You are on page 1of 6

ÇÖZÜM(LEME)

Ebru Figen Erişik


Yazar
O Görkemli Can Bağı Gizlisi saklısı bendedir; bütün sırları, mektupları, gizlenmiş öfke-
leri, yaşanmış sevinçleri bendedir. O da bana inanıyordu; ‘Al Sa-
lih, bunu da koy bir kenara, gün gelir lâzım olur....’ diye verirdi, bu
“Salih Bey”, Soyadı Kanunu ardından bizzat Atatürk’ten aldığı so- mektupları bana. Ben de onları ta Selanik günlerinden bugüne
yadı ile “Salih Bozok”, Atatürk’ü tanımamıza ışık tutan en önemli kadar üzerlerine titreyerek sakladım.“
kişilerden biridir. Çocukluğundan başlayıp, son nefesine kadar attığı “Bana ‘Ölenle ölünmez.’ diyorlar. Ben ölenle ölmüyorum ki... Yaşa-
her adımda, verdiği her kararda yanındaydı. “Bizlerin Atatürk ha- yamadığım için ölüyorum! Siz, oksijensiz bir dünyada yaşayabilir
fızası oldu.” demek yanlış olmaz. Salih Bozok’u Atatürk’süz, Ata- misiniz? İşte Mustafa Kemal Paşa da, benim hayatım için bir oksi-
türk’ü de Salih Bozok’suz anmak, tarihsel bir bütünü anlamsız yere jendi. Bugüne kadar geçen hayatımı nasıl Mustafa Kemal Paşa’ya
parçalamak olur. Bütün bir ömrünü Atatürk’e adayan, O olmadan adamışsam, bundan böyle geçecek hayatımı da Mustafa Kemal
yaşayamayacağına karar verip hayatına son verecek kadar seven ve Paşa’nın buyruğunda geçirmeliyim.”
tüm yaşamı boyunca sadık kalan gerçek bir dost, can yoldaşı, dava “Biliyorum, o öldü; artık buyruk veremez; ama bana eliyle verdiği
arkadaşı... mektupları, sımsıcak anıları var.Yalnız benim bildiğim tutumları,
Salih Bozok da, Atatürk gibi 1881 yılında Selanik’te doğar. Ata- davranışları var... İşte ben bundan böyle bu anıları yazacağım, bu
türk’le aynı mahallede başlayan arkadaşlıkları, daha sonra okul ar- olayları anlatacağım; gidişi ile sevimli hale koyduğu ‘öbür dünya-
kadaşlığıyla devam eder. Zaman içerisinde görev yerleri nedeniyle nın’ kapısını çalana kadar böylece yine onun buyruğunda, onun
ayrılsa da yolları, yine de kader çizgilerinin birleştiği bir hayat sürer- güveninde yaşayacağım…”
ler. Salih Bozok, 25 Nisan 1941 tarihinde ölür. 10 Kasım 1938 günü saat
Selanik’te meşhur Olimpos Gazinosu’nda oturdukları bir akşam, 09:05’te, Atatürk’ün hayata gözlerini yumduğu an ölmüştür aslında;
Mustafa Kemal, sofradaki dostlarına ileride nasıl iktidara geleceğini çünkü Atatürk olmadan geçen kısa yaşamı bile kendine yaşanmışlık
anlatır. Sonra da orada bulunanlara gelecekteki görevlerini açıklar. saymaz. Ardında birçok hatıra ve güzel çocuk bırakmıştır. Büyük oğlu
Masada bulunan Fuat Bulca, Nuri Conker, Fethi Okyar ve Salih Cemil Bozok da, çok sevdiği babasının ismini oğluna vererek, bize
Bozok, hayretle izler O’nu. Herkese görev dağılımı yapıldıktan son- bir Salih Bozok armağan etmiş. Beni de çok heyecanlandıran bir rö-
ra, sıra Bozok’a gelince, “Salih,” der, “seninle hiç ayrılmayacağız. portajla daha karşınızdayım. Torun Salih Bozok’a sizler için sordum:
Seni kendime yaver yapacağım.”...
Masadakiler sorar:
“Peki, sen ne olacaksın?”
Yanıt kısadır:
“Ben, size bu görevleri verecek adam olacağım!”
Bu olay, Atatürk’ün Salih Bozok’u daha o yıllardan “ömür boyu yol-
daş” olarak seçtiğini gösteren en güzel örneklerden biridir.
Bu dostluk, ölümün koyduğu engelleri dahi aşacak güçte bir dost-
luktu. Salih Bozok, anılarında bakın bu duygulanımın ötesine ge-
çen gücü nasıl ifade etmiş:
“60 yaşındayım… Dünyadan ne umuyorsam, ne bekliyorsam,
bunların hepsini katmer katmer fazlasıyla elde ettim. Mustafa
Kemal Paşa sayesinde yaşadım ve her şeye kavuştum. Şimdi sami-
miyetle söyleyeyim ki, artık yaşamaktan, Mustafa Kemal’in olma-
dığı bir dünyada yaşamaktan, hiç mi hiç zevk almıyorum. Koca bir
kırk yılı birlikte geçirmiştik, Mustafa Kemal Paşa ile. O buyurdu,
ben yaptım. Gölgesi gibi yanı başındaydım hep. Kırk yıl bu, dile
kolay... Azarladığı da oldu, koltukladığı da;ama Allah şahit hiçbir “Tarihini bilmeyen bir ulus, yok olmaya mahkûmdur.” sözüyle
gün kalbimi kırmadı. Atatürk, dünden yarına açılacak olan bir kapıyı işaret etmişti. Bu-
radan yola çıkarsak, sizin de tarihimiz açısından öneminiz tartı-
şılmaz. Atatürk’ün en yakın silah arkadaşlarından Salih Bozok’un
torunu olarak, 29 Ocak 1948 tarihinde Ankara’da dünyaya geldi-
niz. Babanız Cemil Bozok, size çok sevdiği babasının ismini vere-
rek, bize ismen de yaşaması armağan olan bir “Salih Bozok” ar-
mağan etmiş; öncelikle babanız Cemil Bozok’u saygı ve sevgiyle
anıyorum. Bize çocukluk yıllarınızdan bahseder misiniz? Nasıl bir
çocukluk yaşadınız ve dedeniz Salih Bozok’u ne zaman tanımaya
başladınız?

