You are on page 1of 113

UFO

APOLLO
ORTAK UZAY UÇUŞLARI

Hazırlayanlar
Halûk Egemen SARIKAYA
Suat BERGİL Cahit CÜMBÜŞEL

Murat Mat. Koli. Şti. - Tel : 27 45 71


İstanbul — 1978
Kitap No : 12 - UFO APOLLO
ORTAK UZAY UÇUŞLARI


Sirius Yıldızı, bilindiği kadanyle, Dünya Planeti’nin Genel Kozmik
Yönetimi’ni sağlamaktadır.
Sirius Yıldızı, bu son Dünya Evrim Devresi’nin Sahibi ve Organi­
zatör R abbi’dir.
Sirius Yıldızı, Dünya Planetini, kendi yüksek Kozmo - Manyetik,
Kozmo - Spiritik, Kozmo - Hiyerarşik vb. etki ve tasarrufu içerisinde
tutmaktadır.

Sirius Misyonu, bu Râb Yıldızı’na hizmet ve işlev görmekte; yar­


dım ve himayesini O’ndan almaktadır.
Sirius Misyonu, bu son Evrim Devresi’nin son aşaması olan Altın
Çağ’a giriş rehberliği yapmaktadır.
Sirius Misyonu, Dünya beşer varlıklarının, vadolunmuş Kıyam
Ediş’lerini sağlayıcı bir Göksel Teorik ve Pratik Öğreti hazırlamak­
tadır.

Evrensel Vazife ve Rehberlik Sistemi, bu Misyon’un Sahibi ve Y et­


kilisi kılınmıştır.
Evrensel Vazife ve Rehbeı-iik Sistemi, Kozmos içerisinde bu ve baş­
ka türlü, çeşitli işlevler gören bir Kozmik Hiyerarşi’dir.
Evrensel Vazife ve Rehberlik Sistemi, Dünya tüm beşer varlıkla­
rını, bu gerçek kurtuluş yolunda, Dünya bu evrim devresini bitiriş bel­
gelerini, bilgi ve bilgelik üzre almaya davet eder.

BİLÎM ARAŞTIRMA MERKEZÎ


Yayınevi
P.K. 1072 — İstanbul
î ÇİNDEK t L E 11

APOLLO - 7
a — Apollo - 7’nin Yanından Geçen UFO’lar.
b — Apollo - 7’nin İçinde Duyulan Meçhul Müzik.

APOLLO - 8
a — Milyonlarca İnsanın Duyduğu, Apollo - 8’in UFO Raporu,
b — Ay’da Çekilen 1100 Resim Niçin Saklanmaktadır?
c — Apollo - 8’in Ay Yörüngesinde Karşılaştığı Diğer UFO’lojik Teza­
hürler.

A PO LLO •9
a — UFO’lar Apollo - 9’a Eşlik Ettiler,
b — Apollo - 9 ve UFO’lar.

APOLLO -10
a — Apollo - 10’nun, Ay Yöriingesindeyken Çektiği UFO Filmi,
b — Apollo'lar Sürekli UFO Filimleri Çekmişlerdir.

APOLLO • 11
a — Apollo - ll*i izleyen UFO
b — Uzayda Duyulan Meçhul Kaynaklı Sesler,
c — Ay Yörüngesinde Gözlemlenen UFO.
d — Ay Üzerindeki Esrarengiz Davranışlar.
e — Ay İnişi Sonrası, Apollo - Houston UFO Gözlemi Konuşmaları,
f — Ay Üzerindeki, Uzaylılara Ait Tırtıllı Tekerlek İzleri,
g — Gözlemci UFO’larm Gözlemi ve Apaçık Resimleri,
h — Çağdaş Rosetta Taşı ve Uzaylılara Mesaj,
ı — Ay İle İlgili Bir Tebliğ.

4
APOLLO -12
a — Apollo - 12’ye Düşen Esrarengiz Yıldırım,
b — Apollo - 12’ye Refakât Eden UFO’lar ve Raporları.

APOLLO -13
a — Apollo -13 Uçuşu ve Uzay Kazası,
b — Apollo - 13’ ün Gerçek Amacı ve A Y ’lı Leonidas’ın Tebliği.

APOLLO -14
a — Ay Bombardımanının Ardından, Uzaylıların Gönlünü Alış,
b — UFO’lar Şifre Kelimelerle Rapor Edilmektedirler.

APOLLO -15
a — Apollo -15 Misyonundaki Bazı Konuşmalar ve A y’daki Tesisler,
b — A y’da Bırakılan Heykel ve Mesaj Kimler İçindi?
c — Ay’da İşitilen Esrarengiz Cümle.

APOLLO -16
a — Apollo -16 Modülü Çevresinde Uçan Beyaz Objeler,
b — Nasa’dan Jeolog Faruk El Baz ve İtirafları,
c — Apollo Yörünge Modülünden Görülen UFO.
d — Ay Üzerinde Görülen Işık ve Cam Kubbe,
e — Uzaylılar İle Temas Aracı Olan Radyo Sonar Peyki.
1' — Ay Yörüngesindeki Esrarengiz Obje ve Radyo Sinyâlleri.
g — Ay Üzerindeki Uzaylılara Ait Yapılar,
lı — Astronotların Tanımladıkları Bir Krater İçindeki Yapı,
ı — Ay İniş Modülü, Uzaylılara mı Terkedildi?

APOLLO -17
a — Ay Üzerindeki Devasa Işıklı Yapılar,
b — Astronotların, Ay Üzerinde Gözlemledikleri Işıklı Obje,
c — Yerkontrol ve Astronotlar Arası Görüşmelerde UFO’lar.
d — Astronotların, UFO’larla İlgili Apaçık Sözleri,
e — Ay Üzerinde Apollo - 17’nin Gözlemlediği Kubbeli Yapı.
I' — Ay Üzerindeki Esrarengiz Tekerlek İzleri ve Köprü,
g — Ay Üzerinde Gözlemlenen Sukesimi Yüzey Şekilleri.
(ı — Saldn-gan Savaşçı Amerika’nın Ay’daki Barış Plaketi!
ÖNSÖZ

İnsanoğlu, hernereye giderse gitsin Göksel Hakikâtler ile


karşılaşmaktan kaçınamamaktadır yer ve gökyüzünde. Çünki
yer ve gökyüzü ve yeraltı ve heryer - herşey kesinlikle ve ke­
sinlikle; bu, beşer evrim yasaları mihenk taşlarıyla yeri ve
yönü belirlenmiş tek çıkış kapılı bir kompleks labirent içre-
dir. Halen bu çıkış kapısını bulmak için nefsani karanlık fe ­
nerleri kullanmakta direnen ve çoğunlukla su başlarını tut­
muş anti - sosyal devlet yöneticilerine, her ümitsiz çırpınış­
larında Göksel Hakikâtler’in işaretleri daha bir apaçık ve yo­
ğun olarak verilmektedir.
Yeryüzü yoksulluk ve yoksunluğa, kan ve ateşe boğulup,
halklar; Asya, Afrika ve Latin Amerika ve Avrupa’da aman­
sız bir mezalim altında inletilirken, ve Afrika’nın kurak top­
raklarında milyonlarca yaşam hakları çalınmış beşer - kar­
deşimiz açlık - susuzluk içinde ölüme terkedilmişken, milyar­
larca dolar harcamayla insanoğlu, yeryüzüne sığamayıp uça­
rı ve satanist tutumuyla gökleri fethe girişti. Şaşalı propa­
gandayla yoksul halkların boşaltılmış aşkaplarına umut ve
reklâm sergilerine Ay topraklan dolduruldu. Güya insanoğlu
büyük bir zafer elde etmişti. Rüyalar gerçekleşti. İlk kez Ay
üzerine Dünya insanı ayak basmıştı! Fakat getirilen taş top­
rağın arasından bir insan eli kemiği de çıkınca işler değişti
elbette. Sonra şu yeryüzünde uzun yıllardır varlıkları her yol

6
denendiği halde bir türlü gizlenemeyen UFO’lar, tüm uzay
uçuşlarında astronot ve kozmonotlarımıza eşlik etmekteydi­
ler.
Üstte de belirttiğimiz gibi, Hakikâtler Labirentinden, an­
cak o Hakikâtlerin işaret ettiği yollar ve yönlerde gidilirse,
sonunda bir üst safhanın görkemli ve özgür yaşam dünyala­
rına ulaşmak mümkündür.
Tüm uzay uçuşlarında Dünya uzay araçlarına eşlik eden
ve yardımcı olup onları birçok dış tehlikelere karşı koruyan
UFO’lar m varlığını Rus ve Amerikan yer kontrol ve bilim
adamları gizlemek istemişlerse de gizli haberleşmelerin ama­
tör ve profesyonel radyo dinleme istasyonlarınca zaptedilen
çokgizli ve şifreli konuşmalarında durum apaçık olarak her
seferinde ortaya çıkmıştır.
Bilinmektedir ki, tüm astronot ve kozmonotlar uçuş ön­
cesi bir UFO eğitiminden geçirilmektedirler. UFO için her
uçuşta yeni bir şifre kelime saptanmakta ve UFO - APOLLO
teması sırasındaki gizli konuşma ve görüşmeler özel radyo
kanallarından yapılmaktadır. UFO’lann uzayda uzun uzun
filim ve fotoğrafları çekilmiştir; tanımları yapılmış ve göz­
lemlenmişlerdir. Bu konulara ilişkin hazırladığımız diğer ya­
pıtları yakında yayımlayacağız.

Halûk Egemen SARIK AY A

7
Wernheı* voa BRAUN
1912 -1976

Von Braun, 23 Mart 1912’de, Almanya’nın doğusundaki Wirsitz’de


doğdu. Daha okulda iken astronomiye merak sardı. Öğrenimini Berlin
Teknoloji Enstitüsü’nde sürdürdü. Alman Roket Kurumu’na katıldığı
zaman, âmirine : ‘ ‘Hayatım sıvı yakıtlı roketlerin geliştirilmesine ada­
yacağını” bildirdi. 1932’de Berlin Üniversitesi’nde doktora yaptığı sırada
henüz yirmi yaşında iken Kurum Başkanlığına atandı. Hermann Oberth’
in yardımcılığını yaptı. 1932 yılında Kummersdorf Deneme İstasyonu’
pun şefi oldu. 1936’da Peenemünde Deneme Merkezi’nin müdürü oldu.
1938’den soni’a V2 roketlerinin ilk örneklerini uçurmayı başardı ve ge­
liştirerek 1944’de son şekline ulaştırdı. Daha sonra uzun menzilli füze­
ler üzerine çalıştı. Faşizmin yenilgisi üzerine Bavyera’ya sığındı ve
orada Amerikan kuvvetlerine teslim oldu. 1945’de A.B.D.’ye gitti, Texas’
ta Fort Bliss M erkezi’nin teknik müdürü oldu ve Amerikan vatandaş­
lığına geçti. Jüpiter - C üç katlı roketini tasarladı. Böylece ilk Ameri­
kan uydusu “ Alpha - 1958” uçuşu gerçekleşti. Daha sonra ise dev Satürn
roketinin yapım ve geliştirme projelerinde çalıştı.
GİRΧ

Tanınmış UFO araştırıcılarından Harold Wilkins ve Dönald


Keyhoe de A y’ın UFO’lar için bir üs olduğunu bildirmekte ve
bunun kanıtı olarak astronotların gözlemlerini göstermekte­
dirler. Saga raportörlerinden Joseph Goodavage, Apollo ast­
ronotlarıyla NASA arasında, Ay uçuşları sırasında yapılan
telsiz konuşmalarını tekrar inceledikten sonra, konuşmalar
sırasında zaman zaman geçen “ BOGEY” kelimesinin UFO
karşılığı olmak üzere kullanıldığının anlaşıldığını açıklamış­
tır. UFO’larla ilgili gözlemler bu şekilde dünya kamuoyundan
gizlenmeye çalışılmıştır. NASA’nırı bilim yazarlarından Otto
Binder, astronotların UFO gözlemleri sırasında konuşmama­
ları hususunda önceden uyarılmış olduklarını ifşa etmiştir.
Bu bakımdan Apollo ile yer kontrol merkezi arasındaki konuş­
malar yer yer sansür edilmişti. Bu uyarılara rağmen astro­
notlar zaman zaman gözlemleri sırasında heyecanlarını giz-
leyememişlerdii'. Buna en belirgin örnek olarak Armstrong
ve Aldrin verilebilir. Konuyla ilgili makale, Apollo -11 Ko­
muta Kademesi Servis Modülü A y’dan ayrıldıktan sonra
Armstrong ve Aldrin’in yer merkeziyle yaptıkları direkt ko­
nuşmaları dinleyen Sam Papper tarafından kaleme alınmış
ve Kanada’mn “ National Bulletin” isimli gazetesinde 29 Ey­
lül 1969’da yayımlanmıştı. NASA ise Komuta Modülü ile yer
istasyonları arasında yapılan konuşmaları Dünya Televizyon
ve Radyo İdarecileri’ne verirken sansür etmiştir.
Apollo uçuşları sırasında ise, sadece UFO’ları gözlemekle
kalmadı astronotlar, aynı zamanda radyo sinyalleri de aldı­
lar. (R ef.: 13).
NASA her ne kadar UFO’jarla ilgili ayrıntıları gizlemeye
çalışıyorsa da, Dr. Garry Henderson’un beyanatına göre
NASA’nın elinde Ay üzerindeki UFO’larla ilgili bir film bu­
lunmaktadır ve de astronotların hepsi UFO’ları görmüş bu­
lunmaktadırlar.
Apollo Programı Direktörü’nün ifadesine göre, NASA’nın
Ay’a gitmekte belirli bir amacı, şimdilik açıklanmayan gizli
bir maksadı bulunmaktadır.
Bu ifade bize NASA (*) Direktörü Dr. James Fletcher’in
beyanatını hatırlatmaktadır :
«Her NASA projesinin ardında Düııya-dışı zekânın kesin­
liğinin araştırılması bulunmaktadır.»
Astronot L. Gordon Cooper şöyle demektedir :
«Geçmiş yıllarda Dünya-dışı kökenli zeki yaşam formla­
rının Dünyamızı ziyaret ettikleri kanısındayım. Ayrıca zeki
varlıkların kontrolündeki UFO’îarm da planetimizi binlerce
yıldan beri ziyaret ettiklerine de inanıyorum. İnsanlar Uçan
daireleri bir çok kez görmüşler ve üstelik bu olaylardan çoğu
radar gözlemleri ile de doğrulanmıştır. Bunların tümünün ha­
yal ürünü olduğunu söylemek gerçekten gülünçtür.» (R ef.: 4).

(*)■ NASA : National Aeronautics and Space Administration (Ulusal


Havacılık ve Uzay Dairesi).

10
Apollo - 7
Apollo -7 , 11 -12 Ekim 1968 : Apollo programının bu in­
sanlı ilk misyonu sırasında astronotlar, Walter Schirra, Donn
Eisele ve Walter Cunningham ile teknik donanım, Dünya yö­
rüngesinde geçirdikleri birkaç gün boyunca hatasız olarak
çalıştılar. Sekiz kez uzay aracının ana tahrik sisteminin iş­
leyiş kontrol ateşlemeleri yapıldı ve uzaydaki insanlı bir araç­
tan Dünya’y a ilk canlı televizyon yayını yansıtıldı.

Apollo - 7 Misyonu Genel Verileri


Genel Bilgi :

Uçuş tarihi 11 Ekim 1968


Dönüş tarihi 22 Ekim 1968
Ay iniş bölgesi — (îniş Yok)
Yörünge modülü
İniş modülü
Astronotlar Walter M. Schirra Jr., Donn F.
Eisele, R. Walter Cunningham

11
a — Apollo - 7’nin Yanından Geçen UFO'lar

Yakın zamana kadar sorumlu çevrelerin büyük bir kıs­


kançlıkla gizlemeyi başardıkları bir haber, bir rastlantı eseri
olarak 2 Ekim 1968’de ve saat 22.15’de ilgililerin kulağına
erişti. Haber îslviçre Telgraf Merkezinden, G.E.O.C.N.I.
(Cropement d ’Ettıde d ’Object Celestes Non Identifies) Mahi­
yeti tesbit edilemeyen uçan cisimleri inceleme grubu direk­
törü olan M. Fracis Schafer’e iletilmekteydi. Ele geçen tam
metin şuydu :

«Apollo - 7 Avustralya üzerinde uçtuğu sırada Astronot


Cunningham, Apollo - 7’tıin yanından uçarak geçen meçhul ci­
simlerin varlığını merkeze bildirip talimat istemişti.»

Haberi İsviçre Telgraf Merkezi, Cape Kennedy’de bulu­


nan İngiliz Haber Merkezi Reuter’den almıştı. Haber İsviç­
re’ye aynı gün saat 20.00’de teleksle bildirilmişti. (İsviçre
Haber Alma Merkezi — 44 sayılı dosya).

b — Apollo - 7’nin İçinde Duyulan


Meçhul Müzik

Apollo - 7’nin uçuş sırasında gözlemlediği UFO’larm ya-


nısıra, bir de yüksek frekanslı bir müzik duydular. Bu müzi­
ğin nereden geldiği bir türlü anlaşılamadı. Kuşkusuz onun
nereden ve kimler tarafından yayımlandığı bellidir.

12
A p o llo - 8
Apollo »8, 21 - 27 Aralık 1968 : Astronotlar Frank Bor-
nıan, James Lowell ve William Anderson uzayda 750.000 ki­
lometreyi aşan bir yolculuk yaparak A y’ın çevresinde dolan­
dıkları zaman tarihin, Dünya’dan Güneş Sistemindeki bir di­
ğer küreye yapılan ilk uçuşunu gerçekleştirdiler. Ayrıca Ay'
m yüzeyine 105 km. kadar mesafede yörüngeye girerek Ay'ın
yüzeyini yakından izleyen ilk astronotlar oldular.

Apollo - 8 Misyonu Genel Verileri


Genel Bilgi :

Uçuş tarihi 21 Aralık 1968


Dönüş tarihi 27 Aralık 1968
Ay iniş bölgesi — (İniş Yok)
Yörünge modülü
İniş modülü
Astronotlar Frank Borman, James A. Lowell Jı\,
William A. Anderson.

13
bilgiyi hiç bir makamdan alamadı. Ama Apollo - 8 uzaydan
döndüğü zaman, boşlukta çekilen 1500 resmi de beraberinde
getirmişti. 1500 resimden yalnız ve yalnız 380 adedi resmî ma­
kamlar tarafından basma verildi. Diğerleri kim bilir nasıl bir
sır saklıyor?
c — Apollo - 8’in Ay Yörüngesinde
Karşılaştığı Diğer UFO’lojlk Tezahürler
İkinci Apollo Ay misyonunu gerçekleştiren Apollo - 8’in
astronotları iirkünç dakikalar geçirmişlerdi. Ay çevresindeki
ilk uçuşları sırasında “ disk biçiminde” bir obje gördüler.
UFO zaman zaman hızla yanlarından geçmiş ve astronotlar,
gözlerini kamaştıran “ kör edici ışık” tan şikâyet etmişlerdi.
Hattâ, “ uzay kapsülü içerisinde içsel bir ısı dalgası” hisset-
üklerini de ileri sürüyorlardı. Uzay aracının açıklanamaya-
cak bir şekilde “ pitch” ve “ yaw” (*) hareketleri yapmaya
başlaması, korku içinde kalan astronotların bir süre için ne­
redeyse aracın kontrolünü kaybetmelerine neden oldu Da­
hası, bu tuhaf deneyimler sırasında zaman zaman “ acayip
radyo parazitleri” işittiler. Bunları hem “ dayanılamaz, yük­
sek frekanslı parazitler” hem de “ tuhaf tahrifler” (garble)
diye tarif ediyorlardı.
Tanınmış UFO araştırmacısı ve gördüğü yüksek hizmet­
lerden dolayı NASA tarafından kendisine bir şeref diploması
verilmiş olan, eski NASA bilim yazarı Otto Binder, Apollo - 8’
in karşılaştığı bu acayip olaylardan bahsederken şu düşün­
ceyi de ileri sürüyordu :
«Apollo - 8’in başına gelenler sanki, UFOnotların, astro­
notlarımızın A y’ın çevresini dolaşmaya engel olmaya çalış­
tı İdari anlamını taşımaktadır...»
Ancak, sonunda, bu spekülasyonun bir temele dayanma­
dığı ortaya çıktı (R ef.: 9).

<') “ pitclı” : Uzay aracının yatay eksene kıyasla yukarı aşağı hare-
keti.
“ yaw ” : Uzay aracının düşey eksene kıyasla sağa sola sapma
hareketi.
17
Apollo - 9
Apollo - 9, 3 -1 3 Mart 1969 : Dünya yörüngesinde 9 mil­
yon kilometreden daha fazla bir mesafe kateden bu misyon,
Ay İniş Modülü’nün —astronotları Ay'ın yüzeyine indirmek
için yapılmış olan, örümceğe benzeyen araç— uzaydaki ilk iş­
leyiş kontrolünü de kapsıyordu. Mürettebat, James Mc Divitt,
David Scott ve Russel Schweickart’dan meydana gelmişti.
Schweiekart, Apollo uçuşlarının ilk uzay yürüyüşünü yaptı.

Apollo - 9 Misyonu Genel Verileri


Genel B ilgi:

Uçuş tarihi : 3 Mart 1969


Dönüş tarihi : 13 Mart 1969
Ay iniş bölgesi : — (İniş Yok)
Yörünge m odü lü : Gumdrop
İniş modülü : Spider
Astronotlar : James A. Mc Divitt, David R. Scott,
Russel L. Schweickart.

18
a — UFO’lar Apollo - 9’ a Eşlik Ettiler
Apollo - 8 tarafından yapılmış olan UFO gözlemlerinin
milyonlarca insan tarafından duyulmasının uyandırmış oldu­
ğu etkinin heyecanı henüz geçmeden, Apollo - 9 uzaya yol­
landı. Böylece A y’ın fethine ilişkin yeni bir aşamanın uygu­
laması yapıldı. Bu sırada UFO’lar gene ortak uçuştaydı­
lar ve Apollo’ya eşlik ediyorlardı.

b — Apollo - 9 ve UFO’lar

Bu, Apollo uçuşlarının üçüncüsü idi ve diğer ikisinde de


olduğu gibi, bu uçuşta da Uçan Daire’ler astronotlarımızı
yalnız bırakmadılar.
Apollo - 9, hakkında, en az doküman toplanılabilen mis­
yon olmuştur.
NASA her defasında olduğu gibi olayları basma sansür
etmiş ve yalanlamıştır. Ne varki, diğer tüm Apollo uçuşlarına
ait olduğu gibi, Apollo - 9 ile de ilgili ellerinde bolca UFO —
Apollo - 9 dokümanını saklamaktadır NASA...

