile yapÕlmaktadÕr. Fakat Eski Anadolu Türkçesi ve Ça÷ataycada
karúÕlaútÕ÷ÕmÕz –mezin / –mAn (< -mAz men)’Õn kullanÕlÕúÕ da eserlerde úu
sÕklÕktadÕr:
NF’te iki örnekte: buzman (70-9), ۘÕlu bilmen (381-9)
KE’da dört örnekte: men bilmezin (13r19), tura bilmen (151r18), iú
ۘÕlman (148r5), ۘoya bilmen (91v17).
MN: bulman (78), çevürmen (85), ayÕtman (137).
Hù’de ise olumsuz 1. tekil úahÕs geniú zaman çekiminin yarÕsÕ –mAz
men iken di÷er yarÕsÕ –mAn úeklinde yapÕldÕ÷Õ tespit edilmiútir. Yine MN’de
–mAz men eki bulunmazken bütün örnekler –mAn’lÕdÕr. Bu bakÕmdan Hù ve
MN, Ça÷atayca özelli÷i yansÕtmaktadÕr.
164
M. N. HacÕemino÷lu, Kutb’un Hüsrev ü ùirin’i ve Dil Hususiyetleri, Türk Dil Kurumu
YayÕnlarÕ: 573, Ankara 2000, s. 135.
90
Gelecek Zaman
I. -GAy
1. t. úahÕs -GAy men / -ۘay men
2. t. úahÕs -GAy sen / -ۘay sen
3. t. úahÕs -GAy / -ۘay
1. ç. úahÕs -GAy biz / -GAy-miz / -ۘay-miz
2. ç. úahÕs -GAy siz
3. ç. úahÕs -GAylAr / -ۘaylar
II. –GU
1. t. úahÕs -GUm (turur) / (yoۘ) keçürgüm (Hù 916), öldürgüm turur
(KE 230v20), ۘÕlƥum turur (KE 10v2),
körgüm yoۘ (KE 87r12)
ִ
2. t. úahÕs -GUng ölgünִ g (Hù 4613), körgünִ g (KE
122v21), kirgünִ g (KE 123r1), bolƥunִ g
(KE 189r18)
3. t. úahÕs -GU ayƥu (KE 2r15), tinִ glemegü (KE
119r10), bolmaƥu (MM 22b15), bitürgü
(Hù 2900)
-GUsI (turur) kelgüsi turur (NF 77-8), teggüsi (KE
249r7), yaۘÕlƥusÕ (KE 249r8), körüngüsi
turur (KE 189r19), ۘÕlƥusÕ turur (NF
234-10) , ölgüsi (Hù 2867)
91
1. ç. úahÕs -GU-miz ۘÕlƥu-miz (KE 221r14)
2. ç. úahÕs _____
3. ç. úahÕs -GUlArI bolƥularÕ (KE 249r11), yençilgüleri (KE
249r6), çÕۘƥularÕ (KE 249r13)
III. –GA
Bu ek KE, MM ve Hù’de tespit edilmiútir. Gelecek zaman yanÕnda
ekin istek kipi ve geniú zaman manalarÕ da vardÕr.
1. t. úahÕs -GA men / -GAm tutƥa men (MM 11a7), berge men (MM
16a2), barƥa men (Hù 238), sürge men
(Hù 3395), bolƥam (KE 224r17),
öldürgem (KE 231r4), ۘoymaƥam (KE
197v2), tơdürgem (KE 84r6), Õڲƥam (KE
243v6), bơrgem (KE 224r14), ۘÕlƥam
(Hù 802), sürgem (Hù 2527)
2. t. úahÕs -GA sen urƥa sen (MM 18a3), toۘuúƥa sen (KE
9v13), urƥa sen (Hù 739), bilge sen (Hù
4298)
3. t. úahÕs -GA çÕۘƥa (Hù 399), tapƥa (Hù 375)
1. ç. úahÕs -ۘa biz yatۘa biz (Hù 1067)
2. ç. úahÕs -GA siz yayƥa siz (MM 6b7), bolƥa siz (Hù 958)
3. ç. úahÕs ____
92
IV. –Õsar
Bu ek dönem metinlerinden sadece Hù’de iki yerde tespit edilmiútir:
kim uú biz tig bize kim yÕƥlayÕsar (4584), kim uú tün bardÕ bu kün ۘalmayÕsar
(3946).
AyrÕca bu ek, eger müstensih yanlÕúÕ de÷il ise MR’nin iki nüshasÕnda
–unsar úeklinde geçmiútir: øçelinִ g bƗde kim güller solunsar / Tenimiz èƗۘibet
topraۘ bolunsar (89). MN’nin østanbul Millet Kütüphanesi Arabî No: 86’da
kayÕtlÕ olan nüshasÕnda da aynÕ ek, –unsar úeklinde fiile ulanÕrken di÷er üç
nüshasÕnda bu ek –Õsar’dÕr: øçelinִ g bƗde kim güller solunsar / Tinimiz
èƗۘibet topraۘ bolunsar (89)
V. –asÕ
Bu ek de sadece Hù’de üç örnekte yer almaktadÕr: Ne çƗre birle andÕn
ۘurtulasÕ (2496), kim ol dìvƗne erge ne ۘÕlasÕ (2496), bu kün ېoú bolƥu
tanִ gۘa ne baۘasÕ (3948).
Dilek Kipleri
Emir Kipi
1. t. úahÕs -yIn / -(y)AyIn / -AyIm / -GAyIn / -GAyIm
2. t. úahÕs -GIl / -GUl / -ۘÕl / -GIn / Ø
3. t. úahÕs -sUn / -sU
1. ç. úahÕs -AlI / -AlInִ g / -GAlInִ g / -AlIm / [-alÕۘ] / [-eliminִ g]
2. ç. úahÕs -nִ g / -Inִ g / -Unִ g / -nִ gIz / -nִ gUz / -Inִ gIz / -Unִ gUz / -
nִ glAr
3. ç. úahÕs -sUnlAr / -sUlAr
93
183r4), tinִ gleyin (KE 219r7), asrayÕn (KE 184v6), sÕnayÕn (Hù 2544).
AyrÕca KE’da oۘÕ/u- fiilinin 1. tekil úahÕs emir kipi çekimi oۘuƥayÕn (KE
194r4, 17, 19)’la birlikte tek yerde oۘayÕn (53v5) úeklinde geçmektedir.
yơyeyin (KE 134v11) örne÷inde görülece÷i üzere çok az örnekte fiil kökü ile
ek arasÕna bazen /y/ ünsüzü girmektedir.
Hù’de üç örnekte –AyIn ekinden sonra men úahÕs zamiri de 1. tekil
úahÕs emir kipi çekimine dahil olmuútur: barayÕn men (646), ayayÕn men
(3624), bileyin men (4403).
Emir kipi 1. tekil úahÕs için –AyIn / -GAyIn / -yIn yanÕnda -AyIm úekli
Hù’de vardÕr ve 12 yerde geçmektedir. ۘÕlayÕm (1016), barayÕm (1891),
ayayÕm (233). Yine ünlü ile sonlanan fiillerden sonra –GAyIm da Hù’de
gelebilmektedir: yarƥaƥayÕm (3929), yơgeyim (2239). YalnÕz NF’te de az
sayÕda örnekte –eyim ve –geyim yer almaktadÕr: bơreyim (366-14), yơgeyim
(138-2).
1. ço÷ul úahÕs için ünsüzle sonlanan fiillerde –AlInִ g yanÕnda –AlI úekli
sadece KE’da ve MR’de görülmektedir: ۘolalÕ (KE 221v12) ~ ۘolalÕnִ g (KE
34v10), köreli (KE 221v11) ~ körelinִ g (KE 18r15), bơreli (KE 215v10) ~
bơrelinִ g (KE 25v14), baralÕ (MR 5-8), ۘÕlalÕ (MR 25-10). Ünlü ile sonlanan
fiil kökünden sonra tek yerde –geli úekli de tespit edilmiútir: yơgeli (KE
129v7) ~ yơgelinִ g (KE 20r8).
Bu ek ünlü ile sonlanan fiil köklerine geldi÷i zaman ekin baúÕndaki
ünlü düúmekte ve ek –lInִ g úeklini almaktadÕr: oynalÕnִ g (Hù 1366), sÕnalÕnִ g
(Hù 771), avlalÕnִ g (Hù 1381), izdelinִ g (Hù 792), anִ glalÕnִ g (KE 184r11),
bolmalÕnִ g (KE 213v19), taúlalÕnִ g (KE 219v11). Hù’de sadece tek örnekte
bu durumda bulunan fiil kökü ve ek arasÕna ba÷layÕcÕ /y/ ünsüzü girmiútir:
oynayalÕnִ g (1371).
AyrÕca yine ünlü ile sonlanan fiil köklerine 1. ço÷ul úahÕs emir eki 1.
tekil úahÕs çekiminde oldu÷u gibi bir /G/ türemesi ile de gelebilmektedir:
tilegelinִ g (NF 292-12), boƥuzlaƥalÕnִ g (NF 39-16), istegelinִ g (KE 190r1),
yơgelinִ g (KE 20r8) ~ yơgeli (KE 129v7), ۘÕlmaƥalÕnִ g (KE 119v14). Hù’de
ekin –GAlInִ g úekli yer almamaktadÕr.
Ekin di÷er bir úekli, Eski Türkçede yer alan fakat bu dönem
eserlerinde sÕklÕkla yer almayan –AlIm’dÕr. Hù’de de bu üç yerde
geçmektedir: çevrelim (Hù 89), ÕڲalÕm (Hù 1134), ۘÕlalÕm (Hù 2504). Yine
aynÕ eserde ekin –gelim úekli tek örnekte geçmektedir: yơgelim (Hù 1125).
MM’de de birer örnekte –elim ve –gelim tekli geçmektedir: ni’telim
(23b3), tơgelim (16a6).
94
KE’de kiteliminִ g (11r8)’de ise ekin –elim úekli üzerine bir de –inִ g
geldi÷ini görmekteyiz.
NF’de ۘÕlalÕۘ örne÷inde ek tek yerde –alÕۘ úeklindedir.
Emir kipi 2. tekil úahÕs çekimi için eserlerde geçen örneklerin ço÷u
eksiz emirdir. Bunun yanÕnda –GIl úekli de vardÕr.
AyrÕca NF’te 2, MM’de 3, Hù’de ise tek yerde bu ek yuvarlak ünlülü
(-GUl) olarak geçmektedir: tüúgül (NF 21-14), sewgül (NF 160-1), yörügül
(MM 7a6), bolƥul (MM 22b11), oturƥul (MM 8b17), bolƥul (Hù 409). 2.
tekil úahÕs emir ekinin –GUl úekli, Güney-batÕ Türkçelerinden Türkmencede
bu ek için edebî dildeki –GIn’Õn yanÕnda diyalektlerde geçen –GUn úekli ile
paralellik göstermektedir165.
MN’de 2. tekil úahÕs emir eki –GIl yanÕnda yukarÕda bahsetmiú
oldu÷umuz Türkmencedeki gibi –GIn olarak da geçmektedir: ølƗhì yaېtu
ۘÕlƥÕl cƗnÕmÕznÕ / ېalƗldin ܈aۘlaƥÕn ìmƗnÕmÕznÕ 127, ۘÕlƥÕn 129, iúitgin 133,
bilgin 133.
NF ve Hù’de birer örnekte Ça÷atay Türkçesinde örneklerine sÕkça
rastladÕ÷ÕmÕz –ۘÕl úekli de tespit edilmiútir: yÕƥۘÕl (NF 166-11), bayÕtۘÕl (Hù
4309).
Emir 2. ço÷ul úahÕs ekinin –nִ g úekli ünlü ile sonlanan fiil köklerine
do÷rudan gelmektedir: istenִ g (KE 101r14), ۘÕlmanִ g (KE 21r13), aƥÕrlanִ g
(NF 27-2), birlenִ g (NF 12-7), tarƥanִ g (Hù 3818), eڲerlenִ g (Hù 1596),
baúlanִ g (Hù 980), kirmenִ g (MM 4a12).
Hù’de ünlü ile sonlanan külçire- fiiline 2. ço÷ul úahÕs emir eki tek
yerde külçireyinִ g (3273) úeklinde /y/ kaynaútÕrma ünsüzü ile gelmiútir.
Bu ek ünsüzle biten fiil köklerine geldi÷i zaman ise fiilin kök
ünlüsünün niteli÷ine göre düz (Õ, i) veya yuvarlak (u, ü) ba÷layÕcÕ ünlüleri
araya girer: tirgüzünִ g (KE 47r18), bolunִ g (KE 31v14), keltürünִ g (NF 17-2),
ۘonunִ g (NF 43-16), bütünִ g (MM 2b10), ۘoyunִ g (Hù 1680), bolunִ g (Hù
4074), körünִ g (Hù 613, MM 20b11), çÕۘÕnִ g (KE 12v20), bơrinִ g (KE 63r7),
kelinִ g (MM 23b3), bilinִ g (NF 4-7), tartÕnִ g (Hù 4406).
Ekin ikinci úekli –nִ gIz / -nִ gUz’dur. Bu úekil ilkine nispetle daha az
kullanÕlmÕú olup aynÕ fiile ekin iki farklÕ úekilde de ulandÕ÷ÕnÕ gösteren
örnekler vardÕr: oۘÕnִ g (KE 160r13) ~ oۘunִ gÕz (KE 102v13), tơnִ g (KE 40r13)
~ tơnִ giz (KE 59v13, NF 13-5), yơnִ g (KE 8r17) ~ yơnִ giz (KE 95v19), oۘÕnִ g
(Hù 2910) ~ oۘunִ guz (Hù 4100), töúenִ giz (Hù 3215).
165
C. AmansarÕev, Türkmen DialektologiyasÕ, Aúgabat 1970, s. 354.
95
-nִ gIz / -nִ gUz eki, ünsüz ile sonlanan fiillerden sonra –Inִ gIz / -Unִ gUz
úeklinde gelmektedir: bơrinִ g (KE 63r7) ~ bơrinִ giz (KE 94r16), olturunִ guz
(Hù 3214), aytÕnִ gÕz (Hù 4299, NF 4-8) ~ aytÕnִ g (NF 220-11), kirinִ giz (MR
16-5).
Ekin üçüncü úekli ise Eski Türkçede –nִ g yanÕnda kullanÕlan ve bu
dönem metinlerinde çok seyrek olarak geçen –nִ glAr’dÕr: ۘÕlÕnִ glar (KE
152v5, NF 25-8), aytÕnִ glar (NF 10-8), bơrinִ gler (NF 29-11), sürtünִ gler (NF
405-17), bilinִ gler (Hù 4102), bitinִ gler (Hù 4593), oۘunִ glar (Hù 2510).
3. tekil úahÕs eki genelde –sUn’dur. AyrÕca Hù (30 örnekte) ve MM
(tek örnekte)’de ekin –sUn úekli yanÕnda KarahanlÕ Türkçesinde mevcut olan
–sU úekline de az da olsa rastlanmaktadÕr: bolsu (MM 1a6), tursu (4552),
ۘoysu (Hù 2239), bolsu (Hù 2870), ۘansu (Hù 247).
3. ço÷ul úahÕs eki, –sUnlAr’dÕr. Hù’de 3. tekil emir ekinde oldu÷u gibi
(-sU) 3. ço÷ul úahÕsta da ekin –sUlAr úeklinde gelebildi÷ini gösteren
örnekler de vardÕr: kelsüler (4100).
Dilek-østek Kipi
I. –y / -Ay
Bu ek –GAy ekindeki /G/’nin düúmesi ile meydana gelmiútir. Fakat
ekin iúlevi –GAy’da oldu÷u gibi gelecek zamandan ziyade istek ve emir
manasÕ taúÕmaktadÕr.
1. t. úahÕs -y men / -Ay men / -Ay tiley men (KE 106v1), ۘorۘay men (Hù
2152), aytay men (Hù 4142), aytay
(Hù 4586), baray (Hù 1741)
2. t. úahÕs -y sen oېúay sen (KE 144r1)
3. t. úahÕs ____
1. ç. úahÕs -y-miz / -ay-miz kelmey-miz (KE 97r11)
2. ç. úahÕs -y-siz iúitmey siz (KE 191v17)
3. ç. úahÕs ____
II. –A
Sadece Hù’de tespit edilmiútir.
I. t. úahÕs -A men / -Am köre men (Hù 1168), ölem (Hù4680)
2. t. úahÕs ____
3. t. úahÕs -A sala (Hù 4186), içe (Hù 2873)
96
1. ç. úahÕs -A biz köre biz (Hù 2736)
2. ç. úahÕs ____
3. ç. úahÕs ____
ùart Kipi
1. t. úahÕs -sAm / -sA men tơsem (KE 43v2) ~ tơse men (KE
126v12), ayÕtsam (MM 3a5), alsa men
(Hù 3410), açsam (Hù 1210), bilsem
(NF 273-17), ۘÕlsam (MN 41)
2. t. úahÕs -sAnִ g / -sA sen /- tirgüzsenִ g (KE 163r3), sorsanִ g (MM
sAnִ gAn 7a17), barsanִ g (NF 20-1), sözlesenִ g
(Hù 3109), baۘsa sen (MM 20b2),
tökse sen (MM 17b3), ۘÕlsanִ gan (Hù
2380), emgetsenִ gen (Hù 3557),
baƥÕúlasanִ g (MN 77), atsanִ gan (MN
44)
3. t. úahÕs -sA keltürse (KE 26v13), ۘolmasa (MM
25a17), aysa (NF 20-16), yarutsa (Hù
3587)
1. ç. úahÕs -sA biz / -sA-miz / -sAK baƥlasaۘ (NF 19-8), tơse-miz (KE
70r16) ~ tơsek (KE 118r10) sözlese biz
(Hù 2541), bolsa-miz (Hù 797), bolsaۘ
(Hù 1405)
2. ç. úahÕs -sAngIz / [-sangÕzlar] aymasanִ gÕz (KE 235v16), sorsanִ gÕz
ִ ִ
(MM 11b12), alsanִ gÕz (NF 27-3),
bolsanִ gÕzlar (NF 343-4)
3. ç. úahÕs -sAlAr ۘoysalar (KE 56v1), barsalar (NF 19-
14), iúleseler (MM 15b19), yÕƥlasalar
(Hù 2634)
97
ùart kipinin 2. tekil úahÕs çekiminde úahÕs iúareti olarak úahÕs
zamirinin kullanÕldÕ÷Õna (-sA sen) dair örnekleri sadece MM’te tespit
ediyoruz.
økinci tekil úahÕs için verilen –sAnִ gAn úekli sadece Hù ve MN’de
vardÕr. Hù’de 18 örnekte geçmektedir. Bir örnekte de tileseƾin (2531) úekli
vardÕr. N. HacÕemino÷lu, Anadolu a÷ÕzlarÕnda da rastlanÕlan bu ekin Hù
dÕúÕnda yazÕlÕ metinlerimizden sadece Seyf-i Serayî’nin Gülistân Tercümesi
ve Sinan Paúa’nÕn Maèârif-nâme’sinde de oldu÷unu bildirmiú ve úu
açÕklamayÕ yapmÕútÕr:
... –sanࢎ gan –senࢎ gen eki, buradaki örneklere göre kuvvetlenmiú
úart manasÕnÕ ifade etmektedir. ... asÕl ekin sonuna eklenen –an
–en unsurunu da úöyle izah edebiliriz.
–an, –en unsurunu –a+n, -e+n olmak üzere ayÕrmak
mümkündür. –a, -e bugünkü gramerde ça÷rÕ hâli denilen ve úart
kipinden sonra bir kuvvetlendirme edatÕ vazifesi gören ektir. –n
ise, yanlÕú benzetme yolu ile halk tarafÕndan ilave edilen bir
vasÕta hâli eki olabilir166.
