You are on page 1of 13

ÇİN’İN KÜLTÜREL MİRASLARI

Yasak Şehir 故宫
Çin'in başkenti Beijing'in merkezinde altın gibi parlak ve çok görkemli eski bir yapı
bulunuyor. Bu yapı, dünyaca tanınmış Yasak Kent'tir. Beijing'deki Yasak Kent, Çin'in eski
çağlarındaki imparatorluk saraylarının “incisi” ve dünyanın en büyük çaplı, en iyi muhafaza
edilen ahşap yapı topluluğu olarak kabul edilir. Yasak Kent, 1987 yılında, "Dünya Mirasları
Listesi'ne girmiştir.

  1406 yılında hüküm süren Ming hanedanının ikinci imparatoru Zhu Ding'in emriyle
inşa edilmeye başlanan Yasak Kent, 14 yılda tamamlandı. Çin tarihinde son hanedan olan
Qing hanedanının yıkıldığı 1911 yılına kadar geçen yaklaşık 500 yıl içinde, toplam 500
imparator Yasak Kent'te yaşadı ve devlet işlerini gördü. Beijing'deki Yasak Kent, büyüklüğü,
tarzı, mimarlık sanatı ve lüks süslemeleri açısından dünyada nadir görülen örneklerden biridir.

  Yaklaşık 720 bin metrekare alanı kaplayan Yasak Kent, güneyden kuzeye yaklaşık bin
metre uzunluğunda, doğudan batıya yaklaşık 800 metre genişliğindedir. Yasak Kent'in dört
tarafı, 10 metreyi aşkın yükseklikteki duvarlarla çevrilidir. Kent duvarı  dışında 5 metre
genişliğinde koruma kanalı vardır. Yasak Kent, feodal hanedanın kuralları, siyasi ölçütleri ve
töre ruhuna sıkı bir şekilde uyularak yapılmıştır. Yasak Kent, yapısı, ölçüsü, mimarlık tarzı,
kullanılan renk ve yapılan süsler açılarından imparatorun yetkisinin her şeyin üstünde
olduğunu ve katı sınıf yapısını gösterir.

  Yasak Kent’in, ziyaretçilerin dikkatini en çok çeken üç salonu vardır. Bunlar Taihe,
Zhonghe ve Baohe salonlarıdır. Bu üç salon, imparatorların yönetim yetkisini kullandıkları ve
önemli törenlerin yapıldığı ana yerlerdir. Taihe Salonu, Yasak Kent’in merkezidir.
İmparatorların altın koltuğu, bu salondadır. Yasak Kent’in en görkemli yapısı olan Taihe
Salonu, 30 bin metrekarelik büyük meydanın tam kuzeyinde yer alıyor. 8 metre
yüksekliğindeki beyaz taş merdiven üzerinde inşa edilen Taihe Salonu, 40 metre
yüksekliğiyle, Yasak Kent'in en yüksek yapısıdır. Çin kültüründe ejderha, imparatorun
yetkisini simgelemekteydi. İmparator, "ejderhanın gerçek oğlu" olarak adlandırılırdı. Taihe
Salonu’nun dekorasyonunda büyük oranda ejderha figürleri kullanılmıştır. Tüm salonda
yaklaşık 13 bin ejderha figürü vardır.
  Yasak Kent'teki yapıların birçok özelliği var. Yasak Kent'te birçok salon ve kulübe
bulunmaktadır. Rivayete göre, Yasak Kent'te “9999.5” oda varmış. Eski çağlarda yaşayan
Çinliler, Gök Tanrısı’nın oturduğu sarayda en fazla 10 bin odaya sahip olduğuna inanmışlar.
Tanrının oğlu olarak imparatorun kaldığı saraydaki odaların sayısı bu yüzden 10 bini
aşamazmış. Bu nedenle Yasak Kent’teki odaların sayısı, Gök Tanrısı’nın sarayındakinden
yarım oda daha azdır.

  Görkemli Yasak Kent'teki yapılar topluluğu, Çin halkının zeka birikimini gösterir.
Mimarlık yapısından, değişik damlarına, kapı ve duvarlarındaki süslere kadar tüm tasarımlar,
büyük hayal gücünü yansıtır. Örneğin, Taihe Salonu’nun beyaz taş temeli, salonun daha
görkemli ve güzel görünmesini sağlar. Taş temelin, aynı zamanda binayı nemden koruma
işlevi de vardır. Temeldeki kanalizasyon şebekesi, masallardaki gibi bir tür ejderha
şeklindedir. Üç katlı temelde toplam binden fazla ejderha başı şeklinde su boşaltma borusu
vardır. Yağmur yağdığında sular, ejderhaların ağzından boşatılmaktadır. Bu manzara, sanki
bini aşkın gerçek ejderha, aynı anda ağızlarından su döküyorlarmış gibi görünür.

