You are on page 1of 283

İSTANBUL TİCARET ODASI YAYIN NO: 1996-27

• • • •
FIZIBILITE RAPORU
HAZıRLAMA ESASLARı VE
ÖRNEKLERI

YATIRIM KARAR TEKNİKLERİ

Prof. Dr. i. Doğan KARGÜL


Kitabın her hakkı İstanbul Ticaret Odası'na
ait olup, İstanbul Ticaret Odasının ve
yazarın ismi behrtilerek ahntı yapılabihr.

MATBAACILIK
SAN. TİC.LTD.ŞTİ.

Tel: (0212) 264 56 12 Fax : (0212) 264 57 42


İÇİNDEKİLER

Sayfa

ı. T E M E L K A V R A M L A R 1
1.1. Y a t ı r ı m ı n T a n ı m ı ve Çeşitleri 1
1.2. Proje ve Y a t ı r ı m Projesi K a v r a m l a r ı 5
1.3. Y a t ı r ı m Projelerini H a z ı r l a m a ve D e ğ e r l e n d i r m e Gerekliliği . . . . . . 6
1.4. Y a t ı r ı m Projesinin H a z ı r l a n m a Süreci 8
1.5. Y a t ı r ı m Projelerinin K a p s a m ı 12

IL E K O N O M I K E T Ü D 17
ILI. Piyasa Araştırması 17
II. 1.1. P i y a s a A r a ş t ı r m a s ı İçin Toplaiıması G e r e k e n V e r i l e r .... 19
II. 1.2. Mevcut Talebin Belirlenmesi 21
II. 1.3. Pazarın Bölümlere Ayrılması 22
II. 1.4. Talep Projeksiyonları 23
II. 1.4.1. Talep tahmin yöntemleri 25
II. 1.4.1.1. A n k e t l e p i y a s a araştırması
yöntemi 28
II. 1.4.1.2. T r e n d analizi 30
II.1.4.1.3. R e g r e s y o n analizi 33
II. 1.5. Pazar Payının Tahmini 42
II. 1.6. F i y a t l a n d ı r m a Politikasının B e l i r l e n m e s i 47
II.2. Kapasite Seçimi 49
11.2.1. K a p a s i t e T a n ı m ı ve Çeşitli K a p a s i t e K a v r a m l a r ı . . . . . . . 49
11.2.2. K a p a s i t e S e ç i m i n i n Ö n e m i 51
11.2.3. Kapasite Seçimini Etkileyen Faktörler .'. 52
11.2.3.1. Maliyetler 52
11.2.3.2. T a l e p ve teknoloji 53
11.2.3.3. Finansman olanakları 58
11.2.3.4. H a m m a d d e ve nitelikli işgücü 59
11.2.4. Ö l ç e k t e n D o ğ a n Tasarrufların Kapasite
S e ç i m i n d e k i Yeri 61
11.2.4.1. Yatırım m a l i y e t l e r i n d e ö l ç e k t e n
d o ğ a n tasarruflar 61
11.2.4.2. İnşaat d ö n e m i n d e ölçekten d o ğ a n
tasarruflar 62
11.2.4.3. Ö l ç e k t e n d o ğ a n tasarrufların ö l ç ü l m e s i 63
11.2.4.3.1. R e g r e s y o n analizi ile
tahmin yöntemi 63
11.2.4.3.2. İki alternatif k a p a s i t e y e ait
değerlerden yararlanarak
tahmin yöntemi 65
11.2.4.3.3. Alternatif bir k a p a s i t e y e ait m a l i y e t v e
esneklik katsayılarından y a r a r l a n a r a k
tahmin 66
11.2.5. O p t i m u m Kapasite Seçimi 67
11.3. K u r u l u ş Yeri Seçimi 71
11.3.1. K u r u l u ş Yeri S e ç i m i n i n Ö n e m i 71
11.3.2. K u r u l u ş Yeri Seçimini Etkileyen Faktörler 71
II.3.2.1. Bölge s e ç i m i n i etkileyen faktörler 71
11.3.2.1.1. Hedef pazara yakınlık 71
11.3.2.1.2. H a m m a d d e kaynaklarına yakınlık .. 72
11.3.2.1.3. U l a ş t ı r m a imkanları 74
11.3.2.1.4. İşgücü yeterliliği ve m a l i y e t 76
11.3.2.1.5. Enerji k a y n a k l a r ı ve su 78
11.3.2.1.6. T o p o g r a f y a ve iklim 79
11.3.2.1.7. K a m u politikaları, sosyal ve
kültürel h i z m e t l e r 81
11.3.3. K u r u l u ş Yeri Seçimi Y ö n t e m l e r i 82
11.3.3.1. Faktör k a r ş ı l a ş t ı r m a y ö n t e m i 83
11.3.3.2. Maliyetleri karşılaştırma y ö n t e m i . 86
11.3.3.3. Kazançları karşılaştınna yöntemi 86
11.3.3.4. Kârları karşılaştırma y ö n t e m i 87

ııı. TEKNIK ANALIZ 89


III. 1. Ü r ü n ü n T e k n i k T a s a r ı m ı n ı n B e l i r l e n m e s i 89
III.2. Teknoloji Seçimi 89
I1I.2.1. T e k n o l o j i S e ç e n e k l e r i n i n B e l i r l e n m e s i ,
Değerlendirilmesi, Optimum Teknoloji
S e ç i m i ve Transferi 89
111.2.1.1. Y a b a n c ı u z m a n istihdamı 93
111.2.1.2. M a k i n a v e a r a ç - g e r e ç dışalım 93
111.2.1.3. Teknoloji lisans s ö z l e ş m e l e r i 93
111.2.1.4. T e k n i k u z m a n l ı k ve t e k n i k y a r d ı m l a r yolu ile
teknoloji transferi 94
III.3. Üretim P r o g r a m ı n ı n B e l i r l e n m e s i 95
in.4. M a k i n a ve D o n a n ı m S e ç i m i 96
111.5. İş G ü c ü İhtiyaçlarının B e l i r l e n m e s i 97
111.6. P l a n l a m a A ş a m a l a r ı 98
111.6.1. İş A k ı m Ş e m a l a r ı 98
111.6.2. Fabrika İçi Y e r l e ş m e D ü z e n i ve
B i n a İhtiyacının B e l i r l e n m e s i 101
111.6.3. Montaj Planlarının H a z ı r l a n m a s ı 104
111.7. H a m ve Y a r d ı m c ı M a d d e l e r l e İşletme M a l z e m e s i
İhtiyaçlarının B e l i r l e n m e s i 104
111.8. Z a m a n l a m a Ç a l ı ş m a l a r ı 106
I I I . 8 . 1 . Projeyi U y g u l a m a Planı 106
111.9. Üretim Maliyetlerinin H e s a p l a n m a s ı 107
111.9.1. H a m m a d d e , Y a r d ı m c ı M a d d e ve
İşletme M a l z e m e s i H a r c a m a l a r ı 107
111.9.2. Ücretlerin H e s a p l a n m a s ı 108
111.9.3. G e n e l Üretim Masraflarının H e s a p l a n m a s ı 108
111.9.4. G e n e l Y ö n e t i m Giderlerinin H e s a p l a n m a s ı 109
111.9.5. A m o r t i s m a n l a r ı n H e s a p l a n m a s ı 110
111.9.6. F i n a n s m a n Masraflarının H e s a p l a n m a s ı 110
111.9.7. Satış Giderlerinin H e s a p l a n m a s ı 110

ıV. MALI ANALIZ 111


IV. 1. Projenin T o p l a m M a l i y e t i n i n H e s a p l a n m a s ı 111
IV. 1.1. K u r u l u ş D ö n e m i T o p l a m Yatırım
Tutarının H e s a p l a n m a s ı 112
IV. 1.1.1. Sabit s e r m a y e yatırım h a r c a m a l a r ı n ı n
belirlenmesi 112
IV.1.1.2. İşletme s e r m a y e s i ihtiyacının b e l i r l e n m e s i . . . . 119
IV.1.1.3. Toplam yatırımın finansmanı ve
s e r m a y e yapısı 126
IV. 1.1.3.1. Ö z k a y n a k l a r 126
IV. 1.1.3.2. Y a b a n c ı k a y n a k l a r 127
IV.1.1.3.3. Finansalplanlama 127
IV. 1.2. İ ş l e t m e D ö n e m i Giderlerinin H e s a p l a n m a s ı 128
I V . 2 . İ ş l e t m e D ö n e m i Gelirlerinin H e s a p l a n m a s ı 129
IV.3. Finansal Tablolar 130
I V . 3 . 1 . P r o f o r m a Gelir ve N a k i t A k ı m l a r ı T a b l o s u 130
IV.3.2. Proforma Fatura 131
IV.3.3. Proforma Fon Akım Tablosu 132
I V . 4 . Y a t ı r ı m Projelerinin D e ğ e r l e n d i r i l m e s i 133
I V . 4 . 1 . Ticari Kârlılık A n a l i z i 134
I V . 4 . 1 . 1 . P a r a n ı n z a m a n değerini d i k k a t e a l m a y a n
değerlendirme yöntemleri 134
I V . 4 . 1 . 1 . 1 . Basit kârlılık oranları 134
I V . 4 . 1 . 1 . 2 . Geri ö d e m e süresi y ö n t e m i 135
I V . 4 . 1 . 2 . P a r a n ı n z a m a n değerini dikkate alan
değerlendirme yöntemleri 137
IV.4.1.2.1. Paranın zaman değeri 137
I V . 4 . 1 . 2 . 2 . İ n d i r g e n m i ş geri ö d e m e süresi . . . . 138
IV.4.1.2.3. Net bugünkü değer yöntemi 139
I V . 4 . 1 . 2 . 4 . İç kârlılık oranı y ö n t e m i 141
I V . 4 . 1 . 2 . 5 . G e n i ş l e t i l m i ş iç kârlılık oranı .... 146
I V . 4 . 1 . 2 . 6 . F a y d a / m a s r a f oranı 147
I V . 4 . 1 . 2 . 7 . N e t f a y d a / m a s r a f oranı y ö n t e m i . . . 148
IV.4.1.2.8. Mapi yöntemi 149
IV.4.2. Finansal Değerlendirme 150
IV.4.2.1. Sermaye maliyeti 150
IV.4.2.1.1. Öz kaynak maliyeti 151
IV.4.2.1.2. Y a b a n c ı k a y n a k m a l i y e t i 153
IV.4.2.1.3. Toplam kaynak maliyetinin
hesaplanması 153
I V . 4 . 2 . 2 . Finansal oranlar 155
I V . 4 . 2 . 2 . 1 . Likidite oranları 155
I V . 4 . 2 . 2 . 2 . Finansal yapı 157
IV.4.2.2.3. Faaliyet oranlan 158
I V . 4 . 2 . 2 . 4 . Kârlılık oranları 160
I V . 4 . 3 . Riskli Yatırım Projelerinin A n a l i z i 161
IV.4.3.1. Risk belirleme yöntemleri , . 164
I V . 4 . 3 . 1 . 1 . D u y a r l ı l ı k analizi 164
I V . 4 . 3 . 1 . 2 . Olasılık analizi 169
I V . 4 . 3 . 2 . Riskli y a t ı r ı m projelerinin d e ğ e r l e n d i r i l m e s i 172
I V . 4 . 3 . 2 . 1 . Belirlilik eşiti y a k l a ş ı m ı 173
I V . 4 . 3 . 2 . 2 . Belirlilik eş değeri y ö n t e m i 174
I V . 4 . 3 . 2 . 3 . K a r a r ağacı y ö n t e m i . 175
IV.4.3.2.4. Simulasyon yöntemi 179

EKLER 185
EK-1. A n t a l y a F a l e z Oteli Yapılabilirlik E t ü d ü 187
EK-2 İplik Sanayi ve T i c a r e t A . Ş . İplik Tesisi
Y a t ı r ı m Projesi Fizibilite E t ü d ü 199
EK-3. Ö z e t Y a t ı r ı m Projeleri 225
EK-3A Ofset M a t b a a c ı l ı k ve A m b a l a j S a n a y i A . Ş .
M o d e r n i z a s y o n ve T e v s i Y a t ı r ı m ı
Fizibilite R a p o r u 227
EK-3B H a s t a n e Projesi Fizibilite E t ü d ü . . . . . . . . 239
EK-3C Ö z e l Lise ( T u r i z m E ğ i t i m i de D a h i l )
Projesi Fizibilite E t ü d ü 249

KAYNAKÇA 265
ÖNSÖZ

Endüstriyel ve hizmet işletmelerinin kurulmasına veya


kurutmamasına temel teşkil eden fizibilite raporu hazırlama esasları
bütün yatırım projeleri için hayati önem taşır.
Herhangi bir yatırım projesinin amacı belirli bir mal ve hizmet
üretiminin gerçekleştirilmesi olduğundan üretilecek çeşitli mal ve
hizmetler arasından yatırımcılar pek çok sayıda yatırım
alternatifiyle karşı karşıya kalırlar.Bu noktada, bütün yatırım
alanları üzerinde detaylı bir inceleme yapmanın; ekonomik,teknik,
finansal ve hukuki etütleri hazırlamanın güçlüğü nedeniyle proje
hazırlamadan önce ümit verici yatırım alanlarının fizibilite raporları
ile belirlenmesi sonucu proje fikri doğar.
Prof Dr. Doğan Kargül tarafından hazırlanan bu çalışmada bir
yatırım kararının belirli ve belirsiz ortamlar içinde ne tür aşamalar
ve hesaplamalar doğrultusunda ele alındığı örneklerle açıklanmaya
çalışılarak bu sahadaki işlemler konusunda girişimcilerin
bilgilendirilmesi,muhtemel sorunların ortaya çıkmasının ve kaynak
israfının önlenmesi ile yetkili ve ilgililerin yönlendirilmesi
amaçlanmaktadır.
Çalışmanın üyelerimize ve tüm ilgililere yararlı olmasını
diler,çalışmayı gerçekleştiren Prof Dr. Doğan Kargül'e teşekkür
ederim.

Prof Dr. İsmail ÖZASLAN


Genel Sekreter
GİRİŞ

İktisat ve İşletme disiplinleri içinde karar alma bir fırsat maliyetini yerli
yerine oturtmak anlamına gelmektedir. Çünkü alacağımız kararla diğer çok
sayıdaki alternatifleri bilerek ve hesaplamış olarak göz ardı etmiş olmaktayız.
O halde her kararın bir hesabı vardır ve diğer alternatiflerin hesapları ne
olurdu onu bilmemiz gerekmektedir. İşte nisbi ve göreceli de olsa bu hesap
kıyaslamaları sonucu; vereceğimiz kararı bir bakıma kendi sıraladığımız kısıtlı
parametreler içinde en iyiye taşımış olmaktayız. Dolaysız yatırım kararları da
yukarıdaki mantık içinde yapılmalıdır. Güç koşullar altında oluşturulmuş
sermaye dediğimiz bir üretim faktörünü yine zaman denilen bir limit aralığında
herhangi bir konuya yüklemiş olmaktayız. Son derece ciddi iki temel kıt ve
değerli kaynağımızı kendimizde dahil bir konuya programlamış olmaktayız.
Bu yüzden yatırım kararı alan gerek özel kesim, gerekse alt yapı yatırımlarına
karar alan kamu kesimi karar birimlerinin bu kararları alırken büyük
sorumluluklara omuz verdiklerinin bilincinde olmaları gerekmektedir. Çünkü
söz konusu yatırım kararları diğer gelen genç kuşakların adına da yapılmış
olmaktadır.
Bu eserde bir yatırım kararının belirli ve belirsiz ortamlar içinde nasıl
bir süreçler dizisi ve hesaplama kalıpları doğrultusunda ele alındığı
anlatılmaya çalışılmıştır. Kitabın sonuna konulan örneklerde de yaşanmış
yatırım kararlarının gerçekleştirilmiş krokileri verilmiştir. Hatta kitap içinde
yatırım kararı alıcıyı alışılagelmiş kurallar dizisinin dışına çıkartılarak
günümüz de geç kalınmışta olsa simulasyon (benzetim) fikir üretme
dinamiğine sokulmaya çalışılarak değişik kararlar alabilmenin pencereleri yani
alet avadanlığı da sunulmaktadır.

Günümüzde teknoloji çok hızla gelişmeye başlamıştır. Özellikle bazı


alt sektörlerde kazanılmış ivme oldukça ürkütücü boyutlardadır. Yani yatırım
için karar verilen bir konuda seçilen teknoloji hızla eskimeye yüz tutmuştur.
İnternetin dünya genelinde çalışma biçimi ve yayılımı bugünkü boyutların da
ötesine ulaşıp uzmanlaşmış teknoloji grupları içinde fikir üretimlerini yaydığı
daha hızlı frekansta teknolojideki patlamaların çok yüksek bir tırmanış
gösterceğini haber vermektedir. Bu yüzden günümüzdeki yatırım kararlarının
alternatif maliyetleri ve riskleri çok yükselmeğe başlamıştır. Dünya ekonomisi
kendi atmosferini aşıp uzay çağı eşiğine ulaşabilmesi için bugün vazgeçilmez
bir süreç içine girmiştir. Entegrasyonlar bu hızlı gidişin bir diğer örneğidir.
Ekonomik toplulukların dışında kalmak yalnızlığa ve yoksulluğa itilmenin
başka bir ifadesidir. Bugünkü EC*'ler, NAFTA*'lar, LAFTA*'lar ve PAFTA*'lar
OECD* gelecekteki dünya federasyonuna uzanan yolun daha ilk
basamaklarıdır.
Yatırım bir kaynak ayrımıdır. Kaynaklarda üzerinde yaşadığımız ve
nüfusu hızla artan gezegenimizde kıymetli ve kıt faktör sermaye malı gibi
özelliğini çağımızda daha çok hissettirmektedir. Bütün bu nedenlerden dolayı
yatırım kararı almadan ve kaynakları israf etmeden önce bu çok önemli kararı
alabilmenin bileşke hesaplarını ortaya koyup, fizibilite yani yatırım projelerinin
değerlendirilmesi tekniklerini işlemeye çalıştığımız eserin okuyuculara faydalı
olmasını umuyoruz.

İstanbul, 1 Mayıs 1996 Prof.Dr. I. Doğan KARGÜL

EC Economic Community
NAFTA North American Free Trade Area
LAFTA Latin American Free Trade Area
PAFTA Pasific Free Trade Area
OECD Organization of Economic Cooperation for Development
I. TEMEL KAVRAMLAR

Endüstriyel ve hizmet işletmelerinin kurulmasına veya kurulmamasına


temel teşkil edecek olan yatırım projelerinin yapılabilirlik analizinden önce bu
çalışmalarda yoğunlukla karşımıza çıkacak olan bazı kavramların açıklan­
ması, değerlendirmelerin daha sağlıklı yapılmasına yardımcı olacaktır.

1.1. YATIRIMIN TANIMI VE ÇEŞİTLERİ

İşletme biliminde yatırım, nakdi değerlerin tesis mallarına


dönüşümünü ifade etmektedir. Bu anlamda yatırım; belirli bir zamanda bir
kereye mahsus olmak üzere yapılan ve birbirini takip eden devrelerde gelir
elde etme olanağını veren harcamadır.
Yatırımlar tesisler ile ifade edilen işletme yapısının oluşmasına,
korunmasına ve yenilenmesine hizmet ederler. İşletme ve bu işletme
kapsamındaki tesisler, makinelar, araç ve gereçler, mal ve hizmet üretimi için
gerekli sermaye mallarıdır. Yatırımın gerçekleşmesi için sermaye tahsisi
gerekmektedir ve gerçekleşen yatırımdan sonra da mal ve hizmet üretimine
başlanır.
Yatırım ve projelerin analizi kapsamına sadece duran varlıklar değil,
duran varlıklara işlerlik kazandıracak, bunlara haraket verecek gerekli döner
varlıkların tutarının belirlenmesi de girmektedir.
Geniş anlamı ile yatırım ülkede bir dönem içinde üretilen ve dış alımı
yapılan mallardan tüketilmeyerek ve dış satımı yapılmayarak sonraki döneme
aktarılan bölümdür. Aynı açıdan yatırımın ülkenin üretim gücüne yapılan
eklemeler olarak tanımlandığı da görülmektedir.
İşletme açısından ise yatırım; işletmenin yatırım ve üretim
kapasitelerinde artış yada sürekliliğin sağlanması ve gelecekte belli bir zaman
sürecinde gerçekleşmesi beklenen kârları elde etme amacıyla kıt kaynakların
üretime tahsis edilmesi konularını içermektedir.
Bu tanım çerçevesinde yatırımın amacına göre ve yararlanılan hizmet
açısından üretim boyutu sözkonusu olduğundan mali yatırımları değerlendir­
melere almayacağız ve yalnızca üretime ilişkin yatırım türlerine değineceğiz.
Bu anlamda yatırımlar genel olarak sermayenin, mal ve hizmet üretimine
yarayan tesislerin kurulmasına tahsisini içermektedir.
Bir işletmede çeşitli nedenlerden dolayı yatırım yapılabilir. İşletme
genel olarak kurulabilmek, faaliyetlerinde devamlılık ve gelişme sağlamak için
yatırım yapmak zorundadır. Bu üç nedene göre yatırımları gruplara ayırmak
mümkündür.

üretime İlişkin Yatırımlar

Kuruluş Yatırımları İdame Yatırımları Tevsii Yatırımları

İkame Yenileme Tadilat Genişletme Emniyet


Yatırım. Yatırım. Yatırım. Yatırım. Yatırım.

Rasyonelleştirme Iş ve Üretim Mamul Farklı.


Yatırımları Tadilatı Yatır. Yatırımları

Şekil-1. Üretime İlişkin Yatırım Çeşitleri

Şekilden de görüleceği gibi üretime ilişkin yatırımları, kuruluş


yatırımları, idame yatırımları ve tevsii yatırımları olmak üzere üç ana gruba
ayırmak sözkonusu olmaktadır. Bilindiği üzere kuruluş yatırımları işletmenin
yeni kurulması veya bazı işletme faaliyetlerine yeni başlaması dolayısıyla, ilk
defa, ilk kuruluş veya yeni kuruluş için yapılan yatırımlardır.

Buna karşılık idame yatırımları ise, mal ve hizmet üretimi faaliyetinde


bulunan işletme veya işletme kısımlarının faaliyetlerini sürdürebilmeleri için
yaptıkları veya yapacakları yatırımlardır. İşletmenin ömrünün sonsuz olduğu
varsayımından hareket edilir ise, en azından sürekli olarak idame yatırımı
yapmak gerekli olmaktadır. İşte bu münasebetle işletmenin eskiyen veya
rasyonel veya ekonomik olmayan tesislerinin yerine yenisinin ikade edilmesi
gerekmektedir. Bu türdeki yatırımlar ikame veya yenileme yatırımları olarak
nitelendirilmektedir. Burada eskiyen tesislerin yenisi ile ikamesi, çoğu zaman
ikame problemini teşkil etmektedir. İkame ve yenileme yatırımı denilince, ilk
aşamada eskiyen tesisin yenisinin aynısı ile değiştirilmesi düşünülebilir. Ancak
bu varsayımı çoğu kez gerçekleştirmek mümkün değildir. Teknolojik
gelişmeler dolayısıyla eskisinin yerine konacak olan yeni tesis eskiye kıyasla
gerek kapasite, gerekse diğer bazı teknik özellikler açısından daha gelişmiş
veya rasyonelleştirme yatırımı özelliğine sahip olmaktadır.
İdame yatırımının diğer bir türü de onarım ve revizyon yatırımlarıdır.
İşletme mevcut tesislerini, üretim gücünü muhafaza etmek amacıyla zaman
zaman tamir ve revizyona tabi tutar. Yatırım özelliğine sahip tamir, genellikle
büyük tamirler ve uzun süre için tesisin üretim gücünü muhafaza etmeye
yarar. Daha doğrusu yapılan büyük tamirler bir yıldan fazla süre için tesisin
üretim gücüne katkıda bulunur. Aynı şekilde genel revizyon da uzun bir süre
için tesisin üretim gücünü muhafazasına destek sağlar. Bu tür faaliyletlere
bağlanan kaynaklar genellikle büyük tatarlara ulaşabilir. Büyük onarım ve
revizyon için yapılan yatırımlar sadece tesisin üretim gücünü muhafaza
etmesine değil, ayrıca kapasitesinin genişletme ve gelişmesini de
etkilemektedir. Yatırımlara bu açıdan bakıldığında genişletme veya
rasyonelleştirme yatırımı özelliği ortaya çıkmaktadır.
Hiçbir zaman yatırımlar sadece işletmenin üretim gücünü muhafaza
etmek amacıyla yapılmaz aynı zamanda daha iyi tesislerin kurulması suretiyle
işletmenin mevcut üretim gücünü daha da geliştirmekte ve tevsii edilmektedir.
Bu amaçla yapılan yatırımlara tevsii yatırımları denilmektedir. Tevsii
yatırımlarını, tadilat, genişletme ve emniyet yatırımları olmak üzere üç grupta
toplamak mümkündür.
Tevsii yatırımları içerisinde tadilat yatırımları oldukça büyük öneme
sahiptir. Çünkü işletme politikası ile ilgili önemli unsurlar tadilat yatırımları
içinde yer almaktadır. Nitekim işletmenin üretim maliyetleri, pazarlama
politikası ile ilgili sorunları tadilat yatırımları aracılığıyla çözümlenmektedir.
Tadilat yatırımları, rasyonelleştirme, iş ve üretim tadilatı ve mamul
farklılaştırması yatırımlar olmak üzere üç grupta toplanmaktadır.
Rasyonelleştirme yatırımları, yeni bir üretim yöntemine veya yeni bir
teknolojiye sahip, eskiye kıyasla daha verimli ve daha ekonomik bir üretim
tarzına imkan veren yatırımlardır. Rasyonelleştirme yatırımları modernleştirme
yatırımları olarak da nitelendirilmektedir. Çünkü gerek üretim kapasitesi,
gerekse diğer teknolojik özellikler açısından eski yatırımlara kıyasla yeniliklere
sahiptir.
Tadilat yatırımlarından ikincisini iş ve üretim değişikliği yatırımları
teşkil etmektedir. İşletmenin pazarlama programları zaman zaman değişebilir.
Gerçi pazarlama programındaki mamul türleri sabit kalmakla beraber,
mamullerin miktar nispetlerinin değişmesi gerekebilir. Değişen, pazarlama
programma işletmenin intibakını sağlayabilmek için üretim tesislerinde bazı
değişikliklerin dolayısıyla yatırımların yapılması gerekebilir. Bu türdeki
yatırımlara iş ve üretim tadilatı yatırımları denilmektedir. Sabit sermaye yoğun
olan sanayi işletmelerinde bu şekildeki yatırımlara çok rastlanmakta olup, bu
yatırımlar da oldukça yüksek tutarlarda gerçekleşmektedir.
Tadilat yatırımlarından üçüncüsü de farklılaştırma yatırımlarıdır. Bu
yatırımlar da, iş ve üretim tadilatı yatırımlarına benzer, bir amaca sahiptir.
İşletmenin üretim programına yeni mamul alması suretiyle üretim ve
pazarlama programında ve yeni piyasalara girmesi dolayısıyla üretim yapısı
ve pazarlama organizasyonunda değişiklikler yapması gerekir. Bu şekilde
ortaya çıkan yatırımlara da farklılaştırma yatırımları denilmektedir. Her iki
halde de değişiklik söz konusu olduğu için bu yatırımlara tadilat yatırımları
denilmektedir.
Tevsii yatırımlarının diğer bir grubunu teşkil eden genişletme
yatırımları, işletmenin üretim gücünün veya kapasitesinin artan mal ve hizmet
talebini karşılamak amacıyla artırılması için yapılan yatırımlardır. Bu tanımın
içerisine belirli şartlarda büyük onarımlarda girmektedir. Nitekim yapılacak
onarımlar, işletmenin üretim gücünde veya kapasitesinde artışlara neden
oluyorsa bu durumda genişletme yatırımı söz konusudur. Genel olarak
genişletme yatırımları iki şekilde ortaya çıkabilir. Ya mevcut kapasitenin
genişletilmesi için ek tesisler kurulabilir veya daha büyük kapasiteli alternatif
proje yeniden tesis edilebilir. Her iki şekilde rasyonelleştirme etkisi farklı
derecede ortaya çıkmakta ve bu rasyonelleştirme etkilerine göre yatırım
projeleri arasında tercih yapılmaktadır.
Tadilat ve genişletme yatırımları dışında tevsii yatırımlarının üçüncü
ve sonuncu şekli de emniyet yatırımlarıdır. Bu yatırımlar, uzun dönemli olarak
kaynakların emniyet ve koruma tedbirlerine bağlanmasına yöneliktir. Bu
konuda çok sayıda örnek verebiliriz. Nitekim, üretimdeki aksamaları önlemek
için hammadde ve yarı mamul üreten işletmelere iştirak etmek, yenilikçi
mamul üreten işletmelere iştirak etmek, yenilikçi ve dinamik üretim programını
muhafaza etmek için sürekli araştırma ve geliştirme yapmak, pazarlamayı
garanti etmek için reklam yapmak, optimum stok tutma, optimum nakit tutma
ve benzeri gibi örnekleri vermek mümkündür. Bu faaliyetlerin tümü için
kaynaklar uzun bir süre bu faaliyetlere bağlanacaktır. Bu yatırımların bir kısmı
yukarıda saydığımız potansiyel yatırımlarla uyuşmaktadır. İşletmenin
devamını tehlikeye sokmadığı sürece, yasal hükümler veya kamu oyunun
baskısı dolayısıyla, sosyal politika amaçları için yapılacak yatırımlar da
emniyet yatırımları arasında yer almaktadır. Emniyete alma ile ilgili somut
konulara göre finansal dengenin sağlanması, bağımsızlığın korunması, üretim
programının muhafazası, girdi faktörü temin garantisinin sağlanması, pazar
potansiyelinin korunması ve benzeri ilgili emniyet yatırımlarının yapılmasına
zaman zaman ihtiyaç duyulmaktadır.

1.2. PROJE VE YATIRIM PROJESİ KAVRAMLARI

Proje, genellikle bitiş noktası belli olan ve bağımsız bir biçimde


yürütülebilir hale getirilmiş planlar olarak tanımlanır. Yatırım projesi ise daha
önce belirtilen yatırımlar ve bu yatırımlarla sağlanacak yararları önceden
saptamak üzere yapılan bir plan olarak ortaya çıkmaktadır. İşletme
çalışmalarının sürekliliğine karşın, yatırım projesi, yatırımların tamamlanması
ve bitişini oluşturan bir süre ile sınırlı çalışmaları kapsamaktadır.
Proje ile birlikte program ve plan kavramları genellikle gelecekteki
çalışmaları şimdiden saptayan bir tahmin sistemi olarak kabul edilmektedir.
Program ve planlar bir amacın gerçekleştirilmesi için gerekli olan aşamaları,
sorumlulukları, zaman, süre vb. hususlar olarak kapsar. Buna göre proje,
program ve plan gibi aynı türden olmakla beraber, projeyi bağımsız olarak
görmek ve program ve planda olduğu gibi devam edecek olan bir işi herhangi
bir süresine kadar konu edinmek yerine, belirli bir bitişi olan bir iş olarak ele
almak söz konusudur.
Yatırım projesini üç aşamada tanımlamak mümkündür;
a) Yatırım davranışlarını etkileyen ve yatırım kararlarında kriter
olarak kabul edilecek olan amaçların belirlenmesi,
b) Durum analizi yapmak suretiyle problemi teşhis etmek, problemin
boyutlarını ve sınırlarını çizmek suretiyle problemi tanımlamak,
c) Yatırım projesinin planlama aşaması. Bu aşamada üç kısımdan
oluşmaktadır;
* Alternatif çözüm tedbirlerinin aranması,
* Alternatifin tahmini,
* Değerleme aşaması,
Bu aşamalardan da görüleceği gibi, yatırım projesi her plan ve
program gibi büyük ölçüde gelecek ile ilgili bilgi ve verilere dayanmaktadır.
Öte yandan, yapılabilirlik raporu ve fizibilite gibi deyimlerin yatırım
projesiyle eş anlamlı olarak kullanıldığı görülmektedir. Yapılabilirlik sözcüğü
bir işin yapılabilir olmasını amaçlayan bir anlam taşımaktadır. "Yapılabilirlik
raporu" deyiminin uygulamada kamu kuruluşlarının iş kollarına özendirici
önlemleri uygulamak için düzenlenmesini istedikleri yatırım projesi anlamında
kullanıldığı görülmektedir.
Bu nedenle, tanıma bazı sınırlayıcı şartlar getirmek zorunlu
görülmektedir.
Yatırım projesi kavramını tanımlarken aşağıda belirtilen şartları,
sınırlayıcı şart olarak almak uygun olacaktır:
a) Yatırım, projeyle belirli ve uzun ömürlü bir kapasite yaratmalı,
b) Ekonomiden fiziki girdiler (hammadde, iş gücü, sermaye malları
gibi) almalı,
c) İç ve dış ekonomilere mal ve hizmet arz etmeli.
Fon sınırlayıcı şartların ışığı altında aşağıda verilen proje tanımında
birleşmek mümkündür.
"Belli bir yerde tesis edilerek ekonomiden insangücü,
hammadde, mamul madde ve sermaye malları alarak ve
bunlar üzerinde belirli bir teknolojiyi uyguladıktan sonra yine
ekonomiye mal ve hizmet arzedecek, mevcut veya
gelecekteki talebin belli bir kısmını karşılamaya yönelmiş
faaliyetleri, müteşebbis ve/veya toplum yararına en az
fedakarlıkla sağlamak amacıyla önceden yapılan çalışmaların
tümüne "Yatırım Projesi Çalışması" ve bu çalışmaların çeşitli
alternatifler arasında en iyisini seçecek biçimde formüle
edilmiş şekline "Yatırım Projesi" denir."

1.3. YATIRIM PROJELERİNİ HAZIRLAMA ve


DEĞERLENDİRME GEREKLİLİĞİ

Bir sabit sermaye yatırım önerisi olarak, yatırım projelerini hazırlama


ve değerlendirme gerekliliği aslında yatırım kavramının makro açıdan bir ülke
ekonomisinde mikro açıdan bir işletmenin yaşamında oynadığı önemli
rollerden kaynaklanır. Ekonomik büyümenin temeli olan yatırımların bir
ekonomide ne denli önemli değişmelere yol açan dinamik faktörler olduğu,
onların "çoğaltan ya da çarpan" ve "hızlandıran" etkileri ile özetlenebilir.
Yatırımların çoğaltan etkisi, bir ekonomide yatırımlar için yapılan harcamaların
kendilerinden kat kat fazla oranda milli gelirde bir artış sağladığını ifade eder.
Bu oran o ekonomideki marjinal tasarruf eğiliminin tersine eşittir ve çoğaltan
katsayısı olarak adlandırılır. Yani bir ekonomide marjinal tasarruf eğilimi 1/3
ise, yatırımın çoğaltan katsayısı 3'e eşittir. Başka bir anlatımla 1 birimlik
yatırım harcaması milli gelirde 3 birimlik bir gelir artışına yol açacaktır.
Öte yandan, hızlandıran etkisi yatırım harcamalarının dolaylı olarak
yeni yatırımları hızlandıracağını belirtir. Şöyle ki, yatırım harcamaları bir
ekonomide geliri artırırken, artan gelir de tüketimi artıracaktır. Artan tüketim
sonucu ise yeni yatırımlar hızlanacaktır. Bu dönüşümün sonucu olarak da,
kuşkusuz ekonomik büyüme artacaktır.
Bu iki temel ekonomi ilkesinin de belirttiği gibi, yatırımlar ekonomik
büyüme açısından vazgeçilmez bir öneme sahiptirler. O halde sınırlı
kaynaklarla ekonomik büyümeyi sağlama uğraşısında, yatırım harcamalarının
yani bu tür harcamayı gerektiren yatırım önerilerinin ya da yatırım projelerinin
bilimsel temellere dayalı olarak hazırlanması ve değerlendirilmesi "optimal
kaynak kullanımının" ilk ve temel ilkesi olmak zorundadır. Ancak böylelikle,
yatırımlardan beklenen sonuçların makro düzeyde gerçekleşmesi mümkün
olabilecektir.
Mikro açıdan da sabit sermaye yatırımları işletmelerin varlığını devam
ettirmenin temel nedenidir. Çünkü, piyasadaki rekabet koşulları çerçevesinde
genelde işletmelerinin piyasa değerini artırmayı amaçlayan ve gelecekte kâr
beklentisi içinde olan işletmeler bu amaçlarını gerçekleştirmek ve ayrıca
değişen sosyo-ekonomik ve teknolojik koşullara uyum için yatırım yapmak
zorundadırlar. Bu nedenle kendilerine açık olan yatırım alanlarını ve
önerilerini akılcı bir biçimde incelemek ve değerlendirmek kaçınılmaz
olacaktır. Bu zorunluluk işletmelerin gelecekteki amaçlarını gerçekleştirmeden
ayrı olarak, yaşamlarını devam ettirmek açısından da kaçınılmazdır. Çünkü,
sabit sermaye yatırımları işletmelerin tedarik, üretim, personel, pazarlama,
finansman gibi tüm fonksiyonlarını etkiler. Yanlış ve verimsiz alanlara yatırım
hem işletmelerin hem de onların içinde bulunduğu sektörün varlığını doğrudan
etkileyecektir. Bu nedenle işletmeler yatırım önerilerini bilimsel gelişmeler
ışığında gerçekçi bir çalışma kapsamında hazırlamak ve değerlendirmek
zorundadırlar.

Bir yapılabilirlilik raporu genel olarak şu temel amaçlar için hazırlanır:


a) Optimum kaynak kullanımını sağlamak. Bu açıdan fizibilite etüdü
doğru yatırım alanının kapısını açan ve yol gösteren bir rehberdir,
b) İşletmenin kesin olarak kurulmasına karar vermek,
c) İşletmenin hangi büyüklükte ve nerede kurulacağını belirlemek,
d) İşletmenin kurulması için iç ve dış finansmana ihtiyaç varsa, kredi
sağlamayı beklediği bankalara ve öteki kuruluşlara ön-proje
sunmak,
e) İşletme, yatırım indirmi, kredi ve döviz tahsisi gibi hükümetçe
verilen yatırımı teşvik ve diğer imtiyazlardan yararlanacaksa, ilgili
kurumlara projeyi tanıtmak,
f) Projenin uygulanması döneminde karşılaşılması muhtemel
güçlükleri önceden görmek ve gerekli tedbirleri almak.
1.4. YATIRIM PROJESİNİN HAZIRLANMA SÜRECİ

Yatırım projesi; yatırımın ekonomik ömrü, yatırım dönemi ve tasfiye


dönemi boyunca ve genelde belirsizlik ve risk ortamında; rantabilitesinin ve
yararlılık derecesinin ölçülmesi ile gerçekleşebilirliğinin belirlenmesi amacına
yönelik bir plan olarak hazırlanır. Yatırım projesinin hazırlanması aşamasında
ayrıca yatırım için gerekli olan fonların kaynakları üzerinde de durulur. Uzun
süreli, büyük ölçüde kaynak ayırmayı gerektiren yatırım kararının sezgiler ile
alınması düşünülmeyeceğine göre, bir seçenek olarak kararın doğruluğunu
kanıtlayacak projeye dayandırılması gerekir.

Bir yatırım projesini hazırlama, iktisatçıların, mühendislerin, mali


analistierin ve diğer ilgili alanlardaki uzmanların katılımı ile yapılan geleceğe
ilişkin hesaplamalar sürecini kapsamaktadır. Yatırım projesinin fikir olarak
tasarlanmasından, hazırlık, eleme, seçme, yatırımın gerçekleşmesi ve
sonunda işletmeye alma dönemine kadar süren faaliyetler proje çalışmaları
kapsamına girmektedir. Bir yatırım projesinin hazırlanmasındaki aşamaları
başlıca sekiz grupta toplamak mümkündür.
Bu aşamaları şematik olarak ve bir bütünsellik içerisinde aşağıda
görmekteyiz.

Kâr amacı Sosyal amaç Yasal zorunluluk Verimlilik


t 1
Yatırım ihtiyacı

Proje fikrinin doğuşu 1. Aşama

Ön araştırmalar 2. Aşama
* Ekonomik etüd * Finansal etüd
* Teknik etüd * Hukuki etüd

Fizibilite etüdü 3. Aşama


1
Değerlendirme ve yatırım kararı 4. Aşama
1
Kesin proje 5. Aşama
1
Projenin uygulanması 6. Aşama
1
Deneme üretimi 7. Aşama
1
Kesin üretime geçiş 8. Aşama

Şekil-2. Yatırım Projesinin Aşamaları


Yukarıda da detaylı bir biçimde görülen bu aşamaları sırasıyla kısaca
açıklayalım.

Proje fikrinin doğuşu:


Bir yatırım projesinin amacı belirli bir mal veya hizmet üretiminin
gerçekleştirilmesidir. Üretilecek çok sayıda mal ve hizmet türü bulunduğuna
göre, yatırımcılar pek çok sayıda yatırım alternatifi ile karşı karşıyadır. Bütün
yatırım alanları üzerinde derinliğine bir inceleme yapmanın, ekonomik, teknik,
finansal ve hukuki etüdleri hazırlamanın güçlüğü nedeniyle, proje hazırla­
madan önce ümit verici yatırım alanlarının belirlenmesi ile proje fikri doğar.
Yeni yatırım projelerinin ele alınması, işletmeler için ayrıntılı
çalışmaları ve büyük maliyetleri getireceğinden, projeler arasında tercih
yapmayı ve sonuçta yatırım kararı almayı gerektiren önemli faktörler vardır.

Bunlarda;
* işletmenin (yatırımcının) amaçlan ve politikası,
* işletmede (yatırımcıda/finansörde) fon fazlalıklarının bulunması,
* üretimi etkin ve verimli kılmak,
* risk ve belirsizlik,

* üretim artışı sağlamak ve/veya yeni bir üretim kapasitesi yaratmak.

Ön araştırmalar:
Yatırım kararlan nitelikleri itibarı ile çok detaylı analizler sonucunda
alınan kararlardır. Yatırım kararı işletmenin geleceğini önceden yönlendiren
bir karar niteliğini taşır. Yapılacak yatınmın büyüklüğü yatınm projesinin
hazırlanmasında görev alan uzmanların sayısını önemli ölçüde etkiler. Bazı
durumlarda, büyük yatırımlan gerçekleştirmek için yüzlerce uzmanın aylarca
çalışması gerekir. Yatırım projesinin hazırlanması bu yönüyle büyük harcama,
zaman ve sistemli bir çalışmayı gerektirir.
Yatırım projesinin hazırlanması sürecinde yapılan ön araştırma
başlıca aşağıdaki süreci kapsar;
* yatırım ihtiyacının saptanması,
* yatırım ihtiyacının somut duruma getirilmesi,
* alternatif yatırım mallarının saptanması,
* gerekli belgelerin toplanması (yatırım mallarına ilişkin),
* yatırım mallarına yönelik olarak ön kontrolün yapılması.
Fizibilite etüdü:
Ön araştırma, ümit verici yatırım alanlarının belirlenmesi için
yapılmakta ve bir yatırımın başarısının başlangıç noktasını teşkil etmektedir.
Ön araştırma sonucunda ortaya çıkan yatırım alternatiflerinin ekonomik,
teknik, finansal ve hukuki fizibilite etüdlerinin hazırlanması yatırım projesinde
temel araştırma safhasını oluşturur.
Fizibilite etüdü, yatırımcının ne üretceği, nasıl üreteceği, üretilen malı
ne fiyattan nereye satacağı, ne kadarlık bir yatırımın tutarına fon sağlayacağı,
yatırımdan ne kadar gelir sağlayacağı sorularına cevap vermelidir. Fizibilite
etüdleri yatırım için kesin proje hazırlanmadan önce ekonomik, teknik,
finansal ve hukuki etüdleri kapsar.

Değerlendirme ve yatırım kararı:


Bir projenin uygulamaya elverişli olup olmadığını, noksan, zayıf ve
hatalı hususlarının bulunup bulunmadığını, ekonomik ve teknik ömrü
içerisinde kendisini ödeyip ödemeyeceğini veya kârlılık derecesini ölçmek için
yapılan çalışmaya proje değerlendirilmesi denir.
Bir projenin değerlendirilmesi için yapılacak çalışmanın biçimi ve
kapsamı, projenin ait olduğu sektörün özelliklerinden başka projenin
hazırlanması için yapılan araştırma analiz ve dizayn gibi çalışmaların
yoğunluğuna bağlıdır.
Projenin genel değerlendirilmesi fizibilite raporuna dayanır. Bu
değerlendirme sonucunda yatırım kararının verilip verilmeyeceği açıklığa
kavuşur. Yatırımcı fizibilite raporundaki bilgilerin ışığında başta ticari kârlılık
olmak üzere çeşitli verileri göz önünde bulundurarak yapacağı değerlendirme
sonucunda karara varır.
Bir yatırım projesi yatırımcı tarafından değerlendirilebileceği gibi
projeyle ilgili farklı çevreler tarafından da değerlendirilebilir. Devlet, projenin
teşvikten yararlanıp yararlanamayacağına ilişkin değerlendirmeyi yaparken,
projeye fon sağlayacaklar projenin kârlılığını, yerel yönetimler projenin
bölgeye sağlayacağı katkıyı değerlendirirler.
Yatırım projesinin genel değerlendirilmesi sonucunda yatırımcı
tarafından yatırım kararına varılabileceği gibi, projeye devletin ve diğer
finansal kurumların katkıları da sağlanabilir.
Kesin proje:
Hazırlanan yatırım projesi, ilgili çevreler ile değerlendirilip kabulüne
karar verildiğinde projenin kesin proje haline dönüştürülmesi gereklidir.
Kesin proje safhasında, yatırımcı hakkında genel bilgiler, işletmenin
hukuki şekli ve proje hakkında genel bilgiler verilerek proje tanımlanıp, plan
ve programlar ile ilişkisi ortaya konur. Daha sonra projede öngörülen
yapıların, ayrıntılı planları ve projeleri hazırlanıp teknik hesaplamaları yapılır.
İşletmenin üretim sürecinde kullanacağı makineların kapasiteleri, maliyetleri,
siparişten sonra teslim süreleri belirlenir. Üretim, patent veya lisans konusu
olacaksa gerekli anlaşmalar yapılır.

Projenin uygulanması:
Yatırıma ilişkin ekonomik, teknik, finansal ve hukuki étudier yapılıp
proje ortaya çıktıktan sonra, ilgili çevrelerde tartışılıp yatırım kararı verilir, sıra
projenin ulgulanmasına gelir.
Yatırım projesi hazırlama amaçlarından biriside yatırımın nasıl ve
hangi sürede gerçekleşeceğini ve işletmenin ne zaman üretime geçeceğini
önceden belirlemektir. Yatırım projesinin uygulanarak gerçekleştirilmesi için,
belirli programların hazırlanıp uygulanması gereklidir. Bunlar arsanın satın
alınması, iş gücü, yol, su, enerji problemlerin halledilmesi, inşaat sahasının
tanzim edilmesi, inşaata başlanması, makine ve donatımın siparişlerinin
verilmesi ve inşaat "mahalline getirilmesi, montajın yapılması, hammadde
temini, gerektiğinde iş görenlerin yetiştirilmesi ve pazarlama kanallarının
hazırlanmasıdır.
Projenin uygulanması ve yatırımın gerçekleştirilmesi önceden
belirtilen tarihte gerçekleştirilmez ise, projede öngörülen tüm tahminler
geçerliliğini büyük ölçüde yitirir. Herşeyden önce projede belirtilen satış
gelirleri zamanında elde edilemeyeceği için, proforma finansal tabloların
dengesi bozulur. İşletme gelirlerine göre önceden belirleyip, ödeme planına
bağladığı borçlarını ödemekte güçlük çekebilir. Bu durumda işletme yeni
finansman kaynaklarına gereksinim duyar.
Projede öngörülen yatırım tutarı, ülkemiz gibi yüksek oranlı
enflasyonun yaşandığı ülkelerde geçerliliğini koruyamaz ve projenin
gerçekleştirilmesi için ek finansman kaynaklarına ihtiyaç duyulur. Ayrıca
işletmenin üretime geçme süresi uzadıkça ithalat ve ihracat koşulları
değişebileceğinden, işletmenin uluslararası pazarlara girmesi zorlaşabilir. Aynı
konuda hazırlanan yatırım projeleri diğer yatırımcılar tarafından daha erken
realize edilebileceğinden, pazarlara girmek zorlaşabilir.
Deneme üretimi:
Yatırım planları ne kadar ayrıntılı yapılırsa yapılsın yatırım
gerçekleştirilip üretim aşamasına gelince bazı durumlarda istenilen nitelikte
üretim yapmak mümkün olmayabilir. Bu ürünün pazara giriş aşaması önemli
bir başlangıçtır. Tüketiciler ürünler ile ilk karşılaştıkları zaman o ürün
hakkında karar verirler. Bu durumda önceden belirlenen kalite standardına
ulaşmadan ürünleri pazara sunmak işletmeler için iyi olmayan imajların
yaratılmasına yol açar.
İşletmeleri önceden belirlenen kalite standartına ulaşıncaya kadar
ürünlerini pazara sunmazlar. Önceden belirlenen kalite standartına
ulaşıldığında, ürünlerini pazara sunma aşamasına gelinmiştir. Bu aşamaya
kadar geçen süre ise, işletmede deneme üretim safhasıdır.

Kesin üretime geçiş:


Üretime geçiş safhası, deneme üretiminin sonucunda faaliyetlerin
önceden belirlenen standartlara ulaştığı safhadır. Bu safhada deneme üretimi
dönemindeki aksaklıklar ortadan kaldırılmış, artık normal üretim faaliyetleri
başlamıştır.
Üretime geçiş safhası tesisin resmen açılma safhasıdır. Bu safhaya
gelinceye kadar yatırım ile ilgili bütün projeler gerçekleştirilmiştir. Üretime
geçiş safhası işletmenin tanıtılması safhasının içinde önemli bir yer tutar. Bu
nedenle işletmenin hangi özellikte ve kalitede malları ürettiğine ilişkin
bilgilerin, tüketicilere iletilmesi gerekir. İşletmenin törenle açılışı ve açılışına
ilişkin bilgilerin basın aracılığı ile duyurulması, bu safhada işletmenin
tanıtılması açısından önemlidir.
İşletmenin üretime geçmesi ile birlikte, projenin hazırlanması ve
uygulanması tamamlanmıştır. Artık işletme faaliyette bulunan diğer işletmeler
gibi normal üretim faaliyetini sürdürmektedir.

1.5. YATIRIM PROJELERİNİN KAPSAMI

Bir yatırım projesiyle birçok kişi, kurum veya kuruluş ilgilenebilir ve


bunların projeden beklentileri farklılık gösterebilir. Bu nedenle yatırımla
ilgilenenler, hazırlanacak fizibilite raporunun kendi beklentilerine cevap
vermesini isterler.
Projeyle ilgili kişiler açısından olduğu kadar, yatırım konusu da
projenin kapsamını etkiler. Örneğin, yeni bir teknoloji ile üretimin düşünüldüğü
projelerde teknoloji seçimi konusu üzerinde fazla durulduğu halde, denenmiş
bir teknolojiye dayanan projede teknoloji konusuna kısaca değinmekle
yetinilebilir.
Diğer yandan, özellikle projeye kredi verecek finans kurumlan ile
yatırımı hükümet kararlan çerçevesinde teşvik edecek ve çeşitli imtiyazlardan
yararlanma imkanı tanıyabilecek devlet kurumlan, fizibilite etüdlerinin belirli
bazı şartları yerine getirmelerine önem verirler.
Gerek projenin ilgili bulunduğu kişilerin isteklerinden ve projenin
özelliklerinden ileri gelen farklılıklar ve gerekse uygulamadaki gelişmeler
karşısında, belirli proje kapsamı üzerinde ancak genel hatlarıyla
durulabilmekte ve yatırım projesi bölümleri aşağıdaki biçimde
sıralanabilmektedir.
* yatırımcı ve yatırım ile ilgili genel bilgiler,
* ekonomik etüd,
* teknik etüd,
* mali etüd,
* sonuç ve istek.
Projenin bu bölümlerinin içeriği üzerinde aşağıda kısaca açıklamada
bulunulmuştur.

Yatırımcı ve yatırım ile ilgili genel bilgiler:


Yatırımcı ile ilgili bilgiler iki durum için düşünülebilir. Bunlardan
birincisi, yatırımla ilgili bir tüzel kişilik oluşturulmamış ya da oluşturulma-
yacaksa, kurucu olan gerçek kişilerin tanıtımına yönelik olacaktır. Bu durumda
girişimci olan kişi ya da kişilerin adlan ve soyadlan, yaşlan, adresleri, telefon
numaralan, şimdiye kadarki uğraşları, varsa mevcut işleri belirtilir. Ayrıca bu
kişilerin ortaklıklan, bu ortaklıklardaki payları ve önemli paylara sahip olan
ortakların iş konusu, son birkaç döneme ait bilanço ve gelir tablolarına yer
verilir.

Yatırımla ilgili genel bilgiler:


Yatırım ile ilgili genel bilgiler; yatırımın türü, yatırımın gerekçesi ve
tanıtımı, kuruluş yeri, yatırıma başlama ve yatırımın tamamlanması
bölümlerinden oluşur.
Projede yatırımın türü, genellikle kapasite yaratma açısından ele
alınmakta ve yeni yatırım, genişleme yatırımı, yenileme yatırımı vb. olarak
adlandırılmaktadır. Projenin bu türlerden hangisine uyduğu, hazırlanacak
fizibilite raporunda belirtilmelidir. Diğer yandan, projenin gerekçesi de
yatırımın türüne bağlı olarak değişecektir. Bu nedenle, hangi tür yatırım
yapılıyorsa, bu yatırımın yapılma nedenleri ve yatırımın tanıtımı, yatırım ile
ilgili ön bilgiler açısından önem taşır.
Bu bölümde kuruluş yeri, il, ilçe, bucak ve köy olarak belirtilmeli ve
bölge ile ilgili, işkolu açısından önemli görülebilen kimi özel bilgilere yer
verilmelidir.
Yatırıma başlama, deneme çalışmasına geçilmesi ve sürekli
çalışmaya başlama aşamalarının kısaca açıklanması, bu bölümde üzerinde
durulması gereken bir diğer noktadır. Bu konularda verilecek bilgiler projeyi
özellikleri itibariyle kısaca tanıtacak niteliktedir.

Ekonomik etüd
Fizibilite raporuna giren ekonomik etüd ve analizler genellikle şu
koşulları kapsar:
1. Piyasa araştırması ve talep tahmini.
2. İşletme büyüklüğünün seçimi (kapasite seçimi).
3. işletmenin kuruluş yerinin seçimi.
Piyasa araştırması ve talep tahmini işletme kapasitesinin
belirlenmesinde önemli bir çalışma olup bu çalışma ile proje konusu ürünün
pazarda belirlenen fiyattan ne kadar satılabileceği (toplam talep), kurulacak
işletmenin bu pazardan ne kadar pay elde edebileceği, mevcut arz ve talebin
gelişme eğilimi, tüketicilerin özellikleri, mevcut arz kaynakları ve bunların
pazardan aldıkları paylar ile tamamlayıcı mallar ve özellikleri belirlemeye
çalışılır.

İşletme büyüklüğü, diğer bir deyişle üretim kapasitesi, "bir işletmenin


elindeki üretim faktörlerini en iyi şekilde kullanarak yaratabileceği üretim
miktarı" veya kısaca, "belirli bir sürede üretilebilecek mamulün hacim veya
sayısı" olarak tanımlanabilir. Bu bölümde tesisin üretim kapasitesi, işletmenin
toplam talepten alabileceği pay ve toplam üretim kaynakları dikkate alınarak
saptanmaya çalışılır. İşletmenin kuruluş yerinin seçimi de çeşitli faktörlerin
incelenmesi ve değerlendirilmesi sonucunda belirlenir.

Teknik etüd
Bu analiz aşamasında, yapımı düşünülen projenin teknik olarak
yapılabilirliği araştırılır. Teknik etüdün kapsamına giren konuların başlıcaları
şunlardır:
1. ürünün teknik dizaynının belirlenmesi.
2. Üretim yöntemi ve teknoloji seçimi; seçimin gerekçesi, elde ediliş
biçimi (lisans, satınalma, ortak girişim), alternatif teknolojiler ve
maliyetleri.
3. İşgücü ihtiyacının belirlenmesi; vasıflı ve vasıfsız işgücü ihtiyacı,
denetçi ve yönetici elemanlar, eğitim ihtiyacı, üretim öncesi ve
işletme dönemine ait işçi ihtiyacı ve maliyetleri.
4. İş akım şemaları ile fabrika içi yerleşme düzeninin ve bina
ihtiyaçlarının belirlenmesi: Fabrika içi ve üretim alanı yer
gereksiniminin ve yönetim binaları yardımcı hizmet binalarının
saptanması.
5. Montaj planlarının hazırlanması, montajın kim tarafından, nasıl
yapılacağı ve maliyeti.
6. Ham ve yardımcı maddelerle işletme malzemesi ihtiyacının
belirlenmesi.
7. Üretim dönemine ait maliyetlerin hesaplanması.
8. Yatırımın kurulma aşamasındaki uygulama planının dönemler
itibariyle belirlenmesi.

Mali etüd
Toplam yatırım tutarının, teknik etüdle belirlenen duran varlıklardan
sonra dönem ve bağlı varlık tahminleriyle tamamlanması ve toplam yatırım
tutarının kısa ve orta vadeli borçlar ve öz kaynaklarla ortakların olanaklarına,
devlet ve borç verenlerin isteklerine uygun olarak finansmanı, deneme
dönemi masraflarının hesaplanması, teknik bölümde hesaplanmasına
başlanan işletme dönemi giderleri hesaplamalarının tamamlanması mali etüd
bölümünde yer alır.
Dönemler itibariyle satış, masraf ve kâr hesaplamaları (tahmini gelir
tabloları) projenin kabul edilebilirliğini büyük ölçüde etkileyebilecek olan
kârlılık hesaplamaları için önemli veriler niteliğindedir. Aynı şekilde, dönemler
itibariyle varlık ve sermaye yapılarının (tahmini bilançolar) tahmin edilmesi de
kuruluşun borçlanma ve borç ödeme olanakları bakımından mali bünye
yapısını gösterecek önemli hesaplamalardır.
Yatırım indirimi, vergiler ve kâr dağıtımı hesaplamaları, borçların geri
ödenme olanaklarının incelenmesi bu bölümde yer alır.
Bu çerçeve içinde mali yönden etüd şu çalışma konularını ele alır:
1. Projenin toplam maliyetlerinin .hesaplanması
2. İşletme sermayesi ihtiyacının, toplam yatırımın finansmanının ve
sermaye yapısının belirlenmesi
3. İşletme dönemi gelirlerinin hesaplanması
4. Yatırımın tamamlanması sonucunda toplam gelir ve giderlerin
tahmin edilmesi ve tahmini kârlılığının belirlenmesi

5. Projenin mali yönden değerlendirilmesi

Sonuç ve istek
Yatırım projesinde sonuç ve istek bölümü, proje, onunla ilgili
olanlardan hangisi için düzenlenmişse, onun amaçları doğrultusunda karar
verilmesine olanak sağlayacak istekler ve değerlendirmelerden oluşacaktır.
Bu karar devlet açısından caydırma ya da yönlendirme yönünde olacak ve
projede istenilenler belirtilerek, projeye uygulanacak önlemlere yer
verilecektir.
Borç veren açısından, kuruluşa borç verilip verilemeyeceği,
verilecekse borcun tutarı, ödemesiz süresi, geri ödeme süresi, güvenceye yer
verilir. Özellikle orta süreli borçlandırmalarda, projede alış ve satışlarla ilgili
kimi konular, yatırım unsurları ve ürünlere dönük konularda istenilen
değişiklikler "özel koşullar" adı altında belirtilecektir.
Yönetim ve ortaklar açısından yapılacak sonuç değerlendirmeleri,
yatırıma karar vermeye olanak sağlayacak nitelikte olacaktır. Aracılar ve
tüketicilerle, çalışanlar ve başka ilişkili kişiler açısından, bunların amaçları
doğrultusunda projenin genel ve sonuç olarak değerlendirilmesinin
yapılabileceğini belirtmek gerekmektedir.
Yukarıda kısaca değindiğimiz fizibilite aşamalarından ekonomik,
teknik ve mali inceleme aşamaları, bundan sonraki sayfalarda ayrı ayrı
bölümler altında ve ayrıntılı olarak açıklanacaktır. Yalnız kapsamlı olarak
açıklanacak bu çalışmaların her proje türü için aynı ayrıntıda hazırlanması
zorunlu değildir. Projenin kapsamı, yani hangi noktalarda yoğunlaşacağı
yatırım türüne göre değişecektir.
ıı. EKONOMIK ETUD

ILI. PİYASA ARAŞTIRMASI

Yatırım projelerinin hazırlanma sürecinde işletmenin büyüklüğünü


belirleyen en önemli faktörlerden birisi pazarın yapısı ve pazardaki olası
taleptir. Yatırım kararı veya yapılacak yatırımın büyüklüğü mevcut ya da olası
talebe göre belirlenir.
Yatırım projelerinin hazırlanma sürecinde işletmenin büyüklüğünü
belirleyen en önemli faktörlerden birisi, pazarın yapısı ve pazardaki muhtemel
taleptir. Yatırım kararı veya yapılacak yatırımın büyüklüğü mevcut ya da
muhtemel talebe göre belirlenir.
Piyasa araştırması yeni kurulacak işletmeler açısından çok önemlidir.
Çünkü hangi malın, hangi özellikle, hangi fiyatla, ne miktarda, kimlere,
nerelerde satılacağı piyasa araştırması ile belirlenir. Eğer işletmeler
üretecekleri malların özelliklerini ve kimlere, nerelerde, ne miktarda
satacaklarını önceden saptarlarsa, üretime geçildiğinde karşılaşıbilecek
problemlerin önemli bir bölümü ortadan kaldırılmış olacaktır. Piyasa
araştırmasının istenilen düzeyde yapılmaması işletmeleri ve ülkeyi bir dizi
olumsuz durumla karşı karşıya bırakır. İşletmeler açısında bu olumsuzlukların
en önemlileri, talebin yeterli olmadığı sektörlere yatırım yapılıp üretilenlerin
satılamaması ve dolayısıyla işletmenin istenilen kapasitede kullanılama­
masıdır. Ülke açısından ortaya çıkabilecek olumsuzluk ise, arz fazlası olan
sektörlerde yatırım yapılması, sermaye mallarının gereksiz şekilde bu
sektörlere tahsis edilmesidir. Oysa sermaye bir üretim faktörüdür ve tüm
ülkelerde bir maliyeti vardır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ise maliyet
daha yüksektir.
Bu bağlamda araştırılması gerekli başlıca alanları şu şekilde
özetleyebiliriz;
* piyasanın hacmi,
* piyasa geliştirme,
* piyasa segmentleri (bölümleri),
* piyasa payı,
* piyasadaki ürünlere yönelik piyasa potansiyelinin analizi ve yeni
ürünler için talep tahminleri,
* satış tahminleri,
* ürünlere yönelik piyasaların özelliklerinin analizi,
* piyasa trendlerinin (gelişimi / eğilimi) analizi.
Bu alanlara yönelik olarak başlıca araştırma amaçlarını da şöyle
özetlemek mümkündür;
* piyasaları tanımlamak ve ölçmek,
- toplam piyasalar (piyasaların bütünselliği yani bağlı talep
yapısının analizi)
- tek tek piyasaların en önemli segmentleri
- cari ürünler için yeni piyasalar
- cari pazarlar için yeni ürünler
- yeni pazarlar için yeni ürünler
* piyasaların özelliklerinin analizi,
- ürünlere yönelik tüketici talebi, ürünlerin fonksiyonları
- talep edilen ürün özellikleri (nitelikleri)
- ürün tercihinde ve arayışında tüketici alışkanlıkları
- tüketicilerin tavır ve aktiviteleri
- rekabet koşulları, piyasa payı ve pazarlama maliyetleri ve ilgili
uygulamalar
- gerekli olacak ticari koşul ve ortam
- piyasa, kolaylıklar ve rekabet trendleri
* piyasaların projeksiyonu (1 ve 5 yıllık),
- temel büyüme ve azalmaya yönelik etkili olabilecek faktörler
- piyasada yer edinebilme koşulları
- müşteri profilinde eğilimler veya olası değişiklikler ve piyasadaki
yeni rekabetin koşullarını yaratan yeni ürün türleri
- çevresel değişim (sosyal, ekonomik, teknik ve siyasal)
- toplam piyasanın projeksiyonu (bu analiz piyasaya girme-sızma
ve hedef piyasa payı açısından önem taşımaktadır)
* olası piyasa payının projeksiyonu,
- piyasanın eğilimine dayalı piyasa payı projeksiyonu
- piyasa pozisyonunu etkileyebilecek rekabet koşullarının katı ve
zayıf yönlerinin derecesinin belirlenmesi
- pazar payını artırmaya yönelik genişleme alanlarının 'tesbiti
- 1 veya 5 yıllık (bazen ürün ve piyasa yapısı uygun ise 10 yıllık)
dönem içinde piyasa payının gelişimi.
II. 1.1. Piyasa Araştırması İçin Toplanması Gereken Veriler
Yatırım projelerinin hazırlanması çalışmalarında piyasa analizi ile ilgili
teorik modellerin kurulması kadar, pratik uygulamalar da önem kazanmak­
tadır. Piyasa analizleri yapılırken, işletmenin piyasa mekanizması içerisinde
yaşama, tutunma olanakları ve piyasadaki etkinliği yanında piyasayı oluşturan
bütün faktörler araştırılır. Ancak piyasa şartları belirlendikten sonra yatırım
kararı verilebilir.
Genel olarak bir piyasa araştırma süreci şu aşamaları izlemek
durumundadır;
a) yatırım projesi kapsamında ihtiyaç duyulan verilerin belirlenmesi
ve bu ihtiyacın analizi,
b) bilgi kaynaklarının bulunması,
c) bu kaynaklardan gerekli olan bilgilerin toplanması,
d) toplanan bu bilgilerin analiz edilmesi ve
e) analiz sonucu elde edilen bilgilerin proje amacı doğrultusunda
kullanımı.
Piyasa analizlerinde gerekli olan veri ve bilgilerin sistemli bir çalışma
ile toplanması gereklidir. Genelde bir çok iktisadi ve sosyal kuruluşlar çeşitli
nedenlerden dolayı bu tür araştırmaları sık sık yapmaktadırlar. Yatırım
projesinin piyasa analizine yönelik veri ve bilgileri bu kuruluşların
yayınlarından sağlamak mümkündür. Her ne kadar böyle bir olasılık söz
konusu ise de; projelerin içeriğine bağlı olarak bazı durumlarda bu
kaynaklardan sağlanan veriler yeterli olamamakta veya elde edilememektedir.
Dolayısıyla bu hallerde verilerin doğrudan elde edilmesi gerekmektedir.
Örneğin yatırım projesine konu olan yatırım alanı ve ürünler yeni ise, böyle
bir projenin piyasa analizine yönelik verileri zorunlu olarak doğrudan elde
edilmesi gerekecektir.
Piyasa analizleri kapsamındaki verilerin, birincil ve ikincil
kaynaklardan olmak üzere iki kaynaktan toplanması veya elde edilmesi söz
konusu olmaktadır. Bunları sırasıyla kısaca irdeleyelim.

a) Birinci elden veriler, doğrudan doğruya esas kaynaklardan


sağlanır. Bu bilgilere ulaşmak için mülakat, anket ve mektup gibi
çeşitli yollardan yararlanılabilir. Söz konusu bilgiler orjinal
kaynaklarından veya olası tüketicilerden sağlanır. Yukarıda da
değinildiği üzere, projede üretimi amaçlanan mal veya hizmet türü
yeni ise veya yeni bir yaklaşımla ürünün özelliklerinde değişiklik
yapılarak üretilmesi amaçlanıyorsa, üretilmesi düşünülen yeni ürün
ile ilgili olarak, daha önceden derlenmiş bilgileri bulmak olası
değildir. Bu durumda yatırım projesini hazırlayan kuruluş ve
kişilerin, tek başlarına ya da diğer kişi ve kuruluşlarla işbirliği
yaparak birincil kaynaklara ulaşıp, gerekli verileri toplamaları
gereklidir.
b) Piyasa analizlerine ilişkin ihtiyaç duyulan bilgiler, daha önce başka
kişi ve kuruluşlar tarafından toplanmış ise, bu verilerden
yararlanılabilir. Bu durumda ikincil kaynaklaridan bilgilere ulaşmak,
zaman ve harcamalardan tasarruf sağlar. İkincil kaynaklara örnek
olabilecek kurumları ve kaynakları aşağıdaki gibi sınıflayabiliriz;
* Kalkınma planları ve yıllık programlar,
* Türkiye istatistik yıllıkları,
* DİE sürekli yayınları,
* Merkez Bankası bültenleri,
* Bilimsel tez, tebliğ ve araştırmalar,
* Ticaret, sanayi ve meslek odalarının yapmış ve yaptırmış
oldukları araştırmalar,
* Uluslararası sosyal ve iktisadi organizasyonların araştırmaları
(OECD, IMF gibi)
Yatırım projesi kapsamında projenin niteliğine bağlı olarak toplanması
gereken çok çeşitli bilgiye ihtiyaç vardır. Bu bilgilen sekiz grup altında
toplayabiliriz;
a) piyasanın rekabet yapısına ilişkin bilgiler,
b) üretilecek mal ve hizmetin kullanım yerleri ve özellikleri,
c) piyasadaki tüketici eğilimleri,
d) fiyat ve maliyetlere ilişkin bilgiler,
e) arz kaynaklanna ilişkin bilgiler,
f) dağıtım kanallan hakkında bilgiler (projenin endüstriyel veya
tüketim malı olması özelliğine bağlı olarak dağıtım kanallarına
yönelik bilginin detayı ve önemi artma eğilimi gösterir),
g) ülkenin özel koşullan ve mevsimlik değişmelere ilişkin bilgiler,
h) devletin iktisat politikasındaki değişikliklerinin izlenmesi
Ayrıca proje konusu olan mal ve hizmetin ihracat boyutu da var ise,
yani belirleyici ve hedef piyasalar da (ülkeler) belirlenmişse, yukarıdaki ana
grupları belirlenen bilgi kaynaklarından ilgili olanlannın bu piyasalara
(ülkelere) yönelik olarak da yapılması gerekecektir.
II. 1.2. Mevcut Talebin Belirlenmesi
Piyasa araştırmasının ana bölümünü talep analizi oluşturmaktadır.
Belirli bir dönemde ve yerde üretilmesi planlanan mal ve hizmete ait talep
miktarı şu değişkenlerin bir fonksiyonu olarak karşımıza çıkar.
* benzer ve ikame malların rekabeti (etkisi),
* talebin gelir ve fiyat esnekliği,
* dağıtım kanallarının etkisi,
* tüketim eğilimi ve ihtiyacı,
* reklam.
Proje analizinde cari talebin belirlenmesindeki hedefler ise;
a) proje ile üretilecek mal ve hizmete yönelik talep bilgisi,
b) bu bilgiye bağlı olarak yeni üretim kapasitesinin kurulmasının
gerekli olup olmadığını saptamak.
Yatırım projesi analizinde piyasa araştırmasının birincil amacı efektif
talebi belirlemektedir. Bu özellikle projenin realizasyonu sonucu piyasaya
girme, yerleşme ve pazar payı elde etmek açısından oldukça önemlidir.
Gelecek yıllara ait pazar ve talep tahminlerinin yapılabilmesi için önce cari
dönemdeki gerçek tüketim miktarını bulmak gerekir. Bu eğer ikincil
kaynaklardan elde edilemiyorsa, belirli bir dönemdeki üretim değerinden ve
stok değişmelerinden yararlanarak "görünen tüketim" değerine ulaşılabilir.
Görünen tüketim formülasyonunu yatırım projesinin spesifik olarak örneğin
halı üretimi olduğunu varsayarak şu şekilde;
CH = CD + (I - E) + (DBS - DSS)
gösterebiliriz. Formülde;
CH = Halı tüketimi
Cp = Dönem içindeki halı tüketimi
I = Hah ithalat
E = Halı ihracat
DBS = Dönem başı halı stok
DSS = Dönem sonu halı stok
Rekabetin yoğun olduğu piyasalarda bugünkü tüketimin piyasadaki
efektif talebe eşit olduğu genelde kabul görür. Eğer mal ve hizmet üzerinde
çeşitli kısıtlamalar bulunuyorsa, görünen tüketim efektif talebe eşit olmamakta
ve tahdit altında bir potansiyel talep ortaya çıkmaktadır. Bundan dolayı ürüne
ait talep analizleri yapılırken baskı altında tutulan talep miktarı, piyasanın
nitelik ve niceliği ile sektörün yapısı da dikkate alınarak araştırmaya dahil
edilmelidir.
n.1.3. Pazarın Bölümlere Ayniması
Pazarın bölümlendirmesi pazarlama disiplininde ve dolayısıyla da
işletmecilikte gittikçe artan bir öneme sahiptir. Yatırım projelerinin niteliği ve
etkinliği ve yapılacak olan talep projeksiyonlarının sağlıklı olması açısından,
projeye konu olan mal ve hizmetin piyasada ne tür bir alıcısının olacağı veya
ne tür bir talep yapısıyla karşılacağınm analiz edilmesi gerekecektir. Çünkü
günümüzde kitlesel pazariama (pazar) işletmeler açısından bir çok sorunu
gündeme getirmekte ve başarı olma şanslarını azaltmaktadır. Dolayısıyla
klasik pazariama anlayışı da diyebileceğimiz bu yaklaşım "ne üretirsen
satarsın" şeklinde bir mantık örgüsüne sahip olup artık günümüzde başarı
şansı olmayan bir anlayışı temsil etmektedir.
Çağdaş pazariamada hedef pazariara (müşterilere) yönelik, bu
pazarların beklenti ve tercihlerinin dikkate alındığı bir anlayış hakimdir. Bu
durum bizi segmentasyona (bölümlendirmeye) götürür.
Bölümlendirmeyi "pazarın, farklı ürün ve pazarlama karışımını
gerektirdiği ve farklı müşteri gruplarına bölünmesi" şeklinde tanımlamak
mümkündür.
Müşterilerin talepleri, satın alma birimleri, gelirieri, bulundukları yöre,
satın alma mekanları ve satın alma pratikleri farklı farklıdır. Bu
değişkenlerden herhangi biri dikkate alınarak pazarı bölümlendirebiliriz.
Aşağıdaki şekillerde temel değişkenlere göre (yaşam tarzı gibi daha
komplike değişkenler dikkate alınmamıştır) pazarın farklı bölümlere
ayrılmasını görmekteyiz.

a) Bölümlendirme Yok b) Tam bölümlendirme c) Pazarın bölümlendirmesi


( 1 , 2 ve 3 gelir gruplarına göre)

d) Pazarın bölümlendirmesi e) Pazarın bölümlendirmesi


(A ve B yaş gruplarına göre) (Gelir ve yaşa göre)
Tüketimmallarmayönelikolarakdeğerlendirilebilecek bölümlendirme
unsurlarını şöyle özetleyebiliriz;
* Coğrafik bölümlendirme (ülke, bölge veya il bazında)
* Demografik bölümlendirme (yaş, cinsiyet, aile büyüklüğü, aile
yaşam eğrisi -ülkemizde ebeveynlerle bir arada, batıda ise ayrı ayrı
yaşama gibi- gelir, iş, eğitim, din, ırk, ulus bazında)
* Psikografik bölümlendirme (sosyal sınıf, yaşam tarzı ve kişisel
özellikler bazında)
* Davranışsal bölümlendirme (bilgi, tavır ve mal ve hizmet kullanımı
veya tepkisi bazında)
Endüstriyel mallara yönelik olarak değerlendirilebilecek
bölümlendirmede de tüketim mallarındaki bölümlendirme yaklaşımını
kullanmak mümkündür. Endüstriyel müşteriler coğrafik olarak ve aranan
fayda, kullanıcının statüsü, kullanım miktarı/oranı, kullanılan mala bağlılık ve
tavırsal (tepkisel) değişkenler olarak iki ana bölüme ayrılabilir.
Genel bir yaklaşım ise, endüstriyel pazarları "nihai kullanıcılara" göre
bölümlendirmedir.
Aşağıda alüminyum pazarına yönelik olarak üç aşamalı bölümlen­
dirme örneğini görmekteyiz.

Ara malı Çok miktarda


Otomobil üreticileri talep edenler
(büyük müşteri)

Aliminyum Perakendeci İnşaat Orta seviyede


üreticisi müşteriler şirketleri talep edenler
(orta müşteri)

İçki Bina sahipleri Az miktarda


üreticileri (yazlık-kışlık) talep edenler
(küçük müşteri)

(Nihai (Üretim (Müşteri sayısma-


kullanıcıya göre aşamasının bir hacmine göre
bölümlendirme) bölümüne göre bölümlendirme)
bölümlendirme)
Şekil-3. Aliminyum Pazarı Bölümlendirmesi

ı L 1 . 4 . Talep Projeksiyonları

Piyasa araştırmasında talep projeksiyonları, yatırımın gerçekleştirilme


kararının verilmesinde ve kapasite büyüklüğünün seçiminde en önemli
unsurdur. Doğaldır ki, yatırımı yapacak kişi ve kuruluşların sağlıklı karar
alabilmesi için üretilecek olan mal ve hizmete olan talebi, piyasa payını, diğer
firmaların paylarını vb. şeyleri bilmeleri gerekecektir. Bu tür çalışmaları
aşağıdaki tabloda olduğu üzere özetlemek mümkündür.

