Professional Documents
Culture Documents
İÇİNDEKİLER
İçeride efelik taslayanlar dışarıda
uşaklıkta sınır tanımıyor... . . . . . . . . . . . 3
Kızıl Bayrak’tan...
Emperyalizmin uşaklarından
Sivas katliamı, başta Sivas olmak üzere birçok
halklara dost olmaz!... . . . . . . . . . . . . . . 4 kentte lanetlendi. Sayfalarımızda bu amaçla yapılan
Düzenin siyasal krizi ve Kürt sorunu . . . 5 eylem ve etkinliklerin tablosunu vermeye çalıştık.
Sermaye devletinin bu eylem ve etkinlikler
Aktif uşaklık çizgisinde sırasında sergilediği tutum ise bir kez daha katliamcı
tam yol ileri!. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 6 kimliğini ayyuka çıkardı. Alevi emekçilerin “utanç
müzesi olsun” talebini görmezden gelen devlet,
Katil devlet 18 yıl sonra yine
Madımak Oteli'ni “bilim ve kültür merkezi” yaptı ve
işbaşındaydı! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7 üstüne de bu “merkezde” katillerine özel bir köşe yaptı.
Madımak'ta insanlık 2. kez utandı... . . 8 Böylelikle bir yandan katliamın izlerini silmeye
çalışırken diğer yandan ise katliama arka çıktı. Dahası
Katliam ülkenin dört bir yanında bu oyunlara prim vermeyen emekçilerin Sivas'ta
lanetlendi... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9 yapacağı anmaya yasak koydu, olmayınca kente
BDSP’nin 2 Temmuz anmalarından... . 10 girişleri zorbalıkla engellemeye çalıştı. Engel
olamayınca ise bu kez Madımak Oteli'nin önünde gaz
PTT direnişi büyüyor . . . . . . . . . . . . . . 11 bombasına sarıldı. 18 yıl önce onlarca can yakılırken
“Direniyorum öyleyse varım!”. . . . . . . 12 kılını kıpırdatmayan devlet, aynı yerde katliamı
lanetlemek isteyenlere yapmadığını bırakmadı. İşte
KESK Genel Kurulu sona erdi. . . . . . . 13 böylelikle bir kez daha suçüstü yakalandı.
Demokratik ve mücadeleci bir Bu devlet işçinin, emekçinin, Kürdün, Alevinin
sendikal hareket için… . . . . . . . . . . . . 14 düşmanıdır. Milyonları işsiz ve aç bırakan, dillerini ve
kültürlerini inkar edip asimilasyon cenderesi içinde
On sendikadan güçbirliği! . . . . . . . . . . 15 boğmaya çalışan, yetmediğinde zorbalıkla iradesini azıya almıştır.
Tunus-Mısır çiğneyen odur. Hiçbir makyaj onun bu karanlık ve Bu tablo ülkenin ilerici ve devrimci güçlerine büyük
katliamcı yüzünü saklamaya yetmez. Sivas katliamının sorumluluklar yüklemektedir. Bu sorumluluk en başta,
dersleri - H. Fırat… . . . . . . . . . . 16-19
yıldönümünde bu yüz her haliyle sırıtmıştır. emperyalizme ve suç ortaklarına karşı mücadeleyi
Suriye’de durum yükseltmek demektir. Bunun önümüzdeki ilk adımı ise,
karmaşıklığını koruyor.. . . . . . . . . . . . . 20 *** 15-16 Temmuz tarihinde İstanbul'da biraraya gelecek
olan emperyalistlerle uşaklarının karşısına
Lübnan direnişini silahsızlandırma Ülkede gaz bombasına boğulmadık toprak çıkabilmektir. Bu amaçla hazırlıklarımızı yapmalıyız.
planı tutmayacak! . . . . . . . . . . . . . . . . . 21 bırakmayan sermaye devleti, emperyalist efendileri
karşısında ise uşaklıkta sınır tanımıyor. “Aktif dış ***
“Sosyalist Enternasyonal” Atina’da politika” gibi söylemlerle cilalanmaya çalışılsa da sefil
toplandı..... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 22 uşaklık tablosu gizlenemiyor. Sayfalarımızda bu uşak Bu sayımızdan itibaren “Ortadoğu'da halk
takımının yaptıklarını ele almaya çalıştık. Kuşkusuz hareketleri/Tunus-Mısır dersleri” başlıklı yazı dizisinin
Emekçiler ‘grev’ dedi….. . . . . . . . . . . . 23 ortada duran veriler, gerçekte olan bitenin çok sınırlı bir yayınına başlıyoruz. Yazı dizisi H. Fırat tarafından 19
İşte kapitalizmin futbolu: kısmıdır. Emperyalist stratejiler, karanlık planlar, sefil Şubat 2011 tarihinde verilmiş bir konferansın
pazarlıklar ve üstlenilen rollerin ne olduğu konusu yine kayıtlarından oluşuyor. Mısır ve Tunus'daki halk
Para-mafya-şike!.... . . . . . . . . . . . . 24-25 de büyük ölçüde karanlıktadır. Ancak ne olursa olsun ayaklanmalarını, devrimci-marksist bir perspektifle ele
Burdur Cezaevi’ndeki katliam girişiminin işin özü değişmeyecektir. AKP'nin icracısı olduğu alan konferans metinleri, güncelliğinden hiçbir şey
sermaye iktidarı, emperyalizmin ve siyonizmin kaybetmeden bugüne ve geleceğe ışık tutuyor. Okur ve
Gerillalar sonsuzluğa uğurlandı...... . . . 26
hizmetinde emekçilere ve kardeş halklara karşı gemi yoldaşlarımızın ilgiyle takip edeceğini umuyoruz.
Çorum’u devlet hazırladı itirafı … . . . 27
Nükleer santraller ölümdür,
izin vermeyelim!. . . . . . . . . . . . . . . . . . 28
Rakamlar kadının ezilmişliğine . . . . . . 29
Zilan: Kürt halkının
mücadele ateşi!... . . . . . . . . . . . . . . . . . 30
Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31
Sosyalizm Yolunda
Kızıl Bayrak
Haftalık Sosyalist Siyasal Gazete
. . .
Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞAN
EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.
ç ı l a r d a
t a p
Yayın türü: Süreli Yaygın
Yönetim Adresi:
Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi,
Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbul
Ki
Tlf. No: (0212) 621 74 52
e-mail: info@kizilbayrak.net
Web: http://www.kizilbayrak.org
http://www.kizilbayrak.net
Baskı: SM Matbaacılık
Çobançeşme Mh. Sanayi Cd. Altay Sk. No 10 A Blok
Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL /
Tel: 0 (212) 654 94 18
CMYK
Sayı: 2011/26 * 08 Temmuz 2011 Kapak Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 3
Emperyalizmin uşaklarından
halklara dost olmaz!
Ankara-Washington/Ankara-Tel Aviv hatlarındaki
uğursuz trafik, son günlerde yeniden yoğunlaştı. Halk
hareketlerinin Arap dünyasını boydan boya kapladığı
bir dönemde ABD emperyalizmi ve siyonist İsrail’le
işbirliğini daha da pekiştiren sermaye iktidarı ile AKP
hükümetinin, bölge halklarına karşı yürütülen
emperyalist saldırı planlarında aktif roller üstlenme
eğiliminde olduğu gözleniyor.
Vurgulamak gerekiyor ki, Ankara’daki Amerikancı
iktidarın emperyalist/siyonist güçlerle ilişkilerinde bazı
pürüzler çıksa da, temel alanlarda işbirliği ve suç
ortaklığı devam etti. Ne ticari ilişkilerde bir gerileme
oldu ne silah ihaleleri iptal edildi ne de temel sorunlara
dair Ankara ile Washington-Tel Aviv ikilisinin tutumları
arasında kayda değer farklar oluştu…
Dinci gericilik odağı AKP’nin şefi Tayyip
Erdoğan’ın Davos’ta yanı başına oturduğu İsrail
Cumhurbaşkanı Şimon Peres’i “terslemesi” ile Sermaye iktidarı ve AKP hükümeti için utanç verici çevirecek kadar ahlak yoksunu olduğunu da gözler
hissedilen gerilim, İsrail ordusunun Mavi Marmara olan bu gelişmeler, “bölgenin ektin gücü ve dünya önüne sermiştir.
gemisine yaptığı saldırı ve katliamla doruğa çıkmıştı. devleti olacağız” söyleminin kofluğunu da ortaya
Gerçekte ne siyonist şefler ne Tayyip Erdoğan’la koydu. Ne kadar hevesli olsalar da, Ankara’daki Gerici güçlerden ezilen haklara
müritleri sorunun ciddi boyutlara ulaşmasını arzu işbirlikçilere, henüz ABD’nin bölgesel çıkarlarıyla yarar gelmez…
ediyordu. Ancak İsrail’in küstahlığı ile AKP’nin iç ve uyumlu “etkin taşeronluk” dışında bir görev biçilmiyor.
dış politika hesapları, yaşanan gerilimi kaçınılmaz Washington’dan gelen emirle, hızla İsrail’le arayı Davos’taki çıkış ve Mavi Marmara saldırısının
kılmıştı. Bu gerilimin istenmeyen bir boyuta vardığı, düzeltmeleri, bir kez daha bu alçaltıcı misyonu gözler ardından Tayyip Erdoğan’ın İsrail’e karşı takındığı
Washington’daki efendinin müdahalesi ile Ankara-Tel önüne sermiştir. “sert” tutum, Arap halkları nezdinde belli bir yankı
Aviv ilişkilerinin hızla “ısınmaya” başlamasından da uyandırmıştı. Tayyip Erdoğan’ı “kahraman” ilan eden
anlaşılıyor. İlkeleri değil sefil çıkarları var… Arap medyasının bunda önemli bir payı olsa da,
Türkiye başbakanının “küstah siyonistleri hedef alması”
Emir Washington’dan gelince… Tayyip Erdoğan’la önde gelen bazı müritlerinin da, doğal olarak yankı uyandırmıştı. Buna karşın Arap
İsrail’e karşı esip gürlemeleri hafızalardadır. İsrail’e medyasındaki ilerici kalemler tarafından, Türkiye’deki
“Müjdeli” haberi Amerikan sermayesinin sözcüsü karşı ağır ithamlarda bulunan AKP şeflerinin gelinen dinci gerici güçlerle Tayyip Erdoğan hakkında beslenen
olan ultra sağcı Wall Street Journal (WSJ) gazetesi yerde ırkçı-siyonistlerle arayı düzeltmek için gizli umutların temelden yoksun olduğu, Türk devletinin ise
verdi. “Son dönemde ABD-İsrail ile Türkiye arasındaki görüşmelere başlamaları, dahası bunun için utanç verici NATO üyesi ve ABD-İsrail işbirlikçisi olduğu da dile
ilişkilerde bariz bir ‘ısınma’ yaşanıyor” tespitini yapan tavizler vermeleri, kapitalist sınıflar adına siyaset getirildi. Fakat ilerici seslerin azlığı, tersi yönde yazıp
gazete, “Suriye krizinin İsrail ile Türkiye arasındaki yapanların temel ilkelere göre değil, iğrenç çıkarlara çizenlerin ise belirgin bir çoğunluk oluşturmaları,
ilişkilerde yumuşama yönünde ilk belirtileri ortaya göre hareket ettiklerini bir kez daha kanıtlanmıştır. “İslamcı AKP ve şefi Tayyip Erdoğan Filistin
koyduğunu” vurgulayarak, bu gelişmelerden duyduğu Mavi Marmara gemisinin “2. Gazze’ye özgürlük davasından yana” safsatasının ciddiye alınmasında
memnuniyeti dile getirdi. filosu”na katılmasının engellenmesi, seçimlerin etkili oldu.
İsrail’de yayın yapan Ynet haber sitesi ise, ardından siyonist şeflerin Tayyip Erdoğan’ı tebrik eden Bu yanılsama uzun ömürlü olamazdı. Nitekim
Washington ve İsrail’deki kaynaklara dayandırdığı mesajları, ABD ile İsrail’in Türk devleti ve AKP Tayyip Erdoğan’la müritlerinin Arap dünyasındaki halk
haberinde, “Amerikan yönetiminin, her iki tarafa da hükümetinin Ortadoğu halklarına karşı sürdürülen isyanları karşısında takındıkları tutumun Washington’la
aralarındaki gerilimi sona erdirmek için baskı karşı-devrim saldırısına verdiği kapsamlı desteği takdir paralel olması gözlerden kaçmadı. Öyle ki, sefil
uyguladığı, bunun sonucunda Türkiye ile İsrail’in ‘gizli etmeleri, basına son yansıyan haberlerde ise, Mavi çıkarlara göre alınan tutum, “Tayyip Erdoğan’la AKP,
pazarlıklara’ başladığı” belirtildi. Marmara katliamından dolayı Türkiye’nin İsrail’den Osmanlı İmparatorluğu’nu diriltmek istiyor” türünden
Washington’dan emir geldiğini doğrulayan bir diğer özür talep etmeyeceğinin ortaya çıkması… Tüm bunlar, değerlendirmelere vesile oldu.
gelişme, 1 Temmuz’da Türkiye’ye gelen üç senatörden AKP hükümeti ile şefi Tayyip Erdoğan’ın Mavi Marmara’nın Gazze’ye Özgürlük Filosu’ndan
oluşan bir ABD heyetinin, Başbakan Tayyip Erdoğan’la emperyalist/siyonist güçlerle ilişkileri pekiştirmek için çekilmesi ve ABD-İsrail’le ilişkilerin pekiştirilmesi,
görüşmesi ve bu görüşmeden duyulan memnuniyetin uygun fırsat kolladıklarını da gösteriyor. “kahraman Tayyip efsanesi”nin safsatadan ibaret
basın önünde ilan edilmesi oldu. Belirtelim ki, AKP hükümeti, İsrail’le anlaşmanın olduğunu gözler önüne serecektir. Vurgulamak
Başbakanlık Resmi Konutu’nda yapılan görüşmenin şartı olarak Mavi Marmara saldırısı için özür, ölenler gerekiyor ki, Tayyip Erdoğan’la müritleri Filistin
ardından açıklamalarda bulunan Amerikan heyetinde için ise tazminat talep ediyordu. Ne var ki, ABD davasını istismar etmek için demagojik söyleme devam
John McCain (Bush’un cumhuriyetçi partisinin başkan emredince, talepler çıtası yere doğru inmek zorunda edecekler. Hatta İsrail’e dil uzatma ihtimalleri de var.
adayı), Joe Lieberman ve Lindsey Graham, Tayyip kalmıştır. Dinci gerici medyadaki görevli kalemşör takımının ise,
Erdoğan’ın yaklaşımlarından duydukları memnuniyetin Bu gelişmelerin seçimlerin hemen ardından AKP-İsrail-ABD yakınlaşmasını gerekçelendirmek için
altını çizdiler. gündeme gelmesi de tesadüf değil. Zira seçimlerde her türden şaklabanlığa başvuracağından da kuşku
“İsrail-Filistin arasındaki barış görüşmeleri, Libya, Filistin davasını da istismar eden dinci gerici güçler, duymamak gerek. Ancak bu türden sahte çıkışların artık
Suriye ve Türk-Amerikan ilişkileri”ni konuştuklarını Mavi Marmara’nın ne pahasına olursa olsun Gazze’ye Arap halkları nezdinde kaydadeğer bir etki yaratması da
açıklayan heyet, Tayyip Erdoğan’ın ve Türk devletinin gideceğini sık sık vurguladılar. Oysa İsrail’le gizli mümkün olmayacaktır.
