Professional Documents
Culture Documents
Düşün - Sayı 7 - Ekim 1984
Düşün - Sayı 7 - Ekim 1984
Icindekiler
,
1 içindekiler
2 sunu
3 kıyamet böyle kopacak 1 osman gürel
6 şiirler 1 can yücel
7 çevirmen 1 anat kutlar.
8 geoffrey hill'dan şiirler 1 cevat çapan
10 ekonomide neler oluyor 1 arslan başer kafaoğlu
12 milton friedman ve sendikalar
15 şiir çalışmaları 1 süreyya berfe
16 1940'1ı yıllardan bu yana müzikli anılar 1 filiz ali
17 karikatür 1 terruh doğan
18 kültürel yozlaşmanın ahlaki boyutu 1 refik zerengil
21 yıllardır 1 kemal özer
22 kültür politi kaları ve kültür bunalımları 1 ahmet cemal
23 karikatür 1 ferruh doğan
24 don kişot ya da tarihin en büyük enayisi 1 baki uğur
Kapak Resmi
25 karikatür 1 tan oral
Hein Heckroth'un,
Brecht'in Yedi Günah 26 çevre kültürü 1 gencay gürsoy
oyunu için sahne çizimi 27 gezginler 1 erdoğan alkan
(1960). 28 melih cevdet anday'la söyleşi 1 seyyit nezir
30 "tanıdık dünya" üstüne 1 sennur sezer
Kapak Düzeni 32 barbie dosyası'ndan sayfalar
Ferit Erkman 41 fransa'daki gestapo şeflerinin çoğu kurtuldu
45 nazi savaş suçluianna hoşgörünün anlamı
Grafik Düzen 47 karikatür 1 tan oral
ismail Cengiz 48 genç insanımızda sönmeyen sanat tutkusunun simgesi:
amatör tiyatro 1 düşün
Ofset Hazırlık 50 amatör tiyatroların gerçeği 1 oben güney
Fotomat Ofset 55 amatör tiyatronun yeri ve zorunluluğu 1 yılmaz onay
Kros Matbaacılık
56 gençlik tiyatroları - tiyatro şenlikleri 1 cevat çapan
Ezgi Ajans
57 her yer tiyatrodur 1 memet fuat
59 amatör tiyatrolar üstüne 1 b.brecht • şefika görgülü
Basıldığı Yer
60 amatör tiyatroda unutulmaz bir deney: genç oyuncular
Hürriyet Ofset Matbaacılık
63 liselerarası tiyatro şenliğinden 1 mustafa aslan
ve Gazetecilik A.Ş./Halkalı
64 klasik mitoloji ve antik tragedyalar 1 mehmet refik
67 mevsim başı notları "türkiyem" 1 vecdi sayar
Dağıtım
Hürriyet Holding A.Ş. 68 "küçük paşa" anıları 1 oktay akbal
69 "küçük paşa" için ne demişlerdi?
70 hüzün 1 erendiz atasü
Aylık Dergi
73 edebiyat estetiği 1 horst redeker aziz çalışlar
Ekim 84
•
sunu
Bu sayımızda; Memet Fuat, 1960'1ardaki Her Yer tay Akbal'ın Küçük Paşa Anıları ya
• Okurlarımızın ilgiyle karşıladık Tiyatrodur kampanyasının amacını zısı, De Yayınevi'nce yeni basımı ya
lan Barbie Dosyası nın ikinci bölümü
' ve niteliğini; Genç Oyuncular amatör pılan Ebubekir Hazım Tepeyran'ın
yer alıyor. Bu kez, Nazi savaş suç tiyatroculukta çabalarını; Mustafa As Küçük Paşa romanına dair ilginç ay
lusu Klaus Barbie'nin destekçileri ve lan, Liselerarası Tiyatro Şenliklerin rıntılar veriyor. Aynı yerde, romanın
kafadarlanyla birlikte Bolivya ve La de sergilenen amatör tiyatro çalışma önemini vurgulaması açısından Kü
tin Amerika'daki faaliyetlerini bula larını anlatıyorlar. Bu bölüm, Mehmet çük Paşa üstüne yazılardan Oktay
caksınız. Fransa'da gestapo şefleri Refik'in Klasik Mitoloji ve Antik Tra Akbal'ın yaptığı bir derleme yer alı
nin nasıl kurtuldu!;Juna; F.Almanya' gedyalar yazısıyla sona eriyor. yor. Horst Redeker' den Aziz Çalış
da Nazi savaş suçluianna gösterilen • Vecdi Sayar'ın sinema üzerine lar'ın çevirdiği Edebiyat Estetiği'nin
. hoşgörüye, yine bu bölümün yazı- mevsim başı notlan da bu sayımızda. ilk bölümünü bu sayımızda okuya
larını okurken tanık olacaksınız. • Kultür tartışmaları yazılarını sür caksınız. Dinarno'nun Anılan, Eren
• Amatör Tiyatro konusu, sana dürüyoruz. Refik Zerengil, Kültü diz Atasü'nün Hüzün, Murathan
tın kitlesel işlevinin gerçekleştirilme rel Yozlaşmanın Ahlaki Boyutu ya Mungan'ın Boyacıköy'de Kanlı Bir
si yönünden önemli bir etkinlik ola zısında, ahlaki çöküşten kurtuluş için Aşk Cinayeti öykülerinin yanı sıra,
rak dergimizin yayın programında gerekli birikimi mündemiç gücün Adnan Özyalçıner'in Bilgin ile Öğ
başından beri yer alan bir konu. An niteliğini gösteriyor. Ahmet Cemal, rencisi ad lı masalı ve Onat Kutlar'ın
cak amatör tiyatronun işlevini belir resmi politikalar ve kültürel birikim yazısı bu sayımızın ilginç ürünleri.
lemekle yelinmernek gerekti!;Jini bi arasındaki bağı irdelerken; Filiz Ali, • Bu sayımızda yer alan ş_iirler ara
lerek, kalıcı bir toplumsal etkinlik ka anılardan yola çıkarak müzik kültü sında, Can Yücel, Kemal Ozer, Sü
zanmasına da yönelmek ve iımatör rümüzdeki yozlaşmanın vardığı nok reyya Berfe'nin yanı sıra, Erdoğan
tiyatroların sa�lıklı bir şekillenme tayı belirliyor. Gencay Gürsoy'un, Alkan, Halil İbrahim Bahar, Mehmet
doğrultusunda yüz yüze geldiği so aydınlanmı.zın kültürel konumundan Müfit'in şiirleriyle Cevat Çaparı'ın İs
runları, ihtiyaçları giderici öneri ve kesitler getiren yazısı da bu bağlam koçyalı şair Geoffrey Hill'den türk
çabalan da yanı sıra göstermenin, bu da yer alıyor. Baki U!;Jur, Don Kişot çeleştirdiği dört şiiri okuyacaksınız.
çabayı bütünleyeceğini daha başın ya da Tarihin En Büyük Eriayisi ya • Spor bölümünde Abdülkadir
dan tespit ederek işe koyulmaktan zısında, Don Kişot tipinin çağımııda Yücelman'la, sporurouzun kitlesel
yana olduk. Nitekim amatör tiyatro ki anlamına açıklık getiriyor. nitelik kazanması için yapılması
lara ilişkin bölümümüzde, dergimi • Kıyamet Böyle Kopacak adlı ya gerekenler, spora bakışımızdaki yan
_zin amacını belirleyen yazımızla bir zıda, Doç. Dr. Osman Gürel, nük lışlıklar üzerine yaptığımız bir söyle
likte okuyacağınız yazılar, konuya leer tehlikenin dünyamız için tam bir şi var. Birlikte Yarışsalardı adlı yazı
önem verilmesi gerektiğini gösteri yıkım getirecek boyutlara ulaştığını da, Los Angeles Olimpiyatları ile
yor. aynntılanyla sergiliyor. Arslan Başer Dostluk-1984 Yarışmaları hakkında
Oben Güney, amatör tiyatroların Kafaoğlu, Ekonomide Neler Oluyor ilginç bir karşılaştırma ve değerlen
konumunu, üretken ve kalıcı bir iş yazısında, ülkemiz ekonomik ger dirme yer alıyor.
lev kazandınlmasına de!;Jgin öneriler çeklerini yorumlarken; Milton Fried • Satranç-Briç köşemizde, Serdar
ve dünyadan örneklerle açımlıyor. man ve Sendikalar'da sendikalar Çelik, ağustos ayında ölen dünya
Yılmaz Onay, amatör tiyatroların üzerine görüşleri açığa vuruluyor. satranç şampiyonlarından Petrosyan
toplumsal niteliği üstünde durarak, • Edebiyat konularımız arasında, hakkında bilgiler aktarıyor.
yaygınlaşması gereğini vurguluyor. son kitaplan üzerine Melih Cevdet • Ferruh Doğan, Tan Oral, Raşit
Amatör tiyatro çalışmalarında geç Anday'la Seyyit Nezir'in bir konuş Yakalı'nın karikatürleri, Necati Aba
miş deneyleri anlatan yazılarında, ması; Tanıdık Dünya kitabı üzerine cı'nın desenleri, İsa Çelik'in fotoğraf
Cevat Çatıan, amatör tiyatroların Sennur Sezer'in değerlendirmesi ve ları, dergimizin seveceğiniz diğer
yaratabildiw sanatsal güzellikleri; Anday'ın bir şiirini bulacaksınız. Ok- ürünleri...
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::· 3
Kıyamet
Böyle Kopacak
Osman Gürel
Hemen hemen bütün dinsel öğre kullanılması bir yana; son zamanlar otuz kırk yıl içinde gözlenen, genetik
tilerle, söylencelerin büyük bir kesi da ortaya atılan bir stratejinin öngör başkalaşım gibi uzun vadeli etkileri
minde en çok rastlanan motiflerden düğü yöresel ya da taktik nükleer ça üzerinde yoğunlaşmıştı. Nükleer ça
birisi, kıyamet kavrarnıdır. İnsanoğ tışmaların kaygı verici sonuçları bile tışmanın orta vadeli etkileri, ilk kez
lunun günahları ve sapkınlıklarıyla göz ardı edilemez dururndadır. "Ulu bu konferansta incelenmiştir. Bunla
çığırından çıkan, şirazesi bozulan sal çıkarlar" kalkanı arkasında çıl rın büyüklüğü, uzun vadeli sonuçla
dünya; onca peygamberin umutsuz gınca bir tutkuyla bu kör tırmanışı rı gölgede bırakmaktadır . Nitekim,
çabasına karşın artık iflah olmaz hale sürdüreniere karşı sağduyu sahipleri Stanford Üniversitesi Rektörü Do
geldiğinde, Tanrı bu "deneyin" so nin seslerini yükseltrneleri , artık ka nald Kennedy'e göre: " Büyük çaplı
na errnesine karar verecek ve onu , çınılmaz bir görev olmuştur. nükleer bir savaş sonunda ortaya çı"
üzerindeki tüm canlılada birlikte yok "' "' "' kacak biyolojik ve fiziksel değişiklik
edecektir. ler, en son 65 milyon yıl önce görü
Dünyanın dört bucağından derle Geçen yılın Ekim ayında, Arneri lenler mertebesinde olacaktır . " Ya
nen söylencelerde hep karşımıza çı ka Birleşik Devletleri'nde, "Bir Nük ni, dünyanın oluşum süreci içinde ge
kan "tufan" öyküsü yanında, gök leer Savaştan Sonra Dünya" adı al çirdiği jeolojik dönemlere, bir yeni
yüzüne çıkmak için Babil' de kule tında toplanan bir konferansta, onüç sini, bu kez, biz kendimiz armağan
yapmaya kalkışan gururlu kulların seçkin bilirnadarnı , böyle bir savaş edeceğiz . . .
dillerinin karmakarışık edilmesi; ah tan sonra nasıl bir dünyada yaşaya Sagan ekibi, sonuçlarını araştırdık
laksızlığın kol gezdiği Sodom ve Go cağımızı(? ! ) tartıştılar. Bilimsel çalış ları kırk tür nükleer çatışma içinden
rnorra kentlerine ateş ve kükürt yağ maların uluslararası niteliğinin güzel altı tür senaryo hazırladı. Bunların
dırılması gibi küçük çaplı kıyamet bir göstergesi olarak konferansın so tümü de, kuzey yarıkürede geçecek
ler, birer gözdağı olarak beliekiere nunda aynı konuları inceleyen Sov çatışmalar için düşünülmüştür.
yerleştirilmiştir. yet bilginleriyle uydu aracılığı ile ya (A) Taban çatışma: Toplam 5000
Böylece, her çağın sosyal düzeni pılan görüşmeler, konunun önemini megatonluk(ı), 10400 nükleer bom
içinde geleceğe yönelik bir korkutma ve güncelliğini iyice ortaya serdi. ba, askeri ve sevil hedeflere yönelti
biçimi olarak doğan kıyamet kavra Her biri ayrı uzmanlık alanından lecektir. Kentler ve endüstri merkez
mı, zamanla atasözlerine, türkülere bilginlerin, olası nükleer savaş sonu leri için OJo 20 yıkım öngörülmekte
girmiş ve anlam kaymaları ile �ünlük cu ortaya çıkacak değişikliklere iliş dir.
konuşma dilinde yer almıştır. Halk kin bulguları, sonunda öylesine ina (B) 3000 megatonluk çatışma: 2250
dilindeki bu kullanış, kıyamete dek nılmaz bir tablo ortaya çıkarmıştır ki; bomba, yalnız askeri hedeflere yönel
süreceğe de benzemektedir. böyle bir senaryonun gerçekleşmesi tilecektir.
Masallar, söylenceler ve kutsal ki olasılığı, en vurdumduymaz insa (C) 100 megatonluk çatışma: 1000
taplarda karşımıza çıkan kıyamet, ça nın bile kanını donduracak boyutlar bomba, yalnız sivil hedeflere, kent
ğırnızda yeni bir gerçeklik kazanmış göster rnektedir . lere yöne!tilecektir.
tır. Tepernizde bir kara bulut gibi do Cennetin Ejderleri ve Kozmoz ad (D) En büyük çatışma: Toplam
lanan bu gerçekliğin öbür adı " Nük lı iki güzel kitabı Türkçe'ye kazandı 10000 megatonluk, 16160 nükleer
leer Savaş "tır. Üstelik gerçek kıya rılmış olan ünlü astronorn Cari Sa bomba, askeri ve sivil hedeflere yö
met, masallardaki kadar uzak ve be gaiı'ın da aralarında bulunduğu; NA neltilecektir. Kentler ve endüstri mer
lirsiz bir tarihte değil; yaşadığımız SA, Kaliforniya Üniversitesi vb. ön kezleriiçin% 15 yıkım öngörülmek
yüzyılda kopacak gibidir. der bilim kuruluşlarının araştırıcıla tedir.
Atom bombasının Hiroşima ve rından oluşan bir ekip, olası nükleer Bu dört olasılıktan başka, öngörü
Nagazaki kentlerindeki insanlar üze bir savaşın atmosfer ve iklim koşul len daha genel iki yaklaşım da şöyle
rinde "denenrnesi"nden bugüne kırk ları üzerindeki etkilerini incelernişler dir:
yıl geçmiştir. O zamandan beri, nük dir. (E) Şiddetli askeri çatışma: Toplam
leer silahlarla taşıyıcılarının üretimi Kamuoyunda şimdiye kadar yapı 5000 megatonluk, 700 nükleer bom
ve geliştirilmesi hiila büyük bir hızla lan tartışmalar, bir nükleer bomba ba, yalnız askeri hedeflere yöneltile
sürdürülrnektedir . Bu olağanüstü ha nın yıkıcılık, ısı ve radyoaktif ışınırn cektir.
zırlık birikiminin, topyekun savaşta gibi görece kısa vadeli etkileriyle, (F) E n şiddetli çatışma: Toplam
4 :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::!:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
10000 megatonluk, 16160 nükleer yüzünden yeryüzü sıcaklığındaki ola tacaktır ki, en az üç ayırnızı, -20 de
bomba, askeri ve sivil hedeflere yö ğanüstü düşüşler bize dehşetli bir kış rece sıcaklıkta geçirmek zorunda ka
neltilecektir. Kentler ve endüstri mer yaşatacaktır. Mevsim ne olursa ol lacağız.
kezleri için OJo 15 yıkım öngörülmek sun, aylarca sürecek olan korkunç so Diğer yandan, ABD Atmosfer
tedir. ğuklar, ancak çok uzun sürede ve ya Araştırmaları Ulusal Merkezinden
Genel yaklaşımlarda yer alan (F) vaş yavaş ortadan kalkacaktır. Stephen Schneider ile SSCB Bilimler
senaryosu ile en büyük çatışma olan Güneş ışığının, normalin dörtte bi Akademisinden Vladimir Aleksand
(D) senaryosu aynı sayıları göster rine erişebilmesi, (A) senaryosunda rov'un birbirlerinden bağımsız olarak
mekte ise de, (F) için öngörülen toz 20 gün, (D) senaryosunda bir ay, (F) yaptıkları araştırmalara göre, bir
kaldırma oranı, öbüründen altı kat senaryosunda dört aydan önce olma nükleer savaşın yol açtığı toz ve du
fazla sayılmakta ve çok daha önemli yacaktır. man bulutlarının zamanla güney ya
sonuçlar beklenmektedir. Normal atmosfer sıcaklığı 14 dere rıküreye de yayılarak, dünyanın tüm
Ele alınan senaryolarda, atmosfer ce kabul edilirse, kuzey yarıkürede atmosferini kaplaması kaçınılmaz bir
üzerindeki orta vadeli değişikliklerin bir hafta on gün içinde ortalama sı sonuçtur. Bunun yanında, kentlerin
en önemli sonuçlarını, havaya dağı caklık sıfır santigrat dereceye düşe ve endüstri merkezlerinin bombalan
lan toz ve kurum oluşturmaktadır. cek, giderek soğuyan yeryüzünün ye masıyla havaya yayılacak karbon
Birkaç günde bitecek savaştan sonra niden ısınarak gene sıfır santigrat sı monoksit, azot oksitler, siyanürler,
iki hafta içinde, muazzam bir toz ve caklığa çıkması, (A) senaryosunda ozon, dioksin ve furan gibi zehirli
duman bulutu; ABD, Kanada, Avru dört ay, (D) ve (F)'de bir yıldan faz gazların sürekli ve kalıcı etkileri de
pa, SSCB, Çin ve Japonya gibi ku la zaman alacaktır . ayrı bir tehlike kaynağıdır.
zey yarıkürenin orta kuşağında yer Bu dönem içinde aşırı soğuklar Sovyet bilginlerine göre, güneş ışı
alan ülkelerin atmosferini tümüyle özellikle kıta içi bölgeleri kasıp kavu ğını soğurarak ısınan kurum ve du
örtecektir. racaktır. Örneğin, (A) senaryosu için man, atmosferi de ısıtacak ve dondu
'
Görece küçük çatışma sayılabile yaklaşık bir ay, (F) senaryosu için altı rucu soğukların etkisi bulutların da
cek (A) senaryosunda, 240.000 aydan fazla -40 ile -50 derecelik ğılmasıyla ortadan kalkınca, dünya
km2'lik kent yangınlarıyla, 500.000 soğuklar hüküm sürecektir. Kıyı böl mız bu sefer de + 40 ile + 50 derece
km2 ' lik kırsal kesim ve orman yan gelerinde biraz daha ılıman( ! ) iklim lik ortalama sıcaklıkla kavrulacaktır.
gınlarından atmosfere yayılacak ku umulursa da, bu kez denizler le kara Bu dayanılmaz iklim koşullarıyla
rum ve dumanın -dünyanın bir yıl lar arasındaki büyük sıcaklık farkın altüst olan dünyamızı başka tehlike
lık üretimine denk olan- 225 milyon dan doğan şiddetli tayfunlada karşı ler de beklemektedir. Stratosferde,
tona ulaşacağı hesaplanmıştıT. laşılacaktır. dünyayı çevreleyen bir ozon katma
Nükleer bombanın denemelerinden En küçük çatışmalara örnek sayı nı bulunur. Ozon, güneş ışığı içinde
bulunduğuna göre, bir megatonluk labilecek (B) olasılığında bile oluşan ki morötesi ışınımları soğurarak yer
patlama, yerden 100.000 ile 600.000 toz ve duman, ortalığı öylesine karar- yüzündeki canlıları öldürücü dozlar-
ton toz kaldırmaktadır . Bu verilere
dayanarak , (A) senaryosunun gerçek
leşmesinin 500 milyon ile 3 milyar ton
tozu; en şiddetli çatışmanın 6 milyar
ton tozu gökyüzüne savuracağı ko
layca hesaplanabilir. 600 kilotonluk
bir bomba ya da büyük kent yangın
ları bu toz ve dumanı yerden en az 20
km yukarıya stratosfere(2) çıkarabil
mektedir.
Çatışmalardan henüz iki hafta son
ra havayı kaplayan ve kilometreler
ce kalınlığa erişen toz ve kurum, ku
zey yarıkürede yeryüzüne normal ko
şullarda erişen güneş ışığını OJo 95 ile
OJo 98,5 azaltacaktır. Stratosferde sı
caklık sabittir ve su buharı da çok az
dır. Dolayısıyla, atmosferin yeryüzü
ne yakın kesimi olan troposferdeki
gibi yağmur ve rüzgar etkileri bura
da bulunmadığından, bu yüksekliğe
çıkan çok küçük toz ve kurum tane
ciklerinin dağılması, bir yılı aşan, ol
dukça uzun bir süre gerektirecektir.
Toz tanecikleri güneş ışığını yan "G�r�p
..
gorecegınız,
sıtıp saçariarsa da, siyah renkli is ve
kurum tanecikleri, üzerlerine düşen tek nükleer
savaştır."
ışığın büyük bir kesimini soğururlar.
Nükleer
Bu nedenle, savaştan sonra yalnız zi savaş tehdidi
firi karanlıkta oturmakla kalmayaca tüm insanlığı
ğız, güneş ışığının çok yetersiz kalışı tedirgin ediyor.
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: s
dan korur. (A) türü taban çatışma sitesi 'nden Paul Ehrlich ve arkadaş rışan zehir li bileşikler , önemli oran
da, bu katmanın en az OJo 30 kadarı ları geniş bir rapor halinde sunmuş da kirlenmeye neden olacaktır .
parçalanacak ve dumanın perdekyi lardır. Soğuk ve karanlıktan başka radyo
ci etkisi kalktıktan sonra yeryüzüne Aylarca güneş ışığının % 95 'ten aktif ışınım ve serpintiler, hayvanla
ulaşacak morötesi ışınımlar ,yaşama fazlasının " kısılması" ile oluşan bü rı olduğu kadar bitkileri de etkileye
ya olanak bırakmayacaklardır. yük karanlık, öncelikle tüm biyolo cek, yaşamını sürdürebilen türlerin
Cari Sagan ve arkadaşları , nükle jik sistemlerin temel dayanağı sayılan genetik yapılarını bozarak uzun dö
er çatışmadan sonra radyoaktif ser yeşil bitkilerin fotosentez<5> etkinliği nemli bozukluklar ve başkalaşımlar
pintilerin orta vadeli dağılımını da ni derinden sarsacaktır. Yeşil bitki oluşturacaktır. Toz ve duman bulut
önemli bir sorun olarak görmektedir lerdeki fotosentez olayı, aldıkları gü larının dağılmasından sonra, ozon
ler. Önceki görüş! ere göre, asıl tehli neş ışığı miktarı ile orantılıdır . Nor katmanının koruyuculuğundan yok
keyi savaştan birkaç ay sonrasına ka mal ışığın % 15'ini enerji olarak de sun kalan yeryüzünde canlı kalabilen
darki serpintiler oluşturacaktı, Stra polayan bitkiler , ışık bu miı.::tarın al lere öldürücü morötesi ışınımlar son
tosferde toplanan serpintilerin, kısa tına düşünce, adeta " keseden yiye darbeyi indireceklerdir .
yarılanma süresine sahip oldukları rek ' ' kendi kendileriyle beslenme sü * * *
için, bir iki yıl içinde zararsız ürün recine girerler. Tam öğle vaktinde bi Seçkin bilginierin sergiledikleri bu
lere dönüşeceği düşünülüyordu. le, dolunay ışığından daha az aydı n tablo, zengin bir düşgücünün üretti
Yeni buluşlar, orta vadeli serpin lıkta kalan koca bir biyo-kütle, böy ği, bilim-kurgu türünden bir öykü de
tilerin göz ardı edilemeyecek önem lece kısa sürede yok olur gider. Doğ ğildir. Tümüyle, bilimsel araştırma
de olduğunu göstermiştir. Hesaplara rudan ya da dalaylı olarak yeşil bit lara dayanan bulgulardan ortaya çı
göre, (A) türü çatışmada, tüm kuzey kilerle beslenen hayvanlar ve insan karılmıştır. Geriye dönüşü olmayan
yarıkürede yaşayan insanlar ortalama lar da en önemli besin kaynaklarını nükleer savaşın, dünyamıza arınağa
20 rad(4l ışınım, orta kuşakta yaşa yitirmiş olurlar. nma şöyle bir bakalım:
yanlar ise ortalama 50 rad ışınım ala Güneş ışığından yoksun kalmanın Çok karanlık, çok soğuk, toz ve
caklardır. Ayrıca 50 rad ışı nı mı da, öbür sonucu olan sıcaklık düşmesi dumanla dolu, soluk aldırmayan bir
yiyecek ve içeceklerden "dahilen" al de, bitki yetişmesinde bir başka atmosfer. Enerji ve besin kaynakları
ma olasılığı vardır. Özellikle, ana he olumsuz etmendir. Ortalama mevsim kurumuş; susuzluk ve salgın hastalık
deflerin rüzgar altı bölgelerinde or sıcaklığındaki bir derecelik azalma, lar kapıda. Yiyecek ve içeceklerden,
talama ışınım dozu miktarı, bu değe tahıl veriminde OJo 10 düşmeye yol aç kullandığımız tüm eşyaya kadar her
rin kat kat üstüne çıkabilir . Kırkse maktadır. Soğuğa dayanıklı bitkile şey, radyoaktif ışınım ve serpintiyle
kiz saat içinde alınan 350 ile 500 rad' rin bile mevsimlik dönemlere direnç kirlenmiş. Barınacak yerler birer yı
lık dozun , acil yardım gören sağlıklı leri farklıdır . Daha ılıman bölge bit kıntı halinde. Milyonlarca ölü yanın
yetişkinlerin yarısında ölüme yol aç kileriyse, sıfır santigrat derecenin çok da, yanıklar ve yaralar etkisiyle acı
tığı anımsanırsa; sağlık hizmetlerinin altındaki sıcaklıklara hiç dayanamaz çeken -belki içlerinde en sevdikleri
çalışmadığı bir ortamda, orta vadeli lar. Asıl besin kaynaklarımızı oluştu mizin de bulunduğu- milyonlarca
radyoaktif serpintilerle alınan 1 00 ranlarsa, bu bölgelerde yetişen bitki hasta. Hiçbir sağlık sistemi çalışma
rad'lık dozun -belki de daha yükse lerdir. makta. Sosyal yaşam bir anda yitiril
ğinin- nasıl bir felaket oluşturacağı Olağanüstü koşulların hayvanlar miş; biyolojik yaşamımızın nasıl, ne
tahmin edilebilir . üzerindeki etkileri, türlerin ortadan rede, ne zaman sona ereceği belirsiz. . .
Dünya Sağlık Örgütü, en büyük kalkması boyutlarına varacaktır. Tüm bu manzarayı sergileyebilecek
çatışma sonunda, 1 , 1 milyar insanın Normal olarak ılıman bölgelerde ya oyunu, böyle bir kıyameti on gün
derhal öleceğini ve bir o kadarının da· şayan hayvanlar -özellikle sıcakkan içinde salınelernek bizim elimizde.
çok ciddi biçimde yaralanacağını he lı olanlar- soğuktan en fazla etkile Bir konuşmacının dediği gibi " . . .
saplamıştır. Bu sayılara, orta vadeli nenler olacaktır. Kaliforniya Üniver nükleer savaşı kazanan tarafın yal
radyoaktif serpintinin öldüreceği 500 sitesi'nden John Harte'a göre, aşırı nızca iki hafta için kazandığını' ' dü
milyon kişi de ekleyebiliriz. soğuklardan kıta içindeki göl, ırmak şünürsek, "bu toplu intiharın ne pa
Bir nükleer savaşın, atmosferde ve gibi tatlı su kaynakları, iki üç metre hasına olacağı'', doğrusu sormaya
iklimde yapacağı olağanüstü değişik kalınlığında buz katmanlarıyla kap değer.
liklerin en çarpıcı sonuçları, canııla lanacak ve bu soğuk çöller, dayana
rm yaşamlarını sürdürme sürecinde bilen hayvanların susuzluktan kırıl KISA AÇIKLAMALAR
gözlenecektir. Savaştan sonraki bir malarına neden olacaktır. Kış uyku (1) Megaton: Nükleer bombalar için
suna yatanlar , bu uykudan hiç uya kullanılan ve bir milyon ton dinarni
ile bir buçuk yıl, tek hücreli bitkiler
tin yıkıcılığına eşdeğer sayılan birim.
den insanoğluna kadar bütün canlı namayacaklar, evcil hayvanların kit-·
(2) Stratosfer: Yeryüzünden sonra, 8
lar için en zor geçecek zaman dilimi lesel ölümleri , salgın hastalıklar için
ile 60 km. yükseklikler arasında yer
sayılabilir. Bu çatışmalar içi n , patla en elverişli ortamı oluşturacaktır. alaiı hava katmanı.
ma, ısı! etki ve radyoaktif ışınım gi Savaştan artakalanlar için bir be (3) Yarılanma süresi: Kendiliğinden
bi kısa vadeli etkilerden sonra, yan sin kaynağı olabilecek denizlerdeki parçalanan radyoaktif maddelerin ya
gınlar, zehirli gazlar, sürekli karan durum da pek parlak sayılmaz. De rı ağırlığa inmeleri için geçecek sü
lık , aşırı soğuklar, su kaynaklarının niz canlıları içinde fotosentez yapa re.
donması, yiyecek kıtlığı, radyoaktif bilen planktonlar, ışıksızlık yüzünden (4) Rad: Radyoaktif ışınımlara ilişkin
bir doz birimi.
serpinti, sağlık, ulaşım ve iletişim sis yok olunca, beslenme zincirinin kırı
lan bu temel halkası daha yüksek
(S) Fotosentez: Yeşil bitkilerin kloro
temlerinin çökmesi, bulaşıcı hastalık
fil aracılığı ile güneş enerjisini kulla
salgınları, ruhsal bozukluklar, morö canlıların soy kırımına yol açacaktır . narak, havadaki su ve karbondioksit
tesi ışınım artışı gibi ek etkilerin bi Kıyılardaki endüstri kuruluşları v e ten karbonhidrat besin maddeleri oluş
yolojik sonuçlarını Stanford Üniver- depoların bombalanmasıyla suya ka- tunnaları.
6 ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::;:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
••
BiLA-ZAMAN
(1936 İspanyası 'nda mesela)
Dönülmez Faşizmin ufkundayız
Vakit çok geç
W.BUTLER YEATS'ten
Ne ümitle, ne de dehşet
Can çekişirken kurtla kuş,
Beşer pür-dehşet, pür-ümit
Azrail'le öğür olmuş;
Bu kaçıncı ölmeyinen
Bu kaçıncı dirilişi ...
Uğrusunda gırla hayin,
Ağır adam, mağrur kişi
Son soluğunu kesecek
Keseriere okur meydan.
Ölümü bilir iliğ'ne dek--
İnsandır ölümü yaratan.
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: 7
Bu özelliğimi ilk kez, çocukken fark Çevirmenlik, bilinen bir iştir. Güçlük
ettim. Evimizin avluya bakan ikinci Ieri olduğu doğrudur. Ama, eninde
kat odasının penceresi önünde otur sonunda, yaptığınız iş, bir dilde yazı
muş, garip bir olayı izliyordum. Av Ian ya da söyleneni bir başka dile ak
luda, çiçekten meyvaya dönüşrnek tarmaktır. Benimki ise bambaşka bir
üzere olan bir zerdalİ ağacı vardı . olaydı . Aynı dili konuşan insanların
Meyvaları serçelerden korumak için söylediklerini gene aynı dille çevir
daliarına örümcek ağı gibi ince bir ip mek. Bana öyle geliyordu ki, evde bü
lik ağı gerilmişti.Ama gene de çok sa yükler le küçüklerin, okulda öğret
yıda serçe vardı ağaçta. İçlerinden bir menle öğrencilerin, sokakta köylülerle
bölüğü, ipiere ve dallara çarparak kal kentlilerin, ülkede yönetenlerle yöne
kıyor, yüksek avlu duvarının ortasın tilenlerin birbirlerini anlamaları için
daki bir deliğe doğru uçıtyor, delik birinin çıkıp bir tür "çeviri" yapma
çevresinde bir süre çırpındıktan son
ra yeniden ağaca konuyordu. Tam o
sırada "pat" diye bir tüfek patlıyor
du yanıbaşımdan. Ağaçtaki serçeler
CEViRMEN
,
sı gerekiyordu. Ve başka konularda
olduğu gibi, bu konuda da sorumlu
luk duyuyor, hatta çoğu kez bu so
rumluluğun altında eziliyordum. Ge
den birinin cansız yere düştüğünü gö Onat Kutlar ne de bir başkası üstlenmediğine gö
rüyordum. Ağacın yanında, elinde re, bu görevimi yerine getirmeliydim.
porselen bir tabakla, Ticaret Mahke Konuşmaları garip bir tedirginlikle Yılmak bilmez bir bağlılıkla işimi sür
mesi'nin yaşlı odacısı duruyordu . Dü dinliyordum . Bu insanların hepsi ay dürdüm.
şen serçeyi alıp, usulca tabağa koyu nı dili konuşuyorlar, ama birbirleri "Çevirmenlik" görevim kimi zaman
yordu. Tabak ölü serçelerle doluydu. nin söylediklerini anlamıyorlardı. mutlu sonuçlar doğuruyordu. Beya
Karşıda, kullanılmayan alıırın karan Sanki odada bir japon, bir ingiliz, bir zıt Kitaplığının avlusunda, sevgilisi
lık kapısı önünde, elleri ceplerinde öy macar, bir ispanyol vardı ve hiçbiri delikanlıya aşktan söz etmek isterken
lece duran küçük erkek kardeşim dik ötekinin dilini bilmiyordu. Bir şey kimya formülleri anlatan genç kızın
katle odacıyı izliyordu. Gökyüzü , yapmalıydım. Çünkü serçeler ölüp sözlerini "türkçeye" çeviriyordum ör
ikindi güneşiyle aydınlık, avlu gölge duruyordu. neğin. Genç kız, mutluluktan bayıl
liydi. Küçük kuşların ölümü için epey Pencereye dayanmaktan uyuşan ko mış gözlerle bakıyordu bana. Ya da
ce elverişli bir saat. lumu saliayarak odanın ortasına yü bir felsefe kitabını bir türlü aniayama
Düzenli aralıklarla, serçelere, odacı rüdüm. Beni bile şaşırtan yüksek bir yan arkadaşıma yeniden ve gene
ya ve yanıbaşımda bir iskemieye ters sesle konuşmaya başladım: "türkçe" anlatıyordum Eflatun 'un
oturmuş, bir tektüfeğin gez ve arpa "Yani abiarn diyor ki, serçeler duvar dediklerini. Bu kez anlıyor ve çok sev
cığından dikkatle nişan alan aile dos daki yuvalarına gizlenmiş yılandan diği felsefe konularında ilerliyordu.
tumuz Ticaret Mahkemesi Yargıcı'na korktukları için ağaca konuyorlar. Ama kimi zaman da kolayca tahmin
bakıyordum. Nam!uyu hafifçe ayna Serçeleri vuracağımza o yılanı vurun. edebileceğiniz gibi, inanılmaz karışık
tıyor, sonra bir noktaya gelince göz Hem serçeler kurtulsun, hem de lıklara, kızgınlıklara neden oluyor
lerini kısarak tetiği çekiyordu . ağaç. . . Babam konuğuna git diyeme dum.
"Pat! . . " Bir serçe daha. Odacı, ölü diği için yola çıkaııuyor. Atın kolaruru İnsanların konuşmalarındaki ikiyüz
serçeyi, olguntaşarak düşmüş bir mey istemesi bu yüzden . Belki konuk an lülükten mi kaynaklanıyordu acaba
va gibi tabağa koyuyordu . lar diye. . . Küçük kardeşim kolanla yı benim bu.mesleğim diye düşündüğüm
Anam kahve fincanlarını topluyordu. lam karıştınyor. Bu yüzden korkuyor . çok olmuştur. Bir ölçüde doğrudur
Sürekli hareket halindeydi. Bir yolcu Hakkı da var. Çünkü geçenlerde ba bu. Ama tümüyle değil. Söylediğinin
luğa çıkacakmış gibi. Oysa yolculuğa bam, karanlıkta kolan sanıp bir yıla tersini düşünen birinin yüzünden mas
çıkacak olan Babamdı. Onu akşam nı tutan birinden söz etmişti . Şimdi kesini sıyırmak bu anlamda bir ''çe
olmadan çiftliğe ulaştıracak olan at, unuttu herhalde bunu anlattığını . . . viri"dir elbette. Ama iki ayrı insanın,
kapıda sabırsız kişniyordu. Baharnsa Annem konuğun yorulmadığıru bili ayıu sözcüğü, örneğin "özgürlük" ya
konuğun gitmesini bekliyordu. Sadece yor. Bunu söylerken, artık gitseniz de da "masa" gibi biri soyut, öbürü so
ablam, duygularını saklayamadı. On mek istiyor . . . Yargıç amca ise serçe mut iki sözcüğü tümüyle ayrı ayrı
dört yaşındaydı. Tımaklarını kemirir ler için verdiği idam kararından dön kavradıklarına da tanık oluyordum .
ken birden bağırdı: "Vuracaksaruz yı meyeceğini söylemek istiyor. . . Oda Böyle durumlarda, elbette bir "iki
lanı vurun. Serçeleri niçin vuruyorsu cııun da hiç sesi çıkmıyor, çünkü kor yüzlülük" söz konusu değildi . Ama
nuz?" Yargıç gözlüklerini bir an al kuyor. . . " · gene de bir çeviri gerekiyordu.
nına kaldırdı. Abiama baktı . "Bu ye Rahatladım ve sustum. Herkesin ne Ama beni en çok şaşırtan olay, günün
zitler yarın tek çağla bırakmaz ağaç demek istediğini söylemiştim. Ama birinde, iki insanın sözlerini aynı dil
ta kızım . . . " dedi. Serçeleri vurmaya odadakilerin yüzüne bakınca bir kor de birbirine çevirirken, benim kullan
devam etti. Bu tuhaf düğümü çözmesi ku doldu içime. Anlaşılan ciddi bir dığım sözlerle yeni ve ''üçüncü bir
için babama baktım. O, pencereden pot kırmıştım. Babamın durumu kur dil" oluştuğunu görmem oldu. Çün
kardeşime seslendi ''Oğlum, ahırdan tarmak için söylediği gönül alıcı cüm kü eninde sonunda iki "taraf" ara
kolanı getir" . Kardeşim sızianarak lelere rağmen Yargıç izin isteyip git sında bulunan ben de, bir "dil"le ko
karşılık verdi: "Ben yılandan korku ti. nuşuyordum. Ve bu dil, öbür ikisin
yorum. Getiremem." Annem "Baba O anda, yaptığım işin sadece bir "çe den farklıydı. İki insan, iki topluluk,
nı duymadın mı? " diye seslendi kar viri" olduğunu, kimseyi kızdırmak is ya da yeryüzü ile insan arasında ye
deşime, "yola çıkacak . " Sonra Yar temediğimi elbette anlatamadım. Çün niden üretilen bir dil.
gıç'a döndü "Yoruldunuz . . . " "Yok kü açıkçasi, yaptığımın ne olduğunu Şimdi kimi zaman düşünüyorum:
cam m" diye cevap verdi Yargıç,' "Ka da iyice bilmiyordum. Özelliğimi kav Acaba edebiyat denilen şey bu mu?
lemi kırdık bir kere . . . " Yeniden ni rarnam ve adlandırmam için yılların Bu konuda bir yazı yazmayı da bu
şan aldı . "Pat! ". Bir serçe daha. geçmesi gerekti. yüzden düşündüm.
8 ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
GEOFFREY
HILL
Şairlerin
Dayanma Gücüyle İlgili Dört Şiir
Hırstan gözü dönmüş bir dünyada şiirin ya da şair/erin dayanma gücü
nün bir anlamı olabilir mi? Hangi yarayı sarar şiir, hangi sancıyı dindirir?
Ya da soruyu soran biz değil de, başkasıysa, şiir karın doyurur mu? Iyi
ki bu sorulara karşılık vermek zorunda olmadığımızı biliyoruz artık. Bize
bu bilinci veren de yüzyıllardan beri insanın onurlu direncini ölümsüz di
ze/erinde dile getiren şair/erin kendileri. Bu sayfalarda dört şiirini okuya
cağımz Geoffrey Hill de bu şairlerden biri. Şiirlerinin konuları ise işkence
altında zindan/arda, toplama kamplarında hayatlarını yitirmiş dört şair.
Tommasa Campanella 1568-1639 yılları arasında yaşamış bir/talyan keşi
şi. Ama aydınlık kafalı, özgür düşüneeli bir keşiş. Bu yüzden de bağnaz
Kato/ik Kilisesinin acımasız işkencelerine katlanmak zorunda kalmış. Türk
çeye de çevrilmiş olan Güneş Olkesi adlı yapıtıyla 'utopya geleneği'nin
önemli bir temsilcisi. Miguel Hernandez 1910-1942 yıllarında yaşamış bir
/spanyol şairi. Bir çobanın oğlu. Hernandez'in yeteneğini Machado ve Ji
menez gibi büyük/spanyol şairleri sezip onu destek/emiş/er. Iç Savaş sıra
sında Franco birlikleri tarafından tutuklanarak ölünceye kadar hapiste kal
mış. Robert Desnos 1900-1945 yılları arasında yaşamış bir Fransız şairi.
Adı önce Gerçeküstücü/ük akımıyla duyu/muş. Sonra bu akımın öncüle
rinden Breton 'la bozuşarak o gruptan uzak/aşmış. Fransız Direniş Hare
ketinin unutulmaz kahramanlarından biri. Ikinci Dünya Savaşı sonunda
Terezin Toplama kampmda tifüsten ölmüş. Osip Mandelşlam da tutukla
n ıp gönderildiği çalışma kampından bir daha dönmemiş. 1938'de öldüğü
sanılıyor.
Çağdaş İngiliz Şairi
Geoffrey Hill şiirlerinde genellikle şiddeti ve acıyı dile getiriyor. Okuru
avutmak ya da rahatlatmak için değil. Şiddeti ve acıyı tanımak için yapı
yor bunu, işkenceyle kendini uygar sayan kurumlar arasındaki ince ilişki
yi anlayabilmek için. C. Ç.
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
9
Ekonomide
Neler Oluyor?
Arslan Başer Kafaoğlu
-1- sıtmıyor. Eğer 1980'den bu yana pa iyi inceleyemeyişleri, bayadamış
"Sıkı!" niteliğiyle anılan para po ra basımı 5 kat ve fiyatlar da 5 kat makro-ekonomik görüşleri dogmatik
litikasına niye bu adın verildiğini bu artmış olsaydı, para kıtlığı çekilmez bir biçimde savunup izlemelerinden
güne kadar doğrusu anlamadım. As di. Para basımı 5 kat arttığı halde pa ileri gelmektedir. Devalüasyonla
lında 24 Ocak kararlarından sonra ra kıtlığı çekiliyorsa, bunun nedeni fi meydana gelen fiyat artışlarının de
uygulanan para politikası kadar yatların 5 kattan daha fazla artması ğiştirdiği sosyal talep yapısının, talep
"gevşek" para politikasına Cumhu dır. Olayın matematik olarak başka toplamının gelir gruph::rı ve sektörler
riyet Maliye Tarihinde rastlanmamış bir tür açıklaması yapılamaz. arası değişmelerinin doğurduğu yeni
tır. I 980 yılının 24 Ocak gününden bu problemleri IMF'nin belirttiği politi
b- Gelir dağılımı bozulmuştur, bu
yana 5 yıl geçmemiştir, ama para kalarla aşma olanağı yoktur. Liberal
yeni bir talep yapısı yaratmıştır. Üre
hacmi o günden 3 Ağustos' a tam 5 ekonomi ya da piyasa ekonomisi nor
tim ise bu talep yapısına ayak uydu
kat artmıştır. Böylesine para basımı
ramadığından, bazı yerlerde gerek mal artış ve eksilişler, minimal değiş
nı, Cumhuriyet hükümetleri, İkinci
siz para vardır, bazı yerlerde de (te melerde kalan ekonomilerde bazı dü
Dünya Savaşı'nda bile böyle 4- 5 yıl
mel üretim yerlerinde) para sıkıntısı zenlemeleri fiyat mekanizması ile sağ
uygulamış değillerdir. Ama bir kez lar. Siz onu, yani fiyat mekanizma
vardır. Örneğin ne videocular, ne
bu para politikasının adı "sıkı!" ola
Dandy'ciler ve ne de biracılar para sı sını 24 Ocak'ta olduğu gibi altüst et
rak çıkmıştır. Acaba neden böyle ol mişseniz, onun hakemliğiyle piyasa
kıntısı çekmiyor. Ama demir-çelik,
muştur?
petrol kimyası, tarımsal sanayi, inşa ların ayarlanması da hayal olur. Bu
Bunda Sayın Turgut Özal'ın yan
at sanayii para sıkıntısı çekiyor. Pa rada yapılması gereken, elimizle boz
lış politikalara taktığı "güzel" ya da duğumuz bir mekanizmanın her şeyi
ra sıkıntısı çekenler feryat edince, pa
"hoş" adları topluma kabul ettirme düzeltmesini beklemeden, kısa süre
ra boBuğunda olanların sesi çıkma
yolundaki, cidden hayran kaldığımız, li planlarnalara girmektir. IMF olsun,
yınca, basma ve topluma sadece bun
büyük yeteneğin payı yadsınamaz. onun öğrencileri olsun bunu anla
ların feryadı yansıdığından, olayın
Sayın Başbakanımız IMF'nin ve onun maktan uzaktırlar.
sadece bu yanı göze çarpıyor.
ekonomi felsefesinde yetişmiş olan
c- Ekonominin yüksek fiyat artış Dahası var... IMF ve onun öğren
ların kafalarında yatan şu fikri iyi ta
ları dolayısıyle değişen talep yapısı
nımıştır: "Enflasyon ciddiyetsiz (!) cileri "hem bir kez devalüasyon ya
na kendisini uydurarnayışı sonucu, ba pıldıktan sonra piyasa ekonomisi ko
hükümetlerin işidir. Ciddi bir hükü
zı talep daralması olan kesimlerde şulları uygulayın" derler ve hem de
met para basmaz." 1946'dan beri
banka kredileri -batmıştır demiye "aman ücret artışlarını idareli kulla
ekonomimizi yöneten Sayın Aksal'
lim- donmuştur. Yani emisyonla nın" diye bunu tamamlarlar. Sanki
dan Sayın Kundaş'a, merhum Şefik
kredi arasındaki oran düşmüştür. Bu ücret, emeğin kiralanınasının fiyatı
İnan'dan Sayın Müezzinoğlu'na ve
nedenle de emisyon arttığı halde, kre değildir. Ayrıca emisyonu, faizlerle
Sayın Erez'den Sayın Erdem'e, bütün
diler aynı oranda artmadığından, ba karşılarlar... Özetle, hem piyasada
ekonomi yönetimimizde yer tutmuş
zı kesimlerde kredi sıkıntısı vardır. ki fiyat mekanizmasını altüst ederler
eski ve yeni teknisyenlerdeki genel ka
Özetle para sıkıntısı çekilmesi "sı ve hem de o yaralı, hereli ve sakat fi
nı da budur. Sayın Özal, politikası
kı para" politikasından değil, "gev yat mekanizmasından medet uroar
na taktığı bu "saygın" isimle hiç il
şek para" politikasının yarattığı fiyat lar. Bırakın bilimselliği, mantığa bu
gisi olmayan ekonomi politikasını yü
ve talep yapısının değişmesi sonucu
rütüp gidiyor. Oysa izlenen politika kadar aykırı bir tutum, bir politika,
na karşı uygun değil, aykırı politika aransa bulunamaz. Hani "bu kadar
nın "sıkı para" ile hiç mi hiç ilgisi
lar izlenmesindendir. yanlışlık öğretilmeden, okunmadan
yoktur. _
Pekiy sıkı para politikası yok da fır - II - erişiiecek bir mertebe değildir" den
malar neden para bunalımı içinde? Çekilen bütün sıkıntılar gerek miş ya öyle... Aslında istenen, ülke
Bunun üç nedeni vardır: IMF'nin ve gerekse Sayın Özal'ın ve nin varının yoğunun, öldüm fiyatına
a- İlan olunan ve hesaplanan fiyat ekonomiyi aynı tarzda görenlerin dışarıya satılıp, IMF'nin ağalarının
artış hızları, gerçek enflasyonu yan- ekonominin ve ülkenin ı;ı;erceklerini mailarına bedel ödeyecek kaynak ya-
:::::: ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: :::::::::::::::::::::::: :: ::::: ::::: :::::::::::::::::::::: :::::::::::::::::::::::::::::::::: :::::::::::::::::::::::::::::::::::: :::::::::::::::::
ll
ratılmasıdır. Okuyun 14 Ağustos gü bu koşullar yaratılamaz" yanıtını ve kebileceği bile kuşkulu ... Öyle bir ku
nü Cumhuriyet'in ekonomi sayfasın relim. rumlar vergisi taksidi yok ... 80 mil
daki sebze dış satım fiyatlarını. Kilo
-IV- yarlık tahvilin verdiği olanak yok. . .
su 48liraya patates, ı20 liraya doma Şakacı, ancak zaman zaman doğ Yüzde 5 karşılık artışı daha yapabi
tes, 70 liraya pırasa, 46 liraya havuç ru şeyleri bulan ve söyleyen Prof. Üs leceği kuşkulu. O halde ıoo milyar li
vb. satmaktayız. Yani ekonomi, bir rayı nasıl çekecek? Üstelik, tarımsal
tünel'in ı4 Ağustos ı984 günlü yazı
de dışarıya kan vermekte, kanamak sında belirttiğigibi; para, ekonomide ürün alışlarının sonu dursun, ortasın
tadır. Böyle bir ekonomi her türlü da bile değiliz. Daha, sırada pamuk,
ki reel oluşların aynasıdır. "Artır a
hastalığa açıktır. İşsizliğe de, enflas pancar,Tariş alımları (üzüm, incir) ve
lım!" denince kolayca artırılan, "sı
yona da, para kıtlığına da .. . kalı m" denince kolayca sıkılan bir fındık alımları var.Bunlar"reel" fak
faktör değildir. Para; üretim ve bu törler, insanın egemen olacağı faktör
-III- ler değil kısa sürede ...
Hele son uygulamalardaki akla ve üretimin piyasada satılması "marke
mantığa aykırılık, artık hoşgörünün ting", yerine yeni üretim "reproduc Bir noktayı daha belirtelim: Tem
her çeşit sınırını aşmıştır. Devlet tah tion" gerekli olduğu için basılır. Özal muz ve Ağustos başında basılan net
hükümeti, Türk ekonomisinin yapı ı65 milyar lira gerçi kamu kesimi için
vili satıp bütçe açığını kapatarak, ya
da para bastıktan sonra onu banka sını bilmediği için paraya gereksini yapıldı. Ama bu emisyanun yarata
min az olduğu aylarda, faizcilerden cağı ek kredi olanakları özel kesime
karşılıklarını artırarak yeniden piya�
alınan yüzlerce milyar liralık vergiyi gidecek. Çünkü, kamu kesimi banka
sadan çekmek gibi acayip formüller
bırakmış, bütçe kaynaklarının bir cılık kesiminden kredi alamaz.
le kamuoyu önüne çıkılmıştır. Bun
kısmını (tekel maddeleri gelirlerinde "Emisyonda sadece kamu kesimi
ları şöyle irdeleyelim:
olduğu gibi) toplu konut fantezisinin gözetilmiştir" demek, Türkiye eko
a- Devlet tahvili ile toplanan para
hayaliyle oraya bırakmış, üretim ve nomisinin gerçeklerine uymaz. Çün
gine devlet tarafından mal ve hizmet
pazarlamaların yüklü para gerektir kü basılan her liranın yaratacağı ek
alımında kullanılacağından bu para
diği Temmuz ve Ağustos aylarında krediyi -ki bu basılan paranın he
devreye yeniden girer. Hatta daha
tam anlamıyla "fenersiz" yakalan men hemen daima ı, 5 katından faz
fazlasıyla girer. (Niçin daha fazlasıyla .
mıştır. Faizcilerin vergilerini bırakır ladır -sadece özel kesim alır. Bu al
girdiği uzun bir konu.)
ken (hafifletirken) biz uyarılarımızı datmaca her zaman yapılmıştır ve ko
b- Basılan her paranın doğurduğu
yapmıştık. lay taraftar bulmuştur, ama gerçek
kaydi para artışı, karşılıkları artıra
rak piyasadan çekeceğimiz paradan Özal hükümeti, 930 milyar dolay bu değildir. Hem kamu kesimi bu ay
larındaki emisyonu 835 milyar lira larda sadece veznedarlık yapmakta,
daha fazla olur. Yani her para basıl- ·
dığında, bunun bir katsayı ile çarpı ya yükseltti. Ne zaman? Temmuz ba aldığı krediyi fazlasıyla üreticiye da
şında. Temmuz Kurumlar Vergisinin ğılmaktadır. Burada gözetme nerede
mı kadar, ikinci çeşit,ama aynı işlevi
gören bir para hacmi daha ortaya çı ikinci taksit ayın, buna 80 milyarlık kalıyor? Bir gözetilen var ise, vaktiyle
kar. Bunu biz Siyasal Bilgiler II. sı an/ı şan/ı tefeci faizli devlet tahville vergileri hafifletilerek (bütçe gelirle
nıfında okuduk. Yapılan hesaplara ri geliri eklendi. Ne çekilebildi piya rini azaltan bir hafifletme) korunan
göre 10 0 milyar basılan para, tahmi sadan? Sadece 35 milyar lira... Ağus mevduat sahipleridir, mevduat artı
nen ı60 milyar başka para doğurur. tos başında ı00 milyar lira daha bas şıyla kaynakları artan banka sistemi
Oysa sizin yüzde 5 karşılık artırarak tı. Bu ay piyasadan 35 milyar lira çe- dir.
toplayacağınız para bu miktarın al
tında kalır.
Biraz "para-banka" ve "bütçe
istikraz" okumuş İktisat ya da Siya
sal öğrencileri bunu bilirler. "Piya
sadan pekiy para nasıl çekilir" der
seniz, bunun iki yolu vardır:
a- Hazine ya da kamu kesimi tah
silah, giderleri aşar; aradaki fazla,
Merkez Bankası'na iade edilir ve do
laşımdan çekilir;
b- Ya da özel kesim firmaları har
cadıklarından fazla para çekerler,
bunları banka sistemine aktarırlar.
