You are on page 1of 16

RUMELİ'DE CELEP - KEŞANLAR

HALİME DOĞRU

I. Celep Kimdir?
Celep; büyük ve küçük baş canlı hayvan toplayan, malını daha çok İstanbul ka-
saplarına pazarlayan, sermayesi ile dikkat çeken hayvan tüccarıdır. Aralarında hayvan
yetiştirerek kârını arttıranlar da bulunmaktadır.
Celep kelimesi aynı zamanda koyun, keçi ve sığır anlamında da kullanılmaktadır.
Ayrıca Edirne, Galata ve İbrahim Paşa Saraylarında hizmet eden Acemi oğlanlara da
Celep adı verilmektedir.

Ara sıra hakaret olarak da kullanıldığı görülmektedir1.


Bazı sancak kanunnamelerinde Celep kelimesinin içerdiği anlam daha da ge-
nişletilmiş, celeplerin yund, bargir ve katır gibi hayvanları da pazarladığı belirtilmiştir2.
III. Murad devrinde düzenlenen kanunnamede geçen Celep Gulam ve Celep Kenizek
ifadelerinden celeplerin hayvan ticareti yanında köle ticareti de yaptıkları
anlaşılmaktadır3.
Celepler Celep-keşan Teşkilatı içinde yer almakta ve bu teşkilatı ilgilendiren her
türlü bilgi, Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde bulunan Celep-keşan ve Ağnam Defterlerinde
yer almaktadır. Teşkilatı açıklayan Keşan kavramına gelince; Farsça bir kelime olup
çeken, zorla sürükleye sürükleye götüren, anlamına gelmektedir. Örneğin pazara at
getiren tüccar için de Esb-keşan terimi kullanılmaktadır4.

1
Mithat Sertoğlu, Resimli Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi, İstanbul, 1958, s. 55. Ferit Develioğlu, Osmanlı
Türkçe Ansiklopedik Lugat, Ankara, 1993, s. 130. M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri Sözlüğü, C. I,
Ankara, 1993, s. 269.
2
Ahmet Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuki Tahlilleri, II. Selim Devri, C. 7, İstanbul, 1994, s.
173, Maraş Livası Kanunnamesi. Ömer Lütfi Barkan, XV. ve XVI. Asırlarda Osmanlı İmparatorluğu'nda Zirai
Ekonominin Hukuki ve Mali Esasları, Kanunlar, İstanbul, 1943, Kanunname-i Uyvar, s. 315.
3
Ahmet Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri, Hukuki Tahlilleri, III. Murat Devri Kanunları , C. 8,
İstanbul, 1994, s. 181.
4
Tülay Artan, "Via Egnatia'nın Osmanlı (Kadınlarının) Kültür Hamiliği: Dönemleri ve Sorunları", Sol
Kol Osmanlı Egemenliğinde Via Egnatia (1380-1699), Editör. Elizabeth Zachariadou, İstanbul, 1999, s. 26,
dipnot 14.
2

2 HALİME DOĞRU

Evliya Çelebi'ye göre Celep-keşanlar; "Buğdan, Eflak, Makedonya, Mora, Anadolu


ve Türkmen topraklarında büyük otlakları bulunan binlerce sürüye sahip olan büyük
toptancılardır"5.
Celep keşan malı kavramı ise; kasaplık hayvan toplayıp satan ve celep adı verilen
ticaret erbabına ait hayvanlar hakkında kullanılır ve Celep Malı ile eş anlamlıdır6.
Günümüzde de büyük hayvan tüccarına Celep denilmektedir7.

II. Celep Yazımı


İstanbul'a canlı hayvan getiren celepler her sene sayılarak Celep-keşan defterleri
düzenleniyordu. Sayım hazırlığı padişahın celep fermanı ile başlatılıyordu. Genellikle
Dergah-ı Mualla Çavuşlarından biri İstanbul Koyun emini atanıyordu. Dergah-ı Mualla
çavuşlarından olup İstanbul koyun emininin tayin edeceği kişiler kazalara Koyun Emini-
sayım memuru olarak gönderiliyordu. Güvenilir olduğuna karar verilen sipahi ve sipahi
oğlanı zümresinden biri de koyun emini olarak kazalara gönderilebiliyordu.
Güvenilirliğini yitirmiş olan kaza koyun eminlerinin değiştirildiği ve bölgeyi teftiş için bir
başkasının tayin edildiği de sık sık görülmektedir8.
İstanbul Koyun emininin diğer bir görevi de İstanbul kasaplarının tayin işidir. Koyun
Emininin bu tasarrufuna şehremini ve mütevelliler de müdahale edemiyordu9. Zengin olan
kasapların koyun kasabı olmasına dikkat ediliyordu, hatta zengin sığır kasaplarının koyun
emini tarafından koyun kasaplığına geçirildiğine kayıtlarda tesadüf edilmektedir.
Kazaya giden koyun Emini görev yerine giderken bir önceki sayıma ait mühürlü ve
nişanlı Celep Defterini yanında götürerek içindeki bilgileri kadının sakladığı kopya ile
karşılaştırmak zorunda idi. Kırsal kesimde sayım yaparken toprak kadıları bölgeyi iyi
tanıdıkları için koyun emininin yanında yer alıyordu. Ayrıca imam, hatip, gayri müslim
din adamı ve sayım yapılan yerin güvenilir kimseleri de yardımcı oluyorlardı. Keçi ve
büyük baş hayvan için ayrı ayrı kayıt tutuluyordu10.
Sayım memurlarının pek çok konuya dikkat etmesi gerekiyordu. Devleti, devletin
memurunu, celebi ve koyun yetiştiricisini zarara sokmayacak şekilde davranmak zorunda
idi. Miri arazide beslenen koyundan alınan vergi şer'i vergi Sahib-i arz'a yazıldığı için
ihmal edilemezdi. Sahib-i arz'ı zarara uğratmamak için koyun, kuzusu ile birlikte
sayılıyordu. Bu nedenle Celep yazımı da genellikle Nisan sonu ile Mayıs başında,
kuzuların doğduğu mevsimde yapılıyordu11.

5
Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Sadeleştiren Zuhuri Danışman, II. Kitap, İstanbul, 1969, s.
248-249. Robert Mantran, 17. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul, çev. Mehmet Ali Kılıçbay - Enver Özcan, C.II,
Ankara, 1990, s. 36-37.
6
M. Zeki Pakalın, a.g.e., s. 269.
7
M. Galip Gökberg, "Türkiye'de Hayvancılık", Doğu Anadolu'da Hayvancılık Sempozyumu, Ela-zığ,
1987, s. 260.
8
BOA; Mühimme Defteri, No 3, Hüküm; 1363 , 1573. Mühimme Defteri, No 6, Hüküm ; 1018.
9
BOA; Mühimme Defteri, No 5, Hüküm, 1506.
10
BOA; Mühimme Defteri, No 6, Hüküm,1018.
11
Sayımın bu tarihte yapılması hakkında bkz. Ömer Lütfi Barkan, a.g.e., Mora Kanunnamesi, s. 328/9-10.
3

