You are on page 1of 5

 Aleyna TAŞLICA

 190104008
 Türk Dili ve Edebiyatı/ 3. Sınıf
 Çağdaş Öykü İncelemeleri/ Dr. Öğr. Üyesi Bahanur GARAN GÖKŞEN

1. 1950 Kuşağı Öykücülüğü:

Bu dönemde edebiyat siyâsi ve çevresel etkenler ile büyük bir değişime uğramıştır. İktidârın baskısı
ve yaşanan birçok kötü olayın arka planında, bireyselleşen ve kişinin iç dünyasına odaklanan bir
edebiyat anlayışı şekillenmiştir. Bu dönemin birçok yazarı artık şekilciliğin ötesinde eserin anlam
zenginliğine odaklanmıştır. Bu dönemde öne çıkan en temel kavramlar “yenilik”, “absürtlük”,
“bireysellik” ve “gerçeküstülük” dür.

Çağın getirdiği durumlar ile insanlar bir melankoli içindedir. Bunun sonucunda çoğu öyküde bireyin
iç dünyasından bahsedilmiş ve bunun sonucunda öykünün kurgusunun hatları belirginleşmiştir.

“Sait Faik, Oğuz Atay ve Yusuf Atılgan” gibi modernist yazarların yanında, yine toplumsal
gerçekçiliği vurgulayan; “Kemal Tâhir, Hâlide Edip Adıvar, Yaşar Kemâl” gibi yazarlarımız
sâyesinde 1950 kuşağı öykücülüğü çok çeşitli temalara sahip bir edebiyat dönemi hâline gelmiştir.

Karamsarlık ve iç dünyanın getirdiği sıkıntılardan hayal gücü vasıtasıyla kaçan kahramanlar


yoğunluktadır. Bu yolla yazarlar hem kendi iç dünyalarını hem de toplumun içinde bulunduğu buhranı
eserlerinde konu edinmiş ve bunu vurgulamışlardır. Biçim olarak serbest bir tarz kullanılmıştır.
Betimleme, soyutlama ve üstü kapalılık bu dönemde oldukça öne çıkan anlatım şekilleridir.

Eleştiri, her yöne yapılmıştır. Sadece iktidâra değil insanların yaşayış şekillerine de yoğun bir eleştiri
görülmektedir. Bu şekilde bilinçli veya bilinçsiz olarak bir ideal insan sorgulaması yapılmış ve
başkaldırı çağrısında bulunulmuştur.

Absürt kavramlar Türk edebiyatında kullanılmamış ve desteklenmeyen olgular iken artık klişeleşmiş
bir örnek ile “Nasır” üzerine bile eserler yazılmıştır. Saçma görünse bile dönemin yazarları bu olguları
ustalık ile kullanmış ve aslında bu anlamsız kavramlar üzerinden çok derin konulara vurgu
yapmışlardır.
Görmemiş bir yaşantı yerine köhne ve bohem bir yaşantı tarzı benimsenmiştir. Mekânların
betimlemesinden çok duyguların anlatım tarzı önemsenmiştir.

Leyla Erbil’in tâbiri ile “Gelenekten kopuş çağı” olmuştur. Modernleşme yönünde adımlar atılmış ve
büyük ölçüde başarılı olunmuştur.

2. “Dülger Balığı’nın Ölümü” (Sait Faik ABASIYANIK):

Konusu bir dülger balığı olan bu hikâyesinde Sait Faik gerek biçimsel yönden gerek huy
bakımından bir balığı konu almıştır. Konu dülger balığıdır fakat dülger balığı üzerinden
birçok soyutlama yapmış ve birçok konuya değinmiştir. En önemlisi İsa’nın mucizelerine
yaptığı göndermedir. Rivayetlere göre İsa, canavar görünümünde olan dülger balığını sudan
çıkararak onu sakin ve ılıman bir hayvan haline getirmiştir. Tüm hikâye boyunca yazar, bir
nevi dülger balığı üstünden kendini anlatmıştır. Balığın sakinleşmesiyle eşzamanlı olarak Sait
Faik “ben” dilini kullanmaya başlar. Bu onun zamanla değişen karakterinin bir yansıması
olarak görülebilir. Bu hikâyede birbirinden zıt kavramlar yine aynı sahada iç içedir. Misal
ölüm ve yaşam kavramları, iyi-kötü kavramları yazar tarafından birbirine geçirilmiş ve
hikâyeye lirik bir hava katmıştır.

Dülger balığı üzerinden vurgu yapılan bir diğer şey ise “kadın” dır. Sait Faik, dülger balığının
o solgun, bir yandan ise alacalı bulacalı olan pullarını bir kadın elbisesine indirgemiştir.
Dülger balığı ölüm korkusu olan bir balık olmasına rağmen hayatta kalmak için mücadele
etmez. Bu bir nevi dünya heveslerinin, yaşamanın güçlüğü ve melankoliye işaret eder.

Sait Faik birçok eserinde de benimsemiş olduğu “gerçeküstülük” anlayışını “Dülger Balığı”
öyküsünde bolca kullanarak hayal gücünün sınırlarını zorlamıştır. Öyle ki kadınların canlı
balık pullarından elbiseler giyerek bir baloya katıldığını hayal ederek bunu öyküsüne büyük
bir ustalık ile nakşetmiştir.
Aynı zamanda Türk öykücülüğüne kazandırmış olduğu “küçük insan” betimlemesini, dülger
balığı üzerinden az da olsa görmekteyiz. Ötekileştirilmiş insanları öykülerinde yoğunlukla ön
plana çıkaran Faik, bu durumu tüm balıklara nazaran daha çirkin olan ve dışlanan dülger
balığı aracılığıyla tekrardan vurgulamıştır.

