You are on page 1of 88
ei rons ONE oe eC Ayr Te SMa Les Lesley es ces nea ses espe es lesa ea Ley] Leyes Les dia PLATON KRITIAS KHARMIDES Eski Yunancadan Ceviren: Furkan Akderin Platon, hi¢ kusku yok ki diistince tarihinin en Gnemli ve etkili fi- lozoflarindan biridir. Felsefenin kurumsallasmasina ve felsefede Nerd Mela OTe R Clea e eM eR aL amet el na iA M NM MO Clee OL a xh Lt Yee ele te felsefe geleneginin baslaticisi olmustur. Hiristiyan Orta¢ag fel- sefesine ve islam diistincesine etkisi bakimindan da ayrica 6nem tasiyan Platon, diistince tarihi boyunca tartisilan tiim problemleri Nira ea ed 10d ala ES ese) Ue Kritias, Platon’un ge¢ dénem diyaloglarindan biridir. Diyaloga ENC Cee ROP ONO Reel CLL) anlattig1 ve Solon’un da kaydettigi savaslardan, Akropolis’ten, gehrin yapisindan ve nasil kuruldugundan s6z eder. Platon’un kayip ada Atlantis’ten de s6z ettigi bu diyalog, ayn: nedenle OS Crease Umer MLN Lae uncle Erken dénem diyaloglarindan olan Kharmides ise, bilgelik ko- nusunu ele alir. Olciiliilik, baglantili ele alinan bir baska konudur. Diyalog, Kharmides’in bahsettigi dort bilgelik tipinden higbirini onaylamayan Sokrates’in bakis a¢istyla, bilgeligin ne oldugundan eo alee OCC ALC eC mon a La roe Gj www saykitap com i ISBN x o!'7 86050! Say Yayinlan Platon / Biitin Yapitlari 20 KRITIAS - KHARMIDES Ozgiin adh: Krviag, ~ Xapping Yayin haKlan © Say Yayinlan Bu eserin tiim haklan sakldir. Yayinevinden yazah izin alinmaksizin kismen veya tamamen alint yapilamaz, hicbir sekilde kopyalanamaz, cogaltilamaz ve yayrmlanamaz. ISBN 978-605-02-0335-6 Sertifika no: 10962 Eski Yunancadan ceviren: Furkan Akderin Yayin koordinatérii: Levent Ceviker Sayfa diizeni: Tillay Malkoc Baski: Giilmat Matbaaahhk Topkapi/ Istanbul Tel: (0212) 577 79 77 Matbaa sertifika no: 18005 1. bask: Say Yayinlan, 2014 Say Yayinlan Ankara Cad. 22/12 ¢ TR-34110 Sirkeci-Istanbul Telefon: (0212) 512 21 58 ¢ Faks: (0212) 512 50 80 www.sayyayincilik.com e-posta: say@sayyayincilik.com www.facebook.com /sayyayinlari « www.twitter.com /sayyayinlari Genel Dagitm: Say Dagitm Ltd. $ti. Ankara Cad. 22/4 ¢ TR-34110 Sirkeci-Istanbul Telefon: (0212) 528 17 54 ¢ Faks: (0212) 512 50 80 internet satig: www.saykitap.com * e-posta: dagitim@saykitap.com PLATON KRITIAS — KHARMIDES Biitiin Yapitlan - 20 Eski Yunancadan ceviren: Furkan Akderin i¢iINDEKILER Platon: Hayati ve Yapitlari....... Wa Blea tee cetetrescrncccetttertsttiasnse ttn peeeraetererrerta Kharmides Kaynakca Platon Hayati ve Yapitlan Platon, diisiince tarihinin gok okunan, iizerine gok sayida arastirmanin yapilmis oldugu, etkili ve Gnemli diisiiniirle- rinin hig kusku yok ki en basinda gelir. Bunun en énemili nedeni, Platon’un hocasi Sokrates ve égrencisi Aristoteles ile birlikte, etkisini modern zamanlara kadar devam ettirecek olan temel diisiince gelenegi olarak Sokratik gelenegin veya teleolojik diinya gériigiiniin kurucu diisiiniirii olmasidir. Platon, bunun diginda diisiince tarihinde adi pek cok “ilk’le birlesen, yani pek cok seyi ilk kez olarak gerceklestir- mis bir filozoftur. Bu “ilk”lerden biri, onun felsefede yazih gelenegi baslatmis olmasindan ya da daha dogrusu tim eserleri giiniimtize ulasmus ilk filozof olmasindan meydana gelir. Aslinda felsefede veya Grek felsefesinde yazili gelenek, daha énce doga filozoflannda baslamist. Bununla birlikte, doga filozoflarmn varlk konusunda kaleme alms olduklan Peri Phusis [Doga Ustiine] adh denemelerden hicbiri giinii- miize erismemis, onlardan bize sadece birtakim fragmanlar kalmustir. Sonra gelen ve felsefeyi, deyim yerindeyse gékyt- ziinden yeryiiziine indiren Sokrates ise, insan zihnini tembel- lestirdigine inandigi icin yazih séze pek bir deger vermemis ve fikirlerini yaziya dékmemisti. Oysa Platon, sadece kendi diisiincelerini degil, fakat Sokrates’in de gériislerini aktar- mak amaciyla, pek cok felsefeci veya Platon yorumcusuna gore, sadece felsefe degil, ayrs zamanda birer edebiyat gahe- seri olan diyaloglar yazmisti. Platon Platon’un adiyla birlesen bir diger “ilk” ise, bu kez onun felsefeyi veya felsefi arastirmayla felsefe egitimini kurumsal- lagtiran ilk diisiintir olmasina isaret eder. Buna gére o, ltalya ziyaretlerinin birinin ardindan Atina’ya déniince satin aldiga bir bahgenin etrafim citlerle kapatip iizerine derslikler insa ettirmis ve béylelikle tarihin tanidigi ilk yiiksek egitim ve arastirma kurumu olarak Akademia’y1 viicuda getirmisti. Platon aduyla birlesen iigiincii “ilk”, bu kez onun felsefe tarihinin tanidigi ilk biiyiik sistemin kurucusu olmus olma- sina isaret eder. Buna gére Yunan’da felsefi diisiincenin ilk temsilcileri olan Presokratik diisiiniirler “dogayi kesfeder- ken” sadece tabiat felsefesiyle mesgul olmuslardi.' Sonra gelen ve “psukheyi kesfeden” Sokrates ile Sofistler ise merke- zinde insanin oldugu etik ve siyaset felsefesi agirhkh bir sos- yal felsefeyle ugrasmuslardi. Oysa Platon, sadece metafizik ve doga felsefesi veya moral ve politik felsefe iizerine yiikselen bir sosyal felsefe yerine, felsefenin biitiin alt disiplin veya dallanm ihtiva eden dev bir sistem inga etti. Felsefenin biitiin konu ve problemlerine yer veren bu sistemde metafizik ya da varlik felsefesiyle epistemoloji, temeli ya da ana zemini mey- dana getirir. Sistemin bu iki temel disiplini ya da alt dalin, varlik-bilgi-deger siirekliligini temin edecek sekilde tamam- layan diger iki dali etik ile siyaset felsefesidir. Platon’un siste- minin, merkezden disa dogru gidecek sekilde diger halkalan egitim felsefesinden, estetikten, bilim felsefesinden olusur. Hayati Platon diinyaya, Atina’da MO 427 yilnda gelmisti. O, Sparta’yla yapilan savasin son dért ya da bes yih boyun- 1 Bkz, F, M. Cornford, Sokrates’ten Once ve Sonra (sev. U. C. Alan), Ayrac Yayinlan, Ankara, 2003, ss. 9-10. 8 @ Kritias-Kharmides ca savagacak yasta olduguna gére,? ilk genclik yullarinda Atina’nin yasadigi biitiin sikint: ve calkantlara yakindan taruklik etmisti. Adaemintos ve Glaukon adinda iki kardesi ve Potone adinda bir de kiz kardesi vardi. Soylu bir ailenin gocuguy- du. Sadece annesi Periktione tarafindan degil, fakat babasi Ariston tarafindan da Atina’min en soylu ailelerinden birine mensuptu.? Nitekim babasinin soyu Kodros‘a, annesinin soyu Solon’a kadar geri gidiyordu.* Anne tarafindan Otuzlar Cuntas1’nin 6nemii isimlerinden olan Kharmides ve Kritias’in akrabasiydi. Onun cocuklugu ve gencligi aristokratik bir ortamda, edebiyat ve felsefeye déniik ilginin gelenekselles- mis oldugu bir cevrede gecmisti.> Grek aristokrasisinin gele- nek ve normlamna gore yetistirilen Platon, askerlik gérevini, yine zengin bir ailenin gocugu olmasi dolayisiyla, muhteme- len siivari birliginde yapmisti. Ayn Grek aristokrasisinin geleneklerine gore gencliginde jimnastikle ugrasan Platon’un gercek adi, biiyiikbabasinin isminden dolayi Aristokles’ti. Argoslu giiresci Ariston’un yaminda beden efitimi géren filozofa Platon adi beden giictin- den veya gégsiiniin genisliginden dolay: hocasi tarafindan verilmisti.* Diogenes Laertios’un belirttigine gre, gencliginde lirik ve dramatik siirler yazmus ve bir ozan olmay1 istemis olan Platon bu tiirden biitiin eserlerini ve tragedyalarim, Sokrates ile tarugip onun ogrencisi olduktan sonra yakmustir.” 2 W.T. Jones, Bat: Felsefesi Tarihi, cilt 1, Klasik Diisiince (cev. H. Hiinler), Istanbul, Paradigma Yayinlan, 2006, s. 163. 3 T. Brickhouse-N. D. Smith, “Plato”, Internet Encyclopedia of Philo- sophy. 4 W.K.C. Guthrie, A History of Greek Philosophy, vol. 4, Cambridge, Camb- ridge University Press, 1975, s. 10. 5 E. Zeller, Grek Felsefesi Tarihi (cev. A. Aydogan), Istanbul, 1z yayinlan, 2001, s. 164. 6 Diogenes Laertios, Until Filozoflarin Yasamlar: ve Oxretileri (cev. C. Sentu- na), Yap1 Kredi Yayinlan, Istanbul, 2002, Ill 4. 