19
Apollo - 10
Apollo -10, 18 - 26 Mayıs 1969 : Ay yörüngesinde yakla­
şık altmışiki saat harcayan Thomas Stafford, Eugene Cernan
ve John Young, insanlı ilk Ay inişinin tam teşekküllü provası
olarak yapılan bu misyon sırasında, Ay İniş Modülü’nün,
Apollo Yörünge Kumanda Modülü’nden ayrılması ile Ay îniş
Modülü’nün Ay yüzeyinin onüç kilometre kadar yakınına uç­
masını gerçekleştirdiler.

Apollo -10 Misyonu Genel Verileri


Genel Bilgi :

Uçuş tarihi 18 Mayıs 1969


Dönüş tarihi 26 Mayıs 1969
Ay iniş bölgesi - (İniş Yok)
Yörünge modülü Charlie Brown
İniş modülü Snoopy
Astronotlar Thomas P. Stafford, John W. Young,
Eugene A. Cernan.

20
Apollo - lO’ un Ay yörünge uçuşa sırasında, Ay üzerindeki “ parlak
obje’ Ve ilişkin çektiği fotoğraf.

a — Apollo - IG’mm, Ay Yörimgesindeyken


Çektiği UFO Filmi

Apollo -10 uzay uçuşu sırasında UFO’îarm Apollo’ya re-


‘ akat ettikleri bildirilmektedir. Yetkililer Apollo - 10’un Ay
yörünge uçuşu sırasında UFO’ları gördüğünü bildirmekte ve
bunun kanıtı olarak da Apollo ile Ay arasındaki parlak cis­
min fotoğrafını göstermektedirler. Ayrıca Apollo - 10’un UFO
gözleminin gerçekliğini kanıtlayan bir de film mevcuttur. Bu
filmin ilginç- yanı A y’a ilişkin bölgeler filme alınırken bir
UFO’nun görüntüye girmesi değil, astronotun Apollo ile Ay
arasında hareket eden parlak ve uçan cismi kamera ile iz­
lemesidir. Bilim Araştırma Grubu’nun da arşivlerinde bulu­
nan bu filmde, söz konusu uçuş halindeki UFO, gayet belir­
din bir şekilde teşhis edilebilmektedir.

21
b — Apollo’lar Sürekli
UFO Filmleri Çekmişlerdir

Halen NASA’nın gizli arşivlerinde, UFO’ların dış uzayda


ve yörüngelerde Apollo’lar ile çeşitli uzak - yakın temasları­
nın çekilmiş filmleri mevcuttur. Yakın zamanlarda bu film ­
lerden bazıları, bir UFO araştırmacısına verilmiştir. NASA
için, en tehlikesiz addedilerek verilen bu filmlerde dahi UFO’
larm gayet bariz bir şekilde uçmakta oldukları bu araştır­
m acı tarafından ifade edilmektedir. Bir zaman sonra yayım­
layacağımız bir kitabımızın UFO filmleri ile ilgili bölümünde
bu konuya ilişkin ayrıntılı bilgi vereceğiz.

22
Apollo - 11
Apollo -11, 16 - 24 Temmuz 1969 : Sekiz yıl önce sapta­
nan hedefe ulaşan Neil Armstrong ve Edwin Aldrin, A y’ı in­
celeyen ilk insanlar oldular. (Apollo Yörünge Kumanda Mo­
dülü Pilotu, Michael Collins Ay yörüngesinde kaldı.) Sea of
Tranquillity’ye (Durgunluk Denizi) inildiğinde Armstrong ta­
rihte daima anılacak olan şu sözleri söyledi : «Kartal inmiş­
tir.» Apollo -11 mürettebatı Ay taşlarından çeşitli örnekler
topladılar ve tarihin en büyük televizyon seyirci kitlesi tara­
fından canlı yayınla Dünya’dan izlendiler.

Apollo -11 Misyonu Genel Verileri


Genel Bilgi :

Uçuş tarihi 16 Temmuz 1969


Dönüş tarihi 24 Temmuz 1969
Ay iniş bölgesi Mare Tranquillitatis (Durgunluk De­
nizi)
Yörünge modülü Columbia
İniş modülü Jr. Eagle
Astronotlar Neil A. Armstrong, Michael Collins,
Edwin E. Aldrin.

23
Apollo - H ’ln mürettebatı : Neil Armstrong, Michael Collins
ve Edwin Aichi».

a — Apolio - l l ’i İzleyen UFO

Apollo -11 uzay aracı Dünya’dan ayrılalı henüz bir gün


olmuştu ki mürettebat, araç ile Ay arasında olağandışı bir
obje (nesne) gördü. Önce, bunun sadece Satürn - IV yardımcı
roketi olduğunu düşündüler. Tasdik için Houston’a seslendi­
ler. Ancak, Houston, Apollo -11 astronotlarına, yardımcı ro­
ketin 9.000 kilometreden daha ötede bulunduğunu bildirdi.
Bu iri, acayip obje, astronotlara, nasıl ve nereden bak­
tıklarına bağlı olarak değişik biçimler altında görünüyordu.
Aşağıda, astronotların teknik araştırmalarının, bu “ bilinme-
yen” e değinen bir bölümünü okuyacaksınız :

ALDRİN : Gördüğümüz ilk olağandışı şey, sanırım, bir

24
gün uzaklıkta idi ya da A y’ın oldukça ya­
kınında bulunan bir şeydi. Oldukça iri bo­
yutlara sahip olduğundan tek gözlü dürbü­
nü (moııocular) üzerine ayarladık.
COLLİNS : Bu cismi nasıl görmüştük ki? Öylesine, pen­
cereden dışarı bakmıştık da mı görmüştük?
ALDRİN : Evet. S - IVB (Satürn roketinin üçüncü ka­
tı), olup olmadığından da emin değildik.
Y er’e sorduk ve S - IVB’nin 9.000 kilometre
ötede olduğunu öğrendik. O sırada, yüksek
randımanla (high gain) ilgili bir sorunumuz
vardı, değil mi?
COLLİNS : Bir şey vardı. Bir şeyin tosladığını hisset­
tik, yahut belki de bana öyle gelmişti.

16 Temmuz 1963’da Apollo -11 tarafından çekilen UFO fotoğrafı.

ALDRİN : MESA’nın çıkıp çıkmadığını merak ediyor­


du.

25
COLLİNS Herhangi bir şey hissettiğimizi sanmıyorum.
a l d r in ...sonra, geçip giden bu parlak objeyi gör­
dük. Bunun, S - IVB’den başka birşey ola-
mıyacağını düşündük. Tek gözlü dürbünle
objeye baktığımızda, sanki birazcık L biçi­
mindeymiş gibi görünüyordu.
ARMSTRONG : Açık bir bavul gibi.
ALDRİN : O sırada PTC’de (pasif ısı kontrolü), oldu­
ğumuzdan hepimizin teker teker gözlemle*
yebildiği bu cismin kesinlikle, civarımızda
bulunduğu ve oldukça hacimli boyutlara sa­
hip olduğu kanısı doğuyordu.
ARMSTRONG : Denilebilir ki tam çıplak gözle seçilebilme
smırı üzerinde yer alıyordu. Nasıl bir bi­
çime sahip olduğunu söylemek zordu. Ay ra­
ca, menzilini bilmeden boyutlarını ya da
boyutlarını bilmeden menzilini kestirmenin
imkânı yoktu.
ALDRİN Sonunda, Ay îniş Modülü’ne geçerek cismi
objektifte izlemeye koyuldum. Sekstant
odaklanmadığı zaman, gördüğümüz cismin
bir silindir şeklinde belirmesi bizi fena hal­
de yanıltmıştı.
ARMSTRONG : Ya da aslında, iki halka gibi.
ALDRİN Evet.
ARMSTRONG : İki halka. İki birleşik halka.
COLLİNS : Hayır, bana göre, içi boş bir silindire ben­
ziyordu, iki birleşik halkaya değil. Cisim
takla atarken görülebildiğinden, tam pru­
vadayken (end - on) doğrudan içine bakılâ-
biliyordu. Boş bir silindirdi. Fakat sonra,
sekstantm odağını değiştirdiğimizde silindi­
rin yerini açık duran bir kitap şekli alıyor­
du. Gerçekten de tuhaftı.

26
ALDRİN : Sanırım, bu cismin bir silindir olmadığı hu­
susundan başka söyleyecek pek fazla bir
şey yok.
COLLÎNS: Bir silindir olduğunu sandığımız sıradadır
ki, S - IVB hakkında soruşturduk. Neredey­
se, cismin S - IVB’ den başka bir şey olamı-
yacağm a kanaat getirmiştik. Ancak, ger­
çekten de bunun dışında herhangi bir sonu­
ca varmış değiliz. Bu süre haricinde cismi
pek görmediğimizden — aslında, ne olabile­
ceği, büyüklüğü ya da uzaklığı hakkında
elimizde bir sonuç yok... (R ef.: 9).
b — Uzayda Duyulan Meçhûl Kaynaklı Sesler
Apollo -11 uzay aracı A y’a yaklaşırken astronotlar tuhaf
radyo parazitleri işitmeye başladılar. Bu çeşitli parazitler bir
“ itfaiye arabasına” , yüksek sesli sirenlere, daire testere se­
sine ve tren düdüğüne benziyor ve uzay iletişim (haberleşme)

Yer Kontrol’den bir görünüm.

27
bağlantısı ile karışıyordu. Şaşkına dönen Yer Kontrol, astro­
notlara şöyle bir soru yöneltiyordu : «Orada sizinle birlikte
başkalarının da bulunmadığından emin misiniz?»

Sesler, Apollo -11 misyonunun ilk birkaç günü boyunca


aralıklı olarak, fakat değişken yoğunluklarla. devam ederek
herkesin, özellikle astronotların sinirlerini gerdi. Bu acayip,
araya giren parazitlerin Apollo uzay aracının dışından geldi­
ği aşikârdı ve bunlar, radyo sinyalleri olmalıydı. Sinyaller
A y’dan mı yoksa yakındaki bir UFO’dan mı geliyordu? A y’a
yaklaştıkları sırada Apollo -11 astronotları tarafından görül­
müş olan-herhangi bir kimliği belirlenemiyen obje ya da bir
bilinmeyen rapor edilmiş değildi. Ancak, bazı araştırıcılar,
bu tür raporların susturulmuş ve örtbas edilmiş olabileceği­
ne inanmaktadırlar. Bunun nedeni de, özellikle, çığır açan
bu seyahati Dünya gezegeninin hemen hemen yarısının ya da
aşağı yukarı bir milyar kişinin izliyor olmasıydı. Bazı araş­
tırıcılar, Apollo -11 astronotlarının ikinci UFO’yu da A y’ın
yüzeyinde gördüklerini iddia etmektedirler.

NASA uzay programının eski üyelerinden Otto Binder,


Yer Kontrol — Apollo -11 konuşmalarının önemli bölümleri­
nin çıkarılmış olduğunu ileri sürüyor. Sözkonusu bölümler,
A y’ın üzerinde ve çevresinde görülmüş olan UFO’larla ilgili
olabilir miydi? Binder, ilk kez Cooper’m, “ Faith - 7” adın­
daki araçla yapmış olduğu Mercury uçuşu sırasında gözlem­
lemiş olduğu bir UFO’dan beridir, NASA’nm uzay uçuşları
yapılırken rastlanılan bilinmeyenlerin rapor edilmeleri hakkın­
da astronotlarını uyarmış olduğunu söylemektedir. (R ef.: 9).

e — Ay Yörüngesinde Gözlemlenen UFO

19 Temmuz 1969’da Apollo -11, astronotları Neil Arm­


strong, Edwin Aldrin ve Michael Collins ile birlikte A y’ın et­
rafında dönüyordu. Tarihî inişe bir gün vardı. Aldrin Ay yü­
zeyinin filmini çekiyordu. Birden ufukta iki kimliği bilinme­

28
yen, disk biçiminde, ışıklı, uçan nesne ortaya çıktı; biri diğe­
rinden biraz daha büyüktü. Bazen arka arkaya uçuyorlar,
bazen birbirlerinden uzaklaşıyorlar, sonra gene yaklaşıyor­
lar ve Dünya yapısı hiç bir uzay aracının yapamıyacağı ma­
nevraları yapıyorlardı. Neil Armstrong daha sonra : «Gerçek­
ten böyle bir şeyi beklemiyordum, ama onları gözlerimle gör­
düm!» şeklinde konuşmuştur.

Ay’ın bir kraterinden çıkarak yükselen iki UFO’nun Apollo -11


tarafından çekilen filminden bir görüntü.

Aldrin fazla şaşırmamıştı, çünkü bu onun UFO’larla ilk


karşılaşması değildi. Yaklaşık bundan üç yıl önce, Gemini -12
ile Dünya’mn etrafında dönerken, dünyasal ölçülerle kıyas­
lanamayacak dört uzay gemisi görmüştü.
Ve üçüncü olarak ta Aldrin, bu defa küçük bir UFO’nun
Ay îniş Modülü “ Eagle” m, yörüngedeki Yörünge Kumanda
Modülü “ Columbia” ya gitmek için havalanacağı sırada, Mic-
hacl Collins ile birlikte filmini çekti. Aldrin’in çekmiş olduğu
filmler hemen hemen altı yıldan beri NASA’nın gizli arşiv­
lerinde saklanmaktadır. Fakat UFO’ların varlığı hakkındaki

29
tartışmalar halen sürüp gitmektedir; bazıları bunu, Orta Çağ­
daki “ büyücülük h a y a lle rin e geri dönüş olarak, bazıları ise
bilimsel açıdan insanlık için daha iyi gelecekler vaad eden
bir yol biçiminde yorumlamaktadır. Konu özellikle astronom­
ların, fizikçilerin ve doğal olarak ta büyük bir ölçüde NASA’
nın ilgisini çekmektedir. Resmî olarak serbest bırakılmadık­
ça, elde mevcut ve fakat gizli kaynak ve materyalin dışarıya
çıkarılması oldukça güç, hatta mucizevi bir iştir. NASA’nm
konuya karşı takındığı tavır, Aldrin’in filminin ne derece ger­
çek olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
21 Haziran 1969, bir insan A y’a ilk kez ayağmı basarken
bütün Dünya nefesini tutuyordu. Armstrong’un : «İnsanlar için
küçük, insanlık için büyük bir aşama», şeklindeki sözleri uza­
yı katederek tarihe geçti.
Apollo -11 uzay uçuşu sırasında meydana gelen olağan­
üstü olaylar dizisinin gözlemlerinin bir bölümü, bu olayların
baş döndürücülüğü karşısında gözden kaçmış ve yine bu ola­
ğanüstü durumlarından dolayı NASA tarafmdan örtbas edil­
mişlerdir ki, biz şimdi bunlar üzerinde durmak istiyoruz.
(R ef.: 5).

d — Ay Üzerindeki Esrarengiz Davranışlar

Apollo A y’a iniş programında bilindiği üzere, astronot­


lardan Armstrong ve Aldrin’in Ay yüzeyine indikten sonra
on saat süre ile kapıları bile açmadan, her an kalkışa hazır
bekleyen Ay îniş Modülü içinde kalmaları öngörülmüştü. Ne­
den?
NASA bu konuda şöyle bir açıklamada bulunuyor : «Böy­
lece her iki astronot da bu yorucu Ay gezisi öncesi dinlenme
olanağı bulmuş olacaktı.» Bir haberde, Apollo programı di­
rektörü tümgeneral Samuel C. Philipps, en azmdan iki ya da
üç saatlik bir Ay gezisi ön görüldüğünü ifade etmişti.
Astronotlar gerçekten on saatlik bir dinlenme geçirmek
zorunda mıydılar?

30
UFO’lar Apollo - l l ’in oldukça yakınında.

Mayıs 1969’da, Das Beste’de yayımlanan aynı haberde


Astronotların A y’a ayak basmalarından itibaren davranışları
şöyle anlatılıyordu : «Acil dönüş zorunlu olduğu taktirde bu­
na sürekli hazır durumda bulunarak ve A y’dan sadece fo ­
toğraflarla dönmeye razı olarak, çantalarını acele ile topla­
dıkları taş ve toz örnekleri ile dolduruyorlardı.» Zaten NASA’
dan hiçbir zaman neden acil bir geri dönüş gerekebileceği
konusuna ilişkin bir açıklama beklenemez. Ayrıca Armstrong
ve Aldrin tamamen program dışı olarak ve yetkilerini aşa­
rak, Ay îniş Modülünü beş saat erken terketmişler, böylece
yalnız “ Ay gezisinin güçlükleri” için konulmuş olduğu söyle­
nen bekleme zamanının öncesinde harakete geçmekle kalma­
mışlar, hem de Dünya’daki tüm Radyo ve TV programları­
nın, program yayın saatlerini de alt üst etmişlerdir; NASA
bu konuda da susmaktadır. (R ef.: 5).

31
e — Ay înişi Sonrası, Apollo - Houston
UFO Gözlemi Konuşmaları

İlk A y’a iniş sırasındaki diğer esrarengizliklere geçm e­


den önce, inişten sonra Ay İniş Modülü ile Houston arasında
geçen konuşmalara dikkati çekmek istiyoruz. Burada nakle­
dilenler gerçekliğinin kontrolü güç olan çeşitli kaynaklardan
değil, tamamen ve kelimesi kelimesine 21 Ağustos 1961’in
günlük gazetelerinden alınmıştır. Burada konuşmalar hiç bir
abartma yapılmadan sadece gazeteciler tarafından yayın or­
ganlarına aktarılmıştır; biz de burada bu konuşmalardan özel­
likle bizleri ilgilendiren bölümlerini aldık.

ARMSTRONG : Burası Sessizlik Denizi.


ARMSTRONG : Kartal Sessizlik Denizi’nde bulunuyor. (Kar­
tal, Ay İniş Modülü’nün adıdır.)
HOUSTON : Houston Sessizlik Denizi’nde. Kontrol sis­
temlerimizde bütün araçların en iyi biçim­
de çalıştıkları görülüyor.
ARMSTRONG : Bizimkiler de öyle.
İniş sırasında yerden kalkan Ay tozu yavaş yavaş çöktü
ve görüş alanı yeniden açıldı.
Bu arada Aldrin şu haberi veriyordu :
ALDRİN : Varış noktasının koordinatlarını tam olarak
bilmiyoruz, fakat araştırıyoruz. Kısa bir za­
man sonra bunu size bildireceğiz.
HOUSTON : Bununla oyalanmayın! Bunu biz saptayaca­
ğız. (R ef.: 5).

f — Ay Üzerindeki, Uzaylılara Ait


Tırtıllı Tekerlek İzleri

Tozların çöküşüyle görüş mesafesi giderek daha berrak­


laşıyor olmalıydı. Şimdi gerçekten konuşmanın ilginç olan,
kısmı başlamaktadır. Armstrong gördüğü şeyleri şöyle anlat­
maktadır :

32
ARMSTRONG : Çepeçevre etrafımızda küçük kraterler var.
Armstrong bunları tanımlarken, konuşmasına birden, san­
ki ürkmüşçesine ara verdi. Herhangi bir şey dikkatini çekmi­
şe benziyordu. Konuşmasına tekrar devam ederken sesini elin­
de olmadan alçaltm ıştı: «Büyüklükleri 6 ile 15 m. arasında...»
Tereddütlü fakat sarih bir ifade ile devam etti : «Ve... diye­
bilirim ki yarım mil uzaklıkta izler var, sanki bir tırtıllı trak­
tör tarafından bırakılmış gibi.» ( ! ) Hemen hemen işitmezlik-
ten gelmenin olanaksız olduğu bu sözler dışarı sızdırıldı. Arm­
strong hemen bunun üstüne dikkatleri bu konudan dağıtmak
için konuşmasına devam etti.
ARMSTRONG : Bunun dışında, Ay’ın çekimi oldukça iyi,
insan kendini sanki uçaktaymış gibi hissediyor.
Bu herkesin tanıdığı yaşlı Armstrong’tu ve şimdi sanki
Nassan B ay’daki yazlık evinin penceresinde otururmuş ve
dışarısını anlatıyormuşcasma rahat ve soğukkanlı bir biçim ­
de konuşuyordu.
Şimdi kısaca «sanki bir tırtıllı traktör tarafından bırakıl­
mış gibi» sözleri üzerinde duralım. Armstrong herhangi bir
yanılgıya düşmeyecek kadar tecrübeli bir gözlemcidir. Arm-
strong’un, A y’da tırtıllı bir traktörün izlerinin olduğunu far-
zettiğini ya da basitçe buna benzer bir şeyden bahsettiği dü­
şünülemez. Gayet tabiiki Ay yolcuları kesin olan “ konuşma
kurallarına” uyuyorlardı. Bu “ kurallara” bağlı olarak Arms­
trong, Houston’a bir uyarı işareti vermek zorundaydı, çünkü
bu zaman noktasında iken gelecek dakikaların ne gibi sürp­
rizler getireceği bilinemezdi ve önceden planlanmış olan
“ acil dönüş” ün uygulanması her an söz konusu olabilirdi.
Armstrong ?un bütün bunları göz önüne aldığını bir kaç da­
kika sonra yaptığı konuşmalardan görüyoruz. Armstrong is­
teseydi herhangi gizli bir dalga boyunu kullanabilir ve böy­
lece bu durum basından saklanabilirdi, tıpkı araştırmaların
daha sonraki zaman bölümlerinde bolca yapıldığı gibi.
Konuşma daha sonra Aldrin tarafından sürdürüldü. Ald-

33
rin, tanımlamalarında Armstrong’tan daha dikkatliydi, fakat
buna karşılık kullandığı kelimeler kaypak bir karakter taşı­
yordu.
ALDRİN : Çevrede renkler az, şeklindeki, Houston’u sa­
kinleştirici sözleri kullandı ve devamla «fakat, belki herhan­
gi bir taş bloku olabilir. ( ! ) Göreceğiz.»
Aldrin’in sözleri Houston’da tamamıyle doğru olarak an­
lamlandırıldı. Protokol icabı bazı boş laflar karşılıklı tekrar­
landı. Daha sonra Armstrong yeniden konuştu, çünkü bazı
bildirmek istedikleri vardı.
Hiç bir yanlış anlaşılma olmaksızın şunları istedi : «Lüt­
fen şimdi Yörünge Kumanda Modülü’nü her an ulaşabilece­
ğimiz yakınlığa yöneltin!» Yörünge Kumanda Modülü içinde
yalnızca Collins’in bulunduğu A y’ın yörüngesinde dönmekte
olan, ve Dünya’ya geri dönüşte kullanılacak olan kapsüldür.
Armstrong niçin Yörünge Kumanda Modülü’nün yakında ol­
masını istiyordu?
Bu safhada her iki astronotun da her saniye kalkışa ha­
zır durumda bulundukları büyük bir rahatlıkla söylenilebilir.
Hiç şüphesiz geri dönme işlemlerine girişeceklerdi; ayrıca
Aldrin’in “ renk” ile tanımladığı nesneyi daha anlaşılır bir
biçimde aktarmalıydılar. Gerçekten sadece astronotlar de­
ğil, Houston da “ tırtıllı bir traktör” tarafından bırakılmışa
benzeyen izlerin ne anlama gelebileceğini gayet iyi biliyor­
du. (R ef.: 5>.

g — Gözlemci UFO’larm Gözlemi


ve Apaçık Resimleri

Şüphesiz inişten sonra, dinlenmek için kullanılmayan beş


saatlik sinir bozucu beklemeden sonra şüpheli görülen “ renk”
kaybolmuş gözüküyordu. Böylece çok önceden başlaması ön­
görülmüş olan Ay gezisi gecikmişti ve Houston derhal başla­
ma iznini verdi. Bunların dışında Apollo - l l ’den Armstrong
ve Aldrin’in yer merkezi ile yaptıkları direkt konuşma ger-

34
BSRA
3r*CE9JHPS USD IKtTAliJttTCKS CN THE *>!?*

C*en fcj A ra e tre r ^ *rA A ld r in v h lle cn t l * atrrfa ce , J u iy ? 0 . 1969.