Bankalar bununla ya ankeslerini (ka
sa mevcutlarını) artırırlar, ya da Mer
kez Bankasına borç öderler, ödenen
borçlar da piyasadan çekilir.
Bunun başka uzun süreli -hatta
orta süreli- yolu yoktur. (Hele fa
izleri artırarak piyasadan para çeki
lemez. Dört yılda faizler 5 kat arttı,
piyasada emisyon 5 kata yükseldi.
Daha açık kanıta gerek var mı?) Pe
kiy, yukardaki iki koşul nasıl yaratı
lır deniyorsa, "bugünkü politikayla Raşit Yakalı
12 ::::=:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::=::::::::::
Milton Friedman
ve Sendikalar
Friedman'ın ekonomik, politik, tır" düşüncesini beyan etmektedir. rı güçlü? Sendikalan savunanlar. üye
felsefi ve insana ilişkin görüşlerini ya- Bunların kanıt olmaktan çok Fri lerinin yüksek ücret almasını sendi
.
kından tanıyabilmek gayretlerimizi edman 'a has orjinallikler olduğu ke kanın gücüne bağlarlar ve tüm işçi
sürdürüyoruz. Kuramsal bir bütün sindir. Mademki işçilerinin çoğu sen ler sendika üyesi olsalar hepsinin
lüğü bulunmayan, yer yer zırvaya va dika üyesi olmayan ülkelerde işçile yüksek ücret alacağı savındadırlar. ' '
ran akıl dışı önermeleriyle sıradan bir rin "durumu gelişmektedir " , o hal-
irisanın düşünme vasatının da gerisin
SENDİKALAR
de kalan, ancak belli bir politik ikti
dar eşliğinde eyleme dönüştüğünde
ZARARLlDIR
önemli toplumsal sonuçlar yaratan Friedman'a göre "durum çok kar
Friedman'ın görüşlerini yakından ta maşıktır" ve sendikaların "yararlı ol
nımaya muhtaç bir toplumda yaşıyo duklarını " savundukları için "zararlı
ruz. 24 Ocak kararlarıyla başlamış olanların" göremediklerini, kendisi
olan süreçlerin toplamı, Friedman ' görebilmektedir. Hatta Friedman,
ın görüşleri ışığında bir kere daha ba belki durumu düzelir diye sendikala
kıldığında, oldukça anlamlı görül ra üye olan, bunun için gerektiğinde
mektedir. Bu yazımızda Friedman ' işten atılmayı göze alan ve kanı canı
ı n sendi kalara, sendikacılık hareke pahasına evrensel bir sendikacılık ha
tine ve ücret olgularına ilişkin görüş reketi yaratan yüzmilyonlarca işçinin
lerini tanıtmaya çalışacağız. Öyle �
dahi görernediğini "onların yararı
umuyoruz ki, okur, Friedman 'ın bu � na" görmektedir.
"Her halükarda yüksek ücret öde
.:} necek insanlar güçlü sendikalar oluş
konudaki görüşlerinden, toplumsal _
zeme ve yöntemler kullanılacaktır. yüksek ücret talebi gibi ekonomik bir renlerin ücret artış taleplerine karşı
Pilotların ücretini artırın, havayolu işçi hedefi biie, işçilere "kötü bir her zaman ve her yerde ileri sürdük
seyahati pahalılaşacak , daha az insan amaç" gibi sunulabilmektedir. leri görüşlerin kabaca formüle edil
uçacak, sonuçta pilotlar için daha az mesinden başka nedir ki? Hiç bir öz
sayıda iş imkanı olacaktır. Öte yan SENDİKALAR gün yanı. yoktur, çok geneldir ve bu
dan, marangozların ya da pilotların "Sendikaların ücret talepleri bizi if
sayısını azaltın, daha yüksek ücret is
ÇOK ZARARLlDIR las ettirecek" yahut " hep işçiler gül
teyeceklerdir. Doktorların sayısını Sendikalar, ' 'modern endüstri top dü, biraz da biz gülelim" yahutta
düşük tutun, daha yüksek ücret iste lumunda" lüzumsuz kuruluşlar hali "hükümet bizi işçilere karşı koru
yeceklerdir. ne gelmekte, dayattıkları yüksek üc sun" vb. işveren görüşleri, Fried
Başarılı bir sendika denetiminde retler yoluyla ücretierin düşmesine man'ın ücret artışlarını karın azalma
tuttuğu işteki çalışan sayısını azaltır. yol açıp işçilere zarar vermekle kal sı olarak görmesine dayanır .
Bu tür işlerde çalışmak isteyen insan mıyorlar, "milli ekonomileri" çöker
Ücret artışlarının işveren karların
lar bu denetimden dolayı çalışamaz ıecek başlıca arnillerden biri olabili
da, -eğer başka faktörler değişmeden
olur. Başka iş .aramak zorundadırlar. yorlar. Sendikaların bu olumsuz işlev
kalacaksa- oransal bir azalma yara
Başka işlere olan büyük işçi arzı bu leri özellikle "işverenlerin karlarına"
göz koymaktan başka bir şey değil tacağı doğrudur da, karların yüksek
işlerdeki ücreti düşürür. Genel sendi ücrete tahammül ederneyecek kadar
kalaşma da bu durumu değiştirmez. dir . Milton Friedman bunu böyle
düşük olduğu, asla doğru değildir.
Böyle bir durumda iş bulanlar daha ispatlar !
Nitekim Friedman bile ABD'de yük
yüksek ücret alacak, ama işsizlik de "Sendika liderleri yüksek ücretin
sek ücret düzeyi oluşmuş güçlü sek
artacaktır. Sonuçta, güçlü sendikalar
törlerin varlığından söz edebilmekte
ve zayıf sendikalar söz konusu ola
dir . Aksi halde, bu ücretierin o sekc
caktır; güçlü sendikaların üyeleri, za Friedman 'a göre törleri çoktan çökertıneleri gerekirdi .
yıf sendikaların üyelerinin zararına
lüzumsuz kuruluşlar olan Dahası Friedman, sendikaların daya
şimdiki gibi yüksek ücret alacaklar
sendikalar tıp aldığı yüksek ücrete rağmen işve
dır."
renlerin neden iflas etmediklerini
Anahtar gerçekten basittir, ekono aynı zamanda çok açıklamaktan başka, bunlara ait ser
mi bitimini, toplum olgusunu ve in zararlıdır. mayenin ve diğer sermaye unsurları
san gerçeğini hafife almakta, pratik nın nasıl olup da sürekli büyümekte
Üyelerine yüksek
olarak hiç yaşanmamış durumlar var olduğu olgusuna da bir açıklama ge
saymakta ve sonuçları sebep yerine ücret sağlayan
tirmek durumundadır .
koyarak gerçeklikle ilintisi olmayan sendikalar
sonuçlar çıkarmaktadır. Ücretin, iş diğer işçilere zarar Sınırlı bir açıklamayla Friedman 'a
gücünün fiatı olduğuna, dolayısıyla biz yardımcı olalım ve onun yukarı
pahalılığın sebebi olmayıp, aksine ge
verdikleri gibi, da verdiği oranları kullanarak ABD
nel fiatlar düzeyi tarafından belirlen işsizfiği de artırırlar! silah endüstrisi sahiplerinin bir yıllık
miş bir noktaya yükselme eğiliminde brüt karını hesaplayalım. Eğer bu
bulunduğuna ilişkin bir kavram gerçekten OJo IO'sa ve hükümetin silah
Friedman'da gelişmemiştir. Fried kardan sağlanmasından söz ederler. siparişleri 1-978 yılında üçyüzmilyon
man'da, bütün "kuramının" temelini Bu mümkün değildir: çünkü karlar dolar olarak gerçekleşmişse, birkaç
teşkil eden "fiat" kavramı da güdük buna yeterli değildir. ABD'de toplam silah endüstrisi grubunun o yılki ka
kalmaktadır, çünkü değerle fiat ara ulusal gelirin 0Jo80'i ücretlere, aylık zancı ı 1 . ı trilyon lirayı bulmuştur.
sındaki ilişkiyi kuramamaktadır·. Iara ve diğer işçi ödemelerine gitmek Yıllık karı Türkiye bütçesinin 5 katı
Onun yaptığı , fiatı belirleyen faktör tedir. Geriye kalanın yarısından faz nı aşan üç-beş silah tekelinin işçiler
lerden birini, üstelik fiata kaynaklık lası kira ve borç faizlerine gitmekte den gelen ücret talepleri karşısında
eden değerin doğrudan yaratıcısı olan dir. Sendika liderlerinin sürekli işa konkordata isteyip istemediklerini
emeği (İşgücünü) fiatlandırırkeıi cim ret ettiği şirket karları ise toplam ulu bilmiyoruz, ama Friedman'ın başka
ri davranınayı bütün bir tavır olarak sal gelirin OJo lO'undan azdır. Vergi ülkelerde de prototip örneklerine ar
önermesidir. Daha basiti, Friedman' ler çıktıktan sonra ise şirket karları .tık çok sık rastlanan şarlatanlardan bi
da, "bütün kötülüklerin anası serma ulusal gelirin 0Jo6'sı kadardır. Bu, ri olduğunu, bir kez daha görüyoruz.
yedir" görüşüne nazire olsun diye tüm karlar kullamlsa bile daha yük
"bütün kötülüklerin anası ücrettir" sek ücretleri finanse etmede çok ge
SENDİ�LA� ÇOK
formülü etrafında gezinir. ride kalmak demektir. Altın yumurt
Nitekim yukarıdaki alıntıda oldu layan tavoğun kesilmesi demektir. Bu TEHLIKELIDIR
ğu gibi, yüksek ücret alan sendikala küçük kar payı fabrikalara, makina Friedman için "bir şarlatandır ' '
rın, örgütlü oldukları alanda müşte lara yatırım için ve yeni ürünler,yeni deyip geçerdik , eğer görüşleı i kendi
ri kaçırdıkları , dolayısıyla talep da yöntemler geliştirmede teşvik edici ne has bir akademik fantazi olarak
ralmasına bağlı bir istihdam daralma dir; bu yatırımlar, bu yenilikler yıl kalsaydı. Oysa bu görüşler, birer ku
sına yol açtıkları, bu yüksek ücret lardır işçinin üretkenliğini artırmış ve ramsal çözümleme oldukları ve bilim
alanına yönelen işgücünün, iş �Jula böylelikle daha yüksek ücretler sağ sel bir değer taşıdıkları için değil,
mayıp başka sektörlere yönelmesinin, lamıştır. ' ' tarnda bunun tersi oldukları için, ki
o sektörler için işgücü fazlası oluştlır- mi politik hareketlerin ilham kayna
1duğu, bunun da oralarda çalışan iş Görülüyor k i , Friedman'ın ücret ğı olabilmekte, bazı işveren zümrele
çiler aleyhine bir düşük ücret düzeyi artışlarına ilişkin hayli ilginç görüş rinin ekonomik yaklaşım rotası hali
yarattığı düşünülebilmektedir. Yani leri bulunmaktadır. Ancak bu, işve- ne gelebilmektedir. Bize has güncel-
14 : ::::: ıııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııı••ııııııııııııııııııııııııı
: : : :: ::::: : : : : : : :: : : : :::: : : : : :::: : : : : : : : : : : : : : : :: : : : : : : : : :: : : : : : : : : : : : : : :: : :: : : :::::::: : :::::::::: : : : : : : :: ::::::: :::
: ::
liği nedeniyle 'Friedman felsefesinin korumaya ve işçilere karşı şiddet uy gençler arasındaki yüksek işsizlik ora
sendikalara ilişkin görüşlerini tanı gulamaya çalışırlar. nı hem bir skandal, hem de ciddi bir
maya devam edelim: Sendikaları "anarşi ve şiddetin sosyal huzursuzluk kaynağıdır. Ve
"İşçilerin bir kısmı için yüksek üc kaynakları' ' gibi göstermek, işçilerin büyük oranda asgari ücret yasaları
ret demek, bunun diğer işçilerden "işverenleri dövmek ve mallarını tah nın bir sonucudur . . . Asgari ücret ya
sağlanması demektir . . • Sendikalar rip etmek" gibi yollara başvurabile sasını siyahlara en karşı yasa değil
üyelerinin ücretlerini nasıl yükselte cekleri imajını canlı tutmak ve bunu se, en karşı yasalardan biri olarak gö
bilmektedir? Güçlerinin temel kayna yaygın bir korku motifi olarak top rüyoruz. Hükümet önce pek çok genç
ğı nedir? Yanıt: boş iş sayısını düşük luma mal etmek, sendikacılık hare insanın , çoğu siyah genç insanın, çok
tutma yada bir iş için uygun insan sa ketini tasfiye etmeyi planlayan ve de kötü bir eğitim gördüğü okullar ya
yısını düşük tutma yeteneği. Sendika mokrasi dışı siyasi seçeneklerle fazla pıyor ve bunlar iyi ücret alabilecek
lar boş iş sayısını yüksek bir ücret dü içli-dışlı olan sermaye odaklarının becerilere sahip olmuyorlar. Sonra
zeyi dayatarak düşük tutmayı başar kurnazlığıdır. Bizde de bu yöntem hükümet, işverenlerin bunlara işba
mışlardır. Sendika yüksek bir ücreti yaygın olarak kullanılmaya başlan şında yetiştirmenin bir yolu olarak
nasıl dayatabilir? Bunun bir yolu mıştır. Sigorta şirketleri, sendikala düşük ücretle iş önermeterini önleye
şiddet ya da şiddet tehdididir. İşve rın "şiddete (onlar grevi şiddet diye rek bunları ikinci kez cezalandırıyor.
renterin malını tahrip etme tehdidi ya tanıtıyorlar) başvurabilecekleri ihti Tüm bunlar yoksula yardım etmek
da sendikasız işçi çalıştıran, sendika maline" karşılık yurttaşlardan "ev adına yapılıyor . . . "
üyelerine sendikanın belirlediğinden lerini sigorta ettirmelerini" gazete Bakın işte! Belirlenmiş bir asgari
daha düşük ücret veren işverenleri ilanları yoluyla isteyebilmektedirler. ücretin bile işçilere ne büyük zarar
dövme; ya da daha düşük ücrete an (Bakınız, Düşün Dergisi, Eylül l984) lar verdiğini görün. İ şçilerin elinden
Iaşırlarsa işçileri dövme ve mallarını asgari ücretten daha ucuza çalışma
tahrip etme gibi. Bu nedenlerdir ki olanağı alınmaktadır. Dolayısıyla iş
sendika ücret düzenlemeleri ve görüş
KAHROLSUN çiler yeteneklerini geliştirmekten ve
melerine sık sık şiddet eşlik etmekte SENDİKALAR hatta iş bulmaktan mahrum kalmak
dir . " Sendikalara iliskin "akıl yürütme" tadırlar. Ayrıca işverenler daha ucu
Burada Friedman konuyu ABD' yöntemi bir kez "şirazesinden çıktıysa" za işçi çalışıırma imkanları varken iş
deki boyutuyla gösterıneyi yeğlediği nereye varacağını kestirrnek mümkün çilere yeteneklerinin üstünde bir üc
için, gangsterlikle sendikacılığı birbi değildir; Artık işçilere, ' 'sendikalar reti, "sadaka kabilindeİı" vermeye
rine karıştırmaktadır . Türkiye'de de sizin en büyük düşmanınızdır" den� zorlanmaktadırlar.
gangster sendikacılık hayli köklü bilir. Onlardan, sendikalardan uzak . . . "Ve bütün bunlar yoksula yar
bir geleneğ� sahiptir ve biz bu konu durmaları, yüzlerce yılda ve binbir dım etmek adına yapılıyor . . . "
da da en az Friedman kadar somut kahırla oluşturdukları bir ekonomik
bilgiye sahip bulunduğumuzdan, Fri mücadele geleneğini terk etmeleri ve
edman'ın çarpıtmasını kolayca göre işverenlerin insafına sığınmaları iste YAŞASlN
bilmekteyiz. nebilir. FRIEDMANCILAR
Sendikaların yüksek ücret artışı "Ücret oranlannı zorlayan bir baş Kapitalist dünya görüşünün bu en
sağlayabilmek için "düşük ücret veren ka hükümet uygulaması ise asgari üc zavallı düzeyinin , nasıl olup da poli
işverenleri dövmek" ya da " işveren ret yasalarıdır. Bu yasalar düşük ge tik egemenlik noktasına ulaşabildiği
lerin malını tahrip etmek" gibi yol lirli insanlara yardım olarak savunul ne şaşırmamak mümkün değildir.
lara başvurdukları ülkemizde duyui maktadır. Gerçekte ise bunlar düşük Ancak her ülkenin siyasal gerçekliği
muş değildir. Böyle bir yola Batı'da geliriilere zarar vermektedir . • . Asga açısından bakılırsa, bu şaşkınlık da
başvurulduğuna dair herhangi bir ön ri ücret yasası işverenlerin, becerisi ğılabilir. Friedman'ın akli kategori
rek gösterilebileceğini de sanmıyoruz. düşük işçilere karşı bir aynm yapma leriyle düşünüp politika oluşturmak
Sendikaların bu konuda bilinen bir sını gerektirmektedir. Kimse bunu tan ve bunu, bu tarzın gerekli kıldığı
tek silahları vardır ve bu yasal silah belirtmiyor, ama gerçek budur. Ör güçler himayesinde uygulamaktan
larını kullanabilmeleri -ki bu GREV neğin iyi eğitim görmemiş, becerisi ibaret kalan toplumsal oluşumlardan
hakkıdır- hem amaçları bakımın ancak saatte 2 dolarlık bir işe yctebi birine tanık olmamız nedeniyle, ko
dan yeterlidir, hem de başka yollara len bir genci ele alın. Bu genç, kız ya nunun artan bir önemi ve güncelliği
başvurulmasını gereksiz kılmaktadır. da erkek olsun, bu ücretle çalışmaya bulunmaktadır.
Sorun da burdadır ya! Friedman ve daha iyi bir iş bulabilmesini sağ Friedmancıların misyonunun so
cıların "şiddet" diye göstermeye ça layacak beceriler kazanmaya istekli mutluğu ve politik konumu, içinde
lıştıkları ' ' GREV'' hakkının kullanıl olabilir. Ama yasa bu gencin, eğer iş yaşadığımız süreçlere bu açıdan ba
masından başka bir şey değildir. Sen veren saatte 2.90 dolar (1979'da) öde karken işimizi kolaylaştırmaktadır.
dikaları birer şiddet örgütü gibi gös meye yanaşırsa istihdam edilebilece Hangi felsefenin, . ya da hangi ilkel
termek ve hükümetlerden yardım is ğini söyleme.ktedir. Eğer işveren gen yaklaşımın genelieşmekte ve toplu
temek, böylece sendikaları baskı al cin becerisinin karşılığı olan 2 dola" mun içinde bulunduğu edilgenlikten
tına alarak caydırmak ve "düşük üc ra ek olarak 90 senti bir sadaka ola de yararlanarak kurumlaşmakta ol
ret dayatmak" , bütün bunlar günü rak vermeye istekli değilse, bu genç duğu bizce herkesin hayati sorunu
müz dünyasında kulağımıza hiç de işe alınmayacaktır. Saatte 2.90 dolar dur.
yabancı gelmeyen sedalardır, gözü lık bir işe girernemiş olmanın, saatte Friedman 'ın aramızda gezinen ve
müze aşina manzaralardır. Fried 2 dolar veren bir işte çalışmaktan ne bu durumda yönlendirici olan ruhu
man'ın tarifini verdiği sendika tipi den daha iyi olduğu bizim için her za nu görebilmek için Friedman 'ı oku
gangster sendikacılar, yüksek ücret man bir sır kalmıştır. maya hiç gerek yoktur. Onun yaptı
dayatmaya değil, işveren çıkarlarını Gençler arasında, özellikle siyah ğı, en ilkel düzeydeki kaba işveren
15
.: : : : : : : ::: : : : : : ::::::::::::::::::::::::::::::::: : : : : : : : : : : : : : :: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : :::::: : : : : : :: : ; : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : ::::: :::::: : : : : : : : : : : : : : : : : ::: : :::: : : : : : : : : : : : : : : : : : : ·
: :: : : : : : :: ::: ::: : :::
sı" olduklarına ilişkin Friedmancı Birkaç meyve ağacı varmış evlerinin önünde.
"akademik görüşle" sendikaları
Yüzü söyledi kendisinden önce.
-'-' zapt-ü rapt altına alma gayretini"
aynı görüşün değişik ifade ediliş bi
çimleri saymak acaba yanlış mıdır? Yeni kalktım hastalıktan.
• Sendikaları , başkentlerde (Was
Bütün 'saatler sabahı gösteriyor.
hington' da Capitol Hill etrafında)
kümelenip politikaya bulaşmakla
suçlayan Friedman' dan bir şeyler al Yaz bitti.
mış olmalı ki, bir başkası bir başka Suların tadı yerine geldi.
ülkede (G . Kore-Brezilya ve ilh . . . ),
eğer kapatmamışsa, sendikaların dev
re dışı tutulmasına büyük gayret sar
Kalbirn düşünmeyi bıraksa
fetmektedir. çabuk bitecek gece.
Ücret ve sendika olgusuna Fried
man gibi bakılacaksa, bunun ardın Bir köşeye çekilsem...
dan, aynı bakışın politik formülleri
de birlikte gelecektir. Sendikaları
Yanımda güzden başka kimse olmasa . . .
"modern endüstri toplumunda" lü
zumsuz sayıyorsanız, "endüstrileşme Yağmur altındaki küçük gelin
çabası içindeki" bir toplumda lüks hiçbir yere bakmıyor.
saymak durumundasınız. Asgari üc
rete ilişkin mantiki talepleri "ekono
mik durumun sarsılması" olarak yo Uzun, yavaş bir akşam;
rumluyorsanız, Friedman'ın aynı şeyi yapraksız kavak ağaçları.
"işçilerin becerisini engellemek" ve
"işverenleri sadaka vermeye zorla
mak ' ' olarak yorumlamasından yo Anlat, dinliyorum seni
la çıkıyorsunuzdur. dinliyorum telörgütere takılı serçeyi.
Belki fark Friedman'ın, gelişkin
bir endüstri temelinde uygulandığın
da felsefi boyutunu ortaya koyarnadarı
Ayrıldı k:
"parasal fonksiyonlardan" ibaret ka Ürün verdi ayrılık.
lan görüşlerinin, demokratizmin ku
rumlaşmadığı bir temelde, vahşete Bütün gün dağlara baktım.
dönüşmesi, en kaba doğallıkları kut
sayıp insanı aşağılayan ve insandan
Kaç yaşındayım bilmiyorum.
gelen bütün korunma çabalarını "ya
sa dışı" sayan bir noktaya ulaşması Şiir!
dır. Mademki politik kabul görüyor, Başka şaire git.
yaşasın Friedmancılık!
Yalnız kalmak istiyorum.
Alıntılar: Milton and Rose Friedman, Free
to Choose, s.278-81 , Penguin 1983 baskiSI
16 :::::::::: :::::: :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: :::::::::::::::::::::: ::::::: :::::::::::::::: ::::::::::::::::::::::: : :
1940'lı Yıllardan
Bu Yana
Müzikli Anılar
Fi liz Al i
Çocukluğum ı 940'lı yıllarda An rip kentti . Eski An kara ile Yeni An Jacques Thibault ile Alfred Cortot
kara'da geçti. Cumhuriyet ilkelerinin kara neredeyse gözle görünen bir çiz adlı iki Fransızın bu İspanyolla bir
sıkı sıkıya uygulandığı o yıllarda, giyle ayrılırdı . Eski Ankara sokak olup, birlikte piyano, keman , çello
Cumhuriyet'in ilk ve ikinci kuşağının larında çirkef suları açıkta akıp du üçlüleri seslendirdiklerini öğrenmiş
idealist neferleri ya komşumuz, ya rurken, Yenişehir'in asfalt sokakla tim.
öğretmenimiz, ya anamız, ya baba rı arazözlerle yıkanırdı. Eski Anka Adalar apartınanında müziğin her
mız, hatta kimimizin ya nenesi ya da ra'da yani Ulus'ta, Hisar'da, Deniz türlüsü özgürce İcra edilirdi. Feriha
dedesiydi . ı 940'lar Ankara'sı tam ciler Caddesi, Çıkrıkçılar Yokuşun teyzelerin kapı komşusu Orhan Abi
anlamıyla bir memur kentiydi. İlko da yaşayanlar başka, Yenişehir'de çok harika saz çalar, türkü söylerdi.
kulda bile çocuklar, memur çocuk oturanlar ise bambaşkaydı . Yenişe Orhan Abi hem vücut geliştirir, hem
ları, artı, kapıcı çocukları ve evlatlık hir Karanfil Sokak 'taki komşumuz teknik işlerden, tamirattan anlar,
lar diye ikiye ayrılırdı. Kapıcı çocuk Prof. Melchior, Nazi Almanya'sın ama müziğin inceliklerinin de hakkı
larıyla evlatlıklar arka sıralarda, me dan kaçmış, gündüzleri Nümune nı verirdi .
mur çocukları ise ön sıralarda - ba Hastahanesi'nde ameliyatlar yapan, Karanfil Sokak'ta yaşayan Alman
balarının barem ve önem derecesine akşamlarıysa evinde, kuyruklu piya lar, Adalar apartınanı sakinlerinin
göre - sıralarup oturtulurlardı. Dok nosunun başında Beethoven Sonat halk müziği, alaturka, alafranga ve
toru, mühendisi hukukçusu ile tüm lar çalan bir Doktordu. Bizim otur de hatta evrensel, uluslararası müzik
serbest meslek erbabının da Devlet duğumuz Adalar apartınanı da bağ merakı, çev�de yaşayan çocukları
Memuru oldukları zamanlardı o za rında birkaç müzisyen barındırmak etkisi altına almıştı. Evde, Radyo
manlar. taydı . Alt katta oturan Feriha Tey Senfoni Orkestrasını, Oda Müziği,
ze, Paşabahçeli doktor Şerafettİn Be Şan Soloları ve Çocuk Kulübü Prog
Üçüncü sınıfa geldiğimizde, birile
yin kızı (şu doktorların da m:izik me ramlarını kaçırmadan dinlemek iste
ri okulumuzdan Radyo Çocuk Kulü
rakı ayrı bir inceleme konusu olabi yen tek çocuk ben değilctim o sıralar.
bü için, kulağı müziğe yatkın çocuk
lir) hem alaturka, hem alafranga pi İlkokul arkadaşım Evin'le Chopin'
ları seçmeye gelmişlerdi . Hepimiz
yano çalardı. Doktor Şerafettİn Bey, in Yaşamı filmine tam üç kez gitmiş,
hop oturup, hop kalkmıştık. Okulu
kıziarına zamanın en iyi eğitimini Chopin rolündeki Comeli Wilde'ın
muzun yani Mimar Kemal İlkokulu
vermek istediğinden, Feriha teyzey tam Potonaise çalarken rludakları
nun bir piyanosu, bu piyanoyu çal
le Ferhunde teyzeye ud, santur, pi arasından piyanonun tuşlarına dam
masını bilen bir de Mualla öğretme
yano hocaları tutmuş vaktiyle. Her layan iki damla kan yüzünden her se
ni vardı. Yıl sonu müsamerelerinde
ikisi de bu sayede hem en iyisinden ferinde hüngür hüngür ağlamış ve
Mualla öğretmen, Konservatuvar öğ fasıl geçerler, hem de tangolar, pot Potanaise çalabiirnek için piyano der
rencisi ve Radyo Çocuk Kulübünün kalar, kadriller çalmasını bilirierdi. si almaya karar vermiştik . Mozart'
koro şefi Tarık Abi ile, kulağı müzi
Feriha Teyze'nin kocası Necmi ın yaşamı filmi siyah beyaz ve Cho
ğe yatkın olsun, olmasın bütün ço
Amca'nın müzikle taruşıklığı ise baş pin'e oranla daha az tantanalı oldu
cuklara iki sesli şarkılar söyletmeyi
ka bir alemdi. Karadenizli olan Nec ğu halde yine Cumartesi, Pazar ı ı .30
becerir, türküler öğretİr, halk oyun
mi Amca, Öğretmen Okulundayken matinelerini kaçırmamış, Mozart'ın
ları oynatır, Johann Strauss'un vats
keman çalarmış, okulu bitirdikten kuş beyinli karısı Constanze'ye çok
leri eşliğinde ,o zamanın modern an sonra bursla New York' a Columbia kızmış, karlı bir kış günü yoksullar
layışına uygun danslar yaptırırdı. Üniversitesine gitmiş. Necmi Amca, mezarlığına gömülen Mozart için
Okul müsamereleri ve Radyo Çocuk
orada müziğe başka türlü merak sar bardaklar dolusu gözyaşı dökmüş
Kulübü, pek çok yeteneğin su yüzü
mış. Yurda, 78'lik plaklardan oluşan tük. İşte bu gözyaşları bizi Mozart'
ne çıkmasını sağlayan, ı 940'lı yılla
bir koleksiyonla dönmüş. Bu plaklar ın, Chopin'in müziğine daha sıcak
rın ilkokul çocuklarını müziğe, tiyat
dan Ammelita Galli Curci'nin kolo lıkla bağlamıştı galiba. Dinlemeyi ye
roya, dansa, kısaca sanata yönlendi
ratur denen bülbül seslilerden oldu terli bulmamış, doğrudan müzik yap
ren dinamik bir güçtü. Ankara'daki ğunu, şişman adamın da Caruso ad ma içgüdüsüyle kırbaçlanmıştık.
bu örnek, yurdun değişik yörelerin lı bir tenor olduğunu öğrenmiştim. Böylece ı940'lı yılları geride bıra
de de uygulansa idi, sonuç olarak bir
Yine Necmi Amca'nın plaklarında karak ı 950'li yıllara ve gençliğe adı
yetenek patlamasıyla karşılaşacaktık
Stokowski adlı artist gibi yakışıklı or mımızı attık. Bizim gençliğimiz Ame
belki de.
kestra şefini tanımış, Casals adlı çıp rika'yı keşfetmemizle başlar. Ameri
O zamanın Ankara'sı, Orta Ana lak kafalı bir İspanyol'un kemanın ka nedir? Amerika, saçları acaip kı
dolu'nun göbeğinde sivrilen bir ga- ağabeyi çelloyu baya iyi kıvırdığını, sa kesilmiş, sarışın ya da zenci, uzun
:::::::::::::::: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : ::::::::::: : : : : : : : : : : : : : : : : : :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: ::::::::: : : : : : : : : : : : : : : : : :: : : : : : : : :::::::: ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: 17
boylu, pantalon paçaları acaip kısa, yodaki bilinçli eğitici programlarla, olumlu veya olumsuz her türlü etki
koca pabuçlu, ciklet çiğneyen Ame ordu evlerindeki dans orkestralarıy yüklemesini yapabilecek güçte bir ile
rikan çavuşları, onların saçları bigu la, kaliteli yemek müziği çalınan lo tişim aracıdır. Televizyonun bir ba
dili eşleri ve sütle talk pudrası karı kantalarla atılan tohumlar, yani doğ kıma korkutucu sayılabilecek bu ni
şımı acaip kokan çocuklarıdır. Bun rudan müzik yaparak kendi müziği teliği, özellikle yetişmekte olan ku
lar, Karanfil Sokağa da gelirler. ni geliştirme ortamı yaratacak olan şakların yararına kullanılırsa erişiie
45'lik plakları, otomatik pikapiarın tohumlar müzik yaparak kendi mü cek sonuç, nüfus ve yetenek potan
da gökdelen gibi üst üste durur, bü ziğini geliştirme ortamı yaratacak siyelimiz göz önüne alındığında, dün
tün gün bu plaklardan akıp gelen olan tohumlar tam yeşerecekken kö yanın dudaklarını uçuklatacak kadar
yayvan İngilizce pop şarkıları dinler, künden sökülüp atılmadı mı? Bu to önemli olabilir.
Amerikalı olmaya özeniriz. humlar, ister evrensel, ister yerel ol Oysa biz, hiç kimsenin dudağını
Hızla, Nazi Almanyasından kaç sun, insanları "bilfiil" müzik yapma· uçuklatmak niyetinde olmadığımız
mış Profesörlerin kültür düzeyinden ya götürecek, dingin dinleyici olmak dan, bilinçli bir umursamazlık ve ne
Amerikan çavuşlarının kültür düze tan kurtaracak, dolayısıyla Türk mü redeyse anti-sanat inancıyla, televiz
yine doğru, kaygan bir iniş yapmak ziğini bugün içinde bulunduğu çık yonu yol göstericiliğinden arındırdık.
tayız. Artık, Adalar apartınanında ınaza sokmayacak ve yozluğa fırsat Televizyon, halk müziğinin, divan
kiler de doğrudan müzik yapmayı tanımayaçak tohumlardı, eğer yeşer müziğinin, batı kökenli pop müziği
tavsatıyorlar. Hep birlikte Ameri selerdi. nin, Türk kökenli pop müziğinin, ev
kanlaşıyoruz. Hadi biz genciz, kolay 1 960'lı yıllara gelindiğinde işler rensel müziğin tümünü, hikmeti sa
kapıldık diyelim, ya büyüklerimize epey rayından çıkmıştı zaten . dece kendinden menkul, sınıflandır
ne demeli? Onlar da en az bizim ka TRT'nin ilk kurulduğu yıllarda, malara sokarak kıyma makinesinden
dar tutulmadılar mı Amerikalıların BBC'nin Sanat Politikasından esin geçirmiş, izleyiciye her tür müziğin en
"cazibe"sine? AlD ve bilmemne lenerek olacak , birkaç olumlu giri iyisini, en kalitelisini sunacağına, her
programları ve uzmanlarıyla, tüm şimde bulunulmadı değil. Bu girişim tür müziğin kendine özgü özellikle
eğitim sistemimiz daha henüz doğru lerin çoğunun ardında da tek bir in rini yozlaştırarak ve bozarak sunma
dürüst eskinin meyvelerini almamış san, rahmetli Faruk Güvenç vardı. yı sakıncalı bulmamıştır.
ken sil baştan ters yüz edilmedi mi? Nedense, bizim memlekette olumlu Okul, çevre ve iletişim araçları ta
Edebiyat, müzik, sanat önemini yi girişimiere ya nazar değer, ya da na rafından son 20 yıldır başıboş bıra
tirip, varsa yoksa fen denmedi mi? zar değmesin diye olacak, öyle çok kılan müzik evrenimizin yine de tek
Kültür ve Sanatın adı kaldı, kendi göze batan, cümle aleme yararlı olan tük pırıltılarla yaşam savaşı verme
unutulmadı mı? İyi kötü yerleştiril ve beğeni! en işler yapılmasın denir. ye devam etme� bile bir mucizedir
meye çalışılan bir sanat politikası Televizyon, bilindiği gibi radyoya kanımca. İnsanları birbirine sözsüz
varken, tornistan edilip, tam yol ge oranla bin kat daha etkili bir eğitim yakınlaştırabilen tek sanat olan mü
riye gidilmedi mi? aracıdır. Üstelik, ille de "eğitim ya ziğin içinde bulunduğu başıboşluktan
Vaktiyle, Türkiye'nin hemen her pıyoruz" diye, eğitilmekten pek haz kurtulması için yapılabilecekleri, ko
köşesinde mutlaka bulunan bando zetmeyenbireyci halkırnızı korkutması nuyu dert edinen her aydının düşün
larla, idealist öğretmen okulu ve köy da gerekmez. Televizyon, izleyicisi mesinde sonsuz yarar olduğu kanı
enstitüsü mezunu öğretmenlerle, rad- ne, izleyicinin ruhu bile duymadan sındayım.
-
-
- '
r """" - o
-
-
- o
-
-
-
- o
. -
--
GECELERI - o
-
S E V R E TM E Y i N 1 Z
.
ı ı
'-
cff0 ..)
(J- '-�
18 :: : :::: :: : : : : : : : :: : : : :: : :: : :: : : : : ::::: :: : : :: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : ::: : : : :: : : : : : : : : : : : ::::: : ::::::::::::: : : : : : : : : : : : : : : : ::: : : : : : : : : : : : : : :: : : : :: : :::::: :: ::: : : : :::: :: ::: : :
Kültürel Yozlaşmanın
Ahlaki Boyutu
Refik Zerengil
Toplumsal kültür sorunlarımıza niş kapsamıyla ele alan kavram irde ve televizyon dizileri banal'liği, sade
çeşitli açılardan eğilen bu yazı dizisi lemeleri de gündemden henüz çıkmış ce magazin basını ya da Aj da Pekkan
nin bir önceki bölümünde, batı bur değil. müziği irdelendiğinde, bu tesbitler
juvazisine duyulan "kültürel hayran ' 'kültürel yozlaşma-soysuzlaşma''
lık" yanılgısının, kültür kavramını
KÜLTÜRE� YO�LAŞMA kavramlarını açıklamaya yetmez.
sanat-edebiyat-müzik'le, görgü ku VE AHLAKI DEGERLER Kültürel yozlaşma kavramının bir
rallarıyla, iyi yiyip içmesini bilmekle Kültür kavramını berrakça irdele boyutu beğeni düşüklüğü (zevksizlik)
sınırlamak yaniışından ileri geldiğini yebilmek için onun içerdiği bütün ise, asıl önemli olan boyutu ahlaki
söylemiş ve Jön-Türk'lerden bu ya belli başlı ögeleri göz önünde tutmak bunalımdır. Çünkü kültürel yozluk
na sürüp gelen bu hayranlık çerçeve gerekmekte. Bu konuda göze çarpan soyut bir kavram değildir, doğrudan
sinde ülkemizin kültür sorunlarına en belirgin nokta da, kültür tartışma doğruya insan ögesinin köreltilmesiy
sağlıklı bir yaklaşımda bulunulama larının daha çok toplumumuzdaki es le ilgilidir. Bu ise, esas olarak ahlaki
yacağını belirtmiştik. Ayrıca kültürel tetik algılama (beğeni) üzerinde yo boyutlarda, bencilliğin ve bireyciliğin
alanda Batı ile aramızdaki farklarda ğunlaşması. Örneğin, kır küçük bur artmasında, insan bireyinin manen
asıl üzerinde durulması gereken nok j uvazisinin hızlı yoksullaşması sonu körelmesinde, dolayısıyla toplumdaki
tanın siyasal demokrasi dahil olmak cunda mülksüz köylülerin akın akın bireyler arası ilişkilerin çürümesinde,
üzere Batı toplumlarındaki demokra kentlere akması, gene mülksüzleşme toplumda genel kabul görmüş birçok
tizmin bize nazaran gelişkinliği olma yen bir başka bölümünün de kent kü olumlu değer yargısının göçmesinde
sı gerektiğini, bununsa o ülkelerin çük burjuvazisine geçmesi sonucun ya da önemsizleşmesinde, kimi top
halklarının uzun uğraşlarıyla elde da ortaya çıkan "arabesk-lahmacun lumsal kurumların dejenere olmasın
edildiğini eklemiştik. minibüs kültürü" ya da çoğunlukla da . . . il h. kendini gösterir. Bu neden
Bu bölümde kültür kavramının yu bu kesimlere hitap eden günlük ya da le, asıl yozlaşmayı bu ögelerde ara
karıda değinildiği şekilde sınıriandı haftalık "magazİn basını kültürü" mak gerekir; zevksizlik, kaba-saha'
rılmasından doğan yaklaşımları irde veya daha çok batı toplumlarının kül lık, sanatsal değerlere yabancılık ol
lemeye devam edeceğiz. türel sorunlarının kısmi bir aynası sa olsa bunun bir türevidir.
* * *
olan "televizyon-video kültürü" gi Öte yandan, kültür kavramının sa
Toplum kültürümüz ve bu alanda bi konular, kültür konusundaki ge dece estetik haz olarak anlaşılması,
karşı karşıya bulunduğumuz sorun nel yaklaşmaların ana odağını oluş salt sanat-edebiyat ölçütleri olarak al
lar üzerine tartışmalar, değerlendir turuyor. gılanması, bizi toplumsal yanılgılara
meler giderek yoğunlaşıyor. Özellik Bütün bu ve oenzeri "kültür"leri da götürür, sosyal gelişime bakışırruzı
le I 95 0'lerden bu yana en az otuz yıl elbette görmezlikten gelemeyiz. Bu da bulanıklaştırır. Örneğin, feodal
dır yaşanan ekonomik-sosyal süreç tesbitler, kuşkusuz ki, kültür sorunu dönemde kaba-saba köylülük (serf'
lerin giderek daha da çarpıcı bir hal nun en önemli birkaç ögesinden bi ler) karşısında aristokrasinin zarafe
alan kültürel sonuçlarının, yansıma risini oluşturmakta. ti gözümüzü kamaştırır, bırakınız
larının ülkemizin düşün hayatında Ne ki, adı geçen noktalar, kültür köylülüğü, o dönemin orta katmanı
günbegün artan ölçeklerde gündem kavramının estetiğe, beğeni düzeyine olan burjuvazi dahi aristokrasinin ya
konusu olması kaçınılmazdı. Nitekim (ya da, konumuz somutunda daha nında son derece kaba ve zevksiz ka
öyle de oldu. Ne var ki, konuya eğil yerinde bir deyimlendirmeyle, este lır. Ama a ynı burj uvazi sadece
me çabalarının, konu üzerinde dü tik' sizliğe, beğeni düzeyi düşüklüğü toplumun bir ileri aşamaya götürüi
şünme ve tartışmanın daha henüz ne) değgin ögesi. mesine öncülük etmekle kalmamış,
başlarında sayılınz. Başlarında oldu Şu halde "kültürel yozluk", "kül aynı zamanda aristokrasininki dahil
ğumuz içindir ki, gündelik hayatta türel bunalım", "kültürel boşluk" ve geçmişin sanatsal birikimini alıp da
kullanılan dar kapsamlı anlamının dı benzeri terirnlerle sadece arabesk ve ha ileriye götürmüştür.
şına çıkarak, kültür deyimini en ge- lahmacun, sadece Yeşilçam rezaleti Benzer yanılgı kapitalist toplum ve
: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : :::::: : : : : : : : : : : : : : :: : : : : : : : :: : : : ::::::::::: : : : : : : : : ::::::::: : : : : : : : : : ::::: : : : : : : : : : : : : : :: : : : : : :: : : : : :::: : : : : : : : : : :::::::: : : : : : : : : : : : : :: : : : : : :: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : :::::::::::::::: 19
sonrası için de geçerlidir. Kültür kav gu olduğuna göre- ahlak esas ola anabiliriz: Günümüz toplumunda
ramını sanat ve edebiyatla, estetik haz rak sosyo-ekonomik etkenlerle veri hatta günümüzden çok önce, gelmiş
la sınırladığımızda, burjuvalar karşı li, somut koşullarla biçimieniyor. Uç geçmiş toplumsal aşamalarda ve top
sında işçileri kaba, görgüsüz -yani bir örnek verecek olursak; bir insa lumlarda, yaşlandığı için üretim sü
"kültürsüz"- olarak değerlendirip nın başka birisini öldürmesi en reci dışına düşmüş, evinde dahi bir iş
küçümsemek işten bile değildir. Böy büyük suçken ve bu suçu işleyen top yapamayacak kadar fonksiyonsuz
lece bu ikincilerin tarihsel misyonu lumda katil damgasını yerken, savaş kalmış yaşlılara ailesi tarafından sa
nu, toplumsal işlevini reddetmek, do durumunda düşman askeri öldür hip çı kılması bir görevdir. Tersi, o ai
layısıyla bu misyanun gerçekleştiği mek, insan öldürme olarak sayılma le için onursuzluktur. Hele günümü
konumlarda estetik hazzın hangi bo dığı için, sadece meşru değil, sadece zün birçok ülkesinde yaşlıların bakım
yutlarda geliştiğini ve elitin tekelin zorunlu da değil, aynı zamanda kah sorunları toplumsal olarak çözüme
den çıkarak yığınsaliaştığını görmez ramanlık da sayılıyor . Örneğin tarih kavuşturulmuştur. Ama aynı tesbiti
likten gelmek, böylece "kültür" di boyunca din kitapları ve dolayısıyla yakın geçmişe kadar Japonya'nın dağ
ye diye toplumsal planda eskiyeni, din adamları insanlara birbirlerini köylerinde ya da eskimo toplulukla
aşılması gerekeni kutsamak pekala sevrnelerini öğütlüyorlardı, ama çı rında yapamayız. Oralarda, bütünüy
olasıdır. karları savaşı öngören kesimler savaş le -direkt ya da dalaylı bakımdan
Kültür kavramının genel tanımlan başlattığında, en büyük desteği kut üretim dışı kalmış, salt tüketici duru
masına ve kapsamına değgin bir ör sal dinden ve din adamlarından bu muna gelmiş yaşlılar götürülüp uzak
nek olarak verdiğimiz bu noktaya, luyorlardı . Ezilen toplumsal grupla bir yere bırakılarak ölüme terk edi
ileride bir başka muhtevada yeniden rın dini olarak ortaya çıkan Hristi- lirlerdi. Bu sadece bir gelenek değil
değineceğiz. di, aynı zamanda bir ahlak normuy
· 'Kültürel yozlaşma
Şimdi kültür'ün ahlaka değgin bo du da. Ölüme gitmeyen ihtiyar, ya da
yutunu irdeleyelim. babasını, annesini, dedesini, büyük
. ·: kavramının bir boyutu annesini bu iş için ayrılmış özel yere
AHLAK KAVRAMI ·· beğeni diiş.üklüğü _ götürmeyen aile bireyi, topluluk için
Genel bir tanımlama olarak ahlak, (zevksizlik) ise, asıl öneml" de şerefsizlikle damgalanırdı. Belki
"toplumsal bilinç formlarmdan biri" boyutu ahlaki buntllım r.. bugün de dünyanın bazı ücra köşele
rinde yaşlıları ölüme terk etmeyi ah
olarak anılır. Bu bilinçlilik formu,
· Çiinkü kültürel yo k lak normu halinde sürdüren ilkel top
toplum tarafından (verili toplumlar . ·
ca) belirlenen, tarihsel bakımdan ge $ojut bir kavram 'ğild!r, . luluklar hala vardır. Ama kuzey kut
lişen, törelerin, ilkelerin, normların, - ·tlpğrudan dog� a insaiı bundaki eskimolarda, ya da Japon
larda bile vücudu, çevreyi, yaşama sonra da sayısız politikacı lafta red hem de o toplumdaki bireylerin pek
ortamını olabildiğince temiz tutma dettiğini, davranışta bile bile ve iste çoğunda -azımsanmayacak bir bö
nın olumlanması vb . gibi. ye isteye uygulamıştır. lümünde- yaptığı manevi tahribat
Evrenselleşmiş ve değişmez genel Benzer şekilde, dün de, bugün de la ortaya koyar.
kabuller haline gelmiş diğer ahlak hiçbir kimse çıkıp "yalancılık iyi, Bir yandan, genel geçer ahlak
normları ise binlerce yıldır insanların faydalı ve gerekli bir şeydir, yalan normlarının bazıları sözde bile red
-hangi toplumlarda olursa olsun söylemek bir erdemdir" dememiştir, dedilmeye, ya da değersizleşerek anıl
birbirleriyle ilişkilerinin sayısız dene ama bu demek değildir ki, yalan, ri mamaya, önemsenmemeye başlar.
yimleri sonucunda şekillenmişlerdir. ya insanlık toplumunda hiç olmamış Öte yandan, lafzen kabul edilmeye
Böylece, ahlak kavramı ister iste tır ya da olduysa bile artık tümüyle devam eden ahlak normlarının bir
mez iyi ve kötü, erdemli ve erdemsiz, sona ermiştir. kısmı ise davranışta yadsınır.
adil ya da adaletsiz gibi kategorileri Şu halde ahlak normları, etik ve Birey marren körelmeye ve körel
tanır ve içerir. Kuşkusuz ki, bu kav moral değerler�soyut sözlerden çıkıp, tilmeye yönelir. İnsanlar arası ilişki
ramlar (kategoriler) bir ölçüde elas pratikte somutluk kazandığı takdir ler olumluya doğru değil, olumsuza
tiki (yoruma ve görüşe bağlı) olarak de kalıcılaşırlar. doğru gider. Birey'lerin ego'ları, ken
biçimlenirler. Özellikle sosyal antago İşte yukarıda ahlak açısından özet di tekil ve bencil eksenleri etrafında
nizmalarla belirlenen toplumlar söz lediğimiz iyi ile kötü kategorileri, ah ve kendi küçük dünyaları, küçük çı
konusu olduğundan, antagonizmanın lak ölçütleri bizi ahlak yargısı ' na gö karları çerçevesinde daha fazla, da
bir ucundakiler için iyi, erdemli ve türür. Ahlak yargısı kavramı, " birey ha fazla öne çıkmaya başlar. Kişile
adil olan, öte ucundakiler için kötü, lerin, örgütlerin, kurum ve kuruluş- rin birbirlerine güvenleri azalır, kar
erdemsiz ve adaletsizdir. Fakat böy şılıklı ilişkilerde var olması gereken
le bir bilinmezcilikle iyi ile kötü, er
demli ile erdemsiz, adil ile adaletsiz �v�ıalı ·çikmaiiıoktasmı. asgari saygı düzeyi geriler. İnsanlar
arası yardırnlaşma ve dayarnşma duy
bulanık ve ayrımsız olarak anılamaz aşacak ·. ve toplumu· · .
guları güdükleşir. Henüz miyadını
lar. Sözü geçen tüm sübjektivitelere ilerfie �dtfğni/�türeceft: doldurmamış gerekli toplumsal ku
rağmen, binlerce yılın birikimi sonu toplıimiQI. güçlerin tarih
·
rumlar aşınmaya, çürümeye, işlevsiz
,
cunda objektif kriterler oluşmuştur. leşmeye yer tutar. O kurumların ve
Bu ölçütler insanlığın ileriye doğru sahnesine alırlıkları(lı
·. ·
işlevlerinin yerine yenileri de konula
evrimi içinde giderek daha da netleş . · · koymanialafthalitide madığından, ortaya çıkan boşluk in
ınektedir. Bütün ahlak ölçütlerinin · sorlınuri:� Çözümü; (ahlaki· · sanlar arasındaki ilişkileri büsbütün
evrenselleşmesi ise ancak sosyal an • çôküjten kurtuluş)
>' ·
zayıflatır. Bu ilişkilerin manevi bo
tagonizmaların ve giderek tüm top
lumsal farklılaşmaların yeryüzünden m��itJi d�lildir., yutlarından bir çeşit regülatör göre
vi gören kurumların işlevlerinin za
tümüyle kalkacağı geleceğin dünya yıflaması,gerekli otokontrol (özdene
sında gerçekleşmiş olacaktır. ların ya da genel olarak halkın faali tim) mekanizmalarında boşluklar ya
Ne ki, yukarıda değindiğimiz gibi, yet ve davranışlarındaki ahlaki özel ratır ve genel ahlak normları büsbi.i
bu demek değildir ki, evrenselleşmiş liklerin ya da meziyetlerin değerlen tün önemsizleşmeye, toplumdaki bi
hiçbir ahlak normu yoktur, objektif' dirilmesi" olarak tanımlanır. Bir baş reylerin önemli bir bölümünü bağla
leşmiş hiçbir kriter yoktur. Ahlak ka deyişle çağlar boyunca değişimle mamaya başlar. Yasalarla, mevzuatla
ögelerinin -hepsi olmasa bile- bir re uğrayarak biçimlenen, böylece ba -yani merkezi otorite ile- düzenle
bölümü insanlığın uzun toplumsal sü zı ögeleriyle genelleşmiş olan, diğer nemeyecek olan bu manevi ögeler
reçleri sonucunda evrenselleşmiştir. birtakım ögeleriyse toplumdan top önemsizleşmeye yüz tutunca, ahlaki
Bu konuda üzerinde durulması ge luma, koşullardan koşullara değişe değerlere bağlı kalanlarla kalmayan
rekli diğer bir nokta da, ahlaki değer bilen ahlaki değer yargılarından (öl lar arasında toplumda fark gözetil
yargılarını sadece kavram olarak, çütlerden) oluşan bir bütünlük vardır mez olunca, ahlaklılar budala olarak
topluma yerleşmiş birtakım soyut tö ve bu topluma bir bilinçlilik biçimi görülmeye başlarunca, ahlaksızlık ge
reler, kurallar, değer yargıları olarak, olarak mal olmuştur. Böylece ahlak çer akçe olunca, ahlak diye tanımla
yani salt anialim olarak anlamamak yargısı, ahlaki etmen ile sonuçta or dığımız değerler sistemi topyekun bir
gerektiğidir. Ahlaki değerler, davra taya çıkacak toplumsal yararın birli çöküşe doğru gider. Bu gidiş ise ge
nışları yönlendirdiği sürece değer ğine, söz ile davranışın uyumuna ve nel bir umutsuzlukla, vahim bir ka
olurlar. Örneğin hiçbir kapitalist sö tutarlılığına bakılarak çıkarsamaya ramsarlıkla ve tehlikeli bir nemela
mürücü "ben sömürücüyüm, benim ulaşır. zımcılıkla büsbütün hızlanır.
yaptığım iş sömürücülüktür" demez. Tarih boyunca ahlaki çöküşün had
Ben İşgücünü satın alıyorum, insanın
AHLAKi DEGERLERİN
safhalarda ortaya çıktığı her verili
emeğini bir meta haline getiriyorum ZAYlFLAMASI durum göstermiştir ki, bu çöküşün
demez. Tıpkı hiçbir feodal sömürü Kültürel yozlaşmanın kendisini asıl temeli ekonomiktir. Verili bir top
cünün, "ben serflerin artı ürünü sa ahlaki değerlerin zayıflamasında, çü lumda üretici güçlerin gelişmesi tü
yesinde bu refah düzeyindeyim" de rümesinde gösterdiğini söylerken, müyle durduğu, gelişmenin yerini ge
mediği gibi . . . kastettiğimiz değerler işte yukarıda rilemenin aldığı her durum, kaçınıl
Y a d a Makyavelli v e onun açık sa sözünü ettiğimiz bu genel ahlak maz olarak ahlaki çöküşü de ileri bo
vunucularından başka hiçbir politi normlarının değersizleşmesi ya da yutlarda getirecektir.
kacı çıkıp "gayeye giden her yol mü önemsizleşmesi, veya zayıflamasıdır.
bahtır" , ben amacıma ulaşmak için Ahlaki bunalım toplumsal bir olay SORUNUN ÇÖZÜMÜ
her türlü kötülüğü yapanın dememiş dır ve etkisini hem genel olarak top Kuşkusuz ki böyle bir noktaya gel
tir. Ama Makyavelli'den önce de, lumdaki insanlar arası ilişkilerde, miş olan ya da sürüklenmekte olan
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: : :::::::::::::::::::::::: : : : : :::::: : : : : :::: ::::::::::::::::::::::::::::::::::: : : : : ::::::: ::::::: ::: :: :::: : :: :: :: :::: ::: 21
bir toplumun ahlaki çöküşten kurta ki çöküşü önlemeye çalışırlar. Çok içinde, doğmaya ve gelişmeye nam
rılması, o toplumdaki üretici güçle uzağa gitmeye gerek yok, İran'ın din zet şeyi (yeni'yi) başlatabilmektir.
rin gelişmesini engelleyen faktörlerin cileri şahlık rejimini yıkma konusun Eski'nin içinde yeni'nin doğması
ortadan kaldırılmasına, yani toplu da başarı gösterdiler , ama kadınlara -feodaliteden kapitalizme geçişte
mun sosyo-ekonomik bakımdan ile çarşaf giydirerek, ya da kadınların yaşandığı gibi- feodalitenin bağrın
ri doğru götürülmesine bağlıdır. çalışmasını önleyerek ahlaki çöküşe da kapitalizmin doğması değildir. Fe
Oysa biliyoruz ki, varılan çıkmaz son verme gayretlerinden öteye gide odal ekonominin bağrında yeni eko
noktasını aşacak ve toplumu ileriye mediler. Halkın uzun bir mezalim dö nomi doğabilmiştir, ama kapitalist
doğru götürecek toplumsal güçlerin neminde şahlık rejimine karşı birik ekonominin bağrında yeni ekonomi
tarih sahnesine ağırlıklarını koyma miş olan öfkesini İran'ın son derece doğamaz. Şu halde, eski'nin bağrın
maları halinde çözüm mümkün değil özgül koşullarında belki dinsel mo da yeni'nin doğması, ahlaki çöküş
dir . Yirminci yüzyılda yaşanmış ba tiflerle uyumlulaştırmak mümkündü, karşısında bu çöküşü reddeden gö
zı önemli örnekler gösteriyor ki, ye ama şahlığı yıkmak, dinciliği ihya et rüşler ve ilkeler bütünlüğünün, ahlaki
nilikçi ve ilerici akımların böyle du mek İran'ın ne ahlaki ne de siyasal değer yargılarının yaygınca benimse
rumlarda getirmeye çalıştıkları çö bunalımını önleyemedi. tilmeye başlanmasıdır. Bu ise düşün
zümlerden ve bunların sosyal taban Şu halde bir ülkenin ileri güçleri sel ve kültürel yönde gerçekleştirile
larından farklı olarak kimi muhafa nin ve onların düşünsel, siyasal akım cek çabalarla ve yeni, ivedi ahlak
zakar kesimler ve akımlar da "ahlak larının ahlaki bunalıma çözüm getir normlarının mevcut bütün araçlar
bunalımı"na kendi azınlık çıkarları me konusunda öncülük etmelerinden dan yararlanılarak halka yerleştiril
doğrultusunda sözümona çare ara başka bir çözüm yoktur. Çünkü an mesiyle mümkündür. Böylece köhne
maya çalışırlar. cak onlar ahlaki bunalımın temeli nin karşısında diri, eski'nin karşısın
Örneğin, 20'nci yüzyılda faşizmin olan ekonomik ve siyasal bunalıma da yeni, manevi planda doğup güç
iktidar olma gayretlerinde "ahlaki çözüm getirebilirler. İşte böyle bir ah lenecektir. Kültürel (konumuz sornu
çöküş" motifini demagojik bir biçim laki dekadansa (çürümeye) sürükfen� tunda ahlaki) planda böyle bir mane
de kullandığım biliyoruz. Oysa fa miş olan bir toplumda toplumu ile vi faktör olmadan ne umutsuzluğu ve
şizm zor yoluyla, şiddet aracılığıyla riye doğru değiştirebilecek , yeniye kararnsadığı dağıtmak mümkündür,
"ahlaki çöküşü" sözümona önleme doğru götürebilecek güçler çözümü ne de boşverirliği aşmak olasıdır. Bu
ye talip olur. Insanlığın utancını boy esas olarak siyasalPlandaki başarıy manevi faktör, yeninin sahibi ve ya
nunda taşıyan ve ahlaksızlıkların en la gerçekleşebilecek olan değişimi ve ratıcısı olan toplumsal kesimlerde ha
alası olan faşizm, suret-i haktan gözü yenileşmeyi gerçekleştirebiirnek için, rekete geçirilebildiği takdirde, asıl be
kerek ahlak havarisi geçinir. Sokak mutlaka bu çabalarını yoğun kültü lirleyici olan alanlardaki uğraşların
terörü yaratan, bu sokak terörünü rel çabalarla bütünleştirmek zorun yeni'ye ulaşması için gerekli kültürel
devlet terörüne dönüştürmek isteyen, dadırlar. Bunun somutu ise, çürü ve tamamlayıcı öge olarak işlevine
serserileri,aylakları (lumpenleri) etra mekte, ölmekte olan şey'in (eski'nin) kavuşur.
fına toplayıp yağma, baskın, yıldır
ma eylemleriyle güç toplamaya çalı
şan ve toplumun en dec/asse kesim
lerini vurucu güç olarak kullanarak
iktidara gelmeye çalışmış olan Hitler KEMAL
, . ÖZER
ve Mussolini, lafta herkesten fazla
ahlakçı kesilmişlerdi.