RUMELİ'DE CELEP-KEŞANLAR 3

Celep yazılmanın birinci koşulu varlıklı olmaktı. Celep kitabeti denilen bu işlem
sırasında mal varlığı şahitler tarafından onaylanan celebin, oturduğu köy veya kasaba
deftere yazılıyordu. Celeblerin müslim veya gayri müslim olmak gibi bir zorunluluğu
yoktu. Erdel ve Boğdan gibi gayri müslimlerin yoğun yaşadığı bölgelerde doğal olarak
celepliği gayri müslimler üstlenmişti. Kayıtlarda Yahudi ve çingene celepler dahi
bulunuyordu12.
Celep yazılacak kişilerin başka bir kuruma bağlı olmaması gerekiyordu. Zaman
zaman voynuklar, derbentçiler, çeltikçiler, koyun-erleri, hisar-erleri, sipahiler koyun
eminini bu işe razı edip celep yazılıyorlardı13. Akıncılardan bile celep yazılanlar olmuştur.
Hatta Turahanlı'ya bağlı sol kol akıncıları celep yazıldıklarını bahane ederek sefere
gitmek istememişler, yapılan teftişte akıncı oğlu akıncı oldukları için celep
yazılamayacakları, sefere gitmek zorunda oldukları kendilerine bildirilmiştir14. Kozluca
kazasında oturan Naldöken yürüklerinden iki nefer de 20'şer koyuna celep yazılmış, teftiş
sırasında celeplikten çıkarılmasına karar verilmiştir15. Bu tür girişimler ve celep
yazılanlar, kazalara giden müfettişler tarafından incelenerek celeplikten çıkarılmaktadır.
Yazım sırasında dikkat edilecek konuların başında celep yazılan kişilerin ser-
mayelerinin iyi incelenmesi ve yazılan koyun sayısının celebin sermayesine uygun olması
geliyordu. Bazan büyük sürü sahibi çobanlar da celep yazılabiliyordu. Sayımda
koyunların doğru beyan edilmesi ve doğru kaydedilmesi esastı, çünkü takip eden yıl
boyunca İstanbul'da, kasaplara bu bilgilere dayanarak canlı hayvan tahsisi yapılıyordu.
Yazım işi bittikten sonra iki nüsha olarak hazırlanan Celep-keşan defteri mü-
hürlenerek gelecek yıl yapılacak sayım veya yıl içinde yapılacak teftişler için hazır hale
getirilmiş oluyordu. Koyun emini mühürlü nüshalardan birini kadıya teslim ettikten sonra
diğerini südde-i saadete İstanbul'a götürüyordu .

III. Celeplerin Teftişi


Teftişler genellikle, koyun sürülerinin İstanbul'a ulaşmadığı ve et sıkıntısının baş
gösterdiği zamanlarda gündeme geliyordu. Celepler, üzerlerine yazılmış olan koyunları
eksiksiz başkente ulaştırmakla sorumluydular ve böyle hallerde görevlerini yerine
getirmemiş oluyorlardı.
Sürüsünü İstanbul'a getirmemiş olan celepler bunu açıklamak için çeşitli bahaneler
öne sürüyorlardı. Örneğin hayvanlarla ilgili bahanelerin başında; koyunun şiddetli geçen
kış nedeni ile kırılmış olması, koyunun kaçmış olması veya sürünün canavar tarafından
dağıtılmış olması geliyordu. Bazan da İstanbul'a gelirken Keşan ve Malkara'da yayılmış
olan koyunların toplanamadığı iddia ediliyordu. Böyle bir olayın kadı tarafından
incelenmesinde, sürüyü getiren sürücü İskender çavuşun 1500 koyunu Edirne kasaplarına
sattığı ortaya çıkmıştır16. Yine başka bir kayıtta Kırkkilise'ye kadar gelen kırk bir sürünün

12
BOA; Mühimme Defteri, No 5, Hüküm 1088. Mühimme Defteri; No 3, Hüküm 498, 1502, 1439.
13
BOA; Mühimme Defteri, No 3, Hüküm 1434, Mühimme Defteri No 6, 1346
14
BOA; Mühimme Defteri, No 5, Hüküm No 1277.
15
BOA; Maliyeden Müdevver Defter, No 5567, s. 177.
16
BOA; Mühimme Defteri, No 5, Hüküm, 341, 342 ve 343.
4

4 HALİME DOĞRU

ancak on bir sürüsünün İstanbul'a ulaştığı belirtilmekte, bunun ihmalden mi yoksa


yolsuzluktan mı olduğunun sürücü Bali Çavuş tarafından cevaplaması istenmiştir17.
Celepler çeşitli hilelere baş vurarak görevden kaçmak istiyorlardı. Sık sık iflas
ettiklerini veya ölmüş olduklarını ilan ediyorlardı. Her iki halde de rüşvet karşılığı celep-
keşan defterine istediklerini yazdırarak kârlarını arttırılıyorlardı. Yapılan ciddi teftişlerde
şahitler huzurunda durum tespiti yapılıyor, görevin devamına veya sonuçlanmasına karar
veriliyordu. Yine bu teftişler sırasında mali gücü yeterli bulunmayanlar kadı'nın aracılığı
ile teşkilattan çıkarılıyordu18.
Teftiş sırasında eski ve yeni celepler kaydedilirken ölenler (Mürdegan-ı Celep-
keşan), iflas edenler (Müflisan-ı Celep-keşan), görevi bırakıp kaçanlar (Girihtegan-ı
Celep-keşan), sermayesi yetmediği için koyun sayısı azaltılanlar (Tahfifan-ı Celep-keşan)
da sırasıyla yazılıyordu.
H. 990/1582'de düzenlenen bir celep-keşan defterinde şahitler huzurunda yapılmış
olan kayıtların oldukça ilgi çekici olduğu görülmektedir. Plevne, İzladi, Tırnovo, Lofça,
Niğbolu, Ziştovi, Rusçuk gibi kuzey Bulgaristan'daki kazalarda öldüklerine şehadet
edilen toplam 312 celep bulunmakta ve bu celeplere ait koyunların sayısı ise 15 250 dir.
Kaçak 57 celep ve bunlara ait koyun sayısı 2155 dır. Ziştovi kazasında kaçak celep
bulunmamaktadır. İflas eden celeplerin sayısı 106 ve onların üzerlerinde yazılı koyun
sayısı 4920'dir. Yedi kazada ortalama 46 celep iflas etmiştir ki bu da azımsanmayacak bir
rakamdır. Teftiş esnasında 89 celebin sermayesinin yeterli olmadığına karar verilmiş,
üzerlerinde yazılı 1905 koyun sermayesinin uygun olduğuna şahadet edilen kişilere
devredilmiştir19.
Teftiş sırasında İstanbul'a koyun getirmekle görevli celeplerin ölüm veya iflası tespit
edildiğinde celep yamakları bu göreve getirilebiliyordu. Hükümet böyle hallerde geri
hizmet kurumlarında voynukların20 bu görevi üstlenmesine rıza gösterebiliyordu. Böyle
zamanlarda yahudi ve çingeneler de celep yazılabiliyordu. Zorunlu olarak yazılan bu
kimseler daima sorun yaratıyorlardı21.
Celepler bazan derbentlerde baskına uğradıklarını, kendilerinin ve sürülerinin can
güvenliği olmadığını bahane ederek İstanbul'a gelmiyorlardı. Böyle zamanlarda göreve
gelmedikleri taktirde küreğe mahkum edilecekleri kendilerine bildiriliyordu. Şikayetin
gerçek olduğu anlaşıldığında ise celeplere tecavüz edenlerin cezalandırılacağı ilan
ediliyordu22. Celeplerin derbentlerde ve geçitlerde baskın sonunda yağmalanan ve dağılan