» o * t he C a r i l i n r o v a ;.a t# r, HATÎOHAL BUUST» , S « p t . 2 9 . 19&9-
* n o r t lc > e by 233 P sp p rr, vho aav or h ean î 1 t r a n a c r ip t or tire
S o o p lo t? b r o a J ra o t d l r c c t Tr o o the A p o llo 11 Co^.i'nd ü ^ r v ic c Mo«
i u ^ c '^ o l u T b l a " Arrantrorg ûnd A ld r ‘ n h ıd su T ely 1irt*<3
"E o cîc'* o r f th* ıtco n '3 s u r fa s e and rvr»ictv ou acd v i t b C o llin o e t
7 0 o ıilo a « i t i t u r t e . Ka* ra<lıo o p e ra to p a on the c a r l h . tuncd in
l o tl>c CoTTond’ Hodule ’ 3 vavelengL*., o v cr te a j'd t t e f o llo w in g c o r -
v r r a a tlo ı» v h lch wan ce n so re d f r o a t&« 1 0 - t r o a i c o a t rcie& seâ b /
HhZA l o th e r$<Ho and W n c n o r fc a :
ASTTlOÜAtfr: Vh&t v s s İ t ? V ca t the t ı t U *»as u ? 7 n û t’ * a '.i !
v an t to l;rK>v!
•*I£S-CW ?: ( K l ı ı i o n C o n t r o l, H ou ston , f,ûrbl?<l r - p i y or lrrçu lrjr)
AîTHOJı'AUr: . , . • v t r « îıo g e . 51r . t M j v er* encr*sou»'
MSC-CCJC: V ^ ot? . . Uî>*t* , . r .e U 'a g o in s «n ? V h » t'a
th e * * t t e r w it h you e*-ya?
4£TftONATO; T b e y 1** uftftr- V»e e o r fû s e . . . R o ce r , w e're
j.î.r e , tal^ t * r t e o f u a. b u t v : found ao c* v i m o r a
. . * ? c )ı» th cy * v e t c * n tîıo ro r .u itr a v M l c jvdgln fc
from tt.o l n s t ^ U ı t l o n n . . . I ’ o t e l î i n a you th c rc
â r e «th ftr a p a c e c r a f t o u t t ^ ç r c . T h c y 'r e K n ed up
* n rarska on the f .ır e liîe o f the c r a t c r e<2£e.
L fc l'a s e t th a t o ı b l t a*.anr*<l &rtî fcead h o « . .

f b l » a e c r e t- û la lo ffu e o e r c l y c o n f i m a t r e ı n r v o a t l o n tw»i
M r « o d j ttaaçfîlılcd. f a r our Jat^p.t talK on P ly ln g ^a-dcor),
iffiETIMO gü >S 1 p e ^ e », Oir^ö bOOK. . . . .
Dtî>er P l y l r « S a u cer tû lk a by B lîe y .iia n s a p d C rabb. D lr c c t o r . 02»A
FJ,ni*G. SAÜCiRS OH TKE t i l u a t r a t c i . *•! k i r v o .................. * 1 .0 5
fJ'ACECRArT' FRO* fiSSTOîO ?HB -SCN, l l l u c t r a t c d , «d p a g co . . .
W 0 FLVS THE r/.ÜCER5» $ 6 p a p co . ........................... 1.^0
8*ACXCÜAFT PROH OSVOJO 'TKE'SJ^, i i l w t r * t â d , «<0 p a o c o . . . l .$ 0

Irf fpv KOtfld J ik * .ft co p y o f oup ?0-pa^t> c i t u l o ( j o f &SSA p u b ll -


c a t t ç n a , t s p o r tc o K S lr ç a , ŞŞ&a f l İde a aA^ borû cri^ n J ga££ftta,
•«O) ’JO4 i n c c l n o r « t s s p * Co t i o abovc b6Ar<k».

DİC ftfo »»-ro r^ *rû H i t i t * » c -c p t y f t ic * ! l ? C î L n s* .6 l* k tton »î


Op ver« U » «» etüOPlc oor*truova4 beyoral tiie t e r j l t l v i t y ranşfi
o f noroal ♦y*öis*Jt nrri of ac-tion p l c « y « «£ti TV caa9P48? In e>»46
er*nt tb^y ıu ? htv« no pfcjr»lcâl #v^dcnoo to back up th «ir #torJ
« s e e p t U **; efcoto on -il U f « Aut u s t î 4 1 ^ 9 *

Apollo -11 iîe Housioa arasında geçen


“ sansürlü” konuşma metni.

çekten son derece ilgi çekiciydi. NASA, bu konuşmaları dün­


ya haber servisine verirken insafsızca sansürlemişti. Ama
konuşmaların bir kısmı gene de başka dinleme merkezlerin­
ce tesbit edilmişti. İşte o konuşmalardan bir iki kelime :

ASTRONOT : Neydi o? Ne biçim şeydi? Anlamak isterdim...


HOUSTON : ... (Sansür)
ASTRONOT : Bebekler kocamandı beyim... Kocaman...
HOUSTON : Ne? Ne oluyor yukarda? Size ne oluyor Allah
aşkına?

35
ASTRONOT : Evet, evet oradaydılar... Bazı ziyaretçiler var­
dı. Size söyleyeyim, orada başka uçan daire­
ler de var. Bir hat şeklinde sıralanmışlar. Kra­
terin kenarmda bekliyorlar...
Bu konuşmalara delil olarak, 8 Ağustos 1969 tarihli LIFE
dergisinde neşredilen apaçık bir fotoğraf da (*) gösterilebilir.
Seri halde çekilmiş bir dizi renkli fotoğraftan biri olan bu
resim, bu kitabın kapağında da kullanılmıştır. Resimde,
Armstrong Ay yüzeyine ayak basmış durumdadır. Sağ tara­
fında Örümcek adını taşıyan Modül’ün solunda ve uzak plan­
da ise Güneş görmeyip karanlık olması gereken tarafları par­
layan iki uçan daire görünmektedir.

ApoIİo - l l ’in misyonu sırasında îniş Modülü’nün etrafındaki


esrarengiz ışık.

(*) Ünlü LIFE dergisi bu fotoğrafı yayımladıktan bir süre sonra, bu


fotoğrafı yayımladığı için kapatılmıştır.

36
11 Ağustos’ta Kanada Minuit gazetesi büyük puntolarla
Amerikan astronotlarının A y’da canlılar görmüş olduklarını
yazıyordu!
Armstrong 20 Temmuz, saat 10.56’da A y’a ayak bastığın­
dan hemen sonra tam televizyon kamerasını ayarlarken, göz
kamaştırıcı bir ışık görüldü. Tam konuşmaya başlamıştı ki,
Houston kontrol merkezi derhal konuşmayı kesti. Yarım ka­
lan konuşma şöyleydi : «Galiba, ah...». Yeni bir kesilme da­
ha oldu ve kendisine birden : «Geç o bölümü, geç» denildi.
Minuit gazetesinin yazdığına göre Armstrong yumurta bi­
çiminde bir araç görmüştü, içinden kendilerini izlemekte olan
ve kabarcık biçiminde başlıklar taşıyan (blansenförmige Hel­
me) insan benzeri iki yaratık çıkmıştı. (R ef.: 2).
• Armstrong bu konuda Houston’a bilgi vermek isterken,
kendisine bu olayların filmini çekmemesi ve derhal gizli bir
kanala bağlanması emredilmişti.
Bununla birlikte herşey bildirilmemişti. Bilindiği gibi ast­
ronotlar yanlarında bir tür hatıra plaketi de götürmüşlerdi,
üzerinde her iki Dünya yarı küresi resmedilmiş olan plakette
şunlar yazılıydı :

Dünya Gezegeninden İnsanlar Burada İlk Kez Ay Üzerine


Ayak Basmışlardır.

37
Temmuz Î.S.1969.
Tüm însanlık İçin Barış İçinde Geldik.
Plaket üç astronot, Neil A. Armstrong, Michael Collins ve
Edwin E. Aldrin ve bunun dışında başkan Richard Nixon ta­
rafından imzalanmıştı.
Burada yine İnsanî alışkanlıklar rol oynamakta, böylesi-
ne özel durumlarda hatıra plaketleri hazırlanmaktadır, fa ­
kat kimse burada önemli ve maksatlı bir sebebin yattığını
düşünmemektedir. Bu plaketten ve üzerindekilerden şüphesiz
türlü türlü sonuçlara ulaşılabilir. (R ef.: 5).

h — Çağdaş Rosetta Taşı


ve Uzaylılara Mesaj

Çok az dikkat edilen bir “ bırakma” ya da bir diğer “ ha­


tırlama” da A y’daki Rosetta taşıdır.
Rosetta taşı, Apollo - l l ’in mürettebatı tarafından A y’da
bırakılmış küçük silindir biçiminde, bir ruj kutusu büyüklü­
ğünde, % 99.99 Silikon’dan yapılmıştır ve A y’daki ısı değişik­
liklerini ölçmektedir.
Bu kapsülün bırakılması kesinlikle önceden planlanma­
mıştı. Apollo programında hiç de Önemli rol oynamayan bu
işlem Sprague Electric Co.’nun işe karışmasıyla son dakika­
da uygulandı ve zaten son derece yüksek olan harcamalara
ilâveler yapılmasına neden oldu. Bu tüpün içi alüminyum
tabakası ile izole edilmiş, bunun da bir elektrolitik Mikroperm
sistemi ile yapıldığı, üzerindeki damga ile açıklanmıştı. İçe­
risine, Dünya’mn 74 ülkesinin devl'it başkanlarmın mesajları
—her biri kendi dilinde— , Amerika hava ve uzay uçuşları
kanunlarının 1958 yılında başkan Eisenhower tarafından im­
zalanmış özeti, NASA’nin tüm subaylarının bir listesi; Ame­
rika’nın senatörler ve parlemento üyelerinin ve nihayet baş­
kan Kennedy, Johnson ve Nixon’un kısa birer konuşmaları
kaydedilmişti.
Burada sorulacak soru şudur : «Rosetta taşı kimin için

38
hazırlanmıştı ve ne amaçla Ay’ a götürülmüştü?» O bîr hatıra
plaketi değildi şüphesiz. Herhalde ilk astronotları için bir da­
haki gelişlerinde bulmaları için bırakılmış bir anı da değildi,
astronotların onu A y’ın tozları arasından bulmaları gerçek­
ten çok düşük bir olasılıktı. Öyleyse küçük Rosetta taşı hangi
astronotlar içindi gerçekten? Herhalde, Armstrong’un tırtıllı
traktör izlerine benzettiği izlerin sahipleri için olsa gerek!
Gerçekten üzerinde düşünülmeye değer bir konudur bu.
(R ef.: 5).
ı — Ay île İlgili Bir Tebliğ
Tebliğ : Goefche (Yüksek Rehber Ruh)
Tarih : 20 - 7 - 1969
Alan : Baha Kayserilioğlu
Yer : Konya / Karaman
Kaynak : Ruh ve Madde - Aralık/1989
(...)
AY MESELESİ’ni ısrarla istediğinizi biliyorum. Bu o ka­
dar önemli değildir. Daha önce de birçok Dünya insanı A y’a,
Merih’e, Satürn’e, Venüs’e, Jüpiter’e, Uranüs, Neptün, Plüto,
Merkür ve henüz keşfedemediğiniz üç gezegene (*) gitmiş-

(*) 20 Temmuz 1969 yılında alman bu tebliğde sözü edilen “ henüz keşf-
olunmamış üç gezegen” konusuna ilişkin olarak; 5 Ocak 1977’ de
gazetelerde şu haber yayımlandı :
«GÜNEŞ SİSTEMİNİN ONUNCU GEZEGENİ BULUNDU.
Mexico City — Meksika’lı bir matematikçi ve astronom, yıllarca
süren hesaplar sonunda, Güneş sistemimizin onuncu gezegeninin de
bulunduğunu Diinya’ya ilân etti.
Jactino Amor De La Pena adlı MeksikalI matematikçi bulduğu
onuncu gezegene “ JANÖ” admı taktı.
MeksikalI matematikçi bulduğu gezegenin Güneş’ten 8.790.600.000
milyon kilometre uzakta bulunduğunu ve bugünkü olanaklarla yer-
yüzündeki hiç bir gözlemevi tarafından gözlenemiyeceğini söyle­
miştir. Pena, onuncu gezegenin Güneş çevresindeki bir turunu 450
yılda tamamladığını da sözlerine ekledi.
Meksikalı matematikçi, “ Jano” gibi, Neptün ve Pluto’nun da göz-
lemevlerince gözlenmeden önce, matematik hesapları yolu ile bu­
lunduğunu belirtti. “ Jâno” nun gerçek bir gezegen olduğuna da dik­
kati çekti.»
39
îerctir. Tekrar Dünya’ya dönmüşlerdir. Fakat susmaktadır­
lar. Zamanı gelince konuşacaklardır. Çünkü şimdi kimse on­
ları anlayacak ruhi seviyede değildir. Yalnız bugün değil,
asırlarca önce, binlerce, yıl Önce de Dünya insanları diğer
gezegenlere gitmişler ve dönmüşlerdir. Hatta Samanyolu’nda
binlerce ışık yılı uzaklıktaki güneş sistemlerine maddî be­
denleriyle gidip dönenler vardır. Şu anda, herkesin bildiği üç
Dünyalı, sizin-,tabirinizle üç Amerikalı Ay üzerinde bulun­
maktadır. Fakat, herkesin bilmediği pek çok Dünyalı da Ay’
da yaşıyor. Ergeç bunlar açıklanacaktır. Dünya halkını pa­
niğe kaptırmamak şarttır. İlâhî düzen tedriç ister. Dün ak­
şam gördüğün uçan daire, tarafımızdan, Cenab-ı Hakk’ın lüt­
fü keremiyle sırf senin ve oğlun için gönderilmiştir. Bu gör­
düğün, halûsinasyon değildir. Ruhlar aleminden de gelmiyor.
Fakat. Cenab-ı Rabbilâlemin’in İradesi tahtında, bizimle te­
masta bulunan başka bir gezegenden bizim talimatımız üze­
rine gelmiştir. Geldiği yer SATÜRN gezegenidir. Satürn, hal­
kalı gezegendir.
Ay’daki üç Dünyalı’nm muvaffak olması için dua et. Sürp­
riz yok Herhangi bir yenilik de beklenemez. Yalnızca orada
bir uçan daire göreceklerdir. Rusların aracı da bunu göre­
cek ve Dünya’ya duyuracak, göstereceklerdir. Tedriç lâzım.
Telâş ve panik yaratmamak gerekir. Astronotların indiği yer
canlı değildir. Çöl manzarasmdadır. Çölde bitki olur mu? F a­
kat atmosferi hissedeceklerdir. Bu ise bir aşamadır Dünya
insanı için. Onlara kızma. Hakikatleri gizledikleri için onları
sahtekârlıkla itham etme. Onları gizleten biziz. Biz istediği­
miz için birçok hakikâtler gizli kalmaktadır. Gizli kalmalıdır.
(...)

Ay’da hayat var mıdır, yok mudur, diye sormak lüzum­


suzdur. Geçen tebliğimde herşey açıkça izah edilmişti. Ay
yaratılmıştır. Belli bir göreve atanmıştır. Ay yaşıyacak, gö­
revini ifa edecek ve yaşatacaktır. Ay’da insan vardır. A y’da

40
dir. Onun için Dünyanızda yaşayan A y’Iılarr tanımakta güç­
lük çekiyorsunuz. Tamsanız, onlar çalışamayacaklar ve sîz­
leri uyandıramayacaklardır.
Zamanla herşey anlaşılacakta’ .
Herşey yakında aydınlanacaktır.
Aylılar’la Dünyalılar bir kardeş olarak yaşamasını öğre­
neceklerdir. A y’daki hayatın farkı şudur : A y’da hayat, Ay
yüzeyinde olmakla beraber, A y’ın tabiatı icabı yeraltı şehir­
leri kurulmuştur. Krater gibi gördüğünüz delikler, yeraltı şe­
hir giriş yerleridir. Yalnız yerüstünde de Aylılar’m birçok
enstelasy onları (tesisleri) vardır. Bu enstelasy onlar sizinki­
lerden farklıdır. Işığı, havayı, kozmik ışınları ve radyasyonu
yansıtır, içeriye şehirlere verir. A y’lı, dışarıda da yaşayabi­
lir. Fakat bunun birçok güçlükleri vardır. Bitkiler hem dı­
şarıda hem içerde yetişir. Ay, bir enerji deposudur. Fazla
enerji Dünya’ya akar. Yalnız Güneş’in ışınlarını yansıtmakla
kalmaz. Bizatihi kendi bünyesinde mevcut enerjiyi Dünya’ya
aktarır. Ay ışığında Dünya’da dolaşacak insanların roman­
tik duyguları, ferahlık hissetmeleri daha çok sevgi verebil­
meleri bundandır. Bu gelen Ay enerjisi, toprağa, bitkiye de
hayati önem taşıyan gıdayı verir. Dünya yalnız değildir. Ay
da yalnız değildir. A y’da da Dünya problemi mühimdir. Dün­
ya olmasa Ay da olmazdı. A y’ın mevcudiyeti ile Dünyanın
mevcudiyeti birbirine bağlıdır. A y’lılar bunu müdriktirler.
Fakat Dünyalılar henüz bu durumları anlıyamıyorlar. Bilmi­
yorlar.
(...) .

42
Apollo - 12
Apollo -12, 14 - 24 Kasım, 1969 : Yörüngeye oturtma ara­
cı, kalkıştan kısa bir süre sonra bir yıldırım çarpması olayı
atlattı.
Ocean of Storms’a (Fırtınalar Okyanusu) yapılan bu, in­
sanlı ikinci Ay inişine, sürekli bilimsel kanıtlar gönderecek
olan ilk “ Apollo Ay yüzeyi deneyleri” ünitesinin A y’ın yüze­
yine yerleştirilmesi de dahildi. Mürettebat, Charles Conrad,
Alan Bean ve Richard Gordon’dan meydana gelmişti. Ay îniş
Modülü Intrepid, 2,5 yıl önce A y’a inmiş olan insansız Sur-
veyor - 3’tin parçalarını geri getirdi.

Apollo -12 Misyonu Genel Verileri


Genel Bilgi :

Uçuş tarihi 14 Kasım 1969


Dönüş tarihi 24 Kasım 1969
Ay iniş bölgesi Oceanus Procellarum (Fırtınalar Ok­
yanusu)
Yörünge modülü Yankee Clipper
îniş modülü Intrepid
Astronotlar Charles Conrad Jr., Richard F. Gor-
don Jr., Alan L. Bean.

43
a — Apollo - 12’ye Düşen Esrarengiz Yıldırım
Araştırıcılar arasında yaygın bir düşünce birliğine göre
(NASA arşivlerinden alınan gerçek kanıtlarca şüpheye yer
bırakmayacak bir şekilde desteklenerek), Apollo -12 uçuşu
sırasında açıklanamayan, esrarengiz şeyler olmuştu.
İkinci Ay Misyonu, tüyler ürperten bîr deneyimle başla­
dı. Büyük Satürn roketi, 14 Kasım 1969 Cuma günü üç ast­
ronotu —Charles “ Pete” Conrad, Richard “ Dick” Gordon ve
Alan Bean— A y’a doğru fırlattığında hiçbiri, başlarına gele­
ceklerin farkında değildi.
Kalkıştan (blast - o ff) bir dakikadan az bir süre sonra
Apollo .uzay aracına yıldırım düştü. (14 Kasım, 11 : 22 EST).
Apollo -12 henüz Dünya’dan iki buçuk kilometre kadar öte­
deyken, uzay aracının hemen hemen tüm elektrik tertibatı
çalışmaz oldu.
Uzay aracı Komutanı Conrad, «Burada ne olduğunu bil­
miyorum,» dedi, «herşey devreden çıktı.» Apollo’yu A y’a gö­
türüp geri getirmekle yükümlü hassas yol gösterme (Guidan-
ce) sisteminin kalbi olan hayati ciroskop platformu bile «öy­
lesine her yana dönüp duruyordu.»
Aşırı elektrik yükü, sistemler birbiri arkasına dominolar
gibi yıkıldıkça diğer fonksiyonel teçhizat arızalarını da hare­
kete geçirdi. Uzay aracının yakıt hücre sistemi otomatik
olarak birden devreden çıktı ve tüm uzay aracının, aniden
fazla yük altında kalan çıkış gücünü (power output) takatsiz
bıraktı. Çıkış gücü, telemetri sistemini kapatacak kadar düş­
müştü. Bir an için herşey yitir iliyor gibi gelmişti ama astro­
notlar serinkanlılıklarını kaybetmediler ve üç dakika içinde
aracın tüm sistemleri ve tüm güçler eski haline döndü.
Uzay uzmanlarımız yıldırımın kaynağının esrarını çöze­
mediler. Hava bürosu tarafından rapor edilen en yakın yıldı­
rımın 30 kilometreden daha ötede bulunması oldukça tuhaf­
tı! (Ref. : 9)

44
b — Apollo - lZ’y e R ef akât Eden
UFO’lar ve Raporları
Apollo -12 A y’a doğru ilerlerken Avrupa’nın her yanında
yer alan gözlemevleri, aracın civarında iki adet parlak, ya­
nıp sönen, “ bilinmeyen” obje (nesne) gördüklerini rapor et­
meye başladılar. Büyük teleskoplarla gözlemlenen objelerin
biri uzay aracını “ izliyormuş” , diğeri ise aracın önünde gidi­
yormuş gibi görünüyordu. Her iki obje de sanki, hızla yanıp
sönüyorlardı.
Ertesi gün, 15 Kasım Cumartesi günü, üç Apollo -12 ast­
ronotu Houston’daki Yer Kontrol’a kimliği belirlenemeyen
iki obje (bogey) ya da UFO gördüklerini rapor ettiler. O sı­
rada, yolculuklarının 198’inci kilometresindeydiler. Saat 14:18’
de (CST), astronotlardan gelen bu rapor Yer Kontrol’e ula­
şıyordu :
APOLLO -12 : Sürekli aynı yerde kalan ve takla atıyormuş
gibi görünen bir obje ile birlikteyiz. Dünden
beri bizimle beraber ve sanki bizimle birlik­
te gelmekte... “ Roll” (*) açımız 35 kadar ol­
duğunda çoğunlukla, merkezi lumbozdan gö­
rülüyor... belki de bu size bir ipucu verebilir
ve biriniz, gerçekte veya kalmakta olduğu­
muzu... bulabilir.
Yer kontrol bu olayı nasıl açıklıyordu? Onlara göre bu ob­
je bir S - IVB yardım cı roketi ya da dışarı atılmış (jettisoned)
bir adaptör koruyucu panosu olabilirdi!
Hiçbiri doğru yanıt olmasa gerek. Aşağı yukarı seyahatin
ortasında o iki acaip, parlak objeyi gözlemledikten sonra,
gördüklerinin o zamana kadar görüş mesafelerinin dışına çık­
mış bulunan yardım cı roketle bir ilgisi olamayacağına karar
verdiler.

