You are on page 1of 128

T. C.

GAZĠANTEP ÜNĠVERSĠTESĠ
SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

KORONER ARTER HASTALARINA VERĠLEN EĞĠTĠMĠN


HASTALIK YÖNETĠMĠNE ETKĠSĠ

Uğur DOĞAN
DOKTORA TEZĠ

HEMġĠRELĠK ANABĠLĠM DALI

DANIġMAN
Prof. Dr. Nimet OVAYOLU

Gaziantep
2020
T. C.
GAZĠANTEP ÜNĠVERSĠTESĠ
SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

KORONER ARTER HASTALARINA VERĠLEN EĞĠTĠMĠN


HASTALIK YÖNETĠMĠNE ETKĠSĠ

Uğur DOĞAN
DOKTORA TEZĠ

HEMġĠRELĠK ANABĠLĠM DALI

DANIġMAN
Prof. Dr. Nimet OVAYOLU

Gaziantep
2020
T.C.

GAZĠANTEP ÜNĠVERSĠTESĠ

SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

HEMġĠRELĠK ANABĠLĠM DALI

KORONER ARTER HASTALARINA VERĠLEN EĞĠTĠMĠN HASTALIK


YÖNETĠMĠNE ETKĠSĠ

Uğur DOĞAN

Tez Savunma Tarihi : 22/06/2020

Sağlık Bilimleri Enstitüsü Onayı

Prof. Dr. Mehmet TARAKÇIOĞLU

Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdürü

Bu çalıĢmanın bir “Doktora” derecesi için uygun ve yeterli bir çalıĢma olduğunu
onaylıyorum.

Prof. Dr. Derya TANRIVERDĠ

HemĢirelik Anabilim Dalı BaĢkanı

Bu tez tarafımca okunmuĢ, kapsamı ve niteliği açısından bir “Doktora” tezi olarak kabul
edilmiĢtir.

Prof. Dr. Nimet OVAYOLU

Tez DanıĢmanı

Bu tez tarafımca okunmuĢ, kapsamı ve niteliği açısından bir “Doktora” tezi olarak kabul
edilmiĢtir.

Tez Jürisi Ġmza

Prof. Dr. Nimet OVAYOLU

Prof. Dr. Arzu TUNA

Prof. Dr. Özlem OVAYOLU

Prof. Dr. Serap PARLAR KILIÇ

Doç. Dr. Medet KORKMAZ


BEYAN
Bu tez çalıĢmasının kendi çalıĢmam olduğunu, tezin planlanmasından yazımına kadar
bütün aĢamalarda etik dıĢı davranıĢımın olmadığını, bu tezdeki bütün bilgileri akademik
ve etik kurallar içinde elde ettiğimi, bu tez çalıĢmasıyla elde edilmeyen bütün bilgi ve
yorumlara kaynak gösterdiğimi ve bu kaynakları da kaynaklar listesine aldığımı, yine
bu tezin çalıĢılması ve yazımı sırasında patent ve telif haklarını ihlal edici bir
davranıĢımın olmadığı beyan ederim.

Uğur DOĞAN
TEġEKKÜR

Doktora eğitimi oldukça uzun ve zorlu bir süreçtir. Bu yolculuğu keyifli ve öğretici bir
Ģekilde geçirebilmem için, yol boyunca yanımda olan ve desteklerini hissettiğim;

Lisansüstü eğitimim boyunca yol göstericim olan danıĢman hocam Prof. Dr. Nimet
OVAYOLU‟na,

Gaziantep Üniversitesi HemĢirelik Bölümü‟nün değerli hocalarına,

Doktora yeterlilik ve savunma sınavımdaki destekleri için Prof. Dr. Arzu TUNA, Prof.
Dr. Serap PARLAR KILIÇ ve Doç. Dr. Sevgin SAMANCIOĞLU BAĞLAMA‟ya,

Kilis 7 Aralık Üniversitesi Sağlık Hiz. MYO.‟nun idareci ve hocalarına;

Kilis Devlet Hastanesi Kardiyoloji Kliniği hemĢirelerine, doktorlarına ve destek


personellerine,

AraĢtırmama katılmayı kabul edip bana bilmediklerimi öğreten hastalara,

Eğitim rehberinin hazırlanmasında değerli görüĢlerini esirgemeyen Prof. Dr. Özlem


OVAYOLU, Doç. Dr. Medet KORKMAZ, Doç. Dr. Funda BUDAK, Öğr. Gör. Tahir
DEDEOĞLU ve Diyetisyen Tuncay Apaydın‟a,

Yol arkadaĢlarım Sema AYTAÇ ve Merve GÜLPAK‟a,

YaĢamım boyunca gösterdikleri büyük fedakârlıklar için anneme, eĢime, çocuklarıma,


kardeĢlerime ve yakınlarıma,

Sonsuz teĢekkür ederim.

Uğur DOĞAN
ĠÇĠNDEKĠLER
SĠMGE VE KISALTMALAR ................................................................................................... iii
TABLOLAR LĠSTESĠ ................................................................................................................ v
RESĠMLER LĠSTESĠ ................................................................................................................ vi
ġEKĠLLER LĠSTESĠ ................................................................................................................ vii
ÖZET ........................................................................................................................................... 1
ABSTRACT ................................................................................................................................. 2
1. GĠRĠġ ....................................................................................................................................... 3
1.1. Problemin Tanımı ve Önemi .............................................................................................. 3
1.2. Konu ile ilgili Literatür Taraması ...................................................................................... 3
2. GENEL BĠLGĠLER ............................................................................................................ 5
2.1. Koroner Arter Hastalığı Nedir? ..................................................................................... 5
2.2. Epidemiyoloji ................................................................................................................ 5
2.3. Etiyoloji......................................................................................................................... 6
2.4. Patofizyoloji ................................................................................................................ 11
2.5. Belirti ve Bulgular ....................................................................................................... 12
2.6. Tanılama...................................................................................................................... 12
2.7. Tedavi.......................................................................................................................... 16
2.8. HemĢirelik Bakımı ...................................................................................................... 20
3. GEREÇ VE YÖNTEM ......................................................................................................... 33
3.1. AraĢtırmanın Amacı ve Tipi............................................................................................. 33
3.2. AraĢtırmanın Hipotezleri .................................................................................................. 33
3.3. AraĢtırmanın Yapıldığı Yer ve Zaman ............................................................................. 33
3.4. AraĢtırmanın Evreni ......................................................................................................... 33
3.4.1. AraĢtırmanın örneklemi ............................................................................................ 34
3.4.2. AraĢtırmaya dâhil edilme kriterleri ........................................................................... 35
3.4.3. AraĢtırmaya dâhil edilmeme kriterleri ...................................................................... 36
3.4.4. AraĢtırmadan çıkarılma kriterleri .............................................................................. 36
3.5. AraĢtırmanın Bağımlı ve Bağımsız DeğiĢkenleri............................................................. 36
3.6. Veri Toplama Yöntemi .................................................................................................... 36
3.6.1. Veri toplama araçları ve eğitim rehberi..................................................................... 38
3.7. AraĢtırmanın Yürütülme Süreci ....................................................................................... 39
3.8. AraĢtırmanın Etik Boyutu ................................................................................................ 40
3.9. Verilerin Değerlendirilmesi ............................................................................................. 41
3.10. AraĢtırmanın Sınırlılıkları .............................................................................................. 41
3.11. Süre ve Olanaklar ........................................................................................................... 42

i
4. BULGULAR .......................................................................................................................... 44
4.1. Katılımcıların Sosyo-Demografik Özellikleri .................................................................. 44
4.2. Katılımcıların Antropometrik Ölçümleri ......................................................................... 45
4.3. Katılımcıların KAH Risk Faktörlerinin Ġncelenmesi ....................................................... 46
4.4. Katılımcıların Bazı Fizyolojik Verileri ............................................................................ 49
4.5. Katılımcıların KAH ile iliĢkili Ġlaç Kullanımlarının KarĢılaĢtırılması ............................. 50
4.6. Katılımcıların Uyum Kategorilerinden Aldıkları Puanların KarĢılaĢtırılması ................. 51
5. TARTIġMA ........................................................................................................................... 53
5.1. Katılımcıların Sosyo-Demografik Özelliklerine ĠliĢkin Bulguların TartıĢılması ............. 53
5.2. Katılımcıların Antropometrik Ölçümlerine ĠliĢkin Bulguların TartıĢılması .................... 55
5.3. Katılımcıların KAH Risk Faktörlerine ĠliĢkin Bulgularının TartıĢılması......................... 56
5.4. Katılımcıların Bazı Fizyolojik Verilerine ĠliĢkin Bulguların TartıĢılması ....................... 60
5.5. Katılımcıların Ġlaç Kullanımlarına ĠliĢkin Bulgularının TartıĢılması ............................... 62
5.6. Katılımcıların Uyum Kategorilerinden Aldıkları Puanlara ĠliĢkin Bulgularının
TartıĢılması.............................................................................................................................. 65
6. SONUÇ ve ÖNERĠLER........................................................................................................ 73
6.1. Sonuçlar ........................................................................................................................... 73
6.2. Öneriler ............................................................................................................................ 74
7. KAYNAKLAR ...................................................................................................................... 75
8. EKLER................................................................................................................................... 93
ÖzgeçmiĢ .................................................................................................................................. 116

ii
SĠMGE VE KISALTMALAR

ABD Amerika BirleĢik Devletleri

ACE Angiotensin Coverting Eznym

AHA American Heart Association

AKS Akut Koroner Sendrom

APG Açlık Plazma Glikozu

ark ArkadaĢları

ASA Asetilsalisilik Asit

BGT BozulmuĢ Glikoz Toleransı

BKĠ Beden Kütle Ġndeksi

BKO Bel/kalça Oranı

cm Santimetre

DKB Diyastolik Kan Basıncı

DM Diyabetes Mellitus

EKG Elektrokardiyografi

ESC European Society of Cardiology

EUROASPIRE European Action on Secondary and Primary Prevention by


Intervention to Reduce Events

FR skoru Framingham Risk Skoru

GĠS Gastrointestinal Sistem

gr Gram

HDL High Density Lipoprotein

HgA1C GlikozillenmiĢ Hemoglobin A1c

HT Hipertansiyon

iii
KAH Koroner Arter Hastalığı

kg Kilogram

KVH Kardiyovasküler Hastalıklar

LDL Low Density Lipoprotein

max Maksimum

mg Miligram

mg/dl Miligram/desilitre

MĠ Miyokard Ġnfarktüsü

min Minimum

mmHg Milimetre Civa

MR Manyetik Rezonans

OGTT Oral Glikoz Tolerans Testi

PET Pozitron Emisyon Tomografi

PPĠ Proton Pompa Ġnhibitörleri

SKB Sistolik Kan Basıncı

TEKHARF Türk EriĢkinlerinde Kalp Hastalığı ve Risk Faktörleri

TURDEP Türkiye Diyabet Obezite ve Hipertansiyon Epidemiyoloji


ÇalıĢması

TÜĠK Türkiye Ġstatistik Kurumu

USF Uyum Soru Formu

α Alfa

β Beta

iv
TABLOLAR LĠSTESĠ

Tablo 1. Serum Lipit Seviyelerinin Sınıflandırılması ....................................................... 8

Tablo 2. Diabetes mellitus ve glikoz metabolizmasının diğer bozukluklarında tanı


kriterleri ............................................................................................................................ 9

Tablo 3. YetiĢkinlerin BKĠ ve Bel Çevresi Sınıflandırması ........................................... 10

Tablo 4. AraĢtırma takvimi ............................................................................................. 43

Tablo 5. Katılımcıların sosyo-demografik özelliklerine göre baĢlangıçtaki uyum soru


formu puanlarının karĢılaĢtırılması ................................................................................. 45

Tablo 6. Katılımcıların antropometrik ölçümleri ............................................................ 46

Tablo 7. Katılımcıların KAH risk faktörlerinin karĢılaĢtırılması ................................... 48

Tablo 8. Katılımcıların baĢlangıçtaki bazı fizyolojik verilerinin karĢılaĢtırılması ......... 49

Tablo 9. Katılımcıların KAH ile iliĢkili ilaç kullanımları .............................................. 50

Tablo 10. Katılımcıların uyum kategorilerine göre puanlarının değiĢimi ...................... 52

v
RESĠMLER LĠSTESĠ

Resim 1. Zamanla aterosklerozun oluĢumu .................................................................... 11

Resim 2. Akut koroner sendromlu hastanın kalp grafisinde görülen ST segmenti


değiĢiklikleri ................................................................................................................... 14

Resim 3. YürüyüĢ bandı kullanılarak yapılan egzersiz stres testi................................... 15

Resim 4. Koroner anjiyografi iĢlemi............................................................................... 15

Resim 5. Anjiyoplasti iĢlemi sırasında balon ve stent uygulanması ............................... 18

Resim 6. Koroner Arter Bypass Greftleme ĠĢlemi .......................................................... 19

vi
ġEKĠLLER LĠSTESĠ

ġekil 1. AraĢtırmanın akıĢ Ģeması ……………………………………………………35

vii
ÖZET
KORONER ARTER HASTALARINA VERĠLEN EĞĠTĠMĠN HASTALIK
YÖNETĠMĠNE ETKĠSĠ

Uğur DOĞAN
Doktora Tezi, HemĢirelik Anabilim Dalı
Tez DanıĢmanı; Prof. Dr. Nimet OVAYOLU
Haziran 2020, 116 sayfa

Koroner arter hastalığı; gerekli korunma önlemleri alınmadığında yaĢamı tehdit eden
kronik bir hastalıktır. Bu nedenle önerilen tedavi ve yaĢam tarzı değiĢikliklerine uyum
hastalığın seyrinin kötüleĢmemesi açısından önemlidir. Bu doğrultuda bu çalıĢmanın
amacı koroner arter hastalarına akademisyen hemĢire tarafından verilen eğitimin
hastalık yönetimine etkisinin belirlenmesidir.
Randomize kontrollü ve yarı deneysel olarak planlanan araĢtırma Eylül 2018-Mart 2020
tarihleri arasında Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki bir devlet hastanesinin kardiyoloji
kliniğinde yatarak tedavi gören ve koroner arter hastalığı tanısı konan hastalarla
yürütüldü. ÇalıĢmaya alınacak olan hasta sayısı güç analizi ile belirlendi ve örnekleme
58 hasta (müdahale grubu=30, kontrol grubu=28) alındı. Veriler bireysel bilgi formu ve
uyum soru formu (USF) ile toplandı. Uyum soru formundan alınan puanın artması
uyum düzeyinin arttığını göstermektedir. ÇalıĢmanın baĢlangıcında tüm hastalara
bireysel bilgi formu ve USF uygulandı. Müdahale grubundaki hastalara 0. 2. 4. 8. ve 12.
haftalarda eğitim verildikten sonra, tüm hastalara USF tekrar uygulandı. ÇalıĢmanın
sonunda kontrol grubuna da eğitim verildi. Verilerin analizinde frekans, mann-whitney
U test, independent t-test, paired sample test, wilcoxon test ve ki-kare testi kullanıldı.
Ġstatistiksel anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak belirlendi.
Hastaların %60.3‟ü erkek, %87.9‟u evli, %94.8‟i okuryazar/ilkokul/ortaokul mezunu,
%63.8‟i giderinden daha az bir gelire sahip olduğu ve hiçbirinin daha önce koroner arter
hastalığı hakkında eğitim almadığı belirlendi. Hastaların eğitim öncesi USF puanının
müdahale grubunda 22.53±5.48, kontrol grubunda ise 22.25±7.02 iken, (p>0.05), eğitim
sonrası müdahale grubunda 32.33±4.82, kontrol grubunda ise 24.04±5.98 olduğu tespit
edildi (p<0.001).
Koroner arter hastalarına verilen planlı eğitimin hastalığa uyumu arttırdığı görüldü. Bu
sonuçlar doğrultusunda, koroner arter hastalarına planlı ve tekrarlı eğitim verilmesi
önerilebilir.
Anahtar kelimeler: Eğitim, Hastalık Yönetimi, HemĢirelik, Koroner Arter Hastalığı.

1
ABSTRACT
THE EFFECT OF EDUCATION ON DISEASE MANAGEMENT GIVEN TO
CORONARY ARTERY PATIENTS
Uğur DOĞAN
Doctoral Thesis, Department of Nursing
Supervisor; Prof. Dr. Nimet OVAYOLU
June 2020, 116 pages

Coronary artery disease is a life-threatening chronic disease when necessary preventive


measures are not taken. Therefore, compliance with the recommended treatment and
lifestyle changes is important in order not to worsen the course of the disease.
Accordingly, the purpose of this study is to determine the effect of education provided
by academic nurse to patients with coronary artery disease on disease management.
The study, which was planned as a randomized controlled and semi-experimental study,
was conducted between September 2018 and March 2020, with patient diagnosed
coronary artery disease and inpatient in the cardiology clinic of the State Hospital
Southeastern Anatolia Region. The study was carried out the number of patients to be
included in the study was determined by power analysis and 58 patients (intervention
group = 30, control group = 28) were included in the sample. The data were collected
by personal information form and compliance questionnaire (CQ). The increase in the
score obtained from the compliance scale indicates that the compliance level increased.
At the beginning of the study, personal information form and CQ were applied to all
patients. After education was given to patients in the intervention group at 0, 2, 4, 8 and
12 weeks, CQ was re-administered to all patients. At the end of the study, education
was given to the control group. Frequency, mann-whitney U, independent t, paired
sample, wilcoxon and chi-square tests were used to analyze the data. Statistical
significance level was determined as p <0.05.
It was determined that 60.3% of the patients were male, 87.9% were married, 94.8%
were literate / primary school / middle school graduates and 63.8% had less income than
their expenses and none of them were previously trained on coronary artery disease.
The pre-education compliance scale score of the patients was 22.53 ± 5.48 in the
intervention group and 22.25 ± 7.02 in the control group (p> 0.05); after the education,
it was found to 32.33 ± 4.82 in the intervention group and 24.04 ± 5.98 in the control
group (p <0.001).
It was observed that planned training given to patients with coronary artery increased
compliance to the disease. In line with these results, planned and repetitive education
may be recommended for coronary artery patients.
Key Words: Education, Disease Management, Nursing, Coronary Artery Disease.

2
1. GĠRĠġ

1.1. Problemin Tanımı ve Önemi

Koroner arter hastalığı (KAH); hem dünyada hem de ülkemizde eriĢkinlerin ölümüne en
çok neden olan bulaĢıcı olmayan kronik hastalıklardandır (1). GeliĢmiĢ ve geliĢmekte
olan ülkelerde bu durum uzun yıllardır değiĢmemiĢtir. Hastalık, yüksek mortalite ve
morbidite sayılarına ilaveten ülkelerin sağlık sistemi harcamalarına da önemli yükler
getirmektedir (2). Hastaların bir kısmı geçirilen akut krizlere bağlı olarak hemen
hayatını kaybederken önemli bir kısmı da tedavi edilmek üzere hastanelere
baĢvurmaktadır. Akut tedavisi yapılan bu hastalar daha sonra çeĢitli ilaç ve yaĢam tarzı
değiĢiklikleri önerilerek taburcu edilmektedir. Hastalığın hem oluĢumunda hem de
ilerleyen dönemlerinde en sık karĢılaĢılan risk faktörleri; sigara bağımlılığı, obezite,
kontrolsüz kan glikoz seviyesi (diyabet), önerilen tedaviye ve sağlıklı yaĢam biçimi
davranıĢlarına uyumsuzluktur. Bu uyumsuzluk hastalık yönetimini olumsuz etkileyerek
ileride sağlığın daha da bozulmasına hatta hastaların ölümüne neden olmaktadır. Bu
bilgiler sağlığın korunması ve geliĢtirilmesinde doğru hastalık yönetiminin önemini
göstermektedir (3).

Hastalık yönetimi oldukça kapsamlı bir konu olup farklı disiplinlerden pek çok sağlık
profesyonelinin eĢgüdümlü çalıĢmasını gerektirmektedir. Kliniklerde hastalarla en çok
vakit geçiren meslek grubu olan hemĢirelerin bu eĢgüdümlü çalıĢmada sorumluluk
alması doğal bir sonuç olarak ortaya çıkmaktadır. HemĢirelerin bu amaçla en sık
tekrarladığı giriĢim hasta eğitimidir. Hasta eğitimi, hastalara yaĢamlarını yönetmeleri
için gereksinim duydukları yeterlilikleri kazanma ve sürdürmelerine yardım etme
süreci; hasta bakımının tamamlayıcı ve sürekliliği olan bir bölümüdür. Hasta eğitimi;
hastanın bakımına ilaveten verilecek fizyolojik, ruhsal ve sosyal destekleri de içeren pek
çok giriĢimi kapsamaktadır. Hasta eğitimi; bireyin hastalıkla iliĢkili olarak karĢılaĢtığı
sorunlarla baĢ etme mekanizmalarını güçlendirir, hastalığa uyumun
sağlanmasını/artmasını sağlar, yaĢam biçiminde yapılacak değiĢikliklerle sağlığın
geliĢtirilmesinde etkili olur (4).

1.2. Konu ile ilgili Literatür Taraması

Yapılan literatür taramasında KAH tanılı hastaların sağlıklı yaĢam biçimi davranıĢlarını
benimsemesi ve tedavi uyumunun arttırılmasını amaçlayan çalıĢmalar bulundu. Kurçer

3
ve Özbay (2011) tarafından yapılan bir çalıĢmada 82 KAH tanılı hastaya eğitim verilmiĢ
ve bunun yaĢam kalitesine etkisi araĢtırılmıĢtır. Yapılan çalıĢmada kontrol grubu
kullanılmamıĢ ve eğitim tek seferde verilerek hastaların 3 ay sonraki değiĢimleri
incelenmiĢtir (5). Ancak yapılan bu çalıĢmada ki bazı hususlar bir takım eleĢtiriler
almıĢtır. ÇalıĢmada kontrol grubu kullanılmaması en önemli eleĢtiri konusu idi (6). Bu
eleĢtirilerden yola çıkarak yaptığımız araĢtırmada kontrol grubu kullanmayı ve belirli
periyotlarda tekrarlanan eğitimlerin yapılmasını uygun bulduk.

4
2. GENEL BĠLGĠLER

2.1. Koroner Arter Hastalığı Nedir?

Koroner arterler kalbin fonksiyonel miyokard tabakasının kanlanmasını sağlayan


damarlardır. Böylece oksijence zengin olan kan miyokarda gelir ve onun kasılma
sırasında harcayacağı enerjinin üretilmesini sağlar. Bu damarlarda oluĢacak darlık veya
tıkanıklıklar miyokardın dolaĢımını bozacağı gibi ilerlemiĢ durumlarda kalbin kasılma
yeteneğinin bozulmasına neden olarak hayatı tehdit edebilir. Koroner arterlerin
yapısındaki bozulmaya bağlı olarak miyokardın kasılma/gevĢeme fonksiyonlarında
bozulma meydana gelmesi durumuna KAH denir. Konuyla ilgili literatür tarandığında
bu hastalığın; aterosklerotik kalp hastalığı, koroner kalp hastalığı ve iskemik kalp
hastalığı gibi farklı isimlerle de tanımlandığı görülmektedir (7).

Bireylerde KAH geliĢimine bağlı doğrudan veya dolaylı olarak bazı ciddi
komplikasyonlar geliĢebilmektedir. Bu komplikasyonların en sık görülenleri; akut
koroner sendromlar (miyokard infarktüsü-MĠ-kalp krizi), aritmiler, kalp yetmezliği ve
kardiyak arresttir (8). Komplikasyonların pek çoğu alınacak önlemler ile
engellenebilmektedir (1).

2.2. Epidemiyoloji

Koroner arter hastalığı dünyada ve ülkemizde en önde gelen ölüm nedenleri arasında
gösterilmektedir. Amerika BirleĢik Devletleri‟nde (ABD) her yıl 18.2 milyon kiĢinin
KAH tanısı aldığı tahmin edilmektedir. Ayrıca her yıl yaklaĢık 805.000 kiĢi kalp krizi
geçirmekte, bunların da 360.000 kadarı hayatını kaybetmektedir. Kardiyovasküler
hastalıkların ABD‟ye maliyeti 2014-2015 yılları arasında 219 milyar dolar olarak
hesaplanmıĢtır (9). Ülkemizde ise Türkiye Ġstatistik Kurumu (TÜĠK-2014) verilerine
göre iskemik kalp hastalığı nedeniyle ölen hasta sayısının 60.040 olduğu bildirilmiĢtir
(10). Yine ülkemizde 1990 yılından beri yürütülmekte olan “Türk EriĢkinlerinde Kalp
Hastalığı ve Risk Faktörleri” (TEKHARF) çalıĢmasının 1998-2014 verilerine göre her
1000 kiĢideki ölüm hızı erkeklerde 18.6, kadınlarda 13.1 olarak belirlenmiĢtir. Yine
aynı dönemde yeni tanı alanların sayısı 1000 kiĢide erkeklerde 15.2, kadınlarda 16.2
olarak belirlenmiĢtir (11).

5
2.3. Etiyoloji

Hastalığın nedenleri incelendiğinde, KAH‟a neden olan pek çok risk faktörünün olduğu
görülmektedir. Bu risk faktörlerinin bazıları kiĢinin mevcut fizyolojik/genetik
durumuyla iliĢkili olup değiĢtirilemez risk faktörleri olarak adlandırılırken, bazıları da
yaĢam biçimi ve alıĢkanlıklara dayalı olduğundan değiĢtirilebilir risk faktörleri olarak
adlandırılmaktadır.

DeğiĢtirilemez risk faktörleri

 Irk
 Cinsiyet
 YaĢ
 Ailesel yatkınlık

DeğiĢtirilebilir risk faktörleri

 Hipertansiyon (HT)
 Sağlıksız beslenme
 Dislipidemi
 Diabetes Mellitus (DM)
 Sigara
 Alkol
 Obezite
 Fiziksel hareketsizlik
 Stres (1).
a. DeğiĢtirilemez risk faktörleri

Irk

Irksal özelliklerin KAH oluĢumu ve mortalitesi ile iliĢkili olduğu bilinmektedir.


ABD‟de KAH nedenli ölüm oranının en yüksek oranda Hispaniklerde (%39.9), en
düĢük oranda ise yerli Amerikalılarda (%24.9) olduğu bilinmektedir. Ayrıca ABD‟deki
KAH nedenli ölümlerde siyahi ırkın beyaz ırka göre daha riskli olduğu bilinmektedir.
Bu duruma ise sigara, HT, DM, obezite ve dislipidemi gibi risk faktörlerine siyahi ırkın
beyaz ırka göre daha fazla sahip olması neden olarak gösterilmektedir (12).

6
Cinsiyet

Kadınların KAH geliĢim riski erkeklere oranla daha düĢüktür. Aynı risk faktörlerini bile
taĢısalar kadınlar vasküler olaylardan erkeklerle benzer Ģekilde etkilenmemektedir.
Kadınların KAH yatkınlığını azalttığı düĢünülen en önemli etken östrojendir.
Literatürde menopoz öncesi dönemde kadınlarda yüksek oranda bulunan östrojen damar
endotelindeki adhezyonu (yapıĢma) engelleyerek KAH oluĢum riskini
azaltabilmektedir. Ancak post-menopozal dönemde östrojen hormonu azaldığı için
kadın ve erkek cinsiyet arasındaki KAH oluĢum riski neredeyse eĢitlenmektedir (13).

YaĢ

Kronik hastalıkların pek çoğunda olduğu gibi KAH oluĢum riski de orta ve ileri yaĢ
grubunda daha yüksek olmaktadır. YaĢlanma KAH oluĢumu için tek baĢına yeterli
olmamakla birlikte eĢlik eden diğer hastalıklar ve alıĢkanlıkların da hastalığın oluĢum
riskini arttırdığı bilinmektedir (11).

Ailesel yatkınlık

Ailesinde KAH öyküsü olan kiĢilerin aynı hastalığa yatkın olduğu bilinmesine rağmen
aradaki iliĢki tam olarak bilinememektedir. Bazı araĢtırmacılar bu iliĢkiyi aynı aile
bireylerinin benzer genetik yapıya sahip olmasının, kiĢilerin aterosklerotik olaylara olan
yatkınlığını arttırmasına bağlamıĢlardır. Ancak bu yatkınlığı; aynı ailedeki bireylerin
diğer üyelerle benzer sigara, obezite ve sedanter yaĢam tarzı gibi risk faktörlerine sahip
olma ihtimalinin yüksekliğine bağlayan görüĢler de mevcuttur (14).

b. DeğiĢtirilebilir risk faktörleri

Hipertansiyon

EriĢkinlerde sistolik kan basıncı (SKB) ve diyastolik kan basınçlarının (DKB) sırasıyla
>140 mmHg, >90 mmHg olması hipertansiyon olarak tanımlanmaktadır. YaĢlanma
veya komorbit (eĢlik eden) bazı hastalıkların varlığında (diyabet, böbrek yetmezliği
gibi) bu sınırlar değiĢebilmektedir. Hipertansiyon önlenebilir ve tedavi edilebilir bir
hastalık olmakla birlikte kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları ve inme gibi pek çok
hastalıkla da iliĢkilidir. Kardiyak hastalıklara bağlı ölümlerin yaklaĢık %45‟inden tek
baĢına hipertansiyon sorumludur (15).

7
Sağlıksız beslenme

Tuz, Ģeker, kolesterol ve doymuĢ yağ tüketiminin artması KAH ile iliĢkili
gösterilmektedir. Sağlıklı bir kalp-damar sistemi için bahsedilen tüm bu besin türlerinin
kiĢinin ihtiyaçları da göz önünde bulundurularak kısıtlanması gerekmektedir. Günlük
tuz alımının 3-5 gr. kadar olması hem KAH hem de HT oluĢum riskini belirgin derecede
azaltmaktadır. Ayrıca yüksek lif oranına sahip tahıl ve sebzelerin tüketilmesi de bu
risklerin azaltılmasında etkilidir. ĠĢlenmiĢ karbonhidratlar yerine basit karbonhidratların
tüketilmesinin KAH dâhil pek çok kronik hastalığın oluĢum riskini azalttığı
bildirilmektedir (16). Yapılan çalıĢmalar hayvansal kaynaklı doymuĢ yağlar yerine
deniz ürünlerinden alınan omega-3 yağ asidi içeren “Akdeniz Tarzı” beslenmenin
damar sağlığının korunmasında daha etkili olduğunu bildirmektedir (17).

Dislipidemi

Dislipidemi temelde serum lipit seviyelerinin normal sınırlardan (Tablo 1) sapması


olarak tanımlanmaktadır. Serum lipitleri vücudumuzdaki pek çok hücresel aktivite ve
metabolik olayda görev almaktadır. Ancak dislipidemi varlığında bu yağlar damar
yapısındaki bozulmalarla birlikte ateroskleroz oluĢumuna neden olmaktadırlar.
Ateroskleroz KAH oluĢumundaki temel bozukluk olarak bilinmektedir. Dislipidemi
tedavisinde sıklıkla ilaçlar, diyet ve egzersiz fayda sağlamaktadır (18).

Tablo 1. Serum Lipit Seviyelerinin Sınıflandırılması

Optimal (mg/dl) Riskli (mg/dl) Yüksek Riskli (mg/dl)


Total-Kolesterol <200 200-239 >240
>160
LDL <100 130-159
>190 (çok yüksek)
Erkek 40-59 Erkek<40
HDL >60
Kadın 50-59 Kadın<50
500-880 (orta Ģiddetli)
Trigliserit <150 150-499 (Hafif)
≥880 (Ģiddetli)
LDL: Low density lipoprotein; HDL: High density lipoprotein

Diyabet

Diyabet; insülin eksikliği veya hücrelerdeki insülin direncine bağlı olarak geliĢen
metabolik bir bozukluktur. Günümüzde DM tanı kriterleri çok çeĢitlidir (Tablo 2).
Ġnsülin faaliyetlerindeki bozulmaya bağlı olarak vücudun baĢta karbonhidrat olmak
üzere yağ ve protein metabolizmalarında da bozulmalar görülür. Burada bahsedilmesi

8
gereken konulardan birisi de insülin direncidir. BaĢkaca nedenleri de bulunmasına
rağmen insülin direncinin geliĢiminde obezite oldukça etkili olmaktadır. Ġnsülin direnci
sonucunda hücrelerin insüline yanıtı azalır. Böylece glikoz hücre içine geçemediğinden
kandaki seviyesi yükselir ve ateroskleroz mekanizmasının geliĢimi tetiklenmiĢ olur.
Ayrıca DM; kalp-damar hastalıkları açısından önemli bir mortalite ve morbidite
nedenidir. Diyabetik vakaların %60-75‟i makrovasküler olaylar nedeniyle hayatını
kaybederler (19).

Tablo 2. Diabetes mellitus ve glikoz metabolizmasının diğer bozukluklarında tanı


kriterleri

DM Riski
AĢikâr DM Ġzole BAG Ġzole BGT BAG + BGT
Yüksek
APG (≥8 st
≥126 mg/dl 100-125 mg/dl <100 mg/dl 100-125 mg/dl -
açlıkta)
OGTT 2.st PG
≥200 mg/dl <140 mg/dl 140-199 mg/dl 140-199 mg/dl -
(75 g glikoz)
≥200 mg/dl +
Rastgele PG Diyabet - - - -
semptomları
≥%6.5 (≥48 %5.7-6.4 (39-
HgA1C - - -
mmol/mol) 47 mmol/mol)
„AĢikâr DM‟ tanısı için dört tanı kriterinden herhangi birisi yeterli iken ‟Ġzole BAG‟, ‟Ġzole BGT‟ ve
‟BAG + BGT‟ için her iki kriterin bulunması Ģarttır.
DM: Diabetes mellitus; APG: Açlık plazma glikozu; 2.st PG: 2. saat plazma glikozu; OGTT: Oral glikoz
tolerans testi; HgA1C: GlikozillenmiĢ hemoglobin A1c; BAG: BozulmuĢ açlık glikozu; BGT: BozulmuĢ
glikoz toleransı

Sigara

Sigara içiciliği tek baĢına kalp-damar hastalıklarının %10‟unun nedeni olarak


gösterilmektedir. Sadece sigarayı bırakmanın kardiyak kökenli mortalite riskini ciddi
oranda azalttığı bilinmektedir. Ancak sadece sigara bırakma bu ölümleri azaltmaya
yetmemektedir. Bu durumun en önemli nedeni sigara dumanına maruz kalan pasif
içicilerin de ciddi mortalite risklerinin bulunmasıdır. Dolayısıyla gerek dünyada gerekse
de ülkemizde uygulanan ulusal programlarla sigara kullanımı ile mücadele edilmesi
hem bireysel hem de toplumsal sağlığın korunmasında oldukça önemli görülmektedir
(20).

Alkol

Yüksek doz alkol vasküler, hormonal ve farklı fizyolojik etkilerinden dolayı KAH ile
iliĢkili görülmektedir. Doğrudan olumsuz etkilerine ilaveten motor becerilerin

9
zayıflaması, karar verme süreçlerinin uzaması ve zihinsel aktivitelerdeki etkilerinden
dolayı alkol kısıtlanması sağlıklı yaĢamanın koĢulları arasında gösterilmektedir (21).
Yapılan bazı araĢtırmalarda düĢük doz alkol kullanımının KAH riskini azalttığı
belirtilse de, bu dozun bile 50‟den fazla hastalığın oluĢum riskini arttırdığı
vurgulanmaktadır (22).

