Professional Documents
Culture Documents
Karşınızdaki insanın ruh halini, dilediğiniz yöne çekmenizi sağlayacak özel, sözel
sırlar vardır. Hipnotik Dil Kalıpları kavramının kökeni varsayımlardan oluşur. Bu sözlerinizin
ardında gizlenen, asıl niyettir.
Bir başka örnek daha vermek gerekirse; „Bu özel rapor üzerinde çalışmaya
başlamadan önce bir şeyler atıştıralım, olur mu?‟ Bu cümlede, söz konusu kişinin o „özel
rapor‟ üzerinde çalışacağı varsayılmaktadır. Bu arada, cümlenin sonundaki „olur mu‟ ya
dikkat ettiniz mi? Bu, genellikle başın evet anlamında yukarı aşağı sallanması eşliğinde
kullanılan bir yönlendirme tekniğidir. Karşınızdaki insan bu isteğinize genellikle onay
verecektir.
Hipnoz araştırmaları yapan insanlar, bir insanı belirli ruh hallerine sokmanın,
hipnozcunun dilediği şey hakkında düşünmeye başlamasını (ürününüzü satın almak,
sunduğunu hizmetlerden yararlanmak, sizin adayınıza oy vermek, projenize yardımcı olmak)
sağlamanın çeşitli yöntemleri bulunduğunu tespit etmiştir.
Bir şeyi hayal etmek, o şeyi elde etme ya da ondan uzak durma sürecinin ilk adımıdır.
Ardından, bize ürünlerimizi ya da hizmetlerimizi satın alma, önerimize onay verme, o andaki
hedefimizi gerçekleştirme konusunda ne yapmayı düşündüklerini anlatmalarını isteriz.
İnsanlar, sırf sordunuz diye, size düşüncelerinin gizli şifrelerini açıklamaz. Bu amaçla,
geçerliliği bilimsel olarak kanıtlanmış teknikleri büyük bir ustalıkla kullanabilmeniz gerekir.
Bunlar, karşı tarafın size uyum göstermesi konusunda inanılmaz sonuçlar doğurabilen özel
sözcükler ve cümlelerdir. İnsanların sizin önceden belirlediğiniz yargılara ulaşmasını
sağlayan ifadelerin bir kısmını aşağıda bulacaksınız.
Hipnotik Dil Kalıplarını Tekrar gözden geçirelim;
• Ne düşünüyorsunuz?
• Mecbur değilsiniz..
• Bilemiyorum…
• Bazıları..
• Olsaydı…
• Seçmeniz gerekseydi..
• İlgileniyor musunuz?
• Bilemezsiniz..
• Acaba?
Sırf bu kelimeleri kullanmanız, elbette ki, karşı tarafın istediğiniz şeyi yapacağını
garantilemez. Bu sözleri söylerken kullandığınız ses tonu, sesinizin hızı gibi şeyler de çok
önemlidir. Bu ifadeleri farklı iş ortamlarında elinizden geldiğince kullanarak alıştırma yapın ve
izleyin bakalım neler oluyor…
Gizli Hipnozun en yaygın ve etkili araçlarından biri, Dil Kalıplarıdır.
Eğer bir insanın sizi kolayca ikna ettiğini düşünüyorsanız; büyük olasılıkla
konuşmasının içine gömülü bazı dil kalıpları vardır. Dil kalıplarını kullanan bazı kişiler, bu
kalıpları kullandıklarının farkında bile değildir. Üstelik bu yöntemi doğaçlama kullandıkları
için, teknik kullanıcılardan daha başarılı olurlar.
Örneğin “Oku da baban gibi, eşek olma!” ve ”Oku da, baban gibi eşek olma!”
cümlelerinde aynı sözcükler, aynı sırayla kullanıldıkları halde; sadece virgülün -yani
duraklamanın- yerinin değişmesiyle vurgular değişmekte ve birbirinden çok farklı anlamlar
ortaya çıkmaktadır.
Aşağıdaki örnek cümlelerde kullanılan dil kalıbı ögeleri koyu renkle yazılmıştır:
• Büyük ihtimalle zaten biliyorsun ki, bu arsa kısa bir süre içinde prim yapacak.
Dil kalıplarını öğrenmek sadece kendinizi savunma olanağı sağlamakla kalmaz; aynı
zamanda size, her alanda, çok güçlü bir karşılıklı iletişim aracı verir.
