Professional Documents
Culture Documents
Hitler ve
Nazizm
CLAUDE DAVID
C E 1' 0 N 1 V E R S 1 T E S 1
. Hitler ve N aziznı
Hitler et le naz.isme
CLAUDE DAVID
Paris-Sorbonne Üniversitesi Ögretim Üyesi
Çeviren
HÜSEYİN BOYSAN
C EP ONIIIERSITESI
Genel Yeyın Y6netmenl: Murat Belge
Yeyın Ktordlnet6ri:Taha Parla
Yeyın Dlnıtmenı: Ahmet lnsel
Y�yın Y6netment: Erkan Kayılı
Y1yın Kurulu:
Fahri Aral, Murat Belge, Tanıl Bora, Ahmet rnsel,
Erkan Kayılı, Taha Parla, Mete Tunçay.
G6rsel T111rım: Ümit Kıvanç
Dtzgl ve S1yf1 Dllztnl: H Os nö Abbas - lsmail Abbas
B1akı: Şefik Matbaası (Iç) � Seda Matbaası (kapak)
D•lıtım: Hör Basın DaQıtım A.Ş.
iletişim Yayıncılık A.Ş. · C ep ÜRiversitesl 14 · ISBN 975·470·098·2
1. Basım · Iletişim Yayınları, Şubat 1991.
Aralık 1987 Tarihli 11. Baskıs ından Çevrilmiştir.
<!:> Que sais-je?, Presses Universltaires de France, 1979
108, Boulevard Saini·Ge'rmain, 75006, Paris·France
© Iletişim Yayıncılık A.Ş., 1991
Klodlarer Cad. Iletişim Han. No: 7 34400
CaQaloQiu·ISTANBUL, Tel: 516 22 60 · 61 · 62
Ön söz
Iletişim
Yayınları
içindekiler
BIRINCI KlSlM
iktidarın Fethi (1919-1934) . . . ..
...... ... ........... . . .......... .............. . . . . . ..... ... 7
I.IIÖLÜM
Tarihçe .....................................................................•..................................•....... 7
1919-1923 ························································ ................. ............................. 7
1923-1929 ··············· · · · · · · ······································································ ··········· 17
1929-1933 ······································································································ 20
1933-1934 ........................................................................ .................. ......... 25
Hitler'in Yükselişi Nasıl Açıklanır ;.........
........... ......... ....... .................... 32
ll. BÖLÜM
Program . .
........................... ................ .
... ... ........... .. .. ......... ......................... 36
Nasyonal Sosyalist Programın Değeri . .
. ..................... ... .......... ....... .. 36
Yirmi Beş Madde ........ ............. .
........ ......................... ......... ... ...... .. . -.... 37
lll. BÖLÜM
Atalar ve Komşular . . . .............. ............. ... ................................................... 46
Nasyonal Sosyalizm ve Alman Tarihi . . .
........... .. ........................ .......... 46
Atalar ..................................... ............... ............................ .......... .................. ..... 48
Komşular ................................ ............................................................... ... ... . . 59
IKINCI KlSlM
Hitlerizm iktidarda (1934-1945) .
.. ....................... ............................... 67
1. BÖLÜM
Hitler DevJetinin Yapısı . ... 67
........ .. ...........................................................
ll. BÖLÜM
Ekonomik Politika . ............................................................................
.. 79
Rejimin Finjlnsmanı :......................................................................
. 79
Tarım Politikası .. . . . ............. .. .................... ..... ........................... 82
Sanayinin Organizasyonu: 4 Yıllık Planlar . .................... ...... ............. 84
Sosyalizm f!li, Kapitalizm mi? ................................................................ 86
Fiyatlar ve Ucretler .... ....................... .... ...................................................... 87
lll. BÖLOM
iç Politika: Zulüm ve Krizler . .. .
.... ..... ....... .. .
. . . .......... . . . 89
....... ............. ..
SONUÇ
Son Söz: Nuremberg Duruşması .. . ...... ...
........... . . .. . 116
........... . ... ..... . .
L 1919-1923
7
pek çok askeri örgüt de mevcuttu: Dışarıya, Slavla
ra dönük ve yeni Reichswehr'e karşı düşmanca bir
tutum içinde bulunan bağımsız birliklerden başka,
yurt içindeki komünistlere yönelik sivil muhafızlar
(Einwohnerwehren) da vardı. Merkezi yönetim içer
deki örgütleri iyi kontrol ediyordu, ama eski ordu
nun en aktif ve en tutucu elemanlarının toplandığı,
sınırlardaki örgütleri iyi idare edemiyordu. Örne
ğin, Baltık Birliği (Baltikum) de, özellikle bir Yüz
başı Ehrhardt çıkıp kendi başına, Riga civarındaki
Bolşevik Ruslarla savaşa girebiliyordu: Ancak müt
tefiklerarası bir kurulun müdahalesiyle bu tür giri
şimiere son verilebiliyordu.
Bu askeri örgütlerin yanında, vatanseverlerin
oluşturduğu çeşitli beden eğitimi dernekleri ve bir
alay monarşist, milliyetçi, ırkçı parti ya da örgüt,
Weimar'da kotanlmakta olan Cumhuriyeti kerhen
kabul ediyorlardı.
Haziran 1919, Alman hükümetinin, Cleman
ceau'nun Banş Konferansı'nda kendisine empoze
ettiği katı şartları kabul ettiği ay oldu. Uzun tartış
malar gerekmişti: Hükümetin bir kanadı ve ordu,
tekrar savaşa başlamayı düşünmüşler: Kendisine
danışılan Mareşal Hindenburg ·�şerefli bir sonu yüz
karası bir barışa" yeğleyeceğini beyan etmiş, sonra
da ordu başkanhğından istifa etmişti. 20 Haziran'
da yeni bir kabine kuruldu. 21 Haziran'da donanma
Scapa Flow'da kendi kendini batırdı. Berlin'de su
bay ve öğrenci gösterileri başladı. Aynı anda, Wies
baden'de, Fransa'nın da desteklediği bir "Rhein
Cumhuriyeti" ilan edildi.
Sol ihtilal bastırılabilmişti ama, Reich'ın durumu
yine de pek istikrarsızdı. Adamakıllı a.Zınlıkta ol
makla birlikte tutucu ve milliyetçi muhalefet etrafa
korku salmaya başlamıştı. Bu durum özellikle Bav
yera için geçerliydi. Devrimci sosyalistler en uzun
8
süre Münih'de iktidarda kalabilmişlerdi. Şefleri
Kurt Eisner, Şubat'ta öldürülmekle birlikte, 6 Ni
san'da bir "Sovyet Cumhuriyeti" ilan edilmişti. Bav
yera'nın kendine özgü durumu hem aşın sağ, hem
de aşın sol partilerde kendini gösteriyordu. Ordu
nun yanı sıra von Epp'in Bavyera bağımsız birlikle
rinin de katılacağı, Berlin'den yönetilen bir seferle
Münih'in "geri alınması" gerekiyordu. Bavyera, sos
yalist devrimin uç noktası olduktan sonra, bu kez
tutucu eylemlerin merkezi olacaktı.
Alman İşçi Partisi Savaşın sonuna doğru, Mart
-
9
yan serüvenci bir eski Subay, Yüzbaşı Emst
Roehm.
Temmuz 1919'daki parti toplantısında, katılan
lardan biri Bavyera'nın aynimacılığına karşı çıkan
ateşli bir konuşma yaptı. Partiye yazılmaya davet
edildi ve hemen yönetim komitesi üyesi yapıldı. Bu
kişinin adı Adolf Hitler'di.
Hitler'in Gençligi - Hitler'in gençliğini ancak,
kendi kaleme aldığı Mein Kampfdaki kısa bölüm
den öğrenebiliyoruz. Babası Avusturyalı bir güm
rük memuru olup, 1889'da, Hitler doğduğunda Inn'
deki Fraunau sınırında görevliydi. Babasının _arzu
ettiği gibi memur olmayı reddetti: Kendinde resme
yönelik bir yetenek görüyordu. Bu arada Linz'de öğ
renimini sürdürüyordu. Ama 13 yaşında babasını
yitirdi. İki yıl sonra, oldukça önemli bir akciğer has
talığına tutuldu ve öğrenimini bırakmak zorunda
kaldı. Kısa bir süre sonra da annesi öldü. 1905'de
16 yaşında, öksüz ve parasız, Viyana Resim Akade
misi'ne girmek üzere yola çıktı. Okula alınmadı. Zor
yıllar geçirdi. Parasızlık yüzünden işçilik yaptı. Da
ha sonra, bir yandan mimari çizim öğrenimi görür
ken, diğer yandan da suluboya tablolar yapıyordu.
1912'de, Münih'e gitti, zaten savaş ilanı zamanı da
gelmişti.
Hitler'in, yaşamının bu ilk yıllarında bile sapta
dığı hedefe ulaşmak için ne kadar azimli olduğunu
görebiliriz. Dediği gibi, "biri" olmak istiyordu. Her
ne pahasına olursa olsun yükselrnek isteyen alçak
gönüllü bir memur çocuğu. Biyografisinde, kaygıyla
kendisini proletaryadan ayıran mesafenin uzunlu
ğunu işaret eden, başanya ulaşamamış bir sanatçı
tasviri sezilir: "Giysilerim hala kusursuz, kullandı
ğım sözcükler özenli ve davranışıarım ihti:•atlıydı."
Bizzat "gençlik çevresinin, kısa bir süre önce el
emekçilerinin seviyesindeyken daha yükselmiş olan
10
küçükburjuvalardan oluşt�u... ve bunlann, bu
aşa�lık sımfın kültürel yoksulluğunun tiksindirici
izlerini taşıdıklanmn" altını çiziyordu. Viyana'nın
kalabalık mahallelerinin görüntüsü karşısında şöy
le haykınyordu: "Eğer (bir gün) bu zincirden boşan
mış köleler, bu sefil batakhanelerden çıkıp, tasasız
insanlığın geri kalanına doğru yayılacak olursa, ne
olurdu?" Sosyal kariyerindeki payı Mein Kampfın
her sayfasında karşımıza dikiliyordu.
Hitler'in Viyana'da geçirdiği yıllar, kendini oluş
turma yıllanydı. Okuma açh� duyuyordu. Politik
yazarları, Georges Sorel'i Nietzsche'yi, Schopen
hauer'i, tarihçileri, teknik eserleri okuyordu. Onu
tanımış olanlar silahianma sorunlan ve mekanik
konularda tam bir uzman olduğu fikrinde birleşi
yorlar. Geri kalan konularda ise olağanüstü bir bel
leğin desteklediği yüzeysel bilgilerle, her alanda
söyleyecek birtakım sözleri oluyordu.
Kendi ifadesine göre, siyasal çıraklık dönemini
de Viyana'da geçirmişti. Ulusların hak arama giri
şimleriyle yırtılan Avusturya- Macaristan monarşi
sinin görüntüsü, onda Almaniann üstünlüğü bilin
cini geliştirdi. Viyana Belediye Başkanı Karl Lue
ger'in Yahudi düşmanı yöntemi onu ırkçı doktrinle
re bağladı.
Hitler, Avusturya'dalci Askerlik Meclisi tarafın
dan çürüğe çıkarılmış olmasına rağmen savaş baş
lar başlamaz Bavyera ordusuna yazıldı. Yaralandı,
zehirli gazdan etkilendi, Demirhaç nişanıyla onur
landınldı. Ateşkes sırasında hastanede tedavi görü
yordu. Uğramlan bozgundan kendisini aşa�lanmış
hissederek taburuna döndüğünde, Münih asker
konseyleriyle başı derde girdi, söylediğine göre 27
Nisan 1919'da tutuklanması için emir çıkanlmıştı.
Münih devrimci hükümetinin sona ermesi sayesin
de kurtuldu ve kısa bir süre sonra, dünkü rakipleri-
ll
ne karşı tanık olarak ifade verdi.
Bu tavrı, yeni ordu tarafından benimsenmesini
sağladı. Taburundaki diğer askerler gibi, o da bir
alıştırma kursuridan geçti. Bu kursun öğretmenleri
arasında Gottfried Feder de vardı ve Hitler onu ilk
kez dinliyordu. İşte "Alman İşçi Partisi" ile ilk te-
ması böyle oldu. .
Orduda izlediği bu kurs sırasında bir gün anti
semitizm konusundaki fikrini. açıkça söyledi. "So
nuçta," diye yazıyor, "kısa bir süre sonra beni Mü
nih'de bir birliğe "Propaganda Subayı" (Bildungsof
fizier) olarak atadılar... Görevim askeri disiplini
kurmak ve birliğe yeniden vatanseverlik ve milli
yetçilik duygularını aşılamaktı." Hitler, Reichs
wehr'deki bu görevini 1 Nisan 1920'ye kadar sür
dürdü.
2. Hitler Kendini Kabul Ettiriyor Temmuz
-
12
lundunnasma izin veren Versailles Antiaşması'nın
uygulanması, sivil muhafizlar ve askeri derneklerin
özlerini değiştirmelerine neden oldu. O zamana ka
dar onlara hoşgörüyle bakılıyor, gereksinimleri kar
şılanıyor, hatta bazen hükümet bile bunlardan ya
rarlanıyordu. Bundan böyle yeraltına indiler, terö
rist gruplara dönüştüler. Müttefikler'in baskısıyla,
22 Mart 1921 tarihli bir yasa, prensip olarak bütün
örgütlerin silahsızlanmasını karar altına almış,
ama onlan da�tamamıştı. Bu yasa, Prnsya'nın sos
yal demokrat hükümeti tarafından enerjik bir bi
çimde uygulanmıştı: Prnsya'da terörizm öteki yer
lerden çok daha az şiddetliydi. Reich hükümeti ya
sayı daha değişik bir biçimde uyguladı. Bavyera ta
nımazlıktan geldi. Mart 1920'den Eylül 1921'e ka
dar iktidar von Kalır'ın elindeydi. Kahr bu "tama
men sivil" örgütlerin, ülkeyi "Bolşevizm'in yıkıcı
dalgalanna karşı" koruyabileceklerini ilan ediyor
du. O zamandan itibaren Bavyera, Almanya'nın si
lah deposu oldu. Yan askeri kuruluşlarda 300.000'
den az adam yoktu. Bunlann en önemlilerinden biri
kurucusunun adıyla anılıyordu, Escherisch Örgütü
ya da Orgesch. Prusya'da dağıtılan Ehrhardt birliği,
Bavyera'da toplandı ve ünlü "O.C."yi {Organisation
Consul) oluşturdu. 1921'de Yukan Silezya'da savaş
mış olan bağımsız birlikler, Bavyera'da başlarını so
kacak bir yuva buldular.
Alman İşçi Partisi böyle bir çevrede gelişiyordu.
Hitler zaferini Bavyera'nın devlet içinde kendi gele
nek ve özgürlüklerini koruma eğilimi ve niyetine
borçluydu, ama o da varlı�ru ona borçluydu.
İşçi Partisi'nde Hızlı Gelişmeler 1919'da İşçi
-
13
Şubat 1921'de Hitler, Krone Sirki'ne binlerce dinle
yici toplamıştı. Aynı yılın 4 Kasım'ında, Hofbrau'da,
"Nazi"lerle sosyal demokratlar arasında silahlı bir
çatışma çıktı. Aynı dönemde ülkenin di�er kentle
rinde, özellikle de Güney Almanya'da, Parti'nin taş
ra örgütleri kuruluyordu. İ lk kongre Ocak 1922'de
Münih'de toplandı. Aralık 1920'den beri Parti'nin
bir de gazetesi vardı, önceleri haftalık y ayınlanan
Völkischer Beobachter 1923'den itibaren gündelik
olarak çıkmaya başladı.
Ama o yıllann en önemli olayı Hücum Kıtalan'
nın kurulmasıydı. Parti'de baştan beri kol kuvveti
kıtası Ordnertruppen vardı. Ama 3 Ağustos 1921'
de, amacı "özgür bir halkın askeri idealini sürdür
mek" olan bir "beden e�timi ve spor topluluğu" ku
ruldu. Bu kuruluş sivil muhafızlan la�eden karar
namenin ilanından dört ay sonra gerçekleştirildi.
Bu örgütlerin personeli Parti'ye miras kalmıştı bir
bakıma. Kısa bir süre sonra maskesini atan spor
topluluğu "SA" Hücum Kıtası adını aldı.
Gelecekteki yöneticilerin pek çoğu işte bu yıllar
da partiye kaydolmuşlardır. Savaş sırasında hava
kuvvetlerinin "as"lanndan olan Hermann Goering,
SA'lann başına geçti. Himmler, Rudolf Hess, o dö
nemde ortaya çıktılar. Hitler, milliyetçi ve toplum
cu e�limli Otto ve Gregor Strasser'le temasa geçti.
Strasser kardeşler Rusya'yla anlaşmaya yönelik bir
politika tarafhsıydılar. Tam karşılannda yer alan
Baltık kökenli, ilerde Parti'nin "düşünür"lerinden
biri olacak Alfred Rosenberg, SSCB'ye şiddetle kar
şı çıkıyordu.
Ama Parti dışardan da destek görüyordu. Rosen
berg vasıtasıyla, Beyaz Rus'lar ve Ukrayna'nın eski
efendisi, hetman Skoropadski ile ilişki kurulmuştu.
Münih'in yüksek bürokratlanndan Frick vasıtasıy
la Bavyera polisinin hoşgörüsü sa�lanmıştı. Özel-
14
likle Roehm sayesinde Reichswehr'in tutuculan ve
von Epp ile güçlü bağlar kurulmuştu. Gregor Stras
ser, Hitler'i Ludendorffla temasa geçirdi. Hitler,
Kuzey Almanya'daki büyük Yahudi düşmanı örgüt
ler ve İşverenler Sendikası başkanı von Borsig'le de
görüşme halindeydi. İşte bütün bu çevrelerden Par
ti'ye adamlar alıyor ve özellikle de para sağlıyordu.
. Ama Partideki bu gelişmeler beraberinde birta
kım tehlikeleri de getirmiyor değildi. Çok daha güç
lü ve daha geniş örgütler tarafından eritilebilirdi.
Ama Hitler'in dinamizmi ve ustalığı bunun tersinin
gerçekleşmesini sağladı. 1921'de Hitler, Drexler'i si
lerek Parti'nin yani NSDAP'ın başkanı oldu, 1923'
de Echart'ın yerine gazetenin yönetimine geçti.
1923'de Reich'ın çeşitli yarı askeri kuruluşlan birle
şip "Mücadele Dernekleri Birliği"ni (Kampfbund)
oluşturduklarında, Hitler'in "Reichswehr'in tutsa
ğı"ndan başka bir şey olamayacağı düşünülüyordu.
Oysa, 24 Eylül 1923'de, Ludendorffun çekimserliği
ne rağmen Hitler, Kampfbund'un başı olarak kabul
edildi.
3. Başarısız Hükümet Darbesi - Hitler aşırı
sağ hareketin başı olmuştu. Ama iktidarı ele geçire
bilme düşlerini kurabilmesi için daha bir dizi olay
gerekiyordu.
Darbenin Dış Nedenleri- Önce 1923'de Ruhr hav
zasının Fransız kıtalan tarafından işgali gerçekleş
ti. Amacı, Almanya'nın ödemeyi geciktirdiği savaş
tazminatına bir güvence getirmek olan bu işgalin
çok çeşitli sonuçları oldu. Önce, tüm partilerde Al
man yurtseverliğini canlandırdı ve aşın sağ fraksi
yonların milliyetçi propagandalarına alet oldu.
Ruhr halkı pasif direnişe karar verdi ve önce hükü
met tarafından da desteklendiğinden, iş bırakma
eylemine gidildi. Bu şartlardan yararlanan Reichs
wehr, yarı askeri kuruluşlarla temasını sıkılaştırdı
15
ve onlara para ve silah verdi. Ve hep birlikte "Kara
Reichswehr"i oluşturdular. Sağ kanattaki ajitasyon
tehlikeli bir biçimde yoğunlaştı. 2 Eylül'de
Bayreuth'da bir "Almanya Günü" kutlandı, 1
Ekim'de Kustrin'de rejimi devirmeye yönelik bir
ayaklanma girişimi oldu.
Bu arada Ruhr'da iş bırakımı ve İşsizlere veril
mesi gereken yardım paralan, zaten epey sarsılmış
olan ekonomiye son darbeyi indiriyorlardı. Enflas
yon epeydir yükseliyordu. 1923'de baş döndürücü
bir tırmanışa geçti. Servetler çok hızlı bir biçimde el
değiştiriyor, iç barışı çok kötü etkileyen bir kuşku
ve dengesizlik duygusu h alka yerleşiyordu.
Diğer önemli bir olay, 1922'de İtalyan faşistleri
nin Roma'ya yürüyüşü idi. Önündeki bu umulma
dık başan örnek olmasaydı, büyük bir olasılıkla
Hitler de Berlin'e yürümeye kalkışmazdı.
8 Kasım 1923 Darbesi Eylül 1923'den itibaren,
-
16
bir ay hapis yatmıştı. ı Mayıs ı923'de sosyalistlerin
toplantısına silahla engel olmak girişiminden dolayı
neredeyse Bavyera'dan atıhyordu.
8 Kasım'da harekete geçmeye karar verdi. Von
Kahr'ın Bürgerbrau birahanesindeki toplantısını
kendi güruhuyla bastı. Salona dalıp, von Kahr'ı teh
dit ederek, davalannın ortak olduğu konusunda be
yanat verdirdi. Münih'de geçici bir hükümet kuru
lacak ve Berlin'e bir yürüyüş düzenlenecekti. Ama
ertesi gün, ı Kasım'da Kahr kendini toparladı: Lu
dendorff ve Hitler'in yönettikleri kortejin üzerine
ateş açtırd1. ıs parti üyesi öldü ve derhal hareketin
"kurbanları" olarak ilan edildiler. Olayı haber alan
Berlin, sıkıyönetim ilan etti. Hitler kaçtı ama daha
sonraki gün Roehm, Gregor Strasser, Frick, Diet
rich Eckart ve daha başkalarıyla birlikte yakalandı.
Goering İtalya'ya kaçtı. Ludendorfftahliye edildi.
Hitler darbesini başaramamıştı. Bu hatasını ona
rabilmesi için ıo yıl geçmesi gerekecektir.
n. 1923-1929
ı7
dengesini bulmuştu. Dışarda da Almanya yavaş ya
vaş Avrupa'daki yerini buluyordu: 1925'de Locarno
Antiaşması'nı i mzaladı, 1926'da Milletler Gerniyeti'
ne girdi, 1928'de savaşı red antlaşmasına katıldı.
Ağustos 1925 sonlannda Ruhr boşaltıldı: Müttefik
birlikleri yavaş yavaş Rheinland'ı terkettiler. Peş
peşe gelen Dawes ve Young planları savaş tazmi
natlarının kademelİ bir biçimde ödenmesini öngörü
yorlardı. Yokluk yıllarından sonra Alman ekonomi
si kendini toplamaya başlamıştı. Sağ Ebert'in ölü
mün den sonra Reich'ın başkanlığına Mareşal von
Hindenburg'u seçtirmişti. Ama, son yılları dışında,
yaşlı monarşist parlamento oyununu dürüst bir bi
çimde oynadı. 1926'da Parlamento'da "Kara Reichs
wehr"den söz edilmesi, General von Seeckt'i ordu
başkanlığından çekilmeye zorladı. Ama problemin,
hükümet çoğunluğunu oluşturan partilerden biri
tarafından ortaya konulması da ilginç bir durum
dur: Kanunsuz davranış devri kapandı.
2. Nazi Partisinin Büyük Krizi Münih darbe
-
18
Ama bu kez, yükselme döneminde ortaya çıkma
mış olan "eğilimler" şiddetle kendilerini gösterdiler.
Strasser önem kazandı. Kuzey Almanya'dan partiyi
yönetiyor ve zor gizlenen bir düşmanlık duygusu,
Kuzey'le Güney'i ayınyordu. Hitler'in Münih'teki
gazetesi Völkischer Beobachter'e karşılık Strasser
kardeşler Berlin'de Arbeiterzeitung'u çıkanyorlardı.
İşte o dönemde ortaya bir Rhienelı çıktı, önceleri
Strasser'e yakın olan Joseph Goebbels sonradan
Hitler'e bağlandı. İki Almanya çatışması 1926 Bam
berg Kongresi'nde ve 1927 Nuremberg Kongresi'nde
patlak verdi.
Hitler'le Strasser'in çatışmalan doktriner değil,
taktik alandaydı. Strasser Ruslarla anlaşma eğili
minde olup, sosyal sorunlara daha çok eğiliyordu.
Hitler'in gönlü ise İtalya'daydı. Ama özellikle Stras
ser, partinin "aktivist" kanadını temsil ederken,
Hitler, kriz yıllan süresince Almanya içinde gele
neksel sağı rahatlatmaya, dışardaysa Anglosakson
kamuoyunu yatıştırmaya yönelik bir ihtiyat politi
kası sürdürmüştü. 1926-27 arasında Ruhr'daki sa
nayi çevrelerini dolaşıp, özel mülkiyete saygının al
tını çizmişti. Açıkça Ludendorff'un "Cermen" çok
tanncılığını eleştirip, partisinin kilise düşmanı gö
rüntüsünü hafifletmişti. 1926'da kamuoyu, mülkle
ri ellerinden alınan Alman prenslerine ödenen tan
zimat�ara karşı harekete geçtiğinde, Hitler, prens
Ierin tarafını tuttu.
