You are on page 1of 58

KPITON

HUMANITAS
Yunan ve Latin Klasikleri
Çeviri ve Yorum
Filiz Öktem - Candan Türkkan

m : I
PLATON
KR/TON
[K ritön]


KABALCI Y A Y IN E V İ: 2 8 6
H um anitas Dizisi: 8
Platon
KPITQN
[Kritön]
Kriton

© Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2005

Birinci Basım: Aralık 2006

Kapak Düzeni: Gökm en Ekincioglu


Teknik Hazırlık: Zeliha Güler
Yayıma Hazırlayan: Mustafa Küpüşoğlu
Dizi Editörü: Çiğdem Dürüşken

KABALCI YAYINEVİ
Himaye-i Etfal Sok. 8-B Cağaloğlu 34110 İSTANBUL
Tel: (0212) 526 85 86 Faks: (0212) 513 63 05
yayinevi@ kabalci.com.tr w w w .kabalciyayinevi.com
internetten satış: www.kabalci.com .tr

KÜTÜPHANE BİLGİ KARTI


Cataloging-in-Publication Data (CİP)
Platon
Kriton

ISBN 975-997-086-4

Baskı: Yaylacık Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti. (0212 5678003)


Litros Yolu Fatih San. Sitesi No: 12/197-203 Topkapı-ISTANBUL
iç in d e k il e r

ö n s ö z ................................................................ 7

KPITON
[H TJEPI TIPA T E O T H 0 I OL], 12

KRITON
[ÖDEV ÜZERİNE- AHLÂKA DAÎR], 13

NOTLAR..... ....................................................... 59
ÖNSÖZ

K riton diyalogu, Platon’u n gençlik eserlerinden olmakla


birlikte, taşıdığı özellik bakım ından ayrılık gösterir. Sokratik
diyaloglar diye de anılan b u gençlik eserlerinin en önem li
özelliği kavram lar üzerine açılan tartışm aların belirli bir so­
nuca ulaşm am asıdır. Oysa K riton 'da düşü n ü len ve girişilen
b ir davranış konu su n d a karşısındakini inandırm a söz k o n u ­
su d u r. Sokrates ölüm e m ahkûm edilm iştir; suçu devletin ta n ­
rılarını inkâr etm ek, gençleri yoldan çıkarm aktır. Ö ğrencisi
ve arkadaşı olan K riton, öteki dostlarının da yardım ıyla, suç­
suzluğuna inandığı Sokrates’i hapishaneden kaçırm ak, ölü m ­
d en k u rtarm ak ister: ancak b u kaçırm a eylem ine engel olan
dış etkenler değil, Sokrates’in kendisidir. Sokrates neden kaç­
m ak istemez? işte K riton diyalogunda Sokrates b u nedenleri
ortaya koyar ve b u nedenlerin doğruluğu k o n u su n d a Kri-
to n ’u inandırm aya çalışır.
10 V. yüzyıl A tina’sında ilk kez eski değerleri eleştirerek
ortaya çıkan sofistler toplum daki birtakım k u ram ların insan
yapısı olduğunu, yasaları, ahlak kuram larını, gelenekleri, dini
insanların belirlediğini, dolayısıyla değişm ez olam ayacaklarını
ileri sürerler: bu n a göre, öznel ve göreli değerleri tem el alan
to p lu m u n da pekâlâ değişebileceğini savunurlar. Oysa Sokra­
tes düzenli bir toplum yaşamı öngörürdü: d u rm ad an değişen
öznel değerler düzeni koruyam azlardı. G erçekte b u öznel ve
göreli değerlerin altında hiç değişm eyen, zam an, yer ve kişi
gözetm eyen, her insan için geçerli olabilecek birtakım ger­

7
KRITON

çekler vardı: işte Sokrates 70 yıllık öm rü boyunca hep b u ger­


çeklere erişm eyi am açlar: ona göre b u yolda en iyi araştırıcı
ve b u lu cu akıldır. Samlar ve algılar gerçek bilgiyi verem ezler.
Ö nyargılar incelenm eli, ayıklanm alıdır. Sokrates b u incele­
m eyi soru-cevap yoluyla yapar. Bir şey bildiğini söyleyen her
insanla bildikleri üzerinde soru-cevap yoluyla tartışır: gerçek
bilgi ve bilgeliği arar; ancak çok defa boş bilgilerle d o lu in ­
sanlar koyar ortaya. G erçekte insanlar d uyularının k en d ileri­
ne ilettiği algı ve sanılarla donanm ıştır, gerçek bilgiden yok­
su n d u rlar; tıpkı Platon’u n so nradan “Mağara M eseli” ile açık­
lam aya çalıştığı gibi, insanlar gerçeği değil, ancak gerçeğin
gölgelerini tanım akta ve gerçekle yüz yüze gelince şaşırıp b o ­
calam akta; hatta bu gerçeği kendisine gösterenlere d ü şm an
olm aktadır. Sokrates işte böyle bir gerçek göstericisidir, in ­
sanların kendi dünyalarında o güne kadar k u rd u k ları d ü ş ü n ­
ce yapılarını değil sarsm ak, çok defa k ö k ü n d en yıkm aktadır.
Ü stelik b u yıkm a işini Sokrates hiç çekinm eden, ö d ü n verm e-
d en ve d u rm ad an yapm aktadır. O n u n için önem li olan karşı­
sındaki insanlar ve o insanların kurd u k ları yapılar değil, doğ­
ru lu ğ u n a inandığı gerçeklerdir.
Sokrates b u gerçekler uğ ru n a kendini seferber etm iş bir
insandır: doğal bir eğitim cidir. Eriştiği gerçekleri karşısındaki
insanlara olduğu gibi verm e yolunu tutm az; tersine b u
gerçekleri kendilerinin d ü şü n e re k bulm alarım ister. Bu açı­
d an bakıldığında, o n un insanın zihin özgürlüğüne duyd u ğ u
büyük saygı ve güven kendiliğinden ortaya çıkm akladır. K en­
disi araştırm a, incelem e yolunu alışkanlık edinm iş, başkaları­
n ın da b u alışkanlığa ulaşm ası için yol gösterm iştir. B ugünkü

8
ÖNSÖZ

m o d ern eğitim cilerin, psikologların insan zihnine özgür ve


kendi kendini yapıcı bir nitelik kazandırm ak için denedikleri
eğitim yöntem lerini en pratik anlam da ortaya koym uş ve u y ­
gulam ıştır.
Ancak insanların o zam ana kadar alışm adıkları b u gerçek­
le yüz yüze gelme d u ru m u n u n onları altüst edeceği, kızdıra­
cağı m uhakkaktı. N itekim IÖ V. yüzyıl A tina’sı içinde b u lu n ­
d uğu siyasal koşullarda henüz Sokrates’in ortaya koyduğu
gerçeklere taham m ül edecek olgunlukta değildi. A tina’nın
kendine göre gerçekleri vardı; bunlar da birtakım k u ru m la r­
ca saptanm ıştı. Din, yasalar, ahlak kuram ları, toplum sal iliş­
kiler belli birtakım değer ölçüleri içinde sü rü p gidiyordu. Bu
değer ölçülerinin değişmesi h er toplum da olduğu gibi A tina’­
da da tepkiyle karşılandı. Sokrates’in inançları o güne kadar
to p lu m u yaşatm ış olan değerlerin doğruluğuna inanan, buna
hizm et eden, başka bir gerçek aram ak gereğini duym ayan
Atinalıyı şaşırtıyordu. Ü stelik Sokrates inandıklarını, b ir g ö ­
rev yerine getirir gibi, ısrarla h er yerde herkese söylem ekten
çekinm iyordu. B unun sonucunda hakkında dava açılm azdan
çok daha önce Sokrates aleyhinde bir tu tu m baş gösterm eye
başladı ya da bazı kişilerce m aksatlı olarak böyle b ir tu tu m
yaratılm ak istendi. A ncak bir insanın doğruluğun a inandığı
ve hizm et ettiği düşün celerin d en artık kendisi için tehlikeli
olm aya başladı diye sapm ası, uzaklaşm ası beklenem ez. T ersi­
n e Sokrates ölüm ü göze alm akla, b u düşüncelerin d o ğ ru lu ğ u ­
na ve değişm ezliğine ne kad ar inandığını en güçlü biçim de
ortaya koym uştur: öyle gerçekler vardır ki, hiçbir etken onla­
rı değiştirem ez, işte Sokrates b u tü r gerçeklere ulaşm ış ve

9
KRITON

ulaştığım ilan etm iştir. Bu gerçek ölüm söz k o n u su olunca


değişebilen ya da vazgeçilebilen bir gerçek olsaydı, sofistlerin
şu göreli, şu öznel algılarından ne farkı kalırdı?
K riton Sokrates’le yaşıttır ve öğrencisi olm uştu r, ancak
o n un gerçeklerine ulaşam am ıştır. H enüz duygusal algılar ve
sanılar içindedir. Bu etkiyle, bu duygusal dürtüyle Sokrates’i
kaçmaya zorlam aktadır. Oysa Sokrates’in vardığı gerçekler­
d en biri, hatta en önem lisi “düzenli bir to p lu m yaşam ının ve
toplum sal ilişkilerin yasalarca saptanm ış olm ası” gerçeğidir.
Bu yasalar tıpkı Sokrates’in düşünceleri gibidir: zam ana, yere
ve kişiye göre değişken değildir; toplum un tü m ü için geçerli-
dir. Yasalar, daha başlangıçta, insan aklının eriştiği gerçekler
düzeyinde saptanm alıdır. Yapılacak ya da uygulam ada g ö rü ­
lecek h erhangi bir h ata yine akıl ve m uhakem e yoluyla düzel­
tilebilir. A ncak yasaların doğruluğu ya da yanlışlığı bir tek in ­
sana verdiği yarar ya da zararla ölçülm ez. Sokrates’e göre
eğer yasa yanlışsa, bu yanlışlık kendisine ulaşm adan önce
karşı durm alıydı. Karşı durm adığına göre, yasanın d o ğ ru lu ­
ğ u n u kabul etm iş dem ektir. O zam an ikinci bir d u ru m ortaya
çıkıyor: yasa doğru, ancak o nu uygulayanlar yanlış u y g u lu ­
yorlar, yanlış kararlar veriyorlar. O zam an da yanlış kararlara
karşı koym ak amacıyla yapılacak herhangi b ir eylem d o ğ ru ­
dan doğruya yasaya yönelecek, o n u n itibarını sarsacaktır.
Oysa dem okratik tem ele dayanan toplum larda yasalar
u lu su n kendi iradesini temsil eder. Bu da toplum dak i h er bir
bireyin iradesinden başka bir şey değildir. Bu açıdan b ak ıld ı­
ğında, yasaya gösterilecek saygı aslında kişiye gösterilen say­
gıdır. O halde Sokrates kendisini ölüm e m ah k û m edenlerin

10
ÖNSÖZ

dayandıkları yasaya bo y u n eğip hapishaneden kaçm am akla


k en d i düşünce ve gerçeklerini çiğnem ekten kaçınm ıştır; yasa­
ya saygı gösterm ekle kendine saygı gösterm iştir. B ütün yaşa-
m m ca düşünce ve davranışları bakım ından kendiyle tutarlı
olm uş b ir insanın tutacağı yol da b u olabilirdi ancak.

* * *

İlk defa 1972 yılında T ü rk Klasik Çağ A raştırm aları


K urum u Yaymları’n d a yayınlanan bu çeviride M aurice
C roiset’in hazırladığı Platon, Oeuvres Completes, Tom e I:
H ippias M ineur, Alcibiade, Apologie de Socrate, Euthyphron,
C riton , Les Belles Lettres, Paris, 1946 künyeli edisyon tem el
alınm ıştır.

Tl
riAATQN

KPITQN
[H n E P I n P A T E O T H & I OE)
PLATON

KRITON

[ÖDEV ÜZERİNE- AHLÂKA DAİR]


KPITQN

43 EQ K PATH E. Tí xrjviKá&E à(j>î£ai, co Kolxqjv; f)


où ñoco exl écttív;
K P IT Q N . návi; |aév o ú v .
EQ. rir¡vÍKa ¡jáAiaxa;
K P. "O q Qqo ç p a 0 û ç .
EQ. 0au(iáCw cmcoç r|0ÉAr)üé croi ó tou
&£<7|jarcr|QÍou cf>ùAa£, ùnaKOUcrai.
K P. EuvT]0 r]ç r|ôr] |_ioi è c m v , ¿ i EcukQ a x e ç , b i à
tô n oA A àK iç ô e ù p o c^oixav, ka i ti Kai £Ù£oyÉxr)xai
vn' Ènoû.
EQ. A qtl ôè f]K£iç r| rcàAai;
KP. ’ErcıeiKcöç raxAai.
b EQ. Eîxa 7ïâ)ç oûk eù0ùç èmiyEiçàç (i£, àAAà
CTiyrj naQaKá0r¡aai;
KP. Où ¡aà tôv Aia, co EcÔKgaxeç, oùô’ âv
aùxôç f|0EÀov èv xocraùxrç xe â y ç v n v ia Kai Aùnrç
Eivai, àAAà Kat cjoû náÁai 0au|aáCco,
ala0avô|aevoç cbç r)&écoç kocBeù&elç4Kai ÈnixrjôÉç
ct£ oùk rjyaçov ïva cbç f]ÔLCTxa ôtày^ç. Kai
7toAAàKiç |aî:v ôt] cxe Kai hqôteqov èv navxt xw
ßico rjùôaijaôvicra xoù tqôtîou, tcoAù &è |aâAıaxa
èv xq vûv 7iaç£CTxà)cn] <7U|acj)oç>à cbç Qaôicoç aùxrjv
Kai TTQàcüÇ Cf)£Q£lÇ.
EQ. Kai y à ç àv, co Kqlxcuv, nAr)|a(i£A£ç dr)
àyavaKXEÏv xt]Aikoùxov ôvxa ei &£i rj&rj xfAeuxàv.
c KP. Kai àAAot, cl) EcuKQaxEç, xr|ALKOùxoi èv
xoiaùxaiç au|_i(})OQaIç àAioxovxai, àAA’ oùôèv
aùxoùç èniAÙExai r¡ rjAiKÍa xà ¡af] oùxi
àyavaKXEÏv xrj rtaooúoT] xúxt).
EQ. vEax\. xaûxa. ÂAAà xi öf] ovrco nçco à<piE,ai;

14
KRITON

43 SOKRATES - Bu saatte niye geldin, Kriton? Daha


pek erken değil mi?
KRİTON - O ldukça erken.
SOKRATES - Saat kaç?
KRİTON - Tan ağarm ak üzere.
SOKRATES - H ayret, nasıl oldu da gardiyan kapıyı
açmaya razı oldu?
KRİTON - Buraya sık sık gele gide ahbap o ld u k a r­
tık, üstelik b enden iyilik de gördü.
SOKRATES - Şimdi m i geldin, çok m u oluyor geleli?
KRİTON - Epeyi oluyor,
b SOKRATES - Peki n eden hem en uyandırm adın beni
de su sup o turdun?
KRİTON - Zeus hakkı için Sokrates, ben kendi h esa­
bım a b u kadar erken uyandırılıp kaygılarım ı hatırlam ak
istem ezdim . Tatlı tatlı u y u d u ğ u n u görünce uzu n süre
hayranlıkla seyrettim seni ve olabildiği kadar rahat za­
m an geçiresin diye özellikle uyandırm adım . D oğrusu
b ü tü n hayatım boyunca senin davranışlarına im renm i-
şim dir, başına gelen felakete böyle rahat, böyle kolay
katlandığına gördükçe daha da çok im reniyorum .
SOKRATES - Benim yaşta bir adam ın artık ölm esi ge­
rekiyor diye kaygılanm ası doğrusu yakışık almaz Kriton.
c KRİTON - Nice yaşlılar böylesine felaketlere u ğ rar­
lar, am a yaşlılık hiç de onları başlarına gelenlerden ö tü ­
rü kaygıya düşm ekten alıkoymaz.
SOKRATES - O rası doğru. Ama sahi niye b u kadar
erk en saatte geldin?

