You are on page 1of 105

A YDINLAR

ve

TOP LUM

ANTONiO GRAMSCi

C A N Y A Y I N·L A R I
Bu kitaptaki yazdar �agtdak.i eser­
lerden ahnm1�t1r
o Antonio Gramsci
Antologia degli scritti, I, Editori
Riuniti, Roma 1963.
o Oeuvres choisies d'Antonio
Gramsci.
Ed. sociales, Paris 1959
GRAMSCI VE YA�ANTISI

Antonio Gramsci, italyan irri hareketi tarihinde


oldugu kadar, kiiltiir ve diifiince tarihinde de ilk ger­
fek ve tutarlt marksistir. 0 da, tzpkt yurttaft Campa­
nella gibi, insamn insanz somiirmedigi, zorbaltgtn, ka­
ba giiciin hif kimseye iistiinliik saglamadtgt, kurnazlt­
�rn dalaverenin gefer akfe olmadtgt, namuslu, kardq­
fe bir diinya diifiinmiiftii. Bu yiizden, 1 ttpkt Campa­
nella g;bi - ondan tam ikiyiiz seksen ytl sonra - cellat­
larzn eline diiftii, tari/siz ifkencelere ugratzldt.
Gramsci, 1928 Fafist i talyasmda, iflemedigi bir
SUftan yargtlamyordu. Karftsznda somiirgen ve gerici
italyan burjuvazisi ile onun tcmsilcisi Mussolini var­
dt. Cellatlarz «bu .beynin iflemesini yirmi ytl onlemek
zorundayzz» diyorlardt. <;unkii, 1talyamn yetiftirdi.�i
bu biiyiik insamn beyni iflerse, kapitalist burjuvazi
somiiriisiinii siirdiiremiyecekti, balk uyanacak, belki
de o l'ezilce somi.iriiye bir son verecekti. Onun ifin bu
beynin i.flemez hale getirilmesi ,gerekiyordu: Onu yir­
mi 'ytl hapse mahkum ettiler. Tam onbir yzl o czltz be­
denini bapislerde, insan aklmzn almzyacagt ifkencelerle

5
AN TONiO GRAMSCi

fUruttUler, ama yine de bu buyuk beynin iflemesini on­


Jiyemediler. Dunyamn dort bir yanzndan yagan protes·
tolar karftstnda Mussolini onu hapisten pkarmale zo­
runda kaldz. Turlu hasta/.zklardan iflemez hale gelen be­
deni ancak Uf gun daha dayanabildi. Ama, celldtlartnzn
sondurmek istedikleri bu e1siz zeka onbir ytl i1ledi ve
hapishane diizeni'nin turlu baskmna kar1zn, ufbin ray­
fa tutan otuz iki defterlik yazzlarla savaftnt surdiir­
dii ve yenilgiye du1medigini butun dunyaya gosicr·
di.

Antonio Gramsci, Sardenya'mn bir koyunde


1891'de dunyaya gelir. Babasz, Francesco Gramsci, kc.
dastroda kufuk bir memurdur. Ailenin yedi focugu
vardzr: Dort oglan, Uf kzz. Antonio bunlarzn altzncm­
dzr. <;elimsiz, hastaltklz bir fOcuktur. Aile gefim szkzn­
tm ifindedir. Bu yu%den, kiifuk Antonio daha onbir
yaftnda fal.t1maya ba,lar. Bir mektupta fiiyle anlatzr o
gunlerini: «Gunde on saat fal111r, ayda dokuz liret a­
Jirdzm (yani, gunde bir ekmek parasz). KendJmden
agtr sici/. kUtuklerini tawdzm. <;ogu geceler, dort bir
yamm agrzlar iifinde kzvramr, sessiz sessiz aglardtm.
Haya! hep act ve hoyrat yanzyla pktz kar11ma. Ama hif
yzlmadtm, acmzn ustesinden geldim her zaman.»
Kufuk Antonio bir yandan da okula gider. Og­
retmenleri zekastna hayrandzrlar. Bo1 vakitlerinde kzr­
da bayzrda dola1maktan hoflamr. En fok sevdigi fey­
Jerden biri de vah1i hayvanlarla dostluk kurmakttr.
Kufuk Antonio'nun dogup buyudugu, lise ogre­
nimini yapttgt Sardenya bolgesi, ekonomik ve toplum-

'
AYDINLAR VE TOPLUM

sal bakzmdan, halya'nzn geri klllmtf bolgelerinden bi­


ridir. italya'mn ulusal birligi gerfeklefir gerfekle1mez,
butun guney tarzm bolgeleri gibi, Sardenya da kapitalist
burjuvazinin somurgesi haline gelmi1tir. Butun bu bol­
ge koylulerinin, zrgatlartnzn yoksullugu, Kuzey'in en­
dustriyel kaJ,kznmasznt haztrlzyan ko1ullar arastnda yer
almz1tzr. Kapitalist burjuvazi bu bo1genin koylu yigt­
m uzerindeki egemenligini saglamla1tzrmak ifin, koy
agalarz .ve buyuk toprak sahipleriyle if birligi kurmu1-
tur. Kuzey'in endustri babalarzyla guneyin gerici ve
tutucu szmflarzmn birle1mesi, tffilere grev ve orgut­
lenme haklarz tammak zorunda kaldzklarr bir donem­
de bile, italyan politik hayatzna gerici bir yon vermek­
teydi.
1914 Dunya Sava1zndan az once, ba,taki stnt/
halyan halkzna gene! oy hakkt tammak zorunda kal­
mz1ttr. Ama, kapitalist burjuvazi turlu oyunlarla bu
hakkz i1lemez hale sokmak ifin elinden geleni yap­
maktadzr. Gramsci'nin belleginde derinlemesine yer
eden olaylar arasznda bir sefim pyunu vardtr: Sarden­
ya koylerinde oylarzm kullanmaya giden koy!Uler bu­
tun ceplerini diktirmek zorundadtrlar. Kapitalistlerin
adamlarz ve sivil polis elbirligiyle muhalif koy!Ulerin
ceplerine btfak koymakta, sonra da onlarz jandarma­
lara yakalatzp tutuk!amakta ve boylece kendi adamla­
rznzn ser;ilmesini saglamaktaydzlar.
Ondokuzunda liseyi ba1arzyla bitirip, bir ogren­
ci bursuyla Torino universitesine giden Gramsci, yurt
sorunlarz ustunde daha bir bilinfle du1unmeye baflar.
Arada bir, bir kaf gun!Ugune Sardenya'ya gidip gelir.

7
ANTONiO GRAMSCi

Bu kzsa geziler onun «Giiney sorunu» denilen feyi an­


lamaszna yardzm eder. Kapitalist devletin somuru­
ciilerin eline bzraktigz Sardenya'nzn yiirekler aczsz du­
rumu, y#regine hakszz bir diizene kam nefret tohum­
lart eker. italya'nzn ba,ka bolgeleri geliftigi halde,
Giiney ve Sardenya neden yoksul kalmtfttr? Genf
Gramsci arkadaflarznz da bu konu ile ilgilendirmege
faltftyor: Sardenya uzaklardan gelen yeraltz sularzyla
beslenen bereketli bir toprakken, bugiin neden verim­
siz hale gelmif, beti bereketi kalmamtfttr? Neden eski­
nin o bol iiriinlerinin yerini giinefte kavrulmuf ot­
lar almqtzr? «Bunun nedenini, oturdugunuz yerde is­
tediginiz. kadar dii1iiniin, bulamazsznzz, diyordu arka­
daflarzna, kiifiik tarlalarznmn fevresinden ftktp, suyun
geldigi daga kadar uzanmalzsznzz, kilometrelerce uzak­
larda, topraklarznm besleyen su damarlarznz hangi
bencil ve namussuz ellerin kestigini goriir, hanyayz
konyayz anlarsznzz.»
Torino'da Gramsci'nin ogrenim hayatz biiyiik
yoksunluklar ve yogun bir falz1ma ifinde gefer. Kzz­
kardefine yazdzgz bir mektupta oradaki hayatznz fOY­
le anlatzr: «Bir kaf yzl sanki diinyadan uzakta, du1ler
ifinde durmadan falt.fma�, ogrenmek ifin ya5adzm. Oy­
sa yafatmak ifin dinlenmem, eglenmem de gerekirdi.
iki yzl ifinde giildiigiimii de agladzgzmz da hatzrlamzyo-
rum.»
0 giinlerde Torino i talyan proletaryasznzn kay­
mak tabakasznzn faltfltgt ve somiiriiciilerle savafttgt
endiistri merkezidir. Biiyiik italyan bur;uvazisi sava­
fa girmek kararzndadzr. Mussolini iiyesi bulundugu sos-

8
A YDINLAR VE TOPLUM

yalist partiye ihanet etmif ve Franszz, jngiliz, Rus


emperyaUstlerinin saftnda, savaftan yana (Jftlan kam­
panyaya kattlmtfttr. Sosyalist partisinin yoneticileri de
savaf isteklerine boyun egerler. Bi.iyi.ik iffi grevlerine
ve gosterilerine ragmen, italya 24 Mayts 1915'de sa­
vafa girer. Gramsci, sosyalist partisi ifinde savafa
karF cephe alanlarzn baftnda yer altr. 1917'de Torino
iffileri, jtalyan emperyalizmine ve millitarizmine kar­
F ayaklamrsa da yeniUr.
Gramsci, 1919'da Togliatti ve Te"acini ile birlikte
haftaltk Ordine Nuovo (Yeni Di.izen) adlt gazeteyi ft­
karmaya baflar ve jtaJyan sosyalist parti yoneticileri­
nin reviziyonculuguna karft savaf afar. Gramsci'nin bu
gazetedeki bir fagrtst uzerine, Torino'nun buyuk fab­
rikalarznda unlU Fabrika Daru�ma Kurullarz kurulur
ve bir yrlda 15.000 i.iyeyi ifine alan bir orgi.it olur.
Bu orgutlerin amact, reformist sendikact feflerin istedi­
gi gibi yalmz kapitatist i.iretim sistemi i.izerinde kont­
rol saglamak degil, uretim ve yonetim iflerinde teknik
bir orgut kurmaktt. Yani, bu kurullar iffi demokrasi­
sinin orgutleri olacaklar ve bu yoldan iffiler, fabrika­
dan baflzyarak, fehiri, Devleti, giderek bi.itun bir top­
lumu yonetmesini ogreneceklerdi.
23 Mart 1919'da savai bittigi zaman, iFiZ ve pa.�
ram kalan Benito Mussolini, bi.iyi.ik toprak sahipleri­
nin ve adlartnt gizli tutan onbef kifinin yardtmtyla i/,k
fafiSt orguti.inu kuruyor. jtalya'yt yzllar ytlt bir zinda­
na feVirecek o/an bu orgi.it, ilk agtzda fU a/dattCt SOZ­
lerle sahneye ftktyor: «Bizier buyuk cumhuriyetten
yana, diktatorli.ige karftytz... hfilerin isteklerini kar-

9
ANTONIO GR.AMSCi

ftlayacagzz.. Dusturumuz: ekonomik demokrasidir.»


<;ok gefmeden, bu orgut gerfek yuzunu goster­
meye baflar. 1919 Nisamnda, Mussolini'nin adamlart
sosyalist Avanti gazetesinin yonetim yerini ve bastmevi­
ni atefe verirler. 1920'de, fogu sosyalist olan Bolonya
Belediye Meclisinde bir fafist bomba patlar. Belediye
sarayt onunde baf gosteren kanlt kavgada hfiler sos­
yalist koylUler, fafistlerle onlarzn polislerine yenilir­
ler. Bir kaf gun sonra, Bolonya'da ve kasabalarznda,
sosyalist fefler, sendikaczlar, gupe gunduz sopalz fa­
fistlerin saldtrtszna ugrar. <<Kml avt» ba1lamtfltr ar­
ttk. Sal.dmlar, fok gefmeden orta ve kuzey italya'ya,
oradan da guneye ve Sicilya'Ja kadar yayzlzr. Fa;ist
haydutlart, her zaman, hire karft yirmidirler. Sopay­
la, tufek, tabanca, hanferle saldzrmaktadzrlar. Evlere
zor/a girip adam/art kart/artntn fOCukJartntn onunde bo­
gazltyor kadznlartn kzzlarzn zrzzna gefiyorlar. Sosyal.ist
fefleri kamyonlartn arkastna baglaytp suruklUyor, evle­
ri atefe veriyor, gazeteleri, igi kooperatiflerini bast­
yor, ycktp yzkzyorlar. ! iffiler karft ftkmaya t;altftyor,
ama karftlarznda hukumeti, kzralz, polisi, buyuk kapi­
talistlerin adamlartnt buluyorlar. Sosyalist fefler fa­
fistlerle «yattfttrma anla1mast» imzalzyorlar. Bu an­
ki1ma, iffi stntftntn elini kolunu baglzyor ve ffZ,fistlerin
cinayetlerini arttzrmalarzna yol aftyor. Nihayet, 28
Ekim 1922'de, ktral .Vittorio Emmanuele'nin fagzr­
dtgt Mussolini Roma'ya geliyor.
Gramsci, 1921'den sonra haftaltk olan Orcline
Nuovo'yu yonetmektedir. Durmadan okuyor ve iffi
fevrelerini bilinflendirmeye faltftyor. Aynz yzl Rusya'-

10
AYDINLAR VE TOPLUM

ya gidip bir yzl kalzyor ve orada tantjttgt Julia Schucht'­


la evleniyor. 1923'de Viyana'ya gefiyor ve orada Unita
gazetesini ftkartyor. Fajistlerin biitiin ytldzrmalartna,
zorbalzklartna ragmen milletvekili sefilerek 1924'de
italya'ya doniip, Roma'ya yerlejiyor. Fajizmi «hasit
bir yonetim degijikligi» sayzp, «ellerini kirletmeden»
devrim ilkelerine baglanmayt saltk veren komiinist
partisi bajkanz Bodriga'ya cephe altyor ve faiizmin
onemsenmesi gerektigini ve onun ancak biiyiik bir
halk hareketiyle yzkzlabilecegini savunuyor.
Gramsci aynz zamanda, parlamento kiirsiisiinden
yararlanzp bir yandan Mussotini'ye yiiklenirken, bir
yandan da, proletaryayt ve biitiin memleketi, anti fa­
jistlere karjt birlik olmaya, bir savaj cephesi kurma­
ya fagtrtyor.
Mussolini 3 Ocak 1925'de ikinci devlet darbesi­
ni yaptyor ve kiistahfa bir soylevde, soz, yazt ve top­
lanma ozgiirliiklerine karjt szkt tedbirler alacagtnt bil­
diriyor. Bu, antifaiistler ifin her tiirlii ozgiirliigiin so­
nudur.
L.yon'da toplanan parti kongresinde Bodriga ve
onu tutanlar yenilgiye ugrarlar. Par!Jmento'da Mus­
solini hdla Gramsci'nin serf konujmalartnz dinlemek
zorundadzr: «Bir devleti ele gefirebilir, yasalarz degij­
tirebilir, orgiitlerin bugiine kadarki bifimleriyle yaja­
malartnz engellemeye faltjabilirsiniz. Ama, sizin de u­
yup gittiginiz nernel kojullara bir jey yapamazsznzz. . .
B u kiirsiiden italyan koyliisiine v e #filerine soylemek
istedigimiz jey iU bizim: italyan devrim giifleri ken­
dilerini ezdirmiyeceklerdir; sizin o ugursuz diijiiniiz

11
ANTONlO GRAMSCi

gafekle1emiyecektir.»
Kaszm 1926'da, Mussolini'ye kar1z uydurma ve
tertipli bir komplo bahanesiyle «Devletin gii.venligini
koruyan olaganiistii yasalar» yaynlamyor. Biitiin poli­
tik partiler, anti-/a1ist orgiitler, gazeteler kapatzlzyor,
politik SUflar ifin oze/ mahkeme/er kuru/uyor, hapis­
/er, surgiinler, oliim cezalarz birbir-ini /eovalzyor.
Gramsci'yi arkada#arz saklamak istiyorlar. 0, Ro­
ma'da ufak bir odada pturmaktadzr. Kafmayz erteliyor
ve bu kotii giinlerde yerinde kalmayz uygun buluyor.
Nihayet, fa1ist haydutlarz 8 Kaszm 1926'da tutuklu­
yorlar onu.
Gramsci hapse atzldzgmzn ilk giinlerinde, hif bir
ytlgznlzga kapzlmadan bir falz1ma programz fiziyor. Ha­
pishane yonetiminin sansiiriine ve szkt denetine, ge­
rekli belgeler bulamamaszna ragmen, jtalyan aydznla­
rznz ve dii1iiniirJerini ele alzyor. Machiavelli'den, Ugo
Foscolo'dan, Dante, Croce'ye, ronesans'dan reformdan
tefrika romanlarzna, folklora, Amer-ikanlzga, Fortfuluga
kadar tiirlii konularz 'ii;liyor. Hapishanede yazdzgz eser­
lerin bai/zcalarz iunlardzr II Materialismo storico, La
Filosofia di Benedetto Croce, Gli intellettuali e l'Orga­
nizzazione della Cultura, il Risorgimento, Note sul
Machiavelli, Sulla politica e sullo stato moderno, Let­
teratura e vita nazionale, Passaro e presente ...
Palmiro Togliatti, 23 'Nisan 1949'da sava1 arka­
da1znzn yedinci oliim yzl doniimiinde, Torino iiniversi­
tesinde iUn/art soy/iiyordu
«Gramsci ya1amak, falprtak istiyor. BU.tun iste­
mi bu amaca yonelmi1tir. Ama yalnzz istemle y�ana-

12
AYDINLAR VE TOPLUM

mzyacagtnt, duygularzn hayattan uzaklajttrzlamzyacagz­


nz anlamtftt. Bir ailesi, bir kartst, birinin yiiziinii bile
gormedigi iki focugu vardz. Hapishanede bu buyuk
gerfekten uzak kalzyor. Kendini yogun bir faltjmtzya
adzyor. <;altjmayz, yazmayz siirdurmek istiyor; artzk
diijleri ifinde yitmek istemiyor. Bunun ifin ge't'fek­
le burun buruna gelmesi gerekiyordu. Ama bu ger­
fek dort bir yannda erimiJ, kaybolmujtu. Kendini ya­
vai yavai saran karanlzga karft o act protestosu ve dtf
dunyayz, karzsznzn focuklarzmn yiizlerini, butun somut­
luguyla gozunun ilttiine getirme yolundaki fabasz bur­
dan geliyor. Bu, aydznlzga susamti bir ruhun act hay­
kzrtjtdtr.
Oyle sanzyorum ki, insanlarzn tarihinde, son ne­
fesine kadar kendi yetileri tle amanszz kader arasznda;
faltjmak, savaimak, ogrenmek isteyen insanla, onu
yavai yavai yiyip tiiketen kaba guf arasznda boylesine
trajik bir satkzi ornegi yoktur.
Gramsci'nin hapiste gefen hayatznz diijiindiikfe
ve o korkunf yzllarzn uriinu olan eserl.erin bir bir ay­
dznlzga fzktzgznz gordiikfe, ona karit her feyden once
derin bir minnet duyuyorum. Sonuna kadar bi:der
ifin yafadz, kaderimizi daha tutarlz daha bi/infli krlmak
ve bu yolda bize yardzm etmek ifin yajadt » . . .

Fajist re;im Gramsci'nin hayatzna kzydz. Ama


oliime mahkum ettigi bu biiyiik adamzn, uykusuz ge­
fen on bir yzl boyunca defter/ere doktiigu mesa;zm
bizlere ulafttrmaszna engel olamadz. Gramsci, olumun­
den bir kaf gun once, buyiik ogluna iunlarz yazzyordu:
«Her lialde sen de benim gibi tarihi seviyorsun-

13
AN'l'ONlO ORAMSCt

dur, s,•nin y(l/mJayken benim sevdigim gibi seviyor­


Jundur. <;unku tarih Y"ityan insanlarla ilgilenir. jnsan­
larla, mumkun oldugu kadar fOk insanla, biraraya g�
Up toplumlar kuran, falt1an, sav"ian, ilerliyen insan­
larla ilgilenen tarihin seni her 1eyden fok fekmemesi
olacak fey mi?»
(P. Togliatti, ]. Noat'o, C. Salinari ve M. Spinel­
la'dan ozeltliyen V. Giinyol. )

14
KOLTOR HAYATININ

SORUNLARI
AYDINLARIN YETi�MESi

Aydmlar ozerkli ve bag1ms1z bir tak1m m1dirlar,


yoksa her toplumsal tak1mm kendi aydm uzmanlar
ooliigii var m1d1r? Karm�tk bir sorundur bu. (:iin­
kii, bugiine kadar c;e�itli aydm bOliiklerinin yeti�me­
sindeki gerc;ek tarihsel olu�um degi�ik bic;imler alm1�­
tlr.
Bu bic;imlerin en onemlileri ikidir:
1. Ekonomik iiretim diinyasmda, temel bir go­
revin dogu� alanmda ortaya c;1kan her toplumsal ta­
ktm, kendisiyle birlikte, organik olarak, bir ya da bir
kac; aydm katt yarattr. Bu aydm katlan, toplumsal
tak1ma, yalruz ekonomik alanda degil, politika ve top­
lum' alarlhtrmda da, tiirde�ligini ve gorev bilincini ve­
rir:
Kapitalist i�letme sahibi, kendisiyle birlikte,
hem endiistri teknisyenini, ekonomi bilginini yarattr,
hem yeni bir kiiltiiriin, yeni bir hukukun vb. nm or­
giitleyicisini. �unu gozden kac;irmamak gerekir ki, i�-

17
AJ>JTONIO ORAMSCt

lctmc sahibi yiiksek bir toplumsal 1;abay1 temsil eder.


Bu i;abada, az\ok bir yonetme yetisi ile teknik yeti (ya­
ni d�iinsel bir yeti) yer ahr: i�inin ve giri�iminin ol­
duki;a smirh alam d1�mda, hi� degilse ekonomik iireti­
mine en yakm alanlarda, aZ1;ok teknik bir yetisi olma­
lidir onun. Yani, i�letme sahibi insan y1gmlanm orgiit­
leyebilmeli, yiiriittiigu i�e kar�1 «para yaurm1� olan­
larm» giivenini, kendi mallarma kar�1 da ahctlarm gii­
venini orgiitleyebilme'lidir.
i�letme sahiplerinin hepsi degilse bile, i1;lerinden
SCl;kin bir azznlzk, gene! olarak, gerek kendi i�lerinin
karma�1k diizeni, gerek kamusal diizen i1;inde ortak­
hg1 orgiitliyecek yetide olmahdir. �iinkii, ya kendi
s1ruflanrun geli�imine en elveri�li ko�ullar1 yaratmala­
ri, ya da, hi\ degilse, i�letmenin di�anyla olan ili�­
kilerini orgiitliyebilecek «uzman gorevlileri» ni s�­
cek yetiye sahip olmalari gerekir. :benebilir ki, her
yeni s1mfm, kendisiyle birlikte yarattlg1 ve geli�imi
boyunca yeti�tirdigi «organik» aydmlar, 1;ogu zaman
hirer «uzmanla�ma»dir; yeni s1rufin yaratt1g1 toplum­
sal tiplerin ilk 1;abalanm baz1 yonleriyle temsil eden
birer «uzmanla�ma». ( 1 )

(1) Bu konuda Mosca'nzn Elementi di scienza politica


(yeni baksz, 1923) adlz eserini incelemek gerek. Mos­
ca'nzn i«politik szntf»t, 'ba1taki toplumsal takzmzn ay-

dznlar boliigiinden ba1ka bir fey degildir: «Politik st
nzf» kavramz, aydzn olayzm ve aydznlarzn devlet !ve
toplttm ir;indeki gorevlerini tarih ar;zszndan bir ba1ka
yoruma baglama r;abaszdzr.

