Professional Documents
Culture Documents
KAMU NEDİR?
TOPLUM NEDİR?
DEVLET NEDİR?
MALİYE NEDİR?
• TEMEL KAYNAKLAR:
• 1.Pehlivan, Osman. Kamu Maliyesi. Derya Kitabevi, Trabzon,
• 2. Akdoğan, Abdurrahman. Kamu Maliyesi, Gazi Kitabevi, Ankara
• 3. Nadaroğlu, Halil. Kamu Maliyesi Teorisi, Beta Yayın, Ankara,
• 4. Bilici Nurettin ve Adem Bilici, Kamu Maliyesi. Seçkin Kitabevi,
Ankara
• 5. Akgül Gülay Yılmaz, Kamu Maliyesi Ders Notları. Türkmen
Kitabevi, İstanbul
KAMU /TOPLUM
KAMU TOPLUM
• DEVLET ORGANLARININ • Aynı toprak parçası üzerinde
TÜMÜ. bir arada yaşayan ve temel
• BİR ÜLKEDEKİ HALKIN çıkarlarını sağlamak için iş
birliği yapan insanların tümü,
BÜTÜNÜ, HALK, AMME
cemiyet.
• HEP, BÜTÜN.
DEVLET
• A - Geleneksel Yaklaşımlar:
• 1. Kurumsal Yaklaşım
• 2. Yapısal Yaklaşım
• 3. Değişim Yaklaşımı
• 4. Refah Yaklaşımı
• 5. Gelir Yaklaşımı
Kurumsal Yaklaşım
• Kurumsal yaklaşım, devlet faaliyetlerini, hukuki ve idari bakış
açısından incelemektedir.
• Vergilerin uygulamaya konulması, salınması ve toplanması ile ilgili
düzenlemeler yanında, kamu fonlarının kullanımı da ele alınmaktadır.
• Bu yaklaşımda, kamu harcamaları teorisi ve vergi teorisinin
geliştirilmesi konusundaki cabalar son derece sınırlı düzeyde olup
yok denecek kadar azdır.
Yapısal Yaklaşım
• Kamu mâliyesi ile ilgili konuların ekonomik açıdan incelenmesine
yönelik olup kaynak dağılımı ve kullanımında etkinlik, devlet
faaliyetlerinin etkinliği ve alternatif maliyetler piyasa
ekonomisi ile ilgili faaliyetlerin incelenmesi bakımından göz
önünde bulundurulan teorik çerçeve içerisinde kamu
faaliyetlerinin ekonomik analizinin yapılması ve benzeri
çalışmaları kapsamaktadır.
Değişim Yaklaşımı
• Fransa ve İtalya’da çeşitli bilim insanları tarafından ileri sürülmüş
olup; vergileri, kamu hizmetlerinin bedeli olarak kabul
etmektedir.
• Devlet faaliyetlerinin optimum düzeyinin, piyasa
ekonomisininkine benzer bir şekilde ve vergilerin, üretilen devlet
hizmetlerinin marjinal maliyetine eşit olduğu noktada
oluşacağını belirtmektedir.
Refah Yaklaşımı
• Kamu maliyesi aracılığıyla toplum refahının maksimize edilmesini
öngörmekte olup kimsenin durumundan fedakârlık yapmaksızın
toplum refahının artırılmasını amaçlamaktadır.
• Refahölçütü, kamu maliyesi açısından; devlet faaliyetlerinin
optimum düzeyini belirlemede önem taşımakta ve vergi yükü
bakımından fonksiyon görmektedir.
Gelir Yaklaşımı
• Fonksiyonel maliye ile ilgili olup her devlet faaliyetinin: milli geliri azaltıcı veya
artırıcı etkileri İncelenmektedir. Buna, kamu harcamalarının finansmanından
daha çok, harcamanın düzeyini vergiler yoluyla kısmak veya benzer şekilde kamu
harcama fonksiyonunun hizmet sağlamak değil, gelir akışını daraltmak örnek
olarak gösterilebilir.
• Söz konusu yaklaşıma göre; borçlanma likiditeyi azaltır ve devlet borçları
ekonomide daraltıcı etki yaratır.
• Gelir yaklaşımının diğer bir boyutu da, vergi-harcama programlarının net
etkilerinin araştırılması ile ilgilidir. Vergilerin daraltıcı, kamu harcamalarının
genişletici etkileri mevcut olup bunların sonuçları göz önünde tutulması gerekir .
Günümüzdeki Yaklaşımlar
• Hukuki Yaklaşım
• İktisadi Yaklaşım
Hukuki Yaklaşım
• Hukuki yaklaşım; XIX. yüzyılda bağımsızlığına kavuşmuş olan kamu
mâliyesine, Alman ve Fransız ekolünün yaklaşım şekli olup; siyasi ve
idari sistem içerisinde, kamu mâliyesinin temel fonksiyonları üzerinde
durulmaktadır.