15
KPITQN

KP. AyyEAíav, co EcÔKçaxEç, cj)£Qcov x«AE7Tr]v


Kal ßapeiav, où ctol, cüç è^oi 4>aiv£xat, àAA’ è(aoi
Kai xoiç croïç éniTr|6£Îoiç nâaiv Kai x«A£Ttt]v Kal
ßagelcxv, rjv èyco, coç èjaol 6okcü, év xolç ßaouxax ’
àv ÈvéyKai|n.
EQ. Tiva TCtÚTfjv; r¡ tô 7tAoIov àcfnKxai ek AtjAou
d où í>eí àcj)LKO|aévov) x£0vá v a i |ae;
KP. Ov to i ôf] acj^LK-rai, àAAà ôokeî fiév ¡joi
rj£,eiv xr'j(j£Qov e£ cov à7rayyÉAAoucnv T]KOvxéç
xiveç ànô Zouviou Kai KaxaAmôvxEç ékeî aùxô.
Af|Âov oùv ek xoùxarv xârv àyyéAûjv cm rj£,£i
TT]faEçov, Kal àvàyKT) 5f] eLç aùçiiov ÉcrxaL, cl>
EcdKçareç, xôv ßiov o e xeAeuxccv.
EQ. AAA’, (b KQÎxarv, xùxTl £l xaùxi]
xolç 0£olç cjjiAov, xaùxrq ëcrxcu. Où jiévxoi oi|aai
rj^Eiv aùxô XfÎHEQOV.
44 KP. nóGev xoüxo x£K|iaÍQi^;
EQ. ’Eyci) ctol ÈQâr xíj yáp nou ùcrxEQaia ôeî ^ e
aTio0vT]crK£iv f] f] âv eA0t^ xà rcAoiov.
KP. <Pa<JÎ yé toi ôtj ol xoùxarv kùqioi.
EQ. Où xoivuv xrjç èmoùcrr)ç fjfiéçaç oI|j.ai
aùxô rj^Eiv, àAAà xfjç éxÉQaç. T£KfxaÍQO¡aaL ö t ek
xlvoç èvunvtou ô écooaKa ôAiyov ttqôxeqov
XaÙXT)Ç Xf]Ç VUKXÔÇ- Kai KIVÔUVEÙEIÇ £V KatQÔ) XIVL
oùk èyEîçai (i£.
KP. THv bè br¡ xi xô èvùnviov;
EQ. ’E&ôkel xlç (aoi yuvf) rtooasAôoüaa koAt]
b Kai EÙ£i6r]ç,A£UKà l(aàxia Exoucra, KaAéaai (je Kat
E Í 7 IE Í V « TQ L c ü K Q a r e ç ,

’'Hjaaxi kev xçixàxa) <50ir)v EpißcoAov ïkolo.»

16
KRİTON

KRİTON - Kötü bir haberi bildirm eye geldim , Sok­


rates; sanırım senin için değil, am a benim ve b ü tü n
d ostların için gerçekten kö tü ve acı, d ü şü n ü y o ru m da
çok güç katlanabileceğim bir haber.

SOKRATES - Ne haberi? Yoksa varm asıyla ölm em ge­

çi reken gem i Delos’tan geldi m i?1

KRİTON - D aha gelm edi, am a gem iyi S union’d a2 b ı­


rak ıp gelenlerin dediklerine bakılırsa bugün gelecekmiş.
Evet, anlaşılan gemi b u g ü n geliyor ve b u d u ru m d a Sok­
rates sen yarın öleceksin.

SOKRATES - H ayırlısıyla3 K riton, eğer tanrılar öyle


istiyorsa öyle olsun. Bununla birlikte gem inin bu g ü n ge­
leceğini p ek sanm ıyorum .

44 KRİTON -N e re d e n çıkarıyorsun bunu?

SOKRATES - Söyleyeyim. G em inin gelişinden bir


gün sonra ölm em gerekm iyor mu?

KRİTON - Evet, bu işin yetkilileri4 böyle söylüyorlar.

SOKRATES - O halde o n u n bug ü n geleceğini san m ı­


yorum . O lsa olsa yarın gelecek. Bunu gece, az önce gör­
d üğüm bir d ü şte n 5 çıkarıyorum . A slında beni u y an d ır­
m adığın iyi olm uş.

KRİTON - Ne idi b u düş?

SOKRATES - Ak giysiler içinde güzel ve alımlı b ir k a­

fa d m bana yaklaşıp sesleniyor ve, “Sokrates, bereketli Pht-


h ia’ya ancak iki gün sonra varacaksın” diyor.6

17
KPrroN

KP. ÀT07T0V TO £VÚ7TVlOV, d) LeoKQCXTeÇ.


LO. ’Evapyèç ^èv oùv, côç yé (loi & ok eî, d)
Kpixcov.
KP. A ía v ye, ùjç eoucev. ÄAA’, co &aifiôvie
HcÔKpaxEç, exi Kat vûv èj^ol neıdov Kal crcô0r)XL- ô ç
è)aoi, èàv où àTto0 àvr]ç, où \ıia aufucpoçâ ècmv,
àAAà xwq'lç |_ièV tou ÈaxEpfjcrôai xoioùxou èmxrj-
6eiou olov èyco où&éva ^ tioxe evçfjtjcu, eti bè Kal
noAAoiç &ÓE.CÜ, oî è^iè Kal CTÈ )jf] aacj)côç icracrtv, d>ç
c oiôç ne’ d)v a£ ctgjÇeiv ei f|0 £Àov àvaAicnceiv XQrl~
(aaxa à|_iEÀf]CTai. Kaixoi xiç à v ai.CTXÎwv eït) xaùxr)ç
bô^a r| 5okeIv x p ^ a x a tieql ttàeîovoç raneiaSai
r) cj>tAouç; où yà p UEÍaovxai ol noAAol coç crû
aùxôç oùk TÎ0 £Àr)CTaç àraévai èvdévbe fm¿>v
TCQoOvfuoviuévcov.
LQ. ÀAAà tí rjfalv, cl) ^aKàpiE Kpixcov, oùxco
xrjç tcüv tïoAàùjv bô£,r|ç |aéÀ£i; ol yàg ètueikecx-
xaxot, cov [aaAAov à^tov ipQOVTÎÇeiv, f)yT]aovTai
aùxà oûtgj n e n ç â x d a i cootieq àv TtoaxSr).
d KP. ÀÀA’ ôpàç 6f) cm áváyKr¡, ¿b LcôkpaxEÇ, Kal
xf)ç xarv noÀÀarv ôôÇrjç (-léAeiv. Aùxà bè ôrjAa xà
TiaQÔvxa vuvl oxi olot x’ Etaiv ol tcoAAoi où xà
crfUKpôxaxa xcüv KaKcôv È^EpyâCEcrOai, àAAà xà
¡aéyiaxa qxe&ôv, èàv xiç év aùxoïç öiaßEßAr^fuivog fj.
EQ. El yàp coc^eÀov, co Kpixcov, oîol x ’ Eivat oí
noAAol xà ¡JLeyıoza KaKà èpyàÇECT0ai ïva oïot x’
fjcrav Kal à y a 0 à xà |aéyiüxa, Kal KaAôjç -âv elxe-
Nùv 5è oùbéxEpa oloî xe- oùxe yàp cj^povi^ov oùxe
àcjjpova ôuvaxol Ttoirjcrai, rcoioùcri ôe xoüxo ö xi
àv xùxcüol.

18
KRİTON

KRITON - D oğrusu garip b ir düş Sokrates.


SOKRATES - Ama bence çok açık Kriton.
KRİTON - Evet, fazlasıyla açık; am a sevgili Sokrates,
hiç olm azsa şim di beni dinle ve canını k urtar; sen ölecek
olursan, benim için tek felaket olm ayacak bu; bir daha
b enzerini bulam ayacağım bir d osttan yoksun olm am bir
yana, seni ve b eni iyice tanım ayan çoğunluk, seni para ve-
c rerek k u rtarm a k elim deyken b u n d a n kaçındım sanacak­
lar. Serveti dosttan üst tutuyor diye bilinm ekten daha
u tanç verici ne olabilir? Ç ü n k ü çoğunluk, bizim bunca
çabam ıza karşı, senin k endinin bu rad an gitm ek istem e­
yişine inanm ayacaktır.
SOKRATES - iyi am a dostum , n ed en çoğunluğun
görüşüne b u kadar önem verelim? G erçekten önem ve­
rilm eye değer yüksek nitelikteki insanlar elbette nasıl
davranılm ası gerekiyorsa öyle davranıldığını dü şü n ecek ­
lerdir.
d KRİTON - Ama g ö rüyorsun ki Sokrates, çoğunluğa
d a önem verm ek gerekiyor. Şu başına gelenler de göste­
riyor ki, insan bir defa gözden düşm eye görsün, çoğun­
lu k ona öyle böyle değil, en bü y ü k kötülükleri yap m ak ­
tan çekinm ez.
SOKRATES - Keşke K riton çoğunluğun elinden en
b ü y ü k kötülükleri etm ek gelseydi; o zam an en b ü y ü k
iyilikleri de edebilirdi: ne iyi olurdu. Oysa ikisi de elinde
değil; çü n k ü onun dem esiyle bir insan ne akıllı olu r ne
de budala, çoğunluk rastgele davranır.

19
KPITQN

e K P. T aüxa |a è v 5 f] oûxcoç È xÉ xar xàÔ E bè, ù

L c Ô K Q a x e ç , e i t i é ( jo i . à p à y e ^ f ] é ( i o û r t p o |a r ] 0 i ] K a i

xcöv àA A cov È T u x r)& £ Îc o v , \ir \, éàv c rû èvdévbe


è ^ é A G ^ ç , o i c ru K O c ()à v x a i n ç à y ^ a x a naqèxw -
a iv c jç c rè èvdévbe è K K A é i^ a c n v , K ai a v a y rc a c r-

0 c l ) |j f : v rj K ai nàoav x r¡v o ù c ria v a n o ß a A e lv f)

c ru x v à r) K a i à A A o x i T tp ô ç x o ù x o i ç n a O e i v ;

45 El y á p x i x o io û x o v c j^ o ß f], èaaov aùxô x « ÎQ £ lv ‘

f)(a e lç y á p nou Ô Î K a io L è c ria e v a c jc T a v x é ç c te

K tv ô u v e ù e tv x o û to v x à v k lv ô u v o v K a i é à v ô é rj ë x i

xoúxou faeLC co. A A A ’ è f i o i t t e l O o u K ai |xrç à A A c o ç

7TOLEI.
EQ. K ai xaûxa npo¡ar]0 o\3(j.aL, a) Kqlxojv, Kai
àAAa TtoÀÀà.
KP. Mt]xe xoivuv xaûxa cf>oßo<r K ai yà p où&è
noAù xàçyùpLÔv écrxtv ô déA ovoi Aa|3ôvxeç xivèç
acbuaí ae K ai ¿¿.ayayelv èvOévbe. vEneixa oùx
ôq ôlç xoùxouç xoùç cruKOcj)àvxaç c jç eùxeAelç K ai

où&èv â v ôéol èn’ aùxoùç 710AA0Û àpyupiou;


b Loi bè vn àçxE i )^èv xà èfaà xp r^ axa, c jç éycb
o í^ ta c LKavà- £7x£ixa K ai eï xi è(Joü k î]5 0 (J £ v o ç oùk
oïei ôeïv àvaÀLOKEiv xàjuà, f,évoi. oùxoi èv 0 à&£
é'xoij-ioi à v a A io K E iv elç bè K ai keko^ukev én' aúxó
xoûxo àçyùçiov ÍKavóv, Eifajaiaç ó ©rißalog
éxoijaoç bè K ai KeŞr]ç K ai àAAoi rcoAAoi n à vv.
"Gcrxe, on eq AÉycj, (ar|Te xaûxa 4>oßoü|a£vog
ànoKà[ir]ç a a v r o v ocooai, (íiíie, ô EÀEyeç èv xcp
ÔLKacjxrjptaj, bvaxeçéç aoi y£véa 0 co oxi où te âv
c £X°i? e £ e A 0 c jv ö xi XQCfJO aauxcjj. rioAAaxoù )aèv
yà p K ai àAAocTE onoi âv à c f H K t] à y a 7if|aoucxi c te -

20
KRITON

e KRITON - Varsın b u n lar böyle olsun. Sen şim di söy­


le bana: yoksa sen beni, öteki arkadaşları m ı d ü şü n ü y o r­
sun? B uradan çıkıp gidersen, bize dil uzatanlar seni giz­
lice kaçırdık diye başım ıza iş açarlar,7 varım ızı yo ğ u m u ­
zu ya da b u n u n bü y ü k b ir kısm ım elim izden alırlar yahut
45 d a başım ıza başka bir felaket getirirler diye m i k o rk u ­
yorsun? Eğer böyle bir kaygın varsa, çıkar akim dan.
Ç ü n k ü seni k u rtarm ak için böyle b ir tehlikeyi, hatta ge­
rekirse daha b ü y ü ğ ü n ü göze alm ak b o y n u m u zu n b o rcu ­
d u r. Yeter ki, sen b eni dinle ve olm az dem e.

SOKRATES - Kaygım b u benim , ama beni kaygılan­


dıran daha başka şeyler de var.