18
A YDINLAR VE TOPLUM

Derebeylik doneminin beyleri de, askerlik ala­


nmda az�ok teknik bir yetiye $ahiptiler. Nitekim,
aristokrasi askerlik alarundaki teknik yeti tekelini
yitirir yitirmez, derebeylikte buhran ba� gastermeye
ba�larru�ur. Arna, daha oriceki klasik diinyada oldugu
gibi, derebeylik diinyasmda da aydmlarm yeti�mesi,
iizerinde aynca durulmas1 gereken bir sorundur: Bu
yeti�me ve yeti�tirme �abas1 da bir takim yonler ve
bi�imler alm1�t1r ki onlarm da somut olarak incelen­
mesi gerekir. BOylece, dikkat edilirse, iiretim diinya­
smda onemli bir ,gorevi olan koylii y1gmmm kendine
ozgii «Organik» ayd1n yeti�tirmedigi, herhangi bir
aydm kaum da benimsem�gi goriiliir. Oysa, b�ka
toplumsal katlara bagh aydmlar1n biiyiik bOliigu koy­
lii y1gm1 i�inden �kug1 gibi, geleneksel aydmlarm �o­
gu da yine koyd.en �ikmaktadtr.
2. Arna, bir onceki ekonomik yap1dan gelen ve
onun geli�iminin bir yoniinii temsil eden her toplumsal
temel takim ( 1 ), tarih yiizin
i e (hi� degilse bugiine ka­
darki tarih yiiziine) pkttg1 zaman, kendinden once var
olan bir takim aydm bOliikleri bulmu�tur. Bunlar, ga­
liba, toplum ve politika alarunda, en karm�1k ve en
koklii degi�melerin bile durduramadig1 tarihsel siirek­
liligin de temsilcileri olmu�lardir.
Bu aydm ooliiklerinin en tipigi Kiliseye bagh
aydmlar ooliigudiir ki, bunlar uzun siire, din ideolo-

(1) Toplumsal «temel» takzmlar, tarih baktmzndan,


iktidarz ve obur sznzflarzn yonetimini uzerine alacak
gufte idiler ya da guftedirler: Burjuva sznzft Ive pro­
letarya, ornegin, boylesi takzmlf!rdzr.
19
ANTONiO GRAMSCi

jisini, yani o donemin felsefe ve bilimini, okul, egi­


tim, ahlak, adalet, haymeverlik ve yard1m i�leri gibi
bir tak1m onemli ·gorevleri tekellerinde tuttular. Kili­
senin aydmlar boliigiine, toprak aristokrasisine orga­
nik olarak bagh bir aydm boliigii goziiyle baktlabilir:
Bu boliik, hukuk bak1mmdan aristokrasiyle bir tutul­
makta ve topragm feodal miilkiyetini kullanma ve ona
bagh devlet ayncahklarmdan yararlanma hakk1m pav­
l�maktaydt. ( 1) Arna papaz stmfmm ( 2) bu iistyap1

(1) Bu :aydzn boliikleri ifinde en onemlisi, belki de


itkel toplumlardaki saygznlzgz ve gordiigu toplumsal
gorevi dolayzszyla «rahipler» boliigu dtftnda, genif ian­
lamznda hekimler'dir, :yani o/Umle Ve hastalzklar[a «Sa­
Vafan», ya da /oyle gorunenlerin boliigiidiir. }3u konu­
da Arturo Castigtioni'nin Storia della medicina (Tzp
tarihi) adlz eserine bakmak gerekir. $unu unutmam'IJ­
lzdzr ki, dinle hekimlik arasznda bir baglantz vardzr
ve bu baglantz bazz bolgelerde si.iregelmektedir: Orne­
gin, bazz orgiitlere baglz hastabaneler rahip ve rahi­
belerin yonetimindedir. Ayrzca hekimlerin bulundu­
gu bir fok yerde rahipler de goriilmektedir. ($eytan ve
cinleri ko.vmak ifin yapzlan "(iualar vb . . ) Bir fOk din
ulularzna, :aym zamanda, mucize 'rJaratan, olUleri diril­
ten hirer «fifact» !f,OZiiyle lbakzldzgz olmuftur. Ktral­
lar ifin de uzun sure aym inanf beslenmif, ornegin el­
lerini dokundurarak hastalarz iyi ettiklerine inanzlmtf­
tzr. (Gramsci'nin notu)
(2) Neo-latin kaynaklz latince, ya da, kilise latincesi
yoluyla neo-latin dillerin iyiden iyiye etkisinde kalmtf

20
A YDINLAR VE TOPLUM

tekeli kavgas1z yiiriimedigi gibi, bir tak1m klSltlamalar­


dan da kurtulamam1�u. Bundan otiirii, �e�itli bi�im­
ler altmd.a b?l�ka ba�ka boluklerin ( ki bunlarm somut
olarak ara�tmhp incelenmesi gerekir) dogdugu ve
kiralm merkezci giiciiyle desteklenerek mutlak�hga
varacak ol�de geli�tigi goriilmii�ti.ir. Boylece, ya­
va� yava� ozel ayricahkh bir yarg1�lar aristokrasisi,
bir yoneticiler kat1 vb. dogmu�tur: Bilginler, kuram­
cilar, laik filozoflar vb...
Bu �e�itli geleneksel aydm oolukleri, bir «hirlik
ruhuna», tarih bak1mmdan kesintisiz bir si.irelilik,
ozel bir nitelik bilincine vard1klar1 i�in, kendilerini ege­
men toplumsal tak1mdan ayri, ondan bag1msiz say­
maktad1rlar. Kendilerinin yaratug1 bu durum, ideo­
lojik ve politik bak1mdan onemli sonu�lar dogurmu�­
tur: Bi.iti.in idealist felsefe, aydmlarm toplumsal kar­
ma�1gmca alman bu tutuma kolayca baglanabilir ve
aydmlarm kendilerini «baglmSlZ», ozerk Ve ozel nite­
liklere sahip sanmalarina yol a�an toplumsal «Utopya»
( 3) deyiminin s1mrlan da saptanabilir.

-olan bir dilde, «clerc» (yazgan; kufuk memur) keli­


mesinin aldzgz «intellettuale» «aydzn» ya da «specia­
lista» ( uzman) anlamr .buradan gelmijtir. Bu nun bag­
laFk oldugu kelime de, uzman olmayan, din yabancm
(dinsel olmayan) «loik» tir. (Gramsci'nin notu).
(1) Aydznlarrn kendilerini egemen srmftan bagrmsrz
saymalarznt saglayan «Utopya» ile »idealist» kavramt
araszndaki 'baglantz 1urdan gelmektedir.: Uealiste du­
junuje gore, gerfegi dujunce, yani idea yaratzr, yoksa
gerfek dujunceyi degil.
21
ANTONiO GRAMSCi

Bwmnla birlikte, �unu da gOZ oniinde tutmak ge­


rekir ki, Papa ile Kilise ululan, senatOr Benni ve Angel­
li'ye ( 1) inat, kendilerini isa'ya ve hav1l.rilere bagh
saymaktad1rlar. Oysa, Gentile ile Groce ic;in ayru �
sf>yliyemeyiz; omegin, ozellikle Croce, Aristo'ya ve
Platon'a sila s1kiya bagh oldugunu bilrnekle birlikte,
senator Angelli'ye baghhgim da gizlememektedir.
Groce felsefesinin en onernli ozelligini de astl burada
aramak gerekir. (2 ) .
«Aydin» kavramtrun «en geni�» sm1rlan nedir?
Degi�ik ve apayri biitiin dii�iince c;abalanm belirliyen,
bunlan �ka toplumsal taktmlarmkinden kesinlikle
ayiran tek bir ol� bulunabilir mi? En yaygm yontem
yanh�hg1, bana kahrsa, bu ol�yii dii�iince c;abalari­
nm oziinde aramaktlr. Bence, bu ol�yii. dii�iince c;a­
balartnm bir araya geldigi �tk toplumsal ili�ki­
lere bagltyan tiim ili�kiler sisteminde aramak gerekir.
Asltnda, i�iyi, ya da proleteri belirliyen nitelik, 0zel
<>larak kol ve bedenle, ya da arac;larla gordiigu �
degil, belirli k�ullar altmda ve belirli toplumsal iii�-

(1) Angelli He !Jenni senator ve italyan kapitalizmi­


nin iki biiyiik temsilcisiydiler: Angelli Fiat'tn, Benni
de Montecatini'nin baflzca hissedartydzlar.
(2) Croce, Angelli ile Benni'yi hif tammadtgzm ileri
siirmu;tur. Burada Gramsci'nin onlart tamdtl,tnt soy­
lemedigi aftkttr. 0 daha fok, Croce'nin, kiiltiir ala­
mnda, biiyiik halyan kapitali ile ilgili geli1imin belli
bir a1amastndaki ekonomik ve politik gerekliligini di­
(e getirdil,ini anlatmak i:."'!mi1tir.

22
AYDINLAR VE TOPLUl\I

kiler ic;inde yapttg1 i�tir. ( Kaldt ki, salt el kol bed.en


c;ah�mas1 diye bir �y de yoktur ve Taylor'un «insana
ah�ml�» goril deyimi de belli bir yonde, bir smrr g&­
termek ic;in kullamlm1� bir benzetmedir sadece: Her­
hangi bir beden c;ali�masmda, hatta en mekanik ve
en kaba bir c;ah�mada bile, ne kadar az da olsa, bir
teknik ustahk, yani, ne kadar az da olsa, yarauc1 bir
di.i�i.ince c;abas1 vardir. Daha once de gori.ildiigu gibi,
i�letme sahibi, gorevi geregi, belli bir olc;i.ide,. bir ta­
k1m dii�i.insel niteliklere sahip olmak zorundadtr.
Onun toplumsal ki�iligini, bu yetilerden c;ok, patro­
nun endi.istrideki durumunu niteliyen bir takim genel
ili�kiler belirlemektedir.)
i�te, bundan otiirii denebilir lci, biiti.in insanlar
aydm ki�ilerdir. Arna bi.iti.in insanlar toplumda aydi­
nm gordilgii i�i goremezler ( 1)
Aydm olanla aydm olmayan arasmda bir aynm
. yapild1g1 zaman, ashnda, yalruz aydmlarm kendi mes­
lek dallarmdaki toplumsal gorevleri hesaba katthr ki,
bu da, ozel meslek c;ah�malarmda ag1r basan yontem
goz oniinde tutuluyor demektir. Ama, dii�tince ve be­
yin c;a:bas1 ile kol ve sinir c;abas1 arasmdaki oranu her­
keste e�it degildir, onun ic;in de, ozel dii�i.ince c;abala­
rmm c;�itli basamaklan vardir. Dii�ilncenin kan�ma­

d1g1 hie; bir insan c;abas1 yoktur ve homo faber'i homo

(') Nitekim, hayatzmn herhangi bir amnda her in­


samn yumurta pifirdigi, ya .da l ceketinin sokugunu
diktigi olabilir. lBuna ·bakrp, 1herkesin afft ya da terxi
oldugunu ileri siiremeyiz. (Gramsci'nin notu).

2}
ANTONIO GRAMSCi

sapiens'ten ay1ramay1z. ( 1) Her insan, meslegi d1�1I1-


da herhangi bir dii�iince <;abas1 gosterir. Her zaman
bir «filozof», bir sanat<;1d1r o; belli bir begenisi var­
dtr, bir diinya gorii�iine kaultr, bilim;li bir ahlak go­
rii�iine gore davramr. Oyleyse, belli bir diinya gorii­
�iinii destekleme, ya da bu gorii�ii degi�tirme, yani ye­
ni yeni dii�iince bi<;imleri yaratma i�inde bir payt var­
dir.
Yeni b:r aydm kau yaratma sorunu, demek olu­
yor ki, herkeste belli bir geli�im a�amasmda var olan
kafa <;abasmt, ele�tirel yoldan geli�tirmektir sadece.
Bunu da, yeni bir denge kurmak amac1yla, bu <;aba­
nm kol ve sinir <;abas1yla olan ili�kisini degi�tirmekle,
fizik ve toplumsal diinyay1 durmadan yenileyen pra­
tik, gene! bir <;aha olan kol ve sinir <;abasm1 .yepyeni ve
tiim bir diinya gorii�iine temel yapmakla ger<;ekl�­
tirebiliriz ancak. Her yerde goriilen geleneksel aydm
tipini, edebiyat<;t, filozof ve sanat<;tda bulmaktay1z.
Onun i<;in, kendilerini edebiyat<;t, filozof, sanat<;t. sa­
yan gazeteciler de hirer «ger<;ek» aydm olduklanm
sarurlar. Bugiinkii diinyam1zda, endiistriyel <;abaya,
hatta en ilkel ve degersizine bile s1kt s1k1ya bagh olan
teknik egitim, yeni aydm tipinin temelini atmak zo­
rundadir.
i�te, L'Ordine nuovo ( Yeni diizen adh haftaltk
gazete), yeni intellectualisme'in baz1 bi<;imlerini geli�­
tirmek ve onu yeni bi<;imlerde ele almak amac1yla bu

(1) Latince deyimler: kol (altimasr ve kafa t;alzimasz


anlamrnda: ijleyen - adam ve bilen -adam.

24
AYDINLAR VE TOPLUM

temel iizerinde i;:ah�m1�ur ve ba�ansmda da bunun ha­


tm say11.ir bir yeri olmu�tur. \:iinkii, sorunu bu tiir­
lii ortaya koymakla, bir tak1m siirekli, dilekleri kar�1-
lamakta ve hayatm geri;:ek bii;:imlerinin geli�imine uy­
gun dii�mekteydi. Yeni aydmm ozelligi, soz ustaligm­
da, yani duygulan ve tutuklar1 bir an ii;:in harekete
getiren bu d1� giii;:te aranm1yor aruk. Bu yeni ozellik
aydmm, pratik hayata yap1c1, orgiitleyici, «siirekli
inandmc1» olarak kar�1masmdad1r. \:iinkii o, sadece soz
ustas1 degildir aruk. Bununla birlikte, soyut matema­
tik bir kafamn da iistiindedir. Teknik-i�'ten bilim­
i�'e ve humanise tarih gorii�iine yiikselir ki, onusuz,
insan sadece bir uzman kahr ve «yonetici» ( uzman +
politikac1 ) olamaz. ( 1)
Boylece tarihsel olarak, dii�iince gorevinin i�le­
yi�inden bir tak1m uzman boliikleri yeti�mektedir.
Bunlar, biitiin toplumsal tak1mlara ili�kin olarak yeti­
�irler ve egemen toplumsal takimla s1k1 s1k1ya ilgili
olarak da daha geni� bir i;:abay1 gerektirirler. Ba�a
gei;:mek istiyen her tak1mm en onemli ozelliklerinden

(1) Burada !Gramsci'nin diifiindiigii aydzn tipi, ifri


smzfznzn politik orgii.tiine ve bu orgiitii.n i gelifimine
organik :olarak 1baglz aydzndzr. 'Bu yeni yonetici aydzn
tipinin, giizel sot. sanatzna ive «duygu» ogesine 'onem
. veren geleneksel politika babalarzyla hif bir ilifkisi
yoktur. Tam tersine, ii.retim, teknik ve ekonomi so-
1 un!arz konusundaki bilgisi yanznda, geri;ege gene! afi­

dan ( bir humanist ve tarihfi gibi) bakmasznz btlmesi


ve onun degiftirmeye faltfmasz '.gereklidir.

25
ANTONiO GRAMSCi

biri, geleneksel aydmlan «ideolojik olarak» kendine


donii�tiirme ve kazanma yolunda yapt1g1 sava�tlr. Bu
tak1m, organik aydmlanm yeti�tirdigi ol�de, bu do­
nii�tiirme ve kazanma i�ini daha \abuk ve etkili olarak
ger\ekle�tirebilir. .
Orta\ag diinyasmda meydana \lkan toplumlarda,
( geni� anlamda ) egitim ve ogrenim alanmdaki \aha­
lar ve orgiitleme i�lerinin ula�ug1 biiyiik geli�me, ay­
dm oolii.kleriyle gorevlerinin, bugiinkii diinyada ne
biiyiik bir onem kazanm1� olduklanm gostermekte­
dir: Her insarun, «aydmhg1m» derinle�tirmeye ve ge­
li�tirmeye nas1I \ah�ilm1�sa, u zmanl1klann arttmlma­
sma ve inceltilmesine de oyle onem verilmi�tir.
Okul, \e�itli basamaklarda aydm yeti�tirmeye ya­
nyan b.ir ara�ur. Tiirlii devletlerde aydm gorevinin
karma�1khg1, nesnel olarak, uzmanla�m1� okul saylSlna
ve bu okullarm a.\iama srrasma gore ol\iilebilir: Egi­
tirn « alan1» ne denli geni� olursa, okulun «dii�ey»
«basamaklan» o denli �ok olur ve bir devletin kiiltiir
diinyas1 ile uygarhgi da 0 ol�de karma.\iik bir diizeye
ula�ir. Endiistriyel teknik alanmda bir kiyaslama te­
rimi bulunabilir: Bir memleketin endiistrile�mesi, ba.\i­
ka makineler yapmaya yanyan makinelerin yapum ile
ilgili donatunla ol�liir. Aynca, bu makineleri yap­
maya yanyan makine ve ara\lan yapabilecek daha in­
ce makineler meydana getirmeye yanyan makine ve
ara\larm yap1m1 ile ilgili donaumla da ol�liir. Bilim
laboratuarlarma ara\lar ve bu ara\lan dogrulayan ba�­
ka ar�lar saglama bakuru.ndan en iyi donaulm1� mem­
lekete, teknik ve endiistri alarunda en karma�ik orgii-

26
A YDINLAR VE TOPLUM

ti.i kurmu�, en uygar bir rnemleket gozi.iyle baktlabi­


lir. Aydrnlarm hazrrlanmas1 ve bu haz1rhga adanm1�
okullar ii;in de durum aymd1r; okullar yi.iksek kiiltiir
enstitiilerine donii�ebilirler. ilk ogretimin miimkiin
olan en biiyiik geni�lemesi ve ara basamaklarm bii­
yiik i;ogunluga ai,;1lmasmda gosterilecek en biiyiik i;a­
ba, ister istemez, en incelmi� kiiltiirlii teknik uzman­
hga gotiirmek zorundad1r. En yiiksek dii�iince yeti­
lerini sei;ip yeti�tirmek - yani, yiiksek kiiltiir ve tekni­
ge demokratik bir yap1 saglamak ii;in - miimkiin olan
en geni� temeli yaratma zorunlugunun sakmcalan yok
degildir elbette: Bu yoldan, biitiin toplumlarda oldu­
gu gibi, orta aydm katlarmda geni� i�sizlik buhranlar1
yaratilm1� olur.
�unu goz oniinde tutmak gerekir ki, geri;ekte
aydin katlarmm yeti�mesi, soyut bir demokratik alan­
da degil, i;ok somut geleneksel \re tarihsel olu�lara
gore geri;ekl�mektedir. Geleneksel olarak, aydin
«iireten» toplumsal katlar meydana gelmi�tir. Bu
katlar, gene! olarak, «hiriktirim» de, yani, kii<;iik ve
orta toprak burjuvazisi ile kii<;iik ve orta �hir bur­
juvazisinin baz1 katlarmda uimanl�m�lardir. <;�itli
okul ( klasik ve meslek okulu) tiplerinin «ekonomik»
alana dag1li�1, aynca bu toplumsal katlara bagli tiirlii
ooliiklerin degi�ik ozlemleri, i;e�itli di.i�iince dallar1-
run iiremesine ve uzmanl�masma yol ai;ar, ya da bu
dallara bii;im verir. Ornegin, italya'da, koy ve kasaba
burjuvazisi, ozellikle, kamu gorevlileri ile serbest mes­
lek adamlan yeti�tirir. �ehir burjuvazisi ise, endiist­
ri ii;in teknik adamlar iiretir: Bundan otiirii, Kuzey

27
ANTONiO GRAMSCi

italya'da teknik adamlar, Giiney italya'da da, daha


c;ok, kamu gorevleriyle serbest meslek adamlan ye­
ti�mektedir.
Aydmlarla iiretim diinyas1 arasmda, toplumsal
temel tak.imlarda oldugu gibi, dogrudan dogruya bir
ili�ki yoksa da, biitiin toplumsal dokudan ta iistyap1
karma�1gma kadar ( ki aydmlar onun «gorevlileridir»)
c;e�itli basamaklarda «dolayh» bir ili�ki vard1r. <;:e�it­
li aydm katlarmm «organik» ozelligini, belli ba�h bir
toplumsal tak1m ile olan az ya da c;ok s1k1 ili�kilerini,
yukandan a�ag1ya dogru bit gorev ve iistyap1 merdi­
veni kurarak, olc;ebiliriz. Simdilik, iistyapilarda iki
biiyiik basamak kurulabilir: 1. «Sivil toplum» basa­
mag1 diyebilecegimiz basamak, yani, kabaca «Ozel»
denilen organizmalarm tiimiinii ic;ine alan basamak;
2. « politik toplum ya da devlet» basamag1. Bunlar,
egemen tak1mm biitiin top!um iizerindeki <(egemen­
lik» ( egemonia ) gorevini kar�ilad1klan gibi, devlette
ve <(huku:ksal» yonetimde dile gelen <(dogrudan dog­
ruya bask1» ( dominio ) ( 1 ) ya da kumanda go­
revini de kar�1lamaktad1r. Bunlar da orgiitleme ve

(1) Gramsci'nin diifiincesinin belli bajlz ilkelerinden


biri diktatorliik (domino) ile hegemonya (diifiince
ve ahlak .yonetimi), yani zorlama :giicii ile l/Jagdafma
(consenso) araszndaki ilifkidir. Her szntfzn giiciinii pe­
kiftirmek ifin, karft sznzflar .iizerinde diktarotliik kur­
mast, ama fagdq olarak da, kendisine karft olmayan
toplumsal sznzflarzn .ve katlarzn yonetimini sagla­
mast gerekir.

28
A YDINLAR VE TOPLUM

birl�tirme gorevleridir. Aydmlar, egemen s1rufm


«el�ileridir». Verine getirdikleri gorevler toplum.sal
hegemonya ve politik yonetimdir, yani : 1. halkm
biiyiik �ogulnugunun egemen temel tak1m arac1hg1yla
toplum hayatma �izdigi yone «kendiliginden» verdi­
gi onay ( ki, bu onay, tarihsel olarak ve egemen taki­
mm iiretim diinyasmdaki gorevi dolay1siyle, kazand.i­
g1 saygmhktan, dolaylSlyla giivenden dogar); 2. ge­
rek etken gerek edilgen hi� bir «onay»a yana�mayan
tak1mlarm «yasa yoluyla» disiplini saglayan devletin
zorlama araci. Arna bu ara�, «kendiligind.en» onay
niteligi kazanamamas1 halinde, kumanda ve yonetim­
de meydana gelebilecek buhran anlan goz oniinde tu­
tularak, toplumun tiimii i�in kurulmu�tur.
Sorunu bu bi�imde ortaya koymak, aydm kav­
ram1m �ok geni� tutmak olursa da, ger�ege az�ok so­
mut olarak varmanm tek yolu da budur. Sorunun bu
bi�imde ele almmasl bir taktm Slnlf onyarg1lanyla
�at�maiktadtr: Ger�ekte, toplumsal hegemonya ile
devlet egemenliginin ( domonio) orgiitleme gorevi, az
�k bir i�bOliimii, dolay1siyle de, bi.itiin bir yetkiler
merdiveni yaratmaktadir ki, bunlardan baztlannm
art1k hi� bir yonetim ve orgiitleme rolii kalmam1�ur.
Topluma ve devlete yon verme mekanizmasmda el
kol ve ara�larla yapdan bir siirii i� vardir ( ki bunlar,
yaratma i�i degil, uygulama i�idir; bu i�leri yapanlar
birer gorevlidir, ya da sadece verilen i�i uygulayanlar­
d1r). BOyle bir aymm yapmak gereklidir, ba�ka ay1-
nmlar yapmak gerektigi gibi. Ger�ekte, di.i�i.ince �a­
basmda, ozi.inlii olarak, �e�itli basamaklan birbirin-

29
ANTONiO GRAMSCi

den ayirmak gerekir ki, bu basamaklar, baz1 engelle­


me anlarmda geri;ek bir nitelik aynhg1 gosterirler:
En yiiksek basamaga, i;e�itli bilim, felsefe ve sanat
vb. yaraticdanm; en alt basamaga da, daha i:::inceki, bi­
rikmi�, geleneksel dii�iince hazinesinin en ali;ak go­
niillii «yoneticileri» ni v� yay1cilanm koymak gere­
kir. ( 1)
Bugiinkii diinyada, bu i;e�it aydm ooliigu, goriil­
medik oli;iide geli�mi�tir. Demokratik-biirokratik top­
lum diizeni, hatm say1hr bir taktm y1gmlar yaratmi�­
ur ki, bunlarm hepsini ( egemen tak1mm politik zo­
runluklan gerektirse bile) iiretimin toplumsal zorun­
lugu hakh gostermez. Onun ii;in, Loria'nm iiretici ol­
mayan <<i��i» (2) kavram1m ( ama kime ve ne i;�it bir

(1) Bu halde de askerlik orgutu bu karmaftk basa­


,

maklanmaya ornek olarak gosterilebilir: Ast subay­


lar, ust subaylar, kurmaylar, bir de gerfek onemle­
ri sandzgtmzzdan buyuk olan birliklere baglt fe#tli
basamaklar. hin ilginf yam, butun bu ogelerin kendi­
lerini birbirlerine baglz hissetmeleri ve bundan «gurur»
duymalarzdtr.
(2) «Vretici olmayan iffi» kavramz, Loria'ntn 1 909'da
baszlan ve sonradan yeni baskzlarz yaptlan Corso di
economia politica adlt eserinde anlattlmaktadtr. Lo­
ria'ya gore, '«uretici olmayan iffiler», fairler, filozof­
lar, her fefit yazarlar, ;hekimler, avukatlar, profesor­
ler vb. dtr. Bunlar «mal sahipleri»ne, (kapitalistlere)
karftdtrlar. <;unku, mUlk sahipleri, gordukleri hizmet­
'
lere Jaha flZ /earftltk odemek ifin, onlarzn sayzlartnt

30
AYDINLAR VE TOPLUM

iiretim bi�imine gore iiretici olmayan?) , bu y1gtnla­


rm ulusal gelirden �ok biiyiik bir pay elde etmek i�in
durumlanndan ne ol�de faydalandiklartru hesaba ka­
tarsak, anhyabiliriz ancak. Y1gmlarm yet4>tirilmesi,
bireyleri gerek ki�isel nitelikleri gerek psikolojileri
bakimmdan, belli bir tak1m kahplara sokmu� ve boy­
Iece, biitiin kahpla�unlmi� y1gmlarda goriilen olay­
larm meydana gelmesine yol a<;m1�ur: Meslekler i�m
savunma orgiitleri kurma zorunlugu yaratan yan�ma,
i�sizlik, diplomahlarm a�m oli;iide yeti�mesi, g�ler
vb . . .

artttrmak isterler. Oysa onlarzn yarart bunun tam


tersidir. Bu, Loria'ntn saytstz garipliklerinden biridir.

