You are on page 1of 119

Bir Yumak

Mutluluk
DEBBIE
MACOMBER
J LLU

Bir Yumak M utluluk


Debbie M acom ber $p> Kııyük M urâeier Dükkâni run >.ı/.ıniKİa»tiv,

Eylül ’ 013
ISBN: 97Ü-6Ö5-348-182-S
Bir Yumak
Mutluluk
Yayınevi Sertifika N ö : I H M

CopyngbıCDE&BlE MACOMBER
Bu kitabu» Türkçe yayın haklan Akçalı Ajana aracılısıyla
Manı Yayın Dafi. San. Tıc Ltd. Sn.'ne aittir.
Yayınevinden irin alınmadan klim an ya da lam am ın alınlı yapılama?,
hiçbir K k ıld r kopya edilem ez çoftattılamaz ve yayım lanam az

Ezgi Mat. T e in E o n . İn» Saa. I k . L id Şti


Marhaa Sertifika N o 12142
Sanay i Cad. A hay Sok N o' 14 Çobançc pne»Y cnibom *inanbul

DEBBIE
Tel 0 2 İ I 4S2 23 02

MACOMBER
MARTI YAYINCILIK
Lartı Yayın Dağıtım San. Tic. Lld. $tı Çeviri: O /an Aydın
M altepe Mh D avutpeyi Cd.

ffSk
Yılanlı Ayazma Sk. No: S
/e y n n b u m u lsıa n b u l
Tel: 0 313 4«} 2 7 37 - 4 Î J 43 l i
Faks: 0 212 483 27 38
vna‘W.nuırtjyayınları L«T1 MARTI
infa@ inartiyayinlari.cwn
“Elle çorap örmek, tarihle aramızda hir bağ kurar:
günümüzde de faydalanmaya devam ettiğime beceri
ve teknikleri kullanmış örgûcülerin hayatlarına
bir bakış atmamızı sağlar "
Nancy Bush
Harm i/p America! Vakfı nın Yönetim Kurulu Başkanı
Man> Colucci ye ve Başkanı David Blumenihal 'a,
LYDİA HOFFMAN
onlarca kişinin hayatını güzelleştirdikleri için
teşekkürler... Örgü örmek hayatımı kurtardı. Beynimde tümörler
oluşmasına sebep olan, kelimelerle tarif edilemez baş ağ­
rılarıyla canıma okuyan, çok korkunç bir kanser türüne
karşı verdiğim iki uzun soluklu mücadelede hep yanımda
oldu. Hayatım boyunca hayal bile edemeyeceğim acılar
çektim. KanseT. gençlik yıllarımı ve yirmili yaşlarımı silip
atu ama ben yaşamaya kararlıydım.
İlk kanser tanısı koyulduğunda on altı yaşma yeni
basmıştım. Örgü örmeyi de kemoterapi görürken öğren­
dim. Yanımdaki kemoterapi koltuğunda oturan göğüs kan-

B ir Yumak \fu iiu iu k

I fcsna ti£T şeyi o O öldükten sonra hayatımın geri kalanıyla ilgili bir
öğren; Tedavi çok ağırdı ama çektiğim baş ağrıları kadar yapmak zorunda olduğumu fark ettim. Yapacağım
kftü olamazdr Mide bulantıları ve halsizlikle geçen bit­ seçimle babamı onurlandırmak istiyordum, bu da bazı risk­
mek bilmez saatleri örgü sayesinde astım. Elimdeki iki «I» leri g S u almamı jcickùriywfiu. Ljıîıo Aıuıt JİOİT-
ve bir yumak iplikle, yüzleşmek zorunda kaldığım tüm man. dünyada iz bırakmaya kararlıydım. Şimdi geçmişe
zorlukların üstesinden gelebileceğimi hissedebiliyordum. bakınca o zamanlar çok dramatik duygular içinde oldu­
Saçlarım avuç avuç dökülüyordu ama ipliği şişin etrafın­ ğumu fark ediyorum, ama bir yıl önce gerçekten de o du­
dan geçirebiliyor, ilmek alabiliyor, bir deseni takip edip rumdaydım. Şimdi bunları okurken hayatımı değiştiren
ortaya bîr şeyler çıkarabiliyordum. Birkaç lokmadan faz­ büyük bir şey yapıp yapmadığımı soruyor olabilirsiniz.
lasını yiyemiyordum ama örgü örebiliyordum. O küçük Seattle'daki Blossom Sokağı nda bir tuhafiye dük­
başarı hissine tutunuyor, onun kıymetini biliyordum. kânı açtım. Bu, çoğunluk için dünyayı yerinden sarsan bir
Orgü örmek kurtuluşumda, upkı babam gibi. Kanseri gelişme olmayabilir ama ben. gökte tek bir bulut yokken
İkinci defa allatmamı sağlayan duygusal gücü babamdan gemisini inşa etmeye başlayan Nuh gibi bir inancın peşin­
aldım. Ben hayatta kaldım ama ne yazık ki onu kaybettim. den gittim. Büyüklerimden kalan mirası son kuruşuna
Sizce de ıronık. değil mi? Benim kurtulmam ve babamın kadar işyerimi açmak için riske attım. Birkaç haftadan
kanserden ölmesi. fâzla bir işte çalışmamış ben, bunu yaptım. Hem de para­
Ölüm raporunda kalp krizi yazıyor ama ben öyle ol­ dan. gelir gider tablosundan ya da iş planlamasından anla­
duğuna inanmıyorum. Kanser, geri döndüğünde onu ben­ mayan ben. Elimdeki avucumdaki her şeyi en iyi bildiğim
den daha çok hırpaladı. Annem, hayatı boyunca hastalık­ şeye, iplere ve örgücülere yatırdım.
larla baş edememişti: bu yüzden bana bakma görevi ba­ Doğal olarak birkaç sorunla karşılaştım. O zamanlar
bama kaldı. Kcmoicrapıden kurtulmamı babam sağladı, B lossom Sokağı büyük çaplı bir değişimden geçiyordu.
doktorlarla o tartıştı, en iyi tedavileri almam için o didinip Yapılacak işlerden sorumlu mimarın eşi. Jacqueline Do-
durdu, yaşama isteğimi o canlandırdı Ve ben yaşama tu­ novan açtığım ilk örgü kursuna kaulan kadınlardan biriydi.
tunma çabasının yarattığı çaresizlikle yitip giderken, ba­ Kurs sayesinde ilk üç öğrencim; Jacqueline, Carol ve Alix,
bamın iyileşmem için ödediği bedeli ne yazık ki fark en yakın dosllanm olda Geçen yaz. Bir Yumak Mutlu-
edemedim. Hastalığım artık iyileşmeye başlarken kalbi ba­ luk'u açtığım şualarda sokak trafiğe kapalıydı. Dükkânıma
bamı aniden yüzüstü bıraktı. uğramak isteyen herkes etraftaki toz ve gürültüye katlan-

12 üeMıe Mocombtr
ye götürmem için bana oyuncak ayı hediye eniğim
tottrlıyorum. O hediye, eğer Whiskers bulup parçalama-
müşterilerim de beni yalnız bırakmadı. Ç ü n kü hu işin al­ dıysa. hâlâ bir yerlerde duruyor olmalı. Bu arada. Whiskers
tından kalkabileceğime inanmıştım. benim bulduğu her şeyi parçalamaya çalışan kedimin adı.
Ailemden de herhangi bir yardım almadım. Sevgili Margarcf in tavırları, ben ikinci defa kanserle yüz­
annem bana cesaret vermey e çalışıyordu ama daha çok ba­ leşmek zorunda kalınca değişti asıl. Ablam, hastalanmayı
bamı kaybetmenin verdiği hüzünle boğuşuyordu Hâlâ da ben istemişim, başıma böyle korkunç bir dert açacak kadar
fiyle. Çoğu günler keder ve yas dolu sislerin arasında çare­ ilgiye muhtaçmışım gibi davranmaya başladı. Iek başıma
sizce dolanmaya devam ediyor. O zamanlar ona planımdan ayakta katmak için önem li adımlar atmaya çalıştığım gün­
bahsedince beni vazgeçirmeye çalışmadı ama çok da destek lerde bana destek olacağını ummuştum. Ama ablam tam
olmadı açıkçası. Yanlış hatırlamıyorsam. "Tabii, canım kı­ aksine beni yıldırmaya çalıştı. Fakat zamanla işler değişti
zım. doğrunun bu otduğuıu düşünüyorsan yap,” demişti. Bu, vc çabalarımın sayesinde onu kazanmayı başardım.
annemden duymayı bekleyebileceğim en umut dolu sözdü Margaret, nasıl söy lesem, çok sıcakkanlı ve girişken
Ablara Maryam ise beni karamsar sözleriyle boğ­ biri değil. Ablamın beni ne kadar çok sevdiğini. Bir Yumak
maktan hiç geri kalmadı. Dükkânımı açtığım gün korkunç Mutluluk "u açlıktan birkaç ay sonra üçüncü kez kanser
kehanetlerle vanıma geldi. Bana ekonominin herhaı halrle tehlikesi atlatana kadar fark etmemiştim. Dr. Wilson o
olduğunu, insanların hiç para harcamadığını, altı balla bile aşina olduğum, ürkütücü tahlillerin yapılmasını istemiş, o
dayanırsam kendimi şanslı saymam gerektiğini söyledi. anda korku kelimesiyle bile tarif edilemeyecek duygular
Onun moral bozucu sözlerim on dakika dinledikten sonra [hissetmiştim Tüm dünyam aniden dondurulmuştu sanki.
kira kontratım yırtıp kapılarımı kapatacak hale geldim, Bir kez daha aynı şey lere kallanahileccğimi düşünmüyor­
ama sonra daha ilk günüm olduğunu ve en azından bir dum doğrusu. Kansere bir daha yakalanınca tedaviyi ke­
yumak ip satmam gerektiğini hatırlattım kendime sinlikle reddedeceğime çoktan karar vermiştim, ölmeyi
Sizletin de tahmin edebileceği gibi Margaret'le çok istemiy ordum ama ölmekten de korkmuyordum anık.
karmaşık bir ilişkim var. Beni yanlış anlamayın, ablamı Ne olacaksa olsun şeklindeki tavrım, kaderime bo­
seviyorum. Kansere yakalanana kadar bazen tartışan, ba­ yun eğmemi kabullenmeyen Margaret'i rahatsız ediyordu,
zen de birlikte vakit geçiren diğer kardeşler gibiydik. Bana ölümden bahsedilmesi, birçok insanın olduğu gibi onun
beyin kansen tanısı konduktan K m da çok iyi davranmıştı. da huzurunu kaçırıyordu ama benim gibi ölümün kıyısında

Ar Mutluluk

yaşayan bin için bunun ışıkların kapanmasından bir farkı küçük, rahat düny anın dışına adun atmaktan korkuyurmu­
yoktu. Ölmeyi dön gözle beklemiyordum ama korkmuyor­ şum. Haklıydı, bunu biliyordum ama yine de ona diren­
dum da. Çok şükür, test sonuçlan olumlu çıktı ve tuhafi­ dim. Çünkü babam ve doktorumun haricinde bir erkeğin
yemle birlikle ben de gün geçtikçe canlanmaya başladım yanında vakit geçirmeyeli yıllar olmuştu. Ama Margaret
Ablamın beni ne kadar çok sevdiğini o günlerde fark eni­ hiçbir mazeretimi dikkate almadı. Kısa süre sonra Brad'le
ğim için sîzlere bunları şimdi anlatıyorum. Çünkü son on birlikte bir şeyler içtik, sonra da akşamlan yemeğe çıktık,
yedi yıl boyunca ağladığına iki kez tanıklık ettim: Baba­ Cody'yle pikniklere gittik, oyunlar oynadık. Cody'yi de
mın ölüm haberini aldığında ve Dr. Wilson sağlıklı oldu­ yeğenlerim Julia ve Hailey kadar sever oldum.
ğumu söylediğinde Şu günlerde Brad'le sık sık görüşüyorum. Tekrar
İşimin baş ma tam anlamıyla döner dönmez Margaret kansere yakalanacağımdan korkunca onu kendimden uzak­
beni tekrar Brad Goetz'İe görüşmeye zorladı. Dükkânıma laştırmıştı m ama Margaret’tn de sık sık dile getirdiği gibi,
kargo getiren Brad'le geçen sene görüşmey e başlamıştım. hata yapmıştım. Her şey e rağmen Brad beni affetti ve iliş­
Eşinden aynlnuş. sekiz yaşındaki oğlu Cody'ntn velayetini I kimize kaldığımız yerden devam enik. Şimdi temkinli dav­
üzerine almıştı. Yakışıklı olduğunu söylesem sanırım ona I ranıyoruz. Tamam, işleri ağırdan almayı düşünen kişi
haksızlık etmiş olurum; çünkü adam gerçekten de çok çe- I benim ama Brad'in de buna bir itirazı yok Fski eşi onu
kici. Bu yüzden yük arabasının üzerindeki birkaç kutu iple ‘‘kendisini bulmaya" ihtiyacı olduğunu söyleyerek terk
dükkânıma ilk geldiğinde saly alarımın çeneme akmaması edip gidince canı yanmış bir kere. Aynca Cody'yi de dü­
için kendimi zor tutmuştum. Ondan o kadar çok etkilen- I şünmemiz gerekiyor. Babasıyla arasında çok güzel bir
iniştim ki, uzattığı dosy aya zar zor imza atabilmiştim. Ba­ ilişki var ve beni her ne kadar sevse de babayla oğul ara­
na üç defa çıkma teklifi etmiş, en sonunda dışarıda bir şey ­ sındaki özel ilişkiyi bozmaya niyetim yok. Şu ana kadar
ler içmey i kabul etmiştim. Kadın erkek ilişkilerindeki lec- [ her şey yolunda gitti, artık gelecekle ilgili daha sık konuş­
rtthcs iz ligimden dolayı. Brad ile birlikte olmanın altından maya başladık. Brad ile Cody onlar olmadan günlerimi ge­
kalkamayacağımı düşünüyordum. Margaret beni sıkıştır tiremeyeceğim kadar çok hayatımın içindeler artık.
masa ona evet deme cesaretini hayana gösteremezdim. Biraz vakit almış olsa da sonunda Margaıct dükka­
Bir Yumak Mutluluk un hayatımın kanıtı olduğunu nımı sevmeye başladı. Pürüzlü bir başlangıç yaptıktan son­
hep söylemişimdir ama ablama göre ben yaşamaktan kor­ ra bana inançlı biri olduğunu gösterdi. Gerçeklen de artık
kan biriydim. Yaşamaktan: dükkânımın içinde kurduğum betumk birlikle çalışıyor, fcvet doğru söylüy orum: ikimiz

16 ÛeMUr Moçtmtktr kır lumok Uullulult 17


-L______________________
çan çaldı. Haziran ayının ilk salı günüydü ve hava çok gü­
yan yana çalışıyoruz ve bcııt e bunun bir m ucizeden tarkı
yok. Ara sıra aramız limoni oluyor ama bu şekilde birbi­ zeldi, Yaz. Pacific Nonhwest bölgesine her an varabilirdi.
rimizi idare ediyoruz. Benimle birlikte olmasına cidden Ofis olarak kullandığım arka taraftaki odada duran
çok seviniyorum. küçük kahve makinesinin yanından dönerken. “Günay­
Daha fazla kendimi kaptırmadan sîzlere dükkânım­ dın.” diyerek ablamı karşıladım.
dan bahsetmek istiyorum. Bu dükkânı ilk gördüğümde bir Bana hemen cevap vermedi, ağzını açtığında da bir
şeyler elde etmemi sağlayacağını anladım. İnşaat keşme­ şeyler söylemekten çok. lafı ağzında geveledi. Ablamı ve
keşine. geçici aksaklıklara ve mahalle sakinlerinin sürekli ruh halini bildiğim için her şeyi zamana bırakmaya karar
değişmesine rağmen mükemmel bir yer olduğunu fark verdim. Kızlarından biriyle ya da kocasıyla tartışmışsa
ettim. Daha içen adım atmadan kontratı imzalamaya ha­ eninde sonunda bana olanları anlatacaktı.
zırdım. Sokağa bakan büyük vitrin çok hoşuma giui. Whis­ Margaret arka odaya geçip çantasını kapatırken, "Kah­
kers orada yumakların ve çilelerin arasına kıvrılıp uyu­ ve hazır." dedim.
maya başladı. Önündeki saksıları görünce hemen babamın Ablam hiçbir şey söylemeden yeni yıkanmış fincan­
ilk bisiklet dükkânını hatırlamıştım. Sanki babam atıldığım lardan birine uzanıp kendisine kahve doldurmaya başladı
bu macerayı onaylıyordu. Renkli ama tozla kaplı çizgili Kahve fincandan taşmış ocağa dökülüyordu ama o bunu
tenteyi de görünce son karanmı verdim. Bu eski moda kü­ fark etmedi.
çük dükkânın hayal ettiğim iç ısıtıcı yere dönüşeceğim bi­ En sonunda daha fazla dayanamayıp moralinin dü­
liyordum ve haklı çıktım. zelmesini beklemekten vazgeçtim. “Neyin var?" diye sor­
Blossom Sokağı ndaki inşaat çalışmalar neredeyse dum. Sabırsız olduğumu kabul ediyorum ama son za­
tamamen bitti. Bankaya ait bina epey pahalı dairelere, ya­ manlarda işe hep yüzü asık gelmeye başladı.
nındaki film dükkânı da "Fransız Kafesi'ne" çevrildi, ilk Benimle göz göze gelince gülümsemeye çalıştım.
örgü kursuma katılan ve o sıralar filmcide çalışan Alix “Yok bir şey... Özür dilenin. Günlerden pazartesiymiş gibi
Townsend de avnı yerde pasta ustası olarak çalışmaya baş­ geldi, o kadar."
ladı. Ne yazık ki sokağın aşağı tarafındaki Annie’nin Ka­ Dükkân pazartesi günlen kapalı olduğu için salı günü
fesi kapandı ama bence o dükkân da kısa sürede dolacak. işbaşı yapıyorduk. Kaşlarımı çatıp asıl sorunun ne oldu­
Ne de otsa artık çok işlek bir mahallemiz var. ğunu anlamaya çalıştım. Bomboş bir yüz ifadesiyle duru­
Margaret içeri girerken kapımın üzerindeki küçük yor, bana hiçbir şey anlatmıyordu.

18 ÎVW«ı AkKomİHr B tr Yum.il Mutluluk t9

Ablam geniş omuzlu, siyah saçlı, çok dikkat çekici “Peki." diyen Maıgaıeı omuz silku. Galiba çorapları
bir kadın. Uzun boylu, ince yapılı ama güçlü biri. Hâlâ es­ beş şiş yerine misinalı yuvarlak şişlerle yapacaksın.
kisi gibi atletik bir duruşu var. Keşke saç modelim değiş­ “Aynen öyle." Ben genelde yuvarlak şiş kullanmayı
tirse. diye düşünüyorum ara sıra. Saçlarını lisedeki gibi tercih ediyorum.
ortadan ayırıyor, om uzlarına değene kadar uzatıyor ve saç Margaret örgü örmeyi bilmesine ve ara sıra eline şiş­
maşasıyla içe doğru kıvırıyor. Saç maşası, spreyler ve fır­ leri almasına rağmen tığ işlenni daha çok sever. “Son za­
çalar gençlik yıllımın birer parçası. Klasik bir tarzı var ve manlarda çoraplara büyük rağbet var, öyle değil mı?" Çok
bu gerçekten ona uyuyor ama ben bir kez olsun farklı bir sıradan ve kayıtsız bir havayla konuşuyordu.
şey ler denemesini istiyorum. Ablamın düşüncelerine hep önem veririm. Aklıma
Ablam ın moralini düzeltmek umuduyla çabucak ko­ gelen fikirlerin neden işe yaramayacağına ilişkin üç ya da
nuyu değiştirip, "Yem kurs açmayı düşünüyorum." dedim. dön tane sebep sunabilir her zaman. Bu, artık bizim için
“Ne öğreteceksin?” bir oyun haline geldi. Ben bir öneride bulunurum, o da
Hu. ilgili görünüyor. Bu iyiye işaret. Açtığım kurslar anında önerimin neden başansızlıga mahkûm olduğunu
çoğunlukla iyi geçmişti. Başlangıç ve ona düzey kursları söyler. .Aslında fikirlerimi detaylıca açıklama fırsatımın ol­
açmış, bir de Faır İsle tekniğiyle ilgili eğitim vermiştim; masını özledim.
ama bir süredir aklımdan başka bir şey geçiyordu "Sence çorap örtne kursu müşterilerim izin ilgisini
“Çok mu zor bir soru sordum?" çeker mi?” diye sormaktan kendimi alamadım. Tannm.
Ablamın iğneleyici tavrı beni daldığım küçük hayalden gerçekten de Margaret'ın büyük bir derdi olmalı.
uyandırdı. “Çorap." dedim. "Çorap örme kursu açacağım.” Ben çorap örmeyi popüler olmasının dışında da çok
Piyasaya sürülen yeni, yaratıcı çorap iplen sayesinde seviyorum. Özellikle bir çift çorabın küçük bir proje ol­
çorap örmek moda olda Birkaç Avrupa markasının ürün­ ması etkiliyor beni. Bir afgant ya da Fair isle tekniğiyle
lerini getırtum ve sundukları çeşitliliği beğendim. Müşte­ örülen bir kazağı bitirdikten sonra genelde çabucak bite­
rilerimin de benimle aynı hisleri paylaştığını fark enim. ceğini bildiğim btr modele geçmek istiyorum. Saatler bo­
Yem ıplenn bir kısmı, örüldüğünde kendine özgü bir desen yunca örgü örmenin aksine çorabın çok kısa sürede ortaya
oluşturacak şekilde tasarlanmıştı. Modelin örgüyü ören çıkması beni mutlu ediyor. Hem zaman hem de ip bakı­
kişi tarafından değil de ipin kendisi tarafından tasarlandığı mından inşam çok yormuyor ve ayrıca güzel bir hediye
bir çift çorabın etkileyici olacağını düşündüm. olabiliyor. Evet, karanmı verdim: yeni kursumda çorap ör-

20 D rW w M u u m tb rr Bir Yumtık \hâtlı4 uk 2!


meyi öğreteceğim. En sakin işgünümüz olduğu için ders­
leri salı günü düzenleyeceğim.
Margaret soruma karşılık olarak başını salladı. Lafı
I Büyük kamyonu dükkânımın yan tarafında katan
Faıuıy Çiçekçiliksin önüne park etti. Bana gülümseyerek
dışarı çıktı.
ağzında geveleyerek, "Bence çorap kursu örgflcOlerin il­ Gülümsemesiyle mest olmuş halde. "Çok güzel bir
gisini kesin çeker,” dedi sabah." dedim. Brad. tüm kalbiyle, lürrı benliğiyle gülüm­
Ablama baktım ve bir anlığına gözlerine yaşlar dolar seyen biriydi ve bayatımda gördüğüm cn etkileyici, en
gibi olduğunu fark ettim. Daha önce de bahsettiğim gibi; mavi gözlerin sahibiydi. Fenerimi bulmuş gibiydim. O
Margaret nadiren ağlayan biridir. Yine de nazik bir sesle,
gözleri kilometrelerce uzaklan fark edeceğime yemin ede­
“iyi misin?" diye sordum. Meraklı gibi görünmek istemi­ bilirim. İşte o kadar mavilerdi. "İplik teslimatı var mı?"
yordum ama gerçekten de bir derdi wir.w yanında oldu­ diye sordum.
ğumu bilmesini isterdim. "Bugünlük sana bir tek ben teslim olacağım. Hazırda
“Aynı şeyi sorup durmaktan vazgeç." diye çıkıştı. kahve varsa birkaç dakikalığına mola verebilirim "
Hır rahatlık hissederken ıç çektim. Eski Margaret geri “Var. var," Hu bizim gelcncğimizdi. Brad ipliklerim
dönmüştü. gelse de gelm ese de haftada iki kez dükkanıma uğruyor,
“Cama asmak için bir afi* hazırlar m um ?“ diye sor­ vakti olursa ziyaret sayısını artırıyordu. küçük kahve ter­
dum. Margaret hu konularda benden daha yetenekliydi. mosunu dolduruyor, benden bir öpücük çatma fırsatını es
Afiş ve ilan konusunu tamamen ona bırakmıştım. geçmiyor, sonra da işine geri dönüyordu. Her zaman ol­
Ablam hevesli olup olmadığını belli etmeden omuz duğu gibi onu arka odaya kadat takip ettim, beni nazikçe
silkti, "öğlene kadar hazırlarım." kollarına alınca şaşırmış gibi durdum. Brad'in öpücükle­
“Çok güzel.” ö n larala geçtim, kapının kilidini açtım
rinden çok hoşlanıyordum. Bu defa alnımdan başladı, son­
ve “KAPALI” yazısını “AÇIK” tarafına çevirdim. Whis­
ra yavaşça aşağı inip dudaklarıma ulaştı. Dudakları üze­
kers sabah güneşinin altında tembelce kıvrıldığı camın
rimde gezinirken vücudumun her yerinin elektriklendiğini
önündeki yerinden başını kaldırıp bana baktı. Vitrinin
hissedebiliyordum. Üzerimde böyle bir etkisi vardı ve o
önündeki saksıda kırmızı sardunyalar çiçek açmıştı. Top­ da bunu çok iyi biliyordu.
rağı kurumuştu, ben de sulama kabını doldurup tekrar dı­
Beni tam da kendimi kaybedebileceğim an bıraktı.
şarı çıktım. Köşeyi dönen kargo kamyonu güzümün ucuna
Sonra kollarını etrafımdan çekip kahve demliğine uzandı.
takıldı. İçimi tanıdık bir mutluluk kapladı. Brad Arkasına döndüğünde kaşları çatılmıştı.

22 ü tb b te \facmmker
Air liMal V/utfuiuk 23

"Margarct ile Matt'in arasında bir sorun mu var?"


diye sordu.
Her şey in yolunda olduğunu söylemek için ağzımı
açtım ama kelimeler dökülmeden kendime engel oldum. Bir­
den neler olduğunu bilmediğimi fark ctum, “Niye sordun?"
Brad alçak bir sesle. "Ablan son zamanlarda kendin­
de değil." dedi. “Fark etmedin mi?"
Başum salladım. Benimle dalaşma fırsatını görmezden
geldiğini hatırlarken. “Bir derdi olduğu ortada," dedim.
EUSE BEAUMONT
Brad fısıldamayı ıınıırııp. “Onunla konuşmamı İster
misin?" diye sordu. l-mrklilik. klişe Bcaumotıl'un korktuğunu harııu ge­
Duraksadım. Margaref'in alınacağını ve Brad’ı dc
tirmişti. (içtirdiği iyi şeylerden bin başının ucundaki »adlın
beni terslediği gibi tersleyeceğini düşündüm “Hayır.”
alarmının sonsuza dek susmuş olm asıydı. Bedeni ona uy­
dedim ama sonra fikrimi değiştirdim. Ablam . Brad'i çok
kusunu aldığını söylediğinde uyanıyor, okulun kütüphane­
seviyordu. Kuşandığı zırhı aşabilecek biri varsa o da
sinde mola verme fırsatı bulduğunda d eğil, acıktığında
Brad'di. "Olabilir ama şimdi değil.”
yemek yiyordu.
“Ne zaman?"
Ama emekliliğin bir de olumsuz gelinleri vardı. Ken­
“Beraber dışarı çıkabiliriz."
di evini yaptırıp kendi küçük bahçesine bakma arzusuyla
Brad başını iki yana salladı. “Malt etrafla olmasa
yıllarca dişinden tırnağından arttırdığı paralan bir hesapta
daha iyi olur."
toplamıştı. Aylarca süren araştırmalar vc görüşmeler so­
“Haklısın." dedim, alt dudağımı ısırdım. "Başka fik­
nunda hep hayalim kurduğu alanı bulmuştu. Beğendiği yer
rin var mı?“
Brad bir cevap veremeden, Margarel arka odanın per­ şehrin dış kesiminde kalıyor, okyanus manzarasına olmasa
da üzerinde kozalaklar olan ağaçlara bakıyordu. Sabahın
desini bir hışımla çekip bize baktı. İkimiz de irkildik; suç­
erken saatlerinde küçük verandasında kahvesini içtiğini,
luluk duy duğumuzu belli ettiğimize şüphe yoktu.
“Bana bakın, sizi âşıklar, benim hakkımda konuşa­ ağaçların arasından hu- gev ığın çıkışını izlediğim şimdiden
caksanız cn azından sesinizi alçaltın." Bunları söyleyip hayal edebiliyordu. Yatının hesabını tamamen boşaltmış.
perdeyi kapanı ve ayaklarını yere vura vura içeri döndü.
25
24 M M » Iİ ko Vkt
tüm nakdini bu işe yatırmıştı. Müteahhidin saygın biri ol­ d ece başlangıcıydı. Evinin zamanında tamamlanacağına
duğunu düşünmüş ama adam hiç de öyle çıkmamıştı. Bir­
güvenerek kaldığı yenn kontratım iplal etmişti. Erken dav­
kaç kişiyle birlikte o da dolandırılmış, aldatılmıştı. Sonra
ranarak büyük bir hala yapmıştı. Seattle’da ev bulmak çok
şirket bir ay içinde iflasını açıklamış; sonuç olarak geriye,
zordu ve sadece yeni bîr ev bulmanın zorluğundan değil,
arttıkça artan avukat ücretlerinin haricinde ne bir ev ne de bulabileceği apartman dairesinin aşın pahalı olması duru­
para kalmıştı. Gittikçe kötüleşen, kâbus gibi bir batağa
munda emeklilik aylığından geriye bir şey kalmamasından
saplanmıştı.
da korkuyordu. Elise kızının isteğine uyup onun yanına ta­
Yatağında uzanırken yıllardır doğup büyüdüğü Puget şımın şıı. Kısa süreceğine dair kendine söz vermişti. Ama
Sound bölgesinin dışına seyahat etmeyi istediğini hatırladı. onlara taşınalı çoklan altı ayı geçmişti.
Buna şim dilik gücü yetmezdi. Ama hayatında ilk defa ya­
Hayır. Elise yaşadığı malî felaketi düşünerek bir sa­
ratıcı kişiliğinin izini takıp etme arzusu duyuyordu. Tekrar niyesini daha boşa harcamayı istemiyordu. Bunlara kafa
örgü örmeyi, yağlıboya kursuna katılmayı düşünüyordu.
yormak onu sadece bunalıma sokmaya yarıyordu. Kendi
Kariyerinin çoğunu kitapların etrafında geçirdiği için bir evine sahip olm a hevesiyle hemen hemen her şeyini yitir­
roman yazma fikri aklından hep geçm işti. Kim bilir belki
mişti. En azından geriye sağlığı, kızı ve torunları kalmıştı.
de bir çocuk ö yk ü sü ... Hemen hemen her şeyi denem eye
Yatak odasının kapısına büyük bir telaşla güm güm
hazırdı. Müteahhide açılan davayı kazanır kazanmaz hare­
vuran alu yaşındaki John, "Anneanne, anneanne," diye
kete geçecekti. O zamana kadar sadece parasızlığına ve
seslendi. “Uyandın mı? Yanına gelm ek isliyorum."
yaşayacağı yasal m ücadeleye kafa yorabilirdi. Elise yataktan çıkıp kapısını açlı. Çilli torunu ona gü­
Bu berbat durumdan kurtulana kadar hayatım askıya
lümsüyordu. Çocuğun kısa kesilm iş turuncu saçı. ııpkı bir
alrnışu. Avukatlar gerekli başvurulan yapıp dava hukuk zamanlar M averick'in yaptığı gibi neredeyse dimdik du­
sistem inde gideceği yeri bulana kadar bekleyişi devam
ruyordu. En küçük torununun saç rengi ona eski kocasını
edecekti. O v e onun durumundaki kişilerin ellerine bir
anım satıyordu. Elise kısa karşı laşm al arın hanem de son
miktar para geçm esi en iyi ihtimalle bir yılı bulacaktı. Bunun otuz yıldır adamı hiç görmemişti. Profesyonel bir kumar­
gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ise çok ama çok büyük bir
bazla ev lenmek bir yana, onunla nasıl tanıştığını bile hâlâ
muammaydı. Şimdilik yapabileceği tek şey her şeyini yitir­ açıklayanı) ordu. İçgüdülerine uyup çılgınca bir kaçamak
memek için dua edip umudunu korumaktı. yapmış ve kendisini onun kotlarında bulmuştu.
Müteahhitle ilgili sorunlar, yaşadığı zorlukların sa-
A m a ... onu nasıl da sevmişti! Nasıl da sırılsıklam

26 Oebbie Uacomher
Bir Yumak Mutluluk 27

âşık olmuştu! Tanıştıktan birkaç hafta sonra evlenmiş, on- özür dilercesine baktı.
ca yer dururken parmaklarına yüzükleri bir alışveriş mer­ “Sorun değil, uyanmıştım zaten." Ev hanımı olan kızı
kezinde geçirmişlerdi. Çok geçmeden Aurora doğmuş, bu ve ailesiyle birlikte yaşamak Elise’in emeklilik planlarının
doğumdan sonra da evliliklerinde sorunlar baş göstermeye bir parçası değildi ama bu anlaşma şimdilik her iki tarafın
başlamıştı. O zamanlar Marvin “Maverick" Beaumont, bir da işine geliyordu. Eşyalan depoda, hayatı askıda olsa da
sigorta şirketinde çalışıyordu ama ne yazık ki kumardan eti azından başını sokabileceği bir evi vardı.
vç oyun kartlarından kopamıyordu. Bu bağımlılığı onlan Elise davanın çözüme kavuşmasını beklerken. Au­
mahvolmanın eşiğine getirmiş, Elise onu terk etmekten rora ve Da vıd'e kira ödüyordu. Onların ısrarı üzerine az
başka çaresinin olmadığını fark etmişti. Ne zaman onu bo­ miktarda bir şey veriyor ama bu sayede kısıtlı aile bütçe­
şanmakla tehdit etse, adam her şeyi yeniden düşünmesi, lerine katkıda bulunuyordu. Ayrıca kızına da yardımcı olu­
ona bir şans daha tanıması için yalvarmış, ama her defa­ yordu. Damadı David, Kuzey Amerika'daki şirketlere
sında aynı şeyleri yapmıştı. En sonunda Elise. onu haya­ yazılım sistemleri hazırlayan bir bilgisayar uzmanıydı ve
lından çıkarmaktan başka seçeneğinin olm adığını anla­ işi dolayısıyla sık sık bir ya da iki haftalığına uzaklara gi­
mıştı. Bu karan hâlâ canını yakıyordu. Başka hiçbir adamı diyordu. Elise ile Aurora birbirine yoldaş olmuştu. Elise
Maverick’i sevdiği kadar seçememişti. Denemişti ama hiç de kızının ona verdiği desteğe minnettardı.
kimse ona aynı duygulan hissettirememişti. John, “öğleden sonra bizi parka götürür müsün?”
Tekrar evlenm e umuduyla sosyalleşm ek için büyük diye sordu.
çaba sarf etmişti. Aurora on beş yaşına bastığında evlen­ Torununu kırmayı hiç sevmeyen Elise. “Olabilir,"
m eye çok yaklaşmıştı ama görüştüğü senfoni müzisyeni dedi. “Ama halletmem gereken birkaç işim var. Ne zamana
Jules’ım San Francisco da bir eşi ve iki kızmtn olduğunu öğ­ dönerim bilmiyorum."
renmişti. Yaşadığı ihanet onu harap etmiş, ilişkilerden elini "Ben de gelebilir miyim?“ John çok sevim fi bir ço­
eleğini çekm iş, basit bir hayat yaşamaya karar vermişti. cuktu: gezip görmey e, dışarıda oyun oynamaya can atı­
Endişeli görünen kızı koridorun köşesinde belirdi. yordu. Dünyaya bir ay erken gelmişti ve bunu onlara hâlâ
Aurora kızgınca. “John, anneanneni rahat bırak dememiş hissettiriyordu.
miydim sana?" dedi. Oğlunun kolunu tutup Elisc'in kapı­ “Hayır, hayatım, sen kreşe gitmelisin."
sının önünden çekti, “özür dilerim, anne Çocuklara seni John yüzünü astı ama sonra sevimlice omuzlarını yu­
erkenden uy andırmamalarını söy lemiştim." dedi, Elise’e karı kaldtnp anneannesinin isteğini kabul etti, hemen ko-

2* OrMu* Hacamker Bir Yumak Mutluluk 29


I
geçildi. Güneşli bir haziran günü olmasına rağmen hava
ridordan çıkıp ağabeyinin yanına döndü.
fcİJSCkızma. 'Bhbvoııı .Sokağı »a gidip ju tuhafiyeye serindi, dışarı çıkınca takımının ceketini de ilzenne alması
bakmayı düşünüyorum." dedi. gerekecekti. Beyaz bluzunun yakasına küçük, pembe bir
Aurora'mn. annesinin örgü örmeye olan ilgisinin ye­ broş laktı. Elinde kalan tek güzel mücevher oydu. Mave-
niden artmasına sevindiği belli oluyordu. Elise avukatını rick daha evlenmeden önce hediye etmiş, Flise de çok
son ziyaretinde yemlenen sokaktan geçmiş, tuhafiyeyi fark sevdiği bu broşu sık sık takmıştı.
etmiş, kızına da bahsetmişti. Maverick. F.lise'in düşündüğü kadar sık olmasa da
Blossom Sokağı'ndakı değişiklikler epey hoşuna git­ kızıyla görüşüyordu. Elise onunla hiçbir şey yapmayı is­
mişti. Yıkık dökük binalarından dolayı yıllardır çok kötü temese dc kızını babasını tanımaktan mahrum bırakmayı
duruyordu. Yapılan yenilikler Elisc'in beklediği gibi de­ düşünmüyordu. Oysa adam ona hiç babalık yapmamıştı.
ğildi. Mimar eski binaları yıkmak yerine var olanları ye­ Elise ilişkilerini kızlarından tamamen bağımsız olarak dü­
nilemiş. sokağa güzel bir görünüm kalmıştı. Dükkânlar şünüyordu. Birden durup kaşlarını çattı. O sabah iki defa
tenteleriyle, önlerindeki çiçekleriyle ve kaldırımdaki pa­ Maverick’î düşünmüştü. Aslında onu gerçek anlamda hiç
nolarıyla çekici hale gelmişti. Elise; geleneksel, sıcacık bir unutmamıştı -torunu onu bu kadar çok andırırken nasıl
mahalleye ve içinde kurulan sevimli, küçük dünyaya adım unutabilirdi ki ama onunla ilgili anılar nadiren aklında
attığını hissetmişti Sadece birkaç sokak ötede gökdelen­ canlanırdı. Onu ya da onunla birlikte geçirdiği günleri ve
lerin gökyüzüne uzandığına inanmak zordu. Tepenin he­ geceleri hatırlamayı hiç ütentnnrdu
men aşağısında kocaman şirket binaları, sigorta şirketleri Omzuna kadar uzanan kahverengi saçlarını fırçayla
ve çarşıya kadar uzanan diğer büyük iş merkezleri vardı. düzelttikten sonra ensesinde topladı. Aklar düşmeyen saç-
Elise. Bir Yumak Mutluluk*un camından içeri bakar­ lan tek gurur kaynağıydı. Aklında bir anı daha belirirken
ken. örgü kursunun afişini görmüştü. Emekliliğin keyfini elleri donup kaldı. Maverick onun açık saçlı halini severdi.
hayal ettiği şekilde sürçmeyebil irdi ama para harcamaktan Elise kütüphanedeyken saçlarını lopuz yapardı ama akşam
korkan. eve kapanmış biri de olmayacaktı. Ayrıca örgü ör­ olunca Maverick ilk iş olarak tel tokalara uzanır. Elisc'in
mek maddi sıkımdan unutmasını sağlayabilirdi. kalın bukleli saçlarını açardı, “Kapunzcl. Rapunzct.“ diye
Odasında bir bardak çay içtikten sonra üzerini değiş­ fısıldar. Elise dc gülümserdi... Bunları hatırlayınca sinirle­
tirdi. Yılların değiştiremediği ince yapılı bedeninin üze­ nen Elise dudaklarım sıkıca kapatıp aklındaki düşünceyi
rine, açık pembe renkli, hem şık hem de rahat takımını atmaya çalıştı

30 DrbhK Macamlvr Mutluluk

Aurora. Elise rnuliâğa girdiğinde mısır gevreği koy­ için ondun bir aile babası olması da beklenemezdi. Elise
duğu kâselere süt dolduruyordu. doğum yaparken sevgili kocası bekleme odasında pokere
“Çok güzel olmuşsun, anne ” dalmış, çocuğunun doğumunu kaçırmıştı.
Elise iltifat karşısında utanan biriydi ve elini sallaya­ 47 numaralı otobüse binen Elise, Pili Hill'den geçip
rak kızının sözlerini geçiştirdi. Blossom Sokuğı'nu doğru yol aldı, üç durak sonra son za­
Elise dış kapıyı açarken torunlarına. “Okulda uslu manlarda büyük bir tadilattan geçen Scaitle Halk Kütüp-
dunuı," dedi, hanesi’nin önünden geçti. Okul kütüphanesindeki işi
Çocuklar anneannelerinin gidişini izledi. Sanki onları sayesinde Washıngton*daki en önemli kütüphanecilerle ta­
çok kötü bir kadere terk ediyonmuşçasına yüzlerini asmış­ nışmıştı. Bu kişilerden biri dc “Seattlc Aynı Kitabı Oku­
lardı. Torunları sevinç kaynağıydı ama kızının onlarla nasıl sun" kampanyasını organize eden Nancy Pearl’dü. Birleşik
başa çıktığına akıl sır erdiremiyordu. Aurora'mn bir eş ve Dcvletler'dekı büyük küçük tüm şehirler Seattle’ı takip et­
anne olarak sergilediği yeteneklere hayrandı. mişti. Elise bu fikrin bu kadar rağbet görmesine çok sevin­
Elise hazen iki alanda da başarısız olduğunu düşünü­ mişti. Bunlar, kütüphanelerin toplumun önemli bir parçası
yordu. Kendini bir türlü eş olarak görememişti ve evli olarak olmaya devam ettiğini gösteriyordu.
geçirdiği iki yıl da bunun kanıtıydı. Aurora evlilik enkazı­ Otobüsten inerken çantasına sıkıca tutundu. Bu bölge
nın altından kurtarabildiği lek hâzineydi. Babası gibi bir bir zamanlar yankesicileri ve kapkaççılarıyla ünlüydü. O
seksen boyundaki kızı, Elise için büyük bir lütuftu. Elisc'in günler artık geride kalmıştı ama tedbiri elden bırakmama­
kabul bile edemeyeceği kadar çok konuda birlikte olgunlaş­ nın bir zararı olmazdı.
mışlardı. Tanrı’ya şükür her şeye rağmen birliktclerdi. Panny Çiçekçilik'in önünden geçerken, durup mor
Maverick nafakasını hiç aksatmamış, içinden gelince karanfillere hayran hayran baktı. Daha önce bu renkte ka­
Aurora'ya telefon etmişti. İler defasında da ülkenin farklı ranfil görmemişti, Aurora'ya bunlardan bir bukei götürme­
bir yerinden telefon ediyor gibiydi. Sigorta işlerinde epey yi düşünüyordu. Belki dc parasım çiçeklerle çarçur etme­
başarılı olmasına rağmen, boşanmalarının Üzerinden kısa meliydi ama... Neyse, bunu düşünecekti
bir süre geçtikten sonra düzenli bir işte çalışıyormuş yala­ Tombul bir kedi, tuhafiyenin vıtnnine kıvrılmış, uy­
nına devam etmekten vazgeçmiş, tüm enerjisini kumara kuya dalmıştı, Elise kapıyı açtı ve kulağına küçük bir çan se­
vennişti. Çünkü sürekli aynı yerde kalmak profesyonel bir si geldi. Sese alışık olduğu belli olan kedi hiç kıpırdamadı.
kumarbazın işine gelmiyordu. Ayrıca bir yere tutunmadığı Sevimli yüzlü bir kadın. "Günaydın,” dedi, Tezgâhın

32 üebbıe Matmutbıtr iumai Mutluluk 33


yanında duran bir başka kadın da Elisc'in durduğu tarafa
“Aynen öyle. İp kendinden desenli." Kadın sonra da
doğru başını salladı.
kurs ücretini, gününü \e gerekli malzemelerle birlikte her
Genç kadının arkadaş canlısı tavrıyla içi ısınan Elise. şey in ne kadara mal olacağını açıklamaya haşladı. "Bu ara­
“Sîzlere de günaydın.” dedi. Göze hoş gelen, çok güzel ta­ da ben. Lydia Huffman. Bu da ablam. Margaret. Benimle
sarlanmış ve iplerle tıka basa doldurulmamış bir dükkâna birlikte çalışıyor."
girmişti. Her rafın üstünü görebilmek hoşuna gitti. Etra­ Elise. "Elise Beaumont,” deyip ikisine de gülümsedi
fındaki renklerle ve desenlerle dikkati dağılmış haldeyken, Biraz daha yakından bakınca aralarındaki benzerliği fark
"Kurs için gelmiştim." dedi. Rafların üst kısmına, içine etti. BüyOk otan. Margaret, iri yapılıydı ama dığen. Lydia.
koyulan tellerle sekil verilmiş modeller asılmıştı. Elisc'in narin, ufak tefek biriydi. Yine de çıkık elmacık kemikli ve
gözO On tarafına dinozor içlenmi« bir kazağa takıldı. I.ukv “ kocaman, »iyalı kCVJUyüzleri tnrhırlçrtnı andırıyordu Plt*r
da. John da böyle bir şeyi çok severdi. Belki de torunlarına onlara dikkatlice baktığını fark edince. "Yem emekli oldum
böyle bir şey örerdi. 2 v'f örgü örmeye yeniden başlayabileceğimi düşündüm."
“Bu hafta çorap örme kursu açıyoruz." dedi.
Bunun ilgisini çekip çekmediğinden şüphe duyan “Çok iyi düşünmüşsünüz.”
Elise. "Çorap mı?" dedi. "Daha önce beş şişle örmüştüm Elise. Lydia'nın hevesli tavrına gülümsey erek cevap
ama aradan çok vakit geçti.” verdi. Margaret tezgaha geçip kataloglar ve sipariş form­
Kadın, “Bunlar yuvariak şişle örülüyor,” dedi. “Gelin larıyla ilgili işlerine döndü.
size göstereyim." Elise'i örülmüş çorapların takılı olduğu Elise. "Kurs aracılığıyla örgüye dönmenin iyi olaca­
plastik ayakların yanına götürdü. Desenler Elise’in üste­ ğına karar verdim." dedi
sinden gelemeyeceği kadar karışık ama bir o kadar da gü­ Lydia başını salladı. “Uğramanıza çok sevindim."
zeldi. Örgü şişlerini dine almayalı yıllar olmuştu, ayrıca derken bir masa vc sandalyelerin bulunduğu arka tarafa
hevesinin boyunu aşan bir modelle cebelleşerek kırılma­ geçti. "Cuma günü öğleden sonra boşsan, sem de hayır
sını istemiyordu. amaçlı örgü grubumuza davet etmek isterim."
O huni an söylemek üzereyken kadın ipin kendinden "Bir başka kurs mu?" Elise iki kursu birden karşıla­
desenli olduğunu açıklamaya başladı. yamazdı.
“örmekten başka bir şey yapmak zorunda olmadı­ “Tam olarak öyle değil Ücretsiz. Bazıları farklı proje
ğımı mı söylüyorsunuz?" ve vakıflar için örgü örmey e geliyor o kadar. Seni de ara­
mızda görmekten mutluluk duyarız. Elise.** Lydia, Warm Up
34 M bit Mocombtr
35

America ‘dan, Linus Projesi nden ve keınolcnıpi gören kişiler


için düzenlenen C’hcmoCaps'ten bahsetti.
Elise bir kez daha kısıtlı bütçesini hatırlayınca. “İpi
siz mi veriyorsunuz?" diye sordu.
Lydia, “Aslında evet." dedi, “Ya da en azından bir kıs­
mını biz veriyoruz. Sürekli müşterilerim Warm Up Ame­
3
rica için yapılan battaniyelerden artan iplerini bu iş için
bağışlıyor. Ayrıca diğer projeler için ip almak isteyen ki­
şilere indirim yapıyoruz."
"Olabilir." Elise zaten boş geçen günlerini doldurma­
BETHANNE HAML/N
nın yolunu arıyordu. $u ana kadar Seattle Halk Kütüpha-
ııesi'niıı biı şubesinde ayda bir kez buluşan kitap grubuna
katılmış ve kilise ilanlarını katlamaya gönüllü olmuştu.
Bethannc Hamlin, Capitol Hill'deki evinin yoluna gi­
Yerel kan bankasının güçlü destekçilerinden biri olarak,
rerken, böyle olmamalıydı, diye kendi kendine hayıflandı.
her pazartesi öğlene kadar danışma masasında duruyordu.
1030’larda inşa edilen ev. yaşanan depremden dolayı yerle
Lydia, “Çorap kursuna yazılmak isler misin?" dedi.
bir olana kadar hayallerini süslemişti. Görür görmez oraya
’'Seveceğinden eminim."
âşık olmuştu. Kısa ve yokuşlu araba yolu bodrum katın­
Kadının sıcakkanlılığı Elisc’in içini bir kez daha ısıt­
daki garajda sonlanıyordu. Beton merdivenler küçük av­
tı. "Evet, sanırım yazılacağım." Çantasını açıp çek defteri­
luya açılıyor, giriş kapısı her zaman düşündüğü gibi peri
ni çıkardı. Çeki imzalarken. "Sınıfta kaç kişi olacak?" diye
masallarındaki evlerin oval kapılarını andırıyordu, ikinci
sordu.
kattaki yetişkin yalak odasından dışarıya üçgen şekilli bir
"Kurs altı kişilik olacak."
çatı uzanıyordu. Oradaki pencerenin önünde duran koltuk
"İlgi var mı?"
tüm mahalleyi görüyordu. Bethannc sık sık orada oturuyor,
"Henüz çok soran olmadı ama afişi daha salı sabahı
ya bir şeyler okuyor ya da hayallere dalıyordu. Bu güzel
astım. İlk yazılan da sertsin."
evde bir zamanlar mükemmel bir hayat yaşamıştı. O peri
Elise, “İlk." dedi ve sebebini bilmeden ilk kişi olma­
masalı burada hayat bulmuştu.
nın ona mutluluk verdiğini hisseni.
Motoru kapanı, beş yaşındaki Plymouth marka ara-
Ve sonunda kızına karanfil almaya karar verdi.

36 Debbtt Marımbrr
Bir Yumak Mutluluk 37
basında oturdu, eve yüzünde bir gülümsemeyle girmek odalarında dolanıyorlardı. Bir süre önce Andrew ile Annie
için gücünü toplamaya çalıştı. Derince bir nefes alıp ara­ nin tuvalet sırası için didiştiğini duymuş, üzerine sabahlı­
badan indi, alışveriş poşetlerini almak için arka koltuğa ğım geçirip kahvaltıyı hazırlamak için mutfağa inmeye
uzandı. U «ı$U u kii}tL. K a p ı y a u / a u u i k v n k u v a a t ı u ı ı t i k l e r i n i b C ik jn tt? ,

ö n kapıyı açıp neşeli bir tonla konuşmaya çalışırken. yüzünü de ellerine gömmüş halde yatakta oturduğunu fark
"Ben geldim!" diye seslendi. etmişti. Bethanne ilk olarak Grant'ın hastalandığım dü­
Sessizlikle karşılaşınca iç çekti. şündü. Başka zaman olsa kocası çoktan kalkıp üzerini gi­
"Andrew? Annie?" Elindeki poşetlen mutfak tezgâ­ yinmiş olurdu. Başarılı bir emlakçıda çalışan Grant işini
hına bıraktı, çaydanlığa su koyup ocağın altını yaktı. Bo­ seviyordu. Bethannc'nin evde çocuklarla kalmasına yete­
şanmadan önce çayı sevmezdi ama son bir yıldır neredeyse cek kadar para kazanıyordu. Bethannc, Andrcw’i ve on üç
çay tiryakisi olmuş, tek başına günde iki üç demlik içmeye ay sonra da Annic'yi dünyaya getirdiği andan itibaren ço­
başlamıştı. cuklarına bakması gerektiğini hissetmiş. Grant da bu ka­
İkinci kez. “Ben geldim!” diye seslendi. Yine bir ses rarını desteklemişti. Kocası onun çocuklarının yanında ol­
çıkmadı, masına sevinmiş, sık sık ona ve iş arkadaşlarına güzel ye­
Birkaç dakika sonra çaydanlık ötmeye başladı ve bir mekler hazırlamasından mutluluk duymuştu.
zamanlar anneannesine ait olan seramik çaydanlığın için­ Bethanne, “Grant?" dedi, daha başka ne söyleyebi­
deki Earl Grey poşet çaylannın Üzerine kaynar suyu döktü. leceğini bilmiyordu.
Sonra da çaydanlığı yemek masasına götürdü. Kocası başını kaldırdı ve Bethanne adamın gözlerin­
Mutfaktaki küçük bölmede otururken hayatını anla­ deki büyiik acıyı görüp yatağa oturdu, elini kocasının om­
maya. şu son iki yılda onun ve çocuklarının başına gelen zuna koydu. Nazikçe, "Ne oldu?" diye sordu.
her şeye akıl sır erdirmeye çalıştı. Artık hiçbir şey doğru Grant konuşamıyor gibiydi Bir şeyler söylemek için
gibi görUnmüyordu. Mevsimler artık birbirini aynı sırada ağzını açtı ama dudaklarından kelimeler dökülmedi.
takip etmiyor, ay birden güneşle yer degiştirebiliyordu, Annie merdivenlerin başından, “Anne!" diye ses­
Bethanne başına gelenleri ve nedenini anlamakta hâlâ zor­ lendi, "Aşağı gelir misin?"
luk çekiyordu. Kocası ile çocuklarının arasında kalan Bethanne bo­
Her şey on altı ay önce Sevgililer Günü sabahında caladı. kocasının kolunu sıktı “Hemen döneceğim." On da­
başladı. Çocuklar uyanmış, okul için hazırlanırken yatak kika sürmeden ıkı çocuğunu d i okula gönderdikten sonra

38 Ûebbir Klaevmber « r hum d. Mutluluk 39

geri döndü.
İcrini kapattı. “Hayır, sevmiyorum. Özgünüm, çok ama
} dlüll D t a ö adim (itÜ£liKİa oranı hâlâ aynı haldey­
çok üzgünüm İnan çalıştım, seni sevmeye çalıştım. Bu...
di. yüzündeki boş ifade değişmemişti. bu oyunu daha fazla sOrdürcmem."
Hemen. "Anlat bana,” diye fısıldadı. sorunun nc ol­
Bethannc dili tutulmuş halde gözlerini kocasına dikti
duğunu merak ederken aklından bin bir düşünce geçti.
Karşısında duran, sevdiği ve onca yıl koyun koyuna yattığı
Grant bir hafta önce kontrol için doktora gitmiş ve her­
adamdı ama göz açıp kapayıncaya kadar bir yabancıya dö-
hangi bir sorun çıkmamıştı ama onlar rutin testlerdi. Belki i nüşmüştfl
de Dr. l.yman bir şey bulmuştu da Grant ancak şimdi an­
Kendinden emin olamadan. “Ne oldu?" diye sordu.
latmaya hazır hlsseuıııştı kendini. Yine kocasının yanma
Grant. "Lütfen, beni daha fazlasını söylemek zorunda
oturdu, altındaki çarşaf hafifçe büzüştü. bırakma." dedi.
Grant ona yakışmayan boğuk bir sesle, “Bugün Sev­
"Ne olduğunu Söyle " O anda kızgınlıktan çok. kafa
gililer Günü," dedi.
i karışıklığı yaşıyordu Olanları anlamaya çahşmakıansa
Bethanne kocasının yanağını öptü, adamın kasıldı­
aniden sorunu çözmeye yeltendi. Sorun her neyse tıpkı su
ğını hissetti. "Grant, lütfen bana neler olduğunu söyle."
ukıtan bir musluk ya da anzalı bir pnz gibi düzeltilebilirdi.
Grant o anda ağlamaya başladı, hıçkırıkları tüm be­
Yapılması gereken tek şey. bir tesisatçı ve elektrikçi çağır­
denini sarstı. Bethanne yirmi yıllık evliliklerinde kocasının
maktı. Onların durumunda da yapılması gereken, ilgi gös-
böyle duygu yüklü bir şekilde ağladığına ancak birkaç kez
• lerip sorunu çözmekti, sonra da her şey eski haline döne­
tanıklık etmişti. Grant, “Canını yakmayı istemiyorum." cekti.
I
dedi.
Kocası sıklığı dişlerinin arasından. “Seni artık sev-
"Anlat bana!"
. mememin bir sebebi var,” dedi. Örtüyü kenara fırlatıp ya­
Gram, Bethanne'nin omuzlarını tuttu, parmaklarını
taktan çıktı. Sinirli tavırları Bethannc'yi şaşkına çevirdi.
tenine batırdı. "Sen iyi bir kadınsın. Bethanne ama ." Te­
| "Grant, sana ne oldu böyle?"
reddüt etli. “A m a artık seni sevmiyorum."
Bethanne ilk başta şaka olduğunu düşünüp kıkır kıkır Kocası pantolonunu bacaklarına geçirip yukarı çekti,
fermuarını kapattı. "Gerçekten de bu kadar kör müsün,
güldü. "Nasıl, beni artık sevmiyorsun? Grant biz yirmi yıl­
t yoksa sana her şeyi açık açık anlatmam mı fm âtiyor?"
dır evliyiz. Elbette beni seviyorsun."
Grant ona bakmaya dayanamayacakmışçasına göz- E Ağlayan adam saniyeler içinde bir zorbaya dönüşm-
F üştü. Bethannc. masumca bir cevap beklerken ellerini açıp.

40 IMbhtt Umıımk'
“Neyi anlatacakmışsın T' diye sordu. Bu kaba tavırlar onu gözlerini kırpıştırdı. Grant, düzgünce katlanması şart olan
duyduk lan ndan daha çok şaşırtmıştı. tişörtleri konusunda çok hassastı. Dış görünüşe çok özen
Grant kolunu gömleğine geçirirken duraksadı. Beth­ gösteren, saçı ve kıyafetleri de dahil her konuda mükem­
annc'yc bakmadan duygusuzca konuştu. "Başka biri var.“ meliyetçi biriydi.
Bethanne neler olduğunu sonunda anladı. “Beni... “Nereye... nereye gideceksin?“ Bethanne’nin aklına
aldatıyor musun?“ Vücudu uy uştu, ağzı anında kurudu. Di­ sorular akın ediyor ama su üstüne en gereksizleri çıkıyordu.
li normal halinin iki kau şişip konuşmasını imkânsızlaştır­ “TifTany'nin yanma taşmıyorum.”
dı. Duydukları doğru olamazdı. İnanmak istemiyordu. Grant Bethanne. “Tiffany?” diye tekrarladı ve hayatının şu
ona böyle ihanet edemezdi. Onu aidatsa burıu (ark ederdi. en korkunç anının tam ortasında nedensiz bir şekilde kah­
Erkekler eşlerini filmlerde ve kitaplarda aldatırdı. Bu: Baş­ kahalara boğuldu. “Beni Tiffany adında bir kadın için mi
ka kadınların, başka ev liliklerin başına gelebilecek bir şey­ terk ediyorsun?”
di. Grant işe gitmek için giyinmey e devam ederken, o da Grant ona delirmiş gibi baktı, belki de Bethannc ger­
birkaç dakikalığına duyduklarını inkâr etmenin yarattığı çekten kafayı yemişti. Saygısızca, "G/r. "dedi, elini salla­
hayali hisse tutundu. yarak ona aldırış etmediğini gösterdi. "Gitmeni istiyorum.”
Kekeley erek. “Ne zaman? Nasıl?” demey i başardı. Ciddi olduğunu göstermek için bodruma kadar indi,
Grant. “Ofiste tanıştık." dedi, “O da danışman. Ge­ eline büyük bir valiz alıp yatak odasına çıktı. Valizi alıp
çenlerde işe girdi." Derince iç çekti. “Evliliğimizi devam gelirken Tiffany yi tanıyıp tanımadığını hatırlamaya çalış­
ettirmeye çalıştım ama olmuyor. Böyle olmasını ben de is­ tı. Aklına geldiği kadarıyla onunla hiç karşılaşmamıştı..
temezdim.” Sesinde ricada bulunduğunu belirten bir tim Grant’ın ofisi kadınlarla doluydu ama Bethanne kocasının
vardı ama onun yerini çabucak öfke aldı. “Lanet olsun. onu aldaubileceğinden hiç şüphelenmem işti. Büyük valizi
Bethanne. durumu daha da kötüleştiriyorsun." Bunları gün­ iki merdiven bovunca çekiştirerek çıkarmasına rağmen.
lerdir planlamış gibi dolabın kapağım açtı, bir valiz çıkarıp nefes almak için hiç durmadı: öfkesi ona yardımcı oluyor­
du.
yatağın Üzerine koydu.
“Gidiyor... musun?” Boş valizi hiçbir şeyi umursamadan yatağın üzerine
Grant şifonyerittin çekmecelerini açıp giysilerini çı­ anı. beyaz çarşaftan bir toz bulutu yükseldi. Sonra da do­
kararak cevap verdi. Bethannc. kocasının düzgünce kat­ labın kapaklarım ardına kadar açtı. Grant’m elbiselerini
lanmış iç çamaşırlarını valizinin altına kovuşunu izlerken Oltasından tutııp askılarıyla birlikte dışarı çıkardı. Sonra

42 tvfhıc %4eK%*mb*r *■> K m * 1 I W V J 43

da doğrudan valize tıkıştırmaya başladı. mahvoldu. Her şeyi yapmaya; evlilik danışmamyla görüş­
meye, kocasına yalvarmaya, bir çıkar yol bulmaya razıydı.
Grant, "Bethanne!” diye bağırdı. “Kes şunu!”
Mal mülk paylaşımının yapılacağı görüşmeden hemen
Bethanne ciğerlerindeki tüm güçle. “Olmaz!” diye
önce Grant’a ailesine geri dönmesi için hayatının on yılını
haykırdı. Sonra da daha sakince. “Şu Tiffany’ylc ne kadar
vermeyi isteyecek hale gelmişti.
zamandır görüşüyorsun?” diye sordu. Bu tür soruları sor­
maya başlayınca kendisini tutamadı. “O da evli mi0 Yoksa Ama Grant evden ayrılıp TifTany’nin yanına taşının­
ca geri dönmeme kararını da almıştı. Bethanne neredeyse
sadece ben mi kenara atıldım?”
tamamen harap olmuştu. En sonunda durumu kabul etmek
Grant onunla göz göze gelmekten kaçındı.
zorunda kalmıştı: Gram geri dönmeyecekti. Onu artık sev­
“Ne zamandan beri?”
Grant eşyalarını valize tıkıştıran Bethanne ye bak­ miyordu ve Bethanne’nin söylediği ya ila yaptığı hiçbir
mamak için yine elinden geleni yaptı Bethanne kıyafetlen şey adamın fikrini değiştirmeye yetmeyecekti.
fırlatmaya başlamıştı ama sonra çabucak eski alışkanlık­ Evliliği bitmişti, ilişkisini arkada bırakmak özgüve­
larına; her şeyi katlamaya, düzeltmeye, düzenlemeye dün­ nini yerle bir ediyordu. Çocukları olmadan ne yapacağını
bilemezdi. Andrew ve Annie’nin ona eskisinden daha çok
dü. ihtiyacı vardı, Bethanne de yalnızca onlar için hayatına de­
“Bir ay mı? iki ay mı? Peki, yatakta çok becerikli mi T
vam ediyordu.
“Bethanne, yapma.”
“Ne zamandan beri'?“ Grant ona gerçekler söyleyene En sonunda bulduğu avukat ona çok dürüst davran­
mış, yardımcı olmuştu. Adil gibi görünen maddi bir anlaş­
kadar durmayacaktı.
Grant, Bethanne'nin insafsızlığına yenik düşmüşçe­ maya varılmıştı. Grant üçüncü defa evlerinin üzerindeki
ipoteği kaldırmış, bulabildiği tüm parayla araba vc kredi
sine iç çekti. “İki yıl-”
Öfkeden kuduran Bethanne. "İkiyi/.'" diye haykırdı. kartı borçlarını kapatmıştı. Böylece ikisinin de hemen
hemen hiç borcu kalmamıştı. Grant’ın iki yıl boyunca na­
"Git bu evden.” faka ödemesine ve çocukları liseyi bıtnenc kadar yardımda
C in im b a ş ım s a ll a d ı
“G it ve gen dönme.” O anda çok ama çok ciddiydi bulunmasına karar verilmişti. Üniversite masraflarını iki
Fakat çok geçmeden çaresizce kocasının evinde kalmasını taraf ortaklaşa halledecekti. Grant hiçbir çeki geciktirme­
istedi. O zamanlar kotasının sevgisini yeniden kazanmak ni işti ama bunu yasal olarak yapmak zorundaydı zaten.
için nasıl da deliye döndüğünü hatırlayınca utancından Bethanne kısa süre sonra ış bulmak zorunda kalacaktı ama

44 Oebbıe blacombtr A r f t - u i Hurluluk 45


bazı sebeplerden dolayı bunu hep askıya alıyordu.
Andrew. A nnie'nin yaptığı çeşitli şeylerden birkaç
BûÇSIima dâvası biteli altı ay olmuştu, yaşananların kez bahsetmişti annesine. Kızı, Tiffany’yı dergilere üye et­
üzerini kaplayan sis perdesi daha yeni yeni aralanıyordu. miş, adım ve numarasını tezgâhlarlara bırakmış, onun adı­
Bethanne. ailesinin ve arkadaşlarının “yeni gerçekliği” ola­ na randevular ayarlamıştı. Ama Bethanne ne zaman bu ko­
rak tanımladığı durumla başa çıkmayı öğrenene kadar ken­ nuyu açmaya çalışsa. Annie sus pus olmuştu.
disine anı yaşamak zorunda olduğunu söyledi. Ama asıl Bethanne. Annie buzdolabına yönelip bir şişe soğuk
sorun; eski gerçekliğini tercih ediyor olmasıydı... su çıkarırken. "Bana not bırakmamışsın,” diyerek kızını
Bethanne soğumaya başlayan çayını yudumladı. Mut­ biraz azarladı.
fak kapısı ardına kadar açılıp on altı yaşındaki kızı Annie Annie çok da aldırış etmeden, "Özür.” dedi. Şişenin
terler içinde ve yüzü kızarmış halde içeri ginnce düşünce­ kapağım açtı, başını arkaya yatırdı, şişenin yansını kafaya
lerinden irkilerek uyandı. Kızının ıslak saçları yanaklarına dikti. “Nerede olduğumu tahmin edeceğim düşündüm. Her
yapışmıştı. Özerinde dar bir spor tişörtle, tayt vardı ve gün koştuğumu biliyorsun."
uzunca bir koşudan döndüğü belli oluyordu. Annie kendi­ Bethanne' nin bundan haberi vardı ama dile getirmek
sini babasına yakın gördüğü için boşanmadan çok etkilen­ istediği sorun bu değildi.
mişti Grant evden ayrıldıktan sonra Annie koşmaya baş­ Kızı, ”lş görüşmesi nasıl geçti?” diye sordu.
lamış. günde on, hatta on beş kilometre koşar olmuştu. Ne Annie’nin bu konuy u açmamasını dileyen Bethanne.
yazık ki kızının tavırlarındaki tek değişiklik bu değildi. Ye­ iç çekti. "İyi değildi." İş aramanın zor olacağını biliyordu
ni edindiği arkadaşları da başına büyük sorunlar açabilecek ama acı verici olacağını hiç düşünmemişti. "Görüştüğüm
tipte çocuklardı. adama güzel pasta yapabildiğimi söyledim ama galiba çok
Aıtnie’nin durumu ve yeni arkadaş çevresi Bethan­ etki leyem edim,”
ne'yi çok endişelendiriyordu- Kızı, TifTFanv'ye çok öfke­ "Bir pastanede işe girsene."
lenmişti ve Bethanne, Annie'nin yeni arkadaşlarının onu Bethanne bunu çoktan düşünmüştü ama her gün se­
daha dikkat çekici şeyler yapmaya teşvik ettiğinden şüp­ kiz saat boyunca yiyeceklerin etrafında olmak ilgisini çek­
heleniyordu. Bethanne eski kocasından on beş yaş küçük miyordu.
olduğunu öğrendiği kadını her ne kadar sevmese de. kızı­ Annie geçmişi hatırlarken, “Eskiden tüm arkadaşla­
nın ona karşılık verme hevesiyle aptalca bir şey yapaca­ rımız Andrew i de beni de çok kıskanırdı.” dedi. “En güzel
ğından ve işin içine polisin karışacağından korkuyordu. doğum günü partileri ve pastaları bizimkiterdi."

Debbie Macomber
Sır i'umak Mutluluk 47

“Sen ne zaman bu kadar akıllandın?" diyerek kızına takıl­


“Ben de size tavşan kaç tazı tut oynal irdim ama artık
dı.
unlar çok oynanmıyor ”
“Eğlenmek için yapmak istediğin hiçbir şey yok mu?"
“Anne.. diyen Annic üfleyip püfledi.
Bcthaıuıc omuz silkti. "Söylersem bana gülersin."
"Yaz bitince ciddi ciddi iş aramaya başlayacağını."
“Neymiş?"
Annic, “Ertelemeye devam ediyorsun." dedi.
Kızı haklıydı ama çalışmadan geçen onca yıldan son- Bethanne iç çekti, kızına bunlardan bahsetmeyi iste­
miyordu. “Geçen gün bir tuhafiye gördüm ve tekrar örgü
İethanne işe girmesini sağlayacak özelliklerinin oldu-
ıu sanmıyordu, ömrünün sonuna kadar bir manavda örmek istediğimi fark ettim. Elime şiş almayalı yıllar oldu.
Sana bebek battaniyesi yapmıştım, hatırlıyor musun?"
anlara kese kâğıdı mı yoksa poşet mi islediklerim sor-
Annie. “Anne." diye haykırınca Bethanne onu utan­
ıktan korkuyordu.
Kızının tepkisini ölçmek için. “Kozmetik ürünleri dırmış gibi başını önüne eğdi. “Elbette hatırlıyorum. On
imayı düşünüyordum." dedi ve Annie'ye baktı. “Kendi yaşıma basana kadar o san battaniyeyle yattım."
“örgü örmeyi seviyorum ama aradan yıllar geçti."
lışma saatlerimi belirleyebilir.,."
"Anne!" Kızı dik dik ona baktı "Giilütkç olma." Dış kapı açıldı, ardından sertçe kapatıldı. Andrew.
“Birçok kadın bu işten iyi para kazanıyor. Hem...” Safeway Alışveriş Merkezi'ndeki yan zamanlı işinden
“Krem falan satmak başkalarına yakışıyor olabilir dönmüştü. Mutfağa girdi, strt çantasını yere bıraktı, ikisine
na sana yakışmaz. Çok iyi Özelliklerin var ama senden de tek kelime etmeden buzdolabını açıp içine baktı. Eline
a/ar tamacı olmaz, ikimiz de bunu biliyoruz. Senin de ya- aldığı bir şişe sodadan başka hiçbir şey dikkatini çekme­
abileceğin bit şeyler olmalı Gururun nerede kaldı?" mişti. Buzdolabının kapısını kapattı, arkasına yaslandı,
Gururu son on altı aydır klozetin dibinde dolanı- kaşlarını çalıp onlara baktı.

ordu. Bethanne, “Ofiste çalışmayı da islemiyorum.” dedi, Kız kardeşine bakarken. “Ne oldu?" diye sordu
iabah dokuz akşam beş mesaisine ahşamayacağına ina­ Annie. “Annem az önce yeniden örgü örmeye başla­
mayı istediğinden bahsediyordu,” dedi.
lı yordu
Annie, “Kendin için bir şeyler yapmalısın." dedi. Sa- Bethanne hemen araya girip. “Şimdilik düşünüyo­
rum. o kadar,” dedi.
iecc işten bahsetmiyordu.
Bethanne' nin tanıdığı herkes, kısa süreliğine görüş­ Annie. annesine, “Yapabilirsin." dedi.
tüğü terapist de dahil olmak üzere, aynı şeyi söylemişti. Andrew. “Olur," deyip sodasını açtı.

fttr h a u l M u tlu lu k 49
49 M b t e M a cvm btr
Ama Bethanne bunu yapıp yapamayacağından emin
değildi. Yapacağı her şey; iş bulmak, hayatını düzene sok­
w ‘Evet, çok güzel. Annemin de adını yazan.” Kalem
kâğıt alıp bazı aynalıları not etti. “O saatte orada olur.”
mak ve hana örgü örmek. (Om enerjisini tüketecek gibi du­ Biraz daha konuştuktan sonra telsiz telefonu yerine bıraktı.
ruyordu. "Belki ba$larun/‘ diye mırıldandı. Andrew. 'Ad.ııu kursa mı yazdırdın?" diye sordu.
“Bunu da diğer her şeyi ertelediğin gibi ertelemeye­ “E vet”
ceksin," diyen Annie ardiyenin kapısını açıp San Sayfalar “Ben. şey ..." Bethanne aniden para harcayacağı için
kitabını çıkardı. “Neredeydi şu tuhafiye?“ endişelendi. “Bu çok da iyi bir fikir olmayabilir. Zaten...”
Bethanne altdudağını ısırdı. “Blossom Sokağı nda " Kızı lafını kesti. "Çorap örmeyi öğreneceksin.”
Andrew. “Adını hatırlıyor mıısun?” diye sordu. Bethanne başını iki yana sallarken. “Çorap mı?” diye
Annie kocaman kitabı karıştırmaya başladı. haykırdı. “O kadarını beceremem.’’
“Hayır, ama...“ Andrew, “Anne." dedi. “Hatırlasana eskiden hep
Parmağını bir sayfada gezdiren Annie başım kaldırdı, örgü örerdin.”
gözlen kararlılıkla panldıyordu. “Buldum.” ¿afer elde et­ Annie. “Dükkân sahibine bakılırsa çorap örmek zor
mişçesine ağabeyine gülümsedi, telefonu kaplı ve annesi­ değilmiş,“ dedi.
nin karşı çıkmasına fırsaı vermeden numarayı hışladı. “Adı. Lydia HoiTmaıf nıış. Çok basit bir iş olacağın­
Çalmaya başlayınca telefonu annesine uzattı. dan bahsetti."
T elefonu bir kadın açtı. H oş bir sesle. “ Bir Yumak Bethanne, “Tabii canım," diye söylendi.
Mutluluk." dedi. “S ize nasıl yardımcı olabilirim?” “Oraya gideceksin, anne. İtiraz kabul etmiyorum."
“Alo. ben Bethanne Hamlin. Galiba adım çok Önemli A drew dc. “Gideceksin,“ dedi.
değil ama... şey... örgü kurslarınızın devam edip etmedi­ Roller değişm işti ve Bethanne bunu yeni fark edi­
ğini sormak isliyordum.” Nefes almak için durdu. “Yıllar yordu. Bu değişim onlara ilgi gösterem ediği sıralarda ger­
önce örgü örerdim," diyerek konuşmaya devam etti. ‘Ama çekleşm iş olmalıydı.
aradan çok zaman geçti. Belki de dükkânınıza uğrasam
daha iyi olur." Bethanne bakışlarını yukarı kaldırınca kı­
zıyla göz göze geldi.
Annie, “Telefonu bana ver." deyip bir cevap bekle­
meden telefonu annesinin elinden aldı.

50 Debbu Uacombrr Bir yimaıl H m Julut

duğu arkadaşları mezun olurken, o ülkenin bir yerinde tı­


kılıp kalacaktı. Anneannesini seviyor ama kov« bir yılı
onunla geçireceğine inanamıyordu.
Başka kimsesi yoktu. Mühendis bahası Brezilya da
4 btr köprü projesinde çalışırken yanında kalabileceği başka
kimsesi yoktu. Babasının söylediğine göre gittiği yer, genç
bir kızın kalmasına uygun değildi.
Ağabeyi Jason üniversitede yüksek lisans yapıyor,
yaz okulunda ders veriyordu. Ablası Julianna, üniversite
COURTNEY PULANSK1 üçüncü sınıftaydı ve o da Alaska'daki bir tatil köyünde ça­
lışıyordu. En küçükleri Courtney'di. Ağabeyinin ve abla­
sının üniversite masrafları gittikçe artıyordu. Açıkçası
Courtney'e göre babasının yaptığı plan hem gülünç babasının paraya ihtiyacı vardı, öyle olmasaydı Brezil­
hem de insnfsızcaydı. Tamam, öğretmenlerine ters cevap­ ya’ya gitmeden önce Courtney'in liseden mezun olmasını
lar vererek başına biraz dert açmış, notlarının düşmesine beklerdi. Ancak Ccnırtney mezun olsa da büyük ihtimalle
sebep olmuştu ama durumu daha da kötü olabilirdi. Me­ burs bulamayacaktı. Ne yazık ki notları çok iyi değildi ve
sela; polis dört yıl önceki o çöplük yangınım onun başlat­ üniversiteye para ödemeden girmesi piyangoyu tutturma­
tığım öğrenebilirdi. Ama onu kim suçlayabilirdi ki? Annesi sıyla bir sayılırdı. Yanı babası onun harçlarım da yatırmak
yeni ölmüştü; o da kendisini kaybetmiş, hayata kızmış, bu­ zorunda kalacaktı. Bu yılı Scanlc’da geçirmesi, şimdilik
nalımlarla boğuşmuştu. Şimdilik durumu daha iyiydi ama en mantıklı çözümdü.
olanların üstesinden hiç gelememişti. Neler yaşadığım an­ Annesi o korkunç trafik kazasında hayatım kaybet­
lamayan arkadaşlarının onca sözüne rağmen, hissettiği m ese. her şey farklı olabilirdi. Üzerinden dön yıl geçm işti
şeyler hiç değişmemişti. Ama zamanla kendini toparlamış ama acısını hâlâ dün gibi hissediyordu.
vc lise yıllarını kurtarmak için elinden gelen her şeyi yap­ Anneannesi merdivenlerin başından, "Courtney!”
mıştı. Ancak şimdi başında başka bir den vardı I diye seslendi, "Uyandın mı?"
Lise son sınıfi okurken Seattle’daki anneannesi Pu- "Evet, anneanne." Sabah saat beşıc televizyonun sesi
lanski'yle birlikte kalacaktı. Çocukluktan beri birlikte ol­ »onuna kadar açılmış haldeyken uyumaya devam etmesi

52 Drbbn Mocomber
Bir H a a i lbaluluk 53
¿Dltlİ mümkün değildi Anneannesinin kulağına işitme ci­ mak istiyordu. Yem bir okula başlamak kötüydü, şişman hal­
hazı takması gerekiyor, ama sorunu onluğunu kabulk«m i deyken yabancılarla karşılaşacak olması daha da kötU) dû.
yordu. Vera Pulanski'ye göre herkes alçak sesle konuşu­ “CourtneyT* Anneannesi merdivenlerin başından bir
yordu. Hem de dünyadaki herkes! kez daha seslendi.
Anneannesi. “Kahvaltı hazır!” diye bağırdı. “Efendim, anneanne.” Vera bu sabah yılmayacak gi­
Courtney tavana gözlerini dikerken üfleyip püfledi. biydi.
“Aç değilim” “Ben bir süreliğine dışarı çıkıyorum. Halletmem ge­
"Kahvaltı günün en önemli öğünüdür reken birkaç işim var."
Anneannesiyle lam bir haftadır birlikteydi ve yedi "Tamam, anneanne "
gün boyunca hep aynı şeyleri duymuştu. “Benimle gelir misin?"
"Daha sonra bir şeyler yerim.” Yumurtalar aklına ge­ Derince ıç çeken Courtney yataktan kalktı, ayaklarını
lince öğürecek gibi oldu ama anneannesi yumurtaları öyle yere basıp omuzlarının sarkmasına müsaade etti. “Evde
pişiriyordu işte: gençler için neyin iyi ohıp olmadığını hep kalsam olmaz mı?" Duş aldıktan sonra kıyafetlerini giy­
televizyonlardaki programlardan öğreniyordu. Ona göre mesine gerek olmadığını düşünerek üzerine pijamalarını
yiyecekler kupkuru olana kadar pişin linçe sağlıklı Olu­ geçirmişti. Ona göre böyle bir şeye hâla gerek yoktu.
yordu. Bu yüzden anneannesinin pişirdiği yumurtalar las­ “Benimle gelirsen çok mutlu olurum. O odada had­
tik gibi oluyordu. Courtney lastiğin tadına bakmamıştı ama dinden fazla vakit geçiriyorsun.”
ikisinin tadının birbirine yakın olduğundan emindi. “ lamam, anneanne."
“Yemekleri dökmekten nefret ediyorum.” “Ne dedin?"
“Özür dilerim, anneanne." Geldiğinden ben atladığı Yavaşça ayağa kalkan Courtney koridora çıkıp ba­
öğünler sayesinde zayıflayacağını düşünmüştü ama hiç de ğırdı. “Birazdan aşağı inerim’"
öyle olmamıştı. Üzerine çıktığı tartı da o sabah suçlar hal­ Gülümseyen anneannesi başını salladı. “Güzel."
de ona bakıyordu. Yeni duş almış, çırılçıplak halde tarihi Vera Pulanskı harika bir kadındı ve Courtney anne­
eser sayılabilecek tartıya çıkmıştı. Gözlerini kapatmış ve annesinin Chicago'ya gelip onları ziyaret etmesinden hep
sonra başını aşağı indirip rakamlara ve aralarındaki küçük mutluluk duymuştu. Ama içinde bulundukları durum fark­
çizgilere bakmıştı. Anneannesinin dijital tartılardan haberi lıydı. Daha önce hiç yaşiı biriy le yaşamak zorunda kalma­
yok gibiydi. Kilo ermemiş, aksine bir kiki almıştı. Ağla- mıştı. öyle ki evdeki her şeyi eBay'da antika diye Sata-

54 ftriln Hm-omtur P/r )umoi 35

bilirdi. luzmava başlamıştı.


isteksizce kof pantolonunu ve önünde bahasının ça- “Aslında ben başka bir şey söyleyecektim." Annean­
lıştığı şirketin logosu bulunan kocaman, siyah tişörtünü nesi, ellerini Courtney’m yüzünden çekti. “Bence arkadaş
giydi. O. merdivenlerden aşağı inerken, Vera sevim lice gü­ edinmelisin."
lümseyip onu son basamakta durdurdu. Kollarını kaldınp “Haklısın." C hicago'yu öyle çok özlemişti kı. gende
ona bakarken torununun yüzünü avuçlarının arasına aldı. bıraktıklarım hatırlamak bile ağlamasına yetiyordu. Bir
"Çok güzel bir kızsın.” yıllığına kiralanan evi. gözlerinin önünde belirince duygu­
Courtney. annanesinin bu sözlerine gülümsemeye ça­ landı.
lışarak karşılık verdi. Anneannesi nazikçe. “Odandan dışarı adım atmazsan
“Gözümün nura, en küçük lorun umsun " arkadaş edinemezsin, hayatım." dedi. “Daha sık dışarı çık­
“Sağ ol. anneanne." malısın "
“Keşke Ralph yaşasaydı da sem görseydi " Courtney ona karşı çıkacak değildi. Bakışlarım yere
Dedesi, Courtney daha birkaç aylıkken vefa! etmişti çevirdi. "Biliyorum."
“Keşke." “Benimle gel, sana etrafı gezdireyim.”
“Şimdi, seni çok sevdiğim için sana birkaç şey söy­ Counney onu reddetmek içrn ağzını açtı ama tartış­
leyeceğim." manın hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini biliyordu. Annean­
Kendisini dinleyeceği ııulka hazırlarken Courtney'in nesi elini tutup onu mutfağa götürdü. Kırılmış yumurtalar
tüyleri diken diken oldu. “Anneanne, kilo vermem gerek­ masanın üzerinde duruyordu. Courtney. onların anneanne­
liğini biliyorum. Dunlan söylemene gerek yok, tamam sinin önceki gün pişirdiklerinin aynısı olduğuna yemin
mı?” Courtney kendini savunmaktan kurtuUmuyordu. Ay­ edebilirdi.
nalara bakmaktan kaçınacak değildi. Şişmandı ve bunun “Kütüphaneye, markete, sonra da tuhafiyeye gidece­
farkındaydı. Annesi Öldükten sonra kilo almaya başlamıştı ğim"
O zamana kadar incecik bir kız olarak serpilmiş, sonra bir­ Courtney tur bakıma anneannesinin esin olmuştu.
den aşın kilolu hale gelmiş ve on altı yaşına haslığında ta­ “Hazırsan çıkalım."
mamen farklı bir kız olmuştu. Courtney en çok da kilo “Olur, anneanne." İşten ne kadar çabuk hallolursa

(
vermenin çocuk oyuncağı olduğunu düşünen iyi niyetli ak­ odasına o kadar çabuk dönebilirdi.
rabalarının ona sürekli şişman olduğunu hatırlatmasına
Anneannesi, “Arka kapıyı kilitleyip kilitlemediğime

Bir tumut 57
aaıwui ıı ıv 9IILIi I
bir bakıp geleyim,” dedi.
Böylece evden çıkmaları tam lamına yedi dakikala­ ondan.”
rını aldı. Anneannesi kapıyı kontrol ettikten sonra rujunu "Dönemiyor musun?"
tazelemek için yatak odasına gitti. Sonra yumurtaları dı­ “Kulakların duymuyor mu senin. Courtney? Başımı
şarıda bırakmaması gerektiğine karar verdi, tabağı bir po­ döndüremiyorum. Boynumda bir ağn var. Yirnıı yıldır bu
şete geçirip buzdolabına yerleştirdi. Courtney’in şüpheleri durumda. Hiç böyle ağrı çekmemiştim. Doktor yapılabi­
de gördüğü şeyle arttı. Masanın üzerindekiler önceki gün­ lecek bir şeym olmadığım söyledi. Heıı de katlanıyorum
kü yumurtaların aynısıydı. işte. Halimden şikâyetçi olmayı sevmem ama sen sorunca
Anneannesi, evde oyalanan Courtney’miş gibi, “Ar­ anlatıverdim."

tık hazır mısın?” diye sordu. Anneannesi araba kullanırken yolculuk etme düşün­
cesi. Courtney’i korkutsa da, kız hiç sesini çıkarmadı. Hem
“Seni bekliyorum."
Anneannesi, “Tüh!” dedi. “Neredeyse çantamı unu­ bir şeyler söylemesinin ne anlamı vardı ki? Son birkaç
tuyordum.” Kıkır kıkır güldü. “Bak gördün mü, kapıda ka­ gündür arabayla bir yerlere gitmekten kaçınmış olabilirdi
u ııa elbet bir gün şansı tükenecekti.
lacaktık.”
Sonunda dışarıya adım attılar. Yola park edilmiş ara­ Aklına başka bir soru geldi. Meraklanıp. 'Anneanne,
ba müzelere layıktı. Babasının söylediğine göre annean­ seninle birlikte olmasam ne yapacaktın?” diye sordu. An­
nesinin 1968 model Ford Ranch station wagon arabası tıkır neannesinin arabayı geri vitese takıp gaza basacağından
| korkuyordu.
tıkır işliyordu. Öyle olması gerekirdi. Araba neredeyse kırk
yaşındaydı ama sadece yüz bin kilometredeydi. Bir ton Dudaklarını sıkıca kapatan anneannesi, iki elini dc
ağırlığında kapısı, Courtney arabaya binmek için açılınca i kullanarak dikiz aynasını bir o yana bir bu yana çevirip
ayarladı. "Aynalar ne güne duruyor!”
gıcırdadı.
Vera ile yola çıkmak insanın can atacağı bir şey de­ “Hı."
ğildi. Anneannesi arabayı çalıştırdıktan sonra Courtney’e I “Şimdi gidebilir miyiz?"
döndü. "Arkaya bak bakalım, gelen var mı?” Soruları anneannesinin ağırına gitmiş gibiydi. Court-
Courtney arkasına döndü. “Serbest, anneanne." Son­ , ney üzüntüsünden doğan hevesle. “Elbette." dedi.
ra Vera’mn böyle bir şeyi meraktan sormadığını fark etti. İlk trafik ışığına yaklaşırken, anneannesi ona bakmak
“Anneanne,” dedi, “neden kendin dönüp bakmadın?" İçin biraz yana döndü. “Kilo vermek isliyorsan sana yar-

58 Drbbir Mucombrr Bir >u»ut Mutluluk 59

dımcı olabilirim, Courtney,” biri yetmiş yaşın altında değildi.


Courtney şüpheli gözlerle ona baktı. "Peki, nasıl?” Courtney poşetleri arabaya taşırken anneannesi,
“Spor yaparak. Ben her sabah yüameye gidiyorum. “Şimdi Blossom Sokağı*na gidelim.” dedi. “İşim çok uzun
Gelip bana ve arkadaşlarıma eşlik edebilirsin." Sürmeyecek. Söz.“
Bu çok eğlenceli bir şeye benzemiyordu ama zaten Courtney anneannesinin aynı şeyi son uğradıktan
kilolarını da eğlenerek veremezdi “Neden olmasın?” yerde dc söylediğini hatırlatmamak için kendisini tutmaya
"Ne. neden olmasın?" çalıştı. Yedi kez daha binleriyle muhabbet ettikten sonra
"Gelirim, demek istedim, anneanne. Hem dc seve yola çıktılar Vera şimdi de tuhafiyenin önündeki park ala­
seve.” Durumu epey abansa da anneannesi ona yardımcı nına girmeye çalışıyordu. Arabayı bir santim kadar iler­
olmak için çabalıyordu. Courtney de cevap vermek zorun­ letti. frenlere asıldı, frenleri bırakıp yine ilerledi ve sıra
da olduğunu hissetmişti. i yine fren yapmaya geldi. Courtney olacakları tahmin etme-
Anneannesinin yaşadığı Queen Anne Hill’den çıktık­ t liydi ama hazırlıksız yakalandı. Anneannesi arabanın tam­
tan sonra ilk duraklan olan ve Vera'ntn mahallesi için biraz ponunu Courtney’in öne fırlamasına sebep olacak kadar
fazla m odem kalan kütüphaneye uğradılar. Anneannesi K sert bir şekilde parkmetrey e çarpmıştı.
ona kütüphanenin tadilattan «onra yeni açıldığından bah­ Anneannesi. “Hay ben...” diye söylendi.
setti. Vera yerli bir yazann son aşk kitabını alırken Court- Vera Pulanski'nin bildiği m iyi küfilr buysu. Court-
ney Vogue dergisinin sayfalarım karıştırdı, zarif ve narin I ney anneannesinin kelime haznesini seve seve gcliştirebi-
mankenleri gördüğünde kendini kötü hissetmemeye çalıştı. ■ lirdi.
Oysa sadece reklamlara bakmıştı. Courtney arabadan inip ağır kapıyı kapattı ve içeriye
Oradan alışveriş merkezine geçtiler. Courtney. Se­ E giren anneannesini takip etti. Hemen vitrinin önünde duran
attle metro bölgesinin nüfusunun en son kaç olduğunu bil­ ■ kedinin yanına gidip hayvanı sevmeye başladı
mese de milyonları bulduğunu düşünüyordu ve anneanne­ Minyon (ipli genç bir kadın. “Hoş geldin. Vera,” dedi.
sinin onların en az yansını tanıdığından emindi. Sayama­ B "Nasılsın?”
yacağı kadar çok durmuşlar, anneannesinin ark adaşlarıyla, “ I.ydia. seni gördüğüme sevindim. Bu. lorunum Co-
eski komşulanyla, kiliseye giden bir grup insanla, briç ku­ ■ urtney. Courtney. l ydia.”
lübünün üyeleriyle muhabbet etmişlerdi. Courtney en az Courtney. “Merhaba,” deyip elini kaldırdı.
otuz kişiyle tanıştınlmış olmalıydı ve tanıştığı kişilerin hiç-

60 Mtbu \4ammtbrr Bir


L ”
Courtney omuz silkti. “Biraz." men Vera'nın yanma gitti.
Anneannesi, “Küçükken bir yaz ona öğretmiştim," Anneannesi. “Çorapları gördün mü?" diye sordu.
diyerek övündü. "Çabucak kaptı.” Courtney başını salladı. “Şu yeni iplikler gerçeklen
Courtney o zamanlan bu şekilde hatırlamıyordu ama de çok etkileyici, değil mi?"
anneannesini arkadaşının yanında kırmayı da istemiyordu. ""Onun gibi bir çift çorap Örebilirsin."
"Courtney, babası Brezilya'da olduğu için bu yıl be­ “Hiç sanmam.”
nimle kalacak.” Lydia. “Denemek ister misin?” diye sordu.
Babasını Güney Amerika'da yaptığı mühim işin uzun­ Courtney düşündü. "Neden olmasın!"
ca anlatılmasını bir daha dinlemek istemeyen Courtney. Anneannesi. “Evet demek istiyor," dedi. “Onu da yaz.”
kediy i yere bırakıp dükkanın içinde dolanmaya başladı. Bu Courtney meraklanıp, “Beni neye yazacakmış?" diye
kadar çok ip çeşidinin olduğunu bilmiyordu. Rengârenk sordu.
iplerle örülmüş şal çok güzel görünüyordu. Onun yanında Anneannesi. “Çorap kursuna," dedi. “Dışarı çıkıp
da keçeden yapılmış bir şapka, çanta, yelek ve kazak ser­ yeni insanlarla tanışmanın vakti geldi."
gileniyordu. Lydia,“Seru de aramızda görmekten mutluluk duya­
I.ydia. Courtney "in incelem esi için şalın ucunu kal­ rız.” diyerek onu cesaretlendirdi.
dırırken. Bunu bir gcccdc örebilirsin, "dedi. Anneannesi. “Hediyem olsun,” dedi.
“Gerçekten mi?*' Courtney. anneannesine minnettar olduğunu göster­
“Evet,” diyen Lydia. kocaman gülümsedi. “On üç nu­ mek için gülümsedi. Bu fikir hoşuna gitmeye başlamıştı.
mara şiş ve bir yumak iple kolayca yapabilirsin. On beş il­ Çorap kursuna katılacaklardan cn az bınnin doksan yaşın
mek atıp her sırayı öreceksin. O kadar kolay!” altında olmasını diliyordu, o kadar
“Vay!“ Courtney'in parası vardı ama tereddüt etti.
Yanındaki yirmi dolar şişlere ve ipe yetmeyebilirdi: anne­
annesinden borç almayı da istemiy ordu.
Beş dakika sonra Courtney desenli çorapları inceler­
ken. Vera aldığı iplen tezgâhtaki kasanın yanına koydu.
Courtney. anneannesinin nc ördüğünü bilmiyordu ama onu
hep elindeki işi bitinp yenisine geçerken görüyordu. Hc-

62 M fitr U t m İ W M A» tuna* Mutluluk 63

meyi başarırdı Hikâyeleri en güzel o anlatırdı. Onu dü­


şünmediğim anlar olacak mı bilmiyorum, çünkü babamı
gün geçtikçe daha çok düşündüğümü fark ediyorum.
Onsuz. Iı.ıvn1.1 alijiıuıkiu cıı yuk annem zorluk çeki­
yor Şu son on dön ayda, on yaş yaşlandı. Duygusal ularak
çöktü. Bu durumu daha başka nasıl tarif edebileceğimi bil­
miyorum. Annem çok narin, çok üzgün ve her şeye karşı
kayıtsızlaştı. Azalan beklentilerle ve kederle şekillenen
duygusal durumunu yansıtırcasına fiziksel olarak küçüldü;
"Çorapların iki tekten oluştuğunu unutmayın doktora son gidişinde annemin birkaç yıl önceye nazaran
Bu zorluğu nasıl mı aşacaksınız? ikisini de aynı anda tam iki buçuk santim kısaldığım öğrendik.
örün ve birbirinin tıpatıp aynısı olması gerektiğini Osteoporoz testlerinin sonuçlarını henüz alamadık.
düşünmekten vazgeç in!“ Bu aralar birdenbire bir sürü sağlık sorunu baş gösterdi ve
bence bu sadece üzüntüsüne değil, yalnızlığına da bağlı.
Deborah Robson Çünkü babam onun güvenli limanı, hayat arkadaşıydı.
Çok klişe bir tabir olabilir ama annemin babam olma­
dan bir tarafı eksik gezdiğine, yaşamım eskisi gibi sürdü-
LYDIA HOFFMAN remediğine inanıyorum. Bunu anlayabiliyorum; çünkü az
da olsa ben de aynı şeyi hissediyorum. Babam benim de
En azından hafta sonunun bir kısmını annemle geçir­ varlığımın en önemli parçalarından biriydi.
meye çalışıyorum. Babam öldükten sonra çok zor günler Pazar günü öğleden sonra yanına uğradığımda an­
geçirdi. Hepimiz onu kaybetmenin acısını yaşadık. Brad'in nemi arka bahçede güllerini özenle budar halde buldum.
babamla lanışma fırsatını bulamamış olmasına çok ama Çiçekleri, gurur duyduğu, önemsemeye devam elliği son
çok üzülüyorum, ikisi kesin çok iyi anlaşırdı. Babam an­ birkaç şeyden biri. Güllerini daha iyi serpilmeleri için bu­
layışlı, sıcakkanlı biriydi ve tanıştığı herkeste iyi bir şeyler dadığını söyler hana Babamın ölümünün de bende aynı
bulurdu. Onlarla hoş bir sohbete girer bir ya da iki espri etkiyi yaptığına inanıyorum. Onu yitirmek, önemli ve ger­
yapardı. En hasta ve en berbat halimde bile beni güldür- çek olan şeylerle ilgilenmeme yardımcı oldu. Mutluluğu

64 D M ıie M ucum hr Bir buruık Mutluluk 6S


gitlcıı yolu kendi başıma bulmam ve hayalın zorluklarını almak aklımdan geçmiyor değil
kabullenmeni gerekliğini bana gösterdi. Mavalımı bûyümıe Bir dalı daha keserken annemin d ı titredi. Ellerinin
cesaretini kazanmamı onun vefatı sağladı: ben de kendi dük­ istemsizce titrediğini son zamanlarda daha sık fark eder
kânımı açarak VC Drad'le bir ilişki yaşayarak gerçeklc>ıir oldum “Ögicn n-c yedin, anne?" diye sordum. Arlık doğru
dim bunu. düzgün yemiyordu. Margaret de ben de sağlığından endişe
Aralık kapının ardında durup birkaç dakikalığına onu ediyorduk. Ayrıca aldığı ilaçlar da bizi kaygılandırıyordu.
izledim. Bitkileriyle uğraşmaya dalan annem geldiğimi Bazı günler doktorun yazdığından fazla ilaç aldığını, bazı
duymadı. Başına onu güneşten koruyan kocaman hasır bir günler de hiçbirini içmediğini düşünüyordum.
şapka, ellerine de yeşil bahçe eldiveni takmıştı Annem sorduğum soruya sevap vermek IÇin düşün-
Yanında budadığı dallan attığı bir kova vardı. Onu B mesi gerekiyormuş gibi, “öğlen ne mi yedimT’ dedi.
korkutmak istemediğim için yavaşça. “Anne," dedim. ■ Nazikçe. “Anne?” dedim
“Lydia!” Ben bahçeye girerken, annem dönüp bana Birden hatırlayıp, “Ton balığı ve kraker." deyip bü-
baktı. “Daha erken geleceğini düşünmüştüm ’* |B yük bir şey başarmış gibi gülümsedi, ben de ona gülümsc-
“Gelecektim ama kiliseden sonra birileri beni tuttu." A dim.
"Brad'le C ody mi?" ■ Yine de, “O kadar mı?” diye sormak zorundaydım.
Başımı salladım. “Bir saat sonra onlarla buluşaca­ Annem omuz silkti. “Aç değildim, iştahsız olsan da
ğım. Green Gölü’nün etrafında gezeceğiz.” Beş kilomet­ ■ yemek yemek zorundasın diye tutturma sakın. Baban da
relik yürüyüş sağlığıma çok iyi geliyor ama sık sık yapamı­ I böyle yapardı. O zaman da hoşuma gitmezdi, şimdi de git-
yorum. Brad'ın fiziği çok düzgün, etrafımda koşup daireler B miyor"
çizebilecek kadar dinç. Cody’nin herkesi ve her şeyi kova­ “Peki, anne.” Şimdilik konuyu kapatalım ama bu so-
lamaya alışkın Chase adında golden retnever cinsi bir kö­ ■ ruııa bir çözüm bulmaya çalışacağım. Belki de düzenli ola-
peği var. Cody. köpeğini de yanında getiriyor ama onu Cha I rak evine yemek götürecek binleriyle anlaşırım Ya da al-
se'in tasmasını çıkarmaması konusunda sıkıca tembihle­ ■ tından kalkabilirsek van zamanlı bir hizmetçi tutan/. Bunu
dik. Belki de köpek eğitimiyle ilgili bir kitap alır. Cody’y le ■ daha sonra Margarct’lc konuşacağım.
birlikte köpeğine birkaç temel komut öğretirim. Her neyse, Annem. “Gelecek pazar Babalar Günü,” dedi. “Beni
bugün güzel bir gün olacak gibi. Ayrıca o ikisine, daha I mezarlığa götürür müsün? Babanın mezarına güllerimden
doğrusu üçüne yetişebilmek için patenlerimi de yanıma ■ koymak istiyorum.”

