You are on page 1of 1

İmkansız Şekiller

İmkansız şekiller, fizik kurallarına göre gerçek olması doğru olmayan ama ilk bakışta
doğru gibi görülebilen optik illüzyonlardır. Bu illüzyonların nasıl çalıştığını anlamamız için gözün
nasıl çalıştığını bilmemiz gerekir. Görme, aslında ters çevrilmiş, yansıyan ışık dalgalarının
elektriksel dürtülere dönüştürülmesi, yeniden yorumlanması ve görsel olarak yansıtılmasıdır. Tüm
bu süreç bir saniyenin onda biri gecikme ile gerçekleşir. Ama bu gecikme süresi çok uzun olduğu
için boşluğu doldurmak ve tüm işleme görevini kolaylaştırmak için beynimiz, görüş alanımızdaki
şeylerin yerini tahmin ediyor.
Etkili olarak üç tür illüzyon vardır: gerçek illüzyonlar, fizyolojik illüzyonlar ve bilişsel
illüzyonlar.
Gerçek illüzyon; beynimizin geçime süresini kapatmak için detaylara takılmadan resmi
bütün olarak benzettiği şeyi göstermesinden kaynaklanan illüzyondur. Biraz daha uzun bakılırsa
resmin aslı görünür.
Fizyolojik illüzyon; beynimizin hatalarını değil, retinamızın sınırlılığını kullanır. Ludimar
Hermann tarafından keşfedilmiştir.
Bilişsel illüzyon; optik illüzyon yaratmak için tutarsız bir şekilde oluşturulan şekillerdir. Bu,
yanlış bir gerçeklik yaratarak beynimizi ilk izlenimde kandırır. Bunların gerçek olabilmesi için Öklid
geometrisinin kurallarının ihlal edilmesi gerekir ve imkansız şekillerin imkansız olmasının sebebi
budur.
Ayrıca derinlik ve renk gibi etkenler de göz yanılmasında etkilidir.
İllüzyonlar genel olarak üç boyutlu nesneleri iki boyutta algılamaya çalışmak ile ilgilidir.
Yönü bir boyut olarak resmedebiliriz. Bu yönün bir boyut olabilmesi için diğer tüm boyutlarla dik
açı yapması gerekir. Yani tek boyutlu uzay bir çizgiden ibaretken iki boyutlu uzay birbirine dik iki
çizgi ile betimlenir. Bu, tıpkı bir kağıt gibi düzlem uzaydır. Üç boyutlu uzayda ise üçüncü bir çizgi
eklenir. Bu bize yüksekliği ve dolayısıyla alışık olduğumuz dünyayı verir. İllüzyonlarda ise
beynimiz ikinci boyuttan üçüncü boyutu kavramaya çalışırken derinlik hissi algısı yanılsamaya yol
açar.
İmkansız şekiller de bir bilişsel illüzyon türüdür. İmkansız şekiller için en önemli şeylerden
biri perspektiftir. Perspektif olmazsa bu illüzyon başarısız olur. Müzelerde imkansız figür
maketlerini doğru açıyla görebilmeniz için bir delikten tek gözünüzle bakmanız gerekiyor.
Penrose üçgeni veya imkansız üçgen ilk olarak 1934 yılında İsveçli bir sanatçı olan Oscar
Reutersvärd tarafından tasarlandı. Oscar Reutersvärd, Penrose üçgenini 18 yaşında rastgele
çizim yaparken yarattı. Üçgen, 1950’lerde bir psikiyatr olan Lionel Penrose ve şu anda Nobel
ödüllü önemli bir matematikçi olan oğlu Sir Roger Penrose’un bağımsız olarak “saf bir
imkansızlık” ifade etmesiyle büyük bir ilgi gördü. 1958 yılında Hollandalı çok önemli bir grafik
sanatçısı olan Maurits Cornelis Escher de eserlerinde imkansız figürlere yer vermeye başlıyor.
M.C. Escher, kurmak istediği dünyaları yaratabilmek için matematikten yararlanmıştır. Bir
matematikçi olmasa da eserlerindeki düzenli olarak bölme ve paradoks çalışmaları birçok
matematikçiyi etkilemiştir.
Escher “ Gerçek bilimlerde hem bilgi hem de öğretim olarak cahil olsam da meslektaşım
sanatçılara kıyasla matematikçilere daha yakın hissediyorum.” demişti. Bir öğrenci olarak
matematikle çatışmış olsa da, bir grafik sanatçısı olduğunda matematiksel araştırma yürütmeye,
yeni geometrik figürler öğrenmeye, matematiksel kavramları tasvir etmeye ve matematikle ilgili
sorular sormaya itilmişti. Çalışmalarının bilim topluluğu için önemini tahmin bile edemezdi.
Penrose merdiveni veya imkansız merdiven, Lionel Penrose ve oğlu Sir Roger Penrose
tarafından oluşturulan imkansız bir nesnedir. Penrose merdiveni, Penrose üçgeninin, merdiven
şeklindeki varyasyonu olarak kabul edilir. Bu yanılsamada 90 derecelik dönüşlerle yükselen bir
merdiven iki boyutlu olarak tasvir edilmiştir. Bir kişinin bu merdivenleri çıkması durumunda
yükselme veya alçalma olmadan hep başladığı yere döndüğü sonsuz bir döngü ortaya
çıkmaktadır.
Lionel Penrose, imkansız üçgen ve imkansız merdiven için yaptığı taslakları Escher’e
göndererek kendi keşiflerini yapması adına destek olmuştur. Escher, hiçbir şeyi mantıklı olmayan
ama matematiksel olan dünyasını şöyle açıklamıştır; “Kaosa tapıyoruz, çünkü düzen üretmeyi
seviyoruz.”

You might also like