Afganistan ve Irak’ta oynadığı rolden dolayı özellikle görüşmelere başlayan AKP hükümeti, çok önceden Dinci gerici AKP’nin bir çırpıda Filistin halkını
“minnettar” olduklarını belirttiler. Mavi Marmara’nın Gazze’ye gitmesini önleme kararı satması, bir tesadüf değil. Zira Filistin’e destek ilkelere
Bu gelişmelerin yansıra basına yansıtılmayan gizli almış, bunu ilan etmek için seçimlerin geçmesini değil sefil çıkarlara dayalı olduğu için, kısa ömürlü
görüşme ve pazarlıkların da yapıldığını tahmin etmek beklemiştir. Bu tutum, AKP’nin dini istismar etmekle olmaya mahkûmdur. Bu örnek, gerici güçlerden ezilen
zor değil. kalmadığını, Filistin halkının acılarını bile siyasi ranta halklara yarar gelmeyeceğini bir kez daha kanıtlamıştır.
Sayı: 2011/26 * 08 Temmuz 2011 Gündem Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 5
Hamburg’da2Temmuzanması
Hamburg’da 2 Temmuz Sivas katliamını anmak için Alevi Kültür Derneği tarafından şehrin en işlek
caddesi olan Mörgerberg Caddesi üzerinde stant açıldı. Standın üzerine Sivas’ta şehit düşenlerin resimleri
konularak üzeri kırmızı gül ve karanfilerle süslendi. Katliamı anlatan Almanca bildiriler dağıtıldı. Yaklaşık 4
saat süren stant çalışmasının ardından anma etkinliğine geçildi.
BİR-KAR’ın da yer aldığı anmada “Sivas’ın katili sermaye devletidir!” başlıklı bildiriler dağıtıldı, Kızıl
Bayrak satışı yapıldı.
Sivas katliamı, üzerinden 18 yıl geçmesine rağmen Anmanın ardından Hamburg YEK-KOM tarafından Altona’da 2 Temmuz Katliamını lanetlemek ve Kürtler
unutulmadı, unutturulmadı. 2 Temmuz günü binlerce üzerindeki baskıları protesto etmek için bir miting yapıldı. Miting için Markoda önünde toplanıldı. “Sivas-
emekçi 33 şehidini anmak için Sivas’taydı. Diğer Madımak katliamını unutmadık, unutmayacağız” ve “Bizi insan olarak görmenizi istiyoruz, Kürt olarak
taraftan ise devletin 2 Temmuz’da sergilediği bir dizi değil” pankratlarıyla Hatip Dicle’nin fotoğrafları taşındı. YEK-KOM tarafından yapılan konuşmanın ardından
tutum ise onun katliamcı kimliğini olduğu gibi ortaya Die Linke milletvekili olan Mehmet Yıldız Almanya’da yaşanan güncel siyasal konular üzerine bir konuşma
koydu, tüm vahşiliğiyle anımsanmasını sağladı. Hem yaptı.
anlayış hem de pratik tutumları itibariyle Konuşmaların ardından halaylar çekildi. Mitinge DIDIF, ATIK, ADHK’de de katıldı.
katliamcılıktan ve alevi düşmanlığından şaşmadığını BİR-KAR “Sivas’ın katili sermaya devletidir” ve “Kürt halkıyla eylemli dayanışmaya!” başlıklı bildirilerin
tescilledi. dağıtımını gerçekleştirdi.
AKP hükümeti 2 Temmuz hazırlıklarına, “bilim ve BİR-KAR / Hamburg
kültür merkezi” haline getirdiği Madımak Oteli’nin
açılışını yaparak başladı. Ardından da başka bir
skandala daha imza attı. “Bilim ve kültür merkezi”nde
hazırlanan sözde anma köşesine Sivas şehitlerinin Sivasşehitlerimezarlarıbaşındaanıldı
isimlerinin yanısıra katillerin isimlerini de yazdı.
Sivas Valisi ise iki katilin isminin Madımak Açıklamanın ardından Denizlerin ve Mahir
şehitlerinin yanına yazılmasına yönelik tepkileri haksız Çayan’ın mezarları ziyaret edilerek Denizleri
bularak katilleri korumaya kalktı. “Vefat eden 37 kişinin asanın, Mahirleri katledenin Sivas’ta yakanlarla
de adını yazdık. Yazılan 2 kişi provokatördü diyorlar. aynı güç olduğunu vurgulayan konuşmalar yapıldı.
Ben ne bileyim katil miydi, yakan mıydı? Biz kim yaktı Daha sonra “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”
bakmıyoruz, insanı merkeze alıyoruz” diyerek devletin sloganlarıyla eylem son buldu.
“insancıllığı”nı gösterdi. Üstüne de Madımak Oteli
önünde yapılacak anmaya yasak koymaya kalktı. İstanbul
Alevi emekçileri ve ilerici-devrimci güçler tüm
İstanbul’da Pir Sultan Abdal Kültür Derneği
bunlara rağmen Sivas’a gitme kararlılığı gösterince ise
(PSAKD) öncülüğünde gerçekleştirilen anma
bu kez kent ablukaya alındı. Giriş çıkışlarda aramalar
etkinlikleri 30 Haziran günü Asım Bezirci’nin
yapıldı, kente girişler geciktirildi. Katliam sırasında
Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki mezarı başında
katil sürülerinin il dışından nasıl getiren devlet
6 Temmuz 2011 / düzenlenen etkinlikle başladı.
böylelikle kuş uçurmuyordu(!) Ankara Buradaki mezar anmasının ardından Kadıköy
Akabinde de Sivas’ta toplanan binlerce emekçiye
Tepe Nautilus önüne geçen kitle ilerici ve
saldırarak gerçek yüzünü gösterdi. Saldırı sırasında Ankara devrimci kurumlarla buluşarak Sivas şehitlerinden
atılan gaz bombalarından alanda bulunan tüm kitle
Sivas’ta katledilen aydın ve sanatçılar 6 Nesimi Çimen’in mezarının bulunduğu
payını aldı. Sivas şehitlerinin ailelerinden de
Temmuz günü Ankara Karşıyaka Mezarlığı’nda Karacahmet Mezarlığı’na yürüdü.
yaralananlar oldu. 18 yıldır katliama dair gerçekleri
gerçekleştirilen eylemle anıldı. Yürüyüşün en önünde PSAKD imzalı
örtbas etmek için tüm maharetini sergileyen sermayenin
Anma için 1 Nolu kapıdan Sivas şehitleri anıt “Madımak utanç müzesi olacak! Unutmadık,
faşist devleti, tüm bu çabasına rağmen sonuç
mezarına yürüyüş gerçekleştirildi. Eylemde unutturmayacağız” pankartı taşındı. Yaklaşık 400
alamamasını saldırarak telafi etmeye çalıştı. Katliamı
“Madımak utanç müzesi olacak; unutmadık, kişinin katıldığı yürüyüşte Sivas şehitlerinin
önlemek için kılını kıpırdatmayan devlet, 18 yıl aradan
unutturmayacağız / PSAKD” pankartı ve Sivas’ta fotoğraflarının yer aldığı 50 metre uzunluğunda
sonra polis ordusuyla kenti ablukaya aldı.
yakılan aydınların fotoğrafları taşındı. Anıt bir şerit pankart da taşındı.
Böylelikle bir kez daha görülmüştür ki, günümüzün
mezara gelindiğinde saygı duruşu gerçekleştirildi. BDSP’nin “Maraş, Çorum, Sivas, Gazi...
Hızır paşalarının amacı Alevilerin hak ve özgürlüklerini
Ardından PSAKD Genel Başkan Yardımcısı Katliamların hesabını soracağız” pankartıyla
genişletmek değil sömürü düzeninin devamını
Mustafa Özarslan bir konuşma yaptı. Sivas katıldığı yürüyüşte TKP, Halkevleri, Devrimci
sağlamaktır. Bunun için düzenin ihtiyaç duyduğu şey,
Valisini Hızır Paşa’ya benzeterek “Yürü bre Hızır Alevi Komitesi, SODAP ve Kaldıraç da yer
kendi ihtiyacına uygun Alevilik anlayışını hakim
Paşa senin de çarkın kırılır. Güvendiğin padişahın aldılar.
kılmaktır. Sivas anmasında yaşananlar Alevilerin
o da bir gün devrilir” dedi. Konuşması sırasında İlerici ve devrimci güçler Nesimi Çimen’in
sermaye düzeninden, sorunlarının çözümüne dair en
ağlayan anaları gösterip “Anaların öfkesi, gözyaşı mezarı başında gerçekleştirilen anmanın ardından
ufak bir adım atmasını beklememesi gerektiğinin en
katilleri boğacaktır!” diyerek Madımak’ın utanç eylemlerine son verdiler.
açık kanıtıdır. Bir kez daha görülmüştür ki tek yol
müzesi yapılması talebini yineledi. Kızıl Bayrak / Ankara - İstanbul
mücadele ateşini büyütmektir.
8 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak 2 Temmuz Sayı: 2011/26 * 08 Temmuz 2011
3 Temmuz 2011 /
Sivas
Sarıgazi
AKA-DER, BDSP, DHF, Partizan, TKP, ÖDP,
UİD-DER, Sarıgazi Pir Sultan Abdal Derneği Girişimi
tarafından örgütlenen yürüyüşe ESP, Devrimci
Dönüşüm, Hacı Bektaş-ı Veli Derneği ve Taşdelen
Cem Evi destek verdi. Oldukça coşkulu geçen eylem
emekçiler tarafından ilgiyle izlendi.
Vatan İlköğretim Okulu’nun önünde başlayarak
Sivas katliamının 18. yıldönümünde binlerce kişi Nazım Hikmet Parkı’na kadar gerçekleştirilen
katliamı lanetlemek ve 2 Temmuz şehitlerini anmak yürüyüşe 600 kişi katıldı.
için Sivas’ta toplandı. Nazım Hikmet Parkı’na gelindiğinde bir dakikalık
Başta Alevi örgütleri olmak üzere; sendikalar, saygı duruşu gerçekleştirildi. Ardından yapılan
meslek örgütleri ile ilerici ve devrimci güçlerin de konuşmada Sivas Katliamı lanetlendi, devletin
katıldığı Sivas’taki buluşma öncesinde Sivas katliamlarını sürdürdüğü ve Kürt halkına yönelik
Valiliği’nin talimatıyla kent ablukaya alındı. baskıların da bunun bir yönü olduğu vurgulandı.
Genel olarak kitlenin coşkusu eyleme yansıdı. Müzik dinletisi ve semah gösterisinden sonra eylem
Fakat gerek otel önündeki uzun bekleyişte, gerek sona erdi.
otobüslerin daha şehre girişlerinde polis tarafından BDSP, “Maraş, Çorum, Gazi, Sivas... Katliamların
engellenmesi girişiminde sorumlu dernek hesabını soracağız!” pankartıyla ve kızıl bayraklarla
yöneticilerinin pasif tutumu eylemin coşkusunu eyleme katılım sağladı.
azalttı. Bu sebeple eylem daha bitmeden birçok
kortej dağılmaya başladı. Kartal
2 Temmuz 2011 / 30 Haziran akşamı Ahmet Şimşek Koleji önünde
Polis engellemesi aşıldı Sivas
toplanan kitle “Madımak Utanç Müzesi Olacak”,
“Katil Devlet Hesap Verecek” pankartlarıyla Kartal
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ile Alevi Meydanı’na yürüdü. Eylem basın açıklamasının
Bektaşi Federasyonu (ABF) tarafından organize edilen karşılandı.
okunmasından sonra atılan sloganlarla son buldu.
eyleme katılmak için, Cuma akşamı Türkiye’nin dört 150 kişinin katıldığı eylemi BDSP, Partizan,
bir yanından Sivas’a hareket eden araçlar kent Madımak önünde polis saldırdı
Halkevleri, ESP, PDD, PSAKD, EMEP, TKP
girişinde durdurularak saatlere bekletildi. örgütledi.
Ayrıca, eski Madımak Oteli’ne asılması planlanan Otele çıkan bütün sokaklar yoğun polis ablukası ile
Kızıl Bayrak / İstanbul
“Utanç Müzesi” tabelasına polis tarafından el konuldu. tutulurken, yürüyüş kolu Madımak Oteli’ne yaklaşınca
Binlerce kişinin bu keyfi uygulamaya tepki göstermesi polis barikatı ile karşılaştı. Kortejin en önünde
üzerine tabela geri verildi. bulunan şehit aileleri, barikat açılarak içeri alındıktan
sonra kitlenin geçişine izin verilmedi. Şehit aileleri
Madımak’a yürüyüş otelin önüne çelenk bıraktılar ve “Madımak Utanç
müzesi olsun” tabelasını astılar.
Ekrem Bey Parkı’nda toplanan Alevi örgütleri ile Bir süre sonra ön taraftaki kitle barikata yüklendi.
diğer güçler katliamın yaşandığı Madımak Oteli’nin Polis yoğun biber gazı kullanarak kitleye saldırdı. Bir
önüne doğru yürüyüşe geçti. Sivas Katliamı’nda süre dağılan kitle ardından “Katil devlet hesap
hayatını kaybedenlerin yakınlarının ellerindeki verecek!”, “Sivas’ın hesabı sorulacak!”, “Faşizme
fotoğraflarla ön saflarda yer aldıkları yürüyüşte, sık karşı omuz omuza!” sloganlarıyla tekrardan toplanıldı
sık “Madımak utanç müzesi olacak!” sloganı atıldı. ve barikatın önünde beklenildi.
Yürüyüşte “Madımak müze olsun!”, “Katliamın Devletin oteli, bilim ve kültür merkezi olarak
sorumluları yazılsın” yazılı dev pankartlar taşındı. meşrulaştırma çabası şehit ailelerinin içeriye davet
Kortejlerde Sivas şehitlerinin fotoğrafları da edilmesiyle devam etti. Aileler ise bu daveti kabul
taşındı. Yürüyüşe PSAKD şubeleri başta olmak üzere etmedi. Otelin utanç müzesi olması gerektiğini
aralarında BDSP’nin de olduğu ilerici ve devrimci belirterek içeri girmeyi reddeddiler. Otelin önüne
güçler yer aldı. karanfiller bırakan aileler “Utanç müzesi” tabelasını
da alarak çıktılar. / Kartal
BDSP ise “Sivas’ın katili sermaye devleti” yazılı
Anma boyunca alanda bulunan kitlenin sayısı 30 Haziran 2011
pankartını taşıdı. Kızıl flamalarla yürüyen BDSP’liler
katliamı lanetleyen ve hesap sorma çağrısı yapan yaklaşık onbine ulaştı.
Kızıl Bayrak / Sivas
sloganlar attılar. Kortej çevredekiler tarafından ilgiyle
Sayı: 2011/26 * 08 Temmuz 2011 2 Temmuz Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 9
Unutursak hatırlatırlar!..
pankartlar ve kızıl flamalar ile katıldılar. bitirildi.
Miting saygı duruşu ile başladı. Sivas’ta yakılan 33 Eyleme BDSP’de destek verdi.
aydın ve sanatçının isimleri tek tek okunarak hep bir
ağızdan “yaşıyor” sloganı haykırıldı. Kürsüye ilk Manisa
olarak Sivas şehitlerinden Sehergül Ateş’in amcası Manisa Alevi Kültür Dernekleri basın açıklaması
Süleyman Ateş davet edildi. Sivas davasının yaparak 2 Temmuz şehitlerini andı. 1 Temmuz günü
avukatlığını da yapan Ateş, hukuksal süreci Manolya Meydanı’nda buluşan emekçiler attıkları
özetledikten sonra katillerin yargılanmadığını belirtti. sloganlarla Madımak Katliamı’nı lanetledi.