Tablo-1. Talep Projeksiyonu Temel Bölümler İtibariyle


Gerekli Bilgiler

Pazarlama Piyasa a r a ş t ı r m a s ı

- B ö l g e ve m a l için satışlar - Genel ekonomik durum


- Fiyatlar - Faiz oranları ve krediler
- T ü k e t i c i eğilimi - H ü k ü m e t politikaları
- Yeni m a l a karşı tepkiler - Teknolojik değişme
- Yeni mallar
- Dünya ekonomisi
- Sosyal d e ğ i ş m e
- Rakiplerin d u r u m u
- Ekonomik göstergeler
- Yeni piyasalar

Genelde projeksiyon, özü itibariyle bir geleceği tahmin olayıdır.


Geleceği tahmindeki ortak özellikler şunlardır;
* geleceğin tahmini zamanı içermektedir ve gelecek bir dönemdeki
değerlerin bilinmesi istenmektedir (örneğin, gelecekte üretilecek
mal ve hizmete talep ne olacak gibi),
* belirsizlik-üretilecek olan mal ve hizmete yönelik olarak talep ne
olacağı sorusunun yanıtının bir belirsizlik içermesi yani net ve kesin
olmaması,

* geleceğin tahmini genellikle geçmişteki bilgi ve verilere dayanıyor


olması - bundan dolayı bu verilerin sağlıklı ve güvenilir olması
gerekiyor.

Talep projeksiyonlarının planlama ile karıştırılmaması gerekir. Talep


projeksiyonu gelecekte üreteceğimiz mal ve hizmete yönelik talebin ne
olacağını geçmişe bakarak tahmin etmektir. Planlama ise geleceğin tahminini
de kullanarak uygun çözüme ulaşmayı amaçlar. Örneğin yatırım projesine
yönelik olarak yapılan talep projeksiyonunda talebin gelecek bir iki yıl içinde
düşebileceği ve daha sonra piyasalarda canlanma olacağı ve talebin artacağı
tahmin edilmişse yatırıma karar verilebilir (veya bazı düzenlemelere gidilebilir)
ve kapasite ilk yıllarda düşük tutulabilir. Oysa planlama boyutunda, bu talep
azalışını engellemek için gerekli önlemleri almayı amaçlayabilir.
Talep projeksiyonlarını belirlemenin temel aşamalarını şöyle
özetleyebiliriz;
* belirli bir dönemde mevcut tüketimi ve tüketimin değişim oranlarını
tanımlamak ve analiz etmek,
* toplam tüketim miktarını pazarın bölümlerine göre sınıflandırmak
* geçmiş dönemde tüketimi etkileyen faktörleri ve bunların etkilerini
açıklamak,
* bunların gelecekteki gelişmelerini ve talep üzerindeki etkilerini
analiz etmek.

IL 1.4.1. Talep tahmin yöntemleri

Gelecekte talebin büyüklüğünü belirleyen faktörler mal ve hizmetin


türüne ve nihai kullanım amacına göre farklılıklar gösterir. Bu faktörleri mal
ve hizmet kategorileri açısından şöyle sınıflandırmak mümkündür.

Tablo-2. Ürün Bazında Talebi Etkileyen Faktörler

ürün Dayanıksız Dayanıklı Ara malları Sermaye


çeşidi tüketim malı tüketim malı talep tahmini malları talep
Faktörler talep tahmini talep tahmini tahmini
Nüfus X X X

Gelir X X X

Fiyat X

Aile sayısı X X

Yenileme isteği X

Kredi olanakları X

Rakip mal fiyatı X X

Tamamlayıcı mal fiyatı X

Firma talebi X

Firma genişlemesi X

Nihai mal talebi X

İkame mal fiyatı X X

Yenileme talebi X

Firma sayısı X

Kapasite kullanım oranı X

Üretim tek. gelişmeler X


İleride bir karışıklığa yol açmamak açısından, talep tahmin yöntemleri
lie tahmin çeşitleri arasınida farkı açıklamak gerekmektedir. Bir tahmin
yöntemini olası bütün tahmin çeşitlerine uygulamak mümkün olabilir Yani her
bir tahmin çeşidi için ayrı bir talep tahmin yönteminin olması mümkün değildir.
Tahmin çeşitlerini kısaca şöyle özetleyebiliriz;
a) Olay-sonuç tahmini:
Gelecekte bir olayın gerçekleşeceği kesin olarak bilinmekte ve
fakat sonucu bilinmemektedir. Bu sonuca yönelik tahmin yapılmak
istenirse, olay-sonuç tahmininden söz edilmektedir. Örneğin,
yatırım projesine konu olan mal veya hizmetin ne olacağına karar
verilmiştir fakat satışların ne olacağı bilinmemektedir.
b) Olay-zaman tahmini:
Bu tip tahminlerde bir olayın ne zaman gerçekleşeceği tahmin
edilmeye çalışılır. Örneğin, yatırım projesine konu olan mal veya
hizmete karar verilmiştir ve bu mal veya hizmete yönelik veya o
paralelde yeni mal ve hizmetin başka işletmeler tarafından ne
zaman piyasaya sürüleceği bilinmek istenmektedir.
c) Zaman serisi:
Belirli aralıklarla gözlenen ve değerleri kaydedilen bir değişken
zaman serisini oluşturur. Örneğin, yıllık televizyon üretimi gibi.

Talep tahmin yöntemlerini ise iki ana gruba ayırabiliriz. Bunlarda,


a) Kantitatif teknikler
b) Kalitatif teknikler
Araştırma esnasında bu iki ana grupta bulunan teknikleri birlikte
kullanmak zorunda kalabiliriz. Örneğin, x malına olan talep tahmini için fiyatın,
tüketicilere ait gelirin ve rekabet içindeki (ikame edilebilecek) malın fiyatlarının
en az on dönem için bulunması gerekir. Eğer malın piyasaya yeni sürülmesi
söz konusu ise, o mala olan talep tahmini için istenilen rakamlar
bulunmamaktadır. Bu durumda araştırmayı yapan kişi ve kuruluşlar bazı
'varsayımlar ile talebi belirlemek zorundadır ki bu niteliksel yöntemlere girer.
Daha kesin sonuçlara ulaşılmak istenirse bu durumda yeni mala yönelik
olarak geniş bir alan çalışması gerekebilir (anketle piyasa araştırması gibi).

Kantitatif yöntemleri iki alt gruba ayırabiliriz,


a^ - Zaman serisi analizi
32 - Nedensel modeller

Zaman serisi analizi açıklanmak istenen değişken (talep gibi) geçmiş


değerlerine bakarak, gelecek değerleri üzerine tahminler yapmayı amaçlar,
Xt = tahmin edilmek istenen değişken (talep)
Nedensel modeller ise açıklanmak istenen değişkene bağlı olduğu
varsayılan değişkenler ile ilişkisi bulunduktan sonra, açıklayıcı değişkenlerinin
gelecekteki değerleri veri kabul edilip o değişken tahmin edilir.
Örneğin, talebi belirleyen malın ve diğer malların fiyatı ve tüketici
geliri olabilir. Şöyle ki,
Tt = f ( F , G , R,)
T = talep
G = tüketici gelir düzeyi
F = fiyat
R = rakip malın fiyatı
Talep tahmin yöntemlerini detaylı olarak aşağıdaki görebiliriz.

Talep tahmin yöntemleri

r
Kantitatif modeller Kalitatif modeller
I T
1
Nedensel modeller Zaman serisi Delphi Anket Büyüme eğrileri

Ekonometrik Girdi-Çıktı
modeller modeli

Tek denklemli Çok denklemli


modeller modeller

1
Ortalama ve Klasik zaman Box-Jenkins
üstel düzeltme serisi analizi

Şekil-4. Talep Tahmin Yöntemleri

Talep tahmin yöntemlerinde dikkat edilecek önemli bir nokta ise


geçmişteki ilişkilerin sabit kaldığıdır. Modele dahil edilmeyen faktörler hatayı
önemli ölçüde artırabilir. Dolayısıyla bu hataları azaltmak için incelenen
piyasa açısından, Türkiye ve dünya sosyo-ekonomik ve politik durumları iyi
analiz etmekle mümkün olabilir. Özellikle dışa açık bir ekonomik yapıda
dünya, Türkiye ekonomisi, sektör, üreticiler ve tüketiciler arasında projeye
konu olacak mal veya hizmetlerin niteliğine göre gereken ölçü ve düzeyde bir
nedensellik analizi zorunlu olabilir.
Uygulamada en çok karşılaşılan talep tahmin yöntemlerini;
- anket (örnekleme)
- trend analizi ve
- regresyon analizi
olarak belirtebiliriz. Bu yöntemlerin sıkça, kullanılmasının temel nedenlerini
ise; zaman, bütçe, kolaylık ve etkinlik şeklinde belirtebiliriz. Projeye konu olan
mal ve hizmetlerin özelliklerine ve projenin komplike olma düzeyine paralel
olarak daha önce belirttiğimiz yöntemlerinde kullanılması mümkündür.

11.1.4.1.1. Anketle piyasa araştırması yöntemi


Veri toplamanın ve buradan hareketle talep tahmini yapmanın önemli
yollarından biridir. Anketler üretilecek mal veya hizmete yönelik olarak
tüketicinin eğilimini görmek için yaygın olarak kullanılmaktadır. Amaç bütün
özelliklere sahip olan kütleyi (ana kütle) en iyi biçimde temsil edebilecek daha
küçük bir örneğin belirlenmesidir.

Bu yönteme göre, ürünü kullananlara soru kağıtları gönderilecek ve


alınacak yanıtlara göre talep tahmini yapılmağa çalışılacaktır. Dar bir bölgede
uygulama olanağı olan ve alıcısı kesin olarak belirlenebilen ürünlerle ilgili
araştırmalarda kullanılırsa yöntemden geçerli sonuç almak olanağı vardır.
Yöntemin evde, sokakta, telefon ya da mektup ile uygulanabilir olması
ve soruların yönetileceği kişilerin belirlenebilmesindeki kolaylıklar, yöntemin
kullanılışını yaygınlaştırmaktadır.

Bu arada, anketin elverdiği ölçüde kısa, açık ve kolay anlaşılır


soruları kapsaması, yanıtlayanın zamanım fazla almayacak nitelik taşıması,
yanıtların kısa ve öz olmasını sağlaması gibi özellikler taşımasına dikkat
etmek gerekmektedir.

Yöntemden başarılı sonuç alınabilmesinin, anket yapılan kişi ya da


kişilerin bütünü temsil eder nitelik taşımasına bağlı olduğunu da belirtmek
uygun olacaktır.

Örnek:

Türkiye genelinde sabun talep tahmini yapılmak istenmektedir. Ana


kütlemizi (N) Türkiye'deki hane sayısı oluşturmaktadır. Ortalama hane halkını
4 kişi varsayarsak
Q3Q00000 kişi ^ 15.750.000 hane
4 kişi

ana kütleyi oluşturur. Buradan, örnek hacmini % 1 olarak belirlemişsek; yani


n/N = % 5 ve n/15.750.000 = % l'den, n = 15.750 hane olur. Örnek hacmini
ana kütleyi temsil yeteneği açısından illerin nüfus, gelir, ticari gelişmişlik vb.
(pazarların derinliği açısından) gibi faktörleri göre illere dağıtımı yapılır ve
belirlenen hane sayısı kadar ve ile görüşülür.
Görüşme yapılacak hanelerin seçimi her ilin kendi özel koşulları
(yerleşim dağılımı gibi) dikkate alınarak yapılır. Her iki dağılımında yapıldığını
varsayıyoruz. Hane halkına ayda kaç tane sabun tüketildiği biçiminde tek soru
yöneltilmiştir.
Çok daha karışık ve uzun hesaplamaları dikkate almaksızın
(örnekleme teorisinin mantığı gereği), basitlik olması açısından bütün
anketlerin değerlendirildiği ve Türkiye geneline yönelik olarak hane başına
ayda 5adet sabun tüketildiğini varsayarsak;

Aylık sabun tüketim miktarı 78.750.000 adet


(15.750.000 hane x 5 adet sabun)
Yıllık sabun tüketim miktarı 945.000.000 adet
(78.750.000 adet X 12 ay)

Türkiye'nin yıllık nüfus artışını % 3 kabul edersek, gelecek 4 yıl


boyunca sabun tüketimi miktarında omusu gelişmeler aşağıdaki gibi olacaktır.

H a n e halkı Aylık tüketim Yıllık t ü k e t i m


Yıllar sayısı (adet) (adet)
1996 15.750.000 78.750.000 945.000.000
1997 16.222.500 81.112.500 973.350.000
1998 16.709.175 83.545.875 1.002.550.000
1999 17.210.450 86.052.250 1.032.620.000
2000 17.726.764 88.633.819 1.063.600.000

Anketle piyasa inceleme yönteminden, proje konusu ürünün ilk kez


pazara çıkartılması halinde, "Pazar Testi" biçiminde yararlanılabileceğini
belirtmek gerekmektedir.
Anketle, talep tahmini yapılabileceği gibi, ürünün kalitesi, ürünü
yeğleme nedenleri, ürün ile ilgili yakınmaların saptanması gibi sorunların
çözümüne dönük bilgilerin derlenmesi olanağı da vardır ve bu amaçlar için
anketle piyasa inceleme yönteminden geniş bir biçimde yararlanılmaktadır.
11.1.4.1.2. Trend analizi
Trend analizi yöntemi, yatırım projesine konu olan mal veya hizmetin
geçmiş dönemlerdeki tüketim verilerini zaman serilerine dayanarak
sınıflandıran önemli bir yöntemdir. Trend analizlerinde talep fonksiyonu,
gerçekleşen ve gerçekleşecek satışlarla tek bağımsız değişken durumundaki
zaman arasındaki ilişkiyi açıklar.
Zaman serisinin geçmiş yıllarla ilgili değerleri bir trend şeklinde
gerçekleşiyor ise bu durumda trend analizini kullanmak zorundayız. Doğrusal
ve doğrusal olmayan trend olmak üzere iki farklı trend ayrımı yapılmaktadır.

Doğrusal trend analizi


Zaman serisinde hakim olan gelişmenin aynı (mutlak) büyüme veya
düşme oranları ile karakterize edilmesi halinde doğrusal trend söz konusudur.
Trendden sapmalar, ne mevsimlik ne de konjonktürel şartlara, daha çok
tesadüflere bağlıdır. Fonksiyonel olarak aşağıdaki gibidir.

Y = a + bX

Tahmin hesaplarında geçmiş dönemlerin değerlerinden trend


doğrusunun fonksiyonu bulunacaktır. Bu fonksiyonun, a ve b parametre
değerleri tespit edilecektir. Y' tahmin değerleri olarak fonksiyonun gelecek
dönemi için mevcut değerlerin tesadüfi dağılımının gerçekleştiği trend
doğrusunun belirlenebilmesi için doğrusal regresyon metodu kullanılmaktadır.
Bu metod, en küçük kareler metoduna dayanmaktadır. Doğrunun mevcut
değerlere, doğru ile fiili değerler arasındaki sapmaların karelerinin toplamının
minimum olacak şekilde intibakı sağlamaya çalışılmaktadır, a ve b
parametrelerinin hesaplanması, bir defa hesaplanan trendin geleceğe
değişmeden aktarılmasını etkilemektedir. Bu nedenle metod son derece
istikrarlı olup kısa dönemli gelişmelere fazla bir reaksiyon göstermemektedir.

İstatistik tekniği (disiplini) dalında ayrıntılı olarak incelenmiş olan


metodun matematiksel olarak tespiti yerine aşağıda pratik ihtiyaçlara uyan
yaklaşık hesaplamalar ortaya konulacaktır. Bu tahmin hesabı ile mevcut
değerlerden trend doğrusu hesap edilmeye çalışılacaktır.
Trend fonksiyonun hesaplanması:

Y = a + bX

Burada iki temel formül elde edilecektir.

5:Y =Na.b5:x
"N" hesaplamada dikkate alınacak olan geçmiş yılların değerlerinin
sayısını X zaman aralıklarının ve Y ilgili tutarları ifade etmektedir. X dikkate
alınan zaman alanının ortası olarak tespit edildiği takdirde, aşağıdaki formülü
elde etmek mümkündür.

=Na

Aşağıdaki tabloda işletmenin n = 7 yıllık Y satış hasılatı verilmiştir ve


buradan hareketle X, Y, XY ve X^ değerleri hesaplanmaktadır. Bunlara
dayanılarak işletmenin 5 yıllık satış hasılatının tahmin edilmesi istenmektedir.

Yıllar X Y XY X^

1990 -3 144 -432 9

1991 -2 145 -290 4

1992 -1 194 -191 1

1993 0 186 0 0

1994 1 228 228 1

1995 2 243 486 4

1996 3 287 861 9

1997 0 1424 662 28

Hesaplanan değerleri temel formüllere aktarılması suretiyle a ve b


parametresi için aşağıdaki değerler elde edilebilir.
= Na

1424 = 7a a = = 203.4

5:xY = h^x'

662 = b.28 b = ^ = 23.6


28
Bu değerleri trend fonksiyonunda yerine koyacak olursak,
Y = 203.4 + 23.6
formülünü elde ederiz. Bu fonksiyona dayanarak gelecek 5 yıldaki satış
hasılatının talimin etmek mümkün olmaktadır.
1997-^ 203.4 + 23.6 (4) = 298
1998 -^203.4 + 23.6 (5) = 321
1999-^ 203.4 + 23.6 (6) = 345
2000 ^ 203.4 + 23.6 (7) = 369
2001 203.4 + 23.6 (8) = 392
Şüphesiz buradaki hesaplamada yıllık talep artışları sabit olarak kabul
edilmiştir. Halbuki talep artışlarında değişme söz konusu olabilir. Bu durumda
en küçük kareler yöntemine göre, geçmiş yıllara ait gerçek değerlerle, bu
doğrunun aynı yıllar için vereceği teorik değerler arasındaki farkların kareleri
toplamı en küçük (minimum) olan doğru hesaplanır. Bu hesaplamalara uygun
doğrusal denklemi için tahmini standart sapma tespit edilir.

Y Y'
Yıllar (gerçek K (teorik değer) Y - Y' (Y - Y ' ) '
değer)

1990 144 132.6 11.4 129.96


1991 145 156.7 -11.7 136.99
1992 191 179.4 11.6 134.56
1993 186 203.4 -17.4 302.75
1994 228 227.0 1.0 1.0
1995 243 250.2 -7.2 51.86
1996 287 273.8 13.2 174.24

y (teorik değerin) bulunuşu Y = 203.4 + 23,6X fonksiyonunda X


değerlerinin, yani -3, -2, - 1 , O, 1, 2, 3 yerine konması suretiyle bulunacaktır.
Trend doğrusunun standart sapmasını aşağıdaki şekilde hesaplamak
mümkündür.

931.34
= 11.534668
N

Daha önceki hesaplamalarla tespit edilen satış hasılatı ile standart


sapma karşılaştırılmak suretiyle güven sınırları bulunur. Örneğin 1997 yılında
satış hasılatı 298 TL olacağı hesaplanmıştır. Bu satış hasılatının güven sınırı
298 ± 11.53 olacaktır. Daha doğrusu satış hasılatının 286.47 TL ile 309.53
TL arasında gerçekleşmesi mümkündür.
Burada ortaya çıkan sapmanın aynı iş kolundaki anlamlılığı önem
kazanmaktadır. Eğer sapma anlamlı ise, başka bir trend fonksiyonun
uygulanmasına ihtiyaç vardır.
Ayrıca daha yüksek derecede doğrusal olmayan (parabolik gibi) trend
fonksiyonları teşkil etmek mümkündür. Şüphesiz bu tür trend fonksiyonlarının
teşkilinin anlamlı olup olmayacağı kontrol edilmelidir. Trend fonksiyonlarının
fiili değerlere bir yaklaşma elde edilmekle beraber, ancak tahminin doğruluğu
aynı ölçüde artmak zorunda değildir. Tahmin fonksiyonu fiili verilere ne kadar
çok yaklaşır ise, tesadüfi sapmaların ağırlıklarının artma tehlikesi de o kadar
fazladır (çoklu doğrusal bağlantı ve otokorelasyon hali). Böylece tahminlerin
doğruluğu azalacaktır.

11.1.4.1.3. Regresyon analizi


Bu yaklaşımda, talep, zaman değişkeni dışındaki değişkenlerin
fonksiyonu olarak ele alınmaktadır. Fonksiyonda analize konu olan malın
veya hizmetin niteliğine göre fiyat, gelir, tüketici ihtiyaçları, rakip ve
tamamlayıcı malların fiyatı gibi bağımsız değişkenlerin belirlediği bağımlı bir
değişken konumundadır. Bağımlı değişkenle bağımsız değişkenler arasındaki
ilişki ikiden fazla parametre tarafından sağlanır ve bu ilişki modellerle ifade
edilir.

En küçük kareler yöntemi


Yöntem, bir istatistik modeldir ve yöntemin uygulanmasında eğilim
denklemle belirlenir. Eğilimin saptanmasında, doğrusal fonksiyon uygulaması,
parabolik eğri uygulaması, yarılogoritmik eğri uygulaması gibi yollar vardır.
Bunlar aynı zamanda birer istatistik yöntem niteliği taşımaktadırlar. En küçük
kareler yönteminin bu üç uygulama biçimi üzerinde örneklerle durulacaktır.
a. Doğrusal fonksiyon uygulaması
Yöntemin uygulanmasında yararlanılan denklem Y = a + bX dir.
Denklemdeki Y satışları (talebi), X zaman (yıllar), a, X sıfıra eşit olduğunda
satışın değerini, b, satışın yıllık artış oranının ifade etmektedir. Bu verilere
göre, denklemde iki değişken arasındaki ilişkiyi belirten eğrinin matematiksel
tanımı yapılmaktadır. Bu denklemle talep ve yıllar arasındaki ilişki
araştırılmaktadır. Araştırılan grafik eğrisi için a ve b'yi tespit etmek
gerekmektedir. Bunun için yararlanılacak denklemler aşağıda gösterilmiştir.

X:Y = N a . b 5 : x

5:xY -a5:x.b5:x^
Yedi yıllık bir zaman serisi alınarak yapılacak talep tahmini üzerinde
aşağıda durulmuştur.
Y
Yıllar X (milyon) YX X^
1988 -4 4.8 -19.2 16
1989 -3 6.6 -19.8 9
1990 -2 11.2 -22.4 4
1991 -1 17.6 -17.6 1
1992 0 24.1 0 0
1993 +1 32.1 +32.1 1
1994 +2 49.0 +98.0 4
1995 +3 66.6 + 199.8 9
1996 +4 86.5 +346.0 16
0 298.5 +596.9 60

Y^K = O olduğundan
= Na
X)XY = b52X2 olur

sayılar yerine konursa:

298.5 = 9a a = 298.5: 9 = 33.1


596.9 = 60b b = 5 9 6 . 9 : 6 0 = 9.9
Bulunan a ve b'ye göre denklem aşağıdaki gibi olmaktadır

Y = 33.1 + 9 . 9 X
Trend denklemi yardımıyla ileriye yönelik tahmini değerler aşağıdaki
gibi hesaplanmıştır.

Y
X Yıllar (talep)
Y = 33.1 + 9 . 9 (5) 5 1997 82.6
6 1998 92.5
7 1999 102.4
8 2000 112.3
9 2001 122.2
Y = 33.1 + 9.9 (10) 10 2002 132.1

Bu hesaplamalarda yıldan yıla talep artış miktarları değişmez kabul


edilmektedir. Oysa değişmezlik her zaman olmayabilir. Bu durumda en küçük
kareler yöntemine göre, geçmiş yıllara ait gerçek değerlere, bu doğrunun aynı
yıllar için vereceği kuramsal değerler arasındaki farkların kareleri toplamı en
düşük (minimum) olan doğru hesaplanır. Bu hesaplamaya doğrusal eğilim
denklemi için tahminin standart sapmasının tespiti denilmektedir.

Sıra Y Y'
sayısı Yıllar gerçek değer kuramsal değer YY' (Y-Y')'
1 1988 4.8 -6.5 + 11.3 127.69

2 1989 6.6 +3.4 +3.2 20.24

3 1990 11.2 + 13.3 -2.1 4.41

4 1991 17.6 +23.2 -5.6 31.36

5 1992 24.1 +33.1 -9.0 81.00

6 1993 32.1 +43.0 -10.9 118.81

7 1994 49.0 +52.9 -3.9 15.21

8 1995 66.6 +62.8 +4.6 21.16

9 1996 86.5 +72.7 + 13.8 190.44


600.32

Not: 1988 yılı kuramsal değeri şöyle hesaplanmıştır: Y - a + bX'e göre Y = 33.1 + 9.9X
denkleminde X = 4'dür. Bu değer yerine konulursa 1988 yılı için Y değeri -6.5
bulunur.

Doğrusal eğilim denklemi için standart sapma aşağıdaki biçimde


olmaktadır.

60032 =V66JÖ- = 8.16


9

Daha önceki hesaplamadan örneğin, 1999 yılı ile ilgili talep tahmini
ele alınarak, standart sapmanın ortaya koyduğu güven sınırı belirlenebilir.
1999 yılı için tahmini talep 102.4'dür. Güven sınırı 102.4 ± 8.16
olacaktır. Başka bir deyişle 1999 değeri 94.24 - 110.56 arasındadır. Bu
farklılık iş konusuna göre önemli bir sapma sayılırsa, talep tahmini için
doğrusal fonksiyon uygulanması dışında bir başka en küçük kareler
yönteminin uygulanması gerektiği ortaya çıkar. Bunun yanında, gerçek ve
kuramsal değerler arasındaki farklılıkların da önemli bulunması bir başka
yolun denenmesi gerekliliğini gösterebilir.
Daha önce de belirtildiği üzere en küçük kareler yönteminin bir başka
yolu parabolik eğri uygulamasıdır.
b. Parabolik eğri uygulaması
Ele alınan serinin değişmesinin yıldan yıla değişmez olmadığı, yıldan
yıla oldukça düzenli bir biçimde arttığı ya da azaldığı görülürse bu
uygulamanın yapılabileceği anlaşılmaktadır.

Parabolik eğri uygulaması denklemi aşağıda gösterilmiştir.

Y = a + bX + c X 2
Bu denklemdeki a, b ve c değerlerinin saptanmasında aşağıdaki
denklemlerden yararlanılır.

= Na + b X ) X + c X ) X 2

5:xY =a5:x.b5:x^-.c5:x3

X ) X 2 Y = a5;^X2 + b X ) X 3 + c X ) X ^

Daha önce ele alınan örnekle ilgili uygulama aşağıdaki biçimde


olmaktadır.

Y
Yıllar X (milyon) XY X^ XY X^ X^

1988 -4 4.8 -19.2 16 76.8 -64 256

1989 -3 6.6 -19.8 9 59.4 -27 81

1990 -2 11.2 -22.4 4 44.8 -8 16

1991 -1 17.6 -17.6 1 17.6 -1 1

1992 0 24.1 0 0 0 0 0

1993 +1 32.1 +32.1 1 32.1 1 1

1994 +2 49.0 +98.0 4 196.0 8 16

1995 +3 66.6 + 199.8 9 599.4 27 81

1996 +4 86.5 +346.0 16 1384.0 64 256

0 298.5 596.9 60 2.410.1 0 708

Bu değerler yukarıdaki denklemlerde yerlerine konulursa:

298.5 = 9a + 60c
596.9 = 60 b
2410.1 = 60a + 708c

Bu denklemlerden ikincisine göre b = 9.9'dur.


Diğer denklemlere göre a ve c bulunabilir. Bu hesaplama a = 24.10
ve c = 1.36 dır. Bu değerlere göre saptanan parabolik eğri denklemi
aşağıdaki gibi olmaktadır.

Y = 24.10+9.9X + 1.36X
1999 yılına ait tahmini talep miktarını saptamak gerekirse X için 7
değerini kullanarak denklemi çözmek gerekecektir.

Y = 24.10 + 9 . 9 ( 7 ) + 1 . 3 6 ( 4 9 )
Y = 160.04
Bu hesaplamadaki standart sapma hesaplaması üzerinde de aşağıda
durulmuştur.

Seri Y Y'
sayısı Yıllar gerçek değer kuramsal değer YY' (Y-Y')'
1 1988 4.8 6.2 -1.4 1.96
2 1989 6.6 6.6 0 0
3 1990 11.2 9.7 1.5 2.25
4 1991 17.6 15.5 2.1 4.41
5 1992 24.1 24.1 0 0
6 1993 32.1 35.3 -3.2 10.24
7 1994 49.0 49.3 -0.3 0.09
8 1995 66.6 • 66.04 0.6 0.36
9 1996 86.5 85.4 +0.1 0.01
19.32

Not: 1988 yılının kuramsal değeri şöyle hesaplanmıştır: Y = 24.10 + 9.9 X + 1.36 X^
denkleminde X değeri -4 alınmıştır. Bu değer denklemde yerine konursa Y değeri
6.2 milyon bulunmaktadır.

Parabol eğrisi için tahmini n standart sapması aşağıdaki gibi


olmaktadır.

19.32
= VZÎ48 = 1.46

Doğrusal fonksiyon uygulamasındaki 8.16'lık standart sapmasına


karşılık, parabolik eğri uygulamasında standart sapma 1.46 olmakta ve
sapma çok daha azaltmaktadır. Nitekim 1999 yılı için tahmini değerler 160.04
± 1.46, başka bir deyişle 158.58 - 161.50 arasında olmakta ve fark
azalmaktadır. Öte yandan, geçmişe dönük gerçek ve kuramsal değerler
arasındaki farkın da azaldığı dikkati çekmektedir.
c. Yan logaritmik eğri uygulaması
Zaman serisinde, yıllar itibariyle değişmenin aynı kalmayıp, yıllar
arasında farklı olması, ancak değişme oranının aynı kalması söz konusu ise,
eğilimin ortaya konulmasında yarı logaritmik eğri hesaplamasından
yararlanılması uygun olabilecektir.
Yarı logaritmik eğrinin hesaplanabilmesi için denklem aşağıda
gösterilmiştir.
Y = abX
veya logaritmik biçimiyle
LogY = Loga + LogbXdir
Log a ve log b aşağıdaki denklemler yardımıyla bulunabilir.

X)LogY = NLoga + Logb5;;x

X ) ( X L o g Y ) = L o g a X ) X + LogbX2

Denklemin uygulanması üzerinde aşağıda bir örnekle durulmuştur.

Yıl X Y Log Y X Log Y X^

1988 -4 3.6 0.55630 -2.22520 16

1989 -J 5.6 0.74819 -2.24457 9


1990 -2 10.1 1.00432 -2.00864 4

1991 -1 16.5 1.21748 -1.21748 1

1992 0 23.0 1.36173 0 0

1993 +1 31.1 1.49276 1.49276 1


1994 +2 47.4 1.67578 3.35156 4
1995 +3 64.6 1.81023 5.43069 9
1996 +4 85.3 1.93095 7.72380 16
0 287.2 11.79774 10.30292 60

Tablodaki değerler denklemlerde aşağıda yerlerine konulmuştur.

1 - 11.79774 = 9 Loga
2 - 10.30292 = eOLogb
Bu denklemlerin çözümünden:

Loga = 1.31086
Logb = 0.17171
Bunlara göre:

LogY = Loga + LogbX


denkleminde değerler yerlerine konulursa;

LogY = 1.31086 + 0.17171X


Bu denklemden yararlanarak gelecek yıllardaki talep tahminleri
yapılabilir. Şöyle ki, x yerine gelecekte tahmini yapılması istenilen dönem
yazılır ve denklemden yararlanılarak hesaplama yapılır. Örneğin, 1999 yılına
ait talep tahmini aşağıdaki gibi hesaplanabilir.
1999 yılına ait X değeri 7 olduğuna göre:

LogY = 1.31086 + 0.17171 (7)


LogY = 2.51283

Y = 325.7

Korelasyon ve regrasyon yöntemi


Bu yöntemde talep değişkeni, başka açıklayıcı değişkenlerin bir
fonksiyonu olarak ele alınır. Açıklayıcı değişkenle buna bağlı değişken
arasındaki değişme uygunluğu korelasyon olarak tanımlanmaktadır. Değişme
uygunluğu ölçüsü ise, korelasyon oranıdır.

Yöntem bir örnekle açıklanmaya çalışılacaktır Örnekte "A" ürünü


talebinin "B" değişkeni ile ölçülmesi istenilmektedir.

X Y
Yıllar " B " değişkeni "A" ürünü X=Y-^
(milyar TL.) ( 1 0 0 0 ton)
1990 169 200 -31 -24
1991 175 210 -25 -14
1992 188 218 -12 -6
1993 198 225 -2 +1
1994 209 230 +9 +6
1995 222 235 +22 + 11
1996 240 250 +40 +26
1.401 1.568

X =200 Y = 224
X ve Y'nin tabloda hesaplanan değerlerinden yararlanılarak XY, X^ ve
Y^ hesaplamaları aşağıdaki biçimde olmaktadır.

Yıllar XY X^ Y^

1990 744 961 576

1991 350 625 196

1992 72 144 36

1993 -2 4 1

1994 54 81 36

1995 242 484 121

1996 1040 1600 676

S +2500 S 3899 E 1642

2.500 2.500 2.500


r = = 0.988
2.530
te^'EY^ V^3.899x 1.642 ^6.402.158

Hesaplamaya göre "A" ürünü talebinin "B" değişkenine % 98,8


oranında uygunluğu saptanmış olmaktadır. Bu büyük bir değişme uygunluğu
olarak kabul edilebilir. Bundan sonra yapılacak işlem "B" değişkeninin gelecek
yıllarla ilgili tahmininin yapılmasıdır. Bu değişkenin kolay ve isabetli tahmin
edilebilir veri olması ölçüsünde talebi araştırılan malın tahminindeki yanılgı
payı da az olacaktır.
"A" ürünü talebinin gelecek yıllardaki seyrinin saptanması için önce
regresyon doğrusunun tespiti gerekmektedir. Regresyon doğrusunun denklemi
aşağıda gösterilmiştir.
Y = a + bX
Bu denklemdeki a ve b değerleri için aşağıda belirtilen yardımcı
denklemlerden yararlanılacaktır.

5:Y = Na.b5:x

Denklemdeki XY, X^ ve Y^ aşağıda hesaplanmıştır.


X Y
Yıllar " B " değişkeni " A " ürünü X^ Y^ XY
(milyon TL.) (1000 ton)
1990 169 200 28.561 40.000 33.800
1991 175 210 30.625 44.100 36.750
1992 188 218 35.344 47.524 40.984
1993 198 225 39.204 50.625 44.550
1994 209 230 43.681 52.900 48.070
1995 222 235 49.284 55.225 52.170
1996 240 250 57.600 62.500 60.000
1.401 1.568 284.299 352.874 316.324

Değerler, denklemlerde yerlerine konursa;

1.568 = 7 a + 1.401 b
316.324 = 1.401 +284.299b
b = 0.64
671.36
a = = 95.9

Buna göre regresyon aşağıdaki denklemde gösterilmiştir.

Y = 95.9 + 0.64X
Bu denklemledeki X, gelecek yıllarda kolayca tahmini yapılabilen "B"
değişkeni ile ilgilidir. "B" değişkeni gelecek yıllardaki değeri denklemde yerine
konursa, "A" ürünün talep tahminleri hesaplanabilir.

X Y
Yıllar "B" değişkeni "A" ürünü
(milyon TL.) (1000 t o n )
1997 255 259.1
1998 270 268.7

1999 289 280.8


2000 310 294.3

2001 345 316.7

2002 465 329.5

Bu yöntemin uygulanmasında, korelasyonun geçerliliğini artırmak için


"B" değişkenine ilave olarak açıklayıcı başka, bir veya daha fazla değişken
bulunabilir. Böylece korelasyon katsayısının belirleyiciliğinin artmasına paralel,
ikili ya da çoklu regresyon analizine göre "A" ürününün olası talebinin
hesaplanması daha sağlıklı yapılabilir.

II.1.5. Pazar Payının Tahmini

Pazar payı tahmininde, uzun süreli geleceğe dönük iş kolu gelişme


tahminleriyle ortaya konulan tahmini talep miktarlarından, proje ile
oluşturulacak kuruluşa düşen payın saptanması söz konusudur. Bu tespit
işlemi, geçmişe dönük bilgilerden de yararlanılarak aşağıda belirtilen
aşamalardan oluşur.

- geçmiş dönemlerde ve projenin düzenlendiği dönemde talebin


başlıca üreticiler arasında paylaşımı, dışalım miktar ve tutarları,
- gelecek dönemlerde talebin paylaşma olasılığı.
Gelecekteki pazar payı paylaşımını, geçmiş dönemlerdeki gelişmeler
büyük ölçüde etkileyeceğinden geçmişteki durumun, ayrıntılı bir biçimde
saptanması gerekmektedir.
Gelecekte kuruluşa düşebilecek pazar payı, dönemler itibariyle üretim
ve satışı oluşturacak, projenin kapasiteden yararlanma durumunu ortaya
koyacaktır. Bu miktarların satış tutarı tahmini haline dönüştürülebilmesi için,
satış fiyatı tahminlerinin de yapılması gerekmektedir. Satış fiyatı tahmini,
teknik çalışmalarla oluşacak, birim üretim maliyetine bağlı olmakla beraber,
bu konunun da pazarı payı bölüşümü hesaplamalarında inceleme konusu
yapılan hususlarla birlikte ele alınması, araştırma verilerinin ayrı olması
dolayısıyla uygun olacaktır. Böylece projenin dönemler itibariyle satış miktarı
ve tutar tahminleri ortaya konulabilecektir.

Piyasadaki gelişmeler olumlu değilse ya da rakiplerden projeye pazar


payı kalmıyorsa, satış yapma olanağı azalacak, dolayısıyla yatırım
yapılmasından vazgeçilebilecektir.
Pazar payı paylaşımının olabileceğinden daha yüksek seviyede
tahmini, gereğinden fazla kapasite doğmasına, başka bir deyişle gereğinden
fazla yatırım yapılmasına neden olabilecek, kârlılık, geri ödeme vb. çok çeşitli
sakıncalı durumların ortaya çıkmasına yol açılacaktır. Bunun aksi yöndeki
tahminler, yanı pazar payının olabileceğinden daha düşük seviyede
belirlenmesi ve talep artışının düşük seviyede belirlenmesi ve talep artışının
düşük seviyede tespiti, kapasitesinin gerektiğinden düşük tutulmasına, kısa
sürede tam kapasiteye ulaşılmasına ve sonuç olarak yatırım fırsatının
kaçırılmasına neden olabilecektir.
Geleceğe dönük tahminlerin ilk aşamasında, geçmişteki durumun
tespiti yanında yatırımın tamamlanma süresi içinde başlıca rakiplerin
tamamlamak üzere olan genişleme yatırımlarının doğuracağı yeni kapasiteleri
ya da henüz yararlanılmamış olan kapasiteleri ile dış alımdaki değişme
olasılığı göz önünde tutulacaktır.
Bu konulardaki tahmini gelişmelere göre talebin karşılanma durumu
saptandıktan sonra talebin karşılanmayan bölümü, ilk çalışma döneminde
kuruluşun pazar payını oluşturacaktır.
Yukarıda açıklanan hususlar göz önünde tutulmak suretiyle, A
ürününün gelecek yıllardaki tahmini gelişmesi ve pazar paylaşımı üzerinde
aşağıda durulmuştur.

Tablo-3. Tahmini Satışlar

" A " l^rüıu'i İçinde bulunulan


tahmini döneni Tahmin

X X+l X-3 x-ı


r(^planı çalışlar (SOO.()()() 900.000 1.050.000 1.200.()()() 1.400.000
(adcl)

Tablo-4. Mevcut K u r u l u ş l a r m Yatırım Çalışmalarına


Göre Kapasite Artışları

".A" kuruiiıu 3()t),()n(î 300.000 300.000 300.000 300.000


"\V kurumu 250 000 250.000 300000 300,000 300.000
" { " " kurumu 200.000 200.000 300.000 300.000 300.000
''!)" kurumu 250.000 250.000 275.000 27'5,000 275.000
C^'eşiilı 100,000 120.000 120.0»)0 1 20.000 12f),00()

Topkım kapasUe 1.100.000 1.120.000 1.205.oo(^ L20.^O()0 1.205.000

Tablo-5. Mevcut Kuruluşların Beklenen Satışları


" / \ " kın-umu 220.000 250,000 2^0.000 280,000 300.000
" [ ] " kurumu 220.000 220,000 250,000 2''(),000 300,000
" C " kurumu 100.000 I 50.000 250.000 2^0,000 300.000
" D " kurumu 105.000 200,000 220 i)00 250.000 275.000
VEI^ıllı 05.000 ''il.{)(){) 80O00 100.000 120.000

Toplam salı.şlar 800000 890,000 ! 07ı,).(.nit) 1, 1 " 0 , 0 0 0 1.205.000


Tahmini toplam satışlar - tahmini toplam kapasite farkı:
-300.000 - 220.000 - 245.000 - 95.000 + 105.000
Tahmini toplam satışlar mevcut kuruluşların tahmini satışları farkı:
+ 10.000 + 20.000 + 30.000 + 105.000
Yukardaki tablodan, kurulu kapasite ve bunların beklenen yatırımları
itibariyle X+4 döneminde yeni kuruluşa gerekseme duyulabileceği
görülmektedir.
Var olan kuruluşlar halen kurulu kapasitelerinden tam olarak
yararlanamamaktadırlar. İçinde bulunulan dönemde toplam kapasiteden
yararlanma oranı (800 : 1.100) % 72.7'dir. Gelecek dönemlerde, çeşitli
nedenlerle bu kuruluşlardan bir bölümünün kapasitelerinden tam olarak
yararlanamayacakları varsayılmaktadır.
Böyle bir duruma, rakiplerin içinde bulundukları kimi koşullar yol
açabilir. Ayrıca, projesi yapılmakta olan yeni kuruluşun pazara girme çabası
da buna neden olabilir. Bu iki husus üzerinde de aşağıda ayrıca durulacaktır.
Anlaşılacağı üzere, özellikle yeni kuruluşların pazara girme
dönemlerinde, pazarın paylaşımı, bir yandan pazar ve ürünün özelliklerinin
oluşturduğu koşullara, bir yandan da projeyle oluşturulacak kuruluşun ve
başlıca rakiplerin, güçlerine büyük ölçüde bağımlı olacaktır.
Bu bağımlılığın etkisi altında, yukardaki örnekte, tahmini talebin,
mevcut kuruluşların tahmini satışlarından fazla olabileceği ve bu fazlalığın
X+1 döneminden sonra sürekli artabileceği ortaya çıkmaktadır. Bu durum
yatırım kararı verilebilecek yeni kuruluşun, X döneminde yatırım kararı
vermesi ve X+2 döneminde üretime başlaması halinde, sözü edilen dönemde
20.000 adet üretim yapabileceğini göstermektedir. Bu veriler aynı zamanda,
X+4 döneminde tam kapasiteye ulaşılarak, genişleme yatırımına gidilmesi
koşulu ile yeni kuruluşun kapasitesinin 100.000 Adet/Yıl olarak belirlene­
bileceğini de ortaya koymaktadır.

Kuruluşun olanaklarının pazar payına etkisi


Proje ile oluşturulacak kuruluşun, pazar payı paylaşımını kendi çıkarı
doğrultusunda etkileyecek güçlen aşağıdaki biçimde sıralamak mümkündür.
- Üretim gücü: Yeterli kapasiteye sahip olması, kuruluşun çağdaş
teknolojiye uygunluğu yeterli nitelikte çalışanlarının bulunması, hammadde vb.
üretim gücü yerindedir denilebilir. Bu durumdaki bir kuruluş rekabet
koşullarını, üretim yeteneklerini kullanarak kendi çıkarına uygun hale
dönüştürebilir.
- Mali bünye sağlamlığı: Gerek işletme sermayesi ve gerekse
yatırımlardan doğan finansman ihtiyacının, finansman kurallarına uygun bir
biçimde karşılanmış olması, özsermayenin fazla, özellikle kısa süreli borçların
düşük seviyede bulunması halinde kuruluşun mali yönden rekabet olanakları
elverişli bir durumda demektir. Çünkü bu durumda kuruluş, kârlı olmayan
satış çalışmalarını mali bünyenin sağlamlığını ve borçlanma olanaklarına
dayanarak sürdürebilir.
- Pazarlama gücü: Pazara yakınlık, pazarlama bölümünün uygun
örgütlenmesi ve çalışanların başarılı ve işi bilen kişilerden oluşması,
pazardaki örgütün uygunluğu, pazarlama kanallarının uygun seçilmiş olması,
reklam vb. araçlardan yeterli biçimde yararlanılabilmesi kuruluşu rakiplerine
göre güçlü durumu getirebilecektir.
- Kârlılık: Ürün başına düşen kâr tutarının yüksek olması, başka bir
deyişle satış kârlılığının elverişli düzeyde bulunması, kuruluşu fiyat düşürme
açısından öteki kuruluşlara karşı güçlü duruma getirecektir. Aynı şekilde,
özsermaye kârlılığı yüksek seviyede olan kuruluşun da pazar payını kendi
çıkarı doğrultusunda artırma olanağı elverişli olabilecektir.

Rakiplerin durumunun pazar payına etkisi


Proje konusu kuruluşun ilk dönemde rakiplerin pazar paylarından bir
bölümünü alması, sonra giderek artan talep dolayısıyla pazarda bir dengenin
kurulması olasılığı vardır. Bu durumda başlangıçta pazar payını yitirecek
kuruluşun ya da kuruluşların güçlüğü, yapılarının sağlamlığı önem
taşıyacaktır.
Proje ile ilgili üretim ve satış tahminleri yapılırken, başlıca rakiplerin
gelecekle ilgili düşüncelerinin, yukarda belirtilen konulardaki güçlü ve zayıf
yönlerinin saptanmasına çalışılacaktır. Ayrıca sektöre yeni girmek isteyen
başka kuruluşların inceleme dışı bırakılmaması gerekir.
Kuruluşların, mali durumlarının üretim ve pazarlama güçlerinin,
kârlılıklarının güçlülüğü oranında projenin pazar payı küçülecek; projenin
güçlülüğü oranında da pazar payı yüksek seviyede saptanabilecektir. Bu
karşılaştırmada, oturmuş üretimleri ve pazarlama örgütlerinin varlığının daha
önce kurulmuş olmalarından dolayı düşük seviyede bulunan maliyetlerinin
önemli ve olumsuz etkenler olarak ortaya çıkacağını unutmamak gerekecektir.
Pazar payı saptanması çalışmaları, buraya kadar yapılan
açıklamalarında ortaya koyduğu üzere, çok sayıda değişkenin göz önünüde
tutulmasını zorunlu kılmaktadır. Burada çalışmanın boyutları ölçüsünde
rakiplerin durumlarına değinilmiştir. Oysa sektörün ve ürünün özellikleri
gereğince, daha birçok husus inceleme konusu yapılabilir. Örneğin, tüketici
tutumundaki olası değişmeler, ürün farklılaşmaları yanılgıya düşmememk için
bir yana bırakılamıyacak konulardır. Bu çalışmalarla proje konusu kuruluşun
olası pazar payı tahmin yeri, satış miktarları halinde yapılmış olmaktadır. Bu
tahminler teknik çalışmalarla saptanacak tam kapasitedeki üretim miktar ve
üretim maliyeti ile başabaş satıştaki üretim miktarları hesaplamalarıyla
karşılaştıracak ve böylece kuruluşun uygun bir sürede tam kapasiteye
ulaşmasını sağlayacak, çalışmaların zararlı olmamasını temin edecek ve
pazar payı hesaplamaları ile saptanan pazar paylaşımını fazla zorlamayacak
bir üretim ve satış miktarı tahmini oluşturulmasına çalışılacaktır.
Projenin ilgili bulunduğu üretim dalındaki bütün kuruluşlar, pazar
paylarını belirleyen ve yukarıda açıklamış bulunan güçler bakımından aynı
seviyede iseler, işletmelerin pazar paylarının, oransal üretim kapasiteleri ile
uyum olacağı kabul edilir. Ancak böyle bir varsayım sadece var olabilecek bir
olasılığı gösterdiği, ekonomik hayatta pek yeri olmadığı belirtilmelidir.
Gerçekte işletmeler bu açılardan hiçbir zaman birbirlerine eşit durumda
değildirler.
Bununla beraber, proje çalışmalarında üretim dalındaki kuruluşlar
arasında ve hazırlanan proje ile bu kuruluşlar arasında pazar paylarını
etkileyebilecek bütün noktalarını gözönüne tutan bir incelemenin yapılması
oldukça güçtür. Bu bakımdan aralarında çok belirgin farklar olmadığı
görülürse kuruluşların pazar paylarının oransal kapasitelerine göre oluşacağı
kabul edilebilir. Bunu, bilimsel bir varsayım olarak değil fakat bir çalışma
varsayımı olarak düşünmek gerekir.
Ancak şu husus belirtilmelidir ki, verilmiş pazar hacminde ve
koşullarında pazar payları birbirine yakın görünen kuruluşlar arasında, pazar
hızla büyüdüğü zaman, önemli farklar ortaya çıkmakta, kimi kuruluşlar hızlı
bir büyüme gösterirken, kimileri de ortadan kalkmaktadır. Avrupa Birliği
ülkeleri arasında gümrük vergileri kaldırıldıktan sonra birçok üretim dalındaki
kuruluşlar arasında böyle bir farklılaşma gözlemlenmiştir. Bu farkların, gümrük
vergileri kaldırıldıktan sonra ortaya çıktığını, daha önce mevcut olmadığını
düşünmek tamamen mümkün olmadığından, daha önce varsayım halinde var
olan farkların pazar koşulları değişince (pazar genişleyince) gerçekleşme
olanağı bulduğunu kabul etmek gerekir.

Bu konuda şu önemli noktayı hatırda tutmakta yarar vardır: Durgun


bir pazarı paylaşan kuruluşlar arasında, aşağı yukarı bunların oransal
kapasiteleri arasında uygun bir denge vardır. Ancak buna karşılık talebin hızlı
bir biçimde arttığı ya da azaldığı pazarlarda kuruluşlar arasında büyüme
farkları ortaya çıkmaktadır. Bunun nedeni, pazar paylarına etki eden güçlerin
etkenliklerini duyuracak ortamı bulmalarıdır. Bu nedenlerden dolayı
düzenlenen projenin mallarını satacağı pazarın özelliklerinin iyi bilinmesi
gerekmektedir. Bu konu incelenirken pazar büyüklüğünün, üretim dalı
oluşturan kuruluşların ve projelerin toplam kapasitesi ile karşılaştinlmasmm
gerektiği ve bunun pazar paylarının saptanmasında çok önemli bir bilgi
kaynağı olduğu unutulmamalıdır.

II.1.6. Fiyatlandırma Politil^asının Belirlenmesi

Planlama çalışmalarında olduğu gibi proje düzenleme çalışmalarında


da, uygulama sırasında oluşacak kesin satış fiyatına yaklaşmak söz
konusudur. Fiyatın, maliyet, rakipler ve talebin etkisiyle oluştuğu genellikle
kabul edilmektedir. Projede yararlanılacak satış fiyatının saptanmasında hem
tahmini maliyet hesaplamalarının ve hem de kuruluş dışı etkenlerin göz
önünde tutulması gereğini belirtmek uygun olacaktır.

a. Maliyet hesaplanması yoluyla satış fiyatının saptanması


Dönemler itibariyle üretim ve satış miktarları belirlendikten ve bunların
üretim maliyeti ve giderek birim maliyeti hesaplandıktan sonra sektör için
varsa yasal sınırlamalar yoksa genel uygulama ile belirlenmiş kârlılıklar göz
önünde tutularak, birim maliyete, bu kâr oranının uygulanması suretiyle
tahmini satış fiyatı hesaplanır. Bu kâr oranının sermaye için uygun bir kâr
payı ile risk payını karşılaması esastır.

Dönemler itibariyle maliyet hesaplamalarında fiyat artışları göz


önünde tutulduğu için, birim maliyete dayanan satış fiyatı tespitinde paranın
satın alma gücündeki azalmanın ayrıca hesaba katılmasına gerek
olmayacaktır.
Proje konusu kuruluşun özelliklerine uygun olarak, hesap işlerinde
maliyet düzeni henüz oluşturulamamış bulunduğu için, ürünlerin çokluğu
halinde, projede birim maliyet hesaplamalarında masraf dağılımında yanılgıya
düşülebilir. Bu durumda gerçekçi olmayan satış fiyatlarının saptanmış olması
sakıncası vardır.

Tahmini maliyete dayanan fiyat saptaması kuruluşun denetleyebi­


leceği etkenlere göre oluşacağından, bu arada projenin, pazar payını giderek
büyütme, aynı tutma gibi amaçların da göz önünde tutulması gerekmektedir.
b. Kuruluş dışı etkenler yardımıyla satış fiyatının saptanması
Maliyet kısmen de olsa kuruluşun denetimi altında oluşacak,
dolayısıyla buna dayanılarak saptanan satış fiyatı da kuruluşun tesir
edebileceği etkenlere göre saptanmış olacaktır. Oysa, kuruluş dışı etkenlere
göre satış fiyatının saptanmasında, kuruluşun denetimi altında bulunmayan
etkenlerin satış fiyatını oluşturması söz konusudur. Ancak pazara dönük
incelemelerin ortaya koyacağı fiyata, tahmini birim maliyet ve gerçekleşmesi
istenenen kârlılık ya da kâr tutarları ile karşılaştırıldıktan sonra projede yer
verilebileceğini belirtmek gerekmektedir.
Fiyata etkide bulunan kuruluş dışı etkenler çok fazladır. Burada
piyasada kuramsal olarak fiyat oluşumu üzerinde durulmayacak, fiyatın
oluşmasına katkıda bulunan kuruluşun denetimi altında bulunmayan kimi
etkenlere kısaca değinilecektir.
Bu etkenlerin bir bölümü rakipler, bir bölümü pazarlama kanalları ve
bir bölümü de tüketicilerle ilgildir.
Projede, başlıca rakiplerin maliyetlerine, kuruluş yerlerine ve satış
politikalarına göre uyguladıkları fiyatlara uymak zorunluluğu olabilir. Ayrıca bu
rakiplerin kapasitelerinin büyüklüğünün de göz önünde tutulması gerekir. Ka­
pasitesinden henüz tam olarak yararlanamayan rakip, gelecekte üretimini artı­
rabilir ve maliyetini düşürerek önemli ve kuruluş için olumsuz bir rekabet
ortamı yaratabilir. Kuruluşun zor durumda kalmaması için satış fiyatlarını
gelecekte düşürebilecek bir politikayla fiyat tespiti yapması gerekebilir.
Bunların dışında ürünün dış alım konusu olması da saptanacak satış
fiyatını etkileyecektir.
Pazarın ve sektörün özelliğine bağlı olarak toptancı, yarı toptancı ve
perakendeci biçiminde çok sayıda aracının varlığı, bunların her birinin kâr
payı almaları dolayısıyla kuruluşun satış fiyatının düşük seviyede kalmasına
yol açabilir. Pazarın büyüklüğü, pazar bölümleri arasındaki ilişkiler, ulaşım ve
taşıma ile birlikte pazarda örgütlenme sorunlarının da göz önünde tutularak
fiyatın saptanmasına çalışılacaktır.
Peşin ve veresiye satış koşulları, indirim ve iskonto uygulaması,
katma değer vergisi gibi vergi konularıyla, fiyat tespit ve denetimi kapsamına
girip girmemesi de satış fiyatını etkileyecektir.
Reklam ve satış geliştirme gibi satışı özendirici önlemlere bağımlılık
halinde bu masraflar satış fiyatının yüksek seviyede belirlenmesine neden
olabilecektir.
Tüketicilerin benzer-ikame-ürünlere ilgi göstermeleri halinde, bu
malların fiyatları proje konusu ürün fiyatının saptanmasını da etkileyecektir.
Tüketicinin fiyat değişmelerine göstereceği tepki, tüketici gelir değişmelerinin
talebe etkisi (fiyat esnekliği) göz önünde tutulmadan yeni fiyat saptanması
doğru olmayacaktır. Ayrıca tüketicinin reklam vb. araçlarla yönlendirme
olanakları da fiyat tespitinde göz önünde tutulacaktır.
Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, tahmini maliyet kuruluş dışı
fiyata uyum göstermeyebilir. Bu durumdam, teknik ve iktisadi çalışmaların
üzerinde yeniden durulması söz konusu olabilecektir. Bu durum, teknik,
iktisadi ve mali çalışmaların birbirine bağımlı olduğunu gösteren örneklerden
birisidir.
Bu arada, başlıca rakiplerin pazara yakınlığı, ulaşım ve taşıma
sorunları, tüketici ve alıcılarla ilişki kurma zorunluğu, yararlanılabilecek
pazarlama kanalları, pazarlama örgütünün etkinliği, yasal gerçekler vb.
hususların kuruluş yerinin belirlenmesine; başlıca rakiplerin kapasiteleri ve
bundan yararlanma durumları, çalışmaya başlayınca ve daha sonraki
dönemlerde satış olanaklarının da kapasite seçimine önemli ölçüde etkide
bulunacağını belirtmek uygun olacaktır.

II.2. KAPASİTE SEÇİMİ

Yatırım projesine konu olan mal veya hizmetin gelecekte ne miktarda


satılabileceği talep tahminleri ile ortaya konulduktan sonra, bu satış hacmine
dolayısıyla üretim gücüne ulaşmak için işletmenin büyüklüğünü belirlemek
gerekmektedir. Talep tahminlerine uygun işletme büyüklüğünün belirlenmesi
de kapasite seçimini kapsamaktadır.

II.2.1. Kapasite Tanımı ve Çeşitli Kapasite Kavramları


Bir işletmenin kapasitesi denilince, belirli bir zaman aralığında,
üretilebilecek mal ve hizmetlerin değeri ya da sayısı akla gelir. Pazarın
büyüklüğü, derinliği, üretim miktarına ve fabrikanın üretim kapasitesine bağlı
olan satış fiyatı ile belirlenir. Bu nedenle, üretim kapasitesinin belirlenmesi
çok yönlü araştırma, inceleme ve düşünmeyi ve dikkatli karar vermeyi
gerektirmektedir.
Kapasitenin belirlenmesinde değişik ölçü birimleri bulunmasına
karşılık, üretim kapasitesi üç işleve göre anlam kazanmakta ve
tanımlanmaktadır. Bu işlevlerden ilki, işletmenin üretim faaliyetlerinde
kullandığı üretim faktörleridir. İkincisi, bu işlevin kullanılması sonucu elde
edilen üründür Üçüncüsü ise, üretim çabalarınm belirli bir zaman içerisinde
gerçekleşmesidir. Bütün bu bilgilerin dikkate alınmasıyla kapasiteyi;
"bir işletmenin belirli bir süre içerisinde üretim faktörlerini
rasyonel kullanarak yapabileceği üretim miktarıdır",
şeklinde tanımlamak mümkündür.

Bir işletmenin kapasitesinin belirlenmesinde, gerçekleştirebileceği


üretim miktarı "kapasite ölçüsü" olarak ele alınmaktadır. Ancak, üretim miktarı
ile ifade edilmek istenilen kg, mt, ton, iğ sayısı, yatak sayısı, m^ gibi ölçü
birimleri ve benzeri ölçü birimleri değişik işletmelerin üretim güçlerini
belirlemede kullanılabilmektedir.
Eğer bir işletme, aynı hammaddeleri işleyerek birden birden fazla mal
üretiyorsa, bu durumda söz konusu işletmenin kapasitesini, üretilen mal
miktarı cinsinden hesaplamak her zaman mümkün olmayabilir. Üretilen mal
cinsinden kapasitenin hesaplanmasının mümkün olmadığı veya belirlenen
kapasitenin anlam taşımadığı durumlarda, işletme kapasitesinin, "işlenen
hammadde" cinsinden hesaplanması, kapasite belirlenmesinde izlenen bir
başka yoldur. Bununla beraber, bazı işletmelerin kapasitelerinin
belirlenmesinde ölçü birimi olarak, "paranın" kullanılması da mümkün
olmaktadır. Ancak, para birimleri ile kapasitenin ölçülmesi ve belirlenmesi çok
kullanılmakla beraber yanıltıcı sonuçlar da verebilmektedir. Ülkemiz gibi
yüksek oranlı bir enflasyonun yaşandığı ülkelerde, para birimi ile kapasite
ölçülmesinde, enflasyon oranlarının dikkate alınmaması, zamana bağlı hatalı
sonuçların ortaya çıkmasına neden olacaktır.

Bir yatırım projesinin hazırlanma sürecinde kapasitenin belirlenmesi


aşamasında, hangi ölçü birimlerinin ve hangi zaman diliminin kriter olarak
alınması gerektiği, işletmenin faaliyette bulunacağı sektördeki diğer
işletmelerin kapasitelerinin belirlenmesinde kullanılan birimlerin etkisi
altındadır. Ancak, kapasitenin hangi ölçü veya ölçüler esas alınarak
belirlenebileceği konusuna, projeyi hazırlayanların etkisi de büyüktür.
Kapasite türleri, gerek teori ve uygulamada gerekse yatırımlara karar
verme sürecinde değişik şekillerde sınıflandırılabilir. Değişik sınıflandırmalar
sonucunda, değişik amaçlar için kullanılan çeşitli kapasite türleri ortaya
çıkmıştır. Bu kapasite türlerinden sık olarak kullanılanlar aşağıda kısaca
açıklanmıştır.

Maksimum (Teorik) Kapasite : Bir işletmenin makine ve


donanımında hiçbir bekleme, gecikme, arıza, aksama veya duraklama
olmaksızın sürekli olarak ve kalifiye işçiler elinde yaratılabilecek en yüksek
üretim miktarıdır. Diğer bir deyişle maksimum kapasite, teknik açıdan
yaratılabilir kapasitedir.

Normal (Yapılabilir-Pratik) Kapasite : Tamirler, beklemeler,


duraklamalar, çalışmaya hazır hale getirilir, montaj ve ayarlamalar,
temizlemeler, tatiller, kısaca faaliyet kesilmeleri göz önüne alınarak
ulaşılabilen üretim miktarıdır.

Fiili Kapasite : Talep düzeyindeki değişiklikler ya da hammadde


teminindeki yetersizlikler nedeniyle işletmenin belirli bir dönemde
gerçekleştirdiği üretim miktarı normal kapasitede gerçekleştirilenden farklıdır.
İşte herhangi bir dönemde kapasitenin yaratabildiği üretim miktarı "fiili
kapasite" olarak adlandırılır. Eğer fiili kapasite normal kapasitenin altındaysa
o zaman "atıl kapasiteden" söz edilir.

Optimum Kapasite : Ünite başına sabit ve değişir maliyetler


toplamının minimum olduğu kapasiteye "optimum kapasite" denir. Bu
kapasitenin altında veya üstünde bir üretim, birim başına maliyetleri yükseltir.
Burada bir hatırlatma yapmakta yarar var. Optimum işletme
büyüklüğü ile optimum kasapiteyi birbirine karıştırmamak gerekir. Optimum
kapasite büyüklüğü, mevcut teknolojik şartlar altında ortalama maliyetlerin en
az olmasını sağlayacak bir işletme büyüklüğüdür. Optimum kapasite ise
(işletme büyüklüğü optimum olsun veya olmasın) maliyetlerin minimum olduğu
kapasite seviyesidir.

Kapasite Kullanım Oranı (Çalışma Derecesi) : Herhangi bir


dönemde fiili kapasitenin normal kapasiteye oranıdır ve normal kapasitenin
ne kadarının kullanıldığını gösterir.

Fiili Kapasite
Kapasite Kullanım Oranı =
Normal Kapasite

Bu oran yüzde ile ifade edilir. Kapasite kullanımı


kapasitenin tamamından yararlanılıyor demektir ve ideal durumdur. Talebin
düşük olduğu dönemlerde ise oran % 100'ün altındadır. Atıl kapasiteyle
çalışıldığından birim başına düşen sabit maliyetler artar.

II.2.2. Kapasite Seçiminin Önemi

Kapasite büyüklüğü, firmanın üretim maliyetlerini, dolayısıyla


kârlılığını etkileyeceğinden üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.
İşletme kapasitesi, tahmin edilen talep miktarıyla birlikte gelecekte meydana
gelebilecek satış artışlarını karşılayabilecek şekilde seçilmelidir. Diğer
taraftan, sınırsız olmamakla beraber kapasite büyüdükçe sabit ve değişir
maliyetlerde sağlanan tasarruflarla birim maliyetlerdeki azalma, girişimcileri
büyük ölçekli yatırım yapmaya sevk edebilecektir.
Konu ulusal ekonomi açısından da önemlidir. Özellikle gelişmekte
olan ülkelerde verilerin gerçeği yansıtacak şekilde belirlenmemeleri nedeniyle
başlangıçta düşük kapasiteli yatırımlar yapılmakta, ileride meydana gelen
satış potansiyeli karşısında bazen birkaç kez olmak üzere genişletme
yatırımlarına gidilmektedir. Bazen de yüksek kapasiteli yatırımlar yapılarak atıl
kapasitede çalışılmakta, dolayısıyla ulusal kaynaklar israf edilmektedir.

11.2.3. Kapasite Seçimini Etkileyen Faktörler


Bir yatırım projesi hazırlanırken, kapasitenin belirlenmesi çeşitli
faktörlere bağlı olduğundan kapasitenin belirlenmesi zor olmaktadır.
Kapasitenin belirlenmesinde etkili olan birçok faktör vardır.

IL2.3.L Maliyetler

Kapasite seçiminde doğru karar verilebilmesi için herşeyden önce


işletmenin değişik kapasitelerdeki maliyet fonksiyonlarının bilinmesine
bağlıdır.
C =f(Q)
olarak ifade edilen maliyet fonksiyonu; üretim faktörlerinin miktarlarında ve
fiyatlarındaki değişmelere bağlı olarak maliyetlerde de değişme olacaktır.
Maliyetlerini kapasite seçimi üzerindeki etkileri kısa ve uzun dönemde
farklıdır.

Kısa dönemde maliyetler:


Yatırım yapısında, kadrolarında herhangi bir değişikliğin yapılmadığı
dönemdir. Yani, üretim tesisinin genişletilmesi ya da yenilenmesi söz konusu
değildir. Dolayısıyla;
* toplam sabit maliyetleri, üretim seviyesine bağlı olmayan
yatırımlardır.
* toplam değişir maliyetler, üretimi gerçekleştirebilmek için kullanılan
ve üretim miktarına bağlı olarak değişen maliyetlerdir.
* birim maliyetler ise;

Ortalama Sabit Maliyet = Toplam Sabit Maliyet


Üretim Miktarı
Ortalama Değişir Maliyet = J o p l a m Değişir Maliyet
Üretim Miktarı

Ortalama Toplam Maliyet = Toplam Maliyet


üretim Miktarı

Uzun dönemde maliyetler


Uzun dönem, üretim donanımının ekonomik ömrünü doldurarak
yenilenme zamanının geldiği, yani teçhizatın değiştiği bir dönemdir. Bütün
maliyetler değişkendir.
Bu dönem içinde üretim teknolojisi yenilendiğinden, kapasite
arttığından birim başına ortalama maliyetler azalır.
Yatırım projelerinde dönem tayini (kısa-uzun) zamana bağlı olarak
artan bir öneme sahiptir. Bundan dolayı ve özellikle üretim yapılacak sektörün
teknolojik düzeyi, teknolojik gelişme kapasitesi, teknolojik gelişmelerin
uygulama birimi ve kolaylıklarının (bağlı teknoloji olup olmadığı) çok iyi analiz
edilmesi ve izlenmesi gerekmektedir.

IL 2.3.2. Talep ve teknoloji


Bir yatırım projesinin hangi büyüklükte olacağını etkileyen faktörlerden
başta geleni talep hacmidir. Projede, kapasitenin en uygun şekilde
seçilmesinde dikkat edilecek önemli nokta, hali hazırdaki talep miktarı değil,
talebin gelecekteki olası gelişimi ve bu talebin karşılanış şeklidir. Bölüm
ll.1.4'de, bir yatırım projesine ilişin olarak talep tahmininin nasıl yapılabileceği
ve talep tahmin yöntemleri incelenerek talebin nasıl belirleneceğine açıklık
getirilmiştir.
İşletmenin büyüklüğünün hangi ölçüler içersinde olacağını talep
miktarı ortaya koymaktadır. İşletmelerin kaliteli mal ve hizmet üretmek,
topluma hizmet etmek, çalışanların sağlık ve refahını korumak, çalışma
hayatının sürekliliğini sağlamak, büyümeyi gerçekleştirmek, doğa ve çevrenin
korunmasını sağlamak gibi çok sayıda amaçları olmasına rağmen işletmeler,
bu amaçları ikinci plana iterek kâr amacını ön plana çıkarmakta ve diğer
amaçlara yeterince önem vermemektedirler.
Bir işletmede kârın amaç olarak ön plana çıkması, diğer amaçlara
yeterince ulaşılamaması sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Ancak, işletmelerin
diğer amaçlarına ulaşabilmeleri içinde etkin ve verimli bir şekilde çalışarak kâr
sağlamaları gerekmektedir.
işletmeleri amaçlarına ulaştırmayı sağlayan başında kâr gelmektedir.
Bununla beraber, kârı arttırabilmek amacıyla çok fazla üretmek işletmeleri her
zaman sonuca ulaştırmaz. Önemli olan tüketicilerin gereksinmelerini
karşılayabilecek nitelikte ve miktarda üretim yapmaktır. Tüketicilerin
gereksinimi ise işletmeler açısından potansiyel talebi oluşturmaktadır.
Talep hacmi göz önünde bulundurularak, kapasite analizi üç faktöre
bağlı olarak yapılmaktadır:
- Talep hacmi, kapasiteye ilişkin her hangi bir sınır getirmemektedir.
- Talep hacmi, en düşük kapasiteyle üretim yapmaya olanak
sağlamaktadır.
- Talep hacmi, en düşük ekonomik kapasitenin altındadır.
1990'lı yılların başlarından itibaren dünyada hızlı bir şekilde
"küreselleşme" yönelimleri başlamıştır. Küreselleşme yalın anlamıyla, tüm
faaliyetlerin dünya boyutunda planlanması ve uygulanması olarak ifade
edilmektedir. Günümüzde işletmeler, ürettikleri malların niteliklerini dünyü
standartlarına göre belirlemekte ve dünya kalitesindeki malların global
maliyetler ile üretebilme içerisine girmektedir.
Faaliyetlerin dünya boyutlarında planmasına, tüm dünyada ki
tüketicilerin taleplerini ve eğilimlerini belirleme ile başlanılmaktadır.
İşletmelerin pazarı tüm dünya olabileceğine göre, birçok sektörde talep,
dünya talebine göre değişiklik gösterebilecektir.

Küreselleşme yönelimleri ile birlikte, tabebin üretim kapasitesini


sınırlamadığı durumlardaki en uygun kapasite veya maksimum kapasite ile
üretim büyükyüğünü belirlemek mümkündür. Talebin sınırlı olmadığı
sektörlerde yatırım projesi hazırlanıyorsa, optimal kapasite düzeyinde bir
üretim büyüklüğü planlamak mümkün olabilmektedir. Bir işletmenin optimal
büyüklükte kurulması, işletme için önemli ölçüde maliyet ve pazar
avantajlarının sağlanmasını ortaya çıkarır.
* Talep seviyesi konusunda herhangi bir sınırlamanın bulunmaması,
işletmelerin optimal kapasite ile kurulmasını sağlayacak,
işletmelerin optimal kapasite ile kurulması da işletmelere önemli
ölçüde maliyet avantajı ve rekabet gücü sağlayacaktır.
* Talep hacminin büyük boyutlara ulaşması, işletmelerin atıl
kapasite ile karşı karşıya kalmalarını önleyecektir.
* Talep hacminin geniş olduğu durumlarda, işletmelerin
büyüklüklerinin belirlenmesinde, finansman olanakları ve ilgili
sektördeki teknolojik özellikler öncelik taşıyacaktır.
işletmeler, küreselleşme sürecine ayak uydurup dünya boyutlarında
faaliyetlerini planlayıp uygulayabileceği gibi, günümüzde birçok işletmenin
yerel, bölgesel ve ulusal pazarlar için üretim yapması da söz konusu
olabilmektedir. İşletmelerin yerel veya bölgesel pazarlar için üretimde
bulunmaları, talep hacmine sınırlar getirmektedir.
Talep hacminin sınırlı olduğu durumlarda, potansiyel talebin en düşük
ekonomik kapasiteye yakın seviyede bulunması halinde, yatırım projesinin
kapasitesini iki yaklaşıma göre belirlemek mümkündür;
Birinci yaklaşım, mevcut potansiyel talep hacmi doğrultusunda
minimum düzeyde ekonomi kapasitesinin belirlenmesidir. Ancak, piyasanın
gelişen yapısı, tüketici eğilimlerindeki değişiklikler ve pazarın gelişmesine
bağlı olarak ortaya çıkacak talep hacminin büyümesi durumunda minimum
düzeyde belirlenen ekonomik kapasite ile kurulucak işletme, çoğu zaman
talebi karşılayamaz duruma düşecektir. İşletmelerin artan talebi karşılayamaz
duruma düşmeleri, pazara yeni işletmelerin girmesine neden olacak, buna
bağlı olarak da işletmenin pazar payı ve kârlılığı azalacaktır.
Ancak, diğer bir yolda, işletmenin artan talebi karşılamak amacıyla
kapasitesini arttırıcı yatırımlara yönelmesidir. Bu durumda, ilave yatırımların
yapılması önemli ölçüde sabit tesis harcamalarını gerektirecek, ilave
yatırımların gerçekleşmesi de uzun zaman alabilecektir.
Yatırım projesinin kapasitesi, esas itibarı ile talep hacminin etkisi
altındadır. Proje kapasitesinin uygun seçilmiş olmasında dikkat edilmesi
gereken önemli bir nokta hali hazırdaki talep miktarı değil, talebin gelecekteki
gelişmesi ve bu talebin karşılanış şeklidir.
Talebin en düşük ekonomik kapasiteye yakın bir seviyede bulunması
halinde, yatırımın kapasitesinin belirlenmesinde iki alternatiften birinin
seçilmesi gerekecektir. Bu alternatiflerden ilki, kapasitenin talep seviyesine
uygun olarak minimum seviyede belirlenmesi. İkincisi ise, gelecekte artacağı
tahmin edilmiş talebe göre optimal kapasitede bir büyüklüğün belirlenmesidir.
Kapasitenin belirlenmesine üzerinde durulması gereken başka bir
nokta da, işletmenin gelecekteki tevsii kabiliyetidir. Bazı projelerde,
başlangıçta büyük kapasiteli tesisler kurup, uzun süre tam kapasiteye
ulaşmayı beklemek yerine minimum ekonomik kapasite ile tevsii elverişli bir
işletme kurup, sonradan kapasite artırmak uygun olabilir.
Bazı sektörlerde de, işletmenin kullandığı teknolojinin yapısına bağlı
olarak başlangıçta çok az bir ek maliyet ile optimal büyüklükte bir tesis
kurmak mümkün olabilmektedir.
işletmenin kullanacağı teknolojinin yapısı, başlangıçta çok az bir ek
maliyet ile optimal kapasitede üretim yapılmasını olanaklı kılıyorsa, daha
sonra işletmeyi, artan talep doğrultusunda büyütmek yerine baştan optimal
kapasitede bir işletme kurmak çok yararlı olacaktır.
Yatırım projesinin büyüklüğü, minimum ekonomik kapasite ile sınırlı
tutulduğunda, bu büyüklükteki bir işletme ancak mevcut talebi karşılayabilecek
durumda olacaktır. Gelecekte talebin artması durumunda ise, işletmenin
üretim kapasitesi zorlanarak ancak belirli bir noktaya kadar artan talebi
karşılayabilirler.
Üretim kapasitesinin zorlanması, ek çalışma sürelerini, aşırı
yıpranmayı ve üretim hatasını artırıp, kalite kontrolünün yoğunlaştırılmasını
gerektirecektir. Üretim kapasitesinin zorlanmasından kaynaklanan bu faktörler
işletmenin üretim maliyetlerinin artmasına neden olabilecektir.
Üretim kapasitesini zorlamadan artan talebi karşılamak ise, yeni
makine, araç ve gereçleri, yeni tesisleri gerektireceğinden, işletmenin sabit
yatırım harcamaları yapmasını gerektirecektir.
İşletmelerin başarısı, satabileceği malı üretmekle veya ürettiği malı
satabilmekle doğrudan ilişkilidir. İşletmelerin ne kadar mal üreteceğinin
sınırını ise talep belirler. Eğer işletmenin mallarına ilişkin talep, minimum
düzeyde bir ekonomik kapasite ile üretem yapmaya olanak veriyorsa, bu
işletmenin büyüklüğü minimum ekonomik kapasite ile sınırlı olabileceği gibi
minimum ekonomik kapasitenin üzerindeki bir büyüklükte de olabilir.
Gelecekte talebin hızlı bir şekilde artacağı tespit edilmiş ise işletmenin
minimum kapasite ile bugünkü talebi karşılayacak düzeyde kurulması pek
yerinde olmayabilir. Çünkü bazı endüstrilerde yatırım tutarını başlangıçta çok
az arttırmakla optimal kapasiteli tesis kurmak mümkündür. Bu durumda
işletme, gelecekte kapasite artışı için çok büyük miktarda harcama
yapacağından başlangıçta çok az bir harcama ile optimal kapasitede üretim
yapma olanağına sahip olur.
İşletmenin başlangıçta büyük bir kapasite ile kurulup düşük kapasite
kullanım oranı ile üretim yapması atıl kapasitenin ortaya çıkardığı boş
maliyetlerin yüksek olabileceği kanısını uyandırır. Ancak, işletmenin optimum
düzeydeki bir kapasite ile üretim yapması, birim üretim maliyetlerini düşük
seviyede gerçekleşmesini sağlar. Birim üretim maliyetinin düşük olması satış
fiyatında düşük düzeyde tutulmasını ortaya çıkarır. Düşük satış fiyatları ise,
talebin artmasına yol açar. Böylece işletme de artan talep ile birlikte toplam
kârını arttırabilir.
Potansiyel talebin belirli bir büyüklüğe ulaşmadığı durumlarda,
minimum ekonomik kapasitenin altında işletme kurulması, birim üretim
maliyetlerinin yüksek düzeyde oluşmasına neden olur.
Yüksek birim üretim maliyeti, işletmenin pazarda rekabet edebilme
şansını azalttığı gibi ülke açısından da ekonomik kapasitede kurulmasına
olanak vermiyorsa, bu durumda işletmenin kurulmasının ertelenmesi ya da
işletme kurulmasından vazgeçilmesi uygun kararlardan birini oluşturur.
Ancak, talep sınırlı olduğunda mutlaka işletme kurulması isteniyorsa,
küçük imalathaneler ile üretim yapılması söz konusu olabilir.
Yatırım malları üreten imalatçılar makine ve teçhizatı, belirli
standartlara göre, belirli bir kapasitede üretim yapacak ölçülerde üretebilirler.
Bu nedenle, işletmenin kapasitesini belirleyen unsurlardan biri de teknik
olanaklar olarak ortaya çıkmaktadır.
Teknik ve ekonomik literatürün incelenmesi ve diğer ülkelerde
kurulmuş ya da kurulmakta olan aynı tip tesislerin araştırılması, çoğu kez
projenin teknolojik açıdan sahip olması gereken minimum ve optimum
kapasiteleri ortaya koyar. Potansiyel talep, projenin teknik açıdan minimum
düzeyde kurulmasına olanak vermiyorsa, projenin ertelenmesi veya projeden
vazgeçilmesi söz konusu olabilmektedir.
Teknolojik açıdan belirli olan standart kapasitenin altında üretim
yapıldığında, maliyetlerin yüksekliği üretim faaliyetlerinde bulunmayı olanaksız
hale getirir.
Günümüzde teknolojinin hızlı gelişmesi ve kitle üretiminin yapılması,
büyük miktarlarda üretim yapacak tesislerin kurulmasını zorunlu hale
getirmiştir. Büyük miktarlarda üretim yapmak üzere, yüksek kapasiteli makine,
araç ve gereçler ile teçhizat, sanayi makinelarını üreten işletmeler tarafından
üretilmektedir. Bu nedenle, ileri teknolojinin kullanılması amaçlanıyorsa, çoğu
zaman büyük kapasiteler ile üretim yapılması zorunlu hale gelmektedir.
Dünyada son yıllarda hızla yaşanan küreselleşme süreci ile birlikte
dünya çapında üretim yapmak üzere, çağdaş düzeyde teknoloji ile kurulmuş
çok sayıda işletme bulunmaktadır. Pazarın dünya boyutlarında ele alınması
ve dünyadaki ileri standartlarda üretim süreçlerinde bulunma ve dünya
boyutlu talep, işletmelerin teknoloji geliştirmelerini veya çağdaş teknolojilerden
yararlanmalarını zorunlu hale getirmiştir.
Yatırım projesinin hazırlanma sürecinde bir tesisin kapasitesinin
yanlış hesaplamalara ve yöntemlere göre tespit edilmesi; yanlış teknolojilerin
kullanmasına ve sonradan vazgeçildiğinde büyük maliyetler ile karşılanacak
sorunların ortaya çıkmasına neden olur. Bu nedenle, teknolojik kapasitenin
belirlenmesinde ilgili teknolojinin ne derecede başarı ile kullanıldığının
önceden örnekleri ile ortaya konup belirlenmesi gereklidir.

