Professional Documents
Culture Documents
GAZĠANTEP ÜNĠVERSĠTESĠ
SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ
Uğur DOĞAN
DOKTORA TEZĠ
DANIġMAN
Prof. Dr. Nimet OVAYOLU
Gaziantep
2020
T. C.
GAZĠANTEP ÜNĠVERSĠTESĠ
SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ
Uğur DOĞAN
DOKTORA TEZĠ
DANIġMAN
Prof. Dr. Nimet OVAYOLU
Gaziantep
2020
T.C.
GAZĠANTEP ÜNĠVERSĠTESĠ
Uğur DOĞAN
Bu çalıĢmanın bir “Doktora” derecesi için uygun ve yeterli bir çalıĢma olduğunu
onaylıyorum.
Bu tez tarafımca okunmuĢ, kapsamı ve niteliği açısından bir “Doktora” tezi olarak kabul
edilmiĢtir.
Tez DanıĢmanı
Bu tez tarafımca okunmuĢ, kapsamı ve niteliği açısından bir “Doktora” tezi olarak kabul
edilmiĢtir.
Uğur DOĞAN
TEġEKKÜR
Doktora eğitimi oldukça uzun ve zorlu bir süreçtir. Bu yolculuğu keyifli ve öğretici bir
Ģekilde geçirebilmem için, yol boyunca yanımda olan ve desteklerini hissettiğim;
Lisansüstü eğitimim boyunca yol göstericim olan danıĢman hocam Prof. Dr. Nimet
OVAYOLU‟na,
Doktora yeterlilik ve savunma sınavımdaki destekleri için Prof. Dr. Arzu TUNA, Prof.
Dr. Serap PARLAR KILIÇ ve Doç. Dr. Sevgin SAMANCIOĞLU BAĞLAMA‟ya,
Uğur DOĞAN
ĠÇĠNDEKĠLER
SĠMGE VE KISALTMALAR ................................................................................................... iii
TABLOLAR LĠSTESĠ ................................................................................................................ v
RESĠMLER LĠSTESĠ ................................................................................................................ vi
ġEKĠLLER LĠSTESĠ ................................................................................................................ vii
ÖZET ........................................................................................................................................... 1
ABSTRACT ................................................................................................................................. 2
1. GĠRĠġ ....................................................................................................................................... 3
1.1. Problemin Tanımı ve Önemi .............................................................................................. 3
1.2. Konu ile ilgili Literatür Taraması ...................................................................................... 3
2. GENEL BĠLGĠLER ............................................................................................................ 5
2.1. Koroner Arter Hastalığı Nedir? ..................................................................................... 5
2.2. Epidemiyoloji ................................................................................................................ 5
2.3. Etiyoloji......................................................................................................................... 6
2.4. Patofizyoloji ................................................................................................................ 11
2.5. Belirti ve Bulgular ....................................................................................................... 12
2.6. Tanılama...................................................................................................................... 12
2.7. Tedavi.......................................................................................................................... 16
2.8. HemĢirelik Bakımı ...................................................................................................... 20
3. GEREÇ VE YÖNTEM ......................................................................................................... 33
3.1. AraĢtırmanın Amacı ve Tipi............................................................................................. 33
3.2. AraĢtırmanın Hipotezleri .................................................................................................. 33
3.3. AraĢtırmanın Yapıldığı Yer ve Zaman ............................................................................. 33
3.4. AraĢtırmanın Evreni ......................................................................................................... 33
3.4.1. AraĢtırmanın örneklemi ............................................................................................ 34
3.4.2. AraĢtırmaya dâhil edilme kriterleri ........................................................................... 35
3.4.3. AraĢtırmaya dâhil edilmeme kriterleri ...................................................................... 36
3.4.4. AraĢtırmadan çıkarılma kriterleri .............................................................................. 36
3.5. AraĢtırmanın Bağımlı ve Bağımsız DeğiĢkenleri............................................................. 36
3.6. Veri Toplama Yöntemi .................................................................................................... 36
3.6.1. Veri toplama araçları ve eğitim rehberi..................................................................... 38
3.7. AraĢtırmanın Yürütülme Süreci ....................................................................................... 39
3.8. AraĢtırmanın Etik Boyutu ................................................................................................ 40
3.9. Verilerin Değerlendirilmesi ............................................................................................. 41
3.10. AraĢtırmanın Sınırlılıkları .............................................................................................. 41
3.11. Süre ve Olanaklar ........................................................................................................... 42
i
4. BULGULAR .......................................................................................................................... 44
4.1. Katılımcıların Sosyo-Demografik Özellikleri .................................................................. 44
4.2. Katılımcıların Antropometrik Ölçümleri ......................................................................... 45
4.3. Katılımcıların KAH Risk Faktörlerinin Ġncelenmesi ....................................................... 46
4.4. Katılımcıların Bazı Fizyolojik Verileri ............................................................................ 49
4.5. Katılımcıların KAH ile iliĢkili Ġlaç Kullanımlarının KarĢılaĢtırılması ............................. 50
4.6. Katılımcıların Uyum Kategorilerinden Aldıkları Puanların KarĢılaĢtırılması ................. 51
5. TARTIġMA ........................................................................................................................... 53
5.1. Katılımcıların Sosyo-Demografik Özelliklerine ĠliĢkin Bulguların TartıĢılması ............. 53
5.2. Katılımcıların Antropometrik Ölçümlerine ĠliĢkin Bulguların TartıĢılması .................... 55
5.3. Katılımcıların KAH Risk Faktörlerine ĠliĢkin Bulgularının TartıĢılması......................... 56
5.4. Katılımcıların Bazı Fizyolojik Verilerine ĠliĢkin Bulguların TartıĢılması ....................... 60
5.5. Katılımcıların Ġlaç Kullanımlarına ĠliĢkin Bulgularının TartıĢılması ............................... 62
5.6. Katılımcıların Uyum Kategorilerinden Aldıkları Puanlara ĠliĢkin Bulgularının
TartıĢılması.............................................................................................................................. 65
6. SONUÇ ve ÖNERĠLER........................................................................................................ 73
6.1. Sonuçlar ........................................................................................................................... 73
6.2. Öneriler ............................................................................................................................ 74
7. KAYNAKLAR ...................................................................................................................... 75
8. EKLER................................................................................................................................... 93
ÖzgeçmiĢ .................................................................................................................................. 116
ii
SĠMGE VE KISALTMALAR
ark ArkadaĢları
cm Santimetre
DM Diyabetes Mellitus
EKG Elektrokardiyografi
gr Gram
HT Hipertansiyon
iii
KAH Koroner Arter Hastalığı
kg Kilogram
max Maksimum
mg Miligram
mg/dl Miligram/desilitre
MĠ Miyokard Ġnfarktüsü
min Minimum
MR Manyetik Rezonans
α Alfa
β Beta
iv
TABLOLAR LĠSTESĠ
v
RESĠMLER LĠSTESĠ
vi
ġEKĠLLER LĠSTESĠ
vii
ÖZET
KORONER ARTER HASTALARINA VERĠLEN EĞĠTĠMĠN HASTALIK
YÖNETĠMĠNE ETKĠSĠ
Uğur DOĞAN
Doktora Tezi, HemĢirelik Anabilim Dalı
Tez DanıĢmanı; Prof. Dr. Nimet OVAYOLU
Haziran 2020, 116 sayfa
Koroner arter hastalığı; gerekli korunma önlemleri alınmadığında yaĢamı tehdit eden
kronik bir hastalıktır. Bu nedenle önerilen tedavi ve yaĢam tarzı değiĢikliklerine uyum
hastalığın seyrinin kötüleĢmemesi açısından önemlidir. Bu doğrultuda bu çalıĢmanın
amacı koroner arter hastalarına akademisyen hemĢire tarafından verilen eğitimin
hastalık yönetimine etkisinin belirlenmesidir.
Randomize kontrollü ve yarı deneysel olarak planlanan araĢtırma Eylül 2018-Mart 2020
tarihleri arasında Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki bir devlet hastanesinin kardiyoloji
kliniğinde yatarak tedavi gören ve koroner arter hastalığı tanısı konan hastalarla
yürütüldü. ÇalıĢmaya alınacak olan hasta sayısı güç analizi ile belirlendi ve örnekleme
58 hasta (müdahale grubu=30, kontrol grubu=28) alındı. Veriler bireysel bilgi formu ve
uyum soru formu (USF) ile toplandı. Uyum soru formundan alınan puanın artması
uyum düzeyinin arttığını göstermektedir. ÇalıĢmanın baĢlangıcında tüm hastalara
bireysel bilgi formu ve USF uygulandı. Müdahale grubundaki hastalara 0. 2. 4. 8. ve 12.
haftalarda eğitim verildikten sonra, tüm hastalara USF tekrar uygulandı. ÇalıĢmanın
sonunda kontrol grubuna da eğitim verildi. Verilerin analizinde frekans, mann-whitney
U test, independent t-test, paired sample test, wilcoxon test ve ki-kare testi kullanıldı.
Ġstatistiksel anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak belirlendi.
Hastaların %60.3‟ü erkek, %87.9‟u evli, %94.8‟i okuryazar/ilkokul/ortaokul mezunu,
%63.8‟i giderinden daha az bir gelire sahip olduğu ve hiçbirinin daha önce koroner arter
hastalığı hakkında eğitim almadığı belirlendi. Hastaların eğitim öncesi USF puanının
müdahale grubunda 22.53±5.48, kontrol grubunda ise 22.25±7.02 iken, (p>0.05), eğitim
sonrası müdahale grubunda 32.33±4.82, kontrol grubunda ise 24.04±5.98 olduğu tespit
edildi (p<0.001).
Koroner arter hastalarına verilen planlı eğitimin hastalığa uyumu arttırdığı görüldü. Bu
sonuçlar doğrultusunda, koroner arter hastalarına planlı ve tekrarlı eğitim verilmesi
önerilebilir.
Anahtar kelimeler: Eğitim, Hastalık Yönetimi, HemĢirelik, Koroner Arter Hastalığı.
1
ABSTRACT
THE EFFECT OF EDUCATION ON DISEASE MANAGEMENT GIVEN TO
CORONARY ARTERY PATIENTS
Uğur DOĞAN
Doctoral Thesis, Department of Nursing
Supervisor; Prof. Dr. Nimet OVAYOLU
June 2020, 116 pages
2
1. GĠRĠġ
Koroner arter hastalığı (KAH); hem dünyada hem de ülkemizde eriĢkinlerin ölümüne en
çok neden olan bulaĢıcı olmayan kronik hastalıklardandır (1). GeliĢmiĢ ve geliĢmekte
olan ülkelerde bu durum uzun yıllardır değiĢmemiĢtir. Hastalık, yüksek mortalite ve
morbidite sayılarına ilaveten ülkelerin sağlık sistemi harcamalarına da önemli yükler
getirmektedir (2). Hastaların bir kısmı geçirilen akut krizlere bağlı olarak hemen
hayatını kaybederken önemli bir kısmı da tedavi edilmek üzere hastanelere
baĢvurmaktadır. Akut tedavisi yapılan bu hastalar daha sonra çeĢitli ilaç ve yaĢam tarzı
değiĢiklikleri önerilerek taburcu edilmektedir. Hastalığın hem oluĢumunda hem de
ilerleyen dönemlerinde en sık karĢılaĢılan risk faktörleri; sigara bağımlılığı, obezite,
kontrolsüz kan glikoz seviyesi (diyabet), önerilen tedaviye ve sağlıklı yaĢam biçimi
davranıĢlarına uyumsuzluktur. Bu uyumsuzluk hastalık yönetimini olumsuz etkileyerek
ileride sağlığın daha da bozulmasına hatta hastaların ölümüne neden olmaktadır. Bu
bilgiler sağlığın korunması ve geliĢtirilmesinde doğru hastalık yönetiminin önemini
göstermektedir (3).
Hastalık yönetimi oldukça kapsamlı bir konu olup farklı disiplinlerden pek çok sağlık
profesyonelinin eĢgüdümlü çalıĢmasını gerektirmektedir. Kliniklerde hastalarla en çok
vakit geçiren meslek grubu olan hemĢirelerin bu eĢgüdümlü çalıĢmada sorumluluk
alması doğal bir sonuç olarak ortaya çıkmaktadır. HemĢirelerin bu amaçla en sık
tekrarladığı giriĢim hasta eğitimidir. Hasta eğitimi, hastalara yaĢamlarını yönetmeleri
için gereksinim duydukları yeterlilikleri kazanma ve sürdürmelerine yardım etme
süreci; hasta bakımının tamamlayıcı ve sürekliliği olan bir bölümüdür. Hasta eğitimi;
hastanın bakımına ilaveten verilecek fizyolojik, ruhsal ve sosyal destekleri de içeren pek
çok giriĢimi kapsamaktadır. Hasta eğitimi; bireyin hastalıkla iliĢkili olarak karĢılaĢtığı
sorunlarla baĢ etme mekanizmalarını güçlendirir, hastalığa uyumun
sağlanmasını/artmasını sağlar, yaĢam biçiminde yapılacak değiĢikliklerle sağlığın
geliĢtirilmesinde etkili olur (4).
Yapılan literatür taramasında KAH tanılı hastaların sağlıklı yaĢam biçimi davranıĢlarını
benimsemesi ve tedavi uyumunun arttırılmasını amaçlayan çalıĢmalar bulundu. Kurçer
3
ve Özbay (2011) tarafından yapılan bir çalıĢmada 82 KAH tanılı hastaya eğitim verilmiĢ
ve bunun yaĢam kalitesine etkisi araĢtırılmıĢtır. Yapılan çalıĢmada kontrol grubu
kullanılmamıĢ ve eğitim tek seferde verilerek hastaların 3 ay sonraki değiĢimleri
incelenmiĢtir (5). Ancak yapılan bu çalıĢmada ki bazı hususlar bir takım eleĢtiriler
almıĢtır. ÇalıĢmada kontrol grubu kullanılmaması en önemli eleĢtiri konusu idi (6). Bu
eleĢtirilerden yola çıkarak yaptığımız araĢtırmada kontrol grubu kullanmayı ve belirli
periyotlarda tekrarlanan eğitimlerin yapılmasını uygun bulduk.
4
2. GENEL BĠLGĠLER
Bireylerde KAH geliĢimine bağlı doğrudan veya dolaylı olarak bazı ciddi
komplikasyonlar geliĢebilmektedir. Bu komplikasyonların en sık görülenleri; akut
koroner sendromlar (miyokard infarktüsü-MĠ-kalp krizi), aritmiler, kalp yetmezliği ve
kardiyak arresttir (8). Komplikasyonların pek çoğu alınacak önlemler ile
engellenebilmektedir (1).
2.2. Epidemiyoloji
Koroner arter hastalığı dünyada ve ülkemizde en önde gelen ölüm nedenleri arasında
gösterilmektedir. Amerika BirleĢik Devletleri‟nde (ABD) her yıl 18.2 milyon kiĢinin
KAH tanısı aldığı tahmin edilmektedir. Ayrıca her yıl yaklaĢık 805.000 kiĢi kalp krizi
geçirmekte, bunların da 360.000 kadarı hayatını kaybetmektedir. Kardiyovasküler
hastalıkların ABD‟ye maliyeti 2014-2015 yılları arasında 219 milyar dolar olarak
hesaplanmıĢtır (9). Ülkemizde ise Türkiye Ġstatistik Kurumu (TÜĠK-2014) verilerine
göre iskemik kalp hastalığı nedeniyle ölen hasta sayısının 60.040 olduğu bildirilmiĢtir
(10). Yine ülkemizde 1990 yılından beri yürütülmekte olan “Türk EriĢkinlerinde Kalp
Hastalığı ve Risk Faktörleri” (TEKHARF) çalıĢmasının 1998-2014 verilerine göre her
1000 kiĢideki ölüm hızı erkeklerde 18.6, kadınlarda 13.1 olarak belirlenmiĢtir. Yine
aynı dönemde yeni tanı alanların sayısı 1000 kiĢide erkeklerde 15.2, kadınlarda 16.2
olarak belirlenmiĢtir (11).
5
2.3. Etiyoloji
Hastalığın nedenleri incelendiğinde, KAH‟a neden olan pek çok risk faktörünün olduğu
görülmektedir. Bu risk faktörlerinin bazıları kiĢinin mevcut fizyolojik/genetik
durumuyla iliĢkili olup değiĢtirilemez risk faktörleri olarak adlandırılırken, bazıları da
yaĢam biçimi ve alıĢkanlıklara dayalı olduğundan değiĢtirilebilir risk faktörleri olarak
adlandırılmaktadır.
Irk
Cinsiyet
YaĢ
Ailesel yatkınlık
Hipertansiyon (HT)
Sağlıksız beslenme
Dislipidemi
Diabetes Mellitus (DM)
Sigara
Alkol
Obezite
Fiziksel hareketsizlik
Stres (1).
a. DeğiĢtirilemez risk faktörleri
Irk
6
Cinsiyet
Kadınların KAH geliĢim riski erkeklere oranla daha düĢüktür. Aynı risk faktörlerini bile
taĢısalar kadınlar vasküler olaylardan erkeklerle benzer Ģekilde etkilenmemektedir.
Kadınların KAH yatkınlığını azalttığı düĢünülen en önemli etken östrojendir.
Literatürde menopoz öncesi dönemde kadınlarda yüksek oranda bulunan östrojen damar
endotelindeki adhezyonu (yapıĢma) engelleyerek KAH oluĢum riskini
azaltabilmektedir. Ancak post-menopozal dönemde östrojen hormonu azaldığı için
kadın ve erkek cinsiyet arasındaki KAH oluĢum riski neredeyse eĢitlenmektedir (13).
YaĢ
Kronik hastalıkların pek çoğunda olduğu gibi KAH oluĢum riski de orta ve ileri yaĢ
grubunda daha yüksek olmaktadır. YaĢlanma KAH oluĢumu için tek baĢına yeterli
olmamakla birlikte eĢlik eden diğer hastalıklar ve alıĢkanlıkların da hastalığın oluĢum
riskini arttırdığı bilinmektedir (11).
Ailesel yatkınlık
Ailesinde KAH öyküsü olan kiĢilerin aynı hastalığa yatkın olduğu bilinmesine rağmen
aradaki iliĢki tam olarak bilinememektedir. Bazı araĢtırmacılar bu iliĢkiyi aynı aile
bireylerinin benzer genetik yapıya sahip olmasının, kiĢilerin aterosklerotik olaylara olan
yatkınlığını arttırmasına bağlamıĢlardır. Ancak bu yatkınlığı; aynı ailedeki bireylerin
diğer üyelerle benzer sigara, obezite ve sedanter yaĢam tarzı gibi risk faktörlerine sahip
olma ihtimalinin yüksekliğine bağlayan görüĢler de mevcuttur (14).
Hipertansiyon
EriĢkinlerde sistolik kan basıncı (SKB) ve diyastolik kan basınçlarının (DKB) sırasıyla
>140 mmHg, >90 mmHg olması hipertansiyon olarak tanımlanmaktadır. YaĢlanma
veya komorbit (eĢlik eden) bazı hastalıkların varlığında (diyabet, böbrek yetmezliği
gibi) bu sınırlar değiĢebilmektedir. Hipertansiyon önlenebilir ve tedavi edilebilir bir
hastalık olmakla birlikte kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları ve inme gibi pek çok
hastalıkla da iliĢkilidir. Kardiyak hastalıklara bağlı ölümlerin yaklaĢık %45‟inden tek
baĢına hipertansiyon sorumludur (15).
7
Sağlıksız beslenme
Tuz, Ģeker, kolesterol ve doymuĢ yağ tüketiminin artması KAH ile iliĢkili
gösterilmektedir. Sağlıklı bir kalp-damar sistemi için bahsedilen tüm bu besin türlerinin
kiĢinin ihtiyaçları da göz önünde bulundurularak kısıtlanması gerekmektedir. Günlük
tuz alımının 3-5 gr. kadar olması hem KAH hem de HT oluĢum riskini belirgin derecede
azaltmaktadır. Ayrıca yüksek lif oranına sahip tahıl ve sebzelerin tüketilmesi de bu
risklerin azaltılmasında etkilidir. ĠĢlenmiĢ karbonhidratlar yerine basit karbonhidratların
tüketilmesinin KAH dâhil pek çok kronik hastalığın oluĢum riskini azalttığı
bildirilmektedir (16). Yapılan çalıĢmalar hayvansal kaynaklı doymuĢ yağlar yerine
deniz ürünlerinden alınan omega-3 yağ asidi içeren “Akdeniz Tarzı” beslenmenin
damar sağlığının korunmasında daha etkili olduğunu bildirmektedir (17).
Dislipidemi
Diyabet
Diyabet; insülin eksikliği veya hücrelerdeki insülin direncine bağlı olarak geliĢen
metabolik bir bozukluktur. Günümüzde DM tanı kriterleri çok çeĢitlidir (Tablo 2).
Ġnsülin faaliyetlerindeki bozulmaya bağlı olarak vücudun baĢta karbonhidrat olmak
üzere yağ ve protein metabolizmalarında da bozulmalar görülür. Burada bahsedilmesi
8
gereken konulardan birisi de insülin direncidir. BaĢkaca nedenleri de bulunmasına
rağmen insülin direncinin geliĢiminde obezite oldukça etkili olmaktadır. Ġnsülin direnci
sonucunda hücrelerin insüline yanıtı azalır. Böylece glikoz hücre içine geçemediğinden
kandaki seviyesi yükselir ve ateroskleroz mekanizmasının geliĢimi tetiklenmiĢ olur.