Dinlenmek ve Ġkna için MĠLTON Dil Kalıpları
B-) Negatif Emirler. "Şimdi kırmızı bir fil düşünme" dediğimizde beynimiz sadece bu
cümle içerisindeki vurgulanan kısmı alır ve ister istemez kırmızı bir fil düşünürüz. Bunun
sebebi olumsuz eklerin beyine gitmemesidir. Örneğin, "Ben artık çikolata yemeyeceğim"
diyen kişi bilinçaltına yalnızca çikolata mesajını gönderir ve çikolatayı daha çok yer. Bir
kişinin bana daha çok bilgi vermesini istiyorsam kendisine şöyle derim: "Bana her şeyi
anlatmayabilirsin, sadece anlatmak istediğin şeyleri anlatsan da sana yardımcı olurum".
Bunları söylediğimde karşımdaki kişinin bilinçaltına "anlat" mesajını vermiş olurum ve bu kişi
genellikle bana her şeyi anlatmaya başlar. İki ortaktan biri, uzun bir buruna sahip olduğundan
burnuyla ilgili ciddi kompleksleri vardır. Diğer ortak uzun burunlu arkadaşını yemeye davet
eder. Adam eve gider ve eşine, "Yarın akşam ortağım eve yemeğe gelecek, lütfen burunla
ilgili bir söz söyleme" der. Kadıncağız ertesi günün endişesiyle uyuyamaz. Burun olayını
kendisine dert eder. Ertesi gün titizlikle kadıncağız akşama kadar hazırlık yapar. Her şey
mükemmel olmalıdır. Fakat içinden burun konusundaki endişeleri ve sıkılganlıkları
atamamıştır. Akşam olur, misafir eve gelir. Kadın, kendi telaşından ve dikkatli olayım
endişesinden dolayı büyük bir stres yaşamaktadır. O sırada da küçük kızları adamın
karşısında oturmakta ve sürekli onun burnuna bakmaktadır. Kadın çay servisini yaparken
kızının muzur bir şekilde güldüğünü görünce birden telaşlanır. Hemen kızını odasına
gönderir. Tam o sırada çay için şeker vermediğini görür. Ve derhal şeker kâsesini eşinin
ortağına uzatarak şöyle söyler: "Burnunuza şeker alır mısınız?" Burada kadın sürekli olarak
burundan bahsetme endişesine odaklanmış ancak bilinçaltı sadece "burun" kelimesini alarak
olumsuz eki algılamamıştır. C-) Tepkisel Önermeler. Bir soruya kelimesi kelimesine cevap
verilmesini değil de o soruyla ilgili bir tepki verilmesini sağlayan sorulardır. Örneğin:
Karşımızdaki kişiye, "Kapı kilitlendi mi?" diye bir soru yönelttiğimizde aslında ona kibarca,
"Kapıyı kilitlemediysen git ve kilitle" mesajını vermiş oluyoruz. Aşağıdaki hikâyede ise zeki bir
çocuğun bir padişahı ustaca yönlendirmesi tepkisel önermelere güzel bir örnektir: Sultan
Mahmud, yolda gördüğü bir çocuğa bir altın verdiğinde, çocuk onu almamış. Sultan, büyük
bir merakla bunun sebebini sorduğunda, çocuk, "Sultanım! demiş. Annem ve babam bu altını
gördüklerinde, 'Onu mutlaka çaldın' diyerek bana kızarlar." Sultan Mahmud: "O zaman kolayı
var" diye yol göstermiş. "Bunu bana padişah verdi" dersin. Çocuk, "Hele o zaman hiç
inanmazlar" diye atılmış. Ve çocuk şunu söylemiş: "Annem ve babam, eğer padişah verseydi,
bu kadar az vermezdi derler." Bu cevap üzerine Sultan Mahmud, çocuğun bu inanılmaz
zekâsını bir kese altınla ödüllendirmiş. D-) Sebep-Sonuç Bağlantıları. Bir sebebi bir sonuca
bağlarken nedensellik belirten kelimeler kullanırız. Bunlar: " -iken, -dıkça, bu yüzden,
sırasında, önce, sonra, boyunca" gibi sözcükleridir
İnsanlar, düşünceler, nesneler, dilin aracılığıyla kavranır. İnsan, dil aracılığıyla kendini
ifade eder.
Dil üzerinde düşünülür ve dil bir' düşünce odağı gibi kabul edilirse dilin düşünce
yaşamını zenginleştireceği görülür.