  Yasak Kent'teki salonların ve odaların tümünün ahşaptan yapılmasından dolayı,


yangından korunma konusu, Ming ve Qing hanedanlarının inşaatçılarının başını ağrıtmış.
Örneğin, Yasak Kent'te dört sıra, içi büyük taşlarla doldurulmuş evler vardır. Bu evler,
yangından korucu duvar olarak tasarlanmıştır. Yasak Kent’teki her avluya aynı zamanda
toplam 308 büyük bakır kavanoz konulmuştur. Yangın çıktığında söndürmek için bakır
kavanozların içine su depolanırdı. Kış aylarında kavanozların içindeki suların donmasının
önlemek için özel altlarında ateş yakılırdı.

  Tarihi kayıtlara göre, Ming hanedanı döneminde Yasak Kent inşa edilirken, 100 bin
işçi ve onlara yardımcı milyonlarca kişi kullanılmıştır. Yasak Kent’in inşası için kullanılan
malzemeler, birkaç bin kilometre uzaklıktaki, ülkenin güneybatısındaki Yunnan eyaleti de
dahil hemen hemen Çin’in dört yanından gelmiştir.

  Ayrıca, imparatorluk sarayı olarak Yasak Kent'te birçok değerli tarihi eser korunuyor.
Eldeki verilere göre, Yasak Kent'te toplam bir milyonu aşkın tarihi eser bulunmaktadır. Bu
sayı, Çin'deki tüm tarihi eserlerin altıda birini oluşturur. Bunların çoğunluğu, dünyada eşi
bulunmayan eserlerdir. 1980'li yıllarda Çin hükümeti, 100'den fazla yeraltı odası inşa etti ve
tarihi eserlerin çoğunluğu, bu odalarda saklanmaya başladı. Görkemli ve son derece güzel
Yasak Kent'teki yapılar, Çin milletinin parlak kültürünün sembolü olarak kabul ediliyor. Çinli
ve yabancı inşaat mühendisleri, Beijing'deki Yasak Kent’in tasarım ve inşasının, eşi
görülmemiş bir şaheser olarak, Çin'in uzun geçmişe sahip olan kültürel geleneğini gösterdiği
gibi, 500 yılı aşkın süre önce Çinli inşaatçıların inşaat alanındaki seçkin başarılarını da
yansıttığı görüşündeler.

  Yasak Kent’in inşasından bu yana 580 yıl geçti. Yasak Kent’in çoğu yapıları eskidi ve
son yıllarda Yasak Kent’i ziyaret edenlerin sayısı, sürekli olarak artarak yıllık ortalama
ziyaretçi sayısı 10 milyonu aştı. Yasak Kent’i daha iyi korumak için Çin hükümeti, geçen
yıldan itibaren kapsamlı bir onarım yapmaya başladı. Alınan bilgiye göre, bu onarım projesi,
20 yıl sürecek.

Yazlık Saray 颐和园


Çin'in başkenti Beijing'in batı kesiminde yer alan ve 290 hektar genişliğinde bir alanda
kurulan Yazlık Sarayı'nın yüzölçümü, dünyanın en büyük meydanı olan Tiananmen
Meydanı'nın 7 katına eşittir.

    Yazlık Sarayı, ülkenin en iyi korunan ve en büyük imparatorluk bahçesi olarak kabul
ediliyor. Çin'in çeşitli hanedanlarının bahçecilik sanatlarının özelliklerini yansıtan bu Yazlık
Sarayı, Çin'in ve yabancı ülkelerin sanat tarihinde önemli bir yer tutuyor. Yazlık Sarayı 1998
yılında “Dünya Mirasları Listesine” girdi. Bir başka deyişle, Çin'deki tüm güzel manzaralar
toplanan Yazlık Sarayı'nda, böylece tüm Çin topraklarının dönemin imparatoruna ait olduğu
düşüncesi yansıtılır.