IL 2.3.2, Finansman olanakları

Üretimde bulunabilmek için; emek, sermaye, teknoloji, müteşebbis,


tabiat vb.... üretim faktörlerinin bir araya getirilmesi gerekmektedir. İşletmenin
kurulması için tahsis edilen sermayenin büyüklüğü aynı zamanda işletmenin
kapasitesinin büyüklüğünü de tayin eden bir faktör olarak ortaya çıkar.
Yatırım projesi çalıması yapılırken, İşletmelerin büyüklüğünün
belirlenmesinde etkili olarak gözönünde bulundurulması gereken faktör
sermayedir. Yatırım için tahsis edilecek finansal kaynak, işletmenin optimal
kapasitede kurulup kurulamayacağını ortaya koyar. Finansman kaynakları, bir
işletmenin asgari ekonomik kapasitede sermaye gereksinimini karşılayacak
düzeyde değilse, projenin gerçekleştirilmesi, finansman kaynaklarının
yetersizliği nedeniyle mümkün olmayacaktır. Ancak, finansman kaynakları,
çeşitli büyüklükteki projeler arasında bir seçim yapmayı olanaklı kılıyorsa,
optimal kapasite söz konusu olmasa daha başlangıçta minimum ekonomik
kapasite ile üretim yapabilecek işletme büyüklüğünün seçilmesi söz konusu
olabilir.

Bazı sektörlerde faaliyet gösteren işletmelerin kapasitelerinin


artırılması, kademeli şekilde de yapılabilir. Örneğin, konfeksiyon üretiminde,
belli bir sayıdaki dikiş makinesi ile başlayan üretim, daha sonra yeni alınacak
dikiş makinelarının üretim sürecine sokulması ile artırılabilir. Kapasitenin
basamaklar halinde artırılmasını olanaklı kılan bu özellik, çok sayıda sektörde
faaliyet gösteren işletmelerde bulunmaktadır.

Sermaye, faaliyetin dolayısıyla işletmenin büyüklüğünü belirleyen


önemli bir etken olarak gözönünde bulundurulmalıdır. Yatırımcı, sahip olduğu
finansal olanaklara göre işletmenin büyüklüğünün sınırlarını çizecektir. Yatırım
projeleri de kuşkusuz bu sınırlılıklar doğrultusunda hazırlanacaktır. İşletme
büyüklüğünün belirlenmesinde finansman kaynakları ile kapasite ilişkisini iki
açıdan ele alıp incelemek mümkündür. Bunlardan ilki; optimal kapasitede bir
işletmenin kurulması için finansman kaynaklarının yeterli olup almadığının
araştırılması, ikincisi ise; kapasite ve yatırım tutarı arasındaki ilişkinin
incelenerek büyüklüğün belirlenmesidir.

İşletmeler, yatırımları için gerekli olan fonları, "öz kaynaklar" dan ve


"yabancı kaynaklar"dan sağlarlar. Öz kaynaklardan sağlanan fonlar,
işletmenin sahiplerinin ortaklık paylarını ifade eder. Yabancı kaynaklardan
sağlanan fonlar ise, kısa, orta ve uzun vadeli kredilerden, bir başka ifade ile
işletmenin borçlanma yolu ile sağladığı fonlardan oluşur. Finansman
kaynakları, yatırım projesinin büyüklüğünü belirleyen bir faktördür. Yatırım
projesinin büyüklüğü, finansman kaynaklarının büyüklüğüne bağlı olarak
belirlenir. Finansman kaynakları yeterli değilse, yatırım projesinden
başlangıçta vazgeçilmesi söz konusu olacaktır.
Finansal kaynaklar, çeşitli kapasite büyüklükleri arasında seçim
yapmayı olanaklı kılıyorsa, optimal kapasitede üretim yapabilecek bir tesisin
kurulması birim üretim maliyetlerin önemli ölçüde düşük düzeyde oluşmasını
sağlar. Ancak, finansal kaynaklar optimal kapasitede bir tesisin kurulmasına
yeterli değilse, optimal kapasiteye yakın bir kapasitedeki büyüklükte tesisin
kurulması da mümkündür.
Bazı sektörde, makine, teçhizat ve insanlar sonradan ilave edilebilir
niteliktedir. Makine ve teçhizatın "bölünebilir özelliği"de denilen bu özellikteki
işletmelerin yatırım projeleri hazırlanırken başlangıçta, finansal kaynaklara
göre bir kapasitenin tespit edilmesi, daha sonra finansal kaynaklara göre bir
kapasitenin tespit edilmesi, daha sonra finansal imkanlar geliştikçe
kapasitenin artırılmasında günümüzde bir çok sektörde uygulanmaktadır.

11,2,3.4, Hammadde ve nitelikli işgücü


Kapasitenin belirlenmesinde etkili olan faktörlerden bir diğeri de;
hammadde, yardımcı madde ve işletme malzemelerinin sağlanma
imkanlarıdır. Maden projelerinde madenin rezerv durumu, hidrolik santrallerde
suyun debisi, termik santrallerde kömür rezervi kurulacak tesisin kapasitesini
sınırlayan önemli faktörler olarak ortaya çıkmaktadır.
İşletmeler, belli bir malın üretimi için çeşitli girdileri kullanmak
zorundadır. Bu girdilerin bir kısmı, üretilecek malın önemli bir bölümünü
oluşturur. Bazen de belirli bir kısmı, üretilen malın içine küçük ölçülerde,
doğrudan veya dolaylı yollarla katılarak malın üretilmesi için gerekli olan
girdileri teşkil eder. Malın önemli bir bölümünün oluşmasına katkıda bulunan
girdilere "hammadde", öbürlerine ise "yardımcı madde" veya "malzeme"
denilir. İşletmelerin üretimlerini gerçekleştirebilmek için ihtiyaç duydukları
hammaddeleri iki grupta toplamak mümkündür;
* Belirli elde etme süreçleri kullanılarak doğadan ham olarak elde
edilen işlenmemiş maddeler, tarımsal ürünler, petrol, maden vb...
* Belirli endüstriler için son ürün olan, kimyasal maddeler, demir-
çelik endüstri ürünleri gibi başka bir sektördeki üretim için gerekli,
belli bir işlem sürecinden geçmiş mallar...
işletmenin kuruluş kapasitesini etkileyen önemli faktörlerden biri,
işletmenin üretimi için gerekli olan hammaddeler ile yardımcı maddeleri miktar
ve nitelik açısından sağlama olanağıdır. Hammaddelerin gerekli niteliklere
sahip olması koşulu ile, sürekli ve güvenli olarak sağlanabileceği miktarı,
işletmenin üretim kapasitesinin sınırlayıcısıdır. Ancak, hammadde sağlanma­
sını belirli bir bölge veya ülke ile sınırlamak, yanıltıcı kararların alınmasına
neden olur. Hammaddelerin bulunmadığı ülkelerde faaliyet gösteren ve üretim
yapan birçok işletme, diğer ülkelerdeki işletmelere karşı pazar üstünlüğünü
elde edebilmektedir. 1980-1990 yılları arasında Japonya ile ABD arasında
yaşanan demir ve çelik mamullerinin rekabetinde Japonya, hammadde
kaynakları olmamasına karşın ABD'ne karşı üstünlük sağlamıştır.
İşletmenin kapasitesinin belirlenmesinde etkili olan faktörlerden birisi
de yatırım projesinin gerektirdiği insan gücü potansiyelidir. Bir işletmenin
kurulması ve işletilmesi için gerekli olan öğelerin başında, her çeşit bilinçli
didinmenin tek ve vazgeçilmez yürütücüsü olan insan gücü gelir.
Mekanizasyon ve otomasyon ile insan gücüne olan gereksinme azaltılabilirse
de tümüyle kaldırılıp yerine başka bir öğe koymak olanaksızdır.
İşletmenin üretim kapasitesi, beceri kazanmış, işletmenin gereksinim
duyduğu eğitimi görmüş emek potansiyeline büyük ölçüde bağlıdır. Üretim
kapasitesinin belirlenmesi bir ölçüde, işletmede çalışacak eleman sayısı ve
bu elemanlarda aranacak niteliklere bağlı olduğundan, işgücü potansiyelinin
yüksekliği, becerisi, ücret düzeyleri, sendikalaşma ve çalışanların işe olan
bağımlılıklarına ilişkin tutumları kapasite belirlenmesinde önem taşır.

Uygun kapasitesinin belirlenmesi, işletmenin gereksinim duyduğu


işgücünün bir kaç katını bulan işgücü potansiyeli ile sınırlı olmalıdır. Sınırlı bir
işgücü potansiyeline karşılık yoğun bir işgücü talebi, işletmeler arasında aşırı
bir rekabetin oluşmasına neden olur. Aşırı rekabet ise, işgücü maliyetlerini
artırır ve işgücü değişim çabukluğu hızını yükseltir.
Yatırım projesinin uygulanmasında ve işletmeye alınmasında bazı
durumlarda belirli bir beceriye ya da eğitime sahip işgücüne gereksinim duyu­
lur. Ancak, nitelikli işgücü ile birlikte düz işçilerin de istihdam edilmesi söz
konusudur.

İşletme döneminde, üretim faaliyetleri çoğunlukla düz işçiler ile


yürütülecekse, işletmenin geniş bir seçim yapma özgürlüğü ortaya çıkar.
İşgücü potansiyeli, gereğinde yakın ya da uzak çevreden niteliksiz işçilerin
sağlanabileceği gözönüne alınarak hesaplanmalıdır.
II.2.4. Ölçekten Doğan Tasarrufların
Kapasite Seçimindeki Yeri
Kapasite büyüdükçe birim maliyetlerin azalması "ölçekten doğan
tasarruflar" veya "içsel ekonomiler" kavramlarıyla açıklanır.

IL 2.4.1, Yatırım maliyetlerinde ölçekten doğan tasarruflar

Sabit sermaye harcamaları kapasite büyüklüğü ile doğru orantılı


olarak artmaz. Yani 200 bin ton kapasiteli bir tesisin sabit sermaye maliyetleri,
20 bin ton kapasiteli tesisin sabit sermaye maliyetlerinin 10 katı değildir.
Bunun nedeni kapasite artışının, makine ve donanımın bir çok kalemleri için
malzeme ve işgücü harcamalarını doğru orantılı olarak artırmamasıdır. Bu iki
nedenle olabilir.
a. Makine ve donanımdaki bölünmezlik : Üretimde kullanılan
makine ve teçhizatın küçük kapasitelere bölünememesi, düşük
kapasiteli yatırımlarda birim maliyetleri artıracak, büyük kapasiteli
yatırımlarda ise birim maliyetleri azaltacağından büyük kapasiteli
yatırımlar için ölçekten doğan tasarruflar artacaktır.
b. Makine ve donanımm inşaası için gerekli malzeme ve makine
ve donanım kapasitesi arasındaki geometrik ilişki : Üretimde
kullanılacak makine ve teçhizatın kurulabilmesi için gerekli
kazanlar, tanklar, fırınlar, borular vb. gibi çeşitli malzemelerin
maliyetleri yüzey alanları ile ilgilidir. Buna karşılık yarattıkları
kapasite, bunların hacimlerine bağlıdır. Örneğin boyutları 10 m
olan küp şeklindeki bir su tankı 600 m^ çeliğin (10.10.6 = 600)
maliyetine eşittir. Bunun kapasitesi 1000 m^'tür. Boyutları 20 m
olan su tankının maliyeti 2400 m^ çeliğin maliyetine eşit, kapasitesi
ise 8000 m^'tür. Yani maliyetler 4 kat artarken kapasite 8 kat
artmaktadır. Bu da büyük ölçekli kapasiteyi daha tasarruflu yapar.

İnşaat işleri harcamaları da önemli içsel tasarruflar yaratır. Çünkü


üretim kapasitesinin büyüklüğü inşaat giderlerinin de aynı oranda artmasını
gerektirmez. Aynı şekilde, tesisin kurulacağı arsa büyüklüğü de kapasiteyle
doğru orantılı değildir.
Bu tasarruflar dışında, makine ve teçhizattaki tasarruflara bağlı olarak
taşıma ve sigorta, ithalat ve gümrükleme, montaj giderlerinde de tasarruf
beklenebilir.
11,2,4,2. İnşaat döneminde ölçekten doğan tasarruflar

İnşaat dönemi giderleri arasında en önemli tasarruflar işçilik ve


personel giderlerinde elde edilmektedir. Özellikle rafineri gibi proses
endüstrilerinde kapasite büyüdükçe işgücü ihtiyacı daha az artar.
Kapasite mevcut teknolojinin kullanımı ile artırılacak ise işgücünden
elde edilecek tasarruflar, faaliyette bulunan endüstri dalına göre değişiklik
gösterebilecektir. Fakat kapasite arttırımı teknoji yenilenmesiyle gerçekleşe­
cekse, yani emek-yoğun teknoloji yerine sermaye-yoğun teknoloji ikame edilir­
se işgücü ve personel giderlerinden, hangi endüstri dalında olursa olsun
önemli ölçüde tasarruf sağlanacaktır. Bu durumda yatırım maliyetindeki artış
ile işletme dönemi giderlerinde sağlanabilecek tasarrufların karşılaştırılması
gerekir.
İşletme dönemi giderlerinden "kontrol ve yönetim" giderlerinde de
büyük kapasitelerde önemli tasarruflar sağlanabilmektedir. Ayrıca tesisin
enerji ve su temin eden bölümlerinde, kapasite artışları karşısında birim
maliyetlerde az da olsa tasarruf edilebilmektedir.
Bakım ve onarım giderlerinden de önemli miktarlarda ölçekten doğan
tasarruflar sağlanmaktadır. Bakım-onarım giderlerinden tasarruflar;
a. İşgücü giderlerinden : Bakım ve onarım işlerinde çalışan iş-
işgücünün bölünmezliği nedeniyle
b. Stok maliyetlerinden : Bakım ve onarım için bulundurulması
gereken yedek parça stokunu, kapasite büyüdükçe aynı oranda
artırmaya gerek olmadığından
o. Onarımı gerçekleştirilen makinenin kapasitesi ile, onarım için
gerekli malzeme maliyetleri arasındaki geometrik ilişki nedeniyle
sağlanmaktadır.
Bunlar dışında, özellikle hammadde ve işletme malzemesi
giderlerinde herhangi bir tasarruf sağlanmadığı gözlenmiştir.
İşletmenin (yukarıdaki nedenlerden dolayı) büyük kapasitelerde içsel
tasarruflar elde etmeleri ortalama ve marjinal maliyetlerini azalttığından iç ve
dış piyasalarda rekabet etme olanakları, düşük kapasiteli yatırımlara nazaran
daha fazladır.
IL 2,4.3. Ölçekten doğan tasarrufların ölçülmesi

Ölçekten doğan tasarruflar;

I = aC^
veya
Log I = Log a + b Log C
üssel fonksiyonu ile ifade edilir. Burada;
I : Yatırım maliyeti
C : Kapasite
a : Kapasite ve yatırım maliyeti arasındaki doğrusal ilişkiyi gösteren
sabit katsayı
b : Ölçekten doğan tasarruf katsayısıdır.
b katsayısı aynı zamanda esnekliği gösterir. Yani kapasitedeki bir
birimlik artışın yatırım maliyetini ne kadar artırdığını gösterir ve

b = ^ . ^ veya ^ . 2
I dC ' dC I

şeklinde belirlenir.
b < 1 ise ölçekten doğan tasarruf vardır,
b = 1 ise ölçekten doğan tasarruf yoktur.
Ölçekten doğan tasarruf önemli olmadığı, yani b'nin 1'e eşit ya da
yakın olduğu endüstrilerde başlangıçta büyük kapasiteli tesis kurmak yerine
küçük kapasiteli işletmelerle faaliyete başlayıp talebe göre kapasiteyi artırmak
daha gerçekçidir.
Uygulamada ölçekten doğan tasarruflar tahmin edilirken şu
yöntemlerden yararlanılır.

11.2.4.3.1. Regresyon analizi ile tahmin yöntemi


Talep tahmin yöntemlerinde de değindiğimiz "regresyon analizi" içsel
ekonomilerin tahmininde de kullanılan önemli bir yöntemdir. Burada önceki
açıklamalarımızdan yararlanarak, konuyu bir örnek üzerinde açıklamaya
çalışacağız.
Farklı kapasitelerdeki çelik fabrikalarına ait yatırım maliyetleri şöyledir.
Yıllık kapasite Yatırım m a l i y e t i
C (ton) (bin $ )

130.000 247.390
260.000 441.870
520.000 682.110
650.000 754.325
1.040.000 938.080
1.300.000 1.043.900
1.950.000 1.485.412,5
2.600.000 1.901.900
3.250.000 2.252.250

LogC Log Logl Log C Log 1

5.11394 26.15238 8.39338 42.92324


5.41497 29.32190 8.64529 46.81399
5.71600 32.67266 8.83385 50.49429
5.81291 33.78992 8.87756 51.60446
6.01703 36.32509 8.97224 53.98624
6.11394 37.38026 9.01866 55.13955
6.29003 39.56448 9.17185 57.69121
6.41497 41.15184 9.27919 59.52573
6.51188 42.40548 9.35262 60.90314

53.40570 318.64267 80.54464 479.08185

En küçük kareler yöntemine göre a ve b parametrelerinin tahmin


edilebilmesi için oluşturulan denklikler aşağıdaki gibidir

X ) L o g l = n L o g a + 5^ LogC

X ^ ( L o g C L o g l ) = L o g a J ^ L o g C + bJ^LogC^

Yukarıda elde edilen değerler eşitliklerde yerlerine konursa

80.54464 = 9 Log a + 53.40570 b

479.08185 = 53.40570 Log a + 318.64276 b

Buradan;

Log a = 5.07515 ve b = 0.65272

olarak bulunur. Buna göre kapasite ile yatırım maliyeti arasındaki ilişki
LogI = 5.07515+ 0.65272 L o g e
yada
I = 118891.28 0 ° ^^272

şeklinde ifade edilir.


Demir-çelik endüstrisinde toplam kapasiteye ilişkin ölçekten doğan
tasarruf katsayısı "b" yaklaşık olarak 0.65'tir. Kurulması düşünülen yeni bir
çelik fabrikasının yatırım tutarı bu katsayıdan yararlanılarak bulunabilir.

II.2A.3.2. İki alternatif kapasiteye ait değerlerden


yararlanarak tahmin yöntemi
Aynı endüstri dalında faaliyet gösteren ve benzer mamulleri üreten
tesislerin kapasiteleri ve yatırım maliyetleri bilindiğinde, bu yöntemden
yararlanarak değişik kapasitedeki tesislerin yatırım maliyetleri hesaplanabilir.
Bunun için öncelikle "iki noktadan geçen doğru veya eğrinin denklemi"
bulunmalıdır. İki noktadan geçen doğru denklemi;

İzli
eşitliğinden bulunur.
Örnek:
Benzer mamulleri üreten A ve B firmalarının kapasite-yatırım tutarına
ait koordinat değerleri; A(log 2, log 2, 83) ve B (log 4, log 4) ise kapasite
büyüklüğü ile yatırım maliyeti arasındaki geometrik ilişki şöyle hesaplanabilir.
logl

2.83

logC

Şekil-5. İki Noktadan Geçen Doğru Denklemi


Log2.83-Log4 _ Logl-Log4
Log2-Log4 L o g C - Log4

0.45178 - 0.60206 _ Log I - 0.60206


0.30103 - 0.60206 Log C - 0.60206

Log 1-0.60206
4.9922 =
LogC-0.60206

Logl = 0.49922 L o g C - 0 . 3 0 0 5 6 + 0.60206


Logl = 0.3015+ 0.49922 LogC

Eşitliği üssel olarak

I = 2C°^ yazılır.
Hesaplamalar sonucunda log a = 0.3015 ve b = 0.5 olarak
bulunmuştur, "b" değeri doğrunun eğimine, yani elastikiyete eşittir, b < 1
olduğundan da kapasite büyüdükçe yatırım maliyetleri artış hızı, kapasitedeki
artıştan düşük olmaktadır. Başka bir deyişle, kapasite artıkça ölçekten doğan
tasarruflar artacaktır.

11.2.4.3.3. Alternatif bir kapasiteye alt maliyet ve


esneklik katsayılarından yararlanarak tahmin
Benzer mamulleri üreten alternatif bir tesisin belli bir kapasitedeki
yatırım maliyeti ve ölçekten doğan tasarrufları gösteren katsayı biliniyorsa
herhangi bir kapasitedeki yatırım maliyeti;

eşitliğinden yararlanılarak tahmin edilebilir.


Cı : Maliyeti bilinen tesisin kapasitesi
C2 : Maliyeti tahmin edilecek tesis kapasitesi
: Bilinen yatırım maliyeti
I2 : Tahmin edilecek yatırım maliyeti
b : Ölçekten doğan tasarruf katsayısı (elastikiyet değeri)
Konuyu bir örnekle açıklayalım. Aynı endüstri dalında faaliyet
gösteren A tesisinin kapasitesi 60 bin ton ve yatırım maliyeti 400 milyar lira
ise kurulması düşünülen 90 bin tonluk B tesisinin yatırım maliyeti, önceden
tahmin edilmiş b = 0.65 elastikiyet değeri için;
0.65
90x10^
= 400x10^
^ 60x10^
= 400x10^(1.30154)

= 520.616.000.000.-TL. olur.

11.2.5. Optimum Kapasite Seçimi


Optimum işletme kapasitesi;
1. Altematif kapasitelere ait yatırım tutarı
2. Alternatif kapasitelerde değişir maliyetler
3. Talebin uzun vadede değişme seyri
dikkate alınarak belirlenir Yatırım tutarı ve değişir maliyetler hesaplanırken
ölçekten doğan maliyet tasarrufları da göz önünde bulundurulmalıdır Bunun
toplam maliyetlerle talebin uzun vadedeki değişme seyri karşılaştırılarak
gerçek bir sonuca ulaşılabilir

Örnek:
Tablo 6'da alternatif tesis büyüklükleri ve tesisilerin değişik kapasite
kullanım yüzdelerinde B ürününe ait günlük maliyetler ve üretim miktarları
verilmiştir Şekil 6'da ise bu tesislere ait maliyetler gösterilmiştir

Birim
Maliyet]

24
23
22 %33 Küçük kapasite

21
20 % 33 Orta kapasite
% 33 Büyük kapasite
19
18
17
16

15
% 100 ^Satılabilir
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 "ÜrünMiktan

Şekil-6. Optimum Kapasite Seçimi


Tablo-6. Alternatif Kapasite Büyüklüklerine Ait Maliyetler

Kapasite Günlük Günlük


Tesis kullanım toplam Günlük kullanılabilir Birim
büyüklüğü oranı maliyet üretim ürün maliyet
% 33 148.30 667 654 0.227
Küçük % 50 204.40 1000 984 0.208
Tesis % 75 276.55 1500 1470 0.188
% 100 340.40 2000 1960 0.174 ,
Orta % 33 294.04 1500 1450 0.200
Büyüklükte % 50 397.58 2250 2205 0.180
Tesis % 75 552.37 3375 3308 0.167
% 100 691.15 4500 4410 0.157
% 33 558.07 3000 2940 0.190
Büyük % 50 748.65 4500 4410 0.170
Tesis % 75 1060.73 6750 6615 0.160
% 100 1329.30 9000 8820 0.151

Bu veriler ışığında, günde 4000 birim üretimi hedefleyen bir yatırım


yapılmak isteniyorsa seçilecek tesis büyüklüğü, orta büyüklükteki tesisin
büyüklüğüne eşit olmalıdır. Şekil 6'da a noktası orta büyükteki tesisin bir
günde, normal kapasitesinin yaklaşık % 90'ını kullanarak üretimi
gerçekleştirdiğini gösterir. B noktası ise en büyük fabrikanın maliyet eğrisi
üzerinde olup tesisin bu miktarda üretimi kapasitesinin ancak % 45'ini
kullanarak yaptığını gösterir. Ayrıca orta büyüklükteki tesis üretimi (büyük
ölçekli tesise nazaran) daha düşük birim maliyetlerle gerçekleştirmektedir. Bu
nedenle, 4000 birimlik bir talep için daha az başlangıç yatırımına ihtiyaç
gösteren ve daha düşük maliyetlerle çalışılan orta büyüklükteki bir tesis en
uygun olacaktır. Şayet talep seviyesi dinamik bir durum arzediyorsa, bu
takdirde başlangıçta yüksek maliyetle çalışılacak olan büyük ölçekteki
fabrikanın zararları, ileride düşük maliyet sonucu elde edilecek önemli
tasarruflarla fazlasıyla telafi edilecekse, büyük kapasitenin seçimi daha
rasyonel olacaktır.
Optimum kapasitenin ne olacağı sorusuna yanıt bulunduktan sonra,
bu kapasitenin tamamının veya tamamına yakın bir kısmının kullanılması
yatırım projesinin geleceği açısından önem taşımaktadır. Bundan dolayı
alternatif kapasite kullanım oranları ile toplam yatırım projesi tutarının geri
dönüş süreleri arasındaki ilişkinin de hesaplanması, alınacak kararların daha
sağlıklı olmasına yardımcı olacaktır. Bu ilişkiye yönelik sayısal ve grafik
gösterim aşağıya çıkarılmıştır.
% 40 Kapasite Kullanımı % 50 Kapasite Kullanımı

* Ardiye Gelirleri 1.054.560.000.- TL. 1.318.200.000.- TL.


* Tahliye Gelirleri 31.200.000.- TL. 39.000.000.- TL.
* Palet Gelirleri 7.020.000.- TL. 8.775.000.- TL.
* Hammaliye Gelirleri 12.480.000.- TL. 15.600.000.- TL.
* Açma/Kapama Gelirleri 936.000.- TL. 1.170.000.- TL.
* Diğerleri 100.000.000.- TL. 100.000.000.. TL.

TOPLAM GELİR 1.206.196.000.- TL. 1.482.745.000.- TL.

Net Kâr 308.000.000.- TL. 460.000.000.- TL.

Y a t ı r ı m ı n geri d ö n ü ş süresi :

1.646.000.000 1.646.000.000 _ ^
2.6 0
308.000.000+329.200.000 (2Yıl 6Ay) 460.000.000+329.200.000 (2Yıl)

% 65 Kapasite Kullanımı % 70 Kapasite Kullanımı

* Ardiye Gelirleri 1.713.660.000.- TL. 1.845.480.000.- TL.


* Tahliye Gelirleri 50.700.000.- TL. 54.600.000.- TL.
* Palet Gelirleri 11.407.000.- TL. 12.285.000.- TL.
* Hammaliye Gelirleri 20.280.000.- TL. 21.840.000.- TL.
* Açma/Kapama Gelirleri 1.521.000.- TL. 1.638.000.- TL.
* Diğerleri 100.000.000.- TL. 100.000.000.- TL.

TOPLAM GELİR 1.897.568.000.- TL. 2.035.843.000.- TL.

Net Kâr 690.000.000".- TL. 760.000.000.- TL.

Y a t ı r ı m ı n Geri D ö n ü ş Süresi

1.646.000.000 1.6 1.646.000.000 1.5


690.000.000+329.200.000 ( 1 Yıl 760.D00.000 + 3 2 9 . 2 0 0 . 0 0 0 U V li
6Ay) 5Ay)

Not: T o p l a m y a t ı r ı m t u t a n = 1.646.000.000.- T L
o

i f
<D O

CU =

ir) o o o o o
co co O)
E «.o
Sia­
gli

to
II.3. KURULUŞ YERİ SEÇİMİ

11.3.1. Kuruluş Yeri Seçiminin Önemi


Bir proje çalışmasında uygun bir kuruluş yerinin seçimi oldukça
önemlidir. Çünkü bir işletmenin üretim için faaliyette bulunduğu mekan olarak
kuruluş yeri, üretim maliyetini ve pazarlama etkinliğini doğrudan etkilediği için
bir işletmenin gelecekteki başarısında temel bir rol oynar. Öte yandan,
kuruluş yeri bir kez seçilip tesis ya da fabrika kurulduktan sonra hatanın
görülmesi ve giderilmesi mümkün olmayan uzun dönem sorunlarına yol
açacaktır. Dolayısıyla, uygun bir seçimin titizlikle yapılması gerekir. Ancak
kuruluş yeri seçiminin önemliliği kadar bu kararı etkileyen faktörlerin çokluğu
ve nitelik farklılığı böyle bir kararın alınmasını oldukça güçleştirmektedir. Bu
nedenle kuruluş yeri seçimi kararını, ilk aşamada genel coğrafik bölgenin,
ikinci aşamada bu coğrafik bölge içinde mahalli bölgenin (yerleşim bölgesi)
ve üçüncü aşamada da mahalli bölge içinde konumluk yer seçiminin
yapılması biçiminde aşamalı olarak vermek etkileyici faktörlerin gücünü
saptamak açısından uygun olacaktır. İkinci aşama kararı ile üçüncü aşama
kararı birlikte alındığı için kuruluş yeri kararı çoğu kez bölge seçimi ve
konumluk yer seçimi biçiminde iki aşamada ele alınır.

11.3.2. Kuruluş Yeri Seçimini Etkileyen Faktörler


IL 3,2,1. Bölge seçimim etkileyen faktörler

11.3.2.1.1. IHedef pazara yakınlık


Pazar, en basit anlamıyla alıcı ve satıcıların karşılaştıkları mahaller
olarak tanımlanır. Ulaştırma sisteminin yetersizliği, taşıma maliyetlerinin
yüksekliği ya da tüketicilerin talebinin çok kısa sürede karşılanmasını
sağlamak amacıyla bir çok işletme kuruluş yeri olarak mallarının satılacağı
pazarlara yakın bir yerde kurulmayı tercih edebilir.
İşletmenin üreteceği mal ve hizmetlere ilişkin talebin ülke sathına
yayılmış olduğu durumlarda, Kuruluş yeri faktörlerine etkili olan unsur olarak,
dağıtım maliyetlerinin araştırılması ve bu maliyetlerin düzeyi, işletmenin
kuruluş yeri kararı vermesini etkileyecektir.
İşletmelerin pazara yakınlığı, kuruluş yeri kararının verilmesinde, bazı
işletmeler açısından öncelikli faktör olarak ele alınmaktadır. Nüfusun
büyümesi ve talep hacminin artması işletmeleri pazara yakın yerlerde
kurulmaya itmektedir. Ülkemizde, birçok işletmenin büyük şehirlerde veya
büyük şehirlere yakın bölgelerde kurulmasının temel nedenlerinden birini,
pazara yakınlık faktörü oluşturmaktadır.
İşletmelerin tüm ülke pazarı için mal üretmesi söz konusu ise ve
işletmelerin ürettiği malların taşıma maliyetleri de yüksek ise, bu durumda
işletmelerin, büyük tüketim merkezlerine uzaklıkları büyük fark göstermeyen
yerleri kuruluş yeri olarak seçmeleri söz konusu olabilmektedir. Örneğin,
Türkiye'de otomobil fabrikalarının büyük çoğunluğunun Bursa'da kurulmuş
olması, bu faktörü öne çıkarmaktadır. Bursa konumu itibari ile İstanbul,
Ankara, İzmir, Eskişehir gibi büyük yerleşim alanlarının ve ülkenin otomobil
talebinin yüksek düzeyde bulunduğu yerleşim yerlerinin merkezi
durumundadır.
Dar bir pazar alanı içinde çalışan ve daha çok çevresel gereksinimi
karşılayan işletmeler ile ana mamul için yarı mamul ve ana mamulün
parçalarını^ üreten işletmeler, genellikle tüketim alanlarına veya mamullerini
kullanan işletmelere yakın alanlarda kurulmaktadır. Örneğin, otomobil için
malzeme ya da yarı bitmiş mal üreten işletmelerin, ana mamulü üreten
işletmelerin yakınında kurulduğu görülmektedir. Otomobil fabrikası için far,
koltuk, vites kutusu, direksiyon, rot, rotil gibi malzeme üreten işletmelerin
otomobil fabrikalarının yoğun olduğu bölgelerde kurulduğu gözlenmektedir.
Bazı malların satış sonrası bakım ve onarım hizmetleri önem
taşımaktadır. Satış sonrası bakım ve servis hizmeti gerektiren malları üreten
veya satan işletmelerin, sürekli olarak bu malları kullanan kişi ve kurumlara
yakın olması, kuruluş yeri seçiminde etkili olan bir faktör olarak ortaya
çıkmaktadır. Son yıllarda dünyada iletişimin ve ticaretin hızlı gelişmesi,
globalleşme yönelimlerinin hızlanması ve global işletmelerin sayılarının
artması, uluslararası faaliyet gösteren birçok işletmeyi, talebin yoğun olduğu
ülkelerde yatırım yapmaya yöneltmiştir. Örneğin, cola şirketleri ile fast food
işletmelerinin dünyanın birçok bölgesinde, yerel pazara yakın olmak için
üretim tesisleri kurduğu gözlenmektedir. Ayrıca, otomobil endüstrisinde
faaliyet gösteren birçok işletme de, yerel pazarlara daha yakın olmak
amacıyla çok sayıda ülkede yatırım yapıp, üretimde bulunmaktadır.

11.3.2.1.2. Hammadde kaynaklarına yakınlık


Kuruluş yeri seçimini etkileyen faktörlerden biri de, yardımcı malzeme
ve hammaddeleri temin imkanlarıdır. İşletmeler belirli bir malın üretimini
gerçekleştirmek için çeşitli girdileri kullanmak zorundadır. Bu girdilerin bir
bölümü, üretilecek malın ana unsurlarını oluştururken, diğer bir bölümü de
üretilen mamulün içine küçük ölçülerde doğrudan veya dolaylı yollardan
katılarak mamulün üretilmesini sağlar. Malın önemli bir bölümünün
oluşturulmasını sağlayan ana girdiler hammadde, öbürleri ise, yardımcı
madde veya yardımcı malzeme adını alır.
İşletmelerin faaliyet gösterdiği endüstrinin özelliklerine göre kullandığı
yardımcı malzeme ve hammaddeler, çok çeşitli olabilmektedir. Ancak,
işletmelerin kullandıkları yardımcı malzeme ve hammaddeleri iki grupta
sınıflamak mümkündür:
a) Doğrudan ham olarak elde edilen, herhangi bir işlem sürecinden
geçirilmemiş maddeler. Örneğin; ham petrol, madenler, kömür,
tarımsal ürünler ve benzerleri...
b) Belirli bir işlem sürecinden geçmiş ancak, başka bir malın
üretiminde kullanılabilen maddeler. Örneğin; işlenmiş deri, pamuk
ipliği, sentetik elyaf, saç levha, kimyasal bileşikler ve benzerleri...
Hammaddeler ve yardımcı maddeler, işletmenin üretim kapasitesini
etkileyebildiği gibi, işletmenin kuruluş yerinin belirlenmesinde de etkili
olabilmektedir. Hammaddesi doğal kaynaklara dayanan sektörlerde, kuruluş
yerinin seçilmesinde ana etmen doğal kaynaklardır. Maden ve doğal
kaynaklara bağlı olarak faaliyet gösteren sektörlerde, ilk aşamayı oluşturan
doğal kaynağı işlemeye hazır hale getirme işlemi, kaçınılmaz olarak
teknolojinin gereği olarak, hammaddenin yoğun olduğu bölgenin yakınında
kurulması zorunluluğu vardır. Örneğin, linyitle çalışan bir termik santralının,
linyit kömürünün yoğun olduğu bir bölgede kurulması zorunludur.

Hammadde, tamamlanmış mamul haline dönüşürken işlem sürecinde


büyük ölçüde ağırlığından kaybediyorsa, kuruluş yeri hammadde kaynağına
yakın bir yerde seçilir.
Hammaddesi doğal kaynaklara dayanan sektörlerde kuruluş yeri,
hammaddenin çıkarıldığı yere çoğu zaman yakın olmalıdır.
Hammaddeler çabuk bozulan tarımsal ürünler ise, bunları işleyen
tarımsal gıda sektöründeki işletmeler, bu ürünlerin bol olarak yetiştiği
bölgelerde kurulular. Örneğin; konserve, meyve suyu, dondurulmuş sebze
işletmeleri ....
Hammaddenin taşınması için özel ve pahalı ambalajlara gerek
duyulan ve özel taşıma araçlarıyla taşınması nedeniyle taşıma giderleri
yüksek olan et, süt, meyva ve sebze işleyen işletmelerde kuruluş yerlerini
hammadde kaynaklarına yakın yerlerden seçmelidirler.
Hammadde, mamulün yapısına çok az ağırlık kaybıyla veya hiç kayba
uğramadan katılıyorsa, bu durumda işletme, hammadde kaynağı ile pazar
arasında her hangi bir mahalde kurulabilir. Hammadde naklinde güçlükle
karşılaşılmıyorsa, taşıma maliyetleri mamul maliyet içersinde çok küçük bir
yüzdeyi oluşturuyorsa, işletmenin kuruluş yerinin hammade kaynağına yakın
olması gerekmez.
Hammaddenin her bölgede yeterince bulunduğu durumlarda,
hammadde faktörü kuruluş yeri seçiminde etkili olan bir faktör olmaktan
çıkmakta, diğer faktörlerin önemi artmaktadır.
Hammaddenin gerekli niteliklere sahip olması koşulu ile, sürekli ve
güvenilir olarak sağlanabileceği yer, kuruluş yeri olarak belirlenmelidir. Aşırı
rekabet tehlikesi bulunması durumunda ya da hammadde kaynaklarının
sağlanmasındaki bir olumsuzluk durumunda işletmeler, hammadde kaynağına
sahip olma yolunu benimseyebilirler.
Yardımcı malzeme ve hammadde kaynakları, yer seçimini bazı
durumlarda en önemli derecede etkileyen bir faktör olarak ortaya çıkarken,
bazen de en tali derecede etkileyen bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır.
İşletmelerin faaliyet gösterdiği sektörün özelliklerine göre, bazı durumlarda
işletmelerin hammadde kaynaklarına yakın olarak kurulması zorunluluk
taşırken, bazı durumlarda bu zorunluluk tamamen ortadan kalkmaktadır.
Dünyada ticaret, iletişim, teknoloji hızlı bir şekilde gelişmektedir.
Günümüzde gelişmiş birçok ülkede yeterli hammadde kaynakları olmamasına
rağmen, bu ülkelerde büyük sanayi kuruluşları kurulmuştur. Gelişmiş
ülkelerde kurulan bu işletmeler, hammadde kaynaklarının tümüne yakın
kısmını yurt dışından getirmelerine karşılık, tüm dünyada faaliyet gösteren ve
hammaddesi kendisinde bulunan ülkelerdeki işletmelerle rekabette üstün hale
gelebilmektedirler. Japonya, tüm hammaddeleri yurt dışından ithal etmesine
karşılık, dünyanın rekabet üstünlüğüne sahip önemli ülkelerinden biridir.
Japonya, demir cevherini ve kömürü yurt dışından ithal etmesine rağmen, bu
cevherlere sahip olan Amerika Birleşik Devletleri'ne karşı rekabet üstünlüğü
kazanmıştır.

11.3.2.1.3. Ulaştırma imkanları


Hammaddelerin üretim ulaştırılması veya üretim tesislerinden malların
tüketicilerin ihtiyaç duyduğu mahallere iletilmesi bir dizi taşıma işlemi ve bu
işlemlere ilişkin maliyetleri ortaya çıkarır. Genel ilke olarak, taşıma
maliyetlerini minimize eden mahal, kuruluş yeri olarak belirlenmelidir.
Taşıma faktörünün kuruluş yeri seçiminde tek başına etkili olduğu iş­
letmeler bulunabileceği gibi, bu faktörün tali derecede önemli olabileceği işlet­
melerde vardır. Taşıma maliyetleri, hem işletmenin ihtiyaç duyduğu girdilerin
maliyetlerini, hem da üretilen malları tüketicilere ulaştırma maliyetlerini etkiler.
İşletmelerin ihtiyaç duyduğu girdilerin istenilen nitelik ve nicelikte,
istenilen zamanda ve istenilen yerde bulundurulması, ayrıca fiyat ve maliyet­
lerin uygun olması, çoğu zaman taşıma olanakları ile doğrudan ilişkilidir.
Hammaddelerin veya mamullerin taşınmasında çeşitli yöntemler
kullanılabileceği gibi, mamulün niteliğine bağlı olarak belirli nitelikleri olan özel
araçlarda kullanılmaktadır. Taşıma yöntemleri başlıca beş yolla gerçekleştirilir;
bunlar; demiryolu, karayolu, su yolu, havayolu ve boru hattıdır. Günümüzde
taşıma yöntemlerinin yaygınlaşması ve taşımanın hızının artıp maliyetinin
nispeten azalması, üretilen mal ve hizmetlerin dünyanın çeşitli yerlerine
taşınmasını olanaklı hale getirmiştir. Taşıma yöntemlerinin farklı olması,
işletmeleri zaman ve maliyet seçeneği ile karşı karşıya getirmektedir. Hızlı bir
taşıma yöntemi çoğu zaman yüksek maliyetleri ortaya çıkarırken, düşük
maliyetli bir taşıma yöntemi ile de malların taşınması çoğu zaman uzun
süreleri kapsayabilmektedir.
Demiryolu ile taşımada maliyetler oldukça düşük düzeydedir. Daha
çok yükte ağır, pahada hafif olan mallar, örneğin, madenler, kömür, yarı
bitmiş mallar, makine ve aksamları demiryolu ile düşük maliyetlerle
taşınabilmektedir. Günümüzde, bazı ülkeler sanayi işletmelerinin ihtiyaç
duyduğu hammaddelerin önemli bir kısmı ile üretimi tamamlanmış malların
yarıya yakın kısmı demiryolları ile taşınmaktadır. Demiryolları ağının uygun
olmadığı durumlarda ise taşıma mümkün olmaz. Ancak, gelişmiş birçok
ülkede, ülkemizdekinden çok daha yaygın olmak üzere, işletmeleri ana
demiryolu ağına bağlayan tali demiryolları bulunmaktadır.
Taşımacılıkta, düşük maliyetli taşıma yöntemlennden biri de su yolu
ile taşımadır. Su yolu ile taşımada, çok büyük hacim ve ağırlığı olan malların
taşınması mümkündür. Günümüzde, demir cevheri, hububat, ham petrol ve
kömür gibi maddelerin önemli bir kısmı gemilerle taşınmaktadır. Dünya
ticaretinden büyük pay alan ABD ve Japonya'nın dış satıma konu olan üretimi
tamamlanmış mallarının % 90'nından fazlası gemiler ile taşınmaktadır. Ancak,
su yolu ve gemiler ile taşıma düşük hızla gerçekleştiğinden bu yolla taşıma
zaman alabilmektedir.
Ülkemizde faaliyet gösteren işletmelerin büyük bir çoğunluğu, taşıma
maliyetleri, su yolu ve demiryolundan yüksek olmasına rağmen karayolu ile
taşımayı kullanmaktadırlar. Karayolu ile taşıma kapıdan kapıya taşıma
olanağı yaratmasına rağmen maliyeti yüksek bir taşıma yöntemidir.
Havayolu ile taşıma, daha çok yükte hafif pahada ağır malların
taşınmasında tercih edilebilecek bir yoldur. Havayolu ile taşıma, maliyeti en
yüksek taşıma yöntemidir. Ancak, malların taşınması bu yolla çok kısa
zamanda gerçekleştirildiğinden, çabuk bozulabilir mallar ile çok değerli
malların veya tüketicilere çok hızlı şekilde ulaştırılması gereken malların bu
yolla taşındığı görülmektedir.
Gaz, sıvı özelliği taşıyan malların, boru yolu ile taşınması da
mümkündür. Bu malların boru ile taşınabilmesi için, boru hatlarının tesis
edilmesi gerekir. Boru hatlarının yatırım maliyeti yüksek olmasına karşın, bir
kere hat tesis edildikten sonra diğer yöntemler ile kıyaslanamayacak ölçüde
düşük maliyetlerde gaz ve sıvı özelliği olan malları taşımak mümkündür.
Ülkemizde, petrol ve doğal gaz boru hatları, gaz ve sıvı taşımacılığında
kullanılmaktadır.

Taşıma maliyetleri, seçilen yönteme, kullanılan araçlara ve uzaklığa


bağlı olarak değişiklik göstermektedir. İşletmenin ürettiği mamulün özelliğine,
hammaddenin niteliğine ve üretim sırasında verdiği firelerin netiliğine bağlı
olarak bir kuruluş yerinin belirlenmesi gerekir. Malın maliyeti içerisinde,
taşıma maliyetleri yüzde olarak yüksek bir düzeyde gerçekleşiyorsa, işletme­
nin kuruluş yeri seçiminde, taşıma faktörünün öneminin büyük olduğu ortaya
çıkar. Bu durumda, taşıma maliyetlerinin minimum olduğu bir yerin kuruluş
yeri olarak seçilmesi, işletmeye önemli ölçüde rekabet edebilme gücü yaratır.

11.3.2.1.4. İşgücü yeterliliği ve maliyet


Optimal kuruluş yerinin saptanmasında dikkate alınması gereken
faktörlerin başında, her çeşit bilinçli didinmenin vazgeçilmez yürütücüsü olan
insan gücü gelir. İşletmeler için insan gücü yaşamsal önemde pahalı bir
üretim öğesidir. Kuruluş yerinin belirlenmesi, beceri kazanmış, eğitimli ve
işletme amaçlarına yönelik emek sunumuna büyük ölçüde bağlıdır. Kuruluş
yerinin belirlenmesinde işgücü ile ilgili özellikler arasında, işgücünün çokluğu,
becerisi, ücret düzeyleri, sendikalaşma derecesi ve çalışanların işe ilişkin
tutumları önem kazanmaktadır.

İş gücünün değerlendirilmesinde, az gelişmiş bölgelerde gelişmiş


bölgelere göre, iş gücünün daha bol ve ucuz sağlanabileceği varsayıl­
maktadır. Büyük şehirlerin dışındaki bölgelerde, uzmanlık isteyen işler için
eğitim düzeyi yüksek iş gücü bulmak biraz güçtür. Yerinde bir kurululş yeri
kararı, işletmenin gerek duyduğu iş gücünün birkaç katının bulunabileceği bir
bölgeye yönelik olur. Yatırım projesinin iş gücü gereksinimi varsa, bu
durumda kuruluş yerinin iş gücünün yoğun olduğu bölgelerde belirlenmesi
gerekir. İş gücünün yoğun olmadığı bölgelerde işletmenin kuruluş yerinin
belirlenmesi, işletmeler arasında iş gücü sağlamada, yoğun bir rekabetin
yaşanmasına neden olur. Rekabet sonucunda ise, iş gücü maliyetleri artar.

Bazı iş kollarında faaliyet gösteren işletmeler, niteliği itibari ile, belirli


beceriye ya da eğitime sahip iş gücüne gereksinme duymaktadırlar. Uçak,
otomobil, ilaç, kimya gibi sektörlerde faaliyet gösteren işletmeler, niteliği itibari
ile yüksek teknoloji kullandıklarından, önemli ölçüde eğitilmiş ve uzman iş
gücüne gereksinme duyan işletmeler, bu nitelikteki elemanların ikamet
edebileceği bölgede kurulmak zorundadır.
Yatırım projesinde, üretimin nitelikli iş gücü ile yapılması öngörü­
lüyorsa, düz işçilerin yatırımın üretime geçiş aşamasına kadar eğitimden
geçirilmesi gerekmektedir. Uzmanlaşmış iş gücünün işletmede istihdam
edilmesi durumunda ise, işçilik maliyetleri yüksek düzeyde ortaya çıkar.
Nitelikli iş gücünün işletmede istihdam edilmesi için, çekici bir ücret
politikasının uygulanması gereklidir. Ayrıca, nitelikli iş gücünün işletmede
istihdam edilebilmesi için, işletmenin kurulacağı çevrenin, sosyal ve kültürel
yapısı da önem taşımaktadır. İşletmenin kurulacağı bölgede, işletmede
istihdam edilecek kişilerin sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını sağlayacak
hizmetlerin bulunması da önemli bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Büyük
yerleşim merkezlerinin yakınında bir kuruluş yerinin belirlenmesi, nitelikli iş
gücü sağlanmasına önemli ölçüde olumlu katkı yapacaktır. İşletmenin nüfus
olarak belirli bir yoğunluğa ulaşmamış^ sosyal ve kültürel imkanları sınırlı bir
bölgede kurulması, nitelikli iş gücü sağlamada önemli sorunları ortaya çıkarır.

Birçok sektörde üretim, düz işçilerle veya çık kısa süreli eğitimden
geçirilmiş işçilerle yapılabilmektedir. Örneğin; tuğla, kiremit, çimento iş
kollarında faaliyet gösteren işletmelerde üretim, çoğunlukla düz işçiler veya
kısa süreli eğitimden geçmiş işçiler ile yapılabilmektedir. Üretim faaliyetleri
düz işçiler ile yerine getirilebilecekse, işletmenin kuruluş yeri seçiminde, iş
gücü faktörü birinci derecede önemli faktör olmaktan çıkar.
İş gücü, mamulün üretiminde bir maliyet unsuru olarak karşımıza
çıkar. Kuruluş yeri seçiminde, iş gücünün bir faktör olarak değerlendirmeden
önce, iş gücünün maliyet içindeki ağırlığını ortaya koymak gereklidir.
İşçilik ücretlerinin üretim maliyetleri içindeki payı, işletmeden
işletmeye farklılık gösterir. İşletmenin kullandığı teknolojinin özelliği,
mekanizasyon derecesi, işletmenin kapasitesi ve kapasite kullanım oranı,
nitelikli işçinin toplam işçi sayısına oranı, çevredeki işçi ücretleri ve sendikal
yapı işçilik ücretlerinin ürün maliyeti içerisindeki payını etkileyen önemli
faktörlerdir.
Maliyet giderleri içinde, işçilik payının çok yüksek olduğu iş kollarında
yer alan işletmeler, ilke olarak düşük işçilik maliyeti olan bölgeleri seçerler.
Bir mamulün üretiminde, maliyet giderleri içerisinde işçilik ücretleri çok düşük
bir ağırlığa sahip ise, bu durumda iş gücünün kuruluş yerine etkisi önemli bir
faktör olarak ortaya çıkmaz.
11.3.2.1.5. Enerji l^aynaİKİan ve su
İşletmelerin üretim süreçlerinde kullandıkları temel girdilerin en
önemlilerinden biri enerji ve yakıttır. Günümüzde, enerji ve yakıt kullanmadan
herhangi bir mamulün üretilmesi çoğu zaman mümkün değildir. İşletmelerin
kullandıkları başlıca enerji, elektrik enerjisidir. İşletmeler, elektrik enerjisi
yanında, kömür, petrol türevleri ve doğal gazı yakıt olarak kullanmakta veya
bunlardan enerji sağlamaktadırlar.
Bazı iş kollarında faaliyet gösteren işletmeler çok sınırlı miktarda
enerji ve yakıt gereksinimi duyduklarından, bu iş kollarında faaliyet gösteren
işletmelerin üretim maliyetleri içersindeki enerji ve yakıt maliyetlerinin oranı
düşük düzeyde gerçekleşir. Bazı iş kollarında faaliyet gösteren işletmelerin
üretim maliyetlerinin içinde ise, enerji ve yakıt maliyetlerinin oranı yüksek
düzeydedir. Yoğun enerji kullanan işletmelerde, bölgedeki enerji olanakları
kuruluş yeri seçimi kararı da önemli bir faktör olarak ortaya çıkar.
Kuruluş yeri seçiminde, enerji ve yakıt faktörünü iki yönü ile ele alıp
irdelemek gereklidir. Bunlardan ilki, işletmenin ihtiyaç duyduğu enerjinin
bölgeden sağlanıp sağlanamayacağının araştırılması, ikinci ise enerji
maliyetleri arasında karşılaştırmanın yapılmasıdır. İşletmenin ihtiyaç duyduğu
nitelikte enerji bölgeden sağlanıyorsa, bu durumda maliyet karşılaştırmasının
yapılması söz konusu olmaktadır.
İşletmenin ihtiyaç duyduğu enerjinin, doğrudan bölgeden
sağlanamaması durumunda, işletmenin ihtiyaç duyduğu enerjiyi başka enerji
kaynaklarını kullanarak üretmesi de mümkün olabilmektedir. Ancak,
işletmenin ihtiyaç duyduğu enerjiyi üretmesi büyük maliyetleri gerektiren
yatırımları gerektirir. Ancak, yatırım bir kere gerçekleştikten sonra, işletmenin
düşük maliyet ile uzun süre enerji kullanması mümkün olur. İşletmelerin uzun
süre düşük maliyetli enerji kullanması, üretim maliyetlerinin düşmesini ortaya
çıkarır ve bu işletmeyi diğer işletmeler karşısında maliyetler açısından rekabet
etmede üstün kılar. Ülkemizde, özel amaçlı olmasa da, kamu kesimi
işletmelerinin büyük kapsamlı enerji ihtiyacını karşılamak amacıyla, belirli
bölgelere elektrik santralleri kurulmuş olduğunu görmekteyiz. Son yıllarda,
bazı özel kesim işletmelerin de elektrik ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla
elektrik santralleri kurma yolunu benimsedikleri gözlenmektedir (Bursa-Nergiz
Holding gibi).

Enerji ve yakıt giderleri üretim maliyetleri içerisinde önemli bir ağırlığa


sahip olan endüstrilerde, düşük maliyetli enerji ve yakıt sağlanan yerler,
işletmenin kuruluş yeri seçiminde tercih edilecek yerler olarak belirlenmelidir.
Kömür, petrol, doğal gaz gibi yakıt kaynaklarının bol olduğu bölgeler, yoğun
enerji ve yakıt kullanan işletmelerin kuruluş yeri, olmaya aday olan yerlerdir.
Demir-çelik üretiminde bulunan işletmeler, önemli ölçüde kömür kullanmak­
tadırlar. Bu işletmelerin üretim maliyetlerini minimize etmek için, çoğu zaman
kömür kaynaklarına yakın veya kömürün taşıma maliyetini minimum kılacak,
su yolu ile taşınmasının mümkün olabileceği, kıyı şeridinde kuruldukları
görülmektedir.
Su, bütün sektörlerde faaliyet gösteren işletmeler için kaçınılmaz bir
girdidir. Suyun birçok sektörün üretim sürecinde önemli miktarlarda
kullanıldığı görülmektedir. Su, bir işletmenin üretim sürecinde kullanılmasa
dahi, işletmede çalışan işgörenlerin ihtiyaçlarının karşılanmasında gereklidir.
Metalürji, kağıt, deri, kimya ve benzeri sektörlerde faaliyet gösteren
işletmelerin üretim süreçlerinde önemli miktarda suya ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu tür endüstrilerde, ihtiyaç duyulan suyun hangi rezervlerden nasıl
bulunabileceğinin belirlemesi gereklidir.
Su ihtiyacı büyük olan işletmelerin, su rezeıvlerinin bol olduğu
yerlerde kurulması gerekir. İşletmelerin ihtiyaç duydukları suyun
karşılanmasında başvurulabilecek başlıca rezervler ise, akarsular, yeraltı
suları, göller, artezyen kaynakları ve yağmur suyu depolarıdır.
İşletmeler, faaliyet gösterdikleri sektörün özelliğine göre değişik
nitelikte suya ihtiyaç duyarlar. Örneğin; su şişeleyen bir işletme için belirli
özellik taşıyan kaynak suyu gerekli olurken, bir termik santralin soğutmasında
ise, herhangi bir su kullanılabilmektedir. Yatırım projesinde kullanılması
öngörülen suyun, gerekli özellikte ve miktarda bulunup bulunmaması kuruluş
yeri seçimini etkiler.
İşletmenin ihtiyaç duyduğu su, miktar ve nitelik olarak kuruluş için
karar verilmesi gereken yerde yok ise, yakın mesafelerden su getirilmesi
üzerinde durularak, bu durumda katlanılması gereken maliyetler ortaya konur.
Suyun yakın mesafeden getirilmesinin maliyeti önemli boyutlara ulaşmıyorsa,
diğer kuruluş yeri faktörleri de göz önüne alınarak kuruluş yeri konusunda
karar verilir.

11.3.2.1.6. Topografya ve iklim


Kuruluş yeri seçiminde, bina ve tesislerin maliyetlerinin de göz
önünde bulundurulması gerekir. Kuruluş yeri seçiminde, birçok faktörle birlikte
tesisin kurulacağı arsanın bedeli de önemlidir. Uygun bir kuruluş yerinde,
çeşitli alternatifler arasından düşük maliyet ile bir arazi bulmak mümkün
olabilir. Ancak, arazinin inşaat hazır hale getirilmesi ve bu arazide inşaat
yapılması, diğer arazilere göre çok yüksek maliyetleri gerektirebilir. Bu
nedenle, kuruluş yeri seçiminde arsanın topografik durumu ve toprağın
inşaata elverişliliği de önem taşımaktadır. Alım bedeli düşük olmakla birlikte,
masraflı düzeltmeye, özel destekli temel yapımına, bütün kanalların su
geçmez biçimde yalıtılmasına gerek olan bir yerde ucuza alınan bir arsanın
gerçek maliyeti, pahalı yerdekinin çok üstüne çıkabilir. Ayrıca, deprem
tehlikesinin olduğu yer kuşaklarının üzerinde bir yerin seçilmesi, bina ve
tesisler için ek yatırımların yapılmasına neden olur.

Uygun bir kuruluş yeri seçilirken, inşaat maliyetlerini etkileyecek olan,


zeminin inşaat yapmaya elverişli olup olmadığının araştırılması ve inşaat
maliyetlerini arttırıcı veya azaltıcı etkisinin belirlenmesi gereklidir. Ayrıca
arsanın topografik koşullarıda belirlenmeli, inşaatların yapılabilmesi için
gerekli olacak dolgu ve hafriyat işleri ile istinad duvarları işleri tespit edilerek
inşaat maliyetlerine etkisi belirlenmelidir.
İklim, birçok işletme için kuruluş yeri seçiminde önemli bir faktör
olarak ortaya çıkmaktadır. İklim koşulları işletmenin ürettiği malın kalitesini ve
üretim maliyetlerini arttırıcı veya azaltıcı yönde etkileyebilmektedir. İklim
koşulları işletmede çalışanların sağlığını, çalışma yeteneğini, verimliliğini ve
üretkenliğini önemli ölçüde etkiler. Isı derecesi, nemlilik derecesi ve bunların
ani değişikliği, işletmede çalışan iş görenleri doğrudan etkilediğinden,
işletmedeki iş gücü verimliliğini ve üretim kalitesini etkilemektedir.
Bir işletmenin verimli x e etkin çalışması, belli iklim koşullarına
doğrudan bağlı ise, bu durumda kuruluş yeri seçiminde iklim koşulları, önemli
bir faktör olarak ortaya çıkar. Fazla sıcağın veya soğuğun verimli çalışmayı
etkilediği işletmeler için uygun koşulların sağlanması isteniyorsa, bu koşullara
uygun olmayan bir kuruluş yerinin seçiminde üretim aşamasında ek maliyet
giderleri ile karşılaşılması kaçınılmazdır.

Bazı sektörlerde faaliyet gösteren işletmelerin ürettikleri malın


kalitesine, iklimin etkisi bulunmaktadır. Az rutubetli iklimlerde, pamuğun
işlenmesi daha kolay ve elde edilen tekstil ürününün kalitesi daha yüksek
olabilmektedir. Bu nedenle, dünya da tekstil üreticisi ülkelerin pamuk işleme
tesislerini ve tekstil tesislerini az rutubetli yerlere kurdukları görülmektedir.
Tarım sektöründe faaliyet gösteren işletmeler ise, belirli tarımsal
ürünleri üretebilmek için, o tarım ürünlerinin üretilmesi mümkün olabilecek
iklim koşullarında faaliyet göstermek zorundadırlar.

Bir işletmenin daha verimli çalışması belli iklim koşullarına bağlı ise,
bu durumun kuruluş yeri seçiminde öncelikle göz önünde bulundurulması
gerekir. Bu nedenle, en düşük ve en yüksek sıcaklıklar, yıllık kar ve yağmur
yağış miktarı, rutubet ve rüzgarların yönü vb. faktörlerin göz önünde
bulundurulması gereklidir.
iklimin kuruluş yeri seçimine etkisi, işletmenin faaliyet gösterdiği
sektörün özelliğine göre değişmektedir. İklimin olumsuz etkilerini gidermek
için bir dizi önlem almak mümkündür. Ancak, almacak her bir yeni önlem ek
maliyet masraflarmı zorunlu kılacaktır. Örneğin; soğuk bir bölgede kurulan
işletmenin ısıtma masrafları artacak, aşırı sıcak bir bölgede kurulan işletmenin
de soğutma masrafları ile karşı karşıya kalması söz konusu olacaktır.

Günümüzde teknolojinin hızlı olarak gelişmesi, birçok işletme


açısından kuruluş yeri seçiminde iklimin önemini eskisi kadar önemli bir faktör
olmaktan çıkarmıştır. Dünyanın birçok yöresinde, değişik iklim kuşaklarında
aynı mal veya hizmeti üreten birbirine benzer birçok işletme kurulup faaliyet
göstermektedir.

¡¡.3.2.1.7. Kamu po¡it¡¡^a¡an, sosya¡ ve ¡^ü¡türe¡ hıizmeüer


Alternatif bölgelerde hükümetlerin ve yerel yönetimlerin uyguladıkları
vergi, resim ve harçlar kuruluş yeri seçimini etkiler. Özellikle hükümetlerin
uyguladıkları teşvik tedbirleri çerçevesinde vergi indirimleri ve düşük faizli
yatırım kredilerinden yararlanma imkanları, işletmeleri bu teşviklerin uygulan­
dıkları yörelere çekmektedir. Bu nedenle farklı bölgelerde uygulanan vergi ve
yasal düzenlemeler, yeni endüstriler için sağlanan teşvik ve imtiyazlar ile
kurumlar ve gelir vergileri, üretim veya tüketim vergilen, satın olma vergileri
ile diğer ulusal veya yerel vergi, resim ve harçlar araştırılmalıdır.
İşletme, sosyal bir sistemdir. Çevresindeki kurum, işletme ve örgütler
ile iletişim içerisindedir. İşletmede görev alanların ve bunların aile fertlerinin
sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını gidermeye yarayacak kurumların bulunduğu
yerlere yakınlıkta önemli bir kuruluş yeri faktörü olarak ortaya çıkmaktadır.
Büyük ölçekli işletmelerin üst yönetimlerinde görev alacak yöneticiler
için, ücret kadar önemli bir faktör de, işletmenin kurulduğu yerin sosyal ve
kültürel yapısıdır. İşletmede yetenekli üst düzey yöneticilerinin istihdam
edilebilmesi için, işletmenin kurulacağı yerin çevresinde, bu yöneticilerin ve
ailelerinin sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayacak bir ortamın mevcut
olması gerekir. İşletmenin kuruluş yerinin yakınında yararlanılabilecek bir
çevrenin bulunması gerekir. İşletmenin kuruluş yerinin yakınında çalışanların
sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayacak bir çevrenin bulunmadığı
durumlarda, çoğu zaman kuruluş yeri büyük bir arazi olarak seçilir ve işletme­
nin üretim üniteleri ile birlikte çalışanların sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını
karşılayacak tesisler ile birlikte inşa edilir. Ülkemizde, Kamu İktisadi kuruluşu
olan şeker fabrikalarında, Sümerbank fabrikalarında ve azot fabrikalarında
üretim tesisleri ile birlikte çalışanların sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını
karşılayacak, okul, tiyatro, kütüphane, lokal, restorant, kreş, spor tesisleri,
lojman, dinlenme tesisleri gibi sosyal tesislerin kurulduğu görülmektedir.
Çalışanların sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla
kurulması düşünülen tesisler, çoğu zaman yatırım tutarını büyük ölçüde
artırmaktadır. Bu tesislerin yatırım tutan göz önünde bulundurulmalı ve
işletmenin rantabilitesini tehlikeye düşürecek kadar da geniş tutulmamalıdır.

II.3.4. Kuruluş Yeri Seçimi Yöntemleri


Kuruluş yeri seçimini etkileyen faktörler belirlendikten sonra, olası
bölgeler içinde hangisinin en iyi yer olduğu saptanmaya çalışılır. Bunlar içinde
en çok kullanılanlar "karşılaştırma yöntemleri"dir. Fakat günümüzde
bilgisayarların iş dünyasına girmesi ve matematiksel programlama teknik­
lerinin geliştirilmesi sonucu, kuruluş yeri seçiminde "yöneylem araştırması"
genel adıyla bilinen sayısal teknikler de kullanılmaktadır. Bunlar da;
a. Ulaştırma modelleri
b. Doğrusal programlama modelleri
c. Karma tam sayılı programlama modelleridir.
Bu çalışmada en çok kullanılan yöntemler arasında bulunan fakat
yüksek düzeyde matematik bilgisi ve bilgisayar programlamayı gerektirmeyen
"karşılaştırma modelleri" üzerinde durulacaktır. Bu yöntemlerin başlıcaları
şunlardır;
a. faktör karşılaştırma (scoring) yöntemi
b. maliyetleri karşılaştırma yöntemi
c. kazançları karşılaştırma yöntemi
d. kârlılıkları karşılaştırma yöntemi
Bu yöntemlerden yararlanarak faaliyet yeri, diğer bir deyişle kuruluş
noktası seçilirken iki yol izlenebilir. Bunlardan birincisi, geniş coğrafi bölgeler
arasında karşılaştırma yaparak şartları işletme amacına en uygun olanı
seçmek ve daha sonra bu bölge içinde işletmenin yerini belirlemektir. İkinci
yol ise geniş coğrafi bölgeler üzerinde durmadan doğrudan doğruya faaliyet
yeri için en uygun olan yeri aramaktır. İlk yol daha kolay gibi görünse de,
elverişsiz sayılan bölgeler içinde konumluk yeri için uygun olan yerler
bulunabileceğinden sakıncalı görülmektedir.
/ / . i . 4. L Faktör karşılaştırma yöntemi
Puanlama metodu yan kantitatif bir modeldir. Daha açık bir ifade ile
bu metod sayısal olarak ifade edilemeyen ve sayısal ifade edilebilen kuruluş
yeri özelliklerinin beraberce dikkate alınmasına, muhtemel kuruluş yerlerinin
seçiminde değerlendirilmesine ve bu kuruluş yerlerinin bir sıraya konulmasına
imkan sağlar. Bu sıralama özelliği dolayısıyla metod sıralama metodu olarak
da nitelendirilmektedir. Kuruluş yeri kararlarında bu metodun kullanılması,
kontrol listesi sisteminin kullanılmasına kıyasla karar sürecinin
rasyonelleştirilmesi anlamına gelmektedir. Çünkü sonuç, sistematik bir şekilde
elde edilmiş olup, kontrol edilebilir niteliğe sahiptir. Buna rağmen metod,
sübjektif etkilerden ve değerlenmelerden arınmış değildir.
Puanlama metodunun yapısını aşağıdaki şekilde açıklamak
mümkündür;
1 ) Kuruluş yeri kararı için geçerli olarak kabul edilen tüm özeliklerin
bir listesi teşkil edilecektir. Asgari şartın yerine getirilmesini öngören 2.
gruptaki özelliklerin listesi verilir ise önce asgari şartların yerine getirilmesi
kontrol edilmesi amaca uygun olacaktır. Daha sonra birinci gruptaki kuruluş
yeri faktörleri ile ilgili özelliklerinde puanlama metodu yardımıyla
incelenecektir.
Ayrıca özelliklerin birbirlerini tamamlayıcı, bağımsız veya alternatif
olup olmadığının iyi tespit edilmesi halinde puanlama metodu ile yapılan
analizler daha sağlıklı sonuç verecektir.
2) İkinci aşamada bir kuruluş yeri faktörünün muhtemel farklı
gerçekleşme şekillerine isabet eden yoğunluk dereceleri teşkil edilecektir.
Tahsisin mümkün olduğunca açık bir şekilde yapılabilmesi için yoğunluk
derecesinin iyi tanımlanması gerekir. Her yoğunluk derecesi bir değerleme
sayısı veya sıra sayısı ile ifade edilmektedir. Bu sıralama sayısı ölçeği O'dan
5'e kadar olabileceği gibi daha geniş aralıklı bir ölçekte olabilir. Daha geniş
aralıklı ölçekte hassasiyet derecesi artmaktadır. Burada en büyük ölçek
puanı, örneğin 5, en iyi durumu, en küçük ölçek puanı en kötü durumu tasvir
etmektedir. İkisi arasındaki yer alan puanlar ise özelliklerin derece farkına
göre sıralanmaktadır. Bu Tablo 7'deki örnek yardımıyla gösterilecektir.
Tablo-7. Kuruluş Yeri Özelliği "İşgücü" İçin Yoğunluk Derecesi

Yoğunluk
derecesi puanı Yoğunluk derecelerinin tanımı
0 İş g ü c ü n ü b u k u r u l u ş y e r i n d e b u l m a k m ü m k ü n değil

1 Yeterli iş g ü c ü n ü b u l m a k son d e r e c e g ü ç

2 B a z ı işlerde çalışacak i ş g ü c ü n ü b u l m a k g ü ç

3 Yeterli sayıda iş g ü c ü m e v c u t , a n c a k istenilen vasıfta değil

4 Yeterli sayıda iş g ü c ü m e v c u t , ç o ğ u n u n vasıfları u y g u n

5 İstenilen m i k t a r d a v e vasıfta iş g ü c ü m e v c u t

3) Üçüncü aşamada her kuruluş yeri özelliğinin tartı ağırlığının


dikkate alınması yer almaktadır. Bilindiği gibi, önceki aşamada verilen değer­
leme sayısı, her özelliğin kendi durumunu göstermekte olup, yoksa özellikler
arasındaki nispi ağırlığı dikkate almamaktadır. Kuruluş yeri özelliklerinin nispi
ağırlıkları farklı olduğundan her özellik için nispi ağırlığında bilinmesi gerekir.
Özelliklerin tartı ağırlıkları, ya önceden sabit bir şekilde verilebilir veya
özellikleri birbiriyle karşılaştırmak suretiyle tartı ağırlıkları bulunur.
Örneğin, ücret ve taşıma giderleri (A), ulaştırma şartlan (B), iş
gücünün vasıf düzeyi (C) gibi kuruluş yeri özelliklerinin tartı ağırlıklarını
aşağıdaki şekilde karşılaştırmak suretiyle bulmak mümkündür.

Tablo-8. Tartı ağırlığı tespiti

Karşılaştırma Özellikler Tartı ağırlığı

A A A Ücret ve t a ş ı m a 3
gideri
B C

B B U l a ş t ı r m a şartları 1.5

C Ü ş g ü c ü n ü n vasıf 1.5
düzeyi
Tablo 8'de görüleceği gibi her özellik diğer özellikle
karşılaştırılmaktadır. Birinci satırda A özelliği diğer iki B ve C, ikinci satırda
B özelliği diğer C özelliği ile karşılaştırılmakta ve en son satırda C özelliği tek
başına dikkate alınmaktadır. Bu karşılaştırmada bir diğerine kıyasla üstün
veya önemli özellik daire içine alınmaktadır. Her daireye bir puan
verilmektedir. İki özelliğin karşılaştırılmasında bir üstünlük sağlanamaz veya
iki özellikte aynı öneme sahipse, bu durumda her iki özellik beraberce aynı
daire içine alınmakta ve bir puan iki özelliğe yarımşar puan olarak
dağıtılmaktadır. Böyle bir durum ikinci satırda görülmektedir. Daire içine
alınmış her özelliğin puan toplamı özelliğin bulunduğu satırın en sağında yer
almaktadır. Örnekte görüldüğü gibi,

Ücret ve taşıma gideri (A), 3 tartı ağırlığına


Taşıma şartları (B), 1,5 tartı ağırlığına
İş gücünün vasıf düzeyi (C), 1,5 tartı ağırlığına
sahiptir. Bulunan bu tartı ağırlığı ile özelliğin mevcut yoğunluk derecesi
çarpılmak suretiyle her özelliğin nispi fayda değeri puanı olarak bulunur.
4) Dördüncü aşamada ise, muhtemel her kuruluş yerinin toplam
değerleme puanları bulunacaktır. Her bir kuruluş yerinin özelliklerinin ağırlıklı
değerleme puanı toplanmak suretiyle toplam puanı bulunur. Bu şekilde toplam
puanları bulunan kuruluş yerlerinden en yüksek değeri veren kuruluş yeri
seçilir. Bu kuruluş yeri en fazla fayda sağlayan kuruluş yeridir.
Konu ile ilgili örnek aşağıda tabloda gösterilmektedir.

Tablo-9. Kuruluş Yerinin Puanlama Metodu İle Belirlenmesine


Ait Bir Örnek

A B C

Ta Sa Ta Ga Sa Ta Ga
Toplam

4 3 12 2 1.5 3.0 5 1.5 7.5 22.5

5 15 3 1.5 4.5 3 1.5 4.5 24.0

K3 5 3 15 5 1.5 7.5 5 1.5 7.5 30.0

K4 4 3 12 5 1.5 7.5 3 1.5 4.5 24.0

Kı K4, muhtemel kuruluş yerleri


Sc faktörlerin yoğunluk dereceleri
"•"a. Tg, Tc özelliklerinin tartı ağırlıkları
Her kuruluş yeri özelliği O'dan 5'e kadar S yoğunluk derecesi arz
etmektedir. Özelliklerin muhtemel kuruluş yerlerine göre yoğunluk dereceleri
ve bulunan ağırlıklı Tablo 9'da görüleceği gibi en yüksek değeri K3 = 30 ile
üçüncü kuruluş yeri vermektedir. Bu durumda üçüncü kuruluş yeri seçilecektir.