Ayrıca DM; kalp-damar hastalıkları açısından önemli bir mortalite ve morbidite
nedenidir. Diyabetik vakaların %60-75‟i makrovasküler olaylar nedeniyle hayatını
kaybederler (19).
DM Riski
AĢikâr DM Ġzole BAG Ġzole BGT BAG + BGT
Yüksek
APG (≥8 st
≥126 mg/dl 100-125 mg/dl <100 mg/dl 100-125 mg/dl -
açlıkta)
OGTT 2.st PG
≥200 mg/dl <140 mg/dl 140-199 mg/dl 140-199 mg/dl -
(75 g glikoz)
≥200 mg/dl +
Rastgele PG Diyabet - - - -
semptomları
≥%6.5 (≥48 %5.7-6.4 (39-
HgA1C - - -
mmol/mol) 47 mmol/mol)
„AĢikâr DM‟ tanısı için dört tanı kriterinden herhangi birisi yeterli iken ‟Ġzole BAG‟, ‟Ġzole BGT‟ ve
‟BAG + BGT‟ için her iki kriterin bulunması Ģarttır.
DM: Diabetes mellitus; APG: Açlık plazma glikozu; 2.st PG: 2. saat plazma glikozu; OGTT: Oral glikoz
tolerans testi; HgA1C: GlikozillenmiĢ hemoglobin A1c; BAG: BozulmuĢ açlık glikozu; BGT: BozulmuĢ
glikoz toleransı
Sigara
Alkol
Yüksek doz alkol vasküler, hormonal ve farklı fizyolojik etkilerinden dolayı KAH ile
iliĢkili görülmektedir. Doğrudan olumsuz etkilerine ilaveten motor becerilerin
9
zayıflaması, karar verme süreçlerinin uzaması ve zihinsel aktivitelerdeki etkilerinden
dolayı alkol kısıtlanması sağlıklı yaĢamanın koĢulları arasında gösterilmektedir (21).
Yapılan bazı araĢtırmalarda düĢük doz alkol kullanımının KAH riskini azalttığı
belirtilse de, bu dozun bile 50‟den fazla hastalığın oluĢum riskini arttırdığı
vurgulanmaktadır (22).
Obezite
10
Fiziksel hareketsizlik
Fiziksel aktivite azlığı mortalite ile doğrudan iliĢkili olmayıp obezite, DM, KAH ve HT
gibi kronik rahatsızlıklara neden olabileceğinden dikkatle incelenmesi gereken bir
durumdur. Teknolojik imkânların geliĢtiği günümüzün modern dünyasında insanın
hareket etmesini gerektiren iĢler büyük ölçüde azalmıĢtır. Bu geliĢmeler büyük
kolaylıkların yanında sedanter yaĢam tarzını ve buna bağlı kronik hastalıkların görülme
sıklığını arttırmıĢtır (23).
Stres
2.4. Patofizyoloji
11
olmamaktadır. Stabil dönem de denilen bu evrede kiĢiler hastalığının farkında
olmayabilirler. Ancak oluĢan plak, damar lümenini daraltacak/tıkayacak kadar
büyüdüğü veya yapıĢtığı damar duvarından koparak/yırtılarak ilerlemeye baĢladığında
miyokard perfüzyonu bozulur ve kalpte iskemik semptomlar görülmeye baĢlar. Yine bu
dönemde oluĢan vazokontrüksiyon ilgili damar perfüzyonunun iyice azalmasına neden
olarak durumun daha da kötüleĢmesine katkı sağlar. Hastalarda yoğun semptomlar
görülebilen bu evreye anstabil dönem denir (27).
Diğer birçok hastalıktan farklı olarak KAH; oluĢum sürecinde semptom vermeden
sessizce ilerleyen bir hastalıktır. Hastalar ilerleyen dönemde damarlardaki aterosklerotik
sürecin ilerlemesine veya aterom plağındaki yırtılmalarına bağlı olarak iskemik
belirtiler gösterirler. Perfüzyonu bozulan miyokard tabakasında angina pektoris denilen
bit tür ağrı oluĢur. KAH olgularında semptomlar genellikle anstabil dönemde ortaya
çıkar. Bu dönem sıklıkla Akut Koroner Sendrom (AKS) olarak da adlandırılmaktadır.
Hastaların yaĢadığı semptomlar sıklıkla angina pektoris, dispne, baĢ dönmesi, senkop,
bulantı/kusma, takipne, terleme ve ölüm korkusu olmaktadır. Burada önemli olan
anginanın yeri, süresi ve yayılımıdır. Ağrı genellikle epigastrik bölgede ve sternum
arkasında baĢlar, kollara, omuza, boyuna ve sırta yayılır. Diğer ağrılardan farklı olarak
genellikle 20 dakikadan daha uzun sürer ve istirahatle dahi düzelmez. Hastalar ağrının
batıcı, yanıcı ve sıkıĢtırıcı tarzda olduğunu ifade edebilirler. Bahsedilen semptomlar
baĢkaca hastalıklarda da görülebileceğinden kesin tanının konulabilmesi için bu
semptomları yaĢayan kiĢilerin zaman kaybetmeden bir sağlık kuruluĢuna baĢvurmaları
önemlidir (28,29).
2.6. Tanılama
Hastalığın tanılanmasında diğer birçok hastalıkta olduğu gibi anamnez, fizik muayene,
laboratuvar incelemeleri ve görüntüleme teknikleri kullanılmaktadır. Ancak KAH
olanlarda farklı olarak kardiyovasküler hastalıklara (KVH) spesifik olarak geliĢtirilen
bazı risk belirleme ölçeklerinin yaygın olarak kullanımı söz konusudur. Ülkemizde bu
amaçla sağlık bakanlığı tarafından hekimlere tavsiye edilen Framingham Risk (FR)
skorlaması kullanıĢlı bir model oluĢturmaktadır (28).
Bu sistemde kiĢilerin; yaĢ, cinsiyet, aile öyküsü, BKĠ, bel çevresi, bireysel KVH
öyküsü, sigara kullanma durumu, açlık kan Ģekeri yüksekliği, total kolesterol, high
12
density lipoprotein (HDL), low density lipoprotein (LDL), trigliserit, diyabet hastalığı,
kan basıncı ile antihipertansif ilaç alma durumuna iliĢkin değerler incelenir. Her bir
birey için bir risk yüzdesi oluĢturulur. Bu değer kiĢilerin önümüzdeki 10 yıl içerisinde
KAH geliĢimi ve buna bağlı ölüm riskini belirler (30). Risk skoru %20‟den fazla olanlar
yüksek riskli, %10-20 arası olanlar orta riskli ve %10‟dan az olanlar ise düĢük risk
grubunda yer alırlar (31).
a. Anamnez
Öncelikle hastanın Ģikâyetleri öğrenilir. Burada göğüs ağrısının yeri, süresi, yayılımı ve
niteliğinin belirlenmesi önemlidir. Ayrıca göğüs ağrısına eĢlik eden bulantı/kusma, baĢ
dönmesi vb. diğer atipik semptomlar KAH tanılamasına yardım etmektedir. Özellikle
diyabetlilerde ve yaĢlılarda nöropatiye bağlı olarak ağrı hissinin doğru Ģekilde
anlaĢılamayabileceği unutulmamalıdır. Ancak stabil dönemdeki KAH‟lılarda bu
Ģikayetler her zaman görülememektedir. Bu hastalar genellikle rutin kontroller sırasında
tanı alabilirler (32).
Anamnez alınırken kiĢilerin aile bireylerinde KAH varlığı, geçmiĢ hastalıkları, risk
faktörlerinin varlığı ve kullandığı ilaçların öğrenilmesi gerekmektedir (32).
b. Fizik Muayene
Fizik muayene bulguları iskemiye bağlı olarak geliĢebilir. Hastaların vital bulguları
değerlendirilmelidir. Stres, ağrı ve korkuya bağlı olarak kan basıncı ve nabız sayısı
yükselebilir. Oksijen ihtiyacının arttığı veya oksijen alımının azaldığı durumlarda AKS
benzeri iskemik semptomlar görülebileceği bilinmektedir. Bundan dolayı fizik muayene
sırasında göğüs ağrısına neden olabilecek travma, pnömotoraks vb. durumların
dıĢlanması için inspeksiyon, oskültasyon, palpasyon ve perküsyon teknikleri
kullanılarak baĢta göğüs duvarı olmak üzere tüm vücut muayene edilmelidir (32).
c. Laboratuvar Ġncelemeleri
13
myoglobin ve laktat dehidrojenaz (LDH) gibi parametreler incelenmektedir. Ancak
bunlardan myoglobin kalbe spesifik olmadığından LDH ise kalp dıĢı kas hasarlarını da
gösterebileceğinden kullanıĢlı değillerdir. CK-MB‟nin de serum yüksekliği kısa süreli
olduğundan MI‟yı tanılaması zorlaĢabilir. Troponinler ise kalp kasına daha fazla
spesifik olduğundan diğer enzimlere göre MĠ tanılanmasında daha baĢarılı olmaktadır.
Burada dikkat edilmesi gereken husus kardiyak enzimlerin AKS‟nin baĢlangıcında
hemen yükselmeyeceği ancak 4-8 saat içerisinde tanılamaya yardımcı olabilecek
seviyelere geleceğidir. Bundan dolayı ilk test sonuçları negatif çıkan hastalar bile klinik
bulguları göz önünde bulundurularak gözlem altında tutulmalıdır (33-35).
d. Görüntüleme Teknikleri
14
ilaç (dobutamin) verilerek kalbin iĢ yükünün arttırılması prensibine dayanır (Resim 3).
Bu sırada ekokardiyografi yapılarak kalbin çalıĢma düzeni incelenir (31).
15
2.7. Tedavi
Farklı isimlendirmelere rağmen KAH ve AKS aynı patolojik sürece bağlı olarak geliĢen
durumlardır. KAH‟ın hızlıca tanılanıp tedavi edilmesi hastaların mortalite ve morbidite
oranları açısından ciddi avantajlar sağlamaktadır. Bu hastaların uygun ve etkin tedaviyi
alabilmeleri için pek çok uluslararası kuruluĢ kılavuzlar yayınlamaktadır. Bu
kılavuzlarda belirtilen tedavi seçenekleri; farmakolojik tedaviler, giriĢimsel tedaviler ve
yaĢam tarzı değiĢikliklerini kapsamaktadır (28).
a. Farmakolojik Tedaviler
Antikoagülan Ġlaçlar
Koroner arterlerde trombüs mevcut olması riskine karĢın hastalara antikoagülan ilaçlar
kullanmaları tavsiye edilir. Bu grupta en sık tercih edilen ilaçlar asetilsalisilik asit
(ASA) içerenlerdir. Hastalardan genellikle160-325 mg tableti çiğneyerek yutmaları
istenmesine rağmen kullanım dozu hastadan hastaya farklılık gösterebilir. Bu ilaçlar
kanama eğilimini arttırdığından özellikle HT veya gastrointestinal sistem (GĠS) kanama
öyküsü olan hastalarda dikkatli kullanılmalıdır (31).
Beta-Bloker Ġlaçlar
Kalp hızını (kronotropik etki) ve arteriyel kan basıncını (inotropik) düĢürücü etkileri
vardır. Aynı zamanda miyokardın oksijen ihtiyacını azaltarak miyokard iskemisini
önleyebilirler. Negatif kronotropik (antitaĢikardik) etkilerinden dolayı bradikardik
hastalarda kullanımı sakıncalı olmaktadır. Bu grupta sıklıkla metoprolol içeren ilaçlar
kullanılır. Bu ilaçları kullanan hastalarda ilerleyen dönemlerde cinsel aktivite
bozuklukları görülebileceği bildirilmiĢtir (31,36).
16
Antihipertansif Ġlaçlar
Bu ilaçlar temelde serum lipit seviyesi yüksek olan hastalarda kullanılmak üzere
geliĢtirilmiĢ olsalar da, lipit seviyesi normal olan hastalarda da koroner olayların
görülme sıklığını %24 oranında azalttığı bilinmektedir (31). Anti lipit ilaçlar; LDL ve
trigliseriti düĢürürken HDL‟yi yükseltirler (31). Anti lipit tedavi olarak sıklıkla “statin”
içeren ilaçlar kullanılmaktadır. Ancak statinlerin gebelik kategorisi “X” tir. Yani
statinler gebe kadınlarda teratojenik etkiler oluĢturacağından kesinlikle
kullanılmamalıdır. Bu hastalar gerekli durumlarda diğer “kolesevelam” veya
“mipomersen” gibi diğer etken maddeli ilaçları kullanmalıdır (18).
Antidepresan Ġlaçlar
Depresyon; kalp hastalığı geçiren hastalarda geçirmeyenlere göre iki kat daha fazla
görülen bir ruhsal sağlık sorunudur. Depresyon sıklığı KAH‟lılarda %17-27 arasında
değiĢmektedir. Hastaların ruhsal yakınmaları taburculuklarından sonra yaklaĢık 4 ay
kadar devam etmektedir. Depresyon, hastaların mortalite ve morbidite oranları ile sağlık
bakım maliyetlerini arttıracağından tedavi edilmelidir (39). Depresif özellikler gösteren
KAH‟lıların tedavisinde genellikle trisiklik antidepresanlar veya seçici seratonin
gerialım inhibitörleri kullanılmaktadır. Ancak bu ilaçların ortostatik hipotansiyon ve
aritmiler gibi yan etkileri olduğu göz önünde bulundurulmalıdır (40).
Bilinen pek çok yararına rağmen aspirinin (ASA); düĢük doz bile kullanılsalar
gastroenteral sistemde (GĠS) ülser ve kanama oluĢturma gibi ciddi yan etkileri
17
bulunmaktadır. Bu yan etkiyi azaltmak için çeĢitli farmakolojik tedaviler
uygulanmaktadır. Mide koruyucu tedaviler olarak da bilinen bu ilaçlardan en sık
kullanılanı proton pompa inhibitörleridir (PPĠ). Bu ilaç GĠS mukozasını erozyon ve
ülserleĢmeye karĢı koruyucu etkiye sahiptir. Bu etkinin görülebilmesi için ilacın yemek
yenmesinden 30 dakika önce alınması gerekmektedir (41).
b. GiriĢimsel Tedaviler
Perkütan Translüminal Koroner Anjiyoplasti
Cilt altından bir kanal içerisinde ilerlenerek koroner damarlara giriĢimsel iĢlemler
yapılması olarak TürkçeleĢtirilen bu iĢlem kısaca anjiyoplasti olarak da
adlandırılmaktadır. Anjiyoplasti, dünyada 1980‟den beri geliĢerek uygulanmaya devam
edilen bir koroner revaskülarizasyon tekniğidir. Anjiyo iĢlemi sırasında perforasyon,
diseksiyon, vazospazm, aritmi ve kardiyak arrest geliĢimi riskleri bulunmaktadır (%0.4).
ĠĢlem sonrasında ise kateter giriĢ yerinde kanama ve trombüs geliĢim riski vardır. Bu
risklerine rağmen tıkalı damarların açık kalp ameliyatlarına oranla daha hızlı ve daha az
riskle açılabilmesine olanak sağlayan bir iĢlemdir (42). Anjinanın geliĢiminden sonra 90
dakika içinde anjiyo iĢleminin uygulanması önerilmektedir. ĠĢlem sırasında floroskopi
ile plak belirlendikten sonra kateterin ucunda bulunan balon ĢiĢirilerek plağın
parçalanması sağlanır. Plağın parçalanmasının mümkün olmadığı durumlarda ise
bölgeye stent adı verilen metal kafesler yerleĢtirilerek bölgenin kanlanması
sağlanmaktadır (Resim 5). ĠĢlem sırasında damardaki perfüzyon kesintiye uğradığından
geçici bir anjina hissi olabilir (31).
18
Koroner Arter Bypass Grefti
Koroner anjiyoplasti sırasında tıkalı olana damarların açılabilmesi her zaman mümkün
olamamaktadır. Böyle durumlarda hastalara kısaca bypass adı verilen cerrahi bir iĢlem
uygulanır. Bypass iĢleminde vücudun kol veya bacak bölgelerinden alınan safen venleri
tıkalı olan koroner artere köprülenerek greft (yama) yapılır. Böylece tıkalı bölgenin
üzerinden distal bölgeye gerekli olan kan akımı sağlanmıĢ olur (Resim 6). ĠĢlem
sırasında ve sonrasında enfeksiyon, kanama, trombüs ve aritmi gibi komplikasyonlar
görülebileceğinden genellikle %60-70‟den az tıkanıklığı olan hastalarda kontrendikedir
(31).
19
yaĢam tarzı değiĢikliği uygulamaları sayesinde rutin bakıma göre risk faktörlerinde,
egzersiz toleransında, kan Ģekerinin kontrolünde, uygun ilaç kullanımında belirgin
iyileĢme, kardiyak olaylarda ve mortalite oranlarında düĢme, ateroskleroz geliĢim
oranında azalma ve hastanın sağlık algısında düzelme sağlandığı belirlenmiĢtir (44).
20
Mortalite riskindeki yüksek oranlara rağmen KVH ölümlerinin büyük çoğunluğunun
sağlıklı yaĢam davranıĢlarının benimsenmesiyle azaltılabileceği bilinmektedir. Bu
amaçla KAH‟lılara uygun bir hastalık yönetimi için hemĢireler tarafından eğitim
verilmesi gerekmektedir. HemĢirelik eğitimi hastaların kliniğe kabul edildiği andan
itibaren baĢlamalı hastanın klinik durumu da göz önünde bulundurularak devam
etmelidir. Özellikle taburculuk dönemini kapsayan eğitimler hastalardaki davranıĢ
değiĢikliğinin oluĢabilmesi için önemlidir (16).
Eğitime baĢlamadan önce klasik hemĢirelik süreçlerine uygun biçimde hasta öyküsü
alınmalı ve gereklilikler belirlenmelidir. Böylece yetersiz olduğu konularda
bilgilendirilirken yeterli olduğu konularla ilgili olarak devamlılık için
cesaretlendirilebilir. Eğitim açısından hastaların bireysel gereklilikleri farklı olsa bile
verilen hemĢirelik eğitimin bazı standart kalıpların içerisinde olması faydalı olacaktır.
Bu amaçla eğitim sırasında aĢağıdaki baĢlıkların hastaların da kolayca anlayabileceği
uygun bir dille açıklanması gerekmektedir. Ayrıca eğitim süreçlerine aile üyeleri de
dâhil edilerek hastaların uyum düzeyleri arttırılabilir (16,44).
Öncelikle KAH tanımı yapılmalıdır. Burada önemli olan konu; KAH‟ın ölüm oranı
yüksek olmasına rağmen gerekli önleyici tedbirler alındığında risklerin önemli ölçüde
azaldığının hastalara anlatılmasıdır. Eğitim sırasında KAH‟ın damarlar üzerindeki
tıkayıcı etkilerinden, hastalığın belirti ve bulgularından, tedavi seçeneklerinden
bahsedilmeli, ilaç kullanımı düzenli hekimi kontrolünün önemi vurgulanmalıdır.
Özellikle AKS semptomları görüldüğünde zaman kaybetmeden sağlık kuruluĢuna
baĢvurması gerektiği anlatılmalıdır (16).
21
sonra alınacak sekonder korunma önlemleri sayesinde hastaların mortalite ve morbidite
rakamların ciddi azalmalar ve hastaların yaĢam kalitelerinde belirgin iyileĢmeler
görülmektedir. Bu nedenle aĢağıda belirtilen risk faktörleri ve bunların düzeltilmesi için
yapılacak giriĢimler KAH‟lılara anlatılmalıdır (32).
Sağlıklı beslenme
Beslenme alıĢkanlığı/diyet; KAH ve kanser gibi pek çok kronik hastalığın oluĢumuna
katkı sağlamaktadır. Aslında diyet doğrudan hastalık yapmaktan ziyade sıklıkla
dislipidemi, obezite, HT ve DM gibi diğer risk faktörlerinin oluĢumuna neden olarak
sağlığı etkilemektedir. Diyetle iliĢki risklerin azalması için BKĠ‟nin 20-25 kg/m2
arasında tutulması oldukça önemlidir. Dengeli ve düzenli bir diyet alıĢkanlığı
sağlandığında fazladan vitamin, mineral vb. takviye edici gıdalara olan ihtiyaç da
ortadan kalkmaktadır (49). Sağlıklı bir diyette yağ, karbonhidrat, protein, mineral,
vitamin, posa ve su gibi yiyecek gruplarının tüketimi belli sınırlar içinde tutulmalıdır.
Bu amaçla genellikle “Akdeniz diyeti” olarak adlandırılan bir beslenme düzenine
geçilmesi önerilmektedir. Akdeniz diyetinde; sebze-meyve, balık, doymamıĢ yağ
asitlerinin yüksek; alkol alımının orta; kırmızı et/et ürünleri ve doymuĢ yağ asitlerinin
ise düĢük miktarda alınması önerilmektedir. Yapılan araĢtırmalar Akdeniz diyetinin
KAH nedenli ölüm riskini azaltabileceğini göstermiĢtir (50). Eğitim sırasında aĢağıda
belirtilen maddeler açıklanmalıdır (31,49,51–53):
Yağlar:
22
Kuru baklagiller belirli oranda tahıllarla karıĢtırılır ve iyi piĢirilirse protein
kalitesi yükselir.
