Professional Documents
Culture Documents
Zülküf Kara Bauman Sosyolojisi Ayrıntı Yayınları
Zülküf Kara Bauman Sosyolojisi Ayrıntı Yayınları
1976 yılında Van’da doğan yazar, 1998 yılında Yüzüncü Yıl Üniver
sitesi İlahiyat Fakültesinden m ezun oldu. 2002 yılında, “M odern
Türk Sosyolojisi Literatüründe O sm anlı D inselliği” çalışmasıyla
yüksek lisansını, 2009 yılında, “Ölüm Sosyolojisi” teziyle doktora
sını tamamladı. Beden Sosyolojisi, Beden Fenom enolojisi, Toplum
sal Cinsiyet ve D in Sosyolojisi alanlarında çalışmalarını sürdüren
yazar, Mardin Artuklu Üniversitesi, Sosyoloji Bölüm ü’nde öğretim
üyesi olarak çalışmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.
Ayrıntı: 713
ScholaAyrıntı Dizisi: 15
Bauman Sosyolojisi
Der. ZülküfK ara
Düzelti
Mücella Üvet
© 2013, ZülküfKara
Kapak Fotoğrafı
Michal Cizek/AFP/Getty Images Turkey
Kapak T asarımı
Gökçe Alper
Dizgi
Hediye Gümen
Baskı
Kayhan M atbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti.
Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok
No.:244 Topkapı/İstanbul
Tel.: (0212) 612 31 85
Sertifika No.: 12156
ISBN 978-975-539-747-4
Sertifika No.: 10704
AYRINTI YAYINLARI
Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No.: 3 Cağaloğlu - İstanbul
Tel.: (0212) 512 15 00 Faks: (0212) 512 15 11
vww.ayrintiyayinlari.com.tr & info@ayrintiyayinlari.com.tr
Bauman Sosyolojisi
D er. Z ü lk ü f K ara
u
AYflKTl
ScholaAyrıntı Dizisi
R om a n tik M u a m m a
Besim F. Dellaloğlu
M edya M ahrem
Editör: Hüseyin Köse
N efret Söylem i
Derleyen: Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu
O rtak Benlik
Nörofelsefi Tem ellendirm e
Tahir M. Ceylan
K am usal A lan
Der. Éric Dacheux
Nesne Benliği
Psikofelsefi B ütünleştirm e
Tahir M. Ceylan
İm geden Yorum a
Halime Yücel
İçindekiler
Editörden...........................................................................................................................................7
I
Epistemolojik Çerçeve
Bauman’ın İzinden: Metaforik UğraklarlYrd. Doç. Dr. Z ülkü fK a ra ................................. 13
Sosyolojiye Meydan Okuma: Hermeneutik Sosyoloji/Yrd. Doç. Dr. Sıtkı Karadeniz.......39
II
Toplum
Zaman-Mekân Sıkışması: Küreselleşme, Risk ve Belirsizlik/Özgür T ü z ü n ......................59
Tüketici Ayartma ya da Yoksullaşarak Tüketme/ Yrd. Doç. Dr. M usa Ö ztü rk................ 85
Dayatılan Düzenlerden Deneyimlenen Belirsizliklere:
Ajanlar ve Araçlar/Arş. Gör. Doğa Başer...............................................................................111
III
Etik
Postmodern Ahlak’ın İm kânı/M ehm et A li Uluç...................................................................141
Kâbil Etiğinden Levinas Etiğine/Dr. Ayşegül S abuktay...................................................... 159
Negatif Teoloji ya da Postmodern Tinsellik/ Yrd. Doç. Dr. Tahir P ekasil.......................171
Akışkan Sınırlar: Bir Modern İlişki Eleştirmeni Olarak Bauman/Prof. Erol G öka 189
IV
Politika
Modernliğin Büyük Günahı: H olocaust/Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan Göktolga.................... 209
Türdeşleştirme Projesinin Müphem Cüzü: Dersim, Devlet Raporları ve
Kartografik Şiddet/Yrd. Doç. Dr. Güney Çeğin.................................................................... 227
Panoptikon’dan Sinoptikona: Öteki İçin/Kadar Özgürlük/Arş. Gör. Mustafa Demirtaş.. 243
Yazarlar Listesi............................................................................................................................. 264
Dizin. 265
Editörden
ıo
Epistemolojik Çerçeve
Bauman’ın İzinden: Metaforik Uğraklar
Yrd. Doç. Dr. ZülküfKara
13
B au m a n Sosyolojisi
m aları bir araya getirip dağınık düşünce küm elerini belli sosyo
lojik teoriler ekseninde toparlam aya çalışmak, B aum anı anlam a
konusundaki çabayı daha da kısırlaştırır. Ç ünkü Baum an’ın sos
yoloji tutkusu, bir disiplin olarak sosyal bilim kasnağını germ e
yi ve kurulu kalıp yargıların çeperini olabildiğince genişletmeyi
gerektirir.
Kendisini besleyen entelektüel izden Baum an sosyolojisinin
ana hatlarını çıkarm ak m üm kündür. 1980’lerin başına kadar
özellikle Karl M arx, A lbert Cam us, A ntonio G ram sci ve Jürgen
H aberm as’tan etkilenen Baum an, sosyolojik düşünm e kapasitesi
ni 1980’lerden sonra M icheal Foucault, T heodor Adorno, C orne
lius Castoriadis ve Em m anuel Levinas gibi düşünürlerin kavram
larıyla daha da genişletm iştir (Smith, 1999: 27).
Dünyayı anlam landırm a konusunda M arx i takip eden Bau
m an, özellikle kapitalist hegem onya tarafından söm ürülen ve ya
bancılaştırılan insanların acısına kayıtsız kalm am ıştır. Bauman’a
göre dünyayı yeniden kurm ak için bu yabancılaşm anın sona er
m esi gerekmekteydi. Şeylerin doğasına dönüp dünyayı yeniden
anlam landırm ak için gerçekçi adım ların atılm ası zorunludur. Bu
yüzden B aum ana göre “M arx, epistem olojiden sosyolojiye d ö n
m üştür” (2010). Böylece sosyoloji, kalpsiz bir dünyanın kalbine
yeniden kan pompalayabilecekti. Kapitalizm in üretim ve tüketim
ağı içine hapsettiği insanları yabancılaştırarak varlıklarına dair
ontolojik zem ini kaydırdığını dile getiren M arx, yabancılaşm a,
tüketim , yoksulluk, kapitalizm gibi kavram ları B aum ana m iras
bırakm ıştır.
Topluma ilişkin M arx’tan kazandığı duyarlılık derecesini Al
b ert Cam us ile daha da arttıran Bauman, çoğu çalışm asında C a
m us gibi konuşur. Özgürlük, ahlak ve isyanın insani gerekçeleri
ve bir isyan ahlakının zorunluluğu konusunda Cam us ile aynı dili
kullanır. İsyanın “hayır” dem ekle başlayacağını belirten Cam us’ya
göre (1953: 19) ahlak, tam tersine “evet” demektir. Ç ünkü ahlakta
genelde bir değere uygun eylem de bulunm a hali vardır. Bir ah
lak eylemiyle isyan eylem ini o rtak kılan özellikler, isyan eylem i
ni ahlak eylemi biçim inde anlam am ıza im kân tanır. Bir eylemi
ahlaksal kılan özellikler; eylem in düşünülüp taşınılm ış, belli bir
amaca yönelik olan ve kaynağında bir sorum luluk bulunan ve
gerçekleşmesi esnasında özgürlüğü açığa çıkaran fiiller olmalıdır.
Bu tü r eylemler, bir değerler dünyası içerisinde anlam kazanarak
14
Z ü lk ü f Kara
Bir isyan eylem ini hakiki bir ahlak eylemi haline dönüştüren,
her ikisinin kaynağında da sorum luluk idealinin bulunm asıdır.
Eyleme geçm em ekten veya hayır dem em ekten ötü rü iradenin
kendisini suçladığı bir d urum da ortaya çıkacak olan eylem, hem
ahlaki eylem hem de bir isyan eylemi olabilir. Bu eylem, gerçek
leşme halinde özgürlüğünü ortaya çıkarır ve özgürlük bir ned en
den ziyade bir ideal olarak görünür. Sorum luluktan dolayı seç
me ve eylem de bulunm a diye nitelendirilebilecek olan özgürlük,
bizi ahlakiliğe bağlar. İyi ölçütüne göre değerli olan her fiil, bizde
ahlak gücünü artırır; her kötü fiil de bizi dem oralize ederek kö
leleştirir. Öyleyse eylem lerim ize değer biçen sorum luluğun yara
tıcı m ekanizm ası sayesinde özgür olunm aktadır. Böyle bir ahla
kı, Cam us’nun saçm adan başkaldırıya giden ve dayanışm acı bir
hüm anizm oluşturan niteliksel ahlakında ve Baum an’ın “ötekine
karşı m utlak anlam da sorum luyum ” savunusunda bulabiliriz:
B a u m a n Sosyolojisi
B aum anı etkileyen diğer bir isim olan Gram sci, Batı M ark-
sizm i’nin tem el düşünürlerinden birisi olarak, 20. yüzyılın en
önem li kuram cıları arasında gelmektedir. Hapiste olduğu süre
ce 30’d an fazla defter ve toplam 3000 sayfa tarih ve analiz yazısı
yazmış ve bu yazılar, Hapishane Defterleri olarak adlandırılm ıştır.
Hapishane Defterleri, M arksist ve eleştirel kuram ile kendi adıyla
anılan eğitim kuram ıyla ilgili bazı düşünceleri içerir. G ram sci’nin
ele aldığı tem el konular arasında hegemonya, işçi eğitimi, siyasi
toplum (polis, ordu, yasal sistem), sivil toplum (aile, eğitim siste
mi, sendikalar), m utlak tarihçilik, ekonom ik determ inizm eleşti
risi ve felsefi m addecilik yer alm aktadır.
Baum an, Hapishane D efterlerini (1971) okuduktan sonra
hayatında önem li değişikliklerin olduğunu belirtir. Defterler,
1940ların sonu ve 1950lerin başında İtalyan entelektüel çevre
lerinde iyi bilinirdi ve notlar, aktif sosyalizm in M arksist eleşti
risini ve tarihsel determ inizm i sorgulam ak için sıklıkla kullanı
lırdı. Leszek Kolakowski, bu notlardan hareketle hiçbir bireyin
tarihsel süreçlerin sonuçlarından sorum lu olm am asına rağm en
aslında her bir sorum luluğun kişilere bölüşülm esi gerekliliğini
savunm uştur (1969:88). O na göre konuşulabilen, anlam lı bütün
gerçeklikler insanlığın ortak bileşenleridir. İnsan pratiği, bilginin
tüm bileşenlerini anlam lı hale getirir. Bilimsel bilgi ile insani bilgi
arasında tem elde bir fark yoktur ve aslında tüm bilgiler insancıl
dır. Bu yüzden dünyanın bilgisi, spekülasyona değil eyleme daya
nır. Bilgi, dünyayı yalnızca yorum lam ak anlam ına gelmez, aksine
onu değiştirm eyi de içerir (Kolakowski, 1978: 249-50). Nitekim
Gram sci’ye göre bütün anlam , insanın pratik etkinliği (praxis) ile
bir parçası olduğu nesnel tarih ve sosyal süreçler arası ilişkiden
kaynaklanm aktadır. Düşünceler, toplum sal ve tarihi içerikleri dı
şında, işlev ve kökenlerinden ayrı anlaşılamazlar. Dünyayla ilgili
bilgilerim izi düzenlediğim iz kavram lar, tem elde bizim şeylerle
olan ilişkilerimizle değil, aksine bu kavram ları kullananların to p
16
Z ü lk ü fK a r a
17
B a u m a n Sosyolojisi
“Panoptikon özel olana açılmış yıpratma savaşma, özel olanı kamusal olan
içinde çözündürme ya da en azından özel olanın kamusal olarak kabul
edilebilir bir biçime sokulmaya direnen bütün parçacıklarını hasıraltı
etme çabasına karşılık geliyorduysa, Sinoptikon da kamusal olanın yok
oluş edimini, kamusal alanın özel olan tarafından işgal edilmesini, fethe-
dilmesini, istila edilmesini ve parça parça ama amansızca sömürgeleştiril-
mesini yansıtır. Özelle kamusalı birbirinden ayıran/birbirine bağlayan
sınır hattına uygulanan baskılar tersine çevrilmiştir” (Bauman, 2000:81).
18
Z ü lk ü fK a r a
20
Z ü lk ü f Kara
Metaforik Uğraklar
Birbirinden oldukça farklı entelektüel kaynaklardan beslenen
Bauman’ın çalışmaları; zarif nesir, edebi referanslar, parlak anla
tılar ve ilk bakışta hem en fark edilen hassas ve güçlü metaforlarla
aşılanmış görünm ektedir. Baum an bilinçli ve tutarlı bir şekilde,
edebi anlam ve şiirsel ilham teknikleriyle teori ve m etot arasında
ki çizgiyi bulanıklaştırır. Bu yüzden onun sosyolojik muhayyilesi
aynı zam anda şiirsel bir tını taşır. Kendisi de zaten sosyolojik ve
sanatsal meslekler arasında gözle görülür şekilde benzerlik oldu
ğunu vurgular. O na göre ikisi de aynı zem inde çalışır, aynı tablo-
21
B au m a n Sosyolojisi
toplumsal olarak düzenlenmiş norm ları takip etm ekten çok, onlara
karşı çıkm ak anlam ına gelir” (Bauman in Bauman & Tester 2001:
53). Üçüncü katm anda yer alan ahlak, doğurgan bir değer olarak
kendini göstermektedir. Bauman’ın m etaforik düzeninde ahlaki
içerik, birey ve toplum adına daha insanca bir sosyal düzen oluştur
m ak için olmazsa olmaz şartlardan biridir. Bu düzen için dünyanın
her yerinde süregiden insani acılara karşı duyarlı olm ak zorunda
yız. D ördüncü ve son katm an ise ideal bir değerler sistemini inşa
edecek olan insanileşme katmanıdır. Bauman, kurduğu bütün m e
taforik ağda dünyayı insan üzerinden okuyarak bilimsel çabaların
tüm ünün ahlaklı insan resmine katkı sunm ası gerektiğini düşünür.
24
Z ü lk ü fK a r a
Tıpkı aylak gibi turist de bir zam anlar “doğru toplum sal” hare
ketin m arjinlerinde bulunm aktaydı; fakat artık m erkeze kaym ış
tır. Tıpkı aylak gibi turist de hareket halindedir ve gittiği hiçbir
yerde oralı olmamıştır. Küreselleşmeyle çok sayıda olanakların
önlerine serildiği turistler artık “haz toplayıcılar” olarak dünya
nın d ört bir tarafını dolaşm aktalar:
28
Z ü lk ü f K ara
29
B a u m a n Sosyolojisi
32
Z ü lk ü fK a r a
34
Z ü lk ü f Kara
ve keskin toplum sal dönüşüm lerle iç içe olmuştur. B aum anın ce
vaplamaya çalıştığı soru, bu dönüşüm lerin acı, hafıza, ahlak, m ut
suzluk ve aşk kavram ları üzerinden gündelik insan deneyim lerine
nasıl yansıdığıdır. (Blackshaw 2005:16). Özellikle m odernlik tec
rübesinin insan yaşam ında bıraktığı yoğun ve kapsayıcı etkileri
derin sosyolojik analizlerle ortaya koym uştur ki bu da onu m ikro
ölçekli sosyoloji yapm aktan çok m akro düzeyde çıkarım lara gö
türm üştür. “U zunca bir süre aynı soruların bir cevabını aradım ,
eğer bulm am ış olsaydım başka bir yere kayardım. Fakat tüm so
ruların cevabını yanım da buldum ” (Bauman 1992: 207).
Bu yüzden Bauman, tüm dikkatini m odernliğin sonuçlarına
doğru yöneltm iştir. Öyle ki kendi m etodolojisi hakkında, “Bütün
kitaplarım da sürekli olarak aynı odaya girerim , aynı odaya fakat
farklı kapılardan. [...] Aslında aynı şeyi görm ek isterim ; fakat aynı
mobilyayı farklı açılardan” dem ektedir (Welzer, 2002: 109).
Baum an, m odernliğin dönüşüm hikâyesini saklayan bu m o
bilyalı odaya farklı kapılardan (Holocaust, ahlak, küreselleşme,
özgürlük, tüketim , ütopya, m uğlaklık, sınıf, entelektüeller, toplu
luk, ölüm , cinsiyet, aşk, yabancılaşm a) girer. Tüm bu kapılar aynı
odaya çıksa da kapıların farklı konum ları, mobilya üzerinde farklı
perspektiflere im kân tanım ıştır.
B a u m a n Sosyolojisi
Kaynakça
Adorno, Theodor & Horkheimer, Max (1979), Dialectic o f Englightenment,
Verso Published, Londra.
Bauman, Zygmunt (1976), Socialism: The A ctive Utopia, Londra: George
Allen & Unwin.
Bauman, Zygmunt (1992), Intim ations o f Postmodernity, Londra: Routledge.
Bauman, Zygmunt (2001), Parçalanmış Hayat, Çev. Ismail Türkmen, Ayrın
tı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (1997), Postmoderlik ve H oşnutsuzlukları, Çev. İsmail
Türkmen, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (1998a), Work, Consumerism and the N ew Poor, Buc
kingham: Open University Press.
Bauman, Zygmunt (1998b), Globalization: The H um an Consequences, Camb
ridge: Polity Press.
Bauman, Zygmunt (2000), Siyaset Arayışı, Çev. Tuncay Birkan, Ayrıntı Ya
yınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt & Keith Tester (2001), Conversations with Z ygm unt B a
um an, Cambridge: Polity Press.
Bauman, Zygmunt&Tim May (2001), Thinking Sociologically, Gözden G e
çirilmiş 2. Baskı, Oxford: Blackwell.
Bauman, Zygmunt (2002), “Cultural Variety or Variety o f Cultures?”, Criti
cal Studies, 20: 319-329.
Bauman, Zygmunt (2003), Yasa Koyucular ile Yorumcular, Çev. Kemal Ata-
kay, Metis Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2004), Wasted Lives: M odernity and its Outcasts, Camb
ridge: Polity Press.
Bauman, Zygmunt (2005), Liquid Life, Cambridge: Polity Press.
Bauman, Zygmunt (2006), Liquid Fear, Cambridge: Polity Press.
Bauman, Zygmunt (2007), M odernite ve Holocaust, Çev. Süha Sertabiboğlu,
Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2010), H erm eneutics and Social Science, Taylor & Fran
cis e-Library.
Bauman, Zygmunt (2011a), Postmodern Etik, Çev. Alev Türker, Ayrıntı Ya
yınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2011b), Bireyselleşmiş Toplum, Çev. Yavuz Alogan, Ay
rıntı Yayınları, İstanbul.
Berger, Peter L. (1963), Invitation to Sociology: A H um anistic Perspective,
Harmondsworth: Penguin Books.
Berman, Marshall (1991), A ll T hat Is Solid Melts into Air, Londra: Verso.
Blackshaw, Tony (2005), Z ygm unt B aum an, Londra: Routledge.
Blackshaw, Tony (2006), “Too Good for Sociology”, Polish Sociological R evi
ew, 3,(155): 293-306.
36
Z ü lk ü f Kara
Camus, Albert (1953), The Rebel, Çev. Anthony Bower, Londra: Hamish
Hamilton.
Castoriadis, Cornelius (1997), Toplum İmgeleminde Kendini Nasıl Kurar?
M arksizm ve D evrim ci Kuram , Çev. Hülya Tufan, İletişim Yayınları, İs
tanbul.
Denham , Alison E. (2000), M etaphor and Moral Experience, Oxford: Cla
rendon Press.
Gramsci, Antonio (1971), Selections fro m the Prison Notebooks, Der. ve Çev.
Quintin Hoare & Geoffrey Nowell Smith, Londra: Lawrence & Wishart.
Gündoğan, Ali Osman (2011), A hlaktan Siyasete, MKM Yayınları, Istanbul.
Gündoğan, Ali Osman (1997), A lbert Cam us ve Başkaldırm a Felsefesi, Birey
Yayınları, İstanbul.
Jacobsen, Michael Hviid & Poul Poder (2008), “The Sociology o f Zygmunt
Bauman, Challenges and Critique”, The Sociology o f Z ygm unt Baum an
içinde, Ashgate Publishing, 1-19.
Jacobsen, Michael Hviid (2004), “From Solid M odern Utopia to Liquid M o
dern, Anti-Utopia?: Tracing the Utopian Strand in the Sociology of
Zygmunt Bauman”, Utopian Studies, 15 (1): 63-87.
Jacobsen, Michael Hviid (2006), “The Activating Presence, What Prospects
for Utopia in Times o f Uncertainty?” The Polish Sociological Review, 3
(155): 337-349.
Jacobsen, Michael Hviid & Sophia Marshman (2008), “Baumans Metap
hors”, Current Sociology.
Jacobsen, Michael Hviid & Sophia Marshman&Keith Tester (2007), B au
m an Beyond, Postmodernity: Critical Appraisals, Conversations and A n n o
tated Bibliography, 1989-2005, Aalborg: Aalborg University Press.
Kolakowski, Leszek (1969), M arxism a nd Beyond. On Historical Understan
ding and Individual Responsibility, Çev. Jane Zielonko Peel, Londra: Pall
Mall Press.
Kolakowski, Leszek (1978), M ain Currents o f M arxism. Volume III: The Bre
akdow n, Çev. P. S. Falla, Oxford: Clarendon Press.
Lepenies, W olf (1988), Between Literature and Science: The Rise o f Sociology,
Cambridge: Cambridge University Press.
Levinas, Emmanuel (2003), Sonsuza Tanıklık, Haz. Zeynep Direk & Erdem
Gökyaran, Metis Yayınları, İstanbul.
Mills, Charles Wright (1959), The Sociological Imagination, N ew York: O x
ford University Press.
Musil, Robert (1953/1996), The M an W ithout Qualities, Volume I: 1930-
1942, Londra: Minerva.
Nijhoff, Pieter (1998), “The Right to Inconsistency”, Theory, Culture & So
ciety, 15(1): 87-112.
Nisbet, Robert (1976), Sociology as an A rt Form, N ew Brunswick, NJ: Tran
saction Publishers.
37
Rothenburg, Albert (1979), The Emerging Goddess: The Creative Process in
A rt, Science a nd O ther Fields, Chicago: University o f Chicago Press.
Smith, D ennis (1999), Z ygm unt B aum an, Prophet o f Postmodernity, Blac-
well Publishers, İngiltere.
Sontag, Susan (2001), Illness as M etaphor and A ID S a n d Its M etaphors, New
York: Picador.
Tester, Keith (2004), The Social Thought o f Z ygm unt B aum an, Londra: Palg-
rave/ Macmillan.
Tester, Keith (2002), “Paths in Zymunt Bauman’s Social Thougth”, Thesis
Eleven, 70, (1): 55-71, Sage Publications, Londra.
Welzer, Harald (2002), “On the Rationality o f Evil: An Interview with
Zygmunt Bauman”, Thesis Eleven, 70: 100-112.