    Beijing şehir merkezinin 15 kilometre kuzeybatısında bulunan Yazlık Sarayı, 700-800
yıl önce burası güzel ve doğal pastoral manzaralarıyla ünlü turistik yeri haline geldi. 1749
yılında, Qing hanedanı imparatoru Qianlong'un annesinin doğum gününün kutlanması için
buradaki göl ve dağ bahçeye göre tasarlanıp yaptırıldı. Göl genişletildi. Gölden çıkarılan
topraklardan oluşan tepe, uçmak üzere olan büyük bir yarasa şekli verildi. Yarasanın Çince
söylenişi "Bianfu", "Fu", mutluluk ve uzun ömür anlamına geliyor. Qianlong imparatoru, bu
dağa uzun ömürlü olma anlamına gelen "Wanshoushan", göle "Kunming" adlarını verdi. 10
yıl süren çalışmalardan sonra güzel dağ ve göl manzaralarıyla dünyada ün salmış olan büyük
çaplı imparatorluk bahçesi-"Qingyiyuan" inşa edildi. 19. yüzyılda yabancı saldırganların iki
defa saldırısına uğrayıp tahrip edilen "Qingyiyuan", Qing hükümeti tarafından iki defa
restorasyon yapılmasından sonra adı "Yiheyuan", yani "Yazlık Sarayı" olarak değiştirildi.
    Yazlık Sarayı, "Wanshoushan tepesi, Kunming gölü ve Saraylar bölgesinden oluşuyor.
Gölün genişliği toplam alanın dörtte üçünü teşkil ediyor. Yazlık Sarayı'nda pagodalar, opera
odaları ve köşkler dahil 3000'den fazla oda bulunuyor. Yüksekliği 50 metreden fazla olan
Wanshou Tepesi'nin görünüşü, bir yarasayı andırır. Kunming Gölü ise şeftali şeklindedir.
Çünkü Çinliler, yarasanın mutluluğu, şeftalinin uzun ömrü simgelediğine inanırlar. Yazlık
Saray mimarisindeki yapılar, Yasak kentte olduğu gibi kuzeyden güneye inen bir çizgiyle
sıralanırlar. Tepede bulunan 41 metre yüksekliğindeki Fo Xiangge kulesi, Yazlık Saray
simgesi olarak kabul edilir. Wan Shoushan dağına bağlanan bir koridor vardır. 728 metre
uzunluğundaki bu koridor dünyanın en uzun klasik Çin koridorudur. Koridor ilkbahar, yaz,
son bahar ve kış olmak üzere 4 bölümden oluşuyor. Her bölüm arasında birer kulübe vardır.
Ahşap üzerine yapılmış koridor boyunca klasik Çin resimlerinin sayısı 30 binden fazladır.

    Kunming gölünün ortasında bir ufak ada vardır. Adaya bağlanan taştan köprü özel yapısıyla
gelenlerin dikkatini çeker. 150 metre uzunluğunda, 8 metre genişliğindeki köprü üstündeki
parmaklıkta sırayla 500'i aşkın aslan oyması vardır.

    İmparatorluk bahçesi olarak adlandırılan Yazlık Sarayı, Çin'in klasik bahçelerinin özelliğini
taşıyor. Çin, bahçe kültürü ve tarihi açısından uzun geçmişe sahiptir. Çin tarihinde gelmiş ve
geçmiş bütün hanedanların yetkilileri özel bahçe kurarken doğa ile sanatsal güzelliklerin
birbirlerine uyum sağlanmasını amaçladılar. Yazlık Sarayı, Çin'in çeşitli bölgelerindeki bahçe
inşa deneyimlerinden yararlanılarak yapıldığından, ülkenin kuzeyindeki dağların görkemli
özelliğini hem de güneyinin zarif ve yumuşak özelliğini taşır. Yazlık Sarayı, aynı zamanda
imparatorların görkemli sarayı ile halkın sıradan konutlarını iç içe bulunduruyor.

    Yazlık Saray, doğa manzarası, imparator sarayları, tapınak ve bahçesiyle uyumlu bir
birliktelik oluşturur. Burada hem feodalizm devrindeki imparator otoritesi hissedilir, hem de
Çin'in tarih ve kültür izlerine rastlanır. UNESCO uzmanları, Yazlık Saray'ın Çin'deki
bahçelerin gözdesi olduğunu ifade ettiler.

Çin Seddi  长城


Çin Seddi ( 长城), 1987 de UNESCO tarafından dünya mirasları arasına girmiş aynı
zamanda 7 Temmuz 2007’de Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri olarak seçilmiştir.
Günümüzde ise yılın her mevsimi ve günü ziyaretçi akınına uğrayan bu yapıyı bu kadar ilgi
çekici kılan nedir? Dağların üzerinde uçsuz bucaksız kıvrılan bu set için, Prof. Dr. Bülent
Okay “dağların üzerinde uyuya kalmış bir ejderha” betimlemesini kullanmıştır.1

Güvensizlik duygusu hisseden her kişi kendisini koruma içgüdüsü içinde olur. İnsanın
kendini en güvende hissettiği yer şüphesiz ki evi ya da ailesinin yanıdır. Yani kapalı alanda
olma durumudur. Dışarıda ise onu koruyacak etten duvar yani koruma görevlileri devreye
girer. Tarih boyunca insanlar özellikle devlet yönetimleri kendilerini korumak için çeşitli
önlemler almışlardır. Bunlardan bazıları içi muhafızlarla dolu saraylar inşa ettirmiş, kimi
saraylarının etrafını duvarlarla ördürüp kaleler yaptırmıştır. Çin tarihine baktığımızda ise
farklı olarak şunu görmekteyiz. Hükümdarlar kendilerini koruma altına almalarının yanı sıra
şehirlerini de yani halkını da korumak amacıyla ve sınır çizmek için duvarlar inşa
ettirmişlerdir.

