Professional Documents
Culture Documents
“ d ü ş ü n c e t e ş e k k ü r e d e r ”
2
3
Ne geçmişe aitti tam, ne gelecekten vareste. Hem geleceğe Malraux, Heidegger, Burke, Tocqueville, Valéry, Paz, Hegel, Said,
heveskârdı hem geçmişe müptelâ. O’na göre ‘geçmişi ve geleceği Patočka, Husserl, Unamuno, Habermas, Dostoyevski, Elias,
görmeye yarayan bir rasat kulesiydi hâl’. Ve hâlin içinden uzaklara Bergson, Proust, Weber, Comte, Sâdık Hidâyet, Beşir Fuat, Yahya
bakışlar atan, huzursuzca sağına soluna dönen bir adamdı. Kemal, Kemal Tahir, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk’la Tanpınar’a
‘Şiiri hayatına sindirmiş ince ve zarif ruhlu rüya adamlarının ön safında’ydı. bakmak…
O’nun edebiyatımızdaki büyüsü, eskiyle yeni arasında hem yaratıcı hem Doğu ve batı bizi aynı anda iki millet haline getirmişti. Tanpınar, bu
yok edici gerilimi, bir rüya diliyle anlatabilmiş olmasında yatar.
fikri hep taşıdı içinde. Bir birey olarak kendisinin de, içinde yaşadığı
Bu çalışma Tanpınar’ın, eski-yeni, gelenek, kimlik, zaman, müzik, toplumun da zamana yayılan iç sıkıntısında bu olguyu görüyordu.
ölüm, hayat, medeniyet, kültür gibi konulardaki düşüncelerini daha Kapaktaki fraklı fotoğrafı, işte bu iki milletin Tanpınar şahsında
önce hiç yapılmamış genişlikte karşılaştırmalı okumalar yoluyla ele objektiflere düşmüş görüntüsüdür. Eski zevklerin adamı yeni arayış-
alıyor. Mehmet Aydın, Tanpınar düşüncesinin kılcal damarlarında, lar içinde umutlu ve mağrurdur. Omuzlarının düşük olmadığı ender
bir halkın dünyadaki varlığına ve ne’liğine ilişkin korkunç girdaplara fotoğraflarından biridir bu.
sahip kimlik sorunlarını deşiyor.
Maziye tutkuludur Tanpınar, ama belki ondan da çok geleceğe…
Mehmet Aydın, hem doğudan hem batıdan sayısız düşünür ve
yazarın söyledikleriyle Tanpınar düşüncesinin yol haritasını önümü-
ze seriyor.
4
“İbn Haldun bir ilim şehridir ki, ilimler ve âlimler coğrafyasında bil- kurucu metoduyla bereketli İbn Haldun mülkünün kılavuz kitabıdır.
meyeni yoktur.” Fakat bu şehrin koordinatları hususunda rivâyetler Hem bu ilim şehrine giden yolları hem de yoldan çıkaran patikaları
çoktur. Öyle ki her kim eline bir hokka alıp mürekkebe batırsa ve İbn çekincesiz ortaya koyar.
Haldun’u yazsa, o dakika, bu âbide âlim, Kaf Dağı’nın ardına düşer. Eserin müellifi, Ümit Hassan, ömrünü İbn Haldun’un kavramlarını
Artık ara ki bulasın, ne o âlimi, ne İbn Haldun’u… anlamaya ve bunların halkımızın kadim zamanlarındaki tezâhür
Oysaki; gerçeğin kapılarını gerçeğin içinden açmak… İbn biçimleri ile kimliğimizin oluşumundaki işlevselliklerini anlatmaya
Haldun’un İlm-ül Ümrân ile yaptığı tam olarak budur… Çarpıtmalar, çalışarak doldurmuştur dersek, hata etmiş sayılmayız.. .Ve ‘İbn
hatalı aklîleştirmeler ve kendine yontmalarla, ideolojik konumların Haldun bir ilim şehriyse Ümit Hassan onun anahtarıdır’ kaziyyesine
kendinden geçiriciliğiyle bu berrak ilim şehrini sislere boğmak, varırız buradan.
bilginler katında ne bühtân, ne fecâattir… “Biraz umutsuz bir gayret ama, Mukaddime bilmeden İbn Haldun
Türlü mistifikasyonlarla, oryantalistik kurnazlıklarla ilmin olağan yorumlamaya kalkışanların, henüz ilk istasyona varmadan ikrâm
şüphelileri haline gelen kimi bilginler, İbn Haldun’u arayan kaarileri edilen limonatayı âfiyetle içip uyutularak soyulacak olan ‘okuma-
mantıksal boşluklar bataklığında boğarlar. yan-bilmeyen’lerin, ikinci istasyondan önce uyandırılmaya çalışıl-
Çünkü teorinin kendi iç ilişkileri üzerine yapılan hatalı ması görevini ihmâl etmemek üzere” yazıyor metinlerini müellif.
değerlendirmeler İbn Haldun üzerine her türlü dışsal algıyı da sakat- İbn Haldun, bir yeni bilimin kurucusudur ve sağlam metodolojisiyle
lar. Ve onun sağlıklı olarak algılanmasını engeller. çağların üstünde bir etkinliğe mâliktir. Eserinin bütünsel inceleme-
Elinizdeki kitap işte nâkıs bilginlerin yoldan çıkaran bu kılavuz- leri onun emsalsiz çabalarını ve baş döndüren ustalığını ortaya
luklarına bir cevap, bir kıyas, bir nispettir. İşbu eser, sis ve toz koyar. O’nun kurduğu devâsa sistem ve Ümrân İlmi üzerine, eksik
bulutu içindeki bir ilim şehrine kendi öz berraklığını verme cehdidir. araştırmaların gedik kapatıcısı ve ilmin baş belası genellemelerden
Günümüz sosyal bilimlerine ışık tutabilecek doğurganlığı ve sağlam uzak, bütüncül bir okumaya dâvet bu kitap…
5
Fransız Aydınlanma felsefesi, çoğu zaman, hiçbir yetkeye bağlı Fransız Aydınlanması, İngiliz ve Alman aydınlanma düşünce
kalmaksızın akıl sayesinde yeni bir dünya görüşünü temsil etmekle gelenekleri kadar belki “derin” değildi, ancak insanı bizzat yaşamın
övünür. Günümüze kadar ulaşan bu övgüsünde haklıdır elbet. hedefi haline getirerek ve bireyden talep ettiği özgüveni en uç nok-
Ancak, Aydınlanma Yüzyılı (Le siècle des Lumières) salt akıl, tasına götürerek “aydınlanma”nın en büyük payesini kazanmıştır.
bilim ve mantıkla açıklanabilecek, tek bir yolu takip eden tekdüze
bir sistem değildir. O, aklı kutsayan birinin kanıksanmış övgüsün-
den çok daha fazla ironi ve çeşitlilik barındırır içinde. Herşeyden Özellikle, salonlarda ve seçkin çevrelerde başlayan bu hareket,
önce bu hareket kendiliğinden ortaya çıkmamış, tarihteki birçok yepyeni bir uyanışın habercisi olan Ansiklopedi aracılığıyla halka
etkileşimden nasibini almıştır. Keşifler çağının, bilimsel, kültürel ve yayılmış ve geniş kitleler tarafından benimsenmiştir.
entelektüel hareketlerin, birbirini tashih eden filozofların, hattâ akla
Alman düşünür Oskar Ewald, kaleme aldığı bu eserinde
yabancı, doğanın derin paradokslarına dikkat çeken Rousseau gibi
Aydınlanmanın kaynaklarını, Montesquieu, Voltiare, Diderot,
düşünürlerin buluştuğu bir güzergâh olarak da düşünülebilir Fransız
Aydınlanma Felsefesi… D’Alembert, La Mettrie, Helvétius ve Rousseau gibi önde gelen
düşünürlerin eserlerini inceleyerek genel yönleriyle okuyucuya
Bu hareketin hangi koşullar altında ortaya çıktığı incelenmeye tanıtmaktadır.
değer. Aydınlanma düşünürleri, Ortaçağ ve Rönesans’taki bilimsel
ve felsefî mirasın bilincindeydiler. Bilim ve özellikle mekanikteki
gelişmelerin sıkı birer takipçileriydiler. Onları ayrıcalıklı kılan, dev-
raldıkları bilgi birikimini muazzam noktalara taşıyabilme cesaretini
gösterebilmiş olmalarıdır. Her türlü otoriteye karşı üstlendikleri
mücadelede, doğa yasalarının insan ve toplum hayatındaki etkisini
ve nesnel koşulların belirleyiciliğini ispat edebilmişlerdir.
6
‘Kılıçsız akit boş sözden ibarettir’. Bu sözün sahibi Thomas İskoçya’da ‘Aziz David’ olarak anılan David Hume ise Berkeley’i tak-
Hobbes’un, felsefesinin temeline kılıç kadar keskin bir gerçekliği dir etmesine rağmen tanrısal vitrayların üzerine şüphecilik sıvasını
oturtmuştur. Astronomide Kopernik’in, fizikte Galile’nin yaptığı çekmeye niyetlenmiştir. Deneyciliğin zirvesidir ama şüpheciliğiyle
devrimin benzerini siyaset felsefesinde yapabilmesinin hikmeti handiyse deneyciliği bile tarumar edeceği zannedilir. Neyse ki bil-
de işte bu atılganlığı. Skolastiğin kördüğümünlerine naturalizm ve ginler bundan kurtulur lakin Hume’un bilgi teorisini üzerine sorduğu
empirizmle bileylenmiş keskin felsefesiyle aniden inmiştir Hobbes. sorular, filozoflara yepyeni mesailerin kapılarını açar.
Hiç beklenmedik bir anda… İki İngiliz, bir İrlandalı ve bir İskoç. Britanya’nın bireyi yücelten dört
John Locke’sa kılıç sanatlarında usta değildir çünkü o aklı kullanma büyük filozofu…
zanaatinde yetkinleşmiştir. Tüm uğraşı aklın doğasını sorgulamak Solmaz Zelyut Hünler, İngiliz felsefe çığırının dört önemli ismini ele
ve yaşamı akılla düzenlemek üzerinedir. Aydınlanmanın başlangıç alıyor Dört Adalı’da… Ve onların baş döndürücü arayışlarını siyaset
filozofu olarak gördüğü hürmet bundandır. Ve zamanı geldiğinde ve bilhassa bilgi teorisi özelinde yoğunlaşarak anlatıyor.
Fransız ve Amerikan devrimlerinin ateşi de John Locke’un kıvılcım-
larıyla tutuşacaktır… Aynı ethos’un içinden doğan dört felsefenin hikâyesi Dört Adalı…
Locke’un kıvılcımlarından nasiplenen George Berkeley, bilgi teo-
risinin maddeci bariyerleri üzerinden atlayan İrlandalı bir rahiptir.
Filozofların bin dereden su getiren spekülasyonlarına bir set çeker
Berkeley ve şunu sorar: Hakikat tüm insanlığın feryadıysa, onu
birkaç kişinin oyuncağı haline getirmek de neyin nesi? O’da deney-
cidir selefi Locke gibi ancak onun deneyciliğine kilise vitraylarının
renkli ışıkları düşer.
FELSEFE 7
n Marx ve He
malar
yüzyılın önemli düşünürlerinden biridir Jean Hyppolite. Onu bu derece önemli kılan, Hegel’in
Üzerine Çalış
nsa'da Hegel'i
isi
Hegel'in öğrenc
yse yüz elli yıldır
son
atik anlamda
arx'ın eserler
mli bir tartışm
inin
nokta
a Başyapıtı olan Kapital’de kendisini açıkça Hegel’in öğrencisi olarak ilân eden ve düşünceleriyle
ayandığı asıl
neredeyse yüz elli yıldır dünyayı hem düşünsel anlamda hem de pratik anlamda son derece
el Üzerine Çal
n ilişkisidir.
,
alışmalar'da (1955)
cek
lık etmiş olabile
rinin ardında
yatan
sinin içerimlerini
ve
n
etkilemiş bir düşünür olan Marx’ın eserlerinin kaynakları, felsefeyle ilişkisi halen önemli bir
ayrıca hem Hegel'i
uşçu felsefe
açıyor. Hyppo
içinde
lite'in
s ve Devrim'i (1941)
ve
tartışma konusudur. Bu türden tartışmaların gelip dayandığı asıl nokta da Hegel’in felsefesidir,
Marx’ın Hegel’le olan ilişkisidir. Jean Hyppolite, Marx ve Hegel Üzerine Çalışmalar’da (1955),
Hegel
anında Marx ve
ilir.
ışmalar
ak olarak görüleb k
okuma
adan Kapital'i
cektir.”
Hegel’in felsefesindeki Marksizme kaynaklık etmiş olabilecek öğeleri, Marx’ın olgunluk dönemi
yoruma götüre
kleri
kisine dair söyledi
Üzerine
Marx ve Hegel
Marx'ın
l'in hem de
mli bir başvur
u kaynağı
eserlerinin ardında yatan felsefi varsayımları, Marx’ın Hegel eleştirisinin içerimlerini ve bu
eleştirilerde haklı olup olmadığını ve ayrıca hem Hegel’in hem de Marx’ın düşüncesinin varoluşçu
felsefe içinde değerlendirilebilecek yönlerini tartışmaya açıyor. Hyppolite’in eseri, bu anlamda,
9 789758 717583
HEIDEGGER
Editörler: Özgür Aktok & Metin Bal, 423 sf. 25 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-55-2
Düşünceyi mesken tutmuş bir filozofun patikalarından derlenmiş bu önemli metinler, Heidegger’in
bizleri çağırışına uygun düşecek şekilde, bu sefer ilk defa Türkçede yankı bulmaktadır.
Heidegger
Derleyenler: ÖZGÜ
atikalarından
leri çağırışına
ürkçede yankı Aktok & Metin
Bal Bir isimden fazlası yoktu aslında ortada; ama bu isim Almanya’yı baştan başa adeta gizemli
Derleyenler: Özgür
sim Almanya'yı
bir kral hakkında söylenti gibi dolaşmaktaydı...Bu yüzyılın tinsel çehresini belirlemeye yardım
i söylenti gibi
eden, var olduğundan haklı nedenlerle kuşku duyacağımız şey bir “Heidegger’in düşüncesi
R AKTOK & METİN
yoluyla esen rüzgâr tıpkı binlerce yıl öncesinden Platon’un eserlerinden bize doğru savrulan
…
düşünü şü”dür
yıl
pkı binlerce
bu
lan rüzgar gibi
rüzgâr gibi bu yüzyıla ait değildir. Çok eski çağlardan gelmektedir ve geride bıraktığı, kendi
ı,
ve geride bıraktığ
mına ermiş şeyler
tamamına ermiş bir şeydir. Tüm kendini tamamlamış şeyler gibi, o da o eski çağlara geri döner.
Hannah Arendt
BAL
ve
lana çıkartmaz
rı
koymaz. İnsanla r
la iş gören varlıkla
ir, kullanıma
hazır
meşguliyet, insanın
Hannah Arendt
ya da
r “kaygılanım”
Heidegger
Fred R. Dallym
ar
Varlık ve Zaman epistemik ve soyut aklı ön plana çıkartarak insanları “akılcı hayvanlar”
olarak ortaya koymaz. Insanları “dünyada-varlık”, yani dünyanın zengin dokusuyla iş gören
sürer.
olduğunu ileri
ırda
ğasının halihaz n
aten varlıkta buluna n
varlıklar olarak ele alır. Bu dünya öncelikli olarak el-verir, kullanıma hazır nitelikleriyle
t yapıtında buluna
ir, miras
açmasıdır…Şa
sanat
i, onun şiirsel
şarkısını”
arın izlerinin
Fred R. Dallymayr
fert
marie Gethmann-Sie
Heidegger sanatın özünün şiirleştirme süreci olduğunu ileri sürer. Onun anlatmak istediği
şey, sanatın doğasının halihazırda biçimlendirilmiş bir şeyi dönüştürmeye ya da zaten
varlıkta bulunan bir şeyi kopyalamaya dayanmadığıdır. Sanat yapıtında bulunan doğruluk
olayının özü, onun açık bir yere açıklığını vermesidir…Şair, miras aldığı ve kullandığı dile
öylesine bağlıdır ki, onun şiirsel sanat yapıtının dili, sadece aynı dili kullananlara ulaşabilir.
Hans-Georg
Gadamer
Yoksul bir çağda şairler “uçup gitmiş tanrıların izlerinin şarkısını” duyarlar ve “yakın
ölümlülerin, dönüm noktasına giden ... yol”un izini sürerler. Elbette, Heidegger’in geç
düşüncesinde gösterdiği gibi tüm bunlar unutulmuş varlık sorunuyla ilgilidir.
Annemarie Gethmann-Siefert
8
Başkası olarak “20 Mayıs 2005’te hayata gözlerini yuman Paul Ricoeur batı felsefesinin 20. yüzyıldaki en
PAUL RICOEUR
Kendisi
Kendisine'
Paul Ricœur
batı
biri
verimli temsilcilerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Eserleriyle ölümsüzleşen düşünürün beka
msilcilerinden
üzleşen düşünü
kitâbesinin mahsû
ayı zorunlu
rün
kılar.
s
Çeviri: Hakkı Hünle
r kubbesindeki yankısı, adını filozoflar kitâbesinin mahsûs mahallinde silinmez bir satıra oymayı
Başkası olarak
zorunlu kılar. Ricoeur’ün kaleme aldığı pek geniş hacimli felsefî tefekkür külliyâtı içerisinde
ür
mli felsefî tefekk
en alımlı
kkat çeken
bu
başlığını taşıyan
gözkamaştırıcılığıyla dikkat çeken en alımlı eserlerden biri de Başkası Olarak Kendisi başlığı
başlık
ne kamaştıran
davet
vene atılmaya
çırpıda
n içeriğini bir e
vete icâbet düşünm lı
yürütülecek mâcerâni
adım eşlik etmesi
anlatı
taşıyan bu kitabdır. Daha ilk adımda zihni alabildiğine kamaştıran başlık düşünmeyi çarpıcı ve
vaadkâr bir serüvene atılmaya davet eder. Ne var ki bu davet kitabın zengin içeriğini bir çırpıda
alitik felsefeden
özdeşlik
Kendisi
fesine, kişisel
kendilik-
metafiziğine,
işâret
inin ufku ötesine
bu zahmetli yolalış
den sürdüren
ta
çıraklığın
atılacak
özetleyivermeyi imkânsızlaştırır da. Davete icâbet düşünme çırağının usta düşünür rehberliğinde
ârıyla atılan ve
yürütülecek mâcerâlı yolculuğa herbir güzergâhta adım adım eşlik etmesini gerektirir. ‘Kendi’
has
görüsüyle, daha
gücüyle
sine tanıklık'
gücünün
ların gelişim
kavramı etrafında analitik felsefeden anlatı theorisine, dil felsefesinden eylem felsefesine, kişisel
arda
ni en açmazlı sapakl bu
ıran yegâne kaynak dile
dilden
ki, kelimelere
felsefelerinin ufku ötesine işâret eden mümkün bir ontolojiye uzanan bu zahmetli yolalışta sadık
ve azimkâr yoldaşlığı terk etmeden sürdüren çıraklığın tek ödülü, insan ömrünün bütünü itibârıyla
atılan ve atılacak herbir adımda ‘kendine tanıklık’ görüşüyle, daha has söylendikte ‘başkası
olarak kendisine tanıklık’ gücüyle donanmaktadır. Tıpkı fiziksel organların gelişim gücünün bedeni
erginliğe eriştirdiği gibi, zihni en açmazlı sapaklarda sınayarak düşünmeyi rüşdüne vardıran
yegâne kaynak bu güçtür belki de, kimbilir? Değil mi ki, kelimelere dilden dile kıymet bahşeden
dille söylendikte, ‘Ne Kendi Kimseye Benzer Ne Kimse Kendisine’?”
GILLES DELEUZE
Claire Colebrook
2. baskı, Çeviren: Cem Soydemir, 215 sf. 13,50 TL, Felsefe, ISBN: 978-975-8717-48-4
“Deleuze?... Birçok bakımdan bu, Gilles Deleuze’ün kendisinin de sormuş olabileceği bir soru.