38
Sosyolojiye Meydan Okuma:
Hermeneutik Sosyoloji
Yrd. Doç. Dr. Sıtkı Karadeniz
Giriş
39
B au m a n Sosyolojisi
40
Sıtkı K aradeniz
41
B au m a n Sosyolojisi
M odernitenin Sosyolojisinden
Postmodernitenin Sosyolojisine
Bauman, “kurucu babalar”ın m etafor gram eriyle desteklenm iş
bir sosyolojinin, son zam anlarda m oderniteyle birlikte m eydana
gelen değişimlerle baş edebilecek kapsayıcı, sade ve yeterli kavra
yışa haiz olm adığını, üstelik her geçen gün daha bazı sosyal ger
çeklerden daha fazla koptuğunu öne sürer. Ç ünkü onların kendi
dünyaları için kurdukları sosyolojik dilin artık bizim dünyam ız
la herhangi bir bağı kalm amıştır. Bu nedenle Baum an, bu öncü
sosyologlardan tam am en vazgeçememekle birlikte, ne pahasına
olursa olsun, onların pratize ettiği sosyolojinin bu çeşidine diren-
m em em iz gerektiğini düşünür (Blackshaw, 2010: 72-73). O nların
içlerinden konuştukları m odernite, Bauman’a (2002a:53) göre
kendi yanlış bilincinin ötesine geçm iştir ve aslında başından beri
yaptığı şey, belirsizlik ve çoğulculuk üretim iyken, rasyonel d ü
zen ve m utlak hakikat gibi en başta belirlenm iş am açlara ulaşm a
gayreti içerisine girmiştir. Oysa bugün, buna asla ulaşılamayacağı
gerçeğinin farkına varm ıştır. Bazı sosyal bilim cilerin, bu d u ru
m u “geç m odernite” olarak adlandırm asına karşılık, kendisinin
postm odernite terim ini tercih ettiğini ifade eder. Zira bu kavram,
Baum ana göre daha fazla entelektüel cesaret sağlar ve m odern
zam anlara özgü belirli söylemlerce sınırlandırılm am ıza izin ver
mez. Вöylece kendim izi bir yana bırakıp neler olup bittiğine dışa
rıdan bakm aya ve yeni kavram lar, yeni ifadeler ve yeni m odellerle
ortaya çıkm aya çalışabileceğimizi söyler.
M odern sosyolojik söylem; biri, devlet iktidarının (daha da ge
nel olarak toplum sal iktidarın), diğeri ise bireysel hayatın rasyo-
nalizasyonunu am açlayan bu iki bilgi tü rü tarafından ortaya çık
m ıştır (Baum an, 2002b: 120). Oysa bugün, içerisinde yaşadığımız
“iki uluslu, iki m arkalı toplum u; sosyal kontrol, entegrasyon ve
egem enliğin yeniden üretim inin araçları olarak “baştan çıkarm a”
ve “baskı altına alma” arasındaki karşıtlık oluşturur. İlki “pazara
44
Sıtkı K aradeniz
Postm odern bir dünyada, Seidman’ın (2002: 84) dediği gibi za
ten rakip ontolojik ve epistem olojik tezler, yalnızca pratik çıkar
lara veya belirli hayat form larına bağlanabildikleri ölçüde anlam
kazanırlar. Bugün, postm odern şartlar altındaki bir sosyolojinin
sahip olm ası gereken temel strateji de sosyolojik söylem in tarihi
boyunca odağına yerleştirdiği şeyin kendisi üzerinde odaklaşm ak
olacaktır ve bunu, saydam olm ayanı saydam hale getirerek, görü
45
B a u m a n Sosyolojisi
46
Sıtkı K aradeniz
2. H erm eneutiğin sosyal bilim lerdeki seyriyle ilgili, Bauman’ın H erm eneutics and
Social Science; Approaches to U nderstanding ([1978] 2010) adlı kitabına bakılabilir.
H er ne kadar Bauman, herm eneutik ile ilgili tartışmayı, başlangıcından günüm üze
kadar takip edeceğini amaçlamadığını ifade etse de aslında kitap, en azından sosyal
bilim sel güzergâhta, hızlı ama önem li uğrakları da atlamadan bir özet sunmaktadır.
Bauman (2010), herm eneutiğin köken olarak, açıklamayla ilgili; açıklama, açıklığa
kavuşturma anlamlarına gelen Yunanca herm eneutikös sözcüğünden geldiğini ve
yüzyıllar boyunca filolojinin bir alt disiplini olarak kaldığını belirtir. Hıristiyan d ün
yasında önem li olduğu kabul edilen m etinlerin kopyalanma zincirleri sürecinde
çelişkili versiyonların ortaya çıkardığı sorunlara bir çözüm olarak geliştiğini, 16.
yüzyıla gelindiğinde ise Katolik-Protestan tartışması esnasında önem ini iyice hisset
tirdiğini, sosyal bilimlere ise Husserl, Schütz, Heidegger ve Gadamer üzerinden in
tikal ettiğini ifade etmektedir. Ayrıca bkz. Gadamer, 2002.
47
B a um an Sosyolojisi
“D aha çok kendi başına gündelik hayatta hepim izin angaje oldu
ğu yorum oyunudur. Bu oyunda hiç kimse başka herkesin üze
rinde ve başka herkesten öncelikli değildir: Herkes m erkezdedir
ve bu oyundaki ‘o’dur. Bu nedenle o daim a yorum olm a eğilim in
dedir. Bu yorum lam a süreci, ‘anladığım ız’ her d urum da gerçek
leşir, özellikle de önyargılarım ızla baktığım ızda ya da gerçekliği
gizleyen sahte tavrın foyasını ortaya çıkardığımızda. Gerçekten
de anlam a orada varlık kazanır. Bu düşünce, atapon yani yabancı
hakkında söylediğimiz şeyi hatırlatır; çünkü biz onunla garip ve
anlaşılam az görünen bir şeyin ‘hakikatini’ görürüz: O nu linguis-
tik dünyam ıza sürükleriz” (Gadamer, 2002: 11-13).
Ancak bir yorum cu olarak sosyolog Bauman (2002b: 118), yo
rum ladığı tecrübenin hakikatinin sorgulanm asına pek ilgi duy
m ayacağını im a eder. Ç ünkü ona göre hakikat, ne nihaidir ne de
yorum lam adır. Bu yorum lam adan çıkacak her yeni anlam lan
dırm a ve form ülasyon, sahip olduğum uz anlam ları değiştirmeye
yönelik amil bir potansiyele sahiptir3 (Blackshaw, 2010: 76). Bu
bağlam da herm eneutik sosyoloji, gerçekliğin kısm en de olsa son
suz sayıdaki farklı yüzlerini yaratm ak için bazen birbiriyle kesişen
çoklu alternatif âlem ler olan dünyanın farkındadır. H erm eneu
tik sosyolojinin açık bir şekilde im a ettiği şey ise, her şeyi bile-
yemeyeceğimiz için -k i zaten her şeyi bilem eyiz- buna rağm en
onun gerçek etkisi ve başarısı farklı birtakım şeyler öne sürm e
sidir: H erm eneutiğin, hakikat fikrini yok etm ekten ziyade kabul
etm esi ve bir şeyin gerçekten nasıl m eydana geldiğini ifade etm e
nin zorluğu, herm eneutik sosyolojinin ortaya koyduğu şeyi çü
rütm ez, aksine doğruluğunu kanıtlar. H erm eneutik sosyolojinin
3. Bu da bizi, postm odernin hakikat eleştirisine götürür. Postm odernite, sosyal bili
min doğruluk iddialarının kesin olan hiçbir dikkat çekiciliği ya da bilişsel ayrıcalığı
olmadığına, anlatıcının gerçeklik ya da diğer meseleler hakkında dilediği hikâyeyi
anlatmakta serbest olduğuna ve bu hikâyelerin, hiçbir kesinliğin olm adığı bir or
tamda, izleyici bulabilmek için m ücadele ettiğine inanır (Marshall, 1999: 594). Bu
nun tem elinde, Lyotard’ın betim lediği “postm odern toplum”daki bireylerin, çeşitlilik
ve çatışma ortamdaki çeşitli dil oyunları içerisinde m ücadele verdikleri düşüncesi
yer alır (Sarup, 1997: 217). Bu toplum un yaşadığı dünyanın parçalı, altüst edilmiş,
düzensiz, kesintiye uğramış ve istikrarsızlıklarla dolu bir yer olduğuna inanılır (Ro-
senau, 1997: 271-2). O nun için de mutlakçı doğrulamalara başvurmak yerine, bir
kavramsal stratejiyi doğrulayacak teorik mantıklar ve epistem ik safsatalar inşa ede
rek, bunları bağlamından çıkararak evrensel hakikatler alanına yükseltm ek yerine,
kavramsal yaklaşımlarımız için lokal, pragm atik kural ve nedenlerle tatmin olmakla
yetinm em iz gerektiği salık verilir (Seidm an, 2002: 87).
49
B a um an Sosyolojisi
4. Bauman’ın herm eneutik sosyolojisinin satır aralarında çok sık bir biçim de Gada-
m ere rastlamak mümkündür: “İspatlamaya muktedir olm aksızın inandırm a ve ikna
etme, konuşm a ve ikna sanatının ölçüsü ve amacı oldukları kadar anlama ve yoru
m un da amacı ve ölçüşüdürler” (Gadamer, 2002: 7).
50
Sıtkı K aradeniz
çim ini değiştirm eye direnip direnm em esi fark etm eksizin, akış
kan m odernitenin katı m oderniteden farklı olarak konum landığı
düzlem , bir sosyal biçim lenm e oluşudur. Bizim hayatımızı katı
m odernitedeki m uadillerinden ayıran şey, onların söze dökülen
olumsallığıdır: Bugünkü şartlarım ızın veya bizim bireysel olarak
şu anki hayatım ız hakkında kesin olarak hissettiğim iz şeylerin
önem i olm aksızın her şey, her zam an farklılaşabilir. Şu andan iti
baren iki saat içerisinde, gelecek hafta veya 20 yıl içerisinde tec
rübe edebiliriz ve bu bizi, doğruca yeni ve daha evvel tasavvur
edilem em iş bir m ekânda konum landıracaktır. D oğru zam andaki
bir tecrübe her şeyi değiştirebilir. Bauman’ın öne sürdüğü akışkan
bir hayat, hiçbir zam an özgür bir şekilde tercih edilmiş hissiyatını
vermez. Belli bir zam an dilim i düşünülürse bu zam anın, m uhte
m elen onunla karşılaşm ış olabileceğimiz sabit bir varlığa benze
yeceği görülür; bireysel koşullarım ız göz önünde b u lunduruldu
ğunda b ütün bunlar, ani ve beklenm edik bir şekilde değişebilir.
Akışkan m odernite, zorunluluğu olumsallığa dönüştürür; yani
habitusum uz, beklenenden ziyade, tesadüfi bir biçim de tecrübe
edilir. Kuşkusuz, Bauman, akışkan m odern hayatların tam am ıy
la sahip oldukları sosyal sınıf, cinsiyet ve etnik statülerinden arî
olm adığını bilse de diğer taraftan, kim liğin bu belirleyici unsurla
rının ve aradaki farkların çok uzak olmayan bir geçmişte yaptık
larından çok daha fazla birbiri içerisine aktıklarını da bilir. Başka
bir ifadeyle akışkan m odern hayat, katı bir ontolojik konum a sa
hip değildir (Sosyoloji de böyle bir düzlem de konum lanabilir.),
yani bazı şeyler verili veya kaçınılm azdır, bizler ise buna m aruz
kalıyoruz veya sebatkâr bir biçim de im an ediyoruz. H erhangi bir
sabit yer çekim i m erkezi olm aksızın, akışkan m odern hayat, bire
yin görünebilir otoritesini m erkeze alır. Bu hayat, bireyleri görü
n ür kılm ak için kendi kim liklerini perform e etm eye zorlar. Bazı
hayatlar şüphe yok ki diğerlerinden daha akıcıdır ve bazı bireyler,
kendi kim liklerini perform e etm ekte diğerlerine göre daha bece
riklidirler (Blackshaw, 2010: 79-80).
A m pirik araştırm aların gerçek m anada Bauman’ın ilgisini çek
mem esi aşikârdır; zira am pirik araştırmalar, onun sosyolojik m u
hayyilesi için yetersizdir. O rtodoks am pirik sosyoloji, sadece za
m anda ve m ekânda “varolan” erkek ve kadının gündelik hayatını
tasvir eder. H erm eneutik sosyoloji ise gündelik hayatın dünyada
bulunamayacağı fikrini öne sürerek, Ortodoks am pirik sosyolo
51
B aum atı Sosyolojisi
Sonuç
Sosyolojinin, endüstrileşm iş m odern toplum un bilim i olduğu
nu biliyoruz. N itekim G iddens (2011: 14) sosyolojiyi, “her şeyden
önce m oderniteyle m odern ya da sanayileşmiş toplum ların ka
rakteri ve dinam ikleriyle ilgilenen, genelleyici bir disiplin” olarak
tanımlıyor. Yani sosyoloji, m odern toplum un varlığı ile m ukay
yet görülüyor. Oysa Baudrillard, yaşadığım ız çağda enform asyon
kültürünün bir ü rü n ü olarak artık toplum saldan söz etm em izin
bir geçerliliğinin olm adığını söylüyor. Baudrillard, toplum salı
üreten kitle iletişim araçları ya da enform asyonun, aynı zam an
da onu yıktığını ve ürettiği kitleler tarafından em ildiğini, sonuçta
“toplum sal”ın anlam sız bir tanım a dönüşm ekte olduğunu ifade
ediyor (Baudrillard, 2003: 56). Öyleyse “toplum sallığın s o n u n u n 5
5. Alaine Touraine (2010), “Toplum öldüğüne göre, artık sosyolojinin de bir anlamı
kalmadı... O da öldü” diyerek, Baudrillarda farklı argümanlarla desteğini geç de olsa
sunmuş görünüyor: “Batı dünyasında girildiğini düşündüğüm dönem in en temel
özelliği, toplumsal olmayan çeşitli güçlerin ortaya çıkması, ekonom i gibi, teknoloji
gibi, bilgeler gibi... Yani siyasalın ve toplumsalın ortadan kalkması ve ekonom inin bas
kın konuma gelmesi söz konusu”.
52
Sıtkı K aradeniz
54
Sıtkı K aradeniz
Kaynakça
Akpolat, Yıldız (2007), “Durkheim’d an Gıddensa Pozitivist Sosyoloji”, A ta
türk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 10 Sayı: 2, s. 53-87.
http://e-dergi.atauni.edu.tr/index.php/SBED/issue/view/28
Baudrıllard, Jean (2003), Sessiz Yığınların Gölgesinde-Toplumsalın Sonu,
Çev. Oğuz Adanır, D oğu Batı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt ([1978] 2010), H erm eneutics and Social Science; Appro
aches to Understanding, Londra: [Routledge] Taylor 8c Francis e-Library.
Bauman, Zygmunt (1998), Sosyolojik D üşünm ek, Çev. Abdullah Yılmaz, Ay
rıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2002a), “Modernité, Postmodernite ve Etik”, Doğu Batı,
Sayı: 19, s. 53-63.
Bauman, Zygmunt (2002b), “Bir Postmodern Sosyoloji Var mıdır?”, Retorik
H erm eneutik ve Sosyal Bilimler: İnsan Bilimlerinde Retoriğe Dönüş, Der.
ve Çev. Hüsamettin Arslan, Paradigma Yayınları, İstanbul, s. 105-125.
Blackshaw, Tony (2010), “Bauman’s Challenge to Sociology”, Der. Mark D a
vis 8c Keith Tester, B aum ans Challenge; Sociological Issues fo r the 21st
C entury içinde, Palgrave Macmillan, N ew York, s. 70-91.
Durkheim, Emile (1994), Sosyolojik M etodun Kuralları, Çev. Enver Aytekin,
Sosyal Yayınları, İstanbul.
Esgin, Ali (2005), A nthony Giddens Sosyolojisi, Anı Yayıncılık, Ankara.
Gadamer, Hans-Georg (2002), “Hermeneutik Refleksiyonun Kapsamı ve
Fonksiyonu”, Retorik H erm eneutik ve Sosyal Bilimler, Der. ve Çev. Hüsa
mettin Arslan, Paradigma Yayınları, İstanbul, s. 1-22.
Giddens, A nthony (2001), Sosyoloji: Eleştirel Bir Giriş, Çev. Ülgen Yıldız,
Phoenix Yayınevi, Ankara.
Giddens, Anthony (2011), Sosyolojinin Savunusu, Çev. İbrahim Kaya, Say
Yayınları, İstanbul.
Habermas, Jürgen (1994a), “Modernlik: Tamamlanmamış Bir Proje” Post-
m odernizm , Der: Necm i Zekâ, Kıyı Yayınları, İstanbul.
Jacobsen, Michael Hviid 8c Poul Poder (2008), “Introduction: The Socio
logy o f Zygmunt Bauman -Challenges and Critique-”, Der. Michael Hviid
Jacobsen 8c Poul Poder, The Sociology o f Z ygm unt B aum an -Challenges
a nd Critique-, Ashgate Publishing Limited, Hampshire, s. 1-15.
Seidman, Steven (2002), “Sosyolojik Teorinin Sonu”, Retorik H erm eneutik
ve Sosyal Bilimler, Der. ve Çev. Hüsamettin Arslan, Paradigma Yayınları,
İstanbul, s. 79-103.
Tırnovalı, Aslı (2005), H erm eneutik ve Çağdaş Herm eneutiğe H aberm as’ın
Katkıları, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Mersin Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Felsefe Ana Bilim Dalı.
Touraine, Alaine (2010), “Batı Toplumları Öldü: Sosyoloji Öldü: Büyük
Kriz Kapıda!”, Kürşad Oğuz’un Söyleşisi, Habertürk, 01/11/2010, http://
w w w .yaklasansaat.com /hab erdosya/2010_h ab erleri/k asim _ 2 0 10/ka-
sim l.asp
55
II
Toplum
Zaman-Mekân Sıkışması:
Küreselleşme, Risk ve Belirsizlik
Özgür Tüzün
59
B a um an Sosyolojisi
“Söz gelişi tipik bir fordist ürünün yarı-hayatı beş ile yedi yıl arasınday
dı; oysa esnek birikim bunu bazı sektörlerde (örneğin tekstil ve konfek
siyonda) yarı yarıya azaltmıştır, bazı başka sektörlerde ise (örneğin
‘düşünüm’ [thoughtware] adı takılmış olan sanayilerde, yani video
60
Ö zgür T ü zü n
Le Dérèglement du m onde1
Uygarlık tarihinde insanlık duru m u n u n param etrelerinde
şimdiye kadar üç büyük dönüşüm hareketi yaşanm ıştır. Bunlar
dan birincisi M.Ö. 10.000’lerde M ezopotamya’da yaşanan Tarım
Devrim i, İkincisi Sanayi Devrim i, üçüncüsü ise 1970’lerde baş
layan ve etkileriyle birlikte günüm üzde tüm hızıyla devam eden
küreselleşmedir. Elbette küreselleşme kapitalizm den bağım sız bir
süreç değil, aksine onun yeni biçimidir. O rtaya çıkan bu yeni bi
çim eskisinden çok daha geniş kapsam lı ve derin etkilere sahiptir.
Yoksulluk, işsizlik, eşitsizlik, sosyal güvencesizlik gibi dezavantajlı
sınıfları, gurupları, bireyleri niteleyen, aşina olduğum uz kavram
lar bu defa karşım ıza küresel bir düzeyde ve daha ağır bir biçimde
çıkm aktadır. Bir bakım a insanlık Sanayi D evrim i’nde olduğu gibi
aynı m anzarayı daha derin bakışla tekrar izlemektedir.
Küreselleşmeyi, sadece çağdaş Batı toplum larında yaşanan
politik ve ekonom ik dönüşüm ün bütün küreye olan yansım ası
bağlam ında değil, bu olgunun aynı zam anda 19. yüzyılın verili
siyasal düzenini de hedef alan sermayeyi siyasetten, emeği de ye
relden koparm ayı amaçlayan evrensel bir dönüşüm projesi olarak
değerlendiren Baum an, küreselleşmeyi, m odernitenin dayandığı
ekonom ik ve kültürel düzene karşı bir başkaldırı hareketi ve bu
güne kadar varolan dünyayı algılama ve kavram a biçim lerim izi
altüst eden epistem ik bir kırılm anın yankısı olarak görür. Bu açı
dan küreselleşmeyi, klasik kapitalizm in dayandığı fordist üretim ,
sermaye ve em ek ilişkisinde m eydana gelen devrim sel dönüşüm ü
bir “dünya sistemi kuram ı” çerçevesinde değerlendiren Wallers-
tein, Polanyi, Robertson ve G iddens gibi (Ancak bu düşünürlerle
arasındaki tem el fark, onun, bu olguya karşı hiçbir radikal kabul
ve retle yaklaşm am asıdır.) hem yapısal ve ekonom ik özellikleriy
le hem de küreselleşen bir dünya sistem inin ekonomi-politiğiyle,
kültürel görüngüleriyle açıklamaya çalışmış ve bu d urum u iki açı
dan değerlendirm iştir.
D ünya ölçeğinde deneyim lenen bu yeni sürece m etaforik bir
gönderm eyle, göçebeliğin yerleşik düzen karşısında kaybettiği
savaşın intikam ını alm ası olarak bakan Bauman’a göre küresel
leşme, “D ünyada düzen, iktidarsızlık ve tâbi olmanın göstergesi
haline gelir. Yeni küresel iktidar yapısı hareketlilik ile yerleşiklik,
olum sallık ile rutin, kısıtlam aların seyrekliği ile yoğunluğu ara
sındaki zıtlıklarla işler. Yerleşikliğin göçebelik karşısında zaferiyle
başlayan uzun bir tarihsel zam an dilim i sanki artık sona erm ekte
dir. ..” der ve başka tanım lardan daha iyi olmasa da aynı derecede
yerinde bir tanım yapar; “göçebelerin intikam ı” (Bauman, 201 lb:
48-9). Bu, Baum ancı term inolojide aynı zam anda tarihin ironik
bir seyri içinde gerçekleşen “ikinci barbarlaşm adır: îrrasyonalite
ve piyasa rekabetinin ahlaki körlüğüne verilen öncelik; sermaye
ve finansa bahşedilen sınırsız özgürlük; toplum sal olarak örülen
ve idam e ettirilen güvenlik ağlarının darm adağın oluşu; ekono
m ik akıldışındaki tüm akılların reddedilmesi. Dem ek ki m o d ern
leşme, izlediği süreç ve gelişen teknolojik alt yapı ile küresel boyu
ta ulaşm ıştır ve m odernlik, yalnızca çıkış idealleriyle değil, ortaya
çıkan sapmalarıyla da küreselleşmiştir. Bu da m odern tahakküm
biçim lerinin toplum ve birey üzerinde lokal bağlam ından kopup
küresel boyutta gerçekleşm esine işaret etm ektedir ki b u n u n po st
m odern tahakküm olduğunu iddia etmek de m üm kün g ö rü n
mektedir.
63
B aum an Sosyolojisi
66
Ö zgür T ü zü n
67
B au m a n Sosyolojisi
70
Ö zgür T ü zü n
71
B au m a n Sosyolojisi
73
B a u m a n Sosyolojisi
4. Bkz. Zizek, Slavoj (2011), Kırılgan Temas, Slavoj 2 ize k ’ten Seçme Yazılar, Yay. Haz.
Bülent Som ay-Tuncay Birkan, Çev. Tuncay Birkan, Ç okkültürcülük y a da Çokuluslu
K apitalizm in K ültürel M antığı içinde. M etis Yay. s. 270. “...B u ifade sibermekân ka
pitalizm i ideolojisinin, maddi ataletin son izinin de silindiği bütünüyle saydam,
etervari bir m übadele aracı fikrinin tem elinde yatan toplumsal fantaziyi kusursuz
bir biçim de aktarmaktadır. Burada canalıcı nokta, ‘sürtünmesiz kapitalizm’ fantazi-
sinde bir kenara attığımız ‘sürtünm enin, sadece her türlü m übadele sürecini ayakta
tutan m addi engellerin gerçekliğine değil, öncelikle toplumsal m übadele mekânına
patolojik bir damga vuran travmatik toplum sal antagonizmaların, iktidar ilişkileri
nin vs gerçek’ine de karşılık geliyor olmasıdır. Marx, Grundrisse elyazmalarmda, bir
19. yüzyıl sınai üretim yerinin m addi yerleşim tarzının, kapitalist tahakküm ilişkisi
ni dolaysız bir biçim de m addileştirdiğine dikkat çekmiştir. İşçi kapitalistin m ülkiye
tindeki makinelere tâbi bir ekten ibarettir; aynı şey, gerekli değişiklikler yapıldıktan
sonra, sibermekân için de geçerlidir. Geç kapitalizmin toplum sal koşullarında,
sibermekânın m addiliğinin kendisi, otom atik olarak katılımcıların toplumsal konu
m unun tikelliğinin ortadan kalktığı, yanılsamaya dayalı, soyut ‘sürtünm esiz’ m üba
dele m ekânını yaratır”.