6i M ı b t e .Mornaıb rr i r imik Mutluluk 67

“Elbette götürürüm. Margarcl de bizimle gelir.” Ab­ İçimdeki endişe kısmen dindi. Margaret annemin
lamın adına konuşurken bize eslik edeceğini umuyordum. adam gibi bir şey yediğini görmeden gitmezdi.
Son zamanlarda çok asabi ve tuhaf davranıyor. Kısa süre­ Annem. “ Ablan seninle çalışmayı seviyor." dedt.
liğine paylaştığımız yakınlık, yazın yağıp yerde biriken “Bunu kendisi söylemedi ama ben sevdiğini biliyorum."
yağmur sulan gibi uçup gitti. Derdi neyse benimle paylaş­ Ablamın durumundan ona bahsedip bahsetmemem
mayı düşünmüyor ve açıkçası bu da canımı yakıyor. Anı­ gerektiğini düşündüm. Brad’le hatta başında yaptığım ko­
mızdaki ilişki düzelmeye başladı ama böyle durumlarda nuşmadan sonra Margaret hep aklımın bir kenarında olsa
daha almamız gereken çok yol olduğunu düşünmeden ede­ da annemin canım sıkmamaya karar verdim. Bu işe karış­
masına gerek yoktu. Kesin onun için endişelendiğimi Mar­
miyorum.
Annem bacaklanndaki tüm gücü tükenmiş gibi san­ garet’e söyler, bu da ablamı kızdırırdı. Onun hakkında ko­
dalyeye tutunup oturdu. Başındaki şapkayı çıkarırken, ko­ nuştuğum için bana küser, sonra da haftalarca başımın etini
luyla alnını sildi. “Tanrım, hava çok sıcak.’* yerdi.
Babamın evin yan duvarına astığı büyük termomet­ “Sana içecek bir şeyler getireyim mi?” diye sordum.
reye baktım. Hava yirnıi dört dereceydi, dışarının o kadar Annem dalgın dalgın gülümsedi. “Bir bardak buzlu
sıcak olduğunu hissetmememe şaşırıp kaldım. Aıuıcm en çaya hayır demem.”
az bir iki saattir dışarıda çalıştığına göre haksız, sayılmazdı. İçeri girdim, ikimize de birer bardak çay doldurup
“Dışarıda bir şeyler yemeye gidelim mi, anne?" diye içine de birer dilim limon attım. Birkaç yarım limon kuru­
sordum, bunun ikimize de iyi geleceğini düşündüm. muştu, anneme hiçbir şey söylemeden çöpe atum. Buzdo­
“Teşekkürler, hayatım. Aç değilim. Ayinden sonra labına şöyle bir bakınca içinde son kullanma tarihi bir ay
Colomhus Şövalyeleri‘nin düzenliği pankek kahvaltısında önce dolmuş bir paket sütle, çürümeye başlayan bir poşet
Dorothy Wal1ace'la karşılaştım, ikimiz de tıka basa yedik.” ıspanak gördüm. Onları da çöpe attım. Arka bahçey e dön­
Bir başka deyişle annem sabahleyin üzerine yağ ya düğümde annem şapkasını takmış, sırtını da güneşe ver­
da bal dökmediği bir pankek yemiş, ardından öğlen yeme­ mişti.
ğini ton balığı vc krakerle geçiştirmişti ve akşam yemeğini Yanma gittim, bardağını uzattım ve tenime değen sı­
de muhtemelen es geçecekti. cak güneş ışığının, çimleri sübyan fıskiyenin uzaktan ge­
"Bu arada Margaret telefon açtı. Öğleden sonra kız­ len/ifş fiff sesinin ve onları eşlik eden kuşların cıvıltısının
larla birlikte ziyarete gelecekmiş.“ tadını çıkardım.

M tiehhır Mocombtr Ar M U u tlu iu i 64


Annem. “Bana dükkânından bahset.” dedi. “Bu hafta Annem aklımdan geçenleri <Ce eetoryordu. “Kurs ver­
yeni ipler geldi m i r diğim masanın etrafında yiyebileceğimizi ve yemekleri de
Annem, aynı zamanda arkadaş olduğum müşterile­ ofisimdeki masanın üzerine koyabileceğimi düşünmüştüm "
rimle ve özellikle ilk öğrencilerim Jacqueline, Carol ve Annem bu fikri çok beğenmediğini gösterircesine bir
Alix'Ie ilgili haberleri duymayı seviyordu. Dördümüzün omzunu havaya kaldırdı. “Olabilir, peki bu aylık yemek­
arasında çok sıkı bir bağ oluşmuştu. Onları hemen hemen lerin amacı ne olacak?“
her hafta görüyordum, En kötü ihtimalle içlerinden biri Güzel soru. “Müşterilerimin birbirini tanımasını is­
cuma günkü hayır amaçlı örgü buluşmasına katılıyordu. tiyorum Ayrıca ördükleri kıyafetleri birbirlerine gösterince
Neredeyse on beş dakika boyunca hiç durmadan dük­ hevesleneceklerdir." Ben de bu amaçla sık sık bir şeyler
kânım hakkında konuştum, çorap kursuna yazılan üç kişiyi örüp dükkânımda sergiliyordum Büvûk bir hevesle. “Sen
anlattım. Annemin ilgisini en çok. sürekli müşterilerimden de bize \ ardımcı olabilirsin, anne.” dedim. 'Margaret'i de
biri olan Vera Pulaııski'nın on yedi yaşındaki torunu Co- beni de çok ınutlu edersin." Elimden geldiğince onu da ha­
urtney Pulanskı çekti. yatıma dahil etmeye çalışıyordum Margaret de ben de
“Ayda bir kez herkesin katkı sağlayacağı bir yardım kendisini canlı hissetmesi, hayata tutunması için ufak tefek
yemeği düzenlemeyi düşünüyorum.” dedim. Hem içgüdü­ sözler veriyorduk ona.
lerine güvendiğim, hem de kendini iyi hissedeceğini bil­ .Annem kaşlarını çatınca içimdeki sesi duyduğundan
diğim için bu yeni fikrimle ilgili düşüncelerini merak edi­ korktum. “Müşterilerinm örgülerini gösterip anlatabileceği
yordum. Yıllar boyunca babamın işle ilgili sorunlarını din­ f bir buluşma düzenle ve yemek işine bulaşma. Yemek ye­
lemiş. ona da yardımcı olmuştu. mek istiyorsanız sonrasında bir restorana gidersiniz."
“Dükkânda yeterince yerin var mı?" Bu fikir hoşuma gitmişti. “Teşekkürler, anne."
“Var sanırım. Eşyaları biraz kenara kaydınrsam her Fikrini sormamın onu mutlu ettiğini görebiliyordum.
şey hallolur.” Dükkanı ilk açtığımda kurs için kocaman bir Bunu özlediğinden emindim: çünkü babam hayattayken
masa koyacak yerim vardı ama yeni ıpIcT aldıkça yerim hep ora danışırdı. Yarım saat daha oturup muhabbet ettik-
daralmaya başladı. Şimdi altı kişinin oturabildiği o masa­ | ten sonra kalkıp Brad ve Cody’yle buiuşmay a gittim.
nın etrafında ördüğüm işleri sergilediğim tezgâhlar var. Green Gölü’nün otoparkında beni bekliyorlar, Chase
'"Onca ipin yanında insanlara yemek vermek istedi­ de bu sırada tasmasından kurtulmaya çalışıyordu.
ğine emin misin?” Arabadan inerken, “Merhaba," dedim. Etrafta gez-

70 flc-AA«* Mucumhcr
Bır w Hurluluk 71

neye can atan bir tek Chase değildi.


Cody arabaya doğru Jcoşiıp beni hemen kucakladı.
Gidebilir miyiz?"
f Birbirimize yakın ve bağlı olduğumuzu hissettiğimiz bOyle
havalara uçacak hale r c ! ¡ y o r u m .
Z a m a n la r d a m u tlu lu k ta n

Tüm kadınlar gibi ben de sevgiye, evliliğe ve bir aile sahibi


Babası başım okşadı. "Tamam oma bizden çok uzak- olmaya ııçıım r skiden kanserden dolayı böyle bir şansım
aşmayın. Anlaştık mı? Chase‘i de bırakma." olmayacağını düşünürdüm. Artık Brad'ın hayatıma girme­
Cody. babasına cevap verecek kadar bile durmadı, sine. yanımda olmasına ve kusurlarıma rağmen beni sev­
köpeğiyle birlikte fişek gibi firladı, küçük bacakları gıpta mesine her gün şükrediyorum. Brad, kansere karşı ver­
edebileceğim bir canlılıkla hareket ediyordu. diğim mücadeleden iki kez alnımın akıyla çıktığımı söylü­
Brad le birlikte yavaş yavaş yürümeye başladık, iler yor. Ben de bu hayatın galibi olduğumu biliyor, kutsandı­
güneşli hafta sonunda olduğu gibi gölün etrafı insanlarla ğımı hissediyorum.
ve köpeklerle doluydu. Çimlere oturmuş, kucağındaki gi­ Brad. “Galiba Margaref in derdinin ne olduğunu bi­
tarla şarkılar söyleyen bir adamın ve bir kelebeğin peşin­ liyorum." dedi tepkimi ölçmeye çalışarak.
den koşan küçük bir çocuğun yanından geçtik. Kjyının "Gerçekten mi?" O anda Margaret'ten bahsetmeyi
yakınlarında bu çift kano vardı. Bir yandan Cody ve Cha­ değil, mı ululuğumun tadını çıkarmayı istiyordum.
se’e göz kulak olurken Brad'le yan yana yürüdük. “Gerçekten. Dün ahşvenş merkezinde Matt'le karşı­
Anneme uğradığımı bilen Brad. "Annen nasıl?" diye laştım.”
sordu. Eniştem çok güvenilir biridir. Bence her şeye karam­
Annemin durumunu uzun uzun anlatmak islemedim. sar yaklaşan ablamı çok iyi dengeliyor. Hayatı onun kadar
Bu konuyu Margaret'e saklıyordum ve kısa süre sonra onun­ ciddiye almıyor, yaşanan olaylara onun kadar büyük tep­
la görüşecektim. “Aynı sayılır.” dedim, yalan da değildi. kiler vermiyor ve en güzeli de hiç kin tutmuyor.
“Ablamlc yeğenlerim onu ziyaret edecekmiş. Annemin böy­ “Peki, ne söyledi?“ Brad’le Matt çok iyi anlaşıyordu,
le şeylere ihtiyacı var." dördümüz ara şıra dışan çıkıyorduk. Margaret birkaç ay
“Margaret'ten bahsetmişken, sana herhangi bir şey önce bizi akşam yemeğine davet etmiş, sabahın erken sa­
söyledi mi?” atlerine kadar kâğıt oynamıştık. Onları daha sık görmeyi
Temkinli davranıp, “Ne söyleyecekti ki?" diye sordum istiyordum ama buna çok fırsatım ız olmuyordu.
Brad elime uzandı ve parmaklarımız birbirine kenet­ “Matt çalışmıyor."
lendi. Margaret'i unuttu vc başımı kaldınp ona gülümsedim. “Nasıl yani, çalışmıyor da ne demek?” Matt hatırladı-

72 D e h b ie H a c o m t v r Bir Yumak Mutluluk Ti


gjm kadarıyla yaklaşık yirmi y,Jdrr Boeing'de çalışıyordu.
I
“fşteıı atılmış.
II
■ takındığı tavrı anlamaya haşlıyordum Sadece morali ho-
zuk halde gezmekle kalmamış, haflalaıdu ne bir yumak ip
ne dc sokağın karşısındaki Fransız pastanesinden yiyecek
"Ne? Ne /aman?”
bir şey almıştı. Düşününce ablamın son zamanlarda çok
”0 ç ay önce.”
“Hadi canım.” Böyle bir şey olamazdı Oç ay. Mar- gerekmedikçe para harcamadığını fark ettim.
garel bunu benden Uç aydır saklıyor muydu? Dumura uğ­ “Bilmeliydim.” diye fısıldadım, aniden kendimi suç­
lu hissenim. "Anlamalıydım.”
ramıştım.
“Bana öyle dedi. İş bulma umuduyla kapı kapı dola- “Nasıl anlayacaktın ki?"
şıyormuş, ama şimdiye kadar bir şey bulamamış." Ablam ne düşündüğünü belli eden insanlardan değil
Kalbim parçalara ayrıldı. “Ama düşünmüştüm kİ... ama kardeşi olarak tavırlarından anlamam gerekirdi Belki
" Ne düşündüğümü bilmiyordum. Bunlar şaka olmalıydı. dc haberleri daha dikkatli okumalıydım. Boeing'deki işten
Margarct'in ıck kardeşi benim ve benimle konuşamıyorsa çıkarmalar gazetede haber olurdu. Farkına varmadığım
şeyler..,
içini kime dökecekti ki?
"Man durumdan haberdar olduğumu sanıyordu. Ben Brad. "Bir şey söyleyecek misin?" diye sordu.
Cevabımı dikkatlice düşündüm. “Hayır.” Margaret
dc bozuntuya vermedim."
Ağlamadan önce boğazımda hissettiğim yumru yine kendine özgü sebeplerle bunları anlatmanın uygun olma­
belirdi. Gözlerime bir şeylerin battığından, boğazımın dü­ yacağını düşünmüştü. Onu böyle bir şey yapmaya zorla-
ğümlendiğinden emindim. yamam. Ama derdini anlatmasını bekleyebilirim O za­
“Ağlayacak mısın?” mana kadar elimden onu sevmekten, ters cevaplarını hoş
Burnumu çekerken başımı salladım. Boğuk bir sesle. görmekten ve bana güvenmesini beklemekten başka bir
“Bana anlatmasını beklerdim.” dedim. şey gclıııcz.
“Son zamanlarda neden bu kadar gergin olduğunu Brad sakince. “Söyleyeceksin.” dedi. “Seni çok iyi
öğrendin en azından ” tanıyorum, Lvdia. Bunu daha fazla içinde tutamazsın. Bu,
Bu sözlerin bana bir yardımı dokunmadı, “ö z karde­ senin doğana aykırı."
şimin bana güveneceğini düşünürdüm, belli ki yanılmı­ Brad e üfleyip püfledim ama büyük ihtimalle haklı
şım." Gözlerimdeki yaşlan yanaklarıınu dökülmeden sil­ çıkacağını biliyordum.
dim. Şimdi her şeyi çözmeye. Margarel’m son zamanlarda

74 DtMıe Siacombtr Hir Yumak Mullulu 75

t m m u adlı kitabını yeniden okuyordu. Zamon zaman bOy-


} lc dönüp okuduğu ve gerçek klasikler olarak tanımladığı
kitaplar vardı. Aüsten. Bronteler. FUubert ve cn çok sevdi­
ği yazar Georgc Eliot. Bu yazarlar kadınların hayatlarım
ve duygularım yüzyıllar sonrasında bile okunabilecek ka­
dar güzel tarif etmişti. Bay Krughtley, Emma’yı yerden ye­
re vururken. Aurora sürgülü cam kapıyı açıp bahçeye girdi.
“Biraz konuşabilir miyiz, anne?” diye sordu. Aurora, Elisc'
in bacaklarını uzatarak oturduğu tahta şezlongun yanındaki
ELİSE BEAUMONT sandalyeye geçti. Kızmın elinde içindeki buz küpleri şı­
kırdayan. çay dolu uzunca bu bardak vardı. Gergin olduğu
Elise, çorap kursunun başlamasını dört gözle bekle­ her halinden belli oluyordu.
diğim fark eni. Kızına haber vermeden damadı Davul'e Elise ayracını kitabının arasına dikkatlice koyup ka­
bir çift çorap örmek için ıp almıştı. Duruşmalarla uğraştığı patırken, "Buyur, kızım.” dedi. Öne doğru eğildiğine göre.
süre boyunca onlarla kalmasına müsaade eden damadının Aurora çok ciddi bir meseleden bahsedecekti
nezaketine biraz ol »un karşılık vermek için sapacaktı bu­ Kızı, konunun en çekilmez tarafına bodoslama dalar­
nu. Avukatından aldığı »on bilgilere göre henüz bir gelişme ken. “Baham hakkında konuşmak istiyorum.” dedi.
yoktu ama sabretmesi gerekiyordu. Onca dikkatli planla­ Elise. eski kocasıyla ilgili konulara hep temkinli yak­
madan muııa. her ne kadar geçici de olsa kızı ve damadıyla laşırdı. Mavcrıvk işe yaramaz, tehlikeli ama reddedemc-
birlikte yaşamak zorunda kaldığı için luila utanıyordu. yeteğin i? kadar yakışıklı biriydi “Sorun değil.” kızı, an­
Kursun başlayacağı salı günü öğleden önce bahçeye nesinin babasıyla nasıl tanıştığını, ona nasıl âşık olduğunu
oturup, kendisini ihtiyaç duyduğu her seferinde rahatlatan ve nasıl evlendiğim ana kutlarıyla biliyordu. Evlilikleri fii­
uğraşma, kitap okumaya verdi. Kitap sevgisi çocukluk yıl­ len on sekiz ay, kâğn üzerinde dc iki yıl sürmüştü.
larına dayanıyordu. Okumaya erkenden başlamıştı, heşi- Maverick’in ağzı gerçekten iyi laf yapıyordu. Elise
ğinde eline çocuk kitabı alarak oturduğunu hatırlıyordu. eski kocasının yılanı bile deliğinden çıkaracağına yemin
Bu tutkusu ona yıllarca büyük fayda sağlamıştı. edebilirdi. Gençlik yıllarının başından ben çok çekici bir
Bugün, her on yılda bir olduğu gibi Jane Austcn in kız olmadığını biliyordu. Ama M avenck çok iddialı bir şc-

76 Û tU e .Iknıa kT
Av Yunak Ifutlutut 77
kilde tam tersini söylemiş, genç vc saf Elisc onun iltifatla- onu korkutuvoıdu.

r
nna kanmi5U. Maverick’İn söylediği kadar sevimli biri oi- Kızının rahatladığı belli ohn ordu. “Bildiğin gibi biz
hâlâ görüşüyoruz.”
m ay< edifiı ıcin ona inanmıştı. Maverick’le
o s r u la n i<;ı
I.UK bundan hahcıdanlı. MaVcftcK, C1ISC i |WK lop-
birlikteyken kendini güzel hissetmiş, ama çok gedmeden
lumun alt kesiminde yaşıyor, geçimini kumarla ve kim
aptalca bir hayale kapıldığını fark etmişti.
bilir ne gibi işlerle sağlıyordu. Ama belli ki kızını hayatı
Elise. olabildiğince kayıtsız görünmeye çalışırken.
boyunca destekleyip üniversitede okutacak kadar başarılı
“Ne olmuş babanaT* diye sordu.
olmuştu.
“Bir zamanlar onu sevmiştin, övlc değil mi?"
Bu çok zekice sorulmuş, cevaplaması zor bir soruy­ Maverick. düzenli ödemelerin ve okul harçlarının
du. Maverick hayatına er korunmasız döneminde, hor­ yanı sıra kızlarının doğum günlerinde ve Noel'de hep faz­
monlarının mantığına baskın geldiği günlerde girmişti. O ladan para göndermişti. Boşanmalarının ardından geçen
zamanlar âşık olduğunu düşünmüştü ama sonradan arala­ on yedi yıl boyunca Aurora'ya her ay mektup yazmış ama
rındaki şeyin aşk değil tutku olduğunu fark etmişti. Aşk lafı hep kısa tutmuştu, Çoğunlukla nerede olduğunu söy­
bitmezdi. Ama onların tutkusu bitmişti. Yine dc boşanma­ lemek ve para kazanıp kazanmadığından bahsetmek için
larının üzerinden onca zaman geçmesine rağmen onu hâlâ kızına kartpostal göndermişti. Kazanmak, onun için büyük
düşünüyor, özlüyor ve tüm benliğiyle evliliklerinin farklı bir meseleydi. Aslında hayatındaki her şev bundan ibaretti
bir yol izlemiş olmasını diliyordu. Zaten Elisc. Maverick't KOşeyi dönmesini sağlayacak oyunu arayarak geçirmişti
olduğu gibi kabul etmenin bir yolunu bulmuş olsa ilişkileri ömrünü. Eiise'm bildiği kadarıyla arayışı hâlâ devam edı-
: yordu.
yürüyebilirdi.
Ne yazık ki bir çıkar yol bulamamıştı ve artık iş işten “Babanla görüşmek istiyorsan sana bir şey diyemem
geçmişti. Maverick yıllar boyunca ülkenin dört bir yanında ama beni bu işe karıştırma.“ O kartpostalları Elise‘de oku­
gezmiş, onun gözünde hayatmı mahvetmişti. Elise bazı ko­ muştu vc okumamış olmayı diliyordu. Çünkü bu davramşi-
nularda kendisinin de ondan farksız olduğunu fark etmişti İ nın onu hâlâ önemsediğinin, hiç gerçekleşmeyeceği bir
ne yazık ki. yaşamı arzuladığının kanıtı olarak görünmesinden korku-
Aurora endişeyle. "Aruıe. onu Sevdin, öyle değil mi?" I yordu.
diyerek lafım tekrarladı. “Babamla ara sıra telefonla görüşüyoruz.”
“Evet, sevdim.” Bu kadarım kabullenmek, şimdi bile Elise bunu da biliyordu. Aurora küçük bir çocukken.

78 DehBtc H u c o m tv r Bir i umak Ituıluiui 79

babası ne zaman telefon etse heyecandan yerinde dura­ ler söylememek için a g z n tâaca kaşeli
mazdı. Şimdi kocaman bir kadın olmuştu ama heyecanı “Hiç anlamıyorum.” Kızı kendini zw tutuyor gibiydi.
kaybolmamıştı. Babasının gerçek yüzünü henüz görme­ “Babamı görmezden gelmediğim için sana haksızlık edı-
mişti ve Elisc cninde «onunda kızmın da onunkine benzer yormuşum gibi bir buse kapılmama sebep oluyorsun.’
bir hayal kırıklığına uğrayacağından korkuy ordu. Mave­ “Öyle mi yapıyorum?” Bu çok can yakıcı bir açıkla­
rick. sevdiği kişileri kasten inciten biri değildi. Yalnız diğer maydı. Elise bu lafların üzerine sertçe yutkundu. Yapmak
kişilerin duygularını fazla önemsemiyor, sevdiğini söyle­ istediği tek şey. Aurora‘yı babasının gerçek yüzünü gör­
diği kişilere gerektiği kadar değer vermiyordu. Güvenil­ mekten korumaktı.
mez biriydi o kadar. Saat dokuzda evde olacağını söylerse, Aurora başını salladı, gözv aşlarıyla parlayan gözleri
bu kumar oynayacak binlerini bulamadığı anlamına geli­ doğrulan söy lediğini gösteriyordu.
yordu Ruh hali kazanıp kazanmamasına göre değişiyordu. “Çok özür dilerim. Öyle bir şey. . yaptığımı fark et­
Kazanırsa sevinçten havalara uçuyor. Elise'i kollarına alı­ memiştim.” Hissettiği suçluluk Elise'c ağır geliyordu.
yordu. Kaybederse kızgınlık ve üzüntüyle kendinden ge­ “Ama yapıyorsun. Onca vıl boyunca babamın senin
çiyordu. hakkında bir kez olsun kötü bir şey söylediğini duymadım.
Aurora. “Babam buraya geliyor, anne." dedi. Doğru­

I
I Duymadım, anne. Ama senin onun hakkında güzel tek bir
dan annesinin gözlerinin içme baktı. laf ettiğini hatırlamıyorum.”
Elise bedeni yavaşça uyuşurken. “Buraya mı?“ dedi.
“Seattle'a mı?" “Yanılıyorsun.” Elise. Maverick’e karşı hissettiği
Aurora başını salladı. duygulan kızından saklamak için büyük çaba sarf etmişti.
“Büyük bir poker turnuvası mı düzenleniyor?“ Kızı­ Başarılı da olmuştu, öyle değil mi? Kızının acı dolu göz­
nın bunu bilmesini zaten beklemiyordu. lerine bakarken durumun hiç de öyle olmadığını fark etti.
Aurora biraz da nispet yaparak. “Beni görmeye geli­ Derince bir nefes alırken Aurora' nın omuzlan havaya
yor." dedi. kalktı. “No olur anne, bu konuda seninle tartışmak istemi­
yorum.“
Elise kendi kendine. “Aman... ne güzel!" diye söy­
lendi. “Beş on yılda bir o kadarını da...” “Ben de." Suçlu olduğunu fark eden Elise kızının di­
“Anne!” zine elini koydu. “O ... senin baban. Keşke sana daha iyi
“Özür dilerim,” diyen Elise. pişman olacağı bir şey bir baba seçeb liseydim ama o hatayı sen değil, ben yaptım,"
Aurora. “Ne demek istediğimi anlamıyor musun?”

80 D c W ır Uae am b er

Bit luiMot \ha!uiuk XI


diye haykırdı. “Babam hakkında söyleyecek tek güzel sözün yapabilirsiniz, t >akşam ben de başka bir yene gider, ne za­
man istersen o zaman dönerim “
yok.”
"Onunla evlenen bendim. Maverick'i sevdim ama Maverick de böyle olmasını isterdi. Elise. Mavenck’
birlikte olmamız kaderimizde yokmuş." in de cn az onun kadar görüşmeyi istemeyeceğinden emin­
"Seni hayal kırıklığına uğrattığını biliyorum. Bunu o di Yıllardır tek kelime konuşmamalardı, Konuşmalarını
gerektiren herhangi bir sebep de yoktu. Elise de öyle ol­
da kabulleniyor.”
"O seni de hayal kırıklığına uğrattı.” masını tercih ederdi.
“Haklısın, beni bazen yüzüstü bırakmış olabilir ama Kızı, gözleri fıldır fıldır dönerken. “Babamı görmek­
ba/en de bana mükemmel bir baba olduğunu gösterdi.” ten kaçamazsın.“ dedi.
Elise. Aurora'nın buna inanmak zorunda olmasını Elise üzerme ağır bir duy gu çökerken. “Nasıl yani?”
anlıyordu. Mavcrick onun babasıydı ve bildiği tek şey; dedi.
uzun süre ortalıkta görünmemesiydi. Babasının neden bu “Babam burada kalacak,"
kadar çok seyahat etliğini merak etmiş olsa annesine bu “Bu evde mi?" Elise korkuya kapılmıştı. Bu doğru
olamazdı ama Aurora'nın yüzündeki inkâr edilemez karar­
kadar soru sormazdı.
Elise. “Ee," dedi. Vücudunun uy uşukluğu yavaş ya­ lılık ona her şeyi anlatıyordu.
vaş geçiyordu. “Babanın geleceğinden bahsediyordun." Uyuşukluk tekrar vücuduna akın edip bacaklarına
“Aynen öyle,” Aurora annesinden başka şeyler duy­ kadar indi, “Seninle yaşadığımı biliyor mu?"
Kızı başını sallayarak cevap verdi. “Ona söyledim
mayı bekliyormuş gibiydi.
Elise. "Babanla görüşmene hiç itirazım yok." dedi. ama yine de gelmek istiyor.**
“Ne kadar kalacak?”
"Daha torunlarıyla tanışmadı"
"Çocukları görmek için can atıyor." Aurora tereddüt etti. “îki hafta.”
Aurora bir kez daha beklentiyle baktı. Elise. "İki hafta mı?” diye birden haykırdı. Oturduğu
“Benim onu görmeme gerek yok." Mavcrick’le kar­ yerde dogrulurken elindeki kitap yere düştü. “Böyle bir
şılaşmayı hiç ama hiç istemiyordu. Aurora babasını gör­ şey söz konusu bile olam a/' İkimiz o kadar uzun bir süre
mek için ondan izin istiyorsa, Elise izin verecekti. Ama asla ‘birlikte' kalamayız." Bu konuda Maverick’i suçlu­
onlar görüşürken yakınlarında olmayı düşünmüyordu. “Onu yordu. Kızlarının aklına girmişti, parasız kaldığına şüphe
akşam yemeğine çağırabilirsin ya da ne istiyorsanız onu yoktu. Elise ağlamak istiyordu. Seslice düşünürken. “Ben

82 D eM ie Moco***r
Sır Yunak UuıhJui 83

kalacak başka bir yer bulurum.” dedi Gerçeklen de bunu •‘N r ın lc y ıla c a k ? ” Oy y alak odalı Cv yctcn n cc bü
tercih ederdi ama eşyaları bir depodaydı vc bu kadar kısa
yüktü ama misafir odası yoktu. Elise üçüncü odayı almı
sürede nereye taşınabileceğine dair en ufak fikn yoktu.
ve kendine göre düzenleyip stüdyo tipi bu daireye çevir
Aurora. “Anne. sakin ol." dedi. Sonra daha nazik bir mişti. Mikrodalgası, banyosu, «allan«! »ondalye»» bile trn
sesle, "LUtlcn. bu kadar tepki göstermene gerek yok,” dedi.
lunan televizyon köşesi ve tek kişilik yatağı vardı İhtiyaç
Bacaklarını şezlongun kenarına kaydıran Elise yüzü­
duyduğu her şey bunlardı. Dünyadan kaçıp sığınabileceği
nü ellerine gömmeyi istedi oma bu güdüsüne engel oldu.
rahatça yaşayabileceği küçük bir mekânı vardı ve kızıyU
Başlarına büyük bir felaket gelmişti ama luzı bunu fark et­
ailesini baş haşa bırakabilmek için istediğinde odasına çe-
miyordu. kilcbıliyordu.
Aurora, “Babam daha önce benden hiçbir şey isteme­ “Babamı çocukların odasında ağırlayacağım.”
di,” dedi. "Onu reddedemem " Aurora doğru btr karar vermişti. Torunları sevimli ol­
“Yoksa kendim açındırdı mı?” salar da /aman zaman insanı çileden çıkarabilecek şey tan­
Aurora. “Hayır." diye çıkıştı, annesinin b.u sözüne lara dönüşebiliyordu. Mavenck çocukların yanında kalma­
alınmış gibiydi, "öyle bir şey yapmadı. Babam cömert bi­ ya alışkın değildi Eli** de Lukc vc John la aynı odada
ridir. Ayrıca David'e. bana ve çocuklara iyi davranır." uyumaya çok fazla katlanamayacağını düşünüyordu.
"O adam güvenilmezin teki ” Aurora, “Çok kolay olmayacağını biliyorum." diye­
“Bu senin fikrin, bence öyle değil. O benim babam." rek konuşmaya devam etli
Elise tekrar kendini suçlu hissetti. Eski kocasıyla il­ Elise gözlerini tavana dikti. “Durumu çok hafife alı­
gili olumsuz başka bir şey daha söylememeye kararlıydı. yorsun." dedi. Sonra bir kez daha kendini suçlu hissetti.
“Demek iki haftalığına. ..” "Bana köstek değil, destek olmana ihtiyacım var. an­
Aurora başını salladı. ne.”
“Seninle birlikte kaldığımı bildiğinden emut misin?” Elise, kızının böyle bir şeyi m u etmesinden duy duğu
”Evet.” Elise. kızının ses tonundan Maverick’in de rahatsızlığı içine atarak, “Asla seni üzecek bir şey yap­
böyle bir şeyi beklemediğini sezdi. Adam neyin peşinde mam.” dedi.
olursa olsun, önce Elise’ı ikna etmek zorunda kalacaktı ve “Ama babamın canını yakmayı istiyorsun."
çok şükür Elise ondan daha akıllıydı; ona kolay kolay kan­ Elise henıcn. “Yok öyle bir şey.” diyerek karşı çıku.
mayacaktı. “Babana karşı olumlu ya da olumsuz hiçbir duygu beslc-

84 lln rn « Sw
Bir Yuma* \halUUt 85
miyonım." Yalan söylüyordu. Konuşurken bile yüzü kızar­
maya başlamıştı.
Kızı. “Anne!" diye haykırdı, her heceyi bastırarak
Söyledi. "Babamla aranda çözülm em iş o kmint çnk sorun
var ki, listesini yapmak bile günler alır," 7
"Saçmalama." Kızı onu iyi tanıyordu ama şu anda
önemli olan, bu duruma tamamen kayıtsızmış gibi davran­
maya devam etmesiydi. Bu iki haftayı bir şekilde atlatacaktı.
Aurora ilk defa buzlu çayım yudumladı, bardağı tu­
tan parmaklan bembeyaz kesilmişti. “Bu konulara, özel­ 1 Gerçek 'çorap, dikkatlice örulntuf, mağa lam oturun,
likle de şimdi girmeyi hiç istemiyorum. Babamı üzecek el yapımı olandır, makinelerde yapılanlar ise
herhangi bir şey yapmayacağına veya söylemeyeceğine onların taklitlerinden ibarettir."
söz vermeni istiyorum." l)uı ne Soucy
"Öyle bir şeyi asla..."
“Tartışmamalısınız. Çocuklarımın babama olan kız­
gınlığına şahit olmasını istemiyorum.“ LYDJA HOFFMAN
Elise, kızının onu sorun çıkaracak kişi olarak görme­
sine içerlemişti. "Babanın huzurlu bir şekilde burada kal­ Bu. benim ilk çorap kursum vc saat birdeki buluşma
masını sağlamak için elimden gelen her şeyi yapacağıma için heyecanlanıyorum. Geçen yıl birkaç kurs açtım, öğ­
söz veriyorum." İki hafta boyunca odasına kapanması ge­ rencilerime örgü örmeyi öğretirken, oluşturduğum grup­
rekse de sesini çıkarmayacaktı. lardaki kişileri birbirine uyum sağlayacak şekilde seçme­
“SözOnfl tut ne olur. anne. Bu senden şimdiye kadar nin önemli olduğunu öğrendim. Bu kursa yazılan kişilerle
istediğim en önemli şey." ilgili endişelerim var ama durduk yere canımı sıkmayı da
Elise bir kez daha evden aynlıp herkesi sıkıntıdan istemiyorum.
kurtarmayı düşündü. Ne yazık ki gidebileceği hiçbir yeri Bu defakine katılan üç kadın, bana geçen yilki ilk
yoktu. Son otuz yıldır hem sevdiği hem de nefret ettiği örgü kursunu anımsaüyor. El ise'in, Belhanne'nin ve Co-
adamla aynı eve tıkılıp kalacaktı. urtney’in görebildiğim kadarıyla örgü örmekten başka or-

8.6 D e b b ir M or» m b tr B ır Yumak M utluluk 87

lak noktası yok. Jaccjueltne. Carol ve A lia'in katıldığı be­ hakkak anlatırlardı. Ahlatılın bu isteksizliğine anlam vere­
bek battaniyesi kursunda da benzer şeyler hissetmiştim. biliyordum aıııa bu kendimi iyi hissetmemi sağlamıyordu.
Onlar bir araya gelebilecek en farklı kişilerdi, yine de çok Kapının üzerindeki küçük çan çaldı. Elise Beaumont
kısa bir sllrcdc güçlü dostluklar kurmayı başarmışlardı. içeri gitıii. onu sıcuKkauiı, dosı canlısı bir ııısaıı olarak ta­
Birlikte oluşturduğumuz ortama hâlâ hayranım ve her ne nımlayamam ama ilk tanışmamızda bana yeterince samimi
kadar beklentilerimi yüksek tutmasam da, tarihin tekerrür davrandı. Ancak bu sabah yüzü asıktı. Ayrıca iyi uyuya­
edeceğini umuyorum. Genelde ablam gibi karamsar biri mamış gibi duruyordu. Samimi otsak bunların sebebini so­
değilim ama Elise Beaıımontu görünce inatçı, temkinli ve rardım ama daha yeni tanıştığımız için vazgeçtim. Açtığım
içine kapanık biri olduğu izlenimine kapıldım. Kısa tanış­ kurs, hiç de iyi bir başlangıç vaat etmiyordu.
mamızdan sonra BeLhanne llamlin'in gergin, sinirli biri “Günaydın." Sıcak karşılamamın yüzünü güldürece­
olduğunu: en küçük seste bile kaçıp saklanabileceğini an­ ğini ummuştum ama o bana kaşlarını çatarak cevap verdi.
ladım. Son öğreticim Courtney Pulanski ise. genç bir kızdı. "Dersin ne kadar süreceğini öğrenebilir m iyim 7"
Kızın haline üzülmüştüm. Zavallı çocuk anneannesi onu Margarct'in bilgisayarda hazırladığı el ilanlarından
kursa ısrarla yazdırınca donup kalmıştı. Ne yazık ki bu üç birini ona verdim, “fki saat.”
kişinin çok iyi bir grup oluşturamayacağını düşünüyorum. “Peki, o zaman." Elise yüzündeki somurtkan ifadeyle
Ben derse hazırlanırken, içeri giren bir müşteriyle il­ bir sandalye çekip masaya oturdu vc örgü çantasını kuca­
gilenen Margarel’in bulunduğu tarafa bir göz attım. Bu ğına koydu.
sabah ilk iş olarak. Matt'in işiyle ilgili durumu bana açma­ Kursta kullanacağı şeyleri, üzerinde gri ve siyah be­
sı için fırsat tamdım ama o yine tek kelime etmedi. Yaşadı­ nekler olan açık mavi, kendinden desenli bir yumağı daha
ğım hayal kırıklığım gizlemekte zorlanıyor ama bildikle­ önce seçtiğini hatırladım. Herhalde erkek çorabı örecekti.
rimi de dile getirebileceğimi sanmıyordum. Aynı şekilde Elise'in masaya geçmesinin hemen ardından bana
ablamı da içini dökmeye zorlamak istemiyordum. Ona vc göre çok resmi giyinmiş olan Öethaııne içeri girdi. Onu da
kendi halime çok üzülüyordum. Sormaya can attığım bir kol pantolonu ve bol lişörtüylc epey salaş görünen Court­
sürü soru vardı ve diğer derilerim bir yana yeğenlerim Ju- ney takip etti. Üçü de tek kelime etmeden dükkânın arka­
lia vc Hailey’in bu durumu nasıl karşıladığım merak edi­ sına geçti, masada birbirlerinden olabildiğince uzakta
yordum. Onlarla aram çok iyiydi; anneleri benimle bu ko­ duran sandalyelere oturdular.
nuyu konuşmalarını yasaklamamış olsa bana olanları mu- Masanın başına doğru yürüyüp gülümsedim. “Herkes

88 Lhebbıe Macombrr Hır Yumak Mutluluk 89


geldiğine göre derse başlayabiliriz. Umarım yuvarlak şiş­

f
ofsun, hepimizi düşündüğünü
lerle çorap öımeyi öğrenmekten zevk alırsınız. Küçük bir iyi biliyorum."
örgü macerasına atılacağız ama hayal kırıklığına uğrama­
yacağınızdan eminim. Bence öncelikle birbirimizi tanıya­ .... yle'"
. -nMiuaaı
l,s,ld*d‘-ı»5.r. yere çevirdi.
a ğ la t n a m a y a ç a lış t ığ ı b e lli o lu y o r d u .
lım. Rica etsem bizlere kendinizden bahseder misiniz?"
Üç öğrencim de bakışlarım bana çevirdi, başkasının Courtney'i rahat bırakmak için Betlıanne ye gülüm­
sedim. "Peki sen?”
konuşmasını bekliyor gibilerdi. “Tamam, önce ben başla­
Öne doğru eğilen Betlıanne. ‘7
yayım," dedim. "Ben. Lydia HofFman. Bir Yumak Mutlu­ Ah, merhaba," dedi.
Ben. Bethanne Hamlin. Ev|j
luk1u yaklaşık bir yıl önce açtım. Örgü Örmeyi seviyorum, «-»».i ve iki çocukluyum.” Bir an
bu sayede gerçekten önemsediğim bir şeyi yapma fırsatı duraksadı, üzüntüsünü içimde hissettim. "Aslında evliy­
buldum. Ayrıca başka kişileri de örgü dünyasına katmaktan dim. Kocamla kısa süre önce boşandık." Bir yorum bek­
mutluluk duyuyorum.” Bunları söylerken gülümsedim ve lemesine yüzünü Elise'e çevirdi ve “Boşanmayı ben iste­
kendisini tanıtması için elimi Courtney’e uzattım. medim." diyerek kadına fırsat tanımadı. "Ama artık evli
Genç kız doğrulup diğer iki kadına baktı, "Merhaba,” değilim, kızım kendim için bir şeyler yapmam gerektiğini
deyip hafifçe elini salladı. "Ben. Courtney Pulan&ki. On söyleyip durdu." Sözlerini kendisini gülmeye zorlayarak
tamamladı. "Bu yüzden buradayım."
yedi yaşındayım ve geçenlerde lise son sınıfı okumak için
anneannemin yanına taşındım. Annem birkaç yıl önce ve­ Bethanne’nin bir zamanlar çok hırslı bir örgücü ol­
fa! etti, babam da Brezilya’da mühendis olarak çalışıyor.” duğunu bana söylediğinden emin olduğum için, “Ama
Tereddüt eni ve sonra, “Bu kadar." dedi. daha önce de örgü örmüştün, öyle değil mi?" diye sordum.
Elise kızın durumunu anlarcasına, "Lise son sınıfta Çocuklar küçükken birkaç model örmüştüm ama
anneannenle birlikte mi kalacaksın?" dedi. "Zor bir durum onlar çok basitti. Kurs için şişlerimi ve ipimi hazırladım,
olmalı." her şey çok güzel gidiyor ama boyumdan büyük bir işe kal­
Courtney sertçe yutkundu. "Babam bu kararı zar zor kıştığımdan korkuy orum. Çorap örmek zor gibi geliyor.”
verdi, ben de çok istemedim ama en mantıklı çözüm buy­ Bethanne daha başlamadan yenilgiyi kabul etmeye
du. Ablam ve ağabeyimle iyi anlaşırım, hemen hemen her hazır gibiydi. "Kursta sadece üç kişi olacağı için hepinizle
gön konuşuyoruz. Babam da fırsat buldukça bana e-posta tek ıck ilgilenebileceğim." diyerek onu cesaretlendirmeye
çalıştım. “Çekinmenize gerek yok."
gönderir ama gerçekten de işleri çok yoğun. Ne olursa
Bethanne tereddütlü bir şekilde, “Ama bir şeyi merak
90 Dcbbfc Kİacamber
Bir Yumak Mutluluk 91
ediyorum," dedi. “Olur da çorabı öremezsem. kurs ücretini

iade ediyor musunuz?”


"Maalesef, para, iaderi yapamıyorum." Böyle bir şey
yapamazdım. Ayrıca öğrencilerimin yenilgiyi baştan ka­
bullenmelerine müsaade edemezdim. “Elise." dedim.
f biraz farklı olabilir ama ba

“ ^ ¡ p Y İ ş i n etrafına geçirişimi dikkatlice .zleven Be,İv


an « , "Karışık bıı şeyct*nziy<*." dedi. B cvcnA n lc«*n «-
den emin değilim."
"Ben, Elisc Beaumont. Beni otuz sekiz yıl boyunca Aniden öfkelenen Elise, “Tann aşkına, daha nasıl ya­
kütüphaneci olarak çalıştığım Harry S. Truman Okulu'n- pıldığını bile görmedin." diye söylendi, "önce Lydia gös­
dan hatırlıyor olabilirsiniz. Kısa süre önce emekli oldum tersin de sonra yakınmaya başla.
ve ilgimi çekecek bir şeyler aramaya başladım. Çorap Ör­ Bethanne sindi, ağzını bir daha açmadı
meyi denemeye karar verdim." Konuşması bitince arka­ Gerilen ortamı dağıtma umuduy la. “Müsaadenle gös­
sına yaslandı. tereyim. Bethanne," dedim “Öyle dışandan görilndüğü
Paylaştıkları bilgileri özümsemeleri için üçüne biraz kadar karmaşık değil." Elise'm canını sıkan her neyse acı­
süre tanıdıktan sonra. "Kursa katılmanız beni çok mutlu sını zavallı Bethanne den çıkarıyordu Kapıdan içeri adım
etti." dedim. “Pek kalabalık olmayabilirsiniz ama ben bunu attığı anda bir şeylere kızdığını anlamıştım.
genelde büyük bir avantaj olarak görürüm. Çorap örmeye Courtney, “Anneannem uzun çorap örmek için bir
başlar başlamaz, onca zaman boyunca bu işe neden el at­ düz bir ters yerine, iki düz iki ters örmemi söyler, dedi.
madığınızı soracaksınız kendinize. Eğleneceksiniz, yuvar­ Kızın düzenli müşterilerimden biri olan ve örgü ör­
lak şişlerle çorap örmenin kolay olduğunu göreceksiniz." meyi de iyi bilen anneannesi Vera’yt seviyordum. Toru­
Onlara çorap örmek için kullanılabilecek, en hafiften nuna örgü örmeyi neden öğretmediğini merak ettim. Bu
en ağıra kadar uzanan çeşit çeşit ipi gösterirken beni din­ koruda epey bilgili sayılırdı.
lediler. Basit bir çorapla işe başlamak istiyordum Onlara Kız, "Siz ne düşünüş orsunuz1*" diye sordu.
modellerin de iplikler kadar çeşitli olabileceğini açıkladım.
“Anneannen haklı. İki düz iki ters gitmek, çorabın
Nancy Bush’un modelini seçtim. Er çok sevdiğim tasa­ daha esnek olmasını sağlar ama biz şimdilik o kadar ay­
rımcılardan biri olan Nancy yi öğrencilerimin de en a/ rıntıya girm eyelim .”
benim kadar seveceğini biliyordum. “Ah. özür dilerim."
“Bugünkü dersimizde Norveç tarzı çoraba ilmek at­
Birkaç dakika daha konuşarak, giyecek kişinin aya­
mayı göreceğiz.“ dedim. “Alışık olduğunuz tekniklerden
ğına düzgünce oturacak bir çorabın nasıl örüleceğim an-

MkvmAut
Mutlului
lattım. Ayrıca ipin ağırlığına göre atılacak ilmeklerin dognı Berbattı.”
sayısını öğrenebilmeleri için elden ele bir çizelge dolaştır­ “Gerçekleri mi?**
dım. Pamuklu, hafif ipler daha fazla ilmek gerektirirken, Bunları konuşmayı istemediğim için başımı iki yana
ağır olanlar daha azıyla örillebi liyordu. salladım. Birden kind« bulunduğum durumun ablamın ha­
“Beni dinliyor musunuz?" diye sordum. yatındaki sıkıntılarla ilgili neler hissettiğini çok iyi açık­
Üçü de başını salladı. Geriye kalan vakti Norveç tarzı layabileceğini düşündüm.
ilmek metodunu ve yuvarlak şişle nasıl çalışılacağım öğ­
“Kursun iyi geçeceğini hiç sanmıyorum.” diye söy­
reterek geçirdim. Courtney her şeyi çabucak kapmıştı. Eli- lendim.
se'le Bethanne ellerindeki şiş ve iplikle uğraşırken çorabın
Margaret. benden karamsar laflar duymaya alışkın
ilk tekini bitirmiş, gururla etrafa bakınıyordu. değildi. “Niye öyle dedin ki?"
Zamanımın çoğu Bethanne’ye yardım etmekle geçti. “Bir hisse kapıldım da ondan.”
En son yıllar önce örgü ördüğünü söylerken yalan atma­ “Nasıl bir hisse?"
dığından emin olmuştum. Şimdilik şişlerle ipi zar zor tu­ İç çektim. “Elise, huysuz biri. Bethanne örgü örmeyi
tuyordu. Daha önce hiç onun kadar özgüvensiz biriyle hatırlayamayacağına kendini inandıran panik bir tip. Co­
tanışmamıştım; açıkçası Belhanne'nin sabrımı zorladığım urtney de alınganın teki.”
itiraf etmek zorundaydım Birden bu kursu açtığıma pişman olup olmayacağımı
Elise'in çıkardığı zorluklara da çok iyi tepki verme­ merak etmeye haşladım.
miştim. Bethanne’yi payladıktan sonra gereksiz tek laf et­
memiş. ben de ona çıkıştığına pişman olduğunu düşün­
müştüm. Aynca beni bir öğretmen olarak yetersiz gördüğü
izlenimine de kapılmıştım. Bu. hiç de hoş bir duygu değil­
di.
Onlar ders bilip eşyalarım topladıktan ve dükkândan
ayrıldıktan sonra kendimi tüm gün boyunca çalışmış gibi
hissettim. Yorgun düşmüştüm.
Kendime çay hazırlarken ofisime gelen Margaret.
“Nasıl geçli?“ diye sordu.

94 Debbit Macomber
bhaluluk 95

bal şekilde ihanet etmiş otsa da oou scvmı


iniyordu. Ona karşı bir şeyler hissetmek onu kızdoryordu
ama sevgisi öfkeye, korkuya ve şüpheye bulanmıştı Ona
doğru yürüyen adam, bir yabancıdan farklı değildi
Gram onu görünce gülümsemedi, onun yerine Beth­
anne'ye başıyla selam verdi. Bethanne açık yeşil, ipek blu­
zunun üzerine özci dikim spor ceketini çekmiş: pahalı
siyah pantolonunu giyinmiş: saçını arkaya atıp büyük,
gümüş bir tokayla tutturmuştu. Gram, onu bu kıyafetlerle
BETHANNE HAMLIK daha önce çok beğenmiş olsa da görünüşüne hiç tepki ver­
memişti Adam demir sandalyeyi çekli, hiç gülmeden ve
Bethanne örgü kursundan sonra Fransız pastanesinin onu gördüğüne sevindiğini belirten hiçbir şey yapmadan
oturdu.
önündeki beyaz renkli, ferfoıje masaya oturdu. Gram is­
teksizce de olsa onunla görüşmeyi kabul etmişti ama Beth- Bethanne biraz rahatlamalarının daha iyi olacağını
düşünerek. “Bir şev ler içer misin?" diye sordu.
anııe'nin bir olay çıkarmasını bcklercesine halka açık bir
alanı seçmiş olması dikkatinden kaçmamıştı. Oylc bir şey "Hayır,” diyen Grant. saatim kontrol etti. “Sadece
birkaç dakikam var. Sorunun ne onu söyle."
yapma niyetinde değildi: istediği (ek şey ondan biraz yar­
dım ve tavsiye almaktı. Durumu medeni bir şekilde tartı­ Bethanne, eski kocasının aksi laflarının yarattığı duy­
gularla boğuştu. “Annie’yle ilgili."
şabileceklerim umuyordu. Belki de ürant'lan nefret etmi­
yordu. Aynca çocuklarının hatnna ani aşabilmeleri gereki­ “Telefonda da öyle söylemiştin. Doğrusu ben şim­
diye kadar Armie'nin haddim aştığını hiç görmedim. Ta­
yordu. Grant'ın da bunu bildiğinden emindi.
Bethanne. espressosunu yudumlarken sıcak kahvenin mam. kızgın olabilir ama o kadarı da normal. Aynca TifT
cesaretini artırmasını umdu. Özellikle para konusunu aç­ dergi abonelikleriyle ve kan bankasından gelen telefonlarla
ilgili sorunları affetme büyüklüğünü gösterdi. Annıe’nin
tığında konuşmaları çirkinlcşecckıi
liranı yürüyerek köşeyi döndü. Bethanne eski koca­ bastırılmış öfkesinin patlayacağını bir tek sen düşünüyor­
sun."
sının arabasını nereye park ettiğini merak etti. Gram daha
onu görmemişti. Yakışıklı bir adamdı ve Bethanne*ye ber- “Öyle olacağa M ş m n . G m Endişeliyim... And-

96 Orbbtt Uacomber Bir M UWtelMt 97


rew bile kardeşinin yapacaklarından korkuyor, öyle ol­ Grant, “Kendnm
masa gelip bana dununu anlatma/d«.” diye söylendi. ‘Bu mu n i y e t i n ? , _
“Tamam, ikiniz de endişeliymişsiniz. Umursama/ bi­ Annic’nin de senden aşağı Icalu yanı yok. T am Od çocu­
riymiş gibi görünmek istemiyorum ama Anide o kadar da ğumun da beni üzdüğünü görüyor. Mahkemenin verdiği
öfkeli bir çocuk değil. TıfTc karşı biraz kin gütmesi nor­ karara göre iki haftada bir hafta sonunu benimle geçirme­
mal ve bence kısa süre sonra onu da aşacak.” leri gerekiyor ama yanıma gelmeyi istemiyorlar v e sen de
Beıhanne. “Ama onunla birlikte yaşayan sen değil­ onlara hiçbir şey sövknuyor»*ı! Senin dc onların da oyun­
larından bıktım artık."
sin." dedi. “Ben onunla yaşıyorum. Dışarıdan duruma alı-
şıyormuş gibi görünebilir ama öyle değil.“ Gram başını Doğnı söylüyordu; Andrrtr ile Annic anneleri ne
kibirle salladı ve Bethanne'nin kızgınlığı daha da arttı. kadar ısrar edene etsin hafta sonlarını babalarının yanında
“Genç kızların anne babalarının boşanmalarından sonra geçirmeye inalla karşı çıkıy orlardı. Bcthanne unlan zorla­
neler yaşadığını sen nereden bilirsin ki? Ne yaptın, kitap yamazdı. Bu yaşa gelmiş pocuklanna böyle bir şey yaptı­
ramazdı
falan mı okudun?” Grant’ın gidip de bir terapiste danış­
“Ama ben..."
masını beklemiyordu.
Grant iç çekip arkasına yaslandı. Bethanne'nin soru­ Grant söylenebilecek her şey dile getinlmışçesme
dimdik durdu.
sunu duymazdan gelip. "Koşmaya başladığını biliyorum,
kızgınlığını bu şekilde atlatabilir bence." dedi. Belhannc yaptığı şeyi itiraf etmezse Grant'in çekip
“Biliyorum... Bu konuda haklısın ama..." gideceğim biliyordu. “Anıuentn... günlüğünü okudum "
Grant kendinden emin bir tonla. “Benimle görüşmek Bundan gurur duymuyordu ama içgüdüleri ona bir sorun
için çocukları kullanıyorsun.“ dedi. olduğunu söylüyordu. Okuduğu şeylerin bazıları kanını
“öyle mi?" Bağırmamak için kendini zor tuttu ö f ­ dondurmuştu. Anmc uyuşturucu haplar denemiş, geceleri
keden patlamak üzereydi ama çocuklarının hatnna sustu, gizlice evden kaçıp şu yeni "arkadaşlarıyla” buluşmuştu.
kalabalık bir ortamda olduğu için öfkesini sineye çekti. Annie’nın bahsettiği erkeklen tanımıyor ve o gizli buluş­
GrantTa konuşabileceğini, ona kızlarının ciddi bir sorunu malarda neler döndüğünü tahmin etmey e korkuyordu.
olduğunu anlatabileceğini düşünmüştü. Annıe'ylc nasıl Grant arkasına yaslandı. "Nc yaptın?"
başa çıkacağından emin değildi ve bu konuda Grant ‘in yar­ ' Günlüğünü okudum. İkimize de ne kadar kızgın ol­
dımım istiyor, ona ihrıyın duyuyordu. duğunu bilemezsin. Yapmaması gereken... aptalca şeyler

98 L fcM w KLtcom hrr Ar )u*ui ihtrtıdıU

yapmış v e...” Gitmek için sabırsızlanan i


tiranı, flÇÜMniTC'nİn böyle bir şey yapmasını bekle­ mı?" diye »ordu.
“Küçük bir şey daha var " Bethanne da eliyle kahve
diğini gösterire esine omuz silkti. "Bunları atlatacaktır. Bo­
şanmamız onu çok etkiledi, kentlini lO |> a ılo ın & u n a m O s a - bardağını sıkıca tutarken O rantın gözlerine bakmamaya
çalıştı. Eski kocasıyla para m eselelerini konuşmak boşuna
ade etmeliyiz.”
gitmiyordu.
Bethanne dalgın dalgın. “Acaba atlatır mıT' dedi.
Gram uzunca bir süre iç çekerken, “O neymiş?" diye
Grant kızlarının durumunu önemsemiyor gibiydi. Göğsün­
sordu.
deki ağrı onu neredeyse boğacaktı Kocasının hep böyle
“Andrew futbol kampına katılacak ” Oğullan yete­
umarsız olup olmadığını merak etti, bunu daha önce fark
nekli bir sporcuydu ve Bethanne de oğlunun Washington
etmemiş olabileceğini ya da Grant'in bu kadar kısa bir süre
ya da Washington State üniversitelerinden binnde burs ka­
içinde gerçekten de tamamen değiştiğini düşündü.
“Bu tür durumlarda böyle şeyler yaşanması normal­ zanmasını istiyordu.
"Aferin ona.”
dir."
Normal mi? Ailesini terk etmesi normal miydi? Sevip “M aalesef benim kampa verecek param yok.” Bunu

sarmaya yemin ettiği kişileri bu acıya manız bırakıp sonra kabullenmekten utanç duyuyordu ama başka şansı yoktu.
“ Kamp m parasını sen ödersen geri kalan masrafların hep­
da hiçbir şey yokmuş gibi davranın ası normal miydi? An-
sini ben hallederim."
nie'nin hissettiği öfkeyle hayatını mahvetmesi miydi nor­
mal olan? Grant'in kızlan hakkında böyle umursamaz ko­ “O masraflardan neyi kastediyorsun? Mesela?”
nuşması Bethanne'nin kalbini parçalıyordu Bethanne şimdiden nasıl karşılayacağım bilmediği
Beüıanne. "Hakli olabilirsin." diye söylenirken başı­ masrafları kara kara düşUnmcv e başlamıştı. “Okul biterken
nı eğip kahvesine baktı. "Seni uyarmam gerektiğim dü­ eylül ayında beden eğitimi giderlerinin iki katına çıkarıla­
şünmüştüm.” cağını öğrendim. Okul harçları ve mezuniyet fotoğrafları­
“Ne için uyaracaktın?” nın Ücretleri dc üst üste geleceği için kampın ücretini senin
“Annie nin şu küçük netiret sorunu için." Andrew in [ödemenin daha iyi olacağını düşündüm ” Okullar açılınca
söylediğine göre kızlan TıfYany’nin başına daha büyük yeni kıyafetler alınacağından ve çeşit çeşit masrafların çı-
dertler açacaktı ama sonra Grant'm durumla tek başına il­ ac ağından bahsetmeye gerek duymadı.
gilenmesi gerektiğine karar verdi. “Kamp ücretini karşılayı

100 Üebbit MbKomKrr M r K w i ifufluiut 10 1


Karşıla) ıhılırım ama o zaman da ev giderleri için
lara bak," dedi. “En olmadı evinde çocuk bak. Zaten hep
¡m kaim," iyi bir anne olduğunla övünmez mitilin?"
Grant uzun süre bir şey söylemedi. “Ben de bundan Bethanne bunun doğru olduğunu biliyordu. Gerçi bir
korkuyordum,” diye söylendi. za m u n liir iy i b ir v> ■olduğunu d a dOşünm Uş m m te m
Bethanne, Grant'ın neyi kasttettiğini tahmin edemi­ çıkmıştı. Başarısızlık dolu bu hisleri üzerinden atmaya ça­
yordu. "Paraya ihtiyacım olduğu her an senden yardım is­ lıştı.
lemek gibi bir niyetimin olmadığını bilmelisin.“ Grant, "Yeteneklerini kullan da sürekli bana muhtaç
“Ama şimdi tam aksini yapıyorsun.” kalma," dedi.
“Evet, anıa..."’ Gram mahkemenin belirlediği çocuk Grant'ın sözleriyle indirdiği darbelerin altında mah­
yardımının iki genci yeiişurmeyc yelmediğim bilmiyordu voldu.
herhalde. “Kötü laflar sarf etmeyi istemiyorum ama uyanıp
"Bethanne. sana yardım edemem. Lütfen bir daha kahvenin kokusunu almanın vaku geldi." Grant, Bethanne
bana gelme.” espressosunu yudumlarken yaptığı soğuk espriye kendi
“Ama...” kendine güldü. "İki yıl sonra Annic liseyi bitirince çocuk
"Sana nafaka ve çocuk yardımı ödüyorum. Peki, sen yardımını keseceğim.”
ne yapıyorsun? Bir işe girdin mi?" "Peki ya üniversite?" Boşanırken bu konu da karara
Bethanne başını öne eğip iki yana salladı. bağlanmıştı ve Bethanne bunu ona hatırlatmaktan çekin­
“Ben de öyle düşünmüştüm. Peki ya iş aradın mı?" meyecekti.
Sorusunun cevabını biliyormuş gibi iğneleyici konuşu­ “Üniversite masraflarını ortaklaşa karşılayacağımızı
yordu. “Eline geçen paranın hepsini benden alıyorsun. Ha­ ununun mu? Yani hem kendi ayaklarının üzerinde duracak,
yatını sürdürmek için herhangi bir çaba sarf ettiğin yok.” hem de çocukların okul masraflarından payına düşeni öde­
“Çö/fjrım ama başka ne yapabileceğimi, nereye ba­ yecek kadar para kazanman gerekecek. Kısa zamanda iş
kabileceğimi bilmiyorum.“ Zayıflığını kabullenmek küçük bulman hayrına olur."
düşürürüydü. Ona haykırmayı, suçlamayı ve lanetler yağ­ “Biliyorum, ama..."
dırmayı çok istiyordu ama bu hiçbir işe yaramazdı. Geriye
“Hep ama diyecek bîr şeyler buluyorsun."
kalan bir parça gururunu da yok saydı. Bu defa dimdik duran ve gitmey e can atan kişi Beth-
Gram küçümser bir ses tonuyla, “Gazetelerdeki ilan-
anne'ydi. Onu mahvetmek için elinden geleni ardına koy-

102 Debbıe Sbcombtr

I
(e- ham* \ tu tuluk 103

mayan bu taş yürekli, bencil adamın yanından uzaklaşmayı


ialijvrdu» Lakiaindon yok. dahu hırBİI bir y#*t ildr nrua yanıl­

dığım göstermeye kararlıydı.


Sıktığı dişlerinin arasından. "Hoyya k*l,Ctrrnm." dedi.
“Bir daha canını sıkacağımı düşünüp kendini üzme.” Nef­
retini anlamasını umarak Grant’a baktı. Onunla onca yıl
boyunca yaşamış, böyle bir adam olduğunu nasıl fark ede­
memişti?
Bethanne kafeden ayrıldı. Grant ters tarafa dönüp
uzaklaştıktan sonra durup Üzerini düzeltti ve örgü malze­
COURTNEY PULANSK1
melerini bagajına attığı, sokağın aşağısındaki arabasının
yanına gitti. Fuzuli bir harcama olarak gördüğü kursun pa
Courtney adının merdivenlerin başında yankılandı
rasınt geri almaya çalışmıştı ama artık çok geçti. Parasını
ğını duydu ama sıcacık yatağında yattığı için duymazdar
çarçur etmişti. gelip uyuklamaya devam etti.
Arabasının yanına giderken köşeyi dönen son model
Kulak tırmalayıcı ses. “Courtney!" diye yükselmeye
bir Cadillac gördü. Grant'ın boşanmalarından önce haya­
devam etli. “Sem uyandırmamı islediğini unuttun mu?”
lini kurduğu renk vc modeldeydi. Bethanne «örücü koltu­
Courtney homurdandı, arkasına dondll ve başucun-
ğuna şöyle bir baktı ve eski kocasını görünce neye uğra­
daki antika saate bakmak için bir gözünü isteksizce açtı.
dığım şaşırdı. Andrew’in yazıldığı kampın ücretini öde­
Anneannesinin evinde bir tane bile dijital saat yoklu. Ak-
m eyeceğini söyleyen Gram, altına son model bir araba
le p beşin, yelkovan da altının üzerindeydi. Saat, beş bu­
çekmişti. çuklu!

Anneannesi. “Courtney!“ diye b a ğ ır d ı . “Yukarı ç ık ı p


nmek beni yoruyor ama gerekirse çıkarım. Kalk haydi!"
Üzerindeki sıcak battaniyeyi kenara atan Courtney.
yataktan çıkıp sendeleyerek merdivenlerin başına gitti.
“Uyandım." dedi ama nasıl uy andığının farkında değildi.
“Tanrı'ya Şükür.” diyen Wm Pulanski. üçüncü basa-

104 Otbhit Moctunber


Bm hm at 105
makta durdu ve yukarı çıkmanın büyük acıdan kurtulma­
Courtney de. "Almam, anneanne." drye bağırdı Pija­
nın verdiği rahatlığıyla gülümsedi. “Un dakikaya hazırla­
malarını çıkarıp mayosunu çekiştirerek giyim li. Özerine
nırım." ancak olmuştu Gururu, aşmaya M a ıu m M in ı om r«iiyo.
Courtncy, anneannesinin gideceği yere onu da götüre­
du. içini rahatlatan tek şey. sabahın köründe yaşıtlarından
ceğini düşünerek boş boş etrafa bakındı. "Saat dahıı beş bu­
birim havuzda görmeyecek olmasıydı. Eşofman altını vc
çuk.” tişörtünü giydi, ayaklarını terfiklerine geçirip ağır ağır mer­
Anneannesi yüzüne bakmak için arkasına dündü. divenlerden indi.
“Saatin kaç olduğunu biliyorum. Havuz saat altıda açılıyor.
Anneannesi kapının yanında bekliyordu. Courtney’c
Vaktinde gitmeyi istiyorum.” bir havlu, mor hır bone ve deniz gOzJüğü verdi. Gözlükleri
“Ya.,.” Başına bela almıştı. Tamam, yüzme konu­
uzatırken. "Eski ama sana yenisini alana kadar işini görür,”
sunu konuşmuşlardı ama Courtney'ın sabahın köründe dedi.
kalkacağından haberi yoktu. Aslında o konuşmaları şimdi
"Galiba yüzmeyi çok seviyorsun ” Aslında Courtncy
nahoş bir anı olarak hatırlıyordu. Anneannesi, kilo vermek
bundan çok etkilenmişti. Anneannesi kadar yaşlı kadınla­
istiyorsa spor yapması gerektiğini söylemişti. Courtney rın yüzmeye gittiğini bilmiyordu.
biraz da anneannesini mutlu etmek için yüzmeyi deneye­
Coıırtney'i başka sürprizler de bekliyordu. Olımpik
bildiğim kabul ettiğini hayal meyal anımsıyordu.
havuz, lisedeydi. Yetişkinlere aynlan vakit; sabah saat al­
Acele etmesi gereken Courtncy. dolabının alt çekme­
tıda başlıyor, yedi buçukta sona eriyordu. Bekleme salonu
cesini karıştırıp bornozunu çıkardı ve üzerine olması için birbirini tanıyan yaşlı insanlarla doluydu.
dua etti. Birçok elbisesi anık dar geliyor, kot pantolonla­
Courtney içeriye anneannesiyle girdi. Sıcak selam­
rının fermuarım kapatmak için şekilde şekle giriyordu.
laşmalarım kim görse Vera'yla aylardır görüşmediklerini
Gömleklerinin düğmeleri zar zor kapanıyor, o da tişört gi­
sanırdı. Anneannesi. Courtncy'i tüm arkadaşlarıyla özenle
yinip gömleği üzerine geçiriyordu. Kuı pantolon giyinerek
tanıştırdı. Courtney, insanların adlarım ardı ardına duyunca
kilolarını gizlemek de kolay değildi. Pantolonun dikişle­
hiçbirini hatırlayamayacağını düşündü ama yine de çaba
rinin atmasına ramak kalmıştı. sarf etti. Elinden geldiğince kendini arka planda tuttu. Gü­
“Bende fazla havlu var.” Anneannesinin sesi bir kez
neş doğmuş, etrafı aydınlatmaya başlamıştı ama Court-
daha merdivenlerde yankılandı. “Banyodakileri alma. On­
"ey’c göre aklı başında hiç kimse bu saatte ayakta olma-
lar takım.” rtalıydı. Ofl

106 U t b b t f U M -ıım b rr
1 IM u lu  107

Anneannesinin arkadaşlarından biri, "Seattle’ı sevdin di. “Yazılı olmayabilirler ama hepsne r t a r a e n rm eder­
mİ?” diye sordu. sin.”
Courtncy, kadının adırun Leta olduğunu hatırladı. "Tamam.”
"Çok sevdim.” Sesine biraz heyecan katmaya çalıştı. Sek­ "Ortadaki duşun benim olduğunu bilmelisin. On se­
sen yaşım geçmiş biriyle karşı karşıya olmasa bunu başa­ kiz yıldır ben kullanıyorum, havuzdan ilk sen çıkarsan sen­
rabilirdi. Örgü kursu da onu büyük hayal kırıklığına uğ­ den ricam orayı bana bırak.”
ratmıştı. Öncelikle kursun daha kalabalık olacağını düşün­ "Olur." Courtney bunu hatırlamaya çalışacaktı.
müştü. Onun haricinde sadece iki kadın vardı ve onlar da Anneannesinin bir başka arkadaşı L ctanın yanına
ondan epey yaşlıydı. Biri anneannesinin yaşındaydı ve ger­ gelip, “Suya girmeden önce saçlarını ıslat,” dedi. "Sırıl­
çekten huysuz birine benziyordu. Yüzünde limon yemiş sıklam et yoksa klor saçını mahveder"
gibi bir ifade vardı. Diğer kadın da ona yaşlıydı. Annesi Başka biri. “Bonen var. öyle değil mi?” diye sordu.
vefat etmemiş olsa onun yaşlarında olacaktı. “Yüzerken elime saç gelmesinden nefret ediyorum."
Annesini düşününce Courtney’ın kamına bir ağrı ¡yy. Ne kadar da iğrenç! “Anneannemden bone al­
saplandı. Canının böyle yanmaması gerekiyordu ama ya- dım." Bone kullanmayı düşünmüyordu ama bu durumda
tuyordu işte. Ağabeyi ve ablası, annelerinin vefatıyla ona büyük ihtimal kapı dışarı edileceğini anlamıştı şimdi.
kıyasla daha kolay başa çıkmıştı. Hiç kimse annelerinin Leta, “Hızlı yüzer misin?” diye sordu.
hakkında konuşmayı istemiyordu artık. Courtney de anne­ “Şey..."
sini unutması gerektiğini hissediyordu. Ama bunu yapa­ Courtney’in anneannesi. "Orta kulvarı kullansın.”
mazdı. yapmayacaktı. dedi. Courtney’e dönüp. “Çoğumuz ilk kulvarda yüzeriz.”
Ablası Juiianna. Courtney gibi on beş kilo almamıştı. dedi. “Üçüncü kulvar hızlı yüzücüler için. Ortada başlayıp
Aksine biraz zayıflamıştı. Jason kilonun den edilmeyecek kendine göre ay arlarsın.”
bir şey olduğunu düşünüyordu. Courtney sıkınulanndan “Peki.” diyen Courtney daha yeni yeni uyanıyor,
bahsederken ağabey i omuz silkinişti. “Canım bu kadar sı­ olanları kısmen anlamaya başlıyordu. Ortadaki duşu kul­
kıyorsa zayıfla,” demişti. Bunu başarmak çok basitmiş gibi lanma ama orta kulvarda yüz; bone tak ama saçım tama­
konuşuyordu. Kilo vermek o kadar kolay olsa Courtney çok­ men ıslat. Şimdiye kadar her şey yolunda gidiyordu.
lan incecik olurdu. Courtney yapacağı ooca hareketin açlığını azdırma­
Leta yanına yaklaşıp, “Burada kurallarımız var,” de­ masından başka bir şey istemiyordu.

108 Dehbıe M e ctm b e r Mr UHİmJut 109


kendinden emin hem de
Kapılar açılınca insanlar havuza yöneldi. Erkekler
Merdivenden havuza girince ı
sağa dönüp uca giderken, kadınlar sola dönüp soyunma
şaşkına çevirdi. Su b u:gibiydi Termometrede yirmi yedi
odasına yöneldi.
derece yazıyor olabilirdi ama Courtney suyun eıı fazla yir­
Courtney, anneannesinin. Leta'nın ve diğerlerinin pe­
mi derece olduğuna yemin edebilirdi.
şinden gitti. Courtney ona yetiştiğinde Vera çoklan çanta­
sını dolabına koymuştu. Yaştı kadınların tombul kollarını Anneannesi ve arkadaşları çoktan günlük çalışmala­
rına haşlamıştı. Onları izleyen Courtney. hepsinin bir uçtan
ve bacaklarını görmesini istemediği için eşofmanını yavaş
girip diğerinden çıkarak daireler çizdiğini fark elti.
yavaş çıkardı. İçlerinden birinin, hatta belki de anneanne­
Kadınların bazıları havuzun sığ tarafında yürüyor,
sinin mayosunun çok dar olduğunu söylemesinden korku­
birbirleriyle konuşuyordu. Courtney kollarım soğuk suyun
yordu.
üzerinde tutmaya çalışarak onlann yanından çabucak uzak­
Endişelenmesine gerek yoktu. Kadınların tek isteği
laştı Kulvarların birbirinden ayrıldığı yere gelince suya
suya girmekti, hiç kimse ona dikkat etmiyordu. Hurıa faz­
batmak zorunda kaldı. Donmuştu! Tilattik'i batıran sular
lasıyla sevindi. Yine de üzerindckilcri çıkarmak için so­
bile bu kadar soğuk olamazdı.
yunma odasının boşalmasını bekledi.
Orta kulvara geçer geçmez ayağını duvardan destek
Az önce verilen tavsiyelere uyarak duşa gitti, mus­
alıp kendini ileri itti. Diğer uca vardığında nefes nefese
luğu açtı, başını içeri soktu. Sırılsıklam olan saçlarını top­
kalmıştı, soluk alabilmek için havuzun kenarına tutundu.
layıp mor boneyi başına geçirdi. Etrafta tanıdığı hiç kimse
Anneannesi ve arkadaşlarının böyle bîr sorunu yoktu.
olmadığı için Tarurı'ya şükrediyordu. Eski arkadaşlarından
Seksen yaşında olabilirlerdi ama koca havuzun sonuna
biri onu bu halde görse kahkahalar atardı.
kadar tek seferde yüzmekle kalmıyorlar, aynca hiç durup
Aına Courtney’e göre durumunda gültlnecek bir şey
dinlenmeden geri dönüyorlardı. N efes almak için bile ara
yoktu. Altı hafta sonra okullar açıldığında, sınıfa girerken
vermiyorlardı.
güzel görünmeyi istiyor ve bunu başarmak için yapmak
Courtney toplam on tur yüzdü, her defasında durup
zorunda kaldığı hiçbir şeyi kafasına takmıyordu. Kilo ver­
dinlendi. Onuncu turunu da tamamladıktan sonra gözlük­
mek için horozlar ötmeden uyanacak, ondan onlarca yaş
lerini düzeltmek için uzunca bir ara verdi. Oysa gözlükleri
büyük kadınlarla takılacak ve havuz kurallarına uyacaktı.
düzgün duruyordu. Derince nefes almak için bir bahane
Soyunma odasından aynlması için cesaretini topla­
bulmuştu. Arlık on birinci turunu atmaya hazırdı, kendi-
ması gerekti ve çabucak havuza ilerledi, bu sırada hem

Bir yumak Mutluluk


110 pfbblr Maeambrr

siyle gurur duyuyordu. içeri doluştu. Courtney onlann arkasında yürüyen erkek­
Anneannesi un or> unun un uuçuk Ukuıuıvy« «J«-nk lere bakmaya cesaret edemedi. Yüzme takımındaki kızlar
geldiğini söylemişti. Ama suda geçen bir buçuk kilometre gözünü yeterince korkutmuştu zaten.
karadakmdrıı çok aııta çok yorucuydu. Hızlıca bir hesap Ne yapacağını bilmeyen Courtney donup kaldı. Ha­
yapıp şimdiye kadar bir kilometre yüzdüğünü fark etti. vuzdan şimdi çıkarsa daracık mayosu ve yağlı vücudu gö­
Çok iyi bir iş çıkarmıştı. rünecek, onca yaşlı kadın arasında onu muhakkak fark
Eve döner dönmez tartılmaya Icarar verdi. Böyle yo­ edeceklerdi.
ğun bir egzersizden sonra zayıflamış olmalıydı Tartının kü­ Havuzun kenarında duran anneannesi yüksek sesle.
çük çubuğunun geriye gittiğini görmek içini rahatlatacaktı. “Courtney." dedi. “Gitme vakti.”
On birinci turuna başla yamadan anneannesi. “Çıkma “Biliyorum,” diyen Courtney havuzun dibine battı ve
vakti geldi." dedi. orada kaybolup gitmeyi diledi.
Courtney. “Bir iki tur daha atmak istiyorum," diyerek Eninde sonunda sudan çıkıp vücudunu tüm dünyaya
ona itiraz etti. sergilemek zorunda kaLacaku. İncecik, genç kızlarla dolu
“Çarşamba günleri olmaz. Yüzme takımı saat yedide soyunma odasına hızlıca giderken gözlerini yerden kaldır­
antrenman yapıyor." madı.
Courtney'in içini suyla uzaktan yakından ilgisi olma­ İki haftadır kendi yaşından birilcriyle tanışmaya can
yan ürperti kapladı. “Yüzme takımı mı? Ne olur bana lise­ atıyordu ama bunun neredeyse çırılçıplak haldeyken ol­
nin yüzme takımı olmadığım söyle." masını istememişti. Yüzme takımındaki kızların vücutla­
Anneannesi gözlüklerini çıkardı ve kafası karışmış rında dirhem yağ yoktu. Fizikleri mükemmeldi.
halde ona baktı, “Bir sorun mu var?" Başını önüne eğmeye devam eden Courtney telaşla
Elbette sorun vardı. Anneannesinin arkadaşlarının dolabına uzandı.
vücudunu görmesi kötü bir şeydi ama liseden birilerinin Yanına gelen Leta. “Duş almalısın." dedi. “Ben al­
onu bu h o ld e görebileceği dUşUnccsı çok daha kötüydü. dım. Onadaki duşu kullanabilirsin ''
Büyük bir fırtınaya yakalanmıştı. İşin kötüsü havlu­ Courtney. “Eve gidince alırım." diye söylendi. Hav­
sunu soyunma odasında bırakmıştı. Havuza bakan büyük lusunu kapıp donarak ölecekmiş gibi sıkıca sardı.
camlardan birine göz attı. Tam da sudan çıkıp soyunma Anneannesinin arkadaşı. “Duş alsan iyi oiur." diye­
odasına koşmak üzereyken kapı açıldı ve incecik kızlar rek konuşmaya devam etli. “Üzerindeki klordan arınırsın.”

112 IM M t t M o tv m b fr
Bm tmmat Mutluluk İD
Courtney asla mayosunu çıkarmayacaktı. Hele şimdi
öyle bil şey yapamazdı.
O anda birden başını kaldırdı ve iki kızın fısıldattı­
ğını gördü Kızlar doğrudan ona bakıyordu. Courtney onun
hakkında konuştuklarını biliyordu. Sırtını onlara dönüp el­
leriyle yüzünü kapattı. Kısa süre sonra o kızlan okulun ko­
ridorlarında görecekti.

şansıntzi denemekten çekinmeyin


örgü örmek, paraşütle gökten atlamak kadar tehlikeli
değildir, hataların telafisine fırsat tanır ”
Lucy Neatby

I.Y D IA H O F F M A S

Cumartesi gününe kadar Margaret'in durumuna ses­


siz kalmak için elimden geleni yaptım. Canım yanmış, ab­
lamın Matt'ın yaşadıklarını bana haftalarca anlatmamasına
kızmıştım. Artık dertlerini öğrendiğim için ablamı Haha
yakından takıp eniğim i fark «tim. O tru oyunu sürdürdük­
çe alınganlığım daha da artıyordu.
Cumartesileri genelde haftanın en yoğun işgUnUydü
ama ay sonlan insanlar maaşını beklerken satışlar biraz
düşüyordu.
Öğleden sonra dükkân biraz sakinleşince. “Bağım-

114 Debbir Matomher


Btr Yumak Mutluluk

sizlik Crllnü içirt 8zel bir planınız var mı?” diye sordum. şında olan yeğenlerimi çok
“Bir şey yapacağımızı sanmıyorum.” Çok hevessizdi. leriyle aramızdaki karmaşık ilişki düzelmeye başlayınca
“Peki, si-zT’ daha da yakınlaşmışlık. Murgancı "in inal olum diye kızla­
"Henüz kararlaştırmadık." Brad'fe herhangi bir plan rını benden uzak tuttuğunu düşünüyordum ama sonradan
yapmamıştık ama ona okyanus kıyısına gidip piknik yap­ asıl amacının onları korumak olduğunu anladım. Kızları­
mayı. Cody ve Chase ile birlikte havai fişekleri izlemeyi nın beni çok seveceğinden ve daha sonra hastalanıp onlar­
teklif edecektim. Yaklaşık üç saat uzaklıktaki Ocean Sho­ dan kopabileceğimden korkmuştu. Kansere karşı verdiğim
res adlı tatil kasabasına en son genç kızken gitmiştim. Bey­ mücadeleye yenik düşseydım yeğenlerimin dünyası yıkı­
nimde ilk tümörün bulunmasından kısa bir süre önce orada lırdı.
vakit geçirdiğimizi hatırlıyordum. Sağlığım yerindeyken Margaret kendini yumak dolu raflardan birini düzelt­
yaptığım son şeylerden biri dc o tatildi. meye vermişti. “Kızlar çoktan kendilerine bir şeyler ayar­
Ablam, “Muhtemelen arka bahçede barbekü yapar, ladı."
televizyondan havai fişek gösterisini izleriz,” dedi “Öyle m i r
Gözlerimi ablama diktim. Kendime engel olamıyor- “Julia arkadaşlarıyla Washington Gölü’nc gidecek,
dum. Scattle'da her yıl iki yerde mükemmel havai fişek Hailey de komşularla birlikte kamp yapacak."
gösterileri düzenleniyordu. Bunlardan ilki sahilin yakınla­ “Yani Matt’lc baş başa mı kalacaksıriT
rındaki Myrtle Edwards Park’ında, diğeri de çarşının ku­ Sırtı bana dönük olan Margaret omuz silkti, “öyle
zeyindeki Lake Union’s Gas Works Park'mda yapılıyordu. görünüyor."
Göldeki havai fişeklere insanın milli duygularını kabartan Bir süre bekledim, sonra bir şeyler söylemeye karar
şarkılar eşlik ederdi. İnsanı heyecanlandıran, neyin kullan­ verdim. Hana cevap verip vermeyeceğini anlamak için ona
dığım hissetmesini sağlayan bir etkinlikti. konuyu çıtlattım. “Brad geçenlerde Matt’le karşılaştığını
Margaret. B lossom Sokağı’n m çok da uzağında ol­ söyledi.”
mayan. Lake Union'daki gösterinin güzelce izlenebileceği Yavaşça arkasına dönen Margaret bana dikkatle bak­
Capitol Hill'de yaşıyordu. Kapı önüne çıkmaktansa gös­ tı. Gerçekleri öğrenip öğrenmediğimi anlamaya çalışıyor
terileri televizyondan izlemeyi tercih ettiğine inanamıyor- gibiydi. “Malt bana bir şey söylemedi.”
dum. Hiç bozuntuya vermeden. “Gerek duymamıştır," de­
“Peki ya Julia ile Hailey?" Biri on beş, diğeri on ya- dim.

116 Drbblt Macı/mbtr Bir Yumuk Multuluk 117


mıyordum. “Man ın aylardır işsiz oiduğm ı Ben m m
Ablam da. “Herhalde öyledir." dedi.
kardeşinim. Benimle konuşmanı ısterdnn.-
Sonra da, “Annemizi çağıracak mısın?" diye sordum.
Annemin tatili tek başına geçirmesinden nefret ediyordum. Margaret gözlerimin içine baktı ama tek kelime et­
medi
Babamız olmadan geçen bir yılın ve aile fertlerinden biri­
“Başkalarına anlatmaktan utandığın çok büyük bir
nin vefatından sonra yaşanan ilklerin üstesinden bir şekilde
sır mı bu?” diye haykırdım, hissettiğim kızgınlığı ve acıyı
gelmiştik. En çok ilk şükran gününde ve Noel'de kendimi
gizleyemedim.
kötü hissettim, onlann ardından da Sevgililer Günü’yle
“Orası Matt'le bana kalmış. Seni hiç ilgilendirmez."
Bağımsızlık Günü geldi.
Örgüme uzanıp oturdum. Gerilen sinirlerimi yumu­
“Ona herhangi bir şey söylemedim. Peki ya sen?"
şatmanın en iyi yolu örgü Örmekti. Vitrine asmayı isledi­
Margaret kaçamak cevaplar veriyordu, annemle benim il­
ğim süvetere devam ederken ellerim hızla hareket ediyor­
gilenmemin daha iyi olacağım seziyordum.
du.
“Onunla benim konuşmamı ister misin?" diye sor­
“Ben sana her şeyimi anlatmıyor muyum?" Geçen
dum. Yani annemizin tatili tek başına geçirmemesini sağ­
yıl her şeyimi ama her şev imi ablamla paylaşmıştım. Kor­
lama sorumluluğunu üzerime aldığımı söylüy ordum.
kularımı, sevinçlerimi, umutlarımı ., ruhumu. Öfkem art­
Ablam, “Çok iyi olur." dedi.
tıkça elimdeki şişler de bir o kadar hızlı hareket ediyordu.
Annemin, onunla Matt’e eşlik etmesinin daha man­
Margaret, “Bu durum farklı." diyerek cevap verdi ba­
tıklı olduğunu söylememek için büyük çaba sarf ettim.
na. Tığıyla ipini bir hışımla çekip aldı, dantel ipi sertçe
Bahçede barbekü yapmak tam anneme göreydi, aynca
yeTe düştü. Çabucak yere eğilip eline aldığı yumağı koltu­
Brad’ie gitmeyi düşündüğüm okyanus gezintisi kadar yo­
ğunun altına soktu ve parmaklan en az benimkiler kadar
rucu olmayacaktı.
hızlı hareket ederken zincir çekmeye başladı.
Margaret üzgün bir tavırla, “ Seninle daha iyi vakil
“Nasıl farklıymış?“
geçirir," dedi.
Daha fazla dayanamadım. Sakin bir sesle. “Bana an­
“Söz konusu kişi ben değilim . Matı."
latabilirdin." dedim. M an'in işsiz kalmasıyla ilgili konuyu
“Brad’e durumu anlatmış. Kocan olanları Brad'e
yüzüne vurduğumu düşünmemesini umdum.
söylemenin sorun olmayacağım düşünüyor ama öz ablam
“N ey i anlatabilirdim?” bana hiçbir şev anlatmıyor." Margaret'm lavrı anık apaçık
Margaret’in hâlâ aynı duruşu sergilem esine kal lana - önada olduğu için kendimi ihanete uğramış gibi hissedi-

118Or&iue \lammber * tr Umut Mutluluk 119

yordum. Benimle konuşmayı istediğini itirafetmesini umar­ “Ağzından çıkanları k u ia k ira <
ken. o hiç üzülmemiş gibi duruyordu. Galiba durumu yanlış Söylediklerimi gerektiği
d um ama yine dc konuşmaya
A n b m ı^ lu n .
ıcrs davranıyorsun."
“Derdini kiminle paylaşacağı M an’in bı/cttgı iş."
Margaret, “Burada çalışmamı istemiyorsan, söyle­
Margaret'in gözleri Julia için ördüğü pançoya kilitlenmişti.
men yeterli," diye çıkıştı.
Elleri tığla birlikte akıp gidiyor, dikkati hiç dağılmıyordu.
“Neden hep bu hale geliyoruz? Ben senin kardeşi­
"Öyledir," dedim. Kızgınca hasır sepetin içindeki yu­
nim.”
maklardan birine uzandım ama elimi attığım ipi yere dü­
“Hayır, paır omunsun."
şürdüm. “Ikısıyım de ama ben hiçbir zaman ikisinin arasına
Margaret güzel, mavi ipi yerden alıp sepete koydu,
net bir çizgi çekmem gerektiğini hissetmedim.” Belli ki
bu sırada ellerinin titrediğini fark ettim Ona dokunma; ona
ablam lam ıersim yapmıştı. “Geçenlerde sana her şeyin yo­
değer verdiğimi, elimden geldiğince yardımcı olmayı di­
lunda olup olmadığım sorduğumda sorun olmadığını söy­
lediğimi hissettirme güdüsüne direndim. Bunu yapabilir­
ledin."
dim aııia beni reddedeceğinden, bana tekrar sırt çevirece­
“Daha önce dc dediğim gibi, hayatım seni ilgilendir­
ğinden kortum. Buna katlanamazdım.
mez.”
Attığım her ilmeği sökmek zorunda olduğumu bil­
Gözlerime dolan yaşlan içime gömdüm. “Madem
meme rağmen örmeye devam ederken. “Malt'in sorununu
öyle diyorsun, benim için hava hoş.”
öğrenmekle birlikte başka birçok şeyin farkına vardım."
“Neyse!”
dedim Düşüncelerimi toparlarken yavaşladım. İşlediğim
desene dikkat etmiyor, modeli aklımda kaldığı gibi örü­ Defalarca yeğenlerimin de aynı lafı söylediğini duy­
yordum. Şu haldeyken örgü örmem mantıklı değildi, çün­ muş ve her seferinde gülümsem iştim, ama şimdi yüzümde
kü hata yapmaya mahkumdum, oma bir yandan da bir farklı bir ifade vardı. Yansı örülmüş süveteri hasır sepete
şeyle meşgul olmak zorundaydım. koyup ayağa fırladım. Bir kez. daha. “Ben setim kardeşi­
“Neyin farkına vardın?” diyen Margaret’in sesi öf­ nim.” dedim. “Sence de artık bana kardeşinmiş gibi dav­
ranmanın vakti gelmedi mi?"
keliydi.
"İşteki hareketlerini, bana ve diğer kişilere karşı ta­ Hiç beklemediğim bu şey oldu: Margaret elleriyle
vırlarını." yüzünü kapatıp gözyaşlarına boğuldu Korkuya kapılmış

120 PtblntU aa*nber B r hmm* Mutluluk 121


Boş hoş ona haklım.
halde ne diyeceğim i bitmeden onu izledim. Ablam çocuksu bir seste, “Sen olumlu şey ler düşü­
"Margaret' üiye rısııuduım. "Ne oldu?" nürsen tüm sorunların geçer gider gibi bir şey diyecektin.”
Ablam arkasını dönüp hızlı adımlarla arka taraftaki diyerek konuşmaya devam etti
odaya geçti. Gerçekleri duymak bazen acıdır. Bu da o zamanlar­
Az önce içeri giren iki müşteriye rağmen onu takip dan biriydi. Margaret birkaç hafta önce bana içini dökse
ettim. Şansıma şimdilik ikisinin dc bana ihtiyacı yoktu: böyle şeyler söylerdim Tamam, tam olarak aynı şey ler ol­
çünkü onlan oracıkta bırakacaktım, önceliğim ablamdı. masa da betuer laflar ederdim. Olumlu ve umul dolu ol­
Beni tekrar reddetmesini göze alarak kolumu beline attım. mak, mutluluğu tercih etmek, şu günlerde uygulamaya
Margam'in dönüp basını omzuma koymasıyla şaşkınlığa çalıştığım hır yaklaşımdı. Muhtemelen Muıgaın'in dediği
uğradım gibi kendime özgü laflar söyleyip dururdum
Hıçkırıklara boğulan ablam. “Sana söylemek istemiş­ “Sana yardımcı olmak için ne yapabilirim?“ diye sor­
dum.
tim," dedi.
“Neden söylemedin"7“ Böyle bir şeyi benden sakla­ Ablam başını iki yana salladı. “Hiçbir şey yapamaz­
masına anlam veremiyordum. Onu kendimden uzaklaştır­ sın. Senden istediğim tek şey, kardeşim olman. Bana akıl
dığımdan korkuyordum ama nasıl yaptığımı bilmiyordum. vermeni, benim için endişelenmeni islemiyorum." Gülüm­
"Söyleye,. .enezdim." semeye çalıştı. “Yeterince üzgünüm zaten."
“Hayır, söyleyebilirdin." "Sana yardım edebilm enin bir yolu olmalı." Haşarı -
“Mıılı perişan halde. Hep Unemn’den em ekli olaca­ u /J ıg ı uğradığımı düşürtmeye başlıyordum oma şansımı
ğını düşünürdü. Oncu yıldır orada çalışıyordu." denemeye kararlıydım.
Ablamı rahatlatmak umuduyla, "Biliyorum.” dedim Margaret yaşlar dolan güzleriyle baııa baktı. "Beni
“Çok Üzgünüm." dinleyebilirsin"
Margaret dimdik durdu, yanaklarından süzülen yaş­ Başımı salladım, birbirimize sarıldık. “BradTe bir­
ları sildi. "Yine Pollyatınacılık oynayacağından korktum. likte Bağımsızlık GOnü'ndc size gelelim mi?" diye sor­
Öyle bir şeye katlanamazdım" dum. "Birlikle harbekü yaparız."
“Nasıl yani?" Margaret titreyen yüzüyle gülümsemeyi başardı. “Gör­
“Bilirsin işte, sabah kalkınca her şey yoluna girer düğün gibi son zamanlarda pek keyfîni yok. O gün de su-
nutkunu dinlemek istemiyordum,"

123
122 Oebbu Mucomber

ratım asık olabilir.”


