You are on page 1of 42

Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü

Jeofizik Mühendisliği Anabilim Dalı


YÜKSEK LİSANS SEMİNERİ

MÜHENDİSLİK JEOFİZİĞİNDE
ELEKTRİK YÖNTEM UYGULAMALARI

N.Yıldırım GÜNDOĞDU

Danışman
Prof. Dr. Ahmet T. BAŞOKUR

Aralık 2003
ÖZET

Yüksek Lisans Semineri

MÜHENDİSLİK JEOFİZİĞİNDE ELEKTRİK YÖNTEM UYGULAMALARI

N. Yıldırım GÜNDOĞDU

Ankara Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü
Jeofizik Mühendisliği Anabilim Dalı

Danışman : Prof. Dr. Ahmet T. BAŞOKUR

Son yıllarda oldukça önemli ilerlemeler yaşanan sığ yüzey jeofiziğinde elektrik yöntemlerle
yapılan başarılı uygulamaların sayısı artmaktadır. Kolay uygulanabilirliği, hızlı ve ucuz
olması bakımından elektrik yöntemler sıkça tercih edilen jeofizik yöntemlerdir.

Elektrik yöntemler olan, doğru akım özdirenç, yapay uçlaşma ve doğal potansiyel yöntemleri
farklı mühendislik jeofiziği problemlerine uygun çözümler üretmektedir.

Doğru akım özdirenç yöntemiyle yapılan, yer altı suyu aramaları, tabakaların kalınlıklarının
ve konumlarının belirlenmesi, mühendislik yapıları için yer seçimi, mühendislik yapılarının
zeminlerinin iyileştirmesi, tatlı-tuzlu su girişiminin belirlenmesi, yüzeye yakın ve zayıf
ayrışma bölgesinin belirlenmesi vb. çalışmalara sıkça rastlanmaktadır.

Daha çok maden aramalarında kullanılan yapay uçlaşma ve doğal potansiyel yönteminin
mühendislik jeofiziği problemlerinin çözümünde kullanılabilirliği araştırılmaktadır. Yapılan
modelleme çalışmalarıyla, değişik problemler üzerinde bu yöntemlerin başarısı test
edilmektedir. Bu iki yöntemden doğal potansiyel yöntemi, hidrojeolojik koşulların
belirlenmesi, baraj yapılarındaki sızıntı noktalarının belirlenmesi, drenaj yapılarının
bulunması, heyelan gibi durağan olmayan toprak kütlelerindeki su hareketi, su kirliliğinin
önlenmesi vb. araştırmalarda kullanılmaktadır. Yapay uçlaşma yöntemi ise, yer altı suyu
aramalarında, mühendislik yapılarının yapılacağı alanlardaki killi bölgelerin belirlenmesinde
kullanılmaktadır.

2003 , 38 sayfa

ANAHTAR KELİMELER : Mühendislik jeofiziği, elektrik yöntemler, doğru akım


özdirenç, yapay uçlaşma, doğal potansiyel

i
ABSTRACT

M.Sc. Seminar

APPLICATIONS OF ELECTRICAL METHODS IN ENGINEERING GEOPHYSICS

N. Yıldırım GÜNDOĞDU

Ankara University
Graduate School of Natural and Applied Sciences
Department of Geophysical Engineering

Supervisor : Prof. Dr. Ahmet T. BAŞOKUR

The number of successful applications in electrical methods, which are related to near surface
geophysics are increasing in recent years. Electrical methods are often prefered in geophysical
methods because of their easy applicability, speed and cheapness.

Electrical methods like Direct Current Resistivity (DCR), Induced Polarization (IP) and Self
Potential (SP) produce suitable solutions for different problems of engineering geophysics.

Preceding studies about groundwater exploration, determination of thickness and situation of


the layers, selecting locations of engineering structures and recovery of their grounds,
designation of salty-fresh water interference surfaces, researching of the weathering zone, etc.
using DCR, are frequently encountered in references.

IP and SP methods, which are used mostly in mining exploration, being researched about their
applicability to solve the problems of engineering geophysics. Accomplishment of these
methods are tested by modeling studies on different problems.

SP methods are used to determine the hydrogeological conditions, drainage constructions,


water motion in unstable soil mass like landslide, searching the seepage areas over the dam
structures, prevention of water pollution etc. and IP methods are used for groundwater
exploration and imaging clay formations of construction areas for engineering structures.

2003 , 38 pages

KEY WORDS : Engineering geophysics, electrical methods, direct current resistivity,


induced polarization, self potential

ii
İÇİNDEKİLER

ÖZET................................................................................................................................... i
ABSTRACT........................................................................................................................ ii
1. GİRİŞ........................................................................................................................ 1
2. ELEKTRİK YÖNTEMLER ve MÜHENDİSLİK JEOFİZİĞİ.......................... 3
3. MÜHENDİSLİK JEOFİZİĞİNDE ELEKTRİK YÖNTEM
UYGULAMALARI..................................................................................................... 4
3.1. Doğru Akım Özdirenç (DAÖ) Yöntemi................................................................. 4
3.1.1. Doğru akım özdirenç uygulamaları..................................................................... 5
3.2. Yapay Uçlaşma (IP) Yöntemi................................................................................ 8
3.2.1 Yapay uçlaşma uygulamaları............................................................................... 14
3.3. Doğal Potansiyel (SP) Yöntemi............................................................................. 20
3.3.1. Doğal potansiyel uygulamaları........................................................................... 21
4. SONUÇLAR............................................................................................................ 35
KAYNAKLAR.................................................................................................................... 37

iii
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

1.GİRİŞ

80’li yılların ikinci yarısından itibaren, jeofizikçilerin %90’ının çalışma alanı olan petrol
endüstrisindeki düşüş ve bütçe kısıntıları, bu alanda çalışan jeofizikçilerin kariyerlerini
risk altına almıştır. Bu dönemde, yer bilimcilerin yalnızca %10’luk bir kısmı maden,
mühendislik ve çevresel araştırmalar yapmaktaydı. Petrol endüstrisindeki düşüş ile bu
alanda çalışan çoğu jeofizikçi, kariyerlerini mühendislik, maden ve çevresel
araştırmalarda devam ettirmişlerdir (Gochioco and Versteeg 1999).

Bu yeniden yapılanma sürecinde, jeofizik alet üreticilerinin büyük petrol şirketlerinden


aldıkları siparişlerde de, bütçe kısıntısı nedeniyle önemli oranda azalma görülmüştür.
Bilgisayar teknolojisinin yapıtaşları olan yazılım ve donanım alanlarındaki ilerlemeler,
üreticilerin, daha küçük, daha etkili ve kullanışlı aletlerle değişen sektöre hızlıca uyum
göstermelerini sağlamıştır. Bu strateji değişikliği, alet üreticilerinin petrol şirketlerine
bağımlılığını azaltmakla kalmamış, diğer alanlardaki jeofizik uygulamalarının da
artması ve genişlemesi için fırsat yaratmıştır (Gochioco and Versteeg 1999).

Jeofizikçilerin çalışma alanlarındaki bu gelişmeler, sığ veya yakın yüzey jeofiziğindeki


ilerlemelere önemli ölçüde yardım etmiştir. Yüksek çözünürlüklü sismik, elektrik,
elektromanyetik, gravite ve manyetik yöntemlerin mühendislik ve çevresel
araştırmalarda uygulanabilirliği kolaylaşmış ve artmıştır. Yöntemlerin
kullanılmasındaki artışla beraber, yöntemlere ait kuram, veri toplama ve modelleme
çalışmalarında da belirgin bir ilerleme gözlenmiştir.

Mühendislik araştırmalarında jeofizik yöntemlerin kullanılmasındaki (mühendislik


jeofiziği) artışta, sektörlerde yaşanan gelişmelerle birlikte, hiç azalmayan su ihtiyacı,
doğal afetlerde can ve mal kaybının azaltılması, tarım ve jeoteknik mühendisliğinde
toprak-fizik ilişkisinin daha iyi bilinmesi gerekliliği vb. sosyal ihtiyaçlar da etkili
olmuştur (Steeples 2001).

Mühendislik jeofiziğinde sıkça kullanılan yöntemler ile sığ yeraltına ait geçirimlilik,
gözeneklilik, kimyasal bileşim gibi özellikler ve stratigrafik, jeolojik, hidrojeolojik,
jeoteknik ve yapısal bilgiler elde edilir. Mühendislik jeofiziği,
- Sedimantolojik ve stratigrafik çalışmalar,
- Jeolojik haritalama,
- Kırık ve boşluk yapılarının belirlenmesi,
- Su seviyesi derinliğinin belirlenmesi,
- Heyelan tabanı ve ana kayanın belirlenmesi,
- Galeri, tünel vb. yer altı çalışmalarında oluşabilecek kazaların önlenmesi,
- İyileştirme çalışmaları sonrasındaki gelişmelerin belirlenmesi,
- Köprü temel kazıklarının derinliklerinin belirlenmesi,
- Mühendislik yapıları için taşıma gücünün belirlenmesi,
- Zamanla değişen fiziksel özelliklerin ve yer hareketlerinin izlenmesi,
- Kayaç dayanımının araştırılması,
- Alt yapı çalışmaları (boru hatları, boşaltım alanları vb.),
gibi çalışmaları kapsamaktadır.

