Professional Documents
Culture Documents
DERSLERI
j,
ı
il
-il
ıl ı
l!
l
!!
\1
Bu kitap, bir ders yılında tatiller çıkarıldıktan sonra kalan zaman içinde,
ortalama bir hesapla 25 ders verileceği tahmin edilerek tertiplenmiştir. Mantık,
Lise sfJn sınıflarının Fen ve EdebiyaJ kollarında haftada birer saat olduğuna göre
babis/er birer dersin konusu olabilecek şekilde bölümlere ayrılmıştır. Böylece
yedi babiste on altı bölüm meydana çıkmıştır. Yazılı vazifeler vermeye ve her
bölüme konmuş sorulardan istifade suretiyle müzakereler yapnuya ancak dokuz
on ders kalmaktadır ki bu müddet, konusu çok temrin yapmıya muhtaç olan Matı·
tık edrsleri için fazla görülemez sanırım.
Sınıf kitapları, ancak bir yol göstericidir. Dünya klasik tercümeleri arasında
dersimizin konusunu ilgilendiren kitaplar bulumluğtt gibi, bunun dışında da
Türkçe felsefe eserleri vardır. Düşünme alışkatılığını kazatımak için büyük dü-
1Ünürlerle beraber diijünmek, hatta ruhça beraber yaşamak, yani onları okumak;
bilimde ve felsefede ilerlemenin değişmez kaidesidir. Ge11ç dimağların hakikale
susamış tecessüsleri, ancak okumak yoliyle doyurulabilir.
MANTlK
Fen ve Edebiyat Kollarında Birer Saat
4 - JstidMZ ve çeşitleri.
8 - Premip ve teori.
"Mantık Dersleri'' ile sayın meslekdaşlarıma ı•e otuz yıl hizmetlerinde bu
lutJduğum genç aydınlarınma küçük bir yardımda bulunabildimse kendimi büyiik
bahtiyarlığa ermiş sayarım. 15 mayıs 1952.
Hasa1z- Ali YOCEL
Ankara
Mantık Dersleri
MANTlK DERSLERi
BAHİS: I
1 - MANTlK NEDIR?
4. Manbk ve Psikoloji.
kurtulmak için öyle bir bilgi sistemine ihtiyaç var demektir ki, insan,
onunla, kafamızdaki düşüncelerin doğrusunu yaniışından ayırıp
seçerek, zihnimize birikmiş birçok fikirler içerisinden en lüzumlula
rını bulup her akıl sahibinin kolayca kabul edebileceği şekilde ortaya
koyabilsin. Anaksagoras'ın tilmizi Sokrates de değişmeyen hakikatie
rin varolduğuna inanmayan çağdaşı bazı filosoflara karşı Akıl ve ak
lın temel prensiplerini müdafaa etmişti. Nihayet Eflatun ve bilhassa·
Aristo' da bu inanışlar, tertipli bir şekilde ifade ve izah olunmuştur.
Onun için Aristo, Mantık biliminin ilk öğretici ve kurucusu sayılır.
'
BAHSIN ÖZÜ:
3 - Manbk, insan dütünüşünü konu olarak ele aldığı için insanı ineeleren
Psiebologie ile ilgilidir. Fakat Paiebologie, ilkel veya medeni, hasta veya sağlam her
türlü insanın rubundaki normal, anormal her türlü olayı ineeler. Halbuki Mantık, ancak
olgun, snğlam ve miikemmel insanın, nasıl dܧÜnÜrse doğru düıünmܧ olacağını ortaya
kor.
S o r u l a r:
1 - Gramer bilmeden konuşulduğu gibi Mantık bilmeden de düşü
nüldüğüne göre bu bilimden ne fayda umuyorsunuz ?
2 - Hakikat sözünden ne anlıyorsunuz, bunun karı§ıb nedir ?
3 - Manbk doğru düşünmeye yarayan kurallar ortaya kor dedik.
Kural ortaya koyan başka bilimler var mıdır ?
4 - Bu derste adı geçen. filosoflardan Aristoteles ve Deseartes'e ait
neler okudunuz ?
S - Düşünme işleminden Psikoloji'de bahsedildiğine göre yeniden
onu Manbk bilgisinde incelemenin sebebi nedir?
6 - 11İyi düşüncelere sahip olmak yetmez, it onlan iyi kullanmak
tadır. " sözünden ne arilıyorsunuz ?
2 - DÜŞÜNCENİN PRENSlPLERl
BAHSIN ÖZÜ:
Düşünmek, fikirler aracında bağlar vücude getirmek olduğuna gÖre buna bir
dayangaç gerekiyor demektir. İtte zihnimizdeki bu eaa&lı dayangaca "Düşünmenin
Prensipleri" derler. Bu prensipler üç şekilde ifade olunur:
"
1) Birinci prensip, Aynılık prensipidir. "a, ke_ndisidir.", a, b ise a, b dir.",
"Bir §ey, nehinin aynıdır,", "Bir tey doğruyaa doğrudur, yanlıtsa yanlıttır." suretinde
aöylenebilir.
Sor u l a r:
2 - "Bir şey ne ise odur.", "Her şey kendinin aynıdır.", "Olan, ol
muş olandır." cümlelerini hangi Akıl prensipile izah edebilirsiniz?
4 _._ Hakkında "Evet, doğrudur." dediğimiz bir fikrin tam zıtbnı ka
bul edersek zihnimizin düştüğü hale nasıl bir isim verirsiniz?
1 - TERIMLER
kelime ile ifade edilmez. Hasta çocuk', zararlı hayvan, imbikten çekil
miş su, tifo hastalığını yapan mikrop; Mantıkta birer terim sayılırlar.
Çünki başlı başına birer fikri ifade ederler.
ı ı. TERIMLERi N ÇEŞİTLERI . - Terimler türlü bakımlar
dan mütalea edilebilir:
ı) Terimler, yukarda biraz anlattığımız gibi eşyayı ve canlı var
lıkları gösterirler, Taş, hayvan, insan, bitki böyledir. Bunların göster
dikleri şeyler dış alemde var oldukları için Som' durlar. Renk, tad, şe
kil gibi zihnimizi eşyanın varlığına doğrudan doğruya götürmeyip
onların nasıl ve ne biçim var olduklarını gösteren fikirler de Yalın'
dırlar. Bu arada nispet anlatıcı fikirler de vardır ; zaman, mekan kav-
ramları böyledir. .
Yalın kavramlar sıfatlarla fiillerden çıkar. Beyazlık, b�yaz sıfa
tından; duyu ve duygu, duymak fiilinden çıkmıştır. Şuna dikkat et
melidir ki sıfatlar ve fiiller yalın oldukları gibi som olarak da kullanı ·
Canlı
A Cansız
Akıllı Akılsız
İnsan Diğ-er hayvanlar
/\
Erkek Kad!D
~ OmurgasııJar
�G• n <
Omurgalılar
��
' o,ı, Y>ıh lhtiy"
BAHSiN ÖZÜ:
1 --'- Mar.tıkta doğruluğu veya yanlışlığı aranan, tek tek fikirler olmayıp yar
gılar, hükümlerdir .. Gramer diliyle söylerse k hüküm ifade eden eümlelerdir.
2 - Hükümlerde, onu vüeude getiren her fikre (Bir kelime veya birkaç keli
meden kurulmu, olup da bir ,eye delalet eden kelime takımına) Terim derler. Kedi, kö-
pek, asmakabağı, sivrisinek gibi.
3 - Terimler, ya e'yayı, varlıkları gösterir; hayvan, insan gibi. Bunlar Som
curlaı-. Yahut kaliteleri, vasıfları gösterir; renk, tad, ·şekil gibi .. Bunlar da Yalındırlar.
Zaman ve mekana ait yalın terimler de vardır ki nilpetleri sö•terir, Nerede, yanyana�
at"ka at"ka,.a , üat Ü1te ırihi,
4 - Terimler bir teyi, bir tahaı, bir olayı gÖsterdiği zaman, Tekil olur. Sü.
leymaniye Camiai, Farabi, İstikiıli aava,ı gibi. Bir sınıfın bir kısmını gösterirler, louna
Bölümlü derler; "Bazı filoaoflar" gibi. Bir aınıftaki tekler bütününü gÖsterirler; o zaman
da Genel olurlar. Cami, filoaof, aavat gibi ki, Bütün camiler, bütün filoaoflar, bütün
sava9lar demelııtir.
5 - Kalitelerine gÖre terimler, ya Taadikli, ya Menfi olurlar.. Canlı, cansız
gibi. Kaniitelerine gÖre de ya bütün bir fikri veya onun bir parçasını gÖsterdikleri zaman
Bütünsel veya Bölümlü olurlar. Her insan, bazı insanlar gibi.
6 - Bir Terimin içine aldığı terimiere Kaplam, kendisinin içine girdiği terime
lçlem derler. "Canlı" teriminin kapiarnı bitki ve hayvandır;t içlemi, içine girdiği "ciaim"
terimidir.