İsveçli sanat tarihçisi Osvald Sirèn 1930’larda şöyle yazmıştır: “Setler, setler ve yine
setler, her Çin şehrinin çevresini sarıyor. Etrafını sarıyorlar, parçalara ve kısımlara bölüyorlar,
Çin cemaatinin temel özelliklerini başka bütün yapılardan daha fazla belirliyorlar… setsiz bir
şehir görmek imkansız. Çatısız bir ev düşünmek kadar imkânsız bir şey… Kuzey Çin’de yaşı
ve büyüklüğü ne olursa olsun, çamurdan da olsa bir set veya set kalıntıları olmayan bir köy
bulmak çok zordur.” 2

İlk duvarlar Savaşan Beylikler Dönemi’nde yedi beyliğin sınır belirmek adına
yaptıkları duvarlardır. İlk duvar M.Ö. 657 yılında Chu Beyliği tarafından yaptırılmıştır. Daha
sonrada diğer beylikler kendi sınır duvarlarını inşa etmişlerdir. Böylelikle bugünkü Çin
Seddi’nin ilk duvarları ortaya çıkmış oldu.3

Qin Shi Huang Di’nin yedi beyliği birleştirip Çin’de siyasi birliği sağlamasıyla
önceden yapılmış duvarları birleştirme ve kendi sınırlarını çizme kararı aldı. Bu dönemde
duvarın uzunluğu 5000 kilometreye kadar çıktı. Daha sonraki hanedanlıklar döneminde Çin
Seddi’nin inşası parça parça da olsa devam etti. Bugünkü hali ile Çin Seddi’nin fiziksel
yapısını şu şekilde söyleyebiliriz. 8.851.8 km uzunluğunda 4, temeldeki genişliği 6.5 metre,

1
Okay, Bülent, "Çin Seddi'nin Yapılışı Hakkında Değişik Bir Görüş", Belleten, C. LVII, sayı: 218’den
ayrıbasım, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1993, sf:27.
2
Needham, Joseph, “Science and Civilazition in China” (Çin’de Bilim ve Uygarlık), Cambridge University
Pres, 1954, IV.3, sf: 42-43.
3
Yang, Ji, “长城” (Çin Seddi), Zhongguo Minzu Chubanshe, Beijing, 2007, sf: 6.
4
http://www.greatwall-of-china.com/42-100/how-long-the-great-wall-is.html
duvarların üst kısmında 5.7 metredir. Duvarın yerden yüksekliği genelde 8.5 metre olup,
önemli geçitlerin ve büyük kapıların bulunduğu yerlerde 12 metreye kadar çıkmaktadır. Fakat
tepelerin üzerinde bu yükseklik 1.5 hatta 1 metreye kadar düşmektedir. 5 Öyle ki günümüzde
insanların tırmanamayacağı kadar dik zirvelerde dahi duvarın inşası durmamış tek sıra halinde
taşlarla devam etmiştir.

Peki, böyle devasa bir mimarinin ortaya çıkması nasıl olmuştur, nasıl bir güç bunun
devam etmesini sağlamıştır? İşte burada Qin Shi Huang Di’nin diktatörlüğü ve zalimliği
devreye girmektedir.

Qin imparatorluğunun zorunlu çalışma kampı olarak da belirtebileceğimiz bu set, Çin’i


birleştirmek için sarf edilen bütün çabalardan sonra terhis edilen askerleri ve Qin rejimiyle
ters düşen binlerce hükümlüyü büsbütün ortadan kaldırmak için tasarlanan bir inşaattı. Bu
dönemde kat be kat yükselen vergileri ödeyemeyenler de bu setin inşasında çalıştırılıyordu.

Bu setin zorlu ve acımasız çalışma sahası beraberinde birçok öyküyü doğurmuştur.


Örneğin şu dörtlük bize bazı şeyleri açıklamaktadır;

Oğlunuz varsa, yetiştirmeyin.


Kızınız varsa, kuru etle besleyin.
Görmüyor musunuz, Uzun Set
İskeletlerin üstünde yükseliyor.6

O dönemlerde erkek çocukları önemseyen bir kültürden gelen bu dörtlük, umutsuz ve


çaresiz bir şekilde settin bitmek bilmezliğinden yakınmaktadır. Neden erkek çocuk dünyaya
getireceksin ki, setin inşasında mı ölüp gitsin?

Bunun yanı sıra en çok bilinen hikâyelerden biri ise Meng Jiang’ın daha düğün günü
setin inşası için feda ettiği kocasına olan sevgisini ve özlemini anlatmaktadır.

5
Okay, Bülent, "Çin Seddi'nin Yapılışı Hakkında Değişik Bir Görüş", Belleten, C. LVII, sayı: 218’den
ayrıbasım, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1993, sf:27.
6
Liu, Qing De, “Zhongguo Lidai Changcheng Shi Lu” (Çağlar Boyunca Çin Seddi Üzerine Şiirler), Hebei
Meishu Chubanshe, Hebei, 1991, sf:3.
Yukarıda anlatılanlardan yola çıkacak olursak, ister güvensizlik olsun ister korkaklık
böyle bir mimari yapının M.Ö. II. yüzyıllardaki teknoloji ile yapılmış olması gerçeği bile
insanları hayrete düşürmeye yetmektedir.