• Bu yaklaşıma göre; kamu tüzel kişileri, anayasa ile kendilerine yüklenmiş
olan fonksiyonlarını gerçekleştirebilmeleri için harcama yapmak
durumunda olup söz konusu harcamaların finansmanının hangi
kaynaklardan ve hangi usullerle sağlanacağı ile toplumsal mali yük
uygulamalarının toplum kesimleri arasında adil bir şekilde dağılımının
nasıl gerçekleştirilebileceği konuları ağırlık kazanmaktadır.
İktisadi Yaklaşım
• İktisadi
yaklaşım ise; devletin vergi ve benzeri nitelikteki kamusal mali yük
uygulamaları ve borçlanma aracılığıyla yarattığı ekonomik etkileri ön plânda
tutmakta;
• söz konusu uygulamaların satın alma gücü, tüketim, tasarruf, gelir ve servet
dağılımı ile yatırımlar üzerindeki etkilerini analize yönelik bulunmaktadır,
(İktisadi yaklaşımda: devlet faaliyetlerinin kamu hukuku ile olan ilişkisi tamamen
bir tarafa itilmekte ve konunun yalnızca ekonomik yanı ile ilgilenilmektedir.
• Bu bakış açısında önemli olan, kamu hukuku kurallarına göre kamu hizmetinin
nasıl sağlanacağı ve harcanacağı değil, toplum yönünden ön görülen ekonomik ve
sosyal amaçlara ulaşabilmek için nasıl kullanılacağının araştırılması ve bunların;
kaynak dağılımı, ekonomik denge ve büyüme gibi toplumsal hedefler üzerindeki
etkilerinin incelenmesidir .
Anglo-Sakson Literatür ve İktisadi Yaklaşım
• Günümüzde, daha çok iktisadi yaklaşım şekli üzerinde durulmakta olup
özellikle Anglo-Sakson literatürde bu yaklaşım benimsenmiş bulunmaktadır.
• 1950'lere kadar geçen dönemde, özellikle A.C. Pigou, H. Dalton, A. Peacock
gibi İngiliz
• A. Hansen, R. Lindholm, H.M. Somers, J.H.Adler ve R.A. Musgrave, J.F. Due
gibi Amerikalı maliyeciler tarafından benimsenmiş olan iktisadi yaklaşıma
göre,
• maliye ilmi, iktisadi bir kimliğe bürünmüş olmaktadır.
• Bu yaklaşım, günümüzde Fransız maliyecileri tarafından da önemli ölçüde
benimsenmiştir. söz konusu kişiler tarafından kamu mâliyesi kararları
içinde iktisadi faktörlerin etkisini, yerini ve önemini incelemektedirler .
Türkiye’de Kamu Maliyesi Yaklaşımı
• Ülkemizde; Kıta Avrupası’nın etkisiyle; mali olaylar
genellikle hukuki yaklaşıma göre incelenmiş, maliye;
bağımsız bir bilim dalı olarak düşünülmüştür.
• Maliye ile ilgili eserlerin çoğunda, kamu mâliyesi
kapsamında düşünülen giderler, gelirler ile bütçe
konuları, tarihi, hukuki ve kurumsal bir yapı
içerisinde ve genellikle tanımsal düzeyde
incelenmiştir.
KAMU MALİYESİNİN AMAÇLARI
• İster genel ister yerel seçim olsun, seçimler kamu harcamalarını artıran bir
durumdur.
• Bir taraftan devletin seçim sürecinde kullanılmak üzere her siyasal
partiye
belli kriterlere göre para aktarımında bulunması, diğer taraftan seçim
dönemlerinde iktidarı elinde bulunduran partinin oy maksimizasyonu
kaygısı ile popülist harcamalar yapması kamu harcamalarını artıran bir
başka faktör olarak karşımıza çıkmaktadır
B.GÖRÜNÜRDE ARTIŞ SEBEPLERİ
1. Enflasyon
• Fiyatlar genel seviyesindeki yükselme, kamu kesimince üretilen mal ve hizmet
miktarı hiç artmasa da daha fazla harcama yapılmasını gerekli kılar. Bu sebeple
özellikle de enflasyonun söz konusu olduğu ülkelerde kamu harcamalarının seyri
incelenirken cari değil reel rakamları kullanmak gereklidir.
• Reel rakamlara, cari rakamların enflasyonun etkisinden arındırılması ile ulaşılır. Cari
rakamların enflasyonun etkisinden kurtarılması basit bir matematiksel işlem ile
gerçekleştirilir. İstatikçilerin her yıl hesapladıkları ve “deflatör” adını taşıyan rakam,
reel rakamlara ulaşmak için kullanılır. Her yıl için cari rakamdan reel rakama
ulaşmak, ilgili yıl cari rakamının yine aynı yıl GSMH deflatörüne bölünmesini
gerektirir.
• Böylece kamu harcamalarında fiyatlar genel seviyesindeki artıştan
kaynaklanan şişme giderilir ve kamu harcamalarındaki gerçek gelişmenin
değerlendirilmesine olanak verecek rakamlara ulaşılır
2.Bütçe Tekniğinde Meydana Gelen
Değişiklikler
• Devlet bütçesi eskiden safi usule göre tutulmakta idi. Safi usul, bütçe
içinde gelir ve giderlerin ayrı ayrı gösterilmeyip, bir gelir için yapılmış
bütün giderler düşüldükten sonra geriye kalanın bütçeye gelir olarak
yazılması şeklinde uygulanılıyor idi.