KRITON - Bunlar için kaygılanm a; seni kurtarm ak


ve b u rad a n çıkarm ak üzere alm ak istedikleri para çok
değil. Şu dil uzatanları görm üyor m u su n , satın alınm aları
ne kadar kolay? Bunlar için çok para bile gerekm ez. Be-

b n im nem varsa senin dem ektir ve sanırım yeter de. Ama


yok, ben sıkıntıya düşerim diye benim param ın h arc an ­
m am ası gerektiğini düşünüyorsan, buraya8 dışarıdan ge­
lenler var, onlar bu parayı harcam aya hazırlar. 'B unlar­
d an biri Thebaili Simmias, b u am açla yanında yeteri k a­
dar para getirm iş bile, Kebes9 ve daha b irço k lan da yine
hazırlar. D ediğim gibi, b u şeyler üzerinde d u ru p da k u r­
tulm aktan vazgeçme; d u ru şm a sırasında söylediğin gi-
c b i,10 ülkeni bırakıp gidince çaresizlik içinde kalm ak zor
gelm esin sana; çü n k ü nereye gitsen seni sevecek insanlar

21
KPJTQN

èàv 6è ßouAi] Eiç ©exxaAíav iévai, eíctív èjaoi èkeî


£évoi o'í ae tieqí noAAou noiiícrovxai Kai
áCTcjxxAeiáv aoi naoéf,ovxai cocrxe ere (jrjÓéva
ÄUTtelv xcov Kaxá ©exxaAíav.
”Exi bé, cl) Eà)Kpax£ç, où&è ÓÍKaióv |aoı 6okeîç
émxeiQEÍv 7ipáy|ja aauxóv npoôoùvai, è£àv ctoj-
Orjvar Kai xoiaOxa cmevbaıç neçı aauxóv yevéa-
0aı an eç âv Kai oí éx0Qoí uov o m v o a ú v xe Kai
eonevoav cte &ıacj)0£Îpaı ßouÄo^evot ITqôç ôè
xoùxoiç Kal xoùç ùeîç xoùç aauxou £(Joiye ôokeIç
à nçobibôvai, oüç üoi è^ov Kai £K0pé\}jai Kai
£KTiaı&£Ûaaı 01x^ 01^ KaxaAinóv, Kai xó aóv
|-l£QOÇ Ö Tl àv XÚX^CTL TOTJTO TTQaf,OUCTlV XEU^OVXai
bé, cüç to eikôç, xoLovrcov oîâneç eîo>0e yiyv£a0aı
èv xalç ÔQC^aviaiç tieqí xoùç àpcjjavoùç. "H yàQ où
XQT] 7toi£ÏCT0ai nal&aç r| cnjvôiaxaAatTKuçeiv Kai
xpécjjovxa Kai rcai&EÙovxa- crû bé (aoi ôokeîç xà
pa0u¡aóxaxa aip£UJ0ai. Xpt] bé, aneq âv àvrjp
àya0ôç Kai àvôpEÎoç eAoixo, xaüxa aipEiaOai,
cJjacncovTa ye ôrj àp£xf]ç 6ià navxôç xoû ßiou
e ¿TTifaEAflaGai. Dç eyajye Kal ùnèp aoû Kai ùnèp
f)(j.O)V xwv ocov È7tLxr)ÔEtcov ataxùvo^ai (jt]
àrtav xà ngây(aa xô tieq'i cte àvavôçta xivi xrj
f))J£X£Qa 7T£7IÇâx9«l Kai f) EICTOÔOÇ xfjç &ÎKT)Ç £İÇ
tó 5iKaCTxf)pLOv cbç £ÎofjA0£v, è£,ôv jarj elcteAOeïv,
Kai aùxôç ó àycov xf]ç ôùa]ç ojç ¿yévExo, Kai xô
TEÀEUxalov br¡nov tou tí, (Îjokep KaxâyEAcoç xf)ç
npà£,ea)ç, KaKÍcx xivi Kai àvav&QLa xfj f]|_i£xÉQa
46 ôuxTi£(])£uyÉvai r^ âç ôokcÏv, okivéç cte oùxl

22
KRITON

b u lunacaktır; örneğin Tesalya’ya11 gitm eyi d ü şü n ü rsen ,


orada sana değer verecek ve Tesalya’da seni hiç kim senin
üzm esine m eydan verm eyecek şekilde koruyacak dostla­
rım var.

Ayrıca bana öyle geliyor ki Sokrates, sen do ğ ru dav­


ranm ıyorsun: kurtu lm an m ü m künken, kendi kendine
ihanet ediyorsun ve düşm anlarının senin başına getir­
m ek için uğraşacakları, hatta seni yok etm ek için uğraş­
m ış oldukları şeyleri başına bir an önce getirm ek için
uğraşıyorsun. Bütün bunların üstüne, bence çocuklarına
d da ihanet ediyorsun; çünkü onları yetiştirip eğitm ek
elindeyken bırakıp gidiyorsun; senin y ü zünden kim bilir
başlarına neler gelecek? O nların da başına, k uşkusu z ye­
tim lerin başlarına gelenler gelecek. Bu bakım dan ya ço­
cu k sahibi olm am alı ya da yetişm eleri ve eğitim leriyle
so nuna kad ar uğraşm alı. Sense en kolay yolu seçiyorsun
bence. O ysa erdem li ve yürekli b ir insanın tutacağı yolu
seçm ek gerekir; hele b ü tü n hayatı boyunca erdem le u ğ ­
raştığını ileri sü ren bir insan olarak; şahsen ben, h em se-
e n in adına hem de dostların olan bizler adına utanıyo­
rum ; herkes sanacak ki, seninle ilgili b ü tü n bu olaylar
h ep bizim korkaklığım ız y ü zü n d en oldu; düşm em esi
m ü m k ü n k e n işin m ahkem eye düşm esinin, d uruşm aların
aldığı şeklin ve işin gülünç yanı böylesine bir sonuca va­
rılm asının bizim k orkarak geri çekilm em izden ileri geldi-
46 ğini düşünecekler; şu kadarcık b ir yardım ım ızla bile ola-

23
KPITON

éacóüa|aev oùôè crû aavxóv, oíóv te ôv Kal


Ôuvaxov el t i Kai ct|jikqôv r)^iù>v o<j>eÀoç fyv.
Taúxa oùv, cu EàKpaxEç, öqol ^r) a \ia x¿j kükcI)
Kal aiaxpà fj ctoí te Kai r)^ív. AAAà ßouAeuou,
(.lâAAov 6è oùôè ¡3ouAeÚEü0ai et i copa, àAAà
ßeßouAeÜCT0aL. Mia be ßouArj- xfjç y à ç ¿moûoTjç
vuktôç rtàvxa navra bel nençâxSai. Ei. ô ’ ëxi
n£Qi(jevoù|iEv, àôùvaxov Kai oùkéxi oíóv te.
AAAà navxl xqotoj, co EcÔKQaxEç, tteîGou [joi Kai
(^rjôafiôç àAAcoç tioîei.
b EQ. T
Q 4>L\e Kqîtcuv, r| nç»o0U|uia ctou rcoAAoù
à£ia ei |j£Tà xivoç ôp0ôxr]xoç £Ïry eí bè ¡ar), ôacp
l^eíCwv, TOCTOÚTOJ x.aA£Tîanéça. EKO7t£la0ai oùv
XQî) t](-iâç ELXE xaüxa riQaKxéov eîxe p y coç eyco où
[xàvov vùv, nQÛ>Tov àAAà Kai àel, xoloùxoç aloç
xwv éucijv |_iT)ôevl àAAco neiQeaQai fj xcî> Aôya> ôç
àv |aoi AoyiCo(aÉvcp péAxiaxoç cj)aivr|xai. Toùç &f]
Aôyouç oûç èv xa> EjiTtQOcr0£v EÀEyov où ôùva|aai
VÙV EKßaAELV, ETlEtÔTÎ |aûl T)Ô£ r] XÙXH yÉyOVEV,
àAAà ctxeôôv xi 0(lXOiol cfmvovxai |aoi, Kai xoùç
c aùxoùç TXQecrßeua; Kai xijaa) ovotieq Kai ttqôxeqov
ajv éàv (af] ßeAxioj £xco|a£v AÉyELv év xco naQÔvxi,
ev ïa0i ôxi où |af| croi üuyxwçrjacu oùô’ àv rt/Xi:îoj
xcôv vùv Ttaçôvxcjv r¡ xcüv tcoAAûjv &ùva^iç
coctîieq naïbaç f]^àç [aoo|aoAùxxr)xai ôect|Joùç Kal
Oavàxouç ¿7iiTîé¡J7TOYXIa Kal xen^áxcav àcfiaigé-
cteiç. ricüç oùv àv fiEXQicóxaxa cnco7ioi^£0a
aùxà; eí tïqcuxov (jèv xoüxov xôv Aôyov

24
KRİTON

bilecekken bizim seni, senin de kendini kurtarm adığını


söyleyecekler. Sonuç olarak bunlar hoş şeyler değil Sok-
rates; ve dikkat et, senin ve bizim için utanç verici de ol­
m asın. Neyse şim di karar ver, daha fazla düşünm eye za­
m an yok; şim diye kadar d ü şü n m ü ş olm alıydın: yapacak
da tek şey var. Ç ü n k ü bu gece h er şey olup bitm eli.12
D aha oyalanacak olursak, iş işten geçer. Ne olursa ol­
su n beni dinle, ne diyorsam o nu yap.
b SOKRATES - Sevgili K riton, senin b u çaban doğru
b ir am aca yönelm işse değerlidir, am a değilse büyüklüğü
oran ında kötü bir çabadır. Buna göre incelem em iz gere­
kir: bu şekilde davranm ak doğru m u d u r, değil m idir?
Ç ü n k ü b en yalnız b u d u ru m d a değil, h er zam an kanıla­
rım ve duygularım içinde en doğru bulduğum d ü şü n ce­
ye uyan bir insanım . Daha önce söylediğim sözleri, böy­
le bir d u ru m a dü ştü m diye şim di yabana atam am ;
tersine şim di söylediklerim le öncekiler arasında bir fark
g ö rm üyorum ; öncekilere olduğu gibi bunlara da saygı du-
c yuyor, değer veriyorum ; eğer içinde b u lu n d u ğ u m u z d u ­
ru m d a b u n d an daha iyi b ir görüş ileri sürem ezsek, şu n u
iyi bil ki, çoğunluğun gücü bizi zincire vurm ak, ölüm le­
ri üzerim ize salm ak ve m alım ızı m ü lk ü m ü zü zorbaca
elim izden alm ak gibi, başım ızdakilerden daha büy ü k fe­
laketlerle bizi çocuklar gibi k orkutsa bile yine de seninle
aynı fikirde olam am . Öyleyse bunları en iyi şekilde nasıl
değerlendirelim ? Senin, çoğunluğun kanısı hakkın d a
söylediğin o ilk düşünceyi ele alırsak, bazı kanılara
önem verm ek, bazılarına ise verm em ek gerekir sözü,

25
KPrroN

avaÄaßoi^EV ôv crû Àéyeiç tieqî xâjv ôo^ôjv ra>


d xeqov koAcûç éAéyExo ÍKáoxoxz f) où, cm xaîç [aèv
ôeî xcôv 5o£,cüv 7xçoaéx£iv tôv voùv, xaîç ôè où- f|
TTQLV (J.ÈV £|aè ÔEÎV ànO 0VlÎCTKElV KaÀôç èÀÉyexo,
vüv ôè icaxàôr)Aoç âpa èyévExo oxi àAAcoç evEKa
Aôyou ÈAéyExo, f)v ôè rcaiôià Kal cf>Auaçia coç
àAr)0â)ç; ’Etti0u^o) ô’ ëycjy' £7uoxâı}jacr0aı, d>
Kqîxcov, kolvt] fiExà oov £Ï xi (aoi àAAoiôxfpoç
cj)av£Lxai èrtELÔr] &j&£ excu r) ó avxôç, xai èàao^EV
Xaiçeiv f] neiCTÓ(j£0a aùxcjj. ’EAéyExo ôè ttcoç, coç
èycufiai, éicátjxoxe cobs vnö xwv oio|iévcov xl ÀéyEiv,
cúotieq vuvôf] éyà) ËAfyov, öxı xâ)v 5o£,gjv àç oí
e avOpamoi. boÇàCovoiv béoi xàç faèv TtEpl noAAoù
7ÎOl£ÎCT0OtL, Xàç Ô£ flT). TOÛXO TtpOÇ 0 ECÔV, d)
Kqîxcov, où ôok£î KaAcôç aoi AéyEcrOai; Eù yàp,
ooa y£ xàv 0çc07i£ia, èKxôç eî xoù (-IÉAAelv àno-
47 0vr]cnc£iv aùpiov Kai oùk àv o£ naçaKçoûoi f)
rcaçoùaa auja^opá- Ekôtcel ôrj oùx ucavtüç ôokeî
ctoi AÉyEaOcu ôxi où n à a a ç X91! tà ç ôô£aç xcôv
àvOpconcov xL|aàv, âAAà xàç (iév, xàç ô ’ où, oùôè
rcàvxarv, àAAà xûv |aév, xcôv 6 ’ où; T í c^ç; Taùxa
oùx'l kcxàcôç AéyExai;
KP. KaAcôç.
E d . O ùkoùv xàç y i v XQTlcrTàç xi^av, xàç ôè
novr)pàç (arj;
KP. N ai.
ED. XpT)CTxaL ôè oùx a i xcôv c jjp o v i^ c o v ,

7 i o v r |p a l ôè a i x cô v à c jjp ô v c o v ;

KP. ücôç ô’ où;


b EQ. Oép£ ôrj, T tco ç aù xà xoiaùxa èÀ éyE X o;

26
KRITON

h er söylenişinde yerinde m iydi, değil miydi? Yoksa benim


d h akkım da ölüm cezası verilm eden önce yerinde söyle­
nirk en , şim di aslında çocukça ve laf olsun diye söylendi­
ği m i ortaya çıkıyor? Ben kendi hesabım a K riton, böyle
b ir d u ru m a düşünce b u önceki sözlerin geçerliliği değiş­
ti mi, yoksa aynı mı kaldı, işte b u n u seninle tartışm ak is­
terim . O zam an ya artık üzerinde durm ayız ya da buna
göre davranırız. Kanımca sözüne değer verilen insanlar
da b ugüne kadar, şim di benim söylediğim gibi, yani in ­
sanların edindikleri kanılardan bir kısm ına önem verm ek,
e bir kısm ına ise verm em ek gerektiğini söylem işlerdir.
T anrı aşkına K riton, sence b u söz do ğ ru söylenm em iş
m idir? H oş sen, gerçi insanlık halidir bilinm ez, am a ya­
rın ölm ek üzere olan bir insan değilsin ve şu anki felaket
47 seni altüst etm iyor; am a iyice d ü şü n bir kere, insanların
b ü tü n düşüncelerine değil, ancak bir kısm ına, o da yine
b ü tü n insanların değil, birtakım insanların bazı d ü şü n ­
celerine değer verm ek gerekir sözü sana yerinde söylen­
m iş gelm iyor m u? Ne dersin? Bunlar doğru sözler değil
mi?
KRİTON - Doğru.
SOKRATES - O halde yararlı düşüncelere değer v er­
m eli, zararlılara ise verm em eli, değil mi?
KRİTON - Elbette.
SOKRATES - Akıllıların düşünceleri yararlı, akılsız -
larınki ise zararlıdır, değil mi?
KRİTON - Ö yledir tabi,
b SOKRATES - H aydi bakalım öyleyse, bu sözlerle ne