1
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

Kullanılan yöntem veya yöntemler, çalışmanın amacına ve bütçesine, amaçlanan


çözünürlüğe, araştırma derinliğine ve çalışılan alanın jeolojik yapısına göre seçilir. Her
yöntem, yer içinde ayrı bir fiziksel özelliğin değişimini belirlediğinden, çalışmalarda
yöntemlerin bir arada kullanılması, sonuçların daha belirleyici olmasını sağlar.

2
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

2. ELEKTRİK YÖNTEMLER ve MÜHENDİSLİK JEOFİZİĞİ

Bilgisayar teknolojisindeki gelişmelerin, jeofizik problemlerin çözümünde kullanılan


yöntemlere getirdiği yenilik ve hız, alet üreticilerinin bu gelişmeden yararlanarak
ürettikleri daha kullanışlı cihazlar, jeofizik biliminde önemli gelişmelere neden
olmuştur. Bu gelişmeler bir jeofizik araştırmasının her bir adımı olan, veri toplama, veri
sunumu, veri işlem ve yorum aşamalarına önemli katkılar sağlamıştır. Sığ araştırmalara
jeofizik yöntemlerin getirdiği çözümlerin başarısının artmasıyla bu yöntemlere sıkça
başvurulmaya başlanmıştır.

Sığ araştırmalarda kullanılan elektrik yöntemler, hızlı uygulanabilirliği, yapılan


kuramsal ve modelleme çalışmaları ile yorumunun kolaylaşması nedenleriyle, bu
çalışmalarda en çok kullanılan yöntemlerden olmuştur.

Elektrik yöntemlerden doğru akım özdirenç (DAÖ) yöntemi mühendislik


çalışmalarında, hem ülkemizde hem dünyada sıkça kullanılmaktadır. Kaynaklarda, yer
altının özdirenç değişimini inceleyen bu yöntemle yapılan, yer altı suyu aramaları,
tabakaların kalınlıklarının ve konumlarının belirlenmesi, mühendislik yapıları için yer
seçimi, mühendislik yapılarının iyileştirilmesi, tatlı-tuzlu su girişiminin belirlenmesi,
yüzeye yakın ve zayıf ayrışma bölgesinin belirlenmesi vb. çalışmalara sıkça
rastlanmaktadır.

Daha çok maden aramalarında kullanılan ve oldukça başarılı sonuçlar veren yapay
uçlaşma (IP) yöntemi ise yer altı suyu aramalarında, yapı yerlerinin killi bölgelerinin
belirlenmesinde kullanılmıştır. Yer içindeki metalik veya kil minerallerinin varlığı
durumunda IP etkisini ölçen bu yöntemin kullanıldığı mühendislik çalışmalarının sayısı
az olmakla beraber, bu yöntem için çalışmalar daha çok modelleme, dolayısıyla
kullanılabilirliğin araştırılması evresindedir.

Yapay akım kullanılmadan, yerin kendi doğal potansiyelinin ölçüldüğü doğal potansiyel
yöntemi de (SP), sülfürlü maden aramalarında daha çok kullanılmaktadır. Bu yöntemle
yapılan mühendislik jeofiziği çalışmaları ise, yer altı su seviyesinin belirlenmesi, baraj
yapılarındaki sızıntı noktalarının belirlenmesi, drenaj yapılarının bulunması, heyelan
gibi durağan olmayan toprak kütlelerindeki su hareketi, su kirliliğinin önlenmesi vb.
araştırmalarda kullanılmıştır. SP yönteminin de, IP yönteminde olduğu gibi, bu tür
çalışmalarda kullanılabilirliği araştırılmakta ve artmaktadır.

Bu çalışmada, yukarıda bahsedilen elektrik yöntemler olan doğru akım özdirenç, yapay
uçlaşma ve doğal potansiyel yöntemlerinin kullanıldığı mühendislik jeofiziği
uygulamalarına örnekler verilmiştir. Ayrıca, yöntemlere ait temel bilgilere de
örneklerden önce kısaca değinilmiştir.

3
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

3. MÜHENDİSLİK JEOFİZİĞİNDE ELEKTRİK YÖNTEM UYGULAMALARI

3.1. Doğru Akım Özdirenç (DAÖ) Yöntemi

DAÖ yönteminde, çakılan elektrotlar ile yere akım uygulanır ve diğer noktadaki
elektrotlar arasında oluşan gerilim farkı ölçülür (şekil 3.1.). Ölçülen gerilim farkı, tüm
elektrotlar arasındaki uzaklığa ve ortamın jeolojik yapısına bağlıdır.

∆V

A M N B

Şekil 3.1. Akım (A ve B) ve gerilim (M ve N) elektrotları ile arazide oluşturulan ölçü


sistemi

DAÖ yönteminde ölçülen büyüklük gerilim farkıdır. Ancak veri yorumu için gerilim
farkı fiziksel bir büyüklük olan özdirence dönüştürülür. Bu dönüştürme işlemi,

ρa=k.(∆V/I) (3.1.)

bağıntısı ile yapılır. Burada I, yere uygulanan akım (amper), k, elektrotların konumuna
bağlı geometrik faktör ve ∆V, ölçülen gerilim farkıdır (volt). Bu bağıntı tekdüze ve
izotrop bir ortam için geçerlidir. Gerçekte yer tekdüze değildir ve bu bağıntıdan
hesaplanan özdirenç, görünür özdirenç (GÖ) olarak adlandırılır.

Bu yöntemde amaç yer altı yapısını, farklı jeolojik birimlerin farklı özdirençlere sahip
olmalarından faydalanarak belirlemektir.

Doğru akım özdirenç (DAÖ) yönteminde veri toplama işlemi çok kanallı özdirenç
aletleriyle çok kısa sürede ve kolayca yapılabilmektedir.

Ölçüm profillerinin konumu ve uzunluğu, ölçü noktalarının yerleri de aranan yapının


vereceği yanıtı etkilemektedir. Bu nedenle bunların seçimi oldukça önemlidir.

Ölçülen veriler yer altının özdirenç değişimi hakkında bilgi vermek amacıyla yapma
kesitler olarak sunulabilir. Bu tip veri sunumunda yatay eksen uzaklık, düşey eksen
görecel derinlik olmak üzere elde edilen veriler konturlanır. Bu tip veri sunumu ölçü
alanı hakkında nitel yorum yapma imkanı verir. Aranan yapıların gerçek konumları ve
özdirençleri (nicel yorum) uygun veri işlem teknikleri sonucu belirlenebilir. Ters çözüm
olarak adlandırılan bu işlemler sonucunda yer altı yapısını gerçek değerleri ile gösteren
yer elektrik kesitleri elde edilir.

4
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

3.1.1. Doğru akım özdirenç uygulamaları

Doğru akım özdirenç uygulamalarına ilk örnek olarak, Amasya’nın Taşova ilçesinde
bulunan ve yerleşim yerlerini tehdit eden heyelan yapısının kayma yüzeyinin
belirlenmesi için yapılan çalışma verilmiştir (Akça vd 2003).

Aktif ve fosil heyelanların kayma yüzeylerinin belirlenmesinde jeofizik yöntemler


oldukça etkilidir. Heyelanların fiziksel yapıları ve oluşum sebepleri, jeofizik
yöntemlerin başarılı olmasında etkin rol oynamaktadır. Heyelan nedenleri olan, jeolojik
yapı, suya doygunluk, tektonik yapı gibi faktörler jeofizik yöntemlerle belirlenmektedir.

Bu çalışmada, günümüzde kısmen aktif haldeki fosil heyelan yapısının kayma yüzeyi
doğru akım özdirenç yöntemiyle belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışma alanı ve ölçüm
profiline ait gösterim şekil 3.2.’de verilmiştir.

Profil 1 olarak adlandırılan ölçüm profili boyunca, doğru akım özdirenç çalışmaları
yapılmıştır. 17.5 m aralıklı, 25 adet elektrot ile ölçüm yapılmış, elde edilen sonuçlar 2B
ters çözüm algoritmaları ile değerlendirilmiştir. Değerlendirme sonucu elde edilen 2B
yer elektrik kesiti şekil 3.3.’de verilmiştir.