((:eviren Vedat Giinyol)

31'
�EHiR VE KOY TiPt
AYDINLARIN DEGi�iK DURUMU

�ehir tipi aydmlar, endiistri ile birlikte geli�mi�


ve onun kaderine baglanm1�lardu. Onlarm gorevini,
ordudaki assubaylarm gorevine benzetebiliriz: Yap1m
plaruarmm haz1rlanmasmda hi\ bir ozerk paylan yok­
tur onlarm. i�\i sm1f1ru ( 1) onemsiyerek, onunla i�let­
me sahibi arasmda i!i�ki kuraralar. Ba�hca \al1�ma ( � )

(1) Gramsci, burada massa strumentale deyimini kul­


lamyor ki, araf kullanan ytgm, yani iffi ytgtm anlamt­
na gelmektedir.
(2) Gramsci'nin, gene! olarak, geferli, yazt yazdtgt do­
nem baktmzndan'da ozellikle degerli olan goriifii bu­
giin geliftirilebilir. Teknik gorevlerden bafka, iffilerle
ifletme sahibini uzlafttrtct yeni bir taktm gorevler,
.
Birlefik Amerika ornek almarak, fabrika teknisyen­
lerine verrilmiftir. Bu gorevlerin amact, verimliligi, do­
layzsiyle de, kapitalist rejimde, kazanct artttrmakttr.
Buna gore, bugiin bu teknisyenlerin #filer iizerinde­
ki dogrudan dogruya politik etkisini belirlriyebiliriz.

32
AYDINLAR VE TOPLUM

evrelerini denetliyerek, endiistri kurmaylannm koydu­


gu iiretim plammn hemen uygulanmas1m saglarlar.
Gene! olarak, �ehir aydmlan �ok kahpla�m1�lardtr.
En yiikselmi�leri, git gide, astl endiistri kurmaylarm­
dan aylrt edilmez olurlar.
Koy tipi aydmlarm �ogu «geleneksel» dirler,
yani koy topluluklanna ve kapitalist diizenin heniiz
degi�tirip harekete getiremedigi �ehirlerin ( ozellikle
maden ocag1 merkezlerinin) kii�iik burjuvazisine bag­
hd1rlar: Bu aydm tipi, koylii y1gm1 ile merkez ya da
holge yonetimi ( avukatlar, noterler) arasmda ili�ki
kurar ve bu yoldan onemli bir gorev yapar. Bu gorev
hem politik hem toplumsal bir gorevdir, �iinkii .rµes­
lek arac1hg1 ile politika arachg1ru birbirinden ayirmak
gii�tiir. Aynca, koy ayd1runm ( papaz, avukat, ilkokul
ogretmeni, noter, hekim vb.) orta bir hayat �izgisi
vardir ki bu, orta koyliiniin hayat �izgisinden iis­
tiindiir, hi� degilse ondan apaynd1r. Onun i�in de, bu
hayat �izgisi, koyliiniin goziinde, kendi durumundan
kurtulma ve onu iyile�tirme ozlemi bak1mmdan, top­
lumsal bir ornek niteligi ta�1r. Koylii, hi� olmazsa o­

gullanmdan biri aydm ( ozellikle papaz) , yani


«efendi» olabilir, ailenin toplumsal durumunu yiik·
seltir ve ba�ka «efendi»lerle, ister istemez ili�ki kura­
rak ekonomik hayaum1z1 kolayla�trabilir, diye dii�ii­
niir hep. Koyliiniin aydm kar�1smdaki tutumunda,
birbiriyle �eli�ir goriinen iki yon vardir: Koylii, ayd1-
nin, gene! olarak da, devlet gorevlilerinin durumuna
hayranhk d.uyar. Arna, kimi zaman, onu a�ag1 go­
riiyormu� gibi davrand1g1 olur. Ba�ka deyi�le, onun

33
ANTONiO GRAMSCi

hayranlig1, i�giidi.isel olarak, k1skan�ltk ve �m ofkey­


le yogrulm�tur. Aydmlar k�1smdaki bu kullugu he­
sa:ba kaulmaz, somut olarak incelenmez ve derinlqti­
rilmezse, koyliini.in ne kollektif hayatmdan bir �ey an­
la�tlabilir, ne de ondaki geli�me tohumlarmdan ve
geli�me mayasmdan. Koyli.i y1g101n10 her organik ge­
li�mesi, bir noktaya kadar, aydmlarm davram�larma
baglt ve bag1mhdtr.
Sehir aydmlar1 i�inse durum bamba�kadtr: Fab­
rika teknisyenleri, kendi i��i ytgmlart i.izerinde hi� bir
politik etkide bulunamazlar, ya da, art1k bulunamaz
olmu�lardtr. Kimi zaman, bunun tam tersi olmakta,
i��t y1g1ru, dogrudan dogruya degilse bile, organik ay­
dmlar101n arac1hg1 ile, teknisyenler i.izerinde politik
bir etki yapmaktadtr.
Sorunun en can aLc1 noktas1, her toplumsal te­
mel tak1mm iki ooli.ik aydmt, yani organik aydtnlarla
geleneksel aydmlari arasmdaki ayr1md1r. Bu ayr1mdan
bir �ok sorunlara ve tarihsel ara�urmalara vartlabilir.
Bu bak1mdan ele altrursa gori.ili.ir ki, en ilgin�
sorun, bugiinki.i politik partiyle, partinin ger�ek kay­
naklart, geli�meleri ve bi�imleriyle ilgili olan sorun­
dur. Aydmlar sorunu baktmmdan politik partinin du­
rumu nedir, ne olacakttr? Burada bir taktm ayr1mlar
yapmak gerek: 1. Bazt toplumsal taktmlara gore, politik
parti, sadece kendi organik aychnlanru kendi dilegince
yeti�tiren bir ar�ttr. Bu yeti�tinne, i.iretimci (1)

(1) Uretim teknigi alanznda, ordudaki assubaylartn


karftltgt sayabilecegimiz katlar meydana gelmektedir:

34
AYDINLAR VE TOPLUM
.,

teknik alanmda degil, dogrudan d.ogruya politika ve fel­


sefe alarunda olmaktachr. Bu aydmlar, belli bir toplum­
sal tak1mm yeti�me, y�ama ve geli�me ko�µllan i�inde
ve bunlarm genel �izgileri dogrultusunda ooyle yeti�ir­
ler ve ooyle yeti�memek de ellerinde degildir. 2. Biitii.n
tak1mlar i�inse, politik parti, devletin politik toplumda
daha geni� ve daha bile�irnli bir bi�imde gord:iigu i�i,
sivil toplumda goren, yani belli bir egemen takumn or­
ganik aydmlan ile geleneksel ayd1nlanm birbirine
baghyan mekanizmadir. Parti bu i�i, temel gorevine
bagh olarak yapar. Bu temel gorev de, kendini meyda­
na getirenleri, yani «ekonomik olarak dogup geli�n
toplumsal bir taK1mm ogelerini i�leyip onlan eksiksiz,
sivil ve politik bir toplumun hirer usta politik aydiru,
yoneticisi ve orgiitleyicisi durumuna yiikseltir. Bun­
lar, o toplumun organik geli�mesine bagh biitii.n �aba­
lar1 g0sterirler, biitiin i�leri goriirler. Denebilir ki, poli­
tik parti, gorevini kendi ortammda, devletin ge­
ni� bir ortamda yapttgmdan daha tam ve organik bir
bi�imde yapar: Belli bir toplumsal tak1mm politik
partisine giren bir aydm, bu tak1mm organik ayd1nla­
nyla kayna�1r, tak1ma da s1k1 s1k1ya baglamr. Oysa,
devlet hayatma katildig1 zaman, bu baglanma gev�ek
olur, kimi zaman da hi� olmaz. Bazan da �gu aydmla­
nn kendilerini devletle bir saydiklan goriiliir: Bu takun

$ehirde usta iffiler, uz.man ifri/.er, koyde de yarzczlar


ve fif!filer. Bunlarm durumu daha karmaftkftr, fUn­
kU., bunlar, genel olarak, ortafag ekonomisinin usta
iffisi o!an z.anaatfi tipini karftlarlar (Gramsci'nin notu)

35
ANTONiO GRAMSCi
.

hayli kabank oldugundan, bu inaru� bazan onemli so­


nu�lar dogurur ve egemen ekonomik tak1m ( ki ger­
t;ekten ( 1) devletin kendisidir) i�in iiziicii yan etkilere
yol a�ar.
Bir politik partinin biitiin iiyelerini aydm saymak
gerektigini ileri siirmek, giiliin� gelebilir insana Ne
var ki, iyice dii�iiniiliirse goriiliir ki, bundan daha dog­
ru bir sav olamaz. Burada, basamaklan birbirinden
ay1rdetmek gerekir: Bir partinin en alt, ya da en iist
basamagmda en biiyiik geni�leme olabilir. Arna, bu,
onemli degildir. bnemli olan, partinin yonetme ve or­
giitleme gorevidir, yani egitme gorevi, yani dii�iinme
gorevi. Bir tiiccar bir partiye ticaret yapmak amac1yla
nasd girmezse, bir endiistrici daha �ok iiretip da­
ha aza maletmek, bir koylii de yeni tanmsal yontem­
leri ogrenmek amac1yla girmez; tiiccann, endiistrici­
nin, koyliiniin istekleri, baz1 bak1mlardan, politik par­
tide kar�dansa bile. ( 2) Bu ama�la aym sm1rlar i�in­
de kurulmu� bir tak101 meslek sendikalan vard1r ki,
onlarda endiistricinin, koyliiniin ve tiiccarm korpo-

(1) Gramsci burada, devleti yoneten bir takzm poli­


tika adamlarz ile ekonomik gut;ler arasznda t;tkabilecek
geli1meleri am1tzrzyor. Gramsci'ye gore, resmen devle­
ti yoneten ki;iler, aslznda bu ekono,mik
. gut;lerin hirer
etkeni ya da «elt;ileri» dirler.
(1) Kamu oyu bunun tersini kabul etmekte ve «poti­
tika yapan tuccarzn, endustrioinin ve koyliinun bu i1-
te kazan'acak yerde kaybettiklerini ileri surmektedir
ki, bu da bir tart11ma konusu o"!iabilir. (Gramsci)

36
A YDINLAR VE TOPL UM

rasyonla ilg!li ekonomik .;abas1 en elveri�li ortam1ru


bulur. Politik particle, toplumsal ve ekonomik bir gu­
rup meydana getiren ogeler' geli�melerinin bu tarih­
sel amm a�arak, ulusal ve uluslararas1 nitelikte genel
bir .;abanm etkenleri olurlar. Politik partinin bu gO­
revi, somut tarihsel bir inceleme ile .;ok daha apk o­
larak goriilebilir. Bayle bir inceleme, organik ve gele-
, neksel aydm holiiklerinin ( gerek .;e�itli uluslarm ta­
rihleri bak1mmdan, gerekse .;e�itli uluslard.aki en o­
nemli toplumsal takimlarm, ozellikle de, ekonomik
.;abalan makineye baglt tak1mlann geli�imleri balu­
mmdan) nasil geli�tiklerini meydana koyabilir.
'
Geleneksei aydmlarm yeti�mesi, .;ok ilgin.; bir
tarihsel sorundur. Bu sorun, e1bette ki, antik .;agdaki
kolelik ile Roma imparatorlugunun toplum diizeni
i\indeki Yunanh ve Dbgu kaynakh azath kolelerin du­
rumuna baghyd1.

Not.- Roma'da Cumhuriyetten imparatorluk do­


nemine kadar ( yani, I anistokratik-korporativ reiim­
den demoratik-burokratik bir reiime kadar) aydznla­
rzn topumsal durumlarzndaki deg#me Sez.ar'a baglty­
dt. Sez.ar, daha gonulden Roma'da otursunlar ve iba1-
kalart da fagrtlabilsin diye, hekimlerle serbest meslek
adamlarzna yurttai/tk hakkt tantmtittr. Cez.ar'zn bunun­
la yapmak istedigi iuydu: 1. Daha onceden Roma'da
bulunan aydznlartn Roma'ya yerlepnelerini saglamak
ve boylece Roma'da surekli bir aydzn bo!Ugu
'
yaratmak. Bu aydtnlar orada surekli olarak kalmadtk­
lart ifin bir kultur orgiitu kuramiyorlardt. Bu konu-

37
ANTONiO GRAMSCi

da.ki karars1zl1g1 ortadan kaldirmak gerekiyordu. 2.


Biiyiik olfiide bir merkezJe1me yaratarak Roma'ya
biitiin imparatorlugun aydtnlartnt fekmek. Roma'da,
katolik papaz szmft ile siiriip gidecek o!an «impara­
tor!uk» 'un aydtn boliigii bu yo!dan kurulmaya ba1lar
ki, bu botuk, kozmopolit nitelikleriyle jtalyan aydm­
larz tarihinde XVII I. Yiizytla kadar derin bir iz btrak­
mtf ttr.
«Omnesque medicinam Romae professos et libera­
tium artium-doctores, quo !ibentius et ipsi urbem in­
colorent et coeteri appeterent civitate donavit (')
(Suetone, Sezar'tn Hayatt, XLII) .
Bfiytik aydm y1gm1 ile, imparatorlugun egemen
slfllfi arastndaki ( top"lumsal oldugu kadar, ulusal ve
u-ksal olan ) w;urum, imparatorlugun i;okii�iinden son­
ra, cermen sav�tlar ile, azatlt koleler ooliigunii siir­
diiren ( esJciden ) romaltla�m1� aydtnlar arastnda yeni­
den b�g0sterir. Bu olaya, katolik dini ile papaz or­
giitiiniin dogu�u ve geli�imi eklenmi�tir. Bu orgiit ,
ytizyillar boyunca, dii�iince i;abalannm biiyiik ooliigii­
nii kendine i;ekm� ve kiiltiir yonetimini de kend.i te­
kelinde tutm�, buna �t gelmek, hatta yan­
�mek istiyenleri cezalandtnm�tu-. italya'da i;aglara
gore az ya da i;ok yegin olarak, aydtnlarm kozmopolit
bir g0revle ortaya i;tkttl<lan g0riiliiyor. �imdi, bir i;ok

(') «Roma'da hekimlik yapan ve sef'best meslek og­


reten kimselere, ora-ya biitiin biitiin yerlqmeye heves­
lensJnler ve biitiin obiirleri de oraya ge!meye can at­
smlar diye, yurttafltk ha.kkt tamndt.»

38
AYDINLAR VE TOPLUM

memlekette, hi� degilse, en onemlilerinde, ilk agizda


goze �arpan aydm geli�mesindeki ayrillklara degine­
lim. Yalmz �unu da belirtelim ki, bu gozlemleri ayn­
ca denetleyip derinle�tirmek gerekir.
italya bakurundan onemli olan �ey, aydmlamun
uluslararas1, ya da kozmopolit gorevidir ki, bu, yar1-
adamn 1 870 ytlma kadarki dagtlma durumunun nede­
ni ve sonucudur.
Fransa, ulusal gii�lerin; ozellikle de aydm ooliik­
lerinin uyumlu geli�mesi bak1mdan tam bir ornek ni­
teligindedir. 1 789'da tarih sahnesine pkan yeni bir
toplumsal kiimelenme, biitiin toplumsal gorevlerine
sahipti. Onun i�indir ki, eski s1mflarla bir takim te­
mel uzla�malara yan�madan, tam tersine onlara ken-'
di inan�larm1 kabul ettirerek, ulusun toptan egemen­
ligi ugrunda sav�1yor. Yeni tipin ilk aydm �kirdek­
leri, ilk ekonomik �ekirdeklerle birlikte doguyor: Ki­
lise orgiitii de onun etkisinde kalyor ( Gallicanisme ( 1 ) ,
Kilise ile Devlet arasmda �ok erken �layan sav�lar ) .
Bu kocaman dii�iinsel yap1, Fransiz kiiltiiriiniin XVIII.
ve XIX. yiizytllardaki gorevipi a�1klamaktadir. Bu gO­
rev, uluslararas1 ve kozmopolit nitelikte bir yaytlma,
emperyalist nitelikte bir geni�leme, bir egemonya g0-

(1) Gallicanisme Gallikanlarzn ogretisi (latince gal­


licanus, Gaulois anlamzna gelen Gallus'tan tiiretilmif­
tir) . Gallikanlar Fransa Kilisesinin ozgiirliigunden
ve Papalzga kar11 ulusal kiliselerin bagzmm.lz},zndan
yanadzrlar. Bu konuda Papamn mutlak yetkisini des­
tekliyen Ultramontana'cilara kar11d1rlar.

39
ANTONiO GRAMSCi

revidir, onun ir;in de i talyan kiiltiiriinden apayr1dir.


\:iinkii, italyan kiiltiirii, k�isel ve dagmik bir g� ni­
teligi ta�1makta, ulusal temele yeni degerler kazan­
d1rmak ir;in hir; bir davram�ta bulunmamakta, hatta,
tam tersine, ulusal bir temel kurmanm yollanm uka­
maktadir.
ingiltere'deki geli�me, Fransa'dakinden oldukr;a
degi�iktir. Modern endiistriden dogan yeni bir top­
lumsal takim, �a�1ruc1 bir ekonomik ( korporativ ) ge­
li�me gostermi�se de, dii�iince ve politika alanmda el
yordam1 ile ilerlemektedir. Organik aydinlar takim1,
yani endiistri alanmda ekonomik tak11r.!a birlikte do­
gan aydmlar tak1m1 r;ok geni�tir. Ne var ki, en yiiksek
katmda, toprak sahibi eski sm1flar yan-tekelci durum­
lanru elden b1rakmam1�lardtr: Bu s1mf her ne kadar
ekonomik iistiinliigiinii yitirmi�se de, politka ve dii­
�iince iistiinliigiinii uzun siire elinde tutmu� ve ba�­
taki yen: tak1mca «geleneksel aydmlar» ve yonetici
kat olarak benimsenmi�tir. Eski toprak aristokrasisi,
ba�ka memleketlerde geleneksel aydmlan yeni egemen
sm1flara baghyan baglam1 aymsiyle endiistricilere bag­
lanmaktadir.
ingiltere'deki durum, ba�ka bir tak1m tarihsel .ve
geleneksel ogelerle karma�ikla�arak, Almanya'da da
kendini gostermi�tir. Almanya da, upk1 italya gibi, ev­
rensel nitelikte, ulusun iistiinde bir kurum ve ideoloji­
nin ( Ku tsal Roma germen imparatorlugu ) merkezi ol­
mu�, Ort�agm ba�kentine bir yonetim kadrosu .sagla­
m1�, ir;erdeki giir;lerini azaltm1�, onu ulusal orgiit so­
runlarmdan uzak tutan ve ortar;agdaki toprak parr;alan-

40
A YDINLAR VE TO PLUM

masm1 siirdiiren bir tak1m sava�lan koriiklemi�tir. En­


diistrideki geli�me 1 9 1 8 'e kadar siirmii� olan yar1-feo­
dal bir goriinii� altmda olmu� ve junker ler ( 1 ) ingil­
'

tere'deki benzerlerinin politik ve dii�iinsel iistiinliigu­


nii golgede b1rakan bir durumu siirdiirmii�lerdir.
Junker ler Alman endiistri adamlarmm geleneksel ay­
'

dmlan idiler, ama ozel ayncahklan vard1 ve bag1mstz


toplumsal bir s1mf bilincine varm1�lard1 . Bu bilim;,
ingiltere'dekinden daha «verimli» olan bir topraga
sahip olmalarmdan geliyordu . Alman junkler'leri kapa­
h bir papaz-asker s1mfma benzerler. Bu sm1fm, politik
toplumda yonetim ve orgiitleme gorevlerini hemen
hemen tekelinde bulundurmakla birlikte, kendine oz­
gii ekonomik b:r temeli vardtr ve egemen ekonomik
tak1mm comertligine bagh degildir. Aynca, toprak sa­
hibi ingiliz soylulanndan fark.:11 olarak, junker'lerin sii­
rekli biiyiik bir ordunun subay kadrosunu meydana ge­
tirirler ki, bu da onlara birlik ruhuna ve politik teke­
le elveri�li, saglam orgiitcii kadrolar saglamakta idi. ( 2)

(1) Junkerle1· Prusya soylulart XVIII. yuzyzldan


Birinci Dunya sava1zna kadar Almanyamn ordu ve yo­
netim kadrolarznz saglam11 olan buyuk feodal mUlk
sahipleri ki, gerici bir stmf meydana getirmi1lerdir.
( 2 ) Max Weber'in Almanya'nm Yeni Diizeninde Par­
lamento ve Hiikiimet adlt kitabznda, soylularzn sahip
olduklart politik tekelin, gorgulu ve yaygzn bir politik
burjuva kadrosunun yeti1mesini nas�l onledigini, su­
reldi parlamento buhranlarzyla, liberal ve demokratik
partil�rin dagzlmastna naszl yol artzgtm gosteren oge-

41
ANTONiO GRAMSCi

Rusya'da, �itli c;tki� noktalan var: Politik ve


ekonomik diizeni Normanlar ( Varegue'ler ( 1) , dinsel
diizeni de bizanslt yunanhlar kurmu�lard1r. Almanlar-­
la Frans1zlar da sonradan Rusya'ya Avruparun gi::irgii
ve deneylerini, Rus tarihinin ilk iskeletini kuracak
olan ozu getirmi�lerdir. Ulusal giic;ler durgun ,
edilgen ve algmd1r ama, belki bu yiizden, yabanc1 et­
kileri rusla�urarak tiimden kendilerine di::in�tiirebil­
mektedirler. Daha yakm bir tarihte bunun tersi olu­
yor: En etkin, enerjik, giri�kin ve disiplinli kimseler­
den meydana gelen sec;kin bir azmltk, yabanc1 memle­
ketlere gidiyor, Batmm en ileri iilkelerinin kiiltiiriinii
ve tarihsel deneylerini, ( kendi ulusal ana niteliklerini
yitirmeksizin, yani kendi halk1yla olan duygusal ve
tarihsel baglarm1 koparmakstzm) benimsiyor, d�iin­
sel c;1rakltk di::inemini ooylece yaptt.ktan sonra yurduna

!er bulabilirsiiniz. imparatorluk doneminde oldukfa


onemli parlamenter bir yonetim katt kurmayz bafaran
Katolik Merkez ile sosyal-demokrasinin onemi burdan
gelmektedir. (Gramsci'nin notu)
(1) Varegue'ler IX. yi.izytlda Skand.inavya'dan gelen
norman kaynaklz savafplardzr ki, Finlere karft kendi­
lerr,'ni savunsunlar diye Slav/area fagrtlmtflardtr. Bun­
lar Novogorod ve Kief'e yerlefmifler ve baflarz Rurik
862'de grandiik i.invamm a/.mtfttr. Rurik'in oglu Olek,
Kief'i kendine bafkent yapmq ve Donetz bolgesine
kadar yaytlan rus imparatorlugunu kurmuftur. XII.
yiizytldan bafltyarak Varegue'leri Ruslar kendilerine
maletmiflerdir.

