Professional Documents
Culture Documents
··AuguSte Baılly
CiLT 1
Vu
Ja
e
D
D
e
Ja
Vu
~ıenüriıan
1001 TEMEL ESER
Vu
Yazan:
Auguste BAILLY
Ja
Türkçeye çeviren :
e
Haluk ŞAMAN
D
BiZANS'1 inci
TARiHi
cilt
Vu
Ja
e
D
KEMAL ILICAK
Vu
Tercüman Gazetesi Sahibi
Ja
e
D
D
e
Ja
Vu
BİRİNCİ BÖLÜM
I. K iTAP
Vu
I
İMPARATORLUGUN KURULUŞU
Ja
kavgalarının
Vu
çüsüz karakteri. bütün Bizans tarihi boyunca saltanat
ve kuvvete başvurmaların bu kadar sı k
olmasını izahta da bize yardım eder: Bunlar zulme
karşı elde olan tek silahlardı.
Ja
Surların kalıntıları
daha azametli ve daha hatırla
tıcı bir manzara arzeder; Haliç'ten Marmara denizine,
Ja
can verdi.
Fakat bu kutsal emanetlere insanların verdiği de-
ğer ne olursa olsun, Aya-Sofya onlara sonsuz derecede
e
surların dışında
Vu
nikçilere verdi ve piskoposu koğdu, o da şehri terk edip
Ariusçu propagandasına koyuldu.
Theodosius dinden sapınayı göriilmemiş bir şiddetle
yenıneye uğraştı. Yalnız İznikçiler katolik adını taşı
Ja
gl'! di.
IV. yüzvıl bu~·unca, imparatorluğun doğu bölümü-
nü en ciddi surette tehdit eden Vizigotlar oldu. 376'-
e
Hunlarınki idi.
D
Asya ırklarından
bir kavim olan Hunlar, batıya
doğru adım adım ilerlemişler, IV. yüzyıl ortalarından
başlayarak Avrupa'ya girmişlerdi. 395'de Kafkası aşı
yorlar ve yollarındaki her şeyi yakıp yıkarak Anadolu'-
da, Suriye'de, Mezopotamya'da ilerliyorlardı. Tuna
kıyılarına sağlarnca yqleşen Hunlar öylesine korkunç
görünüyorlardı ki, II. Theodosius, barış halinde kalma-
ları için yıllık bir vergi ödemeye razı olmuştu. 434 yı
lında Atilla iktidarı ele alır almaz en aşırı iddialara gi-
rişti. Ordusuna güvendiğinden ve Bizansı hiçe saydı
ğından verginin iki misline çıkarılmasını istemekle işe
39
V. yüzyılın
ikinci yarısında, bu sefer Ostrogotlar,
Bizans'ı boyunduruk altına almayı denediler. Onlar
da imparatorlukta foederati sıfatı ile yerleşmişlerdi
e
imparatorluğun
Vu
dan çıkacağından korkarak İstanbul ile birleşen eski
başkenti, Bizans'ın gerçek bir dini
özerklik istemesini ve elde etmesini önleyememişti. Bu
bundan böyle Doğu kilisı!si ile Batı kilisesini karşı kar-
Ja
HİPODROM
aitti.
D
1. JUSTtNUS
Vu
masını arttırmaya, maliy.esini yeniden düzenleyerek
maddi refahını çoğaltmak suretiyle savunma vasıtala
rını daha etkili kılmaya gayret etti ve kuvvetlerini
dağıtmak için Batı'yı kendi kaderine bıraktı.
Ja
Altın Devri
JU~TİNİANUS VE THEODORA
1
Vu
İmparator ve İ mparatoriçe.
ları dokumuşlardır.