Ve aynı zamanda Parti'sini yeniden düzenleyip,
onu daha merkezi bir yapıya kavuşturdu. Gaulei
ter'lerin bundan böyle seçimle gelmeyip, bizzat ken
disi tarafından atanmasını karara bağladı ve en za
yıf noktalardan Berlin'e Gauleiter olarak Goebbels'i
atadı. SA'lan reforma tabi tuttu, 1927'de bunlann
sayılan yine 20.000'e ulaştı. Bunlann yanında her
türlü sürprize hazırlıklı olmak amacıyla SS'leri
19
oluşturdu. 1923'den itibaren "Hitler'in Şok Birlikle
ri" adı altında, tamamen kendine bağlı bir rnuhafız
falanjı teşkil etmişti. İşte SS'lerin kökeninde bu ku
ruluş vardır. 1927'de Himmler'in emrine verildiler.
Her türlü yan örgütler, nasyonal sosyalist hukukçu,
öğretmen, öğrenci birlikleri de bu dönernde doğmuş
tur. Öte yandan Goering sürgünden döndü, 1928'de
Reichstag'a seçildi: Rheinland'daki sanayicilerle
olan iyi ilişkilerinden Hitler'in de yararlanmasını
sağladı.
1929'1ara doğru Almanya'da henüz Hitler'in bir
geçerliliği yoktu.Ama partisine sağlam bir yer ka
zandırmıştı. Ve olay peşpeşe karşısına çıkmaya baş
ladı.
m. 1929-1933
.
20
tarihinde görülmemiş bir sayı olan 153 Sosyal De
mokrat Reichstag'a girmişlerse de, 1929'dan sonra
oylann aşın uçlara yönelişi kaydedilmeye başlan
mıştı. Mayıs 1929'da Sax.e'da Landtag seçimlerinde
Naziler bir önceki yıl aldıklan oyları iki katına çı
kardılar. 1929'da Parti'nin 120.000 üyesi vardı,
1930'da bu sayı 210.000'e çıktı. Ocak 1930'da Frick
Thüringen'de bakan oldu: İktidara geçen ilk nasyo
nal sosyalist unvanını aldı.
Soldaki sosyalistlerden, sağdaki popülistlere ka
dar geniş bir kitleyi kapsayan "büyük koalisyon"
dağıtıhyordu. Ekonomik iflası durduramayacaklan
nı hisseden bu partiler, kanatlarını komünistlere ve
Nazilere kaptumaktan korkuyorlardı. Mart 1930'
da, Hennann Müller Kabinesinin düşüşünden itiba
ren Weimar Cumhuriyeti'nin de sonu görünmüştü.
Hükümetler Reichstag'da ancak azınlık destekleri
ne sahip olabiliyorlardı: Rejim, parlamenter olmak
tan çıkmıştı. Bruning, Papen, Schleicher hükümet
leri "başkanlık" hükümetleriydi, çünkü sadece baş
kan Hindenburg'un şansölyeye duyduğu güvene da
yanıyorlardı. Reichstag giderek daha az tophinır ol
muştu. Sadece orduya dayanabilen (orası da Hitler'
in propagandasının etkilerine açıktı) bu rejim kısa
zamanda son derece istikrarsız bir duruma düştü.
Parlamentarizm imkansız hale gelmişti, en dina
mik ve en radikal hareketin ötekilere üstün gelmesi
kaçınılmazdı.
Ülkedeki tek sağlam unsur olan Reichswehr, hü
kümet üzerinde sıkı baskı kunnuştu. Savaş bakan
lığından bir yüksek yetkili, yaşlı Reich başkanı üze
rinde büyük etkisi olan General von Schleicher, ik
tidara Bruning'i aday gösterdi.
Hitler İktidara Yaklaşıyor Hitler 1925'lerden
-
21 .
hücreler oluştunuakla suçlanan iki subaya karşı
açılan davada, tanık olarak çağrılan Hitler, yasadı
şı eylemiere kesinlikle karşı olduğunu bildiriyor ve
hazırladığı devrimin sadece "manevi" alanda oldu-
·
22
kendi birliklerinden serbestçe yararlanabilmesine
izin verildi. 10 Ekim 1931'de Hitler ve Goering,
Hindenburg tarafından kabul edildiler. Reich Baş
kanı boş yereNazilerden Bruning hükümetin_e ka
tılmalannı istedi. Ertesi gün, l l Ekim'de Bad Harz
burg'da güçlü bir gösteri düzenlendi: Kıtalanyla
birlikte Hitler ve Seldte, Hugenberg, Pancermanist
birlikten Class, çelik kartelinin yöneticisi para ba
bası Schacht, General von Seeckt vs... "Klasik" sağ
Hitler'i kullanabileceğini, ama siyasetin dümenini
kaptırmayaca�nı sanıyordu. Bundan böyle sorun
Hitler'in iktidara geçip geçmeyeceği değil, tek başı
na iktidar olup olamayaca� idi.
Hitler bu oyunu hemen hemen kazanmıştı. Ama
bir hata yaptı. Ocak 1932'de Bruning ona bir teklif
te bulundu; yeni seçimlere gidilmeden, iki yıl için
Hindenburgun başkanlığının uzatılınasını kabul
etmesini istedi. Buna karşılık Bruning çekilecek ve
yerine Hitler geçecekti. Reich başkanı seçileceğin
den emin olan Hitler bu teklifi reddetti. 13 Mart
1932'de başkanlık seçimi yapıldı. Hitler, bakanlık
lan basıvermek amacıyla milisierini Berlin'in etra
fında toplamıştı bile. Ama Hindenburg seçimi ka
zandı, ikinci turda komünistler bile ona oy verdiler.
Bu hezimet hükümete, Hitler'e karşı yeni bir ey
leme girişrnek fırsatını verdi. Hindenburgun çe
kimserliğine rağmen Savaş Bakanlığı 13 Nisan
1932'de "Devlet otoritesinin çıkan açısından" SA ve
SS'lerin yasaklanmasım sağladı. Bu tedbir ordunun
desteğiyle alınmıştı. Buna paralel olarak, Gregor
Strasser rakibinin bu yenilgisinden yararlanmaya
kalkıştı. General von Schleicher'le temasa geçti ve
sendika çevrelerinde de aynı eyleme destek aradı.
Ama Hitler'in başansızlığı çabuk giderildi. 24 Ni
san 1932'de Prnsya Landtagı seçimleri birlikler
için büyük bir başan oldu. Papen, Schleicher ve Hu-
23
genberg'in çevirdi� dolaplar sayesinde 31 Mayıs'ta
Bruning istifa etti. Beklenen son çok gecikmeyecek
ti artık.
24
kez Schleicher'in kafasında daha da cüretkar bir
plan belirdi: Hem Hitlerci partiyi, hem de komünist
partiyi yasaklamak, belirsiz bir zamanda Reichs
tag'ı feshetmek. Ve İtalyan faşizminden esinlenmiş
bir korporatif rejimi, daha doğrusu tek bir' sendika
ya dayanan bir tür askeri diktatörlüğü kurmak isti
yorqu. Bu hareket oldukça riskliydi: Yasallıkla iple
ri koparıyor, Hitlerin birlikleriyle açık bir mücade
leyi öngörüyordu, iç savaşa bile neden ol�bilirdi, do
layısıyla pek kolay hallolacak gibi değildi. Reichs
wehr'in çoğunluğu Schleicher'den yanaydı ama Ge
neral von Blomberg gibi, Hitler'in davasına inanmış
bazı subaylar, ortalığı kanştırmaya koyulmuşlardı
bile. Meşruiyet konusunda çok titiz olan Hinden
burg, sosyal yapısı bozulmuş bir Almanya'ya böyle
bir maceranın neler getirebileceğinden korkuyordu,
Papen, ayağını kaydırmış olan, nefret ettiği Schleic
her aleyhine yavaş yavaş pazariıkiara başlamıştı
bile. Hitler'le Köln'de, bankacı von Schröder'in evin
de buluştu. Hitler fırsattan yararlanmak amacıyla
isteklerinden biraz fedakarlık etmeyi ve bir süre
için iktidarı "Alman milliyetçileriyle" paylaşmayı
uygun gördü.
30 Ocak'ta Hitler, hükümeti kurmakla görevlen
dirilmişti. Gerek Alman , gerekse yabancı kamuoyu
bu olaydan pek telaşa kapılmıyor, Hitlercilerin ikti
darda adamakıllı yıpranacaklanna inanıyordu. Bu
hükümette Hitler'in dışında sadece iki Nazi vardı:
İçişleri Bakanı Frick ve Havacılık Bakanı Goering.
Ama bu yalnızca ilk adımdı. Hitler, kendisini ikti
dara getirenleri çarçabuk hertaraf edecekti.
IV. 1933-1934
25
kete geçti. Muhteşem jestlerle endişeli m üttefikleri
ni rahatlattı. Ama aynı zamanda kendi diktatörlü
ğünü de kurdu: En önemli kararnameler iktidann
ilk altı ayında çıkmıştır.
Her şeyden önce, yeni seçimlerle partisinin mut
lak ço�luğu elde edeceğini ve böylece can sıkıcı
ortaklanndan kurtulacağını uman Hitler, Hinden
burg'dan, üç ay önce seçilmiş meclisi feshetmesini
istedi. Seçim kampanyası için, Schach t'ın aracılığıy
la sanayi çevrelerinden (Krupp, Schnitzler, Vögler)
üç milyon marklık bir yardım elde edilmişti. SA'la
nn saçtığı dehşetle yoldan çıkmış bir kampanyadan
sonra, 5 Mart ı933'de seçimler yapıldı. Hitler'in
umutları kırıldı. Hitlercilerin Kasım ı932'de yüzde
33 olan oylan yüzde 44'e çıkmış ama salt çoğunluğa
ulaşamamışlardı. Yine de hükümeti oluşturan koa
lisyon, parlamentodaki 647 sandalyenin 340'ına sa
hipti.
21 Mart 1933'de Potsdam'da, Büyük Frederic'in
mezan başındaki gösterişli toplantıda Hitler'le Hin
denburg karşı karşıya geldiler. Şansölye, Prusyn
geleneklerinin izleyicisi ve dünya barışının savunu
cusu olacağını ileri sürüyordu. Ama ertesi gün Re
ich stag'da oylattığı bir yasayla Hindenburg'un ona
yı olmaksızın yasa çıkartmak yetkisine kavuşuyor
du.
ı Mayıs ı933'de, Berlin'de ilk kez büyük bir İşçi
Bayramı organize edildi. Hitler işçilerin koruyucu
su olarak boy gösterdi. Ertesi gün, 2 Mayıs'ta, sen
dikalar dağıtılıp mallanna el kondu.
Hitler, 20 Temmuz ı933'de Papa'yla bir Konkor
dato imzalıyor, ama aynı anda kiliseyle olan savaşı
nı da başlatıyordu.
ı7 Mayıs ı933'de, Hitler, Almanya'yı hala aşağı
bir konumda tutan Macdonald silahsızlanma planı
nı kabul ettiğini ilan ediyor, ama aynı yılın 19
26
Ekim'inde Milletler Cemiyeti'Qi terkedip, hareket
özgürlüğüne kavuşuyordu.
İktidara geçer geçmez Reichstag'ın yeniden feshi
ni sağlayan Hitler, seçim sonucu ne çıkarsa çıksın,
hükümetin kompozisyonunu değiştirmeyeceğine söz
vermişti. Ama Eylül 1933'e doğru 16 bakanın 9'u
Hitlerciydi. Yeni gelenler arasında Darre tanm ba
kanı, Goebbels propaganda bakanı, Roehm ve Hess
de sandalyesiz bakanlardı. Hitler'in iktidara gelme
sine herkesten çok emeği geçmiş olan Hugenberg,
Ağustos 1933'de hükümetten aynldı. Çalışma baka
nı Seldte, başkanı olduğu Çelik Miğfer'i kendi eliyle
feshederek Nasyonal Sosyalistlere katıldı.
Hükümet ilk günlerden itibaren bütün kolluk gö
revini kendinde topladı. 27 Şubat 1933'de, seçimler
den hemen önce Reichstag yangını patlak verdi. Bu
gün bu yangını Nazilerin çıkarmış olduğu konusun
da artık kimsenin kuşkusu yok. Olay, kamuoyunu
galeyana getirmek ve kendilerine hayali bir komplo
yüklenilen · komünistleri ezmek için tertiplenmişti.
Mart 1933 başlannda Komünist Parti feshedildi,
ama bu yalnızca bir başlangıçtı ve 14 Temmuz
1933'de Nasyonal Sosyalizm tek Parti ilan edildi.
23 Mart 1933'de Reichstag'ın üçte ikisinin anaya
sal çoğunluğu ile Hitler'e olağanüstü yetkiler veril
di. Katolik Merkezi de bunu onayladı, sadece sosyal
demokratlar karşı çıktılar. Bundan böyle yasama
ve yürütme gücü Hitler'in elinde toplanmıştı. Re
ichstag arada sırada toplanıp, alınan kararlan res
men onaylıyordu. Reich Başkanı'nın yalnızca itibari
bir otoritesi vardı. Tüm yetkiler şansölyenin elinde
toplanmıştı, Bakanlar Konseyi'nin bile bir anlamı
kalmamıştı: Hitler bakanlannın yerine de kararlar
veriyordu. Hiçbir diktatörün bu kadar kesin bir gü
cü olmamıştır.
Ocak ve Mayıs 1933 arasında Hitler ülkenin tüm
27
yapısım yeniden düzenledi: Değişik Alman devletle
rini "milli" hükümetler seçmeye zorladı ve hepsinin
başına kendine b a�lı birer yönetici (Statthalter)
oturttu. Biraz direnir gibi olan Bavyera'yı, von
Epp'in enerjik yönetimine teslim etti. "Arileştirme"
bahanesiyle bütün memurlar elekten geçirildi. Ey
lül 1933'den itibaren yüksek memurlar Rudolf
Hess, "Führer'in Teğmeni" olarak atandı. Eskiden
devletlere bağlı olan polis bu kez (Geheime Staatpo
lizei, kısacası Gestapo) "Devlet Gizli Polisi" adıyla
merkezileştiril<fi. Rejimin ilk aylannda SA'lara da
polisin yetkileri tanındı.
Adalet sistemi de ilk başlarda elden geçirildi.
Protestan Kilisesi'nin adımlarını uydurma çabaları
ilk günlerden başladı. 1 Nisan 1933'de Yah udi tüc
carlara boykot başlatıldı. 2 Mayıs'ta Ley'in yönetti
ği İş Cephesi eski sendikaların yerini aldı. 14 Tem
muz 1933'de, bir yasayla doğuştan özürlü kişilerin
kısırlaşhrılması kararlaştınldı. " Gönüllü Çalışma
Servisi" kuruldu, aynı zamanda boş zamanlar orga
nize edildi (KDF) ve Nasyonal Sosyalist hayır kuru
mu (NSV) oluşturuldu.
Birkaç hafta içinde Hitlerizrn Almanya'ya yerleş
mişti.
2. 1984 Krizi 30 Haziran Tasfiyesi Görüldüğü
- -
28
me yetkilerini kaldırdı. Rejimin yerleşmiş olmasını
bir türlü kabul edemeyen SA'lar kendi ifadeleriyle
bir "ikinci devrim" bekliyor ve umuyorlardı. Hitler
ilk kez, 1 ve 6 Temmuz 1933 tarihlerinde, "devri
min sona erdiğini" ilan etti. Çok geçmeden kendisi
de, bu özel muhafızıarın tutsağı olmaktan korkma
ya başlamıştı.
Roehm ve birliklerinin Parti içinde iki güçlü has
mı vardı: Tutucu çevrelerle sıkı bağları olan Goe
ring, Roehm'ün milisierinden çok endişeleniyordu.
SS'lerin şefi ve bu unvanıyla Roehm'ün astı olan
Himmler ise otoriteye zor tahammül ediyordu. Par
ti dışında SA'lar, von Papen gibi muhafazakarların
ve bu anarşist rakiplere tamamen ters düşen dü
zenli ordunun düşmanlığından çekiniyorlardı. SA'
lar sürekli devrim istiyorlardı, oysa Hitler, rejimini
oturtmanın peşindeydi; ancak doktrin ya da prog
ramda bir farklılık olduğu sanılmamalı . SA'lar Hit
ler'den ne daha ilerici, ne de daha toplumcu eğilim
deydiler. Bunlar bir fesat yuvası, sivil iktidan avcu
na almak isteyen bir milis gücüydüler.
1933 sonlanndan beri için için kıpırdanmakta
olan çatışma, Devlet Bakanı Roehm, 1943 ilkbab a
nnda SA'nın orduyla bütünleşmesini istediğinde,
patlak verdi. Mareşal von Blomberg ve General von
Reichenau Führer'e çıkıp yakındılar, o • da Mart
1934'de Roehm ve yardımcılarını hizaya çekti.
Reich'daki tek muhalefet unsuru ordu değildi.
Naziler de vardı, Gregor Strasser görevsiz, sıradan
bir militana dönüşmüş, Hitler•den nasıl öç alacağını
düşünür olmuştu. Bir de von Schleicher vardı,
1932'den beri Hitler'in yeminli düşmanı· olmuştu.
Von Papen vardı , o da biraz geç olmakla birlikte
Hitler'in kendisine oyun oynadığını fark etmiş ve 17
Haziran 1934'de Marbourg Üniversitesi'nde, genel
olarak rejim, özellikle de SA'lar aleyhinde ileri geri
29
konuşmuştu. Bu muhaliflerin aralannda bir bağ
lantı da yoktu: Schleicher Roehm'ü küçümser, Pa
pen'den nefret ederdi. Sadece birtakım taktiklerden
doğan rastlantılar, bu tutarsız muhalifler arasında
iki grup oluşturdu: Bir yandan Roehm ve Strasser,
öte yandan Papen ve Reichswehr.
14 Haziran 1934'de, Hitler ilk kez Venedik ya
kınlarındaki Stra'da Mussolini'yle karşılaştı. Duçe,
milisierinin aşırılıklan konusunda dikkatini çekti,
çünkü bunların davranışlan hem rejimin dengesini
sarsıyor, hem de yabancı ülkelerde yanlış anlaşılı
yordu. Hitler Almanya'ya döndüğünde 17 Haziran'
da Marbourg'da Papen'in suçlamasıyla karşılaştı.
29 Haziran'da Reichswehr haberalma örgütü ve
Himmler'in polisi Rheineland'a doğru yolculuk ya
pan Hitler'e ayın otuzunda Bavyera'da SA şefleri
nin toplanacağını ve Roehm'ün bir hükümet darbesi
tasarlamış olmasından kuşkulandıklarını bildirdi
ler. Bu darbe muhtemelen hayaliydi. Görünüşe göre
Georing'le Himmler daha önceki günlerde orduyla
SA'lar arasındaki anlaşmazlığı körükleyerek Hit
ler'i Roehm'ü harcaması gerektiğine iknaya çalış
mışlardı.
Ve sonunda işi zamana bırakmış olan Hitler ha
rekete geçmeye karar verdi: Uçağa atlayıp Bavye
ra'ya gitti ve Roehm ile yardımcılarını hemen bu
lundukları yerde öldürttü. Aynı anda Goering de
Berlin'de, aralannda Karl Ernst'in de bulunduğu
diğer SA şeflerini öldürtüyordu. Halkı uyutmak için
bu SA yöneticilerinin eşcinsel olduklan öne sürül
dü: Ama Hitler bu durumu zaten biliyordu, bu sa
dece yapılanlara bir bahane olarak kullanıldı. Aynı
gün Berlin'de General von Schleicher ve kansı, Ge
neral von Bredow, Gregor Strasser de öldürüldüler.
İki karşıt grup arasına sıkışmış olan Hitler, as
keri çevrelerle, finans çevrelerini idare etme yolunu
30
seçti. Her şeye rağmen, bagımsızlıgını ispatlamak
için, von Papen'in iki yakın yardımcısını, Edgar
Jung'la von Bose'yi öldürttü. Papen'i sadece korkut
makla yetindi, iki gün evinde gözaltında tuttu. Çok
geçmeden Papen şansölye yardımcıhgı görevinden
ayrıldı ve bütün bu a şagılayıcı davranışlara rağmen
Viyana büyükelçiliği görevini kabul etti. Hitler bazı
eski kişisel hesaplaşmaları için de bu fırsattan ya
rarlandı. 30 Haziran'da aralarında von Kalır'ın da
bulunduğu 1923'1erden kalan birkaç rakibini öl
dürttü.
Von Schleicher'in katli Reichswehr'de hızla bastı
rılan kıpırdanmalara neden oldu: Von Blomberg da
vayı kazanmış, SA'lar yok edilmişl erdi. Ama bu ge
çici bir dururndu. Birkaç yıl sonra, 30 Haziran'ın
iyice güçlendirdiği SS'ler bu kez büyük bir başarıy- ·
la orduya el koyacaklardı.
Hitler 70 tane kurban olduğunu itiraf etmişti.
Aslında 300 kadardır. Ama Führer, büyük bir usta
lıkla iktidarını oturtmasını bildi. 30 Haziran'da ba
şarıya ulaşan ekip rejimi sonuna kadar yönetti.
Hindenburg'u n Ölümü - Mareşal Hindenburg
başlangıçta Hitler'i son derece gönülsüz bir biçimde
kabullenmişti. Ama Führer kısa zamanda yaşlı baş
kanın güvenini kazanmayı bildi. 30 Haziran'daki
kan banyosundan sonra Hindenburg, Hitler'e bir
tebrik telgrafi gönderdi. Bu tutuma, 30 Haziran'ın
ordunun SA'lara galebe çaldıgı gün olduğunu unu
tanlar şaşabilir.
Çok geçmeden mareşalin sağlıgı hızla kötüleşme
ye başladı. 2 Ağustos 1934'de öldü. Ardından, uzun
yıllar düzmece olduğu iddia edilen ama bugün doğ
ruluğu ispatlanmış bir vasiyetname bıraktı. Bu va
siyette Hitler'e duyduğu şükran ve güveni belirti
yordu. Bir başka belgede de Hitler'e, şartlar uygun
olur olmaz mon arşiyi getirmesini tavsiye ediyordu.
31
Hitler bu ikinci belgeyi yok etti, ama birinciyi ya
yınlattı. Hindenburg'un ölümünden bir gün önce,
hükümet elin deki olağanüstü yetkilere dayanarak
anayasayı değiştirdi ve Adolf Hitler'le Reich Baş
kanlığı ve şan sölyelik görevleri özdeşleştiler. 19
Ağustos'da yapılan bir plebisitle bu kararlar çok bü
yük bir çoğunlukla onaylandı. Subaylar ve memur
lar Führer'e yemin ettiler.
Hitler rejimi oturmuştu. Ama o an, hiç kimsenin
aklından sakin bir döneme girilmiş olduğu geçmi
yordu. 20 Temmuz 1934'de Avusturya şansölyesi
Dollfuss öldürüldü. Schuschnigg'in enerjisi ve Mus
solini'nin kararlılığı sayesinde Avusturya'nın reji
minde bir değişiklik olmadı. Bu başarısızlık karşı
sında Hitler olaya karıştı, hakkındaki dedikoduları
reddetti. Yine de Nasyonal Sosyalizm yerleşir yer
leşmez, uzun bir suikastler zinciri başlamış oluyor
du.
32
retmesini çok iyi bilirdi. Ama uygun fırsatı yak.ala
dıgında da öylesine bir sürat ve güçle hareket eder
di ki, herkesi şaşırtırdı. Bir silah gibi kullanmayı
çok iyi bildi� taşkınlık ve öfke krizlerinin ardında,
şanslan tartıp, imkanlan yaratan gerçek bir muha
keme gizliydi. Tann'nın bir lütfu oldugunu ileri sü
rerek övündüğü · siyasal önsezisi kafadan atma de
�Idi. Bunu daha. sonra savaş yönetiminde kullana
cak ve başarılar kazanacak.tı.
Ama bir başka husus, çok önemli bir husus'daha
vardı. Hitler'in neden öteki çete reisierinden baskın
çıktıgı anlaşılıyordu. Ama nasıl olur da bir çete rei
si Reich şansölyesi olabilirdi? Nedenleri çok çeşitli
dir. Sosyal demokratlar, devrimci sola karşı Alman
ya'nın en tutucu unsurlanyla anlaşmaya gitmekle
ta 1918'lerde Weimar Cumhuriyeti'nin başlangıcın
da, rejimin gelece�ne kilit vurmuş oldular, dendi'.
Olabilir. Ama yine de rollerinin çok zor olduğunu
kabul edelim: Hem sağlarına, hem de sollanna kar
şı kendilerini savunmak zorundaydılar. O aralık,
Bolşevizm'e set çekmekten başka bir şey düşünme
yen Müttefikler, komünizme yönelmiş Almanya'yı
içlerine sindirebilirler miydi?