IRE COLEBROOK
CLA
Deleuze, hiçbir şeyi olduğu gibi kabul etmezdi ve hayatın gücünün ama yalnızca insan hayatı
Gilles Deleuze değil, her türlü hayatın gücünün sorunlar geliştirme gücü olduğunda ısrar ederdi...”
CLAIRE COLEBROO
ir
Çeviren: Cem Soydem
e'ün kendisinin
de
Claire Colebrook son derece akıcı bir üslupla kaleme aldığı bu çalışmasında, Deleuze
yorumcularının çoğunlukla yaptığı gibi Deleuze’ü kronolojik olarak ele almıyor. Yapıtlarını bir
bu, Gilles Deleuz kabul
şeyi olduğu gibi
Deleuze, hiçbir türlü
hayatı değil, her
K
ma yalnızca insan ”
nda ısrar ederdi…
tirme gücü olduğu
umcularının
çoğunl
kaleme aldığı
e akıcı bir üslupla ukla yaptığı gibi
r. Yapıtlarını
bu
bir bir
bir irdelemek yerine, Deleuze, ün özgün terminolojisi ve kavramları üzerinde duruyor. Deleuze,
çalışma hayatı boyunca aynı kavramları farklı bağlamlarda tekrar tekrar geliştirmiş bir felsefeci.
ak ele almıyo ları
olojisi ve kavram
ün özgün termin ca aynı
hayatı boyun
uze, çalışma miş bir felsefe
ci.
tekrar geliştir
da tekrar
Colebrook da, Deleuzecü bir yaklaşım benimseyerek, işe baştan başlıyor ve doğrudan doğruya
eyerek, işe baştan
bir yaklaşım benims e yoğunlaşıyor.
üzerind
ruya kavramlar
Gilles Deleuze
e açıklık
terminolojisin
lojik projesi ve
sanat ve bilimle niçin ilişkili olduğunu anlamamız gerektiğini söylüyor bize, çünkü Deleuze önemli
r ediyor.
felsefi fikirlerini bilim ve sanattan yararlanarak geliştirmiş bir felsefeci. Edebiyat, sanat, psikanaliz,
felsefe, genetik bilimi, film, toplumsal teori vb. alanlarda düşüncenin labirentinde geziniyor.
Gündelik hayattan örnekler alıp sonuçlar çıkarmak yerine, uç boyutta düşünmeyi talep ediyor
bizden. Yeni düşünce ve yazma üslupları yaratıyor. Hayatı dönüştürmeye yönelik yeni düşünce
tarzlarında ısrar ediyor.
9
er Yakupoğlu
veya yoksulun, kölenin veya efendinin, mutlunun veya mutsuzun olduğu gibi– herşey sessizlik
Çeviren: M. Mukadd
rkalı filozo
f,
içindedir; başın ister tacın parıltısını taşısın ister basit insanların arasında kaybolsun, ister yalnızca
dir, çünkü insan
günlerin sıkıntılarına ve alınterlerine sahip ol, ister dünya durduğu sürece ünün yüceltilsin, ister
rd
tsuzluk yoluyla
n,
azdır, insanı
tik
isimsiz ve unutulmuş olarak sayısız kalabalıkların içinde kaybol, ister seni kaplayan bu görkem
oğrusu diyalek
Ölümcül Hastalık
ül hastalıktır.
“Bu
hastalığın fizikse
l
tüm insansal betimlemeleri aşsın, ister insanlar, ne olursan ol seni yargıların en acısı, en
alçaltıcısı ile vursunlar, sonsuzluk milyonlarca benzerinden her biri için olduğu gibi senin için
can
lığın işkencesi,
gibi
avaşan kişi
ir.”
me hâli içinded
de tek bir konuda bilgiyle donanacaktır: Yaşamının umutsuz olup olmadığı ve umutsuzsa bunu
hiçbir
sinden sonra
tir. Ve
Umutsuzluk
stalık demek
ın hiçbir
özü yaşam
e yapıtlar vermes
en temel sorunl
ine
arını
bilip bilmediğin veya bu umutsuzluğu bir korku gizi gibi, suçlu bir aşkın meyvesi gibi içine sokup
sokmadığından veya umutsuz olarak ve diğerlerine nefret duyarak öfkeye kapılıp kapılmadığın
an
irden ve doğrud
en üst
r. Hegel'de
bireyin
sefesine karşı
ıştır.
unu ortaya çıkarm
konusunda. Ve eğer yaşamın yalnızca umutsuzluğu taşıyorsa gerisinin hiçbir önemi yoktur! İster
ISBN 978-975
-8717-06-4 zaferler isterse yenilgiler söz konusu olsun, senin için herşey kaybedilmiştir, sonsuzluk seni artık
hiç içine almaz, seni hiç tanımamıştır veya daha da kötüsü seni tanırken seni kendi ben’ine,
umutsuzluğun ben’ine çiviler!”
Søren Kierkegaard, Ölümcül Hastalık Umutsuzluk
YENİ BİLİM
Giambattista Vico
Çeviren: Sema Önal, 527 sf. 30 TL, Felsefe, ISBN 978-975-8717-29-3
İtalyan filozof, hukukçu, filolog, tarihçi ve retorik ustası Giambattista Vico, Yeni Bilim adlı
eseriyle geniş bir okur kesiminin, filozofların, entelektüellerin ve şairlerin doğrudan ilham kaynağı
olmuştur. Romantik tarihçi Jules Michelet, birçokları gibi “Vico’dan doğdum” demiştir. Ernst
Cassirer, Vico’yu mitin ve mitolojinin gerçek kâşifi ilân etmiştir. James Joyce, başkalarında
bulamadığı hayal dünyasını Vico’da bulur. Alman filozof Wilhelm Dilthey için Yeni Bilim, modern
düşüncenin en büyük başarılarından biridir. İktisatçı Joseph Schumpeter, Vico’yu “sosyal bilimler
alanındaki en büyük düşünürlerden biri” olarak kaydeder. Alman romantikleri, Goethe, Herder
ve Hamann Yeni Bilim’i okumuşlardır. Coleridge, Vico’nun fikirlerini yayan ilk İngilizdir. Marx,
Vico’yu das Kapital’de tartışmış, Yeats, Vico ile yakından ilgilenmiştir. Sorokin, Vico’yu zikretmiş;
Hegel’den Trotsky’ye kadar birçok isim Vico’yu selâmlamıştır.
Batı’da modern tarih felsefesinin tahtına ilk Giambattista Vico çıkar. O, kültür felsefesi ve mitoloji
felsefesinin kurucusu sayılır. Tüm yaşamını büyük bir tutkuyla adadığı bu yapıtı dil, şiir, estetik,
kanun, eğitim, politika, metafizik, toplum, kültür konularında ana güzergâh, yeni bir çıkış noktası
sayılmıştır. O’nun fikirleri pragmatizm, tarihsicilik,varoluşçuluk ve yapısalcılık gibi birçok hareketi
17-29-3
SBN 978-975-87
öncelemiştir.
Vico, bu eserinde Tanrı’nın yarattığı tabiatın yanında insanın kendi yarattığı dünya olan toplum ve
kültür dünyasının nasıl bir yöntemle incelenmesi gerektiği üzerine düşünmüştür. Döngüselci tarih
anlayışı, tarihin bir edimler dizisi olarak karşımıza çıkması, her tarihsel durumun kendi biricik iç
yapısında ve bu iç yapı aracılığıyla anlaşılması, tarihsel yaşamın mitolojik, filolojik, hukuksal ve
dinsel yönden kavranması gerektiği ve buna benzer birçok değerli düşünce onun bize mirasıdır.
Günümüzde Vico sadece felsefe, tarih ya da sosyolojide değil, sosyal bilimlerin tüm alanlarında
en temel noktalara ulaşıncaya dek derin ve bir daha silinemeyecek büyük izler bırakmıştır.
10
Erşen
Çeviren: Murat
güzergâhında oynadığı belirleyici rol ve bu keşfin yarattığı açılımlar. İkinci olarak, gerek dünya
dot, bu küçük
ama derin kitapta
en üç felsefi hikâye
inin neredeyse
sunmaktadır
hiç bilinmediği
bir felsefe tarihi içindeki yeri, gerekse yüzyılımızın düşünce ikliminde yarattığı etkisi tartışılmaz
derecede önemli olan bu büyük filozofun devrimci boyutu…Nihayet ve belki de en önemlisi,
e
filozofun düşünc
bir anlayışın bir ı açılımlar.
ve bu keşfin yarattığ gerekse
i yeri,
e tarihi içindek
Dilin Sınırları
az derecede
Wittgenstein’ın birbirinden farklı olan ama birbirini tamamlayan iki ayrı dönemindeki tezlerinin
attığı etkisi tartışılm
de
Nihayet ve belki
mci boyutu… birbirin i
olan ama
inden farklı ici ve
derece özetley
ezlerinin son
eye götürür.
üzerine düşünm yoktur,
olan bir dil
re tercüman olmak
ci üzerind e bir etki
belli bir etkinlik
yaratmaya yönelik
perspektifi içinde geliştirir. Wittgenstein’ın ikinci dönem düşüncesini temsil eden Felsefi Soruşturmalar’ı konu
alan son iki makale ise, bu metinde açık ifadesini bulan devrimci dil teorisinin dil ve düşünce
alıdır.
den
tarzının seçimin
belli bir yaşam felsefi
söz ve eylem,
değildir. Aksine bir
z tamamlayıcı
anlayışımızda yarattığı büyük etkiler üzerine odaklanır: dil oyunları mefhumu ve yaşam biçimi
irbirinden ayrılma değildir
nın nasıl olduğu
aşlar: “Dünya k-pozi tivist
in'ın analiti
…Witt genste kulak vermek
i açılıma
ana dair getirdiğ
anlayışı Hadot’yu felsefî söylemin doğası üzerine düşünmeye götürür. İşlevi nesneleri göstermek
ve düşüncelere tercüman olmak olan bir dil yoktur, ama başka şeyler arasında, dinleyici üzerinde
bir etki yaratmaya yönelik dil oyunları vardır… Felsefi dil belli bir etkinlik perspektifi içinde “ruhsal
bir talim” olarak anlaşılmalıdır.
Daha önemlisi, felsefi söylem belli bir yaşam tarzının seçiminden bağımsız salt teorik bir
etkinlik değildir. Aksine söz ve eylem, felsefi söylem ve filozofça yaşam, birbirinden ayrılmaz
tamamlayıcı bir bütündür. Ve felsefe hayretle başlar: “Dünyanın nasıl olduğu değildir gizemli olan,
olmasıdır.”…Wittgenstein’ın analitik-pozitivist düşüncesinin ötesinde mistik olana dair getirdiği
açılıma kulak vermek isteyenler için…
Dilin Sınırları ve
Erken Döneminde
söylenebilirse,
çalışan erken eseri Tractatus Logico-Philosophicus’la ve ikincisi, dili bir “oyun” mantığı içinde
kurabilmek için “fark”ın mantığını sorgulayan geç eseri Felsefi İncelemeler’le özdeşleştirilen,
ni bir yön verdiği n yalnızc a
leştire
kere gerçek
Ayna”yı (Dil'i)
karşısına “Büyük kapsamlı bir
natı durumundaki
kopmaları ve süreklilikleri birlikte barındıran iki ayrı girişimle “iki kere felsefe”. Yakın dönem
eseri Tractatus
nde çalışan erken
mantığı içinde
stein
müdahalenin sunduğu yeni olanaklar, hâlâ çok canlı bir tartışma odağı oluşturuyor.
u çifte müdah
uyor.
tışma odağı oluştur
ophicus (ve onun
us Logico-Philos )
ile Prototractatus
ooks 1914-1916 Wittgenstein'ı
n
KANT’IN FELSEFESİ
Heinz Heimsoeth
4. Baskı, Çeviren: Takiyettin Mengüşoğlu, 189 sf. 11 TL, Felsefe, ISBN 978-975-8717-31-6
Heinz Heimsoet
h Königsbergli filozofun düşünceleri, şüphe yok ki bir dehanın tüm parıltısına kavuşmuştur.
i Güçsüz bir bedenden yükselen ateş, insanın ve evrenin sırrına dâhil edilme isteğini, doğaya karşı
Kant'ýn Felsefes aynı ölçülerde, aynı mutlak kesinlikte karşılık verebilme iradesini göstermiştir. Kant’ın büyüsü
Heinz Heimsoet
þoðlu
bir dehanýn Çeviren: Takiyettin Mengü
en yükselen
ðini, doðaya
lýk verebilme
e kadar hiç
günümüze kadar hiç eksilmemiştir. “Üzerimdeki yıldızlı gök ve içimdeki ahlâk yasası” yeryüzünde
mdeki ahlâk
de bu büyü
var olduğu müddetçe de bu büyü yaşamaya devam edecektir.
h
e yargýlarýmýz
Akıl, ahlâk, metafizik, değer, bilgi, inanç ve yargılarımız konusunda hiçbir düşünür, Kant
ý
rel ve kuþatýc
uluþunu tüm
dinden önceki
Kant'ýn Felsefes
e topla mayý
isist, metafizik
tal idealizmin
kadar eleştirel ve kuşatıcı olmamıştır. Kant, insan doğasının kuruluşunu tüm nesnelliğiyle
rler konusunda,
Aklýn bilinebilir
ðinin ilkeler
a, aklýn bunda
ini
n
ele alır. Öncelikli olarak o, kendinden önceki felsefi gelenekleri kendi merkezinde toplamayı
başarabilmiştir. Kant, tüm duyumcu, emprisist, metafizik cepheleri gözden geçirmiş, transen
ir:
nu ilâve etmiþt
e pratik aklý temel
i
olduðumuz
ri
Temel Disiplinle
görüntülerin
mýþ oluruz.
inde sadece
r. Sýradan bir
mayabilir ama
Felsefeyi tercih etmekle sahte görüntülerin egemenliğini bir nebze olsun sekteye uğratmış oluruz.
nmaya deðer
rýsýdýr. Bunun
unutmuþ tüm
Çeviren: Takiye
ttin Mengüþoðlu
Yüzeyde sürüp giden bütün telaşların ötesinde sadece varlıkların özü bilinmeye ve tanınmaya
h
değerdir. Sıradan bir yaşam için varlıkların özüne inmek gerekli olmayabilir ama varlıkların özü
im ne çok þey
Felsefenin Tem
nürlerin yaþam
ardan da öte
k ya da ünlü
gisine' ulaþma
k
için de sıradan bir yaşam yaşanmaya değer değildir. Felsefe, saf ve bütünlüklü olanın çağrısıdır.
kendine özgü
bir geleneði olan
riþildiði takdird
e
Bunun dışında, bağlamından kopartılmış, varlığını unutmuş tüm şeyler için Sokrates “dünyada
gereksinmediğim ne çok şey var!” hatırlatmasını yapmaktadır.
de
arý bugün biz
ýn
el Disiplinleri
“Kendi varlýðým
ini göstermeden
ptýðý gibi klasik
, Spinoza, Kant,
i
Felsefe yapmak, yalnızca felsefe tarihi ve düşünürlerin yaşam ve görüşlerini okumaktan
rlerin en öneml
. Ýdeal bir felsefe
ünmenin ilkeler
i,
bütünlüklü iliþki,
geçmiyor. Bunlardan da öte felsefe, düşünmenin imkânını yakalamak ya da ünlü biçimiyle
söyleyecek olursak ‘hakikat sevgisine’ ulaşmak demektir. Felsefe yapmak, felsefenin kendine
ler
ve diðer Disiplin
iren
özgü kullandığı dil ile konuşmak demektir. Uzun bir geleneği olan ve kendi içinde göndermeleri
nlatýmýyla birleþt
dair en
de felsefeye
olan bu dile erişildiği takdirde İlk Çağ düşünürlerinin sormuş olduğu soruları bugün biz de
sorabiliriz: “İnsan nedir?” “Hakikat Nedir? “Kendi varlığımın sırrına nasıl inebilirim?”
Büyük soruları kendimize sorma cesaretini göstermeden önce tıpkı bir felsefe öğrencisinin
yaptığı gibi klasik düşünürlere, Platon, Aristoteles, Hume, Spinoza, Kant, Hegel ve Descartes’a
ve bu düşünürlerin en önemli takipçilerine daha çok vakit ayırmalıdır. İdeal bir felsefe eğitimi
için, Mantık sayesinde düşünmenin ilkeleri, Metafizik sayesinde evrenle kurulan bütünlüklü ilişki,
Ontoloji sayesinde varlığın temel yapısı ve diğer Disiplinler keşfedilmelidir.
Bu küçük kitapta, derin bilgisini özlü anlatımıyla birleştiren Heinz Heimsoeth, sistematik bir
biçimde felsefeye dair en temel disiplinleri aktarmaktadır.
12
TARİH TASARIMI
R. G. Collingwood
4. Baskı, Çeviren: Kurtuluş Dinçer, 432 sf. 17,50 TL, Felsefe, ISBN 978-975-8717-30-
9
ood
R. G. Collingw
I Bu kitap tarih felsefesi üzerine bir denemedir. ‘Tarih felsefesi’ terimini, on sekizinci yüzyılda,
TARİH TASARIM onunla eleştirel ya da bilimsel tarihten, tarihçinin eski kitaplarda bulduğu öyküleri yinelemek
R. G. Collingwo
ş Dinçer
Çeviren: Kurtulu
yerine, kendi kafasında kendi kendine kurduğu bir tarihsel düşünme tipinden başka bir şey
kastetmeyen Voltaire buldu. Aynı adı Hegel ile on dokuzuncu yüzyıl sonundaki başka düşünürler
od
de kullandı; ama ona çok farklı bir anlam verdiler ve tarih felsefesini evrensel tarih ya da dünya
Tarih Tasarımı
tarihi anlamına gelen bir şey olarak gördüler. Terimin üçüncü bir kullanımı çeşitli on dokuzuncu
yüzyıl pozitivistlerinde bulunur; onlar için tarih felsefesi, anlatılması tarihin işi olan olayların akışını
yöneten genel yasaların keşfiydi.
Tarih Tasarımı’nda modern tarih tasarımının Herodotos’tan yirminci yüzyıla dek nasıl geliştiğine
dair tarihsel bir betimleme sunulmaktadır. İlk bölümde Collingwood, tarihin yapısı, konusu ve
yöntemine ilişkin Yunan-Roma tarih yazımından çeşitli örnekler sunmaktadır. Diğer bölümlerde
ise Descartes, Herder, Kant, Schiller, Hegel, Marx, Toynbee, Rickert, Simmel, Dilthey, Croce,
Spengler ve Bergson’un tarihin doğasına ilişkin yaklaşımları aralarındaki ilişki gözetilerek
bütünlüklü olarak tartışılmaktadır.
iş olan
için kullanılagelm erek
nın doğa üzerin
e düşün
yerini tanrıya Schopenhauer
yerellik ve tarihsellikten uzak soyut akıl kavramsallaştırması, düşünce tarihinde o çağın genel
ci, Ortaçağ'da lling - Hegel -
emde ise, her
ut akıl kavram
türden yerellik
sallaştırması,
ı haline gelmiş
-
Herder - Kant
- Fichte - Sche
paradigması haline gelmiştir. Evrene ve kendine ilişkin bilgi elde etme çabasında insanı yeterince
nel paradigmas
in bilgi elde
etme çabasında
mın, özellikle
yen bu üç dolayı dahası her
tatmin etmeyen bu üç dolayımın, özellikle 18. yüzyıldan başlayarak yerini tarihe terk ettiği;
ni tarihe terk ettiği;
larını ancak
ve sadec e tarih
yi yeni bir dahası her birinin, kendi tikel anlamlarını ancak ve sadece tarih sayesinde ve tarihte kazandığı
Seçme Metinler
ile felsefenin bir arada ele alınması, özel anlamda felsefenin, genelde ise düşüncenin yönteminin
e düşünmenin
yal bilimler üzerin
özümsenmesini
ilinmesini ve
Fichte
çabasıyla tanınır. Alman İdealizminin başlatıcısı olarak Schelling ve Hegel üzerindeki etkisi
Fichte
görünür olmakla beraber, Marx’tan Sartre’a kadar birçok filozof, düşünür ve siyaset adamını
kendi yörüngesine çekmeyi başarmıştır.