7 Diogenes Laertios, age, III 5 Platon ~ Gergekten de Sokrates’in 6grencisinin sairlerin sézde bilgisi veya bozuk politikacilarnn demagojisiyle yetinmesi miimkiin gibi gériinmiyordu. Yine Sokrates’le tamsmadan 6nce doga felsefesiyle mesgul olmus, doga filozoflannin eserlerini incelemenin yarunda, Herakleitoscu Kratylos’un kisisel 6gretiminden gecmisti. Gercekten de onun ailesinde politik énderlik neredeyse geleneksellegmisg bir faaliyet ya da ig haline gelmisti. Yakinlarinin tegvik ve telkinlerine ragmen, politik kariyerden oldugu kadar, tragedya yazarhigi ve doga felsefesi aragtirmalanndan da vazgecmesini temin eden sey, hep ayn: neden, Sokrates’le tanigsmasi oldu. Sokrates ile tesis ettigi yakin miinasebet, onu sadece doga felsefesinin defil, fakat tragedya ve politikanin da ciiritik zemininden uzaklas- tiran en énemli etken oldu. O, Atina’nin giiciiniin ve ihtisamumin dorukta oldugu déneme taniklik edememisti; ama Perikles demokrasisinde, politik gerileme ve moral ¢ékiintiiniin tohumlarm biitiin agikhgiyla gézlemleme imkan bulmustu. Savas bozgunu- nun ertesindeki ¢dkiintii yillanm, Atina’y: bozguna gétiiren rlisvetci ve beceriksiz demagoglarin hakimiyetinin yarattyzi yikima tanukhk etmisti. Makedonya krah Philippos’un Yunan kent devletine nihai darbeyi indirdigi tarihten on yil énce, MO 327 yilinda élmiistii. Buna gére, hayatinin akin degis- tiren birinci olay Sokrates’le tanismasiydi. Onun sayesinde sanat ve edebiyatla ugrasmaktan, reel siyasete girmekten vazgecip felsefeye yénelmisti. Onun hayatinin akisini tiimden defistiren ikinci ve cok daha dramatik olay, séz konusu kosullar altinda hocasimin basina gelenler oldu. Gercekten de Yedinci Mektup’ta cunta idaresi sirasinda Atina’nin yasadig: tarihsel olaylan anlatan Platon énce cunta iiyelerinin baslangicta beyan etmis olduk- lari niyetlere sadik kalacaklarim ve devleti adalet yoluna sokacaklarim diisiindiigiinii séyler. Fakat sonra da dikta- térliigiin sonuclarina ve tiranlann “eski dostlanndan birine, 10 @ Kritias-Kharmides gelmis gecmigs en Adil insana” reva gordiikleri muameleye tamik olunca, ne kadar biiyiik bir hayal kinkhgi yasadigini belirtmeden yapamaz. Bir sire sonra demokrasi yeniden tesis olunca, demokratik idarenin baslangictaki dikkati ve ézeni kargisinda yeniden umutlanan Platon’un son umutlari- m da, Sokrates’e verilen dliim cezasmm infaz: tiiketmistir. O} iste bu olaym ardindan politik krize bildik reformlar yoluyla bir céziim bulunamayacagina, hasta ve aciz devlete anayasa ya da rejim degisikliginden ibaret bir islah tegebbii kiigiik bir yararnin olamayacagina kanaat getirmisti. Cagdas politikada mevcudiyetini tespit ettigi iki biiyiik kusurun, Yunan uygarhginin daha énceki dénemlerde yiikselisinde etkili olan demokrasinin sonunu hazirlamasimin kaginilmaz oldugunu diisiinmesine yol acmusti. Her geyden Gnce, giiya bilgi kif altunda ortaya cikan cehaletin demokraside uzman ve profesyonelin degil de, vasati ve amatér olanin hakim olmastyla sonuclandigimi savunan Platon agisindan demok- rasi, Atina’da sadece cahilin hatali yonetme hakki anlamina geliyordu’ Platon’un cagdag politikada teshis ettigi ikinci biiyiik kusur, devletin kurum ve hizmetlerinin kendi bencil ¢ikar- larimin pesinde koganlar tarafindan doldurulmasina yol acan azgin bireycilik ruhuydu. Ozel olarak oligarsinin ken- dine ézgii yanligim veya olumsuzlugunu ifade eden séz konusu bireycilik, ona gére, kent devletinin zengin ve fakir, tahakkiim edenler ve bastinlanlar olarak ikiye béliinmesiy- le sonuglanyordu. Toplumu ve devleti diigman kamplara bédlen bu durum ve olumsuzlugun temelinde ise politikaya da sirayet eden madde veya para aski vardi. Demokrasiye ézgii cehalet ya da amatorlik ile oligarsinin oldugu kadar demokrasinin de bir 6zelligi olan politik gikarcilik ve bireyci- 8 Platon, Mektuplar (cev. F. Akderin), 354b, Say Yayinlan, Istanbul, 2011. 9 W. J. Korab-Karpowicz, “Plato’s Political Philosophy”, Internet Encyclo- pedia of Philosophy. 11 Platon lik, onun gelecekte hedef alacagi diigmanlar olarak Platon’un bilincine, iste bu dénemde yerlesmisti. Antik kaynaklarin bildirdigine gére, Sokrates’in infazi- mun ardindan, Platon, diger Sokratescilerle birlikte, muh- temelen giivenlik nedeniyle, Megarali Eukleides’in yanina siginmusti.”? Sonraki on iki yil boyunca, o biiyiik dlciide, Sokratik diye niteledigimiz ilk dénem diyaloglanm yazmis ve bu arada, gézlem ve deneyim yoluyla gérgiisiinii arttrrma ve diisiincesini derinlestirme yéniinde kimi tesebbiislerde bulunarak seyahat etmistir. Gittigi ilk yer matematik bilgisini gelistirmesine imkan saglayan, daha sonra Devlet'te savuna- cagi genel veya siniflar arasi bir ig béliimii ilkesini 6grendigi “kadim harikalar diyan” Misir’dir. Ikinci yer ise meshur matematikci Theodoros ve Tarentumlu bilumum Pythagorascilarla tanismasini sajla- yan Italya’dir. Burada Philolaos ve ona bilim, felsefe ve poli- tikanin ideal bir sentezine erisme yéniinde énemli agilimlar saglayan Arkhytas’la tanisan Platon, ézellikle Arkhytas ara- cihgiyla I. Dionysos’un sarayina takdim edilir. O, muhteme- len prens tizerinde tesis edecegi niifuzdan faydalanarak, bu dénemde 6nemli dlciide olusturmus oldugu politik fikirlerini hayata gecirmeyi timit etmisti. Sadece I. Dionysos ile degil, fakat prensin karisimin kardegi Dion ile kurdugu iliskiye dayanarak, bu yénde iki ayn girisimde bulundu. Ozellikle Il. Dionysos tizerinde uygulamaya calistg1 filozof-kral tipi, mutlak bir basarisizlikla sonuglandh. Idealist bir ahlaka: filo- zof ile hirsh bir aksiyon adaminin bir araya gelmesi daha bas- tan imkansiz gibi gériinmesine ragmen, yilmayan Platon’un biitiin denemeleri basarisizlikla karsilasti ve en nihayetinde hayati tehlikeye girdi. Boyle bir Sicilya seyahatinden dénii- siinde, Atina ile savas halindeki Aigina’da karaya gikan filo- zof, burada esir alinarak, satilmak iizere kéle pazanna gika- 10 Diogenes Laertios, age, III 6. 12 @ Kritias-Kharmides nlmuisti. Tam bir rastlant: eseri olarak, dostlarindan birinin, bazi kaynaklara gre Elis’li Phaidon’un, bazi kaynaklara gore Pythagoros¢1 Arkhytas’in fidyesini Gdemesi sayesinde ancak, ézgiirliigiine kavusan Platon’un, bundan sonra bu tiirden tehlikelerden uzak durmaya karar verdigi, politikayla sadece teorik diizeyde ilgilenmeyi sectigi séylenebilir. Nitekim Arkhytas veya Phaidon’a 6demeye kalkistif fidye parasim onlarin kabul etmemesi iizerine, bu parayla meshur Yunan kahraman: Akademos’un siginagi ya da mezanmn hemen yam basindaki bahceyi satin alarak Akademi’yi kurdu. Burasi en azindan Avrupa‘nin ilk biiyiik egitim ve arastirma merkezi olmustur. Hukuki bir statii kazanabilmek icin dini bir cemaat olarak organize olan ve yikildigi MS 529 yilna kadar Platonculugun merkezi olma islevi géren okulda felse- feye yaklasim tarzi daha ziyade geometri yoluyla gerceklegen matematiksel bir yaklasumdi. Nitekim Bizansh bir dil 4liminin belirttigine gére, Akademi’nin kapisina “Geometri bilmeyen buradan iceri giremez” diye yazdirmusti. Eitim felsefesini de politikaya tabi kilan Platon’un buradaki amaci, iyi egitilip teg- hiz edilmis akhyla yénetmesi gereken filozof-kral efitmekti. Akademi, kendisinden devlet adamlan ve yasa koyucularn cikacaga, bilim ve felsefe temelli bir politika egitimi veren bir kurum olarak tasarlanmust. Gercekten de Akademi, Helenistik dénemin sonuna kadar Yunan diinyasina hukuki ve politik bakimdan sekil vermeye calisan en 6nemli merkez oldu. Eserleri Platon, Akademi’de gelecegin yéneticilerini, kamu gérevlile- rini yetistirme amaci giiderken, bu egitimden faydalanama- yarilar icin birtakim felsefi eserleri diyalog tarzinda kaleme alma cihetine gitmisti. Baska bir deyisle kurumda ele alinan konularm, burada 6gretilen derslerin Akademi’nin kalin 13 Platon duvarlari icinde kaldiga yerde, Platon, digaridakileri de géze- tecek sekilde, felsefesinin sonraki