1918 devriminin, idare, adalet ve eğitim kadrola
nndaki rejime düşman unsurları tam temizlemedi
ği de bir gerçektir. Almanya'da 1919'dan 1922'ye
kadar 376 siyasi cinayet işlenmiştir: 354 sağ cina
yetin ancak bir tanesinin (Rathenau'nun öldürül
mesi) katili cezalandınlmış, 22 sol cinayetin 17 suç
lusu ceza görmüştür. Münih darbesinden sonra,
Avusturyalı olmasına rağmen Hitler, Almanya'dan
dışan atılmadı: Bir yıllık tutukluktan sonra affedil
di. Yönetim kadrolanndan gördüğü açık ya da gizli
destek olmadan başarısı açıklanamaz. Ruhr'un iş
galinin hata olduğu doğrudur: Birazcık savaş taz
minatından başka Fransa'ya hiçbir şey getirmedi,
33
buna karşılık, boş yere Alman milliyetçili�ni şah
landırdı, enflasyonu hızlandırdı ve bütün bunlann
sonuçlan da bir felakete yol açtı.
Ama yine de bu nedenlerin hiçbiri kesin sonuca
götürmez. Hitler 1923'de yenilgiye uwadı. 6 yıl sü
reyle Almanya bir demokrasi gibi i şledi: Uluslara
rası yaşama entegre oldu. Savaş sonrası hemen iş
lenen hatalar etkisiz hale gelmiş gibiydi. İşte yuka
nda saydıklanmız, sınav günü geldi�nde neden
gayn memnunlann sola değil de sağa yöneldikleri
ni, Almanya'nın neden komünist değil de Hitlerci
olduğunu açıklayabilir.
Hitler'in başansını sağlayan en önemli husus
1929 ekonomik krizidir. Kuşkusuz bundan tek etki
lenen Almanya olmadı ve bu kriz evrenseldi. Ama
kriz patlak verdiğinde Alman ekonomisi tam onarıl
mış olmadığından bundan şiddetle etkilendi. Her
yerde işsizlik vardı, ama en kötüsü Almanya'daki
idi. Dawes ve Young anlaşmalarından sonra Al
manya'nın borç ödemesini bir yıl erteleyen 193 1
H oover moratoryumu ekonomik yıkımı durdurama
dı . Zaten savaş tamiratlan en önemli unsur değildi.
Ondan daha vahimi pazara açılamamaktı. Almanya
öteki ülkelerden daha az ihracat yapıyordu, kriz iç
pazarı da asgariye indirdi.
Memnuniyetsizlik ve endişe Almanya'yı aşın uç
lara ve umutsuz çözümlere sürükledi. Yine de şunu
bilmekte yarar var, sağa kayış yadsınamaz, ama bu
bazen belirtildiği gibi düzeni alt üst edecek bir bü
yüklükte olmamıştır. Weimar Cumhuriyeti'nin de
ğişik seçim sonuçlannı incelediğimizde Katolik
Merkezi ve Sosyal Demokratlar'ın istikrannı göre
biliriz. Sosyalistler 1928'de en yüksek n oktalanna
ulaşmışlardı: 153 sandalye; 1932 seçimlerinde de
133 sandalyeleri vardı. Hitler'in organize etti�
1933 seçimlerinde de 1 19 sandalye kazanmışlardı.
34
Bu kayıplar da komünistlerin gerçekleştirdikleri
artışla giderilebiliyordu, onlar da 55'den 89 sandal
yeye çıkmışlardı. Merkez Parti'nin Bavyerah halk
çılarla 1924'de 87, 1930'da 86, 1936'da 96 ve
1933'de 92 milletvekilleri vardı. Peki ne oldu? Nas
yonal Sosyalizm sağdaki irili ufaklı bütün partileri
yuttu: Ilımlılar giderek fanatikleştiler. Halkçılada
demokratlar kayboldu. Bugün sık sık, eski Alman
muhafazakarlanyla Hitler birbirlerinin karşısın
daymış gibi gösteriliyorlar. Oysa bu muhafazakar
lar, sermaye, sanayi, ordu çevreleri Hitler'i önce pa
rayla desteklediler, sonra da onun emrine girdiler.
ilerde, Nasyonal Sosyalizm'e karşı direniş hareket
lerine girenler de bu çevrelerden çıkacaktır, bu da
doğrudur: Varlığını tamamen onlara borçlu olan bir
diktatörlüğü durdurmaya çalışacaklardır, ama ar
tık çok geç kalmışlardır.
35
İKİNCİ BÖLÜM
PROGRAM
36
kandırabilmiş olmasının nedeni de, oynamak için
seçtiği rolleri hemen tüm içtenliğiyle bir mim gibi
yaşamasıdır. Kurnazlı� bir diplomatinki gibi de�il
dir, her an saidıracak noktayı bulan, eyleme geçti
ğinde kimsenin kendisini tutamadı� bir fanatiğin
sezgisel kurnazlı�dır.
Ama Hitlerizm'de, bu milliyetçi inancın dışında
hiçbir şey yoktur. Programında yer alan siyasi, sos
yal, ekonomik prensipler sadece bu amaca varmak
için kullanılan araçlardır. Bunlar ihtiyaçlara göre
ya değiştirilir, ya da yadsınırlar. !rkçılık bir güçlü
lük siyasetini öngörür. Tek amacı Alman ırkının üs
tünlüklerini harekete geçirmektir. Başka hedefi
yoktur: Eylem için eylemle son bulur. Program öyle
sine oynak terirnlerle yazılmıştır ki, tatmin olmak
imkansızdır. N asyon al Sosyalizm'in niteliklerinden
biri .de değişkenliktir. Varmak istediği amaç büyü
rnek olduğundan sadece hareketle yaşar ve sürekli
yeni hasırnlarla baş etmek durumundadır. Şiddet
yine şiddet yoluyla kendini aklar. İşte bu nedenle,
önce Dantzig Senatosu Nasyonal Sosyalist başkanı,
sonra da Hitler'in arnansız düşmanı olan Hermann
Rauschning, buna "Nihilizm Devrimi" adını vermiş
tir.
kısı yapıldi.
37
1920'yle 1930 arası, sürekli yeni eklerle program
adamakıllı değişmişti. 1920'de devrim ateşlerinin
henüz yatıştığı dönemde toplumcu yanı ağır bası
yordu. Ruhr i şgalinden sonra, Hitler Mein Kampfı
yazdığında, emperyalizm ve yayılmayla ilgili sorun
lar ötekileri bastırmıştı. 1927'den itibaren progra
mın "sosyalizmi" giderek daha sulandınldı.
Bu gelişme, 5 bölüm halinde düzenleyebileceği
miz maddelerin aynntılannı incelediğimizde daha
iyi ortaya çıkar.
1. ]rkçılık Sadece Alman kanı taşıyan Alman
-
38
maktı: Danimarka'nın (Schleswig), Polonya'nın
(Poznanya, Yukan Silezya), Çekoslovakya'nın (Sü
detler), İtalya'nın (Güney Tiroller), Fransa'nın (Al
sace-Lorraine) etnik azınlıklannı. Feder bu halkla
nn katılmalarının şiddet kullanılmadan (yani plebi
sitler yoluyla) gerçekleşmesi gerektiğini vurgulu
yordu; bu duruma ulaşana kadar da Almanya bu
ülkelerden, azmiıkiann ezilmemesini isternek zo
rundaydı. Ayrıca, tüm dünyada Almanya bu ülke
lerden, azmiıkiann ezilmemesini isternek zorun
daydı. Aynca, tüm dünyada Alman göçmenlerin
haklannı korumak mecburiyetindeydi. Bu teoriler
hemen başından itibaren birtakım fırsatçılık giri
şimleri nedeniyle sınırlanmışlardı. Böylece Hitler,
Mein Kampfında Tirol'deki Almanlan İtalya'ya
terk etmişti: Mussolini'ye duyduğu hayranlığı açık
ça belirtirken, çok kin beslediği Avusturyalıları yola
getirmekten de ayrı bir keyif duyuyordu.
1920'de Almanya, Versailles Antıaşması yüzün
den sömürgelerinden yoksun kaldığı sırada, Nasyo
nal Sosyalist program işletme ve nüfuslandırma
amacıyla sömürgeler elde edilmesini şart koşuyor
du. Ama 1925'de Hitler, İngiltere'yi idare etmek
amacıyla bu hak aramalardan vazgeçti. Almanya
Avrupa'da, Polonya ve Ukrayna'nın zengin toprak
larına doğru genişlemeliydi. "Yavaş yavaş" marjinal .
"koloniler" yaratmalı (Randkolonien), 'buralarda
oturanlar tamamen en saf ırktan olmalılar" dı. "Ha
yat sahası" kavramı Mein Kampfın ana temalarm
dan biridir. "Dış politika, halkın sayısal önemiyle,
işgal ettiği alanın nitelik ve yaygmlığı arasmda
sağlıklı, doğal ve yaşanabilir bir denge tesis etmek
suretiyle, Devlet şeklinde örgütlenmiş bir ırkm var
lığını güvence altına almalı"dır.
Bu genel prensibin yanında Mein Kamp{ bir tak
tiğin ana hatlannı oluşturuyordu. Ama Hitler'in ik-
39
tidardayken, önceden belirlenmiş bir planın gerçek
leştirilmesi amacına yönelik bir dış politika sürdür
düğünü düşlemek çok yanlış olur. Bu politika günü
gününe saptanıp , Avrupa'da beliren . en az dirençli
batiara göre gelişiyordu. Mein Kampfta 1925-26'
larda çizilmiş taktik buna çok uzak kalıyordu. Bu
taktik, 1925'in siyasal konjonktüründen esinlen
mişti. İtalya'da faşizm yerleşmiş ve Hitler olağa
nüstü değer verdiği bu rejime da�anarak projeler
geliştirmişti. Öte yandan, Fransa'ya karşı en iyi
müttefik, o ülkenin geleneksel hasmı İngiltere ola
bilirdi. Böylece yeni bir üçlü ittifak düşlüyordu; İn
giltere, İtalya ve Almanya arasında, boş düşlere da
yanan bir anlaşma, Almanya Doğu'ya doğru gelişi
yor, İtalya Akdeniz'e h akim oluyor ve İngiltere, İm
paratorluğu sayesinde dünyanın geri kalanını kont
rol ediyor. Hitler, bir strateji heveslisi olarak dünya
haritasını bozup yeniden yapıyordu. Mein Kampfın
son sayfaları Batı'ya karşı oluşabilecek bir Alman
Rus anlaşmasının ne kadar saçma olacağını göste
rir. Hitler planlarında ABD'nin gücünü yoksaymak
tadır, çünkü bu ülkeyi fazla Yahudileşmiş bulmak
ta ve bu nedenle onu küçümsemektedir. Sadece ye
ni topraklar ele geçirmek prensibi önemlidir: Gerisi
geçici bir yapıdır, önemi de yoktur.
3. Ekonomik ve Sosyal Politika 1920 progra
-
40
devletçi bir ekonomiyi tanımlamadıkça bu formül
havada kalırdı: Mülkiyet serbest oldukça, yatırım
lar ancak rantabl olmak kaydıyla gerçekleştirilebi
lir, sadece Devlet, kendince önemli gördüğü bazı
sektörlere, zarar etmek pahasına yatınm yapmaya
karar verebilirdi. Aslında 1920 programı toplumcu
havalı olup, özel mülkiyete önemli sınırlamalar ön
görüyordu: Tröstlerin devletleştirilmesi (madde 13),
büyük kuruluşlarda işçilerin kardan pay alması
(madde 14), bedeli ödenmeyen istimlakı da içeren
tarım reformu (madde 1 7).
Ama çok geçmeden bu maddeler niteliklerini yi
tirdiler. G.Feder bizzat "Nasyonal Sosyalizm'in ana
prensiplerinden birinin özel -mülkiyeti tanıma ve
onu devlet güvencesi altına alma" olduğunu belirtir.
Her Alman, çalışmasının ürününden serbestçe ya
rarlan abilirdi.
. "Faizin zulmüne" karşı savaş, derinlemesine bir
kredi reformu ve büyük bankaların devletleştiril
mesini içerir olması gerekirdi: 1927'de Feder sadece
emisyon bankalannın devletleştirilmesini öngörü
yordu.Önce tröstlerin tümünün yok olması gereki
yordu. Çok geçmeden Feder, "Alman sanayi sinin
yüce yaratıcılanna" saygılarını sundu, özellikle zik
rettiği isimler şunlardı : demir krallan (Krupp,
Thyssen), Kirdorf (Ruhr madenieri sendikasından),
büyük elektrik gereçleri üreticileri (Bosch, Sie
mens) vs... Sadece sermaye şirketleri ya da sınırlı
sorumlu şirketler millileştirileceklerdi bundan böy
le, onlar da zaten "anonim" ve "kişiye dayanmayan"
girişimlerdi. Elbette bu aynmın hiçbir anlamı yok
tu: Sadece birihcl programı yumuşatma isteğini bel
li ediyordu.
KAra ortaklık, diye açıklıyordu artık Feder, sade
ce bir aldatmacadır: Adil olmak gerekirse, zarara
da ortak olunmalı, bunu da hiçbir emekçi istemez.
41
Kara katılmanın en iyi biçimi, satış fiyatlannın in
mesidir, çünkü bu durum alım gücünü yükseltir.
Ama en karakteristik gelişme tarım politikasın
da oldu. 1920 programı üstü kapalı bir biçimde Do
ğu Almanya'n ın büyük arazisini tehdit ediyordu.
1928'de Hitler 17. maddenin içeriğini hiçbir anlamı
kalmayacak kadar daralttı: "NSDAP özel mülkiyet
prensibine 'dayandığından, ödemesiz istimlakın sa
dece yasadışı bir biçimde elde edilmiş gaynmenkul
lere, ilk elde de gayrımenkul spekülasyonu yapan
Yahudi şirketlerine uygulanacağı da apaçıktır. .. "
Parti 6 Mart 1930'da resmen birtakım açıklıklar ge
tirdi. "Tarımsal giri şimlerin genişliğine hiçbir şe
matik mevzuat uygulanamaz. Nüfus yığılması açı
sından küçük ve orta mülkierin çok sayıda olması
önemlidir. Ama büyük girişimlerin de önemli rolleri
vardır: Küçük ve orta girişimlerin yanında uygun
bir oranda onun varlığına da ihtiyaç vardır." G.Fe
der Doğu ve Kuzey'deki büyük toprakların daha
rasyonel bir şekilde kullanıldığını- bildiriyor ve kü
çük parselleri ancak yerleşim merkezleri çevresine
uygun görüyordu.
Nasyonal Sosyalizm'in ekonomik projeleri, siya
sal fırsatçılığın isteklerine göre çabucak gelişiyor
du. Programın toplurucu karakterindeki ılımlılaşma
1926-27'1ere doğru Hitler'le sanayi ve sermaye çev
relerinin yakınlaşması sayesinde olmuştur. Başlan
gıçta, Nasyonal Sosyalizm küçükbuıjuvalann bir
eylemiydi. 1923'de Münih'te kurşunlanan 16 kurba
nın, üçü banka memuru, beşi tüccar, biri garson, bi
ri hizmetçi, biri kilitçi, biri öğrenci, biri subaydı, ge
ri kalan üçü de soyluydu. 1920 programı orta sınıfın
korunmasını esas alır: Önce belediyelerin emrine
verilen büyük mağazalar, daha sonra az bir para
karşılığı küçük esnafa kiralanacaktı; Devlet ve be
lediyeler, ihalelerde küçük girişimcilerin çıkarlannı
42
kollamak durumdaydılar (madde 16). (iQttfried Fe
der, kapitalizm ve Marksizm'e karşı "özgür ve ba
ğımsız pek çok sayıda birimi" garanti altına almak
istiyordu. "Yüzbin bağımsız kunduracı , ekonomik
ve politik açıdan, beş dev boyutlu ayakkabı fabrika
sından daha üstündü elbet." Ama kaçınılmaz bir ev
rim sonucu Nasyonal Sosyalizm başlangıçta sözcü
sü olduğu ve çıkarlarını garantilernek istediği bu
tehdit altındaki orta sınıfın yok olmasına katkıda
bulunacaktır. Sanayiciler ve büyük toprak s�hipleri
olmasaydı, Hitler iktidara geçemezdi. Program da
çok geçmeden tröstlere karşı orta boy girişimleri,
büyük toprak sahiplerine karşı . küçük köylüleri ko
rumaktan vazgeçti. Mein Kampfta Alman ruhunun
kaybolmasının nedeni olarak burjuvazi suçlanıyor
du. "Şunun bilincine vardım ki," diyordu Hitler,
"Alman burjuvazisinin misyonu sona ermiştir ve ar
tık ondan hiçbir yeni hizmet bekleyemeyiz."
1920 programında sosyal sorunlar önemli bir yer
tutuyordu. Çok geçmeden (iQttfried Feder, tüm sos
yal sorunlann madde 15'le yani ihtiyarlara yardım
la çözülebileceğini düşünür oldu.
4. Hukuk Reformu, Eğitim Reformu vs. . . -
Programın bu kısmında genel görüşlerle yetiniliyor
du (madde 19'dan 24'e kadar). Basın konusunda ön
görülen tek reform, Yahudilerin Alman gazetelerin
de çalışmalarının yasaklanmasıydı. Roma Hukuku'
nun yerini materyalizme daha az tutsak bir Alman
Hukuku almalıydı.
Devlet, halk sağlığıyla ilgilenecek ve gençler be
den eğitimi ve spora özendirilecekti. Programa göre
okul, her şeyden önce insanı pratik yaşama hazırla
mahydı, en küçük sınıflardan itibaren yurttaşlık
.
bilgisi dersleri verilmeliydi. Hitler, Mein Kampfta
eğitim sorunlarını tekrar uzun uzun ele almı ştı. O
da beden eğitimi ve kişilik oluşması üzerinde dur-
43
muştu. "Irk açısından da" diye yazıyordu, "eğitim,
askerlik göreviyle en yüksek n oktaya ulaştır." He
men unutuluveren, hiçbir işe yaramayan bilgileri
eğitim sisteminden atmak, "örneğin, nedendir bilin
mez milyonlarca insan ilerde çok az kullanacakları
bir ya da iki yabancı dil öğrenirler." "Irkçı Devlet,
genel bilimler öwetisini sadece ana fikri kapsayan
kısaltılmış bir biçime sokacaktır. Böylece kazanılan
zamandan da teknik formasyon ve kişilik fonnasyo
nu için yararlanılacaktı. Ama bir sonraki sayfada
Hitler, çok teknik bir öğretim programının çağımı
zın maddeci eğilimlerine yarayacağını bildiriyor ve
"genel kültür" ve "Helenik İdeal"i "kara para kaza
nanların hizmetindeki" teknik uzmanıaşmaya yeğ
liyordu. En büyük tutarsızlığa okulla ilgili projeler
de rastlanıyordu. Ama orada da Hitler'in ilk progra
mının "materyalist" görünüşünden uzaklaşıp, gele
neksel tutumla ban ştığını görüyoruz.
1920 programının 24. maddesinde din özgürlü
ğünden söz ediliyor, ama bunun ancak, mezheplerin
Cermen ırkının manevi duygulanna ters düşmeme
si halinde mümkün olabileceği bildiriliyordu. Yine
de Parti "bir pozitif Hıristiyanlık görüşünü savunu
yordu". Ama programda, her türlü yoruma açık
olan bu "pozitif' sözcüğünün ne anlama geldiğine
değinilmiyordu.
5. Devletin Biçimi Almanya'nın güçlü bir mer
-
44
lar danışma organlandır "asla oylama gibi yollara
gitmemeleri gerekir". "Bunlar çalışma organlandır,
oylama makineleri değil" Hitler iki tür meclis öngö
rüyordu: Bir siyasi meclis ve bir de mesleki ve kor
poratİf meclis. Bu ikisinin işbirliği her iki meclisin
de üstünde olan senato tarafından sağlanacaktı.
Ama bütün seviyelerde sorumluluk tek bir adama
ait olacak ve devletin kesin bir hiyerarşik düzeni
olacaktır. Bu Führerprinzip'ti.
1920 programı Reich devletlerinin her birinde bi
rer parlamentoyla federatif bir devlet öngörüyordu.
G.FedE7r, merkezi iktidara diplomasiyi, gümrükleri,
orduyu ve denizciliği (para ve sermayeden hiç söz
yok) bırakıyordu. Hitler, Mein Kampfta daha kar
maşık bir dil kullanır: Bir yandan devletlerin otono
milerini savunur, ama öte yandan da içlerindeki di
reniş odaklannı söndürmek için federal devletlerin
hükümranlık haklannın giderek hızlanan bir bi
çimde yok olmasına götürecek, karşı konulmaz bir
devrimi onaylar. "Gelecekte, politik planda devletle:
rin önemi kalmayacak, ben bunu daha çok bölgesel
gelenekler ve kültür alanında görüyorum." Federa
lizmin yerini tutucu bir bölgesel yönetim alacaktı.
45
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ATALAR VE KOMŞULAR
46
tirrnişlerdir. Zaten ırkçılık konusundaki tezlerinin
büyük bir kısmını da bir başka yabancıdan, Hous
ton Stewart Chamberlain'den almışlardır. Buna
karşılık Almanya'da milliyetçiler ve sayacağımız
isirol erin yanında, liberal ve kozmopolit bir başka
gelenek de vardı.
N azizm'in atalan arasında her görüşten bir sürü
isim sayacağız. Doktrinleri homojen olmaktan
uzaktır. Kötü bir biçimde, romantik politika diye
adlandınlanın içine, Fichte gibi liberaller, Amim
veya Kleist gibi tutucu taşra soylulan da karışmak
tadır. Hegel bir devlet doktrini geli ştirmiştir, oysa
Nietzsche ve Wagner'e göre Devlet her türlü özgür
düşünceyi boğan bir canavardır. Hegel, Napoleon'a
büyük bir h ayranlık beslerken , Fichte ve Kleist on
dan tiksinirlerdi. Treitschke, Bismarck politikası
nın sözcüsüydü, oysa Paul de Lagarde onun yeminli
düşmanıydı. Nazizm'in entelektüel "kökenlerini"
arayan tarihçi, yüzeysel bir biçimde, oradan bura
dan çeşitli düşünürlerden "fikirler" toplar ve bunla
rı ait oldukları çerçeveden ayınr.
Örneğin, Napoleon diktatörlüğüne ve Fransız iş
galine zor dayanan, idealist yurtsever Fichte, her
türlü :rnüstebit yönetime son derece uzak düşmekte
dir. Ama şu da var ki fikirler bir kez ileri sürüldük
ten sonra kendilerine özgü bir yol izlerler ve artık
onları üretenin malı olmaktan çıkarlar. Örneğin
Fichte'nin "fikirleri" de çok geçmeden en dargörüşlü
milliyetçiliğe kanıt olarak kullanıldılar ve bunlar
tarihçi için kuşkusuz Fichte'nin yadsıyacağı bir an
lam taşıdılar.
Bu durumların altını çizdikten sonra diyebiliriz
ki tüm 19. yüzyıl Avrupası'nın karakterini oluştu
ran milliyetçilik, Almanya'da daha yaygın ve şid
detli bir biçimde ortaya çıkmıştır ve daha sistema
tik bir biçim almıştır. Kuşkusuz, her türlü yabancı
47
etki ve istilalara açık, Avrupa'nın tam göbeğinde
yer alan Almanya, diğer ülkelerden daha fazla ken
dini tanımlamak ve kendini haklı çıkarmak gereği
ni duymuştur. Milliyetçilik uzun süredir bölünmüş
olarak var olan ve kötü örgütlenme nedeniyle koro
şuianna nazaran geri kalan bir ülkede daha büyük
bir şiddetle gelişmiştir. Frchte ya da Wagner gibi
19. yüzyıl milliyetçi düşünürleri şu soruyu sorarlar:
"Bir Alman nedir?" Bu Fransa ve İngiltere gibi çok
tan birleşik bir devlet haline gelmiş ülkeler için an
lamsız bir sorudur. Almanya'nın pek çok devlete bö
lünmüş oln:ıası 18. yüzyılda düşünce özgürlüğüne
yararlı oldu: Ama ülkenin güçlenınesini engelledi.
Almanya'da liberal ve sosyalist fikirler diğer ülke
lerden çok daha yavaş bir şekilde geliştiler, çünkü
ekonomik ve sosyal yapıya uygun değillerdi. 19.
yüzyılın ikinci yansında nüfusun hızlı bir biçimde
artışıyla birlikte ekonomik gelişme ortaya çıkınca o
güne kadar yayılma yerine, kendi içine kapanma ve
birleşme peşinde olan Alman milliyetçiliği, emper
yalist ve fetihçi bir biçim aldı. Almanya uzun bir sü
reyi uyukluyarak geçirmişti, işte bu tehlikeli eneıji
patlamasını kışkırtan da bu gecikmedir.
II. Atalar
48
ve Napoleon onu düşkınklığına uwatmıştı. Fransa
beceremedi�e göre bundan böyle insanlığın öncü
sü Almanya olacaktı. İşin dowusu Fransa, uygar
lık, sosyal uzlaşmalar ve mantığın aşınlığı nedeniy
le yozlaşmıştı: Oysa Almanya tam tersine, ilkel er
demleri en saf biçimleriyle korumuştu: "İlk halk"tı
(Urvolk.)