Obezite

Obezite sigaradan sonra önlenebilir hastalıkların en sık ikinci nedeni olarak


görülmektedir. Obezite kompleks yapısıyla baĢta DM olmak üzere KAH, HT, dislipemi
ve çeĢitler kanserler gibi pek çok kronik hastalığa da neden olarak sağlık bakım
maliyetlerini arttırmaktadır. Obezite ile ilgili ülkemizde yapılan kapsamlı çalıĢmalarda
birisi olan “Türkiye Diyabet Obezite ve Hipertansiyon Epidemiyoloji ÇalıĢması-II
(TURDEP-II) 2010 yılı verilerine göre yetiĢkinlerde obezite prevalansının %31.2
olduğu belirlenmiĢtir. Aynı çalıĢmanın 1998 verilerinde obezite prevalansının %22.3
olduğu düĢünüldüğünde ülkemizdeki durumun pek de iç açıcı olmadığı kolayca
görülmektedir. Obezitenin ateroskleroza neden olarak KAH riskini arttırdığı
bilinmektedir. Obezitenin tanılanmasında sıklıkla beden kütle indeksi (BKĠ) artıĢı
kullanılmasına rağmen vücutta yağın dağılımı da obezite tanılamasında kullanılmaktadır
(Tablo 3). Vücut yağlarının özellikle bel ve kalça bölgesinde yoğunlaĢması KAH ile
iliĢkili görülmektedir. Bel çevresi ve bel/kalça oranı (BKO)‟nın artmıĢ olduğu duruma
santral (abdominal) obezite denilmektedir (Tablo 3). Santral obezitenin, kalp-damar
sağlığı açısından önemli bir risk faktörü olduğu bilinmektedir (23).

Tablo 3. YetiĢkinlerin BKĠ ve Bel Çevresi Sınıflandırması

Gruplar BKĠ* (kg/m2)


Zayıf <18.50
Normal 18.5-24.99
Fazla kilolu 25.00-29.99
Obez ≥30.00
Hafif obez 30.00-34.99
Orta derecede obez 35.00-39.99
Morbid obez 40.00-49.99
Süper obez ≥50.00
Erkeklerde ≥100 cm
Abdominal obezite için bel çevresi
Kadınlarda ≥ 90 cm
Erkeklerde > 1.00
Abdominal obezite için bel/kalça oranı
Kadınlarda > 0.85
*BKĠ: Beden kütle indeksi

10
Fiziksel hareketsizlik

Fiziksel aktivite azlığı mortalite ile doğrudan iliĢkili olmayıp obezite, DM, KAH ve HT
gibi kronik rahatsızlıklara neden olabileceğinden dikkatle incelenmesi gereken bir
durumdur. Teknolojik imkânların geliĢtiği günümüzün modern dünyasında insanın
hareket etmesini gerektiren iĢler büyük ölçüde azalmıĢtır. Bu geliĢmeler büyük
kolaylıkların yanında sedanter yaĢam tarzını ve buna bağlı kronik hastalıkların görülme
sıklığını arttırmıĢtır (23).

Stres

Stres; temelde miyokardın oksijen talebini arttırarak kalbin iĢ yükünü arttırmaktadır.


Özellikle ateroskleroz geliĢimi olan kiĢilerde stres durumunda koroner arterler
miyokardın oksijen talebini karĢılayamadığından istenmeyen iskemik durumlar ortaya
çıkabilir. Bundan dolayı stresli bir yaĢam tarzı hem KAH öncesi hem de KAH sonrası
dönemde sağlığı bozabilecek etkilere sahip olduğu düĢünülmektedir. Stresli yaĢamı olan
kiĢilere hem stres azaltıcı yöntemler hem de stresle baĢ etme yöntemleri öğretilerek
durumu daha kolay yönetebilmelerine katkı sağlanmalıdır (16,24).

2.4. Patofizyoloji

Genellikle KAH patogenezinden aterosklerozun sorumlu olduğu düĢünülmektedir.


Ateroskleroz; damarlarda yıllar içerisinde geliĢebilen karmaĢık bir durumdur. Genel
olarak arterin intima (iç) tabakasında lipit birikimi ile iliĢkilendirilmesine rağmen bu
durum üzerinde çevresel ve genetik faktörlerin de etkisi olduğu bilinmektedir (Resim
1). Bir baĢka hipotezde ise; lipitlerin, intima tabakasındaki aterosklerozun baĢlamasında
tetikleyici olduğunu ancak daha sonra farklı inflamatuvar süreçlerin de durumun
ilerlemesine neden olduğu düĢünülmektedir (25,26).

Resim 1. Zamanla aterosklerozun oluĢumu (Kaynak:


https://drhakangercekoglu.com/hastaliklar/ateroskleroz)
Olgularda genel olarak ateoskleroza bağlı olarak intima tabakasında aterom plağı
oluĢur. Hastada bu plakların varlığı her zaman semptom görülmesine neden

11
olmamaktadır. Stabil dönem de denilen bu evrede kiĢiler hastalığının farkında
olmayabilirler. Ancak oluĢan plak, damar lümenini daraltacak/tıkayacak kadar
büyüdüğü veya yapıĢtığı damar duvarından koparak/yırtılarak ilerlemeye baĢladığında
miyokard perfüzyonu bozulur ve kalpte iskemik semptomlar görülmeye baĢlar. Yine bu
dönemde oluĢan vazokontrüksiyon ilgili damar perfüzyonunun iyice azalmasına neden
olarak durumun daha da kötüleĢmesine katkı sağlar. Hastalarda yoğun semptomlar
görülebilen bu evreye anstabil dönem denir (27).

2.5. Belirti ve Bulgular

Diğer birçok hastalıktan farklı olarak KAH; oluĢum sürecinde semptom vermeden
sessizce ilerleyen bir hastalıktır. Hastalar ilerleyen dönemde damarlardaki aterosklerotik
sürecin ilerlemesine veya aterom plağındaki yırtılmalarına bağlı olarak iskemik
belirtiler gösterirler. Perfüzyonu bozulan miyokard tabakasında angina pektoris denilen
bit tür ağrı oluĢur. KAH olgularında semptomlar genellikle anstabil dönemde ortaya
çıkar. Bu dönem sıklıkla Akut Koroner Sendrom (AKS) olarak da adlandırılmaktadır.
Hastaların yaĢadığı semptomlar sıklıkla angina pektoris, dispne, baĢ dönmesi, senkop,
bulantı/kusma, takipne, terleme ve ölüm korkusu olmaktadır. Burada önemli olan
anginanın yeri, süresi ve yayılımıdır. Ağrı genellikle epigastrik bölgede ve sternum
arkasında baĢlar, kollara, omuza, boyuna ve sırta yayılır. Diğer ağrılardan farklı olarak
genellikle 20 dakikadan daha uzun sürer ve istirahatle dahi düzelmez. Hastalar ağrının
batıcı, yanıcı ve sıkıĢtırıcı tarzda olduğunu ifade edebilirler. Bahsedilen semptomlar
baĢkaca hastalıklarda da görülebileceğinden kesin tanının konulabilmesi için bu
semptomları yaĢayan kiĢilerin zaman kaybetmeden bir sağlık kuruluĢuna baĢvurmaları
önemlidir (28,29).

2.6. Tanılama

Hastalığın tanılanmasında diğer birçok hastalıkta olduğu gibi anamnez, fizik muayene,
laboratuvar incelemeleri ve görüntüleme teknikleri kullanılmaktadır. Ancak KAH
olanlarda farklı olarak kardiyovasküler hastalıklara (KVH) spesifik olarak geliĢtirilen
bazı risk belirleme ölçeklerinin yaygın olarak kullanımı söz konusudur. Ülkemizde bu
amaçla sağlık bakanlığı tarafından hekimlere tavsiye edilen Framingham Risk (FR)
skorlaması kullanıĢlı bir model oluĢturmaktadır (28).

Bu sistemde kiĢilerin; yaĢ, cinsiyet, aile öyküsü, BKĠ, bel çevresi, bireysel KVH
öyküsü, sigara kullanma durumu, açlık kan Ģekeri yüksekliği, total kolesterol, high

12
density lipoprotein (HDL), low density lipoprotein (LDL), trigliserit, diyabet hastalığı,
kan basıncı ile antihipertansif ilaç alma durumuna iliĢkin değerler incelenir. Her bir
birey için bir risk yüzdesi oluĢturulur. Bu değer kiĢilerin önümüzdeki 10 yıl içerisinde
KAH geliĢimi ve buna bağlı ölüm riskini belirler (30). Risk skoru %20‟den fazla olanlar
yüksek riskli, %10-20 arası olanlar orta riskli ve %10‟dan az olanlar ise düĢük risk
grubunda yer alırlar (31).

a. Anamnez

Öncelikle hastanın Ģikâyetleri öğrenilir. Burada göğüs ağrısının yeri, süresi, yayılımı ve
niteliğinin belirlenmesi önemlidir. Ayrıca göğüs ağrısına eĢlik eden bulantı/kusma, baĢ
dönmesi vb. diğer atipik semptomlar KAH tanılamasına yardım etmektedir. Özellikle
diyabetlilerde ve yaĢlılarda nöropatiye bağlı olarak ağrı hissinin doğru Ģekilde
anlaĢılamayabileceği unutulmamalıdır. Ancak stabil dönemdeki KAH‟lılarda bu
Ģikayetler her zaman görülememektedir. Bu hastalar genellikle rutin kontroller sırasında
tanı alabilirler (32).

Anamnez alınırken kiĢilerin aile bireylerinde KAH varlığı, geçmiĢ hastalıkları, risk
faktörlerinin varlığı ve kullandığı ilaçların öğrenilmesi gerekmektedir (32).

b. Fizik Muayene

Fizik muayene bulguları iskemiye bağlı olarak geliĢebilir. Hastaların vital bulguları
değerlendirilmelidir. Stres, ağrı ve korkuya bağlı olarak kan basıncı ve nabız sayısı
yükselebilir. Oksijen ihtiyacının arttığı veya oksijen alımının azaldığı durumlarda AKS
benzeri iskemik semptomlar görülebileceği bilinmektedir. Bundan dolayı fizik muayene
sırasında göğüs ağrısına neden olabilecek travma, pnömotoraks vb. durumların
dıĢlanması için inspeksiyon, oskültasyon, palpasyon ve perküsyon teknikleri
kullanılarak baĢta göğüs duvarı olmak üzere tüm vücut muayene edilmelidir (32).

c. Laboratuvar Ġncelemeleri

AKS hastalarının tanılanmasında anamnez, fizik muayene ve elektrokardiyografi (EKG)


incelemeleri her zaman tam sonuç vermede yeterli olmayabilir. Böyle durumlarda
sıklıkla baĢvurulan yöntemler laboratuvar incelemeleridir. Muhtemel KAH dıĢı
durumların tanılanmasına yardımcı olması için rutin biyokimya ve tam kan sayımı
analizleri yapılır. Bununla beraber KAH tanılaması için kardiyak enzim incelmesi de
yapılmaktadır. Bu amaçla kreatin kinaz-miyokardial band (CK-MB), Troponinler,

13
myoglobin ve laktat dehidrojenaz (LDH) gibi parametreler incelenmektedir. Ancak
bunlardan myoglobin kalbe spesifik olmadığından LDH ise kalp dıĢı kas hasarlarını da
gösterebileceğinden kullanıĢlı değillerdir. CK-MB‟nin de serum yüksekliği kısa süreli
olduğundan MI‟yı tanılaması zorlaĢabilir. Troponinler ise kalp kasına daha fazla
spesifik olduğundan diğer enzimlere göre MĠ tanılanmasında daha baĢarılı olmaktadır.
Burada dikkat edilmesi gereken husus kardiyak enzimlerin AKS‟nin baĢlangıcında
hemen yükselmeyeceği ancak 4-8 saat içerisinde tanılamaya yardımcı olabilecek
seviyelere geleceğidir. Bundan dolayı ilk test sonuçları negatif çıkan hastalar bile klinik
bulguları göz önünde bulundurularak gözlem altında tutulmalıdır (33-35).

d. Görüntüleme Teknikleri

Hem KAH hem de devamında geliĢebilecek AKS‟nin tanılanmasında teknolojik


geliĢmelere paralel Ģekilde görüntüleme teknikleri de geliĢmiĢtir. Klinikte en pratik
olarak EKG incelemeleri temel giriĢimler olarak kullanılmaktadır. Özellikle AKS
tanılamasında; EKG‟de ST segment ve T dalgası değiĢikliklerinin görülebilmesi fayda
sağlamaktadır (Resim 2). Ancak EKG‟deki bu değiĢiklikler geç bulgulardır ve hasta
Ģikâyetleri oluĢtuğu anda görülemeyebilirler. Bundan dolayı erken dönemde daha doğru
sonuçlar verebilen ekokardiyografi, kardiyak manyetik rezonans (MR) ve pozitron
emisyon tomografi (PET) gibi miyokardın hareketlilik ve perfüzyonunu gösteren diğer
görüntüleme teknikleri de kullanılmaktadır. Bu ileri görüntüleme teknikleri zaman
kaybını önleyerek hastaların hızlıca tedavi edilmesini sağlarlar (28,33).

Resim 2. Akut koroner sendromlu hastanın kalp grafisinde görülen ST segmenti


değiĢiklikleri (Kaynak:
http://file.atuder.org.tr/_atuder.org/fileUpload/2IMojwW4EVzt.pdf)
Egzersiz yapabilen hastalarda “Egzersiz Stres Testi” de kullanılabilir. Bu iĢlem hastanın
ve kurumun Ģartlarına bağlı olarak yürüyüĢ bandında yürüme Ģeklinde veya hastalara

14
ilaç (dobutamin) verilerek kalbin iĢ yükünün arttırılması prensibine dayanır (Resim 3).
Bu sırada ekokardiyografi yapılarak kalbin çalıĢma düzeni incelenir (31).

Resim 3. YürüyüĢ bandı kullanılarak yapılan egzersiz stres testi (Kaynak:


https://www.medikalakademi.com.tr/efor-testi-kimlere-yaplmal/)
Tüm bu non-invaziv iĢlemlere ilaveten seçilmiĢ olgularda tanılama amacıyla invaziv bir
yöntem olan koroner anjiografi de kullanılır. Bu iĢlem sırasında büyük arterlerden
(sıklıkla femoral arter) bir kateter yardımıyla girilir ve koroner arterler görüntülenir
(Resim 4). ĠĢlemin en önemli avantajı gerekli durumlarda görüntülemeyi takiben
giriĢimsel tedavi iĢlemlerinin de uygulanabilmesidir. Koroner anjiyografi iĢleminin bazı
riskleri ve dezavantajları olsa bile hem tanı hem de tedavi iĢleminin aynı anda
yapılabilmesi açısından özellikle yüksek riskli hasta grubunda hâlâ çok değerli bir
giriĢimdir (7).

Resim 4. Koroner anjiyografi iĢlemi (Kaynak: http://www.drcz.org/index.php/14-tani-


yontemleri-aydin-kardiyoloji/27-koroner-anjiyografi)

15
2.7. Tedavi

Farklı isimlendirmelere rağmen KAH ve AKS aynı patolojik sürece bağlı olarak geliĢen
durumlardır. KAH‟ın hızlıca tanılanıp tedavi edilmesi hastaların mortalite ve morbidite
oranları açısından ciddi avantajlar sağlamaktadır. Bu hastaların uygun ve etkin tedaviyi
alabilmeleri için pek çok uluslararası kuruluĢ kılavuzlar yayınlamaktadır. Bu
kılavuzlarda belirtilen tedavi seçenekleri; farmakolojik tedaviler, giriĢimsel tedaviler ve
yaĢam tarzı değiĢikliklerini kapsamaktadır (28).

a. Farmakolojik Tedaviler

Antikoagülan Ġlaçlar

Koroner arterlerde trombüs mevcut olması riskine karĢın hastalara antikoagülan ilaçlar
kullanmaları tavsiye edilir. Bu grupta en sık tercih edilen ilaçlar asetilsalisilik asit
(ASA) içerenlerdir. Hastalardan genellikle160-325 mg tableti çiğneyerek yutmaları
istenmesine rağmen kullanım dozu hastadan hastaya farklılık gösterebilir. Bu ilaçlar
kanama eğilimini arttırdığından özellikle HT veya gastrointestinal sistem (GĠS) kanama
öyküsü olan hastalarda dikkatli kullanılmalıdır (31).

Beta-Bloker Ġlaçlar

Kalp hızını (kronotropik etki) ve arteriyel kan basıncını (inotropik) düĢürücü etkileri
vardır. Aynı zamanda miyokardın oksijen ihtiyacını azaltarak miyokard iskemisini
önleyebilirler. Negatif kronotropik (antitaĢikardik) etkilerinden dolayı bradikardik
hastalarda kullanımı sakıncalı olmaktadır. Bu grupta sıklıkla metoprolol içeren ilaçlar
kullanılır. Bu ilaçları kullanan hastalarda ilerleyen dönemlerde cinsel aktivite
bozuklukları görülebileceği bildirilmiĢtir (31,36).

ACE (Angiotensin Coverting Eznym) Ġnhibitörleri

GeçirilmiĢ MĠ öyküsü olanlarda ve miyokard kasılma fonksiyonu bozulmuĢ olanlarda


erken dönemde baĢlanılması gereken bir ilaçtır. Miyokard rüptürü, mortaliteyi, kalp
yetmezliğini ve ventriküler taĢikardiyi önleyici etkileri olduğu bilinmektedir. Renin-
anjiyotensin sisteminin aktivitesini azaltarak kan basıncının yükselmesini
engellemektedir. ACE inhibitörü kullanan hastalarda yan etki olarak kuru öksürük
görülebileceği göz önünde bulundurulmadır (31,37).

16
Antihipertansif Ġlaçlar

YaĢlanmaya bağlı olarak damar elastikiyetinin bozulmaya baĢlamasıyla tüm KAH‟lılar


ilerleyen dönemlerde HT açısında daha riskli bir duruma geleceklerdir. Antikoagülan
ilaç tedavisi almaya baĢlayan KAH tanılı hastalarda HT‟ye bağlı olarak hemorajik inme
geçirme riski de artmaktadır. Tüm bu durumlar KAH‟lılarda kan basıncının kontrolde
tutulması gerekliliğini ortaya çıkarmıĢtır. Bu amaçla kullanılabilecek çok çeĢitli ilaçlar
bulunmaktadır. American Heart Association (AHA) tarafından yayınlanan kılavuzlara
göre öncelikle tek ilaçla tedaviye baĢlanması gerekmektedir. Ancak bunun yetersiz
olduğu vakalarda kombine antihipertansif ilaçların denenmesi gerektiği
vurgulanmaktadır (38).

Kolesterol DüĢürücü (Anti Lipit) Ġlaçlar

Bu ilaçlar temelde serum lipit seviyesi yüksek olan hastalarda kullanılmak üzere
geliĢtirilmiĢ olsalar da, lipit seviyesi normal olan hastalarda da koroner olayların
görülme sıklığını %24 oranında azalttığı bilinmektedir (31). Anti lipit ilaçlar; LDL ve
trigliseriti düĢürürken HDL‟yi yükseltirler (31). Anti lipit tedavi olarak sıklıkla “statin”
içeren ilaçlar kullanılmaktadır. Ancak statinlerin gebelik kategorisi “X” tir. Yani
statinler gebe kadınlarda teratojenik etkiler oluĢturacağından kesinlikle
kullanılmamalıdır. Bu hastalar gerekli durumlarda diğer “kolesevelam” veya
“mipomersen” gibi diğer etken maddeli ilaçları kullanmalıdır (18).

Antidepresan Ġlaçlar

Depresyon; kalp hastalığı geçiren hastalarda geçirmeyenlere göre iki kat daha fazla
görülen bir ruhsal sağlık sorunudur. Depresyon sıklığı KAH‟lılarda %17-27 arasında
değiĢmektedir. Hastaların ruhsal yakınmaları taburculuklarından sonra yaklaĢık 4 ay
kadar devam etmektedir. Depresyon, hastaların mortalite ve morbidite oranları ile sağlık
bakım maliyetlerini arttıracağından tedavi edilmelidir (39). Depresif özellikler gösteren
KAH‟lıların tedavisinde genellikle trisiklik antidepresanlar veya seçici seratonin
gerialım inhibitörleri kullanılmaktadır. Ancak bu ilaçların ortostatik hipotansiyon ve
aritmiler gibi yan etkileri olduğu göz önünde bulundurulmalıdır (40).

Proton Pompası Ġnhibitörleri

Bilinen pek çok yararına rağmen aspirinin (ASA); düĢük doz bile kullanılsalar
gastroenteral sistemde (GĠS) ülser ve kanama oluĢturma gibi ciddi yan etkileri

17
bulunmaktadır. Bu yan etkiyi azaltmak için çeĢitli farmakolojik tedaviler
uygulanmaktadır. Mide koruyucu tedaviler olarak da bilinen bu ilaçlardan en sık
kullanılanı proton pompa inhibitörleridir (PPĠ). Bu ilaç GĠS mukozasını erozyon ve
ülserleĢmeye karĢı koruyucu etkiye sahiptir. Bu etkinin görülebilmesi için ilacın yemek
yenmesinden 30 dakika önce alınması gerekmektedir (41).

b. GiriĢimsel Tedaviler
Perkütan Translüminal Koroner Anjiyoplasti
Cilt altından bir kanal içerisinde ilerlenerek koroner damarlara giriĢimsel iĢlemler
yapılması olarak TürkçeleĢtirilen bu iĢlem kısaca anjiyoplasti olarak da
adlandırılmaktadır. Anjiyoplasti, dünyada 1980‟den beri geliĢerek uygulanmaya devam
edilen bir koroner revaskülarizasyon tekniğidir. Anjiyo iĢlemi sırasında perforasyon,
diseksiyon, vazospazm, aritmi ve kardiyak arrest geliĢimi riskleri bulunmaktadır (%0.4).
ĠĢlem sonrasında ise kateter giriĢ yerinde kanama ve trombüs geliĢim riski vardır. Bu
risklerine rağmen tıkalı damarların açık kalp ameliyatlarına oranla daha hızlı ve daha az
riskle açılabilmesine olanak sağlayan bir iĢlemdir (42). Anjinanın geliĢiminden sonra 90
dakika içinde anjiyo iĢleminin uygulanması önerilmektedir. ĠĢlem sırasında floroskopi
ile plak belirlendikten sonra kateterin ucunda bulunan balon ĢiĢirilerek plağın
parçalanması sağlanır. Plağın parçalanmasının mümkün olmadığı durumlarda ise
bölgeye stent adı verilen metal kafesler yerleĢtirilerek bölgenin kanlanması
sağlanmaktadır (Resim 5). ĠĢlem sırasında damardaki perfüzyon kesintiye uğradığından
geçici bir anjina hissi olabilir (31).

Resim 5. Anjiyoplasti iĢlemi sırasında balon ve stent uygulanması (Kaynak:


https://www.yenibiyoloji.com/anjiyoplasti-nedir-anjiyoplasti-nasil-yapilir-riskleri-
nelerdir-4117/)

18
Koroner Arter Bypass Grefti
Koroner anjiyoplasti sırasında tıkalı olana damarların açılabilmesi her zaman mümkün
olamamaktadır. Böyle durumlarda hastalara kısaca bypass adı verilen cerrahi bir iĢlem
uygulanır. Bypass iĢleminde vücudun kol veya bacak bölgelerinden alınan safen venleri
tıkalı olan koroner artere köprülenerek greft (yama) yapılır. Böylece tıkalı bölgenin
üzerinden distal bölgeye gerekli olan kan akımı sağlanmıĢ olur (Resim 6). ĠĢlem
sırasında ve sonrasında enfeksiyon, kanama, trombüs ve aritmi gibi komplikasyonlar
görülebileceğinden genellikle %60-70‟den az tıkanıklığı olan hastalarda kontrendikedir
(31).

Resim 6. Koroner Arter Bypass Greftleme ĠĢlemi (Kaynak:


https://www.kalbinidinlesen.com/kalp-hastaliklari-ile-yasamak/kalp-yetersizligi/kalp-
yetersizliginde-cerrahi-tedavi-secenekleri-nelerdir)

c. YaĢam Tarzı DeğiĢiklikleri

Anstabil dönemdeki KAH‟lıların tedavi basamakları daha çok farmakolojik ve


giriĢimsel tedavi seçeneklerine dayanmaktadır. Ancak KAH‟ın kronik bir hastalık
olduğu göz önünde bulundurulduğunda taburculuk sonrası dönemde yapılacak yaĢam
tarzı değiĢikliklerinin mortalite ve morbidite rakamlarında ciddi iyileĢmeler
sağlayabileceği bilinmektedir. European Society of Cardiology (ESC-Avrupa
Kardiyoloji Birliği), AHA ve Türk Kardiyoloji Derneği kılavuzları incelendiğinde KAH
tedavisinde yaĢam tarzı değiĢikliklerine yer verildiği görülmektedir (20,32,43). Bu
bağlamda özellikle hastalık oluĢumundan sonraki ikincil korunma önlemleri
çerçevesinde KAH tanılı hastalara bazı sağlıklı yaĢam davranıĢlarını benimsemelerinin
önemi anlatılmaktadır. DeğiĢtirilmesi istenen davranıĢ biçimleri genel olarak KAH‟ın
değiĢtirilebilir risk faktörlerini içermektedir. Özellikle hemĢire liderliğinde yapılan

19
yaĢam tarzı değiĢikliği uygulamaları sayesinde rutin bakıma göre risk faktörlerinde,
egzersiz toleransında, kan Ģekerinin kontrolünde, uygun ilaç kullanımında belirgin
iyileĢme, kardiyak olaylarda ve mortalite oranlarında düĢme, ateroskleroz geliĢim
oranında azalma ve hastanın sağlık algısında düzelme sağlandığı belirlenmiĢtir (44).

2.8. HemĢirelik Bakımı

Genellikle KAH‟ın tedavi ve bakım süreci iç içe geçmiĢ karmaĢık süreçlerden


oluĢmaktadır. Bu süreç pek çok sağlık profesyonelinin multidisipliner çalıĢması ile
baĢarıya ulaĢabilmektedir. HemĢireler ise klinik dönemde hastalarla en sık vakit geçiren
meslek grubu olması nedeniyle bakım aĢamalarında önemli bir yer tutmaktadır. Ancak
KAH‟lı hastaya eğitim verecek hemĢirenin bu konuda uzmanlaĢması ve konu ile ilgili
fizyolojik süreci iyi bilmesi gerekmektedir (45). HemĢirelik bakımı KAH hastaları için
iki aĢamalı bir Ģekilde düĢünülmelidir. Bunlardan birisi hastaların yoğun semptom
yaĢadığı ve tıbbi desteklerin verildiği anstabil dönem, diğeri ise akut durumun sonlanıp
hastaların kendi yaĢam faaliyetlerini bağımsız olarak sürdürdükleri stabil dönemdir
(46).

Anstabil dönemdeki hastalar genellikle anjiyoplasti veya bypass giriĢimlerini geçiren


hastalardan oluĢur. Bu dönemdeki hastalar; hemoraji, trombüs, ağrı, aritmi, enfeksiyon
riski, oksijenlenmede bozulma riski ve kontrast madde alanlarda nefrotoksisite riski gibi
komplikasyonlara açık durumdadırlar. HemĢirelerin öncelikle bu komplikasyon
belirtileri açısından hastaları dikkatlice takip etmeleri gerekmektedir. Bu arada hekim
tarafından istenen ilaçların uygulanmasından da hemĢireler sorumludur (47).

Anstabil dönemi atlatıp stabil döneme geçildiğinde yapılacak hemĢirelik giriĢimleri


daha da önem kazanmaya baĢlayacaktır. Bu dönemde hastalar günlük yaĢamlarına
dönmeye hazırlanmaktadır. Ancak hastaların KAH sürecinde geçmiĢ yaĢamlarında
sürdürmekte oldukları sağlıksız davranıĢların hastalığın oluĢmasında etkili olduğu
bilinmektedir. Taburcu olup eski yaĢamına devam eden hastaların ise ilerleyen
dönemlerde yeni ataklar geçirip ciddi sağlık sorunları yaĢaması muhtemeldir (48). Tüm
bu sebeplerden dolayı taburcu olacak hastaların sağlıklı yaĢam davranıĢları konusunda
bilgilendirilmesi ve bu bilgilerin alıĢkanlık haline dönüĢtürüldüğünün takip edilmesi
gerekmektedir. Sekonder korunma önlemleri adı verilen bu giriĢimler ile KAH tanılı
hastaların mortalite ve morbidite rakamlarında önemli iyileĢmeler görülebileceği
bilinmektedir (46).

20
Mortalite riskindeki yüksek oranlara rağmen KVH ölümlerinin büyük çoğunluğunun
sağlıklı yaĢam davranıĢlarının benimsenmesiyle azaltılabileceği bilinmektedir. Bu
amaçla KAH‟lılara uygun bir hastalık yönetimi için hemĢireler tarafından eğitim
verilmesi gerekmektedir. HemĢirelik eğitimi hastaların kliniğe kabul edildiği andan
itibaren baĢlamalı hastanın klinik durumu da göz önünde bulundurularak devam
etmelidir. Özellikle taburculuk dönemini kapsayan eğitimler hastalardaki davranıĢ
değiĢikliğinin oluĢabilmesi için önemlidir (16).

Eğitime baĢlamadan önce klasik hemĢirelik süreçlerine uygun biçimde hasta öyküsü
alınmalı ve gereklilikler belirlenmelidir. Böylece yetersiz olduğu konularda
bilgilendirilirken yeterli olduğu konularla ilgili olarak devamlılık için
cesaretlendirilebilir. Eğitim açısından hastaların bireysel gereklilikleri farklı olsa bile
verilen hemĢirelik eğitimin bazı standart kalıpların içerisinde olması faydalı olacaktır.
Bu amaçla eğitim sırasında aĢağıdaki baĢlıkların hastaların da kolayca anlayabileceği
uygun bir dille açıklanması gerekmektedir. Ayrıca eğitim süreçlerine aile üyeleri de
dâhil edilerek hastaların uyum düzeyleri arttırılabilir (16,44).

a. Hastalıkla ilgili bilgiler

Öncelikle KAH tanımı yapılmalıdır. Burada önemli olan konu; KAH‟ın ölüm oranı
yüksek olmasına rağmen gerekli önleyici tedbirler alındığında risklerin önemli ölçüde
azaldığının hastalara anlatılmasıdır. Eğitim sırasında KAH‟ın damarlar üzerindeki
tıkayıcı etkilerinden, hastalığın belirti ve bulgularından, tedavi seçeneklerinden
bahsedilmeli, ilaç kullanımı düzenli hekimi kontrolünün önemi vurgulanmalıdır.
Özellikle AKS semptomları görüldüğünde zaman kaybetmeden sağlık kuruluĢuna
baĢvurması gerektiği anlatılmalıdır (16).

Kullanılan ilaçların çeĢitli yan etkiler oluĢturabileceği belirtilmelidir. Böyle durumlarla


karĢılaĢtığında ilacı bırakmak yerine vakit kaybetmeden hekimiyle iletiĢime geçmesinin
önemi vurgulanmalıdır. Ayrıca durumundaki değiĢikliklerin erken dönemde
belirlenebilmesi için düzenli bir biçimde hekim kontrolüne gitmesi gerektiği de
anlatılmalıdır (44).

b. Risk faktörleri ile ilgili bilgiler

Bilindiği üzere kiĢilerdeki değiĢtirilebilir risk faktörlerinin azaltılması primer ve


sekonder korunma önlemleri açısından oldukça önemlidir. Özellikle KAH geliĢtikten

21
sonra alınacak sekonder korunma önlemleri sayesinde hastaların mortalite ve morbidite
rakamların ciddi azalmalar ve hastaların yaĢam kalitelerinde belirgin iyileĢmeler
görülmektedir. Bu nedenle aĢağıda belirtilen risk faktörleri ve bunların düzeltilmesi için
yapılacak giriĢimler KAH‟lılara anlatılmalıdır (32).

Sağlıklı beslenme

Beslenme alıĢkanlığı/diyet; KAH ve kanser gibi pek çok kronik hastalığın oluĢumuna
katkı sağlamaktadır. Aslında diyet doğrudan hastalık yapmaktan ziyade sıklıkla
dislipidemi, obezite, HT ve DM gibi diğer risk faktörlerinin oluĢumuna neden olarak
sağlığı etkilemektedir. Diyetle iliĢki risklerin azalması için BKĠ‟nin 20-25 kg/m2
arasında tutulması oldukça önemlidir. Dengeli ve düzenli bir diyet alıĢkanlığı
sağlandığında fazladan vitamin, mineral vb. takviye edici gıdalara olan ihtiyaç da
ortadan kalkmaktadır (49). Sağlıklı bir diyette yağ, karbonhidrat, protein, mineral,
vitamin, posa ve su gibi yiyecek gruplarının tüketimi belli sınırlar içinde tutulmalıdır.
Bu amaçla genellikle “Akdeniz diyeti” olarak adlandırılan bir beslenme düzenine
geçilmesi önerilmektedir. Akdeniz diyetinde; sebze-meyve, balık, doymamıĢ yağ
asitlerinin yüksek; alkol alımının orta; kırmızı et/et ürünleri ve doymuĢ yağ asitlerinin
ise düĢük miktarda alınması önerilmektedir. Yapılan araĢtırmalar Akdeniz diyetinin
KAH nedenli ölüm riskini azaltabileceğini göstermiĢtir (50). Eğitim sırasında aĢağıda
belirtilen maddeler açıklanmalıdır (31,49,51–53):

Yağlar:

 Yağlı etler, sakatat, Ģarküteri ürünleri ve fast-food türü yiyecekler yüksek


miktarda doymuĢ yağ içerdiğinden tüketiminden kaçınılmalıdır.
 Et tüketileceği zaman ise diyetisyen kontrolünde yağsız kırmızı et, derisiz beyaz
et ve balıketi tercih edilmelidir.
 Balık ve deniz ürünlerinde bolca bulunan omega-3 yağ asitlerinin KVH, kanser,
astım ve Alzheimer gibi pek çok hastalığa karĢı koruyucu etkileri
bulunmaktadır.
 Yumurtanın kolesterolü yükseltici etkisi kırmızı ete göre daha az olmasına
rağmen KAH‟lılarda yumurta tüketiminin sınırlandırılması tavsiye edilmektedir.
 Et ve yumurtanın bulunmadığı diyetlerde protein ihtiyacının karĢılanmasında
nohut, bakla, mercimek ve fasulye gibi kuru baklagiller ve yağ içeriği düĢük ve
protein değeri yüksek olan kuru baklagiller faydalı olabilir.

22
 Kuru baklagiller belirli oranda tahıllarla karıĢtırılır ve iyi piĢirilirse protein
kalitesi yükselir.
 Yağ ihtiyacı bitkisel kaynaklı yağlardan (sızma zeytinyağı gibi) karĢılanmalıdır.
 Akdeniz diyetinin temel yağ kaynağı “zeytinyağı”dır.
 Besinlerin hazırlanmasında ve piĢirilmesinde bitkisel yağlar tercih edilmeli,
doymuĢ yağ asitlerinin (tereyağı, kuyruk yağı gibi…) alımı azaltılmalıdır.
 Etiket bilgisi okunarak “hidrojenize” ve “kısmi hidrojenize” ifadesi bulunan
yağlar ile %70‟in üzerinde doymuĢ yağ asidi içeren margarinlerin tüketimi
sınırlandırılmalıdır.
 Besinlerin kızartma yerine ızgara, buhar, fırınlama, haĢlama Ģeklinde piĢirilmesi
daha uygundur.
 Sert kabuklu yemiĢler/yağlı tohumlar (fındık, ceviz, badem, susam gibi) B grubu
vitaminler, mineraller, yağ ve protein açısından zengin olup kolesterol
içermezler.
 Sert kabuklu yemiĢ/yağlı tohumlar, doymamıĢ yağ asitleri ve E vitamini
içerdiğinden kavrulmadan çiğ olarak tüketildiklerinde KVH riskini azaltabilirler.
 Tüketimde tuz ve Ģekerle kaplanmıĢ olanlar tercih edilmemelidir.

Sebze-meyve:

 BileĢimlerinin önemli kısmı su olduğundan sebze ve meyveler günlük enerji,


yağ ve protein gereksinmesine çok az katkıda bulunurlar.
 Bununla beraber mineraller, antioksidanlar (insan sağlığını koruyan kimyasal bir
madde), vitaminler ve posa bakımından da zengindir.