7 - Genel kavl'amlar, genellikleri sıraaile Önce Cinai gösterirler. Cinalerin için·
de ve altında Türler vardır. Türlere giren ferdieri birbirinden fark eHiren dev:ıtrı:lı
vasfa Ayrım derler. Devamlı olmıyan vaaıflar, o türdeki ferdierin Özeliğini vücude
getirir. Bir de her Türe giren ferdierde mütterek ve gelip gçici vaaıflar vardır ki buna
Mü,terek Arızi Vasıf denir. Bunların hepsine birden Bet Geneller ismi verilmittir.
8 - Tanıtma, bir kavramın ne gibi vasıfları gÖsterdiğini ortaya koymak içiıı
yapılan anlatmalardır. Ba1ka bir deyi,le bir kavramın içiemini çözmektedir. Bölme,
bütün gÖsteren bir kavramın parçalarına bölünmesidir.
So r u l a r:
2 - ÖNERMELER
ler. Mesela :
Hiçbir insan dört ayaklı değildir.
Bazı insanlar dört ayaklıdır,
Yahut :
Her insan iki ellidir.
Bazı insan iki elli değildir, gibi ...
4) Bütünsel tasdikli .ile Bölümlü tasdikli, Bütünsel Menfi ile
Bölümlü Menfi önermelere, Altık (Subalterne) derler. Mesela:
Her aslan et yer.
Bazı aslan et yer.
Yahut,
Hiçbir ku§ dört ayaklı değildir.
Bazı ku§lar dört ayaklı değildirler, gibi. ..
1 0. BAZI ÖNERMELERIN INCELENMESi. - "Her, 'değil
dir" le yapılan önermelere daima dikkat etmelidir. Mesela darbıme-
sel olmuş bir söz olan "Her kuşun eti yenmez." önermesindeki "her' ' ,
"hiç bir" manasma gelmektedir, zannedilir. Halbuki burada bazı kuş
ların etinin yenmediği söylenmek ve bununla herkese aynı muamele
nin yapılamıyacağı aniatılmak istenmiştir. Nitekim -"Bütün tıbbiye
liler, edebiyada uğraşmaz." önermesi de "Bazı hbbiyeliler, edebiyat
la uğraşır veya uğraşmaz." manasınadır. "Her vezinli v� kafiyeli söz,
şiir değildir." önermesi de böyledir. Fakat "H�r kalp para, kıymetli
değildir." önermesinde "Her" , "hiçbir" yeTinde kullanılmıştır. "Ba
zı kalp paralar" demek değildir.
"Aralarında yemeğini yememiş kimse yoktur. " önermesinde biı
topluluğa işaret edilmek istenmiştir. Onun için ilk bakışta bu öner
menin konusu, karışık görülmektedir. Onu muhtelif şekillerde ifade.
edelim : "Bu kimseler içinde yemeğini yememişi yoktur.", "Bu kim
seler içinde yemeğini yemiş olandan başkası, yok tur.", "Bu kimse
ler içinde hiç kimse yoktur ki, yemeğini yememiş olsun.", "Bu kim
selerin hepsi, yemeğini yemiş olanlardır. " Dikkat edilirse görülür ki,
son önermede konu ve yüklem, diğerlerinin hepsinden daha açık ve
daha bellidir.
"Filosofların pek azı, zengindir." önermesinde konu hangisidir �
İlk bakışta "filosoflar" dır, deriz. Halbuki burada asıl konu, "Zen
gin filosofların nisbeti" dir. Aslında bu önerme şu demektir : "Zen
gin filosofların nisbeti, küçük bir nisbettir." ; başka bir deyişle "Pek
az filosof, zengindir."
"Dört adam yaralanmıştır.'' önermesinde de birdenbire konu,
"Dört adam" olarak görülür. Dikkat edersek, buradaki konunun "ya
ralananların sayısı" olduğunu kolayca anlıyabiliriz. Şu halde önerme
"Yarahmanların sayısı, dörttür. ' ' olur ve doğrusu da budur.
"Insan, bilge olmadan b:lgin olabilir.' ' Bu önermede "Insan" ko
nu olarak görülür. Fakat söylenilrnek istenen fikre dikkat edecek
olursak görürüz ki, asıl konu hiç de "Insan" değildir ; belki "Bilgin
insan" dır. Çünkü söylenilmesi istenilen fikir şudur : "Bazı bilginler,
bilge değildirler.''
Bu terimler ve misaller bizi, dinlerken ve okurken, söylerken ve
yazarken daima ana fikre dikkat etmek için uyanık bulunmaya da
vet eder. Yoksa dalgınlığa düşersek herhangi bir meselenin tartışma
sında kolay aldanırız, herhangi bir fikri iyi ifade ettiğimizi zannetti
ğimiz halde düşündüğümüzden başka bir şeyi söylemiş olabiliriz.
BAHSIN ÖZÜ :
•
'
Bu bölüm, :ı:aten kısa ve özdür. Mantıktaki esaalı tanımları vermektedir. Ayrıce,
Öz çıkarılmamıttır,
2i
Sorular :
�·
,
' ,
' "
"' '
'
, '
, '
'
�
J�
: --------------��
'->lo
E o
2 � "Insan, sıvı, canlı, ölümsüz, ogrenci, cısım, çalışkan, varlık"
_
Lerimieri içerisinden birbirleriyle ilgili gördüklerinizi alınız ve dört önerme
yapınız. Bu Önermelerin biri Bütünsel Tasdikli, ikincisi Bütünsel Menfi, üçün
�üsü Bölümlü Tasdikli, sonuncusu Bölümlü Menfi olsun.
iSTiDLAL VE ÇEŞİTLERİ
1 - DEDÜKSIYON VE ÇEŞITLERI
23. Ispat.
zümüzün önünde olan Üçgen ise, esasen "her üçgen" terımının için
de vardır. Böyle olunca zihnimiz onun da iç açıları toplamının 180 °
olduğu neticesini · kolayca elde eder.
İşte böyle Bütünsel fikirden hareketle o Bütünsel fikrin içinde
bulunan özel hallere geçme şeklindeki istidlallere Dec:lükasiyon (De
ducation) derler.
Bir de şu masali dikkate alalım : İçi damıtık su ile dolu bir kabı
ateşin üstüne koysam, su kaynasa ; başka bir ve daha birçok kaplar
içinde bu yaptığımı müteaddit defalar tekrar etsem, yine su kaynasa
ve kaynama derecesine bakıp 1 00 olduğunu görsem, hava hasmeını
da ölçsem ve onu da aynı bulsam, şöyle bir neticeye varahilirim:
"Damıtık su, belli bir hava basıncında 100° ısıda kaynar."
Bu, tek tek yapılmış denemelerin sonunda elde edilmiş bir ne
ticedir ki, hareket noktası birer önerme ile ifade edildiği zaman Bö
lümlüdür ve varılan netice ise umumi ve Bütünseldir. Zihnin Bölüm
lülerden ve özellerden yürüyerek Bütünsele doğru yaptığı b� istidla�
yoluna Endüksiyon ( lnducation) derler.
2 1 . DEDÜKSİYON'UN ÇEŞİTLERI. - Dedüksiyon'un bir
kısmı Vasıtalı ( Mediat) , bir kısmı da Vasıtasız ( lmmediat) dır. Va
sıtasızlar •daha basit olduğu için önce onları görelim :
1 ) Akis ( Conversion) , bir önermenin kalitesi değişmernek üze
re öznesini yüklem, yüklemini özne yapmak veya öznesinin yıkışığı
nı yüklem, yükleminin yıkışığını özne yapmaktır.
rürler. '
Dikkat olunursa burada ilk iki önermeden, yukarda anlattığımız
kıyas şekline uyulup şöyle bir netice çıkarılabilir : "Ahlaklı insanlar,
fazilet sahipl:::ridir." . . Bununla altındaki önermeden de bir netice da
ha ve onlar yardımı ile bir ikinci ve daha fazla neti�e elde etmek müm
kündür. Halbuki böyle yapılmıyor, netice çıkarılmaksızın devam edi
liyor. Bu sayede ilk iki önermeden açıkça elde edilemiyen netice bir
kaç önerme sonra meydana çıkarılabiliyor. İşte neticeden önceki bu
önermeler o neticenin Ispat ( Demonstration) ıdır.
Matematikte ehemmiyetle kullanılan bu Dedüksion yoluna Geo
metriden bir misal verelim. Doğruluğunu ispat edeceğimiz önerme şu
olsun:
·
BAHSİN ÖZÜ:
Sorular :
2 - KIYASIN ŞEKILLERI
. • .
"Kıyas, bir sözdür ki, önce bir fikir ortaya konulduğu zaman bu .
konulandan ba§ka bir fikir zaruri olarak kendisinden çıkar ve bu çıkı§,
konan §eyin o §ey olmas' dolayısiyledir."
Aristoteles, konulan şeyin o şey olması dolayısiyle derken Ne
tice'nin Büyük Önerme'nin içinde mevcut olduğuna işaret etmek is
temiştir.