75
B a u m a n Sosyolojisi
“Bugün Avrupa’d aki en önem li fenomen, ulus devletin yavaş yavaş za
yıflayarak yok olmaya yüz tutmasıdır. Ulus devlet, ekonom ik yönetimi,
siyasî otoriteyi ve kültürel hegemonyayı birleştiren, tarihte bir eşi daha
olmayan bir kurumdu. Bugün ekonom ik küreselleşmesinden dolayı
ekonom inin düm eni ulus devletten uzaklaşmaktadır ve ulus devlet, ar
tık kendi kendisine yetebilen ekonomik bir sistem değildir. Kültürel h e
gemonya ise devletten aşağıya doğru kaymaktadır: Bu hareket, ekonomi
gibi yukarıya doğru değil; sosyal hareketler, topluluklar, etnik gruplar
yönünde aşağı doğrudur. Ulus devletten geriye kalan, ekonom ik yöne
tim ve kültürel hegemonyaca desteklenmeyen saf siyasî otoritedir. Aca
ba bu kurgu (saf siyasî otorite), diğer iki sütunu olmaksızın daha ne
kadar varlığını sürdürebilir, merak ediyorum. Her halükârda, galiba
ulus devletin sonuna yaklaşmaktayız. Ama hangi sonuçlarla olduğunu
söylemek zor. Bizler, zıt yönlerde başı çeken, ekonomik küreselleşme ve
kültürel kabileleşmeye aynı anda tanıklık ediyoruz. Nasıl ele alacağımızı
bilem ediğimiz, yeni bir durumdur bu. Çünkü bütün bir sosyoloji, bu üç
unsuru (siyasî otorite, kültürel hegemonya ve ekonomik yönetim) da
kapsayan bir duruma alışıktı; ama beklenmedik bir anda, her birinin
kendine ait bir mekânı oldu ve aralarındaki etkileşim in nasıl olacağı
şimdilik belirsizdir” (Cantell & Pedersen, 2002).
77
B a u m a n Sosyolojisi
Küreselleşme ve Postmodernizm
G örüldüğü gibi bir yandan ulus devleti eleştiren, diğer yan
dan ulus devletsizliğin yarattığı olum suzluklara değinen, küre
selleşmeye de aynı yaklaşım ı gösteren Bauman’ın esas referans
noktası, Levinas etiğinin fail konum una ulaşmasıdır. Levinas’ın
etik sistem ini postm odern olarak niteleyip “postm odern çağ”ın
Levinas etiği için bir olanak olduğu iddia ve olanaklarını araş
tıran Baum an, küreselleşm enin yarattığı sonuçlar üzerinden bir
toplum savunusu, Levinasçı bir ahlak savunusu geliştirir. Bireysel
leşmiş Toplum yapıtında, “Ben kardeşim im bekçisi m iyim ?” diye
Tanrının sorusunu kızgınca yanıtlayan Kâbil’e dönerek, “Evet” der
Bauman, “sen kardeşinin bekçisisin!”
Tevrat’taki Habil ve Kâbil hikâyesi üzerinden Levinas ahlakına
teorik bağlılığını geliştiren Baum an için küreselleşme, bir yandan
“refah devleti’ni ortadan kaldırarak kardeşinin bekçisi olmayan
Kabilleri çoğaltmış, iktidarı siyasetten arındırarak yerele, toprağa
bağlı kılmış; ekonom i, siyasetten ayrıştırılarak siyasetin düzen
leyici m üdahalesinden m uaf tutulm uş ve bu da siyasetin güçten
düşürülm esi, iktidardan yoksun bırakılm asıyla sonuçlanm ıştır.
“Levinas’ın, adaletin ilerletilmesi için um ut bağladığı devlet, ger
çekleşmeyecek bir düşünceye ilişkin soyutlam a haline gelir” der
Baum an ve çağdaş dünyanın tem el sorununu, Levinas etiğinin
bir fail olarak iş başına gelm emesi olarak g örür (Baum an, 2011b:
230). Küreselleşm enin bugünün dünyasını Levinas etiğine daha
az uygun hale getirdiğini belirterek küresel bir iktidar ihtiyacın
dan söz eder.
Küreselleşen ekonom ik biçimler, Levinas etiğinin (aynı za
m anda Baum an’a göre postm odern etik) failini ortadan kaldır
m ak kadar siyasetten yaşam tarzına dek her şeyi etkilerken, aynı
şekilde postm odern kültüre yol açmıştır. Küreselleşme ve post-
m odernite ilişkisi hakkında Robertson, bu ilişkinin çift taraflı
olduğunu belirtir. Bir taraftan küreselleşme, postm odernlik kav
rayışına ilişkin düşüncelerin görece bir kaynağı iken (Robertson,
1999: 276), diğer taraftan postm odernite küreselleşme denen ol
gunun ortaya çıkm asında en az m odernite kadar bir role sahiptir
(1999: 92). M odernite, küreselleşm enin “evrenselin tikelleşmesi”
yönünü tem sil ederken, postm odernite “tikelin evrenselleştiği”
süreci tem sil etm ektedir (1999: 169). Robertson, küreselleşm enin
hem m odern hem de postm odern yönünün bir arada olduğunu
78
Ö zgür T ü zü n
79
B aum arı Sosyolojisi
Sonuç
Ö zetlem ek gerekirse zam an-m ekân sıkışması içinde küresel
leşm enin üç önem li ayağından söz edilebilir: Birincisi, teknolojik
gelişme ve bilimsel alanda ilerleme. İkincisi, ekonom ik dönüşüm .
Üçüncüsü, ulus devletin siyasal egemenliğini kaybetm esi, yani
ulus ötesi aktörlerin ortaya çıkması. Bauman, sosyolojinin derin
köklerine sarılarak pek çok genel sorun gibi bu konuda da de
ğerli bir çaba ortaya koymuş, küreselleşme ve toplum sal sonuç
ları üzerinden ciddi bir sosyolojik praksis sergilemiştir. Radikal
bir küreselleşme karşıtı pozisyonuna düşm em ekle birlikte, k ü
reselleşme yanlısı eğilimlere de prim verm em iştir. Diğer yandan
Bauman’ın m odernizm in küreselleştiği savı, yabana atılmayacak
kadar önem li görünm ektedir; fakat postm odernizm ile ilişkisini
kurm a konusunda eksiktir. Öz itibariyle Bauman, üzerine çokça
kitap ve m akale bulunan, ciddi akadem ik tartışm alar yürütülen
küreselleşme konusunda, aslında bizlere yeni bir şeyler söyleme
mektedir. A m a dikkatlerim izi küreselleşm enin toplum sal sonuç
larına yoğunlaştırarak sosyolojiye alan açmaktadır. Küreselleşme
80
Ö zgür T ü zü n
5. Bkz. Bauman, Z. (2011b), Bireyselleşmiş Toplum, Çev. Yavuz Alogan, Ayrıntı Ya
yınları, İstanbul, s.138-184. H enry Ford ile Pierre Bourdieu’yu birbirine benzeştiren
Bauman, “Ford, Pierre Bourdieu’nün yakınlarda üzüntüyle vardığı sonucu {Contre-
f e u ’de) muzaffer bir tavırla ilan eder: ‘G eleceğe hükm etm ek için şim diki zamana
tutunmak gerekir’ ” der (s. 138). Burada aslında aleni bir “ilerlem ecilik” eleştirisinin
yanında Bauman, Bourdieu’nün devrim ci projesine karşı çıkmaktadır.
81
B a u m a n Sosyolojisi
Kaynakça
Aktel, M ehmet & Kerman, Uysal & Altan, Yakup (2007), Küreselleşme Süre
cinde Yoksulluğun Değişen Yüzü, IV. Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları
Kongresi Küresel Yoksulluk Bildiriler Kitabı, T.C. Çanakkale Onsekiz Mart
Üniversitesi Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, 19-21 Ekim 2007,
Çanakkale, s. 11-20.
Bauman, Zygmunt (2012), Küreselleşme, Çev. Abdullah Yılmaz, Ayrıntı Yay.
İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2011a), Postm odern Etik, Çev. Alev Türker, Ayrıntı Ya
yınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2011b), Bireyselleşmiş Toplum, Çev. Yavuz Alogan, Ay
rıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2003), M odernlik ve M üphem lik, Çev. İsmail Türkmen,
Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2000), Siyaset Arayışı, Çev. Tuncay Birkan, Metis Yayın
ları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2001), Parçalanmış H ayat Postmodern A h la k Denemele
ri, Çev. İsmail Türkmen, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Beck, Ulrich (2011), Risk Toplumu, Başka bir M odernliğe Doğru, Çev. K.
Özdoğan & B. Doğan, İthaki Yayınları, İstanbul.
Bessis, Sophie (2001), Yoksullar ve Zenginler A rasında Giderek Büyüyen
Uçurum, http://www.ideapolitika.eom/arsiv/9/sophie.htm , 02.04.2001
Bilgin, V. (2003), “Küreselleşme Sürecinde Kültür ve Milliyetçilik, Türkiye
ve Siyaset”, Yorum ve İnceleme, Sayı. 13, Ankara.
Cantell & Pedersen, (2002), “Yeni Düşünce Hareketleri Modernite Postmo-
dernite ve Etik” Z ygm unt B aum an ile Söyleşi, Çev. Aytaç Yıldız, D oğu Batı,
Sayı: 19, Mayıs-Temmuz 2002.
Castells, Manuel (1989), The Inform ational City: Inform ation Technology,
Economic Restructuring, and the Urban-Regional Process, Oxford: Basil
Blackwell Ltd.
Friedman, Jonathan (2000), Globalization, Class a nd Culture in Global
Systems, Journal o f World-Systems Research 6, s. 636-56.
Giddens, Anthony (1996), Introductionto Sociology, N ew York: Norton.
Harvey, D. (1996). Postmodernliğin D urum u, Çev. Sungur Savran, Metis Ya
yınları, İstanbul.
Hardt, Michael & A ntonio Negri (2000), The Empire, Cambridge, Mass.:
Harvard University Press.
Mutman, Mahmut (2001), “Marksizmin Diyeceği Var mı?” http://www.ra-
dikal.com.tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=587, 2001.
Robertson, R. (1999), Küreselleşme, Toplum Kuram ı ve Küresel Kültür, Çev.
Ü. H. Yolsal, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara.
82
Ö zgür T ü zü n
83
Tüketici Ayartma ya da Yoksullaşarak Tüketme
Yrd. Doç. Dr. Musa Öztürk
Giriş
odernliğin dünyasında tesadüflere yer yoktur. H er şe
yin rasyonalite dahilinde belli bir izahı vardır. Bauman,
T anrının öldürüldüğü yetim bir dünyaya gözlerini açmış olsa da
Tanrısız bir dünyanın nasıl bir “yere” benzediği konusunda uzun
yıllar kafa yorduktan sonra onu geri çağıran düşüncenin yıldızı
nın parladığı bir dönem de sahneye çıkmıştır. Baum an, m odernli
ğin sonuçlarını çok geniş bir yelpazede tartışm akla birlikte bizlere
herhangi bir kesin, net öneride bulunm ak bir yana karam sarlığın
her geçen gün daha artacağına dair “belirgin bir belirsizlik” tab
losu çizmektedir. Bu açıdan Baum an belirsizliğin en güçlü teoris-
85
B a u m a n Sosyolojisi
86
M usa Ö ztü rk
retin tatm in edici olup olm am ası bir yana, çalışma etiği vasıtasıyla
insanlar ücret karşılığı herhangi bir işte çalışmaya zorlanm ışlar
dır. Em eğin m etalaştırılarak ücret karşılığında m übadele edilebi
lir hale getirilmesi, belli bir ücret karşılığında özgürlüğün ya da
en azından çalışm am a özgürlüğünün teslim alınm ası anlam ına
gelmektedir.
Baum an (1999: 13-14), çalışma etiğinin kısaca iki açık önerm e
ve iki dolaylı varsayım dan oluştuğunu belirtm ektedir. Buna göre
birinci açık önerm e, kişinin canlı kalm ak ve m utlu olm ak için
başkalarının değerli bulduğu ve karşılığını ödemeye değer gör
düğü bir şey yapması gerektiğidir. Karşılıksız hiçbir şey yoktur.
Her zam an misliyle m ukabele (quid pro quo) alm ak için öncelikle
verm em iz gerekir. İkinci açık önerm e ise kişinin sahip olduğuyla
yetinm esinin ve böylece daha fazla yerine daha aza razı olm asının
yanlış, aptalca ve ahlaki açıdan zararlı olduğudur. Kişinin tatm in
olduğunda kendini aşırı derecede yorm ayı ve germ eyi bırakm a
sının değersiz ve m antıksız olduğu ve daha fazla çalışm ak için
güç toplam ak şartıyla değilse dinlenm enin, yakışık alm ayan bir
davranış olduğu böylece vurgulanm aktadır. Diğer bir ifadeyle ça
lışmak; başlı başına bir değer, asil bir faaliyettir. H em en ardından
em ir gelir: Sahip olm adığın veya ihtiyacın olduğunu düşünm e
diğin neler getireceğini görem esen bile çalışmaya devam etm eli
sin. Çalışm ak iyidir, çalışm am ak kötüdür. Bu önerm elerin dolaylı
varsayım ları ise çoğu insanın çalışma yeteneğini satm ak zorunda
olduğu ve gerçekte hayatlarını bu yeteneği satarak ve karşılığında
hak ettiklerini alarak kazandıklarıdır. O nların sahip oldukları şey,
geçmiş çalışmaları ve çalışmaya devam etm e hevesleri karşılığın
da aldıkları ödüldür. Çalışm ak tüm insanların norm al durum u
olup çalışm am ak anorm aldir. Çoğu insan görevini yerine getirir.
Bu insanlardan elde ettiklerini ya da kazançlarını; görevlerini ye
rine getirebilecek haldeyken herhangi bir sebeple bunu yapam a
yan başkalarıyla paylaşm alarını istem ek haksızlık olacaktır. Diğer
dolaylı varsayım ise m aaşa ya da ücrete layık olan, satılan ve satın
alınm ası m uhtem el olan bu em eğin, başkaları tarafından kabul
gördüğü, çalışma etiğinin takdir ettiği ahlaki değere sahip oldu
ğudur. Kısacası bu, m odern toplum da çalışma etiğinin aldığı şek
lin kısa bir özetidir.
Baum an, çalışma etiğinin aslında bir kandırm acadan ibaret ol
duğunu ileri sürm ekte olup çalışma etiği adı altında gayet bilinçli
M usa Ö ztü rk
olarak insanları zorla işe koşm ak için “disiplin etiği” (1999: 16)
üretildiğine işaret etm ektedir. Fakat çalışm alarında ağırlıklı ola
rak disiplin etiğinden bahsetm ekten ziyade, örtü k olarak tüketim
ve çalışma etiğinin disipline edici yönleri üzerinde durm aktadır.
O na göre 19. yüzyılın başlarında çalışma etiği vaizleri aslında “ça
lışm a etiği’nden tam olarak neyi kastettiklerini gayet iyi bilm ek
tedirler. Çalışm a etiği vaizlerine göre toplum , daha fazla üretm eye
can atan girişimcilerle, çalışmaya ve girişim cilerin ifadesiyle ü ret
meye isteksiz yoksullardan oluşan iki büyük sınıftan oluşm ak
tadır. Çalışm a etiği, m antıksal olarak bu iki sınıfın birleşm esini
sağlayan bir tutkal olarak işlev görebilirdi ki bu aynı zam anda
m erkantilist dönem de hem ulusal zenginleşm eye giden bir yol ve
hem de bireysel sefaletten kurtuluş olarak çalışma fikrini daha da
yüceltiyordu (Bauman, 1999: 93).
Geleneksel toplum larda insanlar, ihtiyaçları karşılandıktan
sonra çalışmaya devam etm ek veya daha fazla para kazanm aya
m antıksal açıdan bir kutsallık atfetm em ektedirler. Ç ünkü bu tip
toplum larda tatm inkâr yaşam ın eşiği alçak tutulm uş olup aşılması
yasaktır. Bu eşiğe varıldığında daha yukarı tırm anm ak için hiçbir
dü rtü yoktur. Çalışm a etiği, bir anlam da bu düşünceye ve bunun
beraberinde getirm iş olduğu hayat tarzına karşı açılmış bir savaş
tır (Bauman, 1999: 15). Geleneğin beslediği bu algının kırılm ası
gerekmektedir. Gelenek karşısında çalışma etiğinin m eşruiyetinin
sağlanması noktasında m odernleşm enin öncülleri, onu yapı b o
zum una uğratarak aşağılık bir konum a indirgemiş; çalışma etiği
nin karşı çıktığı, ahlaki açıdan utanç verici, kınanacak eğilimlerle
özdeşleştirm e yoluna gitmişlerdir. D ün sahip olduklarına bugün
de razı olan, daha fazlasını elde etm ek için herhangi bir çaba gös
term eyi kabalık olarak gören, nefret uyandıran ve m antık dışı
olan alışılmamış bir düzene boyun eğm ek gerektiğinde daha iyiy
le ilgilenm em ek gibi alışkanlıkları olan kişilerin eğilim leri olarak
tanım lanm ak suretiyle iyiden iyiye itibardan düşürülm üştür. Bu
anlam da çalışma etiği üzerinden sanayi öncesi dönem in alçakgö
nüllülüğüne, m ütevaziliğine ve insani arzuların bayağılığına karşı
savaş açılmıştır. Gerçekte ise en vahşi ve acımasız savaşlar, fabri
ka işçisi olacakların ya da olmaya zorlananların arzulam adıkları,
anlam adıkları ve en önem lisi de kendi iradeleriyle seçm edikleri
çalışma düzeninin huzursuzluğu ve onursuzluğuna katlanm a is
teksizliğine karşı açılm ıştır (Bauman, 1999: 22).
89
B a u m a n Sosyolojisi
91
B a u m a n Sosyolojisi
cinsin ilgisini çekm enin bir aracı olarak yeni bir m arka parfüm ,
parti konuklarının birbirleriyle kaynaşm asını ve birbirlerini il
ginç bulm asını sağlayan yeni m arka bir şarap... Tüm bunlar her
insani sorun için dükkânda bir yerlerde bekleyen bir çözüm ün
var olduğunu gösterm ektedir Bu inanç, tüketicileri mallara ve
onların vaatlerine karşı daha da dikkatli hale getirdiğinden, ba
ğımlılığı derinleşm ektedir (Baum an, 2003a: 196). Yine gittikçe
büyüyen belirsizliğin adeta bir ahtapot gibi etrafım ızı kuşattığı
yönünde güçlü bir psikolojik baskı oluşturularak insani duygular
söm ürülm ektedir. Hayatta kalm anın yüceltilmesiyle insanlar uz
m anlık sistem lerinin kucağına itilm ektedir. Netice itibariyle kişi,
satın aldığı ve sahip olduğu çok sayıda şeyden oluşm uş bir kişiye
dönüşm ektedir. “Bana ne satın aldığını, hangi dükkândan satın
aldığını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” (Bauman: 2010:
227). Baudrillard’ın ifadesiyle “kullan, at” kültürü gezegenimizi
çöp kutusu uygarlığına dönüştürm ektedir. Bu endüstrinin dalla
nıp budaklanm ası, dünyadaki birçok alanı çöplüğe dönüştürm üş
tü r ki kesin olarak bunların hepsi birer “insanlık atığı”dır (Bau
m an, 2007).
Tüketim toplum unda “şeyler”, işlevselci bir bakış açısıyla ih ti
yaçları ya da arzuları tatm in etm e açısından değerlendirilm ekte
dir. Şeylerin, tüketim nesnesi olarak görülm esi, onların yok edil
mesi yönünde b ir yaşam felsefesini de beraberinde getirmektedir.
Tüketici olmak; tüketim e ayrılmış şeylerin çoğunu kendine tahsis
etmek, onları satın almak, onlar için para harcam ak ve böylece
başkalarının bunları izin alm adan kullanm asını yasaklayarak özel
mülk[iyet] haline getirm ek dem ektir (Bauman, 1999: 39). Tüketi
ci yaşam, sadece elde etm ek ve sahip olm akla ilgili olm ak bir yana,
önceki gün elde edilen şeyden kurtulm ak ve bir sonraki gün b u n
dan dolayı guru r içinde gösteriş yapm ak bile değildir. Tüketici ya
şam ın ilk ve en önem li veçhesi, sürekli hareket halinde olmaktır.
Thom as Hylland Eriksen in ifadesiyle söyleyecek olursak tüketim
toplum unda hem geçmiş hem de gelecek “anın tiranlığı” tarafın
dan tehdit edilmektedir. B aum ana göre eğer M ax W eber haklıysa
yani üretici yaşam ın etik ilkesi, tatm inin ertelenm esi ise tüketici
yaşam ın etik ilkesi (eğer açıkça ifade edilebilecek zerre kadar bir
etik ilkesi olabilirse) m em nun kalm anın, tatm in edilm iş olm anın
aldatıcılığıdır. Niyet ve am acını m üşteri m em nuniyeti olarak ifa
de eden bir toplum a en büyük tehdit m em nun edilm iş m üşteridir
93
B a u m a n Sosyolojisi
Panoptikon’dan Sinoptikon’a ya da
Baskıdan Ayartmaya
Panoptikon, azınlığın çoğunluğu gözetlem esine dayanırken;
sinoptikon, çoğunluğun azınlığı gözetm esine işaret etm ektedir.
Michel Foucault (2007), m ikro iktidar alanlarına odaklanarak
göz üzerinden m odernizm eleştirisi yaparken, görülm eden gör
m e/gören üzerine odaklanm aktadır. Bilimin gelişmesiyle iktidar
çok daha spesifik yollara başvurm aktadır. O na göre “Rasyonel
leşme sözcüğü tehlikeli bir sözcüktür. Bizim yapm am ız gereken,
daim a rasyonelleşm enin genel ilerlemesine başvurm aktan ziyade,
spesifik rasyonaliteleri analiz etm ek olm alıdır” (Foucault, 2011:
60-61). Baum an, gözetlem enin, izleme yoluyla disipline etm enin
yeni bir şey olmadığını, bunun sadece m odern hayatın anonim -
liğiyle yer değiştirdiğini belirtm ektedir (Bauman, 2002: 56). O na
göre m odernlik öncesi çağda yaşayanların güvenliklerini savun
m ak ve tehlikeye karşı savaşm ak için kullanm ayı öğrendikleri tek
silah, ne kadar güçsüz olsa da kendi yoğun sosyallikleri, insan iliş
kilerinin karm aşık oyunu idi.