Tahıllar:

 En fazla tüketilen tahıl ürünü ekmektir.


 Ekmek tüketirken kabuğu ayrılmamıĢ tam tahıl unlarından mayalandırılarak
yapılanlar tercih edilmelidir.
 Özellikle ekĢi maya ile yapılan ekmeklerin sindirim sistemi ve kan Ģekerinin
düzenlenmesinde ve kolesterolün düĢürülmesinde olumlu katkıları vardır.
 Tam tahıl tüketimi kalp-damar hastalığı, bazı kanserlerin riskini ve tip II diyabet
sıklığını azaltabilmekte, düĢük vücut ağırlığı ile iliĢkili olduğu bilinmektedir.

23
ġeker:

 Günlük beslenmede iki tür Ģeker bulunur. Bunlardan biri yiyeceklerde doğal
bulunan Ģeker (örneğin sütte bulunan laktoz, meyvelerde bulunan früktoz vb.),
diğeri ise “ilave Ģeker” olarak adlandırılan yiyeceklerin iĢlenmesi veya
hazırlanması sırasında (içeceklere, çeĢitli hamur iĢlerine, tahıllara eklenen vb.)
eklenen Ģeker veya enerji veren tatlandırıcılardır.
 Ġlave Ģekerler, beyaz Ģeker, esmer Ģeker ve bal gibi doğal Ģekerleri kapsadığı
kadar kimyasal olarak üretilmiĢ enerji içeriği olan yüksek früktoz içeren mısır
Ģurubu (niĢasta bazlı Ģeker) gibi tatlandırıcıları da kapsar.
 Etiketinde “ilave Ģeker içermez” ibaresi olan gıdalar tercih edilmelidir.
 Ayrıca Ģeker (karbonhidrat) basit ve kompleks olarak da sınıflandırılabilir.
 Basit Ģekerler en ekonomik ve en hızlı Ģekilde enerjiye dönüĢür, kan Ģekerini
hızla yükseltirler.
 Özellikle DM‟liler kan Ģekerini hızla yükseltmeyen basit karbonhidratlar yerine
kompleks karbonhidratları tercih etmelidir.
 Kompleks karbonhidrat denince akla ilk olarak zor sindirilen ekmek, pirinç,
bulgur, makarna, eriĢte gibi yiyecekler gelir.
 Bunun yanı sıra fazla Ģeker tüketimi KVH, DM, HT ve böbrek hastalıkları
riskini arttırabileceğinden tüketimi azaltılmalıdır.
 Bazı ürünlerin etiketinde “Ģeker içeriği azdır” denilmesine karĢın, yağ ve enerji
içeriği yüksek olabilir.

Sıvılar:

 Vücudun sıvı dengesi; solunumla, idrarla, terle ve dıĢkıyla atılan suyun, yiyecek
ve içeceklerle geri alınması ile sağlanır.
 Sıvı alımını desteklemek gerektiğinde; alkollü-alkolsüz, gazlı-gazsız, karbonatlı,
Ģeker ilaveli çay ve kahve yerine su tercih edilmelidir.
 Çay ve kahve bazı kiĢilerde istenmeyen uyarıcı etkilere sebep olabilir.
 ġekerli meĢrubatlar, vitamin ilaveli meyve suları, enerji ve sporcu içecekleri
aĢırı tüketilirse istenmeyen kilo alımına yol açabilir.

Tuz:

 Türkiye‟de tuz aĢırı miktarda tüketilmektedir.

24
 Bölgelere göre farklılık görülmekle birlikte günlük tüketim genel olarak
önerilenin 2.5-3.5 katı kadardır.
 Günlük tuz alımı 5-6 gr. (1 tepeleme çay kaĢığı veya 1 silme tatlı kaĢığı) ile
sınırlandırılmalıdır ve tercihen iyotlu tuz olmalıdır.
 Son yıllarda ülkemizde ekmek, peynir, salça, zeytin, kırmızı pul biber, iĢlenmiĢ
et ürünleri (kavurma vb.) gibi besinlerin tuz içeriğinin azaltılmasına iliĢkin yasal
düzenlemeler yapılmıĢtır.
 AĢırı tuz tüketimi; kalp-damar hastalıkları, böbrek hastalıkları, tansiyonun
yükselmesine ve bazı kanser türlerinin oluĢmasına neden olabilmektedir.
 Sofrada yemeklere tuz ilavesi yapılmamalı ve masadan tuzluk kaldırılmalıdır.
 Salamura ürünlerin tuz içeriğinin azaltılması için suda yıkama ve bekletme gibi
iĢlemler uygulanabilir.
 Gıda sanayisinde kullanılan ve genellikle ambalajlı besinlerin besin etiketinde
yer alan monosodyum glutamat, sodyum nitrat, sodyum bikarbonat, sodyum
sitrat, sodyum askorbat vb. tüm sodyumlu bileĢiklerin tüketimine dikkat
edilmelidir.
 Bu bileĢiklerin besinin tuz/sodyum içeriğini artırdığı bilinmektedir.
 BaĢlangıçta tuz tüketiminin azaltılması damak tadına uygun olmayabilir.
 Ancak tuz tüketiminin azaltılması konusunda ısrarlı olunduğunda bu duruma
alıĢılabileceği unutulmamalıdır.

Günlük diyetin ayarlanması ile alakalı sorunlarla karĢılaĢıldığında bir diyetisyenden


görüĢ alınması faydalı olacaktır (52).

Obezite

Fazla kilo ve obezitenin varlığı KVH‟a bağlı ölüm riskini arttırmaktadır. Ölüm riskinin
azaltılmasında kiĢilerin sağlıklı kilo değerlerinde (BKĠ‟nin 20-25 kg/m2) tutulması
gerekmektedir. Sağlıklı kilonun HT, DM ve dislipidemi risklerini de azalttığı
bilinmektedir. Sağlıksız beslenme alıĢkanlıkları ve sedanter yaĢam tarzının
benimsenmesi obezite için en önemli risk faktörleridir. Obezitenin anlaĢılmasında farklı
tanılama kriterleri kullanılabilir (Tablo 3). Önceleri vücuttaki yağlanmanın artması
(BKĠ) tek baĢına yeterli görülürken, günümüzde vücut yağlarının dağılımının (santral-
abdominal obezite) incelenmesi gerekliliği ortaya çıkmıĢtır. Eğitim sırasında aĢağıda
belirtilen maddeler açıklanmalıdır (16,49,51):

25
 Beslenme tedavisine (diyetisyen kontrolünde) uymak ve düzenli egzersiz
yapmak, ideal kiloya ulaĢmada yardımcı olur.
 Beslenme öğünlerine önem verilmeli özellikle kahvaltı öğünü atlanmamalıdır.
 Öğünler tüketilirken yemek dıĢında farklı bir uğraĢ içinde olunmamalıdır
(televizyon seyretme, gazete okuma, cep telefonu kullanma vb.).
 Yiyecekler iyice çiğnenmeli, yavaĢ yavaĢ tüketilmelidir.
 Aç karnına yiyecek ve içecek alıĢveriĢi yapılmamalıdır.
 DıĢarıda yemek yeneceği zaman sağlıklı seçimler yapılmalıdır.
 Uyku apnesi (horlama ve uykuda solunum durması) belirtilerinin varlığı,
özellikle obez hastalarda, dikkatli bir Ģekilde değerlendirilmelidir.
 Uyku apnesi, kalp hastalıklarında ölüm riskini arttıran önemli bir bozukluktur.
 Hastalar kilolarını uygun sınırlarda tutmak için beden kütle indeksinin (BKĠ)
hesaplanmasını öğrenmelidir.
 Ġdeal kilonun yaĢlılarda gençlere göre biraz daha fazla olabileceği göz önünde
bulundurularak hekim veya diyetisyenle görüĢmeden kilo ayarlaması
yapılmamalıdır.
 Kilo ile ilgili bir diğer gösterge bel çevresidir.
 Bel çevresi erkeklerde ≥100 cm, kadınlarda ≥90 cm ise, kilo verilmesi için
doktor ve diyetisyenle görüĢülmesi gerekmektedir.
 Mide boĢ olduğu için bel ölçüsünün sabah açken alınması daha uygundur.
 Doğru bel ölçüsü alırken midenin içeri çekilmemesi serbest bırakılması gerekir.
 Ölçüm yapılırken düz bir zeminde durulmalı, mezura göbek deliğinin altından
geçmeli ve beli tam tur sarmalıdır.

Fiziksel hareketsizlik

Fiziksel aktiviteye teĢvik etmek KAH risk azaltma davranıĢlarının temel bileĢenlerinden
birisidir. Bu bağlamda özellikle düĢük uyum düzeyine sahip hastaların kapsamlı
kardiyak rehabilitasyon programlarına alınmaları önerilmektedir. Ancak yaĢanılan
toplumun ekonomik koĢulları göz önünde bulundurulduğunda bu programların her
zaman uygulanamadığı bilinmektedir. Bu olumsuzluğa rağmen kiĢiler kendi çabalarıyla
da olsa bazı egzersiz aktivitelerinde bulunarak gün içindeki hareketli zaman sürelerini
arttırabilirler. Egzersiz; kan lipit düzeyleri ve kan basıncında düzelmeye de katkı
sağlamaktadır. Eğitim sırasında aĢağıda belirtilen hususlar açıklanmalıdır (49,54,32):

26
 Egzersiz mutlaka bir uzman görüĢü alınarak hastalığın stabil dönemlerinde
yapılmalıdır.
 Genellikle stabil dönemdeki hastaların günde en az 30 dakika olacak Ģekilde
haftada en az 5 gün ve orta Ģiddetli bir egzersiz (tempolu yürüyüĢ, yapması
önerilmektedir.
 Riskli olan hastalarda ilk dönem dıĢarıda yapılan yürüyüĢler yerine ev içi
egzersiz programları önerilmektedir.
 Uzman önerilerine uygun olarak egzersiz öncesi 5-10 dakika ısınma, sonrasında
ise yine 5-10 dakika soğuma hareketleri yapılarak kas-iskelet yaralanmaları
önlenmelidir.
 Egzersiz öncesi yeterince sıvı alınmalı, çok sıcak/soğuk havalarda egzersiz
yapılmamalıdır.
 Yemek yedikten sonra egzersize baĢlamak için en az 2 saat beklenmelidir.
 Gün içerisinde de aktif olunmaya çalıĢılmalıdır (asansör yerine merdiven
kullanmak gibi).
 Ġtme ve kaldırma gibi ıkınma gerektiren tüm hareketler kalbin yükünü
arttıracağından kaçınılmalıdır.
 Göğüs ağrısı, baĢ dönmesi, 2 saatten fazla süren yorgunluk ve çarpıntı gibi
Ģikâyetleri olanlar egzersizi sonlandırmalı gerekirse hekimine baĢvurmalıdır.

Psikososyal faktörler

Depresyon ve stres gibi psikolojik sorunlar KAH‟lılarda normal insanlardan 3 kat daha
fazla görülebilmektedir. Depresif KAH‟lılarda sempatik aktivite artarken ateroskleroz
mekanizmaları hızlanabilir. Ayrıca psikolojik sorunlar; diyet, fiziksel aktivite ve ilaç
uyumunu azaltırken, alkol ve sigara tüketimini arttırarak ilerleyen dönemlerde KAH
prognozunu olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle KAH‟lıların eğitiminde hastalar
psikososyal faktörler açısından da değerlendirilmelidir (55). Eğitim sırasında aĢağıda
belirtilen maddeler açıklanmalıdır (16):

 Önemli depresyon, anksiyete ya da sinirlilik varlığında hekimin yönlendireceği


psikiyatr/psikolog ile görüĢülmesi hastaların rahatlaması için yararlı olabilir.

 Depresyon varlığında depresyonu tedavi eden ilaçlar, egzersiz ve psikoterapi


gibi yöntemler Ģikâyetlerin azalmasında yardımcı olabilir.

27
 Hastalar iç motivasyonu arttıracak Ģekilde kendi kendine konuĢabilmelidir (“ben
bu iĢi yaparım” gibi).

 Derin nefes almak, stresli ortamlardan uzaklaĢmak gibi acil stres kontrol
yöntemleri kullanılabilir.

 Yemek yapmak, müzik dinlemek ve yürüyüĢ yapmak gibi zevk alınan aktiviteler
teĢvik edilebilir.

 Sakin bir ortamda dinlenilerek stresörlerden uzak kalınabilir.

Sigara

Sigara içiciliği sadece aktif içildiğinde değil pasif içicilik durumunda da ciddi KVH
oluĢturma riskine sahiptir. Bu bilgiye dayanarak sigaranın sadece birey için değil aynı
zamanda toplum sağlığı açısından da risk faktörü olduğu düĢünülmektedir. Sigara
içmenin bırakılmasının koroner olayların riskini belirgin Ģekilde azalttığı bilinmektedir.
Gerek dünyada gerekse ülkemizde erkeklerin sigara içme oranı kadınlardan yüksektir.
Bu bilgi erkeklerde KAH görülme sıklığının daha yüksek olmasının bir açıklayıcısı
olabilir. Ülkemizde yapılan Ulusal Tütün Kontrol Programı-Eylem Planı çerçevesinde
kamusal kapalı alanlarda sigara içimi kısıtlanmanmıĢ ve 18 yaĢından küçüklere sigara
satıĢı yasaklanmıĢtır. 2008–2012 yılları arasında yapılan incelemelerde sigara
içiciliğindeki oranın %31.2‟den %27.1‟e düĢmesi bu eylem planının baĢarılı sonuçlar
verdiğini göstermiĢtir (20). Yine bu dönemde göreve baĢlayan sigara bırakma
poliklinikleri ve “Alo 171 Sigara Bırakma DanıĢma Hattı” gibi birimlerinde sigara
bıraktırmada etkili olduğu düĢünülebilir. Eğitim sırasında aĢağıda belirtilen maddeler
açıklanmalıdır (52,56):

 Sigarayı bıraktığı andan itibaren kiĢi kendisini daha iyi hissetmeye baĢlar.
 Efor kapasitesi artar ve sabah öksürükleri azalır.
 Önemli bir maliyet kaleminden kurtulacağından ekonomik olarak rahatlar.
 BaĢta KAH olmak üzere, solunu sistemi hastalıkları, kanser, HT gibi pek çok
ölümcül hastalık için risk azalır.
 Sigara bırakma konusunda (hekim, psikolog ve hemĢire) gibi uzmanlardan
davranıĢsal-biliĢsel destekler alınabileceği gibi hekimlerin gerek gördüğü
durumlarda sigara bırakma ilaçları ve nikotin içeren sakızlar/bantlar gibi
farmakolojik destekler de alınabilir.

28
Alkol

Alkol alımı; kan basıncı ve BKĠ‟de artıĢa neden olduğundan rutin tüketimi tavsiye
edilmemektedir. Ayrıca yüksek düzey alkol tüketiminin KVH ile iliĢkili olduğu
bilinmektedir. Bu nedenle KAH‟lılarda alkol tüketiminin sınırlanması Ģiddetle
önerilmektedir. Eğitim sırasında aĢağıda belirtilen maddeler açıklanmalıdır (49,51,57):

 Alkol baĢta karaciğer hastalıkları olmak üzere; obezite ve kalp-damar


hastalıklarının oluĢmasına neden olabilmektedir.
 Potansiyel riskler göz önünde bulundurulduğunda rutin olarak alkol kullanımı
tavsiye edilmemektedir.
 Gebe, hipertansif ve kanser riski yüksek olan kiĢilerde alkol alımından
kaçınılmalıdır.
 Özellikle fazla kullanımlarda alkolün içeriğindeki yüksek kalori, bazı kanser
türleri için risk oluĢturabilir.
 Bu nedenle alkol tüketimi engellenmeli, eğer mümkün olamıyorsa da
sınırlandırılmalıdır (ortalama tüketim 20-72 gr/gün).

Kafein

En çok kahvede bulunmasına rağmen çay, kola ve enerji içeceği içerisinde de bulunan
kafein, vücutta uyarıcı bir etkiye sahiptir. Çayın kafein değeri kahveye göre daha düĢük
olmasına rağmen, demir emilimini etkilediğinden demir içeren gıdalarla (ıspanak,
brokoli gibi koyu yeĢil sebzeler, mercimek ve fasulye, fındık ve tohumlar, tam buğday,
kahverengi pirinç gibi tahıllar, kurutulmuĢ meyve, susam, çam fıstığı ve diğer
kuruyemiĢ vb.) birlikte alımı konusunda dikkatli olunmalıdır. Özellikle ileri yaĢa sahip
kiĢilerde kafein alımının yan etkileri daha belirgin hissedilebilir. Ayrıca kafein içeren
ilaçların kullanımı bazen ölümcül sonuçlanabilen zehirlenmelere neden olabilmektedir
(9). Eğitim sırasında aĢağıda belirtilen maddeler açıklanmalıdır (57):

 Kafein alımı nedeniyle KAH iliĢkili semptomlar ortaya çıkabileceğinden alımı


azaltılmalıdır.
 Kafein alımı düĢük dozlarda olsa bile özellikle yaĢlı hastalarda uyku bozukluğu,
çarpıntı ve stres gibi durumlara neden olabilmektedir.
 Kafein alımı sürdürüldüğünde Ģeker kullanılmamasına özen gösterilmelidir.

29
Cinsel iĢlev bozuklukları

Nörolojik, psikolojik ve endokrin sistem ile damar sağlığından etkilenebilen karmaĢık


bir sürece sahip olan cinsel aktiviteler insanın yaĢam kalitesini etkileyen önemli bir
faktör olarak düĢünülür (58). Hastaneden taburcu olan KAH‟lılar cinsel aktiviteye
baĢlama konusunda bazı korkular (göğüs ağrısı, tekrar kriz geçirme, nefes darlığı gibi)
yaĢamaktadır. Ayrıca hastaların kullanmaya baĢladığı bazı ilaçlar da (beta blokerler,
antihipertansifler gibi) istek azalması, ereksiyon sorunları vb. cinsel iĢlev
bozukluklarına neden olabilir. Bu durum onların cinsel aktivite sıklığının azalmasına
neden olmaktadır (59). Eğitim sırasında aĢağıda belirtilen maddeler açıklanmalıdır (52):

 Cinsel aktiviteye baĢlama zamanı hekimle görüĢülerek belirlenmelidir.


 Genellikle göğüs ağrısı veya solunum sıkıntısı olmaksızın iki kat merdiven
çıkabilecek durumda olanların tekrar cinsel aktiviteye baĢlayabileceği
belirtilmektedir.
 Cinsel aktivite için eĢlerin rahat olduğu zorlanmayacakları pozisyonlar
denenmelidir (yan yatar veya eĢin üstte olduğu pozisyonlar gibi).
 Cinsel aktivite sırasında göğüs ağrısı olursa hekim öneresiyle nitrogliserin grubu
ilaçlar alınabilir.
 Cinsel aktivitenin yoğun bir fiziksel etkinlik gerektirdiği göz önünde
bulundurularak yemeklerden veya alkol alımından sonra iki saat geçmeden
cinsel aktivite yapılmaması önerilir.
 Stresli durumlar cinsel aktivitede baĢarısızlığa neden olabileceğinden böyle
durumlarda cinsel aktiveden kaçınılmalıdır.
 Cinsel aktivite öncesinde/sonrasında artmıĢ olan nabız eski haline dönene kadar
soğuk veya sıcak duĢ alınmamalıdır.
 Cinsel iliĢki sırasında göğüs ağrısı, nefes darlığı ve baĢ dönmesi gibi durumların
varlığında aktivite sonlandırılmalı ve bu durum hekimle paylaĢılmalıdır.

ĠĢ/çalıĢma hayatına iliĢkin sorunlar

Uzun ve yorucu çalıĢma koĢulları KAH iliĢkili semptomların görülme riskini


arttırmaktadır. Bu tarz iĢler genellikle düĢük sosyoekonomik koĢullarla iliĢkili
olduğundan hastaların daha iyi çalıĢma koĢullarına ulaĢması her zaman mümkün
olamamaktadır. Böyle durumlarda hastaların sosyal destek programlarına kolay ulaĢım

30
imkânlarına sahip olması önem kazanmaktadır. Eğitim sırasında aĢağıda belirtilen
maddeler açıklanmalıdır (60,61):

 ÇalıĢmaya tekrar baĢlamadan önce hekimin görüĢü alınmalı gerekirse geri


dönüĢten önce 2-4 haftalık dinlenme periyodu belirlenmelidir.
 BaĢlangıçta çalıĢma saatleri esnek olarak ayarlanmalı kiĢinin aĢırı yorulmasına
imkân verilmemelidir.
 Çok sıcak/soğuk havalarda ağır iĢler yapılmamalı mesai saatleri arasında
dinlenme periyotları belirlenmelidir.
 Hastalar meslek değiĢikliği veya maddi yardımlar için sosyal hizmet
uzmanlarına yönlendirilmelidir.

Hipertansiyon

Kan basıncındaki yükselme KVH görülme riskini arttırdığından literatürde sıkça kan
basıncının kontrol altında tutulması tavsiye edilmektedir. Aradaki iliĢki o kadar
güçlüdür ki SKB‟deki her 20 mmHg veya DKB‟deki her 10 mmHg artıĢ bu riski ikiye
katlamaktadır. Eğitim sırasında aĢağıda belirtilen maddeler açıklanmalıdır (32):

 Gerekli yaĢam tarzı değiĢiklikleri yapılmalıdır.


 Verilecek 10 kg ile kan basıncının 5-20 mmHg kadar azalabileceği bilinmelidir.
 Kan basıncı≥140/90 mmHg olan hastalar yaĢam tarzı değiĢikliklerine ilaveten
hekim tarafında önerilen antihipertansif ilaçları kullanmalıdır.
 Hekim tarafından gerekli görüldüğü takdirde ikili veya üçlü antihipertansif
tedaviye baĢlanabileceği bilinmelidir.

Dislipidemi

BozulmuĢ lipit profili KAH için önemli bir risk faktörüdür. Dislipideminin
düzeltilmesinde yaĢam tarzı değiĢikliği, sağlıklı diyet, fiziksel aktivitenin arttırılması ve
kilo kontrolü gibi bir dizi önlem oldukça etkili olmaktadır. Tüm bunların yanında
verilen statin grubu lipit düĢürücü ilaçlar da iyileĢmeye katkı sağlamaktadır. Eğitim
sırasında aĢağıda belirtilen maddeler açıklanmalıdır (32):

 DoymuĢ ve trans yağ asidi ile kolesterol içeren besinlerin alımı kısıtlanmalıdır.
 Günlük posa alımı arttırılmalı ve kilo vermeye çalıĢılmalıdır.

31
 Hekim tarafından verilen statin grubu ilaçlar kolesterol seviyesini düĢürerek
KAH‟a bağlı ölüm riskini %20 azaltacağından ilaçlar önerildiği Ģekilde
kullanılmalıdır.

Diyabet

Diyabet ateroskleroz geliĢimine katkı sağlayarak KAH riskini 2-6 kat arttırmaktadır.
Glisemik kontrol sağlandığında ise diyabetin; nöropati, nefropati ve retinopati gibi
mikrovasküler komplikasyonlarında riskin azaldığı bilinmektedir. Eğitim sırasında
aĢağıda belirtilen maddeler açıklanmalıdır (32):

 Hekimin belirlediği hastalar için HgA1c≤%7 olacak Ģekilde hastalar tedavi


edilmelidir.
 Bazı özel hasta gruplarında (hipoglisemi öyküsü, vasküler komplikasyon varlığı
gibi) bu değer %7-9 arasında tutulabilir.
 Hekim tarafından verilen ilaç tedavisine ilaveten yaĢam tarzı değiĢikliklerinin
gecikmeksizin uygulanması gerekmektedir.

32
3. GEREÇ VE YÖNTEM

3.1. AraĢtırmanın Amacı ve Tipi

Randomize, kontrollü ve yarı deneysel olarak planlanan bu araĢtırmada en az 2 aydır


KAH tanısı almıĢ olan hastalara verilen eğitimin hastalık yönetimine etkisinin
belirlenmesi amaçlandı. AraĢtırma sırasında hem hastaların uyum düzeyleri hem de
sosyodemografik bilgileri, antropometrik ölçümleri, hastalıkla iliĢkili ilaç kullanımları
ve bazı fizyolojik parametreleri incelendi. Her iki grupta ortaya çıkan sonuçlar
karĢılaĢtırılıp literatürdeki diğer araĢtırmaların sonuçlarıyla birlikte yorumlandı.

Kardiyoloji kliniğinde yatarak tedavi gören bütün KAH‟lılar görevli hekim ve


hemĢireler tarafından eğitime tabi tutulmaktadır. Ancak bu eğitimler görevli personelin
bilgi birikimi ile sınırlı olup informal bir Ģekilde yürütülmektedir. Ayrıca eğitimler için
standart bir eğitim materyali olmayıp eğitim konuları ise sadece hasta yetersizlikleri göz
önünde bulundurularak planlanmaktadır. Dolayısıyla bu araĢtırmada bir açıdan da
klinikte rutin olarak verilen informal eğitime karĢılık, hemĢire tarafından verilen formal
eğitimin hastalık yönetimi üzerindeki etkisini ortaya koyabilecektir.

3.2. AraĢtırmanın Hipotezleri

H0: Eğitim verilen ve verilmeyen gruptakilerin hastalık yönetimi arasında fark yoktur.
H1: Eğitim verilen gruptakilerin hastalık yönetimi daha iyidir.
H2: Eğitim verilmeyen gruptakilerin hastalık yönetimi daha iyidir.
H3: Hem eğitim verilen ve hem de verilmeyen gruptakilerin hastalık yönetimi
iyileĢmiĢtir.
3.3. AraĢtırmanın Yapıldığı Yer ve Zaman

AraĢtırma; Kilis Devlet Hastanesi Kardiyoloji Kliniği‟nde yatan hastalarla Eylül 2018-
Mart 2020 tarihleri arasında uygulandı.

3.4. AraĢtırmanın Evreni

AraĢtırmaya katılmaya gönüllü olup stabil dönemde olan ve dâhil edilme kriterlerine
uygun hastalar araĢtırmamızın evrenini oluĢturdu.

33
3.4.1. AraĢtırmanın örneklemi

AraĢtırmaya baĢlamadan önce her bir gruba alınacak minimum hasta sayısının
belirlenmesi için ücretsiz G Power 3.1 programı kullanıldı (62). Eğitim alan ve almayan
hastalarda uyum soru formu (USF) puanları bakımından 7±1 birimlik farkın anlamlı
çıkması için gerekli minimum örnek geniĢliği her grupta en az 23 hasta olarak
belirlenmiĢtir (α;=0.05, 1-β;=0.80, etki gücü=0.80). Randomize kontrollü araĢtırmalarda
ilerleyen dönemlerde katılımcılarda eksilmeler olabileceği ve bu durumun araĢtırmada
yanlılıklara neden olabileceği bildirilmektedir. Bu tür yanlılığın engellenmesi için
araĢtırmaya minimum örneklem geniĢliğinden daha fazla katılımcıyla baĢlanması
önerilmektedir (63). Bu bağlamda yaptığımız araĢtırmada toplam 74 hastaya ulaĢıldı.
AraĢtırmanın baĢında basit rastgele örneklem yöntemi ile katılımcıların randomizasyonu
yapıldı. Randomizasyon yapılırken her bir hasta için 1-74 arasında bir sayı belirlenerek
IBM SPSS Statistic 20.0 programına girildi. Program 74 hastayı rastgele karıĢtırarak
müdahale ve kontrol gruplarını oluĢturdu (37 müdahale, 37 kontrol). Ancak yurtdıĢında
baĢlayıp ülkemizi de etkisi altına alan Covid-19 pandemisi önlemleri kapsamında
çalıĢmanın veri toplama aĢamasına son verildi. Bu ana kadar verileri eksiksiz bir
biçimde toplanan 58 hasta araĢtırmamızın örneklemini oluĢturdu (30 müdahale, 28
kontrol).

34
Dâhil edilme kriterlerine uygun
74 KAH hastasına ulaĢıldı

Hastalar müdahale ve kontrol gruplarına


randomize Ģekilde dağıtıldı

Müdahale Kontrol
grubu grubu
n=37 n=37

Coivd-19 pandemisi nedeniyle Coivd-19 pandemisi nedeniyle


verilerine ulaĢılamayan hasta verilerine ulaĢılamayan hasta
(n=7) (n=9)

Verileri analiz edilen Verileri analiz edilen


hasta hasta
n=30 n=28

ġekil 1: AraĢtırmanın akıĢ Ģeması

3.4.2. AraĢtırmaya dâhil edilme kriterleri

 18 yaĢ veya üstünde olması


 En az 2 aydır KAH tanısı almıĢ olması
 Okuryazar olması
 ĠĢitme ve görme probleminin bulunmaması
 Algılama ve ifade etme yetersizliğinin bulunmaması
 Kilis il sınırları içerisinde yaĢıyor olması
 Gönüllü olması

35
3.4.3. AraĢtırmaya dâhil edilmeme kriterleri

 18 yaĢından genç olması


 KAH tanısından sonra henüz 2 ay geçmemiĢ olması
 Okuryazar olmaması
 ĠĢitme ve görme probleminin bulunması
 Algılama ve ifade etme yetersizliği bulunması
 Psikiyatrik hastalık tanısı almıĢ olmak
 Kilis ili sınırları dıĢında yaĢıyor olması
 Gönüllü olmaması

3.4.4. AraĢtırmadan çıkarılma kriterleri

 Hayatını kaybetmesi
 ÇalıĢmaya dâhil edilme kriterlerinde (4. ve 5. maddeler) değiĢiklik olması
 ÇalıĢmadan ayrılmak istemesi

3.5. AraĢtırmanın Bağımlı ve Bağımsız DeğiĢkenleri

Bağımlı değiĢkenler; antropometrik ölçümler, sigara kullanımı, fiziksel aktivite


durumu, uyum soru formu puanı.

Bağımsız değiĢkenler; medeni durum, eğitim durumu, gelir durumu, tanı süresi,
hastalıkla ilgili eğitim alma durumu, yaĢ, cinsiyet, aile KAH öyküsü, komorbid hastalık
varlığı, KAH iliĢkili ilaç kullanımı, bazı fizyolojik ölçümler (nabız, arteryel kan basıncı,
glikoz, kolesterol, LDL, HDL, trigliserit), Framingham Risk (FR) skoru.

3.6. Veri Toplama Yöntemi

Veriler, hasta ifadeleri ve hasta ölçümleri temel alınarak toplandı. Hasta ifadeleri yüz
yüze görüĢme tekniği ile araĢtırmacılar tarafından toplandı; antropometrik ölçümler
araĢtırmacılar tarafından yapıldı; fizyolojik ölçümler ise klinikte görevli hemĢireler
tarafından yapıldı ve araĢtırmacılar tarafından hastane kayıtlarından elde edildi.

Hasta ifadeleri

Hastalarla sakin ve sessiz bir odada baĢ baĢa görüĢme yapılması planlanmasına rağmen
hastaların talebi doğrultusunda istedikleri yakınlarının da görüĢmeye eĢlik etmesine izin

36
verildi. Sorular araĢtırmacılar tarafından hastalara yöneltildi ve acele etmeden iyice
düĢünerek cevap vermeleri istendi. Elde edilen veriler ilgili formlara kaydedildi.

Antropometrik ölçümler

Antropometrik ölçümler (boy, kilo, bel çevresi ve kalça çevresi) araĢtırmacı tarafından
hastaların üzerinde ağırlık oluĢturmayacak ince kıyafetler varken yapıldı. Tekrarlı
ölçümlerde kıyafetlerin benzer ağırlıkta olmasına özen gösterildi. Örneğin; ilk ölçümde
ince bir pijama giyen hasta ikinci ölçümde kalın bir kazak giymiĢse kıyafetini
değiĢtirmesi istendi. Ayrıca ağırlık ölçümleri sırasında hastaların aç olmasına ve
defekasyon/miksiyon ihtiyacının olmamasına dikkat edildi (64). Ağırlık ölçümleri
ondalık değerleri gösteren ve ağırlığı kilogram cinsinden ölçen dijital baskül
kullanılarak yapıldı. Boy, bel çevresi ve kalça çevresi ölçülürken de esneme özelliği
olmayan 0.1 cm aralıklarla ayrılmıĢ plastik mezura kullanıldı. Mezura ile yapılan
ölçümlerde hastaların dik bir Ģekilde durması ve karınlarını içe çekmeyerek serbest bir
Ģekilde bırakması istendi. Elde edilen veriler ilgili forma kaydedildi.

Fizyolojik ölçümler

AraĢtırmanın baĢlangıcında hastaların nabız, arteryel kan basıncı ve laboratuvar


ölçümleri (glikoz, kolesterol, trigliserit, LDL ve HDL) hekim istemiyle klinikte görevli
hemĢireler tarafından yapıldı. Hekimler 12. haftada kontrole gelen tüm hastalardan
belirtilen fizyolojik parametrelerin rutin takibini istemediğinden, bu ölçümlerin
sonuçları her hasta için bir kez olmak üzere hastane kayıtlarından elde edildi. Arteryel
kan basıncı ölçümü sırasında da taĢınabilir aneroid sfigmomanometre tansiyon aleti
kullanıldı. Nabız ölçümleri için ise parmak tipi pulse oksimetre cihazı kullanıldı. Her
kullanımdan önce cihazın/aletin kalibrasyonunun uygunluğu klinikte görevli hemĢireler
tarafından kalibrasyon etiketine bakılarak kontrol edildi. Fizyolojik parametreler
incelenirken; nabız ve tansiyon ölçümleri 5 dakikalık dinlenme sonrasında, laboratuvar
ölçümleri ise 8 saatlik açlık sonrasında yapıldı. Tüm laboratuvar ölçümleri rutin izlem
protokolüne göre hastaları takip eden hekimler tarafından istendi. Bu araĢtırma için
hiçbir hastaya ilave laboratuvar testi uygulanmadı ve sonuçlar hasta kayıtlarından elde
edildi.

37
3.6.1. Veri toplama araçları ve eğitim rehberi

AraĢtırmanın verilerinin toplanmasında bireysel bilgi formu ve USF kullanıldı. Ayrıca


hastalara birer eğitim rehberi verildi.

Bireysel bilgi formu:

Bireysel bilgi formu ilgili literatür taranarak araĢtırmacılar tarafından oluĢturuldu


(1,65,66). Bu form ile hastaların sosyo-demografik özellikleri, antropometrik ölçümleri,
KAH risk faktörleri, bazı fizyolojik parametreler ve KAH ile iliĢkili ilaç kullanımları
sorgulandı (EK-1).

Uyum soru formu:

Uyum soru formu (USF), kronik hastalığı olan bireylerde hastalık yönetiminde
uyumsuzluğa neden olan ilaç kullanımı, diyet, kilo verme, fiziksel aktivite kısıtlaması,
egzersiz, stresle baĢ etme, alkol kullanımı, sigara kullanımı, cinsel aktivite sorunları,
kafein alımı ve iĢ/çalıĢma hayatı gibi 11 farklı alanın incelenmesini sağlayan bir
formdur. Marston tarafından 1969 yılında geliĢtirilmiĢtir. Türkçe geçerlik ve güvenirlik
çalıĢması Hançerlioğlu ve ġenuzun Aykar tarafından 2014 yılında yapılmıĢtır. Likert
tipi değerlendirme yapılan formda her bir uyum alanı için katılımcının uyum düzeyini
ifade ederken 0 (hiçbir zaman), 1 (çok nadiren), 2 (bazen), 3 (çoğu zaman) veya 4 (her
zaman) seçeneklerinden birisini seçmesi beklenmektedir (EK-2). Verilen ifadelerin
karĢılığı olan puanlar toplanarak her katılımcı için bir USF puanı belirlenir.
Alınabilecek maksimum puan 44‟tür. Uyum soru formundan alınan puanın artması
hastalığa olan uyum düzeyinin de artmasını ifade etmektedir. Yapılan geçerlik ve
güvenirlik çalıĢmasında USF‟nin iç tutarlılığı için Cronbach Alfa değeri 0.68 olarak
belirlenmiĢtir (67). Kendi araĢtırmamızda ise USF‟ye verilen yanıtların iç tutarlılık
Cronbach Alfa değeri baĢlangıç ölçümünde 0.588 12. hafta ölçümünde ise 0.701 olarak
bulundu.