• Safi usulden gayri safi usule geçilmesiyle, gelirlerin yanı sıra, gelirleri
elde etmek için yapılan giderler de bütçeye yazılır oldu.
• Böylelikle, önceki yönteme göre bütçe harcamaları içinde görülmeyen
kamu harcamaları artık görülür olmuştur. Bu durumda, gerçekte kamu
harcamaları artmamakla birlikte kamu harcamalarında görünürde bir
artış olmuştur.
3. Ülke Topraklarının Genişlemesi
• Ülke topraklarının savaş ve istilalar ile genişletilmesi durumunda, ülkeye
yeni katılan alana da kamu hizmeti sunmak gerekeceği için, kamu
harcamalarında artış olur. Ancak bu, görünürde bir artış olur. Zira, ülkeye
katılan topraklarda yaşayanlardan aynı zamanda vergi alınır ve bu vergi
gelirleri harcamaların finansmanında kullanılır.
• 1) Mali Fonksiyon
• Mali fonksiyon verginin geleneksel fonksiyonudur.
• Vergiler kamu harcamalarını karşılamak için alınır.
• Buna göre vergilerin, kamu harcamalarında görülen artışlarla uyumlu bir
biçimde artması gerekir.
• Aksi halde, ya vergi gelirlerinin çeşitli düzenlemelerle arttırılmasına ya da
kamu harcamalarının azaltılmasına çalışılır.
• 2) Ekonomik Fonksiyon
• Bu fonksiyona göre vergiler, belirlenen ekonomik hedeflere ulaşmada
etkin bir rol oynamalıdır.
• Çünkü vergiler de devletin ekonomiye müdahale araçlarından biridir.
Vergi politikasının bu yönde işletilmesi ve gerekli değişikliklerin yapılması
lâzımdır.
• Bu amaçla da, sağlanacak vergi avantajlarıyla bazı faaliyet kollarının ve
yatırım projelerinin nispî (göreli/bağlantılı) kârlılığının arttırılmasına
çalışılmaktadır.
• Ayrıca bazı ekonomik faaliyet konularında vergi istisnaları ya da bazı
mükelleflere vergi muafiyeti tanınmış olması da verginin ekonomik
fonksiyonunun bir gereğidir.
3) Sosyal Fonksiyon
• Vergi, sosyal adaletin gerçekleştirilmesinde bir sosyal politika aracı olarak
da kullanılmaktadır.
• Sosyal devlet anlayışının hakim olduğu ülkelerde verginin sosyal
fonksiyonu büyük önem taşır.
• Yüksek gelir seviyesindeki kişilerden daha fazla vergi alınması, orta ve
düşük gelirli kişiler üzerindeki vergi yükünün hafifletilmesi, verginin
sosyal fonksiyonunun bir gereğidir.
• Verginin sosyal fonksiyonu, verginin, toplumdaki gelir ve servet
eşitsizliklerinin giderilmesini sağlamak yanında uyuşturucu ve alkol
kullanımının, nüfus artış hızının azaltılması, çevre düzenlemesi vb.
yönünde kullanılmasını da kapsamaktadır.
VERGİ TEKNİĞİ İLE İLGİLİ KAVRAMLAR
Vergilendirmeye İlişkin Kavramlar
• Vergi teorisine iyi bir şekilde yaklaşabilmek için;
• vergiyi doğuran olay, konu, kaynak, matrah, mükellef,
sorumlu, vb. gibi vergilendirme ile ilgili kavramları kısaca
açıklamak zorunluluğu vardır.
• 1) Verginin Kaynağı: Vergi, kişilerin sahip olduğu ekonomik
kaynakların gelirleri üzerinden alınmaktadır. Örneğin servet
üzerinden alınan vergilerde vergi, servetin bir kısmından değil
sağladığı gelirden alınır.
• 2) Verginin Konusu:
• Verginin konusu, üzerine vergi konulan ve doğrudan doğruya
veya dolayısıyla verginin kaynağını teşkil eden iktisadi
unsurlardır. Vergi ne üzerinden alınıyor ise o şey verginin
konusunu teşkil eder. Verginin konusu ilgili vergi kanununda
belirtilir.
• Örneğin, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’na göre gelir vergisinin
konusu, gerçek kişilerin gelirleridir. 197 sayılı Motorlu Taşıtlar
Vergisi Kanunu'na göre ise kayıt ve tescil işlemleri yapılmış
kara, hava ve deniz taşıtları verginin konusunu
oluşturmaktadır.
• 3) Vergi Mükellefi ve Vergi Sorumlusu:
• Vergikanunları açısından üzerine vergi borcu düşen kişi veya
kurumdur.
• Vergi yükümlüsü olmak için kanuni ehliyet şart değildir.
