You are on page 1of 2

MAHALLE KAHVESİ KİTAP RAPORU

Sait Faik Abasıyanık tarafından yazılmış olan Mahalle Kahvesi Sait Faik’in
yayınlanan beşinci kitabıdır. Eser, Sait Faik’in siroz aşısı için Fransa’ya gittiği zaman kaleme
alınmıştır. Kitabın adı içerisinde bulundurduğu, ilk hikâye olan Mahalle Kahvesi’nden gelir.

İlk inceleyeceğimiz unsur zamandır. Yazar, hikâyeleri birbirinden bağımsız olarak yazdığı
için hikâyeleri tek tek ele alacağız. Mesela Mahalle Kahvesi’nde olaylar kronolojik olarak ele
alınmıştır. Karlı bir kış akşamında kahvehaneye giden yazar ilk önce bir bardak çay isteyip
kahvehanedekilere bakarak zaman geçirmektedir. İkinci çayını isterken içeriye üstü başı karla
kaplı bir adam girer ve içeriyi sessizlik kaplar. Bu sırada içeriye bir adam daha girer ve
kahvede oturan birkaç adamı çağırır. Yazar genç adama çay ısmarlamak istemiş fakat her
nedense kahveci bunu kabul etmemiştir. Genç adam ölen kişinin babası olup olmadığını
merak edip sorunca kahveci buna sinirlenip ters bir şekilde sakın eve gitme eğer eve gidersen
sen de ölürsün deyince anlatıcı olayı çok merak eder. Bunun üzerine yanındakilere olayın ne
olup olmadığını sorar. En sonunda bu genç adamın kız kardeşini kötü yola sürüklediğini, o
nedenle babası tarafından reddedildiğini, adamın babasının da kahrından ölmüş olabileceğini
öğrenir. Bir diğer örneğimiz ise Bir İlkbahar Hikayesi'dir. Bu hikâyede ise olaylar geriye
dönüşler yapılarak anlatılmıştır. Mesela yazar ilkbaharı deyince aklımızda çağrışanları,
ilkbaharın güzelliğini, ilkbaharın yirmi yaşından önce idrak edilemeyeceğini anlatırken
geçmişine dönüp bir anısını anlatmaya başlar. Tam otuz sene önce yazar on iki yaşındayken
memur olan babası ilkbahar yağışını bol alan bir yere tayin olmuştur. O bahar sürekli hasta
olan çocuk, bir gün odasına birinin ışık yansıttığını fark eder ve bunun şeftali çiçeklerinin
arasında hasırın üzerinde oturan bir kız olduğunu görür. Kendisi de her gün aynı şeyi
yaparken bir gün ansızın babasının tayini başka yere çıkar ve aradan otuz yıl geçmesine
rağmen yazar hala bu olayı unutamamıştır.

İkinci inceleyeceğimiz unsur ise karakterlerdir. Bana göre hikâyelerde balıkçılık


meslek grubu önde tutulmuştur. Mesela Ermeni Balıkçı ile Topal Martı hikâyesinde Topal
Martı ile Ermeni balıkçının sık sık konuşarak anlaştıkları duyulmuştur. Varbet de Martı ile
konuştuğunu kendisi ile birlikte balığa çıkınca görür. O gün döndükten sonra Varbet bir kez
daha balığa çıkmak ister ancak Martı'nın öldüğünü öğrenir. Bir diğer örnek ise Sinağrit Baba
hikâyesidir. Öyküdeki Sinağrit Baba, balıklar âleminin çok duyarlı akıl önderi, filozofu ve
bilgesidir. Hayatı boyunca toplumunu uyandırmaya çalışmış, ama “tek bir kişinin çabası ile
âlemi düzene sokamayacağını “idrak ettiğinden intihara karar vermiştir. Bunun için dürüst bir
adamın oltasına kapılmaya karar verir. Ama dürüst sandığı için yakalandığı oltanın sahibi de
düzenbazlar düzenbazı biri çıkar. Sinağrit Baba bile yanılmıştır.

Üçüncü inceleyeceğimiz unsur ise kişilerin incelenmesidir. Bu unsur için Plajdaki


Ayna öyküsünü seçtim. Sıcak bir yaz günü plaja giden bir adam o plajda bir ayna görür ve bu
aynayı hiç umursamaz. Yürümeye devam ederken zeytin ağacının altında oturmuş bir çocuk
görür. Ve bu çocukla biraz sohbet edip çocuk hakkında bilgi sahibi olmak ister, çocuğun
babası ölmüştür. Tam sohbet esnasında çocuğun annesi gelir ve aralarında çok kısa bir sohbet
geçer. Ardından kadın adamı evine davet eder. Eve geldikten sonra çocuk bağırıp çağırmaya
başlar. Annesi ise beş on para atmasını yoksa susmayacağını söyler. Adam mecburen çocuğa
para verip onu susturmaya çalışır. Ama çocuk susmuyordu. Böylece çocuğa bütün parasını
verir. Ancak adam çok terleyince kafası kanıyor hissine kapılır ve evden koşarak çıkıp denize
atlar. Sonra o, aynayı bir iç sıkıntısıyla, ama ne olduğunu da anlayamadığı bir iç sıkıntısıyla,
pek de fazla önemsemeden, belki atacağı taşın aynayı kırabileceğini bile düşünmeden kırıyor.

Sait Faik Türkiye'nin daha çok kır kesiminde yaşayan insanların hayatlarını ve kendi
yaşamından kesitlerini bize sunduğu bu kitapta yer verdiği bazı karamsar düşüncelerin siroz
salgını döneminde yazılmış olmasının etkili olduğunu da düşünmekteyim.

You might also like