yiizyillara intikaline izin veren bazi popiiler eserler yazma yolunu segmisti. Aslinda o, bu diyaloglan. Akademi’nin kurulugundan énce ya da Sokrates’in Gliimiinden hemen sonra yazmaya baslamusb. Bununla da elbette, esas olarak biiyiik bir haksizlga ugra- digina inandiga Sokrates’in hayatini mesrulastrmak, onu ve fikirlerini tanitmak amaci giidiiyordu. Platon, Akademi kurulduktan sonra da yazmaya devam etmisti. Béylelikle, ona atfedilen bazi sahte ya da sdzde Platonik diyaloglar bir tarafa birakilacak olursa, otantisiteleri veya Platon tarafindan kaleme alinmis olduklarindan hicbir sekilde kusku duyulmayan 30 kadar diyalog ortaya gikh. S6z konusu eser ya da diyaloglar, elbette 6ncelikle antik diinyada okunmustu. Sadece Yunanistan’da de#il, fakat Roma diinya- sinda da iyi tamman Platonik diyaloglar, Ortacag’a gelince, Timaeos istisna tutulacak olursa, Hiristiyan Bat: diinyasinda ortadan kayboldular. Baska bir deyisle, Platon’un diyalogla- minin Bati’da, uzun bir Ortagag boyunca varligindan haberdar olunmadi. Bu diyaloglar, dyle sarulr ki yedinci ytizyildan iti- baren bir biitiin olarak Islam diinyasina gecti.'' Gergekten de Misliiman 4lim ve miitercimler, bu diyaloglan hem orijinal Grekcesiyle korudular, hem de énemli bir kismun: Arapgaya terciime ettiler. Basta Farabi ve [bnii’n Nedim olmak iizere, Islami kaynaklar, Islam diinyasinda varhgi bilinen, dola- simda olup okunan 35 Platon diyalogunun varhgindan s6z ederler.” Diyaloglann Bat’ ya gecisi biiyiik dlciide 12. yiizyil R6nesans’1 sirasinda olmus, onlarin bir biitiin olarak yeniden ele alump incelenmeleri, tasnif edilip Latinceye terciime edil- meleri Rénesans hiimanizmi eliyle gerceklegmistir. 11 T. Brickhouse-N. D. Smith, “Plato”, Internet Encyclopedia of Philo- sophy. 12. Bkz. F. Olguner, “Bat ve slam Kaynaklan Igiganda Eflatun”, Platon Felse- fesi Uzerine Arastirmalar (der. A. Cevizci), Ankara, Giindogan Yayinlan, 1990, s, 23. 14 @ Kritias-Kharmides Platon’un eserlerinin Bati’daki ilk toplu baskisi, Latincelestirilmis adi Stephanus olan Henri Estienne tara- findan 1578 yilinda yapilmistr. Stephanus, bu toplu basim disinda, diyaloglann (rakamlarla gésterilen) her bir sayfasim (a, b, c, d ve e seklinde bes ayn harfle gésterilen) béliimlere ayurmustir. Diyaloglarin bu gekilde sayfalanmasi ve boliim- lenmesi, bugiin Platonik eserlere yapilan gondermelerin ana temelini olusturur.” Bununla birlikte, modern diyebilecegimiz Platon okumasi ve Platon yorumculugu esas olarak 19. yiizyilda baslar. Bu dénemden itibaren, Platonik diyaloglar, cok yogun bir ana- lize tabi tutulmus, onlarin kronolojisi olusturulurken, eserler cesitli dl¢iitler kullanilarak tasnif edilmistir. Bu caligmalar sirasinda, Platon’un eserlerde gelistirmis oldugu argiimanlar kadar, eserlerin dili ve tislubu da yogun bir analize tabi tutul- mustur. $6z konusu inceleme ya da analiz kapsamunda, biri igsel digeri dissal olmak iizere, esas olarak iki dl¢iitiin temel alindigi séylenebilir. Bunlardan digsal dlciit esas alindiginda, denilebilir ki, antik kaynaklardan érnefin Aristoteles’ten, Numenius’tan, Sextos Emprikos’tan Platon’a yapilan atif- larla, diyaloglarda gérdiigiimiiz, birtakim cagdas kisi ve olaylara yapilan génderimler, diyaloglarin birbirlerine yap- tiklan referanslar titizlikle incelenmistir. Yine ayn baglamda Sokrates’in mahkamiyeti ve éliimii, filozofun Italya seyahat- leri, Akademi‘nin kurulusu gibi, Platon’un hayatinda énemli bir yer tutan degisik olaylar g6z Gniine alnmistr. Buna mukabil diyaloglarin incelenmesi ve tasnifi veya dénemlestirilmesi sirasinda i¢sel dlciitler temele alindiginda, ya eserlerde gelistirilen dgretiler ile bu dgretilerin gerisin- deki argiimanlara ya da diyaloglarin edebi yapisi, iislubu ve kalitesine bakilmistir. Gercekten de bunlardan birincisi séz konusu oldugunda, Platon yorumculan filozofun etik, 13. T. Brickhouse-N. D. Smith, age. 15 Platon = egitim, politika, metafizik, psikoloji, mantik, epistemoloji ve diyalektik konusundaki giriisleriyle, onun diisiincelerinin bu konularda gecirdigi degigimleri siki bir analize tabi tutmus- lardir. Buna mukabil, ikincisi séz konusu oldugunda, Platon arastirmacilari, eserlerin edebi kalite ve degerini, Platon’un diyaloglarda kullandigi diyalog ve yazim teknigini giz 6niine almuslardir. Buna gore, basit bir iislup ve diyalogun sanatsal degeri yiiksek olmayan yapisinin, bununla ¢celigecek baska bir Ol¢iit olmadikca, Platon’un genclik diyaloglarm yansittigi savunulurken, filozofun kariyerinde ilerledikce, diyaloglarin yapisimin, iislubunun ve kullanilan diyalog tekniginin de gelistigi ve olgunlagtig: diisiiniilmiistiir. Yine aym baglamda, Platon’un kullandigi terimler ve diigiince- lerini ifade edis tarzi, lingustik testlerle siki bir analize tabi tutulmustur. Farkh dlciitlerin ve cok ayrintili stilometrik ve linguistik tekniklerin kullamildigi bu incelemeler sonucun- da, Platon’un diyaloglan, hemen biitiin Platon yorumculan arasinda tam bir fikir birligi olacak gekilde, genclik, olgunluk ve yashlik diye ti¢ déneme aynilir. Bu ti¢ dénemin arasina da, biri genclikten olgunluga, digeri de olgunluktan yashhga gecis olmak iizere, iki ayn gecis dénemi yerlestirilir.* Buna gére, genclik diyaloglari Sokrates‘in Savunmasi, Kriton, Euthyphron, Euthydemos, Lakhes, lon, Protagoras, Kharmides, Gorgias, Kiigiik Hippias, Biiyiik Hippias ve Lysis'ten meydana gelir. Bu diyaloglar, tarihsel olarak Sokrates‘in MO 399 yilin- daki dliimiiyle Platon’un Sicilya ya da Italya’ya 387 yilnda yapmus oldugu seyahatin arasinda kalan dénemde kaleme alinmuslardir.'* Bu diyaloglarin iigii biyografik eserler olarak da tasnif edilir.'° S6z konusu tic diyalog, surastyla Euthyphron, 14 T. Brickhouse-N. D. Smith, age. 15 Bkz. C. Gill, “Platonic Dialogue”, A Companion to Ancient Philosophy (ed. by M. L. Gill-P. Pellegrin), Oxford, Blackwell Publishing, 2006, s. 140. 16. Bkz. A. Cevizci, “Onsiz”, Kriton (sev. F. Akderin), Istanbul, Say Yayinla- ni, 2011, s. 19. 16 @ Kritias-Kharmides Sokrates’in Savunmast ve Kriton’dur. Bu diyaloglar, esas olarak Sokrates’in hayatinn son aylarim, hatta giinlerini bize anla- tir. Bunlardan Euthypron'’da Sokrates’e hayatina mal olacak suclama veya mahkeme celbinin resmi makamlar tarafindan nasil teblig edildigi anlatiir.” Savunma ise mahkemedeki Sokrates’i, onun kendisini yéneltilen ithamlar karsisinda nasil savundugunu anlatir. Diisiince ve hukuk tarihinin muhtemelen en énemli savunmasim ortaya koyan eserden* sonra kaleme alinmis olan Kriton, hapishanedeki Sokrates’i, onun 6lmeden énceki son giiniinii betimler.” Genglik diyaloglarimin, bigim agisindan degerlendirildik- lerinde, Sokrates tarafindan Savunma’'da belirtilen ciiriitme, sorgulama misyonu ekseninde gelisen bir erdemlilik ¢er- cevesi icinde hayli dramatik bir yap: sergilediklerini séyle- mek dogru olur. Bu diyaloglar ¢éziimsiizliikle sonuglanan aporetik eserlerdir. Baska bir deyisle, genclik diyaloglan, Sokrates’in belirli bir ahlaki erdemle ilgili olarak baslattiZ1 tartigma tizerinde, somut bir sonuca ulasmadan gelisen eser- ler olmak durumundadir. Onlarda Platon’un gézettigi amac, tanidigi ve bildigi kadanyla Sokrates’in karakterini, kisiligini ve felsefi faaliyetini tamtp, Sliimsiizlestirmektir. Bundan dolay: genclik diyaloglan, Sokratik diyaloglar olarak gecer. Sokratik diyaloglar, esas olarak ahlaki problemleri ele alir- ken, 6zde erdemler ve erdem tanumlari tizerinde yogunlasir. Bu erdem s6z gelimi Euthyphron’da dindarhik, Lakhes’te cesa- ret, Lysis’te dostluk, Kharmides’te Olgiiliiliiktiir. Platon’un eserlerinin kronolojisi veya tasnifinde, birinci dénemin genclik ya da Sokratik diyaloglarim, genclik déne- minden olgunluk dénemine gecisi temsil eden ara diyaloglar 17 Bkz. A. Cevizci, “Onséz”, Euthyphron (cev. F. Akderin), stanbul, Say Ya- yinlar1, 2011, s. 19. 