//. 3.4.2, Maliyetleri karşılaştırma yöntemi

Bu yöntemde kuruluş yeri ile ilgili faktörlerin listesi yapıldıktan sonra


her faktöre, toplam faaliyet giderleri içindeki paylarına göre birer tartı verilir.
Daha sonra aday yerlerin her birinde bu faktörlerin en az ve en çok maliyetleri
tahmin edilir. Bu tahminler, faktörlere verilen ağırlık katsayıları ile çarpılarak
bu çarpımların toplamı alınır. En düşük toplam maliyetleri veren bölge en
uygun kuruluş yeri olarak seçilir (Tablo 10).

Tablo-10. Maliyetleri Karşılaştırma Yöntemi

Maliyet Tahminleri

Faktörler A bölgesi B bölgesi C bölgesi

en az en çok en az en çok en az en çok

Pazar 15 8/120 10/150 7/105 9/135 4/60 8/120


Hammadde 20 13/260 16/320 10/200 14/280 18/160 13/260
İşgücü 25 10/250 16/400 8/200 9/225 12/300 16/400
Taşıma 18 6/108 10/180 8/142 12/216 4/72 6/108
Enerji 10 4/40 6/60 6/60 7/70 5/50 7/70
Diğerleri 12 9/108 12/144 13/156 15/180 9/108 11/132

Toplam 100 886 1254 863 1106 750 1090

Maliyetleri karşılaştırma yönteminin bir başka uygulama şekli de aday


kuruluş yerleri içinde en düşük birim maliyetleri veren yerin seçilmesidir. Bu
yöntem uygulanırken aday yerlerde sabit ve değişken maliyetler tahmin
edilerek birim maliyetler bulunur. En düşük birim maliyetlerle çalışılan y e r e n
uygun kuruluş yeridir. Bu yöntemin uygulanmasında karşılaşılan en büyük
zorluk maliyetlerin önceden tahmin edilmesidir.

//. 3.4.3, Kazançları karşılaştırma yöntemi

Kazanç ölçütün yönteminde satış gelirleri ve maliyet kalemleri her


aday kuruluş yeri için tesbit edilir. Bu yerler içinde en büyük kazancı sağlayan
yer en uygun kuruluş yeri olarak saptanır. Kazançları karşılaştırma
yönteminde Tablo 11'deki gibi bir çizelge düzenlenebilir.
Tablo-11. Kazançları Karşılaştırma Yöntemi

BÖLGELER
GİDERLER A B C
SATIŞ GELİRLERİ
L GİRDİ MALİYETLERİ
- Hammadde
- Yardımcı madde
- İşletme m a l z e m e s i
II. İŞÇİ Ü C R E T L E R İ
III. Ö T E K İ G İ D E R L E R
- Aylıklar
- Sosyal giderler
- Y ö n e t i m giderleri
- T a ş ı m a giderleri
- Enerji giderleri
- Diğerleri
TOPLAM GİDERLER
KAZANÇ

Yöntemin uygulanmasındaki en büyük sakınca, satış gelirlerinin


tahmin edilmesidir. Özellikle piyasanın istikrarsız olduğu dönemlerde satış
gelirlerinin sağlıklı olarak tahmin edilmesi oldukça güçtür.

/ / . J. 4,4, Kârları karşılaştırma yöntemi

Kuruluş yeri seçiminde kullanılan yöntemlerden birisi de "kârlılıkları


karşılaştırma"dır. Bu amaçla öncelikle her aday kuruluş yeri için ayrıntılı
yatırım tutarları hesaplanır. Ayrıca beklenen satış gelirlen ile üretim maliyetleri
tahmin edilerek beklenen kazançlar bulunur. Daha sonra her aday yer için
beklenen kazanç ile yatırımlar karşılaştırılır. En yüksek rantabilitenin elde
edilebileceği yer en uygun kuruluş yeri olarak seçilir.
Aday yerler arasında gerçekçi karşılaştırma yapılabilmesi için kalitatif
kuruluş yeri öğeleri de sayısallaştırılarak hesaplamalara dahil edilmelidir.
Ayrıca, hesaplamalarda her aday yer için aynı birimler (zaman, ücretler,
üretim, maliyet için) kullanılmalıdır.
Kârlılıkları karşılaştırma yöntemi çok ve karmaşık hesaplamalar
yapılmasını gerektirdiğinden ve satış gelirleri ile maliyetler (sık sık değişen
koşullar nedeniyle) sağlıklı olarak belirlenemediğinden uygulanabilirliği
kısıtlıdır.
IIL TEKNİK ANALİZ

111.1. ÜRÜNÜN TEKNİK TASARIMININ


BELİRLENMESİ

Mamul tasarımı olarak da adlandırılan bu çalışmada, pazara


sunulmak amacıyla üretilecek ürünün teknik özellikleri belirlenmeye çalışılır.
Ürünün teknik dizaynı, mamulün fonksiyonel ya da performans özellikleri ile
pazarlama ve satış özellikleri dikkate alınarak gerçekleştirilir.
Mamulün fonksiyonel özellikleri, ürünün hangi fonksiyonları yerine
getireceği yani tüketicilerin hangi ihtiyaçlarını karşılayacağını ifade eder. Proje
fikri aşamasında belirlenen bu ihtiyaçlar ekonomik etüd aşamasında yapılan
piyasa araştırmaları sonucu açıklık kazanır ve ürün, tüketicilerin beklentilerini
karşılayacak şekilde dizayn edilmeye çalışılır.
Mamulün pazarlama ya da satış özellikleri ise, belirlenen fonksiyonel
özellikleri gerçekleştirecek şekilde tasarlanan ürünün, tüketicilerin istek ve
zevklerine cevap verip veremeyeceğinin araştırılmasını amaçlar.
Unutulmamalıdır ki tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılayamayacak şekilde
tasarlanan ürünün satış şansı azalır. Bunun için ürünün teknik dizaynı
tüketicilerin zevk ve isteklerini de dikkate alarak tasarlanmalıdır.
Sonuç olarak; üretimi düşünülen ürünün tüketicilerin ihtiyaçlarını hangi
düzeyde karşılayacağı, ürünün boyutları, biçimi ve görünümü, rengi, kalitesi,
güvenilirliği ve garanti süresi, rakip mallardan üstünlüğü varsa tamamlayıcı
mallarla uyumu, kullanım ve bakım kolaylığı gibi özellikleri dikkate alınarak
fonksiyonel ve satış için bir tasarımının yapılması gerekir. Yapılan tasarımın
mühendislik açısından üretime uygun olup olmadığına dikkat edilmelidir.

111.2. TEKVOLOJİ SEÇİMİ

IIL2.1. Teknoloji Seçeneklerinin Belirlenmesi, Değerlendirilmesi,


Optimum Teknoloji Seçimi ve Transferi
Mamul dizaynı geliştirildikten sonra açıklığa kavuşturulması gerekli
bir konu, bu dizayna uygun ürünün nasıl üretileceğidir. Üretim genelde bir mal
ya da hizmet ortaya çıkarma veya bir değer yaratma süreci ise, bu sürecin
nasıl olacağı da kullanılacak teknolojiye bağlıdır. Teknoloji kavramı çok farklı
biçimlerde tanımlanmasına karşın, bu çalışmamızda teknoloji bir ürünün
üretimi ya da bu amaçla bir tesisin kurulması için gerekli mevcut bilgi, beceri
ve deneyim toplamını ifade etmektedir. Başka bir ifade ile teknoloji, bir
toplumdaki ekonomik ve toplumsal faaliyetlere ilişkin bilgi ve beceri toplamı
demektir.
Böyle olunca bir proje çalışmasında dizaynı ya da tasarımı yapılmış
olan bir ürünün nasıl üretileceğine ilişkin teknolojik alternatiflerin belirlenmesi
bir zorunluluk olacaktır. Kuşkusuz teknolojik alternatifleri belirlemede temel
amaç yalnızca kendi bilgilerimiz çerçevesinde bilinen teknolojileri seçenek
olarak sıralamak değil bir bütün olarak mevcut bilimsel gelişme düzeyinin
ortaya koyduğu tüm teknoloji seçeneklerinden haberdar olmak olmalıdır.
Ayrıca eğer mümkün ise, yeni ve daha etkin teknolojik seçenekler
geliştirilmelidir. O halde önemli olan mevcut ya da geliştirilebilecek tüm
teknolojik seçenekleri göz önünde bulundurmaktır.
Teknolojik seçenekleri araştırma özellikle gelişmekte olan ülkeler
açısından çok daha büyük önem kazanır. Ancak böylelikle uygun olmayan
teknolojileri kullanımı ya da taransferinden kaçınmada ilk adım atılmış
olacaktır. Sanayi yatırımı projelerinde dayanıksız tüketim ürünlerinden
dayanıklı tüketim ürünlerine ve yatırım mallarına doğru gidildikçe, üretim
sürecini gerçekleştirecek teknoloji seçeneklerin sayısı büyük bir düşüş
gösterecektir. Hatta, petrol ve demir-çelik endüstrisi dallarında olduğu gibi
seçenek sayısı bir ya da ikiyi geçemeyecektir.
Eğer bir proje ürününün imalatını gerçekleştirecek teknoloji projenin
kendisine özgü değilse, yani gelişiminin bir parçası değilse, projenin üretim
süreci mevcut teknolojik alternatiflere göre biçimlenecek demektir. Bu
alternatif teknolojiler arasında topluma mal olmuş ve genel kullanıma
sunulmuş teknolojiler olabileceği gibi bazılarının da kullanımı patentler nedeni
ile özel izinleri (lisans sözleşmelerini) gerektirir. Patent belli bir teknik buluşun
(invention) kullanımına ilişkin olarak yasalarla güvence altına alınmış bir
haktır. Bu kullanım hakkı ancak hak sahibinin özel izin yani lisans vermesi ile
başkası tarafından kullanılabilir. Bunun için de lisansı veren (lisansör) ile alan
arasında (lisansiye) yasal bir sözleşmenin yapılması gerekir ki buna lisans
sözleşmesi adı verilir. Teknoloji ile ilişkili olarak sıkça kullanılan diğer bir
kavram da teknik bilgi anlamında kullanılan "know-how"dır. Bu kapsamda
know-how, teknoloji kavramı ile aynıdır. Yani patent üretim sürecinde belli bir
işleme ya da herhangi bir işin başından sonuna kadar nasıl yapılacağını
gösteren teknik bilgidir. Bu nedenle teknoloji kavramı ile genellikle aynı
anlamda kullanılır. Ancak kimi durumlarda, teknoloji kavramı daha genel bir
çerçevede bilgi boyutuna ek olarak bir de donanım (hardware) boyutu
açısından da düşünülür. Bu açıdan daha kapsamlı olduğu kabul edilebilir.
Fakat donanımın bilginin uygulamaya dönük sonucu olduğu düşünülürse,
teknoloji ve know-how kavramlarının eşanlamlı olduğu söylenebilir. Bu
çalışmada da bu kavramlar aynı anlamda kullanılmıştır.
Proje çalışmasının bu aşamasında proje ürününün üretilmesi için
seçenek teknolojiler araştırılırken, bu teknolojilere ilişkin aşağıdaki bilgiler
toplanmalıdır.
a) Teknolojilerin mevcut ve potansiyel kullanımları,
b) Bu teknolojik seçenekler arasında patentli olanlar varsa bunların
sahipleri olan firma veya kuruluşlar belirlenmeli ve başka firmalar
ile yapmış oldukları lisans sözleşmeleri hakkında olanaklar
ölçüsünde bilgi sağlanmalıdır,
c) Teknolojilerin üretim sürecinde kullanım için gerektirdikleri
hammadde, yarı mamul ve mamul mallar,
d) Üretim için gerektirdiği ölçek ya da kapasite büyüklüğü,
e) Maliyete ilişkin temel bilgi ve veriler,
f) Teknolojinin gerektirdiği makina ve araç-gereç (donanım) bakım
ve onarım durumları ve maliyetleri,
g) Teknolojilerin gerektirdiği nitelikli iş gücü ve istihdam etme
imkanları.
Böylece tek tek belirlenen teknolojik seçeneklere ilişkin gerekli bilgiler
toplanarak ve bitişik bölümde açıklandığı gibi değerlendirilerek en uygunu
seçilmelidir.
Ayrıca belirtilmelidir ki, bazı durumlarda bir poje önerisinin belirlediği
dizayn çerçevesinde üretimi gerçekleştirme olanağı ya teknoloji düzeyi
yetersiz olduğu için ya da mevcut teknoloji patentli olup lisans alınamadığı
için olmayabilir. Genellikle yeni fikirler ve ürünler için söz konusu olabilecek
bu tür durumlarda yapılacak tek şey, eğer yeni teknoloji geliştirmek de
mümkün değilse, proje önerisinden vazgeçmek olacaktır.
Proje ürününün üretimi ya da bu amaçla bir tesisin kurulması için
gerekli bilgi, beceri ve deneyimi ifade eden seçenek teknolojiler ve bunlara
ilişkin olarak belirtilen bilgiler açıklığa kavuşturulduktan sonra, bu seçenekler
arasında en uygun ya da optimal olanın seçilmesi gerekir.
Teknoloji seçimi kuramsal olarak aynı çıktıyı ya da üretim düzeyini
değişik girdi bileşimleri ile sağlayan teknolojik seçeneği belirlemeyi ifade eder.
Ancak farklı girdi bileşimlerinin olması, kuşkusuz üretim faktörleri ya da
girdiler arasında ikame durumunun olmasına bağlıdır. Konuya bu açıdan
bakıldığı zaman ikame durumlarına göre emek-yoğun ve sermaye-yoğun
teknoloji tartışmasına girilebilir. Böyle bir tartışmada hiç kuşkusuz temel
hareket noktası, ülkenin ya da bölgenin emek ve sermaye varlığının düzeyi
olacaktır. Yani emeğin bol ve ucuz olduğu yerde seçilecek teknolojinin emek-
yoğun olması önerilir. Ancak uluslararası dış ticaretin yoğunlaştığı, rekabetin
arttığı, üretimde standardizasyonun ön plana çıktığı ve çağımızda üretim
sistemlerinin mekanizasyondan otomasyona geçtiği düşünülecek olursa, bu
tür tartışmaların artık geçmişte kaldığını söyleyebiliriz. Bu durum en azından
ülkemiz açısından geçerlidir. Dolayısıyla, artık önemli olan ulusal ya da
uluslararası pazarda rekabet edebilmek için çağdaş teknolojiye ayak
uydurmaktır. Bunun yolu ise genellikle sermaye-yoğun bir teknolojiden
geçmektedir. Ancak bu tür teknolojik seçenekler arasında uygun olanı
belirlemek ve seçmek analitik bir yaklaşımdan çok, ülke ya da bölgenin genel
koşullarına dayalı olarak aşağıdaki faktörler çerçevesinde yapılacak mantıksal
bir değerlendirmeyi gerektirir. Bu faktörleri aşağıdaki gibi her teknolojik
seçenek açısından sıralayabiliriz.

a) Sermaye ihtiyacı derecesi,


b) Mevcut yerli ve mahalli hammaddelere uygunluğu,
c) Gerektirdiği kıt iş gücü teminindeki güçlükler,
d) Enerji ihtiyacı ve tüketim düzeyi,
e) Gerektirdiği makina, araç-gereç, bakım-onarım ve parça
sağlamada dışa bağımlılık derecesi ve döviz miktarı,
f) Tahmin edilen pazar payındaki talebe ya da belirlenecek üretim
kapasitesine uygunluğu,
g) Mevcut ve potansiyel kullanım durumu. Modası geçmiş olma ve
çabuk değişme durumları gibi,
h) Üretimde yerli ya da mahalli yan sanayinin destek derecesi,
i) Çevresel etkileri, emniyet ve sağlık tehlikeleri,
j) İstihdama katkısı.
Bu faktörler çerçevesinde ülke, bölge ya da bulunulan sektörün genel
koşulları göz önüne alınarak her teknoloji seçeneği projenin ya da potansiyel
işletmenin izleyeceği pazarlama politikası ve stratejisine dayalı olarak tek tek
değerlendirilmeli ve optimal olan teknoloji seçilmelidir. Ancak hemen
eklenmelidir ki, özellikle yeni teknolojilere dayalı yeni ürünler için seçilen
teknolojinin üretim için uygun olduğu araştırmalar, laboratuvar, prototip ya da
pilot üretim gibi çalışmalarla kesinleştirilmelidir.

Kimi durumlarda, özellikle gelişmekte olan ülkeler söz konusu olduğu


zaman, seçilen teknolojinin dışardan satın alınması yani transferi gündeme
gelebilir. Ancak teknoloji transferi yalnızca bilginin alınması biçiminde
düşünülmemelidir. Önemli olan alınacak teknolojinin çevreye uyması ya da
uyum sağlaması ve özümsenmesidir. Çünkü teknoloji boşlukta yer almaz.
Ayrıca alınan teknolojinin üretim sürecinde kullanılacak makina, araç-gereç
ve kişiler tarafından kabulü ve mümkün olan en kısa sürede özümsenmesi
esastır. Bu nedenle teknoloji transferi bir tür organ nakli gibi düşünülmelidir.
En genel biçimi ile yabancı sermaye yatırımı, yerli-yabancı sermaye
ortaklığı Goint venture) ve teknoloji lisans sözleşmeleri biçiminde görülen
teknoloji transferi belirli kurumsal kanallar ve işlemlerden geçer. Bu teknoloji
transfer kanallarını aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür.

IIL2,İd, Yabancı uzman istihdamı


Patentli olmayan ve çoğu kez basit üretim teknik ve süreçleri bu
konuda yetişmiş yabancı uzman istihdamı ile transfer edilerek kazanılabilir.

111,2,1.2, Makina ve araç-gereç dışalım

Işlemsel (operasyonel) faaliyetlere ilişkin makina ve araç-gerecin


dışalımı bu makina ve araç-gereçlere ilişkin işlemsel teknolojinin transferini
gerçekleştirecektir. Bu tür teknoloji transferi özellikle imalat amacı için çok
daha uygun ve yaygındır. Kimi durumlarda satıcı firma sattığı makina ve araç-
gerecin kurulması ve ilk üretime alma aşamasında gerekli bilgi desteğini
sağladığı gibi alıcı firmanın personelini bu konuda yetiştirmeyi de
üstlenmektedir.

///.2,1,3, Teknoloji lisans sözleşmeleri


Özellikle gelişmekte olan ülkelerde en yaygın teknoloji transfer
kanallarından birisi de, patentli olan teknolojileri ya da yeni ve çeşitlilik
gösteren karmaşık teknik bilgileri teknolojik lisans sözleşmeleri ile satın
almaktır. Satın alınan teknolojinin bedeli ya bir toplam miktar olarak tesis
kurulduğu zaman bir defada "lump-sum" veya "paid-up royalty" olarak ödenir,
ya da tesis üretime geçtikten sonra yıllık olarak üretilen veya satılan malın
değerinin bir oranı olarak "running royalty" biçiminde ödenir.
Ancak çoğu zaman teknoloji üreten ve satan firmalar çok uluslu büyük
şirketlerdir ve bu işi bir mal üretimi ve satımı biçiminde görmektedirler. Bu
amaçla büyük çapta araştırma ve geliştirme harcamalarına girerek teknoloji
üretiminde odak noktaları oluştururlar ve satışta monopolistik ya da
oligopolistik fiyatlalndırmalara gitmektedirler. Bunun sonucu olarak da bu çok
uluslu şirketler teknolojik lisans sözleşmelerinden lisans ücreti, royalty,
makina, araç-gereç ve parça satımından kâr biçiminde büyük gelirler
sağlamaktadırlar. Bu nedenle lisans sözleşmeleri ile teknoloji transferinde
sözleşme kapsamının; alınacak teknolojinin ihtiyaca uygun olduğu, maliyetinin
dengesiz bir biçimde yüksek olmadığı ve uygun bir zaman dönemi içinde
özümsenebileceğine emin olunarak dikkatlice düzenlenmesi gerekir.

IIL2A.4, Teknik uzmanlık ve teknik yardımlar yolu ile


teknoloji transferi

Projenin muhtelif gelişim aşamalarında yatırım öncesi çalışmalar,


fabrika düzenleme ve inşa etme, makina ve araç-gereç sağlama ve tesis
etme, üretimi başlatma, genel ya da özel konularda üretim ve yönetim desteği
sağlama gibi çeşitli biçimlerde ayrı ayrı ya da bunların iki veya daha fazla
bileşimini aynı anda sağlamak suretiyle tesisin kurulması ve üretimin
gerçekleşmesine yönelik teknik bilgi transfer edilebilir.
Bileşik ya da kompoze teknoloji (composite technology) biçiminde de
bir bütün olarak teknoloji transferi mümkündür. Bu tür teknoloji transferi
biçiminin en kapsamlı olan yaklaşımları anahtar teslimi ve yap-işlet-devret
uygulamalarıdır.

a) Anahtar Teslimi (turn-key) Yaklaşımı :


Anahtar teslimi uygulamalarında kendisi ile sözleşme yapılan firma
fabrikanın ya da tesisin kurulmasından ve işletmeye açılmasından tamamen
sorumludur. Anahtar teslimini üstlenen firma gerekli teknolojinin sahibi
olabileceği gibi kullanılacak teknolojinin gerektirdiği temel makina ve araç-
gereci sağlayan firma ya da mühendislik ve danışmanlık firması da olabilir.
Projenin niteliğine bağlı olarak kimi durumlarda birden fazla firma birleşerek
yani bir konsorsiyum oluşturarak anahtar teslimini üstlenebilir. Yalnızca bir tek
sorumlı!? firma ile muhatap olmak arzu edilebilir olmasına karşın bunun
maliyeti yüksek olacaktır. Çünkü yapılacak işler bir bütün olarak alındığı ya
da parçalarına indirgenmediği için parça bazında pazarlık etme olanağı
yoktur. Bu nedenle bir bütün olarak yapılacak anlaşmalarda anahtar teslimi
maliyeti bir toplam miktar olarak göz önüne alınmamalı. Mümkün olduğu
ölçüde maliyetler projenin gelişim aşamalarına bağlı olarak bölümlendirilmeli
ve her aşamada gerekli kararlara katılmalıdır. Örneğin, sorumlu tek firma
kullanılacak makinalar konusunda ihale açacak ise proje sahibi firma tekliflerin
değerlendirilmesine katılmalıdır.

Anahtar teslimi uygulamalarında proje sahibi firma sorumluluğu


üstlenen firmanın gerekli teknolojiye sahip olduğunu ya da dolaylı olarak
sağlayabileceğinden emin olmalıdır. Genellikle bir ülkenin sanayileşme
sürecinin ilk aşamalarında gerekli teknolojiye sahip olduğunu ya da dolaylı
olarak sağlayabileceğinden emin olmalıdır. Genellikle bir ülkenin sanayileşme
sürecinin ilk aşamalarında uygulanan anahtar teslimi yaklaşımı, ülkenin yerli
sanayi ve teknik hizmetleri geliştikçe yerini lisans sözleşmeleri ile teknik bilgi
ya da know-how transferlerine terkeder. Çünkü know-how sözleşmeleri ile
teknoloji transferleri daha düşük maliyetlidir.

b) Yap - İşlet - Devret (build operate and transfer) Yaklaşımı:


Genel olarak kamu projelerinde görülen bu yaklaşımda teknoloji veren
kuruluş ya da firma aynı zamanda projenin gerçekleşmesindeki maliyetleri de
üstlenmektedir. Bu nedenle bir teknoloji transfer yöntemi kadar bir proje
finansmanı yöntemi olarak kullanımı daha belirgindir. Projenin ya da tesisin
yapımını başından sonuna kadar üstlenen firma maliyetini ve kârını geri
almak için tesisi anlaşmada öngörülen bir süre boyunca işletir ve daha sonra
proje sahibine tesisi devreder.
İngiltere gibi bazı Kıta Avrupası ülkelerin sömürgelerinde 19. yüzyılda
bazı yatırım projelerinin finansmanı için geliştirdiği ve uyguladığı bu yöntem
Osmanlı döneminde ülkemizde de yaygın olarak imtiyazlı şirketler aracılığı ile
uygulanmıştır. 1980 sonrası dönemde ülkemizde tekrar gündeme gelen yap-
işlet-devret yaklaşımı daha çok bir proje finansmanı aracı olarak
görülmektedir. Bir teknoloji transferi ve proje finansman aracı olarak bazı
belirgin avantajları yanında, yapılan sözleşme hükümlerine bağlı olarak bir
ülkeyi sömürme aracı olacak biçimde bazı olumsuz sonuçlara yol açabilir. Bu
nedenle oldukça titiz ve akılcı bir yaklaşımla düşünülmelidir.

IIL3. ÜRETİM PROGRAMININ BELİRLENMESİ

Üretim programı temelde talebin ve üretimde gerekli emniyet


stoklarının büyüklüğü ışığında düzenli bir imalat programını ifade eder. Bu
açıdan yıllara göre toplam satışları belirten satış programından farklıdır.
Üretim programı talepteki dalgalanmalar ve emniyet stoku değişmelerine
dayalı olarak düzenli bir üretim akış temposu belirlemek ve tesisin iktikrarlı
bir biçimde işlemesini sağlamak için hazırlanır. Dolayısıyla, pazar analizinde
belirlenen talep ve satış raporu verileri ve bunlardaki mevsimlik ve yıllık
dalgalanmaların belirginleştirilmesi üretim programının hazırlanması için
büyük bir önem taşır. Pazar analizi sonucu hazırlanan satış raporu bu tür
bilgileri sağlamalıdır.
Uygun bir üretim programının inazırianması ve hedeflenen satışların
gerçekleştirilmesi yani dalgalanma gösteren talebi karşılamak amacı ile
gerekli emniyet stoku (mamul stoku) miktarının tahmin edilmesi ikinci önemli
hareket noktasıdır. Kurulu ve işlemekte olan işletmelerde sağlıklı tahminler
geçmiş dönemde gerçekleşen üretim ve satış verilerine göre kolaylıkla
yapılabilmektedir. Ancak bir proje için bu tür verileri bulmak mümkün değildir.
Bu nedenle, bir başparmak kuralı olarak emniyet stoku miktarının tahmin
edilen yıllık satışın 1/12'si olarak (1 aylık satış) alınmasının uygun olabileceği
önerilmektedir. Eğer eldeki bilgilere göre bu uygun görülmüyorsa gerekli
düzeltmeler yapılabilir, fazla tahmin etmek az ya da hiç tahmin etmemekten
daima iyidir.
Dolayısıyla talep ve emniyet stoku dalgalanmaları çerçevesinde
belirlenecek yıllara göre üretim programı aynı zamanda projenin tahmini yıllık
kapasite kullanım oranlarını göstermiş olacaktır. Böyle bir bilgi kurulacak
tesisin hangi faaliyet düzeyinde çalışabileceğini göstermiş olacaktır. Örneğin,
proje için seçilen optimal kapasite 50 bin birim/yıl ve herhangi bir yılda üretim
programına göre üretim miktarı 40 bin birim/yıl ise, tahmini kapasite kullanım
oranı 40/50 = 0.80 olacaktır.

III.4. MAKİNA VE DONANIM SEÇİMİ

Üretim yöntemi belirlenip, üretim teknolojisi seçimi yapıldıktan sonra


sıra hangi makina ve teçhizatın kullanılacağının belirlenmesine gelir. Üretim
sürecinde kullanılacak makina ve teçhizatın belirlenmesi, seçilen teknolojinin
niteliğine göre değişiklik göstermektedir. Seçilen teknolojinin gelişmiş en yeni
teknoloji ya da uzun süreden beri kullanılmakta olan teknoloji olması, ihtiyaç
duyulacak makina ve teçhizatın nitelikleri ve maliyetlerinde değişiklik
yaratacaktır.
Teknolojinin en son geliştirilmiş yeni bir teknoloji olması, makina ve
teçhizata bağlanacak sermayenin yoğun olmasını ortaya çıkaracaktır. Bu
nedenle bu teknoloji, "sermaye yoğun teknoloji" olarak isimlenderilmektedir.
Bu tür bir teknolojinin en temel özelliği, insan gücü ile yapılabilecek işlerin
mümkün olduğu ölçüde makina ve robot kullanılarak yapılmasıdır. Sermaye
yoğun teknoloji seçildiğinde, bu teknolojinin niteliğine uygun makina ve
teçhizata ihtiyaç duyulması kaçınılmazdır.
Teknolojiler ne kadar geliştirilirlerse geliştirilsin günümüzde emeğin
yoğun olarak kullandığı teknolojileri "emek yoğun teknoloji" olarak tanımlanır.
Bu tür teknolojilerin karakteristik özelliği ise makina ve teçhizat ile birlikte
yoğun olarak emeğinde kullanmasıdır. Emek maliyetlerinin düşük, sermayenin
az ancak maliyetinin yüksek olduğu ülkelerde emek yoğun teknolojiler ile
üretim yapılması çok sık ratlanılan bir durumdur. Emek yoğun teknoloji
seçildiğinde sınırlı sayıda makina ve teçhizata ihtiyaç duyulacak, toplam
yatırım tutarı içerisindeki makina ve teçhizat tutarı toplamı, sermaye yoğun
teknoloji özelliğini taşıyan yatırımlara göre daha az olacaktır.
Bir yatırımın emek yoğun veya sermaye yoğun teknoloji özelliğinin
sınırlarını ortaya koyduktan sonra işletmenin büyükyüğüne bağlı olarak ihtiyaç
duyulan makina ve araç gereçlerin niteliklerinin belirlenmesi gerekir. Üretimde
kullanılacak makinaların seçiminde, aşağıdaki özeliklerin araştırılması
gereklidir:
- Makina ve teçhizatın yerli ya da yabancı imalat kaynaklarının
hangisinden sağlanacağının belirlenmesi,
- Makina ve teçhizatın seçilen üretim yöntemine ve teknolojiye
uyumu,
- Makina ve teçhizatın montaj, tamir, bakım ve garanti süresi,
- Makina ve teçhizatın ekonomik ve teknik ömrü,
- Makina ve teçhizatın imal ve işletmeye alınma süresi,
- Üretim maliyetlerine, kapasiteye ve kaliteye etkileri.
İşletme, ihtiyaç duyduğu makina ve teçhizatın teknik özelliklerini
belirleyerek, bu özelliklere uygun makina ve teçhizatın seçimi yoluna gidebilir.
Ancak her zaman belirlenen özelliklere uygun makina ve teçhizatın kolaylıkla
bulunması mümkün olamayacağından genellikle yukarıdaki faktörlerinde
etkisiyle, mevcut makina ve teçhizatın arasından işletme tarafından öngörülen
özellikleri taşıyanların seçilmesi sözkonusu olmaktadır.

III.5. İŞ GÜCÜ İHTİYAÇLARININ BELİRLENMESİ

Yatırım projesine konu olan işletme, gerek yatırım aşamasında


kuruluş işlemlerini ve tesisleri gerçekleştirecek gerekse işletme faaliyete
geçtiğinde üretim işlemlerinin yerine getirilmesini sağlayacak çeşitli niteliklerde
personele ihtiyaç duymaktadır.
Yatırım aşamasında projeyi uygulayacak ve montajı gerçekleştirecek
personel, geçici nitelikte olup yatırım gerçekleştiğinde işleri bitecek olan
personeldir. Üretim aşamasında ihtiyaç duyulacak personel ise uzun süre
işletmede çalışacak personeldir. Yatırım aşamasında ihtiyaç duyulan personel
ve bu personelin nitelikleri belirlenen ve işletmenin kuruluş dönemindeki
faaliyetlerini yerine getirmek üzere görevlendirilir.
işletmelerin faaliyete geçmesinden sonra üretim işlemlerini
gerçekleştirecek personelin belirlenmesi ve bunların eğitilmesi işletme için
büyük önem taşımaktadır. Faaliyete geçildiğinde ihtiyaç duyulacak iş gücünün
önceden tespiti gerekmektedir. Konuyla ilgili olarak da çeşitli yaklaşımlar
bulunmaktadır. Ancak bunlardan en yalın olanı, işletmede yapılacak işleri
belirleyen, belirlenen işlerden benzerlerini belirli gruplar halinde sınıflayarak
hangi işlerin hangi sınıfta yapılacağını ortaya koyan yaklaşımdır. Bir
işgörenlerin yapacağının araştırılmasına gelir ve daha sonra nitelikleri tespit
edilen personelin hangi kaynaklardan ne ölçüde sağlanabileceği ortaya
konulur. Yurt içinden kaşılanması mümkün olmayan personelin yurt dışından
karşılanması yoluna gidilebileceği gibi mevcut işgörenlerin belirli bir eğitim
programından geçirilmesi yoluyla da istenilen nitelikte personele ulaşmak
mümkündür.

Bilimin ve teknolojinin gelişme hızının artması, işletmeleri sürekli


olarak yeni teknolojileri takip etme zorunluluğu ile karşı karşıya getirmektedir.
Son yıllarda yaşanan globalleşme olgusu ile birlikte yeni teknolojiler, çok
sayıda ülke arasında hızlı bir şekilde yayılmış ve kullanılma aşamasına
gelmiştir.
Yeni teknoloji ile üretim yapmanın bazı temel sınırlılıkları vardır. Bu
sınırlılıklardan biri de üretim faaliyetlerini gerçekleştiren işgücünün
sağlanmasıdır. İşletmeler, bu sorunu aşmak için yeni kurulacak tesislerde
görev alacak işgörenleri, yatırım çalışmaları başlar başlamaz işe almakta ve
onları ya kendi içlerinde ya da benzer işletmelerde eğitim programlarına tabi
tutmaktadırlar. Ülkemizde son yıllarda bu alandaki gelişmeleri gözlemek
mümkündür.

III.6. PLANLAMA AŞAMALARI

IIL6.L İş Akım Şemaları


Üretim süreci hammaddelerin mamul duruma dönüşümünü belirten
işlemlerin, hareketlerin ve üretime ilişkin gerekli kontrol faaliyetlerinin sırasını
belirlediğine göre, bu sürecin tipinin seçilen teknoloji ve kapasite ışığında
nasıl olacağının ve izleyeceği iş akımının belirlenmesi gerekir.
Üretim tipleri üretilen ya da üretilecek ürünün miktarı, ürün çeşitliliği
ve üretimde gerekli işlemlerin tekrarlanma durumuna bağlı olarak "sürekli" ve
"kesikli" üretim tipleri olarak adlandırılan iki üretim tipi arasında aşağıdaki
şekilde gösterildiği gibi farklılık gösterirler.
Yığın Üretimi

Kafile Üretimi

Parça Üretimi

Çok Üretim Miktan Az

Az Ürün Çeşitlilik Çok

Çok İşlem Tekrar Durumu Az

Şekil-8. Üretim Tipleri

1. Yığın Üretim : Aynı tip ve çok sayıda ürünün üretildiği bu tür


üretim sistemlerinde aynı işlem tekrarlarının fazla olması sonucu işlemlerde
uzmanlaşma ve özel amaçlı makina ve araç-gerecin geliştirilmesi ve
kullanılması nedeni ile üretim hızı çok yüksektir. Bu nedenle de birim üretim
maliyeti diğer üretim tiplerine göre daha düşüktür. Ürün çeşitliliğinin hemen
hemen hiç olmadığı ve üretimde bir işlemden diğer işleme geçişin hızlı olduğu
bu sistemler özellikle seri imalata geçişte ileri teknoloji gerektirir. Başlangıç
yatırım tutarı ya da kuruluş maliyeti oldukça yüksek olan bu tür üretim
sistemlerinin kurulabilmesi için talebin ya da satışların fazla ve sürekli olması
bir ön koşuldur. Çünkü üretim hızı çok yüksektir. Seri imalatın görüldüğü bu
tür sistemlerde bir taraftan hammaddeler girerken diğer taraftan mamul ürün
çıkar. Otomobil, kağıt ve karton, petro-kimya ürünleri üretimi bu tür sistemlere
örnek gösterilebilir.

2. Kafile Üretim : Belirli büyüklük ve süreklilik gösteren talebi ya da


siparişleri karşılamak amacı ile benzer veya ayrı türden ürünleri kafile ya da
gruplar biçiminde üretmek için düzenlenen bu sistemlerde genel ve özel
amaçlı makina ve araç-gereç birlikte kullanılır. Özel amaçlı makina ve araç-
gereç kullanılması gelen siparişlerin büyüklüğüne ve sürekliliğine bağlı olarak
değişir. Bu sistemlerde bir siparişin üretimi gerçekleştirildikten sonra ikinci ve
belkide istekleri farklı bir siparişin üretimine geçilir. İş akışının sürekli
sistemler kadar hızlı olmadığı kafile üretim sistemlerinde üretim hızı genellikle
daha düşüktür ve birim maliyet daha yüksektir. Siparişe göre çalışan
konfeksiyon imalat sistemleri bu türe örnek verilebilir.
3. Parça Ü r e t i m i : Ürün çeşitliliğinin fazla, müşteri sipariş miktarının
genellikle az sayıda ve dolayısıyla aynı işlem tekrarlılığının az olduğu bu
sistemlerde, birçok değişik işlem ya da işleri yapan genel amaçlı makina ve
araç-gereçler üretimde kullanılır. Müşteri siparişlerine bağlı olmakla birlikte bu
tür üretim sistemlerinde ürünler genellikle bir kez ve az sayıda üretilirler.
Kuşkusuz bu tür sistemlerde diğer seçeneklere göre üretim hızı daha düşük
ve birim maliyet daha yüksek olacaktır.
Şüphesiz yukarıda verilen üretim tipleri uygulamada genellikle yaygın
olarak görülenlerdir. Sürekli üretim tipi ile kesikli üretim tipi arasında karma
özellikler gösteren bir üretim tipini sınırlayıcı koşullara göre belirlemek her
zaman mümkündür. Böylece bir proje çalışmasında sınırlayıcı koşullar olan
talep, teknoloji, kapasite gibi faktörler göz önüne alınarak uygun üretim tipi
belirlendikten sonra bu üretim tipinin gerektirdiği üretimde izlenecek işlem
sıralarını belirten bir iş akışının^ya da üretim akımının şematik olarak
hazırlanması gerekir. Aşağıda bir fikir vermek için bir pirinç ve bakır çekme
(profil, çubuk, boru, lama vb.) üretim tesisi için iş akış (üretim akım) şeması
verilmiştir.

•3- 1.Dökümhane
2. Tav Fırını
3. Exruder
4. Asit Havuzu
5. Uç Açma
6. Soğuk Çekme
7. Yuvarlak Doğrultma
8. Altı-Dört Köşe Lama Doğrultma
9. Daire Testere
11 10. Kantar
u — m 11. Stok Rafları

ŞekH-9. Pirinç ve Bakır Çekme


Üretim Akım Şeması

İş ya da üretim akım şeması daha sonra tüm işlemleri kapsayacak


biçimde detaylandırılarak mühendislikte standart bir biçim gösteren süreç
akım şemalarına (process charts) aktarılarak üretim süreci aşamalı biçimde
açıklanmış olur. Süreç akım şemalarında iş tanımları için kullanılan standart
mühendislik sembolleri ve anlamları aşağıda verilmiştir.
o işlem : Üretim sürecinde herhangi fiziksel ya da kimyasal bir
işlemi veya bir parça birleştirmeyi ya da ayırma faaliyetini gösterir.
Taşıma : Herhangi bir işlem aşamasından başka bir işlem
aşamasına taşımayı ifade eder.
• Kontrol : Yapılan herhangi bir işlemin istenilen ölçülere göre
yapılıp yapılmadığını kontrol etmeyi belirtir.
D Bekleme : İşlem, taşıma ya da kontrol için parça ya da ürünün
beklemekte olduğunu gösterir.
• Depolama : Parça ya da ürünlerin depolama ve stok için
tutulduğunu ifade eder.

III.6.2. Fabrika İçi Yerieşme Düzeni ve


Bina İhtiyacının Belirienmesi
Fabrika içi yerleşme ya da işyeri düzeni çalışması genel olarak üretim
sisteminde yaratılan değerin maksimum düzeye çıkarılması için makina, araç-
gereç, personel, malzeme ve yardımcı hizmetlerin fabrika içindeki yerleşiminin
en uygun bir biçimde belirlenmesini amaçlar. Bu genel çerçeve içinde uygun
bir fabrika içi yerleşme düzeninin çalışan personelin, yöneticilerin ve üretim
sistemi ile ilişkili diğer insanların ihtiyaç-larını karşılaması esastır. Bu genel
amaçlara ek olarak iyi bir fabrika içi yerleşme düzeninin geliştirilmesinde
aşağıdaki özel amaçlar göz önünde bulundurulur.
a) Üretim sürecinde malzeme taşımına ilişkin maliyetleri ve zamanı
en az düzeye indirmek,
b) Çalışanlara yönelik tehlike ve kazaları en alt düzeyde tutmak,
c) Üretim sürecinde denge sağlayarak darboğazların ortaya
çıkmasını engellemek,
d) IVlakinaların çalışanlar üzerindeki olumsuz etkilerini (toz, duman,
gürültü vb.) en aza indirmek,
e) İyi bir çalışma ortamı sağlayarak çalışanların moralini yükseltmeli
ve etkin bir biçimde çalışmalarını sağlamalıdır,
f) İnşaat maliyetlerinin yüksek olması nedeni ile uygun büyüklükte
bir yerleşim alanı ve bina hesabı yapılmalı ve tamamı
kullanılmalıdır,
g) İleride yapılabilecek yeniden yerleşim düzenlemelerinde kolaylık
sağlayabilecek esneklikte olmalıdır.
Bu amaçların gerçekleştirilmesini sağlayacak uygun bir fabrika içi
yerleşme düzeninin geliştirilmesi kapsamlı bir mühendislik çalışmasını
gerektirir. Ancak proje çalışmalarında fabrika içi yerleşme düzeninin
belirlenmesinde temel amaç, fabrika binası ihtiyacının ve ilişkili arazi ve inşaat
giderlerinin tahmin edilmesidir. Bu nedenle proje çalışmasında fabrika içi
yerleşme düzeninin anahatları ile belirlenmesi yeterli olacaktır. Böylece teknik
analizin bu aşamasında aşağıda açıklanan çalışmaların yapılması yeterli
olabilecektir.

1. Üretim Alanı Yer İhtiyacının Tahmini : Üretim alanı üretimin


doğrudan yer aldığı;
a) İş istasyonları alanı
b) Kontrol alanları (eğer ayrı istasyonlarda yapılıyorsa)
c) Depolama alanları
gibi yerlerin toplam yüzölçümünü kapsar. Üretim akımını belirten süreç akım
şemalarına dayalı olarak seçilen makina, araç-gereç ve belirlenen iş gücü
sayısına göre gerekli toplam yer alanı belirlenebilir. Bazı proje
uygulamalarında süreç akım şemalarına dayalı hesaplama yerine bir
başparmak kuralı olarak makina başına 10-15 m^ yer tahsisi uygun
görülmektedir. Kontrol ve depolama faaliyetleri için gerekli yer alanı da
depolanacak tahmini malzeme ve ürün miktarına göre belirlenir.
2. Yönetim ve Yardımcı Hizmetler Yer İhtiyacı Tahmini : Üretim
için yer ihtiyacına ek olarak üretim sisteminin diğer tüm yönetsel ve yardımcı
(destek) hizmetler için gerekli yer alanının belirlenmesi gerekir. Oldukça doğru
tahmin güç olmakla birlikte burada önemli olan inşa edilecek bina ya da
binalara ilişkin olarak bilgi toplamak ve gerekli inşaat maliyetlerini
hesaplamaya yardımcı olmaktır. Yönetim bürolarından araba park yerlerine,
ısıtma ve soğutma merkezlerinden yemekhanelere kadar tüm yönetsel ve
yardımcı hizmetler için gerekli yer alanı tahminleri gelecekte genişleme
olasılıkları dagözönünde bulundurularak tahmin edilmelidir. Geliştirilen süreç
akım ve organizasyon şemaları bu tahminlerin yapılmasında büyük kolaylık
sağlayacaktır.

3. Fabrika İçi Yerleşme Düzeninin Ana Hatları ile Belirlenmesi :


Genel olarak uygulamada en yaygın olarak görülen fabrika içi yerleşme
düzenleri, seçilen üretim tipine göre farklılık gösteren, sürece ya da
fonksiyona göre düzenleme ve ürüne göre düzenleme biçiminde iki türe
ayrılır. Bu iki seçenek arasında karma bir biçim gösteren karma tipler ve
ayrıca gemi, baraj ve köprü inşaatı gibi özel durumlarda gerekli olan sabit
durumlu düzenleme tipleri de bilinen düzenleme biçimleridir. En yaygın
görülen sürece göre ve ürüne göre düzenleme tiplerinin kapsamını aşağıdaki
gibi özetlemek mümkündür.
a) Süreç ya da Fonksiyonel Düzenleme : Bu tip düzenlemede
makina, araç-gereç, malzeme, personel ve yardımcı hizmetler üretim
sürecindeki fonksiyonlarına göre kümelenir ve düzenlenir. Kesikli üretim tipini
seçmiş olan işletmelerde uygulanan bu tip düzenlemeler, makinaların
dağılımı, çalışanların işlere atanması ve çeşitli ürünlerin üretimi için daha çok
esneklik sağlar. Kesikli üretim tipine göre biçimlenmelerinden dolayı genel
amaçlı ve genelde daha çok geç demode olan makinaların kullanımı mümkün
olduğu için bu tür düzenlemeler daha az yatırım harcaması gerektirir. Bu tip
düzenlemelerde imalatta iş akımları birbirine bağlı olarak planlanmadığı için
üretimin tamamen durması çok enderdir. Ayrıca iş akım hızı makinalardan
çok çalışanlar tarafından belirlendiği için üretimi teşvik eden ücret sistemleri
kullanılabilir. Öte yandan bu tür düzenlemelerde makinalar ayrı bölümlere
yerleştirilebileceği için, makinaların çalışanlar üzerindeki olumsuz etkileri (toz,
gürültü vb.) azaltmak mümkündür.

Ancak bu olumlu üstünlüklerine karşılık, bir çok işin aynı anda


yapılması ve malzemelerin çeşitli yollardan taşınması nedeni ile malzeme
taşımı çok yavaştır ve aksaklıklar ortaya çıkabilir. Ayrıca üretimde denge
sağlamak, iş ve sipariş akımını planlamak ve her sipariş ya da ürün için
maliyet muhasebesi yapmak zordur. Bu tip düzenlemelerde üretim hızı düşük
olduğu için geniş hacimli bir üretimde bulunmak zordur. Bu durumda ürüne
göre bir düzenleme uygun olacaktır.
b) Ürüne Göre Düzenleme : Belli bir ürünün üretimi için gerekli olan
işlemlerin yapım sırasına göre makina, araç-gereç, malzeme, personel ve
yardımcı hizmetlerin fabrika içinde yerleştirildikleri bu tip düzenlemeler sürekli
üretim tipini seçmiş olan işletmelerde uygulanır. Üretim tipinin süreklilik
gösterme özelliğine göre biçimlendikleri için ürüne göre bir yerleşme düzeni
için, talebin ve dolayısıyla üretim hacminin büyük ve süreklilik göstermesine
ek olarak, ürünün üretiminde kullanılan parçların standart yani birbirinin yerine
kullanılabilir olması gerekir. Otombil üretiminde kullanılan parçalarda olduğu
gibi.

Üretim plan ve programlamasının daha kolay ve ürün başına maliye­


tin düşük olduğu bu tip düzenlemelerde ürün ve malzeme akımı çok daha
hızlıdır. Ancak bir makinanın bozulması ya da çok sayıda işçinin işe gelmeyişi
tüm üretimi durdurabilir. Ayrıca üretimde kullanılan makina ve araç-jgerecin
özel amaçlı ve parçaların standart olmaları nedeni ile bu tür yerleştirme
düzenleri değişmelere karşı esnek değildir ve yapılacak değişiklikler çok
yüksek maliyet gerektirir. Öte yandan, ürüne göre yerleştirme düzenlerinde
makinaların tüm çalışanlar üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak zor olduğu
gibi üretimi artırmak için üretimi artırıcı bireysel teşvik plantarını uygulamak
güçtür. Çünkü iş akımı makinalar tarafından belirlenmektedir.
Ana hatları ile belirlenen fabrika içi yerleşme düzeni ve gerekli yerin
alan hesabına ilişkin tahminlere dayalı olarak, üretim sürecinin ve/veya
fabrika içi ürün ve malzeme taşımanın özelliklerinden kaynaklanan yapısal
ihtiyaçlarda gaözönüne alınarak inşa edilecek fabrika, yardımcı tesisler,
yönetim ve sosyal tesisler için gerekli binaların yapısal özellikleri
belirlenmelidir. Fabrika ve tesis binalarının özellikleri arazi ve inşaat
maliyetlerinin tahmininde temel göstergeler olacaktır.

III.6.3. Montaj Planlarının Hazırlanması

Kullanılacak teknoloji seçilip, üretim metodu belirlendikten sonra


gerekli olan makinaların siparişi verilerek imal ettirilmeye başlanır. Diğer
taraftan da yerleşim planlan yapılarak bina ve inşaat etüdü ile ilgili çalışma­
lara geçilir. İnşaatın bitimine yaklaşıldığında, siparişi verilen makinaların,
tamamlanıp üretim tesisinin inşaat alanına getirilmeleri ve fonksiyon
görecekleri alanlara yerleştirmeleri gerekmektedir. Makinaların, üretim
tesislerinde işlevlerini görecek yerlere yerleştirilmesine montaj işlemi denir.

Montaj işleminde makinaların işlevlerini görecek yerlere yerleştirilmesi


bazı durumlarda yalın bir işlem sürecini gerektirirken bazı durumlarda da çok
karmaşık ve uzmanlık isteyen işlem ve çalışmaları öngörür. Tuğla, kiremit,
konfeksiyon gibi işkollarında makinaların yerleştirilmesi yalın işlemleri içerir.
Petro-kimya tesislerinde ise montaj çalışmaları, uzun bir çalışma süresi ve bu
konuda uzmanlık kazanmış eleman ihtiyaçlarını ortaya çıkarır.

III.7. HAM ve YARDIMCI MADDELERLE İŞLETME


MALZEMESİ İHTİYAÇLARININ BELİRLENMESİ

Yatırım projesinin ekonomik yönden incelenmesi sürecinde yapılan


pazar araştırması, talep tahmini ve kapasitenin belirlenmesinde hangi
özelliklerdeki malın ne miktarda üretilip satılabileceğini ortaya koyar.
Üretilecek malların özellikleri belirlendikten sonra bu malların üretimi için
hangi kalitede ve ne miktarda hammadde, yardımcı madde, su, enerji ve iş
gücü kullanılacağının da belirlenmesi gerekmektedir.
Yatırım projesinin teknik yönden incelenmesi sırasında ilk aşama,
üretim için gerekli olan hammaddelerin, yardımcı maddelerin özelliklerinin
tespit edilmesi ve bunların hangi kaynaklardan nasıl sağlanacağının ortaya
konulmasıdır.

Yatırım projesinin teknik yönden hazırlanması sürecinde yapılan,


hammadde ve yardımcı maddelere ilişkin étudier, üretim için ana girdileri
sağladığından yapılması gereken temel étudier içerisinde yer alırlar. Bir malın
üretimi için mutlaka ham ve yardımcı maddelere ihtiyaç duyulmaktadır.
Üretilecek bir malın kalitesi, çoğu zaman kullanılan hammaddelerin
özelliklerine bağlı olarak değişmektedir ve birçok işkolunda kaliteli
hammaddelerin kullanılması sonucunda kaliteli mamul üretmek mümkün
olabilmektedir.
Belirli bir mamulün üretimini sınırlayan bir diğer faktör de hammadde
kaynaklarına ulaşmaktır. Örneğin bir şeker fabrikasının büyüküğünün
tespitinde, şeker pancarı ekilebilecek alanlar bir darboğaz oluşturabilecekken,
bir termik santralin büyüküğünün belirlenmesinde de o bölgedeki kömür
rezervleri temel kriter olarak alınmaktadır.
Üretim maliyetleri, üretilecek ürünün maliyetlerini etkileyebilmektedir.
Çoğu zaman hammadde maliyetleri ile mamul maliyetleri arasında doğrusal
bir ilişki bulunmaktadır. Düşük maliyetler ile hammadde sağlamak, üretim
maliyetlerinin düşmesine, dolayısıyla işletme kârının ve rekabet gücünün
artmasına yol açacaktır.
Yatırım projeleri teknik yönden hazırlanırken, ham ve yardımcı
maddelerin kaliteleri, yıllık ihtiyaç miktarları, temin edilebilecekleri yerler,
temindeki güvenirlik derecesi araştırılarak, ortaya konulmalıdır. İşletmeler,
ham ve yardımcı maddeleri diğer işletmelerden satın alabilecekleri gibi bazı
durumlarda ham ve yardımcı madde kaynaklarına kendileri de sahip
olabilmektedirler. Doğal kaynakları (madenleri ve benzeri kaynakları) işleyen
işletmeler çoğu zaman bu kaynaklara sahip olma yolunu benimsemektedirler.
Ancak bu kaynaklardan elde edilecek maddeleri çıkarabilmek için belirli yasal
formalitelerin yerine getirilmesi ve bu maddeleri çıkarma hakkını verecek
ruhsat veya imtiyaza sahip olunması gerekmektedir.
İşletmelerin üretim sürecinde kullanacakları hammaddeler doğrudan
doğadan elde ediliyorsa, bu maddelerin rezerv durumu ile çıkarma hakkının
süresi, en az yatırım projesinin teknik ve ekonomik ömrünü kapsayan bir süre
kadar olmalıdır.
İşletmelerin ihtiyaç duyduğu ham ve yardımcı maddeleri, çoğunlukla
üretim yaptığı bölge ve mahallerden karşılaması en rasyonel yoldur. Ancak
işletmelerin, üretimleri için gerekli olan ham ve yardımcı maddeleri, başka
bölge ve ülkelerden sağlayarak doruk maliyetle üretim yaparak dünya pazar­
larında rekabet üstünlüğü sağlamaları da mümkündür. Günümüzde, başta
Japonya olmak üzere dünyanın bir çok ülkesinde faaliyet gösteren işletmeler,
ham ve yardımcı maddelerini yurt dışı kaynaklardan sağlamakta ve geliştir­
dikleri teknolojisi sayesinde de rekabet üstünlüğüne sahip olabilmektedirler.
III.8. ZAMANLAMA ÇALIŞMALARI

III.8.1. Projeyi Uygulama Planı


Yatırım projesinin hazırlanma safhası tamamlandıktan sonra yatırım
kararının verilip söz konusu yatırımın gerçekleştirilmesi aşamasına geçilir. Bu
aşama, çeşitli faaliyetleri ve kendi içerisinde birtakım aşamaları gerektirir.
Yatırım projesinin gerçekleştirilmesi çalışmalarının zaman ve yoğunluk
açısından belirlenip uygulanması için yapılan plana termin planı veya projeyi
uygulama planı denir. Yatırım projesinin hazırlanmasından sonra yatırım
faaliyetlerinin uygulanması, denetlenmesi ve değerlendirilmesi için, yatırım
proje yöneticisinin elinde bulunması gereken en önemli araç yatırım termin
planıdır.

Yatırım termin planları, yatırıma ilişkin olarak her iş grubunun hangi


sürelerde gerçekleşebileceğinin önceden belirlenmesini sağlar. Her iş
grubunun gerçekleştirilmesinin alacağı süre ve iş grubunun birbiri ile ilişkisinin
kurulması, yatırımın gerçekleştirilip işletmenin faaliyete geçmesi için
harcanması gereken zamanın dışındaki bekleme sürelerinin en aza
indirilmesine yöneliktir.
Bir yatırımın uygulama planının hazırlanmasında ilk aşama, yatırımın
gerçekleştirilmesine yönelik yapılacak işlerin belirlenmesi ve bu işleri yapmak
için geçecek sürenin tespit edilmesidir. Bir yatırım projesinin uygulama
planında yapılacak başlıca işleri aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:
* Projenin hazırlanması,
* Yatırım teşvik belgesinin alınma sürecinin başlatılması,
* Arazinin satın alınması,
* Arazinin inşaata elverişli hale getirilmesi,
* İnşaat projesinin hazırlanma çalışmalarının başlatılması,
* Fabrika organizasyonu ve makina yerleşim planlarının hazırlanması,
* Yatırım aşamasında görevlendirilecek personelin belirlenerek işe
alınması,
* Alt yapı, yol, su, elektrik, kanalizasyon ve bağlantı yapılarının
inşaatına başlanması,
* Yatırım için inşaat ruhsatının alınması,
* Fabrika inşaatı için hazırlık yapılarının yapılması,
* Temel hafriyatı ve temelin atılması,
* Makina donanımının seçilmesi ve siparişlerin verilmesi,
* Fabrikanın kaba inşaatının tamamlanması,
* Üretime geçiş aşamasında ihtiyaç duyulacak personelin işe alınıp,
eğitim programına dahil edilmesi.
* Hammadde kaynaklarının araştırılıp, bağlantılarının yapılması,
* Fabrika binasının tamamlanıp, makinaların montajına başlanması,
* Pazarlama faaliyetlerinin öngörülen doğrultuda başlatılması,
* İdari ve sosyal binaların tamamlanması,
* Deneme üretimine geçiş ve deneme işlemleri,
* İşletmeyi üretime alma ve resmi açılış töreni.
Yatırım uygulama planının hazırlanmasındaki temel amaç yatırımın
gerçekleştirme süresini mümkün olduğu kadar kısaltmaktır. Sürecin
kısaltılmasındaki temel amaç ise yatırılan sermayenin bir an önce üretime
dönüştürülerek gelir elde etmektir. Bu süre uzadığında, işletmenin
kaçınamayacağı bir takım ek maliyetlerin ortaya çıkması mümkün olacak,
işletme pazara geç girerek pazardaki rekabet üstünlüğünü kaybedecektir.

III.9. ÜRETİM MALİYETLERİNİN HESAPLANMASI

Üretilecek mal ya da hizmetlerin maliyetlerini oluşturan gider unsurları


"işletme dönemi giderleri" olarak tanımlanır. Projenin faydalı ömrü süresinde
planlanan yıllık çalışma düzeylerine göre yapılması zorunlu olan harcamaların
tümü işletme dönemi giderleri içinde düşünülür.
Yatırım projelerinin hazırlanması çalışmalarında maliyetler
hesaplanırken;
- Üretim bölümlerinin birbirleriyle olan ilişkileri dikkate alınarak her bir
bölümdeki giren-çıkan ve kayıp madde miktarları belirlenir,
- Üretim işlemi için zorunlu girdilerin kullanım miktarları ve fiyatları
saptanır,
- Her bir gider kaleminin üretim hacmi ile olan değişme ilişkisi
belirlenir,
- Farklı kapasite kullanım oranlarında üretilen mal ve hizmetlerin
toplam ve birim maliyetleri hesaplanır.
Üretim maliyetlerinin hesaplanmasında genel olarak dikkate alınan
gider kalemleri şunlardır.

III.9.L Hammadde, Yardımcı Madde ve


İşletme Malzemesi Harcamaları
Hammaddeler, belli bir mamulün üretimde doğrudan doğruya
kullanılan, şeklini ya da bileşimini değiştirerek mamulün bünyesine giren
maddelerdir. Ürünün bünyesine girerek onun oluşumuna katkıda bulunan,
ancak onun aslını oluşturmayan maddeler ise yardımcı maddelerdir. İşletme
malzemesi ise mamulün bünyesine girmeksizin üretimine yardımcı olan
malzemelerdir.
Üretim için gereksinim duyulan hammadde ve yardımcı maddelerle
işletme malzemesinin miktarı, her üretim bölümünde ortaya çıkacak ürünler
ve kayıplar dikkate alınarak belirlenir. Bu girdiler, proje çalışmalarının
yapıldığı dönemdeki cari fiyatlara ve bu fiyatlarda, gelecek dönemlerde ortaya
çıkması muhtemel değişikliklere göre fiyatlandırılır. Bunların maliyet bedeli
olarak fabrikaya giriş maliyetleri esas alınır. Bu maddelerin ithal edilmesi
durumunda navlun, sigorta, gümrük ve yurt içi yükleme ve boşaltma giderleri
de bedellerine eklenmelidir.

111.9.2. Ücretlerin Hesaplanması


Kurulacak tesiste çalıştırılacak işçilerin ücret, ikramiye ve yan
ödemelerinin saptanmasında benzer nitelikteki kuruluşlar ve işkolu
ortalamaları, varsa toplu sözleşme koşulları, yasal en düşük ücret düzeyi göz
önünde tutulur.
Çağdaş uygulamalarda ücret ve ikramiyelerden başka değişik ödeme
türleri söz konusudur. Bunlar arasında; ölüm, doğum, hastalık, tedavi,
evlenme, çocuk eğitimine yardım, yol parası, kasa tazminatı gibi nakten
ödemeler yanında giyecek, temizlik malzemesi gibi mal şeklinde verilenlerle
yemek giderleri de vardır. Bunlar dışında; sosyal sigortalar primi işveren payı,
hastalık, analık, sakatlık ödemeleri, iş kazası ve mesleki hastalıkların
getireceği yüklerin göz önünde tutulması gerekir.
Çalışanların arasında yöneticiler ve memurlarla ilgili ücret giderleri
değişken niteliktedir. Bu nedenle yönetici ve memurlarla ilgili ücret giderleri
değişik üretim seviyelerindeki iş tahminlerine ve bu nitelikteki personelin
görevlerinin kapsamına göre hesaplanabilir. Bu grup dışında, üretime
doğrudan katılan çalışanların ücret giderleri de üretim seviyelerine göre
hesaplanır. Fakat imalata doğrudan iştirak etmeyen bekçi, odacı, şoför vb.
nitelikteki çalışanların ücretleri hesaplanırken, bunların her üretim düzeyi ile
ilgili iş değerlendirmelerinden yararlanmak yerinde olur.

111.9.3. Genel Üretim Masraflarının Hesaplanması


Bu tür giderler, üretim bölümlerinde harcanan yakıt, elektrik, su, buhar
gibi maliyet kalemleri ile bakım ve onarım giderlerini ve varsa istihsal
vergilerini kapsar. Ancak istihsal vergilerinin gider kalemleri arasında büyük
yer tutması halinde ayrı bir maliyet unsuru olarak ele alınabilir.
Bu grup içindeki gider kalemlerinin sarfiyat miktarı, değişik kapasite
kullanım oranları ve üretim araçlarının çalışma süreleri dikkate alınarak
belirlenir. Elektrik sarfiyatı kilovat saat, buhar gereksinimi kg/cm^ olarak
hesaplanır. Enerji dışardan sağlanacaksa gereksinim duyulan miktar tarife
fiyatı ile çarpılarak enerji tutarı tahmin edilir.
Buhar, elektrik, su ve bakım-onarım dışarıdan temin edilmeyip işletme
bünyesinde üretilecekse, bunların üretimi için ihtiyaç duyulan hammadde,
malzeme ve donanım ile yedek parça ve işletme malzemesi giderlerinin de
ayrıca hesaplanması gerekir.
Bakım ve onarım masrafları ile LPG (likit petrol gazı), su vb. gider
kalemlerinin kullanım ihtiyacının tahmin edilmesi oldukça güçtür. Bu nedenle
bunların sarfiyat miktarı, hammadde, işçilik, çalışma saati gibi dolaylı verilere
dayanılarak tahmin edilmeye çalışır, özellikle bakım ve onarım giderleri için
herhangi bir tahminde bulunulamıyorsa, sabit kıymetlerin satın alma
değerlerinin % 2.5 ile % 7.5'i arasında bir miktarının alınmasının uygun
olabileceği önerilmektedir.

III.9.4. Genel Yönetim Giderlerinin Hesaplanması

Bu grup içinde yer alan giderler üretimle doğrudan ilgili olmayan


maliyet unsurlarıdır. Bunlar; kırtasiye vb. büro malzemeleri, PTT, yolluk,
taşıma ve taşıt araçları giderleri, ağırlama, ısıtma-aydınlatma giderleri, yapı,
makine, donanım ve yardımcı tesislerin sigorta giderleri, bina, arazi, makine,
donanım, taşıt araçları vb.'nin vergileri, meslek odaları, borsa, birlik, dernek,
TSE ödentileri, damga ve harç pulları, noter, avukat ve makine masrafları,
yönetim kurulu ve denetçilerle ilgili ödenek ve masraflar, danışmanlık
masrafları, kiralar, varsa lisans-patent ücretleri gibi, projenin özelliğine göre
sayısı daha da arttırılabilecek gider türlerinden oluşur.
Vergi, sigorta, mesleki birlik ödentileri, kira, lisans-patent ve yönetim
kurulu masrafları, bunların ödeneceği ilgili yerlerle doğrudan iletişim kurularak
tesbit edilebilir. Ancak öteki giderlerin tahmini oldukça güçtür. Özellikle
kırtasiye, PTT, yolluk, taşıt araçları giderlerinin dönemler itibariyle değişimi,
kapasite kullanım oranındaki değişim yerine değişik faktörlere bağlıdır. Her
giderin değişimine neden olan etkenlerin belirlenmesi de imkansızdır. Bu
nedenle genel yönetim masrafları olarak bu grup giderlerin, dönemler itibariyle
değişmediğini kabul etmek yerinde olur. Ancak bu grup içinde yer alan sabit
varlıkların sigortaları ve vergiler ile mesleki birlik aidatları, damga ve harç
pulları, TSE ödenekleri, lisans-patent maliyetleri üretim seviyesindeki
değişime bağlı olarak, yürürlükte olan vergi ve iş kanunlarına göre
hesaplanabilir. Yönetim kurulu ve denetçilerle ilgili masrafları (olanaklar
ölçüsünde) başlıca ortakların görüşlerini almak suretiyle ya da kârlılığa göre
hesaplamak; kiraları ise bu konuda oluşmuş kurallara, deneyimlere göre,
zaman dikkate alınarak belirlemek uygundur.

III.9.6. Amortismanların Hesaplanması


Bir tesiste yer alan sabit yatırım varlıklarının kullanımı sonucu aşınma
ve eskime gibi fiziksel bozulma ve/veya teknolojik gelişme sonucu demode
olmaları ile değer kayıpları söz konusu olacaktır. Bir makinenin eskimesi ya
da demode olması, yasal koruma altına alınmış patentin teknolojik ömrünü
doldurması sonucu uğranılacak değer kaybı bu duruma örnek olarak
gösterilebilir. İşte, bir işletmenin aktifinde yer alan bu tür varlıklardaki değer
kaybını karşılamak için ayrılan paraya "amortisman" denir.

Proje çalışmalarında üretim dönemi giderleri arasında yer alan


amortismanlar, direkt bir nakit çıkışı değil yalnız kuruluş döneminde üstlenilen
sabit yatırım giderlerini karşılamak amacı ile ayrılan fon olarak görülür. Vergi
Usul Kanunu hangi sabit yatırım giderlerine hangi oranlarda amortisman
uygulanacağını tablolar halinde vermektedir.

Proje hazırlanırken. Vergi Usul Kanununun belirttiği oranları


geçmemek koşulu ile normal ya da düz amortisman, azalan bakiyeler ya da
yıl basamakları toplamı yöntemi ve çift inen denge yöntemlerinden istenilen
herhangi biri kullanılarak yıllık amortismanlar hesaplanabilir.
Proje çalışmalarında amortismana tabi duran varlıkların çok çeşitli
olması durumunda her kıymet için ayrı ayrı yıllık amortisman hesaplamak
güçlük yaratabilir. Böyle durumlarda pratik bir yöntem olarak tüm değerler için
bir ağırlıklı ortalama amortisman oranı hesaplanabilir ve bu oran (arsa değeri
hariç) hesaplanan sabit yatırım tutarına uygulanır. Arsa değerinin hariç
tutulmasının nedeni; arsanın değerini kaybetmeyeceği kabul edilmesindendir.

ni.9.6. Finansman Masraflarının Hesaplanması


Kuruluş döneminden işletme dönemine sarkan faizler ile işletme
döneminde planlanan kısa ve orta vadeli borç kredilerine ödenecek faiz
ödemelerini ifade eder. Finans masrafları, iş hacminde meydana gelen
gelişime bağlı olarak değişir. Bu konu daha çok mali etüd kapsamı içerisinde
yer aldığından ilerideki bölümde daha ayrıntılı olarak incelenecektir.

ni.9.7. Satış Giderlerinin Hesaplanması


Burada satış komisyonları, reklam, sergi, inceleme, dağıtım,
geliştirme ve araştırma masrafları ile ambalaj giderleri belirlenir. Bu masraflar
dışında, süreklilik gösterecek özellikteki şüpheli alacak karşılıkları da bu grup
içinde yer alır.
IV. MALI ANALIZ

IV. PROJENİN TOPLAM MALİYETİNİN


HESAPLANMASI

Bir yatırım önerisinin toplam maliyeti yapılacak harcamaların amacı,


tekrarlanma durumu ve projenin yaşam devri göz önüne alınarak yatırım
harcamaları ve işletme giderleri olarak iki farklı biçimde kümelendirilir. Bir
projenin kapsadığı zaman dönemi ya da yaşam devn "kuruluş (yatırım)
dönemi" ve "işletme dönemi"olmak üzere iki devreye ayrılır. Yatırım önerisinin
ortaya çıkışından tesisin işletmeye açılma zamanına kadar olan kuruluş
dönemi içinde yapılan giderleri ve kurulmaş tesisin fiili olarak işletilmesi için
gerekli olan işletme ya da çalışma sermayesinden oluşur. İşletme sermayesi
ve sabit sermaye yatırım giderleri toplamı kuruluş döneminde projenin toplam
yatırım tutarını oluştururlar. Kuruluş döneminin uzunluğu ve harcamaların
ortaya çıkış zamanları projenin uygulama (termin) planı tarafından belirlenmiş
olacaktır.
İşletme giderleri ise tesisin tam üretime başlamasından projenin
"faydalı ömrü" sonuna kadar geçen işletme dönemi içinde yapılan
harcamalardır. İşletme döneminin uzunluğu doğal olarak tesisin faydalı
ömrüne bağlıdır. Bu nedenle proje analistleri bu faydalı ömrün ne kadar
olacağını belirlemelidir.
Kuşkusuz, yatırım alanına göre değişmekle beraber, bir tesisin
"faydalı ömrü" üretimde kullanımına karar verilen temel makinaların teknik
ömürlerine ve teknolojik gelişme ve değişmelerin projenin üretim teknolojisini
demode ederek ekonomik olmaktan çıkarmasına bağlıdır. Çünkü bir tesisin
üretim teknolojisi ve kullandığı makinaların teknik ömrü ne kadar uzun olursa
olsun eğer teknolojik gelişme bunları demode ederek ekonomik olmaktan
çıkarsa, tesisin faydalı ömrü sona erecektir. O halde bir proje için teknik ve
ekonomik boyutlar birlikte düşünülerek uygun bir faydalı ömür ya da işletme
dönemi belirlenmelidir. Ancak bu oldukça zor bir karardır. Çünkü sabit
sermaye yatırımları genellikle uzun bir işletme dönemini kapsar ve bu dönem
içinde teknolojik ve ekonomik değişmelerin ne olacağını tahmin etmek
oldukça zordur. Bu nedenle pratik uygulamalar, yatırımın içinde yer alacağı
sektörün ekenomik ve teknolojik koşullarına bağlı olarak sabit sermaye
yatırımları için belirli bir işletme döneminin tesisin faydalı ömrü olarak
alınmasını önermektedir.

IV.1.1. Kuruluş Dönemi Toplam Yatırım


Tutarının Hesaplanması
IV,LLL Sabit sermaye yatırım harcamalarının
belirlenmesi

Sabit sermaye yatırımı, projenin hazırlanıp, tesisin kuruluşunun


tamamlanması ve işletmeye hazır hale getirilmesi sürecine kadar geçen
zaman içerisinde yapılan harcamaları kapsamaktadır. Başlangıçtan yatırım
işletmeye hazır hale gelinceye kadar, arazi, bina, makina, araç-gereç ve
benzeri sabit varlıkların sağlanması, inşa edilmesi, montajı ve faaliyete hazır
hale getirilmesi ile ilgili bütün harcamalar da bu kapsamda ele alınmaktadır.
İşletmeler ister mal ve ister hizmet üretmek üzere kurulsunlar mutlaka
sabit sermaye yatırımlarına ihtiyaç duyarlar. İşletme bilançosunda sabit
varlıklar, işletmenin özelliğine bağlı olarak değişiklik gösterirler. İmalat,
taşımacılık ve iletişim alanında faaliyet gösteren işletmelerde, çoğu zaman
sabit sermaye yatırım tutarı, toplam varlıklara ayrılan payın yarısından
fazlasını kapsayabilmektedir. Yatırım projesinin faaliyet konusuna göre sabit
sermaye yatırımları, hacim ve nitelik yönünden farklılık gösterir. Sabit
sermaye yatırımlarını oluşturan ana unsurlar aşağıda sırasıyla açıklanmıştır.

Etüd ve proje giderleri


Yatırım fikri kesinlik kazanıp, yatırım yapma kararı aşamasına
gelindiğinde yatırımla ilgili çalışmalar başlamış olur. Yatırımla ilgili çalışmalar,
bilgi ve emeğin kullanılmasını; bilgi ve emeğin kullanılması ise harcamaları
gerektirir. Bu nedenle, yatırım kararı verme aşamasına gelindiğinde yatırım
projesi ile ilgili çalışmalarla birlikte harcamalarda başlamış olur. Yatırım proje
harcamalarının ilk bölümü, sabit sermaye yatırım harcaması olan etüd ve
proje giderleridir. Etüd ve proje giderleri, proje danışmalarına ödenen ücretler,
mühendislik firmalarına ödenen ücretler, çeşitli araştırmalarda görev alan
personele ödenen ücretler, yolluklar, kırtasiye, matbaa, baskı giderleri ile
bunlara benzer bir dizi giderleri kapsamına alır. Etüd ve proje giderleri ile ilgili
harcamalar başlıca dört aşamada oluşur.
* Yatırım fikrinin doğmasına ilişkin araştırma ve görüşmeler için
yapılan harcamalar,
* Ön fizibilite projesinin hazırlanması sürecinde yapılan harcamalar.
* Kesin fizibilite projesinin hazırlanması sürecinde yapılan
harcamalar,
* Projenin uygulanması sırasında projeye yönelik yapılan
harcamalar.

Patent ve know-how giderleri


Teknoloji büyük bir hızla gelişmekte, kişi ve kuruluşların kapsamlı
araştırmalar sonunda elde ettikleri buluşlara, her geçen gün bir yenisi daha
eklenmektedir. Pazarda kalıcı bir yer edinmek, en ekonomik üretime ulaşmak
dolayısıyla yatırımlarının kârlılığını artırmak isteyen işletmeler, sözkonusu
buluşlardan yararlanmak, elde edilen fayda oranında da belirli giderlere
katlanmak zorundadırlar. İşte bu giderlerden birisi patent, diğeri ise know-how
giderleridir.

Arazi bedeli
Bir yatırım yapıp üretime geçebilmek için her şeyden önce tesisin
kurulması gereklidir. Tesisin kurulması için de bir arsaya ihtiyaç
duyulmaktadır. Fabrikanın inşa edileceği yer için yapılan ödeme tutarı,
arazinin temininde uygunsa bu sabit değer kullanılır. Mevcut arsa, yatırımın
yapılacağı tarihteki bedeli üzerinden yeniden değerlendirilip, öz kaynaklardan
yapılan bir harcama olarak gösterilmelidir.
Arazinin teminindeki diğer yol ise, arsanın satın alınmasıdır. Burada
arazinin bedeli, satın alma değeri olacaktır. Ayrıca bu değere, satın alma
işlemi için yapılan her türlü masraf, ödenecek vergi, resim ve harçlar da
eklenecektir.

Arazinin düzenlenmesi ve hazırlık yapıları


Sabit sermaye yatırımları harcama kalemleri içinde yer alan
unsurlardan bir tanesi de arazinin düzenlenmesi ve hazırlık yapıları inşasında
yapılması gereken giderler toplamıdır. Kuruluş yeri olarak seçilen arazinin
inşaata uygun hale getirilmesi belirli düzenleme çalışmalarını gerektirebilir. Bu
çalışmalar için yapılacak harcamalar, arazi düzenlenmesi giderlerini oluşturur.
Kuruluş yerinin düzenlemesine yönelik inşaatlardan başka yatırımın
gerçekleştirilmesi çalışmaları içersinde bir takım hazırlık yapılarının yapılması
da yer almaktadır. Kuruluş faaliyetlerinin yerine getirilmesinde yararlanılan
şantiye binaları, su ve elektrik, servis yolları hazırlık yapıları kapsamına girer.
inşaat işleri
İnşaat işleri, bir yatırım projesinin gerek hazırlama gerekse uygulama
aşamalarında oldukça önemli bir yere sahiptir. Ayrıca sabit sermaye
yatırımları içinde niceliksel büyüklüğü ile de bu önemini artırmaktadır. Ana
fabrika bina ve tesisi, yardımcı işletme bina ve tesisi, ambarlar, idare binaları,
sosyal binalar, lojmanlar, inşaat makinaları bedeli ve diğer inşaat işleri
işletmenin faaliyet konusu, üretim yöntemleri, üretilen mamulün nitelik ve
kalitesi, yatırımın büyüklüğü ve teknoloji gibi faktörler etkilemektedir.

Ulaştırma yatırımları
Yatırım tutarını etkileyen faktörlerden birisi de ulaştırma yatırımlarıdır.
Ulaştırma yatırımları, fabrika sahası içerisinde ulaşımı sağlayan iç yollar ve
fabrikayı ana ulaşım ağlarına veya köprü, iskele, liman, rıhtım, istasyon,
havaalanı gibi ulaşım birimlerine bağlayan bağlantı yolları için yapılması
gerekli harcamalardır. Ulaştırma yatırımlarını etkileyen en önemli unsurlardan
birisi kuruluş yerinin seçimidir. Çünkü tesisin kurulacağı alanın, ana ulaşım
merkezlerine olan uzaklığı ve tesis içi ulaşım imkanları, ulaşım yatırımları için
tahsis edilecek fonların büyüklüğünü etkileyecektir. Burada önemli olan husus,
tesis için gerekli olan ulaşım ağının ve maliyetinin, yatırım projesinin
hmazırlanması safhasında belirlenmesi ve tesisin ihtiyacını tam olarak
karşılayacak şekilde planlanmasıdır.