Konuşmasının ileri bölümlerinde duygusallaşan Ateş, Eyleme KESK’e bağlı sendikaların temsilcileri ile
havanın da etkisiyle fenalaştı. siyasi parti temsilcileri de destek verdi.
Daha sonra sözü tertip komitesi adına PSAKD Kızıl Bayrak / İzmir – Ankara – Bursa – Didim –
Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özarslan aldı. Adana - Manisa
Özarslan, katliamın unutulmadığını ve Madımak utanç
müzesi oluncaya ve katiller yargılanıncaya kadar
mücadelenin devam edeceğini vurguladı. “Unutursak
2 Temmuz 2011 /
Izir hatırlatırlar” ifadelerini de kullanan Özarslan, Gazi’yi, İzmir’deanmalar...
Ulucanlar’ı ve 19 Aralık’ı örnek vererek toplumsal
belleği diri tutma çağrısı yaptı.
Tertip komitesi adına yapılan konuşma politik
Güzeltepe
içerik olarak oldukça iyi olmasına rağmen, alana giren Uğur Mumcu Parkı’nda toplanan kitle üzerinde
düzen partisi CHP, ADD ve Çankaya belediyesi Sivas şehitlerinin fotoğraflarının olduğu “Unutmadık,
başkanı Bülent tanık’ın kürsüden selamlanması birçok unutturmayacağız” pankartı ile Güzeltepe Alevi Yol
İzmir emekçinin ve devrimci kurumların tepkisini çekti. Derneği önüne meşaleli yürüyüş gerçekleştirdi.
Alevi Bektaşi Federasyonu ve İzmir Yöre Yaklaşık 5 bin emekçinin katıldığı miting Kardeş Yürüyüşte katledilen aydınların fotoğrafları da
Dernekleri’nin (İYD) çağrısıyla gerçekleşen miting Türküler’ in söylediği ezgilerin ardından son buldu. taşındı. Çevredeki emekçiler de alkış ve ıslıklarla
için Cumhuriyet Meydanı’nda toplanan kitle buradan Ontex direnişinin sesinin taşındığı mitingde eyleme destek verdi.
Gündoğdu Meydanı’na yürüdü. Yürüyüş sırasında en BDSP’liler Kızıl Bayrak gazetesi satışı da Saygı duruşunun ardından yapılan açıklamada
önde Alevi Bektaşi Federasyonu ve İzmir Yöre gerçekleştirdiler. “Yakanlar hala iktidardadır. Sivas Katliamı’nın
Dernekleri “2 Temmuz Katliamı’nı unutmadık, üzerinden 18 yıl geçmesine rağmen ne katillerle ne
de katliamcı gerici-faşist zihniyetle hesaplanılabilmiş
unutturmayacağız” pankartıyla yer alırken, arkalarında Bursa durumda” denildi.
Alevi örgütleri pankartlarıyla sıralandılar. 2 Temmuz günü yapılan miting Kent
İlerici ve devrimci kurumlarla emek ve meslek Açıklamadan sonra Umuda Yolculuk Tiyatro
Meydanı’ndan Fomara Meydanı’na yapılan yürüyüşle Topluluğu’nun hazırladığı “Bir uyanıştır Sivas” adlı
örgülerinin de yer adığı yürüyüşe BDSP’liler de kızıl başladı. Saygı duruşu ile başlayan anmada kurumlar
flamalarıyla katıldılar. oyun oynandı. Bunu Alevi Yol Derneği’nin Semah ve
adına hazırlanan basın açıklaması okundu. bağlama grubu izledi. Etkinlik “Sivas katliamı”
Alana girildiğinde kürsüye Sivas şehitlerinin Basın açıklamasının ardından Sivas’ta yaşamını
resimlerinin olduğu ve “Unutmadık, belgeselinin gösterimi ile bitirildi.
yitirenlerin isimleri tek tek okunarak “yaşıyor” diye Anmayı İşçi Kültür Sanat Evi Derneği, Güzeltepe
unutturmayacağız” şiarlı pankart asıldı. İlk olarak haykırıldı.
Sivas şehitlerinin isimlerinin okundu ve birer kişi Alevi Yol Derneği ve Çiğli Halkevi birlikte örgütledi.
Grup Liberta’nın seslendirdiği türkü ve marşların
resimleri taşıyarak sahneye çıktı. Temsili olarak Pir Eyleme Mücadele Birliği Platformu destek verdi.
ardından anma sona erdi.
Sultan Abdal’ın da sahneye çıktığı kurguda, kitle, Yaklaşık 300 kişinin katıldığı eylemde aralarında
isimleri “yaşıyor” sloganlarıyla karşıladı. Şehitlerin
resimleriyle birlikte semah gösterisi yapıldıktan sonra
BDSP, DİSK Marmara Bölge Temsilciliği, Birleşik Gültepe
Metal İş Sendikası, TÜMTİS, ÇHD Bursa Şubesi, İzmir’de emekçi mahallelerinde örgütlenen
saygı duruşuna geçildi. BDP, ÖDP, Partizan’ın da bulunduğu birçok sendika,
ABF ve İYD adına basın açıklamasının eylemlerden biri de Gültepe gerçekleştirildi. Gültepe
meslek örgütü, ilerici ve devrimci kurum yer aldı. Halkevleri, Alevi Kültür Derneği ve Ege Kars
okunmasının ardından İzmir İHD Şube Başkanı
Mustafa Rollas ile DİSK Ege Bölge Temsilcisi Ali Demokrat Dernekler Federasyonu tarafından
Çeltek birer konuşma yaptılar. Pir Sultan Abdal Kültür Didim örgütlenen anma yürüyüşAlevi Kültür Derneği’nin
Derneği Müzik Grubu da kısa bir dinleti sundu. Daha Miting Hacı Bektaş-i Veli Derneği, Eğitim-Sen, önünde son buldu.
sonra KESK Şubeler Platformu sözcüsü Duran Sınacı BDP, CHP, ÖDP tarafından oluşturulan Didim 2
ile Alevi Yol Kültür Derneği adına Halil Aksu da birer Temmuz Platformu tarafından örgütlendi. Karşıyaka
konuşma yaptılar. Tüm konuşmalarda yaşanan Miting için Didim Cemevi önünde toplanan kitle Alevi ve Bektaşi kurumları Sivas katliamının 18.
katliamlara karşı ortak mücadele edilmesinin Yeni Mahalle Parkı’na yürüyüş gerçekleştirdi. yıldönümünde İzmir Karşıyaka’da meşaleli yürüyüş
gerekliliğine vurgu yapıldı. Mitingde yapılan konuşmalarda Madımak Oteli’nin gerçekleştirdi.
Miting alanında Kızıl Bayrak gazetesi satışı da “bilim ve kültür merkezi” olarak açılıp dalga 29 Haziran Çarşamba akşamı gerçekleştirilen
yapıldı. geçercesine katliamcılarla katledilenlerin isimlerinin yürüyüş Karşıyaka minibüs duraklarından başladı.
yanyana yazılmasına tepki gösterildi. Ardından meşaleler ve pankartlar eşliğinde çarşı
Ankara Mitinge Sanatçı Ferhat Tunç’un da aralarında boyunca yürünerek İş Bankası önüne gelindi. En önde
2 Temmuz günü Toros Sokak’ta kitlenin bulunduğu yaklaşık 700 kişi katıldı. “Katiller halka hesap verecek!” şiarlı Çiğli PSAKD ve
toplanmasıyla başlayan eylem, Kolej Meydanı’na “Aleviyiz haklıyız kazanacağız!” şiarlı PSAKD İzmir
yapılan yürüyüşle devam etti. Adana Şubeleri pankartları taşındı. Farklı kurumlar da
Birçok sendika, meslek odası, köy derneği ile 1 Temmuz günü Pir Sultan Abdal Kültür Derneği pankart ve flamalarıyla eylemde yer aldılar.
ilerici ve devrimci kurumun katılım sağladığı eylemde, önünde toplanılmasının ardından başlayan yürüyüşte İş Bankası önüne gelindiğinde basın açıklamasına
en önde Sivas şehitlerinin aileleri yürüdü. Ailelerin Sivas şehitlerinin fotograflarının yanısra “Unutmadık, geçildi. Açıklamada Sivas katliamının hesabının
arkasında PSAKD, DİSK, KESK, TMMOB ve unutturmayacağız” pankartı taşındı. sorulacağı vurgulanarak Sivas’ta düzenlenecek
dernekler pankartlarıyla yer aldılar. Yaklaşık 60 kişinin katıldığı eylemde basın metnini merkezi mitinge çağrı yapıldı. Ayrıca Madımak
BDSP’liler mitinge “Faşist katliamların hesabını PSAKD Adana Şube Başkanı Mikdat Öztürk okudu. Oteli’nin müze yapılması talebi de yinelendi.
işçi-emekçiler soracak/ BDSP” ve “Pir Sultan’dan Öztürk, Madımak utanç müzesi olana kadar Eyleme BDSP’de katıldı.
Madımak’a asan da yakan da devlettir/ MİKE” yazılı mücadeleye devam edileceği belirtilerek açıklama Kızıl Bayrak / İzmir
10 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak 2 Temmuz Sayı: 2011/26 * 08 Temmuz 2011
Toros Tarım A.Ş’nin Adana ve Mersin’deki üzerine Toros Tarım işçileri grev kararından Frankfurt’taBurgerKing
fabrikalarında çalışan Petrol-İş üyesi 217 işçiyi vazgeçtiler.
kapsayan toplu sözleşme görüşmeleri greve saatler İşe yeni giren 11 işçinin maaşlarına ise 36 TL’lik önündeeylem
kala anlaşmayla sonuçlandı. ek bir artış sağlandı. 31 Aralık 2010 tarihinden Almanya’nın Frankfurt şehrinde Ontex
Bir önceki toplu iş sözleşmesi döneminde 32 gün itibaren hesaplanan işçi maaşları 1 Ocak 2011 işçileriyle dayanışma eylemi gerçekleştirildi.
grevde kalan Toros Tarım işçileri son toplu sözleşme tarihine çekilerek işe yeni giren işçiler 36 TL’lik Türkiyeli devrimci gruplarla “Pazartesi
sürecinde de grev kararlılığını ortaya koydular. asgari ücret artışından yararlanmaya hak kazandılar. Eylemcileri”nin (Montags Demo) birlikte
Böylelikle, Toros Tarım’daki en düşük işçi maaşı düzenledikleri eylem, 4 Temmuz günü yapıldı.
Grev kararlılığı 996 TL’ye yükseldi. Eylemde Ontex direnişine ilişkin son gelişmeleri
de kapsayan bir bilgilendirme yapıldı. Daha sonra
İlk 1 yıl için 300 TL seyyanen zam ve 1300 “İşçiler memnun” ise Burger King’in önüne yüründü. Burada da teşhir
TL’nin altında maaş alan işçiler için de 100 TL konuşmaları yapıldı. Hem konuşmalar ve hem de
iyileştirme isteyen Petrol-İş Sendikası, ilk İmzalanan toplu sözleşmeyi gazetemize taşınan dövizler çevredeki insanlar tarafından
görüşmelerde patronun 0 zam dayatmasıyla değerlendiren Toros Tarım (Mersin) İşyeri Temsilcisi ilgiyle izlendi, alkışlarla desteklendi.
karşılaştı. Görüşmelerin uzaması ve işçilerin grev Ali Dönmez, TİS sonucunu “iyi bir sözleşme” Eylem bitirildikten sonra tekrar Montags
kararlılığının da etkisiyle patron ilk önce 85 TL olarak nitelendirdi. İşçiler arasında genel bir Demo’nun yapıldığı alana gelindi. Burger King
ardından ise 135 TL zam önerisini getirdi. 5 Temmuz memnuniyet olduğunu belirten Dönmez, patronunun ihbarı üzerine eylem yapılan alana
günü gece geç saatlere kadar süren görüşmeler sözleşmeyle beraber sağlanan ücret artışının polis geldi. Polis Burger King önündeki eylemin
sonucu Toros Tarım patronu ilk 1 yıl için 200 TL ortalama olarak yüzde 12’ye tekabül ettiği bilgisini izinli olup olmadığını sordu. Eylemin spontane
seyyanen zam ve sosyal haklarda %7 iyileştirme verdi. biçimde gerçekleştirildiği söylenince, orada
yapılacağını açıkladı. Patronun geri adım atması Kızıl Bayrak / Mersin bulunanlardan birinin kimlik bilgilerini alarak alanı
terketti.
Kızıl Bayrak / Frankfurt
ÇamalanTÜBİTAK’adönüyor Kayseri’debülten
dağıtımı...
TEKEL direnişiyle dayanışma amacıyla 4 Şubat İşe iade sürecinin bundan sonraki aşamasında
İşçileri; sigortasız, güvencesiz çalışmaya karşı
2010’da gerçekleştirilen 1 günlük iş bırakma ise Çamalan’ın en geç 30 gün içinde TÜBİTAK’ta
Temmuz ayı içinde gerçekleştirilecek kampanyaya
eylemine katıldığı için TÜBİTAK’ta işten atılan Tez- tekrar işbaşı yaptırılması gerekiyor. TÜBİTAK
destek vermeye çağıran Kayseri İşçi Bülteni işçi
Koop-İş Sendikası üyesi Aynur Çamalan işe geri önündeki direnişini 228 gün boyunca sürdüren
servislerinde ajitasyon konuşmaları eşliğinde
dönüyor. Çamalan ise TÜBİTAK’ın bir kamu kurumu olması
dağıtıldı.
8 Mart 2010 tarihinde direnişe başlayan nedeniyle işe iade kararının büyük bir olasılıkla
Eskişehir Bağları’nda organize sanayi işçilerinin
Çamalan’ın 2010’un Aralık ayından bu yana uygulanacağını ifade ediyor.
servis güzergahlarında yapılan dağıtımın
Yargıtay’da bekleyen işe iade davası sonuçlandı. Çamalan, işe iade kararına ilişkin gazetemize
sonrasında Belsin semtinde bulunan işçi
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Çamalan’ı haklı bularak işe yaptığı açıklamada, onurlu mücadelesinin yargı
duraklarında da toplam 1000 adet bülten dağıtıldı.
iadesine karar verdi. Taraflara gönderilmek üzere kanalıyla da haklı bulunmasından duyduğu
Dağıtım sırasında güvencesiz, sigortasız çalışmaya
Ankara 13. İş Mahkemesi’ne gönderilen işe iade mutluluğu dile getiriyor. Türkiye’deki yargı
karşı mücadeleyi içeren sohbetler gerçekleştirildi.
kararının ilgili taraflara 10 gün içinde tebliğ edilmesi süreçlerinin işçiler lehine yavaş işletildiği
Kayseri İşçi
gerekiyor. eleştirisinde bulunuyor.
Kızıl Bayrak / Kayseri
12 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sınıf hareketi Sayı: 2011/26 * 08 Temmuz 2011
İşbir’dedirenişbaşladı
Balıkesir’de kurulu İşbir Sentetik Dokuma Sanayi
fabrikasında kölelik koşullarına karşı TEKSİF’te
örgütlenen işçiler işten atıldı. Sendikal örgütlenme
nedeniyle işten atılan işçilerden 40’ı fabrika önünde
direniş başlattı.