Kıyas'la en mükemmel istidlal yolun� bulduğu kanaatinde olan
Aristoteles, yukarda verdiğimiz misaldeki "insan, ölümlü, Sokrates"
gibi terimler yerine bir nevi cebir ifadesi halinde harfler de kullannuş ;
kendinden sonra gelen bir kısım Yunanlı filosoflarla Avrupa Ortaça
ğında yaşayan İskolastik mantıkçılar, bu usulü büsbütün genişlet
mişlerdir. Böylece içi olmayan, sırf şekilden ibaret olan bir Mantık
ortaya çıkmıştır ki, buna Suri Mantık ( Logique Formelle) denilmiş-
tir.
Yukardaki kıyas'ı harflerle göstermek için "İnsan" a A, "Ölüm-
lü" ye B, "Sokrates" e S diyelim. Şekil şu olur :
3
-insandan başka ölümlü olan canlılar da vardır. "Sokrates" ın kapla
mı ise " İnsan" ınkinden de dar, hatta bir kimseyi göstermesi itiba
riyle Tek dir.
Bu birinci şekil kıyas, hukukta ve ahlakta çok kullanılır. Mese
la "Bilerek insan öldürmenin cezası ölümdür. Bu adam da bilerek in
san öldürmüştür. O halde onun da cezası ölümdür." kıyas'ı, Birinci
, gekle dahildir.
Yalan söyleyen, ahlaksızdır.
Ahmet de yalan söylemiştir.
O halde Ahmet ahlaksızdır.
kıyası da böyledir.
Birinci şekilde öncülterden büyük önerme Menfi olabilir. O za
man Küçük önerme tasdikli ve Netice Menfidir. Mesela "Hiç bir ya
lancı ahlaklı değildir." ( Büyük önerme) ; A. yalancıdır {Küçük
önerme) . O halde A., ahlaklı değildir. { Netice) " gibi.
2 ) Ikinci şekil : Orta teri m her iki Öncül önermede yükl�m
olmalı ; bunlardan biri Tasdikli, diğeri Menfi olmalı, Netice de tabii
olarak Menfi olacaktır;
Her tüccar kar arar.
A . ıse kar aramaz,
• A j) Öncüler
O halde A . tüccar değildir. Netice
Orta terim'in bir keyfiyet olması, neticenin, birinci şekilde ol
duğu gibi kesin olmamasını ve bir ihtimali göstermesini gerektirir.
"Ölümlü" olmak için "İnsan" olmak kafidir. Fakat "Tüccar" olmak
için "Kar aramak" lazımsa da yeter sayılamaz ; başka şartlara da ih
tiyaç vardır.
Aynı kıyası, Küçük Önermesi tasdikli olarak söyliyelim :
. ller tiiccar kar arar.
Ahmet de kur arar.
O halde Ahmet tüccardır.
Buna benzer kıyasları cok kere laf arasında kullanırız ; fakat
yanlıştır ve insanı aldatır. Olsa olsa bunun doğrusu şöyle olabilir : 1
ller tiiccar kar arar.
Ahmet de lcar arar.
O halde Alunet tiiccar olabilir.
-
Görülüyor ki •bunda netice kesi n değil, ihtimallidir.
3 ) Üçüncü şekil : Bunda Orta terimin kaplaını dar olur . ve
Öncüllerin her ikisinde öznedir. Böyle olunca her iki önermenin yük
Iemieri birbiriyle bağdaşır. Şu kıyasa bakalım :
1 2 3 4
MP PM MP PM
SM SM MS MS
SP SP SP SP olur.
Do ğurucu
8
Şimdi bu tekerlekleri birleştirelim:
Memeli hayvaıı
•fllitıa, memeli hayvandır.
Balina
.....Jır--\--- Balina
-l--1---- Memeli hayvan O halde Balina doğurucudur.
- - - - - - - - - Doğun�cu
37
Ahlaklı
Her ahlaklı, saygıya-değer.
Saygıya · değer
Ahlaksız
saygıya-değer değildir.
Ahlaksız
, Fikirleri böyle geometrik şemalar ile göstermek, yalın düşünce
leri gözönünde canlandırmak için iyi bir yoldur. Yalnız önermeleri
ve kıyas'ı ifade için değil, diğer birçok düşüncelerimizi kolay kavra
nır bir halde göstermek için de yapılabilir. Nitekim Mantıktaki dü
şünce yollarını ve işlemlerini cebir ifadeleriyle göstererek inceliyen
bir bilgi dalı da vardır ki ona Logistik { Logistique) derler. Lojistik.
önermelerin hesabını yapar. Burada onlardan bahsedecek değiliz.
Böyle bir çalışma ve bilim dalı bulunduğunu bilmek şimdilik bize
yeter.
2 7 . DÜZENSiZ KIYASLAR. - Kıyas bahsinde şimdiye ka
dar söylediğimiz şekiller hep düzenli ve mükemmeldir. Bunların ba
sitleştirilmiş, yahut genişletilmiş şekilleri de vardır. Basitleştirilmiş
olanlarından bir misal verelim : Ben size bir şey sorsam, siz de sussa
nız, desem ki, "Bir şey sorulduğu vakit susmak !J şeyi kabul etmek
tir." Bu' cümleyi işittiğiniz zaman içinizden şöyle bir muhakeme ya
parsınız, "Bana sorulan bu soruyu demek ki ben susmakla kabul et
miş bulunuyorum."
Memeliler omurgalılardandır.
Omurgalılar�hayvandır.
Öyle ise insan hayvandır. gibi
Burada 4 önerme vardır. Halbuki birinci ile ikinciden çıkacak
netice söylenmemiştir. Birincinin yüklemi ondan sonra gelen öner
menin öznesi olarak sürüp gidebilir.
Düzensiz kıyaslar içerisinde en önemlisi Dilem (Dilemme) de
nilen kıyastır ki, bunda öncüller iki yüzlüdür ; fakat netice daima ay
nı çıkar. Mesela dersine çalışmamış bir öğrenciye öğretmeni şöyle
dese :
Siz geçen derste ya vardınız, ya yoktunuz.
Eğer var idiyseniz, derse dikkat etmemi§siniz.
Yok idi iseniz, dersi ihmal etmişsin iz demektir.
Her iki halde de kusurlusunuz.
Burada bir Dilem yapmış oluruz. Öncüller dinliyene şüphe ve
rir. Çünkü biri diğerinin karşıtıdır. Karşıtlık boşlanacak 9lursa Di-lem
teşekkül etmez.
BAHSIN ÖZÜ :
1 Kıyasla, içinde büyük terim bulunan Önermeye Büyü), Önerme, küçüll
�
terim bulunana Küçük Önerme, her ikisine Öncüller, üçüncü Önermeye de Netice
denir.
2 - Kıyasın dört tekli vardır:
Birinci şekilde büyük Önerme, her zaman Bütünsel küçük Önerme daima Tas
diklidir.
İkinci tekilde orta terini her iki Öncü) Önermede yüklem olmalı; bunlardan biri
Tasdikli, diğeri Menfi olmalı; netice tabii olarak Menfi olacaktır.
Üçüncü tekilde orta terimin kaplamı dar olur ve Öncüllerin her. ikisinde Öznedir.
Her iki Önermenin yüklemleri birbiriyle bağdaşır.
Dördüncü tekilde büyük Önerme Bölümlü, küçük Önerme Bütünsel, netice her
zaman Bölümlü olur.
3 - Bu dör\, şekli M insan, p ölümlü, s Sokratea olarak kabul ec:!ersek §Öyle
ıösterebiliriz:
ı 2 3 4
MP PM MP PM
SM SM MS MS
SP SP SP SP
Sorular :
1 - "Hiçbir at iki ayaklı değildir." Büyiik Önermesinden, "Ben at
değilim." neticesini çıkarmaya elverişli Küçük önermeyi bulunuz.
2 - "Insan" ve "nefes almak" terimlerini orta terim yaparak birer
kayas söyleyiniz.
Bu kıyas kaçanca şekildendir, kesin bir hakikati gösterir mi, bunu d:ığnı
tekilde nasal ifade edersiniz ?
3 - KIYASIN DEGERI
K.ıyas, sonraları boş ve karışık bir fikir makinası halinde kullanılır ol
du. Garp Medreseciliği demek olan İskolastik, Mantık'ı ve Kıyas'ı hı
ristiyan dininin dağmaLarını akla uygun hale getirmek için her me
seleye tatbik edildi. Çünkü, bu dinde esas Hz .. İsa'nın ve Kilise Baba
larının sözleri ve yaptıkları idi. Din adamları, bunları olduğu gibi ve
doğru olarak kabul ediyorlardı. Aklın ve Mantık' ın rolü, bunların
doğru olup olmadığını araştırmak değil, düşünceleri ve hareketleri
. Dogma ( Nas) denilen ve mü'minleri tarafından değişmez olarak ka
bul edilen esaslara uydurmaktan ibaretti. Bütün Ortaçağda bu düşün
me yoluna devam edilip gidilmiştir.