Bunlar bütün bu ahlaksızlıkları ya
parken, birisi ariyen ırkımn ve Alman
ulusunun üstünlüğünü topluma en
j ekte etmeye çalışıyordu, diğeri ise
anlı şanlı Roma imparatorluğunu ye
niden ihya etmenin hayaliyle yaşıyor YlLLARDlR . . .
du. Yı11,ardır girip çıktığım sokak
belki de , �akmayacak yüzüme,
Oysa ahlaki çöküşü önlemek, an
cak insanın özgürce serpilip gelişeceği ..
Kültür Politikaları ve
Kültür Bunalımlan
Ahmet Cemal
Belli bir alkenin kültür yaşamını, res tür yaşamına ancak olumsuz etki rektiğinde belli ilerlemeler karşısında da
mi politikalardan tü"müyle ba�msız dü si olabilir. eleştirel tutum alabilen bir davranış bi
şünebilmek, söz konusu olamaz. O halde ne demektir bütün bu yukar çimini anlıyoruz. Bu tanım göz önün
da sayılanlardan sonra resmi kurumla de bulunduruldu�unda, yukarda sözü
1 . Kültür yaşamının resmi politikalar rın kültür yaşamındaki yeri ve bu ye edilen bütünselliğin yitiri/mesi, belki da
dan tümüyle ba�ımsız düşünüle rin kültür bunalımlarıyla ilişkisi? ha açık belirginleşmektedir. Bilim ve
memesi, kültür tümüyle resmi po Önce toplumbilimsel-tarihsel bir ger teknik alanındaki baş döndürücü iler
' litikalarla bağımlıdır anlamına gel çe�i yineleyelim: Bu kurumlann kültür lemeler karşısında, bu alanlardaki so
mez. Başka deyişle, resmi kurum yaşamında yanlış var olması kadar, ye nuçların çoğu kez kültürle özdeş tutul
ların kültür yaşamında varolması terince var olmaması da günümüzde ülke ması, ağırlık noktası giderek belli bir
ile onların tekelinde bir kültür ara lerin kültür yaşamlarını olumsuz yön mes/eğe hazırlama amacında toplanan,
sında -en azından bireyleşebi/miş de etkilemektedir. Bu durumda, resmi bu ölçüde de klasik hümanist kültür
toplumtekierinden oluşma bir top bir kültür politikasının yanlışlığmdan, öğelerini yapısından ayıklayan bir yük
lumun yapısı bakımından- bir öz ve bulunmamasından do�anlar olmak sek öğretim düzeninin egemen kılınma
deşlik yoktur. üzere, iki bunalım kategorisi karşımı sı, bu yolla giderek sı�laşan bir ortam
za çıkmış oluyor. Daha ilerde görece da kalan toplum-tekinini üstelik bir de
2. Öte yandan bu olgunun kültür ya gelişmiş teknoloji ürünü kitle iletişim
ğiz ki, günümüz Türkiyesi'nin sonuç
şamında varolması, bu alandaki araçlarının saldırısına u�raması2, en
larını yaşadı� bunalım, geniş ölçüde ilk
tüm yönlendirmelerin resmi ku azından yaşamı kültür düzeyinde örgüt
ketagoride yer alan, yani yıllar boyu
rumlardan gelmesi gerekti�i gibi leme diye bir gereksinimin artık duyui
yanlış politikalann izlenmiş olmasından
bir gereksinimin bulundu�u anla mamasma yol açmıştır. Bunun doğal
mını da taşımaz; herhangi bir ül kaynaklanan bir kültür bunalımıdır.
Ancak, politikaların yanlışhAmdan ya sonucu olarak da bir yaşama biçimi ola
kede bunun aksini savunmak, o ül rak kültür, yerini giderek soyutlaşan bir
kınırken, bu kez yine yanlış bir başka
kede kendili�inden göverebilen, kültür kavramına bırakmış, uygulama
uca kaymamak, Devletin kültüre -iyisi
canlılığını koruyabilen bir kültürün
mi!- hiç karışmaması gerekti� gibi bir düzeyinden verimsiz bir kurarn düzeyi
varlı�ını yadsımak olur. ne geçilmiştir.
görüşe varmamak için, hiç karışmama
Günümüz Batı demokrasilerinden
3. Batının özellikle yakın geçmişinde konumunun sonuçlarına kısa da olsa
bir göz atmakta yarar var. bazılarında bu bakımdan görülen boş
tarih sahnesine çıkan kimi buyur
luk, geniş ölçüde yönetimlerin ve par
gan yönetimler ve ideolojiler, kül İlk yazımda da belirtmiş olduğum gi tilerin kültür ve etkileri üzerinde yete
türde yukanda belirttiğimiz nitelikte bi bu, günümüzde özellikle ileri ölçü rince düşünmeyişlerinden kaynaklan
bir özdeşleştirmeyi, politikalannın de sanayileşmiş, bilim ve teknik alanın maktadır. Bu yeterince düşünmeyiş,
dogal temeli saymışlardır. Böyle bir da çok geniş ölçüde uzmaniaşmaya git do�al olarak demokratik yönetimlerle
tutumun o ulusları hangi yazgılar miş kimi Batı toplumlarının yaşamak kültür arasında bir umursamazlık iliş
la karşı karşıya bıraktı�. yine ta ta olduklan bir bunalım türü. Bu ko kisi'nin doğumuna yol açmıştır. De
rihin sayfalarında yazılıdır. numu, yaşam içersinde kültür kavramı mokrasilerde uzun bir süre "kültür ve
4. Son olarak kültür yaşamında res nın çatısı altına toplanan değerler bü sanat özgürdür" demekle sorunun çö
mi kurumların yer almasını dü tünü•nün bir bağlamolmaktan çıkma zümlendiğine inanılınıştır. Gelgelelim
şünce yaşamında yaygın bir denet sı, sözü edilen bütünselliğin yitirilmesi bu özgürlük atmosferi, beraberinde bir
leme mekanizması kurulmasıyla da diye özetlemek de olası. Bir kez daha umursamazlık tutumu da getirmiş, yö
karıştırmamak gerekir. En yetkin yineleyelirn: Burada biz kültürden, ikin netimlerin kültürle yeterince ilgilenme
düzeydeki özgür/ak eğitimi'nin yo ci yazımızda da belirtmiş olduğumuz gi meleri, geniş halk kesimlerinde kültü
lunun, özgürlüklerin özüne doku bi, (Bkz. Düşün, Ağustos, 1984) ya rün önemine ilgisiz kahnmasına neden
nulmazlık saAlamaktan geçtiAinin şamın tüm alanlarının özünde var olmuştur.
bilincine varamamış -ya da böy olan -var olması gereken-, bu alan Bu ikili ilgisizliğin tüm sonuçlarını
le bir bilinçten bilinçli olarak kaçuı Iann hiçbiriyle özdeşleşmeyen , tam ter böyle bir yazı çerçevesinde irdeleyebil
mış- bir politikanın, kül- sine, kendi değer ölçüleri içersinde ge- · mek, olası değil. Ama örne�in günü-
:: : : : : : : : : : ::: : : : ::::: : :::::::::::::::::::::::::::: : :: : : :::: : : :::::::::::: : : : : :::::::::::::: : :::::: ::: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : ::::::::::::: : ::::: : ::::::::::::::::::::::::::::::::::: :: :: : :::: ::::: : :::::: : : : ::::: :: : : 23
müzde ilerlemelerini çok yüksek bir dü 4. Bilim çağı ya da bilimsel çağ diye ta kuşak için ne yapmaktadır? sorusu
zeye vardımuş Batı ülkelerinde gençler nımlanmış olan çağımızın sonuna da önem taşıyacaktır.
arasındaki intihar olaylannın çokluğu yaklaştığınuz şu sıralarda, ülkemiz Sorunumuz açısından bu soruların
nu, yukardan beri sözünü ettiğimiz bü de genel olarak bilim yaşamı ve bi tüketici olduğu, hiç kuşkusuz söylene
tünsel bir kültür anlayışının çöküşüne limsel kuramlarla, kültür arasında mez. Ama bunlar, bizim bu yazı dizisi
bağlayan toplumbilim otoritelerinin ki ilişki nasıl tanımlanabilir? Baş çerçevesinde birinci derecede önem ta
azımsanmayacak bir sayıda olduğunu ka deyişle, bilim yaşamımızın, kül şıdığına inandığımız sorular; onun için
söylersek, sanırız konunun önemini bi tür yaşanumızdaki payı nedir? genelde bu sorulara yanıt bulma çaba
raz olsun somutlaştırmış oluruz. 5. Ortaöğretİrnde uygulanan yöntem larını çıkış noktası alacağız. Şunu da
Kültürde resmi politikaların doğru lerle, çağdaş kültür arasındaki ilişki önemle belirtelim ki, bu çabalar
luğu/yanlışlığı sorununu ülkemiz açı ler nasıl tanımlanabilir? harcanırken. resmi kurumların
sından irdelemeye başlarken, bazı so 6. Ülkemizde kimi zaman sözü çok edi dı$1nda kalan türlü kurum, or
ruları çıkış noktası almak, somutlaştır len kültür mirası, gerek "resmi" kül gan ve kişilerce izlenmiş/izlenmekte
ma açısından yararlı olacaktır. Yanıt tür politikalarınca, gerekse özel dü olan kültür politikalarını da dikkatle
larda ayrıntılara geçmek üzere, çıkış zeyde hangi boyutlar içersinde ele göz önünde bulunduracağız. Bunun ter
noktası yapacağımız soruları şöyle sı alınmakta ve�değerlendirilmektedir? sini yapmak, soruna tek yönlü yaklaş
ralayabiliriz: Bu alanda, senteziere varma ve tarih maktan başka bir şey olmaz.
1 . Çağdaş kültürün (kültür politikala bilinci doğrultusunda üretici çabalar Bu yaklaşımlar sırasında ortaya çıka
rının) temel amacı, ileri toplum'un mı söz konusudur, yoksa henüz bir cak aksaklıklar, bugün içinde yaşadığı
yaratıcısı olan özgür birey' i yetiştir tür "vakanüvislik" mi? nuz, ama genel düzeyde ne yazık ki tüm
mektir. Brecht'in kuramsal yazıların 7. Gençlik ve onun sorunları, bu nok boyutlarıyla henüz algılayamadığımız
da sık sık vurguladığı gibi, kilitürün tanın pekvurgulanmamasına karşın, kültür bunalımının nedenleri olarak be
bu yönü üzerinde konuşulmazsa, ge her tür kültür politikasının çok ağır lirginleşecektir.
nel olarak herhangi bjr kültür soru lıklı bir bölümünü oluşturur/oluştur (Sürecek)
nu üzerinde konuşmarlın anlamı yok malıdır. Kültür alanının çabaları, 1. Açıldamalanmızda toplum teki ve bi
tur. Bu amaca yönelmemiş bir kül belli bir kuşağın ömrüyle sınırlı ol rey arasında aynm gözetiyoruz. Bura
tür politikası, bunalımın kendisidir. mayıp, ancak kuşaktan kuşağa gide daki anlamda birey, kendinin, çevresi
Türkiye'de Cumhuriyet'in kurulu nin ve yaşadıp dönem koşullannın bi
rek daha sağlıklı bir yapıya kavuşan
lincine bDgi yoluyla varmış insandır;
şundan bu yana izlenen kültür poli bir aktarım bağlamında gerçekten toplumteki'nde ise bu bilinç, henüz o
tikaları, bu amaca ne ölçüde hizmet anlam taşıyabilir. Çünkü miras dü insanın tüm etkileri kendi düşünceleri
etmiştir? zeyindeki kültür, ancak sağlıklı sen nin süzgeclnden geçirmesini satlayabi
2. Doğal olarak kültür politikaları, ül tezleri içersinde gençleştirilebildiği lecek ölçüde yojtunlaşmamıştır.
kelerin kendi özgül koşulları doğrul takdirde yeni kuşaklarca sürdürül 2. Türkiye'de kültür yaşamıma özeiHlde
tusunda belirlenir/belirlenmelidir. mesi söz konusu olabilir. televizyon, şimdilerde de videonun ge
Cumhuriyet'e büyük çoğunluğu oku Bu bakımdan Türkiye, nasıl bir gö lişinden sonraki konumu, resmi politi
ma yazma bilmeyen bir ulusla giren kalana aymazlıp açısından tam bir ib
rünüm içersindedir? Öteki soruların
ret dersidir. Bu konuyu nerde, ait oldu
Türkiye'de, günümüze değin uzanan bazılarında olduğu gibi, bu sorunun Au bölümde daba aynatılı ele alaca�.
süreçte en hızlı tempoda bir okur ye yanıtını ararken de hiç kuşkusuz yal
tiştirme amacını gerçekleştirmek için nız resmi politika ile yetinmeye, bü
ne gibi çalışmalar yapılmıştır? tün sevapiarı ve günahları böyle bir
. 3. Sonuna yaklaşmakta olduğumuz politikada aramaya hakkımız yok-
yüzyılımızda, kitle iletişim araçları -tur. Dolayısıyla burada, genel olarak
nın insanı yönlendirici gücü, artık Türk aydını, kendinden bir sonraki
yadsınamaz bir olgudur. Ar
tık yıldan yıla değil de, neredeyse
günden güne yoğunlaşan teknolojik
ilerleme, kitle iletişim araçlarının ege
menlik alanını neredeyse sonsuza gö
türmektedir. Ülkemizde kitle iletişim
araçlarının bu yönü, resmi killtür po
litikalarında yer alnuş nudır? Yer al
dığı kadarıyla, ne gibi çözümler ön
görülmüştür. Bu arada özellikle te
levizyon, ne ölçüde bir kitle eğitim
aracı na dönüştürülebilmiştir?
'
Ferruh Doğan
24 : : : : : : : : : : : ::::::: ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: ::::::: ::::::::::: ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Don Kişot
Ya da
Taribin En Büyük Enayisi
Baki Uğur
Biliyorsunuz, Don Kişot denildi gilerirıin nedeni elb-ette ki şartların de mış bütün bir toplum. . . Değişen şart
ğinde ilk akla gelen, kendileyin kılıklı ğişmiş ve değişmekte olmasıydı. Ama ların doğurduğu yeni macera ve ege
sütçü beygirinin sırtında yeldeğirme Don Kişot'un tipik ilginçliği değişen menlik hevesleri, şeytana yan bastı
nine saldıran, antika zırhlara bürün şartlan göz önüne almamasında de ran entrikalar . . . Yine papaz kisvesi
müş sivri uzun bir enayidir. Yeldeğir ğil, değişen şartlara rağmen kendi de kuşanmış dünyevi ihtiraslar . . . Yeni
menini deccal sıfatlı dev sanmış, ya ğerlerinden, kendi benliğinden, kim şartların yeni saray, konak dalkavuk
lınkılınç üzerine varırken kanadına liğinden vazgeçmemesinde, onlan de lan . . . Ünü alemi saran mahalle ve pa-
tosladığı gibi boylu boyunca yere se lifen şartlarda da savunmayı göze yitaht kokonaları . . . İş bitirici gemi,
rilmiştir. almasındadır. liman bezirganları . . . Gezginci tiyat-
Biçare Don Kişot! Bu açıdan bakınca, kıssadan çıka ro, çarşı, panayır madrabazları . . .
Yüzyıllardır, deviere saidırmanın rılacak hisse, şartların ona boyun eğ Hancı kılıklı yeni yetme eşkiya gürı1-
errayilik olduğunu düşünenierin alay dirememiş olması değil midir? Hat hu, vb . . . Böyle bir ortamda Don Ki
konusu. Boyundan büyük işlere giriş tl denilebilir ki Don Kişot'un tek tek şot gibi zırhını, kılıcını kuşarup orta
meyi aklı almayanların gözünde ken her yenilgisi onun nihai zaferinin bir ya ..çıkmak onun durumunda birisi
dini bilmezliğin simgesi ! ! muştusudur. Çünkü -onun derdf ye için nt: kadar şart idiyse, elbette o ka
Başında acımış kavak yelleri esen nilgiden uğrayacağı kayıp değildi; za dar da her babayiğitin harcı değildi.
hırçın bunak ihtiyar ! ! ! ferin gerekirliğine ve gerekliliğine Gerçi bu yolda başına gelmedik kal
Daha geçende yine bir siyasimiz, olan inancı, giriştiği işin doğruluğu ve madı, alemin maskarası oldu ama,
şartları göz önüne almadan mücade haklıhğıydı. Hayatta, zamanına göre, hayatta en büyük erdem aleme mas
leye girmenin Don Kişotluk olacağı öyle doğru, haklı, kaçınılmaz dava kara olmamak için her türlü maska
nı söylüyordu. Bununla, şartlardan lar vardır ki, onlar için mücadelenin ralığa katlanmak mıdır?
çok, mücadeleyi kastettiği besbelli or şartları zaten mevcut demektir. Mü Kendine güven, kişisel onuruna
tadaydı. Bu bakımdan, biz deriz ki, cadeleyi göze alamayanlarsa hep şart düşkünlük, insani değerleri üstün tut
Don Kişot'un adının böyle bir bağ ları göz önüne alma adına yenilgiyi ma, hak bildiği yoldan şaşmama, gü
lamda anılması kadar onun gerçek tinceden kabullenirler; çünkü ya şart zele tutulma ve kadını yüceltme, ya
kimliğine aykırı bir değerlendirme larla baştan uyum içine girmişler, ya şama direnci, yılgınlığı inkar, başarı
olamaz. Don Kişot'a da, Don Kişot da çoktan şartiandınimışlardır. ve z_afer şevki, insancaniısı soylu du
luğa da yine haksızlık edilmiştir. On Altıncı Yüzyıl sonlan İspanya' yarlık ve ardniyetsiz cömertlik, ve o
Evet, şartları hiç göz önüne alma sında yeni şartların tüm değerleri ne engin, saf iyimserlik, hayale -hatta
dığını söylemek, bu çok yaygın, yer denli hızla alabora ettiğini, yeni de yalana- kanabilme yetisi: işte Don Ki
leşik yargı, Servantes'in ünlü kahra ğerlerin insanlığın Mlini ne yönde şot'u Don Kişot yapan, başından ge
manına haksızlıktır. Onun yaptığı, şartlandırdığını görüp bilfiil yaşayan çen onca gülünç olay içinde giderek
bizce, bunun tam tersiydi: şartların yaşlı şovalye, o durumda onun gibi belirginleşen hasletler!
gereğini yerine getirmekti. O şartlar lerin yapması gerekenden başka ne Ve işte Don Kişotluk: şartlarla baş
da kendine düşeni yapmaktı. Buna yaptı ki? Olağanüstü denizaşırı fütu edebilmek için onların boyutuna
güç yetiremeyip hep yenik düştü di hatla zembereği yerinden oynamış, ulaşma cehdi!
ye onda kusur bulmak niye? Yenil- Yeni Dünya altınından gözü kamaş- Don Kişot'un saldırdığı ne de olsa
: : : : : : : : : : : : : : :::::::::: : : : : : :: : : : : :: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : :::::::::::::: : : : : : : :: : : : :::::: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : :: : : :: : : ::: : : : : :::::::: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : ::: : : : : : : : : :::: : : : :: : 25
basit bir yelde�irmeniydi, dev de�il- · disinin -ve kaderini paylaştığı bütün Adam. " Bu adam, zekasımit da cam
di (bugün de sırf Don Kişot ona sal bir ·kuşağın- hayli dağdağalı geçen gibi ince ve saydam oldu�u kanısın
dırdı�ı için anılıyor). Ama o kendisi gençlik ve orta yaş dönemleri ardın da. Aklınca dünyayı hiç saptırma
bir "dev"di, çünkü devlerle baş et dan bastıran genel düş kırıklı�ının, dan, camdan ışık geçer gibi algılıyor.
me azmini, iradesini, niyetini kendi yıkılan dış ve iç dünyalarının "mü Her şeyin en do�rusunu, iç yüzünü
ne yakıştırabiliyordu. şahhas sureti" dir. Servantes bu biliyor. Ve her an kırılacağı korku
Esen yelle birlikte esmeyi, akan su Reformasyon-Kontr Reformasyon suyla yaşıyor. Onun için de hayatı,
yun yolundan akmayı marifet sanıp kuşağının değişen şartlara toslayan tahmin edebilece�iniz gibi, hele o or
"gerçekçilik" diye niteleyenler, Don insan duyarlı�ını, entellektüel umut tamda ve o şartlarda, tam bir cehen
Kişot'un başına onca bela açan civan larını, ahlaki tavrını Don Kişot'un nem . . .
mertli�ini de "hayalcilik" diye hafi şahsında bir hayli nostaljiyle karışık Evet, bir yanda böyle birisi, öte
fe alabilirler. Çünkü onlar böylesi acımasız eleştirel mizalı çemberinden yanda Don Kişot!
"günü geçmiş" civanmertli�in ken geçirirken, aynı zamanda, bugünle Don Kişot'u yazanın Kendini
dilerine hiç mi hiç yakışmadı�ını bi re ve yarınlara miras kalacak boyut Camdan Yapılma Sanan Adam 'ın da
lecek kadar gerçekçi zamane cücele larda yüceltmemiş, u/ulamamış mı yazarı olması konumuzun en ilginç
ridir. Onların gerçekçili�inin varıp dır? yanlarından biri olsa gerek.
varabilece� ölçü, sınır da o kadardır. Sonra bir başka ilginç nokta da şu: Yeldeğirmeninin kanadına tasia
Hayaleilik dedikleri ise, kendileri gi Servantes edebiyatta kısa hikaye tü yıp zırh, kılınç, kalkan, mızrak şan
bi olmayanların, rüzgara set çekme rünün de ilk öncülerindendi. Don Ki gırtıları içinde boylu boyunca yere se
ye, suyun yolunu de�iştirmeye cüret şot'tan başka, yazdığı kısa hikayeler rilen sarsak ihtiyar, tarihin en büyük
edenlerin gerçekli�inde, gö�ü fethe var. Bunlardan en özgün birinin adı enayisi!
çıkan insan gayretinin ve onurunun "Kendini Camdan Yapılma Sanan Selam sana ve seni yaratana!
ço�ul odağında ayağı yere sapasa�
lam basan asıl gerçekçiliktir.
Öyle ki, biraz da, bu gerçekçiliği
sürekli kötüleyip mahkum etmek,
devre dışı bırakmak ve etkisizleştir
mek kastıyladır ki "Don Kişotluk"
nicedir burjuvazinin ideolojik-politik
egemenli�inde her yerde beyiniere
olumsuz bir kimlik ve davranış ola
rak işlenmiş, Don Kişot'un kişiliğin
de o gerçekçilikten kaynaklanan tüm
yüce de�erler, emeller, umutlar hor
lanıp küçültülmek istenmiştir.
Oysa Don Kişot, yine bütün bu
yüzyılların günümüze ve gelece�e ak
tardı�ı en sevilesi, olumlu bir insan
tipidir. Servantes'in de, yaşadığı ça�
da ve toplumda insanlığın halini çe
peçevre gözlemledikten sonra, onu
öyle düşünüp yarattığına, tüm " za
af"larıyla kendi gönlünce tasarladı
ğına hiç şüphe yok. Dünya edebiya
tının bu ilk roman denemesini dikkatt
le,yetişkin bir gözle okuyanlar, yaza
rın Don Kişot'u bütün o acıli
gülünçlü maceralar içinde adeta de
rinden derine sınadığına, her felaket
ten sonra hep biraz daha çok severek,
olumlayarak bir sonraki maceraya
hazırladı�ına tanık olacaklardır. Ve
göreceklerdir ki bu maceralann her
birinde Servantes'i asıl ilgilendiren,
olaylardan ve olayların nedenlerinden
çok, Don Kişot'un ele avuca sığmaz
kişili#ifldeki hümanist pınltıdır. Yok
sa Servantes'in amacı, besbelli, ne
günün ve gelece�n şartlarını kollayıp
günü geçmiş bir zavallı bunağı alaya
almaktı, ne de dünün ve hatta önce
ki günün şartlarına gizli övgü düz
mekti.
Hatta denilebilir ki Don Kişot bir
bakıma Servantes'in kendisidir. Ken-
26 ::::::::::::::::::::::::::::: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : ::::::: ::::::::::: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : ::::::::::::::::::::: : : : : : : : : : : : : : : : : : :: : : : : : : : :::::: :::::::::::::::::::::::::::::: :::::::::: : : : : : : : :::::::::::::::::::::
Çevre Kültürü
Gencay Gü rsoy
l l Mart tarihinde çıkan( * ) " Birey berleşme sistemleri vardır. Bebek ote biraz farklı olarak, bizde kimse bildi
sellik - Duygusallık" başlıklı yazıma, li'nin barında ilk kez anlatılan "oriji ğini kendisine saklamaz, bilgi tekelci
çeşitli çevrelerden, olumlu ve ışık tutu nal" bir Karadeniz fıkrasını, birkaç saat liği yapmaz. Aksine, kendimizden çok
cu eleştiriler geldi. Bunlardan ilerde söz sonra Bodrum'daki meyhane sokağın başkalarına sunmak (göstermek) için
etmek fırsatını bulacağıını umuyorum. da dinleyebilirsiniz. bilgi ediniriz.Pek az kişi sistemli bir sanat
Bazı arkadaşlar, çizilen tablonun biraz Çoğu zaman "mangalar" halinde ve politika izleyicisidir ama herkes az
kötümser başladığı endişesini taşıyor dolaşan bu insanların, dünyanın her ye çok her şeyden haberdardır. Belli ko
lar. Doğrusu kendimi,.toplumumuz adı rinde olduğu gibi bizde de kahve, bar, nularda iyi kötü bir düzey tutturmuş
na iyimser ya da kötümser yorumlar ya meyhane gibi çeşitli buluşma yerleri "uzmanlar" , aktüaliteyi izleme görevi
pabilecek durumda görmediğimi belirt vardır. Vaktiyle, bazı akşamcı sanatçı ni "geniş kitleler" adına yerine getirir
mek isterim. Çünkü içinde yaşadığımız ların uğrak yeri olan ayak meyhanele ler. Bu alıs-veris. dumanlı meyhaneler
somut koşullar altında iyimser mi, kö rinin bir devamı sayılabilecek bu yer deki dirsek temasıyla, adeta bedenden
tümser mi olmam gerektiğini ben de bil ler giderek yaygınlaşmış ve resmi eğiti bedene aktarılarak gelişir. Eksiklikler
miyorum. Sadece geçmişte birbirimizi min bunaltıp, işlemez hale getirdiği ise, "komprime" halinde, hazır kültür
yüreklendirmek uğruna bastığımız ha genç kafaları, biraz "aydınlatmak " gibi sunan dergilerle giderilir. Çevreye yeni
vaların bir işe yaramaclığını çok iyi bi önemli bir sosyal işlev görmeye başla giren genç "aydın adayı� · , her şeyden
liyorum . Amacım, bilimsel bir tartışma mıştır. Buraların düzensiz aralıklarla haberdar, her konuda söyleyecek sözü
açmak ya da çözümler önermek değil. değiştirilmesinden belli bir amaç güdü bulunan ve herkesi tanıyan gedikliler
Zaten yeterince çile çeken aydınları yıp lüp güdülmediği bilinmemekle birlikte, karşısında, önce biraz bocalar. Direne
ratmaya ise hiç niyetim yok. Kimi sos bazıları bu olayı, dünyayı değiştirmek bilenler, bu eğlenceli ve zahmetsiz bil
yal bilimciler gibi, şu olup bitenlerin bü isteyen aydınların, şimdilik meyhane gilenme sürecinin mekanizmasını kav
tün günahını aydınlara yükleyenlerden, değiştirmekle işi idare ettikleri, şeklin rayıp devreye girer. Uyanıklık derece
bu "insan türü"nden artık kimseye ha de yorumlarlar. sine, yeteneğine, zekasma ve " espri"
yır gelmeyeceğine inananlardan da de Ekonomik durumları konusunda eli yapma becerisine (çok önemlidir) göre
ğilim. Bu yazılar la, içerdekilerden bi mizde güvenilir istatistik verilen bulun değişen bir süre içinde, merkeziere ya
ri olarak, sadece perdeyi biraz daha ara masa da, ortalama barlarda bir duble kın bir mangaya katılır ya da kendi
lamak istiyorum, hepsi o kadar. Bu içkinin 300 lira civarında olduğu dik mangasını kurar. Böylece; bir süre son
kavramın tanımlamalara sığmayacak kate alınırsa, harcama gÜçlerinin pek ra, kitaplarını doğru dürüst okumaya
kadar geniş ve çok boyutlu olduğunu fena sayılamayacağı söylenebilir. Fakat gerek kalmadan, birçok ünlü yazarı,
hepimiz biliriz ama yine de aydm de işin asıl akıl almaz yanı, bunların za gerçeğe oldukça yakın bir düzeyde ta
yince gözümüzde aşağı yukarı benzer man harcamak konusunda gösterdikleri nıyabilecek, görmediği filmleri seviye
bir tip canlanır. Genellikle, gastrit, lll olağanüstü cömertliktir. İşten sonra, li bir şekilde eleştirebilecek duruma ge
ser, migren gibi rahatsızlıklar çeken, bi şöyle iki kadeh içip, "!atlamak" üzere lebilir.
raz pasaklı ve kötü beslenmiş kadınlar başlayan gece, çoğu zaman rastlantıla Kopuk kopuk derlenen bilgi ve dedi
la,erkeklerdir bunlar . ( istisnalar kaide rın sürüklediği yorgun uğraklarla uza kodu parçaları, zamanla aradaki boş
yi bozmaz ). Sıkıntılı, üzgün ve biraz yıp gider. Gün, geceden kazanılmış bir luklar kapatılarak kendine has bir kül
alaycıdırlar. Batıdaki benzerlerinden kaç parça "yaşantı" uğruna, kazan gibi türün dokusunu oluşturur. Burada sa
farklı olarak bizde şimdilik sadece si bir kafa ve pörsümüş bir bedenle baş dece bilgiyi değil, eğilimleri, tavırları ,
gara ve içki içerler. Sere-serpe bir ya lar. Günlük yaşamın bu ağır mesaisi görüşleri ve değer yargılarını da, hazır
şam sürdürmelerine karşın, sağlıkları içinde, Sudnam'daki darbe girişimin kalıplar halinde bulmak mümkündür.
nın bozulmasından dehşetli çekinirler. den tutun da, Nobel edebiyat ödülü Bu mozaik (Be.Te.Be.) kültürün ön
Hepsinin en az bir sanat ya da bilim da çevresinde dönen son dedikodulara ka de gelen özelliği, kolektifliği ve çoğu za
lına, siyasete, gazeteciliğe, reklamcılı dar bir sürü haber ve bilgi nasıl edini man bireysel bir emek (çalışma, okuma,
ğa, şimdilerde ansiklopediciliğe bir mik lir, şaşırıp kalırsınız. öğrenme, gözlemleme, düşünme) ürü
tar bulaşmışlıkları vardır. Ne yapalım ki, beğensek de beğenme nü olmamasıdır.
Genellikle ' 'ben-merkezci' ' dirler. Sı sek de, dünyanın her yerinde, kültür Resmi eğitimin, sistematik cahilleş
radan insanlara oranla, beğenilmeye alanında üretilen ya da aktarılan her şe tirme programından geçen çoğu genç
daha çok gereksinim duyarlar. Başka yin, birbirine az çok benzeyen bu yor için, bu "alternatif" çevre kültürü, tu
larının güçsüzlüklerini ön plana çıkar gun insanların eseri olduğunu kabul et tunabilecek tek dal, dış dünyanın ka
mak ve "adam harcamak" oldukça mek zorundayız.Aydını belirleyen özel balığına, bencilliğine ve çirkinliğine faz
yaygın bir spordur. liklerin evrensel ve ulusal boyutlarının la bulaşmadan yaşayabileceği, tek sığı
Birbirlerini şaşılacak kadar iyi tanır nerede başlayıp nerede bittiği ayrı bir naktır. Sözün, düş gücünün ve içkinin
ve yakından izlerler. Çok güçlü bir ha- tartışma konusu, ama sanırım bilginin pariattığı görüşler, tartışmalar, dostluk
kolektifleşmesiyle birlikte, ulusal sınır lar ve aşklarla süslenen bu kapalı ya
(*) Bkz. DÜŞÜN, Agustos 1984 lara girdiğimizi söyleyebiliriz. Batıdan şam, yıllarca sürüp gidebilir. Kuşkusuz,
.....
. . ....
.
............... .......
. ......
...
. .. . . . . .
...... .
.
..
..
.
..
..
... .. . .. ...... ...
...
. . ... .
..
. . . . . . . .....
.....
''Gelenek ve birikim
birbirini tamanılar''
nın, bunun bilincinde olup· olmama lle bulanır peşin verilmiş cezanrn. ğa bakmalıyız. "Lirik şiir" bugün
sındadır. Ben evrensel şiir düzeyi yö Çalışmanın tapınağına gir ve arın. daha çok aşk şiirleri için kullanılıyor.
nünden mitosları hep önemli görmü diyorsunuz bir şiirinizde. Burada çok Ozanın kendini belli olarak ortaya koy
ştimdür. Kendi başlarına şiirsellik ta genel bir "ulu insan" kavramıyla kar duğu duygu!u şiirler için de lirik diye
şıdıkları için değil, kesin olarak de şı karşıyayız. Ça�ımız insanı söz ko biliriz. Ama içtenlik ozan için sakın
ğil; ozana özgürlük ve zorunluluğun nusu oldu�unda, hangi insandır bu calıdır; o, elinden geldiğince kendini
eytişimini sağladıkları için. Hiçbir rada anlatılan? silrneğe bakmalı ve lirizmi yarattığı
şey kendi başına şiirsellik taşımaz, O Yeni şiir kitabım Tamdık Dünya' kişiler ağzından kullanmalıdır. O za
olanakları kurcalamaktan doğar p . nın Ifeğiştirmeler başlıklı ilk bölümü man da lirizm ortadan kalkar. Ger
Halk şiirinden yararlanma kon\ısunu nün 7. şiiri, baştan sona tek bir tüm çekte de bugün lirik şiir diye bir tür
bu sıraya sokmamız, belki yerinde ol cedir, bir solukta okunmalı . Bu ba yoktur. Dram ve tragedya olmadığı
du. Halk şiirini taklit edenlerin tümü, kımdan, o şiirdeki, gibi.
mitolojik öykülerde şiirsellik bulun Çünkü doğada suç yoktur ve ufuk • Gelişen Komedya 'yı, genç tiyat
duğunu sananların acınacak duruma
Yalnızca ulu insan için kan kokusu ro adamına yönelik bir derleme kita
düşmüşlerdir. Mitoslar yinelendiğin lle bulahır peşin verilmiş cezanın bı olarak hazırladınız. Amatör tiyat
de şiir ortaya çıkmayacağı gibi, halk dizelerinde belirttiğimiz "ulu insan" roculann sorunları ve ihtiyaçları ko
şiirınİn taklidi de ozanı bayağılaştı nusundaki düşünce ve önerilerinizi is
m. Taklit olduğu için, kişilik kulla tesem sizden. -Tiyatroyla ilginiz biç
nılmadığı için. Ben yeni şiir kitabım kesllmedi, bu türde önemli ürünler de
Tanıdık Dünya'daki Karacaoğlan 'ın verdiniz. Tiyatromuzun gelece�i açı
Bir Şiiri Üzerine Çeşitleme/er başlık sından amatör tiyatronun önem taşı
lı şiirierirnde daha çok Ezra Pound' dı�ı yönünde bir düşünceniz olduğu
un etkisinde kaldım. Doğrusu, ikisi nu, konuyla ilgilendi�iııizi bu kitabı
de bahaneydi benim için, yeni bir şi DIZ da gösteriyor- Ne dersiniz?
"Tanığık Dünya"
Ustüne
Senn u r Sezer
"Şiirin de öteki uğraşlar gibi, ken ne Çeşitlemeler, Su A kar Çağ/ama
dine özgü bir öğrenimi, bir uzmanlı dan. Toplam 27 şiir var. Kitaba su
ğı olması gerekli gibi görünüyor, oy nu olarak konulan dörtlük şöyle:
sa böyle bir öğrenim yoktur. Burada Yaprak sabahın ucunda
'uzmanlık' sözcüğünün durumu da Toprağa inen arı
sanırım epey değişikliğe uğrar, çün Bunca değişme, sayısızlık
kü yıkıcı azanlar belli bir uzmanlığı Bunca ölüm ağacı.
kaldırır, yerine bir başkasını koyar
lar, şiir de böylece sürüp gider . " Değiştirmeler'de yer alan (ve ad ye
Melih Cevdet Anday'ın Tamdık rine sayı taşıyan) şiirlerde, ilk dış
Dünya adlı son şiir kitabının arka ka bakışta biçim, tırmalamayan bir uyak
pak sunusunda yer alan sözlerin bir düzeni göze çarpıyor. Biraz dikkatli
bölümü bunlar. Melih Cevdet'in 1976 konuşta uyumdaki aksak-ölçüyü de
tarihli bu sözleri, şiire bakış açısını görüyorsunuz. I. şiirden örneklersek,
getirirken bir başka gerçeği daha yan her üçlünün birinci dizesi l l , ikinci
sıtıyor, kendi şiirinin tarihini . Melih dizesi 9, üçüncü dizesi l l heceli:
Cevdet'in ölçülü uyaklı şiirden "di Dönebilir miydik soluk güller/e
cak. Şiir benım aklımdır" demiş bir Nemli göklerindeyken mevsim
siplinini kendine özgü mantığında
azandır Melih Cevdet Anday. Oku Adanacak gün yitiverdi böyle
arayan" şiire geçişini düşünün. 45 yılı
ru, okurken değil, okuduktan sonra
bulan şiir serüvenini . . . Melih Cev I ,2, 9. şiirlerde, ilk üçlünün birin
düşündürüyor. Yeniden yeniden oku
det'in şiiri üstüne Yazko Edebiyat' ci ve üçüncü dizeleri sırayla sonraki
maya zorluyor:
ı n Mart 1982sayısında yaptığımız bir üçlülerin son dizelerini oluşturuyor.
söyleşide "bir azanın değişmesi"ne «Kuşlar seslerini bulmak için Ve bu bölümdeki bütün şiirler 19di
de değinmiştik.Verdiği yanıtın bir ye Bahçe/ere koşuyorlar zeden oluşuyor: 6 üçlü ve bir tek di
rinde şöyle diyor: "Değişmek ve de O kadar yer gördüm ki ze.
ğişmemek, bu karşıtlar ancak özdeş Içim sızlıyor unuttukça " Bu biçim disiplini, Anday'm şiiri
olabildikleri durumda bir kişilik ya ni tıkızlaştırmıyor, tersine bir çığlık,
ratımında yardımcı olabilirler. Çün ( Karacaoğlan'ın Bir Şiiri Üstüne
bir inilti, bir homurtu kadar insan
kü ikisi bir arada varolamazsa, dü Çeşitlerneler IX) duygularının yansısı olan sese ulaştı
şünce ortaya çıkmaz. Bunun gibi ey Bir şiir kitabını anlatmak zordur. rıyor:
leme geçirici güç de kolay buluna Okumaktan daha zor. Bir şiir kitabı Kan kardeşim değildir yazgı
maz. Bir inançtan öbürüne atlamak, nı okur olarak okursunuz, yinelersi Kömürsüz şafakları aşındırdım
kişilikte hesabı verilmedikçe bir kişi niz, düşünürsünüz. Ozan-okursanız Koyu kan rengindeki yazgı.
yi bırakıp başka kişiye geçmekten okur, yineler, irdeler, düşünürsünüz.
farksızdır. Oysa bu bir süreçtir ve an Anlatmak (biraz açıklamaya benze (. . .)
cak bu süreç kişiliği ve yaratışı geti diğinden mi ne) itici gelir. Bir roma
rebilir. 'Deneyim' i böyle anlamak nı anlatmanın kaçamak yolları var Buldum giderayak tarlayı
tan yanayım. " dır. Konusunu özetlersiniz. Başka ro Savru/muş arpam, yulajım,
Melih Cevdet Anday'ın şiiri akıl manlarla ya da yazarın öteki roman buğdayım
duygu dengesine dayanır bence. Bu larıyla karşılaştırırsınız. . . Yazı bitive Kan kardeşim değildir yazgı.
yüzden dizelerindeki "görüntü"lerin rir. Bir şiir kitabından örnek vermek
(bir kamera oyunuymuşçasına) yak ten başka yolu yoktur şiir kitabını an Sabahın uyandırmadığı
laşıp uzaklaşışı, yükseliş alçalışını iz latmanın. Yargılara gelince, şiir yar Gökteki fitilli lambayı kıstım
lerken azanın düşüncesine ya da duy gılarla anlatılabilir mi? Koyu kan rengindeki yazgı.
gularına nerede katıldığınızı pek se Yine de deneyelim. Tamdık Dün
zemezsiniz. "Düşündükten sonra de ya üç bölümden oluşuyor: Değiştir Geçtim yürüyerek azmağı
ğil, şiir yazarak düşünebiliyorum an- me/er, Karacaoğlan 'ın Bir Şiiri Üstü- Karanlığı elimle yok/ayayım
:::::: =�==: :::::::::::: ::: :: ::: : : :: : : : : ::::: :: : : : : : : : : : : : : : :: : : ::::: : : : : : ::: : : : : :::::::: : : : : : : : : : ::::::: :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: 31
Kan kardeşim değildir yazgı. Gökyüzü ile duruvermek yerini saptamalıyım. Bir ressamın bir
(Harmana Giden Böcek) şiir kitabını ya da şalri nasıl yorum
Bulayım kendi ışığımı. ladığını anlatmalıyım. Başka türlüsü
(9) Tam burada Tanıdık Dünya 'n ı n haksızlık olur, yanlıştır. Doğru suna
kapağındaki öteki addan söz etmek ise benim gücüm yetmez.
Karacaoğlan 'ın Bir Şiiri Ozerine
gerek. Kitaptaki 22 resmin ressamı Anday'ın kitabını anlatmaya çalış
Çeşitleme/er bölümünde 12 şiir yer
Abidin Dino'dan. O zaman Tanıdık tım. Bir şiir kitabını anlatmak zor
alıyor. Karacaoğlan'ın şiirinin genel
Dünya için özel yapılmış bu desenle dur. Hele şairi "şiirime gelince bütün
"temleri" (yolculuk, sevda, ayrılık)
rin, Dino'nun resim serüvenindeki yazdıklarımım ben" demişse.
yansıyan bir destan bu. Çeşitlernelere
temel olarak "Kalk gidelim atım ha
rap haneden' ' diye başlayan koşma
alınmış. Gaziantep'in güneyindeki
İğri Kola'dan başlayıp çeşitli köy ad
larının sayıldığı bu koşmanın kimi di
MELİli CEVDET
zeleri kadar başka koşmaların çarpı
cı dizeleri de yineleniyor şiirlerde. O
ANDAY
unutulmaz:
Oç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm
ikilisi de . . . Ama bu alıntılar Anday'ın
şiirinde bir melodinin bir senfonide yer
alışı gibi yer alıyor, dünle bugünün
kesişınesi gibi . . .
Daha önce andığım konuşmada
Anday'ın söylediklerini buraya alın
·Karacaoğlan'ın ·
B lE
DOSYASINDAN SAYFALAR
TERÖR, DARBE, KOKAİN VE SiLAH TiCARETi .... VE CIA
Nazi savaş suçlularından Lyon lı Amerikan istihbarat örgütlerine dan yaptığımız derlemenin bu bölü
Kasobı Barbie'nin dosyasından ba nasıl hizmet ettiğini ve gene bu ör münde, Barbie'nin Bolivya ve La
zı sayfaları dergimizin geçen sayı gütler tarafından Bolivya 'ya kaçı tin Amerika'da Altmann adı altın
sında sunmuştuk. Hatırlanacağı gi rılarak Latin Amerika 'da CIA he da yaratıağa faaliyetleriyle ilgili
bi adı geçen bOlümde daha çok sabına faaliyetini sürdürdüğünü bazı bilgileri ve onun uluslararası
Barbie 'nin Ikinci Dünya Savaşı so göstermiştik. terörle, silah ve uyuşturucu madde
nunda nasıl ABD hesabına çalış Stern, Historia, Newsweek, Le ticaretiyle olan ilişkilerini özetleye
maya başladılını. CTC ve CIA ad- Monde gibi çeşitli batı kaynakların- ceğiz.
Geçen sayıdan:
•
DOSYASıNDAN SAYFALAR
DOSYASINDAN SAYFALAR
oturma izni, bir Interpol kimlik kartı dan vazgeçilmezdir, dolayısıyle Bar kının üstünlüğüne ve dolayısıyla on
ve silah taşıma belgesi temin ediyor bie gibileri de vazgeçilmezdir. Ama ların dünya egemenliğini hak ettik
du. bu Barbie idama mahkfun edilmiş es lerine dayanırdı. Tıpkı Turan ülkü
ki bir savaş suçlusuymuş, binlerce ki sü gibi. Çünkü Hitler sadece bütün
"NASYONAL şinin katledilmesinden bizzat sorum dünyayı faşist politik rejimin sultası
altına sokmakla, faşizmi uluslarara
SOSYALİST luymuş, ya da birtakım Nazi hülya
larını hala sürdürüyormuş, bu CIA sı bir politik yönetim haline getir
DEVRİM' ' için hiç önemli değildir. mekle yetinen bir anlayışa sahip de
Barbie ve benzeri Naziler açısından ğildi. Tersine, Hitler, uluslararası bir
Bolivya darbesini hazırlarken Bar faşist dünya sistemi kurmayı amaç
da sorun basittir. Barbie, "yanda
bie'nin güttüğü amaç sadece Boliv larken, bu sistemi tümüyle Alman
kalmış" bir Nasyonal Sosyalist Dev
ya ile sınırlı değildir. Hatta Barbie egemenliğinin bir aracı ve ari ırkının
rim 'i devam ettirmek, tamamlamak
kendisini Latin Amerika'yla da kısıt ebedi dünya imparatorluğunun bir
gibi bir rüyayı beslerken, öte yandan
lamış değildir . O, büyük Führer 'i manivelası olarak görüyor ve hiz
bunun şimdiki koşullardaki ilk adı
Hitler'in yarıda kalan rüyasını ger met ettiği en gerici finans kapital öge
mı olarak, neo-faşist, neo-nazi grup
çekleştirmek üzere "Nasyonal Sosya leri adına bu ideolojiyi propaganda
larla ilişkileri geliştirmeyi , yeni faşist
list Dünya Devrimi"ni yeniden baş ediyordu. Nitekim Nazilerin en bü
terör örgütleri kurmayı, kendisinin
latmak azmindedir. yük, en yaygın,en tapınılan sloganı
Latin Amerika ülkeleri (devletleri)
Bu hülya nasıl ve kimlerle gerçek üzerindeki nüfuzunu arttınnayı, böy Deutschland Ober Al/es (Her şeyin
leşecekti? lece Bolivya'dan başlayarak Latin Üstünde Almanya) idi.
CIA'nin parasıyla ve diğer olanak Amerika'yı nasyonal sosyalizmle do Nazi eskisi Barbie ise, Alman ol
larıyla. . . Latin Amerika istihbarat natmayı kendi amaçlarına da tıyne mayanlarla, tersine Almanların kü
örgütlerinin CIA yetiştirmesi kimi tine de uygun görmektedir. Oysa ger çümsediği, borladığı ırklardan biri
seçkin subaylarıyla. . . Barbie'nin Av çekte kendisi CIA tarafından, uyuş ne mensup olan Latin Amerika'lılar
rupa'da temasta bulunduğu çeşitli fa turucu madde ve silah mafyaları ta la nasyonal sosyalist devrimi yapa
şist terörist katillerle. . . Dünyanın çe rafından kullanılan zavallı bir piyon caktı.
şitli yerlerinden gelecek ölüm koman dan başka bir şey değildir. Onun ip Barbie, planlamakta olduğu Boliv
dolarıyla, yani uluslararası faşist te lerini ellerinde tutanlar, bu yaşlanmış ya darbesiyle, kendi Nazi amacını
rör örgütleriyle ve nihayet kokain Nazi'nin hülyalarını manyaklık, sa birleştirmek için hazırlıklarını sürdü
mafyasıyla . . . pıklık olarak görürler, fakat işlerine rürken İtalyan teröristi faşist çete re
CIA elbette böyle rüyaların birer yaradığı için ve yaradığı sürece Bar isi Stefano delle Chiaie ile tüm dün
ruhsal ve siyasal sapıklık olduğunu bie gibilerini kullanırlar. Nasyonal yadan aşırı sağcı gruplann önde ge
bilir. Ama o, Latin Amerika ülkele Sosyalist Devrim ülküsüne ise gülüp len kişilerinin Bolivya'ya getirilmesi
rinde kendi hegemonyasının devam geçerler. için mutabakata varmıştı . Çünkü,
etmesinin biricik şartını, bu ülkeler Barbie'yle ilgili batı basınından yaptıklan planlara göre, Bolivya, adı
de, bırakınız ilerici ve sol yönetimle yaptığımız tarama gösteriyor ki, Bar geçen Nasyonal Sosyalist Dünya
ri, demokratik rejimierin bile kurul bie, Nasyonal Sosyalist Devrim'i Devrimi'nin çekirdek ülkesi olacak
masını önlemekte, askeri yönetimle I 980 Bolivya darbesiyle başlatmak is tı.
rin sürgit devam etmesini istemekte tiyordu. Bunun için Thule adlı gizli Aynı hazırlıklar kapsamındaki bir
görür . Bununsa biricik yolu, bu ül bir loca kurmuştu. Bu Nazi locasına başka girişimle uluslararası bir fa
kelerde bitmez tükenmez askeri dar Bolivya'nın, başka bazı Latin Ame şist terör örgütü olan Kara Enternas
beler düzenlemektir. Oysa böyle re rika ülkelerinin kimi önde gelen ge yonal de harekete geçirilmişti. Kara
jimlerin en fazla uygulandığı, hatta neralleri, subayları üyeydiler. Enternasyonal, Bolivya'da CIA'ya
öteden beri adeta gelenekleştiği La Loca'nın mum ışığında ve gamalı bağlı olan Summer Institute of Lin
tin Amerika'da bile bu gibi yönetim guistics adiı lisan okulunun tesislerin
haçlar altında yapılan çok gizli top
formülleri o toplumlar tarafından lantılarında, Barbie nasyonal sosya de bir faşist eğitim kampı kurmuştu
olağan sayılmamaktadır. Bu neden lizmin temel bilgileri konusunda ko ve bu kampta dünyanın dört bir ya
le sık sık darbe düzenlemek için be nuşmalar yapardı, iyi bir nasyonal nından gelen -ve gelecek olan- faşist
lirli mizansenlere baş vurmak gere sosyalist olmak için gereken özellik teröristler Barbie'nin liderliğinde ide
kir. Bunun da yolu, yukarıda anılan leri ve görevleri anlatırdı. Nasyonal olojik ve askeri eğitim görüyorlardı .