Anıt Mezar ve Toprak Ordu 兵马俑


Sıradan bir insan öldüğünde eşinin dostunun onu hatırlaması için geride sadece bir
mezar taş bırakır. Eğer önemli bir şahsiyetse arada bir başına gidip anmak için taşların
sayısını arttırlar ya da mozole yaparlar. Biraz daha eskiye gittiğimizde öldükten sonraki
yaşamlarında kullansınlar diye insanların, mezarın içine değerli eşyalarıyla birlikte
gömdüklerini görürüz. Ölü gömme merasimleri ve ölümden sonra hayat inanışları tarihte her
toplumda ve dönemde farklılıklar göstermektedir.

1974 yılının bir Mart sabahı birkaç çiftçinin Xian’ın 2,5 km güneyinde Li Dağı’nın
eteklerinde tarlalarını sulamak amacıyla sondaj yapmalarıyla ortaya çıkan manzara, yukarıda
bahsettiğimiz gibi hiçbir normal insanın ölümle ve ölümden sonraki hayatla ilgili aklına
gelemeyecek bir olay olduğunu tüm dünyaya göstermiştir.7 Arkeologların yapmış olduğu
araştırmalar yerin altında Qin Shi Huang Di’yi koruyan devasa bir ordunun hazırda
beklediğini gördüklerinde şaşırmışlardır.

Qin Shi Huang Di, yönetimi ele alır almaz kendisine bir mezar inşa edilmesini
istemiştir. Mezarda kendisiyle beraber çok sayıda çocuk, güzel kadınlar hatta atlarının da
yanında gömülmesini talep etmişti. Bu talebe karşı halkın isyan başlatabileceğini ve böyle bir
isteğin sorun olabileceğini söyleyen Lü Buwei, ona ordunun bir benzerinin yapılabileceğinin
ve bu ordunun onu ikinci hayatında koruyabileceğini söyler. 8

İlk başta Qin Shi Huang Di’ye sunulan örnekler çokta tatmin edici olmayan asker
figürlü küçük biblolardı. Qin Shi Huang Di bunların daha büyük olmasını tıpkı bir insan
ebatlarında ve özelliklerinde olmasını istemiştir. Böylelikle M.Ö. II. da heykeltıraşlığın
sınırlarını zorlayan bir ordu ortaya çıkmıştır.

Bugüne kadar toplam üç açma kazılmış ve binlerce parça çıkartılmıştır. Bu açmalardan


kısaca bahsedecek olursak birinci açma; 14.260 m2 alanı kaplar, 5 mil deriliği ile en geniş
7
Mazzatenta, O. Louis, "Emperor Qin's Terracotta Army", National Geographic.
8
Zhang, Fen Tian, (张分田), “Qin Shi Huang Zhuan (秦始皇传)”, (Qin Shi Huang Biyografisi), Ren Min
Chu Ban She, Bei Jing, 2005, sf: 514–516.
çukurdur. Altı binden fazla savaşçı ve at sıraya dizilmiş haldedir, toplam üç sıra kilden
savaşçı vardır ve ellerinde ok ve silahlarla sanki bir orduya göz kulak oluyormuşçasına
beklemektedirler. Bu savaşçıların arkasında ellerinde kargı ve baltalı mızrak tutan altı bin
Terra Cotta savaşçısı ve 35 at arabası vardır. Kuzeyden güneye uzanan orduyu koruyan 11
koridor ve 38 sütun bulunmaktadır. Kazılarsa binden fazla savaşçı, 8 savaş arabası, 32 at
bulunmuştur.9

İkinci açma birinci açmanın 20 mil kuzeyinde yer alır ve en önemli açmadır. İkinci
açmanın keşfi ile zamanındaki Çin ordusunun diziliş ve komuta görüntüsü binlerce yıl sonra
ortaya çıkmış oldu. Altı bin km2 kapsayan ikinci açma, birincisine nazaran daha kapsamlı
asker görüntüleri ile doludur. Bin üç yüzden fazla savaşçı ve at, seksenden fazla at arabası ve
çok sayıda metal silah bulunmuştur. Bu açma Sun Zi’nın savaş stratejisine göre dizayn
edilmiştir.10

İkinci açmada toplam dört bölüm yer almaktadır;

1. Bölüm (Yaylı Askerler Alanı): Bu bölüm açmanın doğusunda yer alır. Ayakta ve
diz çökmüş savaşa hazır askerlerden oluşur. Toplamda alanın etrafını kaplayan 60 asker vardır
ve alanın ortasında yüzleri doğuya dönük 160 diz çökmüş asker vardır. Bu askerler her an
ayaktaki askerlerle yer değiştirecekmiş gibi beklemektedir.

2. Bölüm (At Arabalı Kumandanların Alanı): Bu bölüm açmanın sağında yer alır. 64
savaş arabasıyla 8 sıra oluşturulmuştur. Kazılarda sadece tahta arabaların kalıntılarına
rastlanmıştır. Her bir at arabasının önünde gerçek büyüklükte kilden 4 at vardır ve arabada 3
asker vardır, bunlarsan ikisinin elinde silah vardır diğeri ise arabayı sürmekle görevlidir.