Ancak, Ortaçağın sonlarına doğru bu konuda şiddetli tenkitleı
başladı. XIV. asırdaPetrarca ve Boccaccio gibi yazarlar, hayatlanın
doğruyu bulmaktan ziyade yanlış'a düşmekten korumakla geçiren
İs�olastikleri gülünç bir şekilde tasvir ettiler. Laurent Valla , Ramus,
bu tenkitleri sürdürüp götürdüler. Aradaki savaş o derece sert idi ki,
Aristo mantığına hücum eden Ramus, azgın bir mantıkçı tarafından
Saint-Barthelemy gecesi sırf bu yüzden öldürülmüştü. Vefik Paşa'nın
Moliere ter-cümelerinden Zor Nikah'ta bizim medreseye uydurduğu
sahneler bu türlü mantıkçıların en hararetli tiplerini başarı ile yaşat
mıştır.
xv. asırda Ortaçağın dış aleme bakmak alışkanlığını unutturan
sıkıcı havasına Telesio, Campanella, Nicolaus Cusanus gibi bilginler
ve filosoflar isyan ettiler. Bunlar Aristoteles Mantığına hücumla bu
düşünme vasıtasının tabiatı anlamak için yeter görülemiyeceğini, eş
yanın ne olduğunu bulmaya yarar yeni bir mantık kurulması lazım
geldiğini haber verdiler.
29. KIYAS HAKIKAT BULDURMAZ, ZlHNIMlZI KON
TROL EDER. - Yeni çağlarda aynı tenkitler devam etti. XVII. as
rın büyük filosofu Leibniz'in şu sözünü dikkatle okuyalım :
"Kıyas'ın keşfini insan zekiisının en güzel, hatta göz alıcı buluşla
rından biri sa,-arım. Kıyas, genel olan matematiğin, önemi yeter derecede
tanınmış olmayan bir çeşididir. Kullanılması bilinir ve iyi kullanılabilirsr.
kıyasta yanlış yapmamak .�an' atının gizli olduğu görülür."
Leibniz'ın bu sözlerinden anlaşılır ki, kıyas, doğrudan doğruya
hakikati bulduran bir alet olmaktan daha çok, zihnimizi kontrol et·
meye yarayan ve bizi yanlıştan koruyan bir vasıtadır.
Nitekim Bossuet'nin şu düşünceleri de bu noktayı açıklamak
tadır :
"Bize karşı zaJıflığını şöyle böyle sezdiğimiz bir delil ileri süriildii
mü, onu kı'yas şekline sokahm ; lı emen açık bir surette )'anlış tarafların ı
42
şey öğretmiyor ; zaten bildiğimiz bir şey. üstünde bizi düşünmeye çe·
kiyor demektir. Zira, "düşünücülük" teriminin kapiarnı ile "ben" te
riminin içiemini bilmek "Ben dü§Ünürüm." önermesini bilmek ıçın
kafidir. Ayrıca bir Dedüksüyon yapmaya ve ona özel bir şekil ver
meye ihtiyaç yoktur.
İşte kıyas'ı aynı şeyin tekrarı şeklinde görenler ona Tautologie
demişlerdir.
Şimdi bu İtirazın doğru veya haklı olup olmadığını araştıralım.
İleri sürülen bu itirazı dikkatle inedersek evvelce büyük terimin kap
larnından Küçük ve Orta terimin ; Küçük terimin içieminden de Oı
ta ve Büyük terimierin bulunm3sından maliımatımız olmadığını gö
rürüz. Zihnimizin Büyük terimle Küçük terim arasında bulunan ve
neticede meydana çıkan bağı sağlıyabilmesi için mutlaka Küçük te
rimin Orta terimle ve Büyük terimin yine Orta terimle ilgili olduğu
nu bilmiş olmamız lazımdır. Halbuki bu işlemleri zihnimizde yap
madan önce Küçük -ile Büyük terim arasındaki münasebet bizce giz-
.
li kalabilir.
Böyle olunca öncüllerde Orta terimin Büyük ve Küçük terim
ler arasındaki bağı kurması sayesinde o zamana kadar açık olarak or
taya koyamadığımız bir hakikati elde etmiş olmuyor muyuz ? Böyle
olunca bütün terimleri biribiri içinden çıkan önermeler sayıp her te
rimi diğerinin içiemi veya kapiarnı yapa:rıak açıklamak doğru görül
mez.
2) İkinci itiraz şöyle hulasa edilebilir :
"Kıyas, hiçbir §eyi ispat etmeyen Prensip tekranndan ibaret Fasi!
devirdir." [ * ]
B u iddiaya göre : Kıyas' ta netice, Büyük önerme vasıtasiyle i s
pat olunur. Halbuki ispattan önce neticeyi içine alan büyük Önerme
de kendisinden netice gibi şüphe edilir haldedir. Yukarda verdiğimi;;
kıyas misalinde "Benim düşün ür olduğum", "Her insan düşünür. "
önermesi ile ispat edilemez. Çünkü "Ben düşünürüm" önermesin
den ne kadar şüphe ediyorsam "Her insan düşünür" önermesinder
de o kadar şüphe edebilirim.
Stuart Mill, bu hususta daha ileri giderek Dedüksiyon'un "alda
tıcı bir istidlal' ' olduğunu söylemiştir. Ona göre hiçbir zaman Bütün-
l "' ] Mantıkta pek me�hur olan bu de yi§, zaten çözülmesi istenilen meseleyi
sanki önceden biliniyormU§ ve kabul edilmiş gibi alarak ileri sürülen yanlı� kanıtiara
verilen bir isimdir ki, çıkacak netice doğruluğu bilinrniyer. o ba§langıç fikrin tekrar
edilmesinden başka bir şey değildir. Dönüp .ıola�ıp aynı hareket noktasına gelmekten
ibarettir.
44
Bu denklemde bilmediğimiz
. x'ı bulmak için önce her iki taraf
+ b yi koruz :
ax = + b . . •2 olur.
• • • • • .
• • . 3
ı
X = - . . l
a
. . . . . . . . .
ax-b = O . . . . . 4
olur ki bundan Önceki işlernde ilk denklemdir.
İkinci mühim nokta, büyük önermelerin bize duyumlarımızla
gelmiş bölümlü fikirler olması ve kendisinden netice çıkardığımız _bu
önermelerin, esasında duyumlarımızın neticesi olduğudur. Buna "ha
yır" demiyoruz. Göz, kulak ve diğer duyu organları olmasa bizde fi
kirler doğmazdı ve bu parça fikirler bir araya gelmese Bütünlü fikir
ler çıkmazdı ; bunların hepsi doğrudur. Fakat görüyoruz ki genel olan
Bütünsel önermelerde bu Bölümlü hakikatler gizlenmiş olsalar bile
çok zamanlar onları bilemiyoruz. Eğer küçük önermelerde ve netice
deki hakikatler büyük önermelerde olduğu nispette bizim için kav
ranması her zaman kolay ve açık olsalardı kıyas, faydasız sayılırdı.
BAHS İ N ÖZÜ :
Ortaçağda tek dü,ünme metodu olarak kabul edilen kıyasa ve birinci Üstad olarak
kabul edilen Aristoteles'e Rönesans'ın başlarında büyük tenkitler yöneltilmittir. Aristo·
teles'in . terhlerini bırakıp asıl metninden incelenmesi ve deneme yapmanın zaruri olutu
ileri sürülmüştür. Tabiatı tanımada kıyas, ancak zihnimizi kontrola hizmet eder, yoksa
hakikatin kendisini buldurmaz. Sonradan Descartes ve S. Mill'in kıyas hakkında söyle
dikleri m ühimdir. Biri kıyası fikirlerin tekran, ikincisi kıya&a esas olan büyük teri·
min endüksiyonla bulunmuş bir üniversel fikir saymaktadır.
Sor u l a r :
t - Cr taça�da Islam ve Hıristiyan filosofları Aristoteles Mmbğına
neden dört elie sarılmışlardı?
2 - Renaissance' da aynı düşünme sistemine neden b� kadar şiddetli
hücumlar yapılmışbr?
3 - Umumiyetle Müspet Bilimler ve deneme yollan ile tabiab araş
tırma, Ortaçağda mı, yoksa Yeniçağlarda mı daha çok ve daha çabuk geliş
miştir?
4 - Kıyas metodunu ve onun türlü şekillerini öğrenmekle düşünce
leri k·antrol etme bakımından kendinizde bir fikir aydınlanması hissediyo.·
musunuz?
S - Günlük dilde kullanılan "Kıyas kabul etmez .... " tabirinden ne
anlıyorsunuz ?
B A H I S : IV
MATEMATİKTE DEDÜKSiYON : i S P A T
1 - MATEMATİK BILiMLER
a b2 axb
-
b axb a2
b a
Sorular :
1 Matematik formüllerle ifade mümkün olmasa tabiat kanunlan
-
2 - MATEMATlK'lN PRENSIPLERI
BAHSIN ÖZÜ :
Sorular :
3 - ISPAT
A
ı ı ı 1·
Bu teoremi ispat etmek için iki dik dörtgen alalım." Bunların ta
banları yekdiğerine xe küçük dik dörtgenin yüksekliği ise büyüğünün
yarısına eşit olsun. O halde bu iki dik dörtgenin yükseklikleri arasın
daki oran 1 /2 dir.
58
;j�
'e. - c:
e
BAHSIN ÖZÜ :
Sorular :
14 -"Bir üçgenin iki açısı birbirine eşit olduğuna göre bunların kar
şılanndaki kenarların da birbirine eşit ·;,lacağı" teoremini en uygun şekilde
ispat ediniz.