Ulaştırma yapıları niteliği itibari ile yatırım tutarı yüksek olan


yapılardır. İşletmenin kuruluş yeri seçimi, ulaştırma yapıları için yapılması
gereken harcama tutarını önemli ölçüde etkiler. İşletmenin faaliyet gösterdiği
sektörün özelliği, ulaştırma yatırımlarının niteliğini ve tutarını tespit için önem
taşır. Ulaştırma yatırımları başlıca üç grupta ele alınıp, projelendirilmen ve
yatırım tutarı bu şekilde ortaya konulmalıdır.
* İç yollar ve bağlantılar,
* Tesisi ana yollara bağlayan bağlantı yolları,
* Liman, iskele, yükleme ve boşaltma tesisleri.

Ana fabrika makina ve donatımı


Yatırıma konu olan mal veya hizmetin üretilmesi ile doğrudan ilişkili
makina ve donatım bedelleri, yatırım tutarının hesaplanmasında önemli bir
bölümü oluşturur. Ana fabrika makina ve donanım harcamaları, sabit sermaye
yatırımları kapsamına girmektedir. Bu harcamalar, yerli para birimi ile
karşılanabileceği gibi, ihtiyaç duyulan makinelerin yabancı bir ülkeden satın
alınması durumunda da döviz cinsinden harcamayı gerektirebilir.
Ana fabrika makina ve donatım, yatırım projesinin en önemli
unsurunu teşkil ettiği gibi, çoğu zamanda en çok harcama yapılması gereken
bir kalem olarak ortaya çıkmaktadır. Harcamalar ihtiyaç duyulan makinanın
niteliği ve menşeine göre çeşitli döviz cinsleri ile yapılabilir. Bu nedenle,
harcamaların niteliğini ve miktarını tesbit edebilmek için, makina ve donatımın
yerli imalatçılardan mı yoksa yabancı ülkelerdeki imalatçılardanmı
karşılanacağının belirlenmesi gereklidir.

Satın alınacak makinanın belirlenmesi, karmaşık bir değerlendirme


işleminin yapılmasını zorunlu kılar. Üretim tekniği, kapasite, mamul kalitesi,
kullanılacak hammaddenin özelliği, üretim maliyetleri, bakım-onarım ve servis
hizmetleri, gelişen teknolojiye uyum düzeyi, garanti süresi, ödeme koşullan,
teslim süresi vb. faktörler değerlendirmede kullanılan belli başlı hususlardır.

Yardımcı tesisler ve bunlara ilişkin makina ve donatımlar


Yardımcı tesisler ve bunlara ilişkin makina ve donatımlar, ana üretim
birimlerinde faaliyetlerin yapılması sırasında, bu faaliyetlerin yapılmasına
yardımcı olan ve tamamlayıcı görevi üstlenen tesislerden oluşur. Bu tesisler
için gerekli makina ve donatım, yatırım tutarının hesaplanmasında ayrı bir
kalem olarak ele alınır ve hesaplanır.
Ana üretim faaliyetinin yapılabilmesi için gerekli olan yardımcı tesisler,
başlıca yedi grupta ele alınıp incelenebilir. Yatırım projesinin özelliğine göre,
ihtiyaç duyulacak tesis sayısında belirli değişikliklerin yapılması söz konusu
olabilmektedir:
* Su tesisleri,
* Elektrik, trafo ve güç kaynaklarına ilişkin tesisler,
* Yakıt tesisleri,
* Basınçlı hava tesisleri,
* Yükleme ve boşaltma tesisleri,
* Laboratuvar, atölye ve bakım merkezleri.

Makina ve donatımların taşıma giderleri


Makina ve donatım, işletme için vazgeçilmez niteliktedir. Üretim
sürecinde kullanılacak makina ve donatımın neler olabileceği önceki
konularda belirtilmiştir.
İşletmeler ihtiyaç duydukları makinalan yerli imalatçılardan
sağlayabilecekleri gibi yurt dışındaki imalatçılardan da elde edebilmektedirler.
Makinaların, sağlandığı kaynaklara göre makina ve donatım taşıma giderleri
değişiklik göstermektedir. Bu giderleri, taşınacak mesafe ile makina ve
donatımlann özellikleri etkilemektedir. Ayrıca giderlerin nitelikleri ve tutarı, yurt
içi ve dışı taşımaya göre de farklılıklar gösterebilmektedir. Bu nedenle taşıma
giderlerini yurt içi taşıma giderleri ve yurt dışı taşıma giderleri olmak üzere iki
grupta toplamak mümkündür.

İthal ve gümrükleme giderleri


Ülkemizde bazı sektörlerde faaliyet gösteren işletmelerin tüm makina
ve teçhizatı, yerli imalatçılar tarafından imal edilebilmektedir. Tuğla, şeker ve
un fabrikalarında kullanılan makina ve teçhizatın tamamı, bazı sektörlerde ise
önemli bir kısmı yerli kaynaklardan sağlanmaktadır. Ancak yüksek bilgi ve
teknoloji isteyen başta otomobil ve elektronik sektörlerinde faaliyette bulunan
işletmeler, ihtiyaç duydukları makina, araç ve gereçlerin büyük bir kısmını yurt
dışından ithal etmektedirler.
Yatırım projesi gümrük teşviğinden yararlanamıyorsa, yurt dışından
ithal edilecek makina, teçhizat, araç ve gereçlere gümrük tarifelerinde
belirtilen miktarlarda, ithalat ve gümrükleme giderleri adı altında vergi, resim,
harç, fon vb. ödemeler yapılması gerekir. Yatırım mallarının ithalinde yapılan
bu giderler, yatırım projesinde harcama tablosunda ithalat ve
gümrükmelemeye ilişkin giderler olarak gösterilir.
Yatırım teşvik tedbirlerinden yararlanamayan yatırımlar için yurt
dışından ithal edilecek makina ve teçhizat için yapılması gereken ithal ve
gümrükleme giderleri, aşağıda ana başlıklar altında sınıflanır:
* Gümrük Vergisi,
* Belediye Hissesi,
* Rıhtım Resmi,
* Katma Değer Vergisi,
* Damga Vergisi,
* Sair Giderler.

Montaj giderleri
Ana fabrika, yardımcı makina ve donatımların, önceden hazırlanan
yerleşme planına uygun şekilde, yerlerine monte edilmelerine ilişkin
harcamalar, montaj giderleri olarak isimlendirilir.
Makina ve donatımın, planlara uygun şekilde yerlerine monte edilmesi
için uzman işçilere, mühendislere, özel vinçlere ve diğer malzemelere ihtiyaç
duyulur. Montaj hizmetini yüklenecek teknik eleman, mühendis, yönetici ve
işçi giderleri, montaj giderlerinin bir kısmını oluşturur. Makina ve donatımın
montajında kullanılacak vinç vb. araçların amortisman veya kira bedelleri ise,
montaj giderlerinin diğer kısmı içerisinde yer alırlar.
Montaj işlemleri sırasında kullanılacak makina, araç ve gereç ile
görev alacak personelin yurt dışından sağlanması halinde de yabancı para
ile ödeme yapılacağınidan, bunun yabancı para birimi ile hesaplandıktan
sonra Türk parasına çevrilmesi söz konusudur. Çevirme işlemlerinde dikkat
edilecek husus, bu işlemler sırasında ortaya çıkacak kur farkıdır.

İşletmeye alma
Binalar inşa edilip makinaların montajı yapıldıktan sonra sıra tesisin
üretime geçmesine gelir. Ancak çoğu zaman, tesisin normal üretime
geçirilmesi için belirli bir deneme süresine ihtiyaç duyulmaktadır. Mamullerin
önceden belirlenen kalite ve nitelikte üretilmesine kadar geçen süreye
"deneme süresi", bu sürede yapılan harcamalara da "işletmeye alma" giderleri
denir.
Deneme sürecinde yapılan giderlerden başlıcaları, hammadde,
yardımcı madde, su, malzeme, yakıt, buhar, enerji, işçilik, arıza, bakım,
onarım, teknik hizmetler vb. dir. İşletmeye alma döneminde, üretim
yapıldığında, üretilen ürünlerin önceden belirlenen standartlara uygun
olanlarının satışlarından sağlanan gelirlerin, işletmeye alma giderlerinden
mahsup edilmesi söz konusudur.
Bazı iş kollarında, deneme üretimi uzun sürebileceği için, bu süreye
bağlı olarak işletmeye alma giderleri yüksek olabilir. Deneme üretimi olmayan
veya kısa süren işletmelerde ise bu giderler oldukça düşüktür.

Genel giderler
Yatırım harcama kalemleri içerisinde yer almayan, ama yapılması
kaçınılmaz olan giderler içerisinde sınıflandırılır. İşletmenin kurulması
sırasında yapılan giderler ile sigorta, posta telefon, kırtasiye, personel
yetiştirme, ısıtma, su, elektrik ve kira gibi giderler, genel gider olarak
isimlendirilir.
Projenin hazırlanması ve tesisin inşa edilmesi sırasında gerçekleşen
yönetim ve yönetici giderlerinin de genel giderler içersinde sınıflandırılması
eğilimi yaygındır.
Yatırım projesinin hazırlanması ve uygulanması sırasında ortaya
çıkabilecek giderlerin neler olabileceği ve ne kadar harcma gerektireceği
tahmin edilerek, yatırım tutarına eklenmelidir.
Beklenmeyen giderler
Yatırım projesinin, sabit sermaye yatırımlarının hesaplanmasında
tespit edilen maliyet rakamları tahmini olduğundan kesinlik ifade etmez.
Ayrıca önceden tahmin edilemeyen bazı harcamaların da sonradan ortaya
çıkması sözkonusu olabilmektedir. Bu nedenle yatırımın maliyetinde yer alan
kalemler üzerinde başlangıçta ne kadar dikkatli durularak proje tutarının kesin
tespitine çalışılırsa çalışılsın projenin ön görülen maliyetle işletmeye alınması
her zaman mümkün olamayabilir. Ayrıca yeni fiyat artışlarının olması
nedeniyle de, önceden belirlenen fiyatlarla satın almada gerçeklemeyebilir.
Bütün bu sebepler yüzünden işletmenin karşılaşabileceği olumsuz etkileri
ortadan kaldırmak amacıyla projeye beklenmeyen giderlerin ilave edilmesi söz
konusu olmaktadır.
Beklenilmeyen giderlerin ortaya çıkmasına neden olan faktörleri dört
grupta sınıflamak mümkündür:
* Yatırım kalemleri tutarında yapılan tahmin hataları,
* Unutulan veya tahmin edilmeyen bazı harcamalarının ortaya
çıkması,
* Yatırımın gerçekleştirilmesi sürecinde, yeni ilavelerin yapılması
zorunluluğunun doğması,
* Fiyat artışları ve kur farklarının beklenilenin üzerinde değişikler
göstermesi.
Proje tutarının belirlenmesinde, üzerinde durulup gerekli
hesaplamaları yapılan harcama tutarının belirli bir oranının, beklenmeyen
gider olarak hesaplanıp proje tutarına ilave edilmesi gereklidir. Bu oranın
tespiti, ülkedeki fiyat hareketlerine, ekonomik konjonktürün dalgalanmasına
ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak değişmektedir. Türkiye'de, proje
tutarının % 20'sl dolayında bir harcamanın, beklenmeyen giderler olarak
yapılması ve projede gösterilmesi kabul görmüştür.

Yatırım safhasında yapılacak faiz ödemeleri


Yatırımcılar yatırımlarını gerçekleştirirken ihtiyaç duydukları fonların
bir kısmını içi kaynaklardan bir kısmını ise yabancı kaynaklardan sağlarlar.
Yabancı kaynaklardan sağlanan fonlar, borçlar olarak isimlendirilir ve bunlar
vadelerine göre orta veya uzun vadeli borçlar şeklinde ifade edilirler. Borç
yolu ile sağlanan fonlar için ödenmesi gereken bedeller ise işletmenin
ödeyeceği faizleri oluşturur.
Yatırım gerçekleştirilme dönemi üretim faaliyeti ve bunun sonucu
herhangi bir nakit girişi olması söz konusu değildir. Durum böyle olunca,
yabancı kaynaklardan kredi yolu ile sağlanan fonlar için yapılacak faiz
ödemeleri, projenin maliyetine eklenecektir.
Yatırım safhasında yapılacak faiz ödemelerinin belirlenmesi, yabancı
kaynaklardan sağlanan fon tutarının uygulanacak Iskonto oranı ile çarpılması
şeklinde olur. Yararlanılan dış kaynağın miktarı büyük ve kredinin faiz oranı
yüksek İse ödenmesi gereken faiz tutanda yüksektir.
Yapılacak faiz ödemelerinin belirlenmesinde, yatınm dönemi esas
alınır. İşletme faaliyete geçtikten sonra ödenecek faizler, dönem giderleri adı
altında yer alır ve işleyiş giderleri içersinde düşünülür.
Yatınm döneminde üretime geçinceye kadar öz kaynaklardan yapılan
harcamalara faiz tahakkuk ettirilmesi tartışmalı bir konudur. Ancak bazı
yatınmcılar öz kaynaklar için faizin hesaplanarak yatınm tutanna eklenmesi
görüşünü savunmaktadırlar. Ancak bu görüş, ülkemizde uygulanan vergi
kanunları karşısında geçerliliği olan bir görüş değildir.

Taşıt araçları
Hammadde ve malzemeninlşletmeye, ürünlerinde satış noktalarına
taşınması, personel servis arabalan vb. amaçlarla kullanılacak motorlu taşıt
araçlan için yapılacak harcamalar bu bölümde gösterilir.

IV.LL2. İşletme sermayesi ihtiyacının belirlenmesi


Yeni bir yatırım için işletme sermayesi, üretime geçmeden önce elde
bulunması gerekli net çalışma sermayesi tutannı ifade eder. İşletme
sermayesi ihtiyacını etkileyen ve direkt olarak işletmenin yapısı ile ilgili bir çok
faktör vardır. Bunlar da;
* İşletmenin çalışma konusu ve büyüklüğü,
* Stok ve alacak devir hızlan,
* Satın alma ve satış koşullan,
* Üretim sürecinin yapısı (hammaddeden mamul haline kadar geçen
süre)
* Üretim miktan ve üstlenilen maliyet
* Fon girişlerinin gösterdiği seyir

şeklinde ifade edilebilir.

Faaliyet devri katsayısına göre işletme sermayesi


ihtiyacının hesaplanması
Bu yöntemde, işletme sermayesi ihtiyacı, satış hacmi esas alınarak
ve faaliyet devri ile ilişkilendirilerek hesaplanmaktadır. Hesaplamada
aşağıdaki formül kullanılır:
işletme Sermayesinin İhtiyaç, = Tahmini Yıllık İşletme Giderleri
Faaliyet Devri Katsayısı

Formülün payında yer alan tahmini yıllık işletme giderleri, satışları


elde etmede katlanılan, tüm harcamaları ifade etmektedir Bilindiği gibi
hammadde, yardımcı madde, yakıt, su, elektrik, bakım-onarım, işçilik ve
benzeri kalemler için yapılan harcamalar, maliyet muhasebesi esaslarına göre
belirli oranlarda üretilen mal birimlerinde yüklenir. Toplam harcamalar, satılan
malın maliyetini oluşturur. Bu maliyetler, tahmini yıllık işletme giderlerini
oluşturmaktadır.
Faaliyet devri katsayısı, işletmenin faaliyetlerinin tamamlanılması için
gereken sürenin yıllık toplam gün sayısı olan 365'e bölünmesiyle
hesaplanmaktadır. Üretim amacıyla katlanılan harcamaların bir yılda kaç defa
geri döndüğünü hesaplamak için, öncelikle hammaddenin satın alındığı
tarihten mamul hale getirilip, satıldığı tarihe kadar geçen sürenin bilinmesi
gerekir. Ayrıca üretilen mallar kredili satılıyorsa, alıcılara ne kadar vade
tanındığı, kasa ve bankalardaki paranın kaç günlük bir harcamayı
karşılamaya yeterli olduğunun tespiti de gereklidir. Bir yıllık dönemdeki 365
gün sayısı, yukarıda sözü edilen süreler toplamına bölünürse, faaliyet devri
katsayısı bulunmuş olur.

Faaliyet Devri Katsayısı =


Faaliyet Devri Süresi
Örnek 1 :
Bir işletmenin bir yıllık satış tutarı 1 milyar TL, satılan malların
maliyeti 800 milyon TL olarak tahmin edilmektedir. Projede, işletmenin faaliyet
devri ile ilgili tahmini bilgiler aşağıdaki gibidir:
Hammadde ve malzemenin stokta bekleme süresi : 15
İmalatta geçen süre 30
IVlamullerin stokta kalma süresi 20
Satışlarda müşterilere tanınan vade 90
Kasa ve bankalardaki nakitlerin ortalama
günlük ödemeleri karşılayacağı gün sayısı 5

Faaliyet devri süresi 160 gün

Faaliyet Devri Katsayısı = = 2.28125'dir.


160
Bir yıllık faaliyetlerin tahmini maliyeti 800 milyon TL olduğundan, bu
faaliyet için gerekecek işletme sermayesi ihtiyacı;

800.000.000 ^ 350.068.400-TL. olacaktır


2.433
Bu tutar toplam olarak brüt işletme sermayesi ihtiyacını vermektedir.
Toplam işletme sermayesi ihtiyacı, faaliyet devri süresinin sonu itibariyle
unsurlarına ayrılırsa;
Stoklar için geçen sürü (15+30+20) = 65 gün
Kredili satış vadesi = 90 gün
Kasa ve bankalarda tutulacak nakit için geçen süre = 5 gün
Ortalama olarak bir gün için katlanılan giderler:

800.000.000 . 2.191.780.-TL.^dir
365

Bu durumda;
Stoklar için : 2.191.780 x 65 = 142.465.000.- TL.
Alacaklar için : 2.191.780 x 90 = 197.260.000.- TL.
Nakitler için : 2.191.780 x 5 = 10.958.900.- TL.
= 250.683.900.- TL. işletme sermayesine
ihtiyaç duyulacaktır.
Bu yöntemde hesaplanan işletme sermayesi ihtiyacını aşağıdaki
eleştiriler nedeniyle tam olarak kabul etmek mümkün olamamaktadır:
* Satışlar ve alışlar, aylara düzenli olarak dağılıyor varsayılmıştır.
* Kısa vadeli borçlar göz önüne alınmamaktadır.
* İşletmenin faaliyet devrine ilişkin süreler tam olarak
hesaplanmayabilir.
* Zaman içinde giderlerin, mamule nasıl dönüştüğü basit olarak ele
alınmıştır.
* Amortisman giderleri, para çıkışı gerektirmeyen bir gider unsuru
olduğu halde, satılan malın maliyetine yüklenerek, bir gider unsuru
sayılmaktadır.
Yukarıdaki örnekte tahmini satılan malın maliyeti içinde amortisman
giderleri de vardır. Ancak yöntemi, amortisman giderlerini satılan malın
maliyetinden düşürmek suretiyle daha sağlıklı hale getirmek mümkündür.
örnek 2 :

Yıllık tahmini amortisman giderlerini 100.000.000 TL varsayarsak,


amortisman giderleri düşülmüş, satılan malın maliyeti 700.000.000 TL'dır.
Buna göre yukarıdaki örneğe bağlı olarak işletmenin yeni duruma göre
işletme sermayesi ihtiyacı:

700.000.000
= 306.843.000.-TL^dir
2.28125

Görüldüğü üzere amortisman giderlerinin düşülmesi sonucunda


350.683.900 - 306.849.000 = 43.834.900 TL'lık bir işletme sermayesi
tasarrufu sağlanmıştır. Dolayısıyla işletme sermayesi ihtiyacı azalmıştır.
Ayrıca faaliyet devrine ilişkin süreler kısaldığında işletme sermayesi ihtiyacı
azalacaktır.

Günlük masraf tutarına göre işletme sermayesinin hesaplanması


İşletme sermayesi ihtiyacının hesaplama yöntemlerinden biride günlük
masraf tutarı üzerinden hesaplama yapmaktır. Bu yöntemde maliyet
unsurlarının üretim sürecine katılma aşamaları ile faaliyetlerden sağlanan ve
işletme sermayesi ihtiyacı doğurmayan kâr, amortismanlar ve vadeli alışların
yaratacağı krediler dikkate alınmaktadır.

Belirtilen faktörlerin dikkate alındığını ve iki yöntem arasındaki farkı


da görebilmek bakımından bundan önceki örnek ele alınmaktadır. Yukarıdaki
1 no'lu örneğe ilave bilgiler aşağıdaki gibidir:

Tutarı Günlük Ortalama Gider


Maliyet Unsurları (000 TL) Harcamaları (TL)
Hammade Malzeme 100.000 / 365 273.973
İşçilik Giderleri 200.000 7 365 547.945
Genel Üretim Giderleri 175.000 7 365 479.452
Amortisman Giderleri 100.000 7 365 273.973
Finansman Giderleri 50.000 7 365 136.986
Üretim Maliyeti 625.000 1.712.329
Genel Yönetim ve Satış
Giderleri 75.000 7 365 205.479
Toplam Maliyet 700.000 1.917.808
Kâr 100.000 7 365 273.973
Satış Tutarı 800.000 2.191.781

Faaliyet devrini oluşturan aşamalarda, sermayenin bağlandığı süreler


esas alınarak, işletme sermayesinin ortalama tutarları hesaplanabilir. Faaliyet
devri ile ilgili süreler Örnek 1'deki sürelerdir. Buna göre ortalama işletme
sermayesi tutarlarını aşağıdaki şekilde hesaplamak mümkündür:
Faaliyet İşletme Sermayesi
Günlük Devir Unsurlarının Ortalama
Harcama Süresi Tutarı (TL)
Hammadde ve Malzeme 173.973 15 2.609.595
Yarı Mamuller 1.262.952 30 37.888.560
(Hammadde ve malzemeler ile işçilik
giderlerinin tümü GİG, amortisman
gid. ve finansman gid. yarısıdır)

Mamuller 1.712.986 20 34.259.720


(Yarı mamullerin tamamı, GİG, amort.
gid. ve finansman gid. diğer yarısıdır)

Alacaklar 2.191.781 90 197.260.000


(Günlük Satış Tutarı)

Kasa ve Bankadaki Para 2.191.781 5 10.958.905


İşletme Sermayesinin Toplam Tutarı 282.976.780

İşletmenin, işletme sermayesi ihtiyacı yaklaşık 282.976.780 TL'sıdır.


Maliyet içerisinde yer alıp, fon ihtiyacı gerektirmeyen amortismanlar ile
kârların, işletme sermayesi ihtiyacı yaratmamaları nedeniyle indirilmeleri
gerekmektedir.
Yarı mamuller, alacaklar ve kasa-bankadaki paralarda bulunan
amortisman tutarları ile, alacaklar ve kasa-banka tutarı içerisinde yer alan
kârlar, işletme sermayesi ihtiyacı gerektirmediğinden, indirime tabi
tutulmalıdır. Bu hesaplamaları aşağıdaki tabloda göstermek mümkündür.

Günlük
amortisman Günlük kâr Toplam Faaliyet Düşülecek
(TL.) (TL.) (TL.) devri tutar
Yarı Mamuller (1/2) 136.986 - 136.986 35 4.109.580
Mamuller 273.973 - 273.973 30 5.479.460
Alacaklar 273.973 273.973 547.946 60 49.315.140
Kasa ve Bankalar 273.973 273.973 547.946 5 2.739.770
İşletme Sermayesi Toplamından İndirilecek Amortisman ve Kârlar 61.643.950

Bu durumda işletmenin brüt işletme sermayesi ihtiyacı,


282.976.780 - 61.643.950 = 221.332.870 TL'sı olacaktır.
Yöntemin son aşaması olarak hammadde ve malzemelerin satın
alınmasında firmaya tanınan vadenin dikkate alınması gerekir. Çünkü kısa
vadeli kredi alan satıcılar kalemi, işletme sermayesi ihtiyacını azaltacaktır. Bu
işlemden sonra net işletme sermayesi ihtiyacını hesaplamak mümkündür.
örneğe ilave bilgi olarak, satıcıların işletmeye tanıdığı vadenin 60 gün
olduğunu varsayarsak, kısa vadeli kredilerin indirilmesi sonucunda, net
işletme sermayesi ihtiyacını aşağıdaki şekilde hesaplamak mümkündür.

Günlük harcamalar Satıcmm tanıdığı Satıcı kredisi


(TL.) vade (TL.)
Hammadde ve malzeme 273.973 30 16.438.380

221.332.870 - 16.438.380 = 204.894.490.- TL.'dır.


Bu yöntemde yapılan düzeltmeler ve dikkate alınan konular itibariyle
işletme sermayesi ihtiyacı, daha gerçekçi biçimde hesaplanmaktadır. Ancak
faaliyet devir süreleri gerçekçi biçimde hesaplanamadığında, hesaplanan net
işletme sermayesi ihtiyacı isabetli olamayacaktır.

İşletme sermayesi ihtiyacmm Schmallenback formülü ile


hesaplanması
Bir Alman işletmeci olan Schmallenback tarafından geliştirilen bir
formül yardımıyla da, işletme sermayesi ihtiyacı saptanmaktadır. Bu formül,
daha çok genel giderleri bulunan ticaret işletmeleri için kullanılmaktadır. Söz
konusu formül aşağıdaki gibidir:

S; = S 1-
100
1 ""^ J -4
s, İşletme sermayesi
s Ortalama stok tutarı
Satışlar üzerinden sağlanan brüt kâr oranı
Yıllık satış tutarı
Yıllık genel giderler
Satıcıların tanıdığı vade (ay)
Müşterilere tanınan vade (ay)
Önceki iki yöntemde ele alınan örneğimize de bu yöntemi uygulamak
mümkündür. Ancak, bunun için önce yukarıdaki değişkenlerin alacağı
değerleri hesaplamak gereklidir.

S = 2.609.595 + 37.888.560 + 34.259.720 = 74.757.875

= 800.000.000.-TL.

satış tutarı üzerinden 100.000.000.-TL. kâr sağlanmıştır.


100.000.000 ^ o.125^dir.
800.000.000

Başka bir ifade ile 12.5 TL.'dır.


H3 = 800.000.000.- TL. ,
Gg = 75.000.000.-TL.
V, = 1 ay
= 3 ay
Bu verileri Schmallenback'ın formülünde yerine koyarsak;

3-1
S: = 74.757.875 + 800.000.000 + 75.000.000.000 ^
100 12 12
= 74.757.875 + (0.875 ) (133.333.333 ) + 18.750.000

= 226.841.108.-TL.^dır.

İşletmenin kasa ve bankasında ortalama 10.958.905 TL para tutması


gerektiğini göz önünde bulundurursak net işleme sermayesi ihtiyacı:

226.841.108 + 10.958.905 = 237.800.013.-TL. olacaktır.


Bu hesaplamada, amortisman giderleri ile kârların etkisi göz önünde
bulundurulmamıştır. Ayrıca satıcıların işletmeye tanıdığı süre ile işletmenin
alıcılara tanıdığı süreler farklı olduğunda -ki örneğimizde bu fark 1 aydır-
işletme alacakları finanse etmek için ek işletme sermayesi ihtiyacı duyacaktır.
Bu durumunda göz önünde bulundurulması gerekir.
Formülün üretim işletmelerine uygulanabilmesi için bazı değişikliklerin
yapılması gerekir. Hammadde ve malzemenin, direkt işçilik ve genel imalat
giderleri eklenerek, mamul hale getirilmesine kadar geçen sürede,
hammaddeye satıcıların tanıdığı vade dışında finansman ihtiyacı doğar. Bu
finansman ihtiyacı da toplama ilave edilmelidir.
Yatırım projesinde işletme sermayesi ihtiyacının tespit edilmesine
yönelik kullanılan yöntemler, farklı sonuçlar vermiştir. Yöntemlere, işletme
sermayesi ihtiyacını etkileyen tüm faktörlerin değişken olarak dahil
edilemediği ortadadır. Dolayısıyla en gerçekçi yöntemin seçilmesi, işletme
döneminde ihtiyaç duyulan net çalışma sermayesi tutarının hesaplanması
bakımından önem taşır. Ele aldığımız üç yöntem itibariyle işletme sermayesi
ihtiyaçları aşağıdaki gibidir:
* Faaliyet Devri Katsayısı Yöntemine Göre : 306.849.000 TL
* Günlük Masraf Tutarı Yöntemine Göre : 204.894.490 TL
* Schmallenback Yöntemine Göre :237.800.013 TL
işletme sermayesi ihtiyacının tespit edilmesinde kullanılan yöntemler,
bu yöntemlerle sınırlı değildir. Yatırım projesinin büyüklüğü, faaliyette
bulunacak sektörün özellikleri ve işletmenin niteliğine göre, işletme sermayesi
ihtiyacı önemli değişiklikler gösterecektir. Burada, işletme sermayesi tutarını
hesaplamada ele alınan yöntemler, çoğunlukla kullanılan yöntemlerdir. Ancak,
bu yöntemler sonucunda üç farklı işletme sermayesi ihtiyacı hesaplanmıştır.
Bu ihtiyaç tahmini olup, işletme üretime geçtikten sonra piyasa koşullarında,
işletmenin kapasite kullanım oranlarına ve işletme sermayesi tutarına etki
eden diğer faktörlere bağlı olarak, işletme sermayesi tutarını hesaplamak
mümkün olacaktır.

IV. 1.1.3. Toplam yatırımın finansmanı ve sermaye yapısı

Projenin öngördüğü yatırımın realize olması için gerekli sabit sermaye


miktarı ile işletme sermayesi tutarı hesaplandıktan sonra, bunların toplamı
olan ilk yatırım tutarının hangi kaynaklardan finanse edileceği araştırılır. Söz
konusu ilk yatırım tutarının finansmanında kullanılabilecek kaynaklar "öz
kaynaklar" ve "yabancı kaynaklar" olarak gruplandırılabilir.

IV.1.1.3.1. Öz kaynaklar
Öz kaynaklar, işletmenin kurucuları tarafından gerek kuruluş sırasında
gerekse daha sonra konulmuş bulunan fon kaynaklarını ifade eder. Bu geniş
tanım içerisinde yer alan kaynak kalemleri olarak, ödenmiş sermaye,
yedekler, yedek niteliğinde karşılıklar ve dağıtılmamış kârlar sayılabilir.
Yatırım projelerinin finansmanında öz kaynaklarının asgari bir
seviyede bulunmasını zorunlu kılan sebepler vardır. Bu husus, kullanılacak
yabancı kaynakların değerlendirilmesinde önemlidir. Sabit sermaye yatırımı
ve işletme sermayesi ihtiyacının belli oranda öz kaynaklarla karşılanması
gerekiyorsa, öz kaynakların bu oranı sağlayacak büyüklükte olması gereklidir.
Faaliyette bulunacak sanayi kolunun özellikleri, hukuki mevzuat, ekonominin
içinde bulunduğu durum, yabancı kaynak kullanma imkanların sınırlılığı gibi
nedenlerle gerekli öz kaynak ihtiyacının tespiti ve değerlendirilmesi önem
kazanır. Öz kaynaklardan sağlanan sermayenin miktarında ve bileşiminde,
işletmenin büyüklüğü, ortak sayısı, sermaye piyasasının durumu, borç
alabilme imkanları vb. faktörler rol oynar.

Öz kaynaklarla finansmanın üstünlüğü, işletmeye tahsis edilen


fonların süresiz veya çok uzun bir süre için işletme emrine verilmiş olmasına,
herhangi bir sermaye maliyetinin söz konusu olmayıp, faaliyetlerden doğacak
kârın tümüyle sahiplerine ait olmasına dayanır. Ayrıca, öz kaynaklarla,
finansman projeden dolayı alacaklı olacaklara da güven verir.
IV.1.1.3.2. Yabana kaynaklar
İşletmenin alacaklılarına borçlandığı miktar ile alacaklıların işletmeye
sağladıkları kaynakların para ile ifade edilen değeri yabancı kaynakları
oluşturur. Yabancı kaynakları vadelerine göre ikiye ayırmak mümkündür.
a. Kısa vadeli yabancı kaynaklar
b. Uzun vadeli yabancı kaynaklar
Kısa vadeli yabancı kaynaklar, bir yıl veya daha az vadeli kaynakları
ifade eder. Genellikle işletme sermayesi ihtiyacının karşılanmasında kullanılır.
Sabit sermaye yatırımlarının kısa vadeli yabancı kaynaklarla karşılanması risk
ve likitide açısından güçlük yaratabilir.
Kısa vadeli yabancı kaynaklar şunlardır.
a. Ticari Borçlar: Üretimde kullanılacak hammadde, malzeme ve
diğer alışlar nedeniyle satıcılara doğan borçlar,
b. Bankalardan ve/veya diğer kredi kurumlarından sağlanan krediler
c. Ödenecek vergi, resim, harç gibi kısa dönemde kullanım sağlayan
imkanlar,
d. Alınan teminat ve depozitolar, avanslar,
e. Tahakkuk etmiş giderler.
Uzun vadeli yabancı kaynaklar için vadelerine göre alt tasnifler
yapılabilir. Bir yıl ile 5 yıl arasında vadeye sahip olanlara "orta vadeli", 5
yıldan fazla olanlara da "uzun vadeli yabancı kaynak' denilmektedir.
Uzun vadeli yabancı kaynaklar, özellikle yatırım, ihracat ve kalkınma
bankaları tarafından ve/veya diğer kurumlardan sağlanmış krediler ile
işletmenin ihraç ettiği tahvillerden oluşur.

IV.1.1.3.3. Finansal planlama


Finans analizinin bu aşamasında toplam yatırım tutarının
finansmanında kullanılacak öz kaynak ve yabancı kaynak bileşimleri ile
yabancı kaynakların nereden, nasıj, ne zaman ve hangi koşullarla
sağlanacağını belirten finansal planlar hazırlanır. Finansal planlamanın
amaçları,
1. İşletme faaliyetleri için gerekli fonları sağlamak,
2. Fon temininde finansman maliyetini minimum kılmak,
3. İşletmenin mülkiyetini ve denetimini korumak için maliyetler-riskler
dengesini sağlamak,
4. İşletmenin finansal yapısını, değişen koşullara uydurmak,
5. Sağlanacak nakit fazlalıklarını verimli kullanmak, muhtemel mali
açıklar için önceden tedbir almak ve finansal dengeyi korumaktır.
Bu amaçlar çerçevesinde projenin sermaye yapısı ve yabancı kaynak
kullanımı sonucu üstlenilen borç anapara ve faiz ödemeleri planları aşağıdaki
tablolarda gösterildiği gibi belirtilmelidir.

Tablo-12. Projenin Yatırım Tutarı ve Sermaye Yapısı

K U R U L U Ş D Ö N E M İ (m yıl)

1. T O P L A M Y A T I R I M
l a . İlk Yatırım
I b . K u r u l u ş D . Faizleri
YıLLıK TOP. SABIT YATıRıM
2. FINANSMAN
2a. Ö z k a y n a k
2b. Yabancı kaynak
FİNANSMAN İHTİYACI
( l a - 2a)

Tabio-13. Projenin Borç Anapara ve Faiz Ödeme Planı

KURULUŞ DÖNEMİ İŞLETME DÖNEMİ

tm ^m+\ t.m+2
YABANCI KAYNAK
1. A n a Para T a k s i d i
2. Faizler
TOPLAM (1+2)

Belirlenen sermaye yapısı ve borç ödeme veya finansal yükümlülük


tabloları, ileride değineceğimiz finansal değerlendirme çalışmalarında,
projenin işlerliğini yani nakit durumunu değerlendiren analizlerde büyük
kolaylık sağlayacaktır. Ayrıca bu tablolar yardımıyla projenin kuruluş dönemi
yanında işletme dönemine sarkan faiz giderlerini tahmin etmek
kolaylaşacaktır.

IV.1.2. İşletme Dönemi Giderlerinin Hesaplanması


Projenin faydalı ömrü boyunca öngörülen kapasite kullanım
düzeylerine (KKO) göre teknik etüd aşamasında hesaplanan üretim
maliyetlerine, istihsal vergisi, satış giderleri (reklam, satış komisyonu vb.)
genel idare giderleri ve finansman giderleri eklenerek satış maliyeti (ticari
maliyet) dolayısıyla toplam işletme giderleri hesaplanmış olur. Böylece
projenin işletme dönemi giderleri aşağıdaki tabloda gösterildiği gibi
düzenlebilir.

Tablo-14. İşletme Dönemi Giderleri

Yıllar
19.. 19.. 19..
GIDER TÜRLERI
% .... KKO % .... KKO % .... KKO
1. HAM ve YARDIMCI MADDE İLE
İŞLETME MALZEMESİ
2. İŞÇİ ÜCRETLERİ
3. GENEL ÜRETİM GİDERLERİ
a. Yakıt, enerji, su
b. Bakım-onarım
c. Dolaylı işçilik ve personel
giderleri
4. GENEL YÖNETİM GİDERLERİ
a. Lisans-patent giderleri
b. Sabit varlıkların vergileri
c. Kiralar
d. Sigortalar
e. Diğer giderler
5. AMORTİSMAN GİDERLERİ
ÜRETIM MALIYETI

6. Ü R E T I M VERGILERI
7. F I N A N S M A N GIDERLERI
8. SATıŞ GIDERLERI

SATIŞ M A L I Y E T I
(İşletme Giderleri Toplamı)

IV.2, İŞLETME DÖNEMİ GELİRLERİNİN HESAPLANMASI

Bir yatırım projesinin ekonomik ömrü'içinde her yıl için elde edeceği
tahmini gelirleri, proje konusu ürünün ön görülen birim fiyatı ile piyasa
araştırması sonucu belirlenen satış miktarının çarpımına eşittir. Burada,
üretilen tüm mamullerin satılacağı yani hiç stok bulundurulmayacağı
varsayımından hareket edilmektedir.
Projenin toplam gelirleri ise, işletme dönemi gelirlerine yatırımın
ekonomik ömrü sonundaki artık değerinin yani yıpranmış makina ve araç-
gereç ile binaların hurda değerinin ve arsa bedelinin eklenmesi ile bulunur.
Buna göre projenin toplam gelirlerinin yıllara göre dağılımı aşağıdaki
gibi gösterilmelidir. Bu tabloda projenin artık değeri, ortalama işletme
sermayesi düşüldükten sonra son yıla eklenmiştir.
Tablo-15. Proje Toplam Gelirlerinin Yılları Göre Dağılımı

YILLARA GÖRE GELİR MİKTARI (TL.)


GELİRLER
to t, t2 t„., t„
L SATIŞ GELİRLERİ
2. ARTIK DEĞERİ
YILLIK TOPLAM

IV.3. FİNANSAL TABLOLAR

IV.3.1. Proforma Gelir ve Nakit Akımları Tablosu


Bilindiği gibi işlemekte olan bir tesis için gelir tablosu geçmiş bir
döneme ilişkin faaliyet sonuçlarını (gelir ve giderleri) toplu olarak gaösteren
bir finansal tablodur. Gelecek dönemlere ilişkin olarak hazırlanan gelir
tabloları gelir-gider bütçesi ya da proforma gelir tabloları olarak adlandırılır.
Proje çalışmaları da geleceğe yönelik olduğu için projenin gelir ve giderlerini
birlikte gösteren tablolar proforma gelir tabloları olarak bilinir.
Öte yandan, projenin yaşam devri boyunca kârlılığının ve nakit
durumunun bir bütün olarak değerlendirilebilmesi için projenin neden olduğu
net nakit giriş ve çıkışlarının bilinmesi gerekecektir. Dolayısıyla bu amaçla da
bir nakit ya da fon akım tablosunun hazırlanması gerekir. Ancak projenin
kârlılığını değerlendirmede yanlız gerçek kaynak kullanımı ile ilgilenildiği için
finansal yükümlülük olarak borç ödemeleri bu aşamada göz önüne alınmaz.
Çünkü alınan borç ya da yabancı kaynak kullanım amacı açısından proje
maliyetine faizi ile birlikte zaten eklenmektedir. Ancak borç anapara ve faiz
ödemelerinin bir nakit sıkıntısı yaratıp yaratmayacağı bir likidite analizi
konusudur ve daha sonraki bölümlerde ele alınacaktır. Dolayısıyla, yatırım
önerisinin kârlılığını değerlendirmek amacı ile hazırlanacak proforma nakit ya
da fon akım tablolarında borçların anapara ödemeleri yer almayacaktır.

Böyle olunca, kolaylık ve proje faaliyetlerini bir bütün olarak görmek


amacı ile proforma gelir ve proforma nakit akım tabloları birleştirilerek
bütünleşik bir proforma gelir ve nakit akım tablosu olarak aşağıdaki gibi
hazırlanabilir.
Tablo-16. Proforma Gelir ve Nakit Akımları Tablosu

Projenin Yaşam Devri (Kuruluş + İşletme Dönemi)


t() t, i, t„., t„
1. Gelirler
(Artık değer dahil)
2. İlk Yatırım Gideri
(Kur. dön. faiz. hariç)
3. İşletme Giderleri
(Amortisman, faiz hariç)
4. Faiz
5. Amortisman
(1-3-4-5) =
6. Brüt Kâr
(İşletme dönemi)
(6 X (vergi oranı)) =
7. Vergi.
(6-7) =
8. Net Kâr
((8+5)-2) =
9. Net Nakit Akımı

Tabloyu kısaca özetlersek, projenin artık değeri son yıla ( t j gelir


olarak kaydedilmiştir. Faiz giderleri ayrı bir madde olarak gösterilmiştir.
Dolayısıyla ilk yatırım giderleri içinde kuruluş dönemi faizleri ve işletme
giderleri içinde ise faizler bulunmamaktadır. Ayrıca amortismanlar işletme
giderlerine eklenmemiş ve ayrı bir madde biçiminde göstermişlerdir.

IV.3.2. Proforma Fatura


Mevcut ve işlemekte olan işletmelerde belli bir tarihte işletmenin
finansal yapısının aktif ve pasifinde yer alan değerleri açısından incelenmesi
amacıyla bilanço düzenlenmesi gerekir. Fakat proje aşamasındaki yatırım
önerileri için proforma bilanço hazırlanması, proforma gelir tablosu konusunda
değindiğimiz temel varsayımlar nedeniyle anlamsızlaşacaktır. Çünkü üretilen
tüm malların satılacağı, hiç stok bulundurulmayacağı varsayımı altında
düzenlenecek proforma bilançoların döner değerler adı altında bulunması
gerekli kasa, banka,' hammadde, yarı mamul ve mamul stokları ile alacaklar
bulunmayacaktır. Bunların yerine aktifte döner değerler adı altında projenin
kuruluş dönemi toplam ilk yatırım tutarına eklenen işletme sermayesi ve
beklenmeyen işletme sermayesi ile fonlar bulunacaktır. Eğer tahminin pasif
toplamı aktif taplamını aşıyorsa fon fazlası, aksi durumda finansman açığı
sözkonusu olacaktır.
Ancak mevsimlik hareketliliğin ve/veya kredili satış uygulamaların
yaygın olduğu pazar bölümlerinde faaliyette bulunulacak yatırımlarda projenin
tüm yılları için aktif ve pasif dengesini gösteren proforma bilanço hazırlamak
gerekir. Ayrıca bu bilançonun aktifinde döner değerler adı altında işletme
sermayesi genel maddesi yerine, bunu oluşturan elemanlar olan nakit (kasa
ve banka), alacaklar ve stokları (ham, yarı mamul ve mamul) ayrı ayrı
belirlemek gerekir.
Proforma bilanço projenin özelliğine göre, Tablo 17'deki gibi
düzenlenebilir.

Tablo-17. Proforma Bilanço

YILLAR
MADDELER 19.. 19 19.,
AKTİF
I. DÖNER DEĞERLER
Kasa ve Banka
Hammadde ve Stoklar
Yarımamul Stokları
Mamul Stokları
Alacaklar
Fon Fazlası (Eksiği)
II. SABİT AKTİFLER (Net)
(- Birikmiş Amortismanlar)
TOPLAM AKTİF
PASİF
I. BORÇLAR
Kısa Vadeli Borçlar
Uzun Vadeli Borçlar
II. ÖZ SERMAYE
Sermaye
Kanuni İhtiyatlar
Kâr (Vergi Öncesi)
TOPLAM PASİF

IV.3.3. Proforma Fon Akım Tablosu


Proforma fon akım tablosu, gelecek dönemlerde sağlanacağı tahmin
edilen kaynaklarla bunların olası kullanım yerlerini gösteren bir tablodur. Uzun
süreli bir planlama aracı olan proforma fon akım tablosu,
a. Projeyle gelecek dönemlerde sağlanacak kaynakları,
b. Firmanın, planın kapsadığı dönem içindeki fon (kaynak)
gereksinmesini,
c. Projenin yaratacağı kaynakların ihtiyaçları karşılamada yeterli olup
olamayacağını,
d. Yaratılan kaynakların yeterli olmadığı durumlarda bu farkın hangi
yollarla karşılanabileceğini ortaya koyar.

Proforma fon akım tablosu Tablo 18'deki gibi düzenlenebilir.

TabIo-18. Proforma Fon Akım Tablosu


YILLAR

1. FİRMACA NORMAL FAALİYET SONUCU


YARATILAN KAYNAKLAR
a. Kâr (Vergiden Önce)
b. Amortismanlar
II. KULLANIM YERLERİ
1. Vergi Ödemeleri
2. Kâr Payı Dağıtımı
3. Aktif (varlık) Artışı
a. Dönen Varlıklar
b. Duran Varlıklar
4. Borç Ödemeleri
5. Sermayede Azalış
KULLANIM YERLERİ TOPLAMI
III. FARK (I-II)(+ veya -)
IV. AÇIĞI GİDERİCİ KAYNAKLAR
1. Aktif Azalışı (Kasa-Bankalar hariç)
2. Borçlarda Artış
a. Kısa Vadeli Borçlarda Artış
b. Uzun Vadeli Borçlarda Artış
3. Sermaye Artışı
TOPLAM
V. FON FARKI veya AÇIĞI
VI. BİRİKİMLİ FON FAZLASI veya AÇIĞI

IV.4. YATIRIM PROJELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Düşünce aşamasındaki yatırım önerisi piyasa araştırması sonucu


olgunluk kazanmış, yapılan analizlerle ürünün nasıl, nerede üretileceği ve
maliyetleri araştırılıp belirlenmiş, elde edilmesi beklenen gelirler tahmin
edilmiştir. Bundan sonraki aşamada ise gerçekleştirilecek yatırımın ekonomik
verimli ve kârlı olup olmadığı araştırılır ve değerlendirilir. Bunun için birçok
değerlendirme yöntemi ve ölçütü kullanılır. Fakat doğru ve uygun yatırım
kriterinin kullanılması endüstri açısından gerekli ve önemlidir. Kârlılığın
artırılmasına ilave olarak uygun yatırım kriterinin kullanılmasının milli ekonomi
açısından da doğurduğu önemli sonuçları vardır. Ulusal ekonomik büyüme
önemli ölçüde yatırımların büyüme haddine ve kârlılığına bağlıdır. Ulusal
büyümenin, herhangi bir devletin hedefi olduğu varsayımı altında yatırım
fonlarının doğru bir şekilde dağılımı da önem kazanmaktadır.
Bu nedenle, projenin değerlendirilmesinde kullanılan metodlar iki ana
grup içinde düşünülebilir. Bunlar; yatırımın firma açısından yani yatırımcı
açısından değerlendirilmesi ile genel ekonomi açısından değerlendirilmesidir.
Ticari kârlılık analizi de denilen birinci değerlendirmede yatırımcının
amaçlarını gerçekleştirmek için hangi kriterlere ağırlık vereceği ve hangi
metodları kullanacağı ele alınır. İkinci aşama ise, projenin firma yerine ulusal
ekonomi açısından analize tabi tutulması demektir. Bu değerlendirme projenin
milli gelire katkısı, istihdam ve ödemeler dengesi üzerindeki etkileri ve sosyal
kârlılığı gibi kriterlerin dikkate alınmasını gerekli kılar.
Yapılan genel açıklamaların ışığı altında, yatırım projelerinin
değerlendirilmesi sırasında uygulanan yöntemleri açıklayalım.

IV.4.1. Ticari Kârlılık Analizi


IV, 4,1.1, Paranın zaman değerini dikkate almayan
değerlendirme yöntemleri

IV.4.1.1.1. Basit kârlılık oranlan


En yüksek kâr yöntemi
Bu yönteme göre, projenin en iyi faaliyet döneminde elde ettiği kârın
yatırım tutarına oranı, yatırımın bir getiri haddi olarak kabul edilir.

R = Yatırımın kârlılık oranı


P = Yatırımın en yüksek kârı
I = Yatırım tutarı
Yöntem "en yüksek kârın projenin ortalama kârlılığını yansıttığı"
varsayımına dayanmaktadır. Bu nedenle gerçekleştirilmesi düşünülen
yatırımın deiğerlendirilmesinde ve alternatif projeler arası karşılaştırmalarda
geçerli bir yöntem değildir. Ayrıca yöntem, tekrar yatırıma dönüşen kârlar ve
amortismanların etkilerini de dikkate almamaktadır.

Ortalama kârlılık oranı


Ortalama kârlılık oranı, "vergiden sonraki ortalama kârın yatırım
tutarına oranı" olarak tanımlanabilir.
i=1
R = — ^ ( i = 1.2 n)

Burada;
R = Yatırımın ortalama kârlılık oranı
Pj = Projenin i. yılındaki kârı
I = Yatırım tutarı
n = Projenin ekonomik ömrüdür
Hesaplanan kârlılık oranı, yatırımcı için kabul edilen asgari bir kârlılık
oranı ile karşılaştırılarak projenin kendi başına kabul edilip edilemeyeceği
kararlaştırılır. Ayrıca projeler arasında seçim yapılırken, kârlılık oranı büyük
olan projeye öncelik verilir.
Yatırımın ortalama kârlılık oranı yönteminin en büyük üstünlüğü
basitliğidir. Bunun yanında projenin ekonomik ömrünü ve paranın zaman
değerini dikkate almaması, yöntemi yetersiz yapar. Çünkü projenin faydalı
ömrü diğerlerine göre farklı olsa da kârlılık oranları aynı olduğunda, önem
dereceleri de aynı kabul edilecektir. Ayrıca, herhangi bir yıldaki 1 TL ile daha
ilerki yıllardaki 1 TL aynı değerde kabul edilmektedir. Yani paranın satın alma
değerinde herhangi bir değişme olmadığı varsayımıyla hesaplama
yapılmaktadır. Bu sakınlarından dolayı kriter zorunlu kalınmadıkça
kullanılmamalıdır.

IV.4.1.1.2. Geri ödeme süresi yöntemi


Geri ödeme süresi, net nakit girişlerinin toplamını, yatırılan sermayeye
eşitleyen yıl sayısıdır. Başka bir deyişle, yapılan harcamaların ne kadar süre
içinde geri alınabileceğini gösterir.
Geri ödeme süresi, yıllık nakit girişlerinin sabit ya da değişen
miktarlarda oluşuna göre farklı şekilde hesaplanır. Projeden beklenen yıllık
nakit girişleri birbirine eşitse yatırılan sermayenin ne kadar sürede geri
alınabileceği;

GÖS = Yatırım Tutarı


Yıllık Net Nakit Akımı NA

formülüyla ölçülür.
örnek :
I = 300 milyon TL.
NA = 100 milyon TL. ise
I 300.000.000
GÖS = = 3.00
NA 100.000.000

Buna göre, yatırım 3 yıl içinde kendi değerine eşit nakit girişi
sağlayacaktır. Diğer bir deyişle yatırım tutarı 3 yıl sonunda geri ödenmektedir.
Beklenen yıllık nakit akımları birbirine eşit değilse, yani dalgalanma
gösteriyorsa, projenin her yıl sağlayacağı net nakit girişi yatırım maliyetine
eşit oluncaya kadar toplanarak geri ödeme süresi hesaplanır. Kısaca;

I = NA, + NA2 + NA3 + yada

E l . = ENA,
n= 1 m +1

şeklinde formüle edilebilir. Burada,


I = Yatırım harcamaları
NA = Yıllık nakit girişleri
m = Yatırım süresi
n = Yatırımın ekonomik ömrüdür
Konuyu bir örnekle açıklayalım.

Y a t ı r ı m tutarı Nakit girişi


Yıllar (000 T L . ) (000 T L . )
1 4,000 -
2 6.000 -
- 6.000
4 - 6.000
5 - 5.000
6 - 7.000
Toplam 10.000 24.000

Projede; ilk iki yıl sonunda yatırım tamamlanmış ve nakit akımları 3.


dönemde oluşmaya başlamıştır. Projenin geri ödenmesi 4. dönemin
ortalarında gerçekleşmiştir. Buna göre, 2 yıl 8 ay sonra proje kendi değerine
eşit nakit girişi yaratmıştır.
Projenin kabulü veya reddine karar verebilmek için, hesaplanan geri
ödeme süresi değeri, kabul edilmiş asgari bir geri ödeme rakamı ile
karşılaştırılır. İki ya da daha fazla proje arasında seçim söz konusu
olduğunda geri ödeme süresi düşük olan proje kabul edilir.
Yaygın bir uygulama alanına sahip olan bu yöntem de anlaşılması ve
hesaplanması kolay bir yöntemdir. Ayrıca yatırılan sermayenin ne kadar
sürede geri alınabileceği önceden bilineceğinden yatırımın riski konusunda
fikir edinilebilecektir. Geri ödeme süresi kısaldıkça yatırım projesinin riskinin
azaldığı kabul edilir.
Yöntemin sakıncalı yanları: Yatırım projesini, projenin tüm ekonomik
ömrünü dikkate alacak şekilde değil de sadece geri ödeme süresinde
değerlendirmektedir. Bu durumda, başlangıç yıllarında yüksek nakit girişi
sağlayan projelerin kabul edilmesi şansı artar. Buna karşılık daha ilerki
yıllarda net nakit girişleri yüksek gerçekleşebilecek projelerin şansı azalır.
Ayrıca projelerin ekonomik ömürleri sonunda hurda değerleri de dikkate
alınmamaktadır. Bir diğer sakıncası da paranın zaman değerini dikkate
almamasıdır.

IV.4J.2, Paranın zaman değerini dikkate alan


değerlendirme yöntemleri

IV.4.1.2.1. Paranın zaman değeri


Paranın satın alma gücü yıldan yıla değişme gösterir. Dolayısıyla
farklı dönemlerde elde edilen gelirlerin ya da harcamaların birbirleriyle
karşılaştırılmaları da yanıltıcı olur. Bu sakıncayı gidermek amacıyla nakit
akımları, akımın gerçekleştiği dönem göz önüne alınarak bugünkü değere
dönüştürülür.
Paranın bugünkü değerinin hesaplanması
Özellikle uzun vadeli yatırımlarda, paranın nominal değerindeki
değişmeler nedeniyle yatırımlara ilişkin nakit akımlarının karşılaştırılmalarının
gerçeği yansıtabilmesi için bu değerlerin aynı zaman düzeyine indirilmesi
gerekir. Bunun için:

A= ^
(1+rr
formülünden yaralanılır. Burada;
A = n. dönem sonundaki paranın bugünkü değeri
S = n. dönemdeki para
r = Faiz oranı
n = (1.2, n)
Eşitlikten yararlanarak 1 TL'nin yıllar itibariyle Iskonto edilmiş
değerleri,

A = __L_

yardımıyla bulunabilir.
Paranın zaman değerini dikkate alan proje değerlendirme
yöntemlerinde hesaplamaların daha seri yapılabilmesi için 1 TL'nin değişik
faiz hadlerinde ve n dönem için hesaplanmış tablolardan yararlanarak. Her
yıl elde edilen nakit girişleri ve yapılan harcmalar dalgalanma gösteriyorsa,
bu tablodan harekette güncelleştirme yapılır.

Paranın birikimli bugünkü değerinin bulunması


Projede, yatırım tutarları veya nakit girişleri her yıl aynı miktardaysa,
bunların n. dönemin sonunda ulaşacağı değer, birikimli bugünkü değerlerin
hesaplanmasıyla bulunur. Şu halde 1 TL'nin n. dönem sonundaki birikimli
bugünkü değeri;

1
1. yıl için BD
1 +r

2. yıl için BD = _ 1 _ + ^
1+r

1 1 1
3. yıl için BD
1+r (l+r)2 (1+r)2

1 1 1 1
n. yıl için BD
1+r (1+r)2 (l+r)^ (1+r)"

A =y 1 dir.

IV.4.1.2.2. İndirgenmiş geri ödeme süresi


Paranın zaman değerini dikkate alan bu kriter, daha önce
değindiğimiz geri ödeme süresi yönteminden daha gerçekçi sonuçlar verir.
Buna göre geri ödeme süresi

y_K_ NA,., ^ NA,., ^ NA,.3 ^

n~1(1+rr (l+r)"^^^ (1+rr^2 (i+rT^^


şeklinde hesaplanabilir. Burada m; yatırımın tamamlanma süresini ifade eder.
Eşitliğin solundaki terim, yatırımın tamamlama süresine göre indirgenmiş
değerini (yani proje maliyetini), sağındaki terimlerde yatırımın faydalı ömrü
boyunca sağlayacağı nakit girişlerinin indirgenmiş değerini gösterir. Şu halde,
sağ taraftaki indirgenmiş nakit girişleri, sol tarafta yer alan indirgenmiş yatırım
tutarına eşit oluncaya kadar toplanacak ve böylece kaç yılda bu eşitlik
sağlanıyorsa o yıl sayısı indirgenmiş geri ödeme süresini verecektir. Ancak
indirgenmiş geri ödeme kriteri paranın zaman değerini dikkate almakla
birlikte, geri ödeme süresinden sonraki nakit girişlerini ihmal etmektedir. Bu
hali ile kriter sadece yatırılan paranın belli bir faiz haddi (r) ile kaç yılda geri
alanıbileceği konusuna ağırlık vermiş olmaktadır. Oysa sermayenin
verimliliğini, geri ödeme süresinden sonraki yıllarda gerçekleşecek net nakit
akımlarının da etkileyeceği unutulmamalıdır.

IV.4.1.2.3. Net bugünkü değer yöntemi


Bir yatırım projesinin net bugünkü değeri, projenin faydalı ömrü
boyunca elde edeceği nakit girişlerinin bugünkü değerleri toplamı ile nakit
çıkışlarının bugünkü değerleri toplamı arasındaki farktır.

NA„ A İn
NBD = J2(1+İ)^ ^^ (1+İ)^

Burada;
NA^ = n. yıldaki net nakit girişi
1^ = n. yıldaki yatırım tutarı
m = Yatırımın tamamlanma süresi
i = Iskonto oranı
n-m = Projenin ekonomik ömrü
n = (1,2,3, ... ,m, ... ,n)'dir.
Projenin ekonomik ömrü sonunda hurda değeri varsa NBD;

;ı +i)^ (1 +i)^ (1 +i)^

eşitliğinden bulunur. Eğer yatırım dönemi bir yıl veya daha az sürüyorsa
yatırım tutarının indirgenmesi gerekmez. Bu durumda eşitlik;

^ (1+i)" (1+i)"

şeklini alır.
Net bugünkü değer kriterine göre projenin kabul edilebilmesi için net
bugünkü değerin sıfırdan büyük olması (NBD > 0) gerekir. Yani projenin
tamamlanmasından sonra elde edilecek tüm gelirlerin güncel değerleri,
yapılan harcamaların güncel değerlerinden fazla olduğunda proje kârlı
olabilecektir. Birden fazla yatırım projesi arasında seçim söz konusu
olduğunda öncelik sırası, net bugünkü değerin büyüklüklerine göre saptanır.
NBD'i en yüksek olan proje bu sıralamada en başta yer alır.

Yöntemin uygulanmasında karşılaşılan en önemli sorun iskonto


oranının belirlenmesidir. Çünkü bu oran basit bir faiz haddi değildir ve ülke
ekonomisi açısından bir değer taşır. Bunun için, belirlenecek oran, net
bugünkü değeri gerçeğe yakın bir şekilde saptayabilmelidir. Iskonto oranı
sermaye piyasasında uzun vadeli borçların gerçek faiz yüzdesine ya da borç
alanın ödediği faiz yüzdesine eşit olmalıdır. Sermaye piyasasının gelişmediği
ekonomilerde indirgeme oranının, sermayenin alternatif maliyetini yansıtması
gerekir. Yani başka bir alana yatırılacak aynı miktar sermayenin sağlayacağı
kârı yansıtmalıdır. Iskonto oranı belirlenirken sermaye maliyetinden başka,
aynı iş kolundaki normal kârlılık oranı, benzer yatırımlardaki kârlılık oranı,
piyasa faiz haddi gibi değişik faktörler de dikkate alınmalıdır. Ayrıca,
geleceğin belirsizliğine karşılık belli bir risk oranı da sermaye maliyetine
eklenmelidir.

Örnek
Yatırım Tutarı = 20 milyon TL
Yatırım Süresi = 2 yıl
Ekonomik Ömür = 6 yıl
Hurda Değer = 5 milyon TL
Sermaye Maliyeti = % 25
olan bir yatırım projesinin yıllık net nakit akımları aşağıdaki gibidir. Projenin
net bugünkü değer yöntemine göre kabul edilip edilemeyeceğini araştıralım.

Net Nakit Akımları


Yıllar (000 T L . )
1 -10.000
2 -10.000
3 5.000
4 8.000
5 8.000
6 10.000
7 12.000
8 11.000
Projenin sağladığı nakit girişlerinin güncel değerleri;

NA„ _ 5.000 ^ 8.000 8.000 10.000


£1(1+1)" (1+0.25)3 (1+0.25)^ (1+0.25)^ (1+0.25)«

12.000 11.000
+ +.
(1 +0.25)^ (1+0.25)^

= 2.560 +3.276,8 +2.621,5 +2.621,5 +2.516,6 +1.845,5

= 15.501,9

Yatırım harcamalarının bugünkü değeri;

A İn 10.000 ^ 10.000
^ (1+i)" (1+0.25)^ ( 1 + 0 . 2 5 ),2

= 8.000+6.400

= 14.000
Yatırımın hurda değerinin güncel değeri;

H 5.000 ^ 838,8
(1+ir (1+0.25f
Buna göre yatırımın net bugünkü değeri;
NBD = 15.501,9 +838,8 - 1 4 . 4 0 0

= 1.940,7
Buradan, yatırım projesinin yaratacağı nakit girişlerinin güncel değeri,
yatırım projelerinin güncel değerinden büyük olduğundan, diğer bir deyişle,
yatırımın NBD'i sıfırdan büyük olduğundan (NBD > 0) proje net bugünkü
değer yöntemi açısından kabul edilebilir.

IV.4.1.2.4. İç kârlılık oranı yöntemi


Bir yatırım projesinin değerlendirmesinde kullanılan yöntemlerden biri
olan iç kârlılık oranı gerek teorik ve gerekse de uygulama açısından bazı
problemlere yol açmaktadır ve bundan dolayı bu yöntemin bir proje
değerlendirme mi yoksa gerçekten yanlızca matematiksel bir sonuç mu
olduğu tartışma götürür.
Bu aşamada yöntemin içeriğinin tartışılmasından ziyade uygulama
biçimlerine yönelik bir değerlendirme yapılacaktır.
Bir proje, net bugünkü değer yaklaşımında eğer belli bir iskonto
oranında (% 10 olsun) "+" net bugünkü değere sahipse, bunun anlamı
"projenin getirişi gerçekte % 10'dan büyük olacaktır". Diğer taraftan proje "-"
net bugünkü değere sahipse, bunun anlamı "projenin getirişi Iskonto
oranından düşük olacaktır". Ayrıca da proje eğer "O" net bugünkü değere
sahipse, bunun anlam da "projenin getirişi Iskonto oranına eşit olacaktır". Bu
son ifadeden hareketle, bir projenin iç kârlılık oranı "projenin nakit akımlarına
uygulanan ve sıfır net bugünkü değer yaratan Iskonto oranı" olarak
tanımlanabilir. Bu durum net bugünkü değer, yönteminin matematiksel sonucu
olarak da görülebilir. Genel olarak, iç kârlılık oranı (r)

=O
(1+ry

şeklinde gösterilebilir.
Bunu basit örneklerle açıklamaya çalışalım.

Örnek :
Nakit Akımları
Yıllar (milyar TL.)
0 -200
1 +218

-200+^11 = o
1 +r
iki tarafı (1+r) ile çarparsak;

- 2 0 0 ( 1 +r)+218 = O

218 = 200+200r

18 = 200r

18
r = = 0,09 veya %9
200

Y o r u m : Eğer bu proje nakit akımları % 9 ile Iskonto edilirse (indirgenirse),


projenin net bugünkü değerini sıfıra eşitleyen indirgeme oranıdır.
Sağlama :

Nakit Akımları İndirgeme Faktörü Net Akımların Bugünkü Değeri


Yıllar (milyar TL.) (% 9) (milyar TL.)
0 -200 X (1 + 0.09)' -200
1 +218 X (1 + 0.09)-' +200
Net Bugünkü Değer 0
örnek :

Nakit A k ı m l a r ı
Yıllar (milyar TL.)
0 -100
1 +60
2 +70

70
- 1 0 0 . - ^ . . =O
1 +r ;1 +r)2

-100(1 +r)+70 = O
_
-60±V^60^-[(4)(-100)(70)"
(2)(-100)
(1 +r) = 1.1888 veya

(1 +r) = -0.588
(eksi değerli olduğundan yöntemin mantığı
gereği anlam ifade etmemektedir)

Dolayısıyla, r = 0.1888 veya % 218.88'dir.


Y o r u m : Eğer proje nakit akımları % 18.88 ile Iskonto edilirse, projenin net
bugünkü değerini sıfıra eşitleyen indirgeme oranıdır.
İç kârlılık oranının "doğrusal enterpolasyon" yardımı ile de
hesaplanması mümkündür. Özellikle nakit akımları 3 ve daha fazla yıla
sarktığında hesaplamaları yapmak güçleşmektedir. Çünkü bu durumda
kompleks polinom denklemlerle uğraşmamız gerekecektir. Fakat günümüzde
• hazır paket programlarla ve bilgisayar desteği ile bunları aşmak mümkündür.
Bütün bunlara rağmen oldukça yakın çözümlere olanak tanıyan
matematiksel tekniklerden birisi "doğrusal enterpolasyon"dur. Yukarıdaki
örneği bu yöntemle tekrar çözmeye çalışalım. Yani % 18.88 indirgeme
.faktörünü (oranını) doğrusal enterpolasyonla tahmin etmeye çalışalım.
Bu yöntemi uygulayabilmek için biri (+) diğeri (-) net bugünkü
değerlerine yol açacak iki tane Iskonto oranından hareket edeceğiz.

Nakit Akımları İndirgeme Faktörü Net Akımların Bugünkü Değeri


Yıllar ' (milyar TL.) (% 9) (milyar TL.)

0 -100 X (1 + 0 . 0 9 ) " -100


1 +60 X (1 + 0.09)-' +50.85
2 +70 X (1 + 0.09)-- +50.27
Ncl Bugünkü Değer + 1.12
Aşağıdaki şekilde örnek projenin net bugünkü değer profilinin çeşitli
iskonto oranlarının nakit akımlara uygulanması sonucu elde edilmiş halini
görmektesiniz.

Şekil-10.

Aynı yaklaşımdan hareketle, iç kârlılık oranını aşağıdaki gibi de


hesaplamak mümkündür.

1.12
0.18 (0.20-0.18) = 0.1889
1.12+1.39

Bu örnekte % 18 ve % 20 indirgeme (iskonto) oranlarını


kullandığımızda gerçek iç kârlılık oranına (% 18.88) çok yaklaşık bir değere
uluşmaktayız. Fakat % 15 ve % 20 iskonto oranları ise tahmini olarak
yaklaşık % 19.15 iç kârlılık oranına yol açar. Bunun nedeni ise "projenen
bugünkü değer profili"ni doğrusal olarak varsaymamızdır. Gerçekte bu bir eğri
olabilir. Buradan hareketle indirgeme oranları arasındaki farklar büyüdükçe
bu varsayım olumsuz bir tablo ortaya çıkarmaktadır. Grafik gösterimi ise
aşağıdaki gibi olacaktır.
NBD +1.12 T a h m i n i (yaklaşık) Î K O

! X 0.20
NBD O o.ı'g [< {
Gerçek Î K O
NBD -1.39

N B D profili

Şekil-11.

İÇ kârlılık oranı yöntemi, yatırım projelerini değerlemede paranın


zaman değerini göz önünde bulunduran dinamik bir yöntem olduğundan statik
yöntemlerin bu yönde taşıdığı sakıncaları taşımamaktadır. Yatırım projelerinin
değerlendirilmesinde zaman faktörünü ve yatırımın faydalı ömrünü göz
önünde bulunduran, yatırımın sağlayacağı nakit girişi ile yatırım harcamaları
için yapılacak nakit çıkışlarını aynı zaman düzeyine indirgeyerek birbiri ile
mukayese edilebilir hale getiren yöntemdir. Yöntemin bu özelliği, ülkemizde
olduğu gibi yüksek enflasyon oranlarının seyrettiği ülkelerde daha rasyonel
ylatırım kararlarının verilmesine yardımcı olmaktadır.
Yatırım harcamalarının tümü ile yatırım faydalı ömrü boyunca
sağlanacak gelirlerin tümünü hesaplamaların kapsamına aldığından daha
sağlıklı kararların verilmesine yardımcı olur.
Net bugünkü değer ve fayda-masraf oranı yöntemi ile yatırım
projelerinin değerlendirilebilmesi için önceden saptanan bir Iskonto oranına
gereksinim duyulmaktadır. Oysa, sermaye piyasasalarının henüz tam olarak
gelişmediği ülkelerde piyasalar tam istikrara kavuşmadığı için, çoğu zaman,
isabetli bir şekilde tespit edilmiş olsa bile gelişmekte olan ülkelerde bu
oranlarda belirli bir zaman dilimi içerisinde önemli dalgalanmalar olabilir. İç
kârlılık oranı yönteminde, belirli bir Iskonto oranının tespit edilip,
hesaplamalarda kullanılması gerekmediğinden doğabilecek olumsuzlukları
engelleyici özelliği taşımaktadır.
İç kârlılık oranı yöntemi, yatırımın faydalı ömrü kısa fakat kârlılık
haddi yüksek projelerin, faydalı ömrü uzun, buna karışılık kârlılık oranı daha
düşük projelere tercih edilmesine neden olmaktadır. Bazı durumlarda kârlılık
oranı düşük ancak faydalı ömürleri uzun olan projeler, kârlılık oranı yüksek
faydalı ömrü kısa olan projelere tercih edilebilmektedir.
Yatırımdan yıllar itibari ile sürekli olarak gelir sağlandığı durumlarda,
iç kârlılık oranının hesaplanmasında herhangi bir sorun yoktur. Ancak gelir
olmadığı ve belirli dönemlerde nakit çıkışı olduğu durumlarda iç kârlılık
oranının hesaplanmasında önemli güçlüklerle karşılaşıldığı gibi, bazı
durumlarda iç kârlılık oranının hesaplanması da mümkün olmayabilir.
Bütün bu değerlendirmelere rağmen, çoklu projelerin söz konusu
olduğu durumlarda (farklı sektörlerde fiziksel bazda) ve bu projelerin NBD
yöntemine göre getirilen birbirine çok yakınsa; İKO bu durumlarda ortaya
çıkan tercihsizliği aşmada kullanılan etkin bir yöntem konumuna gelmektedir.

IV.4.1.2.5. Genişletilmiş iç kârlılık oranı


Yatırımın faydalı ömrü içinde negatif nakit akışı meydana gelidiğinde
basit iç kârlılık oranı yöntemi yanıltıcı sonuç verir. Bu sakıncayı gidermek
amacıyla negatif nakit akımlan, pozitif nakit akamlarıyla karşılanana kadar,
yatırımın sermaye maliyeti üzerinden indirgenir. Burada yatırımın sermaye
maliyeti, projenin iç kârlılık oranından farklıdır ve borçlanmayla karşılanan
harcamaların sınırını gösterir.
Konuyu bir örnek üzerinde açıklayalım.

Örnek :
Nakit akımları aşağıdaki gibi olan yatırım projesinin iç karılık oranı %
20, sermaye maliyeti % 10'dur.

Yıllar 0 1 2 3 4 İ K O (r)

Nakit A k ı m l a r ı -200 + 100 + 100 + 173.3 -110 % 20

Projede negatif sermaye sorununu çözmek için 4. yıldaki negatif nakit


akımı (-110) % 10 sermaye maliyeti üzerinden 3. yıla indirilerek (100) o yılın
nakit akımı değerinden (173.3) çıkartılır (173.3 - 100 = 73.3). Böylece,
bulunan 73.3 değeri pozitif olur. 3. yıldaki net nakit girişi, indirgenen negatif
değeri karşılamayacak kadar az olsaydı, karşılanamayan negatif tutar
tamamen karşılanana kadar bir evvelki yıla indirgenecektir.

Yıllar 0 1 2 3 4 r

D ü z e l t i l m i ş Nakit A k ı m l a r ı -200 + 100 + 100 + 7 3 . 3 0 % 18 ( y a k l a ş ı k )


Bulunan düzeltilmiş nakit akımları dizisinin yeni iç kârlılık oranı,
bilinen iç kârlılık yöntemiyle hesaplanır. Örnek için bulunan iç karılık oranı
yaklaşık % 18'dir. Yöntem negatif nakit akımlarını dikkate aldığından çoklu
kökler sorunu ortadan kalkar. Ayrıca düzeltilmiş kârlılık oranı, projenin
verimliliğini daha gerçekçi bir şekilde yansıtır.

IV.4.1.2.6. Fayda/masraf oranı


Kârlılık endeksi'de denilen bu kriter net bugünkü değer yöntemine
benzemektedir. Aralarındaki başlıca fark; NBD yönteminde projenin nakit
girişlerinin bugünkü değerlerinden yatırımların bugünkü değerleri çıkartılırken
fayda/masraf oranında harcama ve gelirlerin güncel değerleri birbirlerine
oranlanmaktadır. Formüle edilecek olursa fayda/masraf oranı;

^ NA, H

L
(1+r)

Net bugünkü değer yönteminde bir projenin kabul edilebilir olması


için net bugünkü değerinin sıfırdan büyük olması gerekliydi. Fayda/masraf
yöntemine göre ise projenin kabul edilebilmesi için fayda/masraf oranının
r d e n büyük olması (R > 1) gerekir. Projeler arasında seçim söz konusuysa
öncelik sırası R oranının büyüklüğüne göre saptanır.
Net bugünkü değer yönteminde verdiğimiz örnek için fayda/masraf
oranı;
^ ^ 15.501,9 + 838,8 ^ ^ ^3
14.400

dür ve kabul edilebilir.


Yöntemin NBD kriterine göre üstün tarafı şudur: Net bugünkü değer
yöntemi, yatırım tutarı farklı büyüklüklerde olan projelere uygulandığında
ortaya çıkan sorunlar fayda/masraf oranıyla tamamen bertaraf edilmektedir.
Fakat bu değerlendirme yöntemi de bazı hallerde net bugünkü değer
yönteminden elde edilen sonuçlarla çelişir. Bunu bir örnekle açıklayalım.

Örnek :
Yukarıdaki projeye alternatif 2. bir projenin nakit girişlerinin ve yatırım
tutarlarının güncel değerleri;
NA
T = 30.000
^ (1+r)"

y = 28.000 ise
^ (1+r)"

bu projenin net bugünkü değeri;

NBD = 30.000 - 2 8 . 0 0 0 = 2.000


ve fayda/masraf oranı;

R = = 1.07^dir
28.000

Hesaplamalar sonunda, net bugünkü değer yöntemine göre ikinci


projenin (NBD2 > NBD, olduğundan), fayda/masraf oranına göre ise birinci
projenin (R, > R2) seçilmesi gerekir. Bu durumda iki değerlendirmenin sonuç­
ları çelişmektedir. Çelişme halinde net bugünkü değer sonuçları tercih edilir.

IV.4.1.2.7. Net fayda/masraf oranı yöntemi


Yatırım projesinin net bugünkü değerinin, yatırımın güncel değerine
oranı, net fayda/masraf oranı olarak adlandırılır. Bu oran NBD veya
fayda/masraf oranlarının üstünlüklerini birleştiren daha etkili bir yatırım
değerlendirme yöntemidir.
Bir projenin net fayda/masraf oranı;

NFMO = — - (^-^)" (^-^)" (^-^)^ ya da

(1+r)"

NAn ^ H

NFMO = (^"^)" -1 olur


m I
T "
(1+r)"
ikinci eşitlikte ilk terimin fayda/masraf oranına eşit olduğu dikkate
alınırsa, net fayda/masraf oranı;
NFMO = R - 1
şeklinde yazılabilir.
Bu ölçüte göre, yatırım projesinin kabul edilebilmesi için net
fayda/masraf oranının sıfırdan büyük olması gerekir (NFMO > 0). Birden çok
proje arasında seçim yapılırken öncelik sırası oranın büyüklüğüne göre
belirlenir.