3. Bölüm (Araçlardan, Süvarilerden ve Piyadelerden Oluşan Dikdörtgen Alan): Bu


bölüm açmanın ortasında yer alır. 19 savaş arabası 264 piyade ve 8 süvari yer alıyordu. Her
bir süvari atının üzerinde 3 sıra halinde dizilmişti. Her savaş arabasının arkasında 8–36 süvari
bulunuyordu.

9
O’Connor, Jane, “The Emperor’s Silent Army”, Viking Yayınevi, İngiltere, 2002, sf: 36.
10
Sun Zi (孙子): M.Ö. 500’de Wu Devleti’nde yaşayan ünlü Çinli general ve askeri teorisyendir. Savaş stratejisi
üzerine yazdığı “Savaş Sanatı” (兵法) adlı eseri dünyanın en eski askeri strateji ve uluslararası ilişkiler çalışması
olarak bilinir. 13 bölümden oluşan kitabın, Çin’de Savaşan Beylikler Dönemimde (M.Ö. 480-M.Ö. 221)
yazıldığı tahmin edilmektedir.
4. Bölüm (Süvarilerden Oluşan Dikdörtgen Alan): Bu bölüm açmanın sol tarafında yer
alır. 11 sıra halinde dizilmiş 108 süvari ve 180 attan oluşur. 1. ve 3. sırada 6 savaş arabası
vardır. Her atın önünde sol elinde yay sağ elinde atın ipini tutan bir asker yer almaktadır.11

Üçüncü açma diğerlerini örgütleyen bir idari merkezdir. Bu açma birinci açmanın 25
mil kuzeybatısında ve ikinci açmanın 120 mil batısında yer alıyordu. 520 km2 alanı
kaplamaktadır. Bu açma diğerlerinin en küçüğüdür. 68 savaşçı, 4 at ve 1 süvariyle “U”
şeklindedir. Alanın hemen gerisinde bir savaş arabası ve 68 asker parçaları vardır, böylelikle
bu açmanın kazısının daha tamamlanmamış olduğunu anlayabiliriz. 12

Ordudaki askerlerin özelliklerinden bahsedecek olursak o zamanın heykeltıraşları öyle


bir iş çıkarmışlar ki hiçbir askerin yüz hatları diğerine benzememekte ve antropologlar
tarafından dikkatli bir şekilde incelendiğinde bu askerlerin nereli oldukları
anlaşılabilmektedir. Qin ordusunun içerisinde Hun askerlerinin de yer aldığı bilinmektedir, o
dönemdeki Hun askerlerine ait atların kuyrukları düğümlenmekteydi, yapılan kazılarda
çıkartılan atların bazılarının kuyruklarının düğümlü olduğu ve Hun askerinin yüzlerinin yeşil
renkte boyalı olduğunu görebiliriz. Dikkat çeken diğer bir unsur ise krom kaplı kılıçların
olmasıdır.13

Bütün bu ordunun koruduğu mezar hala açılmamıştır. Arkeologlar koruma


teknolojilerinin, içinden çıkacak şeylerin korumaya yetecek kadar ilerlediğinden emin olana
kadar bekliyorlar, çünkü pişmiş topraktan savaşçıların aslında parlak renkleri, çıkarıldıktan
sonra doğrudan havaya maruz kalınca dakikalar içinde soluyordu.14

Mezarın içerisi hakkında bize bilgi veren yine ünlü tarihçi Sima Qian’dir. Dâhiyane
bubi tuzaklarıyla donatılmış, tunç duvarlarla kapatılmış, ender ve değerli, olağan dışı şeylerle
dolu bir mağaradır. İmparatorluğun çeşitli suyolları hatta kocaman okyanus dahi cıva ile
doldurulup mekanik yöntemlerle akması ve devretmesi sağlanmıştır. Hiç tükenmeden
yansınlar diye fenerlere balina yağı dolduruldu. Ve güvenlik önlemi olarak davetsiz
misafirleri vurmak için mekanik yollarla tetiklenen tatar yayları yerleştirmeleri emredildi.1516

11
Dyan, Qingdao, “The First Emperor; China’s Terra Cotta Army”, British Museum, 2007, sf. 260.
12
Luo, Zhewen, “China’s Imperial Tombs and Mausoleums”, Foreign Languages Press, 1993, sf. 216.
13
Okay, Bülent, “Qin Hanedanlığı ve Qin Shi Huang”, (Yayınlanmamış ders notları), Ankara, 2010.
14
Lovell, Julia, “Çin Seddi-Dünyaya Karşı 3000 Yıl”, NTV Yayınları, 2008, sf: 53.
15
Hansen, Valerie, “The Open Empire: A History of China to 1600”, New York: Norton, 2000, sf. 105.
16
Lu, Xujia, “Shi Ji (史记)”, (Tarih Kayıtları), Hanyu Da Cidian Chubanshe, Shanghai, 2004, sf: 86.
Longmen Mağaraları