• Vergi kanunlarının gösterdiği mükellef kanuni mükelleftir.
• Vergi mükellefi, kanuni ve iktisadi mükellef olarak ikiye ayrılabilir.
• Kanuni mükellef, vergi kanunları bakımından kendisine vergi borcu
isabet eden ve vergiyi ödemek zorunda bulunan kişidir.
• İktisadi mükellef ise, bazı kişilerin, ödemek zorunda oldukları
vergileri piyasadaki fiyat hareketlerinden faydalanarak başkalarına
yansıtmaları halinde ortaya çıkar.
• Bu durumda, iktisadi mükellef olarak vergi yüküne maruz kalan
mükellef olmaktadır.
• Vergi sorumlusu; kendisi gerçek mükellef olmamakla birlikte, gerçek
mükelleflerle olan ilişkileri dolayısıyla vergi kanunlarının gösterdiği
durumlarda, verginin hesaplanarak kesilmesi ve vergi dairesine
ödenmesi veya defter tutma, beyanname verme gibi diğer işlerin
yapılması zorunluluğu olan üçüncü kişilerdir.
• Kısaca, başkasına ait vergi dolayısıyla alacaklı vergi dairesine muhatap
olan ve verginin ödenmesinden sorumlu olan kişidir.
• Bir kişi aynı anda hem vergi mükellefi hem de vergi sorumlusu
olabilmektedir.
• Örneğin, bir ticaret erbabı kendi kazancı dolayısıyla mükellef iken,
çalıştırdığı ücretlilerin vergileri dolayısıyla vergi sorumlusu
durumundadır.
• 4) Vergiyi Doğuran Olay:
• Vergiyi doğuran olayı, vergi kanunlarının doğumunu
bağladıkları bir olayın gerçekleşmesi veya hukuki bir durumun
oluşması olarak tanımlanabilir.
• Verginin konusu ile mükellefi arasında ilişki yaratan bu olguya
örnek olarak gelirin elde edilmesi, malların tüketiciye satılması
ya da servet unsurlarına sahip olunması verilebilir.
• Ayrıca vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasaklanmış olması,
vergi mükellefiyetini ve vergi sorumluluğunu
kaldırmamaktadır.
• 5) Verginin Matrahı:
• Verginin üzerinden hesaplandığı değer veya miktar olarak da
tanımlanabilir.
• Verginin matrahı, herhangi bir vergi mükellefinin ödeyeceği
vergi miktarının hesaplanmasına esas teşkil eden gelir
dilimidir.
• Vergimükellefinin çeşitli kaynaklardan sağladığı gelirin
bütünü vergilendirilemez.
• Gelirin bütünü üzerinden genel, özel, sakatlık vb. indirimleri
yapılabilir. Bu indirimler yapıldıktan sonra bulunan miktara
vergi oranı uygulanarak mükellef tarafından ödenmesi
gereken vergi miktarı tespit edilir.
• Örneğin, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunumuza göre gelir vergisinin
konusu, gerçek kişilerin gelirleri matrahı ise, bu gelirlerin «safi
tutarı»dır.
• Veraset ve intikal vergisinde ise, verginin konusu mirasçılara intikal
eden mallar matrahı ise, bu malların değeri olmaktadır.
• Vergi matrahının tespitinde spesifik ve advalorem olmak üzere iki
yöntem kullanılır.
• Spesifik Matrah: Bir kısım vergilerde matrah adet, litre, kilogram
olarak tespit edilir. Bu tür matrahlara spesifik matrah denir.
• Advalorem Matrah: Bir kısım vergilerde ise gelir, değer, bedel gibi
parasal değerler matrah olarak dikkate alınır. Bu tür matrahlara ise
advalorem matrah adı verilir.
• 6) Vergi Muafiyeti ve İstisnası:
• Vergi Muafiyeti: Vergi yasalarına göre vergilendirilmesi
gereken bazı gerçek ve tüzel kişilerin çeşitli siyasal,
sosyal, ekonomik vb. nedenlerle, kanunlarda
belirtilerek, vergi dışında tutulmalarıdır.
• Vergi İstisnası: Vergilendirilmesi gereken bir konunun,
kısmen veya tamamen, devamlı veya geçici olarak
vergi dışında tutulmasıdır.
Vergi Tekniği
• Vergi Tekniği: Verginin tarhı, tebliği, tahakkuku ve
tahsili ile ilgili işlemleri ve bu işlemlerin sebep olduğu
vergi uyuşmazlıklarını inceleyen hukuk kurallarına şekli
vergi hukuku veya vergi tekniği denilmektedir.
• Vergi borcunun niteliği, vergi borcunun doğması ve sona
ermesi için yani alacaklı idare tarafından tahsil
edilebilmesi için vergi kanunlarında belirtilen şekle uygun
olarak verginin tarh, tebliğ, tahakkuk ve tahsil
muamelelerine tabi olması gerekir.