17
BOA; Mühimme Defteri, No 5, Hüküm No, 337.
18
BOA; Mühimme Defteri, No 3, Hüküm, 938, 1364. Mühimme Defteri; No 6, Hüküm, 1018.
19
BOA; Maliyeden Müdevver Defter, No. 1761, s. 58, 61, 62, 68. Maliyeden Müdevver Def. No 1614, s.
260, 276. Sayıların ayrıntıları için tabloya bkz.
20
Yavuz Ercan, Osmanlı İmparatorluğu'nda Bulgarlar ve Voynuklar, Ankara, 1986, s. 14, 17, 37. Ahmed
Refik, Türk İdaresinde Bulgaristan, İstanbul, 1933, s. 23.
21
BOA; Mühimme Defteri, No 5, Hüküm 1088.
22
BOA; Mühimme Defteri, No 12, Hüküm , 85. Mühimme Defteri, No 3, Hüküm 1401.
5

RUMELİ'DE CELEP-KEŞANLAR 5

sürülerini toplamakta ne kadar zorlandıklarını şikayetlerinden anlamak mümkün


olmaktadır23.
Devlet, çeşitli yasaklamalar koymasına rağmen celepler yasakları dinlemeyerek
Balkan yarım adasında limanlara gelen yabancı tüccara canlı hayvan satışı yapıyorlardı.
Selanik limanına gelen yabancı tüccarlar celeplerle canlı hayvan alış verişinde başarılı
olamazlarsa yün ve deri satın alıp dönüyorlardı. Bu da başka yönden zarar veriyor, Filibe
ve Selanik'te bulunan, ordu için çuha üreten tezgahların ham madde sıkıntısına düşmesine
neden oluyordu24.
Mühimme defterlerindeki hükümlerden İstanbul'a koyun getirilmesi işinin bir türlü
disiplin altına alınamadığı anlaşılıyor. Rumeli kadılarına yazılan bir hükümde İstanbul'a
gelirken yol boyunca celeplerin getirdikleri koyunları sattıklarının öğrenildiği bildirilmiş,
sancak beyi, voyvoda ve su başıların bu satışa engel olmaları istenmiştir25. Yine başka bir
hükümde çözüm arayan hükümetin Gönüllü Celepliğe baş vurduğu görülmektedir. Buna
göre üzerlerine koyun yazılmayan Gönüllü celepler serbest piyasadan topladıkları
koyunları İstanbul'a getirip satacaklardı26. Bir süre bu yöntem de denendi ise de kesin
başarı elde edilememiştir.
IV. Genel Olarak Celep Malının Toplandığı Bölgeler
Belirtildiği gibi celepler bütün imparatorluk sınırları içinde celep-keşan defterinde
yazılı olan kasaplık hayvanları toplayıp başkente getirmekle sorumlu idi. Toplama ve
pazarlama işlemine gelince; bu işlem belli kurallar dahilinde yapılabiliyordu.
Anadolu'nun çeşitli bölgelerinden toplanan koyunlar Türkmen koyunu veya kızıl
koyun olarak kayıtlara geçmiştir. Celepler, Doğu Anadolu'daki aşiretlerin yetiştirdiği
koyunları Erzurum yaylalarından toplayarak; Diyarbakır, Bozulus ve Adana bölgesindeki
hayvanları da alıp kuzeye doğru çıkıyorlar, daha sonra Batı Anadolu'dan gelen koyunları
da sürülerine ekleyip İstanbul'a doğru yola koyuluyorlardı. Ancak Anadolu'dan gelen
koyunların İstanbul'da çok az tüketildiği anlaşılmaktadır. Doğudan başlayarak yola çıkan
koyunlar daha ziyade Anadolu kentlerindeki kasaplara satılıyordu27. İstanbul'da kasaplık
hayvan açığı olduğu veya sefer sırasında Rumeli koyununun ordu için ayrıldığı
zamanlarda Anadolu'da bulunan sancak beylerine ve kadılara gönderilen hükümlerde,
sürülerin geçtiği şehir ve kasabalarda kesinlikle kasaplara koyun satılmaması, koyunların
eksiksiz İstanbul'a ulaştırılması isteniyordu28. Az sayıda koyun İstanbul'a
ulaştırılabiliyordu. Bunda koyun etleri arasındaki lezzet farkı da rol oynuyordu.

23
BOA; Mühimme Defteri, No 5, Hüküm No: 107.
24
Suraia Faroqhi, "Onyedinci Yüzyıl Ankarasında Sof İmalatı ve Sof Atölyeleri, İ.Ü. İktisat Fakültesi
Mecmuası, C. 41, S.1-4, Ord. Prof. Ömer Lütfi Barkan'a Armağan, İstanbul, 1985, s. 247. Halime Doğru, XVIII.
Yüzyıla Kadar Osmanlı Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik Görüntüsü, Eskişehir, 1995, s. 148.
25
BOA; Mühimme Defteri, No 3, Hüküm, 597.
26
BOA; Mühimme Defteri, No 3, Hüküm , 255.
27
Suraiya Faroqhi, Osmanlı'da Kentler ve Kentliler, İstanbul, 1993, s. 277-278.
28
BOA, Mühimme Defteri; No 5, Hüküm 333 .
6

6 HALİME DOĞRU

Kemah, Diyarbakır ve Yeni İl kanunnamelerinde açıklandığına göre; celepler


İstanbul'a götürdükleri sürüden her iki koyun için bir akçe ödemek zorunda idi29. 922 /
1516 tarihli Kemah Kanunnamesi'nde ise (Tafsil-i kanunname-i tamga ve bâc ber muceb-i
kanun-ı Hasan Padişah) daha farklı bir uygulama görülmektedir. Buna göre Kemah'tan
gelip geçecek her 200 celep koyunu için bir koyun, kasaphaneye satılacak her bir baş
koyun için, bir karaca akçe ve sığır başına altı karaca akçe vergi ödemek gerekiyordu30.
İstanbul'u besleyen kasaplık hayvan sürüleri daha ziyade Balkan Yarımadası'ndan
getiriliyordu. Rumeli'nin Kıvırcık cinsi koyunu lezzet bakımından saray mutfağında ve
halk arasında da Anadolu'dan gelen koyuna tercih ediliyordu.
Kuzey Bulgaristan'ın orta ve doğu kesiminde çok sayıda kasaplık hayvan yetiş-
tiriliyordu. Rumeli'de tahıl üretiminde bereketli olan bölgeler aynı zamanda çok sayıda
küçük baş hayvanın yetiştirildiği bölgeler olarak dikkat çekiyordu .
Sofya, Çirmen, Niğbolu, Silistre, Tırhala, Estergon kanunnamelerinde koyun
yetiştiriciler hakkında genel bilgiler verilmiş, bölgesel değişikliklere rağmen vergiler
konusunda ortak bir noktada buluşulmuştur31. Örneğin Bosna kanunnamesinde "Esir
satandan iki akçe ve alandan iki akçe ve at satandan iki akçe ve alandan dahi iki akçe
alınır. Ve sığır satandan bir akçe ve sığır alandan bir akçe alınır. Ve kasap boğazladığı
sığırdan dört akçe alınır. Ve satılan koyundan iki koyuna birer akçe ve yazılı kasap
boğazladığı koyundan ve kuzudan dördünden bir akçe alınır" şeklinde bir kayıt
bulunmaktadır32.