Bana göre ise bu ek, -sAnִ g sen > sAnִ gAn geliúmesiyle ortaya
çÕkmÕútÕr.
MN’deki atsanִ gan örne÷i eserin iki nüshasÕnda bu úekilde geçerken
di÷er iki nüshasÕnda atsanִ gÕz úeklinde geçmektedir. AyrÕca bu ek Ça÷atay
úairlerinden kabul edilen HafÕz Harezmî’nin Divan’Õnda pek çok örnekte
tespit edilmiútir167: asrasanִ gan (Gazel 83:7), bilsenִ gen (Kaside 1:2),
bolmasanִ gan (Gazel 350:6).
2. ço÷ul úahÕs için bolsanִ gÕzlar örne÷indeki –sanִ gÕzlar úekli sadece
NF’te ve tek yerde geçmektedir.
Birleúik Kipler
Birleúik kipler er- ve i- fiilleri ile yapÕlmaktadÕr. er- fiilinin
ekleúmeyerek ayrÕ fiil olarak yapÕldÕ÷Õ çekimler ço÷unluktadÕr.
166
M. N. HacÕemino÷lu, Kutb’un Hüsrev ü ùirin’i ve Dil Hususiyetleri, Türk Dil Kurumu
YayÕnlarÕ: 573, Ankara 2000, s. 151.
167
R. ToparlÕ, Harezmli HafÕz’Õn DivanÕ, Türk Dil Kurumu YayÕnlarÕ:696, Ankara, 61-179-
340.
98
1. Hikâye
Belirli Geçmiú ZamanÕn Hikâyesi
1. t. úahÕs -DIm / -DUm erdi keldim erdi (KE 123v14), taptum erdi
(Hù 1885)
ִ ִ
2. t. úahÕs -DÕng / -dUng erdi ۘoldunִ g erdi (KE 122v19), ÕڲdÕnִ g erdi
(Hù 1167)
3. t. úahÕs -DI erdi yoluۘtÕ erdi (Hù 912)
1. ç. úahÕs -duۘ erdi ۘÕlduۘ erdi (NF 54-9)
2. ç. úahÕs -dÕnִ gÕz / -dünִ güz erdi aydÕnִ gÕz erdi (KE 246r1), kördünִ güz
erdi (NF 46-11)
3. ç. úahÕs -dIlAr erdi bardÕlar erdi (NF 47-9)
II.
1. t. úahÕs -p / -Ip erdim eltip erdim (KE 105r10)
2. t. úahÕs _____
3. t. úahÕs -p / -Ip /-Up erdi bolup erdi (KE 87v17), olturup erdi
(NF 82-3)
1. ç. úahÕs -Ip / -Up erdük aytÕp erdük (KE 88v19), küyüp erdük
(NF 80-6)
2. ç. úahÕs -Ip erdinִ giz eltip erdinִ giz (KE 94v15)
3. ç. úahÕs _____
99
Geniú ZamanÕn Hikâyesi
1. t. úahÕs -r / -Ar / -(y)Ur erdim yaúar erdim (NF 24-17), sorar erdim
(KE 11r10)
2. t. úahÕs -r / -Ar / -(y)Ur erding aytur erdinִ g (KE 17v7), kemiúür
ִ
erdinִ g (NF 18-3)
3. t. úahÕs -r / -Ar / -(y)Ur erdi yaratur erdi (KE 3v7), yörür erdi
(MM 25b2)
1. ç. úahÕs -r / -Ar / -(y)Ur erdük ümìd tutar erdük (KE 31v15)
2. ç. úahÕs -r / -Ar / -(y)Ur erdinִ giz tapnur erdinִ giz (KE 163r8)
3. ç. úahÕs -r / -Ar / -(y)Ur erdiler alur erdiler (KE 7v2), ۘÕlur erdiler
(Hù 153)
-ArlAr / -UrlAr erdi keserler erdi (KE 86r10), kötrürler
erdi (Hù 282)
Olumsuzu -mAz / -mAs erdi ۘÕlmas erdi (MM 24b13)
100
ùart Kipinin Hikâyesi
1. t. úahÕs -sem erdim / -sam erdi / körsem erdim (KE 72r14), bolsam
-sA erdim erdi (KE 86v21), bolsa erdim (KE
73r1), uۘsam erdi (Hù 3373)
2. t. úahÕs -sAnִ g erdi /-sA erdinִ g küysenִ g erdi (KE 174v6), barsa
erdinִ g (NF 59-14)
3. t. úahÕs -sA erdi yÕƥmasa erdi (KE 48v16)
1. ç. úahÕs -sAK erdi /-sa erdük salmasaۘ erdi (KE 93r15), bolsa
erdük (NF 241-8)
2. ç. úahÕs -sanִ gIz erdi / -sA bolsanִ gÕz erdi (KE 21r14), bilse
ִ
erdingiz erdinִ giz (KE 236r15)
3. ç. úahÕs -sAlAr erdi / -sA erdiler bilseler erdi (KE 151v2), bilse erdiler
(NF 13-3)
Rivayet
Geniú ZamanÕn Rivayeti
1. t. úahÕs -Ur ermiú men ۘÕlur ermiú men (NF 172-4)
2. t. úahÕs -Ur ermiú sen tirilür ermiú sen (KE), fermƗnlayur
ermiú sen (NF 408-2)
3. t. úahÕs -r/ -Ar / -(y)Ur ermiú sözleyür ermiú (KE 114r1), bolur
ermiú (Hù 4135)
3. ç. úahÕs -Ur ermiúler /-UrlAr tileyürler ermiúler (KE 229v5), ۘÕlur
ermiúler ermiúler (Hù 517), tegürürler ermiú
(NF 175-3), aç turur ermiúler (NF
125-14)
101
ùart
102
KE’da ve NF’te iki örnekte er- fiili ekleúmiútir: ölürse (KE 80v12),
sökerse (KE 77v6), aytÕúursanִ g (NF 189-10), oۘÕtursanִ g (NF 189-10).
Hù’de bir örnekte úu úekildedir: iskirse (3515).
Birleúik kip çekiminde dönem eserlerinde er- > Ø olan örnekler
yukarÕda verilmiútir. Buna göre KE’da toplam 7, NF’te ise 2 örnekte er-
ekleúmiú durumdadÕr. Hù’de ise bu örneklerin sayÕsÕ çok daha fazladÕr. Bu
nedenle bu hususta Güney-batÕ O÷uz Türkçesi özelli÷ini yansÕtmasÕ
bakÕmÕndan di÷er eserlerden ayrÕlmaktadÕr.
SÕfat-Fiil
SÕfat-fiilller isimler gibi iyelik ekleri, çokluk ve hâl ekleri alabilirler
ve fail, nesne, sÕfat görevinde fiilin isim unsuru olarak cümlede
kullanÕlabilirler. Di÷er taraftan sÕfat-fiiller üzerine gelen bulunma ve ayrÕlma
hâli ekinden sonra kullanÕlan edatlar ile cümlede zaman belirleyici görevini
üstelenirler.
103
KE’da tek örnekte ek baúÕ /g/ sesi düúmüútür: aƥÕrlayanda (127r14).
3. –GlI / -ƥlu: iúitigli (KE 53r18), kesigli (KE 148r4), keliglilerge (KE
244r20), oۘuƥluۘa kereklig (KE 2v18), biligli (MM 4b6), ۘoluƥlÕ (MM
23b18), okuƥlÕ (Hù 4676), uruƥlÕ (Hù 179), ölügli (Hù 279), biçigli (Hù
4669).
4.–GUçI ~ -IçI / -uçÕ: fƗl açƥuçÕ (KE 50r12), kirgüçiler (KE 10v5),
raۊmet ۘÕlƥuçÕ-men (KE 213v20), tegüçiler (KE 78r5), bütgüçi (MM 2a5),
èamel ۘÕlƥuçÕ (MM 2a14), saۘlaƥuçÕ (MR 6-8).
Bu ek KE’da iki, NF’te ise bir örnekte –IçI / -uçÕ úeklindedir: yonuçÕ
(KE 163v8/9), biliçi (KE 56r16), yazÕcÕ (NF 137-13).
5. –ƥunçÕ: ۘaçƥunçÕ ۘul (KE 73r4).
104
3. –esi: Bu ek sadece Hù’de ünlü ile sonlanan fiilden –gesi úeklinde
tek örnekte tespit edilmiútir: tilemez erdi andÕn önִ g yigesi (2335).
Zarf-Fiil
1. –A / -U / -Õ: ۘorۘa titreyü kel- (NF 8-8), açuۘ ayra sözleyür (NF 23-
6), ۘuvvet körgüzü yörüsünler (NF 47-3), küvenü aymas-men (NF 36-7), øڲi
birlikinִ ge inandÕm öge (MM 2b17), aça ayra manִ ga di (Hù 4279), közdin
aۘa yaú (Hù 2202), ura yÕrta (Hù 4508), küle oynayu yörür erdiler (MR 31-
14).
Bu zarf-fiil eki birleúik fiillerin teúkilinde iki fiili birbirine ba÷lar: Õڲu
ber- (KE 27v14), otlayu baúla- (KE 34v21), sançÕúÕ úehìd bol- (KE 247r3),
çÕۘa tur- (NF 242-12), sança bil- (Hù 347), baۘa ۘalur (Hù 4048), közleyü
bil- (Hù 3476).
yana, sayu, oza, aúnu, ulaúu ~ ulaúÕ, öte, tapa, basa, tegrü gibi edatlar
yan-, sa-, oz-, aúÕn-, ulaú-, öt-, tap-, bas-, tegür- fiileri üzerine bu ekin
gelerek kalÕplaúmasÕ ile oluúmuúlardÕr.
2. -p / -Ip / -Up: Muܒ܈afƗnÕ indep ơltgen (KE 2r14), tiwelerni tutup
burunduۘlap yolƥa kivürdiler (KE 190r12), arۘasÕnƥa kötrüp yörür erdiler
(KE 16r8) ~ suwƥa soۘÕp yelpidi (KE 143v14), bitig bitip Õڲa bơrdi (NF 79-
15), fÕsۘ meclisi ۘurup turur (NF 375-14), münüp at baƥlatÕp kiú bơllerinִ ge
(Hù 747), minip atۘa uú ol fìl tig oturdÕ (Hù 4407), laèl tig taú bileyüp taú
yüzini (Hù 2675: Ünlü ile sonlanan fiilden sonra /y/ ünsüzünün araya girdi÷i
tek örnek vardÕr.), ۘaçƥay irdi körse ۘorۘÕp (Hù 4137).
3. –GAç: körgeç sordÕ (KE 142v12), Ynjsuf ewdin çÕۘƥaç aúuۘup (KE
85v15), küçünִ g ۘuvvetinִ g bar igeç YnjsufnÕ börige nelük yơdürdinִ g (KE
104r3), erte kơçe körer igeç neteg ܈abr ۘÕlayÕn (KE 86v5), kiçe bolƥaç
ۘonaۘۘa tarƥadÕlar (Hù 1029), ۘopup olturƥaç aydÕ ۘanÕ sƗۘì (Hù 3207),
sorar-siz men iúitgeç yaېúÕ bildim (Hù 3781), kitilgeç eksilür nnjrÕ ikinç kün
(Hù 4252), közüm yitgeç sanִ ga andÕn baۘayÕn (Hù 3537), alar selƗm
cevƗbÕn bergeç ayÕttÕlar (MR 11-10).
4. –GAlI / -GAlU / -লalÕ ~ -alÕ: tenִ grilerimizdin aڲÕrƥalÕ mu keldinִ g
(KE 29r14), kenִ geúgeli atalarÕƥa keldiler (KE 101r13), namƗz ۘÕlƥalÕ ۘopsa
yüzi ۘÕble sÕnִ gar bolsun (KE 6r13) ~ helƗk ۘÕlƥalu kelmiúde ... beúƗret bơrdi
(KE 54r1), orunlarÕnÕ körgeli uçmaۊƥa kirdiler erse (KE 10r3) ~ ۘÕzlar
körgelü keldi (KE 27v16), sançÕúƥalÕ ol çerigni sayladÕlar (KE 132v7) ~
sançÕúۘalÕ çÕۘۘan körk içinde (KE 247v5), ziyƗret ۘÕlƥalÕ bardÕm erdi (NF
188-3), yaratÕlƥalÕ hergiz külmey turur (MR 33-14).
105
Ek baúÕ ünsüzünün düútü÷ünü gösteren tek örnek Hù’de vardÕr: úƗh
aytu baúladÕ kim tur yatalÕ (3004).
5. –GInçA / -GUnçA / -KUnçA ~ -Õnça: tanִ g atƥÕnça ܒƗèat ۘÕlÕnִ g (KE
21v2) ~ tanִ g atƥunça mücƗhede körer (KE 22r13) ~ kơçe tanִ g atۘunça
yügürdi (KE 143v2), tamƗm bolƥunça tevfìۘ tilep kitƗb baúladuۘ (KE 2v21)
~ úafaۘ ƥƗyib bolƥÕnça ۘÕnayurlar (KE 22r12), uúmaۊƥa barƥÕnça (KE 9r15)
~ anִ ga barmaƥunça bolmas (KE 149r17), köz yumup açƥunça èarúƥa aƥar
(KE 53r7) ~ köz yumup açۘunça yaratur erdi (KE 3v7), barÕp kelginçe on
manִ gÕm manִ gdÕ (KE 12r4) ~ on saƥu ... eltse kelgünçe üç saƥu ۘalur (KE
114v3), hüner körgil èayÕb körginçe zinhƗr (Hù 2060), aú biúginçe arpanÕ
ögügeyin (NF 28-11), ataۘa ölginçe terbiyet ۘÕlsanִ g (NF 283-10) ~ ölgünçe
uruúmaۘۘa (NF 69-13), men barƥÕnça ol ܒaèƗmۘa kimerse elig tegürmesün
(NF 29-6), ۘulaۘ bolƥu evvel açÕlƥÕnça til (MM 18b2), özin keçmeginçe
mürìd bolmas ol (MM 17a15), yaruۘÕ artar ay bolƥÕnça tolun (Hù 4252),
yügürdüm cƗn bile tapƥÕnça sini (1688), yaۘÕldÕm tutúu kül bolƥÕnça yandÕm
(Hù 2642).
Ekin –Õnça úekline MM’de tek örnekte rastlanmaktadÕr: velì kün
batÕnça eger tutsa sen (MM 11a5)
NF’de bu ekin üç yerde tespit edilen –gimçe ve –GUmçA úekilleri de
bu ekin dil tarihindeki seyrini takip etme hususunda dikkat çekicidir: men
kecƗbeƥa kelgimçe çerig köçmiúler (414-13), men ölgümçe közüm yaúÕ
tinִ gmegey (177-17), Tanִ grÕ taèƗlƗۘa yawuۘ bolmaۘÕm yaېúÕraۘ turur sanִ ga
yawuۘ bolƥumça (361-3).
6. –GUçA: olarƥa but bolƥuça ۘamuƥ butlarƥa tapÕnur erdiler (KE
31v10), sünִ gü yurtundÕn çÕۘƥuça (KE 30v6), kün kelgüçe bahƗsÕn arturdÕlar
(KE 75r8), yơgüçe keygüçe mƗlÕm bar (KE 79v17).
7. –bAn / -IbAn / -UbAn: ۘurÕnÕ ۘurúaban (KE 2r11), ܈ƗdÕۘu’l-vaèd
atanÕban (KE 47v14), körkünִ ge munִ gluƥ boluban körkini men küseyür (KE
77r21), toۘuúdÕn osanma keڲiben yarÕۘ (KE 66v12), andaƥ cemƗl körüben /
kim sewmese vebƗl ol (KE 78v19), naܲar öz önִ ginde tutuban yigü (MM
19a7), bu üç birikiben bolur bil ìmƗn (MM 2a11), hem birge kiliben bolup
yoldaúÕm (Hù 4692: Hù’de bu ek tek yerde geçmektedir.).
8. –ArAK: bular burnaraۘ barÕp bir tepege aƥdÕlar (KE 69v13),
ۘumƗúlarÕn bir tewege yüklep yazaroۘ tegmesünler (KE 228r7).
9. –y: sewünçiley bar- (KE 105r5), oۘuy al- (KE 102v21), yöriy baúla-
(KE 196r15), ۘonuۘlay al- (KE 138r21), sevinçiley kel- (KE 190r16), sarnay
baúla- (KE 202r12).
106
Olumsuzu: –mAy: vaۊy yükin kötere bilmey çöker erdi (KE 197v18),
ۘayu ivge kirse buzmay çÕۘmas (KE 80v11), ümmetlerinִ g ۘÕla almay Tanִ grÕ
dergƗhÕda èƗ܈ì bolƥaylar (MR 21-15).
10. –ken: ol tirig erken men vezìrlikni almas-men (KE 92r19), ۘÕrۘ
yaúda erken (KE 193v13), tirig erkençe tükelge ۘƗhir erdi ƥunneti (KE
110v2), Ynjsuf oƥlan erkende bir Mübeúúere atlÕƥ ۘarabaúÕ bar erdi (KE
105r15), ېiڲmetde erkende (KE 156v4), bu törti nƗresìde erken vefƗtlarÕ
boldÕ (NF 5-2), ol ƥƗr içinde olturur erken bir kimerse peydƗ boldÕ (NF 7-
14), ۘuzunÕ baƥlan irken yigü yise (Hù 711), bu èiúret içre irken kildi ƗvƗz
(Hù 336), yörür irken yitildi tün ƥubƗrÕ (Hù 1602).
Bu ek yalnÕzca er- fiili üzerine gelmektedir. AyrÕca KE’da erken’li
ifadeler úüphe ve tereddüt bildirmektedir: ۘayusÕ yaraƥlÕۘ erken tep fikr ۘÕlur
erdi (136v4), könִ glindin keçti men teg kimerse bar mu erken tep (145v12),
helƗk boldÕlar mu erken (180v3), nige keldiler erken (180v1).
11. –mAdIn: men körmedin ۘuú ۘurt yơsün (KE 38r9), könִ gli
tölenmedin keyik teg bolup uúma ۊiçinde yöriyür erdi (KE 7v5), meni
bilmedin bu cefƗlar ۘÕlurlar (NF 13-6), hìç ܈aۊrƗ ۘoڲmadÕn istediler (NF 20-
6), suéƗl sormadÕn ېod ayur rƗst cevƗb (MM 5a1), ۘÕyƗs itip söz aydÕ
tapmadÕn yol (Hù 4347), kiriúsiz bolmadÕn bu çer ېyasÕ (Hù 1957).
12. –mAyIn: saۘçÕlar ۘoymÕú erdi, tünle körmeyin kirdiler (KE
133v21), elig tigürmeyin yip ötsün (KE 148v1), belgülig bolmayÕn çÕۘsam
(KE 90v6), destnjr tilemeyin kirür-men (NF 441-16), cihƗnnÕ körmeyin barsa
cihƗndÕn (Hù 3852), sininִ g ۘanÕnִ gۘa kirmeyin iy yƗr (Hù 3418).
Söz VarlÕ÷Õ
Harezm-AltÕn Ordu Türkçesi eserlerinin söz varlÕ÷Õ özelliklerini
kÕsaca úu iki madde altÕnda toplamak mümkündür:
1. Harezm-AltÕn Ordu Türkçesiyle yazÕlmÕú metinlerde bir kelimenin
KarahanlÕ Türkçesi ve öncesindeki eski úekli ile ses geliúimi ve de÷iúimine
u÷ramÕú yeni úekilleri bir arada kullanÕlmÕútÕr: butaۘ ~ budaƥ, Õڲ- ~ Õy-,
ۘarÕnçۘa ~ ۘarÕnçƥa ~ ۘarÕnça, ۘurƥaúun ~ ۘurúun, küdegü ~ küyegü ~
küyev, sÕçۘan ~ sÕçan, taƥ ~ daƥ, tara- ~ dara-, törüt- ~ dörüt-, yapurƥaۘ ~
yawurƥaۘ ~ yafraۘ, yÕƥaç ~ aƥaç, yÕƥla- ~ Õƥlat- ...