(*) “ roll” : Uzay aracının dikey eksene kıyasla kendi etrafcnda dö­
nüş hareketi.

45
Yer Kontrol/un yorumu ise şöyleydi :
APOLLO -12 : Tamam. Öyleyse, o ne olabilirdi, merak edi­
yorum?
HOUSTON : Tamam. Çizim masamızm başına döneceğiz.
APOLLO -12 : Obje çok parlak ve takla atan bir şey olduğu
da aşikâr. Saniyede bir buçuk devirlik takla­
lar atıyor ya da, en azmdan, bıı oranda yanıp
sönüyor. Hangi yıldıza yaklaşmakta olduğunu
Dick size söyleyecek. Şu anda haritasıyla
meşgul.
HOUSTON : Roger. Bekliyoruz 12, Houston.
APOLLO * 12 : Buyrun.
HOUSTON : Buradaki duruma bakarsak — o adaptör pa­
noları hakkında diyebiliriz ki, ayrıldıkları za­
man saniyede otuz santimetreden daha büyük
bir hızla... yol almadıklarını kabul ediyoruz.
Adaptör panolarınız şu anda muhtemelen, siz­
den sadece 450 kilometre uzaklıkta olacaktır.
Bu noktada, Houston’daki Yer Kontrol’ün yorumunu ke­
sen Conrad, objelerden birinin, “ her ne ise” , az önce yüksek
bir hızla uçup gittiğini bildirdi!
Yorumu kelimesi kelimesine izlemeye devam edelim :
APOLLO -12 : Bu doğru olabilirdi, fakat şu işe bak ki, ba­
şımızı çevirdiğimizde bu adaptör panoların­
dan birini, yüksek bir hızla bölgeyi terkeder-
ken gördüm ve bana, (...) sanki saniyede otuz
santimetreden daha hızlıymış gibi geldi.
HOUSTON : Pekâlâ, bölgeyi nasıl terkettikleri ya da yö­
rüngelerinin ne olabileceği hakkında gerçek­
te herhangi bir fikrimiz bulunmadığına göre
bunun ne olduğunu söylemek biraz zor.
APOLLO -12 : Tamam. Yine de iyi niyetli olduğunu farze-
deceğiz, tamam mı?

46
HOUSTON : Eğer herhangi bir gürültü yaparsa, muhte­
melen aracın donanımındaki rüzgârdır!
Uzay aracı A y’a yaklaşırken Yer Kontrol’ün dinleme ir­
tibatının başındakiler, işleri daha da esrarlı bir hale sokar-
casına «uzay kapsülünden ya da Dünya’dan değil de başka
bir yerden geliyor gibi görünen ve açıklanamayan sesler»
karşısında afallamıştı. Yer Kontrol’den biri, «astronotlar
şimdi, yabancı biriyle konuşuyor olmalılar,» diye bir fikir
ileri sürdü.

Apollo - İZ astronotunun başlık camında, diğer arkadaşının


ve sol üstteki UFO’nım yansımaları.

Çeşitli şekillerde, “ bip” ler ve ıslıklar olarak tarif edilen


ve ne tuhaftır ki Apollo - l l ’in “ ateşleme motorlarına” ben’
zetilen bu sesler neydi?
Bunları, Apollo - 12’nin astronotları da işitmişti. îşte, ka­
yıtlardan bir bölüm :

47
BEAN : Pete, fonda epeyce gürültü işitiyor musun?
CONRAD : Statik cinsinden ya da öyle şeyler mi?
BEAN : Sürekli bir ıslık sesi işitiyorum.
CONRAD : Benim işittiğim de bu. Tamam.

A y’ın çevresinde dönmekte olan Yörünge Kumanda M o­


dülü’nün içindeki astronot Dick Gordon, on dakika sonra, Yer
Kontrol’e şu raporu veriyordu :

GORDON : Hey, Houston, fondaki bu, arkası kesilmeyen


“ bip” sesini işitiyor musunuz?

HOUSTON : Evet. Son 45 dakikadır işitmekteyiz.

GORDON : Doğru, biz de öyle. Nedir bu?

Yer Kontrol, bu esrarengiz seslerin nedenini hiçbir zaman


saptamadı, ya da en azından, saptadığını hiçbir zaman alenen
kabul etmedi.
Ancak, esrarlı olaylar bitmemişti. On gün süren kritik
misyonlarının sonunda, Dünya’ya dönüş seyahati sırasında
Hindistan üzerinden geçerken (24 Kasım, 11 : 47) üç astronot
da altlarında, Dünya’mn görüntüsü önünde dış hatlarıyla be­
lirlenmiş olan ve pırıl pırıl parıldayan kırmızı bir UFO gör­
düklerini rapor ettiler.

Raporlarının tamamı şöyleydi :

APOLLO -12 : Ayrıca, Diinya’nm tam merkezinde, şimdi


gerçekten parlak bir ışığm parladığını görü­
yoruz. Dick dürbünle bakıyor. Gerçekten par­
lak.

HOUSTON : Roger. Anla. Şimdi Hindistan’ın doğu kıyı­


sının tam yanma rastlaması gereken ayakucu
(nadir) noktanızdan mı geliyor gibi görünü­
yor?

48
APOLLO -12 : Evet şimdi baktığımız yerin hemen hemen
tam merkezinden çıkıyormuş gibi görünüyor.
Burma’dan ya da Hindistan’ın doğusundan di­
yebilirim.

HOUSTON : Roger. Burası, hemen hemen tam ayakucu-


nuz.

APOLLO -12 : Bunun ne olduğunu tahayyül edemiyorum.

HOUSTON : Biz de ihtimalleri kontrol ediyoruz.

Kontroller yapılırken astronotlar da ışıldayan UFO'yıı


görmeye devam ettiler.

APOLLO -12 : Yerinden kıpırdamayan bir ışık ve cesamet


olarak, çakan şimşeklerin büyüklüğünde. En
azından Venüs kadar büyük.

HOUSTON : Roger. Anla.

APOLLO -12 : Dünyanm tam merkezinde olup olmadığını


söylemek zor. Tam merkeze oldukça yakın.
Belki de birazcık sağımıza yakın — bu ne de­
mekse. Birazcık, Güneş’in Dünya’nm arkası­
na geçmediği tarafa doğru.

Apollo - 12’nin uzay kapsülü denize inişe (splash - down)


doğru ilerlerken astronotlar, hayretler içinde, gözlemlerini
sürdürüyorlardı. Obje, birkaç dakika içinde kayboldu (R ef. :
9).
Apollo mürettebatının başından geçen esrarengiz macera
dünya basınını sansasyonel ayrıntıları ile günlerce meşgul et­
ti. Çünkü tüm Ay yolculuğu sırasında bir “ kimliği bilinmeyen
uçan nesne” UFO, Apollo’ya eşlik etti. Bazı gazeteler “ par­
lak bir cisim ” den bahsettiler ve uzay aracı komutanlarından
Charles Conrad Jr. ise olayın gerçekliğinin tartışılamıyaca-
ğını belirtti.

49
«Gemide gergin bir hava hüküm sürüyor» şeklinde yazdı
gazeteler. «Üç astronot “ uzaydaki düşmanlardan” ve “ esra­
rengiz objelerden” söz etmeye başladılar.»
Daha sonra konunun kesin kanıtı olan fotoğraflar geldi.
NASA bu fenomenlere doğal bir açıklama bulmak için ça­
baladı durdu, fakat sonuçta, çıkar yolu susmakta ve konuyla
ilgili açıklama yapmamakta buldu (R ef. : 5).
Apollo - 13
Apollo -13, 11 -17 Nisan, 1970 : Servis Modülü’nün Apol­
lo uzay aracının hızından ve rota değişikliklerinden sorumlu
olan ve ana motorları, yakıt tanklarını ve hayatî sistemlerin
büyük bir kısmını taşıyan bölümü —oksijen tankında mey­
dana gelen bir hasarın neden olduğu bir elektrik sistem güç
anzası— astronotlar James Lowell, Fred Haise ve John Swi-
gert’in misyon amaçlarını sekteye uğrattı. Planlanmış olan
Ay inişinin ertelenmesi gerekti. Y er kontrol tarafından yö­
netilen Apollo -13, A y’ın çevresinde dolanarak salimen Dün­
ya’ya döndü.

Apollo -13 Misyonu Genel Verileri


Genel B ilg i:

Uçuş tarihi 11 Nisan 1970


Dönüş tarihi 17 Nisan 1970
Ay iniş bölgesi — (İniş Yok)
Yörünge modülü Odyssey
îniş modülü Aquarius
Astronotlar James A. Lowell Jr., John L. Swigert
Jr., Fred W. Haise Jr.

51
Apollo - 13’üıı uçuş şeması. Şemada “ Bang” ile ifade edilen bölgede
söz konusu “ kaza” meydana gelmiştir.

a — Apollo -13 Uçuşu ve Uzay Kazası .


Dünyayı beş gün süreyle heyecan içinde bırakan drama­
tik Apollo -13 uzay uçuşu sonrası, yapılan tüm Apollo uçuş­
ları NASA tarafından, son derece sıkı bir biçimde denetlen­
di, bir bölümü ise bir zaman için ertelendi; halbuki uçuş ta­
rihleri ve iniş noktaları çoktan belirlenmişti, son derece komp-
leks hesaplar en ince ayrıntılarına değin yapılmıştı ve Cape
Kennedy’de her şey hazırdı (R ef.: 5).
Apollo -13 Dünya’yı, 11 Nisan 1970, Cumartesi günü terk-
etti.
Üç astronot, J. Lowell, J. Swigert, F. Haise A y’a doğru
yollarına devam ediyorlardı. 55 saat süreyle ciddi bir sorunla
karşılaşmadılar. Sonra —13 Nisan 1970,' Pazartesi gecesi—
bang : araç ansızın şiddetli bir darbe yemişti!
Uzay aracının özel alarmı çalmaya başladı. Üç astronot
da hızla yerlerini aldılar. Nabızları birden 70’den 130’a çık­
mıştı.

ÖDYSSEY : Hey! Burada başmıız dertte...


HOUSTON : Burası Houston. Lütfen tekrarlayın.
ODYSSEY : Houston, başımız dertte...
Dertleri neydi? Uzay aracının elektriğinin yarısını sağ­
layan “ Bus B ” elemanı artık hiçbir güç sağlamadığı gibi
öbür yarısını sağlayan “ Bus A ” nın da takati düşmeye baş­
lamıştı.
Yer Kontrol durumu değerlendirmeye çalışıyor ve uzay
aracına herhangi bir sinyal ulaşmıyordu.
LOWELL Tamam, Houston? Apollo - 13’ii hâlâ daha du­
yuyor musunuz?
HOUSTON : Sizi duyuyoruz. Burada, sizin için bazı güzel
fikirler bulmaya çalışıyoruz.

Yer Kontrol, “ Bus A ” ile “ Bus B ” yi besleyen üç yakıt


ünitesinin durumunu inceledi. “ Bus B ” nin 3 no’lu yakıt üni­
tesi ölmüştü. Üstelik, Ünite l ’den de hiçbir güç gelmiyordu.
Geriye sadece “ Bus A ” ile “ Ünite 2” kalmıştı. Yer Kont­
rol duruma bir çare bulmak için uğraşıyor, ancak sorunun
köküne inemiyordu. Astronotlar elektriği, Yörünge Kumanda
Modülü’ndeki ufak elektrik pillerinden almaya başlamışlar­
dı. Araç fıldn1 fıldır dönüyordu. İticileri kullanan Lowell ara­
cı bir türlü düzeltemiyordu. Onaltı iticinin de hepsi elektrikle

M
çalışıyordu ve bunların yarısı da faaliyeti kesilmiş olan “ Bus
B ” ye bağlıydı.

ODYSSEY : Hello Houston.


(Cevap yok)
ODYSSEY : Hello Houston. Odyssey.
HOUSTON : Apollo -13? Houston. Tekrarlayın lütfen. Sizi
alamadık.
ODYSSEY : Jack, iki numaralı oksijen tankımız — boşaldı.
Anladınız mı?
Araçta bir gaz kaçağı vardı.
LOWELL : Sanırım, bu gaz Odyssey’den çıkıyor. Uzaya bir
gaz bırakıyoruz.

Lowell, bu gazın oksijen olabileceğini düşünüyordu. Hal­


buki oksijen, astronotlar için hayati önem taşıyordu. Yer
Kontrol’daki Uçuş Yönetmeni’nden gelen emirleri dinleyen
astronotlar önce pilleri kullanmayı bıraktılar, arkasından da
teker teker Ay îniş Modülü’ne (LEM) geçtiler ve LEM ’in m o­
torlarını kullanarak aracın rotasını değiştirdiler.
Ertesi gün ve daha ertesi gün rotayı birer kere daha de­
ğiştirerek 17 Nisan Cuma günü Dünya’ya dönebildiler (R ef.:
e).

b — Apollo - 13’ün Gerçek Amacı ve


A Y ’h Leonidas’m Tebliği

Bu önemli tebliğ, Apollo - 13’ün talihsiz uçuşunun, mete­


orit (göktaşı) kazası denilen olayın ve Ay’ın ve uzayın derin­
liklerinin halihazırda bilinmeyen tehlikelerinin arkasındaki
gerçekle ilgilidir. Bu tebliğ, mümkün olan en geniş çevreye
yayılması ricası ile Ay Koruma Devriyesi 387’ye bağlı “ Leo-
nidasr’ adlı bir Uzaylı’dan gelmiş ve Portland, Oregon’da
meskûn Universariun Foundation, Inc., kanalıyla 15 Nisan
1970 tarihinde alınmıştır (R ef.: 8).

54
Dünyalılar, A y’ın, gezegenlerin, Uzaylılar’ın ve uzay yol­
culuğunun arkasındaki gerçek hakkında çok az şey bilmek­
tedirler. Bazılarımız, yıllardır, uzayın derinliklerinde nelerin
olup bittiğini çeşitli yollardan öğrenmekte ve bu bilgiyi baş­
kalarıyla paylaşmaya çalışmaktadırlar.

İncil’in Vahiy bölümünde anlatıldığı gibi, Dünya’nm kar­


maşık ve sıkıntılı günlerini öğrenenler, kendilerini, bu Haki-
kat’i halktan saklamaya adamışlardır. Bu da sansür, Hava
Kuvvetleri tanıklarını para ve hapis cezaları ya da şerefsiz­
likle tehdit etmek ve soruşturmalarda kullanılan, “ ört - bas
etme” yöntemleri ile gerçekleştirilmektedir. Bu durum, uya­
nık olup da Hakikat’i arayan herkes tarafından bilinmektedir.

Hükümet, Colorado Üniversitesi ile ilgili olan örnekteki


gibi, yeni bir uzay araştırmasına girişse bile, halk bunun Ha-
kikât’i örtmek üzere kullanılan bir “ perde” den başka bir şey
olmadığını ve herhangi önemli bir şeyin kendilerine açıklan­
mayacağını artık hissetmektedir. Uzaylılar da bu durumu
görmekte ve çoğu zaman, Hakikât’i zavallı Dünya’ya iletme­
ye çalışmaktadırlar.

Dünya, “ karanlık ve üzüntü gezegeni Shan” , kendi Güneş


Sistemi’nin üyelik liyakatini bile edinememektedir. Bunun ne­
deni de yaşamını başlıca, öldürmeye, savaşa —esas meşguli­
yeti kötü alışkanlıklar ve aşağı seviyeden zekâ faaliyeti üze­
rine kurulmuştur ki bu zekâ, orta halli bir beşinci sınıf öğ­
rencisinin zekâ derecesine ancak ulaşır— ve amaçsız, nef-
sani ve genel olarak düşük ahlâklı yaşam standartma bağlı
olarak sürdürmesidir.

Ancak, Dünya, kurtarılacak olan ve nüfusunun onda bi­


rini teşkil ettiği söylenen insanlar arasında yer alan dini,
eğitimsel ve bilimsel işçilere de sahiptir. İncil’de bahsedildi­
ğine göre, aynı Hz. Nuh’un ve Sodom ve Gomora’nın günle­
rinde olduğu gibi, bu insanlar kurtarılarak, Uzay Araçları ve
Uzaylılar tarafından toplanıp götürüleceklerdir. Uzaylılar, In­
cil’de sözü edilen hasat toplayıcı meleklerdir. Incil’de, Uzay’a
ve sakinlerine 350 kez değinilmektedir.

Bu önsözden sonra artık, Ay Koruma Devriyesi 387’ye


bağlı Leonidas’dan gelen Uzay enformasyonu (malûmat) için
hazırız. Bu enformasyon bir Rehber varlık tarafından Dün-
yalı’lar için rica edilmiştir. Bu raporun kısaltılarak alındığı
orijinal kaydın kopyaları “ Universariun Vakfı A.Ş.” ye (Uni-
versariun Foundation, Inc.) yazılarak istenebilir (adres met­
nin başında verilmiştir).

Leonidas, gezegeni A y’dan, Amerikalı astronotların ziya­


retinden ve uzun bir süre önce, Gassendi Krateri içinde tesis
edilmiş olan uzay aracı merkezinde faaliyet gösteren üssün­
den bahsetmektedir. Ay seyehatlerini tartışırlarken, kendile­
rine Gassendi Krateri ve orada görülen ışıklar hakkında so­
rular yönelttiğinde astronomların susmaları dikkatimizi çek­
miş olabilir. Tabii, bizler A y’ın meskûn olduğunu biliyoruz ve
çoğumuz da bu konuda, doğrudan edindiğimiz malumata sa­
hibiz.

Leonidas bizlerin, şu anda orada görevli olduğunu ve hiz­


met süresinin gelecekteki şartlara bağlı bulunduğunu bilme­
mizi istemektedir. Leonidas, A y’ın nüfusunun 100.000 dola­
yında olduğunu belirtmektedir. A y’ın da aynı Dünya gibi içi
boştur ve bilim adamlarının söylediğine göre, eğer Dünya’nın
içi boş olmasaydı, bir anda kendi ağırlığı altında ezilerek
paramparça olacak ve dönemeyecekti. Ay Halkı’nın yüzde on
kadarı A y’ın yüzeyinde yaşamaktadır.