Vergi tekniğinin aşamaları şunlardır
• 1) Verginin Tarhı: Vergi alacağının kanunlarda gösterilen matrah ve oranlar
üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak, bu alacağı miktar itibariyle
tespit eden idari bir işlemdir.
• Tarh yöntemleri;
• beyana dayalı tarh,
• ikmalen vergi tarhı,
• re’sen vergi tarhı,
• verginin idarece tarhı,
• düzeltme yoluyla tarh,
• karineler yöntemi ve
• götürü usul olarak sıralanabilir.
• Beyanname Usulü: Günümüzde vergi tarhı konusunda en yaygın usul
"beyan" usulüdür. Çünkü çağdaş vergiciliğin temel ilkelerinden birisi,
verginin, mükellefin vereceği bilgilere göre belirlenmesi ve alınmasıdır.
Beyan veya beyanname usulünde, vergi tarhına esas teşkil edecek bütün
bilgiler mükellef tarafından yazılı olarak vergi idaresine verilmekte; idare de
bu bilgileri esas alarak vergi borcunu hesaplamaktadır. Beyanın doğruluğu
esas olmakla beraber, yanlış beyanda bulunanların tespiti ve
cezalandırılması bakımından sıkı bir denetim uygulanmaktadır.
• İdarece Takdir Usulü: Vergi idaresi ve her mükellefin vergi borcunun
hesaplanmasına ilişkin matrahı ayrı ayrı belirler. Bu yöntem vergicilikte
giderek terk edilmekte istisnai uygulanan bir yöntemdir.
• Karine veya Dış Belirtiler Usulü: Vergi borcunun hesaplanması
vergi konusunun bazı dış belirtilerine dayanılarak yapılır. Bu
yöntem günümüzde kullanılmamaktadır.
• Örneğin, Fransa' da geçmişte uygulanan «Kapı ve Pencere
vergisinde» vergi borcu evin kapı ve pencere sayısına göre
hesaplanmıştır.
• Günümüzde vergi sistemimizde yer alan "Hayat Standardı Esası"
aslında bir çeşit karine usulüdür. Hayat Standardı Esası'nda
mükellefin vergisi belli ölçüde, işyeri vergisi, ev sayısı, araba
sayısı, yat. çalıştırdığı hizmetçi sayısı" vb. dayandırılmaktadır
•- Götürü Usul (Kesim Usulü): Vergilendirmeye esas alacak
değer ve miktarın önceden idarece tek tek tespit edilmesi
yerine, aynı durumdaki tüm konu ve vergi mükellefleri (meslek
grupları) için genel olarak belirlenmesidir.
•- Kaynakta Vergileme (Stopaj Usulü): Vergi, vergi idaresince
değil vergiyi doğuran olayın meydana geldiğinde vergi
sorumlularınca hesaplanıp kaynağından kesilerek tahsil
edilmesidir, Bu usul belirli gelir gruplarına, yani ücret ve
maaşlara, rantlara, bina ve arazi kiralarına ve menkul sermaye
iratlarına (faiz ve temettülere) uygulanabilir.
• 2) Verginin tebliği: Vergilendirme ile ilgili hususların
mükelleflere ve sorumlulara yazı ile bildirilmesi işlemi
verginin tebliğini ifade etmektedir.
• 3) Verginin tahakkuku: Tarh ve tebliğ edilen verginin
ödenmesi gereken safhaya gelmesidir. Kısaca vergi
borcunun kesinleşmesidir. Tahakkuk, tahsilden önce gelen
ve vergi alacaklısı olan kamu birimlerinin bu alacağını hak
edişe bağlayan bir işlem veya aşamadır. Ancak tahakkuk,
verginin tahsile hazır hale gelmesi, yani kesinleşmesi
demek değildir. Verginin kesinleşmesi için, tahakkuk
aşamasında mükelleflerin bu vergi borcuna itiraz
etmemeleri, vergiyi kabul etmeleri lazımdır.
• 4) Verginin Tahsili: Vergi kanununa uygun şekilde vergi
borcunun ödenmesidir.
Vergi Tarifeleri
• Vergi tarifesi, ödenmesi gereken vergi miktarını
hesaplayabilmek için matraha uygulanması gereken ölçülerdir.
Vergi tarifesinin en önde gelen unsuru, vergi oranıdır.
• - Vergi Tarifesinin Türleri:
• a) Artan oranlı tarife: Matrahın büyümesiyle birlikte vergi
oranının da arttığı tarifedir. Ülkemizde gelir ve veraset intikal
vergileri artan oranlı tarifelerine örnek olarak verilebilir.
• Artanoranlı vergi tarifelerinde ele alınması gereken çeşitli
kavramlar söz konusudur.
• -Verginin yükseklik farkı: Vergi tarifesinde en yüksek vergi
oranı ile en düşük vergi oranı arasındaki farktır.
• -Vergininuzunluk farkı: Vergi tarifesinde, ilk düzeydeki
matrah ile son düzeydeki matrah arasındaki farktır
• -Verginin artış oranı: Birbirini izleyen iki oran arasındaki
farktır.
