You are on page 1of 81

Sofi Tram-Semen

•• •
Sofi I ı.ıııı Sı ıııı ıı
NA lU BO 'ıl ll 1 1 ı 1 1
·~

""
o NAI~T BOYU TURKLERI
·-·-
tl)

HUN 1 AHA<
Mil Ol OJ i ı
'ı ll ll t l)

5'
ll UN-KARAÇA YLILARIN
• •
Yazar, hu ç.ılı nı ıd 1 ı 1
s
.!::::

MITOLOJISI
~
mitoloıilı·ı<• ııı ~n lı d ılı
lfunl,ııııı ı,ııılııl ıl ıl ı 1
diikıı11'1111'lt flllt lı.ıı 1" ı ıl ı ı
Boyu llıııı 1 ııltıııııııılıı ~ ı 1
toplııınııııı ıılı ı 1
gıınılınıı , ı.. 1 ı
lluııl. ı hı ı t
(ııı.ık ıııı) l•iıl ı ı
ytılll} lı lı ıli"' lı lı

1 lıııı lı ~ 1 l t
·;:;a
::3
~
'i:
~
s
ÇQ

518
~
----KAVf'W( YAY INtARI ;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;;:J

©Bu k itabın yayın hakları


Anal iz Basım Yayın Tasarım Gıda Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti.ni ndir.

Birinci Basım: Temmuz 2008


Teknik Hazırlık: Analiz Basım Yayın
Baskı: Analiz Basım Yayın

ISBN: 978- 975-343-533-8


Sofi Tram-Semen
KAYNAK YAYlNLARI: 518
NART BOYU TÜRKLERİ
HUN-KARAÇAYLILARIN
MİTOLOJİSİ ·

Hun-Karaçaylı Türkçesinden
Türkçeye çeviren: Aras Sözüer

ANALİZ BASlM YAYl N TASARIM GIDA


TİCARET VE SANAYİ LTD. ŞTİ.
Meşrutiyet Cad. Kardeşler Han No: I 213
34430 Galatasaray-İstanbul
web adresi: www.kaynakyayinlari.com
e-posta: iletisim@kaynakyayinlari.com
Tel: (0212) 252 21 56-99 Faks: (02 ı 2) 249 28 92
İÇİNDEKİLER

SUNUŞ 7

ÖNSÖZ 9

TENGRİ, TEYRİLER, MiSTİK YARATTKLAR


"KARANLIG IN" TEMSiLCiLERİ 15
Tengri 16
Yıldızlar 18
1. Yerden Kopuk Evren e Bağlılık 23
2. "Tek Yaratıcı" 29
3. Evrenin Bütünlüğü 33
4. "Totur Teyri" (Ene1ji Tanrı) 36
5. Şifalıi Halk Kiilıiirü 40
Dünya'nın Yaratılışı 41
6. ''Duman" ve İnsan ... 41
Can ve Ruh 43
Teyri (Dünyadan Sorumlu Üstün Teyri) 46
Yarım Tanrıl ar (Teyriler) 54
Ağaç Kişi 54
Eliya 65
Coriy Cei-Teyri (Eski Adı Uskubriy) 74
Kiin-Teyri (Tang Teyri) 86 •
Su A11ası 89
C eriyesi (Cer iye) 93
Teyri Öküz 97
Debet, Sw; Kut 98
Aymuş 103
Erirey 106 SUNUŞ
Aspclll 112
Do/ay 116
Mistik Yaratıklar Yazar, bu çalışmada, Nart (Türk) miıolojisinin diğer mitolojile-
ıı8
Almaştı. Çaçlı re oranla daha az tanınmasının nedenlerini, Hunların tarihi bilgile-
11 8
Ataylmaz ri ezberlemiş olmalarına ve yazıya dökmemelerine bağlamakta; bu
120
Cazıu nedenden dolayı Nart Boyu Hun Kültürünün karanlıkta kalarak,
120
dünya toplumuna ulaşmadan, ancak halkın hafızasında korunarak
Kırıcı Yaratıklar 122 günümüze kadar geJdjğini ileri sürmektedir.
Kırğıy Kuş 122 Nart mitolojisi, oturmuş tannsal hiyerarşi sistemi, yaratan ve
Scmubek 124 yaratılan arasındaki bağları , manevi arayışlarının derinli ği, ahlaki
Nart Mitolojisi'ndeki Kavramlar ve Anlamları 128 ve estetik kavramlannın aydınlığıyla , belli bir gelişim seviyesine
/ -Hassas Dünya 128 ulaşmış, yaratıcı bir halkın kültür ürünüdür. Hunlar her tür tarihj ve
2- Akıl ve Güç 132 kültürel bilgiyi, sözle melodiyi (makam) birleştirerek, "şarkı -efsa­
3- Biitiin Dünya 134 ne" denilen halk kültürü yoluyla halkın hafızasına yerleştirmeyi ba-
4- Mistik Dii11ya 136 şarmışlardır.

5- Şaman, Obw; Kartkurtha, Bilgiç 139 Elinizdeki kitap, Nart Boyu Türkleri Hun-Karaçaylıların mito-
6- Suç ve Ceza 144 lojisini incelemekte; tanrı sal hiyemrş i l erini, yaratan ve yaratılan
7- Üçtl!n Üçii Açan 145 arııstndaki bağları, manevi arayışları, ahlaki ve estetik kavramJan

8- Dokuzdan Dokuz Saçan (Toğuzdan Toğuz Cayğan) 149 vb. mitolojik olaylar ve kahramanlar etrafında okuyucuya ulaştır­
9- Ay'ı Yutan Sarıubek. . .(Celimauz) maktadır.

(Ay Cwlımı Sarıuhek Celimauz) 151


10- Timaza 154 KAYNAK YAYlNLAR!
Akıl Özek 156

7
ÖNSÖZ

Halk külıürü türlerinden en seçkini, en üst konumda bulunan


örneği mitolojidir denilirse yanlış sayılmaz. Zira o insanın yakın
çevreye bağlı düşünceden koptuğunun, bilinmeyen alanlara fikir
uzattığının bir kanıtıdır. Bu da halkın ilerleme sürecinde yeni bir
döneme girdiğini, yaşam-ölüm, dünya-alem, kainat ve sonsuzluk
kavramları üzerinde yoğunlaştığını, basit maddi (görsel dünya)
anlayışından, bileşik manevi (görülmeyen, bilinmeyen dünya)
arayışlara geçtiğini göstermektedir. Öyle de mitolojiyle insan, ka-
inat ve kendisinin bir bütün olduğu bilincirti kanıtlamaktadır, ma-
nevi varlığın üstün l üğü anlayışın ı ve ondan oluşan estetik kriter-
lerini göstermektedir.
Mitolojiye bakarak halkın yaratıcı fikri ilerlemesini, ahlak anla-
y ışın ı , estetik kurallarını, kü ltür yönünü (maddi, manevi veya mad-
di-manevi) ve seviyesini belirlemek mümkün.
Basit putlar, daha da ilerlemiş bir d ine dönüşmüş inançlar, tüm
eski halklarda olmuştu, fakat Hunlarda (HintJilerde de) onun belli
bir sisteme dönüşmesi ve "tek yaratıcı" anlayışının üstün kılınması,
halkın yaratıcı fikri gelişiminin göstergesidir. Huo dini kültürü. ilk
olarak, belli bir kılığı olmayan enerji (totur) ile kainatı yöneten bir
yaratıcıyı ortaya çıkarmaktadır. Bu ise felsefi düşüncenin ne kadar
ileriediğinin kanıtıdır. Kainatı. enerjisiyle yöneten "Totur Tengri"
(Enerji Tanrısı) ve onun yardımcıları yarım tanrıların (Teyriler),
belli bir kı lık taşımadıkları da, halk düşüncesinin "çok yüzlü alem"
anlayı şına kadar kaldırıldığını ortaya koymaktadır. İlkel bir halkta

1
bu ayd ınlığı içeren bir dini anl ayışının doğması evolüsyon* kanun- tamamen geniş, bağımsız, maddi anlayışından kopuk bir manevi
Iarına aykırı bile görü lmekte ve Huıı hal kının önder fikirli olduğu­ yönü izlediği ortaya çıkar.
nun bir kanıt ı olmaktadır. Birincide, halkın manevi gelişimi maddi değerlere dayarur.
Nart Mitolojisi'ni diğer bilinen mitolojilerle karşılaştırınca (ör- İkincideyse, temiz manevi anlayışı halkı, yaratıcılık yönünde yük-
neğin dünyaca bilinen Yunan Mitolojisi) iki yapı ortaya çıkar: sekten yükseğe çeker.
Birisinde; Mitoloji'deki tanrılararası davranışlar, insanlarara- Tarihçilerio anlam veremediği "Hun ahlak anlayışı" bu manevi
sındaki davranışlara benzer (aralarındaki aşk, nefret, gıpta, çeke- ilerlemeden kaynaklanmakta olabilir. Zira maddiyatın geçici, ma-
meme vb.) ve bu emareler de yaratıcı halkın manevi arayışlarının nevi varlığııı da ebedi olduğunu bu halk erken kavrarruştı. Evolüs-
hala "görsel dünya" çerçevesini aşamadığını gösterir (Yunan Mi- yon yönü ve yaşı açısından, Nart Mitolojisi eski, uzun tarihli bir
tolojisi). halkın kliltür ürünü olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
ikincide ise; "görsel dünya" bağlarını koparmış, yaşadığı dünya Neden Nan (Türk) Mitolojisi geniş tanınmadı da, diğer mitolo-
kabını fikren kırmış ve evrensel genişliğine uzanan bir bağımsız jiler dünyada ün kazandı, sorusu sorulabilir. Cevabı, dünya tarihin-
düşünce gözlenmektedir. (Nart Mitolojisi.) ce bilinen nedenlerdedir. Hunlar, Çinliler gibi tarihi yazmamış, ez-
Birinci mitoloji yapısında; tanrıların insan kılığında olmaları, berlcmiş, bu yöntem de Hunların kültür alanında da orijinal yaratı­
halkla maddi, "görsel", düşüncen in üstün olduğunun ve soyut alan- c ılığın sahibi olduğunun göstergesidir. Sözle, melodiyi (makam)
lara fikri uzanmadığının göstergesidir. birleştirerek Hunlar, her tür tarihi, kültürel bilgiyi, halkın hafızası­
İkinci yapıtta ise; tanınmayan enerji (totur) Tengri anlayışı yara- na yerleştinneyi başarmıştı. "Şarkı-efsaneler" denilen halk kültürü
tıc ı halkın "bağlı düşünce" kavramın ı arkada bıraktığının, "evrensel türü, şaşırtıcı tari hi bilgiler korumakta ve nesille re ulaşınaya devam
bütünlüğü", "çok yüzlll ka inat" anlayışını benimsediğinin kanıtıdır. etmektedir.
Bu iki mitoloji, zaman açısından bi rbirinden çok uzak olur. Fakat Glinüınüzdeki hızlandırılmış dil öğretim yöntemleri, Hun "ezbe-
ne "Nart Mi tolojisi"ne eski, ne "Yunan Mitolojisi"ne genç denilebi- rine" ("azbar") çok benzer, zira melodiye konulmuş bir şiirsel metin,
lir. Zaman açısından fark göstermek için kanıt yok, ancak he r iki mi- kaybolanıaz, kafi ye ve üslübli unutulan sözün bile yerine konma~ına
tolojinin içindeki evrensel anlayıştan kendi kendine farklılık göze yard ımc ı olur. MÖ 7. bi nyı ldan günümüze kadar etkili olınaya de-
çarpmaktadır. İnsan kılığında, insani yanlış ve günahlada dolu bir vam eden bu yöntem le, parçalanrruş ve dağılmış, tarihini yazmaya
tanrı anlayışı; bir enerji kılığında, yarattığı dünyaya yaşamayı öğret­ imkanı olmamış halklar, milli tarih, kültür ve geleneklerini, atalannın
mekle meşgul yarım tanrılar (Teyriler) ve onları yöneten tanrı (Teng- kusursuz yaratıcılığırun bir ürünü olan bu yöntemle, milli belleğini
ri) anlayışı karşısında zayıf kalmakta. yüklerneye devam etmişlerdir ama ne kadai özen gösterseler de, bü-
Nart Mitolojisi'nin göz ardı edilemez yapısal değeri bundan iba- tünlcşememe, dağılrruş olma, halkın kültürüne sahip çıkmasına, ge-
rettir. Zira enerjik yaratıcı anlayışı çok üstün bir fıkir ürünüdür. niş alanlara onu yayabilmesine engel olmuştu. Yazılı kaynaklara da-
Birinci yapıtta, maddi anlayışının üstün, manevi arayışlarının da yalı bir yön izleyen dünya tarihi de, görülen kanıtiara ağırlık vererek,
"maddi-manevi" yönde ileriediği görülür. İkinci yapıtta ise halkın şifahi kültürde kodlu tarihi kaynakları dikkate alamamış ve henüz

• Evollisyon: ltcrlcme. onların sahiplerini de "gelişmiş halklar" sınıfına koyamamıştı.

lO ı ı
1Ialkların belleğindeki yaz ı lmayan kaynaklarını inceleyici tarih, desek?!.." (N.Ya. Biçurin, "Sobraniye svedeniy, obitavşilı v Sredney
Mili dünya toplumu tarafından yaratılmamıştır. Belki de onun öne- Aziyi v dreımiye vremena", c.2, s.204.)
mini anlama aşamasındaki ilerlemeye ulaşamamışızdır. Ne yazık ki, eski esprideki "Ateşek" konusu günümüzde de ak-
İşte bu nedenlerden dolayı Nart Boyu Hun Kültürü, karanhkta tüeldir.
kalarak, dünya toplumuna ulaşamadan, ancak balkın hafızasında "Ateşek"ler unutmamalı, Hun halkının tarihince kanıtlanmış ya-
korunarak günümüze kadar gelmişti. şı, 9 bin yılı aşmış durumda. Öyle bir uzun zam~n i~~isinde, e~o­
O ürünlerin bulunup gün ışığına çıkması, yazılı hale gelmesi lüsyon kanuniarına uygun köklü bir kültür de gelışmıştı~. Onun tum
de, bazı "kültürel katırları" rahatsız etmekte, onlar Türk halkının ürünlerinin bir günde ortaya çıkarılamaması yok oldugu anlamına
"vahşi göçebe" olarak bilinmesinin devamını istemektedirler. Tüm gelmez. Türk halkının dağılımı ve yabancı ortamlarda Y~.şam sava-
devletlerde, oradaki halkın kılığına bürünmüş bu şahsiyetler, her şı vermesi, tüm Türk kültürü ürünlerinin toplanması ve dunyaya su-
ortaya çıkan Türk eserini eleştiri, alay yağmuruna tutmaktadırlar nulmasını engellemektedir.
ya da bazı Rus çarlık tarihi "emziğinden·: beslenen, "uyumlulu- Türk kültürünün geleneksel ürünlerine nokta koyu lması olayı da-
ğuyla" göreve, "profesör" gibi isimlere ulaşanlar tarafından yalan- ha uzun zaman ister. Zira dünyaya parça parça dağıtılmış bir halktır
larırnaktadırlar. Günümüzdeki, Türk kılığından neredeyse sıyrılıp Türk halkı. Hepsini araştırmak, bilgi toplamak da zaman ister.
çıkmaya meyilli, okyanus arkası kültürünü devletine yerleştirme­ Benimseruneye çalışılan kültür ise çok genç halkiara ait olup,
ye çalışanlar ve Rusya Türklerini, Türklükten uzak laştırmayı he- eski halklar için ciddiyet içermez. İki kültürü karıştınp bir başka
def almı ş "yalnızlar", "cahilden-yanhş, yanlıştan-hiç doğar" atasö- ürün oluşturmaya yönelikler ise, "katırın ata değil d.e eşeğe ~~z~a
zünü unutmamalı ve tarihten uzaklaştırmaya çalıştıkları Türk kül- benzediğini" unutmamalıdırlar. Bu yolda ilerlemek, hıç olma yon~­
türünün yaşı, tarihince kanıtlanmış olup, MÖ. 7. binyıldan günü- nü izlemek demektir. Zi ra, kendi halkını saymasını bılmeyen bır
müze kadar uzandığını bi lmelidir. Günümüzdeki, "hamburgeri" kimse, bir başkası tarafından saygı kazanamaz. Bu tür "Ateşek':ler
nazik Türk böreğinden, kibar, açı k göbeği de sırlı Türk kadını kı­ konjonktür dönemlerde kullanılır sonra da çöplüğe mal olur, Turk
lığından üstün bitenleri, baştak i atasözü sanki bugün söylenmiş gi-
kültürü ise yaşamaya devam eder.
bi tanımlamaktadır. N art Mitolojisi, başta söylendiği gibi, oturmuş bir tanrısal hiye-
MÖ 8-5. yüzyı llar arasında batı bölgede bulunan, bir H un bir de ;arşi sistemi, yaratan ve yaratılan arasındaki t~tur (enerjik) bağları,
Çin egemenliğinde yaşamını sürdüren bir küçük devletin, Kuça'nın manevi arayışlarının derinliği, ahlaki ve estetik kavramlarının ay-
kralcığı, günümüzdeki "kültürel katırlar" gibi yaparak, Çin ege-
dınlığıyla, belli bir gelişim seviyesine gelmiş, ma~~vi değ.erler~
menliğine boyun eğdikten sonra, uslu "jodi"cik* olduğunu kanıtla­
ağırlık veren bir yaratıcı halkın kü ltür ürünü~ür ve ~ılı~en. ~.ı toloJı
mak amacıyla giysi, düzen ve davraruşlarda Çin modasını titizce iz-
örneklerinden her tür bakış açısından üstündur. Bu ustunlugu, kılı­
lemeye başlamıştı. Bunu gören, bağımsız ruhu ineinen halk da, re-
ğı bilinmeyen, enerjisiyle evrenle bağlı yaratıcı Tanrı'nın (Tcng-
zil edici esprili bir söyleyişle, onu tarihe taşımıştı. Espri şuydu:
ri'nin) ve Yarım Tanrılar (Teyrilerin) kılığı ve ıç davranışlarıyla ta-
"Eşek dersen eşek değil, at dersen at değil, acaba buna 'Ateşek' mi
n ı mlanmaktadır.
• Jodi: Çince ''saygılı".

12 13
Dünyanın hiçbir halkı Türkten üstünüm diyecek kadar maddi,
manevi kUltür örneklerini sunaınaz. Zira Hunlar, her tarafta boy
göstermiş bir halktır. Bu ismin arkasında durıı1ak, milli kültürü ve
tarihince bilinen şahane milli kişiliğine sahip çıkmak, şanlı atalar
Hunlann ahvadlarının kutsal görevidir.
Türkiye'de bu kitabın yayınlanmasında yardım eden değerli ter- TENGRİ, TEYRİLER, MiSTİK YARATıKLAR
cümanlar Aras Sözüer, Nadire Kibaroğlu, Cüneyt Diler, Hayriye "KARANLlGIN" TEMSiLCiLERİ
Gözar'a içten şükranlarımı sunmaktaytm.
Sofi Tram-Semen
Tengri: Evrenin yaratıcısı. Halkta ona "Totur Teyri", "Kök Tey-
ri" de denilir.
Teyri: Tengri'nin emrinde Dünya'dan sorumlu ÜstünTeyri. Dün-
ya alanındaki diğer Teyri'ler onun "emrinde" hareket eder.
Kiin Teyri: Güneş Tanrısı.
Eliya (Kadm): Yağmur, kar, buz, bulut, gök gürültüsü, şimşek,
gök kuşağı vb. yağan hareketlerden sorumlu, şimşeği yöneten ya-
nın Teyri.
Goriy (Uskubriy, Cel): Hava hareketinden sorumlu yarım Teyri.
Debet: Dünya maddelerini değerlendirmeyi insana öğreten ya-
rım Teyri.
Sur: Debet'in yardımcısı. Demir ustası.
Kur: Debet'in yardımcısı. Savaş hamisi.
Aymuş: Evcil hayvanlar aleminin hamisi. Yarım Teyri.
Teyri Ögiiz: Yeri boynuzlarında tutan öküz kılığında, üstün Tey-
ri'ye eş değerde yarım Teyri.
Erirey: Bitkisel aleminin hamisi. Yarım Teyri.
1 Apsatı: Vahşi hayvanlar aleminin hamisi. Av Teyrisi.
Üç ayaklı Maı·al-Ulay: Apsatı'nın kızı. Uzaysal yaratık.
Su Ana; Su Anası (kadın): Suların hamisi. Yartın Teyri.
Su Öre: ("Gemuda") Suatı. Su Ana'nın yardtmcısı deniz rüzgarın­
dan sorumlu personaj. * (Eski putlardan kalmış örnek sayılmaktadır.)
• Personaj: Kişiler. San~ıtaki karakterler. oyundaki karakterlerin toplu adı.

14 15
Do/ay: İnsan besiminden sorumlu yarım Teyri. 2 versiyon:
Ağaç kişi:
Ormanlar hamisi. KızılOktyabr köyü
Cer iye: Toprağın hamisi. Yarım Teyri. Botaş Parizat'tan
Çaçlı (kadm); Alnıastı (erkek): Mistik yaratıklar. İnsanın gözü-
nün göremediği, duyamadığı, hissedemediği, fakat insanla yan ya- Teyri onnarthın,
na yaşayan enerjik yaratıklar. Teyri annarthın,
Ataytnıaz: Mistik yaratık (erkek). Sausuzda totur oynathın,
Sarıubek: Mistik dev. toğuz kökge köz açtırğın,
Kırğıy kuş: Mistik kuş; Dev. Süyünçü-tigiın çaçdırğın,
Cazııı (kadın); Kadar (erkek): Kader; mistik eııeıjik varlık. N arat blasha catd ınnağın.
Keşene köznü cabdırmağın,
Çarhın oynathın oynarlay,
Tengri Toturdan etgin kaynarlay.
Toturun kaynay kelsin,
"Tmifıs"Kültür Sanat Teşkilatı'nın Kültür Ekspedisyonu Mater- Sausuzğa sauluk bersin.
yallerinden, 1989-1994 yy. Ko bu Başı Ki yü. Kçr. Gezam Boyun- Urlıung bla can salıuçu U!lu,
suz'dan alınmıştır. Ur urhungdan mınga da bir urhu!

TENGRi
Nartı, Vosıoçnaya Literatura yayıncılık, Moskova, 1994:
I versiyon
Teyri seni kulungma
Teyri onnarthın Kesim da Nart uluma!
Teyri annartlım Su Teyrisi sudan salğansa kanımı,
Sausuznu çarlun oynathııı. Kök Teyrisi bergendi canımı,
Toturdan urhu- Cer Teyrisi aş bla toydurdung,
Adamda burhu ... Apsatıdan malla berib soydurdung,
Burhungu beri athın, Nartla barı carattldık Teyri kanından,
Çarhına tarthın, Nartha ötdü har bir ciging canıngdan,
Tartıb'ı kala kaldırğın, Baş urama tal çıbıklay iyilib,
Caşaudan canın taldırğın ... "Teyri" -deyme har zamanda süyünüp.

17
16
Türkiye Türkçesi: mını zedeler. Toplanan parçalarda çok zayıf anlaııı içeren, yeni dil-
Tanrı senin kulunum de ifade edilen, şiirsel eski Türk üslubü kaybolan kısırnlar da olup.
Kendim de Naı1 oğluyum, okuyucuya, daha da eski biçimini koruyan örnekler sunulmaktadır.
Su Tanrısı sudan yapm ışsın kanımı, Onlardan biri Nan-Karaçaylı dilinde şu şek ilde bilinmekte: (çocuk-
Gök Tanrısı vermiştir benim canım ı , lara anlatılan versiyon)
Yer Tanrısı yemekle doyurmu~sun,
Apsatıdan hayvan verip kestiımişsin, "Ende crtde, bek ertde
Nanlar hepsi Tanrı senin kanından, Tengri, (Teyri) başında bolğan toğuz kökde
Nana geçti her tür öz senin canından ... Bir tuban kıbba bolğandı,
Baş eğiyorum meşe dalı gibi eğilip, Uça-cüze kesi allına turgandı,
"Tanrı" diyorum sana her zaman sev ini p. Açıulansa toğuz köknü iyirip suurğandı,
Kindigiııden urçuk kibik bunılğandı,

Ne yazık ki, kitabı n ön sayfalarında bahsettiğimiz "gençleştir­ Üçdeıı-toğuz bola cayılıb-turğandı.

me" olayı son metinde apaçık onada. Son versiyonda göze çarpan Gitçe tuban kıbbalaru içine cutlıandı
bozukluklar şunlardır: Sora başına sıy tartı b
1) Tengri'ye dua e tme töreni eğilme içermemiştir. Tam tersi, gö- Mazallı bir Ana-Tuban bolğandı.

ğe hücum edilmiştir. Burada "dal gibi" eğilme olayı çarpıcı hatadır Azını bodu ... köbmü boldu? ..
ve çağdaş Leksşkolojinin ürünüdür. Ana-tuban ullu bo ldu ...
2) "Kul", "Tengri Ku lu" kesinlikle Tengrian d ininin özüne aykı­ Kıyırından buçhak-buçhak tubaıı lanı atar boldu
rıdır. Tengri; hami, dost, affedici, hafif azarlayıcı, yaratanma "sev- Buçlıakla da kıbba-kıbba kcsi co lun tutar boldu.
gi bağla" bağlı bir varlıktır. "Kul" sözcüğü bu metne ait sayılamaz. Gitçe~e ua onou kerek-
Yine de eski metin yeni tıraşa maruz kalsa da, öz bilgiler bizlere Toğay turdu tuban bölek:
ulaşmaktadır. Apsaıının av hayvaıu vermesi; Su Teyrisi'nin kan oluş­ kağışdıla, ıartışdıla,
tumıası; CerTeyri'nin besin sağlaması; Nartların Tengri kanından ya- Çarış-çarış çabıştıla,
ratı lması inancı eski halkımızın düşünce özelliğini günümüze ulaştır­ Ullulağa cabıştıla,
makla. Yalnız yeni girişiınieric eski üslup çarpışmış ve şii r yapısı za- Tüşün-tiişün kaytışdıla,
rar göımüş bulunmaktadır. (Metin kısaltılrnış şekilde verilmiştir.) So lu u -solLıu aytışd ıla,
Öşün-öşüıı uruşdula
YIIdızlar
Ayıa-ayıa soıuştula,
Yıldız yaratılışı versiyonlarına
halkta çok rastlanır, her aile on- Cannız-cannız asılğan
da,
ları çocuklarına anlatırken özel bir şeyler katar, o da tabii ki anla-
Kaum bolub cağılğan da,

18 19
Kendi başına yüzer-uçarmış,
Kaçı bketgen, kaytıb kelgen, Kızdığı zaman gökleri birbirine katarmı ş,
Kölü kalğan, ajim etgcn, Göbeğinden de durmadan dönermiş,
Alay ete barısı da birleş boldu Üçten dokuza çoğatır genişlermiş,
Tengrige co! tutulsun deb kenncs boldu. Küçük dumanları durmadan avlarmış
İçine yutarmış .
Azını ketdi ... köbınük etdi! .. - Öyle de duman, bir zaman, kocaman
Tuban bölek toğuz köknü başına cetdi. Ana Duman'a dönüşmüştü.-
Cetdi ese ne etdi? .. 1
Az mı oldu ... Çok mu oldu ...
Hathusuna kün tayak urdu, 1 Ana Duman büyük oldu,
Tuban bölek da seyirsinib turdu , Kenarından parça parça dumanları atar oldu
Bauı·undan canar bolub simsiredi, \ Parçalar da sarma sarmakendi yolun tutar oldu.
Töngeginden tebren-tebren titiredi,
Şınkart canar, içi burur, turur boldu, Parçalara bi lgi gerek
Tört canından kün tayakla urur boldu. Toplandılar örek örek,
Kızıştı lar, tartıştı lar,
Kün tayakla sıza-sıza tubanladan sız etdi Yarış yarış koşuştu lar,
'
Töngegine öıten salıb canar-canar ız etdi. Büyüklere yapıştılar.
Ura-ura tepledi da karan tarthan kör etdi, Akın akın toplandılar,
Sura-bura burdurdu da burgu celley bur etti . .. Nefes nefes konuştular,
Göğüs göğüs çatıştı lar,
Köbmü bol du ... Azmı bo ldu .. , Yavaş yavaş barıştılar ...
Tögerek carıkdan toldu Tek başına asılan da,
Tengri toturu tuban bölekni urğuç urdu Toplu fikri paylaşan da,
Urgan-urğanı da culduz turdu. Kaçıp giden, geri dönen.

Turdu da ne etdi? .. Küsen, üzgün, pişman olan


Tengri iygen cerge kctdi. En sonunda sarmaş- dolaŞ barıştı
Alay bla Ullu Tengri közbaylangını ayık etdi. Tengri'ye gidınek kararlaştı.
Türkiye Tiirkçesi
Az mı gini ... Çok mu giııi ...
"Eski eski, çok eski zamanlarda Duman parçalar dokuz gökün tepesine ulaştı.
Tanrı'nın tepesinde olduğu dokuz-gökte Ulaştı da ne yaptı? ..
Bir duman topağı yaşarmış,
21

20
On lanı güneş ışı nı çarptı. .. Birinci örnekte düşünce ttrmamyorsa, Nart Mitolojisi'nde in-
Duman toplar şaşırıp durdu mektedir.
Göbeğinden yanar oldu, Bu ilginç olay, iliınciler tarafından henüz incelenmiş değil, ama
Bedeninden titir titir titrer oldu, yazık, onun açıklığa kavuşması Hun milli karakterine ışık tutardı.
Alev alev yanar olup zedelendi ... Çünkü dünya tarihi kaynaklarında geçen "gökten gelen atlılar",
Etrafından güneş ışınlar bunu sardı, "uçan atlılar", "gökten gelen gururlular" vb. lakaplar, Hun halkının
Üzerisin çize çize iz yaptı, düşünce, inanç ve yaşam tarzında, diğer halklar tarafından anlaşıla­
Bedenine alevlerden öz attı, mayan, tarif edilemeyen bir milli kişilik vardı. Risk, geniş alanlara
Vura vura ka ran gibi kör etti yayılma, köklü taş şehirler yaprnaması, eğilı;n halkiara karşı mer-
Çevire çevirc hortum rüzgarı gibi direk etti. hamet ve sahip çıkma, fedakarlık gibi birçok milli değer, parlak sa-
vaş uzamanlığının yanı sıra tarihi kaynaklardan okunmakıa ve bu
Çok mu sürdü ... Az mı sürdü ... da, bu halkın güçlü bir inancın sahibi olduğunu göstermektedir. An-
Etraf ışığa büriindü 1 cak tek yaratıcı ya eksi ksiz inanç, o kadar maddi anlayışını alta, ma-
Tengri ışığı Duman toplar~ çarptı, nevi değerleri üste alabilirdi.
Her çarpıığı da yanar yıldız oldu. Sunulan metin birçok fikri uyandırır:
Oldu da nereye gitıi? 1- Yerden kopuk evrenle bağlılık.
Tengri'nin gönderdiği yere gitti. 2- Tek yaratıcı anlayışı.
Öyle de Büyük Tengri karanlığı Aydınilk etti. 3- Evrenin bütünlüğü anlayışı.
4- "Totur Te ngri" anlayışı.
J. Bu tUr eski metin ler "lastik" bir anlam taşıdığı, değişken ritmik 5- "Duman" ve insan karakteri vb.
özelliği, ol ay ın karakterine göre değişen üslubu, kaygak "basamaklı Metinden hareketle sorulan bu sorular, devam edebilir. Zira ör-
kafi ye deni len" özelliğiyle tercüme edilmeye pek elverişl i saydmaz. nekte, mi ll altan önceki zamanlardaki genel gelişim seviyesi açısın­
Yine de, sunulan zayıf çeviı·ide bile, "evren ve sonsuzluk" kavramla- dan, çok fazla bilgi, cesaret ve özgür düşünce mevcuttur.
nnın ınitolojinin temelini oluşturan kavramlar olduğu görülmektedir.
Nart Mitolojisi "gök", "alernler", "kainat", "sonsuzluk", "Tengri" /. Yerden Kopuk Evrene Bağlılık
Bir halkın ınanevi değerleri, maddi varlıktan üstün görebilmesi
konularını işiernekte olup, diğer rnitoloji iirünlerindeki gibi "yerden-
için üç temel nedenin birarada olması gerekmektedir:
göğe" değil de, tam tersine, "gökten yere" fikri uzamaktadır.
-Tarihi yaşının "ihtiyar" olması.
Bu çok ilginçtir, çünkii doğal olarak rnitoloji "insan", "yer" ,
"ruh", "gök", "uzay", "sonsuzluk", "yaratıcı", olarak bilinen, fikri -Zor hayat.
- incinmiş, kendini kanıtlamak isteyen milli gurur.
evolüsyonu basarnaklarını izler. Nart Mitolojisi'nde ise "Tengri",
Hun tarihine bakılırsa, ataları "Jun" ve "Di", ("Huanün", "Hu-
"sonsuzluk", "dokuzlu gök", "duman", "Teyri", "Yarun Teyriler",
nüy") ve "Sya-Çinlilerden" itibaren, bu üç neden, halkın tarihinde
"dünya", "nıhlar", "insan", olarak fikir baştan aşağıya inmektedir.
her zaman görülmektedir.

22 23
"Halkın yaşı" maddi ve manevi değerlere davranış açısından bulunur), "lıathu" (göğüs, bedenin boyuna kadar üst kısmı. Günü-
okunur. Tıpkı ağacın halkalannın onun yaşını onaya koyduğu gibi, müzde kullanılmamakta. "Kökiirek" sözü kullanılır, kadın tarifinde
halkı içten dışa kapsayan manevi değerleri de onun "yaşını" beli rı ir. de "öşün"), "tebren-tebren titiredi" (cer tebrengen-deprcm demektir.
Insan bebek-çoçuk-delikan!ı-yetişkin-orta yaş-olgun yaş-yaşlı-ih­ Tebren-tebren titiredi demek, deprem anlam'ını aşan, daha da şiddet­
tiyar dönemleri ni nasıl yaşı yorsa, bir halk da aynı geliş i m sürecini li bir titreşimi anlatmaktadır. Günümüzde anlaşılır, fakat kullanım dı­
yaşamaktadır. Yalnız bir kişi -fiziki anlamda, halk ise- manevi an la- şı kalmaktadır), 'Töngek" (Beden. Tamamen devre dışı bırakılmış ve
~ında bu süreci yaşar. Bundan dolayı maddiyalın üstünlüğünü şart anlamı "ağaç töngek" olarak anlaşılmaktadır.
bılen, bu yönde hırs gösteren halklar, "yaş" itibariyle daha "genç" ol- Örneğin, "Curt bıla halkım-can bla töngek", (Kaynak: Cırçı Sı-
duğunu gösterir. "İhtiyar" halklar ise, sanki "yorulmuş" gibi, kalaba- mayıl [Semen ulu]). "Bir töngegim bir canım." .
lık dünya yaşantısı hızından koparak, manevi yönde ilerlemeyi tercih "Totur" (kullanım dışı bulunan "enerji" anaınındaki sözdür. Gü-
eder. Buna örnek olabilecek dünyada birçok eski halk kısımlan var- nümüzde "enerji" sözü dile temelli oturmuştu) vb. sözler, Nan-Ka-
. dır. Giderek azalan bu kısımlann manevi hazinesi, egemen, elinde . raçaylı H unların uzak geçmişine işaret etmektedirler. .
büyük hakimiyeti var olan çok sayılı genç halkm manevi durumun- Metinden derlenen bu sözlerin ve deyişierin arkasında uzun bır
dan üstündür. Zira hızla dünyaya egemen olabilme mümkün, fakat tarihi "kuynık" (şleyf) bulunmakta, yapısal özellikleri de çok eski-
hızla manevi varlık oluşturabilmek mümkün değildir. Bu uzun bir lere dayanmaktadır. Günümüzde bu tür cürrıle yapısını oluşturabil­
evolüsyon sürecini gerektirir ve halkın yaşanmış geçmişi, tecrübesi mek mümkün değil, zira onam, zaman başka bir bakış açısını ve
ve edindiği bilgisine dayanır. düşünce tarzını belirlemişti.
Sunulan metinden birkaç sözü inceleyelim: "Cummak" (yumak), Bazı Rusya tarihçilerio bu örneklere el atmaması üzücü, yerli
"suurğan" (arpanm riizgi\ra karşı sebeleyerek toz kirden arındırılma­ birkaç "aydının" da bilemediği kısımları bırakarak yeni siislü cüm-
sı. Hunlarda arpa üretimi MÖ. zamanlarda olmuş), "urçuk kibik" (yü- lele ri oluşturması, onları "gençleşıirilmesi", "özünden olınast" de-
nün ipe dönüştürülmesinde kuUanılan dönücu ve sarıcı alet), "az mı mek olduğunu anlamakla zorlanmaktadırlar. Manevi kültürün
boldu ... köb mü boldu ... " (sayısız zaman aşamasına işaret eden çok gençleşmesi, halkı bebek yaşına çekmek olduğunu es geçmektedir-
eski söz. Anlamı: "çok uzun zamanlar aradan geçti"), "/ayırmdan ler. Bu da Hun (Nart) Karaçaylıları "yeni yaratılmış" halk olarak
buçhak-buçlıak" şimdi söyleomeyen bir eski söz. "Kenarlanndan Rusya tarihine taşıyan yazar-çizerierin ekmeğine yağ sürmektedir.
parça parça kopanp" demektir, "çarış-çarış" birbirini güçlendirici Başta hatırlatıldığı gibi, maneviyat yönünü ağırlıklı kabul etmiş
tarzda kullanılan "çarış" (yarış, at yarışı. Sonra-"çars" denilmiş, gü- bir halkın yaşı mutlaka olgundur, H un halkı da bu konuda başta ge-
nümüzde de "at çabdırııı" diye basit bir söz kullanılmakta), "soluıı­ len bir halktır.
soluu aytıştıla" (nefesi kesi len noktaya kadar tanıtlar ıanıştı), "soruş­ MÖ 7. bin yıldan 3. binyı la kadar siiren "Jun", "Di"lerin Çin (Çı­
tıı/a", (çok eski söz. Anlamı: gönlü yatıştı. "Biraz sonışdum", "çırtıa na) vatan ı egemenliği için verdiği savaş sonrası (L.N. Gumilyov,
kölü sonışmadı." "Ayıa-ayıa sonışdula-konuşa konuşa gönülleri ya- "Hunnu"), Hu'"llann atalarının (MÖ 3. binyılda) çöle (Gobi) atılması,
uştı, rabatladı demektir), "Ajlinı etgen" (pişman olan. Kullanımda az oradaki dayanılmaz şiddetli doğal onaınında yaşam savaşını venne-
si ve "H un" halkını dünyaya getinnesi, uzun bir tarihi "yaştır".

24 25
Giderek zorlaşan hayat da Hun atıılan ve Hunları ömrü boyu kap- "Halk degradasyonu" denilen halkın manevi ölümünü simgeleyen
samında tutmuştu. Yenilmez, yı lmaz bir dirençle, tarihte ilk halk ola- slireç, "mili ruhunu" nesillerine iletemeyen halklarda gözlenir ve
rak "çölden zafer kazanmış", çöl ün yaşanacak alan olduğunu kanıtla­ onların "tarihi ölümünü" belirler.
mış bir halk olarak Hunlar o yüzden tarihe geçmişlerdi . Onlardan ön- O sürecin emareleri, otoriteleri n kalkması , akraba bağlarının bi-
ce hiçbir halkın buna cesaret ettiği tarihince bilinıniyor. G.obi ve Ala- rinci dereceye kadar inmesi, hatta onun da kopması, geleneklerin
şan çöllerininHunlar tarafından "yaşanacak toprak yapılması" mutlu
silinmesi, milli kültürün aşağılanınası, milli kişiÜğin in eksikl iği, iç
bir olay olarak tanımlanamaz. Bu bir ölüm kalım savaşı olmuş. Fik-
davranışların şiddetlenmesi, ınanevi değerlerin etkisiz olması ve
rin maddi dünyadan koparak "genel ıiıutluluğu ve adaleti" varsaydık­
maddi değerlerinin toplumsal davranışların temeline konmasında
Jan .evrene uzandığı da o şaıtlarca körüklenmiş olabilir.
görülür. Bu belirtiler, bir halkın "manevi ölümünü" simgeler.
Incinmiş bir milli gurur ve onu üzerinden atma, aksini kanıtla­
ma, suçluyu arkada bırakma arzusu, hem insanın, hem halkın başa­ Hunnu'da "ölüm" s üreci MÖ 1. bin yılın sonunda gözlenm iş ve
rılarının temelinde yatar. Düşmansız aydın, fikrinde ilerlemez, düş­ şanüy bunun üstesinden gelebilmişti. Bu davranış aklı, bilgiyi ve

mansız halk da milli kimliğini oluşturamaz. Düşman, karşı tarafı kişiliği ister, bu değerler de Mode-Şanüy'de varolmuş ve halkını
durmadan ilerlemeye zorlayan, uyandırıcı, geliştirici bir güçtür. kurtıumıştı.

Aslında düşmanlar, karşı tutumlu kitleler olmasaydı, evolüsyon Halkın öyle bir sürece girdiğini fark eden tecıübeli bir halk li-
daha da yavaş ilerlerdi. İnsanlararası rakiplik, yarallcı fikri gelişti­ deri, içte ve dışta bambaşka bir değerleri ortaya atar: içte; serbest,
rir, halklar arası rakiplik de milli gelişimini hızland ırır ve kimlik sınırsız yaratıcı lık her tlir alanda, dışta; şiddetli düşınan kılığı ve

oluşturmasını sağlar. İşte bu kanla her iki tarafa da aşılanmış. Hun- yardıma muhtaç korumasız halklar. (Günümüzde bazı lider devlet-
Çin ("sanbaş-karabaş") düşmanlığı, her iki tarafı da diğer çevre ler bu yolda ilerlemekte)
halk lardan kopamcasına ilerletm işti. Eskiden kalma vatan kaybı İç hayatta: Hun Şanüyükara halka (kaça k, esir, köle, ele geçiri-
acısı, geriye alma imkansızlığı, karalanmış, anavatanmdan atılmış, len Hun asıllı o lmayan) her alanda yaratıcılık hürriyetini vererek,
sonra da binyı llarca çok sayılı güçle katiedi lmeye devam etmiş "sa-· şaşırtıcı sosyal bir şok yaratıp, altın, orta ve üst kısma baskı oluş­

n baş" atalannın hatırı, H unları başanya zorlamıştı. turmasını sağlayarak, ölmeye yüz tutmuş milli değerlerinin can lan-

Taı·ihte geçen H un milli kimliği bu açık yaraya benzer incinmiş dırılınasını sağlamıştı. Z ira orta ve üst kitle bu kabul edilemez ha-
milli gurura dayanmaktaydı. rekete karşı, mi lli geleneklerine sarılmak zorunda kalmıştı. Gele-
Görüldüğü gibi H unların· fikir alanındaki başanlarının altında, nekler yerine oturduktan sonra da "dış düşman" kılığı ve yardıma
ağır hayat şartları yatmakta, bunun da yaratıcı düşünceyi körükle- "ınuhtaçlar", şahane yapı lı H un kişiliğini geriye getirmişti .
mesi doğaldı. Öyle de iki güç birbirini iter gibi devlette bir durum oluşturarak
Halkın yaşıyla ilgili bir başka hatırlatılacak şey, "halk degradas- mantıklı bir lider, halkını uçurumdan geri çekebiliyor, yeteneksizse

yomı"* denilen trajik bir süreç de vardır. Bazı yüce halkiann alı­ şiddete, ölüm cezalara, cezaevlerine vb. hürriyet kısıtlaycı yöntem-

vadiarında bu gözlenmiş ve gözlenıneye de devam etmektedir. lere baş vurur ve halkm "ölıne sürecini" h ızlandırır. Tarihi kaynak-
lardaki bilgilere göre Tanncı hk, Hunlarda MÖ 1. bin yılın arasın-
* Bir halkın giderek şahsiyeısizleşıııesi, milli özelliklerinden olup hiçleşınc.<i demektir.