Ay’da ve kraterler’de yer alan Uzay Aracı Üsleri’ne ge­


lince, daha 15 yıl gibi yakın bir zaman önce, birbirinden iyice
uzakta bulunan yerlerdeki —Palomar (Amerika), İngiltere
ve Almanya— üç astronom, Gassendi ile Aristarehus Kra­
terlerinin her iki yanından yukarıya doğru tırmanan tuhaf

56
ışıklar gözlemlemişlerdi (bunların hepsi kayıtlıdır). Sözkonu-
su ışıklar ile Kraterler’e ait bu gerçek, adına Dünya Uzay
Programı denilen çalışmaları yönetegelen kişilerce ihmal
edilmiştir. Leonidas, uzay araçlarının değişik biçimleri oldu­
ğunu ve çeşitli işlevlerde kullanıldığını bilmemizi istemekte­
dir. Bu araçlar, çoğunlukla, astronotları korumak ve tehlike­
ler sırasında yardım etmek üzere Amerikan kapsüllerine re­
fakat etmektedirler. Apollo - 13’ün başından geçenler sırasın­
da hayati önemi olan bir yardım da “ döküntü - süpürücüler”
(debris - sweapers) adı verilen araçlardan gelmişti ki, bun­
lar olmasaydı kapsül Dünya’ya hiç dönmeyecekti. Uzaylı
ORA - MON, bu “ döküntü - süpürücüler” konusunda daha ön­
ce bilgi verdiğinden bahsetmektedir. Söylediğine göre, “ koz­
mik yollar” çoğunlukla, “ kozmik toz” adıyla bilinen ve bir
yumurta büyüklüğüne ve hatta daha fazlasına kadar deği­
şik boyutlarda olan döküntülerle kaplıdır. Bu döküntüler ka­
tı maddeye dönüşmekte ve bir kaya kadar sert bir hale gel­
mektedirler. Bazı yönlerde de çekim gücü bulunmadığından
boşlukta, yüzer gibi asılı kalmaktadırlar. Gidecek bir yerleri
yoktur. Uzay döküntü ile doludur.
Bu kısa Uzay enformasyonunda bize hatırlatılmaktadır
ki, A y’a yapılan ilk yolculuk (Apollo -11) sırasında kapsüle
iki Uzay A racı’ndan oluşmuş bir konvoy refakat ediyordu.
Bunlar, sadece, gözlem için değil de bir tehlike sırasında
—özellikle “ döküntü - süpürücüler” olarak— astronotlara yar­
dım etmek amacıyla uçuyorlardı. Dünyalılar’dan çok daha
zeki ve becerikli olan Uzaylılar, sözkonusu döküntüleri bir
şekilde çözmekte ve ufak partikülleri, misafir aracın yolu
üzerinden hızla uzaklaştırmaktadırlar. Böylece, Uzay Aracı
konvoyu Dünyalı’lar için emniyetli bir yolculuk temin etmiş
oluyordu. Aksi takdirde, yolun üzerinde çok miktarda temiz­
lenecek kozmik toz bulunduğundan bu yolculuk bir felâketle
son bulacaktı. İkinci Ay seyahati sırasında, astronotlar birin­
cideki yolun tıpatıp aynısını izlemeyip de birazcık eğimli git­

87
tiklerinden —ve onları çaresiz bırakabilecek kadar daha faz­
la döküntü mevcut olduğundan— , “ Kozmik Süpürücüler” ola­
rak dört Uzay Aracı gerekiyordu.
Apollo -13 uçuşu sırasında ise astronotlara refakat eden
altı uzay aracı bulunuyordu. Fakat, Amerikalılar, yardımcı
gezegene harp başlıklı bir füze atmak üzere olduklarından,
misyonlarını felce uğratan döküntülerle baş başa bırakıldı­
lar. Ancak, Uzaylılar, akılsız Dünyalılar’a, dostça davrana­
rak, aynı Hz. îsa ’nm çarmıhta gerili iken, «Baba, onları af­
fedin, çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar,» diyerek düşman­
ları için dua edişine benzer bir anlayışla yardımda bulun­
muşlardır.
Uzaylılar, tebliğlerinin bu bölümünde, Apollo - 13’ün ba­
şarısızlığı ile neredeyse uğrayacak olduğu felâketin geçm iş­
teki ve şimdiki sorumlularının dikkatine sunulmasını arzu et­
mektedirler :

Tebliğ : Leonidas (A y’lı bir Görevli)


Tarih : 15 - Nisan -1970
Saat : 20.00
Y er : Oregon
Kaynak : Psychic Observer (July - 1970)

«Gezegenimize harp başlıklı bir füzenin atılacağı Komuta


katımız tarafından tespit edilir edilmez Apollo - 13’e refakat
eden altı araç gene Komuta katınca hemen geriye çekilmiş
ve bunların yerine, gezegenimize atılması tasarlanmış olan
harp başlıklı füzenin yolunu kesmek üzere sözkonusu bölgeye,
özel olarak teçhizatlandırılmış yirmibir adet araç gönderil­
miştir. Bu durumda tamamen bir başına kalan Apollo -13,
kısa bir süre sonra sizin Yer Kontrol (Houston) tarafından
bir meteorit (göktaşı) olarak sınıflandırılan büyük bir dökün­
tü parçası ile karşı karşıya kalmıştır. Bu, gerçekte, Modüle
çarpan ve onu etkisiz kılan iri bir döküntü parçasıydı. Artık,
bu kazadan dolayı füzenin atılmayacağı tespit edilir edilmez

58
Apollo - 13’ün Servis Modülünün “ kazadan” sonraki hali.

hemen aracımızı, Dünya aracına yolculuğunun geri kalan


kısmında yoldaşlık etmesi ve Dünya’ya geri dönüşü sırasın­
da da yardiMicı olması için yola çıkardık. Ayrıca, halihazır­
daki şartlardan anlaşıldığına göre, nihai inişten önce Modül
çok tehlikeli bir ısı derecesine ulaşacağından, Dünya atmos­
ferine girişi sırasında Modülün hızını düşürmeye çalışaca­
ğız (*). Bütün bu çabalar, kapsüldekilerin ve Yer Kontrol’ün
bizimle tam bir işbirliği içinde olmaları şartına bağlıdır. Ba­
zıları bir şekilde, bu durumun farkındadırlar ama, sizi temin
etmek isteriz ki, daha başka bir felâketle karşılaşıldığı tak­
dirde bu, bizlerin, bu cesur adamları Dünya’ya geri getir­

(*) Apollo - 13’ün Dünya’ya geri dönerken karşılaşması sözkonusu olan


atmosfere giriş sorunlarına, “ gelecek zaman" kullanılarak yapı­
lan atıflar. 15 Nisan günü, kazadan 46 saat sonra tebliğ edilmişti.
Günler sonra, televizyonda da izlendiği gibi, yetkili kişiler ile ga­
zeteciler, atmosfere giriş sırasında kapsülün karşılaşmış olması
muhtemel aşırı ısınma sorunuyla ilgili yorumlar yapmışlardır:

59
mek için gerekli olan ve işbirliğini gerektiren düzeltmeleri
yapamadığımızdan dolayı oîaeaktır.
«Sözlerime yaptığım şu gözlemle son vermek isterim ki,
diğer yönleriyle bilimsel ve barışçı olan bu misyonun Ay’a
yaklaşmasından sorumlu olanlar, eğer zihinleri tüm hüküme­
tinizin tabiatında mevcut savaş eğilimine doğru yönlendiril­
miş olmasaydı, tamamıyla başarılı olacaklardı. Kendi Dün­
yalı kardeşleriyle savaşmakla kalmayıp, ayrıca, barışçı ve
zeki gezegenlerle de savaşmayı amaçlamaktadırlar. Ben, Ay
küremi bir gezegen olarak sınıflandırmaktayım.
«Bu tebliği, bu projenin başında olan yetkili kişilerin dik­
katine sunabilirseniz çabalarınızı çok takdir edeceğiz.

«Bir noktayı daha ilâve etmek isterim. Sadece uzay prog­


ramınızın değil, Atom Komisyonu’nuzun faaliyetlerinde de çıl­
gınlığa doğru bir eğilim mevcuttur. Size bildiririm ki, bu ya­
lanlarda Nevada düzlüklerinde gerçekleştirdiğiniz atom de­
neyleri Türkiye’de felâkete neden olan depreme yol açtı ve
size gene bildiririm ki, Aleutianlar’da gerçekleştirilmesi öne­
rilen patlamanm uygulanmasına izin verildiği takdirde bu pat­
lama, dengesiz olan San Andreas Fay Hattı’nın harekete ge­
çişini hızlandıracak ve tüm Pasifik Kıyısı’nı —çok sevdiğiniz
Portland kenti de dahil olmak üzere— etkileyecektir. Bu ne­
denden, böyle bir zamanda hükümetin her iki dairesine de
sadece kendi Diinya’nızm değil, Uzay’ııı da barışı ve sükû­
netine karşı yönelttikleri çirkin ve boş çabalar hakkında bil­
gi vermek sizin ayrıcalığınız ve hakkınızdır. Eğer gezegeni­
niz, A y’ın yapısı hakkında malumat isterse, Ay’ın her bölü­
mü ve partikülüyle ilgili olarak gerekli bütün malumatı vere­
biliriz. Dünya’mn her yanma dağılmış olan irtibat kanalları­
mıza sorun.
«Bu tebliğin bir suretini uzay programının başında olan­
lara, özellikle Houston, Texas’taki Yer Kontrol İstasyonuna
ve bir suretini, muhtemelen, döndüklerinde astronotlara ve

60
bir suretini de, masasının üstüne ıılaşamasa bile, Amerika
Birleşik Devletleri Başkanı’na göndermenizi istiyoruz.»
Leonidas isimli bu uzaylı kişi, hemen ertesi akşam bir
tebliğ daha vermek zorunda kalmış, ve önceki akşam l.nci
tebliğden sonra Apollo - 13’ün A y’a sözkonusu tahrip roketini
atmasıyla bu ikinci tebliğde durumu açıklamıştır :

Tebliğ : Leonidas
Yer : Oregon
Tarih : 16 - Nisan -1970
Kaynak : Psychic Observer (July - 1970)

«NASA’nm, gezegenimize yöneltilen, savaşa benzer taar­


ruzu halihazırda başlatmış olduğu meydana çıktığında KON-
SEY’in aldığı, acil ve tehlikeli durumları kapsayan bir kara­
rı, “ savaş başlıklı füzenin” , gezegene isabet etmemesi için
yolundan tamamen saptırılması yerine gezegenimize çarp­
masını öngörüyordu. Ancak meskûn bölgeye isabet etmemesi
için bir miktar saptırıldı. Bu görevi üslenen yirmibir aracı­
mız darbenin hızını keserek, beklenen o düşmanca saldırının
şokunu onda biri kadarına indirdiler. Bu acil karar, ilerki
bir Gezegen, Güneş ya da Galaksi Konseyi’nde Dünyalılar’ a
karşı kullanılmak üzere elimizde, baştan aşağı belgelerle ka­
nıtlanmış bir vaka bulunabilsin diye alınmıştı. Füzenin çarp­
masına izin vermemizin bir diğer nedeni de bu durumda NA­
SA için (Dünya - dışı saptırmanın olabileceği hakkında hiç­
bir şey bilmediklerinden ya da kabul etmediklerinden), fü­
zenin atılışında bir terslik olduğunu ve hedefi şaşırdığını açık­
lamak çok rahat olacağı içindi.
«Gezegen ve Güneş Konseyi, mesajımı İNSANLARA ulaş­
tırmada gösterdiğiniz süratli ve enerietik çabalarınız için si­
ze teşekkür etmek ister. Şimdilik bu kadar.»
LEONİDAS

Leonidas yukardaki malûmatın, dün gece verdiği malû­


mat ile hiçbir şekilde çelişmediğini ya da o malûmatı geçer -

61
siz kılmadığını, ancak, saat 20:00 sularında tebliğin nakli
anında tüm dikkatlerin, astronotları emniyet içinde Dünya’ya
geri götürmek için gerekli olabilecek tüm yardımı sağlamak
üzere araç konvoyunun tekrar yayılması üzerinde odaklandı­
ğını söylemektedir. Belirttiğine göre, bu akşam birtakım güç­
lükler daha ortaya çıkacak, ancak, düzeltilmeleri için gerekli
tüm yardım yapılacaktır.
Psişik Observer dergisi bu yazıyı, yayımlanmadan önce,
aşağıda yazılı kişilere göndererek Leonidas’m ricasını yerine
getirmiştir :
Başkan, Richard M. Nixon.
Dr. Thomas O. Paine, NASA Yöneticisi.
Sigurd A. Sjoberg, Uçuş İşlemleri İnsanlı Uzay Aracı
Merkezi Yönetmeni.
R occo A. Petrone, Apollo Programı Yönetmeni.
Eugene F. Kranz, Apollo -13 için Uçuş Baş Yönetmeni.
Glynn Lunney, Uçuş Yönetmeni.
Captain James A. Lowell, Jr.
John L. Swigert, Jr.
Fred W. Haise, Jr.
Neil Armstrong, NASA.
Dr. Glen Seaborg, Atom Enerjisi Komisyonu (R ef.: 8).
(•)

(#) Bu «bs> şıkkındaki yazı, belirtilen kaynakta Rev. Enid Smith, Ph.
D. imzalı olarak yayımlanmıştır. Bilim Araştırma Grubu, metin
üzerinde, orijinalitesini bozmadan, daha anlaşılır olması için bazı
düzenlemeler yapmıştır.

62
A p o llo - 14
Apollo -14, 31 Ocak - 9 Şubat, 1971 : Engebeli Fra Mauro
dağlık bölgesinde yer alan insanlı üçüncü Ay inişi sırasında,
Stuart Roosa Yörünge Modülü’nün içinde kalarak Ay yörün­
gesinde dönerken, Alan Shepard ve Edgar Mitchell de A y’m
üzerinde iki uzun inceleme yaptılar. 50 kilograma yakın Ay
taşı ve toprağı örnekleri toplanmış ve Ay yüzeyinde bir dizi
bilimsel deney cihazı yerleştirilmişti.

Apollo -14 Misyonu Genel Verileri


Genel B ilg i:

Uçuş tarihi 31 Ocak 1971


Dönüş tarihi 9 Şubat 1971
Ay iniş bölgesi Fra Mauro tepeleri
Yörünge modülü Kitty Hawk
îniş modülü Antares
Astronotlar Alan B. Shepard, Jr. Stuart A. Roosa,
Edgar D. Mitchell.

63
A p o llo - 1 5
Apollo -15, 26 Temmuz - 7 Ağustos, 1971 : Uzay aracında
yapılan tadilâtlar, David Scott ile James Irwin’in A y’ın üze­
rinde altmışyedi saat kadar kalmalarını mümkün kılmıştı. Bu
sürenin onsekiz buçuk saatlik bir kısmını Hadley Apennine
bölgesinin yüzeyini incelemekle geçirdiler. Aşağı yukarı 85
kilogramı bulan örnekler toplamışlar, jeofizik cihazları yer­
leştirmişler ve jeolojik özellikleri tanımlamışlardı. Ay yörün­
gesindeki Yörünge Modülü pilotu Alfred Worden ise yoğun
bilimsel deneyler yürüttü. Ay üzerinde ilk kez otomobil ile
gezen Apollo -15 astronotları, Rover (Ay otomobilinin adı)
ile 26 km. yol katettiler. Arkalarında bıraktıkları TV kame­
rası, Ay îniş Modülü’nün kalkışını Dünya’ya iletti.

Apollo -15 Misyonu Genel Verileri


Genel B ilgi:

Uçuş tarihi 26 Temmuz 1971


Dönüş tarihi 7 Ağustos 1971
Ay iniş bölgesi Apennine Dağları
Yörünge modülü Endevour
îniş modülü Falcon
Astronotlar David R. Scott, Alfred M. Worden,
James B. Irwin.

67
1

Apollo - 15’i misyonu sırasında sürekli olarak değişik pozisyon­


larda izleyen UFO’ııun Ay’da çekilmiş fotoğrafı.

a — Apolîo -15 Misyonundaki


Bazı Konuşmalar ve Aydaki Tesisler
HOUSTON : Falcon, şu anda Ay üzerinde bulunduğunuz ye­
ri değerlendirebilir misiniz?
FALCON : Düşünüyorum — bulabileceğimiz şeylerin en
iyisi — şu anda Salyufun yakmlarmdayız. (Sal- j
yut, Dünya’nm ilk uydu istasyonu, Sovyetler ta- i
rafından 19 Nisan 1971 günü uzaya gönderildi l
ve Apollo - 15'ten üç ay önce Ay’a ulaştı.) Bu­
rada, bulunduğumuz yerde bize ipucu verebile­
cek herhangi önemli bir şey yok. (R ef.: 3).

68
Apollo astronotları A y’da tuhaf izler keşfetmişlerdir. Ör­
neğin, 1 Ağustos 1971’de kaydedilen bu Apollo 15 irtibatında
Scott ve Trwin bu tür tuhaf izler gördüklerini rapor etmişler­
dir :
SCOTT : Ok başı (arrowhead) gerçekten doğudan ba­
tıya uzanıyor.
HOUSTON : Roger kaydediyorum."
IRWIN : Yokuş aşağı inerken görüyoruz ki burada izler
mevcut.
HOUSTON : İzleri öylece takip edin, olur mu?
IRWIN : Biz tam... (tahrif). Bunun oldukça iyi bir yol
olduğunu biliyoruz. 320’yi kerteriz ediyor, men­
zili 413 için ayarlıyoruz... Şu çizgileri, Mount
Hadley (Hadley Dağı) üzerindeki şu tabakayı
açıklayamıyorum.
SCOTT : Ben de. Gerçekten görülmeye değer.
IRWÎN : Ne kadar giizel görünüyorlar.
SCOTT : Düzen denen şey ancak bu kadar oiur!
JRWIN : Şimdiye kadar gördüğüm en düzenli yapı (or-
ganized structure) bu!

ApoİIo -15 tarafından gözlemlenmiş UFO’nun


Ay’da çekilmiş fotoğrafı.

69
SCOTT : (tahrif)... genişliği öylesine muntazam.
IRWIN : Bundan önce gördüğümüz hiçbir şey, izlerin
tepesinden dibine kadar böylesine muntazam
bir kaimlik (uniform thickness) göstermiyordu.
(R e f.: 9).
(...)
SCOTT : Orada, aşağıda çok sağlam görünüşlü bir da­
var görüyorum — son derece güzel bir duvar.
IRVVIN : Grafit gibi.
SCOTT : Tamam. Neden bu yapıyı bir hendek olarak ta­
nımlamıyorsun? İstasyonun bu konuya dikkati­
ni çekmek iyi olmaz mıydı?
HOUSTON : Tamam, çocuklar size bu yapının yerden SESC’
ini soruyoruz, eğer... (tahrif)
IRWIN : Hey, şu bey aş renkli dağa bak. Diğerlerinin
yanında uç kısmında tıpkı bir boya lekesi var­
mış gibi gözüküyor.
SCOTT : Evet, koyu gri bir dağ, fakat gerçekten beş kö­
şeli bir yıldız gibi görünüyor — tepesindeki kü­
çük gri ve beyaz değişiklik ile. Beş köşeli yıldız
15 cm. çapında ve 10 ya da 12,5 cm. yüksekli­
ğinde ölçümlendi. Uç kısmında açı şeklinde, 5
ya da 7,5 cm... (tahrif) bir ışık ile ortadaki grâ
taşların bulunduğu yerden. Gerçekten bir çı­
kıntı teşkil ediyor. Çok şaşırtıcı.
Bu izler nedir?
Bunları kim yaptı?
Nereden geldiler?
NASA’nm bunlar için bir yanıtı var mı? (R ef.: 3).

b — Ay’da Bırakılan Heykel ve


Mesajlar Kimler İçindi?

Apollo -15 uzay uçuşu sırasında astronotların, Scott, Irvvin


ve Worden’in acaip bir jesti söz konusu idi. Bu sefer de yine

70
bir şey —sözde NASA’nın haberi yokmuş havası uyandırıla­
rak— Ay'da “ bırakılmıştır” . Bu defa bırakılan cisim bir
“ astronot heykeli” idi ve ayrıca şimdiye değin uzayın fethin­
de hayatlarını kaybetmiş astronotlara saygılar sunan bir
mesaj.
Scott, dinî bir ayini andırır biçimde, yaklaşık dokuz san­
timetre uzunluğundaki, etrafı siyah çerçevelenmiş ve üze­
rinde şimdiye kadar hayatlarını u2ay araştırmalarında kay­
betmiş 14 astronotun —bunların içinde Amerikalı Virgil Gris-
som, Edward White, Roger J affey’den, Sovyet kozmonotla­
rından Jury Gagarin, Vladimir Kamarow, Georgi Dobrovvski,
Wladislaw Wolkow ve Viktor Passajew ’de vardı— isimleri­
nin yazılı olduğu kartı heykelin yanına koydu.
Minyatür heykel bir Flaman sanatçısı olan Paul van
Hoeydonck tarafından yapılmıştı. NASA bu konuda önceleri
yine sustu. Fakat bir zaman sonra açıklama yapmak zorun­
da kalınca, olaydan kendilerinin haberleri olmadığını ve bu­
nun David Scott’un bir jesti olduğunu ileri sürdü.
Fakat, akıllı bir Belçikalı sanatçı, New York’taki bir ser­
gide bu heykele ait 50 adet kopyayı küstahça bir fiyatla,
tanesi 750 dolardan satışa çıkarınca, NASA yaygarayı bastı.
“ Washington - Star” da, NASA’nm Hoeydonck ile varılan
anlaşmayı gözönünde tuttuğunu ve buna göre bu merasimin
hiç bir şekilde ticarî amaçlar için kullanılmayacağını belirtti.
Böylece NASA baştan itibaren bu konuda bilgisi olduğunu
belirtmiş oldu. Bu arada Belçikalı da NASA ile bu konuda
bir anlaşması olduğunu reddetti.
îşin ilginç yanı bu sanatçı, sanat tarihi ve arkeoloji oku­
duğunu bir görüşmede anlatmıştı. Sanatçı dünyamızın bundan
milyonlarca yıl önce uzaylılar tarafından ziyaret edilmiş ola­
bileceğini de belirtmiştir.
NASA’nm konuyu sürekli inkâr edişi, meselenin daha bir
çok düşünülmesine neden olmaktadu\ Bütün zamanlarda, ölen

71
önemli şahsiyetlerin ve kahramanların anılarına heykeller
dikilmiş ve yaptıkları tarih kitaplarına geçmiştir. Fakat uzay
araştırmaları sırasında hayatlarını kaybeden astronotlara bu
türlü bir saygıyı hiç kimse gerekli bir davranış olarak bul­
mamaktadır. Halbuki olay bir anma merasiminden öte, bir
esrarengizlik havası taşımaktadır. Bu “ esrarengizlik havası” ,
üzerinde düşünüldüğünde giderek daha ağır basmaktadır.
Eğer bu kültür alışverişi ile “ Tanrılar’m gönlü alınabilecek­
se” , NASA’nm bu durum ile neden ilgili olmayı istemediği
anlaşılır.
Fakat Apollo uzay uçuşlarındaki sayısız esrarengiz olay­
lar göz önüne alındığında, kişi hiç bir şeye şaşırmamalıdır.
(R ef.: 5).

c — Ay’ da İşitilen Esrarengiz Cümle

Astronot Worden, Apollo - 15’in inişi sırasında, Ay üze­


rinde esrarlı bir cümle işitti.
3 Ağustos 1971, saat 8, sabahın erken vakti, France - Inter
Radyo İstasyonundaki spiker Rene D., Apollo - 15’in inişini
yorumlamak üzere özel olarak gelen bilimsel gazeteci Lucien
B. ile birliktedir.
Şimdi onları dinleyelim ve aşağıdaki konuşmanın temasa
geçtikten sonra yapıldığını da ifade edelim :
— Günaydın Lucien B.! Wordeii’in Ay üzerinde iken işit­
tiği esrarlı cümleyi şüphesiz bize tercüme edebilirsiniz de­
ğil mi?
Rene D., seçik olarak dokuz ya da on kelime söyledi; Lu­
cien B. biraz şaşkın olmakla beraber bunu cevapladı :
— Maalesef, bu büyük ve soylu ifadeyi tercüme edeme­
yeceğim !
Öyle geliyor ki bilimsel gazeteci içten söylüyordu, ama
kullandığı ifade büyük ve soylu deyimini sözkonusu etmek
istemediğini anlatıyor gibiydi.
Olay orada kaldı, ama yine de A y’ın sağ kesiminden ge­