Hegel ve Marx’ın diyalektik yöntemi, modern felsefeye diyalektik düşünme yöntemini getiren
Fichte’nin onlara mirasıdır. “Kişi, eylemlerinin bir toplamıdır” sözü, Sartre’dan önce ilk defa
Fichte’nin kullandığı bir sözdür. “Öteki, beni özgürlüğe ve sorumluluğa davet eder” sözlerindeki
etik düşünce, 20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden Levinas’ı yaklaşık olarak iki yüzyıl öncesiyle
Hazırlayanlar:
lan - Güçlü Ateşoğ
lu
buluşturur.
Eyüp Ali Kılıças
Ünlü Fransız felsefeci Henri Bergson’un düşünce tarihinde özgün bir yeri vardır. Bergson’a göre,
ANKARA
N gerçekten varolan şey madde, cansız varlık değildir; gerçeklik süredir ve bunu yalnızca sezgi
HENRI BERGSO
3 TASARIM
n
Ahlâkın ve Dini
HENRI BERGSON
kavrayabilir. Zaman bir birikimdir. Gelecek hiçbir zaman geçmişin benzeri olamaz, zira her adımda
tarihinde özgün
n fley madde,
bir
cans›z İki Kaynağı yeni bir tecrübe ortaya çıkar. O, bilinçli bir varlık için var olmanın değişmek olduğunu kabul
Ahlâkın ve Dini
sezgi
nu yaln›zca er Yakupo¤lu
Çeviri: M. Mukadd
eder, zira değişmek olgunlaşmak demektir; olgunlaşmak ise, sonsuzca kendi kendini yaratmak
ayn›s›
man geçmiflin
bir
. Bergson, bilinçli
de¤iflme k
der, çünkü
demektir. Bu, yalnızca bilinçli insan varlığı için değil, fakat bütün gerçeklik için böyledir. Bergson
k
ndi kendini yaratma
k
fakat bütün gerçekli
takdirde
k anlad›¤›m›z
mel yaklafl›m
› dura¤an
gelişmeyi, ancak süre olarak anladığımız takdirde her şeyi berraklığa kavuşturabileceğimizi
n İki Kaynağı
birinin
u karfl›tl›klardan
söyler.
ne ulafl›r,
kanik ülküleri
ve büyük
sanatç›lar›n
r› neden
büyük insanla
ve buna
Bergson’un Ahlâkın ve Dinin İki Kaynağı’nda temel yaklaşımı durağan ile devingen arasında
ey istemiyorlar
varolurlar;
rdir; yaln›zca
da budur.
n özelli¤i tam
bir ça¤r›
kurduğu temel karşıtlıktır. Bu karşıtlıklardan birinin kökleri zihindedir ve bilime, onun durağan,
kemmel ahlâkta
türün ve
rs›lm›fl olarak,
yasadan bir
mekanik ülkülerine ulaşır, diğeri sezgiye dayalıdır, varlığını felsefecilerin, sanatçıların ve büyük
mas›n› isteyen
onu ça¤›ran
azgeçer. Sanki
b›rak›r.
ndini ileriye do¤ru
bir görmeyle
ama simgesel
feder. Sonra büyük
eçifl hâli gelir...”
bir nefle
mistiklerin yaratıcı atılımında bulur:
“Azizlerin niçin taklitleri vardır ve iyiliğin büyük insanları neden arkalarından yığınları
DO⁄UBATI
ISBN 975-8
717-07 -3
DO⁄UBATI
sürüklemişlerdir? Hiçbir şey istemiyorlar ve buna rağmen elde ediyorlar. Çağırmak zorunda
değillerdir; yalnızca varolurlar; varoluşları bir çağrıdır. Çünkü bu başka ahlâkın özelliği tam da
budur. Doğal ödev baskı veya zorlamayken, tam ve mükemmel ahlâkta bir çağrı vardır.”
“Ruh, onu sürükleyen akımla derinden sarsılmış olarak, türün ve bireyin birbirlerini dairesel olarak
koşullandırmasını isteyen yasadan bir an için kurtularak, kendi üzerinde dönmekten vazgeçer.
Sanki onu çağıran bir sesi dinliyormuş gibi durur. Daha sonra kendini ileriye doğru bırakır. Onu
hareket ettiren gücü doğrudan algılayamaz ama simgesel bir görmeyle onun tanımlanamaz
varlığını hisseder veya keşfeder. Sonra büyük bir neşe, içinde eridiği bir esrime hâli veya
kendinden geçiş hâli gelir...”
14
AYDINLARIN İHANETİ
Julien Benda
2. Baskı, Çeviren: Cem Soydemir, Felsefe, 187 sf. 11 TL, ISBN: 975-8717-20-0
Batı’da Aydınlar hakkında ilk kapsamlı eleştiri XX. yüzyılın başlarında Julien Benda’dan gelir.
Julien Benda Benda’ya göre, aydınların hakikat duygusu artık zayıflamıştır. Onlar, şimdilerde siyasi ihtirasların
Aydınların
Julien Benda
i XX. yüzyılın
kapsamlı eleştir
a'ya göre,
dan gelir. Bend . Onlar, güdümündedirler. İktidarın muhalif görünen sözcüleridir. Esasen kendi gruplarının çıkarlarını
İhaneti
mıştır
u artık zayıfla
irler. İktidarın
n güdümünded
de sayıları çok
. Bu yüzden
z... Benda'nın
r rutine bağlı olama çekici ve
inin hâlâ
ek aydın imges
enim şüphe m yok.”
Edward W. Said,
Entelektüel rutine bağlı olamaz... Benda’nın tasarladığı biçimiyle gerçek aydın imgesinin hâlâ çekici ve güçlü
e insanlar ya
elektüeller alelâd mezler. Şahsi
maddi kazançla
ilgilen
da
olmak
bir imge olduğuna benim şüphem yok.”
gayreti içinde
kbal ve mevki yakını olmak
Bu kitapta, yazarın pozitivist gelenekte “sosyal bilimler”, hermeneutik geleneğinde “tin bilimleri”
Doğan Özlem ve Yeni Kantçı gelenekte kültür bilimleri” adlarıyla anılan bilimlerin felsefi açıdan temellendirilmesi
DOĞAN ÖZLEM
ve
r”,
Kültür Bilimleri konusundaki çabaları betimleyen ve tartışan yazıları ile kültür felsefesine ilişkin yazılar yer alıyor.
si
“sosyal bilimle
lse fe
t gelenekte
Fe
kte
r
Yeni Kantçı gelene
Kültü
bilimleri” ve açıdan
rin felsefi
“Kültür Bilimleri” ve “Kültür Felsefesi” başlıklı iki bölümden oluşan kitapta ele alınan problematiğin
nılan bilimle n
eyen ve tartışa
çabaları betiml
n yazılar yer alıyor.
Kültür Bilimleri
n doğa bilimle
(tin
ür bilimlerinin ve doğa felsefesine
ri
ve doğa yazısının çevirilerine de yer verildi.
ve Kültür Felsefes
Kitapta, insanın hem kültürü yapan, hem kültürce yapılan bir varlık olduğundan hareketle, kültür
bilimlerinin (tin bilimleri, sosyal bilimler) ve kültür felsefesinin doğa bilimleri ve doğa felsefesine
göre önceliği vurgulanıyor, kültüre yaklaşımda doğalcılığın ve doğa bilimci tutumun tarihsel ve
i
konusundaki çabaları betimleyen ve tartışan yazıları ile kültür felsefesine ilişkin yazılar yer alıyor.
çbir yetkeye bağlı
görüşünü temsil
ır
vgüsünde haklıd
Lumières) salt
akıl,
takip eden tekdüz
e
Felsef es i
kanıksanmış övgü-
barındırır içinde.
aya çıkmamış,
tarih- Çeviri: Gürse
l Aytaç
“Kültür Bilimleri” ve “Kültür Felsefesi” başlıklı iki bölümden oluşan kitapta ele alınan problematiğin
anlaşılmasında ve irdelenmesinde katkıları olacağı düşüncesiyle W. Dilthey’ın “Tin Bilimlerine
bilim-
şifler çağının,
filo-
rini tashih eden
Fransız Ayd
dikkat
aradokslarına
bir güzergâh olarak
si…
çıktığı incelen
meye
Giriş” adlı yazısı ile E. Cassirer’in “Kültür Felsefesinde Doğalcı ve İnsancı Temellendirme” adlı
yazısının çevirilerine de yer verildi.
bilim-
Rönesans'taki ik-
ve özellikle mekanıklı
er. Onları ayrıcal
taşıya-
zam noktalara
otoriteye
r. Her türlü
Kitapta, insanın hem kültürü yapan, hem kültürce yapılan bir varlık olduğundan hareketle, kültür
ınlanma
toplum
arının insan ve
ni ispat
n belirleyiciliği
n aydınlanma
düşünce
yaşa-
ncak insanı bizzat en uç
ni
bilimlerinin (tin bilimleri, sosyal bilimler) ve kültür felsefesinin doğa bilimleri ve doğa felsefesine
lep ettiği özgüve
ni kazan-
göre önceliği vurgulanıyor, kültüre yaklaşımda doğalcılığın ve doğa bilimci tutumun tarihsel ve
Felsefesi
n büyük payesi
hareket,
de başlayan bu
iklopedi aracılığ
msenmiştir.
ıyla halka
eserinde
hermeneutik açıdan eleştirisi yapılıyor.
me aldığı bu
e, Diderot,
squieu, Voltiar
önde gelen
Rousseau gibi
okuyucuya
nel yönleriyle
717-60-6
ISBN 978-975-8
6
8 71760
9 78975
16 SOSYOLOJİ
BURJUVA
Werner Sombart
2. Baskı, Çeviren: Oğuz Adanır, 363 sf. 24,50 TL, Sosyoloji, ISBN 978-975-8717-37-8
Sombart’ın bu klasik çalışması burjuvazi üzerine kaleme alınmış bir şaheser sayılmalıdır ve tarih
sahnesinde burjuvazinin yarattığı büyüyü anlayabilmek için Sombart’ın eserine tekrar tekrar
dönmek gerekir.
Burjuvazi… XIV. yüzyıl Floransa doğumlu... “La sollicitudine e cura delle cose, cioe la
masserizia”... (İyi bir ev sahibi ekonomik yaşantısını akla uygun bir hale getirir)... Toplumu
ataletten kurtaracak yeni bir güç ortaya çıkıyor. Dünyayı bir ‘tasarım’ olarak görüp onu kendi
idealleri için yeniden var eden, daima projeler üreten, dinamik ve maceraperest bir sınıf…
Geçmişte hiçbir ‘dönüşüm’ ideali burjuvazinin yarattığı bu doğal ve taze güce erişemiyor.
Kime gerçek bir ‘burjuva’ denir? Nasıl bir tiptir burjuva? Hangi karakter özelliklerini sergiler?
Her şeyden önce doğuştan bir burjuvanın salt para kazanma ve servet edinme tutkusuyla yola
koyulmadığı çok açıktır. Düzen ve disiplin, yaratıcılık ruhu, alışkanlık ve deneyimlerin zenginliği,
ruh ve zekâ arasında sağlanan mükemmel denge burjuva erdemleri arasında sayılıyor. O,
ibadet eder gibi huşu ile çalışıyor. Zamanı idare eden sihirli gücü yakalıyor. Modern devirlerin
rasyonalitesine gelmeden önce, gündelik hayatın bu sınıf sayesinde nasıl yavaş yavaş değiştiğini,
ölçü, zaman, hız, hesap vb. unsurların başlangıçtaki bu değişimini adım adım izlemek gerek.
Kitap boyunca yazar birçok tezin yanında o ünlü tezini ayrıntılarıyla işlemektedir: Tinsel ve ruhsal
öğelerin ekonomik yaşama olan etkisi... Sombart’ta burjuvazi bir ‘Zihniyet’ olarak vardır ve
modern dünyanın derin kökleri bu Zihniyet’e kadar uzanmaktadır.
Sombart, yapıtını şöyle takdim etmektedir: “Zeki bir adam bir gün iyi bir kitabın tek bir tümceyle
özetlenebileceğini söylemişti. Eğer bu doğruysa benim kitabım iyi kitaplar kategorisine
sokulamaz, tek tümcede ısrar edildiği takdirde şöyle bir şey söylememizde umarım bir sakınca
yoktur: Kapitalist zihniyet sorununun doğası ve kökenleri olağanüstü bir şekilde karışık olup,
bugüne kadar sanılandan ve sandığımdan çok daha karmaşık bir şeydir.”
i
ardýndan Batý'dak
yayýmlanýþýnýn
ýsý olduklarý bir
uyandýlar. Yabanc
u ve Batý iliþkiler
inde
edebiyat ve
, klasik kültüre hâkim, yeni tezler
entelüktüel bir
tat
Tartýþma Metinl
eri yansıdığı aynayı kamuoyuna sunuyordu.
özgü, muhalif
rdu.
amuoyuna sunuyo
Said, zor olanı denemiş, Batı’nın Doğu’ya bakışındaki terimleri tersine çevirmişti. Sömürgeciliğin
bu
alanýn seçkin isimleritarih
erleyen yýllarda lojiden Balkan
ryantalizm, antropo hýzla yayýldý. Yeni
þekilde
ana verimli bir de
ý. Kuþkusuz, Türkçe
mler masaya yatýrýld ý, "güzel" ve "sýcak"
aid'in deðerli çabasýn “keşif kolları” sadece ekonomik ve politik bir bakışla değerlendirilmiyor, edebî metinler üzerinden
hareketle çarpık kareler teorik bir çerçevede işaretleniyordu. Doğu’nun nasıl keşfedildiği sorusu
ise can alıcı önemdeydi. 18. yüzyıldan itibaren Batı, derin istek ve arzularıyla Doğu’yu keşfe
çıkarken pek de masum sayılmayacak bu keşif çabası, beraberinde birçok şeyi de götürmüştü.
Chateaubriand, Lamartine, Nerval ve Flaubert’in yazılarında hayalî bir doğu coğrafyası yaratılırken
veya Oryantalist ressamların tablolarında egzotik ve dişil kompozisyonlar kullanılırken, aslında
sıradan Batılı bireyin zihninde klişelerle yüklü bir Doğu imgesi inşa edilmekteydi.
Bu kitapta da gösterildiği üzere, ilerleyen yıllarda alanın seçkin isimleri bu “tartışma”ya doğrudan
katıldı. Oryantalizm, antropolojiden Balkan tarih çalışmalarına kadar birçok farklı alana verimli
bir şekilde hızla yayıldı. Yeni okumalar ışığında yeni oryantalizmler masaya yatırıldı. Kuşkusuz,
Türkçede bu yazıların gündeme gelmesi Said’in değerli çabasını, “güzel” ve “sıcak” anısını
korumaya hizmet edecektir.
17
TARİHSEL SOSYOLOJİ
Elisabeth Özdalga Söyleşiler: Şerif Mardin, Mehmet Genç, Çağlar Keyder, Ali Yaşar Sarıbay,
Fethi Açıkel, Oktay Özel, Ferdan Ergut...
2. Baskı, 227 sf. 16,50 TL, Sosyoloji, ISBN: 978-975-8717-49-1
Philip Abrams, Tarihsel Sosyoloji’yi şu şekilde tanımlar: “Tarihsel sosyoloji, geçmiş ile bugün
arasındaki ilişkiye evrimsel gelişim şemaları giydirmeye çalışma meselesi değildir. Yalnızca bugüne bir
tarihsel arka plan tanıtma meselesi de değildir. Bir yandan kişisel faaliyetler, diğer yandansa toplumsal
örgütlenme arasında, zaman içinde bilinçli bir biçimde inşa edilmiş olan ilişkiyi anlamaya dönük bir
çabadır. Tarihsel sosyoloji, sürekliliğe sahip olan bu inşa sürecini toplumsal çözümlemenin odak
noktası haline getirir. Bu süreç pek çok farklı bağlamda; kişisel biyografiler ve kariyerler, uygarlıkların
yükseliş ve çöküşleri, devrim ya da seçim gibi belirli olayların ortaya çıkışı ya da işçi sınıfı oluşumu ya
da refah devletinin yaratılması gibi belirli gelişmeler bağlamında ele alınabilir”.
Elisabeth Özdalga’nın yorumu ise şöyledir: “Tarihsel sosyoloji, tarih ile sosyoloji arasında ortak bir
girişimi temsil eder. Birlikte kullanıldıklarında bu iki disiplinin kayda değer bir sinerji yarattığı fikrine
dayanır. Bir araya geldiklerinde, bu iki disiplin, toplamlarından daha fazla bir şey ifade eder.”
Bir atölye çalışması olarak Elisabeth Özdalga’nın öncülüğünde hazırlanan bu kitap, Tarihsel Sosyoloji
alanında şimdiye kadar yayımlanan az sayıdaki çalışmalardan biridir. Kitapta konuyla ilgili olarak
sosyolog ve tarihçiler ile yapılan söyleşiler bulunmaktadır. Söyleşiler, özellikle Türkiye’nin yakın tarihine
bakışında Tarihsel Sosyoloji gibi taze ve yeni bir disiplinin kendi özgün dilini nasıl oluşturabileceğini ve
ondan nasıl faydalanabileceğini göstermesi bakımından önemli bir belge niteliği taşımaktadır.
Özdalga, Tarihsel Sosyoloji ile ilgili uzun giriş yazısında, bu alandaki birikimini ve derinliğini yansıtarak
okura genel bir çerçeve sunmaktadır. Tarihsel Sosyoloji hangi koşullar altında doğmuştur? Bir
ustalık ve tasavvur olarak tarihsel sosyoloji disiplinini nasıl düşünebiliriz? Yeni bilgilerin ışığında nasıl
bir yol takip edilmeli ve hangi kaynaklara başvurulmalıdır? Özdalga, sadece Batı’daki değil, doğu
toplumlarındaki farklı sosyolojik tecrübelere de dikkati çekmektedir. Ayrıca kitapta Philip Abrams,
Norbert Elias, C. Wright Mills, Marshal Hodgson, Immanuel Wallerstein Evans-Pritchard ve Peter
Burke gibi ustaların bu alandaki katkılarına yer verilmektedir.
18
bir toplumu kavramanın en iyi yolu onun zihin yapısını ayrıntılı biçimde çözümlemekten
plum kendi
ilişki türleri,
dine ait olan
er
nemli yenilik
nın en iyi yolu
Baudrillard, Berke
s, Mauss ve Ülgen
Üzerinden Kuram
sal Bir Deneme geçer. Türkiye’de modernleşme adına yaşama geçirilen değişiklikler, biçimsel kalıpların dışına
ekten geçer.
ğişiklikler ise,
apı ve kurum-
çıkamamıştır. İnşa edilen yapı ve kurumlarla, Türkiye’ye çağ atlatmak mümkün olmamıştır.
çmiş ile bugün
nleşmesinin en
m sağ, hem de
Geçmiş ile bugün arasında tutarlı bir ilişki kuramamak, Türk modernleşmesinin en zayıf
rçük açıklamayı
halkalarından birini oluşturur. Bu bakımdan, hem sağ, hem de sol ideoloji merkezleri, tarihin
Eski Dünyaya Yen
ğumuz ve ayak
lineceği üzerine
laç kuramından
uram geliştirilir.
dinamiklerini bölük pörçük açıklamayı tercih etmişler, ancak dünyaya bakarken ait olduğumuz
nasıl bakabiliriz?
ededir ve kültüre
sinin aksine,
l
bu
ve ayak bastığımız yerden nasıl bir bütünsel bakış geliştirilebilineceği üzerine pek kafa
erhangi bir değer
ili kulu arasınd
rilmiştir? Burada
aki
,
yormamışlardır.