V. Rumeli Celep-keşanlarının İstanbul'a Ulaşmak İçin Kullandığı Yollar


Fatih Sultan Mehmed, fetihten kısa bir süre sonra başkenti Edirne'den İstanbul'a
taşıdı33. Önce saray halkı, daha sonra yeniçeri ordusu İstanbul'a getirildi. Bu durumda
kalabalıklaşan kentin iaşesi için yeni düzenlemeler yapmak zorunluluğu ortaya çıktı.
Devlet; saray ve ordu ile birlikte kent halkının da iaşesini düşünmek zorunda idi.
İmparatorluğun en büyük kenti olmasına rağmen tarımsal ve endüstriyel faaliyeti çok
kısıtlı bir kent olan İstanbul'da daima ithal mala ihtiyaç duyuluyordu ve imparatorluğun
her tarafından gelen mallar burada tüketiliyordu34. Ulaşım kolaylığı nedeni ile İstanbul'un
hububat ihtiyacı Tuna, Karadeniz ve Karesi Bölgesi'nden karşılanıyordu35.

29
Ömer Lütfi Barkan, Kanunlar, Yeni İl Kanunnamesi, s. 85/27. Diyarıbekir Vilayeti Kanunu, s. 136 /27.
Kemah Kanunu, s. 185/1.
30
İsmet Miroğlu, Kemah Sancağı ve Erzincan Sancağı, Ankara, 1990, s. 194, 197.
31
Ömer Lütfi Barkan, Kanunlar, Sofya Kanunnamesi; s. 252/4. Çirmen Kanunnamesi; s. 257. Silistre
Kanunnamesi; s. 285/47. Tırhala Kanunnamesi; s. 289/8. Estergon Kanunnamesi; s. 301/6.
32
Ömer Lütfi Barkan, a.g.e., s. 400/22 .
33
Fatih Sultan Mehmed, 1457 yılı sonlarında Edirne'de büyük tahribat yapan yangından sonra başkenti
İstanbul'a taşımıştır. M.C. Şehabeddin Tekindağ, "İstanbul" mad. İ.A.
34
Robert Mantran, İstanbul'u her şeyi hızla tüketen bir mide-kent olarak tanımlamıştır.( Mantran; a.g.e., s.
167).
35
Lütfi Güçer, "XVIII. Yüzyılın Ortalarında İstanbul'un İaşesi İçin Lüzumlu Hububatın Temini Meselesi",
İktisat Fakültesi Mecmuası, S.1-4, İstanbul, 1950, s. 397-416. Lütfi Güçer, XVI. ve XVII. Asırlarda Osmanlı
İmparatorluğu'nda Hububat Meselesi ve Hububattan Alınan Vergiler, İstanbul, 1964.
7

RUMELİ'DE CELEP-KEŞANLAR 7

Gerek tahılın, gerek kasaplık koyunun düzenli bir şekilde tüketiciye ulaştıra-
bilmesinin öneminden dolayı devletin savaş, kıtlık, salgın hastalık gibi kriz dönemleri için
hazırlıklı bulunmak zorunda idi. Başkentte et tüketimi hububattan sonra geliyordu. Etin
tüketiciye ulaşması celep-keşanların koyun sürülerini toplayıp İstanbul'a getirip gerekli
yerlere teslim etmelerinden sonra mümkün oluyordu. Osmanlı Devleti, Türk yemek
kültürü36 içinde öncelikli olan ve göz ardı edilemeyen bu iki madde konusunda, yani et ve
tahıl konusunda çok dikkatli davranmak zorunda idi. Bu nedenle kente tahıl ve et
sağlayanların durumu daha Fatih zamanında ele alınarak kurallara bağlanmıştı.
Buna göre İstanbul'a koyun getirecek celeplerin hangi yollardan başkente ula-
şacakları, koyunları nerelerden toplayacakları ve ne zaman getirecekleri belirlenerek
kayda geçirilmiştir. Güzergâhların seçiminde fetih yolları belirleyici olmuştur 37.
Osmanlı Devleti, Balkan yarımadasını fethederken, yani batıya, kuzey batıya ve
kuzey doğuya doğru ilerlerken Romalıların yaptığı ve daha sonra Bizans'ın da kullandığı
yollardan yararlanmıştı. Bu yollar sol kol (Via Egnatia-canib-i yesar), orta kol (Via
militaris-tarik-i evsat) ve sağ kol (Kırım-Karadeniz ticaret yolu) olarak biliniyordu38.
Adı geçen yollar sefer ulaşım ve diplomatik temaslar için kullanılıyordu. Osmanlı
Devleti de Romalılardan kalan yolları kullanıyordu ve bu yollarda herhangi bir iyileştirme
ve genişletme çalışması yapılmamıştı. Romalılar ise bu yolları fetihlere hizmet etmesi
amacıyla yapmışlardı. Tipik Roma yollarının ortalama genişliği 5.70 metre idi. Bu yollar
tekerlekli arabalar için değil, yayan veya atlı askerler düşünülerek yapılmıştı. Osmanlı
Devleti, kullanmış olduğu bu yollarda gerekli hallerde taş köprüler yapmıştır. Bu
köprülerin genişliği de farklı değildi. Örneğin Uzunköprü 5.50 metre, Silivri Köprüsü
5.75 metre, Babaeski Köprüsü 5.85 metre genişliğindedir39.
Osmanlı Devleti bu yollardan kullanarak fetih amacı ile Balkan yarımadasında
ilerlerken, aynı zamanda ekonomik güce ulaşma çabası veriyordu. Nitekim kısa zamanda
devlet, Sırbistan, Makedonya ve Bosna'nın kıymetli madenlerini, Meriç vadisi ve
Karadeniz bölgesinin zengin tarım alanlarını ele geçirerek amacına ulaşmış oluyordu. XV.
yüzyılın ikinci yarısından itibaren askeri özelliği öncelikli olan bu yollardan İstanbul'un et
ihtiyacı da karşılanır oldu. Doğal olarak bunlar ana yollardır. Ana yollara açılan ve en
küçük yerleşim birimlerine kadar giden yolları unutmamak gerekir. Koyunların
toplanması sırasında bu yolların önemi çok büyük olmuştur. Güzergah üzerindeki
kentlerin kadılarına başkentten gönderilen çeşitli yazılardan ve celep sayımlarının