RP,SP

Profil 2

EP

Profil 1

Yeşilırmak Taşova

100 m

Şekil 3.2. Çalışma alanı ve ölçüm profillerine ait gösterim (EP: Elektrik profili, SP:
Sismik profili, RP: Radar profili) (Akça vd 2003)

Çalışma alanının bilinen jeolojik yapısı ve ölçüm profili üzerinde yapılan mekanik
sondaj (S4-S5) (şekil 3.3.) çalışmaları ile kayma yüzeyi çakıl-kil sınırı olarak tahmin
edilmektedir. Yapılan doğru akım özdirenç çalışmaları sonucu elde edilen yer elektrik
kesitinde bu sınır kesikli çizgi ile verilmiştir (şekil 3.3.). Çizginin alt kısmında
tabandaki ana kayadan (200. m – koyu mavi) ayrışan kil seviyesi (sarı-pembe geçişi)
görülmektedir. Çizginin üst kısmında ise altındaki geçirimsiz kil tabakası nedeniyle su

5
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

birikiminin olduğu çakıllı-kumlu birim gözlenmektedir (kırmızı). Mekanik sondaj


çalışmaları ile bulunan birimlerin derinlik değerleri, yer elektrik kesiti ile uyum
göstermektedir (Akça vd 2003).

S4 S5

Uzaklık (metre)

Şekil 3.3. Ölçüm profiline ait ters çözüm sonucu elde edilen yer elektrik kesiti (Akça vd
2003)

Bu alandaki heyelan olayının ana nedeni olan suya doygunluk ve jeolojik birim
faktörleri, elektrik yöntemlerden doğru akım özdirenç yöntemiyle belirlenmiştir.
Jeolojik birimler arasındaki geçiş ve birimlerin içerdikleri su miktarları ile heyelanın
kayma yüzeyi hakkında kolayca yorum yapılmıştır. Doğru akım özdirenç çalışmalarına
paralel profilde gerçekleştirilen sismik kırılma, yer radarı ve mekanik sondaj
çalışmaları, önerilen kayma yüzeyinin derinliği ve yüzeyi sınırlayan jeolojik birimleri
desteklemektedir (Akça vd 2003).

Doğru akım özdirenç yönteminin sıkça uygulandığı mühendislik jeofiziği


problemlerinden birisi de yer altındaki boşluk yapılarının bulunmasıdır. Batık çukurları,
kırıklar, boşluk vb. yapılar, son yıllarda hızla gelişen, 2B ve 3B veri toplama ve ters
çözüm algoritmaları ile başarılı bir şekilde belirlenebilmektedir. Bu tip çalışmalar,
karayolu, havaalanları, park alanları gibi yapılarda oluşabilecek çökmeleri önlemek
veya oluşan çökmelerin tetikleyeceği yeni çökme alanlarını belirlemek amacıyla
yapılmaktadır.

Bu çalışmalara örnek olarak, Pennsylvania’daki bir karayolunda oluşan çöküntünün


çevresinde (şekil 3.4.), olası yeni çökme alanı oluşturabilecek zayıf alanları belirlemek
amacıyla yapılan doğru akım özdirenç uygulaması verilmiştir. Çalışmalarda 3B veri
toplama yapılmış (şekil 3.5.) ve 3B ters çözüm algoritmaları ile yer altı yapısı
yorumlanmıştır (Leberfinger 2000).

3B veri toplama için oluşturulan elektrot ağı, x yönünde 3 m aralıklarla 7 elektrot ve y


yönünde bu dizilimin 8 kez tekrar edilmesiyle oluşturulmuştur. Başka bir deyişle ağ, 21
m’ye 18 m’lik bir alanı taramaktadır. Çalışmada pol-pol elektrot açılımı kullanılmış,
birer akım ve potansiyel elektrotları ağdan 210 m uzağa çakılmıştır. Veri toplama işlemi
yaklaşık olarak 6 saat sürmüştür. 3B veri toplama işlemi, 2B boyutlu çalışmalara oranla
oldukça uzun sürmektedir (Leberfinger 2000).

6
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

Şekil 3.4. Karayolunda oluşan çökme (Leberfinger 2000)

Şekil 3.5. Karayolundaki çöküntüye bitişik olarak yapılan 3B veri toplama düzeneği
(Leberfinger 2000)

Ölçüm alanının 3B ters çözüm sonucu elde edilen yer elektrik kesitleri şekil 3.6.’da
verilmiştir. 3-6 m arasını gösteren kesitte, yaklaşık olarak 12 m civarında ve 6-15 m
derinliklerinde sınırlanmış bir boşluk yapısı belirlenmiştir (kesikli beyaz çizgi). Bu yapı
y yönünde ilerledikçe hem yanal hem de düşey yönde büyümektedir. Son kesitte 6-20 m
derinliklerinde sınırlanmış bir boşluk gözlemlenmektedir (Leberfinger 2000).

Yapılan bu çalışma ile yolda oluşan çökmenin çevresinde hangi yönlerde


ilerleyebileceği hakkında fikir sahibi olunmuştur. Yolun, çökmeden sonra yeniden
yapılması sırasında bu yönde amaçlanan yol genişletmesinden vazgeçilmiştir.

7
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

Şekil 3.6. Ölçüm alanına ait yer elektrik kesitleri (Leberfinger 2000)

3.2. Yapay Uçlaşma (IP) Yöntemi

Yapay uçlaşma yöntemi, yer altına gönderilen akımın aniden kesilmesinden sonra
ölçülen gerilim farkının aynı anda sıfıra düşmemesi ve belli bir süre azalarak devam
etmesine neden olan yerin IP etkisini inceler. IP etkisine neden olan yer altındaki fiziko-
kimyasal tepkimelerin kaynağı, metalik mineral varlığında oluşan metalik polarizasyon
ve kil minerallerinin varlığında oluşan zar polarizasyonu olarak adlandırılır.

Yer içindeki IP etkisine neden olan makroskobik ve mikroskobik olayların oluşum


nedenlerinden dolayı, yapay uçlaşma yöntemi daha çok metalik maden yataklarının
aranmasında kullanılır.

Yapay uçlaşma yönteminin arazi uygulaması, zaman bölgesi ve frekans bölgesi olmak
üzere iki farklı şekilde yapılır. Zaman bölgesi ölçümlerde, yere uygulanan doğru akımın
kesilmesinden sonra, ölçülen gerilim farkının aniden sıfıra düşmemesi ve belli bir süre
azalması sonucu elde edilen gerilim eğrisi IP boşalım eğrisi olarak adlandırılır (şekil
3.7.).

8
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

Akım
Zaman

Gerilim

IP boşalım
eğrisi
Zaman

Şekil 3.7. Zaman bölgesi ölçümlerde uygulanan akım, ölçülen gerilim ilişkisi ve IP
boşalım eğrisi

Bu eğri incelenerek zaman bölgesi ölçümlerde yüzde IP etkisi (%IP) ve görünür


yüklenebilirlik (Ma) parametreleri elde edilir. Doğru akım uygulandığı andaki gerilim
farkı (∆VDC) ile akımın kesildiği andaki gerilim farkı (∆V(t)) oranından IP etkisi
parametresi elde edilir:

∆V (t )
% IP = .100 (3.2.)
∆V DC

Akımın kesildiği andaki (t=0) gerilim farkını ölçmek mümkün olamayacağından, ∆V(t)
akımın kesilmesinden belli bir süre sonra (t) ölçülür (şekil 3.8.). Bu t süresi tüm arazide
aynı olmalıdır ve genellikle 0.1 – 10 sn aralığındadır.
Gerilim

∆VDC
∆V(t)
Zaman

t=0 t

Şekil 3.8. Zaman bölgesi ölçüm tekniğinde yüzde IP etkisi parametresinin bulunmasında
kullanılan büyüklükler

9
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

Görünür yüklenebilirlik (Ma) parametresi, IP boşalım eğrisi üzerinde, belirli zaman


aralıklarında, gerilim farkının integre edilmesiyle bulunur (şekil 3.9.):
t2
1
Ma =
∆V DC ∫ ∆V
t1
IP dt (3.3.)

t2

∫ ∆VIP dt
1 t1
Ma = , ∆t = t 2 − t1 (3.4.)
∆t ∆V DC
Gerilim

∆VDC ∆VIP

Zaman
t=0 t1 t2

Şekil 3.9. Zaman bölgesi ölçüm tekniğinde görünür yüklenebilirlik parametresinin


bulunmasında kullanılan büyüklükler

Frekans bölgesi ölçümlerde yere alternatif akım uygulanır ve görünür özdirenç


ölçümleri yapılır. Uygulanan alternatif akımın frekansının artmasıyla özdirencin
azalmasından yararlanılarak geliştirilen bu yöntemde, yüzde frekans etki (% FE) ve
metal faktör (MF) parametreleri ölçülür. Yüzde frekans etki,

ρ DC − ρ AC
% FE = .100 (3.5.)
ρ AC

bağıntısı ile verilir. Burada ρDC, doğru akım ölçümü ile elde edilen özdirençtir. Ancak
uygulamada çok düşük frekansta ölçülen özdirenç değeri kullanılmaktadır. Metal faktör
ise frekans etki değerinin ρDC değerine bölünmesiyle elde edilir ve

 FE 
MF = 2π .10 5   (3.6.)
 ρ DC 

bağıntısı ile hesaplanır.