üretebilmek
için Bu yönleriyle Eski Dünyaya Yeni Bir Bakış’ta, potlaç kuramından hareketle Osmanlı ve Cumhuriyet’e
i Bir Bakış
dair yeni bir kuram geliştirilir. Simülasyon evreninden Osmanlı ve Cumhuriyet’e nasıl bakabiliriz?
din,
arması, tarih,
yaset alanlarındaki
bir
ektüelin elinde a
Bu evrende sık sık nükseden hastalıkların kökü nerededir ve kültürel kodlar nasıl bir anlama
kapılar ı ardınc t
üzerinden hareke
rine birbiri üzerine
yeni
sahiptir? Batı burjuvazisinin aksine, bu toplumdaki para ve kazanç tutkusunun ürettiği herhangi
r klasik yapıt,
şecektir.
ve makro
ma bütüncül
bir değer olmuş mudur? Eski Dünyada, Yüce Padişah ile Sevgili kulu arasındaki bağlar, bugüne
ir.
heyecanın örneğid
. Birçok
niden okunur
Mauss,
ştırılır. Yazar,
gelindiğinde hangi ilişki türlerine evrilmiştir? Burada, alan el-veren el ilişkisi nasıl bir rol üstlenmiştir?
bir
ibi isimlerle başka bir
i
dünyaya yepyen
MODERNLEŞME
S. N. Eisenstadt
2. Baskı Çeviren: Ufuk Coşkun, 251 sf. 14,50 TL, Sosyoloji, ISBN 978-75-8717-28-6
S. N. Eisenstad
t Modernleşme tarihte daha önce eşi görülmemiş bir değişim sürecini ifade eder. Bu, yarattığı
yenilikler, sunduğu imkânlar kadar, doğal olarak oldukça sancılı ve gerilimli de bir süreçtir.
MODERNLEŞME
S. N. Eisenstad
Başkaldırı ve
Değişim Batı’dan başlayarak tüm dünyaya yayılan modernleşmenin temel özelliği, her şeyden önce
emiş bir
a önce eşi görülmyenilikler,
ğı
Çeviren: Ufuk Coşkun
insan eliyle kurulmuş siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel tüm yapıların değişime uğraması
der. Bu, yarattı sancılı ve
al olarak oldukç
a
olmuştur. Yakın dönemdeki her devlet, her toplum, her birey bu olguyla yüzleşmek zorunda
t
nleşmenin
aya yayılan moder uş siyasi,
e insan eliyle
kurulm
ürel tüm yapılar
ın değişime
her toplum,
kalmıştır. Her birinin bu meydan okuma karşısında aldıkları tutum, kendi geleneksel alışkanlıklarını
MODERNLEŞME
tlilikle birlikte
toplumsal hareke sının, işçi
, ülkelerin, bu meydan okuma karşısında, modern Batı’nın sömürgeci ve tehditkâr politikalarının
etkisiyle, daha zor ve sarsıcı bir süreçten geçtikleri söylenebilir.
dünya
krasin in, iş rın
ve dinî grupla
gençliğinin
ve aralarındaki
ki tutumlarını rin,
sosyal bilimle
k ve incelemek, konusu
çekici
tin doğası
Seçkinlerin
bu yana, siyase biçiminde
elesi
üçlülerin mücad
bir başka ünlü
ve Düşüşü başındaki bu mücadeleyi anlatıyor. Pareto’ya göre insanlık tarihi, seçkinlerin durmadan devam
iştir. Bu sefer ın
Yükselişi
Pareto, XX. yüzyıl
yolog Vilfredo göre
or. Pareto’ya
deleyi anlatıy yer
nlerin durma
dan devam eden
eden yer değiştirme tarihidir: Biri yükselirken diğeri alçalır. Kısa aralıklar dışında insanlar
SEÇKİNLERİN YÜKSEL
diğeri alçalır.
Kısa
s
Biri yükselirken oloji Uygulama
nlar her zaman bir seçkin azınlık
(elite) kelimesini
Kuramsal Bir Sosy
lerdir. Pareto seçkin kötülük kadar
güçlü, en enerjik ır.
ve
kullan
Çeviren: Merve
Zeynep Doğan her zaman bir seçkin azınlık tarafından yönetilmişlerdir. Pareto seçkin (elite) kelimesini (İt.
an anlamında
yüzyılın aristrocrazia) en güçlü, en enerjik ve kötülük kadar iyiliğe de yeteneği olan anlamında kullanır.
İŞİ
ü” konulu,
lişi ve Düşüş lojiye
VE DÜŞÜŞÜ
metriden sosyo
deneme, ekono t
Pareto’nun siyase
ar. Bu kitap
zü olarak da okuna
sinde büyük ün
bilir. Pareto ileride
sağlamıştır. “Seçkinlerin Yükselişi ve Düşüşü” konulu, yüzyılın sonundaki bu uzun deneme, ekonometriden
sosyolojiye dev bir adım atar. Bu kitap Pareto’nun siyaset sosyolojisinin önsözü olarak da
dıkları
eye kadar kullan
ara gelinc benzer
Tüm seçkinler
ni anımsatır. kez
Ve tarih birçok da
nı sergilerler.
okunabilir. Pareto ileride bu düşünceler sayesinde büyük ün sağlamıştır.
yanın
ve yoksulların
ki, başta zayıf artık başa
ulaştıklarında
ruplar, zafere
tmişlerdir.
bediyyen kaybe
Seçkinlerin iktidara gelinceye kadar kullandıkları yöntemler birbirini anımsatır. Tüm seçkinler
benzer davranış kalıplarını sergilerler. Ve tarih birçok kez tanıklık etmiştir ki, başta zayıf ve
yoksulların yanında yer alan seçkin gruplar, zafere ulaştıklarında artık başa dönme şansını
ebediyyen kaybetmişlerdir.
DOĞUBATI
717-14 -6
ISBN 9758
DOĞUBATI
FRANKFURT OKULU
Editör: H. Emre Bağçe
3. Baskı, 528 sf. 28,50 TL, Felsefe, ISBN: 975-8717-15-4
Frankfurt Okulu, Batı düşünce tarihinin en bunalımlı yıllarında bir kırılma ânına rastlar. Bir
grup entelektüel, kapitalizm ve faşizm için alternatif sayılabilecek dünya görüşlerini “Frankfurt
Okulu” çatısı altında bir araya toplamışlardı. Adorno, Horkheimer, Benjamin, Marcuse, Fromm
–müteakiben Habermas– ve bu çevrenin diğer mensupları, geçmişin katı ve geleceğin umutsuz
göründüğü bir zaman dilimi arasında sıkışmışlardı. Ama yine de Batı düşüncesini yeniden
yorumlayabilecek kayda değer yapıtları onlar ortaya koymuştu. Aydınlanmanın Diyalektiği,
Negatif Diyalektik, Pasajlar, Tek Boyutlu İnsan, Us ve Devrim, Minima Moralia gibi yapıtlar
Frankfurt Okulu’nun “opus magnum”larıdır.
Frankfurt Okulu üyeleri bir yandan “Kapitalizmi konuşmuyorsanız faşizm konusunda da sessiz
kalmalısınız” derken, diğer yandan dogmatik pozitivizme, bilimciliğe ve ortodoks Marxizme karşı
çıkıyorlardı. Bu karşı çıkışın altında ise Batı düşünce geleneğince mütemadiyen tahrip edilmiş
“özne”nin güçlü isyanı vardı.
3
Frankfurt Okulu düşünürleri, Marx, Hegel ve Weber okumalarından estetik ve sanatsal görüşlere,
ideoloji tariflerinden, popüler kültür ve medya eleştirilerine kadar birçok alanda etkili olabilmiş en
verimli, en gözde ve aynı zamanda trajedi sesinin doruklara tırmandığı okullardan biridir.
Alanının en seçkin isimleri tarafından oluşan bu kitap Frankfurt Okulu’na nüfuz eden en kapsamlı,
derinlikli makaleleri bir araya getiriyor.
21
SİMÜLAKRLAR VE SİMÜLASYON
Jean Baudrillard
5. Baskı, Çeviren: Oğuz Adanır, 232 sf. 15,50 TL, Sosyoloji, ISBN: 78717-01-4
XX. yüzyılın en önemli kuramlarından biri Jean Baudrillar’ın “Simülasyon” kuramıdır. Simülakrlar ve
Simülasyon kitabında iletişim, sinema, medya, reklam, bilimkurgu alanlarında “gerçek” ve “hakikat”
düzeneklerinin birbirleriyle nasıl yer değiştirdiği çarpıcı bir dille anlatılmaktadır. Baudrillard, radikal ve
ayrıksı düşünceleriyle Batı toplumunun bugünkü düşünsel krizini derinlemesine çözümlemektedir.
Bunu yaparken postmodern bir söyleme başvurmamaktadır. Adanır’ın tanımlamasıyla söylersek
“Baudrillard postmodern bir düşünür değildir!” Çünkü bu kitaptaki düşünceler belirli bir
sistem etrafında yürümekte, simülasyon evrenin “dünya görüşü”nü dile getirmektedir.
Soru: Ne pahasına olursa olsun Batı’nın moralini bozmayı sürdürecek misiniz?
Baudrillard: “Batı tarihinin temel yapı taşı moral bozukluğudur.” Bunu ben uydurmadım.
“Yeni duygusal düzen” yani kurbanlardan oluşan duyarsızlık, pişmanlık üzerine oturmuş
olan toplum, sanayi devrimi ve kolonizasyon gibi sonuçlara yol açmış XIX. yüzyıla ait
anlam bunalımının bir uzantısıdır ve bizim uzun XIX. yüzyılımız boyunca da sürüp gitmiştir.
5
Soru: Batı’yı terk mi edelim?
Baudrillard: Batı dünyasının dışında kalan dünyalara da bakmak zorundasınız...
Yüzünü her zaman ustalıkla maskeleyebilmiş Şeytan, modern uygarlıkta yine kendine yakışan
ANKARA
ARD
JEAN BAUDRILL
kusursuz kıyafeti seçiyor.
H
3 TASARIM
TILAN RU
JEAN BAUDRILLARD
fiEYTANYAADA SA
KÖTÜLÜ⁄ÜN EGEM
ENL‹⁄‹ Şeytanın bu sefer bizlere hazırladığı tuzak, çektiği son numara, gerçekle kurduğumuz hayalî
n Çeviri: O¤uz Adan›r
ilişkiler ağında aranmalıdır. Sadece bir dakikalığına coşkuyla kendimizden geçiyoruz, fakat
mifl fieytan, moder
r.
k›yafeti seçiyo
a¤›nda aranm
fa-
izden geçiyoruz,
edilmiş bir dünyayı gözler önüne seriyor. İnsan benliği dünya adlı dev ekrana yansıyan zavallı
do-
suzluk sarmal›na
dünya y› göz-
mifl bir
yan-
adl› dev ekrana
görüntüsünü izlemekten mutsuz! Bu görüntüler arasında kendi ölümünün peşinde koşan modern
üler
mutsuz! Bu görünt
N RUH YA DA KÖTÜL
si-
an modern sanat,
politik
t ve her türlü
aha da derinle
s›rada asl›nda
fltiriyor.
her fleyi
ak›l-
sanat, sinema, fotoğraf, bilgi, iletişim, internet ve her türlü politik cambazlık şeytanın kazdığı
r de¤ildir, herkes
köle hem de efendi
mek fleytan› mutlu
dir.
k›l›- çukuru daha da derinleştiriyor. Şeytan, her şeyi verirmiş gibi yaptığı sırada aslında her şeyi
Ü⁄ÜN EGEMENL‹⁄‹
yen
olsun taviz verme
iyor.
alıp götürüyor. Bu oyunda kimse özgür değildir, herkes akıldışı bir performansla aynı anda hem
avukatl›¤›n› üstlen ve
yunacak kadar
Baudrillard’›n
cesur
son kitab›-
if bir
köle hem de efendidir. İnsanı gönüllü bir köle olarak seyretmek şeytanı mutlu kılıyor. Efendilik
e ortam›nda muhal
rüyoruz. mücadelesinde bir an olsun taviz vermeyen Şeytan, en çok bu oyunu seviyor…
flevkle çal›-
zenginli¤i için
DO⁄UBATI
717-13 -8
ISBN 975-8
soyunacak kadar cesur ve kaleyi içten yıkacak kadar sarsıcı… Baudrillard’ın son kitabını okurken
vahşi bir kültürsüzleşme ortamında muhalif bir zekânın nasıl ayakta durduğunu görüyoruz.
Son yıllarda düşünce dünyamızın zenginliği için şevkle çalışan Oğuz Adanır’ın katkısıyla…
22
Gölgesin u vermeyen bu kitleler sondajlar aracılığıyla sık sık yoklanmaktadırlar. Düşünceleri yansıtılma-
bir gönderen
Toplumsalın Son
da kitlelerin düşsel Bunun anlamı
ığı anlamına gelme
k temsil edilem
z.
eyecek bir durum
da
Çeviren: Oğuz
Adanır
maktadır. Yalnızca ne düşündükleri konusunda testler yapılmak-tadır. Referandum (kitle iletişim
tan
r artık bir
gönderen olmak
emektedirler.
rtık temsil edilem ığıyla sık sık
aracıl
Ses
araçları da sonsuz bir soru/yanıt referandumudurlar) politik gönderenin yerini almıştır. Oysa
er sondajlar
Sessiz Yığınların
ır.
Düşün
ündükleri
celeri yansıtılmamaktad r
konusunda
testle
iletişim araçla
rı da sondajlar, testler, referandum ve kitle iletişim araçları temsil edici bir sisteme ait tertibatlar değil,
randum (kitle k
anıt refera ndum
almıştır. Oysa
udurl ar) politi
sondajlar, testler
rı temsil edici
bir
,
simülatif bir sisteme ait olan tertibatlardır. Artık amaçlanan şey bir gönderen değil, bir modeldir.”
e iletişim araçla ait olan
tif bir sisteme
Gölgesinde
L O J İ
S O S Y O
WEBER’İN METODOLOJİSİ
Fritz Ringer
2. Baskı, Çeviren: Mehmet Küçük, 239 sf. 14 TL, Sosyoloji, ISBN: 975-8717-03-0
Tarihsel ve kültürel çözümlemelerin, ideolojilerin ve disiplinlerin her türlü teşvik ve kışkırtısıyla
Fritz Ringer karşı karşıya bırakıldığı bir zamanda, yirminci yüzyılın parlak sosyal kuramcısı ve en yaratıcı
Würeb Metodolojisi
er'in al Bilimlerin Birleşimi düşünsel güçlerinden birisi olan Max Weber’in çalışmaları özellikle dikkate değerdir. Fritz Ringer,
Fritz Ringer
'in
layarak, Weber
lamında yorum
Teknik kuramları özgül örneklere dayandıran Ringer, sosyal bilimlerdeki bütün Weber
.
laşım getirmektedir
Ringer,
dayandıran
öğrencileri için temel bir kitap yazmıştır. Baştan sona yeniden yapılandırıldığında, Max Weber’in
ül örneklere bir
ileri için temel
ün Weber öğrenc ında,
yapılandırıldığ
sona yeniden sosyal
u gerçekte,
olojik konum ini
en verimli yönler
metodolojik konumu gerçekte, sosyal bilimlerinde kendi çağdaş felsefemizin en verimli yönlerini
dolojisi
ANNALES OKULU
Peter Burke
3. Baskı, Çeviren: Mehmet Küçük, 215 sf. 13 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-00-6
Bugün Türkiye’de tarih gündemde. Bugün tarih çaresizlikten, reçetesizlikten ötürü gündemde.
PETER BURKE
Hedefi önceden tayin edilmiş bir demir yolunda çuh çuh giden teleoloji treni raydan
PETER BURKE
çıkmasa; ilerici vagonlar geriye, gerici vagonlar ileriye savrulmasa; sağcı ve muhafazakâr
h çaresizlikten,
tayin edilmiş bir
n çıkmasa; ilerici
kompartımanların bazı sakinleri Batı’yla temas etmenin korkulacak bir yanı olmadığını ilân
etmese; solcu kompartımanların sakinleri “halk iradesi”, “hukuk devleti”, “düşünce ve vicdan
ve
lmasa; sağcı
i Batı'yla temas
n etmese; solcu
,
özgürlüğü” gibi emperyalist, globalist virüsler (!) treni kaplamasın diye kaza mahallinde bir demir
“hukuk devleti”
, globalist virüsler
bir demir perde
rın
kideki yolcula
perde yükseltmek için yırtınmasa; birinci mevkideki yolcuların bavullarındaki kirli çamaşırlar
de
a tarih gündem
eessüf!
rın, patriyarkların,
etrafa saçılmasa tarih gündemde olmazdı, tarih sorun olmazdı. Ama oldu, maatteessüf!
geçit
skerî olayların
İsyan,
n edilmişti.
olarak
are bir bütün ,
parçalarının birinde
boy
Strasbourg'da
oğurmuştu: Annale
ğiyle, kaygan
eti hakkında
s.
lığıyla,
bugüne
Tarih Batı’da sorun olmuştu. Büyük adamların, patriyarkların, milli şeflerin, devlet işleri
anlamında siyasî ve askerî olayların geçit resmi yaptığı bir tarihte Batı’da da isyan edilmişti.
Şimdi
ulunmuyordu.
ilk defa
kuru belki de
İsyan, semptomatik bir şekilde, bizim buradan yekpare bir bütün olarak algıladığımız Avrupa’nın
mış
yaklaşımla karşılaş
nin
k aydınının kendisi ğı
oyunca
ek bilmediği
Annales
lmesi suretiyle
3
boy göstermiş ve hareketi, bir okulu, bir grubu doğurmuştu: Annales. Kolaycı tarif ve tanımlara
heterojenliğiyle, kayganlığıyla, hareketliliğiyle direnen bu tarihçilik hareketi hakkında bugüne kadar
Türkçe’de bütünsel bir analiz bulunmuyordu. Şimdi bulunmaktadır, maatteessüf!
“Bu kitapla, yabancı dil bilmeyen Türk okuru belki de ilk defa Annales hareketi konusunda bütünsel
bir yaklaşımla karşılaşmış olacaktır. Muhtemelen de bu vesileyle Türk aydınının kendisinin de pek
iyi oynayamadığı, özelliklerini pek bilmediği oyuncağı elinden alınmış olacaktır... Bu kitabın
çevrilmesi suretiyle Annales hareketinin tarihinin bilinmesi, temel metinlerinin anlaşılması ve
kendi tarihçiliğimizin gerçekçi şekilde değerlendirilmesi sağlanacaktır.”
...Merhaba!
FEODAL TOPLUM
Marc Bloch
Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay, 653 sf. 32 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-12-X
MARC BLOCH
XX. yüzyıl tarihçiliğini dönüşüme uğratan büyük tarihçi Marc Bloch, kendi alanında çığır açıcı bir
birikimi bu kitabıyla gözler önüne seriyor.
Feodal
MARC BLOCH
Feodal Toplum, Ortaçağ üzerine yazılmış yapıtların en ünlüsüdür ve entelektüel tarih çevrelerini
Toplum
tarihçi
bu kita-
uzun yıllar derinden etkilemiştir. Nasıl ki Hıristiyanlık ve Rönesans kültürü anlaşılmadan
Feodal Toplum
et Ali K›l›çbay
ünlüsü-
en etkile-
Çeviren: Mehm
Avrupa tarihi anlaşılmazsa, Feodalite de aynı oluşumun en önemli üçüncü sacayağıdır ve
fl›lmadan
umun en
dan da bu
bu üçgeni tamamlamadan bu üçgeni kavramak mümkün değildir. Eğer ‘feodal’ kelimesi bir
elimesi bir
do¤rudan
kavramsallaştırmaya gitmişse bunda Marc Bloch’un doğrudan payı vardır. Ve tarihçiler Feodal’in
ne mânaya geldiğini ilk önce Marc Bloch’tan öğrenmişlerdir.
¤ini ilk ön-
el olaylar ve
ürünü en iyi
nd›¤› yüzler- Feodal Toplum’da Avrupa tarihini şekillendiren temel olaylar ve kurumlar yansıtılmaktadır.