Vu
sıcak, canlı renklerle camiaşmış taşlardan adeta bun-
Yüzlerden birkaçı tatlılığı ile,
soyluluğu ik, cazibesi ilc \'C hu)u ifad••si ile hayranlık
verir. Theodora bu kadınların arasınd<ın tanrısal bir
Ja
ihtişamla sıyrılır. Eh:klerint.', konularını dini hikaye-
lerden alan resimin işlenmiş şahane ınantosu altında
Basilissa ince ve narin görünür, yüksek tacı, pantan-
tifleri, omuzlarını \'c göğsünü örten hütün o iri ve
e
Vu
da hayatını kaybcdcceksin. Bana gelince beğendiğim
şu atalar sözüne uyacağını. Erguvan rengi elbise
knlcrin en güzclidir.>>
ke-
F:ö
Bizans birlikleri Dalmaçya'yı geri alırken Beliairius bir
kara ve deniz ordusunun başında Sicilya'yı, Napoli'yi,
Ravenna'yı ele geçiriyordu. Bundan sonra, Bizans yo-
lunu tutar tutmaz, Afrikida olan İtalya'da da oldu;
işgal ettiği yerde yeter kuvvet bırakmayan ihtiyatsız
galibe karşı şiddetli bir ayaklanma başgösterdi, cer-
men ordularını yeniden kuran ve biraraya toplayan To-
tili ile, 540'dan 552'yc kadar yapılan azgın bir sertlik-
teki boğuşma, Bizans kuvvetlerini, eski tarihçilerio
deyimine göre «Roma'lııı kuvvetleri, büyük tehlikelere
soktu. Artık İtalya bir savaş alanından başka bir şey
değildi. Beliairius harekıatı idare etmek için oraya dön-
Vu
dü, fakat şimdi karşısında Totila gibi kendisine layık
bir hnsım vardı. imparatorluk orduları tarafından
fethedilen şehirleri, cermenler birbiri ardınca geri al-
dılar. Öbür bütün şehirler arasında Roma, bu sonu
Ja
Vu
ki, insanlar evlerinin bulunduğu yeri bile tanıyamıyor
lnrdı. Artık ne sokaklar, ne pazarlar, ne meydanlar, ne
hamamlar bulunmadığından 'e bu karışıklık içinde
şehri yeniden inşa etmek imkanı olmadığından, Jus-
Ja
tinianus harabcleri kaldıttı ve alan temizlenince onu
büyük taşlarla k'lldırımlattı. Sonra, meydanların, so-
kakların sütunlu galcrilcrin yerlerini tespit e.tti; kemer-
ler yaptırarak suyu mahallelere dağıttı; bir şehrin be-
e
Vu
~Doğu devleti yapan tarihi zorunluluğa boyun eğmek
mecburiyetinde kalıyor. Bu dev anıtın çağlar boyunca
nasıl bir mutluluğa eriştiği bilinmektedir; «Corpus luris
Civilis>> yüzyılları aştı; modern devletlerin çoğunda sar-
sılmaz ilkeler olarak kalan Roma hukukunun korunmuş
Ja
d~:', kilise öyle bir gücü tem<:il etmekte idi ki, mutlaki-
yeıçi anlayışı, ktııdisini ona bağlanmaya zorluyordu.
D
Vu
lisenin lıer türlü karışıklıklara karşı savunulmasını»
imparatorun görevi saymak~a idi. Kilisenin bidiğini
hükumet ilkclerindcr. biri yapan hükümdara karşı
bağlılıkl<ı mirıncttar oJqn papazlar d~ -yine Diehl ta-
Ja
rafından verill•n bir metne göre- «Vücutta g')zün in-
sanı yürütmek ve yöneltmek üzere yaratİlmış olması
gibi imparatorun da düny<~yı idare etmesinin Tanrı
tarafından kaderine yazıldıt;ını, imparatorun yalnı?.
e
gibi bakılır.»