Metal faktör, arazide ölçülen bir parametre değildir. Ancak IP etkisi, ana kaya veya yan
kayacın özdirencinin etkisiyle değişiklik gösterir. Bu değişikliği belirlemek ve yorumu

10
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

kolaylaştırmak amacıyla kullanılır. Başka bir deyişle, özdirencin fonksiyonu olarak IP


etkisinin düzeltilmesidir ve IP-özdirenç ilişkilendirilmesinde kullanılır. Bu nedenden
dolayı metal faktör, IP yönteminde ölçülen tüm parametreler için kullanılır (Bertin and
Loeb, 1976):

IP
MF = , IP = % IP, M a , FE (3.7.)
ρ DC

Diğer bir ölçüm alım yöntemi de, frekans faz ölçüsüdür. Frekans faz ölçümünde, tek bir
frekansta alınan ölçüm ile, uygulanan akım ve ölçülen gerilim arasındaki faz farkından
IP etkisini belirlenir. Doğru akım uygulamalarında görünür özdirenç (3.1.) bağıntısı ile
tanımlanırken, alternatif akım uygulamalarında,

ρ a (w ) = ρ a (w ) e i Φ ( w ) (3.8.)

bağıntısı ile karmaşık özdirenç tanımı yapılır. Bu tanımda bulunan ve (3.9.) bağıntısı ile
tanımlanan faz açısı frekans faz ölçümünde IP etkisini tanımlar:

−1  σ (w ) 
'
( )
Φ w = tan    (3.9.)
 σ ( w ) 

(3.9.) bağıntısında, σ ' karmaşık iletkenliğin sanal bileşeni, σ ise gerçel bileşenidir.
Frekans faz ölçüsü daha duyarlı ve hızlı olmasına rağmen ölçüm cihazının maliyetinin
yüksek olması uygulamaları kısıtlamaktadır.

Spektral IP yöntemi (SIP), geniş bir frekans bandında IP ölçümlerindeki genlik ve faz
incelemelerinin yapılmasıyla yerin IP etkisinin araştırılmasıdır. Bu yöntemde 10-3 –
4.103 Hz aralığında alternatif akım kullanılır. Sonuçta kullanılan elektrot açılımına bağlı
bir karmaşık empedans değeri ölçülür:

Z (w ) = Z e i Φ ( w ) (3.10.)

Karmaşık empedans bağıntısındaki genlik ve faz değerlerinin frekansla değişimi, IP


etkisini temsil eden basit bir devre modeli için şekil 3.10.’de verilmiştir.

Bugüne kadar yapılan çalışmalarda Cole-Cole denkleminin SIP yanıtı olan karmaşık
empedansı tanımlayan en uygun bağıntı olduğu gözlemlenmiştir (Pelton et al. 1978).

  1 
Z (w) = ρ DC 1 − M 1 − 
 (3.11.)
 (1 + iwτ )
c
 

Burada; Z(w), karmaşık empedans (ohm m), ρDC, özdirenç (ohm m), M, yüklenebilirlik
(boyutsuz), w, açısal frekans (rad sn-1), τ, zaman sabiti (sn), c, frekans bağılıdır (şekil
3.11.). Burada c ve τ parametreleri, IP kaynağının tane dokusuna, tane iriliğine bağlıdır.
SIP yöntemi, geleneksel IP yöntemlerinin, elektromanyetik kuplaj ve mineral

11
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

bileşimindeki farklılık gibi nedenlerden dolayı oluşan zayıf noktalarını da ortadan


kaldırılmaktadır. Çok kanallı olarak DAÖ ölçümü yapan aletlerin IP ölçümü de
yapmaları veri toplama işlemini oldukça hızlandırmıştır. IP ölçümlerinde polarize
olmayan elektrotlar, içi çamur dolu ufak çukurlara yerleştirilir. Böylece hem çelik
elektrotların kendi polarizasyonunun ölçülmesi engellenir, hem de kontak direnci en aza
indirilir.

Maden arama amaçlı yapay uçlaşma ölçümlerinde genellikle profil ölçümleri alınır ve
dipol-dipol elektrot açılımı kullanılır. Diğer amaçlı çalışmalarda sondaj, profil, sondaj-
profil ölçümleri, amaçlanan araştırma derinliğine göre istenen elektrot açılımıyla
yapılabilir.

Veri sunumu, profil eğrileri ve yapma kesitler şeklinde yapılabilir ve yorumcuya nitel
yorum imkanı verir. Nicel yorum için gerekli olan gerçek parametre değerleri ters
çözüm sonucu elde edilir.
Genlik

Faz

Frekans

Şekil 3.10. IP etkisini temsil eden basit bir devre modeli için karmaşık empedansın
genlik ve fazının frekansla değişimi (Pelton et al. 1978)

12
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

Faz
Genlik

Frekans

Şekil 3.11. ρDC = 1 ohm m, τ = 0.01 sn ve c = 0.25 değerleriyle hesaplanan Cole-Cole


modeli örnek genlik ve faz eğrileri (Pelton et al. 1978)

13
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

3.2.1. Yapay uçlaşma uygulamaları

İlk örnek, ABD Maine’de Verona adasında bulunan (şekil 3.12.) bir su kuyusunda, tuzlu
su karışımı nedeniyle oluşan kirlenmenin kaynağının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır
(Slater and Sandberg 2000).

Şekil 3.12. Çalışma alanına ait yer bulduru haritası (Slater and Sandberg 2000)

1996 yılında, yol kenarında bulunan yerel bir kuyuda su kirliliğinin belirlenmesi
üzerine, kirlenmeye neden olan tuz kaynağının, kuyu yakınlarında bulunan eski bir tuz
depolama alanının mı, yoksa kışın yolun buzlanmasını engellemek için yola dökülen
tuzun mu neden olduğu araştırılmıştır. Kuyuya su sağlayan tatlı su akiferini çevreleyen
ana kaya kırıklı bir yapıdadır. Akifere tuzlu su karışımının bu kırıklı yapıdan
gerçekleştiği düşünülerek, kırık yapısının doğrultusunun belirlenmesi amacıyla önce
EM31 yöntemi uygulanmıştır. Çalışma sonucu belirlenen kırık doğrultusu, tuz
karışımının kuyu civarında bulunan tuz yığınından kaynaklandığı ihtimalini
kuvvetlendirmiştir (Slater and Sandberg 2000).

Kırık doğrultusunu kesen iki paralel hatta yapılan doğru akım özdirenç ve yapay
uçlaşma ölçümleri ile de, akifere tuz karışımının hangi bölgelerde, hangi yoğunlukta
olduğu dolayısıyla da alanın kırık yapısı araştırılmıştır (şekil 3.13.). Ölçüm yapılan iki
hatta Line66W, yakın yüzeydeki kirlenmenin sınırlarını, Line32.5W derindeki tuz
hareketini belirlemek amacıyla seçilmiştir. Hatların bu bölgelerde seçilmesinin diğer bir
nedeni de, EM31 yöntemiyle, bu iki hat arasındaki tuz karışımının etkisinin
belirlenememesidir. Çalışmada dipol-dipol (a=3 m) elektrot açılımı kullanılmıştır.

14
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

Şekil 3.13. Kırık doğrultusunun belirlenmesi amacıyla uygulanan EM31 yönteminden


elde edilen iletkenlik haritası ve elektrik yöntemlerin uygulandığı hatlar
(Slater and Sandberg 2000)

Hatlarda yapılan ölçümlerden elde edilen özdirenç ve yüklenebilirlik kesitleri şekil


3.15.’de verilmiştir.

Line66W’e ait özdirenç kesitinde yüzeye yakın bölgelerde, belirgin olarak düşük
özdirenç gösteren yapı bulunmaktadır. Bu yapı 130-160 m arasında yüzeye 3 m’den
daha yakın kısımda bulunmakta ve 100-130 m arasında 4.5 m derinliğe kadar
inmektedir. Aynı kesitte 90-100 m arasında daha az yoğunlukta bir belirti bölgesi vardır
(Slater and Sandberg 2000).

Bu hatta yapılan IP ölçümlerinden elde edilen yüklenebilirlik kesitinde ise, yüzeye


yakın bölgelerde düşük yüklenebilirlik gözlenmektedir. IP kesitindeki düşük
yüklenebilirlikli ve özdirenç kesitindeki düşük özdirençli bölgelerin şekilleri birbirlerine
benzemesine rağmen aynı değildir (Slater and Sandberg 2000).

Tuzlu suyun hem yüklenebilirliğinin hem de özdirencinin düşük olması (şekil 3.14.),
Line66W’de gözlemlenen ve yukarıda anlatılan belirtilerin, tuzlu sudan kaynakladığına
işaret etmektedir (Slater and Sandberg 2000).