Framingham Risk Skoru

Framingham risk skoru bireylerin gelecek 10 yılda KAH problemi yaĢama veya buna
bağlı ölüm riskinin hesaplanmasıdır. AraĢtırmaya katılan hastaların risk skorunun
belirlenmesinde ücretsiz “Calculate by QxMD” programı kullanıldı. Program hastaların
cinsiyet, yaĢ, total kolesterol, HDL, SKB, antihipertansif ilaç kullanımı, sigara
38
kullanımı, DM varlığı ve KAH varlığını sorgulayarak Framingham çalıĢmasına uygun
Ģekilde FR skorunu belirlemektedir (68).

Eğitim Rehberi

AraĢtırmaya katılan her hastaya “Koroner Arter Hastalığı Yönetimi Rehberi” isimli bir
eğitim rehberi verildi (kontrol grubuna çalıĢma sonunda verildi). Eğitim rehberinde
KAH hakkında temel bilgiler, risk faktörleri, tedavi uyumu ve sağlıklı yaĢam biçimi
davranıĢları hakkında bilgilere yer almaktaydı. Eğitim rehberi araĢtırmacılar tarafından
konu ile ilgili ulusal ve uluslararası kuruluĢların oluĢturdukları kılavuzlar ve ilgili
literatürün bir araya getirilmesiyle oluĢturuldu. Eğitim rehberi hazırlanırken; hastaların
anlayabileceği Ģekilde sade bir dil kullanılmasına dikkat edilirken, hasta ihtiyaçlarını
karĢılayabilecek kadar da kapsamlı olmasına özen gösterildi. Hazırlanan rehber
bağımsız olarak değerlendirilmek üzere iç hastalıkları hemĢireliği, psikiyatri
hemĢireliği, fizyoterapi ile beslenme ve diyetetik alanından farklı uzmanlara gönderildi
(EK-3). Uzman görüĢleri sonucunda gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra eğitim
rehberinin basımına geçildi. Eğitim rehberi, hastaların yaĢ ortalamalarının yüksek
olabileceği göz önünde bulundurularak 16 punto olarak bastırıldı ve rehberde görsel
materyallere de yer verildi.

3.7. AraĢtırmanın Yürütülme Süreci

Müdahale grubu

Kardiyoloji kliniğinde yatarak tedavi görürken klinik görevlileri (hekim, hemĢire)


tarafından rutin hasta eğitimi verilen her müdahale grubu hastası için 0. gün ön görüĢme
yapılarak bireysel bilgi formu ve USF dolduruldu. Hastalara, ilk görüĢme sırasında
eğitim rehberinde yer alan konular anlatıldı. Eğitim sırasında hastalar isterse
yakınlarının da odada bulunmasına izin verildi. Eğitim sırasında hastalar/yakınları soru
sormaları için cesaretlendirildi. Sorulan sorular eğitim rehberindeki açıklamalara uygun
biçimde cevaplandırıldı. Hastaların iletiĢim bilgileri alındı ve araĢtırmacının iletiĢim
bilgileri de hastaya verildi. Verilen bilgiler zamanla azalacağı için hastanede baĢlatılan
eğitime hastane dıĢında devam edilmesi önemlidir. Bu nedenle eğitim sonrasında
müdahale grubundaki hastalara araĢtırmacı tarafından hazırlanan eğitim rehberi verildi.
Gerçek yaĢam tarzı değiĢikliğinin sağlanabilmesi için hastanın 6-12 hafta kadar
izlenmesi gereklidir (66). Bu nedenle eğitim sonrası müdahale grubundaki hastalarla, ilk

39
görüĢmeyi takiben 2. hafta yüz yüze, 4-8. ve 12. haftalarda ise telefonla görüĢüldü. Bu
görüĢmeler sırasında varsa hastaların soruları cevaplandı ve hastalık yönetimi ile ilgili
karĢılaĢtıkları sorunların aĢılmasına çalıĢıldı. Son görüĢmede hastaların tercihleri
doğrultusunda evlerinde, iĢyerlerinde veya hastanede yüz yüze görüĢülmek üzere
randevu günü belirlendi. Randevu günü bireysel bilgi formu (bağımsız değiĢkenler
tekrar edilmedi) ve USF tekrar dolduruldu. Böylece araĢtırma sonlandırılmıĢ oldu.

Kontrol grubu

Kardiyoloji kliniğinde yatarak tedavi görürken klinik görevlileri (hekim, hemĢire)


tarafından rutin hasta eğitimi verilen her kontrol grubu hastası için 0. gün ön görüĢme
yapılarak bireysel bilgi formu ve USF dolduruldu. Hastaların iletiĢim bilgileri alındı.
Ancak bu süreçte hastaların araĢtırmacı ile görüĢmesine izin verilmediğinden
araĢtırmacının iletiĢim bilgileri hastalara verilmedi. Ġlk görüĢmeyi takiben 12. haftada
son verilerin toplanabilmesi için hastalarla iletiĢime geçildi. Son görüĢmede hastaların
tercihleri doğrultusunda evlerinde, iĢyerlerinde veya hastanede yüz yüze görüĢülmek
üzere randevu günü belirlendi. Randevu günü bireysel bilgi formu (bağımsız
değiĢkenler tekrar edilmedi) ve USF tekrar dolduruldu. Böylece araĢtırma
sonlandırılmıĢ oldu.

Ancak her hastanın eğitim alma hakkı olduğu göz önünde bulundurularak kontrol
grubundaki hastalara da araĢtırmanın sonunda eğitim verildi. Eğitim sırasında hastalar
isterse yakınlarının da odada bulunmasına izin verildi. Eğitim sırasında
hastalar/yakınları soru sormaları için cesaretlendirildi. Sorulan sorular eğitim
rehberindeki açıklamalara uygun biçimde cevaplandırıldı. Eğitim sonunda kontrol
grubundaki hastalara da eğitim rehberi verildi. Ayrıca araĢtırmacının iletiĢim bilgileri
verilerek araĢtırma tamamlandıktan sonra 12 hafta boyunca karĢılaĢacakları uyum
problemleri için araĢtırmacıyla iletiĢime geçebilecekleri söylendi.

3.8. AraĢtırmanın Etik Boyutu

AraĢtırmanın etik boyut süreci 3 aĢamalı olarak yürütüldü. AraĢtırmaya baĢlarken


Gaziantep Üniversitesi Klinik AraĢtırmalar Etik Kurulu BaĢkanlığı‟na baĢvuru
yapılarak 06.06.2018 tarihinde etik kurul izni alındı (Karar No: 2018/86) (EK-4). Ġkinci
aĢamada Kilis Ġl Sağlık Müdürlüğü‟ne araĢtırmanın Kilis Devlet Hastanesi‟nde
yürütülmesi için baĢvuruldu ve 16.08.2018 tarihinde kurum izni alındı (Sayı: 35277066-

40
604.02) (EK-5). Son aĢamada ise dâhil edilme kriterlerini taĢıyan hastalara araĢtırma
protokolü anlatılarak hasta izinleri alındı (EK-6). Belirlenen minimum örneklem
sayısına izin süresinde ulaĢılamadığından aynı kurumdan süre uzatma izni de alındı
(Tarih:30.01.2019, Sayı:35277066-604.02) (EK-7). Veri toplama aĢaması
tamamlandıktan sonra elde edilen sonuçların ulusal/uluslararası bilimsel toplantı,
kongre, dergi ve kitaplarda yayınlanabilmesi için Kilis il Sağlık Müdürlüğü‟nden izin
alındı (Tarih: 26.03.2020, Sayı: 83362127-702.99) (EK-8). Her aĢamadaki muhataplara
bu araĢtırmanın Dünya Tıp Birliği Helsinki Bildirgesi‟nde belirtilen etik ilkelere
uyulacağı anlatıldı. Ayrıca USF‟nin Türkçe versiyonunun kullanılabilmesi için de
araĢtırmacılardan izin alındı (EK-9).

3.9. Verilerin Değerlendirilmesi

Elde edilen veriler IBM SPSS Statistic 20.0 programı kullanılarak incelendi.
Tanımlayıcı istatistik olarak frekans, yüzde, ortalama ve standart sapma kullanıldı.
Sürekli değiĢkenlerin normal dağılıma uygunluk kontrolünde Shapiro Wilk testi
kullanıldı. Normal dağılıma sahip verilerin iki bağımsız grup karĢılaĢtırılmasında
independent sample t testi, normal dağılmayanlar için ise mann-whitney u testi
kullanıldı. Normal dağılıma sahip verilerin tekrarlı sayısal ölçümlerinde sample paired t
test, normal dağılıma sahip olmayan tekrarlı sayısal ölçümlerde wilcoxon test kullanıldı.
Kategorik değiĢkenler arasındaki iliĢkilerin saptanmasında Chi-Square testi kullanıldı.
Ġstatistiksel anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak kabul edildi.
3.10. AraĢtırmanın Sınırlılıkları
Bu araĢtırma Kilis Devlet Hastanesi‟nde yatarak tedavi gören KAH tanılı hastalarla
yürütüldü. Bu durum araĢtırma sonuçlarının genellenebilir olmasını engellemektedir.
Ayrıca araĢtırma döneminde ortaya çıkan Covid-19 pandemisi nedeniyle araĢtırma
erken sonlandırıldı. Bu ise örneklem sayısında düĢüklüğe neden oldu. Buna rağmen
power analizi sonucu hesaplanan minimum örneklem geniĢliğine ulaĢıldı. Hekimler;
rutin kontrollerde fizyolojik parametrelerin ölçümünü tüm hastalar için istemediğinden,
bu değerler için kontrol ölçümleri yapılamadı. Ayrıca USF‟den elde edilen veriler
objektif ölçümler olmayıp tamamen hasta ifadelerine dayandığından denetlenebilir
değildir.

41
3.11. Süre ve Olanaklar
Bu araĢtırmada; tez önerisinin jüri üyeleri tarafından kabulünden baĢlamak üzere
tamamlanmasına kadar geçen süre 23 aydır. (Tablo 4) Ayrıca araĢtırmanın hiçbir
aĢamasından herhangi bir kurum ve kiĢiden mali destek alınmadı. Bütün kırtasiye ve
ekipman (baskül, mezura, kalem) masrafları ile ulaĢım giderleri araĢtırmacıların kendi
imkanları kullanılarak karĢılandı.

42
Tablo 4. AraĢtırma takvimi

Yıl 2018 2019 2020


Ay 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1 2 3 4 5
Konu Seçimi ✓ ✓ ✓
Kaynak Tarama ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓
Tez Öneri

Savunma
Etik Kurul Onayı
✓ ✓
ve Kurum Ġzinleri
1. Tez Ġzleme

Komite Toplantısı
Hasta Eğitim
Rehberinin ✓ ✓ ✓
Hazırlanması
Veri toplama
formları ve eğitim

rehberi
bastırılması
Veri toplanmaya
✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓
baĢlanması
Tez kitabının
✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓ ✓
yazılması
2. Tez Ġzleme

Komite Toplantısı
3. Tez Ġzleme

Komite Toplantısı
Verilerin
uluslararası

kongrede sözel
bildiri sunumu
Tezin Enstitüye

Teslimi

43
4. BULGULAR

4.1. Katılımcıların Sosyo-Demografik Özellikleri

AraĢtırmaya katılanların 30‟u müdahale grubunda yer aldı. Müdahale grubundaki


hastaların sosyo-demografik özellikleri incelendiğinde 18‟inin (%60.0) erkek, 29‟unun
evli (%96.7), 28‟inin (%93.3) eğitim düzeyinin okuryazar-ilkokul-ortaokul, 18‟inin
(%60.0) gelir durumunun giderinden az, 30‟unun (%100) KAH ile ilgili kapsamlı bir
eğitim almadığı ve tanı konulma sürelerinin ortalama 49.90±60.66 ay olduğu belirlendi
(Tablo 5).

AraĢtırmaya katılanların 28‟i kontrol grubunda yer aldı. Kontrol grubundaki hastaların
sosyo-demografik özellikleri incelendiğinde 17‟sinin (%60.7) erkek, 22‟sinin evli
(%78.6), 27‟sinin (%96.4) eğitim düzeyinin okuryazar-ilkokul-ortaokul, 19‟unun
(%67.9) gelir durumunun giderinden az, 28‟inin (%100) KAH ile ilgili kapsamlı bir
eğitim almadığı ve tanı konulma sürelerinin ortalama 40.96±51.23 ay olduğu belirlendi
(Tablo 5).

Katılımcıların sosyo-demografik özelliklerine göre baĢlangıçta USF‟den aldıkları puan


toplamları karĢılaĢtırıldı. Yapılan incelemede katılımcıların baĢlangıçta USF‟den
aldıkları puan toplamları arasındaki istatistiksel farkın anlamlı olmadığı bulundu
(p>0.05) (Tablo 5). Böylece randomizasyonun homojen olduğuna karar verildi.

44
Tablo 5. Katılımcıların sosyo-demografik özelliklerine göre baĢlangıçtaki uyum
soru formu puanlarının karĢılaĢtırılması

Müdahale Kontrol
USF Puanı USF Puanı
n % n %
Ort SS Z/t p Ort SS Z/t p
Cinsiyet
Erkek 18 60.0 22.28 5.78 17 60.7 21.59 7.65
-
0.761 -0.613 0.545*
Kadın 12 40.0 22.92 5.23 0.308 11 39.3 23.27 6.13
Medeni Durumu
Evli 29 96.7 22.28 5.39 22 78.6 21.91 7.19
-
0.170 -0.485 0.632*
Diğer 1 3.3 30.00 - 1.409 6 21.4 23.50 6.83
Eğitim Durumu
Okuryazar-
Ġlkokul- 28 93.3 22.50 5.68 27 96.4 22.26 7.16
-
0.676 -0.124 0.901+
Ortaokul 0.418
Lise ve Üzeri 2 6.7 23.00 0.01 1 3.6 22.00 -
Gelir Durumu
Giderimden Az 18 60.0 22.94 5.70 19 67.9 20.84 5.97
0.497 0.623 -1.584 0.125*
Giderime EĢit 12 40.0 21.92 5.32 9 32.1 25.22 8.47
KAH ile Ġlgili
Eğitim Alma
Durumu
Evet 0 0.0 - - 0 0.0 - -
- - - -
Hayır 30 100.0 22.53 5.48 28 100.0 22.25 7.02
KAH Tanı Süresi
49.90±60.66 - 40.96±51.23 -
(Ay) (Ort±SS)
*Independent sample test; +Mann-Whitney U test; Ort: Ortalama; SS: Standart sapma; USF: Uyum soru
formu; KAH: Koroner arter hastalığı

4.2. Katılımcıların Antropometrik Ölçümleri

AraĢtırmaya katılan müdahale grubundaki hastaların antropometrik ölçüm sonuçlarının


ortalamaları incelendiğinde boyları (cm) 165.33±8.29; baĢlangıç-12.hafta kiloları (kg)
85.57±16.58, 83.03±15.05; baĢlangıç-12.hafta BKĠ değerleri (kg/m2) 31.20±5.11,
30.28±4.55; baĢlangıç-12.hafta bel çevreleri (cm) 111.80±13.26, 109.63±11.86;
baĢlangıç-12.hafta kalça çevreleri 113.07±12.41, 110.97±11.48 olarak belirlendi
(p<0.05) (Tablo 6).

45
AraĢtırmaya katılan kontrol grubundaki hastaların antropometrik ölçüm sonuçlarının
ortalamaları incelendiğinde boyları (cm) 165,43±9,71; baĢlangıç-12.hafta kiloları (kg)
82.00±14.38, 82.21±14.12; baĢlangıç-12.hafta BKĠ değerleri (kg/m2) 30.08±5.28,
30.21±5.49; baĢlangıç-12.hafta bel çevreleri (cm) 107.79±12.45, 108.11±12.40;
baĢlangıç-12.hafta kalça çevreleri 110.21±12.51, 110.71±13.01 olarak belirlendi
(p>0.05) (Tablo 6).

Tablo 6. Katılımcıların antropometrik ölçümleri

Müdahale (n=30) Kontrol (n=28)


Ort SS z/t p Ort SS Z/t p
165.33 8.29 - 165.43 9.71 -
Boy (cm) (Ort±SS)
t=-0.40 p=0.968*
Kilo (kg)
BaĢlangıç 85.57 16.58 82.00 14.38
2.923 0.007** -0.229 0.820**
12. Hafta 83.03 15.05 82.21 14.12
BKĠ (kg/m2)
BaĢlangıç 31.20 5.11 30.08 5.28
3.022 0.005** -0.399 0.693**
12. Hafta 30.28 4.55 30.21 5.49
Bel Çevresi (cm)
BaĢlangıç 111.80 13.26 107.79 12.45
2.542 0.017** -0.389 0.700**
12. Hafta 109.63 11.86 108.11 12.40
Kalça Çevresi (cm)
BaĢlangıç 113.07 12.41 110.21 12.51
-2.722 0.006*** -1.054 0.292***
12. Hafta 110.97 11.48 110.71 13.01
*Independent sample test; **Sample paired test; ***Wilcoxon test; Ort: Ortalama; SS: Standart sapma;
BKĠ: Beden kütle indeksi

4.3. Katılımcıların KAH Risk Faktörlerinin Ġncelenmesi

Müdahale grubundaki hastalar değiĢtirilemeyen risk faktörleri varlığı bakımından


incelendiğinde 18‟inin erkek (%60.0), yaĢ ortalamalarının 56.83±10.74 ve 16‟sının
(%53.3) aile bireylerinde KAH öyküsü olduğu belirlendi (Tablo 7).

Kontrol grubundaki hastalar değiĢtirilemeyen risk faktörleri varlığı bakımından


incelendiğinde 17‟sinin erkek (%60.7), yaĢ ortalamalarının 60.21±11.46 ve 11‟inin
(%39.3) aile bireylerinde KAH öyküsü olduğu belirlendi (Tablo 7).

Müdahale ve kontrol gruplarındaki hastaların değiĢtirilemeyen risk faktörleri varlığı


bakımından farklılıkları istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p>0.05) (Tablo 7).

46
Müdahale grubundaki hastalar değiĢtirilebilir risk faktörleri varlığı bakımından
incelendiğinde 14‟ünde (%46.7) DM, 13‟ünde (%43.3) HT ve 11‟inde (%36.7)
dislipidemi olduğu belirlendi. Ayrıca değiĢtirilebilir risk faktörlerindeki baĢlangıç ve 12.
hafta arasındaki değiĢimi incelendiğinde de sigara içenlerin sayısı 15‟ten (%50) 8‟e
(%26.7), günlük içilen sigara sayısı 13.57±15.68‟den 3.83±7.03‟e, obezitesi olanların
sayısı 17‟den (%56.7) 14‟e (%46.7) düĢerken; 23 (%76.7) olan santral obeziteli sayısı
değiĢmedi; düzenli fiziksel aktivite yapanların sayısı ise 0‟dan (%0) 3‟e (%10) yükseldi
(Tablo 7).

Kontrol grubundaki hastalar değiĢtirilebilir risk faktörleri varlığı bakımından


incelendiğinde 14‟ünde (%50.0) DM, 17‟sinde (%60.7) HT ve 14‟ünde (%50.0)
dislipidemi olduğu belirlendi. Ayrıca değiĢtirilebilir risk faktörlerindeki baĢlangıç ve 12.
hafta arasındaki değiĢimi incelendiğinde de sigara içenlerin sayısı 12‟den (%42.9) 9‟a
(%32.1), günlük içilen sigara sayısı 11.54±15.59‟dan 7.14±11.74‟e, santral obeziteli
sayısı 20‟den (%71.4) 19‟a (%67.9) düĢtü; obezitesi olanların sayısı 12‟den (%42.9)
13‟e (%46.4) çıkarken; 1 (%3.6) olan düzenli fiziksel aktivite yapanların sayısı ise
değiĢmedi (Tablo 7).

AraĢtırmanın baĢlangıcında hastalar gelecek 10 yılda muhtemel bir KAH problemi


yaĢama veya buna buna bağlı ölüm riski açısından değerlendirildiğinde; müdahale
grubundaki hastaların FR skoru 18.77±10.50, kontrol grubundaki hastaların FR skoru
ise 20.62±8.01 olarak belirlendi. Gruplar arası skor farklılığı istatistiksel olarak anlamlı
bulunmadı (p>0.05) (Tablo 7).

Müdahale ve kontrol grubundaki hastalar incelendiğinde; her iki grupta baĢlangıç ve 12.
hafta arasında içilen sigara sayısındaki azalma ve 12 hafta sonrasında müdahale
grubunun fiziksel aktivitedeki artıĢı istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.05) (Tablo
7).

47
Tablo 7. Katılımcıların KAH risk faktörlerinin karĢılaĢtırılması

Müdahale Kontrol
USF USF χ2/Z/t p
n % SS n % SS
Puanı Puanı
Cinsiyet
Erkek 18 60.0 22.28 5.78 17 60.7 21.59 7.65
0.003 0.584*
Kadın 12 40.0 22.92 5.23 11 39.3 23.27 6.13
YaĢ (Ort±SS) 56.83±10.74 60.21±11.46 -1.160 0.251**
Aile KAH Öyküsü
Var 16 53.3 21.44 5.30 11 39.3 20.82 7.44
1.149 0.210*
Yok 14 46.7 23.79 5.60 17 60.7 23.18 6.80
Diyabet
Var 14 46.7 21.64 5.50 14 50.0 23.29 5.40
0.604 0.504*
Yok 16 53.3 23.31 5.52 14 50.0 21.21 8.42
Hipertansiyon
Var 13 43.3 22.38 6.10 17 60.7 23.71 8.10
1.752 0.144*
Yok 17 56.7 22.65 5.15 11 39.3 20.00 4.36
Dislipidemi
5.1
Var 11 36.7 20.91 14 50.0 23.07 6.72
7 1.050 0.224*
Yok 19 63.3 23.47 5.57 14 50.0 21.43 7.47
FR Skoru (Ort±SS) 18.77±10.50 20.62±8.01 -0.583 0.560+
Sigara Kullanımı
Var 15 50.0 21.53 5.49 12 42.9 17.33 5.02
BaĢlangıç 0.297 0.389*
Yok 15 50.0 23.53 5.48 16 57.1 25.94 6.04
Var 8 26.7 21.63 4.03 9 32.1 18.56 4.61
12. Hafta 0.210 0.432*
Yok 22 73.3 22.86 5.97 19 67.9 24.00 7.38
Günlük Ġçilen Sigara
Sayısı (Ort±SS)
BaĢlangıç 13.57±15.68 Z=-3.314 11.54±15.59 Z=-2.213
-
12.Hafta 3.83±7.03 p=0.001++ 7.14±11.74 p=0.027++
Obezite (BKĠ≥30
kg/m2)
Var 17 56.7 22.18 5.81 12 42.9 22.17 6.56
BaĢlangıç 1.105 0.215*
Yok 13 43.3 23.00 5.21 16 57.1 22.31 7.56
Var 14 46.7 21.14 5.75 13 46.4 22.00 6.40
12.Hafta 0.000 0.597*
Yok 16 53.3 23.75 5.11 15 53.6 22.47 7.74
Santral Obezite
Var 23 76.7 22.26 5.39 20 71.4 23.20 6.93
BaĢlangıç 0.207 0.438*
Yok 7 23.3 23.43 6.13 8 28.6 19.88 7.14
Var 23 76.7 22.26 5.39 19 67.9 23.79 6.89
12.Hafta 0.563 0.324*
Yok 7 23.3 23.43 6.13 9 32.1 19.00 6.48
Fiziksel Aktivite
Yetersiz 25 83.3 22.68 5.68 22 78.6 22.86 5.97
BaĢlangıç Düzensiz 5 16.7 21.80 4.87 5 17.9 16.60 7.02 1.124 0.570*
Düzenli 0 0.0 - - 1 3.6 37.00 -
Yetersiz 11 36.7 23.55 5.22 23 82.1 22.52 6.06
12. Hafta Düzensiz 16 53.3 22.19 6.12 4 14.3 17.00 8.04 12.381 0.002*
Düzenli 3 10.0 20.67 2.52 1 3.6 37.00 -
*Chi-Square test; **Independent sample test; +Mann-Whitney U test; ++Wilcoxon test; Ort: Ortalama; SS:
Standart sapma; USF: Uyum soru formu; KAH: Koroner arter hastalığı; FR Skoru: Framingham risk
skoru

48
4.4. Katılımcıların Bazı Fizyolojik Verileri

Hastaların çalıĢmanın baĢlangıcında alınan fizyolojik verileri incelendiğinde; nabız


sayısı (atım/dakika) ortalaması müdahale grubunda 77.80±14,82, kontrol grubunda
79.54±15.45; SKB (mmHg) ortalaması müdahale grubunda 117.90±17.75, kontrol
grubunda 118.93±12.27; DKB (mmHg) ortalaması ise müdahale grubunda 72.20±11.54,
kontrol grubunda 72.14±10.67 olarak belirlendi. Belirlenen bu verilerin gruplar arası
farklılığı istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p>0.05) (Tablo 8).

Hastaların çalıĢmanın baĢlangıcındaki laboratuvar ölçümleri incelendiğinde ise; glikoz


değeri ortalaması (mg/dl) müdahale grubunda 170.27±92.41, kontrol grubunda
149.07±83.46; kolesterol değeri ortalaması (mg/dl) müdahale grubunda 185.33±50.09,
kontrol grubunda 192.11±39.16; erkeklerin HDL değeri ortalaması (mg/dl) müdahale
grubunda 40.02±9.76, kontrol grubunda 33.03±9.45; kadınların HDL değeri ortalaması
(mg/dl) müdahale grubunda 46.90±13.60, kontrol grubunda 48.05±12.17; LDL değeri
ortalaması (mg/dl) müdahale grubunda 110.47±40.48, kontrol grubunda 124.09±40.25;
trigliserit değeri ortalaması (mg/dl) müdahale grubunda 185.75±86.37, kontrol
grubunda 219.73±105.92 olarak belirlendi. Elde edilen bu verilerin gruplar arası
farklılığı, erkeklerin HDL değeri için istatistiksel olarak anlamlı bulunurken (p<0.05)
diğer değerler için anlamlı bulunmadı (p>0.05) (Tablo 8).

Tablo 8. Katılımcıların baĢlangıçtaki bazı fizyolojik verilerinin karĢılaĢtırılması

Müdahale (n=30) Kontrol (n=28)


Z p
Ort SS Ort SS
Nabız (atım/dakika) 77.80 14.32 79.54 15.45 -1.192 0.233*
SKB (mmHg) 117.90 17.75 118.93 12.27 -0.865 0.387*
DKB (mmHg) 72.20 11.54 72.14 10.67 -0.065 0.948*
Glikoz (mg/dl) 170.27 92.41 149.07 83.46 -1.050 0.293*
Kolesterol (mg/dl) 185.33 50.09 192.11 39.16 -0.786 0.432*
HDL (mg/dl)
Erkek 40.02 9.76 33.03 9.45 -2.096 0.036*
Kadın 46.90 13.60 48.05 12.17 -0.123 0.902*
LDL (mg/dl) 110.47 40.48 124.09 40.25 -1.222 0.222*
Trigliserit (mg/dl) 185.75 86.37 219.73 105.92 -1.416 0.157*
USF Puanı 22.53 5.48 22.25 7.02 0.382 0.864**
*Mann-Whitney U test; **Independent sample test; Ort: Ortalama; SS: Standart sapma; SKB: Sistolik
kan basıncı; DKB: Diyastolik kan basıncı; HDL: High density lipoprotein; LDL: Low density lipoprotein;
USF: Uyum soru formu

49
4.5. Katılımcıların KAH ile iliĢkili Ġlaç Kullanımlarının KarĢılaĢtırılması

Müdahale grubundaki hastalar KAH ile iliĢkili ilaç kullanımları bakımından


incelendiğinde 30‟unun (%100.0) antikoagülan, 9‟unun (%30.0) beta-bloker, 17‟sinin
(%56.7) antihipertansif, 14‟ünün (%46.7) antidislipidemik, 5‟inin (%16.7) antiasit ve
7‟sinin (%23.3) antidepresan etkili ilaçlar kullandığı belirlendi (Tablo 9).

Kontrol grubundaki hastalar KAH ile iliĢkili ilaç kullanımları bakımından


incelendiğinde 27‟sinin (%96.4) antikoagülan, 10‟unun (%35.7) beta-bloker, 17‟sinin
(%60.7) antihipertansif, 13‟ünün (%46.4) antidislipidemik, 8‟inin (%28.6) antiasit ve
7‟sinin (%25.0) antidepresan etkili ilaçlar kullandığı belirlendi (Tablo 9).

Müdahale ve kontrol grubundaki hastaların KAH ile iliĢkili ilaç kullanımları arasındaki
farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p>0.05) (Tablo 9).

Tablo 9. Katılımcıların KAH ile iliĢkili ilaç kullanımları

Müdahale Kontrol
USF USF χ2 p
n % SS n % SS
Puanı Puanı
Antikoagülan
Var 30 100.0 22.53 5.48 27 96.4 22.33 7.14
1.090 0.483*
Yok 0 0.0 - - 1 3.6 20.00 -
Beta-Bloker
Var 9 30.0 22.06 5.92 10 35.7 23.29 8.04
0.215 0.781*
Yok 21 70.0 23.15 5.01 18 64.3 20.64 4.99
Antihipertansif
Var 17 56.7 24.00 5.92 17 60.7 21.70 5.93
0.098 0.795*
Yok 13 43.3 21.90 5.31 11 39.3 22.56 7.71
Antidislipidemik
Var 14 46.7 21.29 4.48 13 46.4 21.08 6.40
0.000 0.597*
Yok 16 53.3 23.63 6.16 15 53.6 23.27 7.59
Antiasit
Var 5 16.7 22.20 6.38 8 28.6 20.13 6.45
1.180 0.352*
Yok 25 83.3 22.60 5.43 20 71.4 23.10 7.22
Antidepresan
Var 7 23.3 20.86 4.30 7 25.0 21.86 4.53
0.022 0.562*
Yok 23 76.7 23.04 5.78 21 75.0 22.38 7.77
*Chi-Square test; USF: Uyum soru formu

50
4.6. Katılımcıların Uyum Kategorilerinden Aldıkları Puanların KarĢılaĢtırılması

Müdahale grubundaki hastaların baĢlangıç ve 12. hafta ölçümlerinde uyum


kategorilerinden aldıkları puan ortalamaları incelendiğinde; ilaçlar 2.40±1.00‟dan
3.43±1.01‟e, diyet 1.37±1.13‟den 2.67±0.84‟e, kilo verme 1.33±1.18‟den 2.27±1.11‟e,
fiziksel aktivite kısıtlaması 1.90±1.40‟dan 3.13±1.07‟ye, egzersiz 1.20±1.21‟den
2.27±1.23‟e, stresli durumlar 2.03±1.27‟den 2.73±1.17‟ye, sigara içme 2.00±1.72‟den
3.13±1.20‟ye, alkol kullanma 3.90±0.40‟dan 4.00±0.00‟a, kafein alımı 1.30±1.21‟den
2.50±1.14‟e, cinsel aktivite 3.10±1.21‟den 3.30±1.09‟a, iĢ-çalıĢma 2.00±1.44‟ten
2.90±1.06‟ya yükseldi (Tablo 10).

Kontrol grubundaki hastaların baĢlangıç ve 12. hafta ölçümlerinde uyum


kategorilerinden aldıkları puan ortalamaları incelendiğinde; ilaçlar 2.14±1.11‟den
2.68±1.06‟ya, fiziksel aktivite kısıtlaması 1.93±1.56‟dan 2.18±1.44‟e, egzersiz
0.68±0.94‟ten 0.71±0.98‟e, stresli durumlar 2.07±1.30‟dan 2.29±1.27‟ye, sigara içme
2.25±1.88‟den 2.54±1.73‟e, alkol kullanma 3.86±0.45‟ten 3.96±0.19‟a, kafein alımı
1.71±1.49‟dan 1.89±1.47‟ye, cinsel aktivite 3.39±1.20‟den 3.43±1.14‟e, iĢ-çalıĢma
1.71±1.51‟den 1.93±1.54‟e yükselirken; diyet 1.07±1.25‟ten 1.06±1.09‟a, kilo verme
1.43±1.40‟dan 1.36±1.34‟e düĢtü (Tablo 10).

Müdahale grubundaki hastaların baĢlangıç ve 12. hafta USF puanları incelendiğinde


ilaçlar, diyet, kilo verme, fiziksel aktivite kısıtlaması, egzersiz, stresli durumlar, sigara
içme, kafein alımı, cinsel aktivite ve iĢ-çalıĢma uyum kategorilerindeki değiĢim
istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.05). Ancak alkol kullanma uyum
kategorisindeki değiĢim istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p>0.05) (Tablo 10).

Kontrol grubundaki hastaların baĢlangıç ve 12. hafta USF puanları incelendiğinde


ilaçlar uyum kategorisindeki değiĢim istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.05).
Ancak diyet, kilo verme, fiziksel aktivite kısıtlaması, egzersiz, stresli durumlar, sigara
içme, alkol kullanma, kafein alımı, cinsel aktivite ve iĢ-çalıĢma uyum kategorilerindeki
değiĢim istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p>0.05) (Tablo 10).

Ayrıca hastaların baĢlangıç ve 12. hafta USF puanları incelendiğinde; müdahale


grubundaki hastaların puanının 22.53±5.48‟den 32.33±4.82‟ye (p<0.05); kontrol
grubundaki hastaların puanının 22.25±7.02‟den 24.03±5.98‟e (p<0.05) yükseldiği
belirlendi (Tablo 10).

51
Tablo 10. Katılımcıların uyum kategorilerine göre puanlarının değiĢimi
Müdahale (n=30) Kontrol (n=28)
Uyum
BaĢlangıç 12. Hafta BaĢlangıç 12. Hafta
Kategorileri t p t p
Ort SS Ort SS Ort SS Ort SS
Ġlaçlar 2.40 1.00 3.43 1.01 -5.308 0.000* 2.14 1.11 2.68 1.06 -3.382 0.002*
Diyet 1.37 1.13 2.67 0.84 -7.208 0.000* 1.07 1.25 1.06 1.09 0.021 0.871*
Kilo Verme 1.33 1.18 2.27 1.11 -5.037 0.000* 1.43 1.40 1.36 1.34 0.465 0.646*
Fiziksel
Aktivite 1.90 1.40 3.13 1.07 -6.713 0.000* 1.93 1.56 2.18 1.44 -0.979 0.336*
Kısıtlaması
Egzersiz 1.20 1.21 2.27 1.23 -5.253 0.000* 0.68 0.94 0.71 0.98 -0.214 0.832*
Stresli
2.03 1.27 2.73 1.17 -3.881 0.001* 2.07 1.30 2.29 1.27 -1.140 0.264*
Durumlar
Sigara Ġçme 2.00 1.72 3.13 1.20 -4.572 0.000* 2.25 1.88 2.54 1.73 -1.492 0.147*
Alkol
3.90 0.40 4.00 0.00 -1.361 0.184* 3.86 0.45 3.96 0.19 -1.362 0.184*
Kullanma
Kafein Alımı 1.30 1.21 2.50 1.14 -6.000 0.000* 1.71 1.49 1.89 1.47 -1.044 0.306*
Cinsel Aktivite 3.10 1.21 3.30 1.09 -2.262 0.031* 3.39 1.20 3.43 1.14 -1.000 0.326*
ĠĢ-ÇalıĢma 2.00 1.44 2.90 1.06 -4.955 0.000* 1.71 1.51 1.93 1.54 -1.800 0.083*
USF Puanı 22.53 5.48 32.33 4.82 -9.933 0.000* 22.25 7.02 24.03 5.98 -2.394 0.024*
*Sample paired test; Ort: Ortalama; SS: Standart sapma; USF: Uyum soru formu

52
5. TARTIġMA

5.1. Katılımcıların Sosyo-Demografik Özelliklerine ĠliĢkin Bulguların TartıĢılması

Koroner arter hastalığı içerdiği pek çok risk faktörü ile hem dünyada hem de ülkemizde
eriĢkinlerin hayatını tehdit etmektedir. Bu risk faktörlerinden biri olan cinsiyet de uzun
süredir çeĢitli araĢtırmalara konu olmuĢtur. Yapılan araĢtırmalar KAH‟ın kadınlara
oranlara erkeklerde daha sık görüldüğünü göstermektedir. Bu durum erkeklerin sigara
içme oranının yüksek olması, daha stresli iĢ yaĢamlarının olması ve kadınlardaki
östrojen hormonunun koruyuculuğu gibi çeĢitli nedenlere bağlanabilmektedir. Ancak
hala bu durumun kesin bir açıklaması bulunmamaktadır (69). Hastalığın görülme sıklığı
kadınlarda daha düĢük olmasına rağmen mortalite açısından incelendiğinde ölümlerin
yaklaĢık 2/3‟ü kadınlara aittir. Bu durum ise kadınların damar yapısındaki farklılıklara
bağlanmaktadır (70). AraĢtırmamızın verileri incelendiğinde KAH‟lı erkeklerin oranının
müdahale grubunda %60.0, kontrol grubunda ise %60.7 olduğu görüldü. Günay ve
arkadaĢlarının (2014) yaptığı bir çalıĢmada da koroner anjiyografi yapılan hastaların
%66‟sının erkeklerden oluĢtuğu belirlenmiĢtir (71). AraĢtırma sonuçları
karĢılaĢtırıldığında literatürle uyumlu olduğu görülmektedir.