Bu açıklamalardan sonra, Justinianus devrinin,
bizantizmin klasik çağını temsil ettiğini söylemek mü-
balağa olmaz. Bu çağda İstanbul, doğunun bütün can-
lı ve yaratıcı güçlerini kendinde toplayarak ve onları
*
**
Yukarıda da işaret etmiş olduğumuz gibi, bu bü-
yük saltanat, Justinianus'un son yıllarında, bir sıra
uzun sosyal kargaşalıklar doğuran vahim mali güçlük-
ler arasında sona erdi: Yeşillerle Maviler arasında bo-
ğuşmalar ve savaşlar, şehirlerde kaynaşmalar, köyler-
de sefalet, saltanat mirasçılığı meselesinin (zira The-
adara 548'de imparatora çocuk bırakmadan ölmüştü)
Vu
uyandırıdığı entrikalar ... Justinianus 87 yaşında öldüğü
zaman Theodora'nın yeğeni ile evli bulunan impara-
torun yeğeni Justinus, senato ve imparatorluk muha-
fızlarının desteğiyle 14 Kasım 565'de, kendini impara-
Ja
iMPARATORLUK
DIŞ
Vu I
SALDlRlLAR,
İÇ PARÇALANIŞ
Ja
Mauricius (582--602)
Phocas (602--610)
D
Vu
Ph.ocas'ın iktida_rda kalabildiği sekiz yıl, Bizans
için bir yas ve üzüntü devresi oldu. İhtiyar vak'a ya-
zarı: «İranhlar dışandan imparatorluğa saldınrken,
içeriden de Phocas'ın ona saldırdığını» söylüyor. Anar-
şi tamdı; askeri yetenekleri güvene değer tek general,
Ja
dı;
Vu
görünemiyordu. Eyaletler de bu salgına tutulmuşlar
oralarda da ayaklanmalar oluyor, oralarda da
komplolar kuruluyordu. İstanbul'da olduğu gibi An-
takya'da da kitle halinde idamlar yapılmak gerekti:
Ja
KALKlNMA DENEMESİ
HERACLİUS
Vu (610-641)
Suriye sınırları
üzerinde Arap kabilelerinin saldı
rılarına karşı Roma İmparatorluğu her zaman korun-
ma zorunluğunu duymuştu. Karşısında göçebelerden
başka bir .şeyin bulunmadığı sürece, wııarı tutmak ve
püskürtrnek kolay bir iş olmuştu. Ancak Arapların
tam anlamıyla bir devlet kurmasından ve güçlerini
teşkilatlandırmasından sonradır ki tehlike gerçek hale
geldi. İslam peygamberi, nüfuzu ile güzel konuşması ile
peygamber prestiji ile siyasi hayatı dini hayatı ile
sımsıki bağlı, büyük bir devleti kurmaya çalışmakta
idi. Fakat öylı;: görünüyor ki, önceleri Arapları, Bizans
-.,aratorluğuna saldırmaya zorl~yan dini sebepler
Vu
de~ildi. Onlara lazım olan, durmadan ço~alan bir nü.
fusun yaşamasını sağlayabilmek için, yeteri ·kadar ge.
niş ve yeteri kadar verimli arazi idi. Suriye çölleri an-
cak sefil ve sebatsız bir yaşantıya imkan veriyordu.
Ja
Vu
Ja
e
D
D
e
Ja
Vu
136
Vu
ce burnu ve dilinin yarısı kesilerek sürgün edildi:
Bundan sonraki yirmi iki yıl içinde, değişiklikler ola-
ğanüstü bir hızla birbirini kovaladı. Leonitus, 698'de
devrildi. Onu tepeleyen ihtilalciler, yerine bir amiral
olan Apsimar'ı geçirdiler ki III. Tiberius adı altında
Ja
yararına, Mısır'ı,
Suriye'yi, Filistin'i, Mezopotamya'yı,
Anadolunun büyük bir bölümünü kaybettiğini söyle-
miştik. İslamiyet Kuzey Afrika'da, o zamana kadar
imparatorluk tarafından idare edilmekte olan eyalet-
e
Amaçları İstanbul
olan Araplar, Constantinus'un
saltanatındaÇanakkale Boğazı'nı geçmeyi başardılar,
Kizikos'da üskrini kurdular ve bir çok kereler gelip
İstanbul'u kuşatma altına aldılar. Şehri almalarını
önleyen başlıca sebep hasımlarının Rum ateşi kullan-
139
Vu
Ja
e
D
IV
HERACLİUS HANEDANI
İkinci Devre
ve etrafındakilerine
güven aşılamış olduğu birkaç ta-
raftarı bulunduğu halde hükümdar tavırları takınmak
tan ve tahtı geri alacağını ifade etmekten geri dur-
muyordu. Yedi ya da sekiz yıllık sürgünden sonra kaç-
ınayı başardı ve Hazarların hakanına iltica etti. O da
kendisini soylu bir kişi gibi kabul etti. Onunla bir ant-
laşma 'yaptı ve bundan böyle Theodora adını taşıyacak
olan kızkardeşi ile evlendirdi.