Bolivya örneğindeki gibi faşist sokak sosvalizm ülküsünü bütün dünya Öte yandan Barbie'nin yakın çalış
hareketleri düzenlemek, terörü kış ma arkadaşları (SA örnek alınarak)
ya yaymanın öneminden dem vurur
kırtıp tırmandırmak ve böylece bir du. "Bolivia Joven" (Genç Bolivyalılar)
hükümet darbesinin siyasal ve psiko Böylece bu eski Nazi şefi, kırk yıl adlı nasyonal sosyalist bir savaş gru
lojik ortamını hazırlamaktır. kadar önce kursağında kalmış heve bu oluşturmuşlardı. Bu örgütün ku
İşte Barbie ve benzerleri Latin sini tatmin etmenin hazzıyla coşup, rucuları arasında Barbie'nin yakın
Amerika'da ABD'nin bu pek bilinen kendisini Nasyonal Sosyalizmin ye adamı Emilio Carbone ve sekreteri
yöntemini ehil bir şekilde başarıyla ni ve büyük Führer'i sanıp, kendin Alvaro de Castro da vardı. "Genç
uyguladıkları için,birtakım terör ör den geçerek Nazi nutukları atardı. Bolivyalılar' 'örgütünün resmi şefi 30
gütlerinin kurulması, kurdurulması İşin "ideolojik" bakımdan bir il yaşındaki gizli servis ajanı ve nasyo
ve hedeflenen ülkelerin politik at ginç yönü daha vardı. Nasyonal Sos nal sosyalizmin hayranı Armando
mosferini karıştırması ABD açısın- yalizm ülküsü Almanların ve ari ır- Leyton'du.
············ ············· · · · ······· · ··· · · · ·· ······· ·· · · · · · ·· · · · · · · ···
· · · · · ·· ·········· ················ ·· · · · · · · · ··· · · · · · · · · · · ······· ·······
······ · ········· · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · ···· ···· · ··· · · · · · · · · · · ···
· BARBIE ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: 35
DOSYASINDAN SAYFALAR
Leyton, kartallı ve gamalı haçlı Mayıs 1 980'de La Paz'a Arjantin İsraillilere, eğer "askeri güvenlik uz
üyelik kartını göstermekten gurur gizli örgütü SlE'den, başka bir ko manı" iseler karşı değildir .
duyardı. Alman neonazi Micheal mando grubu daha gelir. Yarbay Ju Askeri darbe 1 7 Temmuz 1 980'de
Kühn 'le tanışmayı çok isterdi. Al lio Cesar Duran başkanlığındaki gru hemen hemen tamamen yabaacılar
manlara hayran olduğunu söyler, bun görevi darbeyi düzenlemek ve tarafından yönetilerek gerçekleştiri
ama bazı sınırlamalar yapardı : "Bir Bolivya emniyet cihazını profesyo lir. General Luis Garcia M eza ve Al
zamanlar buraya gelen birtakım Al nelleştirmekti. Başka suçların yanı bay Luis Arce Gomez sadece cunta
manlar -mesela Fiebelkorn gibi- iyi sıra Komünist Gençlik'in bir yöneti nın şefleri olarak düşünülmüş önemli
nasyonal sosyalist değildiler. Onlar cisini öldürmekten dolayı da aranan aktörlerdi. Bu iki asker, aşırı sağcı su
benim gözümde nasyonal · sosyalist İtalyan faşist teröristleri Stefano del bay kliğinin en sertlik yanlısı mensup
ahlak ve disiplinden haberleri olma le Chiaie ve Pierluigi Pagliai de bu ları olarak biliniyordu.
yan basit birer paralı askerlerdi. Sa gruba bağlanırlar. .
Barbie Arjantinlilerle birlikte 1 85
dece kokainden para kazanmayı dü Bu yabancı ajanlardan oluşan tim kişilik solcu politikacı, sendikacı ve
düşünüyorlardı. " daha sonra iki İsrailli uzmanın katıl aydınlardan oluşan bir öldürülecek
Görüldüğü gibi, Barbie'nin şüre masıyla mükemmelleştirilir. Barbie ler listesi hazırlayınca, askerlerin iti
kası içinde Leyton örneği gerçek na razıyla karşılaşır. Yüksek rütbeli su
zi fanatikleri (Alman hayranları) da baylar öldürülmesi gerekli "bozgun
vardı. cular" arasında tanıdıklarının ve ak
rabalarının isimlerini de görürler.
DARBEDEN Barbie ve işbirlikçileri ''Arjantin tü
rü bir çözüm"ü bu yüzden gerçekleş
SONRASI VE tiremezler.
KOKAİNE YENiLEN Santa Cruz'da bulunan "Ölümün
NAZİ ÜLKÜSÜ Nişanlıları " adlı faşist Alman ko
mando örgütünün şefi Joachim Fie
1 980'in başlarında Klaus Barbie belkorn -ki bu adam şimdi bir Alman
hempalarıyla birlikte darbenin son mahkemesi tarafından sadece Boliv
hazırlıklarını gözden geçirir. Bu ara ya'da uyuşturucu madde kanununa
da La Paz' da Siles başkanlığında muhalefetten yargılanmaktadır- Bar
ılımlı bir merkez sol koalisyon kabi bie tarafından darbenin planlanan
nesi kurulur. Barbie'nin daha önce tarihinden birkaç gün önce La Paz'a
spekülasyonunu yaptığı silahlı sol ge çağrılır. Fiebelkorn havaalanında
rillalar yoktu. Ama "Genç Bolivya Barbie'nin sekreteri de Castro tara
lılar" örgütü Barbie'nin yabancı fa- Faşistler 1980 darbesini böyle kutladılar.
fından karşılanır ve silah dolu bavu
Sol başta La Paz'da "Bavaria" biraha·
. şist terörist gruplarının desteğinde lu gümrükten kontrol edilmeden ge
nesinin sahibi ve "Ölümün Nişanlılan"
hemen eyleme geçer. Bütün ülkede çirilir. Fiebelkorn darbeden önce son
adlı k.atil çetesinin şefi Alman Joachim Fi
bombalar patlamaya başlar. ebelkorn. bir kez daha başkentin önemli
stratejik noktalarını teftiş eder .
I 7 Temmuz 1980 darbesi Bolivya'
daki daha önceden yapılmış darbeler
den daha mükemmel planlanıp yürü
tüldü. Paramiliter'ler sendika binalarını
ve parti merkezlerini işgal ettiler. Di
renişin hemen tüm potansiyel lider
leri birkaç saat içinde tutuklandılar.
. 1 7 Temmuz 1 980 darbesinin bir
çok galibi vardı. Faşistler gamalı haç
lı bayraklada ve Hitler selamlarıyla
iktidarlarını kutluyorlardı . Latin
Amerika'da serbest pazar ekonomi
sine ilgi duyanlar, sosyalizmin bas
tırıldığına inanıyorlardı. Waslıington
Garcia ve Arce gibi askerlere karşı
kaydı ihtiyatla, "ABD dostu bir hü
kümet" umuyordu . Arjantin'deki
askeri diktatörler ise etki alanlarını
genişietmişlerdi .
Darbeyi resmen ilk kutlayan M un
sektinin (tarikatının) başkan yardım
Barbie'nin katil çetesi "Ölümün Nişanlılan" Bolivya'da. Ayakta, satdan ikinci çete· cısı Albay Bo Hi Pak oldu. Mun sekti
nin kumandanı Joachim Fieberkon. Sol yanında üniformasım çıkarmamış eski nazi F.Alrtıanya'nın Hessen eyaletinden 4
Hans Stellfeld. protestan papaz tarafından kurul-
36
... ......... . .. .. . .. ... .... .. .. ... . . ... ..... . .
.
. . . . .. .
. .. .. .
. . . . .. . ..
..... . . .. ... .. .
. . ..
..... .
..
.. .. . . .. .. ....
.. . ..
·························· · · · ··· · · · · · · · · ··· · · · · · · · · · · · · · · · · · · · ·
. . . .. . . . . ....
- BARBIE ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
DOSYASINDAN SAYFALAR
muş; mahkeme kararınca "faşist bir 3 1 Mart 1 9 8 1 'de (kokain general ibadette şöyle der: "Tann, komüniz
sistemi propaganda eden ve insanla Ierinin darbesinden 9 ay sonra) Mun mi yenmek için Güney Amerika'nın
ra psikoterör uygulayan kriminal" sekıinin hemen tüm yönetimi ve bu kalbinde Bolivya'yı seçti. "
bir örgüt. Mun sekti, kurucusu sektin Latin Amerikan politik örgü 1 980 darbesiyle iktidara gelen Gar
Mun'u "ruhani baba", ABD başka tü "Causa " La Paz'r• uçarlar. She cia ve Arce'nin askeri cuntası, ger
m Reagan 'ı da diinyamn "politik reton otelinin "Hürriyet Salonu"nda çekte ABD'den çok kendini düşünü
kurtarıcısı '' olarak tanımlamaktadır. Mun sekıinin başkan yardımcısı albay yordu . Barbie ve Arjantinli ortakla
Ancak, 1 983 yılında Bolivya İçiş Pak ve cunta şefi Garcia, 200 davet rının inşa ettiği görünürde mükem
Ieri Bakanlığı , Mun sektinin 1 980 li misafirin önünde -bir suikast sonu mel işleyen zulüm ve baskı sistemi,
darbesi için yaklaşık 4 milyon dolar cu yaralanan- ABD cumhurbaşkanı kokain ticaretinin batağında kaybo
para harcadığını tesbit etti. Reagan için dua ederler. Albay Pak lup gitti. Barbie'nin SS tipi parami
7_··'·
•
Iiter birlikleri kokain işiyle uğraşıyor
l
.
-
.•
?i
. ..
.
·
Iardı. Kokain ticaretinden çabucak
· .. -
para kazanmanın cazibesi, Latin ·
DOSYASINDAN SAYFALAR
darbesini hazırladığı sıralarda, Sas çapındaki zaferlerinin başlangıç ye U/rich Rudel 'di. Savaş uçağı pilotu
sen kendisine yardımcı olarak en iyi rinin LatinAmerika olacağına inanı olan Rudel 5 1 9 Sovyet tankını tah
adamı teğmen Pablo Herhas Chiri yorlardı . Bu nedenle çalışmalarını rip etmişti ve Arjantin'deki Peron'
bogas'ı göndermişti. Sassen daha önce Güney Amerika kıtasında yoğunlaş dan, Paraguay'daki Stroessner'e ve
de arkadaşına destek olmuştu. Me tırıyorlardı. Şili'deki Pinochet'ye kadar Latin
sela gerilla lideri Che Guevara'nın öl • Kara Enternasyonal'in sembol Amerikalı tüm diktatörlerin danış
dürülmesi eyleminde bizzat Bolivya' şahsiyeti l 982'de ölene kadar Hans- manıydı.
ya gelmiş ve Barbie'yle birlikte çalış . Kara Enternasyonal'in finans şefi
mıştı . • ve organizatörü Otto Skorzeny idi.
•Alfonso Sassen'ın ajanlık faaliye Bu örgütün Latin Amerika'daki en
ti genç yaşlarında başlar. ı 7 yaşın
A uschwitz 'de 250 bin
önemli temsilcileri de Klaus Barbie ve
dayken 1 944 yılında SS'lere katılır . kadın-erkek-çocuğu insanlık Alfonso Sassen'di.
ı 8 yaşında"savunma" uzmanı olur dışı "deney "lerle katleden •SKORZENY, ABD ordusu tara
ve komünist direniş hareketine sız fından daha Almanlar savaşı kaybet
Joseph Mengele savaş
ınakla görevlendirilir. Savaş bitimin meden önce "ajan,, "sabotajcı , ve
de 8 Temmuz l 945'te ABD ordusu
sonrası A merikalılar "katil" olarak aranıyordu . l O Ma
nun gizli istihbarat örgütünce tutuk tarafından tutuklanmıştı. yıs 1 945'te yakalandı . Skorzeny da
landığında, cebinden Amerikalıların Daha sonra "izini ha ilk ifadesinde, Amerikalılara hiz
hizmetinde çalıştığını gösteren bir met teklifinde bulunur. Amerikalılar
belgeyle Aalst takma adına çıkartıl
kaybettiren " Mengele,
kendisini birljği ile birlikte kabul et
mış kimlik kartını çıkartır. Paraguay 'da yaşıyor. meli ve Sovyetlere karşı çete sa
ABD gizli örgütündeki Sassen'ın •
vaşında kullanmalıydı. Tutukluluğu
diğer faaliyetleriyle ilgili kapsamlı SS subayı Wim Sassen, sırasında Sovyetlere karşı çete
belgeler, "ulusal güvenlik" gerekçe savaşı planını daha da geliştirir. Müt
siyle saklı tutulmaktadır. Fakat, ke
Hollanda 'da savaş suçlusu
tefik Devletler Ordusu başkomutanı
sin olarak bilinmektedir ki, Ajan Sas olarak aranırken, Hollanda General Eisenhower, Skorzeny'nin
sen Hollanda'dan İspanya'ya kaç prensi Bernhard 'ın 1951 'de filme alınmış ifadelerini okur. 9 Ey
mış, orada keza ABD gizli istihba A rjantin 'i ziyareti sırasında lül ı 947'de Skorzeny bir ABD savaş
rat örgütü hesabına çalışan yüksek mahkemesi tarafından serbest bıra
rütbeli SS subaylarıyla buluşmuştur.
onun mihmandarlığını ve
kılır. Skorzeny daha sonra ı 950 yı
İspanya'dan Ekvator'a gönderilmiş, tercümanlığını yapıyordu. lında İspanya'da ortaya çıkar.
Ekvator'un baş şehri Quito'da arka Skorzeny'nin planı İspanya'da
daşı Barbie'nin Bolivya'da yaptığı gi
bi, kendi meslek alanında kariyer
yapmıştır.
•Sassen İspanya'ya sık sık seyahat
etmektedir. Madrid'de "Restaurant
Edelweis"da eski arkadaşlarıyla bu
luşmaktadır. Bu buluşmalara katılan
Nazilerden bazıları şunlardır: Otto
Skorzeny tkinci Dünya Savaşı'nın en
,
5000 kişilik fanatik anti-komünist bir ya'da çalıştıktan sonra, İtalyanlar bu iki katilin nasıl olup da serbest bı
uluslararası tugay oluşturmaktır. Da kendisini cinayetten dolayı aramaya rakıldıkları ve Güney Amerika'ya
ha 1 948 yılından itibaren Almanya' başlayınca ABD gizli istihbarat örgü gittikleri hakkında bilgi ·yok. .
da Skorzeny'nin planı için para top tünden Çekoslovakyalı Wenceslav Alfonso Sassen'ın kardeşi Rollan
lanmaya başlar ve faşist bir savaş bir Turi adına bir kimlik kartı alır ve Pe dalı W/M SASSEN 28 Yahudinin öl
liğinin oluşturulmasına gerçekten baş· ru 'ya gönderilir . Schweden 70'li yıl dürülmesi emrini vermekten dolayı
lanır. Bir müddet İspanya Savunma ların başlarına kadar Peru'da tıpkı Hollanda'da 20 yıl hapis cezasına
Bakanlığı üzerinden ABD'den dolar çarptırılır. Fakat 1945 yılının Ncelin
da gelir, fakat dolar yardımı hemen de tutuklu bulunduğu Amerikalıların
kesilir. Çünkü bir üçüncü dünya sa elinden "kaçar". Hollanda savcılığı
vaşının çıkması umudu ne kadar aza nın belgelerine göre Hollanda'da gizli
Jırsa, Madrid o kadar daha uzun SS örgütü kurmaya başlar. Daha
planlı hesaplar yapmaya başlar. Bu sonra 24 Mayıs 1 947 'de Jack Jansen
nun üzerine Skorzeny, Rudel ve Deg adına düzenlenmiş sahte bir pasa
relle 50'li yılların başında kod adı porda Dublin'e geçer. Orada katelik
"Örümcek " olan faşist enternasyo papaz Father tarafından 23 Eylül
nali inşa etmeye başlarlar. 1 948 günü "De Adelaar" gemisiyle
Rudel ve hala resmen savaş suçlu Buenos Aires'e gönderilir.
su olarak aranan Skorzeny düzenli Arjantin'de hemen diktatör Pe
olarak tüm Avrupa'yı, Yakın doğu' ron'un askeri danışmanı olur. Ken
yu , ABD'yi ve özellikle Latin Ame disi Hollanda 'da savaş suçlusu ola
rika'yı dolaşmaya başlarlar. ABD rak aramrken, Hollanda prensi Bern
gizli istihbarat örgütü adım adım bu hard'rn 1951 yılında Arjantin 'i ziya
SS subayı Rauff'un icadı:
gezilerden haberdardır ve "Örüm Seyyar gaz odası. reti esnasında onun mihmandarlığı
cek"in İngiliz Nazi grubu Sir Oswald nı ve tercümanlığını yapar.
Mosley ve Fransız, İtalyan, Kuzey ve Barbie'nin Bolivya'da, Alfonso Sas Wim Sassen şimdi Buenos Aires'
Güney Amerikalı faşistlerle ilişkisi sen'ın Ekvator'da ve Walter Rauff' in yakınında yüzme havuzlu viiiasın
ni bilmektedir. un Şili 'deki. Pinochet rejiminde yap da yaşamını sürdürüyor. Bu arada
Kasım 1 95 1 'de Düsseldorf siyasi tıklarını yapar. genç ve güzel bir Belçikalıyla evlen
polisi " Uhrmeister Gesundheitstech Auschwitz doktoru Joseph Menge miş ve bir de çocuğu olmuş. Tıpkı
nik" firmasının "Örümcek " örgütü le ve seyyar gaz odasının mucidi Wal kardeşi Aljonso gibi hiçbir zaman F.
nün kurduğu sahte bir firma olduğu ter Rauf! savaş sonrasında Amerika Almanya' da yaşamamış olmasına
nu açığa çıkartır. Firmada çalışan lılar tarafından tutuklanmışlardı. Bu rağmen elinde bir de resmi A lman
yüksek mühendis Rolf Steiner'in as nu ABD gizli istihbarat dökümanla pasaportu var. Kalın kafalı arkada
·lında Otto Skorzeny olduğu açığa çı rı belgelemektedir. Bu iki Nazinin ci şı Barbie'ye de kızıyor: "Kendisini
kar. nayetleri Amerikalılar tarafından da iade edilmesinden kısa bir süre önce
1 Aralık 1 95 l 'de NRW (Kuzey gayet iyi bilinmektedir. Fakat gizli is Şubat 1 983'te La Paz'da telefonla
Ren Westefalya) eyaJetinin içişleri tihbarat örgütünün dökümanlarında arayıp, şu gülünç borcunu öde ve bir
bakanlıgından hükümet müşaviri Dr. müddet için ortalıktan kaybol dedim.
Stammler yetkili emniyet görevlileri Ama hayır. . . ' '
ne Steiner ile ilgili tüm yazılı belge Wim Sassen, Buenos Aires'in mer
lerin yok edilmesini ve soruşturma kezindeki bürosuna günde sadece
nın sadece sözlü olarak yürütülmesi birkaç saatliğine gidiyor. Bürodaki
emrini verir. odalardan, oradaki çalışan üç kişinin
ne iş yaptığını anlamak mümkün ol
ÖRÜMCEGİN muyor. Firmanın tabelasırıda ithalat
ihracat yazılı. Sassen ithalat konu
AYAKLARI sunda uzman. Silah ithalatı yapıyor.
Skorzeny ve arkadaşları tüm dün Kendisi çok uluslu Avusturya devlet
yada faşist enternasyonali ABD giz silah tekeli Steyr-Daimler-Puch 'un
li istihbarat örgütünün gözetiminde tüm Latin Amerika'daki temsilcisi.
örgütlerler . . Steyr tarafınd�n üretilen av tankı
"Örümcek "in şeflerinden sadece "Kürassier" Latin Amerika'da çok
Klaus Barbie ve Alfonso Sassen gizli bulunan bir silah. Bu hafif tank ger
istihbarat örgütüyle iyi ilişkiler için çi moderıi bir silah değil ama, işçi ve
de değiller. Ayrıca SS subayı Fried öğrencilerin attığı taşiara dayanabi
rich Schweden de, (ki bu kişi SS'ler lecek sağlamlıkta. Kaldı ki, " Küras
için sahte para basımını örgütlemiş sier' ' için Steyr firmasının çıkardığı
ti), Almanlar teslim olmadan önce reklam afişinde de, tank,"günlük as
Amerikalılara teslim olmuştu. ABD keri görevler için şahane" diye tanı
gizli örgütü SCI hesabına 1 948 yılı Silah tüccan Wim Sassen, Buenos tılıyor. Çünkü oldukça hareketli, hız
na kadar Avusturya ve Kuzey İtal- Aires'teki bürosunun önünde. lı ve hareket halinde de hedefi isabet
40 ·::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: BARBIE ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
DOSYASINDAN SAYFALAR
ettirebilen bir silah. mez. Bugünkü demokratik hüküme ve uyuşturucu tüccarlarının eline na
Steyr'in Bolivya 'daki temsilcisi tin Savunma Bakanı Manuel Carde sıl geçtiğini bilmek için öyle büyük
Klaus Barbie idi. Bolivya'daki 1 7 nas Mallo, Stern muhabirierine üze kom binezanlara gerek yok . "
Temmuz 1 980 darbesinden önce La rinde " hediye" diye yazan ithalat Barbie'nin Fransa'ya iadesinden
Paz'a Lufthansa uçağıyla Steyr ya belgelerini göstererek şöyle diyor: sonra Steyr' in temsilciliğini şimdi
pımı 250 adet seri ateşli tüfek gelir. "Silahlar resmen kayboldu. Bizim Barbie'nin sekreteri Alvaro de Cast
Tüfeklerin makbuzunda "Donado araştırmamıza göre, tüfekler ordu ro yürütüyor. Gerçi bugün Steyr ile
(Hediye)" yazmaktadır. Barbie'nin nun gizli istihbarat örgütü G2'de özel Bolivya'daki demokratik hükümet
arasında silah alımı konusunda bir
görüşme yok ama, işsiz de Castro hiç
olmazsa Avusturya'dan gelecek te
berruyla yaşamayı düşünüyor.
* * *
Yukarıda özetiediğimiz bilgiler, es-
ki Nazi savaş suçlularıyla, Latin
Amerika'nın hükümet darbeleriyle,
birçok ülkede örgütlenmiş silahlı fa
şist çeteler ve onların faşist sokak te
rörüyle, uluslararası uyuşturucu
madde imalatı ve kaçakçılığıyla, si
lah ticaretiyle, birçok ülkenin kimi
Papa suikastı dosyasında yer alan Avusturyali silah kaçakçısı Horst Grillmayer'le il
devlet adamlarıyla ve nihayet İsrail
gili haberden. (MILLIYET, 16 Ocak 1983)
Mossad örgütü dahil batılı ülkelerin
sekreteri de Castro, tüfeklerin hava kişilere verilmiş. Silahlar daha son istihbarat ve casusluk servisleriyle iç
lanından alınıp taşınmasına bizzat ra paramiliter'lerin ve kokain tücca içe geçmiş koskocaman kapkara bir
nezaret eder. 250 tüfekten 200'ü pi rı çetelerin elinde ortaya çıktı'.' İçiş ağın varlığını bir kez daha ispatlayan
yasadaki en modern tüfeklerdir. Ta leri Bakanlığı sekreteri Gustav Sanc bir veriler topluluğu olarak anlaşıl
nesi 1 500 DM civarındadır . Steyr ge bez de şunları söylüyor: "Barbie ve malıdır. Ve bu korkunç ağın, bu şid
nel direktörü Malzacher'in dediğine sekreteri de Castro, Steyr'in temsil det ve uyuşturucu komplosunun mer
göre, " körler bile bu tüfekle usta cileriydiler. Her ikisi de aynı zaman kezinde ise, ipleri elinde tutan asıl
muhafız olur . ' ' da gizli istihbarat örgütünde çalışı ana odak, Mafia ile iç içe geçmiş CIA
Fakat tüfekler ordunun eline geç- . yorlardı . Tüfeklerin paramiliterlerin örgütüdür.
Berlinli serseriyken, Gestapo Marsil Fransa'sında Sipo ve SD şefi olarak WALTER MACHULE: SS Sturm
ya şefli�ine yükselen Dunker , Fran çalıştı . 1 944'te Paris' ten kaçtı. bannführer, Felsefe doktoru. 1 943'te
sa'nın kurtuluşunda yakalandı, Mar 1 946'da yakalanıp tekrar Fransa'ya Luther'den sonra Bordeaux KDS şef
silya mahkemesi tarafından 24 Ocak getirildi. Ölüme mahkum edildi. Ce liğine getirildi. Kurtuluş'tan sonra
1 947'de idama mahkum edildi. 6 Ha zası daha sonra ömür boyu hapis ce Federal Almanya'ya kaçtı. Fransız
ziran 1 950'de kurşuna dizildL zasına ve 20 yıl da ağır hapis cezası mahkemesi tarafından gıyaben mah
na çevrildi. 1962'de serbest bırakıldı . kum ediidiyse de, F.Almanya'da ya
HERDERT HAGEN : SS Sturm
Daha sonra bir emekli sigortası ku şamını sürdürdü . Hannaver'de otu
bannführer. 25 yaşında SD örgütü
rumunda Frankfurt'ta çalışmaya baş ruyor .
anti-yahudi seksiyonu şefli�ine geti
ladı.
rildi ( 1 937). 1 940'ta Bordeaux KDS ROBERT MOOG: Pierre ve B oby
şefliğine, 1 942'de Paris IV. Büro di KURT PAUL SSLISCHKA: takma adlarıyla tanınırdı . Babası
rektörlü�üne atandı ve aşa�ıda adı Obersturmbannführer. 1 909 do�um- ·
Fransız, annesi Alman'dı. İşgalde;
geçen SS generali Oberg'in en gözde lu. 1 940 Kasım'ında Paris'e KDS önce Toulouse'da düşmana hizmet
adamı olarak görev yaptı . Kurtuluş şefi-ve yukarıda adı geçen Sipo ve etti. Bu hizmetlerinden ötürü K 30
ta Fransa'dan kaçtı. Gıyaben ömür SD Fransa şefi- Knochen'in yar kod numarasıyla Almanların Abwehr
boyu kürek cezasına mahkum edildi. dımcısı olarak geldi. IV. ve V. Büro ajanı olarak Lyon'da görevlendirildi.
Bu listenin hazırlandığı 1 972 yılında larda (Gestapo ve Kripto) yetkilerini Birçok önemli rezistans'çının tutuk
F.Almanya'nın Kuzey Ren Westefal en şiddetli biçimde kullanan SS şef lanmasında önemli rol oynadı. Lyon
ya eyaletinde Warstein'da bir elektrik lerinden birisiydi . Özellikle Yahudi Kasabı Barbie'nin en önemli ajanla
araçları şirketinde ticari müdür ola soykırımıyla uğraşıyordu. Hizmetle- rından biriydi. Kurtuluştan sonra Fe
rak çalışıyor. deral Almanya'ya kaçtı. Fulda civa
ERIC HASSE: SS Obersturmfüh
rında bir uçak kazasında öldüğünü
rer. 1 909 do�mlu. Bourges Gestapo iddia edenler var.
şefi. 1 944'te Alman birlikleri Fran
ROLF MÜHLER: SS Sturmbann
sa'da geri çekilirken Hasse sahte bir
führer. 1 9 1 0 Limbach doğumlu, es
rezistans birliği kurarak adamlarıyla
ki bir lise öğretmeni . 1942-43 yılların
birlikte kaçtı . Kurtuluştan sonra gı
da Barbie'nin maiyetinde Lyon KDS
yabında mahkum edildi. Son olarak,
k omutanı o larak görev yap t ı .
F.Almanya'da Flensburg kentinde
1 943-44'te Marsilya KSD komutanı
ortaya çıktı�ı bildiriliyor.
olarak çalıştı. 1 944'te Amerikalılar'ın
HEINRICH ILLERS: SS Haupt eline geçti. 1954'te Amerikalılar ta
sturmführer. Paris KDS'de çalıştı, IV rafından idama mahkum ediidiyse
büro şefi olarak görev yaptı . Kurtu de, cezası infaz edilmediği gibi, bir
luştan sonra Almanya'ya kaçtı . kaç yıl sonra serbest bırakıldı. F . Al
1 967.'de F.Almanya'da Celle'de sos manya'ya gitti. 1 967'de Wuppertal'
yal yardım dairesinde komisyon baş d e öldü.
kanı olarak resmi bir göreve getiril
HEINRICH MÜLLER: 1 900 Mü
di.
nih doğumlu. SS Brigadeführer. Ges
HANS KIEFFER: SS Sturmbann tapo'nun en büyük patronu olarak
führer. Sipo-SD'nin IV .Büro şef yar bilinen SS generali Müller, 1 936 Ha
dımcısı olarak telsiz ve radyo avcılı ziran'ından 30 Nisan 1 945 'e (savaşın
General Karl Oberg, Fransa'daki kuv
ğı yaptı. Rezistans birliklerinin ve vetleri başkomutanıydı, 1962'de serbest
sonuna) kadar Gestapo lideriydi . Bu
müttefik kuvvetiere mensup gizli gö bırakıldı. tarihte kaçarak izini kaybettirdi. Gü
revlilerin telsiz muhaberatlarını izle ney Amerika'da yaşadığı biliniyor.
rinden ötürü 1 944'te Berlin'e ça�rı
yip, onları yakalama çalışmalarında
larak Gestapo'nun en büyük patro KARL OBERG: Bir başka SS ge'
faal rol oynadı. 1 944'te, kurtuluşta
nu Müller'in yardımcılığına getirildi. nerali olan Oberg, Fransa' daki SS
asılarak idam edildi.
Savaşın sonunda Berlin'den kaçarak birliklerinin ve Alman polis örgütü
WERNER KNAB: SS Obersturm Federal Almanya'ya geldi. Herhan nün en üst şefiydi . 28 Ağustos
führer. 1 908 Frankenthal doğumlu. gi bir kovuşturmaya uğramadı . Fran 1 944' te Paris'ten kaçtıysa da, daha
1 943-44'te Lyon KDS şefi olarak ça sız askeri mahkemesi tarafından sonra doğu cephesinde bir Waffen SS
lıştı. Kurtuluştan sonra Almanya'ya ömür boyu kürek cezasına mahkum birliğinde Sovyet orduları tarafından
kaçıp izini kaybettirdi. Amerikalılar ediidiyse de, F.Almanya'da normal yakalandı . Fransa'ya iade edildi. 20
Knab'ın 1945'te Berlin-Münich otoyo yaşamını sürdürdü . Raporun hazır Eylül 1 954'te ölüme mahkum edildi .
lunda giderken bir Amerikan uçağın landığı 1 972 yılında Köln'de serbest idam cezası bağışlanarak ömür bo
dan açılan mitralyöz ateşiyle öldüğü yaşıyordu. yu hapse çevrildi. 1 958'de ise yirmi
nü iddia ettilerse de, bu iddia kanıt yıla indirildi. 20 yıl bile yatmadan
HANS LUTHER: SS Haupt
Ja.nmadı. Lyon Mahkemesi 9 yıl son 1 962'de serbest .bırakıldı . F.Alman
ra, 1 954'te bu kaçak savaş suçlusu sturmführer, 1 942-43 'te Bordeaux' ya'da yaşıyor.
da KDS şefi olarak görev yaptı. Sa
nu gıyabında ölüme mahkum etti.
vaştan sonra yakalandı. 1 953 'te beş WALTER O D EWA L D : SS
HELMUT KNOCHEN: SS Stan yıl hapis cezasına çarptırılıp serbest Sturmbannführer. Prag ve Paris'te
darterführer. 1 944'e kadar işgal bırakıldı. Büro V (Kripto) şefli�i yaptı. Savaş-
::::::::::::: ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: 43
tan sonra yakayı kurtaran nazilerden manya'ya kaçtı . Fransız mahkemesi tı. Kurtuluştan sonra kaçamadı .
biridir. F.Almanya'da Aşağı Sakson tarafından gıyabında ölüme mahkum Ağustos 1 944'te idam edildi.
ya'da Anayasayı koruma görevlisi ediidiyse de, kendisi 1 969'da ölünce
olarak çalışıyor. ye kadar F.Almanya'da avukat ola ZEITSCHEL: İşgal Fransa'sında
rak çalıştı. ki Alman Büyükelçiliği'nde Yahudi
HEINZ ROTHKE: SS Obersturm İşleri uzmanı olarak çalıştı. Kurtuluş
führer. Yukarıda adı geçen Dannec WALTER SCHMALD: 1 9 1 7 Bel tan sonra kaçarak izini kaybettirdi.
ker'den sonra Fransa'da Yahudi iş çika doğumlu. Babası Belçikalı, an Fransız mahkemesi tarafından gıya
leri bürosu (Büro IV B) başına geti nesi Alman olan Schmald savaşta bında ömür boyu kürek cezasına
rildi ( 1 942). Kurtuluştan sonra Al- Fransa'da Brive SD şefi olarak çalış- çarptırıldı.
di. 1 957'de ortadan kaybolarak İsra MENDEN " MICHEL" SZKOL rakıldı. Bir yıl sonra Madrid'de yan
il'e gitti . Bir süre İsrail hesabına ça NIKOFF: 1 895 doğumlu ve Rus kö mış cesedi bulundu. Bir görüşe göre
lıştıktan sonra Fransa'ya döndü. kenli "Michel" işgal Fransa'sında kendi kendini yaktığı, bir başka gö
1 965'te öldü. muhbirlik yaparak üç yılda olağanüs rüşe göre Fransız özel servis ajanla
tü bir servet edindi. ı 944 Mayıs'ın rınca öldürüldüğü ileri sürülüyor.
CELESTINE LAINE: Mühendis. da İspanya'da yakalanıp serbest bı-
Brötanya Ulusal Partisi yöneticisi
JACQUES VASSEUR: ı 920 do
olan Laine 1 943'te Formation Perrot
ğumlu. Berlin 'de Naziler'in yanında
adlı bir silahlı ordu kurdu. Kendi de
(SD Okulunda) staj yaptıktan sonra
yimiyle "ilk Brötanya ordusu" olan Angers SD'sinin en aktif ajanı olarak
bu silahlı grup, işgalci Nazi'lerin
1 944'e kadar çalıştı . Sonra izini kay
SD'sinin bir yan kuruluşu olarak ça
bettirdi. ı ı Eylül ı 945'te gıyr.bında
lıştı. Fransızlara karşı Brötan milli
ölüme mahkum edildi . ı 7 yıl sonra
yetçiliği ile yola çıkıp, Nazi'lere hiz
Lille'de yakalandı. Tekrar yargılana
me teden Laine, kurtuluştan sonra
rak ı965'te gene ölüme mahkum edil
kaçınayı başardı . Fransız mahkeme di. Cezası da Gaulle tarafından ömür
si tarafından gıyabında ölüme mah
boyu sürgün cezasına çevrildi ve ha
kum edilen Laine, İrlanda'da yaşı
pishaneden salıverildL
yor.
Genç Insanımızda
Sönmeyen Sanat Tutkusunun
Simgesi:
AMATÖR TiYATRO
Bu sayımızda amatör tiyatro konu rında süren çabalarla sınırlı . Eskiden Üretim süreci içinde (birçok ülke
suna genişçe yer ayırdık. Hepimiz Halkevleri Anadolu'nun dört bir ya de başarılı ve kalıcı örnekleri görülen)
içinden geçtiğimiz eğitim-öğrenim de nında amatör tiyatro için öneıpli ola amatör tiyatroları asıl yaratabilecek
neyimlerimizden biliyoruz ki amatör naklar sunan bir kültür kuruluşuydu. olan sendikalar ve diğer meslek ku
tiyatro, ülkemizde onbinlerce genç Gene çeşitli yüksek öğrenim gençlik ruluşları ise, bugüne değin bu alana
sanatseverin gönül verdiği bir sanat kuruluşları, bir zamanlar amatör ti hemen hiç ilgi duymuş değiller.
uğraşı. Bu olgu, kuşkusuz, sadece ül yatroculuğa eğilen yüksek öğrenim Bütün bunlara rağmen, ülkemizin
kemiz için geçerli değil; tüm dünya örgütleri arasındaydı. birçok yöresinde amatör tiyatrolar
ülkelerinde tiyatro sanatının sayısız Eğitim sürecinin çeşitli kademele binbir güçlük altında varlıklarını sür
amatör gönüllüleri var. Üstelik bir rindeki, ya da Halkevleri örneği kül dürüyorlar, yeni yeni amatör tiyatro
çok ülkede amatör tiyatrolar bizde tür kuruluşlarındaki amatör tiyatro lar kuruluyor . . . ve amatör tiyatro,
ki gibi büyük ölçüde eğitim süreciyle çalışmaları dışında, amatör tiyatro, birçok genç insanımızda, sönmeyen
sınırlı kalmıyor; oralarda amatör ti ülkemizde üretim süreci içinde her bir sanat tutkusunun azımsanmaya
yatro, okul duvarlarını aşmış, büyük hangi bir yaygınlığa sahip değil. Ge cak bir simgesi olarak sürüyor.
kentlerden küçük kasabalara kadar nellikle kamu sektörüne ait üretim ya Biz, amatör tiyatroculuğun önemli
sayısız kültür kuruluşunun önemli bir da hizmet ünitelerinde, yerel planda, bir sanat faaliyeti olarak teşvik edil
uğraşı haline gelmiş. Sadece kültür sanatsever bazı yöneticilerin çabala mesine, desteklenmesine, dolayısıyla
kuruluşlarıyla da sınırlı kalmamış, iş rı sonucu amatör tiyatro çalışmala amatör tiyatroların "elinden tutul
çi tiyatroları, halk tiyatroları biçimin rının başlatıldığnia yer yer tanık olun masına" özel bir önem veriyoruz. Bu
de pekçok çalışma ve yerleşme biri sa bile, üretim ünitelerindeki bu ça önem, sadece birçok değerli tiyatro
minde, fabrikalardan, işçi semtlerin lışmalar genellikle kalıcılaşmıyor, ge adamımızın amatör tiyatrolardan ye
den köylere varıncaya değin yığınsal lenekselleşmiyor . Bu planda bir şey tişmiş olmasından ileri gelmiyor. Bir
laşmış. ler yapmak isteyen yöneticiler ya ola başka deyişle, amatör tiyatroları sa
Bizde ise amatör tiyatroculuk da naksızlıklar nedeniyle çabalarını sür dece ülkemizde tiyatro sanatına kad
ha çok öğretmen yetiştiren okullarda, düremiyorlar, ya da o yöneticilerin ro yetiştiren rezerv kuruluşlar olarak
liselerde, şimdiki adı meslek liseleri başka bir yere tayinleri çıkınca, baş görmemek gerektiğine inanıyoruz.
olan diğer orta dereceli okullarda, latmış oldukları çabalar onların ay (Kaldı ki, tiyatro sanatçısı olmanın
kısmen de yüksek öğrenim kurumla- rılmasından sonra sönüp gidiyor. bir eğitimi gerektirdiğine, en iyi eği-
:::::::::::::::::::: ::::::::::::::::::::::: : :::::::::::::::::::::: : :: :::::::::::::::::::::::::::::::: ::::::::::::::: :::::: :::::::::::::::::::::::::::::::: :::::::::: : : : ::::::: ::: : ::::: : :::::::::::::: : : : ::::: 49
tirnin de sistematik bir ö�renimle koratör de, kostürncü de hatta efek çekirde�i olarak görmüyoruz. Her
-okul e�itimiyle- sa�lanabilece�i tör de yaratıcı olmak zorundadır. amatör tiyatronun sahnelediği oyunu
ne inananlardanız.) Böylece tiyatro sanatının asıl özel ya da oynaruşı da, romantik bir iyim
Birçok de�erli tiyatro sanatçımızın li�i kollektif bir ürünün ortaya çık· serlik içinde, "iyi" diye nitelemiyo
amatör tiyatrolardan gelmiş olması, masını gerektirmesiyse, bu kollektif ruz. Ama yukarıda da vurguyla be
amatör tiyatroculu�un sanatsal işle lik, hem ekibin toplu olarak kollek lirtti�imiz gibi, amatör tiyatro sornu
vinin sadece bir sonucu. Oysa amatör tif yaratıcılı�ını, hem de o ekip için tunda önemli olan bu tiyatroların ve
tiyatroların tiyatro oyuncusu, yönet- deki sanatçıların tek tek yaratıcılı�ı- onların yaratıcılarının, sanatçılarının
- .
.
-
- . - .. - ·
• - . ... .·C"'e· - -
meni, ya da yazarı yetiştirmekten öte nı gerektirdi�i gibi, bu yaratıcılı�ı ge çaba'sıdır. Ayrıca, profesyonel tiyat
bir işlevi var. liştirmeye de hizmet eder. rolarımı� arasında kötü ve değersiz
Bilindiği gibi bir oyunun sahneye Tiyatro oyununun kollektif bir oyunlar oynayan, düşük beğenilere
konulması değişik becerilere sahip olay olmasına belli ölçülerde seyirci hitap eden ve bu beğenileri besleye
birçok kişinin kollektif olarak gerçek ler de katılırlar. Salondaki seyirciyle rek para kazanmaya çalışan tüccar
leştirdikleri bir olay. · Bu kollektivite, sahnedeki oyuncu arasında sürekli lar da var. Özellikle komedi alanın
oyun yazarından başlıyor. Oyun bir iletişim vardır . İyi bir piyesin kö da bazı çirkin örneklerini gördüğü
yazarı, roman ya da hikaye değil , ti tü oynanışını, ya da -iyi oynansa müz bu bezirganlık, bir televizyon
yatro oyunu yazdığına göre, daha bile- kötü bir piyesi sanat beğenisi reklamında tekeriediği ticari tekerle
oyunu yazarken bunun bir ekip ça gelişkin bir seyirci topluluğuna kabul rneyi oyun adı yaparak, bunu da ti
lışması sonucunda sahnelenece�ini ve ettirmek mümkün olamaz.Tiyatro se yatro diye sunan seviyesizliğe kadar
seyirciler tarafından izlenece�ini bi yircisi, televizyon seyircisi gibi eli ko varmış durumda. İşte tiyatro adı al
lerek oyununu yaratır. Ve hiçbir lu bağlı ve pasif durumda bırakılmış tında böylesine banalliklerin de zana
oyun yazarı , "oyunlarım okunsun " değildir.Bir tiyatro oyununun oyna at eylediği ülkemizde, ticari bir amaç
diye yazmaz, öncelikle "oyunlarım nışı, onu izleyen topluluğun refleksle gütmeden güçleri ve yetenekleri elver
oynansın" diye yazar, ama aynı za riyle bütünleşen canlı bir olaydır. diğince sanat yapmaya çalışan ama
manda iyi oyunlar kitap olarak da İşte bu özellikleri nedeniyle, tiyat tör tiyatrolar ve tiyatrocular bizce
basılır. Fakat gene de tiyatro, görsel ro sanatının amatör elemanları sana önemli bir uğraş içindedirler. Saygı
bir sanat dalıdır. tın yaygınlaşmasında, yığınsalla�ma mız, sempatimiz bu uğraşadır.
Böylece oyun yazarından başlayan sında işlev sahibi gönüllülerdir. üzel İnanıyoruz ki, ülkemizin sanata
bu kollektif çaba, bir tiyatro tarafın likle amatör tiyatronun eğitim süre değer veren kurumları, kuruluşları,
dan sahneye konulurken, yönetmen ciyle sınırlı olmaktan çıkıp üretim sü yayınları, yazar sanatçı ve diğer dü
den oyuncularına, dekaratörden tek reci içinde de gerçekleşmesi , bu yay şünürleri ve tüm sanatseverleri ama
nik adarnma kadar kollektif olarak gınlaşmayı hızlandıracaktır . tör tiyatroya ve tiyatroculara yardım
pratiğe geçirilir. Bütün bunlar, sanat Şunu da belirtmek gerekir ki, ama cı olabildikleri ölçüde, sadece ülke
sal yaratıcılı�ı yazarla sınırlı olmak tör tiyatroya duyduğumuz sempati, mizde tiyatro sanatının değil, genel
tan çıkarıp, uygulayıcılara yayar. romantik bir duygu de�il. Amatör ti olarak sanatın da gelişmesini hızlan
Oyun yönetmeni de, oyuncu da, de- yatroları, ülkemizde tiyatro sanatının dıracaklardır. DÜŞÜN
so :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: : :::::::::: :::::::::::::: : :::: :
Amatör
Tiyatroların Gerçeği ,
Oben Güney
Sanat, toplumsal ve· ruhsal bir ge terndir. Bu yöntem, birliğinde kendi
reksinmenin sonucu, insanatasının sini k abul ettirme, etkileme
Amatör tiyatroların niteliği,
(prahumanis) yaşama biçimlerinden etkilenme, uyuşum sağlayarak yeni
toplumsal ereği, şekillenme tarzı değer yargıları üretme olanakları da
birisi olmuştur. Temelinde, "anla
tım-anlaşma-doyum" güdüsü bulun bilinmeden bu yönde kalıcı getirmektedir. Devinimterin dinamo
maktadır. Teiyat mağaralarındaki re adımlar atmanın güçlüğü nesnel sudur aynı zamanda. Sanata dönük
simlerden, Bejart'ın balesine, Kan bir gerçektir. bir kaygıyı kabul ettirme eyleminde
tar'un tiyatrosuna, Asimav'un kur Tiyatro adamı Oben "öncü" , "yeni" olan, biçimi ve özü
gu-bilimlerine, Gadard'ın filmlerine Güney 'in, amatör tiyatro zorlar. Yaratıcılığı, akılcı bir yörün
kadar uzanan amaç ve sunuş güdü etkinliklerinin iş/evine, kalıcı geye sokar. Toplumsal yaşamda dev
sü, bu temelin üstüne oturtutmuştur. ve üretken bir yön/endirimine rimierin güç kaynağı durumuna ge
Özdeki ve biçimdeki değişiklikler, in değgin önerilerini; dünya lir. Kesin olarak "anlatım"la köken
sanın kültürel aşamalarında gösterdi amatör tiyatro örneklerinden de var olan ilişkisini ruh-beden iliş
ği farklılıklar, asal gereksinimin, in fotoğraflarla sunuyoruz. kisine dönüştürür.
sana dönük yapısını ve amacını daima, "Doyum" yalnız kişisel değil, top
kendi oluşumunda saklı tutmuştur. lumsal bir olgudur. Sanatın doyum
"Anlatım" isteği, insanın fizyolo li etkenlerden birisidir. Giderek diye sağlaması ancak sanatçı dünyasının,
jik, biyolojik ve antropolojik çizelge biliriz ki, "anlatım" insan için bir dış dünyayla ilişkisi ya da çelişkisi so
sinde, doğal bir yaşam uzantısıdır. zorunluluktur. nucunda işlevsellik kazanır. Doyum,
lfılincin varoluşuna en somut kanıtlar "Anlaşma" , toplumsal kuruluşun, içedönük bir boşalımdır. İnsanın
dan birisidir. Bu bilinci besleyen psi sosyo-ekonomik yapının, insanın bir kendisini ispatlamasında gereksinim
şik olgular, insanın kendi kendisini birey olarak varolma sürecinde olu duyduğu psikolojik (bazen de fizyo
yönlendirmede olduğu kadar,dış dün şan tüm düzen biçimlerinin ana ilke lojik) bir ruhsal gereçtir. Doyumsuz
yadaki her türlü ilişkiyi gene kendi sidir. Anlaşma, çevreyi ve ortamı ya sanat olayı, olsa olsa bir kandırma
ne göre düzene sokmasında en belir- ratmada kullanılan, düşünsel bir yön- cadır . Hem bireyi, hem de toplumu
-:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::!::::!::::::::::::::::
sı
"amaçsız" bir değerlendirme ipnozu layışa, denemeye, araştırmaya kapa sorarsanız amatör tiyatroların işlevi,
içinde bocalatmaktır . . . Bu durumuy lıdır. Hele ödenekli tiyatrolar, mil böylesi bir azınlığın yalnızlığıyla baş
la ne anlatım-ne de anlaşma gerçe yarlar harcayarak kötü oyuncu, kö- lamaktadır.
ğiyle iletişime geçebilir. . tü yönetici yetiştirerek, çağa sırtları Öyleyse amatör tiyatroların görev
Bu kısa amınsatmadan sonra, nı çevirmişlerdir. Geçen yıl yazılan aşamasında:
önemli bir sanat olayı olan tiyatrola bir oyunu, 19. yüzyıl kafasıyla oynat- 1) Çağın gerçeklerine, evrensel de-
ra bir göz atalım, artık. Tiyatro ül
kemizde gerçekten bir anlatım-anlaş
ma-doyum temelinde mi yapılaşmak
tadır? Yoksa toplumun güncel eği
limlerine, duygusal ve düşünsel sö
mürüsüne mi bel bağlamıştır?
Bunun yanıtını, durumumuzu irde
leyerek vermeye çalışalım.
Türkiye'de tiyatro bir batı özenti
siyle başlatılrnıştır. "Geleneksel Türk
Tiyatrosu" diye adlandırılan gösteri
biçimi, "Karagöz-Hacivat"ın kay
naklandığı gölge tiyatrosu olayı da
eski Yava'nın "Vayang"ıyla, Çin'in
Han Say-yönetimi kültürüne kadar
uzanmaktadır. Bu doğrulamaları ilet
mek, Türk Tiyatrosunun başlangıcı
nı yadsımak demek değildir. Ama
başlangıçtan bu yana hala kendi ki
şiliğini bulamamış bir tiyatro anlayı
şını suçlamaktır. Neden acaba kişili
ğimizi bir türlü biçimleyemedik?
Sanat, en az bilimlerin araştırma ve
inceleme alanında gösterdiği o tüken Portekiz Teatro a Comuna-Lizbon
mez (hiç tükenmemesi gereken) di
renci göstermek zorundadır. O dur mayı, sahneye koymayı, "çağdaş sa ğerlerine katkıda bulunacak bir sanat
madan özendiğimiz batı, böylesi bir nata katkı" diye yorumlama zavallı politikasını -amatörce de olsa
çalışma temposunu sürdürüp gitmek lığına düşerler. Bu olumsuz örnekler kendi olanaklarıyla yürürlüğe sok
tedir. Çok boyutlu, çok değer ölçüm çoğalıp genel bir beğeni kriteryumu mak, hatta en uç değerlerde diren
lü, çok bilimli bir uğraş haline gelen nu oluşturdukça, düşünmekten ka mek;
tiyatro, bizde hala Ortaçağ Morali çan ilkel esprilerle yetinen bir seyirci 2) Giderek, beğeni düzeyi değişen
tet'lerinin gezginci tiyatro zihniyetlyle, kuşağı (hatta k uşakları) ortaya çıkar. bir seyirciyi yetiştirmek;
epik-diyalektik göstermeciliği arasın Böylece kolay tiyatrocuyla-ilkel se 3) Bu tutumuyla geleneksel tiyat
da mekik dokuyan taklitçi tiyatro yirci arasındaki çağdışı koşutluk ku roların sanat yapısını etkilemek eyle
alışkanlığından koparnamaktadır. Bu ruluverir . "Yeni" yadsınır, "öncü' mi bulunmaktadır. Hangi rejimde
yoksunluğun ana nedeni, "anlaş 'den korkulur, "deneme"den kaçılır. olursa olsun, Gençlik Tiyatrolarının
ma" , "anlatım" ve "doyum" ger İşte Türk tiyatrosunun bugünkü du çalışma biçimlerine ve oyun dizileri
çeklerini en kolay, en görece, en yan rumu budur. ne bakarsak, bizim henüz başlama
lış olana aktarmarnızdır. Bizim olma Şimdi düşünelim: Sanata özel bir zorunluluğunu duyduğumuz yukarı
yan bir düşünceye, bizim olmayan bir gereksinme duyan, tiyatroyu seçen daki üç olay, bu ülkelerde çoktan ger
toplum yapısının yabancılığına yama bir genç, bu ortam içinde, kendisini çekleşmiş durumdadır.
maya sanki kendi dünyamızmış gibi çağdaş bir gelişime götürecek yolu Nasıl gerçekleşmiştir?
sunmaya çabalamamızdır. nasıl bulacaktır? Çağlar boyu bölük Önce devletlerin kültür politikası,
Oyuncu, yüz yıldır "tip taklitçili pörçük, yalan yanlış aktarmalarla ya çağın öngördüğü geniş olanakları
ğini" yutturmaya özen gösterir. Yö malı bohçaya benzeyen kültüründe sağlamanın ve sanatsal düşünce öz
netici, yorumu ve yaraUcılığı "Trafik ne antik kültürü özürnleme, ne bilinç gürlüğü tanımanın kaçınılmaz bir ko
memurluğu" sanan, ya da belirli tip li bir Elizabeth dönemi yorumu, ne şul olduğunu vurgulamıştır. Öğretim
leri olduğu gibi aktarmak isteyen bir İbsen, Strinberg, Björnson gerçekçi programları sanatı (yontuyu, resmi,
insan güdücüdür. Ülkemizdeki tiyat liğini irdeleme, ne de Maeterlinck güzel yazım, tiyatroyu, hatta sinema
ro adamlannın çok büyük bir yüzdesi Kultu . . . Wagner çılgınlığını akılcı bir yı) tamamlayıcı, yönlendirici bir ni
tembeldir, araştırıcı değildir, aktar coşkuya dönüştürme savaşımı vermiş teliktedir. Yapılan her çalışma önem
macıdır. Oyun yazarları yeniyi dene bir Avrupalı'ya karşılık, sadece le incelenir, gerekiyorsa -daha ge
mek istemezler, hala 19.yüzyıl dram "Gülhane Bildirisi" dinlemiş bir Os niş bir dünya görüşünü aşılamak
ve güldürü anlayışı içinde oyun ya manlı süreğeni. amacıyla- kendi alanlarında kişili
zarlar. Tiyatronun başında olan Ge Doğallıkla bu genç, kendisini ğini ispatlamış kişilerce desteklenir.
nel Müdürler, Sanat Yönetmenleri, -eğer bilinçli bir gelişim içindeyse Devlet her sanat alanında sürekli ya
(patronlar) sanattan çok koltuk se tüm yazluklardan soyutlamak isteye yınlar yapar . Yaratıcı düşünce
verler. Tipik bürokratların eline geçen cektir. O zaman da toplum ile alış -özellikle genç yaşlarda- olabildi
subaşları her türlü yeniliğe, öncü an- verişi, iletişimi zayıflayacaktır. Bana ğince geniş, ayrıntılı bilgilerle besle-
Polonya TV. G.Lasota
nir. Sözgelimi üniversite kapsamında
oluşan bir topluluğun, üniversite yö
netimi tarafından tüm gereksinmeleri
karşılanır. Diğer üniversitelerle ilişki
lerinde bürokratik her türlü işlem,
yönetici, eğitici sorumlular tarafın
dan çözümlenir.