Fabrikanın önünde toplanan işçiler fabrika
yönetimini protesto ettiler. Eylemde konuşan TEKSİF
Şube Başkanı Hüseyin Akyüz, İşbir ana fabrikadaki 300
işçinin sendika üyesi olduklarını ancak OSB’deki
1 Temmuz günü başlayan Kamu Emekçileri Çalağan, İsmail Hakkı Tombul, Baki Çınar, Ali Kılıç, sentetik dokuma atölyelerinde çalıştırılan yaklaşık bin
Sendikaları Konfederasyonu (KESK) 4. Olağan Genel Ali Berberoğlu ve Akman Şimşek’ten oluştu. 500 işçinin ise sendikalı olmalarının önlenmeye
Kurulu 3 Temmuz günü yapılan seçimlerle sona erdi. Devrimci Sendikal Dayanışma’dan (DSD) 3,
çalışıldığını, işçilerin işten atıldıklarını söyledi.
Emek Hareketi’nin ayrı bir listeyle girdiği seçimlerde Demokratik Emek Hareketi’nden (DEMEP) 2,
DSD, DEMEP, SB, DMH ittifakı yönetime geldi. Sendikal Birlik ve Devrimci Memur Hareketi’nden
Karayolları Genel Müdürlüğü salonunda toplanan (DMH) birer kişi yönetimde yer aldı.
genel kurulun ilk gününde konuk konuşmalarına yer Genel Kurulda DSD ve DEMEP’in gündeme ‘Huzuru’bozuldu
verildi. DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün, taşıdığı tüzük değişikliği önerisi kabul edildi. Yeni Sendikaları DİSK/Birleşik Metal-İş Gebze Şubeleri
TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, TTB Başkanı tüzüksel değişiklikle birlikte oluşturulan KESK Genel tarafından ortada bırakılan direnişçi Legrand işçileri
Eriş Bilaloğlu’nun da aralarında bulunduğu birçok Meclisi karar organı haline getirilerek 50 kişilik Selcan Binnetoğlu ve Aysel Oral, 1 Temmuz sabahı
kurum temsilcisinin katıldığı açılışta Yunanistan, meclisin üyeleri belirlendi. Merkez Yönetim fabrika önüne gelen polisler tarafından ifadeleri
İspanya, Portekiz ve İzlanda’da emekçilerin krizin Kurulu’nun da, Yürütme Kurulu haline getirildiği alınmak üzere karakola götürüldüler. Kolluk güçleri,
faturasını ödememek için yürüttükleri mücadele genel kurulda KESK Meclisi’nin oluşturulma biçimi Legrand patronunun işçiler hakkında şikayette
selamlandı. dikkat çekti. bulunduğunu ve ifadelerini almak üzere karakola
Genel kurulun ikinci gününde ise delegeler söz aldı. 3 DEMEP ve DSD’nin, KESK MYK’sı ve götürmeleri gerektiğini belirtti.
Temmuz günü yapılan seçimlerde 406 delege oy konfederasyona bağlı sendikaların genel başkanlarının İşçilerin kapı önündeki direnişini hazmedemeyen
kullanırken, bunlardan 402’si geçerli 4’ü ise geçersiz dışında KESK Meclisi’nde yer alacak 50 kişi için 45 patron, “fabrika önündeki düdüklü protestoyu, slogan
sayıldı. Oyların sayılmasının ardından 7 kişilik yeni kişilik blok liste hazırlaması “yeni” meclisin işlevi atılmasını, çimlere basılmasını ve içeride çalışan
Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Lami Özgen, Canan hakkında fikir vermeye yetti. işçilerin huzurunu kaçırmaları”nı şikayet gerekçesi
yaptı.
Ejotişçisiköleolmuyor Kızıl Bayrak / Gebze
On sendikadan güçbirliği!
Petrol-İş Genel Başkanı Öztaşkın, kariyer peşinde
koşmadıklarını yüzlerini mücadeleye döndülerini, Samimiyetleri sorgulandı
bundan böyle herhangi bir sendikanın yapacağı
açıklamanın tüm bileşenleri bağladığını ifade etti. Bir TEKEL işçisi ise platformun oluşumunda geç
Türk-İş Genel Kurulu’nun birlikteliklerinin sadece bir kalınıp kalınmadığını sorarak sözüne başladı ve
yönü olduğunu açıkladı. Genel kurulda bir alternatif “Ankara’daki direniş sırasında platform olsaydı daha
oluşturacaklarını ve yönetime de talip olacaklarını iyi olmaz mıydı” diyerek platformun samimiyetini
belirterek, her sendikanın genel başkanı ile eşit sorguladı.
düzeyde temsil edileceğini ifade etti. Bir Ontex Direnişi “Bütün suç Türk-İş yönetiminin
Sendikal demokrasi konusundaki bir soruya ise, mi? 33 sendikadan sadece 10’u burada diğer 23’ü
sendika içi demokrasiyi esas almayan bir hareketin nerede?” diye sorarak sözüne başladı ve “Tek Gıda-İş
başarısız olmaya mahkum olacağını ifade etti. İşçiler taşeronlaşmaya karşıyım diyor, ancak kendi
için tam seçme ve seçilme hakkının şart olduğunu binalarında taşeron işçiler çalışıyor. Samimi
belirterek, bu esaslar üzerinden ise DİSK, KESK, bulmuyorum” dedi.
Türk-İş hatta Hak-İş içinden ortak bakışa sahip özneler Belediye-İş Bakırköy Belediyesi İşyeri Temsilcisi
ile de biraraya gelebileceklerini vurguladı. ciddi bir saldırının kendilerini beklediğini ve divanda
oturan 10 sendikanın da bir dizi sorun yaşadığını ifade
Türk-İş üyesi on sendika “Demokratik, mücadeleci
Sendika yöneticilerine eleştiriler etti. Platform bileşeni sendika yönetimlerinin kendi dar
Verilen cevapların ardından salondan söz alan bir ihtiyaçları temelinde hareket edip etmediğini, sınıfın
ve güçlü yeni bir sendikal hareket için” şiarıyla
işçi, sendika yöneticilerini “ücretli kölelik” ihtiyaçlarını göz önüne alıp almadığını sorguladı.
güçbirliği yaptı. Güçbirliği kararı Taksim Tramvay
protokolleri imzalamakla itham etti. İşçi sınıfının Söz alan bir başka Ontex direnişçisi ise demokratik
Durağı’nda yapılan açıklama ile ilan edildi. Basın
milliyetçilik bayrağından kurtulmadan gerçek rolünü sendika için çıktıkları yolda işten atıldıklarını, 30 günü
açıklamasının ardından ise Taksim Hill Otel’de
oynayamayacağını belirten işçi, sınıfın gerçek bulan direnişlerinde sendikalardan da somut bir destek
gerçekleştirilen toplantı ile güçbirliği tartışmaya açıldı.
çıkarlarına yönelmek gerektiğini vurguladı. İşçi görmediklerini belirtti. Güçbirliği yapan on sendikanın
Basın açıklamasına güçbirliğini oluşturan Basın-İş,
sınıfının partisinin önemine vurgu yapan işçi, “direnişlere destek” diyerek somutta ne yapacaklarını
Belediye-İş, Deri-İş, Hava-İş, Kristal-İş, Petrol-İş,
sendikaları mücadeleyi ekonomik talepler sınırında ve hedeflerini sordu. Direnişlerle dayanışmanın maddi
Tek Gıda-İş, Tez Koop-İş, TGS ve TÜMTİS
tuttukları gerekçesi ile eleştirdi. yardım olarak mı, yoksa işe iade için kararlı bir
sendikalarının genel başkanları ve üyeleri katıldı.
Türk-İş yönetimine alternatif olma iddiasında olan mücadele hattı mı olacağını soran Ontex işçisi,
sendika yöneticileri, “aynı zihniyetin bir başka yüzü taşeronlaşmaya karşı somut bir mücadele hattının
İlke ve hedeflerini açıkladılar ortaya konması gerekliliğini vurguladı.
olmakla” da eleştirildiler. Söz alan bir işçi, Hava-İş
genel başkanına yönelik “20 yıldır başkansınız, 20 Tek Gıda-İş üyesi bir Ev-Kur işçisi ise, sendika
Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin okuduğu yönetimlerinin de sendikal demokrasi istediğini, ancak
yılda bu konuma gelebilecek bir kişi yetiştiremediniz
açıklamada Türkiye’de sendikal hareketin ciddi bir burada bir terslik olduğunu, bir genel başkana iki
mi? Bu nasıl bir sendikal işleyiş?” diye sordu.
tıkanıklık içinde olduğu, işçi sınıfının hakları ve dönemden fazla görev yapılmaması ile ilgili öneride
Gelen eleştiriler üzerine kendilerine siyasi bir
çıkarları tahrip edilirken sendikaların bu saldırıya bulunduğunu, ancak terslendiğini belirtti.
partinin rolünü biçmediklerini belirten platform
müdahale etme ve tersine çevirme kapasitesinden Toplantıya 150’ye yakın kişi katıldı.
bileşeni sendika başkanları, sendikaların sömürüyü
uzaklaştığı belirtildi. Türkiye’nin en büyük emek Kızıl Bayrak / İstanbul
kısıtlamak için mücadele verdiklerini anlattılar.
örgütü Türk-İş yönetiminin ise bu tabloyu değiştirmek
noktasında isteksiz ve inançsız olduğu, yönetimin bu
tutumu nedeniyle Türk-İş’in “temsil ettiği sınıftan
uzaklaştığı” anlatıldı. Bu koşullarda “yüzü sınıfa TekGıda-İş’teoyunçok!
dönük, mücadeleci, birleşik bir sendikal hareketi
yaratmak” için yola çıkıldığı ifade edilerek, Tek Gıda-İş Sendikası yönetimi işçi kapıda gördü ve ‘Kim aldı bunu içeri, çıkarın bu
güçbirliğinin ilke ve hedefleri açıklandı. düşmanlığında sınır tanımıyor. Sendika yönetimi üçkâğıtçıyı dışarı’ diye bağırdı. Ben de ona
Açıklamanın sonunda, Legrand direnişçisi iki kadın son olarak 18 yıllık çalışan Uğur Doğan’ı işten mahkeme kararı olduğunu ve işbaşı yapmak için
işçinin patronun talimatı ile karakola götürüldükleri atarken, Doğan’ın hukuki mücadelesi karşısında da geldiğimi söyledim. Bana hakaretler etti, bunun
duyuruldu. Bu sırada eylemde olan Kampana, Ontex, patronlardan eksik kalmayan yöntemlere başvurdu. üzerine korumalar beni dışarı çıkardılar. Ben de 155
PTT, Kubatoğlu ve Burger King Çağrı Merkezi işçileri Sendika yönetiminin oyunlarına ve saldırılarına polisi aradım, daha sonra da karakola giderek
de Legrand işçilerinin yanında olduklarını duyurdular. karşı direnişe başlayan Doğan’ın İstanbul 4. hakkında şikâyetçi oldum.”
Açıklamanın ardından kitle güçbirliğini Levent’te bulunan sendika binası önündeki Doğan 12 Mayıs günü bu kez sendika önünde bir
değerlendirmek için Taksim Hill Otel’e geçtiler. bekleyişi sürüyor. basın açıklaması yaparken sendika yönetimi de
Sendika yöneticileri, 27 Mayıs 2009’da haber göndererek “16 Mayıs Pazartesi günü gel işe
Güçbirliğinin ilkeleri tartışmaya açıldı “Sendikanın mali durumu kötü, sen de zaten başla” dedi. Fakat Uğur Doğan bu tarihte işbaşı
emekliliğe hak kazanmışsın” diyerek Doğan’ı işten yapmak için sendikaya gittiğinde Türkel’in aynı
Yapılan toplantının divanında Belediye-İş dışındaki çıkardı. Kendisine yönelik bu haksızlığa karşı tutumuyla karşılaştı. “Çıkarın bunu dışarı, sen
sendikaların genel başkanları yer aldı. Toplantıyı mahkemeye başvuran Doğan işe iade davası açtı. sendikanın içine giremezsin, tuvalete bile
Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın yönetti. Dava 18 Kasım 2009’da işe iade kararıyla gidemezsin” diye konuşan Türkel’in bu tutumu
Yapılan açılış konuşmasının ardından salonda sonuçlanırken, sendikanın temyiz başvurusunu karşısında Doğan sendikadan ayrıldı.
bulunan basın ve katılımcıların soru ve düşünceleri Yargıtay reddetti ve işe iadenin yapılmaması Ancak günler sonra, 28 Mayıs’ta nasıl bir oyunla
alındı. durumunda Doğan’a 10 aylık ücreti tutarında karşı karşıya olduğunu anladı. Sendika yönetimi 28
Salondan gelen ilk sorular platformun iç işleyişi ve tazminatın ödenmesini karara bağladı. Mayıs’ta Doğan’ın hesabına 12 bin 200 TL
dönemsel hedefleriyle ilgili oldu. Birlikteliğin genel Mahkeme kararının tebliğ edilmesi üzerine yatırırken, bir gün sonra da “Üç gün üst üste
kuruldan sonraki hedefleri sorgulandı. Bunun yanısıra sendika Doğan’a bir yazıyla işe geri dönebileceğini gelmediğiniz için iş akdiniz feshedilmiştir” yazılı
Türk-İş’in platforma yaklaşımı ve benzer yaklaşımlara bildirdi. Bunun üzerine işe başlamak üzere 9 Mayıs bir kağıt gönderdi. Yani sendika oyuna başvurarak
sahip sendikaların platforma katılımı soruldu. günü sendikaya giden Doğan, burada ummadığı bir Doğan’ı işe başlatmış gibi gösterirken, sendikadan
tutumla karşılaştı. Doğan yaşadıklarını şöyle kovarak işe gelmediği yönünde hukuksal bir
“Güçlü bir dayanışma hattı öreceğiz” anlatıyor: “Sendikaya gittiğimde idare amiri bana dayanak yaratmış oldu. Hem de mahkeme kararının
yöneticiler gelene kadar biraz beklememi söyledi. O gerektirdiği 10 aylık ücret yerine 4 aylık ücret
Sendikalar adına sorulan sorulara yanıt veren sırada sendika başkanı Mustafa Türkel geldi. Beni ödedi.
16 * Kızıl Bayrak * Sayı: 2011/26 * 08 Temmuz 2011 Tunus-Mıs
Tunus-Mıs
Devrimi’nin ardından dalganın düşmesi ve dünya öteki metropol emperyalist merkezlerde uygulanmış,
Mısır’daki görkemli kitle hareketinin doruğuna ölçüsünde karşı saldırının gündeme gelmesi, ‘80’li doğal olarak etki ve sonuçları dünyanın geri kalanına
çıktığı bir sırada, 19 Şubat 2011 tarihinde verilmiş bir yılların başını buluyor. Arada 1979’da birbirlerini çok daha ağır bir biçimde yansımış bulunan on yıllık
konferansın kayıtlarıdır... İlgiyi duyan okurlar burada birkaç ay arayla izleyen İran ve Nikaragua devrimleri bir sosyal yıkım saldırısı da var orta yerde. Arada
sunulan metni Tunus ve Mısır: Devrim İçin Dersler var, devrimci dalganın son artçı sarsıntıları olarak. bağımlı ülkelerin kanını emen büyük borç krizleri var.