97
B a u m a n Sosyolojisi
ölçüde iyi yapabilirler. İğretilik, onlar olm adan daha iyi d urum da
olur. Ç ünkü teslim iyetin yeni gerekçesi olan iğretilik, her zam an
kinden daha büyük olduğu için insanlar m evcut koşullarını elde
tutm a ve geleceği değiştirm e düşüncelerini teşvik edecek kadar
güçlü bir kavrayış söz konusu olduğunda acınacak derecede ye
tersiz kalan kendi aygıtlarıyla baş başa bırakılm ışlardır. Tüketim
toplum unda tüketicilerin ayartılması, baştan çıkarılması, tesadüfi
ya da arızî bir d urum olm aktan ziyade gayet bilinçli bir stratejinin
ürünüdür. Piyasanın işleyebilmesi için m alların kullanım süresi
m üm kün olduğunca kısa tutulm aktadır. Fakat bu döngünün d ü
zenli olarak işleyebilmesi için baştan çıkartılm aya hazır ve istekli
tüketici bir kitleye ihtiyaç vardır. Gereği gibi işleyen bir tüketim
toplum unda tüketiciler, faal olarak baştan çıkartılm a peşinde ol
duklarından sürekli hareket halindedirler. Cazibeden cazibeye,
ayartılm adan ayartılmaya, bir yem den diğerine atılarak/atlayarak
yaşarlar. Bu döngünün sürekliliğini sağlam ak için kullanılan her
yeni cazibe, ayartı ve yem bir öncekinden biraz farklı, belki biraz
daha güçlüdür (Bauman, 1999: 43). Televizyonlarda gösterim e
sunulan kitlesel hayırseverlik gösterileri, her günkü sükûnet ve
ahlaki kayıtsızlığı daha da katlanılabilir hale getirm ekte ve yok
sulların etik sürgününü doğrulayan inançları güçlendirm ektedir
(Bauman, 1999: 116). Böylece tüketim toplum unu ayakta tutm ak
için düzenlenen tüm şölenlerin, karnavalların eleştiri süzgecinden
geçirilm eden kabul edilmesi yönünde güçlü bir zihinsel altyapı
oluşturulm aktadır. Sosyal sınıflar arasındaki sınır çizgileri, belir
siz hale geldikçe üst sınıf tarafından em poze edilen itibar norm u
zorlayıcı etkisini sosyal yapının alt katm anlarına doğru az bir ge
nellemeyle genişletebilmektedir. Bireyler üst katm anın m oda olan
hayat tarzını kendi görgü ideali olarak kabullenerek, enerjisini bu
ideale göre yaşamaya hasretm ektedir (Veblen, 2005: 66).
Tüketim oyununa dahi olam am a d u ru m u n d a fatura bireyle
re kesilmekte ve bireyler bunun hiç tartışm asız kendi hatalarının
sonucu olduğuna inandırılm aktadırlar. Bireylerin yetersiz olduk
larının aşırı derecede vurgulanm ası, onların kendilerine olan gü
venlerini kaybetm e riskini beraberinde getirm ektedir ki bu, sis
tem için son derece arzu edilir bir durum dur. U yum sağlamayan
herkes ekonom ik yoksunluğa m ahkûm edilir ve bu, garip m ü n
zevilere atfedilen zihinsel yetersizlikle sürdürülür. İnsan bir kez
işleyen sistem in dışına atıldı mı, onu yetersizlikle suçlam ak artık
ıoı
B a u m a n Sosyolojisi
102
M u sa Ö ztü rk
Sonuç
Baum an, çalışma etiği adı altında yoksulların zorla işe ko
şulm asıyla başlayan sürecin nihai anlam da dünyayı belirsizliğin
hüküm sürdüğü bir yere dönüştürdüğüne işaret etmekte; fakat
b u n u n sürdürülebilirliği noktasında som ut bir eylem planı o r
taya koym am aktadır. E konom inin siyasetten ayrışarak ülkeler
ve hüküm etler üstü akışkan bir iktidar konum una yükselmesi,
eşitsizlikleri daha da arttırm aktadır. Sermaye sahiplerinin sosyal
ve ahlaki sorum luluklarını bir kenara iterek iktidarlarını sağlam
laştırm a yoluna gitm eleri yoksulluğu derinleştirm ektedir. Bastı
rılan duyguların ve artan sefaletin beslediği belirsizlik üzerinden
sürdürülm eye çalışılan küresel düzenin m eşruiyeti tartışm alıdır.
Ç ünkü sistem, insanı, adaleti ve eşitliği m erkeze alm aktan ziyade
yoksulluk ve sefaletten beslenen belirsizliğe bel bağlam ış g ö rü n
mektedir.
“Ötekiler” insanlık dışı bir konum a indirgenerek talihsizlikle
ri kendi bireysel hatalarının bir sonucu olarak lanse edilmektedir.
Başarısızlıkları ve bunun beraberinde getirdiği yoksullukları insan
gibi davranm ayışlarına bağlanarak ve rasyonalize edilme yoluna
gidilerek, fatura yoksullara kesilmektedir. Burada şunu söyleyebi
liriz: H er ne pahasına olursa olsun, ayırım gözetilmeksizin bütün
insanların, insan onuruna uygun bir şekilde hayatlarını sürdüre
bilm elerinin yolu açılmalıdır. Gerek sermaye sahipleri ve gerek
devletlerin hüküm etleri, herkesin refahtan adil bir şekilde pay
alabilmesi için gerekli düzenlemeleri hayata geçirmelidirler. Gelir
dağılım daki adaletsizliği özetlemesi açısından şunu söyleyebiliriz:
G ünüm üzde dünya iki sınıf insandan oluşm aktadır: tokluktan
uyuyamayanlar ve açların korkusundan uyuyamayanlar. Aslında
yoksulların kötü yaşam koşulları, gündelik hayatlarındaki sıkıntı
lar, bakm asını bilenler için güçlü bir m eydan okuyuş içermektedir.
108
M u sa Ö ztü rk
Kaynakça
Adorno, Theodor, W. (2009), K ültür Endüstrisi, Çev. Mustafa Tüzel & Nihat
Ülner 8c Elçin Gen, İletişim Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (1998), Postmodern Etik, Çev. Alev Türker, Ayrıntı Ya
yınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (1999), Çalışma, Tüketicilik ve Yeni Yoksullar, Çev. Ümit
Öktem, Sarmal Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2000a), Postm odernizm ve H oşnutsuzlukları, Çev. İsma
il Türkmen, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2000b), Siyaset Arayışı, Çev. Tuncay Birkan, Ayrıntı Ya
yınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2001), Parçalanmış Hayat, Çev. İsmail Türkmen, Ayrın
tı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2002), “M odernité, Postmodernite ve E tik”, Çev. Aytaç
Yıldız, Doğu Batı, Yıl: 6, Sayı: 19.
Bauman, Zygmunt (2003a), Yasa Koyucular ile Yorumlayıcılar, Çev. Kemal
Atakay, Metis Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2003b), M odernlik ve M üphem lik, Çev. İsmail Türk
men, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2005), Bireyselleşmiş Toplum, Çev. Yavuz Alogan, Ay
rıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2006), Küreselleşme, Çev. Abdullah Yılmaz, Ayrıntı Ya
yınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2007), “Bir Modern Endüstri Krizi: İnsani Atık”, Çev.
Tuğba Barış, Sosyoloji Notları, Temmuz-Ağustos-Eylül.
Bauman, Zygmunt (2010a), Sosyolojik D üşünm ek, Çev. Abdullah Yılmaz,
Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2010), Etiğin Tüketiciler D ünyasında Bir Şansı Var mı?,
Çev. Funda Çoban 8c İnci Katırcı, D e Ki Yayınları, Ankara.
Bauman, Zygmunt (2012), Ö lüm lülük, Ö lüm süzlük ve Diğer H ayat Strateji
leri, Çev. Nurgül Demirdöven, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Berman, Marshall (2009), Katı Olan H er Şey Buharlaşıyor, Çev. Ümit Altuğ
8c Bülent Peker, İletişim Yayınları, İstanbul.
Featherstone, Mike (1996), P ostm odernizm ve Tüketim Kültürü, Çev. M eh
met Küçük, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Fromm, Erich (2004), Çağdaş Toplumların Geleceği, Çev. Aydın Arıtan 8c
Kaan H. Ökten, Arıtan Yayınları, İstanbul.
Furedi, Frank (2001), Korku K ültürü, Çev. Barış Yıldırım, Ayrıntı Yayınları,
İstanbul.
Foucault, Michel (2007), İktidarın Gözü, Çev. Işık Ergüden, Ayrıntı Yayın
ları, İstanbul.
109
Foucault, Michel (2011), Ö zne ve İktidar, Çev. Işık Ergüden & Osman Akın-
hay, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Sennet, Richard (2010), Karakter Aşınm ası, Çev. Barış Yıldırım, Ayrıntı Ya
yınları, İstanbul.
Simmel, Georg (2005), “Metropol ve Zihinsel Yaşam”, Şehir ve Cemiyet, Haz.
Ahm et Aydoğan, İz Yayınları, İstanbul.
Veblen, Torstein (2005), Aylak Sınıfın Teorisi, Çev. Zeynep Gültekin &
Cumhur Atay, Babil Yayınları, İstanbul.
110
Dayatılan Düzenlerden Deneyimlenen
Belirsizliklere: Ajanlar ve Araçlar
Arş. Gör. Doğa Başer
Giriş
ygm unt Bauman’ın çalışmaları günüm üz dünyasının an
Z laşılması ve yorum lanm ası açısından önem lidir (Kellner,
1998: 78; Tarkowska, 2006: 360; Smith, 1999: 3). Bu bölüm de
Baum an m modernlik (katı modernlik) ve postm odernlik (akışkan
modernlik) kavram çiftleri, onun sosyolojik tahayyülünü oluştu
ran m üphem lik (ambivalence) ve belirsizlik (ambiguity, uncerta
inty) kavram ları çerçevesinde değerlendirilm eye çalışılmaktadır.
Bu açıdan Baum an’ın m etinlerinde, “kesinlik ve düzen dayatıcı”
düşüncelerin ve pratiklerin, m odern dönem le ilişkili olarak, “be
lirsizliğin ve m üphem liğin kişisel deneyim inin” ise postm odern
m
B a u m a n Sosyolojisi
112
Doğa Başer
ve karm aşık bir habitat içinde konum landırılm ışlar (Best, 1998:
314). N itekim Tester, Baum an’ın yapıtlarındaki insan im ajının,
aktif, yaratıcı, öngörülem ez ve irrasyonel nitelikte olduğunun
(Tester, 2004: 32) altını çizmekle birlikte; B aum anın sosyolojik
tahayyülünü Jorge Luis Borges’in Yolları Çatallarıan Bahçe öy
küsüne benzetir. Bauman’ın sosyolojik düşüncesi, bireylerin ve
kollektivitelerin tarihsel koşullar tarafından karşı çıkam ayacak
ları tek bir yola yerleştirilm elerine; yani tek biçimleştirici, alter
natifi olmayan bir dünya düşüncesine karşıdır (Tester, 2002: 55).
Bauman’d a ahlak birincil problem dir. O, eserlerinde bir yandan
m evcut insanlık durum larını değerlendirirken diğer yandan al
ternatif bir dünyanın ve insan ilişkilerinin im kânını ben ve öteki
açısından kritik eder. Baum an’da alternatif bir dünya teması, a h
lakı m erkeze alan ve bencilliğe, ötekileştirm elere, gruplaşm alara,
baskıya, faşist yaşam biçim lerine karşı çıkan bir nitelik taşır.
Baum an’a göre insani varoluş, ahlaki özelliklerinden dolayı
m üphem boyuttadır. İnsan doğasına yönelik “evrensel iyi” ya da
“evrensel kötü” tü rü açıklam alar gereksizdir (Bauman, 1998: 20-
21; 2000a: 115; 2001: 77). Burada onun H annah A rendt çizgisinde
bir görüş belirttiği; belirli bir “insan özü” kavram ından (Tormey,
1992: 86) kaçındığı anlaşılm aktadır. B aum anın sosyolojik tahay
yülünde belirsizlik; kişinin seçim, karar, risk, pişm anlık, arzu ve
sorum luluk unsurlarıyla ortaya çıkar (Bauman, 2011:85). İnsanın
iyiliği de kötülüğü de söz konusu unsurlar çerçevesinde sorgula
nabilir.
Sınıflandırm a ve rutinleştirm e pratikleri dikkate alındığında
m üphem lik bu pratiğin alaşağı edilmesidir. M üphem lik, dilin ve
bilişsel süreçlerin kurduğu karşıtlıklara uyum sağlamayan fakat
kendi başına da bir sınıf yaratm ayan şeydir. “Ne o ne de şu” olan
d urum da her türlü karşıtlık, “bilgiyi ve eylemi m üm kün kılar”
iken m üphem lik bu im kânı alaşağı eder. Bir anlam da karşıtlıkla
rın işleviyle birlikte bilişsel faaliyeti ve eylemi de bozguna uğratır
(Bauman, 2003a: 77-78). Bilişsel süreçler özelinde karşıtlığın ol
mayışı bir bilgisizlik durum uyla paralel gider. Öngörülebilirliğin
ortadan kalkm asıyla yapılacak eylemde seçim ler ve sonuçlar başlı
başına sıkıntı yaratır. Bu durum da sürekli tekrar edilen, ru tin le
şen alışkanlıklar ve eylem kalıpları işe yaram az (Bauman, 2005:
77). Söz konusu sınıflandırm a, bilgi, seçim ve sorum luluk u n su r
ları çoktan seçmeli sınavlara benzetilebilir. İki şıkkın da doğru
114
Doğa Başer
115
B au m a n Sosyolojisi j
118
D oğa Başer
120
Doğa Başer
lir (1999: 45). İş yeri sayesinde birey sosyal karakterini inşa eder,
b u karakter devletin düzen vizyonuna uygun “uysal ve itaatkâr
uyruk” olarak şekillenir. Özellikle erkek egem en (koca, baba, u s
tabaşı, çavuş) m odeller ön plandadır (1999:30-32). Ü retim ve ras
yonellik açısından Bauman, kapitalizm -sosyalizm ayrım ı yapmaz.
Baum an’a göre sosyalizm ve kapitalizm m odern bir paranın iki
yüzüdür, benzer varsayım ları paylaşm aktadırlar; bu anlam da so
ru n kapitalizm ya da sosyalizm sorunu değildir, m odernliğin ken
disidir (Varcoe ve Kilminster, 2002: 240). Baum an’ın bu düşü n
celeri üzerinde W eber’in etkisi görülebilir, nitekim W eber (2006:
92), sosyalizmi planlı ve rasyonel bir düzen olarak değerlendirir,
aynı şekilde Lefebvre (1998: 52) de rasyonellik açısından kapita
lizm ve sosyalizm arasında fark görmez. Dolayısıyla B aum anın
m etinlerinde rasyonelliğe yönelik değerlendirm eler sosyalizmi de
kapsamalıdır.
B aum anın rasyonelliği ve yapay düzen problem ini m erkeze
alan analizleri, m odern toplum un kavram laştırılm asında ufuk
açıcı niteliğe sahip olm akla birlikte; rasyonellik ve yapay d ü
zen argüm anlarının m utlaklaştırılm ası söz konusudur. N itekim
Morawski’ye göre B aum anın m odernlik kavrayışı kısıtlayıcıdır
ve bütün sosyal ilişkilerin, m odernleşm e m ekanizm asına yönelik
W eberyan görüşün bir radikalleşm esi (Morawski, 1998: 35) ola
rak değerlendirilebilir. Baum an m odernliğin rasyonelliğine aşırı
vurgu yapm aktadır; oysa m odern olanın zorunlu olarak rasyo
nel olm ası gerektiği sonucu çıkartılam az. W eberyan perspektifte,
“dünyanın entellektüalizasyonunun en rasyonel form larında bile
irrasyonel” unsurların bulunabileceği kabul edilm ektedir (Çiğ
dem, 1997: 37). Buna ek olarak D u Gay (2002: 76), B aum anın
rasyonellik eleştirisinin aşırı kötüm ser olduğu ve belirli bir tarih
sel ortam la sınırlandırılm adığı için çok genel kaldığını belirtm iş
tir. D u Gay’ın bu eleştirisi, büyük olasılıkla B aum anın H olocaust
analizini görm ezden gelm ektedir; çünkü Baum an, İkinci D ünya
Savaşını en radikal örnek olarak değerlendirm ektedir.
B aum anın rasyonelliğe aşırı odaklanm ası, m odernliğin diğer
unsurlarını gözden kaçırm ası tehlikesini gündem e getirm ektedir.
Kellner’a göre Bauman, m odernliği sadece aşam alarından biriyle
(kartezyen felsefe ve Aydınlanm a) tanım lar, özetler ve bütünleşti
rir. M odern zihniyet, düzeni ve kesinliği görev edinen rasyonaliz
me indirgenir, böylece Baum an m odernliğin içindeki çeşitli farklı
122
D oğa Başer
124
Doğa Başer
2010: 98). Burada bir kırılm a noktası yoktur; fakat genel olarak
son 20-30 yıldır akışkan m odernliğin varlığından söz edilebilir
(Baum an, 2010:172). G ünüm üzde m odern öncesi dünyadan m o
dernliğe geçiş gibi katı m odernlikten akışkan m odernliğe geçiş
vardır. Bununla birlikte bu argüm an m odernliğin sonu şeklinde
anlaşılmamalıdır.
Katı m odernlik kavram ı, kurum lar perspektifinde oluşan bir
dünyayı ifade etmekte iken akışkan m odernlik bireyselleşmiş bir
toplum u betimler. Dolayısıyla akışkan m odernlik kişilerin yaşa
dıkları yaşam deneyim lerini tasvir eder (Jay, 2010: 98; Peterson,
2010: 14). Bauman’ın perspektifinde akışkanlığın ilk anlam ı, sos
yal form ların (seçimler, rutinler, davranışlar) uzun süre varlığını
sürdürem em esidir, İkincisi, siyaset ve iktidar arasındaki bağlan
tın ın kopuşudur. Ü çüncüsü ise Kolektifliğin azalmasıyla birlikte
bireyselliğin artışı, toplum un bir yapıdan ziyade ağ olarak değer
lendirilm esi, uzun vadeli düşünm enin ve planlam anın çöküşü,
bireylerin özgür seçim ler yapabilmesi fakat b ü tü n sonuçlarına da
kendilerinin katlanm asıdır (Bauman, 2008a: 1-4). Yapısal olarak
katı; sağlam, güçlü, şekli olan bir yapıyı ifade ederken, akışkan;
sıvı, şekil alamayan ya da her şekli alabilen, ne şekil alacağı belirli
olm ayan olarak da düşünülebilir.
Bauman’ın akışkan m odernliğe yönelik belirsizlik yaklaşımı,
sosyal yaşam da failler arasındaki güç dağılımıyla ilişkilidir. Belirli
kişilerin verdikleri kararlarla belirsizliği denetim altına almaları,
başka insanların karar verm elerinde ve seçim yapm alarında bir
belirsizlik alanı yaratır. Kişilerin kararları ve seçimleri, diğer kişi
lerin karar ve seçim lerine bağım lı olur. Böylece bağım lı kişilerin
özgürlüğü kısıtlanır (Bauman, 2004: 31). G ünüm üzün belirsizlik
algılaması açısından söz konusu ilişki önem lidir. Bu ilişki çerçe
vesinde günüm üzün güç kaybeden kesinlik ajanları ve araçlarına
paralel güç kazanan belirsizlik ajanları, kesinlik ajanları ve kesin
lik araçları olarak değerlendirilebilir.
126
Doğa Başer
128
Doğa Başer
132
Doğa Başer
133
B a u m a n Sosyolojisi
Kaynakça
Abrahamson, P. (2004), Review Essay Liquid M odernity: Bauman on C on
temporary Welfare Society, Acta Sociologica, 47 (2), s. 171-179.
Akça, G. (2011), “Küreselleşme Anaforunda Ulus Devletler, Milletler ve
M illiyetçilikler”, İ. Vurucu, & M. Yiğit, K am u Ruhu: Postmodern K im lik
sizliğe K arştt D uruşlar içinde, s. 77-133, Palet Yayınları, İstanbul.
Atkinson, W. (2008), “Not All That Was Solid Has Melted Into Air (Or Li
quid): A Critique o f Bauman on Individualization and Class in Liquid
M odernity”, The Sociological Review, 56 (1), s. 1-17.
Bauman, Z. (2009), Akışkan A şk İnsan İlişkilerinin Kırılganlığına Dair, Çev.
Işık Ergüden, Versus Kitap, İstanbul.
Bauman, Z. (2005), Bireyselleşmiş Toplum, Çev. Yavuz Alogan, Ayrıntı Ya
yınları, İstanbul.
Bauman, Z. (1999), Çalışma Tüketicilik ve Yeni Yoksullar, Çev. Ü. Öktem,
Sarmal Yayınevi, İstanbul.
Bauman, Z. (2010), Etiğin Tüketiciler D ünyasında Bir Şansı Var mı?, Çev.
Funda Çoban & İnci Katırcı, D e Ki Yayınları, Ankara.
Bauman, Z. (1997), H erm eneutics and Social Science: Approaches to Unders
tanding, Londra, Gregg Revivals.
Bauman, Z. (2006), Küreselleşme Toplumsal Sonuçları, Çev. Abdullah Yıl
maz, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Z. (2008a), Liquid Times Living in an Age o f Uncertainty, İngiltere,
Polity Press.
Bauman, Z. (2007), M odernite ve Holocaust, Çev. Süha Sertabiboğlu, Versus
Kitap, İstanbul.
Bauman, Z. (2003a), M odernlik ve M üphem lik, Çev. İsmail Türkmen, Ayrın
tı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Z. (2000), Ö lüm lülük, Ö lüm süzlük ve Diğer H ayat Stratejileri, Çev.
Nurgül Demirören, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Z. (2000b), Ö lüm lülük, Ö lüm süzlük ve Diğer H ayat Stratejileri,
Çev. Nurgül Demirören, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Z. (1997), Ö zgürlük, Çev. Vasıf Erenus, Sarmal Yayınevi, İstanbul.
Bauman, Z. (2001), Parçalanmış Hayat: Postmodern A hlak Denemeleri, Çev.
İsmail Türkmen, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Z. (1998), Postmodern Etik, Çev. A lev Türker, Ayrıntı Yayınları,
İstanbul.
Bauman, Z. (2000a), Postm odernlik ve H oşnutsuzlukları, Çev. İsmail Türk
m en, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Z. (2008b), “Postscript Bauman on Bauman-Pro D om o Sua”, Der.
M. H. Jacobsen & P. Poder, The Sociology o fZ yg m u n t B aum an Challanges
and Critique içinde, s. 231-240, Hampshire: Ashgate Publishing Ltd.
134
Doğa Başer
135
B au m a n Sosyolojisi
136
Doğa Başer
137
Smith, D. (2006), “Zygmunt Bauman”, Der. J. Scott, The Fifty Key Sociolo
gists: The Contem porary Theorists. Taylor & Francis e-Library.
Smith, D. (1999), Z ygm unt B aum an Prophet o f Postmodernity, İngiltere, Po
lity Press.
Tarkowska, E. (2006), “Zygmunt Bauman on Time and Detemporalisation
Processes”, Polish Sociological Review, 3 (155), s. 357-374.
Tester, K. (2002), “Paths in Zygmunt Baumans Social Thought”, Thesis Ele
ven, 70 (I), s. 55-71.
Tester, K. (2004), The Social Thought o f Z ygm unt Baum an, Houndmiles:
Palgrave Macmillan.