2. Eski Türkçe ve Orta Türkçe dönemlerine ait sözlüklerde
geçmeyen ya da nadir bulunan kelimelerin bu dönem eserlerinde yer almasÕ
Harezm-AltÕn Ordu eserlerinin en önemli özelli÷i olsa gerektir: aƥar-
107
‘kendinden geçmek, hâlsiz düúmek’, aldÕm ‘balta’, aplaۘ ‘horoz’, çaray
‘günlük yiyecek, azÕk’, çÕƥÕt ‘yüzde bulunan koyu renkli leke’, çÕndar
‘gerdanlÕk, kolye’, dinte- ‘gezmek, dolaúmak’, emel- ‘e÷ilmek, meyletmek,
yönelmek’, Õnִ gÕrçaۘ ‘tahterevan’, ilersük ‘úalvar uçkuru’, inçi ‘üvey kardeú’,
ۘaçu ‘baraj, set’, ۘamruۘ ‘taúak’, ۘaru ‘karúÕlÕk, mükafat’, ۘavbaú ‘kurukafa,
korkuluk’, keڲigle- ‘örtünmek, gizlenmek’, kendeú ‘yaúmak, örtü, peçe’,
ۘoƥur ‘boz renkli inek’, ۘoƥuú ‘tabaklanmÕú deri’, ۘoymat ‘çoban’, ۘunuú-
‘kapÕúmak’, pis ‘cüzzam hastalÕ÷Õ’, sanִ gÕ- ‘úaúÕrmak, hayret etmek’, savut
‘gemilerin dÕúÕna kaplanan çelik levha’, senִ gek ‘a÷açtan yapÕlmÕú su kabÕ’,
sözengür ‘konuúkan’, süplük ‘çöplük’, tanִ gƥÕ ‘üzengi’, tap ‘vücuttaki leke’,
tebrek ‘kürek’, terinçek ‘örtü, bürünçek’, tuç ‘tunç’, tuturƥan ‘pirinç’, uruۘ
‘ibret’, yala- ‘vurmak istemek, vuracakmÕú gibi hücum etmek’, yansÕ ‘ittifak,
uzlaúma’, yasuۘ ‘geçit’, yazÕla- ‘pislemek’, yekin- ‘tutkuyla davranmak’,
yonִ g ‘gammazlÕk eden’, yövüt ‘yardÕm’, yulduz ‘a÷aç kökü’, yupula-
‘kandÕrmak, aldatmak’ ...
108
Örnek Metinler
KISASÜ’L-ENBøYÂ
(British Museum, Add. 7851 )
65r19 – 65v21
ķdz ǶȀƬȇ¦° ǂǸǬdz¦Â džǸnjdz¦Â ǂnjǟƾƷ¦ ƪȇ¦° ķǻ¦ ƪƥ¦ Ƣȇ ¾Â¦ ¿ȐLjdz¦ ǾȈdz¦ ǾȈǴǟ ǪȇƾǏ ǦLJȂȇ Ǿǐǫ
¦ƾȈǯ ǮƫȂƻ¦ ķǴǟ ½Ƣȇ° ǎǐǬƫ ȏ ķǼƥ Ƣȇ ǺȇƾǼȈLJƢƫ¦ ¾Â¦ ÀƢǤȇ¦ śNjȂƫ ƢǰǼȈLJƢƫ¦ ǺȇƾȈƳƢLJ
À¦ ƤȈǬȈƳ Ǻȇ® ¹Âǀǫ ¾Â¦ ÀƢǰNjȂƫ ƢǤǣ¯Ȃǫ ƤȈǼǴȇ¦ ƢǰǼȈLJƢǨƳ ³¦ƾǼȇǂǫ ¾Â¦ ÀƢǰƬȈNj¦ śƬƸȈǐǻ
ķǼȇ±Â¦ ƤȈƫ ǶȈǴǟ ǚȈǨƷ ķǻ¦ µ°ȏ¦ ǺƟ¦DŽƻ ķǴǟ ķǼǴǠƳ¦ ¾Â¦ ÀƢǤǴȈƫƢLJ Ǿǣ ¼ƢǷǂȇ ¾ƾƥ DŽȈǰLJ
ǾȈdz¦ ķǼǻȂǟƾȇ ƢŲ ķdz¦ ƤƷ¦ ǺƴLjdz¦ §° §ȂdzȂƥ ȐƬƦǷ ƢǰǼȈLJȐƥ â°ȏ ķnjȈƫ ǂǐǷ ¾Â¦ ÀƢǰǯ¦
ÀƢǣ°ƢǨǴȇ Ǿǣ ķdzȂǷ ƤȈƫ śūƢǐdzƢƥ ķǼǬū¦Â ƢǸǴLjǷ ķǼǧȂƫ ¦ƾǼȈƬǫ ǂƻ¦ ÀƢǤǴȈǫ °ƢȈƬƻ¦ ķǼȈǻ¦ƾǼȇ±
¿ȐLjdz¦ ǾȈǴǟ ƲǧȐȇ ǦLJȂȇ
âǂdzȏƢƥ ǮǼȈǻ ķƴǧƢLJ §ȂǬǠȇ â®°¦ ķǰȇ¦ À¦ śƳ
âǂdzȏƢƥ â°ȐȇȂƥ â®ǂȇ¦ ½Ƣƫ ǂƥ ǮǼȈǻ¡ ƢLJ°Ȃǯ
DŽȇƾƥ ¼ȐǨȇ ķƫ°ȂǏ â®°¦ ǦLJȂȇ ķƴǼȇǂƥ À¦
âǂdzȏȏՄ¾Մ¾ §Ȃǯ °¦ǂŪȂǯ ǽƾǼȈŸ¦ DzǠdz
¿ǂǯ Ƕǿ ©ȂƦǻ Ƕǿ ƪƷȐǷ ƪǼȇ± ǪȈǴȈǫ ½°Ȃǯ
âǂdzȏ¡ ǮǼȈǻ ķdzȂǷ ǾǴŦ ÂǂǰȈƫ Ǿǣ ¼¦¯¦ ³Ƣƥ
ķƳȂǣ°Â®°Ȃȇ §Â°Ȃǯ ³Ȃƫ ǾǤǼȈLJƢƫ¦ ÀƢǰǨLJ Ƣƫ¦
âǂdzƢǣ¦ âƢǯ¦ ¾Â¦ Ƣǰǻ¦ °Ȃǯ âƾǴȈǫ ƾLjƷ ķǻ
Ǻȇ°ȐǻȂƫƢƻ °ȏ ǮǴǷ ǽƾǼȈŸ¦ ķǰǴǷ ǂǐǷ ¾Â¦
âǂdzȏȏ ǮǼȈǻ ķǨdz± ķǼǣȂǸǫ ¾Â¦ ÀƢǤǴȈǫ Dzǫ
ƤȈǴȈǫ Dzǫ âƾdz¦ ¦Śǫ ǽƾǼȈŸ¦ Dzȇ¦ âƾǴȈƬLJ Dzǫ
âǂdz ķdzȂǷ °ȏ âƾdzȂƥ ¦ƾǼȈŸ¦ ǂǐǷ âƾdzȂƥ ķdz¦Â
ǮȈǴǟ ǎǬǻ ǺŴ ķdzƢǠƫ ǾdzȂǫ °ƢǬȈdzǂȇ °Âǂƥ Őƻ ¦ƾǼȈŸ¦ ʼnǂǯ °ȂǼǷ ǶȈǜǟ À¡ǂǫ ʼnƾǫ §ƢƬǯDŽȈŻǀȇ¦ ÀƢǣ¦
Ȃƥ ķǯ¦ǂǰȇ Ƣǯ ½ƢǷǂƥ Őƻ ƢǰǼLJ ǮǼȈdz¦ǂƥ Őƻ ƾǸŰ â¦ °ȂdzȂƥ ¾Â¦ ķLJ ķǼǠǷ ǎǐǬdz¦ ǺLjƷ¦
¾¦ȂLJ âƾǼȈǴȈǫ ®Ƣȇ ¦ƾǼȈdz¦ Ǿǐǫ Ȃƥ °ȏ ǽƾȇƢǧ »ǂƷ Ʋǫ ƤȈƫ ÀȂLJƢŭȂƥ ƢǬLjȈǫ Ǿǐǫ ǺLjƷ¦ À±¦
109
IৡৡA-ø YNjSUF-ø ৡIDDøࡃ ޏaleyhi’s-selƗm ol džǸnjdz¦Â ǂnjǟ ƾƷ¦ ƪȇ¦° ķǻ¦ ƪƥ¦ Ƣȇ
ǺȇƾƳƢLJ ķdz ǶȀƬȇ¦° ǂǸǬdz¦Â (XII-4) atasÕnࢎ ga tüúin ayƥan, ol atasÕndÕn ȏ ķǼƥ Ƣȇ
¦ƾȈǯ Ǯdz¦ÂƾȈǰǧ ǮƫȂƻ¦ ķǴǟ ½ƢȇÂǂǐǐǬƫ (XII-5) naৢìতatÕn iúitken, ol লarÕndaú
cefƗsÕnࢎ ga ilnip লuঌuƥƥa tüúgen, ol লuঌuƥdÕn çÕলÕp on sekiz yarmaলƥa
satÕlƥan, ol ǶȈǴǟ ǚȈǨƷ ķǻ¦ µ°ȏ¦ ǺƟ¦DŽƻ ķǴǟ ķǼǴǠƳ¦ (XII-55) tơp özini öggen, ol
MÕৢr tiúileri belƗsÕnࢎ ga mübtelƗ bolup ǾȈdz¦ ķǼǻȂǟƾȇ ƢŲ ķdz¦ ƤƷ¦ ǺƴLjdz¦ §° (XII-33)
zindƗnÕnÕ iপtiyƗr লÕlƥan¸ Ɨপir vaলtinde śūƢǐdzƢƥ ķǼǬū¦Â ƢǸǴLjǷ ķǼǧȂƫ (XII-101) tơp
MevlÕࡆࡃ ƥa yalwarƥan Ynjsuf yalawaç ޏaleyhiތs-selƗm
ÇÕn on ơki erdi Yaޏলnjb sawçÕnÕnࢎ g balalarÕ
Kऺrse anÕnࢎ g bir tek ơrdi boylarÕ bƗlƗlarÕ
On birinçi Ynjsuf erdi ৢnjreti yawlaল bediz
Laޏl içinde külçirer kऺp lüތlü-i lƗlƗlarÕ
Kऺrk লÕlÕল ziynet melƗতat hem nübüvvet hem kerem
Baú aঌaলƥa tơgrü cümle Mevlìninࢎ g ƗlƗlarÕ
Ata sewgen atasÕnƥa tüú kऺrüp yordurƥuçÕ
Nơ তased লÕldÕ kऺr anࢎ ga ऺgey aƥalarÕ
Ol MÕৢÕr mülki içinde melikler পatunlarÕn
ul লÕlƥan ol লamuƥnÕ zülfininࢎ g lƗlƗlarÕ
ul satÕldÕ ơl içinde লayra aldÕ লul লÕlÕp
VƗli boldÕ MÕৢr içinde168 buldÕlar Mevlìleri
Uƥan øঌimiz kitƗb-Õ লadìm, urތƗn-Õ ޏaìm, münevver-i kerìm içinde
পaber bơrür, yarlÕলar. avluhu taޏƗlƗ: ǎǐǬdz¦ ǺLjƷ¦ ǮȈǴǟ ǎǬǻ ǺŴ (XII-3)
MaޏnÕࡆࡃ si ol bolur: ey Muতammed পaber bơrelinࢎ g sanࢎ ga. aber bơrmekke
yơgreki bu uzun aতsen লÕৢৢa, লÕৢলa169 bolmasun tơp লaç তarf fƗyideler bu
লÕৢৢa evvelinde yƗd লÕlÕndÕ. SuތƗl:
168
m: Fazladan ϻyazÕlmÕú.
169
লÕৢৢa, লÕৢলa: ΎϘδϴϗ Ξϗ Ϫμϗ
110
YÛSUF-I SIDDÎK ލALEYHø’S-SELÂMIN KISSASI O BabacÕ÷Õm! Ben
(rüyamda) on bir yÕldÕzla güneúi ve ayÕ gördüm; onlarÕ bana secde
ederlerken gördüm. (XII-4) babasÕna rüyasÕnÕ söyleyen; o, babasÕndan
Yavrucu÷um! RüyanÕ sakÕn kardeúlerine anlatma, sonra sana bir tuzak
kurarlar (XII-5) nasihatÕnÕ iúiten; o, kardeú cefasÕna tutulup kuyuya tüúen;
o, kuyudan çÕkÕp on sekiz bedel yarma÷a satÕlan; o, Beni ülkenin
hazinelerine tayin et! Çünkü ben (onlarÕ) çok iyi korurum ve bu iúi bilirim
(XII-55) diyerek kendini öven; o, MÕsÕr kadÕnlarÕ belasÕna yakalanÕp
Rabbim! Bana zindan, bunlarÕn benden istediklerinden daha iyidir! (XII-
33) kendi zindanÕnÕ seçen, ölüm vaktinde Beni müslüman olarak öldür ve
beni salihler arasÕna kat! (XII-101) diyerek Allah’a yalvaran Yûsuf
peygamber aleyhi’s-selâm.
Tam on iki idi Yakûb peygamberin çocuklarÕ
Dikkat edilirse onun aynÕ idi boylarÕ poslarÕ
On birinci Yûsuf’un yüzü pek güzeldi
Yakut gibi dudaklarÕnÕn içinde gülümser bütün inci gibi diúleri
Güzellik, huy, süs, bezek hem peygamberlik hem kerem
Baúdan aya÷a kadar hep Mevla’nÕn bahúettikleri
BabasÕnÕ seven babasÕna düú körüp yorduran
Ne haset etti gör ona o üvey a÷abeyleri
O MÕsÕr ülkesinde hükümdar hatunlarÕnÕ
Zülfünün büklümleri hepsini köle etmiútir
Köle diye satÕldÕ ülke içinde tekrar onlarÕ köle edip aldÕ
MÕsÕr içinde vali oldu efendilerini buldular
Kadir Rabbimiz kitab-Õ kadim, Kurތan-Õ azim, münevver-i kerim içinde
haber verir, buyurur. Yüce Allah buyurdu ki: Biz sana geçmiú milletlerin
haberlerini en güzel bir úekilde anlatÕyoruz. (XII-3) AnlamÕ o olur: ey
Muhammed, haber verelim sana, haber vermek için en iyisi bu uzun ahsen
(güzel) kÕssa (öykü). KÕsa olmasÕn diye bir kaç söz fayda bu kÕssa
öncesinde yadedildi. Soru:
111
66r
ǶȈǴƫ Ǻȇ®°ȏ Ǿǐǫ ¹ȂǸǫ ķǯ¦ƾǼȈŸ¦ À¡ǂǫ ǶȈǯ °Âǂƫ ¾Â¦ §¦ȂƳ â®°¦ Ǿǻ ƪǸǰƷ ¦® ½ƢǸȈƫ ǺLjƷ¦
§¦ȂƳ ƲǼȈǰȇ¦ âƾȈƫ ǎǐǬdz¦ ǺLjƷ¦ ǺȇƾdzȂȇ ¾Â¦ °Âǂƫ ķLJ Ǿǐǫ ǦLJȂȇ ½¦ǂNjȂǯ¦ ķLJ ǽƾȇƢǧ ½¦°
âƾƴȈǯ DzȈȇ ÀƢLjǰLJ ƢƴǼȈdzȂǫ ķǔǠƥ DzȈȇ ¼ǂǫ ƢƴǼȈdzȂǫ ķǔǠƥ ķǰȈƫ ƢǤǼȇǂƻ¡ ǺȇƾǼȈdz¦ Ǿǐǫ Ȃƥ
Ǻȇ¯¦ ¦®°ȏ±ȂLJ Ǻȇ¯¦ ¦®°ȏ Ǿǐǫ Ǻȇ¯¦ §¦ȂƳ ƲǻȂƳ¦ °ȂdzȂƥ ½ƢǸȈƫ ǎǐǬdz¦ ǺLjƷ¦ ÀȂƳ¦ ǮǼȈǻ¦
ǺLjƷ¦ ÀȂƳ¦ ǮǼȈǻ¦ âƾǴǯ ¦® ǽ°ȂLJ Ȃƥ ƢƴǼȈǯ ÀƢǯȂƫ ķLJ Ǿǐǫ ǦLJȂȇ ƢǷ¦ NJȈǸǴǯ ¦®°ȏ ©Ƣȇ¡
Ǿǐǫ ǦLJȂȇ ƢǷ¦ â®°¦ ǽƾǼȈLJ¦°¦ °ȏ ķnjȈǯ ©Ƣȇ ¦®°ȏ Ǿǐǫ ķǔǠƥ §¦ȂƳ ƲǻȂƫ°Ȃƫ âƾȈƫ ǎǐǬdz¦
Ȃƥ §¦ȂƳ ƲǼȈnjȈƥ âƾȈƫ ǎǐǬdz¦ ǺLjƷ¦ ÀȂƳ¦ ǮǼȈǻ¦ â®°¦ ǽƾǼȈLJ¦°¦ â°ȐǻȐǣ¦ ķǬƫ Ƣǻ¦ Ƣƫ¦ ķLJ
¼ƢǸǴȈǫ ǾǴǷƢǠǷȂǯ¯¦ ǽƾǼȈLJ¦°¦ °ȏ ǪȇȐƻ ¦ƾǼȈƬǟƢǗ ķdzȂǷ ¦® ½ƢǰǷ¦ ¦ƾƬƷ¦°°Ƣƥ ¾ƢƷ «Â¦ ¦® Ǿǐǫ
ƪǴǷƢǠǷ Ȃǯ¯¦ â°ȏ ³¦ƾǻǂǫ ǦLJȂȇ §¦ȂƳ ƲǼȈƬdz¡ ¼ƢŤȂƫ ¼ȂƳ¦ ǮȈdz¦ ¦ƾǬȈdz°Ƣƫ¦® ǮȈǴǰǼȈǯ
³Ȃƫ ķdz¦ ǮǼȈǻ Ǿǐǫ Ȃƥ §¦ȂƳ ķƴǼƬȈȇ ÀȂƳ¦ ķǫÂƾǴȈǫ ŐǏ ƢǰǼȈLJƢǨƳ ǮǼȈǻ°ȏ¦ ķǬƫ ķǫÂƾǴȈǫ
Ǿǐǫ Ȃƥ §¦ȂƳ ķƴǼȇDŽǰLJ âƾȈƫ ǎǐǬdz¦ ǺLjƷ¦ ÀȂƳ¦ ǮǼȈǻ¦ â®°¦ ³Ȃƫ âǂƻ¡ ³Ȃƫ ķLJƢƫ°Â¦
¿ȐLjdz¦ ǾȈǴǟ ¾ȂLJ° §¦ȂƳ ķų±ȂǫȂƫ âƾȈƫ ǎǐǬdz¦ ǺLjƷ¦ ÀȂƳ¦ ǮǼȈǻ¦ âƾdzȂƥ ¿ƢŤ ȏǂƥ Ǫnjǟ
ǺȇƾǼǷ ǪȈǴLJƢƦLJȂǻ ƢLJǂȇ¦ ǶȈǯ ÀȂLjȈǫ¦ ķǻ ǽ°ȂLJ À¦ ƢLjǼǴȇ¦ ǾǣȐƥ ½Ȃdz°Ȃƫ À¦ ƢLJǂȇ¦ ǶȈǯ â®ƢǬȈdzǂȇ
ķǻ ǽǂǬƦdz¦ ¨°ȂLJ ƢLjȈƫ ǺȇȏȂƫ°Ȃǫ Ǻȇ®°Ȑȇǂǣ¦ ƢLJǂȇ¦ ǶȈǯ ÀȂLJȂǫ¦ śLJ ǽ°ȂLJ ƾǸū¦ ƢLjȈƫ ÀȂLjƬȈǯ
ƢLJǂȇ¦ ǶȈǯ ÀȂLJȂǫ¦ ķǻ À¦ǂǸǟ ¾¡ ƢLjȈƫ ǺȇȏȂƫ°Ȃǫ Ǻȇ® ǪȈdz âƢǤȈƳ ƢLJǂȇ¦ ǶȈǯ ÀȂLJȂǫ¦
Ǻȇ® ¿ȂǴǰǻȂǯ ¼ƢǨǻ ƢLJ°¦ ǶȈǯ ÀȂLJȂǫ¦ ķǻ ¿ƢǠǻȏ¦ ¨°ȂLJ ƢLjȈƫ ÀȂLjǬȈƳ Ǻȇ® ¿ȂǴǰǻȂǯȂǣǀǫ
ķǻ ǂǐǠdz¦ ¨°ȂLJ ƢLjȈƫ ÀȂLjƳ¦ ¿Ƣǰǧ¦ ƢLJ°¦ ǶȈǯ ÀȂLJȂǫ¦ ķǻ ¾ƢǨǻȏ¦ ¨°ȂLJ ƢLjȈƫ ÀȂLjǬȈƳ
½ǂNj  ǂǨǯ ƢLJ°¦ ǶȈǯ ÀȂLjȈǫ¦ ķǻ ¬ǂnjǻ Ѧ ƢLjȈƫ ÀȂLjdzȂƥ ¿¦ǂƷ ƢǰǼǷ Ȃǣǀǫ ƢLJ°¦ ǶȈǯ ÀȂLJȂǫ¦
¨°ȂLJ ƢLJȐȈƫ ÀƢǷ¦ Ǻȇ® ¼Ȃdz®ƢƳ ƢLJǂȇ¦ ǶȈǯ ÀȂLJȂǫ¦ ķǻ ´Ȑƻȏ¦ ¨°ȂLJ ƢLjȈƫ ÀȂLjƬȈǯ ǺȇƾǼǷ
śLJ ǽ°ȂLJ ǦLJȂȇ ƢLjȈƫ ÀȂLjƬȈǯ ǺȇƾǼǷ Ȃǣƾǫ ½Ȃdz°Ȃƫ À¦ Ȃƥ ƢLJ°¦ ǶȈǯ ÀȂLjȈǫ¦ ķǻ śƫ¯ȂǠŭ¦
°Ƣƥ ¦ƾǼȈLJ Ǿǐǫ ǦLJȂȇ ǂdzȐƥ ¹ȂǸǫ ÀȂƳ¦ ǮǼȈǻ¦ ÀȂLjȈǫ¦
112
aতsen tơmekde তikmet ne ơrdi? CevƗb ol turur kim: urތƗn içindeki
লamuƥ লÕৢৢalardÕn telimrek, fƗyidesi üküúrek Ynjsuf লÕৢৢasÕ turur. Ol
yoldÕn aۊsenüҲl-ۘa܈a ܈tơdi. Ơkinç cevƗb: bu লÕৢৢa evvelindin Ɨপirinƥa tơgi
baޏĪÕ লavlinçe লÕrল yÕl, baޏĪÕ লavlinçe seksen yÕl kơçdi. AnÕnࢎ g üçün
aۊsenüҲl-ۘa܈a ܈tơmek bolur. Üçünç cevƗb: aঌÕn লÕৢৢalarda, aঌÕn sऺzlerde,
aঌÕn ƗyƗtlarda170 kelmiú ammƗ Ynjsuf লÕৢৢasÕ tükenginçe bir snjrede keldi.