36
Halil İnalcık, "Matbakh" mad. Eİ2. Suraiya Faroqhi, Osmanlı Kültürü ve Gündelik Yaşam, İstanbul,
1997, s. 223-242. R. Mantran; a.g.e., C.I , s. 174.
37
Balkanlarda Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş ve genişlemesi hakkında bkz. Halil İnalcık, "Türkler ve
Balkanlar", Balkanlar, İstanbul, 1993.
38
Colin Heywood, "Osmanlı Döneminde Via Egnatia: 17. Yüzyıl Sonu ve 18. Yüzyıl Başında Sol Koldaki
Menzilhaneler", Sol Kol, Osmanlı Egemenliğinde Via Egnatia (1380-1699), Editör: Elizabeth A. Zachariadou,
İstanbul, 1999, s.136, 139. Yollar hakkında daha geniş bilgi için bkz. Stephane Yerasimos, Les Voyageurs Dans
L'Empire Ottoman (XIV.-XVI. Siécles), Ankara, 1991, sağ kol: s. 56-60; orta kol: 43-55. Sol kol: s. 33- 42.
39
Rhoads Murphey, "17. Yüzyılda Via Egnatia Boyunca Görülen Ticaret Örüntüleri", Sol Kol, Osmanlı
Egemenliğinde Via Egnatia, İstanbul, 1999, s. 198.
8

8 HALİME DOĞRU

kaydedildiği defterlerden her üç yolun üzerinde koyunların yetiştirildiği, toplandığı ve


konakladığı yerleri tespit etmek mümkün olmaktadır40.
Sol kolda koyun yetiştirilen kazalar: Rodosto(Tekirdağ), İpsala, Malkara,Vize Siroz,
Gümülcine, Kraferiye, Filorina, Vardar, Nevrokop, Yenice-i Vardar, Yenişehir, Drama,
Selanik, Kavala, Pirlepe Nevrokop, Manastır gibi Celep-keşan defterinde sıralanmıştır41.
Sol koldan ayrılan yollar, bir taraftan Arnavutluk, Makedonya'ya ve Üsküp'e, diğer
taraftan da Bosna ve Hersek üzerinden Orta yola bağlanıyordu. İkinci derecede olan bu
yolların yakın çevresinde de koyun yetiştiren önemli merkezler vardı. Bu hat üzerinde en
fazla koyun sayısı Bosna'da bulunuyordu42.
Orta yola gelince, bu yol Avusturya ve Macaristan seferleri sırasında kullanıldığı
için askeri yol olarak da biliniyordu. İstanbul-Viyana arasında yer alan önemli şehirlere
uğruyordu. Meriç ve Tuna nehirlerinin suladığı bereketli düzlükler imparatorluğun
buğday ve çeltik ambarı olduğu kadar aynı zamanda kıvırcık koyun sürülerinin de
beslendiği yerlerdi. Bu yol, aynı zamanda ulaşımın kolaylığı göz önüne alınarak İstanbul'a
yapılacak buğday ve koyun sevkiyatı için tercih ediliyordu.
Silivri'den başlayarak Karıştıran Ovası, Cisr-i Mustafa Paşa, Harmanlı, Filibe,
Tatar Pazarcığı, İhtiman, Sofya, Pirot, Niş ve Belgrat, Budapeşte üzerinden Viyana' ya
ulaşan orta yol boyunca bütün kazalarda çok sayıda koyun yetiştiriliyordu ve celep-keşan
koyunları kayıt sırasına uygun olarak İstanbul'a getiriliyordu43.
Orta koldan ayrılıp Tuna vadisini takip ederek Viyana'yı İstanbul'a bağlayan tali bir
yol daha vardı. Bu yol Tuna Nehri'nin sol sahilini takip ederek, tehlikeli geçitleri
kullanmadan Rusçuk'a ulaşıyor, buradan Tuna'yı geçerek Hezargrat'ta sağ kolla
birleşiyordu. Macaristan düzlüklerinde, Eflak ve Boğdan'da yetiştirilip, toplanan koyunlar
bu güzergahtan doğuya doğru götürülüyor, sürüler her hangi bir tehlike ile yüz yüze
gelmeden İstanbul'a ulaşıyordu44.
Sağ kol, Balkanların en fazla koyun sağlayan bölgesini İstanbul'a bağlıyordu.
Örneğin 1560 tarihli celep tahriri sırasında ocakların şenlendirilmesi amacıyla Niğbolu ve
Silistre sancaklarında öncekilere ilave olarak 27920 koyun yazılmıştır45. Sadece Silistre
merkez ve 80 köyünde 686 kişi 21485 koyuna celep yazılmıştı46. Aynı tarihte Orta yolda,
Filibe, Şehirköy ve Sofya'da 1258 celebe 43. 674 koyun kayıtlı idi47. Sol kolda yer alan

40
BOA; Maliyeden Müdevver Defter, No 1614 sağ kol. BOA; Maliyeden Müdevver Defter; 5477: sağ kol.
BOA; Maliyeden Müdevver Defter, orta kol.
41
BOA; Maliyeden Müdevver Defter, No 5567, s. 345. BOA; Mühimme Defteri No 5, Hüküm: 159.
Mühimme Defteri No 3, Hüküm:1363.
42
Ömer Lütfi Barkan, a.g.e., Bosna Kanunnamesi, s. 400.
43
BOA; Mühimme Defteri No 3, s. 61, Hüküm No 125. Mühimme Defteri, No 6, Hüküm No: 1019.
Mühimme Defteri, No 5, Hüküm No 852.
44
Ömer Lütfi Barkan, a.g.e., Uyvar Kanunnamesi, s. 315 / 17. BOA; Mühimme Defteri, No 3, Hüküm No:
1402. Mühimme Defteri, No 5, Hüküm No: 341.
45
BOA; Mühimme Defteri, No 3, Hüküm 1651.
46
BOA; Maliyeden Müdevver Defter, No 1614, s. 6.
47
BOA; Maliyeden Müdevver Defter, 5567, s. 9, 28, 319.
9

RUMELİ'DE CELEP-KEŞANLAR 9

Drama'da 538 celebe 17 845 koyun yazılı idi. Drama'da 10 göçer cemaat bulunuyordu ki
bunların geçim kaynağı hayvancılığa dayanıyordu. Genellikle celeplere ortalama 20 ila
100 koyun yazılırken; göçerler arasında bulunan bazı celepler 150-200 koyuna sahipti48.
Celep ve koyunlarla ilgili rakamların incelenmesi her üç kolda pek çok ortak özelliğin
olduğunu açıkça göstermektedir.
Sağ yol Osmanlı Devleti için askeri anlam taşıdığı gibi ticari ve diplomatik bir yol
olma özelliğine de sahipti. Bu yol bir taraftan İstanbul'u Baltık sahillerine, diğer taraftan
da Kırım ve Lehistan'a bağlıyordu. Baltık'tan (Gdansk), başlayan ticaret yolu Hotin'den
geçtikten bir süre sonra Purut Nehri'ne ulaşıyor, buradan Yaş şehrine geliyordu. Uşi'den
Tuna deltasına ulaşan yol, nehri geçerek Babadağ üzerinden Dobruca'ya iniyordu.
Kırım'dan başlayıp Boğdan üzerinden gelen yolla burada birleşip Kavarna, Hacıoğlu
Pazarcığı, Batova, Devne, Pravadı, Aydos ovasından geçip Derbent'e ulaşıyor, burada
ikiye ayrılarak Edirne ve Kırklareli güzergahından İstanbul'a ulaşıyordu. Balkanların
kuzeyinde olan ve ticari nitelikte olan diğer bir yol da Niğbolu'dan başlayıp Balkanların
kuzeyinde bulunan kentlere uğrayıp yine Hezargrat'ta sağ yola ekleniyordu.
Sağ kol üzerinde Aydos, Burgaz, Varna, Balçık, Mangalya, Tulçe, Kili, Akkerman,
Silistre, Tırnova, Hezargrat, Eski Cuma Şumnu, Rusçuk en fazla koyun yetiştiren ve
celep-keşan kaydedilen kazalardı49.
Celep-keşanlar koyunları ile birlikte bu güzergahları kullanarak İstanbul'a ula-
şıyorlardı.