18 Bkz. A. Cevizci, “Onséz”, Sokrates‘in Savunmasi (cev. F. Akderin), Istan- bul, Say Yayinlani, 2011, s. 19. 19. Bkz. A. Cevizci, “Ons6z”, Kriton (cev. F. Akderin), Istanbul, Say Yayinla- n, 2011, s. 19. iV) Platon bulunur. Geis diyaloglarinin tarihsel olarak 387 yili ile 380 yular arasinda kalan dénemde kaleme alinmig olduklari kabul edilir.2? Séz konusu diyaloglar sirasiyla Meneksenos, Menon ve Phaidon'dur. Bu gecis diyaloglarinda, genclik diya- loglarimin tersine, ilk kez olarak birtakim pozitif dgretiler 6ne siiriiliir. Baska bir deyisle, bu eserlerin en dnemli ézellizi, onlann Platon’un artik Sokrates’in gériislerini aktarmakla yetinmeyip kendi gériislerini olusturma yoluna girmis olma- sini gézler Sniine sermelerinden meydana gelir. Bu durumu, ilk olarak Italya ziyaretinin hemen ertesinde yazilmis olan” Meneksenos’ta, acikhkla gorebiliriz. Sofistlerin felsefesini ve egitim araclarim daha énce genclik dénemi diyaloglan olarak Protagoras ve Gorgias’ ta, elestiri dozu yiiksek olmayan bir dille aktarmis olan Platon, bu eserde, Sofistlik ve Sofistlerin 6gret- tigi retorik sanatiyla ilgili nihai kararim vermis olarak kar- gimuza cikar. Ama cok daha énemlisi, Menon ve Phaidon'da, Platon, felsefesinin iki Gnemli 6gesini ortaya koymaya, yani metafizik dgretisiyle epistemolojisinin ana hatlarim ifade etmeye baslar. Séz gelimi Menon’da, bilginin matematikte oldugu gibi, ezeli-ebedi dogrularin bilgisi oldugunu, bu bilginin a priori bir bilgi olmak anlaminda armmsamaya dayandigin: dile getiren, Pythagorasq: kaynaklan agik olan bir epistemolojiyle karsilasimz.” Burada sézii edilen “ruhun dliimsiizliigii” meselesinin ana konusu oldugu Phaidon'da ise bu kez séz konusu bilginin objelerini olusturan Idealara ilk kez olarak génderme yapilir.” Olgunluk dénemi diyaloglan Devlet, Phaedros ve Kratylos adh diyaloglardan olusur. Yeri epeyce tartigmal: olan diya- 20 Bkz. C. Gill, age, s. 140. 21. Bkz. A. Cevizci, “Onséz”, Meneksenos (sev. F. Akderin), Istanbul, Say Ya- yinlan, 2011, s. 20. 22 Bkz. A. Cevizci, “Onséz”, Menon (cev. F. Akderin), Istanbul, Say Yayin- lan, 2011, s. 20. 23. Bkz. A. Cevizci, “Onséz”, Euthyphron (sev. F. Akderin), Istanbul, Say Ya- yinlan, 2011, s. 27. 18 @ Kritias-Kharmides log, Sélen’dir. O, pek cok yorumcuya gére, bir gecis eseridir; bununla birlikte, azumsanmayacak bir grup yorumcu veya Platon aragtrmacisi da onu olgunluk dénemi eserleri arasina yerlestirir. Olgunluk dénemi eserlerinin er temel 6zelligi, bu diyaloglarda artik tam olarak gekillenmis Platon’a ait bir sistemin bulunmasidir. Bu sistemin merkezinde ise Idealar kuram bulunur. Platon’un sistemini, temel dgretilerini orta- ya koyan séz konusu olgunluk dénemi eserleri, yaklasik ola- rak 380-360 yillan arasinda kaleme alinmistir.4 Bu dénemin diyaloglan cok daha az dramatik olup, Sokratik diyaloglann egretiliginin ve negatif tutumunun epey uzagina diiserler. Burada da, aynen ilk dénem diyaloglarinda oldugu gibi, Sokrates yine bas konugmaci ya da tartismacidir. Sokratik diyaloglarda séz konusu olan moral bilgi ve ahla- ki erdemlere déniik ilgi, olgunluk dénemi diyaloglarinda da devam etmekle birlikte, Platon’un bu eserleri yazdigi siralar- da ilgisinin teknik anlamda daha soyut ve felsefi konulara kaydig goriiliir. Zira bu diyaloglarda metafiziksel ve epis- temolojik meselelere daha biiyiik bir agirlik verilir, onlara daha giiclii bir bigimde vurgu yapihr. Genclik diyaloglanyla olgunluk dénemi diyaloglan arasindaki en carpici farklihk, Idealar kuramindan olusur. Platon bu diyaloglarda, Idealar kuraminin metafiziksel, etik, epistemolojik ve mantiksal boyutlarim, antropolojisi ve politika anlayistyla iliski icinde gozler Gniine serer. Dénemin en temel eseri, hig kusku yok ki Devlet’tir. Platon’un diyaloglanmin kronolojisinde dérdiincii siray1, Platon’un filozof ve yazar kariyerinde olgunluktan yashhga gecisi temsil eden ara diyaloglar olusturur. Bu eserlerin, tarih- sel olarak MO 360 ile 355 yillan arasinda kalan bir dénemde kaleme alindiklan sanilmaktadir. Bu diyaloglarin sayisi, tipki birinci déneminin diyalog sayisi gibi, tictiir. S6z konusu 24 T. Brickhouse-N. D. Smith, age. Platon diyaloglar Parmenides, Theaetetos ve Phaedros'tan meydana gelir. Bu dénemi tarumlayan, hatta dénemin diyaloglarim birlestiren en énemli husus, onlarda Platon’un ilk kez olarak sistemine, 6zellikle de Idealar kuramuna elestirel bir gézle bakmaya baslamus olmasidir. Nitekim Parmenides'te Idealar kuraminm yol actigi giicliik ve zorluklar iizerinde yogunla- sir. Theaetetos’ta ise, alginin bilgi olma iddiasim tartigirken, éyle sanihr ki, Platon bir yandan da kendine Idealar kurami olmadan bilgi problemine bir céziim getirip getiremeyecegini sorar.> Platon’un yazar kariyerindeki son evreyi, yashlk dénemi diyaloglar1 meydana getirir. Olgunluk dénemi diyaloglan arasinda Sofist, Devlet Adami, Timaios, Kritias, Philebos ve Yasalar bulunur. Séz konusu eserler MO 355-347 yillari ara- sinda kaleme alinmislardir. Bu diyaloglarda ana Platonik Opreti, gecis déneminin elestirilerinin ardindan nihai sekliyle sunulur. Olgunluk dénemi diyaloglarimin temel eserinin Devlet olmasina benzer sekilde, dénemi bu kez bir ii¢lii olabi- lecek en iyi sekilde karakterize eder. Bu tiglii de Devlet Adam, Philebos ve Timaios’tur. Buna gore, teleolojik diinya goriisiinti hic terk etmeden devam ettiren ve bu cerceve icginde evrende oldugu kadar, insan ve toplumda da diizeni arayan Platon, herhangi bir varhgi iyi yapan seyin ondaki diizen, bilesen- leri arasindaki uygun élcii ve oran oldugunu belirtmeye her iig eserde de 6zel bir 6nem atfeder.” O, bu eserlerde etik ve politika ile metafizigi, beseri olan ile kozmik olani egsiz bir bicimde bir araya getirirken, aym diizenin evrende oldugu kadar, insanda ve toplumda da oldugunu ortaya koyar. O, Timaios’ta bunu evren, Philebos’ta insan ve Devlet Adami'nda toplum agisindan ortaya koyar. Demek ki, yashhk diyalogla- 25 Platon, Timaios 27d-28a; F. M. Cornford, Platon’un Bilgi Kuramt, Metne Eslik Eden bir Yorumla Birlikte Platon’un Theaetetos ve Sofist adh Diya- loglan (sev. A. Cevizci), Ankara, 1989, ss. 12-14. 26 Bkz. A. Cevizci, “Onséz”, Philebos (cev. F. Akderin), Istanbul, Say Yayin- Jani, 2013, s. 20. 20 @ Kritias-Kharmides niyla olgunluk diyaloglanm Gzellikle igerik yéniinde birlesti- ren en énemli husus budur, yani teleolojik evren gériisiidiir. Farklihk ise, politika felsefesinin veya diizen olarak adalet telakkisinin bu dénemde iki diyalogla temsil edilmesinden de anlasilacagi iizere, siyaset teorisinin biraz daha éne cik- masindan meydana gelir. Bir baska Gnemli farklilik, son iki dénemde, yani olgunluktan yashlga gecis evresiyle yashhk dénemi eserlerinde Sokrates’in roliiniin azalmasindan ve diyalogun, ézellikle genclik déneminde cok éne ¢ikan dra- matik karakterinin tiimden kaybolmasindan meydana gelir. Sokrates sadece Philebos ve Theaetetos‘ta bas konusmacidir, diger diyaloglarda Platon’un bas sézciisti degildir, Yasalar’da ise hig gériinmez. Yine son dénem diyaloglarinda, sonradan zoraki bir bicimde diyaloga déniistiiriilmiis oldugu sanilan, uzun sunum ya da serimlerin belirleyici olmaya basladigi deneme formu agar basar. Ahmet Cevizci 21 KRiTiAS Geviride Plato: Timaeus, Critias, Cleitophon, Menexenus, Epistles (Loeb Classical Library No. 234) kiinyeli calisma temel alinmistir. Yunanca isimlerin yazamlannda orijinalleri muhafaza edilmis, sadece Yunanistan, Atina gibi Tiirkceye yerlesmis olan kelimeler okunugun akicihgint kaybetmemesi adina Tiirkcelestirilerek verilmistir. TIMAIOS: Simdi sanki bir yolculuktan geri dénmiis 106 gibiyim, konusmamu bitirmis olmak bana huzur veriyor. Sokrates! Tann aslinda uzun zaman- dir var ancak biz konusmamuzla onu yeniden yarattik.! Simdi ondan séyledigimiz dogru sézleri korumasim, yanlh olanlar varsa bunlar icin de bize uygun cezay1 vermesini istiyorum. Hatalari diizeltmek ve bunlara uygun cezalar vermek isleri diizene koymak anlamuna gelir. Tanrilarin ortaya glasiyla ilgili séyledigimiz s6zlerin dogru olmasi icin tanrmin bize en iyi ilag olan bilgiyi vermesini istiyorum. Simdi, daha énce de belirttigimiz gibi konusma sirasi Kritias’a geciyor. KRITIAS: Tamamdir Timaios. Ancak konusmamin basinda ben de senin gibi davranacagim. Onemli bir konuda konusacagin icin sana yardimci olma- muzi istemistin ya, ben de aym seyi talep ediyorum. Hatta konusacagim konular cok énemli oldugu 107 icin bu yardima Timaios’tan daha fazla ihtiyacrm var. Belki konular daha énemii, belki de yaptigim saygisizlik olarak kabul edilebilir Ancak yine de bunu séylemeliyim: Hig kimse senin Gnemli geyler sdylemedigini iddia edemez. Fakat benim anlata- caklarim senin anlatacaklarina gore ispatlanmasi cok daha zor olan konular. Bu nedenle de daha fazla yardima ihtiyacam var. Bizim gibi dliimliiler 1 Kritias metni Timaios diyalogunun devami ve Timaios da bu diyaloga bir génderme yaptyor. 