üstü bir sen-
z Avrupa’n›n
bar istilalar›,
Ortaçağın dilini ve kültürünü en iyi şekilde kavramış bir tarihçi olan Marc Bloch, kullandığı
ar, vassal-sen-
alyeler, edebi-
en kopuk öge-
yüzlerce materyalden disiplinlerarası bir yöntemle olağanüstü bir sentez çıkarabilme başarısını
n, nedenleri ve
göstermiştir. Bu sentez Avrupa’nın kendi özgün sentezidir. Büyük göç dalgaları, barbar istilaları,
DO⁄UBATI
ISBN 975-8717
-12-X DO⁄UBATI
imparatorlukların yükselişi ve parçalanışı, krallıklar, vassal-senyör ilişkileri, toprak ve fiefler,
soylu sınıflar, şövalyeler, edebiyat, din, hukuk, ticaret ve kültür hayatı birbirinden kopuk öğeler
olarak değil, geniş konu yelpazesi içerisinden, nedenleri ve sonuçlarıyla birlikte okuyucuya
sunulmaktadır.
24
***
“Halil İnalcık, bu sahanın en seçkin uygulayıcılarından biri...Dünya bilimine katkıları su götürmez.
Çabalarının hedefi haline gelmiş konu üzerinde bize sadece tefekkür etmek düşer.”
Immanuel Wallerstein
İnalcık, Osmanlı sosyal-ekonomik yapısını, onu belirleyen belli başlı kurum ve kanunları, tahrir
nı, onu belirley sosyal
ekonomisi vb
rejimini köylü alanında bir çığır
e teorisiyle kendie bu ekolün daha
ği düşünüldüğünd erinin,
Balkan tarihçil
söylenebilir.
sistemini, mirî arazi rejimini köylü ekonomisi vb sosyal ekonomik sorunları açıklayan çift-hâne
sı
bir yerleşim politika
ama aşama nasıl adaki zamanın gün
enmesi bu coğrafy
me sahiptir.
teorisiyle kendi alanında bir çığır açmıştır. Tarih çalışmalarının geleceği düşünüldüğünde bu ekolün
de bir
'uzun süre' içerisin bir
yal tarihlerinin Okulu'nun güçlü e
nusunda Annales araç ve bilgiler
ncelemeden, gerekli lerini bir takım
nin büyük problem Ona göre bu
enemeyeceğini
enellemeler yapmak
belirtir.
değil, zaman
ve
bir
Tarihçinin ödevi, ve
daha şimdiden kalıcı izlere dönüştüğü söylenebilir. Balkan tarihçilerinin, Osmanlı’nın Rumeli ve
eri incelemektir.
nu anlamak ve
ile
e davranışların
oplumda ve dönemd aktır.
açıklam
olan bu yakın bağı
Balkanlarda aşama aşama nasıl bir yerleşim politikası güttüğünü İnalcık kaynaklarından öğrenmesi bu
coğrafyadaki zamanın gün ışığına çıkarılması açısından büyük öneme sahiptir.
Annales ekolü yer
değer gözlemlerineKöle
e ilgili dikkate
Fetih Yöntemleri, araya
ft-hane sistemi, makaleler bir
en son derece önemli
İnalcık, toplumların ekonomik ve sosyal tarihlerinin ‘uzun süre’ içerisinde bir arada değerlendirilmesi
gerektiği konusunda Annales Okulu’nun güçlü bir temsilcisidir. O, orijinal kaynakları incelemeden,
gerekli araç ve bilgilere sahip olmaksızın Osmanlı tarihinin büyük problemlerini bir takım sosyolojik
genellemelerle çözümlenemeyeceğini belirtir. Ona göre bu disiplin, zamansız ve mekânsız genellemeler
yapmak değil, zaman ve mekân içinde olayları ve gelişmeleri incelemektir. Tarihçinin ödevi, bir değer
hükmü vermeden, belli bir toplumda ve dönemde davranışların ve kurumların neden o biçimde
olduğunu anlamak ve açıklamaktır.
Makaleler 2’de ilk defa İnalcık’ın Annales ekolü ile olan bu yakın bağı gösterilmiş, modern tarihçilik ile
ilgili dikkate değer gözlemlerine yer verilmiştir. Ayrıca Osmanlı’da Çift-hane sistemi, Fetih Yöntemleri,
Köle Emeği, Kul Sistemi gibi birbirinden son derece önemli makaleler bir araya getirilmiştir.
25
alır; Akdeniz üzerinde çalışanların, ekonomi tarihçilerinin vb. çalışmalarını kıyaslar; değişimleri
haline gelmiş konu
etmek düşer.
sadece tefekkür
in
Immanuel Wallerste
Köprülü ve Barkan
büyük âlimiydil
zamanın
öğrenmek onun için adeta elzemdir, ideolojik birisi değildir ve entelektüelliği hepimizden farklıdır
er, Halil İnalcık
Madeleine Zilfi
ın büyük âlimi…
tüm zamanlar
Bernard Lewis
götürmez. Çabalarının hedefi haline gelmiş konu üzerinde bize sadece tefekkür etmek düşer.
etmek
gençlere yardım
ğı yapar.
türlü fedakârlı
dou
Elizabeth Zacharia
İnalcık bizim alanda çok merkezî bir konumdadır. Bir yanda bilgisinin zaman içindeki
öğrencileriyledir,
vardır. Öyle bir
hafızası ve bilgisi ı vardır ki,
entelektüel yaklaşım her şeyi
biten
etrafında olan
genişliğine, öte yandan tarihin çeşitli alt dallarındaki bilgisine hayranım; onun sahip
üzerinde
dikkate alır; Akdeniz
çalışanların, ekonomi
çalışmalarını
tarihçilerinin vb.
ri öğrenmek
olduğu konuma benim anladığım kadarıyla bizim alanda başka kimse sahip olmamıştır.
kıyaslar; değişimle
elzemdir, ideolojik
onun için adeta
entelektüelliği
birisi değildir ve
hepimizden farklıdır
Madeleine Zilfi
Suraiya Faroqhi
Balkanlar’daki hocalar gerçekten onun yazdıklarına çok saygı gösteriyor…Çok iyi bir hocadır, öğrencilere
717-52-1
ISBN 978-975-8
rehberlik eder…Osmanlı tarihini çalışanlara kendini adar adeta, onlara çok değer verir, çok umut besler.
Halil İnalcık’ı tarihçi kimliği ve insani kimliği diye ayırmazsınız, bence onun yaşamı Osmanlı tarihi.
Mariya Kiprosvska
Harvard’da onuruna düzenlenen sempozyumda söylenen şu söz bence de çok doğ-rudur:
“Onun çalışmalarını çıkarır ve bir kenara koyarsanız Osmanlı tarihinde hiçbir şey kalmaz.”
Osmanlı tarihine katkısı yerine konamaz bence. Osmanlıları zannediyorum ki daha geniş
bir yere yerleştirmeyi, dünya tarihi içinde çok önemli bir yere konumlandırmayı başardı.
Mark L. Stein
O bize talebesi olarak bakıyor, biz de ona hoca olarak bakmaktan başka şey düşünemeyiz.
Bilgisi açısından zaten bizim aramızda hocanın lakabı; Şeyh-ül müverrihin…
İlber Ortaylı
ndan, uygarlığın
ilâ 25.000 yıl
nançlarıyla aynı
Orta Asya şamanlığı, bütün ilkel toplulukların inançlarıyla aynı temellere dayanan; uyguladığı
“teknik”ler itibariyle Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avustralya ve dünyanın bütün yörelerine
a,
Kuzey Amerik
ş
relerine yayılmı
a
el olarak coğrafy
ğın geçim tarzıyla
ını devralmış olan
; kandaşlığın toplu
irmiş temel inanç
yayılmış ilkel-kandaş topluluklardaki pratiklerle örtüşen; özel olarak coğrafya üretici gücü
doğrultusunda oluşmuş bulunan; avcılığın geçim tarzıyla köklenmiş; gelişimi itibariyle avcılığın
Üzerine İncelem
iş
bu alanda üretilm
eski
a, Orta Asya ve
k canlı biçimd
gin örneklerine
e ele
de manevî mirasını devralmış olan Asya göçebeliğinin ayrılmaz bir tamamlayıcısı olmuş; kandaşlığın
şamanlığın toplum
lerde inanç, eylem
ve toplu eylemini simgeleştirerek bir Tarih gücü hâline getirmiş temel inanç sistemidir.
nmış
akkında kanıksa
esi
eler
rin değerlendirilm
toplumsal gerçek
ular arasındadır.
liğin
Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler, Türkçede bu alanda üretilmiş az sayıdaki telif
çalışmalardan biridir. Yapıt boyunca, Orta Asya ve eski Türk toplumunun gelişim-değişim
le,
ulunan eser, özellikesi
ı eğilimleri sergilem
3
dinamikleri çok canlı biçimde ele alınırken, antropoloji ve siyaset biliminin zengin örneklerine de
tanıklık edilmektedir.
Anahan (anaerkil) örgütlenmenin esasları, şamanlığın toplum yapısındaki yeri ve bugüne uzanan
etkileri, Türklerde inanç, eylem ve davranış biçimlerinin kökenleri, Türk toplumu hakkında
kanıksanmış kimi tezlerin çürütülmesi ve bazı yeni tezlerin değerlendirilmesi “han/hakan” terim-
kavram’ının gerisinde yatan toplumsal gerçekliğin zaman içindeki değişimi, kitapta işlenen bazı
konular arasındadır.
Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü’nü almış bulunan eser, özellikle, “devlet” konusu ile ilgili
olarak, çeşitli tarih-dışı eğilimleri sergilemesi ve eleştirmesiyle de dikkat çekicidir.
26
söylenebilir.
ri ve
Osmanlı Şehirle yatı Geçmişin kaybolmaya yüz tutmuş haritası içinde saklı kalan, keşfedilmesi zor ayrıntıları gün
Kırsal Ha
belli bir düzeye
hi çalışmaları
elerinin,
tarih incelem
oluşturmaya
larından birini
saklı kalan,
uş haritası içinde önemli bir
Çeviren: Emine
Sonnur Özcan
yüzüne çıkarmak, önemli bir ustalığı gerektirmektedir. Suraiya Faroqhi, bütüncül bir tarih resmini
Osmanlı Şehirleri
ak,
yüzüne çıkarm
algılamamıza yardımcı olacak makaleleri ile titiz bir çalışma örneği sunmaktadır.
ül bir tarih
ya Faroqhi, bütüncile titiz bir
leri
olacak makale
me defterleri
Faroqhi, tahrir defterleri, şeriyye sicilleri, mühimme defterleri gibi birincil kaynaklar ile önemli
ye sicilleri, mühim erinin eserleri
mli Osmanlı tarihçil Osmanlı
rdaki-
altıncı yüzyılla
u inceliyor.
yatı'nda hemen
ilginç ipuçları
herkes, kendi
bulabilecektir. Osmanlı tarihçilerinin eserleri ışığında –özellikle on beş ve on altıncı yüzyıllardaki– Osmanlı
ve Kırsal Hayatı
ABD TARİHİ
Allan Nevins-Henry Steele Commager
3. Baskı, Çeviren: Halil İnalcık, 456 sf. 24 TL, Tarih, ISBN: 975-8717-11-1
LE COMMAGER
ABD tarihi son iki yüzyılda dünya tarihine damgasını vurmuştur. Kıtanın gerçek sahibi
• HENRY STEE
ALLAN NEVINS Kızılderililer’in yerinden edilişinden itibaren dünya hâkimiyetine uzanan bir imparatorluğun ilginç
NEVINS • COMM
›k
Çeviri: Halil ‹nalc
damgas›n›
hikâyesi... Yankeeler... Kızılderililer... Zenciler... Köleler... İşçiler... Yalnızca güç ve başarı peşinde
ya tarihine
K›z›lderililer’i
n yerinden
n bir koşan fırsat avcıları... Başta Britanya’dan olmak üzere dünyanın her tarafından gelip bu bakir
AGER
miyetine uzana
erililer...
keeler... K›z›ld
güç ve baflar›
peflinde
dünyan›n
topraklara yerleşen göçmenler... Bir yandan demokrasinin, liberal değerlerin görkemli yükselişi,
n olmak üzere
diğer yandan dev sermayelerin gölgesi altında kapitalizmin vahşi ve acımasız yüzü...
ABD TAR‹H‹
n göçme nler...Bir
a yerlefle
li yükselifli,
lerin görkem
kapitalizmin
gesi alt›nda
y›ldan bu yana
bir gezegene
üretti¤i
ayak basan
Dünyadaki uygarlıkların binlerce yıldan bu yana ürettiği bilgiyi ve teknolojiyi sanki başka bir
ük, ihtiras ve
Ve “Amerikan
fliddetle bu
gülü, bütün
büyüyen ilk
gezegene ayak basan dünyalılar gibi büyük bir açgözlülük, ihtiras ve şiddetle bu topraklarda
uygulamaya koyuldular. Ve “Amerikan gülü, bütün görkemi ve güzel kokusuyla ancak etrafında
ak etraf›nda
tirilebilir”di.
m›fl, hor
ülkelerinden d›fllan
kişilerdi. Yepyeni bir hayat macerasına atılmak için burada zorlu bir mücadeleye giriştiler.
de¤erli tarihçi
a vurgulayan ›k
da kültür-uygarl
mifl olmas›
DO⁄UBATI
anlaml›d›r.
ISBN 975-8717
-11-1 DO⁄UBATI Dünyadaki uygarlığı miras aldılar fakat bunu bir kültüre dönüştüremediler. Bu durum belki de bu
ülkenin kuruluşunda ve sonrasında oluşan koşulların doğal bir sonucuydu.
İşte bir roman tadında okuyacağınız bu kitabın, arşiv çalışmalarının önemini her fırsatta
vurgulayan Halil İnalcık tarafından çevrilmiş olması da kültür-uygarlık problematiği bakımından
ayrıca anlamlıdır.
27
iri Amerika'nın
Yeni Dünya'da
yordu?
Çeviri: Özcan Doğan
Orada Saat Kaç?, XVI. yüzyılda uzak coğrafyalarda, farklı tarihsel ve toplumsal yapılar içerisinde
arda, farklı tarihse
akat aynı dünyay
l
ı
yaşayan fakat aynı dünyayı paylaştıklarının farkında olan iki insanın, Meksikolu Heinrich Martin
h
Meksikolu Heinric
birbirlerini anlama
e Gruzinski,
başka ve İstanbullu isimsiz bir yazarın birbirlerini anlama çabalarını anlatmaya çalışan bir kitap. Serge
Orada Saat Kaç
duygus undan
Gruzinski, başka dünyalara ve başka insanlara karşı duyulan merak duygusundan hareketle,
merak
nıyor.
alarına odakla
somut
u arayışın en
sı, bu
ki'nin çalışma
bu iki yazarın ötekiyi tanıma çabalarına odaklanıyor. Orada Saat Kaç? Sorusu ötekiye yönelik
ve ne
lama geldiğini .
yardım cı oluyor
geniş
astrolojiye kadar
gezdiği,
dönemdeki insanlar için ne anlama geldiğini ve ne şekilde tezahür ettiğini anlamamıza yardımcı
?
şekilde
habersiz bir
meraklı
ak isteyen iki
elere,
imi zaman söylenc en,
anan bilgiler üzerindrına
yönündeki arayışla
olduğu gibi,
iletişim
oluyor. Coğrafyadan tarih bilimine, astronomiden astrolojiye kadar geniş bir çerçevede sayısız
kitabın ve elyazmalarının elden ele gezdiği, gezginlerin başka dünyalara dair meceralarını anlattığı
arzusun un ne
e de bilme
z daha.
bir ortamda dünyayı keşfetme duygusunun yarattığı heyecanı hayal etmek zor olmasa gerek.
Bu kitapta, birbirlerinin varlığından habersiz bir şekilde birbirlerinin yaşadığı dünyaları tanımak
isteyen iki meraklı insanın kimi zaman bilimsel gerçeklere, kimi zaman söylencelere, astrolojik
tahminlere ve kehânetlere dayanan bilgiler üzerinden, yaşadıkları dünyayı tanıma ve anlama
yönündeki arayışlarına tanık olacaksınız. Ve XVI. yüzyılda olduğu gibi, iletişim araçlarının
böylesine geliştiği günümüzde de bilme arzusunun ne denli güçlü olduğunu göreceksiniz bir
kez daha.
Avrupa Eğitim Tarihi, eğitim alanında etkili olmuş birçok düşünür ve akımı özetleyen bir kitaptır.
Tarihi
öğreniyormuş.
Burada, ayrıntılara inilmeden fakat eğitim tarihiyle ilgili olarak genel ve bütünlüklü bir fikir
bu
meden önce
ve
rçok düşünür
Genel Bir Bakış sunulmaktadır. Herşeyden önce eğitimin tek bir boyutunun olmadığı birbirini besleyen birçok
den fakat eğitim
.
r sunulmaktadır
i
lmadığı birbirin
tezi
aşamadan geçerek günümüze kadar nasıl geldiği tezi başarılı bir şekilde işlenmektedir.
r nasıl geldiği
Kemal Aytaç
Tarihi
rdi.
olarak görürle
tıpkı
zse, bozulur;
,
Antikler, eğitimi beden ve ruhun kusursuz bir uyumu olarak görürlerdi. Plutarch’a göre iyi
yüzyılda Fénelon
inde durur. Yüksek
erken
nlıklar yoluyla
ndür.
pmak mümkü
a kaprisli ve huysuz
n tipi ile öğretim
in öğrenmelidir
der.
yetenekler, ciddi olarak işlenmezse, bozulur; tıpkı işlenmeyen bir tarlanın bozkırlaşması gibi…
17. yüzyılda Fénelon, eğitime erken yaşlarda başlanmasının önemi üzerinde durur. Yüksek
daha
olmasından
Kemal Aytaç
olmaya
yerine, bilge
yetenekli çocukları, psikolojik yönden doğru alışkanlıklar yoluyla erken yaşta sabırlı, dengeli,
yönden
nma, pratik
uygun
akta ve buna
Fransız
istemektedir.
değil,
neşeli ve sakin tutumlu yapmak mümkündür. Eğer bu yapılmazsa, çocuklar bütün hayat boyunca
esel bir eğitim
sosyal ve
nsup olduğu
haklara
ğretimde eşit
mevcut
ise Rousseau,
kaprisli ve huysuz olurlar. Montaigne, geleneksel ukala öğretmen tipi ile öğretim sistemini
Mevcut
nmemektedir.
de son
il), kendi içerisin
eleştirir. İnsan okul için değil, yaşam için öğrenmelidir der. Ona göre İnsanın ahlâken iyi olması,
eğitim ve
asmus'a göre
bayraklarla
getirilen ve
bilgili olmasından daha önemlidir. İnsan Latince ve Yunanca öğrenmek yerine, bilge olmaya
çalışmalıdır.
Bilgileri halka yaymayı amaç edinmiş Aydınlanma, pratik yönden topluma yararlı, akla uygun
bilgileri esas almakta ve buna uygun düşen yeni bir eğitim ideali tespit etmek istemektedir. Fransız
Devriminin zorunlu gördüğü bu eğitim, zümresel bir eğitim değil, genel insan eğitimidir. Buna
göre, herkes, mensup olduğu sosyal ve ekonomik menşeye bakılmadan, eğitim ve öğretimde
eşit haklara sahip kılınmış olmalıdır. Karşıt bir görüş olarak ise Rousseau, mevcut kültür gibi
geleneksel eğitimi de hiç beğenmemektedir. Mevcut eğitimin yetiştirdiği medenî insan (l’homme
civil), kendi içerisinde son derece sarsılmış ve bozulmuş bir tiptir.
Belki de en iyi tanımı Erasmus getirmiştir. Erasmus’a göre eğitim ve öğretim yoluyla ulaşılan
asalet, doğuştan getirilen ve bayraklarla süslenen asaletten daha üstündür.