VI. Celeplerin İstanbul'a Koyun Götürmesi ve Teslim Etmesi


Celepler, topladıkları koyunları sürücü ve naiblerin nezaretinde İstanbul'a gö-
türüyorlardı. Celep yazımı sırasında tespit edilen koyunların ne zaman İstanbul'a
götürüleceği de belirlenmiş oluyordu. İlk büyük sevkiyat, kuzular biraz büyüdükten
sonra, Haziran ayında başlayıp Temmuz ayının ilk yarısına kadar devam ediyordu.
50
Bunlara bahar için yazılmış mevsim koyunları deniliyordu . Takip eden aylarda da
kayıtta belirtildiği şekli ile koyun sevkıyatı devam ediyordu. Mühimme defterlerindeki
hükümlerden bunların bir türlü zamanında yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Sefer hazırlığı sırasında hükümet; toplanacak koyunların, İstanbul'a götürülmek
yerine doğrudan doğruya orduya tahsis edilmesini isteyebiliyordu. Orta Avrupa'ya yapılan
seferler sırasında Orta yol (askeri yol) kullanıldığı için koyun sürüleri Orta kol
celeplerinden talep ediliyordu. 1566'da başlayan sefer sırasında Kalkandelen
celeplerinden 30 000 koyun hazırlamaları ve koyunları önceden belirtilen konaklara
getirilmeleri emredilmiştir. Celeplerin bu konuda fazla duyarlı olmadığı, işi zamana
51
yaymağa çalıştıkları anlaşılmaktadır .

48
BOA; Maliyeden Müdevver Defter, No 5477, s. 25.
49
BOA; Maliyeden Müdevver, No 16141. Maliyeden Müdevver: 1761. Mühimme Defteri: No 5292.
Maliyeden Müdevver: No: 1774. BOA; Bab-ı Defter-i Ganem Mukataası, Sıra No: 23788.
50
BOA; Mühimme Defteri, No 3, Hüküm 479, 872.
51
BOA; Mühimme Defteri, No 5, 969, 1514.
10

10 HALİME DOĞRU

İstanbul'a ulaştırılan koyun sürüleri Eflak ve Boğdan'dan başlayarak bütün Rumeli


topraklarından toplanıyordu. Uzun yolculuklar sırasında koyunların bakımı ve
konaklaması ancak ehil kimseler tarafından kolaylıkla yapılabilirdi. Bu nedenle sürücü ve
naipler bu işi iyi bilenler veya sürü sahipleri arasından seçiliyordu. Mühimme
defterlerinde bu kişiler daima işe yarar adam olarak tanımlanmışlardır.
Celeplerin getirdikleri koyunları İstanbul Koyun Emini'ne imzalı ve mühürlü hüccet
52
karşılığında eksiksiz teslim etmeleri gerekiyordu .
Rumeli'den gelen celepler ister belirlenen tarihte İstanbul'da olsun, ister zim-
metlerinde kalan hayvanları ile daha sonra gelsin, koyunları ile Kışlalı Kışlasında
toplanmak zorunda idiler. Sürücü ve naiplerin yoklaması ile koyunların sayımı burada
yapılıyordu. İstanbul Koyun Emini, elinde bulunan mühürlü ve en son düzenlenmiş olan
celep-keşan defterindeki sayılarla celeplerin getirdiği İrsaliye Defterindeki sayıları
karşılaştırarak koyunları teslim alıyordu. Koyun emini denetledikten sonra celep-keşan
53
defterine göre ve planlanan şekilde ödemeleri yapıyordu .
Genellikle Kışlalı Kışlası'ndaki sayımda önceden belirlenen sayı tutmuyordu.
Koyunların hastalanması, kaçması veya celeplerden kaynaklanan çeşitli nedenlerle
koyunların fire vermeden İstanbul'a ulaşması mümkün olmuyordu. Celepler, İstanbul'a
koyunlarını neden ulaştıramadıklarını kanıtlarlarsa ve bu konuda samimiyetlerine kanaat
getirilirse, hükümetin bu iş için ayırdığı fondan, celeplerin zararı karşılanıyordu. Bu fon
Fatih Sultan Mehmed zamanından beri kasap ve celeplerin yasal zararlarını karşılamak
üzere kullanılıyordu.
Celepler koyunlarını satarken Bac-ı pay-ı ağnam adı ile bir vergi ödemek zorunda idi
54
ki bu vergi Âdet-i Ağnam mukataasına aitti .

VII. Celeplerin Ücretlerinin Ödenmesi


Celepler ücretlerini İstanbul Koyun Emini'nden alıyorlardı. Koyun Emini yıl
boyunca İstanbul'da kesilen koyunların ücretini toplayarak koyun bahası olarak celeplere
ödüyordu. Ancak ödenecek para büyük bir meblâğ tuttuğu için celeplerin ücreti bir defada
ödenemiyor, iki taksite bölünüyordu. İlk taksit 31. gün, ikinci taksit ise 61. gün sonunda
55
ödeniyordu .
Verilen bilgilerden taksitlendirmenin de yeterli kolaylık sağlamadığı anlaşılmaktadır.
12 Safer 979'da İstanbul kadısına gönderilen bir hükümde İstanbul'un ihtiyacı olan koyun
için toplanan paranın bir kısmının kasap ve celeplere dağıtılmayarak isteklilere
murabahaya verilmesi, hasılatın kasaplara dağıtılması ve her sene muhasebesinin
yapılarak defterinin gönderilmesi İstanbul Koyun Emini Hasan'dan istenmektedir.
Toplanan ve Ali adındaki kişinin zimmetinde olan para 20 000 sikke altındır. Bu para

52
BOA; Mühimme Defteri, No 5, Hüküm 787. Hüküm 1111.
53
BOA; Mühimme Defteri, No 12, Hüküm 810.
54
İstanbul'un et ihtiyacı ile ilgili yapılan ve henüz basılmamış olan bir doktora çalışmasında konu daha
geniş incelenmiştir. Daha geniş bilgi için bkz. Antony Greenwood, İstanbul's A Meat Provisioning, A Study of
the Celepkeşan System, Chicago, 1988, s. 43.
55
İstanbul Kadılığı; Şeriye Sicili, No 43, Maruz 3A, 3B, 30 A .
11

RUMELİ'DE CELEP-KEŞANLAR 11

güvenilir kefiller aracılığı ve alınacak rehin karşılığında talip olanlara muamele-i şeriye
56
ile verilecek ve 20 000 altın işletilerek, kâr elde edilecektir .
Rumeli'de bulunan celep-keşanların, doğrudan doğruya İstanbul'un et ihtiyacını
karşılayan ve bunu denetim altında bulunduran bir teşkilat olarak görünmektedir. Tüccar
olan celeplerin kâr etmek için yaptıkları bu işte yolculuğun taşıdığı riski ve sürünün
firesini karşılamak için sık sık gayri meşru yollara baş vurdukları görülmektedir. Kendi
bölgelerinden yola çıkardıkları çok sayıda koyunun bir kısmını geçtikleri şehirlerde
satmak, ölen hayvan sayısını abartmak, koyun getirmeden irsaliye teslim etmek veya
sayım sırasında mevcudun altında koyun yazdırmak gibi hilelere baş vuruyorlardı. Evliya
Çelebi bunları örnek göstererek zengin celep ve kasapların soyguncu olduğunu
söylüyordu57.