25 Platon + 108 26 icin 6liimliilerden bahsetmektense tanrilardan s6z etmek cok daha zor gériiniiyor. Eger herhangi bir konuda konusulanlan dinleyenler bilgisiz ve o konuya son derece uzak insanlarsa konusanlarin igi de zorlasir. Simdi, tanrilar konusunda zaten ¢ok fazla bilgimiz yok. Fakat séylediklerimi anlayabil- mek igin gu séyleyeceklerime kulak verin: Burada verdigimiz 6rnekler, diinyadaki tiim insanlarin konusmalari sadece birer benzetmedir. Bir ressam cizdigi resimde yer alan tanryi ve insan beden- lerini resmi gérenlere begendirmek icin ne tir zorluklara katlamur ya da ne gibi geyler onun isini kolaylastirir? Eger ressamin cizdigi resimde dag- lar, nehirler, ormanlar, yeryiizii ve yeryiiziinde ya da etrafinda bulunan seyler, asillarina benzer sekilde cizilmisse bundan memnun oluruz. Fakat bunlarin digindaki konular s6z konusu oldugunda neye benzedigini bilmedigimiz seylerin, o seyin ashna ne kadar benzetildikleri konusunda fikri- miz olmaz, tartisacak bir sey yoktur ve yine alda- tici olan bu resimlere de razi olmamuz sonucuna ulasilir. Eger ressamin cizdigi sey bedenlerimiz olsaydi, hata yaptigi seyleri hemen fark edip elestiride bulunabilirdik. Ciinkti kendi bedenimizi her zaman gériiriiz, béyle oldugu icin de ressamin yeterince benzetememis olmasim elestiririz. Sézler icin de aym durum gecerlidir. Eger tanrisal ya da goksel seyler hakkinda konusuluyorsa o zaman en ufacik bir benzetmede bile anlatilanlara inarunz, oysa séz konusu olan insan oldugu zaman uzun uzadiya séyleneni inceleriz. Bu nedenle simdi anlatacaklarimi yeterince iyi bir sekilde anlata- mazsam beni affedin. Ciinkii tannlan anlatmak insanlari anlatmak kadar kolay degildir. Evet Kritias Sokrates! Bunlan séylememin nedeni sézlerimi dinlerken bana yardimci olmamiz, ama bu yardim az degil epeyce cok olmali. Evet séylediklerime | hak veriyorsaruz bana yardimai olun. SOKRATES: Kritias! Neden sana yardimci olmayalim? Hatta senden sonra konusacak olan Hermokrates’e de ayn: sekilde yardimci olalim. Ciinkii konus- maya baslayacagi zaman o da sizin isteginize benzer bir istekte bulunacaktr. Béylece kendisine de yardimci olacagimuzi bilsin ve senin gibi bir giris yapmak zorunda kalmasin. Sevgili Kritias! Dinleyenlerin ne diisiineceklerini biliyor musun? Senden énceki konusmacidan cok hoslandilar. $imdi onun yerine gecebilmek igin epeyce yardi- ma ihtiyacin var. HERMOKRATES: Sokrates seni oldugu kadar beni de uyantyor Kritias! Fakat korkaklarin asla zafer aruti dikemediklerini unutma! Apollon ve Musalar’dan yardim iste ve konusmaya basla, bize eski vatan- daslarin erdemlerini anlat, onlarm yaptiklarmu 6v. KRITIAS: Hermokrates! Senden énce baska birisi konusacak oldugu icin bu sekilde rahatsn, ancak birazdan bunun ne kadar kolay olup olmadigim sen de dgreneceksin. Fakat yine de senin sézlerini dinleyecegim. Bu arada yardim istemem gereken diger tanrilarin disinda ayrica Mnemosyne’yi? de yardima cagirmaliyim. Giinkii séyleyecegim seylerin cogu onunla ilgili. Eskiden rahipler tara- findan anlatilmis ve Solon tarafindan nakledilmis seyleri haturlar ve sizlere anlatmayi basarirsam, beni dinleyen insanlarin gérevimi layigiyla yerine 2. Yunan mitolojisinde ilham perilerinden biri, Gaia ve Uranos’un kuz. 27 Platon =e 109 getirdigime inanacaklarina emin olabilirim. Evet, daha fazla uzatmadan baslayayim. Herakles siitunlarinin i¢inde ve disinda yasayan halklar arasindaki savasin iizerinden dokuz bin yil gectigzi sdylenir. Size bu savagi ayrntil: bir sekilde anlatacagim. Bir tarafta kentimiz komutanhgim yaptigi taraf icin savasin tiim yiikiinii iistlenmek- teydi. Diger tarafin basinda ise Atlantis krallan bulunmaktaydi. Bu ada daha énce de séyledigimiz sekilde Libya’dan ya da Asya’dan biiyiik bir aday- di, ancak depremler sonucunda yerin altina batt: ve artik sadece okyanusa agilmak isteyen gemici- leri engelleyen bir batakhk halinde. Eskiden cok sayida Yunan ya da barbar orada yasiyordu, daha sonra kendilerinden séz edecegim. Ancak 6énce- likle eski zamanlardaki Atinalilar’dan séz etmem gerekiyor. Onlann askeri giiclerini, yénetimlerini ve kimlerle savastiklarim anlatayim. Tannilar eski- den diinyay: kendi aralarinda paylasmuslardi. Bu paylasimda herhangi bir anlasmazlik yoktu, zaten tannlarm kendilerine uygun olmayan bir sey yapacaklanm ya da bir anlasmazhktan yararlamip daha fazlasini isteyeceklerini diistinecek halimiz yok. Herkes kendi payina diisen begendigi yeri aldiktan sonra oraya gitti. Tiim tanrilar kendi mal- lan olan bizleri tipki bir cobanin stiriisiinii besle- digi gibi besledi. Cobanlar hayvanlarim otlamaya gotiirdtikleri zaman onlan sopalarla diirterler, fakat Tanrilar bizim bedenlerimize béyle seyler yapmadilar. Tipki bir kaptanun gemisini yénettizi gibi davrandilar. Hayvanlarin en kolay yénetilme sekli olan arkalarina gecip onlam diirtme yén- temini bizim iizerimizde uygulamadilar. Bizleri inandirmak icin ruhlanmuza hakim oldular. Evet 6liimliilerin yénetilmeleri bu sekildeydi ve bu > Kritias tannilar bu sekilde yénetimde kaldilar. Hephaistos ve Athena’nin babalar ortak, bu kardesler fizi- ken babalarina benzedikleri gibi aymm zamanda onun sahip olduguna benzer sanat ve bilimlere de sahiptiler. Bu nedenle de aym yerde yénetime gectiler. Bélge erdem ve diisiince yaratilan bir yerdi, bu nedenle de sanki kendi mallanymus gibi buray: yonettiler. lyi insanlar yarattilar ve onlara yonetmeyi 6grettiler. Bugiin belki onlarin isimleri halen yasiyor, ancak sonraki nesiller daha farkh seyler yaptiklan igin onlamn eserlerinden ¢ok fazla bir sey kalmadi. Daha énce de belirttigim gibi savastan sonra hayatta kalanlar daglarda yasayan, okuma bilmeyen, sadece yéneticilerin isimlerini bilen insanlardi. Bu insanlar agagidakilerin yaptk- larimun ¢ok azimi yapabilecek yetenekteydiler. Ayn insanlar yéneticilerinin isimlerini kendi gocuklan- na verirlerdi, ancak o yéneticilerin erdemlerini, gelenek ve géreneklerini yarrm yamalak bilirlerdi. Aslinda nesiller boyunca yasam icin gerekli seyle- re sahip olmadiklarindan, genelde sadece bu sey- lerin eksikligine yénelik konulardan bahsedebi- liyorlardi, énceki nesillerin tarihiyle fazla ilgilen- mediler. Oysa destanlar ya da tarih aragtirmalan tiim islerimiz bittikten sonra kentte bog zaman olan insanlar tarafindan iiretilmektedir. Evet, bu insanlann yaptiklari islerin degil de sadece isim- lerinin bilinmesinin nedeni budur. Séyledigim seyin bir ispati da su: Solon rahiplerin kendisine eski savaslar anlatirken Kekrops* Erekhtheus, Erikhtonios, Erysikhthonos ve Theseus’ tan‘ énceki Mitolojiye gre Atina kentinineski krallarindan birisi olan Kekrops’un aymi zamanda Atina’nin ilk kanunlanm yapbgina inarulmaktaydh. Yunan mitolojisinde efsanevi Atina Krali. Theseus’un Attika bilgesi- ni Atina hakimiyetinde birlestifi diisiiniilmekteydi. 