Tormey, S. (1992), Totalitarizm, Çev. Abdullah Yılmaz & Osman Akinhay,
Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Varcoe, I., & Kilminster, R. (2002), “Addendum: Culture and Power in the
Writings o f Zygmunt Bauman”, Der. R. Kilminster & I. Varcoe, Culture,
M odernity and Revolution Essays in H onour o f Z ygm unt B aum an içinde, s.
215-247, Taylor & Francis e-Library.
Warde, A. (1994), “Consumption, Identity-Formation and Uncertainty”, So
ciology, 28 (4), s. 877-898.
Weber, M. (2006), Sosyoloji Yazüarı, Çev. Taha Parla, İletişim Yayınları, İs
tanbul.
III
Etik
Postmodern Ahlakın İmkânı
M ehm et A li Uluç
B ir varoluş kipi olarak etik, Yunanca asli anlam ına bağlı ola
rak, bilgece düzenlenm iş bir eylem yolunun felsefi göstereni
olarak koyutlanır. Bilgece bir eylem yolu, ancak bilgece düşünebi
len bir kişinin stratejileri tarafından tespit edilebilir. Bu bağlam da
Etik’in nihai am acı toplum sal ve her türlü insani deneyim i bir iyi
141
B a u m a n Sosyolojisi
1. Etik ve “iyi” kategorilerinin ayrıntılı bir incelem esi için bkz. Alain Badiou, Etik:
K ötülük Ü zerine B ir D eneme, Çev. Tuncay Birkan, Metis, İstanbul, 2010.
2. Etik çabaların farklı disiplinler açısından geniş bir değerlendirim i için bkz. A n
nem arie Pieper, Etiğe Giriş, Çev. G. Sezer & V. Ataman, Ayrıntı Yayınları, İstanbul,
1909.
142
M e h m e t A li Uluç
Sosyoloji ve Ahlak
Bauman, Telos Dergisi için, Cantell ve Pedersona verdiği bir
m ülakatta, sosyolojinin güncel d u ru m u hakkında sorulan bir
soruya W alter B enjam inin “Tarih, bir olasılıklar m ezarlığıdır”
önerm esine atıfla şöyle cevap verm işti: “Sosyoloji, olasılıklar m e
zarlığında canlı kalan olasılıkları canlı tutm aya dair bir girişim
dir” (Bauman, 2002: 62). Tarihi her gelişme, insanlık d urum una
dair birçok olasılığın katledildiği anlam ına gelir. Bu bağlam da
farklılık yaratan bir farklılık olarak sosyolojik deneyim 3, tarihin
akışı içerisinde gerçekleşme im kânı bulam am ış, diğer tüm ola
sılıklar tarafından baskı altına alınm ış, som ut toplum sallık ola
rak deneyim lenen insanlık d u ru m u n a çaresizce razı olmamayı
gerektirir. Böyle bir sosyoloji anlayışı, hayatın olumsallığıyla ve
belirsizlikle barışık bir öykünün tasviridir ve edebi olandan farklı
biçim de bu özel öykünün mesajı; anlattığım ız ve inandığım ız, sa
dece biri m üm künm üş gibi görünen öykülerin her birinin ortaya
koyduğundan d aha çok yaşam a tarzının var olduğudur (Bauman,
2005: 24).
3. Zygm unt Bauman, Sosyolojik D ü şü n m ek, Çev. Abdullah Yılmaz, Ayrıntı Yayın
ları, İstanbul, 2010, s. 25: Bu bağlamda Baum an, aynı zamanda bir düşünm e biçi
m i olarak sosyolojinin tem el işlevinin, insanları insani ve toplum sal varoluşa
karşı daha duyarlı kılm ak olduğunu ifade eder: Sosyolojik düşünm ek, denebilir ki
kendi başına bir güç, sabitlem e karşıtı bir güçtür. Besbelli sabitlenm iş haliyle o
güne kadar baskıcı olan dünyayı y eniden esnekleştirir; bize dünyanın şim di old u
ğundan farklı bir dünya olabileceğini gösterir.
143
B a u m a n Sosyolojisi
144
M e h m e t A li Uluç
145
B a u m a n Sosyolojisi
146
M e h m e t A li Uluç
Modernite ve Etik
D aha önce de belirttiğim iz gibi m odernlik, m uazzam bir ko
puş ve dönüşüm ler deneyim idir. D inselliğin bir im kânı olan ve
h er türlü hakikatin doğal garantörlüğünün biricik koşulu olan
Tanrı im ajının reddi ve gelenekle tüm bağların kesilmesiyle ger
çekleşen kopuş, etik çabaya yepyeni bir epistem olojik ve onto-
lojik zem in sağlam ıştır. Bu zem inde Tanrı im ajını ve geleneksel
yaşam stratejilerini radikal bir biçim de reddeden felsefe, bir dizi
antropolojik ön kabulle; özcü, soyut ve tarih dışı çıkarsam alarla
insan doğasına dair bir takım genellem eler üretti. Bu çıkarım
lardan üretilen genellem elere göre som ut bir özne olarak bir in
sanın eğilim leri, soyut bir kategori olarak b ü tü n bir insanlığın
doğal eğilimiydi. Agnes H eller’e göre 17. yüzyılda geliştiği şek
liyle m odern Batı felsefesi, ahlaki olguları (norm lar, idea’lar, yü
küm lülükler, d oğru ve iyinin tasvirleri) birkaç antropolojik var
sayım dan, yani genelde insan doğasının ebedi yüklem lerinden
çıkardı. Soyut ve tarih dışı bir antropolojik evrenselcilik, yeni
bir oluşum a kefil olm aktaydı. Bu oluşum da söz konusu olan,
tü m insanların doğal eğilim leriydi ve yalnızca toplum sözleşm e
sinin, özel ve som ut bir tü rü n ahlaki ödev ve yüküm lülüklerini
doğurabileceğine inanılm aktaydı. B ununla birlikte tekil sıfatıyla
devlete m ensup yurttaş, etik olarak devletle ilintiliydi (Heller,
2010: 196).
Ahlaki davranışı bir dizi ödev ve norm a uygun hareket etm ek
olarak koyutlayan m odern felsefenin üstesinden gelmek için en
fazla çaba harcadığı problem , insan öznesinin tüm bir insan var
lığına etik bir bağla henüz iliştirilm em iş olmasıydı. Z ira tikel in
sani özneler henüz herhangi soyut, birleşik bir evrensel insanlık
m odeli inşa edem em işti. Dolayısıyla bir insanın kategorik bir in
sani bütüne ait olm asından dolayı üstleneceği etik yüküm lülük ve
ödevler henüz m evcut değildi. Bu, felsefecilerin evrensel bir etik
için ihtiraslı bir evrensel tem el bulm a arayışının itici gücü oldu.
Locke’tan Rousseou’ya, Hegelden Kant’a süregelen bu m odern ev
rensellik arayışının etik çaba açısından önemi; insanların yönetici
bir otorite ve izleyebilecekleri bir evrensel etik kodun yokluğun
da, ahlaki bir varlık olarak ahlaki hiçbir edim i gerçekleştirem e
yecek olmalarıydı. Baum ana göre Tanrısal gerçekliğin sunduğu
evrensel tem ellerin m odern ve seküler versiyonunu bulm a arayı
147
Baum arı Sosyolojisi
“Öyle davran ki senin iradenin m axim i her zaman aynı zamanda genel
bir kanunun ilkesi olarak geçebilsin. Öyle davran ki bu davranışında
insanlığı hem kendinde hem de diğer insanların her birinde her zaman
bir amaç olarak göresin; asla bir araç olarak kullanmayasın. Öyle bir
biçimde hareket et ki insanlığı ister kendi adına ister diğer insanlar adı
na olsun sadece bir araç olarak değil aynı zamanda bir amaç olarak gö-
rebilesin” (Kant, 1995: 46).
4. Dostoyevski deyişi ile ilgili farklı bir okuma için bkz. Agnes Heller, Modernitedeki
Ahlaki Durum, Çev. Elif Çırakman, Modernité Versus Postmodernite (iç), Say Yayınla
rı, İstanbul, 2010. Agnes Heller, Dostoyevski formülünün hâkim yorumlamşını şöyle
açıklar: İlahi Tanrının olmadığı bir dünyada otoriter ahlaki gelenek tarafından geç
mişte yasaklanmış eylemlerin yapılmasına izin verilebileceği, daha önce izin verilen
eylemlerin de gelecekte yasaklanabileceği söylenebilir. Hellere göre özellikle Nazizm
ve Stalinizm deneyimlerinin bu durumu aynen bu şekilde yorumladığını ifa eder.
148
M e h m e t A li Uluç
“Edimin ahlaki olarak doğru olup olm adığım bilmek için, edim in so
nuçlarının iyi olup olmadığını anlama zahmetine girmeye gerek olm a
dığını ileri süren (Ahlaki davranışın fiilen kurallarla yönetilm eyle
özdeşleştirildiği düşünüldüğünde iyiyi kurallara sadakatle uyulup uyul
madığı sorusundan bağımsız olarak tanımlamak zaten çok zor bir iş
olacaktır) ‘deontolojik’ ahlak anlayışına göre edimin, bu tür eylem için
emredilen kurallara uygun olup olm adığını bilmek yeterlidir. Dolayısıy
la ahlakın ölçütleri, en uç biçiminde, aktörün ahlaki vicdanının tama
men konu dışı olduğunu ilan eden ve araçları amaçlardan; davranışın
iyiliğini, sonucun iyiliğinden; ahlak sorununu iyilik yapma sorunundan
ayıran saf prosedüralizme indirgenir. Dolayısıyla bu prosedüralizm5 ve
deontolojik6 ahlaki anlayış, ahlaki bireyin özerk duygu bağlarından ko
parılıyor fakat dış erk kaynaklı kuralların koşumları boynuna geçirili-
yordu. Benliğin ahlaki kapasitesine duyulan güvensizlikten başlayan
arayış, sonunda benliğin ahlaki yargı hakkının yadsınmasına varır” (Ba
uman, 1998: 90).
149
B aum an Sosyolojisi
yaşam ' pratiğinde kalıba döküldüğü tatsız d urum dan bir çıkış
yolu aram ıştır” (Bauman, 1998: 33).
Ancak yaşadığımız çağda B aum anın postm odern olarak ad
landırdığı dönem de, toplum sal ve kurum sal her türlü yapı, büyük
bir meşruiyet sorgulamasına dönüşmüştür. Bireylerin varolan her
türlü kurum a yönelik kuşku ve sorgulamaları, etik çabaları da et
kilemiştir. B aum anm yüksüzleştirilmiş, sorum luluğu gasp edilmiş
bireylerin üretim i ile özdeşleştirdiği ve suçladığı m odernite, bu
bağlam da etik paradigm a değişimi ile birlikte bu yasamacı etik kod
arayışından geri çekilmiştir. O na göre belirsizlik ve m üphem liğin
toplum sal ve düşünsel alanda kendini hiç olmadığı kadar hisset
tirmesiyle ve bunlarla barışık bir yapı taşımasıyla özgün varoluşa
sahip olan postm odernlik, ahlaki sorum luluğun asli yerine, bire
yin sorum luluğuna geçebileceği koşulların bir bileşimi, yeni bir
im kânın doğuşu olarak bir ahlak çağı olarak nitelendirilmektedir.
Postmodernite ve Ahlak
Evrensel etik ilke ve kod arayışının ve bu yolda yılm az bir ya
sam a pratiğinin hâkim olduğu m odernlikte, bireysel sorum lu
luk bir dizi norm ve etik kodla yer değiştirdi. A ncak günüm üze
postm odern etik krizi olarak da yansıyan d u ru m u n toplum sal ve
düşünsel ethosu tarafından m odernlik, güçlü bir biçim de aşındı-
rılmaya başlandı. Birçok düşünür tarafından farklı kavramsallaş-
tırm ayla dile getirilen bu yeni düşünsel ethos, Ulrick Beck’in Risk
Toplumu, A ntony G iddens’ın Düşünüm sel M odernlik ya da pek
çok düşünürün dile getirdiği Geç M odernlik gibi farklı kavram sal-
laştırılm alarla ifade edildi. Ne var ki bu farklı kavram sallaştırm a-
ların ortak zemini, çağdaş toplum sal varoluş konvansiyonlarının
m odernlik deneyim inden ayrı bir ru h u tem sil ettiğidir. Felsefeci
ler tarafından güncel ahlaki nihilizm olarak farklı tepkiler ve yo
rum larla karşılanan bu postm odern etik krizi, çoğunlukla negatif
bir biçim de tartışılm ıştır.7 Abartılı kurallar çokluğu ve evrensel
lik idealinin ciddi bir biçim de sorguya çekildiği bu postm odern
dönem de, postm odern bireylerin yaşam deneyim lerinin, kişisel
7. Bu konuda farklı bir yorum getiren ve postm odern olarak nitelendirilen çağın
özgün ahlaki edim perspektifini, kişilik etiği kavramsallaştırmasıyla “varoluşsal se
çim” çerçevesinde kuramsallaştıran Heller’in çalışması için bkz. Agnes Heller, Bir
A hlak K uram ı, Çev. A. Yılmaz, E. Demirel, K. Tütüncü, Ayrıntı Yayınları, İstanbul,
2006.
151
B au m a n Sosyolojisi
“Bu, postm odern çağ zamansal olarak daha önce deneyim lenen hiçbir
çağda sahip olunmadığı kadar bir seçim örüntüsünün olduğu bir çağdır.
Ancak alternatif kuralların bol olduğu bu postm odern çağ aynı zaman
da, ahlaki bir birey olmak bağlamında müthiş ıstıraplı bir tereddüt de
neyim inin koşullarının da hazırlayıcısıdır. Postmodern çağın sakinleri,
deyim yerindeyse kendi ahlaki özerklikleriyle ve dolayısıyla da kendi
ahlaki sorumluluklarıyla yüzleşmeye zorlanıyorlar. Bugün yaşanan ah
laki acının sebebi budur. Bu aynı zamanda ahlaki benliklerin şimdiye
dek hiç karşılaşmadıkları bir şanstır” (Bauman, 2001: 63).
Bu şans, postm odern çağın Levinas etiği için bir olanak oldu
ğu, iddia ve olanaklarını araştırdığı yazılarında som ut bir bağla
m a o tu ru r8:
8. Bauman, postm odern etik analizinde Levinas’ın etik sistem ini ele almadan önce,
Jean Paul Sartre’nin benlik-gölge benlik ikilem indeki ahlaki boyutu, ahlaki feno
m enlerin postm odern dönem de yeniden ele alınışı için tartışmaya değer görür; an
cak Sartrecı gölge benliğin ahlaki etkisinin negatif ortaya konuşundan ötürü; ahlakı
bir sorum luluktan ziyade, sınırlandırıcı bir iradeyle düzenlem esi nedeniyle, bu ne
gatif ahlaka mesafeli durur.
152
M e h m e t A li Uluç
153
B au tn a n Sosyolojisi
154
M e h m e t A li Uluç
la birlikte yapısal ve derin değişim ler görülür. Zira iki kişilik yüz
yüze ahlaki ilişkinin yapısal niteliği olan karşılıksızlık, asim etrik
lik ve dolaysızlık, üçüncü kişinin katılım ıyla beraber, çıkar hesap
larının, rasyonel düşünm e gerekliğinin tehdidi altına girer ve iki
kişilik ilişkideki “eşsiz” öteki, anonim leşm eye ve yüzsüzleşmeye,
ahlaki ilişkinin m üm kün olduğu tek bağlam olan “ahlakın asal
sahnesinin” “iki kişilik ahlaki partinin” parçalanm asına, “karşı-
laştırılam ayam n karşılaştırılm asına” neden olur. Bu aynı zam an
da norm larla, yasalarla, kurallarla yönetilen, kendini bunlarla ye
niden üreten toplum sallığa geçiştir. Ve Levinas’a göre toplum sal
alan, m ikro etiğin alanından, yani iki kişilik ilişkinin m üm kün
kıldığı ahlaki ilişkinin alanından m akro etiğin alanına, yani ada
letle yönetilen genelleşmiş ötekilerin ve anonim ötekilerin alanı
na geçiştir:
Levinas hiçbir zam an net bir biçim de ortaya koym asa da ikin
ci yorum a daha yakın gibi görünür. O, etik evrenini inşa eder
155
B au m a n Sosyolojisi
ken toplum u; ancak iki kişilik yüz yüze ilişkinin m üm kün kıldığı
ahlaki sorum luluğu, insanın üstesinden gelebileceği ve edim de
bulunm a kabiliyetine daha yakın bir düzeyde bir dizi norm ve
düzenlem eye indirgem e amaçlı bir “yapılanm a” olarak görür. Bu
bağlam da n orm atif toplum sal düzenlem enin tem el işlevi ve ka
çınılm azlığının asıl nedeni, sınırsız ahlaki sorum luluğun yerine
getirilebilm esini am prik insanlar için gerçekçi bir pratik haline
getirmektir. Böylece Levinas’ın savunduğu şekliyle toplum un,
etik sorum luluğun kısıtlanm ası biçim inde bir işlevi vardır. Özetle
toplum , hiçbir biçim de ahlaki fenom enlerin üreticisi ve kayna
ğı değil, ahlaki sorum luluğun m anipüle edildiği sınırlandırıldığı
yerdir.
A ncak B aum ana göre postm odern çağdaş toplum un hayat
stratejileri, hem Levinas’ı hem de onun karşıt varsayım ını dile
getiren H obbes’un toplum un kaynaklarına ilişkin varsayım ları
nı çürütecek derecede m üphem bir varoluşu izler. Baum an’a göre
her iki argüm an da farklı nedenlerden dolayı bugün geçerliliği
ni yitirm iştir. Freud’un bir zam anlar iddia ettiğinin tam tersine,
haz ilkesinin, gerçeklik hissini bastırdığı, toplum sal güvenlik ile
bireysel özgürlük arasındaki dengenin özgürlük lehine değişim
gösterdiği postm odern toplum sal varoluş, Hobbes’un iddia ettiği
tarzda da bir varoluşu izlememiştir. Zira devletin bir fail olarak
toplum sal n orm atif düzenlem e pratiğinden vazgeçişi ile birlikte
onun öngördüğü herhangi bir trajik sonuç gerçekleşmemiştir.
De facto ve de jure bireysel faillerin tüketici konvansiyonlarına
ve arayışlarına kilitlenen m odern ulus devletin panoptik uygula
m alardan geri çekildiği ve özelleşmiş serbest piyasanın egem enli
ğindeki toplum sal ortam da; her türlü seçim in ana sorum luluğu,
doğrudan bireysel faillerin om uzlarına bırakılır. Bu toplum sal
varoluşta kendi bireysel seçim leri ve sonuçlarıyla baş başa kalan
bireyci sorum luluk, onun düşünsel evreninde hem ahlakın hem
de özgürlüğün kendisidir: Ö zgür olmak, hiçbir seçim in bu seçimi
yapan kişiyi kendisinin doğuracağı sonuçların sorum luluğundan
kurtarm ayacağını bilmesidir. Ayrıca seçmiş olm anın seçme so
rununu ebediyen çözmüş olm a ya da kendi vicdanını rahatlatm a
hakkına erişm e anlam ına gelm ediğini bilmesi demektir.
156
M e h m e t A li Uluç
Kaynakça
Baidou, Alain (2010), Etik: Kötülük Üzerine Bir İnceleme, Çev. Tuncay Bir-
kan, Metis Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (1998), Postmodern Etik, Çev. Alev Türker, Ayrıntı Ya
yınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2000), Postm odernlik ve H oşnutsuzlukları, Çev. İsmail
Türkmen, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2001), Parçalanmış Hayat: Postmodern A h la k D enem e
leri, Çev. İsmail Türkmen, Ayrıntı Yayınları, İstanbul
Bauman, Zygmunt (2002), M odernité, Postmodernite ve Etik. Çev. Aytaç Yıl
dız, Doğu Batı: Yeni Düşünce Hareketleri, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2003), M odernlik Ve M üphem lik, Çev. İsmail Türkmen,
Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2005), Bireyselleşmiş Toplum, Çev. Yavuz Alogan, Ay
rıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2007), M odernité ve Holocaust, Çev. Süha Sertabiboğlu,
Versus Yayınları.
Bauman, Zygmunt (2010), Etiğin Tüketiciler Arasında Bir Yeri Var mı?, Çev.
Funda Çoban & İnci Katırcı, D e Ki Yayınları, Ankara.
Bauman, Zygmunt (2010), Sosyolojik D üşünm ek, Çev. Abdullah Yılmaz, Ay
rıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2011), Yaşam Sanatı, Çev. Akın Sarı, Versus Yayınları,
İstanbul.
Bernasconi, Robert (2011), Levinas O kum aları, Çev. Zeynep Direk, Pinhan
Yayıncılık, İstanbul.
Cevizci, Ahmet (2000), Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayıncılık, İstanbul.
Çırakman, E (2001), “Levinas’ta Öteki ve Adalet: Eleştirel Bir N ot”, Doğu
Batı, Yıl: 4, Sayı: 13, s. 179-99.
Giddens Anthony (2010), Antony Kapitalizm ve M odern Sosyal Teori, Çev.
Ümit Tatlıcan, İletişim Yayınları, İstanbul.
1leller, Agnes (2006), Bir A h lak Kuramı, Çev. Abdullah Yılmaz, Koray Tü
tüncü & Ertürk Demirel, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Heller, Agnes (2011), “Modernitedeki Ahlaki Durum”, Çev. Elif Çırakman,
M odernité Versus Postmodernite içinde, Say Yayınları, İstanbul.
Kant, Immanuel (1999), “Aydınlanma Nedir? Sorusuna Yanıt”, Seçilmiş Ya
zılar, Çev. Nejat Bozkurt, Remzi Kitabevi, İstanbul, s. 273-263.
Kant, Immanuel, (1995), A hlak M etafiziğinin Temellendirilmesi, Çev. İoan-
na Kuçuradi, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, Ankara.
I.evinas, Emmanuel (2003), “Etik ve Sonsuz”, Sonsuza Tanıklı içinde, Haz.
Zeynep Direk & Erdem Gökyaran, Metis Yayınları, İstanbul.
I.evinas, Emmanuel (2001), E m m anuel Levinas ile Fenomenolojiden Etiğe,
Tezkire, s. 187-205.
I’ieper, Annemarie (2012), Etiğe Giriş, Çev. Gönül Sezer & Veysel Atayman,
Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
157
Kâbil Ahlakından Levinas Etiğine
Dr. Ayşegül Sabuktay
1. Levinas teolog olm asa da sık sık dinsel m etinlere gönderm e yaparak temel yapıt
larını ortaya çıkarmıştır. Gerçi Levinas’ın Franz R osen zw eigin m etinlerini dönüştü
rerek aktardığı ve tanrı-kul ilişkisindeki tanrının yerine başkayı koyduğu yolunda
değerlendirmeler yapılmıştır. Ancak bu iddia Levinas’ın düşüncesindeki Musevi
m esyanizm inin izlerini taşıyan vurgunun 1951’d en sonra değişm esiyle biraz da b oş
lukta kalmıştır. Gerçi Levinas’ın etik filozofu değil, teolog olduğunu düşünenler yok
değil. Bu konudaki tartışmaların derli toplu bir özeti için bakınız Nathan Bracher’ın
Samuel Moyn’un kitabım değerlendirdiği makalesi, http://www.h-france.net/vol-
6reviews/bracher.html Erişim tarihi: 20.02.2013.
* M odernite ve Holocaust, Çev. Süha Sertabiboğlu, Versus Kitap, 2007. (y.h.n.)
** M odernlik ve M üphem lik, Çev. İsmail Türkmen, Ayrıntı Yay., 2003. (y.h.n.)
160
A yşeg ü l Sabuktay
2. Burada Kabil’in kardeşinden söz etm iş olsa da Levinas (1989), ahlak, yakınlık
içinde tarif ettiği ben-başkası ilişkisindeki ‘başkası’nın akraba olm adığını özellikle
belirtmiştir.