Yağ ihtiyacı bitkisel kaynaklı yağlardan (sızma zeytinyağı gibi) karĢılanmalıdır.
Akdeniz diyetinin temel yağ kaynağı “zeytinyağı”dır.
Besinlerin hazırlanmasında ve piĢirilmesinde bitkisel yağlar tercih edilmeli,
doymuĢ yağ asitlerinin (tereyağı, kuyruk yağı gibi…) alımı azaltılmalıdır.
Etiket bilgisi okunarak “hidrojenize” ve “kısmi hidrojenize” ifadesi bulunan
yağlar ile %70‟in üzerinde doymuĢ yağ asidi içeren margarinlerin tüketimi
sınırlandırılmalıdır.
Besinlerin kızartma yerine ızgara, buhar, fırınlama, haĢlama Ģeklinde piĢirilmesi
daha uygundur.
Sert kabuklu yemiĢler/yağlı tohumlar (fındık, ceviz, badem, susam gibi) B grubu
vitaminler, mineraller, yağ ve protein açısından zengin olup kolesterol
içermezler.
Sert kabuklu yemiĢ/yağlı tohumlar, doymamıĢ yağ asitleri ve E vitamini
içerdiğinden kavrulmadan çiğ olarak tüketildiklerinde KVH riskini azaltabilirler.
Tüketimde tuz ve Ģekerle kaplanmıĢ olanlar tercih edilmemelidir.
Sebze-meyve:
Tahıllar:
23
ġeker:
Günlük beslenmede iki tür Ģeker bulunur. Bunlardan biri yiyeceklerde doğal
bulunan Ģeker (örneğin sütte bulunan laktoz, meyvelerde bulunan früktoz vb.),
diğeri ise “ilave Ģeker” olarak adlandırılan yiyeceklerin iĢlenmesi veya
hazırlanması sırasında (içeceklere, çeĢitli hamur iĢlerine, tahıllara eklenen vb.)
eklenen Ģeker veya enerji veren tatlandırıcılardır.
Ġlave Ģekerler, beyaz Ģeker, esmer Ģeker ve bal gibi doğal Ģekerleri kapsadığı
kadar kimyasal olarak üretilmiĢ enerji içeriği olan yüksek früktoz içeren mısır
Ģurubu (niĢasta bazlı Ģeker) gibi tatlandırıcıları da kapsar.
Etiketinde “ilave Ģeker içermez” ibaresi olan gıdalar tercih edilmelidir.
Ayrıca Ģeker (karbonhidrat) basit ve kompleks olarak da sınıflandırılabilir.
Basit Ģekerler en ekonomik ve en hızlı Ģekilde enerjiye dönüĢür, kan Ģekerini
hızla yükseltirler.
Özellikle DM‟liler kan Ģekerini hızla yükseltmeyen basit karbonhidratlar yerine
kompleks karbonhidratları tercih etmelidir.
Kompleks karbonhidrat denince akla ilk olarak zor sindirilen ekmek, pirinç,
bulgur, makarna, eriĢte gibi yiyecekler gelir.
Bunun yanı sıra fazla Ģeker tüketimi KVH, DM, HT ve böbrek hastalıkları
riskini arttırabileceğinden tüketimi azaltılmalıdır.
Bazı ürünlerin etiketinde “Ģeker içeriği azdır” denilmesine karĢın, yağ ve enerji
içeriği yüksek olabilir.
Sıvılar:
Vücudun sıvı dengesi; solunumla, idrarla, terle ve dıĢkıyla atılan suyun, yiyecek
ve içeceklerle geri alınması ile sağlanır.
Sıvı alımını desteklemek gerektiğinde; alkollü-alkolsüz, gazlı-gazsız, karbonatlı,
Ģeker ilaveli çay ve kahve yerine su tercih edilmelidir.
Çay ve kahve bazı kiĢilerde istenmeyen uyarıcı etkilere sebep olabilir.
ġekerli meĢrubatlar, vitamin ilaveli meyve suları, enerji ve sporcu içecekleri
aĢırı tüketilirse istenmeyen kilo alımına yol açabilir.
Tuz:
24
Bölgelere göre farklılık görülmekle birlikte günlük tüketim genel olarak
önerilenin 2.5-3.5 katı kadardır.
Günlük tuz alımı 5-6 gr. (1 tepeleme çay kaĢığı veya 1 silme tatlı kaĢığı) ile
sınırlandırılmalıdır ve tercihen iyotlu tuz olmalıdır.
Son yıllarda ülkemizde ekmek, peynir, salça, zeytin, kırmızı pul biber, iĢlenmiĢ
et ürünleri (kavurma vb.) gibi besinlerin tuz içeriğinin azaltılmasına iliĢkin yasal
düzenlemeler yapılmıĢtır.
AĢırı tuz tüketimi; kalp-damar hastalıkları, böbrek hastalıkları, tansiyonun
yükselmesine ve bazı kanser türlerinin oluĢmasına neden olabilmektedir.
Sofrada yemeklere tuz ilavesi yapılmamalı ve masadan tuzluk kaldırılmalıdır.
Salamura ürünlerin tuz içeriğinin azaltılması için suda yıkama ve bekletme gibi
iĢlemler uygulanabilir.
Gıda sanayisinde kullanılan ve genellikle ambalajlı besinlerin besin etiketinde
yer alan monosodyum glutamat, sodyum nitrat, sodyum bikarbonat, sodyum
sitrat, sodyum askorbat vb. tüm sodyumlu bileĢiklerin tüketimine dikkat
edilmelidir.
Bu bileĢiklerin besinin tuz/sodyum içeriğini artırdığı bilinmektedir.
BaĢlangıçta tuz tüketiminin azaltılması damak tadına uygun olmayabilir.
Ancak tuz tüketiminin azaltılması konusunda ısrarlı olunduğunda bu duruma
alıĢılabileceği unutulmamalıdır.
Obezite
Fazla kilo ve obezitenin varlığı KVH‟a bağlı ölüm riskini arttırmaktadır. Ölüm riskinin
azaltılmasında kiĢilerin sağlıklı kilo değerlerinde (BKĠ‟nin 20-25 kg/m2) tutulması
gerekmektedir. Sağlıklı kilonun HT, DM ve dislipidemi risklerini de azalttığı
bilinmektedir. Sağlıksız beslenme alıĢkanlıkları ve sedanter yaĢam tarzının
benimsenmesi obezite için en önemli risk faktörleridir. Obezitenin anlaĢılmasında farklı
tanılama kriterleri kullanılabilir (Tablo 3). Önceleri vücuttaki yağlanmanın artması
(BKĠ) tek baĢına yeterli görülürken, günümüzde vücut yağlarının dağılımının (santral-
abdominal obezite) incelenmesi gerekliliği ortaya çıkmıĢtır. Eğitim sırasında aĢağıda
belirtilen maddeler açıklanmalıdır (16,49,51):
25
Beslenme tedavisine (diyetisyen kontrolünde) uymak ve düzenli egzersiz
yapmak, ideal kiloya ulaĢmada yardımcı olur.
Beslenme öğünlerine önem verilmeli özellikle kahvaltı öğünü atlanmamalıdır.
Öğünler tüketilirken yemek dıĢında farklı bir uğraĢ içinde olunmamalıdır
(televizyon seyretme, gazete okuma, cep telefonu kullanma vb.).
Yiyecekler iyice çiğnenmeli, yavaĢ yavaĢ tüketilmelidir.
Aç karnına yiyecek ve içecek alıĢveriĢi yapılmamalıdır.
DıĢarıda yemek yeneceği zaman sağlıklı seçimler yapılmalıdır.
Uyku apnesi (horlama ve uykuda solunum durması) belirtilerinin varlığı,
özellikle obez hastalarda, dikkatli bir Ģekilde değerlendirilmelidir.
Uyku apnesi, kalp hastalıklarında ölüm riskini arttıran önemli bir bozukluktur.
Hastalar kilolarını uygun sınırlarda tutmak için beden kütle indeksinin (BKĠ)
hesaplanmasını öğrenmelidir.
Ġdeal kilonun yaĢlılarda gençlere göre biraz daha fazla olabileceği göz önünde
bulundurularak hekim veya diyetisyenle görüĢmeden kilo ayarlaması
yapılmamalıdır.
Kilo ile ilgili bir diğer gösterge bel çevresidir.
Bel çevresi erkeklerde ≥100 cm, kadınlarda ≥90 cm ise, kilo verilmesi için
doktor ve diyetisyenle görüĢülmesi gerekmektedir.
Mide boĢ olduğu için bel ölçüsünün sabah açken alınması daha uygundur.
Doğru bel ölçüsü alırken midenin içeri çekilmemesi serbest bırakılması gerekir.
Ölçüm yapılırken düz bir zeminde durulmalı, mezura göbek deliğinin altından
geçmeli ve beli tam tur sarmalıdır.
Fiziksel hareketsizlik
Fiziksel aktiviteye teĢvik etmek KAH risk azaltma davranıĢlarının temel bileĢenlerinden
birisidir. Bu bağlamda özellikle düĢük uyum düzeyine sahip hastaların kapsamlı
kardiyak rehabilitasyon programlarına alınmaları önerilmektedir. Ancak yaĢanılan
toplumun ekonomik koĢulları göz önünde bulundurulduğunda bu programların her
zaman uygulanamadığı bilinmektedir. Bu olumsuzluğa rağmen kiĢiler kendi çabalarıyla
da olsa bazı egzersiz aktivitelerinde bulunarak gün içindeki hareketli zaman sürelerini
arttırabilirler. Egzersiz; kan lipit düzeyleri ve kan basıncında düzelmeye de katkı
sağlamaktadır. Eğitim sırasında aĢağıda belirtilen hususlar açıklanmalıdır (49,54,32):
26
Egzersiz mutlaka bir uzman görüĢü alınarak hastalığın stabil dönemlerinde
yapılmalıdır.
Genellikle stabil dönemdeki hastaların günde en az 30 dakika olacak Ģekilde
haftada en az 5 gün ve orta Ģiddetli bir egzersiz (tempolu yürüyüĢ, yapması
önerilmektedir.
Riskli olan hastalarda ilk dönem dıĢarıda yapılan yürüyüĢler yerine ev içi
egzersiz programları önerilmektedir.
Uzman önerilerine uygun olarak egzersiz öncesi 5-10 dakika ısınma, sonrasında
ise yine 5-10 dakika soğuma hareketleri yapılarak kas-iskelet yaralanmaları
önlenmelidir.
Egzersiz öncesi yeterince sıvı alınmalı, çok sıcak/soğuk havalarda egzersiz
yapılmamalıdır.
Yemek yedikten sonra egzersize baĢlamak için en az 2 saat beklenmelidir.
Gün içerisinde de aktif olunmaya çalıĢılmalıdır (asansör yerine merdiven
kullanmak gibi).
Ġtme ve kaldırma gibi ıkınma gerektiren tüm hareketler kalbin yükünü
arttıracağından kaçınılmalıdır.
Göğüs ağrısı, baĢ dönmesi, 2 saatten fazla süren yorgunluk ve çarpıntı gibi
Ģikâyetleri olanlar egzersizi sonlandırmalı gerekirse hekimine baĢvurmalıdır.
Psikososyal faktörler
Depresyon ve stres gibi psikolojik sorunlar KAH‟lılarda normal insanlardan 3 kat daha
fazla görülebilmektedir. Depresif KAH‟lılarda sempatik aktivite artarken ateroskleroz
mekanizmaları hızlanabilir. Ayrıca psikolojik sorunlar; diyet, fiziksel aktivite ve ilaç
uyumunu azaltırken, alkol ve sigara tüketimini arttırarak ilerleyen dönemlerde KAH
prognozunu olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle KAH‟lıların eğitiminde hastalar
psikososyal faktörler açısından da değerlendirilmelidir (55). Eğitim sırasında aĢağıda
belirtilen maddeler açıklanmalıdır (16):
27
Hastalar iç motivasyonu arttıracak Ģekilde kendi kendine konuĢabilmelidir (“ben
bu iĢi yaparım” gibi).
Derin nefes almak, stresli ortamlardan uzaklaĢmak gibi acil stres kontrol
yöntemleri kullanılabilir.
Yemek yapmak, müzik dinlemek ve yürüyüĢ yapmak gibi zevk alınan aktiviteler
teĢvik edilebilir.
Sigara
Sigara içiciliği sadece aktif içildiğinde değil pasif içicilik durumunda da ciddi KVH
oluĢturma riskine sahiptir. Bu bilgiye dayanarak sigaranın sadece birey için değil aynı
zamanda toplum sağlığı açısından da risk faktörü olduğu düĢünülmektedir. Sigara
içmenin bırakılmasının koroner olayların riskini belirgin Ģekilde azalttığı bilinmektedir.
Gerek dünyada gerekse ülkemizde erkeklerin sigara içme oranı kadınlardan yüksektir.
Bu bilgi erkeklerde KAH görülme sıklığının daha yüksek olmasının bir açıklayıcısı
olabilir. Ülkemizde yapılan Ulusal Tütün Kontrol Programı-Eylem Planı çerçevesinde
kamusal kapalı alanlarda sigara içimi kısıtlanmanmıĢ ve 18 yaĢından küçüklere sigara
satıĢı yasaklanmıĢtır. 2008–2012 yılları arasında yapılan incelemelerde sigara
içiciliğindeki oranın %31.2‟den %27.1‟e düĢmesi bu eylem planının baĢarılı sonuçlar
verdiğini göstermiĢtir (20). Yine bu dönemde göreve baĢlayan sigara bırakma
poliklinikleri ve “Alo 171 Sigara Bırakma DanıĢma Hattı” gibi birimlerinde sigara
bıraktırmada etkili olduğu düĢünülebilir. Eğitim sırasında aĢağıda belirtilen maddeler
açıklanmalıdır (52,56):
Sigarayı bıraktığı andan itibaren kiĢi kendisini daha iyi hissetmeye baĢlar.
Efor kapasitesi artar ve sabah öksürükleri azalır.
Önemli bir maliyet kaleminden kurtulacağından ekonomik olarak rahatlar.
BaĢta KAH olmak üzere, solunu sistemi hastalıkları, kanser, HT gibi pek çok
ölümcül hastalık için risk azalır.
Sigara bırakma konusunda (hekim, psikolog ve hemĢire) gibi uzmanlardan
davranıĢsal-biliĢsel destekler alınabileceği gibi hekimlerin gerek gördüğü
durumlarda sigara bırakma ilaçları ve nikotin içeren sakızlar/bantlar gibi
farmakolojik destekler de alınabilir.
28
Alkol
Alkol alımı; kan basıncı ve BKĠ‟de artıĢa neden olduğundan rutin tüketimi tavsiye
edilmemektedir. Ayrıca yüksek düzey alkol tüketiminin KVH ile iliĢkili olduğu
bilinmektedir. Bu nedenle KAH‟lılarda alkol tüketiminin sınırlanması Ģiddetle
önerilmektedir. Eğitim sırasında aĢağıda belirtilen maddeler açıklanmalıdır (49,51,57):
Kafein
En çok kahvede bulunmasına rağmen çay, kola ve enerji içeceği içerisinde de bulunan
kafein, vücutta uyarıcı bir etkiye sahiptir. Çayın kafein değeri kahveye göre daha düĢük
olmasına rağmen, demir emilimini etkilediğinden demir içeren gıdalarla (ıspanak,
brokoli gibi koyu yeĢil sebzeler, mercimek ve fasulye, fındık ve tohumlar, tam buğday,
kahverengi pirinç gibi tahıllar, kurutulmuĢ meyve, susam, çam fıstığı ve diğer
kuruyemiĢ vb.) birlikte alımı konusunda dikkatli olunmalıdır. Özellikle ileri yaĢa sahip
kiĢilerde kafein alımının yan etkileri daha belirgin hissedilebilir. Ayrıca kafein içeren
ilaçların kullanımı bazen ölümcül sonuçlanabilen zehirlenmelere neden olabilmektedir
(9). Eğitim sırasında aĢağıda belirtilen maddeler açıklanmalıdır (57):
29
Cinsel iĢlev bozuklukları
30
imkânlarına sahip olması önem kazanmaktadır. Eğitim sırasında aĢağıda belirtilen
maddeler açıklanmalıdır (60,61):
Hipertansiyon
Kan basıncındaki yükselme KVH görülme riskini arttırdığından literatürde sıkça kan
basıncının kontrol altında tutulması tavsiye edilmektedir. Aradaki iliĢki o kadar
güçlüdür ki SKB‟deki her 20 mmHg veya DKB‟deki her 10 mmHg artıĢ bu riski ikiye
katlamaktadır. Eğitim sırasında aĢağıda belirtilen maddeler açıklanmalıdır (32):
Dislipidemi
BozulmuĢ lipit profili KAH için önemli bir risk faktörüdür. Dislipideminin
düzeltilmesinde yaĢam tarzı değiĢikliği, sağlıklı diyet, fiziksel aktivitenin arttırılması ve
kilo kontrolü gibi bir dizi önlem oldukça etkili olmaktadır. Tüm bunların yanında
verilen statin grubu lipit düĢürücü ilaçlar da iyileĢmeye katkı sağlamaktadır. Eğitim
sırasında aĢağıda belirtilen maddeler açıklanmalıdır (32):
DoymuĢ ve trans yağ asidi ile kolesterol içeren besinlerin alımı kısıtlanmalıdır.
Günlük posa alımı arttırılmalı ve kilo vermeye çalıĢılmalıdır.
31
Hekim tarafından verilen statin grubu ilaçlar kolesterol seviyesini düĢürerek
KAH‟a bağlı ölüm riskini %20 azaltacağından ilaçlar önerildiği Ģekilde
kullanılmalıdır.
Diyabet
Diyabet ateroskleroz geliĢimine katkı sağlayarak KAH riskini 2-6 kat arttırmaktadır.
Glisemik kontrol sağlandığında ise diyabetin; nöropati, nefropati ve retinopati gibi
mikrovasküler komplikasyonlarında riskin azaldığı bilinmektedir. Eğitim sırasında
aĢağıda belirtilen maddeler açıklanmalıdır (32):
32
3. GEREÇ VE YÖNTEM
H0: Eğitim verilen ve verilmeyen gruptakilerin hastalık yönetimi arasında fark yoktur.
H1: Eğitim verilen gruptakilerin hastalık yönetimi daha iyidir.
H2: Eğitim verilmeyen gruptakilerin hastalık yönetimi daha iyidir.
H3: Hem eğitim verilen ve hem de verilmeyen gruptakilerin hastalık yönetimi
iyileĢmiĢtir.
3.3. AraĢtırmanın Yapıldığı Yer ve Zaman
AraĢtırma; Kilis Devlet Hastanesi Kardiyoloji Kliniği‟nde yatan hastalarla Eylül 2018-
Mart 2020 tarihleri arasında uygulandı.
AraĢtırmaya katılmaya gönüllü olup stabil dönemde olan ve dâhil edilme kriterlerine
uygun hastalar araĢtırmamızın evrenini oluĢturdu.
33
3.4.1. AraĢtırmanın örneklemi
AraĢtırmaya baĢlamadan önce her bir gruba alınacak minimum hasta sayısının
belirlenmesi için ücretsiz G Power 3.1 programı kullanıldı (62). Eğitim alan ve almayan
hastalarda uyum soru formu (USF) puanları bakımından 7±1 birimlik farkın anlamlı
çıkması için gerekli minimum örnek geniĢliği her grupta en az 23 hasta olarak
belirlenmiĢtir (α;=0.05, 1-β;=0.80, etki gücü=0.80). Randomize kontrollü araĢtırmalarda
ilerleyen dönemlerde katılımcılarda eksilmeler olabileceği ve bu durumun araĢtırmada
yanlılıklara neden olabileceği bildirilmektedir. Bu tür yanlılığın engellenmesi için
araĢtırmaya minimum örneklem geniĢliğinden daha fazla katılımcıyla baĢlanması
önerilmektedir (63). Bu bağlamda yaptığımız araĢtırmada toplam 74 hastaya ulaĢıldı.
AraĢtırmanın baĢında basit rastgele örneklem yöntemi ile katılımcıların randomizasyonu
yapıldı. Randomizasyon yapılırken her bir hasta için 1-74 arasında bir sayı belirlenerek
IBM SPSS Statistic 20.0 programına girildi. Program 74 hastayı rastgele karıĢtırarak
müdahale ve kontrol gruplarını oluĢturdu (37 müdahale, 37 kontrol). Ancak yurtdıĢında
baĢlayıp ülkemizi de etkisi altına alan Covid-19 pandemisi önlemleri kapsamında
çalıĢmanın veri toplama aĢamasına son verildi. Bu ana kadar verileri eksiksiz bir
biçimde toplanan 58 hasta araĢtırmamızın örneklemini oluĢturdu (30 müdahale, 28
kontrol).