• -Ortalama vergi oranı: Ödenecek vergi miktarının bu
verginin hesaplandığı vergi matrahına oranıdır.
• -Marjinalvergi oranı: Vergi miktarında meydana gelen
artışın matrahtaki artış miktarına oranıdır.
Vergi Tarifeleri
• b) Düz oranlı (Sabit-Tek oranlı) tarife: Vergi matrahındaki değişikliğe
rağmen vergi oranının sabit kaldığı tarifedir. Vergi oranı sabit kalmakla
birlikte, vergi matrahının büyümesi durumunda alınacak vergi miktarı
artmaktadır. Ülkemizde kurumlar vergisi sabit oranlı olarak
uygulanmaktadır. (%20)
• c) Azalan oranlı Tarife: Matrahın büyümesiyle birlikte vergi oranının da
azaldığı veya matrah artmasına rağmen vergi oranının azaldığı tarifelere
denir.
•
• - Gizli artan oranlılık: Sabit (düz) oranlı tarifenin bir verginin yapılan bazı
indirim ve eklemeler neticesi artan oranlı bir vergi durumuna gelmesidir.
Buna göre her mükellefin vergi matrahına aynı miktarda indirim
uygulanmakta ve sonuçta mükelleflerin vergi yükleri birbirlerinden
farklılaşmaktadır.
•- Tersine artan oranlılık: Bir verginin oransal ağırlığının matrah
küçüldükçe daha yüksek büyüdükçe daha düşük olması durumudur.
• Vergi tarifesi açısından artan oranlılık söz konusu değildir ancak ödenen
vergi ile gelir arasındaki ilişkiden kaynaklanan bir artan oranlılık vardır,
gelir arttıkça harcamalar da artmakta vergi de artmakta vergi
oranı aynı olduğundan çok harcama yapanın ödeyeceği vergi
de yüksek olmaktadır.
Vergileme İlkeleri
• Vergileme ilkeleri, vergilerin düzenlenmesinde, uygulanmasında uyulması
gereken hususları gösterir. Bir başka anlatımla, toplumun kabul edilmiş
hedeflerine göre vergilerin ve vergi sisteminin taşıması gerekli nitelikler
olmaktadır. Vergileme ilkelerini bilimsel yönden inceleyen ilk ekonomist
Adam Smith’tir.
• a) Adalet İlkesi: A.Smith'e göre, her ülkede kişiler iktidarlarına (ödeme
güçlerine) göre kamu harcamalarına katılmalıdırlar. A.Smith'in bu ilkesi,
daha çok ekonomik anlamda bir eşitliğe karşılık gelmektedir.
• b) Kesinlik İlkesi: Kesinlik ilkesine göre, her mükellefin ödeyeceği
vergi kesinlik ifade etmelidir. Verginin ödeme zamanı, şekli
miktarı gerek vergi mükellefleri gerekse diğer kişiler
bakımından önceden açık ve net biçimde belli olmalıdır.
• c) Uygunluk İlkesi: Bu ilkeye göre de vergiler mükelleflerden en
uygun şartlarla ve en uygun zamanda tahsil edilmelidir.
Verginin ödenmesinde mükelleflere gereken kolaylık
gösterilmelidir.
• d) İktisadilik İlkesi: Bu ilkeye göre ise, verginin tarh ve tahsil
masraflarının mümkün olduğu ölçüde düşük olması gerekir.
Mükelleflerden alınan vergiler en az zayiatla devlet hazinesine
girebilmelidir.
Vergi tekniğinin aşamaları şunlardır
• 1) Verginin Tarhı: Vergi alacağının kanunlarda gösterilen matrah ve oranlar
üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak, bu alacağı miktar itibariyle
tespit eden idari bir işlemdir.
• Tarh yöntemleri;
• beyana dayalı tarh,
• ikmalen vergi tarhı,
• re’sen vergi tarhı,
• verginin idarece tarhı,
• düzeltme yoluyla tarh,
• karineler yöntemi ve
• götürü usul olarak sıralanabilir.
Beyan Üzerine Tarh
• Diğer taraftan, ikinci önemli husus, re’sen vergi tarhına vergi matrahının
kararını ya da vergi inceleme elemanının raporunu esas almaktadır.
• Bir kişinin vergi ödeme gücünü göz önünde tutan vergiler ise
subjektif vergilerdir. Bir verginin subjektif olabilmesi için,
mükelleflerin kişisel durumunu göz önünde bulundurmasını, bütün
servet ve gelirlerini dikkate alması gerektiğini ifade eden
görüşler mevcuttur.
• Bugün pek çok ülkede yaygın bir şekilde uygulanan gelir vergisi,
subjektif vergilerin tipik bir örneğini meydana getirmektedir.
Vergilerin Matrahlarına Göre Sınıflandırılması
• Vergiler matrahlarına göre, «Ad Valorem - değer vergileri» ve «Spesifik-
miktar vergileri» olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
• Verginin matrahı, eğer, vergiye konu olan şeyin değeri üzerinden
hesaplanıyor ve bu matrahtan oransal olarak bir vergi alınıyorsa, bu çeşit
vergilere ad valorem-değer vergileri denir. Gelir vergisi, kurumlar vergisi,
gider ve gümrük vergileri, ad valorem-değer vergilerine örnek olarak
gösterilebilir.