IV.4.1.2.8. Mapi yöntemi


Yöntem ikame ve genişletme yatırımlarının değerlendirilmesinde,
uygulamaya yönelik olarak geliştirilmiş bir yatırım değerlendirme metodudur.
Mapi metodunda, işletmenin mevcut makina ve tesislerinden
birkaçının, içinde bulunulan faaliyet yılında yenileştirilmesinin kârlı olup
olmayacağı araştırılır. Bunun için,

A+B-C-D
e =
E
eşitliğinde e'nin alacağı değer hesaplanır. Burada;
A : Yeni yatırım sonucunda gelecek dönemde sağlanabilecek kâr
artışı = Yeni tesisle sağlanabilecek işletme kârı - Eski tesiste
sağlanabilecek işletme kârı
B ; Eski tesisin hurda değer farkı = Eski tesisin bu dönem başındaki
hurda değeri - Eski tesisin gelecek dönem başındaki (veya bir
dönem sonraki) hurda değeri
C : Yeni tesisin değer farkı = Yeni tesisin bugünkü değeri - Yeni
tesisin bir dönem kullanıldıktan sonraki değeri (defter değeri
olarak)
D : Vergi farkı = Yeni tesisle elde edilen işletme kârına uygulanan
vergi tutarı - Eski tesisle elde edilen işletme kârına uygulanan
vergi tutarı
E : Yeni tesisin net yatırım tutarı = Yeni tesisin işletme maliyeti -
Eski tesisin hurda değeri - Yeni yatırım sonucunda tasarruf
edilen tamir, bakım ve idame giderleri.
e değeri ise rantabilite oranı olarak yorumlanabilir. Çünkü oranın
payındaki değerler yenileme yatırımı ile sağlanacak gelir artışını, paydaki
değerlerse yeni yatırımın neden olacağı ilave yatırım harcamalarını gösterir.
Formüle göre hesaplanan e değeri e > Oo ise, içinde bulunulan
faaliyet yılında yenileme yatırımının gerçekleştirilmesi kârlı olacaktır. Bu
durumda ikame, yenileme ya da genişletme yatırımı, söz konusu dönemin
başında uygulamaya konulmalıdır. Aksi halde, aynı işlemler gelecek dönem
için tekrar yapılır.
Burada karışlaştırma yapılan eo değeri, para ve sermaye piyasasında
bir yıllık yatırım için gerekli faiz oranı olarak kabul edilebilir. Bu oran
girişimcinin projeyi kabul edebileceği alt sınırdır ve daha gerçekçi bir yorum
için belirli bir risk payını da içermelidir. Çünkü böyle bir yatırıma girişmekle,
gelecekte meydana gelebilecek olumsuz gelişmelere karşı bir risk
yüklenilmektedir.

IV.4.2. Finansal Değerlendirme


IV, 4,2.1, Sermaye maliyeti
Sermaye maliyeti, alternatif yatırım önerilerinin değerlendirilmesinde
ve kesin yatırım kararının verilmesinde büyük önem taşıyan bir konudur. Çün­
kü bir yatırım projesinin kabulü, bu projenin nasıl finanse edileceğine bağlıdır.
Paranın zaman değerini dikkate alan proje değerlendirme
yöntemlerinde kullanılan iskonto haddi, biryatırım fırsatının kârlılığını ölçmeye
yarayan bir araçtır. Firma açısından genellikle iskonto haddi, yatırım
projesinin finansmanında kullanılan kaynakların maliyetini yansıtmaktadır ve
projenin kabul şartlarından biri, söz konusu sermaye maliyeti üzerinden
yatırımın net bugünkü değerinin pozitif olmasıdır. Diğer bir deyişle, sermaye
maliyeti üzerinden indirgenen nakit girişlerinin, aynı oran üzerinden indirgenen
nakit çıkışlarından fazla olmasıdır. Şayet proje iç kârlılık oranı yöntemine göre
değerlendiriliyorsa, bu durumda projenin hesaplanan 1ç kârlılık oranının
sermaye maliyetinden büyük olması beklenir.
Görüldüğü gibi, gerek net bugünkü değer gerekse iç kârlılık oranı
yöntemleri uygulansın, projenin kabulü sermaye maliyetinin değerine bağlıdır.
Bu nedenle projenin finansmanında yararlanılacak kaynakların maliyetinin
hesaplanması, söz konusu yatırımı yapmak konusunda karar almada önem
taşımaktadır.
Sermaye maliyeti, kullanılan ve kullanılması planlanan her çeşit
kaynağın maliyetlerinin ağırlıklı ortalamasına eşittir. Kullanılan veya
kullanılması planlanan kaynakların yapısal özellikleri, bağımsız maliyetlerin
belirlenmesinde etkili olmaktadır. Böylece her bağımsız kaynağın özelliklerine
göre tesbit edilen maliyetlerinin ağırlıklı ortalaması, kullanılan toplam
sermayenin maliyetini vermektedir. Bu maliyet oran olarak ifade edilir ve
"sermayenin minimum iç kârlılık oranını" ifade eder.

Projenin finansmanında kullanılacak tüm fonların maliyetinin


hesaplanabilmesi için öncelikle her çeşit kaynağın ayrı ayrı maliyetleri
belirlenmelidir.
IV.4.2.1.1. Öz kaynak maliyeti
Öz kaynakların nnaliyeti, öz kaynakları oluşturan alt kalemlerin
maliyetlerinin ağırlıklı ortalamasına eşittir.
Ödenmiş sermaye maliyeti
İşletme ortaklarının adi hisse senetleri ile ifade edilen ve ödenmiş
kısmı belirten sermayenin maliyeti gerçekte, bu hisse senetlerine sahip
hissedarların yatırdıkları sermaye karşılığında talep ettikleri verime eşittir. İlk
bakışta bu sermayeyi sıfır maliyetli bir kaynak şeklinde yorumlamak
mümkündür. Gerçektende bu kaynağın temininde herhangi bir ödeme
yapılmamaktadır. Ancak sermayedarlar sermaye paylarını belli bir kâr.ümidi
ile yatırmışlardır. Bekledikleri kâr payları, hissedarların sermayeleri
karşılığında almayı ümit ettikleri kâr paylarının minimum iç kârlılık oranı, hisse
senetlerinin piyasa değerine göre oluşur. Bu bakımdan hisse senetlerinin
temsil ettiği sermaye maliyeti; gelecekteki kâr paylarını, hisse senetlerinin
piyasadaki değerine eşitleyen iskonto oranına eşittir.
Ödenmiş sermayenin maliyeti aşağıdaki formül aracılığı ile tesbit
edilir.

H ^

Burada;
r : Hisse senedi ile sağlanan sermaye maliyeti
T : Dağıtılan temettü miktarı
H : Hisse senedinin piyasa değeri
g : Gelecek yıllar için kâr paylarında beklenen artış oranlarını
ifade etmektedir.
Hisse senetlerinin nominal değeri yerine piyasa değerinin esas
alınması suretiyle, ödenmiş sermayenin gerçek maliyetini hesaplamak
mümkün olmaktadır.
Dağıtılmamış kârların maliyeti
İşletme faaliyetleri sonunda elde edilecek kârların tamamının
dağıtılmayarak işletme bünyesinde bırakılmasının amacı çeşitlidir.
a. İşletmenin, gelecek için planladığı yatırımları gerçekleştirmek için
gerekli sermaye ihtiyacını karşılamak
b. İktisadi varlıklardaki değer düşmelerini karşılamak
c. Muhtemel zararların giderilmesinde kullanmak
d. Kâr dağıtımında yıllar itibariyle istikrar sağlamak,
bu arada sayılabilecek nedenlerdir.
Birçok işletme dağıtılmayan kârlarla finanse edilmektedir.
Dağıtılmayan kârlar da ilk bakışta sıfır maliyetli kaynak sayılmaktadır. Ancak
bu kaynağında açıkça görülemeyen bir "fırsat maliyeti" vardır. Bu fırsat
maliyeti, hissedarlara ödenen temettü olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla
dağıtılmayan kârların maliyeti, bu kaynaktan finanse edilen faaliyetin, en az
hissedarın bekledikleri temettü oranına eşit seviyede sağlayacağı iç kârlılık
oranı olarak belirtilebilir. Eğer dağıtılmayan kârlar ile finanse edilen faaliyet
en az hissedarlara ödenen temettü oranında gelir getirmiyorsa, kârın
dağıtılmayarak işletme bünyesinde bırakılması yerine hissedarlara dağıtılması
daha ekonomik bir davranış olmaktadır. Diğer bir deyişle, kârların bir kısmının
hissedarlara dağıtılmayarak işletmede bırakılması, hissedarlar açısından bir
maliyeti ifade etmektedir. Bu bakımdan dağıtılmayan kârların maliyeti,
hissedarlar açısından ifade edilen maliyet olarak değerlendirmek gerekir.
Dağıtılmayan kârların maliyeti aynen hisse senedi ile sağlanan
sermaye maliyetindeki esaslara göre tesbit edilir.

H ^

Buraya kadar yapılan açıklamalarda vergi faktörünün dağıtılmayan


kârlar üzerindeki etkisi dikkate alınmamıştır. Vergi faktörü dikkate alındığında
dağıtılmayan kârların maliyeti düşecektir. Sözü edilen vergi gelir vergisidir.
Kârların hissedarlara ödenmesi durumunda, gelir vergisi nedeniyle
hissedarların eline geçecek miktar azalacaktır. Bunun için, dağıtılmayan
kârların işletme bünyesinde bırakılmasının hissedarlar yönünden maliyeti
vergiden sonraki miktar üzerinden oluşacağı için, dağıtılmayan kârların
maliyetinin bu esaslara göre hesaplanması gerekir. Buna göre dağıtılmayan
kârların maliyeti;

r = (1-V)
H ^

olacaktır. Burada "V" uygulanmamakta olan gelir vergisi oranıdır.


İmtiyazlı hisse senedi maliyeti
İmtiyazlı hisse senedi, adi hisse senetlerinin ortak özelliklerini taşır.
Bu kaynağın maliyeti (P), ödenen temettüler (Tp) ile senedin piyasa fiyatı (Hp)
arasındaki oran olarak ifade edilir.
İmtiyazlı hisse senetlerine ödenmesi öngörülen temettü, vergiden
sonraki kâr payı büyüklüğünü ifade edecek şekilde belirlenmiş ise vergi
faktöründen etkilenmez.
\y. 4.2.1.2. Yabancı kaynak maliyeti
Yabancı kaynakların maliyetinin hesaplanmasında kaynakların uzun
veya kısa vadeli oluşu, uygulancak hesaplama yönteminde bir farklılık
yaratmaz.
Kısa ve uzun vadeli yabancı kaynakların maliyeti, bu kaynakların
kullanılması için yapılan masraflara eşittir. Bu masraflarda genellikle faiz ve
komisyon giderlerinden oluşur. Aynı şekilde, işletmenin tahvil ihraç etmek
suretiyle sağlayacağı yabancı kaynakların maliyeti ve tahvil için ödenen faiz
oranıdır.
Ancak yabancı kaynak için yapılan harcamalar işletmenin vergi
matrahını azaltır. Bu ise yabancı kaynağın maliyetinde bir azalmaya neden
olur. Bu durumda kaynak maliyeti, uygulanan vergi oranı kadar azalır. Buna
göre gerçek yabancı kaynak maliyeti aşağıdaki formül kullanılarak bulunur.

Fn = F , ( 1 - V )

Burada;
Net (vergiden sonraki) faiz maliyeti
Brüt (vergiden önceki ) faiz maliyeti
V Uygulanan vergi oranını

ifade eder.

IV.4.2.1.3. Toplam kaynak maliyetinin hesaplanması


Toplam kaynakların maliyeti, projenin finansmanında kullanılan
değişik özelliklerdeki tüm öz kaynakların ve yabancı kaynakların maliyetlerinin
ağırlıklı ortalamasına eşittir. Ağırlıklı ortalama, her bağımsız kaynağın toplam
kaynaklara oranı ile, kendi maliyetlerinin çarpımının toplamına eşittir. Genel
ifadesiyle bu ilişki aşağıdaki gibi belirtilir.

S, = S, A, + S 2 A 2 + S 3 A 3 + + S,A,

Burada;
Toplam sermaye maliyeti
S. Her bağımsız kaynağın maliyeti
A, Her bağımsız kaynağın toplam kaynaklar içindeki payını
gösterir.
(i = 1,2,3, ,n)
Bu durumda;
( A^ +A2 +A3 + +A^ = 1) olacaktır.

Konuyu bir örnekle açıklayalım.


örnek :
10 milyar TL ile kurulması düşünülen işletmenin sermaye yapısı
aşağıdaki tablodaki gibidir. Hisse senetlerinin nominal değerleri 10.000 TL,
piyasa değeri ise 12.500 TL'dir. Hisse senedi karşılığında 750 TL temettü
dağıtımında % 4 artış beklenmektedir. Tahvil karşılığında % 12 faiz
ödenmektedir. Uzun vadeli banka kredisi % 8, kısa vadeli banka kredisi % 16
faiz ile temin edilmektedir. İşletme % 25 oranında kurumlar vergisine tabidir.
Bu durumda işletmenin toplam kaynak maliyetini hesaplayalım.

Tablo-19. İşletmenin Kaynak K o m p o z i s y o n u

1. ö z K A Y N A K L A R
- Ödenmiş Sermaye 5 milyar TL
2. Y A B A N C I K A Y N A K L A R
- Tahvil İhracı 2.5 m i l y a r T L
- U z u n Vadeli Krediler 2 milyar TL
- Kısa Vadeli Krediler 0.5 m i l y a r T L
TOPLAM KAYNAKLAR 10 m i l y a r T L

Toplam kaynakların maliyetini bulmak için öncelikle her bağımsız


kaynağın maliyetini hesaplamak gerekir.
Ödenmiş Sermayenin Maliyeti : Hisse senedinin nominal değeri
10.000 TL olmasına karşılık piyasa değeri 12.500 TL olduğu için ödenmiş
sermayenin maliyeti;

r = -I+g ise

r =_Z^+0.04 = % lordur.
12.000

Tahvilin M a l i y e t i : İşletmenin tabi olduğu kurumlar vergisi nedeniyle


tahvilin maliyeti;

=F,(1-V)

= % 1 2 ( 1 - % 2 5 ) = %8^dir.

Uzun Vadeli Kredilerin Maliyeti :

Fn = F J 1 - V )

= % 8 ( 1 - % 2 5 ) = %6'dır.
Kısa Vadeli Kredilerin Maliyeti :

Fn = F , ( 1 - V )

= % 1 6 ( 1 - % 2 5 ) = %12^dir.

İşletmenin kullanmayı planladığı bütün kaynakların maliyeti tek tek


hesaplandıktan sonra, bütün kaynakların maliyetleri, bu kaynakların toplam
kaynaklar içindeki ağırlıklarına göre bulunur. Aşağıdaki tabloda bu
hesaplamalar gösterilmiştir.

Tablo-20. İşletmenin Toplam Maliyeti

Ağırlık Maliyet Ağırlık


Kaynak Çeşidi Tutarı Oranı Oranı Maliyeti
1. ÖZ KAYNAK
- Ödenmiş Sermaye 5 Milyar TL. 0.50 0.10 0.050
2. YABANCI KAYNAK
- Tahvil İhracı 2.5 Milyar TL. 0.25 0.08 0.020
- U.V. Krediler 2 Milyar TL. 0.20 0.06 0.012
- K.V. Krediler 0.5 Milyar TL. 0.05 0.12 0.006
TOPLAM KAYNAKLAR 10 Milyar TL. LOO - % 8.8

Tablodan görüldüğü gibi, işletmenin düşünülen kaynak


kompozisyonunun toplam maliyeti (sermaye maliyeti) % 8.8'dir.

IV,4,2.2. Finansal oranlar

IV.4.2.2.1. Likidite oranlan


Likidite oranları, işletmenin kısa vadeli borçlarını ödeyebilme
yeteneğinin ölçülmesinde ve çalışma sermayesinin yeterli olup olmadığının
belirlenmesinde kullanılır.

Cari oran
Dönen Varlıklar
Cari Oran =
Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar
Cari oran, işletmenin genel likidite durumunu yansıtarak işletmenin
net çalışma sermayesinin yeterli olup olmadığını ortaya koyar. Oranın
payında yer alan dönen varlıklar toplamı stok değer düşük karşılığı, menkul
kıymet değer düşüş karşılığı gibi aktifi düzenleyici hesaplanır toplamdan
düşüldükten sonraki net tutarını yansıtmaktadır.
Oranın birden büyük olması istenir. Cari oranın birden büyük olması,
işletmenin ödeme gücünün emniyet marjı olarak görülmektedir. Genel bir
kural olarak cari oranın 2 olması yeterli görülmektedir.

Cari oran yorumlanırken dönen varlıkların devir hızları, döner


varlıkların gerçek değeri gibi etkenler göz önünde bulundulmalıdır.

Likidite oranı (Asit-Test oranı)


Bu oran cari oranı tamamlayarak onu daha anlamlı bir hale
getirmektedir. Likidite oranı; paraya çevrilmesi daha uzun süreyi gerektirecek
dönen varlık kalemlerinin dönen varlık toplamından çıkartılması suretiyle
bulunacak büyüklük ile, kısa vadeli yabancı kaynaklar arasındaki ilişkiyi
ölçmektedir. Diğer bir deyişle hazır değerler ile süratle paraya çevrilebilecek
değerler toplamının kısa vadeli yabancı kaynaklara olan oranıdır. Oran
"işletmenin 1 TL için ne kadar süratle paraya çevrilebilen likit dönen varlığı
vardır" onu gösterir. Oran hesaplanırken dönen varlıklar tanımı içinde yer alan
stoklar, verilen avanslar, peşin ödenmiş giderler ve akredetifler dönen
varlıklar arasından çıkartılır. Böylece daha duyarlı bir gösterge elde edilir.
Oran,

Hazır Değerler + Süratle Parayla Çevrilebilir Değerler


Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar

şeklinde hesaplanır. Formüldeki hazır değerler kasa, banka ve diğer nakit


benzeri değerleri kapsar. Süratle paraya çevrilebilir değerler ise alacaklar ile
menkul kıymetleri kapsar.

Söz konusu oranın genelde 1:1 olması yeterli sayılmaktadır. Oranın


1 olması, işletmenin kısa vadeli borçlarının tamamının süratle paraya
çevrilebilir değerlerle karşılandığını gösterir. Ancak likidite oranının
değerlendirilmesinde ileride değineceğimiz stok devir hızı, alacak devir hızı
ve diğer faktörlerinde dikkate alınması uygun olur.

Nakit oranı

Bu oran para ve para benzeri değerlerin kısa vadeli yabancı


kaynaklara olan oranıdır. İşletmenin elindeki mevcut hazır değerleri ile kısa
vadeli borçların ne ölçüde karşılanacağını ölçmede kulllanılan bir orandır.
Başka bir deyişle, işletmenin acil para durumunu yansıtmaktadır.

Nakit oranı, faaliyetlerden sağlanan fon girişlerinin durması ve


alacakların tahsil edilememesi durumunda, işletmenin kısa vadeli borçlarını
ödeme gücünü yansıtmaktadır. Nakit oranı şöyle gösterilebilir.
Nakit Oranı = ^ ^ ^ ^ Bankalar + Benzer Nakdi Değerler
Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar

Oranın 0.20'nin altına düşmemesi genel bir kural olarak


arzulanmaktadır.

IV.4.2.2.2. Finansal yapı


İşletmenin kaynak yapısının ve uzun vadeli borç ödeme gücünün
ölçülmesinde kullanılan oranla bu grupta toplanmaktadır. Diğer bir deyişle,
işletmenin öz kaynağının yeterli olup olmadığı, kaynak yapısı içinde borç ve
öz kaynak dengesi ve öz kaynak olarak yatırılan fonların ne tür dönen varlık
ya da varlıklarla kullanıldığının ölçülmesinde kullanılan oranlardır.

Borçların aktif toplamına oranı


Kısa ve uzun vadeli yabancı kaynakların aktif toplamına bölünmesi
ile elde edilir.
Yabancı Kaynak Toplamı
Aktif Toplamı

Bu oran, varlıkların yüzde kaçının yabancı kaynaklarla finanse


edildiğini gösterir. Diğer bir deyişle, yabancı kaynakların toplam kaynaklar
içindeki yüzdesini verir. İşletmeye kredi verenler, oranın küçük olmasını
isterler. Öte yandan, ortaklar oranın belli bir yüzdeye kadar yüksek olmasını
arzularlar.

Öz kaynakların aktif toplamına oranı


Bu oran öz kaynakların aktif toplamına bölünmesiyle elde edilir.

Öz Kaynaklar Öz Kaynaklar
Aktif Toplamı Yabancı Kaynaklar + ö z Kaynaklar
Söz konusu oran varlıkların yüzde kaçının işletme sahip ve ortakları
tarafından finanse edileceğini gösterir. Oran aynı zamanda uzun vadeli borç
ödeme gücünü gösterir. Oranın yüksek olması işletmenin uzun vadeli
borçlarını ve bunların faizlerini ödemede herhangi bir güçlükle
karşılaşmayacağını belirtir. Normal koşullarda oranın % 50'nin altına
düşmemesi arzulanmaktadır.

Öz kaynakların t o p l a m yabancı kaynaklara oranı


Finansman oranı olarak da adlandırılan oran, öz kaynakların kısa ve
uzun vadeli yabancı kaynaklar toplamına bölünmesiyle bulunur.
Finansman Oran, = '^^y"^'^'^^
Toplam Yabancı Kaynaklar
Bu oran, işletmenin öz kaynakları ile yabancı kaynakları arasında
uygun bir bileşimin olup olmadığını analize olanak verir. Oranın en az 1:1
olması istenir. Finansman oranının yüksek olması işletmeyi, alacaklı durumda
bulunan üçüncü kişilerin baskısından kurtarır. Oranın 1'den küçük olması ise
işletmeye kredi verenlerin işletme sahip ve ortaklarından daha fazla işletmeye
yatırımda bulunduklarını gösterir.

Duran varlıkların devamlı sermayeye oranı

Duran Varlıklar
Öz Kaynaklar + Uzun Vadeli Yabancı Kaynaklar

Duran varlıkların ne ölçüde uzun vadeli yabancı kaynaklar ve öz


kaynaklarla finanse edildiğini gösterir. Bu oranın mutlaka 1'den küçük olması
arzu edilir. Oranın 1'den büyük olması, duran varlıkların bir kısmının kısa
vadeli yabancı kaynaklarla finanse edildiğini gösterir.

Maddi duran varlıkların öz kaynaklara oranı


Arazi, arsa, bina, makina-donanım, taşıt araç ve gereçleri gibi maddi
duran varlıkların ne ölçüde öz kaynaklarla finanse edildiğinin saptanmasında
kullanılan bir orandır.

Maddi Duran Varlıklar (Net)


Öz Kaynaklar

Oranın payında yer alan maddi duran varlıklar, birikmiş amortismanlar


çıktıktan sonra kalan net değerleri göstermektedir. Oranın 1'den küçük olması
istenir.

IV.4.2.2.3. Faaliyet oranlan


Bu oranlar işletme faaliyetlerinde kullanılan varlıkların etkinlik
derecesinin ölçülmesine yardımcı olur. Söz konusu oranlara devir hızı oranları
da denilmektedir.

Stok devir hızı oranları

Stok devir hızı oranları, ortalama bir hesapla stok kalemlerinin ne


kadar bir süre içinde satış hasılatına dönüştüğünü ölçmeye yarayan
oranlardır. Başka bir deyişle, stok devir hızı oranları, stokların belirli bir
dönem içinde kaç defa yenilendiğini gösterir.
Bu oranlan ticaret ve üretim işletmeleri için ayrı ayrı belirlemekte
yarar vardır. Ticaret işletmelerinde stok devir hızı oranı aşağıdaki gibi
gösterilebilir.

Stok Devir Hızı = Saf lan Malın Maliyeti


Ortalama Stok

Bir hesap dönemine ait ortalama stok tutarı, dönem başı ve dönem
sonu stok miktarlarının basit aritmetik ortalaması alınarak hesaplanabileceği
gibi aylık ve mevsimlik dalgalanmaları da dikkate alacak şekilde aritmetik
ortalamalar alınabilir.
Üretim işletmelerinde hammadde ve malzeme, yarı mamul ve mamul
stokları olmak üzere üç tür stok söz konusu olduğundan bunlar için ayrı stok
devir hızları aşağıdaki oranlar yardımıyla belirlenir.

Mamul stoklar, Devir Hız, = Satılan Mamulün Maliyeti


Ortalama Mamul Stoku

Yar, Mamul stok Devir Hız, = Yar, Mamul Üretim Maliyeti


Ortalama Yarı Mamul Stoku

Hammadde Stoklar, Devir H,z, =. Hammadde ve Malzeme Giderleri


Ortalama Hammadde ve Malzeme Stoku

Yatırımın stok devir hızı değerlendirilirken aynı sanayi kolundaki


benzer işletmelerin stok devir hızları ile veya endüstri için belirlenen standart
devir hızı ile karşılaştırma yapılabilir.

Alacaklann devir hızı oranı


Alacak devir hızı oranı, belirli bir dönemde gerçekleştirilmesi
düşünülen kredili satışlar tutarının, ilgili dönemdeki ticari alacak tutarına
bölünmesiyle elde edilir.

Alacak Devir H,z, = Kredili Net Sat,şlar Tutar,


Ticari Alacaklar

Bu oran, alacakların tahsil kabiliyetini, likiditesini gösteren bir ölçüdür.


Oranın yüksek olması istenir.

Net işletme sermayesi devir hızı


Bu oran ile işletme sermayesinin, yatırım tarafından ne ölçüde etkin
kullanıldığı belirlenmeye çalışılır.

Net İşletme Sermayesi Devir Hızı = Net Satış Tutarı


Ortalama Net İşletme Sermayesi
Net işletme sermayesi devir hızının yüksek olması istenir. Ancak
bulunan diğer oranlarda dikkate alınarak çok iyi yorumlanmalıdır.

Maddi duran varirkların devir hızı


Oran, maddi duran varlıkların (sabit değerlerin) verimli kullanılıp
kullanılmadığının saptanmasında kullanılır. Oran;

Net Satışlar
Maddi Duran Varlıklar (Net)

şeklinde belirlenir. Bu oran, işletmenin maddi duran varlıklara aşırı bir yatırım
yapıp yapmadığını, işletmede atıl kapasite olup almadığını araştırmak için
kullanılan bir ölçüdür. Oranın, normalin çok üzerinde olması, maddi duran
varlıkların kapasitelerinin üstünde kullanıldığını gösterir. Öte yandan, oranın
normalin çok altında bulunması ise atıl kapasitenin olduğunu gösterir. Orana
ilişkin belli bir norm olmamakla birlikte, büyük sanayi işletmelerinde oranın 5
olmasının uygun olacağı ileri sürülmektedir.

Aktif devir hızı

Net Satışlar Tutarı


Aktif Toplamı

Bu oran, işletmede sermaye yoğun teknoloji kullanımının bir


göstergesi veya varlık kullanımının bir ölçüsü olarak yorumlanabilir. Aktif devir
hızı, aktif yapısı içinde duran varlıkların nisbi önemini yansıtır.
Söz konusu oranın düşük olması, işletmenin tam kapasite ile
çalışmadığını gösterir. Ancak yatırımın satış hacmi üzerindeki etkisi zamanla
değişeceğinden oranın başlangıç yıllarında düşük olması olağan karşılanabilir.

Öz sermaye devir hızı


Net Satışlar
Ortalama Öz Sermaye

Oran, öz sermayenin ne ölçüde verimli kullanıldığını belirten bir


göstergedir. Öz sermaye devir hızının yeterli olup olmadığının saptanma­
sında, aynı iş kolundaki diğer işletmelerle karşılaştırma yapılması gereklidir.

IV.4.2.2.4. Kârlılık oranları


Yatırımın kârlılık analizinde kullanılan oranlar iki ana başlık altında
toplanabilir. Bu oranlar üzerinde aşağıda kısaca durulmuştur.
Net kârın öz sermayeye oranı
"Mali rantabilite oram" olarak da adlandırılan oran, vergiden sonraki
net kârın öz sermayeye oranlanması ile bulunur.
Net Kâr (Vergiden Sonraki Kâr)
Öz Sermaye
Oran, yatırımcılar tarafından sağlanan sermayenin bir birimine düşen
kâr oranını ortaya koyar. Paydadaki öz sermaye değeri olarak dönem sonu
değeri alınabileceği gibi, dönem başı ve dönem sonu öz sermaye değerlerinin
aritmetik ortalaması alınarak, ortalama değere göre de hesaplanabilir.

Net kârın net aktif toplarmına oram

Net Kâr (Vergiden Sonraki Kâr)


Net Aktif Toplamı

Bu oran yapılan yatırımın kârlılığını, diğer bir deyişle, aktif değerlerin


ne ölçüde verimli kullanıldığını göstermek amacıyla hesaplanır.

Faaliyet kârı / Net satış tutarı


"iş hacmi rantabilitesi" olarak da adlandırılan bu oran, projenin ne
ölçüde kârlı olduğunu ortaya koyar. Bunun için oranın yüksek olması ve
yükselme eğilimi göstermesi istenir.
Faaliyet oranı, vergi ve faiz giderleri ödendikten sonra yatırımıncılara
ölçülü bir kâr sağlayacak düzeyde bulunmalıdır.

Net kâr / Net satış tutarı


Oran, yatırım faaliyetlerinin net kârlılığı hakkında bilgi verir.

IV.4.3. Riskli Yatırım Projelerinin Analizi


İşletmeler riskli yatırım değerlemesininde de bir takım bekleyişlere,
tahminlere dayanarak yatırım kararı verirler. Bekleyişlerinin gerçekleşmemesi,
örneğin getirilerin beklenenden düşük hatta negatif olması, yatırımın riskli
olduğu kanısını uyandırır.
Kazancın beklenilen düzeyden farklı olmasına "risk" denilmektedir. Bu
bağlamda, bir projenin gerçekleşen getirişi, beklenen, tahmin edilen getiriden
ne kadar büyük farklılıklar, sapmalar gösterebiliyorsa, söz konusu projenin
riskinin o kadar yüksek olduğu söylenebilir. Gelecek hiç bir zaman kesin
olmadığından bütün yatarımların riski vardır. Fakat, risk türü ve boyutu
yatırımdan farklılık göstermektedir.
Yatırımların getirilerlnde dalgalanmalara yol açan faktörler yani risk
kaynakları iki grupta toplanabilir:
- Sistematik riskler,
- Sistematik olmayan risk.
Sistematik ve sistematik olmayan riskin kaynakları ayrı ayrı analiz
edilerek cebirsel yaklaşımla toplam risk hesaplanır.
Sistematik risk, bütün yatırımların verimliliklerini etkileyen ekonomik,
politik ve sosyal çevre şartlarındaki değişmelerin getirdiği risklerdir.
Ekonominin genel üretim seviyesinde, fiyatlar genel düzeyinde, faiz
oranlarındaki değişmelerden ortaya çıkap yatırımların verimliliklerini aynı
yönde ancak değişik derecede etkileyen riskler olup, çeşitlendirmeyle yol
edilmesi mümkün değildir.
Sistematik risk kaynaklarının başlıcaları şöyle sayılabilir:
- Faiz oranı riski,
- Satın alma gücü (enflasyon) riski,
- Piyasa (pazar) riski.
Piyasa faiz oranlarındaki değişmeler, yatırımların maliyetini veya
getirilerini ters yönde etkiler. Faiz oranı yükselirken fiyatlar düşer, faiz oranı
düşerken fiyatlar yükselir. Bunun nedeni, yatırım değerlerinin, gelecekte
sağlanacak gelirlerin, piyasa faiz oranıyla Iskonto edilmiş değerleri toplamına
eşit olmasıdır. Faiz oranı değişmeleri, sabit getirili yatırım araçlarını (tahvil
gibi) ve bunların içinde ve vadesine daha fazla kalmış oranları, daha büyük
oranda etkilemektedir.
Satın alma gücü riski, yatırım gelirlerinin ve değerlerinin enflasyon
karşısındaki kayıplarından kaynaklanan risktir. Enflasyon oranlarındaki artış
söz konusu olduğunda, buna bağlı olarak satın alma gücü riski artacaktır.
Farklı yatırımlar paranın satın alma gücünün azalmasından da farklı
derecede etkilenmektedir. Geri ödeme dönemi uzun projelerde, enflasyonun
etkisi daha şiddetli görüldüğü halde, geri ödeme süresi kısa olan yatırım
projelerinin riski daha az olmaktadır.
Piyasalarda, belirli bir nedenle veya nedenlere bağlanabilen fiyat
oynamalarının yanısıra, geçerli bir ekonomik nedene dayanmayan fiyat
değişmeleri de görülmektedir. Geçerli bir ekonomik nedene dayanmayan,
daha çok psikolojik etkiler sonucu, piyasa fiyatlarında görülen değişmeler,
yatırımcılar açısından piyasa riskini oluşturur.

Genellikle yatırımcıları paniğe kaptıran siyasal olaylar ve siyasal


gelişmeler, piyasada fiyat düşüşlerine yol açmaktadır. Piyasa riski kısa süreli
olmasına karşın, paniğe kapılan bazı yatırımcıların, bu dönemlerde, finansal
varlıklarını paraya çevirdikleri gözlenmektedir. Piyasa riski, etkisini daha çok
hisse senetleri fiyatları üzerinde gösterir. Kalitesi yüksek hisse senetlerinden
çok kalitesi düşük hisse senetleri, piyasa riskinden etkilenir. Hükümetlerin
izledikleri politikalar, özellikle para ve vergi politikaları ve bu konuda aldıkları
kararlar da bir sistematik risk kaynağı oluşturur.
Sistematik olmayan risk, toplam riskin işletmeye ya da işletmenin
içinde yer aldığı sektöre özgü kısmıdır. Grevler, yönetim hataları, yeni
buluşlar, reklam kampanyaları, tüketici tercihlerinde değişikler, kanuni
uygulamalar işletmenin getirilerinde dalgalanmalara yol açabilir. Bu sayılan
faktörler, bireysel işletme veya ilgili endüstri kolu için söz konusu olduğundan,
diğer endüstrileri ve sermaye piyasasını etkileyen faktörlerden bağımsızdırlar.
Bu nedenle de sistematik olmayan riskin her işletme ve proje için ayrı ayrı
tahmin edilmesi gerekir. Öte yandan, her projenin, sistematik olmayan riskinin
farklı farklı yönlerde olabilmesi dolayısıyla, çeşitlendirme yoluyla bu riskin
azaltılabilmesi mümkündür.
Sistematik olmayan riskin kaynaklarının başlıcaları şöyle sıralanabilir:

- Finansal risk,
- Faaliyet riski,
- Yönetim riski,
- İş ve Endüstri (Sektör) riski.
İşletmelerin finansal yapısı içinde banka kredileri, tahviller gibi borç
türleri de yer almaktadır. Bu borçlar işletmelere faiz ve anapara ödemesi şek­
linde finansal yükümlülükler getirir. İşletmenin yükümlülüklerini yerine getire­
memesi, tasfiyeye gitmesi veya iflas etmesi yatırımcıları zarara uğratır. İşte,
bu zarara uğrama olasılığına finansal risk adı verilmektedir.
Finansal risk, genellikle bazı faktörlerle doğrusal olarak ilişkilidir ve
bu faktörler artıkça finansal risk yükselmektedir. Borç miktarı, satışlardaki
istikrar, girdi fiyatlarındaki dalgalanmalar, grevler, mamullerin demode olması,
şiddetli rekabet, likidite ihtiyacı ve işletme yönetcilerinin kapasitesi risk arttırıcı
faktörlerdir.
Teknolojik üstünlüğe sahip olma, piyasada tekel olma, tüketici
tarafından kabul edilmiş olma ve girdi kaynak fiyatlarını kontrol etme olanağı
gibi faktörlerde finansal riski azaltıcı etkiye sahiptir.
Bu risk, işletmenin aktiflerinin oluşumu ile ilgilidir. Toplam aktifleri
içinde sabit aktiflerinin payı büyük olan bir işletmenin faaliyet riski de yüksek
olacaktır. Sabit giderlerin yüksek olması, başabaş noktasınında yüksek bir
düzeyde oluşacağının işareti olmaktadır. İşletmenin satışları düştüğünde,
sabit giderleri düşürülmeyeceğinden zarar edilebilir.
İşletmenin zararla karşı karşıya kalması, borçlarını ödeyememe
durumunu ortaya çıkarır.
İşletmelerin başarıları, büyük ölçüde yönetici kadrolarının
yeteneklerine bağlıdır. Yönetim hataları, projelerin başarısını belirleyen
değişkenleri büyük ölçüde etkiler. Yönetim hataları sonucu, işletmenin
satışları ve kârı azalabileceği gibi, riski de artabilir.
Yönetim riskinin derecelendirme aşamasında diğer risk kaynakları gibi
gözönüne alınıp etkisinin ortaya konması gerekmektedir. Etkin bir yönetim
sistemine sahip işletmelerin gelecekte daha başarılı sonuçlar alma olasılığının
çok fazla olması, gözardı edilemeyecek bir faktör olmaktadır.
Bazen bir veya birkaç iş kolundaki işletmelerin satışları, kârları ve
dolayısıyla proje gelirlerinde çeşitli nedenlerle büyük ölçüde dalgalanmalar
görülür. Bu nedenler sadece belirli endüstrilerdeki işletmeleri etkilemekte,
diğerlerini etkilememektedir. İş ve endüstri riski endüstride meydana gelen
değişmeler ile yasalarda ve tutumlardaki değişmelerden kaynaklanmaktadır.
Endüstri koşullarında meydana gelebilecek değişmeler dikkate alınıp,
işletmenin gelir ve giderlerinin ne yönde etkilenebileceğini tahmin etmek
gerekir. Olumsuz değişmelere açık bir endüstride verim değişkenliği ve
dolayısıyla risk de yüksektir. Bir projeye yatırım yapılmadan önce, endüstri
riski incelenirken diğer endüstrilerin de taşıdığı riskler göz önünde
bulundurulmalıdır.

IV, 4,3.1. Risk belirleme yöntemleri

Bir yatırım projesinin riski, projenin gelecekteki beklenen getirilerini


etkileyecek değişkenlerde meydana gelebilecek değişmelere bağlıdır.
Dolayısıyla projenin riskini belirleyebilmek için yatırımın beklenen getirişini
etkileyen değişkenler ile bunların değişme miktarı saptanmalıdır. Bu amaçla
en yaygın kullanılan yöntemler "duyarlılık" ve "olasılık" analizleridir.

IV.4.3.1.1. Duyarlılık analizi


Duyarlılık analizi bir projenin kapsamında yer alan değişken ve
parametrelerin nasıl ve hangi derecede projenin getirilerini etkileyeceğini
inceleyen bir yöntemdir. Dolayısıyla temel amacı bir değişkenin (fiyat, satış
miktarı, iskonto oranı vb.) değişim aralığı içindeki değişmelerinin projenin
kârlılığı üzerindeki etkilerini hesaplamaktır. Böylece proje analisti proje
sonuçlarını en çok etkileyen değişkenleri saptar ve bu değişkenler üzerinde
dikkatini yoğunlaştırır. Çünkü projenin duyarlı olduğu ve değişkenlerdeki
değişmeler projenin kârlılığını önemli ölçüde etkileyecektir. O halde bu kritik
değişkenlere ilişkin daha doğru tahmin yapabilmek için daha fazla bilgi
toplamak ve analiz etmek gerekecektir. Ayrıca muhtemel değişmelere karşılık
gerekli önlemlerin önceden alınması mümkün olabilecektir. Ancak duyarlılık
analizinde bir değişkenlerin değerleri sabit tutulur. Başka bir ifade ile duyarlılık
analizi "ceteris paribus" koşulu altında bir değişkendeki belli bir değişmenin
projenin kârlılığı üzerinde tam olarak nasıl bir değişme meydana getireceğini
bulmayı amaçlar.
Duyarlılık analizi için belli bir yöntem söz konusu değildir. Bu amaçla,
bir projenin değişkenlerini projenin kârlılığına ya da diğer genel sonuçlarına
ilişkilendiren her hangi bir yöntem kullanılır. Uygulamada duyarlılık analizi
amacı ile başvurulan yöntemler genellikle başabaş (kâra geçiş noktası) analizi
ve indirgenmiş nakit akımları yöntemleri olarak da bilinen net bugünkü değer
ve iç kârlılık oranı analizleridir.

Başabaş analizi
Bu yöntem bir projede kâr ve zararın başabaş olduğu ya da kâr ile
zararın sıfır olduğu üretim noktasını belirlemeyi amaçlar. Kâra geçiş ya da
başabaş noktasında toplam satış geliri (hasılatı) toplam üretim maliyetine
eşittir Yani;
Q b = S+d Q
olmaktadır. Burada;
Q Üretim miktarı
b Birim fiyatı
S İşletme döneminde normal bir yılda faiz dahil toplam sabit
giderleri
Birim değişken maliyeti
ifade etmektedir. Yukarıdaki formüle göre,
S
Q =
(b-d)
olacaktır. Eğer başabaş noktası satış geliri (hasılatı) H olarak bulunmak
istenilirse bu noktadaki üretim miktarını fiyat ile çarpmak yeterli olacaktır. Yani

S
H = bQ yada H =
(b-d)
olacaktır. Buradan da;

H =

biçiminde başabaş noktasındaki satış geliri TL olarak bulunur.


örneğin;
S =50.000.- TL.
b = 150.-TL
d = 100.-TL.
ise, başabaş noktasındaki satış geliri ve üretim miktarı;

000
H = 50.. = 150.000.-TL.
100
1
150

50.000
Q = = 1.000 birim
:150-100)
olacaktır.

Böyle bir analiz aracılığı ile proje analisti sabit giderler, fiyat ve birim
değişken maliyletlerdeki değişmelerin başabaş noktasındaki üretim miktarını
ve satış hasılatını nasıl etkilediğini inceleyebilecektir. Örneğin, birim değişken
giderlerdeki % 10'luk bir fazlalık başabaş noktasındaki üretim miktarını;

50.000
Q = = 1.250 birim
(150-110)

yapacaktır. Fakat sabit giderlerde % 10'luk bir artış üretim miktarını,

55.000
Q = = 1.100 birim
(150-100)
yapacaktır.

'oplam Maliyet
DeğijkeB Maliyet

Üretim Miktan

Şekil-12. Başabaş Noktası


o halde bu varsayım ile proje değişken malilyetlerdeki değişmelere
daha duyarlıdır ve böyle bir değişme olasılığı varsa projenin riski artacaktır.
Çünkü bir projenin başabaş üretim noktası ne kadar yüksek ise proje o kadar
risklidir. Bu yüksek üretim miktarını satmak ve daha sonra satışı artırarak
kâra geçmek zor olabilir. Benzer biçimde başabaş noktasının düşük olması
o projenin kâr sağlama olasılığının daha yüksek olması yani zarar etme
durumunun daha az olması demektir. Çünkü düşük bir başabaş noktasının
üstünde satış yapmak kolay olabilir. Şekil 12'de görüldüğü gibi başabaş
noktasından daha fazla olan her üretim düzeyi kâr sağlar.

İndirgenmiş nakit akımları yöntemi


Duyarlılık analizi amacı ile en yaygın kullanılan yöntemdir. Çünkü
proje değerlenldirmenin temeli olan net bugünkü değer ve iç kârlılık
yöntemlmeri aracılığı ile projenin temel değişkenlerindeki değişmeleri
doğrudan projenin kârlılığına ilişkilendirir. İndirgenmiş nakit akımları
yöntemlerinden net bugünkü değerin daha önceki bölümlerde açıklanan
formülünü örnek alalım.

M . n - ¿ ( Q t - ^ - Ç . - F . - D 0 ( 1 - V ) - D /
tt5 (1+ry

Burada, anımsanacağı gibi;


NBD : Net bugünkü değeri
G : Gelirleri
I : İlk yatırım tutarını
Ç : İşletme giderlerini
F : Faizleri
D : Amortismanları
V ; Vergi oranını
r : Sermaye maliyeti oranını
t : Zamanı (yılları)
n : Projenin yaşam devri yıl sayısını göstermektedir.
Projenin kârlılığının yani NBD'nin formülde belirtilen temel
değişkenlere duyarlılığı, bir değişkende en muhtemel değeri etrafında
değişmeler yaparak ve diğer değişkenlerin değerlerini de sabit tutarak
belirlenebilir. Örneğin, varsayalımki bir projede sermaye maliyeti % 30 ve
vergi oranı % 48 iken NBD' = 12 milyon TL olarak hesaplanmaktadır. Şimdi
proje analisti kendi kendine "eğer ise", ya da "eğer olursa" biçiminde
sorular sorabilir. Örneğin eğer sermaye maliyeti % 30'dan % 5 daha fazla ya
da daha düşük olursa veya eğer kurumlar vergisi % 52'ye çıkarsa ya da %
45'e iner ise, projenin kârlılığı (NBD) ne olur? Her varsayıma göre NBD
hesaplanır ve ortaya çıkan değişiklikler belirlenebilir ve gerekirse aşağıdaki
gibi (örnek olarak) grafikler üzerinde de gösterilebilir.

+ NBD +NBD

%25 %30 %35 45 48 52


(Temel) (Temel)

-NBD
-NBD

Şekil-13. Sermaye Maliyetine (r) Şekil-14. Vergi Oranına (V)


Göre Duyarlılık Göre Duyarlılık

Görüldüğü gibi her değişken temel değerinin (en muhtemel değeri)


altında ve üstünde belli oranlarda değiştirildiğinde diğer değişkenler sabit
kalmak koşulu ile yeni NBD'ler hesaplanmaktadır. NBD'de ortaya çıkan
değişme hangisinde daha fazla ise ya da grafikle gösterildiği zaman NBD
eğrisi hangisinde daha dik ise, proje kârlılığı o değişkene daha çok duyarlıdır.
Yani c değişken kritik değişkendir. Çünkü o değişkendeki küçük bir değişme
ya da tahmin hatası projenin kârlılığında büyük değişmelere yol açacaktır. O
halde bu değişken üzerinde dikkatimizi yoğunlaştırmalıyız. Yukarıda yalnızca
iki değişken örnek alınmasına karşın istenilirse tüm değişkenler alınabilir.
Hatta bu ana formüldeki değişkenler bileşenlerine bile ayrılarak formül
kullanılabilir. Örneğin, projenin geliri (G) yerine onu oluşturan satış geliri ve
son yılda artık değer olarak arsa değeri ve hurda değer alınabilir. İlk yatırım
(I) yerine sabit yatırım giderleri (belki ayrı ayrı olarak) ve işletme sermayesi,
bir bütün olarak işletme giderleri (Ç) yerine onu oluşturan maliyet kalemleri
ayrı ayrı alınarak formülde yerine konulabilir ve değişmelerinin NBD
üzerindeki etkileri incelenebilir.
Görüldüğü gibi duyarlılık analizi bir projenin riskliliği (değişebilirliği)
konusunda oldukça yararlı bilgiler sunmakta ve bu nedenle de vazgeçilmez
bir risk belirleme yaklaşımıdır. Ayrıca belirtmeye gerek yoktur ki, duyarlılık
analizi yapılırken en önemli nokta her değişkenin muhtemel değişme aralığını
ve bu aralıktaki değerlerin ortaya çıkma olasılğını bilmektir. Çünkü değişme
aralığındaki her değer bir olasılık dağılımından alınmaktadır. Bu aralıkları ve
olasılık dağılımlarını belirlemek ise olasılık analizinin amacıdır.

IV.4.3.1.2. Olasılık analizi


Yatırım projelerini riske göre inceleyen yaklaşımlardan diğeri olan
olasılık dağılımı yaklaşımı, en yaygın kullanılan yöntemdir. Bu yöntemde
projenin sağlayacağı nakit girişlerinin beklenen değeri olasılıklarla çarpılarak
bulunmakta ve bulunan değer risksiz iskonto oranı üzerinden, şimdiki değere
indirgenerek, projenin değerlemesi yapılmaktadır.
Yöntemi daha iyi açıklayabilmek için, örnek çözümlemek yararlı
olacaktır. Yıllar itibariyle nakit girişleri ve olasılıkları verilen A projesinin % 80
risksiz faiz oranı üzerinden net şimdiki değeri aşağıdaki gibi hesaplanacaktır.
Verilen örnek konunun iyi anlaşılması ve hesaplama kolaylığı nedeniyle basit
rakamlardan oluşturulmuştur (NNG: Net Nakit Girişleri).

to t, Pi t2 Pi t3 Pi

Yatırım Tutarı NNG Olasılık NNG Olasılık NNG Olasılık

50.000 % 25 40.000 % 40 60.000 % 30


60.000 % 10 50.000 % 25 70.000 % 30
70.000 % 55 60.000 % 20 80.000 % 15
(100.000) 80.000 % 10 70.000 % 15 90.000 % 25

İlk adım olarak, yıllar boyunca olasılık dağılımları göz önünde


bulundurularak, nakit girişlerinin beklenen değerleri bulunacaktır. Beklenen
değer, nakit girişlerinin her birinin olasılıklarla çarpılarak toplamının
alınmasıyla bulunmaktadır.
k
EA = X)NNGlxP,
i=1

to yıllarında beklenen değer ve (Eg);


E, = 50.000(0.25)+ 60.000(0.10)+ 70.000(0.55)+ 80.000(0.10)

E, = 65.000

Ej = 40.000(0.40) + 50.000(0.25) + 60.000(0.20) + 70.000(0.15)

Ej = 61.000

E3 = 60.000(0.30) + 70.000(0.30) + 80.000(0.15) + 90.000(0.25)

E3 = 73.500

Beklenen değerler bulunduktan sonra % 80 iskonto faktörü göz önüne


alınarak yatırım projesinin net şimdiki değeri bulunmaktadır. A projesinin net
şimdiki değeri;

65.000 , 61.000 . 73.500


(1+0.80)^ (1 +0.80)2 (1+0.80)^

NŞD = -32.442

olacağından proje reddedilecektir.

Olasılık dağılımı yaklaşımda, beklenen değeri en büyük olan projeler


en kârlı proje kabul edilmektedir. Olasılık dağılımı yaklaşımında yatırım
projelerinin değerlemesinde proje riski belirlenirken, standart sapmanında
bulunması gereklidir.

Standart sapma, olasılık dağılımındaki dağılışın ölçüsüdür ve


aşağıdaki gibi formüle edilmektedir.

X)(BNG-NNG)2p,

Formülde;

a - Standart sapma
BNG = Beklenen nakit girişi
NNG = Net nakit girişi
P, = Olasılık derecelerini göstermektedir.

Örneğimizdeki A projesinin, dönemler itibariyle nakit girişlerinin


olasılık dağılımlarına göre standart sapmaları aşağıdaki gibi hesaplanacaktır.
(50.000 -65.000)2 (0.25) + (60.000 -65.000)2 (0.10) +

(70.000 -65.000)2 (0.55) + (80.000 -65.000)2 (0.10)

9746.79

(40.000 -61.000)2 (O 40) + (50.000 -61.000)2 (0.25) +

(60.000-61.000)2(0.20) +(70.000-61.000)2(0.15)

37969.06

(60.000 -73.500)2 ( 0 . 3 0 ) + (70.000 -73.500)2 (0.30)

(80.000 -73.500)2 ( 0 / 1 5 ) +(90.000 -73.500)2 (0.25)

11521.7

A projesinin standart sapması ise;

a =
^ (1+r)2'

formülü ile bulunmaktadır. % 80 Iskonto faktörüne göre projenin standart


sapması;

(9746.79)2 +(37969.06)2 +(11521.7)2


a =
(1 +0.80)2 + ( 1 + 0 . 8 0 ) ^ + ( 1 + 0 . 8 0 ) ^

a = v/29.354.973 +1.369.567.041 +3.849.737

a = 37453.59

Bulunan standart sapma değerinin büyük olması, nakit girişleri olasılık


dağılımının büyük olması anlamına gelmektedir. Bulunan değer, yatırımın
riskliliğinin değerlendirilmesi konusunda önemli bilgi sağlamaktadır. Ancak bu
işlemin alternatif projelerin karşılalştırılmasmda kullanılması gereklidir. Elde
edilen standart sapma değerinin riskliliği ancak kıyaslama ile belirlenebilir.
Daha önceden de bildiğimiz gibi beklenen değeri en yüksek proje kârlı
sayılırken, standart sapması en küçük olan proje en az riskli olacaktır.
IV. 4.3.2. Riskli yatırım projelerinin değerlendirilmesi
Yatırım projelerinin değerlendirilmesinde risk faktörünü göz önüne
alan yöntemlerden biri olan Iskonto oranını farklılaştırma yöntemi;
yatırımlardan beklenen en az iç kârlılık oranını değiştirme temeline
dayanmaktadır.
Örneğin; bir yatırım projesinden beklenen gelir % 80 ve risk primi %
10 ise, bu projenin yeni Iskonto oranı % 90 olacaktır. Bu durumu aşağıdaki
gibi formüle edebiliriz.

r = +R +e
Burada;

r = Riske göre düzeltilmiş Iskonto oranı


R^ = Risksiz faiz oranı
R = İşletmenin taşıdığı normal risk primi
e = Ek primi göstermektedir.

Yatırımdan normalde beklenen gelir olan % 80 Iskonto faktörü, (R^ +


R) risksiz faiz oranı ve işletmenin risk primi toplamlarından oluşmaktadır.
Yöntemi daha iyi açıklayabilmek için üç yıllık dönem için 1 milyar
TL'lık bir projenin net şimdiki değeri ile Iskonto faktörü düzeltilmiş olarak net
şimdiki değerini bulmak amacıyla aşağadaki örneği çözümleyelim;

Yıl N a k i t GirişLeri
0 (1.000.000.000)
1 900.000.000
2 800.000.000
3 700.000.000

% 80 faktörüne göre;

^(1+r)i '

900.000.000 ^ 800.000.000 ^ 700.000.000 _ ^ .ooo.ooo.ooo


(1+0.80)' (1+0.80)2 (1+0.80)3

= 900.000.000(0.556) +800.000.000(0.309) +700.000.000(0.171) -

1.000.000,000

= (500.400.000 +247.200.000 +119.700.000) -1.000.000.000

= 867.300.000 -1.000.000.000

NŞD = -132.700.000 olacaktır.


% 90 düzeltilmiş iskonto faktörüne göre;

^ MNGİ
frT (1 + r + e ) '

900.000.000 ^ 800.000.000 . 700.000.000


(1+0.80+0.10)^ (1 +0.80+0.10)2 7l + 0 . 8 0 + 0 . 1 0 ) '

1.000.000.000

= 900.000.000(0.526)+800.000.000(0.277)+700.000.000(0.146)-

1.000.000.000

= (473.400.000 +221.000.000 + 102.000.000) -1.000.000.000

= 797.200.000 -1.000.000.000

NŞD = -202.800.000

olduğundan proje reddedilecektir.


Bu yöntemde risk primi tamamen analizcinin tahminlerine dayalı
olarak belirlenmektedir. Bu durum yönteme yöneltilen eleştirilerin başında
gelmektedir. Ayrıca yöntemde risksiz faiz oranı ve işletme risk primine ilave
bir risk primi söz konusudur. İşletme risk pirimi zaten göz önünde
bulundurulduğundan ekstra bir prim hatalı sonuçlarla yol açabilecektir.
Beklenen risk priminin sabit kalmasıda söz konusu olmadığından, projenin
değeri sürekli değişiklik gösterecektir. Yöntem ayrıca, projenin sağlayacağı
nakit girişlerinin olasılık dağılımları hakkında bilgi vermemektedir.

IV.4.3.2.1. Belirlilik eşiti yaklaşımı


Proje değerlemede risk faktörünü göz önünde bulundurulan diğer bir
yöntem, yatırımın ekonomik ömrü boyunca sağlayacağı nakit girişlerini, risk
derecesine göre, düzelten belirlilik eşiti yaklaşımıdır. Bu yaklaşıma göre,
projenin net şimdiki değeri aşağıdaki gibi hesaplanacaktır;

^ (i.ry '
Denklemde katsayısı O ile +1 arasında risk ile ters orantılı olarak
kullanılmaktadır. Yatırım projesinin gelecekte sağlayacağı nakit girişinin risk
derecesi artıkça er, değeri ise şöyle hesaplanacaktır.
NNG ^ Kesin Sağlanacak Nakit Girişi
' ~ NNGj ~ Beklenen Nakit Girişi

Yatırım projesinin, beklenen değerlerin altında veya üstünde nakit


girişleri sağlaması mümkündür. Örneğin; yatırım projesinden beklenen nakit
girişi 1 milyar TL ve kesin olarak gerçekleşen nakit tutarı 800 milyon TL ise,
a, değerini (800.000.000 / 1.000.000.000 = % 80) olarak bulabiliriz. Beklenen
nakit akışıyla 0.80 faktörü çarpılarak, o yıla ait nakit girişi risk faktörüne göre
düzeltilmiş olmaktadır.

IV.4.3.2.2. Belirlilik eş değeri yöntemi


Olasılık hesaplamaları ile uğraşmayan diğer bir riskli proje
değerlendirme yöntemi belirlilik eş değeri yöntemi olarak adlandırılır. Riske
göre uyarlanmış iskonto oranı yöntemine seçenek olan bu klasik yönteme
göre, projenin yaşam devri boyunca tahmin edilen net nakit akımlarının
belirlilik eş değerleri yani belirli olan değerleri belirlenir ve daha sonra risksiz
bir iskonto oranı kullanılarak bugüne indirgenir.

Her yıldaki belirlilik eş değerleri belirlemek için ilişkin yıldaki net nakit
akımı gibi bir belirlilik eş değeri katsayısı ile çarpılır. 1 ile O arasında
değerler alan oc belirlilik eş değeri katsayıları, her yıldaki tahmini net nakit
akımlarının (riskli net nakit akımlarının) belirli olan miktarının kendisine
bölünmesi ile elde edilir. Yani;

A/ Belirli Net Nakit Akımı


A, Riskli Net Nakit Akımı

ve buna göre;

^ (1 +r)*

Riskli net nakit akımının belirli miktarı, karar vericinin riskli ile belirli
olan arasında kayıtsız ya da kararsız miktar olarak belirlenir. Örneğin, bir
karar verici üçüncü yılda elde edilmesi kesin olan 6 milyon TL ile elde
edilmesi riskli olan 10 milyon TL arasında kayıtsız kalabilir. Yani kesin olan
6 milyon mu yoksa en iyi tahmine göre hesaplanan 10 milyon lira mı tercih
edilecektir. Eğer kayıtsız kalmıyorsa, üçüncü yılda belirlilik eş değeri
katsayısı;

= — = 0.6
' 10

i 74
olacaktır. Kuşkusuz risk ne kadar yüksek olarak düşünülüyorsa, belirlilik eş
değeri katsayısı sıfıra o kadar çok yaklaşacaktır. Aksi durumda 1'e
yaklaşacaktır.
Görüldüğü gibi belirlilik eş değeri yöntemi riskli net nakit akımlarını
eşitliğin payında belirli duruma getirirken, riske göre uyarlanmış Iskonto oranı
paydaya bir risk primi ekleyerek belirli duruma dönüştürmektedir. Bu nedenle
aralarında büyük bir fark yoktur. Ancak riske göre uyarlanmış Iskonto oranı
yöntemi kullanım açısından daha pratiktir. Bu nedenle daha yaygın kullanılır.
Bu bölümün sonucu olarak diyebiliriz ki, risk analizi geleceğe yönelik
bir projeye ilişkin belirsizliklere ışık tutmak ve projenin kritik noktalarına
dikkatimizi yoğunlaştırmak ve uygulama aşamasında gerekli önlemleri
önceden almak için oldukça önemli bir yaklaşımdır. Bu amaçla risk analizi
proje değerlendirmede aşağıdaki yararları sağlar.
a) Risk analizi bir projenin bütün boyutlarını görmemizi sağlar.
Böylece karar verme kolaylaşacaktır.
b) Risk analizi çok sayıda kişi ve uzmanın projenin hazırlanmasına
ve değerlendirilmesine bilgileri ile katkısını gerektirdiğinden daha
çok bilgi toplanacak ve karar daha sağlıklı olacaktır.
c) Kişilerin yargılarını en iyi tahmin yerine olasılıklar biçiminde ifade
etmesini sağladığı için tahmin yapma kolaylaşacaktır.
d) Risk analizi geleneksel değerlendirmeye göre proje analistinin
daha çok bilgi toplamasını ve kullanmasını gerektirdiği için
analistin projeyi bir bütün olarak sistematik açıdan görebilmesini
kolaylaştıracaktır.

IV.4.3.2.3. Karar ağacı yöntemi


Yıllık net nakit akımları arasında ne tam bağımlılığın ne de tam
bağımsızlığın bulunmadığı kısmi bağımlılık (moderate correlation)
durumlarında beklenen net bugünkü değerin ve standart sapmanın
hesaplanmasında koşullu olasılık yaklaşımının kullanılması uygun olacaktır.
Bir olayın gerçekleşmesi halinde diğerinin gerçekleşme olasılığını ifade eden
koşullu olasılık durumlarında yatırım kararı aşamalı bir biçim alır. Her
aşamayı izleyen kararlar bir önceki aşamada gerçekleşen duruma bağlı
olarak farklılık gösterecektir. Her aşamada çeşitli seçeneklerin bulunması
sonucu aşamalar bakımından dallanmalar görülecektir. Sonuçta karar süreci
bir bütün olarak dallanmış bir ağaç biçimi göstereceği için bu yöntem karar
ağacı (decision tree) olarak adlandırılır. Yöntemi açıklamak için aşağıdaki
projeyi örnek olarak alalım. Net nakit akımları değerleri milyon TL olarak
varsayılmıştır.
1 Birlikte Seri
tû Yılı t>Yıü NBD
[Olasılık Numarası

7 ! 0.045 1 4.05
10 , 0.09 2 5.79

15 1 0.045 3 8.68
14 1 0.18 4 9.49
11 \ 0.168 5 7.06

-15 12 1 0.072 6 7.64


Milyon TL, 6 ' 0.096 7 3.05
5 1 0.096 8 '2.47

10 ' 0.048 9 5.37


9 0.048 10 9.65

14 1 0.048 11 12.54
10 ' 0.032 12 10.23
. 1.00
Şekil-13. Karar Ağacı Diagramı

Şekilde görüldüğü gibi, tQ temel yılında 15 milyon TL net nakit akışı


gerektiren bu projenin t^ yılında net nakit akımı % 60 olasılıkla 8 milyon TL
ve % 0.40 olasılıkla 10 milyon TL olacaktır. Eğer t^ yılında net nakit akımı 8
milyon TL olursa, t2 yılında net nakit akımı % 30 olasılıkla 12 milyon, yine %
30 olasılıkla 14 milyon ve % 40 olasılıkla 13 milyon TL olacaktır. Öte yandan,
eğer {2 yılında net nakit akımı 12 milyon TL olarak gerçekleşirse, yılında net
nakit akımı % 25 olasılıkla 7 milyon, % 50 olasılıkla 10 milyon ve % 25
olasılıkla 15 milyon TL olacaktır. Benzer açıklama diğer farklı seriler için de
yapılabilir. Şekilde görüldüğü gibi 12 tane seri biçiminde birbirine bağlı farklı
dağılım vardır. Dördüncü seride eğer net nakit akımı {2 yılında 14 milyon
olursa yılında da aynı olacaktır.

Böylece bir sonraki yıldaki net nakit akımının miktarı ve gerçekleşme


olasılığı bir önceki yılın ya da yılların net nakit akımlarının gerçekleşmesine
bağlı olarak tahmin edilmektedir. Bu nedenle bu olasılıklar koşullu olasılıklar
olarak adlandırılır.k Eğer dikkat edilirse her noktada ayrılan seçeneklerin
olasılıklarının toplamı 1'e eşittir.

Dönem sonu yani tg yılı sonunda, net nakit akımlarının her farklı seri
için ayrı ayrı gerçekleşme olasılığı, önceki yıllarda tahmin edilen sonuçların
birlikte gerçekleşme olasılığına (joint probability) bağlıdır. Her seri için birlikte
olasılık önceki dönemlerdeki olasılıkların ayrı ayrı çarpımına eşittir. Örneğin,
birlikte olasılıklar birinci, ikinci ve üçüncü seriler için ayrı ayrı.
1. seri için : (0.25)(0.30)(0.60) = 0.045
2. seri için : (0.50)(0.30)(0.60) = 0.09
3. seri için : (0.25)(0.30)(0.60) = 0.045
olacaktır. Diğer senler için de aynı biçimde birlikte olasılıklar hesaplanarak
şekilde verilmiştir. Şekilde görüldüğü gibi tüm serilerin (12 tane) olasılıkları
toplamı da 1'e eşit olacaktır.
Bu veri ve bilgilere dayalı olarak projenin bir bütün olarak beklenen
net bugünkü değeri;
12

E(NBD) = X ) ( N B D ^ x P J (z=1,2, ,12)


z=1

biçiminde hesaplanır.
Burada;
NBD^ = ^ serisinin net bugünkü değeri
= ^ serisinin birlikte Go'^t) olasılığını ifade etmektedir.
Herhangi bir serinin net bugünkü değeri;

2 A
NBD = '
i-o (1+r)^

biçiminde daha önce açıklandığı gibi hesaplanacaktır. Bu formülde Aj simgesi


t yılındaki net nakit akımını, R ise risksiz Iskonto oranı ya da sermaye
maliyetini belirtmektedir.
Buna göre, risksiz Iskonto oranını ya da proje girişimcisinin beklediği
risksiz minimum kârlılık oranı R = 0.20 olarak alınırsa, her serinin net
bugünkü değeri aşağıdaki gibi hesaplanır.
Seri 1 için:
8 . 12 . 7
NBD^ = - 1 5 +.
(1 +0.20) (1 +0.20)2 (-1 +0.20)'

NBD^ = 4.05 TL.

Seri 2 için:

NBD. = - 1 5 . . 8 . 12 . 10
(1 +0.20) (1 +0.20)2 (1+0.20)3

NBD. = 5.79 TL.


Seri 3 için:

8 12 15
NBD, = - 1 5 +.
(1 +0.20) (1 +0.20)2 (1+0.20)3

NBD, = 8.68 T L

Diğer seriler için de aynı biçimde NBD hesaplanarak karar ağacı


diyagramında verilmiştir. Bu değerlere ve birlikte olasılıklara dayalı olarak
projenin beklenen net bugünkü değeri;

E(NBD) = | ; ( N B D , x P J (z = 1,2, 12)


Z= 1

formülüne göre;

E (NBD) = 4.05(0.045) +5.79(0.09) +8.68(0.045) + +

12.54(0.08) +10.23(0.032)

E ( N B D ) = 7.12TL.

bulunur.
Projenin beklenen net bugünkü değeri böylece hesaplandıktan sonra,
projenin beklenen net bugünkü değer olasılık dağılımının standart sapması
ise;

12
s = X)[NBD,-E(NBD)f x P

formül ile bulunur. Buna göre;

(4.05-7.12)2(0.045) + ( 5 . 7 9 - 7 . 1 2 ) 2 ( 0 . 0 9 ) +
s =
(10.23-7.12)2(0.032)

s = 8.504

s = 2.916 TL.

bulunur.

Değişim katsayısı ise;

2.916
DK = = 0.41 olacaktır.
7.12
Sonuç olarak karar ağacı yöntemi aracılığı ile beklenen net bugünkü
değeri, standart sapması ve değişim katsayısı böylece hesaplanan projenin
riskliliği kendi başına ya da diğer seçeneklerle, daha önce yaptığımız
açıklamalar ışığında değerlendirilerek karar verilecektir.
Belirtmeye gerek yoktur ki gerçek uygulamalarda karar ağacı
yönteminin gerektirdiği hesaplamalar karmaşıklaşacak ve bilgisayar kullanımı
ya da başka bir değerlendirme yaklaşımı olarak simulasyon tekniğine
başvurulacaktır.

IV.4.3.2.4. Simulasyon yöntemi


Çok geniş bir uygulama alanı olan simulasyon (benzetim), bilgisayar
kullanımını gerekli kılan matematiksel bir model aracılığı ile bir sistemin temsil
edilmesini sağlayan kantitatif bir tekniktir. Sistemi temsil eden model üzerinde
daha sonra deneyler yapılarak belli gerçekler ve varsayımlara göre sistemin
davranışı incelenmeye çalışılır. Bu nedenle simulasyon özde deneysel nitelikli
bir matematiksel modelleştirme tekniği olarak, sistemlerin davranışını
inceleme ve tanımlama, sistemlerdeki değişmelerin etkilerini belirleme ve
böylece gelecekteki davranışlarını tahmin etme amacı taşıyan deneysel ve
uygulamalı bir metodolojidir.
Bilgisayarların yaygınlaşması ile pek çok alanda büyük bir kullanım
alanı bulan simulasyon tekniği bugün "yöneylem oyunları", "sistem
simulasyonu" ve "Monte Carlo" simulasyonu olarak bilinen üç farklı biçimde
uygulanmaktadır.
Proje değerlendirmede kullanımı Hertz'ün uygulaması ile hız kazanan
simulasyon tekniği, riskli yatırım projelerinin değerlendirilmesinde duyarlılık
ve olasılık analizlerini de birleştirerek günümüzün en gözde tekniği olmuştur
ve bugün pek çok iyi bilinen bilgisayar simulasyon paket programları
geliştirilmiştir.
Örnek :
Savunma Sanayi ile uğraşan bir şirket kendi alanına yönelik olarak
özel bir aracın söz konusu olduğu bir savunma projesini değerlendirmek ve
iki seçenek üzerine yoğunlaşmaktadır.
1. seçenek : Aşırı derecede otomasyona yönelik bir seçenek olup,
yüksek sabit ve düşük işletme-bakım maliyetleri
gerektirmektedir.
2. seçenek : Operatör ağırlıklı olup, düşük sabit ve yüksek işletme-
bakım maliyetleri gerektirmektedir.
* işletme-bakım maliyetleri = Q (milyon TL)
T a b l o - 2 1 . Q Olasılıkları ve Diğer Veriler

SEÇENEK A SEÇENEK B
Q olasılık Q olasılık
2.000 1/9 12.000 1/6
3.000 1/2 25.000 1/3
5.000 1/3 30.000 1/3
40.000 1/6
Sabit maliyetler 70.000 (milyon TL) 20.000 (milyon TL)
Hurda değeri sıfır sıfır
Faiz haddi (teoriktir) % 10 % 10
Kontrat süresi belirsiz (tahmini 1,2 veya 3 yıl) belirsiz (tahmini 1,2 veya 3 yıl)

Kontrat süresine yönelik olasılık dağılımı ise;

Kontrat Süresi Olasılık


(Yıl) Dağılımları
1 0.25
2 0.50
3 0.25

Simüle edilmiş değerlerin toplu halde gösterimi ise; (mekanik


yaklaşım açısından)

Tablo-22. Simüle Edilmiş Değerler

Simüle Edilmiş Olası Sonuçların Simülasyon Sonuçlar


Değer Sonuçlar Olasılığı Tekniği
1 1/4 İki para ile yazı TT
Kontrat süresi 2 1/2 tura TY veya YT
3 1/4 YY
Seçenek A için 2.000 1/6 Tek kayıplı 1
işletme ve bakım 3.000 1/2 (oyundan çıkma) 2, 3 veya 4
maliyetleri 5.000 1/3 yazı tura 5 veya 6
Seçenek B için 12.000 1/6 Tek kayıplı 1
işletme ve bakım 25.000 1/3 (oyundan çıkma) 2 veya 3
maliyetleri 30.000 1/3 yazı tura 4 veya 5
40.000 1/6 6

Aşağıdaki tabloda ise 100 deneme için 10 deneme özetini


görmektesiniz.
II
O ^ O n - — l O O ^ — ' O n ^
0 ^cd 0 • • • 00
< <3->
0
C/O >H ^

II
^<-^ - - 00 ;g rn
(L) .S/ ~ w Oí
CM W vo . . . ^
^ >^ ^ ^

li,-. 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0
o o o o g g g g g g §
»ySinöirirsiooÖÖO ö

8*CQ ^ O

^< ^^
or^'^'íl•^^OT^'^r-Tí•
1
+ u ^ >ÖX) >^ o m m m - ^ o m m - ^ m s s 0
cd c — O rornrO'-^OrnrOr-^ro
Orn(Nu-i^Ö«ri(Nr-Hio ^ w '^iî ^
m ^ . . .
^ 00 rñ
Ş t ^ ^

iiii 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0
0 0 0 0 0 0 0 0 0 0
p o p o o p p p p p • • •
0
0
p

si

O)
O)
o
ortTt-Ttr^OTtTtrs^ ^
0(N(N(NTtO(NCNT:J-(N fN
OioiOU-ioOiOUno'^ • • • ^
d

ü
o ^ t ^ ^ r - O T i - T t r ^ ^ ^
o m m m ' ^ o m m ' r r m m
o m m r n ^ o m m ' — i m • • • rn
c t - ^ o o o o o i ^ ö ö o o o 0
o

)C3)
O -^(NCNíNm-HíNíNmfN • • • <N
c
o
o
CO
I l i !
CO
o _ 0
^íNm'ît'/-iVD^-•ooo^o... 0
1-
On denemeden sonra seçenek A için yıllık ortalama maliyet 48.630
B için 41.623 milyon lira olmaktadır. Yıllık ortalama maliyet farkı 7.007 milyon
TL'dır. Bu durumda B seçeneği çok olumlu gözükmesine rağmen, bu sonuca
yanlızca 10 denemeden sonra gelindiği unutulmamalıdır. 100 deneme sonucu
seçenek A'nın yıllık ortalama eş değer maliyet gelişmelerinde ortaya çıkan
sonuçlar Şekil 17'de görülmektedir.

100.000

^90.000

§,80.000 •

Î3 70.000|

S 60.0001
\
! | 50.000

I 40.000

§ 30.000

2G.000İ

lO.OOOİ

9 10 96 97 98 99 100

Deneme Sayısı

Şekil-13. Artan Deneme Sayısı İle


Yıllık Ortalama Eşdeğer Maliyetlerin Seyri

Deneme sayısı artıkça, simülasyonun başlangıcında ortaya çıkan


dalgalanmalar azalmakta ve düzgün bir seyir izlemektedir.
Daha önceki tablodan elde edilen verilerle seçenek A ve B için daha
fazla bilgiye sahip olmak mümkündür (Bakınız Tablolar 54-55).

Tablo-24. Seçenek A İçin Yıllık Eşdeğer Maliyetin Frekans Dağılımı

Yıllık Eşdeğer Maliyet 100 D e n e m e d e k i Frekanslar Olasılık


30,147 4 0.04
31.147 13 0.13
33.147 9 0.09
42.334 8 0.08
43.334 22 0.22
45.334 18 0.18
79.000 5 0.05
80.000 13 0.13
82.000 8 0.08
100 1.00
T a b l o - 2 5 . S e ç e n e k B İçin Yıllık E ş d e ğ e r Maliyetin F r e k a n s Dağılımı

Yıllık E ş d e ğ e r Maliyet 100 D e n e m e d e k i Frekanslar Olasılık


20.042 4 0.04
23.524 9 0.09
33.042 9 0.09
34.000 4 0.04
36.524 17 0.17
38.042 8 0.08
41.524 17 0.17
47.000 7 0.07
48.042 4 0.04
51.524 8 0.08
52.000 8 0.08
62.000 5 0.05
100 1.00

Yıllık ortalama eş değer maliyetler için ortalama ve varyans


değerlerini şöyle hesaplayabiliriz.
Seçenek A için ortalama ve varyans değerleri :

0.04(30.147)4-0.13(31.147)+ +0.08(82.000) = 50.229 milyon TL.

0.04(30.147)2+0.13(31.147)2 + +0.08(82.000)2-(50.529)2

= 346.802.050 milyon TL.

Seçenek B için ortalama ve varyans değerleri :

0.04(20.024)+0.09(23.524)+ +0.05(62.000) =40.158 milyon T L

0.04(20.024)2+0.09(23.524)2 + +0.05(62.000)2-(40.158)2

= 101.232.300 milyon T L

Yıllık ortalama eş değer maliyetler farkı açısından seçenek A ve B


için bu aşamada daha sağlıklı tahminler yapılabilir. Şöyle ki;

50.229 - 4 0 . 1 5 8 = 10.071 milyon T L


Görüldüğü üzere 10 deneme sonucu ortaya çıkan 7.071 milyon TL ile
10.071 milyon T L y ı karşılaştırdığımızda, fark A lehine artmaktadır ve
beklenen değerler içerisinde B seçeneği en uygun tercih olmaktadır. Ayrıca
B seçeneğinin varyansı A'ya oranla daha düşük bir değere sahiptir ve bu
açıdan da olaya bakıldığında B seçeneği eldeki verilerden hareketle A y a
oranla net bir şekilde üstünlüğe sahiptir.
EKLER

EK-1. ANTALYA FALEZ OTELİ YAPILABİLİRLİK ETÜDÜ

EK-2 İPLİK SANAYİ ve TİCARET A.Ş. İPLİK TESİSİ YATIRIM


PROJESİ-FİZİBİLİTE ETÜDÜ

EK-3. ÜZET YATIRIM PROJELERİ


EK-1. ANTALYA FALEZ OTELI
YAPıLABILIRLIK ETÜDÜ

ı. GIRIŞ

Bilindiği üzere, T.C. Turizm Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğü, Turizm


sektöründe öncü ve örnek konaklama tesislerinin yapılması ve işletilmesi, özel
sektörce yapılacak yatırımların uzun ve orta vadeli kredi ile dekteklenmesi,
görevlerini uzun bir zamandan beri yürütmektedir. Bu düşünceden hareketle
Bankamız bugüne kadar gerçekleştirdiği 17 konaklama ünitesinde 3636 yatak
ile Türkiye'nin en büyük konaklama zincirine sahiptir.
Türkiye'nin gittikçe artan yatak talebine cevap verebilmek açısından
konaklama zincirini daha da yaygınlaştırmak isteyen T.C. Turizm Bankası
A.Ş. Genel Müdürlüğümüz, bir dizi yeni yatırımları planlamış ve bunları
gerçekleştirmek için programına almıştır. Bunlardan biri de proje konusu
yatırım olan Antalya "FALEZ OTELİ" dir.