34
Dâhil edilme kriterlerine uygun
74 KAH hastasına ulaĢıldı
Müdahale Kontrol
grubu grubu
n=37 n=37
35
3.4.3. AraĢtırmaya dâhil edilmeme kriterleri
Hayatını kaybetmesi
ÇalıĢmaya dâhil edilme kriterlerinde (4. ve 5. maddeler) değiĢiklik olması
ÇalıĢmadan ayrılmak istemesi
Bağımsız değiĢkenler; medeni durum, eğitim durumu, gelir durumu, tanı süresi,
hastalıkla ilgili eğitim alma durumu, yaĢ, cinsiyet, aile KAH öyküsü, komorbid hastalık
varlığı, KAH iliĢkili ilaç kullanımı, bazı fizyolojik ölçümler (nabız, arteryel kan basıncı,
glikoz, kolesterol, LDL, HDL, trigliserit), Framingham Risk (FR) skoru.
Veriler, hasta ifadeleri ve hasta ölçümleri temel alınarak toplandı. Hasta ifadeleri yüz
yüze görüĢme tekniği ile araĢtırmacılar tarafından toplandı; antropometrik ölçümler
araĢtırmacılar tarafından yapıldı; fizyolojik ölçümler ise klinikte görevli hemĢireler
tarafından yapıldı ve araĢtırmacılar tarafından hastane kayıtlarından elde edildi.
Hasta ifadeleri
Hastalarla sakin ve sessiz bir odada baĢ baĢa görüĢme yapılması planlanmasına rağmen
hastaların talebi doğrultusunda istedikleri yakınlarının da görüĢmeye eĢlik etmesine izin
36
verildi. Sorular araĢtırmacılar tarafından hastalara yöneltildi ve acele etmeden iyice
düĢünerek cevap vermeleri istendi. Elde edilen veriler ilgili formlara kaydedildi.
Antropometrik ölçümler
Antropometrik ölçümler (boy, kilo, bel çevresi ve kalça çevresi) araĢtırmacı tarafından
hastaların üzerinde ağırlık oluĢturmayacak ince kıyafetler varken yapıldı. Tekrarlı
ölçümlerde kıyafetlerin benzer ağırlıkta olmasına özen gösterildi. Örneğin; ilk ölçümde
ince bir pijama giyen hasta ikinci ölçümde kalın bir kazak giymiĢse kıyafetini
değiĢtirmesi istendi. Ayrıca ağırlık ölçümleri sırasında hastaların aç olmasına ve
defekasyon/miksiyon ihtiyacının olmamasına dikkat edildi (64). Ağırlık ölçümleri
ondalık değerleri gösteren ve ağırlığı kilogram cinsinden ölçen dijital baskül
kullanılarak yapıldı. Boy, bel çevresi ve kalça çevresi ölçülürken de esneme özelliği
olmayan 0.1 cm aralıklarla ayrılmıĢ plastik mezura kullanıldı. Mezura ile yapılan
ölçümlerde hastaların dik bir Ģekilde durması ve karınlarını içe çekmeyerek serbest bir
Ģekilde bırakması istendi. Elde edilen veriler ilgili forma kaydedildi.
Fizyolojik ölçümler
37
3.6.1. Veri toplama araçları ve eğitim rehberi
Uyum soru formu (USF), kronik hastalığı olan bireylerde hastalık yönetiminde
uyumsuzluğa neden olan ilaç kullanımı, diyet, kilo verme, fiziksel aktivite kısıtlaması,
egzersiz, stresle baĢ etme, alkol kullanımı, sigara kullanımı, cinsel aktivite sorunları,
kafein alımı ve iĢ/çalıĢma hayatı gibi 11 farklı alanın incelenmesini sağlayan bir
formdur. Marston tarafından 1969 yılında geliĢtirilmiĢtir. Türkçe geçerlik ve güvenirlik
çalıĢması Hançerlioğlu ve ġenuzun Aykar tarafından 2014 yılında yapılmıĢtır. Likert
tipi değerlendirme yapılan formda her bir uyum alanı için katılımcının uyum düzeyini
ifade ederken 0 (hiçbir zaman), 1 (çok nadiren), 2 (bazen), 3 (çoğu zaman) veya 4 (her
zaman) seçeneklerinden birisini seçmesi beklenmektedir (EK-2). Verilen ifadelerin
karĢılığı olan puanlar toplanarak her katılımcı için bir USF puanı belirlenir.
Alınabilecek maksimum puan 44‟tür. Uyum soru formundan alınan puanın artması
hastalığa olan uyum düzeyinin de artmasını ifade etmektedir. Yapılan geçerlik ve
güvenirlik çalıĢmasında USF‟nin iç tutarlılığı için Cronbach Alfa değeri 0.68 olarak
belirlenmiĢtir (67). Kendi araĢtırmamızda ise USF‟ye verilen yanıtların iç tutarlılık
Cronbach Alfa değeri baĢlangıç ölçümünde 0.588 12. hafta ölçümünde ise 0.701 olarak
bulundu.
Framingham risk skoru bireylerin gelecek 10 yılda KAH problemi yaĢama veya buna
bağlı ölüm riskinin hesaplanmasıdır. AraĢtırmaya katılan hastaların risk skorunun
belirlenmesinde ücretsiz “Calculate by QxMD” programı kullanıldı. Program hastaların
cinsiyet, yaĢ, total kolesterol, HDL, SKB, antihipertansif ilaç kullanımı, sigara
38
kullanımı, DM varlığı ve KAH varlığını sorgulayarak Framingham çalıĢmasına uygun
Ģekilde FR skorunu belirlemektedir (68).
Eğitim Rehberi
AraĢtırmaya katılan her hastaya “Koroner Arter Hastalığı Yönetimi Rehberi” isimli bir
eğitim rehberi verildi (kontrol grubuna çalıĢma sonunda verildi). Eğitim rehberinde
KAH hakkında temel bilgiler, risk faktörleri, tedavi uyumu ve sağlıklı yaĢam biçimi
davranıĢları hakkında bilgilere yer almaktaydı. Eğitim rehberi araĢtırmacılar tarafından
konu ile ilgili ulusal ve uluslararası kuruluĢların oluĢturdukları kılavuzlar ve ilgili
literatürün bir araya getirilmesiyle oluĢturuldu. Eğitim rehberi hazırlanırken; hastaların
anlayabileceği Ģekilde sade bir dil kullanılmasına dikkat edilirken, hasta ihtiyaçlarını
karĢılayabilecek kadar da kapsamlı olmasına özen gösterildi. Hazırlanan rehber
bağımsız olarak değerlendirilmek üzere iç hastalıkları hemĢireliği, psikiyatri
hemĢireliği, fizyoterapi ile beslenme ve diyetetik alanından farklı uzmanlara gönderildi
(EK-3). Uzman görüĢleri sonucunda gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra eğitim
rehberinin basımına geçildi. Eğitim rehberi, hastaların yaĢ ortalamalarının yüksek
olabileceği göz önünde bulundurularak 16 punto olarak bastırıldı ve rehberde görsel
materyallere de yer verildi.
Müdahale grubu
39
görüĢmeyi takiben 2. hafta yüz yüze, 4-8. ve 12. haftalarda ise telefonla görüĢüldü. Bu
görüĢmeler sırasında varsa hastaların soruları cevaplandı ve hastalık yönetimi ile ilgili
karĢılaĢtıkları sorunların aĢılmasına çalıĢıldı. Son görüĢmede hastaların tercihleri
doğrultusunda evlerinde, iĢyerlerinde veya hastanede yüz yüze görüĢülmek üzere
randevu günü belirlendi. Randevu günü bireysel bilgi formu (bağımsız değiĢkenler
tekrar edilmedi) ve USF tekrar dolduruldu. Böylece araĢtırma sonlandırılmıĢ oldu.
Kontrol grubu
Ancak her hastanın eğitim alma hakkı olduğu göz önünde bulundurularak kontrol
grubundaki hastalara da araĢtırmanın sonunda eğitim verildi. Eğitim sırasında hastalar
isterse yakınlarının da odada bulunmasına izin verildi. Eğitim sırasında
hastalar/yakınları soru sormaları için cesaretlendirildi. Sorulan sorular eğitim
rehberindeki açıklamalara uygun biçimde cevaplandırıldı. Eğitim sonunda kontrol
grubundaki hastalara da eğitim rehberi verildi. Ayrıca araĢtırmacının iletiĢim bilgileri
verilerek araĢtırma tamamlandıktan sonra 12 hafta boyunca karĢılaĢacakları uyum
problemleri için araĢtırmacıyla iletiĢime geçebilecekleri söylendi.
40
604.02) (EK-5). Son aĢamada ise dâhil edilme kriterlerini taĢıyan hastalara araĢtırma
protokolü anlatılarak hasta izinleri alındı (EK-6). Belirlenen minimum örneklem
sayısına izin süresinde ulaĢılamadığından aynı kurumdan süre uzatma izni de alındı
(Tarih:30.01.2019, Sayı:35277066-604.02) (EK-7). Veri toplama aĢaması
tamamlandıktan sonra elde edilen sonuçların ulusal/uluslararası bilimsel toplantı,
kongre, dergi ve kitaplarda yayınlanabilmesi için Kilis il Sağlık Müdürlüğü‟nden izin
alındı (Tarih: 26.03.2020, Sayı: 83362127-702.99) (EK-8). Her aĢamadaki muhataplara
bu araĢtırmanın Dünya Tıp Birliği Helsinki Bildirgesi‟nde belirtilen etik ilkelere
uyulacağı anlatıldı. Ayrıca USF‟nin Türkçe versiyonunun kullanılabilmesi için de
araĢtırmacılardan izin alındı (EK-9).
Elde edilen veriler IBM SPSS Statistic 20.0 programı kullanılarak incelendi.
Tanımlayıcı istatistik olarak frekans, yüzde, ortalama ve standart sapma kullanıldı.
Sürekli değiĢkenlerin normal dağılıma uygunluk kontrolünde Shapiro Wilk testi
kullanıldı. Normal dağılıma sahip verilerin iki bağımsız grup karĢılaĢtırılmasında
independent sample t testi, normal dağılmayanlar için ise mann-whitney u testi
kullanıldı. Normal dağılıma sahip verilerin tekrarlı sayısal ölçümlerinde sample paired t
test, normal dağılıma sahip olmayan tekrarlı sayısal ölçümlerde wilcoxon test kullanıldı.
Kategorik değiĢkenler arasındaki iliĢkilerin saptanmasında Chi-Square testi kullanıldı.
Ġstatistiksel anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak kabul edildi.
3.10. AraĢtırmanın Sınırlılıkları
Bu araĢtırma Kilis Devlet Hastanesi‟nde yatarak tedavi gören KAH tanılı hastalarla
yürütüldü. Bu durum araĢtırma sonuçlarının genellenebilir olmasını engellemektedir.
Ayrıca araĢtırma döneminde ortaya çıkan Covid-19 pandemisi nedeniyle araĢtırma
erken sonlandırıldı. Bu ise örneklem sayısında düĢüklüğe neden oldu. Buna rağmen
power analizi sonucu hesaplanan minimum örneklem geniĢliğine ulaĢıldı. Hekimler;
rutin kontrollerde fizyolojik parametrelerin ölçümünü tüm hastalar için istemediğinden,
bu değerler için kontrol ölçümleri yapılamadı. Ayrıca USF‟den elde edilen veriler
objektif ölçümler olmayıp tamamen hasta ifadelerine dayandığından denetlenebilir
değildir.
41
3.11. Süre ve Olanaklar
Bu araĢtırmada; tez önerisinin jüri üyeleri tarafından kabulünden baĢlamak üzere
tamamlanmasına kadar geçen süre 23 aydır. (Tablo 4) Ayrıca araĢtırmanın hiçbir
aĢamasından herhangi bir kurum ve kiĢiden mali destek alınmadı. Bütün kırtasiye ve
ekipman (baskül, mezura, kalem) masrafları ile ulaĢım giderleri araĢtırmacıların kendi
imkanları kullanılarak karĢılandı.
42
Tablo 4. AraĢtırma takvimi
43
4. BULGULAR
AraĢtırmaya katılanların 28‟i kontrol grubunda yer aldı. Kontrol grubundaki hastaların
sosyo-demografik özellikleri incelendiğinde 17‟sinin (%60.7) erkek, 22‟sinin evli
(%78.6), 27‟sinin (%96.4) eğitim düzeyinin okuryazar-ilkokul-ortaokul, 19‟unun
(%67.9) gelir durumunun giderinden az, 28‟inin (%100) KAH ile ilgili kapsamlı bir
eğitim almadığı ve tanı konulma sürelerinin ortalama 40.96±51.23 ay olduğu belirlendi
(Tablo 5).
44
Tablo 5. Katılımcıların sosyo-demografik özelliklerine göre baĢlangıçtaki uyum
soru formu puanlarının karĢılaĢtırılması
Müdahale Kontrol
USF Puanı USF Puanı
n % n %
Ort SS Z/t p Ort SS Z/t p
Cinsiyet
Erkek 18 60.0 22.28 5.78 17 60.7 21.59 7.65
-
0.761 -0.613 0.545*
Kadın 12 40.0 22.92 5.23 0.308 11 39.3 23.27 6.13
Medeni Durumu
Evli 29 96.7 22.28 5.39 22 78.6 21.91 7.19
-
0.170 -0.485 0.632*
Diğer 1 3.3 30.00 - 1.409 6 21.4 23.50 6.83
Eğitim Durumu
Okuryazar-
Ġlkokul- 28 93.3 22.50 5.68 27 96.4 22.26 7.16
-
0.676 -0.124 0.901+
Ortaokul 0.418
Lise ve Üzeri 2 6.7 23.00 0.01 1 3.6 22.00 -
Gelir Durumu
Giderimden Az 18 60.0 22.94 5.70 19 67.9 20.84 5.97
0.497 0.623 -1.584 0.125*
Giderime EĢit 12 40.0 21.92 5.32 9 32.1 25.22 8.47
KAH ile Ġlgili
Eğitim Alma
Durumu
Evet 0 0.0 - - 0 0.0 - -
- - - -
Hayır 30 100.0 22.53 5.48 28 100.0 22.25 7.02
KAH Tanı Süresi
49.90±60.66 - 40.96±51.23 -
(Ay) (Ort±SS)
*Independent sample test; +Mann-Whitney U test; Ort: Ortalama; SS: Standart sapma; USF: Uyum soru
formu; KAH: Koroner arter hastalığı
45
AraĢtırmaya katılan kontrol grubundaki hastaların antropometrik ölçüm sonuçlarının
ortalamaları incelendiğinde boyları (cm) 165,43±9,71; baĢlangıç-12.hafta kiloları (kg)
82.00±14.38, 82.21±14.12; baĢlangıç-12.hafta BKĠ değerleri (kg/m2) 30.08±5.28,
30.21±5.49; baĢlangıç-12.hafta bel çevreleri (cm) 107.79±12.45, 108.11±12.40;
baĢlangıç-12.hafta kalça çevreleri 110.21±12.51, 110.71±13.01 olarak belirlendi
(p>0.05) (Tablo 6).
46
Müdahale grubundaki hastalar değiĢtirilebilir risk faktörleri varlığı bakımından
incelendiğinde 14‟ünde (%46.7) DM, 13‟ünde (%43.3) HT ve 11‟inde (%36.7)
dislipidemi olduğu belirlendi. Ayrıca değiĢtirilebilir risk faktörlerindeki baĢlangıç ve 12.
hafta arasındaki değiĢimi incelendiğinde de sigara içenlerin sayısı 15‟ten (%50) 8‟e
(%26.7), günlük içilen sigara sayısı 13.57±15.68‟den 3.83±7.03‟e, obezitesi olanların
sayısı 17‟den (%56.7) 14‟e (%46.7) düĢerken; 23 (%76.7) olan santral obeziteli sayısı
değiĢmedi; düzenli fiziksel aktivite yapanların sayısı ise 0‟dan (%0) 3‟e (%10) yükseldi
(Tablo 7).
Müdahale ve kontrol grubundaki hastalar incelendiğinde; her iki grupta baĢlangıç ve 12.
hafta arasında içilen sigara sayısındaki azalma ve 12 hafta sonrasında müdahale
grubunun fiziksel aktivitedeki artıĢı istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.05) (Tablo
7).
47
Tablo 7. Katılımcıların KAH risk faktörlerinin karĢılaĢtırılması
Müdahale Kontrol
USF USF χ2/Z/t p
n % SS n % SS
Puanı Puanı
Cinsiyet
Erkek 18 60.0 22.28 5.78 17 60.7 21.59 7.65
0.003 0.584*
Kadın 12 40.0 22.92 5.23 11 39.3 23.27 6.13
YaĢ (Ort±SS) 56.83±10.74 60.21±11.46 -1.160 0.251**
Aile KAH Öyküsü
Var 16 53.3 21.44 5.30 11 39.3 20.82 7.44
1.149 0.210*
Yok 14 46.7 23.79 5.60 17 60.7 23.18 6.80
Diyabet
Var 14 46.7 21.64 5.50 14 50.0 23.29 5.40
0.604 0.504*
Yok 16 53.3 23.31 5.52 14 50.0 21.21 8.42
Hipertansiyon
Var 13 43.3 22.38 6.10 17 60.7 23.71 8.10
1.752 0.144*
Yok 17 56.7 22.65 5.15 11 39.3 20.00 4.36
Dislipidemi
5.1
Var 11 36.7 20.91 14 50.0 23.07 6.72
7 1.050 0.224*
Yok 19 63.3 23.47 5.57 14 50.0 21.43 7.47
FR Skoru (Ort±SS) 18.77±10.50 20.62±8.01 -0.583 0.560+
Sigara Kullanımı
Var 15 50.0 21.53 5.49 12 42.9 17.33 5.02
BaĢlangıç 0.297 0.389*
Yok 15 50.0 23.53 5.48 16 57.1 25.94 6.04
Var 8 26.7 21.63 4.03 9 32.1 18.56 4.61
12. Hafta 0.210 0.432*
Yok 22 73.3 22.86 5.97 19 67.9 24.00 7.38
Günlük Ġçilen Sigara
Sayısı (Ort±SS)
BaĢlangıç 13.57±15.68 Z=-3.314 11.54±15.59 Z=-2.213
-
12.Hafta 3.83±7.03 p=0.001++ 7.14±11.74 p=0.027++
Obezite (BKĠ≥30
kg/m2)
Var 17 56.7 22.18 5.81 12 42.9 22.17 6.56
BaĢlangıç 1.105 0.215*
Yok 13 43.3 23.00 5.21 16 57.1 22.31 7.56
Var 14 46.7 21.14 5.75 13 46.4 22.00 6.40
12.Hafta 0.000 0.597*
Yok 16 53.3 23.75 5.11 15 53.6 22.47 7.74
Santral Obezite
Var 23 76.7 22.26 5.39 20 71.4 23.20 6.93
BaĢlangıç 0.207 0.438*
Yok 7 23.3 23.43 6.13 8 28.6 19.88 7.14
Var 23 76.7 22.26 5.39 19 67.9 23.79 6.89
12.Hafta 0.563 0.324*
Yok 7 23.3 23.43 6.13 9 32.1 19.00 6.48
Fiziksel Aktivite
Yetersiz 25 83.3 22.68 5.68 22 78.6 22.86 5.97
BaĢlangıç Düzensiz 5 16.7 21.80 4.87 5 17.9 16.60 7.02 1.124 0.570*
Düzenli 0 0.0 - - 1 3.6 37.00 -
Yetersiz 11 36.7 23.55 5.22 23 82.1 22.52 6.06
12. Hafta Düzensiz 16 53.3 22.19 6.12 4 14.3 17.00 8.04 12.381 0.002*
Düzenli 3 10.0 20.67 2.52 1 3.6 37.00 -
*Chi-Square test; **Independent sample test; +Mann-Whitney U test; ++Wilcoxon test; Ort: Ortalama; SS:
Standart sapma; USF: Uyum soru formu; KAH: Koroner arter hastalığı; FR Skoru: Framingham risk
skoru
48
4.4. Katılımcıların Bazı Fizyolojik Verileri
49
4.5. Katılımcıların KAH ile iliĢkili Ġlaç Kullanımlarının KarĢılaĢtırılması
Müdahale ve kontrol grubundaki hastaların KAH ile iliĢkili ilaç kullanımları arasındaki
farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p>0.05) (Tablo 9).