161
B aum an Sosyolojisi
162
A yşegül S a buktay
163
B aum an Sosyolojisi
A yşegül Sabuktay
166
A yşegül S a buktay
“Adalet açısından belirli bir ölçüde şiddet gereklidir; ancak kişi adalet
ten söz ediyorsa yargıçlara olanak tanımak, kuramlara ve devlete olanak
tanımak, yalnızca yüz yüzelik düzeninde değil vatandaşlar dünyasında
yaşamak gereklidir” (Levinas, 1998: 105).
” Etiğin Tüketiciler D ünyasında Bir Şans Var mı?, Çev. Funda Çoban, D e Ki Yay., 2010.
(y.h.n.)
** Yaşam Sanatı, Çev. Akın Sarı, Versus Kitap, 2012. (y.h.n.)
167
B a u m a n Sosyolojisi
169
Kaynakça
Arendt, Hannah (1994), İnsanlık D urum u, İstanbul, İletişim.
Bauman, Zygmunt (1991), M odernity and Am bivalence, Cornell University
Press, N ew York.
Bauman, Zygmunt (1995), Life in Fragmants: Essays in Postmodern M ora
lity, Blackwell, Oxford & Cambridge.
Bauman, Zygmunt (1999), “The world inhospitable to Levinas”, Philosophy
Today; Yaz 1999; 43, 2; Arts & Humanities Full Text, s. 151.
Bauman, Zygmunt (2000), “A m I m y brothers keeper?”, European Journal o f
Social Work, Cilt: 3, Sayı: 1, s. 5-11 2000.
Bauman, Zygmunt (2005), Liquid Life, Polity Press, Cambridge.
Bauman, Zygmunt (2008), Does Ethics have a Chance in a World o f Consu
mers? Harvard University Press, Cambridge, Londra.
Bauman, Zygmunt (2008), The A r t o f Life, Polity, Cambridge & Malden.
Bauman, Zygmunt, Tester, K. (2001), Conversations with Zygmund Bau
man, Polity Press, Oxford.
Bracher, Nathan (2005), “Review article o f the book: Samuel Moyn, Origins
o f the Other: Emmanuel Levinas Between Revelation and Ethics, Ithaca
and Londra: Cornell University Press.” H-France Review, Cilt: 6 (Ağustos
2006), Sayı: 88. Texas A & M University, http://www.h-france.net/vol6re-
views/bracher.html, Erişim Tarihi: 20.02.2013.
Habermas, J. (1994), The Structural Transformation o f the Public Sphere,
Çev. Thomas Burger, Cambridge, MIT Press.
Levinas, Emmanuel (1969), Totality and Infinity, Çev. Alphonso Lingis, The
Hauge, Martinus Nijhoof.
Levinas, Emmanuel (1981), O therwise Than Being, or B eyond Essence, Çev.
Alphonso Lingis, The Hague, Martinus Nijhoof.
Levinas, Emmanuel (1989), “Judaism and the Present”, Der. S. Hand, The
Levinas Reader içinde, Oxford: Blackwell Publishers.
Levinas, Emmanuel (1993), “Text and Comm entary-Philosophy and the
Idea o f the Infinite”, Der. A. Paperzak, To the Other, West Lafayette, Pur
due University Press.
Levinas, Emmanuel (1994), Outside the Subject, Çev. Michael Smith. Cali
fornia, Stanford University Press.
Levinas, Emmanuel (1998), Entre-Nous: On Thinking-of-the-Other Em
manuel Levinas, Çev. Michael B. Smith 8c Barbara Harshav, European
Perspectives, N ew York: Columbia University Press.
170
I
Giriş
aum an, m odernite ve bürokrasi eleştirisini H olacaust üzerin
B den keskin bir dille ifade etm ektedir. Bauman, düzenliliği ve
hom ojenliği sağlama adına araçsal aklın ve bunun uzantısı olan
bürokratik yapının, “sapkın” gördüğü kim seleri dışladığım ve söz
konusu bürokratik aygıtın kişiyi ahlaki kaygılarından arındırdığı
nı ifade etmektedir. O, Holacaust üzerinden gerçekleştirilen “kö
tülüğün”, m odernitenin ü rü n ü bir bilim olan sosyoloji tarafından
yeterince ifade edilem ediğinin altını kalın çizgilerle çizmektedir.
O na göre bu, m oderniteden postm oderniteye evrilen kişinin, öte
kine karşı gerekli ilgi ve sorum luluğu nasıl gerçekleştireceğine dair
endişesini “hesaplaşmaya” dönüştürm ektedir. D urkheim ’ın viz
yonuna ve sosyoloji için bitm em iş çabasına geri dönen bu endişe,
171
İ
B a u m a n Sosyolojisi
172
T ahir Pekasil
Baum ana göre araçsal akıl, toplum sal eylemi hem ahlaktan
m u af tutm akta hem de onu adiaforize ederek etkinliğini teknik
başarıya indirgem ektedir. Örgütsel düzenlem eler ahlakdışı davra
nışı teşvik etm ediği gibi iyi olanı da desteklem em ektedir. Eylemin
sadece teknik değerlerle ölçülebilirliği esas alınm aktadır (2007:
277-288). Bürokratik örgütlenm e, eylemi adiaforize etmektedir.
M odernite, seçkinci karakteriyle toplum da m ükem m el bir birlik
telik tesis etm ek için iş bölüm ü, teknik rasyonalite ve b ü rokra
tikleşm e üzerinden bahçedeki ayrık otlarını tem izleyerek ahlaki
alanı inşaya yönelm iştir. Örgütsel yapılar aracılığıyla eylem lerin
sonuçları gayri şahsileştirilm ek suretiyle eylem in sorum luluğu,
bireyin elinden alınarak eylem, ahlaki kaygılardan soyutlamıştır.
B undan dolayı Baum an, “araçsal aklı” eylemi adiaforize ettiği için
reddetm ektedir (2011a: 155).
N egatif Teoloji
Bauman, etiği ontolojinin yerine ikâm e ederek “ben” ve “öte
ki” dikotom isinden hareketle özgürlüğe dayalı bir benlik yarat
m a azm inde olduğundan, m evcut Tanrı anlayışlarını reddederek
dini, kutsaldan ayırm aktadır. Dini, insanın çaresizliği ile ilişkilen-
dirirken dini k u ru m la n da grup üyelerine sağladıkları toplum sal
çekim gücüyle bağlantılı görmektedir. Baum an dini, postm odern
yansım alarıyla okum aya çalıştığından onu, köktenci din algı
sından hareketle postm odern dönem in haz toplayıcılarına karşı
şekillenen bir düşünce sistemi olarak göstermektedir. O na göre:
“Dinsel köktencilik, postm odernliğin hem keyiflerinden hem de
ıstıraplarından doğm uş ve hem başarılarının hem de endişeleri
n in m irasçısı olan m eşru bir çocuğudur” (2000: 262). O na göre
köktencilik, başarısız tüketicilere, yani yaşam ında yapm ası gere
ken tercihleri yapam ayarak seçim lerden korkan kim selerin sade
ce kendine güvenebileceğine inanan kişilere sunulan bir sığınak
tır. Köktencilik, m odernite öncesinden kalan bir hatıra değildir.
Aksine o, bireyin kendi kim liğini oluşturm ası ve kendi seçim leri
ni yapması gereken bir kültürde korku duyan kişiler için güvenli
bir sığınaktır. Bu öncüle dayalı olarak Bauman, postm odern to p
lum da çok sayıda dindar bireyin yer aldığı grupların var olm a
ya devam edeceğini ileri sürm ektedir. O nun; dini, köktencilikle
özdeşleştirm e eğilim inde olduğunu söyleyebiliriz. O nun yeni ve
173
B autnan Sosyolojisi
daha sıcak bir ahlaka doğru postm odern açıklıkla ilgili betim le
m elerine dayanarak bazı sosyologlar, postm odern toplum un as
lında m oderniteden daha çok, dine açık olduğunu iddia etm ekte
dir (Fursewth & Repstad, 2011: 136).
Flanagan (2010: 98), B aum anın sosyolojisine atıfla örtük teo
lojinin üç özelliğine dikkat çekmektedir.
174
T ahir Pekasil
175
B a u m a n Sosyolojisi
üzerinden bir etik çaba içerisinde olan Baum an, “ben” ve “öteki”
ilişkisinden hareketle postm odern etiği bir çıkış yolu olarak su n
m aktadır. Burada herhangi bir kılavuz ya da rehber olm adığından
kişinin kendi aklı, vicdanı, bilişsel uyanıklığı ve tecrübeleri öne
çıkm aktadır.
Yaratıcı/Doğurgan Etik
Bauman’a göre ahlaki benlikten önce hiçbir benlik yoktur.
Ahlak nihai, belirlenm em iş m evcudiyettir. Diğer bir ifadeyle a h
lak, eğer varsa ex nihilo (hiçlikten, boşluktan) yaratım edim idir
(2011a: 24). Bauman’ın, ahlakı belirlenm em iş m evcudiyet gören
bu anlayışı, ontolojiyi olum suzlam aktadır. Levinas’tan hareketle
etiği “varlık olarak değil, varlıktan daha iyi olm ak” anlam ında
görmektedir. A hlakın hiçbir zem ini olm adığını ileri süren Bau
m an, ahlakın; aşkınlık edim inde, kendini “varlığın gerçeklikleri”,
“d urum un olguları” üzerine yükselterek ve her ikisine de bağlı
olm ayarak doğacağını ve öleceğini söyler. O na göre personaya sa
hip bir kişi anlam ında değil, yüz olarak “öteki” ile karşılaşm ak aş-
kınlık edim idir. Ç ünkü varlık olm a sıfatıyla “öteki’ne ait olan her
şey, “yüz” olarak “öteki”nde yoktur. “Ö teki”nin benim üzerim de
iktidarı olamaz; böyle bir iktidarı varsa, artık bir yüz değil, onto-
lojik bir varlık haline gelir (Baum an, 2011a: 93-94). Bauman’ın,
Levinas’ın etik felsefesinden oldukça etkilendiği ve bu felsefeyi
daha da geliştirdiğini söyleyebiliriz:
“İlk felsefe bir etiktir... Etik ontolojiden önce gelir... Ahlaki ilişkiler var
lıktan önce gelir... Ahlaki durumun öncesi ontolojik olmayan bir önce
dir, ontolojinin müdahale etm ediği bir durumdur. Bu, müdahalenin
reddedildiği ve orada değilm iş gibi göz ardı edildiği bir durumdur. O n
tolojinin otoritesi, aynı zamanda ‘önce’ ve ‘sonra’ üzerindeki, ‘birlikte’ ve
‘tek başına’ üzerindeki otorite tanınmaz ve dayanak noktasını yitirir...
Ahlakın ‘öncesi ontolojinin yokluğuyla değil, rütbesinin düşürülmesiy
le ve tahttan indirilmesiyle kurulur. Ahlak varlığın bir aşkınlığıdır; daha
doğrusu ahlak böyle bir aşkınlık ihtimalidir” (Bauman, 201 la: 92-93).
176
T ahir Pekasil
177
B au m a n Sosyolojisi
178
T ahir Pekasil
180
T a h ir Pekasil
lık, bireysel ölüm lülük ile kolektif ölüm süzlük arasındaki m odern
diyalektiği, m illetin sergilediğinden çok daha net bir biçim de ser
gilediğini belirtm ektedir. O na göre m odernlik, insanı sonsuzluğa
götüren köprüleri kullanılam az hale getirmiştir. İnsanlar ancak
aile kurarak kalıcılıklarını sürdürebilirler (2012b: 44-48).
182
T ahir Pekasil
olarak din dışı kurum lara verdiğini dile getirm ektedir. O na göre
dinlerdeki vecd ve aşkınlık hallerine yönelik “zirve deneyim ler”,
kurum sal yapılarından ve dini bağlam larından soyutlanıp din dışı
kurum lara verilerek, tüketicinin nefsini okşam a adına herkesin
ulaşabileceği postm odern, laik versiyonuyla “dünyevi vecd” ve
“aşkınlığa” dönüştürülm üştür (2000: 257). Baum an, postm odern
zirve deneyim leri şöyle tasvir eder:
183
B aum an Sosyolojisi
Sonuç
Baum an’ın postm odern etik önerisi, Levinas’tan hareketle o n
toloji ile etiği ayıran, etiği ontolojinin yerine geçiren, “olması ge
rekeni” “o la n ’ın yerine ikâm e eden, ontoloji yerine etiği merkeze
alan bir “örtük/negatif teoloji”dir. Ontolojiyi olum suzlayan ve öte
kinin niteliklerine, iktidarına, itaate, sözleşmeye bağlı ahlakı red
dederek bir “negatif teoloji” inşa eden Bauman, dinlerdeki Tanrı
ile insan arasındaki aşkınlık edim ini “Ben” ile “öteki” arasındaki
edim e indirgem ektedir. Sözü edilen ilişkide, “yüz”, “aşk” ve “okşa
ma” m etaforlarıyla açıklanm aya çalışılan, “yakın ilişki” içerisinde
“öteki’nin sorum luluğunu alan (ben kardeşim in bakıcısıyım.) ve
kendini rehine olarak “öteki’ne veren yüksek bir fedakârlık ru
huyla “kam il” bir ahlakın “öteki” üzerinden gerçekleştirilm ek is
tendiği dünyevi b ir aşkınlık, vecd ve tinsellik göze çarpm aktadır.
184
T ahir Pekasil
186
T ahir Pekasil
Kaynakça
Bauman, Zygmunt (1997), Intim ations o f Postmodernity, Londra: Routledge.
Bauman, Zygmunt (2000), Postm odernlik ve Hoşnutsuzlukları, Çev. Ismail
Türkmen, Ayrıntı Yayınları, Istanbul.
Bauman, Zygmunt (2001), Parçalanmış H ayat Postmodern A hlak D enem ele
ri, Çev. İsmail Türkmen, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2003), M odernlik ve M üphem lik, Çev. İsmail Türkmen,
Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2007), M odernité ve Holocaust, Çev. Süha Sertabiboğlu,
Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2009), Sosyolojik D üşünm ek, Çev. Abdullah Yılmaz, Ay
rıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2011a), Postmodern Etik, Çev. Alev Türker, Ayrıntı Ya
yınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2011b), Bireyselleşmiş Toplum, Çev. Yavuz Alogan, Ay
rıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2012a), Ölüm lülük, Ö lüm süzlük ve Diğer H ayat Strate
jileri, Çev. Nurgül Demirdöven, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2012b), Siyaset Arayışı, Çev. Tuncay Birkan, Ayrıntı Ya
yınları, İstanbul.
Best, Steven & Kellner, Douglas (2011), Postmodern Teori: Eleştirel Soruş
turmalar, Çev. M ehmet Küçük, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Flanagan, Kieran (2010), “Bauman’s Implicit Theology”, B aum ans Challen
ge Sociological Issues fo r the 21st Century içinde, Der. Mark Davis & Keith
Tester, Hampshire: Palgrave Macmillan.
Fursewth, Inger & Repstad, Pal (2011), D in Sosyolojisine Giriş Klasik ve
Çağdaş Kuramlar, Çev. ve Notlar: İhsan Çapçıoğlu & Halil Aydınalp, Bir
leşik Yayınevi, Ankara.
Giddens, Anthony (2010), M odernliğin Sonuçları, Çev. Tuncay Birkan, Ay
rıntı Yayınları, İstanbul.
Flanagan, Kieran (2013), Bauman in the wilderness, httpwww.sociology.le-
eds.ac. uksiteszbifiles 201009Flanagan-Bauman-in-the-wilderness.pdf (Eri
şim Tarihi: 07.01.2013).
Kovel, Joel (2000), Tarih ve Tin: Özgürleşme Felsefesi Üzerine Bir İnceleme,
Çev. Hakan Pekinel, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
187
Akışkan Sınırlar:
Bir Modern İlişki Eleştirmeni Olarak Bauman*
Prof. D r. E rol G öka
c
V ^varpışm a yazarı J. G. Ballard (2004), kitabın giriş b ölüm ün
de günüm üzü tarif derken şunları dile getirmekteydi:
“20. yüzyılı egem enliği altına alan kâbusun akılla evliliğinden her za
mankinden daha belirsiz bir dünya doğdu. Yaşamımız 20. yüzyılın o
büyük, ikiz ana temasının egem enliği altındadır artık: Seks ve Paranoya.
Geleceği, sanki önüm üze sunulan çok çeşitli seçeneklerden biriymiş gibi
bugüne ekledik. Seçme şansımız artıyor; yaşam biçimleri, geziler, cinsel
189
B au m a n Sosyolojisi
Ballard gibi artık birçok yazar yepyeni bir dünya resm etm ekte
ve bu dünyayı yeni tü r bilim kurgu yapıtlarında ele almaktadırlar.
B allarda göre gündelik hayatımızı rüyadaym ışçasına yaşarsak in
sanlık olarak akıl hastalığının sınırlarında dolaştığımızı da itiraf
etm ek zorunda kalırız. Ballard’ın bu sanatçı sezinlemeleri, yaşa
nılan dünyanın cinsel deneyim ler de dahil olm ak üzere simülas-
yon (taklit) olduğunu ileri süren Jean Baudrillard (2003) ile uygar,
bilime dayalı bir görüntünün arkasında vahşi, kültür düşm anı bir
barbarlık çağını yaşadığımızı söyleyen Michel H enry (1996) gibi
düşünürlerin görüşleriyle çakışmaktadır. Bu tespitler, geçmişteki
nörotik arazlar yerine şim di artık kim lik ve kişilik sorunlarıyla
boğuşan vakalara bakm ak zorunda kaldıklarını söyleyen psikoloji
ve psikiyatri profesyonellerinin saptadıkları gerçeklerle de çakış
m aktadır. Eğer tüm bunlar, insanlığın yöneldiği ve bugünden tam
anlamıyla görem ediğim iz bir yönelim in işaretleriyse insan ruhunu
yepyeni psikolojik rahatsızlıkların beklediğini söyleyebiliriz. Böyle
bir dünyada cinsellikte ve insan ilişkilerinde giderek normalleştiği
öne sürülen vahşetin bile kabul edilemeyecek biçim lerinden m ü
teşekkil, yeni psikolojik rahatsızlıklar gündem e gelebilir.
Sorunu insan ilişkileri ölçeğinde ele alan bir dev düşünürün
rehberliğinde, yaşantım ızın insan ilişkileri açısından ne durum da
olduğuna bakarsak daha net gözlemlere tanık olabiliriz. Zygmunt
Baum an ve “A kışkan A şk” (2012) kitabını kast ediyoruz. D oksanı
na m erdiven dayayan büyük düşünür Bauman, henüz aram ızdan
ayrılm adan yazdığı belki de son kitabında, işini gücünü, kapıyı
çalm ak üzere olan ölüm ü boş verip bizi aşk ve kadın-erkek iliş
kileri konusunda uyarm ayı görev biliyor. Diyor ki, kam usal insan
çökm üştür. Politik kategorileri psikolojik kategorilere indirgeyen
190
Erol Göka
194
Erol Göka
“Hisseler satın alıyorsunuz ve onları bir değer artışı görülene dek eliniz
de tutuyorsunuz, sonra kârlar düşer düşmez ya da başka hisseler yüksek
bir gelir habercisi olduğunda çabucak satıyorsunuz; bütün numara, uy
gun anı kaçırmamakta” (2012: 24).
“Eksiksiz çeşit arasından seçim yapabilmek yerine tek bir malla kendile
rini sıkışmış bulanların da vay haline! Bu insanlar tüketiciler toplumun-
dan dışlanmışlardır; kusurlu, uygunsuz ve yeteneksiz tüketicilerdir, tek
kelimeyle şapa oturanlardır; tüketiciler şöleninin bolluğu ortasında kadi
di çıkmış açlardır” (Bauman, 2012: 69).
196
Erol Göka
Önce m ahrem iyetim izi dalgıç giysisi gibi taşıdığım ız zam anlar
geldi. Beklenm edik bir karşılaşmaya yol açm am ak için her şeyi
yaptık. Ama ardından m ahrem iyet suları hızla soğudu, evlerimiz
yum uşacık m ahrem iyet adaları, aşkın ve dostluğun paylaşılan te
neffüs avlusu olm aktan çıktılar. Kendi evlerim izde sipere yattık,
kendim izi odalarım ıza kilitledik. Ev, tüm aile üyelerinin ayrı ayrı,
yan yana yaşayabildikleri, çok amaçlı bir eğlence m erkezi oldu.
Elektroniğin yönettiği sanal yakınlık zam anları çıktı, geldi. Sanal
yakınlığı gerçek yakınlığa tercih etmeye başladık. “Tek başına
olmak, elinin altında bulunan cep telefonuyla odaya kapanm ak,
evin ortak alanını paylaşm aktan daha az riskli ve daha em in”
(Bauman, 2012: 87) olarak algılandı. İnternet üzerinden partner
bulm ak da m üm kündü. Üstelik m ektupla gönderilm iş, üzerinde
“satın alm a zorunluluğum uz yoktur”, “m em nun kalm azsanız ü rü
nü iade edebilirsiniz” gibi ifadeler bulunan bir satış kataloğuna
bakar gibi seçebilirsiniz partnerinizi. Tek sorun onun da tercihini
aynı kolaylıkla sizden yana yapmasıdır. Alışveriş m erkezlerinin
daha fazla kâr amacıyla her gün yaptıkları şeyi, siber buluşm alar
partner pazarlığı için gerçekleştirirler. Sanal yakınlığa yalnızca bir
düğm eye basarak son verilebilir, bir elektronik postaya (e-mail)
cevap verm em ekten daha kolay bir şey yoktur. Oysa sanal yakın
lık yükseldikçe gerçek insani bağlar sıklaşır ve yoğunlaşır; am a bir
yandan da kısa ve işe yaram az hale gelirler. Bağlı olmak, gerçek
bir ilişkiye angaje olm aktan çok daha az m asraflıdır; am a bağların
inşası ve beslenm esi anlam ında da daha az üreticidir. Bu nedenle
sanal yakınlığa dayalı ilişkiler kuran günüm üz gençlerinin gerçek
sosyallik kapasitesi olm adığından, üstelik bundan da telaşa kapıl
m adıklarından söz ediliyor. Sanal yakınlık; dayanışm anın, duy
gudaşlığın, paylaşm anın, karşılıklı yardım laşm a ve sem patinin
olm adığı tüketim toplum unu da kolaylaştırıyor. Sanal yakınlığın
dayanışm adan habersiz, güvensiz ağında tutunm aya çalışanlar,
yalnızca tüketim zevki ya da yoldaşı olabilirler.
Güçlü ve sağlıklı ilişkilere karşı m ayınlarla döşeli bu dünya
da, insanlar yine de insan olm alarından gelen şevkle hayatın tüm
insanlara verdiği iki çıpayı da kullanm ak isterler. “Hepim iz belir
sizlik um m anında, güvenlik adacıkları üzerinde kurtuluş ararız”
(Bauman, 2012: 42). Bunlar sevdiğimiz ve sevilmeyi arzuladığı
m ız bir eş ve ona ait olm am ızı ve itaat etm em izi isteyen aile kabi
lesidir. Bu iki çıpadan da vazgeçemediğim iz için, onları birbirine
197
B aum an Sosyolojisi
i
B aum an Sosyolojisi
çalışm anın yazarı olsa da insan ilişkileri anlam ında tam bir, m o
dern insan savunucusudur. O na göre m odernlikle birlikte, top
lumsal yaşam ın yalnızca kendisi değil, eskiden “doğa” adı verilen
şey de toplum sal olarak düzenlenm iş sistem lerin hükm ü altına
girmiştir. Yaşanan m ahrem iyet dönüşüm ü nedeniyle cinsellik çok
önem li hale gelmiştir. Üreme, bir zam anlar doğanın bir parçası ve
heteroseksüel etkinlik kaçınılm az olarak o nun odak noktasıyken,
cinselliğin önem i artarken heteroseksüellik her şeyin değerlendi
rildiği bir standart olm aktan çıkmış, elbette bu arada aşk da de
ğişmiştir.