28 ANTROPOLOJİ
SOSYOLOJİ VE ANTROPOLOJİ
Marcel Mauss
3. Baskı, Çeviren: Özcan Doğan, 606 sf. 34 TL, Antropoloji, ISBN: 975-8717-10-3
Marcel Mauss’un insan bilimlerine büyük katkı sağlayan klasik çalışması, ilk defa ve
MARCEL MAUSS
kapsamlı biçimde Türkçe’de. Sosyoloji ve Antropoloji, insanla ilgilenen herkesin her zaman
Sosyoloji ve
MARCEL MAUS
Mauss, mitoloji, dilbilim, etnografya, psikoloji, din, hukuk ve ekonomi alanlarında olağanüstü
Türkçe’de.
ml› biçimde
S
bafl-
erkesin her zaman
psikoloji, din,
hukuk ve
Önsözü ile bilgi birikimiyle yazısız toplumların dünyasına yolculuk yapmaktadır. Büyünün, dinin, bu ikisi
Sosyoloji ve Ant
uss'un
Claude Lévi-Stra
toplum-
ikimiyle yaz›s›z
bu iki-
Büyünün, dinin,
Çeviri: Özcan Do¤an
mlar›n organi
zasyonunda
pta, ilkel denilen
toplum- arasındaki ilişkilerin ve bunun toplumların organizasyonunda oynadığı rolün analizine yer verilen
t›lar ortaya
bu kitapta, ilkel denilen toplumlar ile uygar toplumlar arasındaki derin tarihsel bağlantılar ortaya
tarihsel ba¤lan
anlamd a topluluk-
, genel
toplum-
eri, mücadeleleri,
konulmaktadır. Özel anlamda bireylerin, genel anlamda toplulukların doğayla ve birbirleriyle olan
okufl ve he-
otlaçlar, de¤ifl-t
ü¤ü an-
üreci hâline dönüflt
› ve içinde
ölümü, Tanr›’y
ropoloji
ma, anlamland›rm
an›mlayabilec
a ve di¤er
e¤imiz uygar-
en olgular›n
ilişkileri, mücadeleleri, toplumsallaşma araç ve yöntemleri (örneğin potlaçlar, değiş-tokuş ve
hediyeler) ve bunun nasıl bir uygarlık süreci hâline dönüştüğü anlatılmaktadır. İnsanın kendini,
ve mana türünd
d›r.
nsözüyle bafllay
çin olmazsa
an çal›flm
olmaz bir yere
a,
doğayı, ölümü, Tanrı’yı ve içinde yaşadığı topluluğu açıklama, yorumlama, anlamlandırma ve
ofllu¤u doldur
maktad›r.
diğer taraftan hayatta kalma çabası olarak tanımlayabileceğimiz uygarlık süreci, bu kitapta, büyü,
din, tabu ve mana türünden olguların bir sentezi olarak karşımıza çıkmaktadır.
DO⁄UBATI
ISBN 975-8
717-10 -3 DO⁄UBATI
Claude Lévi-Strauss’un uzun bir önsözüyle başlayan bu kitap, antropoloji ve sosyoloji öğrenimi
için olmazsa olmaz bir yere sahiptir ve bu konuda büyük bir boşluğu doldurmaktadır.
mi onların zihinse
l
İlkel Toplumlarda
hangileridir ve bu sorunun yanıtını ilkellerin zihinsel yönlendirilmesi ve zihinsel farklılıkları doğrul
ve Simgeler
Burada
çalışıyorum.
Adanır ...Pek çok karışıklığa yol açmış olan “ilkeller” ve “mistik” (gizemli) gibi iki terimi burada da
İlkel Toplumlar
” ve “mistik” (gizem
li) Çeviren: Oğuz
kez daha
kullanmayı sürdürüyorum. Bir kez daha bu konudaki anlam karmaşasından kaçmaya çalışa
ürüyorum. Bir
ağım.
kaçmaya çalışac
ırılan
” olarak adland
yakın
nlardan çok daha
ski atalarımıza
ayalı bir yaklaşı
tekabül
m olup,
a zordur.
cağım. Sözcüğün yazılı anlamında “ilkeller” olarak adlandırılan insanlar, bize tarihin o ilk
ması oldukç
başındaki insanlardan çok daha yakın olup, günümüz dünyasında bizim en eski atalarımıza
da Mistik Dene
, genellikle
memin nedeni
bilmektir.
dığımı göstere
çok ne de
bizden ne daha
Xbizimkilerden
farklı olan,
mış olarak nitelen
dirilen tekabül edenlerdir. Bu, gelişmeci varsayıma dayalı bir yaklaşım olup, bunun olgular aracılığıyla
e daha Giriş
bölümünden kanıtlanması oldukça zordur. “İlkeller” sözcüğünü kullanmayı sürdürmemin nedeni, genellikle
yim ve Simgeler
kolayl ıkla
ama geldiğ i
herkesin kullandığı bir terimi kullandığımı gösterebilmektir. Eskiden “vahşiler” olarak adlandırılan,
bu sözcük
klı çalışmamda,
ıştır. Bu
belirlememi sağlam yanlış
ceği
ış ve yol açabile
bizden ne daha çok ne de daha az ilkel olan, töreleri ve kurumları bizimkilerden farklı olan, bizden
bulama dığım için
aha iyisini
larımızda
m. Bizim toplum gibi bir
ırmak
tisizmi çağrışt
, etkilere,
daha aşağı ya da geri kalmış olarak nitelendirilen toplumlara atfedilen bir sözcüktür.
özcüğü nü güçlere
gerçek olan
ancak yine de
anıyorum.
...“Mistik” (gizemli) sözcüğüne gelince daha Giriş bölümünden itibaren bu sözcüğün hangi
ruhl
Lucien Lévy-B
SİYASET BİLİMİ
İBN HALDUN Metodu ve Siyaset Teorisi
Ümit Hassan 350 sf. 25 TL, ISBN 978-975-8717-59-0
“İbn Haldun bir ilim şehridir ki, ilimler ve âlimler coğrafyasında bilmeyeni yoktur.” Fakat bu şehrin koordinatları
hususunda rivâyetler çoktur. Öyle ki her kim eline bir hokka alıp mürekkebe batırsa ve İbn Haldun’u yazsa, o
dakika, bu âbide âlim, Kaf Dağı’nın ardına düşer. Artık ara ki bulasın, ne o âlimi, ne İbn Haldun’u…
ÜMİT HASSAN
Oysaki; gerçeğin kapılarını gerçeğin içinden açmak… İbn Haldun’un İlm-ül Ümrân ile yaptığı tam olarak
ÜMİT HASSAN
ldunTeorisi
afyasında
İbn uHveaSiy
rivâyetler
rsa ve İbn
üşer. Artık
un'un İlm-
budur… Çarpıtmalar, hatalı aklîleştirmeler ve kendine yontmalarla, ideolojik konumların kendinden
lar, hatalı
aset geçiriciliğiyle bu berrak ilim şehrini sislere boğmak, bilginler katında ne bühtân, ne fecâattir…
Metod
kendinden
katında ne
min olağan
yan kaarileri Türlü mistifikasyonlarla, oryantalistik kurnazlıklarla ilmin olağan şüphelileri haline gelen kimi bilginler, İbn
Haldun’u arayan kaarileri mantıksal boşluklar bataklığında boğarlar.
İbn Haldun
erlendirmeler
onun sağlıklı
Çünkü teorinin kendi iç ilişkileri üzerine yapılan hatalı değerlendirmeler İbn Haldun üzerine her türlü dışsal
avuzluklarına
tu içindeki bir
nümüz sosyal
ucu metoduyla
bu ilim şehrine
rtaya koyar.
vramlarını anla-
algıyı da sakatlar. Ve onun sağlıklı olarak algılanmasını engeller.
ile
hür biçimleri
alışarak doldur-
bir ilim şehriys
an.
e Elinizdeki kitap işte nâkıs bilginlerin yoldan çıkaran bu kılavuzluklarına bir cevap, bir kıyas, bir nispettir.
en İbn Haldun
dan ikrâm edilen
an-bilmeyen'ler
in,
İşbu eser, sis ve toz bulutu içindeki bir ilim şehrine kendi öz berraklığını verme cehdidir. Günümüz sosyal
bilimlerine ışık tutabilecek doğurganlığı ve sağlam kurucu metoduyla bereketli İbn Haldun mülkünün kılavuz
k
ni ihmâl etmeme
m metodolojisiyle
kitabıdır. Hem bu ilim şehrine giden yolları hem de yoldan çıkaran patikaları çekincesiz ortaya koyar.
eleri
ünsel incelem
taya koyar. O'nun
raştırmaların gedik
bir
zak, bütüncül
ISBN 978-975-87
17-59-0
Eserin müellifi, Ümit Hassan, ömrünü İbn Haldun’un kavramlarını anlamaya ve bunların halkımızın
9 78975
8 71759
0
kadim zamanlarındaki tezâhür biçimleri ile kimliğimizin oluşumundaki işlevselliklerini anlatmaya çalışarak
doldurmuştur dersek, hata etmiş sayılmayız.. .Ve ‘İbn Haldun bir ilim şehriyse Ümit Hassan onun anahtarıdır’
kaziyyesine varırız buradan.
“Biraz umutsuz bir gayret ama, Mukaddime bilmeden İbn Haldun yorumlamaya kalkışanların, henüz
ilk istasyona varmadan ikrâm edilen limonatayı âfiyetle içip uyutularak soyulacak olan ‘okumayan-
bilmeyen’lerin, ikinci istasyondan önce uyandırılmaya çalışılması görevini ihmâl etmemek üzere” yazıyor
metinlerini müellif.
İbn Haldun, bir yeni bilimin kurucusudur ve sağlam metodolojisiyle çağların üstünde bir etkinliğe mâliktir.
Eserinin bütünsel incelemeleri onun emsalsiz çabalarını ve baş döndüren ustalığını ortaya koyar. O’nun
kurduğu devâsa sistem ve Ümrân İlmi üzerine, eksik araştırmaların gedik kapatıcısı ve ilmin baş belası
genellemelerden uzak, bütüncül bir okumaya dâvet bu kitap…
30
a tanınmış
rkiye'de Devlet
siyaset bilimc
Geleneği adlı
atıyor. Özgün
i-
yayımlanmış olan bu kitapta aşkın devlet geleneğinin Türk siyasal hayatını ne şekilde etkilediği
çalışmaya imza aşkın devlet
nı ne şekilde
e'nin
,
ş olan bu kitapta iği incelen-
etkiled
siyasal hayatının
incelenmektedir. Heper, Türkiye’nin siyasal hayatının irdelenmesinde yaygın olarak kullanılan
, Türkiy
ak kullanılan
kış açısı sunulm
“merkez-çevre”
aktadır. “merkez-çevre” yaklaşımını tamamlayıcı bir bakış açısı sunmaktadır.
ı,
ziyade o olaylar
arı anlatmaktan
Türkiye’de Dev
u-
“Heper, basit bir şekilde olayları anlatmakta ziyade o olayları, Türklerin Osmanlı İmparatorluğu
Türkiye Cumh
atorluğu ve
esinlen erek oluşturduğu
rinden ”
erek sunmaktadır.
tional Affairs,
1986;
ilişkilendirerek sunmaktadır.”
Burrows, Interna
varıla-
, yeni sonuçlara
etici…. Heper e'nin
açısından Türkiy
amsal çerçeve
ation of
Studies Associ
er, Middle East
North America
Bulletin, 1987;
na
“Bu kitap, hem Türkiye’deki politikacılar hem de bu ülke hakkında dışarıdan ahkâm kesenler için
âleminin karşısı
bir tez ile bilim
siyasal hayatı
ile ilgili bazı basma
kalıp
mecburi okuma olmalıdır”.
ES Bulletin, 1988.
n W. Beeley, BRISM
TÜRKİYE SÖZLÜĞÜ
Metin Heper
Çeviren: Zeynep Mertoğlu, 662 sf. 28 TL, Siyaset Bilimi, ISBN 975-8717-24-3
Türkiye Sözlüğü’nde, siyasal ve toplumsal hayatımızın temel bilgilerine yer verilmiştir. Bu
bilgileri doğrudan aktarabilmek için belli bir sıra ve yöntem takip edilmiştir. Türkiye ile ilgili
Metin Heper
genel bir giriş bölümünün ardından Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerini kapsayan bir kronoloji
Sözlüğü
TürkiyTopelum hazırlanmıştır. Sözlük bölümünde, Türkiye tarihinin dönüm noktaları merkeze alınarak siyasal,
ve Kültür
Siyaset, ekonomik, toplumsal ve kültürel yaşam tasvir edilmiştir. Bu bölümdeki maddelerde, özellikle
partiler ve politikacılar, kurum ve kuruluşlar, önemli olaylar ve antlaşmalar, düşünce ve sanat
adamları üzerinde durulmuş ve okuyucuya Türkiye’nin çağdaşlaşma serüveni ve yaşanan uzun
soluklu dönüşüm hakkında genel bir fikir verilmesi amaçlanmıştır. Ekler bölümündeyse bazı
istatistiksel veriler, seçim sonuçları, sosyo-ekonomik göstergeler bulunmaktadır. Ayrıca, kitabın
sonuna özellikle araştırmacıların ve genel olarak bu konuda bıilgilerini derinleştirmek isteyecek
okuyucuların istifade edebileceği ayrıntılı bir kaynakça ilave edilmiştir.
SANAT 31
SANAT
France Farago
Çeviren: Özcan Doğan, 294 sf. 15 TL, Sanat, ISBN 975-8717-25-1
France Farago’nun çalışması antik dönemden günümüze, Platon’dan Tarkovski’ye kadar sanatın
France Farago
kısa bir öyküsünü sunmaktadır. Bu yapıt, 20. yüzyılda modernitenin soykütüğünden hareketle
Sanat
France Farago
Çeviren: Özcan
Doğan
sanattaki benzersiz dönüşümü anlama çabası gütmektedir.
Antikite, Avrupa’ya ilham veren ve geleneksel araçları temin eden bir devir olarak tasvir edilmiştir.
Yazar, perspektifi ve seyirciyi dikkate alan insan-merkezli sanattan tekil bakış açısının kaybolduğu
tanrı-merkezli sanata geçişi yönlendiren mantığa ışık tutar: Bu, Doğu Roma İmparatorluğu’ndan
Ortaçağ’ın sonlarına dek sürmüş olan bir dönemdir ve bizim yüzyılımız antik perspektifin ve
Sanat
Rönesans’ı oluşturan çağların mirasçısıdır. Plotin’in temaşa düşüncesi ise bu geçişlerin temel
felsefesini oluşturur.
Sanattaki modernite, görüntünün reddedilmesinden ve taklidinden doğmuştur. Yüksek ontolojik
bir gerçekliğe gönderme yapan soyut sanatın büyük ressamları (Kandinsky, Mondrian,
Malevitch), biçimden kuralsızlığa, figüratiften soyuta, objektif olandan objektif olmayana
geçişi ustalıkla işlemişlerdir. Artık onların sanatı gerçek olanı temsil etmekten ziyade varoluşun
hissedilebileceği bir bakış açısıdır.
Güzeli reddeden, hoşnut etme kaygısından uzak ve kalıcılık derdi olmayan çağdaş sanat, modern
dönemin sona erişini tescil eder. İnsanı çıplak gerçeklikle yüz yüze bırakır.
32 EDEBİYAT
ŞAİR VE PATRON
Halil İnalcık
3. Baskı, 90 sf. 8 TL, Edebiyat, ISBN: 975-8717-04-9
Şâir ve Patron, Türkiye’nin tarih alanındaki saygıdeğer temsilcisi Halil İnalcık tarafından kaleme
alınmıştır. Bu küçük ama edebiyat için çığır açıcı risâlede İnalcık, Osmanlı divan şâirlerini ve
şiirlerini, sanat ve iktidar ilişkisini sosyolojik bir yaklaşımla ele almakta, ana kaynakları kullanarak
patronajın bu sanat tarzı üzerindeki belirleyici etkisini analiz etmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu’ndaki sanat ve iktidar ilişkisini Max Weber’in “patrimonyal devlet yapısı”
tanımlamasından yola çıkarak inceleyen İnalcık, patrimonyal bir yapıya sahip toplumlarda
bilim adamı ve sanatçının üretimini “mutlak egemen bir hükümdar”ın belirlediğini şu sözlerle
vurguluyor: “Genelde, bilim adamı ve sanatçı, belli bir toplumda egemen sosyal ilişkiler ve belli
bir kültür çerçevesinde sanatını ifade eder. Osmanlı toplumu gibi patrimonyal türde bir toplumda,
başka deyimle, sosyal onur, statü ve mertebelerin mutlak egemen bir hükümdar tarafından
belirlendiği bir toplumda bu gerçek daha da belirgindir”.
SAINTE-BEUVE’E KARŞI
Marcel Proust
Çeviren: Roza Hakmen, 227 sf. 14 TL, Edebiyat, ISBN: 975-8717-10
Mucizevi geçmiş zamanın, edebî şölenlerin ve kibar çevrelerin parlak anlatıcısı olan Marcel
Marcel Proust
Karşı Proust, bir üslup olarak hassasiyet noktalarını en uç noktalarına taşır. Yazı ve dile ait akla hayale
Sainte-Beuve'e
Marcel Proust
Çeviren: Roza
Hakmen sığmayan oyunlar, sonu gelmeyen tasvirler, baş döndürücü kişilikler ve keskin zekâlar, Proust’un
kendi özel dilinde bambaşka bir âleme bürünür. Proust, uzun ve zor cümleleriyle zamanın ve
ın, edebî ziyafe
ıcısı olan Marce
tlerin ve kibar
l Proust, edebiy
sayılır. Yazı ve
at
dile
eşyanın büyüleyici ilişkisini kelimelere yansıtırken, her halükârda duyular dünyasında adeta
ir zirve noktası
Platonik güzellikle kabaran bir heykeltıraş olduğunu gösterir.
yen
r, sonu gelme
n bütün oyunla r,
ve keskin zekâla
Sainte-Beuve'e
ü hassasiyetler t, uzun ve
. Prous
araya toplanmıştır ni
n büyüleyici ilişkisiar
nın ve eşyanı ârda duyul
rken, her halük kabar an bir
latoni k güzell
ikle Proust, Sainte- Beuve’e Karşı’da gündelik yaşamından kesitler sunmanın ötesinde, bir insanın
çevresiyle kurabileceği olağanüstü ilişkiyi de gözler önüne serer. Proust, Sainte-Beuve etrafında
nımsatıyor.
lik yaşamından
e Karşı'da günde n çevresiyle
insanı
ötesinde, bir
tü ilişkiyi de
gözler önüne
seriyor.
, Baudelaire, Gérar
d Balzac, Baudelaire, Gérard de Nerval okumaları yapıyor. Bu kitaptaki denemeler aynı zamanda
Karşı
ALMAN ROMANTİZMİ
Ricarda Huch
Çeviren: Gürsel Aytaç, 520 sf. 33 TL, Edebiyat, ISBN: 975-8717-08-1
Dünya edebiyatının kurucu mimarlarını düşündüğümüzde kuşkusuz en büyük payelerden birini
RICARDA HUCH Alman romantiklerine vermeliyiz.
RICARDA HUCH
Alman Novalis, Kleist, Hölderlin, Hoffmann, Grimm ve Schelegel Kardeşler, Brentano...bir grup genç
Romantizmi
ü¤ümüz-
n roman-
sanatçı ve idealist topluluk kültür tarihinde kalıcı izler bırakmıştır. Kitabın yazarı ve aynı zamanda
Alman Romantiz
Schlegel
list toplu-
tizmin bir
Çeviri: Gürsel
Aytaç
Yeni Romantizmin bir temsilcisi sayılan Ricarda Huch, bu çevrenin ve dönemin ruhunu bütün
önemin ru-
ik flair, ya- ayrıntılarıyla yansıtır. Huch, romantik şair, yazar ve düşünürlerin hayat hikâyelerini, aşklarını
ve de¤erle-
mi
da Roman-
olojiyi, mi-
ve değerlerini anlatır. Romantizmden kaynağını alan ya da Romantizmle beslenen bilimsel
ercek alt›na
i¤i yüzlerce disiplinleri mesela psikolojiyi, tarihi, Germanistiği, halk bilimini mercek altına alır. Ricarda Huch,
Romantizmin tarihini verdiği yüzlerce zengin örnekte gözler önüne serer.
ahtar gibi eli-
***
yer alt› mekâ-
Hofmannsthal
u çal›flmay› Al-
l
“Bu kitap tam zamanında, âdeta sihirli bir anahtar gibi elime geçti. Onunla, sayamayacağım
an Prof. Gürse
kadar çok yer altı mekânının kapısını açıyorum."