Bu sırada Bizans'ta, Leonitus da devrilmişti. Ye-
rine geçen Tiberius, güvenliğinin Justinianus'un orta-
dan kaldırılmasını mecbur kıldığı kanısına vardı. Gö-
Vu
rüşmeler için gönderdiği adamlar öyle parlak vaadler-
de bulundular ki, Hazar hakanı kayınbiraderini yok
etmeye karar verdi. Vaktinde işi haber alan Justinia-
nus, kendisini öldürmekle görevli iki kişiyi birbiri ar-
Ja
dına kendi elleriyle boğdu. Hemen arkasından, kader-
lerini kendisininkine bağlamış ufak bir maceracı gru-
bu ile birlikte gemiye binip Karadeniz'e açıldı. Bir fır
tına, az kalsın onun umutlarını ortadan kaldıracaktı.
e
İstanbul'da
Vu
yıldırma, saltanat aralığı süresince
rol almış olanların hepsinin ölüme mahkum edilmesiy-
le başladı. Tiberius'un kardeşi Heraclius'un ve bütün
Ja
subaylarının duvarlar üzerinde boydan boya kurulan
darağaçlarında sallanan cesetleri büyük surların süsü
oldu. Hatta, Tiberius'un ordusundan ele geçirilen ve
tanınabilen bütün erler bile idam olundu. Bu arada
e
Vu
kolay oldu ve erguvan rengi elbise gerçekte onu giy-
ıneye layık gibi görünene sunuldu:
komutanı sıfatıyla Doğu birliklerine
Bu, Anadolu <baş
kumanda eden
patriçi Leon idi. Ona taraftar olanlar yalnız subaylar
Ja
değildi; kilise, sivil makamlar, hatta halk onu impa-
rator ilan etme~~ için şevkle. birleştiler. Ölüm tehdidi
altında İstanbul uyanıyor ve yıkılışının gözle görünür
hale gelişi ruhlarda bir direniş iradesi yaratıyordu ki,
e
a'lı imparatorların
Vu
III. Leon ve V. Konstantinos Koprini mos, İsauri
böyle adlandırılmaları, genellikle
kabul ed il diğine göre, hanedan ın kurucusu III. Leon'-
un, Anadolu eyaletleri İsauria (Bugünkü İçel-Silifke
Ja
dı ve alevlendi.
D
İkonoklasm
muş olması
Vu
masına imkan veren, ·bu antropomorfizmi ona sok-
hayretle karşılanacak bir şey değildir.
Fakat bu kaypak bir yoldur ve kaçınılmaz olarak tas-
virlerin kendisine tapınmaya götürür. Madde, sembol-
leri içinde eritir ve daha sonra hemen bütünüyle onun
Ja
Vu
Rahip» diye adlandıran III. Leon, onları bir yana bı
raktı. Bir yanardağ patlamasını ve BP-yoğlu bölgesini
harap eden bir zelzeleyi bahane tuttu. Bu ona göre,
hiç değilse inanmış gibi göründüğüne göre, kendisine
ibadeti terk ederek batı! tasvirlere tapınan insanlara
Ja
karşı Tanrı'nın öfkesinin bir belirtisi idi. Enerjik ve
hatta sert bir asker olan Basileus, kandırmayı dene-
medi ve dolambaçlı yollara başvurmadı; imparator-
e
Vu
tirilerek fermana imzasını koydu. Bu andan itibaren
yeni patrik bir çeşit şeriatçılık kılığına biıriinüyor ve
imparator da bunları uygulatıyordu. Lakin bu işini öy-
le bir ılımlılıkla yapıyordu ki bundan, bilhasş~ ııöni·
nüşü kurtarmak istediği anlamı çıkarıla'bilirdi. Ger-
Ja
manos makamını, kendisi rahatsız edilmeden terk ede-
bildi. Eyalet isyanları, özellikle Yunanistan ayaklan-
ması ustaca bir yumuşaklıkla bastırıldı: Kiliselerin,
e
Vu
tabına aldığı metni şöyledir: «Kutsal kitaplara ve din
ulularına dayanarak Mukaddes üçlü adına oy birliğiy
le ilan ederiz ki, ressamların melun sanatıyla, herhan-
gi maddeden olursa olsun yapılmış bütün resimler
Ja
kutsal kiliseden lanetle uzaklaştırılacak, atılacak ve
kovulacaktır. Bundan sonra her kim böyle bir şeyi
imal etmeye ya da ona tapmaya, ya da onu bir kilise-
de veya özel bir evde teşhir etmeye veya gizli olarak
e
İRİN İ
ve
İmparator, oğlu
Vu
İKONOKLASMA KARŞI TEPKi
Vu
ve onu hükmü altına alan bu iktidar deliliğinin, duy-
gularının tümünü ortadan kaldırarak yalnız ilitirası
canlı bırakan bu ruhi çarpıkhğın, şüphesiz bir büyük-
lük yönü de varrlır.»