Giddens, elbette “tutkulu aşk”ın insanlık tarihinin her döne
m inde insanların başına gelmiş evrensel bir olgu olduğunu düşü
nür. O nun karşı çıktığı, evrensel bir olgu olan tutkulu aşk değil;
Batı’d a rom anın bir edebiyat tü rü olarak ortaya çıkmasıyla aynı
dönem de görülen, yüceliğe dayalı bir anlatıya yaslanm ış olan “ro
m antik aşk”tır. R om antik aşk, kültüreldir ve yalnızca Batı kültü
rüne özgüdür. Giddens, Batı kültürüne özgü bu rom antik aşkı,
çekirdek ailenin, çocukluğun ve anneliğin sosyolojik birer kate
gori olarak ortaya çıkmasıyla birlikte evin m erkezinin babanın
otoritesinden annenin sevgisine kayması ve kadının evdeki tabii
ve dış dünyadan kopm uş konum uyla ilişkilendirir. Bu durum da
rom antik aşkı, kadının toplum sal hayattan kopm asından kaynak
lanan eksikliğin ötekinin fantezideki varlığıyla giderilm esi olarak
açıklar. Bir eksikliğin telafi çabası olduğu için Batılı rom antik aşk,
hastalıklıdır.
M odern zam anlarda ortaya çıkan değişimleri birçok nokta
da olum lu bulan ve savunan Giddens, özellikle gönül işlerinde
uzm anlaşm ış kadını çalışma hayatına, kamusal alana çıkartarak
insan ilişkilerin bam başka im kânlar sağlaması, aşkın doğasında
değişiklik yapması, “ilişki” terim i ortaya çıkarm ası nedeniyle m o
dernlik hayranıdır. M odernlik, bir kadın hareketidir; bizatihi ka
dınlar, m ahrem iyetin dönüşüm ü sürecini yönetm ektedirler. Ka
dın, toplum sal hayata katılıp cinsel bakım dan özgürleştikçe, eski
zam anların hastalıklı rom antik aşk ideallerini parçalam aktadır.
Kadınların duygu devrim ciliği sayesinde insanlar; din, gelenek
gibi dışsal anlam kaynaklarının yerine, ilişkilerine kendilerinin
anlam verm esi gerektiğini kavram aktadırlar. K adınların öncülü
ğünü üstlendiği m odern dünyada, artık eski zam anların hastalıklı
rom antik aşkının yerine, ötekine açılmaya dayanan, kişiyi değil
200
Erol Göka
202
Erol Göka
205
Kaynakça
Ballard, James Graham (2004), Çarpışma, Çev. Nurgül Demirdöven, Ayrın
tı Yayınları, İstanbul.
Baudrillard, Jean (2003), Sim ulakrlar ve Sim ulasyon, Çev. Oğuz Adanır,
Doğu Batı, Ankara.
Bauman, Zygmunt (2012), A kışkan Aşk, Çev. Işık Ergüden, Versus Yayınla
rı, İstanbul.
Giddens, A nthony (2010), M ahrem iyetin D önüşüm ü: M odern Toplumlarda
Cinsellik, A şk ve Erotizm, Çev. İdris Şahin, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Giddens, A nthony (2012), M odernliğin Sonuçları, Çev. Ersin Kuşdil, Ayrın
tı Yayınları, İstanbul.
Göka, Erol (2010), A şk Her Şeyi Affederse: Teknomedyatik D ünyada A şk ve
Ahlak. A ID S ve 3G Günlerinde A şk ve İlişkiler, Timaş Yayınları, İstanbul.
Göka, Erol (2008), H ayata ve Aşka: A şkın Eski Zam anlarda Yaşananı mı,
Zam anesi m i Makbul?, Aşina Kitaplar, Ankara.
Henry, Micheal (1996), Barbarlık, Çev. Işık Ergüden, Ayrıntı Yayınları, İs
tanbul.
May, Rollo (2010), A şk ve İrade, Çev. Yudit Namer, Okuyan Us Yayınları,
İstanbul.
Sigusch, Volkmar (1998), The Neosexual Revolution, Archives o f Sexual Be
haviour, 4, s. 331-359.
IV
Politika
Modernliğin Büyük Günahı: Holocaust
Yrd. Doç. Dr. Oğuzharı Göktolga
Neden Yahudiler?
Giriş bölüm ünde de belirttiğim iz gibi Bauman’a göre Holoca
ust, kusursuza ulaşm anın m üm kün olduğunu öngören m o d ern i
tenin bir neticesidir. Holocaust, Nazi yönetim i tarafından kusur
suz toplum a ulaşm ak için gerçekleştirilm iştir (Bauman, 2007: 34).
Ancak, H olocaust’un bir araç olarak irdelenm esinden önce, Yahu-
dilerin neden yok edilmesi gereken bir hedef olarak belirlendikle
rinin tespit edilm esi gerekmektedir. Bauman, bu d u ru m u n temel
nedeni olarak Yahudilerin ulusluğun temel ayrım ı olan “biz” ve
onlar” ayrım ını im kânsızlaştırm asını gösterm ektedir (Bauman,
2007: 77). Toplumsal kim liklerin oluşm asında biz-onlar ayrımı
oldukça önem lidir. Bireylerin “biz”lik üzerinden özsaygılarını,
211
B au m a n Sosyolojisi
213
B au m a n Sosyolojisi
67). A ncak bu, Baum an’ın m oderniteye karşıt olduğu anlam ına
gelmez. Nitekim Bauman, m odernite karşısında yapılması ge
rekenin, m oderniteyi idam sehpasına çıkarıp asm ak değil, m o
dernite idealinde eksik olan ahlaki vicdanı gerçekleştirebilmek
olduğunu söyler. Bauman, insanın çıktığı m acera içinde kendi
bilincine varan bir uygarlık noktası olarak m odernitenin, kendi
sinden öncekilere yönelttiği eleştiriler bağlam ında onlar gibi aynı
üstenci bakışla bireyin bü tün yaşam alanlarını belirlem e iddiasın
dan vazgeçerek, bireye kazandırdığı özerklik, özgürlük ve eleştirel
akıl yanında ahlaki bir sorum luluk da kazandırm ası gerektiğini
vurgulam aya çalışm aktadır (Boz, 2008: 62).
Bauman’ın m oderniteye ve m odern devlete ilişkin genel bakış
açısına kısaca değindikten sonra Holocaust’un m odernitede ortaya
çıkma nedenlerine dönecek olursak, Bauman’ın m odernite-H olo-
caust ilişkisini bir ana nedene bağladığı görülmektedir. Bu nedeni
“m odernitenin kusursuzluk ve düzen arayışı” olarak adlandırabili
riz. Baumaria göre bilim, aydınlanmayla birlikte gerçekliğin insan
plan ve tasarım larına göre yeniden biçimlendirilm esinde m üthiş
bir güç sunan araç olarak görülm üştür (Bauman, 2007: 102). N i
tekim Aydınlanma dönem inde “akıF’ın algılanışındaki değişim
dikkat çekicidir. Akıl, Aydınlanmayla birlikte artık “araçsal akıl”dır.
Araçsal akıl, dünyayı sadece ondan insan amaçları için istifade et
m ek maksadıyla bilmeyi hedefleyen bir rasyonalite biçim idir (Kah
ram an, 2002:17). Başka bir ifadeyle araçsal akıl, bir kim senin kendi
emeğine, arzularına etkili bir biçimde ulaşm ak için kullandığı akıl
tü rü olup stratejilerden kuruludur (Vergin, 2008: 305).
Holocaust’u m odernlikle birlikte anm am ıza neden olan bir
diğer özellik, m odernizm e özgü olan sosyal m ühendislik çalış
m alarının soykırım da ifade bulm asıdır. M odernlik koşullarında
toplum sal sınırlar inşa etm e kaygısı ve bu kaygının bir yansım ası
olarak ortaya çıkan düzenlem e refleksi, ideal yaşam tasarım larıyla
son bulur (Demir, 2007: 31). Bilimin ve araçsal aklın gücüne da
yalı bu yaklaşım, m odern dönem de toplum a ilişkin bakış açısını
da etkilem ektedir. Bu yaklaşım da toplum , yönetilecek bir nesne,
çözülmesi gereken sorunlardan müteşekkil, kontrol edilip yeni
den tasarlanabilecek doğal bir yapı olarak görülm ektedir. Adeta
bir “toplum m ühendisliği” söz konusudur (Bauman, 2007: 34).
M odern soykırım da kusursuz toplum taslağına uygun bir to p
lum sal düzeni sağlamaya çalışm ak anlam ına gelen sosyal m ühen-
215
B aum a tı Sosyolojisi
dişliğin bir ürünüdür. “Toplum u revize etm ekten öte, daha hızlı
ve radikal hedefler seçilmelidir: Toplum yeniden oluşturulabilir,
bilimsel olarak tasarlanm ış genel bir plana uym aya zorlanabilir
ve tüm bunlar yapılm alıdır” (Bauman, 2007: 129). Yine Bauman’a
göre m odern kültürün tem elinde, doğaya karşı duyulan düzen
sizlik hissi vardır. M odern kültür kedisini daha iyi, dolayısıyla ya
pay bir düzene duyduğu özlemle tanım lar (Bauman, 2007: 129).
Bu yaklaşım, m odern insanın evrendeki tüm öğeleri kendisiyle
olan ilgisine göre sınıflandırm asına yol açmıştır. M odern insan
için tüm eylem ler araçsaldır ve tüm nesneler de ya başarılar ya da
engellerden ibarettir (Bauman, 2007: 130).
M ükem m elin, kusursuzluğun yaşanabilm esi için kusurların
tem izlenmesi, ortadan kaldırılm ası gerekmektedir. Baum an, m o
dern insanın kusursuzluğu yakalam a düşüncesini ve bu yoldaki
uygulam alarını bahçe-bahçıvan m etaforuyla anlatm aya çalışmış
tır. M odern kültürü bir bahçe kültürüne benzeten Bauman, bir
bahçıvan için yabani otlar, oldukları şey olm alarından çok; güzel,
düzenli bir bahçenin oluşturulm asını engelledikleri için ölm eli
dirler, dem ektedir (Bauman, 2007: 130). Yine bir bahçıvan için
bahçeyi yabani otlardan tem izlem ek yıkıcı değil, yapıcı bir etkin
liktir ve B aum ana göre toplum u bir bahçe gibi gören tüm yakla
şımlar, toplum sal varlığın bazı bölüm lerini yabani otlar olarak n i
teleme eğilim indedirler (Bauman, 2007: 130). Yahudiler de Nazi
yöneticilerine göre m ükem m elin önündeki engeldi: Kusursuz bir
dünyayı yakalayam am am ızın önündeki engel (Bauman, 2007:
109). Baum an m bu yaklaşımı, yaratm a ve yok etm enin uygarlığın
birbirinden ayrılmaz iki yönü olduğu şeklindeki daha genel bir
algısının tezahürü olsa gerek (Bauman, 2007: 23).
216
O ğuzhan Göktolga
219
B au m a n Sosyolojisi
221
B a u m a n Sosyolojisi
223
B a u m a n Sosyolojisi
ğil, gerekli koşulu olduğunu ifade eder (Bauman, 2007: 28). Yine
çalışm anın devam ında soykırım ı tüm üyle tasarlanm ış, tüm üyle
denetim altına alınm ış bir dünyaya yönelen dürtülerin denetim
den çıkıp vahşileştiği andaki yan ü rü n olarak değerlendirm ekte
dir (Bauman, 2007: 131). Böyle bir d urum u Baum an, M ilgram’ın
deneylerinden yola çıkarak tek amaçlı, kesin ve rakipsiz bir otori
te kaynağıyla karşılaşm anın bir sonucu olarak görm ektedir (Ba
um an, 2007: 221). Bu d urum u elim ine etm enin yolu da birbirini
geçersiz kılan karşı baskıların çokluğudur. Yani, toplum sal özerk
liğin ve dolayısıyla onun yansım ası olan siyasal çoğunluğun m ev
cudiyetidir.
224
O ğuzhan Göktolga
Kaynakça
Bauer, Yehuda (2002), Soykırımı Yeniden D üşünm ek, Çev. Orhun Yakın,
Phoenix Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2003), M odernlik ve M üphem lik, Çev. İsmail Türkmen,
Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2006), Sosyolojik D üşünm ek, Çev. Abdullah Yılmaz,
Ayrıntı Yayınları, 5. Basım, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2007), M odernite ve Holocaust, Çev. Süha Sertabiboğlu,
Versus Kitap, İstanbul.
Boz, Cenk (2010), Z ygm unt B aum an Bağlam ında Küreselleşen M odernite-
nin Açm azları, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi SBE, Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi.
Coşkun, Bayram & Asunakutlu, Tuncer, M a x Weber ve Bürokrasi D üşünce
si, http://www.asunakutlu.com/tncr/weber.pdf
Demir, İsa (2007), “Bauman’ın M odernizm Eleştirisi ve Eleştirinin İki Bo
yutu: Holocaust ve Çalışma Etiği”, Sosyoloji Notları, Eylül, s. 36-48.
Demirtaş, H. Andaç (2003), “Sosyal Kimlik Kuramı, Temel Kavram ve Var
sayımlar”, İletişim Araştırmaları, Yıl: 1, Sayı: 1, s. 123-144.
D u gay, Paul; “Is Baumans bureau Weber’s bureau?: a com m ent”, British Jo
urnal o f Sociology, Cilt: 50, Sayı: 4, s. 575-587.
The British Journal o f Sociology, A m m e İdaresi Dergisi, 8 (1) Mart, s. 47-75.
Gümüş, Özlem (2008), Kültür, Değerler, Kişilik ve Yasal İdeoloji Arasındaki
İlişkiler: Kültürlerarası Bir Karşılaştırma (Türkiye-ABD), Ankara Üniver
sitesi SBE, Yayımlanmamış Doktora Tezi.
Hamilton, Peter (1996), “The Enlightenment and the Birth o f Social Scien
ce”, The Formations o f M odernity, Der. Stuart Hall, Bram Gieben, Oxford/
Cambridge, Polity Press in association with the Open University Press, s.
17-70.
Kahraman, Hasan Bülent (2002), Postmodernite He M odernite Arasında
Türkiye, 1980 Sonrası Zihinsel, Toplumsal, Siyasal D önüşüm , Everest Ya
yınları, İstanbul.
Kakaliçoğlu, Cevahir; “Küreselleşmenin Ahlaki Serencamı: Değerlerin Tü
ketimi”, Turgut Ö zal Uluslararası E konom i ve Siyaset Kongresi II e-kitap, s.
357-365.
Kodal, Numan (2003), Z ygm unt B aum an’d a Politika ve Etik, Ankara Üniver
sitesi SBE, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
O’kane, Rosemary H.T., “Modernity, the Holocaust and Politics”, Econom y
a nd Society, Sayı: 26:1, s. 43-61.
Özkiraz, Ahm et (2003), M odernleşm e Teorileri ve Postmodern D u ru m , Çiz
gi Kitabevi.
225
Şan, Mustafa Kemal (2006), “Zygmunt Bauman: M odernlik ve Postmoder-
lik Arasında Bir Sosyolog”, Sosyoloji Dergisi, 3. Dizi, 11. Sayı, İstanbul
Üniv. Edeb. Fak. Yay., İstanbul, s. 63-91.
Türk, Duygu; “Levinas’ta Etik ve Siyaset: “Kardeşlik, Tutsaklık, Eşitsizlik”,
Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik, 1. Uluslararası Felsefe Kongresi, Uludağ
Üniversitesi, Bursa, s. 337-348.
Vergin, Nur (2008), Siyasetin Sosyolojisi, Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar,
6. Baskı, Doğan Kitap, İstanbul.
Türdeşleştirme Projesinin Müphem Cüzü:
Dersim, Devlet Raporları ve Kartografik Şiddet
Yrd. Doç. Dr. Güney Çeğin
227
B aum a n Sosyolojisi
***
228
G üney Çeğin
“Düzen, kaos olmayan şeydir; kaos ise düzenli olmayan şeydir. Düzen
ve kaos m odern ikizlerdir... İşte biz, düzen ve kaos çatallaşmasından
önce varolan bu düşüncesiz ve dikkatsiz dünyayı kendi terimleriyle ta
nımlamakta zorlanıyoruz. Onu kavramak için genelde olumsuzlamalar-
dan medet umuyoruz: Büyük ihtimalle bu dünya, kendisini bizim
tanımlamalarımızla tanıyamazdı” (Bauman, 2003: 14).
“Düzenin ötekisi olan kaos, salt olumsuzluktur. Bu, düzenin olmak iste
diği her şeyin reddidir. İşte düzenin olumluluğu, kendisini bu olum suz
luğa karşı kurar. Ancak kaosun olumsuzluğu, düzenin kendisini
kuruşunun bir sonucudur: Düzenin oluşumunun yan etkisi, artığı; fakat
aynı zamanda da düzenin olabilirliğinin olmazsa olmaz koşuludur. Ka
osun olumsuzluğu olmazsa düzenin olumluluğu da olmaz. Kaos olm a
dan düzen olmaz” (Bauman, 2003: 17).
18). Buna karşın çok anlamlılık, zihinsel uyum suzluk ve olum sal
lık gibi terim ler, m odern aklın ötekileridir. Burada m üphem ola
n ın tanım lanm asına karşı bir direniş söz konusudur ki bu durum ,
iktidar konfıgürasyonuna sınırlar çizer. Direniş, düzenin boş yere
içermeye çalıştığı akışkanlığı inatla hatırlatm ış olur. Toplumsal-
entelektüel sistem in teorisyen ve pratisyenlerinin başını ağrıtan
m üphem liklerin çoğu da bu eksende özerkliğin kendine has göre-
liğini bastırm a çabalarının sonucudur (Bauman, 2003: 26).
***
“Her yıl belirli bir zamanda, her bir yere ait zenginlik ve yoksulluk ra
kamları ile toplamda ve bölge bazında, sahip olduğu bütün kaynaklarla
birlikte tebaasının sayısını; asilzadelerinin ve tüm din adamlarının, res
mi görevlilerinin, Katoliklerin ve diğer dinlerden olanların sayısını, her
biri kendi ikâmetlerine göre ayrılmış olarak bilmekten büyük bir m em
nuniyet duymaz mıydı Kral? Başında olduğu büyük krallığın şimdiki ve
geçmişteki halini kendi makamından bir saatlik bir süre içinde teftiş
edebilmek ve azametini, zenginliğini ve gücünü oluşturan şeyi kesin
olarak bilebilmek, onun için yararlı ve gerekli bir zevk olm az mıydı?”
(2008: 27).
***
233
B aum a n Sosyolojisi
K urucu kadro, bölgeyle ilk tem asını D ersim lilerin Alevi kim
likleri hasebiyle katılm adıkları Şeyh Sait isyanından sonra tesis
eder. Naşit Hakkı Uluğ’un ilk baskısı 1939 yılında yapılabilen
234
G üney Çeğin
* * *
235
B au m a n Sosyolojisi
3. Daha detaylı bir tartışma için bkz. Hamit Bozarslan, “İfade Ö zgürlüğünün Beri
sinde ve Ö tesinde”, (der.) T. Koçak, T. D oğan, Z. Kutulada, Türkiye’d e İfade Ö zgürlü
ğü, İstanbul, 2009, s. 274-281 (http://www.bgst.org/keab/H B20071218).
237
B aum atı Sosyolojisi
“Kızılbaş, Sünni Müslüman’ı sevmez, bir kin besler, onun ezelden düş
manıdır. Sünnileri rumi diye anar. Kızılbaş ilahi kuvvetin hamili bulun
duğunu ve imamlarının Sünniler elinde işkence ile öldüğüne itikat
ederler. Bunun için Sünnilere düşmandır. Bu o kadar ileri gelmiştir ki
Kızılbaş Türk ile Sünni ve Kürt ile Kızılbaş kelimesini aynı telakki eder.
Dersim Alevileri de tıpkı Sivas, Tokat, Canik, Afyon Alevileri gibi (Var
ma yezidin yanına, siner kokusu tenine.) sünniyi tahkir eder. Yezidi
Türk bilirler evlerinde zaza dili ile dillenen bu insanların aslen ve neslen
Türk olduklarına dair şimdiye kadar getirdiğimiz delillere bile lüzum
yoktur. Bunlar halü hareketleriyle kendilerinin Türk camiasından o l
238
G üney Çeğin
“Dersim halkı içine daha fazla nüfuz edilir ve bunların kendi dilleri ile
hatıraları yoklanır ve haritacıların tamamıyla tespit edemedikleri dağ,
dere, tepe isimleri birer birer anlaşılırsa Dersimlilerin ilk sakinlerinin
de tamamen Türk nesline mensup oldukları anlaşılır” (Dersim Jandar
ma Umum Kumandanlığı Raporu, 2010: 79).
5. M esela Koçgiri aşiretine dair dile getirilen “hükümete temayülleri” kısm ı yazım ı
zın problematiği açısından biçilm iş kaftan: “Koçgiri hadisesini yapmışlardır. Alişan
337 senesinde Dersim’i isyan ettirmek için Dersim’e geçm işken tedip olunmuştur.
Sinmiş bir vaziyette iseler de itimat edilm ez. Bu aşiret dahilinde kuvvetli tesanüt ve
reislerine mer butiyet hissi mevcuttur. Kürtçülük cereyanı Koçgiriler arasında tam a
m en mevcuttur. Çapulculukla taayyüş ederler. Şekavet bu aşiretin en başta gelen
sanatlarıdır. Tevarihi m uhtelifede birçok defa isyan etmişlerdir” (D ersim Jandarm a
U m um K um andanlığı R aporu, 2010: 116).
6. Rapordaki kim i yöntem lerin Fevzi Çakmak’ın raporunun uzantısı gibi durduğu
söylenebilir: “Dersim li okşamakla kazanılmaz. Silahlı güçlerin müdahalesi Der-
sim’liye daha çok etki yapar ve ıslahın esasını teşkil eder. Dersim öncelikle koloni
gibi düşünülm eli, Türk toplum u içinde Kürtlük eritilmeli, ondan sonra giderek öz
Türk hukuku uygulanmalıdır”. Raporlar için bkz. D ersim (1998), s.181 vd, Reşat
Hâili, c.II, s.131 vd. Aktaran Baki Öz, D ersim Olayı, s .156,157.
239
B a u m a n Sosyolojisi
D ört num aralı m ıntıkanın kapsam ına bizzat D ersim girm iştir
ki hikâyenin bu n d an sonraki kısm ı hepim izin m alum udur. Böl
geye girişilecek nihai tenkil eylemi için rejim, D ersim coğrafya
sında özerkliğini kısm en elde etm iş ve 1936dan sonra harekâta
başlamıştır. Uzm anlarca hazırlanm ış raporun son olarak iki özel
liğine daha vurgu yapm ak şart: Jandarm anın hazırladığı rapor,
Doğu ve Güneydoğu A nadolu konusunda yapılmış önceki ça
lışm alara da değindiği için daha etkili olmuştur. Bölgeye ilişkin
çalışmalar, 1896da A nadolu M üfettişi Um um isi M areşal Şakir
Paşanın yazışmalarıyla başlayıp, Cum huriyet devrinde de a rta
rak devam etm iştir.7 Naşit H akkı Uluğ’un 12 Tem m uz 1925’te
Diyarbakır üzerine başlayan raporlar silsilesi, Burhan U lutanın
7. Osmanlı dönem i Dersim raporlarının ana hatları ise kısaca şöyle özetlenebilir:
Dersim askeri yönetim le yönetilmelidir; çünkü silahlı, cahil, eşkıya, çapulcu, soy
guncu ve itaatsiz olup çeperdeki Türk kom şularını soygun ve hırsızlık yolu ile taciz
etmektedir. Ancak ve ancak silah zoru ve askeri hareketle yola getirilmesi müm kün
olan Dersimliler, özbeöz Türk olsalar da Kürtleşme eğilim i içindedirler.