1 S - Bir teoremi problem haline koyunuz.
ı 6 - Elde etmek istediğimiz neticeye bilinir gözü ile bakarak bundan
önce kabul edilmiş önermelere gidip ona karşı olarak yapılan ispat yoluna ne
derler ?
ı 7 - Bulmak ( Decouvrir) ile Ispat etmek ( Demontrer) arasında ne
fark görürsünüz ? .
ı 8 - . "Belli bir noktadan biribirini kesen iki doğru ile eşit açılar ya
.
pacak surette bir doğrunun çizilmesi" problemini Önce Analiz suretiyle bulu
nuz, sonra bu çizişin doğru ·;,lduğunu Sentez yoliyle ispat ediniz.
ı 9 - H. Poincare, Matematİğİn amaçlarından bahsederken diyor ki :
"Matematik, tabiatı incelemek ve anlamak için bize önemli bir alet hazırlar.".
!lu sözden ve burada kullanılan alet kelimesinden ne anlıyorsunuz ?
20 -Bilginler deneyle bulduklan tabiat kanunlannı neden Matematik
formüllerle ifadeye çalışırlar ?
2ı - B. Russell, Felsefe Meseleleri adlı kitabında şöyle bir cümle ya
zıyor : "Bundan ı oo sene sonra Londra halkının kimler olacağını bilemeyİz ;
fakat onlardan herhangi ikisinin diğer herhangi ikisi ile beraber 4 edeceğini
pekala bilebiliriz.". Russell, bu cümlesiyle ne anlatmak istiyor 1
BAH İS : V
ENDUKSİYON
1 - MÜSB�T BiLiMLERDE ARAŞTIRMA YOLLARI
birbirinin aynı olanlar var mıdır diye bunların 27.000 tanesini görüp
ineelediğini bilirnde Sabıra misal olarak söyliyebiliriz.
Edison, Elektrik bataryasının taır.am işiiyebilmesi için 1 0.000
deneyden sonra 1 den başlamış, aradığını buluncaya kadar 5 defa
1 0,000, yani 50,000 deney yapmıştır. Gene bu bilginin Amerika ;k
liminde yaşayacak ve çok miktarda kauçuk verecek bir bitki arama
ya başladığı zaman bu bitkiyi bulabilmek için onun 1 5 .000 türlüsi_:
üzerinde incelemeler yaptığını hayranlıkla anlatırlar.
Bilgii-ılerin iyi gözlemci olmasında "Tarafsız" olmalarının da ge
rektiğini söylemeliyiz. Bilgin önceden edindiği ve 3ğrendiği bilgilere
bağlı kalmamalıdır. Kendinden önce gelmiş bilginierin buluşlarını bil
meli, kıymetlerini tanımalı ; fakat onların hatasız olduklarını zanne
dip karşılarında tenkitsiz bir duruma düşmemelidir . Doğru düşünme
nin yolu herhangi bilgi ve fikrin yanlışlığı .görüldüğü ;:ında doğrusu
nu aramaya ve bulmaya çalışmaktır. İnsan ne kadar objektif olmc>.k
için gayret ederse etsin onun sübjektif tarafı ve tesisleri bulum.ır.
Bundan dolayıdır ki bilginierin tarafsız bir duyguda bulunmaları, ha
kikatl�ri bulmak için esaslı şartlardan biridir.
Yukardan beri saydığımız vasıflar yalnız iyi bir bilgin olmak için
değil, tam ve gerçek bi� insan olmak için de kazanmaya mecbur ol
duğumuz vasıflardır. Bunlar bizde ne kadar kuvvetli olursa bilginlik
ve insanlık değerimiz de o kadar yüksek olur.
46. 2 ) DENEYLEME. - Deneylemede, bilgin, her şeyden ön
ce bir olayı gerektiği kadar inceleme imkanını bulur. Bilgin, istediği
zaman istediği şartlar içinde konusu olan olayları yapabilmelidir. Bu
yapabiliş, sebeplerin ve neticelerin birbirine bağlı olarak akışını gör
meyi ve böylece kanunların bulunabilmesini sağlar. Onun için dene
yim, hakikatte yeni bir olay yaratmak değil, belki oluşunu görmek
istediğimiz olayların meydana gelmesine elverişli şartlar ve halleri ha
zırlamaktır.
Deııeyleme, gözlem gibi . bazan edilgin, bazan etkin değildir. Her
deneyleme, her zaman etkin olur. Laboratuvarında bir cismin anali
zi ile uğraşan kimyager'in durumu elbette edilgin olamaz. Az olmak
la beraber deneylemenin edilgin olduğu haller de görülmüştür. Me
sela, Baumann adında bir hekim, sol böğründen yaralı bir genç Ka
nadak·ı göz altına almış ; bunun midesinde, aldığı yaradan bir de1ik
vardu Bu bilgin o delikten midenin içini görebilmiş ve bu sayede mi
denin ;indirme çalışmasına ait incelemelerde bulunmak imkanını el
. .
BAHSİN ÖZÜ :
Sorular :
lara yardım eder" diyor. Bilim taribinde bu yardımı kazanmı' kimleri tanı
yorsunuz ?
9 +- Bir kan1Ulun eskiden birçok olaylarda yürümüş !)lması, gele
cekte de, yÜrür olacağına delalet eder mi ? Bu soruyu Fizik'te ve Kimya'da
bildiğlııiz bir kanuna tatbik ederek cevaplandırmız.
1 0 - "Havada bir yere tutunmayan cİsİmler düşerler." Bu bir kanun
mudur ? Istisnası var mıdır ? Varsa bu istisnaları başka hangi kanunla izah
edebilirsiniz ?
l l - Fizik kanunlar niçin Matematik formüllerle ifade ediliyor ?
1 2 - Bir deneme bilimi olan Fizik'te yarabcılığuı rolü nedir ?
1 3 - Müsbet bilimlerde büyÜk bulu§lan olanlardan kimlerin hayat
Ianna dair kitap okudunuz ?
1 4 - Atatürk, muhtelif nutuklannda Müsbet Bilimden ne maksatla
ve ne anlamda bahsetmi§tir ? "Hakiki mÜr§İt ilimdir" sözünden ne anlıyor
sunuz ?
2 - ENDÜKSİYON
"M" BCDE )
"a" f Birinci hal
BCDE Ikinci hal
A�B.,C,Ds )
Birinci hal
nz �
A587Cı ıD� )
Ikinci hal
n� f
AuBzC3D,
·}
nG
Üçüncü hal
BAHSIN ÖZÜ :
t- Arialotelesin kurduğu, Dcdüksiyon Mantıkı idi. Bocon ise Aristoteles'in
mantık hakkındaki fikirlerinf toplıyan. kitabının adına "Yeni" vasfını vererek Novum
Organum adiyle Endüksiyon mantıkını kurdu. Birincisi sırf zihin itlıhnlerine, ikincisi
deneye dayanmaktadır. Deccartes, her ikisini bağdqtırmıya çalıtmıttır.
2 - Endüksiyonda ıfacon, Üç levha dütünmüttür:
l ) Var levhası
2) Yok levhası
3) Derece levhası.
3- S. Mill, bundan dört kural çıkarmıthr:
l ) Uygunluk yöntemi.
2) Ayn:ım yÖntemi
3) Beraber değitmeler yöntemi
4) Tortu yöntemi
4- "Yaptıfımız denemelerle �ardığımız kanunların değeri nedir?" batka bir
deyitle "Endüksiyoı,ıun esası n�dir?" meselesi mübimdir. Tabiatte kanun dıtı olay ve
tesadüf kabul etmiyen Müabet Bilim, olayların devamlı ve bozulmaz bir düzenle itlediğini,
kanunlarının istisnası bulunmadığını gÖrerek Gerekirlilik: Determinisme aniayıtını or·
taya koymuttur. Bundan, Sebep · Netice münasebeti meselesi çıkmıttır. Fakat bu mesele
de tenkitlere uğramıt, tabiatıeki olayların birbiri ardından akıp gidişi alışkanlığının bir
evvelki olaya sebep, bir sonrakine netice zannını verdiği ileri sürülmüttür. Halbuki
olaylar, ne basit ve gelitigüzel bir akıtla, ne de akıl için deneyden Önce zorunlu bir ka
nunla izah edilmernekle beraber Tabiat Kanunlarının ihtimal payı gözönünde tutulmal<
tartiyle pek çoğunu hi.li. bulamamıt Ye bilemernit olduğumuz bir düzen içinde sürüp
ıitmektedirler.
Sorular :
1 - Aristoteles'in anlayışİyle Bacon'un manhk anlayışı arasında ne
fark vardır ? Birbirinin aksi midirler ?
2 - Descartes, Bacon haklernda ·�e demi�tir, bunu demesinin sebebi
nedir ?
6
3 Bacon ve Descartes'in kitaplanndan hangilerini okudunuz ?
4 Bacon'un üç levhasını bildiğiniz olaylara tatbik ediniz ve ya-
zınız.
