Professional Documents
Culture Documents
2)Bu karakter bir şeyi arzu duyulacak şekilde istemeli bunu izleyiciye aksettirmeyi başarabilmeli.
(Drama böyle başlar)
3)Karakterin arzu ettiği şeyi başarabilmesi için çok engel olmalı. Başarması çok zor olmalı.
Bir sinemada senaryo gerçeği değil gerçekçi diziliş olabilecek unsurların doğru sıralandığı zaman
gerçek olan eylemler sunulur.
Sinemasal senaryo gerçeğin gerçeğe dönüşmüş halidir gerçek hiçbir zaman bir filmdeki kadar gerçek
hayat dramatiğe yönelik olamaz.
Tragedyanın 6 öğesi:
Aslında Aristoteles, yukarıda yaptığı bu kısa akıl yürütme ile tragedyanın altı temel öğesi olduğunu
söylemiş olur. Bu altı temel öğe, tragedya için olmazsa olmazlardır. Bu öğelerden üçü taklit edilen
nesne, ikisi taklit etme aracı, biri de taklit etme tarzıdır.
1. Öykü/Olay Örgüsü (“Plot”): (Taklit edilen nesne) Aristoteles, öyküyü olayların bir araya
getirilmesi olarak tanımlar. Tragedyada öykü en önemli unsurdur; çünkü tragedya insanların değil
eylemlerin, hayatın, mutluluğun, mutsuzluğun taklididir. Tüm duygulanımlar, sonuçlar bir eyleme
bağlıdır. İnsanlar ancak eylemleri sonucu bir duygulanıma (mutluluk, üzüntü, acı vs.) sahip olurlar.
İnsanların kişisel özellikleri sadece niteliklerini (iyi, kötü, tembel, soylu, ukala vs…) belirler.
Dolayısıyla taklit edenler karakterleri taklit etmek için eylemez, eyleyerek karakter olurlar.
İyilik: Karakter; sözler veya eylemlerin gerektirdiği tercihi belirleyen unsurdur ve bu tercih iyi ise iyi,
kötü ise kötüdür.
Uygunluk: Karakter özellikleri ile belirli grupların toplumsal statülerinin uyuşması gerekir.
(Bankerler bonkör olmaz vb.)
Benzerlik: Karakter, bilinen bir kişilikse ona benzer bir şekilde çizilmelidir (Şarlo, Şaban vb., veya
tanınmış isimlerin oyunlarda konu alınması örneklerinde olduğu gibi).
Tutarlılık: Eğer taklit edilen kişi tutarsızsa bile bu tutarlı bir şekilde işlenmelidir (“Delidir ne yapsa
yeridir” bakışıyla doğaçlanacak delilik üzerine bir sahnenin tutarsız olacağı açıktır).
4. Sözel İfade: (Taklit etme aracı) Ölçülerin bir araya getirilmesidir. Sözcükler aracılığıyla yapılan
yorumdur, düşüncenin dile getirilmesidir.
5. Sahne Düzeni: (Taklit etme aracı) Şiir sanatını en az ilgilendiren öğe olduğu için Aristoteles çok
fazla değinmemiştir. Hatta sahnelenmeden de tragedyanın büyük bir etki gücü olduğunu iddia eder.
[10]
6. Ezgi Düzme (Melopeia): (Taklit edilme tarzı) Müzik yapımı, beste ve oluşturulan genel etki. Oyun
yazımında kullanılan üslup, tarz, biçem.
Senaryoda çatışmanın değişik türleri vardır.
– İnsanın insanla çatışması.
– İnsanın doğayla çatışması.
– İnsanın kendisiyle çatışması.
– İnsanın toplumsal çevre ile çatışması.
Senaryoda Çatışma;
– En genel anlamıyla bir zıtlık ağı: (iyi- kötü) gibi.
– İkinci anlamıyla ise çatışma, bir hikayenin gidişatıdır. Çözüm bekleyen bir durumdur.
– Aşılması gereken bir engeldir.
– Yanıt verilmesi gereken bir meydan okumadır.
– Giderilmesi gereken bir sorundur.