Dil ne kadar' iyi tanınıyor, ne kadar iyi kullanılıyorsa iletişim o kadar' iyi olacaktır. Bu
yüzden dili doğru ve etkili kullanmak önemlidir.
Dili doğru, güzel ve etkili kullanmak için sözcüklerdeki seslerin doğru telaffuzuna,
vurgu ve tonlamalara, kullanılan sözcüklerde aynı ve yakın sesleri kullanmamaya, ses
olaylarına uymaya dikkat edilmelidir.
Tonlama
Cümlelerde, vurgudan başka, bir söyleyiş özelliği daha vardır. Anlatıma düşünce,
duygu coşkunluk, yumuşaklık, sertlik ayrıntıları katmak için seslerde yükselip alçalma, perde
değişikliği gibi değişiklikler yapılır; buna tonlama denir. Bir' şiir ya da düz yazı içeriğine göre
tonlama yapılarak okunmalıdır.
Bir sözcük her cümlede farklı anlamlara gelebilir. Anlamları tam verebilmek için
tonlamaya dikkat etmek gerekir.
Aşağıda bir cariyenin amacına ulaşmak için dili nasıl etkin kullandığını ve Yavuz
Sultan Selim gibi bir padişahla nasıl evlendiğini okuyacaksınız.
Yavuz Sultan Selim doğu seferine çıkmadan önce otağ kurulur ve hizmetine bir câriye
verilir. Câriye padişahın hizmetini yaparken kısa bir süre içinde padişaha âşık olur. Ne
yapacağını düşünürken, bütün cesaretini toplar ve sabahleyin Yavuz Sultan Selim çadırından
çıkınca yastığının üzerine şöyle bir not bırakır,
Akşam Yavuz Sultan Selim bu notu okur ve hemen altına kendi de bir not yazar:
Sabah çadıra giren câriye padişahın notunu okur ve yeni bir not yazar:
"Korkuyorsa neylesin?"
Akşam mesajı alan Yavuz Sultan Selim yeni bir mesaj yazar:
Linguistic (Dil)
Duyu organlarımızla aldığımız mesajlar sinir sistemi için bir dil oluşturmaktadır. Dil
olmadan düşünceyi zihinde canlandıramaz ve insanlarla iletişim kuramayız. Kendi iç
iletişimimizde de dili kullanırız. Kendimizle ve başkalarıyla iletişim kurarken kullandığımız
kelime ve cümleler bizi mutluluğa ve başarıya götürebildiği gibi büyük bir umutsuzluğa da
sürükleyebilir. Bu yüzden dili etkin kullanmak çok önemlidir. Linguistic, kişinin kendisi ve
diğer insanlar ile iletişimini kapsamaktadır. Bu kapsamda kişinin kendi kendine söylediği
olumlu veya olumsuz sözleri, davranışlarına yansımaktadır. Diğer insanlar ile kurduğu
iletişimde kullandığı dil de kişinin düşünce yapısı ile tutum ve davranışlarının bir neticesidir.
Dil, insan deneyimlerine anlam kazandırmak ve bu deneyimleri kendisine ya da başkalarına
iletmek için kullanılmaktadır. Dili kullanma biçimi, insan kimliğinin ve düşünce biçiminin
dışavurumudur. “Linguistic” sözcüğüyle, anlayışı etkileyen ve iletişimin çoğunun dayalı
olduğu dilsel modeller kastedilmektedir. Dil olmadan bilinçli düşünceyi zihinde canlandırmak
zordur. İnsanın duyu organlarıyla aldığı mesajlar sinir sistemi için bir dil teşkil etmekte ve
bundan dolayı da deneyimler sözcük, kelime ve sesle anlamlandırılmaktadır.