Koroner arter hastalığında hastalığın oluĢumu veya ilerleyiĢi hakkında genellikle birinci
dereceden kan bağı olanlar arasındaki iliĢki incelenmektedir. Ancak yapılan bazı
çalıĢmalarda kan bağı olmasa da eĢlerin diyet, sigara kullanımı, egzersiz alıĢkanlıkları
ve stres gibi pek çok risk faktörüne birlikte sahip olabileceği üzerinde durulmaktadır.
Dolayısıyla primer ve sekonder korunma programlarına sadece mevcut/muhtemel
hastalığı olan bireyler değil aynı zamanda eĢlerinin veya beraber yaĢadığı kiĢilerin de
alınması gerekmektedir. Çünkü eĢi de sigara içen bir hastaya, sigara bırakma konusunda
verilecek destek, eĢin bu davranıĢını sürdürmeye devam etmesiyle baĢarısızlığa
uğrayabilmektedir. Benzer Ģekilde erkek hastalara diyet hakkında bilgilendirme
yapıldığı zaman, genellikle yemek piĢirme görevinin kadınlar tarafından üstlenildiği
düĢünüldüğünde, bilgilerin hastayla beraber eĢine de verilmesi mantıklı görülmektedir
(72,73). AraĢtırmamızda müdahale grubundaki hastaların %96.7‟sinin, kontrol
grubundaki hastaların ise %78.6‟sının evli olduğu belirlendi. EĢlerin veya beraber
yaĢanılan aile bireylerinin hastalık uyumundaki etkisi göz önünde bulundurularak
hastalarla yapılan yüz yüze görüĢmelerde istedikleri yakınlarının da bulunmasına izin

53
verildi. Ayrıca bu kiĢilerin sorduğu sorular da, eğitim rehberinin içerik sınırlarında
kalınacak Ģekilde, araĢtırmacılar tarafından cevaplandı.

Bireylerin sosyo-demografik göstergelerinden birisi de eğitim seviyeleridir. Birçok


çalıĢma göstermektedir ki düĢük eğitim seviyelerine sahip kiĢilerde KAH ve KAH risk
faktörlerinin görülme sıklığı artmaktadır (74). Bu durum özellikle düĢük eğitim
seviyesine sahip kiĢilerin okullarda verilen sağlıklı yaĢam eğitimlerine daha az
katılabilmesine bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir (75). Yaptığımız araĢtırmada
müdahale grubundaki hastaların %6.7‟sinin kontrol grubundaki hastaların ise
%3.6‟sının lise mezunu olduğu kalanların ise daha düĢük eğitim seviyelerine sahip
olduğu belirlendi. Kurçer ve Özbay (2011) tarafından yapılan bir araĢtırmada KAH
tanılı hastaların sadece %6.1‟nin lise mezunu olduğu kalanların ise daha düĢük eğitim
seviyelerine sahip olduğu belirlenmiĢtir (76). Bu durum algılama ve öğrenme
farklılıkları oluĢturabileceğinden hastalar verilen eğitimden aynı seviyede
faydalanamayabilirler.

Bireylerin gelir durumu da kalp hastalığı geliĢimi üzerinde etkili olabilmektedir. DüĢük
gelire sahip bireyler; iyi olmayan beslenme koĢulları, sağlık hizmetlerine eriĢememe,
yüksek stres gibi durumlara bağlı olarak kalp hastalıkları bakımından daha riskli
görülmektedir. AraĢtırmaya katılanların gelir durumları incelendiğinde müdahale
grubundakilerin %60‟ı, kontrol grubundakilerin ise %67.9‟u gelirlerinin giderlerinden
daha az olduğunu ifade etmiĢlerdir. Kanada‟da yaklaĢık 500 bin kiĢi ile yapılan bir
araĢtırmada da gelir durumu kötüleĢtikçe kalp hastalığı görülme sıklığının arttığı
belirlenmiĢtir (77). DüĢük gelir grubundaki hastalarla yapılacak yaĢam tarzı değiĢikliği
çalıĢmaları bir takım maddi yükümlülükler (sağlıklı gıdaya eriĢim, daha az çalıĢma
süreleri gibi) getirdiğinden her zaman beklenen fayda görülemeyebilir.

Koroner arter hastalığı risk faktörlerinin bilinmesi ve tedaviye uyum muhtemel


komplikasyonların geliĢiminin önlenmesi bakımından oldukça önemlidir. Hastaların
bilgi düzeylerini arttırmanın en temel yolu ise sağlık personeli tarafından verilecek
planlı hasta eğitimleridir. Verilen eğitim semptom yükünü ve gereksiz hastane
yatıĢlarını azaltacağından hastaların yaĢam kalitesini arttıracaktır. Bu eğitimin,
hastaların kliniğe yatıĢıyla baĢlaması ve taburculuk sonrası dönemde yapılacakları
içermesi gerekmektedir (16). Ülkemizin de dâhil olduğu ve ESC tarafından yürütülen
EUROASPIRE-III (European Action on Secondary and Primary Prevention by

54
Intervention to Reduce Events) çalıĢmasının verileri incelendiğinde; Avrupa ülkelerine
kıyasla ülkemizde, bahsedilen hasta eğitimleri istendik seviyelere ulaĢamamıĢtır (78).
AraĢtırmamıza katılan 58 hastanın tamamı da daha önce KAH ile ilgili planlı bir eğitim
almadıklarını ifade etmiĢtir. Bu sonuç ülkemizdeki EUROASPIRE-III çalıĢmasının
verileri ile uyumludur. Ayrıca bu hastaların kendi baĢlarına sağlıklı yaĢam tarzı
değiĢikliklerini gerçekleĢtirmesi de zorlaĢacağından, ilerleyen dönemlerde çeĢitli
komplikasyonların da görülmesi muhtemel olacaktır.

Koroner arter hastalığı genellikle ortaya çıktığı ilk anda öldürücü olmayıp, zamanla
ilerleyen ve komplikasyonlara neden olabilen kronik bir hastalıktır (1). AraĢtırmamızın
sonucunda hastaların ortalama KAH tanısı alma süreleri (ay) müdahale grubunda
49.90±60.66, kontrol grubunda ise 40,96±51,23 olarak bulundu. Al Suwaidi ve ark.
(2000) tarafından yapılan bir çalıĢmada da KAH‟lı hastaların tanı ve takip süreleri 28 ay
(min:11, max:52) olarak bulunmuĢtur (79). Tanı alma sürelerindeki uzamanın geliĢen
bakım ve tedavi teknolojisiyle iliĢkili olduğu düĢünülmektedir.

5.2. Katılımcıların Antropometrik Ölçümlerine ĠliĢkin Bulguların TartıĢılması

Antropometrik ölçümler bireylerin obezite varlığının araĢtırılması ve hastalık


sürecindeki değiĢimlerin incelenmesi açısından hasta takiplerinde önemli bir yere
sahiptir. Bu ölçümler sayesinde vücudun yağlanma durumu hakkında bilgi elde
edilebilir. Vücuttaki yağlanmanın artıĢı obezite ile iliĢkili olup ilerleyen dönemde KAH
oluĢum riskini ciddi oranlarda arttırmaktadır (80). Boy ve kilo oranlaması yapılarak elde
edilen BKĠ değeri obezitenin belirlenmesini sağlamaktadır. Bu değer vücuttaki
yağlanma durumu hakkında bilgi vermesine rağmen her zaman tek baĢına yeterli
olamamaktadır. Özellikle bireylerin vücudundaki yağlanma dağılımının incelenmesi
fikrinin geliĢtirilmesiyle bel ve kalça çevresindeki yağlanma da hesaplanmaya
baĢlamıĢtır. Bu değerlerin belirlenen sağlıklı sınırlarda tutulması hastaların muhtemel
komplikasyon riskinin azaltılmasında fayda sağlamaktadır. Ülkemiz için BKĠ≥30 kg/m 2
olması; bel çevresinin erkeklerde>100 cm, kadınlarda>90 cm olması; bel/kalça oranının
ise erkeklerde>1.00, kadınlarda>0.85 olması obezite ile iliĢkilendirilmekte ve bu
kiĢilerin kilo vermesi önerilmektedir (23). AraĢtırmamızın sonuçları incelendiğinde
müdahale grubundaki hastaların baĢlangıç ve 12. hafta değerleri karĢılaĢtırıldığında;
BKĠ, bel çevresi ve kalça çevresi değerlerinin önemli bir biçimde azaldığı görüldü
(p<0.05). Ancak bu önemli değiĢim kontrol grubundaki hastalarda görülmedi (p>0.05).

55
Böylece verilen eğitimin hastaların antropometrik ölçümlerinde olumlu bir iyileĢmeye
katkı sağladığı sonucuna varıldı. Alkhawam ve ark. (2016) tarafından yapılan bir
araĢtırmada BKĠ≥30 kg/m2 ve BKĠ<25 kg/m2 olan hastalar karĢılaĢtırılmıĢ; çalıĢmanın
sonucunda BKĠ azalması ile mortalite ve insülin direncinin azalabileceği, HDL
seviyesinin ise yükselebileceği gösterilmiĢtir (80). Böylece araĢtırmamızda verilen
eğitimin, BKĠ‟deki azalmayla birlikte hastaların ilerleyen dönemlerdeki mortalite
risklerinin de azalmasına katkı sağlayabileceği düĢünülmektedir.

5.3. Katılımcıların KAH Risk Faktörlerine ĠliĢkin Bulgularının TartıĢılması

Koroner arter hastalığının oluĢumu ve ilerlemesinde pek çok risk faktörünün varlığı
etkili olmaktadır. Bu risk faktörlerinden bazıları genetik veya fizyolojik özelliklere bağlı
olup değiĢtirilmesi mümkün değilken, bazıları sıklıkla yaĢam tarzına bağlı olup
değiĢtirilebilmektedir. DeğiĢtirilemeyen risk faktörleri cinsiyet, yaĢ ve aile KAH öyküsü
iken; değiĢtirilebilir risk faktörleri sigara kullanımı, obezite, komorbid hastalıklar ve
fiziksel aktivitedir (81). DeğiĢtirilemeyen risk faktörlerinden biri olan yaĢlanmayla
beraber obezite, HT, DM, dislipidemi ve fiziksel aktivite azlığı gibi birçok risk
faktörünün arttığı bilinmektedir. Bu risk faktörleri ilerleyen dönemlerde ateroskleroza
da neden olan olarak KAH geliĢimine katkı sağlamaktadır (82). Aslında ateroskleroz
sıklıkla yaĢlanmaya bağlı olarak ortaya çıkmasına rağmen oluĢumu daha erken
dönemlere dayanmaktadır. Öyle ki atrerosklerozun 35‟li yaĢlarda baĢlayarak koroner
arterlerde kan akıĢını bozabileceğine dair bilgiler bulunmaktadır. Günümüzde sigara
kullanımı, sağlıksız beslenme alıĢkanlıkları ve sedanter yaĢam tarzının benimsenmesi de
hastalığın daha erken yaĢlarda ortaya çıkmasına katkı sağlayabilmektedir (83).
AraĢtırmamıza katılanların yaĢ ortalaması incelendiğinde müdahale grubunun
56.83±10.74, kontrol grubunun 60.21±11.46 ise olduğu belirlendi. Voora ve ark. (2016)
tarafından 2370 KAH tanılı hasta ile yapılan bir araĢtırmada hastaların yaĢ ortalaması
60.30±8.23 olarak belirlenmiĢtir (84). Her iki araĢtırıma sonuçları incelendiğinde de
KAH‟ın ileri yaĢ grubunda daha sık ortaya çıktığı görülmekte ve bu bağlamda veriler
paralellik göstermektedir.

Koroner arter hastalığının risk faktörlerinden birisi de genetik yatkınlıktır. Birinci


dereceden akrabalık bağı olan kiĢilerde erken yaĢta (erkeklerde<55, kadınlarda<65)
geçirilmiĢ KAH sorunu olması olarak da bilenen bu risk faktörü, bireylerde KAH
görülme riskini arttırmaktadır. Bununla beraber KAH nedenli olmasına rağmen, ani

56
kardiyak ölümler kayıtlara KAH olarak geçirilmediğinden, ailede KAH öyküsünün
varlığı her zaman doğru bir Ģekilde belirlenememektedir. Ailede KAH öyküsü olan
kiĢilerde KAH görülme riski, olmayanlardan 2-12 kat daha fazladır. Bu risk faktörünün,
mekanizması tam olarak anlaĢılamamıĢ olmasına rağmen, aterosekleroz sürecini
hızlandırmaktadır. Ailede KAH öyküsü olan kiĢilerde, erken KAH (55 yaĢından önce)
görülme riskinin de arttığını gösteren araĢtırmalar bulunmaktadır (85–87).
AraĢtırmamızın sonucunda müdahale grubundaki hastaların %53.3‟ünün, kontrol
grubundaki hastaların ise %39.3‟ünün ailesinde KAH öyküsü olduğu belirlendi.
Wahrenberg ve ark. (2019) tarafından yapılan bir araĢtırmada, göğüs ağrısı olan ve acil
servise baĢvuran 28.188 hastanın verileri incelendiğinde hastaların %32.4‟ünün
ailesinde KAH öyküsü olduğu belirlenmiĢtir (88). Ailedeki KAH öyküsü bakımından
kontrol grubundaki hasta verileri diğer araĢtırmalarla benzerlik göstermesine rağmen,
bu oranın müdahale grubundakilerde daha düĢük olduğu görülmektedir. Bu düĢüklüğün
nedeninin, grup içindeki bireylerin ailelerindeki ani ölümlerin kayıtlara KAH olarak
geçirilmemesi olabileceği düĢünülmektedir.

Diyabetin KAH oluĢum riskini arttığı bilinmektedir. Diyabetin patofizyolojisinde


bulunan glikoz intoleransı, insülin direnci ve hiperglisemi gibi durumlar ateroskleroz
sürecini tetikleyerek koroner arterlerdeki perfüzyonun bozulmasına neden olur. Diyabet
oluĢtuktan sonra önerilen tedaviye uyum ise KAH oluĢumunu yavaĢlatabilmektedir.
Yapılan araĢtırmalar göstermiĢtir ki DM‟nin kontrolünde baĢarısız olan hastalarda KAH
gibi makrovasküler olayların görülme riski artmaktadır (89). Ayrıca DM‟lilerin yaklaĢık
%75‟i KVH‟lara bağlı olarak hayatını kaybetmektedir. Bu bilgiler DM ve KAH
arasındaki güçlü iliĢkiyi ortaya koyması bakımından önemlidir (90). AraĢtırmamıza
katılan hastaların verileri incelendiğinde müdahale grubundaki hastaların %46.7‟sinin,
kontrol grubundaki hastaların ise %50‟sinin aynı zamanda DM tanısı da aldığı görüldü.
Ülkemizde konu ile ilgili yapılan araĢtırmalarda, DM‟li KAH vakalarının %15-35
arasında değiĢtiği belirtilmiĢtir (91,92). AraĢtırmamızda elde edilen oranların ülke
ortalamasının üzerinde olduğu görülmektedir. Bu farklılık, hastaların mevcut KAH
nedeniyle hastane kontrollerini daha sık yaptırması ve erken tanı almıĢ olabileceği ile
iliĢkili olabilir.

Hipertansiyon; önemli bir KAH risk faktörü olarak görülmekle beraber, kan
basıncındaki azalma ile bu riskin de önemli ölçüde azaldığı bilinmektedir. Yapılan
araĢtırmalar HT‟nin kontrolünün KAH nedenli ölümlerde %20-25 azalmaya neden

57
olabileceği bildirilmektedir. Bazı olgularda HT damarsal problemlere (serebrovasküler
kanamalar gibi) bağlı ölümlere de neden olabilmektedir. Genel popülasyon
tarandığında; yetiĢkin Amerikanlarda HT görülme sıklığı %33 iken, ülkemizde bu oran
yaklaĢık olarak %30-31 olarak bildirilmektedir (65,93). AraĢtırmamızın sonucunda HT
varlığı; müdahale grubunda %43.3, kontrol grubunda ise %60.7 olarak bulundu.
Ülkemizde de yapılan EUROSPIRE-IV çalıĢmasındaki KAH tanısı alan bireylerin
verileri incelendiğinde HT sıklığı %45.4 olarak bulunmuĢtur (91). Hipertansiyon varlığı
kontrol grubunda daha sık olmasına rağmen, müdahale grubu verileri ülkemizdeki
ortalama ile uyumludur.

Serum lipit düzeylerinin bozukluğunu ifade eden dislipidemi mortalite, morbidite ve


tedavi maliyetlerindeki artıĢa ilaveten, KAH risk faktörlerinden de birisidir. Dünya
Sağlık Örgütü dislipideminin iskemik kalp hastalıklarının yarısından fazlasıyla iliĢkili
olduğunu bildirmektedir. Dislipidemi; ateroskleroz geliĢimini tetikleyerek koroner
perfüzyonun bozulmasına neden olmaktadır. Serum lipit seviyeleri kontrol altında
tutulduğunda ise KAH prognozunda belirgin bir iyileĢme görülebilmektedir.
Dislipideminin tedavisinde statin grubu ilaçlar, diyet ve fiziksel aktivite artıĢı gibi çeĢitli
tedavi seçenekleri kullanılmaktadır (94). Genel popülasyon taramalarında
dislipideminin Amerikanlarda %53, ülkemizde ise %32 olduğu tahmin edilmektedir
(65,95). AraĢtırmamızın sonucunda dislipidemi varlığının müdahale grubunda %36.7,
kontrol grubunda ise %50 olduğu belirlendi. Ülkemizde de yapılan EUROSPIRE-IV
çalıĢmasındaki KAH tanısı alan bireylerin verileri incelendiğinde ise dislipidemi sıklığı
%66.2 olarak bulunmuĢtur (91). AraĢtırmamızın sonucunda dislipidemi varlığının
ülkemiz ortalamasından düĢük olduğu belirlendi. AraĢtırmamıza katılan hastaların yaĢ
ortalamasının, EUROSPIRE-IV çalıĢmasındakilerden daha düĢük olmasının bu durum
üzerinde etkili olabileceği düĢünülmektedir.

Sigara içiciliği, (pasif içicilik dâhil) önlenebilir KAH risk faktörlerinin baĢında
gelmektedir. Sigara, içerdiği yaklaĢık 4000 zararlı kimyasal nedeniyle antioksidan
aktiviteyi azaltarak ateroskleroz sürecini hızlandırır ve baĢta koroner arterler olmak
üzere damarlarda perfüzyon bozukluklarına neden olur. Küresel çapta alınan önlemler
sayesinde sigara kullanımında azalmalar olmasına rağmen, özellikle gençler ve kadınlar
arasındaki kullanım artıĢıyla hala büyük bir problem olmaya devam etmektedir. Sigara
bıraktırma yaklaĢımları bu risklerin azaltılmasında oldukça önemli olmasına rağmen,
sigara bırakmıĢ kiĢilerdeki KAH riski, hiç sigara kullanmamıĢ kiĢilerden daha yüksektir.

58
AraĢtırmamızın sonucunda; baĢlangıç-12. hafta arasında sigara içen hasta sayısı ve
günlük içilen sigara sayısı hem müdahale hem de kontrol grubunda azalırken müdahale
grubundaki azalmanın daha fazla olduğu görüldü. Bu tarz eğitim çalıĢmalarının sigara
bırakma konusunda faydalı sonuçları olacağını bildiren araĢtırmalar bulunmasına
rağmen aksini gösteren araĢtırmalar da bulunmaktadır. Kurçer ve Özbay (2011)
tarafından yapılan bir araĢtırmada hastalara verilen eğitimin sigara bırakma konusunda
faydalı olmadığı belirtilmiĢtir (76). AraĢtırmalar arasında farklı sonuçların ortaya
çıkmasında hastaların bireysel farklılığı, eğitimcilerin uzmanlığı ve yaklaĢım tarzı ile
çevresel faktörlerin etkili olabileceği düĢünülmektedir.

Obezite (BKĠ≥30 kg/m2); dislipidemi, insülin direnci, HT gibi sorunlara neden


olduğundan ateroskleroz oluĢumunu hızlandırarak KAH oluĢum riskini arttırmaktadır.
Yapılan araĢtırmalar 10 kg ağırlık artıĢının, KAH oluĢum riskini %12 arttırdığını
göstermektedir. Genel popülasyon taramalarında yetiĢkinlerdeki obezite varlığının hem
Amerikanlarda hem de ülkemizde %35 olduğu bildirilmektedir (23,96). Obezitenin
geliĢimi yetersiz fiziksel aktivite ve sağlıksız diyetle iliĢkili olup, geliĢen teknoloji
nedeniyle sedanter yaĢam tarzının benimsenmesi ve değiĢen beslenme alıĢkanlıkları
(fast-food beslenme gibi) bu iliĢkiyi her geçen gün daha da güçlendirmektedir.
Obezitenin tedavisinde farmakolojik ve cerrahi yöntemler de kullanılabilmesine
rağmen, yaĢam tarzı değiĢiklikleri tedavide önemli olmaya devam etmektedir.
AraĢtırmamızın sonucunda; baĢlangıç-12. hafta arasında kilo kaybına bağlı olarak obez
hasta sayısının müdahale grubunda azaldığı, kontrol grubunda ise arttığı belirlendi.
Ancak baĢlangıç-12. hafta arasındaki santral obezite varlığı incelendiğinde müdahale
grubunda değiĢim olmazken kontrol grubunda azaldığı belirlendi. Barnason ve ark.
(2018) tarafından yapılan bir araĢtırmada obez bireylere uygulanan kardiyak
rehabilitasyon programı sonucunda müdahale grubundaki hastaların kilo kaybının
kontrol grubundaki hastalardan daha fazla olduğu bildirilmiĢtir (97). AraĢtırma
sonuçlarımız yapılan diğer çalıĢmalarla karĢılaĢtırıldığında verilerin uyumlu olduğu
görülmektedir.

Yetersiz fiziksel aktivite; dislipidemi, kilo artıĢı vb. durumları tetikleyerek KAH
oluĢumuna neden olan risk faktörlerinden birisidir. Bu riski azaltmanın en etkili yolu ise
günlük hareketli geçen sürelerin arttırılması ve düzenli egzersiz yapılmasıdır. Egzersiz;
kalp ve damarlardaki inflamatuvar aktiviteyi baskılayarak KAH oluĢum riskini
azaltmaktadır (98). Egzersizin faydasının görülebilmesi için planlı egzersiz

59
programlarının düzenlenmesi gerekmektedir. Hastaya uygun olmayan yorucu aktiviteler
içeren egzersiz programları istenmeyen komplikasyonlara neden olabilir. Konu ile ilgili
yapılan bir meta analizde, en etkili egzersiz programlarının uzun süreli takip Ģeklinde
yapılan egzersizler olduğu gösterilmiĢtir (99). AraĢtırmamızın sonucunda; baĢlangıç-12.
hafta arasında, müdahale grubunda düzenli egzersiz yapanların arttığı, kontrol grubunda
ise değiĢmediği belirlendi. Kurçer ve Özbay (2011) tarafından yapılan bir araĢtırmada
da, verilen eğitim ve 12 haftalık takip sonucunda KAH tanılı hastaların egzersiz
sürelerinde artıĢ olduğu görülmüĢtür (76). Bu sonuçlara göre 12 haftalık eğitimin
hastaların egzersiz davranıĢı üzerinde olumlu etki oluĢturabileceği düĢünülmektedir.

Bireylerin gelecek 10 yıl içerisinde KVH veya KVH nedenli ölüm risklerinin
hesaplanmasında FR skorlaması kullanılmaktadır. Bireyler bu skorlamadan aldıkları
puanlara göre düĢük, orta veya yüksek riskli olarak sınıflandırılırlar. Belirlenen FR
skoruna göre hastaların tedavi seçenekleri veya prognozları hakkında da fikir sahibi
olunabilir. AraĢtırmamızın sonucunda; müdahale grubundaki hastaların FR skorları
18.77±10.50, kontrol grubundaki hastaların FR skorları ise 20.62±8.01 olarak
hesaplandı. Li ve ark. (2016) tarafından yapılan bir araĢtırmada ise KAH tanılı
hastaların FR skoru 18.7±11.8 olarak hesaplanmıĢtır (100). Her iki araĢtırma soncunda
da KAH tanılı hastalardaki mortalite riskinin yüksek kabul edilen sınırlara (FR
skoru>%20) yakın olması, bu hastalarda risk azaltma çalıĢmalarının gerekliliğini
göstermektedir.

5.4. Katılımcıların Bazı Fizyolojik Verilerine ĠliĢkin Bulguların TartıĢılması

YetiĢkinlerde normal nabız sayısının 60-100 atım/dakika olduğu bilinmektedir. ArtmıĢ


nabız sayısı miyokardın oksijen ihtiyacını arttıracağından koroner olayları tetikleyerek
mortalite artıĢına neden olabilmektedir. AntitaĢikardik ilaçların kullanımı bu risklerin
azaltılmasında öncelikli strateji olarak görülmektedir. Ancak nabız sayısının beslenme,
stres ve fizyolojik değiĢkenler gibi pek çok faktöre bağlı olarak değiĢebileceği göz
önünde bulundurulduğunda tedavinin de kapsamlı ve multidisipliner bir yaklaĢım
içermesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır (101,102). AraĢtırmamıza katılan hastaların
nabız sayıları (atım/dakika) incelendiğinde müdahale grubunda 77.80±14,82, kontrol
grubunda ise 79.54±15.45 olduğu belirlendi. Konu ile ilgili literatür incelendiğinde;
nabız sayısı 60‟dan 90 atım/dakikaya yükseldiğinde, koroner olay riskinin iki kat arttığı
bildirilmiĢtir. Ayrıca dinlenir durumdaki nabız sayısı 60‟ın altında olanlarla 75‟in

60
üzerinde olanlar karĢılaĢtırıldıklarında da KAH‟a bağlı ani ölüm riskinin 3.92 kat arttığı
görülmüĢtür (103). Bu bilgiler ıĢığında; araĢtırmamıza katılan hastaların nabız
sayılarının riskli değerlerde olduğu ve KAH yönetimlerinin araĢtırma öncesi dönemde
yetersiz olduğu anlaĢılmaktadır.

YetiĢkinlerdeki ideal arteryel kan basıncının SKB<140 mmHg ve DKB<90 mmHg


olması önerilmesine rağmen, bu sınırlar yaĢ ve komorbid hastalıklara bağlı olarak
değiĢiklik gösterebilmektedir. Yüksek kan basıncının KVH için önemli bir risk faktörü
olduğu düĢünüldüğünden düĢürülmesi önerilmektedir. Yüksek olan kan basıncının
düĢürülmesiyle olası risklerin de azaltılabileceği bilinmektedir. Ancak kan basıncındaki
aĢırı düĢüĢler de miyokard perfüzyonunu azaltıp, MĠ geliĢimini tetikleyeceğinden
önerilmemektedir (104,105). AraĢtırmamızın sonucunda SKB (mmHg) ortalaması
müdahale grubunda 117.90±17.75, kontrol grubunda 118.93±12.27; DKB (mmHg)
ortalaması ise müdahale grubunda 72.20±11.54, kontrol grubunda 72.14±10.67 olarak
belirlendi. Rapsomaniki ve ark. (2014) tarafından yapılan bir araĢtırmada; en düĢük MĠ
geçirme riski olan katılımcıların SKB değeri 90-114 mmHg, DKB değeri 60-74 mmHg
olarak belirlenmiĢtir (106). Bu sonuçlara göre araĢtırmamıza katılan hastaların kan
basıncı ölçümlerine göre MĠ geçirme risklerinin düĢük olduğu düĢünülmektedir.

Serum açlık glikoz seviyesinin yükselmesi DM‟nin bir göstergesi olup, baĢta KAH
olmak üzere pek çok kronik hastalıkla iliĢkili olduğu bilinmektedir. Dünya genelinde
DM sıklığı artmaya devam ederek 2040‟da yaklaĢık her 10 kiĢiden birinin tanı alması
beklenmektedir. Ülkemizde TURDEP-II verilerine göre DM sıklığı %13.7 olarak
belirlenmiĢtir. Diyabet; damarlarda meydana getirdiği bozukluklar sonucu
aterosklerozun artmasına katkı sağlamaktadır. Kan glikoz seviyesinin istendik sınırlarda
(70-100 mg/dl) tutulması KAH ve mortalite riskinin azaltılmasında oldukça önemlidir.
Diyabetin tedavisinde farmakolojik ve cerrahi tedavinin yanı sıra yaĢam tarzı
değiĢikliklerinin benimsenmesi de hedef glikoz seviyesine ulaĢılmasında önemlidir
(19,107). AraĢtırmamızın sonucunda kan glikoz seviyeleri; müdahale grubunda
170.27±92.41 mg/dl, kontrol grubunda 149.07±83.46 mg/dl olarak belirlendi. Bu
değerler normal sınırların üzerinde olmasına rağmen konu ile ilgili yapılan diğer
araĢtırmaların sonuçları incelendiğinde literatürle uyumlu olduğu görülmektedir. Al-
Shudifat ve ark. (2018) tarafından yapılan bir araĢtırmada; KAH tanısı olan ve olmayan
hastaların açlık kan glikoz seviyeleri karĢılaĢtırılmıĢ ve sırasıyla 171.17±104.5 mg/dl,
131.53±59.49 mg/dl olarak bulunmuĢtur (108). Sonuçlar incelendiğinde KAH tanılı

61
hastaların kan glikoz seviyelerinin diğerlerinden daha yüksek olduğu görülmektedir. Bu
durumun nedeninin, DM‟lilerde KAH görülme sıklığının daha fazla olmasından
kaynaklandığı düĢünülmektedir.

Temelde serum lipit seviyelerinin (kolesterol, HDL, LDL, trigliserit) bozukluğu olarak
ifade edilen dislipidemi; değiĢtirilebilir KAH risk faktörlerinden birisidir. Kolesterol,
LDL ve trigliserit artıĢı ile HDL düĢüklüğü geliĢtikten sonra, ateroskleroz mekanizması
hızlanır ve koroner perfüzyon azalmaya baĢlar. Dislipidemi önemli bir risk faktörü
olmasına rağmen tedavi edildiğinde KAH geliĢimi ve mortalitede ciddi azalmalar
görülebilmektedir. Örneğin LDL seviyesindeki yaklaĢık 18 mg/dl‟lik bir azalmayla
KAH gibi makrovasküler olayların oluĢum riskinin %20 azalabileceği bildirilmektedir
(109). Dislipideminin tedavisi ile ilgili kılavuzlar incelendiğinde; farmakolojik tedavi ve
yaĢam tarzı değiĢikliklerinin kombine edilmesinin, tedavide baĢarı Ģansını arttıracağı
sıklıkla vurgulanmaktadır (32,49,51). AraĢtırmamıza katılanların tamamında kolesterol
değerleri normal sınırlardayken HDL, LDL ve trigliserit seviyelerinin normal sınırlarda
olmadığı belirlendi. Bu hastalardan antidislipidemik ilaç kullananların oranı ise
müdahale grubunda %46.7, kontrol grubunda %46.4 olduğu görüldü. Arbel ve ark.
(2016) tarafından yapılan bir araĢtırmada daha önce antidislipidemik tedavi almayan
hastaların lipit profilleri incelenmiĢ ve incelenen parametrelerin normal sınırlarda
olmadığı (dislipidemi) tespit edilmiĢtir (110). ÇalıĢmaların sonuçları karĢılaĢtırıldığında
hem antidislipidemik tedavi alan hem de almayan grupta serum lipit seviyelerinin
normal olmaması ilaç tedavisine ek olarak yaĢam tarzı değiĢikliklerine daha fazla önem
verilmesi gerektiğini göstermektedir. AraĢtırmanın baĢlangıcında hastaların fiziksel
aktivite düzeylerinin yetersiz olması da bu görüĢü desteklemektedir.

5.5. Katılımcıların Ġlaç Kullanımlarına ĠliĢkin Bulgularının TartıĢılması

Ateroskleroz; özellikle koroner arterlerde plaklar oluĢturarak, ilerleyen dönemlerde bu


damarlarda tromboz oluĢumunu tetiklemektedir. Koroner arterlerdeki tromboz ise
miyokardın perfüzyonunu bozarak MĠ gibi ölümcül sonuçlara neden olabilmektedir. Bu
trombotik etkinin azaltılması ve yok edilmesinde antikoagülan ilaçlar sıklıkla tercih
edilmektedir. Antikoagülanlar, baĢta KAH olmak üzere iskemik inme ve periferik arter
hastalıklarına bağlı oluĢabilecek mortalitelerin azaltılmasında da oldukça önemlidir.
Kullanılan bu ilaçlar %2-5 oranında istenmedik yan etkilere (kanama, gastrointestinal
sorunlar gibi) de sebep olabilmektedir. Bu yan etkileri engellemek için hekimler,

62
kombine antikoagülan tedavileri (asetilsalisilik asit, clopidogrel, prasugrel, ticagrelor
gibi) veya semptom giderici ilaçların (antiasit ilaçlar gibi) kullanımını önerebilmektedir
(110,111). AraĢtırmamıza katılan hastalarda; müdahale grubundakilerin tamamının,
kontrol grubundakilerin ise %96.44‟ünün antikoagülan ilaç kullandığı belirlendi.
Deedwania ve ark. (2017) tarafından yapılan bir araĢtırmada AKS geçmiĢi olan
hastaların antikoagülan ilaç kullanımlarının %96.7 olduğu bildirilmiĢtir (112). Elde
edilen verilerin literatürle uyumlu olduğu anlaĢılmaktadır.