Müdahale Kontrol
USF USF χ2 p
n % SS n % SS
Puanı Puanı
Antikoagülan
Var 30 100.0 22.53 5.48 27 96.4 22.33 7.14
1.090 0.483*
Yok 0 0.0 - - 1 3.6 20.00 -
Beta-Bloker
Var 9 30.0 22.06 5.92 10 35.7 23.29 8.04
0.215 0.781*
Yok 21 70.0 23.15 5.01 18 64.3 20.64 4.99
Antihipertansif
Var 17 56.7 24.00 5.92 17 60.7 21.70 5.93
0.098 0.795*
Yok 13 43.3 21.90 5.31 11 39.3 22.56 7.71
Antidislipidemik
Var 14 46.7 21.29 4.48 13 46.4 21.08 6.40
0.000 0.597*
Yok 16 53.3 23.63 6.16 15 53.6 23.27 7.59
Antiasit
Var 5 16.7 22.20 6.38 8 28.6 20.13 6.45
1.180 0.352*
Yok 25 83.3 22.60 5.43 20 71.4 23.10 7.22
Antidepresan
Var 7 23.3 20.86 4.30 7 25.0 21.86 4.53
0.022 0.562*
Yok 23 76.7 23.04 5.78 21 75.0 22.38 7.77
*Chi-Square test; USF: Uyum soru formu
50
4.6. Katılımcıların Uyum Kategorilerinden Aldıkları Puanların KarĢılaĢtırılması
51
Tablo 10. Katılımcıların uyum kategorilerine göre puanlarının değiĢimi
Müdahale (n=30) Kontrol (n=28)
Uyum
BaĢlangıç 12. Hafta BaĢlangıç 12. Hafta
Kategorileri t p t p
Ort SS Ort SS Ort SS Ort SS
Ġlaçlar 2.40 1.00 3.43 1.01 -5.308 0.000* 2.14 1.11 2.68 1.06 -3.382 0.002*
Diyet 1.37 1.13 2.67 0.84 -7.208 0.000* 1.07 1.25 1.06 1.09 0.021 0.871*
Kilo Verme 1.33 1.18 2.27 1.11 -5.037 0.000* 1.43 1.40 1.36 1.34 0.465 0.646*
Fiziksel
Aktivite 1.90 1.40 3.13 1.07 -6.713 0.000* 1.93 1.56 2.18 1.44 -0.979 0.336*
Kısıtlaması
Egzersiz 1.20 1.21 2.27 1.23 -5.253 0.000* 0.68 0.94 0.71 0.98 -0.214 0.832*
Stresli
2.03 1.27 2.73 1.17 -3.881 0.001* 2.07 1.30 2.29 1.27 -1.140 0.264*
Durumlar
Sigara Ġçme 2.00 1.72 3.13 1.20 -4.572 0.000* 2.25 1.88 2.54 1.73 -1.492 0.147*
Alkol
3.90 0.40 4.00 0.00 -1.361 0.184* 3.86 0.45 3.96 0.19 -1.362 0.184*
Kullanma
Kafein Alımı 1.30 1.21 2.50 1.14 -6.000 0.000* 1.71 1.49 1.89 1.47 -1.044 0.306*
Cinsel Aktivite 3.10 1.21 3.30 1.09 -2.262 0.031* 3.39 1.20 3.43 1.14 -1.000 0.326*
ĠĢ-ÇalıĢma 2.00 1.44 2.90 1.06 -4.955 0.000* 1.71 1.51 1.93 1.54 -1.800 0.083*
USF Puanı 22.53 5.48 32.33 4.82 -9.933 0.000* 22.25 7.02 24.03 5.98 -2.394 0.024*
*Sample paired test; Ort: Ortalama; SS: Standart sapma; USF: Uyum soru formu
52
5. TARTIġMA
Koroner arter hastalığı içerdiği pek çok risk faktörü ile hem dünyada hem de ülkemizde
eriĢkinlerin hayatını tehdit etmektedir. Bu risk faktörlerinden biri olan cinsiyet de uzun
süredir çeĢitli araĢtırmalara konu olmuĢtur. Yapılan araĢtırmalar KAH‟ın kadınlara
oranlara erkeklerde daha sık görüldüğünü göstermektedir. Bu durum erkeklerin sigara
içme oranının yüksek olması, daha stresli iĢ yaĢamlarının olması ve kadınlardaki
östrojen hormonunun koruyuculuğu gibi çeĢitli nedenlere bağlanabilmektedir. Ancak
hala bu durumun kesin bir açıklaması bulunmamaktadır (69). Hastalığın görülme sıklığı
kadınlarda daha düĢük olmasına rağmen mortalite açısından incelendiğinde ölümlerin
yaklaĢık 2/3‟ü kadınlara aittir. Bu durum ise kadınların damar yapısındaki farklılıklara
bağlanmaktadır (70). AraĢtırmamızın verileri incelendiğinde KAH‟lı erkeklerin oranının
müdahale grubunda %60.0, kontrol grubunda ise %60.7 olduğu görüldü. Günay ve
arkadaĢlarının (2014) yaptığı bir çalıĢmada da koroner anjiyografi yapılan hastaların
%66‟sının erkeklerden oluĢtuğu belirlenmiĢtir (71). AraĢtırma sonuçları
karĢılaĢtırıldığında literatürle uyumlu olduğu görülmektedir.
Koroner arter hastalığında hastalığın oluĢumu veya ilerleyiĢi hakkında genellikle birinci
dereceden kan bağı olanlar arasındaki iliĢki incelenmektedir. Ancak yapılan bazı
çalıĢmalarda kan bağı olmasa da eĢlerin diyet, sigara kullanımı, egzersiz alıĢkanlıkları
ve stres gibi pek çok risk faktörüne birlikte sahip olabileceği üzerinde durulmaktadır.
Dolayısıyla primer ve sekonder korunma programlarına sadece mevcut/muhtemel
hastalığı olan bireyler değil aynı zamanda eĢlerinin veya beraber yaĢadığı kiĢilerin de
alınması gerekmektedir. Çünkü eĢi de sigara içen bir hastaya, sigara bırakma konusunda
verilecek destek, eĢin bu davranıĢını sürdürmeye devam etmesiyle baĢarısızlığa
uğrayabilmektedir. Benzer Ģekilde erkek hastalara diyet hakkında bilgilendirme
yapıldığı zaman, genellikle yemek piĢirme görevinin kadınlar tarafından üstlenildiği
düĢünüldüğünde, bilgilerin hastayla beraber eĢine de verilmesi mantıklı görülmektedir
(72,73). AraĢtırmamızda müdahale grubundaki hastaların %96.7‟sinin, kontrol
grubundaki hastaların ise %78.6‟sının evli olduğu belirlendi. EĢlerin veya beraber
yaĢanılan aile bireylerinin hastalık uyumundaki etkisi göz önünde bulundurularak
hastalarla yapılan yüz yüze görüĢmelerde istedikleri yakınlarının da bulunmasına izin
53
verildi. Ayrıca bu kiĢilerin sorduğu sorular da, eğitim rehberinin içerik sınırlarında
kalınacak Ģekilde, araĢtırmacılar tarafından cevaplandı.
Bireylerin gelir durumu da kalp hastalığı geliĢimi üzerinde etkili olabilmektedir. DüĢük
gelire sahip bireyler; iyi olmayan beslenme koĢulları, sağlık hizmetlerine eriĢememe,
yüksek stres gibi durumlara bağlı olarak kalp hastalıkları bakımından daha riskli
görülmektedir. AraĢtırmaya katılanların gelir durumları incelendiğinde müdahale
grubundakilerin %60‟ı, kontrol grubundakilerin ise %67.9‟u gelirlerinin giderlerinden
daha az olduğunu ifade etmiĢlerdir. Kanada‟da yaklaĢık 500 bin kiĢi ile yapılan bir
araĢtırmada da gelir durumu kötüleĢtikçe kalp hastalığı görülme sıklığının arttığı
belirlenmiĢtir (77). DüĢük gelir grubundaki hastalarla yapılacak yaĢam tarzı değiĢikliği
çalıĢmaları bir takım maddi yükümlülükler (sağlıklı gıdaya eriĢim, daha az çalıĢma
süreleri gibi) getirdiğinden her zaman beklenen fayda görülemeyebilir.
54
Intervention to Reduce Events) çalıĢmasının verileri incelendiğinde; Avrupa ülkelerine
kıyasla ülkemizde, bahsedilen hasta eğitimleri istendik seviyelere ulaĢamamıĢtır (78).
AraĢtırmamıza katılan 58 hastanın tamamı da daha önce KAH ile ilgili planlı bir eğitim
almadıklarını ifade etmiĢtir. Bu sonuç ülkemizdeki EUROASPIRE-III çalıĢmasının
verileri ile uyumludur. Ayrıca bu hastaların kendi baĢlarına sağlıklı yaĢam tarzı
değiĢikliklerini gerçekleĢtirmesi de zorlaĢacağından, ilerleyen dönemlerde çeĢitli
komplikasyonların da görülmesi muhtemel olacaktır.
Koroner arter hastalığı genellikle ortaya çıktığı ilk anda öldürücü olmayıp, zamanla
ilerleyen ve komplikasyonlara neden olabilen kronik bir hastalıktır (1). AraĢtırmamızın
sonucunda hastaların ortalama KAH tanısı alma süreleri (ay) müdahale grubunda
49.90±60.66, kontrol grubunda ise 40,96±51,23 olarak bulundu. Al Suwaidi ve ark.
(2000) tarafından yapılan bir çalıĢmada da KAH‟lı hastaların tanı ve takip süreleri 28 ay
(min:11, max:52) olarak bulunmuĢtur (79). Tanı alma sürelerindeki uzamanın geliĢen
bakım ve tedavi teknolojisiyle iliĢkili olduğu düĢünülmektedir.
55
Böylece verilen eğitimin hastaların antropometrik ölçümlerinde olumlu bir iyileĢmeye
katkı sağladığı sonucuna varıldı. Alkhawam ve ark. (2016) tarafından yapılan bir
araĢtırmada BKĠ≥30 kg/m2 ve BKĠ<25 kg/m2 olan hastalar karĢılaĢtırılmıĢ; çalıĢmanın
sonucunda BKĠ azalması ile mortalite ve insülin direncinin azalabileceği, HDL
seviyesinin ise yükselebileceği gösterilmiĢtir (80). Böylece araĢtırmamızda verilen
eğitimin, BKĠ‟deki azalmayla birlikte hastaların ilerleyen dönemlerdeki mortalite
risklerinin de azalmasına katkı sağlayabileceği düĢünülmektedir.
Koroner arter hastalığının oluĢumu ve ilerlemesinde pek çok risk faktörünün varlığı
etkili olmaktadır. Bu risk faktörlerinden bazıları genetik veya fizyolojik özelliklere bağlı
olup değiĢtirilmesi mümkün değilken, bazıları sıklıkla yaĢam tarzına bağlı olup
değiĢtirilebilmektedir. DeğiĢtirilemeyen risk faktörleri cinsiyet, yaĢ ve aile KAH öyküsü
iken; değiĢtirilebilir risk faktörleri sigara kullanımı, obezite, komorbid hastalıklar ve
fiziksel aktivitedir (81). DeğiĢtirilemeyen risk faktörlerinden biri olan yaĢlanmayla
beraber obezite, HT, DM, dislipidemi ve fiziksel aktivite azlığı gibi birçok risk
faktörünün arttığı bilinmektedir. Bu risk faktörleri ilerleyen dönemlerde ateroskleroza
da neden olan olarak KAH geliĢimine katkı sağlamaktadır (82). Aslında ateroskleroz
sıklıkla yaĢlanmaya bağlı olarak ortaya çıkmasına rağmen oluĢumu daha erken
dönemlere dayanmaktadır. Öyle ki atrerosklerozun 35‟li yaĢlarda baĢlayarak koroner
arterlerde kan akıĢını bozabileceğine dair bilgiler bulunmaktadır. Günümüzde sigara
kullanımı, sağlıksız beslenme alıĢkanlıkları ve sedanter yaĢam tarzının benimsenmesi de
hastalığın daha erken yaĢlarda ortaya çıkmasına katkı sağlayabilmektedir (83).
AraĢtırmamıza katılanların yaĢ ortalaması incelendiğinde müdahale grubunun
56.83±10.74, kontrol grubunun 60.21±11.46 ise olduğu belirlendi. Voora ve ark. (2016)
tarafından 2370 KAH tanılı hasta ile yapılan bir araĢtırmada hastaların yaĢ ortalaması
60.30±8.23 olarak belirlenmiĢtir (84). Her iki araĢtırıma sonuçları incelendiğinde de
KAH‟ın ileri yaĢ grubunda daha sık ortaya çıktığı görülmekte ve bu bağlamda veriler
paralellik göstermektedir.
56
kardiyak ölümler kayıtlara KAH olarak geçirilmediğinden, ailede KAH öyküsünün
varlığı her zaman doğru bir Ģekilde belirlenememektedir. Ailede KAH öyküsü olan
kiĢilerde KAH görülme riski, olmayanlardan 2-12 kat daha fazladır. Bu risk faktörünün,
mekanizması tam olarak anlaĢılamamıĢ olmasına rağmen, aterosekleroz sürecini
hızlandırmaktadır. Ailede KAH öyküsü olan kiĢilerde, erken KAH (55 yaĢından önce)
görülme riskinin de arttığını gösteren araĢtırmalar bulunmaktadır (85–87).
AraĢtırmamızın sonucunda müdahale grubundaki hastaların %53.3‟ünün, kontrol
grubundaki hastaların ise %39.3‟ünün ailesinde KAH öyküsü olduğu belirlendi.
Wahrenberg ve ark. (2019) tarafından yapılan bir araĢtırmada, göğüs ağrısı olan ve acil
servise baĢvuran 28.188 hastanın verileri incelendiğinde hastaların %32.4‟ünün
ailesinde KAH öyküsü olduğu belirlenmiĢtir (88). Ailedeki KAH öyküsü bakımından
kontrol grubundaki hasta verileri diğer araĢtırmalarla benzerlik göstermesine rağmen,
bu oranın müdahale grubundakilerde daha düĢük olduğu görülmektedir. Bu düĢüklüğün
nedeninin, grup içindeki bireylerin ailelerindeki ani ölümlerin kayıtlara KAH olarak
geçirilmemesi olabileceği düĢünülmektedir.
Hipertansiyon; önemli bir KAH risk faktörü olarak görülmekle beraber, kan
basıncındaki azalma ile bu riskin de önemli ölçüde azaldığı bilinmektedir. Yapılan
araĢtırmalar HT‟nin kontrolünün KAH nedenli ölümlerde %20-25 azalmaya neden
57
olabileceği bildirilmektedir. Bazı olgularda HT damarsal problemlere (serebrovasküler
kanamalar gibi) bağlı ölümlere de neden olabilmektedir. Genel popülasyon
tarandığında; yetiĢkin Amerikanlarda HT görülme sıklığı %33 iken, ülkemizde bu oran
yaklaĢık olarak %30-31 olarak bildirilmektedir (65,93). AraĢtırmamızın sonucunda HT
varlığı; müdahale grubunda %43.3, kontrol grubunda ise %60.7 olarak bulundu.
Ülkemizde de yapılan EUROSPIRE-IV çalıĢmasındaki KAH tanısı alan bireylerin
verileri incelendiğinde HT sıklığı %45.4 olarak bulunmuĢtur (91). Hipertansiyon varlığı
kontrol grubunda daha sık olmasına rağmen, müdahale grubu verileri ülkemizdeki
ortalama ile uyumludur.
Sigara içiciliği, (pasif içicilik dâhil) önlenebilir KAH risk faktörlerinin baĢında
gelmektedir. Sigara, içerdiği yaklaĢık 4000 zararlı kimyasal nedeniyle antioksidan
aktiviteyi azaltarak ateroskleroz sürecini hızlandırır ve baĢta koroner arterler olmak
üzere damarlarda perfüzyon bozukluklarına neden olur. Küresel çapta alınan önlemler
sayesinde sigara kullanımında azalmalar olmasına rağmen, özellikle gençler ve kadınlar
arasındaki kullanım artıĢıyla hala büyük bir problem olmaya devam etmektedir. Sigara
bıraktırma yaklaĢımları bu risklerin azaltılmasında oldukça önemli olmasına rağmen,
sigara bırakmıĢ kiĢilerdeki KAH riski, hiç sigara kullanmamıĢ kiĢilerden daha yüksektir.
58
AraĢtırmamızın sonucunda; baĢlangıç-12. hafta arasında sigara içen hasta sayısı ve
günlük içilen sigara sayısı hem müdahale hem de kontrol grubunda azalırken müdahale
grubundaki azalmanın daha fazla olduğu görüldü. Bu tarz eğitim çalıĢmalarının sigara
bırakma konusunda faydalı sonuçları olacağını bildiren araĢtırmalar bulunmasına
rağmen aksini gösteren araĢtırmalar da bulunmaktadır. Kurçer ve Özbay (2011)
tarafından yapılan bir araĢtırmada hastalara verilen eğitimin sigara bırakma konusunda
faydalı olmadığı belirtilmiĢtir (76). AraĢtırmalar arasında farklı sonuçların ortaya
çıkmasında hastaların bireysel farklılığı, eğitimcilerin uzmanlığı ve yaklaĢım tarzı ile
çevresel faktörlerin etkili olabileceği düĢünülmektedir.
Yetersiz fiziksel aktivite; dislipidemi, kilo artıĢı vb. durumları tetikleyerek KAH
oluĢumuna neden olan risk faktörlerinden birisidir. Bu riski azaltmanın en etkili yolu ise
günlük hareketli geçen sürelerin arttırılması ve düzenli egzersiz yapılmasıdır. Egzersiz;
kalp ve damarlardaki inflamatuvar aktiviteyi baskılayarak KAH oluĢum riskini
azaltmaktadır (98). Egzersizin faydasının görülebilmesi için planlı egzersiz
59
programlarının düzenlenmesi gerekmektedir. Hastaya uygun olmayan yorucu aktiviteler
içeren egzersiz programları istenmeyen komplikasyonlara neden olabilir. Konu ile ilgili
yapılan bir meta analizde, en etkili egzersiz programlarının uzun süreli takip Ģeklinde
yapılan egzersizler olduğu gösterilmiĢtir (99). AraĢtırmamızın sonucunda; baĢlangıç-12.
hafta arasında, müdahale grubunda düzenli egzersiz yapanların arttığı, kontrol grubunda
ise değiĢmediği belirlendi. Kurçer ve Özbay (2011) tarafından yapılan bir araĢtırmada
da, verilen eğitim ve 12 haftalık takip sonucunda KAH tanılı hastaların egzersiz
sürelerinde artıĢ olduğu görülmüĢtür (76). Bu sonuçlara göre 12 haftalık eğitimin
hastaların egzersiz davranıĢı üzerinde olumlu etki oluĢturabileceği düĢünülmektedir.
Bireylerin gelecek 10 yıl içerisinde KVH veya KVH nedenli ölüm risklerinin
hesaplanmasında FR skorlaması kullanılmaktadır. Bireyler bu skorlamadan aldıkları
puanlara göre düĢük, orta veya yüksek riskli olarak sınıflandırılırlar. Belirlenen FR
skoruna göre hastaların tedavi seçenekleri veya prognozları hakkında da fikir sahibi
olunabilir. AraĢtırmamızın sonucunda; müdahale grubundaki hastaların FR skorları
18.77±10.50, kontrol grubundaki hastaların FR skorları ise 20.62±8.01 olarak
hesaplandı. Li ve ark. (2016) tarafından yapılan bir araĢtırmada ise KAH tanılı
hastaların FR skoru 18.7±11.8 olarak hesaplanmıĢtır (100). Her iki araĢtırma soncunda
da KAH tanılı hastalardaki mortalite riskinin yüksek kabul edilen sınırlara (FR
skoru>%20) yakın olması, bu hastalarda risk azaltma çalıĢmalarının gerekliliğini
göstermektedir.
60
üzerinde olanlar karĢılaĢtırıldıklarında da KAH‟a bağlı ani ölüm riskinin 3.92 kat arttığı
görülmüĢtür (103). Bu bilgiler ıĢığında; araĢtırmamıza katılan hastaların nabız
sayılarının riskli değerlerde olduğu ve KAH yönetimlerinin araĢtırma öncesi dönemde
yetersiz olduğu anlaĢılmaktadır.
Serum açlık glikoz seviyesinin yükselmesi DM‟nin bir göstergesi olup, baĢta KAH
olmak üzere pek çok kronik hastalıkla iliĢkili olduğu bilinmektedir. Dünya genelinde
DM sıklığı artmaya devam ederek 2040‟da yaklaĢık her 10 kiĢiden birinin tanı alması
beklenmektedir. Ülkemizde TURDEP-II verilerine göre DM sıklığı %13.7 olarak
belirlenmiĢtir. Diyabet; damarlarda meydana getirdiği bozukluklar sonucu
aterosklerozun artmasına katkı sağlamaktadır. Kan glikoz seviyesinin istendik sınırlarda
(70-100 mg/dl) tutulması KAH ve mortalite riskinin azaltılmasında oldukça önemlidir.
Diyabetin tedavisinde farmakolojik ve cerrahi tedavinin yanı sıra yaĢam tarzı
değiĢikliklerinin benimsenmesi de hedef glikoz seviyesine ulaĢılmasında önemlidir
(19,107). AraĢtırmamızın sonucunda kan glikoz seviyeleri; müdahale grubunda
170.27±92.41 mg/dl, kontrol grubunda 149.07±83.46 mg/dl olarak belirlendi. Bu
değerler normal sınırların üzerinde olmasına rağmen konu ile ilgili yapılan diğer
araĢtırmaların sonuçları incelendiğinde literatürle uyumlu olduğu görülmektedir. Al-
Shudifat ve ark. (2018) tarafından yapılan bir araĢtırmada; KAH tanısı olan ve olmayan
hastaların açlık kan glikoz seviyeleri karĢılaĢtırılmıĢ ve sırasıyla 171.17±104.5 mg/dl,
131.53±59.49 mg/dl olarak bulunmuĢtur (108). Sonuçlar incelendiğinde KAH tanılı
61
hastaların kan glikoz seviyelerinin diğerlerinden daha yüksek olduğu görülmektedir. Bu
durumun nedeninin, DM‟lilerde KAH görülme sıklığının daha fazla olmasından
kaynaklandığı düĢünülmektedir.