VIII. Celep Malı'nın Tüketimi


Celep malı, yani celebin satışa sunduğu canlı hayvan, bir sistem dahilinde, kasaplar
tarafından alınıp kesilerek tüketiciye ulaştırılıyordu. Kentlerde canlı hayvan satışı yasaktı.
Osmanlı Devleti'nin sınırları içinde en fazla kasaplık et tüketen yer hiç şüphesiz
başkenttir. XVI. ve XVII. yüzyıllarda İstanbul'da hükümet yedi veya sekiz yüz bin kişinin
et ihtiyacı karşılamak zorunda idi58. Yemek alışkanlığında ve Türk mutfağında koyun
etinin ağırlıklı olarak tüketilmesi İstanbul'da kesilen hayvan sayısından da kendisini
göstermektedir59.
Kesilen hayvanların büyük miktarını matbah-ı amire, yani saray ve yeniçeri kışlaları
tüketmektedir.
İmaret, zaviye, medrese ve tekkelere ait vakıf topraklarında çok sayıda küçük baş
hayvan yetiştiriliyordu ve onların et ihtiyaçları bu suretle sağlanıyordu. Vakıflar, özellikle
koyunların yün, süt, süt ürünlerinden de yararlanabildikleri ve kırsal kesimde bakımı
kolay olduğu için koyun yetiştirmeyi tercih ediyorlardı60. Vakıflarda çok sayıda hayvan
yetiştirilmesine rağmen İstanbul'da Kurban Bayramı'nda kurbanlık hayvan sıkıntısına
düşülüyordu. Daha önce belirtildiği gibi kentte canlı hayvan satışı yasak olduğu halde,
kurban bayramı öncesinde canlı hayvan satışı serbest bırakılıyordu. Bayram arifesinde,
karışıklık olmaması için Hazine-i Amire'den bir görevli, İstanbul'daki türbelere,

56
BOA; Mühimme Defteri, No: 12, Hüküm 704.
57
Evliya Çelebi'den naklen; Robert Mantran, a.g.e., s. 170.
58
Robert Mantran, 17. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul, çev. Mehmet Ali Kılıçbay, Enver Özcan, C. I ,
Ankara, 1990, s. 167 ve devamı.
59
Mantran (a.g.e., s. 169, 182), İstanbul'da yılda aşağı yukarı dört milyon hayvan kesildiğini belirtmiştir.
Buna göre: 199 900 sığır, 3 965 760 koyun ve 2 877 400 kuzu kesilmiştir. Evliya Çelebi ise daha büyük bir sayı
vermiş ve günde yetmiş bin koyunun kesildiğini belirtmiştir.
60
Koyun vergisinden hareket edilerek (iki koyun: bir akçe) vakıflardaki koyun sayısını bulmak mümkün
olmaktadır. Örneğin Sivrihisar'da Hızır Bey Çelebi vakfı: 466 koyun, Karye-i Babadat, Ahi Mustafa Vakfı: 200
koyun. (BOA; Tapu Tahrir Defteri, No 23, H.892/1486, s.233). Sultanönü Sancağı'nda Yıldırım Bayezit Vakfı:
2022 koyun. (BOA; Maliyeden Müdevver No 27, s.10).
12

12 HALİME DOĞRU

medreselere, zaviyelere, yeniçeri ocaklarına, ehl-i hiref ve diğer kurumlara ihtiyaca göre
kurbanlık koyun tahsis ediyor ve düzenlenen deftere göre bunların dağıtımını yapıyordu61.
Kentte canlı hayvan satışının yasaklanmasının iki temel nedeni vardı. Birincisi;
devlet vatandaşını korumak için et fiyatlarını denetim altında tutmak zorunda idi ve
konuya ancak bu suretle hakim olabiliyordu. İkincisi, yüksek olan selhane / hayvan
kesilen yerlerin gelirinin vakıflara tahsis edilmiş olması ve vakıfların asla bu zengin
gelirlerden vazgeçemeyecek olması idi62.
En büyük tüketici durumunda olan yeniçeri ocağı idi. Onlara kasaplık hayvan ve et
sağlamak daima sorunlarla yüklü olmuştur. Aslında yeniçeri ocağına hükümet tarafından
yemek verilmesi kanun gereği değildi. Yiyecekleri kendilerine aitti. Seferde olmadıkları
zaman her bir nefer, aldığı ulufeden haftadan haftaya 10'ar akçe iaşe bedeli olarak
ödemek zorunda idi63. Buna rağmen hükümet daima yeniçerilerin iaşesi ile yakından
ilgilenmek zorunda idi. Aksi taktirde sorunlar büyüyebilirdi.
Fatih zamanına kadar yeniçeri etlerini her ortanın aşçısı kent içindeki kasaplardan
temin ediyordu. Bazan et bulunmaması veya pahalı olması yüzünden askerin sıkıntı
çekmemesi ve sorun yaratmaması için Fatih Sultan Mehmed yeniçerilere et vermek üzere
bir mezbaha açtırdı. Burada kesilen etler yeniçeriye 3 akçeden verilecekti. Ayrıca buraya
o senenin narhına göre fiyat farkını ödemek için 24000 altın vakfetti. Bu para maksada
uygun kullanılmadığı için kısa zamanda yok oldu. Kanuni Sultan Süleyman duruma
müdahale ederek 3 akçeden fazla olan et fiyatının "zarar-ı lahm" adı ile devletçe
ödenmesini kararlaştırdı64. Hükümdar böylece celeplerin ve kasapların zararını karşılamak
üzere 24 000 altını kullanmak üzere ayırmış oluyordu.
Başkentte yönetim, saray ve yeniçeri ocağının dışında kalan halkı da ihmal etme
cesaretini gösteremiyordu. Bu nedenle onların et ihtiyacının da sorunsuz karşılanmasına
dikkat ediliyordu. I. Selim Kanunnamesi, kasapların; koyun ve keçi etini ayrı ayrı
satmalarını, zayıf hayvan kesmemelerini, her zaman et bulundurmalarını ve verilen narh
üzerinden satmalarını emr etmektedir65.