IL YAT PROJESI HAKKıNDA GENEL BILGILER

A . Projenin Tanıtılması

Y a t ı r ı m c ı K u r u l u ş u n Adı T.C. T u r i z m Bankası A . Ş . G e n e l M ü d ü r l ü ğ ü


Sermayesi 50 M i l y a r T L
Projenin Adı Falez Oteli
Projenin Sınıfı/Nev'i 5 yıldızlı otel
K u r u l u ş Yeri Antalya
Proje Kapasitesi 600 y a t a k
Y a n H i z m e t Üniteleri Restoran-Bar-Sauna-Yüzme Havuzu-Disko-Spor
Alanı-Çarşı
G e n e l Yatırım Tutarı : 6.465.000.000.- TL
B a ş l a m a ve Bitiş Tarihi : 1984-1988
Proje T a h . E k o n o m i k Ö m r ü : 2 0 Yıl
B. Projenin Gerekçesi

1. Proje Gerekçesi Kısa Anlatımı


Antalya ve çevresi gerek tabii ve tarihi güzellikleri, gerekse de alt yapı
ve ulaşım olanakları nedeniyle dış turizme açılmak için oldukça yüksek
potansiyele sahip bulunmaktadır. Ayrıca yapılan anketler sonucu elde edilen
verilere göre ülkemize gelen yabancıların % 20-25'nin Antalya ve çevresini
ziyaret etmek eğiliminde oldukları saptanmıştır.
-Yukarıda düşüncelerden hareketle. Bankamız Antalya, Konyaaltındaki
Falezlerin üstünde 600 yataklı oteli gerçekleştirmeyi planlamıştır. Anılan tesis
25.000 yataklı Güney Antalya Gelişim Projesinin önemli bir dilimini teşkil
ederek ülke ekonomisine katkıda bulunacaktır.

2. Plan ve Yıllık Programla İlişkisi


Kalkında planımız. Turizm yatırımlarını gerçekleştirmede Kamu'ya
emredici Özel Sektöre ise, özendirici hedefler saptamıştır. Bir kamu kuruluşu
olan Bankamız, Kalkınma planındaki hedeflere paralel olarak proje konusu
tesisin yapımını planlamakla, hem özel sektöre öncü olmakta hemde,
hedeflerin gerçekleşmesine yardımcı olmaktadır.

3. Üretilecek Hizmetin Niteliği


Antalya Falez Oteli, 5 yıldızlı otel olarak projelendirilmiştir. Yatak
ünitelerinin haricinde tesiste, yiyecek ve içecek üniteleri, her türlü spor ve
eğlence üniteleri, oyun salonları, seminer salonları bulunmaktadır.

C. Projenin Kapasitesi

1, Yatak Üniteleri
Proje konusu 5 yildiz.li otelde toplam 600 yatak bulunmaktadır.

2. Yan Hizmet Üniteleri


400 kişilik kapalı 500 kişilik açık restoran
350 kişilik cafe
150 kişilik gece kulübü
400 kişilik çok amaçlı salon
40 kişilik özel ziyafet salonu
14 kabana
5 adet dükkan
2 adet kuaför (Bay-Bayan)
Sauna, Bovling Salonu, Oyun Salonu
4 adet Amerikan Bar

D. Projenin Termini

Etüd-Proje ve Belgelendirme çalışmaları devam eden projenin


inşaatına 1985 yılı içinde başlanacak ve 1988 yılı sezonunda işletmieye
açılacaktır.

E. Projenm Yatırım Tablosu

İşin Cinsi Tutarı (Bin TL)


Etüd Proje 40.000
Arazi Bedeli* 156.000
Arazinin Düzenlenmesi 37.500
İnşaat 1.362.000
Tesisat 943.000
Mefruşat 375.000
Teçhizat 237.000
Taşıt Araçları 30.000
Beklenmeyen Giderler 214.000
Fiyat Artışları 3.000.000
SABİT SERMAYE YATIRIM TUTARI 6.395.000
İşletme Sermayesi 70.000
GENEL YATIRIM TUTARI 6.465.000

* Kamu arazisinin Turizm yatırımlarına tahsisi hakkındaki yönetmeliğinin 19.


maddesine göre; "Tahsis konusu arazinin değeri proje bedelinin % lO'nu dur. İlk
yıl kira bedeli ise arsa değerinin % 5'dir. İlkesinden hareketle projenin termin
dönemi olan 5 yıllık kira bedeli yatırım tutarına dahil edilmiştir.

F. Proje Yöresinin Özellikleri

1. Antalyanrn K o n u m u ve Özellikleri
Türkiye'de Akdeniz bölgesinin batı bölümünde yer alan Antalya ilinin
güneyde Akdeniz, kara yönünde ise Muğla, Bodrum, İsparta, Konya ve İçel
il sınırları çevrelemektedir.
1980 sayımına göre il nüfusu 748.706 merkez ilçe şehir nüfusu
280.837 olan Antalya'nın, Ankara, İzmir ve Adana gibi büyük kentlere olan
uzaklığı 550 km civarındadır. İstanbul'a olan uzaklık ise 724 km'dir.
Turistik çekim merkezi olan başlıca ilçelerinin il merkezlerine olan
uzaklıkları ise şu şekildedir.

Alanya Finike Kaş Manavgat Serik


Uzaklık (km.) 135 193 222 77 39

a) İklim

Torosların kuzey rüzgarlarını büyük ölçüde kapaması nedeni ile


Antalya'da enlem derecesine göre sıcak bir Akdeniz iklimi egemendir.
Oldukça sıcak geçen yaz ayları ile çok yağışlı ve ılıman geçen kış ayları
iklimin genel karakterini teşkil eder.

Son 10 yıllık derecesinin meteorolojik bilgilere göre Antalya'da yıllık


ortalama ısı 18.7 derece, en yüksek ısı 43.6 derece, en düşük ısı -2 derece
olmuştur.

En yüksek ısı derecesinin 25 veya bunun üzerine çıktığı günler olarak


kabul edilen "yaz günleri" sayısı 153'tür. Günlük güneşleme ortalaması 8.7
saat olup, en yüksek değer (12.8 saat) Temmuz ayında, en düşük değer (4.8
saat Ocak ayında görülmektedir.

En yüksek ortalama deniz suyu sıcaklığı 28 derece ile Ağustos


ayında, en düşük ortalama deniz suyu sıcaklığı 16.5 derece ile Mart ayında
gözlenmiştir. Yıllık deniz suyu sıcaklığı ortalaması 21.5 derecedir.
Antalya'daki ortalama hava sıcaklıklarının Avrupa'da turist çeken belli
başlı sahil şeritleri ile aylar itibariyle karşılaştırılması aşağıda gösterilmiştir.

I II III IV V VI VII VIII IX X XI XII Ortalama


Antalya 11.6 12.4 12.3 16.8 19.1 24.4 294 294 26.1 27.1 164 12.4 19.8
Bierritz 8.5 8.6 10.6 12.2 14.6 17.5 19.2 19.6 18.4 15.3 11.6 8.6 13.7
(Fransa)
Palma di 10.1 10.5 12.2 14.5 17.4 21.4 24.1 24.5 22.6 18.4 14.3 11.6 16.8
Majorca
(İspanya)
Dubrovnik 8.8 9.0 10.8 14.0 17.9 22.0 24.4 24.7 21.5 17.6 14.1 11.2 16.3
(Yugoslav.)
Bari 8.9 9.8 11.5 14.5 18.2 22.6 24.8 24.9 21.6 18.0 14.5 11.1 16.7
(İtalya)
Palermo 12.2 12.1 13.3 15.5 18.7 22.5 25.3 26.0 23.0 20.5 16.8 13.8 18.3
(İtalya)
b) Doğal Veriler
•Kıyıların büyük bir kısmını kapsayan plajlarla 1 Nisan-31 Ekim
tarihleri arasında 214 gün devam eden deniz iklimi, Antalya'nın turizm
potansiyelini artıran en önemli veriler arasındadır.

Kumsalın Şehirden Boyu Eni Kumsalın En Sıcak Ay


Yeri Adı Uzaklığı (m) (m) Kalitesi Deniz Isısı

Antalya Lara 12 25.000 50-100 İnce 27

Merkez Karpuzkaldıran 9 500 20-30 İnce 25

Merkez Konyaaltı 2 5.000 100-200 Çakıllı 21

Kemer Kıyı bandı-Çaltıcak 50 3.000 100-250 İnce 23

Manavgat Side 10 35.000 3-5 İnce 23

Bölgedeki karasuları (göller ve ırmaklar), balıkçılık, göl kıyılarında


yapılan avcılık, yüzme ve su kayağı gibi sporlar için denizden daha
elverişlidir.
Bölgenin turistik potansiyelini artıran doğal verilerden birisi de
çağlayanlardır. 60 metre yükseklikten denize Düden Şelalesi ve Antalya ilinin
80 km doğusunda bulunan Manavgat Şelalesi belli başlı olanaklarındandır.
Mağaralar da turizm bakımından önemini korumaktadır. Başlıcaları
Alanya, Damlataş, Fosforlu Mağara, Prehistorik çağdan kalma Beldibi ve
Karain Mağaralarıdır. Antalya'nın 27 km kuzeybatısında bulunan Karain
Mağarası araştırmaları ve kazılarla değerlendirilmektedir.
Bölgede çok zengin bir av potansiyeli vardır. Yaban domuzu, kurt,
çakal, tilki, tavşan ve keklik her mevsimde avlanabilmektedir. Akarsularda ise
çok miktarda alabalık, kefal ve sazan mevcuttur.
Antalya'nın 30 km kuzeybatısında 1650 metre yükseklikteki
yamaçlarda yer alan Termesus Milli Parkı doğal ve arkeolojik veriler
yönünden üstün özellikler arzetmektedir. Bundan başka Olimpos ve Beşkonak
Milli Parkları da doğal güzellikler bakımından zengindir.
Bölge dağları, özellikle iç kesimlerde yılın altı ayında karlarla kaplı
olup, dağ turizmine imkan verirler. Özellikle Saklıkent kış ve deniz sporlarının
bir arada yapılabileceği dünyanın sayılı merkezlerindendir.
c) Tarihsel Veriler
Antalya şehir merkezinde tarihsel önemi olan başlıca yerler

Adı Tarih Dönemi


Hıdırlık K a l e s i Roma
Hodrianus Kapısı R o m a ( M . S . 130)
Kesik Minare V.Y.Y. Selçuk
Ponoplia Kilisesi-Korkut Camii
Yivli M i n a r e X I I I . Y . Y . Selçuk
Karatay Medresesi X I I I . Y . Y . Selçuk

Şehir dışındaki tarihsel önemi kapsayan yerler ise Perge (18. km


doğu), Serk (Selge), Yerköy Hisarı (Sillyon), Aspendos, Çıralı (OIympos),
Demre (Myra), Güllük (Termessus) ve Tekirova (Phaselis) dır. Antalya'da
başka Kızılkule ve Alanya Kalesi olmak üzere pek çok tarihsel yapıt
mevcuttur.

Antalya ilinde biri merkezde diğeri Alanya ve Side'de olmak üzere üç


müze vardır.

d) Diğer Veriler
Yörede mahalli el sanatları ekonomik değerini kaybetmesine rağmen
turistik önemini korumaktadır. Başlıca el sanatları heybe, ipek dokumacılığı,
süs kabakçılığı, küçük halı, kilim ve bakır işleridir.

2. Bölgenin A l t Yapısı
a) Ulaşım
E-24 Karayolu Antalya'yı İzmir'e İstanbul ve Ankara'ya bağlamakta
olup aynı yol Antalya'dan doğuya Adana'ya kıyı hattından bağlanmaktadır.
Ayrıca Antalya'yı kıyıdan İzmir'e bağlayacak olan Antalya-Kaş-Finike yolu
yapım çalışmaları 1982'de tamamlanmıştır. Antalya hava ulaşım yönünden
yaz aylarında oldukça yoğun bir trafiğe sahiptir. Hava alanı dış charter
seferlerine açık olup şehir merkezinin 7 km doğusundadır.

Antalya deniz trafiği yönünden de oldukça faaldir. Doğu Akdeniz


Turistik seferleri yapan çeşitli gemiler özellikle yaz aylarında sık sık
Antalya'ya uğramaktadırlar.
b) Haberleşme
Akdeniz ülkeleri telekomünikasyon sisteminin Türkiye'deki bağlantı
yeri olan Antalya'dan yurt içi ve uluslararası haberleşme kolaylıkla
yapılabilmektedir.

c) Maddi Girdiler ve Personel Tedariki Olanakları


Kurulması düşünülen tesisin maddi girdilerinin Antalya merkezinden
temin edilmesi mümkündür. Personelin ise, otelcilik okullarından ve
Bankamızın diğer tesislerinden karşılanması düşünülmektedir.

G. Arz ve Talep

1. Mevcut Arz ve Gelişme Olasılıkları


Antalya ve yöresinde inşaat ve proje halindeki yatırım belgeli
konaklama ünitelerinin dökümü aşağıdaki gibidir.

Sınıfı/Nev'i Tesis Adedi Oda Adedi Yatak Adedi

H 1 4 522 1098
H 2 4 365 730
H 3 11 397 839
H 4 6 231 480
M 1 2 164 296
M 2 4 144 282
P 1, 2, 3 13 197 379
TKA 10 3081 6530
Kamp 5 - 1532

Toplam 59 5101 12166

Yörede faaliyet halindeki tesislerin dökümü ise şöyledir.

Sınıfı/Nev'i Tesis Adedi Oda Adedi Yatak Adedi

H 1 1 150 300
H 1 1 99 198
H 2 2 164 368
H 3 4 259 509
H 4 11 365 686
M 1 10 656 1346
M 2 4 247 494
P 1, 2, 3 11 186 376
TKA 1 350 700
Kamp 2 - 2010

Toplam 2476 6989


Yukarıdaki tabloların incelenmesinden de görüldüğü üzere, Antalya
ve yakın çevresindeki 47 adet tesiste 6.989 yatak bulunmaktadır. Bu
yatakların 2.010 adedi çadır, diğerleri ise sabit ünitelerdedir. Bu yörede
yatırım belgeli 59 tesiste ise; 12.166 adet yatak bulunmaktadır. Bu tesislerin
2-3 yıl içinde hizmete girmesi halinde yöredeki toplam yatak sayısı 19.155
olacaktır. Bu sayıya belediye tarifeli olarak çalışan tesisler ilave edilmemiştir.

2. Mevcut Talep ve Gelişme Olanakları


Yukarıda da değinildiği gibi ülkemizi ziyaret eden yabancıların,
(günübirlikçiler hariç) % 20-25'inin Antalya ve çevresini ziyaret etmek
eğiliminde olduğu saptanmıştır. Ancak bölgedeki yatak kapasitesinin
yetersizliğinden, bu oranda yıllardır artış kaydedilememektedir. Ayrıca,
Antalya ve çevresi iç turizm açısından da Türkiye'nin en önemli merkezleri
arasında bulunmaktadır. Bu nedenle yörenin talebi hızlı bir şekilde
artmaktadır. Yörede belirli aylarda ve bayramlarda büyük ölçüde yatak
sıkıntısı çekilmektedir.

Proje konusu yatırım az da olsa yöredeki yatak arzının artmasına


neden olacağından önem arzetmektedir.

3. Tesis Talebi
Proje konusu tesisin baz yılında aşağıdaki doluş oranlarını
sağlayacağı tahmin edilmektedir.

Yatak Doluş Oranı


Aylar (%)
Ocak 35
Şubat 40
Mart 45
Nisan 60
Mayıs 80
Haziran 80
Temmuz 95
Ağustos 95
Eylül 90
Ekim 60
Kasım 40
Aralık 40

Ortalama 63
4. Projede Uygulanan Fiyatlar (1984)
Yörede faaliyet halindeki tesislerde uygulanan fiyatlar dikkate alınarak
proje konusu tesiste aşağıdaki fiyatların uygulanabileceği öngörülmüştür.

TL

T e k Kişi O d a 14.000
Çift Kişi O d a 25.000
Tabldot 2.500
Kahvaltı 1.200
A l k o l l ü îçki 900
A l k o l s ü z İçki 300

5. İşletme Etüdüne Esas, Varsayımlar


Tesisin açık olduğu süre 365 gündür.
Sezon 1 Nisan - 31 Ekim
Sezon dışı 1 Ocak - 31 Mart
1 Kasım - 31 Aralık
olarak kabul edilmiştir.
Odaların % 90'nın çift, % 10'nu tek olarak talep edileceği.
Gecelemelerin % 70'inin gruplarca yapılacağı, bunun da % 90'nın
yabancı olacağı.
Sezon dışı ve grup indiriminin % 20 olacağı.
Müşterilerin % 100'nün kahvaltı alacağı, % 40'nın çift öğün, %60'ının
tek öğün yemek yiyeceği varsayılmıştır.

H. İşletme Etüdü

Yukarıdaki verilerden hareketle, proje konusu otelin en yüksek


doluluğa ulaştığı yıldaki gelir ve gider durumunu aşağıdaki şekilde
hesaplanmıştır.

1. Y ı l h k G e l i r l e r T u t a r ı (Bin T L )

O d a Gelirleri 1.421.091
Y i y e c e k Gelirleri 648.459
İçecek Gelirleri 101.408
Sair Gelirler 43.420

Toplam 2.214.378
2. Yıllık Giderler Tutarı (Bin TL)
Yiyecek 162.114
İçecek 16.225
Sair G i d e r l e r 10.026
P e r s o n e l Giderleri 242.000
Amortisman 499.000
Sigorta 18.630
Bakım Onarım 124.200
Genel Giderler 265,725

Toplam 1.337.920

3. Kâr ve Zarar Tutarı (Bin TL)


Yıllık Gelirler 2.214.378
Yıllık G i d e r l e r 1.337.920

Kâr 876.458

m. DEĞERLENDİRME ESASLARI
A. Firma Açısından

1. Ekonomik Kârlılık

Brüt Kâr 876.458


= 0.13
Yatırım Tutarı 6.465.000

2. Mali Kârlılık

Brüt Kâr + Amortisman 1.375.458


= 0.21
Yatırım Tutarı 6.465.000

3. Kâra Geçiş Analizi


Proje, 1.160.900 bin TL'lık brüt hasılat veya 72.330 geceleme
gerçekleştirildiğinde kâra geçiş noktasına ulaşacaktır. Diğer bir deyişle % 33
yatak doluş oranı ile projenin kâra geçiş noktasına ulaşması sağlanabilecektir.
B. Ulusal Ekonomik Açısmdan

1. Katma Değer

(Bin TL)
Personel Giderleri 242.000
Amortisman 499.000
Sigorta 18.630
Brüt Kâr 876.458

TOPLAM 1.636.088

2. Katma Değer İle Yatırım İlişkisi

Katma Değer ^ 1.636.088 ^ g 25


Yatırım Tutarı 6.465.000

3. Döviz Girdisi
Otelde gerçekleştirilen 86.921 adet yabancı geceleme ile
1.395.058.000 TL karşılığı girdisi sağlayacağı tahmin edilmektedir.

IV. SONUÇ

Toplam 600 yatak kapasiteli ve 5 yıldızlı turistik otel projesine ilişkin


olarak geliştirilen etüdün ortaya koyduğu sonuçlar aşağıda özetlenmiştir.
1. Tesis Antalya-Konyaaltı mevkiinde inşa edilmektedir.
2. Tesisin alt yapı sorunu bulunmamaktadır.
3. Proje, kalkınma planında ve yıllık programlarda öngörülen
hedeflere uyum sağlamakta ve kalkınma planı kararlarının
gerçekleşmesine yardımcı olacak hüviyettedir.
4. Yatırım projesi, 0.13 brüt ekonomik rantabilite 0.21 mali rantabilite
yaratmaktadır.
5. Proje 0.33 yatak doluş oranında kâra geçiş noktasına
ulaşmaktadır.
6. Proje 1 yılda 1.636.088 bin TL'lık katma değer yaratmaktadır.
7. Tesiste 233 personele iş imkanı sağlanacak işsizlik sorununa
katkıda bulunulacaktır.

Yukarıda belirtilen nedenlerle proje konusu yatırımın Bankamız ve


ulusal ekonomi açısından yararlı olacağı sonucuna varılmıştır.
EK 2 İPLİK SANAYİ ve TİCARET
A.Ş. İPLİK TESİSİ YATIRIM PROJESİ-
FİZİBİLİTE ETÜDÜ

ı. GENEL BILGILER

1. Projenin Adı .... İplik Sanayi ve Ticaret A.Ş.


İplik Tesisi Yatırım Projesi
2. Kuruluşun Adı .... İplik Sanayi ve Ticaret A.Ş.
3. Kuruluşun Yeri IVlalatya
4. Projenin Niteliği Günlük 10.000 kg pamuk ipliği üretecek kapasitede bir
tesisi kapsamaktadır. 6.000 iğ ve 12 open-end'li karma
tesisten oluşmaktadır.
5. Yatırım Hakkında Bilgiler
5.1. Ortaklığın Hukuki Şekli
- Anonim Şirkettir
- Sermayesi 5.000.000.000.- TL'dır.
5.2. Ortaklar
.... A.Ş.'nin hisse dağılımı aşağıdaki şekildedir.

Ortağın Adı Sermaye Miktarı Nisbeti (%)


500.000.000.- T L 10
500.000.000.- T L 10
500.000.000.- T L 10
500.000.000.- T L 10
500.000.000.- TL 10
2.500.000.000.- TL 50

6. Uygulama Dönemi:
6.1. Yatırımın Başlama Tarihi
Fabrika binası inşası bitmiş olup halen 12.000 m^'lik kapalı alanlık
bir büyüklüktedir.
IVlakine ve teçhizatla ilgili akreditiflerin açılma tarihi 01.06.1989
olarak öngörülmüştür.
6.2. Deneme işletmeye alınma tarihi : 01.02.1990 olarak
öngörülmektedir.
6.3. Kesin işletmeye alınma tarihi : 01.04.1990
7. Projenin sabit yatırım tutarı 21.981.321.000.- TL
7.1. İç para : 7.581.021.000.-TL
7.2. Dış para : 14.400.300.000.-TL
8. İşletme sermayesi:
8.1. İç para : 1.000.000.000.-TL
8.2. Dış para : —
9. Projenin genel toplamı: 22.981.321.000.- TL.
9.1. İç.para : 8.581.021.000.-TL.
9.2. Dış para : 14.400.300.000.- TL.
10. Üretilecek malın miktarı:
10.1. Türleri : Karde pamuk ipliği
Miktarı : Ne 20/1 : 3000 ton/yıl
11. Üretim gelirleri
11.1. Toplam yıllık gelir tutarı 16.078.350.000.-TL.
11.2. Toplam yıllık giderler tutarı 9.401.633.000.-TL
11.3. Gayri safi kâr 6.676.717.000.-TL
12. Öngörülen finansman kaynakları:
12.1. Özkaynaklar : 22.981.321.000.-TL
13. Projenin ekonomik ömrü
Makinalar için 12.5 yıl, binalar için 25 yıl olarak alınmıştır.
14. Projenin amacı gerekçesi:
Bu proje ülkemizin ekonomik kalkınmasına hizmet edebilmek, bölgede
istihdam sorunun hafifletmek, sanayi ürünleri üretimimizi arttırmak ve
şirketimize dahil olan yabancı Sermayedar ortağımızın dünya iplik
piyasaları içinde faaliyet göstermesi sayesinde toplam yıllık ürünün yarıya
yakın bir kısmını yurt dışına ihraç ederek ülkenin döviz kazancını
arttırmaktır. Nihayet kârlı bir yatırım ile fon birikiminin oluşmasını sağlayıp
ilerde tekrar yatırım yapabilmeyi amaçlamaktadır.

ıı. HAMMADDE DURUMU

Malatya'da kurulacak üretim tesisinde hammadde olarak pamuk


kullanılacaktır. Bugün ülkemizde tarımı yapılan pamukların tamamı Amerikan
menşeli yeni dünya pamuklarıdır. Pamuğun ekonomik olarak elyafından
çitiğinden, küspesinden ve saplarından yakacak olarak istifade edilir. Çok
yönlü kullanma ve yararlanma imkanı sağlaması bakımından büyük ekonomik
değeri olan bir endüstri bitkisidir. Elyaf ürünüyle lif bitkisi, çiğitlerinde ihtiva
ettiği % 17-24 oranında değişen yapıyla da çok önemli bir yağ bitkisidir.

II.l. Türkiye'de Tarımı Yapılan Pamuk Çeşitlerine Upland


Türleri İsmi Verilir. Amerika'dan Ülkemize Getirilip
Islah Edilmişlerdir.
Ülkemizde yetiştirilen upland tipi pamuk çeşitleri için 19 ayn uzunluk
birimi kabul edilmiştir. Bu uzunluklar 19.0 mm'den 34.9 mm kadar değişiklik
göstermektedir. Kalınlık olarak pamuk lifleri 16.5-21.5 mikron arasında değişir.
Ancak elyaf inceliği 1 inç uzunluğundaki lifin mikrogram cinsinden ağırlığı
olarak ifade edilir. Mikroner değerlerine ait bazı ölçüler aşağıda verilebilir.

Elyaf Cinsi Mikroner Değeri


Ç o k ince 3.0 ve d a h a aşağı
İnce 3.0 - 3.9
Normal 4.0 - 4.9
Kaba 5.0 - 5.9
Çok kaba 6.0 ve yukarısı

Yurdumuzda yetiştirilen pamukların mikroner değerleri 4.1 - 4.4


arasında değişir. Pamuk liflerinde mukavemet belli bir ağırlığı çekme
kapasitesidir ve liflere muayyen ağırlıklar tatbik edilerek hangi ağırlıkta
koptuğu tesbit edilir. Mikrodinamometre ile yapılan ölçümlerde ince lifli
pamuklar 5 gram, upland pamukları 9 -10 gram, kalınlarda 1 0 - 1 1 gramlık
ağırlığa mukavemet göstermişlerdir.
Pamuk liflerinde elastikiyet lifin normal boyu ile mukavemetk
denemesi arasında koptuğu ağırlıktaki boyu arasındaki fark elastikiyet % sini
verir bu değerler % 10-20 arasında değişir.
Pamuk lifi, mukavemet bakımından ipekle, yün arasında yer almasına
rağmen elastikiyet yönünden her iki liften'de daha üstün özellik gösterir.
Pamuk standardizasyonunda ve derece tayininde önemli rol oynayan
unsurlardan birisi de renktir ve 4 ana grupta incelenir. Saf beyaz (upland ve
yerli pamuklar), krem renk (lee-lsland), koyu krem (mısır), esmer renk (mısır)
ayrıca beyaz renkler için 9 lekeler için 5 sarı renkliler için 3 ve gri renkliler
içinde 3 derece vardır. Türkiye pamukları saf beyaz renkli pamuklardır.
11.2. Pamuk Çeşitleri
Türkiye'de upland tipi pamuk çeşitlerinin tarımı yapılmaktadır. Bu
çeşitlerin tamamı Amerikan menşeli olup şu isimlerle anılırlar:
a. Coker 100 A/2 (Çukurova-Hatay- K. Maraş bölgesinde % 40, Ege
bölgesinin tamamında bu çeşidin tarımı yapılır. 90-110 cm
boyunda, lif uzunluğu 29 mm ve çırçır randımanı % 40.2'dir.)
b. Deltapine 15/21 (Çukurova-Hatay-K. Maraş bölgesinin % 60'ında
ve Antalya bölgesinin tamamında ekilir. Lif uzunluğu 29-30 mm
çırçır randımanı % 38.8'dir.)

c. Caroline-queen-201 (Çukurova bölgesine yeni adapte olan ve


gittikçe gelişen bir çeşittir. Şimdiki ekimi % 2-3 arasındadır.
d. Stonoville (Türkiye'de adaptasyonu yapılan ve istikbali olan bir
çeşittir.)

e. Akala (1950'den önce tarımı yapılan çeşittir. Artık tarımı


yapılmıyor.)
f. Yerli çeşitler (bunlar Asya menşeli ve kapalı kozalı çeşitlerdir.
Türkiye genelinde çok az tarımı yapılmaktadır.)

11.3. Üretim Bölgeleri ve Pamuk Üretimi


Pamuk bir sıcak ve yarı sıcak iklim bölgesi bitkisidir ve dolayısıyla
Türkiye'nin yeterli sıcaklığa sahip yerlerinde yetişebilmektedir. Bu bölgeler,
Ege Bölgesi, Akdeniz Bölgesi (Çukurova, Antalya) ve diğer bölgeler.

Türkiye'de yıllara göre pamuk üretim ve tüketimi aşağıda Tablo 1'de


gösterilmiştir.

T a b l o - 1 . (Bin t o n )

Yıllar Üretim Tüketim

1984/85 580 415


1985/86 518 456
1986/87 518 490
1987/88 537 490
1988/89 656 495

Aşağıda verilen Tablo 2'de Dünya Pamuk üretimi ve tüketimi


verilmektedir.
Tablo-2. (Milyon balya olarak)

Yıllar Üretim Tüketim

1984/85 88.2 70.0


1985/86 80.1 76.3
1986/87 70.8 83.7
1987/88 81.3 81.6
1988/89 84.9 81.4

Diğer taraftan 1985/86 sezonunda Türkiye'de bölgelere göre ekim


alanı, üretim miktarı ve iç tüketim aşağıda Tablo 3'de yine verilmektedir.

Tablo-3.

Ekim Üretim İç T ü k e t i m
Bölgeler (Hektar) (Ton) (Ton)

Çukurova-Güneydoğu 388.439 272.952 190.000


Ege 223.189 199.000 192.000
Antalya 4L177 45.521 45.000
D o ğ u illeri 7.195 3.527 3.527

TOPLAM 660.000 518.000 430.527

Türkiye'de geçmiş on yıl içinde pamuk konusundaki gelişmelere bir


göz atacak olursak bu defa aşağıda Tablo 4'de incelemek mümkün
olmaktadır.

Tablo-4.

Ekiliş Alanı Üretim Verim


Yıllar (hektar) (Ton) (kg/hektar)

1978 653.000 475.000 727


1979 612.000 476.207 778
1980 671.000 500.000 744
1981 653.000 488.000 747
1982 595.000 489.000 822
1983 605.000 522.000 863
1984 760.000 580.000 763
1985 660.000 518.000 785
1986 585.000 518.000 885
1987 586.000 537.000 916
Türkiye'de yıllar itibariyle pamuk üretiminde geldiği genel görünümü
Dünya'da başlıca pamuk üreten ülkelerle kıyaslamak ve durumu analiz etmek
istersek aşağıda Tablo 5'te verilen sayısal verilere göz atmak gerekecektir.

Tablo-5. Dünyada Ham Pamuk Üretimi (Bin t o n )

ülkeler 1983/1984 1984/1985


A.B.D. 1.692 2.939
Meksika 220 280
Mısır 400 1.839
Fransa Bölgesi 275 260
Sudan 224 234
Türkiye 521 606
Çin 4.640 4.600
Hindistan 1.350 1.377
Pakistan 432 765
Rusya 2.622 2.661
Brezilya 668 725

Dünya Toplamı 14.764 18.803

Dünya'da hammadde olarak pamuk, yine projeksiyon olarak 1987-


1988 ve 1989 için öngörülen hesaplamalar da konularına göre Tablo 6'da
tanzim edilmiştir.

Tablo-6. Dünya'da Pamuk (Bin t o n )

Yıllar Toplam Üretim Toplam Tüketim İhracat İthalat


1986 15.332 18.073 5.815 5.593
1987 17.675 18.158 5.243 5.243
1988 18.724 17.984 5.073 5.073
1989* 18.071 18.615 5.443 5.443

* Projeksiyon'dur

Tablo 6, bize aynı zamanda pamuk için dünya pazar durumunu


göstermektedir.

IL4. Pazar Durumu


İplik Sanayi A.Ş. iplik üretimi ile ilgili yatırımında ihracatın payını
büyük olarak planlamıştır.
Şirkete katılan yabancı ortağın dünya iplik piyasalarındaki
deneyimlerinden ve çevresinden şirket yararlanacaktır. Dolayısıyla pazar
konusu ele alınırken iç pazarın yanında dış pazarda dikkate alınmıştır.

IL4.1, İç pazar
1975 yılında 40.348.000 olan Türkiye nüfusu, 1980 sayımında
44.737.000 kişiye yükselmiştir. Yıllık nüfus artış oranı %0 20.65 (binde 20.65)
olarak hesaplanmıştır. Bu artış hızıyla yıllara göre Türkiye'nin nüfus tahminleri
Tablo 7'de gösterilmiştir.

TabIo-7. Türkiye Nüfus Tahmini (bin kişi)

Yıllar Yıllık Artış Oranı Yıl Ortası Nüfus Tahmini


(% 0) (bin kişi)
1980 20.65 44.737
1981 20.65 43.366
1982 20.65 46.312
1983 20.65 47.279
1986 20.65 50.301
2000 20.65 67.166

Tablo 7'de görüldüğü gibi 2000 yılında Türkiye'de 67 milyon insan


yaşayacaktır. Bu kadar fazla bir nüfusun giydirilmesi sorunu ülkemizde pamuk
ipliğine yüksek bir talep meydana getirecektir.
Nitekim Tablo 8'de 1983-1987 arasında Türkiye'de pamuk ipliğinde
yıllık ortalama % 11'lik artışla ülkemizde nasıl gerçekleştiği görülmektedir.
1989-1990'a kadar değerler projeksiyon olarak verilmiştir. Aynı zamanda bu
Tabloda Türkiye'de pamuklu dokumadaki gelişmeler görülmektedir.

Tablo-8. Türkiyede Pamuk İpliği ve Pamuklu Dokuma Üretimi (ton olarak)

Mallar 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 1990

Pamuk ipliği 261423 294772 292575 319326 356259 391000 431000 474000
Pamuklu
dokuma (000) 551137 573080 509388 486091 567998

Talep projeksiyonunu açtığımızda yurt içi talep ve ihracatı (dış satımı)


birlikte değerlendirirsek Tablo 9'da verilen sonuçla karşı karşıya kalırız.
TabIo-9. Talep D u r u m u (ton)

Yıllar Yurt içi talep Dış satım Toplam talep

1983 304.000 90.390 394.390


1984 321.000 101.180 422.180
1985 338.000 95.700 433.700
1986 358.000 103.600 461.600
1987 380.000 108.810 488.810
1988 405.000 110.000 (tahmin) 515.000

Tablo 8 ve 9 analiz edildiğinde 1980'li yılların başından itibaren


toplam taleple, toplam üretim arasında bir açığın mevcut bulunduğu
izlenecektir. Türkiye'nin 1982 yılından itibaren az da olsa pamuk ipliği ithal
etmeye başladığını görüyoruz.

Pamuk ipliği üretiminde dünya'da kıtalar itibariyle üretim artışlarını


yıllar itibariyle izlemek istersek Tablo 10'a göz atmamız yeterli olacaktır.
Bunlar içinde Türkiye'nin dünya istatistiklerinde geçen yerini de
görmemiz mümkün olmaktadır.

Bütün bu istatistikler Türkiye'de pamuk ipliği üretiminde artan talep


karşısında bir arz açığının bulunduğunu ortaya koymuştur.

T a b l o - 1 0 . Dünyada Pamuk İpliği Üretimi (Bin t o n ) metrik

Kıtalar 1983 1984 1985 1986 1987 1988


(proj.)
Amerika 1.888.52 1.905.03 2.243.19 2.353.53 2.330.60 2.289.25
Afrika 353.18 370.31 383.99 414.26 421.90 437.01
Avrupa 987.09 1.052.62 1.039.64 1.092.11 1.195.54 1.166.95
Doğu Bloku 2.552.69 2.593.50 2.658.70 2.687.20 2.719.16 2.709.79
Uz. Doğu Asya 4.882.29 4.911.62 5.236.65 5.887.78 6.418.62 6.388.04
Y.O. Doğu Asya 2.175.12 2.160.65 2.312.97 2.438.68 2.724.53 2.777.84
Diğer Kalan 281.77 151.13 99.69 142.80 576.24 583.79
Dünya Toplamı 13.121.67 13.144.90 13.974.84 15.016.35 16.386.60 16.352.67
Türkiye 370.000 380.000 400.000 452.140 483.570 496.410

IL4.2.
Tekstil sanayinin çeşitli ülkelerde gelişimi de farlılıklar göstermiştir.
Batı Avrupa ülkelerinde kurulu iplik üretimi kapasitesinin yarısına düşerken,
buna karşılık örneğin bazı Uzak Doğu ülkelerinde (Tayland, Güney Kore gibi)
ve Türkiye'de yaklaşık kapasitelerin üç kat arttığı izlenmiştir. Açıkçası bazı
ülkelerin sanayilerinde bir yapısal kayma izlenmiştir.
Türkiye, dünya pamuk ipliği ticaretindeki yerini çok daha yükseklere
çıkartabilir. Bu gayenin temini için Türkiyenin elinde çok önemli avantajlar
vardır. Avantajlarımızı şöyle sıralayabiliriz.
a. İpliğin hammaddesi olan pamukTürkiye'de üretilmektedir. Üretilen
pamuğumuz, kalite, renk, elyaf uzunluğu ve diğer özellikleri
yönünden dünyadaki bütün emsallerinden daha üstündür. Pamuk
fiyatlarıda normaldir.
b. İşçilik ücretleri Türkiye'de fevkalade ucuzdur. Yalnız bu faktör bile
dünya piyasalarında Türk pamuk ipliğini fiyat bakımından rakipsiz
bırakmaya yeterlidir.
c. İplik üretim teknolojisi modern yeni ve çok kaliteli ürünler imal
edecek seviyededir.
Bütün bu açıklamalar ışığı altında .... A.Ş.'nin tesislerinde imal
edilecek pamuk ipliklerinin dış pazarlarda önemli paylar alacağı ve yabancı
ortağın dünya iplik piyasalarındaki deneyimide bu yolda hizmet vereceği
kesindir.
Bir yandan da dikkatimizi çeken diğer bir gelişmede Türkiye'de pamuk
ipliğinde açık uçlu (open-end) iplik eğirme sistemi, kalın numara iplik
üretiminde giderek daha çok kullanılır duruma gelmektedir. Ülkemizde küçük
üniteler halinde bir çok tarafından işletmeye alınan bu teknolojinin daha da
yaygınlaşacağı düşünülmektedir. Açık uçlu iplik eğirme prensibinde iplik
yapımı açma ve temizleme, tarama, çekme ve bükümden oluşmaktadır. Bu
sistemde fitil makinası ortadan kalkmıştır. Ayrıca bobin makinasına gerek
duyulmamaktadır.
Beşinci plan döneminde pamuk ipliğinde verilen kapasite durumu
aşağıda Tablo 11'de özetlenmektedir.

Tablo-11. (Bin ton)

1984 1985 1986 1987 1988

Üretim Kapasitesi 411.4 411.4 411.4 411.4 411.4


Yur içi Talep 321.0 338.0 358.0 380.0 405.0
İhracat 80.0 80.0 80.0 80.0 80.0
Kapasite Açığı - -6.0 -26.6 -48.6 -73.6

Beşinci plan dönemi boyunca çeşitli nedenlerle devreden çıkacak


iğlerde göz önüne pamuk ipliği kurulu kapasitesinde plan dönemi süresince
kayda değer bir değişme olmamaktadır. Önümüzdeki yıllarda kapasite
açıklarının karşılanabilmesi için yeni yatırımlara gerek görülmektedir.
III. KURULUŞ YERİNİN SEÇİMİ

Tesis için seçilen kuruluş yeri Malatya iline 9 km uzaklıkta ve yeni


Malatya-Sivas karayolu üzerindedir.
1. Kalkınmada öncelikli yörede yer alması
2. Hammadde olan pamuğun üretim kaynaklarına yakın olması ve
pamuğun temininde kolaylıklar sağlanması
3. Çevre illerimize ulaşım imkanlarının müsait oluşu, gerek
Gaziantep-Malatya karayoluna yakınlık gerekse Malatya hava
alanına yakınlık avantajları bulunmaktadır.
4. İhracat için Ortadoğu ülkelerine olan yakınlığı
5. Çevrede başka iplik fabrikalarının bulunması dıştan istifadeleri
(external economies) devreye sokmaktadır yardımlaşma
avantajları daima mevcuttur.
6. İplik tesislerinin bulunması bölgede kalifiye işçi temininde de
kolaylıklar vardır.
7. Bu tesis, yörenin istihdam ve kalkınmasına katkı sağlayacaktır.
8. Enerji hattının tesisin yanından geçmesi ayrı bir üstünlüktür.
9. Oluşturulan tesisle yeraltı ve kaynağı bolluğu artezyen ile
çıkarılmakta ve 1000 tonluk su havuzu her zaman dolu olarak
hizmete gireceği zamanı beklemektedir.
10. Şehre ulaşım imkanları çok kolay olup otobüs ve minibüsler
çalışmaktadır.

IV. PROJENİN TEKNOLOJİK YÖNÜ

... İplik Sanayi A.Ş. teknoloji seçiminde bir taraftan konvansiyonel iplik
üretim metodu uygularken bunun yanında açık-uçlu (open-end) üretim
yöntemini kullanarak karma bir üretim şeklini benimsemiştir.
Konvansiyonel metodta, harman-hallaç ünitesinde daha temiz bir ürün
oluşmakta gerektiğinde suni ve sentetik elyafın en iyi şekilde karıştırılması
mümkün olabilmektedir. Tarak ve cer makinalarının hızları yüksektir. Fitil
makinaları yüksek çekimlidir ve bobin makinalarından yüksek randıman
alınmaktadır. İplik makinaları da gelişmiş bir çekim sistemine sahiptir.
IV.l. Konvansiyonel Üretim Metodu
Bu üretim metodunda ünitelere göre malzeme akımı şöyle olacaktır.
a) Harman Hallaç Ünitesi
Çırçır tesislerinde çiğitlerinden ayrılarak prese edilen pamuk, iplik
fabrikasına balyalar halinde gelecektir. Balyalar harman dairesinde açılarak
bir süre bekletilecektir, bekleme süresinde klima şartlarına tabi olarak pamuk
kabaracak ve istenilen rutubet seviyesine getirilecektir.
Üretilecek ipliğin cinsine bağlı olarak çeşitli balyalardan alınan pamuk,
balya açıcı makinalar vasıtası ile istenilen nisbetlerde harman edilecektir.
Harmanlanmış pamuk, birbirini takip eden bir seri dik ve yatay açıcı
temizleyicilerden ibaret hallaç makinalarından geçirilecektir. Hallaç
makinalarında kısmen temizlenmiş ve kabartılmış pamuklar vatka haline
getirilecektir.
b) Tarak Ünitesi
Vatka halinde taraklara gelen pamuk elyafı birbirine paralel değildir
ve bir takım yabancı maddeler ihtiva eder. Pamuk taraklarda ve her yönden
taranacak, lifler paralel hale getirilecek, çöp, toprak ve yaprak parçaları gibi
yabancı maddelerden temizlenecektir. Taraklardan şeritler halinde çıkan
pamuk elyafı kovalara doldurulacaktır.

c) Cer Ünitesi
Kartlardan çıkan şeritlerin düzgünlüğünü arttırmak için birbirini takip
eden iki şerit halinde şeritler birleştirilecek ve şerit adedi kadar çekime tabi
tutulacaktır. Bu birleştirme ve çekim 6'lı, 8'li veya 10'lu olabilir. Bu suretle
şeritlerin ince ve kalın yerleri üst üste getirilerek düzgün bir cer şeridi elde
edilecektir.
d) Fitil Ünitesi
Çerden çıkan şerit bükümsüz olduğu için mukavemeti yoktur. Ayrıca
çok kalın olduğundan çekilerek iplik yapılmasıda zordur. Bunun için şeritler,
fitil makinalarında çekime tabi tutulacak ve bir miktar büküm verilecektir.
Yüksek çekimli fitil makinaları ile bir kademede çekilerek, iplik makinasına
girecek fitil elde edilecektir.
e) İplik Ünitesi
Bobinler halinde fitil makinalarından alınan fitiller, ring veya vater diye
isimlendirilen iplik makinalarına çekilerek bükülecek ve pamuk ipliği haline
getirilerek toplara sarılacaktır.
IV.2. Açık-Uçlu (Open-End) Yöntemi
Açık uçlu iplik eğirme prensibinde iplik yapımı açma ve temizleme,
tarama, çekme ve bükümden oluşmaktadır. Bu sistemde fitil makinası ortadan
kalkmıştır ayrıca bobin makinasına gerek duyulmamaktadır.

IV.3. Kapasite
İplik üretim tesisinde nihai kapasite günde yaklaşık 9.600 kg olarak
planlanmıştır. Bunun 7.200 kg/gün açık-uçlu (open-end) yöntemle geriye
kalan 2.400 kg/gün konvansiyonel yöntemle (ring-frame) üretilecektir.
İşletmede yıllık iş günü 300 ve günlük üç vardiye ve her vardiye de
8 saat olarak belirlenmiş olup günlük toplam çalışma süresi 24 saat olarak
belirlenmiştir. Fabrika da 20/1 iplik üretilecektir.

IV. 3. L Harman-Hallaç Kapasitesi

625 kg/saat üretim vermektedir 2 adet harman-hallaç makinası


bulunmaktadır. Bu ünitede günlük pamuk işleme 15.000 kg/gün'dür.

IV. 3.2. Tarak Kapasitesi

Tarak kapasitesi, her ne kadar ipliğin incelik ve kalınlığına göre


değişebilmekteyse de burada 18 saat tarak kullanılmaktadır. Her makina da
saat başına üretim 30 kg/saat'tir. Bu durumda üç vardiye de toplam,

30 X 8 X 18 = 4.320 kg x 3 = 12.960 kg/gün

IV. 3.3. Cer Kapasitesi


Bu ünite de 10 makina kullanılmaktadır. Her makina günde 1500 kg
üretim yapmaktadır. Bu durumda her makinanın üretimi 62.5 kg/saat'tir.
Dolayısıyla,

62.5 X 24 = 1500 kg X 10 = 15.000 kg/gün'dür.

IV 3.4. Fitil Kapasitesi


3 makina x 960 iğ = 2.880 x 0.42 = 1.209 kg/gün
7 makina x 420 iğ = 2.940 x 0.42 = 1.235 kg/gün
Günlük Toplam = 2.444 kg/gün

IV. 3.5. Büküm Kapasitesi

Her makina günde 500 kg 3 makina x 500 kg = 1500 kg


IV. 3.6. Bobin Kapasitesi

Her makina 1200 kg (günde) 4 x 1200 = 4800 kg/gün

IV.3.7. Açık-Uç Kapasitesi


Diğer taraftan açık-uç yöntemde işletme 12 makine kullanılacaktır.
Her makinanın saatbaşı kapasitesi 25 kg/saat'tir. Bu durumda günlük kapasite
hesabında,
25 kg X 12 X 24 = 7200 kg/gün dür.

IV.3.8. Fabrikada İplik Üretim Akım Şeması

(ne 2 0 / 1 )

Hammadde (pamuk)

Harman-Hallaç

Tarak

C e r I pasaj

C e r II pasaj

Açık-Uç

Fitil

İplik (ring)

Büküm

Bobin

Sevk

Kapasite kullanımı sırasında toplam talep % 8 olarak alındığında


hesap şöyle gelişmektedir;
9.650 kg/gün (% 8 telif) = 772 kg/gün
9.650 - 772 = 8.878 kg/gün ^ 24 = 369.9 kg/saat
Ortalama üretim günde = 370 kg/saat
hesaplanacaktır.
Bu durumda tek düze bir kapasite hesabı sağlamak için toplam
kapasiteyi esas teşkil eden iplik makinalan kapasitesi 370 kg/saat olarak
alınmaktadır.
Yıllık kapasite bu durumda 20/1 iplik üretiminde;

370 kg/saat x 24 saat x 300 gün = 2.664 ton/yıl olacaktır.

2.664.000 X 6.000.- TL (satış fiyatı KDV dahil) = 15.984.000.000.- TL

yıllık brüt toplam bir gelir görülmektedir.

V. İSTİHDAM ve ORGANİZASYON

V.l. istihdam
İstihdam edilecek personelin iş unvanı, sayısı ve ücretleri aşağıda
verilmiştir.

Personelin Unvanı Sayısı Aylık Brüt Ücret (TL) YıIIık Ücret (TL)
Genel Müdür 1 2.500.000.- 30.000.000.-
İşletme Müdürü 1 1.500.000.- 18.000.000.-
Muhasebe Müdürü 1 1.000.000.- 12.000.000.-
Ticaret Müdürü 1 900.000.- 10.800.000.-
Personel Müdürü 1 750.000.- 9.000.000.-
Kambiyo Müdürü 1 650.000.- 7.800.000.-
Sekreter 1 500.000.- 6.000.000.-
Makina Teknisyeni 5 450.000.- 27.000.000.-
Elektrik Teknisyeni 8 450.000.- 43.200.000.-
Muhasebe Memuru 4 400.000.- 19.200.000.-
Ticaret Memuru 2 400.000.- 9.600.000.-
Kambiyo Memuru 2 400.000.- 9.600.000.-
Bobin Ayarcı 1 300.000.- 3.600.000.-
Bobinajcı 1 300.000.- 3.600.000.-
Kazancı-Klimacı 5 300.000.- 18.000.000.-
Sıhhi Tesisatçı 1 300.000.- 3.600.000.-
Laborant 2 250.000.- 6.000.000.-
Kalifiye İşçi 100 300.000.- 360.000.000.-
Yarı Kalifiye İşçi 100 200.000.- 240.000.000.-
Şoför 3 250.000.- 9.000.000.-
Odacı 6 150.000.- 10.800.000.-
Bekçi 3 200.000.- 7.200.000.-
Aşçı 2 300.000.- 7.200.000.-
Aşçı Yardımcısı 8 200.000.- 14.400.000.-
Revirci 2 200.000.- 4.800.000.-
Çeşitli 3 150.000.- 5.400.000.-
TOPLAM 260 895.800.000.-
S.S.K. İşveren hissesi ve diğer sosyal yardımlar 223.950.000.-
Toplam Personel Giderleri 1.119.750.000.-
V.2. Organizasyon

Genel Müdür
Sekreter

Personel Müdürü İşletme Müdürü Ticaret Müdürü

Kalifiye İşçi Makine Teknisyeni Muhasebe Müdürü


Yarı Kalifiye İşçi Elektrik Teknisyeni Kambiyo Md. Yrd.
Şoför Bobin Ayarcı Kambiyo Memuru
Odacı Bobinajcı Muhasebe Memuru
Bekçi Sıhhi Tesisatçı Ticaret Memuru
Aşçı Kazancı-Klimacı
Aşçı Yardımcısı Laborant
Diğer

VL YATIRIM TUTARI

... İplik Sanayi ve Ticaret A.Ş. pamuk ipliği yatırımmı oluşturan


harcamalar ayrı ayrı hesaplanarak Tablo 13'te gösterilmiştir.

VLl. Etüd ve Proje Giderleri


Fizibilite raporunun hazırlanması bazı mühendislik hizmetlerinin
karşılanması ile tesisat projeleri için 12.000.000.- TL harcanacaktır.

VI.2. Arazi Bedeli ve İnşaat


Daha önce belirtildiği gibi, yatırımın realizasyonu için 56.900 m^'lik bir
arazi satın alınmıştır.
Bu arsa üzerinde 13.000 m^'lik kapalı alan üzerine fabrika binası ve
idare binası inşa edilmiştir. Piyasa cari fiyatlarına göre bu taşınmazların
toplam değeri yaklaşık 3.900.000.000.- TL

VI.3. Arazinin Düzenlenmesi ve Yollar


Arazinin düzenlenmesi ve çevre yolları ile iç yolların yapımı için
8.000.000.- TL harcanmıştır.
VI.4. Yatırımın Detaylandırılması

Tablo-12. Yatırım Tablosu (Bin TL)

Harcamalar İç Para Dış Para Toplam


1. Etüd Proje Giderleri 12.000 - 12.000
2. Arazi + İnşaat Bedeli 3.900.000 - 3.900.000
3. Arazi Düzenlenmesi ve Yollar 8.000 - 8.000
4. Ana Fabrika Makinaları - 14.400.300 14.400.300
5. Klima Santralı 300.000 - 300.000
6. Elektrik Malzemeleri 300.000 - 300.000
7. Kazan Dairesi 350.000 - 350.000
8. Bakım Atölyesi 200.000 - 200.000
9. Trafo 60.000 - 60.000
10. Kantar 60.000 - 60.000
11. Forklift 60.000 - 60.000
12. Dış Navlun ve Sigorta 1.008.021 - 1.008.021
13. İç Navlun ve Sigorta 40.000 - 40.000
14. Akreditif Giderleri 30.000 - 30.000
15. Montaj Giderleri 600.000 - 600.000
16. Taşıt Araçları 103.000 - 103.000
17. Genel Giderler 150.000 - 150.000
18. Beklenmeyen Giderler 400.000 - . 400.000
19. İthal Güm'rük Giderleri 7.648.817 - 7.648.817
Sabit Yatırım Tut. (Gümrüklü) 15.229.838 14.400.300 29.630.138
Sabit Yatırım Tut. (Gümrüksüz) 7.581.021 14.400.300 21.981.321
İşletme Sermayesi 1.000.000 - 1.000.000
Proje futan (Gümrüklü) 16.229.838 14.400.300 30.630.138
Proje futan (Gümrüksüz) 8.581.021 14.400.300 22.981.321

Tablo-13. İthal Makinaların Özet Listesi

Ünite Adet Tutan İmalatçı Firma


flarman-Hallaç set(l) 1.318.000 DM TRÜTZSCHLER
Tarak 18 882.000 £ CROSROL
Besmeli farak 18 378.000 $ CROSROL
Cer (1-2) 10 650.000 DM ZİNSER
Fitil 3 1.230.000 DM ZİNSER
Vater 3 1.350.000 DM ZİNSER
Açık-Uç 12 1.800.000 $ RIETER
Büküm 3 360.000 DM SAURER-ALLMA
Katlama 1 195.000 DM METTLER
Bobin 4 1.180.000 DM STHLAFHORST
Toplam 13.172.446 DM = 14.400.300.000.- TL.

Not : 06.05.1989 tarihinde 1 $ - 1.8879 DM; 1 £ = 1.6681 $


Çapraz kurları dönüşümlerde kullanılmıştır.
882.000 £ = 2.777.600 DM
378.000 $ = 713.626 DM
1.800.000 $ = 3.998.220 DM.
Aynca aynı tarihte 1 DM = 1093.22 (Effektif Satış) dolayısıyla
toplam tutar 13.172.446 x 1093.22 = 14.400.300.000.- TL
Tablo-14. İthal Makînaların Teknik Ayrıntıları

Adı Özellikleri
Harman-Hallaç Besleme tertibatlı, kontrollü, materyal emme fanlı ve ayrıca takım
mıknatıslı, temizleme sistemlidir.
Tarak Mamulün özelliğine bağlı olarak saat'te 20 kg'dan 73 k g ' a kadar
işlem yapmakta; emme üniteli, taze hava klopeli ve fanlıdır.
Cer (1-2) Cer 720 l'nci pasaj 24"x42"-20"x42" 8-kat katlamak için ve
20"x42"-20"x42" 8-kat katlamak için 2'nci pasaj
Fitil Fitil tip 660-108 iğ-14"xl6" fitil yumaklı, 15 KW başlangıç
motoru, çekme sistemli ve 3 üzere 2 silindirli
Vater 940 iğli ring iplik makinası, 75 mm ekartman, 48 mm ring çapı,
240 mm bobin uzunluğu, 3 silindirli çekim sistemli PK 225 ile
CO-We-mat takım değiştiricisi
Açık-Uç Başlama 5000-8000 rpm ve tam çalışma halinde 31.000-70.000
rpm hızlı, rotor çapları 40-45-55-65 mm ve 200-1400 T/M
bükmelidir.
Büküm Balon sınırlayıcısız, az enerji tüketimli, ALMA TM 3 makina,
1.56 iğlidir.
Katlama FMX-HED modeli, 96 başlığı olan, iki taraflı elektro-mekanik
sistem ile geliştirilmiştir.
Bobin 5057' konisitedeki bobinlerin sarılması için 150 mm'lik iplik sevk
tamburları, 1500 m/dak. kademesiz ayarlanabilir sarma hızı, peyer
PI-120 elektronik iplik temizleyicileri ile toz emme ve pnomatik
teçhizatlı

VL4.L İthal ve Gümrükleme Giderleri

İthal ve gümrükleme giderlerinin detayı Tablo 15'te verilmiştir. İhracat


taahhüdü verilerek, yatırımın bütün makinalarına geçerli olmak üzere % 25
gümrük resmi uygulanmıştır.

Tablo-15. İthal ve Gümrükleme Giderleri

Konular T u t a r ı (Bin T L )

İthal malı m a k i n a v e t e ç h i z a t ( F O B ) 14.400.300


Dış n a v l u n ve sigorta 1.008.021
İthal m a l ı ( C İ F ) değeri 15.408.321
G ü m r ü k resmi 3.852.080
B e l e d i y e resmi 577.812
R ı h t ı m resmi 991.910
İstihsal vergisi 2.083.012
D a m g a vergisi 144.003

G ü m r ü k l e m e Giderleri (yaklaşık) 7.648.817


VL4.2. Dış Navlun ve Sigorta
İthal malı makina ve teçhizatın yaklaşık % 7'si tutarında olmak üzere
1.008.021.000.- TL'lık dış navlun ve sigorta gideri yatırım tablosuna dahil
edilmiştir.

VL4.3, tç Navlun ve Sigorta

Makina ve teçhizat bedelinin yaklaşık % 2.5 oranında


40.000.000.000.- TL'lık iç navlun ve sigorta gideri olacaktır.

VL4.4. Akreditif Giderleri

İthal makina ve teçhizatın % 2'si oranında yaklaşık 30.000.000.-TL'lık


akreditif gideri olacaktır.

VL4.5. Montaj Giderleri


Montaj masrafı olarak 600.000.000.- TL'lık bir fonun yeterli olacağı
görülmüştür.

VL4.6. Yardımcı Tesisler ve Gereçler

.... İPLİK SANAYİ ve TİCARET A.Ş. Fabrikası İçin ihtiyaç duyulan


yardımcı tesisler ve gereçler Tablo 16'da gösterilmiştir.

Tablo-16. Yardımcı Tesisler

Sıra No Tesis İsmi Tutarı (TL)

1 Elektrik malzemeleri 300.000.000


2 Klima Santralı 180.000 m^'lük kapasiteli 2 adet
klima santralı ve elemanları ile komple 300.000.000
3 Kazan dairesi 350.000.000
4 Bakım atölyesi • 200.000.000
5 Trafo 60.000.000
6 Kantar 60.000.000
7 Forklift 60.000.000

TOPLAM 1.380.000.000
VL4.7. Taşıt Araçları
Tesisin ihtiyacı olan hammaddelerin taşınması ve mamul tevsiinde
kullanılmak üzere 1 adet kamyon, 1 adet kamyonet ve servis işlerinde
yararlanmak için 1 adet pikap ve 2 adet binek arabası alınacaktır.

1 Kamyon 40.000.000.- TL
1 Kamyonet 20.000.000.- TL
1 Pikap 8.000.000.- TL
2 Otomobil 35.000.000.- TL

TOPLAM 103.000.000.- T L

VL4.8. Genel Giderler


Tesisin işletmeye açılmasına kadar, yatırım döneminde yapılacak
seyahat, kırtasiye, PTT, mukavele, vergi ve harç giderleri ile personel
masrafları ve sigortalar için 150.000.000.- TL'lık bir harcamanın yapılacağı
tahmin edilmiştir.

VL4.9. Beklenmeyen Giderler


Yatırım döneminde olabilecek her türlü dövizlerdeki kur artışları vs.
beklenmeyen giderler için bu aşamaya kadar olan gider toplamının yaklaşık
% 15 oranında olmak üzere 400.000.000.- TL'lık bir fon ayrılmıştır.

VL4.10. İşletme Sermayesi


Tesisin işletmeye alınabilmesi için belli oranda hammadde stoku,
yardımcı malzeme, yakıt, enerji, su giderleri ile işçilik ve personel giderleri ve
müşteriye bağlı mal değerlerini karşılamak üzere 1.000.000.000.- TL'lık
işletme sermayesinin yeterli olacağı hesaplanmıştır.

VII. YATIRIMIN FİNANSMANI

Finansman Tablosu
İplik üretim tesisinin realizasyonu için gerekli para gümrüksüz
22.381.321.000.- TL'dır. İhtiyaç duyulan gümrüksüz proje tutarının % 100
özkaynaklardan sağlanacaktır.
Tablo-17

Finansman Tablosu Bin ( T L )

A. Proje tutarı ( G ü m r ü k s ü z ) 22.981.321


B. F i n a n s m a n K a y n a k l a n 22.981.321
a) Ö z k a y n a k l a r (% 100)
- Yatırım 2 1 . 9 8 1 . 3 2 1
- İşletme 1.000.000
b) Orta vadeli kredi (% 0)
- Yatırım *
- İşletme *
C. G ü m r ü k Muafiyeti 7.648.817
D. Proje tutarı ( G ü m r ü k l ü ) 30.630.138

VIII. İŞLETME DÖNEMİNE AİT HESAPLAMALAR

VIILL İşletme Giderleri


İşletmenin yıllık giderleri 18 nolu işletme Giderleri Tablosunda detaylı
olarak aşağıda verilmiştir.

Tablo-18. Yıllık İşletme Giderleri (Bin TL)

Sıra
No Giderin Cinsi 1990 1991 1992 1993 1994
1 Hammadde Giderleri 5.066.250 5.066.250 5.066.250 5.066.250 5.066.250
2 Yardımcı Malzeme ve
İşletme Malzemesi Gid. 111.633 111.633 111.633 111.633 111.633
3 Yakıt, Enerji ve Su Gid. 912.000 912.000 912.000 912.000 912.000
4 Personel ve İşçilik Gid. 1.119.750 1.119.750 1.119.750 1.119.750 1.119.750
5 Bakım ve Onarım Gid. 240.000 240.000 240.000 240.000 240.000
6 Amortismanlar 1.452.000 1.452.000 1.452.000 1.452.000 1.452.000
7 Genel Giderler 400.000 400.000 400.000 400.000 400.000
8 Beklenmeyen Giderler 100.000 100.000 100.000 100.000 100.000
Toplam 9.401.633 9.109.000 8.817.000 8.587.000 8.357.000

VIIL2. Hammadde Giderleri


Hammadde olarak pamuk kullanılacaktır. Kapasite bölümünde, tesiste
yıllık yaklaşık olarak 2900 ton pamuğun işleneceği belirtilmiştir (telef miktarı
dahil). Cari fiyatlara göre hammadde giderleri:

2.895.000 kg x 1750 TL/kg = 5.066.250.000.- TL olacaktır.


VııL3. Yardımcı Madde ve İşletme Malzamesi Giderleri
Kapasite ölçülerinde ihtiyaç duyulan yardımcı ve işletme malzemesi
giderleri Tablo 19'da özetlenmiştir

Tablo-19. Yardımcı Madde ve İşletme Malzemesi Giderleri

Giderlerin Cinsi Miktarı Birim Fiyatı Tutarı (TL)

1. Naylon Çuval 9.000 Ad. 222 TL/Ad. 19.980.000


2. Naylon Torba 370.000 Ad. 22 TL/Ad. 8.140.000
3. Kağıt Patron 370.000 Ad. 90 TL/Ad. 33.300.000
4. Vater Masurası 5.000 Ad. 120 TL/Ad. 600.000
5. Fitil Makarası 150 Ad. 440 TL/Ad. 66.000
6. Baskı Derisi (alt) 25.000 Ad. 90 TL/Ad. 22.500.000
7. Baskı Derisi (üst) 25.000 Ad. 90 TL/Ad. 22.500.000
8. Baskı Manşonu 12.000 Ad. 222 TL/Ad. 2.664.000
9. İğ Şeridi 25.000 M 74 TL/m. 1.850.000
10. Karnitur 15 TK 2220 TL/TK. 33.300

Toplam 111.633.000

VııL4. Yakıt, Enerji ve Su Giderleri


Tesisin çeşitli ünitelerindeki ışıklandırma dahil kurulu güç toplamı
2500 Kwh'tir. Yıllık elektrik tüketimi ise;
2500 Kwh X 24 saat/gün x 300 gün/yıl x 0.8 x 50 TL/Kw = 720.000.000.- TL
olacaktır.
Su işletmenin kendi arazisinden motor pompayla çıkartılacağı için su
çıkartma masrafları yukarıdaki elektrik giderleri içinde dikkate alınmıştır.
İşletmede buhar elde etmek için 120 ton fueloil harcanacak ve bu iş
için: 120 x 600.000 TL/Ton = 72.000.000.- TL'lık bir harcama yapılacaktır.
Taşıt araçları için gerekli yakıt bedeli 120.000.000.- TL/yıl olarak
hesap edilmiştir. Toplam giderler:

Elektrik 720.000.000.- TL
Fueloil 72.000.000.- TL
Yakıt 120.000.000.- T L

Toplam 912.000.000.- TL olmaktadır.

VııL5. Personel ve İşçilik Giderleri


İstihdamveorganizasyonbölümündegösterilen 1.119.750.000.-TL'lık
personel ve işçilik giderleri aynen giderler tablosuna alınmıştır.
V ı ı L 6 . Bakım ve Onarım Giderleri

Makinalar, taşıt araçları ve diğer tesisler için yıllık 240.000.000.- TL'lık


bakım ve onarım fonu ayrılmıştır.

V ı ı L 7 . Amortismanlar

T a b l o - 2 0 . A m o r t i s m a n l a r Tablosu (Bin TL)

Amortisman Oranı Yıllık Amortisman


Cinsi Tutarı (%) Tutarı
Etüd ve Proje Giderleri 12.000 18 2.160
Binalar 3.900.000 4 156.000
Yollar 8.000 7 560
Makinalar 14.400.300 8 1.152.000
Yardımcı Tesisler 1.380.000 9 124.200
Taşıt Araçları 103.000 17.5 18.000
Toplam (Yaklaşık) 4.452.000

VIII.8. Genel Giderler

İşletmenin kırtasiye, PTT, arazi-bina vergileri, satış masrafları ve


reklam harcamaları için 400.000.000.- TL'lık bir fon ayrılmıştır.

V ı ı L 9 . Beklenmeyen Giderler

Beklenmeyen giderler için 900.000.000.- TL'lık bir harcama


olabileceği kabul edilmiştir.

VIII.IO. işletme Gelirleri

İşletmede, kapasite bahsinde ifade edilen miktarlarda elde edilen


ürünler ve bunlardan sağlanan yıllık işletme gelirlerini göstermek için 21 nolu
Tablo düzenlenmiştir.

T a b l o - 2 1 . Yıllık İşletme Gelirleri

Miktar Birim Fiyatı Tutarı


ürünler (ton) (TL/Ton) (Bin TL)
24/1 P a m u k ipliği 2.664 6.000.000 15.984.000
T e l e f ( % 8) 111 850.000 94.350
Toplam 2.775 - 16.078.350
V I I L l l . Yıllık Gelir-Gider ve Kâr Durumu
İşletmenin gelir ve giderlerinden yıllık net kârı Tablo 22'de verilmiştir.
Gelir vergisi kesintisi % 40, yatırım indirimi % 50 olarak dikkate alınmıştır.

Tablo-22. Yıllık Gelir-Gider ve Kâr D u r u m u (Bin TL)

Gelir ve Gider 1990 1991 1992 1993 1994

Yıllık Gelirler 16.078.350 16.078.350 16.078.350 16.078.350 16.078.350


Yıllık Giderler 9.401.633 9.109.000 8.817.000 8.587.000 8.357.000
Brüt Kâr 6.676.717 6.969.350 7.261.350 7.491.350 7.721.350
Gelir Vergisi (% 40) 858.427 2.904.540 2.996.540 3.088.540
Net Kâr 6.676.717 6.110.923 4.356.810 4.494.810 4.632.810

Yatırım İndirimi 23.000.000.000 x % 50 = 11.500.000.000.- TL


(1990+1991 Brüt Kârı) 6.676.717.000 + 6.969.350.000 - 13.646.067.000.- TL
13.646.067.000 - 11.500.000.000. - 2.146.067.000.-TL
1991 Yılı Gelir Vergisi 2.146.067.000 x % 40 = 858.427.000.- TL

Not: 1990 yılı brüt kârı yatırım indirimini karşılamadığından 1990 ve 1991
yılları brüt kârları birleştirilmiştir.

IX. NAKİT AKIM ANALİZİ


Aşağıdaki tabloda işletmenin itfa süresince nakit akımı verilmiştir.

Tablo-23. Nakit Akım Analizi

Yatırım İşletme Dönemi


Gelir-Gider Dönemi
1989 1990 1991 1992 1993 1994

A. KAYNAKLAR
1. Net kâr 6.676.717 6.110.923 4.356.810 4.494.810 4.632.810
2. Özvarhk 22.981.321
3. Gümrük muafiyeti 7.648.817
4. Amortismanlar L452.000 1.452.000 L452.000 1.452.000 1.452.000

KAYNAKLAR TOP. 30.630.138 8.128.717 7.562.923 5.808.810 5.946.810 6.084.810

B. HARCAMALAR
1. Sabit Yatırım 21.981.321 - - -
2. İşletme Sermayesi 1.000.000 - -
3. Gümrük muafiyeti 7.648.817
HARCAMALAR T. 30.630.138 - - - - -

C. FARK 0 8.128.717 7.562.923 5.808.810 5.946.810 6.084.810


D. KÜMÜLATÎF 8.128.717 15.691.640 21.500.450 27.447.260 33.532.070
X. MALI EKONOMİK ANALİZLER
X.l. Kâra Geçiş Analizi
Yıllık işletme giderlerinin gelirlere eşit olduğu nokta başabaş
noktasıdır (Kâra geçiş noktası). Bunu hem grafik hemde formül yöntemiyle
hesaplamak mümkündür.

Başabaş Noktası ^ Sabit Giderler


(Satış Hasılası Olarak) Satış Hasılası - Değişken Giderler
Satış Hasılası

2.402.000
Başabaş Noktası =
16.078.350 - 6.999.633
16.078.350

= 4.253.926.000.-TL

Proje 4.253.926.000.- TL'lık satış hasılatından sonra kâra


geçmektedir.

4.253.926.000
= %30 luk
16.078.350.000

bir başabaş noktasına denk düşmektedir.

Tablo-24. Kâra Geçiş Analizi Tablosu

Sıra Gider Türü Toplanı Sabit Değişken


No Giderler Giderler Giderler

1 Hammadde Giderleri 5.066.250 _


5.066.250
2 Yardımcı Madde Giderleri in.633 - 111.633
3 Yakıt, Enerji, Su 912.000 300.000 612.000
4 Personel ve İşçilik 1.119.750 450.000 669.750
5 Bakım ve Onarım 240.000 - 240.000
6 Amortismanlar 1.452.000 1.452.000 -
7 Genel Giderler 400.000 200.000 200.000
8 Beklenmeyen Giderler 100.000 - 100.000
TOPLAM 9.401.633 2.402.000 6.999.633

X.2. Rantabilite Hesapları


Rantabilite hesaplarında, yatırım indirimi uygulanmayan ve tam
kapasitede ilk işletme yılı olan 1992 yılı esas olarak alınmıştır.
X.2.L Sermayenin Kârlılığı
Net Kâr
Sermayenin Kârlılığı =
Sermaye (Özkaynak)

^ 4.356.810.000
= % 20
22.981.321.000

S.K. = % 2 0

X.2.2. Yatırımın Kârlılığı


Net Kâr
Yatırımın Kârlılığı =
Toplam Yatırım

4.356.810.000
= % 20
22.981.321.000

Y.K. = % 2 0

X.2.3. Yatırımın Geri Dönme Süresi

Toplam Yatırım
Geri Dönme Süresi =
Sabit Gelir (net kâr +amortisman)

22.981.321.000
= 4yıl
5.808.810.000

G.D.S. = 4 y ı l

X.2.4. Katma Değer

Personel ve İşçilik 1.119.750.000.- TL


Brüt Kâr 6.676.717.000.- TL

NET KATMA DEĞER 7.796.467.000.- TL


Amortismanlar 1.452.000.000.- TL

BRÜ T KATMA DEĞER 9.248.467.000.- TL

X2.5. Yatırımın Üretkenliği

Yatırımın üretkenliği = Net Katma Değer


Toplam Yatırım

^ 7.796.467.000
22.981.321.000

S.K. = % 3 5
X.2.6. Devletin Kaybının Geri Dönüş Süresi (D.K. G.D.S.)

a) Devletin Kaybı
- Gümrük muafiyetinden 7.648.817.000.- TL
- Yatırım indiriminden 5.750.000.000.- TL

TOPLAM 13.398.817.000.- TL

b) Devletin Kazancı
- Vergiler toplamı 2.904.540.000.- TL

D K.G.D.S. = Devletin Kaybı


Devletin Kazancı

13.398.817.000
= 4.6 yıl
2.904.540.000

D.K.G.D.S. = 4.6 yıl

SONUÇ

Etüd'de görüldüğü üzere, proje gerek yarattığı üretim hacmi ile ulusal
gelire katkıda bulunurken diğer taraftan ihracat potansiyelini arttırarak
ödemeler dengesinin ihracat payını yükseltecektir. İstihdam'a getirdiği olumlu
etkiler de söz konusudur. Kamunun payına düşen kazanç ise sürekli artış
eğilimi gösterecektir.
EK-3. ÖZET YATIRIM PROJELERİ

EK-3A. Ofset Matbaacılık ve Ambalaj


Sanayi A.Ş. Modernizasyon ve Tevsi
Yatırımı-Fizibilite Etüdü

EK-3B, Hastane Projesi Fizibilite Etüdü

EK-3C. Özel Lise (Turizm Eğitimi de Dahil)


Projesi-Fizibilite Etüdü
EK-3A OFSET MATBAACILIK ve AMBALAJ
SANAYİ A.Ş. MODERNİZASYON ve TEVSİ
YATIRIMI-FİZİBİLİTE RAPORU

I. YATIRIM TUTARI
Modernizasyon yatırımını oluşturan harcamalar ayrı ayrı hesaplanarak
aşağıya çıkarılmıştır.

1. Etüd Giderleri
Fizibilite raporunun hazırlanması, bazı mühendislik hizmetlerinin
karşılanması ile tesisat projeleri için 10.000.000.- TL harcanacaktır.

2. İnşaat, Yer Düzenlemesi ve Proje Çalışması


Bina inşaatı yer düzenleme alanı 7.000 m^'dir. Sahip olunan bu alan
üzerinde yapılan yer düzenlemesi, kapalı alan ve proje çalışması için
yapılacak harcama 100.000.000.- TL olacaktır.

3. Yeni Ofis Düzenlemesi


Yine aynı alanın bir parçası üzerinde yapılacak yeni ofis düzenlemesi
içinde 20.000.000.- TL harcama yapılacaktır.

II. YATIRIMIN DETAYLANDIRILMASI


Yatırım T a b l o s u ( T L )

Harcamalar İç Para D i ş Para Toplam

L Etüd Giderleri 10.000.000 _ 10.000.000


2. İnşaat, Yer Düzen, ve Proje Çalış. 100.000.000 - 100.000.000
3. Yeni Ofis Düzenlemesi 20.000.000 - 20.000.000
4. Yurt Dışmda Eleman Eğitimi 20.000.000 - 20.000.000
5. Modernizasyon Makina ve Teçhizat. - 4.074.455.000 4.074.455.000
6. Yatırmıcı Makina ve Teçhizat 182.025.000 - 182.025.000
(Bilgisayar Donanmıı ve Paket Progr.)
7. Montaj Giderleri 10.000.000 - 10.000.000
8. Genel Giderler 30.000.000 - 30.000.000
9. Beklenmeyen Giderler 20.000.000 - 20.000.000
10. Yatırım Dönemi Faiz Giderleri 811.800.000 - 811.800.000
11. İthal Gümrük Giderleri 611.167.750 - 611.167.750
Yatırım Tutarı (Gümrüklü) 1.814.992.750 4.074.455.000 5.889.447.750
Yatırım Tutarı (Gümrüksüz) 1.203.825.000 4.074.455.000 5.278.280.000
İşletme Sermayesi 400.000.000 - 400.000.000
Proje Tutarı (Gümrüklü) 2.214.992.750 4.074.455.000 6.289.447.750
Proje Tutarı (Gümrüksüz) 1.603.825.000 4.074.455.000 5.678.280.000
1. ithal Makinalari Listesi

Ünite Adet Tutarı (CİF olarak)

Baskı Makinası 1 1.725.500 DM


(CF: 1.700.000 DM; Sigorta: 25.500 DM)

Keski Makinası 1 772.041,65 SFR

Toplam 2.632.299,342
( = 4.074.455.000.- TL )

Not : 11.05.1990 tarihinde


1 $ = 1.6419 DM
1 $ = 1.3979 SFR çapraz kurları dönüşümlerde kullanılmıştır.

Ayrıca aynı tarihte; 1 DM = 1547,87 TL (Efektif Satış)


Dolayısıyla toplam tutar : 2.632.299.342 DM x 1547,87.- TL
= 4.074.455.000.- TL

2. İthal Makinaların Teknik Ayrıntıları

Adı Özellikleri

Beş Renkli Ofset Pres ve Kağıt Ebadı max. 720 x 1020 mm


Kaplama Cihazı (Roland Kağıt Ebadı min. 280 x 406 mm
Marka) Baskı Ebadı max. 710 x 1020 mm
Mekanik olarak ulaşılabilen en yüksek üretim hızı,
materyal ve baskı işeni bağlı 10.000 tabaka/saat'dir.