Beta-bloker etkili ilaçlar nabız sayısını düĢürerek miyokardın oksijen ihtiyacını


azalttığından, özellikle MĠ sonrası dönemde kullanılması tavsiye edilmektedir.
Miyokardın oksijen ihtiyacının azaltılması, burada oluĢması muhtemel iskemik
olayların engellenebilmesi açısından oldukça önemlidir. Beta-blokerlerin kullanımı,
nabız düĢürücü etkilerinden dolayı, ciddi bradikardi ve üçüncü derece atriyoventriküler
bloklarda kontrendikedir. Beta-bloker kullanan hastalarda en sık karĢılaĢılan yan etkiler;
yorgunluk, egzersiz intoleransı, uykusuzluk, kâbus görme ve cinsel iĢlev
bozukluklarıdır (32). AraĢtırmamıza katılan hastalarda; müdahale grubundakilerin
%30‟unun, kontrol grubundakilerin ise %35.7‟sinin beta-bloker etkili ilaç kullandığı
belirlendi. Yürüyen ve ark. (2018) tarafından yapılan bir araĢtırmada KAH geçmiĢi olan
hastaların beta-bloker etkili ilaç kullanımlarının %37 olduğu bildirilmiĢtir (113).
Sonuçlar karĢılaĢtırıldığında araĢtırmamıza katılan hastaların beta-bloker etkili ilaç
kullanımlarının diğer araĢtırma sonuçlarıyla uyumlu olduğu görülmektedir.

Hipertansiyon; önemli bir KAH risk faktörü olmakla beraber, yetiĢkin popülasyonda
görülme sıklığının yaklaĢık %30-45 olduğu bilinmektedir. Hipertansiyonun tedavisinde
çeĢitli farmakolojik ajanlara ilaveten yaĢam tarzı değiĢikliklerinin de benimsenmesi
gerekmektedir. Bu kombine tedavi ile hedef arteryel kan basıncı değerlerine ulaĢılması
daha muhtemel görülmektedir. Antihipertansif etkili ilaçlar; hipertansiyonun tedavisine
katkı sağlayarak KAH nedenli ölümleri azaltabileceğinden, hekimin önerdiği doz ve
sürelerde kullanımı önemlidir. Randomize kontrollü çalıĢmalar göstermektedir ki;
arteryel kan basıncındaki azalma (optimum düzeyde) ile KAH riski %20-25
azaltılabilmektedir (49,92). AraĢtırmamıza katılan hastalarda; müdahale
grubundakilerin %56.7‟sinin, kontrol grubundakilerin ise %60.7‟sinin antihipertansif
ilaç kullandığı belirlendi. Özdemir ve ark. (2017) tarafından yapılan bir araĢtırmada
KAH tanılı hastaların antihipertansif ilaç kullanım sıklığı %21-36 olarak belirlenmiĢtir.
Ancak bu çalıĢmada HT tanısı olanların oranının ise %62-64 olduğu bildirilmiĢtir (114).

63
Bu araĢtırmadaki ilaç kullanım durumunun, araĢtırmamızın verileri ile
karĢılaĢtırıldığında oldukça düĢük olduğu görülmektedir. Bu farklılığın nedeninin,
belirtilen araĢtırmadaki hastaların ilaç uyum düzeylerinin kötü olması ve ile
açıklanabileceğini düĢünmekteyiz.

Dislipidemi; ateroskleroz mekanizmasını tetikleyerek KAH oluĢma riskini


arttırmaktadır. Koroner perfüzyonun azalmasıyla MĠ geliĢimine bağlı olarak ölümcül
riskler ortaya çıkabilir. Dislipidemin oluĢumu karmaĢık süreçlerin sonunda
gerçekleĢmektedir. Sağlıksız beslenme tarzı, sedanter yaĢam, hipotroidi gibi pek çok
durum dislipideminin geliĢimini baĢlatabilir. Dislipidemin tedavisinde antidislipidemik
etkili ilaçlar (statinler gibi) köĢe taĢı olarak görülmektedir. Ancak sağlıksız yaĢam tarzı
davranıĢlarının belirlenmesi ve bu davranıĢların düzeltilmesi de oldukça önemlidir.
Antidislipidemik tedavi; hastaların koroner arterlerinde plak oluĢumu yavaĢlatıp,
koroner olayları azaltarak mortalite oranlarında ciddi düĢüĢlere katkı sağlamaktadır
(49,115). AraĢtırmamıza katılan hastalarda; müdahale grubundakilerin %46.7‟sinin,
kontrol grubundakilerin ise %46.4‟ünün antidislipidemik etkili ilaç kullandığı
belirlendi. Ildızlı ve ark. (2004) tarafından yapılan bir araĢtırmada KAH tanılı hastaların
antidislipidemik etkili ilaç kullanım sıklığı %31 olarak belirlenmiĢtir. Ancak bu
çalıĢmada dislipidemi tanısı olanların oranının ise %66 olduğu bildirilmiĢtir (116). Bu
araĢtırmadaki ilaç kullanım durumunun, araĢtırmamızın verileri ile karĢılaĢtırıldığında
oldukça düĢük olduğu görülmektedir. Bu farklılığın nedeninin, belirtilen araĢtırmadaki
hastaların ilaç uyum düzeylerinin kötü olması ile açıklanabileceği düĢünülmektedir.

Bilindiği üzere aspirin, KAH tedavisinde miyokard perfüzyonunun sürekliliğinin


sağlanmasına hayati derecede önemlidir. Kontrendike değilse hekimler genellikle bu
ilacın ömür boyu kullanımını tavsiye etmektedir. Ancak aspirinin düĢük doz kullanıldığı
durumlarda bile gastrointestinal sistemde kanama ve ülser gibi komplikasyonlar
oluĢabilmektedir. Özellikle daha önce gastrointestinal sisteminde bu tarz sorunları olan
ile sigara veya alkol kullananlarda bu riskler daha fazladır. Bu komplikasyonların
engellenebilmesi için hekimler genellikle aspirin kullanan hastalara, proton pompa
inhibitörleri, H2 reseptör blokerleri gibi mide koruyucu ilaçlar da kullanmalarını tavsiye
etmektedir (41,117). AraĢtırmamıza katılan hastalarda; müdahale grubundakilerin
%16.7‟sinin, kontrol grubundakilerin ise %28.6‟sının antiasit etkili ilaç kullandığı
belirlendi. Würtz ve ark. (2010) tarafından yapılan bir araĢtırmada KAH tanılı hastaların
antiasit etkili ilaç kullanımları %12.9 olarak bulunmuĢtur (118). AraĢtırma sonuçları

64
karĢılaĢtırıldığında KAH tanılı hastaların antiasit etkili ilaç kullanım oranlarının farklı
olduğu görülmektedir. Hastaların yaĢ, mevcut gastrointestinal sistem hastalığı ile sigara
ve alkol kullanımlarındaki farklılıkların bu duruma neden olabileceği düĢünülmektedir.

Koroner arter hastalığı tanısı almıĢ olup hastanede yatan bireylerde çeĢitli duygu-durum
bozuklukları görülebilmektedir. Depresyon bu bozuklukların içerisinde en sık
karĢılaĢılan hastalık olup, depresyon belirtilerinin görülme sıklığının %65, majör
depresyonun ise %17-27 aralığında olduğu bilinmektedir. Ancak depresyon geliĢiminde
kiĢilerin önceki hastalıkları, gebelik, gelir durumları, sosyal iliĢkileri ve yaĢadığı
kayıplar gibi çok farklı durumların da etkisi olduğu bilinmektedir. Depresyon; KAH
prognozunu olumsuz Ģekilde etkileyerek, çeĢitli semptomların (taĢikardi, angina
pektoris gibi) görülmesine sebep olabileceğinden mortalite riskini arttırmaktadır.
Yapılan araĢtırmalar depresyonun artmıĢ semptom yükü, artmıĢ fiziksel aktivite
yetersizliği ve kötü yaĢam kalitesi ile iliĢkili olduğunu göstermektedir. Tüm bu
durumlar incelendiğinde depresyonun KAH tanılı hastalarda hızlıca tanılanıp uygun
Ģekilde tedavi edilmesinin önemi açıkça ortaya çıkmaktadır. Ancak literatür
taramalarında bu hastaların sadece %10‟unun yeterli tedavi veya destek aldığı
anlaĢılmaktadır. Depresyonun tedavisinde ilaçlar ve biliĢsel terapi teknikleri
hastalardaki depresyon semptomlarını ortadan kaldırarak mortalite riskini azaltmaya
yardımcı olmaktadır (119,120). AraĢtırmamıza katılan hastalarda; müdahale
grubundakilerin %23.3‟ünün, kontrol grubundakilerin ise %25‟inin bu nedenle ilaç
kullandığı belirlendi. Vural ve Acer (2005) tarafından yapılan bir araĢtırmada KAH
tanılı 53 hastada majör depresyon sıklığı %35.8, antidepresan etkili ilaç kullanımı ise
%7 olarak bulunmuĢtur (121). AraĢtırmalar karĢılaĢtırıldığında ilaç kullanım oranının
farklı olması, tedaviyi planlayan hekimlerin tedavideki önceliklerinin farklı olmasıyla
açıklanabilir. Ancak depresyonun ilerleyen dönemlerde KAH nedenli ölümleri
tetikleyebileceğinden hızlıca tedavi edilmesinin önemi unutulmamalıdır.

5.6. Katılımcıların Uyum Kategorilerinden Aldıkları Puanlara ĠliĢkin Bulgularının


TartıĢılması

Koroner arter hastalığı; uzun yıllar sürebilen ve çok sayıda ilaç kullanılan bir tedavi ve
bakım süreci içermektedir. Bu tedavi sürecinde sağlık profesyonelleri tarafından verilen
önerilerin uygulanması KAH prognozunun kötüye gitmemesi açısından oldukça
önemlidir. Tedavi sürecine uyum multidisipliner ekip içerisindeki her bir birey

65
tarafından önemsenmesi gereken bir konu olmakla beraber, kliniklerde hastalarla en
fazla zaman geçiren hemĢireler için de bir sorumluluktur. HemĢireler bu sorumlulukları
gereğince; olası komplikasyonların ortaya çıkıĢını engelleme-geciktirme, hasta ve aile
eğitimi, farkındalık oluĢturma ve sağlıklı yaĢam tarzının benimsenmesi gibi konularda
hastalara ve ailelerine destek olmaktadır. Tedavi sürecinde özellikle polifarmasi, ilaç
yan etkileri, eğitim düzeyi, maliyet gibi nedenlere bağlı olarak hastalar ilaç kullanımına
istenen uyumu gösteremeyebilir. Zaten ilaç uyumunun KAH‟lılarda düĢük seviyede
olduğu bilinmektedir. Yapılan araĢtırmalar göstermektedir ki, MĠ sonrasındaki ilk ay
içerisinde hastaların yaklaĢık %25-30‟u en az bir ilacı kullanmayı terk etmektedir.
Ġlerleyen dönemlerde de bu hastalarının yaklaĢık yarısı KAH ile iliĢkili olan ilaç
kullanımlarını bırakmaktadır (1,49). Bu çalıĢmanın baĢlangıcında hastaların uyum
düzeylerinin orta düzeyde olduğu görüldü. ġenuzun ve Fadıloğlu (2001) tarafından
yapılan bir araĢtırmada da KAH hastalarında tedavi uyumunun %44 olduğu
belirlenmiĢtir (122). AraĢtırmamızın baĢlangıç ve 12. haftalarında yaptığımız inceleme
sonuçları karĢılaĢtırıldığında, hastaların ilaç uyum puanlarında artıĢ olduğu görüldü.
Ancak müdahale grubu hastalarındaki artıĢın kontrol grubundakilerden daha fazla
olduğu belirlendi. Bu sonuçlara göre; hemĢireler tarafından verilen eğitimin hastaların
ilaç uyumlarını arttırmada, rutin bakıma kıyasla daha baĢarılı olduğu görülmektedir.

Beslenme tarzı olarak bilinen diyet; bireylerin sağlıklarını doğrudan etkileyerek pek çok
kronik hastalığın nedeni olabilmektedir. Sağlıksız diyet alıĢkanlıkları vücutta
yağlanmaya bağlı olarak baĢta obezite olmak üzere, dislipidemi, HT, DM‟ye neden
olarak KAH oluĢum riskini arttırmaktadır. Sağlıklı diyet ise primer korunmada en
önemli basamaklardan birisi olmakla beraber, hastalıkla iliĢkili komplikasyonların
önlenmesi için sekonder korunmada da hayati önem arz etmektedir. Özellikle doymuĢ
yağ tüketiminin az olduğu Akdeniz diyetinin KAH ve KAH nedenli komplikasyon
riskini azalttığı bilinmektedir. Diyet; kiĢilerin yeme alıĢkanlıkları, sosyo-kültürel ve
sosyo-ekonomik özellikleriyle doğrudan iliĢkili olduğundan, hızlıca değiĢtirilmesi her
zaman mümkün olamamaktadır. Bu durum ise bireylerin hastalığa olan uyumunu
olumsuz Ģekilde etkilemektedir. Diyet önerileri bir beslenme uzmanı tarafından
hazırlanması gereken kapsamlı yeme/içme programları içermesine rağmen, bireylere
verilen basit önerilerin (tuz, yağ ve kırmızı et alımını azaltıp, omega-3 yağ asidi içeren
besinler ve taze sebze-meyve tüketimini arttırması) bile KAH riskini önemli düzeyde
azalttığı bilinmektedir (123–125). AraĢtırmamızın sonucunda baĢlangıç ve 12. haftadaki

66
diyet uyum puanları karĢılaĢtırıldığında; müdahale grubundaki hastaların puanı artarken,
kontrol grubundaki hastaların puanının azaldığı görüldü. Singh ve ark. (2002) tarafından
yapılan bir araĢtırmada Akdeniz diyetine benzer bir diyet (Indo-Mediterranean Diet)
uygulanan KAH riskli hastaların günlük enerji, tuz ve doymuĢ yağ alımının azaldığı;
posa ve omega-3 yağ asidi alımının ise arttığı belirlenmiĢtir (126). Her iki çalıĢmanın
sonuçları karĢılaĢtırıldığında, hastalara verilen eğitimin sağlıklı diyet uyumunu arttırdığı
görülmektedir.

Vücuttaki yağ dokusunun artıĢı obezite ile iliĢkili olup pek çok kronik hastalığın da
nedeni olarak görülmektedir. Obezite hem ülkemizde hem de geliĢmiĢ/geliĢmekte olan
diğer ülkelerdeki ölüm oranlarının artmasına neden olabilmektedir. Sağlıklı kilo verme
programları sayesinde, özellikle bel ve kalça bölgesindeki yağ dokusunda gerçekleĢen
azalmayla beraber KAH, HT, DM ve dislipidemi gibi hastalıkların riskinin de
azalabileceği bilinmektedir. Kilo verme programlarının uzman sağlık profesyonelleri
tarafından yönetilmesi hedeflenen kilo değerlerine ulaĢılabilmesine katkı sağlayacaktır.
Ancak kilo verme, kiĢilerin diyet alıĢkanlıkları, sosyo-ekonomik durumu, mevcut
hastalıkları ve fiziksel aktivite düzeyi ile yakından iliĢkili olduğundan, hazırlanan
programların bireyselleĢtirilmesi gerekmektedir (127,128). AraĢtırmamızın sonucunda
baĢlangıç ve 12. haftadaki kilo verme uyum puanları karĢılaĢtırıldığında; müdahale
grubundaki hastaların puanı artarken, kontrol grubundaki hastaların puanının azaldığı
görüldü. Eckman ve ark. (2012) tarafından yapılan bir araĢtırmada hastalara verilen
“KAH ile yaĢamak” baĢlıklı bir eğitim sonrası, hastalarda belirgin bir kilo azalması
görülmüĢtür (129). Bu sonuçlara göre hastalara verilen planlı eğitimin kilo verme
üzerinde olumlu etkisi olduğu görülmektedir. Ayrıca kontrol grubundaki hastaların kilo
verme uyum puanlarındaki azalma, bu hastalarda ilerleyen dönemlerde KAH iliĢkili
komplikasyonların görülme riskinin daha fazla olabileceğini de göstermektedir.

Hareketlilik ve egzersiz her ne kadar KAH iliĢkili komplikasyonların görülme


sıklığında azalmaya neden olsa da, kalbin iĢ yükünü arttıran hareketlerin MĠ‟yi
tetikleyebileceği bilinmektedir. Bu nedenle egzersiz programlarının bireyin egzersiz
kapasitesi hesaplanarak uzman bir sağlık ekibi tarafından belirlenmesi gerekmektedir.
Burada önemli olan husus; özellikle taburculuk sonrası erken dönemde kalbin iĢ yükünü
arttırdığından ıkınma gerektiren hareketlerden (zorlu defekasyon, ağırlık kaldırmak, ağır
eĢyaları çekmek gibi) uzak durmanın öneminin tüm KAH‟lılara anlatılmasıdır. Kaslarda
izometrik kasılmaya neden olan bu hareketler aynı zamanda kan basıncını da

67
yükselterek KAH nedenli mortalite riskini arttırmaktadır. Ayrıca yokuĢ-merdiven
çıkma, sıcak-soğuk havalarda egzersiz ve yemeklerden hemen sonra yapılan egzersizler
de KAH‟ın erken dönemlerinde zararlı olduğundan hastaların bu konularda da
bilgilendirilmeleri gerekmektedir (130,131). AraĢtırmamızın baĢlangıç ve 12.
haftalarında yaptığımız inceleme sonuçları karĢılaĢtırıldığında, tüm hastaların fiziksel
aktivite kısıtlaması uyum puanlarında artıĢ olduğu görüldü. Ancak müdahale grubu
hastalarındaki artıĢın kontrol grubundakilerden daha fazla olduğu belirlendi. Clark ve
ark. (2005) tarafından yapılan bir meta-analizinde 63 randomize araĢtırma sonucu
incelenmiĢ ve fiziksel aktivite kısıtlaması içeren kardiyak rehabilitasyon programının,
hastalardaki MĠ ve mortalite riskini azalttığı belirlenmiĢtir (132). Bu sonuçlara göre
eğitim verilen hastaların KAH nedenli mortalite riskini düĢürmede eğitimin, rutin
bakımdan daha etkili olduğunu düĢünmekteyiz.

Doğru yapılan egzersizler; hem primer hem de sekonder KAH önlemleri arasında
bulunan, önemli risk azaltıcı aktivitelerdendir. Haftanın her günü olmasa da gün
içerisinde yapılacak 30-60 dakikalık egzersizlerin KAH nedenli mortalite riskini
azalttığı bilinmektedir. Düzenli egzersiz aktivitelerinin dislipidemi, HT, DM ve stres
gibi risk faktörlerinin etkisini de azaltarak ateroskleroz mekanizmalarını yavaĢlattığı
bilinmektedir. Bu amaçla yapılacak basit egzersizler; açık hava yürüyüĢleri, yüzme,
bisiklet sürme ve yürüyüĢ bandında yürüme Ģeklindeki hafif tempolu aktiviteler olarak
tarif edilmektedir. Bilindiği gibi zorlayıcı hareketler içeren ve bireyin egzersiz
kapasitesini aĢan egzersiz aktiviteleri, KAH‟lılarda bazı komplikasyonlara neden
olabilmektedir. Egzersize bağlı komplikasyonların ortaya çıkıĢını engellemek için daha
önce bahsedilen fiziksel aktivite kısıtlamalarına uyulması gerekmektedir. Egzersize
baĢlamadan önce mutlaka kardiyak rehabilitasyon konusunda uzmanlaĢmıĢ bir
fizyoterapist tarafından hastaların egzersiz kapasitesi belirlenmeli ve bireysel egzersiz
programları hazırlanmalıdır (32,49,133). AraĢtırmamızın baĢlangıç ve 12. haftalarında
yaptığımız inceleme sonuçları karĢılaĢtırıldığında, tüm hastaların egzersiz uyum
puanlarında artıĢ olduğu görüldü. Ancak müdahale grubu hastalarındaki artıĢın kontrol
grubundakilerden daha fazla olduğu belirlendi. Rognmo ve ark. (2012) tarafından
yapılan bir araĢtırmada orta ve yüksek yoğunluklu egzersiz uygulayan hastalarda KAH
iliĢkili komplikasyon riski düĢük olarak bulunmuĢtur (134). Okada ve ark. (2010)
tarafından yapılan bir araĢtırmada ise egzersiz eğitim programı uygulanan hastalarda,
endotel disfonksiyonu azaldığından ateroskleroz geliĢiminin yavaĢlamıĢ olduğu

68
belirlenmiĢtir (135). Sonuçlar karĢılaĢtırıldığında; eğitimin, egzersiz uyumunu arttırarak
ateroskleroz geliĢimi ve muhtemel KAH komplikasyonlarını azaltabileceğini ve rutin
bakıma göre daha faydalı olabileceğini düĢündürmektedir.

Kalp üzerindeki olumsuz etkilerinden dolayı, hastaların fizyolojik durumlarına ilaveten


psikolojik durumlarının da incelenmesi gerekmektedir. Özellikle hastane yatıĢı ve
taburculuk döneminde, hastalarda depresyon, anksiyete ve stres gibi sorunlar
görülebilmektedir. Stres, vücuttaki psikolojik sonuçlarına ilaveten, sempatik aktivite
artıĢına neden olarak, kalbin fizyolojik durumunun da bozulmasına neden
olabilmektedir. Stres; çeĢitli oksidatif mekanizmaların baskılanması ve oksijen
tüketiminin artması gibi bazı fizyolojik mekanizmalar nedeniyle KAH ve KAH iliĢkili
komplikasyon geliĢim riskini de arttırmaktadır. Bu nedenle stres; çeĢitli ölçekler ve
yöntemler kullanılarak tanılandıktan sonra, bireye özgü giriĢimlerle tedavi edilmeye
baĢlanmalıdır. Stres tedavisinde sosyal destek, biliĢsel terapiler ve gerekli durumlarda
farmakolojik tedaviler kullanılmaktadır (136,137). AraĢtırmamızın baĢlangıç ve 12.
haftalarında yaptığımız inceleme sonuçları karĢılaĢtırıldığında, tüm hastaların stresli
durumlar uyum puanlarında artıĢ olduğu görüldü. Ancak müdahale grubundaki artıĢın
kontrol grubundakilerden daha fazla olduğu belirlendi. Orth-Gomér ve ark. (2009)
tarafından yapılan bir araĢtırmada psikososyal destek eğitimi verilen hastaların, rutin
bakım grubundaki hastalara oranla mortalite oranlarının daha düĢük olduğu
bulunmuĢtur (138). AraĢtırma sonuçları karĢılaĢtırıldığında; hastaların stres uyumunun
sağlanması için verilen eğitimin, rutin bakımdan daha faydalı olduğu görülmektedir. Bu
durumun eğitim verilen hastalara, olası KAH komplikasyonları açısından avantaj
sağlayacağı düĢünülmektedir.

Sigara kullanımı; en önemli önlenebilir KAH nedenleri arasında gösterilmektedir.


Sigara kullanımına bağlı olarak, endotel disfonksiyonu geliĢir ve ateroksleroz
mekanizmaları hızlanır. Ateroskleroz geliĢen kiĢilerde ise KAH ve KAH iliĢkili
komplikasyonların görülme sıklığı artar. Miyokard iskemisi nedeniyle hastaneye
yatanların %23‟ünde sigara kullanım öyküsü olduğu bildirilmektedir. Ayrıca küresel
anlamdaki KVS nedenli ölümlerin yaklaĢık 1/3‟ünün sigara kullanımı ile iliĢkili olduğu
düĢünülmektedir. Tüm bu olumsuzluklara rağmen sigaranın bırakılmasının mortalite
riskini önemli seviyede azalttığını gösteren araĢtırmalar da bulunmaktadır. Sigaranın
bırakılmasında, biliĢsel terapilerin yanı sıra son yıllarda kullanımı artan sigara bırakma
ilaçları da katkı sağlamaktadır. Hastaların sigara kullanım durumunun her hastane

69
ziyaretinde sorgulanması ve gerekli durumlarda hastaya özgü bırakma stratejilerinin
geliĢtirilmesi tavsiye edilmektedir (139,140). AraĢtırmamızın baĢlangıç ve 12.
haftalarında yaptığımız inceleme sonuçları karĢılaĢtırıldığında, tüm hastaların sigara
içme uyum puanlarında artıĢ olduğu görüldü. Ancak müdahale grubu hastalarındaki
artıĢın kontrol grubundakilerden daha fazla olduğu belirlendi. Literatür taramalarında
baĢarılı sigara bırakma programları sayesinde hastane yatıĢı ve mortalite oranlarında
önemli azalmalar görülebileceği bildirilmiĢtir (141). AraĢtırmamızda da eğitimin
hastaların sigara uyumuna, rutin bakımdan daha etkili olduğu görülmektedir. Böylece
müdahale grubundaki hastaların ilerleyen dönemlerdeki hastane yatıĢı ve mortalite
riskinin, kontrol grubundakilerden daha az olabileceği öngörülmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl dünyada yaklaĢık 2.5 milyon insan alkol
kullanımına bağlı olarak doğrudan ve dolaylı nedenlerle hayatını kaybetmektedir.
Alkolün neden olduğu dolaylı ölümler yaralanmalar, Ģiddet ve KAH Ģeklinde
tanımlanmaktadır. Alkolün bu öldürücü etkileri sıklıkla yüksek seviyeli tüketimle
iliĢkili bulunmaktadır. Hatta orta ve düĢük düzey alkol tüketiminin (günde 1–2 kadeh)
kalp sağlığını koruyucu etkisini bildiren araĢtırmalar da bulunmaktadır. Ancak tüm bu
verilere rağmen, potansiyel riskleri göz önünde bulundurulduğunda, alkol tüketiminin
sürdürülmesini tavsiye etmeye yetecek kadar veri bulunmamaktadır. Alkol kan lipit
düzeyini bozup dislipidemi, obezite, HT, insülin direnci ve DM‟ye neden olarak KAH
oluĢum riskini arttırmaktadır. Bu nedenle hem primer hem de sekonder korunma
önlemleri kapsamında alkol tüketiminin sınırlandırılması tavsiye edilmektedir
(32,49,142). AraĢtırmamızın baĢlangıç ve 12. haftasındaki sonuçlar karĢılaĢtırıldığında;
hastaların alkol kullanma uyum puanlarındaki artıĢın benzer olduğu, bu artıĢların
istatistiksel olarak anlamlı olmadığı belirlendi. Bu durumun nedeninin, katılımcıların
dini inançları nedeniyle düĢük seviyede alkol kullanımı olabileceği tahmin edilmektedir.
Abu-Ras ve ark. (2010) tarafından yapılan bir araĢtırmada Müslüman, Hristiyan ve
Yahudi katılımcıların içerisinde en düĢük alkol kullanım oranının Müslümanlarda
olduğu belirlenmiĢtir (143). Böylece alkol kullanımı konusunda elde edilen verilerin
literatürle uyumlu olduğu ortaya çıkmaktadır.

Dünyada çok sık tüketilen kafein; çay, kahve, enerji içeceği, çikolata ve kola gibi gıda
ürünlerinin bileĢiminde bulunmaktadır. Kafeinin günlük ortalama tüketimi 76 gram
olmakla beraber, geliĢmiĢ ülkelerde bu miktar 230 grama kadar yükselebilmektedir.
Kafeinin aĢırı tüketimi özellikle gençlerde aritmi, MĠ ve ani kardiyak ölüme neden

70
olabilmektedir. YaĢ, cinsiyet, stres, çevresel ve genetik bazı faktörler ise bu durumların
ortaya çıkma riskini arttırmaktadır. Ancak yapılan bazı araĢtırmalar orta düzey kafein
tüketiminin (günde 2-3 fincan kahve veya çay) DM, ateroskleroz ve aritmilere karĢı
koruyucu etkisi olabileceğini bildirmektedir. Bu bilgilere dayanarak; KAH‟lıların
eğitiminde, kafein alımının sınırlandırılması ve özellikle uyku bozukluklarına neden
olabileceğinden uyumadan önce tüketiminin engellenmesi vurgulanmalıdır (144,145).
AraĢtırmamızın baĢlangıç ve 12. hafta sonuçları karĢılaĢtırıldığında, tüm hastaların
kafein alımı uyum puanlarında artıĢ olduğu görüldü. Ancak müdahale grubu
hastalarındaki artıĢın kontrol grubundakilerden daha fazla olduğu belirlendi. Bu bilgiler
ıĢığında araĢtırmamızda verilen eğitimin rutin bakıma göre kafein kullanımı uyumunu
arttırmada daha baĢarılı olduğu söylenebilir. Gray ve ark. (2017) tarafından yapılan bir
araĢtırmada; yüksek düzeyde kafein tüketen bireylerde kan basıncında artıĢ ve ölümcül
bir aritmi olan QT uzaması sendromu görülebileceği bildirilmiĢtir (146). Bu
araĢtırmanın sonucuna dayanarak; araĢtırmamızda verilen eğitimin, müdahale grubunda
yüksek kafein tüketimine bağlı olarak geliĢebilecek HT ve aritmileri önleyebileceği
tahmin edilmektedir.

Cinsel iĢlev bozukluğu; yaĢ, psikolojik durum, bazı hastalıklar veya ilaç kullanımına
bağlı olarak görülen, yaĢam kalitesinin ve beden sağlığının bozulmasına neden olabilen
bir sağlık sorunudur. Literatürde cinsel iĢlev bozuklukları; cinsel istek azalması, erektil
disfonksiyon, orgazm bozuklukları, erken boĢalma ve iliĢki sırasında ağrı (vajinismus)
olarak listelenmektedir. Cinsel aktivite sırasında kardiyopulmoner sistemdeki aktivite
artıĢı, birçok KAH hastasında ölüm korkusu yaĢanmasına neden olabilmektedir. Bazı
KAH‟lılar taburculuk sonrası dönemde cinsel aktiviteye tekrar baĢlamaya cesaret
gösterememektedir. Tüm bu durumların, kardiyak hastalığı olanlarda cinsel aktivite
sıklığının azalmasına neden olduğu bildirilmektedir. Ancak gerekli değerlendirmeler
yapılıp, hastanın hazır olduğu belirlendikten sonra, KAH sonrası dönemde cinsel
aktivitenin güvenli olduğu belirtilmektedir. Kontrendikasyon olmayan ve genellikle iki
kat merdiveni göğüs ağrısı veya nefes darlığı olmadan çıkabilen hastaların cinsel
aktiviteye baĢlayabileceği önerilmektedir. Bu dönemde hastalara verilecek cinsel
danıĢmanlık hizmetleri sayesinde, gerekli önlemler alınabilir, hastalar bilgilendirilebilir
ve böylece olası riskler azaltılabilir (147,148). AraĢtırmamızda; hastaların cinsel aktivite
uyum kategorisi baĢlangıç puanlarının diğer kategorilerin çoğundan yüksek olduğu,
baĢlangıç ve 12. haftaya ait sonuçlar karĢılaĢtırıldığında ise puanlarda artıĢ görüldüğü,

71
ancak müdahale grubundaki artıĢın daha fazla olduğu belirlendi. Bu sonuçlara göre
ilerleyen dönemlerde her iki gruptaki hastaların cinsel iĢlev bozukluklarına bağlı KAH
risklerinin düĢük olabileceği düĢünülmektedir. Kriston ve ark. (2010) tarafından yapılan
bir araĢtırmada cinsel iĢlev bozukluğu olan kiĢilerde yaĢam kalitesinin azalabileceği
bildirilmiĢtir. Aynı araĢtırmada, cinsel iĢlev bozukluğu olan KAH‟lılara uygulanacak
kardiyak rehabilitasyon giriĢimlerinde, cinsel iĢlev bozukluklarının da ele alınmasının
önemi vurgulanmıĢtır (149). Böylece araĢtırmamızda verilen eğitimin rutin bakıma göre
cinsel yaĢama uyumu arttırmada daha etkili olduğu ve bu etkinin hastaların yaĢam
kalitelerinde de yükselmeye neden olabileceği düĢünülmektedir.

ĠĢ stresi veya iĢ yükü, KAH için risk faktörüdür. Zorlu çalıĢma koĢullarına sahip olan
kiĢilerde KAH görülme riski artmaktadır. UzamıĢ çalıĢma saatleri, hareketsiz çalıĢma
koĢulları (Ģoförlük gibi), uykusuzluk, beslenme dengesinin bozulması ve iĢ yerindeki
stres bu riskin artmasına katkı sağlamaktadır. ÇalıĢma koĢullarının iyileĢtirilmesi KAH
tanılı kiĢilerde ileride görülmesi muhtemel komplikasyonların engellenebilmesi
açısından önemli görülmektedir. Ancak daha iyi çalıĢma koĢullarının sağlanması her
zaman mümkün olamamaktadır. Toplumun ve bireyin sosyo-ekonomik durumu, çalıĢma
koĢullarının kolayca değiĢtirilememesinin önündeki en önemli engel olarak
görülmektedir. Bireyler genellikle gelir kaybı yaĢayabileceği korkusuyla daha kötü
koĢullarda çalıĢmayı göze almaktadır. Bu aĢamada devreye giren sosyal hizmet
uzmanlarının vereceği danıĢmanlık hizmetleriyle, hastaların gelir kaybını kompanse
edecek destek hizmetlerine kolay eriĢimi sağlanabilir (61,150,151). AraĢtırmamızın
baĢlangıç ve 12. haftaya ait sonuçları karĢılaĢtırıldığında, hastaların iĢ-çalıĢma uyum
puanlarında artıĢ olduğu, ancak müdahale grubu hastalarındaki artıĢın daha fazla olduğu
belirlendi. Edwards ve ark. (2012) tarafından yapılan bir araĢtırmada iĢyerindeki
çalıĢma koĢullarının ağırlaĢmasıyla KAH risk faktörlerinin artıĢı arasında iliĢki olduğu
belirlenmiĢtir (152). Bu sonuçlara göre araĢtırmamızda verilen eğitimin rutin bakıma
göre iĢ-çalıĢma uyumunu arttırmada daha baĢarılı olduğu görülmektedir. ĠĢ-çalıĢma
uyumundaki olumlu geliĢme sayesinde, eğitim verilen hastalardaki KAH risk
faktörlerinin görülme sıklığında azalma olabileceği düĢünülmektedir.

72
6. SONUÇ ve ÖNERĠLER

6.1. Sonuçlar

 AraĢtırmaya katılanların çoğunun; erkek, evli, okuryazar-ilkokul-ortaokul


mezunu, gelir durumunun giderinden az olduğu, KAH ile ilgili eğitim almadığı,
KAH tanı süresi ortalamasının 40-49 ay arasında ve baĢlangıç USF puanlarının
birbirlerine yakın olduğu,
 Müdahale grubundaki katılımcıların; kilo, BKĠ, bel çevresi ve kalça çevresi
değerlerinin baĢlangıç ve 12. hafta ölçümleri kıyaslandığında iyileĢme
görüldüğü,
 Müdahale ve kontrol gruplarında değiĢtirilemeyen ve değiĢtirilebilir KAH risk
faktörleri ve FR skoru dağılımının homojen olduğu, ancak erkek hastaların HDL
değerleri açısından gruplar arasında homojenliğin sağlanamadığı ve müdahale
grubundakilerin HDL ortalamalarının daha yüksek olduğu,
 Müdahale grubundaki hastaların 12. haftada, günlük içilen sigara sayısındaki
azalma ve fiziksel aktivite düzeyindeki artıĢın istatistiksel olarak anlamlı
bulunduğu,
 Kontrol grubundaki hastaların günlük içilen sigara sayısındaki azalmanın
müdahale grubundakinden daha az olduğu,
 AraĢtırmanın baĢlangıç ve 12. hafta ölçümleri karĢılaĢtırıldığında; müdahale
grubundaki hastaların ilaçlar, diyet, kilo verme, fiziksel aktivite kısıtlaması,
egzersiz, stresli durumlar, sigara içme, alkol kullanma, kafein alımı, cinsel
aktivite ve iĢ-çalıĢma uyum puanlarının anlamlı Ģekilde arttığı, kontrol grubunda
ise sadece ilaçlar uyum puanlarında anlamlı artıĢ görüldüğü, her iki grupta da
alkol kullanma uyum puanlarındaki artıĢın anlamlı olmadığı,
 BaĢlangıç ve 12. haftada, USF‟den elde edilen toplam puanın hem müdahale
hem de kontrol grubunda arttığı; ancak müdahale grubundaki artıĢın daha fazla
olduğu belirlendi.