29 110 111 Platon 30 kahramanlamn da isimlerini séylemis olduklanm ifade etmekteydi. Ote yandan bu dénemde kadin- lar ve cocuklar da savas isleriyle ilgilenmektey- diler. Bu dénemin geleneklerine uygun sekilde tanngalar da silahh bir gekilde tasvir edilmektedir. Buradan da bir toplumda kadin ve erkek birlikte yasiyorsa, doganin o toplumdaki tiim canhlarin kendi yeteneklerine uygun bir sekilde ve bir arada hareket etmelerini istedigi sonucu ortaya gikar. Eskiden topraklarimizda cesitli sanatlan bilen Giftciler yasamaktaydi. Aynca bir de savascilar vardi, bu savascilar tanrisal insanlarin istegiyle fark yerlerde yasamaktaydilar. Egitim ve bes- lenme konusunda herhangi bir eksikleri olma- masina kargin 6zel miilkiyet diye bir sey yoktu. Aralanndaki her sey ortakti, diger vatandaslardan ihtiyaclarinin disinda bir sey almazlardi. Ote yan- dan diin konustugumuz ve muhafizlarn yapmasi gerektigini sdyledigimiz her seyi de yapiyorlardi. Kentimiz daha énceleri cok da makul olduguna inandigim bir sekilde bir kérfezde yer almaktaydi ve topraklar Kithairon ve Parnes Dagi’nmn tepesine kadard, yine Oropia ve Asopos nehirleri boyunca denize kadar bu simur uzanmaktaydi. Bu topraklar son derece verimli olduklari icin hicbiri ciftcilik yapmayan savascilan besleyebiliyordu. Bu verim- liligin bir géstergesi de tilkemizde bugiin halen cok cesitli meyvelerin yetigmesi ve bu meyvelerin yamnda biitiin hayvan tiirlerinin yararlandigi otlaklann varlgidir. Hem burada yetisen seyler sadece cok iyi degildi, ayn zamanda bol miktar- daydi da. Sézlerimizin dogrulugu nereden anla- silir? O giinlerden bugtine neler oldu? Kentimiz karadan uzaklasip denize dogru kayiyor ve konu- > Kritias mu adeta denizdeki bir burun gériintiisii ciziyor. Ayrica etrafindaki deniz de gok derin. Dokuz bin yil cok uzun bir stire, o giinden bu yana ¢ok sayi- da tufan oldu. Bu kadar zaman icinde tepelerdeki topraklar asagiya dogru kaydi ve baska yerlerde oldugu gibi tizerinden gectigi topraklan da ken- dine katarak denize kadar ulast. Bu topraklar bir 1% gibi biiyiiyerek denizin dibine gémiildii. Simdi bu topraklar kiiciik adalarda fark edilebilir, aynica sanki zayiflamus bir hastanin bedeni gibidir. Yumusak ve verimli topraklar ¢éktip kaybolurken geriye kalan sadece hasta bedendir. Fakat eski- den toprak kaymalarmmin olmadigi zamanlarda daglarin oldugu yerde yiiksek tepeler vardi. Ayn sekilde ovalar da toprakla kaphydi. Bugtin de izlerini gérebilecegimiz gekilde o zamanlar dag- larda ormanlar da bulunuyordu. Giiniimiizde bu daglarda sadece anlar gezinir. Bu arlarin besle- nebilecekleri agaclar yoktur. Oysa simdi kalinti- lari gérebildigimiz eski zamanlara ait yapilarda kullanilan agaclar buralardan kesilmekteydi. Yine kocaman meyve agaclan, hayvanlar igin genis otlaklar da buradaydi. Zeus’un mevsim yagmurla- m bu topraga kansip kayboluyor ve béylece deni- ze dékiilen sulan bosuna akitmuyordu. Bu sulari topragin derinlerinde depoluyor, kilden olusan ve digan sizdirmayan katmanlannda sakhyordu. Yukaridan akan sulari yariklarda akityor, bu sayede ortaya cok sayida kaynak ve nehir gikiyor- du. Giiniimiizde de bu kaynaklann yakinlannda bulunan eski kiilt alanlari halen gériilebilir. Evet, kentte eskiden sadece kendisine ciftgilik yapma gérevi verilmigs olan insanlar bu isi yapmaktaydi- lar. Bu ciftciler giizeli ve iyiyi seviyorlardi, aynca Platon son derece verimli topraklan ve bol da sulam vardi. Ote yandan tilkenin mevsimleri de cok giizeldi ve bu durum da ciftcilerin isine geliyordu. Kentin yapisina gecelim. Akropolis‘in durumu daha farklydi. Bir gece yasanan sel nedeniyle 112 kenti cevreleyen toprak kaymus ve etrafi bog kal- musti. Deukalion’daki bu selden énce de ti¢ kez sel ve deprem olaylar1 yasanmusti. Fakat bundan cok daha eski zamanlarda Akropolis cok biiyiik- miis. O kadar bitiyiikmiis ki Eridanos’tan Ilisos’a kadar olan bir alam kapliyormus, hatta Pnyks de onun simurlari icginde yer alirken, Pnyks’in kargi- sindaki Lykabettos Dai simim olusturuyormus. Akropolis’in etrafi toprakla kaphymus, sadece ist kismi diizmiis. Akropolis’in diginda, asagi kisim- da bu bélgelerdeki topraklan isleyen ciftcilerin ve zanaatkarlarin evleri vardi. Ustteki Athena ve Hephaistos tapinaklarinin civarinda sadece savascilarin evleri vardi. Sanki tek bir ev varmis gibi evleri ortak bir duvara sahipti ve girisleri her zaman kuzeye bakiyordu. Buradaki evler birlikte yasamaya uygun sekilde yapilmislardi ve kislik erzak lusimlari da mevcuttu. Evlerinde ve tapi- naklarmda yasamalari icin gerekli her sey vardi, altin ve giimiisii ise asla kullanmazlardi. Ne cok fakir ne de cok zengin bir yasam siiriiyorlardi, amaglari hep orta seviyede bir yasam siirmekti. Yaptiklan evlerde kendilerinden sonraki birka¢ nesil de yasayabiliyordu. Yazlar bu evlerden ayn- lip, bu kez giineye bakan kisimlara geciyorlardi. Akropolis‘in bu kismi yazlan sicak oldugu icin terk ediliyordu ve ayrildiklar: yerlerdeki bahceler ve spor alanlari bu kez yemek yenilen bir alana déniistirtiltiyordu. Eskiden Akropolis’in oldu- 32 @® Kritias gu yerde bir kaynak vardi, depremlere birlikte o kaynak da kayboldu ancak halen az da olsa su sizmaktadir. Ayrica eskiden buradan kente her zaman sifali sular akmaktaydi. Evet, hem kent koruyuculanmin hem de Yunanliarin istek- leriyle segilmis yéneticiler tarafindan yénetilen bu insanlarm yasamlan bu sekildeydi. Ote yandan askerlik yapmaya elverisli durumda olan kadin ve erkeklerin sayisimn her zaman yirmi bin civa- mnda kalmasi icin 6zen gésterilirdi. Bu insanlarin Yunanistan’1 ve Atina’y yénetme sekilleri dogru- — luk ilkesine dayamyordu. Avrupa’da ve Asya’da fiziksel giizellikleri ve ruhsal dzellikleriyle tin kazanmuslardi. Evet, bu insanlar o dénemin en iinlii insanlariydilar. Eger hentiz cocukken bana anlatilanlari hatirlayabilirsem Atinalilarin diis- manlarimn eski yasamlan hakkinda bildiklerimi de size anlatabilirim, béylece sizin gibi dostlanmu bu bilgilerden mahrum etmemis olurum. Fakat bu konuya girmeden énce barbarlarm neden Yunan isimleri kullandiklarindan da séz etmem gerekiyor. Béylece saskinliginiz azalir. Solon yararli olacagi diisiincesinden hareketle calismalarinda isimlerin anlamlarim arastiriyordu. Bu calismalar sirasinda isimleri ilk kez kullanan Misirlijarin bu isimlerin cevirilerini yaptklanmu anladi. Ardindan kendisi de isimleri inceledi ve bunlan Yunancaya ¢evirdi. Solon’un® yazdiklari benim dedemdeydi. Daha sonra onlan ben aldim ve daha cocukken ezberledim. Bu nedenle de bizim isimlerimize benzer isimler duydugunuzda sasirmayin, iste size bunun nedenini agikladim. 5 MO 640-559 yillan arasinda yasamus Atinals deviet adam. 33 113 Platon -w Tannilar kendi aralarinda her birinin hangi topragi alacaklanm konusurlarken diinyay: cesitli béliimlere ayirmuslardi, daha énce de konustu- gumuz gibi kendileri icin tapmaklar kurdurup, kurban kestirmeleri bu dénemde gerceklesmistir. Poseidon éliimlii bir kadindan dogan cocuklanm bu Atlantis Adasi‘nn birazdan sizlere anlatacagim kasmina yerlestirdi. Adanin ortalarmda denize yakin olan yerde bir ova vardi, bu ova diinyadaki en verimli ova olarak tin yapmusti. Bunun elli sta- dion® kadar uzajinda ise cok da yiiksek olmayan bir dag bulunuyordu. O dagda yerli halktan bir adam yasardi, ismi Euenor’du ve karisimin ismi de Leukippe’ydi. Kizlan Kleito evlenecek yasa gel- diginde annesi ve babasi éldii. Poseidon bu kiza asik oldu, sonra kizin yasadiga dagin etrafim hem denizden hem karadan cesitli cemberlere ayirdi. Cemberlerin ikisi denizden, iigiinciisii ise kara- dandi ve bu cemberler adanin ortasindan itibaren her tarafa esit uzakliktaydilar. Bu nedenle higbir insamin bu bélgeye ulasma sansi yoktu. Zaten o zamaniar gemiler heniiz yapilmamugst. Poseidon bir tanr: oldugu igin ig kisimda kalan bu aday1 kolayca giizellestirdi. Bu kisimda iki kaynak suyu vardi, biri sicak digeri soguktu, besinler de cok cesitliydi. Posedion’un ve lazin beg ikiz cocuk- lan oldu, daha sonra tann cocuklan biiyiittii. Cocuklarin en biiyiiklerine annesinin evinin etra- findaki topraklan verdi, bu topraklar en verimli ve en genis topraklardi. Bu biiyiik cocuk, kardes- lerinin de krali oldu. Diger kardeslerin emrine cok 6 Bir stadion yaklasik olarak 184.5 metreye denk gelmektedir. 