AnÕnࢎ g üçün aۊsenüҲl-ۘa܈a ܈tơdi. Tऺrtünç cevƗb: baèĪÕ লÕৢৢalarda yat
kiúiler arasÕnda erdi ammƗ Ynjsuf লÕৢৢasÕ ata, ana taলÕ oƥlanlarÕ arasÕnda
erdi. AnÕnࢎ g üçün aۊsenüҲl-ۘa܈a ܈tơdi. Bơúinç cevƗb: bu লÕৢৢada üç তƗl bar;
rƗতatda, emgekde, Mevlì ৬Ɨޏatinde পalƗyÕলlar arasÕnda eঌgü muޏƗmelet
লÕlmaল, kơnࢎ glikde tarlÕলda elig açuল tutmaল. AltÕnç cevƗb: Ynjsuf
লarÕndaúlarÕ birle eঌgü muޏƗmelet লÕlduলÕ taলÕ olarnÕnࢎ g cefƗsÕnࢎ ga ৢabr
লÕlduলÕ üçün. Yơtinçi cevƗb: bu লÕৢৢanÕnࢎ g evveli tüú, ortasÕ tüú, Ɨপiri tüú
erdi. AnÕnࢎ g üçün aۊsenüҲl-ۘa܈a ܈tơdi. Sekizinçi cevƗb: bu লÕৢৢa ޏÕúল birle
tamƗm boldÕ. AnÕnࢎ g üçün aۊsenüҲl-ۘa܈a ܈tơdi. ToলuzunçÕ cevƗb: Resnjl
ޏaleyhiތs-selƗm yarlÕলadÕ: kimơrse on türlüg belƗƥa ilinse on snjreni
oলÕsun. Kimơrse nnj-sipƗslÕল mendin kitsün tơse el-ۊamdü snjresin oলusun.
Kimơrse oƥrÕlardÕn লurtulayÕn tơse snjretüҲl-baۘaranÕ oলusun. Kimơrse
çÕƥaylÕলdÕn লurtulayÕn tơse Ɨli ҵimrƗnnÕ oলusun. Kimơrse লaঌƥu
kऺnࢎ glümdin çÕলsun tơse snjretüҲl-enҵƗmnÕ oলusun. Kimerse nifƗল
kऺnࢎ glümdin çÕলsun tơse snjretüҲl-enfƗlni oলusun. Kimerse ऺwkem ऺçsün
tơse snjretüҲl-ҵasrnÕ oলusun. Kimerse লaঌƥu manࢎ ga তarƗm bolsun tơse
elem neúraۊnÕ oলÕsun. Kimerse küfr ü úirk mendin kitsün tơse snjretüҲl-
iېlƗ܈nÕ oলusun. Kimơrse cƗdnjluলdÕn amƗn tilese snjretü’l-mu‘avviܴeteyn
oলÕsun. Kimerse bu on türlüg লaঌƥu mendin kitsün tơse Ynjsuf snjresin
oলÕsun. AnÕnࢎ g üçün লamuƥ belƗlar Ynjsuf লÕৢৢasÕnda bar.
170
Ɨyet’in ço÷ulu olan ƗyƗt kelimesi +lar çokluk eki almÕútÕr.
113
“ahsen” demekte sebep ne idi? Cevap odur ki: Kur’an içindeki bütün
kÕssalardan daha uzun, faydasÕ daha fazla olan Yûsuf kÕssasÕdÕr. O
sebepten dolayÕ ahsenü’l-kasas (kÕssalarÕn en güzeli) dedi. økinci cevap:
bu kÕssanÕn önünden sonuna kadar bazÕlarÕnÕn sözüne göre kÕrk yÕl,
bazÕlarÕnÕn sözüne göre seksen yÕl geçti. Onun için ahsenü’l-kasas demek
olur. Üçüncü cevap: baúka kÕssalarda, baúka sözlerde, baúka ayetlerde
gelmiú ama Yûsuf kÕssasÕ tükeninceye kadar aynÕ surede geldi. Onun için
ahsenü’l-kasas dedi. Dördüncü cevap: baúka kÕssalar yabancÕ kiúiler
arasÕndaydÕ ama Yûsuf kÕssasÕ ata, ana ve o÷lanlarÕ (7) arasÕndaydÕ. Onun
için ahsenü’l-kasas dedi. Beúinci cevap: bu kÕssada üç durum var; (8)
huzurluyken, zahmet çekerken ve Allah’a ibadet ederken yaratÕlmÕúlar
arasÕnda iyi muamele etmek, bollukta (9) darlÕkta eli açÕk tutmak. AltÕncÕ
cevap: Yûsuf kardeúleriyle iyi iliúki kurdu÷u (10) ve onlarÕn cefasÕna
sabretti÷i için. Yedinçi cevap: bu kÕssanÕn öncesi düú, ortasÕ (11) düú,
sonu düú idi. Onun için ahsenü’l-kasas dedi. Sekizinci cevap: bu kÕssa aúk
(12) ile sonlandÕ. Onun için ahsenü’l-kasas dedi. Dokuzuncu cevap: Resul
’aleyhi’s-selâm buyurdÕ: (13) kiúi on türlü belaya tutulursa on sureyi
okusun. Kiúi nankörlük (14) benden gitsin derse el-hamdü suresini
okusun. Kiúi hÕrsÕzlardan kurtulayÕm derse bakara (15) suresini okusun.
Kiúi fakirlikden kurtulayÕm derse âli imranÕ okusun. (16) Kiúi kaygÕ
gönlümden çÕksÕn derse en’am suresini okusun. Kiúi münafÕklÕk
gönlümden (17) çÕksÕn derse enfal suresini okusun. Kiúi öfkem yatÕúsÕn
derse èasr (18) suresini okusun. Kiúi kaygÕ bana haram olsun derse elem
neúrahÕ okusun. Kiúi Allah’a inanmama ve O’na ortak koúma benden
gitsin derse ihlas suresini okusun. Kiúi büyücülükden aman dilerse felâk
ve nâs surelerini okusun. Kiúi bu on türlü kaygÕ benden (21) gitsin derse
Yûsuf suresini okusun, bütün belalar Yûsuf kÕssasÕnda oldu÷u için.
114
66v
À¦ âƾdzȂƥ ¾Ȃǣ¦ ķǰȇ¦ ǺȇƾǻȂƫƢƻ ƢǸǰȈƫ â®°¦ °Ƣƥ ķǻȂƫƢƻ ķƬdz¦ ǮǼȈǻ ƲǧȐȇ §ȂǬǠȇ °ȐnjȈŻ¦
DzǠƳ âǀdz¦ ½°ƢƦƫ ķdzƢǠƫ ǾdzȂǫ °Ƣƥ °ȏ «ǂƥ ķǰȇ¦ À¦ ¦ƾǼȈŸ¦ ŃƢǟ ȂÊ ǴÉǟ ƨǨȈǘdz °ȂdzȂƥ ¾Ȃǣ¦ ķǰȇ¦
ǪȈƳǂǫ ƾǻƾǻ°¦ ⦠â¯Ȃǫ °Âǂƫ Ȃƥ °ȏ «ǂƥ ¾Â¦ «ÂŐdz¦ ©¦¯ Ƣũ¦Â ķdzƢǠƫ ǾdzȂǫ ƢƳÂǂƥ ƢǸLjdz¦ ķǧ
±ÂƾdzȂȇ ķƬȇ ¦ƾƳǂƥ ķǰȇ¦ À¦ Ȃƥ ǪȈdzƢƥ ½ƢǻȂǯ ¼Ȑǣ¦ âƢȇ À¦ǀȈƳ Ȃǰdz¦ ķnjƥ â¦ƾǤƥ ÀȐLJ°¦ °Ȃǯ
±ƾǻƢǰLJ DzȈǤȇ¦ ƢLjȈƫ °Âǂƫ ȂȇƢǫ °ȏ±ÂƾdzȂȇ ¾Â¦ džǼǰdz¦ °¦ȂŪ¦ džǼŬƢƥ ǶLjǫ¦ Ȑǧ ķdzƢǠƫ ǾdzȂǫ°Ȃȇ°Ȃȇ
ƪȈƥ °ȏ °ȂȈȇ°Ȃȇ ǺȇƢǸǴȈǫ °¦ǂǫ ʼn¦® °ȏ±ÂƾdzȂȇ Ȃƥ ǪȈƴǴȇ ±°¦ ƪȈǨLJ ǪȈnjȇ ®ǂǯ âƢǰǻ¦
ǪȈǴȈǫ À¦ǂǫ¦ ķƬȇ ½Ƣǯ¦ ķǰȇ¦ À¦
ǪȈƳǂǫ ƾǻƾǻ°¦ ⦠â¯Ȃǫ ķǰǴȇ¦ Ǯǻʦ
¾Â¦ Ȃǰdz¦ ķNjƢƥ â¦ƾǣȂƥ ƢǷ ÀȐLJ°¦ °Ȃǯ
ǪȈdzƢƥ Ƕǿ ½ƢǻȂǯ ¼Ȑǣ¦ âƢȇ Ƕǿ ÀƢȈƳ
ǂȇ°Ȃȇ ¦®ǂdzȂƥ ±ÂƾdzȂȇ ķƬȇ ƢǼȇ
ǪȈnjȇ Ƕǿ ®Âǂǯ ¾Â¦ âƢǰǻ¦DŽȇƾǼǰLJ
°ȂdzȂƥ ǮȈƫ ķǤȇ ǪȈƴǴȇ ±°¦ ƪȈǨLJ
Ǫȇǂȇ ÀƢƦȇǀǯ ƢŶƢLJ¦ ǺȇƾNjȂǫȂƫ
ķǰȇ¦ À¦ Ǻȇ® «ǂƥ ķƬȇ ¦® ķǴǨLJ ŃƢǟ Ȃƥ ƢǼȇ °ƢǣȂƫ °ȏ±ÂƾdzȂȇ ķƬȇ Ȃƥ ¦®°ȏ «ǂƥ ķǰȇ¦ À¦ Ȃƥ
§ȂǬǠȇ DzȈƷ¦° ǾƦȈƦƷ ǂǸǫ ǾǴƦǼLJ ǽ°Ȃǟ° ǾNjȂNj ƲǧȐȇ §ȂǬǠȇ ǮǻƢLjȈƫ ȂȇƢǫ «ǂƥ ķƬȇ âƾǣȂƫ ±ÂƾdzȂȇ
DzȈƥ° °Â°Ȃƫ â°ȐǻȐǣ¦ ķǰȇ¦ À¦ ǮǻƢLjȈƫ ȂȇƢǫ °ȏ±ÂƾdzȂȇ ķǰȇ¦ À¦ ȂǯƢƬȈȇ ȏǂƥ â°ȐǻȂƫƢƻ ķƬdz¦
Ê Ǻƥ¦ ǦLJȂȇ [¦Â°]±Ƣǫ ¼ȂƫƢƥ± ǂƷƢƬLjȇ
ķųǂƥ À¦ ǦLJȂȇ ǺǷƢȇ Ê °ƢưǨȇ À¦® ®ƢƳ ¦®ȂȀȇ ÀȂǠſ âÂȏ
³Ȃƫ ǪȈdz ƲǧȐȇ ½ƢǷ°ȂƴȈǯ ǪȈǴȈǫ ½°Ȃǯ âƾǴȈǫ ƪǷ¦ǂǯ ƢLJ°Ƣǻ À¦ Ƣǰǻ¦ ķdzƢǠƫ ķdzȂǷ â®°¦ ¾Ȃǣ¦
âŚǜǻ ¦ƾŭƢǟ ½ȂǴǯ°Ȃǯ ǮȈƫ ǦLJȂȇ Ȃƥ ǶȈǿ¦ǂƥ¦ ǦƸǏ DzȇÂƘƫ °ȂǷ¦ ƪƦǫ¦Ȃǟ ±Â¦ ±ȂLJ ķǻȂǯ âŚƦǠƫ
Ǻȇ°ƢǨƫ śdzƢǷ °ȐȇƾdzȂƥ ȐƬƦǷ ȏǂƥ ǪȈdz ǖƸǫ DzȈȇ ķƬȇ ķǬǴƻ ǂǐǷ °ȏ NJȈǸǴȈǫ ƪȇ¦Â° â®°¦ ¼Ȃȇ
ǪȈǴNj¦ ķǰǼȇ âƾŭƢǫ ǪȈǴNj¦ ¦®°ƢƦǻ¦ °Ȑȇƾdz¦ ǪȈǴNj¦ ƤȈƬLJ Ǿǣ ǦLJȂȇ śǰǻȂǯ śdzȂǫ śƥƢƦLJ¦ śǰǴǷ
Ǿǣ°ȂdzȂƥ
115
AymÕúlar: Yaޏলnjb yalawaçnÕnࢎ g altÕ পatunÕ bar erdi. Tơgme পatundÕn ơki
oƥul boldÕ, on ơki oƥul bolur. La৬ìfe: ޏUluvv-i ޏƗlem içinde on ơki burclar
bar. avluhu taޏƗlƗ: ƢƳÂǂƥ ƢǸLjdz¦ ķǧ DzǠƳ âǀdz¦ ½°ƢƦƫ (XXV-61) avluhu taޏƗlƗ:
«ÂŐdz¦ ©¦¯ Ƣũ¦Â (LXXV-1) Ol burclar bu turur: লoÕ, uy, erendend, লarçÕল,
kür arslan, buƥday baúÕ, ülgü, çÕdan, yay, oƥlaল, kऺnek, balÕল. Bu on ơki
burcda yeti yulduz yऺriyür. avluhu taޏƗlƗ: džǼǰdz¦ °¦ȂŪ¦ džǼŬƢƥ ǶLjǫ¦ Ȑǧ
(LXXXI-15/16) Ol yulduzlar লayu turur tơse ayƥÕl: sekendiz171, onࢎ gay,
kürüd, yaúÕল, sewit, arzu, yalçÕল. Bu yulduzlar dƗyim লarar লÕlmayÕn
yऺrirler. Beyt:
On ơki ükek yeti aলrƗn লÕlÕল
Ơnࢎ g ilki লozÕ uy erendend লarçÕল
Kür arslan ma buƥday baúÕ ülgü ol
ÇÕyan hem yay oƥlaল kऺnek hem balÕল
Yana yetti yulduz bularda yऺrir
Sekendiz onࢎ gay ol kürüd hem yaúÕল
Sewit arzu yalçÕল yaƥÕ tơg bolur
ToলuúdÕn usanma keঌiben yarÕল
Bu on ơki burclarda bu yeti yulduzlar tuƥar. Yana bu ޏƗlem-i süflìde yeti
burcdÕn on ơki yulduz tuƥdÕ, yeti burc লayu tơsenࢎ g: Yaޏলnjb yalawaç, ùnjúe,
Raޏavre, Sünbüle, amer, ণabìbe, RƗতìl. Yaޏলnjb altÕ পatunlarÕ birle
yơtegü. On ơki yulduzlar লayu tơsenࢎ g on ơki oƥlanlarÕ turur: Rnjbìl, LƗvì,
ùemޏnjn, YehnjdƗ, CƗd, DƗn, YefåƗr, Yestaতir, ZibƗtnjল, ÚƗze[rvƗ], Ynjsuf,
øbn YƗmin. Ynjsuf on birinçi oƥul erdi. Mevlì taޏƗlƗ anࢎ ga on nerse kerƗmet
লÕldÕ: körk, লÕlÕল, kơçürmek, yalawaçlÕk, tüú taޏbìri, köni söz, öz,
ޏavƗলÕbet-i umnjr, teތvìl, ৢuতuf-Õ øbrƗhìm. Bu Ynjsuf tơg körklüg ޏƗlemde
naìri yoল erdi. RivƗyet লÕlmÕúlar: MÕৢr পalলÕ yeti yÕl লaত৬lÕল birle mübtelƗ
boldÕlar, mƗlÕn tawarÕn, mülkin esbƗbÕn, লulÕn künࢎ gin Ynjsufƥa satÕp aúlÕল
aldÕlar. AnbƗrda aúlÕল লalmadÕ, yanࢎ gÕ aúlÕল bolurƥa.