15
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

ρa (Ωm) Ma (%)

ρa

Ma

Uzaklık
Tatlı su

ρa (Ωm) Ma (%)

ρa
Ma

Uzaklık
Tuzlu su

Şekil 3.14. Tatlı ve tuzlu suyun yüklenebilirlik ve özdirenç belirtileri (Ogilvy and
Kuzmina 1972’den düzenlenmiştir)

16
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

Şekil 3.15. Line32.5W ve Line66W’de uygulanan elektrik yöntemler sonucu elde edilen
özdirenç ve yüklenebilirlik kesitleri (Slater and Sandberg 2000)

Line66W’e ait yüklenebilirlik kesitinde yüklenebilirlik değeri 20 mV/V’dan yüksek


olan bölgeler ana kayayı, daha düşük yüklenebilirlik değerli bölgeler (8-10 mV/V)
sedimanter bölgeyi belirtmektedir. Bu keskin geçiş, IP kesitinde net bir şekilde
belirlenirken, DAÖ kesitinde bu sınır gözlemlenememektedir (Slater and Sandberg
2000).

Ana kayanın yüzeye yakın olduğu ve zaman zaman mostra verdiği bölgede alınan
ölçümlerde (Line32.5W), yüzeye yakın bölgelerin yüksek özdirençli olduğu görülür.
Yüksek özdirenç, ana kayanın yüzeye yakın olmasının yanı sıra, bu bölgede tuzlu su
birikiminin olmayışından da kaynaklanmaktadır. Bu hatta ait özdirenç kesitinde 90-105
m arasında 7.5-8 m derinliğindeki düşük özdirençli bölge dikkat çekmektedir. Bu
belirtiye tuzlu su birikimi neden olmaktadır. Aynı belirti yüklenebilirlik kesitinde
gözlemlenememektedir. Bunun nedeni, kırıklı yapısında kil içermesinden dolayı yüksek
yüklenebilirlik gösteren (20 mV/V ve üstü) ana kayanın yüzeye yakın olması ve
derinlerdeki IP etkisinin belirlenmesi için gereken çözünürlüğü düşürmesidir (Slater and
Sandberg 2000).

Kesitlerde görüldüğü gibi, kırık yapısı, Line32.5W’den Line66W’e doğru yüzeye


yaklaşmakta ve tuz yığınından kopan tuz da bu kırık yapısını takip ederek su kuyusunda
kirlenmeye yol açmaktadır (Slater and Sandberg 2000).

Bu çalışmada, tatlı su-tuzlu su girişimine neden olan etkilerin bulunması ve bunlara


mühendislik açıdan yorum ve çözüm getirilmesi amacıyla yapılan mühendislik jeofiziği
uygulamalarına yapay uçlaşma yönteminin sağladığı katkılar açıklanmıştır. Örnekten de

17
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

görülmektedir ki, gerek jeolojik bazı koşullar, gerekse duyarlı olduğu fiziksel
özelliklerin doğru akım özdirenç yöntemine yanıt vermede yetersiz kalması durumunda
yapay uçlaşma yöntemi faydalı olmuştur. Çalışmada yapay uçlaşma yöntemi, ana kaya
sınırının, kırık yapısının yön ve doğrultusunun ve tuzlu su içeren bölgelerin sınırlarının
belirlenmesinde oldukça etkili olmuştur.

Ana kayanın kırıklı yapısı içinde bulunan kil birimleri ve sedimanter birimin
içeriğindeki kimyasal değişimler, yerin IP etkisinin oluşmasında (yüklenebilir
olmasında) ve dolayısıyla da problemin çözümünde etkili olmuştur.

İkinci çalışma Danimarka’da gerçekleştirilmiştir. Danimarka’nın büyük bir kısmı, buzul


ve nehirlerden taşınan sıkılaşmamış sedimanter tabakalarla kaplıdır ve bu sedimater
tabakalar geniş ölçekte bir heterojenite göstermektedir. Danimarka’nın çoğu bölgesinde
yapılan jeofizik araştırmalarda, killi sedimanların, temiz kum ve çakıllardan ayrımında
başarılı olunamamıştır. Sadece gamma logu çalışmalarında bu ayrım kesin olarak
yapılabilmektedir. Ancak bu yöntem, sondaj gerektirmesi ve maliyeti yüksek olması
nedeniyle tercih edilmemektedir (Slater et al. 2000)

Özellikle killi ve son yıllarda yapılan çalışmalarla sedimanter birimlerin, belirgin IP


etkisi göstermelerinin belirlenmesi, yapay uçlaşma yönteminin mühendislik
çalışmalarında kullanımını arttırmıştır.

Bu gelişmelerden faydalanarak, Danimarka’da karşılaşılan probleme çözüm üretmek


amacıyla yüzeyden IP çalışmaları yapılmıştır. Sıkılaşmamış sedimanlar içinde yer alan
işletilebilir akiferlerin varlığı ekonomik olarak da bu çalışmayı önemli duruma
getirmektedir (Slater et al. 2000).

Aarhus şehri için önemli bir su kaynağı olan Beder akiferi üzerinde 1B ve 2B IP verisi
toplanmış ve toplanan veriler ters çözüm algoritmalarıyla değerlendirilmiştir. 1B ters
çözüm sonucu elde edilen yer altına ait gerçek yüklenebilirlik, normalleştirilmiş
yüklenebilirlik ve derinlik değerleri çizelge 3.1.’de verilmiştir.

IP ölçümü yapan aletlerin çoğu, IP parametrelerinin yanı sıra özdirenç ölçümü de


yapmaktadır. IP verilerinin yorumu, aletlerde tanımlanan yüklenebilirlik kavramı ile
kuramsal yüklenebilirlik kavramının uyumsuzluğundan, karmaşıklaşmaktadır. Farklı
sahalardaki IP çalışmalarının karşılaştırılması için, aletler, araştırmalar, kuramsal
bilgide uyumlu yüklenebilirlik parametresine gereksinim vardır. Bu amaçla
normalleştirilmiş yüklenebilirlik (Mn) parametresi türetilmiştir (Slater et al. 2000):

Mn = M / ρ (3.12.)

Aynı bölgede, IP yanıtının kullanılabilirliğinin karşılaştırılması için doğru akım


özdirenç ve gamma logu ölçümleri de yapılmıştır. Elde edilen özdirenç değerleri de
çizelge 3.1.’de verilmiştir.

18
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

Çizelge 3.1. 1B ters çözüm sonucu elde edilen gerçek derinlik, yüklenebilirlik,
normalleştirilmiş yüklenebilirlik ve özdirenç değerleri (Slater et al. 2000)

Derinlik M (mV/V) Mn (µS/m) ρ (Ωm)


0
5.6 24 238 1
0.6
11.4 138 81 2
2.2
4.6 163 28 3
9.4
2.2 22 98 4

Bölgede yapılan gamma logu çalışmalarında 0.5-8 m aralığında (2. ve 3. tabaka) yüksek
değerler belirlenmiştir. Bu belirtinin killi sedimanter birime işaret ettiği
düşünülmektedir. Üçüncü tabaka düşük özdirenç ve yüksek Mn değerleri
göstermektedir. Bu değerler, log çalışmalarıyla yapılan yorumu doğrulamaktadır. İkinci
tabakanın yer aldığı derinlikte de killi birimin varlığı düşünülmesine rağmen, bu
tabakanın özdirenci yüksek bulunmuştur. Ancak bu tabaka aynı zamanda yüksek Mn
değeri vermektedir. IP etkisi ile log çalışmaları ölçümlerin tamamında uyum
göstermektedir. Bu tabakanın özdirencinin yüksek olması ise yakın yüzeyde değişen
sıvı bileşimi ve doygunluk parametrelerine bağlı olabilir. İlk tabaka ise yüksek özdirenç
ve düşük Mn değerleri ile düşük kil konsantrasyonuna sahiptir (Slater et al. 2000).

Çalışma alanına ait 2B yer özdirenç, yüklenebilirlik ve normalleştirilmiş yüklenebilirlik


kesitleri şekil 3.16.’da verilmiştir.

Yukarıda sonuçları verilen 1B IP ve düşey elektrik sondaj çalışması 2B kesitler


üzerinde 164. m’de Rb3 olarak gösterilmiştir ve sonuçlar uyumludur. Ancak 1 ve 2.
tabakayı 2B kesitlerde ayırmak oldukça zordur (Slater et al. 2000).

1B, IP ve düşey elektrik sondaj çalışmalarının yapıldığı diğer bir nokta olan Rb5’te ise
düşük özdirenç değerleri görülmektedir. İlk durumda, düşük özdirenç değerlerinin bu
alanda kil varlığına işaret ettiği düşünülse de, Mn kesitinde değerler bu alana doğru
azalmakta olduğundan ve bu alandaki log çalışmalarından elde edilen değerlerin düşük
olmasından, alandaki sedimanter birimlerde kil varlığının olmadığı yorumlanmıştır
(Slater et al. 2000).