42
A YDINLAR VE TO PLUM

doniiyor, halkt wrla uyanp, �amalan atlayan luzL.


bir yiiri.iyii�e sokuyor. Bu sefkinler'Ie, d1�andan ge­
tirilen ( omegin Bi.iyi.ik Petro'nun getirttigi ) Alman ay­
dmlan arasmdaki ayn.L.k, her �eyden once, bu seQkin­
lerin ulu� ve halkp niteliklerinde toplanmaktachr
Rus halkm1n uyu�uklugu bu s�inleri benimsiyemezdi,
"i.inki.i, onlar tarihsel durgunluga kar�1 gi.i"li.i bir rus
tepkisiydi .
Bir ba�ka alanda ve olduk"a degi�ik yer ve zarnan
ko�ullar1 altmda, bu Rus olay1, Amerikan ulusunun
dogu�una benzetilebilir: Anglo-sakson g°"menler de
kafaca ve ahlak."a se"kin ki�ilerdi. Tahii, burada ilk
g°"menlerden, onci.ilerden, ingiliz din ve politika kah­
ramanlarmdan s0z etmek istiyorum. Bunlar Anayurt­
larmda yenilgiye ugram1�, ama onurlanru yitirmemi�,
�agilanmanu� kimselerdi. Amerika'ya, kendileriyle
birlikte, yalruz ahlak gi.i"lerini degil, a.z\Ok Avrupa uy­
garL.g1ru, belli bir tarihsel geli�im evresini de getiri­
yorlardi. El degmemi� Amerika topraklar1na bOylesi
insanlann getirdikleri bu geli�im evresi, ozi.indek.i �­
leri, y�h Avrupa'runkiyle ktyaslanarn1yacak kadar luz­
L. bir tempoyla geli�tiriyordu. C::i.inkii, Avrupa'da ni.i­
fusun belli katlarma mal olmu� ve bir ti.irli.i ortadan
kalkmak istemiyen, eski rejimlerden kalma bir talom
ahlaksal, di.i�i.insel, politik ve ekonomik frenler luzh
bir geli�meye ka�1 koymakta ve her �it atilinu ge­
rek zaman gerek yer bakimmdan s1rurlandiracak bir
ortalama ii;inde dengelemektedir.
Dikkat edilirse gori.ili.ir ki, Bir�ik Amerika'da,
belli bir ol�e, geleneksel aychnlar yoktur. Aydmlar

43
ANTONiO GRAMSCi

arasmda, gene! denge bak1mmdan, ayrtl1k burdan gel­


mektedir. Biitiin modern iistyap1larda, endiistri teme­
line dayanan bir yrgzn egitimi d.ogmu�tur. Bir denge
kurmak zorunlugu, organik aydmlar ile, billurla�nu�
ve her ��it yenilige dii�man bir aydm niteligiyle zaten
var olan geleneksel aydmlan kayna�urmak gereginden
gelmiyor. Bu zorunluk, birle�tirici bir tek potada, de­
gi�ik ulusal kaynakh g�menlerin getirdigi c;e�itli kiil­
tiir tiplerini kayna�tlrmak gereginden geli yor. Ya�h
uygarhklarda oldugu gibi, geni� bir geleneksel aydm
tortula�masmm yoklugu, bir yandan ( gerc;ekte bir tek
partiye indirilebilecek olan) iki biiyiik partinin varlig1-
m, ote yandan, dinsel topluluklarm sonsuzca c;ogal1�1-
ru ac;1klar bir bak1ma.
Birle�ik Amerika 'da, incelenmeye deger bir ba�­
ka olay cl.a, Amerikan kiiltiiriinii ve teknigini benimse­
yen �a�iruc1 say1da Zenci ayd1nlarm yeti�mi� olmas1d.1r.
Bu kara renkli aydmlann, Afrika'nm geri kalm1� y1-
gmlan iizerinde dolayh olarak nedenli bir etki yapabi­
leceklerini bir dii�iiniin. Bir de, �u varsay1mlar dogru­
lanabilirse, dogrudan dogruya yapabilecekleri etki de
biiyiik olabilir: 1 . Amerikanm yaydma politikasmm,
Afrika pazarlanm elde etmek ve oralara kendi uygar­
hklanm gotiirmek ic;in, bu geleneksel Zencilerden
faydalanmas1 ( Buna benzer bir �ey cl.aha once olmu�­
tu ama, ne olc;ii de, bilemiyoium); 2, Amerikan halk1-
m kayna�urma ugrundaki sava�lann, Zencilerin top­
tan goc; etmesine ve en bag1ms1z, en enerjik ( dolay1-
siyle, bugiin yiiriirliikte olan11yasalardan cl.aha cl.a a�ag1-
lauci yasalara boyun egmeye pek yatkm olmayan )

44
A YDINLAR VE TO PLUM

ogelerin Afrika'ya donrnelerine yol a�acak kadar az1t­


mast. 0 zaman, ortaya iki sorun 1,;1kabilir: 1. Dil so­
runu: ingilizce, saymz lehi;e kmnttlarm1 birl�tirerek,
Afrika'nm kiiltiir dili durumuna gelemez mi? 2. Bu
aydm tak1mmm, bugiinkii dag1ruk ve ilk.el bir trk bilin­
cinin, Afrika topraklanru biitiin zenciler ii;in bir
yurt katma ve mitosuna yiikselterdc «millile�tirebile­
cek» yetide olup olam1yacag1 sorunu. Bana oyle geli­
yor ki, �imdilik, Afrika zencileri, olumlu degil, daha
1,;ok, olumsuz bir irk ve ulus bilincine varmahd1rlar.
<;:iinkii, bu bilini;, beyazlann onlan yalruzla�ttrmak ve
ali;altmak ii;in yapttklan sava�lan koriiklemektedir:
XVIII. yiizytla kadar yahudilerin d.urumu ooyle de­
gil miydi ? <;oktan Amerikanla�tmlm1� ve devlet d.ili
ingilizce olan Liberya, Afrika'run Piemonte'si gibi
davranma egilimi ile Amerika zencilerinin Kudiis'ii
olabilir.
Giiney ve Orta Amerika'da, bana kahrsa, ayd.m­
lar sorununu �u temel ko�ullan goz oniinde tutarak
incelemek gerekir: Giiney ve orta Amerika'da geni� bir
geleneksel aydm ooliigii yoktur ama, durum Birle�ik
Amerika'daki gibi degild.ir: Geri;ekte, bu memleket­
lerin geli�imlerinin temelinde XVI ve XVII . yiizyilla­
rm ispanyol ve Portekiz uygarhgm1 bulmaktay1z. Bu
uygarhgm ozelligi Kar�1-Reform ve asalak militarizm­
dir. Bu memleketlerde hala direten d.egi�mez kurumlar,
rahip sm1f1 ile asker s1mf1d1r. Bunlar, anayurdun ( Avru
pa'nm ) verd.igi bii;im ii;inde fosille�mi� geleneksel ay­
dmlar bOliigiidiir. Endiistriel temel 1,;ok sm1rhd1r ve
1,;0k karma�1k bir taktm iistyaptlar yaratm1�ttr: Aydm-

45
ANTONiO GRAMSCt

larm biiyi.ik ooliigu koy tipidir. Latifundia'lar, geni�


bir kilise miilkiyeti ile birlikte egemen oldugu ii;in de,
bu aydmlar rahip sm1fma ve toprak sahiplerine bag­
hd1rlar. Ulusal doku, Beyazlar arasmda bile dengesiz
olmakla birlikte baz1 oolgelerde niifusun biiyiik i;o­
gunlugunu meydana getiren onemli yerli toplulugu ile
karma\>1k bir durum almaktad1r. Genel olaraik denebi­
lir ki, Amerika'mn bu oolgelerinde hala bir Kultur­
kampf ( 1 ) durumu ve Dreyfus davas1 siiriip gitmekte·
dir; oyle bir durum ki, onda halkm laik ve burjuva
ooliigii, rahip ve askerlerin i;�kar ve etkileri, heniiz
laik devlet politikasmm buyrugu altma girecek bir
a\>amaya ula\>amamr\)tlr. Boylece, cizvitlik'e kar�1 ma­
sonluk hala biiyiik bir etki yapmakta ve pozitivist ki­
lise orgiitiine benzer bir orgiit kurmaktadir. �u son
giinlerin olaylari ( Kastm 1930 ) Meksika'da Calle'­
lerin ( 2) kulturkampf'mdan ta Arjantin, Brezilya,
Peru, �ili ve Bolivya'daki asker ayaklanmalarma kadar­
bu gozlemlerin dogrulugunu gostermektedir.

( 1) Kulturkampf: (Kiiltiir ve uygarltk ugrunda savaf)


1 873 'de hekim Virtchov'un ilerici parti ifin haztrla­
dtgt sefim programrnda kullandtgt Almanca bir kelime.
Kulturkampf, Birmarck'zn 1 871-1 876 arast, destekle­
digi savafa verilen addtr. Bu savaftn ultramontana
(Roma'ya bagltltk) egilimleri bir fefit politik muha­
lefet htilini almtfft.
(2) Calle'lerin kulturkampf'z Calle'lerin Meksika hii­
kiimetinin ve ulusal-De.vrimci partinin Kiliseye karp
afttgt sava1a verilen addtr. Bu i$aVafta, ozellikle. 1 923'-

46
A YDINLAR VE TO PLUM

Aydrn boliiklerinin yeti�mesi ve bunlarm ulusal


gii�lerle olan ili�kileri konusunda, Hindistan, Japon­
ya ve <;:in'de ba�ka tiplere rasltyabiliriz. Japonya'da
ingiliz ve Alman tipinde bir egitim yer almaktadtr,
yani, feodal-biirokratik bir kadro i�inde, ba�tan ba�a
0zgiin niteliklerle geli�en endiistriel bir uygarltk.
<;:in'de, aydmlarla halk arasmdaki u�rumu dile
getiren yaz1 sorunu var. Hindistan'da ve <;:in'de aydm­
larla halk1 birbirinden ay1ran biiyiik u�rum din ala­
nmda da goze �rpmaktadir. Niifusun tiirlii katlart
arasmda, ozellikle rahipler sm1£1 ile bir yandan aydm­
lar, bir yandan da halk arasmda degi�ik inan�larla aym
dini b�ka ba�ka anlay1� ve uygulay1� sorunu gene! bir
inceleme konusu olabilir. <;:iinkii, a�m belirtileri Asya
memleketlerinde goriilmekle birlikte, bu sorun her
yerde az�ok kendini gostermektedir. Protestan memle­
ketlercleki ayrihksa aym ol�de onemli degildir ( mez­
heplerin �oklugu aydmlarla halk arasmda tam bir bag­
lanu kurma: gerekliligine baghdir. Bu da, yiiksek or­
giit �evresini ger�ek halk y1gm1 kavramma bagh biitiin
gii�liiklerle kar�1 kar�1ya koymaktadtr. Bu aym olayi
katolik memleketlerde �ok onemlidir, ama �e�itli dere­
celerde: Katolik Almanya ve Fransa'da daha az, iral­
ya'da, ozellikle giineyde ve adalarda daha �ok belirli;
iberya yarimadasmda ve Latin Amerika memleketle-

de, Papanzn orta elfisi kapt dtiart edilmii, Kiliseye


karit stkt yasalar uygulanmti, Meksika apostolik kili­
sesi kurulmui, bu kiliseden yana olanlar ile katolikler
sava1mqttr.

47
ANTONiO GRAMSCi

rinde daha da onemlidir. Ortodoks memleketlerde o­

laym daha geni� bir kapsam1 vardtr. Orada, aym dinin


ii� basamagmdan s0z edilebilir: Yiiksek rahipler, Kili­
se gorevlileri ve halk. Halkm dini ile k.itaplarm dini
arasmda, ( her ikisine de aym ad1 vermelerine rag­
men ) , hi� bir ili�ki olamayan Orta Asya'da ise bu o­
lay anlamstz kalmaktadtr.

((eviren Vedat Giinyol)

48
TARiHSEJ... MADDECiLlK
SORUNLARI
FELSEFE VE TARiHSEL
MADDECiLiK OSTONE

Oldukc;a yaygm bir karuya gore, felsefe giic; bir


konudur. (:iinkii, uzmanla�m1� baz1 bilginlere, ya da
bir felsefe sistemi olan filozoflara ozgii bir kafa c;aba­
s1dtr. Bu onyarg1y1 y1kmak ic;in yapdacak ilk �ey, bii­
tiin insanlarm hirer filozof oldugunu ispatlamakt1r.
Bunun ic;in de, o herkese «ozgii», o «kendiliginden do­
gan felsefe»'nin sm1rlarm1 ve ozelliklerini tammak
gerekir. Bu felsefe �u iic; �eyin ic;inde yer almaktadtr:
1 . sadece, gramer bak1mmdan ozd.en yoksun kelimele­
rin degil, kavram ve d�iinii�lerin de biitiinii olan dil'-
de; 2. Ortakduyu ( 1 ) ve sagduyuda; 3. halkm dinin­
de, dolay1s1yle de, her c;e�it inane;, korinanc; sisteminde,
dii�iinii�te ve, genel olarak, «folklor» ad1 altmda top­
lanan gorii� ve davraru� bic;imlerinde.

(1) Ortakduyu 0tal. senso commune, fr. sens com­


mun) diye fe.virdigimiz kavram, gene! olarak, insanla­
rzn dogultan sahip olduklart ·zeka anlamtna gelmekte­
dir.

51
ANTONiO GRAMSCi

Herkesin, tabii, kendine gore ve bilirn;siz olarak,


£ilozof oldugunu ispatladiktan sonra, ikinci evreye
g�ilir. Burada bilim;siz olarak diyoruz, �kii, herhan­
gi bir kafa i;abasmm en basit belirtisinde bile, orne­
gin, «dil» konusunda, belirli bir diinya gorii�ii vardir.
Bu ikinci evre, el�tiri ve bilini;, yani soru evresidir:
Acaba ele�tirel bir bilini; ve bir biitiinliik dii�iincesine
varmadan, olaylann ak1�ma gore, yani i;evrenin zorla
kabul ettirdigi bir diinya gorii�iine «kaulmak» m1 da­
ha iyidir; ba�ka bir deyi�le, her insanm bilini; diinya­
sma ayak basug1 anda kendini ii;inde budugu �u say1-
siz toplumsal tala.mlardan birinin (ki bu diinya ki�i­
nin koyii ya da kasabas1 olabilir ve koklerini papazm
ya da her soyledikleri yasa saytlan biiyi.iklerin, ku�ak­
tan ku�aga biiyiiciili.igu siirdiiren y�h bir kad1-
run, ya da aptalhg1 ve gii�i.izli.igu ii;inde h1ri;mla�ID1�
kiii;iik aydinm «dii�iinsel etkisinde» bulabilir ) diinya
goriil?iine kaulmak mi daha iyidir, yoksa, bilini;le, tek
�ma, ele�tirel bir tutumla, yani kendi kafa i;abas1yla
diinya gorii�iinii kurmak rm, ki�isel i;aba alamm �­
mek mi, diinya tarihinin olu�umuna etken olarak ka­
ttlmak ml, ki�iligine di�aridan vurulmu� damgay1 ka­
bul edecek yerde, kendi kendisinin ktlavuzu olmak m1
daha iyidir?

Not 1 . insan, her xaman, kendi dunya goru1u bakt­


mzndan, belirli bir topluluga baglzdzr; ozellikle de aym
bi�imde du1unen ve davranan toplumsal ogelerin bu­
lundugu topluluga. insan, her zaman, bir uyarctltgtn
(Conformisme'in) uyarctstdtr ve her xaman ya kitle-

52
AYDINLAR VE TOPLUM

insam, ya da kollektif-insan'dzr. Asil sorun, soz konu­


su uyarctlzgzn .hangi tarihsel tipte bir uyarctltk oldu­
gudur. Kitle-insam (ki, birey onun bir parr;aszdzr), na­
stl bir tarihsel tiptir? Diinya goriifii elestirel ·ve tutarlz
degil de dn'a baglz ve bir biitiinliige ula1mz1 olan kimse
aym anda r;efitli kitle-insanz tiplerini «bagrznda» ba­
rtndmyor demektir. K(filigi garip bir «bile1im» ir;in­
dedir: Onda, hem magara insanzmn ogeleri, hem en
yeni, en ileri bilim ilkeleri ile ger;mifin biitiin onyar­
gtlart bulunmaktadzr. Ayrzca, insanoglunun yeryiiziin­
de birlik kurdugu zaman varacagz bir felsefenin sezgi­
leri de bulunacaktzr. Oyleyse, insamn kendi diinya
gorii1iinii ele1tirmesi, onu birle1tirici ve tutarlt ktlma­
st, en ileri diinya gorii1iiniin vardtgt noktaya yiicelme­
si demektir. Bu, aynz zamanda, kendine /;:adar siire­
gelmi1 olan her t·iirlii felsefeyi, bu felsefenin balk fel­
sefesinde btrakttgt saglam katlar olr;iisiinde ele1tirmesi
demektir. Ele1tirel r;abamn baflangzcz, insanzn gerr;ek­
te ne oldugunun bilincine varmasz, bir r;e1it «kendi
kendini tanzmaszdtr». Bu, bugiine kadar siiregelen ve
iistiinde uzun boylu durmadzgzmzz halde hepimizde
saymz izler bzrakmti olan tarihsel siirecin iiriinii ola­
rak dii1iiniilmii1tiir. hte, ilkin bunun iistiinde durup
dii1unmemiz gerekmektedir.

Not 2. Felsefe tarihi felsefeden, kiiltiir tarib: de


kiilturden ayrtlamaz. insan (gerr;ege en yakzn ve en uy­
gun anlamda) filozof olamaz; yani, insan, ele1tirel ar;z­
dan tutarlz bir diinya gorf4iine sahip olamaz, eger bu
goriifiin tarih ir;indeki yerini kavramamtf, onun gos-

53
ANTONiO GRAMSCi

terdigi gelifimin biJincine vatamamtj, bunun yam sz­


ra bajka goruflerle, ya da 0 goriijlerin fejitli ogele­

riyle felijme halinde oldugunu an/amamtjsa.


Diinya goriijumiiz, gerfegin ortaya koydugu be­
lirli sorunlara cevap verir: Bu sorunlar tazelikleri ifin­
de belirli ve «ozgun» durler. $imdiki ant, iyice belirli
«ant», fogu zaman hayli uzak bir gefmifin sorunlart
yararzna faltfmtf bir kafa ile naszl dujunebiliriz? Eger
dujunebilirsek, bu demektir ki, fagzmzzzn dftna ftk­
mtjtzdrr ve modern diinyada yaftyan bir .varlzktan fOk
hirer fosiliz, ya da, hif degilse, garip hirer «hilejik»
yaratzklarzz. Gerfekte de bazz toplumsal takzmlarzn,
bazt yonleriyle en gelijmif .i;agdai bir goriiniifii tem­
sil ettikleri, bazz yonlerdense toplumsal durumlarznzn
geri kaldtgt, dolaytsiyle de tam bir tarihsel ozerklik
saglayamadzklart olmujtur.

Not 3. Her dilde, bir diinya goriijiiniin ve bir kiil­


tiiriin ogeleri bulundugu dogru ise, herkesin «dili»nin
kendi goriifiiniin azfok biiyiik karmajtgtnt ortaya ko­
yacagt o derece dogrudur. Yalmz bir lehfeyi konujan
ve ulusal dili azfok bilenler, dunya tarihine yon veren
biiyiik diijunce akzmlartntn karjtsznda, oldukfa dar,
tafralz, fosillejmif fagdtft bir diinya «sezgisini» ister
istemez paylaftrlar. Bunlarzn ilgileri szmrlz, azfok kor­
poratif ya da ekonomik olacak, hifbir zaman evrensele
ulajamzyacakttr. Eger, fefitli kulturlerle ilifki kurabil­
mek ifin bir kaf yabancz dili iyi ogrenmek mumkun
olmazsa, hif 'degilse kendi ana dilini fok iyi bilmesi
gerekir intanzn. Biiyiik bir kiiltiir, bir bajka buyiik

54
AYDINLAR VE TOPLUM

kiiltiiriin diline t;evrilebilir, yani, tarihsel olarak zen­


gin ve basit olmayan bir dil, herhangi bir bafka buyiik
kultiirii kendine aktarabitir ve evrensel bir nitelige ka­
VUfabilir. Ama bir leht;e it;in aynz feyi soyliyemeyiz.

Not 4. Yeni bir kiiltiir yaratmak, yalnzz bireysel


olarak «ozgiin bir takzm bulu,lar yapmak degildir.
Bu, ayni zamanda ( ve ozellikle) daha once bulunmu1
gert;ekleri ele1tirel bir yontemle yaymak, «toplum­
sallafttrmak», dolaytsiyle de hayat!a ilgili t;abalarzn te­
meli yapmak, onlarzn diifiinsel t;e ruhsal bir oge olma­
larznz saglamak demektir. Bir boliik insanzn giinliik ger­
t;egi birleftirici ve tutarlz bir bit;imde diifiinmeyi ba1a­
rabilmesi bir felse/e olayzdzr ve bu olay bir felsefe «de­
hasi»nzn buldugu ve yalnzz kiit;iik aydzn takzmlartntn
malt olarak kalan yeni bir gert;ekten t;ok daha onemli­
dir.

ORTAK DUYU, DiN VE FELSEFE ARASINDAK.i


BAGLANTI

Felsefe bir dii�iince diizenidir. Oysa, din ve or­


tak.duyu i�in ooyle bir �y soylenemez. Ge!V!kte din
ile ortak.duyu bir araya gelmedikleri halde, nastl olu­
yor da, din ortak.duyu'nun dag1mk ogeleri i9nde bir
oge oluyor? Aslmda, ortakduyu, din gibi kollektif bir
isimdir: Bir tek ortakduyu yoktur. <;iinkii, tarihsel bir
veri, tarihsel bir olu�tur o. Felsefe dinin, ayru zaman­
da ortak.duyunun el�tirisi ve a�dmas1dtr. Felsefe, bu
anlamda, ortak.duyuya k�1 olan sagduyu ile birl�­
mektedir.

55.
ANTONiO GRAMSCi

BiLlM-DiN-ORTAKDUYU ARASINDAKi iLi�KiLER

Din ve ortak duyu, dii�iince diizeni kuramazlar.