73
len bu esrarlı cümlenin kamu oyunu ne kadar meraklandır­
dığını ve gazetecilerin hayli dikkatini çektiğini biliyoruz.
Umulmadık bir nimet olan bu bilgiyi bütün basın ele ge­
çirm eye çalışmıştı!
Ama hayır! Basın, esrarlı bir sessiz kalma anlaşmasın­
dan doğan bir suskunluğu gözlemekte gecikmedi.
Rene D. ve Lucien B. ile ORTF’nin diğer bilimsel gaze­
tecilerin yaptıkları çeşitli girişimler bir bilgisizlik duvarı ya
da kötü niyet engeline çarptı. Kimse kötü bir cümle işitmedi,
Lucien B. hiç bir şey hatırlamıyordu, (ki bu normaldir) ve
Rene D. yumrukları sıkılı dolanıp durdu.
Böyle olmakla beraber, arkadaşlarımızdan biri de Fran-
ce - Inter’i 3 Ağustos saat 8’de dinlemişti. Le Meilleur (h af­
talık) gazetesini yayınlayan Alain Ayache, 33 no.lu nüshası­
nın 4. sayfasında yedi sütün üzerine şu başlıkla bir makale
yazdı :
«Neden kimse A y’da alman esaslı bildirilerden söz et­
medi —gerçekten panik yaratan, tercümesi olanaksız 20 ke­
lim e!— Bu NASA’nm başka canlılar olduğunu saklamak iste­
mesinin bir kanıtıdır belki de!»
Makale sayfa içinde, Worden’in fotoğrafıyla süslenmişti
ve Ay üzerinde cereyan eden olağan dışı olayı azar azar, an­
latıyordu.
O güne kadar Ay üzerinde her şey iyi gidiyordu ve sonra,
11.15’te birdenbire telsizin sesi kesildi : Houston’la olan iliş­
ki kaybolmuştu! Telsizle konuşma işlemini yürütmekle gö­
revli olan Worden’in dikkatini dinleme cihazında uzun bir ıs­
lık haline dönüşen bir hışırtı çekti.
«Alıcısı, kökenini tanımlama olanağı olmayan bir yayına
yakalamak üzereydi.»
Sonra boğuk sesli mırıltılar, bilinmeyen bir dilde söyle­
nen bir çeşit kelime modülasyonu meydana geldi. Daha son­
ra «kalından inceye doğru giden ve yer yer keskin ve sert

74
noktalarla boğuk haykırışlar izleyen bir ses tonuyla bir cüm­
le sık sık tekrar edildi.»
Bereket versin ki yayın LEM’in manyetik bantlarına kay­
dedilmiş ve Worden de onu NASA’ya nakletmişti.
«Bir kaç saniyelik karşılıktan sonra, Houston ile Apollo
-15 arasındaki konuşma gizli büroya bağlı bir hoparlöre ak­
tarıldı. Konuşma ve esrarlı mesajın ardından gizli toplantıya
geçildi.»
Daha sonra söylediğimiz gibi, olayın üzerine tam bir per­
de çekildi, hem ABD’de, hem de tüm öteki ülkelerde böyle
oldu.
“ Le Meilleur” gazetesi bu ayrıntıları nasıl satın aldı ve
doğru muydu pek bir şey bilmiyoruz, ama ortada bir vaka
vardı; bir genelgeyle “ Ay cümlesi” nin yayınlanması yasak­
landı.
Bu gizli cümleyi öğrenebilmek için hayli zaman ve zah­
met gerekti. Gazetecilerin pek sevdikleri deyimle, “ meslek
sırrı” nı açıklayan araçlarla sağlandı bu!
Bu cümlede iki kelime önemlidir : LAMMA ve RABBÎ.
Lamına, Hz. İsa’nın haça vurulduğu zaman sarf ettiği
sözlerin sonunda kullanılmıştır. (Eli, Eli lamma sabaktani).
R abbi’yi teşhis etmek kolaydı. Fonetik olarak orijinale
çok uygundur.
Bölünme şekilleri şüpheli olan sekiz kelimelik cümle şöy-
ledir :

MARA (*) RABBİ ALLARDI DİNİ ENDAVOÜR ESA


COUNS ALİM
İbrani kelimeleriyle, kökeni belli, olmayan başka kelime­
ler -karışmış gibidir.
îbranice anlamları :
maı* : bay

(*) Cümlenin ilk. kelimesini yanlış anlamamız olanağı vardır : Lamma


değil, M ara’dır.

75
mara : acı, sert (amere)
rabbi : öğretici, eğitici
dini : kanun, hüküm

Eğer endavour İngilizce ise; endeavour yazılır ki çaba,


çalışma demektir. Allardi, esa, couns ve alim kelimeleri ta­
mamen sır içindedir.
Bu cümle îbranice’den çok Arapça’ya benzemektedir. İyi
Arapça bilenler için bir çok kelimeler sır olmaktan çıkar.

Şöyle olabilir :
Rabbi-el-ardz-dittî-endahû-eza-kım'aJîm. (R ef.: 1).

7(î
Apollo - 16
Apollo -16, 16 - 27 Nisan, 1972 : Descartes dağlık bölge­
sinde yer alan beşinci Ay inişi misyonu sırasında rekor sayı­
lan, üç güne yakın bir süre boyunca A y’ın üzerinde kalındı.
John Young ve Charles Duke yüzeyde incelemeler ve deney­
ler yapmak üzere yirmi saatten fazla zaman harcarlarken
Thomas Mattingly de Ay yörüngesinde bir dizi karmaşık bi­
limsel deneyler yürüttü. 100 kilogramı aşan taş ve toprak Ör­
neği Dünya’ya taşındı.

Apollo -16 Misyonu Genel Verileri


Genel Bilgi :

Uçuş tarihi 16 Nisan 1972


Dönüş tarihi 27 Nisan 1972
Ay iniş bölgesi Descartes dağlık bölgesi
Yörünge modülü II Casper
İniş modülü Orion
Astronotlar John W. Young, Thomas K. Mattin­
gly, Charles M. Duke Jr.
a — Apolîo -16 Modülü Çevresinde
Uçan Beyaz Objeler
HOUSTON : Esrarengiz bir şeyden söz ettin...
ORION : Tamam, Gordy, “ pitch” hareketi yaptığımızda,
Ay îniş Modülü’nün çevresinde gördüğümüz bir
şeyden bahsetmek isterdim. 9 ya da 12 metre
kadar dışarıya doğru kayıyorduk ki, uçarak ge­
çen bir sürü obje —beyaz şeyler— belirdi. San­
ki, sevkedilmekte ya da fırlatılmaktaydılar. An­
cak, bundan emin değilim.
HOUSTON : Bunu kaydediyoruz Charlie.
Bu esrarengiz uçan objeler ne olabilirdi? Bu kadar yarım
yamalak bir tariften elimizde kalan, bir avuç dolusu şaşırtı­
cı sorudur : Bu, bir diğer UFO gözlemi olarak mütalâa edile­
bilir mi? Bu tuhaf “ beyaz şeylerdin belki de “ sevkedilmekte
ya da fırlatılmakta” olduklarını rapor eden astronot ne de­
mek istiyordu ki? Hem, kimler tarafından? (R ef.: 9).

b — NASA’dan Jeolog
Faruk El Baz ve İtirafları

Dr. Faruk El Baz, NASA’mn, astronotlar ile yaptığı yer


kontrol konuşmalarında. muhtemelen şifreler kullandığını da
kabul etmektedir. Eğer hiçbir sır yoksa neden şifre kullanılı­
yordu ki?
Apollo - lö.nın yer - uzay irtibatlı şu konuşması bu konu
için güzel bir örnek teşkil etmekte :
HOUSTON : Satıh - altı toprağındaki aklık derecesi (aibedo)
değişikliğinden ne haber? Tabii, bunu önce
Flagg’ de gördünüz ve muhtemelen, bu sizi ora­
da daha fazla heyecanlandırmıştı. Oradaki top­
rakta herhangi bir değişiklik var mıydı? — ve
Buster ve Alsep ve İniş Modülü.
DUKE Hayır. Alsep civarında sadece lekeler halin-

78
deydi. PJum’da sanki her yerdeydi. Daha zi­
yade hakim olan izlenimim, beyaz aklığın, üst­
teki ince tabakadan daha... (tahrif) olmasıydı.
HOUSTON : Tamam. Şimdi sana sadece bir sorumuz var,
John. Yarı yola geldiğinde ya da yarı y a,lda ol­
duğunu düşündüğünde sanırız güneyden dolan­
dın, öyle değil mi?
YOUNG : Öyle. Rastladığımız şey — Barbara’ydı.

Bu görüşmeyi Saga dergisindeki bir yazısında inceleyen


Joseph F. Goodavage’in yorumu ise şöyle :
«Barbara? Bu gerçekten de bir açıklamayı gerektiriyor­
du. Ben de Ulusal Havacılık ve Uzay Müzesi’nden (National
Aeronautics and Space Museum) NASA jeoloğu Faruk El Baz
ile görüştüm. Konuşmamızın bir bölümü şöyle geçti :

SAGA : Sizce, Young, “ Barbara” ya rastladığını söyle­


diğinde ne demek istemişti?
EL BAZ : Pek bir şey diyemem. Belki de bir şifre...
SAGA : Ancak, Ay’ daki bir şey için Barbara tuhaf bir
isim, değil mi?
EL BAZ : Evet, bir muamma. İleri sürdüğüm gibi, belki
de bir şifre, ama gerçekten bilmiyorum.» (R e f.:
9).

c — Apollo Yörünge Modülünden Görülen UFO

Apollo -16 keşif gezisi sırasında inanılması zor bazı şey­


ler olmuştur. Astronot Thomas Ken Mattingly A y’ın çevre­
sinde dolanırken uzayda parlayan bir ışık kendisini ürkütmüş­
tü. Obje, Ay ufkunun arkasında kayboldu.
NASA bilim adamı Faruk El Baz, Ay üzerine otorite olan
kişilerin, önceleri, bu objeyi A y’a doğru yaklaşan ve görüş
alanının dışında bir yere çarpan bir göktaşçığı (mikro - mete­
orit) ya da, belki de, herhangi bir şeyin, pencerenin yanında
parlayan bir parçası olarak değerlendirdiklerini kabul et­

79
mektedir. O zamandan beri de otoriteler bu açıklamaları ge­
çerli saymamaktadırlar. Bu “ parlayan ışıklardın, astronotla­
rın başlarının içindeki optik sinirlere çarpan kozmik ışınla­
rın etkileri olduğunu açıklayan teorinin üzerinde de oldukça
durulmuştu. Ancak, El Baz, Saga dergisi ile yaptığı bir rö­
portaj sırasında bu ihtimali reddetti :

SAGA : Bu gözlemler neydi? Kozmik ışın parıltılan


mıydı? Astronotların başlarının içinde mi oluş­
muşlardı, yoksa aslında, bedenlerinin dışında
mıydılar?
EL BAZ : Bedenlerinin dışında. Çünkü, kafatasına, beyi­
ne ve optik sinire nüfuz eden kozmik ışınlar
için yapılan deneyler sırasında Ken Mattingly,
diğerlerini» görmekte olduğu parıltıların hiçbi­
rini görmemişti. Anlaşıldığına göre, Mattingly’
niıı fizik yapısı —optik sinirleri— o şekildeydi
ki, diğerlerinin kaydettiği ışık parıltılarını o
kaydedemiyordu. Gerçekte, bunun hakkında
herhangi bir şey bildiklerini sanmıyorum.
SAGA : Bu kozmik ışınlar ağ tabakaya (retina) mı,
yoksa beynin kendisine mi nüfuz ediyorlardı?
EL BAZ : Optik sinire. Dünya’dan A y’a uçan ya da dö­
nen her astronot, gözlerini kapadığı zaman bu
parıltıları gördüğünü rapor etti. Ancak, Ken
Mattingly’nin gördüğü şey uzay aracının öte­
sinde, Ay’ın çok ötesindeydi ve en sonunda, Ay
ufkunun arkasında kaybolmuştu. Bu, çok tuhaf
bir olaydı ve önceleri, birtakım ihtimaller üze­
rinde durduk —birincisi, öylesine büyük ve öy­
lesine güçlü bir kozmik ışındı ki, Mattingly’nin
gördüğü bir hayalden ibaretti— İkincisi, bir an
için penceresinin önünde asılı kalan kozmik bir
toz parçasıydı ve hızla kaybolduğundan Mattin-

80
giy, bunun ötede mi, yoksa araca iyice yakın
mı olduğunu görecek kadar doğru görüş açısını
tutturamadı — üçüncüsü, gerçekte Ay’a doğru
yaklaşan ve Mattingly’nin görüş alanınm öte­
sinde bir yere çarpan bir göktaşçığıydı (mikro
-m eteorit), ya da— dördüncüsü, bu ihtimalle­
rin hiçbiri gerçeklere uymadığı için bu gözlem
de UFO’lar kategorisine dahil edilmelidir.

SAGA : Obje izlenemedi mi?


EL BAZ : Obje ufkun ötesinde, Mattingly’nin onu gözlem-
leyemeyeceği ya da yaptığı şeyiıı sonucunu gö­
rem eyeceği bir yere çarptı. Başka bir kimse de
görebilmiş değildi. Kesinlikle büyük bir objey­
di. Ancak, muhakkak ki bildiğimiz herhangi bir
uzay aracı da değildi, çünkü çok büyük bir hız­
la hareket ediyordu. Hiçbir Sovyet ya da Ame­
rikan uzay aracı, ne Ay üzerinde ya da yakı­
nında bu kadar hızlı hareket edemez.

SAGA : Peki, herkes dünya - dışından A y’ a inenlerin bu­


lunmadığını biliyor gibi göründüğüne göre...

EL BAZ : (sözünü keserek) Ah, dünya - dışından Ay’a


inenlerin bulunmadığım bilmiyoruz ki! Ay’ın
haritası, bazılarının düşündüğü şekilde en ince
ayrıntısına kadar çıkartılmış değildir. Gerçi,
bir baştan öbür başa fotoğrafları çekilmiştir
ama bu da bir buçuk ya da üç kilometrelik bir
ayırma (resolution) değeri ile yapılmıştır. Y a­
ni, bu resimlerin çoğunda, göıebileceğiniz en
ufak obje bir buçuk kiîometıe genişliğindedir.
Ay yüzeyinin üstünde ya da altında Dünya - dışı
objelerin bulunabileceğini ihtimal dışı bırakma­
mız imkânsızdır (R ef.: 9).

81
d — Ay Ü'zerinde Görülen Işık ve Cam Kubbe
Ken Mattingly’nin Ay üzerinde bir parıltı gördüğüne dair
bir diğer kayıt daha vardır, ancak bu, kesinlikle, şüpheliler
kategorisine girmektedir. îşte kopyası :

DUKE :
Tony, diğer zirve ne?
HOUSTON :
Kozmik ışın deneyinden.
DUKE :
Tamam. F -11 25G’yi 15’de geçeceğim.
YOUNG :
Tamam. Houston, şu anda bu beyaz taşı aldım,
fakat arkasında bir siyah cam tabakası, kalın
bir siyah cam var ve... (tahrif) örneği dolayın­
da...
HOUSTON : Scramble (konuşmayı gizli tutmak için sinyali
değiştirme emri). Hey arkadaş, Ken tam üze­
rimizden uçarken Descartes’in kenarında bir
parıltı gördü — muhtemelen, sizin parıltınızı al­
gıladı.
DUKE: Tabii, o biziz. Mucizelerin adamları. Tozluyuz.
YOUNG: Buraya basma, Charlie, çamur, camdan bir ça­
mur var. Bütünüyle cam çamurundan oluşmuş
büyük bir kabarcık, değil mi? (R ef.: 9).

HOUSTON : Tamam, oradaki sisli (dunstig) bölgeye bakıp


yüzeyde neler gördüğünü söyleyebilir misin?
DUKE : Kubbelerin karşısında arazi yapısı bir geçide
dönüşüyor. Diğeri ise tepeye doğru gidiyor. Ge­
çidin kuzey - doğu tarafı gözükmüyor, tanımla-
yamıyacağım. Kuzey - batıda tüneller var, ku­
zey yönü karşısındakiler ise yaklaşık 30° doğu­
ya sapıyorlar.
HOUSTON : Hey, oranın hemen yanında manyetometre gös­
tergesi sapıyor, şimdi 313 gamma’yı gösteriyor.
Bu şimdiye kadar Ay’da Ölçümlediğimiz en güç­
lü sapma!..

82
YOUNG Bu büyük yapı tıpkı saplanmış bir mermi gibi
onun manyetik alanını değiştiriyor.
Acaba parıldayan UFO’lar, camsı dağlar, pentegramlar
ve bulunan “ mavi küreler” arasında bir bağlantı olabilin mi?
(R ef.: 3).

e — Uzaylılar île Temas Aracı Olan


Radyo Sonar Peyki

Artık Apollo uçuşlarına devam edilmesi öngörülmemek­


tedir, bu da NASA’nın öğrenmek istediğini öğrenmiş olmasın­
dan ileri geliyor olabilir. Şimdi A y’ın yörüngesinde son de­
rece pahalıya mal olan uydular dönmektedir. RAE (Radyo
Astromik Araştırıcı) uydusu antenlerini beş futbol sahası
uzunluğa kadar yayabilmektedir. 12 milyon dolarlık bu obje,
A y’ın çevresini sadece 632 mil yükseklikten dönmektedir.
Amacı : Dünya gözlemevlerine, çalışmalarında en iyi fotoğ­
rafları sağlamak, Galaksi ve Galaksi dışının alçak frekansla
taranma işlemleri, ya da A y’da bulunan sondalar aracılığı
ile Uzaylılar’la kontakt kurmak! (R ef.: 3).

f — Ay Yörüngesindeki Esrarengiz
Obje ve Radyo Sinyâîleri

«Gayet tabi,» dedi NASA mühendislerinden Blumrich,


«Dünya dışı kaynaklı sinyâllere rastlamak hiç te olağandışı
bir durum değildir.»
Orada, yaklaşık Incil’in zamanlarından beri dönüp dur­
makta olan şeyin ne olduğunu tam olarak bilmiyoruz, fakat
o sürekli olarak bizim radyo sinyallerimizi tekrarlamaktadır.
Dünya - dışı sinyaller yeni değildir. Daha radyonun ilk
kullanılmaya başladığı günlerde, henüz Dünya kısa ve uzun
dalga radyo sinyâîleri ile sarılmadan, bilim adamlarından
Marconi ve Tesla Ay üzerinde geometrik biçimli ışıklar gör­
düklerini bildiriyorlardı. 1956 yılında Ohio devlet üniversitesi
ve Dünya’nın hemen her yerinden bir çok gözlemevleri A y’

83
dan kodlu yayınlara benzer radyo yayınları aldıklarını bil­
dirdiler (R ef.: 3).

g — Ay Üzerindeki Uzaylılara Ait Yapılar

Bir çok Ay gözlemcileri ve astronomlar, şu anda vefat


etmiş olan, bilimsel makale yazarı John O’Neill’in, Mare Cri-
sium bölgesindeki köprü benzeri yapıya ilişkin yazısı hakkın­
da görüş birliği içindedirler. Ölçümler uç noktalar arasında­
ki mesafenin en azından 18 km. olduğunu ortaya koymuştur.
O’Neill, “ yalan haberi” yüzünden oldukça ağır saldırılara
uğramıştır. Fakat onun bu haberinden yaklaşık bir ay sonra
New York, Harald Tribune’nin bilimsel makale yazarı, Pu-
litzer ödülü sahibi, Ay araştırmaları konusunda zamanın oto­
ritelerinden, Dr. H. P. Wilkins ile yaptığı teyit edici görüş­
meyi yayımladı. Wilkins, O’Neill’in görmüş olduğu köprü ben­
zeri yapıyı kendisinin de açık bir biçimde görmüş olduğunu
ifade etmektedir, hem de tam O’Neill’in görmüş olduğu yer­
de. Bundan kısa bir zaman sonra Ay araştırmalarında uz­
man, İngiliz Patrick M oore’da, O’Neill’i destekleyerek, aynı
köprünün Ay üzerinde kendisi tarafından da görüldüğünü bil­
dirdi. Moore, köprüyü bir saatten fazla bir süre boyunca göz­
leyebilmişti.
Son yıllarda Ay üzerinde 200'den fazla, beyaz, yuvarlak
ve kubbe biçimli yapılar gözlemlemiştir. Bunlar bilinmeyen
esrarengiz sebeplerle birden ortadan kayboluyor ve başka
başka yerlerde yeniden ortaya çıkıyorlar (R ef.: 3).

h — Astronotların Tanımladıkları
Bir Krater içindeki Yapı

Astronotlar arasında A y’ın üzerinde acaip inşaatlar,


uyumsuzluklar ya da benzeri gibi Dünya - dışı ellerin eserle­
rine ait herhangi bir belirtiye rastlayan oldu mu? Bu anlamlı
Apollo -16 görüşmesi sorumuza bir yanıt olabilir :
ORION : Orion inmiştir... (tahrif) nereye kadar olduğu-

84
mı göremiyorum... İçinde bulunduğumuz.bu sa­
ha Güneş ışınından tecrit edilmiştir — aldık
derecesinde (albedo) muazzam farklılık. Şu an­
da, bu kayaların başka bir yerden gelmiş ola­
bileceği hissine kapıldım. Güneşin aydınlattığı
tarafın tümü sayılabilecek her yerde zemini gör­
dük. Hadley, Delta ve Radley Dağları’nm Apol­
lo -15 tarafından aîmmış fotoğraflarında aynı
şekil (delincation) mevcuttu.
HOUSTON : Tamam. Devam et.
ORION Burada, Stone Dağı’na bakıyorum ve —sanki,
etekleri boyunca biri tarla sürmüş gibi görü­
nüyor. Plajlar — banklar — birbirini izleyen
bir tür terasa benziyorlar, eteklerden taa yu­
karıya kadar. Sanki, bütün çevresi boyunca da­
ğın tesviye eğrisini izlemekteler.
HOUSTON : Teraslar arasında herhangi bir fark var mı?
ORION : Hayır Tony. Buradan farkedebildiğim kadarıy­
la yok. Bu teraslar yükseltilebilirdi, fakat...
(tahrif) ya da onun gibi bir şey...
CASPER : (Ay yörüngesindeki Mattingly) Burada da bir
diğer tuhaf görüntü var. Parıldayan bir ışık
—görünüyor— sanjrmı Annbell’dir bu. Burada­
ki bir diğer krater sanki su baskınına uğramışa
benziyor, ancak aynı madde dışarıya da taşmış
gibi görünüyor. Bu maddenin, kraterin içerisine
yayılıp durmuş olan belirli bir parçası görüle­
biliyor. O madde de onun üzerini kaplıyor ya
da üzerine inşa edilmiş, fakat dışarıdaki ve da­
ha yüksek olan şeylerin üzerini kaplıyor. Bu
çok tuhaf bir işlem. (R ef.: 9).

ORION Onu ayaklarımızın altonda hissediyoruz. Burası


hoş, lekeli bir dünya. Bulunduğumuz yerde ara-

85
zi sert. Bir şey söyleyeceğim. Eğer buranın at­
mosferi olsaydı, gerçekten hayret verici olur­
du. Atmosferli veya değil, fakat muhteşem.
Stone Mountain’in tepesindeki görüntü —inan­
mak için burada olup gözlerinle görmelisin— bu
kubbeler inanılmaz! (R ef.: 3).