"Olsun, Biz bir aileyiz."
Ablamın gözleri doldu yine. "Teşekkürler," diye fı­
sıldadı.
Ona tekrar sarıldım. Dertleşmemize sevinmiş, bu
kadar geç kaldığıma üzülmüştüm.

ELISE BEAUMOST

Elise, Marvin “Maverick” Bcnumom'u görmeye


elinden geldiğince hazırlamıştı kendini. Öğleden sonra ge­
lecekti Kızı, kraliyet ailesini ağırlayacakmış gibi günlerce
temizlik yapıp yemekler pişirmişti. Bu özel muamele Eli-
se'in canını fena sıkıyordu. Başka biri gelecek olsa o da
kızına yardım eder, didinip dururdu Şimdi bite kızına bi­
raz. yardım elmiş. Aurora etrafı temizleyip toparlarken ço­
cuklarla ilgilenmişti.
Aurora, Elisc'in torunlarına kitap okuduğu tCTtemiz
oturma odasına bir telaşla girerken, “Anne!” diye seslendi.
“Vanilyayı nereye koydun?”
İç çeken Elise. Hobbil'i kenara bıraktı. “Fırının sa­
ğındaki dolapta."
“Orada değil." Aurora telaşa kapılmıştı.
Elise mutfağa giderken sabrı tükenmiş halde, “Au-
ronı,“ dedi. “Söylediğim yerdedir. Bir daha bak.” Ciddi ol-

h r Yumak Mutluluk 12$


124 ù thb ù t hbtcvmbrr
dugunu göstermek için dolabın kapağını açtı ve küçük va- cuklar. çocuklar," dedi. “Oturun bakalım " Torunları istek­

I
iMkMini .ıL-r>r kıyına umnı “Ne yaıhacaksın'?"
sizce de olsa SÖZ dinledi. John anneanne uııiıı kucağına
“Havuçlu kek. Hatırladığım kadarıyla babam çok se­
oturdu ve Elise kitaha uzanırken başını koluna yasladı. Alu
verdi.“
yaşında ve haylaz bir çocuk olduğu için çok fazla yerinde
Elise yıllar önce Maverick'e havuç lu kek yapardı, ta­
duramıyordu. Elise bu anların kıymetini çok İyi biliyordu.
rifini de Aurora’ya o vermişti. Aslında anılarının canlan­
Maverick. Elise’in beklediği gibi bir saat geç gel­
masını islemediği için çoktandır o keki ne pişiriyor ne de
mişti. Tok bir sesle. “Merhaba." diyerek dış kapıdan girdi.
yiyordu. Maverick yaptığı kekten bir dilim yedikten sonra
Valizim arkasından çekiyordu, kollan hediye paketleriyle
ona sevgiyle bakardı. Elise en çok da o anlan unutmayı is­
doluydu. Luke ve John hemen çığlıklar atarak yanına gitti,
tiyordu. Yıllar boyunca kocasının yaşattığı hayal kırıklık­
zıplayıp dururken adamın dikkatini çekmeye. Özellikle he­
larına ve acılara tutunmuştu. Boşanmalarının yapılacak en
diyelere uzanmaya çalıştılar.
doğru şey olduğuna kendisini bu sayede inandırmıştı. Ama
onu sevm işti ve evli kalsalar ölesiye sevmeye devam ede­
Elise onu görmeyeli... yirmi yıl olmuştu. Bir zaman­
lar kızuun düğününe katılmaya karar vermişti ama çıkan
cekti.
Aurora, "Teşekkürler, anne." dedi v e ona uzunca bir
fırtına yüzünden uçağı iptal edilmişti. Elise, Maverick'in
planlarını fırtınanın mı yoksa pokerin mi değiştirdiğini
süre baktı. İç çekerek. “Seni zor durumda bıraktığımı bili­
merak etmişti hep. Luke da John da dedeleri, çok önemli
yorum." dedi
poker turnuvalarına katılırken dünyaya gelmişti ve Mave­
Elise. “Üzülme." dedi. “Elimden geldiğince karışma­
rick yanlarında olmamasını telafi edebilirmiş gibi kızına
maya çalışacağım. Senden sadece beni onunla görüştür­
kocaman çiçekler göndermişti
meye çalışmamam istiyorum." Gelecek biıkaç hafta bo­
yunca huzuru kaçacaktı ama Maverick'in dc ondan uzak Maverick gelince Elise odasına çekilmeye niyetlen­
mişti ama birden durduğu yere çakıldığını, başka bir yere
durmaya çalışacağını tahmin ediyordu.
“Sözüm söz, anne." bakamadı&ınj fark eni Adamın kual saç lor t bembeyaz Ol­
muştu. Güzelce kısaltılmış sakallan da kırlaşmıştı. Bir sek­
"Teşekkürler." diyen Elise. Luke ve John'un yeni sü­
senlik endamını korumayı başarmıştı, sağlıklı görünü­
pürülmüş halının üzerinde boğuştuğu oturma odasına
yordu. Elise bocaladı, onu her gördüğünde hissettiği çekici
döndü. Üst üste konulmuş dergileri çoktan etrafa dağıtmış­
hislere direndi. Maverick'in güvenilmez bir adam oldu­
lardı. Elise çabucak ortalığı topladı. Elini çırparken, "Çıv
ğunu çok kötü olaylar sonucunda ve en önemlisi de kınlan

126 M ** l k W v
Ar tunU Mutluluk 127

kalbiyle öğrenmişti. Evet, onu sevmişti, belki de hâlâ sevi-


de hayal kırıklıkları yaşatmıştı Bu. görmeyi beklediği bir
yonlu «im MniTricic icn ■.n.ı fayda gelm ezdi Bu iııiuir edi­
şey değildi.
lemez, değiştirilemez vc görmezden gelinemez bir gerçekti.
Maverick şimdi de torunlarım ve kızuu kucaklıyordu. Sessizliği Maverick bozdu. Sakince. “Merhaba. Eli­
se,” dedi.
Noel sabahında yanlarına gelmiş Noel baba gibi gösteriş
yaparak dağıtıyordu hediyelerini. Çocuklar yere çöküp he­ Elise. Maverick'in içeri girdikten kısa süre sonra onu
diyelerini açarken, Aurora elindeki küçük kutuyla oturma büyülemesine direnirken, başını hafifçe yana eğdi. “Mar-
vin.”
odasına geçti. Tekli koltuğun kenarına yaslanıp kutunun
kapağını açtı. Meraklandığını kabullenen Elise koridora Adam gülümsedi. “Rica ederim. Maverick de."
çıktı. “Mavenck.” Sebebim anlamasa da eski kocasının ilk
Aurora yumuşacık bir sesle. “Aa. baba." dedi, Elise adından nefret ettiğini biliyordu. Marvın'le evlenmiş. Mar-
kızının uzun, altın zincire takılmış, damla şeklindeki siyah vin’i sevmişti ama karşısındaki kişi o erkek olmaya hiç
inciyi çıkarışını izledi. “Çok güzel. Çok güzel.” Gözleri razı gelmemişti. Onun yennr gösterişin, parıltının peşine
doldu, başını kaldırıp babasına hayran hayran bakarken. düşrflüş. kumarda kazanmaıun zevkine kapılmış ve bu sı­
rada da hayatlarım mahvetmişti.
“Bunun değerini bileceğim," diye fısıldadı.
O kolye. Eljse'c verdiği tüm mücevherlerden daha “Sana da hediye getirecektim oma kabul etmeyece­
ğini düşündüm.“
güzeldi. Gerçi bunun bir önemi yoktu. Maverick’in pahalı
hediyeler getirmesi kumarda şansının yaver gittiği anlamı­ "Beni düşündüğün İçin teşekkür ederim ama haklı­
na geliyordu. Haydan gelen huya giderdi. Tıpkı Eli.te'in sın. hediyeni almazdım.“ Doğruyu söylüyordu ama Mavc-
hatırladığı gibi parasını hemen çarçur etmişti. ı rick'ın una ne seçeceğini merak etmekten dc kendisini
alamıyordu.
İter ne kadar islemese de haklılarının ona döndüğünü
fark etti. İkisi de uzunca bir süre konuşmadı, Elise birbir­ Maverick bakışlarım Elise'ın narın vücudunda gez­
lerinin gözlerinin içine bakarken tuhaf bir hisse kapıldı. dirirken, “Güzel görünüyorsun.” dedi.
Sanki aradan geçen yıllar kaybolmuş, yine o iki genç ol­ Elise kendim tutamayıp saçlarının düzgün olup ol­
muşlardı. Maverick’in gözlerinde gördüğü pişmanlığa ka­ madığını kontrol eUnck için elim başına görürdü. Mave­
pılıp mantığına kulağını tıkarken ona doğru yürümeye rick'in iltifatı onu uiandmmşu ama kendim hemen topla­
yıp. "Sen de.” demeyi başardı.
başladı. Demek ki zaman, tıpkı ona okluğu gibi Maverick’e
Luke. "Dede. dede, nerede uyuyacağını görmek ister
128
129
misin?” derken Maverick’in kolunu çekiştirmeye başladı. ama Maverick çabucak çocuklan birbirinden ayırdı. Evin
Bakışlarını aniden Flise'den çekerken. “Olur," dedi. gen kalanını gezmek istediğini söyleyerek dikkatlerini da­
Lukc hızlıca önden giderken John’u kucağına aldı ve üçü ğıttı. Elise ona ihtiyaçları olmadığını görünce odasına çe­
birden koridorda ilerlemeye başladı. kildi.
Lukc sağ taraftaki ilk kapıyı açarken. “Burası bizim Kırk beş dakika sonra oturduğu yerde ayaklarını
odamız," dedi, uzatmış, bir yandan örgü örüyor, bir yandan da televizy on
John da onun neredeyse tam karşısındaki odayı işaret izliyordu. Aklı haberlerde değil, ailesinde) di. Maverick‘in
ederek. “Bu da anneannemin odası," dedi. onu dünyada en çok sevdiği kişilerden ayrı kalmak zo­
“Burası da erkekler tuvaleti,” diyen Lukc, üçüncü ka­ runda bırakmasına sinir olmuştu.
pıya doğru koşuşturdu. Bin nazikçe kapısını çaldı, kapı aralandı ve Aurora
John. "Anneannemin kendi banyosu var." dedi. “Çok başını içeri soktu. Büyük bir beklentiyle. "Gelip bizim le
sıkışsak da oraya giremezmişiz. Annem öyle diyor.” yemek yer misin?" dedi. “Dav id de bu akşam erken geldi.
Maverick kıkır kıkır güldü. Yanımızda olman beni çok mutlu eder."
“Dede. dede, ağzının arkasında sallanan küçük şey Elise, bu “hoş geldin“ yemeğine katılmamayı tercih
ne biliyor musun? Ona dokunmaya çalışırsan kusarsın bi­ ederdi ama geçirdiği zor günlerde ona destek olan kızını
liyor muydun?" geri çeviremezdi. “Tamam, birazdan gelirim."
Elise, “John Peter Tully, uslu dur bakalım,“ diyerek ■■Teşekkürler." diyen Aurora'mn gözleri minnettar­
torununu azarladı ama Maverick başını geriye alıp kahka­ lıkla parıldadı.
halara boğulunca sustu. Onunla ilgilenmeyi, kusmanın Elise’in hatırladığı kadarıyla Aurora ilk kez anne ba­
komik bir şey olduğunu düşünen adama bıraktı. hasıyla birlikte aynı masay a oturuyordu. Bu, çok Üzücü bir
John, “Sen alt ranzada yatacaksın, benle Luke da üst gerçekti ve Elise evliliğinin farklı bir yol izlemiş olmasını
ranzada," deyip yatağa atladı. “Annem çarşaflan değiştir­ diliyordu. Kendini duygusal bir kadın olarak görmüyordu
di." ama Aurora’mn bu kadar küçük bir şeyden mutlu olm ası­
“John hâlâ altına işiyor da ondan.“ nın onu gözlerini yaşartacak kadar duygulandırdığını fark
John. “Hiç de bile!” diye bağırdı, yataktan sıçrayıp etti.
ağabeyinin boğazına yapıştı. Elise sonunda yemek odasına girdiğinde. David'in
Elise kavga etmelerine engel olmak için içeri girdi işten döndüğünü, bardaklara şarap doldurduğunu gördü.

130 Debble Matnmber


Yumul Mutluluk 131

Damadıyla iyi bir ilişkisi vardı ve ona göre David ideal bir Torunlarına, “Gelin çocuklar.” dedi. “SİZİ yalağiDlZa
kocaydı. Aurora’mn annesine çekmeyip gerçek bir işi olan, yatırayım."
güvenilir, düzgün bir adamla evlenmiş olmasına ömrünün
Bu sözleri, alışkın olduğu sızlanmaların yükselme­
sonuna kadar şükredecekti. sine sebep oldu.
Aurora hâlâ mutfakta yemekleri hazırlamakla uğra­
Bunu o da tahmin etmişti. “Size Hobbit in devamuıı
şıyordu. Elise onun yanına gitti. David ile Maverick mu­ okurum."
habbet edip şarap içerken, birlikte salatayı, dilimlenmiş Sızlanmalar biraz dindi.
rostoyu, patates püresini ve et sosunu masaya taşıdı.
Maverick, “Müsaadenle onlara kitabı ben okuya­
Luke sevinçle, “Ziyafet,” dedi. yım," dedi
Kızıl kafalı John, “Hindisiz şükran günü yemeği gi­
Bu işi ona vermek. Elisc’i fazlasıyla mutlu edecekti
bi," derken sandalyesini çekebildiğince öne çekti. “Ben
ama öncelikle Maverick’i uyarması gerektiğini düşündü.
dedemin yanında oturacağım. " Genelde kitap okumaya başladı mı çocuklar onu bir türlü
Luke, "Ben dc." dedi. Çocuklar yine kavga edecek
bırakmazdı. Sürekli daha fazlasını dinlemek isterlerdi. "Rir
gibiydi. Maverick oralarına oturacağını söyleyerek sorunu
bölüm daha, anneanne.“ ya da “N e olur sayfa bitene kadar
kolayca çözdü.
durma," diyerek onu bombardımana tutarlardı. Yalvarır.
Elise’in endişelerine rağmen yemek güzel geçmişti.
sızlanırlar, Elise de onlara asla hayır diyemezdi. Bazen

(
Maverick. seyahat anılarıyla onları eğlendİrmişti. Alas­
ancak bir saat boyunca kitap okuduktan sonra ışıkları ka­
ka'dan Arjantin’e, Paris’ten Polinezya’ya gitmiş: dünyanın
patabilirdi. Yine de torunlarının okumaktan zevk aldığım
her tarafını gezmiş; Elise’in kitaplarda okuduğu yerlerde
bilmenin tadını çıkarır, onların da tıpkı anneanneleri gibi
dolaşmıştı. Elise kendi kendine bir gün oraları göreceğini
kitapları hayatlarının önemli bir parçası olarak görmelerini
söyledi ama buna dair umutlan, avukatından gelen her ha­ umardı.
berle biraz daha kınlıyordu.
Maverick bir kez daha, “Elise?" dedi.
Tatlılar servis edilmeden önce Elise bulaşıkları ma­
Elise, “Elbette, okuyabilirsin." dedi, yanlarından ay-
kineye yerleştirip kahve yaptı. İşi biter bitmez odasına gi­ rılıp çabucak odasına geçti Bir kulağı televizy onda, diğeri

İ
decek, örgü örecekti. Aurora'mn babası ve eşiyle vakit ge­ koridorun karşısındaki kapıdayken, kendi kendine gülüm­
çirmek isteyeceğini düşünerek kahve demliğini oturma
seyip başlayacağım bildiği didişmeleri bekledi Maverick.
odasına götürdü.
dede olmanın ne demek olduğuyla ilgili büyük bir ders ala-

132 t u. .vm_ oer


r u j . . , .nK t

Sır Yiımalr Mutluluk 133


çaktı. çattığını fark etti.
Torunlarının bıcır bıcır seslerini duymayınca televiz­
Maverick’in dudakları, yüzünde beliren gülümse­
yonunun sesini kıstı. meyle açıldı. “Bir bölüm okudum, sonra da John İkincisini
Çıt yoktu. okumamı istedi.”
Kaşlarım çatıp ayağa kalktı, kapısını hafifçe araladı.
Elise başını salladı Normalde de hep böyle olurdu.
Maverick’in tok sesiyle kitaptaki karakterleri seslendirdi­
"Çocuklar cidden işini biliyor.”
ğini duydu. Bu işi iyi becerdiğini kabul etmek zorundaydı.
Elise gülümsememek için kendini zor tuttu.
Torunlan hiç ses çıkarmıyordu. Duydukları hikâye kadar
“Dede, ne olur, nc olur, deyip durdular.”
sesten dc etkilendiklerine şüphe yoktu. “İstediklerini yaptın mı?”
Aurora'nın düşündüğünün aksine, E lise kızının ba­
“Evet, ama bölüm bittikten sonra uyııyaraklarına söz
basıyla iyi bir ilişkisinin olmasını isliyordu. A mu bu k o ­
vermelerim istedim. Onlar da sözlerini tutup uykuya daldı."
nudaki fikirlerinin karışık olduğu da jıcrçekti. M averick “Şanslıymışsın."
her nc kadar nafakasını düzenli bir şekilde ödem iş ve
Elise bir anlığına kendini kaybetti. Sonra birden kor­
onunla bağlarını koparmamış olsa da. kızının hayatının ka­
kuya kapılıp yaptığı şeyi fark etti. Kararlı bir şekilde başını
lıcı bir parçası olmak için hiç çaba sarf etmemişti. Bunu
dimdik tutup Maverick’in gözlerinin içine baktı. “ Bir şey
neden şimdi yapmaya karar verdiğini Elise bir türlü anla- mi isteyecektin?” diye sordu
yamıyordu.
Maverick tereddüt eni. Etise adamın gülümsememek
Elise sallanan sandalyesine döndü ve yirmi dakika
için kendini zorladığını görebiliyordu. Maverick aklından
sonra kulağını kapıya dayayıp yine sesleri dinledi. Biri ka­
geçen her şeyi okuyabilirdi. “Sadece seni gördüğüme se­
pıyı tıklatınca ödü patladı. Bir elini deli gibi atan kalbine
vindiğimi söyleyip iyi geceler diyecektim."
koyarken kapıyı açtı ve Maverick’i gördü.
Elise inlemek istiyordu. Otuz yedi yıl önce boşandığı
Nefes aldı. Kekeleyerek, “Çocuklar?" demeyi başar­
bir adam onu hâlâ nasıl böyle etkileyebiliyordu? Zayıflı­
dı. Maverick’in çocukları yatırmak için ondan yardım is­ ğından iğreniyor, onu ne kadar çok. sevdiğini unutamuma-
teyeceğini düşündü.
sına kızıyordu. Sözler boğazında düğümlenirken, "Teşek­
Maverick omuz silkip. “Mışıl mışıl uyuyorlar.” dedi. kürler.” demeyi başardı.
Bu, imkânsızdı! Luke ve John kavga etmeden hayatta
Maverick’in elini yanağm a koyup ona narince do­
uyumazdı. Her gece aytıı şey olurdu. Elise yine kaşlarını
kunmasına şaşırdı. Adamın mavi gözleri yoğun duygularla

134 D ebbie M acom ber


B ir Yumak Mutluluk 135

parıldıyordu. E lise’in dizlerinin bağı çözüldü, ağzı açık


kaldı.
“Sen hayatımda gördüğüm en güzel kadınsın.”
Kalbı deli gibi atan Elise gen çekildi. Maverick’in
elinden uzaklaştı. Yoksa kim bilir neler yapardı...
“İyi geceler,” diye fısıldadı ve gücü tamamen tüken­
meden kapıyı kapanı. Demek ki eski duygular öyle kolay
kolay kaybolmuyordu. Bir zamanlar evlendiği o kumar­
baza karşı gardım indirmemesi gerektiğini kendine tekrar
hatırlattı Ne bir dakikalığına ne de bu saniyeliğine onun
çekiciliğine kapılmamalıydı. BETHANNE HAMLİN

Grant’la buluşmasının Özerinden bir hafta geçmişti


ama Bethaıme hissettiği kızgınlıktan dolayı o günden beri
bir kez olsun doğru düzgün uyuyamamıştı B encil herif,
oğlu ıçm üç yoz dolar harcamayı kabul etmemişti. Beth-
anne bunun sebebini bitiyordu Grant’m bunu itiraf edecek
cesareti olmasa da biliyordu.
Oğlundan hıncını çıkarıyordu Grant evden ayrılıp
Tiffany ‘nın yanma taşınınca, o zamanlar on altı yaşında
olan oğlu karşısına dikilm iş ve aklından geçen her şeyi
söylem işti. Grant ise Andrew’in dürüstlüğünden hiç hoş­
lanmamış. ilişkileri de büyük bİT yara almıştı.
Mutfağa giren Annk. “Anne, iyi misin?” diye sordu.
Bethaıme. “H jrikaym " dedi, sonra da utangaçça gü­
lümsedi. “D ü ş to e k rc ¿alıvermişim.'
Annic. önünde bir bardak çayla oturan annesinin ya­
nına geçti. “Babam an düşünüy ordun?”

136 (M h cM n « h r
Ar bunat K M M 137
Hrrhanne inkâr etmeye gerek duymadı. “Son zaman­ ğini gizlemeye çalıştı ama aklından binlerce düşünce ge­
larda ara sıra aklıma geliyor."
çiyordu Grant ın evlilik planlarından ilk haberdar olacak
Annie. "Benim dc." dedi. “Hâlâ onunla birlikte ol­
kişi, kızıydı. Grant, Annie'yle çok konuşmuyor olabilirdi
duğuna inanamıyorum.”
ama ona Andrew*e ya da Bethannc'yc anlattığından daha
Annie. hiçbir zaman TifTany’nin adını ağzına almaz­
çok şey anlatıyordu. Evlilik Bu. eski kocasının neden ani­
dı. Ya o ya da pislik kadın derdi. Babasıyla arasındaki ilişki
den pintileştiğini açıklıyordu Muhtemelen Bethanne’nin
karmaşıktı. Babasını seviyordu ve bir zamanlar birbirlerine
de hakkı olan bankadaki paraları. Tiffany’ye kocaman pır­
çok yakınlardı. Annıe eski günlerdeki gibi olmalarını çok
lama bir yüzük almak ve balaylarını planlamak için har­
istiyordu ama canının yandığını, ilıanclc uğradığını his­
camıştı. Oysa Bcthannc’yle halayına gidememişlerdi Üni­
setmişti. Ayrıca babasına karşı nasıl bir lavu takınacağım versitedeyken evlenmişlerdi ve ellerindeki para da ancak
tam olarak bilmiyordu, ürnnt kızına çok az ilgi gösteriyor, *Jrcgon sahilindeki üç yıldızlı bir otelde bir gece geçirme­
kızının onu .11 .imasım bckliyuıdu, Aıııııe dc aynen öyle lerine yetmişti. P a z a r t e s i sabahı da okula dönmüşlerdi.
yapıp arada sırada babasını arıyordu. Ancak o asıl Tif- ( i m i m nefret ediyorum, anne. Hana nefret etm e­
fany'ye öfkelenmişti. Çünkü o kadının babasını ailesinden memi söylediğini bitiyorum anin yapamıynnım. İZ olmasa
çaldığına inanıyordu. Bethanne kızının öfkesini Önemsi­ bahanı bizim le birlikte olur, hayatımız da eskisi gibi de­
yordu. Özellikle dc kızının günlüğünü okuduktan sonra vam ederdi." A nnie’nin sesi hissettiği yoğun duygularla
k o r k u la n a ltm ış lı a m a bu k o n u d a nc y a p a c a ğ ın ı b ilm i­ çatal taşmıştı.
yordu. Kızının öfkesinin dinmesi için dua ediyordu. Kendi öfk esiyle baş etmey e çalışan Hrıhanne, “ Bili-
En çok da bu anlarda annesini Ozlüyordu. Annesi yorum, dedi “Ama o olmasa, muhtemelen başka bir ka­
Martha Gıbson. Annıe'nın doğduğu yıl anı bir anevrizma­
dın olacaktı. Bu düşünce Bethanne’nin boşanma sürecin­
dan dolayı vefat etmiş, babası da ondan sonra hem fiziksel
de kendine hâkim olmasını sağlamıştı. Avukatı işlemlerle
hem de ruhsal olarak çökmüştü. Babası şimdilik Arizo- uğraşırken Bethanne gerçeği aniden kavramıştı. Yaşanan-
nn'da bir huzurevinde kalıyor ve onu arayıp sormak Bcth- hır o nun ruçu a d ,¡ d i O . iyi bir e ,, iyi bir anne olmuştu
nnne’ye diletiyordu Kocasına sadık kaim.», onu sevmişti Yirmi yıllık evlilik ­
A ım lc, “ Y ak ın d a e v l e n ir i « h e rh a ld e .” d iy e »Ö ylendi. leri boyunca tur gOn olsun G ram ı aldatmayı düşünme­
Sesi duyulamayacak kadar a lç a k tı. m işti. ’lüm hayatım ailesine adamıştı. Hiç çekinm eden,
“öyle mi?” diyen Bethanne. konunun ilgisini çckıı-
yakınmadan kocasın* yemekler yapm.ş. evini tem izlem iş’

138 OMttMocvmbcr
Bir Yumul Mutluluk 139

çocuklarını yetiştirmişti. Herkesin övgüyle bahsettiği par “huysuzluğundan" dolayı özüı dilem işti. O gün kötü ha­
tiler düzenlemişti. berler aldığından, kursa geldiğinde de moralinin bozuk ol­
Özellikle Noel'de, Süper Bowl'da ve Bağımsızlık duğundan bahsetmiş, hiç kimsenin kalbini kırmak gibi bir
Günü'nde verdiği partilerde arkadaşları çok eğlenmiş: Grant niyetinin olmadığını söylemişti.
da onları ağırlamaktan mutluluk duymuştu. Bethanne'nin de dile getirmek istediği şeyler vardı.
Darmadağın olan hayatlarının suçlusu Bethanne de­ Önceki hafta gergin olmasının sebebini anlatmış, para har­
ğildi ve hiçbir şart altında bu suçu üstlenmcyecckti. O gün camaması gerektiğini düşündüğü için kurstan ayrılmayı
avukatının bürosunda otururken. Grant'm tavırlarının ar­ teklif eniğini açıklamıştı. Anık fikri değişmişti. Maddi sı-
dında yatan gerçekleri anlamıştı. Grant'ın suçu ona atması; kmtıLan hâlâ devam ediyordu ama kızı Annie haklıydı;
sadakatsizliğini, beceriksizliğini, iyi bir eş ve baba olma kendisi için bir şeyler yapmalıydı. Hayatındaki hiçbir şeyle
konusundaki başarısızlığını inkâr eune yöntemiydi. Belli uzaklan yakından ilgisi olmayan bir uğraş edinmeliydi.
ki vicdanını bu şekilde rahatlatıyordu. Bethanne bir süre­ Counney’in bile morali biraz düzelmiş, övüne övüne
liğine tam sorumluluğu üstlenmiş, evliliklerini başarısız­ bir kilo verdiğini söylemişti. Bethanne ilk başta kızın örgü
lığa uğralan kişinin kendisi olduğuna inanmıştı. Grant. örerek kilo verdiğini düşünmüş, bu da tuhafına gitmişti
Bethanne'nin kendini çocuklarına fazlasıyla kaptırdığını ama sonra Courtney‘in örgü örerek mutfaktan uzak dur­
ve evliliklerini bitiren kişinin o olduğunu düşünmesini is­ duğunu ima ettiğim anlamıştı.
temişti. Bethanne böyle bir şey yapmamıştı; aklında yan­ İki saatlik kurs su gibi geçmiş. Bethanne dışan çıkar­
kılanan bu zalim sözleri. Gram’m dediklerim, dinleme­ ken kendim harika hissetmiş, böylece kurstan ayrılmanla
yecekti. kararını vererek doğru şeyi yaptığını fark etmişti. Ördüğü
Annie masanın karşı tarafına uzanıp annesinin ko­ çoraplar, daha doğrusu ördüğü ilk tek, hir şeye benzemeye
luna dokunurken, “Anne, anne." dedi. “Dalıp gittin.” başlamıştı. Aynca diğer kursiyerlerle birlikte olmaktan da
"Ah, özür dilerim.” büyük zevk almıştı.
Annie, “Çorap kursu nasıl geçti?” diye sordu. Anne­ Annie. gözleri sevinçle parıldarken. ’Seveceğini bi­
sinin aklını dağıtmaya, o karanlık düşüncelere kapılıp git­ liyordum." dedi.
mesini engellemeye çalışıyordu. lelefan çaldı, kızı yerinden zıplayıp telaşla telefona
“Çok güzeldi.” İkinci dersleri ilkinden çok daha gü­ uzandı. “Akı."
zel geçmişti, Masaya oturur oturmaz Elise geçen haftaki Annie gözlennı hem en annesine çevirdi.

|4 0 Dcbbie Macomber Bir Yumuk Mutluluk 14 1


Paul. “Buluşup konuşabilir mıyız?” (fiye sordu.
“Evet, burada." Telefonu aşağı indirip eliyle kapattı.
“Elbette Yani, olabilir ’
••Telefon «m a.- Tere^&t etti, sonra fısıldayarak. “Arayan. PauL cevabına sessizlikle karşılık verdi.
erkek.” dedi. Bethanne. "Hemen mi buluşmayı istiyorsun.’" dedi.
Bethanne gözlerim tavana dikti “Bankadaki adam- Paul hemen. “Hayır," diye yanıl verdi. “Bugün akşa­
dm Herhalde çek limitini aştığımı söylem ek için anyor. ma doğru oh» mu? Beşten sonra?"
İki kez aynı şeyi yapmıştı ve bundan utanç duyuyordu. “Tamam.” Bethanne’nın yapacak bir işi yoktu zaten.
Annie telefonu ona getirdi. Bu telefon ora çok ş a ş ırtm ış tı. Arkadaşları boşanmasından
Canlı ve ciddi bir sesle konuşmaya çalışarak. Buy- sonra onunla ilgilenmiş, ona destek vermişti ama onu bir
run. ben. Bethanne Hamlin.” dedi. Hesabına göre en az elli
yerlere davet etmemişlerdi. Arkadaşları genelde eşleriyle
dolar daha olması gerekiyordu ama çoktandır yaptığı har
dışarı çıkıyor, yeni dul kalmış, sürati asık Bethanne dc ken­
camaları kontrol etmemişti. Zaten matematiği de çok iyi
dim dışlanmış hissediyordu. Ayrıca o akşam yemeklerinde
sayılmazdı. ve partilerdeki yerini TifTany nm aldığından şüpheleniyor­
“Bethanne. ben Paul Ormond. du. En kara günlerinde arkadaş lan ortalıktan kaybolmuştu.
Ciğerlerindeki tüm oksijenin birden çekildiğim h is­
“Benimle akşam yemeği yemek ister mısın.'" Tered­
seni. Paul. TifTany'nin eski kocasıydı lıflany de Grant la
dütleri dü. Bethannc'nm onu reddedeceğini düşünüyor gi­
aynı zamanlarda boşanma davası açmıştı. Herhalde dava­
biydi.
ları denk getirmişlerdi. Bethanne. el ele tutuşup kıkır kıkır
H clh m ı« hiç dOfOnmc gt t t fti duymadan. “Seve «e.
gOlerek avukatlarının yanına gittiklerini hayal edebili­
vc,” dedi. “Nerede buluşalım
yordu. Evliliklerinin sona ermesinin yarattığı duygusal en­
S u l ahi gibi Anthony'de. R ezen asy ımu ben yapa­
kazı. boşandıkları eşleri Paul ile Bethannc’nin Özerine
rım,“
yıkmışlardı.
Sahildeki restoran Pike Place Markrtı'ndrn çok uzakta
Bethanne /.of Ianarak. "Paul.” dedi. Adamla sadece
değildi ve civardaki en iyi deniz mahsulleri lokantaların­
bir defa karşılaşm ış vc onu birkaç kez aramayı düşün­
dan biri olarak biliniy ordu.
müştü. Kan sının Grant'la yaşadığı ilişkiyi önceden bilip
Bethanne teşekkür edip telefonu kapattı. Kafası ka­
bilm ediğini sormak istemişti. TifTany de Grant gibi Sev­
rışmış ama «yut zamanda da mutlu olmuştu. Bu. ciddi bir
gililer Günû'nde mi aynlm ak istemişti? Ama Bethanne so­
nunda bunlarla uğraşmaya değmey eceğine karar vermişti.
randevu sayılmazdı ama son virmı iki yıldır ilk defa farklı

Air îumui ifmlimJteâ 143


142 Debbit Macambtr

bir adam la buluşacaktı. . cdma A - T if T ta f U


kendı görünüşü k x g ö s u n ş düşkünü bir ka-
Bethanne telefonu yerine koyarken. Annie. “Kimmiş
arayan?" diye sordu. dini getiriyordu afcbna.
Bethanne nedense her şeyi anlatmayı istemedi. So­ Paul leaoranm kapısını açarken. “Geldiğin için te­
nunda, “Eski bir arkadaşım," dedi. şekkürler." dedi Biraz ilerledikten sonra bayan garsona
Annic çok tuhaf bir şeymiş gibi. “Seni dışan mı çı­ fcAnvı söyledi ve hemen yerlerine geçuler.
karmak istiyormuş?” diye sordu. f th i de birer kadeh şarap istedi. Paul, pencereden
"Sence gitmeli miyim?" Bethanne aniden Paulle bu­ Puget Sound’a bakmaya başladı. Birkaç dakikalık sessiz­
luşmayı kabul etmekle hata yaptığını düşünmeye başladı. likten sonra. “Seni neden aradığımı merak ediyor olmalı­
Annie omuz silkti. “Bilmem. Neden bana soruyorsun sın." dedi Tuhaftır. Bethanne onun yanında kendini ra
ki? Burada yetişkin olan sen değil misin?” İHtsız hissetmiyor, muhabbet etmek için çaba sarf etmesi
Bethanne. “Haklısın.” dedi. “Yetişkin bir kadınım ve gerektiğini de düşünmüy ordu.
eski... bir arkadaşımla buluşacağım." Başını salladı. “Meraklanmadım desem yalan olur.
Buluşma vakti geldiğinde Annie ile Andrew çoktan Boşanma davaları sonlananı epey oldu.”
dışarı çıkmıştı. Bethanne tıpkı çocuklarının yaptığı gibi bir “Bana öyle gelmiyor.”
not yazıp mutfak tezgâhının üzerine bıraktı. Bethanne. “Bana da." deyip halini kabullendi. “Ben...
Arabasını park edecek bir yer bulmalıydı, otoparka " deyip Grant'm futbol kampı ücretini karşılamak isteme­
para veremezdi. Şansına restoranın üç sokak aşağısında bir diğini anlatmaya başlayacaktı. Ama bunun önemsiz oldu­
yer buldu. Anthony'nin Yeri'ne vardığında Paul Ormand ğunu hatırlattı kendine. Bu konuyu açmanın hiç anlamı
çoktan gelmiş, onu dışarıda bekliyordu. Bethanne ona yoktu.
doğru giderken adam el salladı. PauL “İlişkilerini ne zaman öğrendin?” diye sordu.
Paul, tahminine göre otuz beş yaşında, siyah saçtı, Bethanne ona gerçeği söylem eye utanıyordu. “Grant
siyah gözlü biriydi ve güzel bir yüzü, biraz da göbeği var­ bana söyleyince. En son ben duydum sanırım. Peki ya
dı. Bethanne yanlış hatırlamıyorsa adam şehir merkezinde sen?”
uluslararası bir lojistik şirketinde çalışıyordu. Üzerinde “Ben neredeyse ilk günden beri biliyordum ama
lakım elbiseyle kravat vardı Relhanne, TifTany gibi alımlı inanmak istemedim.”
bir kadının bu kadar sıradan görünümlü bir adamla evlen- “Tıffany'vle ne kadar evli kaldınız?"

I'' İli,-,_,—Kncr
JVkku- .«RXTM
L*lw!P .„ 0ıT tumult Hurluluk 145
"AJu yıl. Dördünü mutlu geçirdik. Sonra Grant'la ta­ PaıL “Ben ooUn Tanrı’ya havale ettim," dedi. “Bu
nıştı ” Başını ıkı yana salladı. "Çocuk sahibi olmayı sürekli dm beni bir nebze olsun rahatlattı .**
erteleyince şüphelenmeye başladım "
"Beni hiç rahatlatmadı.”
Grant. Tiffanj 'nin çocuğunun olmadığını söy lemişti. Paul dc önündeki mönüyü açtı. “Düşündüm dc...**
Zaten bu berbat durum, başka masumların canını yakma­ Bethanne aniden araya girip. “Şu boşanma konusunu
dan da yeterince kötüydü. tenuşmasak.” dedi. “Hayatlarımıza devam etmeliyiz. Şim­
Bethanne şarabından bir yudum aldı, sonra bir yu­ di siparişlerimizi verdim, olur mu?"
dum daha. “Annie bugün evleneceklerini düşündüğünü Paul haşini salladı “Ne yiyeceğine karar verdin mi?”
söyledi"
“Tütsülenmiş somon balığı alacağım. Yanına da balık
Paul kaşlarını havaya kaldırdı. “Bence dc yakında ev­ çorbası isteyebilirim.“
lenirler.”
Paul garsonu çağırdı, siparişlerim verdiler. O da çor­
Bu muhabbet iştahını kaçımıış olsa da Bethanne mö­ bayla deniz mahsullfl makama istedi. “Dediğini yapabili­
nüyü açtı. “Bunları atlatıp atlamayacağımı bilmiyorum." yor musun peki?“ dedi. “Yani hayatına devam edebiliyor
diye fısıldadı. musun?”
Paul. “Ne olur öyle deme.” dedi. “Ben her şeyin se­ “Büyük çaba sarf ediyorum."
nin için daha iyi olacağını düşünüyordum." Paul, “Nasıl yapıyorsun',’" diye sordu. Bethanne’nin
Cesurca. “Daha iyiyim," dedi. “Ama henüz kendi­ kafası karışık halde ona baktığını görünce. “Yardımına ih­
mi... o kadar iyi hissetmiyorum." Boşanmanın üzerinden tiyacım var da ondan soruyorum," dedi, “ Benden daha iyi
geçen anca aya rağmen, yalnızlık conuıı hâlâ yaktığı için durumda olduğunu ve bana yol gösterebileceğini düşün­
acısının dinmey eceğini zannediy ordu. müştüm.”
Paul aniden öfkey le. “Aldatan onlar." dedi. “Peki, biz “Ben... örgü kursuna yazıldım “
neden kendimizi kötü hissediyoruz ’" Paul gülümsedi. Gülümsemesi gerçekten de çok çe­
Bu hiç adıl değildi. Canı yanan o ve Paul'dü. Grant kiciydi. “O kadınlarla ilgili bir şey.”
ile Tiffany sorumluluklarını sırtlarından atıp hayatın tadını “Örgü ören birçok erkek var.”
çıkarırken, Bethanne Özgüvenleri yıkılmış çocuklarla, eski “Öyle mi?”
bir evle ve hiç kimselerin katlanamayacağı kadar büyük Bethanne omuz silkti. “Ben öyle duydum.”
bir duygusal çöküntüyle boğuşuyordu. “Ben dc golle başladım ama becerebildiğim i söyle-

IİA H-d-L, -----------------------------------------------------------


yemem/’ “B e n işe alabilecek bınknm tanıyor musun.’"
Önlerine konarı çorbalarını içerken yine sessizlik “Nanl bir iş m y o n t t T
oldu, İkisi de yemeği beğendiklerini belirlen sesler çıkardı. Bethanne iç çekti. “Şu anda ne olsa yaparım.“
Çorba gerçekten de lezzetliydi. Bethanne. tıpkı evliykenkı “Bilguayaria aran iyi midir?”
çorbanın içinde neler olduğunu anlamaya çalıştığını fark etti. “ Yanı.” Aslında bilgisayarlardan çok anlamıyordu.
Bu, hiç beklemediği bir şekilde kendini iyi hissetmesini sağ­ İnternete girmesini biliyordu ama onu da çocuklarından
ladı. Sanki eski özelliklerinden birini geri kazanmıştı öğrenmişti Basit ofis programlarını kullanabilirdi ama
Tütsülenmiş somonun tadına hakti. Lezzetliydi ama ondan başka bir şey yapamazdı.
Bethanne bu balığı yanına körılı mayonez koymadan bu Paul. “Bilgisayar kursuna yazılabilirsin,” dedi.
servis etmezdi. Aynca çok baharatlı olmuştu. Haklıydı ama BcÜunnc bu düşünceden nefret edi­
Yeniden muhabbet zamanı gelmişti. Bethanne. “Bi­ yordu. İŞ dünyasından uzakta geçen anca yıldan sonra iş
nleriyle görüşmeye başladın mı?” diye sordu. bulmaya çalışmak, boşanma süreci kadar zorluydu.
Paul başını iki yana salladı. “Peki ya sen?” . Paul onu arabasını park ettiği yere kadar götürmekte
Bethanne gülümseyerek. “Yirmi yıl sonraki ilk ran­ ısrarcı oldu. “Bu akşam çok güzel vakit geçirdim. Çok te­
devun bu,“ dedi, şekkürler. Bethanne.”
“Benim de yedi yıl sonra akşam yemeğine çıktığım “Asıl ben teşekkür ederim.” Tokalaştılar. “Ne zaman
kadın sensin.” istersen beni arayabilirsin.”
“Bunu kutlamalı mıyız?” Paul'ün yüzü güldü. “Seni rahatsız etmek istemem."
Paul kıkır kıkır güldü. “Evet,” Sonra garsonu çağırıp “Otur mu öyle şey,"
bir şişe şarap daha istedi. Bethanne arabasına binip radyo dinleyerek evine dön­
Paul özellikle ürant'a kıyasla tanıştığı en çekici adam dü. Arabasını evin önüne park ettiğinde saat neredeyse on
değildi ama adamın dürüstlüğünden, cömertliğinden ve an­ olmuştu. Daha merdivenlere udun utmadan dış kapı ardına
layışından etkilenmişti. Aynen onu gibi acı çekse de. eski ka­ kadar açıldı ve koridorda duran çocuklarıyla göz göze geldi.
rısı yuvasını yıktığı için Bethanııe'den özür dilemişti. Annie, “Neredeydin?" diye sordu.
Resi mandan çıkarken. "Senin için yapabileceğim bir Andrew. “Bizi çok meraklandırdın." dedi.
şey var mıT’ diye sordu. Bethanne şaşkına uğramış halde onlara baktı. “Ne?
Bethanne'nin bir konuda çok acil yardıma ihtiyacı Aıuıic. sana eski bir arkitdaşımlu görüşeceğimi söylemiştim."

148 Prbbıe Macnmbtr Bir lumtıi Mutluluk 149


Annie kızgınca, “Ama btı kadar geç kalacağını söy­
lememiştin!“ diye haykırdı.
Bethanne ne diyeceğim çok düşünmeden. “Konuş­
maya dalınca vakit akıp gitmiş." dedi.
Andrew, “Bunu yaptığına inanamıyorum," diye söy­
lendi.
“Ne yapmışım'7”
Andrew, Hem de bize nerede, kiminle olduğumuzu
bilmenle ilgili onca şey söyledikten sonra.” dedi ve başını
duyana salladı.
Annie. “Aynen öyle,” diye söylendi. COURTNEY PULANSKJ
“içeriye girebilir miyim?“ Bethanne onlar kenara çe­
kilirken, “Size not bırakmıştım," dedi. Anneannesinin antika tartısı doğruy sa Courtney iki
Andrew. “Biliyorum ama bize ne adamın adını ne dc kilo vermişti. Hana bir ayağının ucunda durup tanıya doğ­
nerey e gittiğini yazmışsın." dedi. “Binleriyle buluşman rudan bakarsa üç kilo vermiş oluyordu. Aylardır ilk defa
bana tuhaf geldi." doğru düzgün diyet yapıyordu. Kendini gerçekten de çok
Aıuıie biraz daha mantıklıca konuşup. "Bence baş­ iyi hissediyordu.
kalarıyla görüşmende bir tuhaflık yok." dedi. “Ama ben Spor yapmanın yararını gördüğünden emindi. Ablası
de bunun doğru bir şey olduğunu zannetm iyorum ," ona e-postayla düşük karbonhidrat diyeti göndermişti ama
B e th a n n e . “S iz e bak veriyorum." dedi. “Ancak bu o kendi hazırladığı diyeti uy guluyordu. Çok basit bir kuralı
benim yeni hayatım.” Bu korkunç sözleri ilk defa gözlerini vardı. Ûç beyazdan: un. tuz. şekerden uzak duruyordu. Do-
kırpmadan söyleyebilm işti. Layısıy la pastayı, findik ezmesini, pizzayı, patlamış mısın,
Andrew, “Yani buna alışmamız mı gerekiyor?” diye daha doğrusu son dört yıl boyunca canının çektiği her şeyi
sordu. kendine yasaklamıştı
Bethanne başını salladı. Çocuklarının endişelenme­ Alaska'dan her gün e-posta atan ablasından sürekli
sini gerektiren hiçbir şey yoklu. O, hâlâ onların güvenebi­ haberdar oluyordu. Julianna'nın tatil köyündeki macera­
lecekleri, dertleşebilecekleri kişiydi. Unlann anneleriydi. ları. iş arkadaşlarıyla, müşterilerle ve vahşi doğayla ilgili
Babalan ne yaparsa yapsın bu değişmeyecekti.

150 Drbtnr Bir Yuntuk MuFfUİu 151

yazdıkları hep yüzünü güldürüyordu. Jason haftada bir iki


kez ona cesaret verici mesajlar gönderiyordu. Courtney
ikisini de çok seviyor, uzun uzun cevaplar yazıyordu. Özel
=r sonunda KwV fiw ulaşacaktı.
perrk

Courtney merdivenlerden inerken anneannesi. “Yine


diyetinden bahsetmemişti ama ablasına verdiği her kiloyu ı hu çıkıyorsun?” dîye sordu. Özerinde şortla tişört ve
övüne övüne anlatmıştı. de kaskı vardı.
Babası da onunla düzenli olarak görüşüyordu. Bre­ "Geç kalmam, anneanne."
zilya’daki işi vaktinin çoğunu alıyordu ama Courtncy ba­ Venı gözünü televizyondan ayırıp ona bakarken,
basının ona destek olmay a çalıştığını biliy ordu. Bu yüzden “Dikkatli ol!" diye seslendi.
de onu çok seviyordu. Anık haline üzülmekten vazgeçti­ "O hm ın '
ğinden babasının içinde bulunduğu zor durumu anlayabi­ “Ne zaman döneceksin'’“
liyordu. Adam, çocuklarını ölesiye özlüyor, sürekli eve ne Courtney saatine baktı. “Bir saate dönerim, tamam
zaman döneceğinden bahsediyordu. Bu yıl, hayatlarındaki m ır
en uzun yıl olmaya adaydı. Anneannesi cevap vermeyince Courtney her zaman
Seattlc'da yaşamakla ilgili tek sorun, Courtnev’in Ya­ olduğu gibi Vera'nın onu duymadığını düşündü. Kaskını
şıtı biriyle henüz tanışmamış olmasıydı. Fiziği mükemmel başına geçirip eldivenlerini de taktıktan sonra bisikletini
yüzücü kızlarla karşılaştığı o korkunç günden sonra, an­ koyduğu garaja gitti.
trenman günleri olan pazartesi ve çarşambaları havuzun Bisikleti onuncu vitese atmış hı/lıça ilerlerken ve
yanına yaklaşmamıştı. rüzgâr yüzüne çarparken. Safeway Alışveriş Merkezi "nin
Haftada üç gün yüzüyor, diğer günler dc bisiklete bi­ ö n ü n d e k i p a rk a la n ın d a tanıdık b ir yüzle karşılaştı Beth­
niyordu. Hatta anneannesinin Seattlc trafiğinde tehlikeli anne de aynı anda onu görünce elini kaldırıp seslendi. Co­
olduğunu düşünmesine rağmen kurstaki son derse bisik­ urtney öylece yoluna devam edecekti ama Bethanne'nin
letle gitmişti. Tam tamına beş kilometre pedal çevirmek onu yanına çağırdığını fark etti.
kolay olmamıştı ama sonunda başardığı için kendini iyi Bisikletiyle park alanına girip Bethanne'nin bulun­
hissetmişti. Seattle ın dik yokuşlarını tırmanmak zorlu bir duğu tarafa yöneldi. Geniş omuzlu, kısa, siyah saçlı, yakı­
işti. Lance Amstrong'un bile buralarda nefesi kesilirdi. Co­ şıklı genç adam alışveriş arabasını Bethanne’nin arabası­
urtney bir süre sonra durup bisikletinden inmek ve yürü­ nın yanma kadar getirmiş, poşetleri yerleştirmeye hazırla­
mek zorunda kalmıştı. Yeni hedefi, Capitol Hill'i hiç dur- nıyordu.

152 Orhtnr M m m tu rr
B e Yumak Mutluluk 153
Roluğu biniz kesilmiş olan Courtney. ' ‘Merhaba." de­
di. Su şişesine uzanıp biraz su içti.
"Courtney. seni oğlum Andrew‘le tanıştırayım, Cıör-
dtlgUn gibi burada çalışıyor." Oğlunun üniformasındaki
alışveriş merkezinin amblemini gösterdi.
■ Arakrv. Taebnek k u t u m m T diye tonlu
~oi*N1ır" önemsemez görüne de tam aksini hisse-
diyordu tçı kıpır kıpır olmuştu ama bunu dışa vurmaya
m m ,ı edemiyordu.
Bethanne. "Onu evinden alırsın, öyle değil mı?" dedi.
Son derste çocuklarından bahsetmişti ama Courtney "Arabayı verirsen neden olmasın." Ses tonuna bakı­
pek dikkatli dinlememişti. Hatırladığı kadarıyla Beth­ lırsa annesiyle araba konusunda anlaşamıyorlardı,
anne 'nin bir kızı, bir de oğlu vardı. Belhannc gülümsedi. “Tamam, tamam, arabayı alabi­
Andrew sıradan bir tavırla, "Merhaba,” dedi. lirsin."
"Merhaba." Harika! Her tarafı terlemiş, yüzü kıpkır­ Andrew, Courtney’in adresiyle telefon numarasını
mızı olmuş halde tanışmıştı onunla. Ayrıca çoğu zaman ba­ aldı ve öğleden sonra işten çıkınca onu arayacağına söz
caklarını pantolonlarla gizlemeye çalışmasına rağmen, bu verdi.
sefer üzerinde şort vardı. Courtney hey ecandan eve fırtına gibi eserek gitti. And-
Bethanne. oğluna. “Courtney de örgü kursuna geli­ rcw havalı, sevimli biriydi ve tam da tanışmayı islediği bir
yor." dedi. "Geçen gün sana ondan bahsetmiştim. Eylfll’de cıkckıi M*çuı başlamasına epey zaman otsa da Court-
Washington Lisesi'nde son sınıfa başlayacak." Courtney'e ney'in yapması gereken çok şey vardı.
döndü. “Andrew de lise sor sınıfa geçti." Eve döndüğünde, anneannesi masaya öğlen yemeğini
“Washington Lisesi'nde mi okuyorsun?" koymuştu. Bir elma kapu ve kocaman bir ısırık alıp mer­
Andrew başını salladı. divenleri hızlıca çıktı.
Bethanne, oğluna. "Marmers'in maçına fazladan hi­ Anneannesi arkasından. “Hey. nereye gidiyorsun?**
lelin olduğunu söylememiş miydin?** diye sordu ve cevap diye s e s t e n d i .
verme fıisalı Ummadan. "Courtıtcy'i dc yanında götür- "Biriy le tanıştım Bethanne'nin oğluyla" Vcra kafası
sene," dedi. “Pek arkadaşı yok. Bu sayede arkadaşlarınla karışmış halde bakınca. “Bethanne." dedi. “Örgü kursun­
tanışmış olur." dan? Dcruı bu nefes aldı. "Bu akşamki Manners maçına
Bethanne'nin oğlunu böyle tuhaf bir duruma sokma­ gideceğim."
sından utanan Courtney hemen araya girip. "Hiç gerek "Ama maçın başlamasına daha çok var."
yok." dedi. Courtney merdivenlerin başında. "Biliyorum!" diye

Debbit Uacomber Bar Yumak Mutiulut 155

bağırdı, “Ama duş alıp hamlanmalıyım Anneanne, sence a brinın olduğunu fark etli “Emniyet kemerini çek-
ne giyineyim ?" Aptalca bir soru sormuştu. Anneannesi se­ : içm yana dönerken, “Merhaba," dedi.
vimli bir kadın olabilirdi ama modadan hiç anlamazdı. “Annie. kız kardeşim. O da bu sene lise üçe geçti.
"Neyse, ben bir çaresine bakanm." , Courtney."
Courtney duş aldıktan sonra yaklaşık on beş dakika Courtney’in güler yüzü Andrew in kardeşini hatırla­
boyunca çeşit çeşit kıyafet denedi, hepsini aynanın karşı­ yınca kayboldu. Annie, havuzda Courtney *e bakıp arkada-
sına geçip dikkatlice inceledi. En sonunda kot paltolon; fn la fisır fısır konuşan kızdı. Annie*nin onu hatırlamaması
beyaz, dar bir tişört ve üzerinde sarı çiçek deseni olan bir için dua etmekten başka çaresi yoktu. Havuzdaki günden
gömlek giymeye karar verdi. Bu kıyafetle kilolu görünü­ bahsetmediği için Annie onu anımsam anı ıştı.
yordu ama üzerindeki sarı gömlek gözlerinin daha koyu Kız. "Ağabeyimle annem beni zorla maça gönderi­
görünmesini ve koyu kahverengi saçlarının belirginleşme­ yor?* diye söylendi.
sini sağlıyordu. Courtney. Annie'nin onlara zorla eşlik ettiğinden şüp­
Andrew saat beşte telefon etti ve yarım saate kadar helenmeye başlamıştı.
uğrayıp °nu alacağını, maçın da saaı altıda başlayacağını Andrew kardeşine ters biı bakış anıktan sonra. “Se-
söyledi. Courtney dışanda bekleyerek çok hevesli görün­ attle'a ne zaman geldin?" dîye sordu.
meyi de. Andrew’in içeri girmesini de istemiyordu. Bu Birkaç hafta önce anneannemin yanına yerleştim."
yüzden bir ara yol bulup onu oturma odasının penceresinde Courtney, birkaç dakikalığına babasının iş durumundan,
beklem eye başladı. Araba kapıda belirir belirmez annean­ Brezilya da çalıştığı köprünün öneminden bahsetti. Ağa­
nesinin yanağına bir öpücük kondurup dışarı fırladı. beyinin yüksek lisans yaptığını, üniversitede o k u y a n abla­
Anneannesi ona, “İyi eğlenceler,” diye seslendi. sının da yaz Laıilinin b a ş ı n d a n beri A l a s k a ' d a çalıştığını
“Sağ ol. anneanne." Bu, odasında oturup saatlerce in­ söyledi. Chicago'dan ve arkadaşlarından ayrılmaktan nef­
ternette takılmaktan ve hele de yaz. aylarında televizyon ret eniğini ama anneannesiyle birlikte kalmanın d a güzel
izlemekten çok daha güzel bir şeydi. olduğunu anlattı.
Andrew yana eğilip onun için kapıyı açtı. Yine sıra­ Arka koltukta oturan Annte, “Annenle baban boşandı
dan bir lavırla. “Merhaba.” dedi. mı?” diye sordu.
"Merhaba! Beni davet ettiğin için teşekkürler.” Courtney durgunlaştı. “Annem dört yıl önce trafik
Courtney ancak ön koltuğa oturduktan sonra arabada kazasında öldü.”

»*r İ M Mutlulu* 157


Andrew, “Başın sağ olsun." dedi. . “Havuzda görmüş-
"bağ ol. Courtney'in anlatacakları aniden tükendi. en. Yaşlı kadınların katıldığı sabahki gruptaydın."
Andrew ile Annie de ağzını açmayınca arabada tuhaf bir l da öne eğilip fısıldayarak. “Benimle tekrar karşı la-
sessizlik oldu. dıyc çekinmene gerek yok,” ıledi. “Geçen hafta
Annie alçak sesle, “Keşke benim babam da ölseydi." ı ayrıldım. Annem henüz bılmiy or. Andrew de ona
dedi. söylem ez Aramızda anlaştık.“
Andrew, "öyle deme," diye çıkıştı. Andrew gözlerini kısıp kardeşine baktı.
“Ciddiyim!" Annie çok öfkeliydi, Annie gülümseyerek. "Benim de maça gelmemi iste­
Andrew durumu açıklamak için, "Bizimkiler geçen­ di,” dedi. “Çünkü kız arkadaşının birlikte takıldığınızı öğ­
lerde boşandı," dedi. “Annem bahsetmiştir herhalde." renmesinden korkuyor."
“İlk dersle bir şeyler söylemişti." Courtncy, Bethanne Andrew. Annıe'ye, “Sen sus bakalım," dedi. Court­
hakkında iş bulması gerektiğini biliyordu bir dc. ney 'e özür dilcrcesine baktı.
Annie neredeyse bağırarak. “ Babamız pisliğin teki,” Courtney, “Sorun değil." dedi. Gerçeği söylüyordu.
dedi.
Andrew burnunda soluyarak, “Kardeşim babama
hâlâ çok kızgın,” dedi.
Annie arka koltuktan, “Seni duyabiliyorum,“ diye çı­
kıştı.
Arabayı ara sokaklardan birine park edip dışarı çık­
tılar. Annie dikkatlice bakınca. Courtney nefesini tutup onu
hatırlamaması için dua etti. Ama şansı onu yüzüstü bırak­
mıştı.
Annie ona tepeden tırnağa bakarken, “Seni görmüş­
tüm." dedi.
Courtney’in kalbi paramparça oldu. Bir umutla,
“Belki de kursa giderken görmüşsündür,” dedi ama kar­
nına saplanan ağrı dinmek bilmiyordu.

158 Debine B r Yumak Mutluluk 159

Sanırım Dr. Wibon'ım rurm koaeroOer s n s m d a bir


şeşler bulduğundan ve yine kansere yakalandığımı düşün-
* ı bahsetmiştim. Kendimi kaçınılmaz kaderime.
; teslim etmiştim, işte o gürlerde Brad'd e n ayrıldım,
»ebep ilen sürmeden onu hayatımdan çok saçma
' ': uzaklaştırdım. Ama o beni öyle kolayca bırak-
Benim için mücadele etmesinden, yanımda kalma-
I acı verici bir hale getirene kadar haşucumdan aynl-
sından etkilenmiştim. Sonradan hiçbir şey imin ol-
"Bir kazağın kolunu örerken de, dığım öğrendim elbette. Ama benimle birlikte olmayı
bir ayağa uyacak çoraba şekil ıerirken de. tnediği için Brad’t suçlayacak değildim. Aklım yerine
ilm e k len ilm eklerin içinden geçirm enin fclıntc Brad beni dinlemeyi kabul etmişti. Bir kez daha
sih rin i y a şa ya b ilirsin iz “

L Y D İA H O F F h U S
t ’al Bordhi
S Margaret yardımıma koştu. Onun cesaret verici sözleri ol­
masa kim bilir neler yaşardım Fakat bunların hepsi u*ç-
-lişte kaldı ve şimdi Brad hayatımda olduğu için her gün
“'-ediyorum.
Geçen akşam telefonda Bağımsızlık Günü’yle ilgili
Brad'in civardaki dükkânlara kargolarım teslim edip nlanntızı konuştuk. Brad, Margaret ve Matı'le birlikte
yanıma gelm esini sabırsızlıkla bekliyordum. Hayatım bo­ bekü yapmay a yüz yüze görüştükten sonra karar ver­
yunca birçok aşk kitabı okudum ve buna dayanarak Brad' imiz gerektiğini söyledi. Ben bu latil zamanı hep çocuk-
in romantik bir kahraman olduğunu rahatlıkla söyleyebi­ ■gibi heyecanlaruyordum ö z e llik le de Brad Ve Cody'
lirdim. On alu yaşından beri kanserle yaşadığım için kor­ y lc birlikte olmaya ve işten uzaklaşmaya can atıyordum.
kular ve çeşitli tehlikeler yüzünden içim e kapanmıştım. "Çünkü çok sıkılmıştım.
Geçen yıl yaşadığım korku dolu günlere rağmen, hayatım Dükkân son zamanlarda çok yoğundu. Bu durum
hiç bu kadar güzel olmamıştı ve bu da benim gibi biri için şler için çok iyi olsa da beni fiziksel olarak tüketiyordu.
biraz ürkütücüydü. Mutluluğum ve artan özgüvenim , ka­ Icr gün sabah sekizde ayağa dikiliyordum. Margaret dc
dere bir şekilde meydan okuyor gibiydi. ““"-nkiln olduğunca erken gelm eye çalışıyordu ama evin­

160 DMmr ,tfacmmbtr !Ur iumut. Mmtuivk 161


deki sorunlar kafasını kurcaladığı için son zamanlarda es­
kisi gibi değildi. Yine de çaba sarf ettiğini görüyor, ona
destek olmak ve halini anlamak için elimden geleni yapı­ i y â e eeç o±=şn_ t> ik io ı açnloan yanm saat
yordum. ı işe şeracy. neredeyse ahşfcaafak haline getirmişti
Cuma günkü buluşma da çok faydalı geçmişti. Özel­ ı dile getirip canını sıkmayı istemiş ordum ama s o
likle Jacqueline her hafta geliyor. Warm Up Amerika için Alanna karşı bu kadar umarsız olması sinirlerimi
saatlerce örgü örüyordu. Zaten aralarında en çok boş vakti bozuyordu. Eninde sonunda bunları konuşmam gereke­
olan da oydu. Alix çalışıyordu. Carol da evde sevimli Ca- cekti ama aram da zamanı vardı.
meron’a bakıyordu. Yine de Jacqueline'in zaman ve para Kapının üzerindeki küçük çan çalınca rahatladım.
konusundaki cömertliği beni etkiliyordu. Brad’le birkaç dakika geçirince kendimi çok iyi hissediyor­
Bir de çorap kursuna devam ediyorduk. Kursiyerlerin dum.
üçü bir araya gelince ilginç bir grup oluşmuştu, ben de on­ Brad, yeni iplerle dolu kutulan koyduğu yük araba­
ları yavaş yavaş tanımaya başlıyordum. Biraz gevşemiş­ sını sürerek bana doğru gelirken. “Merhaba.“ dedi
lerdi ama bu iyiye işaretli. Örgü örmenin insanları bir "Ee. "havalıma, sevgilime" ne oldu?“ diyerek takıl­
araya getirmesini seviyordum. O üçü; kişilik, yaşam tarzı dım. "Bırilerini gücendirdim mi, yoksa başka bir şey mi
oldu?“
ve yaş bakımından birbirlerinden ne kadar farklı olursa ol­
sunlar, yavaş yavaş kurdukları bağla mutlu oluyordu. Eli- Brad lafı ağzında geveley erek. “Bir şey ler oldu işte,”
dedi.
se'in ilk günkü asabi tavırlarından dolayı kurs kötü baş­
lamıştı ama sonradan Özür dilemesiyle her şey yoluna gir­ "Brad? Bir sorun mu var?" Yüzünde her zamanki gü­
mişti. Ben dc buna minnettardım. Kursun nasıl ilerleyece­ lüm sem esi y o k tu v e bu da beni e n d iş e le n d iriy o r d u . Bir
ğini E lise’in belirlediğini fark etmiştim. Kadın doğuştan so ru n o ld u ğ u n u görebil iy o rd u m i m a s o rm a m a g e re k k a l­
liderdi ve her ne kadar buyurgan tavırlar sergilemesi gere­ madan bana açıklaması gerekirdi. Gözlerini kaçırması. ge­
ken kişi ben olsam da bunu yapamıyordum. reken cevabı veriyordu aslında
Saat onu biraz geçerken Brad" in kargo kamyonunu "Her şey yolunda... sanırım." Ama tereddüt etmişti.
dükkânımın önünde gördüm. İçeriye girip bana "Hayatım Endişelenip hemen. "Cody'ye bir şey mı oldu?“ diye
demesini bekledim. Bu. aramızdaki geleneğin ilk kısmıydı. sordum.
Daha sonra ofisime geçip beni öperdi. Bu lür şeyleri, Mar- "Hayır, hayır. Cody iyi.“

162 163

Brad’in oğlunu seviyordum. Cody arada sırada yan-


f ma örter geleceğin tarara e*M y«r pNysfcte B .
ı uvu uv v cvuvu^u -uymayı sc\ı* İ tonuşmiyı İh defa y^nuş. kısnde dr hem « s d»-
yordum. İler şey umduğum gibi giderse yakında onun
üvey annesi olacaktım.
“Bana ne olduğunu söyle." söjleven erkeklerin ilişkimizin bittiğine karar verdi-
“Bunu sonra konuşsak daha iyi olur.”
öğrenmiştim O zamanlar onlan suçlamamıştım. Ya­
“Neyi konuşacakmışız?"' Bir açıklama yapmadan ya­
n ı ğ ım hastalıktan dolayı beni sevmenin kumar oyna-
nımdan ayrılmasına izin vermeyecektim. l farkı olmadığını biliyordum. İki defasında da ölme
Brad derince iç çekti, benim yanımda değil dc dün­
aliyle yüzleşmiş, karşımdaki insanların da aynı şey-
yanın herhangi bir yerinde olmayı diliyormuş gibi bir hali
i yaşamasını bekleyemeyeceğitne karar vermiştim. Ama
vardı. Neredeyse bir yıldır birlikteydik ama ben onu hiç di durum farklıydı.
böyle görmemiştim.
Bir kez daha. “N ey se şimdi söyle," dedim
Brad elini bacağına sürüp sildi ve sertçe yutkundu.
“Bağım sızlık Gtlnü’nCI seninle geçiremerıı.” I gün seninle birlikte olamam, çünkü Cody’yle birlikte
nice'ın yanma gideceğiz.*'
Büyük bir hayal kırıklığına uğramıştım ama bunu
Ben daha bunları sindirmeye fireni bulamadan. Brad
saklamaya çalıştım. “Tamam. Peki, bunun özel sebebi var
kısık bir sesle, “ Imıicr birkaç gün önce telefon edip be­
mıT* nimle konuşmak istediğini söyledi,” dedi,
Beni duymamış gibi yapmaya çalışıp kutuları kasa­
Brad'in eski eşiyle iyi bir ilişkisinin olması için ça­
nın yanına dizmeye başladı. Ben de alışkanlıktan teslim
tladığını biliyordum Boşanmayı karısı islemiş. Brad’in
aldığıma dair imza attım.
Kıllarının velayetini almasına hiç itiraz etmemişti.
Telaşla. “Brad," dedim. “Bir sorun olduğu belli.”
Brad doğruldu. Onu daha ftnıc hiç hu kadar ciddî Brad daha fazla açıklama yapmayınca. "Demek Ja-
görmemiştim. “Otursan iyi olur," dedi, [ nice le konuştunuz," dedim. “Herhalde söyleyecek çok şe­
"Hayır,” diyerek hırçınca reddettim onu. “Ayakta du­ yi vardı.*’ Brad’in gözlerinin ve ağzının duruşuna bakılırsa
ıhınım daha da ciddiydi.
racağım. Ne söyleyeceksen söyle.” Ayaklarımın uyuştu­
Brad omuzlarını yukarı kaldırıp derince iç çekti.
ğunu ve uyuşukluğun bileklerimden baldırlarıma çıktığını
Son birkaç ay yuyananları düşünmüş vc Cody’yle beni bı­
hissedebiliyordum. Sanırını o anda ne olduğunu fark ettim.
kmakla hata yaptığını fark etmiş."
“Biraz geç kalmamış mı?”
164 Ifrh h k Macomber
Brad buna hemen cevap vemıedi. "OıtaMutluluk
Bir Yunak bir şans ver-
165
memizı istiyor.”
“Onu seviyor musun?’ diye sordum.
Güldüm, Brad in eski eşine dönmeyi ciddi ciddi dü­
Hemen. “Hayır,” dedi, ardından biraz duraksadı. “Ev­
şündüğüne inanamıyordum. “Sence de büyük bir tesadüf
liyken Janice’i sevdim, benden ayrıldığında da seviyor­
değil mi?“ Brad anlamamış olsa da ben dunımu anında an­
dum. O Cody'nin annesi ve oğlumun ona ihtiyacı var.”
lamıştım.
“Peki, bu bizim için ne anlama geliyor?”
Brad bakışlarını bana çevirirken. “Efendim?” dedi.
Brad ellerini ceplerine soktu. “Bilmiyorum."
“Bana evlilik teklif etliğini söyledin mi ona?” Kuş­
kulanmaktan başka çarem yoktu. Janice elbette onu geri “Teklifinden vazgeçecek gibisin," dedün, “Öyleyse
seninle kıyasıya mücadele edeceğiz, ahbap," diyerek or­
istiyordu! Çünkü onu sonsuza dek kaybetmek üzereydi.
tamı biraz yumuşatmaya çalıştım.
Brad başını iki yana salladı. Cody’nin annesine evli­
lik planlarımızdan bahsettiğini düşünmeye başladım. “Bir Brad gülümser gibi oldu. “Öyle bir şey yapmayaca­
ğım ama senden sormaya hakkımın olmadığı bir şey yap­
şekilde öğrenmiş, bu da hiç hoşuna gitmemiş. Seninle oyun
manı isteyeceğim.”
oynuy or. Evlenmeye hazırlandığımızı duyunca sizin bir baş­
kasıyla olacağınız düşüncesini kendine yedirememiş ” Ja­ İsteyeceği şeyi tahmin edebiliyordum. “Kendi ar­
nice. Brad Te evlenmeyi istemese de, ne benim ne de başka zumla kenara çekilmemi ve Janice'e sizi geri kazanma fır­
satı vermemi mi istiyorsun? özür dilerim Brad ama bunu
bir kadının onunla birlikte olmasını kabullenemiyordu.
Brad çaresizce ellerini açtı. “Bana samimi geldi. Ger­ yapamam. Ya beni seviyorsundur ya onu."
çekten de pişman olmuş gibiydi. Ayrıca o kadar iyi rol ya­ "Onu sevmiyorum." Gözleri halini anlamamı dili­
yordu. “Durum daha da karışık.”
pabileceğini sanmıyorum.” “Hayu, öyle degıl,“ diyerek ona karşı çıktım. "Onun
B ra d d o ğ a l o la ra k b u n a in a n m a y ı is liy o rd u . c g ım ,
kulu kölesi mi olacaksın?"
ona bunu yapmasını emrediyordu. Onun yerinde hangi
"Hayır! Zaten bunlar benimle değil, oğlumla ilgili.”
erkek olsa aynı şeyleri hissederdi. Bu durumun ben ve Brad
için ne anlama geldiğini bilmemenin yaranığı kafa karışıklı­ “Oğlu Janice’in aklına bu kadar geç mi geldi?” Brad’
in beni ne hale soktuğunu bildiğinden emindim. Kalbimi
ğıyla. “Yani." dedim. Brad de ne yapması gerektiğini bil­
paramparça eniğini görebiliyordu.
miyor gibiydi. “Beni sevmediğini. Janice kendine gelene
Epey uzun süre soruma cevap vermedi. “Cody'ye bu­
kadar benimle vakit geçirdiğini mi söylemek istiyorsun?“
nu borçluyum Annesini seviyor ve yeniden bir aile olma­
Brad, “Elbette hayır,” dedi
mızı istiyor.” Brad bana yaşattığı acılan görmeye dayana-

16 6 Uebbıe Macombtr
Bir Yumak Mutluluk

mıyormuşçasına gözlerim kapattı. “Çok üzgünüm, Lydia.


ı etmek isleyecek. İşte o zaman ben burada olmayaca-
Canını yakmamak için her şeyi yapanm.”
"Ama ben de Cody’yi seviyorum!" diye haykırdım
“Ne diyorsun sen? Ben senden sadece.
Uyuşma hissi tüm bedenimi ele geçirmişti artık. Başımı
uzaklara çevirirken doğru düzgün hareket edemiyordum, “Sebebi ne olursa olsun, sen Janice’e bir şans tanı­
mak istiyorsun," diyerek araya girdim. “Cody'nin iyiliği
“Biliyorum O da seni seviyor.”
“Ama ben hiçbir zaman onun annesi otamayacağım.” için mi kendi iyiliğin için mi bilmiyorum ama sen bir ka­
dedim. Duyduğum acıdan dolayı hasta düşeceğimi hisset­ rara varmışsın. Onun keyfine göre hayatıma girip çıkmana
müsaade edemem."
tim. Janice her zaman onun ilk sevdiği, en çok tutulduğu
kadın olacaktı. Ne yaparsam yapayım hep onun gölgesinde Brad, “Artık neyin doğru olduğunu bilmiyorum!"
diye bağırdı.
kalacaktım. Omuzlarımı kaldırıp arkama döndüm. Brad
kıpırdamadı “H erhalde... evlilik planlarını ertelememe “Ben dc." dedim. “Ama ben ikinci plana atılmışım."
Artık kendimi tutmakta zorlanıyordum. “Yanına taşınmayı
sevinmişsındir.” da istiyor mu?"
Derince nefes alarak. “Hayır,” dedi. “Lydia, ne olur
beni anlamaya çalış. Bunların olmasını ben istemedim, is­ “Hayır." diyen Brad başını iki yana salladı. “Herkes
kendi evinde kalacak Henüz başka bir karar almadık. Se­
temiyorum.”
ninle konuşmadan böyle bir şey yapamazdım."
Orada öylece durduk ve içinde bulunduğumuz oda
gittikçe daralmaya başladı. Bunları beri düşündüğünü göstermek için mi söylü­
Gururum, her türlü çözüm yoluna başvursam da bo­ yordu bir de? Eski eşinin laflarına kandığı bal gibi orta­
zuntuya vermememi söylüyordu bana. “Sen kararını ver­ daydı. Janice Tn Cody yi sevdiğini biliyordum. Onunla ge­
mişsin. Size mutluluk dilemekten başka bir şey düşmez çen aylarda birkaç kez telefonda konuşmuştum. Cody'yle
arasındaki bağa rağmen bir eşinin ya da ailesinin olmasını
bana.”
Bir cevap vermedi. istemediğini çok açık bir şekilde söylemişti bana. Fikrini
.böyle aniden değiştirmesi beni resmen dumura uğrattı
“Bu oyunu oynayamam. Brad. Oynayamam.”
| “S*nî seviyorum ,’ dedim. Sesim konuşmama engel
“Bu bir o y u n değil ki.”
ılacak kadar çok titriyordu. “Ama Janice'le sen ve Cody
“Ama dönüşebilir. Dönüşecek de. Bir süre so n ra Ja­
nice hata yaptığını fark edip yine hayatına tek başına de- jin mücadele edemem, etmeyeceğim. Dün benimle hava­
nı paylaşmayı istediğini söyleyip bugün eski eşine bir

168 Lkbbu Macombtt


şans tanımaya karar verdiğin için kenara çekilmemi bek­
Bu beklenmedik çıkışımdan dolayı Margaret’in ağzı
leyemezsin. Şu durumda sana ne diyebilirim ki?-"
açık kaldı. “Tamam. Bundan sonra olmaz.”
Brad cevap vermedi ama dişlerini sıktığını görebili­
Kalkıp arka taraftaki odaya geçtim ama ellerimdeki
yordum. "Birbirimizle karşılaşmamamız için teslimat böl­
titreme bir türlü dinmiyordu. Kendimi toparlamalıydım
gemi değiştirmeye çalışacağım.”
» yoksa duygusal olarak çökecektim. Ne yazık ki çok geç
“Teşekkürler.” Sesimin bu kadar sakin çıkmasına şa­
“ kalmışımı.
şırmıştım, çünkü içimde fırtınalar kopuyordu.
Peşimden gelen Margaret. “Bugün ters taraftan mı
“Çok üzgünüm. Lydia.”
kalktın?” diye sordu.
Uzaklara baktım, çektiğim acılan görmesini istemi­
Kendime bir bardak kahve doldurmaya çalıştım ama
yordum.
Sevdiğim adam arkastnı dönüp çekip gitti hayatım­ içeremedim. Kahve demliğini yerine koyup ablamın yü­
züne bakmak için arkama döndüm. Yüzümün kireç gibi
dan. Kapı kapanır kapanmaz bir sandalyeye çöküp yüzümü
olduğundan emindim.
iki elimle kapattım. Az önce yaşadıklarıma bir anlam ver­
Halimi görünce afallayan Margaret. "Lydia,” diye fı­
meye çalışırken kesik kesik, derin nefesler aldım. Daha
sıldadı. "Ne olduT'
dakikalar önce Bağımsızlık Günü nde birlikte yapacağımız
barbeküyü düşünüyordum. Sadece Brad’i değil, Cody’yi Konuşmak için ağzımı açtım ama hiçbir şey söyle-
yemedim. Onun yerine dudaklarımın arasından hafif bir
de kaybettiğimi yeni yeni fark ederken kalbim atmaz oldu.
Bana sevginin başka bir boyutunu, anne olmanın anlamını inilti çıktı ve vücudum içimi parçalayan hıçkırıklarla sar­
sıldı. Kendimi toparlama düşüncesinden eser kalmamıştı.
öğreten sevimli çocuk da hayatımdan çıkıp gitmişti.
Kapının üzerindeki çan sinir bozucu bir ses çıkardı. Margaret hemen bana sarıldı, yere yığılmak üzere ol­
duğum için beni tutmasına sevindim,
Ellerimi indirip yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim
ama Margaret'i görünce kaşlarımı çattım. Aklıma gelen ilk i "Lydia, Lydia, ne olduT" Durup dikkatlice bana baktı
“Brad sana bir şey mi dedi? Dışarıda karşılaştık ama (ek
şeyi söyledim. “Geç kaldın.” telime etmedi."
M argaret hiçbir açıklam a yapm adan sadece, “Biliyo­
Bir türlü konuşamıyordum. Dünyanın, dünyamın sonu
rum,“ dedi.
"Benimle çalışacaksan işe vaktinde geleceksin,” de­ çelmiş gibiydi. Gençlik yıllarımdan sonra ilk defa kendimi
ianlı ve normal hissetmiştim. Aşkı bulmuş ama sonra da
dim. "Sırf kardeşinim diye işe canın istediğinde gelemezsin."
ok acı bir şekilde ne kadar geçici olduğunu anlamıştım.

17 0 D tb b ıe M acom ber

K ..» ı» .ı luvıift.«, -r u * « ıı...


yukarı çıkmalıyım," diye fısıldadım. “Bir süreliğine dük­
kâna bakar mısın?"
“Elbette.”
“Sağ ol," Vitrinin orada duran Whiskers1i kucağıma
aldım ve Brad'i görmeyi umarak dışarı bakındım. Sürücü
koltuğuna oturmuş, başını direksiyona yaslamıştı.
Margaret gelip arkamda durdu. Elini omzuma atıp
pencereden dışarı baktı.
Nazikçe, "Sen vc Brad mi?” diye sordu. E L İS E B L A V M O N T
Başımı salladım. “Eski eşine dönüyor."
Margaret beni çevirip sıkı sıkı sardı. “Çok üzüldüm.” Örgü kursundan döndüğünde Elise'in morali çok bo­
diye fısıldadı. Üzüldüğünden emindim ama o anda hiç zuklu. Lydia’nın hastalandığını ve dersin iptal edildiğini
kimse benim kadar üzülemezdi. öğrenmişti. Margaret onlara yardımcı olmaya çalışmıştı
çalışmasına anıa iyi bir örgücü değildi, ayrıca hiç çorap

(
örmemişti. Lydianın kurs süresini bir hafta uzatacağından
bahsetmişti. Ancak vaktinde derse yetişmek için epey çaba
sarf eden Elise büyük hayal kırıklığına uğramıştı.
Margaret özür olarak kursiyerlerin o gün alacağı tüm
: ürünlerde yüzde otuz indirim yapacağım söylemişti. Ancak
Elise hiçbir şey almamıştı. Onun çorap örme konusunda
yardıma ihtiyacı vardı ve bunun için bir hafta beklemek
zorunda kalması canını sıkıyordu.
Elise eve girince Aurora. “Erkencisin,” dedi. Yüz ifa­
desi ruh haline uyumlu görünüyor olm alıydı. Çünkü kızı
oım kaşlarını çatarak bakıyordu. “Ne oldu? Ders iptal mi?”
“Evet, topuk kısmını yapmayı öğrenmek isliyordum."
keııdi lehine kullanırdı. 0 adam şeytana pabucunu ters gıy-
P a m Im M um ö rfin d e n bahsetmemişti. Simdi ¿irırji tv atutioaacicıı fiindi cfc a)7iını yapıyordu.
keşke çarşıda dolansam, arkadaş/arımdan birini Ziyaret
Aurora annesine sarılırken, “Geldiğini babama söy­
eıseın ya da kütüphaneye gitsem diyordu. Oysa yapacak
leyeyim." dedi. “Şimdiden teşekkürler, anne.”
hiçbir şey yokmuş gibi çabucak eve dönmüştü.
Elise odasına gitti, Maverick gelmeden önce yaptığı
Eve aniden dönme isteği Elise'i endişelendirmişti.
gibi kapıyı açık bıraktı. Kim bilir adam daha ne kadar bu­
Maverick'in onun üzerindeki etkisine karşı koyamıyor gi­
rada kalacaktı. İki hafta demiş, bir hafta geçmiş ama gide­
biydi. Aralarındaki mesafeyi korumak için elinden gelem
ceğine dair tek kelime etmemişti. Geçen her gün acı veri­
yapmıştı ama bu hiç de düşündüğü kadar kolay olmuyor­
ciydi. Elise rahatlamak ve sürekli kendisine hâkim olmaya
du. Karşılıklı odalarda kalıyor, günde bir ya da iki kez aynı
çalışmaktan kurtulmak için adamın hemen gitmesini isti­
masaya oturuyorlardı ne de olsa. yordu.
Maverick onunla sohbet etme fırsatını kaçırmıyordu.
Kirli kıyafetlerini ayıran Elise. beyazlan mutfağın
Elise eskiden saatlerce konuştukları günleri hatırlıyordu.
yanındaki çamaşır odasına götürdü. Çamaşır makinesini
Maverick kendini bir şekilde eğlendiriyordu. Elise'e ulaş­
çalıştırdı ve makinenin su aldığını duyana kadar odadan
mak ona göre bir oyundu ve sırf bu oyunu kazanan taraf
çıkmadı.
olabileceğini kanıtlamak için her şeyi yapmaya kararlıydı.
Kendini karşı konulamaz biri olarak görebilirdi ama Elise Oturma odasına geçerken torunlarını Maverick'in
kollarının altında gördü. Luke ve John neşe dolu sesler çı­
de kendini bir o kadar elde edilemez görüyordu. Kızının
karıyor, üçü beraber oynuyordu, Maverick, Elise’i görünce
ve diğer ev sakinlerinin aksine onun büyüsüne kesinlikle
birden durdu. “Çocuklar parka gitmek istiyor.”
kapılmayacaktı.
Aurora, “Erken gelmene sevindim,” dedi. “Babam Elise çok resmi bir tavırla. “O zaman götür." dedi.
“Sen de gelirsen götürürüm."
ben dışarıdaki işlerimi hallederken çocuklara bakmayı
kabul etti ama çocuklar şimdiye onu çoktan bezdirmiştir." Elise onu reddedecekti ama o daha ağzını açamadan
Luke ile John gelmesi için yalvarmaya başladı. Elise ço­
“Ona yardım etmemi ister misin?”
Aurora’mn gözleri minnettarlıkla gülümsedi. “Çok cuklara bakacağına söz verdiği için başka bir seçeneğinin
olmadığını hisseni. “Tamam, yeleğimi alıp geleyim.”
iyi olur, anne."
Luke, “Hava soğuk değil ki," dedi.
Elise kızının isteğini reddetmeye can atıyordu ama
yapamazdı. Maverick kesin bunu da kızını etkilenmek için Hava, haziranın son günlerinde beklenmeyecek ka-

R jr Yumak Mutluluk 175


174 Debbie .Macomber

dar soğuktu ama etrafta koşuşturup oyunlar oynayan bir onun için rekor sayılırdı. Adam. El ise‘in tanıdığı eti konuş­
çocuk için soğuk sayılmayabilirdi. Yine de Elise yeleğini lun kişiydi.
alması gerektiğini düşünüyordu. Adam sonunda konuşunca, Elise içinden, keşke hiç
Maverick ve çocuklar dışarıda onu bekliyordu Elise konuşmadaydı, dedi. “Aurora’yla kaldığını duyunca çok
kızını cep telefonundan arayıp iki sokak aşağıdaki parka şaşırdım."
gideceklerini haber verdi. Elise kaşlarını çattı, yeleğine sıkıca sarındı Mave­
Bodur kiraz ağaçlarıyla kaplı küçük parkta, güzelce rick. Elise’in kızıyla kaldığım öğrenmişti. “Asıl merak et­
yetiştirilmiş çiçekler ve birkaç bank vardı. Çocuklar kay­ tiğin benim gibi bir kadının neden beş parasız kaldığı her­
dıraklara ve banklara bayılıyordu. Parka yaklaşır yaklaş­ halde." İki haftadır avukatından haber almamıştı ve para­
maz, l.uke ve John yeni biçilmiş çimlerin üzerinde koşuş­ sını geri alamayacağından korkuyordu artık. Başına gelen­
turup oyun alanına gitti. leri düşündükçe sinirleniyor, halsizleşiyordu Bu yüzden
Maverick. yakınlardaki bir banka yönelen Elise’i ta­ mümkün olduğunca aklından uzaklaştırmaya çalışıyordu,
kip etti. Elise sessizce otunıp çocuklar yorgun düşene ka­ “öyle de diyebiliriz. Merak ettim, ne oldu?”
dar bekleyecekti. Mavenck'ın yaptıklarım ya da yanında “Bir müteahhitle davalık oldum. A na aldım ve bir
otururken neler homurdandığını umursamayacaktı. Mave­ makete bakıp bütün paramı eve yatırdım. Sonra da şirket
rick çocukların oyun oynamasını izledi, birkaç kahkaha iflas etti.” Başına gelen felaketin detaylarım açıkladıkça
attı ve çocuklara seslendi. Elise, adamın mükemmel bir boğazı düğümlendi. “Emekliliğimi avukatlarla n dava­
dede olduğunu kabili rtmrk zorundaydı. Bildiği ludorıyln larla uğraşarak geçireceğimi hiç düşünmem iştim."
çocuklar konusunda çok tecrübeli değildi ama doğuştan Çeki yazmadan önce projeyi iyice araştırmayarak
gelen yetenekleriyle onları etkiliyor gibiydi. Elise hemen büyük bir aptallık yaptığını kabullenmek utanç vericiydi.
kendine adamın kadınlan da aynı şekilde etkilediğini ha­ Sorup soruştursa şirketin iflasın eşiğinde olduğunu öğre­
tırlattı. nebilirdi.
Maverick sıradan bir tavırla, "Şu enerjilerini kıskan­ Maverick, “Param geri alamıyor musun?“ diye sordu.
mıyor musun?“ diye sordu. Elise, “ Adamın dolandırdığı birkaç kişiyle beraber
“Kıskanıyorum,“ C evap vermişti ama onunla muhab­ uğraşıyoruz,“ dedi. M averick'in lafı uzatmasına kızmıştı.
bet etm eye hiç niyeti yoktu. “O eve yatırdığımdan geriye kalan paralarım da avukata
Maverick bir dakikalığına hiçbir şey söylemedi. Bu gitti. Şimdi itirazın yoksa bu konuyu kapatmak istiyorum."

176 Üebbte Macvmker


“Özür dilerim." Şimdi de Elise ayağa firlaılıiştl. "Bir daha Silkin bana
"ben de.” böyle bir şey söyleme! Sakın!"
“Peki, polis adamı arıyor mu?” “Ben ciddiyim."
Elise öyle olmasını umuyordu. Belki böylece hesap “Sakın dedim. Maverick, sakın! F.v kirumızla kumar
soracak birini bulmuş olurdu ama diğerleriyle birlikte da­ oynarken de seviyor muydun beni? Kızımıza süt alacak
vasını sürdürmekten başka çaresi yoktu. “Hayır. Adamın paramız yokken?"
yaptığı dolandırıcılık değil, başarısızlık sonucu iflas olarak Maverick durgunlaştı ve sonra birden fısıldayarak,
görülüyor. Sonuçta kendimden başkasını suçlayamıyorum.” “Evet, seviyordum hayalım." dedi. “Hayalımın en iyi bah­
Mavcrick'in insanlara çabuk güvenen, saf biri olduğunu söy­ sini oynamıştım. Kaybetmeyecektim. Kaybetmedim de.”
lemesine gerek yoktu; Elise bunu çok iyi biliyordu. Elise homurdandı. “Bern sevdiğini, ama kumarı ben­
“Yapabileceğim bir şey var mıT' den daha çok sevdiğini mi söylüyorsun7 ’
Bu teklifi Elise'i etkilemişti. Ne nezaketine ne de an­ “Seni o zaman da seviyordum.“ Banka elini koyup
layışlı tavırlarına ihtiyacı vardı ama aynı zamanda ikisini onu yanında oturmaya davet etti.
de arzuluyordu. Hayıflanarak, “Keşke örgümü de yanıma
Elise bir an bekleyip durumu kabullendi. Mavcrick
alsaydım." deyince Mavcrick hemen ayağa fırladı. Onun Beaıımont hayatının en zayıf noktasıydı amu arlık daha
için bir koşu gidip alacak gibiydi. yaşlı, daha aklı başındaydı ve onun sözlerine kolayca kan­
“Gerçekten mi?” mayacaktı. Belki de kendisini kandırıyordu.
Elise başını iki yana salladı. “Sinirlerimin yatışma­
F.lise merakına yenik düşüp. “Kumar oynamayı hâlâ
sını sağlıyor,” seviyor musun?" diye sordu .
Mavcrick arkasına yaslandı. “İstersen gidip getirebili- Maverick ıctcjduı etti. “Sana hır şey söyleyeceğim.
rim.H Sözlerime inanmayabilirsin ama gerçek olduğuna yemin
“Hayır, hayır, hiç gerek yok. Bana karşı bu kadar ederim. Kumarı bıraktım. Çok iyi bir oyuncuydum. Elise,
nazik olma. Mavcrick. Rica ederim, böyle yapma.” hem de çok iyi. Hatta adım saygıyla anılır oldu ama bun­
Maverick’in yüzü asıldı ve göz açıp kapayıncaya
ların artık benim için bir anlamı yok. Benim için önemli
kadar kızgınlığı kibarlığa dönüşlü Hlisc’c tekrar baktı­
olan lek şey. ailem. İskambil kâğıtlarıyla işim yok artık."
ğında yüzünde gergin bir ifade vardı. “Seni seviyorum. Elise gülümsedi. Maverick’in bunu daha önce de de­
Elise." falarca söylediğini hatırlatma dürtüsüne direndi. “Haklısın.