C::iinkii, degil kollektif bilin�te, bireysel bilin�te bile
birlige ve biitiinliige ula�mazlar. Buna «kendiliginden»
degil, olsa olsa, yalruz zorba bir yontemle vartlabilir
ancak. G�mi�te buna zaman zaman vanld1g1 olmu�­
tur. Din sorununu, inan� anlammda degil, laik anlam­
da bir diinya gorii�iiyle, bu gorii�e uygun bir davra­
ru� kuralt arasmdaki inarn; birligi anlamma ald1g1m1z­
da, inan� birligine «din» diyoruz da, «ideoloj i», ya da
diipediiz «politika» demiyoruz? Ger-;ekten de, genel
olarak, felsefe diye bir �ey yoktur, ��itli felsefeler,
�itli d.iinya gorii�leri vardtr. insan, bunlann arasm­
da her zaman bir s�me yapar. Bu s�me nastl olur?
Yalruz aydtnca bir se-;me midir bu, yoksa daha kanna­
�ik bir �ey mi? Dii�iince ile davraru� arasmda, hemen
her zaman bir �eli�me yok mudur? Bu durumda ger­
-;ek diinya gorii�ii ne olacakur ? i�i manuga vurursak,
dii�unsel bir olgu olarak ileri siirii len mi, yoksa insa­
nm davraru�mda kendiliginden bulunan ger-;ek bir et­
kinlik mi? Madem, her davraru�m, her zaman politik
bir davraru� olduguna inaruyoruz, oyleyse herkesin
gerc;ek felsefesi davraru�mdad1r diyemez miyiz? Dii­
�iince ile davram� arasmdaki bu �att�ma, yani iki ayn
diinya gorii�iiniin birarada bulunmas1 gibi bir durum­
la kar�1 �tya degil miyiz ? Bu iki ayr1 gorii�ten biri
kendini s0zle belirlerken, obiirii davrant�la gostermek­
tedir. Bunu bir «kotii niyet»e baglamak yanl1� olur.
«Kotii niyet», ayn ayn alman bireyler, hatta a.z\Ok

56
AYDINLAR VE TOPLUM

kalabahk bir tak1m insan i�in doyurucu bir �ama


olabilir. Arna y1gmlarm ya�ammda bir �eli�me belirdi
mi, doyurucu olamaz. Bu durumda « kotii niyet», ta­
rihsel ve toplumsal nitelikte daha derin bir takim �a­
tl�malarm ifadesi olur ister istemez. Bu demektir ki,
ooylesi bir durumda, belli bir diinya gorii�iine sahip
toplumsal bir tak1m ( �ekirdek halinde de olsa ) , kendi­
ni eylem i�inde ortaya koyar ve stras1 geldik�e, orga­
nik bir b;rlik gibi davramr. Birtak1m dii�iinsel baglilik
nedenleriyle, kendinin olmayan bir gorii�ii benimse­
yebilir ve bunu s0zleriyle dogruhyabilir, giderek izle­
digini bile sanabilir bunu. <;iinkii, onu «normal za­
manda» ( 1 ) izliyordur, b!l.\ika bir deyi�le, davram�1
bag1ms1z ve ozerk degil, bag1mh ve baghd1r. Bunu
soylerken, felsefenin politikadan ayrtlam1yacagm1 ve
bir diinya gorii�iinii se�menin de, ele�tirmenin de
politik bir olay oldugunu gostermek istiyoruz.
Onun i�in , her zaman �e�itli felsefe sistem ve a­
k1mlanmn bir arada nastl dogup ya�ad1g1m, yaytldt­
guu, yaytl1rken de ni�in baz1 yonleri ve kmlma �izgi­
leri izlediklerini �iklamak gerekecektir. Bu da, diin­
ya ve hayat!a ilgili sezgileri, ele�tirel ve tutarh bir yol­
dan, bir sistem i�inde toplamak zorunlugunu gosteri­
yor. Yalmz burada «sistem» s0zciiguyle ne anl!l.\i1lma­
s1 gerekiyorsa onu iyice belirlemek ister. Yoksa bu

(1) Normal zcman: Toplulugun organik bir butun


olarak harekete ge(tigi ve kendine ozgu dunya goru­
fiinii ·izledigi «olcganustu zaman» tn karftft anlamma
gelmektedir.

57
ANTONiO GRAMSCi

s0zciigun bilgi\\e ve profesorce kullantld1g1 �amlabi­


lir. Bu sorunun cevab1, yalruzca felsefe tarihinin \er­
\evesi i\inde aranmahd1r. <;:iinkii, insan dii�iincesinin
yiizyillar boyunca ne gibi degi�melere ugrad1g1m, bu­
giinkii dii�iince tarzlffilZl nas1l kollektif bir \abaya
bot\lu oldugumuzu bile ancak felsefe tarihi gostere·
bilir. Ge\mi�in tarihini, yamlmalanna, «say1klamala­
rm.a» kadar ozetliyen, biraraya getiren odur. Tabii,
bu yantlmalar ve «sayiklamalar», ge\mi�in malt olma­
larma ve diizeltilmi� bulunmalanna ragmen, bir daha
ort::ya \lkmaz, yeni diizeltmeleri gerektirmez demek
degildir.
Halk.in felsefe konusunda dii�iincesi nedir? Bu
sorunun kar�1hg1ru halk dilinin \e�itli deyimlerinde
bulabiliriz. Bu konudaki en yaygm deyimlerden biri,
«Olup bitenleri filozof\a kar�1lamak»»tlr. Bu s0ziin iis­
tiinde duracak olursak, pek oyle yabana aulacak bir
�ey olmad1gm1 goriiriiz . Bu «formiil»iin ki�iyi, boyun
egmeye ve sab1rh olmaya \ag1rd1g1 dogrudur. Arna, bi­
raz dii�iiniirsek, goriiriiz ki, en onemli nokta, tam ter­
sine, olup bitenler iistiinde insaru iyiden iyiye dii�iin­
meye \agirmas1dir. Bu formiile gore, olup bitenler o·
Jagan �eylerdir, oyle oldugu i\in de, insarun hoyrat\a
ve i\giidiisel tepkilere kendini kapurmamas1, akhm
kullanarak olaylara korkusuzca gogus germesi gerek­
mektedir. Bu \e�it halk deyimleriyle, halkm tuttugu
yazarlann benzer deyi�leri ( biiyiik sozliiklere b�vu­
rarak ) bir araya getirilebilir: i�te o zaman goriiliir ki,
bu «felsefe» ve filozof\a» terimleri, insamn davraru�
�ma bi!in\li bir yon veren b:r zorunluk kavranu, il-

58
AYDINLAR VE TOPLUM

kel ve hayvansal tutkulan altetme anlamma gelmek­


tedir. Ortakduyunun astl ozil ve yarulmadan sagduyu
ad.t verebilecegimiz �ey bundadir, ki bu da hi\ �ilphe­
siz, geli�tirilmeye, bir birlik ve biltilnlilge kavu�tu­
rulmaya deger bir �eydir. i�te yine, bundan otilrildiir
ki, «bilimsel» felsefeyi, «pi:ipiller» felsefeden, yani da­
gm1k gorii� ve dil�ilncelerin biltilnilnden ba�ka bir
�ey olmayan felsefeden ayiramayiz.
�imdi, her tilrlil dilnya gorii�ilniln ve felsefenin
ana sorunu \tktyor kar�1m1za. 0 felsefe ki, bir killtii r
akmu, bir «din», bir «inan\» olmu�, yani pratik bir
davram� ve istem yaratm1�ur ve bu sonuncularda ku­
ramsal bir «Oneill» olarak yer alm1�ur. Burada «On­
eill» yerine «ideoloji» diyebiliriz. Tabii, ideoloji ke­
limesini burada, sanatta, hukukta ve ekonomik \abac
larda, bireysel ve kollektif hayatm biltiin belirtilerin­
de kendini gosteren en yiiksek bir dilnya gorii�il anla­
mmda kullamyoruz. B�ka bir deyi�le, sorun biltiin
toplumsal y1gmlarda ideoloji birligini silrdilrrnektedir.
<;:ilnkil, bu y1g1nlan birl�tiren ve birbirine per\inle­
yen bu ideolojidir. Dinlerin, i:izellikle, katolik kilise­
sinin gilcii , diln oldugu gibi bugiin de, biltiin bir
«dinsel» toplulugun ogreti birliginin zorunluguna iyi­
den iyiye inanm1� olmalarmdan geliyor; Bunlar, «oku­
mu�» s1mfla halktn bi.tibirinden kopmamasma \alt�­
maktad1rlar. Katolik kilisesi, her zaman, ortaya iki
ayn din \tkmas1ru, yani aydmlann ve «basit insanla­
rm» dini diye iki ayn din yaraulmas1ru onlemek i\in
olesiye bir sav� a\ITH�Ur. Bu sava�. kiJise i\in ciddi
bir takim sakmcalar yaratm1�ur, Arna, bu salancalar

59
ANTONiO GRAMSCi

biitiin sivil toplumlan degi�tiren ve dinler bak1mmdan


y1k1c1 bir el�tiriyi kapsayan tarihsel siirece baghdtr­
lar. Papazlar struftrun kiiltiir alarundaki orgiitlenme
giic;lerini yiikseltmesi ve aydmlarla «basit insanlar»
arasmda siirdiirebilmesi de buna baghdtr. Cizvitler,
hie; �iiphesiz, bu dengenin en biiyiik ic;�ileri olmu�lar­
dtr Bu dengeyi saglamakta ve siirdiirmekte ellerin­
den geleni yapm1�lard1r. Kilise ic;inde, felsefenin ve
bilimin gereklerini kar�dayacak, onlan memnun edecek
ilerici bir ak1mm ortaya c;1kmas11u saglayan da onlar·
dtr. Arna, bunu oylesine yava�, oylesine diizenle yiirii t­
mii�lerdir ki, bu alandaki degi�meler, kilise ic;inde kok·
Iii yenilik istiyenler ( integralisti ) « devrimci» ve de­
magojik gorniidiigii halde, «basit insanlar» ca farke­
dilmemi�tir.
ic;kinlik ( immanence ) felsefelerinin en c;ii riik
yanlarrndan biri, genellikle, alt tabaka ile iist ta­
baka, «basit insanlar»la aydmlar arasmda ideo­
lojik bir birlik yaratmay1 ba�aramam1� olmalan­
d1r. Batt uygarhg1 tarihinde, bu olgu, kilise ka�1smda,
Ronesans'rn, bir baktma da reform'un iflas1yla, Avru­
pa �apmda meydana gelmi�tir. Bu giic;siizliik, kendi­
ni, ozellikle, ogretim sorununda gostermektedir .Soy­
le ki, «ic;kinlik» fclsefeleri, c;ocugun egitiminde, dinin
yerine bir ba�ka kavram orataya koymaya c;ah�mam1�­
ttr. Bu da, sahte bir tarihc;iligin �u sac;ma iddiasma yol
�mt�ttr: Buna gore, giiya bu dinsiz ve tanntammaz
egitimciler, «Din insanltgm c;ocukluk aoneminin felse­
fesidir ve kendini c;ocukta yeniler» diyerek, dinsel og­
retime hak tan1m1�lardtr. idealist felsefe de, balk

60
A YDINLAR VE TOPLUM

iiniversiteleri adt verilen okullarda ( ya da benzeri


kurulu�larda ) kendini gosteren ve ama-;lan «halka
yonelmek» olan kiiltiir aklflllanna her zaman k�1
koymu�lar, bunu da bu akunlarm yalruz olumsuz yon­
lerine kar�1 yapm1�lard1r. Oyle olmasayd1, gordiikleri
yanh�hklan diizeltir, daha iyisini ortaya koyarlard1. As­
lmda, bu «halka yonelme» akimmm 1;ok ilgi 1;elcici ve
iizerinde durulmas1 gereken yonleri vard1. Bunlar, il­
kin ba�anh sonu1;lar elde ettiler. Ba�artl1 sonu-;lar der­
ken, �unu s0ylemek istiyorum: «Basit insanlar» yiik­
sek bir kiiltiire ve bir diinya gorii�iine varmak i1;in i1;­
ten bir co�kunluk ve gii1;lii bir bilin-; gosterdiler. Hi1;
�iiphesiz, herhangi bir organik yap1dan yoksundu bu
ki�iler, felsefe a1;1smdan oldugu kadar, saglam bir kiil­
tiir merkezciligi ve orgiitii 'baklffimdan da. Halk iini­
versitelerinde insan, ingiliz tiiccarlan ile Afrikal1 zen­
ciler arasmdaki o ilk ili�kilere tarukhk ediyormu� gibi
oluyordu; sanki kiil1;e kiil1;e alunlara kar�1hk bir ta­
kim incik boncuklar veriyorlardl. Tuhaf bir deg� to­
ku� ! Arna, i�in aslmda da ooyle olmas1 gerekiyordu.
<;iinkii, dii�iincenin organik biitiinliigiiniin ve kiiltii­
rel saglamhgm varhgi ancak ayd1nlar ile «basit insan­
lar» arasmda teori ile pratigin birl�tirilmesi ve gerek­
li birligin saglanmas1 ile miimkiindiir. A1;1k1;as1, aydm­
larm bu y1gmlann organik aydmlan olmalar1, bu y1gm­
lann giinliik davram�larlnln ortaya koydugu ilkeler ve
sorunlar iistiinde durup onlan tutarh hale getirmeleri
gerekirdi. Aynca, bunu da toplumsal ve kiiltiirel bir
biitiin yaratarak yapmalan gerekirdi. Az once degindi­
gimiz sorun, burada da kar�lffilZa pk1yor : Bir felsefe

61
ANTONiO GRAMSCi

ak1m1, yalruz sm1rh bir aydmlar toplulugunu ilgilen­


diren ozel bir kiiltiir geli�mesi iistiinde �ah�Ugl Za­
man ffi1 bir felsehe alnmidtr, yoksa tersine, bir yiiksek
dii�iinceyi ortakduyuya «indirgemeye», uygulamaya
�ah�ttgl, bunu yaparken de hi�bir zaman «basit insan­
lar»la olan ili�kisini koparmamaya di�kat ettigi ve bu
ili�kide ele ahrup �oziimlenmesi gereken sorunlarm
kaynagm1 buldugu zaman ml bir felsefe ak1m1d1r? Biz
diyoruz ki, bir felsefe ancak bu ili�ki ile « tarihsel» ola­
bilir, bireysel ozlii entellektiialist ogelerle kurulabi­
lir; ancak ooylelikle «ya�1yan» bir dii�iince niteligi ka­
zanabilir. ( 1 )
Praxis ( 2 ) felsefesi, ba�lang1�ta ancak taru�mah
ve ele�tirel bir goriinii� altmda, kendinden onceki ve
bugiinkii somut dii�iincelerin ( ya da, y�1yan kiiltiir
diinyas1run ) bir a�amas1 olarak; sonra da, her �eyden
once, «ortakduyu»nun ele�tirisi olarak goriilebilir. C::iin­
kii , bu felsefe ortakduyuya dayanarak, «biitiim> insan­
larm filozof olduklarm1 gostermi� ve astl sorunun bir

(1) Belki felsefe ile ortakduyu arasznda, birinci evre­


den ikinciye gefiii daha iyi belirtebilmek ifin bir ayrzm
yapmak yararlz olacaktzr. Felsefede, ozellikle diijiince
ile ilgili bireysel faba niteliklerinin belirtilmesi soz ko­
nusudur. Ortakduyuda ise, tersine, belli bir balk orta­
mznda, belli bir fagzn yaygzn ve cinsil (genetique)
ozelliklerinin ortaya konulmasz soz konusudur.
(2) Praxis T eori (felse/e) ile pratigin (praxis) bir­
biriyle tam bir dialektik /eaynajmasz anlammda Marks­
ftltk.

62
AYDINLAR VE TOPLUM

bilimi ex nova ( mutlak bir yenilik ) olarak bireysel


hayata sokmak degil, daha once var olan bir etkinlige
el�tirel ve yeni bir nitelik kazand1rmak. oldugunu
�tl<lanu�ur. Praxis felsefesi, ayni zamanda, aydmlar
felsefesinin de bir ele�tirisidir. Aydmlar felsefesi, fel­
sefe tarihinin dogmasma yol ai;m1�ur ve bireysel bir
felsefe olmak bak1mmdan ( �nkii, ozel yetisi olan ki­
�ilerin i;abastyla geli�mi�tir ) , ortakduyunun, hii; de­
gilse toplumun en kiiltiirlii katlanmn ( dolay1siyle de
halkm ) ortakduyusunun geli�me «noktalan» saytla­
bilir. Bu bak1mdan, felsefe ogretimine ba�larken, ge­
nel kiiltiiriin geli�me siirecinden dogan sorunlan, sen­
tez halinde ortaya koymahd1r. Bu genel kiiltiir, ktsmen
felsefe tarihinde yans1maktad1r. Eide belgeler bulun­
madig1 ii;in yaztlamayan ortakduyu tarihinin yoklugun­
da, felsefe tarihi , bu soziinii ettigimiz sorunlarn ele�­
tirisini yapmak, onlarm geri;ek degerini ( eger bugiin
de varsa ) , eski anlamm1 gostermek, yeni i;agda� so­
runlan, ya da bugiinkii bii;imleri ile, eski sorunlar1 ta­
rumlamak ii;in ba�vurulacak tek kaynakur . . .
Aktif balk adammm davram�1 pratiktir, ama dav­
ram�mm her zaman teorik bilincine varm1� degildir
( ki, bu bilini;, diinyay1 degi�tirdigi oli;iide onu bilmek,
onu tammak demektir ) . Aktif balk adam1mn kuram­
sal bilini;le davranmas1, tarihsel yonden, tutars1z, i;eli­
�ik olabilir. Denebilir ki, onun iki i;e�it kuramsal bi­
linci vard1r ( ya da tek bir i;eli�ki bilinci ) Birincisi, ii;­
sel olarak, eylemindedir ve giinliik geri;egin degi�tiril­
mesinde onu i�birligi yaptg1 arkada�lanna daglar; ikin­
cisi •ise, gei;mi�ten kendisine kalan ve iistiinde kafa

63
ANTONiO GRAMSCi

yormadan kabullendigi bir bilim;;tir ki, «sozsel» bir


a<;;d<ltg1 vardir. Bu sonuncusuna, «s0zsel» deyip. ge<;;­
memek gerekir. \:iinkii, belirli bir toplumsal takunla
ili�kiler kurar, ki�ilerin moral davr�lanru etkiler,
az ya da <;;ok enerjik bir bi<;;imde, istemlere yon verir.

Bu « s0zsel» dii�iinii� oyle bir noktaya varabilir ki, bi­


lin<;; <;;eli�meleri hi<;;bir karara, hi<;;bir se<;;meye yer vere­
mez olur, ki�iyi hem ruhsal, hem pratik bir uyu�uklu­
ga siiriikler. Demek ki, insanm kendi kendini anlama­
s1, tammas1, ger<;;egin bilincine varmakta daha yiiksek
bir noktaya ula�mas1 once ahlak, sonra da politik a­
landa, kar�1t yonlii politik «egemonia» sav�1 i<;;inde
miimkiin olabiliyor. Belki bir baski ( egemonia ) giicii­
niin bir ogesi olma bilinci ( yani politik. bilin<;; ) ' «ken­
di kendinin bilincine» varmarun ilk a�amas1d1r. Bu
a�amada teori ile pratik birl�ir. Bu birle�me bile, go­
riildiigi.i iizere, mekanik bir olgunun sonucu degil,
tarihsel bir olu�tur, ki bunun b�lang1<;; evresini pek
de i�giidiisel diyemiyecegimiz bir «ayudetme», «kop­
ma» ve bag1msizhk duygularmda buluyoruz. Bu duy­
gu, geli�erek, sonunda birlik ve biitiinliik niteligi t�l­
yan bir diinya gorii�iine varu. i�te bunun i<;;in baski
( egemonia ) kavramirun politik ge�mesinin pratik
politi.k.a yonii di�1nda, ne denli biiyiik bir felsefe ilerle­
yi�i gosterdigine deginmek gerekir. C::iinkii, bu kavram,
ister istemez, bir d�iinsel birlik ve ortakduyuyu a�m.1�
ve, hayli dar sirurlar i<;;inde de olsa, ele�tirel du­
ruma ul�m.1� olan bir ger�k kavramma uygun bir ah­
lak gerektirmektedir.
Bununla birlikte, �unu da soylemek gerekir ki,

64
AYDINLAR VE TOPLUM

praxis felsefesinin son geli�melerinde, teori ile pra­


tigin birligi kavram1 daha yeni yeni derinle�tirilmeye
b�lanm1�ttr. Mekanizmarun kalmttlan ha.la ortada
durmaktadtr. <;:iinkii, teoriden bir «hiitiinleyici»,
pratigin «yedek parr;ast» ve hizmeti;isi diye s0z edil­
mektedir. Bu sorunun da tarihsel olarak ortaya konul­
mas1 gerekir. Yani, aydtnlar politikas1, sorunun bir
yonii olarak ele almmahdrr. El�tirel yoldan insarun
kendi sinif bilincine varmas1 demek, tarihsel ve poli­
tilc olarak bir ser;kin aydm s1rufmm yarattlmas1 de­
mekt-lr: Bir insan y1gm1 ( kelimenin en geni� anlamm­
da ) orgiitlenmeden, kendini b�kalanndan ay1rdede­
mez, «kendiliginden» bag1ms1z bir d.uruma gei;emez.
Aynca, hir; bir orgiit yoktur ki, ir;inde aydm, yani or­
giitleyici ve yonetici bulunmasm. Yine, aydm ve filo­
zof yeti�iminde <<UZmanla�ml�» kirnseler arasmda, teo­
ri - pratik takunlarinin teorik yonii somut olarak ay­
rtlmam1� bir orgiit de yoktur. Ama bu aydtn yeti�tir­
me yolu uzun, giir; ve r;eli�melerle, ilerleyip gerileme­
ler, ayrtlrp yeniden bulu�malarla doludur. Biitiin bun­
larda, halkm «baghl.tgt», kimi zaman oldukr;a biiyiik
giir;liiklerle kar�1la�rr. ( Kiiltiir olayma y1g1nlarm kattl­
mas1 ve bu olaym geli�mesinde rol oynamas1, b�lan­
gti;ta bagltlrk ve disiplin bir;iminde olmu�tur ) . Geli�me
siireci, bir aydm-halk diyalektigine baghd1r. Ayd1nlar
takrm1 hem nicelik, hem nitelik olarak geli�ir. Arna,
yeni bir «geni�lige» ve aydtnlar ooliigiiniin yeni bir
«karma�1gma» dogru her atth�, basit halk y1g1rurunki­
ne benzer bir harekete baghdrr; bu y1gm, yiiksek bir
kiiltiir diizeyine ul�maya r;ah�makta, gerek bireysel

65
ANTONiO GRAMSCi

i;abalarla gerek a�ok onemli tak1mlarla uzman aydm


katlarma dogru etki alanlarm1 geni�letmektedirler. Arna
bu siire ii;inde, oylesi durumlar kendini gosterir ki, kit­
le ile aydmlar arasmda ( ister birka� aydm, ister bir bO­
liik aydm arasmda ) bir kopu� olur. Bunun sonucu ola­
rak da «yedek par�al1k», «tamamlay1c1hk» ve baghlik
duygulari �tkar ortaya. Bu iki ogeyi boliip birbirinden
ay1rdtktan sonra, teori-pratik ooliiguniin «pratik» 0-
gesi iistiinde durmak ( bu iki ogeyi ayirmak yetmez, sa­
dece bunu yapmak mekan:k ve uzla�mac1 bir i�lem
olur ) , aslmda hayli ilkel ama hala ekonomik ve kor­
poratif bir tarih evresi i�inde olmak demektir.
Bu evrede, «yapmm» gene! i;er�evesi nice! olarak degi­
�ir ve tam bir iistyap1 niteligi belirmeye ba�lar ki, bu
heniiz organik bir bi�im alm1� degildir.
Diinya gorii�lerinin kurulmas1 ve yay1lmas1 konu­
sunda, politik parti!erin modern diinyadaki onemini
belirtmek gerekir. Bu partiler onemlerini astl, diinya
gorii�lerine uygun bir ahlak ve politika yaratmalann­
dan ve bunlarm tarihsel «deneycileri» olarak i;al1�ma­
larmdan almaktad1rlar. Partiler, pratik ve teorik alan­
da etkin yigmlar1 s�erler. Bunda, teori ile pratik ara­
smda oylesine s1kt bir ili�ki kurarlar ki, diinya gorii�ii
daha kokten, daha canh bir yenilik kazamr ve eski
dii�iince bii;imlerinin kar�1sma �tkar. BOylece, denebi­
lir ki, partiler bir tak1m yeni dii�iinsel ve toptanc1 kav-
1
ramlar ortaya koyarlar, yani, geri;ek tarihsel bir sii-
r� olarak, pratik ile teori arasmda birle�tirici bir po­
ta i�ini goriirler. Onun ii;in, partinin, «labour party»
omegine gore degil, bireysel kaulmalarla kurulmas1

66
AYDINLAR VE TOPLUM

gerektigi zorunlugu �1kar ortaya. <;:iinkii, asil sorun,


«ekonomik bakimdan etkili olan her y1gm1» eski ka­
hplara gore degil, organik yeniliklerle yonetmektir.
Bu yenilikler, ba\'lang1�ta ancak sefkin'Ierin arac1hg1y­
la bir y1gm niteligini alabilir. <;:iinkii, bu se�kinler i­
�in, insan �abasmda bulunan dii\'iince, bir ol�iide,
sistemli ve tutarh bir bilin�, a�1k ve kesin bir istem
olmu�tur.
Praxis felsefesi ile ilgili en son geli\'meleri orta­
ya koyan bir tartl\'ma, bu evrelerden biri iistiinde dii-
1>iinmeye �agmyor bizi. ( 1 ) Tiim d1\'sal bir nitelik
ta�1yan mecaniste bir gorii�ten nasil activiste bir gorii­
:;;e ge\'.ildigini gorebiliriz. Bu activiste gorii�, bu tar­
tl�ma masmd.a goriildiigii gibi, pratik ile teori birli­
ginin ( heniiz boyle bir bile�ime tam anlam1ru ver­
medigi halde ) tiim bir uyuma yakla�maktad1r. Gere­
kirci ( deterministe ) , kaderci, mekanist ogenin, nasil
praxis felsefesinin ideolojik bir kokusu oldugunu, be­
lirli toplumsal katlarm zorunlu k1ld1g1 ve tarih bak1-
rrundan hakh gosterdigi bir �e�it din ve ( uyu�turucu
madde niteliginde ) bir uyanct oldugunu gormek
miim.kiindiir.
Kavgaya b31'lamak insarun kendi istemiyle olma­
d1g1 i�in, kavga da bozgundan bozguna dii\'iince, meka-

(1) Gramsci, o szralarda yapzlmtf bir tartz1mamn


Cultura dergisinde yayznlanan bir ozetinin fagrz11mzm
yapzyor. Sozu edilen yazz, franszzca fevirmenlere gore
Avusturyalz yazar D. E. Mirski'nin Bol�vizmde Par­
ti ve Demokrasi adlz kitabzndan bir boliimdur.