Longmen mağaraları, Çin'in orta bölgesinde yer alan Henan eyaletindeki Luoyang
kentinin güney civarındadır. Burada Longmenxia adlı bir vadi vardır. Vadide akan tertemiz su
ve hava insanlar için çok çekicidir. Burası aynı zamanda ünlü bir turistik yerdir. Burada
bulunan kayalıklar çok kalitelidir ve oymacılık için çok uygundur. Bunun için eski insanlar
sarp kayalıklar üzerindeki mağaraları kazmışlardır. Luoyang, tarihte Çin'in en eski bir şehri,
aynı zamanda Budizmin merkezlerinden biri olmuştur. Budizmin Çin'e yayılmasından sonra
Çin'deki ilk tapınak olan Baima tapınağı burada inşa edilmiştir. MS 68 yılında inşa edilen
Baima tapınağı, Budizmin Çin'e yayılmasından sonra Çin'in resmi makamları tarafından inşa
edilen ilk Budizm tapınağıdır. Çin'de birçok Budist mezhepleri ve tapınakları vardır. Ancak
Çin Budizm tarihinde özel yeri bulunan Baima Tapınağı Budizmin Çin'deki en erken eseri
olarak kabul edilmiştir.

Longmen mağaraları, Gansu Dunhuang Mogaoku mağaraları, Shanxi Datong Yungang


mağaraları ve Chongqing Dazu taş oymaları, "Çin'in 4 dev taş oyma sanatı hazinesi" olarak
adlandırılır. Taş mağaralar ilkin M.S. 471 ila 477 yılları arasında kazılmaya başlanmıştır.
Bundan sonraki 400 yıl içerisinde bu çalışmalar devam ettirilmiştir. Nihayetinde burada,
güneyden kuzeye uzanan 1000 metre uzunluğunda mağaralar bloku oluşturulmuştur.

Şu an Longmen mağaralarında 1300'den fazla mağara ve mağaralarda 50'den fazla


Buda pagodası ve yaklaşık 100 bin Buda heykeli bulunmaktadır. Bunlardan Binyangzhong
mağarası, Fengxian tapınağı ve Guyang mağarası en görkemlidir.

    Binyangzhong mağarası, 4. yüzyıldaki mağara sanatını temsil eder. Bu mağara 24


yılda ancak tamamlanabilmiştir. Bu mağara inşası en uzun süren mağara olmuştur. Bu
mağaranın içinde 11 kocaman Buda heykeli vardır. Ana heykel olan Buda Sakyamuni
heykelinin yüz ifadesi zarif ve doğaldır. Heykel önünde oyulmuş iki arslan figürü de çok
canlıdır.

    Fenxiang tapınağı, Longmen mağaralarının en büyüğüdür ve Çin'in Tang


hanedanındaki (618-904) taş oyma sanatını temsil eder. Bu mağaradaki heykeller bloku,
mükemmel bir sanat bütünlüğüdür. Ayrıca Lushena heykeli eşi görülmemiş zariflikte seçkin
bir sanat eseridir. 17 metre yüksekliğindeki Lushena Buda heykeli dolgun, güzel ve canlıdır.
    Guyangdong mağarası, en erken kazılan ve içeriği en zengin mağaralardan biridir. Bu
mağarada Buda heykellerinin koyulduğu hücreler vardır. Hücrelerde Buda heykellerini
yapanların isimleri, tarihleri ve nedenleri kayıt edilmiştir. Bunlar, Çin'in hattatlık ve oymacılık
sanatı için çok değerlidir.

    Longmen mağaralarında, çok miktarda din, güzel sanatlar, hattatlık, müzik, giyim, tıp
ve ilaç, inşaat ve ulaşım ile ilgili gerçek eşyalar saklıdır. Dolayısıyla Longmen mağaraları
aynı zamanda dev bir taş oyma sanatı müzesi gibidir.

    Longmen mağaraları, 2000 yılında "Dünya Mirasları Listesi"ne alındı. Dünya
Mirasları Komitesi Longmen mağaralarını ve Buda heykellerini şöyle değerlendirdi:
"Longmen mağaraları ve Buda heykelleri, Budizm konulu sanat eserlerini ayrıntısıyla gözler
önüne seriyor ve Çin'in taş oyma sanatının zirvesini temsil ediyor."

Potala Sarayı

 Potala Sarayı, Çin'in kuzeybatısındaki Tibet Özerk Bölgesi'nin merkezi Lahsa'daki


Kızıl Dağ’da yer alıyor. Dağ eteğinde inşa edilen bu görkemli yapı, "Dünyanın damındaki
inci" olarak adlandırılır. Tibet halkının mimarlık sanatının tipik örneği olan ve Çin’in ünlü
eski yapılarından biri kabul edilen Potala Sarayı, Tibet’te gelmiş geçmiş Lamaların, siyasi ve
dini faaliyetlerini düzenledikleri ve oturdukları yerdi. Potola Sarayı, Tibet’te korunan en
büyük eski yapıdır.