Biz de ekleyebiliriz ki, bu çok tuhaf bir konuşmadır. Bu­


rada kullanılan inşaat, tecrit edilmiş saha, plajlar, banklar,
teraslar ve benzeri deyimlerin gerçek anlamları nedir? NA­
SA, bunların sadece, olağandışı doğal oluşumları tanımlamak
için kullanılan mecazi deyimler olduğunu iddia ediyor. Ancak,
bütün otoriteler bu fikirde değil (R ef.: 9).

ı — Ay İniş Modülü, Uzaylılara mı Terkedildi?

Çeşitli kaynaklardan ve özellikle basından öğrenildiğine


göre Apollo - 16’da bir arıza meydana gelmiştir. A y’dan Y ö­
rünge Kumanda Modülü’ne geri dönüş sırasında kaptan John
Young Ay İniş Modülü’nden “ Orion” a geçerken bir şalteri
indirmek zorundaydı ki böylece ^Oriondun Ay’a düşüşü sağ­
lanacaktı. Fakat bu gerekli müdahale Young tarafından unu­
tulmuştu. Böylece “ Orion” Ay etrafında, ondan yaklaşık 100
km. mesafedeki bir yörüngede dönmeye başlamıştı. Kendi­
sine, Ay uçuşunda görev verilebilecek tecrübe ve bilgideki bir
astronotun, üstelikte yeryüzünde bir çok kere provası yapı­
lan bir işlemi unutması ve böyle bir hata yapması son de­
rece tuhaftır. Burada Orion’un A y’a düşerek parçalanması­
nın neden istenmediği ve onun kimin için saklandığı sorusu
sorulmakta ve NASA bir çok konuda olduğu gibi bunda da
susmayı yeğlemektedir (R ef.: 3).

86
Apollo - 17
ÂpoUo - İt, 6 -19 Aralık, 1972 : Eugene Ceman ve A y’
daki ilk bilim adamı - astronot olan jeolog Dr. Harrison Sch-
mitt, Apollo programının sonuncu Ay incelemesini gerçekleş­
tirirken Ronald Evans da Ay yörüngesindeki Yörünge Mo-
dülü’nü yönetti. “ Kavuniçi’ ' toprağın keşfi de dahil olmak
üzere bazı önemli jeolojik “ buluşlar” ortaya konuldu ve Dün-
ya’ya 125 kilogramı bulan örneklerle dönüldü. A y’daki Taurus
- Littrow bölgesi civarına birtakım bilimsel deney cihazları
yerleştirildi.

Apollo -17 Misyonu Genel Verileri


Genel Bilgi :

Uçuş tarihi 7 Aralık 1972


Dönüş tarihi 19 Aralık 1972
Ay iniş bölgesi Taurus - Littrow vadisi
Yörünge modülü America
îniş modülü Challenger
Astronotlar Eugene A. Cernan, Ronald E. Evans,
Harrison H. Schmitt.

87
ApoHo - I7’yi misyonu sırasında, sürekli olarak izleyen UFO’
nun Ay’da çekilmiş resmi.

a — Ay Üzerindeki Devasa Işıklı Yapılar

Bir yandan Ay bir UFO cenneti olarak belirirken, öte


yandan Apollo -17 de bu bilinmeyenleri gözlemlemek bakı­
mından tüm Apollo misyonlarının en verimlisi olduğunu ka­
nıtladı. NASA bilim adamı Faruk El Baz bu gerçeği kabul
etmektedir :

«Açıklayamadığını bir şey — hakkında ya da ne olabile­


ceği hususunda bilgim olmayan şeyler de o muazzam ışık
parıltılarıdır. Bunlar, şüphesiz, kuyrukluyıldız (kornet) ya da
doğal bir olgu olmayıp bayağı heybetli şeylerdir. Bir kez
Apollo - 16’da Een Mattingly tarafından ve iki kez de Apollo -
17’de Roııald Evans ile Harrison Schmitt tarafından A.y’m ba­
tı kesiminde görülmüşlerdi.» (R ef.: 9).
Yer Kontrol Merkezi’ndeki izleme haritası ile cihazların genel görünümü.

b — Astronotların, Ay Üzerinde
Gözlemledikleri Işıklı Obje

EVANS : Ne algılıyorsunuz?
HOUSTON : Ay üzerinde sıcak benekler, Jack.
EVANS : Büyük açı ayrılıklarımız (anomaly) nerede?
Süratle özetleyebilir misin?
HOUSTON : Jack bir sonraki geçişte bunu senin için hazır­
layacağız.
EVANS : Hey, orada, o krater halesi maddesinin (halo
stuff) bir kısmını patlatmış olabilecekleri iniş
bölgesinde parlak bir benek görüyorum.
HOUSTON : Roger ilginç. Çok — KİLO KILO’ya git.
EVANS : Hey, şimdi gri oldıı ve bir numara...uzanıyor...

89
HOUSTON : Roger. Anladık. Taa orada olduğunu kaydedi­
yoruz. Onunla İlgili olarak KİLO KILO’ya git.
EVANS : Frekans modu HM’y e gidiyor. Kayıt cihazı ka­
palı. Haberleşmeyi biraz kaybediyorsunuz ora­
da, değil mi? Tamam, Bravo var, Bravo, OMNI’
yi seç. Hey, biliyor musunuz, hiç inanmayacak­
sınız. Oriautale’nin kenarının tam üzerindeyim.
Şu anda aşağıya baktım ve ışığm parıldayışını
bir kez daha gördüm.
HOUSTON : Roger. Anla.
EVANS : “ Rüle” nln (Ay kanalı) tam acunda.
HOUSTON : îhtimal var mı ki—?
EVANS : Oriantale’nin doğusunda.
HOUSTON : Vostok (Sovyetler’in insansi2 uzay aracı) ola­
maz mı, ne dersin?
EVANS : Olur şey değil. O noktayı haritada işaretleme-
liyimî

Yörünge Kumanda Modülü Pilotu Ronald Evans «Orian-


tale Krateri’nin doğu kenarında ışıklar saçan bir objeyi gör­
düğünü rapor ettiğinde Houston,» diye belirtiyor Saga yazarı
Joseph Goodavage, «“ Vostok olamaz mı, ne dersin?” diye
sordu.»
Goodavage görüşünü şu sözlerle açıklıyor :
«Houston, Evans sanki sıcaklığı rapor ediyormuş gibi ola­
ğan davrandı. Eskimiş bir Sovyet uzay aracım (bir kere, A y’a
ulaşmış olmaması gereken bir aracı) bir Ay krateri içinde,
ışıklar saçan bir halde bulmayı kim umardı ki? Bu bir şaka,
espri ya da bir hayal kurma anlamında söylenmemişti, çün­
kü Evans bunu ciddiye aldı ve obje, bir sonraki dönüşte tek­
rar ortaya çıktı.»
Houston bu olayı gerçekten sükûnetle karşılamış olsa da
olmasa da önceden ayarlanmış belirli bir şifreye geçilmesi
üzerinde ısrar ediyor gibi görünüyordu : KİLO KİLO. Bun­
dan sonra da bu, çeşitli, şifre olması muhtemel kelimeleri
kullanmaya devam ettiler : BRAVO, BRAVO, SELECT, OMNI
(Omni’yi seç). Bu, NASA’nın Ay üzerindeki bir UFO gözle­
mini örtbas ettiği bir an mıydı? NASA’nm, bu tür gözlemler
üzerine bir gizlilik perdesi çektiğini ileri süren otoriteler var­
dır.
Uzay araştırmaları üzerine en yüksek seviyeden bir bi­
lim adamı olan Dr. Garry Henderson :
«Bütün astronotlarımız bu objeleri (UFO la r ) görmüşler­
dir, ancak gözlemlerini herhangi bir kimse ile tartışmamak
emri almışlardır.» demektedir.
Hatta Henderson NASA’da, «bu araçların, elle ve sine -
kamerayla yakın mesafeden çekilmiş, birçok gerçek fotoğ­
rafları bulunduğunu» ileri sürmektedir (R e f.: 9).

c — Yerkontrol ve Astronotlar Arası


Görüşmelerde UFO’Iar

Apollo -17 uçuşu sırasında Ron Evans iki, Harrison Sch-


mitt ise bir UFO görmüşlerdir (29 - Aralık - 1972).

EVANS : Jack tarafından aydınlık ışıkların —Güneş ışın­


larının yansıması— geldiği belirtildi. Al Bruni’
den (krater) geliyor. Tam şu anda ise Coddard
ve Marginis’ten.
HOUSTGN : Roger, America, sizi haritadan izliyoruz.
SCHMITT : Tamam, Al Burunfnin taban arazisindeki ışık
yansımalarında aykırılıklar var. Aykırılıklar
aklık derecesinde. (Albedo : Işınım yapmayan
bir gökcisminin yansıttığı ışığın aldığı ışığa ora­
nı). Her motif dalgaların sahile çarparak pat­
lamasını andırıyor. Bu büyük alanlarda değil,
küçük bölgelerde ve özellikle güney kenarlar­
da. Görünüşte hiç bir makûl sebep olmadığı hal-

91
de, her dalga motifinin bulunduğu yerde çok
fazla aydınlık var. Çevresi de öyle.
HOUSTON : America, Houston. Parolayı verinceye kadar,
OMNI kanalına yönelmenizi istiyoruz.
SCHMITT : Işığı yüzeyde farkettiğimde sismografta her­
hangi bir belirti var maydı?
HOUSTON : O kanalda kal ve haber almaya hazır ol. Biz
bunun doğrıi olup olmadığını araştıracağız.
SCHMITT : Bir UFO’ dur belkide, endişelenmeyin. Sanırım
/ ki birisi bunu gözlemlemiştir. Diğer parlayan
ışıklardan birisi olabilir.
HOUSTON : Roger. Biz o zaman bölümündeki olayları kay­
dettik...
SCHMITT : Yeri belirledim.
HOUSTON : Daha evvelki yerinize gidin.
SCHMITT : Tamam. Ben de o noktayı harita üzerinde sap­
tadım.
HOUSTON : Jack, biraz da arkanda kalan bölümden bahset.
Bizi uyardığın sırada oraya bir şey düşmüş
olabilir, fakat Ay hâlâ SIVB — saplanmasından
dolayı titreşiyor. Belki bunu daha sonra da be­
lirlemeniz mümkün olabilir, fakat haber verdi­
ğiniz andan sonra o ışık ta bir daha algılana­
madı.
SCHMITT : Şansıma. Grimaldi’nin güney kenarlarına bak
Bob, etrafında... (tahrif)
HOUSTON : Tamam, kaydediyorum Jack Grimaldi hakkında
bütün söyleyeceklerini ve parlayan ışığı... gör­
düğün yerde, Ron’un onun yeri hakkında vere­
ceği malûmatları da.
HOUSTON : Oraya kendin için bir işaret bırak — Coperni-
cus’a. 96 : 03.
SCHMITT : Tamam 96 : 03, şimdi orada açıkça gözüken ve

92
tüm bölgeye serpilmiş taşma işaretlerine bakın
— üstünde...

EVANS : Transquillitatis,in kuzey bölümünde. Bu da Ma-


raldi, değil mi? 13 mil mesafede olduğumuzdan
emin misin?

HOUSTON : Tam olarak 14 derece uzağındasmız, Ron.

SCHMITT : Burada sinüzoidal benzeri bazı denizler, dizi


halinde tepeler veya kayalık alanlar var. Bun­
lar sadece çukur ve alçak alanlarda değil, te­
peleri birbiri ardına ve aralıksız olarak aşıyor­
lar, kraterin sol kenarından yukarı çıkıyorlar,
orada yapay bir tepeler dizisini andıran şekil­
ler gözüküyor; deniz benzeri bir dizi tepe var,
ki tamamen yapay bir görünüş arzediyor, göre­
bildiğim kadarıyla.

HOUSTON : Evet, onu sana Serenitatıs’in kenarında göste­


receğiz, Jack.

Kanıt her bakımdan yeterli ve zorlayıcıdır. Bugün bir


çoğumuz Ay hakkında Apollo - 8’den önce ne biliyorsak gene
o kadar biliyoruz, fazla değil; buna karşılık bilim adamları
ve mühendisler A y’da neler keşfedildiğini bilmektedirler, bü­
yük bir olasılıkla. Uzmanlar için bu kanıtları doğal fenomen­
ler, ya da değişik biçimlerde yorumlamak olanaksızdır.
Astronot Gordon Cooper uzaylıların varlığının tamamiyle
gözler önünde olduğu kanısındadır ve bilim adamlarının bü­
yük bir bölümünü de kendi safına çekmiştir.
Bu konuşma, hem astronotlarımızın hem de NASA’nm bu
ışık ya da UFO gözlemlerini hafife almadıklarını açıkça be­
lirtmektedir. Bu olayların ortaya çıktığı bölgelerin fotoğraf­
ları çekilmiş, yerleri haritalarda işaretlenmiştir (R ef.: 3).

93
d —• Astronotların, UFO’larla
İlgili Apaçık Sözleri

A y’ın üzerindeki ya da çevresindeki Dünya - dışı varlık­


larla ilgili olarak elimizde, Amerikan hükümetince hasır altı
edilenden çok daha fazla kanıt vardır. Örtbas edilemeyecek
olan, dünyamızın yoldaşı A y’ın, gerçek Dünya - dışı mahi­
yetidir.
SCHMITT : Esrarengiz, orada bir blok daha var — hemen
bu çıkıntının kuzeyinde. Kare tabanlı bir pira­
mit, değil ikiz kenar üçgen tabanlı ve Shorty’
deki kadar olmasa da... (tahrif) yine de çok
güzel gözüküyor.
CERNAN : Parlıyor. Tamam, beni işimle başbaşa bırak.
Burada izler .......... onları takip edebileceğimi
düşünüyorum.
SCHMITT : Şu anda yuvarlanmış kaya izlerinden bir ta­
nesinde bulunuyorum. Şimdi ne diyorsun?
CERNAN : Ben de onu görmek için oraya geleceğim. Bu­
lunduğun yerden yuvarlanan bir kaya bloku-
nun geçtiğini bir düşün — Böyle bir şeyi aklıma
bile getirmek istemiyorum... (daha sonra) Bu
üstümüzden uçan cisimler de neyin nesi? Bu
nedir Jack? Hey burada bir şey hasara uğradı.
Burada ne patladı? Bu nedir?
SCHMITT : Oh, antenlerin... harici anten bölümünde bir
patlama. Orada parçalanan ne?
CERNAN : Ay aracında? Bir şey yanmış...
SCHMITT : Hayır bir tanesi. Rover - Harici anteni.
CERNAN : Allahım parçalandı.
SCHMITT : Evet, patladı. Hemen az önce de bir şey üze­
rimizden uçarak geçti... hâlâ...
CERNAN : Allahım! Zannediyorum ki bir — bir — tara­
fından isabet aldık, — o cisme bak! Hâlâ ba­

94
şımızın üzerinde uçuyor. Zannediyorum ki, doğ­
rudan doğruya A y’ a düşen bir meteorun gözlem­
cisi olduk. Acaba bulduğum camla aynı mı?
SCHMITT : Bilmiyorum.
HOUSTON : John kendi Ay görevi sırasında da onun pat­
ladığını söylüyor.
SCHMITT : Bu tahmin edilen bir şey miydi? Tahmin edi­
len bir şey miydi? Anlaşılan beni kandırmak is­
tiyorsun.
CERNAN : Hayır, böylesine bir şeyi şimdiye kadar hiç
görmemiştim.
Astronotların şimdiye kadar pek bilinmeyen konuşmaları
burada sona eriyor (R e f.: 4).

e — Ay Üzerinde Apollo - 17’nin


Gözlemlediği Kubbeli Yapı

Apollo astronotları birkaç kez Ay üzerinde kubbeler gör­


düler. Bu kubbeleri özel olarak incelediklerine dair bir be­
lirti yoksa da, elimizde gördükleri kubbeler ile ilgili bir ta­
kım Apollo görüşmeleri mevcut.
İşte, Apollo - 17’nin kayıtlarından alman bu tuhaf konuş­
mayı bir inceleyelim :

HOUSTON : Devam et, Ron.


EVANS : Tamam, Robert. Ay’ın arka tarafından üzeri­
ne rapor vermek istediğim büyük şey sanırım
şu ki, Aitken’ deki yonca yaprağma dürbünle
bir kez daha baktım. Bir de doğuya doğru...
(tahrif) o güneydeki kubbe.
HOUSTON : Kaydediyoruz, Ron. Kubbenin rengi ile oradaki
Mare Aitken (Aitken Denizi) arasmda bir fark
var mı?
EVANS : Evet, var... O Condor, Condorsey ya da Condo-
recet ya da orada hangi adla anmak isterseniz.

95
Condorecet Oteli, ha — döşemesinde baklava
biçiminde (Diamond - shaped) dolgu bulunan
odur.
HOUSTON : Robert. Anla. Condorcet Oteli.
EVANS : Condor. Condorcet Alpha. Ya üzerine kaydı ya
da bir — ve kuzey - batı yakasındaki duvarın
diğer tarafındaki... (tahrif) benzemiyor.
HOUSTON : Tamam. Condorcet A’nın Kuzey - batı duvarını
kaydediyoruz.
EVANS : Alanın şekli oval ya da eliptik. Tabi, elips yu­
karıya doğru yer alıyor.
NASA hep, Ay ve uzay keşif seyahatlerindeki buluşların
hiçbir zaman saklı tutulmadığını öne sürerken NASA'nm en
önde gelen bilim adamlarından Dr. Faruk El Baz’m, «her
keşfin açıklanmadığını,» kabul etmesi ilginçtir. Kubbeler üze­
rine gizli bir araştırma yapılmış olabilir mi? NASA ile Ame­
rikan hükümeti Ay hakkında, açıklamak istediklerinden çok
daha fazlasını biliyor olabilirler mi? (R ef.: 9).

f — Ay Üzerindeki Esrarengiz
Tekerlek îzleri ve Köprü

Apollo - 17’nin tecrübeli “ jeolog - astronotu” Harrison


Schmitt heyecan içinde şu raporu veriyordu :
SCHMITT : îzler görüyorum — kraterin yamacından taa
yukarıya kadar uzanıyor.
(Peki, Yer Kontrolün bu tuhaf gözleme verdiği esraren­
giz yanıt neydi?)
HOUSTON : “ Photopath” ın (*) doğrudan Pierce ile Pease
arasında uzanıyor. Pierce Brava, Bravo’ya git,
Whiskey, Whiskey, Romeo.
Bu da şifre değilse nedir peki? Eğer NASA ürkütücü bir

(*) “Photopath” : Foto - y o l: Yörünge uçuşu boyunca Ay üzerindeki


fotografik taranan alan.

96
şeyi halktan saklanması gereken bir şeyi saklamaya çalışmı­
yorsa tuhaf, anlamsız “ şifre” kelimelerine başvurmak ne­
den? Aslında, bilim yazarı Joseph Goodavage’in de ileri sür­
düğü gibi, «Ne zaman bir şey keşfedilse astronotlar ve Hous-
ton görünüşte, Önceden belirlenmiş bir şifreye başvurmakta
ve hattâ bazan bunu, başkalarınca izlenmeyecek olan deği­
şik bir kanaldan yapmaktadırlar.»
NASA bilim adamı Faruk El Baz, NASA’nm gizlice, A y’ın
üzerinde çeşitli şeyler aramakta olduğunu kabul etmektedir.
«Bir şey,, bir şey arıyoruz...» Dahası, «Mare Crisium’ daki
(Crisium Denizi) köprüye benzeyen, devasa bir yapı rapor
edilmiştir... Bunun hakkında bütün söyleyeceklerim bu ka­
dar,» demektedir. «Bu bir köprüydü — yani, gerçekten, ya­
pay (suni) yapılar ya da zeki varlıklarca yerleştirilmiş bir
tür gereç mi buldunuz?» diye sorulduğunda El Baz bunu he­
men inkâr etmiştir :
«Hayır. Hayır. Böyle bir şeyi ileri sürmüyorum. Ancak,
bunıın üzerine düşünmeye başladığınızda hemen herşeyin
mümkün olduğunu görüyorsunuz. Astronomların birkaç yüz­
yıldan beri gözlemekte ve rapor etmekte oldukları birçok şey
üzerine hemen sonsuz yorumlar yapabilirsiniz. Simdi ise ast­
ronotlar birçok anormalliği (anomaly) yakından görüyorlar.»
Sorun, Dünya - dışı bir gerecin astronotlarımıza, ya da
genellikle Dünya insanına hiç de bir gereç gibi görünmeye­
bileceği hususudur. Bizler, oklar, ya da “ sokak levhaları” ve
belki de, büyük harflerle “ BİZ BURADAYDIK” diye ilân
eden mesajlar şeklinde düşünmeye eğilimliyiz.
îşin aslı şudur ki, şu anda insanlık bu tür bir Dünya - dışı
gerece bakıyor ve bunu bilmiyor olabilir (R e f.: 9).

g — Ay Üzerinde Gözlemlenen
Su Kesimi Yüzey Şekilleri

Şimdi de bu görüşmenin Ay üzerinde görülen su kesim­


leriyle (watermarks) ilgili bölümüne bir bakalım :

97
SCHMITT : Tamam. 96 : 03. Şimdi biraz net — bunun üze­
rinde oldukça net, yüksek su kesimlerine ben­
ziyor —
EVANS : Orada, her yanda, yüksek su kesimleri var.
SCHMITT : Tranquillitatis’in kuzey kısmmda. Oradaki Ma-
raldi, değil mi? 19 kilometre yukarda olduğu­
muza emin misin?
HOUSTON : Kesin olmak gerekirse 21’siniz, Ron.
SCHMITT : Çok, çok yılankavi bir deniz (m are), bir yol
ya da uçurumlar var — şu anda bir tanesinin
üzerinden geçiyorum. Sadece alçak düzeysel
alanları baştan başa geçmekle kalmayıp bir
yandan bir kraterin ve öte yandan bir tepenin
kenarından taa yukarıya kadar çıkıyor. Yapı­
sal (Constructional) bir sırta çok benziyor; gör­
mek isteyebileceğim kadar, açıkça yapısal, de­
nize benzeyen bir sırt. (R ef.: 9).