27
KPITQN

Tu^vaCô^ievoç àvr]Q Kal xoùxo rcpaxxcov ttoteqov


uavxàç àvÔQÔç .¿TiaivGJ Kai i^óyco Kai ôô^t] xàv
voùv npoCTÉxew Tj évôç |aôvou èkelvou ôç âv
xuyxàvrç iaxpôç rj 7iaiöoxQißr]g arv;
KP. 'Evôç fiôvou.
EQ. Oùkoùv 4)oŞeIa 0 a ı XQ1! xoùç v^ôyouç Kai
àonàC,£crdai xoùç ÈTiaivouç xoùç xoü évôç
ekeîvou, àAAà |af] xoùç xcov ttoàAgjv.
KP. AfjAa 6r).
EQ. Taùxî] àç>a aùxcù nçaKxéov Kai
yu|avaaxéov Kai èôectxéov ye Kai noxéov, rj àv
évi ôoKf| xà) èrtiCTxàxr] Kai È7iaïovxi, |aàAAov f] rj
crù|u7iacri xolç aAAoiç.
KP. vEctxl xaùxa.
c EQ. Elev. A 7i£L0T]aaç 5è xa> évi Kai axi^âcraç
aùxoù xr)V ôô^av Kai xoùç èrcaivouç, xifaiiaaç 6è
xoùç tcüv ttoAAcüv Àôyouç Kai farjôèv ènaïôvTcvv,
à ç a où&èv KaKÔv Tteiaexai;
KP. ricôç yà p où;
EQ. Tl ô ’ ècrxi xô KaKÔv xoùxo; Kai 7toï xeîvei
Ka i elç xi xcov xoü à7TEL0OÙVXOÇ;
KP. ArjÄov öxl elç xà cr¿)|aa- xoùxo yàp
ôiàAÀucri.
EQ. KaAôjç ÀéyELç. Oùkoùv Kai xáAAa, co
Kpixcov, oùxcoç, iva ¡arj nàvxa &iîw(a£V Kai &t] Kai
7XEQL xcov öucaicov Kai àôÎKarv Kai aiaxçùjv Kai
koAwv Kai àyaGcov Kai KaKcIiv, tceqí ¿jv vùv t] ßou-
Àf] r)(ILV ECJXLV, 7IÓXEQOVXT] X6JV TloAAùjV ÔÔ£,T] &EL

28
KRITON

den m ek isteniyordu? Beden eğitimi yapan ve b u n u alış­


kanlık edin en bir insan her ö nüne gelenin övgüsüne,
yergisine ya da düşüncesine mi, yoksa bir tek kişinin, ya
hekim inin ya da beden eğitimi ö ğ retm eninin 13 düşü n ce­
sine m i önem verir?
KRITON - Bir tek kişininkine tabi.
SOKRATES - Öyleyse çoğunluğun değil, o bir tek k i­
şinin yergilerinden çekinm ek, övgülerini ise sevinçle
k arşılam ak gerekir.
KRITON - Çok doğru.
SOKRATES - D em ek ki, ötekilerin h ep sin d en çok,
işinin ehli olan b u bir tek kişinin öngördüğü biçim de iş
yapm alı, bedeni çalıştırm alı, yemeli ve içmeli.
KRITON - Öyle,
c SOKRATES - Güzel. Peki, insan b u b ir tek kişiye uy­
m ayarak, o n u n düşüncelerine ve öğütlerine önem ver­
m eyip de bu işten anlam ayan çoğunluğunkine değer ve­
rirse, so n u n d a bir k ö tü lü k gelmez m i başına?
KRITON - H em de nasıl!
SOKRATES - Bu kö tü lü k nedir, nereye yönelir ve
söz dinlem eyenin nesine dokunur?
KRITON - K uşkusuz bedenine d o k u n u r: b u k ö tü lü k
bedene zarar verir çünkü.
SOKRATES - G üzel dersin. H epsini ayrı ayrı incele­
m eyelim , her şeyde b u böyledir; hele şim di üzerinde k a­
rar verm em iz gereken şeyler, yani haklı haksız, güzel
çirkin, iyi kötü hakkında da aynı şekilde çoğunluğun dü-

29
KPITQN

d 7s!\j.àç ineoQ ai Kal <j)oߣicr0 a i aùxt]v r¡ xoû


évôç, ei xiç e c t x l v E7taicov, ôv &£i Kai ai(jxüv£cr0 a i
Kai cf)oßeicj0 a i ^àAAov rj crû|aTtavxaç xoùç
àAAouç; rQt ei ^r] àKoAou0 T]CTO|J£v, 0 ıacf>0 £Qoû|a£v
è k e l v o Kai Aojßr]CT0 (ae0 a ô xcL (aev bocaicp ßeAxiov

¿yíyvexo, x g j b e á b ÍK c p áncóAAuxo. "H oùôév e c tx i

xoûxo;
KP. OI(aai eycoye, EcÔKQaxeç.
EQ. Oége ôf|, èàv xà ù to xoù ûyieivoû ¡aèv
ßeAxiov yiyvôf^evov, vnà xoû voaco&ouç &è
öıacf)0 £LQ0 (J£vov ôioAécjiüfaev 7 I£ l0 0 | l ie v o i faf] xrj xcl)v
ènaïôvxcov &ô£,i], à ç a ßicuxöv rj[Jlv éaxi, ôie(f>0 aQ-
e (aévou aùxoû; “Ectxi bé nov xoûxo acófia, rj oùxi;
KP. NaL
EQ. Kq' oûv ß ic o x ö v r^ a ïv èctxlv |_ i£ x à

[ i o x 0 T ] Q o û K a i Ô L £ c j)0 a Q |_ i£ v o u a o j ^ a x o ç ;

KP. Oùôa|acI)ç.
EQ. AAAà (aet’ ekclvou à o ’ qfiiv ßitoxov
&L£cj)0aQ(i£vou ¿j xô àÔLKov fièv Acoßäxai, xô &è
ÔLKatov ôvîvt]cjcv; q cjjauAôxeçov r)yoú(J£0a elvai
xoû CTGjjaaxoç èkeTvo, ö x i tc o x ’ éaxi xcov rj^iexÉQcov
48 Tceçi ô f] xe àôiKia Kai r¡ ôikcuoctùvt] Èaxiv;
KP. Oùôa|acüç.
EQ. AAAà ximcôxEQOv;
KP. rioAû y£.
EQ. Oùk àça, a> ßMxiaxe, nàvu r]|aîv oûxco
(jjQOVxurxéov xi È Q O û a tv oí TtoAAoi rmàç, àAA’ ô xi

30
KRÎTON

d şüncesine m i uym alı ve o n d an çekinmeliyiz, yoksa b ü ­

tü n ötekilerden çok, çekinm em iz ve utanm am ız gere­


ken, işin ehli biri varsa, o bir kişinin düşüncesine mi

önem vermeliyiz? Eğer ona önem verm ezsek do ğ ru dav­


ranışla daha iyi olan, k ö tü davranışla ise bozulan şeyi yı­

kar, yok ederiz. Yoksa böyle bir şey yok mu?

KRITON - O lm az olur mu?

SOKRATES - Öyleyse sağlıkla daha iyi olan, hasta­

lıkla ise bozulan şeyi b u işten anlam ayanların görüşüne


uyar da yok edersek, o yok o lduktan sonra yaşayabilir

e miyiz? Bu şey de bedendir, değil mi?

KRITON - Evet.

SOKRATES - Peki, acı çeken bozulm uş bir bedenle


yaşanabilir mi?

KRITON - H içbir şekilde.

SOKRATES - Ya doğruluğun yaradığı, eğriliğin ise

zarar verdiği şey bozulursa, o bozulm uş şeyle yaşayabilir

miyiz? Yoksa d oğruluk ve eğrilikle ilgilenen şeyi, her ne-

48 yim iz ise, bedenim izden daha mı değersiz sayacağız?

KRITON - H içbir şekilde.

SOKRATES - Tersine, daha değerlidir, değil mi?

KRITON - Hem de pek çok.

SOKRATES - D em ek ki dostum , çoğunluk bizim için


ne diyor diye o kadar kaygılanm am alıyız; ancak doğru-

31
KPITQN

ó énaïcov Tteçl xcov ôucaicov Kal àôùccov ó eiç Kal


aÙTT) r| àAT]0£ia. "Qctxe tcqcoxov ¡aèv xaùxt] oùk
ÔQ0CÔÇ eLOTiyrj £İcrr|yoû|aEvoç xfjç xcov noAAcôv
ôô£r|ç ô e ï v r|(jâç cfiQovxiCeiv neçi xcôv ôiKaicov Kal
koAcov Kal àya0cl>v Kal xcl)v èvavxicov. — AAAà
b [aèv ôq, (jjair] y ’ âv xiç, oîoi xé eiotv f)(aàç ol
TtoAAol ànoKXELvùvai.
KP. ArjAa ôf] Kal xaûxa, cj)air| yào àv, (b
LcüKçaxtç.
EQ. AAr|0f) Aéyeiç. AAA’, cl> Q a u y i à a i e , o vtô ç

te ó Aôyoç ôv & i£ A r ) A ú 0 a ¡ _ iE V Ê|aoiy£ 5 o k el e ti

O fiO LO Ç E L V ai XCjJ K al 7XQÓXEQOV- K al XÓV&E au

O X Ó 7TEI E l EX I |i £ V E l T]|JÎV f| OV, OXl OÙ XO Cí]V TXEQl


ttAeîcjxou Tioirixéov, àAAà xô eu Cr]v.
KP. AAAà |aév£i.
EQ. Tô &È eu K al K a À ô jç K al & iK a ic jç cm

x a ù x ô v è a x i v ^ lé v E irJ où ¡uévei;
KP. M évei.
EQ. Oùkoùv ek xcov ô(aoÀoyou(i£va;v xoùxo
C CTKETIXEOV, 7IÓTEQOV ÔÎKaïOV £|J£ EV0ÉVÔE TCElçàCT-
0ai È^iÉvai (j.r] àcjnévTtov A 0r|vaicov f| où öûcaıov
Kal èàv |_ièv c|>aívr|Tai &úcaiov, TTEiçcô^EOa, eI 6è
jar), èâ)|^£V. Aç 6è où AéyEiç Tàç otcéi^eiç tieqî te
àvaAcjoecjç x9Tl^^Ta;v KOtL ^ô£r|ç Kal rcai&cov
TQOCj)f)ç, jaf] cbç àAr]0côç xaùxa, w Kqîxgjv,
oKê[i[xaxa f] tcov çabia>ç à7xoKxivvùvxcov Kal
à v a ßiüxjko}aév cov y ’ àv eI oloi x’ fjaav oùôevI £ùv
vü), xoùxcuv xojv noAAùJV. 'Hjulv ¿7T£i&f] ó Aôyoç

32
KRİTON

luk ve eğrilikten anlayan bir tek kişinin ve o bir tek kişi­

n in sözlerinde ifadesini bulan gerçeğin diyeceklerine

önem verm eliyiz. D em ek ki, çoğunluğun doğru, güzel,


iyi ve b u n ların karşıtlarıyla ilgili kanısına önem verm eli­

yiz d erken p ek doğru bir şey dem iyorsun. B ununla bir-


b likte, biri çıkıp, iyi am a çoğunluk bizi öldürecek güçte­
d ir, diyebilir.
KRİTON - Evet, orası da öyle, gerçekten böyle diyen
biri çıkabilir, Sokrates.
SOKRATES - D oğru söylüyorsun sevgili dostum :
am a d em inden beri üzerinde d u rd u ğ u m u z b u söz bana
b ir öncekinden farklı görünm üyor. Öyleyse b u yaşam a­
ya değil, iyi yaşam aya önem verilm eli sözü bizim için
hâlâ geçerli m i, yoksa değil mi, yeniden incele bakalım .
KRİTON - Geçerli elbette.
SOKRATES - Peki, iyi, güzel ve do ğ ru bir şekilde ya­
şam anın aynı şeyler olduğu geçerli m i, değil mi?
KRİTON - Elbette geçerli.
SOKRATES - O halde b u uzlaştığım ız k o n u lard an ha-
c re ketle, Atm alılar bırakm azken benim burad an çıkmaya
çalışm am d o ğ ru m u d u r, değil m idir, o nu araştırm alıyız.
Eğer biz b u n u doğru b u lu rsak yapm aya çalışalım, yok
bulm azsak, üzerin de durm ayalım . Para harcam a,
toplum sal kanılar ve çocuk yetiştirm e h akkında ileri sü r­
d ü ğ ü n düşünceler, dikkat et, kolayca öldürebilen ve
elinden gelse, hiçbir akla dayanm adan diriltebilen o ço­
ğunluğun düşünceleri olm asın. M adem ki aklım ız öyle

33
KPITQN

ouxcoç a íp E i, |af] oùôèv à A A o cnceTtxeov tjj rj ö n eq


vuvôr] ÈÂÉyo^iEV, n ô x E ç o v óúcai.a nçà^ofuev Kai
XQTÍjaaxa xe ào ù v xeç xo ù xo iç x o lç ¿¡aè èvôev&e
d è^ à^ ouaiv kcù x^QLxaç, K a l a ù x o i è^ àyovxéç xe
K a l é^ayóf-iEVOL, rj xfj à A q G e ia àôucr|cro|JEV n a v ra
ta v ra n o io vvxtç K à v (j)aLVcó|a£0 a à ô iK a a ù x à
èpyaÇôp.Evoi, |_ir) où &£i] Ú7to A o y íC £ a 0 a i o û x ’ eî.
àTto0 vr)OTC£iv ôeI rtapa-f^ évovxaç K a l r)c7u x i« v
àyovxaç oüx£ à A A o ó xio u v n à a x £ lv nçà xoû
à&LKEÏV.
KP. KaAcôç ¡aév (joi ôokeïç Aéyav, a)
EcÔKQaxEç, opa bk xi ópcó¡a£V.
EQ. ZKoncojaEV,cl) àyaGé, koivî], Kal eï ni] £xeiÇ
e àvxiAéyEiv è|j.oû Aéyovxoç, àvxiAEyE ka i croi
TCEÎCTO^ai- £t ôè (jr[, n a vo a i rjôr|, ch jaaKàpiE,
xcoAAàKiç (aoL Aéycov xôv aùxôv Aôyov cl)ç XQH
EV0ÉVÔE oíkóvxcov A0t]vaícüv è|aè àm évar cuç èycu
7t£gi tîoAAoo 7iOLOÛ(aaL 7tEÎaaç üe xaûxa ngàxxEiv,
àAAà |af] cucovxoç. "Opa ôè 6f] xf|ç okévJjecjç xf]v
49 àpxT]v éàv aoi ùcavcôç Aéyr|xai, Kai 7t£Lpcù
ànoKQtv£CT0aL xó ¿pcüTcójjEvov fj âv (aàAiaxa 011^.
KP. AAAà 7t£ipà0O^aL.
EQ. Où&ev'i xQ07xcp cj>a^èv ÉKÔvxaç àôiKr|xéov
Eivai, rj xivi ¡aèv àôua]X£ov xocmco, xivi bk ou; r)
oùôa(aojç xó y£ à&iK£ïv oüxe àyaGôv oûxe koAôv,
CUÇ TtoAAàKLÇ f][J.lV Kal Èv XÛJ E[iTtpOa0£V XQÔVCj)
cü|aoAoyr]0t]; ôheq Kai àpxi ¿Aéy£xo. "H n àoai
f]|_ûv ÈKEÏvai ai npóa0£v ó|aoAoyíai èv xaïa&E
xalç ôAiyaiç f]^éoaLç èKK£XU[J.Évai eictlv, Kai
ixàAai, a) Kpixcuv, àpa xr¡AiKoí&£ yéoovx£ç âv&p£ç