  Tarihi kayıtlara göre Potala Sarayı, 7. yüzyılda hüküm süren Tubo Krallığı’nın Kralı
Songzanganbu döneminde inşa edildi. O zamanlar Polata Sarayı, "Kızıl Dağ Sarayı" anlamına
gelen Hongshan Sarayı olarak adlandırılırdı. Dış çevresinde 3 sıra kent duvarına ve içindeki
bin odaya sahip olan Hongshan Sarayı, Tubo Krallığı’nın siyasi merkeziydi. 9. yüzyılda Tubo
Krallığı'nın çöküşüyle Tibet, uzun zaman süren savaşa sürüklendi ve Hongshan Sarayı da
yıkıldı. 1645 yılında Beşinci Dalay Lama, Hongshan Sarayı'nın bulunduğu yerde yaklaşık 50
yıl süreyle yeni bir saray inşa ettirdi. Bundan sonra saray genişletildi. Toplam 300 yılda
tamamlanan Potala Sarayı, 13 katlı ve 110 metre yüksekliğindedir.
  Genel olarak taş ve ahşap kullanılarak inşa edilen Potala Sarayı'nın duvarlarının
tamamı granitten yapılmıştır. Duvarın en kalın yeri 5 metredir. Potala Sarayı'nın
sağlamlaştırılması ve depremden korunması için dış duvar aralığına eritilmiş demir
dökülmüştür. Ayrıca, yıldırımdan korunması için de sarayın damı ve sütunlar, altınla
süslenmiştir. Potala Sarayı, yüzlerce yıldır yıldırım ve depremlere rağmen hâlâ sapsağlam bir
şekilde ayakta duruyor.

  Potala Sarayı, esas olarak doğusundaki beyaz salonlar, ortasındaki kızıl salonlar ve
pagodalar ve de batısındaki rahiplerin kaldığı beyaz evlerden oluşur. Beyaz Salon, Dalay
Lama'nın oturduğu yerdi. Kızıl salonlar ve pagodalar, Buda heykellerin ve Dalay Lamaların
mumyalarının ve anıt tabletlerin konulduğu yerlerdir. Kızıl salonlar önünde beyaz bir yüksek
duvar vardır. Budizm bayramları kutlandığında, bu duvara, Buda figürü işlenmiş halı asılır.
Buradaki yapılar, farklı dönemlerde inşa edilmelerine rağmen, bölgenin coğrafi
özelliklerinden yararlanılmasından dolayı, hem görkemli, hem de birbirlerine uyumludur.
Potala Sarayı, mimari güzelliği açısından yüksek seviyeye ulaşmıştır.

  Kızıl salonlar ve pagodalar, sarayın ana yapılarıdır. Beşinci Dalay Lama'nın naaşının
konulduğu pagodanın yüksekliği, yaklaşık 15 metreyi bulur. Temeli dörtgen ve damı kubbe
şeklindeki bu pagodanın dış yüzü, yaldızlarla kapalıdır. 3724 kilo altın kullanılan bu pagoda
üzerinde 15 bin değerli elmas, zümrüt, inci ve akik taşı bulunur. Kızıl salonlardan en büyük
olanı, beşinci Dalay Lama'nın anıt tabletinin konulduğu salondur. 48 büyük ahşap sütun
bulunan bu salon, 6 metre yüksekliğindedir. Bu salonun tasarımında Han milliyetinin
yapılarında sıkça kullanılan kemer yapısı bulunuyor. Ayrıca, tahtadan oyulan Buda heykelleri
ile aslan ve fil gibi hayvan figürlerine de çok rastlanır.

  Potala Sarayı 17. yüzyılda yapılan restorasyon ve genişletme çalışmalarında, Tibet


bölgesindeki tanınmış ressamlar tarafından on binlerce nefis duvar resmiyle süslendi. Bu
duvar resimleri, tarihte tanınmış kişiliklerin hikayeleri, halkın örf ve adetleri, spor ve eğlence
gibi zengin konuları içerir. Bu resimler, Potala Sarayı'ndaki yüksek sanat değeri taşıyan
eserler olarak görülüyor. Potala Sarayı'nda ayrıca, 17. yüzyıldan beri yaklaşık 10 bin resim,
taş ve tahta oyma eserler ile Tibet tarzındaki halılar, porselenler ve yeşim taşları korunuyor.
Yüksek değer taşıyan bu sanat eserleri, bin yıl süresince Tibet ile Han milliyetleri ve diğer
milliyetler arasındaki dostça ilişkileri, kültürel alışverişi yansıtıyor. “Dünyanın damındaki bir
inci” olarak adlandırılan Potala Sarayı, yapısı, inşası, maden kullanımı, resimleri ve oyma
eserleri açısından, dünyaca tanınmış durumda. Bu eserler, başta Tibetli olmak üzere Han,
Mançuryalı, Moğol ve diğer milliyetlerden ustaların büyük yeteneklerini ve Tibet milliyetinin
mimarlık sanatındaki büyük başarını gösteriyor. Potala Sarayı, 1994 yılında UNESCO
tarafından "Dünya Mirasları Listesi"ne alındı.

You might also like