(Ekim, Sayı: 271, Nisan 2011) başlıklı değerlendirme Böyle olunca, kapitalist dünya sisteminin bir parça Tam da aynı çöküş günlerinde bir de böyle bir on yılın
ile birlikte ele alabilirler... soluklandığı evre, kabaca 1980-1990 arasındaki şu on yarattığı ekonomik-sosyal sorunlar birikimi var.
yıllık dönemdir işin aslında, diyor Ekİm 1. Genel Daha bir de dünya ekonomisinin tümünü içine alan
-I- Konferansı’nın ilgili değerlendirmesi. genel bir ekonomik bunalım var ve ‘70’li yılların
Tüm bunlardan çıkarılan sonuç, söze başlarken ortasından itibaren genel ekonomik durgunluk
Yeri geldikçe atıfta bulunduğumuz yıllar öncesine özetlediğim o bitiş ifadelerinde özetleniyor: “Sonuç üzerinden kendini gösteriyor. Nitekim neo-liberal
(Mart 1991) ait temel önemde bir tespitimiz var. olarak; burjuva ideologların büyük spekülasyonlara saldırı sistemin buna bir yanıtı ve çözümü olarak
Sözkonusu olan Ekim 1. Genel Konferansı’nın konu ettiği 1989, tarihin değil yalnızca bir dönemin gündeme geliyor. Sonradan krize dönüşen o büyük borç
“Dünyada durum” konulu değerlendirmesinin sonunu işaretliyor. İnsanlık yeni bir döneme girmiştir. olayı da bunun bir parçası. Karlılığı azalan, karlı
(Bugünün Dünyası: Süreçler ve Eğilimler...) bitiş Yeni dönem yeni bir devrimler dönemi olarak tarihe yatırım alanları bulamayan sermaye fazlasının, soygun
bölümündeki vurgulu düşüncedir. Söylenen basitçe geçecektir; nesnel olgular buna işaret ediyor, belirtiler mekanizmaları üzerinden bağımlı ülkelere
şudur: Sistem propagandasının “tarihin sonu”nu ilan bunu gösteriyor.” aktarılmasından başka bir şey değil sözkonusu olan.
etmiş olması dayanaksız bir boş iddiadan ibarettir; ‘89 Peki neye dayanıyordu bu değerlendirme? Fakat neo-liberal saldırı, ekonomik bunalımın
çöküşüyle dünya tarihinde yalnızca bir dönem Kapitalist dünya sistemine ilişkin yapılmış bu genel faturasını sistemli biçimde işçi sınıfına, emekçilere ve
kapanmış, ama böylece de yeni bir tarihi döneme tarihi dökümün bilançosuna ve kısmen de ‘89 çöküşü ezilen halklara aktarsa bile, bunun hiç de sorunu
girilmiştir; bu, insanlık tarihine yeni bir devrimler sonrasını irdeleyen dönemsel bir tahlile. Bir sistem ele çözmediğini bize daha o dönemlerde gündeme gelen
dönemi olarak geçecektir. (Bkz., H. Fırat, Dünya alınıyor ve bağrında taşıdığı başlıca çelişmelerin son büyük borsa çöküşleri gösteriyor. Özetle o günlerde
Ortadoğu ve Türkiye, Eksen Yayıncılık, 203, s. 9-46) 150-200 yıllık tarihi dönem içindeki seyri özetleniyor. sistemin bir de genel durgunluk hali olarak seyreden ve
Kısa bir paragraftan oluşan bu düşünce, sözkonusu Bu çelişmelerin tarihi seyir içerisinde aldığı biçimler, arada çöküş sinyalleri de veren bir genel ekonomik
metnin uzun bir tarihi dönem içerisinde sistemi yarattığı sonuçlar irdeleniyor. Bundan güç alan bir tarih bunalım sorunu var.
irdeleyen bir değerlendirmesinin son sözlerini bilinci ve bunun sağladığı bir teorik bilinç açıklığı “Tarihin sonu” işte böyle bir tarihi ortamda,
oluşturmaktadır. Dolayısıyla söylenenler de bu teorik- üzerinden, sistemin yeni tarihi dönemdeki seyri ekonomik-sosyal sorunların bu sistemli yığılışı
tarihsel değerlendirmenin içinde bir anlam hakkında bir hükme varılıyor. Bu karşıt sınıflara, ortamında ilan ediliyor.
kazanmaktadır. Bugünün Dünyası: Süreçler ve dolayısıyla onulmaz toplumsal çelişmelere dayalı bir ‘90’lı yılların başında dünya gericiliğinin “tarihin
Eğilimler başlıklı değerlendirmede, kapitalist dünya sistemdir. Bu nedenle hareket üretmesi, bunun sosyal sonu”nu ilan etmesi, sınıf mücadelelerinin bitmesine
sistemi çeşitli açılardan; emperyalist hegemonya ve çatışma ve sınıf mücadeleleri olarak kendini ortaya değil, fakat Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa’daki
emperyalistler arası ilişkiler, dünya ekonomisinin koyması, giderek de devrimlere yolaçması yozlaşmış bürokratik rejimlerin çürüyüp çökmesine
tarihsel seyri ve ekonomik bunalımlar, devrim kaçınılmazdır. Toplumların gelişiminde hareket, sınıflar dayandırılıyordu. Bu çerçevede tümüyle ideolojik ve
süreçleri, emperyalizmin temel çelişmeleri vb. mücadelesi üzerinden kendini gösterir, asli ifadesini psikolojik bir saldırı niteliğinde idi. Gerçekte ise sınıf
açılardan inceleniyor. Böylece kapanmakta olan tarihi burada bulur. Sınıflar mücadelesinin keskinleştiği çelişkileri tüm gücüyle varlığını koruyor, dahası tam da
dönemin bir bilançosu çıkarılıyor. İşte bu bilanço aşamalarda ise bu tarihi hareket isyanlar ve aynı dönemde giderek keskinleşiyor. Tam da aynı
üzerinden dile getiriliyor o kısa bitiş sözleri. ayaklanmalar halini alır, giderek de devrimler düzeyine dönemde neoliberal saldırı boyutlandırılıyor. Böylece
20. yüzyılın, bu yoğun ve hareketli yüzyılın ilk üçte çıkar. Düşünce temelde buna, kapitalist-emperyalist rüzgar ekiliyor sürekli bir biçimde ve sonuçları
ikilik döneminin ne türden devrimci olay ve sarsıntılara sistemin temel gerçeklerine dayanıyor, sözkonusu gelecekte kesinlikle fırtına olarak biçilecek. Dönemin
sahne olduğunun toplu bir dökümü var, sözkonusu değerlendirmenin kendi sınırları içerisinde. sağlam devrimcilerinin olup bitene ve geleceğe bakışı
değerlendirmenin girişinde. Bugün “tarihin sonu”nu, İlgili metnin sınırları dışına çıkarsanız, evet, o buydu.
dolayısıyla kapitalizmin mutlak zaferini ilan edenler, dönem Doğu Avrupa’daki sistem gürültülü bir şekilde Sınıflar mücadelesi tarihi-toplumsal bir olgudur ve
daha henüz ‘50’li yıllarda sistemin çöküşü konusunda çökmüş bulunuyor. Dünya gericiliği bunu büyük bir sosyo-ekonomik ilişkiler nesnel zeminine dayanır.
büyük korkular ve kaygılar içerisindeydiler, ki bu ‘70’li ideolojik ve psikolojik savaşa çeviriyor; devrimler Komünist Manifesto üzerinden alırsanız, bilimsel
yılların ortasına kadar da devam etti, deniliyor ilgili döneminin kapandığı, tarihin bittiği, sosyalizmin sosyalizmin 150 yıllık bir tarihi var. Ama sınıflar
metinde. Kapitalizmin bir parça nefes alabildiği dönem, geçersizliğinin kanıtlandığı eksenine oturan bir mücadelesi gerçekte sınıflı toplumla yaşıt. Demek
1975 Vietnam Devrimi’nin zaferi üzerinden ele alırsak, propagandaya dayanak olarak kullanıyor olup biteni. oluyor ki mücadelenin varlığının bilimsel sosyalizmle,
ki bu dünya ölçüsünde devrim dalgasının hızlı İşin böyle bir yanı var. marksist düşünceyle bir alakası yok. Marksist düşünce,
düşüşünü de işaretlemektedir, şu son on-onbeş yıllık bir Ama öte yandan, tam da o çöküşün yaşandığı bu çatışmanın modern kapitalizm çağında ve işçi sınıfı
evredir (elbette metnin yazıldığı tarih üzerinden, dönemde, ‘80’li yılların hemen başında gündeme gelen bakış açısından teorik ifadesi oluyor yalnızca.
sözkonusu metin ‘91 yılı başına aittir). Dolayısıyla neo-liberal saldırının ilk on yılı var. Amerika’da Mücadele tarihin her döneminde var ve somut koşullara
‘70’li yılların ortasından alırsak arada yalnızca onbeş Reagan ve Büyük Britanya’da Teatcher ile başlamış, göre de her dönemde kendine özgü ideolojik biçimler
yıl, hatta daha da az bir zaman dilimi var. Zira Vietnam Almanya’da Kohl ile kuvvet almış, Japonya’da ve tüm kazanmış. Ortaçağ’da çoğu durumda dinsel, modern
CMYK
sır dersleri Sayı: 2011/26 * 08 Temmuz 2011 * Kızıl Bayrak * 17
Ortadoğu ve Türkiye, Eksen Yay., s.409-410) kurmak istiyordu. Ve daha 1992 yılında,
Buraya kadar aktarılan bölüm “proleter kitle değerlendirmelerimizde çokça atıfta bulunulmuş bir
hareketleri”ne ilişkindi. Şimdi de “halk isyanları”na gizli strateji belgesini gündeme getiriyordu. Bu
ilişkin olarak söylenenlere bakalım: belgenin en önemli stratejik hedefi, kendisine
“Halk isyanlarına gelince; ‘94 yılına Chiapas’taki emperyalist rakip tanımamak, geleceğe yönelik olarak
köylü isyanı ile giren dünya, ‘97 yılını Arnavutluk’taki bu potansyeli taşıyanları zamanında denetim altına
silahlı halk ayaklanması ile karşıladı. Aradaki dönemi almak, onları ABD ile rekabeti akıllarından bile
Ürdün’deki ‘ekmek isyanı’, 30 yıllık suskunluktan sonra geçiremeyecekleri bir duruma düşürmek... ABD
Endonezya’daki kitle başkaldırıları türünden birçok emperyalizminin yeni stratejisinin temel hedefi buydu.
irili ufaklı örnekler kaplamaktadır. Halklar her yerde Bu hedefin ‘90’lı yıllar içindeki seyrini bir yana
İMF ve Dünya Bankası’nın hayatı çekilmez hale getiren bırakıyorum. Çeşitli olaylar var bu çerçevede. Daha
politikalarına, bu politikaların uygulayıcısı ‘90’lı yılların başlangıcında, 1991 yılı başında, Irak’a
durumundaki hain ve işbirlikçi diktatörlük rejimlerine yönelik emperyalist savaş, Birinci Körfez Savaşı var.
çeşitli biçimlerde başkaldırıyorlar. Bu satırların kaleme Ardından Yugoslavya’ya müdahale var, ‘90’lı yılların
alındığı sırada Pasifik’teki Papua Yeni Gine’de halkın ikinci yarısında, somut olarak 1998’de. Sonra Nisan
isyan ettiği ve mağazaları yağmaladığı haberleri ‘99’da, NATO’nun 50. kuruluş yılında gerçekleşen
geliyordu. Açlığa ve sefalete mahkum edilen ezilen halk Prag Konferansı üzerinden bu emperyalist saldırı ve
yığınlarının öfkesinin artık dizginlenemediğine son bir savaş örgütünün dünya polisi haline getirilmesi var.
örnektir bu.” (s.411) Bilindiği gibi NATO demek fiilen ABD demektir.
Onyılları bulan bir birkimin ürünü olan bütün bu Sovyetleri Birliği ile eski dönemden kalma balistik
hareketler, dünya ölçüsünde daha yaygın bir toplumsal füzelere ilişkin anlaşmaların artık geçersiz ilan edilmesi
hareketlenmenin de ilk belirtileri olarak ele alınıyor. Bu var. Füze Kalkanı projesini gündeme getirmek ve
hareketler henüz açık bir politik doğrultudan, dolayısıyla nükleer dengeyi belirgin biçinde kendi
dolayısıyla devrimci bir politik önderlikten yoksunlar, lehine değiştirmek girişimleri var. Ve daha bir dizi bulunmaktadır, ki önemli olan da budur. Emperyalist
bunlar henüz sistemin bizzat kendisine yönelmiş başka şey... dünya savaşları her zaman kısmi savaşlarla başlıyor.
örgütlü hareketler değil, diyor sözkonusu Bütün bunların ardından 2000’li yıllara geliyoruz. Bunu her iki dünya savaşı üzerinden de somut olarak
değerlendirme; ama bu, bu aşamada beklenebilecek bir 2000’li yılların başında Afganistan’a ve bu ülke görüyoruz. Örneğin İkinci Dünya Savaşı öncesinde
şey de değil, diye de ekliyor. Bu aşamada bu üzerinden iç Asya’ya emperyalist müdahale var, savaş Japonya’nın Mançurya’yı işgali var, yıl 1931.
hareketliliğin bizzat kendisi önemli, proleter kitlelerin, ve ardından işgal var. Bunun ardından Irak’a yönelik İtalya’nın Habeşistan’ı işgal var, yıl 1936. Faşist
ezilen halkların ayağa kalkması önemli, bunun etkisiyle emperyalist savaş ve onu izleyen işgal var. Bütün Almanya ve İtalya’nın İspanya iç savaşına dolaysız
gericilik atmosferinin dağılması, geleceğe yönelik bunlar birarada yeni bir savaşlar yüzyılını başlatmaktır. müdahalesi var, yıl 1936-39. Hitler Almanya’sının önce
umutların ve devrimci iyimserliğin güçlenmesi önemli, Yeni savaşlar dönemi ‘91 yılında, Sovyetler Birliği’nin Avusturya’yı ve ardından Çekoslovakya’yı işgali var,
bunlar vurgulanıyor metinde. yıkılışıyla aynı sırada başlamıştı, ardından Balkanlar’da yıl 1938. Ve nihayet bunları Polonya’yı işgal izleyince,
‘97 yılı başına ait bu değerlendirme, o günden sürdü ve 11 Eylül olayları bahane edilerek 2000’li Eylül 1939, emperyalist dünya savaşı da resmen
bugüne bir dizi başka proleter kitle hareketi ve halk yıllarda bir topyekün savaş ilanı ve uygulaması başlamış oldu.