34
KRITON

b u y u ruyor, şim di söylediğim iz gibi, beni b u rad a n çıka­


racak olanlara para verm ek ve kaçarak ya da kaçırılarak
m in n et altına girm ekle doğru m u hareket ediyoruz, yok-
d sa b ü tü n bunları yapm akla gerçekten suç m u işliyoruz?
işte b u n u düşünm eliyiz. Eğer b u n u yapm akla eğri bir
davranışta b u lu n d u ğ u m u z ortaya çıkarsa, dik k at et, b u ­
rada kalıp elimiz kolum uz bağlı ölm em iz ya da eğri bir
davranışta bulunm aktansa herhangi başka bir kötülüğe
katlanm am ız gerekse bile artık bahane aram ayalım .
KRITON - Sanırım doğru diyorsun, Sokrates, peki
ne yapalım?
SOKRATES - A raştıralım , sevgili dostu m , birlikte
e araştıralım ; eğer herhangi bir şekilde benim söyledikleri­
m e karşı bir görüş ileri sürebilirsen sana uyacağım, ama
sürem ezsen, bana boyuna aynı şeyi, yani A tinalılar iste­
m ezken benim b u rad a n çıkm am gerektiğini söylem ekten
vazgeç. Ben bildiğim i sana rağm en değil, seni inandırıp
da yapm ak isterim . Ö nce k o n u m u z u n ilkelerini ele al, bak
49 bakalım b u n lar doğru m udur? O nd an sonra da so ru lan ­
ları en iyi bildiğin şekilde cevaplandırm aya çalış.
KRITON - Çalışacağım.
SOKRATES - H içbir şekilde, bile bile eğrilik etm e­
m ek gerektiğini mi söylüyoruz, yoksa yerine göre şu d u ­
ru m d a gerekir, b u d u ru m d a gerekm ez m i diyoruz? As­
lında suç işlem ek, daha önce de kabul ettiğim iz gibi, hiç
de iyi ve d o ğ ru bir şey olm az, değil mi? Yoksa daha önce
üzerinde uyuştuğum uz b ü tü n o düşünceler b irkaç gün
içinde yabana m ı atıldı? D em ek ki K riton, b u yaştaki

35
KPITON

nçàç àAAT]Àouç anovörj ôiaAeyo^ievoi èAàdOfuev


b r)|aaç avxoùç naiôcüv ovôèv biacftéçovxeç; "H
navxôç (j.âAÀov oùxcuç exel cooneq tô te ÈAÉyETO
rjjatv, e ïx e cjjacriv oí rtoAAol eïte ¡jt)- Kal e ïx e öeî
f)(a â ç e t i tc ü v ö e x a A E 7îû> T £ça n à o x z w £ Ïx e K a l

npaóxEpa, öjacoç xó ye àôiKEÎv x¿b àôiKoùvxi Kai


KaKÓv Kai ai.CTXQÔv xuyxávEi ôv navxi xgonco;
<E>a(J.èv fj où;
KP. Oajaev.
EQ. Où5a)-i<i)ç àpa 6eî àôiKEÎv.
KP. Où ôfjxa.
ED. Où6è àbiKoù|a£Vov apa àvxa&iKEtv, cbç oí
7T0AA0İ oïovTai, E7TEi5r¡ ye où&ajacoç &el àbiicElv.
c KP. Où <f>aiv£xai.
EQ. T l&è &T]; KaKOUQyelv 5 el, cl) Kpixcov, f| où;
KP. OÙ &£Ï Ô T ]T C O U , Cl ) Eà)KQaXE'Ç.

EQ. Tí bai; àvxiKaKoupyelv KaKcùç nàoxovxa,


cüç oí noAAoi cf>acriv, ÔÎKaïov, q où ÔÎKaïov;
KP. Oùôa(icoç.
EQ. To yáp 7iou KaKcôç t t o ie ïv àvdgcbnovç xoù
àôiKeîv où&èv &uxcj)ép£i.
KP. AAr]0f) ÀéyeLÇ.
EQ. Oùxe apa àvxa&iKElv 6el oùxe Kai<xoç noLEtv
où&évaàvOpamcovoùô’âvcm oùvnàaxflùn’ aùxœv.
d Kai opa, <b Kpixan», xaùxa Ka0o|aoAoy¿)v öncoç

36
KRİTON

biz koca adam lar d em inden beri birbirim izle ciddi ciddi
b k o n uşurken, farkında olm adan çocuklar gibi davrandık.
Neyse, kesin olarak, dem in de söylediğim iz gibi, çoğun­
lu k desin dem esin, ister b u n d a n daha ağır felaketlere
uğrayalım , ister daha hafiflerine, eğri b ir davranışta b u ­
lu nm ak b u n u yapan için her d u ru m d a kö tü ve u tan ç ve­
rici değil m idir? Böyle o lduğunu iddia ediyor m uyuz, et­
m iyor m uyuz?
KRİTON - iddia ediyoruz.
SOKRATES - Öyleyse, hiçbir şekilde eğri davranışta
bu lu n m am ak gerekir.
KRİTON - H içbir şekilde.
SOKRATES - H içbir şekilde eğrilik etm em ek gerek­
tiğine göre, eğrilik görenin de, çoğunluğun d ü şü n d ü ğ ü ­
n ü n tersine, eğriliğe eğrilikle karşılık verm em esi gerekir,
c KRİTON - Öyle.
SOKRATES - K ötülüğe gelince K riton, etm eli m i et­
m em eli mi?
KRİTON - Elbette etm em eli, Sokrates.
SOKRATES - Ya ne yapm alı? K ötülük gören birinin
k ötülükle karşılık verm esi doğru m u d u r, yoksa değil m i­
dir?
KRİTON - Değildir elbette.
SOKRATES - Ç ü n k ü insanlara k ö tü lü k etm ek, sanı­
rım eğrilik etm ekten hiçbir şekilde farklı değildir.
KRİTON - D oğru söylüyorsun.
SOKRATES - Bir insan ne eğrilik etm eli ne de b ir
k ö tü lü k görse bile herhangi birine kötülükle karşılık ver-
d meli. Ama iyi d ü şü n K riton, bun ları kabul ederken ken-

37
KPITON

jar¡ na ç à b ó ia v ô|JOÂoyi]ç- ofóa y à ç öti oAiyoıç


xial xaùxa Kal ôokeï Kat 6ó£ei. Oıç oúv oùxcu
ôéôoKxaL Kal oîç ¡ar], xoùxoiç oûk ectti koivî]
ßouAr], àAÀ' àvàyKT) xoùxouç àAArjAcov
KaxacjjQOVElv ôocôvxaç xcx àAAr|Acov ßouAeu[_iaxa.
Ekótiei 6f] oùv Kal crû eù (jáAa 7iôxeqov koivcüveîç
Kal auvôoKel ooi Kal àQxt^K£9a £vxeù0ev
ß0UA£U0(a£V0L, CÜÇ OÙÔÉTIOXE OQ0GJÇ £X°VXOÇ OÙX£
XOÙ àÔLKElV OUXE XOÛ àvXa&lKEtV OÙXE KaKÔJÇ
nàüxovxa à|aùv£cj0ai àvxiôçojvxa kokwç, f)
àcfuaxaaai Kal où koivcoveIç xf)ç àQXÎjç; ’Ejaol (aèv
e yàp Kal nàAai oùxa) Kal vùv exi &okeï' aol ôè eï ni]
áAAi] ôÉôoKxai, ÀéyE Kal ôiôaorcE. El ô ’ È(j|a£V£iç
xolç 7TQÓCT0EV, XÔ fj.£xà XOÙXO ttKOUE.
KP. AA A ’ E[a[aÉvco xe Kal o w &okeí ^ oi- àAAà
AÉye.
LQ. Aéyco &f) aù xà (JExà xoùxo, (aâAAov b ’
ÈQCüxâ) TtôxEQov a av xtç ó(aoAoyr]CTT] xa) ÔÎKaia
ôvxa noir|X£ov r) è£,a7iaxr)xéov;
KP. noir)X£ov.
LQ. ’Ek x o ù x cjv &r] âOçeL ÀraôvxEç £ v 0 e v &e f](a£ïç
50 ¡Lif] nEÎaavxEç xf]v rtôAiv tt o x eq o v KaKwç xivaç
7ioioü|j£v Kal xaùxa oûç rjKiaxa ôeî, rj où; Kal
é|ifj£V0 |a£V olç ¿)(aoAoyr|aa)-i£V öucaioıç oùctiv f)
où;
KP. Oùk excl), ci) EcÔKQaxEç, ànoKQÎvaaOai
7TQÔÇô èçgoxîxç- où yàç> èvvocô.

38
KRİTON

di d üşüncene aykırı bir şeyi kabul etm eyesin. Ç ü n k ü b i­


liyorum ki, pek az kim se bu düşünceleri doğru b u lm u ş­
tu r ve yine pek az kim se doğru bulacaktır. Bu d ü şü n ce­
ye uyanlar ile uym ayanların ortak b ir görüşe varm aları
im kânsızdır. Bunlar karşılıklı görüş ve davranışlarına ba­
kıp birb irlerin i küçüm sem eden edem ezler. Buna göre
iyice d ü şü n , sen de katılıyor ve aynı şekilde d ü şünü y o r
m usun? Ve insanın eğrilik etm esi ya da eğriliğe yine eğ­
rilikle karşılık verm esi veya k ö tü lü k gören birin in karşı­
lığında k ö tü lü k yaparak kendini korum ası hiçb ir zam an
do ğ ru olm az ilkesinden mi başlamalıyız? Yoksa sen bu
ilkeye katılm ıyor ve karşı mı çıkıyorsun? Ben eskiden de
e böyle d ü şü n ü rd ü m şim di de, ancak sen h erhangi bir şe­
kilde farklı d ü şünüyorsan söyle ki ben de bileyim; yok
hâlâ önceki görüşündeysen devam edeyim .
KRİTON - Eski görüşüm deyim ve seninle aynı d ü şü ­
n ü y orum , devam et.
SOKRATES - Peki devam ediyorum , daha doğrusu
sana soruyorum : Bir insan, doğruluğunda uzlaştığı şey­
leri yerine getirm eli m i, yoksa karşısındakini aldatm ak
mı?
KRİTON - Yerine getirmeli.
SOKRATES - Öyleyse bu n a göre d ü şü n şim di: devle-
50 ü n kararını çiğneyerek b u rad a n çıkıp gitm ekle en az k ö ­
tü lü k yapm am ız gerekenlere kötülük yapm ış o lu r m u ­
yuz, olm az mıyız? Böyle yapm akla do ğ ru olarak kabul
ettiğim iz ilkelere bağlı kalır mıyız, kalm az mıyız?
KRİTON - S orduğuna cevap verem eyeceğim Sokra-
tes, çü n k ü anlam adım .

39
KPITQN

LQ . ÄAA’ (I)ö e c n c ó rr£ i. E i. (íé A A o u c tlv rjfu ïv

£V 0£V Ô £ £ IT £ à ra & lÔ Q à O K E lV , £10' ÖTCCüÇ b si

ô v o |a à a a i x o ù x o , e A 0 ô v x e ç o í v ó (a o i K a i t o k o lv ó v

T f]ç nôÂ ecoç è n ia T â v T E Ç e q o iv to - « E m é ( j.o i, ó

E c ü K Q a z e ç , t l è v v q j e x e i Ç n o i E i v ; â A A o x l r) x o ù x c p

b xa) ÉQYV V È T ti- x e iQ e ïç ô ia v o q xoùç te v ô |a o u ç

r j f ^ à ç à n o  é o a i K a i c r u |_ t n a C T a v x r j v t t ô A l v t ô aôv

(j.£ q o ç ; " H ô o k e î c r o i o í ó v t £ İ t i É K e ív rjv r r j v n ô À iv

E Í v a i K a í ¡J.T] à v a x £ T ç à c } > 0 a i è v t ] â v a i y e v ô j j E v a i

b i n a i ( a T ] 5 è v ÍC TxúcoC Tiv, à A A à ù t t o iô ic o tc ô v â K U Q o i

te y i y v o j v x a i K a i 6 iacf> 0 e í o w v x a i; » T l è q o û ^ l e v , co

K q ltcû v, n çô ç xaûT a K ai âA A a x o ta ù x a ; rio A A à

y àg à v x i ç ë x o i à A A c o ç t e K a l ç rjx c o Q e l t t e í v ù n è ç

t o u t o u t o ù v ô fx o u à n o A A u f ié v o u , ô ç T à ç ô iK a ç T à ç

ô i K a a 0 £ Î a a ç T C ç o a r â r tE L K U Q Îa ç E i v a r " H è q o ù |j e v

c rc p ô ç aùxoùç öxu « H ô lk e l yàç> r ^ â ç rj tto A lç K ai

o ù k ÔQ0CÔÇ t t ] v 5 l k t ) v e k q l v e v ; » x a ù x a r j t l e q o Ù |- i £ v ;

KP. Taùxa vr] Aia, co EcÔKQaxeç.