171
m: έΪϨϜγ
116
Söylemiúler: Yaèkûb peygamberin altÕ karÕsÕ vardÕ. Her bir kadÕndan iki
o÷ul oldu, on iki o÷ul olur. Latife: Yüce âlemde on iki burç var. Yüce
Allah buyurdu ki: Gökte burçlarÕ var eden Allah yüceler yücesidir (XXV-
61). Yüce Allah buyurdu ki: Burçlara sahip gökyüzüne (LXXXV-1) O
burçlar bunlardÕr: koç, bo÷a, ikizler, yengeç, aslan, baúak, terazi, akrep,
yay, o÷lak, kova, balÕk. Bu on iki burçta yedi yÕldÕz dolaúÕr. Yüce Allah
buyurdu ki: HayÕr! AkÕp giden, bir kaybolup bir etrafÕnÕ aydÕnlatan
yÕldÕzlara and olsun (LXXXI-15/16). O yÕldÕzlar hangisidir dedi÷inde
söyle: Zuhal, Müúteri, Merih, Güneú, Zühre, Utarit, Ay. Bu yÕldÕzlar
daima durup dinlenmeden dolanÕrlar. Beyit172:
On iki burç yedisi benzer tabiatlÕdÕr
En ilki koç, bo÷a, ikizler, yengeç
Aslan ve tabii baúak, terazidir
Akrep ve yay, o÷lak, kova ve balÕk
Yine yedi yÕldÕz bunlarda hareket eder
Zuhal, Müúteridir Merih ve Güneú
Zühre, Utarit, Ay düúman gibi olur
ZÕrh giyip savaútan usanma
Bu on iki burçta bu yedi yÕldÕz do÷ar. Yine bu de÷ersiz âlemde yedi
burçtan on iki yÕldÕz do÷du, yedi burç hangileri dersen: Yaèkûb
peygamber, ùûúe, Raèavre, Sünbüle, Kamer, Habîbe, Râhîl. Yaèkûb altÕ
karÕsÕ ile yedi. On iki yÕldÕz hangisi dersen on iki o÷uldur: Rûbîl, Lâvî,
ùemޏûn, Yehûdâ, Câd, Dân, Yefsâr, Yestahir, Zibâtûk, Kâzervâ, Yûsuf,
øbn Yamin. Yûsuf on birinci o÷uldu. Yüce Allah ona on özellik lutfetti:
güzellik, huy, affetme, peygamberlik, düú tabiri, do÷ru söz, kendilik,
iúlerin akÕbeti, sözü farklÕ manada söyleme, Allah’Õn Cebrail’le Hz.
øbrahim’e yolladÕ÷Õ emirler. Bu Yûsuf gibi güzelin âlemde benzeri yoktu.
Rivayet etmiúler: MÕsÕr halkÕ yedi yÕl kÕtlÕ÷a tutulmuúlardÕ, malÕnÕ
mülkünü, yiyece÷ini giyece÷ini, kulunu, cariyesini Yûsuf’a satÕp bu÷day
aldÕlar. Anbarda bu÷day kalmadÕ, yeni bu÷day olmasÕna
172
Burada geçen úiirle R. R. Arat’Õn Kutadgu Bilig metninde “Yiti Yulduz On øki Ükekni
Ayur” bölüm baúlÕ÷Õ altÕnda verilen kÕsÕm karúÕlaútÕrÕlabilir.
117
67r
ǮǼȈǻ ǦLJȂȇ â®±Ȃǯ°Ȃǯ Ǻȇ±Ȃȇ â®°ȂƬǯ §ƢǬǻ ƢǰǼȈǬǴƻ ǂǐǷ ¿ȐLjdz¦ ǾȈǴǟ ǦLJȂȇ âƾdzƢǫ â¡ ©°Ȃƫ
â®°ȂƴȈǯ ÀȂǯ ȏǂƥ ķǯ°Ȃǯ ǮǼȈǻ ǦLJȂȇ °ȏ â®ƢǸȈȇ ¿ƢǠǗ â¡ ©°Ȃƫ ȏǂƥ ķLJ ǽƾǿƢnjǷ ķdzƢŦ
ǢȈdzǂȇ ƢǰǼǷ Ǻȇ® DzƳ  DŽǟ âǀȇ¦ ¦ƾǼȈǻȂƫ «¦ǂǠǷ °ƢǬȈdzǂȇ ¿ȐLjdz¦ ǾȈǴǟ ¾ȂLJ° NJȈǸǴǯ ¦®Őƻ °ȏ
ǾǣȦȂË ƷÈ ǮǻƢǻ¦ ǂƥ ʼn®ǂƥ Ƣǯ ȂǯƢǰȇ¦ ¦®ƢȈǻ® ķǼȈǯ°Ȃǯ ǮǼȈǻ°ȏ°ȂƷ ķǣ¦® ¬ƢŦ¦ ƾǸŰ â¦ âƾdzȂƥ
âƾǴȈǫ ³Ȃdz¦ ǮǼȈǷ ķǻ ½°Ȃǯ ķdzȂǷ °ȐnjȈŻ¦ ķǬƫ ¿ȐLjdz¦ ǾȈǴǟ Ǿǣ ǪȇƾǏ ǦLJȂȇ ķƴǼǰȇ¦
ÀƢƴǫ ⮌ƥ Ƣǣ°ȏ[ǢȈdz]ŃƢǟ ¾ƢǯȂƫ ķǼNjȂdz¦ ǂƥ â®ǂƥ Ƣǣ ǦLJȂȇ ķǻ±ȂǫȂƫ ÀƢLjǫȂƫ [±Ȃȇ]±ȂǫȂƫ
ƤȈƫ NJȈǸǬȈƳ ǦLJȂȇ â®°¦ °ȂǴȈƥ ķǬǴƻ ŃƢǟ â®°¦ ²ƢŭƢǫ â°Ȃǻ ÀȂǯ â¡ ƢLjǬȈƳ ǺȇƾǨȇ¦ ǦLJȂȇ
DzƷ ķǻ ¿ƢǠǗ ÀƢƴǫ â®°¦ °¦°Ȃǯ Ǻȇ±Ȃȇ Ǻȇ±Â¦ ǮȈƫ °¦°Ȃǯ ¦®Ȃǯ±Ȃǯ ƢLjǫƢƥ Ǿǣ ǦLJȂȇ ƢLJǂȇ¦ ǶȈǯ
â°ȐǫƢǰǼȇ â®°¦ °ȂdzȂƥ ǮȈƫ ÀȂǯ ÀȂƫ ȂǤǰǻ¦ǂǫ â®°¦ °Ȃǻ°Ȃǯ ƢƴǼȈǰƴȈǯ ǺȇƾǼȇDŽǣȂƥ ƢLjƫȂȇ ƤȈǴȈǫ
Ê Ǻƥ¦ ķǬƫ ǦLJȂȇ â®°¦ °ȂǻƢƬǧ¦ ½ƢƴȈƳ ǢȈǴƫ¦ ÀƢǸǠǼdz¦ ǪȇƢǬNj ǺȇƾǼȇ°Ȃǻ
°Ȑȇ®°¦ Ǻȇ® DzȈƷ¦° ǺǷƢȇ
Ê Ǻƥ¦ ǦLJȂȇ âƾǴȈǫ ©ƢǧÂ DzȈƷ¦° ÀƢǯ°¦ ǮȈƴȈǯ ǦLJȂȇ
§ȂǬǠȇ ƤȈƫ °ȏ âƾdzƢǫ ǮȈƴȈǯ ǺǷƢȇ
â®°¦ ±ƢǷ°Ȃȇ DŽLJ ǦLJȂȇ â®°¦ °ƢǨLJ ǢȈƬǫ ķǻ ǦLJȂȇ ƢǷ¦ ƤȈƫ DŽLJƢǻ¦ â®°¦ °ȂǴȈǫ ƪǬǨNj ķǻ°ȏȂƥ
â°ȐǣȂǸǫ °ȐȇƾǰȈƫ ¦ƾȇDŽÈȇ Ǻȇ°ȐǫƢȈƫ ȏǂƥ â°ȐȈƴǼȇ¦ â®°Ȃǯ ³Ȃƫ ȐǻȂƫ ǂƥ ƢLJ°¦ â®ƢNjƢȇ ķƬȈȇ
Ǻȇ¯¦ ķǬƫ ⮦±Â¦ ķǰȈƫ Ƣǯ ½Ȃǯ ƪǫ ǮǴȇ¦ âƾǻȐǯƢƴȈƳÈ ķǫƢȈƫ ǦLJȂȇ â®ƢǷ¦±Â¦ ƢǷ¦ â®°ƢǯȂǯ
ǽƾƴLJ ǾǤǼȈǫƢȈƫ ǦLJȂȇ â°ȐǫƢȈƫ ǮǼȈǻ â°ȐȈƴǼȇ¦ °ȐnjȈŻ¦ °ȏ ķǔǠƥ âƾǴȈǫ ƢǰȈdzȂǯ ¦±Â¦°ȏ ¼ƢȈƫ
°Ȑȇƾȇ¦ ƢǰǼȇǂƥ âǂƥ â°ȐȈƴǼȇ¦ â®ǂƥ ȂƬȇ¦ ƢǰǼȇ°ȐȈƴǼȇ¦ ķǼNjȂƫ ¾Â¦ ƤȈǴǯ ǦLJȂȇ °ȐȇƾǴȈǫ
ƢǰǼȇ°ȏ ¾ȂǰǻȂǯ ³Ȃƫ °ȂǼȈǫƢLJ ƤȈƫ ǺȇȏȂƥ ½¦ǂǯȂǴǯȂǨLJ ǾǣDŽȈǷƢƫ¦ ķǴǣ¦ DzȈƷ¦° Ȃƥ ǺLJȂũƢǷ°Ȃǯ
ǽƾƴLJ Ǿǣ ǦLJȂȇ ƤȈǼȇ¦ ȏǂƥ â¡ ÀȂǯ ±ÂƾdzȂȇ ǂƥ À¦ â®°Ȃǯ ³Ȃƫ ƢǼȇ ǾƴȈǯ ķƴǼȈǰȇ¦ â®ƢǸǬȇ
ƪƥ¦ Ƣȇ ǾȈƥȏ ǦLJȂȇ ¾Ƣǫ ¯¦ ķdzƢǠƫ ǾdzȂǫ â®ǂƥ ȂƬȇ¦ Ǿǣ §ȂǬǠȇ ķLJƢƫ¦ ķǻ°ȏ±ȂLJ Ȃƥ ǦLJȂȇ °ȏ°ȂǴȈǫ
ǺȇƾƳƢLJ ķdz ǶȀƬȇ¦° ǂǸǬdz¦Â džǸnjdz¦  ƢƦǯȂǯ ǂnjǟ ƾƷ¦ ƪȇ¦° ķǻ¦
118
tört ay লaldÕ. Ynjsuf ޏaleyhiތs-selƗm, MÕৢr পalলÕnࢎ ga niলƗb kötürdi, yüzin
körgüzdi, YnjsufnÕnࢎ g cemƗli müúƗhedesi birle tऺrt ay ৬aޏƗm yơmediler,
YnjsufnÕnࢎ g körki birle kün kơçürdiler. aberde kelmiú: Resnjl ޏaleyhiތs-
selƗm yarlÕলar: miޏrƗc tüninde øঌi ޏazze ve celledin manࢎ ga yarlÕƥ boldÕ: ey
Muতammed uçmaতdaƥÕ তnjrlarnÕnࢎ g körkini dünyƗda ơkegüge berdim, bir
ananࢎ g ণavvƗƥa, ơkinçi Ynjsuf-Õ ৢÕddÕࡆࡃ লƥa ޏaleyhiތs-selƗm. TaলÕ aymÕúlar:
Mevlì körkni minࢎ g ülüú লÕldÕ, tokuz [yüz] toলsan toলuznÕ Ynjsufƥa berdi,
bir ülüúni tükel ޏƗlem[lÕƥ]larƥa bơrdi. açan Ynjsuf ơwdin çÕলsa ay kün
nnjrÕ লalmas erdi, ޏƗlem পalলÕ bilür erdi, Ynjsuf çÕলmÕú tơp. Kimơrse
Ynjsufƥa baksa közgüde körer tơg öz173 yüzin körer erdi. açan ৬aޏƗmnÕ
তall লÕlÕp yutsa boƥzÕndÕn kơçginçe körünür erdi. Karanࢎ gƥu tün kün tơg
bolur erdi, yanࢎ gaলlarÕ nnjrÕndÕn úaলƗyÕলuތn-nuޏmƗn atlÕƥ çơçek uwtanur
erdi. Ynjsuf taলÕ øbn YƗmin RƗতìldin erdiler, Ynjsuf kiçig erken RƗতìl vefƗt
লÕldÕ, Ynjsuf øbn YƗmin kiçig লaldÕlar tơp Yaޏলnjb bularnÕ úefলat লÕlur erdi,
anasÕz tơp. AmmƗ YnjsufnÕ লatÕƥ sewer erdi, YnjsufsÕz yörümez erdi. Yơti
yaúadÕ erse bir tünle tüú kördi inçileri174 birle tayaলlarÕn yazÕda tikdiler175,
লamuƥlarÕ kökerdi ammƗ uzamadÕ. Ynjsuf tayaলÕ çơçeklendi, ilk লat kökke
tơgi uzadÕ taলÕ aঌÕn tayaলlar üze kölige লÕldÕ. BaޏĪÕlar aymÕúlar:
inçilerininࢎ g tayaলlarÕ Ynjsuf tayaলÕnƥa secde লÕldÕlar. Ynjsuf kelip ol tüúni
inçilerinࢎ ge aytu bơrdi. ønçileri biri birinࢎ ge aydÕlar: körmes mü sen bu
RƗতìl oƥlÕ atamÕzƥa sewüglügrek bolayÕn tơp saলÕnur. Tüú könࢎ güllerinࢎ ge
yaলmadÕ. Ơkinçi kơçe yana tüú kördi: on bir yulduz, kün, ay birle inip
Ynjsufƥa secde লÕlurlar. Ynjsuf bu sözlerni atasÕ Yaޏলnjbƥa aytu berdi.
avluhu taޏƗlƗ: ķdz ǶȀƬȇ¦° ǂǸǬdz¦Â džǸnjdz¦  ƢƦǯȂǯ ǂnjǟ ƾƷ¦ ƪȇ¦° ķǻ¦ ƪƥ¦ Ƣȇ ǾȈƥȏ ǦLJȂȇ ¾Ƣǫ ¯¦
ǺȇƾƳƢLJ (XII-4)
173
m: özin yüzin
174
m: inçi kelimesi bugüne kadar taradÕ÷Õm sözlüklerde tespit edemedi÷im sözlerdendir. Bu
kelime Orhon yazÕtlarÕnda geçen ini ‘küçük kardeú, kardeú’ ve eçi ‘a÷abey’ sözlerinin
birleúiminden oluúsa gerektir. Buna göre metinde ‘a÷abey ve kardeú’ úeklinde anlam
verildi.
175
m: Ύϣ yazÕlÕp üzeri çizilmiú.
119
dört ay kaldÕ. Yûsuf èaleyhi’s-selâm, MÕsÕr halkÕna yüz örtüsünü kaldÕrdÕ,
yüzünü gösterdi. Yûsuf’un yüz güzelli÷inin seyri ile dört ay yiyecek
yemediler, Yûsuf’un güzelli÷i ile gün geçirdiler. Haberde gelmiú: Resûl
èaleyhi’s-selâm buyurur: mirac gecesinde yüce ve aziz olan Rab’den bana
buyruk oldu: ey Muhammed cennetteki hurilerin güzelli÷ini dünyada iki
kiúiye verdim, bir Havva annene ikinci Yûsuf-Õ SÕddik’a èaleyhi’s-selâm.
Ve rivayet etmiúler: Allah güzelli÷i bin pay yaptÕ, dokuz yüz doksan
dokuzunu Yûsuf’a verdi, bir payÕ bütün yaratÕlmÕúlara verdi. Ne zaman
Yûsuf evden çÕkarsa ayÕn güneúin nuru kalmazdÕ, âlem halkÕ bilirdi, Yûsuf
çÕkmÕú diyerek. Kiúi Yûsuf’a bakarsa aynada görür gibi kendi yüzünü
görürdü. Ne zaman yiyece÷i çi÷neyip yutarsa bo÷azÕndan geçinceye kadar
görünürdü. KaranlÕk gece gündüz gibi olurdu, yanaklarÕ nurÕndan
úakayÕku’n-nuޏman adlÕ çiçek utanÕrdÕ. Yûsuf ve øbn Yâmin
Râhîl’dendiler. Yûsuf küçük iken Râhîl vefat etti, Yûsuf, øbn Yâmin
küçük kaldÕlar diye Yaèkûb bunlara úefkat gösterirdi, anasÕz diye. Ama
Yûsuf’u çok severdi. Yûsufsuz yaúayamazdÕ. Yedi yaúÕnda iken bir gece
düú gördü, a÷abey ve kardeúleriyle birlikte sopalarÕnÕ düzlükte diktiler,
hepsi yeúerdi ama uzamadÕ. Yûsuf sopasÕ çiçeklendi, ilk kat gö÷e kadar
uzadÕ ve baúka sopalar üzerine gölge yaptÕ. BazÕ kiúiler söylemiúler:
kardeúlerinin sopalarÕ Yûsuf’un sopasÕna secde ettiler. Yûsuf gelip o
rüyayÕ kardeúlerine söyledi. Kardeúleri birbirlerine söylediler: görmüyor
musun bu Râhîl o÷lu babamÕzÕn daha çok sevdi÷i olayÕm diye düúünür.
Düú içlerine sinmedi. økinci gece yine düú gördü: on bir yÕldÕz, güneú, ay
birlikte inip Yûsuf’a secde ederler. Yûsuf bu sözleri babasÕ Yaèkûb’a
söyledi. Yüce Allah buyurdu ki: Hani Yusuf, babasÕna “BabacÕ÷Õm!