34 2 Kritias sayida insan verdi, ayrica onlamn da genis toprak- 114 lan oldu ve yine onlar da kral oldular. Cocuklarin en biiyiigiiniin adi Atlas’t, adanin ve denizin Atlantikon ismini almasi bu kraldan kaynaklan- maktadir. Yas bakimindan ikinci sirada gelen kardegi, Herakles Siitunlan yakinundaki ve giinii- mitizde Gadeiros ismini tasiyan tilkenin tic bélge- sini almist. Yunanlilar ona Eumelos derler, orada yasayanlar tarafindan ise Gadeiros ismiyle bilinir. Ulkenin ismi de bu kraldan geliyordu. Ikinci ikizlerden birine Ampheres, digerine Eumaion, iigiinciilerden biiyiik olan Mnesea, kiiciik olana Autokhthonos, dérdiinciilerden biiytik olana Elasippos kiigiik olana Mestor, besincilerden biiyiik olana Azaes kiigiik olana Diaprepes ismini verdi. Poseidon’un bu cocuklar nesiller boyunca bu adada yasamaya devam ettiler. Daha énce de belirttigim gibi okyanustaki cok sayida adada halen varhklarmi siirdiiriirler. Yine anakaraya dogru Misir ve Tyrrenia’ya kadar olan bélgede de hakim durumdadirlar. Atlas’in soyundan gelen varhklanmni siirdiirdii- ler ve her zaman eski hakimiyetlerine uygun dav- randilar. Aralarinda yasca biiytik olan her zaman kral segiliyordu. Yéntem bu sekilde oldugu icin de egemenlikleri uzunca bir siire devam etti. Ne kendilerinden daha énceki krallarin ne de sonra- dan gelenlerin basarabilecekleri oranda olmayan zenginlikler elde ettiler. Sadece kentlerinin degil aym zamanda adanin zenginliklerini de kullam- yorlardi. Ticaret yapmalarndan dolayi cok sayida triinii_digaridan alabiliyorlardi, ancak kendileri igin en gerekli geyler adada oldugundan buradaki seylerle de yetinebiliyorlardi. Ulkelerinde, bugiin- 115 Platon lerde sadece ismi bilinen ancak hem eritilebilir ya da eritilemeyen bir maden olan oreikhalkos madeninden epeyce vardi. Bu maden adaya mah- sus bir madendi ve altindan sonra ikinci degerli maden olan bu madenin ismi oreikhalkostu. Yine kerestecilerin kullanabilecekleri tiirden iiriinlerin tamamu da burada mevcuttu. Bu agaclar hem evler icin hem de hayvanlar icin yeterli miktardaydi. Burada fil de vardi. Ciinkti bu adadaki otlaklar sadece gél, nehir ya da batakhk kiyilarinda ya da daghk alanlarda yasayan hayvanlar icin degil son derece fazla yemeleriyle bilinen filler icin de yeterliydi. Diinyanin ¢esitli yerlerinde bulunan kokulu bitkilerden, otlardan, ciceklerden ve bitki- lerden elde edilen tiriinler de bu adada vardh. Yine meyve agaclan, un yapiminda kullamulan tahillar ve toprakta yetisen diger tiriinler de eksik degildi. Yemisler bakimindan da ada cok zengindi, yani e®lencelerimiz ic¢in kullanilan meyveler, yamugsak ve kuru meyveler, yemek icin kullarulan sebzeler, yiyecek, igecek ve merhem yagi cikarilan meyve- ler ve kuru yemisler bol miktardaydi. Topragin béylesine zengin olmasi sayesinde insanlar tapi- naklar, saraylar, limanlar ve tersaneler insa ettiler. Birazdan anlatacagim sekilde diger kentleri de giizellestirdiler. Eski ana kentin etrafinda deniz vardi, burada képriiler insa ettiler ve bu saye- de kralin sarayina dogru bir yol yapilmis oldu. Eskiden tanrilarin ve sonra da kendi atalarumun yasadiklan bu yerlerde bir kral sarayi yaptilar. 7 Burada yumusak ve kuru meyvelerden tam olarak ne kastedildigi ok anlasilir degil. Ingilizce ve Fransizca cevirilerin bazalannda yu- mugak meyvenin iiziim, kuru meyvelerin de tahullar olabilecegine dair yorumlar bulunsa da bunlann yorum oldugunu da akilda tut- mak gerekiyor. Kritias Goreve gelen her kral, sarayi eski haline gére daha fazla giizellestirmeye caligti. Sarayi géren herkes bu yapinin muhtesemligine, giizelligine hayran kali- yordu. Disaridaki sug gemberine kadar tig pletron® genisliginde, yiiz ayak derinliginde ve elli stadion uzunlugunda bir yol yapildi. Sanki bir liman var- mus gibi gemilerin gecmesine yetecek biiyiikliikte bir alan birakildi. Ote yandan képriilerin karsisina yani denizle ve anakaramin aynidigi kismun ara- sinda sadece tic kiirekli gemilerin gecebilecekleri genislikte kanallar kazildi. Toprak, gemberlerin varligindan dolay: yiikselmisti, bu nedenle de su yollarinin iizeri gemilerin gecebilecegi yiikseklik- te kapatildi. Denize bagl olan en biiyiik gember tig stadiondu, toprak gember de ayni gekildeydi. Ikinci siradaki su cemberi ve toprak gemberi ikiger stadiondu. En i¢te bulunanin genisligi ise bir sta- diondu. Kral sarayinin bulundugu adanin capi bes stadiondu. Bir plethron genisligindeki képriiniin iki ayaginin oldugu kisimlarla, adanin ve cember- lerin etrafi surlarla driiliiydii. Képriiniin denize gecisinin oldugu her yerde kuleler vardi. Bu surlar igin gerekli taslar icteki adanun kayilarnndan ya da toprak gemberin i¢ ve dig kisimlarinin altindan bulabiliyorlardi. Taslar beyaz ve karmizi olmak iizere iki renkteydi. Taslan cikartirlarken topragin altinda tistii kayalarla kaphi havuzlar insa etmisler- di. Havuzlarin bazilan sadece tek renkliydi, bazi- lannda ise farkh renklerde taslar kullanildigi icin onlar daha hos gériintiyorlardi ve bu durum onla- ra ayri bir giizellik katiyordu. En distaki toprak cemberi cevreleyen duvara siva siiriilmedi, bunun 8 Bir plethron yaklasik olarak 30 metreye denk gelmekteydi. 37 116 Platon yerine tungla kaplandi. ¢ duvarlar erimis kalayla kaplamirken, Akropolis de ates gibi parlayan ore- ikhalkos ile kaplandh. Kralin saray1 Akropolis’in icindeydi. Burada ayrica Poseidon ve Kleito icin yapilmis bir tapi- nak bulunmaktaydi. Etrafina duvar 6riilmiis bu tapmaga girig yasakt. Poseidon ve Kleito’dan gelen on nesil burada dogmustu. Insanlar her mevsimin baslangicinda sunmalan gereken kur- banlari buraya getirirlerdi. Poseidon Tapmagi bir stadion uzunlugunda ve iig plethron genis- ligindeydi. Yiiksekligi de bununla uyumluydu. Ancak yine de barbarlarin tapimaklarina benzi- yordu. Dis yiizeyi giimiisle kaplanmisken, tavan siisleri de altrmdan yapilmist. Ug tavanin siisleri ise altin, giimiis ve oreikhalkostan yapilma siis- lerle kaph olsa da aslinda fildisinden yapilmist. Diger kisimlar, siitunlar, duvarlar ve mobilyalar ise oreikhalkostandi. Tapmagin icinde altyndan heykeller vardi. Biri savas arabasi icinde ayakta duran ve alti kanatl bir ati siiren bir tann hey- keliydi. Bu heykel o kadar biiyiiktii ki neredeyse kafasi tavana degecekti. Yiiz Nereis’in? yunuslar tizerinde de tasvirleri vardi, ciinkii o zamanlar Nereisler’in yiiz tane olduklan saniliyordu. Yine baska insanlar tarafindan yapilmig cok sayida heykel de tapinagin icindeydi. Tapinagan diginda on kralin eslerinin ve onlarin soylarindan gelenle- rin heykelleri vardi. Yine krallarm ya da onlarin istegiyle kentte yasayanlar ya da baska kentlerde yasayanlar tarafindan sunulmus baska heykel- ler de bulunuyordu. Aynica icerideki heykellerle 9 Yunan mitolojisinde Andromeda’nin giizellikleriyle iinlii, su perisi kuzlan. 