Ja
Olayların ortaya koyduğu, İrini'nin davranışların
da gösterdiği ihtiyat ve ustalıktır. Tasvirler mezhebini,
ani ve sert bir hareketle yeniden kurmasının imkanı
e
Vu
tasvirlere tapanların, Tanrı'nın bir elçi olarak gökle-
re çıkardıkları, İmparatoriçenin etkisi duyuluyordu.
Nihayet 784'de İrini, patrik Paulus'un yerine im-
Ja
paratorluk katibi Tarasius'u getirdi. O da, papanın
başkanlık edeceği ve blitün piskoposların davet olu-
nacağı, kilisede barışı yeniden kurmakla görevli, bir
konsilin toplantıya çağınlmasını istedi. Papa temsilci-
e
Vu
İmparatoriçe, eski inançları yeniden kuran ve zorunlu
kılan hükümlere imzasını koyabildL Dini tasvirler sa-
dece kutsal bilinip onlara tapımlmadığı ileri sürüle-
rek hi:; bir putataparlık karakteri taşımadığı ifade
Ja
olunmak suretiyle Tasvirler Mezhebi geri getiriliyor-
du. Bunun gibi kutsal eşya mezhebi de tekrar kurul-
muştu. Manastırlar önceki yönl'erine döndüler, keşiş
ler iş başına çağırıldılar. Konsil, gelecekteki yeni kav-
e
Vu
evlendirmekle işe başladı. Bu kızın korkulacak bir şe
yi olmadığına ve onun sırtından istanbul üzerine et-
ki yapacağına inanıyordu. Eğer hadım Staurakios ta-
hammül edilmez bir saygısızlık göstermemiş olsaydı,
Ja
prens durumuna tevekkülle katlanacaktı. Genç adam
sonunda kötü muamele görmekten bıktı ve etrafına
bazı hoşnutsuzları toplayarak, hadıma karşı bir sui-
kast şebekesi kurdu. Entrika ortaya çıktı ve ceza sert
e
Vu
ler gibi «Romalıların Basileusu ve Otokratoru» ünva-
nı ile saltanat sürecekti. Theofanos'un iddia ettiği gi-
bi, her ne kadar on yedi gün gijneş ön:ülü kaldıysa da
Bizans halkı bu tanrısal öfkeye katılmadı. Onlar, İri
Ja
ni'yi seviyorlardı ve bu sevgi yalnız onun zekasından
ve güzelliğinden değil, fakat aynı zamanda zalim ener-
jisinden ileri geliyordu.
e
Vu
idi: Bütün Batı'yı ve bütün Doğu'yu aynı hükümdar-
lık altında birleştirmek, hristiyan dünyasına
hükümdar vermek insan başarılarının en yükseği
tek bir
Vu
Ja
e
D
IV
İrini'nin
gaşalık
Vu
ölümü ile, imparatorlukta yeni bir kar-
ve karışıklık devresi başlar. Bununla beraber
bu devrede birbirini izleyen imparatorların eserleri-
nin, tarafsızca incek•necek olursa, ihmal edilebilir ol-
Ja
maktan uzak bulunduğu ve saltanatlarının kısa süreli
olmasına, tahta durmadan yeni imparatorlar çıkaran
kuvvet darbelerinin sık sık vuku bulmasına rağmen
olumlu sonuçlara vardığı kabul edilmek gerekir. Bü.
e
Vu
mek iddiasında ·bulundu. Fakat gerçekte, şahane sefa-
hat içinde bir yaşayışla kendine yetindi ve imparator-
luğun yönetimini dayısı, Theodora'nın erkek kardeşi
Vardas'a bıraktı. Genç imparatorun Vasilios adındaki
Ja
bir gözdesi 866'da Vardas'ı öldürdü. Dayısından kur-
tulan III. Mihail, arkadaşını evlat edindi; sonra da
imparatorluğa ortak etti. 867 Eylülünde Vasilios, veli-
nimetini hançerletti; iktidarı yalnız başına eline aldı
e
Vu
müslüman donanmalarının faaliyeti çok daha yoğun
ve çok daha sonuçlu idi. Bunlar Girit'i, Sicilya'nın
önemli bir bölümünü ele gc·çirdiler ve Güney İtalya'
nın çeşüli noktalarında koloniler kurdular. Bir çok
Ja
yüzyıllar Akdeniz ticareti ve gemi seferleri, deniz
yollarını gözleyen, gemilere saldıran, yüklerini talan
tayfalarını ve yolcularını esir eden korsanların teh-
didi altında, ancak korku içinde yapılabilecekti. Öbür
e
Vu
Tomas, demagojik bir politikaya Ct:!saretle girişiyordu.