Gerçekten ben (rüyada) on bir yÕldÕz, güneú ve ayÕ gördüm. Gördüm ki
onlar bana boyun e÷iyorlardÕ” demiúti. (XII-4)
120
67v
Ǿǣ ǦLJȂȇ âƾǴȈǫ ¾¡ȂLJ Ǿǣ ¿ȐLjdz¦ ǾȈǴǟ ķǨǘǐǷ ƾǸŰ DŽǸȈƴǧȐȇ ®ȂȀƳ ǢȈǴƫ¦ ÀƢƬLjƥ °ȐnjȈŻ¦
¿ƢLJǂƥ ȂƬȇ¦ ķǻ ķƫ¡ ǮǼȈǻ°ȏ±ÂƾdzȂȇ ¾Â¦ âƾȇ¦ ¾ȂLJ° °Âǂƫ Ǿǻ ķƫ¡ ǮǼȈǻ±ÂƾdzȂȇ ǂƥ À¦ ÀƢǤǴȈǫ ǽƾƴLJ
ÀƢȇǂƳ ķƫ¡ °ȏ±ÂƾdzȂȇ ¾Â¦ â®ƢǬȈdzǂȇ ¾ȂLJ° ǺȇǀȈǯ ¦ƾǻ¦ < ...> âƾȇ¦ ®ȂȀƳ ǺLJ ȂŻƢǯ°ȂƬǴǯ ÀƢŻ¦
Ȃƥ ÀƢǨƬǰdz¦Â¯ ¸ǂǨdz¦Â¯ À¦®ȂǸǠdz¦Â¯ ¾Ƣȇ± ¦® ƪȇ¦Â° ǂƥ ĕ §ƢƯ ƶƦǐǷ ǪǴȈǧ ¬ÂƾǓ džȇƢǫ ¼°ƢǗ
½Ȃǯ ¦® ƪȇ¦Â° ǂƥ ƢǼȇ °ȐȇƾǴȈǫ ǽƾƴLJ Ǿǣ ǦLJȂȇ ¦ƾǼȈǯƢƬȇ¦ ½Ȃǯ ȏǂƥ ÀȂǯ â¡ °ȏ±ÂƾdzȂȇ ǂƥ À¦
ÀƢŻ¤ ƤȈƫ ʼnƾȈǫ¦ ¼Ȃǣ¦ƾǻȂǷ ¦ƾǼȈŸ¦ ƪȇ°Ȃƫ ǶȈǯ ƅ¦Â âƾȇ¦ ®ȂȀƳ °ȐȇƾǴȈǫ ǽƾƴLJ ƤȈǼȇ¦ Ǻȇ®
DzȈǣƢŻ¦ ƢǰǼȇ°ȏ ³¦ƾǼȇǂǫ °Âǂƫ ½ȂǴǯ°Ȃǯ ¼ȐǨȇ ǮǼȇ°ȐNjȂƫ ǦLJȂȇ ⦠âƾȇ¦ §ȂǬǠȇ â®°ȂƬǴǯ
ǎǐǬƫ ȏ ķƦǻ Ƣȇ ¾Ƣǫ ķdzƢǠƫ ǾdzȂǫ °Âǂƫ Ǻſ® ¼ȂƳ¦ ƢǤȈǷ®¡ ÀƢǘȈNj °ȏ âƢǤǻƢLJ ±ȂǨȇ ƢǰǼLJ
ǂǸǫ ķLJƢǻ¦ DzȈƥ° ķǻ±ȂLJ Ȃƥ śƦǷ Âƾǟ ÀƢLjǻȐdz ÀƢǘȈNj À¦ ¦ƾȈǯ Ǯdz ƾȈǰȈǧ ǮƫȂƻ¦ ķǴǟ ½Ƣȇ°
Ȃƥ â°ȐǻȐǣ¦ §ȂǬǠȇ ÀƢƴǫ â®ȏ±ȂLJ ƢǤǼȇ°ȐNj¦ƾǼȇǂǫ DzȈƥ° â®ȏ±ȂLJ Ǿǣ DzȈƥ° Ƥȇǂƥ ķƬȈnjȇ¦
â°ȐǣȂǸǫ Ƕǿ°ȂǠNj ©°Ƣƥ±¦  Ƕǿ®ȂǴƳ ©ǂǠnjǫ¦Â ǶȀƳ¦®Â¦ ƪƼǨƬǻ¦ ƢLJ°¦ °ȏ âƾƬȈnjȇ¦ ķǻ±ȂLJ
Ȃƥ°Ȑȇƾȇ¦ â°ȐǣȂǸǫ âƾƥȂǫ â°ȏ¯Â¦ âƾǻȐǰȇǂȇ¦ â°ȐȇȂƫ âƾǴȇǂǯ â°ȏ°ȂŤ ÀȂȇȂƥ °ȏ â®ȏƢǰǧ¦
¼Ȃƫ°¦ ķǼȇ±Â¦ ķǬƫ °ƢƫȂƫ ¼Ȃƫ°¦ §ȂǨLJ ¼Ȃƫ°¦ ķǻ¦ DŽȈǷƢƫ¦ ǶȈǯ DŽȈǷȂũƢǷ°¦ Ƥƫ ƢǰǼȈǴǣ¦ DzȈƷ¦°
ƤȈǻƢǰǷ¦ ȏǂƥ â±Ȃǫ âȂǫ ¦ǂǫ ķǬǴȈȇ ¦ƾȇDŽÈȇ ÀȂǯ ÀȂƫ DŽƥ °ȂƬȇ¦ ÀƢǤǴȇ ȂȈƫ ¿Â®ǂǯ ³Ȃƫ ƤȈƫ Ǻȇ¦°ÂƾǨLJ
ķǨdz ƢǻƢƥ¦ À¦ ǾƦǐǟ ǺŴ  ƢǼǷ ƢǼȈƥ¦ ķdz¦ ƤƷ¦ ǽȂƻ¦  ǦLJȂȈdz¦ ȂdzƢǫ ¯¦ ķdzƢǠƫ ǾdzȂǫ DŽǷ °ȂȈȇ°Ȃȇ
DŽȈǷƢƫ¦ ǮǼȈdzȐLJ Ƣǯǂȇ ¼¦ǂȇ ÂƾǼǯ Ƣȇ ǮǼȈdz¦°ȂƬdz¦ ķǻ ǦLJȂȇ °ȐȇƾNjƢǰǼȈǯ ķǣȂǸǫ śƦǷ ¾ȐǓ
â®ǂȇ¦ ǶȈǯ ÀƢǰȈƫ ƢǓ°¦ ǽȂƷ ǂǗ¦Â¦ ǦLJȂȇ ¦ȂǴƬǫ¦ ķǴǠƫ ǾdzȂǫ ƤȈƫ âƢǤdzȂƥ ƢǯDŽƥ ´Ƣƻ ķǯȂǴǯȂǨLJ
ÀƢǘȈNj ǶȈǯ °Âǂƫ ¾Â¦ §¦ȂƳ ǂƥ ķǬƫ â®ǂȇ¦ °ȂNjȏ±ȂLJ ƢǰǼȇǂƥ âǂƥ â°ȏ ³¦ƾǼȇǂǫ °ȐnjȈŻ¦ §¦ȂƳ
°Âǂƫ ǮȈƫ ȂǤǻȏ ¾Ȃǫ ķǻ°ȏDŽLJ ǦLJȂȇ âƾȇ¦ Ƣǣ°ȏ¦ âƾǴǯ §ȂdzȂƥ ǮȈƫ ķǷ®¡ Ǿǣ ³Ȃƥ¦ ǂƥ â®°¦
121
AymÕúlar: BestƗn atlÕƥ cuhnjd, yalawaçÕmÕz Muতammed Muৢ৬afƗ ޏaleyhiތs-
selƗmƥa suތƗl লÕldÕ: Ynjsufƥa secde লÕlƥan on bir yulduznÕnࢎ g atÕ ne turur?
Resnjl aydÕ: ol yulduzlarnÕnࢎ g atÕnÕ aytu bơrsem ìmƗn keltürgey mü-sen?
Cuhnjd aydÕ: < …> Anda kơঌin Resnjl yarlÕলadÕ: ol yulduzlar atÕ CereyƗn,
৫ƗrÕল, Ɨyis, ĩuddnjত, FeylƗল, Muৢabbaত, VeååƗb, RiyƗl bir rivƗyetde
ZeyyƗl, ü’l-ޏamnjdƗn, ü’l-feraޏ, ü’l-ketfƗn. Bu on bir yulduzlar, ay,
kün birle kök ơtekinde Ynjsufƥa secde লÕldÕlar. Yana bir rivƗyetde kökdin
inip secde লÕldÕlar. Cuhnjd aydÕ: vaތllƗhì kim Tevrìt içinde mundaƥuল
oলÕdÕm tơp ìmƗn keltürdi. Yaޏলnjb aydÕ: ey Ynjsuf, tüúlerinࢎ g yawlaল
körklüg turur, লarÕndaúlarÕnࢎ ga aymaƥÕl sanࢎ ga yawuz sanƥaylar, úey৬Ɨn
Ɨdemìƥa açuল düúmen turur. avluhu taޏƗlƗ: ǮƫȂƻ¦ ķǴǟ ½Ƣȇ° ǎǐǬƫ ȏ ķƦǻ Ƣȇ ¾Ƣǫ
śƦǷ Âƾǟ ÀƢLjǻȐdz ÀƢǘȈNj À¦ ¦ƾȈǯ Ǯdz ƾȈǰȈǧ(XII-5) Bu sऺzni Rnjbìl anasÕ amer
iúitti, barÕp Rnjbìlƥa sऺzledi, Rnjbìl লarÕndaúlarÕnƥa sऺzledi. açan Yaޏলnjb
oƥlanlarÕ bu sऺzni iúitdiler erse Ƕǿ°ȂǠNj ©°Ƣƥ±¦  Ƕǿ®ȂǴƳ ©ǂǠnjǫ¦Â ǶȀƳ¦®Â¦ ƪƼǨƬǻ¦
লamuƥlarÕ ऺwkelediler, boyun tamurlarÕ kerildi, tüyleri iriglendi, ऺdleri
লopdÕ. amuƥlarÕ aydÕlar: Bu RƗhƯl oƥlÕnࢎ ga tap ermes mü-miz kim atamÕz
anÕ artuল sewüp artuল tutar taলÕ ऺzini artuল sewdüreyin tơp tüú kördüm
tơyü yalƥan aytur. Biz tün kün yazÕda yÕlলÕ লara, লoy লozÕ birle emgenip
yöriyür-miz. Úavluhu taèƗlƗ: ƢǻƢƥ¦ À¦ ǾƦǐǟ ǺŴ  ƢǼǷ ƢǼȈƥ¦ ķdz¦ ƤƷ¦ ǽȂƻ¦  ǦLJȂȈdz¦ ȂdzƢǫ ¯¦
śƦǷ ¾ȐǓ ķǨdz (XII-8) ÚamuƥÕ kơnࢎ geúdiler; YnjsufnÕ öltürelinࢎ g ya kendü
yÕraল yerge salalÕnࢎ g, atamÕz sewüglügi পƗৢ bizge bolƥay tơp. Úavluhu
taèƗlƗ: ƢǓ°¦ ǽȂƷ ǂǗ¦Â¦ ǦLJȂȇ ¦ȂǴƬǫ¦ (XII-9) tơgen kim ơrdi? CevƗb aymÕúlar:
লarÕndaúlarÕ biri birinࢎ ge sözleúür ơrdi. TaলÕ bir cevƗb ol turur kim úey৬Ɨn
erdi. Bir abuúƥa Ɨdemì tơg bolup keldi, olarƥa aydÕ: Ynjsuf sizlerni
লullanƥu tơg turur.
122
Rivayet etmiúler: Bestân adlÕ Yahudi, peygamberimiz Muhammed
Mustafa èaleyhi’s-selâma soru sordu: Yûsuf’a secde eden on bir yÕldÕzÕn
adÕ nedir? Peygamber dedi: o yÕldÕzlarÕn adÕnÕ söylersem iman getirecek
misin? Yahudi dedi: <….> Ondan sonra Peygamber buyurdu: o yÕldÕzlarÕn
adÕ Cereyân, TârÕk, Kâyis, Zuddûh, Feylâk, Musabbah, Vessâb, Riyâl bir
rivayette Zeyyâl, Zü’l-èamûdân, Zü’l-feraޏ, Zü’l-ketfân. Bu on bir yÕldÕz,
ay, güneúle birlikte gök ete÷inde Yûsuf’a secde ettiler. Yine bir rivayette
gökden inip secde ettiler. Yahudi dedi: vallahi Tevrat içinde tam bu
úekilde okudum, diye iman getirdi. Yaèkûb dedi: ey Yûsuf, rüyalarÕn çok
güzel, kardeúlerine söyleme sana kötü düúünecekler, úeytan insana açÕk
düúmandÕr. Yüce Allah buyurdu ki: BabasÕ, úöyle dedi: “RüyanÕ
kardeúlerine anlatma. Yoksa sana tuzak kurarlar. Çünkü úeytan, insanÕn
apaçÕk düúmanÕdÕr. (XII-5) Bu sözü Rûbîl annesi Kamer iúitti, gidip
Rûbîl’e söyledi, Rûbîl kardeúlerine söyledi. Yaèkûb’un o÷ullarÕ bu sözü
iúittiklerinde DamarlarÕ úiúti, tüyleri diken diken oldu, úuurlarÕnÕ
kaybettiler hepsi öfkelendiler, boyun damarlarÕ gerildi, tüyleri diken diken
oldu, ödleri koptu. Hepsi söyledi: Bu Râhîl o÷luna uygun de÷il miyiz ki
babamÕz onu çok sevip çok tutar ve kendini çok sevdireyim diye rüya
gördüm diye yalan söyler. Biz gece gündüz yazÕda yÕlkÕ kara, koyun kuzu
ile zahmet çekip hayatÕmÕzÕ sürdürüyoruz. Yüce Allah buyurdu ki:
Kardeúleri dediler ki: “Biz güçlü bir topluluk oldu÷umuz hâlde, Yusuf ve
kardeúi (øbn Yamin) babamÕza bizden daha sevgilidir. Do÷rusu babamÕz
açÕk bir yanÕlgÕ içindedir.” (XII-8) Hepsi birbirlerine danÕútÕ; Yûsuf’u
öldürelim ya da onu uzak yere bÕrakalÕm, babamÕzÕn sevgisi özellikle
bizim olur, diyerek. Yüce Allah buyurdu ki: Yusuf’u öldürün veya onu bir
yere atÕn. (XII-9) diyen kimdi? Cevap söylemiúler: kardeúleri birbiriyle
konuúurlardÕ. Ve bir cevap odur ki úeytandÕ. YaúlÕ bir insan gibi olup
geldi, onlara söyledi: Yûsuf sizleri köle edecek gibidir.
123
68r
³Ȃǫ ¼Ȃǣ¦ƾǻ¦ ǮǼȈnjȈǸǯ Ƣǯǂȇ ¼¦ǂȇ ÂƾǼǯ Ƣȇ Ǯǻ°ȂƬdz¦ âƾȇ¦ ÀƢǘȈNj ǮǼȈdzȐȈǫ ½ƢƬǻ °ȏ â®°ȂLJ
Ƥȇ±Ƣȇ ǾǣDŽȈǷƢƫ¦ DŽȈǷƢLJ°ȂƬdz¦ ķǻ ǦLJȂȇ °Ȑȇƾȇ¦ °ȏ¦ âƢǤdzƢǫ ƢǯDŽLJ ķǯȂǨLJ DŽȈǰǻƢƫ¦ âƢǰȈȇ ©°Ȃǫ
DŽLJ âƢǤǴȈǫ ǾƥȂƫ ǺȇǀȈǯ ¦® NJȈǸǴȈǫ ķǼnjȇ¦ ¾Â¦ âƾȇ¦ ÀƢǘȈNj DŽŻƢǤdzȂƥ ķǏƢǟ Ƣǯ DzƳ  DŽǟ âǀȇ¦
ÀƢǘȈNj ķǻ±ȂLJ Ȃƥ śūƢǏ ƢǷȂǫ ǽƾǠƥ ǺǷ ¦ȂǻȂǰƫ Â ķdzƢǠƫ ǾdzȂǫ DŽLJ âƢǤdzȂƥ ǺȇƾǼȈLJ ǾǴŦ°ȏ ŁƢǏ
DŽȈǰǻƢLjdzȂƥ °ȂǴȈǫ ķǻ NJȇ¦ Ȃƥ ķLjȇǂƥ ƢǼȇ ⮯Ȃǫ ¦±Â¦ Śƥƾƫ Ȃƥ ķǻ°ȏ¦ âƾdzȂƥ ƤȇƢǣ §ȏ±ȂLJ
âƢǰƬȈǯ ƤȈdz¦ °ȏ ÀƢǰƴȈǯ ǺȇƾdzȂȇ ǮǼȈnjȈǸȈǯ Ǿǣ ¹Â¯Ȃǫ Ǯǻ¦Śƫ ǂƥ ƤȈƬǴȇ¦ ǮǻƢǷ°ȂƬdz¦ ķǻ ǦLJȂȇ
ǶƬǼǯ À¦ ǽ°ƢȈLjdz¦ ǒǠƥ ǾǘǬƬǴȇ ƤŪ¦ ǾƥƢȈǣ ķǧ ǽȂǬdz¦Â ǦLJȂȇ¦ȂǴƬǬƫȏ ǶȀǼǷ DzǟƢǫ ¾Ƣǫ ķǴǠƫ ǾdzȂǫ °ȏ
¹ȂǸǫ â®°¦ DzȈƥ° °ȏ NJȈŻ¦ °ȏ ķǔǠƥ §¦ȂƳ â®°¦ ǶȈǯ ÀƢǰƫ¦ǂǯ¦ ķǻŚƥƾƫ Ȃƥ ¾¦ÛȂLJ śǴǟƢǧ
°ȐnjȈŻ¦ °ȏ ķǔǠƥ â®°¦ ¦®ȂȀȇ °ȐnjȈŻ¦ °ȏ ķǔǠƥ â®°¦ ķǴǣ¦ ķLJ ǾdzƢƻ Ƕǿ ¼¦ǂǣȂdz¦ Ǻȇ®
ƤȈƫ ǮǼȈdzƢnjȈǸǯ ƢǤǣÂǀǫ °Âǂƫ ¼Â±Ƣȇ ¼Ȃdz¦ ¼ƢǸǴȈǫ ÀƢǫ ½ƢǷ°ȂƬdz¦ âƾȇ¦ ƢǼȇ â®°¦ ÀȂǠſ
ǺȇƾǫȐnjȈǫ ǢȈǴƫ¦ ©ȂƷ ÀƢǘǴLJ ǢȈǴƫ¦ ÀȂǯ ÀȂǯ Ȃƥ âƾdzȂƥ ķǻȂǯ ±Ƣȇ Ƣƫ¦ ⦠°Ȑȇƾȇ¦°ȐȇƾNjƢǰǼǯ
ÀȐǣ¦ ³Ƣȇ ƢLjƬȈǫ¦ ³Ƣȇ °ȏ ©ȂdzȂƥ °ȏȂǯ ǂȇ DŽȈǤȇ °ȐǤȈȇ ½Ȃǯ DŽȇ®¦ ⮦ǂǣ¦ Ƣǣ±Ƣȇ ǢȈǴƫ¦ Dzŧ
ƪȈƥ °Ƣǻ¦ °Ȑƫ¦ ³Ƣȇ ½Ȃǯ Ǻȇ®ǂȇ ¦ǂǫ ÀƢǰdz¦ §ƢNjƢȇ ³Ƣȇ ǮȈƫ °ƢǣȂƫ Ǻȇ®Ƣǻ¦
ƢēȂǏ ȐǟƢƥ Śǘdz¦ ƪǼǣÂ * ƢēȂǧ ƾǠƥ °ƢȀǛȏ¦ © ƢƳ ƾǫ
ƢēȂǷ ƾǠƥ µ°ȏ¦ ķȈŹ ǦȈǯ * ƅ¦ Ǿŧ° °ƢƯ¦ ķdz¦ ǂǜǻƢǧ
â±Ȃƥ â°Ƣǫ â®ƢŭƢǫ NJȈǫ âǂȀǷ± ǺǸđ âƾƴȈǯ * â±Â°Ȃǻ ŃƢǟ âƾǴǯ ƢLJ°¦ ⮌ǯ Ƣǯ Dzŧ ÀȂǯ
â±Ȃȇ ǂȇ Ȃƥ °Ȃǻ¦±Ƣƥ ȏǂƥ NJǬǻ §ȏDŽȇǀƥ ǮȈȇ * ÀƢȀƳ NJȈŭ¦ °ȂǴȇŚƫ ƤȈƫ°¦ ķǯ°Ȃǯ ǮǼȈǷ °ȂǴǯ ÀȂǯ
âDŽȇ ÀƢƥƢȇ °Ȃǻȏǀȇ ǀȈȇ °Ƣģȇ ǮȇƾǼȈǯ °¦±Ȃƫ śǯ * ƢƦǏ ¾Ƣſ ǺȇƾǰǻȂdzȂƥ ©°Ȃƫ °ȂȇƢǼLjȇ¦ ¦®°Ƣƫ¦ ǮǻƢƫ
â±Ȃƫ §Ȃƫ °ȐǯƢƴȈƳ Dzƫ ¼Ƣǣ°ȂƦȇ ¼ƢƫȂƥ ķLJ¦°¡ * DzȇDŽȈǫ DzȈNjƢȇ ķǣȂƥ¡ Ǻȇ®ŚǤƥ ÀȂǰȈǷ ķǰȈdzŚȇ
124
SordÕlar: neteg লÕlalÕnࢎ g? ùey৬Ɨn aydÕ: öltürünࢎ g ya kendü yÕraল yerge
kemiúinࢎ g andaƥuল লuú লurt yơgey, atanࢎ gÕz sewügi sizge লalƥay. Olar
aydÕlar: YnjsufnÕ öltürse-miz atamÕzƥa yazÕp øঌi èazze ve cellege èƗৢì
bolƥay-miz. ùey৬Ɨn aydÕ: ol iúni লÕlmÕúda kơdin tevbe লÕlƥay-siz, ৢƗliতler
cümlesindin bolƥay-siz. Úavluhu taèƗlƗ: ϦϴΤϟΎλ ΎϣϮϗ ϩΪόΑ Ϧϣ ϮϧϮϜΗ ϭ (XII-9)
Bu sözni úey৬Ɨn sözlep ƥƗyib boldÕ, olarnÕ bu tedbìr üze লoঌdÕ. Yana birisi
aydÕ: bu iúni লÕlur bolsanࢎ gÕz YnjsufnÕ öltürmenࢎ g, ơltip bir tơrenࢎ g লuঌuƥƥa
kơmiúinࢎ g, yoldÕn kơçgenler alÕp kitgeyler. Úavluhu taèƗlƗ: ϢϬϨϣ ϞϋΎϗ ϝΎϗ
ϦϴϠϋΎϓ ϢΘϨϛ ϥ ϩέΎϴδϟ ξόΑ ϪτϘΘϠϳ ΐΠϟ ϪΑΎϴϏ ̶ϓ ϩϮϘϟϭ ϒγϮϳϮϠΘϘΗϻ (XII-10) SuéƗl:
bu tedbìrni ögretgen kim erdi? CevƗb: BaèĪÕlar aymÕúlar: Rnjbìl erdi,
লamuƥdÕn uluƥraল hem পƗlasÕ oƥlÕ erdi. BaèĪÕlar aymÕúlar: YehnjdƗ erdi.