LQ. Tl oùv, âv eïticootv oí vójior «TQ
EcÔKçaxeç, rj Kai xaÙTa cúfaoAóyrjxo r]jiilv te Kai
aoi, rj èfifievEiv xaiç ôùcaiç alç àv q tzôAlç
biKàÇrj;» Ei oüv aùxcôv 0au|dàÇoi}_i£v Aeyôvxcov,
ïacoç àv EÏ7IOIEV ôtl* «tQ EcÔKQaTEç, jLir) 0aúfiaC£
xà ÀEyâfiEva, àAA’ ànoKQivou, éneiôr] Kai eïcoOaç
d XQH0^ ^ ¿Q<jJxàv te Kai à7iOKÇ>iv£cr0ai. Oéçe
yàç>, t l ÈyKaAcüv f](j.îv Kai xq hôAel ÈnixEiQEÏç
rjjaag àrtoAAùvai; Où tcqcotov ^iév ae
Èy£vviÎCTa|a£V q¡a£k; Kai ôi’ q^icôv EÄafxßavEV xqv
jaqxÉça ctou ó Tiaxf]Q Kai EcjróxEUcrév cte; O çàaov
ovv, xoùxoiç q|acov xolç vô|aoiç toïç neçi toùç
yà(iouç ^i£(acj)q tl coç où koAwç ëxouctlv;» — «Où

40
KRÎTON

SOKRATES - Peki şöyle düşün: biz b u rad a n kaçm ak


ya da nasıl adlandırm ak gerekirse, çıkm ak üzereyken ya­
salar ve devlet gelip karşım ıza dikilerek ya “Söyle baka­
lım Sokrates, ne yapm ak niyetindesin? Senin b u yaptığın,
b biz yasaları ve devleti elinden geldiğince çiğnem ek değil
de nedir? Yoksa sence, m ahkem e kararlarının güçsüz
kaldığı, olur olm az kişiler tarafından etkisiz bırakılıp b o ­
zu lduğu b ir devlet yine de varlığını sürdürebilir, ayakta
kalabilir m i?” diye sorarlarsa, b u ve benzeri sorulara ne
cevap veririz Kriton? M ahkeme k ararlarının bozulm a­
m ası gerektiğini öngören b u çiğnediğim iz yasadan yana,
özellikle bir hatip çok şey söyleyebilir. Buna karşılık
c “devlet bize haksızlık etti, hakkım ızda yanlış h ü k ü m
v erd i” m i diyeceğiz, ne diyeceğiz?
KRİTON - Zeus hakkı için evet, böyle diyeceğiz Sok­
rates.
SOKRATES - Peki ya o zam an yasalar: “Devletin
koyduğu yasalara uym aktan başka, b u da m ı vardı ara­
m ızdaki anlaşm ada?” dem ezler mi? Ve biz bunları söyle­
diğinde şaşırıp kalırsak, bakarsın: “Söylenenlere şaşma
Sokrates, sen de h er zam an soru-cevap yoluna b aşvurd u -
d ğuna göre, cevap ver bakalım : bizde ve devlette ne suç
b u lu yorsun da, bizi bozm aya kalkıyorsun? Bir kere her
şeyden önce, seni biz var etm edik mi, sonra, baban biz
yasalara uygun olarak ann en i alıp seni dünyaya getirm e­
di mi? Söyle, yoksa içim izden evlilikle ilgili olan yasaları,
iyi değiller diye suçluyor m usun?” diyebilirler. Ben “suç-

41
KPITQN

(jÉiacfjOfjai,» (J)aír]v âv, «ÂAAà toîç neçi tt)v toû


y£V0(i£V0u TpO())r)v te Kai TtaiÔEiav èv fj Kai crû
£7iaiÔ£Û0r]ç; rj où koAcoç npoaÉTaxTov f)(iôjv oí
erci TOÛToiç T£Tay(aévoi vô(Joi TiapayyéAAovTEç
TÚJ 7 t a T Q Í TCO CTO) CT£ £ V ¡JOUCTIKT] K a i y U ^ V a C T T lK T ]

e TtatÔ£Ù£Lv;» — «KaAù>ç,» c(>air]v av. — «EIev


È7TEIÔT] ôè éyévou T£ Kai ¿f,£Tçà(|)r|ç Kai
énaiÔEÛ0 r|ç, èxoiç â v eítielv ttqcIitov ¡jèv coç oùxi
t]|j.et;£qoç fja 0 a Kai ÊKyovoç Kai ôoûâoç aÙTÔç te
Kai oí cto'l TtQÔyovoL; Kai eî toû 0 ’ oûtcoç exei, â ç ’
Èf, ÍCTOU OLEL EÎvai CTOL t o ôùcaïov Kai f|[ilv, Kai axx’
à v r][a£LÇ OE £7ILX£LQCü^£V TtOLElV, Kai CTOÍ TaÛ Ta
àvTinoiELV oïel ôÎKaïov EÎvai; 'H 7iqôç |^èv àoa ool
TÔv naréça oùk è£, ïaou f]v tô ôùcaïov Kai nçàç
ÔECTTrÔTT|V EÏ (701 ü>V £TÛyX«V£V, GJCTTE änEQ nâc^OLÇ
TaÛTa Kai âvTircoiElv, oute KaKcoç àKoùovTa
51 àVTlÀéyElV OUTE TUTCTÓUEVOV aVTLTÛ7IT£LV OÛT£
âAAa TOiaüTa TtoAAá' rcçôç ôè tt)v naTQiôa âp a
Kai toùç vô(jouç á^ÉCTTai croi, ¿jote, èâv cte
£7UX£lqojiu£V r](j£Îç àn oÀ À vva i ôÎKaïov rjyoù(J£Voi
EÎvai, Kai. crû ÔÈ r||Jâç toù ç vôuouç Kai tt]v
naTQÎôa K a 0 ’ octov ôùvacrai È7ïix£t.çTÎcr£t.ç
âvTanoAAûvaL, K a i < p r \a e iç i a v x a noicov ôûcata
TtpáTTEiv ó xr¡ âAr|0 £Îçı Trjç àp£Trjç Èru^EÂôfaEVOç;
"H OUTCOÇ El CTO<$>ÔÇ C0CTTE ÀÉAr|0 ÉV CTE OTl (ar|TQOÇ TE
Kai naTQÔç Kai tcov âAAcov nçoyôvcov ánávTCOv
TL[aiá)T£póv ècttlv r| naxpiç Kai üe|avôteqov Kai
áyicóxEQov Kai Èv |a£ÎÇovi |aoiQa Kai n a ç à Geoiç
b K ai naq' àv0çam oiç t o î ç v o û v e x o u c t i, K ai
CTÉ(3£CT0ai Ô E Ï K a i (J-à À À O V Ù 7 ÏE ÎK E IV K a i 0C O 7t£Ù £LV

42
KRİTON

lam ıyorum ” derim . “Yoksa sen çocukların yetiştirilm esi


ve eğitilmesiyle ilgili yasalardan m ı yakm ıyorsun? Seni
de b u yasalar yetiştirdi. Ya da içim izden, b ab an ın seni
m üzik ve jim nastik k o n u su n d a eğitm esini öngören yasa-

e 1ar mı kötü?” “Hayır, k ö tü değil,” derim . “Peki, m adem

ki d o ğ d u n , yetiştirildin ve eğitildin, k endinin ve ataları­

n ın bizim k ulum uz kölem iz olm adığını söyleyebilir m i­

sin? Bu böyle ise, artık sen, bizim sana yapm aya kalkıştı­

ğımız şeyleri aynen bize yapm anı doğru bulacak kadar

bizim le eşit haklara sahip olduğunu m u sanıyorsun?

K uşkusuz babana ya da varsa efendine karşı aynı hakla­

ra, yani m aruz kaldığın şeyleri karşılık olarak yapm ak,

sana k ö tü sözler söylenince karşılık verm ek, vurulunca

51 v u rm ak gibi ve daha bu n a benzer başka haklara sahip

olam azdın. Peki vatanına ve yasalara karşı, biz doğru

b u lu p seni yok etm eye kalkarsak, sen de biz yasaları ve

vatanı elinden geldiğince yok etmeye kalkacak ve b u n la­

rı yapm akla doğru davrandığını mı söyleyeceksin? Sen

ki gerçekle ve erdem le uğraştığını ileri sürersin. Yoksa

sen, vatanın anneden, babadan, b ü tü n öteki atalardan

daha o n u rlu , daha saygıdeğer, daha kutsal, ayrıca hem

b tanrıların hem de aklı başında kişilerin gözünde daha

b ü y ü k değerde olduğunu; vatan öfkelendiği zam an, baba-

43
KPITQN

7iaTQÍ6a x«A£Ti«ívouaav f| naxéoa, Kai r¡ tielSeiv


f] noielv à àv keAeút] m i náaxEiv éáv t i
TíQOCTTáxxT] 7ta0Eív f]CTuxíav àyovxa, éáv TE
TÚ7iTEa0ai, éáv te bEtcrOai, éáv te eiç rcóAe(Jiov
àyrç TQco0r|CTÓp.Evov rj áno0avoú[iEvov, noir|X£ov
xaûxa Kai tó öhcaiov oùxcoç exel, Kai oúx'i
Ú7IEIKTEOV OÙ&È àvaXWQf]X£OV OÙ5È Ae17IT£OV TT]V
Tá^iv, àAAà Kai év 7ToAé|a<jj Kai év óiKacn:r]QÍoj
Kai navxaxov rcoir)TÉov à àv keàeùt] f) rtóAig Kai
c rj naTQÎç r) 7ieí0elv aÚTf]v f) tó bucaiov txécJwke,
ßtaCEcjöai &è oúx óaiov oúxe ^ir)TÉQa oùxe
naxÉQCí, rtoAù ôè toùtcov eti rjxxov tt]v naxQÍba;»
Tí c})TÍaof-i£V TiQÖc, xavxa, a> Kqíxcov; àAr]0r] AéyEtv
Toùç vó(aouq f] oü;
KP. ’’EfioiyE 6 okeI.
ZD. «ZkÓ7Iei xoívuv, a) LcûKçaxEç,» cjjalev àv
ïotoç oL vó|uoi, «el rjiaelç TaÛTa àAr)0f) Aéyo|a£V öti
où ÔÎKaia r)|aâç ènixeiQEÏç ôgàv à vûv ètuxeiqeîÇ.
'H|aelç yào cte yevviiaavxEç, ÈKOçéi^avTEç,
naibevoavxeç, pexaôôvxsç ánávxcov cov oloi t ’
d î’j^iEV icaAùJV aoi Kai xoîç àAAoiç nàaiv rcoAixaiç,
ÔpLCOÇ 7TQOayOQEÛO(i£V XCÚ è£,OVOÎCXV 7T£7TOir)Kévai
ÄOrjvaiajv xch ßouAo|a£vco, èriEi&àv &OKifaaCT0rj
Kai Tà év xrj 7tôàel 7iç>ày|aaxa Kai rj^âç toùç
vôpouç, cl) àv |ar] àQ£OTCCü|_iev r||a£lç è^Eivai
Äaßovxa xà aÙTOÜ àm évai Ô7xol àv ßoüAr|xai. Kai
O Û Ö E İÇ r |f i â ) V XCÛV V Ô fiC üV EfiTTOÔCÔV ECTXIV OÙÔ’

á n ayogevE L , éàv xé xiç ßoüArjxai û(-iâ)v e i ç


ànoïKÎav tévai si f-ir) àçéoKoi(a£v f]|ae!ç x e Kai f)
t i ô à l ç , éàv t e ( j e t o i k e I v àAAoaé noi èAOcov, iévat

e è k e î c t e Ö7IOL àv ßoüAr|Tai ¿ x o v x a x à aÛToù.

44
KRlTON

d an daha çok o ndan utanm ak, çekinm ek ve o n u n hatırı­


n ı saym ak, ya o n u inandırm ak ya da b u y u rd u ğ u n u yeri­
ne getirm ek; ister dövülm eyi, ister zincire vurulm ayı, is­
ter yaralanm ak ya da ölm ek için savaşa gitm eyi b u y u r­
sun, b u buyruğu ses çıkarm adan katlanm ak gerektiğini
bilm eyen bir bilge m isin? B ütün bunları yerine getirm eli;
d o ğ ru su da b u d u r zaten: yani uzaklaşıp gitm em eli, sava­
şırk en geri çekilm em eli, safı bırakm am alı; tersine, savaş-
c ta, m ahkem ede, her yerde vatanın ve devletin b u y u rd u ­
ğu şeyleri yerine getirm eli ya da yasal yollarla onu inan-
dırm alıyız; ana babaya, hele vatana birazcık bile olsa
karşı gelm em eliyiz.” İşte yasalar böyle derlerse bunlara
karşı ne diyeceğiz Kriton? D oğru söylediklerini değil mi?
KRlTON - Sanırım öyle.
SOKRATES - Yasalar belki de şöyle derler: “Şim di
bir d ü şü n bakalım Sokrates, biz b u giriştiğin şeyleri bize
yapm aya kalkm anın doğru olm adığını söylerken haklı m i­
ri yız, değil miyiz? Biz seni dünyaya getirm ekle, yetiştir­
m ek ve eğitm ekle, sana da öteki yurttaşlara da elim izden
gelen her şeyi sağlam akla kalm adık, A tm alılar arasından,
yurttaşlar sırasına girip, devletin nasıl çalıştığını ve biz
yasaların nasıl işlediğini g ö rd ü k ten sonra bizden hoşlan ­
m ayan birine, isterse varını yoğunu alıp dilediği yere git­
m e izini verildiğini de söyledik. G erçekten de sizden bi­
ri, bizden ve devletten hoşlanm ayıp bir koloniye gitm ek
ya d a herhangi başka bir yere göç etm ek isterse, biz ya­
salardan hiçbiri ne varını yoğunu alıp dilediği yere gitm e-
e sine engeldir ne de böyle bir şeyi yasaklar.

45
k p it q n

'O t; 6 ’ d v ü p cov n ap a |_ ie iv r] opcöv öv x p ö rto v


rjja£i<; x d ? xe öik « ? &iKtxCo|aev K a l xdA A a xf]v
n ö A tv 6 io ik o ü (^£V, f^£>rj cj>afi£v x o ü x o v copoA oyr)-
K £ v a i £Qyqj rjfxiv a a v f]^ £ l? ke A£Ügj (_iev 7toir|cr£iv
xaüxa, K a l xöv |_if| n £ i0 ö (a £ v o v cj>a(-i£v
äbiKELV, ö x i xe y E v v rjx ait; oüctiv r](alv o ü UEi0£xaL,
K al öxl xpo(j)£ÜCTi K a l öxi 6|_ioAoyr]crag r)jalv
7T£i0£CT0ai OÜXE TlEL0£Xai OÜXE 7XEL0EI T]JLLÄg El JJ-f]
52 KaA w g x i T c c n o u fJ-E V , n p o x i0 e v x co v r](awv K al o ü k
dypicog ETXixaxxovxojv tto ie iv a a v keA eu co ^ev ,
dA A a E(f)i£vxa)v ö u o lv 0 a x £ p a f| tceiG eiv r i^ a g f|
n o iE iv , x o ü x ü jv oü&e te q c x 7TOi£l. T a ü x a ig 6r| (J)aja£v
K a l u i , d) ZcoKpaxEg, x a lg a i x ia i c ¿V E^EoG ai eitxeq
7toirjcr£ig ä ärnvoE ic;, K a l o ü x i^K iaxa A 0 r)v aicu v
o e , aA A ’ ev xoig p a A ia x a .»
El ouv ¿yd; £iTioi(^i- «Aiä xi &r|;» iacog av (jou
öiKaicog KaGanxoivxo A E y o v x E g öxi e v xoig |aaAia-
xa Ä0r|vaiwv ¿yco aüxoig cb|aoAoyr)Kco<; xuyxavco
xaüxrjv xrjv ö|JoAoyiav. OalEV ydp dv öxi- «D
b f||_iiv xoüxcov x E K ^ p i a e c t x i v
E c o K Q a x E c ;, ( a E y a A a

Kal r m E l g r)p £ C T K O |j£ v Kal f] tcoAu;. Oü ydp


ö x i c to i
dv TioxE xd)v aAAcov Ä0r)vaicov drtavxcüv
&iacj)£QÖvxco£; e v aüxrj £T i£& r)|a£iQ e ’i j-ir) c t o i
diacpEQÖvmg rjpEoxEV, Kal oüx’ ¿nl 0£coplav
ndjnox' e k xf](; tiöAecu g e ^ A G e c ; , öxi (_tr] ä n a i E ig
’IctO^öv, o ü x e aAAoCTE oü&apöcjE e i [ir] Ttoi
CTxpaxEUCTÖ(a£Vog, oüxe dAArjv dno&r||iiav
£7XOLT]<TCO 7TCÖ7TOXE CÜOUEQ Ol dAAoi dvGpCUTTOl, OÜ&’
¿7ii0ufjia c te oA A t}<; tiöAecoi; o ü & e dAAarv v6(j.cov
¿AaßEV EiÖEvai, aAAa r ||a E t s c t o i iKavol rj|j£v Kal r)