61
BOA; Bab-ı Defter-i Ganem Mukataası, Sıra No: 23 827, Özel No: 40, Tarih 1090.
62
Mübahat Kütükoğlu, "1009 (1600) Tarihli Narh Defterine Göre İstanbul'da Çeşitli Eşya ve Hizmet
Fiyatları", Tarih Enstitüsü Dergisi, S.9, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi, İstanbul, 1978. Mübahat Kütükoğlu,
Osmanlılarda Narh Müessesesi ve 1640 Tarihli Narh Defteri, İstanbul, 1983. Ömer Lütfi Barkan, "XV. Asrın
Sonunda Büyük Şehirlerde Eşya ve Yiyecek Fiyatlarının Tespit ve Teftişi Hususlarını Tanzim Eden Kanunlar",
Tarih Vesikaları Dergisi, C.1, S.5, s. 1, İstanbul, 1942. Halil Salihlioğlu, "Osmanlılarda Narh Müessesesi ve
1525 Yılı Sonunda İstanbul'da Fiyatlar", Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, S.2 , s. 54, İstanbul, 1967.
63
Kavanin-i Yeniçeriyan, Süleymaniye Kütüphanesi, Esat Efendi Kitapları, No 2068, varak 40. İsmail
Hakkı Uzunçarşılı, Kapıkulu Ocakları, C.I, Ankara, 1988, s. 256. Mücteba İlgürel, "Yeniçeri" mad. İ.A.
64
Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, C.I , İstanbu,l 1314, s. 560. İsmail Hakkı Uzunçarşılı,
Osmanlı Devleti'nin Merkez ve Bahriye Teşkilatı, Ankara, 1984, s. 339, n.1.
65
Selami Pulaha-Yaşar Yücel, "I. Selim Kanunnamesi (1512-1520) ve XVI. Yüzyılın Kimi Kanunları",
Belgeler, C. XII , S. 16, Ankara 1988, s. 35. Yaşar Yücel, "Kitabu Mesalihi'l-Müslimin ve Menafii'l-Müminin",
Osmanlı Devlet Teşkilatına Dair Kaynaklar, Ankara, s. 103, 19. Bab ve s. 116, 36. Bab.
13

RUMELİ'DE CELEP-KEŞANLAR 13

Her şeye rağmen kasapların zarar görmesi kaçınılmaz oluyordu. Bu nedenle


kasapların, hatta celeplerin iflas ettiğine dair çeşitli kayıtlara tesadüf edilmektedir66.
Tüketim merkezine getirilen celep koyunlarının tek alıcısı kasaplardır. Her kasabın
senede ne kadar kasaplık hayvan satın alıp İstanbul halkına satacağı, düzenlenen Kasap
Defteri'ne kaydediliyordu. Kasap yazılacak kimseler mal varlığı, zenginlik ve iş ahlakı
yönünden incelemeye alınıyor, daha sonra kasap olup olmayacağına karar veriliyordu67.
Devletin narh koyma yolu ile et fiyatlarına sık sık müdahale etmesi kasap ve ce-
leplerin çalışma hayatında bazı olumsuzlukların yaşanmasına neden oluyordu. Mahkeme
kayıtlarında ve BOA Mühimme kayıtlarında bu durumu açıklayan çok sayıda belge
bulunmaktadır68.

Sonuç
Canlı hayvan ticareti yapan celepler İstanbul'un başkent olmasından itibaren kentin
et ihtiyacını karşılamak için hizmet vermişlerdir. Rumeli'de yaşayan celepler İstanbul et
ihtiyacını karşılamada daha çok görev üstlenmişlerdir. Bu konuda Rumeli'den İstanbul'a
ulaşımın kolay olması ve bölgede yetiştirilen koyunların tat olarak tercih edilmesi önemli
rol oynamıştır.
Koyun sürülerinin getirilmesi sırasında daima sorunlar yaşanmıştır. Bu sorunların
başında daha fazla kâr etmek isteyen celeplerin davranışları ve koyunların karşılaştığı
tehlikeler geliyordu.
Celepler satışa sundukları mal nedeniyle İstanbul kasapları ile yakından ilişki içinde
idiler. Bu ilişki, celeplerin ücretlerinin ödenmemesi veya geç ödenmesi gibi durumlarda
anlaşmazlık boyutuna ulaşabiliyordu. Celepler buna tepki gösterip sürülerini zamanında
başkente ulaştırmayınca İstanbul'da et sıkıntısı baş gösteriyordu. Hükümet böyle bir kriz
yaşamak istemiyordu. Özellikle yeniçeri ocağının ve sarayın tepkisi hükümeti daima
korkutuyordu. Halkın da böyle bir eylem içinde yer alması tehlikenin boyutunu daha da
büyüteceği için celeplerin üzerinde hassasiyetle duruluyordu. Celeplerin bulunduğu
yerlerin kadılarına gönderilen hükümlerde bunu açıkça görmek mümkün olmaktadır.
Rumeli'de Celep-keşan teşkilatında görev yapan celeplerin sayısını ve onların
üzerine yazılı koyunların tam sayısını tespit etmek oldukça güçtür. Buna rağmen Celep-
keşan defterlerinden bazı kazaların koyun sayısını eksiksiz tespit etmek mümkün
olmaktadır.

66
Suraiya Faroqhi, Osmanlı'da Kentler ve Kentliler, Çev. Neyyir Kalaycıoğlu, İstanbul, 1993, s. 271 ve
devamı. Robert Mantran, a.g.e., s. 168. Ahmet Kal'a , Osmanlı Devleti'nde Et İhtiyacının Temini İçin Kurulan
Kasap Celep Teşkilatları, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1985.
67
Kasap yazılması hakkında bkz. Ahmet Refik, a.g.e., s. 88, 95. Ömer Lütfi Barkan, Kanunlar, İstanbul
Haslar Kanunnamesi, s. 100 / 38-39. Ömer Lütfi Barkan, a.g.e., Kanun-ı Bac-ı Saray, s. 400 / 22.
68
İstanbul Kadılığı, Şeriye Sicili, No 43, Ma'ruz, 3-a, 9-b, 11-b, 30-a. BOA; Mühimme Defteri 3, 5, 6 ve
12 numaralı defterlerde muhtelif hükümler.
14

14 HALİME DOĞRU

Bazı Rumeli Kazalarında Kayıtlı


Mürdegan, Müflisan, Girihtegan ve Tahfifan Celepler

Rusçuk Ziştovi Tırnovo Lofça


Celep Koyun Celep Koyun Celep Koyun Celep Koyun
Mürdegan 86 4495 44 2005 83 3945 55 2715
Müflisan 16 735 18 985 37 1745 15 520
Girihtegan 12 730 11 630
Tahfifan 18 305 19 330 25 425

Niğbolu Plevne İzladi İslimye


Celep Koyun Celep Koyun Celep Koyun Celep Koyun
Mürdegan 57 2830 23 1175 19 800 5 290
Müflisan 9 420 7 310 6 330 5 245
Girihtegan 5 215 5 250 4 205 7 75
Tahfifan 16 325 11 190 2 35
15

RUMELİ'DE CELEP-KEŞANLAR 15

Rumeli Kazalarında
Celep ve Koyun Sayıları
Celep Koyun
Filibe m. 89 2365
32 köy 306 8925
Sofya m. 270 9065
66 köy 302 9800
Silistre m. 123 4930
180 köy 676 21 485
Selanik m. 303 14 505
114 köy 676 26 695
Resne m.
108 köy 512 17 145
Drama m
385 köy 385 13 240
Pravadı m.
10 köy 475 15 880
Kili m. 91 4350

Varna m.
21 köy
Pazarcık m.
48 köy
Balçık m.
80 köy
629 21 325
Toplam 4 161 169 710

You might also like