178 D îM iç ihcırmber
Bir luıruıl Mutluluk 179

.9aım inanmıyorum,"
fikrinin gelmesi bile bir iki saati bulurdu genelde.
“Scattlc'a bu yüzden geldim.”
“Buralarda da bir sürü kumarhane var.” Lııke, dedesinin kolunu tutup. “Bize öğrettiğin o
oyunu oynamak istiyoruz," dedi.
“Hiçbirine adını atmayacağım. Kızını ve torunla­
rımla daha fazla vakit geçirebilmek için bu civarda bir ev Elise işkillenmeye başladı. “Ne oyunu?”
l.uke, “Kart oyunu." dedi
almayı düşünüyorum. Kızım büyürken çok şey kaçırdım
ama Tanrı'nın torunlarımla hana ikinci bir şans verdiğini Elise, Maverick’e, “Doğru mu duyuyorum?" dedi.
"Kart ını?"
hissediyorum. Değiştim artık, Elise. Farklı bir adam oldu­
ğuma yemin ederim.” John heyecanla anneannesine, "Teksas oyunu," dedi.
“Özür dilerim, Maverick. Ne kadar islersem isteye­ Maverick, “Teksas pokeri,” dedi ve masumca E lise' e
yim sana inanamam." bakmaktan çekinmedi. "Bana öyle bakma. Elise. Zararsız
bir oyun,"
Maverick onu duymamış gibiydi. "Bir daire beğen­
dim. Kaparosunu verdim ama ev ağustosun başına kadar Elise ellerini beline atıp dik dik baktı. “Torunlarımıza
doluymuş. Aurora istediğim kadar yanlarında kalabilece­ kumar oynamayı mı öğretiyorsun sen?"
Maverick inkâr etmedi.
ğimi söyledi, David de bunu onayladı Tunuğum ev boşalır
boşalmaz taşınacağım." Elise böyle olacağını bilmeliydi... Bilmeliydi işle.
Elise ona inanıp inanmama konusunda başarısızdı.
Söylediklerine inanmayı istiyordu ama daha önce de bir­
çok söz vermişti. Hep iyi niyetle yola çıkmış ama bir ya
da iki hafta kumar masalarından uzak durduktan sonra
poker oynayan birilerini görüp yanlarına olurmuş veya
alışverişe ayırdıkları parayı barhııla yatırmıştı. Elise buna
defalarca tanık olmuştu.
Banka doğru hızla koşan l.uke, “Dede, dede!” diye
•eslendi.
John da hemen arkasındaydı. “ Eve gidebiliriz.”
Bu güzel bir sürprizdi. Çocukların aklına eve dönme

180 ar Macumbrr
süreliğine evden çıkayım o yeler bana. Sana da uyar im ?
“Uyar.” Ama şöyle güzel bir romantik koıncdi izle­
mek iyi olurdu. Courtney gülmek istiyordu.
Biraz daha muhabbet ettikten sonra buluşacakları
yeri ve zamanı belirlediler. Anneannesi. Courtney'i saat
tam yedide Potlery Bam'ın yanındaki Pacific Place'in önü­
ne bırakıp bingo oynamaya gitti. Courtney, Annie gelene
kadar orada bekledi. Annie arabadan inip kapıyı sertçe ka­
patırken Bethanne, Courtney'e cl salladı.
Annesi gider gitmez. Annie'nin yüzündeki gülüm­
C O U R TN E Y PU LAN SK ! seme kayboldu. “Şimdi islersen ayrılabiliriz.“
“Ayrılmak mıT'
Tuhaf bir şekilde başlamış olsa da Andrew ve Annie “Annemi kandırmam gerekiyordu o kadar."
Hamlin'le birlikte Mariners'in maçını izlemek eğlenceli Courtney canının yanmasına mı, kırgınlığına mı üzü­
geçmişti. Courtney. Andrew"in beş arkadaşıyla tanışmış ve leceğini bilemedi. Ama bunlar onu hiç şaşırtmamıştı. “Ne­
beşi de ona iyi davranmıştı, ilgisiz, soğuk ve hatta kaba reye gideceksin7" diye sordu.
olan lek kişi Annie’ydi. Maça gelmeyi istemediği ve an­ "Arkadaşlarımla buluşmaya."
nesiyle ağabeyinin başka bir yere gitmesine engel olduğu Courtney alması gereken mesajı almıştı; onun arka­
her halinden belli oluyordu. Kız. hem Andrew'i hem dc Co­ daşlarından biri değildi. İyi de çarşıda tek başına dolaş­
urtney'i görmezden gelmiş, maç boyunca ağzını neredeyse mayı da istemiyordu. “Ben de gelebilir miyim?"
hiç açmamıştı. Bu yüzden Annie, cuma günü öğleden sonra Annie ona şöylece bir bakıp omuz silkti. “Tamam,
telefon açıp onu sinemaya davet edince Courtney epey şa­ ama bu kıyafetlerle olmaz."
şırdı. Courtney savunmacı bir tavırla. “Kıyafetimin neyi
“Olabilir." dedi. Zaten başka planı da yoktu. Sinema­ varmış?" dedi.
ya gitmek, elbette geriye kalan tek seçeneğinden, yani an­ Annie yine omuz silkti. “Tamam, böyle dc olur ama
neannesiyle VFW Hall’da bingo oynamaktan iyiydi. “Na­ biraz daha makyaja ihtiyacın var."
sıl bir şey izlemek istersin?" “Tamam." Courmey’in çantasında yeterince makyaj
Annie hazırlıksız yakalanmıştı. “İliç önemli değil. Bir
Bit yumak Mutluluk 183
182 Ö tbbir Macvmber

malzemesi vardı. urtney'in başına bela olacağını gösteren bir bakış vardı.
Bcıhanne'nin kızı aniden arkastnı döndü. “Benimle “Tamam, bahsetmem"
gel," deyip Pacific Place'e girdi. “Söz mü?"
Başka şansı olmayan Courtney onu takip etti, alışve­ Courtney başım salladı.
rişe çıkmış insanların arasında ilerlemeye çalıştı. Kozmetik Annie'nin yüzü gülümsemeyince yumuşadı. “Güzel.
ürünler satan büfe tarzı dükkânın yanından geçerken Annie Bu sana hediyem olsun.” Courtney'e az önce baktığı mor
birden durdu. Tezgâhta duran açık mor rujlardan birini çe­ ruju attı.
virerek açarken. “Bu sana yakışır.” dedi. Üzerindeki fiyata Courtney ruju tam da yere düşecekken tuttu. Şaşkına
baktı, kaşlarını kaldırıp ruju yerine bıraktı. dönmüştü. Annie’nin ruju yerine koyduğunu gördüğüne
Courtney rimellere bakmak istiyordu ama pek fırsatı yemin edebilirdi.
olmadı. Annie çoktan uzaklaşmıştı. Ona yetişmek için ko­ Annie, “Bu da benim yeteneğim,” dedi.
şuşturması gerekiyordu. Pacific Place Alışveriş Merkezi; Courtney bu küçük kleptoman yakalandığında ya­
kalabalık, gürültülü ve fazlasıyla aydınlık bir yerdi. nında olmamayı diliyordu. Rıytı alamazdı, almayacaktı.
Courtney, Annie’nin tuvaletlere doğru gittiğini fark Annesi öldükten sonra pahalı bir elbise mağazasında hır­
etti. Courtney lavabonun önünde beklerken. Annie tuva­ sızlık yapmıştı. Güvenlik görevlisi onu yakalayıp polisi ve
letlerden birine girdi. Courtney çantasını lavabonun üze­ daha da kötüsü babasını çağırmıştı Ona göre hiçbir şey o
rine koyup makyaj çantasını çıkardı, Annie İçeriden yep­ küçük düşürücü duruma düşmeye, o suçluluk duygusunu
yeni bir kılıkta çıktığında gözündeki farları koyulaştırı­ hissetmeye değmezdi. Babasının yüzündeki o hayal kırık­
yordu. lığını ve üzüntüyü ömrünün sonuna kadar unutmayacaktı.
Annıe'nin az önce üzerinde duran bluzu gitmiş, ye­ Courtney, Atmie başka bir yere bakarken ruju çöpe
anı.
rine göğüslerini ortaya seren ince askılı bir tişört gelmişti.
Pantolonu da daracık, mini bir kolla yer değiştirmişti. Aynaya bakan Annie saçlarını dağıttı, makyajım usta­
Annie, “Seni şaşırttım mı?” deyip güldü. “Beni böyle ca tazeleyip kapıya yöneldi. Courtney hemen hareketlen­
görse annem de aynen senin ifadeni takınırdı." Courtney‘e meyince sitem eni. “Geliyor musun, gelmiyor musun?”
dikkatlice bakarken gözlerini kıstı. “Ona bunlardan bah­ Courtney makyaj malzemelerini çantasının içine ça­
setmeyeceksin, değil mi?" bucak sokuşturup nereye gittiğini merak ettiği Anme’yi
Bu soruyu sorarken, gözlerinde aksi davranırsa Co- takip etti. Ama bunun bir önemi yoktu. Courtney onunla

184 Dehbie kfacomber


sine bakılırsa Courtney’i almadan gideceklerdi. İkisi de
gitmek z o ru n d a o ld u ğ u n a karar v e rm iş ti. A n n ie 'n in n e le r arabaya bindikten sonra Chris eğilip arka kapıyı açtı.
karıştıracağını bilmiyor, ama kendini sorumlu hissediyor­
“Bin,” dedi. “Annie kafa kız olduğunu söyledi, o
du. Belki de bunun sebebi Bethanne'ydi. Belki de Annie’ zaman bizimle takılabilirsin.”
nin başına bela açmaya hazırlanan, mutsuz, hırçın bir kız
Courtney isteksizce arka koltuğa geçti ve kapıyı ka­
olduğunu anladığı için kendisini böyle hissediyordu.
patır kapatmaz Chris hızlıca park yerinden çıktı. Courtney.
Pacific Place’den ayrılıp birkaç sokak yürüdüler.
"Nereye gidiyoruz?" diye sorarken emniyet kemerini
Annie yol boyunca yeni çıkan şarkılardan ve okulundan aradı Arkada kemer yok gibiydi.
bahsedip durdu. Courtney’in ona eşlik etmesine sevinmiş
Annie. "Bilmemen daha iyi,” dedi
gibiydi. Courtney, Space Needle'ı görünce Seattle Çenter
Bir stire ilerlediler, birkaç arka sokaktan geçip yo­
Alışveriş Merkezi’ne yaklaştıklarım fark etti.
kuşları inip çıktılar. Geçtikleri yollan aklında tutmaya ça­
Birkaç erkek alışveriş merkezinden çok uzak olma­
lışsa da Courtney’in kafası karıştı. Hangarları görüp yakla­
yan park alanında toplanmıştı. Uzun saçlı, uzun boylu,
şan bir feribotun düdüğünü duyunca limanın yakınlarında
zayıf bir çocuk, Annie’nin geldiğini görünce eski model
olduklarını tahmin etti. Bu arada saat de sekizi geçmişti.
spor arabasından indi.
Chris arabayı park etti, Annie dışan çıktı ve, "Hay­
Şüpheli gözlerle baktığı L’ourtney’i gösterip, "Bu di,” dedi.
kim?” diye sordu. “Nereye gidiyoruz?”
Annie. "Courtney," dedi. “Kafa kızdır " “Teknoya."
Courtney elini kaldırıp, “Selam,” dedi. “Ne?”
Annie’yi belinden tutup kendine doğru çekerken.
Annie şaşkınlıkla bakıp, "Gelmek istemiyor musun?”
"Ben de Chris,” dedi. dedi.
Çocuk. Courtney'in tüylerim ürpcrtmiştı. büyük ih­
Courtney, "İstiyorum,” dedi ama daha önce hiç tekno
timalle Annie’nin sevgilisiydi.
çalan bir yere gitmemişti. Chicago’da böyle yerlere gir­
Annie, "Mal sende mi?” diye sordu.
mesi yasaktı, Scaitle’da da aynı durumun geçerli olduğunu
Başını salladı. düşünüyordu.
Annie pis pis gülerek. "O zaman neyi bekliyoruz?”
Chris kolunu Annie’ninkine geçirirken. “Daha önce
dedi. ecsiasy kullandın mı?” diye sordu.
İkisinin de tavrına, fısıldamasına ve birlikte gülme­

Bir Yumuk Mutluluk | 87


18 6 Debbit Macomber

Coutney geri çekilip başını iki yana salladı. geriye çekilirken tökezleyince, neredeyse köşede duran
Annie, “Merak etme," dedi. “Ben sana ayarlarım." adamın üzerine düşüyordu. Adamın elindeki şırıngayı KO*
“Hayır, teşekkürler. Ben... bu defalık sadece etrafa lunu sapladığını görünce gözü fal taşı gibi açıldı. Adam.
bakınayım.” Courtııey'in içinde eroin ya da ona benzer bir şey olduğu­
Annie, Chris’e baktı, o da omuz silkti. “Neyse.” nu düşündüğü iğneyi çıkardıktan sonra yere oturup başım
Hangardan bozma gizli gece kulübü karanlık, müzik arkaya yasladı.
de kulakları sağır edecek kadar yüksekti Birkaç dakika Annie yanına gelip, “Dans el!” dedi. “Çekinme."
sonra Courtney’in gözleri içerideki ışıklara alışınca etra­ “Tamam." Courtncy dans edenlerin yanına geçip kol­
fında neler döndüğünü anlamaya çalıştı. Bir iki çift çıl­ larını yukarı aşağı hareket ettirdi. Kendini apial gibi his­
gınca dans ediyordu. Diğerleri de bir kenara toplanmış sediyor. buraya uymadığını düşünüyordu. Julianna bunlan
içkilerini içiyordu. Masanın üzerinde su şişeleri ve bira öğrense onu mahvederdi. Babası bir yana, ablası ona çok
dolu hardaklnr vardı ptraflannda nlııp hileni fark etmiyor kızardı. Ancak Courtncy burada sıkışıp kalmıştı, nerede
gibi görünüyorlardı. Odanın üstünü duman kaplamıştı, olduğunu ya da evine nasıl döneceğini bilmiyordu.
Courtncy marihuananın o keskin kokusunu aldı. Annie eskisinden dc tuhaf davranıyordu. Chris'le bir­
Annie ile Chris aceleyle dans pistine alladı. Court­ birlerine daha da yakınlaşmışlardı Müziğin sesi çok yük­
ney’in gözü Annie'nin üzerindeydi. Kızın, hayala kızdığın) sekti ve içeriyi adeta titretiyordu. Karanlık olmasına rağ­
ve muhtemelen depresyonda olduğunu biliyordu; bunu men Courtney. Annie’nin çantasının omzundan sıyrılıp
beysbol maçım izlerken dc fark etmişti. Annesi öldükten yere düştüğünü gördü, çantayı kapmak için ileri çıktı. Ne
sonra Courtncy de zor günler geçirmişti. Notları düşmüş, Annie ne de Chris onu fark etmiş gibiydi.
yanlış kişilerle takılmaya başlamış, başını ufak tefek bela­ Annic’yi izledikçe endişesi artıyordu. Kız, kafayı bul­
lara sokmuştu. Ancak o zamanlar küçüklü ve erkeklerle muş, kendini kaybetmişti. Dans pistinin etrafında terden
ilişkisi yoktu. Ayrıca her şey daha da kötü bir hal almadan, sırılsıklam olmuş halde dolanıyor. C'hris'e tutunuyordu.
partilere ve uyuşturucuya başlamadan önce akıllanmıştı. Çaresizliğe kapılan Coutney. Annie'nin çantasını karıştır­
Yine de pişman olduğu aptalca şeyler yapmıştı ve An- d ı. kıyafetlerini bir kenara ilip cep telefonunu buldu. An-
rıie'nin onun basından gevenlere benzer şeyler yaşamasını ııic'nin yardıma ihtiyacı vardı, tşıne karışılmasından hoş-
istemiyordu. lanmayabilirdi ama Courtney derhal bir şeyler yapmak zo­
Gözlerini Annie’den ayırmadan çekilebildiği kadar runda olduğunu hissetti. Rehberi açıp ikinci ismi görünce

188 tkrhhir ifucumhrr Btr Yumak Mutluluk 189


durdu. Ya Uclhanne'yi ya da Andrcw’i arayacaktı. Ağabe­ “Tamam"
yine* hnknr verire* ahu Haha kolay affedebilirdi. Arama tu­ “Bir de Courtney...” Tereddüt etti. “Teşekkürler.’
şuna bastı ve sesi duyabilmek için telefonu kulağına bas­ Sonra telefonu aniden kapattı.
tırdı. Courtney telaşla içeri döndü. Annie’yi bulana kadar
Dördüncü çalışında Andrew telefonu açtı. Sinirli bir
deli gibi etrafta dolandı. Annie bacaklarını bir adamın et­
halde, “Ne var?” dedi, rafına sarmış, başını geriye atmıştı. Kollarını bangır bangır
“Andrew, ben Courtney.” çalan müziğin temposuna göre hareket ettiriyordu. Chris
“Beni neden kardeşimin telefonundan arıyorsun?"
kısa saçlı, esmer bir kızla birlikteydi ve Courtney tam emin
“Annie’nin başı belada ve ben ne yapacağımı bilmi­
olmasa da ikisinin seviştiğini düşünüyordu. Onlara bak­
yorum.” Durumu ne abartmak ne de hafife almadan anlat­
mak istemediği için arkasına döndü. Annie’ye göz kulak
mak istiyordu. olmak yerine dışarı çıkıp Andrew ’i karşılamaya karar ver­
“Neredesiniz?’’ di. Andrew’in annesinin arabasıyla hangarın önünde belir­
Sesini duyurmaya çalışan Courtney, “Bilmiyorum'.”
diğini görene kadar ömründen ömür gitti.
diye bağırdı. “Sahile yakın bîr hangardayız. Gece kulü-
Courtney'e bakıp. "Nerede?" diye bağırdı. Elinde ka­
bündeyiz. Şey...” re, ince bir battaniye vardı.
“Ne?” “İçeride. Tanımadığım bir adamla birlikte.” Bunları
Courtney dans pistine baktı. Korkuya kapılmış halde,
söylemeyi istemiyordu ama Andrew’in kardeşini berbat
“Annie tişörtünü çıkamuş," dedi, “ Uyuşturucu almış. Ecs­
bir halde bulacağından korkuyordu. Muhtemelen Annie
tasy sanırım.” Gürültünün daha az olduğu kapı tarafına onu hiç affetmeyecekti. Yine de Courtney kızın ne yaptı­
geçti. ğının farkında olmadığına inanıyordu.
“ C h r is ’lc m i b irlik te ’?”
“Burada bekle,” dedi. Gözlerinde sert bir bakış vardı.
“Evet,” diyen Courtney binanın dışına çıkmış, etrafın
Courtney zor da olsa onun sözünü dinledi. Ama An­
kapkaranlık olmasına şaşırmıştı. nie ona karşı gelip diğer kişiler de olaya karışınca And­
Andrew küfretti. “Nerede olduğunuzu biliyorum ga­
rew’in yardıma ihtiyaç duyabileceğinden korkuyordu.
liba. Hemen geliyorum." Aklina böyle korkunç d ü ş ü n c e le r g elirk en v e polisi aramak
Courtney'in içine su serpildi.
için telefona sarılmışken, Andrew kardeşi kucağında ka­
“Sen Annie’nin yanında kal." pıda belirdi.

190 Dfbhıe Mocnmber


Bir Yumak \fuiluiuk 191

Courtney telaşla, "İyi mi?” diye sordu. Annie’nin tıklarına pişman etmek istiyor. Ama hu sırada kendine ne
bniiini tamamen kaybetmesine a7 kalmıştı, bası arkaya kadar zarar verdiğini göremiyor.”
düşüyordu. Courtney kızın battaniyeye sarıldığını görünce "Bana kızmasını istemem."
Andrew’in bunu akıl etmesine sevindi. Andrew. “Kızmaz, kızmaz.” dedi.
Dudaklarını sıkıca kapatan Andrew başını salladı. “Ben o kadar emin değilim." Courtney. Annie’yi ağa­
“Onu arabaya bindirmeme yardım et.” beyinden daha iyi anladığına inanıyordu. Annie bahasını
Annie’yi arka koltuğa yerleştirdiler. Courtney, An­ kay bertiğini hissediyordu ve Courtney insanın çok sevdiği
nie'nin çantasına uzandı, bluzunu çıkardı ve kızın başından birini yitirmesinin nasıl bir şey olduğunu biliyordu. Onun
geçirip aşağı indirmeyi başardı Annie kollarını hareket et- hayatı da annesi öldüğü anda geri dönüşü olmayan bir de­
liremiyordu. uyuşmuştu ve boş boş etrafa bakıyordu. Co­ ğişime uğramıştı. Hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı ve ola­
urtney bluzun düğmelerini kapattıktan sonra kız koltuğa m a z d ı. O k u ld a n evc d ö n d ü ğ ü n d e annesinin sesini duy­
yığıldı. Andrew kızın bacaklarını kaldırıp uzattı, battani­ mayacaktı. O çok sevdiği yemeklerini yiyemeyeceklerdi.
yeyi üzerine örttü. Annesinin yokluğunda dünya d ah a k ü ç ü k , d a h a z a lim bir
Annie başını kaldırıp dili dolanarak, “Eğlendin ini?” yer h a lin e dönüşmüştü A n n ie ’y i u y u ştu ru cu k u tlan d ığ ı için
diye sordu. su çIan ıty o rd u . Ç ü n k ü o d a a c ısın ı d in d irm e k için b ir b a ğ ım ­
Courtney. “Aman ne eğlendim t" diye söylendikten lılık e d in m iş , k e n d in i y e m e k y e m e y e v e rm iş ti v e k e n d in e
sonra ön koltuğa geçli. v e rd iğ i bu c e z a d a n k u rtu lm a s ı dört y ılın ı almıştı.
Andrew kardeşine, "Sen kapa çeneni,” dedi. Courtney ona döndü. “Annie’yle daha sonra konuş­
Yola koyulduklarında Annie sızlanmaya başladı. Co­ mak istiyorum, olur mu?"
urtney uzaklardan bir yerden siren seslerinin geldiğini Andrew gözlerini önlerindeki uzun yoldan ayınp Co-
duydu ama bunun gece kulübüyle bir ilgisinin olup olma­ urtney’in gözlerine baktı. “Annie’nin bir terapistle görüş­
dığım bilmiyordu. meye ihtiyacı var.”
Courtney, “Neler oldu?” diye sordu. Daha açık sor­ Courtney. “B iliy o ru m dedi vc Annie’nin so ru n ların ı
masına gerek yoktu. Andrew neyi kasttettiğini anlamıştı. kısa sürede çözmesini umdu.
Sıktığı dişlerinin arasından, “Annie’yle babam birbi­
rine çok yakındı,” dedi. “Pazartesi akşamı anladığın üzere
bizimkilerin boşanmasına alışamadı Herhalde onları yap­
etlini. Sanırım insanların bahsettiği kalp kırıklığının ne ol­
duğunu artık daha iyi anlıyordum. Ûnlann beni değil de
Janice'i seçmelerinin haksızlık olduğunu tilrn dünyaya
haykırmak istiyor, ama Cody’nin öz annesine ihtiyacı ol­
duğunu kendime sürekli hatırlatmaya çalışıyordum.
BarbekUde pişen tavukları, lahana salatasını ve mı­
sırlarımızı yedikten, daha doğrusu kendimize gerçek bir
Amerikan ziyafeti çektikten sonra Fransız kafesi nden al­
dığını pastaları kutusundan çıkardım, kutuya kremalı pas­
talardan ve cuma günü dükkânda görüşmeyi umduğum
"Çoğumuz, özel birileri için örgü öreriz. Alix'in spesiyalinden de koydurmuştum. Tatlılarımız biter
Bu sayede attığımız her itmekle, sevginin ve sevgi dolu bitmez karanlığın çöküp havai fişek gösterisinin başlama­
düşüncelerin büyümesini sağlarız. " sını bekleyemeyecek kadar yorulan annemi eve götürdüm.
Eugene Bourgeois
Sonra Scattle’ın gökyüzünü aydınlatan havai fişek­
leri izlenmek için toplandık. İşte o anda gözlerimden yaşlar
aktı. Daha önce kendimi hiç bu kadar kötü ve yalnız his­
LYDJA HOFFMAN setmemiştim.
Mutsuzluğumla onların da canını sıkıyordum. Nere­
Ailemin sayesinde Bağımsızlık GünO'nü bir şekilde deyse İki harta olmuştu. Geleceği düşünmez ve gönlerimi
atlattım. Matt ile Margaret bana çok İyi davrandı, annem bir şekilde geçirmeyi başarırsam bunlan atlatabileceğimi
de Hrııd’i sadece bir kez sordu. Margaret onlara ne söyledi biliyordum. Bugün de yıkılmazsam sonraki günlerle yllz-
bilmiyorum ama onun adı hiçbir muhabbetimizde anıl­ ! leşecek cesareti bulabileceğimi söylüyordum kendime.
madı. Brad’in aynı teslimat bölgesini değiştirmemesi de İşi*
özellikle annem biraz daha sessizdi vc kafası karışık i mi zorlaştırıyordu. Salı sabahı Margarel'e şefinden onu
görünüyordu. Elimden geldiğince yanında onırmaya çalış­ başka yere vermesini istediğini ama reddedildiğini söyle­
tım; bahçesinden, dükkânımdan vc müptelası olduğumuz mişti. Ona inanıyordum. Geçen sene ilişkimizi bitirdiğim­
diziden konuştum. Oysa aklım hep Brad'lc Cody’deydi. de Brad başka bir bölgede çalışmayı talep etmiş, talebi ka-
Hissettiğim üzüntünün göğsümde ağrıya dönüştüğünü fark

Hir Yumuk Mutluluk I*>5


194 Dttbbie Macomhvr

bul edilmişti. Sonradan aramız düzelince eski bölgesine incline. Carol ve Alix’i fazla zorlamıyordu. Aynca bir­
geçmeyi istemişti. Demek ki patronu bu gelgitlerden bık­ le çalışma fikrinden hoşlanıyordu.
mıştı. Biz de bu yüzden birbirimizi düzenli olarak görmek Elise, cuma günlen gelmek istediğini söylemiş ama
zorunda kalacaktık. ıimıza uğramamıştı. Ona dükkânıma bağışlanan iplcr-
Matt'in beklenmedik şekilde işten atılmasıyla hafta­ denı vermiş, o da Linus Projesi için evde battaniye örmeye
larca bunalıma giren Margaret‘in durumu biraz düzelmiş başlamıştı. Alix de Seattle Aşçılık Akadcmisi'ndeki ders-
gibiydi. Ama sırf benim iyiliğim için rol yapıp yapmadı­ “ “ ien ve Fransız Kafesi’ndcki yarı zamanlı işinden arta-
ğını bilmiyordum. Ne olursa olsun, beni sevdiği için mo­ ı vakitlerde proje için iki battaniye örmüşlü.
ralimi düzeltmeye çalıştığına inanıyordum. Bana verdiği Cuma günü öğleden sonra ilk Uç öğrencim geldiğinde
desteğin ve yeni yeni göstermeye başladığı şefkat dolu garet dükkândaydı. O da en az benim kadar seviyordu
duyguların değerini biliyordum ırl. İlk olarak Jacqueline geldi.
Ayrıca Brad’lc yüz yüze gelmek zorunda kalmamak Dükkâna girerken, “Ben geldim!" diye seslendi. İçeri
için ablama ihtiyacım vardı. Son konuşmamızdan sonra ıvalı bir şekilde girmeyi seviyordu. Bu alışkanlığıyla baş-
dört beş kez dükkânıma uğramış, şansıma her defasında »rdn sinirlerimi bozmuş olsa da Jacqucline'in gelişini hâ­
ahlaın imdadıma yetişip onunla ilgilenmişti. Normal bir ter vemıc şeklini ablam gibi ben de seviyordum. Jacqucli-
ilişkimiz varmış gibi davranmaya hazır hissetmiyordum t her zamanki gibi sosyetik görünüyor, saçları kalıp gibi
kendimi. Onunla konuşursam duygularımı dizginleyemez, tınıyordu. Bir defasında bana kaliteli bir saç spreyinin ct-
kendimi küçük düşürürdüm. isini hafife almamak gerektiğini söylemişti, Ciddi oldu-
Margaret’in yanı sıra hayır işleri için örgü örmeye iıııu bilmesem kahkahalara bogulabıl irdim
gelen arkadaşlarını da bu zorlu günleri aşmama yardım Artık Jacqueline vc Rccsc’nin gezip gördükleri yet­
ediyordu. Cuma günleri öğleden sonra yanıma, örgü ör­ ki aklımda tutmaya çalışmaktan vazgeçmiştim. Geçen yıl
meye geliyorlardı. Bu fikri ortaya attığımda ilk öğrencile­ lınan adalarına giden bir gemi turuna katılmış, Ingilte-
rim Warm Up America için battaniye parçalan örmeye fdeki l.akc District bölgesinde yürüyüş yapmış ve geçen-
karar vermişlerdi. Margaret de yirmi, yirmi beş santimetre jde de Alaska’ya somon balığı yakalamaya gitmişlerdi.
ebadındaki parçalan hirlcştiriyor, böylece onun da çorbada Jacqueline’in dediğine göre bu kocasının uzun za-
tuzu oluyordu. Küçük parçaların örülmesi hem kolay olu­ indir gerçekleştirmeyi istediği bir hayalmiş. Jacqueline
yor hem de çok vakit almıyordu. Bu da işleri yoğun olan 1o seyahatien keyif alınış, hatta bana tütsülenmiş somon

1% Dtbbir .Uocıımbrr
Bir Yumuk Mutluluk
şaşırtmıştı
fftdcnm ın içine bakarak. “Nasılsın’" Biz gülerken kapı açıldı veCaro! içen girdi. Tek ba-
diye sordu. Bir cevap vermemi beklemeden hana sıkıca sa­ ■ şına gelmiş olması beni biran şaşırttı.
rıldı. "C aıııcron nerede?” diye »ordum. Ccçcıı sene lîiucız-
"İyiyim," dedim. Yalan söylemiştim. I I evi bir şekilde kavuşmuştu bebeğine. Carol ve Doug çocuk
Masadaki yerine geçip örgüsünü çıkardı Elindeki I sahihi olmak için defalarca Kip bebek tedav ısı görmüşlerdi
parçayı, yumağı on dört dolar olan, elle boyanmış, güzelce I Evlatlık olsa da artık bir oğulları vardı vc onu da candan
işlenmiş yün iple örmüştü; Jacqueline den de bu beklenirdi B seviyorlardı Buna da Alix aracı olmuş, kazara hamile ka-
zaten. Harcadığı parayı neredeyse hiç umursamazdı. Dük­ I lan vc bebeği istemeyen ev arkadaşının çocuğunu onlara
■getirmişti.
kânıma bırakılan anık ipleri kullanmak yerine cömertliğim
gösterip ipleri kendisi alıyordu. Carol, Jacqueline'in yanına otururken, "Bugün izinli
Etrafa bakarken. "Demek ilk ben geldim,” dedi. Bu E olduğu için Doug’ın yanında kaldı," dedi Birbırleriyle se-
alışılmadık bir şeydi. “İyi o zaman, ben de güzel haberleri ■ »ulaştılar. Carol da örgüsünü çıkardı. Çocuğu daha çok
ilk sana veririm.“ Kocaman gülümsedi. “Tammv Lee ha­ ■küçük olduğu için her hafta bize eşlik edemiyordu. Geldiği
mile! Rcese de ben dc mutluluktan havalara uçuyoruz.” r günlerde de ancak Cameron’u uyutabil irse yanımızda ka­
Şimdi hatırlıyorum da bir zamanlar güneyli gelinim lıyor. uyanana kadar örgü örüyordu. Oğlu hayatının neşesi
nasıl da karşı çıkar, onun hakkında nasıl da kötü konuşur I haline gelmiş, ona akla hayale gelebilecek en büyük mut-
du. Ancak zamanla ona karşı tavırları tamamen değişti ■uluğıı tanıtmıştı. Kendilerini Cameron'a adadıklarını ve
Jacqueline'in de söylediği gibi bunu sabrıyla ve güzel ka­ bu sayede kaııkoca olarak birbirlerine eskisinden daha
rakteriyle Tammie Lee başardı. Jacqueline torunu Amelia fa/la bağlandıklarını söylemişti. Ona muiluguııun değerini
yı çok seviyordu, doğacak torununu da en az onun kada- bilmesini, her anın tadım çıkarmasını söylemek istiyor­
seveceğine şüphem yoktu. dum Çünkü iki hafLa önce mutluluğun aniden yok olabil-
“Cinsiyeti kızmış ve şubat ayında Sevgililer Gü ini öğrenmiştim.

E
nü’nde doğmasını bekliyorlarmış.” Gözleri mutlulukla pa­ Carol'un elindeki şişler battaniyenin ona düşen kıs­
rıldadı. “Çok heyecanlıyım." Tekrar gülümsedi. "Bebekleri. ıt hızlıca örerken şıkır şıkır sesler çıkarıyordu. Zorluk-
İlgili modellere bakmak istiyorum. Daha örmem gereke- •even. gözü pek bir örgücüydü. Ona çorap örmek içm
çok şey var!” iğne tekniğini göstermiş, o da geri kalanım kendi başına
müştü. Kaşlarını çatarak. “Geçenlerde ağabeyimle gö­

198 Debhıe klocnmbrr

rüştüm," dedi. “Tekrar evlenm iş “ Jml< ,u i m n ı söylemesini bekliyordum.


”N « y uni, 3«nl
Uuguııc U avcı c u n c d ı mİ?"
Alix gözlerimin içine baktı. ’’Brad’lc olanlan biliyo­
“Hayır. Zaten bize de düğünden sonra haber verdi.”
rum İstersen canını yakarını ”
Ses tonundan ağabeyine gücendiğini anladım. Daha
Şaka yapıp yapmadığını bilmiyordum. Bu yüzden
önce bana Rick'le ilgili sorunlarını anlatmış, ben de ada­
güldüm, daha doğrusu gülmey e çalıştım. Ona da Jacque­
mın olgunlaşmamış bencil biri olduğunu düşünmüştüm
line’e söylediğimin aynısını söyledim. “Ben iyiyim.”
Pilotluk yapıyor, hosteslerle, seyahatlerinde tanıştığı ka­
“Emin misin?”
dınlarla düşüp kalkmayı seviyordu. Bu da evliliğini mah­
Sertçe yutkunup başımı salladım.
vetmişti.
Carol, “Umarım bu defaki son evliliğinden daha Alix bir sandalye çekip oturdu ve şişiyle ipini çıkardı.
Ben de masanın başına geçip geçen hafta başladığım kan­
uzun sürer,” dedi. "Doug'la ona düğün hediyesi gönderdik.
ser bonesini örmeye devam ettim. Arkadaşlarıma gülüm­
Gerçi artık ondan pek haber alamıyoruz.” Bir bakıma ağa­
serken. Warm Up America için ördükleri battaniyenin neye
beyinden bir teşekkür mektubu beklediğini söylemek isti­
t benzeyeceğini hayal ettim. Jacqueline'in eflatun ve mor
yordu. I renkli yün örgüsü; Carol’un Cameron için ördüğü kazaktan
Tam da lafına devam etmek üzereyken kapı tekrar
artan açık mavi, Paıon marka güzel iple ördüğü parça ile
açıldı ve Alix içeri girdi.
jAbx’in dükkânıma müşterilerimin bıraktığı yeşil, san ka­
Neşe dolu bir sesle, “N ’aber?” dedi. Alix'in kendine
yışımı iplerle ortaya çıkardığı kısun birleşecekti.
has bir tarzı vardı. Kursa ilk yazıldığında suçlu biriyle uğ­
Alix övünerek. “Bu sabah Getıoise usulü pandispanya
raşmak zorunda kalacağımdan korkmuştum. Alix ilk iş
Jkaptım ,” dedi. “Yapması gerçekten de çok zordur ve özen
olarak, bebek battaniyesini kamu hizmeti cezasını ödemek
■erektırir. Neyse ki becerdim. Hemen dc satıldı.”
için ördüğünü söylemiş, sonra da örgü örmenin öfkesin
Jacqueline. “Çok güzel.” dedi. “Bu hafta düzenleye­
kontrol etmesine yarayıp yaramayacağım sormuştu. İlk za­
ceğimiz iş yemeği için bir tane sipariş verebilir miyimv ‘
manlardaki tuhaf anlara rağmen hepimiz onu sevmeye bağ­
“Siparişe gerek yok. Ben evde sana yapanm. Alix.
lamıştık. Zaman ve sevgi bir araya gelip kişiliğinin kah,
J ].-. .ıudine ile Reese’nin evinin yanındaki m üştem ilatta
yönlerini törpûlemişti. Geçen sene ilkokul yıllarından ta
■»İm aya devam ediyordu. Aslında başta ev işlerine de yar-
nıdığı rahip Jordan'la çıkmaya başlamıştı. İlişkilerini:
|ım edecekti ama Alix okuldan ve işinden vakit bulamaz
ciddi bu hal aldığını biliyor ve Alix’in kısa süre sonra n
■muştu. Jacqueline de gündeliğe gekcek binlerim Mmuş,

200 OM *
a u . f—....-it... ı ı . b . . ^ ıa > .a
iyin Uanovdiıidila kalmaya devam etmişti. “Şimdilik sorun yok gibi,"
Alix, ■'Bilmeni fark ettiniz mi?" dedi. "Pasta ustası Carol işlediği sırayı bitirirken. “Kursa yazılan başka
olarak işe başladım ama aynı yerde çalışıyorum. Yalnız bu ilginç kişiler var mıT' diye sordu.
kez film dükkânında değil, şık bir kafedeyim.“ Bethanne'den bahsedip bahsetmeme konusunda bi­
Jacqueline herkese. "Bu arada işe girmesiyle bizim raz tereddüt enim. "Kendisini henüz bulamamış dul bir ka­
uzaktan yakından ilgimiz yok." diyerek açıklamada bu­ dın geldi.“ Onun için endişelenmekten kendimi alamıyor­
lundu. “Alix yetenekleri sayesinde işe alındı." dum. Bethannc işe girmesi gerektiğinden bahsetmişti ama
“Aynen öyle. Zaten eklerimi vc kremalı keklerimi yi­ ne benim ne de diğer kadınların önerdiği işler ona uymuş­
yenler bunu hemen anlar.“ tu. Bana bunalımda gibi geliyordu, yolunu vc amacını kay­
Jacqueline gözlerim kısa bir süreliğine kapatıp. “O betmişti Ayakta durmasını sağlayan tek şey çocuklarıydı.
eklerden bahsetme ne olur.“ dedi. “Diyet yapıyorum da. Birkaç yıl sonra büyük ihtimalle onlar da evden ayrılacak,
Ama akşam partilerindeki tatlıları ayn tutuy orum tabii ki." işte o zaman Bethannc yapayalnız kalacaktı.
"Bir de Elise var.”
"Diyetten bahsetmişken aklıma çorap kursuna katılan
vc zayıflamak için örgü ören Courtney geldi." Güldüm. Carol, “Emekli kütüphaneci, değil mi?" diye sordu.
"Söylediğine göre buzdolabından örgü örerek uzak duruş ör­ "Evet" İşlediğim boneyi bir kenara bıraktım, toptan­
müş. Gerçekten de birkaç kilo verdi." —— — cılardan birinin numune olarak verdiği akrilik ve yün ka­
Jacqueline. "Hımm," diye mırıldandı. “ Denemeye rşım ı iple bananiye için bir parça örmeye başladım. “İlk
uuştığımı/da bağnaz biri olduğunu düşünmüştüm ama
değer"
“Courtney lise son sınıfa geçmiş,“ dedim. “C ourtney -"ildiğimi fark ettim. Meğer sadece içine kapanıkmış,
in anneannesi Ver a Pulanski’yi hatırlıyor musunuz?" fazla arkadaşı olduğunu sanmıyorum.”
Jacqueline başım salladı. “Vera hana şal modeli ver­ Jacqueline. "Ona. Doğum Günü Kulübü’mden hah-
tin mi?" diye sordu. "Seve seve aramıza katılabilir."
mişti.”
“Courtney bu sene onunla kalacakmış." Sosyallikte üstüne tanımadığım arkadaşımın Elise"i
• > Alix. “Ee. halinden memnun mu peki?" diye sordu aral.uıııa atmayı isteyeceğini tahmin e tm e li y d im . “Sizin
Ulbün ona uyacağını pek sanmıyorum“ dedim
“Sık sık yer değiştirmek zordur. Bunu benden iyi kimse
"Orası önemli değil. Bu- yerkre gidip kurtamı yap-
bilemez."
için güzel bir bahane oluyor işte Aynca o ** kimsenin

202 Dthbtt

doğum günü yoksa ünlü birinin ya da sevdiğimiz bir yaza­ tim. “Ben de senden bahsediyordum.” dedim ve onu sev­
rın adına kutlama yapıyoruz. Haziranda Judy Garland ve giyle karşıladım
Dorothy Sayers için kadeh kaldırdık. Çok da eğlendik ay­ Elise utangaçça masadakilere baktı. Onu tanıştırdık­
rıca.” Bir kız öğrenci gibi kıkır kıkır güldü. Bazen karşım- tan sonra Jacqueline hemen örgü çantasını çekip yanındaki
dakinin. bir yıl Önce kapımdan giren sosyetik kadın oldu­ sandalyede ona yer açtı. “ Lydia yeni emekli olduğunu söy­
ğuna inanamıyordum. Bu değişimin, arkadaşınım koca­ ledi. Bence senm için Doğum Günü Kulübü'ne katılmanın
sıyla olan ilişkisinin yeniden canlanması ve geliniyle ya­ zamanı gelmiş." Duraksadı. “Doğum günün nc zaman?”
kınlaşması sayesinde gerçekleştiğine inanıyordum. “Ocakta." Elise. Jacqurline'in davetini kabul edip et­
"Elise’e söylerim," dedim ama biraz gönülsüzdüm meyeceğinden emin değildi. "Benim yaşımdaki birinin
Elise anlaşılması zor bir kadındı Kendi kabuğuna çekil­ yaşlanmasını kutlaması iyi bir fikir gibi gelmedi.”
mişti ve insanların onun kim olduğunu öğrenmesinden Jacqueline gülümsedi. "Şaka yapıyor olmalısın Her
korkuyor gibiydi. Yine de luzından ve torunundan her bah­ yaş kutlamaya değerdir. Eğleneceğine söz veriyorum. Bu
settiğinde yüzü gülüyordu. perşembe öğlen buluşacağız. Ben gelir seni alırım. Ne de
Kurs boyunca normalden daha da çekingen hale gel­ olsa bu dünyaya hayatımızı yaşamaya geldik."
mişti. Onunla konuşmaya çalıştığımda hafifçe gülümsemiş "Ama... hiç kimseyi tanımıyorum. Birde... ne kadar
ve suratı asık olduğu için özür dilemişti. O gün kendisiyle ödemem gerekecek?"
ilgili ilk kez bir şey açıklamıştı; Söylediğine göre, eski ko­ Jacqueline, “Beni tanıyorsun ya,” dedi. "Hem ara­
cası onları ziyarete gelmiş ve civarda bir yere taşınmaya mıza yeni katıldığın hem de doğum gününü kaçırdığımız
karar vermişti. Elise ise neredeyse kızının tüm ömrü ho- için her şeyi ben karşılayacağım.” Elise itiraz etmeye de­
yunca yanlarında olmayan bu adamla ailesini paylaşma!, vam edince, Jacqueline hepimizin çok iyi bildiği o kararlı
istemiyor gibi görünüyordu. tonuyla konuşmaya başladı. “Geleceksin, tamam mı? Ak­
Kapının üzerindeki çan çaldı. Cuma günü olduğu içir sini hayatta kabul etmem."
Brad'in geldiğini düşünüp korkuya kapıldım. Onunla gö­ Elise, “Peki, olabilir," dedi ama sesinden bunun hoş
rüşme işini, sağ olsuıı tüııı gün boyunca müşterilerle ilgile­ bir deneyim olacağına inanmadığı belli oluyordu.
nip duran Margaret'e bırakacaktım. Ablam arkadaşlarını! Arkadaşlarımın yanımda olmasıyla sevinmiş, gülüm­
vakit geçirmem, sıkıntılarımdan biraz uzaklaşmam gerek süyordum. Kapının üzerindeki çan bir kez daha çaldı, ba­
tiğini hissetm iş gibiydi. Elisc’ı görünce rahatlayıp iç çek­ şımı kaldırdığımda Brad’i gördüm. Korktuğum başıma
gelmişti. Mutluluğum bir anda uçup gitti ama endişelen­
meme gerek yoktu.
Odanın karşı tarafında duran Margaret bakışlarını he­
men bana çevirip, “Ben hallederim.” dedi.
Alix kaşlarını çatıp öne eğildi ve fısıldayarak. “Ca­
nını yakabilirim derken ciddiydim. Tanıdıklarım var. İşaret
vermen yeter.”
Alix’in şaka yapıp yapmadığım hâlâ bilmiyordum
ama gözlerimi Brad’den alamıyordum. Başımı iki yana ELİSE BEA CMOKT
salladım . O da en az benim kadar perişan görünüyordu.
Alix’e. “Gerek yok,” dedim. Canı yeterince yanıyordu. İki­ E lise'm kitap kulübü her ayın ikinci pazartesi günü
miz de mahvoluyorduk. saat ikide toplanış or vc Elise bu buluşmaları çok seviyor­
du. Grubu. Seartle Halk Kütüphanesi destekliyordu. Elise
emekli olduktan sonra kulübe katılmaya devam edeceğine
söz vermişti. Ayrıca Jacqueline*İn Doğum Günü Kulü-
bü ne de cn azuıdan bir kere katılmayı kabul etmiş, eğlen­
meye karar vermişti.
Temmuz ayının kulüp toplantısı. Susan VreelandTn
Hüzün Renkli Kır adlı eserinin etrafında geçti. Çok güzel
bir buluşma olmuş. Elise arkadaşlarının yanından kendi­
sini iyi hissederek ayrılmıştı. Gruptaki kişiler romana çe­
şitli açılardan bakmış, hatta Elise'in daha önce hiç düşün­
mediği yönleri dile getirmişlerdi.
Bindiği otobüsten esinden bir mahalle ilerideki du­
rakta indi. İçeri girdiğinde ev sessizdi. Aurora’nın bu ko­
nuda ona bir şey söyeyıp söylemediğini hatırlamaya çalışa.

Sır yumak Mutluluk

Genelde içeri girer girmez, Luke ile John hemen il­ “Teşekkürler.” dedi. “Öğleden sonra kitap kulübünde bir
gisini çekmeye çalışırdı. Bugünkü sessizlik şaşırtıcıydı. şeyler atıştırdım.”
“Aurora. ben geldim,” dedi. “Kulüp toplantısı çok Maverick, Elise'in odasına kaçmayı istediğini bildiği
güzel geçli. B en...“ Maverick üzerinde bir mutfak önlüğü, için, “Ne okudunuz?” deyip onu oyaladı.
elinde de domatese bulanmış tahla bir kaşıkla belirince “Kitap.”
sustu. Maverick bunu çok komik bulmuş gibi kıkır kıkır
“Aurora çocuklarla dışarı çıktı.” dedi. “Aniden karar güldü.
verdiler.” “Çekilirsen odama geçeceğim.”
“Hı.” Heyecanı çabucak kayboldu. “Lazanyayı hemen fırına alacağım. Yemek bir saate
Yemek yaptığı her halinden belli olmasına rağmen hazır olur.”
Maverick, “Yemek yapıyorum,” dedi. “Daha doğrusu la- Elise onunla tartışmak tansa, “Aurora’y la çocuklar ne
zanya pişiriyorum. En çok sevdiğin yemekti.” zaman dönecek?" diy e sordu.
Elise, Maverick'in mutfaktaki tüm kap kacakları kir­ "Kesin bir şey söy lemediler. Sekiz gibi döneri« sa­
lettiğini tahmin edebiliyordu. Bir zamanlar tertemiz mut­ nırım. Aurora bir arkadaşıyla buluşacakmış. Susan?”
fağını darmadağın ettiğini çok iyi hatırlıyordu. Kızgınca. Maverick bunu bir soru gibi sormuştu, ismi doğru
“Aurora'nın haberi var mıT’ dedi. Maverick lazanyayı ona hatırlayıp hatırlamadığından emin değil gibiydi.
pişirdiğini düşünüp bir şeyler söylemesini beklemişti ama Elise, “Çocukluk yıllarından beri dostu olan Susan
Elise onu terslemişti. Katz'ı kasttetmişlir." dedi. Sesinde aksi bir hava vardı. Ma­
“Mutfağa girmemi o söyledi.” verick kızıyla biraz ilgilenmiş olsa bunu bilirdi. “Susan’ın
Elise öyle olduğuna pek inanmıyordu ama onunla Luke ile John'un yaşlarında iki kızı var. Washington Gö­
tartışacak değildi. lü'ne mi gittiler?" Yaz aylarında sıkça yaptıktan bir şeydi
Maverick ona teklifini reddedemeyeceğı bir şekilde bu.
gülümserken, “Akşam yemeğinde bana eşlik edersin, öyle “Herhalde."
değil mi?” diye sordu. “Büyük ihtimalle sadece ikimiz ola­ Elise, eski kocasının doğra söylediğini düşündü. Kızı
cağız." ve torunları eve geç dönecekti. İşleri ve yorucu hayatlann-
Bu teklif aklını çelse de Elise'in mantığı birlikte ye­ dan dolayı Aurora ile SusanTn görüşecek zaman bulması
mek yeme düşüncesine üstün gelmişti. Gergin bir halde, zordu. Muhtemelen eve dönmeden önce bir yere oturup

2 08 Ü tb b k Macomhcr Btr Yunuı k .Ifutfuİuk 209


yemek yerlerdi.
“Fikrini değiştirmışsindtr diye düşündüm. Tek başına
Elise, “David çarşambaya kadar şehir dışında ola­
insanın yemek yiyesi gelmiyor."
cak," dedi.
“Biliyorum. Masaya sadece ikimiz oturacağız.’’ Mutfaktan gelen sarımsak ve domates kokusuyla bü­
Elise gülerek, “Hayır," dedi. "Sen oturacaksın. Ben tünleşmiş taze fesleğen ve keklikotu kokulan onu kendin­
aç değilim. Akşamı odamda geçirmeyi düşünüyorum. Her­ den geçiriyordu. "Bir şeyler yiyebilirim.” Bundan sonra
halde beni duymadın." acil durumlar için odasında yiyecek bir şeyler bulundura­
Maverick'in yüzündeki gülümseme kayboldu. “Ola­ cağına söz verdi kendi kendine.
bilir.” Hevesi kaçmış gibiydi. Maverick gülümseyerek. "Pişman olmayacaksın,"
Elise neredeyse adamın haline üzülecekti. Maverick dedi. Elise yemek odasına girdiğinde adamın tüm yemeği
arkasını dönüp mutfağa gidince içi rahatladı. Adamın mo­ onun için planladığını anladı. Masanın ortasındaki vazoyu
ralini bozduğu için kendini suçlu hissediyor, böyle hisset­ taze papaty alar süslüy ordu. İki ucuna da tabaklar, çatal ve
tiği için de kendine kızıyordu. En sonunda mabedine doğru bıçaklar dizilmiş; Maverick. Auroranın en güzel porse­
giden uzun koridorda ilerlemeye başladı. lenlerini vc kristallerini kullanmıştı. Çoktan şarapları dol­
Bir saat sonra Elise televizyonunun karşısında akşam durmuştu. Maverick, hatırladığı kadarıyla Elise'in en çok
haberlerini izliyordu. Hayır amaçlı örgü örerken parmak­ sevdiği meriot şarabını tercih etmişti. Bir masaya birlikte
ları hızlıca hareket ediyordu. Linus Projesi için bir batta­ oturmayalı yıllar olmasına rağmen. Elise eski kocasının
niye örmüş, Warm Up America battaniyeleri için de on beş Sevdiği ve sevmediği her şeyi çok iyi hatırlıyordu Mave-
parça işlemişti. Bu sayede bir sonraki çorap kursuna kadar rick’in ona evlilik teklif ettiği akşam da böyle bir masa ha­
vakit geçiriyordu. zırladığını anımsıyordu. Ama o akşam lazanya değil;
Elindeki parçaya son ilmeği atıp televizy onun ku­ karidesli, yengeçli ve krema soslu linguine yemişlerdi. Aa,
mandasına uzanırken kamı guruldadı. Daha önce atıştırdı­ saçmalıyordu! Ne diye onlarca yıl önce yediği yemeği dü­
ğını söylediği yiyecekleri; birkaç dilim havucu, kerevizi şünüyordu ki?
ve küçük bir dilim peyniri çoktan sindirmişti. Kabul et­ Maverick. btr centilmen gibi sandalyeyi çekip F.lise’i
meyi istese de istemese de açlıktan ölüyordu. yerine oturttu. Elise önündeki şarap dolu kadehe bakarken.
Maverick bunu sezmiş gibi tam da o anda kapısını “Masaya geleceğimden emindin, öyle değil mi?” diye sor­
du.
çaldı, Elise içeriden ses verir vermez adam kapıyı açtı.
"Yemeğimin kokusunun işe yarayacağından emindim.“

210 Debbie Matnmber

Onunla bu durumda olmayı istemiyordu ama işte kar­ ama en büyük yeteneği mutfakla ortaya çıkıyordu. Zama­
şılıklı oturuyorlardı Bunun sebebi sadece aç olması de­ nında istese çok ünlü bir şef olabilirdi. Ama o destelerce
ğildi. Maverick’le vakit geçirerek ateşle oynuyordu Bunu para peşinde koşmayı tercih etmiş ve elini avucunu yalayıp
biliyordu ama hazır oturmuşken bir şeyler yiyebilirdi. boş hayallere kapılmaktan başka bir şey geçmemişti.
Maverick, etrafa güzel sarımsaklı kokular saçan Se- Salatalarını bitirdikten sonra, Maverick tabaklan kal-
zar salatası getirdi. Yerine oturunca kadehini kaldırdı. “Ka­ d ın p k an y ay ı servis etti. Lezzeti, etrafa yaydığı kokuyla
deh kaldırmak istiyorum," dedi. örtülüyordu Elise ağzına attığı her parçanın tadını çıkar­
Elise, “Hiç gerek yok," dedi, kendi sesindeki titreme­ mış, normalde yediğinden daha fazla yemişti.
yi fark etti. “Çok düşüncelisin ama bu sıradan bir akşam
Sonunda Maverick sessizliği bozdu. “Konuşmamız
yemeğinden öte bir şey değil. Romantik bir şeyler yaşaya­ ç<rdkm bir konu var.”
mayız. Ayrıca uzun zaman önce küllenen duygularımı bir Elise ciddi bir yüz ifadesiyle, “öyle mi?" dedi.
akşam yemeğiyle tekrar alevlendiremezsin.” U nsrick 'in sandalyesinde rahatça oturup gülümse­
Maverick kaşlarını çattı. “Küllenen mi?" mesi ı « ı pşınn
“ Boşanmamızın üzerinden geçen yılları sayamıyo­ K ooft b ir şey mi var?”
rum bile." Bunu Maverick'e hatırlatması gerektiğini dü­
"Kemini beğenmiş duruşunu eskiden de çok sever­
şündü. O bilmiyorsa bile Elise aradan kaç yıl geçtiğini çok dim.”
iyi biliyordu. "EfendinT Elise yemek yemeyi kabul ettiğine çok­
Bu çıkışını görmezden gelen Maverick, "Şerefe," tan pişman ofenusru. Hiç mi ders almayacaktı?
dedi. “Hayatımın aşkı. Elise’e.” Mavenek eiıyic onu gösterirken, “Evliyken de böyle
Elise sandalyesini geri itti, kalkıp gitmeye hazırdı. yapardın.” dedi.
“Sakın,” diyerek uyardı onu. Boğazı düğümlendi Ne cü­ “Ne >apardım'.'“
retle ona böyle bir şey söylerdi! “Tıpkı şu anki kibirli ifadeyle bana bakardın.” Pis pis
Maverick hiçbir sorun yokmuş gibi kadehini indirip güldü. “O ifadeni çok severdim. Hâlâ da seviyorum.”
çatalına uzandı. O, haddini bilecek gibi durduğu için Elise Elise tabağındaki son lokmaları, sosu ve erimiş pey­
de yemeğe başladı. Düğümlenen boğazından dolayı ağzına niri yedi; ona cevap vermeye tenezzül etmedi. Birazdan
attıklarını çiğnemekte ve yutmakta zorluk çekse de buna odasına çekilecekti...
değeceğini düşündü. Maverick’in birçok yeteneği vardı “Bunu söylemek için doğru zamanı aradım. Bak seni
güldürmeyi başarmam bile ne kadar vaktimi aldı.” eıını kadehe sürmeyeceğini söylemesi gibi bir şey bu." To­
Maverick’in bu lafına kızarı Elise, “Lanet olsun.” runlarına poker oynamayı öğrettiğine göre, kumar konu­
dedi. Onun için her şey. her şey bir yarıştan, bir oyundan sundaki zafiyeti açıktı.
ibaretti. "Ciddiyim. Elise. Kumar yok artık. Hayatımın geri
Gözleri parıldarken. “Sana arkadan sarıldığım, seni kalanını zara ya da kumar masasına yatırmak istemiyorum.
doyana kadar öptüğüm günlen hatırlıyor musun?” Ailemi, sem istiyorum.”
"Sen öyle şeyler yapmazdın ki." Elise her şeyi çok Bu sözlerle şaşkına dönen Elise ağzındaki ş a r a b ı M u -
iyi hatırlıyor ama o anılan derinlere gömmeyi tercih edi­ venek'in y üzüne püskürtmeyi istedi. Kendini zorlayıp yut­
yordu. Evlilikleri boyunca Maverick hep istediğini elde kundu. "Çok geç kaldın." dedi. “Otuz yedi vıl kadar.”
etmiş. Elise'in ona beslediği sevgiyi kullanarak küçük Maverick kadehini ona doğru kaldırırken. "Bence
oyunlarını kazanmıştı. Ondan istifade etmişti. tam zamanında geldim," dedi.
“Hayır, hatırlıyorsun," diye fısıldadı. “Hem de çok
iyi hatırlıyorsun.”
Elise duygusuzca, “Ama unutmak için elimden gelen
her şeyi yaptım,” dedi. “Bana inanmayabilirsin ama se­
ninle yaşadıklarım beni buna zorladı.”
Maverick’in yüzündeki gülümseme kayboldu, surau
asıldı. “Onu benden iyi hiç kimse bilemez."
Elise. “Hiçbir şey değişmedi ki," dedi. “Kumar oy­
namayı bıraktığını söylüyor olabilirsin ama sözünü tuta­
mazsın. Kumar oynama isteğin hiç bitmeyecek."
“Yanılıyorsun.”
“Yanıfm tyorum Oyun kâğıtlarından uzak duramaz­
sın."
Maverick sakince, “Oyun oynayabilirim," dedi. “Ama
kumar oynamam.”
Elise başını iki yana salladı. "Bir alkoliğin bara gidip

214 tVAkf İfanı k f


A r lM lM b U 213

seçmek istediğini söyleyecekti ama bunun bir işe yarama­


yacağını düşünüp sesini çıkarmadı. Yirmi yıllık evlilikleri
sayesinde GrantTn her halinden anlar olmuştu Az önce
duyduğu ses tonundan, Grant in öfkeli olduğunu ve onunla
19 hemen görüşmeyi istediğini anlamıştı.
Lafi uzatmadan. “Peki." dedi.
“On dakikaya orada olurum.”
"İyi.” Ne olduğunu bilmediği sorun, Gram'ın günün
ortasında işini bırakmasını gerektirecek kadar Önemliydi
BETHANNE HAM1.IN demek ki. Grant daha önce böyle bir şey yapmamıştı,
Beıhanne telefonu kapatıp evi süpürmeye devam etti.
Bethunne elektrikli süpürgeyi kapatıp sesi dinledi Tam tamına yedi dakika kapıya güm güm vuruldu­
Telefonun çaldığından emindi. Telefona bakmayıp telese­ ğunu duydu. Grant eve öylece girebileceği yanılgısına
kreterin devreye girmesini beklemeyi düşündü ama bazı düşmüştü. A m a B e th a ıu ıe buna engel olmuştu. Boşanma
iş başvuruları yapmıştı ve güzel bir iş fırsatını kaçırmayı davası sonuçlanır sonuçlanmaz, kilidi değiştirmişti. Şimdi
istemiyordu. de Grant'ut dışarıda kalmasının verdiği mutluluğun tadını
Telaşla mutfağa koşup derince bir nefes aldı, telefonu çıkarıyordu.
açtı. En ciddi ses toruyla. “Alo. ben Bethaıınc Hamlin," Bethanne kapıyı açıp eski kocasının girmesi için ke­
dedi. nara çekilirken Grant. “Eve gizlice gireceğimden mi kork­
“Konuşm alıyız.” tun?” diye çıkıştı.
Hayal kırıklığına uğrayan Bclhanne duvara yaslandı. Bethanne. “Sana o fırsatı vermeyi istemedim." diye­
Tekrar kocasıyla uğraşmayı istemiyordu. Bİossom So- rek karşılık verdi. Gram'ın sadece o izin verirse eve gire­
kağı'ndaki bir kafede geçen son görüşmeleri kalbini kır­ bileceğini bilmesini istiyordu.
mış, sinirlerini bozmuştu. Sevimlice, “Sana da merhaba. Grant mutfağa girdi, birden arkasını dönüp Bethan-
Grant. Sesini duyduğuma hiç sevinmedim." diye söylendi. ne’nın yüzüne baktı. Gözleriy le ölke saçarken, “Aruıie'ye
"Oraya geliyorum.” bunu sen mi yaptırdın?” diye sordu.
□cthanne, buluşacakları zamanı ve yeri kendisinin “Neyi?”

216 Ikhhte Macamber Bir hınui Mutluluk 2 17


nın auını nuıtanaraK çeşit çeşit siparişler verdiğini öğren­
“Neden bahsettiğimi biliyorsun." Yumruk haline ge­ mişti. Evet, çok çocuksu ve sinir bozucu şeyler yapmıştı
tirdiği elleri yanında dururken, dik dik Bethanne’ye bakıı. ama kızının o kadından bu kadar nefret etmesi Bethanne’yi
“Nerede o?” şaşırtmıştı Yazılarındaki kin ve öfke, Bethanne’nin bir
“Kızımızdan bahsediyorsan, sana sadece dışarıda ol­ şeyler yapılması gerektiğini düşünmesine sebep olmuştu.
duğunu söyleyebilirim." Bethanne kollarını göğsünün Önün­ Annie bunları konuşmayı istemiyor. Grant da kızım din­
de birleştirip rahat tavırlarla mutfak tezgâhına yastandı. lemek için çaba sarf etmiyordu. Bethanne. Grant'ın ihane­
Grant'ı uyarmış, bildiği şeyleri dili döndügünce anlatmıştı.
tine uğradıktan sonra görüştüğü terapistten randevu almış­
Grant evlilikleri boyunca yaptığı gibi onun endişelerine al­ tı. Bu konuyu konuşmayı, tavsiyeler almayı ve ikna ede­
dırış etmemişti. Arune’nin Tiffany'nin başına açtığı tüm bilirse kızını da onunla görüştürmeyi istiyordu.
dertler onu değil. Grant’ı ilgilendiriyordu.
“Evimize o kadar şey göndermesi tamamen saçma­
“Biliyordun ve hana hiçbir şey söylemedin!"
lık, Ayrıca hiç de komik değil. Ama son yaptığı şeyin ya­
“Sen neden bahsediyorsun? Ben seni uyardım, An-
nında bunların Lafı bile edilemez. Bu defa cidden haddini
nie’nin neler hissettiğini anlattım sana." Sabrı Ülkenmiş­ aştı "
çesine iç çekti. “Hatırlarsan Annie'nın günlüğünü okudu­
Bethannc dalga geçercesine. “İşe yaramaz zarflarla
ğumdan bahsetmiştim.” Bethanne. kızının bu kezne yap­ uğraşmak zorunda kalmanız ne kadar üzücü!" dedi, bunun
tığını bilmese de, öfkeden kudurduğunu biliyordu. çocuksu bir tepki olduğunu biliyordu. "Halinize çok üzül­
Grant mutfakta dolanmaya başladı. “Bana sadece düm."
kızgın olduğunu söyledin," Grant ona ters ters baktı. “Sana ne kadar teşekkür
“Yanılıyorsun. Sadccc o kadarını söylememe izin
etsem az,” diye söylendi. “Hele bir de arabasının deposuna
verdin. Hatırladığım kadarıyla kaygılanmamın yersiz ol­
şeker atıldığı için sinirlen bozulan TifTle bir saat uğraş­
duğunu düşünüp Annie'nin zamanla bunları aşacağını söy­ tıktan sonra bu çok iyi geldi."
lemiştin." Tekrar iç çekti. “Ne yapmış ki?"
Bethanne nefesini tutup. “C idden m i?" dedi.
“Bilmiyor musun?” “Cidden ya! Sence insanın aklına ilk kim geliyor?”
Bethanne omuz silkti. “Canı yanıyor ve bunun için
“Olamaz." Bu, Bcthaıınc’mn beklediğinden de kö­
Tiffany’yi suçluyor. Bu defa ona geceleri altına kaçırmayla
tüydü. Grant büyük ihtimalle haklıydı. Saçma sapan pos­
ilgili yazılar gönderdi herhalde." Bunu kızının günlüğünde
talar gönderdikten sonra böyle bir işe kalkışmak Annie’nin
okumuş ve içten içe gülmüştü. Bir de Annie’nin Tiffany’-

f t r j Mutluluk 219
218 O rM u r Uaeamber

muzda hiçbir şey kalmadı


Oilçesiyle « n f lı O y o r d u . Sence o kredileri şimdi kim ödüyor? Bu evi sana
vermedik ama...” verdiğim nafakalvta elinde tutabildiğini unutma. Bu arada
“ö z kızını polise şikâyet edecek değilsin herhalde.“ aklıma geldi de. daha iş bulamadın mı T’ Bu iğneleyici sözle­
Grant. tahmin edebileceğinden de sığ bir adama dönüş­ ri Bethanne'nin kendini çok kötü hissetmesine sebep oldu.
müştü ama Bethanne. adamın kızını polise teslim edeceği­ Bethanne gözlerim kapatıp öfkesini kontrol etmeye
ni düşünmüyordu. çalıştı. Gram'la tartışmayı istemiyordu. Böyle bir şeyin
“Bunu bana değil, TifTc yaptı.“ kimseye fayda» dokunmazdı
Sorun TifTti. Grant. TifT e üzülüyordu “O zaman "Tamam, tamam.” dedi. Belli kı o da aynı sonuca
belki rıff ile Aıınie’yi görüştürüp sorunu çözmeye çalışır­ varmıştı “Buraya kavga etmeye gelmedim. Annie’nın so­
sın." runuyla ügiiennıenın bir yolunu bulmalıyız. Bu böyle git-
Grant, “Hepsi bu kadar da değil,” diye bağırdı. “An-
nic.Tiffany'lc benim hayatımı cehenneme çevirmek için n kızgın olduğu kişi hen değilim. Onunla
elinden geleni yaptı. İnternetten bize gönderdiği korkunç »en ilgiler.~ Küstahlık yapmaya çalışmıyordu. Annie'nin
mesajları görmeyi bile istemezsin. Kızına neden hâkim ol­ çektiği a n k r a cebcbi babasıydı Bethanne ona yardımcı
muyorsun?” otnufclns efenden geleni yapıyordu ama onun yaptıkları
“Annic senin de kızın. Ayrıca o mutlu, huzurlu ha­ iadece ı ı ı i h e ı l ı o l altına almaya yetiyordu. Bu konuda
yatı. sırf babasının aklı bacaklarının arasında olduğu için Grant'm da »mtmluluk üstlenmesinin vakti gelmişti.
mahvoldu” Gr— ,TWMİrlarını saçlarının arasında gezdirdi. ''An­
“Yazıklar olsun. Bethanne. Bu pis laflarına katlan­ nie'nin TifT m canına kasttnmesinden korkuyorum." diye
mak zorunda değilim. Artık evli değiliz.“ aöylem pbata»id yana salladı. “Böyle bir şeyin olduğuna
Bethanne. “İyi o zaman. Çık git evimden'' deyip ka­ inanam ıs otubl"
pıyı gösterdi. Bcthanue. “7#bm için mi endişeleniyorsun?” diye
“Benim sayemde bu evde oturuyorsun.” haykırdı
Böyle bir şeyin ima edilmesine bile kızan Bethannc. Aynen öyte. Arabasına kasten zarar veren biri ca­
“Senin sayende mi?" diye haykırdı. “Bana kredileri öden­ nına da kastedebilir."
memiş bir ev bıraktın. Senin yüzünden elimizde avucu­ Grant’m bu kadoı bencil olmasına şaşıran Bethannc.
"Peki ya Annie?” diye sordu. "Onun için endişelenmiyor
musun? O senin ilgini hiç mi hak etmiyor?" Grant, yaramazlığını kabullenen bir çocuk gibi başım
“Elbette endişeleniyorum ama onunla başa çıkamı­ salladı. “Tamam, yapanm. Birkaç gün içinde ararım.' Te­
yorum. Benden nefret ediyor. En azından ben öyle bir iz­ reddüt etti, sonra hafifçe gülümsedi. “Teşekkürler. Beth­
lenime kapıldım. Benim bilmediğim bir şey biliyorsan, anne."
söylersen sevinirim.“ Bethanne omuz silkti. "Bir şey değil."
Bethanne titreyen sesiyle. “Sorun da bu zaten." dedi. “.Andrew nasıl?"
“Annie seni çok seviyor ve ister inan ister inanma sana ih­ Bethanne yine kızmamak için kendini zor tuttu. “Onu
tiyacı var. Benimle boşandın diye çocuklarından kopmana kendisine sorarsın "
gerek yoktu. Kızınla en son ne zaman konuştun? Eskiden Grant, ona üzgün bir bakış attı. “TifTolsa da olmasa
onu haftada en az bir iki kez arardın. Bildiğim kadarıyla da benimle görüşmek istemiyor "
artık aramıyorsun. Peki neden? Aynı şekilde en son ne za­ “Eylül ayındaki maçlarının birkaçım izlemeye git.
man onunla ya da Andrew "lc oturup muhabbet ettin? On­ Bence o da eski günlerdeki gibi babasıy la vakit geçirmey e
ların senin de çocuğun olduğunu hatır laimama gerek var can atacaktır “
m ıT* Gram bunu düşünüyor gibiydi. "Onu izlemeye gide­
Grant bakışlarını yere çevirdi. “Meşguldüm ve..." bilirim “
Bethanne. “Meşgul mü?- diye haykırdı. “Gerçekten Yanı programına uyarsa ve yapacak başka bir işi yok­
de bunu mazeret olarak kabul etmemi mi bekliyorsun'’“ sa oğluyla ilgilenecekti.
“Vicdanıma tercüman olmana gerek yok. Annıe ile Bethanne bekledi, Grant'ın gitme vaktinin geldiğini
Andrew. TifTle birlikte herhangi bir şey yapmak istemiyor. düşündü ama adam akimda başka bir şey varmış gibi etrafa
O evde diye yanıma hile uğramıyorlar." bakındı. En sonunda “Geçenlerde Paul Ormond Ta buluş­
Bethanne gururunu bir kenara bırakıp ondan. “An* tuğunu duydum." dedi.
nie’y le konuş." diyerek ricada bulundu. "Onu arayıp ye­ “Kimden duydun?"
meğe götür. Ona hâlâ değer verdiğini, hayatının bir parçası Grant biraz gülümsedi. “Kulağıma geldi işte. Bizim
olarak gördüğünü bilmesi gerekiyor. Ama bunu samimi­ ofisten tanımadığın biri geçen gece sizi Anıhony'de gör­
yetle yap. Yalandan sözlerle karşısına çıkma. Yoksa ona müş. Neler oluyor?"
faydadan çok zararın dokunur." Bethanne meraklanıp. “Ofisinizdeki şu adam beni
nereden tanıyormuş?" diye sordu.
222 İİMrumSrr

223

“Eskiden masamda fotoğrafın vardı.”


Dctknne ttkiden lafını faik etmişti. Durumun ne
kadar ironik olduğu da dikkatinden kaçmadı. İki yıl bo­
yunca kocası onun arkasından iş çevirmiş, başka hır ka­
dınla ilişki yaşamıştı ama Bethanne bir kez olsun bunu
duymamıştı. Fakat o yirmi iki yıl sonra biriyle yemeğe çık­
20
mış, bu da hemen Grant’ın kulağına gitmişti.
“PaulTe ananızda bir şey var mı?”
Bethanne ağzından çıkacaklara tam zamanında engel
oldu. Kiminle görüştüğü ya da ilişki yaşadığı Grant’ı ilgi­ COURTNEY PULANSK1
lendirmezdi. Ayrıca Paul’ün o günden sonra onu iki üç kez
aradığını ve iş bulması için ona destek olduğunu bilmesine Courtney kendini berbat hissediyordu. Öfkeden ku­
de gerek yoktu. Onlar sadece arkadaşn ama Bethanne nin durmuş Annie Hamlin yatağmın ortasında oturmuş, beş da­
daha önce erkek arkadaşı olmamıştı. kikadır hiç nefes almadan ona sayıp sövüyordu. Yaklaşık
“O, benimle Paul'Ûn arasında.” iki hafta önceki partide olanlardan dolayı halâ kızgındı.
"Yani seni ilgilendirmez demek istiyorsun." Sesinin duyulacağından korkup fısıldayarak konuşan
Bethanne neşeyle gülümserken. “Evet,” dedi. “Bence ama yüzündeki kızgın ifadeyi de koruyan Annie. “And-
birkaç ay önce sen bunu çok net bir şekilde belirtmiştin. rew’e haber vermek sana düşmezdi." deyip lafım tamamla­
Ben artık kendi hayatımı yaşıyorum ve onu da istediğim dı.
gibi yaşayacağım." Courtney ona anneannesinin kısmen sağır olduğunu
ve bu yüzden alçak sesle konuşmasına gerek olmadığını
söylemekle uğraşmadı. Zor durumda kalmasam ona haber
vermezdim."
“Andrew sana teşekkür etmem gerektiğini söyledi
ama etmeyeceğim.” Courtney’e hayaum mahvetmiş gibi
r s te r » b a k lı .

r “lyi. Etme."

224 Debbte MacomSer


Bir Yumuk Mutluluk 225
“Mızmızın teki olduğunu anlamalıydım.*'
Courtney onun kötü laflarını dinlemek zorunda kal­ her gün düşünüyorum. Hana bazı günler onsuz tek bir sa-'v
mayı istemediği için, “Ne düşünürsen düşün. Annie," dedi. niyem geçmiyor. Ölüm onu benden hiç beklenmedik bir
“Ama sana söylemek istediğim şevleri dinlemekle bir şey anda aldı Bir arkadaşıyla öğlen yemeğinde buluşmak için
kaybetmezsin." dışarı çıktığında, tekeri patlayıp yolun karşısına geçen bir
“Ne söyleyecekmişsin7" kamyonun altında can verdi." Courtney, bu kazadan hiç
Courtney bu soruyu duymazdan gelip doğrudan ko­ kimseye bahsetmezdi ama Annie'nin onu anlamasının
nuya daldı. “Neler hissettiğim biliyorum." önemli olduğunu düşünmüştü. O da zamanında annesiyle
Annie başını iki yana salladı. “Iluyır. bilmiyorsun. tartışmıştı. Geçen yıl kaç defa ona çok ama çok kızmıştı
Bilemezsin." ama tıpkı az önce Annıe'ye söylediği gibi annesinin yanın­
“Annem ölünce ben d e...” da olması için her şeyim feda etmeye hazırdı.
Annie gözlerini kıstı. “Ne yani, senin haline üzül­ Annie kendim tutamayıp, "Bana neler hissettiğimi
mem mi gerekiyor'.’“ bildiğini söy leme!" diye bağırdı
“Hayır. Şimdi sus da dinle! Bildiğim kadarıyla baban Courtney‘üı anneannesinin konuşmalarım dinleyip
sîzleri terk etmiş ve bence hissettiklerinin, annem ölünce dinlemediğini önemsemı>ordu artık. Annie’yle iletişim ku­
benim hissettiklerimden çok da farkı yok." rabilmek için başka bir yol denedi. "Eskiden annem hiç öl­
“Keşke benim de babam ölseydi.“ memiş gibi davranırdım.“
Courtney. Annie'nin omuzlarından tuttu, parmakla­ “Ec. bunun kendimi iyi hissetmemi sağlaması mı ge­
rekiyor?"
rını kızın etine geçirdi, “öyle deme! Kızgınsın ve hisset­
tiğin acı içini yiyip bitiriyor ama ne olursa olsun babanın “Ilayıı. sadece gerçeklen faik etmeni ıslıyorum.“
ölmesini isteme. Böyle bir şeyi isteyemezsin. Annemin ya­ “Zaten bildiğim gerçeklerle anca başa çıkıyorum.
nımda olması için her şeyimi verirdim, ölümden dönüş Ben sadece havalımın eskisi gibi bir bütün olmasını isti­
yok. beni anlıyor musun? Bir gün önce birlikte oturup gül­ yorum," AItdudağmı ısırdı, gözlerine yaşlar doldu. "Şimdi
düğün anneni, ertesi gün morgda bir metal sedyenin üze­ gitmem gerek." Annie birden yataktan kalktı. Çantasını
rinde görmenin nasıl bir şey olduğunu bilemezsin. Böyle kaptı. "Bir daha bana iyilik yapma, olur mu?" dedi.
bir şeyin insana neler yaşattığını tahmin bile edemezsin.” Courtney. “Neyse,” dîye söylendi. Başarısızlığa uğra­
Gözlerine yaşlar doldu. "Aradan dört yıl geçti ama ben onu dığını hissediyordu. O gece Andrcvv ’c haber vermekle bü­
yük bir nsk almıştı ama Aruıie ne kadar zor bir karar ver-

226 Dehhıe Macamıber


hmmui UmJulut 227

digi arılamıyordu. Tek tepkisi utanmak olmuş ve bunu da hoşuna gidecek bir plandı.
Courtney’e kızarak üzerinden atmıştı. O olmasa. Andrew “Ah. çok iyi olur. Lydia'ya benden selam söyle.”
kardeşinin gece kulüplerine takıldığını öğrenemezdi. An­ “Baş üstüne ”
nie başına gerçekten de büyük bir bela açabilirdi. Çok sa­ Kaskını ve eldivenlerini kapan Courtney merdiven­
yıda genç eestasyden ölüyordu, Chicago'da bununla ilgili lerden indi. Hissettiği hayal kınklığı onu kahrediyordu.
haberler duymuştu. Annie için doğru olduğunu düşündüğü şeyleri yapmış ama
Anneannesi merdivenlerin başından, “Courtney!” di­ karşılık olarak kızın terslemesine maruz kalmıştı. Bisiklet
ye seslendi. sürmek sinirlerini yatıştırabiltrdi.
Courtney de kurduğu bağdaşı yavaşça bozup yatak­ O sabah tartıya çıkıp yarım kilo aldığını görmek Co­
tan inerken, “Efendim?” diye bağırdı. urtney'in zaten bozuk olan moralini daha da bozdu. Bir
“Her şey yolunda mı? Arkadaşın bir hışımla çıkıp hatta boyunca hiç tavız vermeden uyguladığı diyet saye­
gitti." sinde en azından biraz kilo vermiş olması gerekirdi ama o
“Sorun yok, anneanne." tam aksine kilo almıştı.
Anneannesi ona gülümseyip, “Arkadaş edinmen gü­ Courtney garaja gitmek için mutfaktan geçerken an­
zel bir şey,” dedi. “Ben kilisedeki yardım toplantısına gidi­ neannesi. “Saat kaçta döneceksin?" diye sordu.
yorum. Gelmek ister misin?" "Bilmiyonm ama çok geç kalmam.”
“Onun yerine bisiklet stirşem olur mu?” Çin'e gön­ * "Paran var mı?"
derilecek kıyafetleri paketlemeyi hiç ama hiç sevmiyordu. "Var" Mutfakla durup daha fazla soruya cevap ver­
Anneannesinin arkadaşlarıyla muhabbet etmek belki bir­ mek zorunda kalmay ı istemiyordu. Dışan çıkıp pedal çe­
kaç yıl sonra hoşuna gidebilirdi ama şimdilik zevk almı­ virirken yüzünde rüzgârı, ensesinde de güneşi hissetmeyi
yordu. O kadınlar ağrılarından, hastalıklarından yakınıp özlemişti. Aımie’yi zcttc kadar umursamıyordu artık. Ona
duruyordu. yardım etmeye çalışnaş. konuşmayı denemiş, annesiyle il-
Anneannesi. “Nereye gideceksin?" diye sordu. gilı hiç kimseyle paylaşmadığı şeyleri paylaşmıştı. Yine

S
Babasının onu neredeyse tamamen serbest bıraktığı de hiçbir şev elde edememişti.
üç yıldan sonra, anneannesine hesap vermek zorunda kal­
Courtney. Blossom Sokağı’na vardığında nefes ne-
mak canını sıkıyordu. “Tuhafiyeye uğrayıp ördüğün par­ eydi. Köşey i dönünce Bir Yumak Mutluluk'u ve soka-
çaları götürmeyi düşünüyordum.” Bu anneannesinin de ı karşı tarafındaki Fransız Kafesi ni gördü. Kafenin ön

228 Dtbkie Mocamber


Ymmat ih ılU m t 229
tarafında pastalarla dolu, camekânlı bir dolap vardı. ---
Bisikletle yavaşça ilerleyip tuhafiyenin onunde rosüııü barındırdığı için diyetine hiç utmuyordu ama hu
durdu. Gözlerini kafenin tezgâhından almaya çalışıp tuha­ seferlik bu küçük detayı görmezden gelebilirdi.
fiyenin vitrinine baktı ve Wiskers'in uykuya dalmış halde Tatlı bir şevler yeme isteğiyle harekete geçen Court-
kıvnhp yattığını fark etti. Lydia ile Margaret yanlarındaki nev, bisikletim sokağın karşısına sürdü ve binanın duvarına
müşterilerle ilgileniyordu. Courtney içeri girse bile onunla yasladı. Tezgâhın arkasındaki kız. örgü örecek birine ben­
konuşmaya firsat bulamayacaklardı. Bakışları hevesle ka- zemiyordu. Courtney kızın isim kartım okudu. Alix. ; ile
feyc döndü. Aynen anneannesinin dediği gibi: dış görünüşe aldanma­
Daha geçen hafta Bethanne çikolatalı eklerin ne mak gerekirdi.
kadar leziz olduğundan bahsetmişti. Lydia da muhabbete “Alix sen misbı?“ diye sordu.
girmiş, kruvasanları Öve öve bitirememişti ama en çok da Kız başını salladı. “Seni tanıyor muyum?"
ekleri sevdiğini söylemişti. Bir defada onlarca yemiş gibi anmıyorum Lydia*nın kursuna gidiyorum."
konuşmuştu. Ama hiç de kilo almamıştı. Kız hemen gülümsedi “Yoksa sen Courtney misin?"
Courtney, tüm hafta boyunca resmen açlıktan ölecek Ş*şctb Courtney başını salladı. “Lydia benden bah­
halde gezmiş ama yine de kilo almıştı. Uyguladığı diyete s e » mi?"
devam etmek çok zordu ama çabalarının karşılığını alama­ “Evet f o anda Brad'le anlarında yaşananları bili-
mıştı. Yoksa kaş yapayım derken göz mü çıkarmıştı?
Bir kez daha tuhafiyenin içine baku. sonra bakışlarını Ccxatney kiğjt altlıkla süslenmiş tabakta duran, için­
kafeye çevirdi. Lydia sadece oranın pastalarını övmüyor, den kremalar t a y ı çikolatalı eklerin bulunduğu dolaptan
oradaki aşçılardan birinin açlığı ilk kursa katıldığını anla­ başını kaldırıp o n hakn. “Şey*" deyip düşünmeye baş­
tıyordu. Bahsettiği kişinin adı Alix'ti ve kız, adının e ile ladı.
değil i ile yazılıp okunması konusunda çok ciddiydi. "AynM ümu sanıyorum"
Alix sahalıları pasta yapıyor, bazı günler de öğleden “ S en in b ild iğ in d e n
fazlasını bilmiyorum-"
sonra tezgâhın arkasında çalışıyordu. Ayrıca aşçılık oku Alix samimiyetle, “Umarım aralan düzelir.’" dedi.
lundaki derslere katılıyordu. Şu adından övgüyle bahsedi­ "Çikolatalı eklerin tanesi ne kadar0" Çok büyük de­
len yiyecekleri çok güzel yapıyor olmalıydı. Courtney*ir ğillerdi. belki de iki tane alırdı.
cebindeki beş dolar dışan çıkmaya can atıyordu. Ekleı ■ Alix eklerin fiyatını söyledi. Courtney iki tanesinin

230 Debbıe Macamber


B ir Yumak .1tuTİu/uk 23 I _

w nara nldııüunıı hesapladı, Uzenne btr dö kolayı etleül. Courtney. “Olur.’' dedi Bardağından aldığı ilk yu­
Bu da diyetine aykırı bir şeydi ama şekersiz limonata iç­
dumla kendisinden geçti Alm söylediği tadar güzel bir
mekten gına gelmişti. Hazır diyetini bozmaya yeltenmiş­
şey ortaya çıkarmıştı. A yrıca ianesi de O uzak durduğu üç­
ken bu hakkını sonuna kadar kullanacaktı. Kendini limo­ lüyü barındırmıyordu.
natayla kandırmanın bir anlamı yoktu.
“Lydia zayıfladığından bahsetti. Aferin sana, kilo
vermek zor iştir."
Courtney başını salladı.
“Sana şekersiz, çikolatalı bir latte yapayım hemen."
Ekleri gördükçe Courtney *in ağzının sulan akıyordu.
"Latte m iT Bunu düşünmek için durdu, diyetini bozma­
yacak aynı zamanda hoşuna da gidecek bir teklifle karşı
karşıya olduğunu fark etti. Alix*in spesiyali, kalorisiz ar­
kadaşlıktı.
Courtney becerebildiği kadar hevesli görünmeye ça­
lışarak, "Alayım o zaman.“ dedi.
Alix gülümsedi. “Tamamdır. Sana en güzel lattemi
yapacağım.”
Courtney rahatlayınca iç çekh. Alix olmasa muhte­
melen diyetini bozacak, eklerden alacak ve daha tadı da­
mağına gelmeden hepsini midesine gönderecekti. Sonra
da yedikleri kilosuna kilo katacaktı.
Alix ona ianeyi uzaurken. “Teşekkürler,” dedi. “Yar­
dımcı olduğun için sağ ol.”
"Ne demek. Canın istediği zaman gel. Aynca Brad
ve Lydia'yla ilgili bir şeyler öğrenirsen beni haberdar et, olur

232 Dcbbı* VtmMmber


233
n l . ı b . l r r r j i n i M f t l n O t l m « J OflU/lİJ K<>-
nuşmak çok daha zor olabilirdi. Çünkü onu tahmin ede­
meyeceğim kadar çok özlemiştim
Zaman geçtikçe Brad'in asıl amacının oğluna bir aile
kurmak olduğunu anladım. Cody’yi ne kadar seversem se­
vesim öz annesinin yennl tutamayacağımı anlamak zorun­
daydım. Brad oğlunu scveıı bir babaydı, bana, halta Jani-
ee’e otan duygularına rağmen ilk sıraya oğlunu koyuyordu.
Örgü örmek; insanın ellerini çalıştırıp zihnini rahatla­ Ben tseCody’ye olan bu bağlılığına hayranlık duyabilirdim.
tan. ruhunu özgürleştiren hır medirasyvndur. " Brad. Jamcç'lc konuştuğunu itiraf edince canım çok
DaıLene Haycs
yanmıştı; yaptığı bu fedakârlığa kızmıştım. Ama anık ya­
vaş yavaş bunun Brad'lc ya da eski karısıyla değil, t'o-
LYDIA HOFFMAN dy’yie ilgili olduğunu anlamaya başlıyordum. Brad her
şeyi Codş jçm yapıyordu Beni seviyordu ama oğlunu an­
Salı sabahı Margaret işe gelince bir şeylerin ters git­ nesine kavuşturmak uğruna benden vazgeçmeye de razıy­
tiğini hemen anladım Ablamın bana derdini anlatacağını dı.
umuyordum. Ne olursa olsun onu sorulara bogmaıııaya ka­
Brad'in. lankc'le uzlaşma çabalan tuhaf bir şekilde
rarlıydım. Aramızdaki ilişki biraz düzelmişti ama bunun bahamın bana o l » sevgisinin boyutunu anlamama yar­
sebebinin, büyük ihtimalle Hrad’lc yaşadıklarımdan kay­ dımcı oldu. Hasta ve ilgiye muhtaç olduğum için her gün
naklandığından şüpheleniyordum. fedakârlıklar yapardı. Ama yaptıklarının asıl kıymetini
Aramızda sessiz bir anlaşma yapmıştık. Den ona ancak babam öldükten sonra anladım.
Man'in iş bulup bulmadığını sormuyordum, o dn bana
Onunla oturup Brad’lc Cody'dcn konuşmayı çok is­
Brad’dcn bahsetmiyordu. Ama kendimizi çok zor bir du­ terdim. Sevgi ve akıl dolu biriydi, söylenecek doğru şeyleri
ruma sokmuştuk. Meraklandığım ve kaygılandığını bili­ çok iyi bilirdi. Sesini bir kez daha duymak, yanında olma­
yordum. ben de onun için aynı şeyleri hissediyordum. nın verdiği huzuru yaşamak için her şeyimi vermeye razıy­
Brad'in geçen akşam aradığından bahsetmedim. Numara- dım.

234 D tbble Mucttmhr»


Bir Mutluluk 23 i

M a rg a re t. “Çorap ıp ı sipariş etmeliyiz.” deyip beni


J u ic lı^ ır ıı d U ftlrta rd lc rd tfn u y a n d ı r t i ı .

"Son aldıklarımız o kadar çabuk mu bitti?” Kendin­ — t- / “i


u.. mayan otr kız katılmıştı. Sık sık bahsettiği habaı
den desenli ipler dükkâna geldiği gibi satılıyordu.
ne zaman e-posta ya da mektup alsa baloya davet et
Kursum iyi gidiyordu. Dersleri salı günlen yapmanın
gibi heyccanbnıyordu. Her ne kadar bize bahsetme*
hata olup olmadığını merak etmiştim. Benim için haftanın
Bctraone’fiin oğlu Andrew’den etkilendiğini hissed
ilk günüydü ve o gün ilgilenmem gereken onlarca iş olu­
dum O «I» futbol (akımının gözdesi, oyun kurucu >
yordu. Ama düzenlediğim kursların bana faydası olduğuna
rev.'» Washington Lisesi ’nde istediği her kızla çıkabil
karar vermiştim. Kursiyerlerin sayısını kısıtlı tutarak, upkı
ilk kursumda olduğu gibi gerçek dostluklar kurabiliyor­ ğındea »andını Aynca Courtney in o kızların karşısı
ş a n s a » okluğun a düşünmüyordum. Andrew, fiziği d
dum.
gün. hrrafcfcir kızla, yani bilindik ponpon kızlardan biri
Derslerin birinde Elise eski kocasıy la yaşadığı tuhaf
durumdan bahsetti. Açıkçası anlattıklarıyla beni epey şa­ İsterdi. Courtney zayıflıyordu ama hâlâ f
şırttı. Çünkü hep içe kapanık biri gibi dururdu. Maverick’
in profesyonel bir kumarbaz olduğunu söyleyince ağzımız Çanın bire doğru, kapının üzerindeki lı
açık kaldı. O andan sonra muhabbetimiz daha keyifli bir düm. I>aia ı ve başımı k a ld ı r ın c a B e t h a n n c y ı

hal aldı. Bir kütüphaneciyle bir kumarbaz bir araya gelmiş, çorabı ç geçmeden çantasından yansı örü,
onaya çok ilginç bir çift çıkmıştı. Bu. aşk kitaplarında an­ k ra niçin havaya k a ld ı r d ı.
latılan türden bir birliktelikti ama ne yazık ki hikâye mutlu du. "Herhaidp ttğûnıü f a r k ettin m ıT diye
sonla bitmemişti. saatimi aldı bana altın madalya v e r i r le r . 1
Bethanne Hamlin’in de eski kocasıyla sorunları var­ “O__
dı. Ama geçen her hafta kendine olan güveni anıyordu. « t düJckânın ;yanlış yapmışsın.'’ diyen Mar
la Lafa daldı.
Hepimiz bunu görebiliyorduk, hatta Örgüleri bile bu du­ Yuyorum*
rumu kanıtlıyordu. Kızı ona zor günler yaşatıyordu ama rircestnc güJı ti. B ethanne ye güven t
bu konudan çok az bahsediyordu. Herhalde Anme'yle ar­ gerek yok," elin alışır, en dişelenm e
kadaş olmaya başladığı için Counıvey'in yanında konuş­ “Endjşeig
maktan çekiniyordu. ¿«mi düşündüm , yani ilk başta beceremec
k * tam da olması gerekti)
236 Dtbbte AiacMnbtt

237
g ib i oldu. B aflarfcen de teli h ır şey biliyordum, doğru düz­ aşama yuvarlak şiş yöntemiyle daha basıl bir hale geldi
gün yapana kadar vazgcçmevet-rttırn." ama bazı örçûdBa halâ çift uçlu, dört ya da beş şiş tekni­
Ona sarılmamak için kendimi zor tutarken, “Aferin ğim tercih ediyor. Çorapların “sihirli itmek” de denilen,
sana.” dedim. Gerçeklen dc onunla gurur duyuyordum. bir metre ıınmtajftıınrlı m icmali şiş tekniğıy le örüldüğünü
Kursla birlikte örgü örmenin haricinde büyük bir gelişme de büıyonmn ama ben şahsen iki yuvarlak şiş yöntemini
kaydetmişti kullanmayı ve öğretmeyi daha çok seviyorum.
Bcthanne kederlice, “Ah. bir de iş hulsaydım.” diye
Ba a n d a herkesin yansı tamamlanmış çoraplarını
söylendi. uetem eye başladım ve öğrencilenmin ilerleme
Plise onun hemen ardından içeri girdi, karşılıklı otu­
kaydettiğinin farkına vardım. Yaptıkları işleri önceden gör­
rup çoraplarım karşılaştırdılar. Plise daha önce çorap ör­
müş atsam bile, arada örgülerim kontrol etmeyi alışkanlık
müş. topuk kısmını yapmıştı ama farklı bir teknik gerek­
hatme peurmişttm. Gösterdikleri çah ay ı fark etmemi sağ-
tiren yuvarlak şişle örgü örrncmıştı. ı »çın bunu yapmaktan zevk alıyordum. Tekrar van-
Elise’e bakarken, "Çok iyi bir iş çıkarmışsın.” dedim.
" >ne yapacaklarım gösterdim ve sonra da onları
Tüm ilmekleri aynı güzellikte atmıştı. Örgü konusunda ak­ tboştaaşa bıraktım.
lına koyduğunu yapan biri olduğunu anlamış, hayatını da
: ipi bir şişten diğerine geçirirken. “Keşke iş
aynen böyle yaşadığı izlenimine kapılmıştım. kadar kolay olsaydı,” dedi.
İçeri en son Courtney girdi. Bisikletle gelmiş, bisik­
Plise ana baktı “Ben de bu konuyu bir ara düşün-
letini dükkânın önündeki sokak lambasının direğine kilit- dfcn.“ dedı "Nerelere başvurmuştun T
Icmişti. Biraz daha kilo verdiği belli oluyordu. Ne kadar
Berham c. "Hct yere," diye haykırdı, sesi hayal kı-
güzel göründüğünü söylemek istedim ama sonra onu utan­ nkhğndm dolayı boğuk çıku. "Aklıma gelen he-r yere baş­
dıracağımdan korktum. vurdum. Aslında çocuklarımı yalnız bırakmayı da ıstemı-
Courtney hızla yanımıza gelirken. “Geç kaldığım yorum."
için özür dilerim ” dedi. Kaskını ve sırt çantasını çıkarıp Margarct ona para uzatan müşteriyle ilgilenmek ye­
yerine geçti. Bir iki dakika içinde örgü örmeye tamamen rine. "Çocukların kendi kendilerine bakacak kadar büyük.”
hazır hale geldi. diyerek lafa daldı. “Benim de iki kızım var,” dedi, kaşla­
“Herkes nasıl?” diye sordum. Çorap örmenin en zor rımı çaltığımı fark etti. “Ben onları evde bırakıyorum.”
aşamasına, parçalan birleştirmeye gelmiştik Bence bu Bcthanne bir anlığına düşündü. “Kendini kötü his-

Bit Itumalt .Mutluluk 239

sermiyor musun?” len b»r işe girmeliyim yoksa kısa süre sonra evsiz kalaca­
Margarei omuz silkti. “Hayır. Yazın başından heri ta ­ ğın.” dedi.
baları evde. Çalışmaya devam etse daha iyi olurdu ama bu Durumu abarttığını biliyor, yine de yaşadığı maddi
sırada çocuklarla bol bol zaınan geçirdi.” ı camnı ne kadar sıktığını görebiliyordum. Keşke
Bcthanne. “Doğrusu Aıınic’yi evde yalnız bırakmak­ ı daha iyi olsaydı da onu işe alsaydım. Ama böyle
tan korkuyorum." dedi. Counney'in ona bir bakış anığını bir şey yapamazdım.
gördüm “Annie.. hayatındaki değişimden dolayı... ken­ “Bu konu ne zaman açılsa bize sadece parti düzenle­
dinde değil. Çalışmaktan kaçmıyorum. Gerçekten’ Ama mekten. özellikle çocuklara doğum günü hazırlamaktan
aynı zamanda girdiğim işi de layığıyla y apmak istiyorum. anladığını söylüyorsun ”
Sürekli evde neler olduğunu merak edersem bunu başara- Bethanne’nin yıllar boyunca çocukları için parti dü­
mam." zenlediğini birkaç kez duymuştuk. Belli ki bu işten anlı­
O sırada Brad’in oğluna tek başına bakmasının ne yordu.
kadar zor olduğunu düşündüm. Cody sekiz yaşındaydı, Bcthanne üzgünce omuz sılkcrien başını salladı. “Ne
kreşe gitmekten nefret ediy ordu ve tek başına evde kala­ yazık İri hiç kimse bana öyle bir iş vermez."
Elise, “O kadar emin olma.” dedi.
mazdı.
Bethanne, “Ee, Elise, bu konuyu düşündüm demiş­ Bethanne gözlerini kocaman açtı. Nefes nefese. “Na­
sıl yani?” dedi.
tin,” dedi,
“Evet, düşündüm.” Elise, “Torunumun doğum günü yaklaşıyor." diyerek
Bethanne başım iki yana sallarken. “Ben de elimden konuşmaya devam etti, “Kızım becerikli biridir ama çok
geleni yaptım." dedi. “Garsonluktan dişçide sekreterliğe yaratıcı olduğu söylenemez. Luke'a doğum günü partisi
kadar her işe başvurdum ve hemen hemen her alanı dene­ düzenleme işini sana vermek istiyorum.”
Bethanne’nin otunışu dikleşti. "Gerçekten de bu iş
dim.”
Elise. “Dişçideki iş ilgini çekmedi m ¡T' diye sordu. için ödeme yapacağım mı söylüyorsun?"
“Sekreterlik bana göre değil " Elise, “Büyük bir miktar olmasa da, evet.” dedi. Eli­
Elise güldü. ' Ben de öyle düşünmüştüm. Seri bu ta­ se' in çok fazla parasının olmadığım biliyordum, bu yüzden
de bunun epey cömertçe bir teklif olduğunu düşündüm.
vırlarla hiç kimse işe almaz."
Bethanne’nin üzüntüsü yüzüne yansırken, “Ama aci­ Hey ecanlanan Bethanne. “ Aklımda küçük çocukların

240 Üebbıe Mucuuıhtr


Bit Kimut Mutluluk 241
hoşuna gidecek bir sürü güze] fikir var." dedi. "Luke neyi çeklen böyle mı düşünüyorsunuz?" Herkes başını sallayıp
sever?" drslrkJcytcı sözler söyledi Margaret bile bize eşlik etti.
“Şu günlerde kafayı dinozorlarla bozmuş durumda." "Evet." dedim. Bethanne’yi daha önce bu kadar he­
“Tamamdır. Dinozor yumurtaları alır, içine hediyeJer vesli giymemiştim. Ayrıca Jacquelinc’in güzel bir partiye
koyar, sonra da yumurtaları gömerim. Çocuklar da toprağı harcayacak parası vardı. “Onu ara. Ben sana numarasını
kazıp hediyeleri kapmaya çalışır. Tabii kızından bahçesini
dağıtmak için izin almalıyız. Olmadı yumurtaları başka bir Bethannc. “Arayacağım," dedi, Amelia'nın doğurn
yerlere saklarım." günü partisi için yapabileceği şeyleri sayarken şişleri hız-
Elise gülümsedi. "Çok güzel düşünmüşsün. Ben kı­ hca hareket etti. “Ayı kostümlü birini tutup piknik yapsak?
zımla konuşurum." Ya da masallar anlatsak? Ya da..."
Bethanne mutlulukla. “Seveceğini biliyordum!" dedi. Margaret telefon numarasını yazdığı bir parça kâğıtla
“Dinozor şeklinde bir pasta da yaparını. Çok zor olm az yanımıza geldi Her zamanki gibi bu işi dc hemen hallet­
mişti.
herhalde. Luke biraz büyümüş olabilir ama mor renkli yaş
pastaya hayır diyemez." Courtney, “Ben sana yardım edebilirim." dedi. “Tabii
Geçen sene bu zamanlarda, C'ody'ye önünde koca­
yardım edecek hınne ihtiyaç duyarsan. Bildiğim kadarıyla
Annie ve Andrew'in boş vakti olmuyor. Ben çoğu günler
man bir dinozor olan bir ka/.ık örmüştüm, hediyemi o
kadar çok beğenmişti ki yatarken bile üzerinden çıkarma­
boşum, ayrıca bana para vermene dc gerek yok."
Bethanne'nin gözlerine yaşlar doldu. “Beni çok
mıştı. Bunları hatırlayınca içime bir ağn saplandı ama his­
mutlu ettin."
lerimi görmezden gelmek için elimden geleni yaptım.
"Gerçekten dc sana seve seve yardım ederim."
Bethanne. “ Partiyi düzenlemekten mutluluk duya­
Bethanne sırayla herkese baktı. “Hepinize teşekkür­
rım,” dedi ama sonra hevesi kırıldı. "Doğum günü partileri
ler. Özellikle de sana. E lise Bana çok güzel bir fikir ver­
düzenleyerek geçinebileceğimi hiç sanmıyorum”
din. (lerçekten ama gerçeklen çok iyi anladığım, başarılı
E liie, “O kadar emin olma." dedi.
olabileceğim e in a n d ığ ım bir alanın olduğunu fark etmemi
“Amelia bir yaşına basmak üzere. Jacqueline‘in bü­
sağladın." Kendini daha fazla tutamayıp örgüsünü masaya
yük bir şeyler yapmak isleyeceğini biliyorum. Ona birkaç
bıraktı ve Elise’e sarıldı.
güzel fikir sunarsan kesin işi sana verir."
Ben dc özgüveninin yerine gelmesine sevindim, mut-
Bethanne cesaret bulmak için etrafına bakındı. “Ger­

Bir Yumak Mutlulul 243


242 İ V frfrir Macumbrr

tuluğuna mutluluk katmak istedim. “On iki yaşma bastı-

ğlTldfl A n n s i£in düzenlediğini söylediğin karaoke partisi iıısler yaçattıim ı g M i y o r d um.