Üniversite dışı amatör oyuncular
kentin, ilçenin, eyaletin yönetim kad
rosunun koruması altındadır. Mad
di yardımlarını onlardan alırlar. Bü
tün devlet tiyatroları, bu tür kuruluş
lara yardımla görevlendirilmiştir. İç
düzenine gelince, arriatör tiyatrolar
"tümü! üretici" (Oyuncu, yönetici,
dekaratör, yazar, rejisör, teknik ele
manlar ve seyirci) bir yapıya sahip
tir. Bu yüzden önüne geçilemeyecek
bir yaratıcı özgürlüğüne sahiptirler.
Ya bizde?
Durum oldukça düşündürücüdür.
Nijerya'da oyuncuları amatör bir '
bancı dilde yazılmış yapıtları oku- karrtalar, bulunan her türlü boş yer. runlarına yanıt arayan gençleri çık
mak, yorumlamak ve çevirmek. Ya- Yazın; sokaklar, boş arsalar . Toplu ınaza iten de bu asa la kl ardır zaten. ,
hancı dille eğitim gören okulların ti- luk kırsal kesime açılabilirse (ki Öyleyse ne yapmalı ? Bana sorarsa
yatro koliarına bu sorunun altından amaçlarının başında bu olmalı) köy, nız, b ug ün üniversite gençliği kendi
kalkabilecek kişilerin (gençlerin) ka- kasaba alanlarıdır. Demp kratik dü kendisini k urtarmakla, eğitmekle yü
tılması kaçınılmaz bir zorunluluk ha- zenin gereği olarak ve sanatsal poli kümlüdür. il erd e de hakkını araya
line gelmiştir. Bazı öncü, çağdaş ka- tikamız insanımıza, akla, sağduyuya, bileceği bir insancıl ve k ültürel orta
falı yayıncıların da bunları basınayı güzelliğe dönük olmayı amaçlayaca mı yaratma görevini üstlenmelidir.
üstlenmeleri, düşünce namusianna ğına göre, böylesi girişimiere yetkili Tiyatro sanatı ' ' anlatıın-anlaşma
kalıyor. Bazı zengin kitabevleri, bu ler de saygı duymak zorundadırlar. doyum" ögelerini yapısında e n belir-
::::::::::::::::::::::::::::::: ::::::::::::::::::::::::::::::: ::::::::::::::::::::::::::::::: ::::::::::::::::::::::::::::::: ::::::::::::::::::::::::::::::: :::::::::::: ::::::::::::::::::::::::H:::::
54 :::::::::
gin ve doğrudan doğruya etkili bir or rulmasını yararlı gördüğüm bir mer c) Drarna insan ilişkisinin kayna
ganizmaya dönüştürdüğü için, üni kez, sözgelimi, ASDÖM. (Amatör ğındaki, kullanılmış ögelerin ortaya
versite tiyatrolarını çok daha bilim Sanatçılar İçin Danışma, Örgütleme çıkartılması.
sel, çok daha yöntemsel bir yaklaşım Merkezi) Bu merkezin görevlerini 3-Küçük denerne salonlarında
la ele almak gerekmektedir. Çünkü şöyle sıralayabiliriz: tüm bulguların denenerek yaşama so
oyun sergilerneye giden yol, çoğu za a) Yerli tüm amatör tiyatroları ör kulrnası.
man gösterinin kendisinden de önem gütlernek; 4-Bütün bulguların toplanması,
lidir. b) Yeni oyunlar çevirerek, oyun di yeni araştırmalara yol açabilecek bro
Tiyatro kendi yasalarıyla yönetilir. zisini zenginleştirrnek; şürler halinde yayınlanması.
Ama bu yasaları bilmek, onlara uy c) Bu yeni oyunları "Yeni Oyun 5-Tüm tiyatro kuruluşlarıyla iliş
mak yeterli değildir gene de. Zama lar Bülteni"yle tüm amatör kuruluş kiler kurulması, onların aydınlatıl
nı gelince baş eğilen ölçü ve değerle lara iletmek; rnası.
ri aşmak , yeni birimler bularak, tiyat d) Yerli yazarlarımızia ilişkiler ku 6-Tüm tiyatro yazarlarıyla sık sık
ro sanatını yenilernek gerekmektedir. rarak, amatör tiyatroların oyuayaca "syrnposiurn"lar düzenlenmesi.
Bu yenileme işini üstlenen tiyatrolar ğı öncü, denemed oyunlar yazrnala- · T AİM, aslında kültüre para yatır
laboratuvar ve deneme sahneleridir. rını sağlamak; dığını sanan banka kuruluşlarının
Bu tiyatrolar giderek kendi estetik ve e) Basınla ilişkiler kurarak, ama olanaklarını doğru yolda kullanma
insan anlayışını -tiyatroyu bilen tör tiyatroların çalışmalarını karnu larını sağlayabilecek çağdaş ve akılcı
toplumlara- kabul ettirmişlerdir . oyuna yansıtmak; bir kuruluş olabilir. Ama bankaların
Bugün dekorsuz, ışıksız, yapısız, sah f) Dünya amatör -gençlik- üni kültür sorunlarıyla ilgilenen sayın
nesiz oyun oynanabileceğini ispatla versite tiyatrolarıyla iletişim sağla bayların böylesine uğraştırıcı, çalış
mışlardır. Daha da ileri giderek, kos mak, işbirliği yapmak; mak isteyen bir girişime "evet" diye
tümsüz, müziksiz, danssız, ezgisiz, g) Amatör tiyatrolara çağdaş ka bileceklerine pek inanmıyorum. Ya
-çok ters gelecek ama- sözsüz fada tiyatro adamları göndererek, ge tırımı sadece "para" olarak gören bir
dramlar seyretmek tiyatro sanatının reğinde bu gençleri sanat kaygısı için zihniyetin "kültüre" böylesine bilirn
olağan görüntülerindendir. de yönlendirmek . . . sel yaklaşması beklenebilir mi? Aca
Giderek ' 'oyuncu-seyirci-oyuncu ' ' Bunu amatör tiyatroların bir-iki ba hala birkaç sağduyulu insan yaşı
.
arasındaki iliş ki çift taraflı bir iletişi yöneticisi, üniversite tiyatrolarında yor mu aralarında? Yanıtları sakın
me, etkilenmeye, katılıma dönüşmüş görev alan dört-beş genç ve birkaç ti "bu devletin işidir arkadaş" olmasın.
tür. Buna: "Dönüşümlü Gerilim" yatro adamı gerçekleştirebilir. Belki Devletin işi enflasyon, zam, dış pa
denmektedir. Adını sibernetikten al de BiLSAK, kendi olanaklarını zor zarlar . . . Geriye zamanı kalmıyor za
mıştır. Sibernetiğin kurucusu Norbert layarak böylesi bir girişime katkıda ten.
Wiener'e göre bu "yaşarrun gizi"dir . bulunabilir ilerde. ASDÖM ve TAİM kuruluşları var
Tiyatronun Sibernetik'le buluştuğu ASDÖM'ün gerçekleşmesi ülke edilmesi gereken (bence 130 yıllık bir
yer aslında tiyatronun kaynaklandığı mizde yozlaştırılan, bayağılaştırılan geçmişi olmayan) Türk Tiyatrosu'
temel düşünce ve kavrarnların gizem tiyatro sanatını yeniden biçirnlendir nun temel taşlarıdır. Biz şimdiden or
selliğinin bilinçlendiği bir ortamdır. rnede en önemli adım olacak kanısın tamı hazırlamak, seyirciyi eğitrnek
Kısaca söyleyecek olursak, çağdaş in dayım. Bu merkez, ilerde özel tiyat için, ödenekli ve özel tiyatrolar dışın
sanın kendisini değerlendirebileceği rolarırnızın sanata dönük "Gençlik daki topluluklara yukarda anlatma
yaşamın yeni koşulları ve biçimidir. Oyunları" düşüncesine de büyük yar ya, açıklamaya çalıştığımız yöntern
Bu yüzden tiyatro yapmak, peşin dımlarda bulunabilecektir . leri önerdik. Böylece amatör tiyatro
de çağın ve o çağda varolmaya çalı İkinci kuruluş da Tiyatro Araştır ların tarihsel önemi bir kere daha
şan insanların sorumluluğunu da ge ma İnceleme Merkezi(TAİM)'dir. Bu vurguianmaktadır.
tirmektedir. Sürekli değişken yapıyı, merkez bugün BiLSAK'ta başlatılan Unutmayalım, tiyatro olayı, bir çe
o değişimler içinde durmadan yeni bir atelye çalışması örneğini, daha şit uyarrnadır. Bu uyarı tüm bilgile
lernek, bilirnin olduğu kadar, sana başka boyut ve kapsarnda ele alacak rin dürtüsüyle biçirnlenrnektedir.
tın da görevidir . Yoksa teknolojiyle ve geliştirecektir. Görevlerini genel Göstererek anlatmanın kaynağı, dı
sanat arasındaki farklılıklar, gittikçe olarak şöyle sıralayabiliriz: şa taşma gücünü toplurnların kültür
uçururnlaşacaktır . Bu da insanın 1 -a) Antropolojik gelişim içinde lerinden almaktadır . Oysa biz; Acern,
"mekanik" yönünü geliştirecek, onu insanımızın irdelenrnesi; Arap, Avrupa, Arnerikan kalıpları
robotlaştıracaktır . b) Bunun için de tarihsel ve gele nı, etkilenrnelerini sadece kendimize
Denerne sahnelerinin anlamı ve ko neksel geniş bir araştırmanın başla uydurrnaya, bazen daha ileri giderek,
numu bu gerçeklerin irdelenrnesiyle tılması; kültürümüzün tuğlaları yapmaya,
daha bir belirginleşrnekte, önem ka c) Görenekierin kaynağına inilrne dolayısıyla kendimize mal etmeye ça
zanmaktadır. Ama her şeyin bir te si; lışrnışız.
mel başlangıcı olması gerekir. Kültür d) Düşünceyle davranı arasında Sözün kısası bizim kuşağırnıza, al
prograrnında bu aşama akılcı bir gi ki ilişkilerin insan, oyuncu açısından tından kalkmak zorunda olduğu bü
rişimle ele alınmalıdır. Bunun için de incelenmesi. yük bir sorumluluk düşüyor. O da şu:
çağdaş bir kadro oluşturmak zorun 2-Serniolojik gelişim içinde insa " Gerçekleri kabul edip, vurdum
luluğu vardır. nımızın açıklanması: duymazların üzerine yürürnek ve
Madem devlet yapmıyor, özel gi a) Söz ve aplatırn olanaklarının ço böylece ülkemizde eksik olan sanat
rişimler devlete yol gösterici bir atı ğaltılrnası ; · kultunu, yepyeni bir inanç olarak
lıma geçmelidir . Benim öteden beri b) Davranı ve tavır biçimlerini sap başlatmak." Başlangıçta kaç kişi
düşündüğüm birkaç y��dırncı kuru tayıp, zenginleştirrne yöntemlerinin olursa olsun.
luşu önerrnek isterim. Oneelikle ku- bulunması; Buluşalırn gençler ! . .
: ::::::::::::::::::: : :::::::::::::: : ::::::: : :::::::: : : :::: : :::: :::::::: : : : : : :::::;::: : : : : : : : : : : : : : : : : : ::::::::::: ::::::::: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : ::::::::: : : : : : : :::::::::::::::::::::::::::: ss
Gençlik Tiyatrolan
Tiyatro Şenlikleri
Cevat Çapan
Türkiye'de tiyatro bugün de olumlu ve sürekli ilişkilerin başlan
gençlik dönemini yaşıyor diyebili- gıcı olmuştu . Özellikle 1 967'de bu
. riz. Bu yüzden de, ülkemizdeki ti gün Paris'teki çalışmalarını, uzak
yatro çalışmalarının pek çoğunda tan da olsa, övünçle izlediğimiz
böyle bir sürecin aksaklıklarını, ek Mehmet Ulusoy'un girişimiyle İs
sikliklerini görmek doğal bir şey. tanbul' a gelen Antoine Vitez, Jor
Doğal olmayan, bu genç tiyatro ge Valverde, Robert Aberached,
nun, ülkenin kültür ve sanat poli Jacques Lang, Michael Kustow gi
tikasını yönlendiren yöneticilerin bi ünlü tiyatro adamlarının katıl
tutumları yüzünden kendi doğası dıkları açık oturumlar, İtalya'dan,
na ters düşen bir erken yaşlamila ve İngiltere'den, Polonya'dan, Çekos
erken bunama belirtileri gösterme lovakya'dan, Yugoslavya'dan gelen
si . Oysa, çoğumuzun hatıriayacağı gençlik tiyatrolarının sundukları
gibi, Cumhuriyetin başlangıç döne oyunlar burada bambaşka bir ha
minde özellikle Halkevlerinde baş va estirmiş, belki de Ulusoy'un dı
layan amatör tiyatro çalışmaları, şında, Kuzgun Acar, Saim Bugay,
1 950'lerde Genç Oyuncular, Cep Metin Deniz, O ben Güney ve daha
Tiyatrosu, Gençlik Tiyatrosu, Ga-' nice genç sanatçımızın yurt dışında
latasaray Lisesi ve Robert Kolej ki başarılı çalışmalarının olanakla
Oyuncuları gibi toplulukların çeşitli rını hazırlarmştı.
etkinlikleriyle büyük bir canlılık ve Bütün bu olumlu girişimlerin bu
yaygınlık kazanmaya başlamıştı . gün daha da gelişip yaygınlaşacağı
Bu topluluklardan bazılarının yurt yerde, büyük ölçüde kısıtlanmış ol
içinde düzenledikleri şenlikler, ba ması akıl almaz bir gerileme ve ge
zılarının da yurt dışında katıldıkları ricilik örneğidir. Son yıllarda belirli
uluslararası şenlikler bir yandan ti bir çabayla sürdürülen Liselerarası
yatronun büyük şehirlerin bilinen Tiyatro Şenliği, Ankara, 9 Eylül ve
seyirci kesimlerinin tekelinden kur Mimar Sinan Üniversitelerinin Ti
tulmasını sağlamış, bir yandan da yatro Bölümlerinin katıldıkları ti
tiyatroyla ilgilenen gençlerimizin yatro etkinliklerinin gördüğü ilgi,
başka ülkelerin gençlerini ve o ül kı olan oyuncuları, yönetmenleri ve gençlik tiyatrolarının yepyeni bir
kelerin tiyatro etkinliklerini tanıma sahne teknisyenleri durumunda. anlayış ve yaygınlıkla yeniden ele
larına yol açmıştı . Gene biliyoruz ki, o yıllarda Nancy alınmasının ne kadar yerinde ola
SözünÜ ettiğim gençlik tiyatro ve Erlangen Tiyatro Şenliklerine cağını gösteriyor. Özellikle bu ça
ları hem tiyatro sanatının gelecek katılan üniversite ve gençlik tiyat lışmaların uluslararası bir çerçeve
teki yaratıcılarını yetiştiren bir kay rolarının üyeleri bu deneyimlerden de yeniden canlandırılması yalnız
nak oluşturuyor, hem de bu sana sayısız yararlar sağlamışlardır. ülkemizdeki tiyatro çalışmalarının
tın sağlıklı bir biçimde gelişmesi için 1 960'larda Türkiye Milli Talebe Fe yeni bir doğrultuda gelişmesini sağ
yep yeni seyirci yığınlarının eğitimin derasyonu'nun düzenlediği Ulusla larnayacak, aynı zamanda uluslara
de ilk olumlu adımların atılmasını rarası Tiyatro Şenlikleri tiyatrose rası barış anlayışının dünyanın ge
sağlıyordu . Nitekim, tiyatroya bu veriere unutulmaz güzellikte göste leceğini belirleyecek gençler arasın
topluluklarda başlayan gençlerden riler sunmuş, bu şenliklere katılan da benimserup pekişınesini de sağ
birçoğı.1 bugün tiyatromuzun yüza- gençlerle gençlerimiz arasında layacaktır.
: : : : ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: ::::::!:::::::::::::::::::::::::::::::::::
57
Her Yer bugün). Ama artık amatör tiyatroculuk tek tük, yeri belli çalışmaların çok
ötesinde. Yurdun dört bir yanında, hem de devlet eliyle hazırlanan mutlu
ortarnların desteğine yaslanmadan, içten gelen itişlerle kurulmu5 topluluklar
Tiyatrodur durmadan serpiliyor. Sevilen bir tek perdelik oyunun rahatça eliiyi aşıyor
sahneye konuşu.
Kampanyasına
İyi tiyatronun yalııızca seyirci üzerindeki olumlu etkilerine inanınakla
yetinmeyen, tiyatroda yer almanın insan kişiliği üzerindeki akla sığmaz et
kilerini de iyice bilen kimseler olarak , amatör tiyatro çalışma larının ço
Girerken ğalması, bizleri son derece sevindiriyor. Tiyatroda yer almanın eğitim gü
cü , insam insan etme gücü, yeryüzünde başka hiçbir şeyle ölçüştürülemez
Kırık Dökük
kanısındayız.
Uzun bir süredir amatör tiyatro topluluklarıyla, kurulmuş, yeni kuru
lan, bir türlü k uralamayan, ya da dağılan topluluklarla olan ilişkilerimiz
AmatÇ.r Tiyatrolar
Ustüne
Bu tiyatrolar çoğu kez yoksul
dur; · ürünlerine harcayacak fazla
bir paralan yoktur. Oyuncular b···
tün gün ekmek parası için çalışır
lar . .Işsiz olaruar da iş araınakla
vakit geçirirler. Doğal olarak pro
valara dinlenmiş gelmeleri olanak
sızdır. Bazan bu, oyunculukların
daki düşüşten de gözlemlenebilir.
Bir süre sonra da parlak oyuncu
luk görülmez olur. Dolayısıyla bi
reyin büyük heyecanJarını, değişik
kişilikleri ve zengin bir iç dünyayı
sergilemesini bekleyemeyiz ar
tık( . . . ) İşte bu anlamda bu 'tiyat
ro basittir, yani yoksuldur.
Kaynak yetersizliği yanında ba
kış açısı da oyunu basite indirger.
Buradaki kolaycılık çetrefil sorun
ları kolayca kavrayıp çözmeye ya
rar. Ke�i içinde çelişkili pek çok
olgu ve çôzümü güç düğüm, bilim
sel olan yerine görece daha az bi
limsel, ama hiç olmazsa basit so
nuçlara ulaştırır bizi. Bu yetersiz
lik yoksulluk anlamına gelmeme
lidir.
(. ..)
Bu tiyatro günümüz insanları
arasındaki karmaşık, aldatıcı iliş
kileri şaşırtıcı bir biçimde aydın
latıyor. Savaşların nereden geldi
ğini, kimlerin hem vurnşup bem
de ceremeyi çektiğini, insanın in
sanlara yönelik zulmünün ne tür
bir yıkım getirdiğini, hangi gücün
bütün bunları değiştireceğini, kü
çük bir azınitğın rahat yaşamının
nereden geldiğin{, kimin bilgisinin
kime yaradığını, kimin davranış
. larının kime dokunduğunu, bütün
bunları ( . . . ) bulmak ıpümkün.
Yalnızca oyunlardan değil, onları
var edip ilgi görmelerini sağlayan
insanlardan da söz ediyorum bu
rada.
Her Yer Tiyatrodur
Kampanyasından Biraz daha fazla para, sahnede
Bir Afiş gösterilen odayı oda yapar. Biraz
Çizen dil çalışması ile oyuncuların ko
Ferrub Doğan nuşmaları bu konuda eğitim gör
nitelikteki yerli oyunların nasıl ge dükleri izlenimini verebilir. Halkın
/erin, ilk adım tiyatrolarının koşul
bit parçacık ilgisi onlan başarıya
larını yerinde görme/eri, çözümleri niş bir ilgiyle karşılandığını Pusu
götürecektir. (. . . ) Yoksulluğun ge
özel durumlara göre yerinde yap da örneğiyle açıkça gördük. Tanı tirdiği basitliği yenme şansına sa
maları gerekecek. Bu yolda, gezgin dığım yazariara -yalnız oyun ya hiptir. Ama varsıl kentsoylu tiyat
ci sahneye koyucuların ne büyük iş zar/arına değil, şair/ere, hikôyecile rolan ..oğnınun ardında olmaktan
ler başarabilecekleri açıkça beliri re de- birkaç yıldır söylüyorum, kaynaklanan ve bakış açısından
yor. burada yazmakla tanımadıklarıma gelen basitliği hiçbir zaman yaka
da duyurmak amacım: A matör/er Jayamayacaklar ...
YERLİ OYUN yerli oyun istiyorlar, kendi dünya Doğrıı sanat, kitleyle var olur ya
Bir de yerli oyun sorunu var. Bi da yok olur.
larının, kendi sorunlarının oyunla
zim tiyatro yazariarım ız kısa oyun rını özlüyorlar.
BRECHT
(OYUN dergisi, Sayı: 12, Şubaı /980
türüne pek yakınlık duymuyor/ar.
- Çeviren: Şefika Görgülü)
Oysa amatör/erin oynayabileceği Memet Fuat
60
Amatör Tiyatroda
U n u t u l m a z B i r Deney
Genç Oyuncular
L __________
minerler verdi, BedrettinTuncel lTI' alırken, bir yandan da geleneksel günümüze kadar sevilerek oynanan
nın (Uluslararası Tiyatro Enstitüsü) Türk tiyatrosundan günümüzde na bir oyun olageldi . Vatandaş Oyunu,
yardım ve desteğini sağladı . sıl yararlanılabileceği konusundaki Genç Oyuncular'ın ortaklaşa yazdık
Genç Oyuncular Topluluğu, yasa araştırmaları sürdürdüler. Kendi iç ları, geleneksel orta oyununun iskeleti
nın gerektirdiği koşullara göre kurul-. lerinden bir yazarın, Mehmet Akan' çevresinde biçimlenen, ama bu kez
muş bir dernek, Genç Oyuncular'ın ın yazdığı ve köy seyirlik oyunların çağdaş tiyatro anlayışıyla ele alınmış
her biri de bu derneğin yasal üyele dan yola çıkılarak ele alınmış Kiraz bir oyundu. Topluluğun son oyunları
riydi. Ama bir de, resmi bir yanı ol Çiçek Açıyor Aykırı Dal Üstünde ile yine kendi yazdıkları Kervan ve Ak
mayan Yardımcı Genç Oyunculuk klasik bir orta oyunu uyarlaması olan çagüler ile Karagülmez oldu. Kervan
vardı. Genç Oyuncular'ın amaçları Büyücü Oyunu hep bu araştırmalar bir sözsüz-oyun denemesiydi . Ama
nı kabul eden, tiyatroya gönül vermiş doğrultusunda çalışmalardı. Genç sözle anlatılabilecek bir olayı, dilsiz
başka gençler Yardımcı Genç Oyun Oyuncular beşinci yıllarına yine ken lerin kendi aralarında konuşması gi
cu oluyor, topluluğun bütün çalışma dilerinden bir yazar olan Atila Alpö bi, hareketle taklit etmek yerine, sö
larına katılıyorlardı. Bütün iç toplan ge'nin Çürük Elma sıyla girdiler . ' zün gerekınediği bir oyun düzeni kul
tılarda da bulunan bu yardımcıların Çocuk-aile, öğrenci-öğretmen, lanılmaya çalışılmıştı. Bir masal-oyun
sadece verilecek'4ararlarda oy hakkı gençlik-üniversite ilişkilerini o günler olan Akçagü/er ile Karagülmez ise,
yoktu. Bazen birkaç yıla kadar uza de geçerli bütün sorunlarıyla işleyen daha önceki yıllarda yapılmış Ketoğ
yan bir deneme döneminden sonra, bu oyun da geleneksel tiyatro ögele lan denemesinin bir devamıydı . Ma
kendileri Genç Oyuncular'ın gerçek rinden yararlanılarak sahnelenmişti. sallar, köy oyunları, Anadolu' da !iii
ten özverili yaşamından bıkmamışlar Beş kişi, bir-örnek giysileriyle, dekor, oyunları denen sözsüz oyunlar, halk
sa ve topluluk da onlara ilişkin olum kostüm, ışık değişmelerine dayanma dansları kaynak olarak kullanılmış
lu bir izlenime varmışsa, yapılan bir dan, uç uca eklenmiş sahneleri oynu tı.
oylamayla Genç Oyuncu oluyorlardı. yorlardı . Alışılmış oyunlarda her
Türkiye'de amatör tiyatroların
Böylece, kurulduklarında sayıları on oyuncunun bir kişiyi oynamasına
geçmişine bakıldığında,Genç Oyuncu
üç olan Genç Oyuncular, altı yıl bo
lar adıyla ayrılmaz bir bütün olarak
yunca arta eksile, etkinliklerine son
amınsanan bir olgu da Erdek Şen
verdiklerinde üçü yardımcı olmak
likleri'dir . Bu şenlikler Genç Oyun
üzere on kişi kalmışlardı, ama geçen
cular'ın temel amaçlarından biri olan
zaman içinde toplam sayıları , yar
tiyatroyu geniş halk kitlelerine ulaş
dımcılarla birlikte kırka yaklaşmıştı.
tırmak için düzenlenmişti. Genç
Genç Oyuncular'ın kuruldukları
Oyuncular, sanatı, halk eğitiminin en
yıl aynadıkları oyunların çoğu yaban
önemli koşullarından biri olarak gö
cı yazarlarındı. Ama hepsinin ortak
rüyorlardı . Tüm sanatlar içinde eği
yanı , kalıplaşmış tiyatro anlayışının
tim konusunda en büyük payın da ti
dışına çıkmaya çalışan, öncü nitelikli
yatroya düştüğüne inandıkları için,
oyunlar olmasıydı: Elmer Rice'dan
onun halk kitlelerine ulaşmasını bir
Hesap Makinesi, Eugen lonesco'dan
yaz şenliği havasında sağlamak yolu
İskemteler ve Ders, Mareel Achard '
nu denediler. Böylece kuruluşların
dan Benimle Oynar mısınız? Bir de
dan bir yıl sonra, 1 958'de l . Erdek
çok genç bir Türk yazarından, Celal
Şenliği'ni düzenlediler. Bu, o güne
Kavur'dan Oyun . Ali Bey'in Ayyar
kadar denenmemiş bir şeydi. Kayma
Hamza'sı, onların çağdaş Türk tiyat
rosuna geleneksel Türk tiyatrosundan kamdan valiye, turizm bakanına
bağlar kurma girişiminin ilk çabası kadar her aşamadaki kişi ve kuruluş
oldu. Metnini ortaklaşa hazırladıkları yardımcı oldu bu düzenlemeye. Ama
Tavtali Kütüpati ile Ahmet Kutsi Te Erdek halkı şenliği garipsedi, bir an
cer'in Bir Pazar Günü'nün sahnelen lam veremedi. Genç Oyuncular'ı da,
mesinde, ikisinin de birbirinden çok her zaman görmeye alıştığı gezginci
farklı anlayışlarda oyunlar olmasına tuluat, saz ve dansöz gruplarından bi
karşı n , aynı çaba sürdürüldü. ri sandı. Şenliğin seyircisi daha çok
1 959'da Genç Oyuncular Türk tiyat tatil için büyük kentlerden Erdek'e
rosunun yüzüncü yılını kutlamak gelenler oldu . Oysa tam olarak bu de
amacıyla Yüzüncü Yıl Gösterisi'n ğildi amaçlanan . Yine de önemli bir
hazırladılar. Bu gösteride meddalıtar deneyim edinilmişti.
operete, ilk Türk tiyatro oyunu Şah 2. Erdek Şenliği'nde iş epeyce bü
Evlenmesi'nden kantoya, Namık Ke yütüldü. Tiyatrodan başka Ankara
mal'in Vatan yahut Silistre'sinden Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestra
Musahipzade Celal güldürüleri ve sı 'ndan sanatçıların oluşturduğu bir
Mınakyan Efendi trajedilerinden çe orkestra geldi Erdek'e. Resim, fotoğ
şitli salınelere kadar TQrk tiyatrosu raf, karikatür, tiyatro sergileri açıl
nun başlangıçtan o güne uzanan çiz Tavtati Kötüpati dı , sinema gösterileri yapıldı. Seyir
gisini ortaya koymaya çalışmışlardı. karşılık burada bir oyuncu arka ar cilerin büyük çoğuuluğunu yine dı
Daha sonraki yıllarda bir yandan Ge kaya birçok kişiyi canlandırıyordu. şardan gelenler oluşturuyordu, ama
org Büchner'in Woyzeck'i gibi dün Bütün bu nitelikleriyle Çürük Elma Erdekliler de tiyatroya ve Genç
ya tiyatrosundan önemli örnekleri ele başka birçok amatör toplulukça da Oyuncular' a alışmaya başlamışlardı.
62 ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: : : :::::::: : ::: : ::: :::: :: :: :::::::::: : :::::::::::::::::::::::::
O günlerin ünlü bir dansözünün gös tiler. O gün oyun oyuanacak mahal hava tiyatrosu oldu. İstendiğinde ya
terisi, Genç Oyuncular'ın şenlikteki le halkını kapı kapı dolaşarak çağır rım daire biçiminde dizili seyirci sı
Ayyar Hamza oyunuyla aynı gece ça dılar . Amaç, büyük kentten gelen, ti ralarıyla alışılmış anlamda bir oyun
kıştığında, seyirci azlığı nedeniyle yatroyu zaten tanıyan turistten çok, yeri olan, istendiğinde ise ortası bo
dansöz sahneye çıkmaktan vazgeç Erdekli'ye ulaşmaktı. Oyun sonrası şaltılıp sahnesine de oturma sıraları
mek zorunda kalmıştı. · · öyleşileriyle tiyatro olayının onlar nın yerleştirilmesiyle tam bir orta
Ankara Konservatuvarı Mezunla üstündeki etkileri çeşitli yönlerden ele oyunu alanına dönüştürülebilen bu
rı ve Öğrencileri Derneği'nin düzen alınarak enine boyuna ölçülüp değer sekiz yüz kişilik tiyatro, bu tür deği
lediği ve bu nedenle de müzik bölü lendirildi. şebilir tiyatroların Türkiye'de o gü
münün tiyatrodan daha ağır bastığı 5. Şenlik, daha önceki şenliklerde ne kadar uygulanmış ilk örneği idi
3. Şenlik'ten sonra Genç Oyuncular tutulan yolların bir birleşimi olarak (daha sonra İstanbul'da LCC özel ti
yatro okulunda ve Şehir Tiyatroları
Deneme Sahnesi'nde de değişebilir ti
yatro uygulamaları yapıldı) . Erdek
Şenlik Tiyatrosu, yazık ki sonraki yıl
larda korunmadı, ortadan kalktı.
Genç Oyuncular, 5. Erdek Şenliği
ile altıncı yıllarına girmişlerdi. Baş
langıçtan beri inandıkları bir gerçe
ğin, bu süre boyunca edindikleri de
neyimlerle de kanıtlandığını görmüş
lerdi: Onların yaptığı tiyatro sadece
ve sadece özveriye dayanıyordu. Al
tı yıl boyunca okullarının dışındaki
tüm zamanlarını tiyatroya ayırmışlar
dı. Amatör tiyatro bir heves olmak
tan çıkıp, ciddi bir uğraş düzeyine an
cak böyle yükselebiliyordu. Ancak,
artık hemen hepsi öğrenciliklerinin
Ayyar Hamza
sonuna ulaşmışlardı . Yaşamlarında
başka sorunların da, başka sorumlu
lukların da yer alması kaçınılmazdı.
Oysa amatör tiyatro hiçbir ortakhk
kabul etmiyordu. Tiyatroyu başka
bir şeyle paylaşmanın tek yolu, onu
meslek olarak seçmekti. Zaten son
birkaç yılda bazısı bu yolu tutmuşlar
dı. Geri kalan Genç Oyuncular da se
çimlerini yaptılar, bazısı profesyonel
salınelere geçtikten sonra topluluğun
etkinliğine son verildi .
Bugün, kuruluşlarının üstünden
yirmi yedi yıl geçti. Genç Oyuncular'
ın bazısı hala sahnenin üstünde,
öbürleri ise seyircilerin arasında, ama
hepsi eksiksiz tiyatrodalar.
Genç Oyuncular ve Yardımcı Genç
Oyuncular:Mehmet Akan,Sevil Ak
doğan, Atila Alpöge, Ayla Alpöge
(Ödekan), Oğuz Alpöge, Minu Asga
ri, Aysel Ataman, Aytaç Aydoğan,
Akçagüler ile Karagülmez
Arto Berberyan, Manfred Borman,
Zeynep Bulak, Gülçin Caner (Alpö
4. şenlik'i bambaşka bir açıdan ele al- tasarlanmıştı. Hem mahalle araların ge), Mine Cezzar, Özcan Dalkır, Fe
dılar. Geçen yıllardan edinilen dene- da, sokak köşelerinde oynanacak, rit Erkal, Genco Erkal, Arif Erkin,
yim, Erdekli'nin tiyatroya gelmesi hem de düzenli bir tiyatroda sahne Aram Gümüşyan, İlhan Gümüşyan,
için daha köktenci önlemlerin gerek- ye çıkılacaktı. Ama elde olmayan ne Oya Güzelbeyoğlu (Yolum), Mardik
tiğini göstermişti. Bu nedenle şenli- denlerle ancak ikinci yol gerçekleşti Hekimoğlu, Çetin İpekkaya, Oya
ğİn turistik yönü olduğu gibi bir ya- rilebildi. Çeşitli sergilerin, halk dans Kaynar (Başak), Üstün Kırdar, Esen
na itildi, sadece tiyatroya, bir de Er- ları ve sinema gösterilerinin, Ruhi Su Kolgu, Ergun Köknar, Fatma Kök
dekli çocuklarla birlikte yürütülen ça- ve Aşık Veysel'in ayrı ayrı iki konse nar (Dalkır), Hasan Kuruyazıcı, Bir
lışmalara yer verildi. Bu şenlikte rinin yanı sıra, Genç Oyuncular dört kan Özdemir, Seval Öziş, Çiğdem Se
Genç Oyuncular belirli bir yerde oy- oyun sundular bu şenlikte. Ama şen lışık, Ani Şahnazar (İpekkaya), Zey
namak yerine, sırtlarında taşıdıkları liğin en önemli yanı, yerel yönetim ve nep Tarımer, Beyhan Türer, Erol
sıralada her gün başka bir sokağa git- Erdekliler'le birlikte hazırlanan açık- Ünal.
: : : : : :::::::::::::::::::::::::::::: ::::::::::: :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: ::::::::::::::::::::: ::::::::::::::::::::: :::::::::::::::::::: :::::::: : :::::::::::::::: :: ::::: : : :: ::: : : 63
Liselerarası
Tiyatro Şenliğinden
M ustafa Aslan
Milli Eğitim Bakanlığı Vakfı istanbul Şu bırakmayan tiyatro eleştirmenleri, bu şen lin birçok oyunda doğru kullanılmadığını
besi son üç yıldır Liselerarası Ti liğe hiçbir ilgi göstermediler. gördük. Oyuncular, söyleyeceğim, yapac
yatro Şenliğini yeniden sürdürmeye karar Amatör tiyatroların sorunlarına eğilme cağ1m, koşacağ1m bileceğim vs. gibi söz
verdi. Daha önceki yılların görkeminde ol ye ve onları, tiyatro geleneğimiz adına ve cükleri aynen yazıldığı gibi söylüyorlar.
masa bile, bu üç yılda da şenlik büyük bir sağlam bir tiyatro geleceği için yönlendir� Oysa bu tür sözcükler, konuşan kişinin
katılım ve coşkuyla sürdü. meye sıvanmanın masa başında yazmak sosyal durumuna ve kültürüne gö"re söy
Bu yazıda amacım, daha önce, salt bir la olmayacağı, böylece bir daha gözlendi. lemal i. "Söyliycim, ya da söylicem", "Ya
tiyatrocu olarak değerlendirdiğim önceki Yazının başında, bu yıl gerçekleştirilen pacim, ya da yapıcam" "Koşucim, ya da
yıllardaki şenlikleri, bu yıl seçici kurul üye Tiyatro Şenliği'nin, geçen yılların düzeyi koşucam", "bilicem ya da biliciğim " vb.
si olarak değerlendirmektir. ni aşamadığın ı belirtmiştim. Şimdi _bunla Rol ; okumuş ayd ın bir tipse, ince şeklini
Geçen yıl Somut 'un 48/22, sayısında çı rın nedenlerini belirtmek, sanırım gelecek yapicim, koşicim, söyfiycim şeklinde; eğer
kan değerlendirme yazımda, " 1 983 Lise yıllarda katılacak okullar için yararlı ola halktan biri ise, işçi, köylü, memur ise,
lerarasi Tiyatro Şenliği, Tiyatronun Ölme caktır. söy/iycem, yap1cam, koşucam şeklinde
diğinin Kamt1dlr" demiştim. Şimdi aynı sö ilkin bu yılki şenlikte de, bazı okulların, söylenmeli. .. .
zü yinelamekten kendimi alamıyorum. 33 oyun seçimlerinde doğru te�_pitlerde bu Her dilin bir aksanı vardır. Orneğin In
okuldan, beş yüze yakın Liseli Tiyatrocu lunamadığını belirtmeliyim . Orneğin, hA giiizcenin aksanı Londra irıgilizcesidir.
adayı amatör gencin katılmış oldu kları la bir Cevat Fehmi Başkul'un yapıtlarının, Fransızcanın aksanı ise, Paris aksanıdır.
1 984 Şenliği, bu yargımı doğruladı. -çağdaş bir yorum getirmedikten sonra- ıs Türkçenin aksanı da istanbul a�sanıdır.
Bu coşkun katılıma bakarak verdiğim rarla sergilenrnek istenmesindaki direncin Yukarıda verdiğim sözcükler de Istanbul
__yargıya rağmen, bu yıl geçen yıla göre or izleyenlerce yadırgandığını gördüm. Ger aksanına dayanmaktadır. Ne yazık ki ede
taya çıkan bazı durgunlukları ve aksama çekten bu yazarımız artık çağdaş Türk Ti biyat eğitmenlerimiz çok küçük ama
ları da belirtmek, benim için kaçınılmaz bir yatrosu 'nun gerilerinde kalmıştır. Oyunla önemli bir detay olan bu konuşma biçimini
görevdir. rının içerik ve teknik düzeyi, ülkemizin bile uygulatamamışlardır. Bu nedenle, li-.
Evet her ne kadar oldukça coşkulu ve çağdaş sorunlarının gerisindedir. Bu seli oyuncular sahnede izleyici karşısın
büyük bir katılımla gerçekleşmişse de, ge oyunlar, genç liselilere, gerek oyunculuk da güç duruma düşmektedirler.
çen yılki şenliklerisı ötesine gidabilmiş de olarak, gerekse biçim olarak hiçbir katkı Bir diğer nokta da, sahnelemedeki, ve
ğildi bu yılki de. da bulunmamaktadır. rilen mizansenlerdeki aksamalar ve yan
Üç yıldır gerÇekleştirilen Liselerarası Ti Bu şenlikte dikkati çeken diğer bir nokta lışlar. Bir oyuncu konuşurken, diğer bir
yatro Şenliği'ndeki tüm okulları izleyen biri da, klasik yapıtların, hiçbir çağdaş yorum oyuncunun önüne gelir ve izleyiciyle o
olara� şu sşptamayı yapmak isterim: Üç lamaya gitmeksizin ısrarla, olduğu gibi oy oyuncunun arasında kalırsa, arkadaki
yıldır lzzet Unver Lisesi, Mehmet Beyazıt nan mak istenmesi. Bence yanlış bir yö oyuncu gölgelenmiş olur. Yukarıdaki ve
Lisesi ve Ümraniye Lisesi ilk üç dereceyi neliş bu da. Örneğin bir Moliere'i oyna rilen örneği oyuncular sık sık yinelemek
aralarında bölüştü ler. Bunun nedeni diğer mak, amatör düzeydeki bir grubun altın tedirler. Sahne trafiği dediğimiz oyuncu
okullarca, sanıyorum doğru tespit edile dan kalkabileceği iş değildir. Ancak yeni ların sahne üzerindeki davranışları ve gi
memiş durumda. Nitekim şenlik bitimin bir yorumla bu oyunların aynenmasından diş gelişleri de, bu işin bilinemernesi ne
de, diğer okulların yönetici eğitmenleri bu yarar beklenebilir. Aksi halde, liseli tiyat deniyle, karmaşık bir biçimde halledilmek
okulların her yıl ödül aldığını, diğer okul ro öğrencileri, Maliere'in büyük ustalık is te. Sahnedeki oyuncu, sağa ya da sola gi
ların ise alamadığını, vurguladılar. Ama bu teyen tiplerini çizmeda çok: yetersiz kalır derken, seyirciye göre ters dönüşler yap
üç okulun göstermiş olduğu başarı çizgi lar. Nitekim de kalmışlardır. ma acem iliğine sık sık düştüler.
sini gözlemlerneyi bir kenara atarak bu Umarız okuldaki tiyatro kolu eğitmen Bu örnekleri çoğaltmak, hatta bir kitap
yargılarını belirttiler. leri, önü müzdeki yıllarda aynı yanılgıya boyutunda belirtmek mümkün, ama yazı
Evet, bu üç okul , gerek yönetici eğit düşmeyeceklerdir. nın konusu bu olmadığından çok belli baş
menleriyle, gerekse üç yılda okullarında Okul kol yöneticilerine bir noktayı özel lı bir-iki yaniışı vurgulamak istedim. Ka
gerçekleştirdikleri tiyatro birikimleriyle, us likle belirtmek istiyorum: Gençler oyun se nımca eğitmenler gençlerin bu işi kendi
talık ölçüsünde oyunlar sergilediler. Bu üç çimleri ni kendileri gerçekleştirmelidirler. başlarına yapmalarına izin vermelidirler.
okula her yıl "niye yine bunlar ödül aldı" Kol eğitmenleri onlara yapımcı olarak yar Onlar sağduyuları ile bu tür yanlışlıklardan
diye kuşkulu sorular yöneltileceğine, ça dımcı olmalıdırlar. Gençler, oyunlarını is sık sık oyunlar izleyerek kurtulabilirler.
lışmalarını izleyip ona göre değerlendir ter kendileri yazsı nlar, ister kendileri seç Bu arada tiyatro çalışmalarında, yöre
me yapmak, sanırım soruna daha doğru sinler, ama bu işi mutlak ve mutlak ken lerinde varsa, bu işi bilen, amatörce de ol
ve sağlıklı yaklaşmayı getirecektir. dileri gerçekleştirsinler. Son üç yılda iz sa daha önce tiyatro ile ilgilenen kişiler
1 984 Liselerarası Tiyatro Şenliği'nin so lediğim kadarıyla, bu konuda eğitmenle den yardım istemeliler. Nitekim son üç yıl
nuçlarını belirledikten sonra, bu yılki şen ri miz, özellikle edebiyat eğitmenlerimiz da başarılı olan altı yedi okulun bu yönte
liği değerlendi rmeye gelince .. Bu yıl ger oyunları kendileri seçip kendileri yönet mi benimsemiş olmaları, yukarıda belirt
çekleştirilen Tiyatro Şenliği'ne de geçen mişlerdir. Fakat ne yazık ki ortalama se tiğim aksaklıklara dikkat edilmesi gereği
yıllırda olduğu gibi, sanat çevrelerinin ka viyenin üstüne çıkılamad ı . Tabii tüm eğit ni bir kez daha ortaya çıkardı.
yıtsızlığı sürdü. Yayınlanan birçok edebi menler için değil bu yargı m . Ama genel Her şeye rağmen, doğada açılan çiçek
yat de.rgisi, bu şenliğe gözlerini kapadı . d u rum bu. Tiyatro sanatının her şeyden lerin görünümü gibi ferahlık veren liseli
Sanki Istanbul kentinde böylesine bir şen önce belirli kuralları vardır. Bu kurallar da gençlerin yüreği, coşkusu alkışlanmaya
lik yapılmıyordu. Sakin bu kadar genç in bi rkaç kez oyun izlemekle kavranılamaz. değer. Amatör, giderek profesyonel tiyat
san; coşkuyla, amatörce tiyatro adına ger Tiyatro eğitimi gerektirir. Eğitmenlerimizin romuzun geleceği konusunda iyimser ol
çekleştirdikleri, kullanacak bir çabanın şunu kabul etmelerini isterim ki, oyun yö mak için yeterince umut verici bir çalışma
içinde değildiler. Amatör tiyatroların so netmek sanıldığı kadar kolay bir iş değil. lar toplamı izlemekiense son derece mut
runlarını yazmaya gelince mangalda kül Örneğin en önemli sahne ögesi olan di- luyu m .
64 ::: :::::::::::::::::::: : ::::::::::::::::::::: : :::::::::::: : : : : : : : : :::::::::::::::::::::::: : : : : : : : : : : : : : : : : : :::::::: : : : : : : : : : : : : : : : : : ::::::: ::::: ::: : : : : : :::::::::: : :::::: : ::::: : :::::: :: : :::: :: : : : : : :: : ::: : : ::: :
ı
Ajax ve Hector'un
Savaşı (Louvre)
Klasik Mitoloji ve
Antik Tragedyalar
Mehmet Refi k
Mitoloji, sanatsal özelliği nedeniy önemli bir gelişme gösterdi. gedya'nın ortaya çıkışı, estetik geli
le, antik çağda sanatın gelişmesinde Tragedyaların konuları, öyküleri şirnde önemli bir aşamayı başlatmış
önemli bir rol oynamıştı. Efsanelerin mitolojik olduğu için, rnitoloji tiyat tır. Mitolojik öykülerin düz anlatımı
ilkel biçimi, sözlü anlatımlardan şi royu besledi, tiyatro mitolojiyi geliş dahi sanatsal bir değer taşırken ve he
irli ve müzikli anlatırnlara doğru ge tirip zenginleştirdi. Sadece bu kadar nüz ilkel düzeyde de olsa, estetik be
lişti. Daha sonra destanlar doğdu . da değil, tragedyalar insanların do ğeninin gelişmesine yardımcı olmuş
Destan, birçok mitolojik öyküyü bir ğayla ve birbirleriyle olan ilişkilerinin tu .
birleriyle bağlantıları içinde ve bütün sanatsal anlatımının gelişmesini ifa Tragedya ise, oyun yazarından,
sel bir yapıt halinde sunuyordu. de etmekle kalmadı , aynı zamanda, sahne yönetmenine ve oyunculara
Mitolojinin asıl olgunlaşması ve sanatçıların topluma iletmek istedik (müzisyen, kostürncü ve diğerlerine)
zenginleşmesi tragedyanın doğuşuy leri mesajları da açık seçik bir hale kadar kollektif bir şekilde payiaşıla
la gerçekleşti. getirdi. rak gerçekleştirilen bir sanat ürünü
Tiyatro tarihçileri, bu sanat türü Sanatın gelişmesi açısından traged olarak estetik gelişirnde büyük bir iv
nün ilk kökenini dinsei törenlerd� mü yanın bir başka önemli özelliği de, sa meyi temsil ediyordu. Bu, sanatçı açı
zik eşliğinde temsil edilen sözsüz natın daha geniş toplum kesimlerine sından böyleydi; izleyiciler açısından
dansiara dayandırırlar. Antik Yunan! ulaştırılması, böylece daha geniş top sa, onların estetik hazlarını, estetik
da tragedyanın doğmasıyla birlikte, lum kesimlerinde esıetik duyguların duygularını, beğeni düzeylerini geliş
tiyatro, başlı başına bir sanat türü ve beğeninin gelişmesi için olanak tirmek yönünden daha da büyük bir
olarak, bugünkü temel özellikleriyle sağlaması oldu. önem taşıyordu.
şekillenmiş oluyordu. Esasen klasik Örneğin eski Yunan'dan ve Ro Esasen, insanoğlunun dış dünyayı
Yunan tragedyalarının ilk kez Diyo ma'dan günümüze değin kalmış am sadece kendi deneyimleriyle (amprik
nisos törenlerinde oynandığını düşü fiteatr'ların büyüklüğü bu oyunlara olarak) algılamakla yetinmemesi, ay
nürsek, tiyatronun en ilkel biçimi duyulan ilginin büyüklüğünü göste nı zamanda bu algılamanın özgül bir
olan ayinlerin, tragedyarun doğuşu rir. biçimi olarak ve dış dünyayı kavra
na kaynaklık ettiğini çıkarabiliriz. Ne masını zenginleştirt;:n bir faktör ola
var ki, tragedyanın ortaya çıkıp şe ESTETiK GELiŞME rak estetik kavrayışa gereksinme duy
killenmesinden sonra tiyatro türü masının bir sonucu olarak mitoloji
başlı başına bir sanat dalı olarak din
AÇlSINDAN doğmuştu. İşte bu estetik kavrama
den bağımsız/aştı. MİTOLOJİ VE TRAGEDYA nın düz anlatı, şiir, şarkı ve destan
Böylece tragedyayla birlikte sanat Bütün bu özellikler göz önüne alın dan geçerek tragedya'ya ulaşması, in
şiir ve müzik ögelerini de içererek dığında, kolayca görülecektir ki, tra- sanoğlunun sadece çalışan ve üreten
lllilliiiiIililllilli llil!l!!"ii '"' illllll!!il!lll!! !i!l!!lilll!!lll!!lll!!l":: :::::::::::::: :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: :::::::::::::::: . 65
ve sadece üretmek için tüketen (ya da toloji gibi- bugüne değin dinamik de eder.
tüketmek için üreten) bir yaratık ol bir sanat olayı ve aniatı türü olarak Zaten gerek mitolojide, gerekse
madığını kanıtlıyordu. Dış dünyanın yaşayagelmiştir. mitolojik öykülerin tragedya biçimi
o çağlarda estetik düzeyde kavranma Antik tragedyanın bu dinamik ya anlatımlarında tanrıların ölümsüz
sı'nın en somut ifadesi olan mitolo şarlığı, onun yansıttığı toplumsal ger gösterilmesi, insanların ise ölümlü ol
jinin tragedya'ya ulaşması, insana çeklikte aranmalıdır. ması, insanoğlumin ölümsüz olma
özgü olan bilincin (zihinsel süreçlerin) Aristoteles, Poetica adlı yapıtında özlemini -ama bu özlemi de hiçbir
aynı zamanda duyguları da ürettiği "tragedya, yoğunluğu ve bütünselli zaman gerçekleştiremeyeceğini bilme
ni, dolayısıyla insanoğlunun bilinci ği içinde taşıyan ciddi birfiilin taklit sini- simgelemiyor mu?
nin bir türevinin de beğeni (estetik edilmesidir" diyordu ve bu taklidin Kimbilir belki de, insan'la doğa
haz) olduğunu, sanatın da işte bu ge acıma ve korku gibi emosyonları arasındaki mücadelenin en yetkin mi
reksinmeden ve gerçeklikten doğdu (güçlü duyguları) yardımcı lJgeler ola tolojik sembolizasyonu olan Promet
ğunu, mitolojinin de bu gereksinme rak içerdiğini söylüyordu. heus efsanesinde (ve bu efsaneyi an
nedeniyle doğup şekillendiğini orta Tragedyalar, bir yanıyla doğduk latan tragedyada) insanı sembolleşti
ya koyan canlı bir göstergeydi . (He ları verili toplumun temel özellikle ren Promete'nin tanrılar katından
men belirtelim ki, sadece tragedya de rini özlü ve yoğun bir biçimde yan çıkmış olması , aynı zamanda insa
ğil, tragedya'dan hemen sonra doğan sıtmaktaydılar. Fakat ister antik tra noğlunun ölümsüz olma özleminin de
komedya da, estetik düzeyde kavra gedya'da olsun, ister daha sonraki bir ifadesidir. Ama tragedyayı tra
yışın ürünü idi. Nitekim, mitoloji ef çağların tragedyaları ele alınsın, bu gedya yapan ölüm değildir. Çünkü
saneleri, gülünç ögeler de içeriyordu. sanat ürünlerini sadece ve sadece ya trajik olan ölüm değildir. Çünkü tra
Örneğin tanrılar tanrısı Zeus, sadece zıldıkları toplumların verili sosyo gedyadaki ölüm olayı mutlaka top
bir zorba olarak değil, aynı zaman ekonomik formasyondaki özellikle lumsallık içinde verilir. Bir doğa olayı
da sık sık gülünç olarak gösteriliyer riyle sınırlamak doğru değildir. Tra olan ölüm'ü trajik yapan (tragedya
du bu anlatılarda. Mitolojideki mi gedyayı sadece bu lJzene sınırlamak, yı tragedya yapan) o kahramanın
zah ögesi, daha sonra tiyatronun ko yani onun yazıldığı çağın özgül top hangi toplumsallık içinde, yani diğer
medya türünü doğurdu. Ama mito lumsallığına (o topluma değgin çeliş insanlarla hangi ilişkiler içinde ve
lojinin olgunlaşıp zenginleşmesinde kilere) hapsetmek, tragedya'ya değ hangi eylemler (davranışlar) sunu
asıl rolü tragedya'lar oynadı .) gin geneli ihmal etmek olur. Şayet an cunda öldüğüdür. Bu nedenle traged
tik tragedyalar sanat ürünü olarak sa yanın evrenselliğini toplumsallıkta
TOPLUMSAL dece söz konusu lJzenerden ibaret ol (ve en genelinde ise çatışkı'da) ara
GERÇEKLİGİN saydı, muhtemelen tarihin sanat mü mak gerekir.
YANSIMASI AÇlSINDAN zesinde ya da arşivinde -sadece çok Tragedyanın ortaya çıktığı köleci
özgül uzmanların, akademisyenle toplumdan bu yana toplum yaşamın
TRAGEDYA rin- bir merak ve ilgi alanı olarak da, çelişki ve çatışkı süregeldi. İnsa
Antik Yunan tragedyası binlerce kalırdı . Ama antik tragedyanın da · noğlunun doğayla çelişkisi ve müca
yıl sonra bile günümüze bu denli can -ondan sonraki tragedyaların da delesi sürerken, bir de insanlar arası
lı, bu denli değerli sanat ürünleri ola bugüne değin yaşayabilmiş olmaları, çelişme ve çekişmeler toplumsal iliş
rak yaşayagelmiştir, en gözde tiyat onların kendi dönemleriyle ilgili kileri belirledi. Ve insarılık tarihini bu
ro yapıtları olarak çağlar boyu dün özel'den (o dönemin özel'ini yansıt çelişkiler üzerinde yükselen mücade
yanın dört bir yanında aynanmıştır. maktan) ibaret olmadığını, bu özel' leler belirledi, tarihin motoru oldu.
Ayrıca birçok oyun yazarının, aynı in yanı sıra asıl önemli olan'ı genel Ama, bu mücadeleler yeni'nin sancısı
konuları, kendi bulundukları çağdaş de ve evrense/de aramak gerektiğini da olsalar, sancı gene de sancıydı, acı
koşullar içinde, çağdaş yorumlarla bize hatırlatır. gene de acıydı. Tragedyanın binler
yeniden yazmaları tragedya'nın öne Evet, tragedyayı bu denli dinamik ce yıl süren geçerliliğindeki toplum
mini gösterir. ve yaşarlı kılan şey, her bir tragedya sal evrenselliği bu evrensellikte bul
Ayrıca, tragedya türü daha sonra nın sadece kendi döneminin özel'ini malıyız. Tragedya'da simgelenen şey,
ki çağlarda antik Yunan öykülerin değil, bütün bu özel'lerin ilk insan rastgele bir ölüm olmayıp, bu çatış
den çıkmış, birçok tragedya yazarı ta dan bugüne değin oluşturduğu bir ev kının yansıması (ve sembolizasyonu)
rafından bugüne değin yeni yeni tra rensel 'liği yansıtmasıydı . olan ölümdür. Yani aslolan çatışkı
gedyalar yazılmıştır. dır.