• Vergi matrahının, vergi konusunun miktarı üzerinden hesaplanması
sonucu alınan vergilere ise spesifik-miktar vergileri adı verilmektedir. Bu
vergiler uzunluk, ağırlık, hacim, sayı vb. gibi maddi ölçüler üzerinden
hesaplanmaktadır. Doğalgazın metreküpü üzerinden, yurt dışından
getirilen televizyonun ekran çapına, özelliğine göre alınan vergiler
böyledir.
Vergilerin Ekonomik Kaynaklarına Göre
Sınıflandırılması
Planlama ve
Bütçeleme: ▪ Kalkınma Planları (7 Yıllık)
Makro Planlama Düzeyi
Maliye ▪ Bölgesel Planlar (Orta ve uzun vadeli)
▪ Sektör Planları (Orta ve uzun vadeli)
Politikasının Alt ▪ Orta Vadeli Program (OVP) ( 3 Yıllık)
Kurumsal Düzey
Performans Programları (Yıllık, 3 yıllık perspektifte)
Kaynak: Yılmaz,
Biçer, 2010
Bütçe (Üç Yıllık)
Bütçe Kapsamı Genişlemiştir
• 5018 ile gelen tanım 1050 sayılı kanunun devlet tanımından daha
geniştir.
• Uluslar arası standartlara daha yakın ve kanunda tanımlanmıştır.
• Bütçe de kamusal hizmeti tanımlamakta yeterli olmamakta genel
yönetim/devlet tanımına geçilmek suretiyle kamusal müdahale ve
kurumlar daha geniş bir çerçeve içinde ele alınmaktadır.
325
Program-Bütçe Takvimi
• Bütçe kanunu tek yıl, ama ileriye yönelik iki yıllık tahminler
söz konusu.
• Denetimin alt yapısının güçlendirilmesi, düzenlilik denetimine
yönelik yargıda oluşan karinelerin güçlendirilmesi
• Performans denetiminde politika ve plan (önceliklendirme)
tercihlerinin açık bir şekilde görülmesi
330
Daha Ayrışmış Bir Sorumluluk Yapısı
331
Siyasi Sorumluluk
Bakanlar, hükümet politikasının uygulanması ile bakanlıklarının ve bakanlıklarına
bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların stratejik planları ile bütçelerinin kalkınma
planlarına, yıllık programlara uygun olarak hazırlanması ve uygulanmasından, bu
çerçevede diğer bakanlıklarla koordinasyon ve işbirliğini sağlamaktan sorumlu
tutulmakta (5018/10).
333
Yönetsel Sorumluluk
334
Performans Esaslı Bütçeleme
• Kamu kurumlarına ödenek ihtiyacına göre kaynak dağılımı
yapan ve sonuçları ölçmeyen geleneksel bütçe sisteminden
farklı olarak,
• Kamu hizmetlerine ödenek tahsis etmeden önce kamu
kurumlarının faaliyet ve projelerini maliyetlendirerek, bu
faaliyet ve projeler için ayrı ayrı performans hedefleri
oluşturulmasını öngörmektedir (Aktan ve Tüğen, 2006: 206;
Egeli vd. 2007: 29).
335
PEB’in en önemli yönü;
• PEB,
• stratejik planlama,
• performans programı ve göstergeleri,
• faaliyet raporları,
• çok yıllı bütçeleme (orta vadeli harcama sistemi),
• analitik bütçeleme,
• tahakkuk esaslı muhasebe gibi kavramlarla bütünleşik bir
340
342
Faaliyet Raporları
• PEB’in nihai aşamalarından olan faaliyet raporları, stratejik plana sahip kamu
kurumlarının yürüttükleri uygulamaların genel bir değerlendirmesini yapmak
amacıyla hazırlanmaktadır.
• Bu raporların hazırlanmasının sorumluluğu, kurum üst yöneticisine ve bütçe ile
ödenek tahsisi yapılan harcama yetkililerine aittir.
• Faaliyet raporları aracılığıyla geçmiş yılın uygulama sonuçları göz önüne
serilirken, gelecek dönemdeki performans hedeflerinin gerçekleştirilme düzeyi
de stratejik planın yeniden revize edilmesi suretiyle sağlanmaktadır (Özen, 2008:
78-79).
343
Çok Yıllı Bütçeleme (Orta Vadeli Harcama Sistemi)
• Çok Yıllı Bütçeleme (ÇYB), çok yıllı bir süreç kapsamında bütçe gelirlerini tahmin
eden, buna göre kamu kurumlarının ödenek tavanlarını belirleyen bir bütçeleme
tekniğidir (Kızıltaş, 2003: 13).
• ÇYB temelde üç unsur üzerine kurulmuştur: Bunlardan
• ilki, kamu harcamaları için ayrılabilecek toplam kaynağın doğru tahmin
edilmesidir.