Mt. Hadley’in (Hadley Dağı) etekleri yakınında astronot­


lar, bir kıyı boyunca görülen yüksek su kesimlerine benzet­
tikleri yatay tabakalanmaya rastlamışlardır. Bazı bilim adam­
larının, Ay denizlerinin bir zamanlar su ile dolu bulunduğu­
na dair fikirleri çoktandır terk edilmiş bulunmaktadır. De­
mek ki, bu “ yüksek su kesimleri” , Ne w York Times’m bir
yazısında da ileri sürüldüğü gibi «bilim adamlarının karşılaş­
tığı bir bilmeceyi daha temsil etmektedir.» (New York Times,
3 Ağustos 1974, s. 15).

h — Saldırgan Savaşçı Amerika’nın


A y’daki Barış Plaketi!

Apollo - 17’nin astronotları da kozmik kurala harfiyen uy­


dular. Bu dört saatlik bekleme süresiydi. Eugene Cernan ve
jeolog Harrison Smith Ay îniş Modülü “ Chalenger” i terkedip
Ay’a ayak basmadan evvel bu dört saatlik sürenin geçmesini

98
beklediler. Alışılageldiği üzere bu defa da bir şey “ bırakıldı” .
Bir değişiklik olmak üzere bu defa üzerinde şu sözlerin ya­
zılı olduğu bir hatıra plaketi bırakılmıştı : «îsteriz ki barışın
ruhu bütün insanlığa parıltılarını yaysın.» Bu cümlenin altın­
da üç astronotun ve Vietnam’da bombalar patlarken barıştan
söz eden başkan Nixon’un imzaları vardı.
NASA en azından bu defa plaketin kimin için olduğu ko­
nusuna şüphe bırakmayacak bir açıklık getirmişti!
Böylece insanlığın ilk Ay araştırmaları burda sona eri­
yordu (R ef.: 5).

99
Bu harita İnsansız Rus ve Amerikan uzay araçları ile bazı İnsanlı Ame­
rikan uzay araçlarmm Ay üzerindeki iniş bölgelerini göstermektedir.

100
« * *

Aya gidilecek
daha da ötelere
teleskopların bile görmediği yere.
Ama bizim dünyada ne zaman kimse aç
kalmayacak.
korkmıyacak kimse kimseden,
emretmiyecek kimse kimseye,
yermiyecek kimse kimseyi,
umudunu çalmıyacak kimse kimsenin?
İşte ben komünistim bu soruya karşılık
verdiğim için.

NAZIM HİKMET
26 Ağustos 1959

HİKMET, Nazım. Türkiye İşçi Sınıfına Selâm, İstanbul, Özgün Yayınları.

101
UENİN
Vladimir Uyiç Ulyanov

1920 yıiında, ünlü İngiliz romancısı, tarihçisi vs bilim - kurgu


yazarı H. G. Welis iie görüşen Lenin şu ilginç sözleri söylemişti:
«İnsanların tüm kavranılan gezegenimiz seviyesindedir. Bu
kavramlar, teknik potansiyelin, gelişse bile, yeryüzü sınınnı hiç­
bir zaman aşamayacağı iddiası üzerine dayandırılmaktadır. Eğer,
gezegenler arası irtibatlar kurmayı başarabilirsek tüm felsefi,
ahiâkî ve sosyal görüşlerin tekrar gözden geçirilmesi gereke­
cektir. Bu durumda, sınırsız bir hale gelmiş olan teknik potan­
siyel, şiddet yasasının bir gelişme yolu ve yöntemi duşunu so­
na erdirecektir.» (*)

(®) BROOKE, Anthony. Revelatiou îor the Ne w Âge, London, Regency


Press, 1967.
102
SIRIUS MİSYONU
Açıklama — VIII

Dünya beşeriyeti bilmelidir ki :


Kıyamet aydınlığını oluşturacak Veriteler Güneşi’nin doğumuna pek
az kala, karanlık üretici maddî ve manevî tüm geyler, merkezler, ku­
ruluşlar, düşünce sistemleri, pratik örgütleri ve herşey ve herşey hal­
laç pamuğu benzerince atılacak ve Veriteler Güneşi karşısında; gölge
ve karanlık edebilip, içbünyesinde kötülük ve nefsani iğrençlikleri bes­
leyebilen, tiarındırâbilen birşey bırakılmayacaktır.

Tüm sosyal eşkiyalar inlerinde basılacaklardır.


Tiim insanlık düşmanları apaçık sergileneceklerdir.
Tüm kulakulcuların son kurbanları kendileri olacaktır.
İnsanlıkdışı haydut sürüleri için aydınlık günlerin dehşetli yargı-
lanım çanları çalmaya başlamıştır. Sefil ve alçak nefsani tatminci ki­
şilikleri için milyonlarca beşer varlığını bir amansız cchennem azabı
içerisinde süründüren, bileklerini zincirleyen ve yaşam haklarını çalan
bu bir avuç zorbanın son günleri yaklaşmıştır. Milyarlarca insan, dün­
ya planetinin bu uzun ve son derece meşakkatli evrim devresinin çağ­
daş kıyam ediş, kurtuluş günlerinde, kendilerine vadedilen yüksek bil­
gilerini almak üzre çırpınmaktadırlar. Artık bu bilgilerin insanlığa su­
nulacağı yaklaşan aydınlık günlerde, halkların bağırlarındaki kanemici
cani yaratıklar göksel tıbbın kahredici ışınları altında eritileceklerdir.
Göksel Hakikâtler’i tüm insanlığa vazetmesi için İnsanoğlu’nun yolu
açılacaktır.
İnsanoğlu, dünya beşerlerinin gökoğuüarı olmalarını sağlayacak İlâ­
hî Rahmet Bilgileri’ni ve Bilgeliği’ni tüm beşeriyete Göksel El altında
vazedecektir ve bunun görkemli deneyim ve sonuçlarım gösterecektir.

103
Dünya beşeriyeti artık, nefsani kişiliklerden vicdanî kişiliklere kol-
lektif ölçülerde ulaşabileceği bir aşamaya girmiştir.
Karanlığın efendi ve uşaklarının saltanatının sona erdirilmesine az
kalmıştır tüm yeryüzünde.
İlâhî Hakikâtler Aydınlığı’nm, tüm yeryüzünü ışıtmasına, kuşatma­
sına da az kalmıştır böylece...
Açık Bilgi’nin yaşanacağı Altın Çağ aşamasında, vicdanlardan gizli
birşey bırakılmayacaktır. İnsanlık bünyesinde, insanların yapacakları
tüm soyut ve somut faaliyetler, gene insanlığın gözleri ve bilinçleri,
vicdanları, idrâkleri karşısında değerlendirilecek ve yargılanacaklar­
dır. O zaman artık kaçacak bir yer ve tevil edecek bir demagojik man­
tık ve serkeş zekâlar ve sapkın zihinler olmayacaktır.
Bilgi üzre yaşamak ve evrimleşmek, son dcrece verimli bir gelişim­
sel süreçtir. Fakat bilgi ile yaşamada tüm soyut ve somut kişisel ve
toplumsal ilişkiler, davranış ve eylemler kesenkes sonuçlar verir. Bu
sonuçlar Yüksek İlâhî Yasa ve İlkeler’e bağlı olarak gerçekleşir ve kişi
sonucu aynen kabullenir.
İlâhî Hakikâtler’in varlığı, yeryüzünü en içten en dışa herşey ve
herşeyiyle kuşatan, kavrayıp hakim ve sahip olarak tasarruf edebilen
İlâhî Gtiçler’in yüksek kudretlerini çeşitli şekillerde beşeriyete gösterip,
kabul ettirmesiyle tedricen ortaya konulacaktır. Beşeriyet, bu İlâhî
Kudret’i, ya Rahmet veya Gazap olarak üzerine cezbetmeye adaydır.
Bu sonuç beşeriyetin iradesine tabidir.
Tüm beşeriyet görecektir ki, bilgi günlerinde atılan her yanlış adım,
onca ızdıraba ve atılan her doğru adım ise onca özgürlük ve kurtuluşa
olanak vermektedir.
Göksel Kudretler, kendilerine azabı karma kılmış topluluk ve top­
lumlar ve ülkeler üzerine gazap yıldırımlarını göndererek oraları her-
cümerc etmekten bigünâ perva etmeyeceklerdir.
Tüm karanlık düğümler çözülecektir.
Tüm karanlık beşeri güçler darmadağın olunacaktır.
Tüm karanlık saltanatların başları devrilecektir.
Çünki, Aydınlık İlâhî Güçler’in Egemenlik Günleri yaklaştıkça, ka­
ranlık güçlerin candamarları kesilecek ve ibreti alem için yargılanmak
üzre bekleyeceklerdir.
. Tanrı nezdinde, en affolunmaz suç, kul hakkı almak, çalmak, gasp-
etmek veya kulu kula kulluk ettirmektir. Bu iğrenç uygulama ve ta­
sarrufların sona erdirileceği ve tüm kulların Tanrı nezdinde eşitliği il­
kesinin toplumsal yaşama dâhil edilip; barış, dostluk ve kardeşliğin
günlerinin kurulacağı yaklaşan günlerin ertesinde bunun hazırlıklarının
iyice gözlemlenerek, ona göre tavırlanılması gerekmektedir.

104
Mahkemeyi kübra yeryüzünde kurulacaktır.
Ve herşey insanlığın önünde tartılacaktır.
Sonuçlar gene yeryüzünde yaşanacaktır.
(îorçek kurtuluş yolu, benliklerin nefsaniyetten arıtılıp, toplumcu
varlıklar olarak, beşer kardeşlere yardımcı olmak, onlara Yüksek Ha­
rtıkâtler’i gösterecek teorik ve pratik çalışmalar yapmaktır. En yüksek
dünyasal beşeri meziyet ve bilgelik, toplumcu olarak, hemcinslerine
dostluk etmektir. Çünki, diğer yüksek planetlerin toplumcu yaşam bi­
çimlerine intibak etmek de ancak böyle mümkündür. Anti - sosyal be­
herler, hiçbir zaman yüksek toplumcu yaşam biçim ve ilişkili diğer
planet insanları aralarına giremezler. Ve yükseltmeyenler de yiiksele-
mczler.
İnsanlığı apansız yakalamamak üzre, önceden usulen çeşitli uyarı­
lar yapılır göklerce. Eğerçi İlâhî Uyarılar’a icabet edilirse ve eğri gi­
dişe çekidüzen verilerek doğru yola girilirse, yardım, himaye ve rahmet
işlemi uygulanır; tersine ise göklerce saptanan ceza işlemi uygulanır.
Ya üç gün üç gece göklerden ateş ve kükürt yağar nefsani dikbaşlara;
Ya kırk gün kırk gece rahmet yağar ölümcül kuraklıklara.
İşte ey yeryüzünün kardeş ve çilekeş beşeriyeti :
Sizlere kesenkes seçenekler bunlardır.
Ortayol yoktur.
Büyük Sınav günlerinde boş oturmak, korkunçça ezilmektir.
Artık nefsaniyete değil, makûl vicdana kulak vermelidir.
Çünki gerçek kurtuluşun bilgi ve yolu ancak oradadır...

105
AGARTA UÇAN DAİRE İNCELENİMLERİ
•Düryann Bedenli Gerçek Işık Yöneticisi. •Çağdaş Gizem, (JFO'lar ve Yapılan.
•Sonsuz Tünel Sistemlerindeki Gizli Ülke. •Yeryüzü Deneysel UFO Etüdleri.
•Agarta’nın Gizli Giriş Kcpiarı. • Karşıt-Çekim Deney Cihazları.
•Çeşitti Gizemlerin Agarta İle İlişkileri. • Bir Bilim Akademisinin UFO Uçuş Tezi.
•Agarta'nın Bilge Mahatma’ları. • Dünya Fizik Yasalarına Karsı UFO'lar,
«Agarta'nın Açığa Çıkacağı Dönem • UFO'lar ve Psişik Enerji Sorunu.

Fiatı: 20 TL. Fiatı: 20 TL.


AKUPUNKTUR ÖLÜM ve ÖTESİ
>Aküpunktür ve Binlerce Yıllık Geçmişi. »Ölüm Deneyimi Geçirenlerin İzlenimleri.
»Akupunktur Uygulama ve Sonuçları r • Beden Dışından Bedenin Seyredilişi.
ı Tıp ve Aküpunktür. »Ölüm Anında Görülen Vizyonlar.
>Bedenin Şaşırtıcı Elektriksel Düzeni. »Ölüm Ötesi Alemi ve Yapısı.
»Çin'de Aküpunktür ve Doktorlar. »Öte Alemde Karşılaşılan Varlıklar.
»Edgar Snow’un Çin'deki'Gözlemleri. »Öte Alemin Yüksek Mıntıkaları.

F iatı: 20 TL, Fiatı: 20TL.

REENKARNASYON [■ UFOLOJİ
• Yeryüzünde Kaç Kez Doğulur? ; «Uzaylı İnsanlar ve UFO'ları.
• Aynı Kişi Erkek veya Dişi Doğabilir. • UFO Bilimi ve Kürsüleri.
• Gene-Doğma'nın Bilimsel Kanıtları. . • UFO’ lojist Bilim Adamları'mn Yorumları.
«Gfegmiş Yaşam'Anı ve izlerinin Tespiti. • Dünya'da UFO Çalışmaları.
«HerYaşam Sonunda Öte Aleme-Geçiş. • UFO Sorunu Karşısında Â.B.D,
• Gene Doğmak ve Çeşitli Sorunları. • UFO Sorununun AmacrveYönü.

F iatı: 20 TL. F iatı: 20 TL.

PARAPSİKOLOjİ TELEPATİ
.Beden ve Olağanüstü Saklı Yapısı. ıSovyetler Birliğinde Telepati Araştırımı.
>Beşduyu-dışı Çeşitli Yüksek Melekeler. »Çeşitli Telepati Teori ve Pratikleri.
»Parapsikoloji ve Tarihçesi. »Olağanüstü Telepat Messing ve Pratikleri.
»Parapsikoloji ve Bilim Adamları. »Ünlü Bilim Adamları ve Telepati.
»Hassas Kişiler ve Yüksek Tezahürleri. »Uzay ve Sualtı Telepati Deneyimleri.
»Çeşitli ESP Olayları ve Etüdleri. (Telepati ve Biyolojik Etki—Tepkileri.

F iatı: 20 TL. Fiatı : 20 TL.

EKMİNEZİ MU
• Trans Altında Geçmiş Kişiliklere Bürünüş. »Batık Bir Uygarlık ve Kanıtları.
• Geçmiş Yaşam Bantlarnn İncelenimleri. »MU Uygarlığı.ve Çeşitli Kalıtları.
• Ekrrıinezi'nin Bilimsel Kanıtları. »MU Uygarlığı -/e Görkemli İnsanlığı
• Bedenli ve Bedensiz Geçmiş Yaşamlar. • İnsanlığın İlginç Çok Uzak Geçmişi
• Geçmiş Yaşamların Pskolojik Kalıntıları. »MU Uygarlığı ve Uzaylı Varlıklar.
• Öte Alem ve Yaşamının İncelenmesi. • MU'nun Uygarlığımızdaki Torunları.

• .... Fiatı : 30 TL. F iatı; 30 TL.


BEEnUBK&SfOR
CENEDOfiMM
BİLİMSE! İNCEIENİMİ

PARAPSİKOLOjİ
o u Ga n Sstü
YH EN ÎK re DCTULAR BİtİMİ

UFO
APOLLO
ORTAK 17AV ITISU R J

NEO SPİRİTİZM MODERN SPİRİTİZM UFO-APOLLO UÇUŞLARI


)Spiritizm ve A.Kardec'în Fonksiyonu. >Tüm Apollo Uçuşlarında Görülen UFO'lar.
.Neo Spiritizm.Dr.Ruhselman'ın Fonksiyonu. Apollolar'ca Çekilen UFO Film ve Fotoları.
• Altın Cağ ve Neo-Spiritizm'in Fonksiyonu. »NASA ve Apollolar Gizli UFO Görüşmeleri.
.Dünyayı Yöneten Yüksek Varlık Sistemleri. • Apollo-13'ün Görevi ve Aylılar'ın Tavrı.
. Dünyanın Yüksek Vibrasyonel Mekânları. <>Ay Üzerinde Görülen UFO'lar ve Yapılar.
.Evrensem Vazife Mekanizması Hk Bilgileri. .Astronotların,UFO Gözlem Konuşmaları.
F iatı: 30 TL. Fiatı: 30 TL.

- ÖDEMELİ İSTEYENLERİN DİKKATİNE -

, — Sipariş mektubuna, PTT masrafı olarak 9 T L .'lık posta putu eklenmelidir.


— Koti ihbar mektubumuzu izleyen 15 gün zarfında kitap Kolisi ilgili PTT şubesinden
alınmalıdır.
: — Sipariş mektubuna; i.sim, adres ve istenen kita p lar ve adetleri belirgin olarak- yazılm a- j
lıdır.
î — Yeni kitaplarım ız kısa a ra lık la rla ve sürekti çıkmaktadır, ilanlarımızı izleyebilir'veya {
i m ektupla sorabilirsiniz, î

! BİLİM ARAŞTIRMA MERKEZİ PK-1 0 7 2 İstanbul. 1


KAYNAK VE DANIŞMA KİTAPLARI

1 — CHARROUX, Robert. Le livre du Passe Mysterieux.


2 ----------, ---------- . Vergessene Welten : Auf den Spuren
des Geheimnisvollen, çev. Elisabeth Schwarz, Wien,
Econ Verlag, 1974.
3 — GOODVAGE, F. Joseph. “ Failden unsere Astronauten
B ew eise...?” UFO - Nachriehten, No. 223, (April 1975).
4 — HERBERTS, Gottfried. Begegnungen mit Ausserirdi-
scheıı - Freunde aus dem Ali helfen uns, Fischer Verlag,
1977.
5 — HOFFMANN, Helmut. “ Geheimnisvolle Dinge um die
Mondforschung” , UFO - Nachrichten, No. 204/205, (Ok-
tober 1973).
6 — JONES, Lewis. SOS in Space, LSR Adventure, Stage 3,
1976.
7 — SARIKAYA, Halûk Egemen. Uzaylılar ve Uçandaireler,
İstanbul, Milliyet Yayınları, 1975.
8 — SMITH, Enid S. “ The Truth About Apollo -13” , Psyelıie
Observer, C. XXXI, No. 17, (July 1970), s. 29-31.
9 — WILSON, Don. Our Mysterious Spaceship Moon, London,
Sphere Books, 1976.
1 0 ----------- , -------------. Aquarius Viewpoiııt, (March 1977).
1 1 ----------- , -------------. Science Mechanics.
1 2 ----------- , ------------ . True Fiying Sancers UFOsQuarterly,
No. 2.
1 3 ----------- , ------------ . Ufology, (Spring 1976).

108
GENEL DEĞERLENDİRME

Yapıtlarımızın konularının ortak tema ve içeriğini kavramakta


olanlar giderek görmekte ve göreceklerdir ki, Bilim Araştırma Grubu,
Dünya beşeriyeti için sözkonusu olan bir görkemli bilinçlenip, idrâkle-
niş, alul ve vicdan gelişimi ile bilgeleşerek, en yüksek özellik olan
Göksel Toplumcu olunacak bir son Dünya aşamasının Göksel Teori
ve Pratikleri’ni hazırlamaktadır.
Halen, Altın Çağ öncesi ve bu dünyasal beşer evrim düzeyine ilişkin
binbir yalın, ilkel, geri, süflî ve kısır döngülü teorik ve pratik husus­
lar ile tüm yaşamlarını dolduran beşer kitleleri, bu halleriyle daha gü­
zel günlerin gelmesini de engellemektedirler. İşte beşeriyet bu çıkmaz­
dan ancak ve ancak artık dünya dışı Yüksek Bilgiler ve onların Teori
ve Pratikleri ile çıkabileceklerdir. Bunun ötesi ancak, aldanış ve al­
datıştır.
Beşeriyet aslında, röîatif birçok ayrılıklar içine düşmüştür. Kuşku­
suz bu durum, kitlelerin evrim düzeyleriyle yani nefsani yapılarıyla
saflar oluşturup, karşı karşıya gelişleriyle olmuştur.
Bir yanda oani sürüleri ve anti - sosyal mücadele...
Bir yanda insan dostları ve sosyalist mücadele...
Fakat bilinmelidir ve bilinecektir ki, herşey ve tüm gidiş; barış,
kardeşlik,' dostluk, eşitlik ve her türlü soyut ve somut gelişimi içeren
toplumculuk ve onun yüce uğraşılarının sürekli başarılarına yöneliktir.
Gene bilinmelidir ki, yaklaşan aydınlık günler ve tüm Göksel Işıklar,
ancak toplumcu gelişim ve toplumcu dost kişilerden yanadır.

109
doğunun
Ölümleri

ölüm bir aşirettir doğuda

ayışığı gülden hoyrat


gölleri güzelden talandır
ve asi, durak bilmez ağıtlarıyla
uçsuz bucaksız turnalarını
kat kat gurbete dürmüş evvelbaharla
sevdası göçer olandır

ve bu nasıl bir serencâmdır


satılır umudu beye
hasreti bir meta gibi
ve alınandır
ve tuzdan, bozkırdan ninnilerini
bir çığlık gibi mengeneden mengeneye
sokup çürüten rüzgârdır

türküsü ki eşkiyaya geniş


ve bir kekliğe dardır
ovayı çelen bakışlı
ve bir fişekliğe dizilmiş
gibi omzu kuş nakışlı ağaçlarıyla
acıya pusu kurandır

ölüm bir aşirettir doğuda


HİLMİ YAVUZ

YAVUZ, Hilmi. Doğa Şiirleri, İstanbul, Cem Yayınevi, 1977.

110
ÖNEMLİ NOT

Yapıtlarımız, dünya beşeriyeti için hazırlanan bir Koz­


mik Bilgi ve Bilgelik Öğretisi’nin önbilgi ve anlayışını sağla­
mak üzre hazırlanmaktadır. Onların hepsi birbirlerine bağlı­
dır. Bilim Araştırma Grubu, bir kapitalist amaç peşinde de­
ğildir. Tüm edinilen gelir, yeni yapıtların hazırlanışında har­
canmaktadır. Bu yüzden, yapıtlarımızın fiat ve boyutlarını
bu anlayışla kabûl etmenizi dileriz, öte yandan ise, bu türlü
muhtemelen 1000’den çok yapıt hazırlamak gereği de bizi
böyle davranmaya yöneltmektedir. Biz tüm dostlarımızı ve
beşer kardeşlerimizi bu uğraşıda hep birlikte olarak görü'
yoruz. Tüm emek, değer ve sonuçlar hepimizindir. Son de­
rece görkemli ve güzelim yarınlarda hep beraber ve bir yü­
rekten gülmek için elele vermeliyiz. Tümümüz, gene tümü­
müz için ancak toplumcu neferler olarak dostça oluşturabi­
liriz önümüzdeki apaydınlık günleri...

You might also like