Böylece, antik Yunan tragedyası, ileriki çağlarda kuşkusuz ki bu çe
hem aynı öykülerin çağlar boyu ye
TRAGEDYADA lişkiler kalkacak. Bugün de halen var
niden -yeni yorumlarla- yazılma EVRENSEL OLAN olan insanlar arası kavgalar sona ere
sına, ya da orijinal oyun metinlerinin Tragedya'da mutlaka ölüm vardır. cek. Ama insan'ın insan'la çelişkisi
oynanmasına, veyahut da, belli başlı Ama tragedya'yı ölüm olayına bağ ortadan kalktığında bile, hem doğa
oyun türlerinden biri olarak başka lamak doğru olmaz. Gerçi tragedya' insan çelişkisi sofüyor olacak, hem de
başka tragedyaların yazılıp aynanma lardaki ölüm olgusu insanoğlunun bu çelişki başka planlarda yansıma
sına yol açmıştır. Denebilir ki, Yunan doğa karşısında kendisini en yenik sını gösterecek.
tragedyası -ve onun etkisi altında hissettiği n oktar •n bir ifadesi sayıla Tragedyaya yansıyan çelişki olgu
doğan Roma tragedyası- kendi ça bilir. Bu nokta ölüm'dür. Canlıların suna idealist (kaderci) gözle bakmak
ğıyla sınırlı ölü bir tarihsel tür olarak ölmesi doğa kuralıdır, insanın yene ile maddeci açıdan bakmak arasında
kalmamış, çağlar boyunca toplumsal rneyeceği belki de tek şey bu kural ki önemli · fark şu: idealist görüş,
akış jçinde ve sanatın gelişmesi süre dır. Tragedya türünde ölümün kaçı insan-insan çelişkisini ebedi görür, in
cinde güçlü bir dinamizme öncülük nılmaz olması, bizce insanoğlunun sanlar arası kavgayı insanın doğası
etmiştir, yani Yunan tragedyası -mi- ölüm karşısındaki bu çaresizliğini ifa- na bağlar, bunu da bireycilik temeli-
66 : : ::: : :::: :: : : : : :: : :: : : : :: : : : : : : :::: : : : : : :: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : :: : : : : : : : : : : : ::::: : : : : : : : : : : : :: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : :::::: : : : : : : : : : : :::::::: : : : : ::::::::: : :::::::::
"Küçük Paşa"
İçin Ne Demişlerdi ...
Tahir A langu edilen kısımları üzerinde orijinalitenin Ona gelinceye değin yayımlanan ro
dumanı tüter. Tazeliğini ve heyecanını manların insan kadrosu beyfendi
Halk için çalışan ve halk arasında
muhafaza etmektedir. Müşahede kud hanımefendi-hizmetçi üçlüsünden
yaşayan bir insan olarak, bizde köy
reti bu eserde bizim edebiyatımız mik oluşuyordu. İlk kez 'Küçük Paşa ' ile
gerçeklerine yönelen ilk roman olan
yasında emsalsiz bir şahikadır. Ana Anadolu insanı romanımıza girmiştir.
Küçük Paşa ile ün kazandı. Aslında
dolunun, köyün, devletin, jandarma Tepeyran yalnızca yaşam biçi;nleriy
kendi kendini yetiştiren bir otodidakt
nın, tahsildarın, kat'i bir şekilde gös le değil, değer yargılarıyla da birbirin
olan Ebubekir Hazım, uzun süren
terilişi köy evinin detayları, köy man den uzak, aralarında derin uçurum
idari hayatında, Anadolu insanını ve
tığının çerçevesi, kadın zihniyeti ha lar bulunan iki toplumsal kesimle yüz
sorunlarını yakından tanımak fırsat
rikulade denecek bir "reel " hissiyle yüze getiriyor bizi. Bir yanda yazgı
ları bulmuş, cemaat içinde kapalı ya
kavranmıştır. Realitenin bu emsalsiz sıyla başbaşa bırakılmış köy, diğer
şayışlarını , ilişkilerini, ayrıntılarına
azameti , tazeliği, orijinalliği üstünden yanda bolluk içerisinde yüzen konak.
kadar tanımış, köylü insanını şive
seneler geçmiş olmasına rağmen ese Yazarının amacı gereği 'Küçük Paşa'
özellikleriyle canlandırmıştL Köye ve
ri ayakta tutmaktadır. Bu müşahede gerçekçi bir roman.
köylüye 'bilim-sanat' açısından çok,
kudretini gönül verilmiş bir tez ta
bir idare adamı görüşüyle bakmakla
mamlamaktadır. Tez, bir hassasiyet
birlikte, bizde köye yönelen gerçekçi Cevdet Kudret
ve ihtirasla muharririn ruhunu sarmış
ler arasında önemli öncülerden biri ol
'tır. Küçük Paşa, edebiyatımııda Ka
du.
ra Bibik' ten sonra köye yönelen ikinci
Yazar bu eserinde köylerin 1910 yıl eserdir. Orta Anadolu'nun -belki
larındaki durumunu anlatıyor. Yer İsmail Habip Sevük Niğde'nin- yoksul köylerinden birinin
yer fırsat düştükce de köylü sorunla . ..Ebubekir Hazım'ın bu romanı, yaşama koşulları bir ana ile oğulun
rı üzerindeki düşüncelerini, olayların nev' i şahsına münhasır çok dokunak başından geçenlerin çevresinde veril
arasına sıkıştırmakta, romanda yaşa lı, çok özlü bir Anadolu romanıdır. miştir . .. Gerek çevrenin ve olayların
nan hayatın, köylü tiplerinin çatışma Kendi zaten orta Anadolu 'daki anlatılışı , gerek kişilerin ruh halleri
larına yansımış sonuçlarıyle yetinmek Niğde'den olduğu için Anadolu'yı,ı nin çözümlenmesi bakımlarından
tedir. Yazar bundan başka köylülerin içinden biliyor. İlk defa Anadolu köy eserde yer yer gerçekten başarılı nok
hayatlarında ve köyün kuruluşunda lülerini kendi şiveleriyle bu romanda talar vardır.
tabiat şartlarının oynadığı hakim ro konuşur görüyoruz, mevzu da çok iyi
lü araştırmıştır, ' 'insan-tabiat ' ' ilişki seçilmiş ...
lerini gösterebilmiştir.
Fahir Onger
Ebubekir Hazım Beyin Küçük Pa
Mehmet Ergün şa' sı bizim bugün anladığımız mana
Sadri Ertem
Küçük Paşa 'ya gelinceye değin da, realist edebiyat'ın tipik bir örne
Küçük Paşa, devrinin güzel üslubu yayımlanan romanlarda genel olarak ğidir ... Türk edebiyatı içinde ilk defa
ile yazılmış bir kitaptır. Üslubu dev İstanbul'da, özel olarak da İstanbul' bu Küçük Paşa' dır ki memleket me
rine ait kaldığı halde bugün kendisin un varsıl çevrelerinde geçen olaylar �elelerine doğru uzanarak gerçek bir
den bahsettirecek kudrettedir. Muh konu edinilmiş ve anlatılmıştır. İlk roman görüşünün temelini atmıştır .
tevanın kudreti kendisini derhal mev kez bu romanda konağın dışına taşıl Geçmiş nesiller arasında ileri görüş
zuu ile hissettiriyor. Romanın müşa dığına, Anadolu halknun yaşam biçi sahibi bir müellifin varlığı, o edebi
hedeye, tamarnıyle halk hayatında minin kaba ama kesin çizgilerle yan yaıçı nesillerin kıymetlendirilmesinde
köylünün mantığıni anlatmaya tahsis sıtılmaya çalışıldığına tanık oluyoruz. bize yeni bir ölçü kazandırmıştır.
70 ::::::::::::::::::::::::::: ::::::::::::::::::::::: ::::::::::::::::::: : : : : : : : : : : : : : : : : :::::::::::::::: : :::::::::::::::::::::: :::;::::::::::::::::::::::::::::: :::::::::::::::::::::::: :::::::::::::::::: :: ::::::
Hüzün
Erendiz Atasü
]
�
·a
�
Bir şişe şarap aldım . Kırmızı, ekşi şim değilsin ki benim, başımı senden sığar ki. . . Sesler, sıradan sözcükleri
ve ucuz. içiyor, düşünüyorum. Şara geleceğe döndüreyim . . . Birlikte bir haykınrken bile, öyle çok anlam ta
bın burukluğu kadehten dökülüp sa geleceğimiz yok bizim, biliyorum. Ne şır ki. . . Ne büyük bir umut olur-
rıyor beni . . . Bir ucu hüzne varan, tat yapabilirim ki. . . Seni özlüyorum. du görüş günü benim için . . . Seni gö-
lı, buruk bir duyarlık, sis gibi örtü Gögüslerimde gezinen esmer ellerini, rebilmek, uzaktan bile olsa . . . Anım-
yor yaşamımdaki her şeyi, geçmişi, türkü söyleyen sesini, seninle aynı sanacak bir görüntü, bir sonraki gö
şimdiyi ve geleceği. . . içiyor, anımsı odada bulunma duygusunu, ya da rüşe kadar beklenecek bir amaç . . .
yorum; hüzün koyulaşıyor şişe boşal "akşam beş buçukta Gökdelen'in al Tutunacak bir dal. . . Ayni heyecanla
dıkça. Sevinç, bir kuş gibi kanat çırp tında buluşacağız" duygusunu özlü bekliyorum mektubunu, ama gelmi
sa da apansız hüznün orta yerinde, yorum. Bir yığın insanın meraklı, öf yor. Sen yazdıktan günler, günler
kanadından . esen rüzgar dağıtsa da keli ya da aldırmaz gözlerinin dene sonra ulaşıyor bana. . . Açılmış ve
kederin sisini , gene de hüzün koyu timinden geçmiş ve hayli gecikmiş bir damgalanmış . . . Heyecarum, solan bir
laşıyor. Yaşamımdan damla damla mektup, iki insan arasındaki bağı çicek gibi dökülüyor, bırpalanmış ka
damıtılan hüzün, derinlikierime dam oluşturamaz ki. . . Ne yazılabilir o ğıdı elime alınca.
la damla sızıp, orda biriken hüzün, mektuplara . . . Yirmi bir ay, dile ko
dökülüp taşıyor. içiyor ve özlüyo lay . . . Yirmi bir ay geçmiş. Ve kaç yıl Keşke karın olsaydım . . . Keşke, o
rum. geçecek, belirsiz. Son mektubunda, umursamadığımız, küçümsediğimiz
"Gönlüne yatan, iyi bir insan bulur işlemi yaptırsaydık, nikahlansay
Geçmişi ve seni özlüyorum. " Ha
san, evlen. " diyorsun. Ümidini sen dık . . . O zaman, her şey daha basit
yat hep ileriye doğru yüı;ünen bir yol
de mi yitirdin? Yoksa, bir görev mi leşirdi. Keşke, bir de çocuğumuz doğ
dur, geriye bakarsan tökezlersin. " di
bu senin için, bana ruhsal özgürlüğü saydı . . . Gü;ıdelik yaşam çok daha
yen ben geçmişi özlüyorum. Hem de
mü vermek? Ah, onu bana sen vere zor, ama zihnimin içindeki yaşam
nasıl. . . Geri dönülmezliğini bile bi
le . . . mezsin ki. . . Yoksa, seziyor musun, çok daha kolay olurdu. Keşke bir ço
ne haldeyim? .. Nasılım, biliyor mu cuğumuz olaydı, senin için de, benim
Yaşamımda ne var k i anılardan sun? Sanmıyorum. Ben de sezemiyo için de iyiydi. Seni, dışardaki hayata
başka . . . Gelecek belirsiz ve bulanık . . rum, sen nasılsın. Taş duvarlar, de bağlayan etti, kanlı, canlı bir varlık
Şimdiyse, zavallı döşenmiş, iyi ısın mir parmaklıklar, tek başlarına in olsaydı keşke . . . Karın olsaydım, ço
mayan küçük bir apartman dairesi ve sanlar arasına engel dikemez, biliyo ğu kimse selamı sabahı keserdi be
yalnızlık. Soğuk ve sevimsiz. rum. Ama, o payiaşamamak yok nimle, biliyorum, yol değiştiririerdi
Sen benim geçmişim misin ki? . . mu . . . İşte o kopartıyor bizi . . . Keşke beni görünce. Ama hiç olmazsa beni
Keşke, öylece, kesin bir nokta koya seni görebilseydim, keşke sesini du arayıp soran birkaç kişi olurdu. Be
bilseydim. Yoo, hayır_ bin kez hayır. . . yabilseydim . . . Keşke sana dokunabil nimle, benzer dertleri paylaşan evli
Seni tümden geçmişe yitirmek iste seydim. Kimse sinirine dokunarruyor, kadınlar, analar. Görüş günü sohbet
mezdim . Ölseydin, geçrnişim olur biliyorum, ondan vazgeçtim. Göre edenlik birbirimizle, gönül alıcı , des
dun. Bırakıp gitseydin beni, başka bi bilseydik birbirimizi, seslenebilseydik tek olucu bir iki söz. Onlar dışlamaz
rini sevip, geçmişim olurdun. Geçmi- birbirimize. . . Bakışiara öyle çok şey dı beni. İnsanların, bir kadın-bir erkek
: : :: : : ::: : : : :: :: : : : : : : ::: : : : : : : ::::: : : : : : : : ==�=: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : ::::::::: : : : : :: ::: : : : : : : : : : : :: : : : : : :: : : : : :: lllllill1IIJ!IIJIIII "IIIIIJII!Iillll!lill!ll 71
ikili gruplar, ya da ana baba, çocuk bana büyük bir zevk le iletiyor, korn tutarak . . . Yoo, belli olmaz. Beni
lar ve yakın akrabalardan oluşmuş şuların hakkımda neler düşündüğü apartmandan attırmaya bile kalkar,
daha büyük gruplar halinde yaşadık nü, sabahları ekmek aldığım beş da bu ödlek insancıklar . . . Yoo , seni
ları bir diyarda benim yerim neresi? kika boyunca. Nerdeyse vebalıyım söyleyemem onlara, saklamalıyım.
Genç ve yalnız bir kadın . . . sanacağım, handiyse öcü diye beni Peki, seni gizlesem de, başka şeyler
- Anneniz, babanız? gösterecekler çocuklarına. anlatsam . . . Babamın sirozdan, anne
- Yok. (Ölmüşler) Behey, karşı komşu Necla Hanım, min kanserden genç yaşlarda öldük
- Eşiniz? yan komşum Bedriye Teyze (Teyze lerini, filan. Acırlar bana, beni rahat
- Evli değilim . (Yok!) dermiş apartmanın benden gayrısı), bırakırlar. Hayır, acınmak istemem.
- Çocuk da yok tabii . . . (Yok ! ) alt kattaki Osman Amca. Niye .onca Acırlarsa acısınlar, ne olur sanki? . .
- (Yok ! ) tedirginsiniz? Yalnızlık bulaşıcı değil Amma da önemsiyorum. Kimi? Ken
- Akrabalarınız? (Nüfuzlu, nü- dir, korkmayın; ne de fukaralık, ne dimi mi, onları mı? Kah kendimi,
fuzsuz, dişli, dişsiz? . . ) de sevdiklerinizin içerde olması . . . kah onları? . . Hiç önemsemesem . . .
- Yok . . . (Yok! . . ) Hiçbirisi bulaşmaz insana . . . Ya da, ya kendimi, ya onları seçsem,
- (Paranız? . . ) Beki de benim tedirgin olan. Sen, rahatlayacağım. Ama beceremiyo
- (Yok! . . ) ben, bizim gibiler . . . Biziz tedirgin. rum. Kendimle onlar arasında karar
Benim yerim yok ! . . Benim yerim Çok fazla kendi sorunlarımızla, ken sızım. "Aman varsın acısın şu insan
yok ! . . di yetersizliklerimizle, eksiklikleri cıklar bana, bana acımakla mutsuz
Hapsolmak, bazı şeylerden yoksun mizle uğraşıyoruz. Ya da hiç uğraş lukları azalacaksa acısınlar, umurum
bırakılmaksa eğer, hapsolmak özgür mıyoruz . Kendimizden kaçıyoruz, değil. . . " diyebilsem. Nasıl diyebili
lüğünü yitirmekse, ben de hapisim, derinimizdeki asıl kendimizden ! . . İki rim bunu? . . Bana güç verecek somut
evımın 8 5 m 2 ' sine, i ş yerimin si de ayni kapıya çıkar belki, aşırı bir şeyler gerekir. Düşünceler, inanç
25m2' sine, evimle işim arasındaki önemseme ve hiç önemsememek . . . lar. . . Hayat kocaman ağzını açmış
otobüs yolculuğunun soluk almaya Biraz da karşımızdakilerle ilgilenebil bekler, beslenmek dayurulmak ister.
izin vermeyen tıkıp tepişliğine yargı sek::. Ben içimde duyabilsem karşı Düşünceler ve inançlar, tek başları
landım . . . Suçum nedir? Kadın ol komşu Necla'nın doyumsuz bir kadın na, bir hayatı doyuramaz ki . . Kim
mak, genç olmak, yalnız olmak, pa olduğunu . . . Bir kez bile orgazm ol se, salt kitap okumakla, okuduklarını
rasız olmak . . . mamıştır evlilik yaşamında, başka bir birileriyle paylaşamıyorsa ayakta du
Biliyorum dostlar, biliyorum, çok yaşam da bilmez zaten . Ömrü koca ramaz ki. . . Kimse bu kadar güçlü
şanslıyım ben. Başımı sokacak bir sına numara yapmakla geçer. Onun olamaz . . . insanım ben, kadınım. Elle
evim var, geriye pek param kalmasa için beni gözetler ve ayıplar. Yan tutulur, gözle görünür bir şeylere ih
da kirasını ödeyebiliyorum. Bir işim komşu Bedriye Teyze, kızıyla dama tiyacım var. İnsan sıcaklığı , dost bir
var. Hepten aç kalmadım. Yoo, yoo, dının yanına sığınmış , yaşlılığın baş bakış, erkek dokunuşu, çocuk kah
yakınmıyorum. Yakınmaya hakkım langıcında, geleceği soğuk ve karan kahası . . . Tutunacak bir dal olmalı ki,
yok , biliyorum. Dedim ya, yakınmı lık , geçmişinde yaşlılığını ısıtacak ve çevremc!-eki kurt gibi insancıklada
yorum, sarhoşum, içmişim, hüzün aydınlatacak hiçbir anısı olmayan za baş edebileyim. Aldırmayayım onla
· basmış ya yüreğimi ! . . Ondandır bu vallı bir kadındır. Alt kattaki amca ra, öfkelenmeyeyim onlara, rahatsız
serzenişlerim. . . Yoo, hakiısınız hepten uroarsızdır. Kahveye bile gi olmayayım onlardan baş edebileyim
dostlar, yakınana, yerinene kızarsı demez artık. Dizleri tutmaz; gazete onlarla. Giderek sevgi kırıntıları bile
nız, bilirim . Nerdeyse, yüzyılların okuyamaz, gözünde katarakt vardır. besleyebileyim onlar için . . .
alışkanlığıyla, " Beterin beteri var, Tek işlevi merdivende ayak sesi du Yeni bir arkadaş atandı daireye. İyi
haline şükret . " diyeceksiniz de, zor yunca, gözetierne kulesi nöbetçisi ör bir çocuk. Zeki ve sevecen. Beni se
tutarsınız kendinizi, bilirim. Sağ olun neği, görev başına koşup, sokak ka viyormuş. Benimle evlenmek istiyor
be dostlar! . . Olmayan dostlar, var pısını açmaktır. İçimde duyurnsaya muş. Oh, söyledim ve rahatladım .
olun. Bağışlayın, içmişim . . . bilsem zavallılıklarını, benden bile Bunları sana ancak içkiliyken v e dü
Gerçekte tek bir şansım var. Ben yalnız olduklarını (Benim duygularım şünce yoluyla, söyleyebilirim . Başka
sevmeyi öğrendim. Seni çok sevdim. düşüncelerim, inançlarım var, onla türlü, asla. . . "Evlen" diyorsun bana,
Sen beni ne kadar sevdin, bilemeye no nesi var? .. ), korkmasam onlardan, değil mi? Tabi , tabi sen öyle dersin.
ceğim. Ama ben seni çok sevdim . kinlenmesem onlara, önemsemesem Sen benim için neyin iyi olduğunu
Her şeyimi yitirsem de duygularım davranışlarını . . . Aldırmasam. Kur hep benden iyi bildin, ya da öyle san
var benim. Onları yitirmedim. şun gibi hissetmesem,bakışlarını en dın.
Bilmiyorum , belki dı! suç bende. semde . . . Suçlu gibi, gözlerim yerde, · - Hayır, dedim ona, senden söz
Belki herkes eğri bakmıyor bana . . . koşar adım inip binmesem merdiven ettim, evlenmem, evlenemem, dedim.
Ben öyle sanıyorum . Herkes kendi leri, bir an önce dairemin yalnızlığı
derdinde, bir de benimle mi uğraşsm na sığınabilmek için. ' 'Günaydın. ' ' - Niçin, dedi, onu seviyor mu
lar. Yoo , eğri bakıyorlar ! . . Kuşkuy desem, bir sabah Necla Hanıma . . . sun? Yoksa, suçluluk mu duyarsın
la, küçümserneyle. . . Karşı komşu, " Çarşıdan bir istediğin var mı, ge onu terk edersen?
nerdeyse, "Tuh tuh , çok ş ük ür, so tireyim. ' ' desem alt kattaki ihtiyara. . . - Sev.iyorum, dedim, 5uçluluk da
yum da sOlalernde böylesi yok . . . " di Yo, yapamam. Yaparım d a sorular duyarım, dedim.
ye söyleniyor, ben anahtarımla kapı başlar o zaman. - Kızdı bana, söylendi durdu .
mı açarken . Niyeyse, benim dairerne Zaten biliyorlar hapiste bir yakı - Sen, dedi, bir takım tabuları
her giriş çıkışımda o da kapısının mm olduğunu . Nerden öğrenmişler yıktığım sanan budala bir aydıncık�
önünde olur. Alt kattaki yaşlı emek se . . . Kardeşim mi, amcaoğlum mu , sın. Yıkmak şöyle dursun, yıktığın ta
li, kapısını aralayıp tek gözüyle süzer sözlüm mü kestiremiyorlar. Açıkça buların altında kalmışsın. Keşke hep
beni, merdivenleri inerken. Kapıcı söylesem . . . Çekinmeden, başımı dik ten uyaydın tüm yasaklara. O zaman
72 ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: ::::::::::::::: :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: : : :: :: :::: ::: :: :::::: : :::::
böyle yalnız ve bırakılmış kalakal kasım sevemezsin, sevrnernelisin. Sen Belki ikinizi birden seviyorum. Sa
mazdın. Senin için mi girdi hapse? . . o erkeğe bir yaşarn boyu bağlı kalrna- na bağımı kimse kopartamaz. O bağ,
Sen mi sebep oldun? lısın . . . Çünkü kadınsın . . . Böyle sanı- gündelik gerçeği aşıp gider, ama bo
Yoo, böyle düşünmek, onu azım yorsun. Masal bunlar . . . günün boşluğunu da doldurmaz. Bel
samak olur, saygısızlık olur . . . O, bi - Hayır, dedim, masal değil, ger ki filizlenen yeni bir sevgi çağrıştırı
linçle seçti yolunu, öyle değil mi? . . çek . . . Onu seviyorum. Bir şey payla yer bana geçmişi. Belki, o yüzden,
Hapisliğin başına gelebileceğini hesa şamıyoruz artık . Ama ya paylaştık bir şişe şarap aldım, içiyorum.
ba katınıştı herhalde. Gene de bu yo larırnız? . . - Sevdiğin benim, diyor beni se
lu seçti. Unutulur mu sanki? . . Unutulur ven çocuk. Bir yaşam boyu böyle mi
Ne kadar katı, değil mi? Katı, ke mu? ! . Unutulur sanılsa, silindi gitti sürdüreceksin? . . Herkesten uzak, ka
sin ve mantıklı. Erkekler böyledir iş dense, izleri kalır. Evet, kalır . . . Ko buğunun içinde bir böcek gibi. . . Bı
te . . . "Biliyordu . " , öyleyse, tamam! . . lay kopar mı bağlar, bir kez var ol rakacak mısın yaşam akıp gitsin ya
Sen, ey genç adam, unut güneş ışığı muşsa! . . Araya zaman, uzaklıklar, nından, yörenden, sana dokunma
nı, yağmur ıslaklığıru , kadın kokusu araya insanlar, yaşantılar, araya kır dan? Bırakacak mısın, içindeki hayat
nu, alaca karanlıkta nabzı neon ışık ğınlıklar, çatışmalar bile girse. Ya süzülüp gitsin, terk etsin seni, geriye
larında atan kent merkezlerini, ba şamda bildiğimiz, tanımlayabildiği- boş bir kabuk kalsın . . . İnsanlardan
harda dallarda tomurcuğa patlayan . miz, adlandırabildiğirniz hiçbir şeyin uzak, katı, hoşgörüsüz, kupkuru bir
yaşam gücünü, insan dokunuşunu, koparamadığı bağlar vardır insanla yaşlı kadın mı olmak istiyorsun? Di
insan dokunuşunu, ille de insan do rın arasında. Bu yalın gerçeği, yedi yelim ki af çıktı, döndü geldi arka
kunuşunu unu tl .. Avcunda bir sev ğim ekmek, içtiğim su, soluduğum daşın . . . Adadığın hayatın bedelini
gilinin sıcak elini, avcunda bir çocu hava gibi biliyorum . . . Ta içimde du ödetmeyecek misin ona . . .Haa . . . Söy
ğun küçücük yumuşak elini, avcun yuyorum o soyut bağın somutluğunu. lesene . . .
da ananın buruşuk yaşlı elini unut! Şarap duyuruyor onu bana, biliyo - Hayır, dedim, ödetrnem.
Unut acıyı, korkuyu, ümidi, ümitsiz rum, ama ne çıkar . . . İçki hep düşler - Sen de inanmıyorsun ya buna . . .
liği; amınsamayı unut . . . Çünkü bi den oluşmuş bir dünya yaratrnaz ki Analar babalar, çocuklarına, nasıl
linçle seçtin yolunu. Başına bir hapis çevrernizde; düşsel sevinçler, düşsel sonradan yaşamlarını fazlasıyla öde
liğin gelebileceğini biliyordun, gene acılar . . . Hayır, bazen de, gündelik tirlerse, aynınma bile varmadan; sen
de düşündün ve düşündüklerini yaz yaşamın o bitmez tükenmez, o biti de ona tıpkı öyle davranacaksın. Hiç
dın. rici ve tüketici biteviyeliğinin örttü hak etmediği bir ceza biçeceksin ona.
Ve siz dışardakiler, unutun içerde ğü, gizlediği gerçekleri bulup çıkarır. Yaşlılığıruzda sana gençliğini geri ver
ki yakınlarıruzın duygulanru. Unutun Tekdüzeliğin, "Gerçek" adına yarat mesini isteyeceksin ondan. Bunu hiç
ki dayanabilesiniz. Ne kadar da açık tığı o yapay gerçekliği yok eder. Asıl bir zaman başaramaz.
ve berrak. Bir o kadar da sert ve ka ve doğal yaşarrun üstünü' örtenyekne Bilerniyorwn, bilemiyorum. . . Keş
tı . . . saklık tozunu silkeler ve bizi bitevi ke bilebilseydirn. Bilemiyorum. Kim
- Senden hayatını nasıl isteyebi yeliğin ardına sığınarak kaçtığımız haklı, bilemiyorum. Duygulanından
lir ki, diyor bana senin için; beni sev gerçek olan "Gerçek"le yüz yüze bı vazgeçmem ben. Belki ben de haklı
diğini söyleyen çocuk . . . rakır. İşte böyle bir gerçektir o bağ. yım, beni seven de . . . İkimiz de hak
- İstemiyor ki . . . Zamana ve uzama, hayata ve ölüme lıyız. İçiyer ve hüzünleniyorum. Ni
- Peki, istemediği şeyi, niye ona dayanıklı o bağ! . . ye hep birden fazla yüzü var olgula
zorla veriyorsun? - Öldüğürn zaman, dedim, meza rın? . . Bilemiyorum, kederliyim.
Zorla mı? Yoksa, ben seni rahat rıının üstünde biten otlar bile onu se Yarın topariarım kendimi . Güçlü
sız mı ediyorum? Yoksa, benim sev vecek. olmanın bir yolunu bulmaya çalışının
gim, senin için bir yük mü artık? Be - Kadınca duyarlıklar bunlar, gene. Boşuna yatmıyor içerde, boşu
ni düşünüp, "Kız, ne halde acaba? . . " kurtulrnalısın bunlardan, dedi. na vermedi gençliğini, bütün bunla
diyorsun, değil mi . . . Ah, canım . . . - Hayır, dedim, kurtulmaya hiç rın bir anlamı var derim. Hayat iniş
Yoksa, duygularını bastıra bastıra, niyetim yok. Belki sen böyle duyar li çıkışlı bir yoldur, kötü günler olur,
bana sevgini de susturdun mu hep Iıkiara varabilmelisin. Keşke herke geçer, dayanmalı , derim. Çorba pir
ten? .. Sen daha mı sorunsuz olacak sin böyle duyarlıkları olsaydı, yaşam şirir, kaçan çorabımın yerine yenisi
sın, ben başkasıylaysam? . . Niye ev çok daha güzelleşirdi. ni alırım. Belki komşularımla bile
len diyorsun bana? . . Beni mi, kendini Bir şey dikkatimi çekti bunları söy sohbet ederim, belli olmaz. Belki sa
mi düşündüğünden? . . Ben hep seni lerken. Yaşamımda ilk kez, kendimi na duyduğum sevgiyle, hayatımı hiç
düşünüyorum. Şimdi nasıl, şimdi ne sözlüye kalkmış bir öğrenci gibi du lemeyip yaşayabilmeyi bağdaştırma
yapıyor, sigara mı içiyor, okuyer mu, yurnsamıyordurn. " Doğru mu söylü nın bir yolunu bulurum yarın. Yarın
konuşuyor mu? . . Bir fon müziği gi yorum, eğri mi? Karşımdakiler hak gene güçlü olurum.
bisin, gündelik yaşama değgin düşün kırnda ne düşüncek? Beni onayiaya Ama şimdi, yarın değil. Şimdi, bu
celerimin ardında bile, uykuda bile . . . caklar mı, beni dışlayacaklar mı? " gece. Ve ben içiyorum. Yalnızım,
Hep sen varsın. Günün yirmi dört sa diye kuşkular duymuyordum. Bunlar üşüyorum . Hüzün saçılmış dört bir
ati. Bazen güçlenen, bazen hafifleyen benim düşüncelerimdi, ve ben düşün yanıma. Özlem bağlamış elimi kolu
ama hep var olan bir ezgi gibisin. celerimden hoşnuttum. Benim gibi mu. Kederliyirn, yenik düşmüşürn,
- Gerçekçi ol, diyor bana beni se insanlar duyarlılıklarından vazgeç zavallıyım, güçsüzüm. Dayanamıyo
ven, payiaşamamak aşkı öldürür. Sen memeli, diğerleri biraz daha duyar rurn. İnsanırn öyle değil mi. . . Yok
de iki yıl sonra ona aşık değilsin . Be lılaşmalıydı. Kararımı verrniştirn. İşte mu hakkım, bir gece olsun, çözülme
ni sevmeye başladın bile. Ama bey bu kadar. Oh, öyle rahatladım ki . . . ye, yıkılmaya, tükenmeye ! . . insanım,
nin, o yıktığım sandığın değerlerle tı - Sevdiğin benim, diye diretiyer, ben, genç bir insan; kadınım ben,
ka basa dolu. Sen ilk erkeğinden baş- beni seven arkadaş . Sen ne dersin? genç bir kadın. İçiyer ve ağlıyorum . . .
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: ==� ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: 73
Edebiyat Estetiği
Almancadan cevire
. n: Aziz Calıslar . .
EDEBiYAT BiLİMİNİN açısından büyük bir önem taşır. Belli bir edebiyat tarzının ya da ede
Ampirik olduğu kadar, kuramda da biyat yapıtnun ne gibi bir hakikat taşı
ANA SORUNU OLARAK görülür bu. İster bir sanat yapıtına, is dığı, edebiyatın ne gibi tarihsel değişim
YANSILAMA VE terse edebiyatın ne olduğuna, nasıl ol ler gösterdiği, ne gibi bir etkisi ve top
DEGERLENDİRME ması gerektiğine, edebiyat tarihinin ne lumsal işlevi olduğuna ilişkin sorular
olduğuna ilişkin bir tartışmayla ilgili ol sorulduğu zaman da yine edebiyatın
l!.aebiyat ve Gerçeklik sun, edebiyatın gerçeklikle olan Hintisi gerçeklikle olan ilişkisi söz konusudur.
her zaman bu bağlam içinde yer alır. Kaldı ki, edebiyatın ya da bir edebiyat
Yansılama (imgelendirme)* ve değer Böyle bir şey, gerçeklikten hiç söz edil yapıtının ortaya konuşu bile, edebiya
lendirme olarak edebiyattan söz edildiği mese, edebiyatın gerçeklikle hiçbir ilin tın gerçeklikle olan ilişkisinin ne gibi bir
zaman, burda ister istemez, kendi özü tisi olmadığı, kendi gerçekliği olduğu işlevi olduğunu bizlere gösterir. O ya
gereği, edebiyat ile gerçeklik arasında öne sürüise bile geçerlidir. Böyle bir ko pıt nasıl ortaya çıkmıştır, yazar niçin o
ki Hintiye ilişkin özelliklerden söz edi numun sözcülüğünü yapan kişiler ne gi yapıtı ele almıştır, niye bir edebiyat ya
liyor demektir. Yansılama ve değerlen bi yanıtlar getiriderse getirsinler, ede pıtı ortaya koymak istemiştir? Gerçek
dirme, edebiyat ile gerçeklik arasında biyatla gerçeklik arasındaki ilişkinin ne liğin ne gibi bir rolü vardır burda; iste
ki ilişkinin geniş kapsamlı odak noktası olduğu sorusundan kendilerini uzakta sin istemesin, sanatçı kişinin ortaya
olup, edebiyatın özünün anlaşılması tutamazlar. koyduğu o yapıtla ve o yapıtı ortaya ko
yüşuyla gerçeklik arasında bir ilinti söz
konusudur çünkü. Edebiyada gerçek
lik arasındaki ilinti sorusu, bitmiş ya
pıtın toplum içindeki yerinin ne oldu
ğu sorusunu da birlikte getirir. Edebi
yat okunacağı için, toplumsal gerçek
Horst Redeker lik içinde yer alır; edebiyatı okuyan ki
şiler de gerçekten yaşamakta ve gerçek
Demokratik Alman Cumhuriyeti'nin önde gelen edebiyat bilimcilerinden olan lik içinde yer almaktadır, bu nedenle,
Redeker, son zamanlarda gittikçe önem kazanan, sanatın ve sanatın sorunla ne denli okumakla gerçekliğin dışına
rının kendine özgülüğü içinde bilimsel olarak temeliendirilmesi çalışmalarına çıkmak isterse istesinler, gerçeklikle
başlıca katkılarda bulunanlardan biridir. Özellikle maddeci estetik ve sanat olan ilinHerinden kendilerini kurtara
kuramı alanında geniş bir ilgi toplamış olan Yansılama ve Eylem: Gerçekçilik mazlar. Yazmak da, okumak da, şu ya
Diyalektiği Üstüne Deneme (1967) adlı yapıtında, sanatın özgül özelliği ola da bu biçimde, gerçeklikle ilişki kurma
rak imgelendirme ile praksis arasındaki karşılıklı bağınııyı ele alarak incele nın bir tarzıdır.
yen Redeker, .imgenin yapısı ile praksisin yapısı arasındaki uygunluğu ortaya Ama insaniann edebiyat yoluyla ger
koyarak gerçekçilik estetiğinin temel özelliğini açıklar. Sanatın Toplumsal İlin çeklikle kurdukları ilişkinin niteliğinin
tilerinin Özellikleri (1972), Batı'da Yeni Bir Şey Yok, Adorno'nun Estetik Ku ne olduğun� aniayıp belirlemek ve ya
ramı ile Bense'nin Aestbetica'sına İlişkin Olarak Modern Burjuva Estetiği Üs sallıklannı araştırmak da, öbürlerinden
tüne (1973), Kant Estetiği Üstüne (1974) ve Sanat-Estetiksel Sorun Olarak ayrılan, özel bir tarzıdır bunun.
İçerik-Biçim Diyalektiği (1976) gibi yazılarında geç-burjuva estetiğini madde Görüldüğü gibi, edebiyat ve gerçek
ci bilimsellik açısından eleştirdiği kadar, maddeci estetiğin de temel sorunları lik kavramlarının çerçevesi içine giren
nı ele alan Redeker, son yapıtı olan Yansılama ve Değerlendirme: Edebiyat ilişki, sıradan, dümdüz, tekyanlı bir iliş
Estetiğinin Temel Sorunları 'nda (1980), Yansılama ve Eylem yapıtıyla bütün ki olmayıp, çokyanlı ilintilerdir, bir ilişki
leşen bir çalışma ortaya koyar. Edebiyat Bilimini estetiğe bağlayan bu yapıtın ler bağlamıdır.O halde, edebiyat ile ger
da Redeker; bu kez, imgelendirme ile değerlendirme arasındaki karşılıklı ba çeklik arasındaki ilintilerin karmaşık
ğıntıyı inceleyerek, edebiyafta estetiksel değerin özelliklerini bilimsel yazın için özelli@ni göz önünde bulundurmak ge
de temellendirme yoluna gider. (Edebiyatın estetik bilimi bağlam ı içinde ele rekir hep, ama bunu yaparken, bu kar
alınışının önemini verebilmek açısından) Yapıt şu başlıkları içermektedir: Ede maşıklık içindeki ilişkilerin çokyanlılı
biyat Biliminin Estetiksel Ana Sorunu Olarak Yansılama ve Değerlendirme ğını ayrıştırmak ve ne gibi bir düzenli
Yansı Olarak Edebiyat ; Değerlendirici Yansı Olarak Edebiyat; Edebiyatta lik gösterdiğini de belirlemek gerekir.
Estetiksel Değer İçeriği . Ama böyle bir kuramsal yaklaşımda
tüm yönler aynı ölçüele ele alınamaz,
74 ::::: : : : = :: = ::: : :::::: :: : : : : : : : : : : : : ::: : : : : : :: : : : :::::::::::: : : : : : : :::: : ::: : : :::: : : : : : : : : : :::::::::: ::: : : : : : : : : : : : : :: : : : : : : :: : : : : : : :::::::::: : : : : : : : : : : : : :::::: : :: :::: : ::::::::::::::: : ::::::::::::::: : :::::::
bir seçim yapmak, temel, kapsayıcı, ge arada, kendi ayrışmaları içinde tüm so ile gerçeklik arasındaki tek ilinti olma
nel geçerlik taşıyan ilişkiler ile türevsel, runsala yaklaşımın kendi ilkesel önko makla birlikte, burdaki odak noktası
alt sıradan, sınırlı geçerlikte ilişkiler ara şullarını da yı;rine getirebilmektir. nı oluşturur(!). Edebiyat; edebiyat ile
sında bir ayrımlama yapmak gerekir. Ayrıca, burda kullandığırnız edebiyat toplum arasındaki genel ilişki temeli
Bu düzene koyma işi, öznel isteğe gö ve gerçeklik kavramlarını da tam ola üzerinde, gerçekliğin yansısı olma işle
re değil, ama olayın kendisinden çıkar rak belirIememiz gerekir. Ö nce belirte vini görür. Edebiyat, toplumsal olgu
sanarak yapılacaktır. Burda da bize lim, edebiyat deyince bundan bilimsel ları yansılar ve yansı olarak kendi top
maddeci bakış açısı ile diyalektik araş lumsal işlevini yerine getirir. Edebiya
yazını değil ama sanatsal edebiyatı an
tırma yöntemi yardımcı olmaktadır; tın gerçekliğin yansısı olma özelliği, ge
lıyoruz. Edebiyatı burda sanatsal bir
çünkü, edebiyat ile gerçeklik arasında nel bir belirtkedir, çünkü yalnız sanat
olay olarak tanımlamamız olanaklı ol
nesnel olarak var olan ilişkiler bağlamı lar değil, ama öbür toplumsal bilinç bi
madığı gibi, gerekmiyor da. Sanatsal
çimleri de gerçekliği yansılar. Genelolan
nı açığa çıkarmamızı, burdaki düzen edebiyatın ne olduğunun tam olarak
ise, sıradan bir düşünsel kurulma olma
leşikliği görmemizi zorunlu kıldığı ka anlaşılabilmesi, edebiyata ilişkin tüm
yıp, gerçekten vardır, ama kendisi için,
dar, olanak sağlayacak olan şey de bu bilimsel incelemelerden alınacak sonuç
dur. kendi başına var olmaz, özel ve tikel
lara bağlıdır. Sanatsal edebiyat kavra
Ama diyalektik ve tarihsel maddeci olanı da kendinde barındırır. Bu, her
mının içeriği ancak böyle bir şeyin or
bakış açısından, edebiyat ile gerçeklik zaman karşılaşacağımız, önemli bir
taya konmasıyla açığa çıkarılıp somut
yöntemsel dayanaktır.
arasındaki ilinti, yalnızca olgusal ilişki laştırılabilir.
Değişik bilinç biçimlerinin yansı
lerin düzenieşik bir bağlarm olarak kal Gerçeklik kavramına gelince, burda
maz, edebiyatın varlığının ve özünün ana özelliklerine yakından bakıldığı
bu kavramın iki değişik anlamda kul
zaman, yansı ile gerçeklik arasında
sorunu olduğunu da bizlere gösterir. Bi lanıldığını göz önüne almamız gerekir.
limsel maddeci edebiyat biliminin tüm ilintiyle ilgili belli ayrımiara rastlana- ,
Dar anlamda, gerçeklik , "nesnel ger
kendi yan alanları ile ayrışmaları içine caktır. Değişik toplumsal bilinç biçim
çeklik" ve "madde" gibi felsefi kate
dünyagörüşsel olarak girişinin ve yö Ieri (ya da türleri), ilkece, belli bir bi
gorilerle aynı anlama gelir. Zihinsel
nelişinin kendi kuramsal ve yöntemsel linç biçimi ile toplumsal temel arasın
oluntular, bilinç, gerçekliğe ilişkin ola
temellerini oluşturur. Edebiyatın ger daki temel ilişkiyi nasıl gerçekleştirdik
rak alınmakta, karşısına kanmaktadır
lerine göre birbirlerinden ayrılırlar. De
çeklikle olan ilintisi sorusunun doğru burda. Nesnel gerçeklik ile bilinç ara
ğişik bilinç biçimleri, toplum yoluyla
olarak yanıtlanması ancak bilimsel sında bir ayrım yapılması, felsefenin te
maddeci temel konumdan yola çıkıla oluşur, çünkü (bilinç biçimleri ile top
mel sorusu açısından geçerli olan bir ay
lum arasındaki ilintilerin genel belirle
rak ortaya konabiieceği gibi, bilimsel rımlamadır. Dolayısıyla, gerçeklik kav
maddeci estetiğin edebiyat bilimine gi nimi içinde), her birinin yerine getire
ramı, "nesnel gerçeklik"ten söz edildiği
ceği değişik görevler vardır, her biri de
ren kuramsal-yöntemsel ve dünyagö zaman kullanılan bir kavram olmakta
rüşsel-programatik içeriği de bu yolla ğişik amaçlar içinde kullanılır. Kendi
dır. Daha geniş ve kapsamlı anlamda,
ortaya kanabilir ancak. özelliklerini böylelikle kazanırlar, en ge
gerçeklik, gerçekten var olan ne varsa
nel niteliklerden herhangi bir özellikle
Edebiyat ile gerçekliğin karşılıklı bağ odur, bilinç olgulannı da kapsar bu. İn
rine kadar. Toplumsal Bilincin Yapısı
lantısı içinde yer alan ilişkiler inçokyan sanların düşünmesi, duyması, umut ve
adlı kitabında filozof A.K.Uiedow şun
lılığının iç düzeni böylece ortaya çıkaca korkuları da gerçekten vardır. Dolayı
ları yazmaktadır: "Toplumsal bilincin
ğı gibi, bu karşılıklı bağlantının tikel sıyla, biz burda edebiyat ve gerçeklik'
karmaşık yapısı, başlıcalıkla, insanla
yanları da yine bu ilke içinde ele alınıp ten söz ettiğimiz zaman, edebiyatı be
rın çokyönlü etkinlikleriyle, bu etkin
ileriye doğru götürülebilecektir. Çünkü, lirleyen, edebiyatta yansımasını bulan
liklerin bağlı olduğu toplumsal ilintiler
daha yakından incelenebilmesi için bu ne kadar ilişki varsa tümünü kapsaya
le belirlenir. Toplumsal bilincin yapısal
karmaşık bağlarnın kendi içinde ayrış cak biçimde gerçeklikten söz ediyoruz.
öğeleri, insanların doğayla ve birbirle
tırılan ilişkilerin kendisi de yine yüksek Bilinç olguları da bunun içine giriyor.
riyle olan ilişkilerini biçimlendirip dü
düzeyden karmaşık bir olayı oluşturur Biraz daha yol alalım şimdi. "Ede zene koyma yolunda toplumda belirli
lar. Dolayısıyla, yapılacak bilimsel ça biyat ve gerçeklik" kavramları içinde, tasarım, görüş, düşünce ve kurarnlara
lışma yöntemi, edebiyat ile gerçeklik gerçekliğin anlaşılması, edebiyat kavra duyulan gereksinimin ortaya çıkması
arasındaki tüm ilişkiler karmaşığını mının kuramsal olarak hangi boyutta ölçüsünde tarihsel olarak oluşurlar ' ' .
kendi zorunlu bağlantıları ve yasallık ele alınmış olduğuna bağlıdır. Bir ör Toplumdaki farklı pratik gereksinim
ları içinde ele alacağı kadar, burdaki ti nek vererek açıklayalım. Eğer edebiyat ler doğrultusunda bilinç biçimleri, ör
kel öğelerle yan öğeleri de ele alacak tan, yüksek bir soyutlama düzeyi için neğin, gerçekliğin upuygun bir yansısını
tır. de, tüm edebiyatı anlıyorsak, o zaman, verebilme özelliğini taşırlar. Bilim, bir
Edebiyat ile gerçeklikten söz edildi bununla ilgili olan gerçeklik de tüm ger bilinç biçimi olarak, gerçekliği nesnel
ği zaman ilk akla gelen bir ilişkiyi, ger çekliktir. Ama eğer tek bir yapıtı göz özçizgileri ve yasallıkları içinde oldu
çekliğin yansıması, yansısı ya da bilgi önüne alıyorsak, o zaman, edebiyat �unca upuygun yansılamaya çalışır. Bu
si olarak gerçekliği alalım. İlk bakışta, kendi giJranaş biçimleri içinde gerçek açıdan tam karşıtını din oluşturur; din
hiçbir özel sorunsallığı olmayan, apa liğin bir parçası olarak o yapıda bir iliş de, tarihsel olarak bakıldığında, sözü
çık bir olguymuş gibi gelir. Ama iyice ki içinde demektir. Edebiyat tarihi, edilen koşulların bir karşılığı olarak
yakından bakıldığında birçok soru or belli edebi gelenekler de, tek bir yapıt doğmuştur, o da gerçekliğin bir tür yan
taya çıkmaya başlar. Edebiyatta gerçek üstünde belirleyici bir etki gösterebilir sımasıdır, ama, ilkece gerçekli�in çar
olan değil de bulgulanan, fantastik ler. pık, yanlıŞ bir yansısını bizlere verir,
olan, gerçeklikte hiç var olmayan orta Gerçekliğin kapsamlı olarak anlaşı bu nedenle de tarihsel gelişimi içinde
ya konacaksa, gerçekliği yansılama işi labilmesi, edebiyata gerçekliğin yansı toplumsal yaşamdaki önemini gitgide
nerde kalacaktır o zaman? Hakikat ile lanması, değerlendirici yansılanması yitirme durumundadır.
gerçeklik arasındaki ilinti ne olacaktır? olarak bakılınasına bağlıdır, edebiyat öte yanda,ahlak ve hukuk bilinci gibi
Tüm bu (daha da buna bağlı) sorun ta yansımasını bulacak olan her şey normlaştırıcı toplumsal eylemlerin bir
ların açığa çıkarılması gerekmektedir. burda gerçekliğe girer artık. amaca doğru götürülmesine yönelik anı
Yapılacak iş, burdaki en önemli sorun Yansılama ve değerlendirme, daha öne çıkaran bilinç biçimleriyle de kar
larla kendimizi sınırlı tutmak, ama bu önce de sözünü ettiğimiz gibi, edebiyat şılaşırız. Bilimden farklı olarak bu bi-
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::: : : : : : : : : : : :::: : : : :: : :: ::: : :: : ::: :::: : : : :: :::: : : : : ::::::: : : : : : : : ; : : ; : : : : : : : : ::::::::::: : : : : : : : : :: : : : : : : :: : : : : : :: : : : :: : : : : : : : ::::::::::::::::::::::::::::::::::: :: : : : : : :: ::
75
linç biçimleri, insanların davranışları dogrultusunda ele aldık. Gerektiği yer gerçekliAin yansılanması, imge ve im
nı normlara, yasaklara, yasalara, deger de, başlıca öbür anlayiŞlara da kısaca gelendirme yoluyla olur. Kendi özel
'
lendirmelere dogrudan bağlama özelli yer verilecektir. alam içinde yansılama imgelendirme
ğini gösterir. Dolayısıyla, bu bilinç bi (SORECEK)
ye kal}ılık verdiAlnden bu yazıda bu
iki kavramı birlikte iç içe.düşünmek
çimlerinin içeriği, büyük ölçüde, özne'
• Yansı, yansı kuramı ve yansılama gerekir. Genel düzlemde ele alınsa,
yle, öznel görüş, amaç ve güdü lenmey (AbbUd, AbbHd-theorie, Abbildung) sanatın yaşamın gerçeklijtiıı bir imgesi
le bagımlıdır. Buna karşılık, yansılanan kavramlan bilgi kuramı Içinde yer olduaunu- da nitekim söyleyebiliriz
nesnel gerçeklik ile yansı arasında en alan kavramlar olup, bilgi kuramına (A.Ç.).
yüksek ölçüde uygunluğun arandığı bi illşik olarak tüm bilgi alanlan için ge (1) Edebiyat ile gerçeklijtin ilişkisinin en
limde söz konusu olan şey, içerigin bü çerlidirler; ama sanat alam söz konu genel ve temel özellijti, edebiyatın
tün bütüne nesne'yle belirlenmesi ve su olduaunda, yansı ile imge, yansı toplumsal bilincin bir bileşkeni ola
öznellik anının oldugunca en aza düşü kuramı ile imge kuramı, yansılama ile rak zihinsel üstyapıma maddi top
de lmgelendlrme (özdeş olmaksızın) lumsal ilintilerle, toplumun altyapı
rülmesidir. Bilimsel bilgiler, hiç kuşku
eşanlamlı olarak görülebilirler, çün sıyla olan ilintileri içindeki bajtıntısı
suz, bilen bir özne olmaksızın ortaya kü, edebiyat ve sanatta yansı, ya da dır.
çıkmaz, bununla birlikte, örneğin bi
limsel ilerlemeler , bilimsel sözlerin içe
riğindeki nesnelliğin (nesnel hakikatin)
artması ile öznel etkilerin azalmasına
bagtıctır. Ancak bilinç biçimlerinin sı
raya konabiieceği anlaşılmamalıdır
bundan, çünkü, her biri, insanların
kendine özgü bir gereksinimi ile ama
cına karşılık verir.
Edebiyat ise gerçekliği yansıladığı ka
dar, değerlendirir de. Yansı yönüne
karşıt, değerlendirme yönü, bir somut
laştırmadır . Edebiyat, gerçeklige ilişkin
değerlendirici yansılar ortaya koyar.
Ama burda da genel-olan ile özel-olan
arasında bir ayrım yapmak gerekir.
Eğer gerçekliğin değerlendirilişi, yalnız
ca edebiyata değil, ama öbür bilinç bi
çimlerine de ilişkin, ancak edebiyatta
kendine özgü yoldan gerçekleşen, genel
bir nitelik olarak alınıyorsa, o zaman,
edebiyatın kendine özgü değerlendirme
ölçüsünün daha uzagına düşen bir şey
söz konusudur burda.
Burda, tüm bu çalışmayı içine alan,
metodolajik bir sorunu açıga koymak
gerekiyor, çünkü bu sorun, ele alınan
olayın kendinden ortaya çıkmaktadır.
Sanatsal edebiyat bir sanat olup, yan
sılama ve değerlendirme ile estetiksel
değer içeriğine ilişkin özellikler, edebi
yat için olduğu kadar, öbür sanat tür
leri için de geçerlidir. Burda söz konu
su olan şey, edebiyatı öbür saıiatlarla
ortak kılan çizgilerdir. Dolayısıyla, sa
nat'tansöz edildiği zaman, burda anla
şılması gereken şey, sanat için genelin
de geçerli olduğu kadar, sanatsal ede
biyatın özsel baglantılarını da bizlere
açıklayacak alandır. Bu gibi durumlar
da sanatı edebiyat kavramı içinde da
'lt-
raltmak yanlış olacaktır. Ama bütün bu
kavramlar sanatsal edebiyat için de kul
lanılabilecegi gibi, bu sanat türünün
kendi malzemesine de bağlı olarak te
mellendirilip açıklanabilir. Dolayısıyla,
bu çalışma, bilimsel maddeci estetik ile
edebiyat bilimi arasındaki bağıntıyı, es
t
tetiksel temel sorunlann edebiyat sanatı
içinde ele alınışını ortaya getirmektedir.
Şunu da belirtelim, burda ele alınan
sorunlar, başka açılardan ve başka tar
tışma konuları içinde de yer alabilir. Biz
burda bu sorunları kendi konumuz �------� �
�
76 :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::!::::::: : : : : : : : : : : :: : : : :: : : : :: : : : : : : : : : : : : : ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::;::: :::;,::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
van ben örmedim. du . Kolcular, hemen çarşıya koştu labalıkta şimdi herkes ya kafasını eği
- Ya kim ördü? lar. Kuyumcuyu dükkanından alıp yor, ya boynunu içeri çekiyor, ya da
- Duvarcı, yüce padişahım! sürükleyerek alana getirdiler. Boynu birbirinin arkasına gizleniyordu. Or
Padişah, na basarak, sırtını tekmeleyerek pa talıktan gizlice sıvışanlar da vardı.