Bu soruya daha önceleri de farklı yerlerde yanıt vermeye çalıştım.


Ankara’da dünyaya geldim; ama çocukluğumun ilk evresinde aile-
min kısa süre içinde İstanbul’a yerleşmesi nedeniyle başkentten
“hayal meyal” belleğimde kalan tek bebeklik anısı, babamın Bah-
çelievler semtindeki evinden. Bahçede bir çocuk arabasındayım ve
üstüme ağaçtan bir yaprak düşüyor. Üstüme yaşlı bir hanım eğiliyor:
Babaannem Dürriye Hanım.
Ankara’nın kent merkezinde, Kızılay’da Kutlu Apartmanı’nda dün-
yaya gelmişim. Doğumumdan kısa bir süre sonra; ben doğmadan
7 yıl önce, 1941 yılında vefat eden dedemin varisleri, yani babam,
halam ve amcam, dedemden kalan binayı İş Bankası’na satıyorlar.
Babam, Bahçelievler’de bahçe içinde bir ev yaptırıyor; ama hemen

26

COZUM(LEME) - 007.indd 26 23.05.2022 14:23:30


ÇÖZÜM(LEME)
ardından İstanbul’a taşınıyoruz.
Moda semtinde eski bir ev alıyor,
onarımını yaptırıyor ve oraya yer-
leşiyoruz. Babama çocukluğunun
Selanik’ini anımsatan bir semt.
Müslüman Türkler, Museviler,
Rumlar, Levantenler ve Ermenile-
rin barış ve uyum içinde, karşılıklı
saygıyla yaşadıkları bir mahalle.
O dönem çocukluğumdan aklım-
da yer eden anılarda, sütümüzü
ve süt ürünlerimizi Bulgar kökenli
Zlata’nın dükkânından aldığımız
yazılı. Aile doktorumuz Diaman- Atatürk’lü yıllarımızda Ankara’dan yurda bilgiden güç alan bir aydın-
dopulos, yakalandığım tüm ço- lık yayılırken, Atatürk sonrasında adım adım “geriye gidiş” başladı.
cuk hastalıklarında yanıbaşımda Artık Ankara’dan yurda bilgisizlikten güç alan bir saldırganlık yayıl-
Cemil Bozok, oldu. Etlerimizi kasap Dikran’dan ması için düğmeye basılmıştı. Bunun en tipik göstergelerinden biri,
babası Salih Bozok ile, temin ettik. Elbiselerimi, babam Atatürk’ümüzün ölümünden yalnızca 17 yıl sonra, tarihe “6 - 7 Eylül
Millî Mücadele günlerinin gibi Galatasaray fanatiği Ermeni Olayları” olarak geçen vahşettir. O sırada cumhurbaşkanı olan Celal
Ankara’sında. (1921) kökenli Vartkes Usta dikerdi. Bayar’ın, olay yerine gelip, İçişleri Bakanı Namık Gedik’e dönerek,
Evimizin bir köşesi Atatürk’e ayrılmıştı. Salondaki sedef kaplamalı “Galiba dozu kaçırdık.” demesi, soru işaretlerini çoğaltıp büyüttü.
bir vitrin içinde, Atatürk ve dedemden kalan anılar yer alırdı. Ata- Röportaj yaptığımız Salih Bozok gibi nice çocuğun da yaşamında
türk’ün adına üretilmiş ve üzerinde MKA harfleri yazılı bir izmarit; yer eden karanlık bir anı olarak kaldı. ÇÖZÜM(LEME), gericiliğin kış-
Atatürk’ün ve dedemin TBMM kimlik kartları; dedemin İstiklâl Ma- kırtıcılığına karşı, Atatürk ilericiliğinin akılcılığını yaymayı görev bil-