Sürekli isnif değişimi için süreli yüksek istif yapımı. İstif


kaldırma motoru ve elektronik istif yükseklik kontrolü.
Pnömatik tabaka yavaşlatma cihazı.
Elektrik buton ve kontrolü ve sürünme hızına göre
ayarlanmış hareket moturu, 3 fazlı, A.C. 220/380 voltlu,
50 devirli, bağlantı voltajı 380 voltluk.

Kalıp Kesme ve Kağıt ve Autoplatın SP 102-E ana ekipmanı oluşturmaktadır.


Kartonların üzerine Soğuk Kendi kendine ayarlanan palet tablalı seri çalışan palet
Kabartma Baskı yapmak besleyecili, konveyör tertibatlı, ön askıları olan, sol el
için otomatik Platin Presi kılavuzlu ve B ve E şeklinde olukları bulunan levha için
(Bobst Marka) üst ekipmanla mücehhez besleme tablası, 2 adet şekilli
kesmek için üst şase.

Ek ekipman ise bir adet itme klavuzu, bir adet üst petek
klişesi, bir baskılı klişe, bir destekleyicisi klişe, bir
cetvel, bir kıyma ön ayarlama tezgahı, birer adet üst ve
alt kıyma ve bir tanede silme cihazı.
3. Yerli Makina ve Teçhizat
Almacak olan bilgisayar donanımı ve paket programlarının dökümü
şöyledir:
1 Adet 6000/55 B Ana Sistem
1 Adet 6000/51 B Ana Sistem
20 Adet Unix Terminal Birimi (Ekran ve Klavye)
1 Adet Matris Yazıcı Birimi (400 cps)
5 Adet Matris Yazıcı Birimi (270 cps)
Entegre Ticarî Uygulama Paketi
- Genel Muhasebe Sistemi
- Faturalama Sistemi
- Müşteri Cari Sistemi
- Stok Sistemi
- Senet/Çek Sistemi
- Bordro Sistemi
Maliyet Muhasebesi ile İlgili Yazılımlar
Bilgisayar Sistemleri ve İlgili Üniteleri 64.261 ABD Doları
Uygulama Paketi 6.700.000 TL
Maliyet Muhasebesi Yazılımı 12.000.000 TL

TOPLAM TUTARI : 182.025.000 TL

4. Üretim Aşamaları
Bir ambalaj kutusunun üretim bandında geçiş sıralaması aşağıda
verilen teknik aşamalardan geçtikten sonra tamamlanıp sevk edilir duruma
gelmektedir.
l'nci Süreç : Müşteriden gelen orjinal çizim
2'nci Süreç : Film ve bıçak çizimi (Fabrikada hazırlanmaktadır).
3'ncü Süreç : Fabrikada kalıp üretilmektedir.
4'ncü Süreç : Her renk için bir kalıp olmak üzere baskı makinasma
kalıplar takılmaktadır.
Örneğin 5 baskı kalıbı
1 coating kalıbı (Kaplama kalıbı)
5'nci Süreç : Keski makinası, bu safhada basılmış olan tabakalar
kesitli kutu formuna getirilmektedir.
6'ncı Süreç : Keski makinasından çıkan baskılı kesik kutular
yapıştırma makinasında işlem görmektedir.
7'nci Süreç : Tasnif ve sevkiyat.
5. İthal ve Gümrükleme Giderleri
İthal ve gümrükleme giderlerinin detayı aşağıda verilmiştir.
Matbaacılığa mahsus makina ve cihazlar; matbaacılığa mahsus yardımcı
makinalar (84.43) gümrük tarife içi pozisyonuna sahiptirler.
Fona ödenecek A.B.D. Doları karşılığı TL, CİF bedelinin % 5'dir.
a. Baskı makinası için:
C I F x % 5 =133.542.354.-TL
(1.725.500 DM = 1.050.916.60 $; 552.286,75 x % 5 = 27.614,33 $)
b. Keski makinası için:
CIFx% 5 = 70.180.396.-TL
(772.041,65 SFR = 552.286,75; 552.286,75 x % 5 = 27.614,33 $)
Toplam Fon Tutarı 203.722.750.- TL
Ödenecek KDV, CİF değerini % 10'udur (ardiye ye ödeme yapılmaksızın)
a. Baskı makinası için:
C I F x % 10 =267.085.000.-TL
b. Keski makinası için:
C I F x % 10 =140.360.000.-TL
Toplam KDV Tutarı 407.445.000.- TL
Toplam Gümrükleme Giderleri 203.722.750.- TL (Fon)
407.445.000.- TL (KDV)

611.167.750.-TL
6. Montaj Giderleri
Montaj masrafı olarak 10.000.000.- TL'lık bir fonun yeterli olacağı
görülmüştür.

7. Genel Giderler

Modernizasyon yatırımının işletmeye açılmasına kadar, yatırım döne­


minde yapılacak kırtasiye, PTT, mukavele, vergi ve harç giderleri ile personel
masrafları, sigortalar ve de ayrıcı makina parkı araştırması dış seyahat
giderleri için 30.000.000.- TL'lık bir harcamanın yapılacağı tahmin edilmiştir.

8. Beklenmeyen Giderler
Yatırım döneminde olabilecek her türlü dövizlerdeki kur artışları vs.
beklenmeyen giderler için bu aşamaya kadar gider toplamının yaklaşık % 15
oranında olmak üzere 20.000.000.- TL'lık bir fon ayrılmıştır.
9. işletme Sermayesi
Modernizasyon yatırımından sonra tesisin işletmeye alınabilmesi için
belli oranda hammadde stoku, yardımcı malzeme, yakıt, enerji, su giderleri
ile işçilik ve personel giderleri ve müşteriye bağlı mal değerlerini karşılamak
üzere 400.000.000.- TL'lık işletme sermayesinin yeterli olacağı
hesaplanmıştır.

IIL YATIRIMIN FİNANSMANI


Finansman Tablosu
Matbaacılık ve ambalaj modernizasyon tesisinin realizasyonu için
gerekli para gümrüksüz 5.678.280.000.- TL'dır.
İhtiyaç duyulan gümrüksüz proje tutarının % 70'i özkaynaklardan
% 30'u ise orta vadeli kredi olarak sağlanacaktır.

Finansman Tablosu TL
A . Proje Tutarı ( G ü m r ü k s ü z ) 5.678.280.000
B. F i n a n s m a n K a y n a k l a r ı
a) Ö z k a y n a k l a r (% 70) 3.974.796.000
- Yatırım 3 . 6 9 4 . 7 9 6 . 0 0 0 . -
- İşletme 2 8 0 . 0 0 0 . 0 0 0 . -
b) O r t a Vadeli Kredi (% 30) 1.703.484.000
- Yatırım 1.583.484.000.-
- İşletme 120.000.000.-
c) İthal ve G ü m r ü k Giderleri 611.167.750
C. Proje Tutarı ( G ü m r ü k dahil) 6.289.447.750

IV. İŞLETME DÖNEMİNE AİT HESAPLAMALAR


1. işletme Giderleri
İşletmenin yıllık giderlerinin detayları aşağıda çıkarılmıştır.

2. Hammadde Giderleri
Hammadde olarak tabaka halinde karton kullanılacaktır. İşletmenin
toplam mevcut kapasitesi 45.772.452 m^'dir ve modernizasyon yatırımından
sonra kazanılacak yeni ilave kapasite ise; 5.880.000 m^'dir.
Hammadde hesaplamaları;
1 Tabaka karton : 70 cm x 100 cm x 350 gr = 245 gr
Ortalama günde 50.000 tabaka karton
Ortalama iş günü 20 gün/ay
50.000 x 2 0 = 1.000.000 Tabaka/ay
% 70 kapasite ile çalışacağı tahmin edilmektedir.
50.000 X 20 X 0.70 = 700.000 Tabaka/ay
1 Tabaka 245 gr olduğuna göre;
700.000 X 245 gr = 171.500.000 gr/ay
veya 171.500 kg/ay = 171,5 ton/ay
1 Ton karton bedeli 2.000.000.- TL
Toplam karton bedeli :
171,5 x 2.000.000 = 343.000.000.-TL/ay
Yıllık karton bedeli :
343.000.000 x 12 = 4.116.000.000.-TL/yıl

3. Yardımcı Madde ve işletme Malzemesi Giderleri


Ortalama her iş günü 1.750.000.- TL'lık boya ve kalıp giderleri olacağı
tahmin edilmektedir.
1.750.000 X 20 = 35.000.000.- TL/ay
35.000.000 x 12 = 420.000.000.-TL/yıl

4. Yakıt, Enerji ve Su Giderleri


Baskı makinası için elektrik tüketimi; (Roland Marka)
50 KWA/Saat - 2 vardiya - her vardiya 8 saat
Günlük elektrik tüketimi:
50 X 2 X 8 = 800 KWA/gün
Aylık elektrik tüketimi:
800 x 2 0 = 16.000 KWA/ay
Yıllık elektrik tüketimi:
16.000 X 12 = 192.000 KWA/yıl
Keski makinası için elektrik tüketimi ;
20 KWA/saat - 2 vardiya - her vardiya 8 saat
Günlük elektrik tüketimi:
20 X 2 X 8 = 320 KWA/gün
Aylık elektrik tüketimi:
320 X 20 = 6400 KWA/ay
Yıllık elektrik tüketimi:
6400 X 12 = 76.800 KWA/yıl

Toplam elektrik tüketimi:


192.000 + 76.800 = 268.800 KWA/yıl
Ortalama 1 KWA bedelinin hesaplanması;
(Anlaşmalı olarak uygulanan fiyat)

Ortalama KWA bedeli : 174.- TL


% 1 Belediye rusümü : 2.- TL
% 10 KDV 18.-TL
Toplam bedel 194.-TL
Toplam elektrik giderleri : 268.800 x 194 = 52.147.200.- TL
Diğer enerji ve su giderleri için yıllık 17.318.784.- TL ödeme
yapılacağı tahmin edilmektedir. Dolayısıyla, toplam yakıt, enerji ve su giderleri
: 69.465.984.- TL olacaktır.

5. Personel ve İşçilik Giderleri


İstihdam bölümünde gösterilen 210.000.000.-TL'lık personel ve işçilik
giderleri aynen gider bölümüne aktarılmıştır.

6. Bakım ve Onarım Giderleri


Tesis ve makinaların yıllık bakım ve onarım giderleri için 12.000.000.-
TL'lık bir fon ayrılmıştır. Ayrıca alınacak bilgisayar donamınının bakım ve
onarımı için aylık 662.488.- TL'lık ve yıllıkta 7.949.860.- TL'lık bir fon
ayrılacaktır. Dolayısıyla, toplam bakım ve onarım giderleri 19.949.860.- TL
olacaktır.

7. Amortismanlar
A m o r t i s m a n l a r Tablosu (TL)

Amortisman Yıllık Amortisman


Cinsi Tutarı Oranı Tutarı
E t ü d Giderleri 10.000.000 18.0 1.800.000
Y e n i Ofis D ü z e n l e m e s i
Proje Giderleri 120.000.000 5.5 ( o r t a l a m a ) 6.600.000
Makinalar 4.256.480.000 10.0 425.648.000

Toplam (Yaklaşık) 434.048.000


8. Genel Giderler
İşletmenin kırtasiye, PTT, arazi - bina vergileri, satış masrafları ve
diğerleri için 275.000.000.- TL'lık bir fon ayrılmıştır.

9. Beklenmeyen Giderler
Beklenmeyen giderler için 40.000.000.-TL'lık bir harcama olabileceği
kabul edilmiştir.

10. Faiz Giderleri


Yatırım dönemi oluşacak faiz giderlerinin azami iki yıl içinde
ödenmesi düşünülmektedir. Toplam faiz giderlerinin 811.800.000.- TL olacağı
tahmin edilmektedir. Ortalama faizi % 48 olarak dikkate aldık ve kümülatif
olarakta bu faiz tutarının yarısının birinci diğer yarısının ise ikinci yılda
ödeneceğini varsayıyoruz.

Yıllık İşletme Giderleri

Sıra Giderin
No Cinsi 1991 1992 1993 1994 1995
I Hammadde Giderleri 4.116.000.000 4.116.000.000 4.116.000.000 4.116.000.000 4.116.000.000
2 Yardmıcı Madde ve İşletme
Malzemesi Giderleri 420.000.000 420.000.000 420.000.000 420.000.000 420.000.000
3 Yakıt. Hnerji ve Su Gid. 69.465.984 69.465.984 69.465.984 69.465.984 69.465.984
4 Personel ve İşçilik Gid. 210.000.000 210.000.000 210.000.000 210.000.000 210.000.000
5 Baknn ve Onamn Giderleri 19.949.860 19.949.860 19.949.860 19.949.860 19.949.860
6 Amortismanlar 434.048.000 434.048.000 434.048.000 434.048.000 434.048.000
7 Genel Giderler 275.000.000 275.000.000 275.000.000 275.000.000 275.000.000
8 Beklenmeyen Giderler 40.000.000 40.000.000 40.000.000 40.000.000 40.000.000
9 Faiz Giderleri 405.900.000 405.900.000 - - -
Toplam 5.990.363.844 5.720.976.700 5.333.162.200 5.093.169.900 4.863.977.200

1 1 . işletme Giderleri
İşletmede, kullanılacak tahmini ortalama kapasiteyi % 70 olarak
belirtmiştik.

Aylık olarak 700.000 tabaka karton işlenecektir.


Bir tabaka kartonun satış fiyatı ortalama 1214.- TL'dır.
Dolayısıyla. 700.000 x 1214 = 849.800.000.- TL olacaktır.
Yıllık işletme gelirleri;

849.800.000 X 12 = 10.197.600.000.- TL olacaktır.


12. Yıllık Gelir-Gider ve Kâr Durumu
İşletmenin gelir ve giderlerinin yıllık net kârı aşağıdaki tabloda
verilmiştir. Gelir vergisi kesintisi % 40, yatırım indirimi % 30 olarak dikkate
alınmıştır.

Yıllık Gelir - Gider ve Kâr D u r u m u

Gelir ve Gider 1991 1992 1993 1994 1995

Yıllık Gelirler 10.197.600.000 10.197.600.000 10.197.600.000 10.197.600.000 10.197.600.000


Yıllık Giderler 5.903.491.344 5.720.796.700 5.333.162.200 5.093.169.900 4.863.977.200
Brüt Kâr 4.294.108.656 4.476.803.300 4.864.437.800 5.104.430.100 5.333.622.800
Gelir Ver. (% 40) 1.036.249.600 1.790.721.000 1.945.774.000 2.041.772.000 2.133.448.000
Net Kâr 3.257.859.056 2.686.082.300 2.918.663.800 3.062.658.100 3.200.174.800

Yatırım İndirimi: 5.678.280.000 x % 30 = 1.703.484.000.- TL


1991 Brüt Kârı: 4.294.108.656.- TL
Vergiye konu olacak matrah:
4.294.108.656 - 1.703.484.000 = 2.590.624.656.-TL
1991 Yılı Gelir Vergisi: 2.590.624.656 x % 40 = 1.036.249.600.- TL

Nakit Akımı Analizi (İşletmenin İtfa Süresince Nakit Akımı)

Gelir-Gider 1990

A. Kaynaklar
1. Net Kâr 3.257.859.056 2.686.082.300 2.918.663.800 3.062.658.100 3.200.174.800
2. Özvailık 3.974.796.000
3. Yabancı Varlık 1.703.484.000
4. Gümrük 611.167.750
5. Amortismanlar 434.048.000 434.048.000 434.048.000 434.048.000 434.048.000

Kaynaklar Top. 6.289.447.750 3.691.907.056 3.120.130.300 3.352.711.800 3.496.706.100 3.634.222.800

B. Harcamalar
1. Sabit Yatırım 5.278.280.000
2. İşletme Serma. 400.000.000
3. Gümrük 611.167.750

Harcamalar Top. 6.289.447.750

O 3.691.907.056 3.120.130.300 3.352.711.800 3.496.706.100 3.634.222.800


C. Fark 3.691.907.056 6.812.037.35610.164.749.15613.661.455.25617.295.678.056
D. Kümülatif

V. MALİ EKONOMİK ANALİZLER


1. Kâra Geçiş Analizi
Yıllık işletme giderlerinin gelirlere eşit olduğu nokta başabaş
noktasıdır (Kâra geçiş noktası). Bunu hem grafik hem de formül yöntemiyle
hesaplamak mümkündür.
Basabas Noktası = Sabit Giderler
Satış Hasılası - Değişken Giderler
Satış Hasılası

Basabas Noktası = 1.489.938.126


10.197.600.000 - 4.906.325.718
10.197.600.000

= 2.871.480.000.-TL

Modernizasyon yatırımı 2.871.480.000.- TL'lık satış hasılatından


sonra kâra geçmektedir.
2.871.480.000 / 10.197.600.000 = % 28'lik bir başabaş noktasına denk
düşmektedir.

Kâra Geçiş Analizi Tablosu (TL)

Sıra Gider Toplam Sabit Değişken


No Türü Giderler Giderler Giderler
1 Hammadde 4.116.Ö00.000 _
4.116.000.000
2 Yar. Madde ve işletme Mal. 420.000.000 - 420.000.000
3 Yakıt, Enerji ve Su 69.465.984 22.140.126 47.325.858
4 Personel, İşçilik 210.000.000 84.450.000 125.550.000
5 Bakım ve Onarım 19.949.860 - 19,949,860
6 Amortisman 434.048.000 434.048.000 _

7 Genel Giderler 275.000.000 137.500.000 137.500.000


8 Beklenmeyen Giderler 40.000.000 - _

9 Faiz Giderleri 811.800.000 811.800.000 -


Toplam 6.396.263.844 1.489.938.126 4.906.325.718

2. Rantabilite Hesapları
Rantabilite iıesaplarmda, yatırım indirimi uygulanmayan 1992 işletme
yılı esas olarak alınmıştır.

2.1. Sermayenin Kârlılığı

Sermayenin Kârlılığı = NetKâr


Sermaye (Ozkaynak)

2.686.082.300
3.974.796.000

= %67.5
2.2. Yatırımın Kârlılığı
Net Kâr
Yatırımın Kârlılığı =
Sermaye (Özkaynak)

2.686.082.300
5.678.280.000

= %47

2.3. Yatırımın Geri Dönme Süresi


Toplam Yatırım
Geri Dönme Süresi =
Sabit Gelir (Net Kâr + Amortismanlar)

5.678.280.000
~ 3.120.130.300

= 1.8yıl

Geri Dönme Süresi Yaklaşık 1 yıl 8 ay'dır.

2.4. Katma Değer


Personel ve İşçilik 210.000.000.- TL
Brüt Kâr 4.476.803.300.- TL

Net Katma Değer 4.686.803.300.- TL


Amortismanlar 434.048.000.- TL

Brüt Katma Değer 5.120.851.300.- TL

2.5. Yatırımın Üretkenliği


^, ^ n .... Net Katma değer
Yatırımın Üretkenliği = — — ; , ^
Toplam Yatırım

4.686.803.300
5.678.280.000

= %82.5

2.6. Devletin Kaybının Geri Dönüş Süresi

a) Devletin Kaybı
- Yatırım indiriminden 1.703.484.000.- TL
b) Devletin Kazancı
- Vergiler Toplamı 1.790.721.000.- TL

D.K.G.D.S. = Devletin Kaybı


Devletin Kazancı

^ 1.703.484.000
1.790.721.000

=1

Devletin Kaybının Geri Dönüş Süresi (D.K.G.D.S.) yaklaşık olarak 1 yıldır.

SONUÇ

Hesaplamalardan da görüldüğü gibi gerek sermayenin kârlılığı, gerek


yatırımın kârlılığı gerekse de yatırımın ve Devletin kaybının geri dönüş
süreleri oldukça olumlu devrelere rastlamaktadır. Bunları etkileyen en önemli
faktör yatırımın birtevsi-modernizasyon yatırımı olmasıdır. Buna rağmen, yine
de kamunun payına düşen kazanç ise sürekli artış eğilimi göstermektedir.
Ayrıca, yaratılan katma değer açısından yatırımın üretkenliği bire
yaklaşmaktadır ki, bu da oldukça olumlu bir göstergedir.
EK-3B HASTANE PROJESİ
FİZİBİLİTE ETÜDÜ

L KURULUŞ YERİNİN SEÇİMİ ve


BİNA-İNŞAAT DURUMU

İstanbul ili ile ilgili sağlık göstergeleri (ağırlıkla olarak hastane, yatak
sayısı ve yatak başına düşen nüfus) ülke geneline oranla iyi bir düzeyi işaret
etmektedir.
1994 yılı plan hedeflerinden biri (sağlık açısından) yatak başına
düşen nüfusu 401 olarak hedeflemekte ve 1989 yılı gerçekleşme tahmini ise
409'dur. Oysa bırakın 1989 gerçekleşme tahminini 1994 yılı hedefi
bulunduğumuz dönem itibariyle İstanbul ili bazında aşılmış durumdadır.
İstanbul'da 1989 yılında yatak başına düşen nüfus, yanılma payıda dahil
olmak üzere 250-300 kişi civarındadır. Bu ortalama Türkiye geneline göre çok
iyi bir düzeye işaret etmektedir, eğer plan hedeflerini dikkate alırsak. Fakat
uluslararası normlar açısından ve karşılaştırmalar dikkate alındığında biraz
dezavantajlı bir durumu göstermektedir.

Bütün bu yorum ve göstergeleri öyle veya böyle dikkate de alsak;


gözden kaçırılmaması gereken bir gerçek vardır ki; "kaliteli ve etkin sağlık
talebi artmakta ve artan bu talebin karşılanması yoğun sermaye yatırımları
ve harcamaları zorunlu kılmaktadır".
Zaten 6. planın sağlıkla ilgili irdeleme ve politikalarını incelediğimizde
kamunun kaynak yetersizliği tahditlerinden ve sağlık hizmetlerinin
yaygınlaştırılması açısından, sağlık hizmetlerinin finansman kaynaklarının
çeşitlendirilmesi ve hizmet talebinin karşılanmasında özel kesimden de
yararlanılması gerektiği hususunda da bir ifade bulunmaktadır.
Olayı bu boyutu ile ele aldığımızda projenin kuruluş yeri olarak niçin
İstanbul ilinin seçildiğinin biraz daha detayına girebiliriz.
Yapılan nüfus sayımlarıda göstermiştir ki, İstanbul'un nüfus artış hızı
(son yıllarda artan şekilde) Türkiye ortalamasının çok çok üstünde
seyretmektedir. Yani İstanbul ili üzerinde bir nüfus artış baskısı söz
konusudur. Ayrıca İstanbul'un bir merkez olmasından dolayı çevresindeki
yerleşim alanlarından sağlık hizmeti talebi konusunda çekiciliği vardır. Bunlar
net olarak bilinen ve sağlık hizmetleri üstünde etki yaratan faktörler.
Bunlardan başka İstanbul'un orta ve uzun dönemli konumunu belirleyecek
olan kendine has gelişimidir. Bilindiği gibi İstanbul uluslararası platformda
önemi ve etkinliği gittikçe artan bir metropol konumundadır.
Metropol olma özelliğinin sonucunda ortaya çıkan çeşitlilik (nüfus
açısından) aynı zamanda sağlık hizmetleri talebinde de bir çeşitlilik
oluşumuna yol açmaktadır. Bu durum doğal olarak hem genel sağlık
hizmetlerinin kalite ve etkinliğini hem de etkinlik boyutuyla uzman sağlık
kurumlarının yapısını ve gerekirliğini etkileyecektir.
Bütün bu değerlendirmeler sonucunda projenin İstanbul'da realize
edilmesinin göz ardı edilemeyecek nedenleri ve gerekirliğini ortaya
çıkarmaktadır.
Bu amaç doğrultusunda İstanbul'da semtinde kaba inşaatı bitmiş
bir yer kiralanmış ve kiralanan bu yer 10 Ocak 1983 tarihli ve 17924 sayılı
Resmi Gazetede yayınlanan "ÖZEL HASTANELER TÜZÜĞÜ" ne göre
projelendirilip mimari çizimleri hazırlandıktan sonra tüzüğe uygun (hasta
odaları, odaların duvar ve zeminleri, koridorlar, ısınma, aydınlatma ve
diğerleri) bir şekilde inşaat yeni baştan düzenlenmiştir.

IL TOPLAM YATıRıM TUTARı

Bu aşamaya kadar ayrı ayrı dökümü verilen yatırım harcama


unsurlarının bu düzeyde bir arada ele alınması söz konusudur. Yatırım
harcamaları detayı aşağıya çıkarılmıştır.

Yatırım Harcama Türü Toplam Tutarı (TL)


E t ü d ve Proje Giderleri 220.000.000.-
B i n a n ı n D ü z e n l e n m e s i ve İnşaat H a r c a m a l a r ı 2.545.62L883.-
Yerli Tıbbi C i h a z l a r 5.809.277.631.-
Y a b a n c ı Tıbbi C i h a z l a r 12.421.916.910.-
G ü m r ü k l e m e Giderleri 6.526.540.101.-
Dış N a v l u n ve Sigorta Giderleri 490.555.936.-
M o n t a j Giderleri 94.311.789.-
D o n a n ı m ve D i ğ e r D e m i ş b a ş l a r 3.770.941.329.-
Beklenmeyen Giderler 130.886.327.-
İşletme S e r m a y e s i 622.040.000.-
Genel Giderler 209.338.123.-
Taşıt A r a ç l a r ı 98.288.000.-

TOPLAM YATIRIM TUTARI


Gümrüksüz 26.413.177.988.-
Gümrüklü 32.939.718.089.-
Yatırım harcamalarının iç ve dış para bazında detayları aşağıda
yatırım tutarı tablosu adı altında gösterilmiştir.

Yatırım Tutarı T a b l o s u

Harcamanın İç Para DIŞ Para Toplam


Cinsi (TL) (TL)
($)
1 Etüd ve proje giderleri 220.000.000.- 220.000.000.-
2 Binanın düzenlen, ve inşaat harca. 2.545.621.883.- 2.545.621.883.-
3 Yerli tıbbi cihazlar 5.809.277.631.- 5.809.277.631.-
4 Yabancı tıbbi cihazlar 3.071.615 12.421.916.910.-
5 Taşıt araçları 98.288.000.- 98.288.000.-
6 Donanım ve diğer demirbaşlar 3.629.972.091.- 34.858 3.770.941.359.-
7 Beklenmeyen giderler 130.886.327.- 130.886.327.-
8 Genel giderler 209.338.327.- 209.338.327.-
9 Montaj giderleri 94.311.789.-
10 Dış navlun ve sigorta giderleri 94.311.789.- 121.322 490.555.996.-
11 Gümrükleme giderleri 6.526.540.101.-
12 SABİT YATIRIM TUTARI 6.526.540.101.-
a. Gümrüklü sabit yatırım 3.227.775 32.317.678.089.-
19.264.235.945.-
b. Gümrüksüz sabit yatırım 12.737.695.844.- 3.227.775 25.791.137.988.-

13 İşletme sermayesi 622.040.000.- 622.040.000.-


14 PROJENİN GENEL TOPLAMI
a. Gümrüklü yatırım toplamı 19.886.275.945.- 3.227.775 32.939.718.089.-

b. Gümrüksüz yatırım toplamı 13.359.735.844.- 3.227.775 26.413.177.988.-

Not : Dış paranın hesaplanmasında farklı dövizler söz konusu olduğundan aşağıdaki çapraz
kurlar kullanılmıştır. 21.05.1991 tarihli Merkez Bankası çapraz kurları:
1 ABD $ = 1.7379 Alman Markı
1 ABD $ = 1.9565 Hollanda Florini
1 ABD $ = 138,40 Japon Yeni

III. YATIRIMIN FİNANSMANI

Yatırımın finansmanı, projenin gerçekleştirilmesini etkileyen en önemli


faaliyetlerdendir. Bu bölümde finansman kaynakları ve finansman tablosu yer
almaktadır.

Yatırımın finansmanında % 100 özkaynak esas alınacaktır, ayrıca


finansman kalemlerinde özkaynak lehine düşünülmüş bazı faktörlerde söz
konusudur. Bunlarda;

- Sağlık yatırımları teşvik pirimlerinden yararlanmak,


- Yatırım indirimi,
- Gümrük muhafiyeti,
- Vergi, resim ve harç istisnası,
- KDV ertelemesi gibi.
Bütün bu etkenler özkaynağın yapısını daha da çok güçlendirecek ve
finansmanda sınırlı da olsa rahatlama sağlayacaktır. Ayrıcada kullanılan
özkaynak parelelinde söz konusu olacak "Kaynak Kullanımı Destekleme
Primi" karşılığı kredilerin kullanılması da finansman açısından yatırımın
gerçekleşme peryodu berisinde katkı sağlayacaktır. Finansman planını içeren
tablo aşağıda sunulmuştur.

Finansman Kaynaklan (TL)

1991-1992 (Yaklaşık 1 Yıl)


I. Y A B A N C I K A Y N A K L A R (% 0)
a- Yatırım Kredisi
b- İşletme Kredisi
II. Ö Z K A Y N A K L A R (% 100) 26.413.177.988.-
III. T O P L A M (I + II) 26.413.177.988.-
IV. G Ü M R Ü K VERGİLERİ 6.526.540.101.-
V. T O P L A M (III + I V ) 32.939.718.089.-

(Tablo oluşturulurken projenin 1991 yılı


içerisinde tamamlanacağı ön görülmüştür.)

Projenin finansman ihtiyacı 622.040.000.- TL'sı işletme sermayesi


olmak üzere toplam 26.413.177.988.- TL olarak hesaplanmıştır.
Projenin rantabl olabilmesi açısından ithal makina ve donanımın
% 100 gümrük muafiyetiyle teşvik edilmesi varsayılmıştır.

IV. MALİ - EKONOMİK ANALİZLER

IV. 1. Yatırımın Kârlılığı


IV. LL Başabaş Analizi

Yatırımın belli işletme döneminden sonra kâra başlama yeteneğini


belirleyen bir kriter olup, yıllık işletme gider ve gelir unsurlarından
yararlanılarak hesaplanmaktadır.
Hastanesinin başabaş noktası analizi aşağıdaki gibi
hesaplanmıştır.
Sabit İşletme Giderleri
Sabit işletme giderleri 1993 yılı baz alınarak aşağıda verilmiştir.
- Kira giderleri 937.500.000.- TL
- Amortisman giderleri : 3.107.568.969.- TL
- Personel giderleri : 2.197.500.000.- TL
- Bakım onarım giderleri 135.000.000.- TL

Toplam Sabit Giderler : 6.377.568.969.- TL

Değişken İşletme Giderleri


Yine değişken işletme giderleride 1993 yılı baz alınarak aşağıda
verilmiştir.
- Yakıt giderleri 585.000.000.- TL
- Mutfak giderleri 675.000.000.- TL
- İlaç ve oksijen azot
prodoksit giderleri 630.000.000.- TL
- PTT, matbuat ve diğer
sarf giderler 406.000.000.- TL
- Ameliyathane giderleri 270.000.000.- TL

Toplam Değişken Giderler : 2.566.000.000.-TL

Başabaş noktasının hesaplama formülü şöyledir;

^ K, Sabit Giderler
Başabaş Noktası = - = — ; r — ^ ,. , . — ^ , ^ . . ,—
Toplam İşletme Gelırlen - Değişken Giderler
6.377.568.969 ^ 0^39437
18.717.000.000 -2.566.000.000

Başabaş Noktası = % 40

Bu bilgilerin ışığında yatırım % 40 kapasite kullanımına ulaştıktan


sonra kâra geçecektir. Başka bir deyişle;
i. 7.390.781.790.- TL'dan sonraki satışlar kâr bırakacaktır.
ii. Yaklaşık 5 aylık işletme devresinden sonraki hizmetler kâr
bırakacak niteliktedir.
IV.2. Katma Değer Analizi
İşletmenin brüt gelirleri ile fizik girdiler dışındaki işletme giderlerinin
toplamı katma değeri belirlemektedir. Bu bilgilerin ışığında katma değer
hesabı aşağıda verilmiştir.
Hesaplamalarda 1993 yılı değerleri baz alınmıştır.
Brüt Kâr : 8.991.000.000.-TL
İşçilik ve Personel Giderleri : 2.197.500.000.- TL
Diğer İşletme Giderleri : 1.072.500.000.- TL
Net Katma Değer : 12.261.000.000.- TL
Amortismanlar : 3.107.568.969.-TL
Brüt Katma Değer : 15.368.568.969.- TL
Yatırımın realize edilmesi ile yılda toplam 15.368.568.969.- TL'lık
brüt katma değer yaratılmış olacaktır. Üretilen katma değer toplam yatırımın
% 60'ı civarındadır.

IV.3. Yatırımm Üretkenliği


Üretilen katma değerin toplam yatırıma oranı olup, bir ve daha büyük
değerler yatırımın emek yoğunluğu yönünden yüksek olduğunu ifade eder.
. ^ . 12 261 000 000 - TL
Projede ise bu oran : ——
^ 26.413.177.988.-TL

= %46^dır.

Bu oran birden küçüktür. Dolayısıyla, bu tür sağlık yatırımlarında


işletme, emeğe oranla, teknoloji yoğun olup, yatırım maliyetinin yüksekliği
yanında yüksek katma değeri ile rantabl işletmelerdir.

IV.4. Sermayenin Kârlılığı


Brüt proje kârının yatırılan sermaye oranı olarak ifade edilir. Piyasa
kısa vade kredi değerlerinden yüksek bir değer amaçlanır.
Brüt Kâr
Sermayenin Kârlılığı =
Ozkaynaklar

^ 8.991.000.000.-TL
26.413.177.988.-TL
Sermayenin kârlılığı oranı brüt kâra bağlı olarak (dönem için sabit
olarak dikkate alınırsa) özkaynaklarla ters orantılıdır. Yani yukardaki varsayım
ışığı altında; yüksek özkaynak düşük oran veya tersi. Dolayısıyla, oranın
düşük çıkması, özkaynakların yüksek oluşundandır.

IV.5. Yatırımın Kârlılığı


Proje brüt kârının, toplam yatırıma oranı olup, bu değerinde uzun
vadeli kredi faizleri ile uyumlu olması yatırımın olumlu değerlendirilmesine
neden olur. Buna göre, yatırımın kârlılığı,

Yatırımın Kârlılığı = BrüU<âr


Toplam Yatırım Tutarı

^ 8.991.000.000.-TL
26.413.177.988.-TL

= % 34

Toplam yatırım tutarı, özkaynaklara eşit olduğundan; sermayenin


kârlılığı ile ilgili olarak yaptığımız yorum ve değerlendirmeler, yatırımın
kârlılığı içinde geçerlidir.

IV.6. Yatırımın Geri Dönüş Süresi


Toplam yatırım tutarının "net kâr + amortisman"a oranı olup, yatırım
döneminde sağlanacak fonlarla yatırımın geri ödeme süresini ay ve yıl olarak
vermektedir.

Yatırımın Geri Dönüş Süresi = Toplam Yatırım Tutarı


Net Kâr + Amortisman

26.413.177.988
7.193.000.000 +3.107.568.969

= Yaklaşık Olarak 2.6

Yaklaşık 2 yıl 7 ay sonunda (2.6 x 12 ay = 31.2 ay) üretilen değerlerle


yatırım geri kazanılmış olacaktır. Sağlık yatırımlarında makul bir orandır.
Sağlık yatırımları orta vade de kâr getiren yatırımlardır.
IV.7. İstihdam Üretkenliği
İstihdam edilen kişi basma üretilen katma değeri vermektedir. Toplam
katma değerin istihdama oranıdır.

istihdamın üretkenliği = Toplam Katma Değer


İstihdam

15.368.568.969.-TL
101 Kişi

= 152.164.049.-TL

Projenin realize edilmesi ile kişi başına yaklaşık 152 milyon liralık
katma değer üretilmiş olacaktır.

IV.8. tstihdamm Kârlılığı


Üretilen net kârın istihdama oranı olup, işletme döneminde iş gücünün
etkinliğini ölçen bir kriterdir.

İstihdamın Kârlılığı = .^^^


İstihdam

^ 7.193.000.000.-TL
101 Kişi "

= 71.217.822.-TL/Kişi

kârlılık sağlanmaktadır.

IV.9. Devletin Kaybı


Yatırımın makro-ekonomi yönünden değerlendirilmesinde önemli
kriterlerden biridir. Devletin bu yatırımla uğradığı kayıplar aşağıda
belirtilmiştir.

Gümrük Muafiyeti : 6.526.540.000.- TL


Yatırım İndirimi : 6.000.000.000.- TL
(Yaklaşık Olarak)

Devletin Toplam Kaybı : 12.526.540.000.-TL


IV. 10. Devletin Kazancı
Devletin kazancı; kurumlar, fon, gelir vergisi stopajları ile işçilik
ödemeleri stopajlarından ibarettir. Detayı aşağıya çıkarılmıştır (1993 yılı baz
alınmıştır).
Fon ve Stopaj 1.798.000.000.- TL
Işçilik-Personel Gid. 400.000.000.- TL
(Stopaj ve Sig. Gid) (Yaklaşık Olarak)

Devletin Toplam Kazancı : 2.198.000.000.-TL

I V . l l . Devletin Kaybının Geri Dönüş Süresi


Devletin uğradığı kaybın kazancına oranı olup, ay ve yıl olarak ifade
edilir.

Devletin Kaybının Geri Dönüş Süresi = Devletin Kaybı


Devletin Kazancı

12.526.540.000.-TL
2.198.000.000.-TL

= 5.6

Devletin kaybının geri dönüş süresi yaklaşık olarak 5,5 yıl


civarındadır.
Devletin kaybının geri dönüş süresinin biraz yüksek çıkmasının
nedenlerini şöyle sıralayabiliriz;
- Yatırımın tümüyle sosyal bir yapıda olması
- Yatırımın marjinal sosyal getirişinin yüksekliği
- Sağlanan yatırım indiriminin % 100 gibi tavandan olması

Not: Y a t ı r ı m indirimi tutarı h e s a p l a m a şekli;


T o p l a m y a t ı r ı m ı n indirimi ( 2 6 . 4 1 3 . 1 7 7 . 9 8 8 . - T L ) x % 4 0 (yaklaşık K u r u m l a r
V e r g i s i oranı) + Stopaj ve F o n l a r (yaklaşık % 2 0 ) = A dersek; T o p l a m Y a t ı r ı m
İndirimi (26.413.177.988.- TL) - A = Devletin kaybına yol açan yatırım
indirimi tutarı.
EK-3C. ÖZEL LİSE (TURİZM EĞİTİMİ DE DAHİL)
PROJESİ-FİZİBİLİTE ETÜDÜ

1. PROJENİN KONUSU

I.l. Projenin Gerekçesi


Türkiye bugünlerde nüfusu altmış milyonu aşan, yıllık nüfus artışı
% 2.1 civarında olan bir ülkeden Bu durum bugünkü demografik yapısında
ülkenin geçen on'lu yıllarda yıllık nüfus artış oranının % 3'ün altına
düşmemesi nedeniyle dinamik ve genç bir yapı oluşturmuştur. Açıkçası bugün
ülke toplam nüfus yapısıyla tamamı gençtir, yaş grupları itibariyle ülkenin 0-22
yaş grubu toplam nüfusun neredeyse % 50'sini oluşturmaktadır. Türkiye'de
ortalama ömür beklentisi erkekler için yaklaşık 67 yaş, kadınlar için 75 yaş
civarıdır. Tipik inhiraf ile bu yaşları aşanlar bulunmaktadır. Ancak
görülmektedirki Türkiye nüfusun toplam olarak yarısı eğitim yaş grubu içinde
kalmaktadır.
Bu durum Türkiye'de ilk, orta, lise ve meslek okullarında ciddi
ölçülerde bir talep açığını ortaya koymuştur. Bu nedenlerledirki devletin açıp
donattığı okullar yetmeyince özel kesim olarak varlıklı vatandaşların okul
yaptırma donatıma ve bu okulları Milli Eğitimin hizmetine verme eğitimi
artmıştır.
Türkiye'de kuruluşları yüz yılı aşan yabancı dil öğretimli orta öğretim
kuruluşları bulunmaktadır. Bu okullar geçmiş yıllarda ABD, Fransa, Almanya,
İtalya ve İngiltere tarafından teşkilatlanıp kurulmuşlar ve bu ülkeler tarafından
finanse edilmişlerdir. Önceleri bu okullarda söz konusu ülkelere ait
vatandaşların çocukları ile bu ülkede yaşayan azınlık grupların çocukları
okuyup eğitim görmüşlerdir. Ne varki iletişimin dünyada hızlanması, dünyayı
küçültmüş ve bu okullara rağbet artmıştır.
Türkiye'de bir yandan teknolojinin getirdiği yenilikler bir yandan
yüksek gelir gruplarının genişlemesi aileleri yabancı dil eğitimli okullara
sürüklemiştir. Bu aşırı talep karşısında okullar yarışma sınavı açmak zorunda
kalmışlardır. Ancak daha sonra bu çare de sorunu çözmeyince Türkiye'de
devletin kendisi, İngilizce ve Almanca dil eğitimli orta öğretim kurumlarını
kurma eğitimini artırmıştır. Gerçekleştirilen ve yaygınlaştırılmaya çalışılan
"Anadolu Liseleri" uygulaması bunun bir örneğini teşkil etmiştir. Bu tatbikat
dahi yetmeyince özel kesimde yabancı dil eğitimli orta öğretim kurumları
açmaya başlamışlardır. Bu fizibilitede dökümü verilen bu okulların sayısı her
geçen yıl artmaktadır.
Uzun-dönemde yabancı dil eğitimli özel orta öğretim kurumları sayısı
artacaktır.

IL PAZAR ANALIZI

ILI. Türkiye ve istanbul'un Nüfusu


Türkiye nüfusu 1990 yılı itibariyle 55 milyon civarındadır ve bu nüfus
ağırlıklı olarak genç bir yapıya sahiptir. Yaklaşık olarak 30 milyon nüfus 20
yaşın altındadır. Bu grup nüfus eğitim açısından geniş bir potansiyele sahiptir
ve eğitim talebi ile piyasaya çıkmaktadır. Bu talep ilkokul, ortaöğretim ve
üniversite düzeyindedir.
Yıllık nüfus artışının yüksek olması (% 2.5) kamu açısından kaliteli
eğitim sunmada güçlükler yaratmaktadır. Bu bizi eğitimin genel açmazı olan
kalite eğitiminin önemini de artırmaktadır.
Her yıl binlerce öğrenci özel okullara yahut Anadolu Liselerine girmek
için sınava tabi tutulmaktadırlar ve ancak sınava girenlerin yaklaşık % 10'u
mutlu sona uluşmaktadırlar. Türkiye'nin nüfusunun yaş gruplarına göre
dağılımı aşağıdaki tabloda görülebilir.

Tablo 1 . Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı (Bin kişi)

1990 1991 1992 1993 1994


Yaş Grupları Nüfus % Nüfus % Nüfus % Nüfus % Nüfus %

Çağ Nüfus Gru.


0-6 9.862 17.43 10.299 17.78 10.708 18.08 10.982 18.13 11.139 18.02
7-11 6.321 11.17 6.151 10.62 6.084 10.27 6.191 10.22 6.428 10.40
12 - 14 4.076 7.21 4.094 7.07 4.013 6.77 3.879 6.41 3.720 6.02
15 - 17 3.796 6.71 3.890 6.72 3.991 6.74 4.071 6.72 4.085 6.61
18 -21 4.610 8.15 4.736 8.18 4.858 8.20 4.980 8.22 5.105 8.26
7-21 18.803 33.24 18.871 32.60 18.946 31.99 19.121 31.58 19.338 31.28
3 Ana Yaş Gru.
0 - 14 20.260 35.81 20.540 35.48 20.805 35.13 21.052 34.76 21.287 34.43
15-64 33.939 60.00 34.883 60.25 35.850 60.52 36.811 60.79 37.724 61.02
65 + 2.371 4.19 2.470 4.27 2.578 4.35 2.694 4.45 2.814 4.55
Toplam Nüfus 56.570 100 57.893 100 59.233 100 60.557 100 61.825 100
Tablodan da görüldüğü gibi 1990-1994 yılları arasında nüfus artış hızı
% 2-2.5 arasında seyretmektedir ve bu dönemde bu oranın çok aşağılara
çekileceğini de tahmin etmiyoruz.
Yine tabloda, yıllar itibarıyla 7 - 21 yaşları arasındaki nüfus, toplam
nüfusun yaklaşık % 30 - 35'ni oluşturmaktadır ve bu yaş grubunun eğitim
talebinin baskısı sürekli gündemde olacaktır.
İstanbul'un nüfusu 1970 yılında 3 milyon civarında iken, 1980 yılında
yaklaşık 5 milyona ve 1990'da 8 - 8.5 milyona ulaştı. Bu nüfus artış hızları
ülke ortalamalarının çok çok üstündedir. Ülke nüfusu ile İstanbul nüfusunun
mukayesesi aşağıdadır.

Toplam Nüfus İstanbul Nüfusu

Yıllar Nüfus Artış % Yıllar Nüfus Artış %

1970 35.321.000 1970 3.019.000


13.46 25.86
1975 40.078.000 1975 3.800.000
10.88 24.76
1980 44.438.000 1980 4.741.000
13.20 23.22
1985 50.306.000 1985 5.842.000
13.18 43.78
1990 56.941.000 1990 8.400.000

Burada da görüldüğü gibi İstanbul'daki 5'er yıllık nüfus artış hızları,


ülke nüfusu artış hızının yaklaşık iki katı civarındadır ve de ayrıca 1985-1990
döneminde ise bu oran yaklaşık 3.5 katı civarındadır. Bu da gösteriyor ki,
İstanbul'daki nüfus artış baskısı ülke genelinde oranla çok daha fazladır.
Yine bu çizelgeden de görüldüğü gibi yaklaşık olarak İstanbul'un
nüfusu toplam ülke nüfusunun % 10'nu kapsamaktadır. Türkiye nüfusunun her
10 kişisinden ikisi İstanbul'da yaşamaktadır (1990 yılı itibarıyla).

II.2. Hedef Pazarlar


Kurulacak olan özel ortaöğretim okulunun ana hedef pazarlarının
kaynakları;
- Nüfus artışı
- Kırsal kesimden kente olan akım
- İlkokuldan mezun olanlar
- Ortaokuldan mezun olanlar
- Avrupa'da çalışan (özellikle Almanya'da) Türk ailelerinin çocukları
ve
- Orta-Doğu ülkeleridir.
Aşağıdaki tablodan da görüldüğü gibi 1989-90 öğretim döneminde
yaklaşık 1.500.000 öğrenci mezun olmuştur. Bu, 1978-79 öğretim yılına
oranla yaklaşık % 60'lık bir artışı ifade etmektedir. Aynı dönemler arasında
öğrenci sayısındaki artış % 25 civarındadır.
Yine 1989-90 öğretim yılında ortaokullardan mezun olanların sayısının
400.000 olduğunu tahmin etmekteyiz. Bu 1978-79 dönemine göre % 25'lik bir
artışı ifade etmektedir. Dolayısıyla, kurulacak olan okul için öğrenci başına
temel hedef pazar 1.500.000'luk ilkokul mezunu öğrencilerdir. Lise bölümü
için temel hedef pazar bu 400.000 kişilik mezunlar grubudur. Toplam öğrenci
pazarını böylece tahminen 2.000.000 olarak kabul edebiliriz.

Tablo-2. İlk ve Ortaokuldan Mezun Olanlar

öğretim İlkokul Ortaokul


Yıh Mezunu Mezunu

1978 - 79 912.546 315.755


1979 - 80 943.875 344.426
1980 - 81 951.833 271.123
1981 - 82 961.235 258.415
1982 - 83 983.906 272.889
1983 - 84 1.043.365 335.982
1984 - 85 1.078.624 340.760
1985 - 86 1.151.836 360.378
1986 - 87 1.164.284 348.887
1987 - 88 1.200.000 360.000
1988 - 89 1.300.000 380.000
1989 - 9 0 * 1.500.000 * 400.000

* Tahmini Değerler

Türkiye genelindeki bu değerlendirmeden sonra spesifik olarak


İstanbul yöresini değerlendirelim.
1986-87 öğretim döneminde İstanbul'da ilkokullardan 125.502 öğrenci
mezun olmuştur. Bu toplam ilkokul mezunlarının % 10'undan daha fazladır.
Yani ülkede ilkokuldan mezun olan her 10 öğrenciden birisi İstanbul'daki bir
ilkokuldan mezun olmaktadır. Yine aynı dönemde ortaokullardan 48.329
öğrenci mezun olmuştur. Bu da toplam ortaokul mezunlarının % 15'ini
kapsamaktadır.
1987-1988 öğretim yılında toplam 6.880.304 öğrenci ilkokulda
bulunmakta idi. Bu sayının 1990-1991 öğretim yılında 7.100.000 - 7.200.000
arasında olacağını tahmin etmekteyiz.
1987-1988 dönemine ait olan öğrencilerin doğum yıllarına göre
dağılımı şöyledir;

1981 doğumlular ( 1 . sınıflar) 1.109.517 % 16.0


1980 doğumlular (2. sınıflar) 1.262.063 % 18.0
1979 doğumlular (3. sınıflar) 1.243.197 % 18.0
1978 doğumlular (4. sınıflar) 1.211.966 % 17.6
1977 doğumlular (5. sınıflar) 1.143.486 % 16.6
1976 ve 1975 doğumlular (5. sınıflar) 680.000 % 10.0
Aynı oranları veri alırsak 1990 - 1991 öğretim yılında sınıflara göre
öğrenci dağılımını şöyle gösterebiliriz;

(1. sınıflar) 1.136.000 Öğrenci


(2. sınıflar) 1.278.000 Öğrenci
(3. sınıflar) 1.278.000 Öğrenci
(4. sınıflar) 1.250.000 Öğrenci
(5. sınıflar) 1.178.000 - 1.500.000 Öğrenci
Bu rakamlar kesin olmamakla birlikte bize pazar açısından önemli
sonuçlar vermektedir. Yani beşinci sınıftaki öğrencileri eğitim dönemi sonunda
ağırlıklı olarak mezun olacaklarını varsayarsak ki bu da bize asgari 1.200.000
- 1.500.000 öğrencilik bir hedef pazarı göstermektedir. Pazarla ilgili son
belirteceğimiz husus yurt dışındaki (ağırlıklı olarak Avrupa) Türk ailelerinin
çocukları ile ilgilidir.
Önerilen ve kurulması planlanan ortaöğretim okulu özellikle Avrupa'da
yaşayan ailelerin çocukları için çok çekici ve ilgili olacağını tahmin etmekteyiz.
Almanca müfredat yapması düşünülen okulun Almanya'daki işçi ailelerin
çocukları içinde ayrıca çok cazip ve uygun bir eğitim merkezi olacağını
düşünmekteyiz. Bu aynı zamanda döviz girişleri açısından da olumlu bir
gösterge olacaktır.
III. YATIRIM HARCAMALARI

Toplam Yatırım Harcamaları aşağıdaki gibi olacaktır:

Arazi Maliyeti 1.500.000.000.- TL


K u r u l u ş v e Proje Giderleri 500.000.000.- TL
A r a z i D ü z e n l e m e Giderleri 800.000.000.- TL
İnşaat H a r c a m a l a r ı 12.600.000.000.- TL
Tesisat H a r c a m a l a r ı 945.300.000.- TL
Ulaştırma Harcamaları 708.0Ö0.000.- TL
Y a r d ı m c ı İ ş l e t m e Giderleri 1.468.800.000.- TL
Teçhizat ve Donanım Harcamaları 4.317.670.000.- TL

Toplam Yatırım 22.839.770.000.- TL

IV. İSTİHDAM DURUMU

Eğitim merkezinin tam kapasitedeki istihdam durumu aşağıya


çıkarılmıştır (1.200 öğrenci)

M ü d ü r (2 t a n e O r t a ö ğ r e t i m , 1 t a n e T u r i z m o k u l u n a ) 3 Kişi
M ü d ü r Y a r d ı m c ı s ı (3/1) 4 Kişi
Ö ğ r e t m e n ( 6 0 / 1 0 ) ( % 50 y a b a n c ı , % 5 0 yerli) 70 Kişi
B e l l e t m e n (3 k ı z - 3 e r k e k ) 6 Kişi
Honsemester (erkek) 1 Kişi
Housmother (bayan) 1 Kişi
M u t f a k Personeli 2 0 Kişi
T e m i z l i k Personeli 18 Kişi
G ü v e n l i k Personeli 12 Kişi
Ulaştırma (personel-satınalma) 6 Kişi
Doktor 1 Kişi
Hemşire 3 Kişi
İşletme M ü d ü r ü 1 Kişi
Formen 1 Kişi
T e k n i s y e n (Elektrik, tesisat, m a r a n g o z , b a h ç ı v a n ) 10 Kişi
M u h a s e b e Personeli (Santral operatörü dahil) 10 Kişi
E ğ i t i m D e s t e k Personeli 10 Kişi
Sekreter 7 Kişi
K ü t ü p h a n e Personeli 3 Kişi
A u d i o Visual S o r u m l u s u 1 Kişi

T o p l a m Personel 188 Kişi


V. İŞLETME DÖNEMİ GELİRLERİ

Eğitim merkezinin işletme dönemine ait gelirleri okul ücretleri ve


öğrencilerin konaklama (yatılı) ücretlerinden ibaret olacaktır.

Eğitim merkezinin ilk dönemde % 80 kapasite ile hizmete geçeceği


varsayımı ile işletme dönemi gelirleri aşağıya çıkarılmıştır.

- 1 yıllık okul ücreti : 8.000.000.- TL


- 1 yıllık konaklama (yatılı) ücreti : 8.000.000.- TL

Okul Öğrenci Sayısı Gelirler

Ortaokul 500 X % 80 = 400 400 X 16.000.000 - 6.400.000.000.- TL


Lise 500 X % 80 = 400 400 X 16.000.000 = 6.400.000.000.- TL
Turizm Okulu 200 X % 80 = 160 160 X 16.000.000 = 2.560.000.000.- TL

Toplam Gelirler 15.360.000.000.- TL

Eğitim Merkezinin 5 Yıllık Gelir Tahminleri Şöyledir

Okul Öğrenci Sayısı Gelirler

Ortaokul 500 X % 80 = 400 400 X 16.000.000 = 6.400.000.000.- TL


Lise 500 X % 80 = 400 400 X 16.000.000 = 6.400.000.000.- TL
Turizm Okulu 200 X % 80 = 160 160 X 16.000.000 = 2.560.000.000.- TL
1. YIL TOPLAM GELİR TAHMİNİ 15.360.000.000.- TL

Ortaokul 500 X % 90 = 450 450 X 22.400.000 = 10.080.000.000.- TL


Lise 500 X % 90 = 450 450 X 22.400.000 = 10.080.000.000.- TL
Turizm Okulu 200 X % 90 = 180 180 X 22.400.000 = 4.032.000.000.- TL
2. YIL TOPLAM GELİR TAHMİNİ 24.192.000.000.- TL

Ortaokul 500 X % 100 = 500 500 x 31.360.000 = 15.680.000.000.- TL


Lise 500 X % 100 = 500 500 X 31.360.000 = 15.680.000.000.- TL
Turizm Okulu 200 X % 100 = 200 200 X 31.360.000 = 6.272.000.000.- TL
3. YIL TOPLAM GELİR TAHMİNİ 37.632.000.000.- TL

Ortaokul 500 X % 100 = 500 500 X 43.904.000 = 21.952.000.000.- TL


Lise 500 X % 100 = 500 500 X 43.904.000 = 21.952.000.000.- TL
Turizm Okulu 200 X % 100 = 200 200 X 43.904.000 = 8.780.000.000.- TL

4. YIL TOPLAM GELİR TAHMİNİ 52.684.800.000.- TL


Ortaokul 500 X % 100 = 500 500 X 61.466.400 = 30.733.200.000.- TL
Lise 500 X % 100 = 500 500 X 61.466.400 = 30.733.200.000.- TL
Turizm Okulu 200 X % 100 = 200 200 X 61.466.400 = 12.293.280.000.- TL
5. YIL TOPLAM GELİR TAHMİNİ 73.759.680.000.- TL

Not : İlk yıldan sonraki gelir hesaplamalarında bir sonraki ücretler, bir önceki
yılın ücretlerin ortalama % 40 fazlasına denk düşmektedir.
Genel Giderler
İşletme dönemindeki kırtasiye, seyahat, harç, vergi ve diğer
harcamalar için yaklaşık olarak 750.000.000.- TL'lık bir gider olacağı tahmin
edilmektedir (Reklam harcamaları dahil).

Personel Giderleri
Daha önceki bölümlerde de belirttiğimiz gibi tahmini olarak 188
personel istihdam edilecektir.
Personel giderleri dökümü aşağıdadır;

Personel Brüt Yıllık Ücretler (TL)


3 Müdür 144.000.000.-
4 Müdür Yardımcısı 144.000.000.-
35 Yabancı Öğretmen 2.100.000.000.-
35 Yerli Ö ğ r e t m e n 1.260.000.000.-
6 Belletmen 216.000.000.-
2 Danışman 96.000.000.-
20 M u t f a k Personeli 480.000.000.-
18 T e m i z l i k Personeli 324.000.000.-
12 G ü v e n l i k Personeli 216.000.000.-
6 U l a ş t ı r m a Personeli 108.000.000.-
1 Doktor 48.000.000.-
3 Hemşire 54.000.000.-
1 İşletme M ü d ü r ü 48.000.000.-
1 Formen 24.000.000.-
10 Teknisyen 225.000.000.-
10 M u h a s e b e Personeli 240.000.000.-
10 E ğ i t i m D e s t e k Personeli 225.000.000.-
7 Sekreter 84.000.000.-
3 K ü t ü p h a n e Personeli 36.000.000.-
1 A u d i o Visual S o r u m l u s u 18.000.000.-

Toplam 6.090.000.000.-
Sigorta Giderleri 1.517.982.200.-

T o p l a m Personel Giderleri 7.607.982.200.-

Elektrik, Su Giderleri
İşletme döneminde gerek ısıtma gerekse de normal kullanım
açısından toplam giderlerin yaklaşık % 5'i kadar bir oranda elektrik ve su
giderleri olacağını tahmin etmekteyiz.

17.187.047.000.- TL x % 5 = 859.352.350.- TL
Haberleşme Giderleri
İşletme döneminde ağırlıklı olarak telefon olmak üzere tüm
haberleşme giderlerinin 250.000.000.- TL civarında olacağını tahmin
etmekteyiz.

Mutfak Giderleri
Eğitim merkezi yatılı olacağından haftada 5 gün olmak üzere 9 ay
süre ile mutfak giderleri olacaktır. Günde 1 kahvaltı ve 2 öğün yemek
üzerinden maliyetler aşağıdaki gibi olacaktır.
Yemek maliyeti (Ortalama t a b l d o t olarak)

Çorba 1.917.-TL
Asıl Yemek 7.020.- TL
Tatlı 3.213.-TL

Toplam 12.150.-TL
Kahvaltı maliyeti (Ortalama t a b l d o t olarak)

Peynir (50 gr) 900.- TL


Zeytin (50 gr) 600.- TL
Tereyağ (30 gr) 800.- TL
Reçel (40 gr) 600.- TL
Çay/Süt 600.- TL
Ekmek 200.- TL

Toplam 3.750.- TL
Mutfak Giderleri

Yemek Giderleri 12.150 x 960 x 20 x 9 = 2.099.520.000.- TL


Kahvaltı Giderleri 3.750 x 960 x 20 x 9 = 648.000.000.- TL

Toplam Mutfak Giderleri 2.747.520.000.- TL

Bakım ve Onarım Giderleri


İşletme döneminde yaklaşık olarak 350.000.000.- TL'lık bir harcama
olacağını tahmin etmekteyiz (destek ve sosyal tesislerin olmasından dolayı).

Faiz Giderleri
Daha öncede belirttiğimiz gibi eğitim merkezi % 60 özkaynak ve
% 40'ta yabancı kaynak şeklinde oluşturulacak. Talep edilecek olan toplam
yabancı kaynak; 9.135.908.000.- TL olacaktır.
Bu kaynağın faiz gideri ise;
9.135.908.000.- TL x % 60 yıllık faiz oranı ile işletme döneminde
5.481.544.800.- TL'lık bir maliyet yükleyecek.
Toplam işletme dönemi giderleri aşağıdaki gibi olacaktır:

Genel Giderler 750.000.000.- TL


Personel Giderleri 7.607.982.200.- TL
Elektrik, Su Giderleri 859.352.350.- TL
H a b e r l e ş m e Giderleri 250.000.000.- TL
M u t f a k Giderleri 2.747.520.000.- TL
B a k ı m ve O n a r ı m Giderleri 350.000.000.- TL
F a i z Giderleri 5.481.544.800.- TL

T o p l a m Giderler 18.046.399.350.- T L

Not: Bu tür y a t ı r ı m l a r d a m e v z u a t açısından a m o r t i s m a n


ayrılması söz k o n u s u o l m a d ı ğ ı n d a n , a m o r t i s m a n
giderleri diye bir m a l i y e t dikkate a l ı n m a m ı ş t ı r .

VI. FİNANS v e NAKİT AKIMI ANALİZİ

Yıllar İtibariyle Gelir - Gider Tablosu (Milyon TL)

1. Yıl 2. Yıl 3. Yıl 4. Yıl 5. Yıl


1. Gelirler T o p l a m ı 15.360 24.192 37.632 52.684 73.759
2. İ ş l e t m e Giderleri 18.046 23.070 30.105 39.955 54.105

3. G a y r i Safı ( K â r / Z a r a r ) (2.686) 1.122 7.527 12.729 19.654

4. Y a t ı r ı m İndirimi (% 100) - 1.122 7.527 12.729 19.654


5. K u r u m l a r Vergisi (% 4 0 )
6. Stopaj + F o n 280 1.881 3.182 4.913

7. N e t K â r - 842 5.646 9.547 14.741

Not : İşletme d ö n e m i n i n birinci yılı zarar o l d u ğ u n d a n , yatırım indirimini


ve k u r u m l a r vergisini ikinci yılı dikkate a l a r a k başlattık.
Nakit Akımı Analizi (Milyon TL)

Yatırım 1. Yıl 2. Yıl 3. Yıl 4. Yıl 5. Yıl


Dönemi

A. KAYNAKLAR
1. Net kâr 842 5.646 9.547 14.741
2. Özkaynaklar 13.704
3. Borçlar
a- Uzun vadeli yat. 9.135
4. Amortisman
5. Kaynak kullanımı destek, primi 5.138 1.712

TOPLAM KAYNAKLAR 27.977. 1.712 842 5.646 9.547 14.741

B. HARCAMALAR
L Yatırım Harcamaları
a- Arazi 1.500
b- İnşaat 12.600
c- Teçhizat 4.317
d- Proje 500
e- Tesisat 945 -
f- Arazi düzenleme 800
h- Diğer 2.177
2. Kredi Anapara 1.522 1.522 1.522
3. İşletme Sermayesi 1.000

TOPLAM HARCAMA 22.839 1.000 - 1.522 1.522 1.522

FARK 5.138 712 842 4.124 8.025 13.219

BİRİKİMLİ FARK 5.850 6.692 10.816 18.841 32.060

VIL YATIRIMIN GENEL DEĞERLENDİRİLMESİ

VII.L Yatırımın Kârlılığı


VIL 1.1. Başabaş Analizi (Kâra Geçiş Noktası)

Yatırımın belli işletme döneminden sonra kâra başlama yeteneğini


belirleyen bir kriter olup, yıllık işletme gider ve gelir kalemlerinden
yararlanılarak hesaplanmaktadır.
Sabit İşletme Giderleri;
Sabit işletme harcamaları aşağıda sıralanarak verilmiştir.

Personel Giderleri 9.509.977.500.- TL


Bakım - Onarım Giderleri 437.500.000.- TL
Finansman Giderleri 5.481.544.800.- TL

(Amortisman ve Kira Giderleri Yoktur)

Toplam Sabit Giderleri 15.429.022.300.- TL

Değişken Giderler
İşletme dönemine ait sabit olmayan giderlerin dökümü aşağıda
verilmiştir.
Elektrik - Su Giderleri 1.074.190.000.- TL
Mutfak Giderleri 3.434.400.000.- TL
Haberleşme Giderleri 312.500.000.- TL
Genel Giderler 937.500.000.- TL

Toplam Giderler 5.758.590.000.- TL

Yıllık Gelirler - Değişken İşletme Giderleri


(1. yıl zarar olduğundan 2. yılı dikkate alıyoruz)
24.192.000.000 - 5.758.590.000 = 18.433.410.000.- TL

Başabaş Noktası

Sabit Giderler
Başabaş Noktası =
Yıllık Gelirleri - Değişken Giderler

15.429.022.300
18.433.410.000

Başabaş Noktası = % 8 3 . 7

Bu bilgilerin ışığında yatırım % 83.7 kapasite kullanımına ulaştıktan


sonra kâra geçecektir. Başka bir deyişle;

20 milyarın üstündeki kazanımlar kâr getirecektir.


1004 öğrenci kapasitesinden sonraki hizmetler kâr bırakacak
niteliktedir.
VII.2. Katma Değer

İşletmenin brüt gelirleri ile fiziki girdiler dışmdaki işletme giderlerinin


toplamı katma değeri belirlemektedir. Bu bilgilerin ışığında katma değer
hesabı aşağıda verilmiştir. Hesaplamalarda ikinci yıl dikkate alınmıştır.

Brüt Kâr 1.122.000.000.-TL


Personel Giderleri 9.509.977.500.- TL
Finansman Giderleri 5.481.544.800.-TL
Diğer İşletme Giderleri 450.000.000.- TL

NET KATMA DEĞER 16.536.522.300.- TL

Yatırımın realize edilmesi ve kâra geçmesi ile yılda toplam 16.5


milyar liralık net katma değer yaratılmış olacaktır (amortisman
ayrılmadığından, brüt katma değere ulaşamıyoruz). Üretilen katma değer
toplam yatırımın % 73'ü mertebesindedir.

VII.3. Yatınmm Üretkenliği

Üretilen katma değerin (net) toplam yatırımına oranı olup, bir ve daha
büyük değerler yatırımın emek yoğunluğu yönünden yüksek olduğunu ifade
eder. Bu yatırımda üretilen net katma değerin toplam yatırıma oranı % 73
mertebesinde olup, bire yakın bir değer vermektedir.

VII.4. Sermayenin Kârlılığı


Brüt proje kârının yatırılan sermaye ye oranı olarak ifade edilir.
Piyasa kısa vade kredi değerlerinden yüksek bir değer amaçlanır.

Yafnmda- 7.527.000.000
13.704.000.000
olup, sermayenin bu orandaki kârlılıl<ta olduğu görülmektedir.
(İlk yıl zarar olduğundan ve tam kapasiteye yakın olması açısından üçüncü
yılı dikkate aldık)

VII.5. Yatırımın Kârlılığı


Proje brüt kârının toplam yatırıma oranı olup, bu değerinde uzun
vadeli kredi faizleri', ile uyumu olması yatırımın olumlu değerlendirilmesine
neden olur. Buna göre, yatırımın kârlılığı,
7.527.000.000
= % 33'dür
22.839.000.000
VıL6. Yatırımın Geri Dönüş Süresi
Toplam yatırım tutarının net kâr + amortisman oranı olup, yatırım
döneminde sağlanacak fonlarla yatırımın geri ödeme süresini ay veya yıl
olarak vermektedir.
Yatırımın Geri Dönüş Süresi;
22.839.000.000 = 4.0
5.646.000.000
Yaklaşık 4 yıl sonunda üretilen değerlerle yatırım geri kazanılmış
olacaktır. Eğitim yatırımlarında makul bir orandır.

VII.7. Devletin Kaybı


Projenin makro-ekonomi yönünden değerlendirilmesinde önemli
kriterlerden biridir. Devletin bu yatırımla uğradığı kayıplar aşağıda verilmiştir.
Yatırım İndirimi 15.338.400.000.- TL
Kaynak Kullanımı Destekleme Primi 5.850.000.000.- TL

Toplam Devletin Kaybı 21.188.400.000.- TL

VII.8. Devletin Kazancı


Devletin kazancı; kurumlar, fonlar, gelir vergisi stopajları ile işçilik
ödemeleri stopajlarından ibarettir. Döküm aşağıda verilmiştir.
Fon ve Stopaj 1.881.000.000.- TL
İşçilik - Personel Giderleri Stopajları 3.622.000.000.- TL
Toplam Devletin Kazancı 5.503.426.000.- TL

VıL9. Devletin Kaybının Geri Dönüş Süresi


Devletin uğradığı kaybın kazancına oranı olup, ay ve yıl olarak ifade
edilir.
Devletin Kaybı
D.K.G.D.S. =
Devletin Kazancı

^ 21.188.400.000
5.503.476.000

= 3.9yıl
VII. 10. Projenin Ödemeler Dengesine Etkisi
Eğitim merkezi Almanca tedrisatlı olacağından daha önceki
bölümlerde pazar analizine değindiğimiz gibi hedef kitlelerden biri
Almanya'da yaşayan Türk ailelerinin çocukları olacaktır. Eğitim merkezinin
toplam öğrenci kapasitesinin en kötü olasılıkla % 20'sinin bu merkezli olması
durumunda dahi, yılda yaklaşık olarak 2.5 milyon DM döviz girme ihtimali
oldukça yüksektir.

Tahminimiz odur ki, tedrisatın Almanca olması ve destek (diğer


tesislerin yeterli), modern olması, her türlü eğitim donanımının
mevcudiyetinden dolayı eğitim merkezi bu kesimin çocukları açısından tercih
edilebilecek ve uzun vadede döviz girdileri artacaktır.

VIIL PROJENİN NİHAİ DEĞERLENDİRİLMESİ ve


SONUÇ

Bu fizibilite etüdü dikkatle incelendiğinde aşağıda belirlenen sonuçlar


ulaşılmaktadır.

Bu yatırım projesinde sabit yatırım oranı yüksek bir değere


ulaşmaktadır. Ancak böyle bir yatırımın katma değeri de yüksektir. Bu
yatırımın emek niteliğinde yoğun bir özellik bulunmaktadır. Bu yatırım projesi
toplumsal ve sosyal marjinal getirilen açısından olumludur.

Bu yatırımda sabit giderler yaklaşık 15.5 milyar TL ile başlamaktadır.


Başabaş noktasının % 83.7 olması yatırımın sosyal içeriğinin sosyal ağırlık
taşıdığını kesinlikle ifade etmektedir.

Normal sanayi yatırımlarına kıyasla yatırımın geri ödeme süresi 4 yıl


olması ve sanayi yatırımlarına kıyasla iki yıl daha fazla sürede kendini itfa
etmesi bu durumu doğrulamaktadır.

Proje, ilk yıllarındaki kârlılık oranlarının azlığına karşılık ileriki yıllarda


rantabl bir yatırım özelliği göstermektedir. Gelir akım tabloları bu gelişmeyi
göstermektedir.

Bu yüzden ilk yıllardaki ağır yüküne rağmen bu proje üzerinde


yapılacak yatırımın rantabl bir yatırım olacağı sonucu çıkmaktadır.
KAYNAKÇA

AŞIKOĞLU, Rıza - BÜKER, Semih: Y a t ı r ı m v e Proje D e ğ e r l e m e s i . A n a d o l u


Ü n i v e r s i t e s i Y a y ı n l a r ı . Fasikül: 1 v e 2 , Eskişehir, 1 9 9 5 .
ÇAVLI, Mehmet: Y a t ı r ı m Projelerinin H a z ı r l a n m a s ı , D e ğ e r l e n d i r i l m e s i , K u r u l u ş
Y e r i S e ç i m i . İ T O Y a y ı n l a r ı , İstanbul, 1 9 9 5 .
CHANDRA, Prasanna: Projects-preparation, appraisal, implementation. Tata
McGraw-Hill Publishing C o m p a n y Limited. N e w Delhi, 1980.
COPELAND, E., THOMAS-WESTON, Fred, J.: Financial T h e o r y a n d C o r p o r a t e
Policy. S e c o n d Edition. A d d i s o n - W e s l e y P u b l i s h i n g C o m p a n y . U S A , 1 9 8 3 .
FABRYCKY, J.W.-THUESEN, J.G.: Economic Decision Analysis. Prentice-Hall.
Inc. U S A , 1980.
GÜVEMLİ, Oktay: Y a t ı r ı m Projelerinin D ü z e n l e n m e s i v e D e ğ e r l e n d i r i l m e s i . 3 .
B a s k ı Proje D a n ı ş Y a y ı n l a r ı . İstanbul, 1 9 8 8 .
İNCEKARA, Ahmet: T ü r k i y e ' d e T e ş v i k S i s t e m i . İ T O Y a y ı n l a n . İstanbul, 1 9 9 5 .
INSTITUTE OF SOCIAL STUDIES: T e a c h i n g M a n u e l F o r Project A p p r a i s a l . T h e
Hague, 1975.
KOTLER, Philip. Marketing Management: A n a l y s i s , P l a n n i n g a n d C o n t r o l . Fifth
edition P r e n t i c e - H a l l International E d i t i o n s . U S A , 1984.
KOUTSOYIANNIS, A.: N o n - P r i c e D e c i s i o n s . T h e M a c M i l l a n Pres L t d . , 1 9 8 2 .
LUMBY, Stephen: I n v e s t m e n t A p p r a i s a l . S e c o n d E d i t i o n . V a n N o s t r a n d R e i n h o l d .
UK, 1984.
ÖZMUCUR, Süleyman: G e l e c e ğ i T a h m i n Y ö n t e m l e r i . İ S O Y a y ı n l a r ı . İstanbul,
1990.
SARIASLAN, Halil: Yatırım ProjelerininHazırlanmasıve Değerlendirilmesi.Turhan
K i t a p e v i Y a y ı n l a r ı . A n k a r a , 1990.
SQUIRE, Lyn-Van Der Tak G. Herman: E c o n o m i c Analysis of Project. A W o r l d
B a n k R e s e a r c h Publication. T h e J o h n s H o p k i n s U n i v e r s i t y Press. B a l t i m o r e ,
1975.
TIĞ, Orhan: Yatırım Projelerinin Hazırlanması ve Değerlendirilmesi
( Y a y ı n l a n m a m ı ş Y ü k s e k L i s a n s T e z i ) . İstanbul Üniversitesi, 1 9 9 1 .
T.C. Turizm Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğü Yayını: A n t a l y a F a l e z Oteli
Yapılabilirlik E t ü d ü . A n k a r a , 1984.
UNIDO, (Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı): Endüstriyel Yapılabilirlik
E t ü d l e r i n i n H a z ı r l a n m a s ı El Kitabı. A n k a r a , 1978.
USTA, Öcal: Yapılabilirlik Etüdleri v e Yatırım Projelerinin Değerlendirilmesi.
İstiklâl M a t b a a s ı . İzmir, 1 9 8 5 .
YILMAZ, Zekai: Yatırım Projeleri Analizi v e Y ö n e t i m i . 2 . Baskı, Uludağ
Üniversitesi B a s ı m e v i . Bursa, 1 9 9 3 .
İSTANBUL TİCARET ODASI YAYINLARI
(1996)

YAYIN NO. YAYIN ADI


1 İthalat Rejimi
2 Devlet İhale Kanunu Paneli
3 Ekonomik Rapor
4 Economic Report
5 Türkiye AB İlişkileri ve Gümrük Birliği
6 CE İşareti - AB Ürün Pasaportu
7 Rekabetin Korunması-Türkiye ve Avrupa'daki Uygulamalar Semineri
8 Fikri Mülkiyet Hakları ve Uluslararası Uyum Sorunları Semineri
9 İhracat Rejimi
10 Gümrük Birliği ve Dış Ticaret Mevzuatı
11 Yurtiçi Endüstriyel ve Sektörler Fuarlar Takvimi
12 Calendar of Industrial & Trade Fairs in Turkey
13 İndirimli Oteller Katalogu
14 Gümrük Birliği'ne Geçiş Sürecinde Küçük Orta Ölçekli İşletmeler
15 Uluslararası Ticari Tahkim Konusundaki Son Gelişmeler Semineri
16 AB'nin Rekabet Politikasının Temelleri
17 Gümrük Birliği'ne Girdikten Sonra Yatınmlarda ve İhracatta Uygulanan
Teşvikler ve Devlet Yardımlan
18 Yurtdışı Fuarlar Katalogu
19 Gümrük Birliği'nde KOBİ'lerin Rekabet Gücü ve Sınai İşbirliği Olanaklan
20 İndirimli Sağlık Kuruluşlan Rehberi
21 Sorularla Türk Markalar Hukuku
22 Türkiye-İsrail Ticaret Antlaşmasına İlişkin Notlar
23 Türkiye'de Tüketicinin Korunması Tedbirleri-Öneriler ve Ekonomik Etkileri
24 Turist Rehberi (Makedonca)
25 Sorularla Patent Mevzuatı
26 Göç Veren Yöreler Bölgesel Gelişim Araştırması

SÜRELİ YAYINLAR
1 Ticaret Gazetesi (Haftalık)
2 ICOC (İngilizce Mecmua-3 Aylık)
3 Ekonomik Rapor (Türkçe ve İngilizce-Yıllık)
4 Aylık Ekonomik Veriler (Aylık)
5 Fiyat İndeksleri (Aylık)
İSTANBUL TİCARET ODASI

Ragıp Gümüşpala Cad. No: 84


34378 Eminönü/İSTANBUL
Tel: (0212)511 41 50 (44 Hat)
Fax: (0212) 520 16 56-513 15 65

You might also like