Fichte garip bir biçimde bu inancı fılolojiden dev
şirilen kanıtlarla destekler. Fransızlar, Latince'den
yani "ölü ve anlaşılmaz bir dilden" türemiş bir dili
konuşurlar, amaç gerçeği süsleyip püslemektir. Al
manlannki ise köklerinden kopmaınış genç bir dil
dir. Daha az uyduruk, dilbilimsel kanıtlar 1848'de
büyük dil bilgini Jakob Grimm'e ilham vermiş, o da
Alsace'da, İsviçre'de, Belçika'da, Hollanda'da otu
'ran, tüm Almanca konuşan halklarm bir araya top
lanması gerekti�e inanmıştı. Ona göre sınırları
çizip bozmak sorun olmamalıydı. Fichte, Fransızla
no doğal hudut kavramiarına dilsel hudutla karşı
çıkmış ve 1800'deki bir yayınında nüfuz transferle
rinden söz etmişti.
Arndt ve Goerres (Fransızlan ırsi düşmanlar ola
rak görür) aynı fikirleri savunuyorlardı. Arndt bu
nu edepsizce yapıyor ve 1813 kurtuluş savaşlannda
"enerjimizi tüketen, gücümüzün ve erdemimizin
sabrını taşıran" Fransızlara karşı duyduğu kini
püskürüyordu. Yergi yazılarından birine şöyle baş
lık atmıştı: "Ren Alman nehridir, Almanya'nın sını
n değil." Bir ulus, dışandan gelebilecek her türlü
etkiye karşı kendi içine kapanıp kendi doğduğu top
raklarda kök salmalıydı. Tek gerçek, milli olanıydı:
Bilginin görevi objektif bilgileri yaymak değil, kitle
leri harekete geçirmekti. "Tek bir gerçek, tek bir er
dem, tek bir ruhu aktarmalı." Fichte ve E.M.
Amdt'ın yanında onlardan daha kabasaha kafa ya
pılı biri kurarolanndan ziyade pratik girişimleriyle
49
ün kazandı; bu "peder Jahn" dedikleri, öğrenci
gruplan ve beden eğitimi örgütlerinin düzenleyici
siydi (Burschenschaften). Yabancılann getireceği
ahlaksal bozulmalardan korunmuş, birleşmiş bir
Almanya'nın eğitimeisi olmak istiyordu. H ayalinde
ki ülkede, sıkı bir sansürle yönetilecek, odun ateşle
riyle kötülüklerden annacak bir edebiyat, yalnızca
ulusal temalan yayacaktı.
Bu düşünürler liberal eğilimliydiler. Burschensc
haft ve Jahn'ın yandaşlan tutucu Kutsal İttifak'ın
kurbanlanydılar. Liberailerin birlik ve özgürlük
düşlerini gerçekleştirmeye çalışan parlamentosu,
1848'de Frankfurt'ta açıldığında ilk girişimi emek
tar Arndt'a bir mesaj yollamak oldu. Sosyalist Las
saile 1860'larda bile Fichte'nin Söylevleri'ne duydu
ğu hayranlığı yayıyordu etrafına. Bu liberallerin
umutlarını Prnsya ordusuna bağlamış olmalanna
da şaşmamak gerek, çünkü 1813 reformcusu Prus
ya, Katolik ve tutucu Avusturya karşısında "ilerici"
fikirleri savunuyordu.
Ama milliyetçi ideoloji çok geçmeden liberal öz
lemleri boğuverdi. Daha 1846 Kongresi'nde Grirom
yabancı ülkelerdeki Almanlann desteklenmesi ge
rektiğini, oralara yerleşmelerinin, geleceğin sömür
gelerine doğTu atılmış ilk adımlar olduğunu söylü
yordu. l3ismarckçı Prnsya'nın Alman birliğini ger
çekleştirebileceği anlaşılınca liberailer, Berlin'in
mutlakiyetine karşı çıkmayı bıraktılar. Lassaile bi
le Bismarck'la daha dostça ilişkilere girdi.
Büyük tarihçiıer, özeHikle Treitscke, uysaı propa
gandacılardır: "Alman siyasetinin ufku" diye yazı
yordu bu zat "yıldan yıla daha özgür ve geniş ol
makta: Ülkemin devletin hayati çıkarlannııi, Slav,
İ skandinav ve Latin ülkelerinin topraklanna kadar
uzandığını gördüğü an, bu yüzyılın en büyük devri
mini yapacağız." Emperyalizm, başlangıçta sadece
50
Almanlan birleştirmek gibi kesin bir tavn olan mil
liyetçilig-e bırakınıştı yerini. Treitschke Fichte'nin
yüce manevi ihtiraslan yerine artık başka şeyler
yazıyordu: "Bir Hırvat'ın kafasına bir dipçik indiren
bir dragon suvarisi, Alman davasına, en iyi siyasi
yazann kalemiyle yapabileceklerinin çok daha faz
lasını yapmış olur." Dahası da var: "Politikada zaaf
gösterme günahı, akla karşı işlenmiş bir günahtır."
1890'dan sonra II. Wilhelm döneminde Pancer
manizm resmi doktrin sıfatına ulaştı. İşte o dönem
de Denizciler Birlig-i, KolonHer Birlig-i (600.000 ü:ye
si vardı) ve özellikle Pancermanist Birlik dog-du, bu
sonuncusunun kuruculan arasında Alfred Hugen
berg'in de adı geçer. Hugenberg'in gazetesi, 1899'da
1950'lerde Avrupa'nın nasıl olacag-ına dair bir hari
ta yayınladı; buna göre Alsace-Lorraine, Flandres,
Dunkerque, Hollanda, Danimarka'nın güneyi, Al
man İ sviçresi, Kuzeydog-u İtalya, Trieste, Macaris
tan, Bohemya, Slovakya, Litvanya ve Polonya'nın
büyük bir kısmı, Almanya'nın sınırlan içine giriyor
lardı. O dönem milliyetçilerinin yazıp çizdikleri say
ınakla bitmez, bunlar romantik idealizmden ada
makıllı uzak, ama Hitler'e çok yakındı lar.
Germen Hukuku ve Din Alman milliyetçilik akı
-
51
boyunca, Almanya kendisine hiç de uygun olmayan
Roma Katolisizm'ine boyun eğmişti. Luther Refor
mu ilk açılış oldu. Tutucu Katoliklerin karşısındaki
liberal milliyetçilerio pek çoğu Protestan mezhebin
dendi. Ama çok geçmeden Luther'cilik de bir sorun
olup çıktı. Fichte, Luther'i St. Paul'e çok yer verdiği
için kınıyordu; ona göre St. Paul Hıristiyanlık'ı "Ya
hudileştirmiş"ti. Arndt daha cüretkar davranmış,
Batı'yı gerçek yöneliminden saptırdığı için Hıristi
yanlık'ı suçlamıştır.·
52
Am dt da Yahudilere düşmanlık dolu sözler sarfet
mektedir.
Bu düşmanlık başlangıçta ırkçı bir temele dayan
mıyordu: Yahudiler sadece Almanya sınırları .içinde
yabancı ruh taşıyan bir unsur olduklanndan, devlet
içinde devlet oluşturduklarından kınanıyorlardı. Yi
ne de 19. yüzyılın ortalanna doğru millet, manevi
birtakım özellikle tanırolanamaz oldu: Milliyetçilik
kanıtlannı biyolojiden ediniyordu. Bu bir bakıma
Darwinizm'in bir sonucuydu. (Türlerin Kökeni,
1859'da yayınlandı). Ama Alman ırkçılığını asıl et
kileyen Gobineau'dur. Fransa'da sadece bir edebi
yat ucubesi olarak görülen paradoksal düşünür,
Wagner ve Chamberlain'in girişimleri sayesinde Al
manya'da beklenmedik bir şansa kavuşmuştur. İn
san Irklannın E�itsizliDi Üzerine Deneme (1853) ad
lı eserinçle ırklar arasında bir hiyerarşi oluşturur
ve ayrı ırktan olaniann çiftleşmelerine karŞı çıkar:
Bütün ırk karışmaların da, der, hep · aşağılık ırklar
üstün gelir. Dolayısıyla ona göre, ça�daş insaniann
gerilemesindeki ana neden budur. Irklar hiyerarşi
sinin en tepesine ari ırkı oturtur, ona göre bunun
en kusursuz temsilcisi Almanya'dır.
Gobineau'nun fikirleri Richar:d Wagner tarafın
dan sıcak bir ilgiyle karşılandı. Wagner'in öyle bir
kafa yapısı vardı ki, 19. yüzyıl Alman fikir hayatı
nın ikilem ve karanlıkları orada en ilginç biçimler
de belirirlerdi. Liberal bir dünya görüşüne sahipti
(1848 Devrimi'nde Dresden'de ateşi başlattı). Kapi
talizme düşmandı (Nibelungenlerin Yüzügü, altının
hüküm sürd� bir dönemde geçer), bütün bunlarla
birlikte, aynı zamanda hem Yahudi düşmanı, hem
Fichte usulü milliyetçi, hem banşçı ve hem de
Katoliklik'in Schopenhauer'in süzgecinden geçmiş
bir Budizm'le kanştı�. dünya nimetierinden el etek
çekmeye dayanan bir tür dinin öncüsüydü. Gobi-
53
neau gibi "çöküş" fikri onda da bir tutku haline gel
diğinden insanlığı "diriltmek" için her türlü çarenin
arayışı içerisindeydi: Önce etyemezlik, daha sonra
ise Gobineau'yu okuduktan sonra ırk saflığı.
Ama II. Reich boyunca ırkçılıgm en temel savu
nucusu H.S.Chamberlain olmuştur. Bir İngiliz ami
ralinin oglu olan Chamberlain, Almanya'ya yerleş
miş, Wagner'e damat olmuş, bu vesileyle II. Wil
helm'in sözü dinlenir danış�anlanndan biri olma
mertebesine erişmiş, 1923'te Hitler'le temasa geçip,
eylemlerini desteklemiştir. 1899'da yayınlandığı 19.
Yüzyılın Temelleri, ari ırk ve Cermenleri yücelten
tarihin metafizik gevezelikleriyle dolu bir kitaptır.
Çok özel belgelerle İsa'nın Yahudi olmayıp Davud
gibi ari soydan geldiğini kanıtlar. Gobineau gibi,
Rönesans hayranı oldugundan o dönemin bütün ba
şarılarını Cermenlere mal eder: Luther'in yağlı, şiş
man yüzüyle, Dante'nin kuru suratında aynı ırkın
hatlarını bulur. Roma Hukuku ve Kataliklik düş
manı olarak Cermen istilalan sayesinde Avrupa'nın
Roma'nın çöküşünün yarattığı kaostan nasıl kurtul
dugunu gösterir: "Töton'lann" hükmetmelerini di
ler.
Bundan böyle Yahudi düşmanlığı Alman muha
fazakar fikir hayatının temel parçalanndan biri ol
muştur. Hıristiyan Sosyal Parti'nin kurucusu Adolf
Stöcker bunu, propagandasının merkezi yapar. Ve
Berlin Üniversitesi'nde Yahudi düşmanlığı Eugen
Dühring'in öğretisinin ana maddesidir. Yahudi So
runu, Uygarlık, Ahlak ve Irk Sorunu adlı kitabında
Yahudileri her türlü ahlaksızlık ve sapkınlığın kö
keni olarak gösterir. Yahudi düşüncesiyle İncil'lerin
niteliklerinin bozuldugunu iddia eder: Yahudiler
eğitim ve basın alanlanndan temizlenecek, baro ve
yüksek memuriyette onlara sayısal bir kısıtlama
getirilecek, kanşık evlilikler yasaklanacak, Yahudi
54
sermaye çevrelerinin prenslerinin mallan halka da
�tılacaktır.
Kendi Kendine Yeterlilik (Otarsi) - Milliyetçi fi
kirler Almanya'da ekonomi alanında da çabucak
kendini göstermeye ve 19. yüzyıldan itibaren pek
çok sistem kendi kendine yeterli, milli bir sosyalizm
kurmaya başladı.
1800'de Fichte, Kapalı Ticaret Devleti'nde bir
ulusun, milli ba�msızlı�na ancak ekonomik olarak
. kendi kendine yeterli olduğu takdirde ulaşılabilece
�ni söylüyordu. Adam Smith'in serbest mübadele
cili�yle ipleri kopanp kesin bir korumacılık düşü
nüyordu. Tüm ekonomi plana bağlanacak ve devle
tin izni olmadan kimse bir meslek İcra ederneyecek
tL Özel kesimin yabancı ülkelerle ticareti yasakla
nacaktı. Uluslararası işlemler sadece devlet tarafın
dan düzenlenecekti. "Vatandaşlann elindeki tüm
altın, gümüş ve döviz piyasadan çekilecek ve bunla
ra sadece ülke sınırlan içinde bir değeri olan yeni
milli para ödenecekti." Devletin elinde toplanan d<S
vizler, birtakım vazgeçilmez maddelerin ithali ve
yabancı patentterin satın alınmasında kullanılacak
b. Her türlü lüks yasaklanacak, ama ülkenin orta
lama yaşam seviyesi daha yükselecekti. Fichte'ye
göre bu sistem milletler arası acımasız rekabete bir
son verecek ve ekonomiyi temel ihtiyaçlar seviyesi
ne getirecekti. Bu kendine yeterlik durumu gerçek
leştiğinde, millet yabancılada her türlü ittifakı bo
zacak ve böylece artık savaşlara girme rizikosu kal
mayacaktı.
19. yüzyıl başlannda muhafazakarlann sözcüle
rinden biri olan Adam Müller buna paralel bir çalış
ma yapıyordu. Bir tür feodal bir kurarndan esinle
nerek, her tür mülkün devlete ait olması gerekti�
ni ve fertlerin ancak bunlardan yararlanabilecekle
rini, üretimle tüketim arasındaki dengeyi sadece
55
devletin sağlayabilece�ni savunmuştu. AMüller
Fichte gibi iç ve dış olmak üzere çifte para sistemi
öngörüyordu; içerde kullanılan para kağıttan ola
caktı. Adam Müller politik güçle ekonomik gücün
birleştiği devleti "totaliter" diye adlandınyordu.
1834'de Prusya dahil, 18 Kuzey Alman devleti
arasında bir gümrük birliği (Zollverein) gerçekleşti
rildi. Bu anlaşma ekonomist Friedrich List'in çalış
malarının semeresiydi. List de Fichte'nin görüşleri
nin izleyicisiydi: Onun gibi hem milliyetçi, hem ko
rumacı hem de banş yanlısıydı. Ona göre Zollverein
ilk adımdı: Sonuçta, Almanya'nın kendi kendine ye
ter bir duruma gelmesiydi önemli olan. Bu nedenle
Zollverein bir gün Belçika ve Hollanda'yı da kapsa
yacak ve Almanya kendisine "soluduğu hava kadar
gerekli", ülkeyi bütünleyici topraklara sahip olacak
tı. Güney Amerika ve Tuna havzasına yönelik, akıl
lıca yönetilmiş bir .göçmen gönderme politikası bu
vazgeçilmez yayılmayı hazırlamaya yararlı olacak
tı.
2. Devlet Kuramı Kurtarıcı Devlet Milliyetçi
- -
56
Ama milliyetçi içe kapanma ve kendi kendine yeter
lilik projeleri yavaş yavaş bireysel yarann karşısına
Devlet yarannın çıkmasına ve Devlet'in bir kurtu
luş aracı olarak görülmesine neden oldular. Çok
geçmeden Fichte-Arndt çizgisindeki liberallerle A
Müller ya da Hegel gibi tutueulann arasındaki sı
nır giderek yok olmaya başladı. Adam Müller'e göre
ulusal devlet bir kez gerçekleşti�de, vatandaş
kendini tümüyle ona vermeli, özel hayatıpı, hatta
dinsel inançlannı bile terketmeliydi. Hegel'e göre
Devlet, kişiyi amacına ulaştırmaya, iyiliğe kavuş
turmaya götürecek tek koşuldur. Devlet tam anla
mıyla "İ lahi İrade"qir.
Bundan şu sonuçlar çıkıyordu; bir yandan
Devlet'in ortaya çıkma biçimi olarak Hükümet mut
lak iktidan elinde bulundurmalı, öte yandan da, en
yüce merci olan Devlet, kendi üzerinde hiçbir mane
vi kural tanımamalı, çünkü bizzat kendisi manevi
yatın tek kaynağı, tek yetkili başvuru mercii ol
maktadır. Böylece sadece Devlet çıkarının önderlik
ettiği bir "gerçekçi" politika kurulur ve geçerli sayı
lır.
Savaş - Güç en yüce değer mertebesine yükseltil
diğinde şiddet ve savaş artık cezalandınlamaz. 18.
yüzyıl savaşın her şeklini kımyordu. Napoleon'un
girişimleri karşısında Fichte, kınanılacak, kısır ha
nedanlık savaşlanyla, '1ıaklı savaşlar", yani savun
maya dayalı, bir ulusun var olma hakkını ilan ettiği
savunma savaşlan arasında bir fark olduğunu ileri
sürüyordu. Arndt daha da ileri gitti: Savaşın bizzat
kendi içinde bir manevi değeri vardır: "Tembelliği
sarsmak için gereklidir, dünya üzerinde ebedi banş
insanlık için en büyük felaketlerden biri olabilir,
savaşın yok ettiklerinin daha fazlasını banş çürüte
rek bozar." Adam Müller ve dostu Rühle von Li
lienstem (Savaşa Övgü'nün yazan)'e göre, savaş
57
yalnızca aydınlanma çagının iyimser rasyonalistle
rinin düşündüğü gibi kötü yöneticilerin kaprislerin
den çıkmaz; o, derin bir gereksinime, "hayat ve bü
yümenin bir iç atılımına" cevap verir. Savaş "dev
letlere yapılannı, sa�lamlıklannı, kişiliklerini, bi
reyselliklerini" verir.
Hegel de başka kanıtlarla savaşı haklı çıkanr.
Bireyin Devlet'e tam olarak ba�lanması fedakarlık.:
tır: Savaş bireylerin -ve onunla birlikte Devlet'in
kendilerini kanıtlarlıklan ve anndıklan bir hare
kettir. Savaş kusursuz bir manevi eylemdir. Eski
tarih görüşüne göre savaşlar dünyanın gelişmesin
deki aralardır. Hegel'e göre aslında huzur ve mutlu
luk dolu ça�lar gerçekte tarihin "boş sayfaları"dır.
Siyasal gerçekçilik, şiddet doktrini, savaşın ak
lanması, Pancermanist düşüncenin ortak buluşma
yerleri oldu. Treitschke "güç ve derinlik kazanmak
amacıyla uygarlığın ihtişamını harcayıveren bu uz
laşmaz mizaç"lan över. "Bu adamlar mutlaka ya se
vilmek ya da nefret edilmek istiyorlardır II. Wil
."
58
ediyordu. Ancak özellikle, kahini olduğu "de�erlerin
alt üst oluşu", içgüdü ve şiddete salt üstünlük tanı
yordu. Eskimiş dünyanın Yeni Barbarlar, Cermen
"san hayvanlar" tarafından gençleştirilece�ni
umuyordu. Hayalindeki bu belirsiz "üstün insan" fi
ziki gücün, son derece ince ve uyanık bir zekayla
birleşmesinden meydana geliyor ve zekasını kokuş
muş bir uygarlı� yıkılması için kullanıyordu. Her
türlü vesveseden uzak, sadece iktidar tutkusuyla
güdülen bir milis imajıydı kafasındaki. Savaş, yal
nızca savunduğu dava açısından de�il, ama teh1ike
li ve sonuçta yararsız oldu� için iyiydi. Nietzsche,
insanı yadsıyıp dünyayı yok etmek isteyen dinsel
bir karamsarlı�, büyük felaketleri ve güç gösterile
rini seven bir estetizmle birleştiriyordu. Bu tutkulu
inkarcının, Hitler Almanyası'nı, nefret etti� Bis
marck Almanyası'ndan daha çok onaylaması pek
muhtemel olamaz. Hem üstelik Hitlerciler de onun
adını pek az anmışlardır. Ama yine de eserindeki
alay, çift anlam, paradoks görmezden gelindi� tak
dirde, her türlü şiddet ve hayasızlıkların aklanması
görülüyordu. Bu "nihilizm"e giriş olmadan Hitler
anlaşılamaz.
llL Komşular
59
bir mücadeleden ibarettir. En iyi döneminde, Yuna
nistan kuzey ruhunu canlandınr ama Dionysos kül
tü arilerin soylu Pantheon'unu yıktı� sırada, dev
reye yabancı bir unsur olarak Sokrates girer. Tüm
Roma tarihi de samilere karşı yürütülen bir müca
deledir: Etrüskler ve Kartacalılar. St. Paul ve St.
Mathieu'nün Yahudileştirdikleri Hıristiyanlık İsa'
nın saf doktrini çarpıtır: Yehova'nın "materyalist"
dini, Batı'ya çeşitli kisveler altında sızar: Hümani
tarizm, liberalizm, sınıf bilinci. Ariler için en yüce
manevi prensip, kanın şeref ve gururudur: Oysa Hı
ristiyanlık bunun yerine iyilikseverlik pren sibini
getirmeye çalışır ki bu sadece köleliği içerir. Ama
Cermen halklan bu yabancı unsurun içeri süzülme
sine direnirler. Alman tarihinin büyük figürlerinde
hep Odin yaşar: J.S. Bach, Goethe, Piskopos Ulfilas
ve nihayet "Kuzeybatı uygarlığının ruhunu" ifade
eden Wagner. Luther reformu, Cermenlerin Yahu
di-Roma tiranlığına başkaldırmalannın bir ifadesi
dir. Fransa, Huguenotlan kovmakla son kurtuluş
şansını yitirmiştir. Bugün sadece melezlerden oluş
muş bir halktırlar, hatta kafa biçimleri bile brakise
fale dönüşmüştür. Avrupa'yı bugün yalnızca Al
manya, eskiden Cermenler tarafından yenilgiye uğ
ratılmış olup, bugün bunun öcünü almak peşindeki
aşağı ırkların ürünleri olan aklın tiranlığından ve
demokrasiden kurtarabilir. Ne mutlak gerçek var
dır, ne de evrensel haklar. "Hak, ari adamın doğru
bulduğudur." Geleceğin misyonu yeni bir insan "ti
pi" oluşturmaktır. Bu tip, srdece Prusya ordusunun
modelini sunduğu "erkek" toı. luluklann oluşmasıy
la ortaya çıkabilir. Hıristiyanlı� bir 5. İncil'le sür
dürmeli. Büyük savaşın kahramanlan yeni imanın
kurbanlan olacaklardır: "Üstat Eckart" ( 19. yüzyıl
mistiği) ve çelik rni�erli kahramanlar tek ve aynı
kişilerdir."
60
İşte bu inanılmaz safsatalar Nasyonal Sosya
lizm'in dekorunu teşkil ediyor ve kimse de bunları
ciddiye alınıyordu. Ama bu saçma "mitos"lann han
gi gelenekten kaynaklandıgı görülüyordu.
Başka düşünce sistemleri tarafından da hazırlan
mış ve destektenmiş olmasaydı, bu sözde "ideoloji"
do�amazdı. Sayacagımız yazarlar elbet bir başka
seviyedeydiler: Hiçbiri Hitlerci de�ldi: Hatta pek
ço� yeni rejimle mücadele etti. Ama yine de ça�
daş uygarlık ve toplumu eleştirmeleri ve olumsuz
düşüncelerinin agır basması sonucu, bu ideolojiye
zemin hazırlamış oldular. Bunlar Nazilerin mütte
fikleri değil, komşulanydı.
1. Ludwig Klages ya da Alfred Schuler gibi bazı
düşünürler "aklın" üstünlü�ne savaş açıp onun ye
rine "kana tapma"yı geçirmekle çok geçmeden ırkçı
kuramlarla buluşuverdiler. Büyük ozan Stefan
George ve özellikle e�tti� yandaşlanndan bazıları
yıkıcı bir tutuculuk peşindeydiler: Çürümüş bir top
lum zor kullanarak yok edilmeliydi; uygarlık ancak
ateşle terbiye edilirse kurtulabilir, bir "kutsal sa
vaş" erdemsizleri yok edecektir.
Giriştikleri Batı savunmasında Almanya rehber
olacaktı: Yıpranmış bir Hıristiyanlık'ın yerini alma
ya hazırlanmış geleceğin imanı oradan doğacaktı.
Gelecekteki mücadelelere hazırlık için yeni bir aris
tokrasİ oluşturulmalıydı: Yeniden canlanma, ancak,
dostlu� birleştirdi� erkek grupları ve kısıtlı sa
yıda üyesi olan gizli dernekler yoluyla gerçekleştiri
lebilirdi. 1914 savaşından sonra George kurtuluşun
ancak Almanların "esaret zincirlerini kıracakları"
ve "utançtan kurtulabilecekleri", "üçüncü bir saldı
n" ile mümkün olabileceğine inanmaya başlamıştı.
Ama yine de George'un mürltıerinin ço�un II.
Reich'a düşman olduklannı da ekleyelim: 20 Tem
muz 1944 suikastinin mimarı Claus von Stauffen-
61
berg de onlann safindan çıkmıştır.