dalyası; resimler, mektuplar ve çeşitli belgeler... Ayrıca evin baş kö- mektedir.
şesinde kocaman bir Atatürk büstü. Duvarlarda tabloların yanı sıra
Atatürk ve dedemin resimleri asılıydı. Bu ortamda, daha genç yaşla-
rımdan Atatürk ve dedem Salih Bozok konusunda aileyi sorgulayıp
bilgi almamam olanak dışıydı.
Babamla annemin boşanmaları ardından, ilkokulu farklı semtlerdeki
okullarda okumak zorunda kaldım. Babam her yıl, ulusal bayramlar-
da ve Ata’mızın ölüm yıldönümü olan 10 Kasım tarihinde düzen-
lenen törenler için bir şiir yazar ve bunu okumamı isterdi. Küçük
yaşlarımdan beri sahnede “rol almaya” yatkın oldum diyebilirim. Bu
anlattıklarımdan, her şeyin tozpembe olduğu sonucuna varılmasın
lütfen.
Annemle birlikte bir süre Nişantaşı’nda yaşadım ve 6 - 7 Eylül olay-
larına orada tanık oldum. Oysa benim için “gayrimüslim” olarak ad-
landırılan azınlıklar da bizden kimselerdi... Ve o an elleri sopalarla
donatılmış kişilerce darp ediliyorlardı. Annemle bodrum katında
oturduğumuz binanın ismi Minyon Apartmanı’ydı. Komşu bina da,
Rio Apartmanı. Her iki apartmanın sahipleri, bu yabancı dilde isim-
Küçük yaşlarımda ailemin, Ata’nın ölümü ardından bir travma yaşa-
ler nedeniyle binaya saldırı olabileceği olasılığıyla kâğıtlara alelacele
dığını anladım. Menderes iktidarının son dönemleri, iktisadî açıdan
“Kıbrıs Türktür, Türk Kalacak”, “Ya Taksim Ya Ölüm” gibi sloganlar
da zor dönemlerdi. On yaşlarımda ben, et kuyruğunda beklediğimi
yazarak bina isimlerini örttüler. Annem sarışındı ve açık renk gözlüy-
anımsarım; ama Sabiha Hala’mın eşi ve bana çok yakınlık gösteren
dü; Kafkas kökeni çok bariz. Elleri sopalı kalabalığa Bomonti civarın-
İsmet (Yenen) Enişte’mle birlikte, 1959 yazında, onun akrabası ve
da yakalandık ve korku içinde eve koştuk ve iki gün sokağa çıkma-
zamanın Gümrük ve Tekel Bakanı Hadi (Hüsman) Amca’yla bir-
dık. Daha sonra faciayı yerinde gördük. Yağmalanmış dükkânlar...
likte Florya’daki başbakanlık yazlık konutuna gittiğimizi ve Adnan
Babam, dedemin Selanik’te Yahudi bir kıza aşık olduğunu ve o yüz- Menderes’in yanıbaşında denize girdiğimi de hatırlarım. O yıllarda
den İbranice öğrenmeye başladığını, bu nedenle de Mustafa Ke- Ankara’da oturan Sabiha Hala’m ve İsmet Enişte’min Maltepe’de
mal’in kendisini tiye aldığını anlatırdı. Bu olayların ikilemi, beynimi modern bir un fabrikaları vardı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar tara-