S Heltimler, hastalanmn rahatsıztıklarını bulmak için bu üç lev-
hadaki esaslardan nasıl istifade ederler ? Bir misal ile bunu anlatırıiZ.
6 - S. Mill'in dört kuralı ile Bacon'un üç levhası arasmda ne gibi
münasebetler vardır ?
7 - Bu gördüğünüz kurallardan başkası habrınıza geliyor mu, oku
duğunuz Müsbet Bilim derslerini düşünerek bunu araştınnız.
8 Reid'in gece-gündüz misaline benzer başka bir olay bulabilir
misiniz?
9 Zihnimizde sebep netice münasebeti hakkında bir fikir olmak-
•
Ana lo jilerdendir.
Cisimlerde mevcut Fizik vasıflar arasında da böyle andırmalar
�örülür. Bunlara dayanılarak pek verimli istidlaller yapılabilir. Me
sela sesle ışık arasında, dış görünüşlerinde hiçbir benzeyiş olmadığ;
halde, gerçekte kuvvetli bir andınş vardır. Çünkü her ikisinin de ya
yılması, titreşmelerle izah olunabilir. Nitekirp Newton elmasta, ma
den - kömüründe olduğu gibi, büyük bir kırılma kudreti görmüş ve
Analoji yoliyle bundan elmasın maden - kömürü gibi yanıcı bir ci
.:;im olduğunu istidlal etmişti.
Başka bir misal verelim : Mendelieff tablosunda, bir satırdaki ci ·
simlerin vasıfları ile ona paralel satırda bulunan cisimlerin va�ıfları
karşılaştırılarak ikinci satırda bulunan boş bir haneye hang i cismin
yerleştirilmesi gerektiğini anlamak için bi;inci satırın mukabil hane
sindeki cismin vasıflarına bakılır ve bunun vasıflarına benzer vasıf
larda bi� cisim tasarlanıp aranır ve meydarıa çıkarılabilir. Thoriunı,
Polonium gibi yeni cisimler bu Analoji yoliyle bulunmuştur.
Bilim tarihinde Analoji' in verimliliğine örnek olarak şu olayı
da zikrederler : Newton Yer ile Gök olaylarını birleştiren Genel Çe
kim kanununu kurmak için, Gezegenin Güneş etrafındaki hareketi
ni s;;ırkaçın gidip gelme hareketine benzetmiştir. Çünkü, yalnız Gü .
neşin çekimi bulunsaydı, Gezeğen Güneşin üstüne düşerdi ; yalnız
ll}erkezden uzaklaştırıcı kuvvet olsaydı Gezegen Güneşten kaçıp
boşluğa fırlardı. Tıpkı Sarkaçta ipin çekmesiyle Yerin çekmesi, nasıl
ucundaki cismi iki tarafa sallandırıyorsa Ge:z;eğende de biribirinin ak
si iki kuvvet, onu Güneşin etrafında dolaştırmaktadır.
53. BİYOLOJİ D E ANALOJİ YOLLARI. - erdiğimiz şu miV
sallerle Fizik, Kimya ve Astronomide Analoji yolu iyice anlaşıldıktan
sonra, bunun Biyolojide nasıl kullanıldığını kolayca kavrıyabiliriz :
1 ) Canlı cİsİmlerdeki organların benzeyişlerinden onların fonk
siyonlarındaki benzeyişlere atlıyabiliriz. Mesela, bugün cinsi yok ol
muş bir hayvanın fosil halindeki bir organına rastladığımız zaman bu
organı hala yaşadığını gördüğümüz hayvanlarla karşılaştırarak, diye
lim ki Balıkların yüzgeçletine benzetirsek, pek kuvvetli bir ihtimal
ile ileri sürebiliriz ki, bulduğumuz organın sahibi olan hayvan, de
nizde yaşamıştır .Nitekim Geoffroy Saint - Hilaire bu türlü olaylai
dan pek zekice istifade etmiş ve kuşun kanadiyle balığın yüzgeçleri
arasındaki benzeyişleri ortaya koymuştur. Yine bu türlü yakınlıklar
ladır ki, Cuvier tarafından kurulan Mukayeseli Anatomi biliminin te
meli atılmıştır.
2 ) Biribirine benziyen iki veya daha fazla neticeye tesadüf ct
sek, bu benzeyen �eticelerin s�beplerinde de bir benzeyiş bulundll
ğu kolayca hatıra gelir. Mesela CI. Bernard, yiyeceksiz bırakılan ada
tavşanlarının sicliklerinin et yiyen hayvanların sidiği gibi parlak ve
asitli olduğunu; ot yiyicilerin siclikleri gibi alkalik olmadığını görmek
suretiyle bunların aç bırakıldıkları zaman kendi vücutlarİyle beslene
rek et yiyici haline geçtiklerini bulmuş ve ortaya koymuştur. •
Sorular :
1 - uTeşbihte hata olmaz" sözünü işitmişsinizdir. Bu önerme bir
hüküm ifade ettiğine göre ve her hüküm de ya doğru veya yanlış olacağı için
buna "doğı-u" dediğiniz zaman nasıl bir netice, "yanlı§" dediğiniz zaman
nasıl bir netice çıkariiU§ olursunuz ve çıkaracağınız neticeye göre bu sözü
doğru bulur musunuz ?
2 - Analoji, bilim araştırmalannda faydalı bir başlangıç hizmetini
görür. Fakat orada kalarak hüküm vermenin, ne gibi mahzurlar doğuracağını
tahmin edersiniz ?
3 - Analoji'nin aldatmalarma kendi zihni hayatınızdan misaller bula
bilir misiniz ?
4 - Olayiann incelenmesinde kesin neticeler çıkarmak için Analo
jiyi kafi bir metod sayar muımız ? Hangi zihin y•;,liyle onu tamamlamaya ça
hıırsımz ?
B A H İ S : VI
PRENSiP VE TEORI
Kopernikus Sistemi
0 0
Hidrojen llelyum
·0 0 0 0 0 0 0 0
Utgum Gü lıingum. Bor Karbon Aıot Olcıijerr Flor Neora
Klor Argo ra
Sodyum Magnezyum
Pot a syum
o
Kripto,.,..
BAHSIN ÖZÜ :
1 - Tabiat bilimlerinde olayları gözlernek ve denemek için yürünecek yollara
hareket noktası olan birtakım esas fikirler vardır- ki, bunlara Prensip derler. Bunlar
bazı bilimler veya bilimlerin bazı dalları içindir. Mekanikte Eylemsizlik Prensipi, Fizikte
Pascal Prensipi, Arkhimedes Prensi-pi bunlardandır. Bunlardan daha genel olmak Üzere
Maddenin Sakımı, Kütlenin Sakımı, Enerjinin Sakımı Prensipi vardır. Prensipler, endük
siyonu atarlar, daha yaygın fikirlerdir; fakat tabiat kanunlarındaki sağlamlık onlarda
yoktur.
3 - Müsbet bilimlerde yapılan deneyler, yine müsbet denecek değerde kesin
bir neticeye varamadığı zaman, incelenen olaylar hakkında zihin birtakım aczintilerle
birtakım aimtezler yapar. Bunlara Teori derler. Newton'un Çekim Teorisi, Fizik kuv
vetlerin birliği, Mekanism, Enerjetiam, Maddenin birliği, Madde ile Enerjinin birliği ve
Elektron T�risi bunlardandır.
Sorular :
1 - Bazı fikir adamları, içinde bulunduğumuz zamana Atom devri
admı veriyorlar ; acaba niçin 7
2 -Müsbet bilimlerde gördüğünüz prensiplerden bu balüste adını
zikretmediğimiz hangi prensipleri hatırlıyorsuıiuz ?
3 - Bu babiste anlattığımız bütün teoriler şimdiye kadar okudu
ğunuz Fizik ve Kimya kitaplannda vardır. Bunların yerlerini gösterebilir
misiniz?
4 - Bu babiste ismi geçen bilginlerden kimlerin hayabna dair ma
lıimabnız var ? Bunları nerelerden okudunuz ?
S - i{.:»pernikus sistemini gösteren şemada Yer yuvarlağı ve Ay
nerededir ?
6 Biiginler hangi zaruretle bu teorileri kurmuşlardır, düşündü-
nüz mü?
2 - BtYOLOJtDE tEOR1LER
lıları cansızda bile yaratan bir kuvvet, bir can kabul ederler. Ani-
mism, bütün hayat olaylarını, yaptığında amaç güden bir ruhla izah
etmektedir. Eski Yunan' daki tabibler Mizaç teorileriyle hastalık ve
sağlığı anlatırken organizmayı maddeden başka bir varlık olarak gös
terirlerdi. Buna karşı şuurlu olan ruhu, organik ve maddi olaylarıian
tamamİyle ayıran Descartes' a · muhalif ve muarız olmak üzere Leib
niz ve Stahl, canlı varlığın içinde olup biten hayat işlemlerini, doğru
dan doğruya şuurla ve zeka ile müşterek bir cihetleri olmamakla be
raber, r'-'h denilen kuvvetin neticeleri olmaktan çıkaramıyacağımu.ı
ileri sürerlerdi.