BaèĪÕlar aymÕúlar: ùemènjn erdi. Yana aydÕ: öltürmek, লan লÕlmak uluল
yazuল turur, লuঌuƥƥa kemiúelinࢎ g tơp kenࢎ geúdiler. AydÕlar: ey ata, yaz küni
boldÕ, bu kün kün atlÕƥ sul৬Ɨn, তnjt atlÕƥ লÕúlaলdÕn তamel atlÕƥ yazƥa oƥradÕ.
Eঌiz kök yÕƥlar, yaƥÕz yer küler, bulutlar yaú aলÕtsa yaú oƥlan anadÕn tuƥar
tơg yaú yaúap ölgen লara yerdin kök yaú otlar üner. Beyt:
ƢēȂǏ ȐǟƢƥ Śǘdz¦ ƪǼǣÂ ƢēȂǧ ƾǠƥ °ƢȀǛȏ¦ © ƢƳ ƾǫ
ƢēȂǷ ƾǠƥ µ°ȏ¦ ķȈŹ ǦȈǯ ƅ¦ Ǿŧ° °ƢƯ¦ ķdz¦ ǂǜǻƢǧ
Kün তamelge kirdi erse keldi èƗlem nev-ruzÕ
Kơçti behmen zemherì লÕú লalmadÕ লarÕ buzÕ
Kün kelür minࢎ g körki artÕp tirilür ölmiú cehƗn
Yơg176 bedizlep naলú birle bezenür bu yer yüzi
Tanࢎ g atarda ơsneyür tört bulunࢎ gdÕn úimƗl ৢabƗ
Kin tüzer kindik yÕpar yÕঌ yÕঌlanur yƗbƗn yazÕ
Yơrliki mey-gnjn baƥÕrdÕn abuƥÕ yaúÕl লÕzÕl
ArasÕ butaল yapurƥaল tal çơçekler tüp tüzi
176
m: ϚϴΗ
125
Sordular: ne yapalÕm? ùeytan dedi: öldürün ya bizzat uzak yere bÕrakÕn, o
úekilde kuú kurt yiyecek, atanÕz size kalacak. Onlar dediler: Yûsuf’u
öldürürsek atamÕza karúÕ hata yapÕp yüce ve aziz olan Rabb’e asi olaca÷Õz.
ùeytan dedi: o iúi yaptÕktan sonra tövbe edeceksiniz, iyilerden olacaksÕnÕz.
Yüce Allah buyurdu ki: Ondan sonra (tövbe edip) salih kimselerden
olursunuz. (XII-9) Bu sözü úeytan söyleyip kayboldu, onlarÕ bu düzende
bÕraktÕ. Yine birisi söyledi: bu iúi yapar olsanÕz Yûsuf’u öldürmeyin,
götürüp bir derin kuyuya atÕn, yoldan geçenler alÕp gidecekler. Yüce Allah
buyurdu ki: Onlardan biri: Yusuf’u öldürmeyin e÷er mutlaka
yapacaksanÕz onu kuyunun dibine atÕn da geçen kervanlardan biri onu
alsÕn (götürsün), dedi. (XII-10) Bu yolu ö÷reten kimdi? Cevap: BazÕlarÕ
demiúler: Rûbîl’di, hepsinden daha büyük ve halasÕ çocu÷u idi. BazÕlarÕ
demiúler: Yehûdâ idi. BazÕlarÕ demiúler: ùemèûn’dÕ. Ve söyledi:
öldürmek, kan dökmek büyük günahtÕr, kuyuya atalÕm diye istiúare ettiler.
Dediler: ey baba, bahar günü geldi, bugün güneú adlÕ sultan, balÕk adlÕ
kÕúÕn geçirildi÷i yerden koç (kuzu) adlÕ bahara u÷radÕ. Yüce gök a÷lar,
kara toprak güler, bulutlar gözyaúÕ akÕtÕrken küçük çocuk anadan do÷ar
gibi ömür sürüp ölen kara topraktan yeúil taze otlar biter.
Görünen gerçek gittikten sonra geri döndü
Kuú en yüksek sesiyle úöyle úarkÕ söyledi
Allah’Õn rahmetinin eserlerine bir bak
Ölümünden sonra yeryüzü nasÕl yaúÕyor
126
68v
âDŽȈǫ âƢƥ ǮȈƫ °ȂȇƢǼȇ¦ °ȂnjȈdzƢLJ ǮǻƢȇ °ȐƳƢǤȇ Dzƫ * ÀƢƬLJȂƥ  ¹Ƣƥ °¦ǂŪȂǯ â°ȏ ©ȂdzȂƥ ƢLJȏ°Â¦
â±ȂƳ džǴǗ¦ âƢǘƻ ¿Â° Ǻȇ®°ƢǤȇ ¼ȂLjǰǻƢƫ ķǫȂǴǻȂƫ * ķƫ°ȂǏ °ȏ ¹Ƣƫ ƢLjǬȇ ǮȈǴǰǼȇ¦ ķǻƢǫ °Ƣǫ ķǻƢNjŚǯ
â±Ȃǫ ÀȐǬƥ °ȂnjȇǂǰLJ ¦®°Ƣƫ¦ ƤȈƫ°Ƣƫ À¦ Ǿǻ°Ȃƫ * «¦ÂƾǼLJ §ÂǂLJ¦ °¦ŚLJ ¦®°ƢŸ¦ śǫ¦ǂǤLJ Ǿdzȏ
â±ÂƾǻȂǫ NJȈǯ ǮǼȈÊȈƫ ²¡ °ȂnjȈdz¦ ƪǨƳ §ÂǂǯȂȇ ¦®ǂȇ * «ƢǣȂdzǂǫ DzȈǫ ±Ƣǫ ȂǣȂǫ °ȂnjȈǴLJ ¾Ȃǫ °ƢǼȇ¦ ¦ƾǯȂǯ
â±ÂƾǻȂǯ ÀȂƫ °¦±Ȃƫ À¦ §ȂdzȂƥ âǂǬǷ DzƦǴƥ âǂǸǫ * °ƢƫȂƫ džǴů ³Ȃǫ ķǗȂǗ ¦ƾǼȇŐǼǷ °ȐƳƢǤȇ ¾Ƣƫ
â±ÂƾdzȂȇ ǽƾǼȈLJ¦ǂǰȈƫ °ȐǯƢƴƳ ½Ƣƫ â¡ °ȂNj¦ǂǣ¡ * §ȂdzȂƥ À¦ƾȈǷ °ȂȇƢǼnjȇ ǮȈdzDŽǰǼǷ ½Ȃǯ ǂȇ DŽȈǤȇ [Ȃƥ]
â±ȂǤƥ° ǂǏƢǻ ¦® NJȈŻ¦ ¾DŽǣ ¹¦ƾǻȂǷ ¦±Â¦ ±Ƣȇ * °ȂǴȈǫ śLjŢ ƤȈǴLJ ǮǻƢȇ ¦ƾǼȈŸ¦ ¬ƢŦ¦ śǟ °ȂƷ
ÀƢƥƢȇ DzȈǣǀȇ¦ ȏǂƥ ǮǼȈǻDŽƥ ķǻ ǦLJȂȇ ķǧ¦Â ¹ȂǴǨLJ â°Ȃǻ ƢƦǏ ¦ƾǻȂǯ ķdzƢǨǏ ¹¦ƾǻȂǷ Ƣƫ¦ ⦠°Ȑȇƾȇ¦
ÀȂLjǴȈƳ¦ ķǴǰǻȂǯ NJȈǸǰȇǂȇ¦ ÀȂLjǴȈƴLJ â°ȏȂǣǀǫ §Â°Ȃǯ ķǻ°Ȑȇ±Ȃǫ ÀȐǬƥ ÀȂLJ°Ȃǯ ķǻ âDŽȇ
ȂȈƫ ƤǠǴȇ Â Ǟƫǂȇ ¦ƾǣ ƢǼǠǷ ǾǴLJ°¦ §ƢǤdzȂƥ ķǻ°ȏ ¾ȂǰǻȂǯ ƲǼȈƫ §ƢǤdzƢȇ Ǻȇ°ȏƢƫ¦ ȏǂƥ DzȈƫ ÀƢǤǴȇ ƤȈƫ
ǪȈdzƢƥ DŽLJ ǦLJ DŽLJ ǦLJȂȇ ǺǷ DŽLJ°ȂǴȈƥ DŽLJ ʼn°ȐǻȐǣ¦ ⦠âƾȇ¦ ƲǧȐȇ §ȂǬǠȇ °ȐȇƾǴǯ ȏȂǫ
ǺLJ Ƣƫ¦ ⦠°Ȑȇƾȇ¦ Ǻȇ¦ǂLJ ½ƢƬǻ ƢLJ°¦ ʼn®ǀȇ¦ ȏǂƥ ǮǼȇDŽLJ ǺǷ ²ƢǷÂǂLJ ƪǟƢLJ ǂƥ ǺǷ ǪȈdzƢƳ ǮȈƫ
¦®DŽǷ¦°¦ DŽſ¦ƾǼȇǂǫ À¦ ǮǼLJǂȇ¦ °ƢǨLJ ƢǸǼLJ DŽſ¦ƾǼȇǂǫ ƢǷ DŽƥ ǮǼLJ°¦ Ƣƫ¦ Ǿǣ ǦLJȂȇ ǺLJ ȂũƢŶƢǼȇ¦ ƢǯDŽƥ
ǮdzƢǷ ƢǻƢƥ¦ Ƣȇ ķdzƢǠƫ ǾdzȂǫ °ȐȇƾȈƫ śLJ ²ƢǷǀȇ¦ ½ȂǴǻ DŽȈǷ âƢǣ°ȂƳ¦ ǮȈƫ ³Ȃǫ ƤȈƫ Ǿǻ ķǻ ǦLJȂȇ
Ƥȇǂƥ ǾǤǧ¦ °ȏDŽLJ °Ƣǫ°Ȃǫ ¼ȐǨȇ ¿ȂǴǰǻȂǯ âƾȇ¦ §ȂǬǠȇ ÀȂƸǏ ƢǼdz ǾdzƢǻ¦ Â ǦLJȂȇ ķǴǟ ƢǼǷƢƫȏ
À¦ ķǼǻDŽƸȈdz ķǻ¦ ¾Ƣǫ ķǴǠƫ ǾdzȂǫ DŽLJ âƢǯƢǷ°Ȃǯ °ȏDŽLJ âƢǰȈȇ â°Ȃƥ DŽLJ âƢǣ¯Ȃǫ ¦ƾƫ°Ȃȇ ķǻ ǦLJȂȇ
°ȏDŽLJ ȏǂƥ DzȈdz® Ƣǻ ƲǧȐȇ §ȂǬǠȇ ¾¦ÛȂLJ ÀȂǴǧƢǣ ǾǼǟ ǶƬǻ¦  Ƥȇǀdz¦ ǾǴǯ Ƣȇ À¦ »Ƣƻ¦  Ǿƥ¦ȂƦǿ¯
¿ȐLjdz¦ ǾȈǴǟ ķǨǘǐǷ ƾǸŰ DŽǸȈƴǧȐȇ §¦ȂƳ âƾȇ¦ ƤȈƫ âƢǰȈȇ â°Ȃƥ ķǻ ǦLJȂȇ DŽLJ âƢǣǂƥ ƢǤǧ¡
ǮǼȈǻ §ȂǬǠȇ ƢLJ°¦ â®ȐȈƫ ¼ƢŤȐǤȈȇ ȏǂƥ ķǫ¦ǂǧ ǦLJȂȇ ķǻ §ȂǬǠȇ DzƳ  DŽǟ ķdzȂǷ ÀƢƴǫ °ƢǬȈdzǂȇ
â®ƢǷ°ƢǬȈƳ ÀȂƫ â®ƢŤƢȇ ÀȂǯ ÀȂƫ ¼ǂǫ âƾǴLJÈ ƪnjƷ  »Ȃƻ ƢǰǼȈǴǰǻȂǯ
127
Örlese bulutlarÕ külçirer bƗƥ u bustƗn
Tal yÕƥaçlar yenࢎ g salÕúur oynayur tơg bay লÕzÕ
Kirúeni লar লanÕ ơnࢎ glik yaলsa taƥlar ৢnjreti
TonluলÕ tanࢎ gsuল yÕƥardÕn Rnjm Õ৬ay a৬las çuzÕ
LƗle saƥraলÕn içerde sayrar esrüp sanduvaç
Turna ün tartÕp öterde sekriúür baলlan লozÕ
Kökde oynar লol salÕúur লuƥu লaz লÕl লarluƥaç
Yerde yügrüp cüft alÕúur as teyinࢎ g kiú লunduzÕ
Tal yÕƥaçlar minberinde ৬njtì লuú meclis tutar
Kumri bülbül muলrì bolup ün tüzer tün kündüzi
[Bu] yaƥÕz yơr kök menࢎ gizlik yaúnayur meydƗn bulup
Oƥraúur177 ay teg çeçekler tơgresinde yulduzÕ
ণnjr-Õ èayn uçmaত içinde yenࢎ g salÕp taতsìn লÕlur
Yaz üze mundaƥ ƥazel178 aymÕúda NƗৢÕr Rabƥuzì
AydÕlar: ey ata, mundaƥ ৢafƗlÕ künde ৢabƗ nnjrÕ suwluƥ, vƗfì YnjsufnÕ
bizninࢎ g birle ÕঌƥÕl, yƗbƗn yazÕnÕ körsün, baলlan kozÕlarnÕ körüp লaঌƥularÕ
saçÕlsun, irikmiú könࢎ gli açÕlsun tơp yalƥan til birle atalarÕn yalƥap, tÕnç
könࢎ güllerni bulƥapƤǠǴȇ Â Ǟƫǂȇ ¦ƾǣ ƢǼǠǷ ǾǴLJ°¦ (XII-12) tơyü লola keldiler.
Yaèলnjb yalawaç aydÕ: ey o÷lanlarÕm, siz bilür siz, men YnjsufsÕz suwsÕz
balÕল tơg çalÕল men, bir sƗèat serümes men, sizinࢎ g birle ÕঌdÕm erse neteg
sereyin. AydÕlar: ey ata, sen bizge inanmas mu sen? Ynjsufƥa sen ata
ersenࢎ g biz me লarÕndaú-miz sen me sewer ơrsenࢎ g biz on লarÕndaú-miz,
aramÕzda YnjsufnÕ ne tơp লuú tơg uçurƥay-miz, nelük Õঌmas sơn? tơdiler.