19
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

Şekil 3.16. 2B ters çözüm sonucu elde edilen yer kesitleri. (a) Özdirenç, (b)
Yüklenebilirlik, (c) Normalleştirilmiş yüklenebilirlik (Slater et al. 2000).

Yalnızca özdirenç kesitine bakılarak litolojik farklılıkları betimlemek yorumun yanlış


yapılmasına yol açacaktır. Özdirenç litolojiye ek olarak, birimlerin içerdiği sıvıların
kimyası ve doygunluğa da bağlı olarak değişmektedir. Her iki sondaj noktasında da
düşük özdirenç ölçülürken, sadece Rb3’te kil tabakasına rastlanmıştır (Slater et al.
2000).

Mn kesitinde iki sondaj noktasının arasında kalan bölgede 30 ile 160. m’ler arasında 2-3
metre kalınlığında killi birim belirlenmiştir (kesikli çizgi) (Slater et al. 2000).

Bu uygulamada, log çalışmaları yapılmadan yüzeyden IP ölçümleri ile killi birimlerin


var olduğu litolojik farklılaşmaların belirlenebileceği gösterilmiştir. Bu durum hem
maliyeti düşürmekte hem de diğer yöntemlerin duyarsız kaldığı bu problemde IP
yönteminin kullanılabilirliğini göstermektedir.

3.3. Doğal Potansiyel (SP) Yöntemi

Bu yöntem, yapay akımlar kullanılmadan yerin doğal potansiyelinden yararlanarak,


herhangi iki nokta arasındaki gerilim farkının ölçülmesi esasına dayanmaktadır.
Doğada, kaynak kullanmadan gerilim farkı oluşturacak, iklim değişimleri, topoğrafya,
jeolojik koşullar ve benzeri bir çok neden vardır. Çok yağışlı veya çok kurak iklimlerde
yer altı su seviyesinin değişimi, kayaçların farklı petrofiziksel özellikte bulunmaları SP

20
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

değişimine neden olan başlıca faktörlerdir. Ayrıca metal su boruları, trafo merkezleri,
tuzlu su dokanakları, kuyular, cüruf yığınları da küçük de olsa SP değişimlerine neden
olur.

İki nokta arasındaki gerilim farkının ölçülmesi amaçlandığından, ölçülerin


etkilenmemesi için polarize olmayan elektrotlar kullanılır. Elektrotların yerleştirildiği
ölçü noktalarına ufak çukurlar kazılarak içi su ile doldurulur ve yer ile elektrot
arasındaki kontak direnci bu şekilde en aza indirilmiş olur. Mümkün olduğunca az
dirençli, fazla uzun olmayan (en fazla 500 m) kablolar kullanılır. Elektrotlar arasındaki
gerilim farkını ölçmek için potansiyometre kullanılır.

SP ölçümleri, elektrotlardan bir tanesi sabit kalmak üzere diğer elektrotun ölçü
noktalarında gezdirilmesi şeklinde yapılan potansiyel ölçüsü veya iki elektrot arasının
sabit tutulması ve ölçü noktalarında gezdirilmesi şeklinde yapılan gradyent ölçüsü
biçiminde yapılır. Potansiyel ölçümlerinde baz noktası belirti bölgesi dışında
seçilmelidir.

SP yöntemi, yerin doğal potansiyelinin, belirli koşullar altında, en yüksek değerini


sülfürlü maden yataklarında göstermesi nedeniyle bu tip yatakların aranmasında en çok
kullanılan yöntemdir.

Ölçüm sonuçları, potansiyel kontur haritaları şeklinde sunulur. Ayrıca çalışılan


alanlarda belirli doğrultularda alınan profil ölçüleri, potansiyelin uzaklıkla değişimi
hakkında yararlı bilgiler verir.

3.3.1. Doğal potansiyel uygulamaları

Doğal potansiyel yönteminin mühendislik alanında uygulamalarına örnek olarak,


sırasıyla, volkanik bir arazideki akifer yapılarının daha verimli kullanılması için yapılan
bir çalışma ve baraj yapısı çevresinde oluşan sızıntıların saptanması ve giderilmesi
çalışmaları verilmiştir.

İlk örnek, Fransa Puy-de-Dome’daki, Chaine des Puys bölgesinin kuzey kısmında
bulunan ve bölgede yaşayan 80000’e yakın insanın içme suyu ihtiyacını karşılayan
volkanik akiferlerin su kapasitesinin daha kontrollü kullanılması ve akiferlerin
korunması için Observatiore de Physique du Globe de Clermont- Ferrant tarafından
doğal potansiyel ölçümleridir.

Çalışma alanı, her iki tarafında geçirimsiz kırıntılı kayaçlardan oluşan asimetrik
grabenlerin ortasındaki volkanik birimlerden oluşan bir horst yapısı üzerinde yer
almaktadır. Volkanik yapılar gerek taneli yapıda olmalarından, gerekse soğumaları
sırasında kırıklı yapıların oluşmasından dolayı geçirimli bir yapıya sahiptirler. Bu
geçirimli yapı, yağmur sularının, temel topoğrafyasının denetiminde yer altına inmesine
ve buralarda akiferlerin oluşmasına neden olmuştur. Yer altı sularının yer yüzüne çıktığı
kaynak noktaları çalışma alanına ait jeolojik haritada belirtilmiştir (şekil 3.17.).
Formasyonların birbirlerine göre konumları şekil 3.18.’deki düşey kesitte verilmektedir
(Fournier 1989).

21
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

Doğal potansiyel ölçümleri, 9 profil boyunca gerçekleştirilmiş, potansiyel ölçüsü


alınmış ve çalışma alanının topoğrafik koşulları, akifer tipleri, doymuş-doymamış
bölgeleri ve ana kaya yapısı göz önüne alınarak değerlendirilmiştir. Ölçüm aralığı 50 m
olarak seçilmiştir (Fournier 1989). Ölçüm profillerin konumları şekil 3.19.’da,
ölçümlerinden elde edilen kontur haritası da şekil 3.20.’de verilmiştir. Ölçüm profilleri
için önerilen yer altı modelleri ve profillere ait doğal potansiyel eğrileri şekil 3.21.,
3.22., 3.23., 3.24. ve 3.25.’de karşılaştırmalı olarak verilmiştir.

(a) (b)

(c)

Volkanik
örtü kayaları
Kırıntılı
kayalar
Metamorfik
temel kayaları
Kaynaklar

Şekil 3.17. (a) Çalışma alanına ait yer bulduru haritası. (b) Bölgenin basitleştirilmiş
jeoloji haritası ve kaynakların yeri. (c) SP ölçümlerini yapıldığı alan
(Fournier 1989)

22
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

B D

Şekil 3.18. Çalışma alanındaki formasyonların birbirlerine göre düşey konumlarını


gösteren jeolojik kesit. (A) Metamorfik temel kayaları, (B) Semdimanter
birim, (C) Temel volkanik birimler, (D) Asidik volkanik birimler (Fournier
1989)

Volkanik
örtü kayaları

Metamorfik
temel kayaları

SP Profilleri

Şekil 3.19. Çalışma alanında ölçüm alınan dokuz SP profilinin konumları (kesikli çizgi)
(Fournier 1989)

23
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

Şekil 3.20. Çalışma alanına ait SP kontur haritası (Fournier 1989)

Profil 1 ve 2 ölçümlerinin yapıldığı alanda, su tablasını içeren tahmini model şekil


21.a’da verilmiştir. Ölçüm sonucu elde edilen SP değerleri ve modelden elde edilen
kuramsal eğri karşılaştırmalı olarak şekil 3.21.b’de görülmektedir. Tahmini su
tablasının bulunduğu alandaki kuramsal ve ölçülen SP değerlerinin ani düşüşü (e),
modelin doğruluğunu göstermektedir (Fournier 1989).

24
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

Şekil 3.21. Profil 1 ve 2’ye ait tahmini kaynağı içeren yer altı modeli (a) (1:Metamorfik
temel kayaları, 2:Kırıntılı kayalar, 3:Volkanik örtü kayaları, WT:Su tablası),
modelden hesaplanan kuramsal eğri (- - -) ve ölçülen (1:Profil 1, 2:Profil 2)
SP eğrisi (b) (Fournier 1989)

Profil 3’te yapılan SP ölçümleri sonucu ve buraya ait olan tahmini yer altı modelinden
hesaplanan kuramsal değerlerin karşılaştırılması şekil 3.22.’de verilmiştir. Eğrilerde A
ve B noktalarındaki düşüş, temel kaya içinde su tablasının başlangıç ve bitiş noktalarını
işaret etmektedir (Fournier 1989).