Bu sonuçlara göre; KAH tanılı hastalara verilen eğitimin, alkol kullanma uyumu
dıĢındaki tüm kategorilerde, rutin bakıma kıyasla uyumu arttırmada daha baĢarılı olduğu
görüldü ve belirlenen hipotezlerden H0 ve H2 ret, H1 ve H3 ise kabul edildi.

73
6.2. Öneriler

AraĢtırmadan elde edilen sonuçlar doğrultusunda Ģu önerilerde bulunulmuĢtur:


 Bu çalıĢmada katılımcıların bazı fizyolojik ölçümlerinin tekrarı yapılamadı. Bu
nedenle ileride yapılacak olan çalıĢmalarda, verilen eğitimin fizyolojik
parametrelere etkisinin incelenmesi literatüre daha fazla katkı sağlayabilir.
 Ġleride yapılacak araĢtırmalarda basılı materyallerin yanı sıra, video ve çevrimiçi
kaynakların etkileri de araĢtırılabilir.
 AraĢtırmamızda USF‟den elde edilen veriler hasta ifadelerine dayanan sübjektif
verilerden oluĢmaktadır. Ġleride yapılacak araĢtırmalarda, uyumun objektif verilerle
incelenmesi önerilebilir.
 Kontrol grubundakilerin ilaç uyum puanının artması göz önünde
bulundurulduğunda, ilaç kullanımı üzerinde etkili olan diğer faktörlerin araĢtırılması
önerilebilir.
 Kontrol grubundakilerin günlük sigara kullanım adedinin azalması göz önünde
bulundurulduğunda, bu azalmada etkili olan diğer faktörlerin araĢtırılması
önerilebilir.
 Her iki grubunda USF puanlarındaki artıĢ göz önünde bulundurulduğunda aile,
çalıĢma koĢulları vb. çevresel/sosyal değiĢkenlerin hastalık yönetimine etkisini
inceleyen araĢtırmalar planlanabilir.
 Müdahale grubu hastalarındaki USF puan artıĢının yüksek olması dikkate
alındığında, hemĢirelerin hastalık yönetimini inceleyen daha fazla araĢtırma
planlaması önerilebilir.
 KAH tanılı hastalara bakım veren hemĢirelerin, hasta eğitiminde daha aktif rol
üstlenmesi ve rutin hasta kontrollerinde bu bilgilerin yaĢam tarzı değiĢikliği
oluĢturup oluĢturmadığının hemĢireler tarafından takip edilmesi hastaların hastalık
yönetimine katkı sağlayabilir.

74
7. KAYNAKLAR

1. Türkmen E, Badır A, Ergün A. Koroner arter hastalıkları risk faktörleri: primer ve


sekonder korunmada hemĢirelerin rolü. ACU Sağlık Bil Derg. 2012;3:223-231.

2. Ceylan Y, Kaya Y, Tuncer M. Akut koroner sendrom kliniği ile baĢvuran hastalarda
koroner arter hastalığı risk faktörleri. Van Tıp Dergisi. 2011;18(3):147-154.

3. SavaĢan A, Ayten M, Ergene O. Koroner arter hastalarında sağlıklı yaĢam biçimi


davranıĢları ve umutsuzluk. Psikiyatri HemĢireliği Dergisi. 2013;4(1):1-6

4. Aygül S, Ulupinar S. HemĢirenin hasta eğitimindeki rolüne yönelik hastaların


görüĢleri. Anadolu HemĢirelik ve Sağlık Bilimleri Dergisi. 2012;15:1.

5. Kurcer MA, Özbay A. Koroner arter hastalarında uygulanan yaĢam tarzı eğitim ve
danıĢmanlığının yaĢam kalitesine etkisi. Anadolu Kardiyol Derg. 2011;1:107-13.

6. Cingözbay BY, IĢılak Z, Tokatlı A, Uzun M. Koroner arter hastalarnnda uygulanan


yaĢam tarzı eğitim ve danıĢmanlığının yaĢam kalitesine etkisi (Editöre Mektup).
Anadolu Kardiyol Derg. 2011;11:467-71.

7. Koplay M, Erol C. Koroner arter hastalığı. Trd Sem. 2013;1:57–69.

8. Morrad DB. Akut Koroner Sendrom ve Akut Miyokard Ġnfarktüslerinde Görülen


Aritmiler. 2015, EskiĢehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Uzmanlık Tezi, 68
sayfa, EskiĢehir, (Prof. Dr. Bülent GÖRENEK).

9. Centers for Disease Control and Prevention. CDC Heart Disease Facts.
https://www.cdc.gov/heartdisease/facts.htm. 2019. EriĢim tarihi: 27.03.2020.

10. Türkiye Ġstatistik Kurumu. Ölüm Nedeni Ġstatistikleri, 2014.


http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do;jsessionid=2nV8h3nTghK6V7TSTS
mJBY12L5cFp8dkyXNr0SNysDtLJYvG9LpT!36722180?id=18855. EriĢim tarihi:
27.03.2020.

11. Onat A, Karakoyun S, AkbaĢ T, Karadeniz FÖ, Karadeniz Y, Çakır H, ġimĢek B,


Can G. Turkish adult risk factor survey 2014: Overall mortality and coronary

75
disease incidence in Turkey‟s geographic regions. Arch Turk Soc Cardiol.
2015;43(4):326–332.

12. Ferdinand KC. Coronary artery disease in minority racial and ethnic groups in the
United States. The American Journal of Cardiology. 2006;97(2):2–19.

13. Blum A, Blum N. Coronary artery disease: Are men and women created equal?
Gender Medicine. 2009;6:410–418.

14. Myers RH, Kiely DK, Cupples LA, Kannel WB. Parental history is an independent
risk factor for coronary artery disease: The Framingham Study. American Heart
Journal 1990;120:963–969.

15. Arıcı M, Birdane A, Güler K, Yıldız BO, Altun B, Ertürk ġ, Aydoğdu S,


Özbakkaloğlu M, Ersöz HÖ, Süleymanlar G, Tükek T, Tokgözoğlu L, Erdem Y.
Turkish hypertension consensus report. Arch Turk Soc Cardiol. 2015;43(4):402-9.

16. Kasapoğlu ES, Enç N. Koroner arter hastaları için bir rehber. Journal of
Cardiovascular Nursing. 2017;8:1–7.

17. Akgüllü Ç, Sırıken F, Eryılmaz U, Akdeniz M, Ömürlü ĠK, Pekcan G, Güngör H,


Kurtoğlu T. The relation between compliance to the Mediterranean diet and the
extensiveness of coronary artery disease. Arch Turk Soc Cardiol. 2015;43(4):340-9.

18. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği. Temd Dislipidemi Tanı ve Tedavi


Kılavuzu-2019. http://temd.org.tr/admin/uploads/tbl_kilavuz/20190506163838-
2019tbl_kilavuz61855bdd04.pdf. EriĢim tarihi: 28.03.2020.

19. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği. Temd Diabetes Mellitus ve


Komplikasyonlarının Tanı, Tedavi ve Ġzlem Kılavuzu-2019. Türkiye Endokrinoloji
ve Metabolizma Derneği -2019. http://temd.org.tr/Kilavuzlar. EriĢim tarihi:
28.03.2020

20. T.C. Sağlık Bakanlığı. Türkiye Kalp ve Damar Hastalıkları Önleme ve Kontrol
Programı 2015-2020. https://www.tkd.org.tr/TKDData/Uploads/files/Turkiye-kalp-
ve-damar-hastaliklari-onleme-ve-kontrol-programi.pdf. EriĢim tarihi: 28.03.2020

76
21. Klatsky AL, Chartier D, Udaltsova N, Gronningen S, Brar S, Friedman GD,
Lundstrom RJ. Alcohol drinking and risk of hospitalization for heart failure with
and without associated coronary artery disease. Am J Cardiol. 2005;96:346–351.

22. Chiva-Blanch G, Badimon L. Benefits and risks of moderate alcohol consumption


on cardiovascular disease: current findings and controversies. Nutrients
2020;12:108.

23. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği. Temd-Obezite Tanı ve Tedavi


Kılavuzu-2018. http://temd.org.tr/admin/uploads/tbl_kilavuz/20190506163904-
2019tbl_kilavuz5ccdcb9e5d.pdf. EriĢim tarihi: 28.03.2020.

24. Nehır S, Çam O. Miyokard infarktüsü geçiren hastalarda psikososyal sağlık ve


hastalık uyumu. Ege Üniversitesi HemĢirelik Fakültesi Dergisi 2010;26:73–84.

25. Uluçay S, Çam FS, Batır MB, Sütçü R, Bayturan Ö, Demircan K. A novel
association between TGFb1 and ADAMTS4 in coronary artery disease: A new
potential mechanism in the progression of atherosclerosis and diabetes. Anatol J
Cardiol. 2015;15(10):823-9.

26. Williams KJ, Tabas I. The response-to-retention hypothesis of early atherogenesis.


Arterioscler Thromb Vasc Biol. 1995;15(5):551–561.

27. Enar R. Ateroskleroz - aterotromboz. Ateroskleroz; Koroner, Serebral, Periferik


Arter Tutulumu Sempozyum Dizisi. 2006;52:9-27.

28. Özer ZC, Demir ġ. Akut koroner sendromlarda hemĢirelik bakımı. Türk Kardiyol
Dern Kardiyovasküler HemĢirelik Dergisi. 2012;3:19–32.

29. Boydak B. Akut miyokard infarktüsü ve anstabil angina pektoris. Sted.


2001;10:378.

30. Topuz Ġ, Gözüm S. Toplum tabanlı kardiyovasküler risk değerlendirmesi. Halk


Sağlığı HemĢireliği Dergisi. 2019;1:158–170.

31. Aysel B, Demir Korkmaz F. Koroner arter hastalıkları. Karadakovan A, Eti Aslan F
(Editörler). Dâhili ve Cerrahi Hastalıklarda Bakım, Ankara: Akademisye Tıp
Kitabevi, 2014:386-422.

77
32. Fihn SD, Gardin JM, Abrams J, Berra K, Blankenship JC, Dallas AP, Douglas PS,
Foody JM, Gerber TC, Hinderliter AL, King SB, Kligfield PD, Krumholz HM,
Kwong RY, Lim MJ, Linderbaum JA, Mack MJ, Munger MA, Prager RL, Sabik JF,
Shaw LJ, Sikkema JD, Smith CR Jr, Smith SC Jr, Spertus JA, Williams SV. 2012
ACCF/AHA/ACP/AATS/PCNA/SCAI/STS guideline for the diagnosis and
management of patients with stable ischemic heart disease. J Am Coll Cardiol.
2012;60(24):e44-e164.

33. Scirica BM. Acute coronary syndrome: Emerging tools for diagnosis and risk
assessment. J Am Coll Cardiol. 2010;55(14):1403-15.

34. Çöt Ö, Kumbasar S, ġık A, Kumbasar S, ġık A, Demir M, Sever E, Kayaaltı ES.
Ağır preeklamptik hastalarda kardiak troponin I düzeyi ve magnezyum sülfat
tedavisinin kardiak troponin I düzeyine etkisi. ġ.E.E.A.H. Tıp Bülteni.
2016;50(1):26-32.

35. Kale A, Ecer S, Kale E. Preeklampside kardiyak troponin I, CK-MB ve myoglobin


değerleri. Dicle Tıp Dergisi. 2005;32:109–112.

36. Boztosun B, Olcay A, Değertekin M. Cinsel aktivite ve kardiyovasküler risk.


Anadolu Kardiyol Derg. 2007;7:423-6.

37. Koç AF, Peköz MT, Bozdemir H. ACE inhibitörüne bağlı öksürük senkopu.
Cukurova Medical Journal 2015;40:619-622.

38. Rosendorff C, Lackland DT, Allison M, Aronow WS, Black HR, Blumenthal RS,
Cannon CP, de Lemos JA, Elliott WJ, Findeiss L, Gersh BJ, Gore JM, Levy D,
Long JB, O'Connor CM, O'Gara PT, Ogedegbe O, Oparil S, White WB. Treatment
of hypertension in patients with coronary artery disease. Am J Med.
2016;129(4):372-8.

39. Baumeister H, Hutter N, Bengel J. Psychological and pharmacological interventions


for depression in patients with coronary artery disease. Cochrane Database Syst
Rev. 2011;(9):CD008012.

40. Zellweger MJ1, Osterwalder RH, Langewitz W, Pfisterer ME. Coronary artery
disease and depression. Eur Heart J 2004;25:3–9.

78
41. Peura DA, Wilcox CM. Aspirin and proton pump inhibitor combination therapy for
prevention of cardiovascular disease and Barrett‟s Esophagus. Postgraduate
Medicine. 2014;126:87–96.

42. Okay T. Koroner anjiyoplasti revaskülarizasyonun çalıĢması (CABRI) ve bypass ile


karĢılaĢtırılma protokolü. Türk Kardiyol Dem ArĢ. 1992;20:182-185.

43. Montalescot G, Sechtem U, Achenbach S, Andreotti F, Arden C, Budaj A,


Bugiardini R, Crea F, Cuisset T, Di Mario C, Ferreira JR, Gersh BJ, Gitt AK, Hulot
JS, Marx N, Opie LH, Pfisterer M, Prescott E, Ruschitzka F, Sabaté M, Senior R,
Taggart DP, van der Wall EE, Vrints CJ. 2013 ESC guidelines on the management
of stable coronary artery disease: the Task Force on the management of stable
coronary artery disease of the European Society of Cardiology. Eur Heart J.
2013;34(38):2949-3003.

44. Ġnangil D, ġendir M. Koroner arter hastalarının sağlık davranıĢlarının


geliĢtirilmesinde hemĢirenin rolü. Acıbadem Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi.
2014;5(2):96-101.

45. Türen S, EfıL S. Akut koroner sendromlar ve hemĢirelik yönetimi. Yoğun Bakım
HemĢireliği Dergisi. 2014;18(2):43-51.

46. Young S. Coronary angioplasty: Patient management and nursing care. British
Journal of Cardiac Nursing 2014;9:430–435.

47. Özen AT, ÇelıK Sġ. Koroner anjiyoplasti ve intra koroner stent uygulanan
hastaların bakımı. Anadolu HemĢirelik ve Sağlık Bilimleri Dergisi. 2010;13:260-67.

48. Özer ZC, Demir ġ. Akut koroner sendromlarda hemĢirelik bakımı. Türk Kardiyoloji
Derneği Kardiyovasküler HemĢirelik Dergisi. 2012;3:19–32.

49. Piepoli MF, Hoes AW, Agewall S, Albus C, Brotons C, Catapano AL, Cooney MT,
Corrà U, Cosyns B, Deaton C, Graham I, Hall MS, Hobbs FDR, Løchen ML,
Löllgen H, Marques-Vidal P, Perk J, Prescott E, Redon J, Richter DJ, Sattar N,
Smulders Y, Tiberi M, Bart van der Worp H, van Dis I, Verschuren WMM. 2016
European guidelines on cardiovascular disease prevention in clinical practice: The
sixth joint task force of the European Society of Cardiology and other societies on

79
cardiovascular disease prevention in clinical practice (constituted by representatives
of 10 societies and by invited experts) developed with the special contribution of the
European Association for Cardiovascular Prevention & Rehabilitation (EACPR).
Atherosclerosis. 2016;252:207-274.

50. Martínez-González MA, Gea A, Ruiz-Canela M. The Mediterranean diet and


cardiovascular health: A critical review. Circ Res. 2019;124:779–798.

51. Sağlık Bakanlığı. Türkiye Beslenme Reheri 2015 (TUBER).


https://dosyasb.saglik.gov.tr/Eklenti/10915,tuber-turkiye-beslenme-rehberipdf.pdf.
EriĢim tarihi: 03.04.2020.

52. Türk Kardiyoloji Derneği. HemĢirelik bakım kılavuzu: Kalp yetersizliği, akut
koroner sendromlar, hipertansiyon.
http://file.tkd.org.tr/kilavuzlar/ulusal/2007_kalp_yetersizligi_akut_koroner_sendro
mlarda_hipertansiyon_hemsirelik_bakim_kilavuzu.pdf, EriĢim tarihi: 03.04.2020.

53. National Institute for Health anda Care Excellence. Myocardial infarction: cardiac
rehabilitation and prevention of further cardiovascular disease.
https://www.nice.org.uk/guidance/cg172. EriĢim tarihi: 03.04.2020.

54. Bartels M. Kardiyak rehabilitasyon. Frontera WR (Editör) Delisa fiziksel tıp ve


rehablitasyon ilkeler ve uygulamalar, Ankara: GüneĢ Tıp Kitabevleri, 2014,
ss.1070-189.

55. Lichtman JH, Bigger JT Jr, Blumenthal JA, Frasure-Smith N, Kaufmann PG,
Lespérance F, Mark DB, Sheps DS, Taylor CB, Froelicher ES. Depression and
coronary heart disease. Circulation. 2008;118:1768–1775.

56. Kaplan B, Özcebe H, AttıLa S, Ertan E, Kılıçaslan B, Kanmaz S, Ocak Y, Erbak H,


Kaya Z, Kalkan Fġ. Hacettepe eriĢkin hastanesine baĢvuran hastaların sigara
bırakma hizmetleri hakkındaki yaklaĢımlarının değerlendirilmesi. Tuberk Toraks.
2013;61(4):312-319.

57. Eilat-Adar S, Sinai T, Yosefy C, Henkin Y. Nutritional recommendations for


cardiovascular disease prevention. Nutrients. 2013;5:3646–3683.

80
58. Kaya C, Yilmaz G, Nurkalem Z, Ilktac A, Karaman MI. Sexual function in women
with coronary artery disease: a preliminary study. International Journal of
Impotence Research. 2007;19:326–329.

59. Kazemi-Saleh D, Pishgou B, Assari S, Tavallaii SA. Fear of sexual intercourse in


patients with coronary artery disease: A pilot study of associated morbidity. J Sex
Med. 2007;4(6):1619–1625.

60. Kivimäki M, Jokela M, Nyberg ST, Singh-Manoux A, Fransson EI, Alfredsson L,


Bjorner JB, Borritz M, Burr H, Casini A, Clays E, De Bacquer D, Dragano N12,
Erbel R, Geuskens GA, Hamer M, Hooftman WE, Houtman IL, Jöckel KH, Kittel
F, Knutsson A, Koskenvuo M, Lunau T, Madsen IE, Nielsen ML, Nordin M,
Oksanen T, Pejtersen JH, Pentti J, Rugulies R, Salo P, Shipley MJ, Siegrist J,
Steptoe A, Suominen SB, Theorell T, Vahtera J, Westerholm PJ, Westerlund H,
O'Reilly D, Kumari M, Batty GD, Ferrie JE, Virtanen M. Long working hours and
risk of coronary heart disease and stroke: a systematic review and meta-analysis of
published and unpublished data for 603 838 individuals. Lancet.
2015;386(10005):1739-46.

61. Özbesler C. Hasta yaĢam kalitesinde tıbbi sosyal hizmet uygulamalarının önemi.
Tıbbi Sosyal Hizmet Dergisi. 2013;12(2):6-12.

62. Universität Düsseldorf: Gpower.


http://www.psychologie.hhu.de/arbeitsgruppen/allgemeine-psychologie-und-
arbeitspsychologie/gpower.html. EriĢim tarihi: 13.04.2020.

63. Akın B, Koçoğlu D. Randomize kontrollü deneyler. Hacettepe Üniversitesi


HemĢirelik Fakültesi Dergisi. 2017;4(1):73-92.

64. Akinci AÇ, Zengın N, Buğu Y. Kalp yetersizliği ve hemĢirelik bakımı. Yoğun
Bakım HemĢireliği Dergisi. 2014;18:52–61.

65. Abaci A. Kardiyovasküler risk faktörlerinin ülkemizdeki durumu. Turk Kardiyol


Dern Ars. 2009;39:1–5.

66. Irmak Z, Fescı H. Akut miyokard infarktüsünde sekonder koruma. Hacettepe


Üniversitesi HemĢirelik Fakültesi Dergisi. 2005;12:84–96.

81
67. Hançerlioğlu S. Kronik Hastalıklarda Öz-Bakım Yönetimi Ölçeği ve Uyum Soru
Formu‟nun Türkçe‟ye Uyarlanması, Geçerlik ve Güvenirliği. 2014, Ege
Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek lisans tezi, 195 sayfa, Ġzmir, (Prof.
Dr. Fisun ġENUZUN AYKAR).

68. Calculate by QxMD. Framingham Risk Score. https://qxmd.com/calculate. EriĢim


tarihi: 13.04.2020.

69. Aytimur D. Koroner Arter Hastalığı Risk Faktörlerinin Önem Sıralamasında


Cinsiyete Göre Farklılıklar. Dokuz Eylül Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Aile Hekimliği
Anabilim Dalı, Uzmanlık tezi, 74 sayfa, Ġzmir, (Prof. Dr. Dilek GÜLDAL).

70. Sato C, Wakabayashi K, Ikeda N, Honda Y, Sato K, Suzuki T, Shibata K,Tanno K.


Influence of sex on the incidence of potential coronary artery disease and long-term
outcomes in asymptomatic patients with diabetes mellitus. Int J Cardiol Heart Vasc.
2020;27:100504.

71. Günay ġ, Serdar OA, Özyılmaz SÖ, Dereli S, Aydınlar A, Güllülü S, YeĢilbursa D,
Baran Ġ, Özdemir B, Aydın Kaderli A, ġentürk T, Sağ S. 12.201 hastanın koroner
risk faktörleri ve koroner anjiografi sonuçları. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi
Dergisi. 2014;40:131–136.

72. Ersoy ÇY, Bozkurt Ġ, Kerimoğlu Ü, Küçükler FK, Okutur SK, Bes C, Borlu F. Akut
miyokard infarktüsü geçiren erkeklerin eĢlerinde koroner risk faktörleri. ġEH Tıp
Bülteni. 2003;37(4):26-29.

73. Harrap SB, Stebbing M, Hopper JL, Hoang HN, Giles GG. Familial patterns of
covariation for cardiovascular risk factors in adults: The victorian family heart
study. American Journal of Epidemiology. 2000;152(8):704-715.

74. Dégano IR, Marrugat J, Grau M, Salvador-González B, Ramos R, Zamora A, Martí


R, Elosua R. The association between education and cardiovascular disease
incidence is mediated by hypertension, diabetes, and body mass index. Sci Rep.
2017;7(1):12370.

75. Loucks EB, Buka SL, Rogers ML, Liu T, Kawachi I, Kubzansky LD, Martin LT,
Gilman SE. Education and coronary heart disease risk associations may be affected

82
by early life common prior causes: A propensity matching analysis. Ann Epidemiol.
2012;22:221–232.

76. Janati A, Matlabi H, Allahverdipour H, Gholizadeh M, Abdollahi L. Socioeconomic


status and coronary heart disease. Health Promot Perspect. 2011;1(2):105–110.

77. Lemstra M, Rogers M, Moraros J. Income and heart disease. Can Fam Physician.
2015;61:698–704.

78. Tokgözoğlu L, Kaya EB, Erol Ç, Ergene O. EUROASPIRE III: Türkiye ile
Avrupa‟nın karĢılaĢtırılması. Türk Kardiyol Dern ArĢ. 2010;38(3):164-172.

79. Suwaidi JA, Hamasaki S, Higano ST, Nishimura RA, Holmes DR Jr, Lerman A.
Long-term follow-up of patients with mild coronary artery disease and endothelial
dysfunction. Circulation. 2000;101:948–954.

80. Alkhawam H, Nguyen J, Sayanlar J, Sogomonian R, Desai R, Jolly J, Vyas N, Syed


U, Homsi M, Rubinstein D. Coronary artery disease in patients with body mass
index ≥30 kg/m2: a retrospective chart analysis. J Community Hosp Intern Med
Perspect. 2016;6(3):31483.

81. Hatmi Z, Tahvildari S, Gafarzadeh Motlag A, Sabouri Kashani A. Prevalence of


coronary artery disease risk factors in Iran: a population based survey. BMC
Cardiovasc Disord. 2007;7:32.

82. Wong Y-K, Cheung CYY, Tang CS, Au KW, Hai JSH, Lee CH, Lau KK, Cheung
BMY, Sham PC, Xu A, Lam KSL, Tse HF. Age-biomarkers-clinical risk factors for
prediction of cardiovascular events in patients with coronary artery disease.
Arterioscler Thromb Vasc Biol. 2018;38:2519–2527.

83. Aggarwal A, Srivastava S, Velmurugan M. Newer perspectives of coronary artery


disease in young. World J Cardiol 2016;8:728–734.

84. Voora D, Coles A, Lee KL, Hoffmann U, Wingrove JA, Rhees B, Huang L, Daniels
SE, Monane M, Rosenberg S, Shah SH, Kraus WE, Ginsburg GS, Douglas PS. An
age- and sex-specific gene expression score is associated with revascularization and

83
coronary artery disease: Insights from the Prospective Multicenter Imaging Study
for Evaluation of Chest Pain (PROMISE) trial. Am Heart J. 2017;184:133–140.

85. Hindieh W, Pilote L, Cheema A, Al-Lawati H, Labos C, Dufresne L, Engert JC,


Thanassoulis G. Association between family history, a genetic risk score, and
severity of coronary artery disease in patients with premature acute coronary
syndromes. Arterioscler Thromb Vasc Biol. 2016;36:1286–1292.

86. Abdi-Ali A, Shaheen A, Southern D, Zhang M, Knudtson M, White J, Graham M,


James MT, Wilton SB. Relation between family history of premature coronary
artery disease and the risk of death in patients with coronary artery disease. Am J
Cardiol. 2016;117:353–358.

87. Wahrenberg A, Magnusson PK, Discacciati A, Ljung L, Jernberg T, Frick M,


Linder R, Svensson P. Family history of coronary artery disease is associated with
acute coronary syndrome in 28,188 chest pain patients. Eur Heart J Acute
Cardiovasc Care. 2019;May:2048872619853521.

88. Fishman SL, Sonmez H, Basman C, Singh V, Poretsky L. The role of advanced
glycation end-products in the development of coronary artery disease in patients
with and without diabetes mellitus: A review. Mol Med. 2018;24(1):59.

89. Naito R, Miyauchi K. Coronary artery disease and type 2 diabetes mellitus: Current
treatment strategies and future perspective. Int Heart J. 2017;58:475–480.

90. Tokgozoglu L, Kayıkçıoğlu M, Altay S, Aydoğdu S, Barçın C, Bostan C, Çakmak


HA, Çatakoğlu AB, Emet S, Ergene O, Kalkan AK, Kaya B, Tulunay Kaya C,
Kaymaz C, Koylan N, Kültürsay H, Oğuz A, Özpelit E, Ünlü S. EUROASPIRE-IV:
Study of the European Society of Cardiology on lifestyle, risk factors, and treatment
approaches in patients with coronary artery disease: Data from Turkey. Arch Turk
Soc Cardiol. 2017;45(2):134-144.

91. Aksoy F. Predictive value of traditional risk factors in the assessment of premature
coronary artery disease. Cukurova Medical Journal. 2019;44:190–196.

92. Jeffers BW, Robbins J, Bhambri R. Efficacy of calcium channel blockers versus
other classes of antihypertensive medication in the treatment of hypertensive

84
patients with previous stroke and/or coronary artery disease: a systematic review
and meta-analysis. American journal of therapeutics. 2017;24:e68–e80.

93. Valensi P, Avignon A, Sultan A, Chanu B, Nguyen MT, Cossonet E. Atherogenic


dyslipidemia and risk of silent coronary artery disease in asymptomatic patients
with type 2 diabetes: a cross-sectional study. Cardiovasc Diabetol. 2016;15:104.

94. Tóth PP, Potter D, Ming EE. Prevalence of lipid abnormalities in the United States:
The national health and nutrition examination survey 2003–2006. Journal of
Clinical Lipidology. 2012;6:325–330.

95. Sharma S, Batsis JA, Coutinho T, Somers VK, Hodge DO, Carter RE, Sochor O,
Kragelund C, Kanaya AM, Zeller M, Park JS, Køber L, Torp-Pedersen C, Lopez-
Jimenez F. Normal-weight central obesity and mortality risk in older adults with
coronary artery disease. Mayo Clin Proc. 2016;91(3):343–351.

96. Barnason S, Zimmerman L, Schulz P, Pullen C, Schuelke S. Weight management


telehealth intervention for overweight and obese rural cardiac rehabilitation
participants: A randomised trial. J Clin Nurs. 2019;28(9-10):1808-1818.

97. Thompson G, Davison GW, Crawford J, Hughes CM. Exercise and inflammation in
coronary artery disease: A systematic review and meta-analysis of randomised
trials. J Sports Sci. 2020;38(7):814-826.

98. Price KJ, Gordon BA, Bird SR, Benson AC. A review of guidelines for cardiac
rehabilitation exercise programmes: is there an international consensus? Eur J Prev
Cardiol. 2016;23(16):1715-1733.

99. Li H-R, Lu T-M, Cheng H-M, Lu DY, Chiou CW, Chuang SY, Yang AC, Sung SH,
Yu WC, Chen CH. Additive value of heart rate variability in predicting obstructive
coronary artery disease beyond framingham risk. Circ J. 2016;80(2):494-501.

100. Hernando D, Hernando A, Casajús JA, Laguna P, Garatachea N, Bailón R.


Methodological framework for heart rate variability analysis during exercise:
Application to running and cycling stress testing. Med Biol Eng Comput.
2018;56(5):781–794.

85
101. Ferrari R, Fox K. Heart rate reduction in coronary artery disease and heart
failure. Nat Rev Cardiol. 2016;13:493–501.

102. Borer JS. Heart rate: from risk marker to risk factor in coronary artery disease.
Medicographia. 2009;31(4):349-354.

103. Vidal-Petiot E, Greenlaw N, Ford I, Ferrari R, Fox KM, Tardif JC, Tendera M,
Parkhomenko A, Bhatt DL, Steg PG. Relationships between components of
blood pressure and cardiovascular events in patients with stable coronary artery
disease and hypertension. Hypertension. 2018;71(1):168–176.

104. Vidal-Petiot E, Ford I, Greenlaw N, Ferrari R, Fox KM, Tardif JC, Tendera M,
Tavazzi L, Bhatt DL, Steg PG. Cardiovascular event rates and mortality
according to achieved systolic and diastolic blood pressure in patients with
stable coronary artery disease: an international cohort study. Lancet.
2016;388(10056):2142-2152.

105. Rapsomaniki E, Timmis A, George J, Pujades-Rodriguez M, Shah AD, Denaxas


S, White IR, Caulfield MJ, Deanfield JE, Smeeth L, Williams B, Hingorani A,
Hemingway H. Blood pressure and incidence of twelve cardiovascular diseases:
lifetime risks, healthy life-years lost, and age-specific associations in 1.25
million people. Lancet. 2014;383(9932):1899-911.

106. Fu C-P, Sheu WH-H, Lee W-L, Lee WJ, Wang JS, Lin SY, Lee IT. Two-hour
post-challenge hyperglycemia, but not fasting plasma glucose, associated with
severity of coronary artery disease in patients with angina. PLoS ONE
2018;13(8):e0202280.

107. Al-Shudifat AE, Azab M, Johannessen A, Al-Shdaifat A, Agraib LM, Tayyem


RF. Elevated fasting blood glucose, but not obesity, is associated with coronary
artery disease in patients undergoing elective coronary angiography in a referral
hospital in Jordan. Ann Saudi Med. 2018;38(2):111-117.

108. Petrov I, Dumitrescu A, Snejdrlova M, Zafrir B, Wożakowska-Kapłon B,


Fabryova L, Pintarić H, Bridges I, Petkova R. Clinical management of high and
very high risk patients with hyperlipidaemia in Central and Eastern Europe: An
observational study. Adv Ther. 2019;36(3):608–620.
86
109. Poss AM, Maschek JA, Cox JE, Hauner BJ, Hopkins PN, Hunt SC, Holland
WL, Summers SA, Playdon MC. Machine learning reveals serum sphingolipids
as cholesterol-independent biomarkers of coronary artery disease. J Clin Invest.
2020;130(3):1363-1376.

110. Mackman N, Spronk HMH, Stouffer GA, Ten Cate H. Dual anticoagulant and
antiplatelet therapy for coronary artery disease and peripheral artery disease
patients. Arterioscler Thromb Vasc Biol. 2018;38(4):726–732.

111. Mangieri A, Gallo F, Sticchi A, Khokhar AA, Laricchia A, Giannini F, Colombo


A. Dual antiplatelet therapy in coronary artery disease: from the past to the
future prospective. Cardiovasc Interv and Ther. 2020;35(2):117–129.

112. Deedwania P, Acharya T, Kotak K, Fonarow GC, Cannon CP, Laskey WK,
Peacock WF, Pan W, Bhatt DL. Compliance with guideline-directed therapy in
diabetic patients admitted with acute coronary syndrome: Findings from the
American Heart Association‟s Get With The Guidelines–Coronary Artery
Disease (GWTG-CAD) program. Am Heart J. 2017;187:78-87.

113. Yürüyen G, Toprak ĠD, Toprak Z, Akarsu M, Demir P, Arman Y, Çil EÖ, Özcan
M, Irmak S, Altun Ö, Aydın Yoldemir ġ, Eruzun H, Tükek T. The choice of
treatment based on Turkish hypertension consensus report: Do we follow the
recommendations? Arch Turk Soc Cardiol. 2018;46(1):25-31.

114. Özdemir T, ġahin Ġ, Avcı ĠĠ, Güngör B, Durmaz E, Tuğrul S, Hayıroğlu MĠ,
Kahyaoğlu S, Karımov O, Okuyan E.. Assessment of factors related to statin
non-adherence in patients with established coronary artery disease: A single
center observational study. Arch Turk Soc Cardiol. 2017;45(8):723-730.

115. Kerimkulova A, Noruzbaeva A, Lunegova O, Gotfrid I, Mirrakhimov A,


Davydova N, Moldokeeva C, Mirrakhimov E. Influence of one-year treatment
with lovastatin on myocardial remodeling and ischemia in patients with coronary
artery disease. Anadolu Kardiyol Derg. 2011;11(1):16-21.

116. Ildizli M, Kayıkçıoğlu M, Yavuzgil O, Hasdemir C, Gürgün C, Kültürsay H.


Koroner arter hastalığında güncel tedavi yaklaĢımlarını ne düzeyde
gerçekleĢtirebiliyoruz? Turk Kardiyol Dern Ars. 2004;32(8):542-549.
87
117. Valkhoff VE, Sturkenboom MC, Kuipers EJ. Risk factors for gastrointestinal
bleeding associated with low-dose aspirin. Best Pract Res Clin Gastroenterol.
2012;26(2):125-40.

118. Wurtz M, Grove EL, Kristensen SD, Hvas AM. The antiplatelet effect of aspirin
is reduced by proton pump inhibitors in patients with coronary artery disease.
Heart 2010;96:368–371.

119. Lespérance F, Frasure-Smith N, Koszycki D, Laliberté MA, van Zyl LT, Baker
B, Swenson JR, Ghatavi K, Abramson BL, Dorian P, Guertin MC. Effects of
citalopram and ınterpersonal psychotherapy on depression in patients with
coronary artery disease: The Canadian Cardiac Randomized Evaluation of
Antidepressant and Psychotherapy Efficacy (CREATE) Trial. JAMA.
2007;297(4):367–379.

120. Parissis JT, Fountoulaki K, Filippatos G, Adamopoulos S, Paraskevaidis I,


Kremastinos D. Depression in coronary artery disease: Novel pathophysiologic
mechanisms and therapeutic implications. Int J Cardiol. 2007;116(2):153-60.

121. Vural M, Acer M. KırĢehir ilinde akut koroner sendrom tedavisi görmüĢ
hastalarda depresyon prevalansını belirleme çalıĢmasının ön bulguları:
Beklenenin üzerinde yüksek prevalans değerleri. Anadolu Kardiyol Derg.
2005;5:227-8.