26 27
dan itibaren bilinmektedir. Bu da söylenenlere ışık tutnıakta, zira
Mode Şanüy'un dönemi, Hunnu Devleti tarihinde bir uyanış çağı raftan da dış düşmana karşı milli duygularını uyandırarak, Mode da-
olarak ad l andınlabilir. Zira yenilenme, Hun halkını baştan ayağa h ice Hun halkını bütürıleştirebilmiş ve askeri başarılarıyla ölmeye
kapsamıştı. O dönemde Çin'de çağına ulaşmış tarım uzmanlığı, es- yüz tutmuş milli kimliği "canlandırmayı" tamamlamıştı.
naf teerübesi, bilim, sanat, din, astroloji ve mistik bilim dalları Nart Mitolojisi, o dönemlerde son şeklini almış eserlerdendir ve
gelişmiş ve o birikim Hunnu'ya da uzanmıştı. Öyle bir kuvvetli dal- derin felsefi düşüncesi üzerinde kurulu harika bir H un halkı kültü-
ga olmadan, muhafazakar tutumunu canlandırmak zordu. Tabii ki rü parçasıdır.
bunlar Mode'nin ölümünden sonra, Hunnu'da biraz zayıflamış ve
2. ''Tek Yaraticı"
"Çin Yanl ıl arı Kitlesinin" oluşmasına neden ol muştu, ama halk
Tek Yaratıcı dini fikri, putperestlikten çok uzaklaşınış, hal~ın
artık dağılmayacak kadar kültürel bağlarla birbirine tutunmuştu.
belli bir manevi birikiminin göstergesi olarak ortaya çıkar.
Mitolojinin doğuşu erken zamanlara ait sayılsa da, o dönemde
Tengri'nin toturdan (enerjiden) oluştuğu, Teyrilerin de insana
onun tam formu ve içeriğini aldığı söylenemez. Zira öyle halk eser-
benzemeyen bir kılıkta oluşu, bağımsız fikir ve düşünce genişliği
leri binyıllarca gelişmeye devam eder, bir ömürde mitoloji, Astro-
açısından, Nart Mitoloji'sini değerli kılmaktadır. Burada evrendeki
loJi (Culduzlama) gibi eserlerin doğması neredeyse imkans.ızdır.
he r varlığın eşit değerde olduğu inanç işlenmektedir. Öyle de "Çok
Mitoloji, dini arayışlarını harekete geçiren felsefi düşüneeye da-
yüzlü kainat" an layışı Hun manevi kültüründe oturmuş olduğu gö-
yanır. Hunlarda felsefe ilminin var olduğuna dair kaynak buluna-
rülmektedir.
mazsa da, zaman zaman "Akr.ıbalık" anlaşması çerçevesinde yaşa­
Nart Mitolojisi'nde insan ne alçaktır ne de diğer varlıklardan
yan iki halkın (Çin ve Hun) birbiriyle sıkı temaslan olduğu, Hunla-
fiziki olarak üstündür. Fakat "Totur bağı" denilen iletişim yoluyla
nn, Çin'de, Çinlilerin, Hunnu'da yetiştiği, yaşadığı, birbirine geçt i-
ği hakkında ise tarihi kanıt boldur. insanla bilgi ve tecrübenin de Tengriye bağlılığı anlayışı onun ruhsal üstiinlüğlinü ortaya koy-
geldiği bir gerçektir. O yüzden Çin'deki felsefe, Hunnu'da da fark- maktadır. Yaratılanın hepsine eşit bir yaratıktır, ama ruh ve t1kir de-

lı bir yönde olduğunun kanıtı sayılabilir. Yoksa bir basit halkın "tek ğerleriyle baştır. Bu da onun diğerlerine karşı hami duygulu davra-

yar.ıbcı" anlayışına gelmesi, o kadar özgür, ufuklu, hatta sınırsız nışını oluşturmaktadır. Dünyaca bilinen, zamanındaki halkların an-

düşünebilmesi, gelişmiş bir mantık ürünü olan mitolojiyi ortaya çı­ layışından farklı "Hun Ahlakı" bu inançtan belki de kaynaklanmış
karabilmesi zordu. olabilir.
Öyle de "yaş" meselesinde "halk degradasyonu" hakkında sözü Bunun kanıtı olarak, Yer'in yaratılışında ortaya ç ıkan (ileride
sonuçlamadan, Mode'nin halkına milli kimliğini tekrar kazandırmak metin sunu lacak) "Teyri-Ögiiz" kı lı ğı getirilebilir. Fcdakllr, sırf yer
ve bütünleştimıek için, gününüroüzde de etkisini kaybetmeyen yön- saHarup Tengri yaratıkianna bir şey olmasın diye, "başını kuyruğu­
temi kullandığım, tarım işçisinden, askere, basit halktan krala kadar nu sallamaktan" çekinen "Teyri Öküz"ü bir Yarım Tanrı kılığında
her tür yaratıcılğa yol açtığını hatırlatalım. Bu dönemde de maddi rnitolojide onaya çıkarabilmek için, halkın bir genel ahlak anlayı­
kültürün yarıında manevi kültürün de patlak verdiği doğal gelişen şına sahip olması gerekmekteydi, zira canını kanını csirgemeden,
bir sonuçtur. Bir taraftan sın ırsız yaratıcılığı köriikleyerek, diğer ta- doğuşundan ölilmilne kadar sessiz hizmet eden bir hayvan, teker-
lekli Hun evinin tcmeliydi, şanlı Huıı şehirlerini geniş alanlara ta-
28
29
\

şıyan Ta!lTı vergisi bir kuvvetti. Halk. öküze güvenliği, besimi ve destek ol" (iyilgen baş kesilmez; sanga baş salğan cauğa dau cok; ök-
başarılarıyla borçluydu, o yüzden minnet duygusundan hareketle- süz halkğa amanat; telinge-kard, carlınga-cara vb.) ata sözleri eski-
ncn "Teyri -öküz" kılığ ı ortaya çıkmaktadır. Bu da Hun halkının vic- den gelmekte ve söylenen Hun ah lakına ışık tutmaktadırlar.
dana, merhamete, fedakarlığa, ıııinettarlı ğa, iyi ylirek liliğe, kendini Bunlar da sevgi "toturuyla" (enerjis iyle) evreni bi r bütün k ılan ,
feda ederek başka tanrı yanıtık lan için ızdırap çekmeye, gene l ada- fedakar te k yaratıcı an layışından manevi kültüre taş ınmıştı.
lete dayalı bir manevi yön iz lemesinin nedeni olmuştu. Genel ah- Öyle de Nart Mitolojisi'ndeki adale t, ahlak anlayışı kısaca şöy­
lak, adalet anlayışı tikir evoliisyonu kanun iarına göre her Tanrı ya- le hatıriatı labilir:
mtığın kendisiyle eşit değerde bilmekten gelir.
Sevgi-Tengri "Bir-beden bir-ruh kfiinat, her varlık birbirine eş
değeıde, genel ade/et, onun manevi kültüre yansıması.
Hunlar, görüldüğü gibi bu alanda da önder olarak ortaya çık­
Getirilen zincirleme, Nart Mitolojisi'nin temel anlayışı olarak,
maktadır. Her evrensel madde ve yaratığın kendisiyle eşit değerde
personajlarııı s ınıflandırılmas ı ve olay lar üzerinden tanılL lması açı­
görebilme bilincinin altındaysa kilinatın bir bütün, "bir-beden, bir-
s mdan şöyle bir tablo yaratmakta:
ruh" olduğu inançtan doğar. Evrendeki her §ey in bütiin lüğü ve eşit­ Karanlığı te msil eden ler: Kırğıy Kuş, Sarıubek, A l mas ı (Çaçlı ­
liği anlayışıysa, te k yaratıcının varlığına inanmaktan gelir. kadın, Ataytmaz); Aydınlığı te msil eden tanrısal toturundan kopma-
Öyle de, bu zinci rleme, Nart Mitoloji'de şöyle bir yaratılış ve yanlar: Tcyri (Dünya Teyrisi), E liya, Goriy, Debet, Sur, Kuı, Ay-
ahlaki temel ortaya koymaktad ır. muş, Erirey, Apsatı, Su Anası, Su Öre, Dolay, Ağaç Kişi , Cer İye
U lay (Üç aya.klı kız yaratık) Öyle de gelişmiş bir iç düzende, Nart
Ahlaki Temeli Mitolojisi basit yaklaşımla "bu iyi", "bu kölü" der postulaılan orta-
Tengri (Tanrı, yaratıcı) sevgi "toturundan" oluşan bir enerjiyle ya koyrnuyor, personajları olay lara sokarak doğruyu yanlış ı, haklı­
"dokuz gökü" kapsayan, kendinden bölerek yaratıkianna can, ışık , yı suçluyu , adaleti ve adaletsizliği her Wr gelişimdeki insanın anla-
beden, hız, teme l, öz vb. değerlerin oluşmas ı için cneıji verdiği, ya- yabileceği bir tarzda, sanatkiir yııratıcı l ıkla anlatıyor. Günümüzde
ratıklarıyla sevgi bağlarıy la bağlı, fedakar, "yüce sevgi"yi temsil "kırgıydan cırğıy tuar" (Kırgıydan vahşiden vahşi doğar anlamın­
eden, kılığı bilinmeyen bir varlıktır. O yüzden Mitoloji'de "sevgi" da) atasözü sık konuşulur ve kötü ailcyi an latır. Bu atasözü tama-
ağırlık kazanmakla, zira halkın inancında (günümüze dek korun- men mitoloji temellidir.
muş), "sevgi". ondan kaynaklanan "fedakarlık" haricinde hiçbir ruh- Nart Mitoloji'nin göze batan bir güzel özelliği vardır: Düşman
sal yapı, Tanrı'ya ulaşamaz. Bu insani duygulan ihmal etmiş herkes, şiddetle o rtadan kaldırılmıyor, mantık g ücüyle Teyriler on ları bir
Tanrı'dan kopmuş sayılınaktadır. "Suç ve ceza" anlayışının "36 kuşa­ biriyle yüzleştiri yor ve her ikis i de içindeki vahşete kurban gidi yor.
ğa" uzandığıysa (Naı1-Astrol. Culduzlama. "Yaratılış") Hun halkının Örneğin: Cer İye'nin, Sarıubek'l a Kırğıy Kuş' u çatışma noktası­
geleceğe yöne li k sorumluluğunun göstergesidi r. Öy le de Hun ahlakı na getirmesi. Tang Teyrisi Ay'ı yuıan Sarıubek'i ısıyla rahatsızl an­
sadece yaşadığı döncmden sorumlu değil , gel eceği n Tengri yoluyla dırır, (ay ı geriye çıkartması vb.) Bu g üzel özellik "Nart Efsaneleri n-
g itmesini sağlayabilecek, vicdan, sorumluluk ve söylenen "sevgi" te- de" de okunmakta, ama orada insan mantığı, tec rübesi. bilimi ve
meline dayalı bir manevi kanundur. "Eğilen baş kcsilmcz", ''sana sı­ yaratıcılığı baş olmaktadır.
ğınan düşman. dost", "öksüz halka emanet", "deline bak, fakirine
Nart Mitolojisi'nde yaratılış zincirlernesi şöyle hatırlatılabil ir:

30 31
\
Tengri (Tanrı), Teyri (Dünya Tanrısı), Yarım Teyri'ler, yardımcı­ "'Tennir" adla Cu lduzlamada "ağır" gezegen "Jüpiteri", "simgeler",
Jan, Dokuz Gök, Maddeler, Canlı yaratıklar, Canlıların yaşamı için "Yan" (kral) asillerin lakabı tarihi şarkı efsanelerde yer alır, Nart
gereken her şey, Mistik yaratıkları, Evren bütünlüğünü oluşturan meydan sanatında da (maskeler) "Barı Balattu" (han şanüy çocuğu)
"totur" (enerj i) (Sevgi bağı da denilir). olarak oıtaya çıkar. ( Karaçaylılarda "V" harfi kullanılmaz o yüzden
Görüldüğü gibi tanrısal sayı 9 burada açıkça görülmektedir. "Yan"-"Van" veya "Ban", olarak yazılır ve söylenir.) "Ban" Culduz-
("Dokuz gök", "dokuz aşama", "üçten-dokuza", "dokuz ilikli dev", lamada da bir burcun ismidir. Nart-Türk kültürünün iç bağımlılığı
"toğuz kök", "toğuz cikli deu saucilik").Bu inanç, halkın maddi kü!- kudretlidir, zira bir ipucunun bulunmasıyla diğer Türk kültürü ürün-
türüne yansımıştı: Örneğin "Başlık'ın (Başlık) tepe düğmesi, (többe lerini bulabilme iınld\nı sağlanmakla. Bu özellik nadir bir öze!Jiktir.
tüyme), "kiyiz börk"ün (ince yünden yapılmış geniş kenarlı şapka) Kültür ürünlerinin her tür ortamda koıurıabilmesi ve tanınması için
kenarlığı dokuz İpten üç üç çekilerek "üçten" yöntemle işlenir, tepe üretilmiş bir yöntem gibi, bu iç bağlılık Ttirk eserlerini zamana kar-
düğmesi de (toğuzdan tüyme) dokuz ipin iç içe geçirilmesinden olu- şı dirençli kılmakta ve bin yıllar da geçse tanınmasını sağlaınakta­
şur. Bu yöntem, "keçe börk" (gece giyilen küçük ince yünden yapıl­ dır.Bil inçli mi bilinçsiz mi bu yapılmış artık bilmek zor, fakat dahi-
mış örülmeyen kep), ""kabdal" (her gün giyilen diz altı önü açık ha- ce bir eser koruma örneği olduğu ortadadır.
fifyünden giysi), "Çepken" (bayram lık, yünün yayılarak, kumaş ya-
pılması süretiyle yapılmış erkek giysi) "kölek" (gömlek) düğme ve 3. Evrenin Bütünlüğü
kenarlık danteli işleminde kullanılmakta. 9 sayı "çalıu"da (parmak Her varlığın eşitliği Nart M itolojisi'nde her metinde okunmak-
çekimiyle yapılan dantel), düğmede, "kiyizde" (yün kil imi) kullanıl­ ta. Bu fikri ne destekler? .. "Duman" tamamen insan değerlerini ta-
makta. Bugüne kadar korunmuş maddi kültürdeki gelenekler, Nart şımakta, "güneş ışınlan" yaratan ın elinde bir a let de o lsa, insanı bir
Mitoloj isi'ndeki "9 Gök" anlayışından kaynaklanmaktadır. Narı-Ka­ davranışla, "duman toplan" totur (enerji) alma öncesi hazırlıyorlar.
raçaylıların maddi manevi kültürü de çok anlamlı bir biçimde birbi- (Kindiğinden burdu, ateşten öz koydu vb.) "Duman topların Ana
riyle baylamlıdır. Örneğin;"tang tereze", "tang köz" (Tanrı pencere- Duman'dan atılıp" "kendi yolunu tuttuğu" derin felsefi düşünces ini
si, sabah gözü) her evin doğu tarafında tavana yönelik üçgen şeklin­ içermekte. "Evrende her şeyin doğuş-yaşam-ölüm süreci" olduğu
de yapılmıştı, başka örnekler de çok sayıda, zira inançtan esinti ol- bilgi ve inanca dayanmaktadır. Bu basit bir düşünce sayılamaz, zi-
madan maddi kültür ortaya çıkmamıştı. Karaçay lı Hunlarda korun- ra burada dyaleksinin genel kanunu ortaya çıkmaktadır. Hunların
muş manevi kü ltür ürünleri de çok bileşik ve birbiriyle bitişiktir. zamanında dyaleksi kanun lan tabii ki bilinmiyordu, fakat bir iç gü-
Cu lduzlama-m itolöjiyle, mitoloji-Biynöger* ve Nart efsaneleriyle düsel duygu öyle bir fikri körükJemiş olabilir. "Duman'ın" önce
içten bağlıdır. Bu kültürden birisinin eksikliği hemen hissedilmekte- "küçük dumanları yuttuğıı", sonra "ana-duman" olması, daha sonra
dir. Narı-Masalları ve atasözleri ise tüm manevi kültürü birleştiren, "parçalar koparıp" atması, onların da "kendi yolunu tutmak" zorun-
her an onlara işaret, hitap eden eserlerdir. Örneğin Cüce (Kesi bir da olduğu zamanın acımasız akışını vurgu layan, aynı zamanda her
karış sakalı min karış) mitolojik yaratıktır, fakat N art Efsanelerde de tür varlığın ömrü olduğu inancının göstergesidir. (Diğer örneklerde
ortaya çıkar, evren (alam, tengir) mitolojiden gelmekte olup bu daha da açık gözlenmekte) öyleyse evrenin (tüm varlığın) insan-
dan bir farkı yok. Onlar da "doğuyor", "av lanıp" besleniyor, yetiş­
* Byııöger: _'_'Zaman uçunıınu·· kavramı ve uzaysal yaratıklarla temasın işlendiği bir
efsane. (Uç ayaklı Ak Merai-Uiay.) kin çağına ulaşıp, "parçalarını" dağıtıyor, "torun babadan, baba ata-

32 33
dan üstün". "(Tuuğan-atadan, ata-ata-babadan ong lu bo lur) atasö- "fikir evolüsyonu" denilen "derinleme", "gevşeme". "yükselme"
zünde bu felsefe kodlaomıştı. Mitoloji'deki "duman" gri, renksiz bir gerçekleşir. İşte N art Mitolojisi'nde bu ikinci olay okunmaktadır. 11-
madde olup, onun bedeninden kopan parçalar, artık yıldızlara dö- kellikten kala kala "Ağaç Kişi", su putuna taptığı dönemin hatırası
nüşmektedirler. Bu, halkın i yimserliği ve orijinal yaratıcılığıyl a bir- "Su Öre", savaş putu "Kut", silah pııtu (yay putu) "Sur";
likte, geleceğin şimdilikten üstün olacağına inancını ortaya çıkar­ "Anacrkilden" kalma "Çaçlı", "Aimasıı" ; "Ataerkil Devir" başl:~ngı ­
maktadır. Bunun altında da, her neslin yeni nesilleri yola koymak cını temsil eden "Apsatı", "Erirey", '' Dolay", "Aymuş", "Cer Iye",
için her şeyi yapması gerektiği manevi borç yatar. Töreye dönüş­ "Sarıubek", "Kırğıy Kuş", putlar, millaltan önce birinci bin yılın ba-
müş bu inanç da "Babalar ve oğullar" sorununu ortaya çıkam1adan, şında "Tengrian miıolojisini" aıtaya çıkarır ve kend isi de ona kalllır.
gencin enerjisi ve hırsı, yaşlının da tecrübe ve ııklını birbirine des- Tengrian Mitolojideki "Tengri", (tanrı), "Tey ri" , (Dünya Tanrısı) Ya-
tek kılarak, nesilden nesi le halkın geleceğe hitaben yaşamasını sağ­ rım Teyriler "Eliya", "Goriy", "Debet", "Su Ana" "Ataytmaz" biraz
lamıştı. Hun halkının tarihinde bu açıkça gözlenmekte. Nart Mito- önce sıralanan putlardan üstündür, o yüzden onları Mitoloji ikinci
lojisi'nde "parçalanma" yeni bir başlangıç "öziindeıı" olma (duman- planda içine almakta, onunla da halkın fikri ilerlemesinin tam lığını
ların yakılması) bir diğer özü benimseme, ölüm, bir başka varlığı korumaktadır. lcngrian mitolojisi artık kötülüğü temsil eden perso-
destekleme olarak algılanmaktadır. Öyleyse, evrenin bütünlüğü ve najları ortaya çıkarmamaktadır. Sadece "Ataytrnaz" mistik alemi
bağlılığı fikri ortaya konmaktadır. Evren bir bütün, içten içe bağlıy­ temsilen Mitoloji'ye katılmıştır. N art Mitolojisi'nde eski putlar inanç
sa, her varlık aynı değerdedir ve birisi olmadan diğerinin varolabil- (putperest) dönemi, tıpkı doğuran anne baba gibi, yeni "nesli" do-
mesi imkansızdır. Bu da eşitlik anlayış ını doğurur. Nart Mitoloji- ğurmakta", onu kendisinden üstün kılarak, kendisi arka planda ona
si'nde insan değerlerinin bazı maddelere verilmesi bu nedenlerden katı lmaktadır. Öyle de çok orijinal bir yapısal özellik ortaya çıkmak­
hareket etmekte ve halkın temelli milli kişiliğine ı şık tutmaktadır. ta; ilkellikten Tck Yaratıcı anlayışına dek evolüsyon döneminde bil-
Tarihten biliniyor ki, tek yaratıcı anlayışı uzun bir cvolüsyorı ba- diği putlar, Teııgrian Mitolojisi'nde yeni putların (l'cyrilerin) yı~r­
samaklarını gerektirir, ama tck yaratıcının kılıksız, görülmeyen bir dımcıları olarak g.:çmekte ve gelişiminde ilerleme göstermektedır­
maddeden oluştuğu inanç, yaratıcı halkın üstün gelişiminin ifadesi ler. Örneğin; "Sur" silah putu (yay putu) olarak eskiden bilinmiş
olur. Türk halkı uzun tarihinde "tabiat güçlerine", "yere", "ruhlara", (" ... Surdan bolsun cayang, carılır bolsun kayang ... " Biynöger'in
"Gok"e vb. taptml dönemlerini yaşamıştı. Bunun kanıtların ı arkeolo- sevgilisinin duasından). Fakat SurTengrian Mitolojisi'nde, demir ve
ji ilmi çoktandır dünya tarihine sunmuş bulunmaktadır. Bu ilkel put- diğer maddelerin insanlar tarafından değerlendirilebilmesinden so-
lar ve farklı inançlar, halkın fikri ıecrübesi olarak tanımlanabilir. Her rumlu yarım Tey ri "Debet"in yardımcısı olarak yerleşmekle ve artık
halk onu yaşamaktadır, fakat o inançların üzerinden diişünce evolüs- ağaç yay de~il, demir uzmanı olarak ortaya çıkmaktadır. "Kut" eski
yonıınu kesintisiz kılabiirnek her halka nasip olmuyor. Bir halkla savaş pulu da, "Debet'in" yardımcısı olarak görü lmektedir, eski su
inanç zamanla etkisini kaybeder, onun yerini bir başka inanç altr, be- put u "Su Öre" yeni "Su Ana' nın" emrine geçmekte. "Çaçh" ve" Al-
raberinde de yeni töreleri getirerek, halkı geçmişinden koparır. Bir mastı" "Ataytmaz'ın" otoritesiyle kaplanmakta ve onun hizmetkarı
diğer halk ise, eski putlarını unutmaz, atmaz, onları temel düşünce haline gelmektedirler. Eski av putu "Apsatı"ya "liç ayaklı k ı z"
malzemesi yaparak, düşünce yönünü izlemeye devam eder. Öyle de "Ulay" (Rusya baskısında kızın ismi, mitolojinin "gençleştirmck"

34 35
amaçlı, Fatima olarak yıızılmıştı. Tarihi ismi "Uiay", anlamı "evre- kaynaklardan bil indiği Şaııüy Lao Şan döneminde Hunnu'da da yıl­
ne uzanan". Bu " kız" olayı ise. halkın felsefi düşüncesinin Yer ve dız ilmi nin lıı:.da ilgi görmes ine il i şkin tarihi kanıtlar, asıronomi
Yer'e yakın ıııaddelerden, kainata, yaşamııı ölümün anlamına, "baş­ alanındaki bilgilerin Tengrian dinini teliklemiş olabileceği düşün­
langıç ve sonuç" gibi alanlara çekilmesini göstermektedir. (Bu konu cesi devre dışı kalamaz. Yine de bu bilgi ve inancın temeli kamn -
zaman uçurumu ve evrenin bütünlüğü fikrini temel alan "Biynöger" lıkıa kalmaktadır. Bir diğer Tanrı duasında "ıotur" şöyle geçmekte;
efsaneele de işlenmektedir.) Görüldüğü gibi Naıt Mitolojisi eskiden (Yolcu luk duası)
gelme mitoloji kültürünün gelişmiş şekli olamk oıtaya çıkmakta,
"Tengri ıenge ten
içinde eski putları da barındırdığıyla. halkın fikri evolüsyonunu ve
Tcıı bolmağanga keng! ..
düşünce özelliğini kesintisiz ortaya koymaktadır. Nart Mitolojisi'nin
Üçdcn böliüçü,
bu düzeni. Türk halkının temel milli özelliklerini de belirlemektedir:
Közdcn körüyçü,
Maneviyatı, maddiyanan Ustün sayması; Bilgi yönünde ilerleyen ya-
Ayaksız cürüyçu,
ratıcılığı; Genel ahlaka dayalı bir toplumsal yaşarn kültürü; Gelece-
Can ından beriüçü
ğin şimdilikten üstün olacağı inancı ve buna dayalı yeni nesillerden
Totur oynar boldurgun
sorumluluğu üstle nen bir halk anlayı şı ; Hami milli özelliği, geniş
Bere bere ıolıurğun!..
alanlanı kendi kültür ve tarzını yayma arzusu; İnsanoğluna ahlak an-
Toıur barda can oynar
layışını götü rme çabalanndan hareket eden coğrafi yayılma.(" Halk-
... kan kay nar.
Iara egemen olma ... " Çin tarihi kaynaklarında). Maddi, manevi kül-
Cel co luna sak bolsun
türünde okunan, yaşadığı dev ri n sını rlarını kırıp dışarı taşan, o rijina l
E l arı ında n cak bolsun
fikirl i, cesur, yaratıcı bir halk kimliği vb. değerler "Nart Mitolojisi",
Kararı tartsa-tartar bolğun ,
"Naıt Efsanc le ri", "N arı Culduzlama" ve "Biynöger" eserle rde bu
Ca u tlibese-aıar bolğun
milli kişil ik tablosunun renkli yansımaları da oıtaya çıkarak, Türk
Tıyğ ıç tursa-çaçar bolğun ,
halkının Tan rı vergisi bir özel düşünce yönü sahibi olduğunu göster-
Mınga col un açar bolğun!
mektedir.
Ca n canında sadak ölmez au tıyğırı
4. "Totur Teyri" (Eneıji Tann) Caya-caya kenge cay ı b sau cıyğııı!"
"Toıur Teyri" anlayışı, yaratıcı halkı basit algılanabilecek sınıf­ Tercümesi:
tan koparıııakıa. özgür geniş
bir düşünce üıiinü o larak ortaya çık­
"Tcngri ona denk olana <losı.
maktadır. Bu düşüncenin neden hareket ettiğini günümüzde anlaya-
Olmayandan uzak! ..
bi lmek zor, fakat her tür "canlanma" olay ının başlangıcında "ıo­
İçten bilen.
ıur"un (enerji) bulunduğu bir bilgiye dayanmakıa denilebilir. Zira
Gözden gören.
inanç bunun ortaya çıkabilmesi için yeterli sayılamaz. MÖ ı. bin
Ayaksız yürüyen.
yılında gökbilinıcilerin Çin'de ~aygın konumda oldukları tarihi
Canından veren! ..

16 37
Enerjisini oynar yap, zer töre ve geleneklerle engeller, halka "doğal depresyon" denilen,
Yererek vererek doldur!.. yaratıcı iradeden yoksun, bir fatalisı (kaderci) kılığı beniınsettirir.
Enerj i var ise can oynayıcı Alçaltan inanç: Yaratıcı'nın (putun) önünde, insanı hiç kılar,
... kan kaynayıcı. .. bağlayıcı törelerle hürriyet ve ruhsal özgürlüğünü kısıtlar, kişisel ve
Ruzgiir yoluna dikkatli olsun, milli kompleks yaratır, kapalı protestodan kaynaklanan "Eğilmiş"
Halkı (yeri) arkasından destekçisi olsun kişiliği diğer taraftan ortaya çıkmasını sağlar. Bunlar da geç, erken
Kara güçler çekerse çeken ol, çarpışır.

Düşınan karşılaşırsa yay çeken ol, Yükselten inanç: Özgür iradeyi hak bilen inançtır. Öyle bir di-
Scı önünü kapiarsa kaldırıcı ol, nin kapsaınındaki halkla bireyin önemi artar, iradesi özgür, düşün­
Buna yolunu açıcısı ol! cesi yaratıcı olur.
Etrafına yay kurşunu geçmez seı koy işte Tengri dini üçüncü inanç kapsamına girmekte, H un (Türk)
Geniş alanlara yayıp da sağ salim döndür!" halkının milli kişi liğine ne tür bir özellik kattığı," halkJO tarihinde
okunmaktadır.

Bu metinde "Tengri ıcngc ıeng, teng bolınağanga keng" cümle- Her inanç beraberinde, inançtan kaynaklanan töreleri getirdiği
ler ilginç bir anlam içermekle: Burada Tengri'n in onu tanımayan­ göze alınırsa, inanç meselesi halkın milli kişiliğini oluşturduğu bir
dan "uzaklaştığı" tanıyana ise "dost" olduğu belirtilmekte, bu da gerçek o lduğu ortaya çıkar.
yaratıcının insana seçim hakkını verdiğini, onu kabul etmeyenede
Tengrian dini zamanına göre çok önder bir inanç olduğu, Türk
ilgi duymadığın ı göstermektedir. boyunun yenilmez ruhunun, yaratıcı düşüncesi ve cesaretinin teme-
li olduğu inkar edileınezdir.
~arı Mitolojisi'ncle Tengri hiçbir yaratığını cezalandırınıyor,
Tengri'nin kılığı olmayan bir "totur" oluşu "nefesle" çağrışım
onu ısteıııcyeııleri kendi inancı ve hali ne bırakarak çekiliyor. Eğer
uyaııdırmakta. Çeken, nefes alan yaşar, kendi iradesiyle "nefesini
Tanrı'dan "uzak" o l masından ötürü birisi ızdırap çekınekteyse, so-
kesen" ızdıraba uğrar. Bu felsefe "Totur Tengri'nin" dünyayı ve ev-
rumlusu da kendisi olmaktadır. Bu fikriıı eski kültür ürününde bu-
reni yaşatan öz kılmaktadır. Dualarda geçen eski sözler Tengri'nin
lunması, Türk ha l k ının özgü r ruhiuluğunun kaynağmı düşündür­
"nefes" olduğu fikri desteklenircesine sıralanmakta:
mektedir. Tanrı, her insana özgür irade tanımakta ve hiçbir cezayla
"Teyri ongartsın,
tehdit etıneınekte. Sevgi ve ahiakla bitişik yaratıklarıyla bağlı
Teyri angarısın
Tengri, bu özellikleri ihmal edenlerden "uzak" kalmakta ve "canın­ Toturdan ülüş atsın! .. "
dan bölerek" ona tapanlara destek olmaktadır. (Tcngri iyi tarafa çeksin,
Din. inanç, hal~ın manevi gelişimini n yönünü ayarlayan bir Tengri kendine getirsin,
düşünce ürünüdür. Inançlar. korkulan, alçaltan ve yükselten ola- Enerjiden ikram etsin.)
rak bilinir. (Ongansın, eski söz olup, günümüzde pek anlaşılmaz. "Onga
Korkman inanç: Halkın kişiliğini zedeler, milli kompleks yara- barsın" (sağa gitsin) söz kullanılır. "Ongarısın" ise geniş anlam
tır, özgür fikir ve iradenin yolunu keser, evoliisyon ilerlemesini ben- içermekle ve "iyi yöne çeksin" ağırlıklı bir anlam taşımaktadır.

38 39
Angartsın, tamamen unutulmuş bir söz olduğundan, folklor ki- Neydi bu halkın o kadar ağır ve ayııı zamanda mutlu kaderini
tabında "calbarsın" (bize yalvarsııı - ikinci anlamı: acısın-) sözle oluşturan güç sorusu hep akıllarda kalacak sorudur. Çünkü Hun
değiştirilmişti, anlamı da anlamsız hale gelmişti. Oysa Tengri'yi ha lkınııı yaratıcılığı, maddi anlayışııı üstünde oluşturulan ınanevi
acındıımaya gerek yok , sevgi ve ahlak mevcutken onunla bağlı ol- değerleri değer olarak sunmakta, sevgi ve ahlakı putJaştırmaktadır.
duğunu herkes bilir. Burada "angartsın" sözü "ayıltsın, kendine ge-
tirsin" demektir. "Men rnınga angarıldım", "Bu aythanın ıneni an-
ganltdı" ("'Ben buna kulak diktim", "Bu söylediğin beni odakladı ." Dünya' nın Ya ratılışı
Yoruma göre Tengri'nin bir esi nı i olduğu görülmekte "kendine .
getir, enerjinden ver". Öyle de bay gm bir can Tengri toturuyla ha- 6. "Duman" ve Insan ...
yata dönebildiği görülerı:k, Tengri kılığının oluşmasında "can-ne- "Tengri" başlığında "Yıldızlar yaratılışı" kısmından , "Dünya'nın
fes" anlayışının fikir körükleyici olduğu dikkat çekrnektedir. Yaratılışına" ilişkin metinlere geçerek, buradaki farklı üslubu, ke-
Ama nasıl gelişmişse de, Tengri, Tek Yaratıcı fikri, görülme- sintili ritmi, özgü bir cümle yapıda ifade edilen halk kültürüne bir
den her an hücren le temas eden bir kudret olarak, vicdanı etkin kı­ göz atalım.
lan, insanı vicdan sorumluluğunda tutan, bu temelde de halkı ge- Başta hatırlatıldığı gibi, tüm Nart şifahi kültürü, çocukların ko-
nel ahlak anlay ı ş ını ayarlayan bir inanç olarak ortaya çıkmıştı. lay sindirebileceği ve mekanik ezberleyeceği bir tarzda yapılandı­
rılrnı ştı. Ri tm ve üslup, çocuğun ilgisini çökenınernek için değişti ­
5. Şifalıi Halk Kültürü
ri len bir şeyd ir, şiirsel uzmanlığı yetersizliği değil. Her "ezberi"
Hal kın düşünce, yaratıcılık ve yapısal yönündeki seviyesine ay-
kü ltür ürünü eskiden çocuk eğitiminin temeli olduğundan günü-
na tutar. Başta sunulan "Yı ldı z yaratılışı "na ilişkin örnekte, "Duma-
mUzele de tüm ş ifahi kü ltür genç nesillerin düşünce gelişimine ayar-
na" (bu luta) insan karakterinin verilmesi, evrenin bütünlüğü ve her
lı yapılını~tı. O yüzden "kafiye tutan", bazen güldüren, eğl endiren
varlığın eşi tl iği an lay ışı hariç insanın "Gök' le" (yiiksekle) bağlı ol-
söz ve cümleler de ınetine katı l makta. Örneğin;
duğunu ve ona yakı n o lmak arzusunu göstermektedir.
"Zıbırtdıu eel can-canı ndan ura
Bazı halk kültürle rde düşünce genişliği ufuktaki alanlara, yük-
seklik anlayışı tepelere çeker. Türk ürün lerinde ise "yüksek" anla- Biybolat da tirmen taşını bura"
yış ı "dokuz gök'' olmakta, "genişlik" ise zaman uçururnunu, volka- (Nart Masalları Biybolat)
nik alanları, yutan kumları çeken gölleri içerir, ejderha (sarıubek), "Zıbırtdıu" tamamen çocuk sözüdür ve güldürücü bir yarı koşu,

yarnyarn (emegen) vb. yaratıkların egemen olduğu alanlara uzanır. yarı yürüyüşü anl atnıaktadır. Bu söz, çocuğa olumlu moral vennek-

Öyle de şaşırtıcı bir hayal gücünü gösterir. te ve "Biybolat'ın" "eel" (rüzgar) dostu olduğunu, onunla şakalaşıı­
Bu "sınırsızlık" anlayışı bilimadamlarını uzun süre meşgul ede- ğını göstcnnektedir vb.
cek bir anlayış olup. bu konudaki yorumun ilrne bırakılması doğru Şu anda sunulacak "yerin yaratılışuıı" anlatan parça da, çocuk
olur, zira Hun halkı (Türk halkı) sanki bir evrensel patlama gibi anlama özelliğine ayarlı bir kısmıdır. Ne yazık ki tam olarak bulu-
özünden patlamış, kol kol olup dünyaya kendi manevi özünü taşı­ namadı. Toplanan versiyonlarda "yeni dil''in fazla olması , bu eski
yan bir halk olmuştu. üıiinün seçilmesinin nedeni oldu. Her ailenin eski ürünlere katuğı

40 41
yenilikterin her zaman başarılı olduğu sayılamaz, o yüzden bazı es- Vurula vurula düşürüldü,
ki kültür ürünleri rengini atmakta, hatta özden değiştirilebilınekte­ Yayıldı da yatsı oldu
dir. Kendi kültürünü bilimsel seviyede okuHanna taşıma hakkı ol- Dokuz Gökün karşısına dik ildi
mayan bir lıalkta öyle kayıplar doğaldır, ama üzücü lüğü de bir ger- Düşdü de nereye düştü? ..

çektir. Parçalanmış Türk halkının kültürü, yaşadığı baskı ne kadar Teyri, Öküz'ün boynuzuna düşdü ...
clirenilirse direnilsin, zamanın getirdiği yenilik ler ve dil evollisyo- Tengri ona "ye r ol" dedi.
nuyla yavaş yavaş yok olmaya veya bir başka kılığa bürünmeye O da elenileni yaptı. ..
Bu örnekte de Gök'ün öncülüğü okunduğunun yanı sıra, "boy-
mahkfımdur. Bu örneğin tam olarak bulunamaması da o nedenden-
nuzlanna" bu ağırlığı alan Teyri Öküz'ün ismi de geçmektedir. Fe-
dir. Fakat kısım da olsa, eski üslubu ve düşünce tarzını yansı.tan bu
dakiir Öküz, öyle de dünyanın ağırlığını üzerine almakta. Eski halk-
ömek dikkate sunulmakta;
ların, Yer'in yuvarlak (küre) olduğunu bilmedikleri bu örnekte gö-
" ... cer alğa cummak edi ze batmaktadır, "yatsı" ve "boynuzlar iizerine" konduğu tabioyu
Kara n bashan tumak edi ... yansıtmaktadır.
Tura tura dukgul boldu Eski Türk şiir yapı törelerinde, konuyla direkt ilişkisi olmayan,
Dukgulları zıkgıl boldu, ama çevre durumunu veya genel toplumsal morali yansıtan, öyle de
Totur urub titiredi, ele alınan konuyu "auralı" (hava kapsamlı) kılan söz ve cümleler
Alam çakğa küküredi, mevcuttur. Onların çevrilmesi ve konuya katılabilmesi zor oldu-
B işe bişe bişiriJd i , ğundan, Türkiye Türkçesi'ne ana metinlerdeki kafiye, ritm, üslup,
Ura ura tüşüriilclü iç düzen ve çevre "havası " gibi özelliklerin yansıtılamaması, ana
Cay ıldı da cayık boldu metindeki derinliğin ve genişliğin aniatılmasını zorlaştırıyor, yine
Toğuz kökge ayık boldu. ele genel anlamını anlamak mümkündür.
Tüşdü da kalayğa tüşdu? .. Sunulan metinde şu fikirler ağırlıklı olmaktadır:
Tey ri Ögüznü müyüzüne tüşdü ... Gök'ün önceliği, dünyanın sonra oluştuğu fikri bu kısımda da
Teyri anna "cer bol" dedi. görülmekte. Öyle de Nart Mitolojisi'nin ilginç özelliği , "gökten
Ol da aythanın etdi ... yer'e iniş" yapan yaratıc ı diişiinceclir. O inanç da evrensel bütünlü-
Türkiye Türkçesinde şöy le bir arılam taşır: ğü anlayışını yansıtmakta.
" ... yer önce bir yumaktı
doğurmayan, kısır ve sağırdı ... Can ve Ruh
Nice zaman lar geçti de parçalandı Totur, (enerji) canın temeli olduğu da, felsefi ve tıbbi bi lgiye da-
Parçaları bir daha parçaland ı, yalı gibi olgun bir fik ir olduğunu kimse inkar edemez. Belki de ne-
Enerji ona vurdu da titredi, festen, düşünce hareketine başlayan halk, can ve ruh anlamına te- ·
Aleme küküı:edi sadüfen ulaşmıştı, fakat nas ı l u l aşınışsa da, bili msel açısından doğ­
Yana pişe pişirildi, ru keşfe varm ış olmuştu. Ruh- i nsanı , her caniıyı oluşturan ebeciiyen

42 43
var o lan, beyni, hareketi ve kimliğini oluşturan bir varlık, can ise maz, en kutsa l ant olarak yaşamaktadır. "Tengri elçisi" ne ataları ­
bir eneıji esiııtisinden ibaret olan tanrısal katılımdır ve ölli varlık­ mız "Teyri Adamı" demiş ve onun ismi üzerine içilen ant, kutsal o l-
tan çekilip, tekrar Yaratıcı'ya döner. Ruh, Yaratıcı'mn düşünce ve ınuştıı. Günümüzde "yediden yetm işe" her an bu antı duymak
kim l iğinden bir parça, can ise onun yaratıcı eneıjisindendir. "Can ınüınk ündür.
ve Tin" (Ruh) öyle de Narı Mitolojisi'nde birbiriyle bağlı fakat fark- Bu kursallaşmış k ı lık ise (Teyri Adamı) Teyri Öküz'den yansı­
lı özden iki Tanrısal temel olarak 9rtaya çıkınaktadırlar. yan, ona saygıdan hareketle törelenen bir mill i gelenekı ir.
"Can cok ese tinderı ne hayır? Teyri Öküz'ün Miıoloji'de, Yer'i boynuzlarında tuttuğu ve her
T in cok ese candan ne hayır?" varlığın yaşamının onun hareketine bağlı olduğu , yaratıcı halkın
(Can yok ise Tin ne? felsefi düşüncesini manevi değerler alanına çekmekte olup, Hun
Tin yok ise Can ne?) halkının gelişim yönünii belirlemişti .

(Nart Masalları "Dorbun-Magara") Teyri Öküz'ün kılığının yansıması olduğu sanılan "Teyri Ada-
Can'ın ve Ruh 'un ayrı olduğu bu Mitoloji'de, tüm Nart şifah i mı" bir şarkıda şöyle beliı1i lir: Yapısal özelliklerine göre şarkı,

kültüründe göze çarpmakta ve yaratıcı halk ın düşünce tarzı ve bil- uzak geçmişi andırın ıyor, fakat burada "Teyri Adamı'nın" nasıl "el-
çiliğe" yollandığı ve bir bütlin olan halkın vatanı için ölümcül sa-
gisine hayran lık u yand ı rınaktad ır.
vaşa kalkma morali görülmektedir. Değeri de güzel yapı ve üslup-
Son dönemlerdeki tıp ilminin ortaya koyduğu, klinik ölümler sı­
ta deği l , o anlaındadır:
rasında, "kendisinin bedenini yandan gördüğü ve bedensiz haliyle
" . .. Koruk tutmaz, kübe tıymaz tögeregim tıng boldu,
mutlu olduğu" hasta iddialarını temel alan ünlli tı p profesörü Mo-
Teyri Adamı toğuz kama auzuna kın bo ldu,
ud i Öldükten Sonra Hayat kitabında, 20. asrı sarsan araştırmalarıy­
Ay k(iu desem, tilim barınaz Kök Teyrige ıarığıu,
la, Can'ın ve Ruh'un ayrı varlıklar olduğu fikrini' kanıt haline getir-
A lgış desem çıdaınazlau baurıımda bu auruu.
m işti . O yüzden Nart Kültürü'nde bu değerli fikre rastlanması
Hey ulanla, tiri ligiz üçlü tireü turuğuz
önemli bir kü ltlirel ve bilimsel olayd ı r. Bu da Hıın (Türk) soyunu Kanlı caunıı şam kabakğa cetginçingeuruğuz.
"vahşi" adlandıran "beyinleri" nite lemekte, zira bir gelişimi algıla­
Caya tartar-at beline!.. Ca yak tartar- kebinge,
yabilınek için o seviyede olmak gerekmekted ir.
Cuıt bo lmazda ne caşau bar da turuğuz ıebinge!
Teyri Öküz kılığı, Nart Mi toloj isi'nde, Tanrı sevgisinin kaynak Terciimesi:
göstergesi olmakla birlikte, fedakilrlığın, başkal arı için kendin i te-
"Kalkan ın durduraınayacağı , zırhın çevireıneyeceği etrafı bir
da etmenin önıeğidir. Bu kulsaliaşmış kilık olabilir "Teyri Adamı"
sessizlik kapladı,
(Tanrı Adamı) töresini ortaya çıkarmıştı. Birçok eski halkta görü-
Tanrı Adaını dokuz kı l ıça kın oldu. .
len, halkı içi n hayatı nı feda .ederek, Yaratıc ı 'ya "elçi giden" töre,
Oy teryad etsem de etmeye . . . dil im dönınüyor
Hun laı'da da olmuştu . "Teyri Adamı" günümüzde de tüm Narı-Ka­
Gök Tanrısı'na s item etmeye! ..
raçaylı erkeklerin di linde, ant içme olarak korunmakta. Anlamını
aı1 ık kimse bilınese de, milli hafızaya kazınmış ve genetiğe işlemiş
Oy şarkı dersem de dayanılmaz bir uluına var göğsüınde!..
bu saygı, nesilden nesi le geçerek erkek nüfusun dilinde en bozııl- Hey oğlanlar, ayak l arım, üçteıı direk olunuz,
Kanlı düşmanı şan lı girişe ulaştırmadan vurunıız!