– Verilmesi zorunlu bir karardır.
– Kurtulmayı gerektiren bir baskıdır.
– Kurulması gereken bir dengedir.
Senaryodaki çatışma sinemaya yansıdığında
-Filmde çatışma izleyicide merak uyandırmalı.
-Filmde çatışma bir hikâyeyi anlatabilmeli.
-Filmdeki çatışmada oluşan dram izleyiciyi etkilemeli.
-Yaşanan hikâyenin mutlaka bir sonu da olmalı.
Not)Dram ve çatışma olmadan sinema olmaz.
Üç çeşit çatışma vardır; İçsel çatışma, kişiler arası çatışma, dışsal çatışma.
İçsel Çatışma: Kahramanımızın kendi içinde yaşadığı, iki duygu ya da değer arasında kaldığı çatışma
türüdür. Diyelim kahramanımız patronun emri ile bir kişiyi işten çıkartmak zorunda kaldı. İşten
çıkartmak zorunda kaldığı kişinin yıllar önce onu işe alan ustabaşı olması, kahramanımız için bir içsel
çatışmadır. Patronun sözünü dinlemekle, ahde vefa duygusu arasında sıkışıp kalan kahramanın
yaşadığı çatışma hikayemize derinlik katacaktır..
İçsel Çatışma: Baba mutfağa girdiğinde kendinden emin gözükmektedir. Ancak oğlunun önünde
mutfak işlerini iyi bilmiyor olmasından dolayı endişelere kapılır. Bir taraftan bir erkek gururu ile her
şeyin üstesinden geleceğini düşünüp zor bir tercihe hayır diyemez ama öte taraftan hatalar yaptıkça
içsel bir çatışmaya sürüklenir.
Kişiler arası çatışma: Baba oğluyla bir çatışma yaşar. Küçük çocuk babasının kendisini
besleyemeyeceğini düşünmektedir. Baba ise hiçbir sorun olmadan kahvaltıyı hazırlayacağını, çok
eğleneceklerini söyleyerek çocuğu sakinleştirmeye çalışır.
Dışsal Çatışma: Mutfak baba için yabancı bir ortamdır. Hangi aleti ne için kullanacağını, bir yiyeceği
nasıl hazırlayacağını bilmemektedir ve bu bir dışsal çatışmadır.
Senaryoda Uyarlama
Film uyarlamaları roman, oyun gibi orijinal metinlere dayanır ve birçok filmde bu esintiler görülür.
Ancak bu türleri senaryoya çevirmek kolay olmadığından asıl amaç romandaki genel ruhu
yansıtmaktır. Çünkü okuduğumuz kitapta kahraman ile o kadar özdeşleşiriz ki konuların geçtiği
mekanlardan tutun karakter tiplerine kadar hayal kurarız. Bu sebeple oluşturduğumuz mekanlarla ve
karakterlerle ekranda karşılaşmadığımızda sarsılabiliriz.
Mesela ‘Patrick Süskind’in: Bir Katilin Hikayesi Koku’ filminde bu durum izleyici tarafından çok
yaşanmıştır. Çünkü betimlemelere geniş geniş yer veren ve hayal gücünün sınırsız olduğu bu kitabın
senaryolaştırılması ve görsele aktarılması oldukça zordur. Ancak tabii ki genel hatlarıyla filmde
romanın ruhu yansıtılmıştır.
Bir kitabın aynı anda filmi de varsa ve önce o kitabı okuyacaksak kafamızda kadroyu peşin olarak
kurmazsak daha keyifli bir film izlemesi yapabiliriz. Belki de filmi sürpriz olarak daha çok severiz.
Tabii şaka bir tarafa bu önce ya da sonra ile ilgili bir durum değil, kitap da olanlar daha zengin içeriğe
sahip olduğundan bu son her zaman kaçınılmaz gibi duruyor.
3)Amaç ilk sahnede verilmeli ki seyirci bu konuda ikna edilmeli o filmi izlenmesi sağlanmalı.
4)Amaca ulaşmak için karakterin önüne çıkacak olaylar örgüsünü çok uzatmadan hemen sona
ulaştırılmalı.