Su tablası

Şekil 3.22. Profil 3’e ait yer altı su tablasını içeren tahmini yer altı modeli, modelden
hesaplanan kuramsal eğri (- - -) ve ölçülen SP eğrisi (düz çizgi) (Fournier
1989)

25
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

Profil 4-5-6’ya ait SP eğrileri şekil 3.23.’de verilmiştir. Profil 4’te a, c, h noktaları
akiferlerin sınırlarını, b noktası akifer bölgesini, Profil 5’te a ve d, Profil 6’da ise c ve d
noktalarının akifer sınırı olduğu belirlenmiştir (Fournier 1989).

Şekil 3.23. Profil 4-5-6’ya ait SP eğrileri ve belirti bölgeleri (Fournier 1989)

26
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

Şekil 3.24. Profil 7 ve 8’e ait tahmini yer altı modeli ve bu modelden elde edilen
kuramsal ve ölçüm SP değerlerindeki belirti noktaları (Fournier 1989)

Şekil 3.25.’de çalışma alanını uçtan uca kesen A-B profilinde (şekil 3.19.) elde edilen
SP eğrisi verilmiştir. Tahmini modelden elde edilen kuramsal SP eğrisinde, su tablasının
en yüksek noktasında, SP eğrisindeki düşüş ölçülen değerle çakışmaktadır (Fournier
1989).

27
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

Şekil 3.25. A-B profilinde ölçülen ve tahmini yer altı modeli ve kuramsal (- - -)-ölçülen
(düz çizgi) SP eğrileri (Fournier 1989)

Çalışma alanına ait doğal potansiyel kontur haritası ve her bir profile ait doğal
potansiyel eğrilerindeki en düşük ve en yüksek değerler, ölçüldükleri yerler de göz
önünde bulundurularak, hidrojeolojik açıdan yorumlanmıştır. Çalışma alanında bulunan
volkanın yamaç kısımlarında ve üstünde ölçülen en düşük SP değerleri ise su tablasının
en yüksek kısmını belirtmektedir (Fournier 1989).

Çalışma alanında, doğal potansiyel yönteminin yanı sıra DAÖ yöntemi de


uygulanmıştır. Elde edilen özdirenç modelleri de SP eğrileri ile uyum göstermektedir.

Bu çalışma, geniş alanlarda yapılan doğal potansiyel araştırmaları, bu alanların


hidrojeolojik özelliklerinin ortaya konmasında önemli katkılar sağladığını
göstermektedir. Özellikle, yer altı su tablasının oluşturduğu SP anomalilerinin, genel SP
eğrisi karakterine ters olacak şekilde gözlemlenmesi, SP’nin hidrojeolojik çalışmalarda
su tablasının belirlenmesinde etkili bir yöntem olarak kullanılmasını sağlamıştır.

Doğal potansiyel ölçümlerine ikinci örnek, A.B.D. Arkansas’ta bulunan Beaver Barajı
çevresinde meydana gelen sızıntıların yerlerinin belirlenmesi ve önlenmesi amacıyla
yapılan çalışmadır.

Baraj yapılarında, önceden belirlenen sızıntılar, tasarlanan drenaj yapısı ile biriktirilerek
boşaltılır (şekil 3.26.a). Böylece yıkılma, yıpranma gibi sonuçlar engellenmiş olur.
Ancak önceden belirlenmeyen sızıntılar veya sızıntılara karşı yapılan drenajların
yetersizliği istenmeyen sonuçlar doğurmaktadır (şekil 3.26.b) (Butler et al. 1989).

28
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

Şekil 3.26. Oluşabilecek sızıntıların önlenmesi amacıyla tasarlanan baraj yapısı (a) ve
sızıntı oluşturacak zayıflıkların önceden belirlenmediği baraj yapısı (b)
(Butler et al. 1989)

Kuzeybatı Arkansas’ta White Nehri üzerinde bulunan Beaver barajı, toprak ve beton
kısımlardan oluşan ana baraj ve üç yardımcı barajdan oluşmaktadır. Üç yardımcı
barajdan, toprak ana baraja en yakın olan Dike 1 barajı 300 m uzunluğunda ve 10
yüksekliğindedir. Bu baraj, düşen fay bloklarının oluşturduğu graben yapısı üzerinde
bulunmaktadır. Graben, kırıklı, bozunmuş kireçtaşı biriminden oluşmaktadır.

Çatlaklı ve bozunmuş yapıdan dolayı oluşan sızıntıları önlemek amacıyla çimento ile
sıva ve dolgular yapılmıştır. Ancak sızıntıların başka bölgeden ortaya çıkmaları ve
çimentolama masrafının oldukça fazla olması, bölgede olası sızıntı noktalarının tespit
edilmesi çalışmasına ihtiyaç doğurmuştur. Sızıntının akış yolunun belirlenmesi de
amaçlanarak hatlarda SP ölçümleri yapılmıştır (şekil 3.27.) (Butler et al. 1989).

Dike 1

Şekil 3.27. Dike 1 çevresinde belirlenen ölçüm hatları ve sızıntı bölgeleri (Butler et al.
1989)

C hattında 7.6 m elektrot aralığı, diğer hatlarda 15.2 m elektrot aralığı kullanılmıştır. Bir
baraj veya dayk yapısı altında genel olarak yatay su akışı olan alanlarda yapılan SP

29
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

ölçümleri genellikle negatif değerlerdir. Akıntının artmasıyla, negatif değerler daha da


büyür. SP değerleri ile sızıntı bu şekilde ilişkilendirilebilir (Butler et al. 1990).

Şekil 3.28.’de sızıntı içeren bir homojen baraj yapısı (basit Dike 1 modeli) üzerinde
alınan SP ölçümünün analitik çözümü ile elde edilen SP eğrisi verilmiştir. Negatif
belirti, sızıntının olduğu içteki akıntı bölgesinde, pozitif belirti ise sızıntının dışa aktığı
bölgelere aittir (Butler et al. 1990).

Sızıntı
Çıkış
noktası
S.P.

Şekil 3.28. Basit bir baraj modeli ve üzerinde alınan doğal potansiyel ölçüsünün analitik
hesaplanmasıyla elde edilen SP eğrisi (Butler et al. 1990)

Hat A’da alınan doğal potansiyel ölçümlerinden elde edilen SP eğrileri şekil 3.29’da
verilmiştir. Negatif değerlerin okunduğu ölçüm noktalarının graben yapısının üstünde,
pozitif değerler ise dışında okunmuştur (Butler et al. 1990).

30
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

Şekil 3.29. Hat A’ya ait SP değerleri (Butler et al. 1989)

Şekil 3.28.’de basit baraj modeline uygulanan kuramsal hesaplamanın doğruluğu,


çalışma alanında ölçülen SP değerleri ile karşılaştırılarak arazi verisine uygulanmıştır.
Şekil 3.30.’da baraja ait iki boyutlu model, ölçülen (noktalı çizgi) ve yinelemeli ters
çözüm sonucu elde edilen model (düz çizgi) SP eğrileri görülmektedir. SP eğrilerindeki
düşüşün sızıntı noktası ile çakıştığı gözlenmektedir. Yüksek pozitif değer ise, sızıntının
dışa aktığı bölgededir (Butler et al. 1990).

31
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

Şekil 3.30. Doğal potansiyel ölçüsünün alındığı barajın iki boyutlu modeli, ölçülen SP
eğrisi (noktalı) ve hesaplanan model SP eğrisi (düz) (Butler et al. 1990)

Tüm çalışma alanında elde edilen SP kontur haritası Şekil 3.31’de verilmiştir. Yukarıda
verilen kuramsal bilgi ve modellemeler yardımıyla, haritada negatif veya göreceli olarak
daha düşük bölgelerin yüzey altında sızıntıdan dolayı oluşan akıntının olduğu bölgeler
olduğu söylenebilir. Bu kısım, 68+00 ve 70+00 N-S, 29+00 ve 31+00 E-W
koordinatları arasında kalan bölgedir. Pozitif bölgeler ise sızıntını yüzeye çıktığı
bölgelerdir (Butler et al. 1990).

32
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

Şekil 3.31. Çalışma alanına ait SP kontur haritası (Butler et al. 1990)

Çalışmada doğal potansiyel yönteminin dışında sismik yansıma ve yer radarı yöntemleri
de kullanılmıştır. Doğal potansiyel yöntemi ile tespit edilen sızıntı bölgelerinde, diğer
yöntemlerin uygulanması sonucu kırık, çatlak ve altere alanlara rastlanmıştır. Doğal
potansiyel yöntemi ile baraj içinde tespit edilen sızıntının derinliği, diğer yöntemlerle
tahmini olarak 12-15 m aralığında bulunmuştur. Yüzeyden gözlenen sızıntıların, baraj
yapısı içerisindeki kaynağı da bu şekilde belirlenmiştir.