SÖZEL OLMAYAN MESAJLAR VE TAġIMASI GEREKEN ÖZELLĠKLER:
Yüz yüze iletişimde bilerek veya kontrolsüz biçimde, sözel olmayan iletişim yoluna
başvurup, jest ve mimiklere dayalı mesajın gönderildiği sık görülmektedir. Jest ve
mimikler,toplumun kültürel yapısına göre anlam kazanır. Bazen uzun cümlelerin anlamını
basit bir harekete sığdırmak mümkündür. Eğer gönderilen mesaj, sözel olmayan bir mesaj
ise, öncelikle mesajın anlamı, ilişki sistemi içerisinde anlaşılır olmalıdır. Kültürel yapıya
uymayan veya anlamı kavranmayan sözel olmayan mesajlar, iletişimde kullanılamaz..Her
ortamda sözel olmayan mesajın gönderilmesi uygun değildir. Uygunluk mesajın içeriği
açısından düşünüleceği gibi, geliştirilen ilişki açısından da düşünülmelidir. Belirli bir sosyal
yapı içerisinde sözel mesaj yerine, sözel olmayan iletişim kullanılması, alıcı ile kaynak
arasında anlaşmayı sağlasa bile, izleyicilerce yanlış algılanabilir ve istenmeyen iletişim
engellerinin dogmasına yol açabilir.Sözel olmayan mesajın bir başka özelliği de, tanımının
tam yapılmış olmasıdır. Bir toplumda belirli alt kültürel gruplarda geçerli olan, ancak kültürel
yapı içerisinde evrensel olmayan jest ve mimikler vardır. Bu tür sözel olmayan mesajların
iletişimde kullanılması halinde etkin iletişim sağlanamayabilir. O halde sözel olmayan
mesajla, etkin iletişimi sağlamak için jest ve mimiklerin kaynak ve alıcılarca tanımlanmış
olması gerekir.
o Beden dili
o Yakınlık ve mesafe
o Giyim kuşam
o Zamanındalık
o Tamamlama
o Tekrarlama
o Düzenleme
o Yerine Geçme
Örn: Koçun bir danışana aferin demesi ve danışanın omzuna elini koyması.
Düzenleme: Sözel mesajların akışını düzenlemek amacıyla sözel olmayan mesajlar
kullanmak.
Örn: Toplantıda konuşmakta olan yöneticinin söz almak isteyen üyeye eliyle
bekle işareti yapması.
Yerine Geçme: Sözel mesajın yerine onu karşılayan sözel olmayan mesajın
kullanılması.
Tekrarlama: Bir mesajı hem sözel hem de sözel olmayan şekilde ifade etmek.
Örn: Bir toplantıda bir üyenin hem elini kaldırıp hem de söz almak istediğini
söylemesi.
Bu sesin ton, tempo, rezonans ve yükseklik gibi niteliklerinin sonucudur. Güzel bir
sesin farkına varılmaz. Çünkü böyle bir ses ve doğru bir telaffuz amaçlanan işi dikkati
çekmeden yaptırır. Dikkat çeken, akılda kalan sesler ise büyük çoğunlukla hoş olmayan
seslerdir. Ancak ses etkisiz olduğu zaman fark edilir. Ses tonu, yalan söylerken ya da
korkuyu saklarken kişiyi ele verebileceği gibi, söylediklerini doğrulayan bir tanıklıkta yapabilir.
Öyle ki yasal olarak genel geçerliliği olmamasına karşın insanların seslerini analiz ederek
gerçek mi yoksa yalan mı söylediğini saptayan bir aygıt yapılmıştır.
1.2. SES TONU
Çok görevlilik, dilde görünüşteki söz dizimi ile gerçek söz dizimi arasında bir
farklılaşma, ayrışma yapar. Başka bir deyişle dil bilgisi yapısının dışında bir anlamı vardır. Bu
nedenle kaynak dilin söz dizimi yanında ses tonu, mimik, jest ve hareketlerle alıcıya vereceği
bilgilerin gerçek anlamını aktarmaya çalışır. Alıcı da kaynaktan gelen bilgilerin söz dizimi
dışında, gerçek bilgiyi alabilmek için kaynağın ses tonunu, mimiğini, jestini, hareketini, hatta
içinde bulunduğu durumu, kişilik yapısını değerlendirmek zorundadır.
1.3. VURGU
Genel olarak tümce içinde vurgulanan sözcük, tümcenin en önemli sözcüğü olup
tümceye bu vurguya göre anlam verir. “Ben sizin oradan aldığınızı gördüm.” tümcesi
sözcükler vurgulanmadan söylediğinde bir durumu bildirir. Aynı tümcede “Ben” sözcüğü
vurgulanırsa başkasının görmediği; “sizin” sözcüğü vurgulanırsa başkasının olmadığı;
“oradan” sözcüğü vurgulanırsa başka yerden olmadığı; “aldığınızı” sözcüğü vurgulanırsa
yadsımaya, “gördüm” sözcüğü vurgulanırsa duraksamaya, kuşkuya yer olmadığı anlaşılır.