isyanıyla doğrulandı. Latin Amerika kıtasal düzeyde bir gündeme getirildi. ABD emperyalizmi militarist Bütün bunlar büyük emperyalist savaşların tam da
toplumsal çalkantı içine girdi. Bolivya’da sonu aygıtını buna uygun olarak harekete geçirdi. ABD’nin kısmi emperyalist savaşlar üzerinden geliştiğini
gelmeyen kitle hareketleri ve isyanlar yaşandı. 2001 yıllık savaş bütçesi yarım trilyon doları aştı, 600 milyar gösteriyor. Buna şimdi de tanıklık ediyoruz. Tarihi
krizi sonrasında aylar boyunca Arjantin’i birbirin dolara dayandı, resmen görünen rakam olarak. ölçülerle aldığımızda ve mevcut kısmi savaşlar serisine
izleyen isyan dalgaları sardı, ardarda devlet başkanları Bu nedir? Bugün çok daha net olarak görüyoruz. baktığımızda, artık bir emperyalist savaşlar dönemine
ve hükümetler devrildi. Ekvador’da bir dizi isyan Hegemonyası çözülmekte olan bir emperyalist güç, girdiğimizi görüyoruz. Emperyalist dünya egemenliği
gerçekleşti. Başta Arjantin olmak üzere bir dizi ülkede konumunu korumak için çıkış üzerine çıkış yapıyor, uğruna süren bir savaşlar dönemine... Bu, içinden
grevler, genel grevler gerçekleşti. Venezuella halkı henüz rakipleri hazır değilken. Kendisine ileride rakip geçmekte olduğumuz tarihi dönemin temel özelliklerini
amerikancı darbeyi 48 saatte püsküttü ve Chavez’i olma potansiyeli taşıyan öteki emperyalist güçler henüz saptarken önemle gözönünde bulundurmamız gereken
yeniden başa geçirdi. Tüm bu hareketlilikler yıldan yıla yeterli hazırlığa, iddiaya ulaşmamışken, inisiyatifi ele ilk temel önemde olgudur.
güç kazandı ve her bir ülkenin kendi özgün koşulları alarak dünya güç dengelerine müdahale ediyor. İç Asya 2000’li yıllarda karşı karşıya kaldığımız bir başka
içinde bugünkü sol hükümetler Latin Amerika’sını üzerinden petrol ve doğal gaz kaynakları ile bunların temel önemde olgu ise kapitalist dünya sisteminin
yarattı. Latin Amerika ile ilgili değerlendirmelerimizde iletim hatlarını denetimi altına almaya çalışıyor. Irak’a temelinde ekonomik kriz bulunan çok yönlü krizidir.
var, bu kıtada sol hükümetlerin birbirini izlemesi işçi el koyarak böylece Ortadoğu’da bir başka önemli petrol Sistem 30-35 yıldır genel durgunluk içinde seyreden bir
hareketleri ve halk isyanlarına sıkı sıkıya bağlı, daha ülkesini ele geçirmek, bu arada İran’ı kıskaca almak, ekonomik kriz içindeydi zaten. 1970’lerin ortasından
açık bir ifade ile bunların dolaysız bir ürünü. Bu giderek Avrupa’yı ve Japonya’yı besleyen petrol beri sürmekte olan, kendini bazen kısmi bir toparlanma,
hükümetlerin hepsi bir proleter kitle hareketliliği kaynaklarını kendi denetimine almak, dolayısıyla bazen de kısmi ya da genel çöküş sinyalleri üzerinden
dalgasından güç alarak, bir halk isyanları dizisinin Avrupa ve Japonya’yı kendi denetimi altında tutmak gösteren bir genel ekonomik kriz bu. Arada bazı
ardından, onların yarattığı toplumsal atmosfer içinde, girişimiyle ortaya çıkıyor. ülkelerin durumu çok kötüleşirken, öteki bazıları kısmi
onların yaratıp büyüttüğü oy desteği ile bu parlamenter Bu, emperyalist nüfuz alanları ve dünya egemenliği bir toparlanma ve canlanma gösterdi. Örneğin
başarıları elde ettiler. Konuya ilişkin uğruna mücadele dediğimiz şeyin ta kendisidir, buna Clinton’lu dönemler, ‘90’lı yıllar, ABD ekonomisinin
değerlendirmelerimizde bunlar var. yönelik ilk ataklardır bunlar. Bu, ABD ile Irak halkı, ya nispeten canlandığı bir dönem oldu. Oysa bu aynı
Özetle dünya ölçüsünde yeni bir proleter kitle da ABD ile mazlum Afgan halkı arasındaki bir sorun dönemde Alman ekonomisinin ciddi zorluklar
hareketliliği ve halk isyanları dönemine girdiğimiz artık değil işin esasında. Onlar üzerinden, Afganistan, Irak yaşadığını, Japonya’nın soluksuz kaldığını, Rusya’da,
apaçık bir olgudur ve daha ‘90’lı yılların ikinci ve öteki mazlum halkların yıkımı üzerinden, ABD uzak Asya’da ve Latin Amerika’da çöküntülerin
yarısından itibaren böyledir. kendi emperyalist hegemonyasını korumaya, yaşandığını biliyoruz.
güçlendirmeye, bundaki kaçınılmaz çözülmeyi 2000’li yıllara bakıyoruz... 2002 tarihli bir
-II- geciktirmeye bakıyor. Gelecekte rakip olma potansiyeli değerlendirmemizde, Amerikan ekonomisinin hızla
taşıyan öteki emperyalist güçleri denetim altında durgunluğa girdiğinden sözediliyor. Amerikan
Tarih akıyor, yeni safhalarla, yeni biçimler tutmaya bakıyor. Bu, dünya egemenliği uğruna bir ekonomisi dünya ekonomisinin motor gücü olduğu için
kazanarak... Ve böylece 2000’li yıllarda ek bir durumla emperyalist hegemonya ve nüfuz mücadelesidir. bunun büyük kaygılara yolaçtığı belirtiliyor. Arkasını
karşılaşıyoruz. Neyle karşılaşıyoruz? Daha 2000’li Pazarlar, hammadde kaynakları, petrol ve doğal biliyoruz; tüm kapitalist dünyayı vuran 2008 krizi tam
yılların başında 11 Eylül var. Dünya halklarına karşı kaynakları üzerine bir mücadeledir sözkonusu olan. da sistemin merkezinde, ABD üzerinden patlak verdi.
büyük bir savaş ilanı var. ABD’nin o zamanki başkanı Bu çatışma, bu mücadele savaş boyutuna ulaştı mı, Kriz hala sürüyor, genel çöküş tehlikesi hala da
oğul Bush, halklara açık bir savaş ilanın da bulunuyor savaşı ve zorbaca el koymak demek olan işgali atlatılmış değil. Bakıyorsunuz bu arada Alman
ve bunu yüzyıl sürecek bir savaşlar dizisi olarak gündeme getirdi mi, biliniz ki artık emperyalist dünya ekonomisi nispi açıdan iyi bir durumda. Öyle oluyor
niteliyor. Nedir olayın esası, bu savaş ilanının gerçek savaşı tarihi bir dönem olarak fiili bir durumdur, bu zaten; arada bazılarında durum nispeten iyileşiyor,
anlamı? tekil ya da bölgesel savaşlar şahsında. Bugün ortada bir öteki bazılarında ise durum kötüleşiyor, zaman zaman
Amerikan emperyalizmi, ‘90’lı yılların başında emperyalist dünya savaşının olmaması yanıltıcı çöküş tehlikesi sinyalleri kendini gösteriyor.
Sovyetler Birliği’nin temsil ettiği blokun çöküp olmamalıdır. Duruma göre genel bir emperyalist dünya Kapitalist dünya ekonomisinin genel
dağılmasıyla birlikte, rakipsiz bir dünya imparatorluğu savaşına da götürebilecek dinamikler harekete geçmiş durgunluğunda ifadesini bulan ekonomik kriz son 30
Sayı: 2011/26 * 08 Temmuz 2011 Tunus-Mısır dersleri Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 19
yıldır var. 1974-75’te patlak veren kriz, 1980-82’de bir Demek ki, bunalımlar, savaşlar ve devrimler, aynı
kez daha ağırlaşıyor. ‘89 yılında bir “kara Pazartesi” dönemin temel toplumsal olguları olarak birarada,
var, borsaların çöktüğü ve büyük kaygılar yaratan bir birbirlerine bağlı olarak ve birbirlerini izleyerek sökün
olay. ‘94’te büyük yıkıcı etkisini özellikle Meksika ediyorlar. Bu bütünlük çok önemli ve çok öğretici.
üzerinden gösteren bir kriz var. ‘97 yılında bu kez Kapitalizmin tarihinde demek ki bunalımlar, savaşlar
Güney Doğu Asya krizi var, Japonya’yı da etkisi altına ve devrimler birbirinden besleniyor, birbirini besliyor,
alan. Ardından Rusya’ya, ardından Brezilya üzerinden birbirini izliyor ve tamamlıyor. Bunlar emperyalist
Latin Amerika’ya yayılan... 2001 yılında Türkiye, kapitalizmin temel çelişkilerinin ürünü, onların
Arjantin vb. ülkeleri çökerten büyük bir yeni kriz var. hareketinin ifadesi süreçlerin beslediği tarihi olaylar.
Kriz böyle yoklaya yoklaya, organik bir bütün Ve şimdi insanlık yeniden böyle bir tarihi evreye
oluşturan kapitalist dünya sisteminin değişik girmiş bulunuyor. Bunalımlar gözümüzün önünde
noktalarında dolaşıyor. 2008 yılında sistemin kalbine seyrediyor ve şu yıllarda bunun ekonomik-mali
ulaştığında ise büyük bir genel sarsıntıya dönüşüyor. boyutuyla ABD merkezli olarak ve dünya ölçüsünde
Kapitalist dünya hala da bu sarsıntının içinde. ağırlaştığını biliyoruz.
Bütün bunlar kapitalist dünya ekonomisinin bir kriz Savaşlar, emperyalist kısmi savaşlar/bölgesel
içinde debelenmekte olduğu anlamına geliyor. Ve bu savaşlar olarak son yirmi yıldır gündemde. 1991’de
etki ve sonuçlarını sosyal, siyasal, kültürel, çevresel vb. birinci Körfez Savaşı, 1998’de Yugoslavya savaşı,
alanlarda, demek oluyor ki yaşamın tüm öteki 2001’de Afganistan savaşı, 2003’te Irak savaşı, tümü
alanlarında gösteriyor. Ekonomik bunalım tüm de emperyalist saldırı ve müdahalelerin ürünü olarak
biçimleriyle toplumsal bunalımın da temelini gündeme gelmiş bulunuyor. Dünya genelinde büyük bir
oluşturuyor. Büyük bir sosyal yıkım ve dolayısıyla silahlanma yarışı ve bir kez daha kudurgan bir
büyük bir sosyal bunalım var. Biz daha 2007-2008 militarizm var. Tarihin hiçbir döneminde silahlanmaya
yılında otuz ülkede açlık isyanları gördük, dünya gıda ve savaş hazırlıklarına bu kadar yüklü kaynaklar
krizine bağlı olarak ortaya çıkan. Açlığa karşı ekmek ayrılmadı.
isyanları bunlar. Otuz ülke, dile kolay! Öyle bugün Tıpkı 20. yüzyılın başında olduğu gibi bugün de bir
Ortadoğu’da görülen türden bir domino etkisi de değil ve bunun ürünü savaşlar izliyor. Bütün bunları dolu emperyalist hegemonya krizi var bu arada. Her savaşın
bu, dünyanın çok değişik yerlerinde ve çok farklı dizgin bir silahlanma, kudurgan bir militarizm ve öncesinde bir de hegemonya krizi vardır. Birinci
koşullara sahip bu isyanları yaşayan ülkeler. Bir ucunda elbette büyük emperyalist dünya savaşına hazırlık emperyalist savaş öncesinde İngiliz hegemonyası
Hindistan ve Bangladeş gibi Asya ülkeleri, bir ucunda tamamlıyor. Çok geçmeden bu savaşın patlak verdiğini krizdeydi, karşısında yükselen emperyalist güç olarak
başta Mısır olmak üzeri bazı Afrika ülkeleri var, bir biliyoruz. Almanya vardı ve yeni bir emperyalist paylaşım
ucunda başta Haiti olmak üzere bazı Latin Amerika Ve bakıyoruz, yüzyılın daha ilk yıllarından itibaren mücadelesi dayatıyordu. Bu bugün de var, daha özgün
ülkeleri var. 2007-2008 yıllarında, otuz ülkede, gıda yoğun bir sömürgecilik ve militarizm tartışması var, II. bir biçimde de olsa. Özgünlük şurada. Sert bir
fiyatlarının ani artışına karşı toplumsal bir tepki Enternasyonal’in kongrelerinin gündemleri üzerinden emperyalist nüfuz mücadelesi halen hegemonyası
olarak... belirgin biçimde yansıyor bu. 1907 Stuttgart Kongresi çözülmekte olan güç tarafından, yani ABD tarafından
1970’li yıllarda patlak veren ekonomik bunalım sömürgeciliği, militarizmi ve savaşı tartışıyor. 1910 dayatılıyor. Zira onu yeni bir paylaşıma zorlayacak
‘80’li yıllarda neo-liberalizm, ‘90’lı yıllarda Kopenhag Kongresi aynı konular üzerine tartışmalarla güçler henüz yeterince hazır değil ve ABD bunu fırsat
küreselleşme biçimi üzerinden kendini gösteren sosyal geçiyor. 1912’de Basel’de toplanan olağanüstü bilerek çözülmekte olan hegemonyasının ömrünü
yıkım saldırısının temelini oluşturmuştu. Bunu kongrede bir kez daha savaş, üstelik bu kez somut ve uzatmaya çalışıyor.
keyiflerinden yapmıyorlardı. Kapitalizm genişleme yaklaşan acil bir tehlike olarak, tartışılıyor ve Bütün bu olguları şuraya bağlamak istiyorum. Biraz
yaşadığı dönemlerde hiç değilse metropollerde kitlelere yaklaşmakta olan emperyalist savaşa karşı tavır önce sizlere proleter kitle hareketlerinin ve halk
tavizler veriyor, sosyal devlet, kamusal sorumluluklar belirleniyor, o ünlü kararlar alınıyor. Demek ki isyanlarının yeni döneminden sözetmiştim. Buna ilişkin
vb. bunun ürünü oluyordu. Kendini genel durgunluk sözkonusu dönem bunalımlar ve savaşlar dönemi, ‘97 yılına ait değerlendirmeden bölümler okumuştum...
biçiminde gösteren ekonomik bunalım ile bunu dönemin uluslararası sosyalist hareketi bunu algılıyor, 1998 sonbaharında partimiz kuruldu ve Kuruluş
tamamlayan sert rekabet koşulları gelip çatınca, döne döne tartışıyor ve Basel Kongresi kararları bildirisinde şu görüşlere yer verdi:
kapitalist dünya neo-liberal politikalara dayalı saldırılar üzerinden de yansıdığı gibi, savaşı toplumsal devrimle “Dünyada ve Türkiye’de yıkıcı yenilgilerle
ile kendine bir çıkış aradı. Özelleştirmeler, göğüslemek gündeme geliyor. sonuçlanan bir tarihi dönemle devrimci hesaplaşmanın
kuralsızlaştırmalar, taşeronlaştırmalar, vb. bir dizi yolla Tam aynı dönemde, 1909 yılında, bakıyoruz ürünü olan Türkiye Komünist İşçi Partisi, bu konumu
maliyeti düşürmeyi, karı çoğaltmayı, sömürüyü Kautsky Lenin’in övgüyle bahsettiği İktidar Yolu ve kimliği ile yeni dönemi kucaklama iddiasındadır.