Delikanlılann oluşturduklan birlikler vasıtasıyla
toplumu yenileştirmek fikri 1914 savaşından önce
de Almanya'da büyük bir rol oynamıştı. Bu toplu
luklann amacı burjuvazinin sosyal ve ahlaki pren
siplerini yok etmekti: Genellikle eşcinsel egilimliy
diler. Bunların en önemlileri Wanderuögel ve Frei
deutsche Jugendbewegung olup bellibaşlı kurarncı
lan da Hans Blüher idi. Önceleri siyasal ve yan as
keri gruplarla sıkı baglantılan olan bu hareketler
sonunda N azilerin zulmüyle karşı karşıya kaldılar.
2. İkinci grup değişik "uzmanlar"dan oluşuyordu;
bunlann çalışmalan Hitlerciler tarafından _kullanı
lıyordu, ya da bunlar kendi alanlannda Nasyonal
Sosyalist fikir hareketlerine katılıyorlardı. Önce
"yeni-çoktanncı" hareketleri sayalım; bunlar Hitler
ciliğin kıyısında ya da onunla aniaşmış olarak geliş
mişlerdi. Örneğin Ludendorff, örneğin kont Ernst
zu Reventlow. Daha sonra ırk kuramcısı, biyolojist
Hans F.K Günther (Alman Halkının Irk Kuramı
adlı kitabı 250.000'den fazla basılmıştı.) Ya da "jeo
politik"in yaratıcısı Karl Haushofer, milliyetçi eği
limli coğrafyacının, çalışmalan da fetih ruhunun el
kitabı olmuştur. Bu grup içinde korporatif devlet
kuramcısı, hukukçu Carl Schmitt'i de sayabiliriz:
Plüralist Devlet devri bitmiştir artık, diye düşünü
yordu; Almanya'da, Devlet'in birliği ilkesinin önüne
çıkan engeller yok edilmeliydi. Bunlar arasında:
Lander federalizmi, parti sayısının çoğalması, bü
yük çıkar koalisyonlan (tröstler ve sendikalar) sayı
lıyordu.
Bütün bunlara Eylem (Die Tat) dergisini de kat
malı; 1909'dan beri yayınlanan bu dergi, özellikle
Hitler diktatoryasının arifesinde önemli bir rol oy
nadı. Bu dergi çalışanlan Nasyonal Sosyalizm'e
karşı çıkıyor, ama ordu ve Reich başkanına güveni-
62
yorlardı. Onların kurmak istedikleri Devlet de tota
liter, otoriter ve kendi kendine yeterli olacaktı.
F.Fried'in hayalindeki "Alman usulü sosyalizm"e
göre, rantabilite kaygısından vazgeçilecek, kapalı
bir ticareti olan Devlet tipi sayesinde Almanya Gü
neydogu Avrupa'yı fethedecekti. Zehrer, gençlik ha
reketleri, eski muharipler ve milislerle, komünist
lerle Hitlerciler arasında, milliyetçi ve sosyalist bir
"üçüncü güç" kurmak peşindeydi. Eylem grubuyla
Strasser kardeşlerin eylemleri arasındaki fark çok
fazla sayılmazdı.
3. 20. Yüzyılın Mitosu adlı kitap, tüm bir tarihi
metafizik sistemler dizisine son katılan oldu. Bazı
lan geleceğin Hitler ideolojisinden çok uzaktılar:
Ama liberalizm, kapitalizm ve çağdaş uygarlığı
eleştirmeleri açısından, onlara kapıyı açanlar ara
sında adları okundu.
Nasyonal Sosyalizm'e en uzak düşen Walter Rat
henau idi. Elektrik tröstlerinden birinin (AEG) yö
neticisi, l>u büyük işadamı, Weimar Cumhuriyeti'
nin kuruculanndan biri olan bu politikacı, aynı za
manda makine uygarlığına düşman bir kuramcıydı:
Çağdaş dünya makineleşmekle yavaş yavaş "cer
menlikten uzaklaşıyordu". Zeka, duygu ve usdışı
üstünde gücünü kötüye kullanan bir iktidar oluştu
ruyordu. Milliyetçi, banşçı, demokrat ve antiparla
menter olan Rathenau, romantik geleneğe uygun
olarak, korporasyonlara (sendikalar, sermaye şir
ketleri) dayanan ve halkçı bir "elit", kişiliksiz bir
bürokrasi yerine canlı bir topluluk tarafından yöne
tilen otoriter bir rejim düşlüyordu.
Thomas Mann Bir Apolitik 'in Düşünceleri 'nde
( 19 18) geliştirdiği milliyetçi kurarnlan daha sonra
yadsımıştır. 1914 savaşından sonra çıkan bu kitap
ta ''burjuvazi" ve demokrasinin ürünü olan batı uy
garlığına karşıt olarak, kökten farklı bir Cermen
63
"kültürünü" sunuyordu: Alman halkı kendine ya
bancı olan bu düşünüşü özümseyemez ve özümse
memeliydi. Batı usulü "devrim" yerine, Thomas
Mann, gelecekte büyük bir "tepki", ilksel güçlere bir
geri dönüş, "zekadan kurtulmuş doğa, halk ruhu,
nefret, savaş," görüyordu.
Bu her iki düşününde de yukanda betimlediği
miz ütopyacı ve "tutucu" romantik geleneğin izleri
ni görmek mümkündür. Onların karşısındaki Os
wald Spengler "Prusyalı" çizgisini sürdürüyordu:
Güç politikasını, itaatin erdemini, Devlet'i, yüceltip,
duruyordu. Son derece karmaşık, dev boyutlu bir
tarih metafiziği olan Batı 'nın Çöküşü (1920)'nde de
jenere olup uygarlıklara dönüşen büyük "kültürle
rin" aşınması konusuna rastlanır. Ama Avrupa'yı
kemirmeye başlamış olan bu çöküşten kurtarmak
ve onu Doğu tehlikesinden (Sarı halklar ve Ruslar)
korumak i çin O. Spengler yeni bir otoriter yönetim
öneriyor.
Almanya, Avrupa'da, Spengler'in Faustvari diye
tanımladığı çağdaş kültürün tamamen bozulmadığı
tek ülkedir. Tabü bu hesaba Katoliklik'in yabancı
bir unsur soktuğu Güney Almanya girmiyor; söz ko
nusu olan Hohenzollernlerin Prusyası ve Lutherci
Kuzey Almanya. "Güç isteği, birey için değil toplum
için mutluluk", gerçek sosyalizmi icat edenler Karl
Marx değil, Prusyah hükümdarlardı. Almanya, hiz
met etme ve saygı gösterme gereksinimini hep için
de taptaze muhafaza etmiştir. Büyük Frederick'in
hayranı O. Spengler propagandayı da küçümseme
yen, çağdaş modaya uygun, aydın bir despotizm dü
şünüyordu. Gerçek neydi .zaten? "Kitle için gerçek,
sürekli okuyup duyduklandır." Nietzsche'den sonra
Spengler de "İnsan," diyordu, ''bir av hayvanıdır" ve
tüm politikalann amacı olan iktidar, ancak "Yeni
Barbarlar" tarafından ele geçirilecektir. "Savaş, her
64
türlü üst düzey yaşarnın ebedi biçimidir ve Devlet
ler savaş için vardırlar." Bu "ulusal sosyalizm" Hit
ler'in N asyon al Sosyalizm'inden ırkçılığın yoklu�
bakımından ayrılıyordu. Irk konusundaki her türlü
biyolojik tanımlamayı, kendi deyimiyle her türlü
"zoolojiyi" reddediyordu.
Oswald Spengler'in gerçekçiliginin karşısında
Moeller van den Brock'un siyasi "rnistisizrni" yer
alıyordu. Moeller Il. Frederick'in ihtiraslanndan
çok List ve Fichte'nin görüşlerini sürdürüyordu.
Ama o da, Spengler gibi ağırlığı Prusya'ya ve Lut
herci gelene�e veriyordu. Moeller bütün bu tür dü
şünürlerin ortak noktası olan Batı demokrasisi düş
manlığına demografik birtakım düşünceler de katı
yordu: Almanya'da dışan do� bir çıkış yolu bulma
peşinde olan 20 milyon fazla adam vardı: Avrupa'
nın banliyösüne sürülmüş Fransa, ikinci bir Porte
kiz olurken Almanya Do�'ya doğru yayılacaktı.
Amerika'nın "iradesi" ve Rus "ruhuna" karşı "felse
feyle" (Weltanschauung) çıkan anti-liberal Almanya
bu sayede bütün Avrupa'yı etrafında birleştirecekti.
Merkezde "III. Reich" olacaktı. Yazılı anayasası ol
mayan, büyük siyasi topluluklar ve ekonomik kor
porasyonlara dayanan , korporatif, federal ve muha
fazakar bir Devlet. Bu tutucu ütopya Hitler'den ön
ceki son siyasal yapıydı, Moeller başanlı olamadı:
1925'de kendini öldürdü.
4. "Muhafazakar devrim" dedi�mizin kuramcıla
nnın yanında, halkın üzerinde daha derin ve daha
do�dan etki yapan yazarlardan da söz etmek ge
rek. Pek çok yazardan sadece dördünün adını zikre
dece�z. Hans Grirom'in romanı Alansız Halk
( 1926) 200.000 adet basılmıştı. Sonra E.E. Dwinger
ve onun Rus Devrimi ve savaş üzerine olan üçlüsü
(1929-32) Tel Örgüler Ardında Ordu, Beyazlarla Kı
zıllar Arasında, Almanya, Seni Çagırıyoruz. Emst
65
von Salomon çok gençken bagı.msız birliklere katıl
mıştı. Dışianmışlar ( 1929)'da kendinin de katılmış
olduğu Rathenau'nun öldürülmesini, Harb Okulu
ögrencüeri'nde ( 1933) bozgundan sonraki işsiz, ül
küsüz genç subayların öyküsünü anlatır. Ernst
Jünger ilk eserlerinde (Çelik Fırtınalar 1920, Ana
mız Savaıı 1922) savaş deneyimlerini yüceltir.
1932'de yayınladığı işçi'de tıpkı Spengler ve Moeller
van den Bruck gibi, işçiyi, Batı ülkelerindeki moda
sı geçmiş demokratik ideali silip süpürecek, gelece
wn otoriter rejiminin bir askeri olarak betimler.
66
1K1NC1 KISIM
HİTLERİZM İKTİDARDA (1934-1945)
BİR1NCİ BÖLOM
HİTLER DEVLETİNİN YAPISI
L Merkeziİktidar
67
torluk'un yeniden kurulması adlı bir yasa Eyaletle
rin başına her türlü yetkiye sahip valiler olan Statt
halterlerin getirilmesini sağladı. Bunlann bakanla
n ve rnernurlan, adalet rnekanizması ve silahlı kuv
vetler yöneticilerini atama haklan vardı. Bu güve
nilir Naziler arasından bizzat Hitler tarafından se
çilmiş l l Statthalter göreve başladı. Prnsya'da Kon
sey Başkanı, yani Goering, Statthalterlik görevini
sürdürüyordu. Eyaletlerin özerkliği sona ermişti.
Kentler de aynı şekilde özgürlüklerini yitirdiler:
Belediye seçimleri kaldınldı, bundan böyle Bourg
rnestreler merkezi iktidar tarafından atanıyordu.
Bu merkezi hükümet 24 Mart 1933'den beri ta
mamen Führer'in avuçlan arasındaydı. Reichstag'
da anayasal çoğunluk olan üçte iki çoğunlukla oy
lanrnış tam yetki yasası, şansölyeye, anayasayı hiç
dikkate almadan dört yıllık bir süre için tam yasa
ma yetkisi veriyordu. 30 Ocak 1937'de bu yetkiler
oybirliği ile yenilenrnişti. Ve 26 Nisan 1942'de Hit
ler Reichstag'da kendini "ulusun Führer'i, ordunun
başkornutanı, hükümetin başı, yürütme gücünün
sahibi ve en yüce yargıç" olarak ilan ettiğinde, ne
yazılı yasalar, ne de kazanılmış haklara uymak zo
runda değildi, uygun gördüğü cezalan kararname
lerle yürürlüğe koyabilir, yargıçlan keyfince yerin
den alabilirdi Bakanlar Konseyi'nin toplanması bi
le bir istisna sayılıyor (son kez 4 Şubat 1938'de top
lanmıştı) ve Hitler her zaman çalışma arkadaşlan
nı politikasından haberdar etmiyordu. 16 Ekim
1934'de çıkan bir yasa, bakf!nlan Führer�e sadakat
ve itaat yemini etmek zorunda bırakıyordu. Olağa
nüstü · merkezileştirilmiş bu rejimde tek çatlak
klanlar arası rekabet ve kişisel entrikalardan olu
şuyordu.
2. Parti Nasyonal Sosyalist Parti'nin yapısıyla
-
68
görevlileri, eyaletlere göre aynlmayıp yeni bir böl
gelere ayırma, Gaue sistemine göre dagı.lıyorlardı.
32 adet olan "gau"lann başına bir Gauleiter getirili
yor, bunlar "daire"lere bölünüyor ve dairelerio için-
ı
deki her bölümde bir parti "grubu" bulunuyor, bun
lar da "hücre"lere ve 'blok"lara bölünüyorlardı.
Demek ki yönetimi de kontrol eden bir ek yöne
tim daha devreye giriyordu.
Parti bir azınlık olarak kalıyordu. N e kadar
önemli olursa olsun, bir göreve getirilmek için Par
ti'ye üye olma koşulu aranmıyordu. Reich bakanla
nndan biri von Eltz, hiçbir zaman parti üyesi olma
mıştır. Parti üyeleri en inanmış ve en fanatiklerden
oluşuyordu. Ama zaten bir süre merkez komisyon
larıyla (siyasi, hukuki, tarım vs; .. ) Parti organizas
yonu, Führer'in vekili Rudolf Hess, daha sonra da
Martin Bormann'in yönettiği çok hantal bir bütünü
oluşturuyordu.
Ama bunun yanında sayısız Nasyonal Sosyalist
topluluklar vardı: Milisler, motorize birlikler,Hit
lerci gençlik, öğrenci, öğretmen, hukukçu vs. korpo
rasyonlan. İnsan ancak bunlann herhangi birinde
militan olarak çalıştığı takdirde Almanya'da rahat
yaşayabilirdi. Her yıl, Eylül ayında, Nurenberg'de,
bu çeşitli gruplann mensuplan, birkaç milyon kişi
bir Kongre'de toplanırlardı.
3. Polisler ve Milisler - Hitler diktatoryası eşi
görülmemiş bir polis ve milis sistemi geliştirdi.
Birinci yıl rejimin efendileri olan SA'lar 30 Hazi
ran 1934'de kınldılar. Defterden silinmediler ama
si1ik Lutze'nin koroutası altında son derece pasif bir
rol oynadılar. Temizlikten sonra bir süre, SA'lar bir
tür iç muhalefet oluşturdular: "Roehm'ün İntikam
cılan" adlı bir organizasyon 1934-35 arası epey SS
subayı öldürdü.
SA'lann yerlerini SS'ler aldı. Bunlar başlangıçta,
69
1929'da, Führerin şahsi muhafızlanydı ve 250 Jd şi
den ibarettiler. 193 1'de 10.000 kişi oldular. Roehm'
ün tasfiyesinden sonra SS'lerin şefi Himmler doWu
dan Hitler'e baglanmıştı. Sonunda SS'ler çok çeşitli
faaliyetleri olan dev bir organizasyona dönüştüler.
Öncelikle bir SS ordusu vardı ki bunlar 1936'da
210.000 kişiden, savaşın sonuna dogru ise aşagı yu
kan 1 milyon kişiden oluşuyordu. Bu orduda bir
yanda "kurukafa birlikleri" (aşagı yukan 30.000 ki
şi) vardı, bunlar yurt içi görevlerde kullanılıyorlardı
(özellikle Eicke'nin yönetiminde temerküz kampla
nnın korunmasında), öte yandan da orduda elit bir
likler olarak götev yapan Watfen SS'ler vardı.
SS'ler tüm polis sistemine de hakim�ler. 1936'da
bütün polis örgütleri Güvenlik Merkez Ofisi'nde
(RSHA) toplandı. Artık İçişleri Bakanlıgı'na değil,
Himmler'e bağhydılar. Buna bir de karşı casusluk
askeri polisi ve Abwehrli katabiliriz; bunlar da Arni
ral Canaris'in emrindeydiler ve kısa bir süre sonra
RSHA'ya ters düştüler. Merkezi Ofis'in üç ana bölü
mü vardı: Daluege'nin başkanlığındaki düzeni ko
rumakla yükümlü polis, Nebe'nin emrindeki cina
yet masası ve nih ayet Devlet Gizli Polisi veya Ges-
,
tapo ve bunlann Merkez Ofisi vey a Gestapa.
SS'ler bu organizasyona, polisi kontrol altına al
mak amacıyla verdikleri uzun bir mücadelenin so
nunda ulaşabilmişlerdir. Aslında 193 1'den beri
SS'lere h as bir polis vardı (SD), başlangıçta bunun
amacı hareketin içerdeki temizliğini sağlamaktı .
SD (güvenlik servisi) başından beri eski deniz suba
yı Reinh old Heydrich tarafından yönetilmişti. Hit
ler iktidara geçtiğinde Himmler, SD'nin Devlet Po
lisi'nin çekirdeğini oluşturacaılını ve kendisinin de
bu ktirumun başına getirileceğini ummuştu. Aslın
da bu tahmin gerçekleşti, ama ancak 1936'da. O gü
ne dek, hep rejimin son saatlerine kadar kendisine
70
rakip olarak kalan Goering tarafından engellenmiş
ti. Prusya İ çişleri Bakanı Goering, başına güvendiği
adamlarından birini, Rudolf Diels'i geçirmiş olduğu
Gestapo'nun hep kendi avcunda olmasını isterdi.
Himmler önce Bavyera polis şefi olmakla yetindi.
Ama Heydrich 1934'de Berlin Gestapa'sına sızdı;
birkaç ay sonra Himmler de örgüte müfettiş sıfatıy-
. la girdi ve nihayet 1936'da Reich İ çişleri Bakanı
Frick'in gayretlerine ragmen tüm Alman polisinin
başına geçti. SD ve Gestapo, Heydrich'in komutası
na verildi, Heydrich 1942'dP Çekoslovakya'da öldü
rolünce de yerini Kaltenbrunner aldı. SD'nin
120. 000'e yakın göreviiyi kapsadığı tahmin edil
mektedir.
Acımasız, hayasız polis ve savaş birlikleri olan
SS'ler, giderek ilk kuruluştaki yapılarını yitirdiler.
Özellikle savaş sırasında zorla adam bulmak yolu
na gidildi. Yine de Himmler bir "SS mistiği" geliş
tirdi ve örgütüne Quedlinburg Katedrali'nde örgüte
giriş törenleri (Fahmenjunker-Weihen) tertipleyerek
organizasyonuna gizli örgüt havası vermekte ısrarlı
davrandı. Üç enstitü (Bavyera'da Sonthofen, Rhein
yakınında Vogelsang, Pom_eranya'da Krössinsee)
geleceğin Almanyası'nın seçkin yöneticilerini hazır
lamakla görevlendirilmişlerdi.
4. Temerküz Kampları - Tarihte Nazizm'in iğ
rençliğinin tanığı olarak yer alan bu kurum hemen
ilk günlerden itibaren mevcuttu. SA'ların yönetimi
altında eliiye yakın kamp açıldı. Kahverengi milis
Ierin gücünden huylanan Goering ikisi üçü dışında
hepsini kapattırdı. Ama özellikle 1936'dan sonra
SS'ler yine kamplar kurdular. 1939'a kadar üç ana
kamp, Münih yakınındaki Dachau, Weimar'ın ya
nındaki Buchenwald ve Berlin'in banliyösündeki
Sachsenhausen idi. Savaşın ilanı kampların sayısı
nı da çoğaltıverdi , 1939'da yüz kadar oldular.
71
Siyasi sürgün leri, Yahudileri, eşcin selleri, kamu
hukukundan hüküm giyenleri, topluma ayak uydu
ramayanlan ve hatta Bibelforscher mezhebinin za
rarsız müritlerini içeren bu kampların organizasyo
nu biliniyordu. Mahkumlan içlerinden seçtikleri ki
şilerle (Kapo) yönetme sistemi, kıskançlık ve jurnal
ciliği harekete geçirmek için hesaplanmıştı. Kamp
lardan ucuz el emeği elde edebilmek için de yararla
nılıyordu. imha kamplan diye adlandınlanları ha
riç tutarsak, buradaki gıda rejimi, mahkumlan or
talama dokuz ay yaşatmak üzere ayarlanmıştı. O, 70
marklık gündelik masrafa karşılık, mahkılm 6
marklık iş çıkarıyordu. Biz burada bugün herkesin
bildiği gaz odaları, fınnlar ve bu düzenin diğer iğ
renç kurumlanndan söz edecek değiliz. Ama bu ci
nayetlerle ilgili sırlar öylesine ustaca saklandı ki
Alman ulusu, kampların varlığını bilmekle beraber,
bu dehşet verici uygulamalan ve kurban sayısını
tahminden çok uzaktı. Yabancı ülkelerde bile gerçe
ğin tümü ancak Almanya'nın yenilmesinden sonra
öğrenildi.
· 1939'dan sonra tüm kamplarda bir milyona ya
kın malıkılun tutulduğu sanılmaktadır. Bütün bu
istatistikler çok yaklaşık olmakla birlikte kurban
sayısının 7 ile 9 milyon arasında olabileceği sanıl
maktadır.
72
Siyasi ve ekonomik suçlan yargılayabilmek için ola
ğanüstü mahkemeler kuruldu. Reichstag yangınıy
la ilgili davaya bakan Devlet Mahkemesi, dört zan
lıdan üçünü serbest bıraktığından, vatana ihanetle
ilgili davalar bu mahkemenin yetkisi dışında bıra
kıldı ve bundan böyle iki hakim ve beş parti memu
rundan oluşan "Halk Mahkemesi" bu konulara ba
kar oldu. Bu mahkemenin başkanı Yargıç Freisler
kötü bir şöhret kazanmıştı.
Ama Hitler diktatörlüğünde adaletin rolü zaten
aksesuar mahiyetindedir. Dava filan olmuyordu,
"önleyici tutukluluk"un uygulanması sayesinde po
lis rejim düşmanlarından çabucak kurtuluveriyor
du. İ şgal edilen topraklarda zaten her şeyi polis yü
rütüyordu.
2. Propaganda - Nasyonal Sosyalist yönetim
propaganda için bakanlık kuran ilk rejimdir. Goeb
bels, basın, radyo, sinema ve yayım keyfince yöne
tebiliyordu. Bir "Ulusal Kültür Odası" tüm entelek
tüel hayatı kontrol ediyordu.
Naziler iktidara gelir gelmez büyük gazetel er el
den geçti, bazıları kapandı: Nazi müdüı-ler yerleşti
rildi. 1933'ün Nisan ve Ekim aylarında basma yeni
bir statü getirildi. Gazeteci olabilmek için Gazeteci
lik Odası'nın vereceği bir lisansa sahip olmak gere
kiyordu. Gazeteciler bir ön sansüre tabi olmaksızın
yazılarını yazıyorlar ama bundan sorumlu oluyor
lardı. Korporatif bir yargı mercii ve polisiye ceza
tehditleri her türlü kalem sürçmesini önlüyordu.
Gazetecilerin sayısında belirli bir azalma oldu.
Bir kamu kuruluşu radyoyu yönetiyor, Sinema
Odası. film endüstrisini yönlendiriyordu. Devlet ve
rici istasyonların hem sayısını artırıyor, hem de gü
cünü yükseltiyordu. Özel bir banka vasıtasıyla pro
paganda filmlerine parasal destek sağlandı. Na
zizm'den önce dünyanın başta gelen sinemaların-
73
dan olan Alman sineması çabucak yozlaştı. Hitler
döneminin tek kayda de�er prodüksiyonu Leni Rie
fenstahl'in 1936 Olimpiyatlan üzerine yaptı� Stad
Tannlan'dır.
Edebiyat alanı da, basın ve sinemaya uygulanan
prensipiere uygun olarak düzenlenmişti. Yani bir
kitabın hasılabilmesi için Yazarlar Odası'na üye ol
mak gerekiyordu. Bu Odada eseri iyice kontrol edip
kuşkulu eserleri derhal Propaganda Bakanh�'na
ihbar ediyordu. Halk kütüphaneleri taranmış, is
tenmeyen kitaplar meydanlarda düzenlenen tören
lerle yakılmıştı. 10 Mayıs 1933'de Berlin'de Goeb
bels'in nezaretinde 20.000 kitap yakılmıştı.