Margaret. "Bence Elise çok güzel bir fikir ortaya
beni çok etkiledi." Bedıaruıc bize buııu birkaç hafta önce
anı." dedi. “ Bu tür şeyleri yapan kişiler var v e ...”
anlatmıştı. “Kızlar, sevdikleri şarkıcıların kılığına girip on­
Kapı açılınca lafı yanda kaldı. Şık giyimli, yaşlı bir
ların şarkılarını söylerken kim bilir ne kadar çok cğlcıımiş­
adam içeri girdi. Dükkânıma çok erkek gelmiyordu. Erkek
lerdir. Ne kadar güzel bir anılan olmuştur ”
örgücülcr de vardı oma ipliklerimin çoğunu kadınlara sa­
Courtney, “ Andrcw’e yedi yaşına basarken düzenle­
tıyordum
diğin korsan partisi de öyle." dedi. “ Sahile define gömmek
Çan çalınca Elise başını kaldırdı ve yüzü hemheyaz
gerçekten de çok akıllıca bir fikirmiş.”
oldu, “Maverick,” diye fısıldadı.
Bethanne gülümseyerek, “ Define haritası çizmek dc
Adam hiç tereddüt etmeden. "Merhabalar." dedi. Er­
çok hoştu," dedi. “ İler çocuğa ayrı bir harita vermiştim.
keklerin çoğu böyle kadınsı bir ortama girmekten çekinir­
Defineleri de çok özenle seçmiştim. Sahte mücevherler
ken. o çok rahat görünüyordu. "E lise'e bakmıştım .“
toplamış, altın şeklindeki çikolatalarla korsan göz bantları
Elise’in bulunduğu tarafa baktığında bakışlarının aniden
almıştım, Çok güzel bir parti olmuştu. Aslında o partide
yumuşadığını fark ettim. “Buralardan geçiyordum, uğrayıp
bu işten ne kadar çok zevk aldığımı anlamıştım. Yıllar bo­
seni alabileceğimi düşündüm."
yunca arkadaşlarımın çocuklarına doğum günü partileri
Yüzü kızaran Elise, “İşim ... işim biraz daha süre­
düzenledim ama bu işten para kazanabileceğimi hiç dü­
cek." dedi. Bocalayıp ilmeği şişten kaçırdı ama durumu
şünmemiştim." hemen toparladı.
"Andrew en güzel doğum gününün o olduğunu söy­
İkisini izlemekten keyif alıyordum. Boşanmış olabi­
lüyor. Hâlâ o günden bahsediyor." Courtney gülümsedi.
lirlerdi ama birbirlerine karşı güçlü duygular besledikleri
"Ben de böyle bir doğum gününe hayır demem doğrusu.”
apaçık ortadaydı. BOylece H ise'uı bizlere bahsetmediği
Elise başını salladı. "Çocukların seveceği şeyler yap­
çok ilginç bir şey öğrendik. Profesyonel bir kumarbazın
maktan anlıyorsun.”
neye benzeyeceğini tahmin edebiliyordum ama doğruyu
“Teşekkürler.” diyen Bethanne başını salladı. “Grant
söylemek gerekirse Maverick o kalıba hiç uymuyordu.
da o gün bizimle birlikteydi. Kocaman, oyuncak bir papa­ Kırlaşmış saçları vc sakalıyla onu ilk başta counıry müzik
ğan getirmiş. Long John Silver gibi giyinmişti." şarkıcısı C harlıe Rıch’e benzenim. Yakından bakınca daha
Bu kötü günlerinde kocasını hatırlamanın ona tuhaf
uzun vc daha yapılı olduğunu gördüm.

244 Debbı* Macomber


Brr Yumak Mutluluk 245
Maverick, "Acele etmene gerek yok."' dedi. “Arabayı mişız. Evimizi kaybetmek üzereyiz,”
dışarı park eltim, orada beklerim."
"Ne!” Elimdeki avucumdaki her şeyi dükkânıma ya­
Elise bakışlarını ellerindeki örgüye çevirdi. “A a... tırmıştım. aksi takdirde oracıkta ona yardım edeceğimi
tamam söyleyecektim.
Derse on beş dakika daha devam ellik, ^grencilerim “Malt la konuşmaya çalıştım. Reni bu durumdan ko-
gelecek battaki dersi konuşarak teker teker yanımdan ay­ runaya çalıştığını biliyorum am a., ama ben onun karışı­
rıldı. Üçünün de erkek çorabı örmeye karar vermesinin il­ yım. Bana bunu söylemeliydi. Konuyu açınca, kafamı
ginç olduğunu düşünüyordum. Bethanne büyük ihtimalle kurcalayan yeterince derdin olduğu için anlatmadığını söy­
oğluna örüyordu. Courtney babasına hediye edeceğinden ledi.*
bahsetmişti. Peki ya Elise? Herhalde o da eski kocasına "Ne kadar paraya ihtiyacınız var?” diye sordum.
örüyordu. “Mektupla haftaya pazartesiye kadar on bin dolar ya­
Masayı ve sandalyeleri düzenlerken, M argarct’e. tırmamız gerekliği yazıyordu.”
"Elise. Beıhanne’yc çok güzel bir fikir verdi,” dedim. "Ah, Margaret. Çok üzüldüm. Böyle bir şeyin olacağı
Olanlar beni mutlu etmişti, gerçek dostluğa doğru bir adım hiç aklıma gelmezdi.”
attıklarını sezmiştim. “Benîm de. benim de Man her şeyin düzeleceğini
Aniden ablamın ağladığını fark ettim. söylüyor v e... düzeleceğinden eminim. Seni sorunlarımla
“Margaret?” sıkmak istemezdim ama bu şoku allatmak için binleriyle
Onu gördüğüme üzülen ve utanan ablam gözlerinde­ konuşmalıydım.”
ki yaşları sildi. Margaret umutlu olmaya çatışsa da lüç dc iyi şeyler
Aramız limoni olsa da, "Ne oldu?” diye sordum, hissetmiyordum. Ablam evini kayhetmek üzereydi ve ona
“Anlat hana ” yardım etmek için elimden hiçbir şey gelmiyordu.
Neredeyse duyamayacağım kadar alçak bir sesle,
"Dün eve bir zarf geldi," dedi. “Malt zarfı gördüğümü bil­
iniyor. Ödemelerle o ilgileniyordu ve ben de her şeyin yo­
lunda olduğunu düşünüyordum. Elimden geldiğince tasar­
ru f yaptım, Onun da aynı şekilde davrandığını biliyorum
ama m aalesef,., maalesef Lydia. evin kredilerini ödeme-

246 Debbie hiaenmhtr Btr hmutk Mutluluk 247

fya ve torunlarına gösterdiği sevgiyle başarmıştı. Eli-


1a y p duymuş, onunla ne tartışmış ne de
. Çok samimi bir duruş sergilemişti,
yi totemtyontu, onu hayalına almaması
li biliyordu ama yine dc onunla yakınlaşmaktan
ı alamıyordu.
rodasındaki makineden ses geldi, Elise yeni
I çamaşırları kurutucudan çıkarıp sepete koyma-
<ün aocc «Herini kuruladı. Aurora. I.uke’un doğum günü
ELİSE BEAUMONT partisi ıçm Bethanne’ylc görüşmeye gitmişti. Annesinin
**crcM boşuna gitmiş, masrafları karşılamakta ısrarcı
Elise, akşam yemeği için hazırladığı salataya koya­ c4mc#tu B.u konuda tartışmışlar. Aurora sonunda pastanın
cağı marulu ayıklarken derin düşüncelere dalmıştı. Torun­ parasım annesinin ödemesini kabul etmişti.
ları, M avrrick'le birlikte mahalledeki küçük parka git­ Aurora nın gecikeceğim tahmin eden Elise akşam
mişti. I.uke ve John fırsatını bulur bulmaz dedelerini çe­ ycmrgmi pişirmeye başlamıştı. Sosu hazırlamış, “spagetti
kiştirerek parka götürüyor. o da hiç sesini çıkarmıyordu. tunası olarak adlandırdıkları aile yemeği için peynir ren-
Maverick torunlarına yaptığı dedeliğin yansı kadar ona ko­ J rlnnişd.
calık yapsa evlilikleri bitmeyebilirdi. Birkaç dakika içinde torunlarının kıyafetlerini kat­
Elise. her ne kadar kabul etmekten nefrel etse dc Ma- ladı. Katladığı çamaşırları çamaşır odasında bırakmak ye­
v e r i c k 'i n e tra f ın d a o lm a s ın d a n k e y i f a lm a y a b a ş la m ış tı. rine çocuk odasına götürdü M averick geldiğinden beri
O n a h e rh a n g i b ir k o n u d a g ü v e n m e k v e y a o n u n la sıra d a n oradan uzak duruyordu. Ondan özel hayatına saygı duy-
bir a rk a d a şlık ilişk isi k u rm a k b ile ço k te h lik e liy d i D u n u ını istediği için kendisi dc öyle davranmak zorundaydı.
hiç kimse Flise kadar iyi bilemezdi. Ama Maverick son Komodinin en üs* çekmecesini açlı ve Aurora’nın
birkaç haftada Elisc’in onu görmezden gelmek için gös­ ryı bahasına ayırdığını fark etti. Çekmeceyi anında ka­
terdiği kararlılığı kırmayı başarmıştı. Elise’in kızgınlığım ttı. ikinci ve üçüncü çekmecenin Luke ve John’a ait ol-
ve şüphelerini yavaş yavaş ortadan kaldırmıştı. Bunu boş nu gördü. Şortları ve tişörtleri hızlıca ama düzgünce
vaatlerle ya da luflurla değil, yaptıklarıyla, özellikle dc Au- il. Daha sonra ne yapması gerektiğini çok iyi bili­

248 ftebbıe I tm m b c r
*► M JUMMı* 249
yordu. Arkasına dönüp odadan çıkmalıydı. Ama kendine ğunu öğrendikten kısa süre sonra çekmişti. Yakınlardaki
etiğe! olamadı Maverick'in çekmecesinde bir çerçevenin bir parkta yürüyüşe çıkmışlardı ve Maverick. Elise'in tam
ucu çarpmıştı gözüne. Fotoğrafta kimin olduğunu ya da da baktığı gülden başını çevirirken çekmişti fotoğrafım.
Muvcrick'in çerçeveyi neden en dibe sakladığını sorgula­ Llıse'ın gözleri sevgi ve heyecanla paılıyoıdu. O günlerde
mak ona düşmezdi. neler olduğunu anlamaya daha başlamamış, evlendiği
Hızlıca dönüp kapıya yöneldi, sonra arkasına baktı, adamla ilgili gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalmamıştı.
kalbi deli gibi atıyordu. Alı ranzanın yanındaki küçUk ma­ Ama o anda kalbı daha önce hiç hissetmediği ve daha
sanın Üzerinde Maverick'in okuduğu kitapla bir kahve fin­ sonra da hissedemeyeceği kadar mutlulukla doluydu. Ma­
canı gördü. Ama hiç fotoğraf yoktu. verick işle o anı yakalamıştı. Elise o fotoğrafta geleceğini,
Aniden buna daha fazla katlanamayacağını fark etti. bebeğini vc ailesini düşünen aşkla dolu bir kadındı.
Neden kendisine böyle eziyet ediyordu ki? Fotoğrafa bir Fotoğraftaki kadına bakıp dudağını ısırdı, üzerine
bakış atsa merakı dinecekti. Çekmeceyi açıp içine baktı. akın eden anılar vc duyguların şaşkınlığını yaşadı.
Çerçevenin ucu tişörtlerin altından görünüyordu, tiümüşlil Maverick kapının eşiğinde. "Ne zaman çektiğimi ha­
ve biraz eskimişti. tırlıyor musuııT' diye sordu.
Kendi kendine, sadece bakacaksın o kadar, dedi. Ta­ Elise nefesini tuttu, komodinden sıçrayarak uzakla­
mam. böylece özel hayatına burnunu sokmuş olacak ama şırken elini kalbının üzerine koydu. M averick'in geldiğini
çok da büyük bir şey yapmayacaktı. Kendini böyle haklı duymamasına şaşırdı. Yaşadığı şaşkınlık bir yana, onun
çıkarmaya çalışmaktan hoşlanmazdı. Hayır, bu konuda dü­ çekmecesinde, onun odasında saklanmış kendi fotoğrafına
rüst olacaktı. O fotoğrafa bakarsa haddini aşacaktı. Ama bakarken yakalandığı için utanç duyuyordu.
yine de yapacaktı. Ona dokunmayacaktı. Sadece gömlek­ “Ö ö ... özür dilerim." dedi, Maverick’in yüzüne ba­
leri kenara çekecek, Muvcrick’i tanıdığı kadarıyla da muh­ kamıyordu.
temelen kazundığı bir poker turnuvasının fotoğrafıyla kar­ "Ne için özür diliyorsun? Gizli işler karıştırdığın için
şılaşacaktı. mi?"
Kalbi deli gibi ularken, bir parmağıyla gömlekleri ke­ Utancından yerin dibine giren Eili.sc. gözlerini uzak­
nara çekti ve donup kaldı. Nefesi kesilmişti: fotoğrafta lara çevirmeye devam edip başım salladı. “ B unu... bunu
kendini görmüştü. yapmamalıydım. Özür dilerim. Kim bilir aklından neler
Maverick, fotoğrafı Elise'in Aurora’ya hamile oldu­ geç iy ordur.”

250 Dfhhie \{acomber Mmiuiuk 251

"Sorum u cevaplamadın."
a başım ıkı yana salladı.
Elise'in istediği tek şey oradan kaçmaktı. “Sorunu
unuttum." Mavenck. "Biliyorum,” diye fısıldadı. "Yetmiyordu,
Maverick yavaşça ve üzerine basa basa, “O fotoğrafı U U da yetmez Ama ben seni becerebildiğim k adar çok
geviyorum.“
ne zaman çektiğimi hatırlayıp hatırlamadığını sorm uş­
tum,” dedi. Elise. Luke ve John gelmese M averick'in onu ora-
Elise konuşarak cevap vermektense başını salladı a k ta öpeceğini biliyordu. Ama çocuklar fırtına gibi içeri
dalıp birbirieriyle kavga etmeye başladı. Herhalde bisik­
Mavenck sakince. “Onu yanımdan hiç ayırmadım," de­
letlerini garaja sokarken tanışm aya başlamışlardı.
di. “Fotoğraf parçalanmaya başlayınca çerçevey e koy dum “
“H ı” Maverick gönülsüzce yanından ayrılıp hemen du­
"Yanımda olmam istedim.” rum u kontrol altına aldı. Elise kaçma fırsatını değerlen­
Elise sertçe, “Biz boşandık.” diyerek ona durumlarım dirdi Mutfağa dönüp iki eliyle tezgâha dayandı, derin bir
hatırlattı. Kendini onun sevgisine bırakmanın nasıl bir his nefes aldı Eski kocasının onu öpm esine ramak kalmıştı ve
bu yeterince şaşırtıcı bir şeydi. Ama Elise de dizlerinin ba-
olduğunu hatırlamayı istemiyordu. M avenck’le arasında
■ *—n çözülmesine engel olamamıştı
sadece birkaç adım olduğundan fazlasıyla haberdardı Fv-
lendiği zamanlarda da kullandığı tıraş kolonyasının koku­ Şansına kemdim oyalayacak bir şeyler bulmuştu. Sa-
sunu alabiliy ordu. Markasını hatırlamıyordu ama ağaçların ı hazırlamayı bitirdi, hızlıca ocağın üzerinde pişen dö­
kokusuna benzer taze esinti, aftodizyak etkisiyle üzerine şle et sosunu kanşurtfa. Sonra spagettiyi haşlamak için
: tencere suyu kaynamaya bıraktı. Hepsini borcama ko-
geliyordu. Mantığı ona ne derse d esia biraz daha yakınına
n rendelenmiş peynirle birlikte fırına sürecekti.
gitti, şu birkaç saniye içinde M averick'in ayaklarının di­
bine ytğılacağından korktu. Yirmi dakika sonra garajın kapısı kapatılınca derin
| bir iç çekti. Ya A uron ya da David gelmişti.
Maverick içeriye girip önünde durdu. “Sana bunu
daha önce dc söyledim, şimdi dc söyleyeceğim ." dedi. 1şn Garaj kapısından içeriye kua girdi. Annesinin yemek
tığım görence çok sevindi
rctparmagını Elise'in çenesinin altına koyup göz gözr ge­
lene kadar başını yukarı kaldırdı "Seni o zaman seviyor­ “Anne, çok çok teşekkürler'" Annesine sıkıca sarıldı.
dum. Onca yıl boyunca da sevdim. Şimdi de seviyorum." Elise. “Niye teşekkür ediyorsun?" diye sordu. “Ak-
ı yemeği için mi? Elimden geldiğince sana y arduncı ol-
Elise. düğümlenen boğazından dolayı konuşama-
ya çalışıyordum sadece.” Konuşken spagettiyi süzdü.

252 İM b h * K h e o m b e r

B r ham ak ifu r İM İy i 253


malzemeleri karıştırdı, son olarak da peyniri kattı. “ Sevinm ekte haksız sayılm azsın. Bethanne ona bu
Fikri s e tt in s m i i ğ i n i m öyl+ d
“Hayır, yani, evet, onun için dc teşekkür ederim ama
Yüzü kızaran Elise dikkailcıi üzerinden çekmek için.
sana asıl bana Bethanne'den bahsettiğin için teşekkür
“Yemek hazır sayılır." dedi.
etmek isliyorum, anne. Harika biriymiş! Bir sürü güzel
Luke merakla, “Ne yiyeceğiz?" diye sordu. Ailede
fikir sundu ama sanırım dinozorlu partiyi yapacağız.” Ne­
cn çok yemek seçen kişi oydu.
şeyle gülümserken annesine tekrar sanldı. "Onunla konuş­
Maverick fırına bakıp yüzünü torununa çevirdi. “Kanlı
madan önce çocuklara pizza ve dondurma ısmarlamayı
solucan."
düşünüyordum. Tamam, o da güzel olabilirdi ama biraz
Flise, adamın bu kadar korkunç bir şey söylemesine
daha para harcayarak Luke'a unutamayacağı bir doğum
kızıp, “Maverick Beaumont!” diye haykırdı.
gflnfl yaşatacağız:."
Gözleri Tal laşı gibi açılan Luke, ağabeyine yemeğin
E lise'in içgüdüleri haklı çıkmıştı. İşleri güçleri olan
ne olduğunu söylemeye gini.
anne babalar, çocuklarının ilgi duyduğu şeylere göre ta­
Maverick kızına bakıp. "Daha çok spagetıili turta
sarlanan farklı partiler için para harcamayı göze alıyordu.
olarak bilinir,” dedi.
“Sokağın karşısındaki Gayle dc benimle geldi ve
“H u"
doğum günü bir ay sonra olmasına rağmen kızı Sonja'ya
Elise gülüm seyip bu kadar zeki laflar eniği için M a-
parti düzenlemek için B clhannc’ylc anlaştı.
vcrick’c hayran kaldı.
Elise kocaman gülümserken, "Çok güzel.” dedi. Fı­
Maverick. “Ben masayı hazırlarım.” dedi.
rının kapağını açıp yuvarlak borcamı içine koydu.
Aurora. "Daha erken," dedi. "Annemle gidip arka
Maverick muıfaga gelip, “N ’abcr?” dedi. Bakışlarını
bahçeden çiçek toplasanıza. Masaya koyarız. Bu sene gül­
doğrudan Elîse’e çevirmişti.
lerim çok güzel açtı.”
“ö rg ü kursundaki kadınlardan birinin işe ihtiyacı
Başka zaman olsa Elise buna karşı çıkar, ya işi Ma­
vardı da. Neyse karışık bir mevzu.” dedi. Bcthanne'nın iş
verick e bırakır ya da tek başına çiçeklerle ilgilenmek is­
bulmasının neden bu kadar önemli olduğunu uzun uzun
tediğini söylerdi, ö y le de yapmalıydı ama yapmadı işte.
anlatmak istemiyordu.
Aurora'nın lahta çitinin ardında serpilen güllerinin
Aurora, “Gayle öyle bir heyecanlandı ki eve döner­
olduğu arka bahçeye geçtiler. David evliliklerinin ilk yıl­
ken uç arkadaşına daha haber verdi," dedi.
dönümünde Aurora'ya bir gül fidanı vermiş, o fidan da her
Elise, “tşte buna çok sevindim." dedi.

Bir Yumuk *tutIulut 255


254 Oebbie Mutamber

yıl f içckJcr açm ış !j , Ve şim di, bu temmuz gününde havayı


aT)1İfAİnalaıA eamtıriı
Elise havayı içine çekti. "Ben gidip..."
Maverick, Elise’in elini tutup parmaklarını parmak­
larının arasına geçirerek lafını kesti. “Gel, birkaç dakika­
lığına sadece yürüyelim. Olur mu?"
23
Elise boğuk bir sesle. “Olur," dedi. “İyi olur."
Aslında sevinçten havalara uçuyordu.

BETH.ANNE HAMLİN

Bethanne tabaktaki tortilla cipse uzanırken heye-


I canla. "Bence Grant haklı." dedi.
P au l k a s la rın ı ç a ttı. “ H a n g i k o n u d a ? "
“ K e n d im i g e ç in d irm en in ı b ir yollunu b u lm a n ı k o n u -
y sunda. Sık sık hatırlattığı gibi ilende m addi desteğini ke-

I secek. B irkaç ay önce bana iş bulm ak için Tanrı vergisi
I yeteneklerim i kullanm am ı söyledi. Ç ocuklara bakıcılık
E yapm aktan falan bahsediş ordu am a onu da dalga geçerce-
E sine söylem işti O zam anlar çok kızdığım için neler oldu-
■ g u n u anlam adım aıtıa haklı çıktı."
Paul gülüm sedi ve Bethanne bir kez daha P aul'ün ya-
Z. kışıklı bir adam olm asa da çekici olduğunu, oının yanın-
E dav k en rahatça konu şu p hareket e debildiğini fark elli.
* E lise ’in torunu için verdiği büyük doğum günü partisinden
t sonra buluşup akşam yem eği yem işlerdi. Zam anı kısıtlı o l­
duğu için partiyi çabucak planlam ıştı ama her şey yolunda

25 6 Debbıe Uoctnnher
B ir Jutmut i it¿jlufu ¿57
“Partinin yolunda gidip gitm ediğini öğrenm ek iste-
¿fmiçti Kiiciik cocHklar. dinozor yumurtası avını ve Beıh- dfm.’'
anne'nin A nnıe’nın yardım ıyla bulduğu dinozora kuviuk
“Çok mutlu vc çok heyecanlıyım. B u... bu da çok
takıntıca” oyununu çok sevmişti.
lezzetliymiş. Meksika yemeklerini çok seviyorum."
”I.uke’un partisinde üç kişiyle daha aıılaşlığımı söy­
"Ben de." diyen Paul, nıargaritasma uzandı, bir
lemiş miydim? Ayrıca tuhafiyede tanıştığım bir kadın için
yudum alınadatı önce bardağının kenarındaki luzu yaladı.
dc çok büyük Wr parti hazırlayacağım. Herkes çocukları­
Dilini görünce Bethanne'nin içinde bir şeyler kımıl­
nın ya da torunlarının doğum günü için benden ■'özel yar­
dadı. Hemen uzaklara baktı, aptallık etliğini düşünerek
dım” isliyor." Plindeki cipsi salsa sosuna batırıp ağzına
kendisine kızdı. Ama belki de bu normal bir tepkiydi. Bi­
attı. İşin en güzel yanı da. bu kadar çok parti verdikten son­
riyle birlikte olmayalı epey zaman geçmişti, halta cıı son
ra Andreıv'in futbol kampına gitmesine yetecek parayı ka­
ne zaman bir erkeğin koynunda yattığını hatırlamakta zor­
zanmış olmasıydı. Parayı oğluna uzatırken gururdan ağ­
lanıyordu.
layacak gibi olmuştu. "Sen d c ..." Söylemek istediği şeylerde tereddüt edip
Paul salsaya batırılmış cipsi ağzına doğru götürürken.
öne doğru eğildi ve "...S eksi özledin mi?” diye sordu.
"Yeni partiler düzenleyeceğini söylediğinden eminim,
“Seks.” Paul gözlerini kıstı. “O nedir?”
dedi. İkisi de yıllardır daha komik bir şey duymamış gibi
“ Yoksa bir kereden fazla mı söyledim'-’” Bethanne aynı
güldü.
şeyleri tekrar tekrar söylediğini biliyor ama kendine engel
Bethanne. “Gerçekten.” dedi. "Merak ettim.”
olamıyordu. Yıllar sonra başına gelen en güzel şeydi bu.
Paul başını salladı. “ Hem de çok özledim. Peki ya
"Çocuklar büyüdükçe Graııl. doğum günlerini abar­
sen?”
tıp paramızı çarçur ettiğimizi düşünmeye başlamıştı Kn-
Belhaiıne de başını salladı. Bu soruyu başka kimseye
nsmın bu işi geçim kaynağı haline getireceğini kim tahmin
I soramazdı, bıı durum arkadaşlıklarının ne kadar değerli ol­
edebilirdi kiT* Sustu. "Eski karısının." diyerek düzeltti, tç
duğunu fark etmesini sağladı. Birbirlerinin yanında ken­
çekti, "Bunu söylemeye bir gün alışacak mıyım
dilerim güvende hissediyor, kızgınlıklarını vc acılarını açık
“ Bilmiyorum Ben alışamadım."
açık konuşabiliyorlardı. Bu kadar dürüst olabilmek, yara­
Bethanne ağzından kaçan hu lafın moralini bozma­
larına bir nebze deva oluyordu,
sına izin vermeyecekti. "Aramana gerçekten çok sevin­
Paul. “Annie ve Aııdrew'le aran nasıl?” diye sorarak
dim."

konuyu ustaca değiştirdi. "Hayır, sigortacımız haber verdi Tiffkaskoyu geniş


Bcttıauııc ikinci murguriıasını ıçıııcye başlamış, çe­
kapsamlı yaparak akıllılık etmiş,”
kingenliğini üzerinden atmış ve biraz da gevşemişti. "Tif-
Bethanne başını salladı. Tiffany'nin Annie’yi polise
fany'ııiıı arabasına şeker attığını öğrendikten sonra An-
Şikâyet edeceğinden şüphelenmiş, daha da kötüsü Gram ın
n ie’yle uzun uzun konuşlum.” Annie ilk başta bunu red­
kızların, savunmayacağından korkmuştu. Tamam. Annie
detmeye çalışmış ama annesine açılıp yaptıklarını itiraf
hata yapmıştı ve yapl.klannın sonuçlarına katlanmalıydı
edince birbirlerine sarılmışlardı. Bethanne kızının haline
a n ıa Bethanne kızının hâkim karşısına çıkarıldığını gör­
çok üzülmüştü.
meye dayanamazdı. Annie terapistinin önerisi üzerine. Tif-
Annie terapistle görüşmeyi kabul etnıiş ve iki rande­
fiuıy ye bir özür mektubu yazmış. Bethanne de konunun
vudan sonra ailesinin durumuna vc kendi duygularına daha böyiece kapanacağını ummaya başlamıştı.
olumlu bir şekilde baktığını hissetmişti. Anne ile kız ara­
( Sarson yanlarına geldi: Bethaıınc fajita salatası Paul
sında gözyaşlarıyla bütünleşen konuşmalar da geçmişli.
de tavuklu enehilada istedi, Paul, konuşmaya devam etmek
Annie artık eski haline dönmüş gibi duruyordu. Bethanne için garsonun gitmesini bekledi.
de kızının babası yanında olsun olmasın, hayalına devam “Alınic şimdi nasıl?" diye sordu.
edebileceğini seziyordu.
Bethanne. “Sorunlarının üstesinden gelmeye çalışı­
Paul. “Gram, Annie'ylc konuşmaya fırsat bulabildi
yor, diye yanıt verdi, “Bence en zor aşamayı adam «m«
m İ? " d iy e s o rd u . hıı a ra d a çoli » ık ın tılı g tln lcı g e v ird i."
Bcthanne. eski kocasının onu ziyaret ettiğinden bah­
Kızının bir arkadaşa, onu gerçekten anlayan birine
setmiş, ü ra n t'ın onunla arasında neler olduğunu sordu­ ihtiyacı var,”
ğuna değinmemişti.
Haklısın am a ,,.” Bethanne birden durdu. “Evet,
“Evi aradı,” diyen Bethanne. omuz silkti, “Ne söyle­ öyle bir arkadaşı olsa iyi olur.”
diğini bilmiyorum ama Annie telefonu iki dakika dolma­
Paul hafifçe güldü. “Gözlerinde yine o bakış var.”
dan kapattı. Yani çok da konuşmuş sayılmazlar.”
Bethanne arkasına yaslandı. “Aslında bir arkadaşı var
Paul, “Bildiğim kadarıyla, kasko Tiftany'mn zararını
ama kızım da bana çekmiş, gözünün önündekileri göremi-
karşılamış." dedi. | yor."
Bethanne. “Tiffany seni mi aradı?” dîye sordu. Paul Paul, Bu akşamki iyi haberlerin sonu gelmiyor.“ di-
eski eşinden hiç bahsetmezdi. i yerek takıldı ona.

26Û l.h'khte hiacvmber


Bir Yunutk \İMlhrfuk 261
SelAannc Lıic ır lalı ır güldü. "İçim içime sığmıyor." ama aralarında da en az on yaş olduğunu tahmin ediyordu.
Anıdan ilari uzanıp PaiJİ’ün p/im rurtu. “Aman Tanrım!” "Scui.,. seni arkadaş olarak çok seviyorum Paul, ama çift
diye haykırdı, o anın sessizliğine şaşırdı. olma fikrinden emin değilim. Aramızdaki bu güzel ilişki­
Paul kaygıyla, “Ne oldu?" diye sordu. nin bozulmasından korkuyorum. Açıkçası öyle bir şeyin
“Paul, mutlu olduğumu fark ettim. Gerçekten de mut­ olmasını hiç istemem. Her şey olduğu gibi kalsın."
luyum. Bir daha kendimi böyle hissedeceğimi hiç düşün­ Moralinin bozulduğu belli olan Paul omuz silkti.
müyordum ama bak. buradayım işte." “Önemli değil.”
Paul halini anladığım göstcrircesine başını salladı. “Alınma ne olur. Seni üzmeye day anamam. Benim
Bethanne ona doğru eğildi. “Sen de mutluluğu bul­ arkadaşutısın. birlikle geçirdiğimiz anların ne kadar değerli
dun mu?" olduğunu biliyorum am a..."
Paul onunla göz göze gelmekten kaçındı. “Sadece birlikle olmayı bir düşün, olur mu?"
“Doğruyu söyle." "Tamam, am a... Tamam, tamam, düşüneceğim."
Paul buruk bir gülümsemeyle. “Henüz bulam adım ,' “Güzel.” Paul biraz rahatlamış gibiydi. “Sen tam da
d ed i. “ A m a y a k ın d a o ld u Ş u n u h is s e d e b iliy o ru m .” y a n ım d a yivrmclt is te d iğ im b ir k a d ın ım . B e lh a n n c ."
“ İyi O yama n ." Beih^RHÇ, o n u n da tery¡kilitin ^tnn-ücrıı B el h aııııe h iç k im se n in o n la rı d in le m e d iğ in d e n e m in
g ü z e lle ş e c e ğ in e d a ir u m u tla r bçslçdifcîni ö ğ re n in c e k en d im o lm a k iç in e tr a f a b a k ın d ı. “ S e k s k o n u s u n u a ç lığ ım iç in
d a h a iyi h i w d t i b ö y le o ld u , d e ğ il m i? “
Paul, “Seni görmek beni mıulu ediyor.” diyerek iti­ Paul hemen. “Hayır.” dedi “Bunları seninle birlikte
rafta bulundu. olmayı gerçekten de çok istediğim için söyledim. Eski ka­
“Teşekkürler.” Bethanne margaritasını yudumlayıp rımın yeni sevgilisinin eski eşi olduğun için değil, tanı­
iç çekti. "Buna sevindim." maya ve güvenmeye başladığım kişi olduğun için, sen
"Seni sık sık düşünüy orum. Bethanne İkimizi düşü­ olduğun için söyledim.”
nüyorum.” “Hı.” Bethanne iki margarıtadan sonra buna bir
"İkimizi mi?" diyen Belhannc içkisini yudumlarken cevap vermekte zorlandı.
başını biraz öne eğdi. “Seni şaşırttım mı?”
“Sen de bir çift olmamızı ister misin?” “Hayır.” Bethanne içinden geldiği gibi konuşmaya
Bethanne kaşlarını çattı. Paul'e daha önce sormamıştı başladı. “Aslttıda bana gösterdiğin ilgiyi büyük bir iltifat

262 Dtbbie ktoeomher Hır Yamak Mutluluk 263

olarak görüyorum. Arkadaş olarak kendimi daha rahat his-


rtodıyorum omu iş iti in ne yönde gelişeceguıi görmeyi de is­
tiyorum.”
Paul ciddi bîr ses tonuyla, "Çok güzelsin, Bethanne.”
dedi.
Bethanne. “Seks sana bunu söyletiyor." diyerek ta­
kıldı.
“H u ... onu kolayca halledebiliriz.”
Bethanne kıkır kıkır güldü. “Sanırım margaritalara
dur demenin vakti geldi.” COURTNEY PÜLANSK!
Paul gülümsedi. “O kadar aceleci olma. Muhabbet
daha yeni yeni güzelleşmeye başladı.” Özellikle de son görüşmelerinden sonra Annie'nin
araması Counney'i şaşırtmış, aynı zamanda sevindirmişti.
Courtney örgü kursunda Bethanne’ye kızının durumunu
sormak islemiş, ama onu işin içine karıştırmak istemediği
için ağzım açmamıştı.
Courtney onun için endişelenmiş, kötü bir şeyler y a ­
pacağından korkmuştu. Onunla konuşmaya, ona yardım
etmeye ve yaşadıklarını anladığım göstermeye çalışmıştı.
Onun yaşadığı korkunç, duygusal çöküntüyü o da yaşa­
mıştı. Ama Annie onu dinlemek istemediğini çok açık bir
şekilde dile getirmişti.
lakal neredeyse iki hafta sonra bir pazartesi günü,
Annie telefon açıp Coıntney’i evine çağırmıştı. Annean­
nesi Vera ayda bir kez gönüllü çalıştığı kilise kütüphane­
sine giderken Courtney’i Hami inlerin evine bırakmıştı.
Courtney, Seatıle’a taşınmadan önce anneannesinin sürekli

264 Utbbıe Macamber Hır Yumak Mutluluk 265


televizyon karşısında oturup örgü ördüğünü düşünürdü. Courtney zili çalmadan Annie kapıyı açtı. "Annean-
| ¿ıJ!nİM9>3/t js u a A > lu u b u a ııu v/fQtgl«,** •JstU î. P u ı if ii ^ V I k, & v / c h l TV

Vera haftanın dört günü sabah havuza gidiyor, sıkı bir kocaman, tüylü terlikler giyinmişti.
kahvaltı yapıyordu. Sonra bahçesinde çalışıyordu. Çeşitli Aynca yüzünde gülümseme de yoktu. İlk konuşma­
kilise komiteleri de dahil olmak üzere görev aldığı gönüllü ları çok kısa geçmiş, Courtney. Annie’yi onunla görüşme­
işlerde, normal bir işte geçirebileceğinden daha fazla vakit ye Beihanne'nin mi zorladığını, yoksa kızın bunu kendi­
geçiriyordu. sinin mi istediğini merak etmişti. Ama o zamanlar kızın
Anneannesi arabasıyla gözlerden kaybolurken, Co­ amacını sorgulayamayacak kadar heyecanlıydı.
urtney kaldırımda durup Annie'nin evini inceledi. Girişi Courtney eve girerken. “Nasılsın?” diye sordu.
dik merdivenli, mermer kaplı veranda, oval kapılı, tuğla “İyiyim, galiba.“ Annie arkasına dönüp merdivenler­
evi göriir görmez çok beğendi. Chicago da bazı mahalle­ den çıktı.
lerde gördüğü evlen anımsamıştı. Courtney bir süre daha etrafa bakmayı istemesine
İçini özlem dolu duygular kapladı. Arkadaşları da, rağmen onu takip etti. Ev, krem rengi duvarlarıyla, koyu
aşina olduğu her şey de C hicago’daydı. Yeni bir hayata kırmızı ve yeşil mobilyalarıyla, parlak parkeleriyle ve sade
alışmak zorunda kalmaktan nefret ediyordu. Bugünlere ge­ ama pahalı görünen halılarıyla çok güzel duruyordu. Şö­
lebilmek ve sağlam arkadaşlar edinmek için on bir yılını mine rafını taze çiçekler süslemişti. Tahmin ettiği gihi B ah­
harcamıştı. an ne çok zevkli biri çıkmıştı.
Kendi haline acımakta haklı olduğunu düşünse de. Duvarlar çerçevelerle kaplıydı. Courtney güzel gün
çok uzun zaman önce bu fedakârlığın gerekli olduğunu ka­ Icrdc çekilmiş aile fotoğraflarına bakmak için biraz durak-
bullenmişti. Julianna. gelecek yıl üniversiteye başladığında sadı. Andrew, mavi gözleri ve sert görünümlü çenesiyle
benzeri d e ğ iş ik lik le r yaşayacağını söylemişti, S ani Court­
ney aslında bu hayat tarzına bir yıl önce uyum sağlamaya
başlamıştı. Juliannatun dediğine göre bu sayede üniver­
siteye daha hazırlıklı gidecekti. Ablasının bu sözleri onu
rahatlatmıştı. Yalnızlık duygusundan kurtulmak için aile­
I
bahasını andırıyordu. Annie de annesine çekmişti. Halı se­
rilmiş merdivenlerden yukarı çıkarken. “Sizinkiler nere­
de?" diye sordu,

sindeki kişilerle, özellikle de Julianna y la sık sık görüşü­


yordu.

266 Drbbie Aü/comber


Annie, “ Dışarıdalar.” diye cevapladı. “Niye? Bir so­
run mu var?"
"Güzel.” Annie merdivenlerin en ilst basamağına var­
------
Courtney —}hoş„w.,
kızın » .j, dememesini
geldin Vöuauı ve annesinden oah-
umursamaz­
mıştı. Courtney’in duvardaki fotoğraflara baktığını görün­
ce kaşlarını çanı. “Anneme şunları çöpe atmasını söyledim
dan geldi “Bana
sederken duhava
göre
ne tadar ygusallığını
hoş.” anlamaması için sesini
ama beni dinlemedi." * M ü i- “Herkesin gitmesini istedim Onca insanın yanım­
da olmasından hoşlanmıyordum. OB irgece..
Yumuk Durdu'
M utlulu» sertçe
267
Ailecek çektikleri son fotoğrafın bulunduğu çerçeve­
vtflkundu. “Herkes gittikten ve yatak odalarımıza geçtikten
nin camı çatlamıştı. Courtney bunu Annie'nin yapmış ola­
sonra gözüme uyku girmedi. İşte o anda anladım. Annemi
bileceğini düşündü. “Chicago'daki evimizin her tarafında
daha yem toprağa vermiştik. Hayatımız bir dizi değildi,
annemin fotoğrafları var," Yani ev kiralanmadan önce öy­
« « ç e fa e n gitmişti. Dayanamadım. Çığlıklar atm ayabaş-
leydi. "Eve hep bir heyecanla gelir, içeri koşardım. Ama
annemin fotoğrafını görür görmez ağlamaya başlardım,"
Annie gözlerini ona dikti. Sakince. “Kendim kötü
Bunları konuşmak onu hâlâ duygulandırıyordu, gözlerini
hissetmiş olmalısın.” dedi.
koluyla silmek için başını çevirdi.
"Çok ama çok kötü hissettim," diyen Courtney haşmı
Annie bir süreliğine cevap vermedi. Sonunda ağzını
»H adi. Kendime engel olamadım. Çıgldc anıfcç;1 am m .
açtığında sesi fısıldama gibi çıktı. "Babam evi terk etti­
^ es koşarak odama geldi ama haykırmaktan başka bir
ğinde. kesin geri döner diye düşündüm. Bizi terk ettiği ıçitı
yaramıyordum. Annemi istiyordum. Yanımda olma­
ondan nefret etlim. O nu... cezalandırmaya çalıştım ama
sın. .suyordum. ölen o değil de benmişim gıbi hissediyor­
aynı zamanda eskisi gibi yanımda olmasını istedim." Söy­
dum. K eşke... keşke ben ölseydim."
lemek istediğinden fazlasını söylemiş gibi uzaklara baktı. “Bahan ne yaptı?”
Courtney. "Annemin cenazesinde ağlamadım,“ diye­
“Ihma sarıldı.” Gözlerinden akan yaşlar yüzünü ıs­
rek itirafta bulundu. "Herkes hıçkırıklarla ağlıyordu. Ba­ lattı ve bir kez daha koluyla sildi.
bam bile hüngür hüngür ağladı.” Bunu şimdi bile anlatmak
“Sonra Jason ile Julianna da yatagmıa oturdu ve hep
zordu ama Courtney, Annie’nin bunu anlayacağını düşün­
beraber ağladık. O zamana kadar bana ailenin en küçük
dü.
çocuğu olarak bakıyorlardı. Julianna’yla birbirimize çok
Annie, “Neden?" diye sordu.
yakın değildik. Jason’la da aramızda çok bir şey yoktu ama
“Sanırım şok geçiriyordum. Cenazeye bir sürii insan
o gece gerçekten kardeş olduğumuzu anladık. Ailemiz tüm­
geldi, hepsi de annemin ne kadar güzel olduğundan bah­
den değişti. Artık birbirimize çok daha yakınız.” Counney
sediyordu. Ama o tabutun içinde hiç güzel görünmüyordu.
bu kadar çok şev anlattığı için kendinden ulanıyordu

268 Debbie Macomber


Bir ¡umu» Mutluluk 269
“Arada sırada karşılaşıyoruz. Arlık başka biriyle çı­
Artnie ne diyeceğini bilemiyormuş gibi baktı.
C o u m u y , A fio ic 'n iıı I t n l m n ı u ı e v tel l İlile li glim eSlnC kıyor ama A ndrew 'İç aynı futbol takımında olduğu için

rağmen hâlâ hayalının bir parçası olduğunu anlamasını vc mecbur denk geliyoruz. Bu arada ağabeyimden hoşlanı­
bunun değerini bilmesini istiyordu. yorsun, öyle değil mi?”
“Odam şurada.“ diyen Annie koridorun sonunu gös­ Courtney bu beklenmedik som karşısında şaşkına
terdi. döndü, yüzüne kan dolduğunu hissetti, "B ence,,, hoş biri.”
Courtnev fotoğraflara son kez baku ve yavaşça mer­ Daha fazlasını söyleyip yanlış anlaşılmaktan korkuyordu.
divenleri çıkıp Annie’nin arkasından odaya girdi. Andrew yakışıklı ve popüler biriydi ve Bethanne'nin de­
¡çeri adım anığında Annie çoktan yatağınm üzerine diğine göre okulun gözde sporcuları arasındaydı. Muhte­
oturmuşlu. Kıyafetleri yere saçılmış: şifoniyeri CD'lerle, melen okuldaki tüm kızlar ona âşıktı. Courtney. onlara
kitaplarla, makyaj malzemeleri ve dergilerle dolmuştu. karşı şansının olmadığını fark etmiş ve bunu kabullenmişti.
Genç bir erkeğin fotoğrafı aynanın üst köşesine sıkıştırıl­ Boş bir umudun peşinden koşarak vaktini hare ama yacaktı.
mıştı. Şansı yaver giderse bir ihtimal arkadaş olabilirlerdi.
Courtney fotoğrafa bakmak için aynanın yanına gitti. Annie derince iç çekli. "Ağabeyimden bahsetmişken,
Başka bir fotoğrafın da aynanın alt kısmına yapıştınldığını buıa o gece yaptıkların için teşekkür etmek zorunda oldu­
fark etti. A nnie'yle diğer fotoğraftaki çocuk okulun dans ğumu söyledi. Haksız da değil. Sana,.. sana gerçekten kız­
partisi için siyah beyaz, balonlardan yapılmış kemerin al­ gın değilim ."
tında duruyordu. Annie. pembe b ir kıyafet giymiş, üzerine “Biliyorum. Sen her şeyden çok kendine kızgınsın,
aynı renkte çiçekli bir şal atmış; çocuk da takım elbise gi­ istemediğin kadar dibe battın, sonra da çıkamadın.”
yinmişti. Annie yere baktı. "Anneni kaybetmene çok üzüldüm,”
Annie fısıldayarak, “Conner.” dedi. Sesi titredi. ‘’Bir­ d e d i. “Ama babamla yaşadıklarımla ikisi bir değil. Annen

kaç ay önce ayrıldık. Benden sıkıldığını söyledi.“ seni isteyerek bırakmadı, ama babam beni kendi işleğiyle
"Yakışıklıymış.” Courtney, A nnie’nin onu hâlâ ak­ terk etti. Çekip gitti. Artık Andrew de ben de onun için uzak
lından atamadığına karar verdi. Yoksa fotoğraflarını sak- bir akrabadan farksızız. Sadece o pisliği düşünüyor.“ Bu
lamazdı. sözleri söylerken Annie’nin yüzü öfkeden kıpkırmızı oldu.
Annie omuz silkti. “Fena değil.” Courtney, A nnie’nin onu tersleyebileceğim düşün­
“Artık görüşmüyor musunuz?” düğü için elini kızın oınzuna koymaktan çekindi. Bir süre

270 Debbie Moeautber B ir Yumak Mutluluk 271

sonra, “Anladığım kadarıyla baban evden gitmiş ve haya­ tım.”


tın tepetaklak olmuş." dedi. ‘ Benim de bayatım mahvoldu.
“Harika olmuş I”
Annie Başımıza gelenler birbirine benzem iyor gibi görü­
“Balon koyup koymamakta emin değildim ama şu
nebilir ama o kadar da farklı değil. Annem ölmese ben Se- kısımda bir şey ler olması gerekiyor, öyle değil mi?"
attle a gelmezdim, haham da Güney Amerika'ya tehlikeli
Courtney bir kez daha resme bakıp farklı bir sonuca
bir işin peşine gitmezdi.”
vardı “Balonlan çıkar.”
“Benim babam da kendini tutmayı başarsaydı annem
Annie fareyi ııklatıp balonları sildi. Başını hafitçe
evlere gidip bir avuç haylaz çocuğa ‘İyi ki doğdun’ demek
eğip salladı. “Haklısın. Böyle daha sade göründü. Aynca
zorunda kalm azdı...” Annie ağlamaya başlayınca hemen
annem birilerinin yetişkin birine doğum günü partisi ver­
elleriyle yüzünü kapatu. “Babamdan bahsetmek istemiyo­
mek islediğini söyledi. Balonlar sanırım akla daha çok ço­
rum. tamam mı? Ondan nefret ediyorum.” cukları getiriyor.”
Courtney. “Ne istiyorsan onu konuşalım.” dedi.
Courtney başını salladı. ”Şu parti işi aldı başım gmi,
Annie konu değişince rahatlamış göründü. "Aslında öyle değil mi?"
annemin güzel bir şey yaptığını düşünüyorum. Parti hazır­ Annie gülümsedi. “ Heııı de nasıl, Bu yüzden anne­
lamayı eskiden de çok severdi, yaptığı işten gerçekten zevk min kartvizite ihtiyacı olduğunu düşündük. Sırada da in­
alıyor. Hem de epey para kazanıyor. Telefonu sık sık çalı­ leme! silesi var.” lekrar ekrana baklı. "Başka bir değişiklik
yor, Andrew ‘le ben de fırsat buldukça ona yardım ediyo­ yapmaya gerek var mı?”
ruz. Ona bir sürprizim var. Görmek ister misin?” Courtney birkaç dakika daha resmi inceledi. “ Farklı
“Olabilir.” bir yazı lipi kullanmayı düşünebilirsin. Biraz daha sade
Anııie yataktan indi, masasına oturup bilgisayarını olabilir. Bu seçtiğin de güzel ama okunması zor gibi. Co-
açtı. Omzunun üzerinden bakıp. "Gel bak." dedi. m i c Ş a n s y a da Vcrdâraa’yı dene. Olmadı Cjeorgia'va bSf
Courtney. ekranda bir resim açan Annie'nin arkasına bak”
geldi. Ekrandaki resmin bir kenarında balonlar, ortasında
Annie değişiklikleri yaptı, Comic Sans'a karar verdi
süslenmiş, güzel bir yaş pasla vardı; onun da üzerinde
ve yarattığı etkiye bakmak için arkaya yaslandı. “ Hımm.
"BETHANNE'NİN PARTİLERİ. Eğlenceli Doğum Gün­ bunu sevdim.”
len yazıyordu. Alı tarafta da telefon numaralan vardı.
t ourtney de öyle düşünüyordu. “Annen için bir şey­
“Nasıl olmuş?” diye sordu. "Anneme kartvizit yap­ ler yapman çok güzel.”

272 Drhiuv Maetımber


Bir Yumak Mutluluk 273
Ekrana bakmaya devam eden Annie, "Bu hafta sonu başıma yeterince bela açmayı başardım "
onunla çalışmamı istedi.” dedi. Annie cevap olarak buruk bir şekilde gülümsey ip du­
“ F.e, çalışacak mısın?” Courtney bu iş için gönüilii dağım ısırdı. "Görüştüğüm terapistin dediğine göre, y aşa­
olduğundan bahsetmedi. dıklarım gençlerin başına sıkça geliyormuş. Yalnız değil­
“Evel, gidecek gibiyim. Senin de orada olacağını mişim. Aileler dağılıp babalar evden aynlabiliyormuş, ço­
söyledi.’’ cuklarda kendi başının çaresine bakmak zorunda kalıyor­
“Ben de onu diyecektim," muş. Ama işte ben bu konuda çok iyi değilim. H em ... hem
Annie. “Sen çalışırsan ben de ç a lış ırım d e d i, başını babamın beni sevdiğini düşünmüştüm. ”
kaldırıp gülümsedi. “Hâlâ sevdiğine eminim.” Annie'nin inanmasının zor
Courtney 'in içini sıcak bir duygu kapladı. “ Bu. arka­ olduğunu bilmesine rağmen Courtney bundan emindi.
daş olduğumuz anlamına mı geliyor?’’ diye sordu. Tııhat Annic isteksizce, “Olabilir,” dedi. "Ama onu daha
bir soru sormuştu ama cevabını duyması gerekiyordu. çok seviyor. Sorun değil... Bunları aşmaya çalışıyorum.”
Annie bunu ciddi ciddi düşünüyor gibi durdu. Bir Gözlerine yaşlar doldu, kendine engel olmaya çaltştı.
süre sonra, “Evet, arkadaşız. Daha önce de söyledim bili­ Annie’nin aklım başka tarafa çekmeye çalışan Co­
yorum ama A ndre* haklı. Sana borçluyum. Söylediğine urtney. “Şunun bir çıktısını verebilir misin?' diye sordu.
göre beni büyük bir beladan kurtarmışsın." Sesi fısılda­ Kızın ağlamak üzere olduğunu fark etmemiş gibi davrandı.
maya dönüştü. “Teşekkür... ederim " “iyi akıl ettin,” diyen Annie bilgisayarına döndü, fa­
“ Bir şey değil. Annem öldükten sonra ben de bir sürü reye uzanıp yazıcı tuşuna bastı. İkisi de gözlerini çalış­
aptallık yaptım. Bir gün alışveriş merkezinin arkasında maya başlayan yazıcıya çevirip yavaşça çıkan kâğıdı takip
yangın çıkardım. Bunu neden yaptığıma hâlâ akıl sır erdi­ etti.
remiyorum." Başını öne eğdi. Bunu hiç kimse, ablası bile Courtney çıktıyı eline alıp resmi inceledi. “Cok güzel
bilmiyordu. “Canını çok yanıyordu. Aptallık ettim. Birileri olmuş.”
yangını beninı çıkardığımı öğretise muhtemelen şimdi bir Annie. “Gerçekten de öyle mi düşünüyorsun?" diye
ıslah evinde kalıyor oiurdum.” sordu. “ Yani, bence de güzel ama mükemmel olması ge­
“Uyuşturucu partisine falan katılmadın, öyle değil rekiyor. İnsanların dikkatini çekmeli.”
mi?" "Çeker. Bunu görünce annenin ağzı açık kalacak.”
“Hayır, o zamanlar yaşım küçüktü. Ama inan bana, Annie’nin yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi.

274 İtebbie Macomber Kir Yumak \luiluluk 275

“Teşekkürler. Court.”
to u r t... Chicago dûki arkadaşları da onu böyle ça­
ğırırdı. Evden ayrıldığından beri kamındaki o boşluk hissi
ilk defa kaybolmuştu.
Andrew kapıya yaslanıp. “Hey, siz ikiniz neler karış­
tırıyorsunuz?” dedi.
Gerçekten de çok hoş görünüyordu. Antrenmandan
dönmüş olmalıydı, Çünkü spor çantası omzunda duruyor,
açık fermuarından kramponu görünüyordu,
Annie, "Annem için kartvizit hazırladım,” dedi.
"örtücüler: hiç çaba sarf etmeden dostlarıyla.
Courtney. Andrew’e çıktıyı uzattı.
işyerinde edindikleri arkadaşlarıyla
"Vay. güzel olmuş!”
ve internetteki insanlarla hır topluluk tdüştürür;
Annie, “Öyle çok şaşırmış gibi durma,” diyerek ser­
Orgiiye alan tutkularım birbirlerîyle paylaşır. ”
zenişte bulundu.
Mary Colucci
Andrew, Courtney'le göz göze gelip gülümsedi. "Pizza
yemeye gidelim mi?”
LYDİA HOFFMAN
Annie, “Sen mi ısmarlayacaksın?” diye sordu.
“Olur. Bu hafta harçlığımı tam aldım.” Courlney'e Dükkânın dışında çok vakit geçiriyor, üç yerel ban­
baktı. “Sen de gelir misin?"
kanın kredi müdürleriyle görüşüyordum. Margarei'e yar­
“Gelirim.” Bir dilim pizza ve küçük bir salata yemek dım etmek için Air şeyler yapmak zorundaydım ama has­
hoş olacaktı. Arkadaşlarının yanında olmanın ve sağlıklı talıklarla dolu geçmişimden dolayı reddedileceğimden
sayılabilecek bir yemeğin tadını çıkaracaktı. korkuyordum. Üçüncü bankadaki sıcakkanlı müdürle ko­
Artık içindeki boşluğu doldurmakla uğraşmayacaktı. nuşana kadar şüphelerimde haklı çıktım. Dükkâmm bir yıl­
dan fazla süredir açıktı, kâr gösteriyordum ve Dr. VVilson’
Ja yaptığım son görüşmede kanserden kurtulduğumu öğ­
renmiştim. Küçük bir banka olan Seattle First, her şeyi
gözden geçirip hana kredi vermeyi kabul etli. Bir işkadını

276 Debbie \fucomher


Bir Yumuk .1(utluiui 277
olarak en güzel günüm ü geçiriyordum istediğim krediyi ı gitmişti. Akıllıca düşünülmüş, dikkat çekecek bir şey
alm ıştım ! k esin lik le bunu kutlat nalıydım. yapmışlardı, ben de aynısını dükkânımın bir köşesinde ha­
M argaret'in yaptıklarımdan haberi yoktu. Eîrad ko­ yata geçirm en istiyordum. Brad, bir zamanlar tavana çivi
nusunda beııiııı yaptığım gibi dışarıya cesur bir kadın iz­ çakacağını söylemişti.
lenimi vermeye çalışıyordu. Matt halâ kendi alanında iş Bunu kendi başıma da sapabilirdim ama daha önce
bulamamıştı. Boetng’dc elektrik mühendisi olarak çalış­ böyle bir şey yapmamıştım. Nedense hayatıma devanı et­
mıştı ama tam olarak neyle ilgilendiğini bilmiyordum Ge­ meyi başaranın ordum. Brad'le birlikte yapmayı konuştu­
çenlerde boyacılık yapmaya başlamıştı. Bundan nefret ğumuz her şeyi erteliyordum. Cesaretimi bir türlü topla-
ettiğini biliyordum ama en azından para kazanıyordu Mar- yamıyotdum,
gareı’e verdiğim maaşla kazandığını birleştirip kıt kanaat Kredi hesabıma yatar yatmaz çeki yazıp, ablamın
geçinmeye çalışıyorlardı. Fakat evin ödenmemiş kredileri evine gittim. Pazar günü kısaca konuşmuştuk, ben de hiç­
dc hır yanda duruyordu. bir şey çaktırmadan bugün için bir planının olup olmadı­
Ağustos aynının ilk pazanesi günü kredi kâğıtlarını ğını sormuştum. Söylediğine göre evde olacaktı.
imzaladım Yaz.su gibi akıp geçiyordu ama şimdiye kadar Arabamı sakağa park edcrkcıı. M argaret'in bahçede
yapmayı düşündüğüm şeylerin hiçbirini başaramamışımı. çiçeklerine su verdiğim gördüm. Ama o daldığı düşünce­
İlkbaharın başlarında Brad bana iplikler için yeni raflar ya­ lerden dolayı, ne beni gördü ne de geldiğimi duydu.
pacağına söz vermişti. Birkaç pazar günümüzü her şeyi kâ­ Dikkatim çekmek ¡çuı. "Merhaba, abla!" diye seslen­
ğıtlara dökerek, rafların doğru düzgün olması için ölçü alıp dim.
çizim yaparak geçirmiştik. Brad’e yardım edeceğim gün­ Margaret sesimi duyunca irkildi, elini birden havaya
leri. tıpkı Cody gibi dört gözle beklemiştim. kaldırınca kaldırıma biraz su fışkırttı. “Ne diye öyle gizlice
Yeni raflara ihtiyacım vardı ama bunun da tıpkı bir arkamda beliriyorsun," dedi.
başka tuhafiyede görüp uygulamaya karar verdiğim bir "Seninle konuşmam gereken bir konu var.”
başka fikir gibi bir süre beklemesi gerekiyordu. Neredeyse “ Yarına kadar bekleycttıcdin mi?"
tüm tuhafiyelerde yer sıkıntısının olduğunu biliyordum. “Bek ley cinedir 15
Bir sürü yeni ipi. elle boyanmış yün çılelen sergilemek zor Morali bozukken hep böyle aksi olurdu. Geçen bir
olabiliyordu. Özellikle King County’dc gördüğüm bir tu­ yıl boyunca kişiliğiyle ilgili çok şey öğrenmiştim. Zaten
hafiyenin rengârenk çileleri tavandan sarkıtması çok lıo- neşeli, arkadaş canlısı bir insan değildi ve bazen ne kadar

278 /takta# _ljbçYM»Afr Bir fymtak Mutluluk 279

Kâba konuştuğunu kendisi do fark etmiyordu. Bana çok


men girsern iyi olur," diyerek ziyaretimin sebebini dikkat­
y a rd ım c ı o ld u , o lm a y a du d e v a n ı cdtyor. Ayrıca Ofla her I1C
lice açıklamaya başladım.
kadar maaş veriyor olsam da başka yerlerde çok daha yük­
sek paralar alabilirdi. Onun için ablam olduğu için, bir şey­ “Neymiş o konu?" diyen Margaret. bardakları masa-
nm üzm ne koyup karşıma oturdu.
ler yapmaya çalıştım. Sadece onu ne kadar çok sevdiğimi
bilmesini istiyordum. “Yanımda çalışmanın beni ne kadar mutlu ettiğini bi­
liyorsun." dedim
Margaret meraklı gözlerle bana bakarken. “Bir şey
“Ama»"
mi istiyorsun?” dedi.
“Ne aması?“
“Bir bardak buzlu çay fena olmaz.”
Margareı gözlerini kocaman açtı. “ Yoksa beni kova­
Margaret önce tereddüt etti, sonra da ıç çekip başını
cak mısın?"
salladı. Evin yan duvarındaki musluğu kapattı, verandanın
"Seni neden kovayım? Sana ihtiyacım var. Buraya
merdivenlerini çıktı.
sana yardım etmeye geldim,"
Onun peşinden eve girince oturma odasındaki koli­
Margaret yine şüpheli gözlerle bana baktı. "Neye
lerle karşılaştım.
yardım edeceksin? Eşyalarımı toplamaya mı?"
Ben daha bir şey soramadan. Margaret, “ödem eyi
Yazdığım çek çantamda dururken bunları konuşma­
vaktinde yapamayacağız.” dedi. “Kendimizi kandırmanın
nın anlamsız olduğuna karar verdim. Çantamı açıp çeki
anlamı yok. Cııma gününe kadar vaktimiz var, yoksa ban­
Margaret *e uzanım.
ka icraya yazı gönderecek. Evimizi kaybetm emiz zaten
Ablam çeki eline alıp okudu, sonra da kaşlarını çalıp
çok kötü oldu, bunun üzerine bir dc ailemin kapı dışarı edi­ bana baktı
lerek küçük düşürülmesini istem iyorum ."
Bu parayı nereden buldun?” diye sordu. “Annem­
Birkaç kutunun da mutfakta bir kenarda durduğunu den istedin, öyle değil mİ?"
fark ettim. Krediyi almayı başarmış olmama bir kez daha
“Hayır.“ dedim. Ablamın en büyük özelliği fazla gu­
sevindim.
rurlu olmasıydı. Annemin bunlardan haberi olmaması için
Margaret, “Bahçeyle ilgilenmeme gerek yoktu ama
beni defalarca uyarmıştı. Ben dc »özümü tutup anneme tek
bir süreliğine buradan çıkmak istedim." Dolaptan iki bü­
kelime etmemiştim.
yük bardak çıkardı. “ Ev üzerime üzerime geliyor,”
Bankadan kredi aldım, dedim, sevincimi giziçye-
"Ö zaman yarın sabahı beklemek yerine konuya he­
medim. "Bir düşünsene, Margaret Hu benim için çok bü-

280 Dehhli" ,İfuCt)Nihı;r


Bir Yumak MutJufuk 281
y ü k b ir ad ım M y ılır ; bir b an ka sun un da b sn il p i U i l VCrillCyİ “N asıl yani?"
kabul etti." Sesimin heyecanlı çıkmasına engel olamadım. “Parayı sana veriyorum."
"Bunun bir anlamı var, öyle değil mi? Beni artık kredi ve­ İlk başta afallayan Margaret hiçbir şey söylemedi,
rilebilecek biri olarak görüyorlar," i başını iki yana salladı. “N e... ne diyeceğimi bilmi­
Ablam çeki düşürmekten korkuyormuşçasına iki yorum?
eliyle tuttu, “Bankaya ne söyledin?’ “Ciddiyim. Bu sana hediyem olsun." Bunu çok dik-
“Çok fazla soru sormadılar," Durumu basitleştirerek k e iiM düşünmüştüm. Bu parayı borç olarak versem ara­
anlatmaya karar vermiştim. Sırasıyla iki müşteri temsilci­ mızda sürekli bir huzursuzluk olacaktı. Ablamla aramdaki
siyle görüşmüş, sonra da hastaneye yatırıhyormuşum gibi dıştı, para için tehlikeye atılamayacak kadar değerliydi.
form ardına form doldurmuştum. Bana göne sorunu halletmenin en iyi yolu buydu.
“ Yoksa dükkânı ipotek mi ettin?” Ağlamasına ramak kalan ablam. “Her kuruşunu geri
Başımı salladım. “Mal varlığı olarak gösterecek baş­ ödeyeceğim, "dedi.
ka bir şeyim yoktu.” Doğruyu söylüyordum. Sahip oldu­ “ Margaret." dedim, uzanıp elini tuttum. “Tekrar söy­
ğum ve sahip olmayı istediğim her şey, tüm geleceğim lüyorum, bu sana hediyem.”
dükkânıma bağlıydı. “Olmaz, Matt işe döner dönmez faiziyle ödeyece­
M argaret'in gözlerine yaşlar doldu ve iki kez konuş­ ğ im ”
maya çalrşıp sonunda, “Bunu yapmana müsaade edemem." Onunla tartışmanın hiçbir şeye yaramayacağını bili­
dedi. yordum. “Ne yapman gerektiğini düşünüyorsan yap ama
“Artık çok geç. Her şeyi hallettim.” Margaret’i tanı­ bu. borç değil. Benim sana olan sevgimin göstergesi. Bir
dığım için itiraz edeceğini biliyordum. Çeki onun adına gün belki benim de yardımına ihtiyacım olur. Eskiden ol­
hazırlatmamın sebeplerinden biri de buydu. En sert sesimi muştu " Maddi olarak değilse de manevi olarak ablamın
kullanarak. “ Bu çeki alacaksın, M argaret...’’ dedim. “Ve | desteğini y anımda hissetmiştim. “Geçen sene yeniden kan­
yann sabah ilk iş evin kredisini ödeyeceksin.” sere yakalanmaktan korktuğum günleri hatırlamıyor mu­
Lafı ağzında geveleyip. “S ana... sana borcumu ne sun? Bir gün olsun yanımdan ayrılmamıştın. Sen olmasan
zaman öderim bilmiyorum," dedi. o günlerin üstesinden gelemezdim. Şimdi sıra bende “
“Sana borç verm iyorum ,“ dedim. Bunu daha önce Kocaman gözyaşları en sonunda Margareı'in g ö zle­
söylem eliydim rinden döküldü. Konuşmaya çalıştı. B-og.uk bir sesle. ‘Te-

282 Dchbiv Mucambcr Bir Yumuk Mutluluk 283

¥
A mı ÇOnkÜ İsteğimi kabullenip benimle görüşmeye ça-
^■|tliüplı,r,Mıl.'rn,'yı Ç,nrı!>-
U ir s ü re a o m u b u z lu ç a y ım ı b itirip ubluıuu y a rılım *ı. Şimdi bir ara telefonum çalıp ekranda B rad'in
etme fırsatını böyle güzelce değerlendirmenin verdiği mut­ sı belirince arayan kişinin o değil, oğlu olduğunu
lulukla eve döndüm. Dükkânım pazartesi günlen kapalı lüştüm. Cody ondan sonra hiç telefon açmamıştı,
olsa da ben hep orada oluyordum. Masamı temizliyor, ev­ büyük ihtimalle babasından azar işitmiş ti,
rak işlerini hallediyor, gelen siparişleri hazırlıyordum. Camdan dışarı bakarken. UPS kamyonunun sokağın
Dükkâna girerken, bacaklarımın arasına dolanıp bana 1 karşısına park edildiğini fark ettim. Ama Brad içinde de­
sinir olduğunu gösteren Whiskers karşıladı. Kedim uzun ğildi Fikrimi değiştirmeden ya da yapacağım şeyin m an­
süre yalnız kalmayı hiç sevmiyordu. Sabahın büyük kıs­ tıklı olup olmadığını düşünmeden kapıyı açtım ve dışarıya,
mını dışarıda geçirdiğim için bana epey kızmıştı. Yere çö- onu görmey e gittim. Nereye gittiğini bilmiyordum ama er
melip onu okşadım, elimi kuyruğundan kulaklarına kadar >a da geç ortaya çıkacaktı.
gezdirdim. Ben güzel söyler söylerken o da mutlulukla Sokağa şöyle bir göz attım, tam da karşıya geçmek
mıriadı. Üzereyken Brad'in yan taraftaki çiçekçiden çıktığını gör­
îşte o sırada yerde duran, katlanmış, küçük bir kâğıt düm.
gördüm. Biri belli ki kâğıdı kapının altından içeri atmıştı. “Brad." deyip onu durdurdum. “Bir d a k ik a k o n u ş a ­
Kim olduğunu ya da neden böy le bir şey yaptığını tahmin bilir miyiz?“ Samimi görünmeye çalıştım.
edemiyordum. Ayağa kalkıp kâğıdın yanına gittim. Şaşırmış gibiydi ama başım salladı. “Tabii."
Cody’nin el yazışım anında tanıdım. Kurşun kalemle Söylemek istediğim çok şey vardı. Kararının nede­
LYDIA yazm ış, Y ve D ' yi diğer harflerden neredeyse iki nim anladığımı söylemeyi istiyordum. Daha da önemlisi,
kat büyük yapmıştı. onu ve Cody’yi ne kadar çok sevdiğimi ve özlediğimi dile
Kalbim güm güm atarken kâğıdı açtım. Cody çok ; getirmeye can atıyordum. Ama sesimi çıkarmadım. “Co-
sade bir yazı yazmıştı. “SENİ ÖZLEDİM. GÖRÜLELİM dy’den bir not aldım.“
Mİ?" Bilerek olmasa da kâğıdı ellerimle buruşturdum. Ja­ “Ne? Ne zaman?" Aynı anda hem şaşırmış, hem üzül­
nice’te yeniden bir araya geleceğini söylediği son görüş­ müş hem de umutlanmış gibi bir tepki verdi.
meden sonra Brad'le hiç konuşmam iştim. Defalarca Irargo “Bunu bu sabah buldum." Gözlerimden bir anlam çı-
getirmiş ama onunla hep Margaret ilgilenmişti. acağından korkup başımı aşağı çevirdim. “Benimle gö­
B rad'in bu nottan haberdar olduğunu düşünmüyor- çmek istiyormuş."
B miJ ^ m f o liıv o r ’ dedi. ı bunu alışkanlık haşine getirmem. B un V
DVll UP u n u v t i u ; v ıcı c mum. «HJidiJiifi ucumu ıvuı utt > uki uıuuauuifuu ur
ama bundan bahsetmedim. “Bu durumun onu kötü etkile­ fiyordum. Onun yanına gideceğini de sanmıyordum çünkü
diğini biliyorum. Aynca C ody'nin kafasını karıştırmayı ya ayrıldığımızdan ben Margaret ona ters davranıyordu. "Be­
da Janicc'ı üzmeyi istemem. Onu aramamamı istersen ka­ s i aramak isterse C ody'yc izin ver."
rarını anlayışla karsılarım.** Bu sefer dc Brad gözlerini kaçırdı. “Aramak istiyor­
Brad gözlerimin içine baktı. "İyi olur." du m ı ne yapacağımı bilemedim "
Kalbım paramparça olmak üzereydi. “C'ody'ylc ko­ "Dediğim gibi Janicc’i rahatsız etmek istemem.”
nuşmamı istemiyor musun?" Hayal kırıklığına uğradığımı “Umursayacağını sanmam."
fazlasıyla belli etmiş olmalıydım, çünkü Brad başım iki Brad'c zayıf ama samimi bir gülümsemeyle baktım.
yana sallamaya boşladı. Cody den ayn kalmak beni çok Uzuyordu. Bu yüzden en
"Cody seninle konuşmak istiyorsa ve senin de buna l konuşma fırsatını yakalamış olmak kalbimdeki ağ-
bir itirazın yoksa bir sorun olacağım sanmam." nyı biraz dindirmişti. Sıradan bir havayla. “Telefonunu
Bu sözleri duyduğuma memnun olup fısıldayarak. kleyev cgitn."dedim. Aıiık Jatıicc geri döndüğü için Co-
“Teşekkürler." dedim. “Cody'nin öz ailesiyle birlikte ol­ İy'yle eskisi gibi olamayacaktım.
masına saygı duyuyorum. Bana kararını açıkladığında kı­ Brad kargo getirdiği kişilerden farksızmışım gibi.
zıp Uzülmüşttim ama onları unuttum artık, seni unuttum.” “•Hayırlı işler.“ dedi.
Bugün herhalde her şeyi hafife alıyordum. Brad i hiç de Fısıldayarak. “Teşekkürler." dedim, kendimi güven­
unutmamıştım ama böyle davranmak zorundaydım. de hissettiğim yere, dükkânıma döndüm. Kapıyı kilitleyip
Brad nc diyeceğini bilmiyormuş gibi bocaladı ofisime döndükten sonra ellerimin zangır zangır titrediğini
“ Biriyle görüşüyorum ve... şey. birbirimizi böyle fark ettim.
görmezden gelmemiz hoş olmuyor." Biriyle görüşme Çok yoğun bir pazartesi geçirmiştim. Bankadan kredi
kısmı düpedüz yalandı. Kendimi yem bir ilişkiye hazır his­ ıış, ablama yardım etmiş, sevdiğim adama yalan söyle­
setmeme daha çok vardı. miştim.
Brad, “Tanıdığım biri mi7" diye sordu.
Daha fazla yalan söylemek istemediğim için başımı
iki yana salladım. Ama yalan konusunda fena değildim.

286 lJ*JıJıwMotMmbtr B ir lumal \ lu tlu lu i 287

fcaöMıgı Jacqueline den de bahsetmişti.


u u v-çJv Jt-ıııt-g lu l JCUIM.CO M FİIIII IVIHVITICK.
“Haydi, gezmeye gidelim.” dedi.
Ailecek nadiren dışarıya çıkan Aurora. David ve ço­
cuklar. Woodland Park Hayvanat Bahçesi'ne gitmiş. Ma-
ıvnck ile Elise baş başa kalmıştı.
Pise. “Neıeyc?” diye sordu. Artık Maverick 'ten ka­
çınmıyor. aksine sık sık onunla dışarı çıkmaya çalışıyordu.
Eski bir kumarbaz olduğunu unutmasa da ona karşı besle­
ELİSE BEAUMONT diği güvensizlik duygusu azalmıştı. Bundan çok hoşnut de­
ğildi. çünkü Maverick’in sözünü tutamayacağından korku­
niisc. araba sürmeyi hiç öğrenememişti. Ehliyeti kim­ yordu Ama o dönülerine yenik düşene kadar birlikte ge-
lik nnvtine kullanmak iyi bir şeydi ama buna gerek yoktu çirdikkn zamanın tadını çıkarmaya karar vermişti.
Scattle toplu taşıma konusunda epey gelişmiş bir yerdi. Maverick'in anılarını dinlemek hoşuna gitmişti. Ku­
Otobüsler gencide gitmek istediği her yere gidiyordu vr mara karşı olsa da. Maverick'in oyunlarla ilgili hikâyele­
nadiren de olsa ya Aurora onu bir yerlere bırakıyordu ya rinin ilgisini çektiğini kabullenmeliydi. Maverick dün­
da taksiye biniyordu, yanın lıer yerine. Avrupa’ya. Avustralya'ya. Karay ipler’e
Maverick'in geri dönmesiyle bu da değişmişti. Ma- I gitmişti. Bu yerlerin çoğunda kum ur oynamış ama aynı za-
verick. onu istediği her yere seve seve götürüyor, sonra da mandıı da gerçek maceralara atılmıştı. Nil Nehri’nde bot
bitmez tükenmez sabrıyla onu bekliyordu. Geçen iki hafta gezisine çıkmış, Avustralya'nın Outback bölgesine gitmiş
boyunca Elise örgü kurşundayken, o da tuhafiyenin önün­ ve söylediğine göre Paris’te yanlışlıkla tutuklanmıştı. Ta­
de oturmuştu. Elise. Bethanne’dcn, Courtney'den ve Ly- ştığı ünlü insanlarla ilgili fikirlerini Elise anlatmıştı. Eli­
dia'datı o kadar sık bahsediyordu ki, Mavercik de onları tle . onu saatlerce dinleyebileceğini düşünmeye başlamış,
en az onun kadar lanır olmuştu. Elise. netharm e'nin işiyle duverıck’in savurganlığını biraz olsun kıskaıımıştı, Elise
ilgili endişelerinden ve Courtney’in lise son sınıfı iyi ge­ onuıı aksine hem hayatı hem de parasıyla ilgili konularda
çirmesiyle ilgili umutlarından bahsetmişti. Aynca Doğum ep dikkatli vc tutundu olmuştu.
Günü Kulübü'nUtı düzenlediği öğlen yemeklerine birlikte İdeal yaşam tarzı, om göre, ikisinin hayal anlayışının

288 Prbb.r MacumBrr


Bir Ium.,t ww«/ul 289
i i p a l m ı ş t ı - b u n u d a k ı z ı iç in ö r ü y o r d u .
bnım uvdL
( k i ——- A rdıU rf^n s o n r j iç ç e k i p ö r g ü s ü n ü bİT k c rU f d
MdicııcK. İZag gezisine şıksak güzel ulur." Ucdı.
ı v e o t u r m a o d a s ı n a g itti. “ P e k i , t a m a m . G i d e l i m ."
" R a in ıe r D a ğ ı’n a ç ık m a y a lı y ılla r oldu."
Mavenck’in y ü z ü n d e k o c a m a n b ir g ü lü m s e m e b e -
E l is e kaşlarım ç a n ı . “ S e n c e d e s a a t b u n u n iç in b i r a z
. “K a b u l e d e c e ğ im b iliy o rd u m .”
g e ç d e ğ il m i ? ”
M a v e r i c k , E l i s e 'i n k e n d i n i s u ç l u h i s s e t m e s i n i s a ğ l a ­
“ A a . H a y d i , E l is e , e v d e o t u r u p ö r g ü ö r m e k t e n s ık ı l ­
yıp r — erişmiş ve E l is e de b u n a iz in v e rm işti. M a v c -
m a d ın m ı? "
nek in sa n isi kandırmada u s t a y d ı , te k k e lim e e tm e d e n
E l is e b u n a k ı z d ı . “ Ö r g ü ö r m e y i s e v i y o r u m , "
istediğini yaptırmayı b a ş a r m ış t ı.
“ Ö r g ü n ü d e y a n ı n d a g e tir . A r a b a d a ö r e m e z m is in ? ”
O n d a k ik a , şehre v e o r a d a n d a R a i n ı e r D a ğ ı M il li
“ Ş e y , ö r e b i l i r i m ." E l is e . o n u n p l a n l a r ı n a u y m a y ı w -
P a r k ı 'n a d o ğ r u y o l a ç ık m ı ş l a r d ı M a v e r i c k ’i n t e k l i f i n e r a ğ ­
remiyordu A n ı k o n a k a r ş ı k o y a m ı y o r g i b iy d i v e b u d a o n u
m e n E l ıs c Ö r g ü s ü n ü yanına a lm a m ış tı. İlg is in i ç e k e c e k
k o r k u tu y o r d u . S i n ir li c e . “ S a n ı r ı m g e lm e y e c e ğ i m a m a b e n i
b a ş k a ş e y l e r v a r d ı.
d ü ş ü n d ü ğ ü n i ç i n t e ş e k k ü r l e r . “ d e d i.
M avenck her tü r lü k o n u d a k o n u ş a b ile n , ç a b u c a k
M a v e r ic k s e s s iz le ş ti, m o ra lin in b o z u ld u ğ u n u g iz le ­
k o n u d e ğ iş tir e b ile n s o n derece e tk i l e y i c i b i r d i lb a z d ı. B u
m e d i . T a b a ğ ın ı s u y a t u t u p b u l a ş ı k m a k i n e s i n e y e r l e ş ti r d i
E l i s e 'i n s a h i p olmadığı ama e s k i k o c a s ı n ı n s ö y le d iğ in e
S o n ra d a b irk a ç d a k ik a lığ ın a o rta d a n k a y b o ld u , s o n ra c im ­
g ö re k u m ar masasındaki r a k i p l e r i n i T uzağa d ü ş ü rm e k iç in
d e a r a s n a o k u d u ğ u c a s u s l u k k i ta b ı y la g e n d ö n ü p m u tl a ğ ın
s ık s ık k u l la n d ı ğ ı b i r yetenekti.
y a n ın d a k i o t u r m a o d a s ı n a g e ç t i .
P a r k a g i d e n ik i ş e r i tl i a n a y o l d a i l e r l e r k e n M a v e r i c k .
E l i s e t e z g â h ı s i l e r k e n g ö z u c u y l a o n a b a k tı . M a v e ­
“ A l d ı ğ ım e v l e i t g i h s o r u n u k a s te d i v o r s a n s a n a o k o n u n u n
rick * in o n u z o r l a m a s ı n a i z i n v e r m e y e c e k t i.
* n d ığ ın ı s ö y le y e b i li r i m . " Y a p tığ ı a p ta l lı ğ ı, M a v e r i c k ’ in
O n a . “ S e n s i z d e g i d e b i l i r s i n . " d e d i.
d a h a d a a ç ık b i r ş e k i l d e a n l a m a s ı n a k a t l a n a m a z d ı .
M a v e r i c k k i t a b ı n ı i n d ir ip o k u m a g ö z l ü k l e r i n i n ü z e ­
“ M ad d i d u ru m u n düzelecek m i? ”
r i n d e n o n a b a k tı . " B i l i y o r u m . “ K i t a b ı n a g e r i d ö t ıd ü . B e lli
“ E lb e tte düzelecek. Ş u d a v a b i ti n c e , h e r ş e y y o l u n a
k i h e y e c a n l ı b i r y e r d e k a lm ı ş t ı.
r e c e k . " A d e t a kapana k ı s t ı r m ı ş Kaideyken o n u b ö y l e tu -
M a v e r ic k k ita b ın ı o k u m a y a d e v a m e d e rk e n . E lis e
a f s o r u l a r l a sıkıştırmasın» sinir o l m u ş tu . Y a p a b ile c e ğ i te k
k o r i d o r d a n g e ç i p o d a s ı n a g i tt i, ö r g ü s ü n ü e l i n e a ld ı . İ lk ç o ­
ey k o n u y u değiştirmekti. “En s o n n e z a m a n C e n n e t 'e g e l-
r a b ı b i ti r m iş . İ k in c i s i n e b a ş la m ış t ı S a h g ü n ü b i r ç if t ç o r a p

Bır Yumak ihdltJmi


290 OoSMr Umumi*,

d i g i ı n i h a t ı r l a m ı y o r u m , " d i y e s ö y le n d i . M a v e r i c k u s ta b ir federal yasalar gereği bulundukları böl­


ş o fö rd ü v e g ittik le ri y o l onlara inanılmaz b i r m an z a ra su ­ gede. fareler dr dahil olmak üzere, hayvanları öldünnclc-
n u y o rd u . nekı yasak oiduğunu söylemişti. Anlattığına göre, yalnızca
M a v e r i c k o n a b i r b a k ı ş a tı p , “ B e n h a t ı r l ı y o r u m , " — tuzak kurulmasına izin veriliyordu.
d e d i. “ S e n i n d e h a tır la y a c a ğ ı n d a n e m in im . B a la y ın d a y d ık ” Maverick ihtiraslı bir sesle. “Seni nasıl sakinleştirdi­
E l is e sençe y u t k u n d u . Y in e k o n u y u d e ğ i ş t i r m e v a k ti ğimi haarizyor musun?" diye sordu.
g e lm i ş t i. “ B u ç a r ş a m b a b i r k a ç s a a t l i ğ i n e o r t a l ı k t a n k a y ­ Sekssen bahsetmesine ya da onu ima etmesine bir
b o l d u n ." tepki -.ermeyecekti Ona bu zevki yaşamayacaktı.
“ İ lg ile n m e m g e r e k e n iş le r v a rd ı; s e n s o r m a d a n s ö y le ­ “KjCtfifyorsun.” dedi, keyfinin yerine geldiği belli
y e y im , k u m a r o y n a m ı y o r d u m . S a n a o k o n u d a s ö z v e r d i m ." otuyocA t
B u k o n u y u a ç m a m a l ı y d ı , a ç t ı ğ ı n a p i ş m a n o l m u ş tu . £ "Elbette hatırlıyorum,“ dedi, kollarını sıkıca
E l is e b i r s ü r e s e s s i z k a l d ı k t a n s o n r a , “ A s l ın d a o t e l i n kendi etrafına sardı.
a d ı n ı y a n l ı ş k o y m u ş l a r , " d e d i. “ O k o r k u n ç f a r e l e r C e ı ı- Mavenck. Elise’in bir zamanlar paylaştıkları tutkulu
n e t ’te g e ç i r d i ğ i m i z b a la y ı m c e h e n n e m e ç e v i r m i ş t i ." aşkı inatçı tav» Ur la inkâr etmesine güldü, “ö y le bir şey
M a v e r i c k k a h k a h a l a r a ltı. yaşamayalı ne kadar oldu. Elise?”
Ü r p e r e n K liş e , " G ü l e c e k b i r ş e y y o k , ” d e d i. M a v e ­ Elise huzwsuzca diğer tarafa döndü. “Seninkiyle kar­
r ic k , M il li P u r k 't a k ı g ü z e l v e r o m a n t i k o t e l d e b i r o d a a y a r ­ şılaştırılamayacak kadar çok vakit olduğuna şüphe yok."
la m a y ı b a ş a r m ış , g e c e n i n b ir y a n s ı E l is e t ık ı r t ı s e s l e r i y l e “O kadar emin olma.”
u y a n m ı ş , o a n d a b a ta y a p ı p ış ı k la r ı a ç m ı ş t ı . M a v e r i c k ’ in Elısc d ö n ü p bir bakış atu. “Beni kandıramazsın. M a­
e l ç a n t a s ı n ı n i ç i n d e d o l a n a n b e ş a ltı f a r e y i g ö r ü n c e k o r k u ­ verick. Bilmeni hanrlar mısın, bir zamanlar seninle evliy­
d a n ö d ü p a t l a m ı ş tı . A l t ığ ı ç ı ğ l ı k , k o c a s ı n ı v e m u h te m e l e n dim. Seni tanıyorum. Sekse doymazdın sen.”
o t e l d e k a l a n k i ş i le r i n y a n s ı n ı a n i d e n u y k u l a r ı n d a n u y a n ­ "Ayrıldıktan sonra ara sıra yatağıma u ğ ra rd ın "
dırmıştı. Mnvcrick’in çanlarında y er fıstıktan vardı, fatclcı E İtse’m yüzü aniden kıpkırmızı oldu. “O bir hatay­
kokuyu a l ı p h epsini t e k e r t e k e r b i r s ır a h a l i n d e t a ş ı r k e n dı." Ayrılmalarındın ve boşanmalarından sonra geçen bir
E l is e ’e y a k a la n m ış l a r d ı . yılda. Maverick birkaç gecede bir Elise'in kapısını çalmış,
E l is e e r t e s i s a b a h r e s e p s i y o n d a k i g ö r e v l i y e o t e l l e r i ­ dil döküp onu yatak odasına götürmüştü. Sonra aniden zi­
n in p i s o l d u ğ u n d a n v e f a r e le r in i s t il a s ın a u ğ r a d ı k l a r ı n d a n yaretleri kesilmiş. Flıse de bunun sebebini anlamıştı: Ma-

292 Uacambrr
B u Yumuk Ahululuk 293
verick başka bir kadın bulmuştu. Onun kusurlarını gör*
W
» «naaaa, onu suçlamadan SUllllUgU Ma»cnvk, Elise e yatak odasının kapısına kadar eşlik
hayatı kabullenen biriyle yakınlaşmıştı. etti. Fısıldayarak, “Bu güzel gün için teşekkürler,” dedi.
Maverick. "Bana göre hata değildi,” dedi. Elise güzlerini ondan kaçırmaya devam etti. “Yemek
Elise sıkılgan bir tavırla. “Başka şeyler konuşsak ol­ çok hoştu.- Gün boyunca yaptıkları her şey çok güzel geç­
maz m ı?” diye sordu. in -ti. T e teşekkürler.” Arkasını dönmek üzereyken.
“Eskiden de böyle utangaçtın, ta ki yatağa girene ka­ M avcnck’ıa onu öpmesini beklemiyordu. Ama öpmüştü.
dar.” Başım iki yana salladı. “Galiba bu durum hiç değiş­ One eğilip dudaklarını dudaklarına dokundurmuştu. Elise.
memiş.” sıcak ve nemfi dudaklarını, belinde gezip onu kendisine
“Kes şunu! Yoksa yemin ederim, kapıyı açıp araba­ çeken ellerim hissetmişti. Maverick öpüşmeyi bitirip on­
dan atlarım.” dan uzaklaşırken. Elise yere yığılacak gibi oldıı.
"Seni kızdırmayı başardım demek." diyen Maverick Maverick. “İyi geceler, Elise.” diye fısıldadı, teninin
hissini aklına k a s m u ş gibi yüzüne dokundu.
kıkır kıkır güldü.
“Ben altmış beş yaşındayım, bu konuları konuşmayı Elise anlaşılamaz bir şeyler geveleyip yere yığılacak
kendime yakıştıramıyorum.” gibi odasına girdi. Gztrindckileri çıkarıp dikkatlice asar­
ken elleri deli gibi titriyordu.
“ Ben daha ölmedim, senin ölmediğinden de emin sa­
yılırım.” Dişlerim fırçaladıktan hemen sonra yatak odasının
kapısındaki aklamay ı duydu
Elise cevap vermemekle kararlıydı.
Sessizce yola devam ettiler ve Maverick hiçbir sebep Gözlerini kapattı, ne yapacağını bilemez halde içe­
yokken gülm eye başladı. Elise her şeye rağmen gülümsedi. ride dolandı. Maverick'i duymazdan gelip yatağına gide­
Sonra Maverick uzanıp Elise'in elini hafifçe sıktı. bilir ya da... yada ona kapıyı açabilirdi. Çabucak bir karar
| verip kapıy a yöneldi.
Günün geri kalanı çok güzel geçti. Rainier M illi P u t-
kı'nın içinden geçtiler, otelde fırında patates yediler. Tanı da beklediği gibi Maverick koridorda duruyor­
Sonunda geri döndüklerinde ev karanlık ve sessizdi. du. Arkadan gelen odanın ışığında göz göze geldiler. Ma­
Gün boyunca hayvanat bahçesinde koşturan Luke ve John verick, “Beni içeri alacak mısın, yoksa ret mi edeceksin?”
dedi.
yorgun düşüp uykuya dalmıştı. Aurora ile David de yorul­
muş olmalıydı çünkü odalarından çıt çıkmıyordu.

Bir Yumat \fw h tlu t 295

don edememişti. Annic zaten sürekli meşguldü. Şu ana


kadar htı konuda en çok Courtney'den yardım almıştı. Ço­
cuktan yaptıkları işler için ondan ne para istemiş ne de
böy le bir beklentiye girmişlerdi. Aynı şekilde Courtney de
p m a lm a y ı kabul etmemişti. Bethanne üçünün de cömert­
liğine minnettardı ve işleri daha yeni yeni yoluna koyduğu
için eline geçen her kuruşu işine yatırmıştı.
Annie, “Okullar iki hafta sonra açılıyor." dedi.
Bethanne bagajı kapattı. “Biliyorum.” Kızı ona bunu
hatırlatmasa durumu fark etmezdi. Okulların açılmasına
BETHANNE HAMLİN
az kalmıştı ve kısa süre sonra tek başına kalacaktı. Parti
vereceği kişiler ona yardım ederdi ama hazırlıkları tek ba­
Bethanne, parti için hazırladığı kutulan ağzına kadar
şına yapmak zorunda katacaktı. Yine de çalışmasının mey­
dolu bagajına taşırken, Annie, “Sana yardım etmeyi sevi­
velerini topluyordu. Andrew’in futbol kampına katılmasını
yorum ama benim dc işlerim var. anne," dedi.
sağlamak yaz boyunca yaptığı en güzel şeydi. Hiçbir şey
Annic. Alice Harikalar Diyannda partisinde kullanı­
duyduğu gururu ve başatı hissim gölgeleyemezdi.
lacak fincan takım ı ellerinde annesinin peşinden gitti.
Her şeyin farkında olan Annie, “Andrew tüm vaktini
Doğum günü yapılacak kız dokuz yaşına basıyordu ve
takımla geçirecek, yani sana yardım edemez." diyerek ko­
Alice Harikalar Diyarında da en çok sevdiği kitaptı. Beth­ nuşmaya devam etti,
anne tüm doğum gününü oyunlar, hediyeler ve minicik yi­
Bethanne partileri oğlunun maçlarına denk gelmeye­
yecekler de dahil olmak üzere bu temaya uygun hazırla­
cek şekilde ayarlamaya çalışacaktı. Andrew’in hiçbir m a­
mıştı. Elise'in torunu için düzenlediği ilk dinozorlu parti­ çım kaçırmayı istemiyordu.
den sonra onlarca yeni parti teması bulmuştu. “ Ben dc yüzme takımına geri döndüm."
Konunun peşini bırakmayan Annie, “Okullar başla­
“Öyle mi? Hiç haberim yoktu." Bethanne sesinin
yınca nc yapacaksın?" diye sordu. duygularını ete vermemesine özen gösterdi. Kızı yüzme
Güzel bir soru sormuştu. Bethanne. partilerde çocuk­
takımından ayrılınca hayal kırıklığına uğramıştı, şimdi ye­
larına ve Courtney'e bağlı hale gelmişti. Birkaç hafta önce
niden takıma kalıldığmı duy unca içini bir mutluluk kapla­
futbol kampı vç antrenmanlar başlamış, Andrew ona yar-

dır Yumuk Yhıtluiuk 297


296
mıştj. Anlaşılan eski Annie geri dönmüştü. Grant 'm söyle-
"K m T
dİSin? JÖff SB4 Tlffanv nin başına Al Hm afmtynrıfo 0 “Courtney. Hem guvem nrouıyuıucıuurv^uK num
zorlu dönemi atlatmış gibiydi. çok iyi anlaşıyordu. Ayrıca Bethanne'nin çocuklarından
“Koçu aradım, beni geri alabileceğini söyledi ama daha çok boş vakti var gibiydi. Bethanne ona ödeme yap­
kızlara yetişebilmem için fazladan antrenman yapmam ge­ mak istediğini söyleyecekti.
rekiyor? Annie ile Courtney. tam da Bethanne’nin umduğu
Bethanne, Annie’nin son z a m a n la rd a ortalıktan sık gibi çok iyi arkadaş olmuştu. Bethanne neler konuştukla­
sık kaybolma nedeninin bu olduğunu anladı. Kızı yüzme rım bilmiyordu ama ikisinin A nnie'nin odasına geçip iki
takımıyla ilgili gelişmelerden bahsetmemiş. Bethanne de üç saat boyunca takılması sıradan bir hal almıştı. Bethanne
neler olduğunu a n la m a m ış tı. Aıuıie her şey kesinleşen« ka­ başlarda pek ortak noktalarının olmadığını düşünmüştü
dar beklemek istemişti belli ki. ama belli ki yanılmıştı.
Bethanne. “İyi yapmışsın.” dedi. Annie “C ourtney? diye haykırdı. “Ben de bunu söy­
Kızı, “Ne yapacaksın?” diye sordu. “Biz okula dönüp leyeceğinden korkuyordum ?
takımlarımızla çalışmaya başlayınca ne yapacaksın?" "Olmaz m ı?” diye soran Bethanne parti üstesine
“Bir şey ler düşünürüm ” bakıp yemekleri, tabaklan, dekorasyonları ve kostümleri
“Eylül'de kaç parti vereceksin?” gözden geçirdi. Yakında bir m inibüs alması gerekecekti.
Bethanne, “ Annie. lütfen? dedi. "Courtney’i de ala­ Daha geniş bir araca ihtiyacı vardı, ayrıca minibüsün üs­
cağız. hemen yola çıkmalıyız, yoksa geç kalacağız.’ tüne Logosunu yapıştırıp telefon numarasını vazabiLirdi,
“Anne, bir plan yapmalısın.” Anme, “Anne, onu işe alamazsın.” dedi.
Çantasını ve anahtarlarım almak için telaşla eve giren Kırmızı ışıkla duran Bethanne. "Neden?" dîye sordu.
Bethanne. “ Yolda konuşuruz? dedi. Annie nin kızgın yüz “Otta haksızlık etme! Lisede son yılını geçirecek, ay­
ifadesi gözünden kaçmadı. rıca yeni bir okula başlay acak. Yıllık işlerine falan da ka­
Bethanne geri döndüğünde Annie çoktan ön koltuğa tılmayı düşünüyor. Chicago'daki lisesinde yıllık komite­
geçip kemerini takmıştı. sinin başkanı olduğunu biliyor muydun?
Bethanne geri geri ana yola çıkarken Annie, Ee?” Annie bunu büyük bir hevesle söylemişti. Bethanne
dedi. kızının, ailesini ayakla termik için yaptığı fedakârlıktan
“Birini işe alınm. i çok, Courtney 'in yıllık komitesinin başına seçiLmesinden

298 299

etkilendiğini düşünüyordu. “Teşekkürler, arnıe"


Annie, "Seattle's yeni geldi," diyerek konuşmaya de­ B utaç dakikalık sessizlikten sonra kızı, “Dün akşam
vam eni. “Daha kimseyi tanımıyor.” babamı aradım? dedi.
“Seni ve Andrew’i tanıyor,"
“H u." Bu beklenmedik bir şeydi ama Bethanne duy-
Annie yüzünü ekşitip. “Andrew o kadar bencil ki ona gulannı belli etmemesi gerektiğini biliyordu. Annesinin
hiçbir faydası dokunm az? dedi. “Anne, Courtney'den bilmesi gerektiğini düşündüğü bir şey olmasa babasını ara­
böyle bir şey istersen sana hayır diyemez. Bu yüzden ona dığından bahsetmezdi,
bu konudan bahsetme. Yoksa ona haksızlık edersin. Co- “Biraz konuştuk."
urtney'in arkadaş edinmesi lazım ve bu da zamanla olabi­
Bethanne. “Seninle gurur duyuyorum.” dedi, cid-
lecek bir şey. A y n ca...” Üzgünce iç çekti. ” ... Çoktan
' ATlnKrn,n W » a y ia görüşmeye başlamas,. olgunlaş­
yanhş adımlar attı.” a n göstergesiydi “Babanla arandaki bağın kopmasın,
“Nasıl yani?" Yeşil yandı ve Bethanne kavşaktan kar­ hiç istem em ?
şıya geçti. Annie hafifçe güldü. “Yaptığım şeyler yüzünden
Aıuıie başlarına büyük bir fekaket gelmişçcsinc. “Ha­ bana hala kızgm. Ben de ona. aş bunları artık, dedim ?
berin yok mu?” diye haykırdı. “Courtney derslerini be­ Bu tam da yerinde bir lafh. çünkü Fransız Kafesi'ndc
nimle konuşmadan seçmiş, alınabilecek en kötü dersleri görüşürken, Grant da kızıyla ilgili olarak hemen hemen
almış. Beden dersini bile ilk saatlere almış!” aynı şeyi söylemişti.
Bethanne’nin hatırladığı kadarıyla tuhafiyedeki son "Parti işinde epey başarılı olduğunu övüne övüne ona
buluşmalannda bu konu konuşulmuştu. Courtney ders se­ anlam m ?
çerken sorun yaşamıştı. Ana derslerini aldıktan sonra Öğ­ Bethanne kızına gülümserken. “Teşekkürler? dedi.
rencilerin çok da sevmediği seçmelilere yazılmak zorunda Grant m buna nasıl btr cevap verdiğini merak etti ama sora­
kalmıştı. madı.
Bethanne, “Tamam, başka birini bulurum,“ dedi. “Sigona şirketinin tüm zararı karşılamasına rağmen, o
İçten içe bu karan C ouruıey'in vermesi gerektiğini dü­ ardbasına a m verdiğim için beni hâlâ affetmemiş?
şündü. Ama bir yandan da işi sırf kendini zorunlu hissetti­ Bethanne, “O konuyu konuşmayı istemiyorum,”
ğinden ya da Bethanne'yi ktramadığından kabul etmesini ded. "Artık geçmişte kaldı. Sen özrünü diledin ve bir daha
de istemiyordu. Annie düşüncelerinde haksız sayılmazdı. böyle şeyler yapmayacağına söz verdin.“

300
Bir ium.it AMJu/ut 301
Annic derince iç çektikten sonra. “Haklısın." dedi. Hfkbvtt Çocukları. B e t h a n n c 'n i n s ö y le d i ğ i ş a r k ı la -

I liram 'Otu atlı geçmişken sana biı şey sOylcuıck ısıiyoı- « v k rm ı hiç anlamadığı b ir r e p ç in in Kcy A r e n a daki

dum, ama nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum.” işerine gidiyorlardı. B e t h a n n c 'n i n b i ld i ğ i k a d a r ı y l a o

"Neyse söyle gitsin." sözken ulamaması d a h a iy iy d i .