Bazı hece ve sözcüklerin vurgulaması ya da uzatılması, anlamda bir alay, kuşku,
küçümseme, duraksama belirtir.
o Anlamı belirginleştirir.
Bir tümcenin aynı zamanda birden fazla görevi yüklenmesi kaynak tarafından o
tümcenin kullanılmasındaki asıl amacı saptırabilir. Örnek olarak bir iş yerindeki yöneticiyi
ziyarete gelen bir tanıdığa yöneticinin, “Bugün işim çok.”dediğini düşünelim. Bu tümcede dilin
belirtme, eylem, bildirme, yaptırma görevlerinden biri, birkaçı ya da hepsi birden kullanılmış
olabilir.
Mesela politikacıları ele alalım. Güvenilir, yeterince güçlü bir ses tonu ile yerli yerinde
vurgular kullanarak topluluğunun dikkatini çekmek için uğraşırlar. Bu yüzden de sözcüklerin
her hecesine belirtme tonu verirler. Yurt-taş-la-rım beni -iyi-din-le-yin...
Bir konuşmayı en sıkıcı hale getiren şey monoton bir sestir. Konuşmacı eğer hep aynı
tonda bir ses kullanırsa dinleyicinin konuya olan ilgisi azalacaktır. Çünkü monoton bir ses
beyni de monoton bir ortama sokar. Bunu önlemek için konuşmacı konuşma boyunca sesini
yükseltip alçaltmalı ve gerekli yerlerde dinamikliğini göstermelidir.
2. BEDEN DĠLĠ
Karşımızdaki kişilerle iletişim kurarken sadece sözcükleri kullanmayız. Zaten iyi bir
dinleyici de iletişim kurduğu kişinin yalnız söylediklerini değil; eli, kolu ve bedeniyle
yaptıklarını da duyar. Çünkü yüz ifadeleri, el ve kol hareketleri, bedenin duruş tarzı ve sesin
tonu gibi sözsüz mesajlar kullanılarak da iletişim kurulabilir. Biz bu iletişim tarzına sözel
olmayan iletişim diyoruz.
o El ve Kol Hareketleri
o Baş Hareketleri
o Birisi dürüst değilse veya bizden bir şeyler gizliyorsa bakışları bizimkilerle
toplam zamanın üçte birinden daha az oranda süreyle karşılaşacaktır.
o Gözbebekleri, belli ışık durumları ve kişinin ruh haline göre büyür veya
küçülür. Heyacanlanan birisinin gözbebekleri dört katı büyüyebilir ya da tam tersine
sinirlenen, olumsuz bir ruh haline sahip bir insanın gözbebekleri küçülebilir.
Mimikler sözel olmayan iletişimin temel öğesi, duygu ve coşkuların yüze yansıtılması,
Şaşkınlık, endişe, korku, sevinç, mutluluk, öfke ve kızgınlık başlıca temel yüz
ifadeleridir. Temel yüz ifadelerinden şaşkınlık ve korku durumunda kaşlar yukarı kalkarken;
endişelendiğimiz, ilgilendiğimiz ve kızdığımız anlarda ise kaşlarımız aşağı inecektir.
Eller insanın kendini ifade etmesinde en duyarlı ve en etkili organıdır. Bir çocuğun
parmağının ucunda bir santimetrekarede 6000 sinir hücresi bulunmaktadır. Bu inanılmaz
kapasite ile insan, parmakları arasındaki bir saç kılını veya bir toz zerreciğini
algılayabilmektedir. Bazı el ve kol hareketleri ve anlamları şöyledir;
2.3.1. Elleri OvuĢturma
İnsanların olumlu beklentilerini ilettikleri sözel olmayan yollardan birisidir. Örneğin bir
oyunda zar atan biri ya da yeni ve karlı bir işe başlayan bir kişi kazanma umudunu göstermek
için ellerini ovuşturur.
Ellerin sert bir şekilde kullanılması sert bir mizaca sahip insan portresi ortaya
koymaktadır.
Her iki kolun göğüs hizasında birleştirilmesi olumsuz bir tavrı ve savunmaya
geçildiğini gösterir.
2.3.7. El SıkıĢma
En yaygın olarak kullanılan iki tanesi onay için baş sallama ve reddetmek için başı
yana sallamaktır. Başın sağa sola sallanması ve yukarı kaldırılması hayır, yukarı aşağı
sallanması evet anlamına gelir. Bazı baş hareketleri ve anlamları şöyledir:
o Her iki elin başın arkasında kavuşturulması, kendilerine güveni olan ve bir
konuda kendilerini baskın ya da üstün hisseden kişilerin yapmış olduğu bir harekettir.