Hitler diktatörlü� çok geçmeden Alman Edebi
yatını da yok etti. Çapsız birkaç yazar H.F. Blunck,
Kolbenheyer, H. Johst bu konjonktürden yararlan
dılar. Önemli yazarlardan sadece Gerhard Haupt
mann, içinden pek razı olmasa da adının Naziler'ce
kullanılmasına ses çıkarmadı. Acınacak bir edebi
yat, toprak ve kanın erdemlerini sayıp döküyordu:
Hitlerci argoda buna Blubo (Blut und Boden) denili
yordu. Pek çok yazar Almanya'yı terk etti, Franz
Werfel ya da Stefan Zweig (Güney Amerika'da inti
har etti) gibileri Yahudi olduklarından, Thomas
Mann gibilerinden oluşan bir başka grup da siyasal
inançlanndan dolayı ülkelerinden aynldılar. Her
ınann Hesse zaten uzun süredir tek başına İ sviçre'
de yaşıyordu. Rejimin ilk yıllarında Martin Heideg
ger, Gottfried Benn, Konrad Weiss gibi bazı önemli
yazar ve düşünürler Yeni Devlet'ten yana çıktılar.
Pek ço� çabucak koptu. Almanya'da kalan yazar
ların bir kısmı sustu, di�erleri her türlü siyasi faali
yetin dışında kalıp ucuz edebiyata sı�ndı. Sadece
Hans Carossa aşın hoşgörüsünden, gidip Uluslara
rası Yazarlar Odasına başkanlık etti. Alman aydın
lannın hakkını vermek gerek, bunlar büyük ölçüde
74
Hitler diktatörlüğüne haraç ödemeyi reddetmişler
dir.
3. Gençlerin Yeti1mesi - Bakan Rust'un yönet
tiği eğitim de siyasal ve ırksal ayıklamalar sonucu
kıyıma u�amış, yönetmeliklerce fanatik bir biçime
sokulan okul kitaplan, rejimin ihtiyaç ve zevklerine
göre değiştirilmişti. Profesörler kendi korporatifku
ruluşlannca kontrol ediliyor, ö�enciler Studenten
schaft'da gruplaşıyorlardı.
Ama Hitlerizm'e göre gençliğin yetişme.sinde en
önemli husus, ö�etim değildi. Önce, "ırkla ilgili"
yasalar, "saf olmayanlan" zaten devre dışı bırakı
yordu. Özel bir mahkemece uygulanan 14 Temmuz
1933 yasası, ırsi hastalıklara tutulmuş bireylerin
kısırlaştırılmasına karar veriyordu. Evlilik yardımı
-daha sonra başka ülkelerce de benimsenmiştir- do
ğumlann hızlanmasını sağlamış ve bu ritm çabucak
yükselmişti. "Anne ve Çocuk" gibi eserlerin amacı,
evlilikdışı doğmuş çocuklann eğitimini kolaylaştır
maktı. Anayı yuvasına bağlayan ve ailenin erdemi
ni öven Nasyonal Sosyalizm tutucu bir ideolojiden
kaynaklanmış olmasına rağmen, çocuğu bir an önce
ailesinden kopanp, onu Devlet'in yönetimine bırak
mak peşindeydi.
Baldur von Schirach'ın başkanlığındaki gençlik
gruplan, ki bunlar izeilik dahil tüm dernekleri kap
sıyordu, sekiz yaşından itibaren çocukları Nasyonal
Sosyalist ruhla yetiştiriyordu: Önce Jungvolk geli
yordu, sonra oğlanlar için Hitlerjugend, kızlar için
Bund deutscher Miidchen, yine de bu gruplara ka
tılmanın zorunlu olmadığını anımsatalım. Buna
karşılık Nasyonal Sosyalist eğitimin son noktası
olan İ ş Hizmeti sonunda herkese mecburi kılındı.
4. Çalışmanın Organizasyonu. Nasyonal
Sosyalizm'in Sosyal Politikası - Tek Sendika - 3
Mayıs 1933'de SA'lar ve SS'ler büyük Alman sendi-
75
kalannın binalarını i şgal ettiler: "Özgür sendika"
(sosyalist) ve Hıristiyan sendika. Mallarına ( 184
milyon -mark) el konuldu ve mallar Robert Ley'in
yönettiği tek bir organa "İş Cephesi"ne transfer
edildi. İş Cephesi zorunlu olarak i şveren ve işçilerin
tümünü, yani 20 milyondan fazla kişiyi kapsıyordu.
El emekçilerini 14, memurlan 8 grupta topladılar.
Bu grupların her biri Ley'in atadığı bir görevli tara
fından yönetiliyordu. İş Cephesi sadece tek bir sen
dikadan ibaret değildi. İşçi kredi bankalarını, koo
peratifleri, sosyal sigortalan da o yönetiyordu. Üs
telik rejimin sosyal politikasının aracı olmak duru
mun daydı, sınıf kavgası fikrini yok ederek, i şçilerle
patronları müşterek bir örgütte birleştirmek zorun
daydı.
İşte bu nedenle Ocak 1934'de çıkan "Milli Çalış
mayı Düzenleyen Yasa" işçi haklarını ve girişimle
rin statülerini tanımlar. Personel, yönetim katında
"güvenilir adamlar"la temsil edilir, bunların görevi,
müessesenin ekonomik yönetimine katılmak değil,
sadece birtakım sosyal yasalara (ücretler, sağlık ko
şulları, izinler vs ... ) uyulup uyulmadığını kontrol
etmektir. Ama bu delegeler müdüriyetİn hazırladığı
bir listeden , personel tarafından seçilir. Aynca, "ça
lışma onuru" işçilere grevi ve her türlü disiplinsizli
ği yasaklamıştır. Aykın davranış durumunda "iş
mahkemelerine" gidiliyordu, bunlarda suçlu patron
sa işi yönetmesini yasaklıyorlar, işçilerse onlara ce
zalar veriliyor, hatta işten atılabiliyorlardı. İşçilerin
yönetimin haklarını çiğnernemesine de göz kulak
oluyorlardı. "İşçi Mutemetleri" (Treuhtinder) yönet
meliklere uyulup uyulmadığını izliyorlardı.
Tek sendikanın baskısı altında, yüzeysel bir sos
yal banş elde edilir gibi olmuştu. Rejim, çalışmayı
büyük bir tantanayla övüyordu. 1 Mayıs bayramı
parti kongresiyle birlikte yılın en büyük şenliğiydi.
76
Çalışma- Bölümü - 1 Mayıs 1934'de kurulmuş
olan Çalışma Bölümü'nden yararlanmak önceleri
isteg-e bag-lı idi. 25 Haziran 1935'de her iki cinsten
gençler için mecburi oldu. Gençler bir yıl süreyle
tarla açma, yol yapma gibi çalışmalara katıldılar.
Orada da kesin bir hiyerarşi hüküm sürmekteydi:
Almanya 30 bölgeye aynlmıştı, bu bölgeler gruplara
bölünmüştü ve her grupta birçok "çalışma kampı"
vardı.
Zorunlu çalışmanın amaçlanndan biri de toplu
- luk ruhunu geliştirmek ve gençliğe, ordudan çok
daha iyi bir biçimde, saf Nasyonal Sosyalist doktri
ni öğretmekti. Üstelik fazla işsizler de ortadan kal
kıyordu. İşte işsizliğe karşı elde edilen bu zafer,
Hitler rejiminin en büyük zaferi olmuş olup, Alman
halkının nazanndaki başansının da ana nedenidir.
Çalışma BölümÜ dışında işsizler, büyük bayındırlık
çalışmalannda ve silah sanayinde kullanıldılar:
Ama hiç de üretken olmayan bir biçimde, dev bo
yutlu Parti teşkilatı tarafından da eritildiler. (İş
Cephesi'nin kaynaklannın dörtte biri idari giderle
re harcanıyordu.)
Sosyal Faaliyetler - Tek sendika işçi özgürlüğünü
kısıtlıyor, işçilerin elinden her türlü etkin protesto
aracını çekiyordu. Ama aynı zamanda katılabilecek
faaliyetlerin sayısını artınyor ve işçilerin boş vakit
lerini organize ediyordu. Kasım 1933'den itibaren İş
Cephesi'nin bir dalı "Neşeyle Güçlenme" (KOF) işçi
ler için tiyatro gösterileri, ucuz tatiller, yabancı ül
kelere deniz yolculuklan tertipliyordu, (bunlar aynı
zamanda Hitler propagandasına da yanyorlardı).
Spor dallan sistemli bir biçimde geliştirilmiş ve
herkesin faydalanması sag-lanmıştı: 1936 Berlin
Olimpiyat Oyunlan Alman sporunun başı von
Tschammer und Osten'i ödüllendirdiği gibi, rejimin
reklamını yapmaya da yaramıştır.
77
Bu organizasyonun masraflan tamamen İ ş Cep
hesi tarafından karşılanmıştı, ama onlar zaten
önemli aidatlar topluyorlardı (ortalama yılda 20
mark), üstelik sendikalann muazzam servetine de
el koymuşlardı.
İ ş Cephesi dışında, özellikle "Kış Yardımı"
(WHW) toplanan paralarla besleniyordu, ama bu
para toplamadan kimse kaçın amıyor, bu, bir tür zo
runlu vergiye dönüşüyordu. "Kış Yardımı" yılda
mi1yarlarca markı götürüyordu.
78
İKİNCİ BÖL{)'M
EKONOMİK POLİTİKA
L Rejimin Finansmanı
79
Registermark, ya da Kreditsperrmark adı altında
Almanya'da bloke olup kaldı. Ama yabancı alacaklı
lar bu parayı Alman mallarını satın almak amacıy
la kullanabiliyorlardı. Kısacası bedelini Almanya'
nın alacaklılannın ödedikleri, zor�i bir ihracat ya
ratılıyordu.
2. Ticaret sadece bir dengeye kavuşturulmakla
kalmayıp, Almanya, mümkün olduğunca dış dünya
dan bağımsız bir duruma getirilmeye çalışılıyordu.
Tarımın ve sentetik ürünlerin (sentetik kauçuk,
sentetik benzin, tekstil vs.) gelişmesiyle Almanya
kapalı bir ekonomiyle yaşatılmaya çalışılıyordu. Sa
nayinin vazgeçemeyeceği ürünlerin dışardan alın
ması için kliringe başvuruluyordu: Her ülkeye itha
lat miktarında ihracat yapma zorunluluğu vardı.
Her iki ülkede de takas odaları kurulmuştu: Alıcı
bu odalara aldığının bedelini kendi milli parasıyla
ödüyordu: Böylelikle para sınırlardan dışarı çıkmı
yor ve Almanya yoksulluğunu yabancı dövizlerle
örtmeye çalışıyordu.
3. Ama ihraç edebilmek için önce üretmek gere
kir. Alman ekonomisini harekete geçirmek amacıy
la çok kısa vadeli senetiere başvuruldu (prensip ola
rak üç aylık, ama bu beş yıla kadar uzatılabiliyor
du). Bayındırlık işleriyle ilgilenen müteahhitler
özel kamu kuruluşlarına poliçeler çekiyorlardı
(Deutsche Bank, und Bodenbank, Deutsche Ver
kehrskreditbank, Bank der deutschen Arbeit vs ... ),
bunları Reich garanti ediyordu. Silah siparişlerinde
de fabrikalar bir "Maden Araştırmalan Şirketi"nin
(Metallforschungengsgesellschaft, kısacası Mefo) bo
nolarını kullanıyorlar ve Reichsbank bu bonolara
ödeme güvencesi veriyordu.
Etkin olduğu ortaya çıkan bu sisteme niye daha
önce başvurulmadığını soruyor insan kendi kendi
ne. Aslında küçük bir boyutta da olsa daha önce de
80
buna benzer bir uygulamaya başvurulmuştu: Ulus
lararası transferierin yasaklanması 193 1'lere kadar
uzanır, bu kısa vadeli paliçeleri icat edenler Papen'
le Schleicher'dir. Ama temel neden, böyle organize
edilmiş bir kendi kendine yeteriilikle Almanya'nın
normal uluslararası mübadeleler devresinden çıkıp,
Avrupa'da dışlanmış bir duruma düşmesiydi: İşte
şansölye Bruning, özellikle böyle bir duruma düş
mekten kaçınmıştı. Yabancı sermaye transferinin
yasaklanması Almanya'nın t.ek yanlı bir karanydı
ve ilk kez, yabancı ülkeler bir oldubittiye gelmişler
di. Böylece zora başvurma politikası başlamış oldu.
Öte yandan müteahhitlerin kısa vadeli bonolar ver
meleri için güvenin sag-lanmış olması gerekirdi:
Sermaye, aşın sağ bir muhalefetin tehdidi altındaki
oynak merkez hükümetlere hiç güvenemezdi. Hit
ler, gördüg-ümüz gibi, iktidara ancak sermaye çev
releriyle anlaşarak geçebilmiştir: Güçlü ve sürekli
bir hükümet garantisi verdi ve sermaye de saklan
maktan vazgeçti.
Ama bu sistem de büsbütün tehlikesiz değildi.
"Sperrmarks"ın çıkanlması bir devalüasyonu göste
riyordu. Ellerinde sperrmarks bulunan yabancılar
bunlan Alman malı almak isteyen kişilere verebi
lirlerdi. Ama bunlar resmi değerinin çok altında,
Almanya'dan çıkamayan sakat bir paradan satılı
yordu. Paris'te resmi mark değerinin yüzde 20'sine
sperrmark satın alınabiliyordu. Pazarlığa tabi kısa
vadeli bonolar da çoğaldıkça enflasyon tehlikesi ya
ratıyorlardı. Schacht, bu tedbirleri hep geçici olarak
düşünmüştü, amaç ekonominin yoluna girmesiydi.
Aslında Alman ekonomisi asla "normal" olmadı. Bu
nun baş nedenlerinden biri, iç pazann çok geniş ol
masına rag-men, Alman üretiminin büyük bir kısmı
nın hiç de üretici olmayan bir biçimde savaş ve si
lahlanmaya gitmesiydi. İç borç durmadan yükseli-
81
yordu: 1933'de 10 milyarken, 1 939'da 25 milyara,
1943'de 1 10 milyara çıktı. KA�t paranın sürümü
1932'de 3.560 milyondan 1939'da 1 1.000 milyona ve
1943'de de 33.683 milyona çıktı. Bruning'in deflas
yon politikasının yerine geçen "güdümlü enflasyon"
büyük engelleri aşamadı. "Bu politikanın 'başansı
nın' sım, Alman ekonomisinin durumunun kaçınıl
maz bir hale getirdi� ekonomik krizin tarihini
uzatmasıdır." (Bettelheim).
Öte yandan, e�er savaş ve silahianmanın yükü
omuzlannda olmasa, bu kendi kendine yeterlik po
litikası başanya ulaşabilirdi denilemez. Kendi ken
dine yeterli�n bir kavga
'
politikasına eşlik ediyor
olması rastlantı de�ldir. 19 Haziran 1932'de, Hano-
ver'deki bir konuşmasında Schacht, "otarsi"yi bir
"mücadele aracı" olarak nitelemektedir. "Otarsi,"
diyor, "de�şik ülkeler arasında öylesine büyük bir
ekonomik standart farkına neden oluyor ki, bunun
sonucu olarak siyasal ve kültürel tehlikeler kaçınıl
maz oluyor." "Elbette" diye ekliyor, "zenginlik bir
güçtür, ama, avutucu bir doğa yasasına göre umut
suzluk da güç kazandırıyor. Almanya'da öylesine
bir çöküş dönemi yaşıyoruz ve borçlar da öylesine
büyük ki, bundan daha beteri başımıza gelemez ar
tık. Bundan böyle dışardan bize yapılacak herhangi
bir , baskı, hasımlanmızın durumunu düzeltemez."
1933'de başlatılan otarsi politikası, bilinçli bir
umutsuzluk politikasıydı. Savaş tehlikesini de kap
sıyordu. Almanya'yı yalnızlık ve yoksullu�a mah
kum etti. Böylece bütün gayret, güç yoluyla zengin
ülkelere yayılıp ''kapalı ticareti olan Devlet'in" sı
nırlarını genişletmekti.
82
sıkı bir tanm politikasıydı. Bakan Walter Darre de
buna başvurdu. Şehirlere göçün önünü kesmek,
köylüyü topr$ �lamak ve tanm ürünlerinin ve·
rimini artırmaktı amaç. İki tedbire başvuruldu:
"Çiftlik Veraset Yasası" (Erbhof), "Beslenme Korpo·
rasyonlan" Organizasyonu (Reichnahrstand).
ı. Erbhof 29 Eylül 1933 yasasıyla kuruldu, 2 1
Aralık 1936 kararnamesiyle tamamlandı. 1 4 Tem
muz 1933'de çıkan, büyük topraklann parçalanma·
sı ile ilgili yasa hemen hiç uygulanmadı. Buna kar·
şılık 125 hektardan küçük köylü arazisi bölünemez,
başkasına devredilemez, haczedilemı;ız ilan edildi.
Bu sadece bir bütün olarak miras yoluyla, babanın
tayin edecegi. çocuklardan birine verilebiliyordu. Bu
tedbir başlangıçta iyi karşılandı. Ama arazisi hac
zedilemedigi.nden köylü borç alamıyordu ve sonun·
da geliri çok düşük dahi olsa toprağına bağlı kal
mak zorunda kaldı.
2. &ichniihrstand 15 Temmuz, 13 ve 26 Eylül
-
83
mayı kabul ediyordu. 15 Mayıs 1934'de çıkan bir
yasa geçmiş üç yıl içinde tanm alanında çalışmiş iş
çilerin kentte çalışmalannı yasaklıyordu. Ama bu
tedbirler de kentlere akını önleyemediginden Land
hilfe ve Landjahr servisleri kuruldu, bunlar köylü
lere bedava el emegi sag-lıyorlardı. 4 Ocak 1939 ta
rihli bir kararname 25 yaşından küçük bütün genç
kadınlara ticaret ya da devlet memurlug-una girme
den önce çiftlikte bir yıl bedava hizmet zorunlulug-u
getiriyordu. 3. "Pazar kısmı" parayla ilgileniyordu.
Her tanm ürünü grubu için (tahıllar, süt ürünleri
vs... ) başkanı tayinle gelen bölgesel "uzlaşma" ku
rullan vardı. Her ürün için birleşen bu kurullar,
ulusal planda "merkezi birlikleri" oluşturuyorlardı.
Uzlaşma kurullan teslim edilecek ve stoklanacak
miktarlan saptıyorlar, fıyatlan kararlaştınyorlar
dı. Bu bürokratik örgüt başlangıçta köylülerin di
renci ile karşılaştı: Polis zoruyla bu direniş kınldı,
dikkafalılar yüksek para cezalan ve hatta tutuklan
roakla tehdit edildi.
Bu tanm örgütü oldukça iyi sonuçlar verdi. Ama
başka gıda maddelerinin ithali için gereken dövizin
yokl$yla, kötü tanm rekolteleri aynı zamana
denk düşünce 1936'da zor durumda kalındı ve yiye
cegi karneye bağlamak zorunda kaldılar. İşte kıs
men bu krizin sonunda Schacht, �ering'le anlaş
mazlığa düşerek 1937'de Ekonomi Bakanlığı'nı bı
raktı. 1932'deki nutkunda, tanm alanında Alman
ya'nın kendine yetebilecegi prensibini ileri sürmüş
tü. Yaşanılan durum bu teoriyi yalancı çıkarmış,
savaş olasılığıyla, gıda maddeleri stoklamasına gi
dilmesi hayal olmuştu.
84
çalışmalan kapsayan bir program tezgahladı. Bru
ning'in bayındırlık işlerine komiser olarak atadı�
Dr. Gereke'nin projeleri esası teşkil ediyordu: Yol,
kanal, lojman inşası, tarla açılması, bataklıklann
kurutulması vs... 1932'de kesintiye ugTayan bu
program yukanda açıkladı�mız finansman olana�
sayesinde tekrar ele alındı. Mühendis Todt'un yöne
timinde geniş bir düzenleme planı gerçekleştirildi:
En gösterişli kısım muhteşem bir otoyol a�nın ya
pımı idi, sadece bunun için 200.000 işçi çalışmaya
başladı.
1936'da, Schacht'ın 1934'de yaptı� "yeni Plan"ın,
ticari dengeyi sağlamaya yeterli olamayaca� orta
ya çıktı. Eylül 1936'da Nuremberg Kongresi'nde .
Hitler yeni bir "4 Yıllık Plan"ın başlangıcını ilan et
ti. Başına General Goering'in getirilmesi bu planda
a�rlı�n silahlanmaya verileceğini gösteriyordu.
Planda altı bölüm yer alıyordu; ikame ürünleri,
hammaddeler, el emeği, tanm, fiyatlar, dövizler.
Hammadde ve döviz tahsisi ve henüz az kar getiren
(sentetik kauçuk ve benzin, örneğin) yen� sanayile
rin sübvansiyonuyla, Devlet, ekonomiyi yönlendiri
yordu. Herman n Goering-Werke nin teşkili ile Dev
'
85
pek azdır: 1939'da 1932'deki en düşük seviyenin an
eak yüzde 45 üzerine çıldnıştı, bunun anlamı, Avus
.turya ve Bohemya-MoraVYa'nın ilhakına ragmen bu
durumun ortaya çıkması hemen hemen tam bir
durgunluğu gösteriyordu.
86
Hitler rejiminin on iki yılı boyunca sanayi gide
rek daha çok kartel ve tröstlere dönüştü. Anımsaya
catınız gibi parti programı tröstlere karşı olup, orta
sınıfın durumunu korumak amacındaydı. Gerçek
ten de rejimin ilk haftalannda büyük ma�azalar ve
tüketici şirketleri boykot edildi. Ama bu sürmedi,
sonunda küçük burjuvazi büyük sermayenin çıkan
için yok edildi. 15 Temmuz 1933 tarihli bir yasa
Devlet'e zorunlu karteller kurmak izni veriyordu.
1932'de hisseli şirketlerin sermayelerinin yüzde
84'ü tröstlere ba�lanmıştı: Üç yıl sonra bu yüzde
90'a çıktı. Hisse senedi şirketleriyle ilgili bir yasa
hemen tüm imtiyazlan Meclis'ten alıp Yönetim
Kurulu'na devrediyordu.
Temelde, Nasyonal Sosyalist planlama, kapitalist
konsantrasyonun hızlanmasına yanyordu. Hitler
ekonomisinin sosyalizmden ne kadar uzak old�
nu anlamak için ticaret ve sanayiden elde edilen
karlann rakamlarının ne kadar yüksek oldu�u
görmek yeter: 1933'de 6,6 milyar mark olan bu ra
kam, 1938'de 15 milyan buluyordu.
V. Fiyatlar ve Ücretler
87
yetkisi tanıyordu. Fiyatlar kadar hızlı olmamakla
birlikte, yine de, 1938'den sonra ücretler de hafifçe
yükseldiler. 1933'deki çok düşük seviyeyi aştılar
ama 1928'lerin seviyesine de asla ulaşamadılar.
Ama işsizlik diye bir şey kalmadı.
88
ÜÇÜNCÜ BÖLOM
İÇ POLİTİKA: ZULÜM VE KRİZLER
89
usul bankacılık, yayıncılık, ticaret gibi alanlardan
da çekilmek zorunda kaldılar. Başlangıçta, söylenti
ye göre, Hindenburg'un isteğiyle bu tedbirler I.
Dünya Savaşı'nda çarpışanlara, oğlu ya da babası
vatan uğruna ölmüş olanlara uygulanmadı. Ama
çok geçmeden, dört dedesinden biri Yahudi olan, ari
değil nazanyla bakılmaya başlandı. Aynı şekilde si-
. yonist harekete önce ho�örü gösterildi, ama sonra
o da asimilasyonist eylemlerden kabul edilerek,
onunla da mücadeleye başlandı.
İkinci dalga, 1935'de, Nuremberg yasalanyla çı
kageldi. Alman vatandaşı olmak için ari kan taşı
mak gerekiyordu. Yahudiler yurttaşlık haklannı
kaybettiler: Bundan böyle Alman topraklannda
müsamaha gören yabancılara dönüşmüşlerdi. Hal
ka açık yerlerde (tiyatrolar, yüzme havuzları, bah
çeler vs... ) bulunmalan yasaktı. Eski Yahudi muha
riplerden hala devlet memuru olanlar işlerinden
atıldılar. Yahudilerle ariler arasındaki cinsel ilişki
''ırka hakaret" suçu (Rassenschande) olarak görülü
yor ve bu suçu işleyenler cezaya çarptınlıyorlardı.
Yine de başlangıçta, tutuklanan Yahudi sayısı ol
dukça düşüktü: 1938'e kadar 20. 000'i geçmedi. Ya
hudilerin. yurdu terketmeleri hoşgörüyle karşılanı
yor, hatta teşvik ediliyordu. Ama Almanya'dan çı
karken servetlerinin büyük bir kismını da bırak
mak zorundaydılar. Yabancılada pazariıkiara giri
şildi: Zengin göçmenlerden alınan bir "vergi" saye
sinde bir muhaceret fonu oluşturuldu. Ama 1938'de
hükümetin tutumu değişti. Almanya, Alman Yahu
dilerinin sorununu halletmek üzere Roosevelt tara
fından harekete geçirilen "Evian Komitesi"yle gö
rüşmeyi reddetti.
Kasım 1938'de, Paris'te Büyükelçilik danışmanı
von Rath'ın Grünspan adlı bir Yahudi genci tarafı
dan öldürülmesi üçüncü zulüm dalgasının başlama-
90
sına vesile oldu. Bu kez "Kristal Hafta" boyunca du
rum gerçek pogromlara dönüştü; Yahudilerin evleri
ve sinagoglan yaluldı. Yahudilere bir milyar mark
lık "cezalar" verildi, san yıldız takmak zorunda bı
rakıldılar vs... Üstüne üstlük 1939'da savaş yakla
şırken Yahudiledin Almanya'dan çıkması yasaklan
dı.