katmerleştirmeyi ve böylece sistemin işleyişini kitabını çıkarıyor. Lenin’in aktarma ve yorumları Yeni dönem, ikibinli yıllar, dünyada ve Türkiye’de yeni
sürdürmeyi denedi. Bunun artık sınırlarına vardığını üzerinden biliyoruz, Kautsky bu kitabında, yeni bir devrim dalgalarına sahne olacaktır. Bu salt devrimci
biliyoruz. Neo-liberal ideoloji çöktü. Küreselleşme devrimler döneminin yaklaşmakta olduğunu saptıyor iyimserliğe dayalı bir kehanet değildir. Dünya
ideolojisi yerlerde sürünüyor, tüm inandırıcılığını ve izlenmesi gereken devrimci çizginin sorunlarını ölçüsünde işçi sınıfının ve ezilen halk kitlelerinin yeni
yitirdi. Buna dayalı söylemlerin büyük sosyal tartışıyor. 1912 Basel Kongresi, savaşı sınıf mücadelesi bir mücadele dönemine girdiklerinin, proleter hareketin
yıkımların ideolojik kılıfı olduğu açığa çıktı. Artık bir yoluyla durdurmak, eğer durdurulamazsa, savaşın ve halk isyanlarının yeni bir tarihi evresinin
küreselleşme övgüsü duymuyoruz, değil mi? yaratacağı bunalımdan yararlanarak kapitalizme karşı başladığının şimdiden çok sayıda somut göstergesi
Ekonomik-sosyal olaylar bunun içyüzünü açığa çıkarttı toplumsal devrimi gündeme getirmek kararı alıyor. mevcuttur. Partimizin kuruluşu bu yeni dönemin,
ve çökertti. Fakat bunlardan da önemli olan, aynı dönemde geleceğin yeni devrimler dalgasının kendi
Ekonomik-mali temele dayalı büyük bunalımlar, devrimlerin bizzat gündeme gelmiş olmasıdır. 1905’te coğrafyamızdan başarılı bir önderlikle
beraberinde zamanla emperyalist savaşlar ve sosyal Rusya’da başarısızlığa uğrayan ama gerçekte Ekim kucaklanabilmesine bir ilk hazırlıktır.”
devrimler getiriyor. 20. yüzyılı önceleyen ve izleyen Devrimi’nin başarısını hazırlayan bir önemli devrim Parti, kendi kuruluşunu, tarihi ve devrimci bir
olaylar serisi de bunu açıkça gösteriyor. 20. yüzyılın var. Bunu 1905 sonunda patlak veren ve ancak 1909’da bakışaçısıyla gerekçelendirmeye çalışıyor. Ama bu
hemen öncesinde, 1870’lerden 1890’lara kadar uzanan bastırılabilen İran Devrimi, 1908 yılında Jön Türk gerekçelendirmeyi yaparken, insanlığın yeni bir
uzun bir durgunluk dönemi var. Kapitalizmin gelişme devrimi, 1911 yılında Sun Yat Sen önderliğindeki Çin döneme, yeni bir devrimler dönemine girmiş
tarihi içerisinde ilk defa yaşanıyor bu denli uzun bir devrimi izliyor. Bütün bu olaylar bir devrimler bulunduğunu ve bu yeni dönemin de kendini proleter
durgunluk dönemi. Ardından 20. yüzyıla giriliyor, bir döneminin de başlamış bulunduğunu duyuruyor. kitle hareketlerinin ve halk isyanlarının ilk örnekleriyle
dizi bölgesel emperyalist savaş eşliğinde. Daha Nitekim 1914’te birinci emperyalist dünya savaşı, dışa vurduğunu saptıyor.
1898’de Küba üzerine süren bir ABD-İspanya savaşı 1917’de Büyük Sosyalist Ekim Devrimi, ardından da Bu saptamalar sistemin gidişinden çıkarılıyor, bunu
var. Ardından 1900 yılındaki Boxer ayaklanmasını Avrupa’daki o büyük devrimci sarsıntılar var, ancak tekrarlıyorum. Sistemin ekonomik, sosyal ve siyasal
bahane eden sekiz emperyalist devletin Çin’e 1923’de durulabilen. Bunu ise 1924’ten itibaren yeni gidişinden çıkarılıyor. Bu savaşlar, militarizm,
müdahalesi ve onu kölece koşullara mahkum etmesi bir ivme kazanan Çin Devrimi izliyor. hegemonya krizi, hegemonya mücadelesi, buna dayalı
var. 1904’te Rusya-Japonya savaşı var. 1911-12’de Özetle; ekonomik ve sosyal bunalımlara kısmi verilerden çıkıyor. Ve artı, bunların beslediği sosyal
İtalya’nın Libya’ya müdahalesiyle patlak veren savaşlar ile şu veya bu ülkede devrimlerin eşlik ettiğini hareketliliklerden, proleter kitle hareketlerinden, halk
Trablusgarp savaşı var. Bunu 1912’de birinci Balkan görüyoruz, çok geçmeden bunları birinci emperyalist isyanlarından, giderek halk ayaklanmalarından çıkıyor.
Savaşı izliyor. Liste uzatılabilir, ama belirginleşen dünya savaşı ile ardından Büyük Sosyalist Ekim Bunlar birbirini tamamlıyor. Bunalım, savaş ve devrim!
olguyu görebilmek için bu kadarı yeterli. Ekonomik- Devrimi’nin izlediğini, Ekim Devrimi’nin büyük bir (Devam edecek...)
sosyal bunalımları emperyalist paylaşım mücadeleleri devrimci çalkantılar çağı başlattığını biliyoruz. (tkip.org sitesinden alınmıştır....)
20 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Ortadoğu Sayı: 2011/26 * 08 Temmuz 2011
Emperyalist güçlerin
müdahaleleri sürüyor…
Endonezya’da grev
Dünyanın en büyük altın ve bakır şirketlerinden ABD
merkezli Freeport-McMoRan’ın Endonezya’nın Papua
eyaletinde kurulu üretim tesislerinde işçiler 4 Temmuz
günü greve çıktılar.
Yaklaşık 8 bin işçinin çalıştığı tesislerde işçiler daha
yüksek ücret talebi için mücadele ediyorlar. İşçiler
ortalama saat ücretlerine 3 dolar zam istiyorlar. Grevin
11 Temmuz’a kadar sürmesi bekleniyor.
Şirket yönetimi ile işçi temsilcileri arasında
görüşmeler de devam etti. İşyerinde örgütlü işçi
sendikası yetkilisi Basak Solossa ise, grev öncesinde tam
İngiltere’de emekçiler hükümetin emeklilik sürpriz olduğunu söylemek zor” açıklamasında kapasite çalışan işyerinde üretimin tamamen
haklarını gaspetmek için hazırladığı yasaya karşı 30 bulundu. durduğunu açıkladı.
Haziran günü greve çıktı. Kamuda örgütlü sendikalar Başbakan David Cameron ise grevden bir gün
tarafından düzenlenen 24 saatlik grev nedeniyle önce yaptığı açıklamada, greve gitmek için güçlü bir Madenciler greve
okulların üçte biri kapanırken, toplu taşıma ve neden olmadığıına inandığını söyledi. Cameron buna
havaalanlarında ciddi aksamalar oldu. Binlerce gerekçe olarak da süren müzakereleri ve grevin az hazırlanıyor
emekçi Londra merkezindeki parlamento binasına sayıdaki sendika tarafından alınmış olmasını gösterdi. Şili Bakır İşçileri Federasyonu’ndan yapılan
yürüyüş düzenlerken, ülkenin birçok yerinde de Başbakan’ın böyle konuşmasının nedeni ise İşçi açıklamada devlete ait bakır işletmelerinin
protesto gösterileri yapıldı. Partisi’ne bağlı sendikaların greve gitmemesi oldu. özelleştirilmesine karşı 11 Temmuz günü grev yapılacağı
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Kamu ve İşçi Partisi etkisi altındaki 4 sendikayı grevden uzak belirtildi.
Ticari Hizmetler Sendikası (PCS) lideri Mark tutarken böylelikle burjuvaziye büyük bir hizmette Federasyon adına açıklama yapan Raimundo
Serwotka, grevin sendikanın tarihindeki en önemli daha bulundu. Espinoza, dünyadaki en büyük bakır üreticisi
grev olduğunu söylerken, Sendikalar Konfedarasyonu İngiltere’de genel grev yasakken, kamu konumunda olan Codelco’nun yönetim tarafından
Başkanı Brendan Barber ise “Hükümetin kamu emekçilerinin eşgüdüm halinde yürüttüğü bu grev özelleştirilmeye hazırlandığını belirtti. Espinoza, Şilili
sektöründeki kesintileri göz önüne alındığında, grevin aynı zamanda yasağı da delmek anlamına geliyor. bakır işçilerinin bu kararı kesinlikle kabul
etmeyeceklerini söyledi.
Codelco’da çalışan 16 bin işçinin iş bırakacağı grevin,
Mansure Bekhiş gözaltında 1970-73 yılları arasında iktidarda bulunan Salvador
Allende yönetiminin tüm maden işletmelerinin
kamulaştırıldığını açıkladığı tarihin 40. yıldönümüne
İran rejiminin eski muhaliflerinden Mansure açık bir alandır. Toplu kurşuna dizilen, işkence
gelmesi de ayrı bir anlam taşıyor.
Bekhiş, 20 Haziran’da Tahran’da gözaltına alındı. altında öldürülen ya da idam edilen 5 bin
Allende hükümetini devirerek başa gelen Pinochet
54 yaşında olan Mansure Behkiş, İran işçi komünist ve muhalifin devlet tarafından
diktatörlüğü kamulaştırma adımlarını geriye çevirerek
sınıfı özgürlüğü yolunda mücadeleye devam etti müslümanların mezarına gömülmesine izin
özelleştirmelere hız vermişti. Bugün Şili’deki madenlerin
ve ilk kez 1981 yılında tutuklandı. 3 ay hücrede verilmedi ve şehir dışına çıkarıldılar. Mansure
%70’i yabancı sermayenin elinde bulunuyor.
kaldıktan sonra, bebeğini doğurmak amacıyla kısa Behkiş’in ailesinden de 6 kişi bu mezarlıkta
Bakır işçileri ise mücadelelerini sadece
bir süre dışarıya çıkma izni aldı ve bu sürede gizlice toprağa verildi.
özelleştirmelere karşı olarak tanımlamıyor, özelleştirilen
kaçmayı başardı. 7 yıl gizli yaşayarak mücadeleye Her yıl, bu katliamın yıldönümü olan yazın 3.
işletmelerin kamulaştırılmasını da savunuyor.
devam etti. Irak-İran savaşından sonra, İran ayında, Haveran aileleleri tarafından anma yapılır.
devleti tarafından katledilen muhaliflerin ve Mansure Bekhiş bu mücadelede önemli bir yere
komünistlerin aileleri ile birlikte onları anmak ve sahip olduğu için, her sene bu aya yakın gözaltına 197 göçmen boğuldu
katliamalara karşı karşı çıkmak amacıyla alınmaktadır. Ciddi anlamda iç ve dış sorunlarla Emperyalistlerin savaşa, sefalete ve açlığa mahkum
gerçekleşen eylem ve basın açıklamalarının içinde boğuşan İran devleti, 2011 yılının yazına ettiği Afrika halkları ölümü göze alarak çıktıkları
yer aldı ve mücadelenin öncülerinden biri oldu. yaklaşınca Mansure Bekhiş’i gizlice gözaltına yolculuklarda hayatlarını kaybediyor. Son olarak 5
Haveran Anneleri denilen, komünist şehitlerin aldı. Bekhiş’in zindanda işkence altında olduğuna Temmuz günü Kızıldeniz’den Suudi Arabistan’a giden
aileleri halen bu mücadeleyi sürdürüyorlar. dair haberler geliyor. göçmen teknesinin yanarak batması sonucu 197 kişi
Haveran, Tahran’a 1 saatlik mesafede olan İran’dan Kızıl Bayrak okuru
hayatını kaybetti.
Çad, Nijerya, Somali ve Eritre’den Suudi Arabistan’a
göçmen taşıyan bir tekne çıkan yangın nedeniyle Sudan
Mısır yine ayakta! açıklarında battı. Teknede bulunan 193 kişi ölürken
sadece 3 kişi kurtulmayı başardı.
Afrika’nın doğu bölgesinde son 60 yılın en büyük
Mısır’da halk isyanının merkezi olan 7 polisin kefaletle serbest bırakılması kuraklığı yaşanıyor. 12 milyondan fazla kişi açlıkla karşı
Kahire’deki Tahrir Meydanı yine genç katledilenlerin yakınları ile muhalif gençlik karşıya. Açlık başta olmak üzere bir dizi sorunla boğuşan
kesimlerin ve emekçi halkın eylemine sahne örgütlerinin sert tepkisine neden oldu. Karar onbinlerce kişinin yaşama kaygısı, Kızıldeniz üzerinden
oluyor. ardından mahkeme güvenlikçileriyle çatışan Suudi Arabistan ve Yemen’e göç dalgasında son
3 Temmuz günü meydanda kamp kuran göstericiler, Suez anayolunu işgal etti. Gösteriler zamanlarda büyük artış meydana gelmesine neden oldu.
gençler ile Mübarek yanlıları arasındaki farklı bölgelere de sıçradı. Menyel semtinde ise, Geçtiğimiz aylarda da Libya’dan kaçan mültecileri
çatışmalarda 1 kişi ölmüş, 8’i ağır 350 kişi polisin bir genci ateş açarak öldürmesi üzerine taşıyan bir teknedeki 72 kişiden 61’i açlık ve susuzluktan
yaralanmıştı. halk semt karakolunu bastı. Çıkan çatışmalarda ölmüştü. NATO’nun askeri helikopterleri gemiyi fark
4 Temmuz günü ise, halk ayaklanması çok sayıda kişi yaralandı. Çatışmalar kentin etmiş fakat yardım etmeyerek göçmenlerin ölmesine göz
sırasında 17 kişinin ölümünden sorumlu tutulan genelinde gece boyunca sürdü. yummuştu.
24 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Güncel Sayı: 2011/26 * 08 Temmuz 2011
Spor Sen Genel Sekreteri İbrahim Akseloğlu ile şike operosyonu üzerine konuştuk...
2 Temmuz 2011 /
Gazi
Basına muhbirlik
dayatması
Hopa Cumhuriyet Başsavcılığı tüm basın yayın
kuruluşlarına bir yazı gönderdi. Erdoğan’ın Hopa
mitingi öncesi, esnası ve sonrasında meydana gelen
olaylar ile Metin Lokumcu’nun cenaze törenine
Haziran ve Temmuz aylarında 57 kişinin yaşamını “Polisler yanlıydı” ilişkin yayınlanmış ve yayınlanmamış tüm görüntü
yitirmesiyle sonuçlanan Çorum Katliamı’nın sermaye
ve fotoğrafların kendilerine gönderilmesini istedi.
devletinin bilgisi ve yönlendirmesi dahilinde Türker açıklamalarında dönemin başbakanı Savcılığa 10 gün içinde cevap vermenin zorunlu
olduğunu gösteren itiraf, 1976-1981 arasında Demirel’in “Bana sağcılar cinayet işliyor olduğunun belirtildiği yazıda eğer bu süre içinde
Çorum’da başsavcı olarak görev yapan Ertem dedirtemezsiniz” sözlerini hatırlattı. Türker’in istenen bilgilerin verilmesi imkansız ise sebebi ve
Türker’den geldi. polislerin iktidarın tarafında olduğunu vurgulayan en geç hangi tarihte cevap verilebileceğinin
ifadeleri polisin arkasına devleti alarak cinayet belirtilmesi gerektiği bildirildi. Aksi halde
işlemekten sakınmadığını gösteriyor. “Onlara göre, sorumlular hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 257.