“ Bugün öğleden sonra evlenmek için Vegas’a gide­ Paul telefonu ikinci ç a lı ş ın d a a ç tı . " B e n d e seni a ra -
ceklermiş. Şu şapellerden birinde her şeyi ayarlamışlar. • “ dedi. Bethannc'nin sesini duyduğuna gerçekten
Babam bunu bilmem gerektiğini düşünüyor gibiydi. Her­ _ K . w i ı ş gibiydi.
halde senin de haberdar olmam istiyordu.” "Akşam yemeğine bana g e l m e k i s t e r m i s i n ? " B e th -
Bethanne bunun er geç yaşanacağım biliyordu, yine m r yemek yapmayı d ü ş ü n m e s e d e o n u g ö rm e y i isti­

de bu haber onu etkilemişti yordu. “Pizza söyleyeceğim.”


Kızı ona dikkatle bakarken. "Anne, iyi misin?” dedi. Paul. “Harika. Ben de film kiralarım." dedi, sonra da
Güzel yüzü kaygı dolu bir ifadey le gerilmişti. tereddüt etti. "Şimdi bana sorunun ne olduğunu söyle.”
"İyiyim." Bethanne durumu kabullenip pişmanlık ve “Bir sorun olduğunu da nereden çıkardın?"
keder hissetse de iyiydi. Omuz silkerek. “Ne değişecek ki?" “Sesinden."
dedi. “Zaten evden ayrıldığından beri TîHany'yle yaşıyor.” "Gerçekten mi?”
“Çok üzülüp üzülmeyeceğini gözlerimle görmek is­ "Bethanne. kaçamak cev aplar verme.”
tedim sadece.” "Gelene kadar beklesen daha İyi olur.”
Bethanne. “Peki sen kendini nasıl hissediyorsun?" “Hayır, şimdi söyle."
diye sordu Bethanne iç çekti. Granı. bunu ona söyleyecek cesa­
Annic düşünmek için bir süre sessizleşti. “Üzülüyo­ reti kendinde bulamamış, onun verine Annieyi aracı ola­
rum. Sanki babam artık hayatımın bir parçası değil. O kadın rak kullanmıştı. Hatta onu da Annie aramıştı, yoksa evle­
beni evine almadığı için anık babamı göremiyorum bile. neceklerini hiçbiri öğrmmryecektı.
Biliyor musun, anne, anık onları çok da önemsemiyorum." "Bu aksam b iz pizza yiyip film izlerken, liran t île
Bethanne. “Ben de," diye söylendi. 'A m a babanla T ifT a m .Vegas’ta olacak. Tahmin e t bakalım n e d e n ? ”
* “Evlenecekler."
arandaki bağı korumalısın. G ranf la olan ilişkinin ne Tif-
"Bingo."
fany’ylc ne de benimle bir ilgisi var.”
Partiden sonra Bethatuıe'nin içini aniden Paul'le gö­ Paul uzun süre sesmi çıkarmadı. "Şarabı ben getiririm."
rüşme isteği kapladı ama Andm* ile Annic dışarı çıkana “O zaman büyükçe bir ştşc kap.”

302 B r Yumak Umluluk 303

verdi. Annie. Andrew1uı oyun kurucu olarak oynadığını


kuskusun ve k ı y a f e t l e r i n i n al-
m o r l a n i f t i m n m C c H u v te y U n
tmda onu tanıması zordu.
Üçü o akşam pizza yemeye gitmişti ama Andrew çok
fazla kalmamıştı. Pizzacıya girdikten kısa süre sonra bir
grup arkadaşıy la karşılaşmış, kızlan yalnız bırakmıştı. Bu­
nun çok da önemi yoktu. Courtney onu o zamandan sonra
birkaç kez Annıe nın odasına uğradığında görmüş ama
ocumla doğru düzgün konuşmamıştı.
Tribünde oturan Courtney . Andrew1in gol bölgesine
COURTNEY r ULANSKJ doğru bir pas attığını gördü. Tutucu havaya zıplayıp topu
ustaca yakaladı. Anıklan gole sevinen Andrew, sahanın so­
Courtney, A gustos’un on beşinde okula alışma top­ nuna koşup takım arkadaşına sarıldı.
lantısı için Washington Liscsi’nc gitti. Derslerini çoktan
Bir düdük sesi duyuldu ve oyuncular koçlarının et­
seçmiş. Annic’ye göre seçmelilerde büyük hata yapmıştı rafında toplanıp bir daire oluşundu. Birkaç dakika sonra
Kızın söyledikleri doğruysa dışlanmışları oynayacaktı. futbolcular hep birden haykırdı ve koşar adım larla so­
Courtney sabah saatlerini okulda geçirdi. Bu toplan­ yunma odasının yolunu tuttu.
tının amacı, birkaç konunun yanı sıra, okulun ilk gününde
Andrew kaskını çıkarmış bir arkadaşıyla konuşurken
dersten derse giderken bir karışıklıkla karşılaşmamasıydı. tribüne doğru baktı. Baktığı kişinin tanıdığı biri olup ol­
Yaz neredeyse bitmişti. Courtney lise son sınıfın da bu madığını anlamaya çalışır gibiydi. Courtney’i fark etmiş
kadar çabuk geçmesi için dua ediyordu. olmalıydı
Yaptığı görüşmeler öğlene kadar bitti ve eve döndü.
Courtney bu durumdan rahatsız oldu. El sallayıp git­
Anneannesi onu okula götürüp getirmeyi teklif etmiş oma mek için ayağa kalktı.
Courtney teşekkür edip bisikletiyle yola çıkmıştı. Bisikle­
Andrew tel örgülere yöneldi. Courtney ’le konuşmayı
tini de okulun arka tarafına, futbol sahasının yakınına koy­ fiği belli oluyordu. Şimdi daha çok utanan Courtney.
du. Oraya giderken futbol takımının antrenman yaptığını ton merdivenlerden inip tel örgülerin önünde onunla bu­
gördü. Durup birkaç dakikalığına onları izlemeye karar tu.

304 Ûibbte
B r Yumak Ihrf/*/«* 303
Andrew, “Başta çıkaramadım,“ dedi.
için teşekkür ederim. Seninle görüşmeye başladı­
«¿-vınıp ¿n"lnm iiypn C nıırtnoy. "R en
ğından beri kendini daha iyi hissediyor."
de oradakinin sen olduğundan emin olamadım,” dedi. An- “Rica ederim Benim de bir arkadaşa ihtiyacım var-
drcvv'in yaklaşık yedi kilo verip zayıfladığım fark etmesini
umdu. Elbiselerini giyerken aradaki fark anlaşılır hale gel­
Vedalaştılar. Andrew yanından uzaklaşırken, sarışın
meye başlamıştı. bir kız sahaya girdi. Sevinç çığlığı attı vc arkasını döner
Courtney. gergince arkasındaki binayı gösterirken,
dönmez Andrew in kucağına zıpladı, ayaklanın beline sardı.
“Bu sabah yeni Öğrencileri okula alışmaları için toplantıya
Aadrcw’in terli ve formalı olmasına rağmen kız onu du­
çağırmışlardı,” dedi. Buraya onu izlemeye gelmediğini
daklarından öptü. Doğal olarak hem incecik hem dc güzel
açıkça dile getirmek zorundaydı. Onu beğeniyordu, la­ bir kızdı.
mam. ondan gerçekten çok hoşlanıyordu, ama Andrew’in
Courtney arkasına dönünce kızın biriyle burnn bu­
bunu bilmesini istemiyordu. runa geldi.
“Evet, her yıl yaparlar." Kız, “Selam." dedi. Courtney‘e insanın kanını don­
“Bisikletim dc şurada.” duracak bir bakış attı.
Andrew başını salladı, konu ilgisini çekmemiş olma­
“Selam.” Aradaki soğukluğa rağmen Courtney bunun
lıydı. "Derslerini seçtin mi?” yeni bir arkadaşlık fırsatı olduğunu hissetti. “Ben, Court­
Courtney ona hatırladığı dersleri saydı, ney Pulanski."
Andrew, "Ben de İngiliz dilini ikinci gruptan aldım.”
“Shelly Johnson. Melanie’nin arkadaşıyım."
dedi. Melanie dudaklarını Andrew’in dudaklarına yapıştı­
“Öyle m i? Bu iyi bir haberdi. En azından o derste ran kızdı herhalde.
tanıdığı biri olacaktı. Annic'nin söylediklerine bakılırsa en
Courtney ortamı yumuşatma umuduyla. “Ben de An-
kötü seçmeli dersleri almıştı. İ drew ile Annıe’nin arkadaşıyım." dedi. Seattle’a geldiğin­
Futbolculardan biri Andrew’e seslenince omzunun
den beri birçok kişiyle karşılaşmış ama çoğuyla çok iyi
üzerinden ona baktı. “Geliyorum," diye bağırdı. anlaşamamıştı. Bethanne ile Lydia onlardan farklıydı ama
Courtney, “Gitmelisin." dedi. Bethanne büyük ihtimal babasının yaşındaydı. Lydia da
“Evet. Bu arada daha önce söyleyecek fırsatım ol­ \ yirmili yaşlarının sonundaydı.
madı. o gece telefon açıp Annie’nin durumunu haber ver-
Shelly yine kibirli bir tavırla. “Doğru.” dedi. “Adını

306 Debine MJComber


Mutluluk 307

duymuştum.” Yalak o d a s ı n / ı Ho ö « • — *■- 1


/ş if öu ffgfrıçu G erçekten m ı t -a ç değilim, ' d e d i
“Hıhı." Anneannesi sertçe. “Courtney Pulanski. bana huy­
Courtney biraz kendinden bahsetmenin iyi olacağını suzluk taslama." dedi.
düşündü. “Geçenlerde Chicago'dan taşındım." Courtney tavrından dolayı hemen pişman oldu. “Özür
“Burada mı okula başlayacaksın? dilerim, anneanne."
Courtney başını salladı. “Evet, son sınıfa geçtim.” “Ne o ld u ?
Shelly, “Andrew de.” dedi ve şüpheli gözlerle bakıp Courtney başım iki yana salladı, ne diyeceğini bile-
Annie’nin ağabeyine karşı bir şeyler hissedip hissetmedi­ , Diyordu. Hissettiklerini kelimelerle tarif edemiyordu. O
ğini anlamaya çalıştı. ■şina olduğu yalnızlık ve yabancılık duygusunu hissedi-
Courtney. Melanie’nin yerini almayı düşünmediğinin | yordu. Arkadaşlarını, ailesini ve eski okulunu özlüyordu.
anlaşılmasını isteyerek. “Andrew’den çok Annie’nin arka­ Evine dönmeyi dünyadaki her şey den çok istiyordu.
daşı sayılırım,” dedi. Anneannesi, “Yoruldun, belki ondan böylesindir,”
“H u... Bu arada Mel’Ie Andrew’in bir yıldır çıktığını dedi
bitsen iyi olur. Mel ponpon kızların lideri ve büyük ihti­ Anneannesi hemen hemen her sorunun biraz kestire­
malle bu sene okulun açılış şenliklerinde kraliçe olacak. rek çözülebileceğini söylüyordu. Courtney bir cevap ver­
7aten Andrew’in de kral olacağı kesin. Harika bir çift ola­ mek yerine, odasına giden merdivenleri çıktı.
caklar.” Odasına girer girmez kapıyı kapatıp internete girdi.
Courtney de, “Hanka.” dedi. Durum oldukça açıktı. Babasından gelen e-postayı görünce morali hemen düzel­
Bu mükemmel birlikteliğe bir tehdit olarak algılanmasına di. Babasının durumunun iyi olduğunu öğrenince içi ra­
anlam veremiyordu. hatladı. Çünkü sürekli başına bir şey geleceğinden koricu-
Courtney olabildiğince çabuk kızuı yanından kaçıp 1yordu. Kuzey Amerika’da yaşanan onca adam kaçırma hi­
bisikletine atladı. Eve doğru giderken morali bozuk da kâyesinden sonra babasının oralarda çalışmasından endi­
olsa, tuhaf bir enetji hissiyle çevirdi pedalları. şelenmeye başlamıştı. Hemen ona cevap yazıp sabahki
Mutfağa girince anneannesi. “Yemek hazır," dedi. görüşmesini anlattı, okulun açılmasının onu ne kadar he­
Masada bir kâse çorba ile dilimlenmiş havuç ve pırasa dolu yecanlandırdığını abartarak kelimelere döktü. Babasının
bir tabak vardı. onun için kaygılanmasını istemiyor, omzundaki yüklere

308 Debbie Macomöer Bir Yumak Mutluluk 309


bir de kendinin kileri eklemeyi düşünmüyordu. “Bir şey im yok ki.”
“YnlftJI biri mr özdü uantP"
Aıfianna "dan ve Chicago ’dafci iki arkadaşından gelen
Courınev elini tırabzanlara kovup merdivenlerden
e-postaları da okuduktan sonra yatağına uzanıp tavana
yavaşça indi. “Önemli değil.”
baktı, bu seneyi hayal etmeye çalıştı. O anda her şey kas­
Anneannesi ona şüpheli gözlerle baktı.
vetli görünüyordu.
Courtney. “ Birazcık çorba içebilirim." deyince anne-
M elanie'nin ona bakışlarında da görmüştü yaşana­
m e s in ın yüzü hemen güldü.
cakları. Andrew’in kız arkadaşı ona yerini hatırlatmıştı.
“Derslerinden bahsetsene bana.” diyen Vera mutfağa
Courtney'i sinir bozucu bir tehdit olarak görüyordu. İnsa­
girdi. Courtney de onu takip eni.
nın bir bakıştan bu kadar anlam çıkarabilmesi çok tuhaftı.
Masaya oturdular. Courtney domates çorbasını içip
Arkadaşı Shelly, yapmacık da olsa nazik davranmaya
havuçlarını yerken muhabbet ettiler.
çalışmamıştı. Onunla sadece hakkında bir şeyler Öğrenmek
Anneannesi cesaret verici bir sesle. “Leta okula alış­
ve mükemmel “Mel”c Courtney'in önemsiz biri olduğunu
tıktan sonra yüzme takımına girmen gerektiğini söyledi.
söylemek için konuşmuştu.
“‘ pimiz senin suda şimşek gibi olduğunu biliyoruz.” dedi.
Courtncy. Annic’nin neden Melanie'den hiç bahset­
Courtney içten içe gülümsedi. Yaz aylan boyunca
mediğini merak etti. Belki de ağabeyinin kız arkadaşını
jyflzmesinı geliştirmişti. Seksen yaşındaki kadınlarla yanş­
sevmiyordu. Ya da belki de bahse ime gereği duymamıştı.
a d ı düşünülürse, anneannesinin onu hızlı bir yüzücü olarak
Anneannesi merdivenlerin başından. “Yemeğim oda­
: gömıcmik yum am ak gerekirdi.
na getirmemi ister misin?” diye seslendi.
Anneannesi. "Bunu bir düşün,” dedi.
Courtney yatağından gönülsüzce inip koridora çıktı.
Courtney de. "Düşünürüm.” diyerek söz verdi.
“Anneanne, aç değilim demiştim," Şu anda istediği son
şey, anneannesini yukarıya çıkmak zorunda bırakmaktı.
Vera bununla ilgili sıkıntısını çok açık bir şekilde dile ge­
tirmişti.
“Bir şeyler yemelisin.”
“Sonra yerim.”
Anneannesi yüzünü ekşitti. “ Beni endişelendiriyor­
sun.”

311
310

»yia ilgili neler söylediğini bilmiyordum ama önemse­


miyordum Margaret on bin dolarla ilgili konuyu hiç aç-
n y ı Açıkçası ben de bu sayede rahatlamıştım. Kredi-
■borçlarını seve seve ödeyecek, bundan hiç bahsetme­
yecektim. Ne de olsa ailem benim için yıllarca fedakârlıkta
nmuştu. Ben de sonunda, ablam ve eskisinden daha
i vakit aytnp ilgilenmem gereken annem için bir şeyler
yapma fırsatı bulunca kendimi çok iyi hissetmiştim.
Derse ilk Elise geldi. Kapımın önüne park eden be-
' Başarabilirsiniz. İlmekleri birer birer arın yerer "
: Lincoln Coniinenial'in içindeki şık giyimli, yaşlı ada­
M yra Hanscıı
mı hemen fark ettim. E lise'in eski kocasının ona olan
Alığından etkileniyor, ben de, her ne kadar hayatımda
LYDİA HOFFMAN
yle bir şeyin olmasını beklemesem de aşkın yeniden do-
ıbıleceğini bilmenin verdiği güveni hissediyordum.
Son olmasına rağmen bir sonraki dersi dört gözle
Brad ve Cody’yi seviyordum ve zaman bunu değiş-
bekliyordum. Elise, Bethanne ve Courtney. yuvarlak şişlen
neyecekti. Cody ’yle haftada bir iki kez telefonda konu­
kullanarak birer çift çorap örmüş, çoktan İkinciye geçmişti.
yordum. Bana babasının ona istediği zaman beni araya-
Bir kez daha birbirinden farklı üç kadının Örgü örmenin
eegim söylediğinden bahsetmişti. Ama Janice ile ba­
yaşattığı mutlulukla bir araya gelmesinden etkilenmiştim
sı hakkında konuşmanın canımı yaktığını biliyormuşça-
Bunların hepsine sessizce tanıklık etmiş, hayatlarının bir­
ı annesinin adını hiç anmıyordu. Janice’le ilgili öğre­
birine bağlanmasını hayretle izlemiştim.
nildiğim tek şey hâlâ kendi evinde kaldığıydı. Bunun
Bethanne'ye parti işine gimıe fikrini Elise vermiş.
ı kısa süre sonra değişeceğini düşünüyordum.
Courtney de Bethannc'nin kızı Annie'yle çok iyi arkadaş
Elise. “Herkese günaydın.” dedi. Mutluluktan lıava-
olmuştu- En güzeli de hepsi bırbınyle ve benimle arkadaş
ı uçuyordu, bu halini başka türlü tarif etmek mümkün
olmuştu. ğildi.
Margaret’in morali evlerini kaybetmeyeceklerini öğ­
Yaptığım işe ara venp onunla ilgilenmeliydim. "Kcy-
rendiğinde düzelmiş, sonra da hiç bozulmamıştı. M att’e
ı yerinde görünüyor,” dedim.

312 D eM ut Uacom btr


Bir Yumak MuttUuk 313
a endişeleniyordum. Son iki haftadır iyice sessiz-
“Kızım da aynı şeyi söyledi."
Yeni bir okula başlayacağı için stres yaptığını bi-
Margaret vitrinden dışarı bakıp. 'Maverick de bura­
c. bu süreci sorunsuz atlatmasını diliyordum. Konuyu
daymış." dedi.
açm ay acakum ama olur da derdini dile getirirse onu
Mutluluktan Elise'in yüzü pembeleşti. ’Dışarıda du­
• seve dinleyecektim .
rup beklemesine gerek olmadığını söyledim ama yapacak
“Bu. son d ersim iz.” dedim ve açıklam am ın ardından
başka işinin olmadığını söyleyip durdu. Arabada gazete
b üzüntü dolu seslerle m utlu oldum . “ D evam etm ek
okuyor." Masaya geçip örgüsünü çıkardı. “Ördüğüm ço­
m isiniz?’' Üçü dc. ilk kursiyerlerim in yaptığı gibi, tek­
rapları ona verdim. Aurora’mnkını bitirir bitirmez David’e
li kabul etti. “O zam an kursum uzu Örgü destek gru-
de bir tane yapacağım.”
ç cv ire lim .” Z aten yeni b ir grup oluşturm ayı d ü şü ­
“Maverick buna şaşırdı m ı ? Bunu sormak bana düş­
tüm . önüm e iyi b ir fırsat çıkm ıştı. “D iğer kurstaki-
mezdi ama meraklanmıştım. Yuvarlak şiş tekniğini kullan­
k r e de söylerim , arada sırada onlar da aram ıza katılır,” de­
dığım ilk çorapları Brad'e hediye etmiştim. Brad de çabu­
d e n . S o n ra da h e r hafta aynı zam anda, aynı yerde bulu­
cak eskitmiş, ben de birkaç çift daha yapmıştım. Bu sırada
şacaklarını söyledim . Bu sayede örm ek istedikleri her türlü
onlan hâlâ giyip giymediğini merak ettim. Janice benim
iri örebilecekler ben de sorularım cevaplam ak, karşılaş-
ördüğümü bilse Brad’den çoraplan çöpe atmasını isteye­
lan sorunları çözm ek için hep yanlarında olacaktan. Bıı
bilir ya da işin icabına kendisi bakardı.
şeyler için artık ücret alm ıyordum , çünkü insanların dü-
Elise. M averick’in çoraplarım gördüğünü ve şaşırdı­
1 olarak dükkânıma gelm esinin faydasını görm üştüm
ğım söylerken kapı açıldı, Bethanne aceleyle içeri girdi.
E lise gru p adına konuşup. “Ç ok gUzel olur,” dedi,
“G eç kalmadım, değil mi?" diye sordu. ‘"İşlerim o
kursun beni ne kadar m utlu ettiğini kelim elerle anla-
kadar yoğun ki ne zaman nerede olmam gerekliğini bile­
ım .”
miyorum.” Çabucak Elise'in oturduğu arka tarafa geçti.
Eski kocasına tekrar âşık olduğunu, tflnı d ü n y a y ı
Bethanne, haziran ayındaki o ilk dersten sonra çok
ı canlı ve parlak gördüğünü dllşUnmeve başlamıştım,
değişmişti. Kendine güvenen, iyimser, mutlu bir insan o l­
nin aralarında bir t ü r anlaşmaya vardığını bilmîyor-
muştu. Hayatına bir de gizemli bir adam katmıştı. Bir şey­
. Belki de sadece anı yaşıyorlar v e gelecekte neler ola­
ler anlatırken onun adını anmış. Pete mi Paul mü öyle bir lım umursamıyorlardı.
şey dem işti.
Bethanne, “Her hafta gelmeye çalışacağım,” dedi.
Courtney, Bethanne'nin hemen ardından içen girdi.

IrlW lM k U 315
314

“işlerden dolayı gclemeyebiJınm ama insanların hafta içi i yaşından bilileriyle görüşmesi için ona akıl
ö ğ le d e n s o n ra doğum günü p a rtis i y a p m a k is te y e c e ğ in i
sanmıyorum.” , “Peki ya sen?" diye sordu. “Sen binleriyle
“Haklısın,’’ dedim. “Çoraplarını bitimi ıştın, öyle de­ t hazır m ısın?”
ğil m i ? Bethanne başım iki yana salladı “Daha değil. Biri-
Bethanne başını salladı. lie görüşmek demek, bacaklarımı uraş etmek, külotlu
“O nlan oğluna mı v e rd in ? g> giymek zorunda kalmam demek. Şimdilik kendimi
Bethanne'nin yüzüne kanlar akın etti “Aslında, ha­ ém sıkıntıya sokamam ”
yır. O n lan ... bir arkadaşıma verdim." Courtney şaşkın bakışlarla, “Bacaklarım tıraş etmi-
Margaret birkaç desen kitabıyla masaya geldi. “Pa- | m usun? diye sordu. “Ben neredeyse her gün alıyo-
u l'e m i ?
Bethanne başını salladı. “Bana öyle bakmayın. Sa­ Bethanne. “Annie de.” dedi, sonra om uz silkti. “O
dece arkadaşız. O. Gram ın yeni kam ının eski kocası." ılıklan otuzlu yaşlarımda bıraktım.”
Herkes nefesini tuttu. "‘O nun eski karısıyla eski kocam "Peki ya sen, C o u r t? diye sordum. Ona kısa adıyla
anık evli vc biz de arada sırada bunlan konuşmak ve his­ \ edecek kadar yakın hissediyordum kendimi. “Sen
lerimizi paylaşmak için buluşuyoruz." ek grubuna gelebilecek m isin ?
Courtney. “Ne zaman evlendiler?" diye sordu. Ger­ “Okullar açılana kadar kesin gelirim, ondan sonra da
çekten de şaşırmış gibiydi. bilirim ama önce ders programımı ayarlama]iyim. Salı
“Geçenlerde. Bu. beklediğim bir şeydi ama bu konu­ eri uygun olabilir."
lan biriyle konuşmak kendimi iyi hissetmemi sağlıyor. Elise, “Aynı saatte buluşmak zorunda değiliz." dedi,
Paul de çok iyi biri." Derin bir nefes aldı. "Benden birkaç ul bittikten sonra buluşuruz, bu sayede Courtney de
yaş küçük ve şey... benimle daha romantik bir ilişki yaşa­ futalarımızı kaçırmaz. Size de uyar m ı ?
mak istiyor. Bunu düşüneceğime söz verdim ama en so­ Hemen ardından bunu kabullendiklerini belirten ses-
nunda arkadaş olarak birbirimize daha fay dalı olacağımız I yükseldi. “O zaman saat üçte buluşuruz," dedim.
kararına vardım. Ona, yanına annesini de alırsa bir yerlere Kapının üzerindeki küçük çan çaldı ve m çok sevdi-
gidebileceğimizi söyledim," ı örgücülcrden biri içeri girdi. “Jacqueline!” diye hay­
Elise ile Courtney güldü. lim, onu gördüğüme sevindim. Görüşmeyeli iki hafta

316 D tb b te M a n m t u r
Bir Yumuk Ahululuk 317
olmuştu. Cuma günkü hayır amaçlı buluşmalara düzenli kv baygın kaldığım kimse bilmiyormuş,
I c o c u ı y l a cr> ıı)ulr cılrmıçtı. ı çüunak için sandalyemden fırladım ama tam
“New York City’den yeni döndüm ve hemen iplik al­ l müşterilerle dolu bir dükkânım olduğunu fark et-
m aya geldim.” dedi. Masadaki herkes Jacqueline'i tanı­ ; kadın raflardaki iplere bakmıyor, bin de model
yordu, bu yüzden tanıştırma faslına gerek yoktu. ı sayfalarını kanştınyordu. Bir de kurstakiler
Gözlerinde bildiğim bir bakış vardı. Bizim gibi örgü
tutkunu insanların gözlerinde görmeye alışık olduğum bir lacquelıne. “Gidin.” dedi. “Siz dönene kadar ben bu-
şeydi. Jacqueline en iyi müşterilerimden biriydi, istediği ıdare ederim. Gidin siz.”
kadar ip alabiliyor ve bu konuda engel tanımıyordu. G e­ Elise. “Benim yardım edebileceğim bir şey var mı?"
çenlerde Rccse" in evlerindeki bir odayı iplerine ayırdığın­ r sordu.
dan bahsetmişti. O kadar boş yeri olduğu için onu kıs­ “Peki ya benim?" Bu da Bethanne’ydi.
kanmaya başlamıştım. Jacqueline, doğru modeli bulduğu Ardından Courtney. “Ben de kalabilirim.” dedi.
anda o ipleri kullanacaktı. Benim de örülmeyi bekleyen Düşünceli ve nazik tavırlan beni fazlasıyla mutlu et-
milyonlarca modelim vardı. İkimizin de hayatımız boyun­ “Hepinizc çok çok teşekkür ederim .“ Bu kadınlar
ca öre öre bitiremeyeceğimiz kadar ipi vardı. fıim için müşterilenden de, öğrenciden de öteydi Arka-
Jacqueline. E lise'in yanm a oturup güzel örgüsüne undı.
baktı Genelde konuşmalarda en çok onun sesi çıkardı ama Ben çantamı alana kadar Margaret çoktan hazırian-
bu gerçeklen de hiç kimsenin canını sıkmıyordu, tplere ve . Ofisimden çıktığımda. Brad'in kargolarımla beraber
örgüye karşı bitmez tükenmez bir hevesi vardı. ıın hemen önünde durduğunu gördüm
Telefon çaldı ve iş bitirici ablam hemen ahizeyi kal­ Margaret dosyaya imzayı atarken ona. “Gitmek zo-
dırdı. Ona çok fazla dikkat etmiyordum am a telefonu ka­ i'iz." dedi. "Annemizi hastaneye kaldırmışlar.”
patıp kursiyerlerle birlikte oturduğum masaya gelince Brad kaşlarını kaygıyla kaldırıp bana baktı. “Durumu
betinin benzinin attığını fark ettim. tT
Margaret elini omzuma koydu. "Annem iz..." demeyi “Bilmiyorum.” dedim. "Henüz hiçbir şey bilini yo-
başardı. "Hemen hastaneye gitmeliyiz." Teselliye ve ona olan ihtiyacımı kontrol edemiyor-
"N e oldu?” Anında süreğim ağzıma geldi. . B rad'e uzandım. Cesaretimi ve gücümü toplamak
“ Bayılmış. Komşusu onu bahçede yatarken bulmuş. l kollarını etrafımda hissetmeliydim O da bunu hemen

318 Od*" Uaccmbtr Bu Yumak \hahduk 319

anladı, ona doğru uzanınca beni kollarının arasına aldı. fa ve ı»i***ttiğiın korku beni mahvediyordu. Ayrıca
Margaret sesini alçaltarak. “Gitmeliyiz," dedi. ı havai lunklığına uğrattığımdan, her şeyin benim
Brad beru bıraktı, gözlerimle teşekkür ettikten sonra “ ğundan emindim.
hızlıca dışarı çıktım. r önümüzde belirince ablamla birlikte avni ipe
Her ne kadar konuşacak birini bulmamız saatlerimizi w gibi ayağa kalktık.
almış gibi gelse de, İsveç Hastanesi'ndeki çalışanlar çok r doğrudan konuya girdi. “Annenizin dununu
anlayışlı çıkmıştı. Annemle daha fazla vakit geçirmediğim Seker komasına girmiş."
için kendime kızıyordum. Çok gerekmedikçe beni yanına Bu ikimizi de şaşkına uğratan bir haberdi.
çağırmaz, yanma uğradığımda da minnettarlığını her za­ "Durumunu kontrol altına aldık. İnsülm seviyesinin
man gösterirdi. Onu haftada iki üç kez ziyaret ediyordum —*i dönmesini bekliyorum ama hastalığı hafife alına-
ama demek İri yeteri kadar ilgi gösterememiştim. ı türden değil."
M arg aret de onu o la b ild iğ in c e çok zjyerel etmeye ça­ Margaret. “Ailemizdeki hiç kimsede şeker hastalığı
lışıyordu. Ama annemin iki kızının ara sıra yaptığı ziya­ V dedi. “Annemin böyle bir hastalığa yakalanabilc-
retten fazlasına ihtiyacı vardı. İçime çöken vicdan azabın­ i hiç düşünmemiştik."
dan boğulduğumu hissediyor, ablamın da aynı halde oldu­ “Anneniz tek başına mı yaşıyor?"
ğunu düşünüyordum. tkinıı/ dc başımızı salladık.
Margaret hastanelerden nefret ediyordu. Söylediğine Doktor yine açıksözlü konuştu: "O zaman size, onun
göre onu aniden telaşlandıran koku sebep oluyordu buna •“•n bakımını sağlayabilecek hinlerinin bulunmasını
Bense neredeyse tüm gençlik yıllarımı hastanede geçirmiş, ek durumundayım."
o kokuya farkına varamayacak kadar alışmıştım. Margarn | Bizden annemizi son elli yıldır yaşadığı evden çıkar-
kolumu sıkıca tutuyordu. Yani hayatımızda ilk defa bana ■fazı istiyordu. Bunu yapıp yapamayacağımı bilmiyor-
güveniyordu. lüm a aniden başka seçeneğimin olmadığım fark etlim.
Doktor gelip annemizin durumunu gözden geçirene
kadar bekleme odasında oturmamızı istediler. Koltuklar
rahat, televizyon da açıktı. Ekranda bir hastane dizisi olan
General Hospıtal vardı. Ama ben bunlara hiç dikkat ede­
miyor. etrafımdaki seslerin hiçbirini duyamıyordum Vic-

320 DVASir Uacamhrr


t r Yumak \ha!uluk 321
K y ta rv ıd a k h «■ sabahın erken saatlerinde Ma-
y f c f p ı ı*ı»un odasına geçtiğim fark etti.
B o ü z hiç kimse olanlardan haberdar değildi. En
ı üş te olduğunu düşünüyorlardı. Elise. Davıd ile
ı bîr şeyler sezdiğinden şüphelenmiş!i ama her-
r *e> söylememişlerdi. Eltse de kızı geceleyin Ma-
ı bir odadan digenne geçtiğini bilmiyormuş gibi
yordu.
Maverick, Elise'in arkasından yalağa girip üzerine
ELISE BEAVMONT I T çekerken, "Aptallık ediyoruz.” diye söylendi.
“Yeniden bir araya gelerek mi?” Maverick haklıydı
Elise, kapısındaki hafif tıklama sesini duyduğumla ı Elise adamın bunu kabullenmesine şaşırmıştı.
evde çıt çıkmıyordu. M averick'i bekliyordu Ona yine deli Maverick fısıldayarak. “Bir anıya gelmemiz şimdiy e
gibi âşık olmuş, ne yaptığım önemsememeyc başlamıştı T yaptığımız en doğru şey." dedi. “Gecenin bir yan-
Kalbi, M averick'in aslında nasıl biri olduğunu çok iyi bi­ ı gizli işler çevirmemizden bahsediyorum ben. Tanrı
liyordu ama onca yıl önce olduğu gtbı şimdi de bunlanr , Elise, ben altmış alu yaşınday ım. En son gençken
i şey ler yapmıştım.“
bir öneminin olmadığına inandırmıştı kendini.
Kapı son kez tıklatılınca açıp onu içeri aldı. Mavencs Elise kıkır kıkır gülerken. “ Kes şunu!” dedi.
onu kendine çekip öptü. Dağa yaptıkları geziden sonra sc- I “Bana bunlara alışkın olduğunu söyleme.”
"Alışkın değilim.”
ş işmişlerdi, Paylaştıkları tutkulu anlar bitince birbirlerini I
sarılıp ağlamışlardı. Heyecan, utanç, korku ve beklenti; I; “O zaman izin ver de seni onurlandırayım.”
karışık duygular yaşamışlardı Ondan sonra daha birço». , Elise başını M averick’in omzuna koyacak kadar aşa-
l kaydı. “Yeniden evlenelim mi d iy o rsu n ? Elise, her
geceyi sadece birbirlerinin koynunda yatarak geçirmiş­
lerdi. Onca yıl boyunca yalnız yatan Elise. bir erkeği ye ar hoşuna gitse de bunun sorunlarını çözeceğine
Ilıyordu.
niden yatağına, hele de tek kişilik bir yatağa alacağını hı.
“Günah içinde mi y aşamak istiyorsun?
düşünmemişti. Duvar kenarında birbirine sarılmış halde
komik göründüklerinden emindi. O gece de M avenck’ı : ; “Bil... bilmiyorum.” Son otuz yıldır bekârlığın tadını

h ır Yumak M utluluk 323


322 DM m Uacnm htr

çıkarıyordu. “Bunu biraz düşünebilir m iy im ? “ Tamam.” diyen Elise elini Maverick’in kamına koy-
“Olur,” diyen Maverick bacaklarını onun bacaklarına H¿yatındaki cn büyük çılgınlık onun varlığıydı. Evlen-
sürttü. “Seni seviyorum, Elise. Hep sevdim." * ' * onun nasıl bir adam olduğunu biliyordu. Ama
Elise, Maverick'in onu sevdiğine inanıyordu ama bu, beslediği aşk hiç değişmemişti ve değişmeyecek gibiy-
ona inanacağı anlamına gelmiyordu. Onun gibi bahis oy­
namayı seven biri olsa. Maverick'in ilk fırsatta kumar m a­ “Evle ilgili her konuda anlaştık.”
salarına döneceğine bahse girebilirdi. “Y a?
Maverick alnma bir öpücük kondurdu. Fısıldayarak. "Haftaya taşınıyorum ?
“Bugün cmlakçıyla şu baktığım evi konuştum," dedi. Elise. ne diyeceğini bilmiyor, hayal kırıklığına uğra-
Öglcıı yemeğinden sonra evden çıkmış ve dört saat j ya da üzüldüğünü belli etınek istemiyordu.
sonra geri dönmüştü. Nereye gittiğinden bahsetmemişti Maverick. "Kalmam gerekenden dc fazla kaldım bu-
ama bu gizlice ilk ortadan kayboluşu değildi. Elise bir şey­ diye fısıldadı. “Aurora ve David’c iki haftadan fazla
lerden şüphelenmiş olsa da soru sormamıştı. Bazı şeyleri ıtı vermek istemezdim.”
öğrenmemenin daha iyi olacağına karar vermişti. O da tıpkı Elise gibi kızma vc kızının ailesine yük
Ama hiçbir şey söylemeden durmak, ufacık bir ma- k istemiyordu. Ancak Elise'in gidebilecek bir yeri
zerei bile duyamamak çok zordu. “Dışanda epey kaldın.' tu. Parasını geri alamayabileceğini düşünmeye başla-
diye söylendi. tı. Mahkeme o kadar ağır ilerliyordu ki. davası çözüme
"Biliyorum. Merak ettin, değil mi?” şana kadar o çoktan ölüp toprağa karışırdı.
"Merak etmemi gerektirecek bir şey mi vardı?” Maverick gırtlağından gelen bir fısıltıyla. "Benimle
“Kumar oynamıyordum.” ya yerleşmeni istiyorum ? dedi.
Elise gözlerini yumdu. Sözlerine güvenmek için kerı ••Bilmiyorum.“ Bu teklifi kabullenme dOrtaaU. yıllat
dlrıinl z o r la d ı, ( i c r ç c k l c y ü z l e ş m e k t e n « h e p b a ş ın ı Ol el. •ıca hissettiği her şevden daha kuvvetliydi.
tamla çeviriyordu. M averick’in vc kendisinin onca yıl bo­ "İstemiyorsan yeniden evlenmeyebiliriz.”
yunca gerçek anlamda hiç değişmediğini fork etmek onu “Sen evlenmek istiyor musun?"
üzüyordu. “Her şeyden çok.” diyen Maverick, ona sıkıca sarıldı,
Maverick, “ Yemin ederim, kumar oynamıyordum,' i orada, onun kotlarının arasında olmanın verdiği hu-
dedi. ■ln uzandı ve bir süre sonra Maverick’in uykuya daldığını
fark etti.
Itasç verici bîr duruma düşmüştü. Battı balık yan
Elise’in uykuya dalması epey vakit aldı. Sabah olup
K a h ıçmdeki her şeyi dökmeye karar verdi: “Ev-
uyanınca Maverick’in yanından gittiğini fark etti. Aurora ,s£ı>or.”
çoktan kalkmış, üzerinde sabahlığıyla kahvaltı hazırla­ “Beki ya senT*
maya başlamıştı. EJise kendine bir bardak kahve doldurdu.
: b u r u n cevabını bilse gelip kızıyla konuşmazdı,
Saat yedide evden çıkan damadı David'in çoktan işe gitti­
ağm u bilmiyorum. Babanı... sen de tanıyorsun."
ğini biliyordu. Evden çıt çıkmıyordu. Çok sürmeden ço­
‘ Hayır, anne, tanımıyorum. Onun nasıl biri olduğunu
cuklar ve Maverick uyanacaktı. Elise kızıyla yalnız kaldığı
T etmey e çalıştım hep. Babam gerçeklikle hayal dün-
bu birkaç dakikanın tadını çıkarmaya karar verdi.
t arasında kalmış biri."
Aurora. “Anne," dedi. “Babamın taşınacağından ha­ "Ama kaç haftadır burada."
berin var mı /”
Atnora derince iç çekerken, “Öyle.” dedi. “Torunla-
Elise başını salladı. "D ün... gece söyledi.“ Bu söz­
ı çok iyi bakıyor. Çocuklar da onu çok seviyor, tıpkı
lerinden utanınca, kahvesine krema döküp hızlıca karıştı­
i n gibi Ama ben zaten babamı hep sevdim.”
rırken sırtını döndü.
Elise, “Biliyorum.” diye fısıldadı. Elise bir zamanlar
"Babamla iyi anlaşıyor gibisiniz.”
un babasına olan sevgisine kırılmış, oma o günler ge-
“Hıhı. Aramız fena değil.“
: kalmıştı. “Hayatımda çok fazla hata yaptım. Onlara
“Ben bu kadarını bile beklemiyordum.” rtan e daha eklemek istemiyorum.”
Elise, “Evet, ama baban işini bilen biri.” dedi. Arka­
Aurora sakince. “ Kalbinin sesini dinle, anne,” dedi,
sına döndü ve kızının şüpheli bakışlarını görünce yüzünün ı sesini...”
alev aldığını hissetti. “Peki, söyleyeyim de kurtulayım e
zaman. Babanla aynı yatağı paylaşıyoruz." Elise bunu iti­
raf etmesine neyin sebep olduğunu anlamamıştı. Mavc-
rick’le yatması dünyadaki en doğal şey olmasına rağmen
aşklarının iğrenç ve kötü bir şeymiş gibi algılanmasına
sebep oluyordu.
Aurora kahvesinden bir yudum alarak gülümseme­
sini gizledi. “Davîd’le ilk günden tahmin etmiştik.”

Bir Yumak l U ı U 327

ı ptmryı dflşûnûyordu.
Erkenden gidip bir piknik masası bulup oturmuş.
ı günlerinin tadını çıkarıyordu Güneş ışıklan
■koyu yeşil iJe mavi arası bir renge bürünmesini sağ-
, Puget Sound’un esintisi suların kokusuy la bırleşi-
L Washington State feribotu. Bremerton'a, Winslow'a
ı Baınbridgr Adası'na doğru yola çıkıyordu.
Bethanne, daha öııcc feribotu kullanma gereğini his-
■de. eski kocasıyla boşanmalarının ardından çektiği
BETHANNE HA MLİN
ı günlerin birinde Bremerton’a gitmişti. Kışın en
: ve en yağmurlu gününde gözlerinden yaşlar boşa-
Yeni yeni bulduğu mutluluk, Bethanne'yi biraz kor­
ı dışarıda durmuştu. Rüzgâr ve yağmur onu hırpala-
kutuyordu. Gelişen işi umut vaat ediyordu. Düzenlediği
, o da hastalanıp ölmek için dua etmişti. Ölümü, yaşa-
her doğum günü partisinde iki ya da Üç iş daha bağlıyordu
I korkunç acılara yeğlerdi. Oysa şimdi dualarının ger-
Ama Annie haklıydı. Binlerinden yardım almadan bunlar;
nesine binlerce kez şükrediyordu Bugünlerde
yapmaya devam edemezdi. Birkaç gün sonra okullar açı
ı güneş doğduğunu hissedebiliyordu,
lınca yardımcı almaktan başka çaresi kalmayacaktı.
ul’ü masanın yanına gelene kadar görmedi. Paul
Paul’ün dediğine göre onun asıl, ticari krediye ihti­
yerek. “Dalmışsın.“ dedi
yacı vardı. Paul kendinden o kadar emin konuşmuştu ki Ncfesi
si kesilirken. “Paul.” dedi. Birden uzanıp ona sa-
Bethanne’run tüm şüpheleri kaybolmuştu. Daha önce kred
Paul de onu sarınca şaşırdı. Hemen hemen her gün
almadığı ve hana böyle bir başvuruda hiç bulunmadığı içir.
yor. haftada iki üç gün buluşuyorlardı. Paul onun
Paul konuyu araştıracağına söz vermişti.
ı ve arkadaşı olmuştu. Zorlu günleri beraber aşmay a
Pazartesi günü öğlen, sahildeki Myrıle Edward-
nışlardı. Bethanne bunun değişmesini istemiyor. Pa-
Park’ta buluşacaklardı. Elise ona düşünceli tavırlarındar
: bu hislerini anladığını düşünüyordu. Bu sırada na-
dolayı teşekkür etmek için kocaman bir sandviç yapmıı • ondan uzaklaştı.
meyve ve içeceklerle dolu bir sepet hazırlamıştı Yeme»
Paul, "Parti kızı nasılmış bakayım'’" diyerek ona ta-
yiyemeyecek kadar gergindi, buluşmalar mm hemen ardır -

32« M U u r Uacom her


B ir Yumak M utluluk 329
“İyiyim ... galiba." Paul '¡e konuşup kredi ışını öğren­
i hazırlayayım ”
dikten sonra daha da iyi olabilirdi. “Sana yiyecek bir şeyler
getirdim .” dedi ve yanında getirdiği sepeti gösterdi. Paul hiç itiraz etmeden. “Olur.” dedi.
Karşısındaki yere geçcıı Paul, "Bunu yapmana gerek Bethanne. Paul‘e yemeğini hazırlarken ellerinin tit-
yoktu.” dedi. lt« f*k eni. Son birkaç görüşmelerinde ilişkilerindeki
"Biliyorum ama yaptığın onca şey için sana teşekkür —i f a r k etmişti. Birlikte olmayı arzuladıkları her hal-
etmek istedim.” ı belli oluyor, bu Bethanne'yi krediden daha çok
"Ne yapmışım k i ? fc a i ılıyordu. Bu ilişkiyi elinden geldiğince korumak is-

"Paul, gerçekten bilmiyor m u su n ? Paul'ün şu son Cinsçi dürtüleriyle hareket ederek arkadaşlıklarını
birkaç ayda ona ne kadar yardımı dokunduğunu fark et­ leccklcrinden korkuyor, böyle bir şeye dayanama-
iını düşünüyordu.
memiş olmasına şaşırıyordu. En çok ihtiyaç duyduğu anda
ona arkadaşlık etmiş, işe başladığı günlerde ona en çok 1önündeki formu incelerken bir peçete çıkarıp
çi sardı.
destek veren kişi o olmuştu. En önemlisi de boşanmadan
dolayı mahvolup giderken ona yeniden yaşadığım hisset­ Paul haşini kaldırıp. “Evlendikten sonra hiç çalıştın
’ diye sordu.
tirmişti. Paul ve Bir Yumak Mutluluk ‘tâki arkadaşları, bu
yeni Bethanne‘ye şekil vermiş, onu hayalleri, cesareti, umul “Andrew doğana kadar çalıştım ama ondan sonra hiç
vaat eden bir geleceği olan biri haline getirmişti. Bethanne m adım “ Forma eski iş yerinin yazdığı yeri gösterdi,
bunlardan hahsediyor ve konuşmaya bir türlü ara veremi­ r butikte çalışmış, vitrinle ilgilenmişti. Orada iki yıl bo-
yordu. nca çalışmış, işini severek yapmıştı.
“En son on sekiz ytl önce çalışmışsın.”
“Tamam, tamam.” diyen Paul gülüp iki elini havaya
kaldırdı. “Bir kahraman olduğumdan haberim yoktu.” ”Evet. ama yaptığım gönüllü işleri de sayarsak bence
“öylesin Sen benim kahraman imsin.” in c e sorumluluk sahibi, güvenilir biri olduğum anla-
İşle o anda Paul'ün yüzünde ciddi Kir iftA - K»-lirdi.
Paul basını salladı.
gözlerindeki gülüm sem e kayboldu. “Sen dc benim .”
Bethanne. Paul'ün güçlü bakışlarından rahatsız olun­ Bethanne rahatladı, ’'Tamam, şimdi bana doğruyu
yle.” dedi. “Bankacı olsan bana kredi venr m iy d in ?
ca. sepeti açıp hazırladığı büyük bifteklı sandviçi çıkardı
“Haydi, sen kredi başvuru belgesini okurken ben de ye- Paul’ün tereddüt etmesi Bethanne'nin kalbinin dur-
sına sebep oldu. " P a u l?

330 ürMIr
Av Yumuk Mutluluk IIP

“Doğruyu söylememi istemiştin, değil m i?” Befhonne. Tiflfany’nin eski kocasını göstererek. “Pa-
Evet Kendini kandırmasının anlamı yoktu. t m r o n ıt n . değil mi?” diye «ordu P»»»l ^ n d d y m i
“Zor verirdim. Olumsuz etkenler var. Olumlular da i bez peçeteye bıraktı. Grant’a bakıp başını salladı.
var tabii. Şimdiye kadar hiç kredi almamış olman olum su/ Grant. “Tanışmıştık sanırım,’' diye söylendi.
bir şey. Aynı şekilde on sekiz yıl boyunca hiçbir işte çalış­ Bethanne. etraflarım saran tuhaf sessizliği bozma umu-
mamış olman da.” . “Tebrikler.” dedi. "Annie evlendiğinizi söyledi."
"Peki bana kredi vermeyi kabul etmeleri için ne yap­ Başını salladı. “Teşekkürler.”
m alıy ım ? Bethanne içtenlikle, “Mutlu olmanı yürekten iste-
“ Bankaya bu yaz yaptığın işlerin kayıtlarını göster " * d e d i Kısa süre önce olsa bu sözler biraz kinaye ta-
Bethanne de Paul'ün bunu söylemesinden korku­ irdi ama Bethanne değişmişti. Artık kin gütmü-
yordu. Bu tür şeylerde çok iyi değildi, muhasebeyle ilgili . Onu bir zamanlar tüm kalbi ve ruhuyla sevmiş ama
temel şeyleri öğrenmek için kursa gitmeliydi. Aldığı tüm t sevgisine ve ona karşı hissettiği tüm duygulara iha-
fişleri bir ayakkabı kutusuna tıkışurmıştı. Belki çocukları I etmişti. Bu ondan intikam almayı ya da sırf mutluluğu
ona yardım ederdi. Oğlunun bir ara seçmeli ders olarak ‘ ı bulmadığı için hayatını çekilmez hale getirmeyi is-
ekonomi aldığını hatırlıyordu ama o da şu günlerde hem i anlamına gelmiyordu. Bunu fark ettiği anda Grant'
takımından hem de yan zamanlı işinden dolayı çok yo­ i vazgeçmiş, boşanmalarının ardından gelen acı günleri
ğundu. Bir de kısa süre sonra okullar açılacaktı. *" ı bırakmıştı.
“Vay. vay. vay. Bakın kimleri görüyorum?” Beth­ Grant. “Gördüğüm kadarıyla Paul hazırladığın ye-
anne, o dalgacı erkek sesini duyduğu anda tanıdı. i tadacak kadar şanslı biriymiş.” dedi. Ağzı sutana-
Yüzünü ekşitip gülümsedi. “Merhaba, Grant." t sandviçe baktı. “Tattığım en güzel biftekti sandviçleri
Eski kocası. Bethanne'yle Paul’e baktı. Çok şık gö­ k yapardın.” dedi.
rünmüyordu. Gömleği kırışıktı, fena durmasa da Bethan­ Paul. “Bethanne’ye birkaç belge için yardım edıyo-
ne’nin eskiden yaptığı gibi özenle ütülenmeraişti. Saçları n.” dedi
epey uzamıştı. Bethanne buna da şaşırmıştı. Grant eskiden Bethanne durumu açıklamak için bir şey ler söylemek
düzenli aralıklarla berbere giderdi. Berber randevularını ii ama kendine engel oldu. G rant'm bunları ögrenme-
Bethanne ayarlardı. Ayrılalı iki yıl olmuştu ama Grant daha ı hiç gerek yoktu. Çocuklarının babası olmasının dı-
hayatını tek başına sürdürmeyi başaramamıştı. ı artık hiçbir ortak noktalan kalmamıştı. Yirmi yıllık

332 M * * ifa « A r A v Yumuk Mutluluk 333


t ^ ’mijleri bir ku^ tüvü gibi uçup gitmişti. ı çalıştı ama pek beceremedi. “ Bu hafta altı parti
>eıejiırı Ayrıca her ¡((in yem />Zer alıyorum, Ço-
"Ulahllır," djycn Grant. ikisine ı/t imflfyc tfUOnucdî.
r da bana yardım ediyor. Annie geçenlerde bir arka-
Bethanne, “Hava çok güzel olduğu için Paul'lc park
ı benim için kartvizit hazırladı."
la buluşmak istedim." diye ekledi.
" Ailecek çaba sarf etmeniz çok güzel."
Granl rahatsız olmuş gibiydi. "Geçerken gördüm ve
“Bence de çok çok güzel.”
bir selam vereyim dedim “ Paul'e döndü. “Seni gördüğü­
Granl, "Umarım daha da başarılı olursun." dedi ve
me de sevindim.”
kerime daha etmeden yanlarından ayrıldı.
Bethannc. G rant'm ciddi olduğunu düşünmüyordu.
Paul onun arkasından baktı.
Gram ’a şöyle bir bakınca mutsuz olduğunu anladı. “Her
Bethanne adamın koluna dokunup. “Paul, Paul, Pa-
şey yolunda mıT’ diye sordu ve hemen ardından bunu sor­
'd ıy e fısıldadı. “Artık olanları unutmaksın."
duğuna pişman oldu. Grant bir derdi oksa bile Paul'ün
Paul derin bir iç çekti, “ Bunu becerebileceğimden
önünde anlatmazdı.
• değilim."
“Yolunda, yolunda,” dedi ama kulağa gerçekçi gel­
“Yapabilirsin, yapacaksın da. Sadece biraz daha za-
miyordu. a ihtiyacın var."
İki adam ters ters birbirine baktı.
Grant. “Andrew, futbol kampının parasını ödediğini Paul biraz, da olsa rahatladı ama Bethanne, bu talihsiz
ılamudaıı dolayı sinirlerinin gerildiğini görebiliyordu.
söyledi," derken gözlerini Bethannc’ye çevirdi.
Bethanne. Andrew'in babasıyla konuştuğundan ha­ • Düşünceli görünen Paul. "Bunu başarabilmenin müm-
kıolduğuna inanmamın tek sebebi sensin." dedi. "Bu arada
berdar değildi. Bu iyiye işaretti; babayla oğulun sorunlarım
■ine kadar hayran olduğumu söylemiş miydim?"
çözmek için çaba sarf etmelerine sevinmişti.
» Bethanne gülümsedi. “Bir iki kez,"
Bethanne gülerek. "Ayaklarımın üzerinde durmam
gerektiğini sen söylemiştin." dedi. “Bak başardım. Sana “Seni söyleyeceklerimle üzeceğimi biliyorum ama
* * i söylemek zorundayım, Sana âşık oluyorum.” Bet-
bunun için teşekkür etmeliyim."
Grant, Bethanne'nin teşekkürünü kabul edercesine e'nin eline uzandı. Bethanne de gözlcnnı kapattı Pa-
hatm i «alladı. ICncIcvıci tavırlarına bir ara verip. "İşlerinin ■ seviyordu ama sevgisi onun beklediği türden değildi,
^ ■ p n e d ığ ı. aramadığı bir şeydi.
iyi olmasına sevindim." dedi.
“Sağ ol," diyen Bethanne övünmemek için kendim

P ^
334 fM fc rM p rw fc r

■verick'in bu sabah eve gelmesini hem istiyor hem


uyuntu. M avenck, A ıuora’nuı çocuktan Okul iltlŞ-
M işinr götürmeyi planladığını biliyordu. Evde baş başa
i n t a k l a r , isterlerse bu fırsatı değerlendiıecckierdi.
Kızı giniklen varım saat sonra Elise gergin halde
■■fakta dolandı. Zil çalınca koşup kapıyı açtı. Maverick
ilgili en azından bir konuda hakti çıkmıştı; Elise in
■ uel r a d a r ı yok olmamıştı Onca yıl boşunca arzularını
■ M in ış ama M averick'in gideceğini söylediği geceden
ELISE BEAUMONT ■ara kendini serbest bırakmıştı. Şu sıcak öğle vakti eski
fhacanyla yatağa girmekten daha güzel bir şey olmayaca-
Maverick artık kendi evinde yaşadığı için Elisc onu ı düşünüyordu. Bunları düşününce yanakları alev lendi,
özlüyordu. Zorlu karan verip olduğu yerde kalmayı iste­ ■irileri hayatının bu gizli kısmını öğrense utancından ölüp
mişti ama M averick yanında değilken kendini çok kötü p ğ ıd l
hissediyordu. Onunla ilgili her şeyi özlüyordu. Boşanma­ O da en az onun sevdiği kadar seviyordu Maverick’i.
larının ardından da böyle şeyler hissetmişti. Onun koku­ «Herine ihtiyaçtan vardı. Yine d e ... kendi başlarına
sunu, teninin hissini, yeni doğmuş kızlanyla oynayışını yobüirler miydi?
izlemenin verdiği kelimelerle tarif edilemez mutluluğu Elise bu birleşmenin tıpkı geçmişte olduğu gibi sona
aramıştı. '■pnden korkuyordu. Maverick cr geç kumar oynama
İçindeki ağrı gün geçtikçe artıyor gibiydi. Oysa onu s yenik düşecekti, Elise böyle bir şeyi kaldıramazdı.
sık sık görüyordu. Maverick bir bahaneyle hemen lıer gün Kapıyı açınca tüm um utlan suya düştü, gelen kişi
uğruyordu. Her ziyaretinde de Plise"i yanma almaya, de­ erick değildi. Elise sinekliği açarken, "b eth an n e'“
ğiştiğine ve ona güvenebileceğine inandırmaya çalışıyor­ . Kötü bir şeşler olmuştu muhtemelen, çünkü arkada-
du. Elise şimdiye kadar direnmişti ama üzerindeki zırh l beti benzi atmıştı. “İçeri gir."
gittikçe inceliyordu. İhtiyaç duyduğu şeylerin baskısıyla “Böyle çatkapı geldiğim için kusura bakma "
zırhının aşındığım hissedebiliyor ama kendini ona bırak­ “Olur mu öyle şey." diyen Elise. onu oturma odasına
maya cesaret edemiyordu. . Ona çay ya da kahve yapmak istedi ama Bethanne

336 M h rJ M v
337
plini sallayıp teklifini reddetti. ı sorumlu hissediyordu Parti işini o teklif
Bethanne çantasından peçete çıkarırken koltuğa otuı-
i başarılı olunca da gururlanmıştı.
du. “Ağlamayacağıma dair kendime söz verdim ama şu ha­
ı nasıl yardımcı olabilirim?” diye sordu,
lime hak. Daha tek kelime etmeden gözyaşlarına boğuldum.“
on? kendini toparladı. "Beni dinlemen yeterli."
Elise karşısına oturdu. "Baştan başlayıp neler oldu­
lı. sesinin duygularını belli etmesine engel ola-
ğunu anlat Kakalım ” . ts e n ı... seni çok seviyorum. Ayrıca sana mınnetta-
Bethanne titreyenaltdudağını ısırdı. “A ltı... altı ban­
kaya gittim ama hepsi kredi başvurumu reddetti.'* Elise
m ı?” Bu iltifatlar Elise'i utandırdı. Bethan-
onu dinlerken. Bethanne gittiği bankaların beşini ve onu
r cesaretvermişti, o kadar. Elise de kızını tek başına
neden reddettiklerini anlattı. Söylediğine göre hepsi de
*— ^ ı . bu yüzden bu tür bir hayatın getirdiği zorluk-
krediye elverişsiz görüyordu onu. .—: iyi biliyordu.
“Sonra Lydia'yta konuştum, o da bana geçenlerde “Elise. sen çok iyi bir arkadaşsın.”
kredi aldığı bankadan hahseni. Kendisinin de bazı sebep­
Ağlama sırası ona gelmişti. Yıllar boyunca arkadaş
lerden dolayı eskiden kredi alamadığını söyledi Ama iki­
■niş ama o arkadaşlıkların yüzeysel olduğunu anla-
miz de onun ne kadar mükemmel bir işkadım olduğunu
Onları geçmişle bırakmak E lise'i çok üzmemişti.
biliyoruz. Bu tür parasal konularda onun eline su döke-
ı nedense örgü grubundaki kişilerle kurduğu ilişkiler
mem. Ancak işi öğrenmeyi istiyorum." kdaha farklıydı. Bu arada yavaş yavaş içindekileri dök-
Elise, “ Hepsini çabucak öğreneceğinden şüphem
^ başlamış, hatta bir ara Maverick'tcrı bahsettiğim fark
yok." dedi. Boşanmasından bahsederken bile onu bu kadar
■v Birlikle olduklarını, çok özel bir haber olsa da dile
üzgün görmemişti. "Peki Lydia'nın bahsettiği bankaya
■»nişti. Ama arkadaşlarının yaşananları sezmesi onu
başvurdun mu?” idi. Oysa bu yaz gelene kadar Maverick’in adın-
Bethanne başını salladı. “ Lydia ısrar etliği için onun l neredeyse hiç balısetmezdı.
da adım verdim." Bir süre susup burnunu sildi. “Onlardan
B e t h a n n e . “LydiaMa ilgili harika bir şey öğrendim.”
da dün öğleden sonra haber aldım. Yaptıkları kapsamlı
. “Bir zamanlar bana hiç kimseye tek kunış borcu ol­
araştırmadan sonra olumsuz bir karar vermişler, Elise. Ne
eini söylemişti. Bununla gurur duyuyordu. Dükkâ­
yapacağımı bilmiyorum." nı tüm iplerin parasını ödediğinden, borç almadan
Elise ona borç vcmıck isterdi ama parası yoktu. Ne r ettiğinden bahsediyordu."

33« Otbb* Mmt—<»rr


339

Eline basını salladı. İnsanların hayaılarım borca gır- yoruz.”


t w y f t •
IZIIKUy uyi Mİn «ılamrmnı.
kredi tuzağına saplanıp kalmıştı. Kredi kartı kullanmak ne Elise. “Her şey“1 düzeleceğine eminim.” dedi "İşli
kadar kolaysa, borçlan ödemek de o kadar zordu. Borçlar ■ çok iyi gidiyor, bunu sen de biliyorsun."
insanların beklemediği kadar hızlı bir şekilde katlanıyordu. “Gerçekten öyle olacağını mı düşünüyorsun?
Kızıyla damadının da aynı şeyi yaptığını görmüş, unları “ Düşünmüyorum, biliyorum."
nazik bir şekilde uyarmıştı. Bethanne bakışlarım yere çevirdi, sonra da derin b
“Lydia‘ya neden kredi aldığını sormak istemedim. çekti. “Sana inanmayı o kadar çok istiyorum ki."
Ama sonra Margaret beni kenara çekip Lydia’nın ona para Elise konuyu değiştirip. “Hesaplan tutmana yardır
e k birilerını buldun m u ?
verdiğim söyledi."
Elise şaşkınlığını gizleyemedi. Lydia'nın ablasına Bethanne başını salladı. "Paul bana her konuda yar
para vermesine değil. Margaret’in bunu Bcthanne'ye söy­ ediyor...”

lemesine şaşırmıştı. Zil çaldı ve Elise daha kapıya gıdemedcn V I.«verici


"Sanırım halime Üzülüp bana destek olmak istedi. Itır ■ içen girdi Elise onu daha önce hiç bu kadur neşeli görme
dc galiba... ne kadar harika bir kardeşinin olduğunu söy­ inişti. Kalbi heyecandan duracak gibiydi Maverick önci
lemeye çalıştı." ona. sonra Bcthanne'ye baktı, sonra da b ak ışların ı gen tek­
paraya mı ihtiyacı varm ış?
“ M a r g a r e t ’ in rar çevirdi.
Bethanne başını salladı. "Hana kocasının son altı aydır "Daha sonra gelebilirim." dedi.
işsiz olduğunu, ev kredilerini ödeyemediklerini söyledi.” Elise hemen itiraz edecek gibi oldu ama endişelen­
Elise fısıldayarak. "Aferin Lydia’ya,” dedi. ene gerek yoktu.
Bethanne. “Margaret’in dunımıına çok üzülüyor.” dedi Bethanne, "Rica ederim," dedi. "Ben dc gitmek üzerey-
"Anneleri dc bakımevinde kalıyor.” Arkadaşımla biraz konuşmaya gelmiştim. Aslında tek
"Öyle m i? Elise'in duyduğuna göre Margaret vc ligim, Elise'den başarısızın teki olmadığımı öğren-
Lydia kaliteli bir huzurevi arıyordu. HICKtİ.“
Bethanne. "Orada birkaç lıafladan fazla kalamaz," Ayağa kalktı. Elise onu kapıya kadar geçirdi. Birbir­
dedi. “Geçici bir çözüm dc olsa çok para isteyeceklerdir." lerine sarıldıktan sonra Bethanne dışarı çıktı. “Ne zaman
"Sanırım maddi olarak hiçbirimiz iyi günler geçirmi­ İh tiy a cın olursa ara b e n i tamam m ı?

340 0rM * JUbcoafer Bir Ilımak Mutluluk 341


Bethanne başını salladı. “Beni dinlediğin için teşek­
küller."
“Rica ederim.”
Bethanne. “Salı giinil görüşürüz.” deyip gitıi.
Elise arkasına dönünce M averick'in holde durup ona
baktığını gördü.
Maverick, “Her şey yolunda mı?” diye sordu.
“Kredi için altı bankaya başvurmuş, hepsinden de
olumsuz cevap almış."
M averick kaşlarını çattı. “Onu dinleyerek çok iyi
COURTNEY PULANSKJ
yapmışsın.”
Elise, “O da beni dinledi," dedi.
Ders zili çaldı ve öğrenciler bir anda sınıflardan bo­
Maverick yavaşça ona doğru yürüdü. "Harika bir ka­
şaldı. Courtney binada yolunu bulabileceğini düşünmüştü.
dınsın. Elise Beaumont.” Kollarını Elise’in beline attı, onu
Okul başlamadan önce yapılan görüşmede hangi sınıfın
tüm telaşını alıp götürecek bir nezaketle kendisine çekti.
nerede olduğunu dikkatlice dinlemeye çalışmıştı ama şim­
“Ah. Maverick.” di yolunu tamamen kaybetmişti.
M averick onu öptü, fısıldayarak dizlerinin bağının
Günün en güzel dersinin İngiliz dili olacağım umu­
çözülmesine sebep olacak sözler söyledi.
yordu çünkü o derste Andrew' Hamlin de olacaktı. Onunla
"Benimle eve gel.” dedi. “Pişman olmayacaksın.” ; konuşmasını falan beklemiyordu. Ama en azından tanıdık
Elise çok katı bir “hayır”la onu reddetti. bir yüz görecekti.
“Elise, yanımda olmanı istiyorum."
Zil tekrar çaldı ve koridorlar boşaldı. Courtney kıtap-
“Yapamam.” O apartman dairesine adım attığı an. ın ı göğsüne yaslayıp etrafa bakındı, nereye gideceğini
Maverick onu yanma taşınmaya ikna etmenin bir yolunu
bilemiyordu. Sonunda koridordaki ekrana bakıp sınıfını
bulacaktı. Onu seviyordu. Tüm kusurlarına ve zaaflarına
buldu. Çoktan geç kaldığını bilerek, iki koridoru bızlıca
rağmen, onu seviyordu. ’ geçip İngiliz dili dersinin verildiği sınıfa vardı.
Ama yine de ona güvenip güvenemeyeceğinden emin
Kapıyı açtığında ders çoktan başlamıştı. Hiç kimseye
değildi. klırmadan içeri girmeye çalıştı ama tüm sın ıf ona ba-

342 Oebhıt \tacomhtr


Bir limit tfcrfıM 343

du. Coutney kendini uzaklara bakmaya zorladı. “Annie’yi


kınca kendini hayal dünyasında zannettiğini fark etti
öğretm ene hakıp. “OzOr drlenm. ‘ dedi. “Stnıfi bula­
M b ¡föreme-dun .”
madım." “Sabahleyin seni arıyordu.”
Bay Hazelton sen bir tonla. “Peki, yarın bulabilecek Bu da güzel bîr haberdi.
misin?” diye sordu. “Okula neyle geldin?”
Courtney başını önüne eğdi ve sınıfın en arkalarında­ Servise bindiğini itiraf etmek utanç vericiydi. Araba
ki boş bir sıraya oturdu. Yenne geçtikten sonra Andrew "e «■Karnesine lazımdı, hem Courtney o arabayı hiç sürme­
bakındı, onu sol tarafta üç sıra ileride, önlere yakın bir mişti. Tüm yaz boyunca bisiklet kullanmış ve bu da işine
yerde gördü. çok yaramıştı. Ama artık her şey değişmişti. Okul servisine
Kırk beş dakika sonra zil çaldı. Courtney öğlen ara­ sadece inekler biniyordu. Bu yüzden ya yürüyecek va da
sının geldiğinden emin olmak için ders programına baku. ; servise binecekti. O da bu seçenekler arasından servisi seç­
Kantine gitme düşüncesi bile onu korkutuyordu. Chica­ miş. otobüsteki tek son sınıf öğrencisi olduğunu sonradan
fark etmişti.
go'da olsa arkadaşlarıyla yemek yer. güler, dedikodu ya­
pardı. Ama burada karanlıktaki bir el fenerinden farksızdı. Fısıldayarak. “Servisle." dedi.
Yeni öğrenci; arkadaşsız, yalnız kızdı. “Geçerken sem de alm ak isterdim ama antrenman
Sınıİ boşalana kadar oyalandı, sonra eşyalarını top­ için okula erken gelmem gerekiyordu."
layıp dışarı çıktı. Andrew'! kapının önünde onu beklerken Onun için böyle bir şey yapar mıydı?
görünce şaşırdı. "A nnıe’yi de annem bıraktı."
Andrew, “Nasıl gidiyor?" diye sordu. Kitaplarını yan “Anneannemden her gün benî getirip götürmesini is-
| Şeyemem."
tarafında tutuyordu. Courtnev hemen çocuğun ne kadar
bronzlaşıığını ve ne kadar sevimli olduğunu fark etti. Andrew durumunu anladığım gösterircesinc başını
“Fena değil.” Herkes aynı yöne gidiyor gibiydi. Co­ salladı. "Bir çözüm bulmaya çalışayım. Sizin oralarda otu­
urtney onları takip etti. Andrew de onunla birlikte yürüdü. ran bınnı tanıyorum. Benzin parasına ortak olursan Mike
Courtney dolabının önünde durup kitapların] bıraktı. And­ sem seve seve getinp götürür."
rew’in onu tekrar beklemesine sevindi. “Derse nasıl giri­ Courtney mutluluktan gülümsedi, içi rahatladı: şan­
leceğini herkese gösterdim sanırım." dedi. sının yaver gitmesine biraz şaşırmıştı. Bu mükemmel hır
Andrew gülümsedi, gülümseyince daha da çekici ol­ çözümdü. A ndrew 'in arkadaşına istediği kadar para vere-

344 rv-M«- « 'M i M h l 34i


bilirdi. Servise binme utancından kurtulmanın yanı sıra. Annie, “Bunu yapmasını annem söyledi.” dedi. Ha­
tubada cdiıuııc lırsaıı üa Dulmuş olacaktı. yal kırıklığının altında ezilen Courtney‘in sevinci kursa­

Kantine girdiklerinde Andrew 'iıı arkadaşlarının ya­ ğında kalmıştı. Olanların arkasında Bethanne vardı. Neyse,
nma gideceğini düşündü. Ama onun arkasında yemek sı­ bunun önemi yoktu. Andrew ın bunu yapmayı kendisinin
rasına girdi. akıl cunedığıııc kafayı yormaklansa haline şükretmeliydi.
“ Bu arada, çok hoş görünüyorsun,” dedi. Aynen de öyle yapıyordu ama az önceki mutluğu azalmıştı.
Yaz boyunca epey çalışmıştı, en sonunda birinin, hele Bir kız. “Annie!" diye seslendi. “Buradayız.”
hele Andrew'in kilo verdiğini fark etmesi Courtney’e ken­ Annie tereddüt elti, Courtney onlara seslenen kızı gö-
disini iyi hissettirmişti. "Teşekkürler Sen de öyle görünü­ N a c t Annie'nin isteksizliğinin sebebini anladı. Onu takip
yorsun.” edip yüzleri makyajla kaplı iki kızın oturduğu masaya gitti.
Andrew. “Futbol sayesinde,” dedi. “Her yıl biraz da­ Kızların vücutlarının çeşitli yerlerinde piercmgler. üzerle­
ha gelişiyorum.” Sırada ilerlerken tepsisini Courtney’in- rinde dc simsiy ah, deri kıyafetler vardı. Courtney kendini
kinin ardından ileri sürdü. “Ben M ike'la konuşup sana onların yanında bir yabancı gibi hissetti. Fark ettiği kada­
akşama haber veririm.” rıyla Annie'nin arkadaştan da ona başka bir dünyadan gel­
miş gibi bakıyordu.
"Süper.”
Courtney az yağlı mevsim salatası seçti ve kola ye­ Annie, “Bu. Courtney,” dedi. “ Yazın tanıştık. Bunlar
rine bir şişe su aldı. Tuhaf karşılanacak olsa da istediği gibi da Tina ile Shyla.” Annie teker teker kızlan gösterdi.
davranacaktı. Courtney, "Selam,” dedi.
Annie. “Courtney!" diye haykırıp yemeğinin parasını Shyla, “Selam,” deyip gülümsedi ama Tina sessizce
ödeyen Courtney’in yanına geldi. "Gel arkadaşlarımla ınnış.” ¡.durdu.
“Tamam.” Oradan uzaklaşmaya başladı ama birden Burnunun beş yerinde piercing olan, tamamen siyah­
Andrew i geride bıraktığını fark etti. Courtney tepsiyi iki eliy­ lara bürünmüş Tına, “Ponpon kız seçmelerine katılacak
le tutarak arkasına döndü ve “Sonra görüşsek olur mu?" dedi, m ısın?” diye sordu.
"Olur, görüşürüz,” diyen Andrew başım sallayıp kar­ Annie’nin arkadaşlarının Couruıcy'c ponpon kızların
şı taraftaki arkadaşlarının yanına gitti. arasına girebilecek kadar zayıf olduğunu söylemesi iltifat
Courtney. sevinçten havalara uçarak, “Beni okula ge­ | sayılırdı ama Courtney kızların bunu kastetmediğini bili-
tirmesi için birini bulacak," dedi.

346 Debbic Macombtr 1


f yordu

hır Yum ak Mutluluk 347

“Hayır.” m n mı? Bunlunu sc-nrnle ilgisi yok.


Allllic Kaslarını çatıp kızlara hakir “Courtney benim Vc diyeceğini bilemeyen COUTtncy OfTIllZ Silkti.
arkadaşım. Haydi ama kızlar, daha yeni geldi okula.” Annie. ikisi masanın ucunda tek başlarına otururken
Tina bakışlarını Courtncy'den Armie’ye çevirdi. “Se­ ■ m çattı, Salatalanm bitirdikten sonra Annie çanta-
ni çoktandır görmüyorduk.” ■n çıkardığı elmayı yedi ama bu arada hiç konuşmadı.
Annie. “Meşguldüm," dedi- Zil çalınca Courtney. "Sonra görüşür müyüz?' diye
Shyla, “Courtney 'ie vakit geçirmekle m i ? diye sordu. u.
Annie gözlerini kıstı. “Evet. Ne o lm u ş ? “Olur." diyen Annie onunla görüşmey e hiç dc hevesli
Tına, “Belki de arkadaşlarının kim olduğuna karar İdi.
verme vaktin gelmiştir,” dedi “Ya onun gibileri ya da bizi Annie gittikten sonra, Courtney tepsisini mutfağa gö-
seçeceksin. Ponpon kızlardan olmak islemiyorsan söyle­ en baş başa vermiş iki kızın fıstldaşıp ona baktığını
men yeter.” rdü. Andrew'in sözde sevgilisi M elanic'yi ve onun ar-
Annie. “ Belki de istetniyorumdur,” diye söylendi. ı Shelly’yi hemen tamdı. Onlara el sallayıp onun hak-
"Gel, Courtney, gidelim buradan." komıştuklunm bildiğini göstermeyi istedi ama onlan
Annie hızlıca çekip gitti. Courtney de onu takip etti. förm ezden gelmenin daha iyi olacağına, doğrusu bunun
Üzerindeki bakışları hissedebiliyordu. O kızlarla tuvalette ^ b a kolay olacağına karar verdi.
tek başına karşılaşmayı hiç istemiyordu. Günün kalanı olaysız geçti. Başka hiçbir derse geç
Tına. “Sen zaten hiçbir zaman bizlerden biri olma­ lamıştı ve bu da bir gelişme sayılırdı. Yine de son ders
mıştın!” diye seslendi ili çalıp servise doğru giderken kam ına kramplar girdi.
Annie onu duymazdan gelip Courtney’i kantinin Okula gidip gelme sorununun çözülmesini umuyordu.
karşı tarafına götürdü. Servise binerken Annie’yi kafetery adaki iki suratsız
Az önce boşalan bir masaya geçtiler. Courtney tep­ la gördü. Karşılıklı oturmuş konuşuy orlar ama hiç gü-
sisini masay a bıraktı. “Annie. özür dilerim." dedi. iscmiyorlardı.
“Boşvcr. Onlarla anlaşamıyordum zaten." Böyle dese Courtney basamaklarda durunca arkasındaki çocuk,
de aklı karışmış gibi görünüyordu. 'Binecek misin, binmeyecek m is in ? diye sordu.
“B en...” “Pardon," deyip çabucak bindi. Yerine otururken yan
Annie araya girip lafını kesti. “Üzerine alınma. |c a m d a n dışarı baktı vc Andrcw'in M clanie'yle konuştu-

348 OrAAfr
Btr Yunak M utluluk 349
¿unu ¿ördü Kolunu kızın beline alınıştı, kız da gözlerini
kocam an ııı**■<*-? <"*<ı htkı^oırdıı. HüJleri < ’nıırtn cy ’in m ide-
sini bulandırıyordu. Başını cama yaslayıp gözlerini kapattı.
Bu seneyi atlatmak için elinden gelen her şeyi yapacaktı,
başka şansı yoktu.
Ne bir beklentisi, anlaşıldığı (lzerc ne de bir arkadaşı
vardı.

E LİSE BEAUM ONT

Torunları okula başladıktan kısa süre sonra, Elise dal-


hayalden uyanmaya haşladı Mavcrick'ın kumardan
: «zak duramayacağını bildiği için bunların olacağını tahinin
^■fetişti. Mavcnck. Seattle‘a geldiğinden beri F.lise kendini

{
.«a kötü düşüncelere hazırlamıştı. Onu şaşırtan tek şey. Ma-
^■ arick'm kendine bu kadar süre hâkim olmasıydı. F.lise
E K ü tu p kulübünün toplanacağı gün gerçeği öğrendi.
Bekleyebildiği kadar bekledikten sonra Aıırora’ya.
^lahan öğleden sonra gelip beni kütüphaneye götüreceğini
Söylemişti." dedi. Maverick o ana kadar hep dakik davTan-
pıştı F.lise onu güvenmenin hata olduğunu biliyordu ama
ı karşı koymak da bir o kadar zordu. Şimdi kitap kulü-
e yetişmek için koşturmak zorunda kalacaktı.
Babasını savunmaya dünden razı olan kızı. "Geçerli
sebebinin olduğundan eminim." dedi.
Elisc'in aklında şüphe dolu düşünceler türemeye
350 lirhhrr Marumbrr
Bir ftımak {fuılu/ui Uı

(tavım Affı MavörtöL' haftada hir Ve? hirkaç saatlisine or- Maverick Te ilgili şüphelerini, kaygılarını görmezden
uıuun hınOoJut vtıiu. Nunıar ımıatnudıguıa ycnıuı ediyor­
K SI mümkün değildi. Geçmişi çok ij ı luuırla.vı da. Olta
du ama zamanını nerede geçirdiğini de açık açık söyle­
■ uyı çok istediği için tehlikeli bir oyuna kalkışmış,
miyordu. Elise de gerçeği öğrenmekten korktuğu için onu
imni acı anılarına kapatmıştı. Mavcrıck'i tekrar sev-
sıkıştırmamış». ona kolay, hem de çok gelmişti.
Elise'i endişelendiren başka şeyler de vardı. Aurora
Otobüs durağına yaptığı küçük yürüyüş sırasında hir-
babasına farklı davranmaya başlamıştı. Elise baba kız ara­
; oyun salonunun önünden geçti. Daha önce de aynı yol-
sındaki ilişkinin tam olarak ne tür bir değişikliğe uğradı­
t geçmiş ama içeriye bakma gereği hissetmemişti. $ im­
ğını bilmese de, değiştiğinden haberdardı. Birkaç hafta
se Maverick’i bulma ihtiyacı içim yiyip bitiriyordu. Ka-
önce fısıldaşarak konuştuklarını fark etmiş, bir su paylaş­
t ardına kadar açıp içeriye dalmayı. Maverick’i suç-
tıklarından şüphelenmiş, öyle olmadığını düşünmeye ça­
I yakalamayı istiyordu. Ama iradesine hâkim olup di­
lışsa da dışlandığım hissetmişti.
li. Bunu yapmak, evliliklerinin ilk yıllarında küçük kı-
Aurora onu kütüphaneye götürmeyi teklif etti ama
ı peşinde sürükleyip Maverick'i kumarhanelerde ara-
Elise reddetti. "Otobüse binerim, sorun değil," diye söy­
1 onu ev kirasını çarçur etmeden önce bulmak için du-
lendi. Kızı haklıydı. Maverick'in gecikmesini açıklayacak
r okuduğu onur kırıcı davranıştan farksızdı.
geçerli bir bahanesi olmalıydı, yalnız Elise dc bundan kor­
Üzerine anılar akın etmişti. Akşamüstü otobüsten ıner-
kuyordu. Bir bahane. Bir yalan.
I kendim duygusal olarak hırpalanmış hissediyordu Ma-
Aurora. annesini kapıya kadar geçirirken, "Babamın
ick'ın arabasının evin önünde durduğunu görünce şaşır­
çıkışta seni alacağından eminim," dedi.
dı. O an karar vermişti, hayalına böyle devam edemezdi.
Elise başını sallasa da tam aksi olacağından şüphe­
Elise kapıdan girince, Maverick gözlerini kaçırdı. Bu
leniyordu. Otobüste korkularını kafasından atmaya çalıştı
l Elisc'in bir şeyler karıştırdığından emin olmasını sag-
ama beceremedi İler zamanki durakta inip diğer otobüse i.
geçti. Yıllarca kullandığı otobüslerin saatlerini su gibi ez­ Ciddi bir tavırla. "Merhaba," dedi.
bere biliyordu.
“Elise," diyen Maverick. apar topar odadan çıkan lu-
Geç kalmıştı, zaten toplantıları da sönük geçti. Grup
ı baktı. "Konuşmamız gerek. Seni kütüphaneye götür-
dağıldığında onlara katılmakla hata yaptığını fark etti
jtye gelemediğim için özür dılcnm." Birkaç saniye ses­
Ortaklanamamış, konuşmalara pek katkı sağlayamamıştı. t e durdu. “Çok üzgünüm."

352 ÎVftAf» I U n m b tr
Bu İ n a l MUMU 353
Flise çan lası m koridordaki küçük masanın Özerine wm benden, evliliğimizden, her şeyden d a h a ö n e m li
koyarken, e v e t «rıı ue uy/c uUmıiu w i ı > . j Wn." j paj ¿ d o ı ı m k ı ı şdşujcjkiuıı ki / lanh ceker-
Mutfağa gidip buzdolabındaki çay dolu sürahiyi çıkarırken tm o kadar." Bardağı tek seferde kalasına dikip odasına
boğazı kupkuru olmuştu. Titreyen elleriyle bir bardağa Bek için koridora çıku.
uzandı. Maverick onun a rk a s ın d a n g itti, b lıs e k a p ıy ı s e rtç e
Birkaç adım önünde duran Maverick. “Konuşmak is­ ı geri çekildi. Hissettiği ö fk e y e ra ğ m e n k a p ıy ı yü-
tiyorum.'' dedi. Elise etrafa bakınırken. M averick'in elle­ >kapatmayı istememişti. B ir y e rd e n d e s te k a lm a d a n
rini yaptıklarından pişmanlık duyan bir çocuk gibi birleş­ I durm ayacak kadar halsiz d ü ş tü ğ ü için o m z u n u k a
tirdiğini gördü ı yasladı
Elise çok önemsiz bir şeymiş gibi omuz silkti. Kızla­ M avenck koridorda gidip geldi. Elise ayak seslerini
rının çocukluğunu, tüm evliliklerini mahvetmesinin ya­ ıhılıyordu “Senden sadece beni dinlemeni istiyorum.
nında bunlar bir hiç sayılırdı. i olur, h a y a u m . bir dinle."
"Beni beklemişsin." dedi. Gözlerini kapattı. En son boşanmadan kısa sûre Önce
“Otobüsle de rahatça gidip gelebiliyorum." mm demişti.
“Haydi. Elise.“ Ellerini uzam. “Bana kızmandan nef­ “ S e n i s e v iy o ru m , Elise B u n a in a n m a d ığ ın ı b iliy o -
ret ediyorum Ödünç aldığı kitabı geç getirmiş bir Öğren­ ı v e sen i s u ç la m ıy o ru m ama d o ğ r u y u s ö y lü y o ru m ."
ciymişim gibi davranamazsın bana. Ben senin koçanım.' Bu. E lis e 'in ç o k iy i bildiği bir a ç ık la m a y d ı. K e n d in e
“£ıJtı kocam sm ." el o la m a y ıp aniden kapıyı a ç tı. Ç o k s a k in b ir h a ld e ,
“Haklısın, boşanmıştık am a..." m se v d iğ in e inanıy o r u m ." dedi. “A m a o y u n k â ğ ıtla rın ı
“Bugün kumar oynadın." Sorma gereği bile duyma­ Jen d ah a ç o k seviyorsun." M a v e r ic k 'in y ü z ifa d esin in
mıştı. ı ş e k ille n işın i izledi, kendi y ü z ü n ü n y a n s ım a s ın ı gör-
Bunu biliyordu işle. Tüm hafta boyunca, Maverick ı k o rk tu . Ona bokamadan y a v a ş ç a k a p ıy ı k a p a ttı.
ne kadar inkâr ederse etsin kumar oynadığından şüphelen “H a y ır, h ay ır, bana inanmak zorundasın Bunu se n in
m işti. I jrapıyuıuııı.“
“ Bir kez olsun beni dinler m is in ? Elise kapıya bakar halde durdu. Bu da Maverick'in
“Olmaz. Söylenecek bir şey yok. Sen onca yıl öner kullandığı mazeretlerden biriydi. Sözde hiçbir şey
seçimini yapm ıştın, aynı seçimi yine yaptın. Senin içir n la . onun istedikleriyle ilgili değildi. Mavenck elindeki

354 r»ti. il. K


M u tlu lu k 355

üç kuruş parayı daha fazlasını kazanma umuduy la çarçur


|a k r di ve haykırdı. — ,
eder, ama umutlan hep b o ş a çıkardı
.«iucotn tııse ıc/cvızyona öondu
Tamam, yıllar boyunca kızma destek olacak, gezme­ j söylediği her şeyi duymazdan geldi. Ne zaman gitti
sine yetecek kadar para kazanmıştı ama kazandığından ço­
ğ— fmk etmedi ¿ma on dakika sonra baktığında Mavenck
ğunu kay bertiğinden emindi. Kumarbazların hav atı böyleydi t « ta H o a yoktu.
“Bugün öğleden sonra poker oynadım." diyerek iti­
Mutfağa girerken Aurora ona dikkatle baktı. Mave-
rafla bulundu, “ö n c e seninle konuşmak istedim ama kıza­
k ’e güzel bir tepki vermişti. Çok şükür adam dışan çtk-
cağını biliyordum. Bu... bu bakışın içimi parçalıyor. Ken­
gı ama büyük ihtimal akşam yemeği için geri dönecekti.
dimi. seni yine hayal kırıklığına uğratmışım gibi hissetme­
Aurora. “Babam seninle konuşmamı istedi," dedi,
me sebep oluyor. Seni böyle görmeye katlanamıyorum."
! yemek içm masayı hazırlıyordu. Maverick için dc bir
Yine de bu onu durdurmay a yetmemişti.
c koydu, yoksa kızı ona bir sürü soru sorardı. Davıd
“Bu sabah bana ördüğün çorapları giydim, oyun oyna­
la odasında gazete okuyor, çocuklar da arka bahçede
dığım sürece seni yanımda hissettim. Bana ş a n s getirdiler." »oynuyordu.
Elise. en başta niyetlendiği gibi çorapları David'e
Elise kızının durumdan haberdar olmadığını düşüne-
vermediğine pişman oldu. . "Tekrar kumara başladı.“ dedi.
Sevinçle. “Turnuvayı kazandım. Elise." dedi. “Biliyorum."
Eltse cevap vermedi. Kazanması muhtemelen başla­
“Ne zamandan ben o y n u y o r? Aniden kızının hâlâ
rına gelebilecek en kötü şeydi. Bu. durumlarını daha da ısına inandığından korktu.
berbat hale getirmekten başka bir işe yaramayacaku. Mave­
Aurora ona baktı. “Bildiğim kadarıyla geldiği gün-
rick'in cesareti yerine gelecekti. Tekrar kumar oynayacak, ı ben oynuyor.”
gururuyla birlikte her şeyini kaybedene kadar durm aya­
Çılgına dönen Elise. kızının omuziannı tutup, “Bana
caktı Evliliklerinin ilk yıllarında Maverick'in şansının tü­
.A urora," dedi. “Baban kumar bağımlısı "
kendiğini. kendisini mahvettiğini, duygusal olarak çöktüğü­
“Hayır, babam profesyonel kâğıt oyuncusu," diyen
nü defalarca görmüştü.
» a -nin sesi duygusuzca çıkmıştı. “Tamam, bazen ken-
“Ne kadar kazandığımı öğrenmek istemiyor m u su n ?
i kaybedebileceğini kabul ediyorum ama kum an sevi-
“Hayır, istemiyorum!”
Kapının ardından. “Şanslı çoraplarım kazanmamı
Elise, öz kızının sorunu görememesinden ya da gör-


Ar i w 3 j7
firlm M İpıden n e fre l e d iy o rd u . ‘‘K lim a r, alJfO İJen
ve uyuşturucundan lüçbir larkı olmayan bir tuMUlık, kı­ omzunun Özerinden onlara baktı
X
m haberlerini izlemek için televizy onu açann DaviİK

zım. Hiçbir şey bir evliliğe veya aileye onun kadar zarar Eltse fısıldayarak. "O zaman ona beni bu kadar sev-
veremez." M averick’in kumar sevdasının ailelerini mah­ sö y le " dedi. "Hem ben onun yardımını ne isli­
ic s b ii

vettiğini söylemeyi istedi ama kendini tuttu. Söylemesi ge­ s i ne dc arıyorum. Bunun sadece mazeret olduğunu
musun?”
reken şeyleri zaten söylemişti.
Aurora. "Öyle söylediğin kadar kötü biri değil." dedi. “Ah. anne."
Kızıyla tartışmayı istemeyen Elise ellerini aşağı sal­ “Sanırım bir daha babanla ilgili bir şey konuşmasak
dı. "O senin baban ve onu seviyorsun. Gözlerini açıp ger­ iyi olacak." Sıradan, günlük bir konuda muhabbet ediyor-
çeği görmeni dilemekten başka bir şey yapamayacağım " u ş gibi konuşuy ordu.
Aurora yalvaran gözlerle ona baktı. “Seni seviyor, "Onunla konuşmayacak mısın?”
"Hayır. Eve geldiğinde haber verirsen sevinirim.
anne, gerçekten."
Elise boğazındaki yumruyu yutkundu. “ Biliyorum.” Çünkü o buradayken ya odama kapanacağım ya da dışarı çı-
Maverick onu herhangi bir kadını sevebileceği kadar çok cağım.”
seviyordu ama bu yeterli değildi. Sevgisi otuz yedi yıl önce "Anne, böyle yapma."
Elise, kızının canının yanmasına üzüldü. Aurora ev-
de yetmemişti, şimdi de y e tm e y e c e k ti.
Aurora. “Turnuva biter bitmez kumarı bırakacağına amiş, anne olmuş olabilirdi ama içindeki küçük kız hâlâ
mutlu bir son arıyordu. Tüm çocuklar gibi o da bir babaya
söz verdi," dedi.
Elise daha önce de duymuştu bunları. "Peki, ona ina­ ihtiyaç duyuyor, anne babasının birbirini sevdiğini bılme-
nıyor musun?" Durum trajik olmasa Elise kahkalıalar atar­ : nin verdiği huzuru arıyordu.
Dışarıdan içeri koşarak gelen Luke, “Anneanne, an­
dı. ine!" diye bağırdı.
“ E vet inanıyorum. B abam ..." Aurora dudağını ısır­
Torununa bakmak için çömelen Elise, “Nc oldu?" di-
dı. [ye sordu.
“ Baban ne?”
“ Babam bunu sem sevdiği için yapıyor, sana yardım “ Duydun mu? Duydun muT*
Aurora kızgınca. “ Luke." dedi.
etmek için. Bana öyle dedi.”
“önemli değil. Dedem, islersen söyleyebilirsin, dedi.”
Elise öyle alaycı, öyle güçlü bir kahkaha altı ki.