Bütün hoşnutsuzluklar, sefaJetten acı çekenler, ver-
gileri fazla ağır bulanlar, toprakların bölünmesini is-
teyen köylüler, sahiplerinin boy:mduruğuna katlana-
Ja
ınayan esirler, onunla beraberdi. Tam bir yıl süreyle
İstanbul, kendisine karşı birleşlT'iŞ olanların ordusu
ve donanınası tarafından kuşatıldığını gördü. Eğer
Tomas, Bulgarların istediği teminatı reddetmek yanlı
e
Vu
ateşledi. Eski hazine sekreteri (logothet'i) olduğu için
mali soruroların önemini herkesten iyi bilmektc ve
imparutor olarak bunları devletin çıkarlarına uygun
bir biçimde çözümleyeceği iddiasında bulunmaktaydı.
Ja
Herkesin itaat ternesi kanısında olduğu imparator sı
fatına bürünerek, yalnız İrini'nin zayıflığından ya da
hatır saymasından dolayı kaldırmış olduğu bir kıs·ım
vergileri yeniden koymakla :vetinmedi. kilise mensup-
e
şişlerin
Vu
lerin, resimlerin, sanat eserlerinin yok edilişinden, ke-
kırbaçlanmasından ve hapse
kovulınasından, dağlarda inzivaya
atılmasından,
kaçışlarından, on-
lara yapılan işkencelerden, özel evlerdekoi soruşturma
Ja
lardan, İsa'nın bütün savunucularına reva görülen
baskılardan, ona karşı günahkar bir şiddet gösteren
herkesin gördüğü itibardan feryad etmekteydi.
Şüphesiz ki bunda çok mübalağa vardı: Theodoros
e
Vu
keşişlere zalimce bir darbe vuruldu: Alınlarına kızgın
demirle hakar.et yazıları damgalandı. Bu bir yıldır
maydı, ama aynı zamanda başka alanlarda adaletin ve
aklın egemenliği oldu: İmparatoriuğun mali durumu-
Ja
nu düzelten ve hünerli politikasıyla ona yabancıların
gözünde canlı bir prestij sağlayan Theofilos, takdire
değer bir hükümdardı. Ancak İkonoklasm halk gözün-
de lfınetlenmişti. Bfıtıl inançlı, gelenekçi, keşiş demok-
e
idi. Vu
dan itibaren imparator, kilisenin söz götürmez başı
Vu
liğine ve şaşaasına herkesi hayran ederken öte yandan
Studionlular, başarılı dini şiirler üzerinde durmadan
çalışıyorlardı. Şiddetli bir merak duygusu, gerçek bir
anlayış ve sempati hamlesi Bizans yazarlarını ve sa-
natçılar-ını komşu medeniyetleri incelemeye yönelti-
Ja
yor-du. Bağdad Halife Sarayı ilham aldıkları, rekabe-
te giriştikler-: örnekler haline geliyordu. O kadar uzun
zaman imparatorlukla İslamiyeti karşı karşıya geti-
e
Vu
ağır meşaleler dansı burada yapılırdı. .. Basileus, mü-
ccvherlerle parıldayan bir taht üzerine otunnuş oldu-
ğu halde, törene başkanlık ederdi. Bu tahtın üzerinde
dört yeşil mermer sütunun taşıdığı bir kuhbe yükse-
lirdi.». (*)
Ja
Bütün etrafta bunlardan daha az muhteşem ol-
mayan, biribiri ardınca salonlar vardı: Duvar resimle-
e
Vu
Ja
e
D
D
e
Ja
Vu
İKİNCi BÖLÜM
DORUGA VARlŞ
MAKEDONYALI HANEDAN
Vu
(867 -
I. KiTAP
1081)
Ja
YENİ BİR ALTIN DEVRi
I.