Temelde serum lipit seviyelerinin (kolesterol, HDL, LDL, trigliserit) bozukluğu olarak
ifade edilen dislipidemi; değiĢtirilebilir KAH risk faktörlerinden birisidir. Kolesterol,
LDL ve trigliserit artıĢı ile HDL düĢüklüğü geliĢtikten sonra, ateroskleroz mekanizması
hızlanır ve koroner perfüzyon azalmaya baĢlar. Dislipidemi önemli bir risk faktörü
olmasına rağmen tedavi edildiğinde KAH geliĢimi ve mortalitede ciddi azalmalar
görülebilmektedir. Örneğin LDL seviyesindeki yaklaĢık 18 mg/dl‟lik bir azalmayla
KAH gibi makrovasküler olayların oluĢum riskinin %20 azalabileceği bildirilmektedir
(109). Dislipideminin tedavisi ile ilgili kılavuzlar incelendiğinde; farmakolojik tedavi ve
yaĢam tarzı değiĢikliklerinin kombine edilmesinin, tedavide baĢarı Ģansını arttıracağı
sıklıkla vurgulanmaktadır (32,49,51). AraĢtırmamıza katılanların tamamında kolesterol
değerleri normal sınırlardayken HDL, LDL ve trigliserit seviyelerinin normal sınırlarda
olmadığı belirlendi. Bu hastalardan antidislipidemik ilaç kullananların oranı ise
müdahale grubunda %46.7, kontrol grubunda %46.4 olduğu görüldü. Arbel ve ark.
(2016) tarafından yapılan bir araĢtırmada daha önce antidislipidemik tedavi almayan
hastaların lipit profilleri incelenmiĢ ve incelenen parametrelerin normal sınırlarda
olmadığı (dislipidemi) tespit edilmiĢtir (110). ÇalıĢmaların sonuçları karĢılaĢtırıldığında
hem antidislipidemik tedavi alan hem de almayan grupta serum lipit seviyelerinin
normal olmaması ilaç tedavisine ek olarak yaĢam tarzı değiĢikliklerine daha fazla önem
verilmesi gerektiğini göstermektedir. AraĢtırmanın baĢlangıcında hastaların fiziksel
aktivite düzeylerinin yetersiz olması da bu görüĢü desteklemektedir.
62
kombine antikoagülan tedavileri (asetilsalisilik asit, clopidogrel, prasugrel, ticagrelor
gibi) veya semptom giderici ilaçların (antiasit ilaçlar gibi) kullanımını önerebilmektedir
(110,111). AraĢtırmamıza katılan hastalarda; müdahale grubundakilerin tamamının,
kontrol grubundakilerin ise %96.44‟ünün antikoagülan ilaç kullandığı belirlendi.
Deedwania ve ark. (2017) tarafından yapılan bir araĢtırmada AKS geçmiĢi olan
hastaların antikoagülan ilaç kullanımlarının %96.7 olduğu bildirilmiĢtir (112). Elde
edilen verilerin literatürle uyumlu olduğu anlaĢılmaktadır.
Hipertansiyon; önemli bir KAH risk faktörü olmakla beraber, yetiĢkin popülasyonda
görülme sıklığının yaklaĢık %30-45 olduğu bilinmektedir. Hipertansiyonun tedavisinde
çeĢitli farmakolojik ajanlara ilaveten yaĢam tarzı değiĢikliklerinin de benimsenmesi
gerekmektedir. Bu kombine tedavi ile hedef arteryel kan basıncı değerlerine ulaĢılması
daha muhtemel görülmektedir. Antihipertansif etkili ilaçlar; hipertansiyonun tedavisine
katkı sağlayarak KAH nedenli ölümleri azaltabileceğinden, hekimin önerdiği doz ve
sürelerde kullanımı önemlidir. Randomize kontrollü çalıĢmalar göstermektedir ki;
arteryel kan basıncındaki azalma (optimum düzeyde) ile KAH riski %20-25
azaltılabilmektedir (49,92). AraĢtırmamıza katılan hastalarda; müdahale
grubundakilerin %56.7‟sinin, kontrol grubundakilerin ise %60.7‟sinin antihipertansif
ilaç kullandığı belirlendi. Özdemir ve ark. (2017) tarafından yapılan bir araĢtırmada
KAH tanılı hastaların antihipertansif ilaç kullanım sıklığı %21-36 olarak belirlenmiĢtir.
Ancak bu çalıĢmada HT tanısı olanların oranının ise %62-64 olduğu bildirilmiĢtir (114).
63
Bu araĢtırmadaki ilaç kullanım durumunun, araĢtırmamızın verileri ile
karĢılaĢtırıldığında oldukça düĢük olduğu görülmektedir. Bu farklılığın nedeninin,
belirtilen araĢtırmadaki hastaların ilaç uyum düzeylerinin kötü olması ve ile
açıklanabileceğini düĢünmekteyiz.
64
karĢılaĢtırıldığında KAH tanılı hastaların antiasit etkili ilaç kullanım oranlarının farklı
olduğu görülmektedir. Hastaların yaĢ, mevcut gastrointestinal sistem hastalığı ile sigara
ve alkol kullanımlarındaki farklılıkların bu duruma neden olabileceği düĢünülmektedir.
Koroner arter hastalığı tanısı almıĢ olup hastanede yatan bireylerde çeĢitli duygu-durum
bozuklukları görülebilmektedir. Depresyon bu bozuklukların içerisinde en sık
karĢılaĢılan hastalık olup, depresyon belirtilerinin görülme sıklığının %65, majör
depresyonun ise %17-27 aralığında olduğu bilinmektedir. Ancak depresyon geliĢiminde
kiĢilerin önceki hastalıkları, gebelik, gelir durumları, sosyal iliĢkileri ve yaĢadığı
kayıplar gibi çok farklı durumların da etkisi olduğu bilinmektedir. Depresyon; KAH
prognozunu olumsuz Ģekilde etkileyerek, çeĢitli semptomların (taĢikardi, angina
pektoris gibi) görülmesine sebep olabileceğinden mortalite riskini arttırmaktadır.
Yapılan araĢtırmalar depresyonun artmıĢ semptom yükü, artmıĢ fiziksel aktivite
yetersizliği ve kötü yaĢam kalitesi ile iliĢkili olduğunu göstermektedir. Tüm bu
durumlar incelendiğinde depresyonun KAH tanılı hastalarda hızlıca tanılanıp uygun
Ģekilde tedavi edilmesinin önemi açıkça ortaya çıkmaktadır. Ancak literatür
taramalarında bu hastaların sadece %10‟unun yeterli tedavi veya destek aldığı
anlaĢılmaktadır. Depresyonun tedavisinde ilaçlar ve biliĢsel terapi teknikleri
hastalardaki depresyon semptomlarını ortadan kaldırarak mortalite riskini azaltmaya
yardımcı olmaktadır (119,120). AraĢtırmamıza katılan hastalarda; müdahale
grubundakilerin %23.3‟ünün, kontrol grubundakilerin ise %25‟inin bu nedenle ilaç
kullandığı belirlendi. Vural ve Acer (2005) tarafından yapılan bir araĢtırmada KAH
tanılı 53 hastada majör depresyon sıklığı %35.8, antidepresan etkili ilaç kullanımı ise
%7 olarak bulunmuĢtur (121). AraĢtırmalar karĢılaĢtırıldığında ilaç kullanım oranının
farklı olması, tedaviyi planlayan hekimlerin tedavideki önceliklerinin farklı olmasıyla
açıklanabilir. Ancak depresyonun ilerleyen dönemlerde KAH nedenli ölümleri
tetikleyebileceğinden hızlıca tedavi edilmesinin önemi unutulmamalıdır.
Koroner arter hastalığı; uzun yıllar sürebilen ve çok sayıda ilaç kullanılan bir tedavi ve
bakım süreci içermektedir. Bu tedavi sürecinde sağlık profesyonelleri tarafından verilen
önerilerin uygulanması KAH prognozunun kötüye gitmemesi açısından oldukça
önemlidir. Tedavi sürecine uyum multidisipliner ekip içerisindeki her bir birey
65
tarafından önemsenmesi gereken bir konu olmakla beraber, kliniklerde hastalarla en
fazla zaman geçiren hemĢireler için de bir sorumluluktur. HemĢireler bu sorumlulukları
gereğince; olası komplikasyonların ortaya çıkıĢını engelleme-geciktirme, hasta ve aile
eğitimi, farkındalık oluĢturma ve sağlıklı yaĢam tarzının benimsenmesi gibi konularda
hastalara ve ailelerine destek olmaktadır. Tedavi sürecinde özellikle polifarmasi, ilaç
yan etkileri, eğitim düzeyi, maliyet gibi nedenlere bağlı olarak hastalar ilaç kullanımına
istenen uyumu gösteremeyebilir. Zaten ilaç uyumunun KAH‟lılarda düĢük seviyede
olduğu bilinmektedir. Yapılan araĢtırmalar göstermektedir ki, MĠ sonrasındaki ilk ay
içerisinde hastaların yaklaĢık %25-30‟u en az bir ilacı kullanmayı terk etmektedir.
Ġlerleyen dönemlerde de bu hastalarının yaklaĢık yarısı KAH ile iliĢkili olan ilaç
kullanımlarını bırakmaktadır (1,49). Bu çalıĢmanın baĢlangıcında hastaların uyum
düzeylerinin orta düzeyde olduğu görüldü. ġenuzun ve Fadıloğlu (2001) tarafından
yapılan bir araĢtırmada da KAH hastalarında tedavi uyumunun %44 olduğu
belirlenmiĢtir (122). AraĢtırmamızın baĢlangıç ve 12. haftalarında yaptığımız inceleme
sonuçları karĢılaĢtırıldığında, hastaların ilaç uyum puanlarında artıĢ olduğu görüldü.
Ancak müdahale grubu hastalarındaki artıĢın kontrol grubundakilerden daha fazla
olduğu belirlendi. Bu sonuçlara göre; hemĢireler tarafından verilen eğitimin hastaların
ilaç uyumlarını arttırmada, rutin bakıma kıyasla daha baĢarılı olduğu görülmektedir.
Beslenme tarzı olarak bilinen diyet; bireylerin sağlıklarını doğrudan etkileyerek pek çok
kronik hastalığın nedeni olabilmektedir. Sağlıksız diyet alıĢkanlıkları vücutta
yağlanmaya bağlı olarak baĢta obezite olmak üzere, dislipidemi, HT, DM‟ye neden
olarak KAH oluĢum riskini arttırmaktadır. Sağlıklı diyet ise primer korunmada en
önemli basamaklardan birisi olmakla beraber, hastalıkla iliĢkili komplikasyonların
önlenmesi için sekonder korunmada da hayati önem arz etmektedir. Özellikle doymuĢ
yağ tüketiminin az olduğu Akdeniz diyetinin KAH ve KAH nedenli komplikasyon
riskini azalttığı bilinmektedir. Diyet; kiĢilerin yeme alıĢkanlıkları, sosyo-kültürel ve
sosyo-ekonomik özellikleriyle doğrudan iliĢkili olduğundan, hızlıca değiĢtirilmesi her
zaman mümkün olamamaktadır. Bu durum ise bireylerin hastalığa olan uyumunu
olumsuz Ģekilde etkilemektedir. Diyet önerileri bir beslenme uzmanı tarafından
hazırlanması gereken kapsamlı yeme/içme programları içermesine rağmen, bireylere
verilen basit önerilerin (tuz, yağ ve kırmızı et alımını azaltıp, omega-3 yağ asidi içeren
besinler ve taze sebze-meyve tüketimini arttırması) bile KAH riskini önemli düzeyde
azalttığı bilinmektedir (123–125). AraĢtırmamızın sonucunda baĢlangıç ve 12. haftadaki
66
diyet uyum puanları karĢılaĢtırıldığında; müdahale grubundaki hastaların puanı artarken,
kontrol grubundaki hastaların puanının azaldığı görüldü. Singh ve ark. (2002) tarafından
yapılan bir araĢtırmada Akdeniz diyetine benzer bir diyet (Indo-Mediterranean Diet)
uygulanan KAH riskli hastaların günlük enerji, tuz ve doymuĢ yağ alımının azaldığı;
posa ve omega-3 yağ asidi alımının ise arttığı belirlenmiĢtir (126). Her iki çalıĢmanın
sonuçları karĢılaĢtırıldığında, hastalara verilen eğitimin sağlıklı diyet uyumunu arttırdığı
görülmektedir.
Vücuttaki yağ dokusunun artıĢı obezite ile iliĢkili olup pek çok kronik hastalığın da
nedeni olarak görülmektedir. Obezite hem ülkemizde hem de geliĢmiĢ/geliĢmekte olan
diğer ülkelerdeki ölüm oranlarının artmasına neden olabilmektedir. Sağlıklı kilo verme
programları sayesinde, özellikle bel ve kalça bölgesindeki yağ dokusunda gerçekleĢen
azalmayla beraber KAH, HT, DM ve dislipidemi gibi hastalıkların riskinin de
azalabileceği bilinmektedir. Kilo verme programlarının uzman sağlık profesyonelleri
tarafından yönetilmesi hedeflenen kilo değerlerine ulaĢılabilmesine katkı sağlayacaktır.
Ancak kilo verme, kiĢilerin diyet alıĢkanlıkları, sosyo-ekonomik durumu, mevcut
hastalıkları ve fiziksel aktivite düzeyi ile yakından iliĢkili olduğundan, hazırlanan
programların bireyselleĢtirilmesi gerekmektedir (127,128). AraĢtırmamızın sonucunda
baĢlangıç ve 12. haftadaki kilo verme uyum puanları karĢılaĢtırıldığında; müdahale
grubundaki hastaların puanı artarken, kontrol grubundaki hastaların puanının azaldığı
görüldü. Eckman ve ark. (2012) tarafından yapılan bir araĢtırmada hastalara verilen
“KAH ile yaĢamak” baĢlıklı bir eğitim sonrası, hastalarda belirgin bir kilo azalması
görülmüĢtür (129). Bu sonuçlara göre hastalara verilen planlı eğitimin kilo verme
üzerinde olumlu etkisi olduğu görülmektedir. Ayrıca kontrol grubundaki hastaların kilo
verme uyum puanlarındaki azalma, bu hastalarda ilerleyen dönemlerde KAH iliĢkili
komplikasyonların görülme riskinin daha fazla olabileceğini de göstermektedir.
67
yükselterek KAH nedenli mortalite riskini arttırmaktadır. Ayrıca yokuĢ-merdiven
çıkma, sıcak-soğuk havalarda egzersiz ve yemeklerden hemen sonra yapılan egzersizler
de KAH‟ın erken dönemlerinde zararlı olduğundan hastaların bu konularda da
bilgilendirilmeleri gerekmektedir (130,131). AraĢtırmamızın baĢlangıç ve 12.
haftalarında yaptığımız inceleme sonuçları karĢılaĢtırıldığında, tüm hastaların fiziksel
aktivite kısıtlaması uyum puanlarında artıĢ olduğu görüldü. Ancak müdahale grubu
hastalarındaki artıĢın kontrol grubundakilerden daha fazla olduğu belirlendi. Clark ve
ark. (2005) tarafından yapılan bir meta-analizinde 63 randomize araĢtırma sonucu
incelenmiĢ ve fiziksel aktivite kısıtlaması içeren kardiyak rehabilitasyon programının,
hastalardaki MĠ ve mortalite riskini azalttığı belirlenmiĢtir (132). Bu sonuçlara göre
eğitim verilen hastaların KAH nedenli mortalite riskini düĢürmede eğitimin, rutin
bakımdan daha etkili olduğunu düĢünmekteyiz.
Doğru yapılan egzersizler; hem primer hem de sekonder KAH önlemleri arasında
bulunan, önemli risk azaltıcı aktivitelerdendir. Haftanın her günü olmasa da gün
içerisinde yapılacak 30-60 dakikalık egzersizlerin KAH nedenli mortalite riskini
azalttığı bilinmektedir. Düzenli egzersiz aktivitelerinin dislipidemi, HT, DM ve stres
gibi risk faktörlerinin etkisini de azaltarak ateroskleroz mekanizmalarını yavaĢlattığı
bilinmektedir. Bu amaçla yapılacak basit egzersizler; açık hava yürüyüĢleri, yüzme,
bisiklet sürme ve yürüyüĢ bandında yürüme Ģeklindeki hafif tempolu aktiviteler olarak
tarif edilmektedir. Bilindiği gibi zorlayıcı hareketler içeren ve bireyin egzersiz
kapasitesini aĢan egzersiz aktiviteleri, KAH‟lılarda bazı komplikasyonlara neden
olabilmektedir. Egzersize bağlı komplikasyonların ortaya çıkıĢını engellemek için daha
önce bahsedilen fiziksel aktivite kısıtlamalarına uyulması gerekmektedir. Egzersize
baĢlamadan önce mutlaka kardiyak rehabilitasyon konusunda uzmanlaĢmıĢ bir
fizyoterapist tarafından hastaların egzersiz kapasitesi belirlenmeli ve bireysel egzersiz
programları hazırlanmalıdır (32,49,133). AraĢtırmamızın baĢlangıç ve 12. haftalarında
yaptığımız inceleme sonuçları karĢılaĢtırıldığında, tüm hastaların egzersiz uyum
puanlarında artıĢ olduğu görüldü. Ancak müdahale grubu hastalarındaki artıĢın kontrol
grubundakilerden daha fazla olduğu belirlendi. Rognmo ve ark. (2012) tarafından
yapılan bir araĢtırmada orta ve yüksek yoğunluklu egzersiz uygulayan hastalarda KAH
iliĢkili komplikasyon riski düĢük olarak bulunmuĢtur (134). Okada ve ark. (2010)
tarafından yapılan bir araĢtırmada ise egzersiz eğitim programı uygulanan hastalarda,
endotel disfonksiyonu azaldığından ateroskleroz geliĢiminin yavaĢlamıĢ olduğu
68
belirlenmiĢtir (135). Sonuçlar karĢılaĢtırıldığında; eğitimin, egzersiz uyumunu arttırarak
ateroskleroz geliĢimi ve muhtemel KAH komplikasyonlarını azaltabileceğini ve rutin
bakıma göre daha faydalı olabileceğini düĢündürmektedir.
69
ziyaretinde sorgulanması ve gerekli durumlarda hastaya özgü bırakma stratejilerinin
geliĢtirilmesi tavsiye edilmektedir (139,140). AraĢtırmamızın baĢlangıç ve 12.
haftalarında yaptığımız inceleme sonuçları karĢılaĢtırıldığında, tüm hastaların sigara
içme uyum puanlarında artıĢ olduğu görüldü. Ancak müdahale grubu hastalarındaki
artıĢın kontrol grubundakilerden daha fazla olduğu belirlendi. Literatür taramalarında
baĢarılı sigara bırakma programları sayesinde hastane yatıĢı ve mortalite oranlarında
önemli azalmalar görülebileceği bildirilmiĢtir (141). AraĢtırmamızda da eğitimin
hastaların sigara uyumuna, rutin bakımdan daha etkili olduğu görülmektedir. Böylece
müdahale grubundaki hastaların ilerleyen dönemlerdeki hastane yatıĢı ve mortalite
riskinin, kontrol grubundakilerden daha az olabileceği öngörülmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl dünyada yaklaĢık 2.5 milyon insan alkol
kullanımına bağlı olarak doğrudan ve dolaylı nedenlerle hayatını kaybetmektedir.
Alkolün neden olduğu dolaylı ölümler yaralanmalar, Ģiddet ve KAH Ģeklinde
tanımlanmaktadır. Alkolün bu öldürücü etkileri sıklıkla yüksek seviyeli tüketimle
iliĢkili bulunmaktadır. Hatta orta ve düĢük düzey alkol tüketiminin (günde 1–2 kadeh)
kalp sağlığını koruyucu etkisini bildiren araĢtırmalar da bulunmaktadır. Ancak tüm bu
verilere rağmen, potansiyel riskleri göz önünde bulundurulduğunda, alkol tüketiminin
sürdürülmesini tavsiye etmeye yetecek kadar veri bulunmamaktadır. Alkol kan lipit
düzeyini bozup dislipidemi, obezite, HT, insülin direnci ve DM‟ye neden olarak KAH
oluĢum riskini arttırmaktadır. Bu nedenle hem primer hem de sekonder korunma
önlemleri kapsamında alkol tüketiminin sınırlandırılması tavsiye edilmektedir
(32,49,142). AraĢtırmamızın baĢlangıç ve 12. haftasındaki sonuçlar karĢılaĢtırıldığında;
hastaların alkol kullanma uyum puanlarındaki artıĢın benzer olduğu, bu artıĢların
istatistiksel olarak anlamlı olmadığı belirlendi. Bu durumun nedeninin, katılımcıların
dini inançları nedeniyle düĢük seviyede alkol kullanımı olabileceği tahmin edilmektedir.
Abu-Ras ve ark. (2010) tarafından yapılan bir araĢtırmada Müslüman, Hristiyan ve
Yahudi katılımcıların içerisinde en düĢük alkol kullanım oranının Müslümanlarda
olduğu belirlenmiĢtir (143). Böylece alkol kullanımı konusunda elde edilen verilerin
literatürle uyumlu olduğu ortaya çıkmaktadır.
Dünyada çok sık tüketilen kafein; çay, kahve, enerji içeceği, çikolata ve kola gibi gıda
ürünlerinin bileĢiminde bulunmaktadır. Kafeinin günlük ortalama tüketimi 76 gram
olmakla beraber, geliĢmiĢ ülkelerde bu miktar 230 grama kadar yükselebilmektedir.