44 45
Yay tutan at beline! .. Yanağı sarı lı kefene Dünyan ın Tanrısı "Teyri'ye özel hitap eden hiçbir mitoloji ürü -
Yurdun olmadıkça ne hayat var ki , kalkın kutsal savaşa. " nünün halkta bulunamaması da ondandır. "Tengri", "Teyri"de aynı
Yaratıcı'yı tanımlamaktadırlar, "Teyri" yücenin bir parçasıdır.
Öyle de Tey ri Öküz'ün ebedi kutsal görevi, insanda da aynı can Yarım Tanrılar'ın (bölgesel Teyri'ler) doğuşu, dünyaya gelişi
fedalığını uyandırmakta olup, "Teyri Adamı" "elçi gönderme" töre- hakkında farklı hikayeler bol, hatırlatıldğı gibi onlar, ai leye göre
si ortaya çıkmıştı denilebilir. özelleştirilmektedir. Ama nasıl bir değişim geçirse de, eskilerden
gelen bilgiler korunur, yalnız yorum, bazen de metin farklı olabili-
Teyri (Dünyadan Sorumlu Üstlin Teyri) yor, ama yarını Teyri'lerin ismi, etki alanı , cinsi, karakteri ve göre-
v i değişmez.
Nart M itolojisi'nde "Teyri", Tengri'nin dünya için yarattığı gö- Yarım Teyri'ler hakkında halkta çocuk tekerlemelerden kısa ef-
rlilıneyen enerjik varlıktır. "Teyri" Yarım Teyrileri yönetir, insanın sane, söyleşiiere dek, şakadan yoruma, benzetmeden atasözüne ka-
dünya alanında yaşamaya alışınasından, tüm yer üstü ve altı varlık­ . dar çok dey i ş mevcuttur. Hepsini toplayabilnıek ömrü aşabilecek
lardan da sorumlu olur. Başta sıralanan Yarım Teyriler ve yardım­ bir çalışına olduğundan , sunulan kitaba her yarını teyri hakkında en
cı lar, hepsi onun emrinde hareket eder. Eskiden "Tengri" putu, (ta- fazla değer içerikli bir örnek girmektedir. Kısa benzetmeler ve de-
pınağı) giderek kiiçülen dokuz halkanın üst üste konduğu ve ucun- yişler her gün Nart-Karaçaylılar'da duyulur: "Agaç Kişi" sitem du-
da göğe doğru üç uzantısıyla yapılmıştı. (Bilgi, Kızıl Oktyabr kö- yul ursa, adresinde dar beyinli, devadaleli birisinin olduğu anlaşılır.
yünde Çotçalanlı Muhammat'tan 60'lı yıllarda alınmıştı. İsınail Se- Ağır hakaret sayılma~, yine de okşayışlı bir deyiş de denilemez. Ta-
ınenov'un Arşivi), "Teyri" tapınağı (putu) ise göğe hücuın eden, ba-
bii ki, hakaret etmek iyi bir şey değil, ama yine de N art halkına bu-
şı giderek inceleyen ve küçük kuleyi andıran, ağaç, taş, metalden
nun için teşekkür edilmeli, zira çok eskilerden günümüze bu putu,
yapılmıştı. "Tengri" putu , Nart kadınlarının nakış işlemelerinde ha-
gündelik diline sokarak taşıınıştı.
Hi yaşamakta da olsa (çille cauluknu sırt körünneo canı), artık unu-
tulmuş sayıl ır, ama "Teyri" eserleri hem maddi, hem manevi kültür-
"Su başı kesgen Sarıubekça alayğa olturğandı da kişige co! ber-
nıeydi" (Suyun önünü kesen Ejderha gibi oraya oturmuş ve herke-
de anılmaktadır. ("Tengri" yerine şifahi kültürde "Teyri" denilebili-
yor. O yüzden mitoloj i eserlerinde, "Teyri" isminin çok anıldığı, sin önünü kesiyor) lafı Nan-Karaçay'da her gün duymak mümkün.
"Tengri"nin unutulduğu veya "Teyri"nin onun yerini aldığı fikri do- Laf genellikle görevlileri, soy büyüklerin i vb. yetkilileri hedef al-
ğurınamalı , zira Nart'lar, "Teyri"nin "Tengri"nin bir enerj ik uzantı ­ maktadır. Karaçaylıların konuşma tarzına şaşırmamak müırıkün de-
sı, yaratıcısıyla bir bütün olarak algılaınakta ve onun Yer'e daha da ğil, benzetme olmadan basit bir diyalog bile geçmez ve onda da
yakın olduğundan belki de dualarda çoğunlukla "Teyri" ismi geç- halk kültüründeki kahraınanların, lanetlilerin, mitoloji personajla-
mektedir. Fakat vurgulanmalı "Tengri" ismi yerine konuşmada nıı, hatta oyun maskelerinin isimleri geçer. Diyelim ki, "zıkgıl te-
(dua, şarkı, dilek) "Teyri" geçebiliyor, tıpkı sunulan yazılarda gibi. keça ol üslingdegi nedi?" (Zıkgıl Teke oyun maskesi üstü başı top-
Fakat bu "Tengri"nin unutulduğundan değil, "Teyri"nin onunla bir lanınayan görgüsüz giyinen kişiyi tanımlar) (Tüyü kabarmış erkek
bütün olduğu an layışındandır.

46 47
Bu yol yanı oturma yerlerinin (Nığış) sahipleri ev hanımlannın
keçi gibi şu üstlindeki nedir?) Kısaca, "şu üstündeki nedir?" denil-
kahkahalı eleştirisinden, olgun erkekler denasibini alır, aslında hiç
mez. halk mutlaka tarihten bir benzetme ona katar. Nedeniyse açık­
kimse bu tür eleştirilerden kurtulamaz.
tır; Manevi kültüıii koruma yöntemi. Nan-Karaçaylı yaşlıların zi-
Bunlara kimse küsmez. Neden diyen soru ilginç bir özelliği or-
yafetler sırasındaki konuşmalarını dinlerken, bu dahi Türk yönte-
taya çıkarır. Bu kadınlar, genetik sev iyede hücreye işleyen bir dav-
minin yaratıcıları, atalaraminnet duyguları kabannakta, zira mane-
ranış kültürüyle, eleşt iri yle, hakaret arasındaki hassas s ınırı geçme-
vi hazinenin sadece yaratıcısı olarak kalmamış, onu unutulmaz kı­
meyi başarabi l iyorla r. O yüzden taktıkları lakaplar ve eleştirel de-
larak, hergünkü konuşmaya temell i oturtmuştu. yiş leri, şaka seviyede a lgı lanarak kimseyi yar-a lamamakta.
Birkaç konuşma örneği daha sunalım: "Emegen katın kibik em-
Bu şakalar, yapısal özellikle riyle her araşttımacı iç in büyük bir
çek lerin boşiab aua-saua bara ed i" (Yanıyam dişisi gibi memelerini
bulgudur, zira her birinde, görüldüğü g ibi. tarihten bir kahraman,
saliayarak düzensiz yürüyüp gidiyordu) eleştirinin adresi şişman,
kültürden bir personaj anılmaktadır.
ıevksiz, terbiyesiz, çevrede sevilmeyen, biraz da geri zekalı kadın
Bu konuyu geçmeden önce, erkek nüfusuna yönelik oluşturu-
olur. "Emegen" Nart Efsaneleri'ndeki dev. Bu lafın versiyonları her an
lan, birkaç örneği sunalım:
havada fısıltıyla uçuşur. Elinde örgüyle evin önünde (sokağa bakan
"Uskubriy kibik o barıuğa kar.ı!"
tar.ıf) her geçeni gözden geçirerek gününü gün eden ev harumları, bu
tür sivri şakacıklardan hoşlanır, eğlenir, tabii ki bir sürü günah da alır. (Uskubriy; Rüzgar Tanrısı'nın eski ismi.
Belki de bu örgü uzmanlarının yaratıcı dilinden korktuğundan, Nan- Yeni ismi; Goriy. Rüzgar vurur gibi.
Karaçaylı kadınlar görgiisüz olmaktan korkar, temiz ve güzel giyin- Şu gidişe bak. Rüzgar Tanrısı gibi.

meden sokağa çıkmaz. Yaş önemli o lmuyor, zira her yaş için eğlen­ Şu yürüyüşe bak. Altyapı an lam ı; tepedeğini indirir.)

celi espriler hazırdır. Genç kızda bir tuhaflık varsa "bu çıçhan tutar "Bu çırahtanga ilin ir çırakğa uşamaydı."
kişdikge uşamaydı" (Bu fare yakalayacak kedi ye benzemiyor, Altya- (Bu meşale altına tutunabi lecek meşaleye benzemiyor. Altyapı
pı an l amı bundan ne ge lin, ne anne) diye gü lerler, göze batmayan de- anlamı; bu kadını mutlu k ıl acak birisine Çekıniyor.)
likanlıyaysa "Eliya kakğaıı kibik" (Şimşeğin çaıptığı gibi) diye dam- "Künaşhınga colaşhı!"
ga vururlar. Genç kadın çevreye uyum sağlayamadığında, özellikle (Künaşhı bolsun; erkeklerin kadınlara verdiği selam.)
giysi yönünden, "Silti Hızen" (Oyun maskenin ismi. Anlamı, üstü ba- Colaşhı; "aşhı colğa" sözünün, tersine söylenerek insanı küçüm-
şı düzensiz, zevksiz vb.) derler. Genç erkek, alışılmış sınırları aşan bir seyen konuşma yöntemi.
şey yaptıysa, "bu Dolay'dan ne may" {Dolay-besiın Teyrisi. Bu Do- Anlamı; "Selamına, giile güle! .. "
lay'dan ne bereket!) derler. Yaşlı kadın hoşlarına gitınediyse "caşlik­ Altyapı anlamı; selamın da seninle kalsın da çabucak gözümden
da çırçabba, karklıkda çıçabba (gençlikte düzensiz olan, yaşlılıkta kay." ·
gübre kokar) diye birbirini çimdikleyerek sessiz kahkahaya boğulur­ "Kırğıy Kuşdan tük alğan ... "
lar. Bu arada her geçenin onuruna ayağa kıılkılır, selama karşı selam (Kırğıy Kuştan tiiy çekebilen.
verilir. Eldeki örgü de, tıpkıusta dizgici lerin bakmadan tuş lara vurdu- Altyap ı an lamı; her bak ı mdan şaharıe.
ğu gibi, otomatik el hareke tleriyle büyümeye devam eder.

49
48
"Kırğıy Kuş", Mitoloji personaj ı, dev yııtıcı kuş) vb. Teyri'n in (Dünya Teyrisi, Güneş Teyrisi) ismi , her Naıt için kun-
Öyle de Nart Türklerin şifahi kültürü, dilden, her günkü davra- daktan başlar. Tüm "kundak şarkılan"nda (beşik cırla) "UIIu Tey-
nışlardan kopuk bir yaratıcılık ömeği deği l, halkın düşünce ve algı­ ri"nin (Tengri) ismi geçmektedir. Onun yanı sıra eski gelenek ler de
layışını vicdan ve ahlak ö lçüsünü, özel ve milli kişiliğini durmadan anı lmaktadır. Çok ilginç ki, günümüzdeki anneler bile, zamanın ge-
etki leyen bir etkendir. Bazı halkların kültür ürünleri bu açıdan tama- rektirdiği değer ve ihtiyaçları, "beşik şarkısına" katınaz. Diyelim ki
men halktan kopuk olduğundan, orta halka sorulduğunda, milli kül- bir anne kundakta çocuğuna "benim oğlum mühendis veya başba­
tür eserlerindeki kahramanlarını hatırlamakta bile zorlanır, onların kan olsun vb" diyerek şarkı söylerse, resmen alay konusu olup, hal-
ismi bir şey ifade etmez. Bu çok önemli bir emare olup, balkın ya- ka ıaşınıverir. Ama "benim Nart'ım zalimleri diz koyacak dev olur
rattığı sanılan eserlerin o millete yabancı olduğunun göstergesidir. vb." geçmişe hitap eden metin kullanırsa, övgü kazanır ve öınek
Zira halk yalanı sindirınez, özden olmayan hiçbir ınanevi varlığı, tö- olur. Çünkü, çocuğunu halkın geçmişi hakkında bilgili kılmak. hal-
reyle hayatına sokmaz. Yaratan halkın ınanevi kültürü ise, maddi kına saygı du yınanın göstergesidir. Nart-Karaçaylıların, bu milli de-
kültürüne temelli yansıdığıyla birlikte her günkü davranışlara da te- ğerlerine tutunma özelliğine şaşırmamak mümkün değil. Onca bas-
mell i oturnıaktadır. Şu anda Nart Kültürü eserlerini benimseyip, kı ve zulüm içeren tarihi süresince, "Ruslaştı rmaya" katlanmadan,
"Satan Ay' ı", Sataney, "Sos'Uruk'u", Sosruko yapıp, on lan Türk Kü l- her tür karalamalam mğmen, Rusya tarihindeki Türklere "vahşi",
türü'nden koparnıaya çalışan bir Kafkas halkı (Çerkes, Adıg, Kabar- "korkak" gibi sözleri gülüp geçerek, yazanlara da "da könçeksizden
tay) ne "Naıt" ın ne "Satan Ay"ın ne de "Sos'Uruk'un" anlamını an- andan ong lu söz mü çığarık edi?" (pantolonsuzdan ondan başka ne
layabilınekte, onların kocaınan Türk Kültürüyle nasıl bir yapısal, bek lenir ki?) diye espri yaparak, nesillerine eski şan lı tarihini s indir-
an lamsal , stilistik bağları olduğun u bilmemektedir. Nan-Karaçaylı­ meye devam etmektedir. Bunun iç in de özel oku llar lazım değil, her
ları n , 1941'de Orta Asya'ya sürgüne gönderild iği zaman sahiplenilen anne ve baba ai lede öğretınendir, öyle de toplumsal hayata katıl mış
bu eser, o genç halka tamamen yabancı olmaya devam etmektedir. her yetişk in , neyin ne, kimi n kim olduğunu bilir.
N aıt Efsaneler'deki ve M itoloji'deki isimler, eski Türk tarzında an- 1ııbii , bazı o lumsuzluklar, Sosya l isı Devrim s ırasında Narı-Ka­
lam içermektedi r. "Saıan'Ay", "Etrafına nur yayan dolu ay". Örnek: raçaylıl ara yazıl mış, kö le kitlesi tarafından yaratılnıakıa, zira başka

"Satan Ariü", havalı , etrafı etki leyen güzellik vb. halk lardan kopma ve Naıtlara katılıp kalımı kısımlar olup, gelenek,
"Sos'Uruk", Granit Parçası. Örnek: "Sos Urukdan, keşene, ıner- göreneklerden yoksundur ve aı1 niyeıli halka karşı kullanılmak iç in
ıner taşdan töşenıe." elverişlid i r. Ne yazık ki , sosyalist "eşi tliğinin" meyveleri günümüz-

"Emegen" Eınerek beslenen. de eski efsaneleri özünden etme, benimseme. toprak sahi pliğine so-
"Nart" En üst. Çat ı. Ömek: "Naıt toba lanır, ocak ocalanır." yunma, halkı karalama gibi örneklerde görülmektedi r.
Ama asıl soyların oluşturduğu H un temel, yine de yaşamakta ve
Öyle de, yaratan halkın kültürü rafia tozlanmaya ınalıkfun değil,
bu Mitoloji'nin (diğer eserlerin de) korunduğuyla an niyetiilere
onun her günkü hayatının bir parçasıdır. Nart Karaçaylılar'daki
yansıına ise örnek sayılabilir, zira dilin, geleneklerin, davranışların
meydan okuınaktadır.
Altınıştı yıllardan ezberde kala kalan, Bağatır'Janı, Larisa'dan
temelinde bulunmaktadır.
duyulınuş (TMİFİS Külilir Sanat Teşkilatı Ekspedisyonu 1993) bir

so sı
"kundak şarkısını" (beşi k cır) suna l ım ve oradaki uzak geçmişe hi-
tap eden özellikleri gözden geçirclim; vet edilcli. Zülfiye Zagaştokova isimli şark ıe m ın kucağında yeni
konuşmaya başlayan erkek çocuğu vardı [Artlll'). Dört cinsi tem-
"Bellau, bellau, bellau, bellau böleyim sil eden gri. gri-bey<ız, kırmızıya çalan kahverengi ve kar beyazı
Can balan ı ullu bolub köreyiın. atlar, hepsini etkilemişken , çocuk bir atın boynuna yapışıp, dili
zor dönerken "Ben Nartırrı" diye ç ığlı k atmaya başladı ve onunla
Na rt balam ull u bolub köreyim da ka l mayıp, ata b iııd i ri n ısrarın ı ağl aınas ıyla gliç l eııdi rip, uzman
Ullu bolub amaııatha bereyim atçının kollarında atın sırtına oturup. etrafa neşe saçlı. Anan zor-

Mcrıjbalam batırlağa teng bolsun la koparılan Artur'un, Nart olma hevesini ve gözyaşını yaiJştırma­
Kayğı, palalı can baladan keng bolsun ya çal ışan annesi, atlara tek rar döneceğimizi söylüyordu. Toplu-
luk ise, bu o l ayın atalar Hu nların ruhunu yaşad ığın ın bir göster-
Tang Teyriden nür cayıla tu u bolsun, gesi olarak algılayıp, gu rurlu ve düşünceliydi . O atlara öyle yak-
Anga cauluk eter barı ku u bolsun laşabilmek biraz zor, onların özel huyu, kocaman boyu ve yakın­
lığa karşı tutumu vardır. Yetişkinler bile yanağı ok şamakla yetinip
Bellfiu, bellau, bellau, bellliu böleyim
pek yaklaşmaktan çekinmişken, hayatında ilk defa gördüğü ata,
Milletine tireü bolub köreyim"
şehir çocuğunun öyle bir bağlıl ı k gösterdiği , kan sesi hariç bir
Çocuk beşikte sallanarak uyuyuncaya kadar "beşik cır" devam şeyle açıklanamaz gibiydi.)
eder. O yüzden tümünü getirmek doğru olmaz, zira şarkıyı uzaunak İşte tarihin nesillere geçmesinin bir tek örneği. Bunlar ise sayı-
zonında kalan aııneler. artık kendi yaratıcılığını kul l anmaktadır. Ama sızdır.

her "bcşik cıı·' ı n " başlangıcı gelenekseldir, o yüzelen burada bi rkaç Kunclak şarkısının tercümesi şöy le okunur:
cümleyle sınırlı verilmektedir. Getirilen örnekte; "K ün Teyri". "Tang
Bellau, Bellau, Bellau, BelUlu sarayıın
Teyri", "Amanat" geleneği, "Nan bala". "Satır" (cesur) ve "Milletine
Can bebeğin büyüdüğüne tanık olayım
yararlı olma" (Milletine tireü bolub) gibi çok eski zamanlara çeken
Nan oğlumun yetişkin olup göreyim
sözler ortaya çıkmaktadı rlar. İki yaşına gelmiş çocuk bunları soıma­ Yetişk in olup "amanaıa" (emanete) göndereyim.
ya başlar v~. anne baba da, kendi büyüklerinden öğrendiği ni çocuğu­
na öğretir. Oy le de mi lli değerler çocuğa sinmcye başlar. Benim yavrum cesurlanı denk olsun,
(Burada kan sesine ilişkin bir olayı hatırlatmak. Nan-Karaçay- Her türlü bela onun başından uzak. geri olsun,
lılarda tarihi bilgilerin nasıl bir erken yaşta sindirildiğinin göster-
Sabah Teyrisi'nden (Güneş Tanrısı' ndan) nur yayılarak kudretli
gesi olabilir. ( 1994'te. Karaçay Devlet Tiyatrosu artistleri, "Kara-
ve çekici olsun
çaylı At" cinsi linili atları yetişt i ren hayvancıl ı k bilim merkezi
Ona düşman olacaklar ortadan yok olsun
Konzavod köyüne davetliydi. Karşılama sırasında ziyafete bir
mola verilerek yaratıcı topluluk, asıl atların bulunduğu ciaımı da- Bellau. Bellliu, Bellau, Bellilu sarayım.
Milletine dayanır güç olduğuna tanık olay ı m."
52
s:ı
("Amanaı" [emanet] çok eski töredir ve erkek çocuğu eğitim ve
Bir k ün taunu tüznü au lay, ıaş-buş kıra da çaynay canından ıoy-
yetiştirme için bir akraba veya dosta göndermekten ibarettir. Annenin
ğandı,
yarı ında şımarıp gereken eğitim ve terbiye alamaz düşünceşinden
Küküreb, çarıiab sos kayalanı cumduruğu bla oyğanclı,
kaynaklanan bu gelenek, yakın geçmişe dek Narı-Karaçaylılarda ko-
Tau citileni çı ınırta sınd ırır bir sildem bla kırğandı,
runmuşıu. Devlet. devlete, dostluğun işareti olardk bu amaçla veliaht
Tuu terekieni alısın kibik barmakları bla culkğandı
prenslerini yolladığı da, Türk "amanatınd<ın" kök almakta. Rehin ola-
Bu tebiü bla da, anna boysungan cııııuarlağa korkuu salğandı .
rak dünya tarih inde yoruınlanınası, bu geleneğin temelini aniayarna-
yan Batı görüşünden kaynaklanmıştır. "Aınanaı" her iki tarafı da gu- Korkğandaıı birer kuuşha kısılğan can ıuarlağa çekirgeııdi,

rurlu kılan, güzel dostluk bağları oluşturan, kutsal Hun geleneği ola- Alima kelgcnııi auzuna ata da amankarın aurlanıb kekirgendi.
rak bilinmektedir. Çin'de birçok Hun "amanatı" yetişmiş, Hunnu'da Hop deb urub altıbarınak ayağı bla cemi tebrcndirgeııdi,
da Çini iler. Fakat onlara zarar verildiği hakkında sadece bir tek bilgi Cemi tuthan Ögüzge da, "başıngı lüz tut" deb küküregendi.
var: Han Şanüyun iki oğlu Çin'de öldüriilınüşlerdi.) Alay bla cerge kökge sıyınınaz köıen etgendi,
Göriildüğü gibi Dünya Tanrısı (Üstün Teyri) Yüce Yaratıcı'nın Kıra-cıra Ullu Tengrige, ıoğuz kökge ternirçilegendi
(Tengri'nin) yakındaki temsilcisi olarak Narı Mitolojisi'nde dünya Başlağandı deyse Tengri ye Tengri deıney,
için en önemli put olmakta ve ismi günümüze dek yaşamaktadır. Teyriden kclgen bir ak.lını da başına iymey.
Dünya Tanrısı tüm Yanın Tanrıları (Teyri'Jeri) yönetir, onların Hınııl tarthan cangız, közün bir tımağı bla kıra da calay,
değeri ele üstün Teyri 'niıı değeri sayı lır. Zira Teyri olmadarı onlar Çegetde baş boluu manga azdı-değendi kolların canıulay,
hareket edemez inancı halkta mevcut olduğu için, Yarım Tanrılar "Mendeği küç bla Tengri manga ne istem" dcb gürü ldeğendi ,
ıanunlaına~ına geçelim. Boynun burub, toğuz kökge öt kusub ıemirçilegendi,
"Teyri nıise, nese, çık tartışayık, atışayı k, sildeşeyik degeııdi
Katlaıııb-büklenib, bügü lüb-tüzelib küçün körgüzıgendi.
Yarını Tannlar (Tcy riler) Teyri anga cuab etmey köb saklaılıandı
Sora cerge, tauğa, suuğa oğarı eel kakdırğandı,
Ağaç Kişi Köklege da kara-kara bulut cı yı b açıuranar Eliyanı çakdırğandı,
Bu konuya. çocukluğunda herkesin duyduğu vcrsiyonlardan bi- Oğarı eel bla urğu cangurnu boşiab deünü ıarbuunga ııyğandı,
risi, Rusya Karaçay Çerkes Cumhuriyeti, Kobu Başı köyünde Bo- Suunu kobarıb canuarm kesin da bir aynmkanga cıyğandı.
yurısuzl an Gezaın'dan alınan vcrsiyonla g irel im: Ağaç Kişi Eliyağa uzala da eelalnıayın onğsuz bolğandı,
"Ağaç kişi cegctde baş bolğanlı, köb keçe-tang tang da keçe Hıınil közü, boran urğan, urğu cangurdan ıolğandı,
bolğandı; Eliyanı senneymc dey da, uzala-uzala tügün üyütgendi,
Zammı kobar suiiça, şarka-ağa, ura-cığa, aJa-eltc turğandı. Oğarı cel ni tutllb tıyama deb bata-koba siirgendi,
Ağaç Kişini kıl tügüne bctin alır kırau-kırau çal kakğandı, Cangurnu cutama deb auzun oğarı açıb s imsiregendi,
Cangız közü cılaınsuar matallı bolub ınuthuz au ıarıhandı. Su Anası da anı körüb anga tolkun-ıolkun külgendi
Teyrini serıncşge çakırğan senmiedin degendi,

54
55
Cırgı tolkun kobarıb, ırhı kusub Ağaç Kişini üsüne tökgendi. Benim gücünıle Tengri bana otorite olamaz diye Gök'e bağır­
Keçe tang bola, ıang-keçe bo la zaman kete-kete ketgendi, mıştı.
Ağaç Kişi akıl oyum eter halğa ccıgendi "Tengri misin , nesiıı, çık karşıma tartışalım, vuruşalım demişti.
Körenli deünü menme degen köküreği uak-uak suuğandı Katlanıp, eğilip, bükülüp, direk durup, gücünü kuvvetini sergi-
Teyri bla atışıu, tartışı u taukelligi da andan sora kunığandı lemişti.
Menden güç lü köreem-deb, ıabın salı b Teyrige tabıngandı. Tengri ona cevap vermeden çok bekletmişti
Sonra yere, dağa. suya kuzey soğuk rüzgarını göndermişti,
M anast: Göklerde de kara kara bulutları toplaınıştı
U lluğa ull u söleşgen u ll u ayı b alır, Eliya'run şimşeklerini de çakar çaktırmıştı,
Ağaç Kişiça bed işge batıb, uyal ıb kalır" Kuzey rüzgarıyla birlikte soğuk sel yağmurunu da başına yolla-
Tercümesi: mıştı,

"Ağaç Kişinin" ormanda baş olduğundan bu yana çok gece sa- Etrafı göl yapıp onu, canavarları da bir adacığa almıştı.
baha, sabah da geceye dönüşmüştü, zaman su gibi akarak, vurarak, Ağaç Kişi,Eliya'ya uzanıyor da ulaşamıyordu,
yıkarak, götürerek geçmişti. Her uzandığmda da tüyleri yakılıyordu,
Ağaç Kişinin kıl tüyüne renksiz kılan çığ gibi ak serilmişti, Kuzey rüzgarını yakalamak isteğiyle uğraşlarından güçsüzleşi­
Tek gözü de yaş akıtır gibi olup, renksiz örtüyü üzerine çekmişti. yordu,
Bir giln dağı, ovayı gezerek, taşları çiğneyerek, kırıp eğlenerek Yağınuru yutup sindereyim diye kuzeye ağzını açıp selleri yutu-
hayatından bıkıhış olup, yordu
gUrü ltillep, patiayıp granit kayaları bir vunışuyla kırıp, Bunları gören Su Anası da buna dalga dalga gülüyordu
Dağ ıepeleri, tıpkı küçük ağaç gibi koparı p , Yık ıcı dalgal ıkabaran su ları kibirli ye yolluyordu,
Kudret li orman ağaçlarını bir yabani otu çeker g ibi çekip, Tengri'ye düello teklif eden sen miyd in diye gü lerek soruyordu ...
Onun el altında bulunan oıman canavarlan haliyle korkutmuştu, Gece sabaha dönüşc de, sabah da gece olarak
Delik deşiğe sığınmış ürkek canlıları sarsmıştı Zaman aka aka akar olmuştu.
Önüne geleni pis boğazına sokarak, midesi dolup taşrnıştı. Ağaç Kişi de artık doğru düşünecek hale gelmişti,
Sorıra altı parmaklı ayağıyla Yer'e vurup sallamıştı, Kibiri, Tengri rakipliği o zamandan sonra yok olmuştu
Yer'i tutan Öküz'ü de "başını sıkı tut" diye azarlamıştı. Benden güçlüsün diye, tapınak koyup Tengri'ye ıapınışıı.
Yer'e. Gök'e sığmaz bir kibiriye dönUşmüştü Anlamı: Büyüğe, büyük konuşan büyük ayıp eder Ağaç Kişi gi-
Etrafı altüst edip, dokuz göke, Tengri'ye tehditler göndermişti. bi rezil olup, utanıp kalır."
Kibirli. Tengri'ye Tengri demiyor. (Bu örnek Gezam Hanımefendi'den duyulduğu gibi yazılmış
Tengri'den gelen bi r aydın fikri kafasına dikmiyor, olup, bazı eksiklikleri de mevcuttur, fakat saygıdeğer kadının ara-
Beyaz h ııni lle kapl ı tek gözUnU kir tı rnağı ile çi ti leye de yalayarak, ınızdan ay rılınas ı neden iyle, bazı ritmik ve kafiye bozuk luklarına
Onnana hakim olmak benim için çok az diye karar almıştı, clokunu lrnadan, tam olduğu gibi kitaba taşınmıştı .)

56 57
Sunulan örnekte "Ağaç Kişi'nin" eski putlardan olduğu açıkça "Yaşlıya hakaret" ağır ceza içemıiş
ve "Hun şerefine leke sümıek"
görülmektedir. Bu kılığın ilginç yanı da, Ağaç Kişi 'nin egemenlik suçluyla ayn ı ağırlıkta olmuştu. Kibir ve yetersiz terbiyeden kay-
için ölesiye savaşmadığı, mantıklı kararla kendinden üstünü kabu l naklanan otorite inkarı, Ağaç Kişi'nin kılığında hafizaya kazmacak
etmesidir. Hal kın kimliğinde bu özellik he r zaman gözlennıektc, sev imsiz bir biçimde gösterilmiş o lup, halkın dikkatini bu özelliğe
"oyalmaz hunanğa öşün salma" (Yıkamayacağın duvara göğsünli çeknıişıi. Bunun yansımaları tüm Nart kültüründe gözlenmekted ir.
vurma) atasözü de bu özelliğe ayna tutmaktadır. Naıthır'dıı kibir, yetersiz bilgiden, yetersiz kişilikten hareket ederek,
Öyle de halk, eski putlarını Tengri'nin yeni kudretiyle karşılaş­ az değerini tam bilecek kadar hasarlı, mantıklı olan bir kişide oluşan
ıırarak kabul eıtircrek. halkın Tek Yaratıcı anlayışına halii tutuna- "yücelik kompleksinden" meydana gelir. "Kibiri görürken aklı sor-
mayan kısmına görsel mesaj vermektedir. ma" ("Kötcn körsen baş sorma" "kibir görsen kafayı sonma") atasö-
N art Mitolojisi'nde Ağaç Kişi'nin kılığı üzerinden fiziki kudret zünü Türk halkı boşa söylememiş, kibirle aklın yan yana bulunabil-
ve ınantıki kuvvetin farkı gösterilmekte ve mantık gücünün her tür mesi imkans ı zdır, zira aklı olan kişinin kibiri olamaz. Ki birin ön be-
kuvveti yı kacak kadar üstün olduğu fikri öne süriilınektedir. Bu liıtis i kendini övmek, kendi hakk ı nda maşallah diyerek konuşmak
özellik diğer mitoloji örneklerine nazaran, Nart Mitolojisi'ni daha ol duğu çoktandır bellidir. O yüzden Naıt-Karaçaylılar'da çok ayıp
da olgun bir yapıda ortaya koymaktadır. Nedir bu fark? Birçok ün- sayılan bu özellik, Ağaç Kişi'nin ağzından, her çocuğun mutlaka du-
lü halkın şifahi kültüründe, güç güçle vurularak kötülük ortadan yacağı metinde, ortaya çıkarılmıştı. "Kesin mahdağan-kerekli" (ken-
kaldırılmakta, Nan Kültürü'nde ise siyah güç mantıkla, ahiakla dini öven-gerizekillı) atasözü de yeıişkinlere gündelik hatıradır. Ki-
yüzleşmekte, yanlış yolda olduğunu kabul etmekte veya reddet- bir, sevimsiz olduğuyla kalmayıp, insanın gelişimini engelleyen, va-
mektedir. Kötülük kanlıca cezalandırılmıyor, ona seçim hakkı veri- rolan düşük seviyede d tırduran bir özelliktir, o yüzden yaratıcı Nart-
lerek bekletiliyor. Bu özellik yüksek ahlaki değerlere hitap ettiği y- lar, buna tahammül edememiş olabi li r ve onu putun üstünden halkın
le, Nart Mito loj is i'ni özel k ıl maktadı r. Küfürcii Ağaç Kişi, kibirle belleğine tıışımı.ştı.
Tengri'ye hakare t yağdırsa da, Tengri, onu cezalandınnıyor, sadece Metinde başta değinildiği gibi, tikrin (aklın) üstünlüğü, kanı gü-
onun anlayabileceği biçimde (fiziki güç) kendi imkanlannı gösteri- cün (maddi) ikinci planda olduğu ortaya koyu lduğu, idealisı felsefe-
yor ve ona kendi alemini kabul ettiriyor. Bu ise yaratıcı halkı dahi yi hatırlatınakta. Gerçekten de Naıı Mitolojisi'ndeki bu fikirden eı­
olarak nitelemeye imkan verecek kadar gelişmiş. üstün bir olaydır. kilenmeınek mümkün değildir. Zira. hayvancıhkla uğraşan göçebe
Cezalandınnayan, ikna eden Tanrı günahkar halkın fikir ürünü ola- bir halkın. fıkrin öoceliğini öne sünmesi. neredeyse imkansız sayıla­
bilmesi imki\nsızdı, zira ahlaksızlığın mevcudiyeti, Tengri'nin daha bilecek bir felseli düşüncedir. Bu fikrin yaratılışa uzandığı da göze
da sert olmasını mut1aka gerektirirdi. Öyleyse, Tanrı vergisi bir ye- al ınırsa, günümüzde bile etkisini kaybetmeyen ilginç manevi değer­
tenekle bu seviyeye çıkabi len bir halk, kendi kişiliğinin bir yansı­ ler ortaya çıkmaktadır. Narı-Karaçaylıların Uçkulan dağ boğazında,
mas ı olan, fedakar, sevgi dolu, Yüce Tengrisini yaratmışt ı fikri, "Nart Karaçaylıların kadau taşı" denilen bir siyah madde bulunmak-
sağ lam düşüneeye ayk ırı gelmez. tadır. Efsaneye göre o madde, Tengri tarafından dokuz gökten. sev-
Getirilen metinde en çirkin, en kabul edilemez özellik olarak, diği Nan halkına gönderilmişti. İliıncilerin araştınmalan sonucu.
büyüğe saygısızlık gösterilmektedir, bu da dünya tarihince bilinen, "kadaıı taş'ın" bir uzay maddesi olduğu. kimyasal özünlin yer ınad-
yaşlıları üstün konuında tutan Hun kanununa işaret etmektedir.

58 59
Nart Mitolojisi'ııiıı içinde, "İç Asya" dönemlerinele gözfenme-
delerinden farklı oluşu ortaya konulmu~ıu. Onun yaşı da MÖ 10-5. yen tek gözlü, altı parmaklı dev, Kırğıy Kuş, Sarıubek'in bulunma-
asırlar arası olarak belirlerunekıedir. "Biynöger" efsanenin doğuşu sı , kendisini "Lana" soyundan bilen Hun-Karaçaylılar'ın, o toprak-
da MÖ 1. binyılın sonu civarında olduğu sanıldığına göre, Apsaıiya lardan Küçlik Göç döneminde veya daha e rken S ibirya'dan ile rle-
"Üç ayaklı Ak Mara! kızın doğması" halkın hayatında bir dönüm meye devam eden bir H un kısmı olarak dlişündlirebilir, zira mane-
nokta yaşandığının kanıtıdır. Av puıu Apsaıı, eski mitolojiden Teng- vi kültüründe, tamamen Türk dilli ve özlü yaratılmış eserlerinde,
rian mitolojisine katılmış ve Yarım Tanrı haline gelmiş de olsa, artık iskit kültlirli esintisini taşıyan K ı rğıy Kuş bulu nmaktadır. Eğer Nart
onun otoritesini bir yerde görUlmeyen, bilinmeyen Uç ayaklı Ulay Efsaneleri'ndeki dev "Emegen" tamamen eski İç Asya adresini ko-
güçlendirmektedir. Bir dlişünce sarsınıısı yaşamayan bir halk, üç ruyorsa, Kırğıy Kuş, artık Batı tarafı daha fazla andırmakta, iki
ayaklı kızın kılığını oluşturamazdı. Belki de "Karaçay'ın kadau taşı" yiizlüliiğli, kışkırtıcı alışkanlık ları, birisinin avını güç .harcaın~dan
(Karaçay'ın koruyucu taşı) Yer'e düşüşliyle etki lenmiş, halkıa bu yeme, Sanubek'le işbirl iği yapma vb. özellikler. onu Iç Asya dakı
uzaysal mitolojik personajın kılığı yaraıılmıştı. Sanubek'le karanlık işlerde ortak kılmakta. Metinlerde bu ortaklık
Nart Mitolojisi, bir dönemin lirlinü değildir. Onu incelerken il- okunmaktadır: "Biri havada, birisi karada" insanlığa karşı bu kara
kellikten ol gun luğa kadar ilerleme sürecindeki düşünce gelişimi g üçler işbirliği yapmakta ve onları da birbiriyle çarpışma noktasına
personajlarla temsil edilmektedir. "Ağaç Kişi'den", "Üç ayaklı Ak getirerek, insan aklı kazanmaktadır.
Maral'a" kadar oluşturulmuş basamaklar, derin felsefi anlayışının Aslında Nart Kültürü, dünyayı kavrama yolunda değil, evreni
ve çok yüzlü görsel, görülmeyen evrensel yaşam ının kabulü o larak tanıımı yolunda ilerleyen, fikrin sadece genişlemesine değil, derin-
okunmaktadır. Tek gözlü dev, görülmeyen enerjik Teyriler, "Totur lemesine yönelik bir kültürdür. Geniş coğrafi alanlar, bilinmeyen
Tanrı" , sadece su ve rüzgardan ibaret Su Öre, gözle görülemeyen yaratıklar, kaynar çeker göller, kaplayıcı kum alanlar ve çekici ba-
varlıkların temsilcileri Çaçlı, Almasıı, Aıaytmaz, uzaydan gelmiş­ taklık lar, bu kültürde bir iç bağı ve blitUnlliğü içererek, on larla ba-
çesine hiçbir Yer yaralığına benzemeyen Üç ayaklı Ak Marai -Ulay; şa çıkabilmenin yolu mantık, akıl bilim alanında olduğunu vurgu-
bunlar hepsi çok yüzlü ve C!iit özlü bileşik evrensel hayatının tem- lamaktadır. "Ağaç Kişi"nin Eliya'nı yakalamak isteğiyle ellerini
silcileri o lup, şok edici bir tarzda mitolojide boy göstererek halkı, yakıığı, rlizgan yakalamak hevesiyle dağı, suyu atladığı, yağmuru
dünya büyük evren in bir parçası olduğu , insanın da diğer yaratık­ yutu; bitirme fikriyle ağzını açtığı, hepsi ... bunlar bilgisizliği, do-
larla eşit bir yaratık olduğu fikrine aJışıırmaktadır. Nart Miıolojisi. ğa bütünlüğünde kendi imkanlarını belirleyemeyen birisini gülünç
sadece düşünce ilerlemesiyle değil, ruhbilimine yaklaşan, tüm ya- konumda gösteren, onun gibi olmanın ızdıraba uğrama ol duğu dü-
ratıkJara karşı (tipi, özli, görünüşü ne o lursa olsun) eşi t bir davra- Şiincesini içeren bir fikri taşı makta, öyle de "Bilim ve Akı l her tlir
nışta halka terbiye veren, onu her an karşılaşabileceği türlerle tanış­ kudretten üstün güç olduğu, bu kudreti n de Tengri tarafından insa-
tıran. aynı zamanda onları insan gibi konuşıurarak, anlaşılır kılan na verildiiii" ileri sürülmektedir.
~

değerli bir eserdir. O yüzelen devamlı gelişmiş, hızla yeni coğrafi Bu Ilir kliltürle cliirıyada çok halk boy göstereınez, ancak bir kaç
alanlam yayılan !-lun boylarınılı yeni ortama adapte olmasına yar- tanınmış eski halk Naıı Kültlirli'ne denk kültürüyle anı labilir. Hun-
dımcı olarak, bilinmeyen varlıklar ve yaratıklar karşısında soğuk­ ların anlaşılamaması da bu nedendeli kaynaklannıı~tır. Zira, bir in-
kanlı olabilmesini sağlamıştı.

61
60
sanı meydan ortasında yavaş ateşe verip, onun kıvrandığını çoluk için, yamyamlığı ve ondan kaynaklanan manevi kültür yansımasın ı
çocukla izleyip zevk alabilen gelişınemiş vahşi bir ruh, Hun ruhu- aniayabilmesi imkansızdır. Bu iki halk, aynı meşhur marka giysile-
nu (Bilim, Ahlak, Akıl) kavrayabilrnesi mümkün değildi. Nart-Tiirk ri g iysi n, şahane, benzer şehirler de oluştursun, hatta uzayaberaber
kültürü bazı halklar tarafından günümüzde de kavranamaz. Z ira, uçsun, on lar ınanevi kültürün geçilmez sınırlarına sıkışıp kalır ve
onlar halk olarak "çocuk yaşındadır". "kültür farkı" denilen, dalıice dile getirilen fark, ortada olmaya de-
Dünya'dan "beyinleri satın alıp" teknolojik harikalar üretip, vam eder. Zamanla yamyaın topluluk bir diğer halkın ahlak anlayı­
onun temelinde kendin i d ünyaya kabul ettirebilnıek kısa zaman içe- şına gelecektir. Fakat o halk, artık yeni gelişim kapılarını açıp, yi-

risinde mü mkündür. Fakat kısa zamanda ınanevi varlık üretebilmek ne de ondan uzaklaşacaktır. Bu çelişki, hem insanlar, hem halklar
imkansızd ır. Manev i varlık, uzun bir tarihi ve birlikte olgunlaşm ış arası davranışların temelidir ve ortadan kaldırılması da iınkansızdır.

bir milli "yaşı" gerektiri r. Manevi kü ltür derken, onu halkı n hayatı­ O yüzden Türk milli kişiliği ve kültürü hakkında dünyada bulu-
na pek yans ımayan bir kütüphane ürünü o larak değerlendiren ler, bu nan bazı karalaınalara, bu bakış açısından bakıldığında, kızgınlığa
kavrarnııı özünü bilrnekten yoksundur. Z ira, kültür o zaman kültür küsküye yer kalmıyor. Zira halkının temel anlayış tarzında düşünü­
oluyor ki , halkın her günkü hayatındaki davranış l arının temeli olu- rü fikir üretir. Bir yamyaının anne veya karısıııı yemesinin ahlaksız
yorsa. Kütüphanelerde, altınla sarılı kapaklar altında, pohpohla yü- olduğunu anlaması ve ona göre fiziksel alışkanlıklannın ayarlan-
celik koınpleksli "tarihi" hikayeleri bulunan birçok halk, on ların ınası için binlerce yı l gerekınekte. Yamyamın bakış açısından, ko-
üzerinde kendini yüce kılmak amacıyla, eserler üretip, dünyaya caman bir besin parçasını törenle yere gömen bi r halk, "vahşi" ve-
kend ini kanıtlamaya çalışmakta da olsalar, halktaki davranış, ya- ya "aptal" sayıtabi 1ir.
şam, yaratıcılık göstergeleri, töre ve gelenekler, halkın hala genç ve Nart boyu Hunların ölen atı gömd iiğü eski töresi, at eti yiyen,
yeni ilerleme yolunda olduğunu gösterir. kanından da sucuk yapan halklar için anlaşılmazdı. Zira, atı bir
Gelişmiş bir halkın ınanevi seviyesi her günkü hayatına gelenek dost, bir kutsal varlı k o larak algılayan Hun-Karaçaylı lar, onu par-
halinde yansıınış kültürüyle tanınır. Eğer halkla vahşi doğayla kı­ çalayıp yemeye kıyamazdı. Bu da tam oturmuş ahlaki bir kuralın
yaslanabilecek davranışlar gözleniyorsa, orada ınanevi değer, kül- gösterges idir.
türden konuşulaınaz. Bu tür halkların da eski halkları anlayabi lme- Uzun zor yolculuğa çıkarken, hayvanı yanına alıp onunla uğraş­
si, onların manevi değerlerini kavrayabimesi imkansızdır. Zira, ınaktansa, "Bıçok" (boğacık) adlandırdıkları bir "arkadaşı" yanlan-
ilerleme açısından arada uçurumlar bulunmaktadır. Basit di lde bu- na davet edip (o da kaderinden habersiz) yolda onunla bestenebi ten
na "kü !tür farkı" denilir ve insanlararası davran ı şiari n bir ölçüsü bir halk için, "atı gömme" ya da oyunda yaralanan "ayıyı tedavi et-
olarak .kullanılır. Fakat bu söz, asıl milletlerarası davranışlara ayna me" gibi ahlaki hassasiyetler "vahşi", "barbar" o larak a l gılanması
tutan, kısa ve kesin niteleme veren bir sözdür. "Kültür farkı", geçil- doğaldır. Zira, onun ahlaki an layışı ilkel seviyeded ir.
ınesi imkansız sınırlada tanımlanabilecek durumu anlatmakta. Af- "Ağaç Kişi" ve üç ayaklı "U lay" aynı mitoloji içinde barınsalar
rika'daki bir yamyam topluluğun, "kad ının cinsel organlarını yeme- da, aralarındaki gel iş im farkı onları birbirine karşı anlaşılmaz kıl­
me" geleneği o halka göre bi r estetik anlayı şın göstergesidir. Fakat maktadır.
genel olarak kendi türünün yenmesini ah laksız bi len bir diğer halk

62 63
Tengri o yüzden "Ağaç Kişi"ye mantık yoluyla yaklaşmıyor,
bir gelişmiş ahlak, hiçbir şey ifade etmez. Ama bu, o durum o sevi-
onun anlayacağı biçimde, güçle kendini tanıtıyor. ·
yeyi benimseme anlamına da gelmez, ahlaksızlığın anlayabileceği
Hunlar da, kiiltür ve ah iakın gcçınediği yerde, yeriiierin anladı­
ğı g üç le hareket etmişlerdi.
tarzda karşı gücün mevcudiyetini de gerektirir.