e
(857- 959)
Vu
Romanos, iktidarı ancak kısa bir süre korudu (959-
963). Öldüğü vakit Teofano adında bir dul, Vasilios ve
Konstantinos adlarında iki çocuk bıraktı. Genç impa-
ratoriçe, kendinde imparatorluğu yönetecek gücü göre-
Ja
miyordu. Bütün dış düşmanları tarafından tehdit edil-
mekte olan imparatorluğun, sadece bir yönetici olmak-
la kalmayan, özellikle savaş adamı olan enerjik bir ba-
e
Vu
çarptı. Kadın, Vasilios'a duyduğu sempatiyi açıklamak
tan geri durmadı ve herhalde o da buna karşılık ver-
mek yeteneğini gösterdi ki kadın ona toprak edinınesi
ve bunu ektirip biçtirmesi için oldukça önemli bir ser-
Ja
maye hediye etti. Yeni zenginliği genç adamın başı
nı döndürmedi ve özellikle, efendisini bırakmak ihti-
yatsızlığını işletmedi. Efendisi onu, k ;:ınsenin hakkın
dan gelemediği kadar azgın, çok güzel bir at almış
e
Vu
Aynı durultma ve yatıştırma isteği, I. Vasilios'un
dini politikasında da kendini gösterdi. İktidarı ele ge-
çirdiği vakit, Papalıkla İmparatorluk arasındaki ilişki
Ja
ler kritik bir noktaya gelmiş bulunuyordu. III. Mihail,
Patrik İgnasios'u azietmiş ve yerine bir başka piskopo-
su, Fotios'u getirmişti. İgnasios tasvirlere candan bağ
lı idi, Fatios ikonoklast idi. Fakat Papa I. Nicola, tın
e
Vu
getirmek ve Kral Boris'in kesin olarak Doğu Kilise'si-
ı;e katılmasını sağlamak için işe karışmaktan çekin-
medi. Böylece I. Vasilios'un tutumu oldukça acaip ve
ikiyüzlülüğü meydanda idi. Papa'nın otoritesini ancak
din bilimi bakımından tanıyor ve bir taraftan birlik-
Ja
tc.n söz ederken öbür taraftan, Roma ile ilişkilerinin
ne olacağını henüz tayin edemediği, Doğu Kilise'sinin
yavaş yavaş kurulması umudunu korumaktan geri
e
Vu
rette bağlıydı. Bu babadan eviada geçişi sağlamak ona
birinci görevi, hatta dini görevlerinin bile önünde ge-
leni, gibi görünüyordu. Oysaki, evlenmesi ona yalnız
bir kız çocuk vermişti, öbür taraftan Leon karısı Theo-
Ja
fano'yu sevmiyordu. Onunla onaltı yaşındayken Vasili-
os'un zoruyla evlenmişti. İmpar.ator çetin huyluydu ve
genç adam öyk azarlanmalara uğramıştı ki, genç Zoi
Zauçis'e aşık olmasına rağmen, korkusundan Theofa-
e
Vu
rilmesi için bütün gönlüyle çalıştı. Tam bu sırada, ila-
hi diye adlandırılamayacak bir tesadüfle, Zoi'nin ko-
cası da ölüverdi. Keşiş Eftimios'un itirazlarına rağmen
iki aşık nihayet birleşebildiler. Bu keşiş, hiçbir ünvanı
bulunmamasına rağmen Sarayda hayret verici bir oto-
Ja
riteye sahip olan ve hükümdara mağrur bir sertlikle
hitap eden bir çeşit Rasputin idi. O, imparator da ol-
sa, bir adamın evvelce metresi olan bir kadını evlen-
e
Vu
ıneye karar verdirdi. Mevkiini ona borçlu olan Patrik
Nikola'nın onayını ve desteğini alacağını umuyordu.
Patrik önce karşı koydu, sonra memlekete ihanetle
suçlamak üzere bulunduğunu görünce, Basileus'un pro-
Ja
jelerini olumlu karşıladı. Nihayet 90S'de Leon metre-
sinden bir erkek çocuk sahibi olmanın sevincine erdi.
Nikola, çocuğu Kostantinos Porfirogenetos adı ile
vaftiz etti; VI. Leon hatırsayar bir papazın yardımı sa-
e
Vu
la güven altında değildi; genç iınparatorunki ise bun-
dan daha da az güvenli idi. Onu korumak için -hiç
olmazsa bahane bu idi- Amiral Romanos Lekapinos,
919 Mart ayında, hükümdara ilişmeden. iktidarı ele ge-
Ja
çirmcğe imkan buldu. Sarayı işgal etti, kızını Konstan-
tinos ile evlendirdi, kendisine Vasilopator (Kral Baba-
sı) ünvanını verdirdi ve İmparatorluğa ortak olarak
e
FİYATI: lO TL.