Başlı başına ölümü sembolize eden dülger balığı hikâyenin başında hissettirdiği duygu korku,
endişedir. Fakat bu hayvanın huyunun sakinleşmesi ile yazarın hikâyeye kattığı melodiler
“acıma” ve “dinginlik” den ibarettir. Dülger balığının çaresiz bir ölüm korkusu ile güçsüz
duruşu, hayattan ümidini kesmiş fakat âciz insanları hatırlatır.

“Alemdağı’nda Var Bir Yılan” hikâyesi ile karşılaştırma yapıldığında iki hikâyede de hayal
gücü vasıtası ile gerçeklerden kaçışın öte yandan “ölüm”, “yalnızlık” gibi kavramların
vurgulanması dikkat çeker.

Sait Faik Abasıyanık, öykülerinde hayal gücü ile kurduğu dünyada bu tür duyguların
olmadığı bir ortam yaratmıştır.

Yoğunlukla kahraman bakış açısını ile anlatılan öyküde, eksiltili cümleler ve sık sık yapılan
ses tekrarları ile hikâyenin akışında verilmek istenen duygu zenginleştirilerek okura
aktarılmıştır. Aynı zamanda dülger balığını anlatırken çokça benzetmeye başvurulmuş ve
hikâye bütünüyle bir tablo gibi okuyanın gözünün önünde canlanacak şekilde kurgulanmıştır.

4. “Bırakılmış Biri” (Orhan DURU):

“Varoluşculuk” ilkesinin ön planda olduğu bu hikâyede 1950 kuşağının getirisi olan birçok
temelin örneğine rastlarız. Bir kitleye hitap etmenin ötesine geçerek bireysellik aşamasına
varılmıştır. Öyküde ilerleyen safhalarda rastladığımız sarkastik anlatım ve kara mizahın
kullanımı ile anlam daha da zenginleştirilmiştir.
Hikâyede bir yandan iktidar öte yandan toplum tarafından ekarte edilmiş ve ezilmiş bir
insanın varoluş sancısı ve iç dünyasının karmaşası anlatılmıştır. Kahraman bu kötülüklerle
mücâdele ederken zihni onu intihara sürükler. Bu aşamada kahraman gerçekliğin çok dışında
bir anlatıma başvurur. “Şeytan yahut başka bir şey beni dürttü” der.

Sindirildikçe ve bu yaşamı sürdürmeye devam ettikçe kendinden nefret etmeye başlar.


Yemek yeme, uyuma gibi günlük eylemler keyif almanın çok uzağında, yalnızca yaşamak
için yapılmaktadır.

Hikâyenin bir kısmında, mekân şekillendirilmesi okurun dikkatine sunulmuştur. Burası


yemeğin ucuza, içkinin ise pahalıya mâl olduğu bir yerdir. Bu doğrultuda aslında sırf
“sarhoş” olarak bu dünyanın kötülüklerinden uzaklaşmak için paranın gözden çıkarılması
vurgulanır.

Etraftaki insanlar ve yapılan şeyler küçümsenmektedir. Ümitsizliğin verdiği bir karamsarlık


ile umursamaz bir tavır sergiler kahraman. İçinde savaştığı yalnızlık ve ölme isteğini ancak
bu şekilde bastırabilir. O baskısı altında kaldığı toplumu aşağılayarak kendi silik karakterinin
üstünü örtmeye çalışır.

Boşluk hissi ile yaşamış olan, sindirilen ve silik bir yaşam öyküsü olan çoğu insan kaçışı
varoluşsal sorgulamalarda bulur; “Neden yaşıyorum?”, “Bunca acı neden? “Bu hayattaki
amacım ne?”. Bunlar ile beraber yaşamak anlamsızlaşır. İnsanlardan uzaklaşma hissi baş
gösterir. Ötekileşme ve yalnızlık hissi yoğunlaşır.

Varoluşsal sorgular, kahramanın memnun olduğu bir durum değildir. Çünkü onun için
düşünceler bir yüktür, anlamsızdır. Bu tip insanlar sırf düşüncelerden uzaklaşmak için içer ve
uyur.
Altında ezildiği iktidar ile yer yer dalga geçmiştir. Toplum ve iktidârın zorbalığına uğrayan
bir insan olarak milli değerler de kahraman için anlamsızlaşmıştır. Bu yüzden bu değerler ile
dalga geçer. Onun için bu devirde yaşayan insanlar boş ve önemsizdir. “Başkaldırı” bu
öyküde alt metin olarak gözükür. Güçlü bir vurgu ile gözler önüne sunulmasa da kahraman
alaycı ifadeleri ile bunu okuyucuya çok ince bir çizgide geçirmiştir.

Hikâyede kahramanın önemseyip anlamaya çalıştığı ilk durum Davut’un değişimi ile başlar.
Yazdığı mektupta ise öykü boyunca vurgulanan “ölüm”, “yalnızlık”, “ötekileşme”,
“insanlardan tiksinme” durumları bir ana tema hâlinde tek bir yerde toplanmıştır.

 KAYNAKÇA:

BEZİRCİ A.: (2003), “1950 Sonrasında Hikâyecilerimiz”, Evrensel Basım Yayınevi.

OĞUZERTEM S.: (2007), “Leylâ Erbil’de Etik ve Estetik", s.109-30, İstanbul: Kanat Kitap.

ÖZATA DİRLİKYAPAN J.: (2007), “Yazınsal Kavrayışta Köklü Bir Değişim: Türk
Öykücülüğünde 1950 Kuşağı”, Doktora Tezi, Türk Edebiyatı Bölümü, Bilkent Üniversitesi,
Ankara.

You might also like