38 > Kritias orantil: bir biiyiikliige sahip olan sunak da bura- daydi. Evet, kral sarayi, krallarin kendileriyle ve tapinak siisleriyle uyumluydu. Sicak ve soguk su kaynaklan her zaman bol bol akiyordu ve icimi rahatt, diger ihtiyaclan kargila- maya da yetiyordu. Kaynaklarin etrafinda sulak yerde yetisen agaclardan vardi. Yine kaynaklarin yakininda agik ve kapah havuzlar yaptirmuslar- di. Kapah havuzlar sayesinde kisi sicak suda yikanma sanslan oluyordu. Krallar icin, kadinlar icin, atlar ve diger hayvanlar igin farkh hamamlar yapilmist: ve bu hamamlarin her birinin siisleri kendine ézgiiydii. Hamam sulan Poseidon’a kut- sal ormana akardi ve bu giizel toprak sayesinde ormanda biiyiik ve giizel agaclar boy veriyordu. K6priilerin yanmndaki su kemerleri sayesinde ise sular dig cemberlere kadar tasimiyordu. Orada tan- niar icin tapinaklar, bahceler, spor alanlan ve atlar icin de kogu alanlan vardi. Antrenman sahalani iki cember bicimindeki adanin farkli yerlerinde yapilmisti. Yine en biiyiik adanin tam ortasinda at yanslan icin bir stadion genisliginde bir boliim bulunmaktaydi Ayrica burada atlarin biitiin gem- beri bastan basa gecebilmeleri igin bir bilge de aynlmust. Atlarim kogu alarunin yaninda, nere- deyse biitiin kraln muhafizlamnin kalabilecegi biiyiikliikte evler bulunmaktaydi. En giivenilir muhafizlar Akropolis’e en yakin cemberde yasa- maktaydilar. Yine krala olan sadakatlerini 6zel ola- rak géstermis olanlar igin sarayin etrafinda evler vardi. Tersanelerde tig kiirekli gemiler ve bunlar icin gerekli tiim seyler yer aliyordu. Evet, kralla- mn saraylarimin etrafi bu sekildeydi. Digaridaki tig limandan sonra deniz kiyisindan baslayip limana Bo) 117 Platon 118 elli stadion uzaklikta yer alan cember geklinde bir duvar vardi. Bu duvar su kanalinin denize agilan agzinda bitiyordu. Yol kenam boyunca bitisik nizamda evler bulunmaktaydi. Kanalin icinde ise diinyanin bircok yerinden gelen ticaret gemileri yiiztiyordu. Bu nedenle de ister giindiiz ister gece burasi her zaman giiriiltiilii bir yerdi. Kent ve saray hakkinda bildiklerimi size anlat- tum. Sirada kentin kalan kismi ve bu kente bagli yerlerin ne gekilde yénetildikleri konulan var. Rivayetlere bakilirsa kent yiiksek bir yerdeydi, layilar da dimdikti fakat kentin etrafinda bir ova vardi. Ovarun etrafinda ise denize inen daglar bulunmaktaydi, ovanin alam ii¢ bine iki bin stadi- ondu. Ova gtineye bakiyordu ve bu sayede kuzey riizgarlanndan korunuyordu. Yine buradaki dag- lar 6yle giizelmis ki bugiin hicbir dagin onlar kadar guzel olmadigi séylenir. Yine daglarda zengin ve kalabalk kéyler, her tiirlii hayvana ot saglayan meralar, nehirler, géller ve yine farkh alanlarda kullanilabilecek agaclar vardi. Bu ovada, doganin yardimu ve krallarin cabalariyla uzun siirede ciddi degisiklikler oldu. Bunlan da simdi anlatacagim. Ova nerdeyse dikdértgen bicimindeydi, baz: yerler diiz deZildi ve bunlarin etrafina hendekler kazila- tak diiz olmalan saglanmust. Bu hendek éylesine derin ve genis bir sekilde kazilmust ki insanlann bu kadar biiyiik bir eseri yaratabileceklerine inan- mak cok zordur. Fakat yine de bana anlatilanlan size aktaracagim: Genislik bir stadion, derinlik bir bir plethrondu, ova daire geklinde oldugu igin agildiginda uzunlamasina on bin stadiondu. Daglardan akan sular, ovayi boydan boya geci- yor, iki ayn koldan kente geliyor ve buradan da @ Kritias denize dékiiliiyorlardi. Kentin ist kisimlarndan gelerek dogrudan bir hatla ovay: kesecek gekilde su kanallari yapilmist, bu kanallarn genislikleri yiiz ayakti ve aralarinda yiiz stadion mesafe vardi. Kanallar kiiciik yollarla kente baglanyorlardi. Bu sayede de gemilerle tasimacilik yapilabiliyor ya da gerekli odunlar su yoluyla kente ulastilabiliyor- du. Kislan Zeus’un yagmurlarindan, yazlan da su kanallarindan yararlanilarak her iki mevsimde de iiriin alinmasi miimkiindii. Ovadaki her bélgenin bir asker vermesi zorun- luydu. Her bélge on stadionluk bir kare gek- lindeydi. Toplam asker sayisi altmis bindi. Ote yandan gerek daglardan gerek diger bélgelerden cok sayida asker toplaniyordu. Bu askerler kendi 119 bélgelerinden olan komutanlarm emri altunda gérev yapmaktaydilar. Her alti asker bir savas arabasi getirmeliydi, bu sayede on bin araba top- Jamyordu. Ote yandan yine her asker iki atl, iki hayvan, kiiciik kalkanh bir asker ve bu askerin gerisinde hayvanlan idare etmek zorunda olan bir arabaci, iki agir silahh, ikiser okgu ve sapanci, tig muzrakq ve tig mancimk kullanan asker sagla- mak zorundaydi. Yine toplami bin iki yiizii bulan gemiler icin de dért tayfa getirmeliydi. Evet ana kralin tilkesinin askeri diizeni bu sekildeydi. Diger dokuz iilkenin durumu farkhdir, ancak bunlan teker teker anlatmak uzun siirecektir. Yoneticilerin durumu ilk zamanlarda gu sekil- deydi: Her kral kendi topraklarinda hiikiim siirii- yordu ve yasalan kendisi belirliyordu, ceza verme ya da dldiirme hakki da kendisindeydi. Ote yan- dan krallar arasindaki iliskide belirleyici olan Poseidon’du. Evet eski adetler bu gekildeydi, 120 Platon 42 Poseidon Tapinagi’nda yer alan oreikhalkostan yapilmis siitundaki yazilara uygun sekilde béyle davramyorlardi. Bu tapmnak adamin ortasindaydi ve insanlar beg ya da alt: yilda bir burada araya gelirlerdi. Béylece hem tek hem de cift senelere aym saygiy1 géstermis olurlardi. Burada ortak sorunlar dile getirilir, bir kralin hatali davranislari olduysa onun mahkemesi gériiliirdii. Bir konuda karar alacaklari zaman ettikleri bir yemin vardi. Bu yemin sirasinda, Poseidon Tapinagi yakinun- daki kutsal alanda bulunan bogalar tek baslari- na yakalayabilmek icin dua ederlerdi. Ardindan hicgbir demir silah kullanmayip sadece sopayla ya da halatlarla bu bogalan yakalamaya calisirlardi. Bogay1 yakaladiklarinda onu siitunun tizerinde kesiyorlardi. Béylece adeta hayvanin kanuyla ora- daki yazi islatihyordu. Siitunda yazili yasalara uygun davranmayanlar icin biiyiik beddualar vardi. Boga geleneklere uygun sekilde kurban edildikten sonra hayvanin gévdesi kutsal ilan ediliyordu. Ardindan kam bir kaseye dolduru- yorlar ve krallar diger krallarin tizerine bu kan stirliyorlardi. Daha sonra ise bu kaselerdeki kana altin kaplara dékiiyorlar ve yemin ediyorlardi. Bu yemin siitunlarda yazili olan kurallara uya- caklarina, bu kararlara uygun davranmayanla- mi cezalandiracaklarina, yazili kanunlara bilerek karsi gelmeyeceklerine, bunlara uygun olmayan emirler vermeyeceklerine ve verilen uygun olma- yan emirleri dinlemeyeceklerine dairdi. Herkes kendisi ve ailesi icin bu gekilde yemin ediyordu. Ardindan altin kaptan o kam iciyor ve bir kismum da tapmafga dokiiyordu. Sonra da yemege ve diger 6nemii islere geciliyordu. Aksam oldugu zaman @ Kritias kurban atesi sénityordu ve tapmaktaki tiim 1siklar kapatiltyordu. Bundan sonra mavi, giizel elbiseler giyip yemin ettikleri yerde kurban ateginin yakil- digi alana oturup, suclulara cezalarim veriyorlar, ya da kendilerine verilmis ceza varsa bunu ¢eki- yorlardi. Alinan kararlarin ardindan sabahleyin bunlan altin iizerine yazip kayafetleriyle birlikte tapmaga birakiyorlardi. Yine krallarin yagam- larina ve gérevlerine yénelik de cesitli yasalar bulunmaktaydi. Bu yasalar arasinda en 6nemiileri olarak birbirlerine kargi silah kullanmamak, biri tarafindan saldiniya ugrayan olursa onun yardi- muna kosmak, savasla ilgili ve diger konularda bir karar alinacagi zaman tipki babalan gibi bir araya gelip karar vermek ancak ihtilaf halinde karari Atlas’in oglunun vermesini saglamak gibi seyler vardi. Herhangi bir kral, kral soyundan gelen biri- ni toplam oylarin yaridan cogunu almadi: siirece 6ldiiremezdi. Evet, eskiden kentin béylesine bir giicit vardi. Peki, tannlar neden bu kentle neden diisman olmamuza yol actilar? Anlatilanlara bakilirsa uzun siire boyunca tanrisal soylarindan dolay: kentleri- ni yasalara uygun gekilde yénettiler ve kendi kan- larinda bulunan dogruluk ve asalete kars1 gikma- dilar. Diisiinceleri son derece dogru ve énemliydi. Her zaman icin aldiklan kararlarda birbirlerine son derece nazik ve diisiinceli bir gekilde yaklas- maktaydilar. Onlar icin en 6nemli sey erdemdi, erdem disindaki seyleri 6nemsemiyorlardi, bu nedenle sahip olunan diger zenginlikler onlarin géziinde yalnizca yanlarindaki birer yiik gibiydi. Hicbir zaman kendilerini zenginlige kaptrmiyor- lar, asla dogrudan sapmuyorlardi. Kendileri dlciiltt 43 121

You might also like