67
ANTON!O GRAMSC1

nik gerekircilik korkuni; bir ruhsal diretme, bir birlik.,


inatp ve sab1rh bir dayatma giicii oluverir. « �imdilik
yenildim, ama biliyorum ki, olaylarm akt�1 benden ya­
na geli�mekte . . . » Ge�k istem inani; bii;imine, bir i;e­
�it ussal tarih bii;imine, dinsel bir bireycilik kthgma bii­
riiniir. Bu durumda bile, «olaylarm ak1�1» iistiinde is­
temin dogrudan dogruya ve giii;lii bir etkide bulundu­
gunu, ama bunu kendinden utanan ortiilii bir bii;imde
yapttgm1 gostermek gerekir. Aynca �unu da g&ter­
mek gerekir ki, bundan ele�tirel bilini;ten yoksun bir
tak1m �li�meler de dogmaktadtr. Arna, «ast durumda­
kiler» yonetici durumuna geldigi ve y1gmm ekono­
mik i;abasmm sorumlulugunu yiiklendigi zaman, meka­
nizma bir an, yakm bir tehlike olarak belirir ve o za­
man biitiin bir dii�iince sistemi yeni ba�tan ele almtr.
(:iinkii, toplum hayatmda deg4;iklik olmu�tur. Ni�n
«olaylarm akt�» alan1 ve smm daha darla�1yor? \:iin­
kii, eger «ast durumundaki» diin bir �ey idiyse, bu­
giin aruk bir fey degil, tam tersine, tarihsel onemde
bir ki�idir; diin yabanc1 bir isteme karftkoyan sorum­
suz bir ki�i gibi davraruyorduysa bugiin kendinde so­
rumluluk duymaktadtr. (:iinkii, arttk bir kt1rpkoyan,
bir gorevli, etken ve giri�ken bir ki�idir.o. Peki, diin
geri;ekten basit bir «kar�tkoyu�», basit bir « sorum­
suzluk», basit bir « �ey» miydi? Hit; �iiphesiz ki, ha­
y1r. Burada, kaderciligin, geri;ek ve etkin bir istemin
giii;siizliigiinii ortmekten ba�ka bir i�e yaramad.tgll11
gostermek gerekir. i�te bundan otiirii mekanik gere­
kirciligin koflugunu ortaya koymahytz. Denebilir ki,
balk ytgll11nm «safdil» felsefesi olarak ai;1klanabilen

68
AYDINLAR VE TOPLUM

ve salt bu yonii ile kaba gi.iciin Oziinlii bir i:igesi olan


mekanik gericilik aydmlarca, tutarh ve derin dii�iince
iiriinii bir felsefe olarak ele almd1g1 zaman da, bir uyu­
�ukluk, aptaka bir «kendi kendineyeterlik» kaynag1
olur; bu da, «a�ag1 durumdaki insanm» yonetici ve
sorumlu duruma g�mesini beklemez. Halk y1gmmm
bir boliigii, a�ag1 durumda olsa bile, hep yi:inetici ve
sorumludur ve bir boliigiin felsefesi teorik bir oncele­
me degil, edimsel bir zorunluk olarak da, biitiiniin fel­
sefesinden i:ince gelir.
Mekanist d.iinya gorii�iiniin, alt tabakalarm dini
oldugu, hiristiyanhgm ge�irdigi geli�meden gi:iriile­
bilir. Belki bir tarihsel di:inemde, belirli tat ihsel ko­
�ullar i�inde bir «zorunluluktu» ve zorunluluk olagel­
mi�ti. Bu, aym zamanda, halk y1gmlan isteminin
bir bi�imi, diinya ve y�am ussalligmm belirli bir �ek­
li olmu� ve olmakta devam etmi�, gene! kadrolarm
ger�ek pratik �abalanm saglami�ur. 1 932'de Civilita
cattolica'da yay1nlanm� bir yaz1dan aktard1g1m �u par­
�a, bana oyle geliyor ki, Hiristiyanhgm bu gi:irevini
� iyi dile getiriyor:
«Giivenli bir gelecege, ahret mutluluguna adan­
m1� ruhun oliimsiizliigiine, sonsuz mutluluga varabil­
me gi.ivenine olan in�, i� olgunluguna ve mhsal
yiicelige varma yolundaki verimli �alt�manm ba�hca
ogesi olmu�tur. Ge�ek hiristiyan bireyciligi, lrendisi­
ni zaferlere ul�uran atd1� gi.iciinii burda bulmu�tur.
Hiristiyanlarm biitiin �leri bu soylu ama� �evresin­
de toplanm�ur. Ruhu �iipheler i9nde yipratan dii­
�iince kararsizhgmdan kurtulan oliimsiiz ilkelerin 1�1-

69
ANTONiO GRAMSCi

gmda aydmhga eren insan, umutlarmm yeniden dog­


dugunu hissetmi�tir. Kotiiliige kar�1 ac;t1g1 sava�ta,
kendini iistiin bir giiciin destekledigine inanarak ken­
di kendine kar�1 zor kullanm1� ve diinyay1 avucuna
alm1�t1r.»
Burada yine, «safdil» h1ristiyanhgm sesini duyu­
yoruz, yoksa halk y1gmlanm uyu�turan, cizvitle�mi�
h1ristiyanhgm sesini degil. Arna, Calvin'ciligin duru­
mu ( ki, auhm duygusunu ala:bildigine geni�letmi�tir ) ,
kader ve « tannsal kayra» kavramlan ile c;ok daha an­
lamhd1r.
Yeni diinya gorii�leri, halklarca tutularak nic;in
ve nasil yay1hrlar? Bu yayilma siireci ic;inde ( ki, bu ,
aym zamanda, eskinin yerini alma, c;ogu zaman da, es­
ki ve yeni arasmdaki bile�im siirecidir ) , yeni diinya
gorii�iiniin ortaya konulu� ve ac;iklam� bic;iminin bir
etkisi var m1dir acaba ? Aynca, bu ac;1klamay1 yapan
ki�i ile onun dayand1g1 bilgin ve dii�iiniirlerin de, ye­
ni dii�iinceyi benimseyenlerin aym orgiite bagh kal­
malarmda bir paylan var m1dir? Gerc;ekte, soziinii etti­
gimiz bu ogeler ' toplumsal takima ve bu tak1mm ele ah­
nan kiiltiirel diizeyine gore degi�ir. Arna dii�iincelerini,
gorii�lerini pek oyle kolay kolay degi�tirmeye yana�ma­
yan halk y1gmlan iistiine yapilacak bir ara�tlrma bu ko­
nuda, 0zellikle yararh olur. Yalmz burada, onlan «saf» ,
bozulmam1� bic;imleri ic;inde kabul etmeli ve onlarm az
c;ok kural-d1�1 ve garip bir «hil�im» olduklar1ru da
unutmamahdir. Akla uygun, mantiksal bir tutarhg1
olan bic;imin, ag1r basan hie; bir karuti kii�mserniyen
tamamlay1c1 dii�iince yontemlerinin niteligi de onem-

70
A YDINLAR VE TOPLU.M

lidir. Arna, bunlar kesin olmaktan c;ok uzakmlar.


Bunlar ikinci derecede yararh olabilen ogelerdir; 0zel­
likle, bir bunahm ic;inde olan, yeni ile eski arasmda
bocahyan, eskiye olan inancm1 yitirmi� ama yeni ic;in
heni.iz karara varamam1� bir insana yararh olabilen
ogeler.
Di.i�i.iniir ve bilginlerin yetkileri ic;in de aym �ey
soyleneb:lir. Halk �rasmda bu yetkiye bi.iyiik deger
verilir. �u da bir gerc;ektir ki, her di.i�i.incenin, her
gori.i�i.in kendi di.i�i.ini.irleri, kendi bilginleri vardtr;
yetki de payla�dmaktad1r. Ote yandan, insan, her
di.i�i.ini.ir ic;in bir aynm yapabilir ve soylediklerinin
gerc;ek degeri i.isti.inde ku�kuya dii�ebilir. Biitiin bun­
lardan �u sonuca varilabilir: Y eni kavramlarm yaydma
siireci, politik yani son kertede toplumsal nedenler­
den dogmaktadtr ve bu si.irec;te man.uksal tutarhk,
yetki ve orgi.itleme ogelerinin bi.iyi.ik bir roli.i vardtr;
gerek ayn ayn bireylerde, gerek kalabahk talumlarda
genel yonelim belirirbelirmez, bu rol de ortaya c;ikar.
BOylece, felsefenin ha1k y1gmlarmda ancak bir inane;
olarak ya�1yabilecegi sonucuna varabiliriz. Her �ey bir
yana, bir halk adammm di.i�iinsel durumu goz oniine
getrilsin: Onun yeti�mesinde rolii olan ogeler, bir ta­
k1m kamlar, inanc;lar, deger olc;iileri ve davraru� ku­
rdland1r. Eger kar�1smdaki k.imsenin gorii�lerine ay­
km bir gorii�ii savunan her ki�i, hafaca ondan daha
iistiinse, kamtlar1 ondan daha iyi ortaya koymay1 ba­
�am ve «manuk giicii» ile ona laf sayletmez. Peki, oy­
leyse, balk adam1 kendini savunam1yor diye, inanc1-
01 degi�titsin mi? Oyle olursa, giinde dort kez, yani

71
ANTONiO GRAMSCi

hafaca iistiin bir has1mla kar�1 kar�1ya geldik\e, dii­


�iincesini degi�tirmesi gerekecektir. Onun felsefesi
hangi ogeler ustiine kurulmu�tur? Ozellikle, kendisi
i\in biiyiik onem ta�1yan «davraru� felsefesi» nedir?
En onemli oge, hi\ �iiphesiz, akla dayanmayan bir oge,
yani inan\tlr. Arna, kime, neye olan inan�? Her
�eyden once, insarun bagh oldugu toplumsal takima
( ki, olaylar1 onun gibi degerlendirdigi ol�de bagh­
dir ona ) olan inanci. Hasmmm tiirlii kamtlara ba�vu­
rarak kandinnaya ,\al1�tlg1 halde tongaya basm1yan
halk adim1, kalabal1k bir halk y1gm1run oyle her ko­
nuda kanabilecegine inanmaz. Tabii, kendi dii�iincele­
rini, gorii�lerini kendi b�1na derinlemesine geli�tire­
cek, savunacak yetide olmad1gm1 ; bagh bulundugu
topluluikta, bunu hasmmdan daha iyi yapacak ki�ilerin
bulundugunu bilir; en ince ayrmulanna kadar tam
bir tutarhk i\inde, inancrnm nedenlerini a9k s�ik
kendine anlatuklanru ve onlara aklmm yattlgm1 ha­
tirlar. Bu nedenleri, �imdi somut olarak haurlam1yor­
dur, onlarm neler oldugunu s0yliyemez belki. Arna,
onlarm v a r olduklariru, k e n d i n e inandmcr
bir bi9.mde anlauld1g1ru hatirlamaktadir. Bir kez \ar­
p1c1 bir bi\imde inanm1� bulunmas1, inanc1run siirekli
olmas1run siirekli bir nedenidir' bu inan� kendine ozgii
kan1tlar1 bulamasa bile.
Bu g0rii�ler bizi �u sonuca gotiiriiyor: Halk y1-
g1nlarmm yeni inan\lar1, egemen sm1flarm gene! c;:i­
karlanna aykin iseler, son derece dayamkstz olurlar.
Bunun hoyle oldugunu anlamak i\in, dinlerin ve kili­
senin kaderi iistiinde dii�iinmek elverir. Din,

72
A YDINLAR VE TOPLUM

ya da �u bu kilise, kendi oz inanc1ru saglam bir


orgiitle ve siirekli olarak si.irdiirdi.igu ol�de clinliler
toplulugunu elinde tutabilir. Bunun ii;in de dinin kural­
larm1 yorulmad.an savunmas1, her an ve her yerde,
ayru kamtlara dayanarak sav�mas1 ve dine, hii; ol­
mazsa gori.ini.i�te di.i�i.inceye onurunu saglamakla go­
revli, bi.iyiikli.i kii�kli.i bir aydm takmum kendine bag­
lamas1 gerekir. Kilise ile dinliler arasmdaki bag, poli­
tik nedenler yi.iziinden, birden kopuverseydi ( Frans1z
Devriminde oldugu gibi ) , kilisenin zaran i;ok bi.iyi.ik
olurdu. Hele, giinliik tapmma, belli bir zamarun suur­
lar1m a�s-ayd1, bu zarar daha da kesin olurdu her hal­
de. Ya da, hii; degilse yeni mezhepler ortaya i;1kardt;
rJtekim, Fransa'da eski dinle birle�erek ortaya i;1k­
m1�ur da. Bundan, ortakduyu ve, genel olarak, eski
diinya gori.i�lerinin yerini almaya i;a11�an her tiirli.i ki.il­
ti.ir aktm1 ii;in belirli bir taktm zorunluklar pkartlabi­
lir. Soyle ki: 1 . Kendi 0zel kamtlanm ( yeni deyi�ler,
yeni bii;imler ii;inde ) durmadan tekrarlamak; 2. halk
y1g1rurun �kilsiz ogesine ki�ilik kazand1rmak ii;in, her
zaman daha geni� halk tabakalarmm di.i�i.ince di.izeyini
dunnadan yi.ikseltmek; bu da, halk y1gmlan ii;inden,
dogrudan dogruya yeni tipte � aydmlar i;tkmasma
i;ah�mak ve aradaki ili�kileri si.irdiirmek demektir. Bu
ikinci zorunluk, doyurucu olursa, bir doneQ'lin « ideolo­
jik panoramast» m geri;ektt:n degi�tirebilir. Zaren bu
se�inler,. kendi tak1mlan .i�nde d�iince ve bilgi yeti­
lerine gore ( ba�mda bireyci bir filozof bulunan ) bir
degerler basamag1 yaratmadan ortaya i;ik1p gel�emez­
ler. Yaln.tz, bu filozofun, ideolojik toplulugun istek-

73
..ANTONIO GRAMSCi

lerini somut olarak yeniden ya�1yabilecek, bireysel bir


beyne ozgil gilciin yeterli olam1yacagm1 anliyabilecek,
dolay1siyle de, kollektif bir dii�iiniiriin , dii�iince yon­
temlerine daha uygun, cl.aha bagh bir kollektif ogreti
bi�imini ortaya koyabilecek yetide olmas1 gerekir.
BOylesi bir y1gmm kurulmas1, her hangi bir ide­
oloji �evresinde bu amaca, felsefe ile ya da dinsel i­
nan� bagnazhg1 ile itelenmi� bir ki�inin, ya da bir
takimm ( kesin ) yaratma istemine bagh olamaz �iip­
hesiz. Dii�iince yollarmm tarihselligi ve ak1lc1hgm ger­
�ek ele�tirisi kendini, balk y1gmmm bir ideolojiye ka­
t1lmas1, ya da kat1lmamas1 ile gosterir. Geli�i gilzel,
keyfe bagh• kurulu�lar, tarih boyunca, kimi zaman, giin·
liik ger�eklerin elveri�li olmalan sayesinde halk�a tu­
tulur gibi goriinmelerine ragmen, erge� elen�lerdir.
Oysa, karma�tk ve organik tarihsel bir donemin istek­
lt:rine uygun kurulu�lar, en sonunda, iistiin gelmi� ve
krndilerini kabul ettirmesini ba�arm1�lardir, kendileri­
ni ancak garip ve karma�tk yollardan kabul ettirdikle­
ri say1s1z bir taktm «ara» evrelerden g�mi� olsalar
bile.
Bu geli�meler ortaya say1s1z bir taktm sorunlar
�1karmaktadir. Bunlarm en onemlileri, kafaca olgun
diyebilecegimiz �e�itli katlar arasmdaki ili�kilerin iis­
lubunda ve niteliginde ozetlenen sorunlardir. Bu so­
runlar, aynca list tabakalarm yarauct katlannm alacag1
ve almas1 gereken onemde ve gorevde 0zetlenebi­
lir. Bu katktlarsa alt tabakalarm yeni ele�tirel kavram­
lar1 taru�1p geli�tirme yetileri ile ili�kilidir.
·

Demek, onemli olan, taru�ma ve propaganda

74
A YDINLAR VE TOPLUM

ozgiirlugiiniin sm1rlarm1 �izmektir. Burada ozgiirliik


kelimesini, yoneticilige ·ve yurt giivenligine deggin an­

lamda degil, yoneticilerin kendi davram�lanna �izdik­


leri s1mrlar anlammda, ya da, bir kiiltiir politikasmm
yoniinii belirtmek anlammda kullamyoruz. B�ka bir
deyimle, «bilimin haklan» m, bilimsel ara�tmnalarm
smirlarm1 kim �izecek? Bu haklar ve s1mrlar ger�ekten
tam olarak �izilebilir mi? En yeni, en giizel ger�ekleri
sab1rla ara�urma, onlan daha a�1k, daha tutarh for­
miillere baglama i�inin ( en onemli goriinen ilkeler
durmadan taru�ma konusu yapdsa bile ) her bilginin
ozgiir �abasma b1rakdmas1 zorunlu gibi goriinmekte­
dir. Bununla birlikte, ooylesi taru�malar, bilimsel a­
ma�larmdan uzakla�tmhp, ki�isel pkarlar ugruna siir­
diiriilmek is tendi mi, i�in bu yanm1 ortaya koymak pek
gii� olmayabilir. .
Belli bir iilkede, ideolojik diinyay1 hareket halin­
de tutan kiiltiirel orgiit iistiinde somut olarak durmak,
bunun pratik i�leyi�ini incelemek ilgin� olur. Meslek­
leri geregi, kendilerini aktif kiiltiir �abalarma adayan
ki�ilerle, �e�itli iilkelerin ha1klan arasmdaki politik
ili�kiyi ( serbest gii�leri de yakla�ik olarak hesaplaya­
rak ) incelemek de aynca yararh olur. Her memlekette,
en biiyiik iki kiiltiir orgiitii, i�lerinde �ah�an insanlar
bak1mmdan ( biitiin dereceleri ile ) okul ve kilisedir.
Onlardan sonra, gazeteler, dergiler, yay1m i�leri, ozel
ogretim kurumlan gelir ( devlet okullanrun yardimc1-
Sl okullardan, halk iiniversitesi tipindeki kiiltiirel ku­
rulu�lara kadar ) . Obiir meslekler ( hekimlik, subayhk.,
yarg1�hk vb. ) kendilerine ozgii ��malar1yla onemsiz

75
ANTONiO GRAMSCi

saytlmayacak kiiltiirel bir katk1da bulunurlar. Arna


bu arada, ;;una da deginmek gerekir ki, biitiin iilke­
lerde, heniiz degi�ik ol�erde de olsa, halk y1g1nlar1y­
la aydinlar arasmda ( hatta saytlar1 olduk�a kabank ve
halka daha yakm olan ogretmenler ve din adamlan ara··
smda ) biiyiik bir u�rum vadll'. C::iinkii, yoneticiler
istedikleri kadar tersini soylesinler, devlette birl�tiri­
Cl, tutarh bir g0rii� mayas1 yoktur; bu yiizden de, ay­
dm tak1mlan, niifusun, tiirlii katlan arasmda ( ve aym
katm sm1rlan i�inde ) dagm1k durumda bulunmakta­
d1rlar. Bir ka� iilke di�mda, iiniversitenin birl�tirici
hi� bir etki ve �abas1 yoktur. Genel olarak, ozgiir bir
dii�iiniiriin, biitiin bir yiiksek ogretim kurumundan
daha �ok etkisi goriilmektedir.
Praxis felsefesinin kaderci kavram1yla oynadig1
tarihsel role gelince, onun ruhuna ger�ek bir «rah­
met» okuyup iistiine toprak attlabilir. Ger�ek bir rah­
met dedik, ge�kten de, onun belirli bir tarihsel dO­
nem i�in yararh oldugu unutulamamah ve bu yonden
tutulmahdir. Onun bu g0revi, yeni bir diinyanm ba�­
lang1a i9n ger�ekte «kader» ve « tannsal kayra» ku­
ramlanyla kan�tmlabilir. Bilindigi gibi, bu kuramlar,
en yiiksek noktalarma klasik alman felsefesinde var­
m1�lardll' . Bu kuram, «Tann bOyle istiyor» un bir
�iydi. Arna ilJ<.el alanda bile, «Tann bOyle istiyor»,
ya da « tannsal kayra» kurammdaki kavramdan daha
yeni, daha verimli bir dii;;iincenin kaynag1 oluyordu.
Ace:ba yeni bir gprii� , halkm kaba ve bularuk gorii­
�iinden ba�ka bir bi�mde kendini g&terebilir mi?
T�, gerekli gorii� �ma sahipse, �unu �t-�a g0-

76
A YDINLAR VE TOPLUM

riip anhyacakttr ki, yeni bir diinyarun, her zaman �a­


kdh ve engelli yollarmda aulan ilk admtlar, can «i;e­
ki�en bir diinyamn �kii�iinden ve can �eki�irken mey­
dana getirdigi son eserinden �k daha iistiindiir.