• İkincisi, var olan ve yeni uygulanacak politikaların toplam maliyetlerinin doğru
tahminidir.
• Üçüncüsü, toplam kaynaklarla toplam maliyetleri karşılaştıran sağlıklı bir işleyiş
sürecinin tesisidir (Yılmaz, 1999: 48).
344
Orta Vadeli Program
345
Orta Vadeli Program
• Tahakkuk esaslı muhasebe devletin sahip olduğu mal varlıklarının değerini kayıt
altına alarak PEB’in ve analitik bütçenin ihtiyaç duyduğu maliyet bilgilerini temin
etmektedir.
350
STRATEJİK PERFORMANS FAALİYET
PLANLAR PROGRAMI RAPORLARI
YILLIK
UZUN VE ORTA HEDEFLERİN VE
GÖSTERGELERİNİN HEDEFLERE VE
VADELİ
BELİRLENMESİ, GÖSTERGELERE
HEDEFLERİN
MALİYETLENDİRME İLİŞKİN SONUÇLAR
BELİRLENMESİ
1 Yıllık
5 Yıllık 1 Yıllık (Uygulama
(Uygulama) Sonuçları)
Stratejik
Plan
Performans
Performans
Değerlendir
Programı
mesi
Kurumsal
Düzeyde Mali
Yönetim Modeli
Faaliyet
Bütçe
Raporu
Bütçe
Uygulaması 352
Yerel Yönetimlerde
BÜTÇELEME
• Federal devlet yapısının söz konusu olduğu ülkelerde
federal devlete bağlı federe devletler, federe devletlere
bağlı okul bölgeleri veya diğer başka bazı yerel idare
birimleri aracılığı ile beraber hizmet sunulurken,
• Üniter devlet yapısının söz konusu olduğu ülkelerde
merkezi idare ve buna bağlı olan yerel yönetimler
aracılığı ile kamusal hizmetler yerine getirilir.
• Üniter devlet yapısında, yerel yönetimlerin kuruluşları,
işleyişleri, hangi hizmetleri sunacakları veya hangi
gelirleri elde edecekleri konularını merkezi idare belirler.
• Merkezi idare bir takım kamu hizmetlerini yerel idarenin
görev alanına bırakırken diğer taraftan da bu hizmetlerin
yerine getirilebilmesi için gerekli gelire sahip olabilmeleri
bakımından bir takım gelir kaynaklarını da yerel yönetimler
ile paylaşır.
• Gelirlerinve hizmetlerin merkezi idare ile yerel idare
arasındaki bölüşümüne mali tevzin denilir.
• Merkezi idare ulusal düzeyde tam
kamusal (savunma,...) ve yarı kamusal
mal/hizmetleri (adalet, eğitim, sağlık...)
üretirken;
• Yerel idareler bölgesel düzeydeki tam
kamusal (temiz hava temin edici hizmetler,
denizin temizliğini sağlayıcı hizmetler...) ve
yarı kamusal mal/hizmetleri (itfaiye, çocuk
parkları...) üretirler.
• Türkiye’de merkezi idare, bazı vergileri tahsil
etme yetkisini yerel idarelere bırakmıştır. Yerel
idareler bu doğrultuda merkezi idarenin yasa ile
düzenlemiş olduğu vergileri, yasada belirtilmiş
koşullara dayalı olarak tahsil ederler.
• Kendi bölgelerinde bir vergi ile ilgili değişiklik
yapmak (oranı düşürmek veya yükseltmek,
istisna veya muafiyet uygulamak), bir vergiyi
kaldırmak ya da yani bir vergi koymak gibi
yetkileri yoktur. (ANY, MD. 73 GEREĞİNCE)
• Yerel idarenin kendisine bırakılmış olan bir gelirle
ilgili olarak belirtilen yönlerde tasarruf hakkı
yokken, merkezi idarenin yerel yönetim
organlarının karar ve işlemleri üzerinde denetim
yetkisi vardır.
• Bu, idari ve mali vesayet gereği kullanılan bir yetkidir.
İdari ve mali vesayet, merkezi idarenin yerel
yönetimin karar ve işlemlerini uygun bulması,
ertelemesi veya iptal etmesi anlamına
gelmektedir.
BELEDİYELER
• Belediyelerin Türkiye’de hangi tür hizmetleri
üreteceği ve hangi gelir kaynaklarını
kullanacaklarına ilişkin bağlayıcı hükümler son
olarak 5393 sayılı Belediye Kanununda
düzenlenmiştir.
• Başka deyişle, mali tevzin bahsi geçen Belediye
Kanunu hükümleri ile kendisini göstermiştir.
BELEDİYELERİN GELİR GRUPLARI
Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Ayrılan
Paylar
Belediye Vergileri (Emlak, Çevre-Temizlik,
Reklam-İlan)
Belediye Harçları
Yatırım Harcamalarına Katılma Payları
Borçlanmalar
Diğer Gelirler
BELEDİYELER İÇ ve DIŞ BORÇLANMAYA
GİDEBİLİRLER