İşte sistemli imha böyle başladı, 1941'den itiba
ren de işgal edilen ülkelerdeki Yahudilere aynı uy- .
gulama tatbik edildi. Bu işle SS şefi Adolf Eich
mann görevlendirildi. Yahudiler kitleler halinde
kamplara götürülüp, öteki tutuklulardan çok daha
sert ve acımasız bir muameleye tabi tutuldular. Üç
milyondan fazla Yahudinin gaz odalarında öldü�
sanılmaktadır. Polonya ve Macaristan'daki Yahudi
ler gettolarda toplandı ve sistemli bir biçimde yok
edildiler. Varşova'da 500.000'den fazla Yahudi
kamplara gönderildikten sonra gettoda son kalan
lar Nisan .1943'de SS'lere karşı umutsuzca bir mü
cadeleye giriştiler; bu yaptıklan tarihin en büyük
kahramanlıklanndan biriydi.
91
lendirilmedi: 14 Temmuz 1933'de NSDAP'ı tek par
ti olarak belirleyen yasa çıkmazdan önce Merkez
Parti "yeni bir siyasal düzenin oluşumuna katılmak
ve ulusal, sosyal, ekonomik ve kültürel durumu
güçlendirmek amacıyla, üyeleri, hiçbir çekince ol
madan güçlerini ve tecrübelerini Milli Cephe'nin
emrine verebilsinler ve imparatorluk Şansölyesi'
nin yönetimi altında bir işbirliğine gidilebilsin diye"
kendini feshe karar vermişti.
Aynı anda şansölye yardımcısı von Papen, Nasyo
nal Sosyalizm'e olumlu bakan "Kartal ve Haç" adlı ·
bir Katolikler derneği kurduktan sonra, Roma'da
Kardinal Pacelli (geleceğin XII. Pius'u) ile 20 Tem
muz 1933'de imzalanacak olan bir Konkordato'nun
görüşmelerine başlamıştı. Von Papen, anılannda
Papa XI. Pius'un "Alman hükümetinin başında Hit
ler'i görmekten duyduğu memnuniyeti, onun komü
nizm ve nihilizmle tavizsiz mücadele eden, kararlı
bir kişi olduğunu" söylediğini belirtir. Mussolini ba
kana, Vatikan'la bu Konkordato'nun imzalanması
sayesinde Alman hükümetinin henüz alamadığı dış
krediyi alabileceğini söylemişti. Ve doğrusu, bu an
laşma yeni rejimin henüz belirsiz bir durumda olan
prestijinin oturmasını sağladı. Kilise, Katoliklerin
N azi partisine üye olmalan yasağını kaldınyordu.
Buna karşılık, Devlet, klasik okullar prensibini ka
bulleniyor ve eğitim ağırlıklı tarikatiere hoşgörüyle
yaklaşıyordu.
Yine de Konkordato'yu imzalayanlar, Nasyonal
Sosyalizm'in o andan itibaren Katolik Kilisesi'yle
mücadeleye girmiş olduğunun da farkındaydılar.
Çok geçmeden, Goebbels ve Heydrich genel adaba
aykın davrandıklan bahanesiyle birtakım rahipler
hakkında davalar açtırdılar: Döviz kaçakçılığı yap
tıklan ileri sürülerek rabibeler tutuklanıyordu.
Hitler verdiği sözlerin hiçbirini tutmayacaktı. Pa-
92
pazlara ellitim yapma hakkı vermeyecek, Genç Ka
tolikler Örgütleri'ni feshedecek, Katolik Eylem (şefi
Erich Klausener 30 Haziran 1944'de öldürüldü) ya
saklanacaktı. Konkordato agır bir hata olmuştu.
Katoliklerin tek kazancı hükümetin yüksek ruh
han sınıfına nispeten hoşgörü göstermesiydi. Viya
n a Başpiskoposu Kardinal İnnitzer gibi yüksek rüt
beli papazlar rejime hoşgörülü davranmakla büyük
suç işlemişlerdir.. Ama başkalan, Münster piskopo
su Kont Galen gibileri, kısmi özgürlüklerinden ya
rarlanarak, vaazlannda hükümeti eleştirmişler ve
bunlar yasak yazılar halinde elden ele gezmiştir.
2. Protestanlar - Hitlerizm bir yandan Katolik
leri safdışı etmeye çalışırken, öte yandan da Protes
tanlan bir ulusal Kilise'de toplama peşindeydi. Lut
herci gelenek kiliselerin siyasal yönetimine karşı ol
mayıp, rahiplerin pek çogu .da Hitlerciler safında
militanlık ediyorlardı. Ama rejim, iman konulanna
el atmaya kalkıştı, Hıristiyan dogmasını N asyon al
Sosyalist kılıfa uydurmaya çalıştı, Kutsal kitaplar
dan Yahudilikle ilgili bütün kısımların çıkanlması
na uğraştı, ırkçılığı bir iman mertebesine çıkart
mak istedi. Protestanlar böylesi istekleri kabul ede
mezlerdi. Parti bir "Hıristiyan Almanlar" dern eği
kurulmasını destekledi, bunun başına Protestan
papazı Hossenfelder'le eski bir askeri din adamı
olan Papaz Müller geçti. Hıristiyan Almanlar birta
kım kiliseleri ele geçirdiler, ama papazlann çoğu bu
eğilime karşı çıkarak bir "İnanç Kilisesi"nde (Be
kenntniskirche) birleştiler. Başlanna da Papaz von
Bodelschwingh geçmişti. Bu din adamı Reich pisko
posu seçildi, ama hükümet bu seçimi tanımak iste
medi ve baskı yaparak onun yerine Muller'i seçtir
di. Hindenburg bu uygulamalan Hitler'e şikayet et
ti. Hitler her iki eğilimin de şeflerini kabul edeceği
ne söz verdi ama birkaç gün sonra mareşale, iki ta- �
93
rafın da "teolojik dogmatizm ve hoşgörüsüzlükleri"
karşısında çabalannın sonuçsuz kaldı�nı bildirdi.
Papazlann çoğunlt$1 Piskopos Müller'i tanımak is
temedi. Ve böylece, aslında dinsel planda kalması
gereken ama kısa zamanda siyasal alana da dökü
len gizli bir direniş başladı. Bu direnişin ruhu, eski
deniz subayı (daha sonra Alman tarafsızlı�mn en
aktif savunucularından biri olan) Berlin li bir papaz,
Martin Niemöller idi. 1937'de suçlandı, mahkemede
aklandı, ama polis tedbiri olarak temerküz kampı
na gönderildi ve savaşın sonuna dek orada kaldı.
Bu arada Dinişleri Bakanı Rust, Protestan Kili
sesi'ndeki gizli bölünmeyi bir türlü sona erdiremi
yordu. Prusyalı Adalet Bakanı Kerrl, düzenin sa�
lamlaştınlmasıyla görevli bir dinişleri kurulunun
toplanması için ça�da bulundu, amaç, manevi so
runlarla pratik ve finansal sorunlan birbirinden
ayırıp, sadece bu sonunculan devletin kontroluna
bırakmaktı. Protestan direnişi karşısında Hitlerizm
boyun e�işti.
Ama bu yatı ştırıcı tedbirler de Protestan ruhhan
takımını rejimle bir araya getirmeye yaramadı.
Wurtemberg piskopusu Wurm, 1940'da, tedavi edi
lemeyen akıl h astalannın yasal biçimde yok edilme
sine karşı çıktı. 1943'de işgal edilen ülkelerdeki Al
man zulmünü protesto etti. Pek çok papaz bu dire
niş hareketine katıldı. Aralarında Berlin Üniversi
tesi profesörü Dietrich Bonhoeffer de vardı.
m. 1938 Krizi
94
son aylarda, çözülmeden hemen önce gün ışı�a
çıktılar.
Nasyonal Sosyalizm'i -için için kaynatacak tek
unsur Wehrmacht idi. Hitler, rejimini iki sütun
üzerine, parti ve ordu üzerine bina etmişti. Ama
dengeyi sag-lamak çok zor oluyordu: Bu iki kurum
arasındaki çatışma, aynı zamanda hem tutuculuga,
hem de devrimcilige soyunan N asyonal Sosyalizm'
in çifte karakterini gösteriyordu. Çatışma kaçınıl
maz bir duruma gelmişti. 30 Haziran 1934'de ordu
SA'lara üstün gelmişti. Ama o tarihten sonra SS'le
rin gücü gelişti ve aynı problem yine ortaya çıktı.
Hitlerizm'in kendi içinde bir kopukluk olmadı,
politikası degişmedi. iktidarda oldugu sürece baş
tan seçtigi hedefe dogru hep ilerledi. Yine de öyle
bir an geldi ki, başlangıçta Hitler'le yolbirligi eden
muhafazakarlar, rejimin aşınlıklanndan ve sürdü
rülen tedbirsiz politikadan korkuya kapıldılar. Hit
ler de kendi açısından, danışmanlannın duraksa
malanna giderek zor sabreder olmuştu: Sonunda
sadece her yaptıgını izlemekte kararlı, fanatik yan
daşlarla doldurdu çevresini. Üstelik muhafazakar
aristokrasiye karşı sosyal nedenlerden dolayı bir
hınç duyuyordu, kendisi için tehlikeli olamayacak
lanna karar verdigi anda onlarla olan ittifakını so-
na erdirdi. Bu kriz 1938'de patlak verdi. .
Rejimin ilk günlerinden itibaren Almanya silah
lanmaya başlamıştı. Ama 1937-38 arası, ekonomi
nin enflasyon tehlikesiyle karşı karşıya olmasına
ragmen, silahianma çok hızlanmıştı. 5 Kasım 1937
tarihli "Hossbach protokolu" adı verilen bir gizli
protokol da o tarihte Hitler'in savaşa karar verip
buna göre hazırlanmaya başladıgını gösterir. 4 Şu
bat 1938'de Dışişleri Bakanı Baron von Neurath'ın
yerine von Ribbentrop'u getirdi. Neurath, asla faali
yete geçemeyen bir "gizli kabine konseyi"nin baş-
95
kanlığına getirildi. Aynı anda diplomatlar arasında
da hızlı değişiklikler gerçekleştirildi: Von Papen
Viyana'dan çaW:ıldı, von Hassel ve von Dirksen Ro
ma ve Tokyo'dan ahndılar. Ulaştırma Bakanı Baron
Eltz von Rubenach daha önce görevini bırakmıştı.
Yine aynı dönemde, artık SS'lerle karıştınlan Ges
tapo tutuklamalarını çog-altmış ve Yahudilere karşı
sistemli zulüm uygulamaları başlatılmıştı.
Bu genel gelişmeden ordu da kendini kurtarama
dı.
96
3 Şubat'ta da Fritsch görevinden alındı. General
von Brauchitsch, Amiral Raeder ve iki askeri yar
gıçtan oluşan ve Mareşal Goering'in başkanlık etti
ği bir savaş konseyi 10 Mart'ta dosyayı ele aldı. Ve
gerçek ortaya çıktı. Söz konusu olan kişi, m eçhul
bir yüzbaşı von Fritsch idi ve, generalle hiçbir ilgisi
yoktu. itibarı iade edildi, ama eski görevine getiril
medi. İşe kanşan öteki kişiler de birtakım cinayet
lere kurban gittiler. Von Fritsch boş yere, bu sahte
karlığın tertipçisi olan Himmler'in cezalandınlması
için uğraştı ve sonunda 21 Eylül 1939'da, Varşova
önünde, kuşkusuz kendi isteğiyle ölüme gitti.
Fritsch ve Blomberg olayları arasındaki bağlar
tam olarak ortaya çıkarılamamıştır. Bazılarına göre
bu iki skandaim tertipçisi Goering'dir, Savaş Baka
nı olmak istediğinden rakiplerini böyle hertaraf et
miştir. Kimilerine göre ise ordu Hitler'e karşı çıkıp,
Blomberg'in göreviT).den alınmasını istemiş, Fritsch
olayı ise Parti'nin Wehrmacht'tan aldığı intikam ol
muştur. Bu ikinci yorum daha akla yakın: Hitler
de, Blomberg de Eva Gruhn'un evlenmeden ön ceki
geçmişini çok iyi biliyorlardı: Hitler'in kendisine sa
dık olan Blomberg'i elimine etmekte hiçbir çıkarı
yoktu, oysa Wehrmacht tamamen rejime teslim ol
muş bu subayı hiç tutmuyordu. Goering hırsla iste
diği söylenen mevkiye gelemedi, Blomberg görevden
ayrıldıktan sonra horlanmadı ve bütün bu hareket
ten yararlanan, Blomberg'e çok bağlı olan Keitel
(oğlu Blomberg'in kızıyla evliydi) oldu. Fritsch ise
Hitler'e hiçbir zaman tam bağlı olmayıp, gözükara
politikasını eleştirirdi.
Yine de, Hitler, von Blomberg skandalını Wehr
macht'ı adamakıllı avcuna alabilmek için kullandı.
Von Fritsch'in yerine von Brauchitsch getirildi,
( 194 1'e kadar bu görevde kaldı). Savaş Bakanlığı
kaldı�ldı, bundan böyle Kara Kuvvetleri Yüksek
97
Komutanlıgı (OKH)'nın üzerinde bir "Silahlı Kuv
vetler Komutanlığı" (Oberkommando der Wehr
macht: OKW) yer alacaktı. Bir tür Hitler'in kendi
genelkurmayı olan bu gücün başına General Keitel
getirildi. Giderek Parti ve bilhassa Hitler, orduya
daha çok karışır olmuşlardı. Generaller bu yeni dü
zenlemeleri ses çıkarmadan kabullendiler. İçlerin
den en bagımsız olanı kurmay başkanı Beck, ilerde
de görüleceği gibi, aynı yılın Eylül ayında istifasını
verece� ve yerine General Halder getirilecekti.
Bundan böyle fetihlerinin silahı Hitler'in elindey
di artık: 3 Şubat 1938'de Fritsch'in i şine son verildi,
12 Mart'ta Hitler Avusturya'yı istila etti.
98
Yine de 1942'deki büyük bozguna kadar "komp
lo"dan söz etmek zor olur. Bir polis devletinde altı
yıl boyunca bir fesat şebekesinin varlığını sürdür
mesi mümkün değildir. Alman direnişi konusunda
edinilen bilgiler, yaşayan suikastçilerin Nuremberg
duruşmasın.da verdikleri ifadelere dayanmaktadır.
Kuşkusuz bu tanıklar, mahkemede temize çıkmak
amacıyla rejime karşı yaptıklannı abartmışlardır.
1942'den önce muhalif gruplann birbirleriyle pek
temaslan yoktu: Hiçbir eyleme girişilmemişti, za
ten girişiimiş olsa da başan olasılığı çok az olurdu.
2. Muhalifler Tutucu Çevreler Direnişin iki
- -
99
lanmışlardı. Açıkça rejime karşı eylemlerde bulu
nan bu insanların yanında bir de iktidarda olup da
fiilen muhalefet yapamayan ama bu insanlara ya
kınlık gösteren kişiler vardı: Öme�n Dr. Schacht,
'başkomutan von Brauchitsch, Wilhelmstrasse'de si
yasal işler direktörü von Weiszacker vs. . . "Direniş
çiler" bazı Nazileri etkileme girişimlerinde bulunu
yorlardı, özellikle saf görünüşü yüzünden, nedense
dengeli ve sakin sanılan Goering bazılannda yak
laşma iste� doguruyordu.
Bu muhalifler arasında bazılan, örne�n Kreisau
grubu üyeleri, aynı zamanda ideologdular. Almanya
için çok dereceli seçimlerle, muhafazakar demokra
si rejimi, kiJiselerin yönetti� federal yapılı bir Dev
let modeli düşünüyorlardı. Ötekiler, örne�n, "Çar
şamba Toplulugu"nu oluşturanlar (Beck, von Has
sen vs.. ) böylesine ütopik yaklaşımlardan uzak du
ruyorlardı. Program günün şartianna göre değişi
yordu, ama hep muhafazakar görüşlü idi. Böylece
Şubat 1 940'da İsviçre'de von Hassel ile İngiliz ba
kan Lord Halifax'ın özel olarak gönderdiği görevli
arasında bir temas kuruldu. Von Hassell konuştuğu
kişiye "monarşinin çok arzu edildi�ni" bildirdi,
ama elbet bu "ikinci perdenin problemi" olacaktı.
Hitlerci olmayan yeni Almanya'yla imzalanacak bir
banş anlaşması her ne olursa olsun "Südetlerle
Avusturya'mn Almanya'ya bağlanmasını her türlü
münakaşanın dışında bırakması gerekti�ni, Polon
ya-Almanya sınınnın 1914'deki sınır gibi olması ge
rekti�ni" içeriyordu. 1942'deki bozgunlardan sonra
bu isteklerden vazgeçilmesi do�aldır! İç politika ko
nusundaysa, Hitler'in düşüşünden sonra iktidann
geçici olarak bir "naiplik konseyi"ne bırakılması, bu
konseyin bir anayasa hazırlaması ama bunun için
plebisite gidilmemesi düşünülüyor, mecburi hizmet
aynen muhafaza ediliyordu.
'
100
.
101
lar. Leuschner 1938'de bir demiryolu grevi düzen
lemeye girişti. Ama İş Cephesi böylesi projelere
şans tanımayacak kadar sağlamdı.
Gerek devlet kademelerinde, gerekse orduda bağ
lantıları olan muhafazakar direniş, kendi cephesin
de, Hitler'in savaşçı girişimlerini, frenlemeye çalış
tı; aynı zamanda, söylentiye göre, 1 938'den itiba
ren, Hitler yönetimini güç kullanarak yok etmek
peşindeydiler.
Bugün şunu kesinlikle söyleyebiliriz: Hitler'in sa
vaşçı politikası hep bizzat Führer tarafından, çe
kimser ve çekineeli genelkurmaya zorla kabul etti
rilmiştir. Sadece, Keitel ve Jodi'la O KW talimatları
körükörüne izliyorlardı.
1938 ilkbabanndaki Blomberg-Fritsch krizini
Avusturya'nın fethi izledi. Birkaç ay sonra Çekoslo
vakya'yla ilgili projeler kesinleştiğinde, General
Beck genelkurmaya bu girişime karşı olduğunu be
lirten bir muhtıra sundu. Ona göre bu girişim sonu
cu, Almanya'nın altından kalkamayacağı bir genel
savaş çıkacaktı. Söylentiye göre Beck, Hitler'in pro
jelerini İngiltere'ye bildirmiş ve onlardan kararlı
bir tutum izlemelerini istemişti. Ama Hitler katı tu
tumunu değjştirmediğinden Beck kurmay başkanlı
ğı görevinden istifa etti.
Yerine gelen General Halder, Nuremberg Duruş
ması'nda, Mareşal von Witzleben'le birlikte hemen
bir askeri darbe planı hazırladıklarını anlatmıştı.
Çekoslovakya'ya saldırı emri verilir verilmez, Hitler
öldürülecek, cinayete kaza süsü verilecek, von
Brauchitsch'in başkanlığında bir askeri cunta geçici
olarak yönetimi ele geçirecekti. Chamberlain'la Hit
ler. arasındaki Berchtesgaden görüşmesi, Almanya'
nın savaş hazırlıklannı sürdürmesini engellemedi
ğinden, komplocular hareketi başlatmak için bir ta
rih bile saptamışlardı: 29 Eylül Perşembe. Ama 28
102
Eylül Çarşamba günü Chamberlain ve Daladier'in
bir anlaşma yapmaya yönelik görüşmelerde bulun
mak üzere Münih'e gelecekleri duyuldu. Savaş teh
likesi ortadan kalkmıştı, darbeden vazgeçildi. Bu
projelerden haberdar edilmiş bulunan İngiltere,
kuşkusuz böylesi bir girişimin başanlı olabileceğine
pek güvenmemişti.
Yine aynı General Halder tarafından benzeri pro
jelere, Prag'ın fethine hazırlanılırken, yani 1939
ilkbabannda tekrar başvurulmuştu. Ama tahminle
rio tersine dünya savaşının çıkması birkaç ay daha
geeikti ve Hitler'in rabatı bozulmadı.
Yine de bu genelkurmay planiarına pek fazla ku
lak asmamalı. Çünkü Eylül 1939'da dünya savaşı
gerçekten başladığında, hiçbir komplo Hitler'i yöne
timden uzaklaştırmadı. Alman-Rus paktı tüm pro
jeleri yanm bıraktı. Kriz sırasında muhalifler İngil
tere'yle temaslarını sıklaştırmışlardı. Ama Polonya
istila edilip, Polonyalılar SS'lerce inanılmaz işken
celere uğratıldıklarında genelkurmay, hiçbir giri
şimde bulunmadı. Zaten U. von Hassel de günlü
ğünde kararsızlık ve dargörüşlülüklerinden dolayı
askeri şefleri bol bol suçlamaktadır.
Savaş başladıktan sonra da başarısız komplolar
serisi sürüp gitti. Rhein'de bir komutanlığa atanan
von Hammersteiiı, Eylül 1939'da, Hitler, genel ka
rargahı ziyarete geldiğinde onu tutuklamayı tasar
ladı, ama Hitler gelmedi. Kasım 1939 başında, Ber
lin'de bir askeri darbe düzenlenmişti: Son anda
komplonun öğrenildiği sanıhp vazgeçildi. Buna pa
ralel olarak "fesatçılar" hep boş yere, ordu komu
tanlannı itaatsizlik etmeye kışkırtıyorlardı. Bazıla
n isyanı imkansız görüyor, bazılannın Hitler'in za
ferlerinden gözleri kamaşıyor, kimileriyse uzlaşma
ya dayanan bir barışı bundan böyle mümkün gör
müyordu. Muhalefet, Nisan 1940'dan önce Dani-
103
marka ve Norveç'i, Mayıs 1940'dan önce de Belçika
ve Hollanda'yı kendilerini bekleyen gelecek konu
sunda uyarmakla yetindi. 194 1'de Rusya seferinin
başlaması genelkurmayda derin çalkantılara neden
oldu; ama, Aralık 194 1'de Moskova yenilgisinden
sonra von Brauchitsch'in komutanlıktan alınması
bile birtakım kararlara vanlmasını sağlayamadı.
Yine de bir suikast girişiminde bulunuldu, ama
anlaşıldığı üzere bunun "fesatçılann" planlanyla
hiÇbir ilgisi yoktu. 9 Kasım 1939'da, Hitler, her yıl
olduğu gibi, 1923 darbesinin anısına Münih'teki
Bürgerbrau'da düzenlenen törene katıldı. ·o gittik
ten 10 dakika sonra bir bomba patladı. Bu suikast
girişiminin suçlusu olarak Georg Elser adlı bir ma
rangoz yakalandı. Bu olay hala esrarını korumakta
dır. Hitler hiç kanıt olmamasına rağmen Haberal
ma Servisi ve Otto Strasser'i suçladı. Kimileri bu
nun gizli bir sosyalist örgütün eseri olduğunu düşü
nüyorlardı. Bazılanysa, bunu, yapılan haskılara bir
neden olarak bizzat partinin düzenlediği fikrindey
diler. Ama bunu yeni baskılar izlemedi. En akla ya
kın olasılık, kendi ifade ettiği gibi , tek başına bir
anarşist olan Elser'in bunu hiçbir yerden emir al
maksızın yapmış olabileceği idi.
104
ğunu gördü. Sorumlu olduğu Luftwaffe (Hava Kuv
vetleri) son derece yetersiz çıkmıştı. Goering, hep
kendisine güven duyan, geleneksel muhafazakarla
ra yakın davranmıştı ; oysa Parti her gecen gün bu
çevrelerden biraz daha uzaklaşıyordu. Goering'in
her alandaki yetersizliği herkesin gözüne batıyor
du. Sonunda kimse onu ciddiye almamaya başladı.
Rudolf Hess'e gelince, 10 Mayıs 1941'de uçağa at
layıp İngiltere'ye gitti (Rusya seferinden bir ay ön
ce), amacı 1936 Olimpiyat oyunlannda tanışmış ol
duğu Lord Halifax'la banş görüşmelerinde bulun
maktı. Bugün Hess'in bu yol culuğu Hitler'den ha
bersiz yapmış olduğu bilinmektedir. Bu sıradan
adam, Parti içindeki etkisinin giderek zayıfladığını
görüyordu, Ribbentrop'la açık açık çatışma halin
deydi. Dostu Albrecht Haushofer aracılığıyla Beck
Goerdeler taraftarlarıyla temasını sürdürüyor ve
onların savaş konusundaki kötümserliklerini payla
şıyordu. Parti içindeki önemli bir adın yurt dışına
kaçmış olduğu söylentisinin çıkması rejime kötü bir
darbe indirmişti.
iktidarın gerçek sahipleri Hitler'le birlikte, Goe
ring ve Hess değil, Himmler ve Bormann'dılar.
Martin Bormann önceleri Hitler'in işadamıydı ama
yavaş yavaş Hess'in yerini alarak Führer'le daha da
yakınlaştı. Hess gidince NSDAP'daki yerini Bor
ınann aldı. Bundan böyle Schwerin von Krosigk'in
de yazdığı gibi "Kahverengi danışman", "Hitler'in
Mefıstofeles'i" oldu.