46
KRITON

içinizden, bizim ne şekilde kararlar verdiğim izi ve


devleti ne şekilde yönettiğim izi görerek b u rada kalan bi­
rinin, buyurduklarım ızı yerine getirm ede bizimle doğal
olarak uzlaşm ış o ld u ğ u n u kabul ederiz ve b u kim se bize
b o y u n eğm ezse o n u n üç şekilde suç işlediğini ileri sü re ­
riz. Ö ncelikle biz o n u dünyaya getirtenler, yetiştirenler
o lduğum uz halde bize bo y u n eğm iyor. İkincisi boy u n eğ-
52 meyi kabul ettiği halde ne boyun eğiyor ne de yanlış bir
iş yapıyorsak bizi yanlış davrandığım ıza inandırıyor.
Ü çüncüsü ise dediklerim izi yapm asını zorbalıkla buy u r-
m ayıp sadece önerdiğim iz ya da bizi inandırm asını veya
b u yrulanı yerine getirm esini kendisine bıraktığım ız h al­
de, b unların ikisini de yapm ıyor. A kim dan geçirdiklerini
yapacak o lursan Sokrates, b u söylediğim iz suçlam alara
hedef olacaksın; hatta sen b ü tü n A tm alılar içinde en b ü ­
y ü k suçlu sayılacaksın."
B unun üzerine ben “b u da n e d e n ” diye sorarsam , b a­
na A tinalılar içinde bu anlaşm ada en çok benim onlara
u y u ştu ğ u m u söyleyip haklı olarak çatabilirler. Ç ü n k ü
b şöyle diyebilirler: “Hem bizden hem devletten h o şn u t
o ld u ğunu gösteren bü y ü k kanıtlarım ız var Sokrates. Sen
b u kente özel bir bağlılık duym asaydm , b ü tü n öteki Ati­
nalIlardan farklı olarak devam lı b u rd a yaşam azdın. G er­
çekten de, bir kere Isthm os’a 14 gitm eni saym azsak, ne
kutsal b ir bayram için ken tten ayrıldın ne de savaşa k a­
tılm ak üzere sefere çıkm an dışında15 herhangi bir yere
gittin; ne öteki insanlar gibi başka bir ülkeye yerleştin ne
de başka devletleri, başka yasaları tanım a dileğine kapıl­
dın; tersine biz ve devletim iz sana yettik; çü n k ü bizi b ü ­
tü n gönlünle seçtin, yurttaş olarak bizim buyru ğ u m u z
gereğince yaşamayı kabul ettin, üstelik çocukların bile

47
KPITQN

c T||j£T£Q« 7ioAlç- oùtoj crcj>ôÔQa rmàç r)QOÛ tcai


¿)(ioÀôyeiç Ka0’ rmâç 7toÀiT£ÛG£a0ai xá te àAAa
Kal Tialôaç èv aÙTrj èrcoir]CTco, coç àQ£crKoùoT]ç ctol
xfjç tiôAecoç. ’'Eti toîvuv èv aÙTrj tí] ôîkt] è^rjv aoi
(pvyi]ç Tifir'¡aaCT0ai eî eßouAou, Kai ötteq vùv
àKOÙcrqç tt)ç nàAeœç èmx£LQ£Ïç, tôte £Koùcrr)ç
7ioirjaai. Eù 6è to te ^ièv ÈKaAAamiÇou cuç oùk
àyavaKTojv eL &éoi T£0vávai cte, àAAà i]Qoû, côç
£cjyr¡a0a, nço Tf|ç c^uyfiç Bávaxov vûv ôè o ù t’
ekeîvouç toùç Aôyouç aiaxùvT] oùte fj^icôv to>v
VÔ(aa)V ÈVTQÉTÎT] £7IlX£lQûjV &iac))0£lpaL, 7IQÎXTTELÇ
d te âneg àv ôoùAoç ó (^avAôraroç nçà^eiev,
à7To6i&QàcJK£iv ètuxelqgjv 7raçà Taç <TUV0r|Kaç TE
Kai Tàç ô|aoAoyiaç Ka0’ âç rmlv ca>v£0ou
rcoAiTEÙ£00ai. rtçcôTov [iÈv oùv r]|aiv to u t’ aÙTÔ
ànÔKQLvaL, el àÀr)0r) ÀÉyo|a£v cJ>àoKovTÉç oe
¿>(ioAoyr]K£vai 7toAiT£Ùcr£CT0ai k « 0 ’ f||aàç £Qyw,
àAA’ où Aóyqj, r¡ oùk àAr]0fi.» Tí cJ>¿>jíev nçöç
TaÜTa, co Kçltcov; âAÀo ti rj 0|aoAoycI)(a£v;
KP. AváyKr], cl) Ecokqcxteç.
E Q . « Ä A A o TL o ù v ,» à v c|)aL£v7 «rj a u v 0 f ] i c a ç T à ç
e r t ç ô ç rjf-iàç a Ü T o ù ç K a i ô ( a o A o y i a ç r c a ç a p a i v E t ç ,
o ù x Ù 7iô à v à y K T ]ç ôfaoA oyr|C T aç o ù ô è à 7 t a T r |0 £ t ç
oùôè èv óAíyCjj XQÔvcp à v a y K a a 0 £ tç pouA eù-
a a a 0 a i , à A A ’ Èv e t e c t iv £j350(ir)K 0V T a, è v o i ç È £fjv
a o i à T i i é v a i e i |af] f)Q£CTKO|-i£v r)fj.£Ïç |ar|&£ ô iK a ia L
£ 4> aívovT Ó c to l a i ó j ^ o A o y ía i £ Í v a i. E ù ô è o ù t e
A a K E & a ip o v a 7 iq o t]q o ù o ù te K q ^ ttiv , àç &f]
EKàcrTOTE cf>r]ç £ Ù v O (je ïc r 0 a i, o ù t e à A A r |v o ù Ô £ (a ia v
53 TCÔV 'EAAt]VLÖCüV TîÔAeGJV OÙÔÈ TÔ)V ßaQßaQLKWV,

48
KRİTON

c h o şn u t kaldığın için bu devlette dünyaya geldi. Dahası


var, duru şm a sırasında dileseydin kendine sü rg ü n cezası
v erd irebilirdin ve şim di devletin iradesi dışında girişti­
ğin şeyi, o zam an devletin rızasıyla yapm ış olu rd u n . O y­
sa sen, ölüm cezasına çarptırıldığın halde b u n u tasa et-
m iyorm uş gibi böbürleniyor, ölü m ü sürgüne tercih etti­
ğini söylüyordun, şim di o söylediklerinden utanm ıyor,
bozm aya kalkıştığına göre biz yasalara önem verm iyor­
sun; yurttaş olm ak için bizimle üzerinde u yuştuğun şey-
d lere ve anlaşm alara aykırı olarak kaçm aya kalkışm akla,
ancak en aşağılık b ir kölenin davranacağı gibi davran ı­
yorsun. H er şeyden önce bize şu n u n cevabını ver: Biz
diyoruz ki sen sözde değil gerçekte bizim buyru ğ u m u z
gereğince yaşamayı kabul ettin: b u doğru m u, değil m i?”
İşte bunlara cevap vereceğiz Kriton? Kabul etmeyeceğiz
de ne yapacağız?

KRİTON - Çaresiz kabul edeceğiz Sokrates.

SOKRATES - “Bize aykırı olarak, anlaşm a ve uyuşm a-


e ları bozm aktan başka ne yapıyorsun?” diyebilirler. “Oysa
zorla anlaşm adın, aldatılm adın ve kısa zam anda karar
verm eye zorlanm adın, m adem ki bizden h o şn u t değildin
ve yaptığım ız anlaşm aları doğru b u lm u y o rd u n yetm iş yıl
zam anın vardı, istesen b u rd an çıkıp gidebilirdin. Oysa
sen h er fırsatta iyi yasalarla yöneltildiklerini söylediğin
halde, hiçbir zam an ne Ispartayı, ne G irit’i ne de Y unan
53 ya da b arb ar kentlerin d en b irin i A tina’ya tercih etm edin.

49
KPITON

àAAà ÈAàxxco èE, aùxrjç à7t£&rmr|üaç f| oí xwAoi te


Kai xu(J>Aoi Kai oí àAAoi àvà7ir)por oûxco aot
&iacf>£çôvxcoç tcüv aAAtov ÀOrjvaicov rjpeaKEv f]
nôÀiç te Kai t)|lielç oí vójaoL 6f)Àov ôrv xivi yàp àv
nôAiç àpécncoi àv£U vô^cov; Nüv ôè ôf) o ù k
è|a[iEVEtç xoïç co[_ioÀoyr]|aÉvoiç; Èàv rjfüv y£ tteîGt],
co EcuKoaxeç- Kai où KaxayÈAaCTXÔç ye ectt] è k xrjç
nôÀEcoç È^eAOcôv.»
« L k ô tie i y à ç ô f), T aùxa n a p aŞ âç K ai

è £ ,a ( j.a ç n :à v o jv xi to ù to jv xi à y a0 ô v èoyâcn^

c r a u x ô v r) x o ù ç È T U x r j& E Î o u ç t o ù ç a a u x o ü . " O x i ¡ a è v

b y à ç K i v ô u v E Ù a o u C T i y é a o u o í £ 7 T i x r |Ô £ i o i K a i a ù r a i

c j> £ Ù y e iv K ai C T X E p r iG r jv a i x rjç to A e c o ç rj tt]v

o ù c rta v ànoAÉaai, o% £bóv ti ô rjA o v aùxôç ÔÈ

tîo ô jto v (jè v È à v £ lç x g jv ¿ y y ú x a x á x i v a nôAecov


e A G t ^ ç r | © r |( 3 a Ç e r] M é y a p à Ô E — E Û v o ( j.o û v x a ı y à o

à |a c f > ô x £ p a i — T r o A é |_ u o ç r j^ E L ç , d> L à i K o a x E ç , x rj

XOÚXCOV T to A lT E ÍíX , K ai ÖCTO17TEQ K f jô O V X a i XCOV

a Ù T Ô )V 7TÓAEC0V Ú T tO p A É ^ O V T a í CTE Ô ia (} ) 0 O Q £ a

r ) y o ù |_ i e v o i xcôv v ó fa c o v , K ai ß e ß aL C o -c rE u ; to lç

ö i K a c i x a l g x r j v ô ô £ a v c ô c tx e ô o k e l v o q 0 c ü ç x r ] v 6 î k t ) v

c b iK à a a i• o c tx iç y à ç v ô ^ lc o v & ia c j)0 o p £ Ù ç ècm v

a cf)ô ô g a tc o v b ô ^ e ie v à v véan/ y f K ai á v o r¡x a ;v

à v 0 Q C Ô T ia ) V Ô L a (f)0 O Q £ Ù Ç E L V a i. n ó x £ Q O V O U V 4 > £ Ù ^ t]

xàç x£ E Ù v o |a o u [ a é v a ç n ô À E iç K ai xw v àvôpcùv

xoùç K O 0 |^ L a ) x à x o u ç ; K ai xoüxo to io ü v x l à p a

à £ iô v aoL E C T x ai; " H n A r |a c à C T £ i ç t o ù x o l ç K ai

à v a i a x u v x r j O ' E i ç & i a A £ y ô ( a £ V o ç . . . . x i v a ç A ô y o u ç , cl)

L c o K ç ax E ç ; r| o u o rtE p è v 0 à & £ , c b ç f) à p E x f ] K a i f)

b iK a io a ù v T ] nAeioxov à E i o v x o ïç à v O p a m o iç K ai

x à v ó ( i i |j a K a i oí v ó | a o i ; K a i oùk oiei à c r x r ] \1 QV à v

50
KRtTON

K ötü, topalı, h er tü r sakatı gerektiğinde ken tten ayrılır,


am a sen onlar kad ar bile ayrılm adın. İşte b u senin öteki
A tinalılardan daha çok b u devletten ve biz yasalardan
h o şn u t o lduğunu açıkça gösteriyor: kim yasalarını be­
ğenm ediği bir devlete bağlanabilir? Şim di o anlaşm alara
bağlı değil m isin? Bizi dinlersen Sokrates, bağlı kalm alı­
sın: b u sayede şehirden çıkıp gitm eyecek, dolayısıyla g ü ­
lü n ç d u ru m a da düşm eyeceksin.”
“D üşün bir kere, bu anlaşm aları bozm ak ve b u n la r­
d an birini olsun yerine getirm em ekle kendine ya d a ar-
b kad aşlanna ne yararın dokunacak? Ç ü n k ü arkadaşları­
n ın da sürülm e, yurttaşlık hakların d an yoksun bırakılm a
ya da m alım m ü lk ü n ü yitirm e tehlikesine girecekleri
apaçık ortada. Sen, T hebai16 ya da M egara17 gibi -ç ü n k ü
h er ikisi de iyi yasalarla y ö n etiliyorlar- en yakın ken tler­
d en birine gidersen, orad a onların anayasalarınca bir
dü şm an gibi görüleceksin Sokrates; kentleri adına kaygı­
lanacak ne kadar insan varsa, onlar senin bir yasa b o z u ­
cu o ld u ğ u n u d ü şü n ü p sana kuşkuyla bakacaklar. Ve sen
yargıçların senin için verdikleri kararın doğru o lduğu n u
c kanıtlam ış olacaksın. Ç ü n k ü yasaları bozan b irin in ,
gençleri ve akılsızları da gerçekten bozd u ğ u ortaya çıka­
caktır. Ya iyi yöneltilen devletlerden, d ü rü st insanlardan
kaçabilecek m isin? Ve b ü tü n bunları yaptıktan sonra yi­
ne de senin için yaşam anın b ir değeri kalacak mı? Yoksa
o nlara yanaşabilecek m isin, sohbet etm ekten utanm aya­
cak m ısın? O nlarla ne konuşacaksın Sokrates? Burada
söylediklerini, yani erdem in, adaletin, h ak h u k u k u n ve
yasaların insanlar için en değerli şeyler old u ğ u n u m u söy-