çok zorladı. Yıllar sonra halam Sabiha Yenen’in kitaplığında Varlık fından açılışı yapılan bir işletmedeki törene İsmet Enişte’m beni de
Vergisi Faciası diye bir kitap bulup okudum. Ailenin, İkinci Dünya götürmüştü ve Bayar kordonu keserken tam yanındaydım. Tören
Savaşı yıllarında gayrimüslimleri ve dönme*leri hedef alan bu uy- sonrası bana bir de altın saat hediye edilmişti. Aynı yıllarda babam,
gulamalara karşı çıktığını da o zaman öğrendim. Atatürk ilkeleriyle İş Bankası’ndaki işinden ayrılmak zorunda kalmıştı ve önemli maddî
çocukluk yıllarımdan beri donatılmış bilincimle çevremi de sorgula- zorluklar yaşıyordu. Bana daha o yaşlarda verdiği öğüt; herkesi, farklı
dım. görüşleri dinlemem, hiçbir görüşe körü körüne teslim olmamam ve
Babam, 1950’lerdeki Demokrat Parti (DP) döneminde muhalif bir okuduklarımı, dinlediklerimi tartarak kendi görüşüme kendim var-
kişiydi. Özellikle, o dönemde, iktidarın laiklik karşıtı ve CHP’yi he- mam yönündeydi. Ailenin farklı kesimlerinden kişilerin anlattıklarını
def alan uygulamalarından yakınırdı. Oysa İnönü döneminde ona ve birbirleriyle kimi zaman çelişen görüşlerini dinlemek, çocuklu-
da çok sıcak bakmadığını anlamıştım. İnönü’nün iktidara geldikten ğumda benim beyinsel gelişmemde çok etkili oldu diyebilirim.
sonra Atatürk’ün en yakın arkadaşlarını uzaklaştırdığını söylerdi. Babam 27 Mayıs ertesinde bankadaki işine yeniden döndü. Halamla
(Bu konuda Hep Atatürk’ün Yanında adıyla yayımlanan anıların birin- eniştem, işletmelerini 70’li yıllarda, ilerleyen yaşlarında bir uzak ak-
ci bölümünde ayrıntılı bilgi verilmektedir.) Babam, CHP’den ayrılan rabaya emanet ettiler; o da iflas gösterince işletme ellerinden gitti.
Profesör Turhan Feyzioğlu’nun 60’lı yıllarda Güven Partisi’ni kurma- Böyle hareketli bir çocukluk geçirdim.
sına kadar kimseye oy vermedi. Bir ara, Demokrat Parti’den ayrılarak
Fuat Köprülü’yle birlikte Hürriyet Partisi’ni kuran yakın aile dostu-
muz Enver (Adakan) Amca’nın etkisiyle bu yeni partiden umut bek- Ulu Önder Atatürk’ün hastalığı 1937 yılının sonlarında ortaya çık-
lediğini, kuruluş dönemi toplantılarına katıldığını; ama partinin kısa mış, Ocak 1938’de Dr. Nihat Belger tarafından teşhis konulmuştu.
sürede dağılmasıyla umudunu yitirdiğini sanıyorum. Bu gelişmeler, Atatürk’ü muayene ve tedavi için mart ayından itibaren, Fiessin-
babamın DP’nin genel politikasına karşıtlığına rağmen parti içinde ger dört kez olmak üzere, Bergmann ve Eppinger de Türkiye’ye da-
yer alan dostlarıyla ilişkilerine zarar vermemiştir. vet edilir. Hastalığı 1938 yılının Haziran ayından itibaren ciddi bir