240
G üney Çeğin
* * *
241
Kaynakça
Akgül, Suat, (1992), Yakın Tarihimizde Dersim İsyanları ve Gerçekler, Boğa
ziçi Yayınları, İstanbul.
Aslan, Şükrü, (2011), “Kitlesel Yerinden Edilme Vakasının Siyasal Arkapla-
nı Üzerine Tartışmalar: 1938 ve Dersim/Tunceli”, Dipnot.
Bauman, Zygmunt, (2003), M odernlik ve M üphem lik, Çev. İsmail Türkmen,
Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bozarslan, Hamit, (2004), Türkiye’nin M odern Tarihi, Çev. Heval Bucak,
Avesta Yayınları, İstanbul.
Bozarslan, Hamit, (2009), “İfade Özgürlüğünün Berisinde ve Ötesinde”,
Der. T. Koçak 8c T. Doğan 8c Z. Kutulada), Türkiye’d e İfade Özgürlüğü, İs
tanbul, (http:// www.bgst.org/keab/HB20071218).
Bruinessen, Martin Van, (2009), Kürtlük, Türklük, Alevilik: E tnik ve Dinsel
K im lik M ücadeleleri, İletişim Yayınları, İstanbul.
Bulut, Faik, (2005), Dersim Raporları, Evrensel Basım Yayınları, İstanbul.
Dersim Jandarm a U m um Kum andanlığı Raporu, 2010.
N eocleous, Mark, (2003), “O ff the Map-On Violence and Cartography”, Eu-
ropean Journal ofSocial Theory, 6(4).
Neocleous, Mark, (2006), Toplumsal D üzenin İnşası Polis Erkinin Eleştirisi,
Çev. Ahm et Bekmen, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, İstanbul.
Neocleous, Mark, (2012), Güvenlik, Şiddet ve Savaş, Çev. Ersin Embel, Gül
Çorbacıoğlu, D ipnot Yayınları, Ankara.
Scott, James C., (2008), D evlet Gibi Görmek, Çev. Nil Erdoğan, Versus Ya
yınları, İstanbul.
Uluğ, Naşit Hakkı, (2007), Tunceli M edeniyete Açılıyor, Kaynak Yayınları,
İstanbul.
Yüksel, Murat, (2010), “Erken Cumhuriyet D önem i Türkiye’sinde Güvenlik
Siyaseti ve N üfus Politikaları” Tarihsel Perspektiften Türkiye’de Güvenlik
Siyaseti, Ordu ve Devlet, Der. Evren Balta 8c İsmet Akça, İstanbul Bilgi
Üniversitesi Yayınları, İstanbul.
242
Panoptikon’dan Sinoptikon’a:
Öteki İçin/Kadar Özgürlük
A rş. Gör. M u s ta fa D e m irta ş
243
B aum an Sosyolojisi
245
B au m atı Sosyolojisi
246
M u sta fa D em irtaş
247
t
B au m a n Sosyolojisi
248
M u sta fa D em irtaş
249
B aum a n Sosyolojisi
7. Bauman ifade ettiği biçim iyle dile getirm ek gerekirse: “Dünün özgür entelektüel
leri; üniversite hocası, hüküm et danışmam , savaş ve refah bürokrasilerinin uzman
ve memurları oldular. Evrenselliğin şövalyeleri; hastane, okul, opera ve araştırma
enstitülerinin bekçileri oldular. Fonların, işlerin, maaşların ve yasaların adamı oldu
lar. Kendilerini yabancılara dönüştüren toplum a karşı tek vücut bir m uhalefet yap
mayı bırakalı çok oldu bu insanlar. Artık bir konuda aynı tavrı sergiledikleri pek
görülmüyor; tabii, uzm anın kendi uzm anlık alanını yönetm e hakkı tehlikeye girm e
diği sürece. H epsinin dayanışma sergilediği bu tek konu dışında birleştikleri çok az
konu varken ayrıldıkları konu sayısı çok fazla” (Bauman, 2003:122).
8. Bauman, M annheim ’in yüzergezer, yabancılaşmış ve sürekli kendisini sorgulayan
entelektüelinin, her ne kadar günüm üzde artık gerçekten bir istisna haline gelmiş
olsa da tamamen ortadan kaybolmadığına inanmaktadır. Bu entelektüel tipin, ken
disinden fazlasıyla m em nun meslektaşlarıyla, akademik bilimle, yerleşik akılla ve
bürokratikleşmiş bilgiyle savaştığım belirtmektedir. Bunun kesinlikle doğru olduğu
nu kabul etmekle birlikte, bu entelektüel tipin, bürokratikleşmiş ve piyasalaşmış bir
akademi dünyasında her geçen gün daha da belirsiz bir konuma büründüğünü vur
gulamak gerekiyor.
251
B a u m a n Sosyolojisi
252
M u sta fa D em irtaş
göre etik, evrensel kurallar biçim inde yer alan ahlakın yasal bir
kod olarak biçim lenm esinden dolayı bir m eta-ahlaklılıktır (C ro
ne, 2008:61). Baum anda etiğin m odern kavram ıyla ilgili problem
de aslında, onun yasalara, kurallara ve norm lara indirgenm esinde
y atm ak tad ır.10
Baum an, m odern bürokrasi içerisinde tanrılaştırılan m odern
etik kavram ının karşısına esin kaynağını büyük ölçüde E m m a
nuel Levinasdan aldığı alternatif bir “ahlak” kavram ını koyar.
Postm odern anlayış içerisinde ahlak; geçerli kurallar, yasalar veya
norm lara yerleştirilm eden, sonsuz bir sorum luluk içinde ötekiyle
karşı karşıya gelindiği zam an üstlenilir. Böylece ahlak, tikel d u
rum u veya tikel “öteki’ni görm ezden gelen evrensel ve soyut bir
yasa olm aktan çıkar ve başka bir insanla yüz yüze gelindiği zam an
sonsuz bir sorum luluk anlayışını açığa vurur. Bu anlayışta, bütün
öznelerin aynı evrensel yasalara tâbi olduğu “öteki ile var olma”
(being-with-the-other), yerini eksiksiz bir sorum luluğu varsay
m ak zorunda olduğum ötekinin m evcudiyetinde “öteki için var
olma’ya (being-for-the-other) bırakır (Crone, 2008:64). Bauman’ın
M ikhail Bakthin’in sözlerinden hareketle aktardığı gibi:
253
Baum arı Sosyolojisi
ahlaki itkinin izinden gitm ek dem ek, öteki için sorum luluk al
m ak, dolayısıyla ötekinin kaderini paylaşm ak ve onun iyiliği
ni üstlenm ek dem ektir (Bauman, 2001:136). Baum an’d a ahlaki
sorum luluğun -ötek in in yanında olabilm ek için öteki için ol
m a k - benliğin ilk gerçekliği, toplum un bir ü rü n ü n d en ziyade,
bir başlangıç noktası olduğu varsayılm alıdır (Bauman, 1998: 24).
B aum anın Levinas’d an hareketle açıklamaya çalıştığı “öteki için
var olma” düşüncesi, bu sorum luluk anlayışını ön plana çıkarır:
Baum an’a göre öznenin varoluş biçimi, sorum luluk olm ak
ta ve bu sorum luluğun özünde ise ötekine karşı (zorunluluktan
farklı) bir görev, hiçbir çıkar gözetm eyen bir görev yer alm akta
dır. Baum an’ın ahlaki ilişkiye yönelik düşüncesinde, ben ve öteki
birbirinin yerine konulam az. Bu tarz bir ilişkide düşünülebilecek
tüm “ödevler” ve “kurallar” sadece bana yöneliktir, sadece beni
bağlar ve beni, yalnızca bir “ben” olarak beni oluşturur. Bana h i
tap ettiğinde sorum luluk ahlakidir. Sorum luluğu ötekini bağlaya
cak şekilde düşündüğüm an, sorum luluk ahlaki içeriğini tam a
m en kaybedebilir (Bauman, 1998:67). Böyle bir ahlak anlayışında
Baum an, evrensel kuralların dikte ettiği ödevlerin dışında, sadece
bireysel olarak yerine getirilebilecek bir sorum luluk anlayışını
254
M ustafa Dernirtaş
11. M üphem liğin kökünü kazıma ve tek tipli yaşam anlayışı çabası tipik bir m odern
pratiktir; m odern yaşamın özüdür. Bu, kesin olarak tanımlanamayan ve kontrol al
tına alınamayan her şeyin bastırılması ya da elenm esini dile getirir. D üzenin inşası
nı; katılma ve kabul edilm enin sınırlarını çizer. Asim de edilem eyen her şeyin hak ve
tem ellerinin reddini ister. Dolayısıyla bu durum, hoşgörüsüzlüğü, yani m odern pra
tiğin doğal bir eğilim ini oluşturur.
12. Özgürleştirici bir potansiyeli açığa çıkarmak için farklılığa -ötekilerin farklılığı
na, tercihlerine, tercih yapma haklarına- saygı gösterm em iz gerekiyor. Bauman’ın
vurguladığı gibi: “Bizi birbirimize benzer kılan şeyin farklılığımız olduğunu, öteki
nin farklılığına saygı gösterm eden kendi farklılığımıza saygı gösterem eyeceğim izi
hatırlayarak, ötekindeki ötekiliğe ve yabancıdaki yabancılığa saygı gösterm eliyiz”
(Bauman, 2003: 301). Bauman, ötekinin yabancılık hakkının, kişinin kendi hakkı
nın kendisinin kurup ifade edebileceği ve savunabileceği tek yol olduğunu savunur.
Ötekilik hakkı, ötekilik etiğiyle bağlantılı bir şekilde düşünülebilir.
256
M u sta fa D em irtaş
257
B a u m a n Sosyolojisi
13. Bauman’ın dayanışmaya verdiği değer bizim gibi uzun yıllar içsavaş yaşayan top
lumlar için ayrı bir önem teşkil etmektedir. Özellikle, Kürt halkının uzun bir dönem
boyunca çoğunlukla tek başına verdiği haklar m ücadelesi düşünüldüğünde, özgürlü
ğün ve barışın sağlanmasında, diğer tüm toplulukların dayanışma içerisinde onlarla
birlikte mücadele gösterm esinin ne kadar önem li olduğu daha iyi görülmektedir.
Ortak bir barışın sağlanması için Bauman’m vurguladığı şu cüm le dikkate değerdir:
“İnsanların bir arada olm a şansı, kim in yabancı olduğuna kim in -devletin m i yoksa
kabilenin m i- karar vereceği sorusuna değil, yabancının haklarına bağlıdır” (Bau
man, 2000b: 50).
258
M u sta fa D em irtaş
14. Bugünkü eğitim anlayışına bakıldığında büyük oranda piyasaya bağımlı bir eği
tim sürecinin oluştuğu aşikârdır. Bauman’m eğitimle ilgili düşüncelerinin, yani eği
tim faaliyetinin piyasaya bağımlı olmayan, sorumluluk sahibi, hayatı sorgulayan,
etkileşime açık kişilikleri açığa çıkarmasının çok uzağında olduğumuzu bir kez
daha belirtmek gerekiyor.
260
M ustafa D em irtaş
262
M ustafa D em irtaş
Kaynakça
Badiou, Alain (2006), E tik, Çev. Tuncay Birkan, Metis Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (1996), Yasa Koyucular ile Yorumcular, Çev. Kemal Ata-
kay, Metis Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (1997), Özgürlük, Çev. Vasıf Erenus, Sarmal Yayınları,
İstanbul.
Bauman, Zygmunt (1998), Postmodern Etik, Çev. Alev Türker, Ayrıntı Ya
yınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (1999), Çalışma, Tüketicilik ve Yeni Yoksullar, Sarmal
Yayınları, Çev. Ümit Ökten, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (1999a), Sosyolojik D üşünm ek, Çev. Abdullah Yılmaz,
Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2000), Siyaset Arayışı, Çev. Tuncay Birkan, Ayrıntı Ya
yınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2000a), Ö lüm lülük, Ö lüm süzlük ve Diğer H ayat Strate
jileri, Çev. Nurgül Demirdöven, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2000b), Postm odernlik ve H oşnutsuzlukları, Çev. İsmail
Türkmen, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2001), Parçalanmış Hayat, Çev. İsmail Türkmen, Ayrın
tı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2002), “Bir Postmodern Sosyoloji Var m ı dır?”, Retorik,
H erm eneutik ve Sosyal Bilimler, Çev. Hüsamettin Arslan, Der. Hüsamet
tin Arslan, Paradigma Yayınları, İstanbul, 105-127.
Bauman, Zygmunt (2003), M odernlik ve M üphem lik, Çev. İsmail Türkmen,
Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2005), Bireyselleşmiş Toplum, Çev. Yavuz Alogan, Ay
rıntı Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2007), M odernité ve Holocaust, Çev. Süha Sertabiboğlu,
Versus Yayınları, İstanbul.
Bauman, Zygmunt (2010), Etiğin Tüketiciler D ünyasında Bir Şansı Var mı?,
Çev. Funda Çoban & İnci Katırcı, De Ki Yayınları, Ankara.
Carleheden, Mikael (2008), “Bauman on Politics-Stillborn Dem ocracy”,
The Sociology o f Z ygm unt B aum an, Der. Michael Hviid Jacobsen ve Poul
Poder, Ashgate Publishing, Burlington, 175-193.
Crone, Manni (2008), “Bauman on Ethics”, Intimate Ethics for a Global
World?, The Sociology o f Z ygm unt B aum an, Der. Michael Hviid & Jacob
sen & Poul Poder, Ashgate Publishing, Burlington, s. 59-75.
Kellner, Douglas (1998), “Zygmunt Baumans Postmodern Turn”, Theory,
Cultured? Society, 15(1), s. 73-86.
Poder, Poul (2008), “Bauman on Freedom-Consumer Freedom as the In
tegration Mechanism o f Liquid Society”, The Sociology o f Z yg m u n t B au
m an, Der. Michael Hviid & Jacobsen & Poul Poder, Ashgate Publishing,
Burlington, s. 97-115.
263
Yazarlar
264
Dizin
265
Berman, Marshall 27, 36, 92, 109 Dersim 10, 227-228, 233-241
Bernasconi, Robert 153,157 dijital bölünm e 69
Bessis, Sophie 68, 82 dijital uçurum 69
Best, Shaun 112, 114, 124, 130, disiplin etiği 86, 89
135,180, 187 Durkheim, Emile 9, 43, 46, 55,
Best, Steven 112, 114, 124, 130, 145, 146, 171, 172,219
135, 180, 187
bireyselleşmiş toplum 266 E
Blackshaw, Tony 22, 35, 36, 41, Esgin, Ali 46, 55
42, 43, 44, 49, 50, 51, 52, 55, 113, etiketlenme 30,32
128, 135
Bozarslan, Hamit 235, 236, 237, F
242 Featherstone, Mike 94, 107, 109
Boz, Cenk 215,225 Flanagan, Kieran 117, 136, 172,
Bracher, Nathan 160, 170 174, 187
Bruinessen, Martin Van 241,242 Foucault, Michel 8, 14, 18, 19, 97,
Bryant, Antony 133,135 109, 110, 117,119, 121, 136, 137,
Bulut, Faik 234, 242 184, 228, 244
Burke, Peter 117,135 Friedman, Jonathan 70, 82
Fromm, Erich 94, 109
C-Ç Furedi, Frank 102, 109
Camus, Albert 8, 14,15, 20, 37 Fursewth, Inger 174, 182,184, 187
Carleheden, Mikael 250,2 5 1 ,2 6 3
Castells, Manuel 64, 82, 103 G
Castoriadis, Cornelius 8, 14, 19, Gadamer, Hans-Georg 47, 48, 49,
20, 37, 258 50, 54, 55
Cevizci, Ahm et 149,157 genelleşmiş öteki 155
Coşkun, Bayram 225 gerçeklik 23, 24, 43, 49, 52, 61, 69,
Crone, Manni 253, 263 113, 131, 156,190, 193, 248, 253
Çiğdem, Ahm et 122,135 Giddens, Anthony 39, 40, 52, 54,
55, 63, 65, 82,130, 146, 151, 157,
D 184, 187, 199, 200, 201, 202, 203,
Davis, Mark 5 5 ,1 3 3 ,1 3 5 ,1 3 6 ,1 3 7 , 206
187 Göka, Erol 189, 202, 206
Dawes, Simon 112, 125, 132, 136 gözetim 71, 96, 97, 119, 121, 243,
Dawson, Matt 130,136 244, 245, 246, 248
Demir, İsa 215,225 Gramsci, A ntonio 14, 16, 17, 19,
Demirtaş, H. Andaç 212,225 37
Denham, Alison E. 34, 37 Gay, Paul Du 122, 136, 219, 223
266
Gümüş, Özlem 212,225 Kellner, Douglas 111, 112, 122,
Gündoğan, Ali Osman 15,37 123,125, 129, 137 ,1 80,187, 251,
güvenlik 45, 63, 86, 98, 99, 106, 252, 263
156, 197 Kerman, Uysal 82
Kodal, Numan 2 1 4 ,2 2 1 ,2 2 5
H Kolakowski, Leszek 16, 37,117
Habermas, Jürgen 14, 18, 19, 40, Kovel, Joel 187
54, 55, 135, 165, 170, 249, 252 küreselleşme 8, 25, 27, 35, 59, 60,
habitus 51, 145 61, 62, 63, 64, 65, 69, 72, 74, 76,
hakikat 4 4 ,4 9 , 117,119, 193 77, 78, 79, 8 0,81, 124, 127,152
Hamilton, Peter 37, 217
Hardt, Michael 64, 65, 82 L
Harvey, David 8, 60, 61, 62, 65, 79, Lefebvre, Henri 122, 137
80, 82, 125 Lepenies, W olf 37
Heller, Agnes 147, 148, 151, 157, Levinas, Emmanuel 5, 8, 9, 14, 20,
180 21, 33, 37, 78, 79, 81, 146, 152,
Henry, Micheal 81,190, 206 153,154, 155, 156, 157, 159,160,
hermeneutik 8, 18, 23, 24, 25, 40, 161, 162,163,164, 165, 166, 167,
41, 46, 47, 48, 49, 50, 52, 54 168,169, 170, 174, 176, 177, 178,
Holocaust 9 ,1 0 , 2 0 ,2 5 -2 6 ,3 5 ,1 2 0 , 179,184, 185, 220, 221, 226, 253,
122, 146,160, 209-211, 213, 215- 254
219, 221-223 Lyotard, Jean François 34, 49, 125,
Horkheimer, Max 19, 36, 117,136 137, 261
hoşgörü 10, 256, 260
M
I-İ Marx, Karl 1 4 ,6 5 ,7 5 ,1 3 7 ,1 8 2 ,2 4 8
insanileşme 24, 34 May, Rollo 25,29, 3 6 ,1 9 3 ,2 0 2 ,2 0 6
metafor 23,44, 163,166
J Mills, Charles Wright 22, 25, 37
Jacobsen, Michael Hviid 2 2,23,25, m odernlik 13, 26, 27, 28, 31, 35,
33, 37, 53, 55,118, 134, 135,136, 40, 47, 50, 53, 63, 97, 111, 112,
137, 263 115, 116,117, 118,120, 121,122,
123, 124,125, 126, 129, 130, 131,
K 132,133, 142, 147, 151,182, 185,
Kahraman, Hasan Bülent 215,225 200, 201,229
Kant, Immanuel 73, 79, 147, 148, muhayyile 41, 42
1 5 7 ,180,253 Mutman, Mahmut 65, 82
katı m odernlik 27, 40, 47, 111, müphemlik 9, 111, 112, 113, 114,
116,120, 125 115,116, 123, 125, 127,133, 144,
267
152,172, 186, 228, 229, 231, 235, postm odern tinsellik
256 pozitivizm 46, 54
N R
negatif teoloji 178,184,186 Repstad, Pal 174, 182, 184, 187
Negri, Antonio 14, 37, 82 risk 70,114, 124,261
Neocleous, Mark 228, 233, 242 Robertson, R. 63, 78, 82
Nijhoff, Pieter 22, 37 Rothenburg, Albert 38
Nisbet, Robert 37
S-Ş
OÖ sağduyu 17
O’kane, Rosemary H.T. 225 Scott, James C. 1 3 8 ,2 2 8 ,2 3 1 ,2 4 2
olasılık 24, 34, 144 Seidman, Steven 45, 49, 55
olumsallık 63, 144, 231, 257 Sigusch, Volkmar 198, 206
ölüm 29, 30, 31, 35, 115, 180, 181,
Simmel, Georg 43, 95, 110,163
195, 202
sinoptikon 18, 97, 99, 100, 247
örtük teoloji 9, 174,180-181
sivil dikkatsizlik 107
öteki 10, 33, 41,4 8 , 72, 98, 99,114,
Smith, Dennis 14, 22, 37, 38, 111,
155,160, 173,174, 176, 177,178,
138, 170
179,180, 184, 186, 212, 220, 227,
Sontag, Susan 38
229, 230, 253, 254, 255, 257, 259,
Soros, George 75,83
260
sorumluluk 7, 10, 14, 15, 18, 20,
Özdemir, Sadi 69, 83
21, 22, 23, 27, 31, 32, 33, 34, 64,
özgürlük 9, 10, 15, 20, 35, 63, 76,
112, 114, 127, 151, 153, 155,156,
112, 115, 156, 175, 178, 179, 180,
160, 167, 178, 179, 184, 215, 218,
186, 191, 215, 217, 220, 243, 248,
219, 220, 221, 250, 253, 254, 259,
252, 255, 258, 260, 261, 262
260, 261, 262
Özkiraz, Ahmet 217,225
Şan, Mustafa Kemal 214,226
P
T
panoptikon 71, 73, 97, 100, 121,
244 Tester, Keith 17, 22, 24, 25, 29, 36,
Pieper, Annemarie 142,157 37, 38, 55, 114, 124, 128, 135,
Poder, Poul 37, 53, 55, 134, 135, 136, 137, 138, 160, 166, 170, 187
137, 247, 263 Tırnovalı, Aslı 54
politik m onizm 228 topluluk 3 5,97
postm odern etik 9, 78, 81, 151, Touraine, Alaine 52, 55
152,153, 179,184, 186 Türk, Duygu 220, 226, 232, 234,
postm odernlik 13, 26, 40, 78, 111, 235, 236, 238, 239, 240, 241
112,116, 124, 125, 129, 151
268
u
Uluğ, Naşit Hakkı 234-235, 237-
238, 240
ütopya 17,18, 35
V-W
Veblen, Torstein 101,110
Vergin, Nur 2 1 5 ,2 1 7 ,2 2 6
Weber, Max 4 ,4 3 ,9 1 ,9 3 ,1 1 6 ,1 2 2 ,
132, 135, 138, 214, 221, 222, 225,
248
Welzer, Harald 35, 38
Y
yabancılaşma 14, 35
yaratıcı yıkım 76
yoksullaşma 68
Yüksel, Murat 233,242
269