- Öyleyse bahçıvanı salın, duvar dişahın önünde diz çöktürdüler. Ku Baba oğulu, ana kızını aramaz ol
cıyı bulun! diye buyurdu. yumcu, neye uğradığını anlamamış muştu. Herkes, birinin arkasına sak
K olcular, duvarcıyı aramak için tı . Padişah sordu: lanabilir miyim, bir yere çömelebilir
hemen kalabalığın arasına daldılar. - Bu kadının taktığı hurma bile miyim diye bakıyordu.
Bir bölümü de kentin içine yöneldi . ziği yapan sen misin? O sırada bilginin öğrencisi boynu
Az sonra duvarcıyı yaka paça getir - Benim, yüce padişahımız. nu kalabalığın arasından uzatmış,
diler. Cellat, bahçıvanın yerine du - Sana bunca güzel bir bilezik yap olan biteni izlemeye çalışıyordu. Ba
varcıyı darağacının altına dikti. Ka diyen oldu mu? Böyle gözalıcı bir bi şını bir o yana, bir bu yana çevirip
labalık, bahçıvana yaptığı gibi, du lezikle herkesin aklını başından ala duruyordu. Cellat, taş kesilmiş kala
varcıya da ağzına ne gelirse söyledi . rak insanları işinden gücünden etme balığın içinden boynunu uzatmış, ba
Öfkeyle bağırıp çağırdılar. Padişah, ye, düzeni bozmaya, ortalığı karıştır şını bir o yana, bir bu yana çeviren
elini kaldırıp kalabalığı susturdu . Ka maya ne hakkın var senin. Şimdi ipi öğrenciyi görünce kolculara,
labalık susunca cellat, ipi duvaremın boynuna geçirsinler de kışkırtıcılığın - İşte boynu hazırladığım ipe en
boynuna geçirdi. D\.ıvarcı, ipi boy cezasını gör. uygun adam bu, dedi.
nunda görünce korkuyla bağırdı: Padişah, sözünü bitirir bitirmez, Der demez k olcular, ıdıcı kuş gibi,
- Yüce padişahım, duvarın yük cellat, ipi kuyumcunun boynuna ge perrçelerini öğrencinin omuzlarına
sek oluşunun suçu benim değil. çirdi. Sonunda bir suçlu bulmuşlar atıp delikaniıyı darağacının altına
- Ya kimin? dı cellata. Cellat, hava kararınca suç çektiler.
- Çırağırnın yüce padişahımız. lu aramaktan cayarlar diye korkmuş Bilginin aman zaman demesine
Eğer o bana çok kerpiç vermeseydi tu. Neyse hava kararmadan biri bu kalmadan cellat, ipi öğrencinin dal
duvar da onca yüksek olmazdı. lunmuştu. İpi çekememekten kaşınıp gibi incecik boynuna geçirdi. Kafa
Padişahın buyruğu üstüne duvar duran ellerini sevinerek birbirine sürt sı, tam istediği gibi koskocamandı.
cıyı bıraktılar . Ardından k olcular çı tü. Pişmiş kelle gibi sırıtıp var gücüy Sırıtarak baktı oğlanın yüzüne. Öğ
rağı yakalayıp getirdiler. Cellat, çıra le ipe asıldı . Kuyumcu, iki dakikaya renci, ağlayarak,
ğı duvaremın yerine darağacının al kalmaz ipin ucunda içi saman dolu - Yüce padişahım, ben suçsuzum,
tına dikti. Kalabalık, duvarcıya yap bir kukla gibi sallanırdı. İşinin usta diye yalvarıp yakarmaya kalktı.
tığını çırağa da yaptı . Ağzına ne ge sı bir cellattı o. Ama o ne? Kuyum Padişah, delikanlının sözünü kes
lirse söyledi. Öfkeyle bağırıp çağırdı. cu, darağacinın altında olduğu yer ti:
Padişah, elini kaldırıp kalabalığı sus de duruyor, ipin ilmeği darağacının - Suçlu olup olmadığın beni ilgi
turdu. Kalabalık susunca cellat ipi çı ortasında iki yana boş boş sailanıyor lendirmez delikanlı. Cellada ince bo
rağın boynuna geçirdi . Korkudan du. Cellat, bu işe bir anlam vereme yunlu, koca kafalı biri gerekiyordu .
gözleri dışarı uğramış olan çırak, ava di. İlk kez başına geliyordu böyle bir O da seni buldu. Boşuna konuşup
zı çı�tığı kadar bağırdı: şey. Kuyumcuyu asmayı bir daha de durarak bizim de rahatımızı kaçırma.
· - Yüce padişahım, kerpici çok ve nedi. Gene aynısı oldu. İlrnek, ku Uslu uslu yerinde dur da . tellatbaşı
rişimin suçu bende değil. yumcunun boynundan kurtuluyordu . güzel güzel işini görsün. Beni asma
- Ya kimde? Kalabalık, hornurdanmaya başlamış yın ne demek? Onu asmayalım, bu
- Yüce padişahım, ben ustama tı. Padişah da işin bir an önce bitiril nu asmayalım da eellada boşuna mı
kerpiçleri birer birer uzatırken önüm mesini istiyordu. Cellat, ipi üçüncü aylık ödeyelim? Bu halk, boşu boşu
sıra hurma bilezikli bir kadın geçti. kez kuyumcunun boynuna geçirdi. İl na mı işinden gücünden olsun? Bu
Gözüm, bileziğe takılınca ustama meği ayarladı . Ustaca ipe asıldı. So na izin vermem. Cellatbaşı elini ne
uzattığım kerpiçlerin sayısını şaşır nuç aynısıydı . İlmek, suçlunun boy kadar çabuk tutarsa, hem biz, hem
dım. Suç, o gözalıcı bileziği takan ka nunda durmuyor, darağacının orta sen o kadar çabuk bu dertten kurtu
dınındır. sında boş olarak , salıncak gibi, bir o luruz.
Çırağın söyledikleri padişahın ak yana bir bu yana sallanıyordu. So Bilgin, bu haksızlık, bu saçmalık
lına yattı. Çırağı salıp kadını bulma nunda cellat, ter içinde kaldı. Ku karşısında dayanamadı . Kuyumcu
larını buyurdu. yumcuyu bir türlü asamıyordu. Gi nun yerine öğrencinin asılması için
Kolcular, çok geçmeden kadını bu dip padişahın önüne diz çöktü: bağırıp çağıran, öğrenciye ağzına ge
lup alana getirdiler. Padişahın önü - Yüce padişahıruz, bu adamı asa leni söyleyen kalabalığı yararak pa
ne çıkardılar. Padişah, mayız, dedi. Çünkü başı küçük, boy dişahın yanına gitti.
- Çırağın aklını başından alan se nu kalın. Onun için ilmek kurtulu - Yüce padişahım, diye söze giriş
nin bileziğin miydi? diye sordu. yor. Bana başı büyük, boynu ince biri tL Buyruğunuz çok doğru. Bu deli
- Evet. gerek. Boynu ipe uygun biri olmalı. kanlının boynu ipe en uygun olanı .
- Öyleyse onun yerine sen asıla- Padişah, işin bunca dallanıp bu Ne var ki o benim öğrencim. Biz iki
caksın. daklanıp uzamasından sıkılınıştı ar miz de kentinizde konuğuz, buraya
- Yüce padişahım, çırağın aklını tık. Cellada, şimdi geldik. Güzel ülkenizi, güzeller
başından alan benim bileziğim ama, - İşte bütün kent halkı burada, güzeli başkentinizi daha doya doya
ona güzelliğini veren kuyumcudur. dedi. Beğen beğendiğini. Senin için en gezip görernedik bile. Öğrencimi ba
Padişah, bir an düşündü. Kadının uygunu hangisiyse onu alıp as, bitir na bağışlarsanız ülkerrizi karış karış
söyledikleri doğruydu. Kolculara, bu işi. gezer, güzelliğini, iyiliğini görüp baş
yerde de olsa, gökte de olsa kuyum Cellat, bu buyruk üstüne kalaba kalarına da aniatma olanağı bulabi-
cuyu tez elden yakalamalarını buyur- lığı gözleriyle tararnaya başladı . Ka- (devamı s.95 'te)
.. .... ... ... ..... ... .. .. .
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: ::::::::::::::::::::::::::::::::::::
. . .. . .. .. . .
Derek Patmore'un
Yaptığı Azizlik
Hasan izzettin Dinama
Çetin Altan'la dostluğumuzun baş Insan o h çekerek dinlenebilir. Bir daha analar!
ladı� günlerdeydi. Bir gün: "Dinamo" Ancak, senin sofranda, En iç/i şarkılarımı ben,
diye sordu, "Büyük Fransız Ansiklope biliyorum Çıkar dağlara taşiara siJylerim,
disi'ne sen ne zaman girdin? " Müzik gibi güzel yemekler Ne gürgenler kulağımı çeker
Şaşırdım. Büyük Fransız Ansiklope yenebilir. Ne meşe/er yürür üzerime
disi'ne ben neden ve nasıl girmiştim? Ancak senin kuşların bilir barış Şiir okudum diye.
Evet, ben büyük Fransız Ansiklope şarkısını Karşımdaki sihirbaz aynasında
disi'ne, İkinci Dünya Savaşı sıraların Ancak senin başak renkli Şerejin, medeniyetin, ekmeğin
da kendimi feda edercesine katıldığım çocukların. Ve özgürlüğün katilini
şiir ve edebiyat eylemlerimiz dolayısıy Ancak senin dost yıldızların giJrüyorum:
la girmiştim. Bu iş, ben Türkiye'de en dinlendir:ebilir yorgun Ve sonra
kapkara günlerimi yaşarken olmuştu. dünyasını insanın. Bütün tırnarhaneleri
O zaman yazdığınuz coşkun sav� aleyh
hapishaneleri
tarı şiirler İstanbul'daki Amerikalı ve Özgürlük Şarkısı diye de şöyle bir Temerküz kamplarıyla yirminci
İngiliz aydınlarını çok etkilemiş, en hoş şeyler yazmıştım: yüzyılın
larına gidenleri kendi dillerine çevirt Bir duman gibi uçup dağıldığını
mişler, alıp gitmişlerdi. Ancak, bunlar, Ben şair olmuşsam, özgürlük Mutlu zamanların genişliğinde.
savaş bittikten sonra Londra'da yayım ya/ansız, riyasız söylüyorum Bütün lokomotifierin
lanabiidiyse de elimize geçmemişti. Bü Senin aşkından olmuşum, otomobillerin
tün bunlarla Derek Patmore uğraşıyor Ben bacak kadar Tramvaylarm
du. Kitabın yayımlanmasından sonra çocukluğumdan beri Kentlerin caddelerine diziimiş
Birleşik Uluslar Dergisi'nde bu Şiirler Hep sensizliğin yarattığı Şarkılar içinde
üstüne bir yazı yazmış, sonra, Birleşik Dayanılmaz serüventerin A ltın çağa doğru gittiğini
Milletler radyosunda bu Türk genç şa O korkunç ağusuyla dolmuşum! görüyorum.
irlerinin şiirleri üstüne bir konuşma En son türkümde seni
yapmış, henüz sotumamış olan Fran siJyleyeceğim: Derek Patmore'un buraya dek yap
sız Resistans'ının da ilgisini uyandınruş Bir emperyalist tankı altında tıkları hep doğru ve güzel, ancak, Bir
tı. Bu sırada Louis Aragon ilgilenmiş, Şair yüreğim ezilirken, leşik Uluslar dergisiyle Birleşik U
Fransızcaya çevrilmiş olan on tane "de Ya da dünyanın en güzel bir luslar radyosunda yaptı� yayın bir aziz
mokrasi ve özgürlük şiiri"m için bü sabahında lik oldu. Şöyle ki: "Bugünkü Türk şa
yük Fransız Ansiklopedisi'ne alınmama Bir duvar dibinde kurşuna irleri arasında Yahya Kemal, Nazım
yardımcı olmuştu. dizi/irken. Hikmet, Hasan İzzettin Dinamo üç bü
Demokrasi şiirlerimden birinde şöy * * * yük şairdir' mi demiş, yoksa daha da
•
le dizeler sıralanıyordu: Ben bu yeryüzünü neyleyeyim ha başka bir sıfat mı kullanmış? Derek
Aşksız, arkadaşsız, özgürlüksüz Patmore'un yaptı� bu azizliği ben sür
Dritnotlar, bombardıman
Denizterin dağların güzel/iğini, gündeyken Vecdi Bürün öğrenmiş, he
uçakları,
Oyuncaklarıyla birlikte A ltın dağın kekliğini men davranarak şairlerden önce bana
Demir çizme/i hergeleler yerken! bir dergide darbeyi indirmiş. Vecdi Bü
Başak güzelliğindeki çocukları
rün, 1940'larda her allahın günü Sup
Tuzbuz hava/ara ftrlatabilirsiniz,
Özgürlük Cephesinde Şarkı adlı şiir hi Taşhan'ın, Arif Dino'nun, benim ya
A ma, ben büyük ve mutlu
den birkaç dize: nımdaydı. En yakın arkadaşlar gibi ge
demokrasinin şairi
zerdik, konuşurduk. Onun bize: "Ar
Ben, en gUzel çiçeklerini
kanımın Şarkı söylemek gelmiyor kadaşlar, bir parti kuralun" diye yap
içimden tığı önerilere içimizden güler geçerdik.
Karanfiller gibi serpip gece/ere
Gülesiye. Şundan ki, aramıza iktidarca görevli
Yine büyük barış şarkısını
Yiğitler çarpıştyor, yiğit/er, gönderildiğini bilirdik.
siJyleyeceğim.
ölesiye Ben şürlerune "demokrasi" sözcülü
Biliyorum ancak senin ağaçlarm Doğurmaz bu manga/ yürekli nü idealize ederek koymuştum. Şimdi,
altında kahramanları Suphi Taşhan yazdığı kimi yarım
:::::::::: : : : :::::::::::::::: : ::::::::: :: : ::::::::::::::::::::::: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : :::::::::: ::::::: : : : : : :: : : : :::::::::::: : ::::::::::::;::::::::::::::::::::::: : : ::::::: : :: : :::::: : : ::: : :::::: :: ::::::: : :: 79
şiirleri bana getırıyor, "Dinamocu mu anlamamalanna olanak yoktu. Bi mamış, bu sırada Derek Patmore'la ta
�um, bu şiiri demokrasiyle süsle, senin zim şiirler savaşa karşı oldu�undan, sa nışmışlar. "Derek Patmore senin arka
şiirlerine benzet" diyordu. Bir süre vaş sürdü�ü sürece bir yanda sıkışıp daşın mı? " diye sordu, geldikten son
bundan bir şey anlamadım, sonra, İn kalmıştı. Bunlarla sonuna dek hep De ra. "Times'da senin için bir makale de
gilizlerin, Amerikalıların benim şiirler rek Patmore u�aşmıştı. yazmıştı. "
için yaptıkları övgülerde hep "demok Genç Türk Şairlerinin Şiirleri adlı ki
rasiye" tutulduklarını düşününce anla Uzun yıllar sonra, Yaşar Kemal Or taptanbirnüshanın Sabahattin Eyübo�
dım, "yaz" diyorlardı, "demokrasi şüri ta Direk romanının çevirisinin basımı lu'nca getirtilmiş oldu�unu işittim.
yaz" diyorlardı,. için Londra'ya gidiyordu. Ona bu genç Rahmetli dostumuz, bütün kitaplı�ını
Şürlerimizin başansı sürüyordu. Sup Türk şairlerinin İngilizceye çevrilmiş şi altüst etti�i halde bu kitabı bulamadı.
hi Taşhan, yine bir gün elinde yarım bir irlerinden söz ettim. O kitabı bulması Derek Patmore'un birkaç yıl önce öl
savaş şiiriyle yanıma geldi: nı istedim. Kitabın hiçbir nüshası kal- dü�ünü işittik . . .
"Dinamocu�um, dedi, şunu bir şii
re benzet, güzel bir demokrasi şiiri
yap."
Içine düştü�ümüz açmazı anlamış Kemal Sülker'in Açıklaması
tım.
Büyük şalrirniz, saygıde�er H.İ.Dinamo'nun, DÜŞÜN dergisinin Eylül 1984
"Peki Suphi, merak etme" dedim. tarihli sayısında yer alan anılannda benimle ilgili bölümde, okurda yanlış iz
Suphi'nin İngiliz kolonisiyle ilişkide ol lenim bırakacak noktalar ve gerçe�e aykırı düşen bilgiler vardır. Şöyle ki:
du�nu seziyordum. Elinde çok para 1- Ben " 1940'ta TAN gazetesinin sayılı yazarlarından" de�ildim. Gazete
oldu�ndan biraz para vermek istedi, nin vilayet ve belediye muhabiriydim.
almak istemedim. Ayrılırken ceketimin 2- Sayın Dinama'dan bugüne kadar benimle görüşme iste�ini içeren hiçbir
dış üst cebine bir on liralık sıkıştırdı. Er mektup almadım, kendisiyle Cenıiet Bahçesi'ne gitmedim.
tesi gün getirdi�i yarım şiiri bütünleye 3- Altın Acı adlı romanın varlı�ını bu yazısından öğrendim. Yayımlanma
rek, içine birkaç da demokrasi sözcü sını sa�lamam için bana verilen roman ve öykülerin kaybolmadığı , yayınlana;
gü yerleştirerek kendisine verdim. Ni mamışsa yazarına verildi@ Kemal Tahir'e Mapushaneden Mektuplar kitabında
suvaz'da oturuyorduk. Çevremiz ay açıkça anlatılır. Bursa'dan gönderilen şiirlerin yok edilmeyip dergilerde ba
dınlarla doluydu. Bu sırada kula�ıma sılmasını sa�ladı�ımın tanı�ı da sayın ozanımızın bu yazısıdır, en azından . . .
e�ildi, bana bir giz verir gibi şöyle de 4- "İstanbul'dan Tokat'a sürgün gönderil"medim. İstanbul'�n Konya'
di: ya, orada bir yıl kaldıktan sonra Antakya'ya sürgün gönderildim. Antakya'
"Dinamo, işittin mi? İngilizler bize da siyasal suç işledi�im savıyla tutuklanıp mahkemeye verildim, beraat ettim .
üç yüz uçak vermişler, avcı uçakları. " Bundan alınan Emniyet Müdürü, aleyhimde raporlar düzenlemiş ki, bir süre
sonra İçişleri Bakanlığı emriyle Tokat'a sürüldüm.
"Yok, işitmedim, nerden işitecegim?
Babam vefat edinceye kadar onun yardımıyla yaşadım, vefatından sonra
Hem bu uçakların Türkiye'ye gelebil
ya rastlayan haftalarda bizimle ilgili olmayan savlarla suçlanan kişiler de To
mesi olası mı? Almanlar bunları yarı kat'a gönderilince, beni izieyecek görevli kalmayacağı için Tekel Başmüdür
yolda yerler. Sonra, bu avcı uçaklan bu
lüğüne h a d e m e kaydıyle 30 lira gündelikle iş tutmaya zorlandım ve çalış
sırada en çok İngilizlere gerekli. "
tım. Başmüdür, ö�renimime saygı göstererek beni sekreterliğe getirdi, yazıla
. Ben konuşurken çevremi tanıma- rını tape ettim. Yani "Memurlu�a atanmadım" . Hele "Vaktiyle padişahla
dıAım kişiler alırdı. Bu kez de öyle ol rın kimi sUrgünlere ya gittikleri yerde bir memurluk vermesiyle, ya da aylık
du: İki üç kişi hemen koltuklarını yak bağlamasıyla" hiçbir ilgim, ilişi�im, bir "lutfa uğramışlığım" olmadı. Üste
laştırarak benim konuşmalarıma kulak lik "benim gibi zararlı mikroplarla" düşüp kalktı�ı. konuştuğu için birkaç
kabarttılar. Bunların arasmda İngiliz Tokatlı, polisten dayak yedi, tehdit edildi, baskı altında tutuldu . Bunlardan
lerin de bulunduAunu biliyorum. An yıllardır İstanbul'da yaşayan ve işi gücüyle çalışanlar vardır.
cak, başka uluslardan kimseler de var 5- Hatay'ın Fransızlardan kurtarılıp Türkiye'ye katılması temel amacı için
dı. Suphi Taşhan da onların sokulma Fransızlarla mücadele vermenin onurunu taşıyorum. Ancak, Yenigün, A ta
larını görmüştü. yolu ve Yıldız gazetelerinde ve günlük siyasal broşürlerde yer alan yazıları
Tartışmayı kesrnek için: rnın bana verdiği haz dışında hiçbir çıkarını, gelirim, mevkiim olmadı. 1938'de
Hatay devleti kurulurken 19 yaşındaydım. Mebus seçilemezdim, seçilmedim,
"Ne bileyim, vermişler işte!" diyerek öyle bir iste�im de olmadı.
kestirip attı. 6- Fransızlara kafa tutanların başında Tayfur Sökmen vardı. TBMM'de V .
Bu "gerekli propaganda"yı benden dönemden başlayarak dört dönem milletvekili olan, Hatay Devleti kurulunca
başlatarak bir yanlışlık yaptıAını dahi Cumhurbaşkanı seçilen, Meclisimiz, Anavatana katılma kararı aldıktan son
anlamayan Suphi Taşhan, tartışmayı ra İstanbul'da yaşayan, sonraları Cumhurbaşkanı kontenjanından senatör se
böylece birdenbire kesmişti. Suphi Taş çilen Sayın Tayfur Sökmen'den "Fransızlara kafa tutanların başında bulu
han, beni bir agabey gibi severdi. Bi nan adamın adamlarındandı" diyerek önce Sökmen'e dil uzatmak çok yersiz
zim sürgünlü�üz sırasında büyük ça bir de�erlendirme yanlışıdır. Beni Sökmen'in "adamı" göstermesi de asla ka�
balar göstererek hukuku bitirmiş, avu nıtlanamayacak bir küçüitmedir. Ben hiç kimsenin adamı olmadım, ama inanç
kat olmuştu. Soyadı, Ankara'da Kara larımın savunuculu�nu ortaokul, lise ve üniversite sıralarından, sürgüne, ora
aAJan'daki ürılü Taşhan'dan geliyordu. dan 1 947'de özgürlüğümüze kavuşana, o günden bu ana kadar da bütün ya
Bu koca han onlarındı. Şimdi onlara şamını boyunca yapageldim. Sayın Dinarno'nun 7 Eylül 1 976 günlü Cumhu
ardan yüklüce para getiriyordu. riyet'te, 14.2. 1 978 günlü Vatan gaz<!telerinde benimle ilgili yazıları, ken
disine tanıklık edebilir. Beni miıtlulandırdığı o önemli de�erlendirmelerini okur
Karanfılleri sıkışmış olan İngilizler sa, benim hiç kimsenin "adamı" olamayaca�ımı, kendi yaşamıyla da ölçerek
le Amerikan aydınları, kendi kozlarını bilir.
oynamaları koşuluyla ilerici Türk şair Sayın Dinarno'nun Hürriyet Cephesine Şarkı başlıklı şiirinden üç dizeyi ken
leriyle kolayca işbirliAi yapmaAa hazır (devamı s.95'te)
dılar. Benim o zaman siyasi konumu-
80
Boyacıköy'de
Kanlı Bir Aşk Cinayeti
-Yaşanmış Hayat Hikayesi-
M u rathan M u ngan
Denize inen sokakların tarihinde bir duman gezinir denizin üzerinde. Kim denizden hiç ayrılamayacağını düşünü
yeri var mıdır?,bilinmez. Ne ki yolke se kimseye dilini öğretemez o telefon yordur. Kimbilir belki de kapkara bir
sen denizierin kuşattığı bütün sokaklar, da. Üşüyerek, elleri ceplere saklayarak, balıkçı sevdasına tutulmuştur. Denizle
bir yerde gelir buluşur durağın biriyle. titrek seslerle konuşulur. Ertelenmiş ödeşecektir.
Boyacıköy Durağı. randevular, tavsamış birliktelikler, kur Bütün bunlar bir fotoğraf sessizliğiy
Boyacıköy Durağı, bir hüznün meka tarılmaya çalışılan evlilikler, dön bana le denize karşı durmuş, beklerler.
nıdır. Dört mevsim sonbalıarı yaşar. telefonları. Hiçbir şey değişmez. Deni Boyacıköy Durağına, yukarıdan aşa
lnerken solda bir telefon kulübesi du zin üzeri duman. ğıya inerken, Reşitpaşa'dan, Emirgan
rur. Boyası dökülmüştür, köhne bir gö Kulübenin ardında iki katlı, yaşlı bir sırtlarından çoğalan nice yan sokak (Ki
rünüşü vardır. Telefon kulübelerinin ta bina vardır. Bir bırakılıruşlık duygusu hepsi küçük parke taşlı, kafesli pence
rihini bilmemiş olsanız, onun için rahat taşır lodosun eskittiği yüzünde. Pence relerinden saksılar taşan evleri taşlıklı,
lıkla "asırlık" diyebilirsiniz. Eski rum relerine hep yağmur yağar. (Camlarda kapılan tokmaklı, yokuş inen, yokuş çı
meyhanelerine, kumsallarda çatılmış yağmur izi) Gençliğine doyamamıştır. kan) gelir buluşur denize çıkan ve da
küçük balık lokantalarına benıer. (Gel Alt katında kimi işlemez dükkanlar, üst ha çok bir balık sırtını andıran bu uzun
ey deniziii nazlı kızı ve laterna) Bırakıl katında ise küçük bir sahil lokantası . sokakla. Tıpkı deniz özlemi çeken kü
mış çiftlikler, terk edilmiş ahşaplar gibi Dekorunu ve yemeklerini yıllardır hiç çük derelerin gür bir ırınakla kavuşması
dir. Bırakılmış hayatlar gibi. Sanki ora değiştirmemiş bir sahil lokantası . Her gibi.
dan hiçbir yerle konuşamazsınız, orası bina, her yol, her ayrıntı denize göre Sokaksa tutar elinden bu küçük so
yalnızca bir konuşma umududur; konum almış gibidir; denizle yüzleşir kakların, tutar elinden ikiyanına dizil
umutsuzluk telefonlarının edildiği, ke durur. inerken sağda kapısı çıngıraklı miş basık tavanlı, yorgun kepenkli, kü
derli haberlerin iletildi@: ölüm, intihar, bir eczane -içinde ak saçlı, deniz ka çük dükkaniarın her gün denize iner.
ayrılık, karasevda ve bu gibi . . . Telefon dar yaşlı, yuvarlak gözlüklü bir adam, ilaç Yedilerden, tepelerden denizlere inen
kimsesizlikleri yaşayanlara, gece yalnız kutulannın ardından gülümser-, onun en eski İstanbul'lulardandır bu sokak.
lıklarını telefonlarla gidermeye çalışan yanında yalnızca tek koltuğu bulunan Sabahları işlerine gitmek için -ya da
lara oradan telefon edilir. l.Jmutsuz def bir berber dükkanı ve sürekli köşede öğle üzerieri bir yerden · bir yere- de
ter satırlarında mayınlı numaraların izi bekleyen, gözünü denizden hiç ayırma nizi unutan, aklından çıkarmış olan bu
ni sürenlere, hiç ses verilmeden kapa dan bekleyen bir inzibat eri vardır. Göz insanlar, bu yan sokakların birinden
tılan çaresiz arayışlara, bir sese, bir so leri hep denizdedir, gözlerini alamaz de buraya kıvnldıklarında, anlarlar ki de
luğa sığınarak gecelere tutunanlara, hep nizden. Sanki o köşeyi değil de, deni niz vardır. Oradadır. karşılarındadır.
oradan telefon edilir. zin başını bekliyordur. Ve sanki Kars' Y ürekieri hızlanır. Adımları hızlanır.
Arkasında bir puslu deniz çalkalanır lıdır, Erzurum'ludur. Hiç deniz görme Deniz, yolkesen bir Bizans eşkiyası gi
durur. İntihar karası bir efkar duman miştir askerliğine dek. Ve sanki şimdi bi çıkar önlerine. (Var mıdır böyle eş-
::::: :: :: ::::::::::::::::::::: :: : : ::: :::::::::::::::::::::::::::: ::::::::::::::::::::::: :::::: ::::::::::::: :::::::: ::::::::::::::::::::::::::;::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: 81
kiyalar Bizans'ta? Yoksa çağrışıma baş Sonra indiler arabadan. Gelinliğin bilirdi. Ondan vazgeçemeyeceğini anlı
ka yerlerden mi taşınmışlardır?) eteklerini tuttu Damat. Yoldan geçen yordu. Umarsızdı. Birkaç otobüs daha
Kirli beyaz, buruşuk pardösüsünün birkaç kişi durdu, baktı. Bu birkaç ki geçti . (Gidemedi) Geçsindi. Otobüsle
ceplerinde ellerini taşıyarak sokağın yo şiden biri, bir kızkurusuydu . Öyle ol rin gelip-geçişini artık Gelin de izleme
kuş unu inen Genç Adam, mutsuz, hü malıydı. Önce bir mahalle fotoğrafçı ye başlamıştı. Meraklı gözlerle kollu
zünlü ve karamsardı . Geleceğini ve geç sına gideceklerini düşündü Genç Adarıı. yorrlu her geçen oto"üsü. Kaygıyla ba
mişini ince bir sızıyla düşünüyordu. Nikahtan ya da düğünden önce çekti kıyordu onlara. Her kezinde otobüsün
Yanlış maceralarla, olmadık yanılsama recekleri o son resmi düşündü. Mesut ardında kalan Genç Adamın bu en son
larla bunca yıl avutulamamış olan için İnsanlar Fotoğra.fhanesi 'ni arıyorlardı gelen otobüse binip gitmiş olabileceği
deki o sızılı boşluk, Boğaz'ın pusu, belki de. Bir balıkla, ya da bir denizle ni düşünüyor, derin bir sızıyla sarsılı
nemli sokak taşları, onarılmaz sonba yan yana durmak isteyebilirlerdi bir r<; yordu. Lokmaları hıziamyordu o za
har, uzakta İstanbul sesleri ve hayatla simde. man. Oysa az sonra, otobüs hareket
rı, her şey, her ayrıntı keder veriyordu Oysa tokantaya girdiler. edip de, durağın önünü boşalttığında,
ona. Elleri zaman zaman metalin kara Lokanta, durağın tam karşısına dü Genç Adarnın gitmeyip hiilii orada bek
soğuğuna değiyar , ürperiyordu . Sır şüyordu. Camın kıyısındaki masaya liyor olduğunu görünce, delice, coşkun
tından, bacaklarının arasına doğru ince oturdular. Gelin, camın kıyısına otur bir sevgi kaplıyorrlu içini. Bir o kadar
bir üşüme geçiyordu. Durağa inmek du . Yüzünü açmıştı. İnce bir siyahlık da sevinç. Bu, yüzünden okunuyordu.
için yan sokaklardan birini döndü. De ve kırmızıiıktı yüzü. (Gözleri, dudak Artık onu kimseye bırakamazdı . Bunu
nize ve durağa inen o uzun sokağa çık ları, hülyası) Yanına Damat, karşıları anlamıştı .
tı . Karşısında kalın mavi bir çizgi ola na da o iki adam. İkisi de siyah giysi Bir otobüs daha geldi.
rak deniz duruyordu. Dalgalanarak du liyili adamların. Asık suratlıydılar. Pa 'Ağır ağır geldi. Gelinin yüzü bir kez
ruyordu. Bütün deniz benzetmeleri tü rayla tutulmuş gibiydiler. Sevinçsizdi daha bulutlandı . Bu kez durakta fazla
ketilmişti . Bunu düşündü. Denizi anlat ler, her şey gibi. Sanki iş konuşmaya kaldı otobüs; bir türlü kalkmak bilmi
maya hiçbir şey yetmiyorrlu artık. De gelmişlerdi. Bakışları duygusuzdu. yordu. Lokmasını yutamadı Gelin .
niz için tasarlanmış hiçbir sözcük, hiç Kimse kimseye ilişmiyordu. Kimsenin Gözleri durağ� asılı kaldı .
bir benzetme, hiçbir imge insanları he yüzü kimseye bir şey anlatrnıyordu. Du Az sonra, otobüs durağın önünden
yecanlandırmıyordu . Yalnızca denizi varlarına atılmış ağların arasına gizlen ağır ağır kaydı. Baktı gelin, yoktu. Du
mi? Hangi coşku, hangi sevdii, hangi miş ölü ışıklarla aydınlatılan, tavanın rak boştu. Gitmişti. Yerinden fırladı .
çağsama sözcüklerden geçerek başka dan ölü balıklar sarkan ve cam bir ka Bütün masadakiler ona şaşkınlıkla bak
bir yüreğe, başka bir duyarlığa sızabi fese benzeyen ucuz, küçük bir sahil Io tılar. Kimse ne olup-bittiğini anlama
liyordu artık? Dünyada çok büyük bir kantasına yemek yemeğe gelmişlerdi mıştı .
yangın çıkmıştı ve bu yangında ilk kur yalnızca. Oysa Genç Adam durağın az ilerisin
tarılacak olan kendi hayatıydı . Ama na Gelinle göz göze geldi Genç Adam. de duruyordu.
sıl olacaktı bu? ya da olası mıydı? Her Birkaç kez daha göz göze geldi. Gitmemişti, · yer değiştirmişti yalnız
kes denizlerini tüketmişti. Telefonları Her kezinde biraz daha güçlü bir gö- ca. Sevdiisından emin olmak istemişti.
nı tüketmişti . Hayatımızdaki her şey sü nül yakınlığı kurdular. Sessizliğin dilin Bu düşe inanmak istemişti.
rüncemede kalmıştı. Bu yüzden hiçbir de her ikisi de kendi şiirlerini yaşıyor Yüzü ışıyordu. Onu kimseye bıra
şey tat vermiyordu. Geçmişin olanca lardı. ·kamazdı artık; kararını vermişti.
görkemi ve sızısıyla birbirine açılan bu Birkaç otobüs geçti, binmedi. Gelin yerine oturdu. Yeıneklerine de
sokaklarda yürürken bunları düşünü- Balık söylemişlerdi. Balıkları gelmiş vam ettiler.
. yordu. Bütün takvimleri ve tarihleri bir ti. Balıklarını yiyorlardı . Gelinle uzun Az sonra çıktılar lokaııtadan. Araba
birine karıştırarak düşünüyordu. Bu uzun ve ısrarlı bakışıyariardı artık. Ya ya yöneldiler. Genç Adam yaklaştı on
yüzden olsa gerek, her seferinde deniz ralı bir ceylan gibi bakıyordu Gelin. lara; tam arabaya bineceklerdi ki, tut
çıkıyordu akimdan, unutuyordu onu, Sanki kurtanlmayı bekliyordu. Sanki tu kolundan Gelinin:
ama bu sokak birdenbire. . . Gemliğe ölümün elinden alınmak istiyordu. Ve "Gitme, seni seviyorum , " dedi.
doğru deniz de böyle miydi? sanki artık hiçbir şeyi istemiyordu. "Biliyorum , " dedi Gelin. "Ama ya
Denizin kıyısında, Sarıyer'e giden Dünyadan vazgeçmişti. Ve sanki artık pacak bir şey kalmadı artık."
otobüslerin durduğu o duraktan binerd.i Genç Adamı delicesine seviyordu. An " Beni seviyor musun?" diye sordu
her gün otobüse. O durak, yaşantısının lamıştı. Genç Adam.
bir parçasıydı. Berberi, Eczaneyi, İnzi Genç Adam ise bir vurgunu yaşıyer "Böyle olacağını biliyordum zaten.
bat erini, telefon kulübesini, küçük sa du. Bir karasevdiiyı. İnzibat denize ba Evlerıeceğim gün böyle bir şeyin olaca
hil lokantasını o da biliyordu . Hepsi kıyordu. Arada bir.Eczanenin çıngıra ğını . . . "
nin önünden geçti. ğı çalıyordu. Berberin koltuğunda ha "Beni sevdiğini olsun söyle," dedi
Tam karşıya geçerken, bir gelin ara Iii aynı adam oturuyordu. (Berber kend.i Genç Adam.
bası yavaşlayıp durdu. kendini sonsuza dek traş ediyordu; ya " Bunu zaten biliyorsun, " dedi Ge
Simsiyah, upuzun bir gelin arabası , da bunun böyle olması gerekiyordu) lin. "Hem zaten bu neyi değiştirir ki?"
süssüz, gösterişsiz. Tüller içinde bir Ge İçindeki o sızılı boşluğun taştığını du
lin, karalar içinde bir Damat. (Çelişki yumsuyordu Genç Adam. O boşluk "Olsun, senden duymak istiyorum.
nin sosyal apaçıklığı) Ve biri arabayı kendi kendini yok ederek doluyordu. Bütün hayatımı bu s0zü duymak için
kullanan olmak üzere iki kişi lokanta Genç Adam mazisini, mazisi de Genç yaşadım ben . "
nın kıyısına demir attılar. Tüller. içeri Adamı arıyordu şimdi. Yıllardır bu anı " Seni seviyoru m , " dedi Gelin.
sindeki geline şöyle bir göz attı Genç beklemişti. Sevdii, bir cinnet gibi çıka "Ama yalnızca seviyorum. "
Adam; bir siyahlık ve kırmızılık çarptı gelmişti. "Artık seni bırakamam . "
gözüne. O kadar. Bütün yüzü o kadardı Bu gelini deli gibi seviyordu. Bu dü "Evleniyorum ben. Gitmek zorunda
sanki. şü deli gibi seviyordu . yım."
Çocukluğu ve bütün aile albümleri Bütün yaşadıkları bugüne hazırlıktı "Buna izin veremem . "
uyanmıştı. sanki. "Çaresizim inan. N e yapabiliriz ki
Karşıya geçti, durağa, bineceği oto Şimdi karşısında sonsuz bir foto�raf hem? Elden ne gelir? Her şey için çok
büsü beklerneye koyuldu. gibi duran bu Gelin için her şeyi yapa- geç. Ben de ömrüm boyunca seni bek-
82 : : :::::::: � = : ::: :: :: : : : : : :::: : : : : : : : : : : : : : ::::::: : : :::: : : : : : : : : : : : : : : : : ::: : : : ; : ; : : : : : : : : : : : : : : : : : : : :::::::: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : ::::: :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
ledim. Ama geç geldin sen. Çok geç." "Güçlü ve akıllı olmak istemiyorum, "Seni bırakmam. Bırakamam. "
"Daha önceleri hep başka şeyler ol artık mutlu olmak istiyorum. " "Sana mutluluklar dilerim. İnan
du, başka şeyler, hep aya#J.ma takılan "Güçlüsün sen inan, çok güçlüsün. böyle ayrılmak istemezd.im. Ayrılmak
bir sürü şey." Güveniyorum sana. Direnirsin zamana istemezdim. Elvedi. Hayatımda ilk kez
"Çok seviyor beni. Hiç olmazsa be ve kazanırsın. " elvedi diyorum. "
ni çok seven biriyle evlenmek istedim. "Yanlış bir zafer olmaz m ı bu? " Gelin, kolunu kurtardı Genç Adamın
Geç kaldın sen. Çok geç geldin. " "Olsun ne çıkar? Hangi zafer doğru elinden.
"Seni seviyorum. Seni çok seviyo kazanılıyor ki sevgilim?" "Daha hiçbir şey konuşmadık ki . . . "
rum. Seni kimsenin sevemeyece� kadar Adamlar huzursuzlandılar. Sabırsız dedi Genç Adam.
çok seviyorum. Seni u�a her şeyden landılar. Genç Adam MUi kolunu bı Gelin arabaya binrnek için eğildi.
vazgeçecek kadar seviyorum. Sen gider rakmıyordu Gelinin. Genç Adam haykırdı ardından:
sen yaşayarnam inan. Sensiz yaşaya "Niye anlamıyorsun?" dedi Gelin. "Daha hiçbir şey konuşmadık ! "
mam. ' ' "Aşkımız bir günahtı. " Sonra pardösüsünün cebinden kara
"Onu üzmeye hakkım yok. Duygu "Son sözün b u mu?" bir nagant tabanca çıkardı. Tabanca
larıyla oynamaya. Beni o da çok sevi "Bu," dedi Gelin. "Yazık ki bu. " tüller içerisindeydi. Geline yöneltti
yor. Sen yokken o vardı. Beni hep sev "Ama hiçbir şey konuşmadık ki , hiç- namluyu. Gelin, döndü ardına, baktı .
di. Bana ihtiyacı var. Başkasını sevdim bir şey konuşmadık daha. " Ölümcül bir gülümsemeyle baktı. Genç
diye, ben şimdi sevdim diye, onu bıra "Konuşacak bir şey yok inan. Geç Adam anladı ki kurtuluş yoktu; tetiği
kamam . " kaldın. Geç kaldık. Hepsi bu. Ama dü çekti. Gelin kanlar içinde yuvarlandı ye
"Ama sonra çok pişman olacaksın. şünsene hiç olmazsa severek ayrılıyo re.
Çok pişman olacaAız. Her ikimiz de. ruz. Hiç olmazsa bu ayrılığı yaşataca
"Seviyordum, " dedi Genç Adam.
Çok mutsuz olacaAız. " Aiz kendimizde. "
''Ölesiye seviyordum . ' '
"Buna mecburuz. Görüyorsun ya "Adını söyle bana, hiç olmazsa adı
Ellerini cebinden çıkardı, metalin ka
hayat bizi sevmiyor. " nı söyle . "
ra soğuğu ürpertmişti, belinden bacak
"Ben deliririm sen gidersen. Ölürüm. "Ne önemi var adımın? Zaten şu ya
larının arasına doğru ince bir üşüme ya
Öldürürüm. " şadıAımızın da bir adı yoktu ki sevgi
yıldı. Durağa geçti. Otobüsü bekleme
"Zamanla unutursun. Zaman her şe lİm. Yaşandı, güzeldi ve bitti. Ayrılık
ye koyuldu.
yi onarır. Sen çok güçlü ve çok akıllı bir sevdi kaderidir. Bilirsin; öğrenmiş
bir insansın." nlm::ılıııı n . Öitretmis olmalılar. " Kasım 1982
MEHMET MÜFİT
UYGUNADlM ŞAiRLER
kafa şairlerin ayak izlerinden, evet izlerinden
imge ve Şür
Veysel Öngören
İmge, bilgi kuramı kavramıdır. im men, sözcük içi gösterilen ile sözcük dışı imge anlayışı farklı felsefe! farklar
genin bilgisiyle felsefe uğraşır. Kullanıl gösterileni örtüştürmek gibi bir cinayet dır. İmgeye bakış farkları psişik fark
ması ise ayrı bir şeydir. Birisinin oto te duraksanmadı. Bu tutum bugün ede lar, başka deyimle yaşantı farklarıdır.
mobil kullanması için otomobili kendi biyatımız için bir urdur ve bu uru ede Ama imgeyi sanatsal kullanma biçim
sinin yapmış olması gerekmez. "Bilgi biyat kesip atmalıdır. Bir bunun için, leri ayrı biçirnlerdir. Şiir, bu biçimler
Kuramı" gibi bir şey de felsefenin işi bir de, bundan hiç farklı olmayan ne dedir.
dir. Edebiyatçı imge hakkında ne ka denlerden doğan ve yaygınlaşan edebi Perdinand de Saussure, gösteren-gös
dar bilgi edinirse iyi bir şeydir ama "im yatta "imge kuramı" vb. yanılgılara terilen kavram çiftini ortaya atarken,
ge kuramı" ile edebiyatın kendisi uğ karşı, sanatsal sernantİk gibi bir teı;mi gösterilen'i, zihinden gelen bir olgu ola
raşmaz. Edebiyat, imgeden beklediği iş ortaya atmak gerekiyor. Bu ise, imge rak ele almışsa, ona hemencik poziti
levin bilgisi, imgenin yatkınlıkları ve nin sanatsal kullanımından başka bir vist diyemeyiz. Elbette dilsel imgenin
kullanımı ile ilgilidir. Bu, sözcüğün sa şey değildir. Sanatsal kullanım sözünü maddi temeli zihindedir. Dil, doğrudan
nattaki yeri demektir. koymak gerekiyor, çünkü, bilim de, doğruya gerçeklikle karşı karşıya değil.
Nasıl ki Stephane Mallarme "şiir söz sanada bilim dışı herhangi kurulmuş bir Ama bu böyle diye, dilbilimsel seman
cüklerle yazılır" derken, bunu, düşün yazı da imgeyi kullanır. imgesiz ne dü tikle felsefe! semantiği niye birbirine ka
cenin bir şiir kurma ögesi olmadığını şünce, ne de dil olasıdır. nştıralım, İkisinin durumu bizi tam ter
anlatmak için söylemişti. Bununla be Saussure, "gösterilen" adını verdiği sine zorluyor. Saussure, dilin yapısı ile
raber Stephane Mallarme; nesnelerin, dilsel imgenin yolunun zihinden geçti ilgilidir. Nitekim, her dilsel olgunun
olgulann, dururnlann düşüncenin ken ğini gözden kaçırmamıştır. Zihinde maddi bir temeli olduğunu söylediği
disi olmadığını gözden kaçınrken nes olup bitene de karışmamıştır. Hakby için, ona gerçekçi bir bilgi kuramını ve
neler, olgular, durumlarla sözcükler dı çünkü, dilin yapısını inceleyen bir bi materyalizmi mi vereceğiz . O burada
arasındaki ilişkiyi de önemsemerniş ola lim adamıdır. Bir psikolog ya da felse da kendini işiyle sınırlamakta, dilin ya
bilir. Yahut da öyle istemiştir. Sözcük- feci değildir. Ama onu, lenguistisizm pısını ineelediğini vurgulamaktadır. Bi
. !ere bir maddilik olarak simgeyi seçmiş yoluyla, felsefe! bir çıkmaza kullandı limin nesne önünde tavndır, Saussure'
se, bu durumda siınge içeriğinin psişik lar. Bunlar, psikolojizmin nimetlerini(!) ün dil önündeki tavrı. Saussure'ün et
durumlara kalması onu belki de tatmin unutamayanlardır. Bilimsel bir vargı, rafındaki spekülasyonlar, simge ile im
etmiştir. Çünkü engücü sanat, duyar dünyayı bütüncül kavramanın ilkesine ge arasındaki ilişkinin nedensiz olduğu
lılığa yöneliktir. dönüştürülürse, orada bir çıkmaz do nu söyleyen önermesini bizim için ka
Yahya Kemal, buna diyecek bir şeyi ğar. rartmaz. Ama bu önerme, bizim, zihin
olmadığım, lakin ki bununla da yetine · imgenin Osmanlıcası "hayal"dir. sel imge hakkında, şaşırmamızı da ge
meyeceğini söyledi. Elfaz, anlamlı ya da Böyle deyince anlamı daha açık hale ge rektirmez. İnsanoğlu daima kendi dışı
anlamsız sözcük ya da sözcük birimle liyor. Çünkü, nerdeyse kimi Türkçe üzerinde eylemektedir. Felsefe bu nok
ridir. Şöyle ki lafz, sözcüğün anlama sözcükleri bir . maj iğe kardık. İmge söz tada gereklidir. Bana sorulursa, derim
bağımlı olmayan ses ya da harf kısmı cüğünün de başına bu geldi. Bu Türk ki; yöntem, bilgi kuramı ve mantık; bu
dır. Yahya Kemal, Mallarme'yi elfaz çe simge, bu lafz, daha zihinlerde ken noktanın sağlıklılığı için, felsefeye ge
da gördü ve şunu eklemek gereğini duy di imini yerleştirmeden öyle bir gürül reklidir. Ve zaten felsefe de bunlardan
du: "Şiir anlama dönüşmüş elfazdır" . tü koparıldı ki, o artık tanınamıyor. başka bir şey değildir. Felsefe! seman
Yahya Kemal'in ştirinde b u açıktır. An İmgelem "tahayyül" demektir. vb. Bu tİk dediğimiz şey, insanın kendi dışıyla
lam der demez de Yahya Kemal, söz işin temelinde "tecessüm ettirınek" var olan ilişkisinin dile geçirilmiş biçimidir.
cüğün bir de sernantİk taşıdığını söyle dır. Yani, tasarımda göz önüne getiri Bu ilişkiden doğan anlamın biçimidir.
miş oluyordu. Bu sözcüğün doğal ger lebilir, algılanabilir bir biçim altına sok Bu yüzdendir her türlü yazı semantiğin
çekil anlamıdır. İşte imge, sözcüğe il mak. içindedir. Saussure'ün dizgesinden de
gin bu semantiktir. Bu, her sözcük için Neyin hayali diye sorulabilir. Bu, bir çıkarsanabileceği gibi, elbette dilsel se
geçerlidir. Öyle imgesi olan özel sözcük "imge kuramı"na götürecek sorudur. mantİk felsefe! semantiğe dayalıdır.
ler ve bir de imgesiz sözcükler diye bir Bu ne, söz konusu olduğu zaman, ar Ama bu, dilsel semantiğin, felsefe! se
şey yoktur. Her sözcük, ayrıcasız, bir tık sorun felsefeldir. Çünkü imgelem mantikten bağımsızlığını zedelemez.
imgedir. zihnin işidir ve zihnin, ister kendi içe Nasıl ki, sanatsal semantik bir yandan
Buna dilbilimsel sernantİk denmek rikleri, ister kendi dışındaki içerikler dilsel semantiğe, bir yandan da felsefe!
tedir ve felsefe! semantikten ayrı bir hakkındaki imgelemi, bir bilgi mesele semantiğe dayalı olmasına karşın, sa
şeydir. Perdinand de Saussure, çok iyi si olarak felsefenin konusudur. İmge natsal semantiğin her ikisinden de ba
bir şey olarak, dilbilimsel semantiği lem, bir olgusal süreç olarak da psiko ğımsızlığını bu durum zedelemez. An
"gösterilen" terimi ile karşılayınca, he- lojinin (ruhbilimin) işidir. lam, yapısı gereği deduktiv değil, sen-
84 .: : ::: :: : ::: :::::::: ::: ::: : :::::::::::::: :: :::: :::::::: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : ::::: : : : : : : : :: : : ::: : :::::::::::::::::::::::::::::::::::: : ::::: ::::: ::::::::::::::::::::::::::::::::::: : :: :: : :::: : ::::::::: : : :::::
tetİktir de ondan. Saussure'ün, işin bu böyle bir şeydir. rnek, yararsız bir sözdür. Şiirin idealist
yanıyla ilgilenrnemesinden boşluk yaka Lakin, yararı olmadı� gibi hiç gerek olması, işlevini idealist etmeye yetmez.
layarak , kimi türnce kaymalarından ya li de değildir. imge işlerliğinin , dilin İnsan, kendisi ve hayatı için okur. O za
rarlanıp, dilsel semantiği felsefe! seman gerçekil doğal imge olanaklarında bu man işin aslının şu olduğuna dikkat
tiğe indirgiyorlar ve bunu da sanatın nalması şöyle dursun, onları tüketemez edilmelidir: Dolaylı bir şiir semantiği
kaynağı diye bize sunuyorlar. Sanatsal de. Dil zengindir. Gereksinimi hareke de, dolaysız bir şiir semantiği de insanı
semantiği de örtmüş oluyorlar. tedir. yaşamasına gönderir. Şair, kendi yaşa
Bir kere daha söylemeli ki, hiçbir söz imge düzenleri gerçeklikte gösterile masından kaçıyorsa, insanları da ken
cük şiire olduğu.gibi girmez .(*) Yerin mezler. Ama bizi gerçeklikten kopar di yaşamalarından kaçmaya çağırıyor
den oynatılarak girer ve girdiği mısra madıkları ve gerçekliğe gönderdikleri öl demektir. Ama şair, kendi yaşamında
ya özgü bir anlam kazanır. 1 Ve dört çüde başarılıdırlar. Bu ölçü, doğru tu yarı beline kadar dünya nimetlerine gö
nala dümdüz bir mavilikte 1 mısrasın tulmuş bir imge kullanımının gücüne mülmüşse, insanları bu kaçışa çağır
da olduğu gibi. Bu, imaj , gerçeklikte dayalıdır. İlginç olan, bu, herhangi bir mak, artık, egemenlik bilincidir.
hiç de olası değildir. Ama duyarlılığa şiiri becerebilmekle ele gelir. Şairin öy
Şiirin bildiri olmadığını hepimiz bi
ulanabildiği için çarpıcıdır. imaj , bizi le pek güçlü olmasını da gerektirmez.
liyoruz. Yargı da değildir. Ama şiir bil
duyarlılığa bağlayan, oraya götüren bir imge kullanımının ırasından (karekte
diri ve yargıyı kullanabiliyor. Bu şöy
söylem tarzıdır. Divan şiirinin, o da yet rinden) doğar. Şiir olduğu için imge var
le söylenebilir: Şiir, dilin bildiri kipini
miyormuş gibi 19. yy. Fransız şiirinin değil; imge olduğu için şiir var. Hiçbir
kullanmayan bir haber'dir. Şiir biraz
bize en büyük azizliği; parlak söz ıs şiir olmasa da, dünyada imge olacak
tenhalıktır. Tenhalık değişik, şaşırtıcı ve
lak kirpik tadı veren beğeni olmuştur. tır. Ama insanoğlunun yetkinliği, im
haber vericidir. Bu haber hadisata de
Ama imajın hiç de böyle olma zoru geyi belirleme etkinliğini yitirirse şiir
ğil, temaşaya ilgindir. Bilimde, mantık
yoktur. Şiir de bir anlatı'dır. olamaz.
ta dilin haber (bildiri) kipi esastır. Bu
Bir şiirden daima, mevcud söylemin Tadın anlama dönüşmesi diye bir ol kipi kullanmadan verilen haber : İşte şiir
anlamını aşan bir izienim kalır ve bu he gu vardır. Bir şiirin gücü, imge düzeni budur. Ve içeriği yargı taşımayan yar
mencik bir algıya dönüşür. Yeri gelmiş kurabilmesinde değil, tadı anlama dö gı kipi de şiirdir: "Her çocuğun kalbin
ken denebilir ki, okuyucu etkinliğinin nüştürme yeteneğinin üstünlüğündedir. de kendinden h üyük bir çocuk vardır. "
çıkış noktası burdandır. Şiirsel imge gü Tat, tek başına bir şey vermez. Çünkü, Bu bir yargı kipidir, ama doğru bilgi sa
cü budur. Şiirsel semantik, dil olarak böylesi tat, okuyanın kendisini sınırlan vında değildir. "Ressamları yoktu da
somutlanmış imgelerin biçimi ile hiçbir dırıp, orada takılıp kaldığı bir şartlan memleketimin 1 Korkuyla giderlerdi fo
zaman bire bir sınırlı değildir. Şiirsel maya sıkıca bağlıdır. toğrafçılara. " Bu bir haberdir, ama
söylem daima, söylemediği bir şey hak Kimi şiirlerin , dolaysız bir şiir içeri " Bugün Fransız kültür bakanı Anka
kında da uyarıcıdır. Böyle bir özellik, ği . verebildiklerine dikkat edilmelidir. ra'ya geliyor" gibi bir çekim değildir.
imge kullanım biçimlerinde saklıdır ve İğretileme, dolaysız bir şiir içeriği ver Böyle bir çekim de olsa, şair olan şair,
sanattan başka yerde sistematize olmaz. mez. İğretileme bir teknik öğedir. Ken onu haber i<:ipini kıran bir söylem'e bağ
Bunu doğuran şey; sözcüğün yerinden disi bir teknik değildir. İmgeyi, iğreti lar. Kimi şairler şimdilerde, imgenin bu
kıpırdamasının, oynamasının bütün şiir leme ile elde edilen ifade ile sınırlamak tarz düzenini haber formu içinde de ko
yapısı için geçerli oluşudur. Örülmüş ve buna imge şiiri demek (imge olma tarma çabasındadır. Şiir belki de izah,
bir yapı, herhangi bir önceki herhangi yan bir şür olabilmesi şöyle dursun, im şairanelik, içtensizlik'ten sonra bugün
bir şey değildir. Çünkü, şiir semantiği ge olmayan hiçbir söylem birimi yok bir de tezyin ve betimle savaşmaktadır.
bir süreçtir. Bu ise, her şeyden önce im tur) yanılgıdır. Bu yanılgılar bilerekya Betirnle ifade edilmeyen bir temaşa. Bu
ge ile elde edilir. Çünkü imge, sözcü pılıyorsa, dolaylı içeriği biricik birim önemli.