* Dönme: Başka bir dindeyken Müslüman olan, mühtedi


(TDK Sözlük) 27

COZUM(LEME) - 007.indd 27 23.05.2022 14:23:50


ÇÖZÜM(LEME)
biçimde ilerlemeye başlar. Temmuz ayı sonunda artık kaçınılmaz naklanmasını babam düzenler. Orada İsmet İnönü’yle görüştükleri
bir sona gelindiğini gören dedeniz Salih Bozok, bir mektup yazar gün, babam da yanlarında kalır. Birbirlerine uzun yıllar siyasî rakip
ve mektubu İsmet İnönü’ye götürmesi için babanız Cemil Bozok’a olmuş iki kişinin yeniden bir araya gelmelerini biraz da hayretle izler.
verir. Ben ve elbette okurlarımız, babanızdan size aktarıldığı hali Babam, konuşmalarda siyasî konulardan kaçınıldığını, kimi gazete-
ile bu olayı dinlemek isteriz. Bu bilgilerin dışında ama bu konu lerin Fethi Bey’in Türkiye’ye gelişine ilişkin spekülasyonlarına karşın
kapsamında, tarihe bir not düşmek adına, okurlarımıza aktarabi- dedemin algısının farklı olduğunu, Fethi Bey’in eski dostluklardan
leceğiniz başka ayrıntılar var mı? kaynaklanan hislerle hareket ettiğinden emin olduğunu belirtmiştir;
ancak cumhurbaşkanı seçildikten sonra İnönü’nün, Atatürk’ün ya-
Mektup konusuna babam, Hep Atatürk’ün Yanında kitabının kendi kın arkadaşlarına tavrı değişecektir.
anılarını içeren birinci bölümünde geniş yer verir. 1980’ler başında Atatürk’ün ölümünün ardından kalbine kurşun sıkarak intihar girişi-
anılarını düzenlemeye başladığı dönemde, yaşadıklarını yakınları- minde bulunan dedem, kurşunun kalbini kıl payı sıyırmasıyla yaralı
na anlatırken benim de işittiklerimden aklımda kalanlar oldu; ancak olarak Şişli Sağlık Yurdu’na yatırılır. Doktor Mim Kemal tarafından
olayları belli bir kronolojik sıra içinde ve mantık dizisi içinde kavraya- ameliyat edilerek kurşun çıkarılır. İnönü, olayın hemen ardından de-
bilmem için, daha sonra babamın yazdıklarını okumam gerekti. Bu deme bir başsağlığı telgrafı yollar; ayrıca kardeşini de dedemi ziya-
konuyu dedem Salih Bozok’un İsmet İnönü’yle ilişkilerinin genel rete yollar. Kısa sürede düzenlenen seçimlerle TBMM’nin yenilenme-
çerçevesi ve evrimi içinde irdelemek istedim. sine gidilir; ancak Atatürk’ün en yakın arkadaşları uzaklaştırılır. Fuat
Ağustos 1932’de, Zafer Bayramı öncesi, gazetelerde İngiltere’nin Bulca, Müfit Özdeş, Cevat Abbas, Recep Zühtü, Kılıç Ali Bey’ler
Atatürk’e vermek istediği bir nişanla (Dizbağı Nişanı) ilgili çıkan ha- CHP milletvekili aday listesine konmadığı gibi, dedem de o günlerin