Kafeinin aĢırı tüketimi özellikle gençlerde aritmi, MĠ ve ani kardiyak ölüme neden
70
olabilmektedir. YaĢ, cinsiyet, stres, çevresel ve genetik bazı faktörler ise bu durumların
ortaya çıkma riskini arttırmaktadır. Ancak yapılan bazı araĢtırmalar orta düzey kafein
tüketiminin (günde 2-3 fincan kahve veya çay) DM, ateroskleroz ve aritmilere karĢı
koruyucu etkisi olabileceğini bildirmektedir. Bu bilgilere dayanarak; KAH‟lıların
eğitiminde, kafein alımının sınırlandırılması ve özellikle uyku bozukluklarına neden
olabileceğinden uyumadan önce tüketiminin engellenmesi vurgulanmalıdır (144,145).
AraĢtırmamızın baĢlangıç ve 12. hafta sonuçları karĢılaĢtırıldığında, tüm hastaların
kafein alımı uyum puanlarında artıĢ olduğu görüldü. Ancak müdahale grubu
hastalarındaki artıĢın kontrol grubundakilerden daha fazla olduğu belirlendi. Bu bilgiler
ıĢığında araĢtırmamızda verilen eğitimin rutin bakıma göre kafein kullanımı uyumunu
arttırmada daha baĢarılı olduğu söylenebilir. Gray ve ark. (2017) tarafından yapılan bir
araĢtırmada; yüksek düzeyde kafein tüketen bireylerde kan basıncında artıĢ ve ölümcül
bir aritmi olan QT uzaması sendromu görülebileceği bildirilmiĢtir (146). Bu
araĢtırmanın sonucuna dayanarak; araĢtırmamızda verilen eğitimin, müdahale grubunda
yüksek kafein tüketimine bağlı olarak geliĢebilecek HT ve aritmileri önleyebileceği
tahmin edilmektedir.
Cinsel iĢlev bozukluğu; yaĢ, psikolojik durum, bazı hastalıklar veya ilaç kullanımına
bağlı olarak görülen, yaĢam kalitesinin ve beden sağlığının bozulmasına neden olabilen
bir sağlık sorunudur. Literatürde cinsel iĢlev bozuklukları; cinsel istek azalması, erektil
disfonksiyon, orgazm bozuklukları, erken boĢalma ve iliĢki sırasında ağrı (vajinismus)
olarak listelenmektedir. Cinsel aktivite sırasında kardiyopulmoner sistemdeki aktivite
artıĢı, birçok KAH hastasında ölüm korkusu yaĢanmasına neden olabilmektedir. Bazı
KAH‟lılar taburculuk sonrası dönemde cinsel aktiviteye tekrar baĢlamaya cesaret
gösterememektedir. Tüm bu durumların, kardiyak hastalığı olanlarda cinsel aktivite
sıklığının azalmasına neden olduğu bildirilmektedir. Ancak gerekli değerlendirmeler
yapılıp, hastanın hazır olduğu belirlendikten sonra, KAH sonrası dönemde cinsel
aktivitenin güvenli olduğu belirtilmektedir. Kontrendikasyon olmayan ve genellikle iki
kat merdiveni göğüs ağrısı veya nefes darlığı olmadan çıkabilen hastaların cinsel
aktiviteye baĢlayabileceği önerilmektedir. Bu dönemde hastalara verilecek cinsel
danıĢmanlık hizmetleri sayesinde, gerekli önlemler alınabilir, hastalar bilgilendirilebilir
ve böylece olası riskler azaltılabilir (147,148). AraĢtırmamızda; hastaların cinsel aktivite
uyum kategorisi baĢlangıç puanlarının diğer kategorilerin çoğundan yüksek olduğu,
baĢlangıç ve 12. haftaya ait sonuçlar karĢılaĢtırıldığında ise puanlarda artıĢ görüldüğü,
71
ancak müdahale grubundaki artıĢın daha fazla olduğu belirlendi. Bu sonuçlara göre
ilerleyen dönemlerde her iki gruptaki hastaların cinsel iĢlev bozukluklarına bağlı KAH
risklerinin düĢük olabileceği düĢünülmektedir. Kriston ve ark. (2010) tarafından yapılan
bir araĢtırmada cinsel iĢlev bozukluğu olan kiĢilerde yaĢam kalitesinin azalabileceği
bildirilmiĢtir. Aynı araĢtırmada, cinsel iĢlev bozukluğu olan KAH‟lılara uygulanacak
kardiyak rehabilitasyon giriĢimlerinde, cinsel iĢlev bozukluklarının da ele alınmasının
önemi vurgulanmıĢtır (149). Böylece araĢtırmamızda verilen eğitimin rutin bakıma göre
cinsel yaĢama uyumu arttırmada daha etkili olduğu ve bu etkinin hastaların yaĢam
kalitelerinde de yükselmeye neden olabileceği düĢünülmektedir.
ĠĢ stresi veya iĢ yükü, KAH için risk faktörüdür. Zorlu çalıĢma koĢullarına sahip olan
kiĢilerde KAH görülme riski artmaktadır. UzamıĢ çalıĢma saatleri, hareketsiz çalıĢma
koĢulları (Ģoförlük gibi), uykusuzluk, beslenme dengesinin bozulması ve iĢ yerindeki
stres bu riskin artmasına katkı sağlamaktadır. ÇalıĢma koĢullarının iyileĢtirilmesi KAH
tanılı kiĢilerde ileride görülmesi muhtemel komplikasyonların engellenebilmesi
açısından önemli görülmektedir. Ancak daha iyi çalıĢma koĢullarının sağlanması her
zaman mümkün olamamaktadır. Toplumun ve bireyin sosyo-ekonomik durumu, çalıĢma
koĢullarının kolayca değiĢtirilememesinin önündeki en önemli engel olarak
görülmektedir. Bireyler genellikle gelir kaybı yaĢayabileceği korkusuyla daha kötü
koĢullarda çalıĢmayı göze almaktadır. Bu aĢamada devreye giren sosyal hizmet
uzmanlarının vereceği danıĢmanlık hizmetleriyle, hastaların gelir kaybını kompanse
edecek destek hizmetlerine kolay eriĢimi sağlanabilir (61,150,151). AraĢtırmamızın
baĢlangıç ve 12. haftaya ait sonuçları karĢılaĢtırıldığında, hastaların iĢ-çalıĢma uyum
puanlarında artıĢ olduğu, ancak müdahale grubu hastalarındaki artıĢın daha fazla olduğu
belirlendi. Edwards ve ark. (2012) tarafından yapılan bir araĢtırmada iĢyerindeki
çalıĢma koĢullarının ağırlaĢmasıyla KAH risk faktörlerinin artıĢı arasında iliĢki olduğu
belirlenmiĢtir (152). Bu sonuçlara göre araĢtırmamızda verilen eğitimin rutin bakıma
göre iĢ-çalıĢma uyumunu arttırmada daha baĢarılı olduğu görülmektedir. ĠĢ-çalıĢma
uyumundaki olumlu geliĢme sayesinde, eğitim verilen hastalardaki KAH risk
faktörlerinin görülme sıklığında azalma olabileceği düĢünülmektedir.
72
6. SONUÇ ve ÖNERĠLER
6.1. Sonuçlar
Bu sonuçlara göre; KAH tanılı hastalara verilen eğitimin, alkol kullanma uyumu
dıĢındaki tüm kategorilerde, rutin bakıma kıyasla uyumu arttırmada daha baĢarılı olduğu
görüldü ve belirlenen hipotezlerden H0 ve H2 ret, H1 ve H3 ise kabul edildi.
73
6.2. Öneriler
74
7. KAYNAKLAR
2. Ceylan Y, Kaya Y, Tuncer M. Akut koroner sendrom kliniği ile baĢvuran hastalarda
koroner arter hastalığı risk faktörleri. Van Tıp Dergisi. 2011;18(3):147-154.
5. Kurcer MA, Özbay A. Koroner arter hastalarında uygulanan yaĢam tarzı eğitim ve
danıĢmanlığının yaĢam kalitesine etkisi. Anadolu Kardiyol Derg. 2011;1:107-13.
9. Centers for Disease Control and Prevention. CDC Heart Disease Facts.
https://www.cdc.gov/heartdisease/facts.htm. 2019. EriĢim tarihi: 27.03.2020.
75
disease incidence in Turkey‟s geographic regions. Arch Turk Soc Cardiol.
2015;43(4):326–332.
12. Ferdinand KC. Coronary artery disease in minority racial and ethnic groups in the
United States. The American Journal of Cardiology. 2006;97(2):2–19.
13. Blum A, Blum N. Coronary artery disease: Are men and women created equal?
Gender Medicine. 2009;6:410–418.
14. Myers RH, Kiely DK, Cupples LA, Kannel WB. Parental history is an independent
risk factor for coronary artery disease: The Framingham Study. American Heart
Journal 1990;120:963–969.
16. Kasapoğlu ES, Enç N. Koroner arter hastaları için bir rehber. Journal of
Cardiovascular Nursing. 2017;8:1–7.
20. T.C. Sağlık Bakanlığı. Türkiye Kalp ve Damar Hastalıkları Önleme ve Kontrol
Programı 2015-2020. https://www.tkd.org.tr/TKDData/Uploads/files/Turkiye-kalp-
ve-damar-hastaliklari-onleme-ve-kontrol-programi.pdf. EriĢim tarihi: 28.03.2020
76
21. Klatsky AL, Chartier D, Udaltsova N, Gronningen S, Brar S, Friedman GD,
Lundstrom RJ. Alcohol drinking and risk of hospitalization for heart failure with
and without associated coronary artery disease. Am J Cardiol. 2005;96:346–351.
25. Uluçay S, Çam FS, Batır MB, Sütçü R, Bayturan Ö, Demircan K. A novel
association between TGFb1 and ADAMTS4 in coronary artery disease: A new
potential mechanism in the progression of atherosclerosis and diabetes. Anatol J
Cardiol. 2015;15(10):823-9.
28. Özer ZC, Demir ġ. Akut koroner sendromlarda hemĢirelik bakımı. Türk Kardiyol
Dern Kardiyovasküler HemĢirelik Dergisi. 2012;3:19–32.
31. Aysel B, Demir Korkmaz F. Koroner arter hastalıkları. Karadakovan A, Eti Aslan F
(Editörler). Dâhili ve Cerrahi Hastalıklarda Bakım, Ankara: Akademisye Tıp
Kitabevi, 2014:386-422.
77
32. Fihn SD, Gardin JM, Abrams J, Berra K, Blankenship JC, Dallas AP, Douglas PS,
Foody JM, Gerber TC, Hinderliter AL, King SB, Kligfield PD, Krumholz HM,
Kwong RY, Lim MJ, Linderbaum JA, Mack MJ, Munger MA, Prager RL, Sabik JF,
Shaw LJ, Sikkema JD, Smith CR Jr, Smith SC Jr, Spertus JA, Williams SV. 2012
ACCF/AHA/ACP/AATS/PCNA/SCAI/STS guideline for the diagnosis and
management of patients with stable ischemic heart disease. J Am Coll Cardiol.
2012;60(24):e44-e164.
33. Scirica BM. Acute coronary syndrome: Emerging tools for diagnosis and risk
assessment. J Am Coll Cardiol. 2010;55(14):1403-15.
34. Çöt Ö, Kumbasar S, ġık A, Kumbasar S, ġık A, Demir M, Sever E, Kayaaltı ES.
Ağır preeklamptik hastalarda kardiak troponin I düzeyi ve magnezyum sülfat
tedavisinin kardiak troponin I düzeyine etkisi. ġ.E.E.A.H. Tıp Bülteni.
2016;50(1):26-32.
37. Koç AF, Peköz MT, Bozdemir H. ACE inhibitörüne bağlı öksürük senkopu.
Cukurova Medical Journal 2015;40:619-622.
38. Rosendorff C, Lackland DT, Allison M, Aronow WS, Black HR, Blumenthal RS,
Cannon CP, de Lemos JA, Elliott WJ, Findeiss L, Gersh BJ, Gore JM, Levy D,
Long JB, O'Connor CM, O'Gara PT, Ogedegbe O, Oparil S, White WB. Treatment
of hypertension in patients with coronary artery disease. Am J Med.
2016;129(4):372-8.
40. Zellweger MJ1, Osterwalder RH, Langewitz W, Pfisterer ME. Coronary artery
disease and depression. Eur Heart J 2004;25:3–9.
78
41. Peura DA, Wilcox CM. Aspirin and proton pump inhibitor combination therapy for
prevention of cardiovascular disease and Barrett‟s Esophagus. Postgraduate
Medicine. 2014;126:87–96.
45. Türen S, EfıL S. Akut koroner sendromlar ve hemĢirelik yönetimi. Yoğun Bakım
HemĢireliği Dergisi. 2014;18(2):43-51.
46. Young S. Coronary angioplasty: Patient management and nursing care. British
Journal of Cardiac Nursing 2014;9:430–435.
47. Özen AT, ÇelıK Sġ. Koroner anjiyoplasti ve intra koroner stent uygulanan
hastaların bakımı. Anadolu HemĢirelik ve Sağlık Bilimleri Dergisi. 2010;13:260-67.
48. Özer ZC, Demir ġ. Akut koroner sendromlarda hemĢirelik bakımı. Türk Kardiyoloji
Derneği Kardiyovasküler HemĢirelik Dergisi. 2012;3:19–32.
49. Piepoli MF, Hoes AW, Agewall S, Albus C, Brotons C, Catapano AL, Cooney MT,
Corrà U, Cosyns B, Deaton C, Graham I, Hall MS, Hobbs FDR, Løchen ML,
Löllgen H, Marques-Vidal P, Perk J, Prescott E, Redon J, Richter DJ, Sattar N,
Smulders Y, Tiberi M, Bart van der Worp H, van Dis I, Verschuren WMM. 2016
European guidelines on cardiovascular disease prevention in clinical practice: The
sixth joint task force of the European Society of Cardiology and other societies on
79
cardiovascular disease prevention in clinical practice (constituted by representatives
of 10 societies and by invited experts) developed with the special contribution of the
European Association for Cardiovascular Prevention & Rehabilitation (EACPR).
Atherosclerosis. 2016;252:207-274.
52. Türk Kardiyoloji Derneği. HemĢirelik bakım kılavuzu: Kalp yetersizliği, akut
koroner sendromlar, hipertansiyon.
http://file.tkd.org.tr/kilavuzlar/ulusal/2007_kalp_yetersizligi_akut_koroner_sendro
mlarda_hipertansiyon_hemsirelik_bakim_kilavuzu.pdf, EriĢim tarihi: 03.04.2020.
53. National Institute for Health anda Care Excellence. Myocardial infarction: cardiac
rehabilitation and prevention of further cardiovascular disease.
https://www.nice.org.uk/guidance/cg172. EriĢim tarihi: 03.04.2020.
55. Lichtman JH, Bigger JT Jr, Blumenthal JA, Frasure-Smith N, Kaufmann PG,
Lespérance F, Mark DB, Sheps DS, Taylor CB, Froelicher ES. Depression and
coronary heart disease. Circulation. 2008;118:1768–1775.
80
58. Kaya C, Yilmaz G, Nurkalem Z, Ilktac A, Karaman MI. Sexual function in women
with coronary artery disease: a preliminary study. International Journal of
Impotence Research. 2007;19:326–329.
61. Özbesler C. Hasta yaĢam kalitesinde tıbbi sosyal hizmet uygulamalarının önemi.
Tıbbi Sosyal Hizmet Dergisi. 2013;12(2):6-12.
64. Akinci AÇ, Zengın N, Buğu Y. Kalp yetersizliği ve hemĢirelik bakımı. Yoğun
Bakım HemĢireliği Dergisi. 2014;18:52–61.
81
67. Hançerlioğlu S. Kronik Hastalıklarda Öz-Bakım Yönetimi Ölçeği ve Uyum Soru
Formu‟nun Türkçe‟ye Uyarlanması, Geçerlik ve Güvenirliği. 2014, Ege
Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek lisans tezi, 195 sayfa, Ġzmir, (Prof.
Dr. Fisun ġENUZUN AYKAR).
71. Günay ġ, Serdar OA, Özyılmaz SÖ, Dereli S, Aydınlar A, Güllülü S, YeĢilbursa D,
Baran Ġ, Özdemir B, Aydın Kaderli A, ġentürk T, Sağ S. 12.201 hastanın koroner
risk faktörleri ve koroner anjiografi sonuçları. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi
Dergisi. 2014;40:131–136.
72. Ersoy ÇY, Bozkurt Ġ, Kerimoğlu Ü, Küçükler FK, Okutur SK, Bes C, Borlu F. Akut
miyokard infarktüsü geçiren erkeklerin eĢlerinde koroner risk faktörleri. ġEH Tıp
Bülteni. 2003;37(4):26-29.
73. Harrap SB, Stebbing M, Hopper JL, Hoang HN, Giles GG. Familial patterns of
covariation for cardiovascular risk factors in adults: The victorian family heart
study. American Journal of Epidemiology. 2000;152(8):704-715.
75. Loucks EB, Buka SL, Rogers ML, Liu T, Kawachi I, Kubzansky LD, Martin LT,
Gilman SE. Education and coronary heart disease risk associations may be affected
82
by early life common prior causes: A propensity matching analysis. Ann Epidemiol.
2012;22:221–232.
77. Lemstra M, Rogers M, Moraros J. Income and heart disease. Can Fam Physician.
2015;61:698–704.
78. Tokgözoğlu L, Kaya EB, Erol Ç, Ergene O. EUROASPIRE III: Türkiye ile
Avrupa‟nın karĢılaĢtırılması. Türk Kardiyol Dern ArĢ. 2010;38(3):164-172.
79. Suwaidi JA, Hamasaki S, Higano ST, Nishimura RA, Holmes DR Jr, Lerman A.
Long-term follow-up of patients with mild coronary artery disease and endothelial
dysfunction. Circulation. 2000;101:948–954.
82. Wong Y-K, Cheung CYY, Tang CS, Au KW, Hai JSH, Lee CH, Lau KK, Cheung
BMY, Sham PC, Xu A, Lam KSL, Tse HF. Age-biomarkers-clinical risk factors for
prediction of cardiovascular events in patients with coronary artery disease.
Arterioscler Thromb Vasc Biol. 2018;38:2519–2527.
84. Voora D, Coles A, Lee KL, Hoffmann U, Wingrove JA, Rhees B, Huang L, Daniels
SE, Monane M, Rosenberg S, Shah SH, Kraus WE, Ginsburg GS, Douglas PS. An
age- and sex-specific gene expression score is associated with revascularization and
83
coronary artery disease: Insights from the Prospective Multicenter Imaging Study
for Evaluation of Chest Pain (PROMISE) trial. Am Heart J. 2017;184:133–140.
88. Fishman SL, Sonmez H, Basman C, Singh V, Poretsky L. The role of advanced
glycation end-products in the development of coronary artery disease in patients
with and without diabetes mellitus: A review. Mol Med. 2018;24(1):59.
89. Naito R, Miyauchi K. Coronary artery disease and type 2 diabetes mellitus: Current
treatment strategies and future perspective. Int Heart J. 2017;58:475–480.
91. Aksoy F. Predictive value of traditional risk factors in the assessment of premature
coronary artery disease. Cukurova Medical Journal. 2019;44:190–196.
92. Jeffers BW, Robbins J, Bhambri R. Efficacy of calcium channel blockers versus
other classes of antihypertensive medication in the treatment of hypertensive
84
patients with previous stroke and/or coronary artery disease: a systematic review
and meta-analysis. American journal of therapeutics. 2017;24:e68–e80.
94. Tóth PP, Potter D, Ming EE. Prevalence of lipid abnormalities in the United States:
The national health and nutrition examination survey 2003–2006. Journal of
Clinical Lipidology. 2012;6:325–330.
95. Sharma S, Batsis JA, Coutinho T, Somers VK, Hodge DO, Carter RE, Sochor O,
Kragelund C, Kanaya AM, Zeller M, Park JS, Køber L, Torp-Pedersen C, Lopez-
Jimenez F. Normal-weight central obesity and mortality risk in older adults with
coronary artery disease. Mayo Clin Proc. 2016;91(3):343–351.
97. Thompson G, Davison GW, Crawford J, Hughes CM. Exercise and inflammation in
coronary artery disease: A systematic review and meta-analysis of randomised
trials. J Sports Sci. 2020;38(7):814-826.
98. Price KJ, Gordon BA, Bird SR, Benson AC. A review of guidelines for cardiac
rehabilitation exercise programmes: is there an international consensus? Eur J Prev
Cardiol. 2016;23(16):1715-1733.
99. Li H-R, Lu T-M, Cheng H-M, Lu DY, Chiou CW, Chuang SY, Yang AC, Sung SH,
Yu WC, Chen CH. Additive value of heart rate variability in predicting obstructive
coronary artery disease beyond framingham risk. Circ J. 2016;80(2):494-501.
85
101. Ferrari R, Fox K. Heart rate reduction in coronary artery disease and heart
failure. Nat Rev Cardiol. 2016;13:493–501.
102. Borer JS. Heart rate: from risk marker to risk factor in coronary artery disease.
Medicographia. 2009;31(4):349-354.
103. Vidal-Petiot E, Greenlaw N, Ford I, Ferrari R, Fox KM, Tardif JC, Tendera M,
Parkhomenko A, Bhatt DL, Steg PG. Relationships between components of
blood pressure and cardiovascular events in patients with stable coronary artery
disease and hypertension. Hypertension. 2018;71(1):168–176.