3 S8 Üekbur Kkıcamber

Elise kaşlarını çatıp kızma baktı. Aurora'nın bir şey­


ler gizlediğinden şüphelenmışti ama ne olduğunu bilmi­
yordu.
"Dedem poker turnuvası için Karay ip le re gidiyor!"
Elise gözlerini kırpıştırdı. Ayağa kalkarken Aurora*
ya. “Karayipler mi?” diye sordu. Maverick çoktan sözünü
çiğnemişti. Bir ara kuman bıraktığını söylemiş, ardından
bir başka turnuva için hazırlık yapmaya başlamıştı.

"örgü örmek dünyanın en güre/ hobisidir!


Yaratıcı, iyileştirici, stres azattın, rahatlatıcı
ve ödüllendirici olmasıyla, insanın yaratıcılığını
ifade etmesinin, yavaşça gevşemesini
anın en harika mludur Sîzler de örgüyü hayatını-
I bir parçası haline getirerek bunlara erişebilirsiniz ”
Kate Bu İler

LYDlA H O FFM AS

Sağlık işleriyle ilgilenme konusunda ablamdan daha


eyimli olduğum için ben annemize bakımım sağlaşa-
, bir yer ayarlarken Margaret de dükkânda epey vakit
iyordu. öncelikle belgeleri bakım evine götürmeli,
ı da annemin huzurevine sorunsuz bir şekilde yerle*
bilmesi için maddi kaynaklarını düzenlemeliydim.
İnsanın vaktini yiyip bitiren bu işler sırasında, bana
ser teşhisi konulduğunda anne h aham ın yaptıklarına

»0 O tU ü tt M aeom öer
bir kez daha minnettar oldum. Saatlerce banka belgelerini,
kâh olduğu izlenimine kapılmıştım.
eski faturaları, sigorta bilgilerini ayıkladım, telefonlar aç­
Kamıma ağrılar girerken masama oturdum Yaz ay-
tım. Bilgisayar hacında uğraşıp durdum. Dükkânımdan sa­
h n gencide işler düşerdi ama satışlarımı önceki yıla kıyas­
atlerce, günlerce uzakta kaldım. Sonra emlakçtyla görün­
la iriye katlamıştım. Şimdi bu kötü durumun yanında bir
tüm, satılığa çıkarmadan önce evi boşalttım. Bunu ertelc-
de ilgilenmem gereken büyük bir maddi sorunum sardı.
yemezdim. Çünkü annemin bakımı için paraya ihtiyacımız
S e r iş le r i azaltmak gibi tasarruf tedbirlerine başvurabilir­
vardı.
i n ama istemiyordum Başarılı olmanın sebeplerinden bi­
('um a gûnfl akşamüstü kasadaki parayı sayınca eylül
n a n en ucuzundan, en özeline uzanan geniş bir ürün yel­
ayıııın ikinci haftasındaki ciromun ağustostaki herhangi
pazesi sunmam olduğuna inanıyordum.
bir ha hanın ancak yarısı kadar olduğunu fark ettim. Gün­
Bu endişe dolu düşüncelere öyle çok dalmıştım ki,
lük hesaplara da hızlıca bakınca, gelirlerde büyük bir düşüş
¡bpıdaki tıklamayı güm güm vurma seslerine dönüşene ka­
olduğunu gördüm. Dükkândan uzak kalmanın işleri kötü dar duymadım
etkileyeceğini tahmin etmiştim ama bu kadarını beklemi­
f» Sandalyemden sıçrayıp dükkânın ortastna doğru yü-
yordum.
■rfüm. normalde dükkânın kapalı olduğunu söylerdim
M argarct’in satış konusunda çok yetenekli olduğu
■ a artık tek bir satışı bile geri ç evi rem eseceğimi hissedı-
söylenemezdi, ayrıca iplere karşı benim kadar tutkulu de­ ■rdum
ğildi. Bunların hepsini biliyordum ama başka birinden yar­
Ancak gelen kışı müşten değildi. Brad kapının önün­
dım isteyemezdim. Dükkanı ve düzenli müşterileri en az
le durmuş, ellerini yüzünün iki yanına koymuş halde içen
benim kadar tanıyordu. Ayrıca o. benim ablamdı.
■İtiyordu. Onu gördüğümü fark eder etmez, camdan geri
Hesaplan bir kez daha incelerken içime kötü bir duy­ İkildi.
gu çöktü. Aruk ödemem gereken bir kredi vardı ve bu da
En son bir ay önce konuşmuştuk. Cody'yle ara ara
giderimi artırıyordu. En kısa sürede borcumu ödemek is­
îfonl aşı yordum ama O konuşmalarımızda en az benimki
temiş. bu yüzden krediyi on sekiz aylık bir vadeyle almış­
onun canının da yandığını hissediyordum. Ağusto-
tım İstediğim ¿aman gidip süreyi uzatabilirdim ama bunu
sonunda Cody’yle görüştüğümüzde, sesi kulağıma çok
daha ikinci ödemenin ardından yaparsam durum hiç de iyi
tatli ve çok çekingen gelmişti. Herhalde annesi yanın­
görünmezdi. Dile getirilmemiş olsa da. kısa vadeli kredi
dı ve yanlış bir şey ler söylemekten korkuyordu. O gün-
isteğinin bankanın bana para vermeyi kabul etmesinde et-
n sonra da bir daha beni aramadı.

362 OMirUmamirr
Bir Im uI ut 363

Kapının kilidini açtım. Brad le konuşmaya ne fizik­ ırasını özlemiştim. Srk sık konuşamasak da. kula
i l i o f «iç ş ü v ö n ı vdrıtı. Bu s H / ıin ı unu iyt'i I d jtv c r cevıVlı' o V“»“®“ sçv ıp n ju n i.
etmemeye karar verdim. Onun yerine kapının önünde du­ Brad çabucak. “Cody iyi.” dedi. B u d a B r a d 'ın bani
rup bekledim. küçük, mutlu ailelerinde her şeyin yolunda gittiğim söy­
“Merhaba.” dedim, duygularımı ifade eden doğru to­ leme şekliydi sanınm.
nu seçtiğimi umdum. "Onu benim yenm e öp. olur mu?"
Ellerim üniformasının ceplerine koyan Brad de. “Elbette.“ Bakışlarım kaldırıma doğru çevirirken.
“Merhaba." dedi. “Bir sttrediı seni dükkânda göremedim “ “Senin için endişelendim," diye ekledi,
Ona dükkâna her gün bir iki saat uğradığımı söyle­ “Benim için endişelendin mi?” diye sordum, sesime
yebilirdim aına buna gerek olmadığına karar verip sustum. anlık duygusu katmaya çalışarak. “Neden ki?”
“Mantarcı anneniz için bir yer bulduğundan bahset­ Brad başım kaldırıp hafifçe gülümsedi. "Seni tanıyo-
tir . Lvdia. Stresli olduğunda saklayamıy orsun.”
Bunu bir soru şeklinde sormuştu, ben de cevap ver­ “Stresli olduğumu nasıl anladın? Beni haftalardır
dim: “Haftaya onu huzurevine yerleştirmeyi planlıyoruz." nedin ki.”
Belgelen tamamlar, gerekli tüm tıbbi kayıtlan toparlar, an­ "Seni j im di gördüm. Yorgunsun v e ...”
nemin evinin satışını sontandınp avukatı vc bankasıyla an­ “E v et" deyip lafım kestim. Brad Goetz’in zaten bil-
laşırsam dediğimi yapabilecektim. bğım şeyleri tekrarlamasına ihtiyacım yoktu.
“Sen nasılsınr “Iztn ver seni bir şeyler içmeye götüreyim.” dedi
“ İyiyim." Brad’ın bana acımasını istemiyordum. Başımı iki yana salladım. “Hayır, teşekkürler.”
Onun kaygılı tavırları çözülmeme sebep olabilirdi. Janice’i “Başka biriyle görüştüğünü biliyorum ama sadece ar­
sormayı istiyordum ama kendimi tuttum. Aralanma iyi ol­ aş olarak biraz oturup konuşmak istiyorum."
madığını duymayı istemiyordum. Aynca bir araya gelm e­ Aslında Margaret in Brad’e gerçekleri ani atm am a-
lerinin işe yarayıp yaramadığım öğrenmeyi de kaldıra­ a. biriyle görüştüğümün yalan olduğunu söylememiş o l­
mazdım. Duygusal bunalımlardan geçtiğim çok uzun bir uğuna inanamıyordum. Gururum u korumak için yalan
günün sonunda, bir başka krizle daha baş edemezdim. mış, sonra da pişman olmuştum.
“Cody nasıl T Bunu sormak bile kalbimi incitmişti. Çünkü “Neden?”
onu. konuşmalarımızı, köpeğini ve ona öğrettiği oyunları Gülümseyerek, “Erkeklerle ilgili çok kau bir kuralım

364 Prbbtc .Ifecvmfe*


Bv ) w i jLMMtt 365
vmrdir." dtxlim. "F.vli alanlardan uxak dururum " lünı yerme getireceğini düşündüm. "
"Janice'leevli değilim.’’ Gülümsememi giz/edim, lirad de çikolatayla gelse
"Peki, hir araya geldiniz mi. gelmediniz mi?" diye k ı kapıdan girmeyi başarabilirdi.
çıkıştım. Lanet olsun, ikimizi de aynı anda istiyor olamaz­ Alix"i ofise doğru götürürken. "Çikolatalı eklerin dü-
dı. feetncycceği kadar büyük dertlerim yok," dedim. "Ister-
İlk başta cevap vermedi ama sonra lafı geveleyerek, ı hazırda kahve var."
“Jatıice'Ie konuşuyoruz," dedi "Çok iyi olur," diyen Alix beni küçük ofisime kadar
"O zaman seninle bir şeyler içmem doğru olmaz. ı etti, evindeymiş gibi rahat tavırlarla kâğıtları bir ke-
Teklifin için teşekkür ederim. Brad am a... gelemem." ı çekip masamın kenarına oturdu. İşte Alix böyle bi­
Brad çabucak "Hoşça kal" deyip gitti. Kapının önün­ ti. Masa varken ne diye sandalyeye oturacaktı ki?
de, kollarımı bağdaştırmış halde gidişini izledim, içimdeki «lecekkcn ne diye yürüyecekti? Taşkınlıklannı. ve-
boşluğu ve yalnızlığı hissettim. Kapıyı kapatıp kilitledim, ı biri olmasını, sık sık yaptığı sıra dışı hareketlerini se-
sonra da yavaşça ofisime döndüm. yordum.
On dakika sonra biri kapıyı tıklanı. Brad’in geri gel­ Ona kahve doldurdum ama çok koyu olduğu için
miş olabileceğini düşündüm. Camdan dışarı bakmak için limi biraz suçlu hissettim. Acı olmamasını umut eltim.
kapıya doğru gittim. Alix sonunda merakına yenilip. "Dem ek Brad seni
Gelen kişi Brad değildi. Bu defa dükkânımın önünde neye geldi." dedi.
Alix Townsend duruyordu Elindeki tabakla duran çikola­ Şöyle bir bakınca ona karşı takındığım tavır, çok acı­
talı ekler, kapıyı hemen açmam gerektiğini söylüyordu. sı/. ve kaba görülebilirdi. Onu arayıp gen çağırmak, ye-
Onu içeri davet ederken en neşeli sesimle. “Selam." en konuşmak istiyordum. Ama bunu yapamazdım. Her
dedim. yi olduğu gibi bırakmak en iyisiydi. Alix. "Lydia?" dedi,
Bir anı öğleden sonra hayır işleri için düzenlediğim ı dokunmak için ileri uzandı
örgü grubuna baktım ama Alix’i orada görmeyince kafede Başımı salladım "Evet, geldi.” dedim.
olduğunu tahmin ettim. Aşçılık dersleri genelde sabahlan “Bir şey oldu mu?" Ekleri bana getirmiş olsa da, bir
oluyordu. nesini alıp ısırdı. İçindeki krema kenarlardan d ışa rı ta­
“Az önce seni Brad'le konuşurken gördüm İstemi­ ca masamda duran peçeteden bu- tane aldı.
yorsan bana olanları anlatmayabilirsin ama bunlann mo- "Hiçbir şey olmadı. Seninle Jordan' dan ne haber?"

366 Debbie Slacomber 367

Ahx kaslarım kaldırdı "Konuyu değiştiriyorsun,"


dedi. Tabağı kaldırıp bana bir tane ekler uzattı.
İkinci teklifine ihtiyacım yoktu. "Biliyorum Brad
hakkında konuşmak istemiy orum, o kadar."
Alix, “O da senin hakkında konuşmak istemiyor."
dedi. “Arada sırada kafeye paket getiriyor, upkı eskiden
olduğu gibi güzel güzel konuşuyor ama senin adın geçince
ağzı bir tabutun kapağı gibi sıkıca kapanıyor."
Aklımda beliren görüntüden rahatsız oldum. "İkim i­
zin de kendimize özgü sebepleri var." BETHANNE HAMLİN
“Öyle görünüyor." Masadan zıplayarak indi. "Git­
mem gerekiyor. Jordan'la kilisedeki çocukları alıp sine­ Bethanne'nin o hafta üç parti düzenlemesi gerekı-
m aya gideceğiz UğTayıp bir selam vermek istemiştim, o Bu yüzden bütçesini dikkatlice ayarladı. Nafakasını
kadar." verdiği partilerin ödemelerini alana kadar biraz sıkıntı
"Gelmene sevindim," dedim. Onu kapıya kadar ge­ ekti. Gerekli malzemeleri gittikçe azalan çek hesa-
çirip kilidi açtım. O gidcT gitmez kapıyı yine kilitledim. n alması, hafta sonuna kadar çok az nakdinin kala-
W hiskers'm beni beklediğini fark ettiğimde, onu da alıp l, dolayısıyla haftalık sebze meyve alışverişini ertele­
evime giden merdivenlere yöneldim. Ama sonra ışıkları ten başka şansının olmadığı anlamına geliy ordu. Parti
kapatmam gerektiğini ve Alix'in bıraktığı tabağı hatırlayıp içlerini kredi kartından almaya cesaret edemiyordu,
geri döndüm. O anda Brad'le oturmuş bir şeyler içiyor ola­ ikü limitini çoklan aşmıştı. Yine de elindeki ban çekleri
bileceğimi düşündüm ama duygusal olarak kendimi koru­ ıp idare edebilirdi. Asıl sorunsa, sürekli çekler yazıp
mak için yalnız kalmayı tercih etmiştim. lann hemen tahsil edilmeyeceğini ıımmasıydı Gider-
Geceyi televizy onum, kedim ve eklerimle geçirecek­ gelirlerini aştığı için gerçekten çok karmaşık bir işin
tim. ı girmişti.
Whiskers yalnız olmadığımı hatırlatmak için miyav­ Ne yazık kı Annic ve Andrew'in sürekli paraya ihti-
ladı. Çok ama çok haklıydı. oiuyordu. Okul masrafları fuzuli değildi. Bethanne
onları crteleyemezdi Bu tür giderler, faturalar ve işi için

368 Debbie U oeom btr i» M İ A r iy u 36Q


yaptığı m asraflar bir araya gelince gerçekten de durum çok
ı genelde virmı beş dolar tutuyordu ama şimdi ban-
karışıyordu. fcaya yapılacak ödemeler, kesintiler ve benzinliğin cebine

r
Telefon çaldı, parti vermek isteyen bililerinin sesini İMtaılıfı yetmiş beş dolar da bir araya gelince...
duymayı bekliyordu ama ekranda bankasının telefon num­ Ortaya çıkan toplam ödeme, sarsıcıydı. Ne kadar '
arası görünüyordu. Ahizeyi eline aldı, kredi memurunun Ay«1haykırdı
yanlışlık yaptıklarım söyleyip ona kredi vermeyi tekiif et­ Banka görevlisi. "Ne zaman hesabınıza para yatıra-
mesi için dua etti. siniz?" diye sordu.
Birkaç yıl önce (¡rant onu Vegas'a götürmüş, orada “B en... b en ..." Parası yoktu, yoktu işte. Yapabilecc-
şimdi ihtiyaç duyduğu paradan da fazlasına denk gelen se­ i tek şey, bir veya iki yüzüğünü rehinciye bırakmak ve
yahat çekleri almışlardı. Vegas? O tatil BeÜıanne için büv ük line ne kadar geçeceğini görmekti Azarlandığını hisset-
bir sürpriz olmuştu. Hem heyecanlanmış hem de sevinmişti niş gibi uysalca, “Öğleden sonra hır miktar yatırırım." de­
Ama sonradan öğrendiklerine bakılırsa Grant bunu büyük di
ihtimalle onu aldatmanın verdiği suçluluğu bastırmak için
Görevli zalimlik yapmıyor, sadece işinin gereğini ye­
yapmıştı. ne getiriyor, ama Bethanne'nın paniğe kapılmasına sebep
Bethanne en neşeli sesiyle, “Alo." dedi. “Ben Betlı- t oluyordu. BeÜıanne çabucak üst kata çıkıp mücevher ku-
anne." j tuşunu buldu, clindekilerı gözden geçirdi. Ama pek bir şeyi
Banka görevlisi bir benzin istasyonuna yazdığı çekin | yoktu
karşılıksız çıktığım söyleyince yüzündeki gülümseme kay­
Gram neden, gerçekten de neden ona elmaslarla kaplı
boldu. Eskiden, limitin aşılması halinde bir ücret karşılı­ bir bilezik yerine saçma sapan bir soyahai çeki vermişti
ğında ek limit açarlardı ama artık durum değişmişti. Bunlar İlci? Bileziği hemeıı satabilirdi ama o çek, israftan başka bir
yetmezmiş gibi bir de karşı taraf çek karşılıksız çıktığı için ¡ş e y değildi. Grant. Vegas’a gittiklerinde yanlarında götür­
yetmiş beş dolar kesinti yapmıştı. dükleri tüm paralan harcamıştı. Ama bu onu oralara bir
Bu gereksiz masraftan dolayı sinirlenen Bethanne.
daha gitmekten alıkoymamıştı. Adam Tiffany’ylc Vegas’ta
“Yetmiş beş dolar!“ diye haykırdı. “Şaka yapıyor olmalı­ vlenmişti, Bethanne, Grant*ın her şeyini kaybetmiş olma­
sınız!" sını dilerken yakaladı kendini.
“Şaka yapmadığımızdan emin olabilirsiniz."
Olumsuz düşüncelerin hiçbir faydası yoktu ama ken-
“Bunlar bana... ne kadara mal olacak?" Bir depo | dini çaresiz hissediyordu. Mücevherlerini rehin bırakma-

370 Dtbbie Matvmber


t tmiutıu 371

nin d ı ş ı n d a y ü u u y u l u y o k t u . A n n ı c iJc A u d r e v v 'ın banka


hesaplarında para vardı ve muhtemelen ona istediği kadar ■ harcadığı paraya üzülmüştü Onu Atime
verirlerdi. Bethanne bunun Grant'tan yardım islemekten na eemişiı. Kuaför de bankalar yaratmış,
saçlarım boyatmasını tavsiye etmişti. Bethanne
daha iyi olduğunu düşündü. Ama... ikisini de yapamazdı
karşılayamayacağını söyleyince Annıc ile Courtney
Eski kocasından daha tek kuruş isteyemeden banka evine
n kendileri yapmak için ısrarcı olmuştu.
el koyardı. Ailesinden, özellikle çocuklarından ya da ar­
En pahalı markalardan binmn kumrala yakın rengini
kadaşlarından para istemesi söz konusu bile olamazdı. Gu­
on dolar daha harcamışlardı. B e t h a n n e 'n ı n kendini
ruru ve anlaşıldığı üzere çok çok az malvarlığı vardı. »genç
■sç kızın eline bırakmasına rağmcıı sonuç hiç de fena
Bethanne uzun süre düşündükten sonra mücevher ııştı.
kutusunda durup bir işine yaramayan alyansını ve küçük,
Bethanne sıradan bir havayla. “Teşekkürler," dedi.
safir bir yüzükle bu* çift alUn küpe seçti. Bunlar, cıı azından
Grant. “Burada ne yapıyorsun?" diye sordu.
çeki, ücretleri ve kesintileri karşılamasına yeterdi.
Bunu sormak hiç de ona düşmezdi “Para yatırmaya
Üçüne karşılık çok az bir para alınca kendini kötü
lim. Peki ya sen?" Detayları bilmesine gerek yoktu
hissetti ama bankaya asgari ödemeyi yapmasına yeterdi.
Bethanne en azından gerçeği söylemişti.
Çok büyük bir ders almıştı Nc kadar kısa sürede eline ge­
“Ben de para çekmeye geldim.“ dedi ama sesi buruk
çecek olursa olsun, alacağına karşılık çek yazmayacaktı.
işti. “Mcvdual lıcsabımdakilen çek hesabına aktardım."
Bankadan çıkarken otoparkta neredeyse eski koca­
Bethanne en şirin sesiyle, "Benim için mi?" diye sor-
sıyla çarpışıyordu. Grant’ın oralarda olma sebebini anla­
yacağından korkunca yüzü aniden kıpkırmızı oldu
Grant kaşlarını çatıp. “Aslında hayır.“ dedi.
Grant dengesini sağlaması için onu omzundan tutar­
Bethanne, gözlerindeki parıltıyı gizlemeden. “Yem
ken, “Beıhanne," dedi.
rm seni maddi sıkıntılara sokuyor olabilir mi?" dedi.
“Grant,” diyen Bethanne ne diyeceğini bilmiyordu.
Grant kıs kıs güldü. “Keşke o kadarla kalsa.“
“Merhaba... Ben de..." Ağzını kapatmayı, kendini utan-
Şaka yapıyor gibi durmuyordu. Öyle olsa Bethan-
dırmamayı tercih etti. Grant’ın derilerinden haberdar ol­
e'nin keyfi yerine gelirdi ama Granı'ın gözünün altındaki
masının anlamı yoktu.
iyah halkalar canını sıkmıştı “İler şey yolunda mı. Grant?“
Gram. geriye çekilip ona bakarken, “Çok güzel gö­
ye sordu. Adamın iyi olup olmaması artık onu ilgilcndir-
rünüyorsun.” dedi.
tiyordu ama içini aniden kaplayan endişey e de engel ola-

372 Debbır Macvmbtr


fhr hm** I M M 373
iniyordu. ı oğullarının törenlerde görev
"Yolunda olm adığını söylersem sevinir m isin?" Bet­ ı öğrenecekti
hanne'ye cevap verme şansı tanımadı. “Aksine çok çok mut­ Grx~u el iterini ceplerine sokup başını salladı. “Seni
luyum." î sevindim, Bethanne," dedi, hafifçe gülümsedi.
Bethanne. Grant'ın bu kadar kötü bir yalancı oldu­
ğunu daha önce fark etmemişti. Onu aldattığı onca yıl bo­ " T e ş e k k ü r le r . Seni görmek de güzeldi."
yunca yalanlarını neden fark etmediğini merak etti. Belki arabaya doğru yürüdü sonra durup arkasına
B e th a n n e

de gerçekleri öğrenmeyi istemediği için öyle davranmıştı L Grant hâlâ aynı yerde durmuş onu seyrediyordu.
“Çok Üzgünüm, Grant," dedi. Samimiydi. Bethanne ona dostça el salladı. Eski kocasının kötü
Grant kaba bir tavırla omuz silkti. l_r geçirmesini tstemiyordu. Tamam, arada sırada isti-
İlk doğru düzgün konuşmalarım boşanmalarından ı ama bu yaz onu affetme konusunda büyük adımlar
aylar sonra bir otoparkta yapmaları gerçekten de ironikti. Ki
Grant. "Yeni oyuncağınla aran nasıl?" diye sordu. Yalnız kalmaktan nefret ediyordu ama aslında hiçbir
Bethanne sertçe, "Paul'ü mü kasttediyorsun r ' diye 1değişmemişti. Grant iki yıl önce onunla aynı yatağı
sordu. Doğru düzgün muhabbetleri bu soruyla sonlanmıştı. yİ aşı yordu ama başka bir kadını düşünüyordu. Bu da

“Benim ondan büyük olmam, canımızı senin Tiffany'den Mini ailesine tam olarak adamadığının kanıtıydı.
on beş yaş büyük olman kadar sıkmıyor. Ayrıca kiminle Evet, maddi durumu iyi olmayabilirdi ama Bethanne
istersem görüşürüm. Sen benimle evli kalmayı istemedin. ‘klara çabuk uyum sağlayabilen biriydi. Hatalar yap-
TıfTany de Paul'le birlikte olmayı istemedi. Gördüğün gibi ya mahkumdu, yine de yeni bir hayatı ve Paul adında
l iyi bir arkadaşı vardı. Çocukları yanındaydı.
ortak noktamız çok."
“Saçlarını onun için yaptırdın, değil mi? Genç gö­ Çerçevede sırıtan tek kişi, bazı pişmanlıklar yaşadığı
İli olan Grant’tı. Bunu çıtlatır gibi olmuş, sonra hiç de
rünmeye mi çalışıyorsun?"
ndırıcı olmayan bir şekilde mutlu olduğunu iddia et­
“Aslında hayır"
ti. Bethanne gerçeği söylemediğinden şüpheleniyordu.
“Hı."
Onun yanından ayrılmaya can 3tan Bethanne, “Eve
dönsem iyi olur," dedi. Ay sonunda düzenlenecek Home­
coming Dansı'ndan bahsetmeyi düşündü ama vazgeçti.

374 Debbie Masomber 375

Cyoklu. Şirket Ralph'le irtibata geçmeye çalışacaktı,


h&lık ancak bu kadarına söz verebiliyorlardı.
Okula dönen ve maddi durumu da çok iyi olmayan
, daha fazla dayanamayıp Courtney‘t aramış, yirmi
I telefonda konuşmuşlardı.
Courtney ablasına, “Seni çok özledim." dedi, ağla-
‘t için kendini zor umu. Julianna'y ı daha yakma ge­
liş gibi telefonu kulağına yapıştırdı.
“Okul nasıl?"
COURTKEY PULANSK1 Ablasının bunu sormasını bekliyordu. “Fena değil."
rtnev bu soruyu es geçmeye çalıştı, çünkü Anntc Ham-
Courtney bir haftadır babasından hiç haber alama­ ı hariç arkadaş ctünememesinden ve kapıldığı yalnızlık
mıştı. Endişeleniyordu, babası böyle yapmazdı. Bir veya “ inden daha önemli sorunları vardı.
iki gün ona e-posta göndermediği zamanlar olmuştu ama Julianna sertçe. "Dürüst ol.” dedi. Sesi annelerinin
bir hafta çok fazlaydı. Ralph Jr. Pulanski'den bir ses çık­ ne o kadar çok benzemişti ki Courtney bir an nefesinin
mayınca Courtney’le ablasının ve ağabeyinin arasında bir ıtldigmı hissetti. “Gerçekten nasıl olduğunu öğrenmek
sürü e-posta gidip gelmişti. Onlar da en az Courtney kadar yorum."
endişeliydi. Üçü birbirine sıkıca tutunmuştu. “Çok kötüyüm ” Doğru söylüyordu. “Kilo verdiğim
Courtney korkmaya başladığım elinden geldiğince ı popüler olacağımı düşünmüştüm.“ deyip itirafta bu­
anneannesinden saklamıştı. Courtney anneannesinin kafa­ du. "Erkeklerin telefon numaramı istey eceğim düşün-
sını dağıtmak için bu sıralar sık sık örgü ördüğünü fark et­ Ttüm ama hiç dc beklediğim gibi olmadı." Onun ilgisini
ti. İkisi de birbirini “İyi olduğundan eminim" ve “Belki de ı tek kişi vardı, o da Andrew Hamlin di. Ne yazık ki
bilgisayarı bozulmuştur" gibi sözlerle teselli ediyordu. ı da uzun süredir devam eden bir ilişkisi vardı.
Jason, babasına çalıştığı inşaat şirketi aracılığıyla Annie. MeUnie'nın hayal dünyasında yaşadığım. An-
ulaşmaya çalışmış ama doğru düzgün bir bilgiye ulaşama­ r'in Britney Spears‘la bile daha düzenli bir ilişkisinin
mıştı. Jason'un konuştuğu müdüre göre Ralph'in çalıştığı ağını söylemişti. Ancak Courtney m gördüğü şeyler
bölge güvenli olarak bilmiyordu ve endişelenmelerine ge- oun aksini söylüyordu

376 Debine Haamber A rW lW tU 377


“On bir kilo vermek kolay değil. Seninle gurur duyıı- . Henüz çok Gırla arkadaş edinememiş de olsa.
■ l i f im in » ] r Aer-urmmn- «4HMİL j-mmmm-mm ■•«.*■«!*• «H!»
yorum. Kendini daha iyi iıı» o ii)u » u ıı, o y k dcgii mi?"
“Sağlık bakımından mı? tv e t. öyle sanırını." Zayıf­ ı iyi oturdu.

ladığı için kendini gerçekten de daha iyi hissediyordu. O A a d r m 'in arkadaşı Mike okula giderken onu al-
da bu haşarısından dolayı kendiyle gurur duyuyordu ama L Courtney ona haftada on dolar venyor. se m se bin-
bazı şeylerin böyle sarpa sarmaması gerekirdi. Aslında her anrunda kalmadığı için mutluluk duyuyordu. Tek
şey aynen eskisi gibi kalmıştı, tşin özüne bakınca, değişen ı ise. fazlasıyla utangaç görünen M ike'tı. Okula gidip
tek şey anneannesinin antika tartısındaki rakamlardı Bir l nadiren konuşuy ordu. Courtney başta muhabbet
de artık pantolonları beline bol geliyordu. ; çalışmış ama bir hafla doğru düzgün cevap alama-
ı vazgeçmişti.
Julıunna. “Ne zaman ihtiyacın olursa ara." dedi. “Cid­
M ike'ın bir dilinin olduğunu hatırlayacağını ne za-
diyim. Couıt. hiç çekinme "
“Tamam, Babamla ilgili bir haber alırsan sen de beni I konuşacağını kim nereden bilebilirdi ki?
Courtney çocuğun on beş yıllık Honda’sına binerken
ara."
felik e. "Babandan haber aldın mı?” diye sordu.
Ablası. "Aranırı." diyerek söz verdi.
“Hayır.”
Courtney ablasının onu aramasına sevinmişti. Dü­
“Korkuyor musun?"
zenli olarak konuşmadıkları için kendisini kötü hissedi­
yordu. Julianna yaşça büyük olmasına ve evden yaklaşık “Sence?” Ters bir cevap vermek istememişti ama bu
üç yıldır ayn yaşamasına rağmen bahalarına yakındı. Ken­ u kadar duyduğu en aptalca soruydu.
“Bence korkuyorsun.” dedi.
di sorunlarına kapılan Courtney. ablasının hislerine çok
Courtney gözlerini kapatıp başını cama yasladı, okul-
fazla dikkat etmemişti.
Çarşamba sabahı okula gitmek gelm edi içinden. Ba­ l eve döndüğünde babasından c-posta gelm iş olması
ı dua etti.
basından en son sekiz gün önce haber almıştı Anneannesi
halini anladığım söy lese de okula gitmesi için dil döktü. Mike daha sonra, “İngilizce sınavına çalıştın mı?" di-
! sordu
Vera çok mantıklı bir şekilde. “Tüm gün boyunca te­
lefonun başında oturmakla hiçbir şeyi çözemezsin." dedi Courtney birden doğruldu. “Sınav mı var?" Babası-
İki gece boyunca bir uyuyup bir uyanım Courtney t durumu kafasını meşgul eniği ıçuı hiçbir şeye önem
dinlenmek istiyor ama anneannesinin haklı olduğunu da nemışti. "Sınav ney le ilgili olacakmış?"

37* DrM* U*v>«t>er 37*

“$ürle.M Cm rtncy in içine su serpildi. Başını kaldırıp yuka-


Courtney homurdandı. Belki de grip olduğunu söy­ , “T m n m , («n a fü kû rlef o lsu n .” devli.
lerse ona inanıp eve gönderirlerdi. Andrr». “Bir de okulda böyle dualar kabul olmaz
Ev Kendisini ne kadar zorlarsa zorlasın, orayı kendi ' diyerek takıldı ona.
evi olarak göremiyordu. Orası onun değil, anneannesinin Courtney gülümsedi.
eviydi. Andrew, “Nasılsın?” diye sordu.
Mike arabayı park etti ve konuşmadan okula girdiler. Sınıfa girmeden önce birkaç dakika orada durdular,
İçeri girer girmez ayrıldılar; Mike sola, Courtney sağa r babasının başına gelebileceklerle ilgili kurkula-
döndü. Şiirlerle ilgili bölümü ve İngilizce notlarını gözden ı dile getirmektense omuz silkip, "Senden riaber?” de-
geçirmesi için en fazla beş dakikası vardı. Dickinson. Whit­
man. Başka hangi şair vardı? Nc kadar da saçma bir soru sormuştu. Kelimeler ağ-
Çaresizce sayfalan kanştınrken. sınıfın dışında sırtını —\ dökülür dökülmez bunu fark etti. Andrew’in tam
duvara yasladı. iS hehy’nin tahmin ettiği gibi açılış şenlikleri olan Ho-
Kitaplarım kolunun altında tutan Andrew sessizce rung'de görev atacağı açıklanmıştı. Ponpon kızların
yanına sokulup, “Selam,” dedi. m olan Melanie de görev alması için aday gösteri-
Şaşırıp kalan Courtney az kalsın elindeki kitabı dü­ r arasındaydı. Büyük maçtan önce öğlen vaktinde ög-
şürüyordu. “ Bugün sınav olduğunu bilmiyordum,” dedi, İ kurulu tarafından kral ve kraliçe seçilecekti. Yine
kafasına birkaç şey sokabilmek için gözünü kitaptan ayır­ ■lly'in dediğine göre. M elanic’ylc Andrew de cn büyük
I üstlenecekti.
madı.
“Ne sınavı?” Andrew. "İyilik." dedi. Aday gösterildiği için çok da
“ İngilizce, şiirler. Galiba on dokuzuncu yüzyıl Ame­ scanlı görünmüyordu. “Babandan haber var mı?"
rikan şairleri çıkacak.” Courtney. “Hâlâ bir ses çıkmadı." dey iverdi. Kendini
Andrew'in de sınavdan haberi yok gibiydi. l fazla tutamamıştı. “Andrew, başına kötü bir şey gel­
“ Mike söyledi." inden korkuyorum! Ona bir şey olursa ben ne yapa­
Andrew, "Aa. şimdi anladım." dedi. “O İngilizceyi lı?" Gözlerine yaşlar doldu, dunım u Andrew e çaktır-
başka sınıflan alıyor. Bay Hazcnıon sınavdan falan bahset­ ■ »ak için başını çevirdi.
medi. Ayrıca aynı konuları işlediğimizi bile sanmıyorum." Andrew' kolunu omuzlarına atınca ytşkmlıktan donup

380 Ü ebble Muı tm b tr


381
A a â r* . ^G m nriıynn." dedi. “Sonra görüşürüz." Ça-
Icaldı. “Korkma. Her sev yoluna girecek.”
Courtney, “Hayır, girmeyecek!" diye haykırdı, h ü n ­ ric koridorda ilerledi
g ü r h ü n g ü r ağladı. “ B abam a ihtiyacım var." A ilesini h e r­ Courtney kısa sürede bu kadar çok duygu değişikliği
k esten çok o b ir arada tu tu y o rd u . S ö z ko n u su k işi b ab a­ manın şaşkınlığı içinde sınıfına girdi.
sıydı. Z aten annesini kaybetm işti, b ir de babasını k aybe­ Mike okuldan sonra onu anneannesinin evine bırakır
h i i i ı i n r üst kata koşup bilgisayarım açtı.
derse yaşayam azdı.
“B iliyorum , biliyorum ,” Anneannesi m erdivenlerin başından. “Haber var
C ourtney ıslak gözleriyle ona baktı, konuşm akta zor­ ’ diye bağırdı.
Gelen mesajlara çabucak baku ve kalbi paramparça
landı.
“A nnem in b aşın a b ir şey gelecek olsa ben de aynen l Babasıyla ilgili hiçbir gelişme yoktu. Morali bozuk
senin gibi kötü duygulara kapılırdım a m a ne olursa olsun e. “Hayır!" diye seslendi.
b ir çıkış yolu bulacaksın. A n n ie'y e böyle dem em iş miydin?” Telefon çaldı, normalde Courtney cevaplardı ama hiç
C ourtney burnunu çek ip b aşın ı salladı. Ç antasından
Kuşeyi
yle, Andrew'le bile konuşacak durumda değildi. Her
b ir peçete çıkarıp burnunu sildi, insanlar ona balonca utan­ yin üstesinden gelinebileceğini söylemiş olabilirdi ama
dı. A ncak b u durum A n d rew ’i rahatsız etm em iş gibiydi, o ı defa öyle bir şey yapabileceğini sanmıyordu. Babasını
da aynen onun gibi etraftakileri görm ezden geldi. - L ‘em ezdı Bunu aşmasını ne çikolatalı kurabiyeler ne
Andrew, “ O n a çok d estek o ld u n ," dedi. “ A nnem le l yumak ipler ne de teselli edici sözler sağlayabilirdi.
örgü k u rsu n a yazıldığın sıralarda A nnie kendini tam am en “Evet. evet, burada. Hemen çağınyorum." Annean-
kaybetm ek üzereydi. İyi ki o kursa katılm ışsın. K ardeşim in linin sesini duyabiliyordu. Merdivenlerden aşağı inmişti
gerçeklen de iyi b ir ark ad aşa ihtiyacı vardı. H âlâ birkaç na yine de anneannesi. “Courtney, telefon!” diye bağırdı,
sorunu var am a sayende artık eskisinden daha iyi.” iiri seninle konuşmak istiyor.” Gülüm seyerek ahizeyi
T uzattı.
C ourtney şaşkınlıktan cevap verem iyordu.
“Sana d oğru düzg ü n teşek k ü r edem edim am a belki Courtney babasının sesini duyar duymaz sevinçten
bahan konusunda b iraz yardım ım dokunur. B ugün antren­ Bzyaşlanna boğuldu. Babası beş gün boyunca ormanda
m andan sonra size uğra sam olur m u?" dip dış dünyayla tüm bağlarının koptuğundan bahseder-
C ourtney bü y ü k b ir çab a s a rf etm esi gerekse de ba­ ı bile telefon gidip geliyordu. Onlar orada keşif yapar­
şını hafifçe sallam ayı başardı, ö ğ re tm e n le r zili çaldı. en şiddetli yağmurlar başlanıışu ama babası iyiydi Aile-

382 Debbte Kktcnmher 383

Sim hu kadar endişelendirdiği için çok üzülüyordu ı gibi parmaklarını şıklarıığmda ortadan kaybol-
A n d re w kapıyı ç a ld ığ ın d a , C'ourtncy'in yanakların­
ı istedi Yüzünün kızardığım hissederken anneanne-
daki yaşlar henüz kurumamı şu. Az önce Jason’la konuş­ r taktı
muştu, şimdi de Julıanna'yla görüşüyordu.
Anneannesi şimdi de. “Babası için çok güzel bir ço-
Ablasına, “Bir arkadaşım geldi, kapatmam lazım.”
>Ördü," diyordu. "Onlar lacivertli ama sana ördükleri
dedi. Andrew'e dikkatlice baktı. Andrew oturma odasında
»I ve . Şaşkınlıkla Courtney'e baktı. “Aa, yoksa sürp-
bir yabancı gibi duruyor. Courtney'in anneannesinin aşın
i bozdum?" dedi. Ondan beklenmeyecek kadar hızlı
ilgisine maruz kalıyordu. ularla mutfağa gitti.
Julianna. “ Erkek mi kız mı?” dedi.
Andrew, gözlerini C ourtney'in gözlerinden ayırma-
Courtney, “ İlk söylediğinden," diye fısıldadı.
ı ayağa kalktı. "Benim için çorap mı örüyorsun?"
"Andrew mı?” C ourtney başını salladı. "İkincisinin topuğunu yapt­
"Evet," diye sitem etti. Ablasına anlatması gereken­ ım ama bitti sayılır."
den fazlasını anlattığı belli oluyordu.
"Hiç kimse daha önce bu kadar güzel bir şey yapm a­
"O zaman kapat şu telefonu da arkadaşınla ilgilen." lı benim için. Ç ok... tatlısın."
Anneannesi çok misafirperver biriydi. Andrcw’i kol­
Onu lallı biri olarak görüyordu. Courtney'in istediği
tuğa oturtmuş, onunla yıllardır tanıdıkları bir aile dostuy­ ı şeydi buydu.
muş gibi muhabbet etmişti.
Courtney utangaçça odaya girdi, anneannesi ona gü­
lümsedi. “Ben de Andrew’e babandan haber aldığımızı
söylüyordum."
“Ablamla telefondaydım da." Utanan Courtney mer­
divenlerin başındaki antika sayılabilecek siyah telefonu
gösterdi.
Anneannesi sesim alçaltıp, “ Bahsettiğin genç adam
bu m u?" diye sordu. Sanki Andrew onlan duymuyordu
“Hani şu çorapları ördüğün?"
Courtney. anneannesinin ara sıra izlediği o eski dizi-

384 Pahlar Sfucomber B r Imwé -fr-ı ■ ■ 385


_çocuklarıyla, evleriyle ve lüm işleriyle kendi
ı ilgilenmek zorunda kalmıştı. Ama şimdi geçmişi
ı takmanın anlamı yoktu.
Hamlinlerin mahallesi epey canlıy dı, evleri de bir o
r güzeldi, tlısc merdivenlerden çıkıp zili çaldı, busı-
ı da bahçeye hayran hayran baktı. Bethanne gülümse-
;k kapıyı açtığında Elise eğilmiş, kocaman bir kaşım­
ayı yakından inceliyordu. İçeri girdiğinde onu masanın
■rinde bir demlik çayla bir tabak kekin beklediğini gör-

ELİSE BEA UMÖNT Bethanne spiralli bir defter uzatırken. “Yardımların


çin şimdiden teşekkür ederim." dedi. "Tüm bu parti işine
Bethanne'nin daveti hafta onası Elise'e rahat bir “rnn fikrinle başladığım için ve... seni çok akıllı ve bilgili
nefes aldırmıştı. Bethanne ınaddi durumunu kontrol etmek i olarak gördüğüm için sana danışmak istedim " İç çekti.
için ondan yardım istemişti. Elise bu konularda uzman sa­ 3u hesaplan onlarca kez gözden geçirdim ama her defa­
yılmazdı ama elinden geleni yapacaktı. Ayrıca evden kaç­ c a sonuç karmakanşık oldu."
mak için bir bahane bulduğuna da çok sevinmişti. "Bilmez miyim,"
Ne Aurora ne de David. Maverick’ten bahsetmişti. Bethanne ay lık giderlerini bir sütuna. Grant’tan al-
Ne yazık ki büyüklerinin karmaşık ilişkilerindeki gerilim, Şı toplam nafaka ve çocuk yardımını da başka bir sütuna
hisseden torunları, hemeıı hemen her fırsatta dedelerinin zmıştı. Ayrı bir sayfaya da aldığı kaparolarla birlikte du-
adını anıyordu. Çocuklar onu bu kadar çok severken, o Ka nleyeeeği partilerden elde edeceğini düşündüğü geliri ve
ray ipler'de bir poker masasında vakit geçiriyordu. Mutlu er bir iş için yapacağı masraftan sıralamıştı.
olmasını istiyordu ama hayatının bir parçası olamazdı. Bir Elise listeyi dikkatlice inceledi, başını kaldınnca
çift olmaya dair ikinci uğraşları da birincisi gibi hüsranla ianne'nın onu izlediğini fark eni. Kararlı bir şekilde.
sonuçlanmıştı. Aslında o sayfa sonsuza kadar kapanmıştı Partiler için daha fazla ücret almalısın.” dedi Bethanne
Elise, Bethanne'nin evine en yakın durakta otobüsler hha ilira/ edemeden, "Saatlik ücretin nedir?” d iy e sordu.
indi. Bethanne’yi seviyor, insanların tahmin bile edeme­ “Şey... bilmiyorum. Sadece her parti için masrafımı
yeceği kadar çok ortak noktalan olduğunu biliyordu. İkisi

387
386 Detıbie Slacomber

höüoplnnp faomt* tıİ7<ta yinnı aldıyorum.1' u g u y acağı iç * ı ua işine getir,


Hıse başuu iki yana salladı. “O kadarı yetmez. Her diyen Bethanne ayağa fırlayıp Flise'e »ı-
partiye yaratıcı zekânla bir şeyler kattığını unutma." "Teşekkürler. teşekkürler. Eline Yaratıcı /eki
Brthanne. “Yaratıcı zekâ." dedi. “Kulağa hoş geli­
yor." E tse sevinçle gülümsedi Gitmeden önce hı/mctlen
“Doğrusu da bu zaten.” Klisc. Bethanne nin yetene­ ı saatlik ücret almasını hatırlattı “Saatlik yirmi dolar
ğini görmezden gelemezdi. “Sen onlara benzersiz hır şey ‘t başla.“ dedi. "Aynca saatlerine hazırlık, temizlik ve
sunuyorsun. Her parti birbirinden farklı. Hepsini doğum ı geçen süreleri de dahil e t"
günü çocuğunun ilgilendiği şeylere göre tasarlıyorsun. Bethanne söylediklerine uyacağına dair ona söz ver-
Ama çok fazla para isteyerek müşterilerini kaçırmak iste­
miyorsan durum değişir ” Elise eve otobüsle dönerken arkadaşına yardım ct-
Bethanne lafı ağzında geveleyip. “Aynen öyle.” dedi, h verdiği mutluluğun keyfini yaşadı. Bethanne'yle
“tnsanlar yeterince harcama yapıyor zaten, bir de parti için — *ı ona d4 iyi gelmişti Kadının Grant a kızgın ya
fazla para vermek istemeyebilirler.” 'fi olmaması Elisc’i etkilemişti Elise bu sakin du­
“O zaman bir standart belirle. Daha önce hazırladığın yla ilgili bir şeyler söyleyince. Bethanne ona bunun
ve çok sevdiğin tasarımların bir listesini yap ve insanlar ~~na sayesinde edindiği bir özellik olduğundan bah­
telefon açtığında onlara bunlardan bahset. Hepsi için bir şişti.
fiyat belirle ve standart partiyle ek olarak düzenlenecek Elise'e göre boşanma, midesine kramplar girecek
özel bir parti seçeneğini sun." r büyük acılar çekmekten başka bir şey değildi. Ama
Bethanne'nin gözlerine bir canlılık geldi. “Elbette. anne, o acıların içinde mantık kırıntıları bulmuş,
elbette. Bunu daha önce düşünmeliydim." Gülümsedi ıtt'ın ihanetiy le hayata dönmüştü.
“Malzemeleri toptan alıp tasarruf yapabilirim bftylece Elise eve girdiğinde içende hiç kimsenin olmadığını
Kârım da artar.” İndü. Sonra televizyonun sesini duy du. Hava güneşli
"Pastalar için yakınlardaki bir pastaneyle görüşebi­ p güzel olduğu için ev sakinlerinin hep birlikte teles iz-
m karşısına geçmesine bir anlam veremedi.
lirsin."
İkisi de birbirine bakıp aynı anda, "Alix,“ dedi. Oturma odasının kapısının önünde dururken. "Neler
Elise. “Alix bu iş için biçilmiş kaftan." dedi. "Ayrıca yor'.'” diye sordu.
Luke. “Siss." diyerek onu susturdu. “Dedem televiz- Ekse gönülsüzce haş salladı
y n ııd n / ' d iy e fiH ilıbılı

Aurora omzunun üzerinden ona bakıp, “Anne.” dedi. "Kazanıp ka/anm adığn Öğrenmek istemiyor musun'.'"
"Gel yanıma olur. Babamın oyununu gösteriyorlar.” "işem iyorum " örgüsüne uzandı, bir şey lerle meşgul
Elise. “Ben almayayım,” deyip hızlı bir şekilde ar­ i y i ihtiyacı vardı.
kasına dündü ama neredeyse dengesini kaybediyordu. Te­ “Şanslı çoraplarını giymişti.”
levizyonda verilsin verilmesin, kumar kumardı. Artık tele­ “Şans diye bir şeye inanmıyorum ben.” Aurora. Eli-
vizyona da çıktığına göre M averick'i durdurmanın hiçbir 'ın beklemediği kadar çok babasına çekmişti. Elise,
yolu yokru. Aylarca kendim yenilmez olarak görecek, hiç­ v üar elle örülmüş bir çift çorap, o kadar." dedi, istemc-
bir oyunu kaybetmeyeceğine inanacaktı. i kadar sert bir cevap vermişti.
Kısa süre sonra Aurora kapısını hafifçe tıklattı. “An­ Kızı neredeyse Elise’ın duyamayacağı kadar kısık bir
ne? İçeri gelebilir miyim?” slc konuşarak, “Babam bilmeni istemedi." dedi.
“Gel.” Elise. çocukların bir sorunu olduğu gün gibi Kaşlannı çatan Elise örgü örmeye ara verip başını
ortada olan dedelerini hayran hayran izlemesine izin ver­ dırdı "Neyi bilmemi istemedi?" diye sordu.
mesiyle ilgili bir çift lal etmekte kararlıydı. Aurora ellerini birleştirip gözlerini yere çevirdi. "Ba-
“Eve geldiğinde üzgün gibiydin.” ı ölüyor, anne ”
Elise duygularını saklamaya çalışmamıştı ama aile “Ne?"
cek Maverick’ı izlemeye öyle bir dalmışlardı kı. bilinir "Löseminin nadir görülen bir türüne yakalanmış,
onu fark etmesi onu fazlasıyla şaşırttı. bbi adını sorma çünkü daha doğru düzgün söylev emi­
“B abam ...” nim bile. Çıkıp gittiği zam anlan hatırlıyor m asun? Kan
“Babanı şimdi konuşmasak daha iyi olur.” Bunu dah kline gidiyordu. Sadece bir yıllık ömrü varmış. Bir ihtı-
önce de söylemişti ama bir kez daha söyleme ihtiyacı duydu ıl iki yıl yaşayabilirmiş ama orası da şansa kalmış ’ Söv-
Daha birkaç saat önce Bethanne ‘nin Grant'a karşı takındı i liği şeyi fark edince hüzünle gülümsedi
tavra hayran kalmıştı. Kendisi de M averick'e karşı benze “ölüyor mu?” Elise’in kalbi durmuş gibiydi
duy gular beslem eyi istemişti ama olmuyordu İşte. "Vakti varken beni ve ailemi tanım ak için SealW a
Aurora. Elisc'in yalağının kenarına oturdu. “Bence •İdi." Gözlerine yaşlar doldu “Buradaki poker turnuva­
babamla ilgili olarak son bir kez konuşabiliriz.' mı katılana kadar da kumar oynamadı O konuda bana
tin etti, ben hâlâ ona inanıyorum "

390 Dtbbte Motomber

Elise. "Peki, o zaman neden oynadı?" diye sordu


"Sakın henim için oynadığını söyleme, çünkü öyle oldu­
ğuna hiç inanmıyorum.’’
Aurora ne diyeceğini bilmiyormuş gibi başını iki ya­
na salladı. “Ama bana aynen öyle söyledi.”
Elise yavaşça. “Ölüyor," dedi. Birkaç saniyede her şey
gözlerinin önünde daha da belirgin bir hal aldı Şu son ay­
larda yaşadıkları şeyler aklında canlandı. Bir şeylerin yan­
lış gittiğim fark etmeliydi. Maverick'in hayau boyunca hiç
boş boş oturduğunu görmemişti ama unu beklemek için sa­ BETHANNE HAMLİN
adetçe arahada kalmıştı. Bunlun da tıpkı kızını anidcıı gömır
isteğini kabul ettiği gibi sorgusuz sualsiz kabul etmişti. Eylül ayının ortalarında bir cuma akşamı. A ndır w ile
"Bir yıl.” nie okul etkinlikleriyle meşgulken Paul telefon edip sı­
Aurora başını salladı. "Seni seviyor, anne. Bana de­ nava gitmeyi teklif etti. Bethanne, Paul'ün teklifini bol
falarca söyledi, doğruyu söylediğini biliyorum.” liyon ve macera dolu bir film seçmesine rağmen kabul
Elise boğazındaki yumruyu yutkundu "Ben de onu L Her kanlı ve dövüşlü sahnede Bethanne gözlerini ka­

seviyorum." tıyordu. Ama fılnıın kahramanı ne zaman öleceği kesin

"Biliyorum.” ‘i duran bir olaya karışsa kaçmayı başarıyordu. Yine de


Luke hiçbir şey demeden ayağını sürüyerek içer, an gelen yüksek sesli müzik Bethanne'yi heyecanlan-
girdi. Annesinin kucağına oturdu, derince iç çekli. yordu. Bu defa kötü bir son olabilir miydi?

Elise. "Ne oldu?" diye sordu. Aksiyon sahneleri kısa süreliğine dinince Bethanne.
Luke şaşkınca, “Bilmiyor m usun?” dedi. "Deden nt’ı düşündü. Hiç kimseye bankanın yanındaki oto­
da karşılaştığından bahsetmemişti. O anlar, bir hayal-
kaybetti."
ı farksızdı.
Elise kollarını torununa uzam. Luke annesinin kuca­
ğından imp ona doğru yürüdü. Elise, torununu sıkıca tutu; Bethanne. eski kocasının kaçamak ilişkisinden ve ar­
gözlerini kapanı ve eski kocasının kumarda da gerçek ha­ an gelen boşanma sürecinden büyük yaralar aldığını
yattaki gibi şanssız olduğunu düşündü. : çöken keder dolu duygularla fark etmeye başladı Ço-

392 Dtbbie Macıimbrr


c uklar ondan uzaklaşmıştı. Annie arada sırada babasıyla
konuşuyordu am a ona artık eskisi kadar saygı duym u­
i gülümsemesi Bethanne’nın son zamanlarda his-
yordu. Andrew de birkaç kez aralanın düzeltmek için gös­
_i şeyleri daha da netleştirdi.
terdiği çabalara rağmen babasıyla bir şeyler yapmayı is­
temiyordu. Paul. "Düşüncelere dalıp gitmiş gibisin." dedi.
“Doğrudur, bu aralar çok düşünceliyim.”
Bethanne. oğlunun günün birinde kalbinin derinlik­
Paul içinde şeker otan küçük kâğıt pakete uzanırken.
lerine bakıp babasını affetmesini diliyordu.
! düşünüyorsun?“ diye sordu. Kahvesini karıştırırken
Bethanne de evliliğinin bitmesiyle eski kocasının ya­ ■n kaldırıp ona baktı.
şadıklarına benzer acılar yaşamıştı. Grant değişmişti ama
Bethanne omuz silkti ve kısa süreliğine İçine bir hü-
bu değişimlerin ne zaman meydana geldiğini fark etm e­
ı çöktü. “Binleriyle görüşmüyorsun, öyle değil mi?”
miş. hatta neler olduğunu bile anlamamıştı. Bu yeni adam “Senin haricinde mi?”
onunla evlenen, dogumhanede yanında duran ve çocuklar,
Bethanne. “Evet." dedi. “Hayır. Yani biz o anlamda
hastayken telaştan yerinde duramayan adam değildi. Belki
nüyonız. Sadece arkadaşız."
de bunda Bethanne'nın de suçu vardı. Bu daha önce ka­
“Tamam ama niye kaşlarını çattın ki? Böyle olma-
bullenmediği bir şey di. Belki de kendi küçük dünyasına
ı istediğini düşünüyordum."
kapılıp çocuklarıyla ilgilenirken evliliğine yeteri kadar
“Bir sorunumuz var. Paul.” dedi K o n u y a d o ğ ru d a n
özen göstermemişti. Yaşananlardan soma iki yabancı ol­
■ irm e k le kararlıydı. “Birbirimize güvenmeye başladık.
muşlardı. Senır,
yanında kendimi güvende hissediyorum, senin de
Paul’e bakınca adamın filmi değil de onu izlediğin, ■■mı şeyleri hissettiğinden eminim.”
fark etti. “İyi misin?" diye fısıldadı.
Paul onunla tanışacak gibiydi am a akıllılık edip lafinı
Başını salladı ama Paul’ün ona inanmadığım görebi­ meşini bekledi.
liyordu. Mutlu sonla biten, daha doğrusu kahramanın ha
"Kısa süre içinde bir şeyler yapmazsak duy gusal an-
yatta kalmasıyla son bulan filmden sonra kahve içmeye
ı birbirimize bağımlı hale gelecek, başka insanlarla
gittiler.
bayabileceğimiz fırsattan göremeyeceğiz." Bunu bir
D enny'm n yerinde karşılıklı oturdular, garson kız
_jalm iş gibi söylese de. Bethanne butun özellikle de Paul
kahvelerini getirirken sevimlice Paul'e gülümsedi. Paul
ı olmasından korkuyordu “Öy le obuamızı istemem.“
gerçekten de hayran olunabilecek kadar çekici bir adamdı
Paul de gönülsüzce. “Ben de " deyip kabullendi
“Yüriheçlerden kurtulup tek başımıza y û rin en m vakti
W Dtbbte Macomber

«eldi." Bethanne isi sakaya vurmaya çalıştı ama bir yandan 1ü anlamıyorum. Sanki sanki Kaşıma yine ayıu şeyler
da keşke bunları daha önce düşünseydim, diyordu. friıyor"
Garson kahvelerini tazeledi. Paul fincanına uzanıp "Ben, TifTany değilim!"
dalgın dalgın bir yudum aldı. “Birlikte olmayı istediğin “O zaman ncdctı içimde bir burukluk var? Neden
biri mi var?" İti kanının başka bir adama âşık olduğunu söylediğinde
“Hayır, bunların benimle ilgisi yok.” H pM ttikkrim in aynısını hissediyorum? Yine reddcdıliyo-
“O zaman neyle ilgisi var? Seni anlamıyorum, Beth­
anne. Arkadaştan da öte olabileceğimizi ummuştum. Kah­ "Hayır. öyle değil." Duygularını anlatmayı bir türlü
rolsun." Üzüntüsü sesine yansıyordu “Ben de bundan kor­ Tncmişti. "Arkadaş kalmayı istiyorum Ama aynı za-
kuyordum. Aramızdaki yaş farkı sebep oluyor buna, öyle ı dışarı çıkıp başkalarıyla görüşmeni de istiyorum."
değil m i''” Paul. “Neden?” diye sordu. “Ben senden hoşlanıyo-
“H ayır... Tamam, birazda ondan ama asıl söylemek
istediğim bu değil. Sana çok ama çok değer versem de ara­ “Ben de senden hoşlanıyorum. Ama bir süreliğine
mızdaki ilişkinin sağlıklı olduğuna inanmıyorum." mesek daha iyi olur "
“Nesi varmış ilişkimizin?" Bethanne gülümsedi ve Paul’ün elini tutmak için iteri
Bethanne söylediği şeyleri tekrarlamayı istemiyordu dı. “ Sen çok iyi birisin. Paul. Benim için >aptıklanna
"B ir süre görüşm eyelim Sana kötülük ediyorum. Diğer t kadar teşekkür etsem az. Ancak bir Süre görüşmemenin
kadınlarla görüşmeli, sana her şeyiyle bağlanabilecek bi­ yatımıza başka insanlar sokmanın zamanı geldi."
rini bulmalısın." Alıngan bir tavırla, “Bem reddetm ediğinden emin
Paul. “Ona ben karar veririm ,” diye serzenişle bu­ n?” diye sordu. “(, ünkü bana hiç de öyle gelmiyor."
tundu. “TifTany gidince neler hissettiğimi sadece sen an­ “Biraz ayrı takılmamız, konuşmayacağımız ya da
ladın. İkimizin de ayıu şeylerden canı yandı, bu yüzden Mknleşmcyeceğimız anlamına gelmiyor. Sağlıklı bîr ilişki-
ortak noktalarımız var. Şimdi gelmiş bunca şevi geride bı­ ün olmasını, iki gerçek arkadaş olmamızı istiyorum."
rakmamız gerektiğini söylüyorsun.” hanne binlerinin konuşmalarını dinleyip onlara güldük -
“Kendimi doğru düzgün ifade edemedim sanırım.” riııdcn korkarak etrafına bakındı Paul’e doğru eğildi,
“Tam aksine, vermek istediğin mesajı çok net anla­ ı deli gibi âşık olacak harika bir kadınla birlikte d -
dım. Görüşmememizi istiyorsun am a ben nedenini bir ıtı istiyorum."

3% Deihte .Uaeomber Bm M J M W 397


¿övenimin yerine gelmesine gerçekten de büyük katkın ol­
“O kişinin sen olduğunu düşünüyordum." du." dedi. "G ranf tan ayrıldıktan sonra hiçbir erkeğin beni
Bethanne iç çekti. “Sana âşık olmanın ne kadar kolay çekici bulmayacağını düşünüy ordum."
olduğunu bilmiyorsun. O konuda yolu yanlam ış sayılı- “ Ama ben buldum," dedi, sonra da sevimlice, "bulu­
yorum," diye ekledi,
ran.”
Bu sözler belli kı P aul'ü mutlu etmiş, yüzündeki ger­ “Teşekkür ederim."
ginliğin kısmen kaybolmasını sağlamıştı. “ Peki, bana âşık Paul. “Başka adamlarla görüşecek misin?" diye sor-
olmam ne engelliyor?" “Çünkü ne yapacağımı bilmediğim sulara tek başıma
“Vicdanım. Birlikte olman gereken kadın ben deği­ m eni."
Bethanne gülümsemeye çalıştı.
lim."
Paul bir kez daha inatla. "Ona ben karar veririm, de­ “Bir süre sonra olabilir." dedi. “Ama henüz hazır ol-
ıu sanmıyorum." Her şey i zamana bırakacak, maddi
di.
“Ama ortaya çıkacak sonuç ikimizi de ilgilendiriyor unu düzeltip işlerini yoluna sokmaya bakacaktı. Ço-
Paul kaşlarım çattı, sonra yavaşça. “Yani bir bakıma, Iarına iyi bir anne olmakla birlikte bu da öncelikli he-
senin birlikte olman gereken adam da ben değilim, öyle flerinden biriydi. Başından geçenler sayesinde hayalında
bir erkeğe ihtiyacının olmadığını öğrenmişti. Yirmi yılını
mir
Bethanne başım salladı. “ Bunu daha önce söyleme­ t'ın eşi olarak geçirdikten sonra kendi kimliğini bul-
liydim ama söyleyecek cesaretim yoktu. Arkadaşlığına aya başlamıştı. Bu laf çok klişe olabilirdi ama tüm kli-
gerçekten çok değer veriyorum.” Derin bir nefes almak lerde olduğu gibi bunun altında da bir gerçek yatıyordu.
için durdu. “Umarım sana çocuklar doğuracak bir kadın Kimliğinin bir kısmı onu işkadını olarak tarif edi­
bulursun. Çünkü mükemmel bir baba olacağından şüphem yordu. İki gün önce Bethanne’yi bir arkadaşının arkadaşı
yok." Onunla birkaç kez karşılaşmasına rağmen Andrew ış. yiyecek içecek hizmetleri verip vermediğini sor­
de Annie de onu çok sevmişti. uştu. Bethanne o işleri yapmıyordu ama yapan bililerini
“iyi ama yine de seninle görüşmeyi, sana telefon aç­ iyordu. O konuşmadan sonra aklında bir fikir belirmişti,
mayı istiyorum.” ilk başlarda dediği gibi yapacak ama artiler ve sosyal buluşmalar düzenlemekten iyi anlıyordu.
başka kadınlarla çıkmaya başlayınca telefonların arası ya- tŞimdiyc kadar çocuklara doğum günü partileri dliZcnlc-
vaşça açılacaktı. işti ama işlerini geliştirmeyi, daha güçlü bağlantılar kur-
Kendisini ağlayacakmış gibi hisseden Bethanne, “Öz-
399
398 Debbie Macrmher

mayı istiyordu. Hır suru güzel iş yapabilir, çalıştığı herkese


r - ; •*“! .U H lifJi 1I ilngfln nrj>iinİ7a«yr>nu bile vamtli- Bethanne eliyle tersley ip. “Hiç sanmam.” dedi. “Bu-
lirdi. Zaten düğün de kocaman bir partiden ibaret değil ı yapabilecek kadar cüretkâr değilim “ Paul. Bethanne'
ı tam da beklediği gibi gülümsemıştı. “Güzlerimi ve ku­
miydi?
Paul uzunca süren sessizlikten sonra. "Sen birileriylc m u dört açarım. Eninde sonunda bir arkadaşım ya da
ı aracılığıyla veya şans eseri biriyle tanışırım."
çıkarsan ben de çıkarım." dedi.
Bu kadarını duymak Bethanne “ye yeterdi. “Bence bu “Ama şimdilik böyle bir aray ış içinde değilsin, doğru

ikimiz için de atılacak en manuklı adım olur."


Paul ödev yapmaya haşlayan genç bir öğrenci gibi “ Doğru! Henüz kimseyi aramıyorum."
dirseklerini masaya yaslayıp, “Çalışmaya nereden başla­ “ Belki de aramalısın." Pis pis gülümsedi. Başını çe-
ip etrafına dikkatlice baktı.
mamı tavsiye edersin?" dedi.
Bethanne kıkır kıkır gülmemek için kendisini zor “Paul! Saçmalama."
“Ne yaptım ki? Başında beysbol şapkası olan şu
tuttu, “tşyerin olabilir mi?"
Paul başını iki yana salladı. “Işyerimdeki herkes ev­ ma ne dersin?”
Bethanne sesini alçaltarak. “Paul, kes şunu." dedi
li."
‘Birlerinin senin için çöpçatanlık yapağına eminim ” lenı de hemen. Seni kadınlarla tanıştırmamı istemıyor-
Paul elini sallayarak geçirtirdi. “Ben almayayım." ı uslu dur " Ona tam da gerektiği gibi bir cevap vermek
Bethanne onu suçlamıyordu. “ Bir keresinde şu süs di ve o anda garsonla göz göze geldi. Genç kız kahve
yastıklarının birinin üzerinde Görürü usulüyle o kadar çak iliğini kapıp onlann masasına doğru geldi, isimliğinin
haşır neşir oldum ki. kimseyi görecek halim kalmadı' ya­ rinde Cindy yazıyordu.
Bethanne sıcakkanlı davranıp. “ Merhaba. Cindy.”
zısını görmüştüm."
İlcisi dc güldü ama Paul'ün yüzü aniden asıldı. “Beni . “Seni Paul’le tanıştıray ım. Kendisi bekâr."
senin gibi güldürecek birini bulacağıma inanmıyorum." Cindy. Paul'c bir bakış atıp utangaçça gülümsedi ve
Bethanne. PaurDn iltifatını görmezden gelip. “Sen rdaklanna kahve doldurdu.
bir şansını dene bakalım." dedi. Bethanne. “Paul gibi bir adamla görüşmeyi ister mi­
Paul. "Peki ya sen?" diye sordu. “Hazır olduğuna ka­ ri?" diye sordu.
rar verdiğinde bu erkekle nerede buluşmayı planlıyorsun" “Ş ey... elbette."

400 Drbbir MUfvmbtr


Cindy, Bethanne'nin haklı olduğunu kanıtlamıştı.
Bethanne sevinçle, “Sana ne demiştim?" dedi,
Paul, "Cindy, yarın saat beşten sonra görüşebilir mi­
yiz?” diye sordu.
Cindy’nin üzüntüsü gözlerine yansıdı. “O saatte ça­
lışıyorum ama saat dokuzdan sonra olabilir”
Kısa süre sonra PauJ ile Cindy nerede buluşacaklarını
kararlaştırmaya başlamışlardı.
Cindy gülümsey erek yanlarından ayrıldı. Paul öne
doğru eğildi. "Bir B planım olsun istiyorum. Dediğini ya­
pacağım ama her şey istediğim gibi olmazsa sana geri dö­ “Güzel bir yumağı, ipi ve kurguyu severim
Örgü örmenin hana yaşattığı sevinci,
nerim bunu bil.”
Bethanne, “Paul,” diye yakındı am a sonra kabul­ bir de kitap okumay la yayarım!"
lendi. "Pekâlâ, öyle olsun.” Priscilla A. Gihson-Roberts
“Güzel,” diyen Paul gülümsedi ve kahve fincanını
şerefe deıccsine havaya kaldırdı.
LYDIA HOFFMAN

Pazar günü öglenleyin annemi ziyaret ettim. Bu ka-


r güzel bir sonbahar gününü evde tek başına geçirmenin
nlamsız olduğunu düşünüyordum. Özellikle de pazar
İnleri çok zor anlar yaşıyordum. Bu pazar nedense ken­
ti çok daha yalnız hissettim. W hiskcrs'a olan sevgim
t arlık bana yetmiyordu.
Annemi aylardır hiç bu kadar iyi görmemiştim, yü­
nün güldüğünü fark edince sevinçle doldum. Yaşadığı
ı büyük değişikliği hiç itiraz etmeden kabul eniği için
l minnettardım, iki hafta bakımevinde kıldıktan sonra.

402 Pfhhte Um unVr


<03

gelecekti, ayrıca sırf tuhaf bir karşılaşmadan çekindiğim


huzurevi ona tatil gibi gelmişti.
Minin m annem ııastaoeyc yaum ui£. iuiuu ..n tayi- >• ıştii guzci Vdk.it ğüÇimiekîen mahrum bırakmayacaktım
şeyin eskisi gibi olmayacağını anlamıştı. Her ne kadar kem i imi. Karşılaşırsak durumun ü stesinden gelecektim.
kabul etmeyeceğim bilsem de. sorumluluklarının azalma­ Brad de aynı şeyleri yaşayacaktı.
sına sevindiğini görebiliyordum. Gül bahçesini özlediğini Yaprakların yeni yeni solmaya başladığı, gölün üze­
biliyordum, çünkü ben de özlüyordum. rinden hafif bir esintinin geldiği mükemmel bir gündü.
Yemek salonunda yemek yedik, annem beni yeni ar­ Otoparkta spor ayakkabılarımı giydim, çantamı arabamın
kadaşlarıyla tanıştırdı. Ida ile Francine’yle geçen hafta ve bagajına atlım. Anahtarı elime alıp yürüy üş yoluna çıktım.
ondan önceki hafta da tanıştırıldığımı söylemeye dilim Daha beş yüz metre ilerleyemeden b u golden retriver
varmadı, ilginçtir, beni hatırlamamış gibilerdi.
Margaret, cuma günü işten çıkmadan önce beni pazar
akşamı yemeğe davet cni ama davetini reddettim. Hemen
hemen her gün görüşüyorduk, açıkçası ablamı ne kadar
sevsem de biraz nefes almak istiyordum. "Başka planlarını
İ tasmasının kayışını arkasından sürüyerek hızlıca yanımdan
p ç ti . Ne yazık ki onu yakalamaya fırsat bulamadım. Bi­
n len ellerinden kaçıp giden köpeklerinin peşinden koşuyor
olmalıydı. Bir anlığına köpeğin Chase olabileceğini dü-
ündüm ama Chase o kadar büyük değildi, f akat saniyeler
var" bahanesini çabucak kabul ettiğine göre o da aynı şey­ ııra Cody’nuı sesini duyup yanıldığımı fark ettını.
leri hissediyordu. "Chase! Chase! Gel buraya!”
Ablamla oramdaki ilişkide çok büyük olmasa da bazı
Omzumun üzerinden geriye bakmak için başımı çc-
değişiklikler olmuştu. Margaret daha fazla örgü örmeye ■inliın ve Cody'nin hızlıca bana doğru koştuğunu gördüm,
başlamıştı, ben de tığı elime almıştım, ikimiz de birbirimi/ı leni görünce birden durdu, arkasına baktı, önüne döndü,
anlamaya çalıştığımızı kanıtlamaya uğraşıyor gibiydik. »nra bir kez daha arkaya baktı.
Annemi ziyaret ettikten sonra vakit geçirmek İçin “Lydia!” diye bağırdı, kollarım açıp hana doğru koş
arabama atlayıp Grcen G ölü'nc gittim Beş kilometrelik
yürüyüş yolunu, defalarca Brad Cody ve Chase'le yürüme­ Onu yakalayıp sıkıca sardım.
yi çok özlemiştim. Kendimi oraya gitmekten alıkoymuş­ Yalvaran gözlerle bakıp, “Chase’i yakalamalıyım.”
tum ama artık daha fazla dayanamayacağıma karar verdini di.
Brad'le Janıcci görürsem gülümseyip selam verecek, son­ “G it," dedim.
ra da yolumu devam edecektim. Yürüyüş yapmak bana iy i Cody koşmaya haşlarken, “B u yere gitme, tamam

404 U e & h i* M ıh tım b e r


anda yapabileceğim İde ş£Y, Inbîfia Iconuşmalctı.
mıT" M i “ Dutadır. ■
“Tamam," diyerek ona söz verdim ama öne ek] kararlı
“Ne mi yapıyorum ?” diyerek lafını tamamladım.
tavırlarım a rağmen. Brad ve Janice’i birlikte görmeye
HkUrOyorunı,*' deyip kendi sorumu cevapladım.
hazır olmadığımı düşünmeye başladım.
I Brad şaşkınlıktan donup kaldı.
Yüz yüze gelirsek Janice muhtemelen içten içe gü­
İleriyi göstererek, “Cody üç dakika önce. Chase de
lecekti. Çok bencil bin olduğunu vç anneliğe zırnık kadar
n bir dakika önce buradan geçti,” dedim. Oğlunu ve
değer vermediğini kısa sürede anlamıştım Karşılaştığı­
eğini yakalaması gerektiği için benimle muhabbet et-
mızda kocasını ve oğlunu istediği an geri alabileceğini gö­
kle vakit harcamaz diye düşündüm.
züme sokmaktan zevk duyacağını biliyordum. Zaten bunu
Brad bana bakarak geri gelmeye devam etti. Bana ba-
zamanında bana çok net bir şekilde göstermişti. Parmağını
şkırından rahatsız oldum. Gözlerimi uzak lan çevirdim.
şıklatmasıyla Brad yanında bitmişti.
bu tuhaf anın geçmesi için Janicc'in çabucak çıkıp gelme­
Bu kadar karamsar olduğum İçin kendimden nefret sini ister gibi oldum.
ediyordum. Otoparka geri dönüp kaçmayı düşündüm ama
Brad ne olduğunu fark etmemişim gibi. “Chase kaçıp
Cody'ye verdiğim sözü tutmayı istiyordum. j fitti.” dedi.
Onlarla yüzleşmeye kendimi hazır hissedemeden
“Büyümüş." dedim.
Brad'in oğluna bağırdığım duydum. "Cody!" Oğlunun pe­
“Chase mi Cody mi?"
şinden koşmak zorunda kalmasına sinirlenmiş gibiydi.
“İkisi de.” Ağır ağır yürüyordum. Brad de dar yolda
Omzumun üzerinden geriye baktım ve Brad’in yalnız
yanımda yürümeye başlamıştı.
olduğunu görünce hem şaşırdım hem de sevindim. Janice
Başını salladı. “Cody yazın lam tamına iki buçuk
ortalıkta yoktu. Cody’yi yakalamaya çalışan Brad. gözle­
ntim uzadı. Pantolonları kısacık kaldı. Okul alışverişine
rini ileriye dikmiş halde yanımdan geçti, iki üç adım attık­
îliğimizde...” Birden sustu.
tan sonra arkasına hakti. O da Codv gibi durdu, ne yapa­
Chase, tasmasının kayışını sıkıca tutan Cody'yi pe-
cağına karar vermeye çalıştı ve sonra bana doğru yürüdü.
nden çekiştirerek bana doğru geliyordu.
Ama ne kollan açıktı ne de sanlmayı istiyordu.
Cody. “Lydia!” diye seslendi, doğru düzgün konuşa-
“Lydia.” Uzun bir süre koşmuş gibi nefes nefese ko­
ayacak kadar heyecanlıydı. “Gideceğinden koricmuş-
nuşuyordu. m."
"Herhalde Cody’ylc C hase’i arıyorsun,“ dedim. O

406 Dtbbie Macombtr 407

“Öyle bir şey yapar mıyım hiç?" dedim.


“ ir«Tike- herke-« « en in jfib i o ls a .“ C o d y hnnu «Ittğ n j Benimle vakit geçirmeye can atan Cody, “Senin
koştu, kollarını belime sardı Brad tasmayı eline alıp kö­ yürüyebiliriz," diyerek araya girdi. "Sen her hafta bura;
peğine söz geçirebildiğini gösterdi. Chase ise dilini çıkar­ geldin mi? Biz gelmedik. Annem rüzgârla güneşuı çildir
mış, sessizce oturmaya başlamıştı. iyi gelmediğini söyledi. Babamla yalnız gelmemizi de i:
temcdı."
Hazırlıksız yakalanmamak için. “Annen nerede?”
diye sordum. Janice yanımıza gelirse bir açıklama yapma­ "Hayır, ben de gelmedim." Cody bir kez daha anne
mız gerekecekti. ■n dert yanınışu. Brad'e, "Belki de bana ne olduğum
Cody omuz silkti. “Annemi bilinin." dedi. latsaıı iyi olur," dedim.
Aslında neyi kastteltiğini tam olarak anlamamıştım. Brad oğluna tasmanın kayışım uzatırken. “Cody,”
Brad. “Yine hayatımızdan çıkıp gitti.” diyerek mera­ dedi “Chase’i alıp önden git. Sıkıca tut kaçmasın, tamam
m i ?“
kımı giderdi.
“Ne zaman oldu?" Brad daha önce bunlardan bahset­ Cody üzüldüğünü belli etti. "Ben de Lydia’y la ko-
memişti. doğrusu bu canımı yaktı. Bana biraz değer vermiş fm ışm ak istiyorum, baba. Onu özledim."
olsa Janicc'in fikrini değiştirdiğini en azından laf arasında I “Konuşacağınıza söz veriyorum."
söylerdi.
Cody bana baktı, ben de başımı salladım. Sevimli se­
“Çok olmadı. Sana söyleyecektim." vimli gülümseyip sakince yürümeye başladı “Yürü, Cha-
“Ama söylemedin.” Elimden geldiğince sesime K . Yavaş yürü!“
hâkim olmaya çalıştım.
Bir dakikalığına ikimiz de onları izledik. Cody‘n in
Cody. “Babam üzüldü,” dedi. “Ben de." Opeğe la f geçirmek için çabaladığını görünce gülümsc-
Janice'in gitmesine mi üzülmüştü? Yoksa .. htı.
Brad ciddi bir sesle, “Herhalde olan biteni Öğrenmek
Brad doğrudan, “Yapamadık,” dedi. “Janice gitti.”
istersin." dedi.
Konuyu çok öz anlatmıştı. “Biraz daha detaylıca an-
“Hayır, anlatmak zorunda değilsin.” n?"
“Gel konuşalım." dedi.
H Brad ellerini ceplerine soktu. “Haklıydın. Janice be­
Başım dönerken, “ Sonra konuşsak daha iyi olur." de­ nimle birlikte olmayı da Cody’ye annelik yapmayı da is-
dim. “Bunları düşünmem lazım.”
lemıyordu. İstediği tek şey seninle birlikte oünanum dı."
Başımı salladım.
40S Debhıt Afete a mher

409
İçimde biriken öfkey i bastırdım.
Cod) bir ara ona annesinin sen olmasını islediğini “Bakıyorum da çabucak bililerini bulmuşsun."
tam am en yalan olmasına rağmen, “Ne yapmamı
söyledi. Janice de küplere bindi. Sanırım telaşa kapıldı,
Jiyordun?” diye sordum. “Evde oturup arkadan ağla-
böyle bir şeye izin veremeyeceğini düşündü."
oı mı bekliyordun?"
“Anlıyorum."
Brad tereddüt etti. “Hayır, öyle bir şey yapmamana
“Janice'i sevmekten zaten uzun zaman önce vazgeç­
da sevindim ayrıca.-- Elini şöyle bir ileri itti. “Ama ben ka­
miştim." tlan da. ilişkileri de aklımdan attım. Artık kaldıramıyo-
Bu konuda yorum yapabileceğimi düşünmüyordum.
l bunları.”
“C ody'nin hatırına onunla anlaşmaya çalışmak zo­
“Beni terk eden şendin,” dedim. Kabul etmey i istese
rundaydım. Anne babasıyla büyümeyi hak ediyor.”
“Cody’yi ben de seviyorum.” diye haykırdım. "Ay­ de istemese de Brad canımı fena çakmıştı. Şimdi gelip hiç­
bir şey olmamış gibi d a v ra n m a m ı mı bekliyordu? Yaşadlk-
rıca yaptıklarının sebebini çok iyi anlıyorum. Ama benim
nı hiç anıa hiç önemsemiyordu.
duygularımı tamamen görmezden geldin."
Brad adımlarını hızlandırırken. “ Bana istediğin kadar Brad başını salladı. “Bitti. Lydia. Janıce’le. seninle
kızabilirsin.” dedi. “Ama ben kadınlardan da. isteklerinden i dünyadaki hiçbir kadınla işim yok artık. Kadınlan an­
de bıktım artık. Janice’i sevmiştim ama o oğlumu kulla­ ılıyorum. Hiç anlamadım, anlayacağımı da sanmıyorum,
narak bana istediği her şeyi yaptırmaya çalıştı." ayalimin kalanını tek başıma geçirmek, ne istediğini bil­
“Peki hu benî/n suçum mu?" Beni kenara atan kişinin eyen kadınlarla uğraşmaktan daha kolay olacaktır."
kendisi olduğunu söylememe ramak kalmıştı. Ona da de­ “Ben öyle biri değilimi"
diğim gibi, yaptığı şeylerin sebebini anlıyor, oğlunu bu “Sen nasıl diyorsan öyle olsun. Ama sana geri dön-
eyeceğim."
kadar sevdiği için mutlu oluyordum am a bana yaşattığı
acıların üstesinden gelmeye çalışırken çok zor günler ge­ ”lyi, ben de senin peşinden koşacak değildim zaten."
|Y en gelmişken bunu çok açık bir şekilde dile getirmey i is-
çirmiştim.
n.
“Şimdi de sıra sende.”
“Efendim?” İma ettiği şeyi anlamıştım ama konuyu Brad alaycı bir tavırla gülümsedi. "Biliyorum vc doğ*
buraya nasıl getirdiğine anlam veremiyordum. su öyle olmasına da seviniyorum."
“Beni duydun.“ dedi. “Janice özgürlüğüne kavuş­
mayı istedi diye koşa koşa sana dönmemi bekliyorsun."
411

4 10 O tM u t .U a r n n h r

fark etmişti. Arada sırada, hiç beklenmedik bir zamanda


çok komik bir espri patlatıyordu. Courtney geçenlerde Mİ-
fce‘ın onu Homecoming D an sf na davet etmesini bekle­
mişti ama çocuğun aklında başka biri olduğu belliydi.
[[ Sınıfındaki öğrencilerle yeni yeni sıkı fikı olmaya
mıştı. Genelde trigonometri sınıfındaki Monica ve Jo-
ı’le takılıyordu. Jocelyn ve Mike birbirinden hoş lanı-
ve çok da iyi anlaşıyorlardı, bu yüzden Courtney onlar
çöpçatanlık yapıyordu.
COURTNEY PULA S SKİ
En yakın arkadaşı Annie ydı. Telefonda sık sık ko-
lyor. birbirlerini okulda görüyorlardı ama ortak ders-
Anneannesinin dediğine göre. Courtney bisikletine
ı yoktu. CoıiTtney, Andrew ’i de seviyordu. Hem çok.
en fazla iki ya da üç hafta binebilecekti. Ekim ortalarında
Bisikletiyle köşeyi dönüp anneannesinin sokağına gi-
yağmurlar başlayacak, kaygan yollarda bisiklet sürmek
:e yavaşladı ve durdu. Aşağı indi, bisikletini evin gara-
tehlikeli olacaktı. Kısa süre sonra da hava erkenden kara­
götürdü. Kaskını koluna geçirmiş halde mutfağın ka­
racaktı. lına yöneldi.
Courtney egzersizlerinin ve diyetinin bir parçası olan
Anneannesi oturma odasından. “Sen misin, Court-
bisikletini özley ecekti. Onun sayesinde hayal kırıklıklarını f?" dive seslendi.
üzerinden atmış, mutfaktan uzak durmuştu. Verdiği on bir
Courtney su içmek için lavabonun önünde dururken,
kiloyu geri almamayı başarmış, çok zorlu bir işin üstesin­ ^B enim !” diye seslendi.
den gelmişti. Artık doğm yiyecekleri daha kolay seçebili­ “Misafirin var, kızım."
yordu ama gözüne sık sık şekerler ve abur cuburlar takı­
Courtney bardağı bırakırken dışarıda park elmiş bir
lıyordu. O tür şeyler onun için zehirden farksızdı.
praba görüp görmediğini hatırlamaya çalıştı. Gelenin kim
Okul başladığından beri yaptığı en iyi iş, “şoför“ ■duğunu tahmin edemiyordu.
Mike da dahil olmak üzere birkaç arkadaş edilm esiydi.
■ Oturma odasına girip Andrew i g ö rd ü ğ ü n d e , nere-
Mike bu lakabı kendi kendisine takmıştı. Utangaçtı ama
fcyse kaskını düşürüyordu. Zorlukla konuşup. “Selam .”
Courtney çocuğun kendine has bir espri anlayışı olduğunu iedı

4(2 Dtbbit Siacomber


413
A ndrew de gülüm seyerek. “S elam ," dedi.
“ B a k . s e v g i l i to r u n u m , s e n in ö r d ü ğ ü n ç o r a p la r ı g iy ­ A n d rew d e rin c e iç ç e k ip n e fe s v e rd i v e s o n ra C o u r t­

m iş ." A n n e a n n e s i b u n a g e rç e k te n d e ço k se v in m iş ti. " B e n ney'e h ız lı b ir b a k ış a ttı. “ D u y d u n m u ? "

s iz g e n ç le n b a ş b a ş a b ıra k a y ım d a ra h a tç a k o n u ş u n ." O k u ld a k i so n d e d ik o d u la rı d ü ş ü n d ü . N e y a z ık k i ç o k

"T e şe k k ü rle r. D ay an P u la n s k i." da d e d ik o d u d u y m a m ış tı, d u y d u k la rı d a z a te n ta n ım a ­


V era m u tfa ğ a g id e rk e n te re d d ü t e tti. " D o la p ta y u la f dı k iş ile rle ilg iliy d i.

e z m e li k u ra b iy e var. İs te rs e n g e tire y im . A n d re w ." “ N e y i d u y d u m m u ? " d iy e s o rd u .

A n d rew , C o u r tn e y ’e b ir b a k ış a n ı. ‘T e şe k k ü rle r. B a ­ " M e la n ıe 'y lc a y rıld ığ ım ız ı. A s lın d a b ir s ü r e d ir g ö ­

y a n P u la n s k i. B a ş k a z a m a n .” m ü y o rd u m a m a h e r şe y y a z ın b ira z d a h a k a rm a ş ık h a le
“S en bir şey iste r m ıs u ıT d iy e n Vera. C o u rtn e v 'e b aktı di. N e y s e ... s o n u ç ta a y n ld ık .”

“T e şe k k ü rle r, a n n e a n n e .” A n d rew , C 'o u rtn c y ’in b ir ş e y le r s ö y le m e s in i b e k le r


A n n e a n n e si b aşın ı s a lla y ıp sö z v e rd iğ i g ib i o n la n baş y d i. C o u r tn e y is e n e d iy e c e ğ in i b ilm iy o r d u . “ O zfll-

b a ş a b ıra k tı.
C o u rtn e y , “ H ay ırd ır,” d ed i. L afı u z a tm a y a gerek y o k ­
E ," d e d i, a k lın a b ir te k b u g e lm işti.
“G e r ç e k te n m i? "

tu . T e rlc m işıi. A n d rew g e le c e ğ in i sö y le se b is ik le te b in m ek A slın d a b z ü lm e m iş ti a m a ne d iy e b ilird i k i? “A y rıl­


ı k z o rd u r."
y e rin e e v d e o n u b e k le rd i.
“ S e n in le k o n u ş m a y a g e ld im .” “ B e n i ç o k e tk ile m e d i. Z a te n M e la m c 'y le ç o k o rta k
k la m ız y o k tu .”
“ N e z a m a n g e ld in ? “
A n d re w s a a tin i k o n tro l etti. “O n d a k ik a ö n c e . A n n e ­ “ P e k i, H o m e c o m in g ’t e ııe o la c a k ." '

a n n e n le s o h b e t e ttik . Ç o k s e v im li b ir b e b e k m iş s in ." A n d re w o m u z s ilk ti. " B e n k ral o la ra k seçilirsem y a ­


C o u rtn e y g ö z le rin i ta v a n a d ik ti. “ Y o k sa s a n a b e b e k n d a b irin i g ö tü re c e ğ im . M e la n ie d e k ra liç e o la ra k se ç i-

lik fo to ğ ra fla rım ] m ı g ö s te rd i? " s c is te d iğ i k iş iy i y a n ın a a la c a k . Ç o k d a ö n e m li d e ğ il."

“Ö z e llik le ç ıp la k o la n la rı.” O k u la y e n i g e le n C o u r tn e y iş le rin n a s ıl ile rle d iğ in i


liy o r d u .
“ O la m a z !" C o u rtn e y b u n u h a y a tta afT edem ezdi.
A n d re w k ık ır k ık ır g ü ld ü . ‘Ş a k a y a p ıy o ru m ." A n d re w . " H o m e c o m in g D a n s ı’n a gidecek m is in ? ”
“ H iç k o m ik d e ğ il." A n d re w e u z a k o la n te k li koltuğu y e s o rd u .

g e ç ti, te rin in ç a b u c a k k u ru m a sın ı d ile d i. C o u rtn e y b a ş ın ı sallad ı.


A n d rew ş a ş ırm ış g ib iy d i “ M ik e ’m «eni d a v e t en iğ im

4 14 O rV -v M arom her

r şek ild e H o m ec o m in g D ansı n a d a v e t e d e b ilird im am a...


düşünmüşiüm."
Courtney g e r ç e k le n b ira z e s n e tip , “ H e n ü z d a v e t e t ­
mı d a v e t
C o u rtn e y b a ş ın ı a r k a y a e ğ d i. “ B e n i d a n s a

m e d i a m a sa n ırım c e s a re tin i to p la m a y a ç a lış ıy o r," d e d i.


o rsu n Bunu ummaya bile cesaret etmemişti. A n d rew
H e m e n a rd ın d a n M ik e ’ın o n u d a n s a d a v e t e tm e ih tim a lim
i m iy d i? O n u n la d a lg a geçmiyordu, d e ğ il m ı? O kadar
ı zalün o la m a z d ı.
b ira z ab a rttığ ı iç in ken d in i k ö tü hissetti a m a A n d rew ' in o n u
A n d rew b a ş ın ı sa lla d ı. " A m a M e la n ie b ir a z so ru n çı-
u m u tsu z o la ra k k i o a n d a ay n e n ö y le y d i - g ö rm e sin i y a da
bılır.”
ondan b ir ş e y le r b e k le d iğ in i d ü ş ü n m e s in i iste m iy o rd u .
“ N a s ıl y a n i? “
“ S o n d a k ik a la r a k a ld ık s a y ılır."
A n d re w iç ç e k ip o m u z la r ın ı yukarı k a ld ırd ı. K ıs -
D a n s a b ir h a lta k a lm ış tı v e h e rk e s ç o k ta n g id e c e ğ i
; b ir id ir d e .”
k iş iy i s e ç m iş ti. C o u rtn e y . M ik e 'u ı J o c e l y n 'l c g id e c e ğ im
“Y an i o d a h a s e n d e n a y rılm a d ı m ı? ”
d ü ş ü n ü y o r d u . M o n ic a e v d e k a lm a k ta n s a . ik is in in dans.-,
A n d re w ü z g ü n c e h a ş in i ik i y a n a sa lla d ı, “ö y l e s a y ı-
b irlik te g itm e sin i t e k lif etm işti. B irç o k k ız v e erk e k d e ö y le
. B a n a e p e y k ız g ın ... B e n d e s e n i u y a rm a m g e re k tiğ im
y a p ıy o rd u ■rindüm ”
C o u r tn e y m e r a k lıc a , “ B u n la rı n e d e n s o ru y o r s u n ? "
C o u r tn e y k a ş la r ın ı ç a ttı. “N e d e n bunu b a n a d a h a
d e d i, “ B u ra y a n iy e g e ld in ? ” Cc s ö y le m e d in ? "
“ N e y a n i in s a n a rk a d a şın ı b u s e b e p o lm a d a n ziy are:
A n d re w Ö zür d ile m e s in e g ü lü m se d i " S ö y le rs e m b e ­
e d e m e z m i? " j e d a n s a g itm e y i k a b u l e tm e z s in d iy e d ü ş ü n d ü m ." D ik -
C o u rtn e y a n id e n k ö tü b ir d u y g u y a k a p ıld ı. “ S e n i a n ­
t k o n a b a k u . y ü z ü n d e u m u t d o lu b ir ifa d e v a rd ı.
n e n g ö n d e rd i, ö y le d e ğ il m i? " A y ağ a k a lk ıp h ız lıc a e trafta
Ş a k a y a p m ıy o rd u . Ciddiydi A n d rew o n u H o m e c o -
d o la n m a y a b a şla d ı. A n d rew 'in b u k a d a r ü s tü kap a lı k o n u ş
n g ’e g ö tü r m e y i is tiy o rd u . S e s in in titr e m e s in e e n g e l o l-
m a sın a ş a ş m a m a lıy d ı. O n u o k u la g e tirip g ö tü re c e k b irin i
ıya ç a lış a ra k . "A n d rew ,“ d iy e fısıld ad ı. “S e n in le g itm e y i
a n n e s i is te d iğ i iç in b u lm u ş tu . A y n c a A n d re w . M a rin e r
! s e v e k a b u l e d iy o ru m .” G iy e c e k h iç b ir ş e y i y o k tu . İşte
m a ç ın a d a o n u a n n e s in in zoruyla g ö tü rm ü ştü 1i a b la s ın a ç o k ih tiy a ç d u y u y o rd u .
“ A n n e m in b u n la rla h iç b ir ilg isi y o k .”
A n d re w m y ü z ü g ü lü m se d i. “ A n n ie d c k a b u l ed c c e -
“ İyi. N e y s e ." i s ö y le m iş ti."
“ H u y su z lu k e tm e." d iy e sö y le n d i. A yağa fırlad ı, p ar­
“ Y o k sa s e n i b u r a y a omu g ö n d e r d i? "
m a k ların ı saçların ın arasuvı g eç ird i “ H e rh a ld e s en i d a h a i>

417
416 DelM e M acamtxr
“Hayır, ama bana birkaç taktik verdi." Andrew gü­
lümseyerek bir ayaguıı havaya kaldırdı. "Çorapları giy­
memi söyledi. İşe yaradı mı?"
Conrtney piildü anı. Kahkaha atmamak için kendini
tutarken. “Ona haklı çıktığını söyleyebilirsin," dedi.

BETHANNE HAMLİN

Bethanne sekiz yaşındaki bir çocuğun doğum günü


rlıklarım tamamlamakla uğraşıyordu. Todd, eski Bau
ı ve dizilerinin, bir başka deyişle kovboy ve Kızılderili
âyelcrinin hayranıydı. Bethanne. partiyi çocuğun en
; sevdiği kahraman Lone Ranger'ı göz önüne alarak
damıştı. Davetiyeler gönderilmiş, doğum gününe ge-
ek herkesten kovboy kıyafetleri giymeleri istenmişti,
hanne gitarını da yanına almayı düşünüyordu, ayrıca
tinin düzenleneceği yere birkaç saman balyası götü-
! işini de ayarlamıştı. Çocuğun anne babası arka taraf-
i büyük bahçelerinde kamp ateşi yakılmasını kabul et-
i Çocuklar çeşitli oyunlar oynadıktan sonra ateşin et-
da oturup y emek yiyecek. Bethanne hepsine şarkılar
çekti, Ortama uyum sağlamak için boynuna kırmızı
dana bağlay acak, kovboy çizmeleri giy inecekti. Hatta
eli gömleğine takmak İçin bir de şerif rozrti almıştı.