3. GĠYĠM VE GÖRÜNÜġ
Giysiler insanı kapatmaktan çok açarlar, örtmekten çok içteki asıl kişiliği meydana
çıkarırlar. Giyim örnekleri kişisel kimliğin işareti olarak her zaman önem taşımıştır. Bu
yüzyılda her on yıllık dönemin kendine özgü bir giyim tarzı vardır. Bu tarz o dönemin sosyal,
politik, ekonomik ve teknolojik durumu hakkında çok şey anlatmaktadır.
3.1. GĠYĠNMENĠN TEMEL MOTĠFLERĠ
3.1.1. Sergileme
Çoğu sosyal durumdan başkasının eli ve yüzü dışında vücudunun fazla bir bölümünü
göremeyiz. Vücutla değil, giysiler yoluyla yapılan sergilemeye karşılık veririz.
3.1.3. Ġffet
Vücudun açıkta kalan yerlerin sosyal ve kültürel geleneklerimize göre utanç verici ve
yakışıksız durum oluşturmamalıdır.
o Grup kimliliği
o Ulusal kimlik
o Moda ve anti-moda
o Meslek
o Yasa gereği
o Statü
3.3. GÖRÜNÜġ VE BEDEN DĠLĠ ARASINDAKĠ ĠNCE ÇĠZGĠ
Görünüş ve beden dilinin arasında her zaman açık bir ayrım yoktur. Dış görünüş ve
beden dili genel olarak farklı bilgiler verseler de, bu bilgilerin önem düzeyi eşittir. Bazen
beden dili ve görünüş aynı bazen de ters yönlü işaretler verebilir. Bu durumda gözler devreye
girmelidir.
Aşırı ya da normalden kaçan bir alışkanlık özel olarak dikkat ister. Örneğin ciddi bir iş
görüşmesinde giyilen normal dışı mini etek kaşların kalkmasına neden olabilir. Kadının iyi
niyeti, büroya uygun davranmayı bilmesi görüşmede cinselliği ön plana çıkardığı gerçeğini
değiştirmeyebilir. Ne var ki erkek arkadaşıyla yemeğe giderken giydiği aynı etek kafalarda
aynı soruyu uyandırmayabilir. Fark mini eteği onaylayıp onaylamadığımızda değil, kıyafetin
hangi duruma uygun giysi olduğunda yatmaktadır. İnsan görünüşünün her yanı o insanın
duyguları, inanç ve değerleri hakkında çok şey söyler.
o Fiziksel karakteristikler
o Süs, mücevherat
o Makyaj
o Takılar
o Giyim, kuşam
o Hijyen
o Bölgesel üslup
o Cinsel uyaranlık
Erkekler için; Koyu renkli, ütülü bir takım elbise ve bunu tamamlayacak bir kravat
uygun tercih olacaktır. Saç, sakal, bıyık tıraşı olunmalı, temiz ve bakımlı görünmelidir.
4. YAKINLIK VE MESAFE
Durulan ya da oturulan yer kişinin algılayışını etkiler. İlişki çok samimi ise daha yakın
olunur. Eğer kişi bir iş başvurusu için gelmişse mülakatçıya yakın oturması rahatsızlık arz
edebilir. Çünkü mülakatçı dokusal ve kokusal kanallar yerine görsel ve işitsel kanalları
kullanma beklentisi içindedir. Mesafeyi genel olarak dört başlık altında inceleyebiliriz;
Gövdeden 35 cm‟lik bir çapı insanlar kendi mallarıymışçasına kullandıkları için tüm
bölgeler arasında en önemlisi budur. Vücut temasına ya da çok yakın duruşlara olanak veren
mesafe, çok yakınlık duyulan kişiler için izin verildiği zamanda ve ölçüde geçerlidir. Yeni
tanışılan birinin omzuna el koymak veya sarılmak olumsuz duygular beslemesine yol açabilir.
İnsanların yanınızda rahat olması için onlara mesafeli davranmak gerekir.
Çoğu koç danışanın ofisine gelmesini ve yüz yüze görüşmeyi tercih eder.Danışanın
kendi mekanında koçluk yapmak daha zordur bu nedenle mümkün olduğunca kendi ofisiniz
yada ona ait olmayan bir mekeanda danışmanlık yapmak daha doğru olacaktır.