122. Ergün Fġ, Fadıloğlu Ç. Koroner arter hastalarının taburculuk sonrası


gereksinimlerinin incelenmesi. Ege Üniversitesi HemĢirelik Yüksek Okulu
Dergisi. 2001;17(l -3):67-75.

123. Fung TT, Chiuve SE, McCullough ML, Rexrode KM, Logroscino G, Hu FB.
Adherence to a DASH-style diet and risk of coronary heart disease and stroke in
women. Arch Intern Med. 2008;168(7):713-20.

124. Buckland G, González CA, Agudo A, Vilardell M, Berenguer A, Amiano P,


Ardanaz E, Arriola L, Barricarte A, Basterretxea M, Chirlaque MD, Cirera L,
Dorronsoro M, Egües N, Huerta JM, Larrañaga N, Marin P, Martínez C, Molina
E, Navarro C, Quirós JR, Rodriguez L, Sanchez MJ, Tormo MJ, Moreno-Iribas

88
C. Adherence to the mediterranean diet and risk of coronary heart disease in the
spanish EPIC cohort study. Am J Epidemiol. 2009;170(12):1518-29.

125. Thomazella MCD, Góes MFS, Andrade CR, Debbas V, Barbeiro DF, Correia
RL, Marie SK, Cardounel AJ, daLuz PL, Laurindo FR. Effects of high
adherence to Mediterranean or low-fat diets in medicated secondary prevention
patients. Am J Cardiol. 2011;108(11):1523-9.

126. Singh RB, Dubnov G, Niaz MA, Ghosh S, Singh R, Rastogi SS, Manor O, Pella
D, Berry EM. Effect of an Indo-Mediterranean diet on progression of coronary
artery disease in high risk patients (Indo-Mediterranean Diet Heart Study): A
randomised single-blind trial. Lancet 2002;360(9344):1455–1461.

127. Gomes F, Telo DF, Souza HP, Nicolau JC, Halpern A, Serrano CV Jr. Obesity
and coronary artery disease: Role of vascular inflammation. Arq Bras Cardiol.
2010;94(2):255-61.

128. Gremeaux V, Drigny J, Nigam A, Juneau M, Guilbeault V, Latour E, Gayda M.


Long-term lifestyle ıntervention with optimized high-ıntensity ınterval training
ımproves body composition, cardiometabolic risk, and exercise parameters in
patients with abdominal obesity. Am J Phys Med Rehabil. 2012;91(11):941-50.

129. Eckman MH, Wise R, Leonard AC, Dixon E, Burrows C, Khan F, Warm E.
Impact of health literacy on outcomes and effectiveness of an educational
intervention in patients with chronic diseases. Patient Educ Couns.
2012;87(2):143-51.

130. Madarame H, Kurano M, Fukumura K, Fukuda T, Nakajima T. Haemostatic and


inflammatory responses to blood flow-restricted exercise in patients with
ischaemic heart disease: A pilot study. Clin Physiol Funct Imaging.
2013;33(1):11-7.

131. Uzun M. Kardiyak rehabilitasyonda hasta eğitimi ve egzersiz. Anadolu Kardiyol


Derg. 2007;7:298-304.

89
132. Clark AM, Hartling L, Vandermeer B, McAlister FA. Meta-analysis: Secondary
prevention programs for patients with coronary artery disease. Ann Intern Med.
2005;143(9):659.

133. Braverman D. Cardiac rehabilitation: A contemporary review. Am J Phys Med


Rehabil. 2011;90(7):599-611.

134. Rognmo Ø, Moholdt T, Bakken H, Hole T, Mølstad P, Myhr NE, Grimsmo J,


Wisløff U. Cardiovascular risk of high- versus moderate-ıntensity aerobic
exercise in coronary heart disease patients. Circulation 2012;126(12):1436–
1440.

135. Okada S, Hiuge A, Makino H, Nagumo A, Takaki H, Konishi H, Goto Y,


Yoshimasa Y, Miyamoto Y. Effect of exercise ıntervention on endothelial
function and ıncidence of cardiovascular disease in patients with type 2 diabetes.
J Atheroscler Thromb. 2010;17(8):828-33.

136. Abbas E, Tayyeb MS, Fakhroddin F, Mojtaba A. Comparison of hospital anxiety


and depression among patients with coronary artery disease based on proposed
treatment. Iranian Journal Of Critical Care Nursing.2011;4(2):97–102.

137. Staniute M, Brozaitiene J, Bunevicius R. Effects of social support and stressful


life events on health-related quality of life in coronary artery disease patients. J
Cardiovasc Nurs. 2013;28(1):83-9.

138. Orth-Gomér K, Schneiderman N, Wang H-X, Walldin C, Blom M, Jernberg T.


Stress reduction prolongs life in women with coronary disease: The Stockholm
Women‟s Intervention Trial for Coronary Heart Disease (SWITCHD). Circ
Cardiovasc Qual Outcomes. 2009;2(1):25–32.

139. Hammal F, Ezekowitz JA, Norris CM, Wild TC, Finegan BA. Smoking status
and survival: Impact on mortality of continuing to smoke one year after the
angiographic diagnosis of coronary artery disease, a prospective cohort study.
BMC Cardiovasc Disord 2014;14:1-9.

140. Álvarez LR, Balibrea JM, Suriñach JM, Coll R, Pascual MT, Toril J, López-
Jiménez L, Monreal M. Smoking cessation and outcome in stable outpatients

90
with coronary, cerebrovascular, or peripheral artery disease. Eur J Prev
Cardiolog 2013;20(3):486–495.

141. Pipe AL, Papadakis S, Reid RD. The Role of smoking cessation in the
prevention of coronary artery disease. Curr Atheroscler Rep 2010;12:145–150.

142. O‟Keefe JH, Bhatti SK, Bajwa A, DiNicolantonio JJ, Lavie CJ. Alcohol and
cardiovascular health: The dose makes the poison…or the remedy. Mayo Clin
Proc. 2014;89(3):382-93.

143. Abu-Ras W, Ahmed S, Arfken CL. Alcohol use among U.S. muslim college
students: Risk and protective factors. J Ethn Subst Abuse. 2010;9(3):206-20.

144. Voskoboinik A, Koh Y, Kistler PM. Cardiovascular effects of caffeinated


beverages. Trends Cardiovasc Med. 2019;29(6):345-350.

145. Higgins JP, Babu KM. Caffeine reduces myocardial blood flow during exercise.
Am J Med. 2013 Aug;126(8):730.e1-8.

146. Gray B, Ingles J, Medi C, Driscoll T, Semsarian C. Cardiovascular effects of


energy drinks in familial long qt syndrome: A randomized cross-over study. Int J
Cardiol. 2017;231:150-154.

147. Nascimento E, Maia A, Pereira V, Soares-Filho G, Nardi AE, Silva AC. Sexual
dysfunction and cardiovascular diseases: A systematic review of prevalence.
Clinics (Sao Paulo). 2013;68(11):1462-8.

148. Assari S. Intercourse avoidance among women with coronary artery disease. J
Sex Med. 2014;11(7):1709-16.

149. Kriston L, Günzler C, Agyemang A, Bengel J, Berner MM. Effect of sexual


function on health-related quality of life mediated by depressive symptoms in
cardiac rehabilitation. findings of the SPARK project in 493 patients. J Sex Med.
2010;7(6):2044-2055.

150. Slopen N, Glynn RJ, Buring JE, Lewis TT, Williams DR, Albert MA. Job strain,
job insecurity, and incident cardiovascular disease in the Women‟s Health
Study: Results from a 10-year prospective study. PLoS One. 2012;7(7):e40512.

91
151. Kivimäki M, Nyberg ST, Fransson EI, Heikkilä K, Alfredsson L, Casini A,
Clays E, De Bacquer D, Dragano N, Ferrie JE, Goldberg M, Hamer M, Jokela
M, Karasek R, Kittel F, Knutsson A, Koskenvuo M, Nordin M, Oksanen T,
Pentti J, Rugulies R, Salo P, Siegrist J, Suominen SB, Theorell T, Vahtera J,
Virtanen M, Westerholm PJ, Westerlund H, Zins M, Steptoe A, Singh-Manoux
A, Batty GD. Associations of job strain and lifestyle risk factors with risk of
coronary artery disease: A meta-analysis of individual participant data. CMAJ
2013;185(9):763–769.

152. Edwards EM, Stuver SO, Heeren TC, Fredman L. Job Strain and incident
metabolic syndrome over 5 years of follow-up: The coronary artery risk
development in young adults study. J Occup Environ Med. 2012;54(12):1447-
52.

92
8. EKLER
EK-1: Bireysel Bilgi Formu
Bireysel Özellikler
1- Adınız Soyadınız …………………………….
2- Medeni durumunuz ( ) Evli ( ) Diğer
3- Eğitim durumunuz ( ) Okuryazar/ilkokul/ortaokul ( ) Lise ( ) Yükseköğretim
4- Gelir durumunuz ( ) Giderimden az ( ) Giderime eĢit ( ) Giderimden fazla
5- KAH tanı süresi ………… ay
6- KAH ile ilgili eğitim alma durumu ( ) Var ………………‟dan ( ) Yok
Antropometrik Ölçümler
1- Boyunuz …………cm Kilonuz …………..kg BKĠ: ……………..kg/m2
2- Bel çevresi: ……… cm Kalça çevresi: ………… cm
KAH Risk Faktörleri
1- YaĢınız ………..
2- Cinsiyetiniz ( ) Erkek ( ) Kadın
3- 1. Dereceden akrabalarınızda KAH tanısı almıĢ olan kimse var mı? ( ) Var ( ) Yok
4- Diyabet hastalığı ( ) Var ( ) Yok
5- Hipertansiyon ( ) Var ( ) Yok
6- Dislipidemi ( ) Var ( ) Yok
7- Sigara kullanımı ( ) Var ………… adet/gün ( ) Yok
8- Obezite ( ) Var ( ) Yok
9- Santral obezite ( ) Var ( ) Yok
10- Fiziksel aktivite ( ) Yetersiz (masa baĢı iĢlerde çalıĢıp hiç spor yapmayanlar,
gün içerisinde küçük yürüyüĢ dıĢında aktivite yapmayanlar)
( ) Düzensiz (düzenli olmaksızın haftada 2 defayı geçmeyen
sıklıkla spor yapanlar, yaptığı iĢ veya baĢka nedenlerle zaman zaman yürüyüĢ veya
baĢka fiziksel aktiviteler yapanlar)
( ) Düzenli (haftada en az 3 kez 30 dakika veya daha uzun
süreli fiziksel aktivite yapanlar veya yaptığı iĢ nedeniyle her gün buna denk efor
harcayanlar, ağır beden iĢçileri ve düzenli spor yapanlar)
Vital bulguları
Nabız ………… Kan basıncı ………….
Laboratuvar bulguları
Glukoz ……….
Kolesterol ……….
HDL ……….
LDL ……….

93
Trigliserit ……….
KAH ile ĠliĢkili Ġlaç Kullanımı
………………………………………………………………………..

94
EK-2: Uyum Soru Formu

I. ĠLAÇLAR

A. Herhangi bir ilaç kullanıyor musunuz?

Adı Dozu Sıklığı


1
2
3
4
5
6

B. Bunlardan herhangi birini almada bir zorluk yaĢadınız mı?

Ne tür zorluklar (örneğin, ilaç almayı hatırlama, rahatsızlık, yüksek maliyet, yan etkiler, vs.)

yaĢadınız?

C. Bahsi geçen ilaçlar için, son bir hafta içerisinde ilaç kullanım durumunuzu nasıl
değerlendirirsiniz?

Hiçbir zaman Çok nadiren Bazen Çoğu zaman Her zaman


(0) (1) (2) (3) (4)

D. Son bir hafta içinde, herhangi bir dozu almadığınız oldu mu?

Kaç kere?

E. Ġlaçları söylendiği gibi almanız konusunda hangi hususlar faydalı oldu?

Nelerin faydası olmadı?

II. Kilo verme haricindeki DĠYET (BESLENME DÜZENĠ)

A. Diyet yapıyor musunuz?

95
Ne tür bir diyet?

B. Sağlık ekibinin herhangi bir üyesi (doktor, hemĢire, diyetisyen, fizyoterapist, vb.), yeme
alıĢkanlıklarınız ile ilgili tavsiyelerde bulundu mu (örneğin yağ miktarını azaltma, tuz ve tuzlu
gıdaların miktarını azaltma, yağ türünü değiĢtirme, belirli gıdaları azaltma ya da hiç
tüketmeme)?

Ne tavsiye edildi?

Size bir diyet sayfası verildi mi?

Bu konuda kitap veya broĢür okudunuz mu?

C. Yemeğinizi kim hazırlamaktadır?

D. Mutfak alıĢveriĢini kim yapıyor?

E. Size verilen diyet tavsiyelerine uymada herhangi bir zorluk yaĢadınız mı?

Eğer öyleyse, ne tür bir zorluk yaĢadınız?

DıĢarıda yemek yeme, partilere gitme vb. konularda neler yaĢadınız?

F. Son bir hafta içerisinde diyetinize uyma durumunuzu nasıl değerlendirirsiniz:

Hiçbir zaman Çok nadiren Bazen Çoğu zaman Her zaman


(0) (1) (2) (3) (4)

G. Size verilen diyet tavsiyelerine uyma konusunda hangi hususlar faydalı oldu?

Hangi hususlar faydalı olmadı?

III. KĠLO VERME

96
A. Sağlık ekibinin herhangi bir üyesi kilo verme ile ilgili bir tavsiyede bulundu mu?

Eğer öyleyse, size ne söylendi?

Bu tavsiyeyi kim verdi?

Kilo vermeniz ya da aynı kiloyu korumanız mı söylendi?

B. Kilo vermeniz tavsiye edildiyse, kaç kilo vermeniz söylendi?

C. Kilo verme ile ilgili hangi yöntem tavsiye edildi?

D. Vermeniz söylenen bu kiloyu ne kadar sürede vermeniz gerekiyordu?

E. Kilo verdiniz mi, aynı kiloda mı kaldınız yoksa kilo mu aldınız?

F. Kaç kilo verdiniz veya aldınız?

G. Kilo vermeye yönelik önerileri takip etmede herhangi bir zorluk oldu mu?

H. Ne tür bir zorluk yaĢadınız?

Ġ. Son bir hafta içinde, kilo verme ile ilgili tavsiyelere ne oranda uydunuz?

Hiçbir zaman Çok nadiren Bazen Çoğu zaman Her zaman


(0) (1) (2) (3) (4)

J. Bu tavsiyelere uyma konusunda hangi hususlar faydalı oldu?

Nelerin faydası olmadı?

97
IV. FĠZĠKSEL AKTĠVĠTE

A. Sağlık ekibinin herhangi bir üyesi aktivitelerinizi kısıtlamanızı tavsiye etti mi? (örneğin,
yorucu aktivitelerden kaçınma, çok sıcak veya çok soğuk havalarda çalıĢma veya egzersiz
yapma, izometrik egzersizden kaçınma, çok fazla miktarda ağırlık kaldırma)?

Eğer öyleyse, size ne söylendi?

Bu tavsiyeyi kim verdi?

B. Bu tavsiyelere uymada herhangi bir zorluk yaĢadınız mı?

C. Ne tür zorluklar yaĢadınız?

D. Son bir hafta içinde, bu tavsiyelere ne oranda uydunuz?

Hiçbir zaman Çok nadiren Bazen Çoğu zaman Her zaman


(0) (1) (2) (3) (4)

E. Bu tavsiyelere uyma konusunda hangi hususlar faydalı oldu?

F. Nelerin faydası olmadı?

V. EGZERSĠZ

A. Sağlık ekibinin herhangi bir üyesi bir egzersiz programı takip etmenizi tavsiye etti mi
(günlük yürüyüĢler, egzersiz bisikleti, koĢu bandı kullanma, yüzme, vs.)?

Ne tavsiye edildi?

Rehabilitasyon programına ne sıklıkla gittiniz?

Evde yapıldıysa, en iyi nabız oranı neydi?

Bu tavsiyeyi kim verdi?

98
B. Bu tavsiyelere uymada herhangi bir zorluk yaĢadınız mı?

C. Ne tür zorluklar yaĢadınız?

D. Verilen bu tavsiyelere ne oranda uydunuz?

Hiçbir zaman Çok nadiren Bazen Çoğu zaman Her zaman


(0) (1) (2) (3) (4)

E. Bu tavsiyelere uyma konusunda hangi hususlar faydalı oldu?

Hangi hususların faydası olmadı

VI. STRESLĠ DURUMLAR

A. Sağlık ekibinin herhangi bir üyesi, stresli durumlardan uzak durmanızı veya stres durumunda
daha iyi baĢa çıkmak için yaĢamınızda değiĢiklik yapmanızı tavsiye etti mi (örneğin, pratik
hedefler belirlemek, sorumluluk yükünüzü hafifletmek, sorunlarınızı birine anlatmak, her gün
dinlenmeye vakit ayırmak, vs.)?

Bu tavsiyeyi kim verdi?

Ne tür tavsiyelerde bulunuldu?

Özel herhangi bir Ģey söylendi mi?

B. Bu tavsiyelere uymada herhangi bir zorluk yaĢadınız mı?

C. Ne tür zorluklar yaĢadınız?

D. Son bir hafta içinde, stresli durumlardan kaçınma veya stresle baĢ etme konusunda ne oranda
baĢarılı oldunuz:

Hiçbir zaman Çok nadiren Bazen Çoğu zaman Her zaman


(0) (1) (2) (3) (4)

99
E. Bu tavsiyelere uyma konusunda hangi hususlar faydalı oldu?

Hangi hususların faydası olmadı?

VII. SĠGARA ĠÇME

A. Hastalığınızdan önce sigara içiyor muydunuz?

Evet ise günde kaç tane?

B. Sağlık ekibinden herhangi biri sigarayı azaltmanızı ya da tamamen bırakmanızı tavsiye etti

mi?

Bu tavsiyeyi kim verdi?

Sigarayı bırakma konusunda herhangi bir yöntem tavsiye edildi mi?

C. Bu tavsiyelere uymada herhangi bir zorluk yaĢadınız mı?

D. Ne tür zorluklar yaĢadınız?

E. Son bir hafta içinde, bu tavsiyelere ne oranda uydunuz?

Hiçbir zaman Çok nadiren Bazen Çoğu zaman Her zaman


(0) (1) (2) (3) (4)

F. ġu an ne kadar sigara içiyorsunuz?

_____ sigara _____ puro _____ pipo

G. Bu tavsiyelere uyma konusunda hangi hususlar faydalı oldu?

100
Hangi hususların faydası olmadı?

VIII. ALKOL KULLANMA

A. Hastalığınızdan önce içki içiyor muydunuz? Cevabınız evet ise, haftada ne kadar
içiyordunuz?

……..Bira…………ġarap………..Rakı………Sert Ġçki

B. Sağlık ekibinden herhangi biri alkol kullanımı ile ilgili size tavsiyede bulundu mu?

Bu tavsiyeyi kim verdi?

Size bu konuda ne söylendi?

C. Bu tavsiyelere uymada herhangi bir zorluk yaĢadınız mı?

D. Ne tür zorluklar yaĢadınız?

E. Son bir hafta içinde, bu tavsiyelere ne oranda uydunuz?

Hiçbir zaman Çok nadiren Bazen Çoğu zaman Her zaman


(0) (1) (2) (3) (4)

F. ġu an haftada ne kadar içki içiyorsunuz?

……..Bira…………ġarap………..Rakı………Sert Ġçki

G. Ġçki içme konusunda verilen bu tavsiyelere uyma konusunda hangi hususlar faydalı oldu?

Hangi hususların faydası olmadı?

IX. KAFEĠN ALIMI

A. Hastalığınızdan önce, kahve, çay veya kola gibi kafein içeren içecekler içiyor muydunuz?

101
B. Eğer öyleyse, günde ne kadar içiyordunuz?

……….Kahve………….Çay…………..Kola

C. Sağlık ekibinden herhangi biri kafein içeren içeceklerin (kahve, çay, kola) alımı ile ilgili
herhangi bir tavsiyede bulundu mu?

Bu tavsiyeyi kim verdi?

Neler tavsiye edildi?

D. Bu tavsiyelere uymada herhangi bir zorluk yaĢadınız mı?

E. Ne tür zorluklar yaĢadınız?

F. Son bir hafta içinde, kafein alımı hakkındaki bu tavsiyelere ne oranda uydunuz?

Hiçbir zaman Çok nadiren Bazen Çoğu zaman Her zaman


(0) (1) (2) (3) (4)

G. ġu an günde ne kadar kafein içeren içecekler içiyorsunuz?

……….Kahve………….Çay…………..Kola

H. Verilen bu tavsiyelere uyma konusunda hangi hususlar faydalı oldu?

Hangi hususların faydası olmadı?

X. CĠNSEL AKTĠVĠTE

A. Sağlık ekibinden herhangi biri, cinsel aktivite hakkında tavsiyede bulundu mu? (pozisyonlar,
yemek ve alkollü içecekler ile iliĢkisi, nitrogliserin kullanımı vs.)

B. Ne tavsiye edildi?

Bu tavsiyeyi kim verdi?


102
C. Hastalığınız ortaya çıktığından beri, eĢinizle cinsel iliĢki konusunda ne tür değiĢiklikler oldu?

Bu değiĢikliklere katkıda bulunan faktörler hakkındaki düĢünceleriniz nelerdir?

D. Sağlık ekibinin cinsel aktivite ile ilgili tavsiyelerine uymada herhangi bir zorluk yaĢadınız
mı? (Eğer bu tavsiyeler sınırlı bir süre için verildiyse ve artık geçerli değilse D ve E bölümlerini
atlayın)

E. Son bir ay içinde cinsel aktiviteler hakkındaki tavsiyelere ne oranda uyabildiniz?

Hiçbir zaman Çok nadiren Bazen Çoğu zaman Her zaman


(0) (1) (2) (3) (4)

F. Hastalığınız ortaya çıktığından beri cinsel hayatınızı düzenleme konusunda hangi hususların
faydası oldu?

Hangi hususların faydası olmadı?

XI. Ġġ/ÇALIġMA

A. Hasta olmadan önce mesleğiniz neydi?

B. Sağlık ekibinden herhangi biri, iĢiniz/çalıĢma düzeniniz ile ilgili değiĢiklik yapmanızı tavsiye

etti mi?

Bu tavsiyeyi kim verdi?

Neler tavsiye edildi?

C. ĠĢe/çalıĢmaya geri döndünüz mü?

Eğer öyleyse:

Daha önce Aynı iş fakat Aynı iş fakat Farklı iş- Farklı iş-biraz Farklı iş çok
yaptığınız aynı iş daha az iş daha kısa tamamen farklı farklı az farklı

103
yükü çalışma saatleri

Eğer farklı bir iĢte çalıĢıyorsanız, Ģimdi ne iĢ yapıyorsunuz

D. ĠĢe geri dönmediyseniz, dönmeyi düĢünüyor musunuz?

Cevabınız evet ise, gelecekte yapacağınız iĢe nasıl karar vereceksiniz?

a) Kendi kararımla

b) Sağlık ekibinin tavsiyesiyle

c) Diğer, belirtiniz ……………………

E. Sağlık ekibinden herhangi biri, iĢ değiĢiklikleri ile ilgili herhangi bir tavsiyede bulundu mu?
Bu tavsiyelere uymada herhangi bir zorluk yaĢadınız mı?

Ne tür zorluklar yaĢadınız?

F. ĠĢ/çalıĢma ile ilgili bu tavsiyelere Ģu an ne oranda uyabiliyorsunuz?

Hiçbir zaman Çok nadiren Bazen Çoğu zaman Her zaman


(0) (1) (2) (3) (4)

G. ĠĢ/çalıĢma ile ilgili verilen bu tavsiyelere uyma konusunda hangi hususlar faydalı oldu?

Hangi hususların faydası olmadı?

104
EK-3: Eğitim rehberi hazırlanırken görüĢü alınan uzmanlar

1. Prof. Dr. Nimet OVAYOLU, Sanko Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ġç


Hastalıkları HemĢireliği, Gaziantep
2. Prof. Dr. Özlem OVAYOLU, Gaziantep Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi
Ġç Hastalıkları HemĢireliği, Gaziantep
3. Doç. Dr. Medet KORKMAZ, Ġnönü Üniversitesi HemĢirelik Fakültesi Ġç
Hastalıkları HemĢireliği, Malatya
4. Doç. Dr. Funda KAVAK BUDAK, Ġnönü Üniversitesi HemĢirelik Fakültesi
Psikiyatri HemĢireliği, Malatya
5. Öğr. Gör. Tahir DEDEOĞLU, 7 Aralık Üniversitesi, Sağlık Hiz. MYO.,
Fizyoterapi Programı (Bilim Uzmanı), Kilis
6. Dyt. Tuncay APAYDIN, Dr. Ersin Arslan Eğitim ve AraĢtırma Hastanesi,
Gaziantep

105
EK-4: Etik Kurul Ġzni

106
EK-5: AraĢtırma Ġzin BaĢvurusu

107
EK-6: BilgilendirilmiĢ Onam Formu

LÜTFEN DİKKATLİCE OKUYUNUZ !!!

Bu çalışmaya katılmak üzere davet edilmiş bulunmaktasınız. Bu çalışmada yer


almayı kabul etmeden önce çalışmanın ne amaçla yapılmak istendiğini anlamanız ve
kararınızı bu bilgilendirme sonrası özgürce vermeniz gerekmektedir. Size özel
hazırlanmış bu bilgilendirmeyi lütfen dikkatlice okuyunuz, sorularınıza açık yanıtlar
isteyiniz.

ÇALIġMANIN AMACI NEDĠR?

Koroner arter hastalarına verilen eğitimin hastalık yönetimine etkisi incelemek amacıyla
randomize kontrollü olarak planlanmıĢtır.

KATILMA KOġULLARI NEDĠR?

Bu çalıĢmaya dâhil edilebilmeniz için;

 18 yaĢ veya üstünde olmanız


 En az 2 aydır KAH tanısı almıĢ olmanız
 Okuryazar olmanız
 ĠĢitme ve görme probleminizin bulunmaması
 Algılama ve ifade etme yetersizliğinizin bulunmaması
 Kilis il sınırları içerisinde yaĢıyor olmanız
 Gönüllü olmanız

NASIL BĠR UYGULAMA YAPILACAKTIR?

Eğitimden önce hastalara araĢtırmacı tarafından bilgilendirme yapılarak AydınlatılmıĢ


Onam Formu imzalatılacaktır. Ġlk ve son görüĢme sırasında araĢtırmacı tarafından
hastaların kan basıncı, nabız ve antropometrik inecelemeleri yapılacaktır. GörüĢmeler
sırasında araĢtırmacı tarafından hastalara herhangi bir invaziv giriĢimde
bulunulmayacaktır. Laboratuvar değerlerinin takibi için hastane kayıtları kullanılacaktır.

SORUMLULUKLARIM NEDĠR?

AraĢtırma ile ilgili olarak sorulara doğru cevap vermek ve hekiminizin sizden istediği
sürelerde kontrole gelmek sizin sorumluluklarınızdır. Bu koĢullara uymadığınız
durumlarda araĢtırıcı sizi uygulama dıĢı bırakabilme yetkisine sahiptir.

KATILIMCI SAYISI NEDĠR?

108
AraĢtırmada yer alması beklenen minimum gönüllü sayısı 46 kiĢidir.

KATILIMIM NE KADAR SÜRECEKTĠR?

Bu araĢtırmada yer almanız için öngörülen süre yaklaĢık 12 haftadır.

ÇALIġMAYA KATILMA ĠLE BEKLENEN OLASI YARAR NEDĠR?

Bu araĢtırmada sizin için beklenen yararlar koroner arter hastalarına verilen eğitimin
hastalık yönetimine etkisine bakılarak konuya iliĢkin duyarlılığınızı ve farkındalığınızı
arttırmaktır.

ÇALIġMAYA KATILMA ĠLE BEKLENEN OLASI RĠSKLER NEDĠR?

Size bu araĢtırmada sadece eğitim uygulanacaktır. Bu uygulama ile ilgili gözlenebilecek


istenmeyen etkiler bulunmamaktadır.

Bu çalıĢmaya özgü olarak size herhangi bir invaziv giriĢim yapılmayacağından klinik
uygulama dönemleri sırasında karĢılaĢılabilecek sorunlar bulunmamaktadır.

Ancak rutin kontrolleriniz sırasında kan alma iĢlemi ile ilgili riskler arasında bayılma,
ağrı ve/veya morarma sayılabilir. Ender durumlarda iğne deliğinin yerinde enfeksiyon ya
da küçük bir kan pıhtısı olabilir. Olası bir soruna karĢı gerekli tedbirler tarafımızdan
alınacaktır.

GEBELĠK

Eğitiminin doğmamıĢ fetüs ya da anne sütü emen çocuk için riskleri


bilinmemektedir.

ARAġTIRMA SÜRECĠNDE BĠRLĠKTE KULLANILMASININ SAKINCALI


OLDUĞU BĠLĠNEN ĠLAÇLAR/BESĠNLER NELERDĠR?

ÇalıĢma süresince hekiminizin önereceği ilaç ve besin planına uymanız yeterli olacaktır.

HANGĠ KOġULLARDA ARAġTIRMA DIġI BIRAKILABĠLĠRĠM?

Uygulanan basamaklarının gereklerini yerine getirmemeniz, çalıĢma programını


aksatmanız, tedavinin etkinliğini artırmak vb. nedenlerle araĢtırmacılar sizin izniniz
olmadan sizi çalıĢmadan çıkarabilir.

DĠĞER TEDAVĠLER NELERDĠR?


109
Bu çalıĢmada size eğitim ve takipler dıĢında herhangi bir giriĢim yapılmayacaktır.

HERHANGĠ BĠR ZARARLANMA DURUMUNDA


YÜKÜMLÜLÜK/SORUMLULUK KĠMDEDĠR VE NE YAPILACAKTIR?

Bu araĢtırmaya bağlı herhangi bir zarara uğramanız öngörülmemektedir.

YENĠ BULGULAR

AraĢtırma sürecinde yapılan tedavi/uygulamaya yönelik sizi ilgilendirebilecek herhangi


bir geliĢme olduğunda, bu durum size veya yasal temsilcinize derhal bildirilecektir.

ARAġTIRMA SÜRESĠNCE ÇIKABĠLECEK SORUNLAR ĠÇĠN KĠMĠ


ARAMALIYIM?

Uygulama süresi boyunca, zorunlu olarak araĢtırma dıĢı ilaç almak durumunda
kaldığınızda Sorumlu AraĢtırıcıyı önceden bilgilendirmek için, araĢtırma hakkında ek
bilgiler almak için ya da çalıĢma ile ilgili herhangi bir sorun, istenmeyen etki ya da
diğer rahatsızlıklarınız için 507-5122099 no.lu telefondan Öğr.Gör. Uğur DOĞAN‟a
baĢvurabilirsiniz.

ÇALIġMA KAPSAMINDAKĠ GĠDERLER KARġILANACAK MIDIR?

Yapılacak her tür tetkik, fizik muayene ve diğer araĢtırma masrafları size veya
güvencesi altında bulunduğunuz resmi ya da özel hiçbir kurum veya kuruluĢa
ödetilmeyecektir.

ÇALIġMAYI DESTEKLEYEN KURUM VAR MIDIR?

ÇalıĢmayı destekleyen kurum bulunmamaktadır.


ÇALIġMAYA KATILMAM NEDENĠYLE HERHANGĠ BĠR ÖDEME
YAPILACAK MIDIR?

Bu araĢtırmada yer almanız nedeniyle size hiçbir ödeme yapılmayacaktır.

ARAġTIRMAYA KATILMAYI KABUL ETMEMEM VEYA ARAġTIRMADAN


AYRILMAM DURUMUNDA NE YAPMAM GEREKĠR?

Bu araĢtırmada yer almak tamamen sizin isteğinize bağlıdır. AraĢtırmada yer almayı
reddedebilirsiniz ya da herhangi bir aĢamada araĢtırmadan ayrılabilirsiniz; reddetme
veya vazgeçme durumunda bile sonraki bakımınız garanti altına alınacaktır. AraĢtırıcı,
uygulanan tedavi Ģemasının gereklerini yerine getirmemeniz, çalıĢma programını

110
aksatmanız veya tedavinin etkinliğini artırmak vb. nedenlerle isteğiniz dıĢında ancak
bilginiz dahilinde sizi araĢtırmadan çıkarabilir. Bu durumda da sonraki bakımınız
garanti altına alınacaktır.

AraĢtırmanın sonuçları bilimsel amaçla kullanılacaktır; çalıĢmadan çekilmeniz ya da


araĢtırıcı tarafından çıkarılmanız durumunda, sizle ilgili tıbbi veriler de gerekirse
bilimsel amaçla kullanılabilecektir.

KATILMAMA ĠLĠġKĠN BĠLGĠLER KONUSUNDA GĠZLĠLĠK


SAĞLANABĠLECEK MĠDĠR?

Size ait tüm tıbbi ve kimlik bilgileriniz gizli tutulacaktır ve araĢtırma yayınlansa bile
kimlik bilgileriniz verilmeyecektir, ancak araĢtırmanın izleyicileri, yoklama yapanlar,
etik kurullar ve resmi makamlar gerektiğinde tıbbi bilgilerinize ulaĢabilir. Siz de
istediğinizde kendinize ait tıbbi bilgilere ulaĢabilirsiniz (tedavinin gizli olması
durumunda, gönüllüye kendine ait tıbbi bilgilere ancak verilerin analizinden sonra
ulaĢabileceği bildirilmelidir).

ÇalıĢmaya Katılma Onayı:

Yukarıda yer alan ve araĢtırmaya baĢlanmadan önce gönüllüye verilmesi


gereken bilgileri gösteren 4 sayfalık metni okudum ve sözlü olarak dinledim. Aklıma
gelen tüm soruları araĢtırıcıya sordum, yazılı ve sözlü olarak bana yapılan tüm
açıklamaları ayrıntılarıyla anlamıĢ bulunmaktayım. ÇalıĢmaya katılmayı isteyip
istemediğime karar vermem için bana yeterli zaman tanındı. Bu koĢullar altında, bana
ait tıbbi bilgilerin gözden geçirilmesi, transfer edilmesi ve iĢlenmesi konusunda
araĢtırma yürütücüsüne yetki veriyor ve söz konusu araĢtırmaya iliĢkin bana yapılan
katılım davetini hiçbir zorlama ve baskı olmaksızın büyük bir gönüllülük içerisinde
kabul ediyorum. Bu formu imzalamakla yerel yasaların bana sağladığı hakları
kaybetmeyeceğimi biliyorum.

Bu formun imzalı ve tarihli bir kopyası bana verildi.

GÖNÜLLÜNÜN Ġmza
ADI & SOYADI
ADRESĠ
TEL. & FAKS

111
TARĠH

AÇIKLAMALARI YAPAN ARAġTIRICININ ĠMZASI


ADI & SOYADI
TARĠH

112
EK-7: Ek Süre Talebi

113
EK-8: Yayın Ġzni

114
EK-9: Uyum Soru Formunun Türkçe Versiyonunun Kullanım Ġzni

115
ÖzgeçmiĢ

1988 yılında Malatya‟da doğdum. Ġlk ve orta öğrenimimi burada tamamladıktan sonra
2010 yılında Fırat Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Sağlık Memurluğu Bölümü‟nden
mezun oldum. 2010-2014 yılları arasında Sağlık Bakanlığı ve özel kurumlara bağlı
hastanelerin yoğun bakım, dâhiliye ve acil servislerinde hemĢire olarak çalıĢtım. 2014
yılından beri Kilis 7 Aralık Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu‟nda
Öğretim Görevlisi olarak çalıĢmaktayım. Yüksek lisans eğitimimi 2014-2016 yılları
arasında Gaziantep Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Ġç Hastalıkları HemĢireliği
A.D.‟nda tamamladıktan sonra 2016 yılında aynı üniversitede doktora eğitimine
baĢladım. Evli ve iki çocuk babasıyım.

116

You might also like