Tüm yöntemlerden elde edilen bilgilerle çalışma alanına ait sızıntı haritası
hazırlanmıştır (şekil 3.32.). Böylece tehlike altında kalabilecek alanlar önceden
belirlenmiştir.

Bu örnekte de görüldüğü gibi doğal potansiyel (SP) yöntemi baraj, boru vb.
mühendislik yapılarında sızıntı, kaçak, zayıf nokta gibi tehlikeli sonuçlar doğrulabilecek
bölgelerin belirlenmesinde oldukça faydalıdır. Tek zayıf noktası derinlik bilgisini
vermemesidir. Bu eksiklik diğer yöntemlerle bir arada kullanılmasıyla aşılabilir.

33
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

Şekil 3.32. Çalışma alanına ait sızıntı haritası (Butler et al. 1989)

34
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

5. SONUÇLAR

Son yıllarda sektörel ve teknolojik alanlarda yaşanan gelişmeler, sığ arama jeofiziğinde
önemli ilerlemelere neden olmuştur. Özellikle petrol sektöründe yaşanan düşüş,
jeofizikçilerin araştırma alanlarını mühendislik ve çevresel gibi sığ araştırmalara
yönlendirmiş, bilgisayar alanındaki gelişmelerle daha hızlı ve kullanışlı aletlerin
yapılması sığ derinlik uygulamalarını arttırmıştır. Uygulamaların artmasıyla yöntemlere
ait kuram, veri toplama ve modelleme çalışmalarında da belirgin ilerlemeler
gözlenmiştir.

Bu gelişmeler mühendislik problemlerinde jeofizik yöntemlerin ürettiği çözümlerin


başarısını oldukça arttırmıştır. Kolay uygulanabilirliği nedeniyle elektrik yöntemler bu
çalışmalarda en çok kullanılan jeofizik yöntem olmuştur. Bu çalışmada da çeşitli
örneklerle belirtildiği gibi elektrik yöntemler mühendislik problemlerinin çözümünde
oldukça iyi sonuç üretmektedir.

Çalışmada doğru akım özdirenç yönteminin, heyelan yapısının kayma yüzeyinin ve


karayolunu tehdit eden ve yolda çökmelere neden olan yer altındaki boşluk yapılarının
bulunmasındaki uygulamalarına yer verilmiştir. İlk uygulamada, heyelanın başlıca
nedeni olan jeolojik birimler ve suya doygunluk, doğru akım özdirenç yöntemiyle
heyelan yapısının tamamında ortaya konmuş ve kayma yüzeyinin derinliği ve
geometrisi belirlenmiştir. İkinci uygulamada ise, karayolunda meydana gelen
çöküntünün muhtemel ilerleme alanları araştırılmış ve boşluk yapısının kendini
çevreleyen birimden özdirencinin farklı olmasından yararlanılarak zayıf noktalar
belirlenmiştir.

Uygulama alanı daha çok metalik mineral aramaları olan ve bu alanda oldukça başarılı
sonuçlar üreten yapay uçlaşma yönteminin mühendislik problemlerine uygulanması
oldukça yenidir. Bu yöntemin mühendislik problemlerinde kullanılabilirliği
araştırılmakla birlikte, başarılı örneklerde vardır. Bu çalışmada ilk örnek olarak, tuzlu su
karışımının belirlendiği bir tatlı su kuyusuna, karışımın nasıl ve nereden
kaynaklandığını bulmak amacıyla yapılan bir uygulama verilmiştir. Tatlı ve tuzlu suyun
yüklenebilirlik değerlerinin birbirinden oldukça farklı olması uygulamanın başarılı
olmasını sağlamıştır. Ayrıca çalışma alanında bulunan ana kayanın kırıklı yapısı içinde
bulunan killi birimler yerin IP etkisinin oluşmasında ve problemin çözümünde önemli
katkılar sağlamıştır. İkinci örnek, diğer yöntemlerle belirlenemeyen sedimanlar içindeki
kil varlığını ortaya koymak amacıyla yapılan çalışmadır. Kil minerallerinin varlığında
yerin polarize olmasıyla görülen IP etkisinin ölçülmesinden faydalanılarak, yüzeyden
ölçümlerle sedimanlar içindeki killi birimler belirlenmiştir.

Doğal potansiyel yöntemi özellikle sülfürlü maden yataklarının araştırılmasında


kullanılmaktadır. Mühendislik problemlerinde ise genellikle yer altı suyu ile ilgili
araştırmalarda kullanılmakla beraber, bu yönteminde mühendislik uygulamalarındaki
kullanılabilirliği araştırılmaktadır. Bu çalışmada, yer altı su tablasının belirlenmesi için
yapılan bir doğal potansiyel uygulamasıyla, bir baraj yapısındaki su sızıntısının
belirlenmesi amacıyla yapılan çalışma örnek olarak verilmiştir. İlk örnekte, yer altı su
tablasının oluşturduğu SP anomalilerinin, genel SP eğrisine ters olmasından
yararlanılarak çalışma alanına ait hidrojeolojik özelliklerin belirlenmesinde başarılı

35
Yüksek Lisans Semineri • “Mühendislik Jeofiziğinde Elektrik Yöntem Uygulamaları” • 18.Aralık.2003
N.Yıldırım GÜNDOĞDU • NYG

olunmuştur. Ölçüm profillerinde var olduğu düşünülen yer altı su tablası modellerinden
hesaplanan kuramsal SP değerleri ile ölçülen değerlerin karşılaştırılmasıyla sonuca
gidilmiştir. İkinci çalışmada ise, baraj yapısındaki sızıntıların neden olacağı SP
değerleri, modelleme çalışmalarıyla analitik olarak hesaplanmış, baraj üzerinde alınan
ölçümlerle karşılaştırılmış ve baraj çevresindeki sızıntı haritası belirlenmiştir.

Bu çalışmadan da görülmektedir ki, mühendislik jeofiziği araştırmalarında elektrik


yöntemler farklı problemlerde başarılı olmaktadır. Ancak özellikle, yapay uçlaşma ve
doğal potansiyel yöntemlerinin bu çalışmalarda kullanılabilirliği daha çok araştırmalı,
modelleme ve değişik uygulamalarla desteklenmelidir.

36
KAYNAKLAR

Akça, İ., Gündoğdu, N.Y., Bilgehan, R.P., Ulugergerli E.U., Kılıç R. 2003. Fosil
heyelanların kayma yüzeylerinin belirlenmesinde jeofizik çalışmalar. Türkiye 15.
Jeofizik Kurultayı ve Sergisi, s.82, İzmir.

Bertin, J. and Loeb, J. 1976. Experimental and theoretical aspects of induced


polarization, 335 s., Gebrüder Borntraeger-Berlin-Stuttgart.

Butler, D.K., Llopis, J.L. and Deaver, C.M. 1989. Comprehensive geophysical
investigation of existing dam foundation, Part1. The Leading Edge, 8 (8); 10-18.

Butler, D.K., Llopis, J.L., Dobecki, T.L., Wilt, M.J., Corwin, R.F., Olhoeft, G. 1990.
Comprehensive geophysical investigation of existing dam foundation:
Engineering geophysics research and development, Part 2. The Leading Edge, 9
(9); 44-53.

Fournier, C. 1989. Spontaneous potentials and resistivity surveys applied to


hydrogeology in a volcanic area: Case history of the Chaine des Puys (Puy-de-
Dome, France). Geophysical Prospecting, 37 (6); 647-668.

Gochioco, L.M. and Versteeg, R. 1999. An introduction to special section: Engineering


geophysics. The Leading Edge, 18 (12); 1377.

Leberfinger, J.L. 2000. Three dimensional electrical imaging. The First International
Conference on the Application of Geophysical Methodologies & NDT to
Transportation Facilities and Infrastructure, Conference Proceedings, Category 4:
Case Histories, paper 4-30, St. Louis, Missouri.

Ogilvy, A.A. and Kuzmina E.N. 1972. Hydrogeologic and engineering-geologic


possibilities for employing the method of induced potentials. Geophysics, 37 (5);
839-861.

Pelton, W.H., Ward, S.H., Hallof, P.G., Sill, W.R., and Nelson, P.H. 1978. Mineral
discrimination and removal of inductive couling with multifrequency IP.
Geophysics, 43 (3); 588-609.

Steeples, D.W. 2001. Engineering and enviromental geophysics at the millennium.


Geophysics, 66 (1); 31-35.

Slater, L.D., Sandberg, S.K. 2000. Case History: Resistivitiy and induced polarization
monitoring of salt transport under natural hydraulic gradients. Geophysics, 65 (2);
408-420.

37
Slater, L.D., Binley, A., Kemna, A. 2000. Case studies of engineering and enviromental
applications of induced polarization imaging. The First International Conference
on the Application of Geophysical Methodologies & NDT to Transportation
Facilities and Infrastructure, Conference Proceedings, Category 4: Case Histories,
paper 4-31, St. Louis, Missouri.

38

You might also like