DO⁄UBATI
717-08 -1
ISBN 975-8
DO⁄UBATI
Hugo von Hofmannstahl
Thomas Mann’ın da saygıyla selamladığı bu çalışmayı Alman edebiyatı konusunda yetkin bir isim
olan Prof. Gürsel Aytaç’ın titiz çevirisiyle sunuyoruz.
‘Goethe’ olmalıdır. Ve belki de bu yüzden, onun uyarı ve öğütlerine dikkatle kulak kabartmalıdır.
me: Gürsel Aytaç
sanatçı
malıdır.
Çeviri ve Derle
Kendi hayatının mimarı olabilmek, Goethe’nin üzerinde durduğu temel uğraşılardan biriydi.
VON GOETHE
e kulak
zerinde
Kültürlü bir Alman burjuvası için Goethe adı, kişinin “kendini inşa” çabasıyla neredeyse
özdeşleştirilmiştir. Goethe, ele aldığı hangi konu olursa olsun doğaya bir tanrı gözüyle bakmayı
Alman
abasıyla
ngi konu
miştir. Bu
dünyada
denemiştir. Bu tanrısal bakışın neticesi olarak, insanın hangi dünyada yaşadığı böylesine kapsamlı
Goethe Der
lenmiştir.
arlık aklı,
met eder.
sek eğer,
giriştiğimiz
bir şekilde deneyimlenmiştir. Goethe’de hiçbir şey rastlantı değildir ve her varlık aklı, duyguları,
rıklıklarına
hedefleri ölçüsünde bir amaca hizmet eder. Doğanın dilini yakından tanımayı öğrenemezsek eğer,
r yapıt gibi
ken ortaya
rmek, aynı varlıkların özünü hiçbir zaman anlayamayacak, giriştiğimiz her çaba, kurduğumuz her ilişki bizi
evrensel bir
Ki...
kişiliğinden
derin hayâl kırıklıklarına sürükleyecektir.
len sözler bir
Goethe, bir anlamıyla yaşam ustasıdır. Hayatı bir yapıt gibi görebilmek, başka bir deyişle
unulan konu
zamanda bir
, görkemli bir
ecektir.
eserlerini yaratırken ortaya koyduğu çabayı hayatını biçimlerken de göstermek, aynı eleştirel
789758 717576
gözle ikisine bakmak, Goethe’ye özgü evrensel birkarakterdir. Bu yönüyle onun yaşamı ve edebî
kişiliğinden alınabilecek birçok ders ve öğütler var.
Bu kitapta Weimar’lı bilgenin yapıtlarından seçilen sözler bir araya getirildi. Goethe’nin alfabetik
sırayla sunulan konu başlıkları altındaki düşüncelerini okurken, aynı zamanda bir hayatın birbirine
zıt farklı uçlarının tek zirvede, görkemli bir şekilde nasıl bir araya gelebildiğine tanıklık edilecektir.
34
SCHILLER Hazırlayan: Gürsel Aytaç, 285 sf, 14 TL, Edebiyat, ISBN: 978-975-8717-38-5
Schiller, felsefi döneminde, yeni ulaştığı aşkın görüş açısından, sanatın konumunu insan
bilincinin içsel bağlantısında belirleme problemini çözmüştür. Duyusal bilinçten ahlâki bilince
ilerleyişte işaret etmek istediği nokta, zorunlu olarak sanatın ortaya çıktığı noktadır. Aşkın felsefe,
görüş açısınd
an,
Schiller insan varlığının aşkın birliğine dayalı senteze varmış yeteneğinde Kant’ın çeşitli eleştirilerinin birlik
Gürsel Aytaç
ulaştığı aşkın e
tısında belirlem
n içsel bağlan
noktasını bulduktan sonra, artık yalnız Schiller’in değil, Schelling’in, Hegel’in ve ötekilerin de
:
Hazırlayan ve Çeviren
şte
bilince ilerleyi
inçten ahlâki ortaya çıktığı Gürsel Aytaç
lu olarak sanatın dayalı senteze
e
nın aşkın birliğin noktasını
kolay değildir; bu, Goethe’nin daha bilge tabiat sultanlığının bile sunmadığı bir büyüklük: Soylu,
ak
ı olarak korum
mızın da çağdaş zlığı hakkında
hayırsı
sel sürecin ayız,
çıkarmak zorund
unsurları öne n
z sonuçlarını sıralaya
ecinin olumsu çözümleyici olarak
septine alan
bir
açıdan bakıldı
ğında asla Alman
inin
bir uzlaşma estetiğerine
uçarı, ateşli yükseltici, evren sarhoşu ve hümanist kültür eğiticisi…
ğildir, tersine
Thomas Mann
dünyanın çelişkil
n ve modern öncüsüdür.
moder nizmin
irici bir
Theodor W. Adorno
sonra ise onu, modernleşme sürecinin olumsuz sonuçlarını sıralayan ve edebiyatın eleştirel
nun Gürsel
bir konseptine alan bir çözümleyici olarak yorumlamalıyız. Schiller, bu açıdan bakıldığında
asla Alman İdealizminin bir ‘saray şairi’ değildir, tersine bir uzlaşma estetiğinin çaresizliğinden
haberdar olan ve modern dünyanın çelişkilerine göğüs germeye çalışan özeleştirici bir
modernizmin öncüsüdür.
Theodor W. Adorno
Schiller, Alman edebiyatının sayılı klasiklerinden olduğu gibi Alman edebiyat tarihinde Klasisizm
akımının Goethe’nin yanında temsilcisi. Onu Türk edebiyat dünyası kabataslak, en azından
bir isim, bir aydınlanma, bir özgürlük savaşçısı olarak tanır. Daha yakından tanıyanlar içinse
Schiller öncelikle bir şair, bir tiyatro yazarıdır. Onu daha da yakından tanımak isteyenler, düşünce
dünyasını yansıtan felsefi yazılarına girmek zorundadır. İşte bu görüşle “Schiller” kitabını
hazırlarken ağırlığı onun düşünce yazılarına vermek istedim.
Gürsel Aytaç
"Kayıp Zam
e
bakışlar atan, huzursuzca sağına soluna dönen bir adamdı.
Ahmet
. Hem geleceğ
cekten vareste şi ve geleceği
â. O'na göre 'geçmihâlin içinden
Ve
lesiydi hâl'.
Hamdi
bir
‘Şiiri hayatına sindirmiş ince ve zarif ruhlu rüya adamlarının ön safında’ydı. O’nun
soluna dönen
uzca sağına
N
Tanpınar
adamlarının ön
e zarif ruhlu rüya ara-
edebiyatımızdaki büyüsü, eskiyle yeni arasında hem yaratıcı hem yok edici gerilimi,
, eskiyle yeni
ızdaki büyüsü
bir rüya diliyle
edici gerilimi,
Ahmet Hamd
Bu çalışma Tanpınar’ın, eski-yeni, gelenek, kimlik, zaman, müzik, ölüm, hayat, medeniyet, kültür
bir halkın dünya arını
kimlik sorunl
rdaplara sahip
ür ve
gibi konulardaki düşüncelerini daha önce hiç yapılmamış genişlikte karşılaştırmalı okumalar
n sayısız düşün ını
an hem batıda
cesinin yol haritas
npınar düşün
yoluyla ele alıyor. Mehmet Aydın, Tanpınar düşüncesinin kılcal damarlarında, bir halkın dünyadaki
Hegel,
i Tanpınar
Valéry, Paz,
e, Tocqueville, evski,
mas, Dostoy
Unamuno, Haber t, Beşir
Sâdık Hidâye
eber, Comte, ve Orhan Pamuk
'la
Tahir, Oğuz Atay
Mehmet Aydın, hem doğudan hem batıdan sayısız düşünür ve yazarın söyledikleriyle Tanpınar
iç sıkıntısında
mana yayılan bu iki milletin
Tan-
klı fotoğrafı, işte rin
üsüdür. Eski zevkle
e düşmüş görünt rdur. Omuzlarının
9 789758 717613
Malraux, Heidegger, Burke, Tocqueville, Valéry, Paz, Hegel, Said, Patočka, Husserl, Unamuno,
Habermas, Dostoyevski, Elias, Bergson, Proust, Weber, Comte, Sâdık Hidâyet, Beşir Fuat, Yahya
Kemal, Kemal Tahir, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk’la Tanpınar’a bakmak…
Doğu ve batı bizi aynı anda iki millet haline getirmişti. Tanpınar, bu fikri hep taşıdı içinde. Bir
birey olarak kendisinin de, içinde yaşadığı toplumun da zamana yayılan iç sıkıntısında bu olguyu
görüyordu. Kapaktaki fraklı fotoğrafı, işte bu iki milletin Tanpınar şahsında objektiflere düşmüş
görüntüsüdür. Eski zevklerin adamı yeni arayışlar içinde umutlu ve mağrurdur. Omuzlarının düşük
olmadığı ender fotoğraflarından biridir bu.
Maziye tutkuludur Tanpınar, ama belki ondan da çok geleceğe…
DERGİLER 35
1.Sayı: Devlet
Devlet Yaşama Alanı
İlber Ortaylı Devlet’e Nasıl Bakmalı? Mehmet Ali Kılıçbay Ahmet İnam Yaşama Tektoniği Üstüne Düşünceler Fehmi
Devletin Yeniden Yapılanması Baykan Fikir Hürriyetinin Sınırlanmasının Lüzumu Üzerine
Etyen Mahçupyan Devlet, Liberalizm ve Kapitalizm Hüseyin Nuray Mert Lâiklik Tartışması ve İslâmcılık Yasin Ceylan
Hatemi “Devlet” Ne Demek Oluyor? İrtica Konusuna Felsefî Bir Yaklaşım Ahmet Çiğdem
Coşkun Can Aktan Devlet Niçin Yeniden Yapılandırılmalı? Bilimlerin Krizinin Bir İşareti Olarak “Pratik Felsefe”nin Sonu
Mümtaz’er Türköne “Derin Devlet”
Kenz
Mihail Bakunin Almanya’da Hegelcilik, Anarşizmin Temeli,
Devlete Karşı Toplum Devletçilik ve Marksizm Mestrius Plutark Marcus Antonius
Kadir Cangızbay Sosyalizm Ölebilir mi? Durmuş Hocaoğlu Julius Caesar Gallia Savaşları
Düşük Şiddetli Devrim
Mehmet Altan II. Cumhuriyet Manifestosunun
Tartışmalarına Giriş
DO⁄U BATI
ANKARA
3 TASARIM
DÜfiÜN CE DERG‹S‹
| YIL:1 | SAYI:2
| fiUBAT, MART,
N‹SAN 1998
| ISSN: 1303-72
42
Do¤u ne?
Bat› ne?
Ahmet İnam Polanyi Etiğine Düşülmüş Birkaç Dipnot
er
Ümit Meriç Yazan
Bir Avrasya Düflünürü:
Müslümanların Hıristiyan Dünyası Karşısındaki Tavırları Ümit Meriç Yazan Bir Avrasya Düşünürü: Cemil Meriç
Cemil Meriç
kiler
Batılılaşma
Bak›fl KENZ
NE ?
Kenz
Beden ve
lemlenmesi Her›bert Adam ve
DO⁄UBATI
uçanlar
Aras›nda
4. Sayı: Etik
Etik Kenz
Harun Tepe Bir Felsefe Dalı Olarak Etik Erdal Cengiz Talip Karakaya Martin Heidegger Düşüncesinde Ölüm
Törebilimde Değer ve Ölçüt Sorunu Şafak Ural Arnold I. Davidson Arkeoloji, Genealoji ve Etik
Epistemolojik Açıdan Değerler ve Ahlâk Ali Yaşar Sarıbay Thomas Nagel Aristoteles’in Eudaimonia Üzerine
Politik Teori, Modernite ve Etik Efkan Bahri Eskin Göğün Düşünceleri Jacques Derrida ile… Kusura Bakmayın Ama
Buharlaşması: Ethica Arslan Topakkaya Kant’ın ‘Ahlâk(iliğ) Hiçbir Zaman Tam Olarak Öyle Söylemedim!
in Metafiziği’ Adlı Yapıtında Etiğin Temellendirilmesi Yasin
Ceylan Din ve Ahlâk Oktay Taftalı Yalanın Fenomenolojisi Cedel
Mehmet Ali Kılıçbay Economica’nın Dublörü Ethica Ahmet
İnam Hâlsiz Kalmış Bir Ahlâkın Cehenneminde: Ahlâkı Durmuş Hocaoğlu Descartes Felsefesinde Bir Problem
Hak Saklasın Bir Yârim Var İçinde Fikret Başkaya Bilim, Alanı Olarak Ahlâk Şahin Yenişehirlioğlu Ahlâk Üstüne
Üniversite ve Etik Üzerine
6. Sayı: Kaygı
Kaygı Kaygı(sız)lık
Doğan Özlem Kaygı ve Tarihsellik Ömer Naci Soykan Aslı Çırakman Bernard Mandeville: Kaygısız Birey ve
Varoluş Yolunun Ana Kavşağında: Korku ve Kaygı Modernitenin Çıkmaz Sokakları
Kierkegaard ve Hiedegger’de Bir Araştırma Cem Deveci
“İsmi İnsan, Kendisi Kaygı Olsun”: Hiedegger’de Kaygının Kaygı ve Psikoloji
Varlıkbilimsel Değeri Ahmet İnam Kaygı Gülü Açarken Erol Göka Hümanistik Psikoloji Açısından Kaygı Sorunsalı
Yasin Ceylan Evrenin Belirsizliği Karşısında İnsanın ve Kendini Gerçekleştirme Kavramı İhsan Dağ Psikolojinin
Çaresizliği: Temel Kaygı Seçil Deren Angst ve Ölümlülük Işığında Kaygı Çağay Dürü Kaygı ve Depresyon:
Efkan Bahri Eskin Evrenin Endişede Kurulması Mehmet Psikopatolojik Bir Bakış
Ali Kılıçbay Uygarlığın Ödülü Olarak Kaygı E. Fuat Keyman
Ahlâki Benliğe Geri Dönüş: Globalleşme Etik ve Siyaset
İlişkisi
Kaygılık
Cahit Irmak Dasein İçin Kaygılık
37
Akademisyene Hicviye
Ahmet İnam Akademisyen mi? Ak-Adam-İsyan mı?
Pesendîde
Süleyman Seyfi Öğün Türk Musikisinde Modernleşme
Süreçlerinin ya da “Aşk Olmayınca Meşk Olmaz” diye Yazan
Bir İktisatçının Düşündürdükleri
DO⁄U BATI
ANKARA
3 TASARIM
E DERG‹S‹ | YIL:6
| SAYI:19 | MAYIS,
HAZ‹RAN, TEMMUZ-
2002 | ISSN: 1303-724
2
Feminizm
Nesrin Kale Modernizmden Postmodernist Söylemlere
DÜfiÜNC
Gelenek
W›ttgenste›n’dan
ketle Derr›da’n›n Aziz Fevzi Zambak
Felsefesi
W›ttgenste›nSosyal
‹
Sürmek
Felsefeye ve Yeni
Bilimlere Nas›l
Kurtulufl Kayal›
nizm ve
Yönelimler
Türk-‹fl’li Sosyolog
Kardeflim... DO⁄UBATI
2. Bask›
Oryantalizm ve Kemalizm
Hasan Bülent Kahraman İçselleştirilmiş, Açık ve Gizli
Oryantalizm ve Kemalizm
SKI
RESİM
EMİNE ÖNEL
AŞK ve DOĞU Acem Ağırsemâî S. Dilek Yalçın Çelik Lâle Devri: Bir Lâle Muamması, Masal
Diyarı Şiir Gibi Bir Aşk ...
ve
Şeyh Gâlib
ays Hallac-ı Mansur i
Akyavaş'ın Resmindek
KÖMEÇOĞLU Yansıması
k, Gündelik Yaşam, KENZ
ve
Mekân Siyaseti MUSTAFA KARA
Doğu Masalı
Aşk
Sinan Paşa ve
Resim
MISIR'DAN DERİN
uz SÜLEYMAN
arda Buluştuğum Mevlâna Celâleddin
iye Hoş Türküler Anlayışı
Rumi'nin Sevgi
İdeolojinin Sınırlarında…
Hasan Bülent Kahraman Leviathan Liberalizm Sularında
Görüldü C. Fred Alford Totalitenin Karşıtı: Levinas ve
Frankfurt Okulu Fermâ Lekesizalın Habermas’ın İdeoloji
Eleştirisi ve Postyapısalcı Cyborg’a İlişkin Bir Soruşturma
Güney Çeğin & Alim Arlı “İdeoloji” Gerçeğinin Aşınması
ve Pierre Bourdieu’nün Kuramsal Seçenekleri Çiler Dursun
Hegel’de Kendilik Bilinci ve Öteki İçindeki Yolculuk
09
0 312 466 28
Arus Yumul Kafka’nın Kehânetleri, Arendt’in Tanıklıkları Mustafa Soykut Dinler Tarihi Perspektifinden Hindistan
DO⁄U BATI
ANKARA
3 TASARIM
Kökenli Dinler ve İdeolojik Çatışmalar
DO⁄U BATI
Osmanlı-Cumhuriyet
| ISSN: 1303-7242
Kemal Karpat Türkiye’de Bugün İdeoloji Durumu Dennis K. Mumby İdeoloji ve Anlamın Toplumsal İnşası:
Bir İletişim Bakış Açısı Rıza Sam Kitle İletişiminin Tüketim
Yök Sorunu İdeolojisi ya da Üretilen Tiryakiliğin Büyüsü
30
Ayşegül Ergül-Simten Coşar Siyaset-İdeoloji-Eğitim: YÖK Atölye: İdeoloji Çalışmaları
Tartışmalarının Resmî Sınırları Üzerine Mehmet Fevzi Bilgin Siyasal Teoloji: Carl Schmitt ve
‹DEOLOJ‹LER
ve
Schm›tt ve Entelektüeller
sal Kavram Analizi Sosyalizm
Adlandırılamayanla Yüzleşme
kret Baflkaya De¤il,
o¤u/Bat› Çat›flmas›
apitalist/Emperyalist
ald›r›
Halil İnalcık Helenizm, Megali İdea ve Türkiye Hakan Kırımlı İsmail Bey Gaspıralı, Türklük ve İslâm
ANKARA
DO⁄U BATI
3 TASARIM
Takdim II Arkaplan
DO⁄U BATI
2
005 | ISSN: 1303-724
MART, N‹SAN-2
SAYI:31 | fiUBAT,
Şerif Mardin Operasyonel Kodlarda Süreklilik, Kırılma ve Cevat Özyurt Milletleşme Sürecinde Ziya Gökalp’in
| YIL:8 |
DÜfiÜNC E DERG‹S‹
Yeniden İnşa: Dün ve Bugün Türk İslâmî İstisnacılığı Medeniyet Arayışı H. Emre Bağce İbni Haldun’un İdeoloji
Kuramı: Karşılaştırmalı Bir Çözümleme Mustafa Oral 1933
Takdim III Üniversite Reformu ve Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
31 M. Şükrü Hanioğlu II. Meşrutiyet Dönemi ‘Garbcılığı’nın
Kavramsallaştırılmasındaki Üç Temel Sorun Üzerine Not Sol Portreler
Gökhan Karsan “Eski Tüfek” Bir Sosyalistte Milliyetçilik
Avrupa’yı Yeniden Düşünmek
‹DEOLOJ‹LER
OKUMA PARÇASI
afya
ve Tarih-Co¤r
esi DO⁄UBATI
ORTRELER
n Karsan
üfek Bir Sosyalistte
yetçilik Sosyalizm
mi MDD ve
İslâm Okuma Parçası
Yasin Ceylan İslâm ve Diğer Her Şey
Belli
DO⁄U BATI
Gülriz Büken Yerli ve Yerli Olmayan Evrenlerde Amerikan
3 TASARIM
DÜfiÜNCE DERG‹S‹
| YIL:8 | SAYI:32 | MAYIS,
HAZ‹RAN, TEMMUZ-
2005 | ISSN: 1303-7242
Kızılderilileri’nin “Yaşayakalış”ı: Sanat Yoluyla Kendi Kaderini
Belirleme, Tanınma ve Güçlenme Yeni Dünya’ya Göç
Bülent Arı Avrupalılar Kozlarını Amerika Kıtası’nda Paylaştı Nazım İrem Eritme Potasından Eriyen Pota’ya: XXI. yüz-
yılın Eşiğinde Amerika Işıl Acehan Eski Dünya’dan Yeni
32 Amerika ve Kimlik Krizi Dünya’ya: Anadolu’dan ABD’ye İlk Müslüman Türk Göçü
Üzerine
B‹R ZAMANLAR
Sanat
St›egl›tz’in r›ndaki
EN‹ DÜNYA’YA Foto¤rafla
az›m ‹rem Yüce (!) Amerika
ritme Potas›ndanXXI.