(c;eviren Ferit Edgii - V Giinyol)

77
EDEBiYAT VE EL�TiRi
SORUNLARI
SANAT VE YENi BiR UYGARLIK
SAVA!;H

Sanatsal nitelikteki ili�kiler, felsefi dii�iince ala­


runda, kaydedilrni� birka� kii�k formiil i�inde biitiin
kap1lan a�an anahtarlar ( bu anahtarlarm adt da «hiil­
biil» diir) elde ettiklerini sanan papaganlarm bilgi��e
safhgiru ortaya koymaktadtr.
iki yazar ayru tarihsel ve toplumsal an'1 canlan­
d1rabilir, ama bunlardan biri sana�1, oteki basit bir
yaz1c1 olabilir. Bu iki yazarm canlandird1g1 ya da dile
getirdigi �eyleri toplumsal a�1dan betimleyerek, yani
belli bir tarihsel ve toplumsal an'1 iyi kotii ozetleyerek
sorunu �ozii.mleyebilecegini ileri siirmek, sanatsal so­
runun yaruna bile yana�mamak demektir. Biiti.in bun­
lar da yararh ve gerekli olabilir, hatta oyledir de, ama
bamba�ka bir alanda: Siyasal el�tirii alamnda, tore­
lerin ele�tirilmesi, baz1 duygu ve inan� ak1mlarirun, ya­
�am ve diinya kar�1smda takirulan baz1 tav1rlarin y1-
lalmas1 sava�mda yararhdir bu yontem; bilimsel kav­
ramlar1 geriletmek ya da yerinde saydumak, daha dog-

80
A YDINLAR VE TO PLUM

ru bir deyi�le, kiiltiirel sava�a ozgii ama�lara s1rt �e­


virmek ne ele�tiridir, ne de sanat tarihi; bunun tersi
one siiriilemez; siiriiliirse kar1�1khga dii�iiliir.
Belli bir tarihsel ve toplumsal an hi�bir zaman
tek yanh degildir, hatta bir siirii �eli�ik yanlarla do­
ludur. Belli bir hayat �abas1, otekilere agir basu m1, bu
an bir «ki�ilik» kazamr, tarihin ak1�1 i�inde bir «am>
olur, tarihsel bir «UCU» temsil eder: Arna bu, her �ey­
den once bir degerler s1ralamasm1, bir kar�1tl1g1, bir
sava�1 gerektirir. Bu belirgin etkinligi, bu tarihsel
«UCU» canlandiran yazann i�te bu belli an'1 canland1r­
m1� olmas1 gerekir; iyi ama, oteki etkinlikleri, oteki
ogeleri canland1ran yazarlar i�in ne diyecegiz bu du­
rumda? Onlar da «temsil edici» degiller mi? Ya «ge­
rici» ve '�agma uymayan ogeleri canland1ran yazar, 0
da bu an'1 temsil etmiyor mu? Yoksa �atl�an ve sava­
�an biitiin ogeleri, yani tarihsel ve toplumsal biitiin­
niin i�indeki tiim �eli�kileri dile getiren insana nu tem­
sil edici goziiyle bakmahy1z?
Edebi uygarhk ele�tirisinin, yeni bir kiiltiir yarat­
mak i�in giri�ilen sava�m da sanatsal olabilecegi dii­
�iiniilebilir, �nkii her yeni kiiltiir yeni bir sanat yara­
tacaktir; ama bu dii�iince bize bir safsata gibi gozii­
kiiyor. Bununla birlikte, De Sanctis ile Croce arasm­
daki ilintiyi ve oz - bi�im tartl�malanru ancak bu var­
sayunlardan yola �ikarak daha iyi anlayabiliriz. De
Sanctis'in el�tirisi sav�p, estetik bir el�tiridir, ve
sava��tl1g1 da «soguk harp» bi�iminde degildir; bu
el�tiri, kiiltiirel bir sava� donemine, ya�am konusun­
daki �li�ik diinya gorii�lerine yoneltilmi�tir. Oz'le il-

81
ANTONiO GRAMSCi

gill .incelemeler, eserlerin «yap1smm», yani sanatsal


bi�imde canlandmlan duygu y1g1nlan arasmdaki man­
uksal ve tarihsel uygunlugun ele�tirilmesi . . . biitiin
bunlar adi g�en kiiltiirel sava�a baghdir: goriinii�e
gore, De Sanctis'in o derin insanl1g1 ve insanc1hg1 bu­
radad1r ve onu bugiin de sevimli yapan �ey budur
i�te. insan onda, taraf tutan, saglam ahlaksal ve siya­
sal inan�lan bulunan, bunlan saklamayan, saklamay1
aklmrn ko�esinden g�irmeyen ate�li birinin varhg1m
hissediyor. Croce, ele�tirmenin �e�itli goriinii�lerini
ortaya koymu�tur; oysa bu goriinii�ler De Sanctis'de
organik olarak birle�mi�, kayna�m1� durumdaydi.
Croce'de de, De Sanctis'teki ki.iltiirel diirtiiler var,
ama bunlar heniiz yay1lma ve ba�an donemindedirler;
Croce sava�1 siirdiirmektedir, ama bu sava�1 kendi_ ya­
�ama hakki ugruna degil, kiiltiiriin ( belli bir kiiltiiriin )
incelemesi ugruna vermektedir: Romantik tutku ve
co�ku, yiice bir dinginlik ve safhkla dolu bir ho�go­
rii i�ind.e biraraya gelmi�tir. Arna bu durum Croce' -
nin kendisinde bile siirekli degildir: bunun ardmdan,
o dinginlikle ho�goriiniin �atlak verdigi, zor dizgin­
lenen bir ofk<tyle bir sertligin belirdigi bir evre gelir:
Bu artlk saldirgan ve ate�li evre degil, savuruna evre­
sidir ve tabii De Sanctis'in durumuyla kiyaslanmas1
olanaks1zd1r.
Sonu� olarak diyebiliriz ki, filozof�a dii�iinceye
ozgii edebi ele�tiriyi bize Croce ya da ba�ka bir el�­
tirmen ( ve 0zellikle Carducci ) degil, De Sanctis ta­
nttmt�tlr: Bu ele�tiri, yeni bir kiiltiir , yani yeni bir
humanizmaya varmak amac1yle giri�ilen tore, duygu

82
A YDINLAR VE TOPLUM

ve diinya gorii�ii ele�tirisiyle estetik ya da salt sanat­


sal el�tiriyi, act bir alay bi�iminde de olsa, tutuklu
bir at�lilik i�inde birle�tirmelidir . . .
Daha a�1k konu�mak gerekirse, «yeni bir sanat»
tan degil ( sanat soziinii en dolays1z anlammda dii�iin­
mek gerekir ) , «yeni bir kiiltiir»den saz edilmelidir.
Hatta, i�in dogrusu, yeni bir sanatsal oz i�in sav�1yo­
ruz da dememek gerekir, �nkii bu oz, bi�imden ayn,
soyut olarak d.ii�iiniilemez. Yeni bir sanat i�in sava�­
mak, yeni bireysel sanat�tlar yaratmak i�in sava!)mak
demektir, ki bu da �ok sa�ma bir Iafur, "°nkii insan
zorla sanatp yaratamaz. Yeni bir kiiltiir i�in, yani ye­
ni bir tinsel ya�am i�in giri�ilen sava�tan soz etmek
gerekir; bu tinsel ya�am yeni bir hayat sezgisine stkt
s1k1ya bagltd1r, o kadar ki sonunda ger�egi gorme ve
duymanm yeni bir bi�mi haline gelir; ve tabil bu sa­
v:a� aym zamanda, «dogmast miimkiin olan sanat�t­
lar»a, «dogmast miimkiin olan sanat eser�eri »ne s1k1
s1k1ya baglt yeni bir diinya yaratmaya yonelmi�tir.
Zorla sanat�1 yarattlam1yacagm1 soylemek, ugrun­
da sava�a giri�ilen yeni kiiltiir diinyasllUll ,insanca
tutkulan ve co�kunlugu k1�k1rtt1g1 i�in, ille de «yeni
sanat�tlar» doguracag1 anlamma gelmez; yani Durand
ya da Dupont'un sanat�1 olacaklan ileri siiriilem.ez,
ama hareketin kendisi yeni sanat�tlar doguracakur de­
nebilir. Eskiden sahip olmadtg1 bir inan ve giivenle ta­
rihsel ya�am. i�ine giren yeni bir toplumsal taktm, es­
kiden belli bir yonde dii�iincelerini ve duygular1ru dile
getirecek kadar gii�lii olmayan bir takun ki�ilikler do­
guracakur elbet.

83
ANTONiO GRAMSCi

Demek ki, bundan hirk� yd once sevilip tutulan


bir deyimle soylersek, yeni bir « �iirsel soluh mey­
dana gelecektir. «�iirsel soluk» deyimi ,daha onceden
meydana gelmi� ya da ortaya \ikm1� sanat\llar takum­
m, ya da hi\ olmazsa daha onceden ba�lam1� ve sag­
lamla�ml� bulunan bir olu� ve ortaya -;1k1� siirecini
gosteren bir istiaredir

EGiTiCi SANAT

«Sanat, sanat olarak egiticidir, yoksa «egitici sa­


nat» olarak degil, 9inkii bu ikinci durumda bir hi\tir,
hi\ se egitici olamaz. �uras1 su gotiirmez ki hepimiz,
ornegin d 'Annunzio devrindeki sanata degil de, Ri­
sorgimento 'nunkine ( I ) benzeyen bir sanat ozlemin­
de birle�iyoruz; ama dogrusu aramrsa, bu istege ya­
kmdan bakacak olursak, onda bir sanatl otekine iistiin
tutma istegi degil, tinsel bir ger\ekligi otekine yeg
tutma egilimi goriiriiz. Nitekim , bir aynanm \irkin
bir insan1 degil de giizel birini yans1tmasm1 isteyen
ki�i. oniindeki aynadan ba�ka bir ayna degil, sadece
ba�ka bir insan ister» ( 2 )
« �iirsel bir eser ya da bir �iirsel eserler dizisi
meydana geldigi zaman, ad1 ge-;en eserleri inceleyerek,
taklit ederek, onlarda ufak tefek degi�iklikler yapa-

(1)XIX. yiizyzlda ltalyanzn kalkznma hareketi.


(2) Croce, Cultra e vita morale, s. 1 69-1 70, bl.
«Fede e programmi», 1 9 1 1 . ( Gramsci'nin notu. )

84
AYDINLAR VE TOPLUM

rak bu dizi siirdiiriilemez: insan, bu yolla ancak �iir­


sel okul denen �eyi, epigone'larm servum pecus'unu el­
de edebilir 2• �iir, �iir dogurmaz; burada«dolsiiz yu­
murta» ( parthenogenese ) 3 yoktur; erkek ogenin,
ger�ek tutkusal, pratik, tinsel ogenin yard1m1 gerek­
lidir. En biiyiik �iir ele�tirmenleri, yeni eserler ve di­
ziler kar�1smda, edebi r�etelere ba�Vll rmay1 degil,
kendi deyimleriyle, «insaru yeniden yaratmayt» ·saltk
verirler. insam yeniden yaratttg1ruz, zihni canland1rd1-
g1mz ve yeni bir duygusal ya�am yaratt1g1ruz zaman,
eger pkarsa, i�te bu ya�amdan �1kacakttr yeni �iir 4.»
Tarihsel maddecilik bu gorii�ii kendine mal ede­
bilir. Edebiyat, edebiyat yaratmaz . . . yani: ideolojiler
ideoloji yaratmaz, iist yapdar da iist yap1 yaratmaz,
olsa olsa duruk ve edilgin alt yap1lar yarattr: Bunlar

( 2 ) Serwm pecus: Horatius'un, edebiyattaki taklitri­


leri gostermek uzere kullandtgt Lutince bir deyim: (ke­
lime kelime: tutsak surusu, anlamma geliyor.)
Epigone: Yunan mitolojisinde, Thebai kentinin ku­
fattlmasr srrasznda can veren yedi bafbugun ogullarr­
na verilen ad. Bu gun sozcuk ( bir parra alaylr bir an­
lamda) ogul, torun gibi sonradan gelen soydaflart gos­
termektedir
(1. ) Parthenogenese: bazr hayvanlardaki dolsuz yu­
murtayla ureme (Yunanca: Parthenos, bdkir ve Gene­
sis, dogum sozcuklerinden kuruludur) .
( 4 ) Croce Cultura e vita morale, s. 241 -242, bl.
«Troppa filosofia», 1 922. ( Gramsci'nin notu. )

85
ANTONiO GRAMSCi

dolsiiz yumurtayla degil, «erkek» ogenin, yani tari­


hin; « yeni insan»1 yaratan devrimci etkinligin, yani
yeni toplumsal ,iJi�kilerin yardim1yla meydana gelir.
Bundan �u sonucu �ikarabiliriz: eski «insan» da,
meydana gelen degi�ikligin etkisiyle «yeni» olmakta­
dir, �nkii eski ili�kiler allak bullak oldugu anda, yeni
bir tak1m ili�kiler i�ine girmektedir. Buna gore, olum­
lu bir bi�imde yaraulan «yeni insan» kendi �iirini ge­
tirmezden once, eski insamn olumsuz bir bi�imde ye­
nilenen « kugu �arklSl ( 1 ) »yla kar�tla�1yoruz : <;:ogu
kez de bu kugu �arklSl son derece goz kama�tmc1dir ;
bunda eskiyle yeni birbirine kari�1r, tutkular �i ben­
zeri goriilmemi� bir ate�le yanarlar, vb. (Divinia Com­
media, bir yoniiyle yeni zamanlardan ve yeni tarihten
az once gelen, Orta <;:ag'm « kugu �ark1s1», oliim �arki­
s1 degil midir? )

EDEBi YATIA ELE�Ti Ri NiN bL<;:OLERi

Sanatm, «istenen» ve one siiriilen siyasal bir pro­


paganda degil de, sadece sanat olu�u dii�iincesi, ken­
di �aglar1m yans1tan ve belli siyasal aklmlan gii�len­
dirmeye yardlm eden belli kiiltiirel ak1mlarm meydana
geli�ini engeller mi acaba? S anmiyorum, hatta ooyle
bir dii�iincenin sorunu daha kokten terimlerle ortaya
koyduguna ve bu terimlerin daha etkili , daha kesin

(1) Bir sanatrinzn olecegine yakm verdigi buyuk ya­


ptt.

86
AYDINLAR VE TOPLUM

sonw;lu bir ele�tirinin temelleri olduguna inaruyo­


rum. Bir sanat eserinde yalruz sanatsal nitelikler ara­
maya karar verilirse, bu demek degildir ki, yapltm
kcndisinden "1kan duygu y1gmlan, hayat gorii�ii ara�­
tmlmayacakur. Hatta De Sanctis'de, Croce'de bu dii­
�iincenin, "agda� estetik akmtlarla birlikte kabul edil­
digini goriiyoruz. Bir eserin, yalruz ahlaksal ve siyasal
ozii bakimmdan giizel olacagi, soyut ozii benimseyip
kendinde eriten bi"im bak1mmdan olamayacag1 diye bir
�cy soylenc;;mez. Aynca bir sanat eserinin ba�aris1zli­
gm1, yazarmm bir tak1m pratik d1� kaygtlara sapm1�
olmasmda, i"tenlikten uzakla�masmda ar�tuabiliriz.
Goriinii�e gore, taru�manm can al1c1 noktas1 burada­
dir: x . , yapmac1kh olarak, helli bir ozii dile getir­
. .

mek «ister», ama bir sanat eseri yaratamaz. Bu eserin


ba�ar1S1zhg1 ( "iinkii X . . . , geri;ekten duyup y�adi.g1
ba�ka eserlerinde bir sanati;1 oldugunu gosterm�tir ) ,
bu oziin x . i"in ses vermeyen, kafa tutan bir ozii ol­
. .

dugunu; X . . . 'in co�kunlugunun yapay ve d1�ardan


g�lrne oldugnnu; �u ele aldig1miz durumda, X . . .'in
ge�ek bir sanat"1 degil, efendilerinin h�una gitmek
isteyen bir u�ak oldugunu gosterir. Demek ki, bura­
da iki i;�it olgu vardir: Bir yanda salt estetik ve sanat
niteligi t�1yan olgular, ote yanda da siyasal kiiltiir ol­
gular1 ( daha dogrusu siyasal olgular ) . Bir eserin sa­
natsal niteligi olrnadigm1 ileri siirmek, X. in bir sa­
. .' ,

nati;1 olarak, belli bir siyasal diinyaya girmedigini or­


taya koymak bakmundan politika el�tiricisinin i�ine
yarayabilir; ele�tinnen, onun ki�iliginde, ozellikle, sa­
natp yarun ag1r basttgllll, bu siyasal diinyarun ii; ya-

87
ANTON!O GRAMSCi

�am1m etkilemedigini, bu diinyarun onun i!;in varol­


madtgm1; X . . 'in bit siyaset oyuncusu oldugunu, ken­
.

dini oldugundan ba�ka gostermek istedigini vb. soy­


liyebilir. Demek ki, politika el�tiricisi X . . . 'i bir sa­
nat!;I olarak degil, «eyyamc1 'hir politikact» olarak yere
vurulacakur.
Bir siyaset adam1, !;agmdaki sanatm belli bir kiil­
tiir diinyas1m dile getirmesini istedigi zaman kar�1m1-
za �ikan �ey siyasal bir eylemdir, yoksa sanatsal bir
el�tiri degil: Eger ugrunda sava�dan kiiltiir diinyas1
canlt ve gerekli bir �eyse, bu diinya, ister istemez, ya­
ydacak ve kendi sanat!;tlat1m bulacakur. Arna eger ya­
ptlan basktya ragmen bu kar�1 konmaz nitelik ortaya
!;tkmaz ve goriinmezse, o zaman bu demektir ki, be­
nimsetilmek istenen kiiltiir diinyas1 di.izmece ve yap­
mad1r; kendilerinden daha yetenekli insanlarm kendi
gorii�lerini benimsememesinden yaktnan bir tak1m
kfo;i.ik ac!amlarln ipsiz saps1z laflar1yla kar�1 kar�1ya
bulunuyoruz. Sorunu ortaya koyu� bi!;imi bile, bOyle
bir ruh ve kiiltiir diinyasmm saglamhg1 konusunda
bize bir fikir verebilir : ge�ekten de, «calligraphisme»
«giizel yaz1 sanatl» denen �ey, oportiinizme dayanarak
bir tak1m ilkeler ileri siiren, ama bunlan sanat yoluy­
la, yani kendi !;abalariyle dile getiremeyen ve ozii mo­
zii her �eyi kendisi olan katklSlz bir bi!;im iizerinde
oyalarup duran kii�k sanat�1larm savunmasmdan ba�­
ka bir �ey degildir. Zihinsel kategoryalarla, onlann
«dola�tm» birliginin birbirinden aynld1gm1 ileri si.i­
reil bi!;imsel ilke, soyut g(jriinii�iiyle de olsa, astl ger·
,,;egi yakalamaya ve ellerindeki kartlan g0stenneye ra-

88
A YDINLAR VE TOPLUM

zt olmayan ya da sadece bir rastlantt sonucu bir ku­


manda mevkiine gelmi� bulunan ki�ilerin keyfi, yanla­
rtru ve sahte hayatlartnt ele�tirmeye imkan vermekte­
dir.
L'Educazione fascista'mn 1933 Mart saytstnda,
Argo ile Paul Nizan'm, tam bir dii�iinsel ve ruhsal
yenilenmeden dogabilecek yeni bir edebiyat kavra­
mt konusunda giri�tikleri tartt�maya bakm ( «ldee
d'oltre confine» - Stmrlar Otesindeki Dii�iinceler ) .
Kiiltiirel temellerdeki noksanstz degi�imin ne oldugu­
nu tarumlamakla ve ar�ttrma alantnt strurlamakla �e
ba�layan Nizan, sorunu iyi ortaya koyar gibidir. Argo'­
nun ileri siirdiigii kar�1t dii�iinceler i\inde akla yatkm
bir �u var. Ona gore : Yeni edebiyattn ulusal, yerel bir
evresi atlanamaz, ve Nizan'm gorii�iinde bir tak1m koz­
mopolit tehlikeler vardtr. Bu apdan bakmca, Nizan'­
m Franstz aydm tak.tmlarma yonelttigi say1stz el�ti­

rileri yeniden ele almak gerekir: N. R. F. , «halk\1-


hlo>, vb. dan Monde 1 taktmma kadar . . . Yapttgt ele�­
tiriler siyasal yonden hakh degildir, ama yeni edebi­
yatm da, az \ok melez olan \e;;itli dernek ve kurulu�­
lar arac1ltg1yla, «ulusal» nitelikte ortaya pkmamast
imkans1zdir. i ncelenmesi, hem de nesnel a\tdan ince­
lenmesi gereken �ey, akumn bii tiiniidiir.
Ote yandan, edebiyatla siyaset arasmdaki ili�ki-

(1) Monde gurubu: bu, Henri Barbusse'un 1 928'de


kurdugu .ire iffilerle aydznlarzn meydana getirdigi anti­
fa1ist cephenin yarattlqrnda b;,tyuk bir rol oynayan
dergidir.

89
ANTONiO GRAMSCi

ler konusunda �u i:il0itii gi:izden uak tutmamak gere­


kir: Edebiyat\1, siyaset adammdan daha az kesin, da­
ha belirsiz gi:irii�lere sahip olacakur; deyim yerindeyse,
daha az «softa» olacakur, ama gi:iriiniirde, daha \eli�ik
bir bi\imde. Siyaset adam1 i\in onceden « tespit edil­
mi�» her imge gericidir: Politikac1 bir hareketin tii­
miinii olu�umu i\inde inceler. Oysa sanat\1, tam tersi­
ne, «duruk», kesin kaltplara di:ikiilmii� imgeler ara­
mak zorundadu. Siyaset adam1 insaru hem oldugu gi­
bi, hem de belli bir erege ula�abilmesi i\in olmas1 ge­
rektigi gibi dii�iiniir; onun i�i, insanlar1 harekete. ge­
tirmek, varmak istedikleri amaca birada varabilmele­
ri i\in onlart bugiinkii ki�iliklerinden s1y1rmak, yani bu
amaca <rnydurmak»ttr. Sonat\! ise, ister istemez, bel­
li bir anda, ki�isel olam, uyducu olmayam, ge�ek\i
bir bi\imde canlandmr. Bu yiizden de, siyasal a\1dan,
'.Siyaset adam1 hic;bir zaman sanat\1dan ho�nut kalma­
yacak, kalamayacakttr: Ona hep \ag1run gerisinde kal­
m1� \agd1�1 ve ger\ek ak�m ardmda bir adam gi:iziiy­
le bakacakttr. Eger tarih, siirekli bir olu�um bir i:iz­
giirle�me ve bilin�lenrne olu�umu ise, her a�amarun,
tarih apsmdan, ve bu durumda kiiltiir a\1smdan, he­
men a�dacag1, c;ok g�meden de arttk kimseyi ilgilen­
·dirmeyecegi ac1kt1r. Nizan'm bu d.egi�ik taktmlar iis­
tiine verdigi yargtlan degerlendirebilmek i\in biitiin
bunlar1 gi:iz i:iniinde bulundurmak gerektigine inamyo­
rum.
Arna nesnel apdan baktl.trsa, upkt Voltaire'in bu­
giin baz1 toplum katlar1 i\in hala ilgi c;ekici olu�u gi­
bi, biitiin bu edebi taktmlar ve temsil ettikleri biitiin

90
AYDINLAR VE TOPLUM

di.izenler de gec;erli olabilir ve olmaktadir da: oyleyse,


«nesnel» terimi, ruhsal ve dii�iinsel yenile�menin bii­
tiin toplum katlarmda aym anda olu�madtgtru, bOyle
bir �eyin akla bile gelemeyecegini gostermektedir:
SOylemek bile gereksiz, bugiin bile bir siirii insan
Copernic'i degil, Ptoleme'yi tutmaktadtr 1• Birc;ok
« Uyarctltk» vardir, yeni <<Uyarctltklar» 1c;m say1s1z
sava� verilmektedir ve �u anda varolan �eyle ( ve bu
�eye bir siirii degi�ik ac;tdan baktlabilir ) yarattlmak
istenen �ey arasmda ( bu yolda c;alt�an insanlar�n sayt­
st da c;oktur ) c;e�itli bile�imler meydana gelebilir. Ye­
ni bilgilerin biriktigini ve kendinden sonraki bilgiler
ic;in c;1k1� noktast oldugunu kabul eden «bir tek» ileri­
ci hareket c;izgisi ac;isma yerl�mek biiyiik hatadir: Ge­
li�im c;izgilerinin c;e�itliligini bir yana birakm, ayrtca en
« ilerleyici» c;izgi iizerinde bile gerilemeler goriilmek­
tedir. Ote yandan, Nizan «halk edebiyatt» adt verilen
sorunu, yani tefrika edebiyatmm ( seriiven, polis, ci­
nayet romanlartnm, vb. nin ) kazandig1, sinema ve ga­
zetenin de arturd1g1 ba�ar1y1 ac;tkc;a ortaya koyam1yor.
Oysa bu, ruhsal ve dii�iinsel bir yeni�meyi dile ge­
tirecek yeni edebiyat sorunu i�inde c;ok onemli yer tu­
tan bir sorundur: C::iinkii yeni edebiyata gerekli kiiltii­
rel temel i�in gerekli okuyucu ancak tefrika okuyucu-

(1) Pek fok insan hala, Yunan cografyactst Ptoleme'­


nin goriifiine, yani dunyantn gunef sisteminin merkezi
otduguna inanmakta; yer kurenin gunef fevresinde
donen bir gezegen oldugu dufiincesini kabul etmemek­
tedir.