Aslında insanoğlunun tarihi kanla kaplı ve birçok halk şiddetiy­


le tarihe geçmişt i. Fakat o gali pler hakkında, Türkler hakkındaki gi-
Eliya
bi acayip nitelemeler verilmemişti. Oysa Türkler ne işkence yap-
mış, ne "Türkleştirmiş" ne de savunması z halka karşı şiddetiy le bi- ELI YA
linmişti. Tarihi boyunca H un larda cezaevi veya işkence hücresi ol-
duğu hakkında tek bir kanıt yoktur. Fakat bu konuda uzmanlaşmış N art etinde adam kalmay cıy ılğandı, E liya,
topluluklar, bolca Türkleri "vahşi" ilan etmişlerdi. Bunun da bir ne- Halk termiled baş ururğu bir körünçü, Eliya,
deni olmalıydı, fark edilememiş veya bilerek dile getirilmemiş bir Teyri bla kök başında caşaysa sen, Eli ya,
nedeni. O da, Türk halkının anlaşılaınaz, kavranılamaz, ulaşılamaz Nıırtla bla dommay uuğa barasa sen, Etiya,

bir ınanevi özü vardı. Yoksa şiddette Türklere taş çıkartan nice halk Nart elinde uruş barad köb zanıannı, Eliya,
günümüzde bile mevcuttur. Atlarıbız arıydıla, ne eıeyik, Eliya,

Aniaşılmayan her şey ise tuhaf, ürkütücü ve korkutucudur. Türk Nartla sadak atadıla tohdamayın, Eliya,
"vahşi li ği nin" altında yatan da budur. Kavrama yetersizliği . Sadak okJa kuyulalla, buz urğanlay, Eliya,
Bir dostunu yolcul ukta beslenmck amacıyla yanına alabilen, Gebohları kayalan teşedile, EUya,

onu kesip yiyip sonra da onu normal gerekçe sayabilen bir halkla, Sırpınlan cau başlanı kesedile, Eliya,

Hun halkı arasında kocaman ulaşılmaz ahlaki a lan vardır. Çünkü Kök klikürep teyr, eşigi açılır mı, Eli ya,
hiçbir H un özlü kişinin "dosttmu yiyebilmesi" imkansızdır. Geneti- Cau askeri kuş tügülley çaçılır mı , E liya,
ğe işlemiş ahlak, en kötü Türk temsilcisinde bile hareket anında Nart eline ot salırğa umut bardı, Eliya,
başkaldırır ve kan sesini geçmek imkansız olur. Nartnı halkı kuuğundu, ongu kalnıay, Eliya,

İşte Hun halkı bunu çoktandır kavramış ve ayaklı şehirlerinde Adı! suudan cau ketedi bizni taba, Eli ya,
yaşanıaya devanı ederek, manevi temeli olmayan her tür ilerleme- Sen bolmayın ııyarbızmı biz alanı, Eli ya,
nin, insanl ı ğı insani çağa u laştıramayacağını anlayıp, gelişim inde Tau başında Nartla kala işleydile, Eli ya,
manevi yönü izleın işti. N art kalala süelelle dılı ıaunlay, Eli ya,
Ele alınan Nart Mitolojisi de o manevi temelindeki bir değerli Narıla bügün kazauaıha ketgendile, Eliya,
taşı ır. Alanı ua Tişirıula saklaydıla, Eliya,

"Ağaç Kişi ler", Tengri'ye meydan okumaya çalışan halklar, ne Naı1 batırla kazauatdan kaytırlamı, Eliya,
yazık ki. günlimiizde de mevcuttur. Bu kara gücün temsilcisi için Nart eline tınçlık kelib solurlarmı, EUya!

64
65
Tercümesi: sarnış yere ılık yağmur yollarınış, şimşeğini _çakıp da insanlara
Tengri ı şığını (Teyri cank; Teyri eşiği) gösterırın ış. O korkutucu
Nart toprağı insanı !toplanmıştır, Eliya, değil, uyarıcı ve yaratıcıdır. Aynı ;ında "göze, kulağa, hısse ve ak-
Halk sabırsızdır sana başvurmak için, Eliya, la" hitap eder.
Tannyla birlikte göklerde yaşıyorsun sen, Eliya,
Nartlarla da bizon avına gidiyorsun sen, Eliya, Bir örneği gözden geçirelim:
Nart yurdunda savaş sürüyor çok zamandır, Eliya, "Şıbıla tayak uruuçandı da,
Atlarımız yorgun düşmüş, ne yapalım, EHya, Köknü çartlatıb çığıuçandı da,
Nartlar yaylar çekiyorlar dunnaksızın, Eliya, Adam da andan korkuuçandı da.··
Sadak okiarı dökülüyor dolu yağar gibi, Eli ya, Ay, aytıuçulağa aytıuçar tiysin
• • • • 1
Geboh soyu kayaları döşediler, Eliya, Bizge da Teyrı E lı yanı ıysın ...
Kılıçları düşman başını kesediler, Eliya, Eli ya cokda-caum cok,
Gök gürültülenip Tanrı kapısı açılır mı, Eli ya, Caum bolmasa-bitim cok,
Düşman askeri kuş tüyü gibi dağılır ını, Eliya, Bitim bolmasa-toyum cok,
N art yurdunu ateşleme düşünceler var, Eli ya, Toyum bolmasa-ösüm cok
Nartın halkı sürgün halinde, huzursuzdur, Eliya, Ösüm bolmasa-kut bolmaz
Adı! suudan bizim yönde düşman geliyor, Eliya, Mal üremez, adam tolü tuumaz ... " . _. . .
Sen olmadan durdurur mıyız biz onları, Eliya, Bu kısım tam sayılamaz, yine de çocuklara söylendıgı ıçın kı -
Dağ tepelerinde Nartlar kaleler işleyorlar, Eliya, saltılmışolabilir.
Nart kaleleri dikiliyorlar Dı h dağı gibi, Eli ya, Tlirkiye Türkçesi'nde şöyle okunur:
Nartlar bugün savaşa gitmişler, Eli ya, "Ş imşek çakarmış da,
On ları da kadınlar bekliyor, Eliya, Göğü çatiatıp çıkarmış da,
Nart yiğitler bu savaştan dönerler mi, Eli ya, insan da ondan korkarınış da!··
Nart toprağına huzur gelip dinlenirler mi, Eli ya! Vay konuşanlar durınadan konuşturan bir hastalığı bulsun,
Bizlere ise Tengri Eliya'nı göndersin!
Nart Mitolojisi'nde Eliya, Yarım Teyri sayılmakla ve gök hare- Eliya olmasa yağış yok,
ketlerinden (yağıştan, şiınşekten) "sorumlu" bilinmektedir. Bu Tey- Yağış olmasa büyüme yok,
ri hakkında, genellikle çocuklara yönelik çok deyiş vardır. Yapısal Büylime olmasa besin yok,
anlamda onlar birbirinden farklı da olsa özü aynıdır. Eliya güzel, Besin olmasa gelişim yok,
sivri huylu kız kılığında bir Tengri yaratığıdır. Dünya Teyrisi (Üs- Gelişim olmasa öz olmaz
tün Teyri) emrinde hareket eder. Kızdığı zaman gökle yeri birbiri- Hayvan çoğalmaz, insan nesli tükenir."
ne katar, yağış yağdırır, seller akıtır, Su Anası'nı ayağa kaldırır.
Ama ne mutlu nadir kızannış. Çoğu zaman ise göke uğrarmış, su-

67
6o
)
Sunulan örnekte Eliya'nın "kızgın" olduğu, ara sıra "çakmağını ğildir. Yaratıcı halk, bilimsel yolla değil, tecrübe yoluyla bu sırra
çaktığı" insanın da ondan "korktuğu" bir taraftan ortaya koyulur- ulaşmak ta ve enerjinin tek yaratıcı olduğunu dinine taşımaktadır.
ken. diğer taraftan onun olmadığı durumda ne tür eksiklikler yaşa­ Mitolojideki anlama göre evrende her varlığın yeri ve görevi
nabileceği de anlatılmaktadır.
önceden bel irlenmiş, onun doğrultusunda da maddi kılığına bürün-
Evrensel bütünlüğü ve her varlığın zincirleme bağlılığı burada mesi gerçekleşmişti. "Yıldızlar" doğuşuna ilişkin kısa metinde "do-
ortaya çıkmakta, her şey in önemli bir görev için Tengri tarafından kuz gökte" sadece "duman" vardı, bulut değil. Görülecek bir şey
yaratıldığı fikri ileri sürülmektedir. değil, sadece bir "duman", sonra o "duman" "avlanmaya" başlıyor
. İlk bakışta basit görülen bu metin, öyle de derin felsefi düşünce öyle de totur kazarup "dönmeye başlıyor ve ona, dumana" dönüşü­
ürünü olarak ortaya çıkmaktadır. yor. "Göbeğinden dönen" bu duman, "kenarlarını koparıp atıyor"
Bundan ve Nart Miıolojisi'ndeki diğer metinlerden şu düşünce ve kenarları da uzun uçuş sonrası ("çok mu uçtu, az mı uçtu ... ") to-
yönü açılmaktadır: tur enerji onları yaratılış hedefıncieki yerini almaya sürüklüyor. On-
Evrende hedefsiz, yararsız, kendiliğinden oluşan bir şey yoktur; lar, y ı ldızlar oluyor. "Uçuş" sözü de çok ilginçtir: Kanatsız, beden-
Her varlık Tengri'den ve onun emrinde hareket eder; siz, formsuz duman parçaları nası l uçabilirdi? Burada, Yaratıcı'nın
Her varlık birbiriyle bağlı ve varolmak 'için birbirine muhtaçtır; her varlığın hücresine kodtadı ğı içgüdüsel bilgi ortaya çıkmaktadır.
Evren, farklı varlıkların bütünlüğünden meydana gelen iç çeliş- Tıpkı suyun bir damlasmda o varlığın kimyasal özü okunabildiği
kilerin sayesinde, kötü veya iyi enerji üretir, o da yaratılışta Tengri gibi, "parça dumanlar" da, kopanlış hızıyla önbelirlenen yönde ha-
tarafından verilmiş enerjinin yenilenmesini sağlar; reket etmektedirler. Basit duman parçaları enerji akışına uğramak­
Varlıkların iç çelişkisi olmazsa, her şey yok olur; ta ("pişirildi", "titiredi", "özden sarsıld ı") ve sonra yeni enerji taşı­
Evren, totur (enerji) üzerinde kurulu; yıcıianna dönüşmektedirler. Burada da fikri enerjinin canlandırıcı,
Tengri, toturdur (enerji). yön lendirici, "öz değiştirici" gücü ortaya çıkarak, "Totur-Tengri"
Evrende hedefsiz, yararsız, kendiliğinden oluşan bir şey yok anlayışını güçlendirınektedir.
fikri, teoloji felsefesini körükleyerek, bir halkı, varlıklar bütünlüğü­ Mitoloji'de iki tip enerjiye r.ıstlanmakta: Kırıcı ve yapıcı. Kırıcı
nün tepesine, Tek Yaratıcı fıkrine götürecek kadar aydın bir fikirdir. enerji; Kırğıy Kuş, Sarıubek ve Almastı'yla, Çaçlı'dan gelmekte,
Bu bilinç ise halkın uzun süren bir tecrübe birikimine, ruhsal ol- yaratıcı güç ise; Tengri ve Teyrilerden.
gunluğuna dayanır.
Kıncı güç, Nart Mitolojisi'nde kendi kendini yıkacak bir güç ola-
Önce fıkir, sonra onun maddi karşılığı, yaraıılışta (ve her şeyde) rak taıııınlanmakta. Zira, sadece güce dayalı bir hakimiyet, ahlak ek-
gerçekleştiği, artık felsefi iliminde ağırlıklı olmakta, "kendiliğin­ sikliğine ııkanır ve kendi kendini yitirir. (Kırğıy Kuş'Ja, Sarıubek'in
den oluşmuş maddi evrenin" savunucu l arı, gölgeye itHmiş durum- ölüınclil çatışması) . Fakat burada ilginç bir nokta vardır. Kırıcı güç
da. Zira, ilerlemiş bilim yaratılışının önce fikir olup, sonra maddi - de, ölümü sırasında olumlu eneıji kaynağı olmakta ve diğer canlıla­
leştiğini kanıtlamıştır. ra onu dağıtınaktadır. Sarıubek'le, Kırğıy Kuş birbirini ölcllirdükten
Fikir ise, bir enerjidir (totur). Burada N art Mitolojisi'ndeki "To- sonra. Sarıubek ve Kırgıy Kuş'un bedeni bir dağa dönüşmekte, üstü-
tur-Tengri" (Enerji Tengri) tanımlamaya şaşırmamak mümkün de- nü bitki kaplamakta, orman yetişmekle ve çok tür canlı o dağa sığı­
narak yaşam enerjisi bulmaktadır. O dağda büyümeye başlayan "ta-

68 69
1

J
kUzük", "murthu", "tüıtü" ağaçların meyveleri ise, insanlan birçok Hunlar, tarihte yaptıklarını yapamazdı. Onları devamlı yenileye.n
hastalıktan arındıran ilaç kaynağı olmaktadır. Görüldüğü gibi "her ve direııcini arttıran kudrete, ancak içten, özden gelen bır ses, bır
varlığın ön hedefle yaratıldığı fikri burada da ortaya çıkmaktadır. Bu- inanç kavuştururdu. Bu inanç da ''Totur Tanrı" anlayışından, evren-
nun yanısıra her kötülüğün cezalanacağı "öz değiştirip" iyiliğe temel de hedefsiz, yararsız, kendiliğinden oluşan hiçbir şeyin olmadığı
olacağı, iyimser bakış da ileri sürülmektedir. bilincinden kaynaklanmıştır.
Eliya olayında da bu fikir mevcutken, artık kıncı gücün direkt Evrende yararsız olan bir şey yok anlayışı, her yararsız görülen
insan hayatına olumlu yansıdığı gösterilmektedir: '"Eliya olmasa varlığın, hlila önemi bilinerneyen bir sırtı varlık olduğu inanc~ı orta-
yağış yok". Yağış olmazsa, kuraklığın da beraberinde zincirleme ya çıkarmakta, fıkri genişliğine ve derinliğine çekmektedir. Oyl~ .de
belaları, insan nesiinin tükenmesine kadar gidebilecek bir durumu felsefe ilminde bilinen "agoostik" tutum bu inançla tamamen sılın­
geti rebileceği belirtilmektedir. Öyle de mitolojiyi yaratan halkın mekte. Zira "benim bilemediğim, göremediğim, hissedemediğim
milli kişiliğine silinmez damgasını vuran önemli özellikleri ortaya varlıklar yok anlamına gelmez" fikri burada ortaya çıkmakta. Bera-
koyulmakta. Nelerdir bunlar? berinde de, değeri insan tarafından hala bilinmeyen bazı varlıkların
• Kötülüğe karşı dayaruklı olma ve onunla ebeciiyen savaşmaya önemsiz olduğu anlamına gelmediği tutum ortaya çıkanlınakta. N~rt
hazsır olma. Masalları'nda "Akka" yılanı öldürmeye kalkışan torununa der: "01-
Zira kötülük, iyiliğe ayna tutan bir varlıktır ve ebedidir. dürme onu, o bizim için zararlıdır, bir başkası için yararlı olabilir."
. ·:Kötülük bolmasa iyiliği kim bilirdi" (Amanlık körmegcn igi- Bu anlayış, tüm Nan Kültürü'nde gözlenmekte ve hala biJinınesc de,
lıknı tanımaz) atasözü de söyleneni desteklemekte. Bu özellik, mil- Tanrı'dan her şeyin bir amaçla yaratıldığı anlayışı okunmaktadır.
li kişiliğinde giderek artan bir direnci oluşturur. Tarihte Çinliler, Kendiliğinden oluşan evren diye bir şey yok anlayışı da Nart
Hunların inanılmaz direncini dile getirmiş ve dünyaya eski yazıla­ Mitolojisi ve diğer kültür ürünlerinde okunmaktadır. Güneşte kal-
rından sunmuştu. Yorumu farklı temellere dayansa da, Huıı ha l kın­ mış etin üzerinde "beyaz, kısa, şişınan" solucanları gören "Dobar-
da üç temel özelliğin olduğu, Çin taribi kaynaklarından şöyle yan- çık" şaşınr ve büyükannesinden "Tengri bir özden bir diğer özün
sunakta: "Hunlar, Dinliler'den cesareti, Çiniiter'den işi sona erdir- çıkmasını söylemişti" cevabını alır.
mc direncini, Dunhular'dan da gücü miras almıştı." (Çin Tarihi Öyle de kendiliğinden oluşan sanılan her şey, bir diğer özÜn için-
Kronolojisi.) Öyle de cesaret, direnç ve ruhsal kudret, düşmanı de kodlanmış olduğu da aydın fikir seviyesinde ortaya çıkmaktadır.
Çin'in tarihinden yansımakta. Bu inançsa, halkı bilgiye sürüklemişti ya da tecrübe birikimin-
Dayarukl_ılığın, direncin temeli tabii ki Çin'e benzerliğinden den oluşmuş bilgi arayışını doğurmuştu. Bu iki taraflı olasılık da
oluşmamış. Irade temelli bu özellikler, kişilik denilen manevi biri- ortaya tek Yaratıcı Enerji Tanrı'yı çıkarmıştı.
kimden meydana gelir. Manevi birikim ise halkın düşüncesi, fikri, insanoğlu bilime, ilime, basit her günkü tecrübelerinin sonucu
yaratıcılık yönü, kültürüdür. Nanların direnci, belki Çin elirencini ulaşm ıştı ve hiila da ev rensel sırlarını açma yolunda ilerlemektedir.
de içermiş olabilir. Fakat inancıııdaki, "karanlık gücün edebi olma- Tecrübe, bilime, bilim artık bir kanun haline dönüşmüş, zamana
sı" fikrin halkta oturduğu, o güzel özelliğin temelidir. Zira, özden karşı tutarlı ilime, ilim de bilinmeyen kainatın sırtarına ulaşma ça-
olmayan her şey, uzun zaman etkili olamazdı. Çi~ "'benzerliğiyle"

70 71
balarının ilk basamağı olmaktadu. Nice sırlar ileride açıl ır, nice birisinin ortadan kaldmlınası, enerji (can) kaybını beraberinde ge·
yanlış doğruyla kaplanır! .. Fakat eski zaman larda ka inatın sırlarını tirebilir" anlayışı, tüm Tanrı yaratıkianna karşı saygı ve onlarla bi·
çözmeye çalışan, o yönde manevi kültür yaratarak, insanın değerli, tişik yaşama özelliğini, halkın milli huyuna taşımaktadır. Taş çak·
amaçlı tanrısal varlıkların içinde eşdeğer bir varlık' olduğu fikri, il- maklara eskiden "Teyri ciltin", sonra "Çakğıç taşla" denilınişti. Gü·
gi çekmeye devam eder. · nlimüzdeyse "otluk taş" kullan ılmaktadır. "Teyri ciltin" (Tanrı kı·
Her varlık Tengri'dendir ve onun emrinde hareket eder. İnanç da v ılcımı) çakmak taşların ismi, Tengri'nin yaratılışta "yaptığını" ha·
"totur" (enerji) anlayışına dayanmaktadır. "Can degen bir tılpıu" tırlatma gibi bir çağnşım uyandu·makta denilirse belki de yanlış ol·
(can denilen bir esinti) halkta çok kullanılan söz, Tengri duasında­ maz. Nart Mitolojisi'nde görüldüğü gibi, Tengri'nin verdiği bir kı·
ki "toturdan-urhu, canda-burhu" sözlerini andırınakla ve canın bir vılcımdır (can veya hız) ve varlıklar o "kıvılcımı ateşe" dönüştürüp,
enerji esimisinden ibaret olduğu görülmektedir. Öyleyse yaşamak, söndürmeden durur gibi yapılmıştır. O düzen ise, farklı varlıkların
Tanrı'ya bağlı olmak anlamına gelir, bağlılıksa yönlendirmeni içe- aynı evrensel "ipine" diziimiş olduğudur. Tengri'ye bağlı bu düzeni
rır. Oyle de enerji bağıyla Tanrı, varlıklarını yönetir. Ölüm, Tan- bozmaz, bozan ise kopar, diğerlerini, kendisini de mahvolmaya sü·
rı'dan kopmak demektir, o ise Tanrı bağı olmayan varlığın önemsiz r~ler. (Örneğin: bilimadamlarının söylediği gibi, günümüzdeki
olduğu inanç, beraberinde belli töreleri de getirerek, MÖ 2. asrın devletlerde bulunan nükleer silahlar bir an patlatılırsa, Yer, yörün·
sonu ve miladi 4. asırda Tengrian dininin çağı sanıldığı zaman, gesinden çıkar ve Dünya yaşamının sonu gelebilir ya da ağu sarsın·
"Taşdık" kültüründe ceseti yakma töreni gözlenmektedir. Bu özel- t ı ve ısınma yaşamış olup, sular karayı kaplar vb.)

lik Dinlinler'de (Bunların kan akraba "ata" halkında) görü ldüğü, Çok ilgi çeken fikir de, varlıkların iç çelişkisi olmazsa, enerji tü-
Tengri loturundan (enerjisinden) kopan varlığın önemsizliğini dü- kenir ve hayat durur fikridir. Hun milli huyuna asıl bunun temelli
şündürebiliyor. Küllin üstüne koyulan işlenmiş maskeler ise, ölene yansıdığı düşünülebilir. Zira, Hunlar gibi içinde farklı halkları ba·

gösterilen saygı ve hatıra olarak değerlendirilebilir. Bu tören başta rındıran, o iç çelişkiden de inanılmaz bir yaşama ve yaratıcı güç çı·
söylenen inançtan meydana gelse gerek. karabilen başka bir halk tarihte bilinmiyor. Öyle ki durum larda
Her varlığın birbirine muhtaç olduğu anlayışı, N art Kültürü'nde çoğu halklarda çoğunluk azınlığı tıunamen "yutmuştu". Bunlarda
vurgulu bir şekilde okunmakta. "Bağlıdır ve muhtaçtır." Birisi ol- ise "yutulmamış" kitleler, boylar, soylar, katılımlar, farklı kısımlar
madan bir diğerinin hayatını veya varlığını sürdüremeyeceği fıkri, yan yana yaşamış ve dünyaya Hun (Türk) ismi altında dağılmıştı.
evrensel bütünlüğü ve her varlığın bir vazgeçilmez görevi var anla- Bunun kanıtı olarak sayısı bini aşan Türk lehçeleri getirilebilir. Hun
yışından kaynaklanmaktadır. Nedir bu tüm farklı evrensel varlıkla­ halkı her grubun özelliğini ortadan kaldırmak isteseydi, şiddetle

n bir "ipe dizen" ve birbirine muhtaç kılan güç? O, enerj idir (!otur). onu kolayca gerçekleştirirdi . Fakat yapmamış, çok yüzlü ve renkli .
Yaratı lışta, Tengri'nin verdiği eneıji, artık kazanılmış, h ızını sürdür- Türk halkını oluşturmuştu . Bu da Tengrian inancının sonucudur de-
mek için enerji yenilenmesine muhtaçtır. O enerji de farklı varlık­ nilirse yanlış olmaz.
ların birbirine verdiği devamlı tepkiden oluşmaktadır. Tengıi, "ipe" "Tengri'nin totur" (enerji) olması evrenin de totur üzerinde ku-
her varlığı bu enerjinin yenilenebitmesi açısından "dizınişti". "İpte rulu olduğu , basit insanın kavrayamayacağı seviyede bir an lam ta-
şımaktadır. Hunlann eski zamanlarda bunu kültüre taşıınaları şaşır-

72
73
ııcıdır. Zira glinlimlizdc bile bunu kavramakta tıkanıp kalabilecek
Urğu eelden - kırğı,
çoğunluk ınevcunur.
Kağay borandan - cırğı,
(Öyle de Tengri'nin şımarık yaratığı "Eliya" biraz tanıtıldı. Baş­
Kay borandan - ırhı,
ta hatırlatıldığı gibi birçok kısım daha vardır, fakat unutulmuş kı­
Boran sızğırıuçu bolur
sımlan bulunamadığından, şu anda okuyucuya sunulacak biçim ve
Tang terezege urur.
anlamda değil. Belki de ileride, yeni bir kültür akspedisyonu* on-
Ay eel deseng'a- cemi tatahı
ları toplar ve toparlar. TMiFİS Kültür Sanat Teşkilatı ekspedisyo-
nunun elinden gelen ise o kadardı. "Yanlış bilgiden, bilmernek da-
ha üstün." Zaman TMİFİS'in çalışmasını tamamlar.) Ce Iden ariü Ayaz tuar
İssini kuar,

Goriy Cei-Teyri (Eski Adı Uskubriy) Ayazdan Seritin kelir


Goriy (Uskubriy, Cel-Teyri) rüzgar ve bululu yöneten, üstün Rahatlık berir. .. "

dünya Teyrisi'nin emrinde hareket eden yarım Teyri'dir.


Tercümesi:
Halkta sevimli deyişlerle anılır. Mitoloji'de Goriy'in yönettiği
birkaç rüzgar vardır, önce onları tanıyalım: "Rüzgardan rüzgar doğar, rüzgarla kuşanır,
Kay boran (Denniz Boran): deniz rüzgarı fırtınası. Rüzgardan yaşayana ne iyilik var? ..
Kağay Boran: Fırtına, kar fırtınası. Burğu rüzgardan hortum,

Burğu Ce/: Hortum (son zamanlardaki ismi "şaytan eel"). Urğu rüzgardan kırıcılık,
Urğu Ce/: Zarar verici rüzgar. Kağay borandan hasar,
Boran: Güçlü rüzgar. Kay borandan sel ve dalga,
Ce/: Hafif rüzgar. Boran ise fazla sesienişii olur
Ayaz: Ferahlatıcı rüzgar. Uluya uluya Tengri pencereye kendini vurur.
Seriiin: Dinlendirici esinti. Ce! ise yerin can dostu
Çocuklara her rüzgarın nasıl yaratıldığı ve ne görevi yürüttüğü
küçük yaşta anlatı l ır, öyle de Goriy (Cel-Teyri, Uskubriy) yarım Cel'den güzel Ayaz doğar
Teyri'nin önemi artar. S ı cağı kovar.
Şöyle bir çocuk metni bulunmaktadır: Ayazdan da Seritin gelir
"Celden eel tuar, eel bla belin buar. Rahatlık verir ... "
Celden caşağanga ne tuar?! ..
Burğu eelden - burğu, Hortum hakkında bir örnek, Rusya. Kızıl Oktyabr köylinde Se-
men'lanı Mamurhan Hanımefendi'den duyulmuş versiyonda suna-
• Ekspedisyon: Bir aınnç Uzerine birkaç uzmanın işe koyu lması. lım: ( 1960)

74 75
"Cel burğu bırğısın burğandı, Burğu rüzgar gelse kum kanatlanır,
Kök bla cer birbirine öşün-calka bolğandı, Ayağa kalkrnaz ihtiyar inek ayaklanır.
Burğu celıı i bırğısı kökge burnun urğandı,
Da tabhan ın a katış-kutuş etib cuıhandı , Hortum (Burğu) geldiğinde yer deliğine,
Urğu rüzgar gelse korunacak duvar arkasıııa
K ün ayıkğa da tuura casakçılay turğandı, '
Hayda marea sürüuleni tıyığız, Nemi i rüzgar eserse kuru yere,
Sabiy-sübüynil cıyığız, Seri ün esintide açık yere,
Tau etegi taba tobuk kıyığız. Kendini koruyana Teyri destck olur
Burğu allı sibirik eel kelgendi
Korumayansa delik-ıeşik olur."
Ajdağandan hapar keltirgendi
Burğu kelse ua kum kanatlanır, Goriy'ye (Uskubriy. Cel-1cy ri) yönelik bir örnek, Rusya, Cağa
Kötürem gılca ayaklanır. . . köyünde Otar'lanı Arife'den 1990'da alınmıştı:
"Gumla tola, gumla tola,
Kün seriün bola,
Burğu ursa-uruğa,
Ce! ura! ..
Urğu ursa-koruğa,
Ura-tura cöbeleüçü,
Mılı Cel ursa-kuruğa, Usu tutsa simsireüçü
Seriün bassa-turuğa ... Cel ura!..
Suurğuç tola! ..
Kesin begitgenge Tcyri-bilek!
Kesin begitmegcn clek-telek!.." Mürzeü suurthun ura da,
Gurnla tolturthun tura da
Tercümesi: Gori-om, gori-ora,
"Rüzgar borusun çevirrnişıi Kün seriün bola!
Gökle yer birbirine göğüs yele çekmişti, Cer beririo bergendi
Burğu rüzgllrııı borusu bumun göke sokmuştu Hayda marea
Da etrafta bulabiidiğini kaldırıp yutınuştu. Endi iş senge kelgendi."
Ve ufuğa "bağlıl ı k vergi alıcısı" gibi du rmuştu. Tercümesi:
Hadi "marea" (ınacıu") sürüleri bir araya çckin "Ambarlar dola, ambarlar do la,
Çocuk çoluğu toplayın Gün serinleye,
Dağ eteğine doğru (diz bükun) koyulun Rüzgar ese! ..
Burğu rüzgar öncesi süpürgee i rüzgar gelmiş Bir eserek, bir dumrak nazlanıcı
Burğu devden haber vermiş, Aklına geldiğinde durup hareketsiz olııcu

76 77
R''uzgar ese...
A ı

. "Kum kanatlanır, kötürem gılca ayaklanır" cümleler, Kafkas'ta


Bize "mürzeü" (arpa, buğday vb. ürünler) temizlete, gözleomeyen bir tabioyu yansıtmakta. Üslup da eski söyleyiş ya-
(Bize çinikle savurulma euire) pısını andırmaleta olduğundan, Uskubriy'in tanımlaması eskiler-
(veya kalburla savurma) den kala kalmış denilebilir.
Urğu Cel: Her tür yıkıcı rüzgara karada "Urğu eel", "Urğu Bo-
Bize mürzeü teınizlet (suurt) es de, ran" den ilir. Bir başka adı da "Uluul Ce!".
Ambarları doldurt dur da! Boran: Boran, karada, suda da olur. Şiddetli rüzgar, fakat kırıcı
Gori ora, Gori ora değil.
Gün serinleye! .. Ce/: Hafif zararsız rüzgar. Türleri, "Cı lı Cel", "Oğarı Ce!", "Tö-
Yer ve.receğini vermişti ben Cel", "İyirik Cel", "Sibirik Cel", "Oynar Cer:.
Şimdi iş sana gelmişti" Cı/ı Cel: Doğu rüzgarı.
Oğarı Ce/: Kuzey rüzgarı.
Görüldüğü gibi Goriy, halka daha yakın, daha da sevecen ve Töben Ce/: Güney rüzgarı.
dost halindedir. Ana metinlerde, "yardımcı" sözler bu nazik, sıcak iyirik Ce/: Batı rüzgarı.
davramşı içermekle, ama ne yazık ki teretirnede onlar kaybolmak- Sibirik C el: Kısa süreli yerüstü vuran, süpürüreesine esen rüz-
tadırlar. Zira, ayrı bir anlam taşımayan söztakımlardan ibarettir. gar.
Dokuz rüzgarın "yöneticisi" olan Goriy (Uskubriy), yere ve var- Oynar Ce/: Her an yönünü değiştiren dengesiz rüzgar.
lıklara ara sıra "kızmakta" ve kendini "saymayı öğretmektedir". Ayaz: Ferahlatıcı hafıf rüzgar. Ayaz, genellikle kuzey y9nünden
Kay Boran: Deniz fı rtınası. Masallara göre, Su Anası'nın ye- eser.
raltı katesinde yandan yana çevrildiği zaman olurmuş. O, sivri Seriün ayaz: Hızı bile pek hissedilmeyen hafif dinlendirici esinti.
huylu rüzgardır, kısa sürer, tıpkı Su Ana'nın çevrilirken içini çek- Bu getirilen örneklerde, günümüzde anlamı unutulmuş söz ve
tiği gibi. "Kay Boran" günümüzde "Tengiz Boran", "Su Boran" cümleler vardır, onlara önce bir göz atalım.
adlandırılmıştı. Celden eel tua1; eel bla bel buar: Rüzgardan rüzgar doğar, rüz-
Kağay Boran: Bu rüzgar karlan uçuşturur,
yeri süpürüp kada garla belilli kuşar.)
kaplar. "Yazın çalışıp evini, üstünü topariamayanlar için ceza veri- Bu tür cümle, sadece rüzgara yönelik değildir, bir özelliğin bol
ci rüzgardır. ("Caz ton tikmegen, kış kağaydan kağıhr.") (Yazın ve tükcnmez olduğunu göstermek için eski dilde öyle bir cümle ya-
kürkünü dikmeyen kışın kağayla vurulur.) pısı kullanılmıştı. Günümüzde de bazı "aydamanlar'' (espriciler)
Burğu Ce/ (Yeni ismi "Şaytan Ce/"): Hortum rüzgarı. Toplanan "teliden teli tuar, teli bla belin buar" diye biliyorlar. Anlamı; deli-
metin lerde, Kafkas bölgesinde olmayan "Kum" sözü geçmekte ve den deli doğar, deliyle de beli n boğar. Bu atay lı cümlede dört "de-
bu da eskilerde yaşadıkları kumlu topraklara işaret etmektedir. li" nesil kapsanmakta ve bu "deliliğin" tü.kenmez olduğu anlaşıl­
Çin tarihi kaynaklarına göre, çölde bu tür rüzgarlar olmuştu. maktadır. "Amandan aman tuar, aman bla belin buar"; kötüden kö-

78 79
tü doğar, kötüyle kuşanır. Bu cümle her sözden oluşturulur, olumlu Nartlar, eski tarihten veya kültüründen bir benzetme yapmadan,
veya olumsuz anlam, kullanılan sözün etkisinden yaratılır. Örneğin basit, direkt anlamlı nadir konuşur. Bu eski tarz, günümüzde de ko-
"asıldan asıl tuar, as ıl bla bel buar"; "asilden asil doğar, asille kuşa­ runmakta: "Kunacin Körğen su çıpçıkça nek köbgense?" (Genç
nır. " Burada bu cümle, rüzgarı ne olumlu, ne de olumsuz nitele- ineği gözleyen serçe gibi ne şişmişsin?): "Pariy kibik salpılaıııb" ;
mekte sadece onun tükenmez olduğunu anlatmaktadır. (Pariy cinsi köpeği gibi kocaman kulaklarını eğip) vb. Önceki baş­
"Tang tereze"; Sabah Teyrisinin penceresi diye adland ırılan do- lıklarda değinilmişti: .
ğu taraftaki küçük pencere. Goriy'in (Uskubriy) halkın kü ltüründe diğer Yarım Teyrilerden
Bir diğer metinde "birbirine öşün-calka bolğandı" cümlesi geç- fazla anılması, onun hissedilir bir enerji yaymasından olsa gerek.
mekte. Satır altı tercümesi; "birbirine göğüs yele durmuşlar". Ko- Zira :'totur" (enerji) Tengri'dir ve enerjinin hemen algılanabilecek
nuşmadaki anlamı; "yerle gök birbirine karışmış". Bu sözler, rakip- biçimde insana ulaştıran da "Cel'dir" (Goriy, Uskubriy). Nart Mito-
leşmeyi de anlatabi !ir, yalnız o zaman "öşün" sözünün önüne "ka- lojisi'nde Goriy (Cel-Teyri Uskubriy) tüm Tengri varlıklarını kendi
yırılğan" sözü koyu lur. "Birbirine kayırılğan öşiin-calka bolğandı"; üzerinden birbiriyle bağlayan varlıklardan birisi sayılmakta. Onlar
çatışmaya hazır iki rakibi anlatır. Meıindeyse, rakiplik değil, iste- Kün Teyri, Cel Teyri (Cer lye), Su Anası (Su Öre), dördüncü ise
meden, zorunlu birleşme anlatılmaktadır. "Cel'dir" (Goriy). Diğer Yarım Teyriler zaman zaman ortaya çık­
"Burnun urğandı"; (burnunu vurmuştu) İstenilmeyen birisinin makta, bunlar gibi öneml i olamamakta.
her yere sokulup rahatı bozduğunu anlatır. Söz konusuna göre di- Güneş, Yer, Su ve hepsini birbirine dokunuşuyla bağlayan Go-

rekt anlamı da vardır; "Burnunu vurmuş (yaralamış). riy, var oluşun temelidir, Debet, Dolay, Erirey, Apsatı vb. Teyriler
"Katış-kutuş etip cuthandı"; acele karıştırıp yutmuş. "Katış-ku­ ve yardımcıları ysa, ikinci safhada bulunmakta, zira Güneş, Yer, Su,
tuş", "hapa-sapa", "uf-çuf' , "uppa-çubba", "elek-telek" vb. sözü Hava (Goriy) canı ve rııhun birarada durmasını sağlayan var-
güçlendicici ve halk sınıfının üslubunu tanıtan sözdür. Birinci söz lıklardır. Onlar insan bedenini yaşatmakta, onu canlı tutmaktadular.

anlam taşır, ikincisi, sadece benzer telaffıızla söyleneni ağır ve de- Bu sınıflandırma ilginçtir. Zira fiziksel ve kültürel olarak acilan-
rin kılar. dırılabilecek bir şekilde yapılmıştır.
Güneş, Su, Yer, Hava olmadan insan bedeni var olamaz;
Örneğin: "Katış-kutuş" yerine "karışdmb" sözü koyulursa,
Diğer Teyriler olmadan da insanın hayatı ilerleyeınez.
hortum rüzgarı fazla yumuşak görülür, söz de onun yapısını yan-
s ıtmaz. Hortum, her şeyi alt-üst yapıp koparıp süpürür, kaldırır ve Çocuk yaşta, "K ün Teyri" (Tang Teyri), Cer Teyri (Cer İye), Su
aceleci davranır. Onun yapı ve karakterine "katış-kutuş" tamamen Ana (Su Öre), Cel Teyri (Goriy, Uskubriy) ilk benimsenen bilgiler
uymak ta. arasında yer alır ve bunların bütününün insanın bedeni ve ruhunu
canlı tuttuğu anlatılır. Her çocuk, bu Teyriler hakkında çok hikaye
"Kiinayık (görülen ufuk), "casakçı" (vergi toplayıcı), fakat aile-
den değil, bağlı halktan. duyar. Öyle de anlamını anlamadığı o metinler ezberinde kalır. Her
"Kün ayıkğa tuura casakçılay turğandı"; biraz önce konuşulan çocuk, "Kün Teyri'nin" gökte, Cer İyesi'nin yerin dibinde, Su
Ana'nın, su altında. "Cel"in (Goriy, Uskubriy) de heryerde yaşadı-
benzetmeyle yapılmış cümle: "Ufuğa vergi alıcısı gibi dikilmişti."

80 81
ğını nefes nefese söyler. Onların "görevinin" felsefe anlamıysa ha-
.
maddelerinin katılması da kanıtlamaktadır. Müslüman din i ruhsal
Iii bilinemez, ama metinlerde bu yönde fikir oluşturan sözcükler, hayata hakim olurken, eski Tengrian dini "atılmamış" sadece kültür
yaşıyla birlikte, düşüncey i de yönlü olgunlaştımıaya baş l ar. Öyle alanına itilip, şifa lı i kü ltür çerçevesinde yaşamaya ve gelişıneye de-
de çocukluğundan çıkan kişi sadece kendi fiziğinin ergen sesini de- vam etmişt i.
ğil, alemierin bileşik sesini de içinde (fıkrinde) hissetmektedir. Öyle de Goriy (Cel Teyri. Uskubriy) dünyanın birbirine bağlı­
Narı-Karaçaylıların yetiştirme tarzı , aslında özel ele alınacak bir lığını oluşturan, bir varlığın özelliği n i bir diğerine yansıtan, ken-
konudur. Zira, 4-5 yaşındaki bir çocuğu, kocaman bir insan toplu- disiyle on ları bir bütün haline getiren Tengri yaratığıdır. Onun in-
luğunda "önemli birey" ve evrende Tengri enerjisini taşıyan bir var- sana olmazsa olmazıysa Terıgri -Teyri -Goriy-Ncfes-Can basamak-
lık olarak ortaya koyabiliyor. 4-5 yaşındaki bir ağabey, küçük kar- tarla belirlenebilir. Tengri enerjisini direkt ayrı varlığa yansıtmı ­
deşlerinden sorumlu, anne-babaya arka ve destek old~ğunu, ileride yor, onun yayı l ına ve kendini yenileme yolları, söylenen basamak
de halkı için önemli işler yapacağını bilir. Ve kesinlikle zenginlik, noktalarından geçer. Dünya, varlıklar için verifen totur (enerj i)-
varlık, görev diye bir şey çocuk bclleğine "ekifmez", fedakarlık te- Teyri'de (Dünya Teyrisi'nde) o ise hem onu yayma ve yayarak ye-
melinde bulunan insani özelJikler ve her tür bilgi, işle "halkının iti- nileme yöntemiyle Yarım Teyrileri hareket ettirir. O yüzden, "Gü-
barını yüksek tutma" "Nan şerefine ve şanına layık olma" yönünde neş"; "etkileyici", "Yer; "oluşturucu, "Su Ana"; "sindirici", "Go-
terbiye verilir. riy" (Cel Teyri. Uskubriy) "taşıyıcı" ve "yayıcıdır". Bunların işi
Her delikanlı Narı-Karaçaylı, zengin olmaya can atmaz, nefesi- totur oluşturmaktır (enerji). İlk bakışta fizikse l anlamda önemli
ni kesen hayali ise, halkı için önemli bir iş yapıp örnek olmak ve ün yarım Tanrıların bu "görevleri" biraz saf düşüncenin ürün li olarak
kazanmakur. "Birey olmadan halk yok, halk olmadan birey yok" afgılanabilmektcdir. O yüzden bu "görevlere" ve "yetki alanına"
(Bireüsliz-halk eok, halksız bireü cok) anlayışı , herkesin belleğine bir göz atalım: "Etkileyici" Güneş (Tiygen Kün) as lında "çarpan,
oturmuş, en fedakar duyguları körükleyen, sorumlu bir kişi lik oluş­ dokunan güneş" olarak çevrilıtıelidi r. Zira hata harekette olmayan
turan miffi bir tutumdur. Buna da evrensel bütünlüğü ve Tengri "to- bir hücreyi harekete geçim1ekıe, o demek can landırmaktadır. Fa-
turu" (enerjisi) anlayışı katı l ınca, tam bir kişilik ortaya çıkmaktadır. kat Tengri gibi "güneş" kendinden bölüp vermiyor, o "etki teyişi y-
Bu tarzda yetişmiş bir insan (asil soylar esas alınmakta) Tengri le" Tengri'nin yarattığı içinde o ilk enerjisi ve kendini yenileme
adına verilen sözüne, borcuna, aşkına, halkına, vatanına içgüdüsel kodu olan hücreyi "sarsarak" "can landırmaktadır". (Örneğin: Buz
bir kanunla sadık kalır. "Narttan-söz al" atasözü, bunu destekle- cansızdır, fakat güneş onun yaratdıştaki su haline dönmesini sağ­

mekte. Nart-Karaçaylı asifferi verdiği sözü borç bilir ve geç, erken lamakta.) Burada Nart Mitolojisi'ndeki Tek Yanıtıcı an layışına
yerine getirir. hayran bı rakan bir felsefe vardır: Güneş kendi yaratamaz. Zira
MS 18. asırdan itibaren Kafkas halklarının Müslüman dinini al- kendisi de Tek Yaratıcı tarafından "totur" (enerji) yenileyici var-
masıyla, Tengrian inancı biraz gölgeye itilse de glinümüzde görül- lıklard an birisi olarak yaraıılmıştır. O sadece Tengri tarafından
yaratılmış varlığa kendini (enerji sini) yenilemesinde yardımcı
düğü gibi, bir teoloji kültürü halinde yaşamaya, hatta gel işmeye de-
vam etmişti . Bunu, Nart-Culduzlama'ya, 20. asırda bilinmiş uzay olan bir varlıktır. Bu fikir oldukça orijinal, derin düşüneeli bir ya-
ratıcı halkın tablosunu ortaya çıkarmaktadır.