Úavluhu taèƗlƗ: ÀȂƸǏ ƢǼdz ǾdzƢǻ¦ Â ǦLJȂȇ ķǴǟ ƢǼǷƢƫȏ ǮdzƢǷ ƢǻƢƥ¦ Ƣȇ (XII-11) Yaèলnjb aydÕ:
könࢎ glüm yawlaল লorলar, sizler awƥa barÕp YnjsufnÕ yurtda লoঌƥay siz, böri
yơgey sizler körmegey siz. Úavluhu taèƗlƗ: Ƣȇ À¦ »Ƣƻ¦  Ǿƥ¦ȂƦǿ¯ À¦ ķǼǻDŽƸȈdz ķǻ¦ ¾Ƣǫ
ÀȂǴǧƢǣ ǾǼǟ ǶƬǻ¦ Â Ƥȇǀdz¦ ǾǴǯ (XII-13)179 SuތƗl: Yaèলnjb yalawaç ne delìl birle
sizler awƥa barƥay siz, YnjsufnÕ böri yơgey? tơp aydÕ. CevƗb: yalawaçÕmÕz
Muতammed Muৢ৬afƗ èaleyhi’s-selƗm yarlÕলar: Úaçan Mevlì èazze ve celle
YaèলnjbnÕ Ynjsuf firƗলÕ birle yÕƥlatmaল tiledi erse YaèলnjbnÕnࢎ g könࢎ glinࢎ ge
পavf u vaতúet saldÕ, লÕrল tün kün yatmadÕ, ton çÕলarmadÕ,
177
m: ϢηϭήϏ
178
m: έϻ ϝΰϏ
128
Yükselirse bulutlarÕ gülümser ba÷ ve bostan
Dallar a÷açlar kol açar oynar gibi kuúlarÕn ku÷usu
Düzgünü kar kanÕ allÕk sürerse da÷lar gibi
Elbiseli÷i nefes kesecek de÷erde Rum HÕtay atlas ipe÷i
Lale kadehini içerken bülbül esriyip úakÕr
Turna na÷me çekip öterken koúuúturur yeni do÷muú kuzu
Gökyüzünde oynar el uzatÕr ku÷u kaz kÕlkuyruk kÕrlangÕç
Yerde dolanÕp eú be÷enir as sincap samur kunduzu
A÷aç dallarÕ minberinde papa÷an úenlik meclisi kurar
Kumru bülbül úarkÕ söyler na÷me düzer gece gündüzü
Bu kara toprak gök gibi úimúekler çakar meydan bulup
U÷raúÕr ay gibi çiçekler çevresinde yÕldÕzÕ
Huriler cennet içinde el uzatÕp “aferin” der
Bahar üzerine böyle gazel söylerken NâsÕr Rabgûzî
Dediler: ey baba, böyle huzurlu günde sabah rüzgârÕnÕn ÕúÕ÷Õ güzelli÷inde,
sözünün eri Yûsuf’u bizimle birlikte gönder, yaban yazÕyÕ görsün, yeni
do÷muú kuzularÕ görüp kaygÕlarÕ saçÕlsÕn, bunalmÕú gönlü ferahlasÕn
diyerek yalan sözle atalarÕnÕ kandÕrÕp sakin gönülleri karÕútÕrÕp YarÕn onu
bizimle beraber kÕra gönder de bol bol yesin (içsin) oynasÕn. (XII-12)
deyip istemeye geldiler. Yaèkûb peygamber dedi: ey o÷lanlarÕm, siz
bilirsiniz, ben Yûsuf’suz susuz balÕk gibi çaresizim, bir an dayanamam,
sizinle birlikte gönderdi÷imde nasÕl sabredeyim. Söylediler: ey baba, sen
bize inanmÕyor musun? Yûsuf için sen baba isen biz de kardeúiz sen
özellikle seviyorsan biz on kardeúiz, aramÕzda Yûsuf’u ne diye kuúçulayÕn
uçuraca÷Õz, niçin göndermiyorsun? dediler. Yüce Allah buyurdu ki: Ey
babamÕz! Sana ne oluyor da Yusuf hakkÕnda bize güvenmiyorsun! Oysa ki
bir onun iyili÷ini istemekteyiz. (XII-11) Yaèkûb dedi: içim çok ürperiyor,
siz ava gidip Yûsuf’u çadÕrda bÕrakacaksÕnÕz, kurt yiyecek siz
görmeyeceksiniz. Yüce Allah buyurdu ki: (BabalarÕ) dedi ki: Onu
götürmeniz beni mutlaka üzer. Siz ondan habersizken onu bir kurdun
yemesinden korkarÕm. (XII-13) Soru: Yaèkûb peygamber hangi delille siz
ava gideceksiniz, Yûsuf’u kurt yiyecek? diye söyledi. Cevap:
peygamberimiz Muhammed Mustafa èaleyhi’s-selâm buyurur: Ne zaman
yüce ve aziz olan TanrÕ, Yaèkûb’u Yûsuf ayrÕlÕ÷Õ ile a÷latmak dilediyse
Yaèkûb’un gönlüne korku ve vahúet korkusu bÕraktÕ, kÕrk gün yatmadÕ,
elbise çÕkarmadÕ,
129
MUHABBET-NÂME
(British Museum, Add. 7914)
306b
307a
°ȂƬȇ¦ śLJ ǾǷƢǻ ķų±ȂǫȂƫ
ķLJ¦ƾǧ ǮǼȇ±Ƣƥ ķNjȂǫ ¿ȂǴǰǻȂǯ ǮǼȈǼȈǷ ķLJ¦ƾǧ ǮǼȇ±Ƣǻ ǮǼȈǼLJ ¿ÂǂǸǟ ¼ȂǸǫ
ķǻDŽȈǰǼȇǂȀǷ °¦ǂLJ¦ ¦ǂŸ¦ ÀƢƳ ¾ȂǰǻȂǯ ķǻDŽȈƥ Ƣǯ±Ȃǯ DŽȈǰǻƢLJƢǸǴȇ¦ ǶȈǯ ǾƴȈǻ
ƢǯDŽȈLJ ķǻƢǫ °ȏ ¾ȂǰǻȂǯ °Âǂȇ¦ ¬ƢƦǷ ƢǯDŽȈƥ ķǻƢǫȂǻ ǂǸǟ [°]Ȃƫ ƪǸȈǼǣ
âƾdzȂƥ ǶƬƻ ķǼǴǰǻȂǯ ¼Ƣŭ¦ ƢǰǼLJ âƾdzȂƫ ¼Ƣǧ¦ Ǻȇ® ķƷƾǷ ǮǼȈdzƢŦ
Ǻȇ® ¿ƾǟ ǮȈƫ śLJ â®ƢǸǴȈǯ Ƣǫ®ȂƳ Ǻȇ® ǶǼǏ ƢLJǂƫ °ƢƴȈǯ ǾLJ°Ȃǯ ķǼȈLJ
âƢǰLjȈǯ °Ƣǻ± ǮǼȇ°ȐNjƢǫ Ƣȇ ¾Â¦ ǶȈǯ âƢǰLjȇ¦ ǾǷ° ķǸȈLjǻ ǮǻȂǨdz± ÀƢƴǫ
°Ȃǻ°Ȃǯ ÀƢƳ ¦ƾǼȈLJ ǾǼȇ¡ Ǯǻ±Ȃȇ °Ȃǻ°Ȃǯ ÀƢǫ ¦ƾǼȈdzȂȇ ǮǼȈǬnjǟ ƢǰǼǷ
130
ToলuzunçÕ nƗmesin aytur
( . - - - / . - - - / . - -)
EyƗ Ɨhnj naarlar úehr-yƗrÕ Hüsün meydƗnÕnÕnࢎ g çƗbük-süvƗrÕ
ÚÕlÕç ursanࢎ g লulunࢎ g min cƗvidƗne Veger oল atsanࢎ gÕz baƥrÕm niúƗne
Tenim barÕnça sindin yüz çevürmin øúikinࢎ g topraলÕndÕn baú kötürmin
Úamuল èömrüm seninࢎ g nƗzÕnࢎ g fidƗsÕ Mininࢎ g könࢎ glüm লuúÕ bƗzÕnࢎ g fidƗsÕ
La৬ìf ü nƗzik ü Ynjsuf-liলƗ sin arƗfet birle èƗlemde èalem sin
Niçe kim ilmesenࢎ giz közge bizni Könࢎ gül cƗn içre asrar mihrinࢎ gizni
Ƥanìmettü[r] èömr NevলƗnÕ bizge MübƗত irür könࢎ güller লanÕ sizge
CemƗlinࢎ g medতidin ƗfƗল toldÕ Sanࢎ ga almaল köƾülni পatm boldÕ
AçÕল sözi ÚÕrÕm úehdiƥa oপúar CemƗl eyyƗmÕ gül ahdiƥa oপúar
Sini körse kiçer tersƗ ৢanemdin Vücnjdলa kilmedi sin tig èademdin
Úaçan zülfünࢎ g nesìmi Rnjma isgey Kim ol ya লaúlarÕnࢎ g zünnƗr kisgey
Manࢎ ga èÕúলÕnࢎ g yolÕnda লan körünür Yüzünࢎ g Ɨyinesinde cƗn körünür
131
307b
Ǫǻ° Ƣǣ ŃƢǟ °ÂŚƥ ǮǻǂȀƳ ³Â¦ ǶȈǯ ǪƷ ķǼȈLJ ƢƦȇ± śǰȈƥ â¡ ķƬƫ¦ǂȇ
â¡ âƢǣƢǸǣȂƫ ǮȇƾǼȈLJ ¦® DzȈȇ ǮǼȈǷ ķǣƢƫ âƢĢ  ǂLJ ķƥ ǮȈƫ ǮǴǧ âƾǴȈǫ ķǼȈǷ
¦ƾǰǻ±ȂLJ ǺȇŚNj ķǷ® ķLjȈǟ ÀƢȈǟ ¦ƾǰǻ±Ȃǯ ½ÂǂLJ¦ ķLJ ǾǼƬǧ ǮǼȈǻ ÀƢȀƳ
°Ƣƫ°¦ śƫ ǪȈdz ǺǷ¦® ½ƢĢ ®Ȃƻ ǺLjƷ °Ƣƫ°Ƣƫ ķǴǰǻȂǯ Ǿǣ°ȏ ½ƢĢ įǼɇǻ ķnjȈǯ
¦ƾǼȈŸ¦ ƢŦ¦ ǮƴȈƳ ¼Ȃȇ ǮȇƾǰǼȈǼȈLJ ¦ƾǼȈŸ¦ ¬¦° Ǻȇƾǰǻ±Ȃȇ ķLjǰǟ ³ƢȇȂǫ
śǷ ¾Ȃǯ® ²ƢǸǴǴɇƥ ķǼȇ°ƾǫ ǮǼȈdzƢǏ śǷ ¾Ȃǫ ȂƴǼȇ¦ śǷ ķdz °Ȃƫ §Ȃǯ ǮǻȂdzȂǫ
132
YarattÕ ay bigin zìbƗsÕnÕ ণaল Kim uú çehrenࢎ g birür èƗlemƥa revnaল
Mini লÕldÕ felek tig bì-ser ü pƗy TaƥÕ minࢎ g yÕlda sin-dik toƥmaƥay ay
CihƗnnÕnࢎ g fitnesi esrük közünࢎ gde èIyƗn èøࡃsì demi úìrìn sözünࢎ gde
Kiúininࢎ g pƗklarƥa könࢎ gli tartar ণüsün পod pƗk-dƗmenlÕলtÕn artar
Eger körse sini hem lƗle solƥay Sininࢎ g-dik180 gül meger uçmaলda bolƥay
AyaলÕnࢎ g öpmekin লul লÕldÕ ‘Ɨdet SüleymƗn bulmadÕ mundaল saèƗdet
ViৢƗlinࢎ gninࢎ g bu kün úükrin লÕlur min ayƗlinࢎ g közde uçলanÕn bilür min
Úuyaú èaলsi yüzünࢎ gdin rƗত içinde Sininࢎ g-dik181 yoল çiçek uçmaপ içinde
Úulunࢎ g köptür velì min inçü লul min ViৢƗlinࢎ g লadrini bilmes degül min
Könࢎ gül sinsiz tilemes tende cƗnnÕ Körer yüzünࢎ gde ßarezmì cihƗnnÕ
180
m: ϚϳΪϜϨϴγ
181
m: ϚϳΪϜϨϴγ
133
308a
DŽȈLJƢǧÂ ǮȈƫ Dzǯ ǂǸǟ ǮȈƫ DzȈȇ ÀƢȀƳ DŽȈLJƢǬƥ âƾȀǟ ÀƢƥǂȀǷ Ƣǻ Ƣȇ¢
âƾǴȈǯ ǾǻƢƳ ǺȇƾǼȈǴȇ¦ Ǯǻ°ȂƳ ¾ȂǰǻȂǯ âƾǴȈǯ ǾǻƢȇƢĢ ǾǴȈƥ ƪǼŰ ǂǸǟ
ķǼȈLJ ǽȂȈǷ ǮǼȈǣƢƥ â®ƢŤƢƫ ¾ȂǰǻȂǯ ķǼȈLJ ǽȂȈNj ǮǼȈdzƢŦ â®°Ȃǯ ¿Â±Ȃǯ
ķƫƢǯ± ǂƻ¡ °ȂdzȂƥ Ƕǿ ǮǻȂǻ ǺLjƷ ķƫƢƦǻ ǮǼȈǻǂȇ¦ â®ȂǐǬǷ ÀƢƳ °Âǂȇ¦
134
Kil ey sƗলì kitür peymƗne bizge èønƗyetler লÕlur cƗnƗne bizge
øçelinࢎ g bƗdeni cƗnƗn yüzige ÕzÕr suyÕn saçalÕnࢎ g cƗn yüzige
ৡabnjrdÕn yaপúÕ yoলtur pìúe182 লÕlsam Bu yolda ৢabr yoল endìúe লÕlsam
EyƗ nƗ-mihr-bƗn èahdi beলƗsÕz CihƗn yil tig èömr gül tig vefƗsÕz
Úamuল yƗলnjt irinli sözi dürler VefƗsÕzlÕলnÕ sizdin ögrenürler
èÖmür miতnet bile pƗyƗna kildi Könࢎ gül cevrünࢎ g ilindin cƗna kildi
Mini öltürdi èÕúলÕnࢎ g birmedinࢎ g dƗd Barur min iúikinࢎ gdin183 yƗr পayr-bƗd
Közüm kördi cemƗlinࢎ g úìvesini Könࢎ gül tartmadÕ bƗƥÕnࢎ g mìvesini
ørür cƗn maলৢnjdÕ irninࢎ g nebƗtÕ ণüsünnünࢎ g hem bolur Ɨপir zekƗtÕ
Sanࢎ ga ta boldum ey cƗn ƗúinƗ min CefƗnࢎ g ilginࢎ gdin asru mübtelƗ min184
Ey merhameti yok devri sonrasÕz Cihan yel ömür gül gibi vefasÕz
Tüm yakut dudaklÕ inci sözlüler VefasÕzlÕ÷Õ sizden ö÷renirler
Ömür zahmet ile sona ulaútÕ Gönül gam elinden cana ulaútÕ
Öldürdü aúkÕn hiç vermedin aman Elveda yârim giderim kapÕndan
Gözüm gördü güzelli÷inin nazÕnÕ Gönül çekmedi ba÷ÕnÕn meyvesini
Can iste÷idir erin a÷Õz tadÕ Güzelli÷in hem olur ahir zekâtÕ
Sana ey can olalÕ aúina ben Cefan elinden pek çok müptela ben
182
m: ϪδϴΑ
183
m: ϦϳΪϜϧΎϧΎΘγ , Uygur harfli nüshada iúikinִ gdin.
184
308a’nÕn son satÕrÕ 308b’de mükerrer.
135
308b
°Ƣƥ °ȏ ķdz±ȂLJ ǺȇŚNj ķǴǣ¦®Â® ǂǰNj °Ƣƥ °ȏ ķdz±Ȃǯ džǯǂǻ ǽǂȀƴǴǯ ǶȈdzƢƫ
ÀƢƳ ⦠śǷ ¾Ȃǫ ǾǣƢǨƳ ¿ÂƾǻȂLJ ÀȂȇȂƥ ÀƢƳ ⦠âƢŭȂƥ ǮȇƾǰǼȇDŽȈLJ ǶȈǯ śǷ °ȂǴȈƥ
½ƢǸǴȇŚƫ DŽȈLJ ÀƢƳ ǾǼƫ °Âǂȇ¦ ¾ƢŰ ½ƢǸǴȇŚƫ DŽȈLJ ÀƢǻƢƳ ƢǯDŽȈƥ [°]ÂƾǷȂdz¦
°Ƣƫ°Ƣƫ ȏŚƥ ÀƢƳ ķǼȇ°ȂƳ ǮǼȇ°Ƣǰǻ °Ƣƫ°¦ ǺȇƾǼȈdzȂȇ ǂǜǻ âǂȀǷ ¾ȂǰǻȂǯ
136
SalayÕn özümi özge diyƗra Könࢎ gülni baƥlaƥayÕn özge yƗra
Telim gül-çehre nergis közliler bar ùeker dudaƥlÕ úìrìn sözliler bar
Velì könࢎ gül লutulmas dƗmÕnࢎ gÕzdÕn Úamuল úeker tamar duúnƗmÕnࢎ gÕzdÕn
BaƥÕúlasanࢎ g লanÕm sul৬Ɨn sin Ɨপir Közümge nnjr tenimge cƗn sin Ɨপir
DƗver sizninࢎ g-durur devrƗn barÕnça ÚulunࢎgÕz min tenimde cƗn barÕnça
Bilür min kim sizinࢎ g-dik bolmay ey cƗn Boyun sundum cefƗƥa লul min ey cƗn
185
Kiúi লayda ölerin bilse bolmas ণaলìলat yƗrÕdÕn ayrÕlsa bolmas
Õred birle cihƗn efsƗnesi min Velì zencìrinࢎ giz dìvƗnesi min
Ölümdür186 bizge cƗnƗnsÕz tirilmek MuতƗl irür tene cƗnsÕz tirilmek
Könࢎ gül mihri naar yolÕndÕn artar NigƗrÕnࢎ g cevrini cƗn birle tartar
185
m: Uygur harfli nüshada ölerin.
186
m: ϭΩ ϡϮϟϭ
137
309a
¼¦° ³Ȃƻ ȐƫƢǫ ǮǼȈǷ DŽȈǰǼȇ°ȂƳ Ǻȇ®Ƣǧ ¼Ƣnjǟ ¦ƾdzȂȇ Ȃƥ ²ƢǷ¦ǂǰǼȇ¦ Ǻȇ®ƢǨƳ
ƪƦŰ Ǻȇ®DŽȈƥ ķǣƢƫ Ǻȇ®DŽȈLJƢǨƳ ƪǼŰ ǾLjǴȈǯ ǶȈǯ ǾƴȈǻ ±Ȃȇ śǷ °Ȃȇ¦
É
âȂǼưǷ
ķƷȂƬǧ ǮǼȈǻ ÀƢƳ °Âǂȇ¦ ¿® ȂƦNj¦ ǶȈǯ ķƷȂƦǏ ³Ȃƻ DzȈǯ°ȂƬȈǯ ķǫƢLJ ⦠DzȈǯ
âƾdzȂƥ Śƥ À¦ ʼnƾȇ® À¦ À°Ȃƥ âƾdzȂƥ ŚƻƢƫ ±ȂLJ ķƬƬȈȇ ƢǯŚȇ Ȃƥ
138
ণüsünni tƗ hüveydƗ লÕldÕ পƗliল ণüsün birle vefƗ bolmas muvƗfÕল
CefƗdÕn inࢎ gremes bu yolda èuúúaল VefƗdÕn cevrinࢎ giz minࢎ g লatla পoúraল
Ayur min yüz niçe kim kilse miতnet CefƗsÕzdÕn taƥÕ bizdin muতabbet
Uƥan Ynjsuf cemƗlin sizge birdi Muতabbet kimiyƗsÕn bizge birdi
Bu ßarezmì Muতabbet-nƗmesini èU৬Ɨrid kördi saldÕ পƗmesini
Meৢnevì
Kil iy sƗলì kitürgil পoú ৢabnjতÕ Kim uúbu dem irür cƗnnÕnࢎ g fütnjতÕ
øçelinࢎ g bƗdeni güller solÕsar Tenimiz èƗলÕbet topraল bolÕsar
Bu yirge yitti söz teéhìr boldÕ Burun on didim on bir boldÕ
Mesnevi
Getir saki getir hoú sabah içkisini Çünkü iúte bu andÕr canÕn fethi
øçelim úarabÕ güller solacak Tenimiz sonunda toprak olacak
Bu yere yetti söz arda kaldÕ Önce on dedim on bir oldu
139
TÕpkÕbasÕmlar
KÕsasü’l-Enbiyâ
65r
141
KÕsasü’l-Enbiyâ
65v
142
KÕsasü’l-Enbiyâ
66r
143
KÕsasü’l-Enbiyâ
66v
144
KÕsasü’l-Enbiyâ
67r
145
KÕsasü’l-Enbiyâ
67v
146
KÕsasü’l-Enbiyâ
68r
147
KÕsasü’l-Enbiyâ
68v
148
KÕsasü’l-Enbiyâ
69r
149
KÕsasü’l-Enbiyâ
69v
150
Muhabbet-nâme
151
Muhabbet-nâme
152
Muhabbet-nâme
153
Muhabbet-nâme
154
Muhabbet-nâme
155
Muhabbet-nâme
156
Muhabbet-nâme
157
Nehcü’l-Ferâdîs
158
Nehcü’l-Ferâdîs
159
Nehcü’l-Ferâdîs
160
Nehcü’l-Ferâdîs
161
Nehcü’l-Ferâdîs
162
Hüsrev ü ùîrîn
163
Hüsrev ü ùîrîn
164
Hüsrev ü ùîrîn
165
Hüsrev ü ùîrîn
166
Hüsrev ü ùîrîn
167
Hüsrev ü ùîrîn
168
Hüsrev ü ùîrîn
169
Hüsrev ü ùîrîn
170
Hüsrev ü ùîrîn
171
Hüsrev ü ùîrîn
172
Hüsrev ü ùîrîn
173
Hüsrev ü ùîrîn
174
Hüsrev ü ùîrîn
175
Mukaddimetü’l-Edeb
176
Mukaddimetü’l-Edeb
177
Mukaddimetü’l-Edeb
178
Mukaddimetü’l-Edeb
179
Mukaddimetü’l-Edeb
180
Mukaddimetü’l-Edeb
181
Mukaddimetü’l-Edeb
182
Mukaddimetü’l-Edeb
183
Mukaddimetü’l-Edeb
184
Mukaddimetü’l-Edeb
185