berin ardından, Atatürk’le Başbakan İnönü arasında Yalova’da, ak- yeni bir buluşu olan ve bir kısım illerde uygulanacak “istişare liste-
şam sofrasında, sert bir tartışma olur. Olaya tanık olan dedem, er- si”nde denemeye tabi tutulur ve açık ara seçimi kazanarak yeniden
tesi sabah her ikisiyle de konuşarak uzlaşmayı sağlar. Bu sayede de Bilecik’ten milletvekili olur. İnönü’yle dostça ilişkiler eskisi gibi sürer
İnönü başbakanlıkta kalır ve dedeme gösterdiği yakınlık artar. 1937 gibi olsa da, dedemin eski arkadaşlarıyla, özellikle de Kılıç Ali Bey’le
sonbaharında İnönü, başbakanlıktan alındıktan sonra da dedemle ilgili serzenişlerinden bıkan İnönü, bir gün, suratını buruşturarak
dostça ilişkileri sürdürür. Birlikte bezik oynarlar. Karşılıklı ziyaretlerde dedeme, “Salih, artık onlar için bir daha ricada bulunma, dinle-
bulunurlar. 1938 yazında Ata’nın hastalığı vahim bir evreye geldiğin- mem.” demiş. Babamın anlattığına göre, paşa yalnız onlardan değil,
de İnönü, Ankara’daki konutu Pembe Köşk’te kalmakta, İstanbul’a dedemden de bıkmış ki, Salih Bozok 1941 Nisan ayında İstanbul’da
gelmemektedir. Dedem ise, zamanının önemli bölümünü İstan- öldüğünde cenazesine bir yaverini göndermediği gibi, bir çelenk de
bul’da Ata’nın yanında geçirmekte, arada İnönü’yle yazışmalarında yollamamış; ancak bir ay sonra, eşi Mevhibe Hanımefendi Anka-
kendisine hastalıkla ilgili son gelişmeleri ve endişelerini aktarmak- ra’da Sabiha Hala’ma başsağlığı ziyaretinde bulunmuş.
tadır. Babam da, İş Bankası’ndaki görevi nedeniyle Ankara’da otur-
makta, zaman zaman İstanbul’a gelerek aileyi ziyaret etmekte, bilgi
almaktadır. Bu ziyaretlerinden birinde dedem, Ankara’da İnönü’ye
elden ulaştırılmak üzere babama bir mektup teslim eder. Babama,
Atatürk’ün hastalığı konusundaki üzüntüleri yanısıra, birtakım in-
sanların siyasî hırslarına yenik düşerek Atatürk’ün ölümü sonrası
için kurdukları “kumpas”larla ilgili kaygılarını da aktarır.
Babam Cemil Bozok, Ankara’ya varınca, İnönü’nün konutunu tele-
fonla arayarak mektup getirdiğini bildirir ve ertesi sabah köşkten ge-
len şöför babamı bankadan alarak İnönü’nün yanına ulaştırır. Birlikte
kahvaltı ederler. İnönü, mektubu babamın yanında açar ve okuduk-
ça yüzünde kederli bir ifade oluşur. Babama, dedemin ne düşündü-
ğünü sorar; o da, dedemin her gün daha bitkinleştiğini, çok endişeli
olduğunu belirtir.