82
83
"O l uştu rucu"Yer (Koı.lağan Cer) Mitoloji'ye göre, Dünya Şimdi söyle bakayım, Yer kimi yuttu?" . ·. " . .. ..
Teyrisi'nin verdiği enerjiyi korumak ve yenilemektedir. Onun için Görüldiiğü gibi çocuğun beyinsel hareketi ıçın bayagı bı r yuklu
"koı.lağan" cer (doğuran yer) geniş anlam içermekte. "Her şeyi ürün, fakat Nart çocuklar "yer hepsini yuttu" diye bağırmayı başa~
yutan ve yeniden doğuran", Yer devamlı bunu yaparak, dünyada- rıyorlar. Zira, kavrama yeteneğini geliştiren halk kültürü ürünlerı
ki varlıkların "canlanmasında" temel olmaktadır. Bir çocuk teker- onlarca doğuştan sindirilmeye başlar.
lemesi, felsefi düşünce derinliği açısından, bu konuda örnek geti- Ama bu örnekte önemli olan çocuklarm davranışı değildir, dün-
rilebilir. yadaki "tanrısal enerjinin" nasıl "yenilendiğidir". . .. . .
"Kumurshanı bödene çöbledi, "Birbirini yutarak" varlıklar "canlandıncı" Tengrı enerJısını ye-
bödcneni tülkü aşadı, nilemekte, "hepsini yutan yer" ise, büyük bir kazan gibi onJarı ka-
tülkünü börü cırtdı, rışıırmakta ve hücresine kodlanmış yeni varlıkları oluşturmakla
börünü kaplan bastı, birlikte, göğe de enerji atmaktadır.
kaplannı dommay urdu, Çocuk küçükken bunların üzerinde düşünemez, ama olgunlaşır­
dommaynı ayü cırıdı, ken, ezberindeki anlamsız tekerlemelerin felsefesi ona açılır ve ge-
ayünü kaya basdı ... lişimini etkiler. ..
cer da auı.un açtı "Sindirici" Su Anası (Sindiriüçü Su) tamamen bılım tarafından
açtı da ayiinü cuttu ... doğru açıklanan bir nitelemedir. Zira...suda d~~yad~~ -~a~de_ı:_~~n
End i ayt-cer kiınmi cu tdu?" çoğunluğu çözülür ve özünü dağıtır. Oyle de sı~dırıcı sozcugun
• • • •• ••••••• ' •••• o • • • • • • • • • ••• ••••• ••••••• ••• tesadüf olduğu biraz düşündürücüdür. Tesadüf degılse de esk ı halk,
Terciimes i: bu bilgiye nas ıl ulaşmış sorusu sorulabilir ve buna da cevap yoktur:
"Karıncayı vahşi tavuk yuttu, N aıt Mitolojisi'nde Su Ana, Cer Teyri'nin (Cer Iye), Cer-Teyrı
vahşi tavuğu ti lki yed i, de Su Ana'nın kopmaz bir parçasıdır. Su Ana, Kara'yı korur, Kara
tilki yi kurt yırttı , su sınırını bilir. Bunların "işbirliği" de yeni varlıkları ortaya çıkarır.
kurtu kaplan boğaı.ladı, Yeni varlıklar yeni enerjiyle "göğe göz açmakta" ("kökge köz aç-
kaplanı vahşi boğa boynuı.ladı, dı" ... canlılar, "kökğe baş kustu... "-bitkiler), onJarı birbiriyle "bağ­
vahşi boğayı aslan yedi, lamak" da Rüzgar Teyrisi'ne düşer.
asianı ay ı boğdu, "Taşıy ıcı ve yayıcı" Cel-Teyri (Goriy. Uskubriy) tıpkı arının bir
Ayı'yı kaya kapladı. .. çiçekten birisine çiçek tozunu taşıyarak, onların yayılmasına neden
••••• o ••••• o o • • • o •••••••••••••••••••••••••••• olduğu gibi, Cel-Teyri dünyada "eserek", tüm varlıklara "dokuna-
Yer de ağı.ın açtı da rak" Tengri "toturunu" (enerjisini) yaymakla birlikte, tek totur altın­
Ayı'yı yuttu. da onları bütün kılmaktadır. Öyle de "bir bütün" dünya "bir bütün"
•••••••••••••• o •••• ••••••••••••••••••••••••• ••••
evrenin bir varlığı olarak, birbiriyle iç içe, "birbirine yaşamak için
muhtaç" olan evrensel varlıkların arasında yer almaktadır.

84 85
Öyle de enerjik temeli oluşturan ve tiziki anlamında varlıkları Kuuk tereze kök çağıimanı tartbandı
var kı lan, dmınadan to tur (eneıj i ) yenileyen Yarım Teyrilerin ve on- Hayda marcala, cigerni tangı athandı!"
ların yanında Cei-Teyri'nin, (Goriy. Uskubriy) "görevini" izledik.
Diğer Yarım Teyriler ise, başta söylendiği gibi, gelişimi temsi l et- Bu eski metinde yeni kuşağın anlamakta wrlanacağı bir kaç es-
mekte ve Mitoloji'de sanki ikinci saf'lıada gibi bulunınaktadırlar. ki söz vardır, önce onların tercümes ini sunalım.
Onlar hakkında ileride ayrıca konuşulacak. Şu anda ise yarım Tey- Tang belgi: Doğu tarafın yeni yeni aydınlanma izlerini vermeye
ri olan, "Kün Teyri'ye" geçelim. başlad ığı zaman.
Totur kanat: Eneıji kanat.
Kiin-Teyri (Tang Teyri) Ciger: Çalışkan yaratıcı.
. Tan Teyri (K ün Tey ri) Nart Mitolojisi'nde aydın, yaşama encrji- Erirıçek: Artık insan toplumuna katılanıaz kadar kronik tembel.
sı_nı veren, herkesin sevdiği bir Yarım Tanrı'dır. Ona yönelik halkta Muşu/dauk: Alaylı şakada "uykucu" demektir.

bırçok dua, övgü, dilek, rica, çocuk metinler vardır. Her biri nin de Cazıu: Kader Teyrisi kadın kılığında.
kendine göre, eski tarzda hemen ezbere geçen bir metodisi (maka- Kuuk tereze: Kitabın başında anlatıldığı gibi her evde, Doğu ta-
mı) vardır. Bu makamlar (melodiler) halkın ezberindedir ve şarkı rafta küçük Tan Tereze (Sabah penceresi. Teyri köz-Tann közü) ol-
yapmak isteyen, onlardan birinin üzerine acil duyurulacak bir ko- muş. O dönemlerde cam bilinmediğ i için, pencere öküz idrar torba-
nuyu sokup, bir toplanılan yerde söyler ve hafızalara oturur. Mev- sından (kuuk) germe yöntemiyle yapılmıştı. Üstadlar, onu o kadar
cut makamlar (melodiler) çok eskilerden gelme olup, onlara "halk ince çekebiimiş ki, görme imkaru bile sağlanmıştı. Bu yöntem,
ı~~lodileri '_' (halk makam la) denilir, herkes de, istediği yerini deği ş­ Hunlardan kalma yöntem olarak bilinmektedir.
tırıp, metnıne uydurup şarkısını söyleyebilir.
Metnin Tercümesi:
Tan Teyri'ye (Güneş leyrisiııe) de lıitap eden, çok güzel bir eski "Kalk kalk duyulunca horlamaktan , hayır yok
ınelodisiyle, "Kök çağılma" şarkısının sözlerini burada geıirelim:
Uykucu ne varlıklı ne da tok olur,

"Tur-turdan hapar kelse, hur-hurdan hayır cok, Sabah Teyri'si bize aydınlık işaretini vermişti
Hey cuklauk bolmaz ne kiril i, ne tok. Da Doğu tarafında ıoıur kanatını gennişti.

Tang Teyri bizge tang belgisi nden bergend i Hey çalışkanın sabahı ilk ışıkla başlar,
Da Kiinçıkğanga ua ıoıur kanatın kergendi Tembelin "sabahıysa" güneş inmeye başlayınca başlar,
Hey cigerni tangı atar kök çağıiğanda
Uykucu Tengri'nin Güneşini yarım zaman görür
Erinçekni k ünü başlar kün taralğanda ...
Kader de ona o yüzden yarım k ısmet verir
Muşul dauk Teyri Künnii canın körür 'Kuuk' pencereye sabahın il k kıvılcımı vurmuştur

Cazıu da anga böliib canın iilüş berir Haydi marcalar, çalışkan ın sabahı aydınlanmıştır."

86 87
Tang Teyri'yle bağlamlı esprili atasözleri (Nan sözle) de mev- ri'den uzak olmak iyi); "Ataytmazdan-taymaz" (Ataytmaz, mistik
cuttur: yaratıktır), (mistik konulara dalgındır); "Eiiya'dan-cankılıç sıbıla
"Tang Teyri'ye "hur" degenni işi pır" (Güneş teyrisini sabah tey- da kelir" (Eiiya'dan (şimşekten) yıldırım gök kuşağı da gelir); "Tey-
ri sini) mışılla karşılayan işi pırr." riye baş ura bosağana taş ururğa unutma" (Teyriye taparken kapı
"Tang Teyri'ye-ciger, önünü taşla kaplamayı da unutma); "Köb tilegen Teyrini erikdirir"
Köz baylangığa-nöger." (Çok ver deyip durdn Teyrini de bıktırır) vb.
(Sabah için - çalışkan, -... İlginç olup bu tür şakalardan yansıyan bir insan-Teyri davranışı
Akşam için - dost" vb. vardır: O da dostça, canına en yakın gibi bir davraruş. Korku, ceza
beklentisi hiç yoktur. Şımarık çocuğun babasının sakalıı~ı yolarak
Tercümede ulaştınlamayan alt anlam, ikinci sözde mevcuttur. sevdiği gibi, Nartlar da Teycilerini sever ve "çimdikler". "Oyle Tey-
Erkek tarafından söylenmiş yapıdadır. Altyapısıyla şöyle anlaşılır: ri'den geri iyi" şakada Teyri'nin ismiyle bir olumsuz kendini kabart-
"Sabah çalışkan iyi, gece karanlığında dost sevgili". Öyle de espri- mış kişi anılmakla ve bu da insanın Tengrisi'ne ve Teyrilerine dav-
li Nart erkekleri tükenmez arzulanın bu kahkahada kodlamış ol- ranışını etkilemiyor. Halk, yorumunda serbesttir ve bunun için sev-
muştu. Bu tür espriler çok sayıda, fakat konu "Tang Teyrisi" oldu- diği ve onu seven Tengri'nin ceza vermeyeceğini biliyor. Zira Teng-
ğundan, onları bir başka kitapta yayınlanması dileğiyle Yarım Tan- ri "sever, sevınediğinden çekilir", o kadar.
rıları tanımaya devam edelim. Hun halkının çok taraflı yeteneklerinin temeli bu aydın, ahlaki,
Nart Mitolojisi'nin en güzel özelliklerinden birisi, onun tama- vicdanİ değerleri üstün kılan Tengriciliğinden kaynaklanabilir. Zira
men hergünkü konuşma ve davranışlarla bağlı olmasıdır. Mitoloji ürküten, kısıtlayan, sınırlayan, zorlayan bu dinde hiçbir şey yoktu.
personajları (Surdtla) her an şaka, espri, benzetme şekünde duyul- "Tengri elçisi" (Tengri [Teyri] Adamı) ise gönüllü eylemin bir yansı­
makta, "Teyri Adamı" ant ise ,her erkeğin dilinde bulunur. O yüz- ması olarak, "halkı için ölme şerefıyle" ve yaralıcıya tam inançla
den aşk şarkılarında (iynar), şakalarda (çamla), kur yapma davra- bağlıydı.
nışlarda (nakırda), esprilerde (Harhla), alay lı espriterde (pırh-çırh­
la) benzetmeler bol olur. Su Anası
Karısının ona küsmesini hak bilen ve gönlünü kazanmaya çalı­ Su Anası (Tannça) N art Mitolojisi'nde şakalarda anılmayan cid-
şan bir erkek, "özür dilerim" sözünü söylemez, başkalarının yanın­ di bir "Ana'dır". Ekspedisyon çalışınaları sırasında bu Tanrıça'nın
da onun adresine şakalar yapmaya başlar. kendisine yönelik dua bulunamadı. Su Anası'nın ismi anılan, sade-
Kadın da önce "git sen deli" diye yumuşar, sonra da barış yolu ce bir eğlence-aşk şarkısı (iynar) bulundu. Tam olup olmadığı da
açılır. Bu tür davranışlarda da Mitoloji personajlar anılır: "Şıbıla­ biünemedi. Fakat tam da olmasa burada ilginç bir tarihi isim var-
burun bolğandı, çartlarıkdı" (Sıbıla Eliya'nın bir diğer ismi), 'Sıbı­ dır: "Hurla Köl" (Korla gölü). Bu, direkt İç Asya-Çin topraklarına
la olmuş, patlayacak); "Dolayça da ol turasa cayaklarıng da may bo- işaret etmekte ve Hunların çağı döneminde MÖ 1200- l. asırlarda
lu b" (Dolaybes im Teyrisi) (Dolay gibi oturuyorsun pembe (bere- Hunnu Devleti'nin toprağında bulunmuştu. Öyle de Nan Mitoloji-
ketli] yanaklarla); "Anı kibik Teyri'den keri aşhı" (onun gibi Tey-

88 89
si'nin saygın "annesi"nin "köşkü" "1-lurla'' (Korla) gölünün dibinde Tercümesi:
bulunmaktadır. Öyle de Tengrian dininin doğuşunun, Hunnu'da ol- "Oy Hurla gölünde Su Anası var diyorlar,
duğu bir daha kanıt bulmaktadır. Kalesinde de vardır diyorlar Su Öre.
Sunulacak örnek birkaç versiyondan bir tanesidir. "Atalarımız Da gidelim şu gözde bölgeye kız görmeye,
Hwılar" kitabında bir başka versiyonu örnek getirilmişti. Bu ise Dil fazla konuşup ayıp etmesin, başımız ona hakim olsun.
Özdcn'lanı Saydımat'tan (RF. KÇR. Tereze köyü. 1978.) duyuldu-
ğu gibi sunulmaktadır.
Oy oralarda bal rengi saçlı kızlar var diyorlar
Deniz kabuğundan da bi lekl ik takarlarmış,
"Oy Hurla kölde S u Anası bard ı deydile, Da Çin ipeğinden dantell i boyunluk sararlarınış
Sard ı deydi le tohanasında Su Öre, Göre gelenlerden de isterlermiş değerli hediye.
Da atianayık közbau kabakğa kız köre,
Cumuşak til ayıb almasın başı bı ı bolsun töre,
Oy Hurla gölünde Su Anası yüzer diyorlar,
Oradan kız alan zengin olurmuş diyorlar,
Oy anda bal betli çaçlı kızla bar deydile, Da mal, zenginlik hevesindekilere kısmet olsun,
Da tengiz çokurakdan'a-buunluk, Bize gelecek ise gönlü yüreğiyle zengin olsun!
Çma dariyden'a galua boyun luk,
Köre kelgenleden izleydile deydi koyunluk. Hey kıza göre başlık mal verilir diyorlar
O harika kızların başlık malı bayağı bir yüklü,
Oy Hurla kölde Su Anası cüzer deydile, Da yürek çekerse kim esirger ki malını,
Andan k ız alğan çirik baylıkğa batar deydi le, Yalnız, geldikten sonra çıkmasın gelinin (hanımın) kara (sisi)
Da baylık'a mal küsegenge may bolsun tütünü kara sırrı.
Bizge cazılğann ı kölü cüregi bay bolsun
Oy Hurla gölünde Su Anası yutar diyorlar
Hey kızğa köre kalın berilir deydile Da Su Öresi, kag rüzgarı kovalayıp dalga yaratır
Cohar kızlanı ua aurdu deydi kalını ... Eh dostlar, bu işte atın aksar, yaştın yorulur
Da cürek tarısa tıyalmaysa, tengle, malıngı, Hey kanı kızan. göğsündeki ateşi söndürıneye kalkışan genç bu
Biyçe bolğandan sora çıkma~ın da calını. yolu kaldırır."

Oy Hurla kölde Su Anası cutar deydile Su Anası, çocuk masallarında da sıkça anılmakla ve onun "de-
Da Su Öre'si kay sürüb ıolkun caratır, rin sularda yaşadığı, oraya giren çocukları nefes aldığı zaman yuıa­
Bu işde, tengle, at ashar da, kaı1 talır bileceği" söylenmektedir. Fakat Su Anası diğer Yarını Tanrılar gibi
Hey kanı kızğan, köl cazarğa barğan bu colnu alır." espriye, şaka ya gelmez. Mitoloji'de halk ona saygın ve mesafeli bir
yer ayımuştır. Kim bilir ne zaman larda s u, Hun halkı için bu saı·sı l -

90 91
maz saygıyı kazanmıştı, belki de çöl hayatındaki sıcak ve susuzluk- Bu bilgilerin ve bölge ni telemenin temeli olarak (özel değeri)
tan, ya da Gobi çölünü geçip Sibirya'yı açuğı dönemlerde. Su Ana- Su Anası, metinde tekrarlanmak ta ve eski Türk şiir yapısmda oldu-
ğu gibi, ıekraklanaıı öneıni vurgulanınaktadır. Su Anas ı , şahane
sı, çok değerli bir Tanrıça olarak, otoritesi tam okunmaktadır.
kızların bulunduğu bölgenin hamisi haline gelmekte, o yüzden kı­
Sunulan eğlence şarkısında Su Anası'ııuı yanısıra Su Öre ("Ge-
muda") ve onun "kovaladığı" Kay Boran anılmaktadır. Ayrıca gü- zı, halkı, malı da listlin sayı lmaktadır.
Fakat gençler, oraya mal, varlık için gitmiyor. "Gönül ve kalp
zel bir milli tutum da ortaya çıkmakta "zenginlik, gelen gelinin
zenginliğini" aramaya yola çıkmakta ve kutsal saydıkları Su Ana-
gönlü ve yüreğinde olsun" diğer ınal zenginliği ise "ona, merak lı la­
sı'nın "köşklinün" bulunduğu gölün kıyılarına yönelmektedirler. Zi-
ra kalsın".
ra o topraklarda, Tanrıça'ya yakın yerde hem ınal, heın ruhsal zen-
Çok değerli milli özellik onunla bilinmekte. Arkeoloji kazıların­
ginlik mevcuttur.
dan elde edilen bilgilere ve Çin niteleme yazılarında, H un •ıalkının
"İnardan" (aşk şarkısından) değerli konumunu korumaya devam
zenginlik anlayışının farklı olduğu belirtilmekte, zenginlik olarak
eden Su Ana, onun emrindeki sadık yardımcısı Su Öre ("Gemuda"),
"her gündeki kullanım için maddi değeri olmayan, sadece gözü se- Su Öre'nin azarladığı ve "kovaladığı" Kay Boran, iç bağlantılan ve
vindiren moral veren eşyaları" saydıkları vurgulanmaktadır. (Deniz
görev ayrınt ılarıyla ortaya çıkmaktadırlar.
kaplan [çokurakj, orijinal yapılı işlenmiş maddeler, nefrit taş par- Tabii ki bu metin mitoloji ürünü değildir, fakat tüm Nart Kültü-
çalan, süslü boynuz, işlenmiş kemik vb. onların zenginliğini ol- rli'niin içten nasıl bağlı olduğunun bir kanıtıdır. O yüzden Mitoloji
muştu. Açıp zaman zaman bakrnışlar ve moral bulmuşlardı. "Çoku-
sayfasına ginnesi haktır.
rak'ın [deniz kabın) en değerli eşya olduğu, onun soy belirlemesine
kadar ta~ ındığından da görülmektedir: "Çokurak biy" -kandan gelen
Cer İyesi (Cer i ye)
asalet" anlamını taşır ve han, üst düzey asiliyeti tanıtır. Günümüz- Yer'in ü:terindeki tüm varlık ların yöneticisi sayıl an Cer İyesi,
deki Karaçay lıl ar da, den izden uzak da yaşasalar "çokurıık su"; ter- Teyri'den sonra ikinci önemdeki yan m Teyri'dir. Dünya Teyrisi'nin
temiz su, "çokurak biy"; üst düzey asil, "çokurak haua"; temiz ha- e mrinde hareket eder. Cer iye'nin "etki alanına" Debet, Sur, Kut,
va vb. sözlerle her §eyin üstün değerini vurgulamaya devam etmek- Aymuş, Erirey, Apsatı. Dolay, Ağaç Kişi de girer. Bu Yarım
tedirler. Öyle de Mitoloji personajların yanında, onları yaratan hal- Teyrilcr, Cer İyesi aracılığıyla üstün dünya Teyrisi'nin emrindeki
km temel özelliği de ortaya çıkarılmaktadır. Kün Tcyri, Eli ya. Goriy, Su Ana'yla irtibatlı hareket eder.
Metindeki "deniz kabuğundan bileklik takarlarmış" sözü halkın Bu yarım Tey ri hakkında da ona yönelik dua bulunamadı, fakat
zenginlik ölçüsünü açıkça ortaya koymakta ve o dönemde e~ de- onun kapsamındaki Teyriler hakkında yayınlanmış ve yayınlanma­
ğerli süslerin neden yapıldığı da görülmektedir. "Çına [Çin] ipeğin­ mış her tlir kültürel ürlin mevcuttur. Belki de bunların hamisi olan
den dantelli boyunluk" da tarihi bir bilgi olarak yansımakta. Zi ra Cer iye'ye özel olarak hitap edilmemesi ondan olmuş olabilir. Eski-
gerçekten. Çin ipeği "İpek Yolu"yla MÖ 1. bin yılında bir çok ya- den var ise de. günümüzde gözlenmemekte.
bancı topraklara ulaşarak ün kazanmış ve en değerli kumaş haline Ccr iye'nin k.ılığı, tıpkı üç ayaklı Marai-Uiay' ııı kılığı gi bi, dü-
gelmişti.) şünce sırurlarını zorlayan, kavramlması zor bi leşik.likte bir mitolo-

93
92
jik tablodur. Cer İ ycsi , Yer'i boynuzunda tutan öküzlin "totur" yan- den halk ı kopanp, onu madd i özden ruhsal öze çevirmişti. Nan-Ka-
sıınasıdır. Teyri Öküz, kendisi de biyolojik maddeden olup, boynu- raçaylıların tüm şifahi kültürü, bu fikir ve inancın göstergesidir. in-
zunda da Tengri'nin oluşturduğu maddenin Yer'i tutmaktadır, Cer sanın ölümünde ağlamad ıklan "küu" (öliim şarkısı, ağıt) söyledik-
İye ise onun enerji yans ıması olarak, her yere yetişmekte. varlıklar leri ve gömme sırasında meşaleler tuttuğu da tören olduğu şifahi
tüm l üğü ve dünya (bitkisel, biyolojik madde li can lıl ar, diğer varlık­ kültürden bilinmektedir. Öyle de "can"dan insanın "tin" kılığına
lar) bütünlüğünü korumaktaci ır. Aynı zamanda Cer İye. mistik yara- geçmesi törenini gerçekleşıirmişlerdi .
tıkla rı görsel dünyadan ayırmakla, onlara sınırlar koymaktadır. ("Küu'ler" l ölüm şarkıları ] "sarı n" ağlama şarkısı günümüzde de
Tey ri Öküz'ün çifte özü (maddi vetotur [enerji]) derin bir anlam töre olmaya devam etmektedir. Ölünüıı etrafına toplanmış kadın lar
içermektc ve tüm varlıkların da çifte yapısı olduğuna işaret etmek- ağlar, fakat birisi "sarın" isimli bağlama şarkısını söylemeye başlar­

tedir. Maddi bedenden kopan "Ruh" un "Teyri Adamı'nda", insanın sa, ona arasıra ağlama sesiyle eşlik ederek, genellikle diğerleri su-
bir özden bir diğer özüne geçerek, "Tcngri'ye elçi" gittiğini göster- sar. "Sarın" [ağlama söyleyişij şarkı gibi, bir kaç bilinmiş melodi
mektedir. Öyle de Tengri'nin her şeyi çifte özlü yarattığı fikri orta- (makam] üzerinden söylenir ve ö lenin tüm yaptığı, iy ilikleri teker
ya çıkmakta ve bundan da "ölmüş beden"in bir diğer özü ebediye n teker anlatır. Genellikle avluda bulunan erkekler de, "sarın" söyle-
y işini dinler, fakat hiç kimse ağlamaz . "Erkek ağlamaz, erkek hü-
yaşamakta ve bir başka zaman aynı şekil ve benzerlikte tekrar gör-
zünlü olur" anlayışına göre suskun ve d uygularına hakim olur. Ka-
sel d linyaya dönebileceği inanç doğmaktadır. "Ruh "ta insanın mad-
dınlar da ağlama "dalgalarını" "şarkının" gerektirdiği yerde yüksel-
di anlamda sayısız defa tekrarlanması için "öz" (kod) bulunmakta-
terek, "sarın" okuyana düzenli eşlik eder. Bayılma, çığlık atma,
dır. "Ruh" dünyaya tekrar dönmek istediği nde, ebedi koduna göre,
gösterişli laflar, öpüc ükler ve görsel amaçlı hareketler, düşük sevi-
aynı bedeni oluşturur, zira "öz" (kod) tek ve e bedidir.
ye olarak algılanır ve ölüyü küçük düşürür sayılır. O tür ç ıkışlarda
Burada dikkat çekici bir fikir var. O da tüm Nart Kliltürü'nde bulunanlar ölüden dikkati ke ndi üzerine çekmiş olup, halkla ayıp
okunmaktadır: Bede ni Ruh, içindeki totur koduna göre kendisi
etmi ş sayı lmaktadırlar. O yüzden birinci derecedeki yakınların ya-
oluşturmaktadır. O yüzden bir ruhun bir başka görünüş ve öz (mad-
nında bir yakını bulunur ve törelerio bozulmamasını sağlar. "Sarın"
di anlamında) oluşturabilmesi mümkün deği ldir. (Tıpkı buğdayın sırayla bir akrabadan bir diğerine geçer, her sıra alan da öleni anla-
arpa olarak büyüyemeyeceği gibi. "Öz" değişmezdir ve Tengri ta- tır. Ölü gömüldükten sonra "küu" [öleni özlem] şarkısı ve ilahiler
rafından ebcdiyen kodlanmıştır öztartılğan (öz koyu lmuştur). söylenir. "Sarı n" aniden oluşturulan, sarın metodisiyle oıtaya çıkan
Bu fıkirlerden de ölümden korkmayan, düşmanını cesaretiyle o an doğmuş sözden oluşur, küu ise [sözü, metodisi del önceden ya-
dehşete düşliren "uçan atlı ların" kişiliği ortaya çıkmaktadır. "Canım pı lıp söylenir. "Küu" sanattır, "sarı n" ise, kendiliğinden oluşan halk
ketse-tinim" (Canım gitsetinim var) atasözünün anlamı da açıklık yaratıcılığı ürünüdür).
kazanmaktadır. "Can" maddi kı lığını var kılan enerjidir (totur) "tin" Görüldüğü gibi N art Tengrian anlayışında, bedeninden canı ay-
(ruh) ise, cana muhtaç olmayan ebediyen varolan enerji "özün" ta- rılan insan, ebedi ikinci kılığına geçmiş sayılmı ş ve o inanç da tö-
şıyıcı sı d ır. relere yansımıştı. Ölünün yanında sadece iyi işlerinin anlatılması y-
Bu inanç yüksek gelişim seviyesini gösteren bir inanç olup, sa, Ruh'un te krar beden oluşturduğu zaman, sadece halkın doğru
"öllimden korkma" gibi in sanı korkak, köle ruhlu yapan düşünce- gördüğü şeyleri tekrarlaması için yapılmış olabilir. Zira Ruh, Nart-

()li
95
ların eski inancında insanı insan yapan mantık, akıl ağırlıklıdır. nan mitoloji personajları, farklı form ve özde de olsa, Ruh'un ken-
Canlı bir beden insan değildir, ancak Ruh insanı insan kılar. Ruh di "kodunu" her ma4de temelinde ortaya çıkarabildiğinin bir kanı­
öncedir, beden ve can sonradır. tıdır. Ba:ıı mitolojilerde insana benzemeyen her şey, düşman algıla­
Nart Efsaneleri'nde gökten ıotur (Ruh) granit kayayı sarsıyor ve nabiliyorsa, N art Miıolojisi'nde düşman yoktur. Zira "dün ölmüş bir
orada sosuruk insan yaratılıyor. Bu fikir, daha ileri bir fikirdir, zira akraba bugün" bir başka varlık kılığında dünyaya geri dönebilir an-
Ruh'un her maddeden kendisiııin ebedi kodu doğrultusunda beden layışı hakimdir. Çok ilginç ki, her maddeden Ruh, kendine "beden
oluşturabileceği fikri ortaya çıkarmaktadır. Bu da insanın her tür oluştura" biliyor, fakat değişmez kod işlediğinden, öz (kişilik) yine
maddeden oluşabileceği fikri vurgulamaktadır. Zira evren Nart- de aynı olur, dış beden yapısıysa, her maddeye göre değişir. O,
Hun anlayışında bir bütündür, bütünse de özü birbirine yatkındır. madde için en dayanıklı formu alır.
Dolayısıyla Nart Mitolojisi'ndeki personajlar sırası da bunu karut- Bu fikirler doğrultusunda, Cer iye, Teyri Öküzün enerjik "özü"
lamaktadır. Ağaç Kişi, .insanın yapı maddesinden olsaydı, kayaları olarak, derin düşüneeye yön vermekte, her canlının ve varlığın "çif-
ot gibi "yolamaz", taşlan çekirdek gibi "kırmaz ve yemez", "ağaç­ te kılığının mevcut" olduğu tezini ortaya çıkarmaktadır. Bu ise, ölijm
ları kökten parmak ucuyla" koparamazdı. O, başka bir madde ve korkusunu ortadan kaldıran bir milli kişilik oluşturabilecek inançıır.
tiptir (dev tek gözlü, az mantıklı güçten anlayan birisi), onun ener-
getik kılığı da yoktur, çünkü Tengri ona görsel güçlerle kendini ka- Teyri Öküz
nıtlamakta ve kendinin ondan üstün olduğunu, ancak onu zora so- Teyri Öküz N art Mitolojisi'nde başkalar için kendini feda ederek,
karak anlatınaktadır. Burada mevcut olan can ve güç, onu tam ya- onu mutlu kader bilenlerin, "yüce ruhlu" denilen Tengri yaratıkları­
ratık kılamıyor. Zira Ruhu eksiktir. Ama o sınav sonrası Tengri mn ömeğidir. Bu personajın ortaya çıkması tabii ki , Hunlann teker-
onun Ruhunu geri vermekte ve dev "evet sen benden güçlüsün" fik- lekli evlerini taşıyan, aslında tüm hayatının temeli olan öküzden baş­
rini oluştarabii ip, Yaratıcı'nın önünde baş eğ i yor. "Ruhsuz", "ahlak- Jandığı ortadadır. Hun halkı, bu hayvana minnet borcunu onu kutsal-
sız", sözler "ruhsuz" olmuş birisini anlatmakta, bu nitelemenin te- taşıırarak dile getirmiş ve öküzü halk kültürüne taşımıştı.
meli de Tengrian dinindedir. "Tengri seveni sever, sevmeyenden çe- Çifte kılıktı (maddi özü Öküz, Ruhsal özü Cer iye) bu yarım
kilir" denilmekle. Tengri'nin "çekilmesi" nedir? O, Tengri'nin var- Teyri, başkalar için kendini feda etmenin "yüceliğinin ve mutlulu-
lıkin enerji bağını koparması demektir. Enerji (totur) bağ ise ğunun" simgesidir.
Ruh'tur. Öyle de günümüzde sık duyulan "ruhsuz insan", Yaratı­ "Yer sarsı lmasın diye Teyri Öküz dümdüz dururmuş, ama ara sı­
cı'dan kopmuş, her tür "yöne gitmeye" müsait demektir. (Burada ra boynu yorulurmuş, Yer, boynuzlarında dengesini bozmaya baş­
Tengri sevgisi de açıklanmalı. Tengri kendisinin insan tarafından lannış ve o zaman Teyri Öküz başını sarsarak Yer'i tekrar dengeli
nasıl sevildiğini, onu diğer varlıklan ne derecede sevdiğinden gö- bir şekilde boynuzlarına oturturmuş. O zaman yerde deprem olur-
rürmüş. Tanrı'ya tapıp da diğer insanlara, varlıklara karşı olumsuz muş. Kuyruğuyla sinekleri devamlı kovalarmış, yerde rüzgar bun-
düşünce ve davranış besleyen kişiler, "ruhsuz" sayılı r ve "tapınak dan olurmuş . Bazen de yerin içindeki, üstündekilerin davranışları ­
onları kurtaramaz", Tengri onlardan "çekilir"). na üzüllirmüş ve içini çekerıniş, o zaman sular karaya yönelirıniş.
Böyle bir Ağaç Kişi'den, sütü ölümcül hastalıktan arındırma Zaman zaman ise, nadir ama, kızar, o zaman dağ tepelerinden ateş
kudretine sahip olan, mavi kanlı, üç ayaklı Marai-Uiay'a kadar uza- püskürülürmüş ... "

96 97
Teyri Öküz'ün "değerleri" ve "görevleri" bunlarla sınırlı değil. Suu anası anı alıp cuuğandı,
Kendinden o bir özlinü (ruhsal özünü) Cer iye'ni kopararak, onu Çereklcni anı auzuna burğandı,
"totur" (enerji) yönetici olarak, Yer'in üstline göndermekte o da tüm Su anası emçek ana bolğandı,
variLkları bir bütün kılacak enerji yayarak, yaşamı sağlamaktadır. Andan bilip akıl bla tolğandı.
Teyri Öküz, Dünya Teyrisi'ne eşittir, yarım Teyri sayılsa da. Otdan edi ol debetni ciiregi,
Kurçdan edi sanlarını keregi,
Debet, Sur, Kw •••••••••••••••••••••• o •••••••••••••••••••••

Son zamanlarda yayınlanan mitolojik yorum larda, "Debet" Nart Eıgen zatıntau üsü bla uzathandı
demireisi olarak tanıtılmakta, bu yanlıştır. Debet, dünya maddeleri- Karatengizge suğub alay suuthandı,
nin insanlar tarafından değerlendirilmesinden sorumlu yanın Tey- Çiy ıemimi bolal etib bergendi,
ri'dir. "Sur" ise (Debet'in yardımcısı) demir ustasıdır ve "Debet'in" Nart kaumğa köb kol saul etgendi,
emrinde hareket etmektedir. "Kut" (savaş hamisi) de "Debet'in" ••••• o ••••••••••••• o •••••••••• o ••••••••••••••

yardımcısı sayı lmaktadır. Bu üçgen, dünyadaki maddelerin ve alan- Gencalağa temir tıyğı tüygendi,
ların insan tarafından değerlendirmesine yardımcı olan personajlar- N art kaum da köb cigitlik etgendi.
dır. Bunların başı da yarım Teyri Debet'tir. Debet edi temir-bolat çığarğan,
Buraya kadar tanıtılan yarım Teyri'ler (dünya Teyri'si ve Tengri) Temir işge ürenirge buyurğan.
tüm varlıklardan sorumluysa, burada (Debet'ten itibaren) sadece in-
sanlardan sorumlu Teyri'lerin anlatı lınasına geçmekteyiz. Debet, on-
Türkiye Türkçesi:
larm başında gelir, zira insanın gelişimini simgeleyen yarım Teyridir.
Eski eski zamanlarda mağaralarda oturmuşlardı,
RF'nu Kabarıı-Balkar ve Karaçay-Çerkes cumhuriyetierin Bi- Taş yalaklar, tahta etekler olmuş,
limsel Tarihi Araştırmalar Enstitüsü bilimadamlarının hazırladığı, Gök Tanrısı Yer Tanrısıyla evlenmiş,
şifahi kültür kitaplarına girmiş versiyon (seçili kesit olarak veril- Gök glirültülemiş ve yer hamile kalmıştı .
mekte -S.T-S.) Dokuz yı l ile dokuz ayı o hamile kalmıştı
Sonra da yere dcbet-teyri doğmuştu.
DEB ET Su anası onu alıp yıkamıştı,
Ertde-Ertde dorbunlada turğandıla, Nchirieri onun ağzına çevirmişti ...
Taş tegene, ağaç elek bolğandıla, Su anası ona emziren ana olmuştu,
Kök Teyrisi Cer Teyrisin alğandı, Ondan öğrenerek akıldan dolmuştu.
Kök kükürep da cer buaz bolğandı, Ateşten idi o debetin yüreği,
Toğuz cı! bla toğuz künnü buaz bolub turğandı, Kurçıan idi bedenin malzemesi,
Sora cerge debet-teyri tuuğandı.

98 99
.................... ... .... ..... ..... .. .. .. ... ..
Yaptı ğı şeyleri dağın üstüyle uzatmıştı, rısal bir manevi varlık olarak algılamasının nedeni olmuştur. (Ebi n-
~ aradenize sokup öyle soğutmuştu, dir usta, süper usta). O yüzden Hunnu'da, Çin ipeğine güle güle ele-
~~lennıeıniş demiri çelik yapıp verm işti, ğiştirilen ağaç, taş, kemik, ot örgüsü kil im. demir, bronz vb. mad-
Oyle deNarı kavimine çok s ilah yapmıştı. delerden üretilmiş eşyaların uzmanları ün kazanmış ve soysuz da
................................................. olsa, soylu sınıfa denk sayılmışlardı. Demir ustaları ysa, hayatı ko-
Genca atlara zırh kaplamalar dövmüştü , lay laştıran iş aleıleri üreterek, Tangutların uzmanlığını öğrenerek,
Nart kevimi de çok yiğitlik l er etmi şti . Hunnu'da özel, çok değerli bir kitleye dönüşmüşlerdi. "Dem irci",
Debet idi çelik demiri çıkaran , "Demir üsıad ı" demek, Tann'daıı özel yetenek sahibi o.lan olarak al -
Demiı'Cilik işine öğrenmeyi emreden ... gılanmıştı. Debet'in her insanın kılığına girebildiği inancından, us-
talara halk, sanki on lar Debet imiş gibi davranmış ve saymışıı.
. Önceki başlıklarda söylendiği gibi , "Sur" ve "Kut" ,esk 'ııe ·ık ı "Sur" ise, bir eski put olarak, onun gölgesinde kalmış olup, günü-
ı~ançlardan kala kalan putlar olup, Tengrian dini geliştikten sonra müzdeki ınitoloji yorumculannın dikkatini çekmemesi, belki de
~ı~.tarafa bırakılmadan, Debct'in yardımcıları sıfatıyla Narı Mitolo- ondan kaynaklanmıştı.
JıSı ne katılmışlardı. Fakat araştırmacılar eski putları önemsemese de, halk onları
"Sur" un doğuşu, ~ibirya'da bir Huıı dalının "Tunguslar"la karşı ­ unutınuyor. "Bayçı" masalında Debet han Demirci Huı hakkında
la~tığ~. zamand~ (MO 2. bin yy.) onaya çıktığı tahmin edilmekte. şöyle söyler:
Ç unku , oradakı arkeolujik kaz ılarda Ona ve İç Asya'da en e k " ... Sur körüğü örten ürüb, temir cağa,
d . .. ki . r en
emı~ orn·e· en oıtaya çıkmıştı . MÖ I. bin yılında yaratıldığı sanı- Üsünde da, surat sal ır, oyu u kaza,
la.n lengn ınancı dönemindeyse, demir (MÖ 4 -3. asırlar) Tibet'ten Kızğan ıemir kollarında bügüliiuçü işi bla kesin ençi bildiri üçü

Çöle: çok sayıda ulaşmış ve demir üretimi artık sanayi haline gel- Hut ustanı karnaş kibik s lic cdim ... "
mışıı. Bu ~onemde kültürde, yarım Teyri Debet'in ortaya çıkınası Tercümesi:
"Sur'un körüğüyle ateşi poınpalay ıp, demir yakan,
doğaldı. Zıra Hunlar, hiçbir önemli olayı kültürüne taşımadan bı­
Onun üstlinde de, resim gibi işleme yapan,
rakmamıştı. Demir ise savaş alanında zaferin tarımda başar
.. ı h lk h ~yatında rahatın simgesi olmuştu. Demirin
oze .a
' ının .
halkın haya-
Sıcak demin~ ellerinde şekil veren
İşi ile kendini özel tanıtan
t~n:ı g~n~esı, o~un d.üşünce tarzını , yaratıcılık imkanlarını, milli gö- Hut ustanı kardeş gibi seviyordum ... "
ruşlerını ?.e etk.ilemış.ıı, o yüzden Kültüre taşınması doğaldır.
?ebct ın yarım Tanrı olup. insanlara gelmesi ve istediği insan Burada "Sur' un körüğü" geçmekte. (Aslında araştıımacılar öyle
kıl.ı~ıı.ıa gıre.~ek .. halka Y~~de'ki maddeleri değerlendinneyi öğret­ bir ufak bilginin yanından da geçınemeli. Zira şifahi kült(irdcki ba-
nıcsı ıııancı Ebuıd ır usta (sınırsız imkan lı usta , ebed i usta) anhı­ zı işaretler, doğru yönde araştırma yapıldığında eşsiz bilgilere ulaş­
y ı şırıı da ortaya çıkararak, her tür yaratıcıl ı ğı, yüksek sanat ve tan- tırmaktadır. Bu masal , günümüze "beyaz şiir" denilen yarı şiir şek­
linde ulaşmış olup, getirilen kısım , isınail Semerov'un üzerinde ça-