51
KPITQN

d c|>av£Í(70ai tó tou EcoKçâTouç n g ä y [la; oUaQaí ye


XQT]. A AA’ ÈK (J£V TOÜTCdV TGOV TÔTlCüV àTMXQ£ÏÇ,
f]4£iç ôè eLç ©ETtaAiav n aqà toùç £évouç toùç
Kçîtcuvoç- èkeî yàç> ôt] TtÀEÎaTTj àxa£,La Kai
àKoAaaia Kai ïctcoç àv fjôécoç ctou âKOÙoiEV coç
YEAoÎCüÇ ÈK TOÛ Ô£CT(J.(OTr|QÎOU à7î£ÔÎÔQa(TK£Ç
oKevrjv te Tiva 7i£Çi0ÉfiEvoç f) ôicj)0Éçav Aaßcbv f|
àAAa ota 5f] £Ícó0acrLV £vcn<£uâÇ£a0aı oí
ànoôiÔQàoTcovxEç Kai to crxfj|ja tô aauTOÛ
KaToAAà^aç- "Oti ôè yéçcov àvrjQ, ct|ulkqoù
XQÔvou TÔ) ßiaj Aoircoü ovtoç coç tô eîkôç, ¿TÓA|_ir¡-
e craç oütcu yAicrxQ^Ç ètu0u|J£ïv C,r¡v, vô|aouç toùç
fiEyiCTTOUç Ttaçapâç, oüôe'iç ôç èqeI; Ïctcoç âv pf|
Tiva Autoqç' eï ôè pr], cxKoücn], co EcoKQaxEç, TroAAà
Kai àvà£ia aavrov. T7T£QXÔ(ievoç ôt] ßLcocrq
7iàvTaç àv0Qcônouç Kai ôouAeücov, tl noLcov f]
£ÜCOXOÜ|i£VOÇ £V &£TTaÀÎCX, COCTTCEQ £7X1 ÔEÏ7IVOV
à 7io&EÔr)fiT]Kcbç e’lç ©ETToAíav; A ô yo i ôè ekeîvoi oí
54 7IEQL ôiKaiOCTÜvr|ç te Kai Tfjç aAÀr|ç àQ£TT)Ç TtOÙ
EcovTai; À A Aà ôf) r â v naibcov eveka ßoüAEi
Çfjv, ïv a aÙTOÙç èk0çe\^ç K ai rtaiÔEÙcrqç; Tí ôé;
Eiç ©ETTaAiav aÙTOÙç àyaycov 0Q£i{mç te Kai
Ttaibevoeic;, £,évouç noir|üaç iva K ai toüto ctou
àTioÀaÜCTCoCTiv; "H toüto |ièv où, aÜTOÜ ôè
TQECj)Ó|i£VOL CTOÜ C^VTOÇ ŞeAtiOV 0Q£l|>OVTai Kai
naı&£ÜCTovTaı |af] ctuvôvtoç aoü aÜTOÎç; Oí y à ç
ÈTtLTr|ÔElOl OÍ CTOÍ £7IL(-l£Ar|CTOVTaL aÜTCüV. nÓTEQOV
éàv elç 0 £TTaAíav á n o 5r¡|ar]crqg èni^iEATÎCTOVTai,
èàv ôè elç Âiôou ànoôr)|iTÎcrt]çoüxi Èni(a£Af]CTovTaL,

52
KRITON

d leyeceksin? Peki Sokrates’in b u davranışının çirkin g ö rü ­


nebileceğini d ü şü n m ü y o r m usun? D üşünm en gerekir.
Ya da b u yerlerden uzaklaşacak, Tesalya’ya, K riton’u n
do stlarının yanm a m ı gideceksin? Ç ünkü orası düzensiz­
lik ve başıboşluk yuvasıdır. O rada herhangi bir kılığa
b ü rü n erek , b ir posta ya da kaçan kölelerin giydikleri b u ­
n a benzer b ir şeylere sarınıp g ö rü n ü m ü n ü ve tavrını d e­
ğiştirerek gülünç bir şekilde hapisten nasıl kaçtığını an ­
latm an belki de çok hoşlarına gidecek. Biri çıkıp da se­
nin gibi yaşlı bir adam ın, doğa yasaları gereğince artık
yaşanacak p ek az zam anı kalm asına rağm en, en önem li
e yasaları bile çiğneyerek hayata böyle sıkısıkıya sarılm anı
ayıplam ayacak mı? Hiç kim seyi incitm ezsen, belki. Aksi
halde Sokrates, layık olm adığın pek çok şey işiteceksin.
D em ek ki, b ü tü n insanlara boyun eğerek ve bir köle gibi
yaşayacaksın. Başka nasıl olabilir ki? Tesalya’da, sanki
oraya bir şölene gitm iş gibi keyfederek m i yaşayacağını
54 u m uyorsun? O zam an d o ğ ru lu k ve başka erdem ler için
bize söylediğin o sözler ne olacak peki? Yoksa çocukla­
rın için, onları yetiştirm ek ve eğitm ek için m i yaşam ak
istiyorsun? Ne yani ? O nları Tesalya’ya g ö tü rü p bir ya­
bancı olarak yetiştirecek ve eğiteceksin öyle mi; senden
bir d e b u n u m u görecekler? Ya da onları b u rad a b ırak tı­
ğını düşünelim : sen başlarında olm adığın halde, nasıl ol­
sa yaşıyorsun diye daha mı iyi yetişecek ve eğitim göre­
cekler? O nlarla ilgilenecek olanlar senin dostlarındır.
Peki, Tesalya gittiğinde ilgilenecekler de, H ades’e gid er­
sen ilgilenm eyecekler mi? D ost olduklarını ileri sürenle -

53
KPITON

b E17T£Q ye Tl ÔcJJeAoÇ aÙTCÔV ECTTIV TO)V CTOl


(j)acncóvTcov erttTT]Ö£Îojv eıvaı; o h a d a í ye XQ7)-»
«ÄAA’, COLcOKÇUTEÇ, 71E10O|J.£VOÇ X][Xlv TOÎÇ CTOÏÇ
TQOCj)£ÛC7l (JT |T £ TialdaÇ 7 ÎE Q I 7t£lOVOÇ TtOlOÜ |aT ]T £
t ö Çfjv ( li to te àAAo |ar)ôèv tcqo t o ü ôtKatou, ïva £iç

'Aıbov eÄÖibv £XflÇ n a v ra Tama àTioÀoyfjCTaaOai


Toiç èkeï aQXOuaiv o û t £ yào Èv0àÔ£ aoi cf)aiv£Tai
TaÛTa TtQaTTOvTi apEivov elvai oùôè ôiKaiÔTEQOv
où&è ôawbxeçov ovbè áAAc¡j tû v c tc îjv o ù & e v î , o û t e
e k e î ü e àcjnKop.Évco à(i£ivov taxai. AAAà vüv ¡aèv

r]&iKr|(a£voç à m i, éàv àrtii^ç, oûx ücj>’ r](acüv t c ù v


c vô[Acov, àÀÀà v r i àvdqù m cjv èàv bk £^éA0i]ç
aiaxpcoç à v T a Ô L K r j a a ç t e Kai àvTi-
o u tc o ç

KaKougyr)craç, Tàç crauTOÛ ôjaoAoyiaç t e K a l


auv0T]Kaç Tàç tiqoç r\\ıdç naçaŞaç Kai KaKà
èçyaaà|a£Voç t o û t o u ç o û ç rjKioTa ê ô e i , o ï x u t ô v t e
Kai cjjiAouç Kai naxqiba Kai r]|aàç, rj(aeïç té ctoi
XaAenavoüiaEV £ a > v ti Kai ekeî oí tÍ( jé te q o i

à&eA<}>oi oi èv Ai&ou v ó j í o l o ù k eù(aevcôç c te


ÙTtO&é^OVTai, £IÔÔT£Ç OTl Kai r|(xàc, £7t£X£ÎÇT]CTaç
à7ToAÉCTaLTÔaôv i^époç. AAAà p i cte tîeîctt] Kqîtcov
d noiEïv à Aéyfi ¡aàAAov f| r^|aelç.»
TaÛTa, co cf)ÎA£ ÉTaïQE Kqîtcov, eu ïcrGi cm èyà>
ÔOKCO àKOÙElV, œonEQ oi KOQUpaVTlCÔVTEÇ TCOV
aùAcov ôoKoüaiv àKOÙEiv, Kai èv ¿|_toi aÛTt] f) r|xn
toútcov tcôv Aôycov ßo|aߣi Kai 7toi£i |_if] ôûvaoOai
tcôv àAAcov àKOÙELV- àAAà ïa0i, ocra ye Tà vûv
éfjoi ôoKoüvTa, éàv Aéyi]ç n aoà TaÛTa, |aàTT|v

54
KRİTON

rin gerçekten bir yararı dokunacaksa, sen nereye gider­


sen git, çocuklarınla ilgileneceklerine inanm alısın.”
“Fakat Sokrates, gel biz seni yetiştirenleri dinle ve ne
çocuklarını ne canını ne de herhangi başka bir şeyi doğ­
ru lu k ta n ü stü n tutm a: öyle ki, H ades’e gittiğinde oradaki
yöneticilerin karşısında rahatça hesap verebilesin. Ç ü n ­
k ü bizim dediklerim izi yapacak olursan, senin için de
yakınların için de böylesine bir davranıştan daha iyisi,
daha doğrusu, daha dine uygunu ne b u dünyada ne de
gittiğinde, öteki dünyada olabilir. Şim di ölüm e gidersen
haksızlığa uğram ış olarak gideceksin: fakat bu haksızlığı
biz yasalar değil, insanlar yapm ış olacak; oysa böyle
utanç verici bir şekilde, haksızlığa karşı haksızlık, k ö tü ­
lüğe karşı kö tü lü k yaparak, bizimle üzerinde uzlaştığın
sözleşm e ve anlaşm aları bozarak, en az kö tü lü k etm en
gereken kendine, dostlarına, vatanına ve bize k ö tü lü k
ederek b u rad a n çıkıp gidersen yaşadığın sürece biz sana
kızacağız; öteki dünyada ise, elinden geldiğince bizi boz­
m aya kalkıştığını bildikleri için, kardeşlerim iz olan Ha-
des yasaları seni bağışlam ayacaklar. Sen bizi dinle, sakın
K riton’a kanm a!”
işte sevgili do stu m K riton, iyi bil ki, bunları tıpkı
K orybant’la r18 m isali k en d in d en geçenlerin Jlavta19 sesle­
rini d uydukları gibi duyuyorum , b u sözler kulaklarım da
yankılar uyandırıyor ve başka sözleri işitem ez hale geti­
riyor. Yine şu n u iyi bil ki, şim di bana içim de d u y d u k la­
rım ın tersine ne söyleyecek olsan boşuna söylem iş olur-
KPITQN

È Q E ÎÇ . " 0 |J 6 J Ç pÉV TO L EL T l OL£L 7TÄEOV TTOLrjCTELV,

Àéye.
KP. AAA’, co L coK Q axeç, o ù k e ^ co A éyE L V .

e L G . vEa TOLVUV, co K qîtcov, K a l 7r o à T T a ) |a £ v


TaÙTTT], È 7 I£ l& f] TOtUTT] ó 0 £ Ô ç ú c f > r|y £ tT a i.

56
KRlTON

sun. Bununla birlikte yine de başaracağını um uyorsan,


söyle.
KRlTON - Söyleyecek b ir sözüm yok Sokrates.
e SOKRATES - Öyleyse vazgeç Kriton; biz gene öyle
h arek et edelim , tanrı da öyle istiyor.

57
NOTLAR
(Bu kısımda yer alan notlar yayma hazırlayan tarafından düzenlen­
miştir.)

1 Atinalılar her yıl baharda Apollon onuruna kutlanan bayramlara


gemiyle bir theoriû, yani bir elçi heyeti gönderirlerdi; gem inin gi­
diş ve geliş süresi içinde ölüm cezalarının infazı bir yasa tarafın­
dan yasaklanmıştı. Sokrates gem inin limandan ayrılmasından bir
gün sonra m ahkûm olm uştu ve gem i limana biraz gecikm eyle
döndüğü için Sokrates’in hapishanede bulunm a süresi o tu z günü
bulmuştu. Bkz. Phaidöıı, 58A-B; Ksenophon, Aponınemoneumata
Sökratous, IV, 8. 2.
2 Attika’da, Atina’nın 65 km güney doğusunda yer alan bu burun
Atina’ya gelen gemileri gözetlem ek için kullanılırdı.
3 Karş. Symposion, 177E.
4 Zindanların idaresinden ve kaçan mahkumların yakalanıp mah­
keme önüne çıkarılmasından sorum lu olan, kur’a ile seçilen on
kişi ve bir yazmandan oluşan on bir kişilik heyet ( hendeka). Bkz.
Phaidöıı, 59E, 85B.
3 Sokrates’in düşlere verdiği önem konusunda bkz. Apologia Sökra­
tous, 33C; Phaidön, 60E.
6 Akhilleus’un kendisi için söylediği bu sözler düşüne girip Sokra-
tes’e yurduna, yani Hades’e döneceği günü bildiriyor. Akhilleus
yurdu Phthia’ya, Sokrates ise son durağı Hades’e üçüncü günde
varacaktır. Burada yaşamı bir sürgün kabul eden Orpheusçulu-
ğun izleri görülmektedir. Bkz. Hom eros, Ilias, IX. 363.
7 Öldürür ya da sürgüne gönderirler.
8 Atina’ya.
9 Platon, Simias ve Kebes’ten Philolaos’un öğrencisi delikanlılar ola­
rak söz eder (Phaidön, 61 D, 89a ). Ksenophon ise ikisini de Sokra­
tes’in öğrencileri arasında sayar ve Thebai’den kalkıp Sokrates’in

59
KRITON

yanına geldiklerini belirtir (Apomnemoneumata Sökratous, 1. 2. 48,


III. 11.17).

10 Sokrates’in m ahkeme önündeki sözlerine gönderm e yapılıyor.


Karş. Apologia Sökratous, 37C.
11 Yunanistan’ın kuzeyinde yer alan bölge.
12 Kriton hâlâ gem inin o gün geleceğine inanmaktadır.
13 Karş. Gorgias, 452A.
14 Peloponnesos yarımadasıyla anakara Yunanistan’ını birbirine bağ­
layan kıstak.
I:> Potidaia, Am phipolis ve D elion’da yapılan savaşlar. Bkz. Apologia
Sökratous, 28E; Synıposion, 219E, 221A.
16 Boiotia bölgesinde yer alan ve onu Attika bölgesinden ayıran
kent.
17 Orta Yunanistan’da yer alan bir kent.
18 Korybantes: Kybele rahipleri. Karş. Symposioıı, 21 5E.

19 Aulos: İki kamışlı üflemeli bir çalgı.

60
Kriton
Platon
Sokrates ölüme mahkûm edilmiştir; suçu devletin tanrılarını
inkâr etmek, gençleri yoldan çıkarmaktır. Dostu ve öğrencisi
Kriton, öteki dostlarının da yardımıyla, suçsuzluğuna inan­
dığı Sokrates'i hapishaneden kaçırmak, ölümden kurtarmak
ister. Ancak bu kaçırma eylemine engel olan dış etkenler
değil, Sokrates'in kendisidir. Sokrates neden kaçmak iste­
mez? İşte Kriton diyalogunda Sokrates bu nedenleri ortaya
koyar ve kaçmak ya da sürgünü kabullenmek yerine neden
Atina'da kalıp ölümü yeğlediğine inandırmaya çalışır
Kriton'u.

İlk kez Yunanca-Türkçe olarak çevrilen bu küçük ama içeriği


derin yapıtında Platon Sokrates'in, kaçıp yasaları çiğnemek-
tense ölümü yeğ tutan bir filozofun son gününü ölümsüz­
leştirir ve böylece ölürken bile düşüncelerinden ödün verme­
yen felsefenin bu büyük şehidini anıtlaştırır.

You might also like