Efendinin lütfuna sahip tek rakibi Himmler idi.
Savaş sırasında Waffen SS'lerin rolü çok büyümüş
tü. 37 tümene kadar çıktılar. Bu birlikler taktik ko
nusunda Wehrmacht'a, ama disiplin ve yönetim ko
nusunda SS'lerin yönetimine bağlıydılar. Sonunda
Parti amacına ulaşmıştı : Düzenli ordunun yanında
bir de kendilerine bağlı bir ordulan vardı. Ve bu or-
105
dunun başı Himmler sınırsız bir güce sahipti.
Himmler Eylül 1943'de yine İçişleri Bakanı oldu.
Bormann onu Führer'den uzaklaştırmak amacıyla,
aynı yılın sonunda, Vistül ordular grubu başkanlı
ğına atadı. Ama, 20 Temmuz 1944'deki suikast giri
şiminden sonra, pek güvenilemeyen General
Fromm'un yerine yurt içindeki ordunun başına ge
tirildi.
1943 sonunda Abwehr'in yok olmasıyla SS'lerin
gücü daha da artmıştı. Bilindiıti gibi, karşı casusluk
örgütünün başındaki kişiler çoktandır rejim alay
hinde dolap çeviriyorlardı. 1 943'de Abwehr üyele
rinden biri, bir döviz kaçakçılığı olayına karıştı: İki
ajan Türkiye'de Müttefiklerin safına geçtiler. Ges
tapo bu fırsattan yararlanarak Abwehr'in şefleri
Canaris ve Oster'in ayaklarını kaydıtdı. Yerlerine
geçen Albay Hansen'de onlar kadar direniş h areket
lerine bulaşmıştı. Ama SS'lerin de, başmda SS Ge
neral Schellenberg'in bulunduğu bir haberalma ör
gütü vardı. Nasıl ki Heydrich'in SD'si tüm Reich po
lisini içinde eritmişse, Schellenberg de tüm karşı
casusluk faaliyetlerini bir merkeze bağladı. Abwehr
ordunun kontrolundan çıkmış, SS'lerin eline geç
mişti. Waffen SS'lerin tuğgenerali ve güvenlik ser
visinin şefi Schellenberg, Hitlerizm'in son aylannda
rejimin en önemli kişilerinden biri olmuştu.
106
ben de Batı cephesinde buna benzer bir bildiri ya
yınlatacaktı. O sırada Beck ve General Olbricht,
Berlin'i işgal edip Parti yöneticilerini tutuklayacak
lardı. Ama yüksek komuta kadernesi hep agırdan
alıyordu. General Paulus bile isyan işareti vermek
tense Stalingrad'da ablukaya alınmayı ye� tuttu.
Direniş hareketi, bütünlüğü sa�layacak bir plan
dan yoksun, gelişigüzel sürüyordu. Moskova'da bir
"Özgür Almanya Komitesi" kurulmuştu; bunun ba
şında komünist şefler, Wilhelm Pieck ve Walter
Ulbricht (ilerde Birleşik Sosyalist Parti, "SED" Baş
kanı ve Demokratik Alman Cumhuriyeti Devlet
Başkanı olacaktır), vardı. Almanya'ya gizli bildiri
ler sokuyor, cephaneliklere sabotajlar düzenliyor
lardı. Üste�en Schulze-Boysen başkanhg-ındaki
bir direniş grubu Rote Kapelle'de Ruslarla yakın
ilişkide çalışıyordu, bu durum Gestapo tarafından
yok edilene kadar sürdü.
Bir kısım kişiler de vicdaniara seslen erek cesur
ca bir direniş sürdürüyorlardı. Münihli genç ö�enci
Hans Scholl ve kızkardeşi Sophie, Almanya'daki ay
dınlara imzasız mektuplar göndererek Nazizm'le
savaşmalannı istiyorlardı. 19 Şubat 1943'de Münih
Üniversitesi'nin balkonundan yönetime karşı yazı
lar içeren bildiriler attılar. Bu eylemlerini destekle
yen filozof Karl Huber'le birlikte öldürüldüler.
1942 sonunda, Stalingrad, El-Alamein ve Mütte
fikler'in Kuzey Mrika çıkartmasından sonra sava
şın kaybedildi� belirginleşmişti. Direniş hareketi
nin, şartsız bir teslim sa�lamak ve Almanya'nın bir
felakete u�amasını önlemek için, derhal harekete
geçmesi gerekiyordu. De�şik gruplar arasında te
maslar sa�lan dı. Kreisau grubu Goerdeler ve Beck'
le işbirli�ne girdi. Tasarlanan geçici hükümette
Leuschner ve Julius Leber gibi sosyalistlere de yer
aynlmıştı. Yeniden düzenlenen Komünist Merkez
107
Komitesi'yle bile görüşmeler yapıldı.
13 Mart 1943'de Ü steğmen von Schlabrendorff,
Hitler'in uça�na bomba yerleştirdi, ama bomba
patlamadı. Ocak 1944'de yeni bir teçhizat çantası
nın avantajlarını Führer'e tanıtmak amacıyla yapı
lacak gösteride, üç genç subay bu çantanın içine
gizlenecek, bombayı patıatacak ve Hitler'le birlikte
kendileri de öleceklerdi, ama bu gösteri de gerçek
leşmedi.
2. 20 Temmuz 1944'deki Başarısız Hükümet
Darbesi Sonunda uzun süredir tasarlanan sui
-
108
iç kanşıklık durumunda öngörülen iicil durum ila
nıyla ilgili bir bildiri yayınladılar. General Fromm
isyancılara katılmayı reddettiğinden General Olb
richt tarafından tutaklandı. Ama çok geçmeden, ka
rargahla yapılan telefon görüşmeleri sonucu
Hitler'in ölmediği öğrenildi.
Yine de her şey kaybedilmemişti. isyancılar Ber
lin'e hakim olabildikleri ve kararlaştırıldığı gibi Ba
tı cephesindeki generaller de silahlarını bıraktıklan
takdirde yönetim devrilebilirdi. Ama Paris'te, sui
kastin başarısızlığını duyan Mareşal von Kluge, sö
zünden dönüp, kentin gamizon komutanı General
von Stulpnagel'in birliklerini Nazilere saldırtmak
teklifini reddetti. Berlin'de bir garnizon taburunun
komutanı Binbaşı Remer, Goebbels'in emrine girdi
ve isyancıları çembere aldı (Remer neo-Nazizm'in
şeflerinden biri oldu) ve zırhlılan Berlin'i kurtara
bilecek durumda olan General Guderian da bu
araçları SS'lerin üzerine sürmeyi reddetti. Kurtarı
lan General Fromm kendisini tutuklayan isyancıla
ra yönelerek, aralannda Stauffenberg ve Olbricht
de bulunmak üzere dördünü hemen idam ettirtti.
Bu olayların hemen peşinden General Beck intihar
etti.
Başarısı� suikast girişimini korkunç bir misille
me dalgası izledi. Darbecilerin bir kısmı intihar
edip işkence ve yargılanmaktan kurtuldular. Örne
ğin rejime sadık olmasına rağmen görevinden alı
nan Kluge ve son anda darbecilere katılan ve Hit
ler'in kendisini zehirlerneye davet ettiği Rommel.
Ötekiler vahşi Freisler'in başkanlık ettiği Halk
Mahkemesi'ne çıkanldılar. Doğu Prnsya'da saklan
makta olan Goerdeler'i tanıyanlar çıktı, bir ay son
ra tutuklandı ve idam edildi. Bu bastırma harekatı
nın öteki kurbanlan arasında şu isimler de vardı:
Mareşal von Witzleben, General Stulpnagel, Gene-
109
ral Oster, General Hoepner, General von Rabenau
vs. . . Amiral Canaris, Kont Helldorf (Berlin Polis Ör
gütü Başkanı), Büyükelçi U.von Hassel ve Büyükel
çi F.W. von der Schulenburg, ATrott zu Zolz, Yorck
von Wartenburg, Poritz, Jessen, Leuschner, A
Haushofer vs .. Ama bu misillerneler sadece darbeci
leri de�il tüm muhalif ve şüphelileri de içerdi.
Kamplardan sa� kurtulabilenler pek azdı, örne�n
General von Falkenhausen ve General Speidel.
20 Temmuz komploculan dünyaya bir kahra
manlık ve özgürlük örne� verdiler. Almanya'da,
Hitler'in çılgınlıklanna direnen kararlı bir azınlı�ın
oldu�u kanıtladılar. Ama yine de bu komplo,
Nasyon al Sosyalizm'in düşmanları dahil, evrensel
bir onay görmedi. Bazıları, savaş sırasında askeri
itaatsizliği uygun görmeyip bunu kınıyor, bazıları
da bu girişimi boş bir düş olarak de�erlendiriyordu.
Hitler ölse bile, rejimin kadroları ve 600.000 Watfen
SS dağılmayacak kadar güçlüydüler, üstelik, Müt
tefikler Ekim 1943'de Almanya'nın geleceğini ka
rarlaştırmışlardı- ve komplo büyük bozgunu zaten
önleyemezdi. Kimileri -özellikle sol çevreler- yeni
bir "sırta vurulan hançer" efsanesinden çekiniyor ve
madem Almanya zaten kaybetti, pazarhğa ba�lı bir
ateşkes yerine savaş alanında hezimete uğramak
yeğdir, diyorlardı. Bunlann dışında, yeni bir "ba
ronlar hükümeti"nin Almanya'nın isteklerine ne de
rece cevap verebileceği ve ne kadar sa�lam olabile
ceği de ayrı bir konuydu. Herhalde, komploculann
projelerinden haberdar olan Müttefıkler, onlara
yardımcı olmak amacıyla hiçbir girişimde bulunma
mışlardı: Görünüşe göre başarılı olmalarını pek di
lemiyorlardı.
1 10
VIII. Rejimin Son Aylan
(Temmuz 1944-Mayıs 1945)
lll
lardı.
Hitler Almanya'nın ikiye bölünmesi olasılığını
düşünerek iki ayrı komutanlık öngörüyordu: Kuzey
bölgesini Aıniral Doenitz'e emanet etmiş, Güney ko
nusunda Mareşal Kesselring'le Goering arasında
tereddüde düşmüştü. 20 Nisan'dan sonra Goering,
· Führer'in onayıyla Berchtesgaden'e doğru yola çık
tı, Himmler ise bellibaşlı bakanlıkların organlan
nın yerleşmeye başladığı Schleswig'e gitti. Sadık
yandaşlarının "Alplerdeki ine" çekilmesi konusunda
yalvarmalarına rağmen, durumu umutsuz olarak
deg-eriendiren Hitler, 22 Nisan'da Berlin'de ölmeye
karar verdi. Bavyera'ya dönmeden önce kendisin
den talimat isteyen Keitel ve Jodl'a imparatorluk
Mareşali'ne (Goering'e) başvurmaları gerektiği biçi
minde karşıhk verdi, çünkü, diye ekledi, "eg-er iş pa
zarhğı gerektirirse, Goering bunu benden çok daha
iyi becerir."
Goering'e aktarılan bu cümle, ölmekte olan reji
min son krizlerinden birine neden oldu. Goering,
kendisini Führer'in halefi olarak gösteren 1939 ve
194 1 metinleri iptal edilmediğinden, kendisini Hit
ler'in veliahtı olarak görüyordu. 23 Nisan'da Hit
ler'e telgraf çekti : "29 Haziran 1941 tarihli kararna
menize uygun olarak Reich yönetimine derhal el
koymaını onaylar mısınız? Eğer bu akşam saat 10'a
kadar bir cevap gelmezse hareket özgürlüg-ünüzü
yitirdiğinize hükmedeceğim." Goering aleyhine,
Bormann tarafından kışkırtılan Hitler ihanete uğ
radığına inandı ve bu yazıyı bir ültimatom gibi gö
rerek öfkeye kapıldı. Reich mareşalinin hayatını
bağışladı, ama onu bütün görevlerinden alarak tu
tuklattı. Bu emir 23 Nisan geceyarısı Berchtesga
den'de, SS'ler tarafından yerine getirildi.
Kuzey'de de buna benzer olaylar cereyan ediyor
du. SS generali Schellenberger aylardır, Hitler'e
1 12
açıkça isyan etmesi için Himmler'i kışkırtıyordu.
Himmler bu İstekiere direniyordu. Ama o da kendi
ni Führer'in muhtemel haletleri arasmda gördü
�nden ve savaşa son vermenin zamanı geldiğine
inandıg-ından, Batılı Müttefikler'le barış görüşmele
rine başlayabilmek amacıyla İsveç Kızıl Haçı yöne
ticisi Kont Bemadette'la temasa geçmişti. Her türlü
sa�duyuya ters bir biçimde, Müttefikler'e kendi yö
netimindeki bir Nazizm'in varlıwm sürdürmesini
kabul ettirebileceğini umuyordu. Elbette bu müza
kereler hiçbir işe yaramadı, ama 28 Nisan'da bu
olup bitenler Hitler'e yetiştirildi. Führer için, en sa
dık hizmetkarının "ihaneti" en son ve en acı darbe
oldu. Ani bir öfkeye kapılarak, derhal, Himmler'i
bulamadıg-ından, onun Berlin'deki yardımcısı Fege
lein'i kurşuna dizdiriverdi.
Bir üçüncü sadık, Silahianma Bakanı Allıert
Speer, "ihanetini" Hitler'e bizzat açıkladı. Gereksiz
bir son kıyımı önlemek ve hiç değilse Alman vatanı
mn işe yarayabilecek bir kısmını kurtarmak ama
cıyla -Hamburg Radyosu'na bir bant doldurmuştu;
burada Alman milletine savaşın kaybedildiğini bil
diriyor ve zarara uğratılmadan fabrikaların ve için
dekiler öldürülmeden kamp ve tutukevlerinin Müt
tefikler'e tesliminin her vatandaşın başlıca görevi
olduğunu açıklıyordu. Bu kez Speer'in içtenliği ve
Hitler'in ona duyduğu yakınlık intikam duyguların
dan daha ag-ır bastı ve Speer tutuklanmadı.
29 Nisan'da Hitler metresi Eva Braun'la evlendi.
Sonra siyasi vasiyetini düzenledi.Birinci kısımda
savaşın tüm sorumluluğunu yabancı siyaset adam
larına ve Yahudilere yüklüyor, uğradıw ihanetler
den, özellikle yüksek komuta kademelerindekiler
den yakınıyordu. İkinci kısımda i se, Goering ve
Himmler'i tüm görevlerinden azledip, onları Parti'
den kovuyordu. Halefi olarak Amiral Doenitz'i gös-
1 13
teriyor ve yeni hükümetin kimlerden oluşacağını
saptıyordu: Goebbels şansölye, Seyss-İnquart (önce
Hollanda sonra da Danimarka'daki Reich komiseri)
Dışişleri Bakanı; Kont Schwerin von Krosigk Mali
ye Bakanı , Mareşal Schoemer başkomutan, Bor
roann vasiyet uygulayıcısı olacaktı. Bunlardan sa
dece Goebbels, artık Hitler'i izlernemeye karar ver
diğinden teklif edilen görevleri kabul etmedi.
30 Nisan günü saat 3.30'da Eva Braun zehir içti
ve Hitler de ağzına kurşun sıkarak intihar etti. Ce
satleri Reich şansölyeliğinin avlusunda yakıldı. 1
Mayıs'ta Goebbels altı çocuğunu zehiriedi ve emir
subayı da kendini ve kansını öldürdü. Sağ kalan
lar, ki bunlann arasında Martin Bormann da vardı,
Rus zırhlı araçlarının arasından süzülerek kaçma
ya çalıştılar; ama büyük bir olasılıkla hepsi Berlin
dışına çıkamadan öldürüldüler. Propaganda Bakan
lığı'nda, Goebbels'in yardımcısı olan Werner Nau
mann kaçabildi. Naumann ilerde neo-Nazizmin şef
lerinden biri olacaktır.
Himmler karargahım Danimarka sımrıodaki
Flensburg'a taşıdı, Doenitz de oraya yerleşm işti.
Boş yere yeni devlet başkanına bağlılığını açıklad1.
15 günlük bir duraksama döneminden sonra, bir İn
giliz karakoluna teslim oldu ve zehir içti.
2 Mayıs 1945'de Amirat Doenitz, Hitler'in son
atamalannı dikkate almaksızın hükümeti kurdu.
Nazileri kabineye almadı, başkanlığa Hitler'in Ma
·Jiye Bakanı, Kont Schwerin von Krosigk'i getirdi.
Kont von Krosigk, von Papen'in 1932'deki hüküme
tinden arta kalmış ve her türlü fırtınaya direnerek
hep iktidarda kalmış tek "baron"du.
Doenitz boş yere, Doğu'daki savaşı sürdürebil
mek için Batı'yla banş yapmanın yollannı anyordu.
4 Mayıs'ta Luneburg, Mareşal Montgomery'nin hu
zurunda, teslim anlaşmasını imzaladı. Anlaşma 6
1 14
Mayıs'ı 7'sine bağlayan gece de, Reims'de Eisen
hoover'in karargahında imzalandı. Teslim anlaşma
sı 8 Mayıs'ta da Berlin'de Mareşal Jukov'un önünde
tekrarlandı. Müttefikler,Almanya'da kendilerinin
hükümet edeceklerini bildirerek Doenitz hükümeti
ni tanımadılar. 23 Mayıs'ta kabine üyeleri, Mareşal
Keitel ve genelkurmayı tutuklandılar.
1 15
SONUÇ
SON SÖZ: NUREMBERG DURUŞMASI
1 16
mı ştı.
Dava halka açık, 403 celseden oluştu. 1 Ekinı
1946'da karar okundu. Uluslararası Adalet Divanı
24 sanık ve 8 Hitlerci örgütü yargılamak durumun
daydı. Sanıklardan biri, Bormann, gıyaben ölüme
mahkum edildi. Bir başkası, Ley, soruşturma sıra
sında canına kıydı. Sanayici Krupp von Bohlen'in
durumu ayn ele alındı. Kalan 2 1 sanıktan l l'i ida
ma mahkum edildi: Goering (infazdan önce zehir iç
ti), von Ribbentrop, Kaltenbrunner (Gestapo ve
SD'nin başı), Alfred Rosenberg (Dogu İşgal Bölgele
ri Bakanı), Hans Frank (Polonya Genel Valisi), Wil
helm Frick (Bohemya Moravya şorumlusu), Seyss
İnquart (önce Avusturya şansölyesi, daha sonra
Hollanda'da Reich komiseri), Streicher (Nuremberg
gauleiter'i ve Yahudi düşmanı gazete Der Stürmer'
in editörü), Sauckel (Yabancılar Zorunlu Çalışma
Servisi yöneticisi), Mareşal Keitel, General Jodi.
Yedi sanık muhtelif hapis cezalarına çarptınldı;
Amiral Doenitz ve Amiral Raeder, Baron von Neu
rath, Funk (Ekonomi Bakanı ve Reichsbank müdü
rü), Speer (Silahl�nma Bakanı), Baldur von Schi
rach (Viyana Statthalter'i) ve Rudolf He ss. Üç sanık
heraat etti: Von Papen, Schacht ve Fritzsche (Pro
paganda Bakanlığı radyo müdürü).
Suçlanan sekiz "örgütten" dördü suç örgütü ola
rak nitelendirildiler; karara göre sadece bu örgüte
katıldıklan için üyelerin her biri tek tek cezalandı
nldı. Bunlar NSDAP siyasi şefleri birli�, Gestapo,
SD, SS'lerdi. Suçlanan dig-er dört örgüt ise (Reich
hükümeti, Genelkurmay, OKW, ve SA'lar) suç örgü-
tü olarak vasıflandınlmadılar.
·
Sonuç
1 17
Do�'da yansı uçmuş, bombardımanlardan harap
olmuş, dört milyon k ayıp vermiş bir Almanya kaldı
geriye. Tarihte belki aynı derecede acımasız yöne
timlere rastlanabilir, ama hiçbiri bunun kadar kan
dökülmesine neden olmamıştır.
Olayiann gidişi anlatılabilir, nedenleri tahmine
çalışılabilir. Ama yine de sonunda her şey birbirine
kanşmış olarak kalır. !rkçılık gibi, saçmalığı apaçık
bir doktrin , nasıl olur da yıllarca büyük bir h alkın
siyasetini yönlendirebilir? Nasıl olur da bunca yıl,
böylesine kısır özverilere rıza gösterilir? Bunca al
çaklığa neden olan ve bütün bir ulusu mahfa sürük
leyen bu toplu çılgınhk nasıl açıklanabilir?
Bir filozoflar zinciri Almanya'yı otoriter milliyetçi
bir rejime hazırlamıştı: Ama Nasyonal Sosyalizm
onlann düşüncelerini kanlı bir maskaralığa çevirdi.
Almanya'nın iç evrimi, uluslararası konjonktür ve
hatta, istenirse, kapitalizmin belirli bir biçimi,
1933'de "faşizm"in yerleşmesini açıklar. Ama Avru
pa'da başka "faşizm"lere de rastlanıldı: Roma'da,
Madrid'de, h atta Lizbon'da. Ama bunların hiçbiri
Hitler diktatörlüğüne benzemedi: Hiçbiri ırkçı ol
madı, hiçbirinde milyonlarca insan gaz odalannda
can vermedi.
Tarihi zorunluluk -genellikle baştan savılabilir
ya da yanından dolaşılabilir- neden Almanya'da bir
diktatörlüğün yerleştiğini açıklar. Hitlerizm'i anla
mak için, rastlantlyı da işin içine karıştırmak gere
kir. Rastlantı, Adolf Hitler denen kişiydi. Von
Schleicher ya da Gregor Strasser'le savaşçı ve küs
tah bir Almanya düşünülebilirdi: Ama bunca fana
tizm ve zulüm gösterisi, asla. Gerçekçilik Hitler'in
politikasını haklı göstermeye yetmez: Hep işin içine
akıldışı bir unsur da sızar. Yahudi sorunu bile, Hit
ler böyle bir sorun oldu�nu düşünseydi, uyumlu
bir göç politikasıyla çözülebilirdi: Ama Hitler dün-
1 18
yadaki tüm Yahudileri yok etmek istedi. Ekonomik
zorunluluk Alman temerküz kamplarının varlığını
açıklamaz: Hitler'e göre bunlar yok etme fabrikala
nydı. Bir Devlet Adamı savaş yoluyla birtakım ke
sin amaçlara varmayı hedefleyebilir: Hitler'e göre
savaşın kendisi tek amaçtı: Her fetih onu yeni bir
fethe götürüyorrlu ve artık bozgun kaçınılmaz oldu
ğunda, buna kendisi de inandığında, tüm Almanya'
yı yakıp yok etmeyi düşlerneye başladı. İşte Hitler
diktatörlüğünü diğerlerinden ayıran husus bu yık
mak ihtiyacı, bu Mefistofeles'liktir. Karariann her
biri ilhamını temelsiz, boş bir zulümden alır ve son
lara doğru öylesine saçma bir biçimde abartır ki,
başlangıçta korumaya yemin etmiş olduğu şeyi yok
etmek ister.
Kısmen bezmiş, kısmen bu fanatik iradeye boyun
eğmiş Almanya, zorbaya teslim olur. Bu tek adamın
kafası tüm ulusa damgasını vurur. Etrafındakiler
yalnızca, Speer gibi, politik düşüncesi olmayan tek
nisyenler, Himmler gibi vicdansız uygulayıcılar,
Goering gibi iktidar aşığı budalalardı. Kararlan sa
dece Hitler verirdi. Eğer Almanya'da bir parçacık
yetki sahibi olanlar, suç ortağı sayıldıkları cinayet
Ierin sorumluluklarım taşıyorlarsa, bütün bunlara
esin vereri Hitler'in düşüncesi ya da onun "deha"sı
dır.
Oysa Hitler ne kendi çıkarının, ne de zaferin pe
şindeydi. Durmaksızın akıldışı bir tutkunun peşin
deydi. Daha önce de söylediğimiz gibi bu tür politik
"koku" alma ustalığı sayesinde uzun yıllar hasımla
nnın zayıf yanlarını keşfetti ve o noktalardan vur
du. Ama, ayrıntıda ustalıklı olan bu politika, erek
leri açısından anlamsızdı. Bazılarına göre başansı
nın nedeni olan, Hitler'in insanlan büyülemesi, an
cak tutkunlarda görülebilir. İşte ona ancak bu an
lamda deli diyebiliriz; yoksa sinir krizleri ya da o
1 19
çok korkulan öfkelerinden degil; ama eyleminin so
nuçta saçma olan karakterinden dolayı ona deli di
yebiliriz. Eğer etrafında, çogu zaman titreyerek, en
tehlikeli projelerine bir anlam vermeye çırpınan iyi
generalleri, usta memurlan olmasaydı çöküşü çok
daha erken olurdu. Ar. -ı 12 yıl iktidarda kaldı: Sa
vaş kurhanianna kamplarda ölenleri de eklersek,
tek bir adamın iradesiyle 20 milyon insanın can
verdigini söyleyebiliriz.
120
BİBLİYOGRAFYA
12 1