104. Vidal-Petiot E, Ford I, Greenlaw N, Ferrari R, Fox KM, Tardif JC, Tendera M,
Tavazzi L, Bhatt DL, Steg PG. Cardiovascular event rates and mortality
according to achieved systolic and diastolic blood pressure in patients with
stable coronary artery disease: an international cohort study. Lancet.
2016;388(10056):2142-2152.
106. Fu C-P, Sheu WH-H, Lee W-L, Lee WJ, Wang JS, Lin SY, Lee IT. Two-hour
post-challenge hyperglycemia, but not fasting plasma glucose, associated with
severity of coronary artery disease in patients with angina. PLoS ONE
2018;13(8):e0202280.
110. Mackman N, Spronk HMH, Stouffer GA, Ten Cate H. Dual anticoagulant and
antiplatelet therapy for coronary artery disease and peripheral artery disease
patients. Arterioscler Thromb Vasc Biol. 2018;38(4):726–732.
112. Deedwania P, Acharya T, Kotak K, Fonarow GC, Cannon CP, Laskey WK,
Peacock WF, Pan W, Bhatt DL. Compliance with guideline-directed therapy in
diabetic patients admitted with acute coronary syndrome: Findings from the
American Heart Association‟s Get With The Guidelines–Coronary Artery
Disease (GWTG-CAD) program. Am Heart J. 2017;187:78-87.
113. Yürüyen G, Toprak ĠD, Toprak Z, Akarsu M, Demir P, Arman Y, Çil EÖ, Özcan
M, Irmak S, Altun Ö, Aydın Yoldemir ġ, Eruzun H, Tükek T. The choice of
treatment based on Turkish hypertension consensus report: Do we follow the
recommendations? Arch Turk Soc Cardiol. 2018;46(1):25-31.
114. Özdemir T, ġahin Ġ, Avcı ĠĠ, Güngör B, Durmaz E, Tuğrul S, Hayıroğlu MĠ,
Kahyaoğlu S, Karımov O, Okuyan E.. Assessment of factors related to statin
non-adherence in patients with established coronary artery disease: A single
center observational study. Arch Turk Soc Cardiol. 2017;45(8):723-730.
118. Wurtz M, Grove EL, Kristensen SD, Hvas AM. The antiplatelet effect of aspirin
is reduced by proton pump inhibitors in patients with coronary artery disease.
Heart 2010;96:368–371.
119. Lespérance F, Frasure-Smith N, Koszycki D, Laliberté MA, van Zyl LT, Baker
B, Swenson JR, Ghatavi K, Abramson BL, Dorian P, Guertin MC. Effects of
citalopram and ınterpersonal psychotherapy on depression in patients with
coronary artery disease: The Canadian Cardiac Randomized Evaluation of
Antidepressant and Psychotherapy Efficacy (CREATE) Trial. JAMA.
2007;297(4):367–379.
121. Vural M, Acer M. KırĢehir ilinde akut koroner sendrom tedavisi görmüĢ
hastalarda depresyon prevalansını belirleme çalıĢmasının ön bulguları:
Beklenenin üzerinde yüksek prevalans değerleri. Anadolu Kardiyol Derg.
2005;5:227-8.
123. Fung TT, Chiuve SE, McCullough ML, Rexrode KM, Logroscino G, Hu FB.
Adherence to a DASH-style diet and risk of coronary heart disease and stroke in
women. Arch Intern Med. 2008;168(7):713-20.
88
C. Adherence to the mediterranean diet and risk of coronary heart disease in the
spanish EPIC cohort study. Am J Epidemiol. 2009;170(12):1518-29.
125. Thomazella MCD, Góes MFS, Andrade CR, Debbas V, Barbeiro DF, Correia
RL, Marie SK, Cardounel AJ, daLuz PL, Laurindo FR. Effects of high
adherence to Mediterranean or low-fat diets in medicated secondary prevention
patients. Am J Cardiol. 2011;108(11):1523-9.
126. Singh RB, Dubnov G, Niaz MA, Ghosh S, Singh R, Rastogi SS, Manor O, Pella
D, Berry EM. Effect of an Indo-Mediterranean diet on progression of coronary
artery disease in high risk patients (Indo-Mediterranean Diet Heart Study): A
randomised single-blind trial. Lancet 2002;360(9344):1455–1461.
127. Gomes F, Telo DF, Souza HP, Nicolau JC, Halpern A, Serrano CV Jr. Obesity
and coronary artery disease: Role of vascular inflammation. Arq Bras Cardiol.
2010;94(2):255-61.
129. Eckman MH, Wise R, Leonard AC, Dixon E, Burrows C, Khan F, Warm E.
Impact of health literacy on outcomes and effectiveness of an educational
intervention in patients with chronic diseases. Patient Educ Couns.
2012;87(2):143-51.
89
132. Clark AM, Hartling L, Vandermeer B, McAlister FA. Meta-analysis: Secondary
prevention programs for patients with coronary artery disease. Ann Intern Med.
2005;143(9):659.
139. Hammal F, Ezekowitz JA, Norris CM, Wild TC, Finegan BA. Smoking status
and survival: Impact on mortality of continuing to smoke one year after the
angiographic diagnosis of coronary artery disease, a prospective cohort study.
BMC Cardiovasc Disord 2014;14:1-9.
140. Álvarez LR, Balibrea JM, Suriñach JM, Coll R, Pascual MT, Toril J, López-
Jiménez L, Monreal M. Smoking cessation and outcome in stable outpatients
90
with coronary, cerebrovascular, or peripheral artery disease. Eur J Prev
Cardiolog 2013;20(3):486–495.
141. Pipe AL, Papadakis S, Reid RD. The Role of smoking cessation in the
prevention of coronary artery disease. Curr Atheroscler Rep 2010;12:145–150.
142. O‟Keefe JH, Bhatti SK, Bajwa A, DiNicolantonio JJ, Lavie CJ. Alcohol and
cardiovascular health: The dose makes the poison…or the remedy. Mayo Clin
Proc. 2014;89(3):382-93.
143. Abu-Ras W, Ahmed S, Arfken CL. Alcohol use among U.S. muslim college
students: Risk and protective factors. J Ethn Subst Abuse. 2010;9(3):206-20.
145. Higgins JP, Babu KM. Caffeine reduces myocardial blood flow during exercise.
Am J Med. 2013 Aug;126(8):730.e1-8.
147. Nascimento E, Maia A, Pereira V, Soares-Filho G, Nardi AE, Silva AC. Sexual
dysfunction and cardiovascular diseases: A systematic review of prevalence.
Clinics (Sao Paulo). 2013;68(11):1462-8.
148. Assari S. Intercourse avoidance among women with coronary artery disease. J
Sex Med. 2014;11(7):1709-16.
150. Slopen N, Glynn RJ, Buring JE, Lewis TT, Williams DR, Albert MA. Job strain,
job insecurity, and incident cardiovascular disease in the Women‟s Health
Study: Results from a 10-year prospective study. PLoS One. 2012;7(7):e40512.
91
151. Kivimäki M, Nyberg ST, Fransson EI, Heikkilä K, Alfredsson L, Casini A,
Clays E, De Bacquer D, Dragano N, Ferrie JE, Goldberg M, Hamer M, Jokela
M, Karasek R, Kittel F, Knutsson A, Koskenvuo M, Nordin M, Oksanen T,
Pentti J, Rugulies R, Salo P, Siegrist J, Suominen SB, Theorell T, Vahtera J,
Virtanen M, Westerholm PJ, Westerlund H, Zins M, Steptoe A, Singh-Manoux
A, Batty GD. Associations of job strain and lifestyle risk factors with risk of
coronary artery disease: A meta-analysis of individual participant data. CMAJ
2013;185(9):763–769.
152. Edwards EM, Stuver SO, Heeren TC, Fredman L. Job Strain and incident
metabolic syndrome over 5 years of follow-up: The coronary artery risk
development in young adults study. J Occup Environ Med. 2012;54(12):1447-
52.
92
8. EKLER
EK-1: Bireysel Bilgi Formu
Bireysel Özellikler
1- Adınız Soyadınız …………………………….
2- Medeni durumunuz ( ) Evli ( ) Diğer
3- Eğitim durumunuz ( ) Okuryazar/ilkokul/ortaokul ( ) Lise ( ) Yükseköğretim
4- Gelir durumunuz ( ) Giderimden az ( ) Giderime eĢit ( ) Giderimden fazla
5- KAH tanı süresi ………… ay
6- KAH ile ilgili eğitim alma durumu ( ) Var ………………‟dan ( ) Yok
Antropometrik Ölçümler
1- Boyunuz …………cm Kilonuz …………..kg BKĠ: ……………..kg/m2
2- Bel çevresi: ……… cm Kalça çevresi: ………… cm
KAH Risk Faktörleri
1- YaĢınız ………..
2- Cinsiyetiniz ( ) Erkek ( ) Kadın
3- 1. Dereceden akrabalarınızda KAH tanısı almıĢ olan kimse var mı? ( ) Var ( ) Yok
4- Diyabet hastalığı ( ) Var ( ) Yok
5- Hipertansiyon ( ) Var ( ) Yok
6- Dislipidemi ( ) Var ( ) Yok
7- Sigara kullanımı ( ) Var ………… adet/gün ( ) Yok
8- Obezite ( ) Var ( ) Yok
9- Santral obezite ( ) Var ( ) Yok
10- Fiziksel aktivite ( ) Yetersiz (masa baĢı iĢlerde çalıĢıp hiç spor yapmayanlar,
gün içerisinde küçük yürüyüĢ dıĢında aktivite yapmayanlar)
( ) Düzensiz (düzenli olmaksızın haftada 2 defayı geçmeyen
sıklıkla spor yapanlar, yaptığı iĢ veya baĢka nedenlerle zaman zaman yürüyüĢ veya
baĢka fiziksel aktiviteler yapanlar)
( ) Düzenli (haftada en az 3 kez 30 dakika veya daha uzun
süreli fiziksel aktivite yapanlar veya yaptığı iĢ nedeniyle her gün buna denk efor
harcayanlar, ağır beden iĢçileri ve düzenli spor yapanlar)
Vital bulguları
Nabız ………… Kan basıncı ………….
Laboratuvar bulguları
Glukoz ……….
Kolesterol ……….
HDL ……….
LDL ……….
93
Trigliserit ……….
KAH ile ĠliĢkili Ġlaç Kullanımı
………………………………………………………………………..
94
EK-2: Uyum Soru Formu
I. ĠLAÇLAR
Ne tür zorluklar (örneğin, ilaç almayı hatırlama, rahatsızlık, yüksek maliyet, yan etkiler, vs.)
yaĢadınız?
C. Bahsi geçen ilaçlar için, son bir hafta içerisinde ilaç kullanım durumunuzu nasıl
değerlendirirsiniz?
D. Son bir hafta içinde, herhangi bir dozu almadığınız oldu mu?
Kaç kere?
95
Ne tür bir diyet?
B. Sağlık ekibinin herhangi bir üyesi (doktor, hemĢire, diyetisyen, fizyoterapist, vb.), yeme
alıĢkanlıklarınız ile ilgili tavsiyelerde bulundu mu (örneğin yağ miktarını azaltma, tuz ve tuzlu
gıdaların miktarını azaltma, yağ türünü değiĢtirme, belirli gıdaları azaltma ya da hiç
tüketmeme)?
Ne tavsiye edildi?
E. Size verilen diyet tavsiyelerine uymada herhangi bir zorluk yaĢadınız mı?
G. Size verilen diyet tavsiyelerine uyma konusunda hangi hususlar faydalı oldu?
96
A. Sağlık ekibinin herhangi bir üyesi kilo verme ile ilgili bir tavsiyede bulundu mu?
G. Kilo vermeye yönelik önerileri takip etmede herhangi bir zorluk oldu mu?
Ġ. Son bir hafta içinde, kilo verme ile ilgili tavsiyelere ne oranda uydunuz?
97
IV. FĠZĠKSEL AKTĠVĠTE
A. Sağlık ekibinin herhangi bir üyesi aktivitelerinizi kısıtlamanızı tavsiye etti mi? (örneğin,
yorucu aktivitelerden kaçınma, çok sıcak veya çok soğuk havalarda çalıĢma veya egzersiz
yapma, izometrik egzersizden kaçınma, çok fazla miktarda ağırlık kaldırma)?
V. EGZERSĠZ
A. Sağlık ekibinin herhangi bir üyesi bir egzersiz programı takip etmenizi tavsiye etti mi
(günlük yürüyüĢler, egzersiz bisikleti, koĢu bandı kullanma, yüzme, vs.)?
Ne tavsiye edildi?
98
B. Bu tavsiyelere uymada herhangi bir zorluk yaĢadınız mı?
A. Sağlık ekibinin herhangi bir üyesi, stresli durumlardan uzak durmanızı veya stres durumunda
daha iyi baĢa çıkmak için yaĢamınızda değiĢiklik yapmanızı tavsiye etti mi (örneğin, pratik
hedefler belirlemek, sorumluluk yükünüzü hafifletmek, sorunlarınızı birine anlatmak, her gün
dinlenmeye vakit ayırmak, vs.)?
D. Son bir hafta içinde, stresli durumlardan kaçınma veya stresle baĢ etme konusunda ne oranda
baĢarılı oldunuz:
99
E. Bu tavsiyelere uyma konusunda hangi hususlar faydalı oldu?
B. Sağlık ekibinden herhangi biri sigarayı azaltmanızı ya da tamamen bırakmanızı tavsiye etti
mi?
100
Hangi hususların faydası olmadı?
A. Hastalığınızdan önce içki içiyor muydunuz? Cevabınız evet ise, haftada ne kadar
içiyordunuz?
……..Bira…………ġarap………..Rakı………Sert Ġçki
B. Sağlık ekibinden herhangi biri alkol kullanımı ile ilgili size tavsiyede bulundu mu?
……..Bira…………ġarap………..Rakı………Sert Ġçki
G. Ġçki içme konusunda verilen bu tavsiyelere uyma konusunda hangi hususlar faydalı oldu?
A. Hastalığınızdan önce, kahve, çay veya kola gibi kafein içeren içecekler içiyor muydunuz?
101
B. Eğer öyleyse, günde ne kadar içiyordunuz?
……….Kahve………….Çay…………..Kola
C. Sağlık ekibinden herhangi biri kafein içeren içeceklerin (kahve, çay, kola) alımı ile ilgili
herhangi bir tavsiyede bulundu mu?
F. Son bir hafta içinde, kafein alımı hakkındaki bu tavsiyelere ne oranda uydunuz?
……….Kahve………….Çay…………..Kola
X. CĠNSEL AKTĠVĠTE
A. Sağlık ekibinden herhangi biri, cinsel aktivite hakkında tavsiyede bulundu mu? (pozisyonlar,
yemek ve alkollü içecekler ile iliĢkisi, nitrogliserin kullanımı vs.)
B. Ne tavsiye edildi?
D. Sağlık ekibinin cinsel aktivite ile ilgili tavsiyelerine uymada herhangi bir zorluk yaĢadınız
mı? (Eğer bu tavsiyeler sınırlı bir süre için verildiyse ve artık geçerli değilse D ve E bölümlerini
atlayın)
F. Hastalığınız ortaya çıktığından beri cinsel hayatınızı düzenleme konusunda hangi hususların
faydası oldu?
XI. Ġġ/ÇALIġMA
B. Sağlık ekibinden herhangi biri, iĢiniz/çalıĢma düzeniniz ile ilgili değiĢiklik yapmanızı tavsiye
etti mi?
Eğer öyleyse:
Daha önce Aynı iş fakat Aynı iş fakat Farklı iş- Farklı iş-biraz Farklı iş çok
yaptığınız aynı iş daha az iş daha kısa tamamen farklı farklı az farklı
103
yükü çalışma saatleri
a) Kendi kararımla
E. Sağlık ekibinden herhangi biri, iĢ değiĢiklikleri ile ilgili herhangi bir tavsiyede bulundu mu?
Bu tavsiyelere uymada herhangi bir zorluk yaĢadınız mı?
G. ĠĢ/çalıĢma ile ilgili verilen bu tavsiyelere uyma konusunda hangi hususlar faydalı oldu?
104
EK-3: Eğitim rehberi hazırlanırken görüĢü alınan uzmanlar
105
EK-4: Etik Kurul Ġzni
106
EK-5: AraĢtırma Ġzin BaĢvurusu
107
EK-6: BilgilendirilmiĢ Onam Formu
Koroner arter hastalarına verilen eğitimin hastalık yönetimine etkisi incelemek amacıyla
randomize kontrollü olarak planlanmıĢtır.
SORUMLULUKLARIM NEDĠR?
AraĢtırma ile ilgili olarak sorulara doğru cevap vermek ve hekiminizin sizden istediği
sürelerde kontrole gelmek sizin sorumluluklarınızdır. Bu koĢullara uymadığınız
durumlarda araĢtırıcı sizi uygulama dıĢı bırakabilme yetkisine sahiptir.
108
AraĢtırmada yer alması beklenen minimum gönüllü sayısı 46 kiĢidir.
Bu araĢtırmada sizin için beklenen yararlar koroner arter hastalarına verilen eğitimin
hastalık yönetimine etkisine bakılarak konuya iliĢkin duyarlılığınızı ve farkındalığınızı
arttırmaktır.
Bu çalıĢmaya özgü olarak size herhangi bir invaziv giriĢim yapılmayacağından klinik
uygulama dönemleri sırasında karĢılaĢılabilecek sorunlar bulunmamaktadır.
Ancak rutin kontrolleriniz sırasında kan alma iĢlemi ile ilgili riskler arasında bayılma,
ağrı ve/veya morarma sayılabilir. Ender durumlarda iğne deliğinin yerinde enfeksiyon ya
da küçük bir kan pıhtısı olabilir. Olası bir soruna karĢı gerekli tedbirler tarafımızdan
alınacaktır.
GEBELĠK
ÇalıĢma süresince hekiminizin önereceği ilaç ve besin planına uymanız yeterli olacaktır.
YENĠ BULGULAR
Uygulama süresi boyunca, zorunlu olarak araĢtırma dıĢı ilaç almak durumunda
kaldığınızda Sorumlu AraĢtırıcıyı önceden bilgilendirmek için, araĢtırma hakkında ek
bilgiler almak için ya da çalıĢma ile ilgili herhangi bir sorun, istenmeyen etki ya da
diğer rahatsızlıklarınız için 507-5122099 no.lu telefondan Öğr.Gör. Uğur DOĞAN‟a
baĢvurabilirsiniz.
Yapılacak her tür tetkik, fizik muayene ve diğer araĢtırma masrafları size veya
güvencesi altında bulunduğunuz resmi ya da özel hiçbir kurum veya kuruluĢa
ödetilmeyecektir.
Bu araĢtırmada yer almak tamamen sizin isteğinize bağlıdır. AraĢtırmada yer almayı
reddedebilirsiniz ya da herhangi bir aĢamada araĢtırmadan ayrılabilirsiniz; reddetme
veya vazgeçme durumunda bile sonraki bakımınız garanti altına alınacaktır. AraĢtırıcı,
uygulanan tedavi Ģemasının gereklerini yerine getirmemeniz, çalıĢma programını
110
aksatmanız veya tedavinin etkinliğini artırmak vb. nedenlerle isteğiniz dıĢında ancak
bilginiz dahilinde sizi araĢtırmadan çıkarabilir. Bu durumda da sonraki bakımınız
garanti altına alınacaktır.
Size ait tüm tıbbi ve kimlik bilgileriniz gizli tutulacaktır ve araĢtırma yayınlansa bile
kimlik bilgileriniz verilmeyecektir, ancak araĢtırmanın izleyicileri, yoklama yapanlar,
etik kurullar ve resmi makamlar gerektiğinde tıbbi bilgilerinize ulaĢabilir. Siz de
istediğinizde kendinize ait tıbbi bilgilere ulaĢabilirsiniz (tedavinin gizli olması
durumunda, gönüllüye kendine ait tıbbi bilgilere ancak verilerin analizinden sonra
ulaĢabileceği bildirilmelidir).
GÖNÜLLÜNÜN Ġmza
ADI & SOYADI
ADRESĠ
TEL. & FAKS
111
TARĠH
112
EK-7: Ek Süre Talebi
113
EK-8: Yayın Ġzni
114
EK-9: Uyum Soru Formunun Türkçe Versiyonunun Kullanım Ġzni
115
ÖzgeçmiĢ
1988 yılında Malatya‟da doğdum. Ġlk ve orta öğrenimimi burada tamamladıktan sonra
2010 yılında Fırat Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Sağlık Memurluğu Bölümü‟nden
mezun oldum. 2010-2014 yılları arasında Sağlık Bakanlığı ve özel kurumlara bağlı
hastanelerin yoğun bakım, dâhiliye ve acil servislerinde hemĢire olarak çalıĢtım. 2014
yılından beri Kilis 7 Aralık Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu‟nda
Öğretim Görevlisi olarak çalıĢmaktayım. Yüksek lisans eğitimimi 2014-2016 yılları
arasında Gaziantep Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Ġç Hastalıkları HemĢireliği
A.D.‟nda tamamladıktan sonra 2016 yılında aynı üniversitede doktora eğitimine
baĢladım. Evli ve iki çocuk babasıyım.
116