100
ı oı
lıştığı metinden sunulmuştu. Ömrü boyu Nart Kültürü'nü toplama- yay okiarı vb). Ayrı bir Savaş Teyrisi olarak çıkarılınadığı da, insa~­
ya adamış şair, paha biçilmez örnekleri halkına bırakmıştı. Bu ki- cıl bir olaydır. Bu, savaşın Teyri "yönetimi" altında olamayacagı,
tapta da onun büyük emeği mevcuttur.) "Sur körüğünü" es geçen ve onun genel ahlaka aykırı olduğu anlayışından kaynak.laıımış olabilir.
Debet'i onun yerine "demir ustası" yapan araştırmacılar, bilerek bil- Bu H un milli yapısına uyar. (Eğer böyle düşünmüşse bile "sa-
meyerek Mitoloji'nin iç düzenini sarsınaktadırlar. Bunun nedenini vaş" günahını işlemişti, ne yazık ki. .. ) "Kut". belki de o yüzden
söylemek zor, fakat sonuç ortada: Debet, Teyriler "zincirinden" çe- Teyri konumuna getirilmemiş, Debet'in gölgesıne sokulmuştu. .
kiliyor, küçülüp "demir ustası" oluyor, "zincir"de arasından kopu- Narı Mitolojisi'nde Savaş Tannsı'run hiç olmaması, halkın euk
yor. Kopan her şey ise farklı yol açmaya elverişli bir olaydır. Eğer kuralları açısından, önemli bir durumdur. Zira onun varlığı, savaşı.n
Debet "indiriliyorsa", otomatik olarak, insanlara bağlı Teyriler de Tengri'den gelen bir davranış biçimi olarak algılanrnasına yolaçabı~
"değer ve görevinden·· inmektedir. Apsau av harnisi, Erirey ürün Iirdi. Oysa Tengri, ancak sevgiyi insanlararası davranışların temelı
harnisi, Aymuş hayvanlar hamisi vb. Bu yeni statüs ise, N art Mito- kılmıştı. Bundan dolayı da Nart Mitolojisi'nde Savaş Teyri'si yoktur.
lojisi'ndeki hiyerarşiyi bozarak, ah (insanlarla bağlı) Teyriler ve üst
Teyriler arasında mesafe oluşturmakta, hiyerarşideki iç bağlantıları
koparmaktadır. O zaman mitolojideki üst Teyri'ler ve Yaratıcı Teng- Aymuş · 1 ··d b·ı·
N art Mitolojisi'nin orijinal, bir başka m ıto OJı e ı ınmeyen, ev-
ri, kolayca her mitolojiye personaj şeklinde katılabilecek hale gel- cil hayvanların hamisi yarım Teyri Aymuş bulunm~tadır. ~u ilginç
mekte ve ilkel putların yansıması olarak her kültüre taşınmaya el- bir personajdır. Zira bilinen diğer halk kültürlerınde eşı benzerı
verişli oluyorlar. Bu ise ana kültüre zarar vernıektedir. yoktur. Bu Teyri'nin ortaya çıkmasıyla, hayvaııcılık kültüründe ye-
Debet hakkında şifahi kültür eserlerinde birkaç şarkı mevcuttur. ni bir gelişim basamağının oluştuğu söylenebilir. Zira hayvanlar~e
Nart Efsaneleri'nde de bir kahraman halinde geçmektedir, fakat bi- insan lar arasındaki davranışları belli bir davranış kanununa donuş-
raz önce söylendiği gibi "Teyri" değil de, "demir ustası" olarak geç-
türen bu Teyridir. .
tiği için o metinleri sunmak doğru olmaz sayılmıştır.
Ayınuş, hayvan iara kaı·şı haksızlığı , işkenceyi, beslenme eksık­
Debet Teyri'nin Yardımcısı "Sur" demir ustasıdır. Ona hitap
liğini ve onların doğadaki imkan larının kısıtlanmasını yasaklayan,
eden şarkılar ne yazık ki korunamam ış, fakat "Sur Körüğü ... "
tüm evcil hayvanlar için, Tengri'den verilmiş bir çok lu ruhun sahı­
("Bayçı" masa lı) "Sur'dan-nal, biyden-caJ" (Nart sözü. Atasözü) vb.
bidir. Hayvan kendine neyin iyi olup olmadığını bileıneyebi~ir ama
hatırlatmalar, Sur'un Naıt Mitolojisi'nde yerini ve önemini korudu-
Aymuş, doğal adalet adına onları korur ve her tür zarar verıcı ?la-
ğunun kanıtıdır.
ya karşı hisler verir. Evcil hayvana bakınayan her kı.mse, Aymuş tan
Debet Tengri'nin Yardımcısı "Kut" savaş hamisidir. Onun Teyri
ceza almakta ve avlusu hayvansız kalmaktadır. Bu ınanç, H un larda
olarak tanttılması doğru sayılmaz. Bazı araştırmacıların onu Teyri
hayvanıara karşı bir başka davranış tarzını oluşturmuştu, o da ku-
statusüne çektirmeleri yanlıştır. Zira, "Kut", Tengriaıı dininin daha
sursuz bakım.
olmadığı dönemlerden günümüze taşınan savaş hamisidir. Onun De-
Günümüzde "Karaçay Atı" olarak bilinen dört cinsli ata, kam-
bet'in yardımcısı olarak ınitolojide yerleştirilmesinin nedeni, hem
çıyla vurmak hedefe ulaştırmaz. Çünkü, bu atın genetiğinde şidde­
Hun halkın eski putlan na sahip çıkması. hem de savaşlarını daha ba-
te karşı direnen bir özellik vardır. Biraz boyuunu sevmek, ayaklar-
şanlı kılan, demir savaş alet ve silahiann ortaya çıkması (ıslık çalan

102 103
la kamına dokunmak, emir vermek daha da doğru sayılır. Nan-Ka- Kamçi-tayak süymeüçü Aymuş,
raçaylılar'da mucizevi şeki lde korunmuş bu dört nalcı asil atlar, Suuk bauğa Kirmeüçü Aymuş,
(dört cins) sanki bir "kimliğe" sahipt,ir. Sahibine "dostluğuysa" en Urğan Kolğa Sermeüçü Aymuş,
sad ık köpeği geçer. Hayvan hakkında böyle konuştılması tuhaf da Nalsız atha minmeüçü Aymuş.
gelebilir, fakat o atları yakından bilen kişiler bunu destekler. Daya-
n ıklı, dağda, ovada da kudretli hıza sahip, her tür ayak altındaki bit- Istauatha k iriüçü Aymuş
kiyle beslenebilen ve sahibine bağlı bu atlar hakkında halkta çok Zınthı, biçen beriüçü Aymuş,
hikayeler mevcuttur. Onlarda da atların "Aymuş'un gökten getirdi- Gözenieni intiüçü Aymuş,
ği" söylenir. "Aymuş bir "ıoturdur" (enerji) ve onun "kendinden Urğuçlağa tiyiüçü Aymuş.
böldüğü enerji" bu atlara yansıınıştı inancı, atı kutsal kılmış, ona
eşiıçe davranılmış ve eti yenrnemişti. Günümüzde de Nart-Kara- Istauatıma kelgin'a Aymuş,
çaylılar, atın etini yemez. Ancak Karaçaylılara geç katılan bazı ai- Karalğannı körgün'a Aymuş,
lelerde çok nadir, travmatik olayında, acı çekmesin amacıyla kesi- Sürüulege kirgin'a Aymuş,
lir ve yaşlılara, romatizma hastalığına ilaç bahanesiyle dağıtılır. Teyri nürden bergin'a Aymuş.
Nan-Karaçaylılar'da atı, et amaçlı üretmek ayıp ve ınanevi yasak-
tır. At, dost bilinir ve telef olunca da gömülür. Hey da Aymuş, alaydı Aymuş,
Aymuş sadece "gökten gelen atlarla" sayılınıyor, o tüm evcil Mal süygenni süedi Aymuş,
hayvanıara sahip çıkmakta, insanda gereken hisleri uyandırarak, Mal süygcnge beredi Aymuş,
hayvanlar ve insan arasında ahlaki kanunlar sağlamaktadır. İnsan Hey da Aymuş, alaydı Ayınuş! ..
hayvandan yararlanabilir, fakat onun karşılığında ona kusursuz
bakmalıdır. Bu kanun bozulduğunda Aymuş, o insanı hayvandan
Tercümesi:
yoksun kılar.
Burada Hun halkının gelişiminde nasıl ileriye gittiğini görmek Hey da Aymuş, öyledirAymuş
mümkün. Tarihte ilk defa, hayvan haklannı koruyan ahlaki kanun- Hayvanları koruyor Aymuş,

Iann ortaya çıktığı söylenebilir. Hayvaniara bakıyor Aymuş,


Ağıilan gözetiyar Aymuş.
AYMUŞ
Kaınçi - sopayı sevmeyen Ayınuş,
Hay da Aymuş, alaydı Aymuş,
Soğuk dama girmeyen Aymuş,
Hayıuanlanı saklaydı Aymuş,
Vurucu ele vermeyen Aynıuş,
Hayuanlağa kar.ıydı Aymuş,
Nalsız ata binrneyen Aymuş.
Istauatru taraydı Aymuş,

104 105
Ağıllara girici Aymuş, Carlığa hergen can üçün
Yulaf, saman verici Aymuş, Oy, bayğa, biyge bergen'a mal üçün.
Kilerleri araştırıcı Aymuş,
Vuruculara dokunucu Aymuş. Oy, bayla biyle sanga kor ögüz,
Erirey ayta batsın künübüz,
Ağılıma gelir ol Aymuş, Erirey ayıılır tang bı la
Bakımiılı ğı görür ol Aymuş, Hey. ki re suurtur eel bı la.
Siirtilere girer ol Aymuş,
Tanrı nurunu verir ol Aymuş Oy, canım-közüm kara ıuarla,
Betlerin kolların balda cuarla,
Hey da Aymuş, öyledir Aymuş, Ala bir nasıblığa tuarla,
Hayvan seveni seviyor Aymuş, Hey, ındır basa, ındır basa ua turalla.
Hayvan sevene veriyor Ay muş,
Hey da Aymuş, öyledir Ay muş. Hey, arıb'a catsın birigiz,
Oy da nasıbdan telsun üyügüz,
(Karaçay Halk Cu·La, 1961, 1964, 1972, 1981; farklı yayınlarda Ertden bı la ertdc turalla,
-şifahi kültür ürünleri kitapları-) (Metin seçili kısaltılmıştır, --5.T.-S.) Hey, bı la bir nasıblığa tualla.

Hey, cay bolsa ua calpaklağa baralla,


Erirey '
Anda ayak uzatıb'a catalla,
Narı-Karaçaylılar bitkise l aleminin hamisi Erirey'e önem verir, Barıb'a kürt orunlada otlayla,
sever ve onun hakkında şifahi kü ltüründe çok deyişi korur. Kara- Hoy, bığın caulanı ua katlayla.
ça) .//alk Cu·la kitabında "Erirey" şarkısı mevcuttur, Nart masalla-
nnda da onunla bağlı deyiş iere rastlanmaktadır. Erirey şarkısı bir- Oy, erinçekni ua er almaz,
çok versiyoncia söylen ir. Onlardan 1963 yılında yayınlanmış bir Da er alsa da köl salmaz,
versiyonu sunalım: Oy da kelin bolsun, köl salır,
Hey, küyeyle da bolsun öç alır.
ERİREY
(İki versiyon un bir araya getirilmesiyle hazırlanmıştır) Hey, tang athandı bellik tartayık,
lndırğa külte salayık,

Oy, Erirey degen kuatdı Künorta bolmay eki salım alayık,


Carlığa bcrgen suabdı, Hey, bı la umur-çumur'a eterle.

106 107
Hey da marea hornuh olanla,"' Onlar bir nasipliğe doğarlar,
Başha ıaıtıb, tüygüç urğan la, Hey. döven çeke, döven çeke da duruyorlar.
Salaından ınürzeü alğanla,
Hey, kara ögüzlege bazğanla. Hey yorgunlıktan düşüp yatsın biriniz,
Naipten dolsun eviniz.
Hey, ögüzlege bashı tartı u, Bunlar da şafakla kal karlar,
Saubitgenlege ua külte taşıu, Hey, bunlar bir kısmetliye doğarlar.
Suura turur su-ariu,
Hey, bu da eaş cürekge bir auuruu ... Hey, yaz olunca yaylalara giderler,
Orada ayak uzatarak dinlenirlcr,
Hey, Erirey gel ir ertdcley, Buzoların arasındaki otlaklarda otlarlar,
Cigerge kolay etgenley, Kalça yağlarını katlarlar.
Mürzeü suurtur eel bı la
Hey, nakırda - çam ete, da, el bıla.
Hey, tembeli koca almaz,
Alsa bile gönlü ısınmaz,
Tercümesi:
Hey, gelinler olsun gönül ısınır,
Oy, crirey demek berckct-meziyettir,
\ Fakire vennek sevaptır,
Hey, enişteler olsun ödül alır.
Hey, fakire vermek can için,
Hey, şafak çizdi kemer ekeliın,
Oy, bey'e zengiııe vermek ele mal için.
lndırğa kiilte* salayı k,

Oy, bey zenginler sana kurban olsun öküz, Künorta bolınay eki salım alayık,
Erirey okuyarak batsııı güneşimiz, Hey, da bı la umur-çuınur da eterle.
Hey, Erirey söylenir şafaktan,
Dirgenle savurtur rüzgarla. Oy, hey da marea, yiğit olanlar,
Döven çekip, dirgenle savuranlar
Oy, can eiğeriın kara hayvanlar,** Samandan zahire çıkaranlar,
Elini yüzünü balla yıkatan lar, Hey, kara öküzlere güvenenler.

• Hoınuh ulanla: Tam ıcrcümcsi "ıeındel gcııçlcr"dir. ama anlamı aııı ıersidir; "na.
zar dcycsin". Hey öküzlere döven çekmesi,
•• Kam hayvanlar: Giiçlli hayvanlar. ''Kara" sözcüğü burada ikinci manasını yan- Adatelilere de semer taşımak,
sııır ve "gliçlli" ıınlıunında okunur. (Ökllz. Hunlardn değerli hnyvnn olup, eski
iııançlaı'dıı E.rircy'iıı yaııında iki kara öküzün olduAu. onları da Teyri Hunlam • lndır: Biçilmiş zalıirc seınerlcrinin döven çekimi öncesi koyulduğu ıezgfıh.
gönderdiği inancı olmuşıu.

ı mı
109
Savurucu olur su*-güzel, dı,Tengri'ye bu nedi deb sorğandı, Tengri da anga Erirey'ni colla-
Hey, o da genç kalplere bir rahatsızlık.** ğandı. Erireyurlu k alıb kelgendi, adamğa hıçıu etib, url u k salı b, ös-
dürürge cıyarğa üretgendi, kesi da Cer İyesine ketgendi , adam da
Hey, Erirey gelir erkenci olarak, andan körgenin etgendi. Bir Kün'a entda ajırn etgendi, cangız kalıp
Çalışkaniara kolay sağlayarak, arsar boldum degendi, köküregi talpır-talpır urğandı, adam da
Rüzgarla dirgen savurtturur, Tengri'ge "bu nedi" deb sorğandı, sorğanı bla alay kalkıb kalğandı,
Hey, esprileşerek köylü halkı birbiriyle. uyanganında katında bir su-ari unu tabhandı, sen adamınısa deb sor-
ğandı, ariu da anga salpı kirpigin kakğandı."
(Rusya Federasyonu, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti, Pervo- Tercümesi:
mayskoye köyünden Biciev Mahmud'un oğlu Ahya'dan 5.0 l.2008, " ... iıkönce Tengri olmuş, sonra Adam var olmuş. Doğduğunda
Uçköken ilçesi Arşiv Başkanı Çotça Hamzat kızı Lüba'dan büyü ye büyüye dura durmuş, sonra bıyık burur, kemik kırar olmuş.
5.06.2008'de şifahi kültür desteği ve metin alınmıştır.) Bir gün Tengri'ye içini çekerek konuşmuştu, 'beni de aleme çıkar'
demişti. Tengri ona okşayışlı konuşmuştu, 'sana Yer verdim' demiş­
Nart Masalları'nda ise Erirey'in insana gelişi hakkında şöyle ti, totur (enerji) ucuyla onu Yer'e göndermişti. Adam buna göz ay-
söylenmekte: ("Adam" masalı) dınlı sevinmişıi, Yer'i candan cana sevmişti. Tengri'nin dediği gibi

"Em alğa Tengri bolğandı, sora adam tuuğandı, tuuğanı bla öse kendine alan hazırlamıştı, sonra susayıp 'bu nedir?' diye Tengri'ye
öse turğandı, tura-tura ınıyık burur bazuk kırır bolğandı. Bir kün sorınuşıu. Tengri ona bir hamile bulut göndermişti, adaının üstüne

Tengri'ye ahsın ıb söleşgendi , meni da alamğa çğar degendi, Tengri yağınur serpmişti. Adam candan bağlı Tengri'ye 'bu nedir?' diye
da anga can-cazın· söleşgendi , sanga Cer berdim degendi, toıur sormuştu, 'Su Ana' cevabını almıştı. Hamile bulut kendini göğe

ucunda cerge cibergcndi. Adamnı kölü -aytağay, canı cerge canta- yaym ı ştı, ikiz ik iz su yavrular doğurmuştu, Yer'in üstüne tek tek da-

ğay bolgandı, Tengri aythança kesine cer ariulağand ı , sora susab ğıtınıştı. Çok veya az dağıtıp durmuştu, nehirler, göller, deniz oluş­
muştu. Adam da sudan içe içe doymuştu, acıkıp Tengri'ye 'bu ne-
bolu b, Tengri'ye bu nedi deb sorğandı , Tengri da anga bir buaz bu-
lut iygendi, adaınnı üsüne caııgur sebelegendi. Adam cannan totur- dir?' diye sorınuşıu. Tengri de ona Erirey' i yollamıştı. Erirey tohum
alıp gelmişti, adama toprağı hazırlamayı, tohum ekmeyi, büyütrne-
baylaş Tengri ge bu uanedi deb sorğandı , Su Ana deb cuab alğandı.
Buaz bulut kesin kökge cayğand ı, egiz-egiz su balala tabhandı, cer yi, toplamay ı öğretmişti , sonra Cer İyesi'ne gitmişti. Adam da on-
üsüne böle-böle çachandı, azını köbmü çaça-çaça turğandı , sora su- <lan gördüğünü yapm ıştı. Bir gün yine adam hüziinlü olmuştu, 'yal-
nız kalıp sıkıldım' demişti. Göğsü atar atar kabarmıştı, adam da
ula, kölle, tengiz terk bolğandı, adam da sudan toyğandı, aç bolğan-
Tengri'ye 'bu nedir?' diye sormuştu, sorduğuyla da öyle uyuya kal-
mıştı. Uyandığında yanında bir sırlı güzeli bulmuştu, ona 'sen insan
• Su-ariu (süper güzel). Nan büyükterin kadın kızlara hitalıen gururlandıncı laka- mısın?' diye sorınuştu. O da adama kalın kirpiğiııi kırpınıştı."
bı. Günümüzde de aktUeldir.
Bu tür deyişlerde Erirey'in insana tarım uzmanlığını getirdiği
•• Kalplere bir rahaısızlık: güzellikten etkilenen alev alev yanan yüreklerin rahat-
sıı.lığı kastedilmckıe. görülmektedir. Erirey hep "kara öküzlerin" "yanında olmakta", on-

110 ll ı
lara güç sağlamakta ve insana yardımcı olmaktadır. Eskiden masa
Tercümesi:
başında Erirey'e dua okunmuştu, zir.ı masaya arpa ekmeği koyan
sayılmıştı. Arpa ve buğday, Erirey'in getirdiği tohumdan oluşmuş Nart oğulları ­
ürünler sayılmışlardı. Günümüzde bile "mürzeüge ullu köllü bol- Tanrı kulları,
ma" (arpa ve buğdaya önemsiz davranma) sözü halktan her gün du- Nart oğulları­
yulur. Soru lduğunda nedenini kimse açıklayamaz, fakat bu iki ürü- Yiğit ulanları ,
nün kırığı bile aıılmaz, hayvana yedirilir. Nart oğulları­
Naıt Mitolojisi'nde Erirey, sadece tarım uzmanlığını insana ge- Kurt yavrularının
tirmiş Teyri değil dir, o tüm bitkisel dünyanın koruyucusu ve hami- En sevdiği ulay hatundur.
sidir.
Ulay Hatun'sa Tanrı kızıdır,
Aspaıı
U lay Hatun'sa hayret eıtirici bir zat! ..
Onun bedeni meral görünüşte,
Onun yürüyüşü yıldız uçar gibi.
ULAY (UMAY)
Onun boynuzu ay takılı gibi,
Nart ullan- Onun gözleri şafak yıldızı gibi...
, Teyri kulları, Üç ayaklı şaşırtıcıulay! ..
Nart ullan- Üç ayaklı ak meral ulay!
Cigiı ulanları,
Nart ullan- (Şifahi
kültürü kitaplannda verilen versiyon. Kaynak: Nertı,
Börü ballaların 1994, Moskova, Ostoçnı'ıya Literatura yayını.)
Bek süygenleri ulay biyçedi.
Av Teyri'si "..wsatı"da er.erjik Teyri'dir. "Avcı ve av hayvanın"
Ulay biyçe ua teyri kızıdı, arasında bulunur, "yavrulu hayvanların avianmasını yasaklar", av
Ulay biyçe ua- seyir- tamaşa! .. dönemi olarak "sonbahan kabul" eder ve insana "yaşamak için ge-
Anı sanlan m aral sıfatlı, rektiğinden fazlasını vermez". Eğlence amaçlı avı yasaklar. Öyle de
Anı cürüşü - culduz uçhanlay, vahşi hayvaniara sahip çıkar.

Anı miiyüzü ay cabışhanlay, Nartlar, eskiden de dağlı, avcı halk olduğundan (Neolit. "Jun".
Anı közleri - tang culduzullay! .. "Dİ" [Hun ataları] MÖ 2500-2000 yıllar) av geleneği uzak geçmişe
Üç ayaklı - ıamaşa ulay! .. dayandığından, şimdi yaşadığı topraklarının da (Elbrus dağı. Yamaç
Üç ayaklı - ak mara!, ulay! ormanları.) onlar.ı benzerliği bazı tarihçileri yanılmakla ve Aspa-
tı'nın ''doğum yeri" olarak, Kafkas dağları gösterilmektedir. Fakat
"Apsaıı ınasallarında" , "Av şarkılarında" Kafkas'ta bilinmeyen yer

112
113
~zellikleri ve hava durumu gözlendiği dikkatlerden kaçırılmaktadır. "Apsatı" ve "Ak Maral-Ulay" kıhğı, tıpkı ilkel Ağaç Kişi'ııinki
Omeğin: Apsatı'nın dağ keçilerini kar rüzgarından koruduğu "mağa­ eibi, insanı evrensel kalabalığına, çokluk ve farklılığırıa, bileşik,
~

ra'da zamarı uçurumu" görülmekte. "Onların peşinde mağaraya giren aynı zamanda çelişkisine alışurmanın bir fikri yoludur. Bu da yara-
çoban Ezolı, önünde toplu keçi sürüleri olduğu halde av ı elde edemi- tıcı halkın önder fikirli olduğunun kanıtıdır.
yor çıktığında ve yerleşim bölgesine döndüğünde ise, onu kimse ta- l) Öyle de "Apsatı mağarası" dünya ilmi tarafından çok geç
nımıyor ve o da kimseyi tanıyamıyor. Arıcak uzun soruşturmalar so- keşfedilmiş "zaman uçurumu'nu ortaya çıkarmakta, insan bi lgisi ve
nucu, en yaşlı insanlardan eski hikaye olmuş, kendisi hakkındaki bil- psikoloj isin in de o tür olayı kald ı racak du rumda olmadı ğını ortaya
gilere ulaşmaktadır. Onun Apsatı ınağarasırıa girip çıkması zaman koymaktadı r. Bunu n yanısıra, bilinmeyeni yok saymanın yan lış o l-
içerisinde, Yer'de beş nesil değişm i ş ve "torunların torunları " nesli duğu (Ezoh'un akıl hastası say ıldığı) vurgıılanmaktadı r. Z ira B iynö-
yaşamaktadır. Kendini " kayıp etmiş" ve "yaşamadan yaşlanmış"
oer olayı "bilinmeyen yok" tutumluları cezalandırmakta. Tengri,
Ezoh bu olayı kaldırarruyor, Apsau mağarasının sırrını çözemiyor ve
;nerjik Apsatı'dan daha üstün bir yapıda (görsel beden ve enerjik
çevredekiler tarafından "aklını kayıp etmiş zavallı" sayılarak, birkaç
öz) Ak Mara!' ı insanlara yollamak ta ve o da, insanın urmanamaya-
günde "genç bedeııi ihtiyarlayıp" hayata veda etmektedir. Mağara hi-
cağı tepelere enerji gücüyle Biynöger'i çekmekıedir. Biynöger'in
kayesi de "hasta adamın hayali" olarak kalmaktadır.
oralara nasıl ulaştığı insan için rahatsız eden bir fikir hareketine dö-
Fakat karar vermekte acele eden halk, Tengri tarafından tekrar
nüşmekte ve Tengri'nin yarattığı çok yüzlü, içten (ruhtan) bütün,
bu konuya çekilmekte, Ezoh isimli adamın iki oğlundan birisi aman-
dıştan çelişkili alemierin sırlarını anlama arzusunu güçlenmektcdir.
sız hastalığa yakalanıyor ve Bilgiç'ler, onu ancak sırlı "Ak Maralın"
siitünün kurtaracağını" söylüyor. Hastanın kardeşi Biynöger de, "Ak Tengri insana önce çok yüzlü dünyayı tanıtıyor belli bir bilgi bi-
Maralı, bu lmaya, onelan süt sağm aya" dağlara gitmektedir. Bu rast- rikimine ve "ruhsal atlaptcyc" ıılaştıkııın sonra da, Dünya'dan olma-
lantı da sıradışı olay ları meydana geti rmekte ve halkın düşünce sı­ yan (Üç Ayaklı Maral-Uiay) varlıklım tanı tmaya, insanı onlara a lış­
nı rları n ı zorlamaktadır. Üç ayaklı "Apsatı'nın k ızıy ım" diye n yara- tırmaya çalışmaktadı r. U lay artık uzay yaratığıd ır, hem maddi, hem
tı k, peşinden Biynöger'i insanın tırmanam:ıyacağı tepelere çıkarıyor, enerjik öz taşımakta, insanla konuşmakta rahatça irtibatta bulun-
ne arkaya ne öne hareket edemediği bir yerde bırakıyor. Son sözü de makta, hatta temas etmektedir.
"beni nı.hat bırakmadığın için sağ salim geri dönme". Bu iki varlığın dünya "kralı İnsaıı'ın" ve evren temsilcisi U lay'ın
. Burada "Apsatı mağarasından" daha da farklı bir maddi enerjik birbiriyle anlaşabitmesi ve biraraya gelebilnıesi, dünya sınırlarının
varlıkla karşılaşılmaktadır. Öyle de evrenin biliruneyen "katlarırun" açılması ve insanın "dokuz göke" doğru çıkmaya başlanıası demek-
çoğunluğu ortaya koyulmaktadır. Bilgi gelişimi yetersiz insanın o tir. Fakat, ne yazık ki , Biynöğer ve Ulay anlaşamadı, "süt verilme-
"kapıları" zorlaması, trajik sonuçlara sürüklemekte olup, Tengri di", Biynöğerle ağabeyi de dünya hayatından ırajik bir şekilde kop-
akıl ve bilimin ön plana çıkanlacağı bir durumu körüklemekte ve tular. Zira, bu ilk deneyi md i. " İlk" ise her zaman ağır sonuçlar içer-
insanlara bu deneyimle rle (alıştırıcı kıırşılaşmalarla) evrendek i var- se de, bilgide, deneyimde, tecrübede bir atlayıştır. Biynöger de bu
lıkların farklı form, madde, enerj i ve amaçla yaratıldığı fikrini o r- "ilk" in kurbanı da o lsa, halkın ın bilgi ve tecrübesini ilerietmenin bi r
taya koymaktadır. simges i olmaktadır.

ı 14 ı 15
Görüldüğü gibi Apsatı ve onun üç ayaklı "kızı" Ulay üzerinden Ha yda marea* bola cseng bol!
halk, felsefi düşüncesinde yeni ufuklara ulaşmaktadır. Katdırmağa kaynağan cau bla tuz bolsun
Nart Miıolojisi'nde bu iki personaj, diğerlerine nazaran düşün­ Ay koşulğanınğ'a oy da dariy aulu kız bolsun
meye zorlayan, bazı sın ırlan kırmaya, yeni bilgi kapılarını çalmaya Da sürüuleringde gılca az dakunacin köb bolsun
yönlendiren personajlardır. Istauatıng makırıudan okürüuden tolsun,
Koy sürüulering da egiz-egiz'a terk bolsun.
Do/ay Kızıb kelsinle eel in le,
Bu yarım1eyri, insanın "bcsiıninden sorumlu" Teyri say ılmak­ Saub talsınla kelinle,
tad ır. Alunışlı yıllarda hali\ onun şarkısını, yağ yağurdukları zaman, Aulay aulay kol talsın
duymak mümkündü. Şu anda ise ancak yaşlı insanlar hatırlar. Yine Dolay bu tıbırğa köl salsın
de Dolay Teyri'nin "may calatdığı" (yağlı-bal lı yemekler yalattığı­ Oy Dolay Dolay may-Dolay
nı) hergünkü konuşmalarda duymak mümkündür. "Oy Dolay Oolay Sen bolmasan'a kayda may!"
may Dolay" denilen ilk cümle her versiyoııda değişmez olup, genel Tercümesi:
metin ise değişebilmişti. Zamanın elcğinden geçerek bizlere ulaş­ "Oy Dolay Dolay may Dolay
mış dört versiyon toplanabilmişti, onlardan da, üslubuna göre en Dolay olmazsa nerede berekeı! ..
eskisini burada sunalım: Dolay ocak başında oturur
"Oy Dolay, Dolay may Dolay, Yemek odasını kendisiyle doldurur
Dolay bolmasa kayda may!.. Yağ yoğurur,
Dolay otcağada olturur Gövdey i saliaya du rur.
Tıbırn ı tolturur, Oy gövdede bekletilmiş kaymak çalkalanır

Cau urur- Hadi, marealar


G ı bıt çaykay tunır Yorulmak sıkılmak olmasın,
Oy gıbitda cıyğan sütbaşı çaykala Kaymak soğumasın,
Hayda marcala Gövde ucundan akan topcukları göstermekte,
Arıu-talıu bolmasın, Yağın yağurulacağı zaman gelmişti
Sütbaşı suumasın Ay Dolay Dolay may Dolay,
Suç uçdmı akğan bürçüklengendi Gövde dolu yağ yoğurtun,
Cau tüşer zaman cetgendi Ey yağ ile peynir bo lsa elin el
Ay Dolay Dolay may Oolay Hey, marea yağuruluyorsan yoğunı l ! ..
Gıbıt tolu cau çaykatlım alay
• (Marea: bir hitap sözli, özcl ıuıloın içcrıııcz. Ama onu "Macar" halk ismiyle ıa·
Hey, cau bla bışlak bolsa kolung kol nınılayan tarihçiler de vardır.)

ı ı6 ı 17
Gözlemeye yağla tuz olsun
yak laştırınaktadır. Zira bu personajlar, ilkel çevre algılayışından
Eve gelireliğin ipek örtü )(i kız olsun ...
çok üstün, gelişmiş mantığın ürünüdür.
Sürülerde yaşlı inek az da genç inek çok olsun, Günümüzdeki felsefe ilmi ve evrensel vaı·Jıklar bilimleri, bu ko-
Avlu ların hayvan seslcnişindcn dolsun, nuya yeni yeni yaklaşmakta, bilim dünyasımn çoğunluğuyla müca-
K.oyun sürülerin ikiz ikiz doğurarak çoğalsın! dele etme kte ve fikri oturtmaya, gündeme taşımaya çalışmaktadır­
Şışcrek gelsin inek memeleri lar (uğraşmaktadırlar). Fakat materyalist çoğunluk, agnostik tutu-
'
Sağa sağa yorulsun <>elin ler muyla (görmediğim, duymadığun, hissetınediğim bir şey yoktur)
"' '
Sütun başını ala ala talsın (yorulsun) elle r. onları ya lanlamakla hala etkilidir. Ama on ların göze alınadığı bir
Oy Dolay Dolay may Dolay şey vardır: Fikir ve his maddedir, öyleyse onlardan önce onları "te-
Sen olmazsan da nerede bere ket.. . " tikleyen ve harekete geçiren" bir evrenset güç vardır (Yaratılış gü-
cü). Öyleyse "tetiklenen" fikrin odağı mevcuttur ve gerçektir. Zira,
evrende olmayan bir şey hakkında düşünce doğnıaz, çünkü Yaratan
Mistik Yaratıklar belli bir maddi-manevi imkanlar çerçevesinde her şeyi yaratmıştır.
Şu antlıl bazı ileri fik irlerin maddi denemeler açısından görsel ol-
Almaştı. Çaçlı maması, onların olmadığının kanıtı o lamaz. Edebiyat tarihinden bi-
Bu iki persoııaj Naıt Miıolojisi'nde insanın görme, duyma, his- liniyor ki , genel düşünce sınırlarını aşan, bir "hasta beyin ürünü "
setme sınırları dışında yaşayan, insanlar yanyana da olsa ona karış­ sayılan bazı fantastik örneklerdeki fikirler, günümüzde herkes tara-

mayan enerjik yaratıklardır. Onlar "totur"u (enerjiyi) aniden maddi fından bi li nen gerçek iere dönüşmüş durumdadır. (Örneğin: Tsiol-
kı l~ğa cl~nüş~üre~ilen varlıklardır. Her ortamda oranın algılayabi le­ kovskiy uçak projelerine başladığı 7.aman , onu "kafası dalını ş" i lan
cegı kı l ıga.gı~e~ı lme.ktedirler. "Al mastı" erkek, "Çaçlı" da kadındır. edenler de olmuştu vb). O yüzden agnostik tutum insanın ilerleme-
Bunların bırbın tarafından görülmesi "dikkat" uyarısını içerir ve bir sinde bir engel sayılabilir.
olumsuz olay beklenir. Hun halkının kültürünü incelerken de, onun agnostik denilen
Eskiden bunları "dost kılmak için" ocağın önünde yemek dahi "sınırlı" bakışın üstünde olduğu görülmektedir. Bu da günümüzde-

bırakıl m ışt ı. zira "evdekilere küsmüş 'Çaçlı' kundaktaki çocukla ki Türklerin gurur ve bilgi kaynağıdır.
bo" .. " rı "Almastı" ve "Çaçlı" (erke k ve kadın) enerjik varlıklar olup,
garmı.ş , Alınastı'ysa 'Aymuş' teyrini loturu (enerjisiyle) yanılıa-
ra k, evcıl hayvanları telef eclermiş." maddi kı lık değiştirmekle insandan daha da üstün olduğunu kanıt­
Bu iki kı lık yaratıcı . halkın düşünce genişliğine dikkat çekmek- lamakla birlikte, enerjik varlık olmaılın biyolojik varlık olmaktan
tccl ır. Burada "paral.el olarak yaşayan farklı d(inyalar" fi kri o rtaya üstün olduğu düşüncesini de ortaya çıkarmaktadırlar. Bundan da
çıkm~ktadır. O da, ınsan ve tüm biyoloj~k varlıkların görme du _ "Ruh (Tin. Tin caşau) hayatı" denilen "ebedi hayat" fikri g ünde me
tn' hi . k" ı . y
.:ı, sscı~e ı m ~n arının sın ırlı olduğu, onun ötesinde de "paralel taşınmaktadır. Öldükten sonra ölümsüz Ruh'un (Tin'in) "paralel
dunyalarııı (eııerJık varlıklar) yaşadığı tezi ileri sürülınektedir. dünyada" yer alabileceği bu personajlar üzerinden "alıştırıcı bir fi-
Bir Mitoloji için çok ileri bu fikir, Nıırt Mitolojisi'ııi felsefeye kir" olarak yayılmaktadır.

ı 18
119
Sözlerin anlamı:
Müslüman dinini aldıktan sonra dile giren "Kadar" (Kader) erkek
Çaçlı: Saçlı. (Sevene destek, kötülere düşman.) sıfatıyla tanımlanan bir Teyri olarak "Cazıu' la" paralel yerleştiril­
Almastı: tam anlamı bilinmernek te.
miştir. "Cazıu cardan atlatır" (Kader uçuruma a~allr) ve birçok di-
(İnançta insanı boğarak korkulu rüyalar verebilen, fakat iyilere ğer atasözü (Nart sözle), şarkılar, masal lar, şakalarda "Cazıun" is-
dokunmayan, hatta koruyucu arka çıkan sayı lmaktadır.) mi her an geçmektedir. Narı-Karaçaylı lar, 70 sene ateist olmaya da
zorlansalar, "Allah" ismini "Teyri" ismiyle değiştirerek inancına sa-
Ataytmaı. hip çıkmış ve "kaderci" olmaya da devam etmişti. "İnsan ne yapar-
"Ataytmaz" (anlamı: ismi anılmayacak) "Çaçlı" ve "Aimas- sa yapsm alın yazısının önüne geçemez" inancı günümüzde de kud-
tı'dan" daha da girişken, "suçluyu hemen cezalandıran", "haklıyı retlidir. O yüzden "Cazıu" Tanrıça'sı, yaşamın tükenmez soruları
destekleyen", devamlı insanların arasında bulunan bir varlıktır. "doğum ölüm", "yaratılış ve onun amacı" gibi sırlı düşünceler ala-
?nu~ ~i~ i~san tarafından hissedilmesi, o "insanın bir vicdani suç nına her kişiyi çekmektedir.
ışledı~ınm kanıtı .say.ılmıştır. Vicdanla ve ahiakla banşık kişiler, "Kadar" ise özel fikri yön çizmeden onun için yansıması olma-
onu hıssetmezlermış. Öyle de "Ataytmaz" Tann'dan bir enerjik öz ya devam etmektedir. Zira kültüre çok geç katılmıştır. Belki de ile-
alarak "adaleti sağlayan" bir varlık olarak ortaya çıkmaktadır. rideki nesiller ona bir başka yönlü değerler verir, fakat günümüzde
"Çaçlı" ve "Alrnastı" insanlarla özel davranışlarda (ailede) bulunu- "Kadar" "Cazıu'un" bir parçasıdır.
yorlarsa, "Ataytrnaz" toplumsal davranışlardaki adaletin bir ruhsal Nart Mitolojisi'ndeki " Cazıu" her tür dini inancı inkar eden an-
~en~yi~cisi olarak ortaya çıkmaktadır. Öyle de yaratıcı halkın ge- layışa darbe vuran bir personajdır. "Önce Tengri loturu (Ruh), on-
lışmış bır toplu~a dönüştüğü ve onun birlikteliğinde ortaya çıkan da tamamen tüm incelikleriyle maddeleşecek varlığın kodu bulun-
hak ve haksızlıgm genel kanunlara dönüştürmeye çalıştığı görül- makta ve hiçbir varlığın onun dışında hareket ederneyeceği inanç"
~~kt~dir. "~tay~az" Teyri olarak tanım lanmasa da "görevi içeri- "Cazıu" Tanrıçası'nın "doğma" temelinde yatmaktadır. Fakat bura-
gı_ bır Teyrı dir. Yar.ıtıcıyla enerjik bağı olan, insanları sevgi yö- da çok ilginç bir diğer fikir de mevcuttur: Kazalar, belalar vb. insan
nunde hareket etmeye zorlayan", buna zıt tutumları "şiddetle ceza- hayatını kısailan sebepler, Tengri tarafından "koda" sokulmamış.
lan~ ıra~" "Atayt~az" , ~un toplumunun içindeki çelişkiterin doğur­ Her varlık uzun ve sevgi dolu bir yaşam silresine ayarlanmışıı, eğer
dugu ~~r personaJdır. ~ıra, halk yaratıcının adaletine sığınınaya baş­ o, zamansız kısalıyorsa, neden, insanın kendisindedir. Sevgiyle ya-
larsa~ once lanet, peşınden de "genel adaletin kı lığı" ortaya çıkar. şayan her kimse "koduna" göre yaşar, "sevgi temelinden kopan"
Belki de halk, şiddetli bir adaletsizlik dönemini yaşarnıştır ki, bu öyle de Tengri "totur" (enerji) bağından kopan ise "kodunu" (özü-
kılık ·:paı:ılel d~yadan misafır'' (Çaçlı. Almastı) kılığında tarırısal nü) bunalıır ve her ıür müdahaleye karşı zayıf kalır. Öyle de genel
adaletın sımgesıne dönüşmektedir. . öz, Tengriden, onu bozmadan yaşayabilmek kişiden. Burada bir
Nart sözii de dile gelmekedir: "Koi-Tengri'den, kolay-erden (El,
Cazw Tanrı'dan, onu değerlendirebilmek, kişiden).
Görüldüğü gibi "Cazıu" çifte fikir vermekte:
. :·cazıu" kadın sıfatında insanın kaderini Tanrı'dan kodlandığı
ı. Her şey kodlanmış ve varlığın temelli kader izi belirlenmişti.
gıbı olmasını sağlayan Teyri (Tanrıça'dır). Narı-Karaçaylıların
(Tengri loturundan kopmadığı sürece).

120
ı 21
2. Tengri bağından kopan (sevgiden kopan) artık "özünü (kodu- bulunınamakta. Gökleri işgal etmekte, "kanatlıları" zevkine "yut-
nu)" "bunallmış" olup, "koduna" aykırı olaylarla sürüklenebilir, makta", "insanlara saldınp en genç, en güzeli" götürmekte ve "ken-
hatta mahvolabilir. dine ruhsuzluğuyla benzer olan", "suyu kesen" Sarıubek'le arkadaş­
Burada ahlaki temelli iki kavram ortaya atılmakla ve kişinin se- lık yürütmektedir. "Birisi havada, diğeri, karada" bu iki kara güç,
çimine bırakılrnaktadır: canlılara zor anlar yaşatınaktadtrlar. Efsane söyleyişlerine göre Kır­
1. Sevgi: Tengri'ya bağlılık, onun "enerjik bağından kopmama"
ğıy Kuş, dünyada öyle uzun süre yaşamış, nesilden nesi le karşı ko-
ve mutlu bir şekilde "özünü" (kodunu) yaşamak;
yu lamaz bir güç olarak tanınmıştı. Ye buradaNart Mitolojisi, aklın
2. Nefret: Tengri bağından kopma. "özü bunalıma" ve beklen-
medik olaylara sürüklenme. ve temiz ruhun kudretini ortaya koyarak, her tür kara gücün akıl ve
Seçim ise insanın kendisine bı rakılmakta, ya sevgi ve mutlu ya- aydın nıh sayesinde eğilebileceğini göstermektedir.