91
ANTONiO GRAMSCi

larmdan yola \tkilarak elde edilebilir. Bence sorun


�udur Sanat a\lSlndan, tefrika roman konusund.a
Eugene Sue ile Soulie'yc oranla Dostoyevski'nin, ya
da polis romaru konusunda Conan Doyle ile Wallace'a
oranla Chesterton'un yerine koyabilecegimiz yazarla­
r1 nastl yaratmah? Bu ama\la, bir siirii onyarg1y1 ter­
ketmek gerekir; ama her �eyden once �unu dii�iirunek
zorunday1z ki, insan bu tiir edebiyau tekelde toplaya­
mayacag1 gibi, bas1_mevlerinin 0 korkun\ pkar orgii­
tii de sizlere kar�1dtr.
En yaygm bir onyarg1ya gore, yeni edebiyaun,
upkt fiitiirizmde oldugu gibi, aydmlar \evresinden
\lllaru � bir sanat okuluna ozde� olmas1 gerekmektedir.
Yeni edebiyatm onciilleri ister istemez tarihsel, siya­
sal ve halk\1 olacakur; bu onciiller, ister taru�ma yo­
luyla, ister b�ka bir yoldan, daha onceden varolan1
geli�tirrneye yonelmelidir; onemli olan, bu yeni ede­
biyatm koklerini halk kiiltiiriiniin, hem de begenileri,
egilimleri ( geri kalm1�, kalipla�m1� da olsa, ) ahlaks?l
ve dii�iinsel diinyas1 ile bugiinkii halk kiiltiiriiniin be­
reketli topragma d.aldirmas1dir.

t1Z VE Bi�iM

Bu iki sozciigun kar�il�urtlmas1, sanat ele�tiri­


sinde, bir\ok anlamlar alabilir. Ozie bi\imin aym �ey
oldugunu kabul etsek bile, bu, ozle bi\i,m arasmda bir
ayr1m yapamayacag1z demek degildir. «Oz» iizerinde
duran insanm, gef'\ekte, belli bir kiiltiir, belli bir

9:2
AYDINLAR VE TOPLUM

diinya gorii�ii ugruna oteki kiiltiir ve diinya goriifle­


rine sav� a<;t1g1ru soyleyebiliriz; ayrica, tarihsel ap­
dan bakild1gmda, «ozcii» diye adlandirabilecegimiz ki­
'
� ilerin, ornegin, rakipleri pamasse'cilardan daha «de­
mokrat» olduklanm, yani, yalruz «aydmlan>a seslenen
bir edebiyata kar�l olduklanru soyleyebiliriz
Oz'iin bi<;imden once geldigi ileri siiriilebilir mi?
�u anlamda evet Sanat eseri, bir olu�umdur oz ve
degi�iklikleri, aym zamanda hirer degi�ikligidir; yal­
ruz, oz'den s0z a<;mak, bi<;imden koi,u�maktan daha
«kolay»d1r, <;iinkii oz, manuk yoluyla «ozetlenebilin>.
Oz'iin bi<;imden once geldigini soyledigimiz zaman,
bir sanat eserinin i�leni�inde, ard arda gelen giri�im­
lere ba�ka bir ad degil, 0z ad1 verilir demek isteriz.
insaru doyurmayan ilk oz de bir bi<;imdir ve aslmda,
doyurucu «hi<;im»i elde ettigimiz zaman, oz de degi�­
mi�tir. �uras1 bir ger<;ek ki, oz'e kar�l bi<;im mi<;im
iizerinde gevezelik edenler, <;ogu kez, ho� kafah in­
sanlardir; bunlar ( ornegin Ungaretti ) , aralarinda dil­
bilgisinin gerektirdigi temel baghhgm bile bulunma­
d1g1 sozciikleri birbirine toku�turmakta ve teknik, bi­
<;im, vb. sozciiklerle, bo� kafah bir avu<; insanm kul­
landig1 bozuk dilin bo�lugunu anlatmak istemektedir­
ler.
italyan tarihiyle ilgili sorunlar arasmda �u sorun
'
da yer almakta ve tiirlii bi<;imlere girrnektedir
1 . Halk i<;in kaleme ahnm1� yaztlarla otekiler ara­
smda, omegin mektuplarla edebi eserler arasmda bir
iislup aynm1 vard1r. Hatta bu ayrun o kadar biiyiik­
tiir ki, insan iki ayrt yazarla kar�1la�t1g1ru sanir. Mek-

93
ANTONiO GRAMSCi

ti.lplarda ( D'Annunzio gibi, aynasmm oniinde, kendi


kendine kar.�1 bile oyun oynayanlarm mektuplari bu­
nun d1�mdadir ) , antlarda ve genellikle, dar bir oku­
yucu topluluguna ya da yazanm kendine seslenen yaz1-
h eserlerde, sadelik, 0zentisizlik ve i�ten geldigi gibi­
lik ag1r basar; oysa otekilerde ag1r basan �ey, goste­
ri�, soylev iislubu, iislUp ikiyi.izliiliigudiir. Bu «hasta­
hh o denli yaygmdir ki, halka da bula�m1�tlr: Ger­
�kten de, halkm goziinde «yazmak, cambaz ayakhk­
lari iistiine pkmak, tak1p tak1�urmak, tumturakh bir
iislupla «yaz1yormu� gibi yapmak», kisacas1, herkesten
b�ka bi�imde konu�mak demektir; halk edebiyatp
olmad1g1 ve edebiyat diye yalmzca XIX. yiizyd opera­
larmm giiftelerini bildigi i�in, yazarlar da i�i «melod­
rama doker»ler. Arna «OZ» ve «hi�im» sozciiklerinin,
«estetik» anlam1 di�mda, bir de « tarihsel» anlamlari
vardir. «Tarihsel» bir bi�im, nasd belli bir dil demek­
se; «OZ» de, yalmz «tarihsel» degil, ayru zamanda, «O­
zentisiz», insanm suratma yumruk atmadan derdini
anlatan, Othello'daki ya da operadaki gibi, tutkular1-
m kiztla boyamadan tutkulu olan, soziin kisas1, tiyat­
ro maskesi takmayan belli bir dii�iince bi�imi d.emek­
tir. Bu olgu, yani bu yaygm gosteri� meraki, yalmz
bizim iilkede ortaya �ikiyor galiba, �iinkii ba�ka her
yerde bir takim ozel durumlar goriiliiyor. Ama dik­
katli olmak gerekir: <:;:iinkii bizim iilke, Barok gele­
neklerinin ardindan Arkadya geleneklerinin ( 1 ) agir
basug1, bir yerdir; ama, �u ya da bu, hep gelenekler

(1.) Arkadya, baflangtfta, kotu begenileri duzeltmek

94
AYDINLAR VE TOPLUM

iizere Roma'da kurulmu1 bir Akademya'nzn adzydz;


Akademya, roban 1iirlerinde ozentisizligin savunucu­
lugunu yapzyordu. Kzsa zamanda, biitiin italya'ya kol
saldt; ona iiye olan ozanlar «roban» diye fagrzlzyordu
ve bunlar, yapmactk konusunda birbirleriyle 'yartftyor,
rozmekte oldn, alz1kznlzklarz kotii bir stnzfzn dii1iinsel
bojlugunu, 1ehvet dii1kiinliigiinii ve aylaklzgznz dile
getiriyorlardz. «Stgzrtmar Tiirkiisii» deyimi, bundan
sonra, temiz bir sevgiyi dile getiren, siislii ve birimi
belli bir 1iiri anlatmakta kullanzlmz1tzr.
Barok rag ise, fozlya'da, XVII. yiizyzl iislubudur;
bu iislup, Fransa'da, XVIII. yiizyzl mobilyalarznda
devam etmi1tir. Barok iislup, Kariz-Reform hareketin­
den sonra dogmu1tur ve biiyiik olriide, uzun siiredir
bastzrzlmz1 bir istegi, bir ozgiirle1me co1kusunu dile
getirmektedir. Cizgilerdeki sertlik ve diizenin kanz­
szna o, sanatfzntn davranz1 ve anlatzm ozgiirliiklerini
ftkarmaktadzr. Barok iislup, rogu kez, bir duygu ya da
giiciin dile geli1inden rok, bunlarzn kar1zltgt , olan ti­
yatrosal harekettir. Edebiyatta, awzct ve bilgir kifi­
lerden kurulu gerrek bir okul meydana getiren 1oval­
ye Marino'ya barok szfatznz vermek bir gelenek Olmu1-
tur: bu okula baglanan yazarlar, giine1i: , «biiyiik gok
tavaszndaki kzzgzn omlet» diye betimlemekle kalmamtf,
yavuklularzmn kiiriik kopeginin karzn agrtlartnz, kara
du1uncelerini .ve hatta sevilen kadznzn bitlerini fiite
sokmuflardzr: «altzn sarzsz bir ormanda dolafan fildi­
finden yapzlma yzrttct h�yvanlar. . . altzn sartsz saflatt­
nzzzn meydana getirdigi hazineden sallayarak doktugii­
nuz miicvherler . . . »

95 ;
ANTONiO GRAMSCi

hep tiyatro ola gelmi�tir. �unu da soylemek gerekir ki,


son yillarda i�ler bir hayli diizelmi�tir: D'AnnWlZio,
italyan halk.mdaki bu hastahgm en son nobeti olmu�­
tur ve basm, diizyaz1y1 «aktl diizeyine �ikarma» gibi
�erefli bir i�e giri�mi�tir. Ne var ki, basm, diizyaz1y1
fakirle�tirmi�, ona bir korse giydirmi�tir, bu da ken­
disine zarar vermi�tir. Arna halk i9.nde, «anti aka­
demik fiitiirist»lerin 2 yanmda, XVII. yiizyilm barok
iislubunu benimseyen bir siirii yazar vardir. Ote yan­
dan, burada kar�1miza pkan �ey, bugiinkii hastahklan
gidermek i�in giri�ilmi� giinciil bir sava� degil, g�mi�i
apklama eregini giiden tarihsel bir sorundur; oysa
bu giinciil hastahklar tiimiiyle ortadan kalkmam�ur
ve ozellikle baz1 �eylerde onlan kar�Imizda buluruz
( toren soylevleri, i:izellikle cenaze ti:irenlerinde �ki­
len soylevler, vatan millet nutuklan, bir yere iiye olun­
dugu zaman yapdan konu�malar, vb. ) . Bunun bir be­
geni i�i oldugu ileri siiriilebilir, ama yanl1�trr bu gO­
rii�. Begeni ya «ki�isel»dir, ya da kii�k takimlarm
mahdrr; burada kar�uniza �1kan, biiyiik halk y1g1nlar1-
d1t, onlar arasmda da ancak kiiltiirden, tarihsel olgu­
dan, iki kiiltiiriin varhgmdan soz edilebilir: Ki�isel
kiiltiir, «ozentisiz» bir begenidir, oteki degildir; me-

«Barok iislUbun ardzndan gelen Arkadya i.islUbu»,


insanlart 1awtmak isteyen bir ozenti zi.ippeligini izli­
yen yapmaczk ziippelik demektir.
(2) Fi.itiirizm, «akademiye karp» oldugu gibi, «111U­
zeye, ki.iltiire mantzga, fekicilige, duygululuga vb. da
,

karftydt» .

96
AYDINLAR VE TOPLUM

loclram ulusal begenidir, yani ulusal kiiltiirdiir.


�imdi kalk1p, bu sorunla ugr�mak hi� de gerek­
li degil, demeyin; hem canlt ve anlaum giicii olan, hem
de ozentisiz ve ol�lii bir diizyazmm yaratdmasl he­
pimizin ba�hca kiiltiirel ama�larmdan biri olmahdtr.
Bu durumda, bi�imle anlam ozd�lenmektedir ve «bi­
�im» iizerinde durmak, oz iizerinde �ah�marun, gde­
neksel belagat balonunu « s0ndiirebilmenim> pratik
yolundan b�ka bir �ey degildir; ki bu geleneksel be­
lagat, her tiirlii kiiltiir bi�itnini, hatta, ne yaz1kur,
«belagata kar�l» olmak isteyen kiiltiirii bile bozmak­
tad1r.
Bir italyan romantizmi var m1yd1? sorusu, «ro­
mantizm» s0zciigiine verilen anlamlara gore, birka�
tiirlii cevaplandmlabilir. Nitekim, « romatizm>> s0z­
ciigii �k �itli yollardan tammlanm1�t1r. Arna bizim
i�n bu tammlamalardan yalmz biridir, onemli olan
ve yine bizim i�in on planda gelen, sorunun «edebi»
yoniidiir. Romantizm, obiir anlamlan dt�mda, bir de
aydtnlarla balk, ulus arasmda ozel bir ili�ki, bir bag
anlanum alm1�t1r; romatizm, ( geni� anlam1yla «de­
mokrasi»nin edebiyatta ozel bir yans1mas1dtr ( edebi­
yat sozciigiinii de gen� anlammda almak gerekir; bu­
rada, katoliklik bile «demokratik» diye nitelenebilir,
ama «liberalizm» hay1r ) . Bu anlamda, sorun bizi ital­
ya a�1smdan ilgilendirmektedir ve ard arda siraladtgi­
mIZ sorunlara s1ktca baghd1r: Bir italyan tiyatrosu
var nuydt? ; dil sorunu; edebiyat neden bir halk edebi­
yatt olmadt? vb. Demek ki , romantizm iizerine yaz1-
l� sayIStz eserde, bu niteligi �kip ayirmak ve onu ,

97
ANTONiO GRAMSCi

ttpk1 tarihsel bir olgu, yani ttpkt giinci.il bir hareketi,


c;oziilecek giinciil bir sorunu ortaya c;1karan gene! bir
egilimi inceler gibi, teori ve pratik ac;1smdan ele al­
mak gerekir. Bu anlamda, romantizm, admt Frans1z
Devrim'inden alan Avrupa c;erc;evesindeki �u harekete
onciiliik ve yolda�hk etmekt�, onu onaylamakta, gdi�­
tirmektedir; o bu hareketin duygusal-edebi yamdtr
( edebi olmaktan c;ok, duygusal yamd1r; �nkii edebi
yan, biitiin ya�am1 kaplayan duygusal ak1mm ancak bir
parc;as1dir, ya da ya�amm c;ok onemli bir parc;as1dtr
ve bu ya�amm ancak c;ok kiil;:iik bir bOliimii edebiyatta
dile gelebilme olanag1 bulmu�tur ) .
Demek ki bu ara�urma, kiiltiir tarihinin, daha
dogrusu edebiyat tarihinin kapsamma girmektedir,
�nkii c;ok daha geni� bir kiiltiir tarihinin bir parc;as1
ve goriinii�iidiir. i�te, bu kesin anlam1yla, i talya'da
romantizm olmam1�tlr; en iyi durumlarda, pek kii�k,
pek seyrek belirtiler halinde ortaya c;1km1�, genellik­
le de, salt edebi bir goriinii� ic;inde kalm1�tlr 3•

Bu taru�malarm, italya'da, nasil akilsal ve soyut


bir goriinii� kazand1klarma bakmak gerekir : Gioberti­
nin «Pelasge»leri 4, «Roma oncesi halklar» , vb. �y-

(3.) Bu noktada, 'fhierry'nin kuramlarznt ve Manzoni


iizerindeki etkisini hattrlatmak gerekiyor. Thierry'nin
kuramlart, burada elealdtgtmzz hifimiyle, romatizmin
en onemli goriinu1lerinden biridir (Gramsci'nin notu) .
(4.) Pelasge'lar: tarih oncesi faglarda, Yunanistan'da,
Taktm Adalar'da Anadolu kzyzlarznda, ltalya'da yafa­
mt; eski bir balk.

98
AYDINLAR VE TOPLUM

lerin, ger..ekte, bugiin ya�ayan halkla hi"bir ilgisi yok­


tur; bunlar, olsa olsa, Thierry'yi ve ona yakm bir taktm
siyasal vakaniivisleri ilgilendirir.
«Demokrasi» sozciigiiniin bi:iyle yalmz laik anla­
m1yla degil, aym zamanda «Katolik», hatta �erici an­
lam1yla dii�iiniilmesi gerektigi ileri siiriildii ; onemli
olan, balk.la, ulusla bir bag kurmaya "a.lt�tlmak, bir
birlik yaratmak zorunluguna inanmakttr. Bu birlik,
koriikotiine boyun egen bir koleler birligi degil, et­
kin ve canlt bir birlik olacakur. Her ._e�it ozii bir ya­
na b1raksak bile, i�te bu ca:nlt birlik eksik kalmt�ttr
italya'da; ya da, ancak tarihsel bir olgu olmasma ye­
tecek kadar bir birlik saglanabilmi�tir ve i�te bunun
i"in: «Bir i talyan romantizmi var m1yd1? » sorusu ye­
rinde bir sorudur.

SANATIN iLGi (EKiCi YANI

Gene! olarak sanatta, ozel olarak da betimleyici


edebiyatta ve tiyatroda, «ilginp> soziiyle ne anlatmak
istedigimizi "ok iyi belirlemek gerekir.
« ilginp> age, bireylere, toplumsal taktmlara, ya
da hiiyiik balk topluluguna gore degi�ir: Demek ki
bu, b:r sanat degil, bir kiiltiir ogesidir. Arna ooyledir
diye, sanattan iyice ayn, sanata tiim yabanct bir �ey
midir acaba? Sanat zaten ilgi ._eker, yani, ya�amm ge­
rekliklerinden birine kar�1hk verdigi oranda, kendi
/

ba�ma ilgi "ekicidir. Dahas1 var: Sanatm hu en oznel


niteligi ( yani kendi ba�ma ilgi ._ekici olma niteligi ya-

99
ANTONiO GRAMSCi

runda, bir sanat eseri, omegin bir roman, bir �iir ya


da bir dram daha ba�ka ne gibi ilgi c;ekici yanlar t�1-
yabilir? Kuram bak1mmdan sonsuzdur bu yanlar. A­
rna ilgiyi doguran �eyler sonsuz degil: Bir romarun,
�iirin ya da dramm ( ilk planda ) dolaylSlz ya da do­
layh bir « ba�an» elde etmesini saglayan da, i�te bu
be1irli say1daki ogelerdir. Bir dil bilgini ; Pirandello'­
nun, i talyan edebiyat diline s0zliik, soz yaplSl ve soz­
ciiklerin kullarul1�1 ac;1smdan, ne olc;iide Sicilya ogesi
getirdigini anlamak ic;in onun bir dram1yla ilgilenebi­
lir: Bu, sozii g�en dramm tanmmasma pek yard1m1
olmayan bir «ilgi c;ekici» ogedir. Carducci'nin « barbar
vezni» 1, daha yaygm bir c;evre ic;in, meslekten yazar
olan ya da olmak isteyen edebiyatc;1lar ic;in «ilginc;»
bir ogeydi : Bunun ic;in de, bu oge, daha b�mdan,
onemli bir «b�art» ogesi oldu ve «barbar» vezniyle
yaztlm1� birkac; bin �iir kitabmm yayilmasma yard1m
etti. Bu gibi «ilginc; ogeler», c;aglara, kiiltiirel iklimle­
re ve ki�isel mizac;lara gore degi�ir.
En degi�mez «ilgi» ogesi, hie; ku�kusuz « ruh
sal» ilgidir; bu, olumlu ya da olumsuz bic;irnde, yani

(1.) Burada, Odi barbare'ye ( 1 877-1879) imada bu­


lunuyor Gramsci. Carducci .bu $iirlerinden ozellikte
Yunan-Latin ol�usu uzerine kurulmuf, ama vurgu yo­
nunden, jtaJyan dizesinin duzenini surduren bir fiire
ula1mak istemi1Mr. Bir Antik <;ag okuyucusuna «bar­
barca», yani bir yabancz tarafmdan yazzlmtf duygusunu
verebilecek bu ,fiirler, �agdaf bir jtalyan'zn kulagma
da «barbarca», yani garip ve altftlmamtf gelebilirdi.

1 00
AYDINLAR VE TOPLUM

baglanma ya da kar�1 koyma bi�iminde ortaya �1kar:


bir anlamda, somut ruhsal oz degil, « tinsel kategorya»
nm sagladig1 ilgidir «siirekli» olan. Bu ogenin hemen
yanmda, ona s1k1 s1k1ya bagh olarak, « teknik» ogeyi
buluruz; burada « teknik» s0zii, romanm, �iirin ya da
dramm ruhsal oziinii, ruhsal �atl�masm1 en dolaysiz,
en dramatik yoldan vermek anlammdadir; ooylece,
dramda bir tak1m «beklenmedik degi�iklikler», ro­
manda da temel olay1 elde etmi� oluruz. Biitiin bu
ogeler ille de sanatsal degildirler, ama sanat di�1 da
degilclirler. Sanat apsmdan, bir bakima, «kay1tsiz»,
yani «sanatsal'm di�mda» birer ogedirler. Bunlar, kiil­
tiir tarihinin saglad1g1 verilerdir ve bu a0dan deger­
lendirilmeleri gerekir.
Bunun ooyle oldugunu, en iyi, ulusal halk ede­
biyatmm bir dah olan ve « ticar1» edebiyat denen �
kamtlamaktadir: burada, sanat eserinin « ticari» nite­
ligi, « ilgin'Y» ogenin «saf», «i'Yten geldigi gibi», sanat
gorii �ii i�inde iyice eritilmi� olmay1p, tersine, di� et­
kenlerin basklSl altmda, mekanik bir yoldan ara�tml­
ffil�, ktsa vadeli bir b�an ogesi gibi, istege ayarlan­
m1� olu�undan gelmektedir. Arna, her ne olursa olsun,
ticart edebiyat bile, kiiltiir tarihi bak1mindan az1m­
sanamaz : hart.a bu apdan, biiyiik bir degeri de vardtr;
�ii ticari bir edebiyat kitabmm ba�ans1, bize «�­
gm felsefesi»ni, yani «sessiz» y1gma etki yapan duygu
ve kavramlari gostermektedir ( �ogu kez de, elimizde­
ki tek gosterge budur ) . Bu ed.ebiyat, bir halk1 <<Uyu�­
turan», bir « afyon»dur. Halk romanlanmn belki de
en « afyonlusu» olan Monte Kristo'yu bu apdan ince-

101
ANTONiO GRAMSCi

leyebiliriz belki : Halk1n i!;inde, giic;liilerden haksizlik


gormemi�, onlan «cezaland1rmay1» dii�lemeyen insan
var nudir? Edmond Dantes bu gibi insanlann ka�1-
sma bir ornek gibi pkmakta, onlan «sarho�» etmek­
te; okuyucunun aruk sistemli olarak inanmad1g1 bir
adalet duygusunun yerine diinya d1�1 bir adalet inan­
ctm g�irmektedir.

Carlo Linati, Libri del giorni ( Giiniin Kitaplan )


adh derginin $ubat 1 929 say1smda, j/gi ba�hkh bir
yaz1 yay1mlam1�. Linati burada, kitaplan ilgi c;ekici
lalan iey.in ( quid ) ne oldugunu ara�tmyor, ama bir
kar�il1k bulam1yor. Kesin bir kar�il1k, hi<; degilse Li­
nati'nin arad1g1 gibi bir kar�1hk bulunamaz; Linati,
ilgi c;ekme konusunda bir ol<;ii elde etmek ve bu ol<;ii­
yii , ilgi c;ekici kitaplar yazmakta kullanmak istiyor.
Linati ; bu sorun, son zamanlarda, pek onemli bir hal
ald1, diyor. Dogru; aynca, bOyle olmas1 da c;ok dogal.
Ulusal duygularda bir uyaru� meydana geldi : i talyan
kitaplanmn neden okunmad1gm1, bunlara neden «can
stkic1» diye bakild1gm1, yabanc1 kitaplarmsa neden,
tam tersine, « ilginc;» bulundugunu ara�tlrmam1z c;ok
dogald1.

Ulusal uyam�, italyan edebiyatmm <rnlusal» , ya­


ni bir b�ka deyi�le halka seslenen bir edebiyat olma­
dtg1ru ; bizim, halk olarak, yabanc1 boyundurugu alttn­
da oldugumuzu meydana koydu. Bunun iizerine, aslm­
da hic;bir yere varmayan programlar, tartt�malar, gi­
ri�imfer ortaya c;1kt1. Astl gerekli olan, gelenegi aman­
s1zca ele�tirmek, ahlaksal ve kiiltiirel alanda bir yeni-

1 02
AYDINLAR VE TOPLUM

lik getirmektir ki, bundan da, yeni bir edebiyat doga­


bilir. Oysa boyle �ey olamaz: (:i.inki.i ortada korkun�
bir �eli�me var: illusal uyaru�, ge�mi�in goklere �1ka­
r1lmas1 bi�imini almI�tir.

(<;eviren Bertan Onaran)

103
i <; i N D E K i L E R

Gramsci ve Y�antis1 5
Aydmlann Yeti�mesi 17
Sehir ve Koy Tipi Aydmlar .3 2
Felsefe ve Tarihsel Maddecilik Ustiine 49
Sanat ve Yeni Bir Uygarltk Sav�1 80
Egitici Sanat 84
Edebiyatta Ele�tirinin 01¢.leri 86
Oz ve Bi�im 92
Sanaun ilgi <;ekici Yaru 99

You might also like