riyen Pota’ya: Amerika Orhan Kandemir veya
DO⁄UBATI
DO⁄U BATI Le Goff Ortaçağ’da Batı Avrupa Mehmet Ali Kılıçbay “Ortaçağ Yok, Ortaçağlar Var”
DO⁄U BATI
2
ISSN: 1303-724
EK‹M-200 5 |
DÜfiÜNC E DERG‹S‹
| YIL:8 | SAYI:33
| A⁄USTO S, EYLÜL,
Ortaçağ’ın ‘Orta Malı’ Olmadığına Dair Burçin Erol Ortaçağ Ebru Yener Ortaçağ’ın Aydınlık Yüzü: Endülüs Hüseyin Can
Avrupası ve Üniversiteler Turhan Kaçar Ortaçağ’ın Dinsel Erkin Japonya Ortaçağı’nda Zen Işığı
Fermantasyonu A. Kadir Çüçen Kötülük Problemi Nazım
İrem Karanlık/Aydınlık Anlatısı Olarak Ortaçağ ve Eski/Yeni İnceleme
33 Tarih Yazımı Richard Dietrich Digenēs Akritēs Destanı’nda Bizans-
Müslüman İlişkileri
“Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü”
ORTAÇA⁄ AYDIN
ORTAÇA⁄
AYDINLI⁄I
Hukuk/Siyaset
ÜfiÜNMEK
ARKA PLAN
Cevat Özyurt
Milletleflme Sürecinde
Medeniyet
Ergün Y›ld›r›m
Bir Sol Milliyetçi
‹deoloji Modeli:
Kadro Dergisi
Bekir Karlığa Doğu-Batı Düşüncelerinde On Üçüncü Yüzyıl Aydın Albayrak & Cem Deveci Ortaçağ Sonunda Evrensel
Hukuk Arayışı ve İnsan Hakları: Vitoria’nın Siyaset Kuramı
Ziya Gökalp’in
Dönüşümü
LI⁄I
1933 Üniversite
Tarih Dersleri
an afya
DO⁄UBATI
¤er Her fiey ve Dil ve Tarih-Co¤r
Fakültesi
Söyleşi
AJ
lge ile R 20-0
n Yar›n SOL PORTRELE ISSN 1303-724
Gökhan Karsan Sosyalistte
F‹K‹RDE, Eski Tüfek BirSosyalizm
Milliyetçilik ve 7 2 42 0 7
9 7 7 13 0 3
L‹K”
‹kilemi MDD
DOĞU BATI
İstenen Sosyo-Kültürel ve Politik İlişki Ağı Sonu: Romalılar ve Kuzey Komşuları Mehmet Bulut
DOĞU BATI
DÜŞÜNC E DERGİSİ
| YIL:9 | SAYI:34 | KASIM,
ARALIK, OCAK
2005-06 | ISSN:
1303-724 2
Deliler, Entelektüeller
arı: Akdeniz Siyasetinde
r,
Mehmet Bulut Korsanların Rolü
Merkez, Akdeniz’den SEYİR
Atlantik’e Kayarken
UM":
Avrupalılar ve Mustafa Pultar
Seyir
Akdeniz Vizyonunu
Yeniden Ele Almak
Oktay Özel Tarih, Tarihçi ve Entelektüel Kamusallık Bir Entelektüelin Yüz Çizgileri: Sabri F. Ülgener
l ŞUBAT, MART,
l YIL:9 l SAYI:36
DÜŞÜNC E DERGİSİ
OĞAN
KENZ
Arendt & Althusser & Rawls Sinema
Liberalizmi ve NECDET SUBAŞI
ve
litanizm “Normal Bilim”
G. Gürkan Öztan “Politik Olan”a İtibarını İade Etme Metin Gönen Faure, Godard ve Entelektüel Sinema
Hakikat Rejim(ler)i
ER'E DAİR
MURAT ERŞEN
GÜNER SAYAR Entelektüel Laik
mi
Liberalizm Olmalıdır?
da Sabri F.
M
MERLİOĞLU
Almanya ve
de Büyük Bir
polit Entelektüel
KENZ
ALİYE KOVANLIK
Batı Düşüncesin
Entelekt
REYHAN ATASÜ
AYA
de İki Nostalji
mci: TOPÇUOĞLU ler
UŞTURMA &
LEŞİ
Milli Burjuvazi
ISSN: 1303-724
EKİM 2006 l
l AĞUSTOS , EYLÜL,
l YIL:9 l SAYI:38
Etnisite
DÜŞÜNC E DERGİSİ
MİLLİYETÇİLİ
K Nuran Erol Işık Milliyetçilik, Popüler Kültür ve “Kurtlar
Zİ
I Mehmet Karakaş Türkçülük ve Türk Milliyetçiliği G.
Vadisi”
MİLLİ BURJUVA
A ÇİTAK NALAN YETİM &
sa'da Laiklik ve
R Kültürel Miras
CEP BOZTEMU ve
hsel Açıdan Millet
liyetçilik:
us-Devletin Kapitalist
ÇALIŞMALAR
IŞIK
NURAN EROL
etim Tarzıyla
Milliyetçilik,
rlikte Gelişimi ve
Popüler Kültür
Milliyetçiliği: Toplumsal Bütünleşmede Ordunun Rolü ve Atilla Güney Resmî Milliyetçilikten Popüler Milliyetçiliğe
Devletin Meşruluk Temelleri Selim Aslantaş Sırp İsyanları Geçiş: 1960 Sonrası Türk Sineması Üzerine Siyasal
(1804-1815): Milli Bağımsızlık Hareketi mi Burjuva Devrimi Bir Deneme
39
mi Köylü Ayaklanması mı? Faruk Bozgöz Arap Milliyetçiliği
Kenz
MİLLİYETÇİLİK
ALİ UTKU
ANTİK DÜNYA
Caner Işık Eski Dünyanın Kadim Bilgesi Hermes John
John Tait Mısır’ın Bilgeliği: Klasik Görüşler N. K. Devaraja
R
KEMAL BAKI
BİLGELİĞİ
Burnet Efesli Heraklitos
ve
C. AKÇA ATAÇ Konfüçyüs, Bilgelik
RİŞ Britanya için Eğitim
Dil ve İmparatorluk
Dersleri:
A BİLGELİĞİ
Kenz
eliğin N. K. DEVARAJA
Çağda Dil ve Gramer Erman Gören Haşim Koç XVII. Yüzyılın Ortasında Osmanlı
Antik Çağ Destan Geleneğinde Ruh ve Öte Dünya Turhan Coğrafyası’ndan Antik Dönemlere Bir Bakış: Kâtip Çelebi’nin
Kaçar Pax Romana’nın Gölgesinde İkinci Sofistler Dönemi Eserlerinden Seçmeler
BİR ZAMANL
AR
Deleuze-Guattarici Bir Yaklaşım Orhun Yakın Death Wish: Amerikan Yazınına Etkisi ve Seyahatnâmeler Burcu
AMERİKA - II
BURCU BOSTANOĞ
Amerika ve Osmanlı
LU
Hollywood Usulü Suç ve Ceza Timothy M. Roberts Türk Bostanoğlu Amerika ve Osmanlı’nın Akdeniz’de Başlayan
AR
USLU
Orta Doğu'ya
POUND
ka
Kenz
RİKA-OSMANLI
U ÖZGE ÖZMEN
üzyıl Amerikan-
nlı İlişkileri
Amerika: Bir İmparatorluk Deneyimi
C. Akça Ataç Bağımsızlık Savaşçılığından Dünya Reyda Ergün & Cemal Bâli Akal Bilgenin Siyaseti,
Hükümdarlığına: Amerikan İmparatorluk Anlayışının Tarihsel Siyasetçinin Yalnızlığı
Gelişimi Nasuh Uslu ABD’nin Temel Tehdit Kaynağını
Dil, Etnisite, İskân ve Ulusun İnşası Bahar Gürsel Yargıç Lynch’in Mirası: Amerikan Tarihinde
ETNİSİTE
Kolektif Şiddet
İsrail
İlker Aytürk “Yahudi Kimdir?” Tartışmasının Işığında Ötekiler
İsrail’de Din ve Etnik Kimlik Fırat Mollaer Görünmez Ötekiler Çingeneler Örneği ve
Ötekiliğin Dayanılmaz Hâli
İrlanda
Gülden Hatipoğlu İrlanda: Edebiyat Politikaları ve Kimlik
Retoriği
50
II. Meşrutiyet Ahmet Kuyaş II. Meşrutiyet, Türk Devrimi Tarihi ve Bugünkü
"100. Yıl" Enver Töre II. Meşrutiyet Dönemi Türk Tiyatrosu
Cilt I
Türkiye Nevzat Artuç II. Meşrutiyet’in İlânı H. Aliyar
Demirci 1908 Parlamentosunda Meşrutiyetin Değerleri
ve İlkeleri Cenk Reyhan Jön Türk Hareketi Türk Devrim
Süreci Üzerine Karşılaştırmalı Bir Çözümleme Necmettin
Doğan Türk Demokrasi Tarihini Anlamanın Bir Aracı Olarak
Meşrutiyet Mustafa Gündüz II Meşrutiyet İdeolojilerinde
Sosyoloji ve Geleceğin Toplum Tasavvuru
II. Meşrutiyet
"100. Yıl" Merkeziyetçiler Mücadelesi Bayram Soy 1908 Jön Türk
Cilt II Devrimi’ne İngiltere’nin Yaklaşımı Nevin Ateş Şûrâ-yı
Ümmet Gazetesi’nin Selanik Nüsha-i Fevkalâdesi Işığında
31 Mart Hadisesi’ne Bir Bakış Ülkü Gürsoy II. Meşrutiyet
Dönemi Dergileri Üzerine Bir Değerlendirme Adem Kara
Meşrutiyetin Oluşumunda Aydınların Etkisi
DÜŞÜNC E DERGİSİ
l YIL:11 l SAYI:50
l AĞUSTOS , EYLÜL,
Alp Ejder Kantoğlu Roma’nın Unutulan Yıldızı Marcus
Roma: Savaş Ya Da Barış Manilius
Burak Çınar Roma Ordusunun Savaşlardaki Üstünlüğü
Çağatay Akşit Tanrılarla Barış İçinde Yaşamak Tartışma
50
Turhan Kaçar Roma’dan Sonra Akdeniz Dünyası ve
Felsefe ‘Pirenne Tezi’ Mustafa Kömürcüoğlu Yeniden Roma:
Kemal Bakır Roma’da Felsefe, Stoa Ahlâkı, Kölelik ve
Romalılar II
ROMALILAR
MUSTAFA
Kenz
Roma KENZ
EJDER HASAN BÜLENT
Yöntem
l KASIM, ARALIK,
l YIL:12 l SAYI:51
DÜŞÜNCE DERGİSİ
I ÜRETİM
ŞENER AKTÜRK a
Osmanlı ToplumundFarklı
ASKERÎ YENİLİK
BURAK ÇINAR
Osmanlı
Osmanlılar Yeniçeri İsyanlarının Modern Siyasî Darbelere Dönüşmesi
Yonca Köksal Tanzimat ve Tarih Yazımı
Dinî Çeşitlilik: Ateşli
İmparatorluğu'nda
Olan Neydi?
Silahların Yükselişi I
Osmanlı Üretim Tarzı
OĞLU YAHYA ARAZ
tim Tarzı XVI. yüzyılda Osmanlı
ve
KENZ
U
nden Osmanlı Toplumunda Kişiler HÜSEYİN GÜNDOĞD
Tarzı Cemaatler ArasıSöylem ve Toplum
Kâtip Çelebi'nin
İlişkilerin “Dil, ve Siyaset Düşüncesi
Sembol”leri
Askerî Yenilik
UN EROĞLU ve BALKANLAR
ı Şehzadeleri
Üretim Tarzı
nlı Atmeydanı YONCA KÖKSAL
sal Bir Meydan Tanzimat ve Tarih
? Yazımı
Yükselişi
İdare
Kenz
Haldun Eroğlu Osmanlı Şehzadeleri ve Devlet Yönetimi
Hüseyin Gündoğdu Kâtip Çelebi’nin Toplum ve Siyaset
Düşüncesi
Osmanlılar Kimliği
NADİR ÖZBEK
Abdülhamid Rejimi,
KİMLİK
FAZIL GÖKÇEK
Tanzimat Dönemi
Türk II Oğuz Adanır Osmanlı Toplumunda Bâtıl İnançlar, Talih ve
‘Kader’
ANIR ğı ve
Vergi Tahsildarlı Romanında Osmanlı
İttihat Ve Terakki
plumunda
Siyaset, 1876-1908 Kimliği
ar, Talih ve
TERAKKİ
TURİZM İTTİHAT VE
AHMET YÜKSEL PINAR KAYA
LES OKULU Teşebbüs: en Ulus
Zamansız Bir Milli Burjuvazid
Terakki Dönemi
EDA ÖZEL
16. yüzyılda Osmanlı
ILDIRIM
Devleti ve Osmanlı
İaşeciliği ve
Korsanları
Balkanlar
l YIL:13 l SAYI:53
DÜŞÜNCE DERGİSİ
NECMETTİN
AYGÜN
XVIII. Yüzyılda
Trabzon
Osmanlılar
III
“Merkez-Çevre” İlişkileri Finansman Sorunları Necmettin Aygün XVIII. Yüzyılda
Yasemin Beyazıt Osmanlı’da Kaza Sınırlarını Belirleyen
AHÎLİK
EZ-ÇEVRE” MEHMET TOPAL
&
Merkezli Karadeniz ile
Temel Etkenler
TARTIŞMA
tkenler BALKANLAR M. AKİF KİREÇCİ
Arasında:
DRİTAN EGRO Gerçekle Hayâl
M Osmanlı Batı Medeniyeti
MİN C. FORTNA İmparatorluğu'ndan Tarihinde Osmanlı
lı Arnavutluk Devleti'ne İmparatorluğu
Tartışma
atorluğu'nun
da Eğitim ve İKTİSAT &TİCARET
Eğitim
afi LU
SİNAN MARUFOĞ
Osmanlı Taşra
TAFA GÜNDÜZ Para ve
Eyaletlerinde
Dönem Osmanlı Finansman Sorunları
ve
minde Disiplin
1303 -7242
2010 l ISSN:
TOS, EYLÜ L, EKİM
İSİ l YIL:1 3
l SAYI: 54 l AĞUS
DÜŞÜ NCE DERG
54
Osmanlılar IV
Osmanlılar
JÖN TÜRKLER
TARTIŞMA: “POP
ÜLER EĞİTİM
ŞERİFE YORU
LMAZ
İLYAS SÖĞÜTLÜ
Jön Türk Düşün
cesinde IV
OSMANLI” Osmanlı Modernlik ve
N
ALCIK AHMET ÖZCA ve İmparatorluğu'nda Modernleşme
adişahı ilik
Popüler Tarihç İlgisi Ruhsatsız Okulla
şma:
e
Osmanlı Tarihin ler 19.Yüzyılda Açılan KENZ
Yabancı
Üzerine Bazı Tespit Gayrimüslim ve Bir CEM ORHAN
e k
LUÇ Okullar Üzerin Avrupa-Merkezcili Tim
cı Yüzyılda OSMANLI VE Değerlendirme k:
Çıkmazını Aşma İktidar
Safevî Kültürel VATANDAŞLIK Jacoby'nın Sosyal
Çerçevesinde NALAN SOYA
RIK
AMERİKA'NIN HATİ ti Çalışması
ve Türk Devle
ânenin Önemi ŞENTÜRK OSMANLI SEYÂ Üzerine Bir İncele
me
ÖZMEN
Vatandaşlığın CANSU ÖZGE nlı
Kökleri:
İmparatorluk ak PUSHKIN Osma
Orta
GENCER Osmanlı'ya Bakm İmparatorluğu,
u Afrika
ı İslâm Yorum Doğu ve Kuzey da
İSMET PARL
AK Üzerine 19. Yüzyılikan
sından
Osmanlı'nın Tebaa şına Yayımlanan Amer
Cumhuriyet'in
Yurtta Seyâhatnameleri
Giden Yol
Eğitim
Şerife Yorulmaz Osmanlı İmparatorluğu’nda Ruhsatsız Okullaşma:
19.Yüzyılda Açılan Gayrimüslim ve Yabancı Okullar Üzerine Bir
Değerlendirme
Amerika’nın Osmanlı Seyâhati
Cansu Özge Özmen Pushkin Osmanlı İmparatorluğu, Orta Doğu
ve Kuzey Afrika Üzerine 19. Yüzyılda Yayımlanan Amerikan
Seyâhatnameleri
Jön Türkler
İLYAS SÖĞÜTLÜ Jön Türk Düşüncesinde Modernlik ve Modernleşme
KENZ
CEM ORHAN Avrupa-Merkezcilik Çıkmazını Aşmak: Tim Jacoby’nın
Sosyal İktidar ve Türk Devleti Çalışması Üzerine Bir İnceleme
54 GELECEK SAYILAR
55. sayı:
KARL MARX
56. sayı:
PSİKANALİZ DERSLERİ
57. sayı:
YENİ ÜÇ TARZ-I SİYASET-I
TÜRK LİBERALİZMİNİN ELEŞTİRİSİ
58. sayı:
YENİ ÜÇ TARZI SİYASET-II
TÜRK MUHAFAZAKÂRLIĞININ ELEŞTİRİSİ
59. sayı:
YENİ ÜÇ TARZI SİYASET-III
TÜRK SOSYALİZMİNİN ELEŞTİRİSİ
SIK SORULANLAR 55
SİYASET BİLİMİ İbn Haldun Metodu ve Siyaset Teorisi Ümit Hassan.................................................................................................... 25,00TL
Türkiye’de Devlet Geleneği Metin Heper . .................................................................................................................... 16,50TL
Türkiye Sözlüğü Siyaset, Toplum ve Kültür Metin Heper.............................................................................................. 28,00TL
EDEBİYAT “Kayıp Zamanın İzinde” Ahmet Hamdi Tanpınar Mehmet Aydın................................................................................... 16,50TL
Şair ve Patron Halil İnalcık.............................................................................................................................................. 8,00TL
Saint -Beuve’e Karşı Marcel Proust ............................................................................................................................. 14,00TL
Alman Romantizmi Ricarda Huch.................................................................................................................................. 33,00TL
Goethe Der Ki … J. Wolfgang Von Goethe................................................................................................................... 18,00TL
Schiller Hazırlayan: Gürsel Aytaç................................................................................................................................. 14,00TL
Yayın Kurulu
Halil İnalcık,
E. Fuat Keyman,
Mehmet Ali Kılıçbay,
Etyen Mahçupyan,
Şerif Mardin,
Süleyman Seyfi Öğün
Doğan Özlem,
Ali Yaşar Sarıbay
Danışma Kurulu
Cemal Bâli Akal,
Tülin Bumin,
Ufuk Coşkun,
Nezih Erdoğan,
Cem Deveci,
Ahmet İnam,
Hasan Bülent Kahraman,
Yusuf Kaplan,
Kurtuluş Kayalı,
Nuray Mert,
İlber Ortaylı,
Ömer Naci Soykan,
İlhan Tekeli,
Mirze Mehmet Zorbay