Devlet katliamı hazırladı Aleviyseniz peşinen komünistsiniz, komünistseniz maddesine aykırılıktan adli işlem yapılacağı
Sovyetler’densiniz, düşmansınız demekti” diyerek duyuruldu.
Devletin kanlı katliamlarının şablonu aynı bazı polisler Alevilere ve solculara karşı çatıştığını Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) ve Türkiye
temellere dayanıyor. Sivas’ta, Hrant Dink cinayetinde belirtiyor. Türker şunları söylüyor: “Polis korumam Gazeteciler Cemiyeti (TGC) bu talebe tepki
ve daha pekçok katliamda olduğu gibi devlet Ekrem Bağna üç polisle birlikte cinayetten hüküm göstererek Basın Yasası’na göre gazetcilerin böyle
katliamın gerçekleşmesi için gerekli zemini giydi. Korumalığımdan ayrıldıktan hemen sonra bir zorunluluğunun olmadığını belirttiler.
hazırlıyor. Yetkililer ya katliama seyirci kalarak ya da olaylarda yanlı hareketleri olmuş ve mahkûm
örtbas ederek, katilleri koruyarak sonuca gidiyor. olmuştur. Cinayetten... (Ekrem Bağna Çorum’da
“Devlet aymazlık içindeydi” diyen Türker de Servet Yıldırım isimli bir kişiyi dört polisle birlikte Çorlu’da polis
öldürmekten 36 yıl hapis cezasına mahkûm oldu.)”
yeterince önlem alınmadığını söylüyor. provokasyonu
“Birkaç gün önce Ankara’da Bakan Gün Sazak
Katiller ödüllendirildi Çorlu’da 2 Temmuz akşamı gerçekleştirilen iki
öldürülmüştü. Olaylar ‘Çorum’a geliyorum’ diye
farklı etkinlik de kolluk güçleri tarafından
bağırıyordu. Çorum Valisi’ni uyardım. Vali, emniyet
Katliamı hazırlayan devletin katillerini nasıl engellenmek istendi.
müdürüne sordu. Emniyet müdürü, ‘Korkmayın
koruduğunu ise Türker’in şu ifadeleri özetliyor: Halk Kıraathanesi önünde Sivas katliamı ile ilgili
tedbirinini aldık’ dedi. Olayların ‘Geliyorum’ dediği
“Çorum davaları 3. Ordu Sıkıyönetim Askeri bir anma etkinliği gerçekleştiren TKP’liler program
dönemde, biz atış eğitimi ve talim yapıyorduk, kim
Mahkemesi’nde, Erzincan’da görüldü. Davalar ayrı sırasında polisler tarafından taciz edildiler. Etkinlik
atış yapacak da akşam yemeği alacak diye. Bu büyük
ayrı; sıradan öldürme, yaralama ve hakaret davası boyunca kamerayla görüntü alan sivil ve resmi
bir aymazlıktı” diyerek devletin koşullarını
gibi muamele gördü. Oysa hepsi irtibatlıydı. polisler, etkinliğin ardından 6 TKP’liyi gözaltına aldı.
hazırladığı katliamın gerçekleşmesini beklediğini
Davaların sağlıklı sonuçladığına inanmam” Etraftaki insanlar ve anmaya katılanlar da polisin
ifade etmiş oluyor.
keyfi tutumuna tepki gösterdi. Gözaltına alınan 6
kişi 3 Temmuz günü serbest bırakıldı.
Akşam aynı saatlerde Ergene Platformu’nun
başlattığı kampanya kapsamında imza toplandı.
Çorum Katliamı unutulmadı Çevrede yaşayan insanlara “sanayi atıklarının
dereye boşaltılmasına son verilmesi”, “derenin
Çorum Katliamı 31. yılında Çorum’da Daha sonra bileşenler adına ortak açıklamayı temizlenip arıtılması”, “başta deri sektörü olmak
gerçekleştirilen yürüyüşle lanetlendi. KESK Çorum Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü üzere bölgedeki tüm emekçiler için işçi sağlığı ve
Alevi örgütleri, emek ve meslek örgütleri ile ve Eğitim Sen Çorum Şube Başkanı Mehmet güvenliği önlemlerinin alınması” için seferber olma
devrimci ve ilerici kurumlardan oluşan kitle eylem Öztürk okudu. Öztürk, “Bu etkinliğin amacı kabuk çağrısı yapıldı. Faaliyet sonlandırıldığı esnada,
için Bahabey Caddesi’nde toplanarak Gazi Caddesi bağlamış yaraları değil, bu katliamların neden ve faaliyete destek veren BDSP’lilerin önü sivil giyimli
üzerinden kent merkezinde bulunan Saat Kulesi sonuçlarını her kesimin gözünden ortaya koyarak bir polis tarafından kesildi.
önüne yürüdüler. bir daha benzer olayları tezgahlamaya çalışanların İmzaların valiliğe dönük toplandığı gösterildi ve
Eylemde “29 Mayıs – 4 Temmuz 1980 heveslerini kursaklarında bırakmaktır” dedi. ne bu ne de başka bir çalışma için izin alınmayacağı
Unutmadık, unutmayacağız” şiarlı pankartı açıldı. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı söylendi. Polis komünistlerin çalışmayı sahiplenen
Saat Kulesi önüne gerçekleştirilen saygı duruşunun Ercan Geçmez, Avrupa Alevi Birlikleri net tutumu karşısında “ekip çağırıyorum,
ardından Çorum Alevi Kültür Derneği Başkanı Federasyonu Başkanı Turgut Öker ve Alevi Kültür ayrılmayın” tehdidinde bulundu. Önce
Nurettin Aksoy tarafından bir konuşma yapılarak, Dernekleri Genel Başkanı Selahattin Özel’in devrimcilerin ayrılmasını engellemeye çalışsa da
Çorum’u kana bulayanların açığa çıkarılmasını konuşmalarının ardından eylem sloganlarla sona kısa süre bu tutumundan vazgeçmek zorunda kaldı.
talep edildi. erdi. Kızıl Bayrak / Çorlu
28 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Çevre Sayı: 2011/26 * 08 Temmuz 2011
Bir avuç kapitalistin çıkarı uğruna insan ve çevre sağlığı tehdit altında...
Nesin’i saygıyla
anıyoruz...
Boyun eğmeyen duruşu ve muhalif kimliği
Geçtiğimiz günlerde Başbakanlık Kadının Statüsü kadar kadın cinayetleri yüzde bin 400 artmıştır. Her ay
nedeniyle yaşamı boyunca düzenin baskılarına
Genel Müdürlüğü tarafından “Türkiye’de Kadının ortalama 30 kadın öldürülmektedir. Bu şaşırtıcı
kesintisiz maruz kalan Aziz Nesin’in ölümü
Durumu” başlıklı bir rapor yayınlandı. Rapor ülkede gelmemelidir, çünkü Türkiye, kadın cinayetlerini
üzerinden 15 yıl geçti.
kadının ezilmişliği ve kadın-erkek eşitsizliği tablosuna münferit sayan bir kadın devlet bakanına ve “medya
6 Temmuz 1995’te yaşamını yitiren Aziz Nesin,
ışık tuttu. Bir yerde de malumun ilanı oldu. Malumun abartıyor” diyen bir başbakana sahip bir ülkedir.
yaşamı boyunca düzenin baskı ve tehditlerine
başbakanlık bünyesindeki bir kurum tarafından dile Başbakanın kadınlara her fırsatta 3 çocuk
hedef oldu. Düzen güçlerinin Sivas katliamına
getirilmesi ise tam bir ikiyüzlülük örneğiydi. Çünkü doğurmalarını öğütlediği bir ülkede rakamlar bir başka
gerekçe yapmaya çalıştığı Aziz Nesin dik
sermaye uşağı AKP döneminde kadınların ezilmişliğinin gerçeğe daha ışık tutmaktadır. Türkiye’de her 10
duruşundan asla ödün vermedi. Toplumsal
daha da arttığı aşikardır. kadından 1’i hamileliği boyunca doğum öncesi bakım
yaşamın her alanında, düşüncelerini sakınmadan
Başbakanlık raporuna göre, Türkiye’de okuma yazma hizmeti alamamaktadır. Her 100 kadından 15’i de doğum
dile getirdi. Bu yüzden birçok kitabı toplatılan ve
bilmeyenler, nüfusun yaklaşık olarak yüzde 8’ini sonrası bakım hizmeti alamamaktadır. Her 10 doğumdan
yasaklanan Aziz Nesin, düzen mahkemeleri
oluşturuyor. 3 milyon 825 bin 644 kişi okuma yazma 1’i herhangi bir sağlık personeli yardımı olmaksızın
tarafından defalarca kez hapis cezalarına
bilmiyor, okuma yazma bilmeyenlerin 3 milyon 125 bin gerçekleşmektedir vs.
çarptırıldı, tutsak edildi, hedef gösterildi.
244’ünü ise kadınlar oluşturuyor. Yani okuma yazma Türkiye’de tüm kurumlarıyla birlikte çürüyen bir
Sanat yaşamına; şiirler, gerçekçi hikayeler ile
bilmeyenlerin yüzde 82’si kadınlardır. 2009 yılında ise bu düzende kadına yönelik şiddetin en beter örnekleri
başlayan ve dünyaca tanınan bir yazar konumuna
oran 75,5’ti. yaşanmaktadır. Örneğin Antalya Kaş’ta geçen yıl 16
ulaşan Aziz Nesin, mizah öykücülüğünün yanısıra
Türkiye’de kadın sorunu gerçeğine rakamların diliyle yaşındaki kız öğrenciye tecavüz edilmesiyle ilgili ibretlik
roman, anı, masal, taşlama, fıkra, gezi ve tiyatro
bakmaya devam edersek vahim tabloyu daha iyi görürüz. bir dava görülürken, duruşma öncesinde adliye binası
dallarında da sayısız eser bıraktı.
2010 yılında Dünya Ekonomik Forumu’nun önünde basın açıklaması yapan demokratik kitle
1946’da Sabahattin Ali’yle birlikte çıkardığı
yayınladığı ‘Küresel Cinsiyet Eşitsizliği’ raporuna göre örgütlerinin kadın temsilcileri hakkında soruşturma
Marko Paşa isimli mizah gazetesi büyük ses getirdi.
ise Türkiye, kadın erkek eşitliği konusunda 134 ülke başlatılmıştır. Tecavüzcülerin kısa sürede tahliye edildiği
Dergi, dönemin politikacılarını ve tiplemelerini
içinde 126. sıradadır. Türkiye’de kadınların istihdam bu ülkede, tecavüze hayır diyenler hakkında “yargı”
sözünü esirgemeden eleştirmesi nedeniyle
oranı ise yüzde 22,3’tür. Dört kadından yalnızca biri işletilmektedir.
baskıların hedefi haline geldi. Defalarca
işgücüne katılıyor. İşsiz kadınların iş arama süresi de Bir başka örnek ise Trabzon’dan. Trabzon Valiliği İl
kapatılmasının getirdiği zor koşullara rağmen dergi
işsiz erkeklerin iş arama süresinden daha uzundur. Özel İdaresi’nin bünyesinde taşeronda çalışan bir kadın
büyük ilgi gördü. 1947’de Bursa’ya sürgün edilerek
Tarımda istihdam edilen kadınların yüzde 96,2’si emekçi, Valilik Özel Kalem Müdürü tarafından tacize
gözaltında tutulan Nesin, 1948’de ikinci kitabı olan
herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı uğramış, ancak yaşadığı mağduriyeti savcılığa suç
“Azizname” adlı taşlama kitabını çıkardı. Bu kitap
bulunmamaktadır. Kırdaki 100 kadından 84’ü tarım duyurusunda bulunarak şikâyet ettiği için, işten atılmıştır.
gerekçe gösterilerek İstanbul 2. Ağır Ceza
kesiminde istihdam edilmekte ve bunların yüzde 78’i Örnekler çoğaltılabilir ancak bunlar bile, mağdur olan
Mahkemesi’nde hakkında dava açıldı. Bu davadan
herhangi bir ücret almaksızın ücretsiz aile işçisi olarak kadının değil, tacizci ve tecavüzcülerin korunduğu,
dolayı 4 ay tutuklu kaldı.
çalışmaktadır. kollandığı çürüyen düzen gerçeğini gözler önüne
1949’da İngiltere Prensesi Elizabeth, İran Şahı
Yanısıra Türkiye’de her 10 kadından 4’ü fiziksel sermektedir.
Rıza Pehlevi ve Mısır Kralı Faruk Ankara’daki
şiddete maruz kalmaktadır. Her 4 kadından 1’i yaşadığı Rakamlara yansıyan, bu kapitalist düzende kadınların
elçilikleri aracılığıyla Türkiye Dışişleri Bakanlığı’na
şiddet sonucunda yaralanmıştır. Kadınların yüzde 15’i maruz kaldığı çifte sömürü, baskı ve eşitsizlik tablosudur.
resmen başvurarak, bir yazısında kendilerini
cinsel şiddete maruz kalırken, her 10 kadından 1’i Bu rakamların devlet tarafından ilan edilmesi ise hiçbir
aşağıladığı savıyla aleyhine dava açtılar. Dava
gebeliği sırasında fiziksel şiddete maruz kalmıştır. Ayrıca şekilde onu aklamaya yetmez.
sonucunda 6 ay hapis cezasına çarptırılarak bir kez
Türkiye çocuk gelin oranında da yüzde 14 ile dünya Kapitalist düzene karşı mücadele edilmedikçe,
daha zindana atıldı.
genelinde 2. sırada yer almaktadır. İlk sıradaki ülke ise kadınlar için bir kurtuluştan söz edilemez. Emekçi
Ateist kimliği ve din hakkındaki görüşleri
yüzde 17 oranı ile Gürcistan’dır. kadınlar kapitalizmde yaşadıkları çifte sömürü, baskı ve
nedeniyle türlü baskılar ve tehditlerle karşı karşıya
AKP’nin hükümet olduğu, 2002 yılından 2009 yılına eşitsizliğe ancak sosyalizmde çözüm bulabilirler.
kalan Aziz Nesin, 1955’te kontrgerilla tarafından
örgütlenen 6-7 Eylül Olayları’ndan sonra
Sıkıyönetim tarafından tutuklandı.
Adana EKK’dan film gösterimi Nesin 2 Temmuz 1993’te Pir Sultan Abdal
etkinliklerine katılmak üzere Sivas’a gitti. Yanında
Adana Emekçi Kadın Komisyonu, Sanayi işçilerin maruz kaldığı tecavüz ve cinayeti konu bulunan 33 aydın ve sanatçının yaşamını yitirdiği
İşçileri Derneği’nde 3 Temmuz günü bir film alan “Sınır Ötesi” adlı filmin gösterimini düzenledi. katliama tanıklık eden Nesin, katliamdan 3 yıl
gösterimi gerçekleştirdi. Adana EKK kadın sorunu gündemli seminerler sonra yaşamını yitirdi.
Kadın sorununu gündemde tutmak ve bu konuda ve film gösterimleriyle çalışmalarına devam Ölümünün 15. yılında düzenin baskılarına
emekçi kadınları bilinçlendirmek için önüne çeşitli edecek. rağmen onurundan ve muhalif aydın kimliğinden
etkinlikler koyan Adana EKK, Meksika’da kadın Kızıl Bayrak / Adana ödün vermeyen Aziz Nesin’i saygıyla anıyoruz.
30 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Güncel Sayı: 2011/26 * 08 Temmuz 2011
CMYK