şam, ya nefret ve bunalımlı, mahvedici hayat. Sarıubek'in insanlara su gönderdiği, karşılığında her sabah iste-

"Cazıun" "çifte felsefesi" kişiyi "köle" yapmaktan uzak bir fı- · diği insan kurbanı, bir sabah ona getiriliyor ve kurban adayı dünya

kirdir. İki tercihi öniine koyarak, Tengri'nin insanı üstün yaratık güzeli Külsüm onu, aklının gücüyle oyuna getirerek, Sanubek'le
yaptığının, seçimi de onun serbest iradesine bıraktığırun bir göster- Kırğıy Kuş'u birbirine çarpıştırıyor ve iki dev birbirini öldürüp,

gesidir. Öyle de biraz önce getirilen atasözünün içerikli anlamı "be- dünya her ikisinden de kurtuluyor.
den, ruh ve kader Tengri'den, onu doğru anlayıp ona göre yaşaya­ Nart Mitolojisi, öyle de, kesin kudret olarak aklı ve ahlakı öne
bilmek, kişiden" olarak ortaya çıkar. (Naıt atasözleri soyut tarzda çıkarmaktadır. Zi ra karşı koyulamaz ucubeleri genç kız ınantık gü-

geniş anlam içermektedirler ve tüm N art kültürüyle sıkı sıkıya bağ­ cüyle eğıncktedir.
Iıd ı rlar. O yüzden içerikli anlamının anlatılması tuhaf gelmesin.) Külsüın, bir çok masal ve efsane şarkılarında tekrarlanarak H un
kadın ının genel özell iklerini taş ıyan bir personaj olmaktadı r. Kişi­
"Cazıu" Nart Mitoloj isi'nde diğer varlık larla es ilgilenen, insan-
liğinin temeli, halk sevgisi ve fedaki\rlıktu·. Halkına su verilmesi
la temelli bağlı Tanrıça sayı lmaktad ır.
iç in kendini kurban adayan gönüllü kızlardan birisi olan Külsüm,
Türk kadınının genel özünü yansıunaktad ır.
Kırıcı Yaratıklar Aslında, neden Tengri şu Kırğıy Kuşu'na yaşama hakkı vermiş­
ti sorusu, çocuklar tarafından sık sık sorulur, cevabı da bir halk de-
yişinde saklı: "Karanlığı bilmeyen aydınlığın kıymetini bilmez."
Kll'ğıy Kuş
Öyle de Nart Mitolojisi, kudretli karanlık güçlere kurban verip
Bu yana mitolojide "Tengri Sevgisi" (toturu) bağında hareket
uzun dönem yaşayıp, o güçlerin üstesinden gelmeyi ve onların ol-
eden personajlar tanıtıldıysa, burada "nefret'in" temelinde yaşayan
madığı hayatın kıyınetini bilmeyi halka öğretmektedir. "Karanlık
personajlar tanıtılmakta. Onlardan birisi de "Kırğıy Kuş'tur". Kır­
güçler" "aydınlık güçlerin" ebedi eşidir, zira birisi bir diğerinin kıy­
ğıy Kuş (dinazor kuşu gibi) kudretli. "ruhsuz" bir yaratık, istekle-
ınetini bildirmektedir.
rinde sınır tanımaz olup, hayvan ve insan alemine acı yaşatmakta
ve durumundan ıneınnundur. Ona karşı koyulabilecek güç (fiziki)

122 123
Sarwbek Bu mitoloji hikayesi halkta şöyle anlatılmaktadır:
"Sarı ubek" de "Kırğıy Kuş" gib i karanlığın temsilcisidir. "Su- "Ertde ertde bek eı1de, tau-tüz, tüz-tau, çeget-su bolğan zaman-
yun önünii keser, su vermek için de insanlardan her sabah bir kız da, su başı kesgen bir Sarıubek caşağandı, kökde biylik etgen Kır­
kurban istermiş, onunla beslendikten sonra da insan yerleşim böl- ğıy kuş bla içli -ıışlı bolğandı . B ıla milletge zarauatlık salib turğan­
gesine su gönderirıniş. Akılsız, fakat fiziki anlamda kudreılidir." dıla, adam caşak alıb aşağandıla, cuklay da uyana, cırtışa da oynay
"Kırğıy Kuşla" eğlenirmiş. Her ikisi de "birisi havada, diğeri kara- zauk ete caşağandıla.
da" kendilerini eğilmez sayarlarmış. Öyle de uzun zamanlar insan- Ay medct -<fegendi bir kün Kartkurtha Botay- bu turuu turuu
lar zulüm altında yaşarmış. Ve bir gün kurban olma sırası Külsüm tüyüldü, zalimlcge bir amal kerek ... Sora Ullu Teyege tilek salğan­
isimli kıza gelirmiş. O da zulüıncünün yuvasına gelirken Teng- dı, ı ilegen akıl nı alğandı, Sarıubekge keter Külsümge kelgendi, an-
ri'den çözüm yolunu bulmak için doğru fikir vermesini dilermiş ve ga Teyri ışanın bcrgendi.
başına Tengri "toturu" dokunurmuş. Sarıubek, kurbanı tadmaya Adetdeça kıznı Sarıubekni uyasına cetdirgendile, sann-sıyıl et-
hazırlanırken, Külsüm ona sohbet teklif edermiş, diyalog sırasında gendi le, eşmelerin açıb altın çaçın üstine tökgendile, sora cılay-cı­
da "Kırğıy mı sen mi güçlüsün" diye sorarmış. Sarıubek kahkaha- lay kayııb kctgendile.
ya boğulup, "Kırğıy'ı bir nefeste yutabileceğini", "parmak ucuyla Sarıubek közlerin ua uyasından çıkğandı, kün tayak bla altın
ezebilcceğini" söylermi ş. Külsüm, ondan hoşlanan Sarıubek'in cangan kızğa köz kakmayın kathandı, başı tentirer, hathusu cuaş
avucunda oturarak, onun yüce olduğunu, seve seve onun kahvaliı­ bolğandı, sora k ıznı kol ayazına alıb gitçe barınağı bla baş ın s ıla­
sı olacağını, fakat ölmeden önce insanların hep tartıştığı "kim güç- ğand ı. Naıtlanı közüyü edi manga casak berirge, sıyımı körürge !..
lü'; konusuna açıklık getirmek istediğini, öyle de Sarıubek'in, onu Billay ariu alkın manga kclmedi, köküregim bıllay eriü bilmedi,
geçiren ve ölmesini bekleyen halka kendi gücünü kanıtiayacağını cutınaclan alğa kök közleringe bir karayım, çokurak auazınga bir
o yüzden de, onun midesine inme şerefinden önce, kibirli Kırğıy tıng ılayıın. Atıng nedi-dcb sorğandı, kız atın aythandı , Sarıubek
Kuş'un yenildiğini son arı.u olarak görmek istediğini söyleyerek, m ı yık burğandı , sora arsar bolub kızğa badırağandı.
beyaz pannağıyla Sarıubek'in bıyık ucunu okşamakta, altın saçla- KiilsUm da kartkurtham aythanın esine keltirgendi, Sarıubekge
rını onun parmakianna dökerek, ağır kirpiğini sallamaktadır. Sarı­ "Ne ariusa" degendi, altın çaçın anı koluna athandı, ak barınağın
ubek, burada Külsüm'ü haklı görüyor, tepelerde bekleyen halka bura ınıyık uçundan tarthandı , kuka-aldır bolub kök közlerin oynat-
zafer hınltısıyla sesle niyor. Külsüm'ü da kayanın başına oturtarak, hanclı , sora anga bılay aytıb başlağandı;
göklere seslenip eski yırtıcı dostunu çağırıyor. Kırğıy Kuş gelir Sanga kurman bolu u manga sıydı, alay canım-etireğim biraz tık­
gelmez Sarıubek "atışıumu, tartışıumu, cığ ışıumu , buuşuumu" sıydı . ölmeden alğa akgıllılığımı açalsam, Kırğıydan senden kaysı­
(yay çekme mi, el çekişınesi mi, güreş mi, boğma mı) diye sor- ğız küçlüsUz bilalsam, halkım da "Kırğıy" deb turmay, ol süyüm-
makta ve tüm dostluk hatırlatınalarına rağmen Kırğıy Kuş'la "bo- siizge tabınmay, men i em küçlüğe bergenin bilir edi, seni da ençi sı­
ğuşma" düellosuna girişiyor. İki dev, eşit güçle, eşit inat ve nefret- yıngı körtir edi. Kırğıy "Sanubek manga ne istem" deb künley ka-
le birbirini boğarak öldürüyor. insan topluluğu da başlanndaki iki nat keriüçendi, halk da anga kulak tigıüçendi, senden caşırtın anga
zulümetiden böylece kurtulmuş oluyor. adam tigim etiUçendile, alay bla seni ülüşüngü kesıüçendile.

124 125
Sarıubck ıııunga tolkun cuta, çaça çaçaya tıngılağandı, açıudaıı Sarıubek gözlerini ovalayarak yuvasından çıkmış, güneş ışın ı
köbe köbe köbüb h ırşılangandı, sora samarkau ete kiilgend i, bu altında altın saçlı kıza gözünü kırpmadan baknı ıştı. Başı döner,
dünyada menden güçiii cokdu değend i , Süysem men an ı ıımak göğsü nazik olmuştu, sonra kızı avucuna alıp, küçük parmağıyla
uçum bla buanna, tügün suuda cuub lık deb cutarma, o karğamı başını okşarruştı.
meni seleke etgendi, da alay esc bir barışayık degcndi, değeni bla Nartların bana vergi verme sırasıydı, bana saygı göstem1eye
kökge küküregendi, cer carır kıçırıb hıpırık-tükürük tökgcndi. böyle güzel hala gelmedi, göğsünı şöyle bir naziklik hissctınedi,
Kız da anga kirpik kağıb -ne ullusa- degeııdi. yutınadan önce mavi gözlerine bir bakay ı m, güzel sesini ele bir du-
Mahdalğan Sarıubekııi başı ay lanç-bu lanç ay Jangand ı , kızm sı­ yay ı m, diye Sanubek bıyık kıvırmıştı, kıza ismini sormuşttı o da
lab-sıypab kayağa salğandı, kuyruğu bla uzalıb Kırğıynı kökden cevaplanııştı, sonra dev, onu bakışıyla yir olmuştu .
burğaııdı, arsar Kırğıynı da mıçımay tübge uğrandı. Külsüın de bilgiçin dediğine uyarak, Sarıubek'e "ne güzelsin"
Ekisi da murdar kan alı b buuşuuda katlıandı la, bir-birinden kem demişti, altın saçlarını onun eline dökmüştü, beyaz pamuğını oy-
bolmay can tarıhand ıla. natarak onu bıyık ucundan çeknıişti, kıvrık bir hal alıp mavi gözle-
Köb kün bla köb keçe kan ırhı barğandı, sora ıarkayğaııdı, eki- riyle ona bakm ıştı, sonra da şöyle konuşmaya başlamıştı.
si da karğa-kuzğun, kurt-ku murshağa aş bolğaııdı la, süekleri cer - Sana kurban olmak benim için şercftir. Yalnız yüreğim, gön-
cutub taşayğandıla. Külsüm Nart kabakğa kaythandı, Karthurthağa liiın biraz tedirgin. Ölmeden önce bir belirsizliğin açıklığa kavuş­
mahdau-büsüreü aythandı, Kart-kurtha da ullu Teyrige tabıngaııdı, masını isterdim. Sen mi Kırğıy mı güçlü onu bilebilseydim, halkını
alay bla Nart kabak Sarıubek bla Kırğıy'dan kutulğandı. da hep "Kırğıy" deyip durmadan, o sevimsize tapmadan, benim en
"Har autıuda- bir kıyau, alay kıyauda da bardı bir oyliiu" güçlliyc verildiğimi bil irdi, sana da hak etti ğin özel saygıy ı göste-
Tercümesi: rirdi.
"Eski esk i çok eski zamanlarda, dağın ova, ovanın dağ, orınanın Kırğıy "Sarıubek bana ne ki" diye hergün uçmaktadır, halk da
su olduğu zamanlarda, suyun akışını kesen Sarıubek yaşarmış. ona inanmaktadır. senden gizli ona insan kurbanları vermektedir,
Göklerde ağa olan Krrğıy Kuş'la sarmaş dolaş arkadaşlık yaparmış, öyle de o senin k ısmetini kesnıektedir.
insanoğluna zulüm yayarmış, insan kurbanı alırmış, uyuya, kalka, Sarıubek şunu dalga yutarak, saça sıçratarak dinlemişti , kızgın­
dinlenerek, oynayarak mutlu yaşarlarmış. l ığından şişmişti, sonra a lay ederek kahkahaya boğulmuştu, dünya-
Bir gün bilgiç Botay "bu durum durum değil" demişti, zulmiin da benden güçlü yok dem işti. İstersem ben onu tırnak ucumla bo-
çaresini bu lma dereline girmişti. Biiyük Teyri'ye dileklerini yolla- ğarım, tüyiinü suya y ı katıp sağdan yutarım, o kargaya ını kalmış
mıştı, Sarıubek'e gidecek Külsüm'e varıruşu, ona -Teyri'den edindi- bana laf atmak, öyleyse güç ölçüşelim demişti. Demesiyle de gök
ği fikri aıılatmışu. yönünde kükremişti, yeri patlatır bir ses çıkartıp etrafa tüktiriik, hı­
Töreye göre kızı Sarıubek'in yuvasına kadar uğurlamışlar, fer- pırık saçmıştı. Kız da ona kirpik sallayıp "ne büyüksün" demişti.
yat, çığl ık atmışlar, örgülerini çöz.üp, altın saçıyla bedenini kapla- Övü len Sarıubek'in kafası döner o l muştu , kızı okşayıp bir kaya-
mışl ar ve aği aya ağlaya, geri dönmüş lerdi . nın listüne koymuştu , kuyruğuyla uzanıp K ı rğıy'ı gökten çckmişıi ,

126 127
hemen ~aşınn ış K ırğıy'ı yıkıp üzerine geçmişti. Her ikisi de şiddet­ ğı örnek kılıktır: Başkaları tarafından değeri bilinmcse de, Tengri
li hale gelmişti, birbirini boğazlayıp, boğuşmada can çekişmişti. tarafından verilen sevgiyle yaşamak, fedakar olmak, ah laki görevi-
Çok gece ve gün, seller gibi kan akmış sonra dunnuştu. İki dev ni yerine getinnek, öyle de her insanın kutsal görevi haline gelmek-
de karga, fare ve böceklere yem olmuştu. Yer de kemiklerini yuı­ tedir. Burada evrenin bileşik! iği ve bütünlüğü fıkri de ıemele koyul-
muştu. Külsiim, Nart yurduna dönınliştü, bilgiçe teşekklir etmişti, makta, birisinin "kopmasının" diğerlerini de etkiteyeceği vurgulan-
bilgiç de yüce Tengri'ye tapmıştı. Öyle de Nart yurdu Sarıubek'le makta, insana da bu düşünceden hareketle yaşaması önerilmekte-
Kırğıy Kuş'tan kurtulmuştu. dir. Zira, dünya sevgi ve fedakarlığın üzerinde bulunmaktadır.
Her söylentiele bir eksik, fakat eksiktc de bir fıkir vardır." Peki nedir sevgi? Neden onun olması şarttır?
Beden'in biyolojik maddeden yapıldığı ve belli kanunlar çerçe-
vesinde varolabildiği gibi, Ruh da "sevgi toturu" denilen enerjiden
Naı·t M itolojisi'ndeki Kavramlar ve Anlamları oluşup, içindeki enerjik bileşiklik ve bütünlük, onun varlığını sağ­
lamaktadır. Kaza geçiren Beden'de iç iletişim nasıl bozuluyorsa,

1- Hassas Dünya sevgi loturundan kopmuş Ruh'un bütünlüğünde de öyle hasarlar


2- Akıl ve Güç meydana gelmektedir. Eğer Beden, bir hastalık veya kaza sonucu
3- Sütlin Dünya Can'a veda ediyorsa, Ruh da, kişinin onun yapısını bozacak yaşamı
4- Mistik Dünya" neticesinde "bunalım" yaşamakta, "sevgi toturu bağından" kop-
5- Şaman, Obur Kartkurtha Bilgiç makta ve "insanı insan" kılma yeteneğini yitirınektedir. Maddi Be-
6- Suç ve Ceza den, bir başka öze dönüşebiliyor zira ölümlüdür, Ruh ise ölümsüz-
7- Üçten Üç Açan .. . dür ve "bunalınca" da yaşamaya, diğer "özler" oluştunnaya devam
8- Dokuzdan Dokuz Saçan .. . eder. Bu gerçek, insanın önüne büyük sorumluluk çıkarmakta ve
9- Ay' ı Yu tan Sarıubek ... gelecekte onun "bunalttığı Ruh"un oluşturacağı canlılardan, onu
10- Tintaza (İnsan, halk, ulus vb) sorumlu tutmaktadır. Bundan kurtulma yoluysa sevgi temelinde ya-
ı ı- Akıl Özek şamak, Tengrinin "totur bağından" kopmamaknr.
Sevgi, diğer duygulara nazaran, ne kadar çok harcanırsa o b-
i-Hassas Dünya dar çoğa! an, Beden' i Ruh'u canlandıran, aklı, yeteneği hareketlen-
Nart Mitolojisi, insanın yaşadığı alanı, "Teyri Öküz'ün boynuz- diren bir duygudur. Seven insan, güçlenmeye devam eden bir
lan ucuna" yerleştirerek, temel olarak yaşamın hassas durumda ol- Ruh'un, yenilenmeye yönelik bir Beden'in sahibi olmaktadır. Di-
duğunu vurgulamakıadır. Teyri Öküz de Yaratıcı'ya "Totur" bağla­ ğer duygular ise bu derecede Beden ve Ruh'u kudretlendinne gü-

rıyla bağlı olup, sevgiden fedakarlığından vazgcçmecliğinden, ellin- cüne sahip değildir.
yaya ve ordaki varlıklara yaşama fırsaunı tanımaktadır. Bu da insan Nart Mitolojisi'ndr sadece iki duygu kabul edilmekte: Sevgi ve
için önemli bir mesajdır. Zira "sevgi ncfrete" dönüşürsc, dünya ka- Nefret. Diğer tüm dı~jgular ise bunlardan kök almakta ve bağımsız,
yıp gider ve onun üzerindeki her şey mahvolur. Teyri Öküz'ün k ılı- ayn .temelli duygu sayılmamaktadır. Tengri'den bu iki duygu veril-

128 129
miştiı-. Sevgi ve Nefret ve onlardan oluşmuş duygular devamlı çar- Duygusuzluk, içine kapanarak duygusal alışveriş alanından çı­
pışarak "toturunu" (enerjisini) yenilemekle ve öyle de dünya varlık ­ kıyorsa, şiddet diğer duygulara baskı oluşturarak, ~ok yaratarak
larının yaşamı sağlanmaktadır.
duygu ahşveriş alan ından çıkarır. Öyle de Ş iddet de, Duygusuzluk
Sevgi ("Aydın Ruh") başkasının varolması için kendini eksik bı­ da enerjik çarpışma düzenini bozmakla olup. bütün dünyada zincir-
rakıp fedakarlığa sürükleyen duygular oluşturur. leme hasar oluşıunnaktadırlar. Bu yüzden Nart Kültürü'nde her şe­
Nefret (" Bunalımlı Ruh") sevgiden rahatsız olup olumsuz tepki yin aşırı olmasının zararlılığı dile getirilınekte ve soyut anlarmoda
veren Ruh'un oluşturduğu duyguların kaynağı olur. okunmaktadır.
N art Mitoloji'ye göre bu iki enerjik temelden tüm bilinen duygu Söylenen iki temel duygu Sevgi ve Nefret üzerinden, Nart Mi-
varlığı yaratılmakta. Her duygu bu kaynaklara işaret eder, insanın tolojisi insanlığı ve diğer canllları ikiye bölmektedir. Sevdalı ve
(caolırun), genel yapısını (temelini) ortaya koyar, "öz'üoü" tanıtır. Nefretli kitleler. Sevgi temelindekilerin sorumluluğu öyle de aı1-
Sevgi'den oluşan duygular, insanı canlı, çekici kılar, Nefret'ten maktadır: onlar nefretlilerle "savaşmak" zorunda bırakılınakta, zira
oluşan duygularsa bunaltır ve çökertir. Nefret'in üste çıkması Teyri Öküz'ün bunalım yaşaması ve Yer'in
Sevgi ve Nefret'in aşırı olması veya yenilgiye uğraması netice- sonsuzluk uçurumuna kayması demektir. Bu inanç, milli kişiliğe
sinde yeni bir duygu alanını oluşturulabilir: yansımakta, milli huyu oluştuımakta, halk geleneklerini ve yaşam
Sevgi'den aşırı hassas duygusallık veya duygusuzluk; Nefret'ten tarzının temeline konmaktadır. H un tarihinde geçen "halklara sahip
şiddet. çıkma", "hakim olma", "at üstünde savaşına", "yeni ufuklar açma"
Sevgi'nin, duygusuzluğa dönüşmesi kendini karşılıksız harca- gibi Hun tutumu (Soylar Birliği Başkanlığı tartışmaları. Konu,
masından..
değil, nefretten oluşan duyguları kendine sızdırdıiTından
b
Çin'e katılıp katılınama M.S. 47 y. Huhanye Şanüy'un dönemi) söy-
oluşur. Omeğin: "Ben çok iyilik yaptım, fakat o yapmadı." Bu duy- leneni doğrulamaktadır.
gu (kırgınlık) Nefret temelli olup, Sevgi özünü buııaltınakta ve kır­ Öyle de Tengrian dini, Hun halkının temel dini felsefesi olup,
gınlığı ortaya çıkarmaktadır, oysa sevda bu tür sitemleri bilemez, devamlı yenilenen bir enerjiyle kendi inancın ı yaymaya zorlayan
zira varolmak onun için karşılıksız vermektir. bir milli kişiJik oluştunnuştu denilebilir. Her tür ağırlığı göze ala-
Duygusuzluk, duygusal alışveriş yapamayan, kendisini yenilen- rak dünyaya yayılan Hun halkı, bu inançta direnç, o sorumlulukla
meyen enerjisiyle boğularak tükenıneye mahkOm bir varlığa dö- kuvvet elde etmişti, zira kendini "dünyadaki ahlaki dengcsinden"
nüşmekte, zira duygusal alışveriş, tıpkı "kanın yenilenmesi" mese- sorumlu bilmişti.
lesi gibi, Beden ve Ruh için önemli bir olaydır. Duygusuzluk "Ek- "Hassas Dünya" anlayışı öyle de "sevda" temellileri "nefret" te-
sik Ruh'un" belirtisi olur. melli lerden üstün olmaya zorlamaktadır. Zira Teyri Öküz'ün Dün-
Sevdanın yenilgisi duygusuzluğu meydana getirmekte, Nef- ya'yı boynuzlarında dengeli tutup tuıamayacağı ona bağlıdır. Yer'in
ret'in yenilgisi şiddeti . var olması için Sevda'nın üstün olması şarttır.
Şiddet duygular "Bunalımlı Ruh'un" ya~atığı olur ve "Kırık Fakat Nefret'in tamamen ortadan kalkması da Nart Mitoloji-
Ruh" durumu olarak tanımlanır. si'nde zararlı bilinir. Çünkü Sevgi'nin Nefret'le devam lı çarpışma­
ınası durumunda enerji (totur) yeni lenemez. O yüzden "Aydın Ruh"

130
131
(sevda), "Bunalan Ruh" (nefret) "Eksik R uh" (duygusuzluk) ve Ruh: Tengri'den yaratılıştabelli bir kodla (özle) donatılmış, ay-
"Kırık Ruh" (şiddet) devamlı çarpışarak bir arada yaşamalı ve "Ay- nı değerlerin tekrarıyla beden oluşturabilen ·(her tür maddeden) bir

dın Ruh" (sevda) üstün olmalıdır. Tengri enerjisi (totur) parçasıdır. Ölümsüzdür.
Onların devamlı çarpışması, tıpkı iki taşın birbirine sürtülınesi
Bir beden tükendikçe, bir diğerini oluşturur. Tengri'yle sevgi ba-
ğıyla bağlıdır, fakat içinde bulunduğu bedeni yöneterneden "hasar-
sonucu kıvılcurun doğduğu gibi, yeni kudretli ..:nerji oluşturmakta
ve üstün tarafa katılmaktadır. land ıysa" Tengri bağını koparıhr. Öyle de Ruh "nefretl ilerin" tara-
fına "bunalan Ruh" olarak katılır.
Bu basit "felsefe" "savaş felsefesi" diye de söylenebilir. Bir es-
Yaratılışta, tüm Ruhlar sevgi kodunu (özünü) taşımakta, sonra
ki halkın yaşam tarzının temelini savaşçılık kılması bu düşünce
"bedensel hayatı " sırasında "nefretli" temele, bazı Ruhlar "bunala-
özelliğinden meydana gelmiş olabilir.
rak" geçmektedirler.
"Hassas Dünya" anlayışı, ilkel halk için basit bir fikir sayıla­
Ruhlar: "Aydın Ruh", "B unalan Ruh", "Eksik Ruh" ve "Kırık
maz. "Totur yenilenmesi" düşünceyse orijinal yaratıcı mantığın
Ruh" olarak tanımlanmaktadırlar.
ürünüdür.
Bunlardan oluşan akıl ve duygular dünyadaki bileşikliği ve ra-
"Totur Tengri'yi" "Aydın Ruhlar Kaynağı" olarak tanımlayan
kipliği oluşturmaktadır. Bunların sevgi bağlarıyla çarpışınası zarar-
Nart Mitolojisi, basit halk yaratıcılığından üstün, sırlı bir fikir, şa­
lı olduğu gibi hayırlıdır da. Çünkü çarpışma, yıpranan toturun
hane yapısal özellikleriyle tanımlanabilecek bir kültür eseridir. (enerj inin) yenilenmesini sağlamaktadır. Yenilenen totur ise varol-
ınanın temeli ve kuralıdır.
2- Akıl ve Güç Can: Ruh'tan farklı olarak Tengri tarafından bölünmüş bir totur
Akıl: Nart Mitoloj isi'nde Ruh'un ürünüdür, Güç ise Can'ın. Can- değildir. O, varlıkların sürtüşmesinden oluşmakta ve Ruh tarafın­
lı bir madde Mlıi varlık değildir, ancak Ruh onu varlık kılar. Ruh, dan oluşturulan bedene çekilebilmektedir. Can bedenden çıkınca
ölümsüzdür, Can ise beden tükenince ondan sıyrılır ve diğer varlık­ diğer varlıklar tarafından sindirilir. Bir Ruh, onu çekineeye kadar.
lar tarafından sindirilir. Can, tek başına bir maddeyi canlandırabi tir, fakat ona tür özünü ve-
Güç: Can' ı varolan maddede mevcuttur, fakat ona Ruh katılma­ remez. Bunu, ancak yaratılışta kod (öz) almış Ruh yapabilmektedir.
dan (akıl) gerçek güç sayılamaz. Zira tam güç, aklın gücüdür. Ru- Can, bedeni terk edince hiçbir _şey eski hayatını hatırlatınaz, Can,
hun katılmadığı canlı (varlık) "ruhsuz" bilinir ve fiziki anlamında hafızaya, akla, duyguya sahip değildir. Ruh ise tüm oluşturduğu be-
ne kadar kudretli de olsa, "ruhluya" (akla) yenik düşer. denlerin hafızasını yanında taşır, bedensiz halde bile yaşananları tek-
Bu inanç türü Nart Kültürü'nde geçmekte ve Aklı, baş kudret rar tekrar yaşar, "acılara üzülür", "r.ıutluluğuna sevinir". Yaşadığın­
olarak ortaya çıkarmaktadır. Zamanına göre bir devrim niteliğinde dan, geçirdiği yanlışlardan arınmak, bir şeyleri değiştirrnek ve sarsın­
olan Tengrian dininin, Hun halkının ilerleme başarılarının temeli tı yaşamış özünü tekrar düzene sokmak için, Ruh, bedenler oluştur­
olduğu şüphe götürmez. ınaya ve Can toturunu (enerjisini) oraya çekmeye devam eder.

Aklı, baş değer kılan bir halk ise ınanevi varlıklar yönünde iler- Sarsıntısız, tam sevgi temelinde Tengri bağından kopmadan bir
lemiş ve bilgiyi asıl hedefi kılmıştı. Mitoloji'de Ruh ve Can (akıl ve bedende yaşamış Ruh, "olgun" sayılır ve "Tengri'nin Aydın Ruh
güç) kaynaksal açıdan şöyle tanımlanır: kaynağına" katılır.

132 133
Can, sadece fiziksel enerjidir. Ruh ise yaratılışının kodunu taşı ­ se ulaşmak ta, o yüzden varlıklar bir bütün ve birbirinden sorumludur.
yan bir varltktır. Öyle bir yorumla Can ve Ruh (Can bla Tın) Narı Bu çerçevede "Hak ve Haksızlık" önde gelmekte, insan alemini
Mitolojisi'nde geçmektedir. "Sevgi ve Nefret" alanına çekmektedir. Her varlığın bir amaç taşıdı­
Sunulan kavramların yorumu "saf ilkel felsefe" türünden de ol- .ğını, amacı biliıımese bile ona kırıcı davranılmaması anlayışı, üstün
sa, Hun hal kın ı n deri n düşünce temelini attığı ve aklı, baş değer kıl­ bir anlayış olarak tanımlanabiir. ("Har bar'da-bir hay ır"). Bu da Hak
dığı için, zamanına göre düşünce alanında devrim niteliğindedir. kavramını oı1aya çıkarınakla olup, amacı biJinınesc de her varlığa
Günümüze ulaşmış bu eserlerdeki fikirleri araştırılınaya açık birer varolma hakkının tanınmasını öngörmektedir. Zira amaç Tengri'de
konudur. Belki çağdaş yorum da zamanla "saf' sayılır. Zira sırla saklıdır, bütün olan varlıklarsa birbirini korumalıdır.
kaplı evrende şimdi kapalı sır kapıları ileride açılmaya, sırlar da Narı masallarında bu fikir defalarca geçmektedir. Hatta çocuk
çözülmeye devam eder. Doğum-ölüm, sevgi-nefret, ahlak-ahlaksız­ tekerlemelerinde bile "Bara bara baz tabdım" tekerlernesi buna ör-
lık vb. kavramlar net cevapla açıklanabilecek sırlar değildir. Bunlar nek sayılabilir. Ama masallarda daha da açık belirıilmektedir. Eli-
üzerinde her nesil düşünür ve ilerdeki zamanlarda belki de bir mut- ya'dan (ş imşekten) korkan oğluna "Cılauk"* masalında annesi şöy­
lu insan nesiine bunların sırrını açmak nasip olur. le anlatmaktadır:
Hunlar da bu konulara düşünce imkimiarına göre girmiş ve biz- " ... şıbıla bolmasa cangur cok, cangur bolmasa bi tim cok, bi tim
lere yön ve fık.ri temel bırakmıştı. bolmasa otlau çok, otlau bolmasa ak cok, ak bolmasa sütbaşı cok,
sütbaşı bolmasa cau cok, cau bolmasa aş cok, aş bolmasa ua eaşçık
3- Bütün Dünya kalay ullu bolsun!.."
Nanlar'ın anlayışında dünya ve onun üzerindeki varlıklar bir Tercümesi:
bütün olmaktadır. Enerji (totur Goriy) varlıktan varlığa enerji doku- "Şimşek olmazsa yağmur olmaz, yağmur olmaısa bitki büyü-
sunu taşımakta ve onları n "toturunu" birbirine ekerek, dünya aura- meı, bitki olmazsa otlağı olmaz, otlağı olmazsa süt olmaz, süt ol-
sın ı (karanlık veya aydın l ı k olarak tanım lanabilen) oluşturmaktadır. mazsa kaymak olmaz, kaymak olmazsa yağ olmaz, yağ olmazsa yi-
Dünya aurası "karanlığı" gösterirse "Teyri Öküz" bunatır ve yeri yecek olmaz, yiyecek olmasa da oğlancık nasıl büyüsün? .."
boynuzlanndan düşürür, "aydınlık" olursa, yer ve öküz rahat olur. Dünya'nın bir bütün olduğu bir çok versyanda Narı çocuklarına
"Karanlığı" gören Tengri, dünyadan sevgi bağlarını çeker, bu da so- anlatılmaktadır. ("Şimşek" olayı bir çok farklı yorumda mevcuttur.)
nun başlangıcı olur. Dolayısıyla her varlık, özellikle de insanlık, ne Bir başka örnekte ("Kamsık" masalı) "çabırını" (deriden yapıl­
tür duygularla enerji ürettiğini bilmeli, kendini kötü duygulardan mış kaba çizme) yırtmaya çalışan Börükay'a dayısı şöyle anlatır:
arındırmal ı. Zira duygusunun yaydığı aura, Goriy tarafından götü- "... çabır-teriden, teri-buudan, buu-Apsatı'dan, Apsatı-Tey ri'den,
rülür ve bir başka varlığa ekilip, o da "buııalıp" olumsuz d uygu Tey ri-Tengri'den, Tengri-Kök'den.. . " Börükay şaşırır ve durur, çalıı­
enerjisini (toturunu) bir başka varlığa yansıtır. Öyle de k ı sa zaman- rın yırtması göke karşı bir hareket olduğunu düşünür ve eşyasına say-
da iyi veya kötü aura, tüm dünyayı kapsar. gıyla bakar. Oayısına yağmur gibi döktüğü sorulaona da cevap ola-
Bu ~!kir insanı akıl, fikir ve duygularından. davranış ve işlerinden rak, onun çevresindeki her şeyin Tanrısal uzantısı olduğunu anlar.
sorumlu kılan bir fikirdir. "Bana ne" diye bu yorumu benimseyen hiç
kimse devre dışı kalamaz. Herkesin yapuğı (yolladığı enerji) herke- • Cılauk: Ağlayan. sızlayan demektir. Genellikle çocuklar için kullanılır.

134 135
Tercümesi Türkiye Türkçesinde şöyle okunur: yaşamakta, yine de insaniann alanına girme gayretini göstermekte-
" ... çabır (kaba deri çizm~si)deriden, deri-dağ keçisinden, dağ dirler? Nedir bunlann insanlarla yakınlığı?
keçisi, Apsatı'dan, Apsatı, Teyri'den, Teyri, Tengri'den, Tengri Mitolojik metinler ve yorumlar, bu sorulara ilginç cevap ver-
Gök'ten . .. " mektedir. O cevaplar şöyle ifade edilebilir:
Nart Kültürü'yle tanışmış olan herkes, bu "bütünlük" anlayışını Dünya'da "Nefret"in arttığı ve Tengri bağlarının kopma tehlike-
es geçemez, o kadar belirgin ifade edilmektedir. . si oluşunca, "Sevgi" eksikliğini Tengri "serbest ruhlarla" tamamlar-
Şifahi kültürde "kanlı örnekler" denilen, gücü güçle yıkan me- mış ve Yer'in "boynuzlardan kaymamasını" sağlarmış. Öyle de ya-
tinler azdır ve küçük çocuklara hiç anlatılmaz. Ancak, delikanlı ya- ratıcı, insanın gözünün göremeyeceği, kulağının duyamayacağı,
şa yakın onlar aniatılmaya başlar. (Örneğin: "Yedi başlı yılan", "Üç hislerinin algılayamayacağı bir seviyede insanların arasında, mad-
başlı emegen"). Evren bütünlüğü, kara gücün akılla yeni lgiye uğra­ di beden oluşturma özüne sahip o.lmayan, sadece "Sevgi" ve "Nef-
tılması, merhamet, hak savunma, arka çıkma gibi örneklerse bol sa- ret" tarafları dengede tutmakla yükümlü Ruh'lar yerleştinnişti.
yıda anlatı lmaktadır. Mistik yaratıklar denilen de onlardır. Onlarda da aydın ve kara "öz-
Mitoloji'yi incelerken masallardan örnek getirilmesi tuhaf gel- lüler" bu.lunmakta, zira çarpışarak enerjisini yenilemektedirler.
memeli. Zira başta da söylendiği gibi, Nanların kültürel eserleri Dünya'da acı olaylar yaşanırken onlar, insan alemine geçermiş ve
birbiriyle tamamen bağlıdır. O yüzden birisini bir diğerinin devamı eksik tarafı denge sağlanması için desteklenniş. Onlardan bazıları,
veya başlangıcı olarak düşünebilmek mümkündür. Mitolojik perso- insan kı lığına girip insanlara gözükürmüş, çoğunluğuysa sadece
nojlar ise tüm halk kültürünün temelinde yatmaktadır. enerjisiyle katılırmış. "Çaçlı " , "Almastı", "Ataytmaz" o tür yaratık­
"Bütün Dünya" fikri, tanrısal inancından yansıyan, her varlığa lardır. Genellikle haklıdan yana olurmuş, fakat "onları üzederse
kendisiyle sıkı bağlı gibi bakılınasını sağlayan, her varlığm varol- sert tepki verirlermiş".
ma hakkını tanımaya zorlayan ahlaki bir kurald ır. Bu da Nart Mito- Burada önemli olan bu personojlann nitelemesi değildir, etkile-
lojisi'nde H un halkının yeteneğine ışık tutmaktadır. yen, yaratan halkın bu fikre varabilmesidir. Çünkü o dönemlerde
öyle bir fikrin gelişmesi, felsefede bir dönüm noktasına işaret eder.
4- Mistik Dünya MÖ 5- 1 asırlarda, Çin'de de felsefe, astroloji, bazı bilim dallan ge-
Nart Mitolojisi'nde insanın gözünün göremediği bir seviyede, lişmekteydi, fakat bu tür derinliğine yönelen düşünce orada görül-

insanların hemen içerisinde yaşayan yaratıklar temsil edilmektedir. memekle. Dolayısıyla "Mistik Dünya" anlayışı, sadece Hunların
yarattığı bir ürün olarak düşünülebilir.
Dünya ve evrenin "bütün" anlayışı onlara da yayılmaktadır. Nart
Culduzlama'da da bu fikir geçmektedir. Bu yaratıklar eski dinlerde- Bu anlayış, beraberinde önemli bir konuyu getirmekte: Dünya
ki "ruhlar" değildir, bunlar bir ulus, bir ırktır. Erkek, kadın sıfatıy­ çok tür varlık için bölünmüş ve ayarlanmıştır. Bir türün görüş, du-
la temsiL edilmektedirler. yu, his sınırları dışında bir diğer tür yaşamakta. Alan aynı, fakat
görme hissetme "sınırları" onları birbirine görünmez kılmaktadır.
Onlar istediği kılığa bürünebilen, esnek, enerjik yaratıklardır.
Bu şok etkisini yaratan fikir, her tür günahın, yanlışın, utancın işle­
Kim bunlar? Neden insanıri göremediği, hissedemediği bir alanda
yicisine, onun her zaman bir "ortamda" bulunduğunu, her an ener-

136 137
jik dünya varlıklan tarafından izlendiğini belirtmektedir. insan, on- loji, artık serbest iradeye, derin manıığa ve gelişmiş bir manevi se-
ları göremez, fakat onlar isterlerse insanı görebiliyor. Bu inanç, kö- viyeye hitap etmektedir.
tü niyedileri vazgeçmeye, iyi niyetliterin daha da sevdalı olmasını
sağlamak amaçlı da yaratılmış olabilir. Fakat sonuçta vicdanı aktif 5- Şaman, Obur, Karrkurtha, Bilgiç
kılan bir "felsefe" ortaya çıkmaktadır. Nartların mitolojik kültüründe, eliğer şifahi örneklerindeki gibi,

Halkıa bu fikir her günkü konuşmada da geçmektedir. "Bıçağı halkın kültürel gelişimi yönünde nasıl ilerlediğini, ilkel putlardan
havada boşu boşuna oynatına, günahtır" derler. Ya da "kör geliyor (tabiat güçleri, ölenlerin ruhları) gelişm iş bir dini felsefeye nasıl
yol ver" diye, mistik yaratıklar insanın önünden çekilirlermiş. Gü- geldiğini basamak basamak izleyebilmek mümkündür.
nümüzde bunlar herkes tarafından bilinir. Bıçağı havada oynatmak, Dünya tarih ince bilinen, Hunlar tarafından Sibirya (Güney Si-
kama'yı kınsız bırakmak, havada sallamak "günah" olduğu çok es- birya) halklarında yayılan "Şamanizın" ilkelliğin yaratıcı ürünü
kilerdcn gelen bir inançtır. Bunun kökü artık çoğun luk tarafından olarak, Çin kültüründen yansıdığı sanılmaktadır. Bu doğru olabilir,
bilinmese de, hiçbir Nart-Karaçaylı kamayı, bıçağı ya da bir başka çünkü "sanbaş" Hun ataları Jun'lar ve Di'ler, Çin vatanının eviadı
kesici aleti boşu boşuna havada sallamaz, ayıp bilir. Bu töre ise gö- olmuş (MÖ 7-3 bin yıl). Şamaniznıi, Çin'lilerin mi lunlar'ın mı ya-
rülmeyen mistik yaratıklan "yaralamamak" amacıyla ortaya çıkmış rattığı artık bilinemez, ama onun Hunlarda da yaşamaya devam et-
ve günümüze kadar gele gelmişti. Onlar enerjik de olsa, onlara za- tiği ve bu tapma kültürü temelinde Hun oyun maskelerinin oluştu­
rar verme harekete karşı kin tutabilir (Çaçlı öçükgen vb.), o da in- rulduğu "Şaman" isimli soyun, Türklerde (Nart-Karaçaylılarda) bu-
sana zararlı olabilir. Bu yüzden "günah" sözüyle görülmeyen var- lunduğu, MÖ 2500 yılından itibaren bu kültür dini felsefesinin te-
lıkların güvenliği örtülınektedir. melini attığı, halk kültürünü de yönlendirdiği bir gerçektir.
Dol ayısıyla Mistik Dünya anlayışı, bu mitolojide insanı her tür N art Kültürü'nde Ş aman, putlarla insanın arasında bağ oluşturan
varlığa karşı psikolojik olarak hazırlıklı kı lan, esnek yorumlu bir bir aracıdır. O yüzden bu kişiler konuya girmeden, mitoloji tanıtı ­
tutum la, iç içe girmiş, birbiriyle yaratılıştan bağlı, ondan dolayı da mı tam sayılamaz. Dolayısıyla Şaınan, Obur, Kankurthave Bilgiç,
varolmak için birbirine muhtaç varlıkların bütünü olarak dünya, rnitoloji tanıtırnma haklı olarak girmeli ve onların üzerinden Hun
"dokuz gök" (evren) tanıtılmaktadır. halkının inançta ilerlemesi izlenmelidir.
Bu da insana kudretli dünyanın önemli bir parçası olduğu inan- Bilindiği gibi "halk kültürü" aynı anda bütün halk tarafından ya-
cı vererek, onu ölüm korkusundan, "kendiliğinden oluşan bir varlı­ ratılmıyor. O kültürün (dinin, inancın, fıkrin) temelini atan, yön
ğım" diyen duygusundan ve hayatta "Nefret" yolunu seçmekten oluşturan, onların halka sindirebilcn kişiler bunu yapar. Eğer o te-
kurtarmaktadır. mel halkta tuttuysa, gelişmeye, üremeye devam eder. O yüzden
Kültür açısından bu esere bakılırsa, eksiksiz bir klasik örnek sa- Nart Mitolojisi'nin ortaya çıkmasında, ilkel şamanların, oburların,
yılabilir. Zira bireyi ve evreni birbirine bağalay an, insanı seyirci de- karkurthaların, bilgiçierin de büyük yaratıcı payı vardır.
ğil, yapıcı kılan , onun sorumluluğunu, ınanevi yükselişini telikle- Anaerkil Devir'de tarihte iz bırakan "Şamanizm", "ölenlerin
yen bir felsefe içermektedir. Buradaki göriilmeyen Teyri'ler ve ruhlarının insanların arasında yaşamaya devam ettiği" inancından
Tengri, boyanıp, siislenip köşede bulunan putlar değildir. Bu mito-

138 139
hareketle, ruhların yaşayanlara küsüp, kızıp zarar vermemesi için,
Maddi kültüre yansırnalarda (kazılarda) mezarlıkta dcğirmencik, ar-
onları memnun etmeye yönelik ibadet törelerden oluşmuş bir ilkel
pa tohumu kabı gibi ilerdeki yaşamında kullamlmak üzere koyulan
inançtı.
eşyalar, hayvan ve insan kemikleri bulunmaktadırlar.
"Ruhların insanların arasında yaşadığı" inançsa, !'Şamanizm"in
Tabii ki, böyle bir inanç halk tarafından sessizce kabul edilse de,
ibadet kültürünü "düşünce alanına" değil, "görsel alana" çekerek,
içten içe her bireyi kara kara düşündüren, bir korkutucu inanca dö-
ölenlerin yaşadıkları zaman bildikleri eğlence ve ibadet türlerini te-
nüşmüştü. Zira ölenin yanında gitmek için herkes öldürülüp gömül-
mel alınmasını gerektirmiş ve o temelde de töreler gelişmeye de-
vam etmişt i . O yüzden "Şamanizm" töreleri, dinden fazla sanatı an- meye adaydı. "Oburlar" "Şamanların" görsel ibadetlerine zıt, içine
dırmakta olup, inanç temelinde bazı görsel sanatların gelişmesine · dönük, "ruhlarla özel irtibata" geçme törenleriyle halk kültüründe
neden olmuştu. tutulmayan, benimsenemeyen bir dönemi temsil etmişti. O yüzden
Çok ilginç ki, eski zamanlarda (MÖ 3-2500 yy) "Ruh"un varo- belki de, şifahi kültürdeki metinlerde görüldüğü gibi halk, "Obur-
luşu ortaya çıkmakta, öyle insanın çifte "özü" olduğu düşüncenin lar" ın mezarına büyük bir direk çakmıştı, "geri dönmesin" diye.
artık halkta mevcut olduğu görülmektedir. Sonraki dönemlerde Anaerkil Devrin sonu, Ataerkil Devri'ne geçiş dönem ine rastge-
(MÖ 1. bin yılında) bu inanç, başta anlatıldığı gibi, "mistik yaratık­ len "Oburluk" putperestlikte, halkı mutlu kılacak şey olmasa da,
lar" anlayışırun temeli olur. halkın inanç tercihi açısından yararlı olmuş sayılmaktadır. Zira acı
"Şamanizm" döneminin dini kültürü, söylendiği gibi, görsel tö- yaşatıp düşünceyi körüklemişti. "Oburlar" dönemi tarihte hiç anıi­
relere önem veren, bu yüzden de görsel sanatları körükleyen bir masa da, halkta bu dönem, şiddet temsilcilerirıirı çoğunluğu, "Obur-
inanç olmuştu. Dolayısıyla Nart Kültürü'nde yeri her zaman belli, ların farklı kılıki ar aldığı", "O burun kırgın olduğu insanın bastırıl­
değeri bilinen olarak bulunacaktır. dığı" (boğulduğu) gibi bir çok kültür örneğiyle tarihe taşınmıştı.
AnaerkiJ Devri'n sonuna doğru, ha lkın ilkel inançlarında bazı "Çaçlı" ve "Almastı" da bu dönemin "yaratıkları" olup, Nart Mito-
değişimler gözlenıneye başlamakla ve o da kazılardaki maddi kül- lojisi'ne kadar taşındığı san ılmaktadır.
türüne yansımalarından okunmaktadır. O dönem, artık "Şamaniz­ "Her zararda bir hayır" vardır halk sözüyle "Oburluk"la putpc-
mi" gölgeye iter ve "oburluk" dönemini ortaya çıkarır. restlik dönemini açıklamak doğru olur. Çünkü bir olayın patlak ver-
"Oburluk" dönemi denilen dönem, inancı "iç düşünce" denilen, mesi, yepyeni bir gelişimi ortaya çıkarır. "Şamanizm" öyle de de-
fıkri kavramın derinliğine yöneiten bir dönem sayılmakla olup, artık vam etseydi, belki de halkın fikri ilerlemesi o kadar hızlanamazdı.
"ölenlerin yeraltında bir diğer dünya katında yaşamaya devam ettiği" Bilindiği gibi, ÇÖküş kalkınmayı, şiddet yürekliliği, nefret sevgiyi
inancı öne sürmüş ve halkta da bu tutmuştu. Fakat bu iyi fıkir, dini vb. çarpışmalar olmadan, gelişim durakl ardı, o yüzden "Oburluk",
törelerinin "görsellikten" çekilerek "mistik kılığa" bürünmesini, öyle halkın artık sindiremediği son nokta olarak, putlardan dine "atlayı·­
de pek anlaşılmayan, ürkütücü, korku temelli bir inancı beraberinde şı"nı sağl amıştı.

getirmişti. Bu inanç, ölenlerin "bir diğer dünya alanında yaşamaya Bu dönemde ortaya çıkan "Çaçlı" ve "Almastı" da "Oburlann
devam edeceği" filq'ini öne sürdüğünden, ölenin tüm sevdiği eşya, beğenmediği insanları korkulu rüyalarda boğmaktan" arınıp, iyiliği
mal, hizmetçinin yanında gömüldüğü töreleri ortaya çıkarmıştı. destekleyen, kötülüğü uyarıcıkılıktaNart Mitolojisi'nde yer almak-
tadırlar.