6 1 . 3) Vitalism : Hayat olaylarının özel bir prensiple açıklan-
. masını gerekli gören ve bunu ne sadece ruha, ne de harekete ulaştı
niarnıyan bir hayat kuvveti olduğunu kabul eden görüşe Vitalism
derler. Dikkat edilirse görülür ki, hayatı böylece Can diyebileceğimiz
bir fikirle anlayış, zaten ne olduğunu bilmek istediğimiz bir şeye ye
ni bir bilinmez katmakttm başka bir şey değildir. Bu sebeple geçen
asrııı başlangıcından beri birçok bilginler yeni bir görüş meydana
koydular. Cabanis ve Bichat, hayatı bir prensip değil, belki bir neti
ce olarak mütalea ettiler. Hayatı doğuran elemanları aradılar ve bun
ları canlı varlığın bağımsı� unsurları suretinde düşündükleri türlü or
ganların özel vasıflarında bulacaklarını zannettiler. Onlara göre her
organ hayatın bütününü var eden özel bir kuvvet tesiriyle vücut bul
muştur. Bichat, bu mana iledir ki, , .Hayat ölüme karşı koyan kuv
vetlerdir." diyordu. Bu teoriye Biyolojide Organisism derler.
62. 4) Türlerin değişmezliği : Canlıların nasıl organlaştıklarmı
anlamak için onları ayrı ayrı incelemek yetmez, bir"araya gelerek vü
cude getirdikleri türlerin ve cinslerin nasıl meydana çıktığını anla
mak gerekir. İşte bu zaruretlerledir ki, Biyo1oji' de türler hakkında
birtakım teoriler ileri sürülmüştür.
Eskiden canlı varlıkların ayrıldığı çeşitli türlerin bağımsız oldu
ğu ve hepsinin ayrı bölümler halinde yaratıiclığına inanılırdı. Bazı
dinlerin telkin ettiği bu inanışa bağlanmış ol&.l). büyük bilginler d�
vardı ki, bu arada meşhur Cuvier'yi söyliyebiliriz. Cuvier'ye göre
cinsler değişmezdi. Her cins, içinde bulunan tekierin varlığını teşki!
eder. organlar, Dünya üzerinde hayatın başladığı andan beri mevcut
idiler. İşte bu teoriye Türlerin Değişmezliği Teorisi derler.
63. 5) Transformism : Türler ve cinslerin değişmezliği fikri
sonraları meşhur Fransız Tabiatçısı Lamarck'in dikkate değer görüş ;
leriyle zayıflamıştır. Lamarck, teşekkül etr;niş türler arasında ortala
ma bir durumda bulunan ve vasıfları belirli olmayan şüpheli türlerin
varlığını görerek bunların değişmezliği teorisine inanmamıştı. Canlı
varlıklarda: 'devam � değişme olduğunu kabul ediyordu. Çeşitli hay
vanların ırkları bulunduğunu ve onların organik durumlarını anla
mak için hayvanın yavaş yavaş değiştiğini ve bazı etkilerin işe karış
roasiyle ahenkli bir surette geliştiklerini kabul ediyordu. Bu tesiri ya
pan 6ebepler, çevre, alışkanlık, ihtiyaç gibi şeylerdi. Lamarck'a gö
re ıklim, mesken, besin gibi unsurları içine alan Çevre ( Milieu ) hay
vanda değİşınelerin başlıca etkenlerindendi. Çevre, organizmada yap-
,
tığı etkilerle onları kendisine uymaya veya büsbütün dışarı atmaya
veya Ayıklama (Selection) ya zorlar. Caniıda değişmenin en büyük
sebebi, yaşama kudretidir ki, bu da ihtiyaca, alişkanlığa göre meydd
na gelmektedir. Zira ihtiyaç, organları doğurur, alışkanlık onu de
vam ettirir. Bir canlı, bulunduğu çevrede yeni yeni durumlar karşı
sında kalır ve onlardan çıkan ihtiyaçları karşılamak için çalışmalardn
bulunacak olursa organlarda mutlaka bir değişme meydana gelir ki
n�ticede Çevreye Uyma, o hayvan için bir zaruret olur. Zürafalam'
bOyunlarının uzaması, ihtiyaçları olduğu besiniere yetişrnek zorun
dan gdmiştir. Kaz ve ördek gibi hayVanların ayakları, gerektiği za
man suda yüzrnek için yüzmeye yarar şekilde yapılmıştır.
Lamarck, · bu anlayışını şu iki kanunla hülasa etmiştir :
a) Bütün organizmayı vücude getiren türlü organlar, çalışm<
ve işleme nisbetinde gelişirler. Çevrenin etkisi ve ihtiyaçların götürü
şü ile işlemez hale geliderse zayıflarlar ve bozulup küçülürler.
b) Çevrenin etkisiyle organların bünye ve görev hususunda kc
zandıkları veya kaybettikleri şeyler nesilden nesile geçer.
: Hayat türlerinin yavaş yavaş bazı ilkel ve basit örneklerden çık
tıklarını ileri süren bu teoriye Biyoloji' de Şekil değiştincilik ( Trans
formisme) derler.
'\
BAHSIN ÖZÜ :
Biyolojide Teoriler;
2 - Animism, canhda, hatta canaızda biyolojik olaylara kayııak olan bir ruh
kabul eden Teoridir.
3 - Vitalism, biyolojik olayları hayati bir kudretle açıldayan Teol'\ldir.
4 - Türlerin değitmezliği Teorisine gÖre bayvan v.e bitki türleri ilk yaradılıt
anından beri oldukları gibi kalmıtlardır. Kedi, kedi olarak, armut ,armut olarak, inaaıı
da insan olarak bilkatlarının batlangıcından beri değişmeden devam ederler.
S - Transformism, canlı varlıklana çevre, alıtma ve ihtiyaca gÖre değiştilderini
kabul eder. Çevreye uyarak gelitmitlerdir. Zayıfları ölür, sağlamlan ya§ar. Yaşamaya
devam etmek isteyen canlılarm yaphğı bu savaşa, Hayat Savatı derler.
6 -Dünya yüzünde zayıfların giderek, kuvvetiiierin kalarak, temizlenmesi teori
sine Ayıklanma Teorisi derler.
Sorular :
1 - Bu babiste gördüğünüz Anirnism ile Sosyoloji dersinde gördü
ğünÜz ilkel cemiyetlerdeki ıınimist inanlar arasında bir bcr.2eyiş buluyor mu
sunuz ?
2 - Hayat hakkındaki bu teoriler içinde size en çe-k uygun gelen
' hangisidir ?
3 - Hayat Savaşı kanununu Insanlar ve Cemiyetler arasmda da
yürür görüyor musunuz ?
4 Çevreye uygunluğa ınisiıl olmak üzere birkaç bayvan söyleyiniz.
5 - Bu te:>ri. bitkilere de uygulanabilir mi ?
6 - HayabD ne olduğunu açık olarak bilseyelik bu teorilere ihtiyaç
kalır mıycb 7
ı
B A H l S : VII
lukta duran ve gezen bütün gök varlıklarının tarihleri vardır. Dar an
lamında ise Tarih, beşer hayatının geçmişteki safhalannı inceleyeıı
'bir bilgi dalıdır.
Tarih için Renan der ki :
"Tarih de Kimya ve Geometri gibi, bir ilimdir. Tarihi layıkiyle
arılıyabilmek için derin incelemelere ihtiyaç vardır. Bu incelemele{_den
beklenen yüksek amaç, muhtelif -zamanlarda türlü bölgelerde ya§ayan ırk
� milletler arasındaki farkı anlıyabilmektir."
çeşit sar.at eserleri bu aradadır. Belli bir tarihe delalet etmiyen eski
binalar bile bir milletin belli bir devirdeki medeni halini bize tanıtma
bakımındc..n çok mühimdirler.
Anıtlar üzerindeki yazılar ve hakkediimiş işaretiere gelince, bun
ların da önemi meydandadır. Binalar ve mezarlar içindeki eşya, ba
sılmış madalyalar ve paralar bize tarih bakımından çok yardım eder
ler.
Bir Anıt' ın tarihçe değerli olabilmesi için onda şu şartların bu
lunması lazımdır.
- Elimize geçen anıt şahsi bir arzu veya ihtirasın belgesi cl
a
mayıp hakikatte vukubulmuş bir olayın mahiyetini anlatmalıdır.
b - Anıtların doğruluğu, başka anıtlarla kuvvetlendirilebilme
lidir. Bir anıtın hangi devre ait olduğu şüphesiz olarak tesbit edilme
lidir.
c - Bir anıt kendinden sonra gelen bir devirde benimsenerek
bozulmuş olmamalıdır.
ç - Anıtların manaları iyi ve asıllarına uygun olarak anlaşıl
malıdır.