ğün içeriğinden başkası de�dir. imge iç göstermek içindir. Çünkü dolaysız bir Çünkü sanatsal semantik, kesinlik ta
lem'dir. Şiirsel içerik doğduğu zaman, dil, dolaysız bir ifade tezgahı yoktur; şımayan bir sözeldir. Şiirin kesinlik ta
o da; bir imge'den, bir içlem'den baş dil, kendisi bir üst olgu'dur: Gerçekli şıyan ögesini ancak sentaksında bulabi
kası değildir. Ama artık tek bir imge de ği konuşmaktadır. Bunu herkes kolay liriz. İşte imgenin şiirde can alıcı nok
ğil, bir imge düzenidir. Bu böyledir di ca görebilir. Ama söylem dolaysız ola· tası burdadır. Paul Verlaine, buna,
ye, böylesi bir içlem'in, yaratıcısı tara bilir. Çünkü söylem, dil-dışı bir gönder "ararengin peşindeyiz" diyor. "Rengin
fından keyfi olarak konabileceğini ve şi meyi içerir. İçinde barındırır ve imaj ol değil ararengin peşinde" . Bunu doğuş
irsel maddiliğin sadece bir sentaks ola gusunun çarpıcılığı bu barındırmada koşullarından ba�msızlaştırılmış imge
rak kabul edilebileceğini düşünenler dır. Bu yüzden, söylem doğrudan ger den başkası veremez. Şiir bütününde de
var: yanılgı . çekliğe yönelik olabilir. Nereden bakı bu, kesin olarak geçerlidir. Ama belir
Sanat yapıtı, sanatçının özel belirle lırsa bakılsın, imge sorunu, gerçekliğin sizlik yoktur. Belirlilik zoru, imgenin
melerle kurduğu sözcükler üzerine çı kavranış biçimine ve şairin benimsedi kendi dışına olan eğiliminden kaynak
kılır, ama bu sözcüklerin birbirine karşı ği yaşantı tadına bağımlıdır. Şiirsel bir lanır. Kesinsizlik sözele ilgindir. Söylemi
ve birbirinin üstünde simgeleşme koşulu olgu olarak. ilintilerne ve tercih kav tanımlayacağım : sözelle, sözelin oku
yoktur. Simgeleştirme, imaj için zorun ramları da burada önem kazanmakta madaki gerçekleşmesinin eşzamanlı bir
lu bir öge değildir. İm (işaret) yeterli bir dır. likteliğidir. Kara cümleyle söylersek,
ögedir. Temel baz'dır. Sanatsal imge düzeni, şiir örgüsünün şimdilerde ikide bir, kimi yazarların ya
Şiirsel söylemin, söylemediği bir şe bize verdiği semantiktir. Sözcüklerin zılarına serpiştirmeyi çok sevdikleri söy
yi uyarabiliyor olması kötüye kullanı birbirini anlamiandırması yoluyla bir lem, bir dili konuşanın , konuştuğu an
labilir. Örneğin "atların sofrasında bir söylemin kurulmasıdır. Bu söylem, in daki ya da yazanın yazdığı andaki se
malızun koşu- vö) gibi bir şaşma böy sanoğluna yöneliktir. Okuyan, okuma mantiğidir. Ve bu dinleyen ya da oku
ledir. Böyle şeyler, sanatsal tadın an gibi teknik terimler insanı tüketmez. İş yan için de aynı şeydir. Ama bunu, "şi
lamına dönüşme yeteneği kazanamadı� buraya gelince; bir şiir, insanın zihnini irin manası şairin karnındadır"a dönüş
durumlardır. Sanatsal tad izlenimi de yalnızca imgeler üzerinde tutuyorsa ide türüyorlar. Dolavlı dil ve dolaylı içerik
kendinden değil, anlama dönüşebilen alisttir, sadece imgelerde durmuyor da, buna varıyor. Bülbülün söylemi hoştur
tadiarın formunu taşımasındandır. İğ insanın olgular dünyasındaki yaşayışi da,karganınki hoş değil midir? Hiç bil
retileme üstüne kurulmak istenen şiir na da yöneltiyorsa gerçekçidir - de- miyoruz. Belki karganın söylediği an-
::::: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : :::::::::::::::::::::::::: : : : : : ::::::::::::::::::::::::::: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : :::: : : : : : : : : : : : :: : : : : : : : : : : :::::::::::::: :::::::::::: :::::::::: :::::::!:::::::::::::::::::::::::::::::::: 85
lam çok daha hoştur. Semantiğini an dur. Türkçe konuşaula Fransızca konu cıdır. Ama Fransız "garçon" derken ve
lamıyoruz ki. Bildiğimiz bülbül sesinin şanın dilsel imgeleri ayrıdır, felsefe! im Türk, "oğlan çocuğu" derken, ikisi de
melodik oluşu ve ritminin güzelliğidir. geleri birdir. Gerçeklik süreklidir. Dil aynı nesneyi anlarlar. Zihinsel imge ile
Karganın sesi bet. Ama ikisinin de im ler ise, gevşek ya da sıkı, tutarlı ya da dilsel imge arasındaki fark bu kadar bü
ge düzenini bilmiyoruz, anlamıyoruz. tutarsız ilkece birer dizgedirler. yüktür. Ama, ilişki içinde giremezler
O yüzden benim, bülbül sesine karnım Dilin nedensizliği, bir imgeyi karşı anlamına gelmez. İşte bu ilişki içine gi
toktur. Ben Mevlana'nın deyimiyle, layan simgenin o imge ile zorunlu bağı riş, farkları gene yukardaki kadar bü
kendi pınarımı, başkasının denizine de olmaması demektir. Simge pratik için yük olan felsefel-semantikle dilsel se
ğişmem. Ben semantiği dolaysız şaire de öyle oturmuştur. Ama simge ile nes mantİğİ doğurur. Tarih de budur. Be
bakanın. Dolaylı olanı bana gelmez. nenin ilişkisi nedenlidir demek, şöyledir ki: lirleyici olan . burada gerçekliktir.
Kuş diliyle uğraşamam. Belirsizliğe imge (hayal), işaret ettiği nesnenin ken Önemli bir dil olgusu var. "Oğlan ço
gönderen şiir bir kaçmadır. Sözelin ger disine uygundur. Deyim yerinde görü cuğu Fransızca garçon demektir" den
çekleşmesini sekide bırakır ve bu bir ek lürse, onun bir izdüşümüdür. İmge kal diğinde yanlış bir iş yapılmış olur. Fel
sik yazınsallık tır. karsa, gene o nesneyi duyularıınızia alı sefe! sernantİk dilsel semantikle çarpı
Türkçe ve Fransızca aynı nesneleri rız, ama yeni bir imge doğuncaya ka tılmıştır. Doğrusu "Oğlan çocuğu ye
ayrı ayrı simgelerle karşılıyorsa, bu, di dar bizim için anlamsızdır. Ne tadına, rine, Fransızcada garçon derler" dir. Bu
lin nedensizliği yüzündendir. Dilin so ne ağırlığına, ne kokusuna vb. bir ya doğru bir dilsel sernantİk kullanımıdır.
runudur. Ama nesneler, ayrı ayrı dil nıt veremiyoruz demektir. Birinci tümce, form olarak felsefe! bir
leri konuşan insanlar için aynı anlam Fransızlar "garçon" dediği zaman yargıdır. Demektir ile, imgenin niteliği
lıu-ı oluşturuyorsa, bu, nesne-imge ne Türkler bir şey anlamaz. Türkler "oğ yargıya bağlanmaktadır . Ama dilsel im
denliliğindendir: Bağ, nedenlidir. Zihin lan çocuğu' ' dediği zaman Fransızlar geler arasında bir ilişkiyi konuştuğu için
sel imgeler, bu anlamlardan başka bir bir şey anlamaz. Bu simgelerin dilsel bu yargı saçmadır. Çünkü böyle bir ni
şey değildir. Bu da felsefenin sorunu- imgelerine iki taraf birbiri için yaban- telemeyi, dil ifade eder ama, dil sapta
yamaz. İ kinci tümce, dilsel imgeler iliş
kisini buna uygun bir dille konuşmak
tadır. İşte, söylemler arası temel fark
budur. Yapısalcı'lar ve Yazınsal Ger
larumıdır. Gerçekçiler böyle ş eylerle uğ yapmış olurum. Benim sentaktik ve se nedensizlİğİnİ taşıyarak bunu yapmayı
raşmamış olsalar bile, dünyanın bütün mantİk eşleme kurallarım çökmediği deniyorlar . Demektedirler ki, anlam ve
cü! kavranışının dille ifade edildiğini, sürece geçerli olacaktır. nesne ilişkisi nedenli değildir. Bu kabul
ama dünyanın niteliğinin dilsel olmadı Pragmatizmin metafizik silahı, böy edildiği an, her türlü sözelin sentetik
ğını bildikleri için bu yaniışiara düşmez lece bir arada tutulmuş imgeler düze kimliği yalnız ve yalnız, dili kuran ya
ler: nini sağlayıcı kuralın gene imgelerde iç da kullananın (aynı şey) özbenliğinden
Işte bu yüzden diyorum ki kin olduğunu kabul etmesidir. Bu ise, başka kaynak bulamaz; istenen, bunu
kayalıklardan fışkıran suların temele alınmış bir mantıksal kabulden meşru kılmaktır . Onlar, imgenin işleme
Yarattıkları dağlı seslerden baŞkası değildir. Böylece dogruluk, temel olanaklarını salt psişik görmektedirler�
Mutlaka bir şeyler aktarmalıyız önermelerde içkinse o zaman çıkarırnın edebiyata yansıması böyle. Anlamı dille
Savrulan gençliğimize bir tekabüle gereksinimi yok. Onun an sınırladıkları için, dışardan bir yüklem
Ötekiler, edebiyat yapıtiarına felse lamsal ilerlemesi bir türetim olacaktır. olarak psişik titreşimi, gerçekliğe bin
fe! içerjği ve en masumlan dilbilimi ege Ve bu türeyen anlamı da dedüktif çı diı:iyorlar. At biner gibi. Ve dil, dışar
karımla aklayacaktır. Bu da özdeşliği dan bir kiplik olarak gerçekliğe egemen
men kılıyorlar. Felsefe! söylemlerden
sıyrılıp,sanatsal söylemiere ulaşamıyorlar. ister. Oysa tekabülün kavramı eşdeğer oluyor. Bunun da sentetik olduğunu,
Iiktir. Türetim varsa, bu apriorizın kar ama tek benin öznel tercihlerinden baş
İmge kullanımından gelen söylem
şısında sanatçının özgünlüğü ne olacak : ka şeyi kavramadığını görmek zor' de-
farkları burada kapanrnıyor. Onlara
Artık bu özgünlük, gerçeklikte bir can ğil.
anlayışlı davranmak istense şu söylene
lılık olanağı aramaktan yoksundur ve Bu iş iyi bir temrindir. Metodolejik
bilir. Madem ki gerçeklik denince dili
sanatçı kendi psişik gerginliğinin sarnı yararı da vardır. İnsanların hem kola
anlıyorlar, her metni dil üstüne bir dil
cına bakakalacaktır: istenen budur. yına gelir, hem hoşuna gider. Ama ger
olarak alabilirler.
Aklı başında felsefe, titizlikle özdeş çeklik karşısınd.:. geçersizdir.
Ama anlayışlı davranılsa da çıkış yo
lu bulunarnıyer. Çünkü şu da var: "Oğ liğin karşısında ve eşdeğerfiği sağlıklı Pragmatistler, dilin nedensizliğini se
lan çocuğuna Fransızcada garçon der kavramanın ve gerçekleştirmenin ardın mantiğe taşımakla, bunu da felsefeye
ler" dediğimizde Türkçe semantiğin dadır. O, dünyanın içine gömülü bir aktarmakla felsefeyi dile irdirgemekte
içindeyiz. Fransızca bu söylense Fran doğrunun değil, dünyadan gelen veri ve keyfi imgeler seçiminden örgüler ku
sızcanın semantiği içindeyiz. Üçüncü lerin sağlıklı bir ilişkisini kurabilecek öl rarak, bir dil elde edebilmektedirler.
bir dil olarak İngilizceyi işe karıştırır çütün ardınd�dır. Öyleyse pragmatik tutum imge kullanı
sak da durum değişmez. Türkçe ve Böyle bir ölçütün üstüne çıkabilecek mının bir biçiminden başka bir şey de
Fransızca dışında bir sernantİk kurula olan da bir üst dildir ama, sadece sim ğildir.
caktır, ama bu kere de İngilizce bir se ge düzeni ; bağlanmarnış, apriori bir üst Şiirde, yazında simgeciler, iğretileme
mantİk olacaktır. Bu semantikler ara dil' dir. Tekabülün sağladığı imgeler dü ciler işte bunu kullanr.ıaktadırlar. Ya
sında dilsel bir ilişkiyi saptamak ola zeni bağlanmamış bir üst-dil değildir. pılarun kara cümleyle ifadesi şudur: bir
naksızdır. Böyle bir ilişki dilsel değil an O, bir yandan simge d:Iiyle, bir yandan simgeyi keyfiınce tanımlıyorum. Niren
cak olgusal olarak kurulabilir. Ayrı ayn olgusal ilişkiler ağı ile çift yanlı bağlan gi alıyorum. Ve öbür imgeleri bununla
dillerdeki imgeler, ancak ve ancak, te mıştır. Ve oigusal ilişkiler ağından ko anlamlandırıyorum . Açıktır ki bu gibi
kabül ettikleri olgu, nesne aracılığı ile parıldığı an, ölüdür. işler, parçalılıkların anlamını açıklama
ilişki içine girerler. Bunun dışında, bir Bu dil ister canlı kalsın, ister öldü da hep zorluğa düşerler ve zaten bo
dil için, konu dili tarafından bağlanma rülsün, onu genellernek istediğimiz an, zuk düzen de buradan çıkıyor. O zaman
mış semantik bir üst dil kurmak, Tah karşımıza değerin ve anlamın tanımla şiirin bütünselliğini dil sağlayacaktır ve
sin Yücel'in deyimiyle öte dil kurmak rı çıkar. Bu tanımlar semantiksiz belir dil, gerçeklikten kaçım kaçım uzakla
olası değildir . Çünkü böyle bir öte dil lenemezler. Bir üst dil, demek ki bas şacaktır. İsmet Özel vb'nin söylemi bu
kurulduğu zaman, kendisine alt-yapı ka bir dilin, hem de sernantİk bir dilin radan kaynaklanmaktadır. Çünkü ger
olarak gösterilen dil tarafından bağlan desteği olmadan ayakta duramaz. İşte çeklik buyruk kabul etmez. Oysa bu
maz. Kendisi o alt-yapı olan dili bağ şimdilerde ülkemizde, bu zorunlu iliş söylem, benmerkezcilikten kaynaklanı
lar. Ama bu bağ dahi mantıksal'dır. kiden edebiyat metinlerinin çözümün yor. Kaçış, salt buyrulu olmaya dönü
Böylece sentaktik bir bağ, semantik iliş de yararlanılmak istenmektedir. Bura şüyor.
kiye ikame edilmiş oluyor. Artık bura da yol ayrımı var. Öldürülmüş dil mi, Şiir tarihinde mecaz, istiare diye ad
da kuşkı,ısuz, simgenin bizi gönderece canlı dil mi şifre alınmaktadır. Öldürül landırılan işlemler; imgeler arasında
ği anlam, salt öznel olacaktır. müş dil yanlıları , bağlanmamış üst-dil, ikameler yapmaktır . Teşbih (benzetme)
Nitekim Pragmatistler, semantik ola öte-dil, kavramiarına dayanmaktadır farklı bir biçimdir. Benzetmede ikame
sı değildir derler. Bunu derken, gerçek lar, ama bağlanmamış üst-dil'le bu çö yoktur, karşılaştırma vardır. Şimdi de,
liğin dille sahih bir ilişkisi kuralamaz zümleme yapılamaz. Gene başka bir iğretileme adı altında imgeler arası ika
demek isterler. keyfi dile geçilmiş olur. Bağlanmamış meler yapılmaktadır. Simgeler nirengi
Elimde bir eşitleme kuralı varsa, ki lık, şifre kavramına aykırıdır. Öte yan noktalarıdır. Ama gerçekil ilişkiler İka
sağlanabilir, oğlan çocuğu = boy = dan üst-dil'ler birer yapıdır ve döner rneye olanak vermez. Gerçeklikte ika
garçon diye bir eşitlerneye gitsem ve üç dolaşır doğal dile geri gider. Edebiyat me yoktur. Ortadan kaldırma ya da iliş
simgeyi de doğal gerçekil imierinden ya da doğrudan doğruya doğal dille yapı ki içine girme vardır. imgelerin doğru
lıtsam, gerçekten yeni bir dil kurmuş lır. Çıkarımı sağlayan kuralın imgeler dan birbiri ile ilişki kurmaları bilimin
olurum. Ama bu sentaktik bir dildir. de içkin olması gibi bir metafiziğe do işidir ve ilişki olanağını da nesnel ger
Şöyle de yazılabilir: X = Y = Z. Ve ğal dilin hiç mi hiç tahammülü yoktur. çeklik sağlar. Sanatta imgeler arasındadoğ
ben, elimde bir doğruluk kuralı varsa, Doğal dil, buna itiraz etmeye, direnme rudan ilişki kurulamadığı için, iğretile
ki sağlanabilir, X' e ayn, Y'ye ayrı, Z'ye ye dahi gereksinim duymaz. me, bir çözüm görülüyor. Ama bu, im
ayrı birer imge tekabül ettirsem, bir se Pragmatistler, gerçeklik hakkında el ge üretmek denen işlemi ortadan kal
mantİk kurmuş olurum. Elimdeki ku de edilmiş sentetik ifadelerden kaçıyer dırıyor; bir imgenin başka bir imge ye-
ral bana simgelere tekabül ettirdiğim lar. Gerçekliğe dayalı bir sernantİk te . rine geçerek onu baskı altına almasına,
imgeleri eşdeğer, eşanlamlı vb. sayma mellendirilmez gibi bir yılkıyı yerleştir imge üretmek deniyor. Öte dil tutkusu
olanağı verirse, bilimadamının yaptığını mek istiyorlar. Felsefe! semantige dilin da bu baskı altına alışı yanlış anlamak
:::::::::::::::: ::: ::: : ::::::::: : : : : ::::::: : :::::::: :::::: : : : : : : :::::::::: :::: ::::::::::: :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: :: : : : ::::: : =:: : :;:::::::::::: 87
ya da bilerek örtmektir. imge üretmek, 1 9. yy'da yarattığı yaşama koşullarını Çünkü şiirden anladığımız şeyle, sanat
doğal gerçekil niteliği olmayan kişisel un elek etmeseydi, şiirini yazamazdı. sal tada çıkamayız. Bu, yanlış bir ka
tasarımiara dönüşüyor. O kişi ve ger Baudelaire gibi adamların tasarımiara nıdır. Şairde ya da okuyucuda görülen
çeklik öİtüşüyor. Eh, kişi de bir gerçek yaslanmaları , içinde bulundukları ger: sapma, yani şiirsel sernantİk yerine fel
tır, dil de . Bu kadarı yeterli görülüyor. çekliği derli toplu elden geçirişlerine da sefe! sernantİk koyma işi buradan geli
Böylece, tadın anlama dönüşmesi güç yanır. Ezbere değildir. Şımarıklığa hiç yor. Ahmet Haşim, bunu demek isti
leşmektedir. Kimi durumlarda ortadan dayanmaz. Sanat dışı etkinliklerle sa yordu, ama vurayım derken öldürdü.
kalkmaktadır. Doğru bir imge düzeni natsal yetke edinmeye de hiç yüz ver Şiirden anladığımızı etkin kılan ve zih
için, nesnel gerçekliğin kucak açması mezler. O yüzden de kaçmazlar. Bau nimizi harekete geçiren şey gene anla
şarttır. delaire başkaldırmış ve hem de müba ma dönüşmüş tattır. Sanat bu tattır.Bu
imge, onların elinde, özel yaşantıla dele toplumunun baskısına somutça tat, bizi şiirden anladığımız şeye götü
rın, özel tasarımların dili oluyor. Bu başkaidırmıştır ama, dayanacağı top rür. Onun için şiir öyle kurulmalıdır ki,
rada rol oynayan, olabilirliktir. Ne, lumsal gücü seçikleştirememiştir. Ne tat'tan, mutlaka bir anlama dönüşme
neyle ve nasıl ilişki içine girebilir mese var ki, başkaldırdığı şeyin muvafık di lidir. Orhan Veli'nin, şiir için eda de
lesi. Ne var ki, olabilirlik de gerçekil lini, muhalif bir kaçınayla kullanma diği şey burada tomurcuklanmaktadır.
ilişkilerle olasıdır. Çünkü, somut görü, mıştır. Dil, yaşanırdaki bütünselliği; Şiirin anlattığını değil, ama şiiri anla
dilde önerilmiş bir olabiliri dil-dışı bir evetleyerek de, hayırlayarak da ifade et mış olmak edanın işlevidir. Onun için,
biçim olarak seçikleştiremezse (teces meye son derece yatkın ve buna son de hep somut bir ifade kullanan Orhan Ve
süm ettiremezse) , sanatsal tad, anlama rece zengindir. Dil, dalaylı bir olgudur li, gene de "şiirde izah yoktur" demiş
dönüşme olanağı bulamaz. ama, dolaysız şiir içeriği yaşanır bütün ti.
sellikten kalkılarak elde edilebilir. O za Şiirde imgenin işlevi, bir imgenin nü
Fakat, sanatsal tadın anlama dönüş
man dilsel somutluk bir başına kalmış anslarının seçikleştirilmesi ile başlıyor
me yollarını tıkamaları nedeniyle, iğre
olmaz. İmge ile imajı örtüştüren şiir sa, imgeler arası ilişkiler de, bu nüans
tilemecilerin elinde imge ve imaj bir ol
için, artık bu ilintiler; denklemsİ tahay lar yoluyla olur. Mavi, dörtna/, düz/ak
makta, örtüşmektedir. Bu, imge kulla
yüller, imgelemlerdir. Buna imge üret imgelerinin nüansları olmasa idi, Dra
nımını imge tanımı ile örtmelerinden ge
me adını veriyorlar. nas şunu söyleyemezdi: Ve dörtna/o
liyor. Felsefenin klasik içeriğini, bu çat
Fakat asıl üretim için dolaysız bir içe dümdüz bir mavilikte.
laktan şiire, bir öniçerik olarak sunu
rik, nesneler düzeninin hareketliliğine Mavinin dümdüzlüğü ve bu dümdüz
yorlar. Kimi şairler, bir öniçerik olarak,
şiire hayatın, giderek tarihin, kişisel bir yaslanır. Ve imaj tadı, bizi söylem dı lükte dörtnala bir gidiş için, bu imge
konumdan yapılmış yorumunu sunu şında bir yere uyardığı zaman, gene nes ler arasında aralıkların, Paul Verlaine'
yorlar. Ama iğretilemecilerin tavrında, neler düzeninin hareketliliğine gönde in deyimi ile "ararenkler"in, şairin zih
somut görü, yalnız zihinde bir maddi rir. ninde doğmuş olması gerekir. Bu da
lik buluyor. Çünkü zihinde nesneleri Gevşek ya da sıkı olsun, şiirsel ilin yetmez. Bunlar bir hareketlilik içinde
tiliğin tadı, sanatsal tad dediğimiz şey imgelenebilmeli (tahayyül edilebilme
karşılayan, imgedir. Ama somut görü,
dir. Bütün şiir sanatı burada saklıdır. li)dirler. Temelde içerik sorunu işe ka
zihniyle sınırlı duruma düştüğü için, im
geler üzerindeki tasarımından öteye ge Burada uçlar var: Önce şairde kalan im rışıyor. Eşyaya değişik bakmak, dil me
çemiyor ve zihin dışına çıkma olanağı geler. Sonra da bunlardan gelen imajla selesi değil; gerçekliği yaşama mesele
bularnıyar . Çıkış gene dile dönüyor. rın dilsel etkinliği. Ve okuyanın imaja sidir. Gerçeklik önünde şair yetisi bu
Bununla şiir yazılmaz. Böylece kaçma, yönelttiği kendi dili. İmajı alabilmiş ol dur. Ustasının elinde dil buna yatkın
mak, sanatsal tada varmaktır. Tadın dır. Şiir tekniği hem dil aracılığı ile hem
dilde soluk alıyor. Ama bu, bireyin ya
şamasında bir pratik olarak nasıl ger anlama dönüşmesi imajın işidir. İşievi de içeriğin sunduğu ilintililikler aracı
çekleşebilir . Bu yüzden şairin toplum dir. İmajın özelliği, bir söylem olarak lığı ile uyarılmak ister. Ancak bundan
sal varlığı ile şiiri arasına bir duvar çe bizi kendisi ile sınırlamamasıdır. İmgeyi sonradır ki şairler, imgelere sokuluş bi
kiliyor. bir dil olarak kullananların görmediği çimleri, soluklanışları ile birbirlerinden
Şiir, imgelerin kendilerinden değil, şudur: İmge, bizi kendisi ile sınırlar. ayrılırlar. Dildeki şair mahsusluğu bu
Imgelerin doğrudan birbirine karması, dur. Gene bu yüzden aynı dünya görü
imgelerin nüanslarından katarılır. Me
felsefe) bir söylem verir. Bu engel, şiir şü içinde (dünya görüşü yalnızca imge
sel e bu . imgeleri şiire sürmek, imgele
rin nüansları arasındaki ilişkileri seçik öncesinde aşılmalıdır. İmaj ise, mutla anlayışını belirler) ve aynı hayat tarzı
leştirrnek demektir. Çeşitli imgelerin çe ka bize bir alanı açar. Bu, çağrışımla içinde, şair sayısı kadar değişik şiir ola
şitli nüansları arasındaki, çeşitli ilişki açıklanamaz. Nasıl ki, sanatın duyar nağı bulurlar. Kaldı ki bir şairin kendi
lerine imaj diyeceğim . Şiirin dili imge lılığı uyarışı da coşkuyla açıklanamaz. şiirleri arasındaki farklılığın nedeni de
Sanatın duyarlılığa yönelik oluşu, onun budur.
değil, imaj dır. Sözcükler arası ilintiler,
duyarlılığa gönderdiği haberin, yalnız Genç şiir, süreçlerde yürüyerek doğ
bir çeşit bağıntılar olarak şiirde açığa
çıkar. Ele gelir. Yahya Kemal'in "ma ca psişik içerikler taşımasını gerektir du. Ne var ki hala, temlerden arınmış
naya dönüşmüş elfaz" sözünü böyle mez. Tam tersine dış gerçekliğin imle değil. Şiir bugün, temlerden süreçlere
anlıyorum. Şiir nesnelere ve nesneler rini de özellikle taşır. Yoksa şiir, salt geçişin sancısını yaşıyor. İmge işlerliğini
arası ilişkilere dayanır. Ama bunların monolog olurdu. Okuyanın dili ile ima bu açıdan çözmeye çalışmaktadır. Ağ
jın girdiği ilişkinin sağlıklılığı için, ger zındaki " ana memesi" hayatın bütün
durumu da imge gibidir. Nesnelerle ve
çekil imiere gereksinim vardır. Unutma selliğidir. Kendi sosyal pratiği, şimdi
nesnelerin ilişki biçimleri ile şiir yazıl
maz. Nesnelerin ve nesneler arasında malı ki okuyucu ve şiir yazıda buluşu onu, derinde yatan gerçekil süreçleri
ki ilişkilerin nüansları ile şiir yazılır. Bu yorlar. Yazıda, yazı dışını işaret edecek yakalayıp söylemeye zorluyor. Tarihi
ralarda, şairin olabilir bulduğu, kuru ögeler olmalıdır. Yoksa yazı ile okuyan daha derinden öğrenmenin, hayatı da
Iabilir bulduğu ilintilerden kalkınmalı örtüşür. Kimin kimi ortadan kalduaca ha geniş gözlemenin daha oylumlu göz
ğı da belli olmaz. lemenin vaktidir. Oralarda, daha yet
dır. Bunun için şairin imgelemi yetmez.
Bu ilişkilerin yaşanırdaki bütüns'!lliği Sanatsal tadın duyulduğu, ama an kin süreç bilinci ve zengin süreçler var.
şairin ilgisini çekmelidir. Charles Bau lama dönüşernedİğİ bir sınır vardır. İş
delaire de, bireyi temele alıp yükselen, te bu, imge tıkanıklığından gelir. Bir çe (*) Veysel Öngörl'n, Öncü Geyik,
sonra da bireyi tutup atan kapitalizmin şit patolojik durum. Buna düşüyorlar. Türkiye Yazılan - �ayı: 14, 15, 17.
....... ........ ........... ........ ......
. .................. . . .....
.... .... ... . .... ... ...
.........
.. . .. .
......
. .
. . .
. .
. . .. ..
.
...
.
..
.
.
"Bizde sp orun
ne olduğu
bilinmiyor ki,
p olitikası olsun"
Cumhuriyet Gazetesi spor dan ışmanı
A bdülkadir Yücelman ülkemizde spora
yaklaşım üzerine sorularımızı yanıtladı .
-------
ve manevi desteği sermaye ister, ya ilişkilerine uzanan başlı başına bir le şey! Bu iş için trafiğin girmediği
tırım ister. sektör, bir yatırım alanı olduğunu alanlar gerekti. Ama olmadı, kısa sü
• Yeni sezona girildiği şu gün görüyoruz" deniliyor, doğrudur, ör rede de başladığı noktadan belki bir
lerde futbol yine spor programları, neğin Anadolu'nun herhangi bir ye adım gitti ama orada kaldı . Bunun
spor basını başta olmak üzere rinde bir adam politikaya girmek is için ben buna sağlıklı yaşam için spor
basın-yayın organlarmda tüm diğer tiyorsa, en kısa yol ne diyor, "ben demiyeceğim, "gösteriş için spor" di
spor dullarına ağır bastığım göste kendi yöremde en iyi reklamımı o ku yeceğim.
riyor. Profesyonel futbolun bugün lübün, o şehrin spor kulübünün ba • Ülkemizde amatör spor etkinlik
kazandığı kimliğiyle spordan bek şına geçersem yaparım , sevilirim, leri üzerine neler düşünüyorsunuz?
lenen amaçlar açısından nereye va saygınlık kazanırım, ve o sa Amatör sporun anlamı ve işlevine
nlabilir? Burada futbolun, transfe yede de parlamentoya girerim : • Soru· ne derece uygun düşüyor bu etkin
rinden reklamına, kulüplerin iş iliş nuz çok doğru bir sorudur. Tama likler? Gelecek için ne vaad ediyor
kilerinden politikaya>girift ilişkile men katılıyorum. Dediğim gibi bu lar? Profesyonel kulüplerin çeşitli
rine uzanan başlı başına bir yatırım yanlışlığın başında da yıllardan beri spor dallarmdaki amatör etkinlik
alanıJ bir sektör olduğunu görüyo yanlış politika uygulayan spor bası lerine bu çerçeveden baktığımızda
ruz. Bu konuda düşüncelerinizi öğ nı geliyor. Biz geliyoruz. iyimser olmak mümkün mü?
renebilir miyiz? • "Sağlıklı yaşam için spor" ve
D Maalesef mümkün değil. Bir tek
D Sporda ticari anlayış Türkiye'de "kitle sporu" şiarı şimdilerde sık
iyimser olacağım taraf var, o da ai
profesyonel spor kulüpleri olarak ça duyuluyor. Mevcut koşullar,
lelerin spora karşı yavaş yavaş alış
girmiştir. Bu yüzmeye girmemiş, bir alındığı belirtilen önlemier ve bu
kanlık kazanmaları . Çok aile var ço
basketbola yeni yeni girmeye başla arada günlük yaşamın zorluklarına
cuğuna spor yaptırmak isteyen ama
mıştır. Özel sektör bu işe yavaş ya da bakarak sağlıklı bir spor yakla
spor yaptıracak alan yok. Türkiye'"
vaş kendini koymaya başlamıştır. şımından söz etmek mümkün mü?
de amatör sporun durumu iyi değil,
Profesyonel futbol ticari amaçlarla D Sağlıklı yaşam için spor ve kitle
çünkü amatör sporla kimse ilgilenmi
yürür, yani bugün isim yapmış, şöh sporu sözü aşağı yukarı iki-üç yıldan
yor. Örneğin Türkiye'de amatör spor
retli futbolcuya para yatırmanın beri yoğunluk kazandı. Bunu destek
yapacak yeterli tesis yok. Olanlar da
amacı hem şampiyonluğa kavuşmak leyen gazetelerden birisiyiz, hatta bu
iyi işiemiyor. Personel yetersizliği ,
tır, hem de tribünleri doldurmaktır. nu Türkiye'de ilk defa söyleyenler
salonların kullanılma anlayışı, ona
Bugün GS'ın milyara varan transfe den birisiyiz. Türkiye'de bu iş başla
rım sorunları derken var olan salon
rinin altında yatan iki gerçek var, bi madan önce bir seyahat dolayısıyla
lardan da tam verim alamıyoruz. Ör
risi şampiyonluk , diğeri tüm maçla gittiğimiz Münih'te bu tür sağlıklı ya
neğin okulların spor salonları var,
rı full doldurup iyi para kazanmak şam koşularından birisine bizzat ka
ama üç aylık yaz döneminde bu sa
tır. Şimdi, bu Batı 'da da böyledir, tıldım. Hoşuma gitti, araştırdım ve
lonlar kapalı . KİT' lerin elinde güzel
ama bizde profesyonel anlayış da döndükten sonra bunu burada
spor salonları var ama açık değil.
yozlaşmıştır kendine göre. Kısa yol empoze etmeye çalıştım ve bana ina
Okullar ve KİT' lerin spor salonları
dan isim yapmak isteyen kişiler bu işe nan birçok arkadaşla bu işi başlat
nın saat beşten sonra dokuza, ona
p�ra yatırıp, bir kulübü ele geçirip, mak istedim. Bu arada Gençlik ve
kadar gençliğin hizmetine açık kalsa
kulüp başkanı olma ve kendi rekla Spor Bakanlığı ve -Türkiye'de bu ko
bu bile hiç olmazsa büyük kentlerde
mını yapma çabası içindedirler . nuda ilk adımı atan kişi olarak say
ki spora, amatör sporculara katkıda
Türkiye'deki profesyonel kulüplerin gıyla andığım- Prof. Dr. Necmettin
bulunur. Seçim öncesi birçok beledi
başında yüzde 90 reklam heveslisi in Erkan'ın da çabalarıyla bu iş ülke
ye semt tesisi için söz verir, semt te
sanlar vardır. Para ondadır, onda ol mizde başladı ve bir adım gitti, ama
sisi yapılırken görürsünüz. Ama me
duğu için de bir kulübün başına ra o kadar. Nedeni şuydu: kitle sporu
sele bunu işler hale getirmektir. Bir
hatça gelebiliyorlar. İyi ama bu du denen olayda devlet bunun öncülü
pazar günü geçerken görürsünüz ya
rum Batı 'da da böyledir, bunu da ka ğünü yapmalıydı. Biz de bu, vatan
boştur, ya da sahayı kim kaparsa o
bul ediyorum. Ama Batı'da hiçbir daşı sokakta yürütmekten başka bir
oynar. Bu derinlik değildir, yanlışlık
gazete bir Bayern Münich'in başka anlam taşımadı. Bu iş gösterişte kal
lardan bir tanesidir. Her şeye başlı
nı, bir Eintracht Frankfurt 'un, Bir dı. Bu koşulara Bakanlar katıldı, Va
yoruz kötü başlıyoruz, dediğim gibi.
Herta Berlin 'in, bir Totenham baş liler katıldı , Belediye başkanları ka
Gelecek için pek iyimser değilim, bir
kaninın adından söz etmez. Bugün tıldı, ama ne oldu, yüz metre gittik
tek ailelerin yaklaşımı biraz olsun
biz bu takımların antrenörlerini, on ten sonra arabalarına binip gittiler.
umut verici.
ları kimin çaıştırdığını biliriz, çünkü Yani bir işi başlatmak değil, götür
teknik adamdır futbol lafını ancak mek önemli. İşin esprisi şuydu: han • Son olarak, spor yazarları ve
onlar eder. Ama bizde ilk plana dai gi yaşta olursanız olun insanın ken spor basınının yaklaşımını da de
ma başkan geçer. Basının yanlışların di kendisi ile rekabet etmesi ve ancak ğerlendirmenizi istesek. Spora, sağ
dan biri de budur. İşi başından yan kendisini geçmesi sözkonusudur. lıklı bir spor anlayışının gelişmesi
lış almıştır, körüklemiştir. Ve bu Bizde bu olmadı , herkesi sanki bir ne ne derece hizmet ediyorlar sizce?
yanlışlık, Türkiye'de profesyonel ku sokak koşusuymuş, bir maratonmuş Kamuoyu oluşturmada önemli et
lüplerin başına paralı adamların gel gibi sokağa saldılar, böyle olunca bir kinlikleri var mı? Bu etkinlik nasıl
mesidir. Bu, iştah açıcı bir hale gel sonuç beklemek yanlıştı. Yarış diye kullanılıyor?
miştir. Ülkemizin neresinde olursa başladığı için herkes birinciliğe bak D Spor basınımız bir kere futbola
olsun kulüpler çoğunlukla sermaye tı . Doktor yoktu, cankurtaran yok çok adapte olmuş durumda. Ortada
darların elindedir, ya da giderek böy tu, dinlenme istasyonları yoktu, ta bir soru var: Acaba Türkiye'de spor
le olmaktadır. Sorunuzda " kulüpie bii parkur yoktu. Trafik kesilecek, basını okur bunu istediği için mi bu
rin iş ilişkilerinden politikaya girift siz orada yürüyeceksiniz. Olmaz öy- (devamı s.95 'te)
90 ::::::::::::::::::::::: ::::: : : : ::::::::: : : : : : : : : : : : : : :: : : ::::::: : : : : : : : : : : : ::::::::::: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : :::::::: : : : : : : : : : : : : : : : :: : : ::::::::::::::::::::::::::::::::::::!::::::::::::::::::::::::::::
Birlikte
Yanşsalardı!
L 'Equip ve International Herald Tribune 'den yararlanılmıştır.
Los Angeles Olimpiyat Oyunları tirme türünden çocuksu ' 'yenilikle yalarda büyük değişiklikler olması
bitti, ama öyküsü devam ediyor . Bu ri"yle de anımsanacaktır. Ama sanı normaldir.
da doğal. Çünkü Çin, Romanya ve rız Los Angeles'ın en ilgi çekici ya Olimpiyatların belkemiğini, bilin
Yuvaslavya dışında sosyalist ülkele nı , " sosyalist ülkeler katılsalardı so diği gibi bütün sporların esası sayılan
rin Los Angeles'a gitmeyişi, önemli nuçlar nasıl olurdu ? " sorusunun tar atletizm oluşturur .Atletizmin yanı sı.
bir boşluk yaratmıştı. Oyunlar'ın he tışılması olacaktır. rayüzme de günümüzde büyük önem
men arkasından başlayan ve genellik Bu soruya cevap aramanın en kes ve ilgi kazanmıştır. İşte bu nedenle,
le Los Angeles 'a gitmeyen ülkelerin tirme yolu, pek çoklarının da yaptı bu yazımızda atletizm ve yüzme ya
katıldıkları "Dostluk 1984 " yarışma ğı gibi Los Angeles'la Dostluk Yarış rışmalarını ele alarak Los Angeles 'ı
larının bir kıyaslama imkanı yarat ları'nın sonuçlarını kıyaslamaktır. ve Dostluk ı984'ü kıyaslamak istiyo
ması, Los Angeles Olimpiyatları 'nın Konunun spekülasyonlara açık oldu ruz. Bu kıyaslamayı yapmak için Los
sportif kalitesinin tartışılmasına ye ğu bellidir. Örneğin takım yarışma Angeles 'ta ve Dostluk Yarışmaların
ni bir boyut getirdi. Acaba sosyalist larında kıyaslama yapmaya kıstas alı da elde edilen sonuçları değerlendire
ülkelerin sporcuları Los Angeles'ta nacak sayısal sonuçlar yoktur. Kaldı rek, eğer birlikte yarışsalardı, bu so
yarışsalardı sonuçlar nasıl olurdu? ki atletizm, yüzme vb. objektif kıyas nuçlara göre madalya alanlar kimler
Ya da bir başka deyişle Los Angeles' lama verilerinin bulunduğu sporlar olurdu sorusunun cevabını bulmaya
ın madalyalı sporcularının ne kadarı da dahi kesinkes, "şu birinci, bu çalışacağız. Buna göre, her yarışma
madalyalarını muhafaza edebilirdi? ikinci, öteki de üçüncü" olurdu de da ayrı ayrı elde edilen ilk 3 dereee
Madalyalarının -bir başka deyiş mek kolay değildir. Çünkü yarışma lerin bir araya getirilip bu 6 derece
le sportif kalitesinin- tartışmalı ol nın atmosferinden, hava şartlarına; içinden en iyi 3 derecenin yeniden sı
masının yanı sıra, Los Angeles, yan yarışmacının o andaki psikolojisin ralanmasıyla elde edilen "birlikte ya
kıları biiiii süren başka "yenilikle den, yarışmacılar arasındaki çekişme rışsalardı"nın atletizm için fiktif ma
ri''yle tarihe geçeceğe benzemektedir. yi artıran kaliteli sporcu çokluğuna dalya dağılımı şöyle olmaktadır:
Örneğin geçmişteki hiçbir olimpiya kadar bir dizi başka faktörler vardır ATLETİZM TABLOS U
tın Los Angeles Oyunları kadar tica sonuçları etkileyen. Örneğin, Dostluk Madalyaların bu dağılımı esas alı
ri olmadığı konusunda herkes hem Yarışmaları ' nın Moskova'da yapılan narak yapılan bir kıyaslama ı no'lu
fikir. Bazıları bunu Olimpiyatlar'ın erkekler arası atletizm yarışmaların çizelgede verilmektedir. Görüldüğü
tarihinde yeni bir çığır olarak dahi da son gün havanın soğuk ve yağ gibi Los Angeles'ın madalya kazanan
gösteriyorlar. Olası mı? Sanmıyoruz. murlu olması , bir hayli düşük dere atletlerinin hemen yarısına yakını,
Çünkü hiçbir ülkenin yapısı böylesi celer elde edilmesi sonucunu vermiş birlikte yarışsalardı bu madalyaları
amerikanvari ticari bir olimpiyat dü tir. Oysa Los Angeles'taki yarışma nı kazanamayacaklardı.
zenlemeyi kaldırmaz. Ne olimpiysıt ların, atletizm için ideal denebilecek
ateşini kilometresi 3000 dolardan sa şartlarda yapıldığı hemen herkes ta ÇiZELGE 1 .
tın alacak babayiğitler kolay çıkar, ne rafından kabul edilmektedir.
,.,'{'0U.'2ı��o�-ı. "\OY
G" "ya'10
.
de insanlar 'olimpiyatların amatörlük Otoritelere göre sosyalist ülkelerin �\\�
ruhunu bu kadar zedeliyen ticareti geleneksel olarak üstünlük kurdukla Los Angeles 21 22 24 67
hazmedecek kadar tepkisiz kalırlar. rı halter, güreş, kürek, kano-kayak, Dostluk '84 20 19 17 56
Los Angeles'ın "yenilikleri"nden jimnastik, eltopu, modern pentatlon,
2 no'lu çizelgede ise "sporun üç de
en tatsızı, sanırız azdırılan şovenizm voleybol, sutopu gibi spor dalların
vi" olarak kabul edilen ABD, Sov
dir. ı 936 Berlin Oyunları'ndan son da Los Angeles 'ın madalyalı sporcu
yetler Birliği ve Demokrati k Alman
ra, yarım yüzyıla yakın bir süredir iti larının büyük çoğunluğu, sosyalist ül
Cumhuriyeti (DAC)'nin fiktif madal
bar görmeyen aşırı milliyetçilik, ABD kelerin katılımları halinde, ülkeleri
ya sıralamaları verilmektedir. Atle
halkının dünyanın en üstün ulusu ol ne elleri boş döneceklerdi . Yine oto
tizm ABD' nin en iddialı ve sprintler
duğu propagandasını yayan Reagan riteler boks, eskrim, bisiklet, judo,
de gerçekten de çok güçlü olduğu bir
yönetiminin, uluslararası gerginliği atıcılık branşlannda da madalyaların
ÇiZELGE 2 .
artırmaya yönelik politikasına hizmet paylaşılması ihtimaline ağırlık ver
edecek şekilde, büyük bir sorumsuz mektedirler. Yelken, çim hokeyi, fut
lukla hortlatılmıştır. bol, basketbol -ki Sovyetler Birliği '
Altın G ü müş Bronz Toplam
Bunların yanısıra, Los Angeles nin hem erkeklerde, hem kadınlarda
SSCB 13 10 10 33
amerikanvari kabare şovlarını andı finali oynayacak güçte olduğu kabul
ABD 12 5 8 25
ran açılış ve kapanış gösterileriyle ve edilmektedir- gibi spor dallarında
OAC 6 4 10
bu gösterilerde uzaylı yaratıklar ge- ise Los Angeles'ta dağıtılan madal-
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::: : : : : : : : : : : ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::�:::::::::::::::::::::::::::::::::::::: : : : : : : : :: : : : : : : : : : ::::::::::::::::: 91
spordur. ABD'nin Los Angeles'ta el geles'a katılanlarla katılmayanların les'ta kazandığı madalyaların çehre
de ettiği 1 74 madalyanın 40'ı; 1 6'sı kıyaslaması yapılmaktadır. Görüldü si burada bir hayli değişmekte ve al
altın, 45'i gümüş, 9'u bronz olmak ğü gibi Los Angeles'ın madalyalı yü tınlar yarı yarıya, gümüşler ise l /3 ' e
üzere atletizmden gelmiştir. Görüldü zücülerinin yine yarısına yakını, sos düşmektedir. Yine de 34 'ten 26'ya
ğü gibi birlikte yarışsalardı ABD at yalist ülkelerin katılması halinde ma düşmesine rağmen yüzme ABD'nin 1
Jetleri 40 madalyalarından 1 5 'ini ka dalya elde edemeyeceklerdi. nolu madalya rezervi olmak özelliği
ÇiZELGE 3.
zanamayacaklardı. Hemen işaret ede ni korumaktadır.
lim ki, birlikte yarışsalardı madalya �� �
�'l>
kazanabilecek 25 ABD'li atietin sa ��� \:>�
�
��o�1--<.oç ÇiZELGE 4.
dece 3 ' ü beyazdır, (1 altın, 2 bronz)
Los Angeles 18 1O 20 48 Altın Gümüş Bronz Toplam
geri kalanların hepsi zencidirler.
Dostluk '84 11 19 9 39 11 27
Atletizm için yaptığımız benzeri bir ABD 5 11
değerlendirmeyi yüzme için yaptığı- "Sporun üç devi "nin yüzmedeki DAC 7 12 3 22
SSCB 4 6 6 16
mızda ortaya şöyle bir fiktif madal- kıyaslaması ise 4 no'lu çizelgede ve-
ya dağılımı çıkmaktadır: rilmektedir. Görüldüğü gibi ABD Atletizm ve yüzme sonuçlarının
YÜZME SONUÇLARI yüzmedeki geleneksel gücünü yine birlikte kıyaslandığı sonuçlar 5 ve 6
Madalyaların bu dağılımına göre korumaktadır. Ancak 20'si altın, nolu çizelgede verilmektedir. 5 ' nolu
hazırlanan 3 no'lu çizelgede Los An- 1 4 ' ü gümüş olmak üzere Los Ange- çizelgeye göre Olimpiyatlar 'da dağı-
ÇiZELGE 5.
�\.'(' 0�'((\�':.�,o(''�- �oç\?J.'((\
Los Angeles 39 32 44 1 15
Dostluk '84 31 38 26 95
ÇiZELGE 6.
Altın Gümüş Bronz Toplam
ABD 23 10 19 52
SSCB 1 7 16 16 49
OAC 13 16 3 32
ABD Basınında
Los Angeles Olimpiyatlan
Bu Bir yıl uzak kaldıktan sonra ABD'
ye döndüğüm şu günlerde ortalığı sa
ran arsız;, düşüncesiz, heveskar -yine
hissetmediğini görüyorum. Amerika
için zorbalık yapmak , bayrak salla
mak artık "içimizde " .
Açgözlülük, Zevksizlik ve
Yabancıları
Sevmeme Hastalığı
Üzerinden birkaç haftalık bir soluk alma süresi geçtikten sonra,
ı 984 Yaz Olimpiyatları ' nın; Amerikalıların yabancıları sevmeme
hastalığı, zevksizliği ve taşkınlığının çiğ , utanç verici bir gösterisi
olduğu apaçık görülüyor.
Los Angeles ve ülkenin diğer taraflarında çamurlarda yuvarla,
·
Serdar Celik •
Tigran
Petresyan (1 929-1 984)
1 7 Haziran 1 929 Tiflis doğumlu gisiz kazanarak dünya birincisi Bot
eski dünya birincilerinden Petr'Js vinnik'le oynama hakkını elde etti.
yan, 1 3 Ağustos 1 984'te Moskova' 1 963'te yapılan ünvan maçını 1 2,5
daki bir hastanede uzun zamandır - 9,5 (5 yengi, 2 yenilgi, 1 5 yeniş
çektiği kanser hastalığına yenik dü mezlik) alarak dünya birincisi oldu
şerek yaşamını yitirdi. 1 8 yaşında Spaski'ye karşı ünvanını zor da ol
uluslararası usts , 23 yaşında da bü sa (4 yengi, 3 yenilgi, 1 7 yenişmez
yük usta o!an Petrosyan, 1 952 lik) korumasına rağmen, 1 969' da yi ya/ feda/af/, onun bir sımgesi hali
Stockholm l nterzonalinde 2. ve ne Spaski ile yaptığı maçı (4 yengi, ne gelmiştir.
1 953 adaylar turnuvasında da 5. 6 yenilgi, 1.3 yenişmezlik) 1 2,5 - 1 0,5 Yanda sizlere onun bu oyun anla
olarak isim yapmaya başlad ı . 1 96::: kaybetti. U nvanını yitirdikten sonra yışına uygun örneklerinden birkaçını
Kurakao adaylar turnuvasını yenil- etkin satranç yaşamını başarıyla sunuyoruz.
sürdüren Petrosyan, 4 kez Sovyet
· Keres - Petrosyan
Adaylar Turnuvas ı , Bled 1 959
ler Birliği birinciliğini kazanm ıştır.
1 958-78 arası katıldığı tüm satranç
Geçen say1daki
olimpiyatlarında oynadığı 1 30 oyun etüdleri n Çözüm leri
8 dan yalnızca bir tanesini kaybede
rek erişilmesi güç bir başanya ulaş Etüd N r : 6
7 mıştır. Gerçekten Petrosyan'ı en iyi
zall').anlarında yenmek oldukça güç 1 . Vd3! Va1 2. Vc3 + Şa4 3. b3 +
6 veya 1 . . . Vc1 2. Va3 + Şç4 3. b3 +
tü. Orneğin 1 961 -63 arası oynadığı
5 oyunlarda yalnızca bir yenilgi almış
Etüd N r : 7
tır.
4 1 . Kf5 + Şe8 (1 . . . Şg8 2. Şh3! g 1 V
Kapalı oyun biçimini ve inatçı sa
3 1 """" ""
""
vunmayı seven Petrosyan , oyunu
aşırı kuru bulunarak eleştirilmasine
3 . Kg5 + ! Fxg5 pat veya 3 . . . Vxg5
pat) 2. Ke5 + Şf7 3. Ke1 ! Fxe1 4.
2 karşın, bireşimsel oyun anlayışın Şh3! g1 A! (4. . . g1V pat; 4 ... g 1 K pat,
<;!an da güzel örnekler vermiştir. 4 . . . g1 F berabere) 5. Şg2 Ae2 6. Şf1
1
üzeilikle konumsal kalite ve mater- ve berabere.
a b c d e f g h
47 . . . Kg3!! 48. hxg349. Kfd2 Vh4 :::::::::::::::::::::::::: :::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::;:::::::::::::::::::::�::::::::::::::::::::::::::::::::::::
50. Fe2 Kh7 5 1 . Şf1 Vxf4 + ! Beyaz
terk eder, çünkü: 52. Vxf4 Kh1 mat
var. BRİÇ
Petrosyan - Spaski Problem Nr: 8 Geçen say1dan -
1 966 Ünvan m ac ı . 1 O. ovun
çözümler . · · ·
8 -
- -
.. .
- ·· .
Pik + R D X X X Problem N r : 7
7 - - ·- -· Kör o A X X
6 ·- - - - Karo O A 8 X X
.Normal üç kaybeden var, ama
Doğu'nun pik 2'1isi muhtemelen tek
5 -·-�- - Trefl + A li. Doğ u ' n un elinde kozdan RXX ve
Batı'da da karo ası varsa; ikinci koz
D
4 - � - fl i., - dönüşünü alan Doğu, karo dönecek
3-�- � - ve eli alan Batı'nın pik dönüşüne ça
karak oyunu batıracaktır. Şu halde
2 � - A a
B ·� .· n y elin Batı'ya geçmesini kesinlikle ön
1 - - - rJ ;j ' + A 9 8XX
Pik lemek gerekiyor. Bu amaçla Kuzey
Kör o D
2. elde hemen trefl damını oynar ve
a c
Karo O V X
b d e f g h elindeki tek karoyu kaçar (kaybeden
Beyaz bir kalite içerdedir; Petros kartın,diğer bir kaybedenle değişti
yan ikinciyi de feda ediyor.
Trefl + D 1 0 X X X rilmesi - Loser on Loser). Doğu trefl
24. Kxf4! Kxf4 25. Fe6 + Kf7 26. Kuzey, 6 pike oynamaktadır. Doğu, Ruayı açıldığından, trefl asının da
Ae4 Vh4 27. Axd6 Vg5 + 28. Şh1 pik 3'1üyü açılıyor; Kuzey, yerden elinde olması gerekiyor. Kuzey, ka
Ka7 29. Fxf7 + Kxf7 30. Vh8 + terk; 'Jfak koyuyor ve Batı, koza uymaya raya çakar duruma geldiğinden, ar
çünkü, 30 . . . Şxh8 31 . Axf7 + ve rak kör B ' liyi veriyor. i kinci elde na tık karo ası Batı'da da olsa el tuta
Axg5 var. sıl oynarsınız? maz.