140
141


Atacrk.il dönemi, Gök'ün otoritesinin maddi manevi kültürüne halarta bilinmektedirler. Bu gelenek, halkın hayatında giderek daha
taşındığıyla tanımlanmakta ve bir "yeni çağa" benzemektedir. Artık da etkili olmaya devam eden bir gelencktir.
yerüstü ve yeraltı dünyayı temsil eden put kılıkları, Gök ve arada- Bilgiçler, Nan-Karaçaylılarda aydın insanlar olarak bilinmekıe­
ki maddeler simgeleriyle değiştirilmektedirler. dirler. Bilgiç ismi genellikle günümüzde astroloji uzmanı (culduz-
Bu da yaratıcı düşünceyi Gök'e, görülmeyen, bilinmeyen atan- lama bilgiç) olarak bilinse de, eskiden Bilgiç, bilgi alanında faali-
lara çekmiş ve Tengrian dini felsefesine yol açmıştı denilebilir. yet gösteren kişiyi tanımlayıcı ismi olmuştu. (Örn. Bilgiç Hani, Bil-
Ataerkillik, Gök. otoritesini beraberinde getirdiği gibi, "din ön- giç Zulkarnay . .. ). N artlar, Bilgiçierin etrafına toplanıp, bir konu
derlerini" de getirmektedir. Halkta, "Kaı1k.urtha" ismi verilen, akı l­ açıp onu tartışmayı, düşünce ve bilgi imkanlarını başkalara göre
lı , tecrübe! i, yaratıcı fıkirli yaşlı kadın l ar, düşünce odağı haline gel- dengelerneyi ve bu tür vakit geçirmeyi vazgeçilmez kural bi lmiş ler-
mektedirler. Her tür problemle "Kartkurthalara gidildiği" şifahi di. "Oitura barğan" (oturmaya gitmek) deniten günümüzdeki gele-
kültürden (masallar) açıkça okunmaktadır. nek, bilgiçierin yanına gitme törenin kalınıısı olarak bilinir. Narı­
Bunları.n kadın oluşu, hala Ana Egemenliği'nden gele gelen oto- Karaçaylılar dostluğu, malvarlığına göre değil, akla ve soy değeri­
riteden olsa gerek. Bunlar artık, ne "Şamanizm", ne "Obur" törel~­ ne göre kurar. Kafadan zayıfbilgili insanlara "oturmaya" kimse git-
riyle bağlı olmayan, sadece mantık akılla aydın sayılan kişiler ol- mez. O yüzden Bilgiç (Bilgen) kişiler, günümüz<le de kalabalık zi-
makta. Onlar sayesinde düşünce, fikir, tutum, inanç gibi kavramJar, yaretleri karştlamak, onlarla fikir alışverişinde bulunmak zorunda
milli varlığa dönüşmüşlerdi. Şifahi kültürde Kartkurtha'nın maddi kalır. Aydın, bilgisini saklamaz, onu kendine kazanç kaynağı kıl­
anlamda varlıklı olduğu, ya da aydınfatıcı fikirleri için ödev istedi- maz, bildiğini paylaşır, halkın düşüncesini etkiler. Onlar, saygın,
ği bilinmemekte, tam tersine, yerleşim bölgesinin "kenarında", sözü geçen kişilerdir. Yediden yctmişe halk, onlara saygı gösterir.
"dağda", "ormanda", "çölde" fakir bir "ev yapıtcıkta Kartkurthalar Öyle de Ataerkil Devir'de doğmuş Bilgiç otoritesi, sadece astro-
yaşaıınış" ama onlar "en varlıkl ıdan daha üstün bir varlık sahibi loj i yönünden değil, her tür bilgide kendini kanıtlayan kişi olup, di -
imiş" . Halk kültür örneklerinden bilindiği gibi, Kartkurthalık arıne­ ni felsefeye de fikri katılım sağlamıştı. Tengrian Mitolojisi'nin bu
den kıza, toruna geçmiş, hem yaratıcı fıkrin, hem tıbbi uzmanlığın kadar iç düzene ve geniş kapsamlı bir yaratıcı fıkre sahip olması,
hem tecrübeden birikmiş bilginin odağı sayı lmıştı. Bilgiçierin katkısını ortaya koymaktadır.
Kartkurtha günümüzdeki Nan-Karaçaylılarda da devamJı antl- Görüldüğü gibi her tür inanç, bir fıkirden, bir önderden başlar,
makta. Çok akıllı çocuğu (kız çocuğu) "Kartkurtha" diye severler, tıpkı her tür olay gibi. Din, manevi gelişimin seviyesini gösteren,
genç fakat olgun mantıklı kız da "Kartkurtha" lakapla övülür. Gü- insanı vahşi doğadan koparan, ahlak anlayışım belirleyen bir kültür
nümüzdeki Kartkurthalar "sılauçu" (kemik yerleştirici), "bağı­ olayıdır. Bu yolda Hun halkının dört "önderi" olmuş: "Şaman",

uçu" (tedavi edici), "köl cazıuçu" (ruh rahatlatıcı) vb. sıfatıyla ta- "Obur", "Kartkurtha" ve "Bilgiç".
nınmaktadırlar. Nart Mitolojisi'ne de bunların katkısı, büyük küçük ölçüde ol-
"Çapaevskoye" köyü, "Teberda" şehri, "Coğetey" ilçe merkezi, sun olmuştu .
"Uçkulan" ve "Hurzuk" köyleri saygın, halkın akın ettiği Kartkurt-

142 143
6- Suç ve Ceza Nart Mitolojisi, toprak., hava, su ve güneşin, her varlığın yaratı­
Nart Mitolojisi'nde "suçun cezalandırılması", yaratıcı halkın ahla- lıştan verilmiş, tamamen ona ait nimetler olduğunu, bunların her
ki ölçüsünü, merhamet ve manevi olgunluğunu tanımlamaktadır. varlığa eşit derecede (gereği kadar) verildiğini savunmakta olup,
Kanlı hesaplaşmalar, mahvedici çatışmalar, Mitoloji'de görülmemek- bunları benimsemeye kalkışanları "nefretliler" grubunda, "suç"
le, onların yerini mantıkla yönlendirilen "ruhsuzluğu" kendi "kuyu- odağı olarak göstermektedir. Öyle bir suç, Tengri'nin yaratılış düze-
suna düşüren" yöntem kullanılmakta ve suç belasını kendisinin için- nini bozmaya yönelik olup, dünyadaki "totur" (eneıjik) dengeyi
de taşıdığı kötülükten bulmaktadır. (Örn. Sarıubek, Kırğıy Kuş). bozma tehlikesini oluşturmaktadır.
Bu da davranışta mantığa ağırlık veren, kötülüğe karşı sabırblı­ Getirilen suçları işleyen her varlık, "bunalan Ruhun" sahibi sa-
ğı içeren bir davranıştır. Hun hallanda bu özellik bilinmişti. Örne- yılır. Dış müdahale olmasa bile "bunalan Ruh" birazdan "Kmk
ğin: MÖ. 3. asırda Dunhu halkı, Üyeçji'lerın dostluğuna dayanarak, Ruh'a" dönüşür ve saçtığı şiddetin karşılığını alır. Çünkü her baskı,
Hunlan dara sokmuşlardı. (Tuuman şanüyün dönemi) ve babasının aynı derecedeki direniş kudretini doğurur.
tahtına geçen Mode Şanüy'a elçi gönderip, onun şahane atını iste- Tengri'den "ödevsiz" veri len dört nimet, N art Kültürü'nde ada-
mişlerdi. Mode, itiraz etmeden vermişti. Birazdan Dunlular tekrar let anlayışının temeline konmaktadır. Hun kanunlarının net anlam-
elçi gönderip, Mode'nin karısını istemişlerdi. Savaşlada güçsüz lı olduğu, bireyin haklarını tanıdığı, vicdana ağırlık verdiği belki de
düşmüş halkının huzurunu koruyarak, Mode onlara kansllll da gön- bu anlayıştan meydana gelmiştir.
dermişti . Dunhular, tekrar gelmiş ve artık toprak verilmesini iste- Burada bir diğer bağlamlı önemli fikir de ortaya aulmaktadır:
mişlerdi. Burada Mode askeriyle elçileri geri götürüyor ve Dunhu Tengri kurallarına bağlı herkes, suça karşı dikkatli olmalı, onu baş­
halkını tamamen yok olma noktasına getiriyor. (Çin tarihi kronolo- langıçta keşfetıneli ve büyümesini önlemelidir. Zira, suçun artışı tüm
jisi, İ yakinf çevirisinden.) varlıkları zincirleme etkisi altına alabilecek enerji (totur) bozukluk-
Burada dolup taşınca ya kadar dayanan, sonra da adaleti yerleş­ tur. Buysa, haksızbğa karşı bireysel sorum luluğu ortaya çıkamıakta­
tiren bir milli kişilik ortaya çıkmaktadır. Nart Mitolojisi'nde de bu dır. Dolayısıyla Tengrian dininde, birey yanı~daki varl ıklardan so-
özellik görülmektedir. Nartlar, çok zamanlar devierin zararına da- rumlu kılınmaktadır. Bu durumda ceza, sadece suç işleyenle smırlı
yanmakla (dünya bütünlüğü anlayışından), ama dolup taşınca ("bu kalmadan, ona müdahalede bulunmayana da yayılmakıa. Zira hak-
turuu turuu tüyüldü"; bu durum durum değil) ciddi karşılık veril- sızlığı "yutarken", otomatik olarak kendi "ruhu da bunalım geçir-
mektedir: Mantığın gücü devierin kara gücünü eğmektedir.
mekte" ve öyle de suç işlemeye müsait hale gelmektedir.
Nart Mitolojisi'ndeki anlama göre "suç" Tengri tarafindan hak
Tengri inancında suç işleyen de onu durdurmaya kalkışmayan
verilmiş nimetlerden (toprak, su, hava, güneş) varlıkları eksik bı­
da aynı cezaya tabi tutulur.
rakmak ve onları benimsemektir. Örneğin, "suyu kesmek", "topra-
ğını benimseyip halkını katletmek", "bir varlığa işkence yapıp ha-
7- Üçten Üçii Açan
sar vermek", "havayı kirletmek, kesmek", "can alıp Tengri bağını
Tengri duasında geçen bu cümle, bazı yerumcular tarafından
koparmak" vb. tüm varlıkları kapsayan cinayetler, "suç" kavramına
girmektedir. hücre seviyesine çekilerek, biyolojik bakış açısından yorumlanma-

IllA
145

-
ya çalışılsa da, toplanan halk deyişlerinin neticesinde öyle bir yo- Tanrı kendine getir,
rum, Narı M itolojisi'nin anlayış tarzına aykırıdır düşüncesi ağırlık Sönmüş bedeni yeniden canlandır!
kazanmakla. Bunu MÖ zamanlarda "hücre" "biyoloji" gibi bir bili- Üçten üçü açan,
min daha gelişınediği de desteklemektedir. Yorumu "içten dışa" Dokuzdan dokuz saçan,
yapmaya çalışanlar, günümüzün bilgisine dayanmakla ve onları Tanrı iyiliğe yönelt.
Hunlara yansıtmaya çalışmaktadırlar. Doğrudur Hun halkı zamanı­ Tanrı kendine getir,
na göre ileri gitmiş bir halktı, fakat o dönemde ''hücrenin bedenin Hastaya canlı beden ver."
kurucusu olduğunu" bilip, onu da manevi kültürüne yansıtması gi-
bi bir iddia biraz fazla gelmekte ve Nart Mitolojisi'nin yeterince in- (Burada "sausuznu çarhın oynathın" ve "sausuzğa çarh oynat-
celenmediği kanaatini doğurmaktadır. Bu Mitoloji'de her tür mad- hın" cümlelerinin farklılığı, yanlış yazılmış anlaşılmamalı. Birinci ,

de, "dıştan içe" giren toturdan (enerjiden) varlığa dönüşmektedir. dar yönlü anlam içermekle, ikinci cümle, geniş anlam taşımaktadır.
Her tür Beden, Ruh'un enerjik koduna göre varolmaktadır. O yüz- Birinci cümle, belli bir hastaya yöneliktir, ikincisiyse, "cümle has-
den "üçten üçü açan" kavramını "içten dışa" biyolojik açıdan açık­ talara" anlamını taşımaktadır. Satır altı tercüme de Narı-Karaçaylı
lamaya çalışmak yanlıştır. Narı Mitoloji'de, Tengri'in yaratıcı "sev- Türkçesi'nde geçerli değil, metindeki fikir yönüne göre aynı sözle-
gi'' enerjisinden bir parça olan ebedi Ruh, sadece biyolojik madde- rin anlamı tamamen değişebiliyor. O yüzden tercüme anlama göre
lerden değil, her tür diğer maddeden de "Beden oluşturabildiği" an- olmazsa yanlı~ olur.)
Söylendiği gibi "üç", Nart Mitolojisi'nde "dışardan içe" giren
layışı, varlığın olması, dıştan gelen enerj iyle bağlı olduğu fikri
açıkça ortaya koymaktadır. Bu da "içten dışa" doğru yorumların enerjinin (totunın) üçgenidir. Onlar ise Ruh, Can ve on ları karş ıla­
önünü kesmektedir. Ayrıca tıbbi yorumlarını da yersiz kılmaktadır. yacak durumdaki , canlı varlığa dönüşmeye hazır maddedi r. Madde,
Peki nedir bu "Uç", "üçten Uç açan" ne anlam taşımakta? Şu Can'la canlan ır, Ruh, onu Beden'e ve Varhğa dönüştürür. "Cansız"
ımıelde de, mitolojik yorumuna göre "Durgun enerji" odağıdı r.
metni bir diğer versiyoncia da bir daha hatırlayalım:
("Kararı totur bashan"). Öyle de öz taşıyıcı Ruh. (kod taşıyıcı), duı­
"Teyri omgarthın. gun enerjinin (kararı toturnu) harekete geçirebilen, Can ve durgun
Teyri angarthııı, enerjinin (kara n Lot umu) odağı Madde varl ığı ortaya çıkaran üçgen-
Sausuznu çarhın oynathın! dir. Nart an layışında "üçten üç aç" demek, bu üçgenden üçlü içerik-
Üçden üçnü açıuçu. li varlık (canlı) oluştur demektir, ya da sönrnek üzere bulunan bir
Toğuzdan toğuz cayıuçu varlığın içinde üçgenin faaliyetini arttır, "aç" demektir. Biyolojik
Teyri ongarhın, tarafa çekilmesi de imkansızdır, zira o zaman Narı Mitolojisi'ndeki
Teyri angarıhın, kavrarnların bileşik yorumu tamamen kopmuş olur.
Sausuzğa çarh oynathın" Tengriarı dini Ruh'un "öz" taşıdığmı, her tür maddede de o öze
Tercümesi: uyabilecek bir yapı olduğunu savunmaktadır. Her cansız sayılan
"Tanrı iyiliğe yönelt, maddede "donmuş enerji" bulunmakta. (kararı totur) Can, onunla

146 147
çarpışınca harekete geçmekte ve canlanmaktadır, Ruh ise maddenin Günümüzdeki tıp ta ölünün mezarda hala ölmüş sayılmadığını
içindeki özleri koda göre yerleştirip, varlığın türünü ortaya çıkar­ kanıtlamakta (Moudi) ve tırnak, sakal, saç büyümesirıin birkaç gün
maktadır. (Madde-çarh. İkinci anlamı tekerlek.) devam ettiğini belirtmektedir.
Donmuş enerjinin (karan totur) Can ve Ruh (Tin) girmeden can- Dolayısıyla eski Hunlarda bu bilginin varoluşu, onun da gömme
lanamaması fikri, insan düşüncesini tamamen göğe, Tengri'ye ayar- töreleriyle kanıtlanması ilginçtir.
layan bir dini felsefe olarak, halkın kültürünü maddi ihtiyaçların Bu gömme töreleri bir başka fıkri de ortaya atmaktadırlar. Eski
yansımasından anndırıp, görülmeyen bilinmeyen enerjik (totur) Hunlarda (İç Asyadakilerde) MÖ ve MS 1. asra kadar (Taştık kül-
Tengri'ye çekip, "gökten gelen atlılar" diye Hurılara lakap taktıran türüne kadar) mezarlıklarda (kurganlarda) ölünün yanında sevdiği
milli kimliği ortaya çıkarmıştı. eşyalannın da gömüldüğü gözlenmektedir. N aıtlarda ise ölü, keşe­
Her maddede (çarhda) donmuş bir enerjinin bulunduğu fikri , neye (taş mezarlığa) çam dallan üstüne (nw balas) giysisiz koyui-
N aıtların gömme törelerine de yansımıştı. Can, bedeni terkettikten muş ve çam dalıyla örtülmüştü (ruzı au).
sonra, bedendeki enerji (totur) donmadan önce, kazanılmış hızı du- Öyle de İç Asya'daki Hunlann gömme törelerine, onların Teng-
runcaya kadar, bedeni canlı tutmaya çalıştığı ve o zaman ölenin sa- ri dinine, Şanüyluğun getirdiği maddiyalın öneminin de katıldığı
çı, tırnağı, kemiği büyüdüğü inancı, ölenlerin yerüstü taş mezarla- görülmekte, Nartlardaysa, Şanüylük öncesi gömmeler görülmekte-
ra (keşene) gömülmesinin nedeni olmuştu. "Keşenenin" (mezann) dir. Bu, Nartlann, İç Asya'dan Dış Asya ve Batı tarafına çıkışının,
göbek alanında küçük pencerecik bırakılması (kindik köz) ve bir- MÖ 3. as ırdan önceki zamanlarda gerçekleştiğinin kanıtı olmakla
kaç zamandan sonra kapatılması töresi de ondan ortaya çıkmıştı. birlikte, Tengrian dininde değişik "koUarın" olduğunu da ortaya
Can ve Ruh, Beden'den ayrı ldıktan sonra, Beden, Naıt anlayışında koymaktadır. Bu da kültüre yansıyarak, Nart Kültürü'nün "geç nart-
hliHi ö lü sayılmaz, içindeki "öz" enerji (totur) tekrar donm uş hale
lar" kültüründen biraz farklı olmasmın nedeni olmaktadır. Tabii bu-
gel inceye kadar. Ölüyü don muş enerji kapladıktan sonra (Karan to-
na Nartların, Skifya'ya kadar ilerleme yolunda casıladığı kültürler
tur kakğandan sora) "kindik köz" (göbek pencere) mezarlığın (ke-
ve Skifya kü ltürü de yansıma olarak katılmıştı. O yüzden Kafkas
şene) üzerinde ebediyen kapatı lmıştı. (Bu mezarlıklar Kafkas dağ­
N artlarının kültürü MS 1. yüzyılda Batı tarafına yönelen Türk kül-
larının yamaçlarında günümüzde de bulunmaktadırlar.)
türünden biraz farklılık göstermektedir.
"Kindik köz" (göbek pencerenin) bırakılması, iki inançtan kay-
Öyle de "üçten üç açan" cümlenin anlamı, kültürü ve mitolojik
naklanmıştı: Birisi, enerji kazanılan hızı donuncaya kadar bedenin
canlı tuttuğu, hareket edemese de ölünün korkabildiği, yalnızlık
yorumlara göre getirilen anlamı taşımaktadır.
hissettiği düşüncesinden meydana gelmişti.
Efsanelerden bilindiği gibi, dokuz gün mezarın (keşenenin) ya- 8- Dokuzdan Dokuz Saçan (Toğuzdan Toğuz Cayğan)
nında erkekler meşalelerle nöbet tutmuştu. Getirilen Tengri duasmda bu cümle de geçmekte, fakat "üç..."
İkincisiyse, Tengri'ye çok yalvarınca Can ve Ruh (Tin) geri dö- kavramına nazaran yorumcular onu es geçmektedirler. Halkta da,

nebilirmiş inancından kaynaklanmıştı. Bunlardan dolayı "göbek ezberde tutunmaya devam etse de, anlamsı pek açıklanamamakta,
pencere" (kindik köz) geleneği ortaya çıkmıştı. sözleri tamamen anlaşıldığı halde.

148 149
Nart Kültürü'nün diğer örneklerinde (Örneğin, "Culduzlama") canlanamaz"), "canım-tinim-ana tilim", ("canım-ruhum ana di-
Tengri'nin "üÇten dokuz yıldızın (gezegenin) oluşturduğu" fikri lim", vb.)
mevcuttur.
Ondan hareketle "üçten" (Can, Ruh, Madde), "üç"ün eneıji çar- 9- Ay'ı Yutan Sarıubek . ..(Celimauz) (Ay Cuthan Scmubek Celimauz)
pışmasından "dokuz" enerj i dalının oluşması düşünülebilir. Nanla- (Gökte yaşayan Kızıl Fuk'un yardımcısı. Nart düşmanı. - Nart-
rın dilinde "tört sanıın-bir canım" deyişi (dört organ ı m [dış] ve bir tm; İzd. Vost. Lit., 1994, Moskova, s.79.)
canım) mevcuttur. "Tört san", iki bölümden oluşan ayaklar ve kol- Nart Mitoloj isi'ne katılmasa da, "gök masallarında" ve mitolo-
lardır, "bir canım" ise canın ağırlıklı bulunduğu ara bedeni ve başı jik hikayelerde "Ay'ı yutan Sanubek'in" ("Celimauz"un) kılığı da
kastetmektedir. (Tört sanım-bir canım, başıını alıp keterıne; Dört bulunmaktadır. Onun hakkında halkta oturmuş, ezbere geçmiş bir
organım ve bir canım, başımı alıp giderim).
metin bulunamadı, yine de onun mitoloji kapsamında an latılınama­
Çok ilginç ki "san" denilen bölgenin bölümleri sekizdir, "can"ın
sı yanlış olur. "Nartlar" efsanelerindeki "Fuk-Örüzınek" metninden
"yerleştiği" ara beden ve baş bir olarak ortaya çıkmakta. Öyle de bede-
bir kesit bu personajı tanımlar. Bu amaçla kısa bir bölüm verelim?
ni var kılan enerji, dokuz daldan (bölümden, kısımdan) oluşmaktadır.
Bu düşünce doğru l tusunda "üçden üçnü açıuçu, toğuzdan toğuç
çaçıuçu" "Can, Ruh ve Madde enerjisini çarpıştırarak o 'üçten' 'do-
CELİMAUZ
kuz' enerji yayabilen" olarak açıklanabilir, zira "dokuz... " "üçle... "
bağlı, üçü ilerleten üslupta yazılmış bir cümledir ve üçün devaını "KızılFuknu bardı Celimauz atı,
o larak algılanmaktadır. Anga rninse barıuçandı eelden katı.
Bu yorumun doğru olup olmadığını söylemek zor, fakat "tört sa-
Açu lansa közü otça canadı,
nım-bir canım" atasözü yoruma uymaktadır.
Tengrian d inindeki "bileşik totur" (enerj i) inancına bu yorum Silkinse ua celi kaya caradı.
pek aykırı değil. İnsan bedeninin yapısına göre, birbirine çarpan üç Örüzmekge satanay üretgcndi-
enerjiden, bölgeleri "yöneten" enerji dallarının oluşması anlayışı,
Endi Fuk'ğa ma bılay et degendi:
doğal düşünce yönü o larak ortaya çıkmış olabilir.
(Metindeki sözlerin açık laması: Bir alınastı bardı kamişlededi caşau,
Beden-töngek: ikinci anlamı- kesik ağaç parça. Har bir k ünde bir koyandı aşauu.
Madde-çarh: ikinci anlamı- tekerlek.
Ruh -tin: ikinci anlamı- maneviyat. Ol kamişde teren uru kazarsa,
ideolojide günümüzde "tinnik" sözü geçmekte, anlamı "mane- Koyan tutub tüz katınga koyarsa.
v ilik" .
Can-can. Kesing kirib o l uruda buğarsa,
Bağlı deyişler: "Halk bla curt, can bla töngek"; ("halkla yurt Kelir kelmez almasıını buarsa.
canla beden"), "munu çarhı oynamaz"; ("bunun maddesi artık

150 15 1
Anı soyup terisine kirirse,
Barı b Fuk'nu ayak coluna kirirse.
Kızıl Fuk hemen bayılıvermişti,
Parmağındaysa altın yüzüğü olmuştu.
KızılFuk'nu esi aub kalğandı,
Öriizmek onun altın mühüriinü almıştı,
Barmağında altın muhur bolğandı.
Satanay'a da haberi ile dönmüştü,
Öriizmek da ol muhurnu alğandı,
Fuk korkudan göklere uçup kaçınıştı,
Satamıy'ğa hapar aytıb barğandı.
N art kavimine de beddualar saçın ıştı...
Fuk, korkğandan kökge uçub kaçhandı,
N art kaumğa aman auz açhandı ..." (Martı, Moskova, 1994, "Vosı. Lit." iz-Vo. Metin kısaltılmıştır,
-S.T.-S.)
Tercümesi:
"Ay'ı yutan Sarıubek", "Celiınauz" yerdeki ejderhadan farklı
KızılFuk'un Celimauz atı var, olarak, devamlı gökte yaşayan ve "bunalmış Ruhuyla" Tengri'nin
Ona bindiğinde riizgardan hızlı uçar. yarattığı maddelere çarpan ve yaratıcıya meydan okuyan bir yüce
varlıktır. Tengri, onu gökteki toturun çarpılarak yenilenmesi için
Kızdığınd gözü ateş gibi yanar,
yaratmıştır. Fakat o kendini en yüce bilerek "dokuz göğü" gezip ge-
Hareket ettğindeyse esiniisi kaya ı yarar.
lirken, dünya ve göklerdeki varlıklara güç gösterisi yaparak, arası ­
Öriizmeke satanay öğretmişti, ra ayı, güneşi, y ıldızları kocaınan çenesine sokup, biraz tutup ç ıkar­
Şimdi Fuk'a şöyle yap demişti: maktadır. Ay'ı ise sık sık yutaımış. Zira onun üzerinde "Nart sürli·
cünün çoban portresi siıngelenmiş" ve dünyaya, göğe çağrısını yap-
Bir alınastı vardır karnişlerde yaşayan,
maktadır.
Yediği de bir günde bir tavşan. Nart sürücünün (çobanın) Ay'da yaşadığı akşamlada da Ay'ın
üzerindeki tablo onun yüzü olduğu, altmışlı yıllarda bile çocuklara
O kamişte derin çukur kazarsın,
anlatılırdı. Yer'de dürlistlüğü ve acı çekmesiyle kuısallaşınış çoban
Tavşanı da öyle yanında tutarsın.
(delikarılı) öldüriildükıen sonra, ruh halinde Tengri tarafından Ay'a
Kendinse girip o çukurda saklanırsın, koyulmuştıır inancı günümüzde de herkes tarafından bilinir. (Çoba-
Almasıını da gelir gelmez boğazlarsın. nın ismi bulunamadı ne yazık ki). Sarıubek'in de sık sık Ay'ı yu tına­
sı kıskançiLktan meydana gelmektedir. Ay'ın, Güneş'in tutulduğu
Onu soyup derisini giyersin, zaman, eskiden, bakır leğenleri çevirip ağaç döveçlerle onları dö-
Sonra Fuk'un tuvaJetine girersin. verlermiş "Sanubeki ürkütrnek içi n".

153
152
'
Kültür ekspcdasyonunun araştıımaları sonucu, Ayda'ki "resmin" "Tintaza", aydın ruhlu kişi demektir. "Karan tarthan" ise karan-
ev hayvaniann Teyrisi Aymuş'a ait olduğunu iddia edenler de olmuş­ lık çeken anlamdadır. "Digiza" ise yaıuna yapışmış. kopmayan de-
tu. Fakat bu Nart Mitolojisi'ndeki kılıksız, enerjik Teyri anlayışına mektir. "Digiza" diye gelinin yanında nildih sonrasına kadar bulu-
aykırı olduğundan, çoğunluktan duyulmuş "çoban" hikayesi bu ko- nan kadın olarak da adlandırılır, avukat da. Eskiden avukatlık ya-
nuda ağırlık kazanmaktadır. Dolayısıyla bir hayvancı kültürün sahibi panlar.~ "digiza" denilmişti. Günümüzde ise yapışıp yanından ayrıl­
halkta, "çoban"ın, Tengri'ye kadar yükselebilmesi düşünce ilerleme- mayan anlamını taşımaktadır. Belki de eskiden gele gelen asil anla-
sine zıt değildir. Zircı çöl hayatında çoban olmak, devamlı aşırı zor- mı yerini bulmuştu. Zira atasözünde de o anlamda kullanılmakta­
luklar sınırında geçirilen bir ömür denilebilir. O yüzden çobanın kut- dır. Öyle de bu söz şöyle çevrilir: "Aydın ruhiunun yanında karan-
sallaşması Nartiann hayvancılık kültürüne ters gelmemekte. lık ruhlu kopmaz bulunur."
"Ay'ı yutan Sarıubek" "Celimauz" ölümsüzdür, çarpmasından Nart Mitolojisi'nin insan hayatına yansıması da, genel "varlık­
enerjisini (toturunu) yenilemektc ve bağımsız yaşamaktadır. Dünya lar" felsefesi çerçevesindedir: Enerjik farklılık (tiygen, urğan totur)
varlıkları arasında "sevdalılar" ve "nefretliler" olduğu gibi, "dokuz onların bir arada olma zorunluluğunu gerektirmekte, çarpışması,
gökte" de "nefret" odağı Sarıubek olmaktadır. Onun ayı yutmaya enerji yenilernesi ve güçleomesini sağlamaktadır. Bu anlayışa göre,
kalkışmasının kötü tarafıyla birlikte iyi tarafı da vard ır. Saldırdığı hiçbir aydın karşısında bir karanlık güç olmadan görüşlerinde iler-
zaman "totur urur" (enerji vurur) ve karşılığında da kendine zıt leyemez. "Nefretle" çarpışmayan "sevda" tükenir. Aydın ruhtutar ve
enerjiyle (sevgi) eşit bir karşılık alır. Saldırdığı madde toparlanıp karanlık ruhiularıo bir arada olması tanrısal bir gerçektir. Zira onla-
karşılık verirken, loturu çoğalır ve özü güçlen ir. Öyle de "nefret"le rın durmak bilmeyen rakipliği ve "savaşı", aydınları "dokuz göğe"
"sevginin" çarpışması her iki tarafı da güçlendirir, "var olma" de- çektiği kadar, karanlık ruhltılan da, aydınlara zıt karşı ufuklanı çek-
vam eder. mekted ir. Aydın nıhlular (tintaza) Tengri'ye yöneliyorsa, karan l ık
Nart çoban'ın Ay'a ç ı karı lması ve örnek olarak portresinin yere ruhlar da (karan ıaıthıın tin) evrendeki denge için yaratıl mı ş karan-
lık güçlerle bütünleşme yolunda ilerlemektedirler.
baktığ ı, I-lun manevi gel işim indeki yüksek seviyenin belirtisidir.
Ahlakııı, dürüstlüğün, nazi k yürekliliğin, dayanıklılığın ve özden
Öyle de aydın taraf güçlenmeye devam ederken, çarpışarak "öz"
güçlendireceği karanlık güçler de, eşit derecede karşı taf'.ıfta ilerle-
insancıltğın (çobanın özellikleri) Ay'a çıkması, I-lun Kültürü'nün ta-
mektedirler. Her iki tarafın r'.ıkipliği "özden"dir, doğaldır, ama on-
mamen manevi varlığa odaklandığının açık göstergesidir.
lardan birisinin tamamen kalkması, insanlığın ilerlemesini durdu-
"Ay'ı yutan Sarıubek'in" mitoloji'de yer almadığı, diğer kültür
rur, çöküş ve "ölüm" başlar.
ürünlerinde bulunması tuhaftır. Zira bu Sanubek, "su başını kesen
Yalnız, sevcia her zan1an üstün olmalıdır.
Sarıubek'ten" daha da elkili bir mitolojik personajdır.
Dolayısıyla Nart Mitoloji'de kötülüğe karşı dayanıklılık örnek
geıirilınekte ve kötülük çoğalıp, iyiliği kaplamaya başladığında ona
/0- Tinıaıa
karşı ayaklanmayı öngörmektedir, çünkü çoğalnuş kötülük dünya-
''Tinzazağa
karan tarthan digiza" atasözü (N art söz) günümüzde daki totur (enerjik) dengesini bozabilir.
çoğunluk tarafından bilinmez, onun mitolojik kökenli olduğu da "Tintaza"nın (aydın ruhi u) yanında devamlı ona saldıran bir ka-
unutulmuş sayılır. ranlık ruh lu "digiza" (yapışkan) varsa, kara rengin üstündeki ak gi-

154 155
bi değeri okunur, onunla çarpışarak güçlenmeye, ilerlemeye devam insanı oluşturan Ruhlar'a Tengri'nin "Akıl Özeğinden" bir ener-
eder. Ama aydınlar bir arada kar-.ınlık rakipliği olmadan kalırlarsa, ji ak ımının da katıldığı inancı, insanı diğer varlıklardan üstün kıl­
çarpışamayan enerji giderek tükenir. makta ve tüm varlık lardan sorumlu, hami konumundaki yaratık ha-
Bir aydına (tintaza) bir karanlık ruhlu üstün kudretle saldırıyor­ line getirmektedir.
sa, o da dengeyi bozacak kara enerji oluşturur, aydın tarafı tüketir. Öyle de Nart Mitolojisi'nde "Akıl Özek" (Akıl Çekirdeği) kavra-
Bu yüzden Tengrian inancına göre, iki tür enerji taşıyanların karşı­ mı ortaya çıkmakta ve İnsan, diğer varlıkların sahip olamayacağı bir
lıklı dengede durması gerekmektedir. Karanlık ruhluluğun tama- değer, diğer varlıklann erişemeyeceği bir konum kazanmaktadır.
men ortadan kalkması, varlıklar için sonun başlangıcı sayılır. Tengri, İnsan'ı madde, can, ruh ve akıl enerjisinin birleşimin­
Ama Aydın Ruh biraz üstün gelmek zorundadır. den oluşturarak, onu yaratıcılık mucizelerin.in en dcğ:rli örneği
Öyle de farklı görüş, yapı, kişilik, etnik kök, din, ırk vb. farklı­ kılmaktadır. Tengri, diğer varlıklara ("Akıl Ozek'e" baglamadan)
lıklara karşı, Tengrian dini hoşgörü yü kanun kılmaktadır. Ruh'ta (Tin'de) kodlanmış basit ihtiyaçlarını görebilecek biç~de,
Bunun, Hunların toplumsal hayatına ve halklararası davranışia­ varolmasını sürdürebileceği kadar bir bilgi vermişti. Oysa Insan
rına nasıl yansıdığı da tarihten bilinmektedir. Kendi içine farklı buna karşın, devamlı akışla beslenen "Akıl" enerjik bağına sahip
halkları kabul edip, Tengrian sembollerin yanında, Hun sarayında, olmaktadır.
katılımcıların putlarının da bulunduğu tarihince kanıtlanmıştır. Bu Nart Mitolojisi'ndeki anlama göre İnsan-Madde, Can, Ruh,
halk özellik ise, aydınlatıcı, ruhu yükseltİCİ Tengri inancından mey- Akıl'dır. Diğer varlıklar; Madde, Can ve Ruh'tur.
dana gelmişti. Bu inanç, İnsan'ı Yan m Teycilerden bile üstün, Dünya Tcyrisi'ne
Öyle de Tengrian dini felsefesinin toplumsal hayatına yansıma­ eşdeğer hale getirmektedir. Zira Yarım Teyriler belli bir alanda yet-
sında, "tintaza" insan, halk, topluluk vb., karşı değeri temsil eden kilidir, insan'sa sınırsız faaliyet ve sorumluluğun sahibi olmakta.
insani gruplara (halk, topluluk, kitle vb.) dayanıklı olmalı, zira bu Çünkü Akıl, sınırsız ve sonsuzdur. . ., . "
iki taraf tanrısal yaratılış kanunuyla birbirine bağlı ve birbirine Mitoloji'de "Aklın" baş amacı, Insan Ruhlarını Tcngn nın ay-
muhtaçtır. Birisinin var olınası, diğerinin de var olması demektir. dın ruhlar'' kaynağına taşıroaktır, Tengri'yle bütünleştirmcktir. Çün-
Zira enerjik çarpışması (totıır uruu) hayatı devam ettiren, ona de- kü defalarca "bedenleşmiş" Ruh'lar, belli bir tecrübe sahibidir. Tec-
vamlı yeni enerji kazandıran bir olaydır. rübeyse, Aklın önemli vazgeçilmez parçasıdır. Dolayı sıy la "Aklın"
görevi, bedenleşmiş Ruhu "bunalmaktan" korumak, "sevgi bağın­
Akıl Özek da" tutmak ve Tengri'ye taşımaktı. Yaratılış'ta sonsuzluğa dek kod-
Sunulan örnekler (sunulmayan da) ve halktaki yorumlardan gö- lanan (öz kıyılğan) enerji (totur) olan İnsan Ruhu, diğer varlıkların
rüldüğü gibi, Tengri, İnsan'ı diğer varlıklarla eşdeğer de yaratsa, Ruhlarına nazaran, Tengri'ye kavuşma hakkına sahip olmaktadır.
ona diğer varlıklardan üstün kılan yüce bir değer kalmıştı. O da Görüldüğü gibi Nartların anlayışında, İnsan "sevgiyle" yaşarsa
Tengri'nin, "Akıl Özek" (Akıl Çekirdeği) denilen kaynağına bağlı "bunalmasa" Ruh kılığında Tengri'ye kavuşabilecektir. Bunun için
olduğu inanc ıdır. Tengri ona diğer varlıklara vermediği değeri, devamlı tanrısal ener-
ji bağıyla beslenen "Aklı" vermişti.

156 157
Bu dini yorumlarda bir diğer likir de ortaya çıkmakta: Sevgi: Tl!ngri'de öngörülen düzen, denge ve huzurdur.
Aklın sadece Tengri "Akı l Özeğine" bağlı bir enerji (lotur) akı­ Nefret: O, dengenin bozulmasıdır.
mı olduğu, beyninse, onun için bir mekan olduğu ve aklı etkileme- Sevgide: Aklın üstünlüğü var,
diğidir. Öyle de Nart anlayışında beden, ikinci sıraya ahnmakta, Nefrette: Duygu üstün gelmektedir.
asıl değer olarak, Akıl ve Ruh ortaya çıkmaktadır. Öyle de İnsan'ın Sevgjde: Ruh aydırıdır (Tintaza)
ölümsüz olduğu inancı temel kazanmaktadır. Çünkü Ruh ve Akıl, Nefrette: Ruh bunalandır (kar.ın tartbarı tin)
beden olsa da olmasa da insan olmaya devam etmektedir. (Varlıkları ve onları oluşturan etkenleri birbirine muhtaç kılan
Ölümsüz Ruh, içindeki kodu (öz kıyılğan) doğrultusunda tepe- Tengri, bütünlüğün dengesini sağlamıştı. Nart Mitolojisi'nde ona
den tımağa aynı İnsan' ı oluşturmaya devam eder ve değişemez. Oy- "sevgi" denilmektedir.
sa Akıl gelişmeye, "sevgi" veya "nefret" tarafına kaymaya devam "Muhtaçlıktan" kopan her varlıksa dengeyi sarsar, ona da "nef-
eder. Ruh, özelleşmiş, kodlanmış bir enerjidir. Akıl ise "Akıl Öze- ret" denilir.
ğe" bağlı, devamlı akışla beslenen, tanrısal yaratıcılık enerjisidir. Ana Nart sözü "Teyri Süygen" (sevgi) "Teyri Süymegen" (nef-
Akıl, İnsan'a girebilmek için Ruh'a muhtaçtır. Zira aklın mekanı ret) olarak geçer. Belki de Türkiye Türkçesi'nde bu kavramlar diğer
olan beyni ancak Ruh oluşturur. Ruh ise Can'a muhtaçtır, zira oluş­ sözcüklerle de ifade edilebilir. Sunulanı destekleyecek halk deyiş­
turmak istediği bedeni ancak o canlandırır. Can ise maddeye (beden Ieri şunlardır: "Caraşıuda-caşau" (Uyumlulukta ve dayanıklılıkta
temeline "Töngek") muhtaçtır. Zi ra o olmadan canlandıracağı alanı yaşam); "Teyri süymegen süymez" (Tengri'nin sevmediği seve-
olmaz. Beden (madde "çarh") ise İnsan olabilmek için Akla muh- mez); "Karan tarhtan-ölümge !artar" (Bunalan, ölüm tarafına çe-
taçtır, zira onsuz İnsan konumuna gelemez. . ker); "Karan tarthan-çınk ıl"(Bunalan çatlak, uçuk olur), ikinci ver-
Öyle de insanın varoluşunu sağlayan muhtaçlar çemberi oluş­ siyonu "Karan tarthan-takır" (Bunalan, eksik) vb.
makta: Akıl-Ruh-Can-Beden. Söylenenlerden şu fikir ortaya çıkmakta ve Tengri inancında
Bunlar birbirine muhtaç olup bağl ı da olsa bir arada çarpışmak­ ağırlık kazanan bir fikir olmaktadır:
tadırlar ve o enerjiden (toturdan) duygu denilen özellik ortaya çı­ Tengri insan'a, bir taraftan Akıl'la üstünlük vermekte, diğer ta-
kar. Duygular, "yerli" çarpışmadan meydana gelip, yeni güçle Be- raftansa tüm varlıklar gibi görü len maddeden yapıp, onlara eşit kıl­
den'i etkisi altına almaya çalışır ve Akla baskı oluşturur. Akıl bu maktadır.
baskıya direnebilir ve duyguları kaplarsa, İnsan, Tengri'ye bağlı ka- Üstünlüğü (Akl ı) İnsan'ı
tüm varlık bütününden sorumlu tut-
lır, Duygular üste çıkarsa, Akıl "sarsılmaya" ve "Akıl, Özek"ten makta, madde özü ise onu, tüm varltklara eşdeğer ve muhtaç kıl­
kopmaya başlar. Öyle de İnsan için "sevgiden" "nefrete" yol açılır. maktadır.

Zira sarsılmaya devam eden Akıl , Ruh'u "bunaltmaya" devam eder. Öyle de İnsan, Tengri ve onun yarattığı varlıklar arasında özel
Sonuçta İnsan, Tengri bağından kopmuş olur. konumda bulunan. bir taraftan Tengri'ye bağlı (Akıl), diğer taraftan
Burada "sevgi" ve "nefret" sözcüklerinin anlamına dikkkat çe- tüm varlıklarla bağlı (Beden) Bir Özel Yarlık Olmaktadır.
kilmelidir. Zira Nan Mitolojisi'nde onlar alışılmış anlamdan biraz Zamanla insan ya Tengri'ye ulaşır; ya da "bunalan" Ruh'a dö-
nüşerek "hasarlı" Bedenler oluşturmaya sonsuzluğa kadar devam
farklı anlama gelmektedirler.
eder.

158 159
Burada Ruh'un "aydın" veya "nefretli" olması insanın önüne
büyük sorumluluk çıkarrnakta, milli karakterde Hunlarda, dünya
tarihince vurgulanan üstün sorumluluğu manevi, ahlaki kanun kıl­
maktadır.
Hayati tehlikeden çekinmeden inanılınazı başarabilen efsanelik
Hun cesareti de, bedeni arka planda bilerek, öne Ruh ve Aklı çıka­
rıp, insanı ölümsüz "kılan" Tengrian dininden kaynaklanmıştı deni-
lirse yanlış olmaz.
Din bir inanç olarak başlar, ideolojiye dönüşür ve halkın ilerle-
me yönünü belirler. Din, Aklın ilk ciddi "adımı" sayı labilir, zira o
İnsanın "ben kimim?" diyen ilk sorusundan hareketlenen, insan'ın
diğer varlıklardan koptuğunu ve özel yön aldığını tayin eden bir
başlangıçtır.
Tengrian dini de, ilkel dinlerden birisi olarak, içindeki "sevgi"
anlayışına göre, basit de olsa, halkın gelişimine damga vuran bir
felsefe üretmişti. O da Hunların bilinen ve kabul edilen milli değer­
Icrini temelli etkilemişti.
Mitoloji, ne masaldır, ne de felsefedir. Mitoloji, Aklın bileşik
kavramlarını kavramaya, katiaşık soru ları cevaplamaya ve evrensel
sırlarını açmaya çıktığı düşünce yolundaki ilk adımdır.
Günümüzün gelişimine bu saf da gelse, bir ilkel halkın, yaşadığı
devreye karşı nasıl ileri gittiğinin göstergesi olan, üzerinde düşün­
düren, şahane halk üslubuyla ifade edilen Nart Mitolojisi, Türk ır­
kının kültürel varlığının çekici bir parçası olup, yaşama hakkını ori-
jinal yapısı ve içeriğiyle ebediyen kazanmıştı.

160

You might also like