3) Belgeler :
a) Belgelerin sınıflanması : Yazılı belgeler çeşitli ve faydalı ta
rih kaynaklarından sayılır. G. Monod bunları 8 kısma ayırıyor : 1 -
Olayların çıktığı zamanda alınmış olan belgeler, tebliğler, emirler, fer
manlar, raporlar. . gibi. 2 -Defterler, siciller, kütükler, günü günü
ne tutulmuş tarih kayıtları. 3 - Gazeteler, dergiler. 4 - Bir yazıcı
nın kendi hayatına, içinde yaşadığı olaylara ve çağdaşlarına ait eser
leri. 5 - Bir yazarın kendi şahsına veya şahıslara ait olmayıp zama
nında geçeniere dair yazıları. 6 - Bir yazann yaşadığı zamandan
bir, iki asır öneeye ait vücude getirdiği eserler. 7 -Olayların çıkı
şından uzun zaman sonra vücude getirilen ve gelenek halini alan
menkibeler. 8 - Geçmiş olaylara ait olmak üzere yapılan nakiller
ve iktibaslar.
Yazılı belgeler, şecereler, devir takvimleri, salnameler, kronikler,
·
S ·.:> r u l a r :
1 - Victor Hugo d iyor fa : "Tarihte efsane, efsanede tarih vardır."
Bu sözden ne anlıyorsunuz ?
2 Günlü!t gazetelerin bir tarih belgesi olmak bakımından değeri
___ ;• ?
'U!l" .
04-
S O N
ENDEKS
ISKENDER - (M. ö. 3 5 6- 3 2 3 )
ı
HUYGHENS (HÜYGENS , okunur) 1 PERİKLES - (.M. Ö. 4 9 9 · 4 2 ') )
- ( ı 6 2 9- ı 6 9 5 ) PERRIN - ( ı 8 7 0 . ı 9 4 ı )
PETRARCA ( PETRARKA okunur )
KANT - ( ı 7 2 4 - ı 8 0 4 ) - ( ı 3 0 4- ı 3 7 4 )
KELVIN (LORD) - ( ı 8 2 4- ı 9 0 7 ) POINCAR:e ( PUVANKARE okunurJ
KEPLER - ( ı 5 7 ı. ı 6 3 O ) - ( ı 8 5 4- ı 9 ı 2 )
KOLOMB (CHRISTOPHORUS CO- PYTHAGORAS - ( M. ö. VI. asır )
LUMBUS) - ( ı 4 5 ı - ı 5 o 6 ) RAMUS ( PIERRE L A RAM E ) -
KOPERNİKUS - ( ı 4 7 3- ı 5 4 3 ) ( ı 5 ı 5- ı 5 7 2 )
LAMARCK - ( ı 7 4 4- ı 8 2 9) REID - ( ı 7 1 0 - ı 7 9 6 )
LAVOISIER - ( ı 7 4 3- ı 7 9 4 ) RENAN (ERNEST) - ( ı 8 2 3 - ı 8 9 2 )
LEIBNIZ (LAYBN1ÇS okunur) - RIEMANN - ( ı 8 2 6- ı 8 6 6 )
( ı 6 4 6- ı 7 ı 6) ROENTGEN (RÖNTGEN okunur)
LEVERRIER - ( ı 8 ı ı - ı 8 7 7 ) - ( ı 84 5- ı 9 2 3 )
LOBATÇEVSKI - ( ı 7 9 3 - ı 8 5 6) ROUSSEAU - ( ı 7 ı 2 - ı 7 7 8 )
LORANZO VALLA ( ı 4 o 5 - ı 4 5 7 ) RUSSELL (BERTRAN RASEL oku·
LUCRETIUS CARUS (LUKREÇYÜS nur) - ( ı 8 7 1 - )
KARÜS okunur) - ( 9 8 ?- 5 3 ? ) RUTHERFORD (RAZERFORD o-)
;'.IAHMUT ŞE VKET PAŞA - ( ı 8 5 6· kunur) - ( ı 8 7 ı · 1 9 3 7)
ı 9 ı 3) SAINT-HILAIRE - ( ı 7 7 2 - ı 8 4 4 )
MARIOTTE - ( ı 6 2 0 - ı 6 8 4) SHAKESPE ARE (ŞEKSPIR okunur )
MEHMET AKİF - ( ı 8 7 3 - ı 9 3 6 ) ( ı 5 6 4-ı 6 ı 6 )
MENDELEIEV (MENDELYEF oku· SOKRATES - (M. 0. 4 6 8-"0 0 )
nur) - ( ı 8 3 4- ı 9 o 7 ) SOMMERFELD -
:·.ULL (JOHN- STUART) - ( ı 8 0 6· SPINOZA - ( 1 6 3 2 - ı 6 7 7 )
ı873) STAHL (ŞTAL okunur) - ( ı 6 6 0 -
MOLI�RE - ( ı 6 2 2 - ı 6 7 3 ) ı 7 34)
MONOD - { 1 8 4 4- ı 9 ı 2 ) SÜLEYMAN (KANUNI) - ( ı 4 9 4·
MURAD II - ( ı 4 0 2 - ı 4 5 ı ) ı 5 6 6)
NEWTON - ( ı 6 4 2 · 1 7 2 7 ) TELES10 - ( ı 5 o 8- ı 5 8 8 )
PASCAL ( PASKAL okunur ) THOMSON (SIR JOSEPH-JOHN)
( 1 6 2 3- ı 6 6 2 ) - ( l 8 H- ı 9 4 0)
İCİNDE K iL E R
Sabife
ÖN SÖZ
BAHIS : I
ı - MANTlK NEDİR ?
2 - DÜŞÜNMENİN PRENSiPLERİ
BAHIS : II.
2 - Öaermeler
1 6. Önerme. - ı 7. Önermenin çeşitleri. - 1 8. Önemıeler arasın
daki ilişkiler. - 1 9. Bazı önermelerin incelenmesi. - Babsin özü ve
sorular · - · - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - ------ ---- - - - - - - - - - - - - - - - ·- - - - - - - - - ---- ------- - - 2 3 · 2 I
B AHİS : III
İSTİDLAL VE ÇEŞİTLERİ
ı - Dedüksiyon ve Çe�itleri
2 0 . lstidlal ve çe�itleri : Dedüksiyon ve Endüksiyon. - 2 ı . De
düksiyon'un çeşitleri : Vasıtasız, Vasıtalı. - 2 2. Vasıtalı Derlüksiyon :
Kıyas. 2 3. Ispat. -. Balısin özü ve sorular
- 2 8-32 ·- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
ı ıo
2 - Kı yasın Şekilleri
3 - Kıyasın Değeri
2 8. Kıyasa ilk hücumlar. - 2 9. Kıyas hakikat buldurmaz, zihnimizi
kontrol eder. - 3 0 . Kıyas üstüne tartışmalar . ....:.._ 3 ı . Netice. -
Babsin özü ve sorular - - - - - - - - ---- - - - --
_ - - - - - -- - - - - -- ------------ 4 1 4 6
- - -- -------·--- - ·
BAHIS : IV
_MATEMATİK TE DEDÜKSIYON
1 - Matematik Bilimler
3 2 . Matematik bilimlerde konu. - 3 3. Matematiğin bölümleri. -
3 4. Matematik bilimlerin vasıfları. - Babsin özü ve sorular 4 7 - 5 2
2 - Matematik'te Prensipler
3 5 . Aksiyom. - 3 6 . Postulat. - 3 7. Tanıtma. - Babsin ozu ve
-sorular - - - - - - - -- - - -
- - - - - - - - --
_ - _ _ - - . - ----- - --- - ----- --- -- --- - - - - - - - - - - -- 5 3 - 5 5
- - - - - - - _ ·· - - - - - - _
3 - Ispat
3 8 . İspat. - 3 9 . Problem ve teorem.- 4 0 . tspatın mekanizması. ....J
4 1 . tspatta analiz ve sentez - Babsin özü ve sorular --- - - - - - - - - - - - - - - -- 5 6· 6 2
BAHİS : V
ENDÜKSİYON
1 - Müsbet Bilimlerde Ara�tırma Yollan
Müsbet bilimler. - 4 3 . Müsbet bilimlerin doğuşu.- 4 4 . Müsbet
-4 2 .
bilimlerde kanunlar. - 4 5. Araştırma yolları : 1 ) Gözlem. - 4 6.
2 ) Deneyleme.- 4 7 . Hipotez.-Bahsin özü ve sorular ----------- - - - - - --- 6 3 - 7 3
2 - Endüksiyon
4 8. Müsbet bilimlerde endüksiyon. - 4 9. Eodüksiyonun rolları.
-5 0 . Bunların faydaları. - 5 ı. Eodüksiyonun esası. - Balısin özü
""e sorular. 7 3- 8 2
3 - ADaloji
5 2 . - Analoji nedir? - 5 3 . Analojioio türlü yolları. - 5 4 . Ana
lojinin Dedüksiyon ve Endüksiyonla münasebeti .-e değeri. - Bab-
•in özü ve sorular. - - - - - - -- - - 8 3- 8 5
- - - - - - - -·- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - _ _ _ _ _ __
lll
BAH!S : Vl
PRENSiP VE TEORi
1 - Fizik Bilimlerde Prensipler ve Teoriler
2 - Biyolojide Teoriler
BAHIS : VII
Endeks _ _ _ _ _ _ _ . - - - - . . . . - .. .. - .....
. . . . . .. .. ..
. . _ _ . . - - - . . . . . . . . . . . . .. - - . . . . . . - . . . . . . . . 1 O 7 . 1 O 8