•- 1 L -y i 419
41 8 Debbie Macomber

“E v e tr
Reha McEntire'ın şarkılarını mırıldanarak, ocakla “Birkaç hafta önce krediy le ilgili görüşmüştük. Uma­
pişen domıız eli ve kuru fasulyeleri karıştırıyordu Kon­ nın müsaitsinizdir.“
serve fasulyelerden kullanmış ama kamp ateşine uygun ol­ Bethanne hatırlamaya çalıştı ama adamın yüzünü hır
ması için yemeklere harhekü sosu dökmüştü. ^ttrlü gözünün önüne getiremedi Bankalara rekor sayıla-
Kovboy temasına bağlı kalmayı istediği için oynata­ cek sürede girip çıktığı için doğal olarak adamı hatır­
cağı oyunlar biraz hareketli olacaktı. Aynca okuldan eve lıyordu.
gelince Andrew'c de fikirlerini soracaktı. Mönü de dahil “Önemli değil.“ Fırının saati ötünce yaş pastanın kc-
olmak üzere her şey hazırdı. ı piştiğini fark etti.
Bethanne. Elise'in standart partiler düzenleme öne­ “En kısa zamanda kredi birimize uğranınız iyi olur,”
risini beğenmişti, bu sayede her çocuk için ayrı bir parti “Şey..." Bethanne benzin masraflarını en aza indir­
tasarlamak zorunda kalmayacaktı. Kim yaratıcılığı saye­ ire çalışıyor, arabasını gereksiz yere kullanmamaya ça-
sinde buralara kadar geleceğine inanırdı ki? önündeki tek yordu “Bana ne hakkında görüşmek istediğinizi söv 1er-
engel, elinde yeterince nakit para olmamasıydı. Biı yandan gclmeye çalışının.” dedi. Telefonu omzuyla kulağı-
evin ödemelerini yapıp diğer yandan masrafları karşıla­ l arasında tutmaya devam ederken fırının kapağını açtı.
ması zordu Maddi durumunu dengelemenin önemini yem Üste yerleştirdiği tepsiyi çıkardı ve kekin ortasına bir
yeni öğreniyordu. Biraz dardaydı ama neyse ki çocukları dan batırıp pişip pişmediğine baktı.
annelerinin durumunu anlıyordu. İşlerini canlı tutabilmek Banka görevlisi. “Elimde sizin adınıza yazılmış bir
için hep beraber bazı fedakârlıklar yapmak zorundalardı. var. Bayan Hamlin." dedi.
Telefon çaldı. Bethanne cevap verdi. Telsiz telefonu “Çek mi? Banka başvurumu yeniden mi değerlen­
omzuyla kulağının arasına yerleştirip yemeği karıştırmaya ir'
devam etti Domuz eti ve fasulyeler alışveriş lisıesindek “Bu konuyu buraya geldiğinizde görüşürüz ”
en ucuz malzemelerdi ama onları bile yakmayı göze ala­ “Yirmi dakikaya gelirim." diyen Bcthannc'nin kalbi
ili gibi atıyordu. Kulaklanna inanamıyordu! Bankanın
mazdı.
“Alo. buyurun ben Bethanne." dedi. Parası olunca nunda kredi vermesini sağlayan şeyin ne o ld u ğ w u bil-
parti işleri için ayn bir hat almayı planlıyordu. yordu Sebebi ne olursa olsun, yüzünü bile hatırlamadığı
"Bayan Hamlin, ben Pugct Sound Security Bankası­ ama sevinçten sarılmaya hazırdı
ndan G an Schroeder.”

420 DA*« tt^ramher


K eki soğum aya bırakıp fasulye yem eğini de fırına
Adam sakin olmasını belirıircesine bir elini havaya
sürdükten sonra bankaya gitti Arabasını yol kenarına park kaldırıp “Bayan Hamlin," dedi. “Sizi rahatsız ettiğinde için
özür dilerim ama atışılmadık bir durumla k a rş ı k a rş ıy a y ız .
etm işti. Rica ederim, oturun.”
Gary S ch ro ed er’in adının yazılı olduğu masayı bul­
du. adama yaklaşıp elini uzattı. "Ben, Bcthanne Hamlin,” Bcthanne tekrar yerine geçip yutkunmaya çalıştı.
dedi, sonra birden mutfak önlüğünün hâlâ üzerinde oldu­ “Bu sabah erken saatlerde bir beyefendi arayıp ban-
ğunu fark etti, önlüğü çıkarırken. •‘Tüh!*’ dedi. “Gördüğü­ ııza kredi başvurusu yapıp yapmadığımızı sordu. Bu
nüz gibi apar topar buraya geldim.” tür bilgileri üçüncü şahıslara açıklamanın şirket politika-
Adam sandalyeyi gösterdi. “Buyurun, oturun." karşı olduğunu söylemeliyim."
Bethannc sandalyenin ucuna oturdu. “Umarım öyledir."
"Bu kadar çabuk geldiğiniz için teşekkür ederim.” ‘'Adının belirrilmcmesııu talep eden bu beyefendi.
“Sorun değil. Sizi telefonda doğru anladım, öyle de­ abınıza beş bin dolan yatırmak istediğini söyledi.”
ğil m İT' Dikkatlice adama baktı. “Kredimi onayladınız mı?” “Ama sizin de dediğiniz gibi benim burada hesabım
Adam d u d a k la rım hafifçe burktu. “Aslında, hayır.” yok,”
Bcthanne, “Hayır mı?" deyip nefesini tuttu. “O za­ “Ben de kendisine aynısını söyledim. Ama bana talep
man beni neden buraya kadar getirttiniz? Ben yoğun bir ttığıniz miktarı size iletmemin mümkün olup olmadığım
kadınım. Bay Schroeder. İşlerim var v e ..." Yaşadığı hayal >rdulaı.”
kırıklığı o kadar büyüktü ki sözlerini tamamlayamadı. Bethanne, “Kusura bakmayın ama biraz kafam karış­
Adam onun vaktini çalmakla kalmamış, arabasının benzin tı," dedi.
ibresinin de dibi görmesine sebep olmuştu. Onu böylcct “ Haklısınız. O anda ben de neler olduğunu anlayama-
umutlandırması hiç hoş değildi! Ayağa kalktı, çıkıp gide­
cekti ama Bay Schroeder onu durdurdu. “Peki, tüm bunlar ne demek oluyor?”
“Bankamızda bir hesabınız yokmuş,” diyerek konuş “Şöyle açıklayayım; bir kez daha adının açıklanma-
maya başladı. “A m a..." ası konusunda ısrarcı olan beyefendi, size para vermek
BetJıanne araya girip, “İnanın bana bu saatten sonr. dyor."
yalvarsanız da açmam,” dedi. “Belki bu da müşterilerini/ “Para mı verecekmiş?"
kandırmanın bir yoludur.” “Doğrudur.”

422 ürbbıe Sfacambvr


423

Bcthanne öne doğru eğildi. “Bakalım dediklerinizi


rayı verecek olsa kesinlikle adının bilinmesini islerdi
doğıu anJamı? mıyım? Tanımadığım bir kıji bana beş bin
Bethanne ne olur ne olmaz diye. “Granl Hamlin?”
dolar vermeyi istiyor. Sebep?”
dedi
“Sebebuu bilmiyorum.”
Banka görevlisi tekrar başını iki yana salladı. “Size
Bcthanne bunlara inanıp inanmayacağından hâlâ
daha fazla açıklamada bulunamam ama son olarak bir bilgi
emin değildi, “ödem e yapılacağı kesin mi?”
Bay Schroeder başım salladı. “Fırsatını bulunca ı vereceğini. Bizimle irtibata geçen bu beyefendinin
başka birine yardım etmeniz şartıyla para size verilecek.” «zınlc herhangi bir kan bağı yok. Size adıyla ilgili sorulan
dilik bir kenara bırakmanızı, bu parayı doğru kullan­
"Anlıyorum. Sanırım yapabilirim.”
Bay Schroeder önündeki dosyayı açarken. “O zaman ırız! ve böylece bu kişinin size olan inancını boşa çıkar­
manızı tavsiye ederim.“
adınıza yazılmış beş bin dolarlık çeki size verebilirim.“
Çeki eline alan Bethanne başını sallayıp yavaşça aya-
dedi.
Her şeyin gerçek olduğunu anlayınca Bethanne* nin l kalktı. “Tavsiyenize uyacağım.” diye söz verdi. “Kcsin-
kle uyacağım.”
ağzı açık kaldı. Bunu kimin yaptığına akıl sır erdiremez
haldeyken. Gary Schroedcr'e baktı Sonra birden aklına Onun yeteneklerine inananın kim o ld u ğ u n u tahmin
biri geldi Ona bu şekilde yardım edebilecek tek bir kişi m iyordu ama bu hediyey i alacak vc Bay SchrocdeT*in
tanıyordu ama emin olamadığı içm bunu sormak zorunda fc v sıy e ettiği gibi akıllıca kutlanacaktı Aynca b u hayırse­
ver kişinin şartını unutmayıp, fırsatını bulunca kendine
olduğunu hisseni.
“Bu parayı Paul Ormond adında biri göndermiş ola­ gösterilen cömertliği o da başkalarına gösterecekti.

bilir mi T*
Bay Schroeder başım ıkı yana salladı. "Daha önce dc
dediğim gibi karşı taraf adının behnilmemesıni talep etti.”
* Peki. Paul müT*
Adanı nazikçe gülümsedi. “Hayır.”
Bethanne başka kimin ona böyle bir iyilik yapabile­
ceğim düşündü. Grani yapmış olamazdı. Eski kocasının
boşandığına pişman olduğunu fark etmişti ama ona bu pa­

424 Dcbb* Kiacomhrr


IM M 42$
Courtney zarfa uzandı ve içinden bilgisayarla yazıl­
mış nohı çıkardı flzpnrtd* «öyle vazıynnhr KFNDtN KA­
DAR GÜZEL BİR ELBİSE Al- VE DANSTA Dlt.KDl-
ÛİNCL LiGLLN. İM.Kİ BABAN
Vera umutsuzca başını iki yana salladı. “Aklıma hiç
ise gelmiyor. Seni tanıyan bin olmalı? Mesela baban?"
'Hayır, yuktnlordan gönderilmiş. Üzerinde dünün ta­
rihi var, çarşamba yazıyor. Hem babam neden böyle bir
şeyi gizli saklı yapsın ki?”
Vcra omuz silkmekten başka bir şey yapamadı.
COURTNEY PULASSKl
“ Hemen Andrew'i arayıp anlatmalıyım." diyen Co-
ley merdivenlerin en alt basamağına oturup telefonu
Courtney ince, uzun zarfa bakarken, “Anneanne, an­
| d in e aldı Heyecandan numarayı hızlıca çeviremedi. An­
lamıyorum.” dedi. Gönderici kısmında hiçbir şey yazma­
neannesinin telefonu elbette şu kapkara, ağır, çevirmeli
yan mektubun üzerinde onun adı vardı. İçindekileri görür
olanlardandı. Telefonu Annic açtı.
görmez dili tutulmuştu. Courtney, “Annie!" diye haykırdı. "Neler olduğunu
Evin girişinde, onun yanında duran anneannesi.
aysan inanamazsın!”
"Bunlar da nedir?" diye sordu. Mektubu merdivenlerin ya­
“Nc oldu ki?"
nındaki ıııabznnın üzerinde bulmuştu.
"Biri bana dans için para gönderdi. Hem de öyle üç
Courtney. sırt çantasını omzundan indirip yere bıra­
beş dolar değil.”
kırken mektubu anneannesine uzattı.
“Ne kadar göndermiş ki?”
Sesi en az Courtney kadar şaşkın çıkan Vcra Pulaski,
“Beş yüz dolar.“
“Banka çeki.“ dedi. Annic ıslık çaldı. “ Dalga geçme."
Courtney. "Bunu sen mi yaptın?" diye sordu, aklına
“Gayet ciddiyim. Andrew evde mî?" Ona bunları an­
başka hiç kimse gelmiyordu.
la yı neden bu kadar çok istediğinden emin değildi,
Anneannesi, “Ben mi?" dedi. “Ah. sevgili çocuğum,
laldc onu gururlandırmaya kararlı olduğunu bilmesini
hu kadar param olsa bir elbiseye harcaman için sana ver­
liyordu Andrew onu Homecoming'e davet ettiğinden
mezdim. Uel bir daha okuyalım şu kartı."

427
426 Drbblc Macomber

beri günde birkaç kez konuşmuşlardı. Daha dün gece yak­ geleceğin beklediğini daha ıyı anlayabilirdi.
laşık iki saati telefonda geçirmişlerdi. Annie de. Andrew’m futbol takımından bir aıkada-
Andrew Haini in’in onu dansa davet ertiği haberi ı orada olacaktı. Şimdiye kadar her şey iyi pitmişli;
okulda kulaktan kulağa yayılınca. Courtney herkesin dik­ rtney bunlara inanmakla güçlük çekiyordu M ikc'ın
katini çekmişti. Onu birkaç hafta önce görmezden gelen bir arkadaşı da Motuca'y ı dansa davet etmiş, dört çift dans­
okulun en havalı öğrencileri onunla konuşmaya başlamış­ tan sonra birlikte bir yerlere gitmeyi planlamıştı.
lardı. Ama Courtney onların bu fırsatçı yaklaşımlarına kan- “Bçnim yerimde anneannen olsa bence şimdi, ‘An-
manııştı. Hepsine nazik davransa da onların arkadaşlık ; d re w sana abayı yakm ış,' derdi.”
kurmak isteyeceği türden kişiler olmadığını biliyordu. Aha) ! yakmış Ne kadar da güzel bir dey im. "Annie,
Annie, “ M aalesef,” dedi, Courtney’in üzüldüğünü ace A ndrew ... çok harika biri." Hiçbir sıfat ona olan
sezdi. "Antrenmandan daha gelmedi ama kapıdan içeri ygularını anlatmaya yetmezdi. Onunla birlikte olmak.
girer girmez seni aramasını söylerim." : lise son sınıfı Chicago'dan uzakta geçirmeyi anlamlı kılı­
Courtney, Andrew’in okulda olacağını tahmin etme­ yordu
liydi. "Çok heyecanlıyım .” Elbisesi vardı ama o da ablası­ Annie meraklanıp, "Sana o kadar parayı kim gönder­
nın danstan haberdar olur olmaz kargoyla gönderdiği sıra­ miş olabilir ki?" diye sordu.
dan bir şeydi. Açık mavi fırfırlı elbise. Julianna’ya yakış­ "Ben de senden farklı bir şey bilmiyorum." Courtney
tığı kadar yakışmamıştı ona. hm inde bile bulunamıyordu.
“Ağabeyimle çıkmanıza çok sevindim." “Baban? Ağabeyin?”
Courtney, "Ağabeyinle çıkmıyoruz,” dedi. “Daha bir Courtney hemen başım iki yana sallamaya başladı.
kere bile dışarıda baş başa takılmadık, aynca yarın akşam­ “Hayır, ikisi de yapmış olamaz."
dan sonra işler değişir mi bilemem,’' “O zaman kim?”
Annie, "Değişir, değişir," dedi. “Bilirsin. Andrevv’le " B ilm iy o r u m ama hayatımda daha önce bu kadar
ağabey kardeş rahatça konuşuruz." el bir hediye almamıştım.” Tam da o sırada zil çaldı,
Courtney, Andrew'in onun hakkında söylediği şey­ “Kapıı çalıyor. Anneannem mutfakta. Kapatsam iyi olur."
leri sormamak için kendini zor tuttu. Çok merak etmesine "Tamam. Andrew’e aradığını söylerim."
rağmen, böyle bir şey yapmasının doğru olmayacağını bi­ “Teşekkürler." Onunla konuşacağı anı dört gözle
liyordu. Belki de danstan sonra Andrew’le onu nasıl bir kliyordu.

428 D tb b ft M ucom ber


429
Koşup kapıyı açan Courtney, karşısında elinde bavu­
ekleyeceği, oradan da beni buraya getirecekleri yazı-
luyla duran ahlasım görünce sevinçten havalara uçtu. "Ju- du. Ama en başında ikinize de hiçbir şey söylemememi
lıannû!" diler."
Ablası. “Betıı içen davci etmeyecek misin?" Oiyc Yanaktan ıloktugu gOzyaşlarından dolayı hûlû ıslak
sordu. “Courtney. aman Tanrım, ne kadar da güzelleşmiş­ ı Courtney. "Bu hana gerçeklen dc çok büy ük hır sürp-
sin. Zayıfladığını söylemiştin ama bu kadar değişeceğim Eoldu." diye fısıldadı
tahmin etmemiştim." “Tüm masraflarım için bir de çek göndermişlerdi
Courtney sevinç gözyaşları dökerken, sinekliği ka­ istesem de harcayamam hepsini. Bence en kısa za-
pıyı açu. Ablasına sıkıca sarılıp. “Iloş geldin.” dedi. 1 1 güzellik salonundan randevu alalım."
Birkaç saniye içinde hem gülmeye hem ağlamaya Şaşkınlıktan güç bela konuşan Courtney. "Güzellik
başladılar. Sesleri anneannelerinin mutfaktan çıkmasını nu mu?” diye fısıldadı.
sağlayacak kadar yüksekti. Çok geçmeden Vera’nın neşe Anneannesinin kafası karışmış gibiydi. “Keşke ben
dolu sesi de onlarınkine kan şu. ıl etseydim. Gerçi öyle olsa bile gücüm yetmezdi."
Vera. “Aman aman, sevgili torunum gelmiş.” deyip
Ablası tok bir sesle. “Faytonunuz bızleri bekliyor."
lulianna'yı oturma mlaMna götürdü "İyi de buraya nasıl . “Yani aiab.nu/ ydönınuz de tam ınkım giyinmiş,
geldin?” tır kıkır güldü. “Aynctı Külkeduı gibi, değil mi?”
“Uçakla. Hayatımın en güzel şeyi başıma geldi. Oku­
“Araba neden bekliyor?" Courtney gerçeklen de ken­
lun en yakışıklı futbolcusunun kardeşimi dansa davet etli­ tli en çok sevdiği peri masalının iç in d e bulmuş gibi hıs-
ğini söyleyen bir mektup aldım. Mektupla Courtney’in
•*-yordu Hem dc şimdi en güzel kısmına, peri annesinin
büyük dansa hazırlıkta yardıma ihtiyaç duyabileceği yazı­
ha doğrusu peri bahasının- belirip sihirli değneğini
yordu."
adığı kısma gelmişlerdi ama bu defa değneğin yerini
Anneannesi ellerini havaya kaldırdı. “Benim bunlarla [ almıştı.
ilgim yok. onu söyleyeyim."
Julianna. “Araha bizi akşam yemeğine götürecek.”
Julianna. “Zarfın içinde adıma kesilmiş bir uçak bi­
li. “4. Cadde’deki Morton’da yerimiz avnldı. Oradan
leti vardı.” dedi- “Ayrıca içine yapılacaklarla ilgili uzunca
anca da şoför benimle Courtney’i alışveriş merkezine
bir liste de koyulmuştu. Öncelikle beni bir aracın alıp
L”~ccek. seni de eve bırakacak, anneanne. Alışverişimiz
O’Hare’ye götüreceği, sonra da başka birinin Sea-Tac’la ce de bizi alması için haber vereceğiz."

430 Orfcw blacomber


<31

Courtney heyecandan. “Bunların gerçek olduğuna İçi kıpır kıpır gülerken. “Çünkü ablam burada." dedi
inanamty'orumdiye haykırdı. “İnanamıyorum.” apının önünde de bir araba var ve dans luyaletı almaya
Julianna. “Binlerinin seni çok sevdiği belli oluyor,” nek için beni bekliyor. Birde... Andrew. Amıieolan
dedi. nt sana anlatabilir."
Vcra. “Yeleğimi alıp geleyim." dedi. V aten hiç ye­ “Tüm güzel haberleri bugüne sıkıştırmışlar sanınm."
mek yapasım yoktu.” “Efendim?" Herkes verandada onu beklese de C'ourt-
Bu sırada Courtney, ablasını çantalannı boş odalar y’in nctcT olduğunu öğrenmesi gerekiyordu.
dan birine yerleştirmesi için yukarı çıkardı. “Burada ne “Yarın kesinleşecek ama sana şimdiden söyleyeyim;
kadar kalacaksın?" diye sordu. accomtng kralı seçildim."
“Cumartesi öğlene kadar. Maalesef daha fazla kala­ "Andrew, buna çok sevindim! Tebrikler."
mam. Galiba bunları ayarlayan kişi ne zaman dönmem ge­ "Dünyadaki hiçbir şey seni cuma akşamı yanımda
rektiğini de biliyordu." nek kadar gururlandı ramaz beni.”
“Jason’la konuştun muT’ İçinde kelebekler uçuşarak arabaya binen Courtney
Julianna başını iki yana salladı. Gülerek. “O değil,” İndeki gülümsemeyi bir türlü silemiyordu. Onu böyle
dedi. nert bir hediyeye kıının kavuşturduğunu bilmiyordu
“Jason’un cebinde tek kuruş yok. Hatta hep benden ama iyilik yapmaya karar veren o kişiye sonsuza dek min­
borç istiyor Sanki hende çok var da...” nettar kalacaktı.
Tam evıletı çıkmak üzereyken telefon çaldı. Courtney Çünkü hayatında hiç bu kadar mutlu olmamıştı.
cevap vermemeyi düşündü ama sonradan arayan kişinin
Andrew olabileceğine karar verdi. Anneannesinin antika
telefonu arayanın numarasını maalesef göstermiyordu. Do­
layısıyla çalan her telefon gizemliydi.
Andrew'in sesini duymayı umarak. “Alo." dedi.
“Beni aramışsın.”
“Evet, aradım Andrew hayatımın en güzel anlarını
yaşıyorum! Ama şimdilik anlatacak vaktim yok.”
"Neden?"

432 fith b te \iü a m h r r


frM k U M 433
için işe nasıl cl attığıyla ilgili çok fantastik b îr hi­
kâye dinledim. Bunu kimin yaptığını tahmin edemıyor-
ı. Sanınm Courtney benden bir cevap bekliyordu ama
lığı cevap bende yoktu.
Cumartesi günü de Bethanne kıpım ı çalıp bîr o kadar
: başka bir hikâye anlatmış, gizemli bir hayırseverin
r karşılık beklemeden ihtiyaç duy duğu paray ı verdiğin-
ı bahsetmişti. Ona bir hediye vermiş, Bethanne’ye fır-
j bulunca, başka birine yardım etme şanım koşmuştu.
İçi sevinçle dolan Bethanne benimle görüştükten
"Kendinizden şüphe etliğinizde elinize bir yumuk alıp
sokağın karşısına geçip A lix'e bir ış teklifinde bu-
ynıralınlığınızı konuşturun"
SashaKağan auş. düzenleyeceği etkinlikler için pastaları onların ha­
masini istemişti.
Hem Bethanne hem de Courtney için çok sevinmiş-
LYDIA HOFFMAS
Şu perinin elinde fazladan pen tozu varsa benim de
im e serpmesini isterdim. Gerçi hayatımda sihirli bu­
B rad'lc görüşmemin üzerinden bir haftadan fazla
luş falan aramıyordum ama...
geçmişti. Öfkem dinmiş, söylediğim şeylerin bazılarını
Kapının üzerindeki küçük çan çaldı ve Margaret işe
söylememiş olmayı diler hale gelmiştim. Onun da ayııı
ı vaktinde, saat onda geldi. Neşeyle. "Günaydın." dedi.
şeyleri hissettiğini umuyordum. Salı sabahı dükkânımın
“Günaydın ” Yüzünü güldüren şeyin ne olduğunu
kapısındaki KAPAI.I yazısını çevirince, fırsatım yakaladı­
tak istiyordum ama olanlan kendiliğinden anlatıp an-
ğım için sokağın bir yukarısına bir aşağısına baktım. Brad'
avacağmı merak ettiğim için tereddüt ettim. Bazen ab-
in kamyonunun ortalıkla görünmesi için biraz etkendi ama
nasıl yaklaşacağımı kestiremiyordum.
umutluy dum. Ne diy eceğimi bilmesem de geçen hafta Green
Sonunda biraz temkinlice de olsa, “Hafta sonun gü-
Gölü ndeki kadar duygusal olmayacağımı biliyordum.
1geçti sanırım," dedim.
Son birkaç günüm harika geçmişti. Cuma günü öğ­
"Aynen öyle." Dükkâna adeta seke seke giriyordu,
leden sonra Courtney beni ablasıyla tanıştırdı Bir perinin
ı dc onu ofise kadar takıp ettim.
Courtney'in katılacağı dansın mükemmel geçmesini sağ-

435
434 [ieMtıe Uucvmber

"N eler yaptınız?” diye sordum. Ailece yemeğe çık­ ekle bu kadar gecıkmcnnşcİL 1
tıklarını ya da sinemaya gittiklerim düşünüyordum lenlerden dolayı yıkıldık. Y a p trid a m a z e ^ n m ı çek ■ in ­
“Aklına gelemeyecek kadar güzel şeyler y ap u k '” iz ama biz. o parayı hep borç olarak gördük."
Barut kocaman bir gülümsemeyle baktı. Hem de öyle so­ ” Amo." Tek seferde ağzımdan birden fazla kelime
ralım ekşitmiş gibi görünen tipik Margaret gülümsemesi çıkmıyor gibiydi. Beni şaşkınlıktan ne diyeceğim bilemez
değil, tüm yüzünü değiştiren samimi bir gülümsemeydi hu. faale getirmek dc öyle kolay değildir.
Meraktan ölürken. “ Ya?” dedim. “Malt onu işe alan m ühendislik firmasına başvuru
Çantasını açıp içinden çıkardığı zarfı dramatik bir ha­ fatle yapmamıştı, bizi cn çok da bu şaşırttı. Salı günü insan

vayla bana uzam. lartndan arayıp ondan en kısa zamanda başvuruda


asını istediler. Hemen ertesi gün de arayıp M ail'i
”Bu ne?”
şartlarım görüşmeye çağırdılar.”
“Aç da g ö r ”
Zarfı yutarak açmayı isteyecek kadar hevesli oldu­ “Buna çok çok sevindim!”
ğumu kabul etmek zorundaydım. Zarfın içinden bir kart “Bir de bize sor. M att'i daha önce hiç bu kadar hc-
ve bir çek çıkü. Çekin üzerindeki miktarı görünce ağzım ılt görmemiştim. İşe alındığını duyunca çocuk gibi
açık kaldı, çünkü tam tamına bankaya olan borcum ka­ indim. Dün çalışmaya başladı. Cuma günü anlatmayı
dardı. Kartta ise eniştemin yazıp altını M argaret'le birlikle dun ama her şeyin kesinleşmesini ve bir dc bunu...”
imzaladığı bir teşekkür notu vardı. işarel etti, "vermeyi beklemeye karar verdik.”
“N e... n asıl...” k ekele)e kekeleye konuşmuştum. Ablama sarılırken, "Margaret.’' dedim. "Emin misin?
"Mail çok güzel bir işe girdi.” şimdi ihtiyacınız olan bir sürü şey vardır. Bu sizde
Herhalde M atı’in bu yeni işinin evleri boyamakla bir eliniz bollaşınca verirsiniz.”
ilgisi yoktu. "Para?” Margaret sertçe. "Hayır,” dedi. "Bu senin Bundan son-
"İşe haşlama ikramiyesi.” ne ben nc dc Matı bu konudaki lurazlaruu kabul edeceğiz."
"Ama..." “ Vay be," diye fısıldadım. “Üzerimize peri tozu ser-
"Bize parayı verdiğinde. M an'le bunu defalarca ko­ olraalı.” Ablam ana verdiğim horcun birçok konuda
nuştuk. Bizim için yaptıkların M att'i çok duygulandırdı noktası olduğunu fark etmemişti. Belki dc yetiş-
Evimizi elimizde tutmanın nasıl bir fark yarattığını sana adım attıktan sonra tik defa kendi dünyamın dışına
kelim elene anlatamam. Daha önce hiç... hiç borçlarımızı atmıştım. Kulağa tuhaf geldiğini büıyortm ama. bun-

436 Detıiue Macomber 437


lann hepsi yıllar boyunca soyutlanmış bir hayal yaşamama
UŞ sergilemeyi b a şa ra m a m ış* un. Tamam. Brad m asıl
bağlıydı, yirmili yaşlarımda hayal haşinliğimin ve dolayı­
temi anladığımda acılarım biraz dinmi$tı ama gerektiği
sıyla benim etrafımda geçmişti. Blossom Sokağı'ndakı
ar anlayışlı ve bağışlayıcı o la m a m ış tım
dükkânı açmadan önce kendi dünyasına ne kadar bağlı bir
K a p ın ın ü/eı nıdeki çan çaldı ve içeri günün ilk müş-
insan olduğumu fark etmemiştim.
risi girdi. Margaret’in koşup ilgilenmesini bekliyordum
Başka insanların dertlerim ve ihtiyaçlarını dinlemeyi
öğrendiğim bu yaz ayları çok zorlu geçti, Margarct ve ıa ablam sipariş formlarıyla meşguldü Ben dc çeki ma­
na bırakıp hızla ön tarafa geçtim.
M att’e yardım ederek maddi durumumu epey zorlamış
olsam da. benim için yaptıkları anca fedakârlığın karşılı­ Brad kapının hemen Önünde duruyordu, onu görünce
ğını vermeyi çok istiyordum. albim güm güm atmaya başladı. M argaret'in gülümseme-
Ayrıca annemin durumunu öğrendikten sonra rolle­ • dc beni durdurmaya yetmedi. "Merhaba, yakışıklı,” dedim.
"Merhaba, güzel kız."
rimizin değiştiğini fark etmey e haşladım Artık ona benim
bakma zamanım gelmişti. Annemi huzurevine yerleştir­ Uzunca bir süre dunıp birbirimize gülümsedik. Brad
mek için gereken belgeleri hazırlamak, parayı ayarlamak nunda kollarını bana açtı. Başka bir şey yapmasına gerek
ve diğer işleri halletmek hem çok vaktimi almış hem de ktu. Kollarının arasına girmek için koşarken ayaklarım
hayal kırıklıkları yaşamama sebep olmuştu. Kansere ya­ TC basmıyordu. Dükkânımın önünden geçen kişiler bır-

kalandığım günlerde bu ayrıntılarla hep annemle babam finc âşık iki insana tanıklık ediyordu. Brad’le birbirimize
nlmış öpüşüyor. Öpüşüyor, öpüşüyorduk.
ilgilenmişti. Onların benim adıma mücadele vermeleri sa­
yesinde iyi tedaviler görmüştüm. Artık sıra bana gelmişti Sonunda gönülsüzce de olsa birbirimizden ayrılmayı
Aldığım hir diğer duygusal ders ise belki dc en acı ardık. Ona dokunma arzusuyla parmaklarımı yüzünde
verici olandı. Brad'in bana Janice'i anlatmasıyla başla­ dırııkcn. “Haklıydın!” diye haykırdım. "Kıskanç, aptal

mıştı. Oysa ben. sevdiğim adam ilişkimizi »unlandırdığı i gibi davrandım ve yalan söyledim, yalan. Senden baş-
l hiç kimse yok. Beni affet. Brad. Çok üzgünüm.
için kendime acımaktan bir hal olmuştum. Kısa süre sonra
çektiğim acılan bir kenara bırakınca. Brad'in hıınJan oğ­ “Ben dc geçen hafta söylediklerimden dolayı çok üz-

luna olan sevgisinden dolayı yaptığını anlamıştım. Kendi nüm. Alix'in çikolatalı eklerine hayır diyemediğim ka-
r sana da hayır diyemem ”
isteklerine kulak verdiği için değil, oğlunu hak ettiği bir
aileye kavuşturmak için dönmüştü ona. Ben ise olgun bir Güldüm, parm ağım la göğsüne dok mutam. Onunla
niden birlikte olduğum için kendimi o kadar ışı hıssedı-

^38 Oebbif \4acnmhrr

t sordum.
yordum ki. kollarımı boynuna dolayıp ona sıkıca sarıldım.
Önce Brad ’e. sonra bana tafcü. m u«nuzT
"Demek başka bir adam yok ” diye söylendi “ Peki,
hiç oldu mu?” Başımı salladım. “Düğün yapmaya hnzi’nusm?”
"Hem de nasıl!" d iy e h a y k ı t ^ .
“ Hayır. Hayatımda sevdiğim ve seveceğim tek erkek
setisin " Kollarımı Brad'in beline sarıp ta ş a n ı omzuna yasla-
“Sonsuza kadar mı?"
Gözlerinin içine bakıp. “Neden olmasın?” diye fısıl­ tçeridc peri tozlarının uçuştuğuna yemin edebilirdim.
dadım
Rahatladı. “Ben dc Öyle demeni umuyordum Vakti
geldi. Lvdia. Birlikteliğimizi kanıtlamanın vakti geldi. Seni
bir an kaybedecek gibi oldum. Ama seni seviy orum. Lydia.
Hep de sedvim. Cody seni seviyor. Chase seni seviyor ve
b en ..."
Dudaklarımı dudaklarına koyup lafını kestim Tek
kelime daha etmesine gerek yoktu.
Ayaklarımı yerden keserken belimi daha da sıkıca
sardı. "Bu benimle evlenmeyi kabul ettiğin anlamına mı
geliyor. Lydia HofTman?”
“Evet.” Cevabımı bîr iki uyarıda bulunarak netleştir­
meyi istedim. Kanser geri dönebilirdi. Çocuk doğurup do-
ğuramayacagtmı ya da doktorların doğurmama izin verip
vermeyeceğini bilmiyordum. Ama bunların hiçbirim söy­
lemedim. Evliliğimiz sadece benimle değil. Brad'le, Cody
yle ve benimle ilgiliydi. Bir de Chase vardı. Artık bir aile
olacaktık.
Margarct ofisten çıkıp sesi titreyerek. “ Lydia?" dedi
Ablama gülümsedim. “Nedimem olmaya ne dersin ?"

440 O rtM r Muvttmh^r


Mavcrick’in lösemiye y a k a la n d ık tı
erme çöken kasvet her geçen gün biraz daha artıyarAt.
Maverick’in hastalığım ondan saklaması canını yakmıştı
[ tuna bubkuillugllinın trhrhint niıluVübİliyç'tdu Tele VifiUk
yatağında koyun koyuna uzandıkları gecelerde ona bir şey­
ler söylemek istediğini sezmişti. Bunu defalarca hissetmiş
la Mavcnck in tekrar kumara başladığını itiraf cdece-
ıden korkmuş, uyuyor numarası yapmıştı. Çünkü bir­
le geçirdikleri özel anlar mahvedilcmeyccek kadar de-
Herlıydı.
Nazik kapıcıları ona yardım edip hangi zilin Mave-
ELISE BEAÜMOHT
rick'e ait olduğunu gösterdi Maverick diyafona. “Kim o?"
Aurora'nın dediğine göre Maverick. Karayipler'dekı Üye seslendi, sesi yorgun geliy ordu
poker turnuvasından dönmüştü ama henüz Elise'le görül­ Elise tok bir sesle. “Benim." dedi. "Yukan gelebilir

mek için bir çaba sarf etmemişti. Kızma sormamıştı ama ııy ım T
aralarında geçen konuşmadan babasına bahsetmişti m uh­ “ Elbette.” Otomatiğe basıldı ve dış kapı açıldı. Ma-
temelen. M averick son görüşmelerinden önceki birkaç rick in evi on beşinci kattaydı. Elise asansörden çıktı­
hafta boyunca onu defalarca evine davel etmiş ama Elise nda Maverick onu kapıda bekliyordu.
M averick'in hoş gülümsemesini görünce bocaladı,
her seferinde reddetmişti.
Son konuşmalarından sonra Maverick onu bir daha ıca hafta boyunca yaptığı tek şey sürekli kızgın kızgın
evine çağırmamıştı ama Elise onu suçlamıyordu. Eski ko­ liutuk çekmekti Kendini çok suçlu hissediyor, kaçırdığı
casına ölkeyle karşılık verdiği için pişmanlık duyuyordu atlan hatırlıyordu. Yavaş yavaş öldüğünü bildiğinden
Sessizlik daha fazla katlamlamaz hale gelince, gidip onu nu görünce gözy aşlarına boğuldu. Kendini tutamıyordu,
i uzları titredi ve iki eliyle ağzını kapattı.
görmeye karar verdi.
Evinin bulunduğu bina yepyeniydi. Aurora'nın evine Duygusallaşması. M averick'i de etkiledi. Elısc'c va-
ve şehir merkezine yakın hoş bir bölgedeydi. Elise yakın­ ılıp onu eve aldı. Onu sıkıca sarmaya devam ederken bir
larda birkaç hastanenin de olduğunu fark etti. yağıyla kapıyı kapattı

445
442 Drbbk Vlacomher

Elise’in yüzünü kocaman ellerinin arasına alıp, "Eli­ lık bir önem taşımıyordu.
se. E!ise." diye fısıldadı. ‘‘Neyin var? Benim sevdiğim ce­ Elise kesik kesik. “Yitip giden onca yıL
sur kadın ağlamazdı ” f gcçeıı günler..." dedi. “Ama., artık çok g*
“K endim i... çok., k ö tü ... hissediyorum. Mave- . öleceğim söyledi.” U kelimey i ağza almak çok zordu.
rick’in anlayışlı tavırlar ve yumuşak sesi kendini daha da M averick güçlüce nefes verdi. “Ben de söyleyece-
kötü hissetmesine sebep oluyordu. den korkuyordum."
“Neden?” Gözleriyle dikkatlice Elise'e baktı. “Hayır, hayır, bunu bilmem gerekirdi." Ama Elise.
“Yaptıklarımdan dolayı... Ah. M averick, sana çok averick'in bunları anlatmasını imkânsız hale getirmişti.
kötü, çok kindar davrandım " “Çok üzgünüm." Daha da çok ağlamaya başladı Ma-
“Ama ben de sana bir sürü sebep verdim.' rick’i bulduktan kısa süre sonra kaybedeceği gerçeğini
“Sana doğru düzgün bir eş olamadım...” liram tyordu.
"Ben de sana dognı düzgün kocalık yapamadım." Maverick ona daha sıkı sarıldı. “Ben daha ölmedim.”
Elise hüngür hüngür ağlarken, “Seni seviyorum." de­ Elise kedere boğulmamış olsa Maverick’in buruk se­
di. Bir zamanlar bunu inkâr etmeye çalışmıştı ama Mave- se gillebılırdı.
rick’i tüm kalbi ve benliğiyle seviyordu. Onları ziyaret ede Elise tıtreye litreye derin bir nefes aldı. “Biliyorum...
ceğini öğrendiğinde M avenck’i görmek istememişti, çün­ na çok pişmanım."
kü gerçeği fark etmiş, bu yüzden korkuya kapılmıştı. “İkimizin de pişman olduğu çok şey var. hayatım.”
Onu kendine daha da çok çeken Maverick alnına bir Elise ona sıkıca tutundu. Takındığı o kötü tavırdan
öpücük kondurdu. “Seni seviyorum. Her zaman sevdim.” ra M averick'in ona “hayatım" diye hilap etmesi, sev-
Elise yaşlarla dolu gözleriyle ona baktı. “Biliyorum i bu adamla ilgili çok fazla şeyi ortaya çıkarıyordu. Ba­
am a.. şlayıcı. tutkulu ama genelde pervasız bir adamdı, In-
“Peki neden bir daha evlenmediğimi biliyor musun?” üların içindeki iyiliği gören, kendine güle hilen ve onu
Elise bunu merak etmiş ama sormayı hiç istememişti. en bir erkekli.
Maverick in sorduğu soruya bakılırsa eline bazı fırsatlar Elise, "Senin... yanma taşınmayı istiyorum." dedi
geçmiş, hatta belki de başka kadınlarla ciddi ilişkiler ya­ ai yanına alır mısın?"
şamıştı, E lise bunlara inanmakta hiç zorluk çekmiyordu.
Dalıa gözleriyle göremeden. M averick'in gülünue-
Ama bunların hiçbir önemi yoktu. Kumar oynaması bile
sini hissetti. “Peki sen benimle evlenir misin'7"

444 M h le Xfaet>mKrr
ıı istiyorum."
Elise, “Evet.” diye fısıldadı. “Evet." E Flise. Maverick'in
Maveni'K, oıx puı ınagıyıa lh .h m y w w « i j—JJ—r j
de, "Şimdilik o kadar işin altından
gözlerinin içine baktı. “Ama muhtemelen oynayabildiğim
dagllıın," Oeüi.
sürece kumar da oynayacağını.”
Maverick onu bir öpücükle susturunca. Elise hiç dı-
Elise başını hafifçe sallayıp bunu kabullendiğini gös­
İRiuncdı. Onun kollanndayken ne bir şüphe ne de bir soru
terdi. Kumar. Mavcrick’in hayatının büyük bir parçasıydı.
lıyordu aklında. Maverick. düğünleriyle Bcthannc'nin
Klişe de Maverick'i seviyor, sevgisi ıic onu olduğu gibi ka­
{ilenmesini istiyorsa öyle olacaktı. Ne de olsa düğünleri
bullenmesini gerektiriyordu.
ianne'nin de dediği gibi büyük bir partiden ibaretti. Bir
Klişe, “Turnuvayı kaybetmene üzüldüm.” diye fısıl­
ilam a yapacaklardı, o kadar Aklına dinozor şeklinde bir
dadı.
Şüıı pasıası ve Alice Harikalar Diyarında Icmasıyla ct-
"Beni televizyonda mı gördün?”
ıfa serpiştirilmiş süsler gelince Elise gülümsedi.
Elise başını iki yana salladı. “Aurora ve çocuklar
“Olur. Bethanne’yle konuşurum." dedi. Kollarını
söyledi."
lavcrick'in beline sarıp ytlzüne gülümserken. “ Aurora'
“ikincilik o kadar da kötü sayılmaz.”
M averick'in keyfi hiç olmadığı kadar yenndeydi m da baş nedimem olmasını istiyorum," dedi.

Elise. “ Bakıyorum da sen Üzülmemişsin.” diye söylendi “t’Vgü kursundaki kişileri de davet d ."
“Peki, ya okuma kulübündckıler?"
Zaten Mavcrick hep iyimserdi.
Maverick, “ En kısa sürede evlenelim," dedi. “G ele­ “İstediğin arkadaşını çağırabilirsin.”
Elise kaşlarını çattı. Bu kadar savurgan otnıaınalı-
cek ay olur mu? Ya da şükran günü?“
Elise başım sallayınca. Maverick, "Düğün için yapı­ rdı. Son bir kez daha. “O kadarına gerek yok,” diye ısrar
lacak çok iş var. Sana pırlanta yüzük almak istiyorum." ti. “Sade bir şey olsa da ben nıutlu olurum.”
Maverick, "Söylediklerimi benim için yapar mısın?”
"Olmaz, Maverick!”
Maverick kaşlarım çattı. “ Evliliğe kavga ederek mı
Bunun üzerine Elise her şeyi kabullendi. Ancak ona
başlayacağız?"
“Hayır, ama sıradan bir alyans da yeter." İdi durumunu hatırlatması gerektiğini hisseni. “Mavc-
Mavcrick başını iki yana salladı. “Onu sen bana bı­ ck,” diyerek söze başladı. “Açtığım davanın halâ devam
rak. Ayrıca düğün organizasyonu için Beüıannc’ylc konuş- tiğinı biliyorsun, değil mi?"

447
446 İJrfrbtr \tommher

“Onun bunlarla ne ilgisi var?"


"Hem yasal hem de maddi bir açmazdayım da."
oyunları kazanmış
“Onlar da çözülür. Sen sadece bunları kendine den pn olması apay n bil ı .
etmeyeceğine söz ver." Dikkatlice Elisc'c baktı Elise. “Ama Karay tplcr'dcki |
Elise içeri doğru >umdu ve kahverengi, deri koltuğun n." diye söylendi.
kenarına çöktü. “Nasıl deri etmeyebilirim ki? Ne kadar “Doğru. Ama ikincilik ödülü sekiz yüz btn dolan
para kaybettiğimden haberin bile yok- Bunları unutamam. ” Elise in nutku tutuldu.
“Taınam. ama bunlan düşünerek kendini üzmeye “Sen ne dersen de o çoraplar bana >ans getirdi "
devam edemezsin. Her şev olacağına varır. Şimdi yapaca­ Elise ayakta olsa dizlerinin bağı çözülür, yere yi;
ğın hiçbir şey durumu değiştirmeyecek. Gerisi mahkemey e lı. Ciyaklamaya benzer bir sesle. "Sekiz yüz bin dolar
kalmış. Bunu sen söylememiş miydin?" li. “Beni kanJırma.~ Kumardan bu kadar para kazar
Elise başını salladı. •ileceğini bilmiyordu.
“Bundan sonra sana ben bakacağım.” “Herhalde pokerin son zamanlarda ne kadar popül
Elise'den yükselen itirazlara karşılık hemen, “Elise. tundan haberdar d eğilsin ”
sana yardım etmek istiyorum.” dedi. “Ben zenginim." Şaşkına dönen Elise başını iki yana salladı.
Elise iki kez gözlerini kırptı. Zengin? M avcnck? "Paranın çoğunu. Aurora, Davıd vç çocuklar içi
“O kadar şaşırma.” ıya yatırdım. Ayrıca annemin inanç tohumları atm a
“Seti kumarbazsın, Maverick. Hiç kimse kumardan ,\ şeyi de hayata geçirdim biraz."
para kazanmaz." l.lıse başım birden kaJdınp fal taşı gibi açılan gözle
Maverick derin bir iç çekti. “Hayatımın çoğunu o »te ona baktı. “O şendin." diye fısıldadı. “Bethanne'yı
ahin testiyi aramak uğruna harcadığımı kabul ediyorum tayı veren şendin.”
Başarılı olabileceğim birçok işi de es geçtim ama hiçbir “Sen öyle diyorsan öyledu.” M avenck'in sesi kayıt
şey kumar oynamak kadar ilgimi çekmedi." Hafifçe omuz­ çıkıyordu ama dudakları yüzünde beliren hafif gülüm-
lat uu kaldırdı. “ Ben de kumar sevgisiyle dünyaya gelm i­ ney le birlikle açılmıştı.
şim işte," “Elbette, şendin.“ Tüm parçalar yerli yenne otunı-
Elise. Maverick'in nafakasını günü gününe yatırdı­ hı. Mavenck onu örgü kursunun t ap u m da beklemiş,
ğını fark cni. Bunu nasıl başardığım sık sık düşünmüştü t de eve dönerken ona arkadaşlar» la ilgili her şeyi an-
iıştı

448 OrMnr Uammher

44Ç
"Courtney’iri ablasının Homccoming için buraya gel­ ». Zengin de olsan, fakir de olsa ı _
mesini sen sakladın. Peki, onu nereden buldun?” ;tc çok güzel günler yaşayacağız. Tanrı b ırr «e h d »
Maverick’in gözlerinde bir parıltı belirdi. "Pulanski lür verirse versin hayatın tadını çıkaracağız."
insanın her gttn dııydugu bir soyud değil ki." M a v e ric k fıs ıld a y a ra k . " Ş im d i h îs s e ttık lm T n r tw k ı-

“Margarct'in kocası?" ı çok ama çok uzun süre birlikte olacağız," dedi.
Maverick. "O ife kendi yetenekleri ve eğitimi saye­ Elise. Mavcrick'in haklı çıkmasını umuyordu.
sinde girdi," dedi aıııa yüzündeki gülümseme gittikçe bü
yüyordu. “Eski bir tanıdığımdan bir ricada bulundum, o
kadar. Ama işe giriş ikramiyesi ayn hikâye.”
Elisc bunların hiçbirini bilmiyordu, “Bu tür şeyleri
çok sık yapar mısın?*’
"Ara sıra yaparım. İnsanlara rastgele iyilik yapmayı
seviyorum."
"Ama bunlar öyle rastgele değildi."
"Olabilir ama başkalarına yaptığım iyiliklerin sadece
hana değil, ihtiyacı olan kişilere de katlanarak geri döndü­
ğünü fark ettim. Bethanne nin. Matt'in ya da Counncy ır
tanıştığı kişiler belki yarın, belki de on yıl sonra bunların
karşılığını alacak. Bana göre iyilik, insandan insana sürcVı
aktarılması gereken bir şey.’*
Elise ona hayran hayran baktı. “Hep böyle mükerr
mel işler yaptın ve ben bunu yeni mi öğreniyorum? Yoks-
hunları yeni yeni mi yapmaya haşladın?”
Maverick kıkır kıkır güldü. “Buna dürüstçe bir cevap
vermemi beklemiyorsun, öyle değil mi?”
Elisc avucunu Maverick’in yanağına koyup sevgisin;
gözlerindeki parıltıyla dışa vurdu. “Maverick. seni sevi-1

450 Drbkle \İMi>mker

, haksız da sayılmazdı — v e*
rıydı eB ay'da büyük p aralan s a n la c * ya d
vs Road Show'daki simsarların ilgisini çeteci
r deffeiiı«di amn bet bill ailelerinin geçmişini l
diriyordu. Anneannesi C ourtnev‘in babasına bcbckkı
düğü sevimli kazak ve lise mezuniyet fotoğrafları gibi
i çıkarıp gösteriyordu zaman zaman.
Vera onu arkadaşlarıyla da tanıştırmış. Courtney kı
COURTNEY PULANSKİ
i on anneannesi varmış gibi hissetmişti. Counncy nered
iyimina odasına girse Leta'ya olan saygısından dolayı
Bir yıl sonra
H u duşu kullanmıyordu Hâlâ haftada iki gün yüzflyo
Courtnev san dersinden sonra Andrew'den mesaj gel­
Anneannesinin Courtney’in hayatına kattığı en
diğini umarak hızlıca yurt odasına gitti. Haftada en az bir
t değişiklik, onu o örgü kursuna yazdırmaktı. C ourt
gün birbirlerine e-posta gönderiyorlardı. En son görüştükle­
amanl ar kendini terk edilm iş ve yalnız hissediyoı
rinde Andrew ora kısa süre sonra gelen postalara bakmasını
na birkaç hafta içinde üç arkadaş edinmiş, güzel dosilı
söylemişti. Demek kı bir şeyler gönderecekti. Andrew aldığı
■kurmuştu. Kurstaki diğer kişiler ondan yaşça büy
futbol bursuyla Washington State Üniversitesi’nc başlamış.
»bilirdi ama aralarında çok güçlü bir bağ oluşmuş, o bı
Courtney de Chicago'daki Illinois Ünivcrsıtcsi’ne girmişti
ıgüııkii gibi korumayı başarmışlardı. Ayrıca Margaret
Lise son sınıf Courtney’in hiç beklemediği bir şe­
iti sıra Jacqueline, Carol ve A ltx’ten oluşan hüyük l
kilde geçmiş, lise hayatının en güzel yılı olmuştu. Seattle’a
tfl ailesi de edinmişti. Hepsi en çok ihtiyaç duyduğu a
kilolu, yalnız ve üzgün bir kız olarak gelmiş, berbat bir
a ona destek olmuş, cesaret vermişti.
sene geçireceğini düşünmüştü.
Courtney çimlenn üzerinden geçti ve yurduna gidi
Son otı üç ayda anneannesiyle daha da yakınlaşmıştı
.diyenleri hızla çıktı. Durup çabucak gelen postalan kı
Babasının Güney Amerika’da çalıştığı günler boyunca çok
irdi Üzerinde Andrew 'in belirgin el yazısıy la WSU yaza
fazla şey öğrenmişti. Vera ona aileleriyle ilgili hiç kimse­
r zarf vardı. Courtney çok büyük bir burs kazandığı içi
nin bilmediği şeyleri anlatmıştı. Courtney ilk başlarda an­
mır duyuyordu. Aslında ilişkilerinin bcrbirtcnnda
neannesinin evini eski eşyalarla dolu bir yer olarak gör- ken aynı şekilde devam etmesini f

452 Debbıe Macombtr


4J3
ııpkı anneannesinin sık sık ona hatırladığı gibi ciddi ola- gelmeye başlamıştı. En azından haftada b.V oglcıı yu da
■ıın^aonk k n d w r^ rfiyfi MWf» 1^11 kiWIUid ll.iKItV.İJ, AilL'Uk A lld -
akşam yemeğinde buluşuyorlardı. Courtney hu haberleri
rew. Courtney’iıı o harika geçen yılla arasındaki en güçlü
duydukça mutlu oluyordu. Annie’ye göre babası çok bü­
bağdı. En önemlisi de onlar iki arkadaştı ve Courtney ara­
yük bir hata yapmıştı ve arlık bu hatasıyla yaşamak zorun­
larındaki yakınlığı sonsuza dek korumayı istiyordu Sevgili
daydı. Annie babasının ve “o" kadının birbirine layık oldu­
olarak kalınasalar da birbirlerinden kopmamalılardı An­
ğunu söylese de babasını hâlâ seviyordu.
drew de bir ara aynı şeyleri hissettiğinden bahsetmişti.
Yutağına oturan Courtney, A ndrcw'iıı gönderdiği
Odasına giren Courtney zarti yırtarak açtı ve güneşin
kanı bir kez daha okudu, sonra da ona cevap yazmak için
üzerine güllerden yapılmış bir yatakta uyuyan bir kedinin
bilgisayarını açtı. Babasından yeni gelmiş bir e-posta gör­
bulunduğu sev imli bir kartla karşılaştı. Kedi, Lydia'nın ge
dü Babası Chicago’daki evlerini bir yıllığına daha kirala­
nelde dükkânının vitrininde uyuyan kedisi Whiskers’a ben­
mış, Courtney de buna sesini çıkarmamıştı. Annesinin eş­
ziyordu. Courtney karlı açıp üzerinde yaran "Uyan ve gül­
yalarını saklıyordu ama orayı artık evi olarak görmüyordu.
leri kokla " cümlesini okudu. Onun altında Courtney’in ya­
Babası hâla Brezilya'daydı, yeni bir köprü projesine baş­
kında gireceği sınavla ilgili cesarei verici birkaç satır vardı
lamıştı ve macera dolu hayatını seviyor gibiydi. Ayrıca fe­
Andrew "i bu kadar çok sevmesinin sebeplerinden biri
na da para kazanmıyordu. Courtney babasına cevap yazdı
de buydu. Courtney in tanıdığı havalı sporcuların aksine dü­
ve sonra bir e-postayla Lydia’ya arkadaşlarının örgü ko­
şünceliydi ve hayauıu sırf kendine göre yaşamıyordu. Zaman
nusunda kaydettiği gelişmeleri anlatmaya başladı.
raman yaptığı küçük şeylerle onu düşündüğünü hissettiri­
Ununla aynı katta kalan kızlar Courtney’in örgü ör­
yordu. meyi bildiğini öğrenince ondan ders almak istemişti. Kısa
Courtney, Anııic’yle de görüşüyordu. Annie bu sene
süre sonra yurttaki tüm kızlar ellerine bir çift örgü şişi almış­
annesiyle evde baş başa kalmıştı ve söylediğine göre aile­
tı. 0 ana kadar en çok ilgi gösterdikleri şey çorap örmek ol­
sinin bu yeni değişikliklere uyum sağlaması gerekiyordu
duğu için yuvarlak şişleri kullanmışlardı. Courtney geçen
Courtney onu çok özlüyordu İlk tanıştıklarında Aıınie öf­
bir yılda bir düzine çorap örmüştü. Babası gönderdiklerini
keli ve kindar biriydi. En çok da adını ağzına bile almadığı
çok sevmiş, sık sık giymişti. Ağabeyi bile çoraplarıyla bö­
kadına, babasının ikinci karısına öfkeliydi. Başlarına gelen
bürleniyordu. Andrew‘in de üç ya da dört çift çorabı olmuştu.
her şeyden onu sonunlu tutuyordu. Babasına da çok kız­
Annie de Bethanne'dcn ders alıp örgü örmeye başlamıştı.
gındı ama son zamanlarda ikisi sorunlarının üstesinden
Courtney’in vidasının kapısı çaldı. Kattaki kızlardan

454 Dekkie Macomb,-r

biri olun I If.ırİK-r başını içeri uzatıp, "C ourt. biraz Vaktİİ) "Seattle’daki flrgflcüJerden cok s
t/cgu nıı*/*'
idi tınr'tfcı/f. Courtney. "Aynen öyle." dedi. H a fta lık d e rs le re ka­
Courtney, “Gel, gel," deyip Lydıa’ya yazdığı e-pos-
tılmayan kişilere kelimelerle anlatamayacağı kadar çok şey
tayı yarıda bırakıp bilgisayarının başından kalktı.
öğrenmişti hem de.
Heather kolunun altında bir yumak ip, ellerinde de
Elise anneannesiyle yaşıt sayılırdı ve Courtney'in ar­
örgüsüyle içeri girdi. Mahcup bir tavırla, '‘Rahatsız etmek
kadaşım dediği herkesten daha yaşlıydı ama bunlar Court­
istemezdim ama...” dedi.
“Olur mu öyle şey." Courtney kızın örgüsünü ince­ ney’in ona bakışım değiştirmiyordu. Hepsi hirbiriyle gö­
rüşmeye devam ediyor. Elise ayda bir onu arıyordu. Bcth-
lerken ikisi de yatağın ucuna oturdu.
Heather, “Galiba bir ilmeği kaçırdım." diye söylendi anne de aynı şekilde onu yalnız bırakmıyordu. Courtney
Courtney kızın haklı olduğunu görebiliyordu. "Sorun babasının onunla tanışamaınasına üzülüyordu. Lydıa’dan
değil. Masamda bir tığ var, onunla hallederiz." Tığı aldık­ ve E lise'den duyduğuna göre; Bethanne ara sıra erkeklerle
görüşüyordu. Ama Atınıe bunlardan hiç bahsetmemişti.
tan sonra bitmemiş çorabı alıp yerine oturdu.
Heather başını öteki tarafa çevirip, "Bakamıyorum Onun yerine annesinin bir gününün bile boş geçmemesini
sağlayan parti işinin başarısıyla övünüyordu.
bile,” dedi.
Courtney gülümsedi. “Ben de ilk ilmek kaçırdığımda Courtney "in Blossom Sokağı’ndaki tüm arkadaşları;
Lydia’ya aynen böyle demiştim. Lydia da ara sıra hepimi­ Bethanne. Lydia, Elise ve diğerlen, annesinin kaybından
zin ilmek kaçırabileceğimizi söylemişti. Hayat da zaten sonraki zor günleri aşm asına yardım etmişti. Annesinin
ölümünün üzerinden heş yıl geçmişti. Acısı ilk günkü ka­
böyle değil mi?”
Heather, “Öyle." dedi. "Bazen o kadar yogim bir ha­ dar güçlü olmasa da Courtney’in hayatındaki boşluk hissi
yal yaşıyoruz ki bazı şeyleri kaçın veriyoruz. Kaçırdığımız hiç geçmemişti. Ama Bethanne’nin Andrew de A nnie’ye
fırsatları yakalayabiliriz ya da kaybolup gitmelerine göz olan sevgisiyle boşanmanın üstesinden nasıl geldiğini
yumabiliriz... örgü örmeye hiç böyle bakmamıştım." görmüştü. Belki bundan yıllar sonra kendi çocuklarını do­
Courtney, “Ben de Lydia’nın kursuna katılmadan ön­ ğurduğunda o güce ve bütünlük hissine o da erişebilirdi.
ce aynı durumdaydım." dedi. Bethanne’nin çocuklarına. E lise'in Aurora'ya, Lydia’nın
“Haklısın." Cody’ye beslediği sevgi ve bu tür anne çocuk b a ğ l a n , ona
Courtney kaçan ilmeği yakaladı ve dikkatlice sıraya bir zamanlar sahip olduğu şeyleri h a t ı r l a t ı y o r d u . Üzüntü­
sokup ince şişe geçirdi. Işı bitince çorabı Heather'a uzattı. nün yanı sıra minnettarlık da duyuyordu. C o u r t n e y b u n la r ı

456 Dehhıe Macttmker 457


düşününce annesine olan seveisınin nc Icadar büyük o/du-
¿¡tfuu l/u tıiL MM İM CIU.
Lydia ile Margaret, Courtney’e ablasıyla arasındaki
ilişkiyi anımsatıy ordu. Julıanna'ya bağlılığı onların birbi­
rine olan bağlılıklarına benziyordu. Birbirlerini destekli­
yor, ara sıra da atışıyorlardı. Courtney bunun gayet doğal
olduğunu fark cbnişti. Bir keresinde Lydia ablasıyla daha
önce bu kadar yakın olmadığını söylemişti ama onları bir­
likte çalışırken gördükçe duyduklarına inanmakta güçlük
çekiyordu.
Birkaç ay geçtikten ve hepsi de birbirini dost olarak
gördükten sonra, Lydia onlara kansere karşı verdiği mü­ BETHANNE HAMLİN
cadeleyi anlatmıştı. Courtney. Lydia'run kemoterapi ve
radyasyon tedavisi gördüğünü hayatta tahmin edemezdi. M erdivenlerin en üst basamağında duran Annie,
Lydia bunlardan bahsederken heyecanlanmış ve “kendi "Anne, telefon!” diye bağırdı.

dünyasının dışına adım attığını” kanıtladığını söylemişti. Bethanne köfte yoğururken mutfaktan, “H angisi?”
diye seslendi.
Courtney tam olarak neyi una ettiğini anlamamıştı ama
Lydia'nın yaklaşımını mutlulukla karşılıyordu. “İş telefonun. Bakmamı ister misin?”
Heaüıer örgüsünü alıp odadan çıkarken, “Teşekkür­ “Ben bakarını.” diyen Bethanne. homurdandı. Parti
ler. Court.” dedi. işleri o kadar iyi gidiyordu ki gelecek birkaç ay boyunca
Courtney, “ Yardımcı olabildiğime sevindim,” deyip hiç boş günü yoktu. Ellerini yıkadı, sonra G rant’ın bir za­
bilgisayarının başına döndü. manlar çalışma odası olarak kullandığı odaya gitti. Artık
Lydia’ya yazdığı mektubu baştan sona okudu. “Se- orayı kendisine göre düzenlemiş, partilerin programını
orada tutmaya başlamıştı.
attle’da geçirdiğim yılın birçok konuda hayatımı güzelleş
(irdiğini fark enim. Bir Yumak Mutluluk sayesinde...” He- Telefonu açtı, karşıdaki kişiye randevu verip mutfağa
ather tekrar içeri girince yazmaya ara vermişti ama şimdi döndü. Cadılar bayramını çok seven aln yaşındaki bir çocuk
ne söyleyeceğini çok iyi biliyordu. için ctrafuıa yeşil zeytinlerin dizileceğı küçük, köfteler hazır­
lıyordu. Çok geçmeden Annie merdi yenlerden indi.
Annie, “Yardıma ihtiyacın var mı?” diye sordu.
458 Dtrbhıe Âiacombtr

fil' >ii

‘■Şlmdiliit y«»lc amo c rr4 irM ç n g ıriM rn " Annie geçen


Annie. “Paul anyor,"dcdı. “Onu sonra a ra v a c a ö ı
yaz boyunca ona çok yardım etmiş, hatta lise Sön Sirki 1*0. l n» y VJ1İHI illi»
geçmesine rağmen ona yardım etmeye devam etmişti.
Bethanne. P aul'le ara sıra g ö r ü ş ü y o rd u ama birk;
Bethanne de onu yan zamanlı olarak yanına almış, bu iki­
aydır hiç konuşmamalardı. "Söyle. Yapmam gereken b
sine de iyi gelmişti. Bethanne'nin başka yardımcıları da
iş olduğunu, saat altıdan sonra evde olacağımı da söyle,'
vardı ama birlikte çalışmak anne kızın biraz daha yakın­ "Nereye gideceksin?"
laşmasını sağlıyordu. “Sana onca parayı niye veriyorum?”
Bethanne. “Lydia’nın yanına.” diye yanıtladı, köfte
“Çok komiksin, anne."
Icrin hepsini hazırlayıp fırın tepsisine dizdi.
Telefon tekrar çaldı, Bethanne önce ellerine sonra da
“Al." diyen Annie telefonu annesinin kulağına da­
kızma baktı “Telefona bakar mısın?" yadı. “Kendin söyle.”
Aruıic “Elbcnc. Yoksa bana ödediğin onca parayı
Bethanne çabucak konuşup. Bir Yumak Mutluluk'un
nasıl hak ederim?" diyerek annesine takıldı. Telefona
karşısındaki Fransız Kafesı'nde bir fincan kahve içmek

!
uzandı ve çok ciddi bir tonla, “Buyurun. Bethanne'nin Par­
için buluşmayı kabul eni. “Saat altıda görüşürüz,” dedi.
tileri." dedi. I Annie. “N e olmuş?" diye sordu.
Kızı artık bir yetişkin sayılırdı: Bethanne de arada sı­
Bethanne, “Galiba Angela’yla işlerin ciddileştiğini
rada bunu fark edip gururlanıyordu. Bir yıl sonra iki ço­
; «öyleyecck.” dedi ve bu haberi alacağı için sevindi. Pa-
cuğu da üniversitede olacağı için yalnız kalacaktı. .Ama iki
u l’ün hayatına giren bu yeni kadınla kurduğu birliktelik
üniversite öğrencisini okutma düşüncesi onu artık korkut­ umut vaat ediyordu.
muyordu. Zamanı geldiğinde çocuklarına bakabilecekti ve
Annie annesine dikkatle bakıp. “Lydia’nın yanına
bu da onu çok heyecanlandırıyordu. Ayrıca yalnız kalma­ eden gidiyorsun?" diye sordu.
yacağından. vaktini hoş geçirmeyeceğinden de emindi As­
“Nc kadar da meraklıymışsın sen!”
lında işlerini alışılmadık alanlara açılarak büyütmeye
“Başarımı merakıma borçluyum.”
uzunca bir süredir kafa yoruyordu. Planlarından biri l.y-
Bethanne gülüp başını iki yana salladı. Annic'den bir
dia’yla ilgiliydi, öıgü partisi düzenleyecek, o yiyecek ve içe­
yler saklanamayacağını biliyordu. ‘İlla öğrenmek istiyor-
cek sunarken. Lydia da konuklara örgü örmeyi öğretecekti.
n elimdeki iş için bir yumak daha alacağımı söyleyeyim,"
Bu fikri de. tıpkı Elise’in yardımıyla çocuklar için düzen­ “Peki, ne örüyorsun?”
leyeceği masal partisi gibi hâlâ başlangıç aşamasmdaydı
Bethanne derin bir iç çekti. “Kızıma kazak.”

460 Debbıc btoeomhcr


Bir » — dtiAtfafal İm
Annı^. “O pcmhc. kaşmir ktisajiı b a m / mı örüyor­ r _... uşağı lllül ve parkmetreye
sun?" diye haykırdı. yiL-tlıufekl gülüm sem eye bııkthmu park ünrrrini artı. Lydia ’nın JuAkdill KdpaUTlBSinB ySİMZCfl
epey sevinmişti. birkaç dakika vardı.
“Evet, sana örüyorum ama sürprizi bozdun." Kapıdan girerken. “Yetişemeyecegimi düşündüm,
“Anne, o kazağı çok urviyarvm Şimdiden heyecan­ dedi.
landım." “ Bethanne!" Lydia'nın sevinci sesinden belli oluy or­
Bethanne hemen hemen her gece örgü örüyordu: ger­ du. Tezgâhın arkasından çıkıp ona sarıldı ve sonra da ke­
çek anlamda rahatlamasını sağlayan tek şey buydu. Aym nara ayırdığı pembe kaşmir yumağı aldt. “İlk aldıklarınla
zamanda ortaya hem güzel hem de işe yarar bir şey çı­ birebir aynı," dedi. Geri çekilip kasaya doğru gitti. "Seni
karma fikri de hoşuna gidiyordu. Genç kızının karşısına gördüğüme çok sevindim,"
dikilip onu örgü kursuna yazdırdığı günün üzerinden bir
Bethanne, “Ben de sem gördüğüme," dedi. "Haftaya
asır geçmiş gibiydi. Bethanne çoraplardan kazaklara terfi cuma öğleden sonra boşum, hayır işlenne katkıda bulun­
etmiş. Noel’de Andrew’« hediye etmek için de afgan ör­ m aya geleceğim. Bu arada diğerleri nasıl?" İki haftadır
meyi planlamaya başlamıştı. yanlarına uğramamış, arkadaşlarını özlemişti.
Bethanne köfteleri fırına koyup Annie'ye tepsiyi Lydia. "Hepsi iyi.” dedi. “Jacqueline yeni doğan to-
yarım saat sonra çıkarmasını söyledi. Arabasıyla tuhafi­ runuııun sayesinde hâlâ havalarda uçuyor. Yeni fotoğraflar

İ
yeye doğru giderken Grant’ııı onu terk ettiği günü düşün­ da getirdi."
meye başladı. Havalının en kötü anını yaşamıştı ama on­
Bethanne gülerek. "Torununun fotoğraflarını çekmek­
dan sonra gelen her gün bir öncekinden güzel geçmişti.
ten yorulmadı mı?” dedi. İpin parasım verirken dükkânın
Özgür ve mutlu bir kadın olmuş, çocuklarının güzel bir
içine göz gezdirdi. Blossom Sokağı ndaki bu küçük dükkâ­
hayat sürdüğünü görmüştü.
nın büyümeye devam ettiği açıktı. Yeni ipler ve anan çeştt-
Hem Andrew hem de Annie bahalarıyla aralarındaki
I lilik hoşuna gitti. Lydia büyük bir başarı yakalamıştı. Bet­
ilişkiyi düzeltmeye çalışmış ve sonunda da barışmışlardı
hanne de başladığı işin onunkine benzemesini diliyordu.
Bethanne, Grant'ın mutlu olmadığını biliyor, haline üzü­
Lydia. Bcthanne’ye poşeti uzatırken. "Haftaya gele-
lüyordu. ama o seçimi yapmıştı, Bethanne de artık kafaya
eğini herkese söyleyeyim m i?” dedi.
takmıyordu. Çünkü kendi hayatını yaşayacaktı.
Bethanne, “Hem de beuıen." deyip üzerinde Bir Yu­
Şansına Bir Yumak Mutluluk’un tam önünde boş bir
nak Mutluluk yazan poşeti büyük çantasına attı.

462 Debbie Macomher


Bir tim İ Uurlvlui 463

l ydia gülümsedi. “Seni gerçekten de çok iyi gördüm “ mek için cesaretini toplamak zorunda kalmıştı. Paul başka
ucUiiuuıt, "Teşekkürler," dcılı. bu ilgili tavırları kar­
kadınlarla görüşmeyi istememiş vc İLK başlarda sevgili
şısında yüzü biraz kızarmıştı. Son zamanlarda bu tür söz­
olmak yerine arkadaş kalabilmekte zorlanmıştı. Ama bunu
leri çok işitiyor ama bunun sebebini bilmiyordu. Kendini da zaman ve araya giren mesafeler halletmişti.
iyi hissediyor, bunu dışa vurduğunu düşünüyordu. Hayan
Paul. "Bir daha böyle âşık olacağımı hiç düşünmez­
seviyordu. Dünyası tepe laklak olmuş, tekrar kendine gel­
dim ." diye itirafta bulundu “Aslında insan İkincisinde da­
mesi epey vaktini almıştı. ha güzel şeyler yaşıyormuş,”
Tuhafiyeden çıkarken Paul'ün kalede bir masaya "Senin adına çok sevindim, Paul.”
oturduğunu gördü. O içeri girerken ayağa kalıp el salladı "Artık sıra sende."
Bethanne de ona el salladı, bu sırada tezgâhın arkasındaki
“Olabilir ama benim hiç acelem yok," Doğruyu söy­
Alix’i gördü. Paul'ün yanına geçmeden önce arkadaşına lüyordu
gülümsedi.
Kapı açıldı ve uzun boylu, sevimli, esmer bir kadın
Paul masadaki üçüncü fincanı gösterirken. “Angcla
girdi. Kadının gözleri içeride bililerini aradı. Paul’ü gö­
birkaç dakikaya gelir," dedi. rünce yüzü güldü.
Bethanne önündeki sandalyeyi çekip otururken. "Na­
Paul ayağa kalkıp ellenin ona uzattı, Bethanne de on­
sıl?” diye sordu.
lara doğru gelen Angela’yı izledi. Paul onu yanaklarından
“Nişanlandığından habenn var mı?"
öptü, sonra kadın Bethanne'nın yanma oturdu. Bethanne.
Bethanne bir anlığına şaşırıp. "Nişanlandı mı?" diye
A n g eh ’yla iki ay önce tanışmış, kısa süreliğine konuşmuş
sordu ve sonra Paul’ün neyi kasttettiğini anladı, “Seninle
ve o anda Paul için çok değerli bin olacağını anlamıştı.
m ir
“Nişanlandığınızı duydum. Tebrikler."
Paul gülerek, “Sanırım öyle." dedi.
Angela başını salladı “Kış aylarında da evlenmeyi
"Tebrikler. Paul. Mutluluklar dilerim," diyen Beth­
düşünüyoruz. Düğünümüzü sen düzenlersen bizi çok
anne kalkıp ona san İdi "Harika!” İçgüdüleri doğru çıkmış, mutlu edersin .”
bu haberle de düşündüklerinden emin olmuştu. İsteseler
Bethanne gülümsedi. Şimdi) e kadar sadece Elise ile
bir zamanlar birbirlerini kolayca sevebilirlerdi ama onun
M avenck’ın düğününü düzenlemişti. Bu da onun yansı
da riskli sulara atılmak yerine, güvenli bir limana sığın­
kadar güzel geçse herkesi mutlu ederdi. Hiçbir şey çok çok
maktan hiçbir farkı olmazdı. Bethanne o duruşu sergile-
sevdiği arkadaşı Paul’ün düğününü planlamak kadar mutlu

464 lïchbie IJuit Wtcr


Hl' lhainimi 465
edemezdi onu.
ikisine de bakıp, “Seve seve.” dedi.
Paul kollarını Angela'nın omzuna atarken, “Az önce
de dediğim gibi, sıra sende." dedi.
Gülümsemeye devam eden Bethanne omuz silkip bu
sözleri geçiştirdi. Boşanması aşk ve evlilik konusunda göz­
48
lerinin açılmasını sağlamıştı. Ayrıca ailenin ve sadakatin
önemini öğretmişti ona. Yeniden evlenmek öncelikleri ara­
sında olmasa da değerlendirebileceği, geleceğinin bir par­
çası olabilecek bir seçenekti.
e l is e b e a u m o n t
Bu arada çocukları ve arkadaşlarıyla ilgilenecek;
işiyle meşgul olacaktı. Kendini yeni keşfetmiş, her zaman
Elise bir kez daha tarife baktı, hamura keten tohu­
olmayı istediği kadın olmuş, bahçeyle uğraşmak, kitap
muyla yabanmersinı ekledi. Maverick’ın besleyici, sağlıklı
okumak ve en önemlisi örgü örmek gibi hayatına yem an­
lamlar katmıştı. yemekler yemesini kendisine görev edinmişti. Bunun lö­
semiye karşı verdiği mücadelede yardımcı olacağına ina­
Bu kadarı da ona şimdilik yeterdi.
nıyordu.
Şimdiye kadar durumu iyi gitmiş. Maverick de Elise’
in özverilerinin ve özenle h a z ırla d ığ ı yemeklerin karşılı­
ğını hemen vermişti. Ancak Elise kocasının övgülerine hep
karşı çıkıyordu. Evet, dengeli beslenme hastalığına iyi ge­
liyordu ama Mavcrick'i bu kadar süre ayakla tutan şey sev­
giydi.
Oturma odasında oturmuş elindeki gazeteyi okuyan
Mavenck. “Ne yapıyorsun?” diye sordu. Scattle manzarası
Önüne serilmişti.
“Pasta.”
“Çocuklar senin pastalarım çok seviyor.”

466 Ltehhur Mac^mbur


Bir w Uurtulu 467

klişe gülümsedi Maverick torunlarındın bahsetmi­ onunla yaşadığı her günü Tanrı"nuı bir hediyesi olarak gö­
yordu ama I tike vc John <Ja onun yaptığı pastaları çok se­ rüyordu.
viyordu. Kapıdan içeri girer girmez yiyecek bir şey bul­ Elise. “Onlar gelmeden önce biraz kestir istersen.”
mak için doğrudan mutfağa koşuşturuyorlardı. dedi.
Elise, “Çocuklar kaçta gelecek?” diye sorarken kek “İyi olur.”
kalıbını önceden ısıttığı fırına attı. “Çocuklar" Maverick’in fclıse ayağa kalktı. Maverick televizyon koltuğuna
haftada iki. bazen üç kez masum bir poker oyunu oynamak uzanırken karşı tarafa geçti. Beyaz, hasır sepetine uzanıp
için evlerine uğrayan arkadaşlarıydı. Maverick, onlarla bir örgüsünü eluıe aldı. M averick’e uzandığı zaman bacakla­
poker salonumla, turnuvada yer kapmak için oyun oynar­ rının üzerine atması için battaniye ölüyordu. Şişlerden hu­
ken tanışmıştı. zur verici, şıkır şıkır sesler yükselmeye başladı.
Maverick. “Saat üçte burada olurlar,” dedi. Kumar Birlikteliklerinin üzennden bir yıl geçmişti ama Elise
dünyasında adı epey duyulmuştu. Evliliklerinin ilk yılla­ evlendiğine bir kez bile pişman olmamıştı. Birlikte olduk­
rındaki yenilgileri, Elise’i kızdırmış, korkutmuştu. Elisc ları her gün balayı havasında geçmişti M averick'in kızla­
korkusundan ve kendini haklı görmesinden dolayı Mavc- rına ve torunlarına gösterdiği sevgiye hayrandı. Açtığı he­
rick'in kıt kanaat geçindiğini düşünmeyi tercih etmişti. As­
sapla Aurora’nın, David’in ve dolayısıyla Luke'la John'un
lında Maverick başarılı olmuştu. Ama hiç kimsenin onun geleceğini kurtarmıştı.
seçtiği hayatı seçmesini istemiyor ve halta profesyonel
Elise’in davası sonuçlanmıştı. Yaptığı ödemenin bir
kumar oyuncusu olmayı isteyenleri fikirlerinden caydırı­ kısmını geri alabilmişti ama aldığı beklediğinden çok. is­
yordu. Geçmişe baktıkça, keşke başka bir seçim yapsay­ lediğinden azdı. Onları da şimdilik hesabına yatırmıştı.
dım. diyordu.
Hayatının o dönemi kapanmıştı, bu sıkıntıyı maddi olarak
Elise oturma odasına geçip kocasının oturduğu kol­ batağa batmadan atlattığı için mutluydu.
tuğun kolçağına çöktü. Maverick onu belinden tutup göz­
fWgü kursundaki arkadaşlarına, talihin yüzlerine gül­
lerini kapattı, iç çekti. Elise yorgun düştüğünü biliyordu.
mesini Maverick’in sağladığını hiç söylememişti. Bir ara
Sabahleyin hastanede yapılan tahliller onu halsiz düşürm-
söyleyecek gibi olmuş ama sessizliğini korumaya karar
üştü ama aldıkları son haberlerle moralleri düzelmişti Lö­
vermişti. Courtney peri babasının cömertliği sayesinde al­
seminin ilerlemesi büyük ölçüde yavaşlamıştı, İçleri rahat­
dığı güzel elbisesini, Homecoming’de yaşadıklarını ve ab­
lamıştı. Elise bunun ne kadar süreceğini bilmiyordu ama
lasının onu ziyarete gelişini anlatırken Elise onu dinlemiş.

468 D tb bır Uu.


Bir lia u t M utluluk 469
m eyc çalışm ış ama Lydia başım iki yw w «İtam .*... Bir
iç-tcn iye mutlu olmuştu. Duydufiu her sözü Maverick e ılrt-
I<1IIII<<K 1)111 (IM(KÜ<3 UJI(II<(V.1 )dllşl(XCII g ıv J cın ıc >.IŞİJI daha bu konuyu açmaması EİISC İ SeVİndİmiİ$Îİ Fü İV’İ 31*

dolmuştu. kudaslarından biri olarak gördüğü Lydia'ya yalan söyle­


Maverick'in Bethanne'ye verdiği hediye ise çok daha meyi hiç istemezdi.
büyilk bir farklılık yaratmıştı. Bethanne. bir ara baş başa Fırının zilinin çaldığını duydu, keke bakmak için ör­
kaldıklarında Elise'e işlerini büyütmesi için ona yardımcı güsünü kenara bıraktı. Fırını kapattı, çıkardığı kek kalıbını
olan kişiden ve o birkaç bin doların ona nc kadar faydası­ nihalenin özerine koydu. Mutfağı sıcacLk yabanın evsinle­
nın dokunduğundan bahsetmişti. O para, en çok ihtiyaç rinin kokusu sardı. Keklerin üzerine bolca krem peynir dö­
duyduğu anda c-line geçmiş, her şeyi değiştirmişti. küp Maverick'e ve arkadaşlarına öyle servis edecekti. "Ço­
Bethanne nin çok üstün bir iş anlayışı vardı. Unun cuklar" yaptığı paslanın ne kadar sağlıklı olduğunu anlasa
yaptığı hiçbir şey F.llse'i şaşırtmazdı. Birkaç vıl sonra parti daha mutlu olacaktı.
işlerini bir şirket açarak yürütebilirdi Fikirleri yeni, oriji­ Yanm saat sonra Mavcrick epey dinlenmiş halde
nal ve yaratıcıydı. Maverick'in yaptığı iyilik, başarısına uyandı. Saatine baktı, oyunlarının başlamasına yirmi da­
katkı sağlamıştı ve o da bir gün bocalayan bir girişimciye kikadan az kalmıştı.
benzer bir şekilde destek olacaktı. Elise bunu bilmenin ver­ Tam da bekledikleri gibi saat üçte zil çaldı ve ilk ola­
diği mutluluğu ve gururu hissedebiliyordu. rak Ban tçeri girdi. Onun hcnıcn arkasından da AF la Fred
geldi.
Geçen oııca hafta Bethanne örgü kursunda eline
geçen parayla ilgili tek kelime etmemiş. F.lİse dc buna se­ Bart havayı koklayarak, “Burnuma mis gibi kolcular
vinmişti. C'ounney’in söylediği onca şey in üzerine bir de geliyor." dedi. Elise göz kırptı. "Hiç kimse senin kadar
o konuşsa arkadaşları neler olduğunu anlayabilirdi. Mave­ güzel kek yapamıyor. Koktuğu kadar güzel olduğundan
eminim."
rick hiç kimsenin ona teşekkür etmesini istemiyor, adının
anılmamasınt tercih ediyordu. Elise bu iltifatları duyunca gülümsedi "Sana da bir
Elise örgü örmeye devam ederken kendi kendine gü­ dilim ayarlamaya çalışırım. Bart "
lümsedi. Lydia'nın neler olduğunu bildiğinden şüpheleni­ Hart gülümsedi. "Çok memnun olurum. Bayan Be­
aumont "*
yordu. Doğrudan gelip ona sormamıştı ama bir gün birinin
örgü gruplarına peri tozu serpiştirdiğini söylemişti laf ara­ Al ve Fred" in de ondan aşağı kalır yanı yoktu. İkisi dc
sında. Elise o kişinin Courtncyin babası olduğunu söyle- burunlarına gelen kokuyu takip ederek mutfağa gidiyordu.

470 Debbie Skıctmber Sır l u u l l/ytluluâ 471

41 JApItAflinı ('İme nlmıs, gürlenni de kocaman açmış


İnilde, “Hir şı-yler mi pişiriyordun'7" derli
Maverick gizliden Elise'e bir bakış attı. “Arkadaşla­
rımı şımartıyorsun." diye söylendi.
"Ne yani, bizim için mi yaptın?" diyen Fred ellerini
ovuşturdu. “Bizim gibi aç ve ihtiyar adamlar için mi?”
Elise gülmemek için kendini zorlarken, “Keser mi­
siniz şunu?" dedi. “Salı günleri kek yaptığımı çok iyi bili­
yorsunuz."
Bart, AF ın kamına dirseğiyle vurdu. “Buraya gelme­
"Çorap örmek, bızlerr engelleri -manyaı, topuğu,
mizin sebebi de hu.”
ayağı ıv parmaklan- birer hirer aşmay ı
Maverick, “Ben de pokere geldiğinizi sanıyordum,"
ve hÖylece adım
diyerek takıldı.
attığımı: zorlu yolda yılmamayı öğretir "
“Bir de o var."
Kıkır kıkır gülerek mutfak masasına oturdular. Ma­ K a th v / ı m m e r m a n

verick çıkardığı bir deste kartı karıştırmaya başladı. Hepsi


de yirmişer d o la r ç ık a rd ı, “tu rn u v a y ı" k a z a n a n ödülü evine
LYDtA HOFFMAN
götürecekti.
Dükkânımda bir durgunluk oldu ve yoğun geçen
Birkaç dakika içinde dördü dc oyuna daldı. Elise ke­
sabah saatlerinden « m ofisim de biraz dinlenm eye karar
ke son halini verdikten soııra örgüsüne devam etti. Oyun­
verdim. Ayaklarımı h i ı k a v dakikalığına dinlendirirken.
ları bilince. Elise övgüleri ve teşekkürü hak ettiğini gös­
Mnrgaret müşterilerle ilgilenecekti. Tüm sabah boyunca
termek için onlara kahveyle kek götürdü.
hiç durmadan koşturmuş, yorgun düşmüştüm.
Mavcrick onunla göz göze geldi. Elise sevdiği adama
B ir Y u m a k M u tl u lu k ç o k a m a çok iyi işliyor v e b e n
gülümsedi. Kocası da ona gülümseyerek cevap verdi. D i­
h a l i m d e n m e m n u n u m B a z e n k e n d i m i rüyadaymış g i b i
sc, aşkın ona dünyadaki hiçbir duyguyla ve hiçbir dene­
h i s s e d i y o r u m . Ö y l e o l m a d ı ğ ı n ı biliyorum, çünkü parma­
yimle kıyaslanamayacak kadar güzel şeyler yaşattığından
ğ ı m d a k i e l m a s ı n p a r ı l tı s ı v e B r a d 'l e Codv’ye b e s l e d i ğ i m
bir kez daha emin oldu.
s e v g iy l e d o l u k a lb i m b a n a g e r ç e k l e r i gösteriyor. H e r h a ld e

472 Debbie Siacomber


n>r M lfarıWut 473
her birini, tıpkı Jacqueline, Carol ve Alix gibi gerçek dos­
UUiIYdUuhı tu ıııuifu Kudııı bcııını. Dünyadaki c n yakışıklı,
tum olarak ¡¡Örmeye haşladım
en harika adamla nişanlıyım. Hırkaç ay sonra evlenecek.
Ablam da yanımda. Onu en iyi arkadaşını olarak gö­
Brad. Cody ve Chase'le yaşayacağım Çok şükür Whiskers.
receğim günlerin geleceğim hiç düşünmezdim. Ama işte
Cody’nin köpeğinden çok rahatsız olmuyor ve zamanla
o günler de geldi. Artık birbirimize hiç olmadığı lutdar bağ­
ona da nasıl davranması gerektiğini öğretecek gibi duruyor.
lıyız. Dükkânımda çalışmaya başladığı andan itibaren ara­
Hayalımın şu ankindcıı daha iyi olabileceğini hiç
mız düzelmeye başladı.
sanmıyorum.
Ablamla birlikle anneme bakmanın sorumluluğunu
Dükkânımın kapılarım ilk açtığımda, yaşadığımı ka­
sırtlıyoruz şimdi de. \ e yazık ki annemin sağlığı gün geç­
nıtlamıştım. Ama iki yıl önce bu noktaya geleceğimi, bu
tikçe kötüye gidiyor. Çok fazla vaktinin kalmadığından
kadar çok arkadaş edineceğimi lahmın edememiştim. Jac­
korkuyorum. Bu yüzden birlikte geçirdiğimiz her günün
queline. Carol ve Alix'i sevmiş; onlarla birlikte havailerimi
daha değerli olduğunu fark ediyorum. Annem yanında
gerçekleştirmeye başlamıştım.
babam olmadığı için kendim hâlâ yalnız ve kaybolmuş his­
Bebek battaniyesinden sonra birçok kurs açlım. Hep­
sediyor.
si de çok İyi geçti ama hiçbirinde ilk üç öğrencimle yaka­
Margaret'le birlikte onu meşgul tutmak için elimiz­
ladığım yakınlığı yakalayamadım. Ancak çorap kursuyla
den geleni yapıyoruz. Her hafta tutunabileceği bır şeylerin
birlikte benzer şeyler hissettim. Elise. Bethanne ve Court­
olduğunu düşünmesini, onu sevindireceğini tahmin ettiği­
ney kapımdan içeri girince hayatıma da girmiş oldu. Ken­
miz herhangi bir şey yaşamasını sağlamaya çalışıyoruz.
dimi bir başka sınıfa ilk sınıfım kadar yakın hissedeme-
Bazen onu ziyaret ediyor, d ış ım a çıkanyor ya da yeni bir
yeceğimi düşünmüştüm ama hayat, bir kez daha bana çok
kitapla mutlu ediyoruz.
önemli bir ders verdi.
Annem artık daha fazla örgü örüyor. Margaret cuma
Kursu açtığım ilk gün eski kocasının geleceğini Öğ­
günleri öğleden sonra hayır işlerine katkı sağlayan diğer
renen Elise in ne kadar da asabi olduğunu hatırlıyorum.
kadınlara eşlik etmesi için onu alıp dükkânıma getiriyor.
Bethanne boşanmanın ardından özgüvenini yitirmiş bir
Annem bu tür şeyler yaptıkça sevmiyor, örgü topluluğunun
kadın. Courtney de yaşadığı kayıpla boğuşan aşırt kilolu,
yalnız bir kız olarak dükkâna ııdım atmıştı. Dördümüz örgü bir parçası olduğunu hissediy or. Aynca çek da hızlı örüyor.
sayesinde birbirimize kenetlendik. Kim bir çift çorabın ha­ Şimdiy e kadar Warm Up America ıçtn kocaman bir batta­
niyeye yetecek kadar parça ördü. Aynca bir u n e dc Linus
yatlarımızı böyle değiştireceğini düşünebilirdi ki” Onların

474 Difhbiit Wik'iim/'t r Bw Ymm* \iutiulu*

Projesi'ne b a ğ ışla d ı B a h a n ı b irlik te ç a lış ıp ö rg ü ö rd ü ğ ü ­ alışmıştık. Sağlığının kısmen yerinde okluğunu biliyorum
müzü görse bizimle gurur d u y a rd ı. Hepimiz buna sevinsek de hastalığından dolayı üzülüyo­
Düşüncelere öyle bir dalmışım ki, M argaıet'in tam ruz.
önümde durduğunu fark etmedim Ablam, “Annemi al­ Bağışıklık s is te m i, gördüğü tedavilerden dolayı za­
maya gidiyorum." diyordu yıfladı. Ama E lis e ona iyi bakıyor İkisi birlikte mutlu
“Harika." Ayaklarımı indirdim. Genelde cuma sabah­ mesut yaşıyor, b irb irle rin i oldukları gibi kabulleniyor. Aşk
lan bu kadar yorgun olmam ama dün gece Brad ve Cody' onların y aşadtkian şeye deniyor galiba.
ylc gittiğim Mariners maçından dolayı eve geç döndüm. Elise. "Arabayı park ediyor,” dedi. “Birazdan gelir.”
Gece yarısından sonra yatağa girebildim ancak bir ip top­ "D urunu nasıl?” diye sordum.
tancısıyla görüşeceğim için sabah erkenden kalkmak zo­ "İyi. iyi." Gözlerindeki bakışlardan doğruyu söyle­
runda kaldım. Canımdan çok sevdiğim Brad ve Cody ger­ diğini anlayınca içim rahatladı. “Bethanne de dışarıdaydı.
çekten de tanı bir beysbol âşığı, onlar sayesinde ben de Jacquehne'le C arol’u da Fransız Kafesi'ndc Alix’le mu­
sevdim. Yani eve o kadar geç girmem çok da büyük bir fe­ habbet ederken gördüm Sanırım onlar da birazdan gelir."
dakârlık sayılmaz. “Harika.”
Margarrt çıktıktan kısa süre sonra. Elise örgü çantası Hafta başında Courtney 'den küçük bir paket gelmiş,
elinde kapıdan içeri girdi. M avcrick'le evlendikten sonra içinden de Warm Up America battaniyesi için birkaç parça
geçirdiği değişikliği gören herkes evliliğin mucizevi bir ve bir de mektup çıkmıştı Duyduğum kadarıyla artık yurt­
şey olduğuna inanırdı. Rahatlamış, gerçeklen mutlu o l­ taki bir grup kızla birlikle örgü örüyor. Gönderdiği mek­
muştu. tubu tüm grubun önünde okumayı planlıyorum.
Doğradım Elise'e sormamış olsam da bizlere yardım Bethanne’nin söy lediğine göre Courtney. Annie ve
eden kişinin Maverick olduğunu anlamıştım. Andrew le görüşmeye devam ediyor. Andrevv’le bu uzak
“Mavenck nerede”“ diye sordum. Genelde h a cuma mesafeli ilişkiyi yürütüp yürüiemeyeceklcnndcn emin de­
Elise’e eşlik ederdi. Bizlcr örgü örüp konuşurken, onun da ğilim. Bethanne'nin ikisine de başkalarıyla görüşmeleri
oturup kitabını ya da gazetesini okuyabilmesi için güzel ; gerektiğini söylediğini biliyorum Sanırım ikisi de öyle ya­
bir sandalye almıştım. Yüzü bir kitabın arkasında saklı ola­ pıyor Ama ne olursa olsun, onlar iki iyi arkadaş ve uınanm
bilirdi ama hep bizi dinliyordu. Elisc'in söylediğine göre öyle kalırlar.
iyi bir dinleyiciydi. Hepimiz Maverick1e öyle ya da böyle
Bethannc’den bahsetmişken, onu artık islediğim

476 D rhbie M am m her


Iİ m I Mutluiui 477
kadar sık göremediğimi söylemeliyim. Hepimiz onunla
g u r u r d u y u y u r u m. A y r te a h u n i m le k actıcK Î i f l e n n d e b a fa r ılı

olması değil. Bu arada düğünümü onun planlayacağını da


söylemeden edemeyeceğim. Zaten bu konuda ondan baş­
Değerli okurlarım,
kasına güvenenıem.
Küçük Mucizeler D ükkim 'nı bir yıl kadar önce ka­
Onunla aslında kendini resmen yeniden keşfedip öz­
leme aldım ve en çok sevdiğim kitaplarımdan biri oldu­
güvenini ve başkalarına olan inancını yeniden kazandığı
ğuna inandım. Çünkü ben de bir örgü sevdalısıy mı. İnanın
için gurur duyuyorum. Yanlış hatırlamıyorsam çorap kur­
iplik odamı görseniz siz de benimle aynı şeyleri düşünür­
suna bile kendi başvurmamış, onun yerine kızı telefon aç­
dünüz. Evet, oda dedim. Evimdeki kocaman bir odayı ip­
mıştı.
lerime ayırdım, öm rüm boyunca öre öre bitiremeyeceğim
Bu dönüşümün gerçekleşmesine kurstaki kişilerin,
özellikle de Eltse'in katkı sağladığını biliyorum. kadar ip var orada. Bu yüzden bir önceki kitabımınıda en
büyük iki tutkumu -yazı yazmak ile örgü örm eyi- bir ara­
Bu sırada kapımın üzerindeki küçük çan çaldı ve
ya getirdiğini rahatça söyleyebilirim.
Brad içeriye girdi. Düğün gününü belirledikten sonra he­
men hemen her gün görüşmeye başladık. Alix düğün pas­ Kitabım yayınlanır yayınlanmaz harika sürprizleri
tamızı yapmak istedi. Jacqueline düğünü kulüp binalarında kucaklar oldum (kucağım da bir yumak ip ve bir çift de
düzenlememiz konusunda ısrarcı oldu, ama en önemlisi örgü şişi olduğunu söylememe gerek yok sanırım!). Bu
her şeyi organize etmeyi Bethanne'nin üstlenmesiydi. Mar­ sürprizlerin ilki ve beni en çok heyecanlandıranı, sizlerin
, anlattığım hikâyeyi scvmcnızdi Birçoğunuz, tıpkı benim
garet baş nedimem olmayı kabul elti. Onun dışında altı ne­
dimem daha oldu. Altı! Düğünde yanımda kimlerin dura­ ! gibi Lydia’yı. Jacquclinc'i. C arol'u ve Alix'i arkadaşınız
cağını seçmekte hiç zorlanmadım. Çünkü en iyi arkadaş­ olarak gördünüz. Sîzler daha fazlasını islediniz ve ben de
larım, örgücü dostlarını hep yanımda. I isteğinizi yerine getirdim: işte hu sebeple sîzlere bu kitabı
| tunuyorum.
Brad yük arabasını ustaca içeri sürerken, "Merhaba,
hayatım." dedi. "Bu güzel günde nasılsın bakalım?” Verdiğiniz desteğe bir kez daha teşekkür ederim
Sevgilerimle.
Gülümsedim. "İyiyim." dedim. Hatta iyiden dc iyi­
yim. Mutluyum, ona sırılsıklam âşığım ve Blossom Soka­
ğ ın d ak i hayalımı çok ama çok seviyorum.

478 DrSSır ila n m k e r


\ Ihn U u k 4 79

You might also like