Aile, Selanik’i terk etmeden önceki son fotoğraf... (1912)


Ortada sarığıyla oturan, Salih Bozok’un ana tarafından dedesi
Hoca Osman...
Onun ve yanındaki fesli kişinin kucağındaki çocuklar,
Nuri Conker’in oğulları Orhan ve Mahmut Conker...
Hoca Osman’ın sağında asker üniformasıyla oturan ise,
Salih Bozok.
Onun da kucağında, kızı Sabiha, önünde oğlu Cemil Bozok...
Fotoğrafta, soldan sağa: Salih Bozok, Atatürk ve Kılıç Ali...
7 Temmuz 1935’te Florya’da çekilen bu fotoğraf, Salih Bey, Cüneyt Ayral’a verdiğiniz bir röportajda, kitaplarda yer
şu açıdan da önem taşıyor: almayan, ama size gençliğinizde babanızın aktardığı bir olaydan
Bu fotoğrafın çekildiği tarihten üç yıl sonra ölüm döşeğinde olan söz ediyorsunuz. Sizin sözlerinizle aktarıyorum:
Büyük Devrimci’nin yanında yine bu iki isim vardı. “İttihat ve Terakki, Selanik’te gözaltında tuttuğu Abdülhamit’in
O dönemde babam kendini başka bir ilginç olayın içinde bulur. Ata- öldürülmesine karar vermiş, infazı gerçekleştirecek ve kurayla
türk’ün gençlik yıllarından beri kişisel arkadaşı Fethi Okyar, iki kez belirlenecek subay sultanı öldürdükten sonra intihar edecekmiş.
CHP’ye muhalif partilerin kuruluşunda yer almış, Terakkiperver Cum- Dedem ‘Kuraya gerek yok!’ diyerek gönüllü olmuş, ailesiyle veda-
huriyet Fırkası’nın kapatılması ardından Paris’e elçi olarak atanmış; laşmış; ama son anda emir geri alınmış.”
Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın yasaklanması ardından da Londra’ya Bu gerçekten kitaplarda yer almamış olan bir hadise. Yine aynı
elçi olarak atanıp yeniden Türkiye’den uzaklaştırılmıştır. 1925’te Şeyh röportajda; Vahdettin’e ve işgale karşı faaliyetten tutuklanan de-
Sait İsyanı’nı bastırmaktaki kararsızlığı nedeniyle, kısa süreli başba- deniz Salih Bozok ve babanız Cemil Bozok’un ünlü Bekir Ağa Bö-
kanlık görevinden alınmış, yerine İsmet İnönü getirilmiştir. 1938’de, lüğü’ndeki mahpusluklarından söz ediyorsunuz. Okurlarımız için
Atatürk’ün hastalığının umutsuz bir evreye girdiği günlerde, ansızın bu iki konunun, bugüne ulaştırılması gereken ana hatlarını kısaca
Londra’dan Türkiye’ye gelerek dedemle görüşür ve dedemin Anka- belirtebilir misiniz?
ra’daki dairesinde misafir edilir. Dedemin isteği üzerine, dairede ko-

28

COZUM(LEME) - 007.indd 28 23.05.2022 14:24:10


ÇÖZÜM(LEME)
Dedem Salih Bozok, 1903 aldıktan sonra, savaşın sonlarına doğru Atatürk’ün teşvikiyle ordu-
Salih Bozok (solda),
yılında Harbiye’den subay dan ayrılır ve geçimini sağlamak için kömür ticaretine atılır.
Harp Okulu yıllarında...
olarak mezuniyetinin ar- İstanbul’un düşmanlarca işgali ardından bilindiği gibi Atatürk, Sam-
dından, ilk olarak Bulgar sun’a hareket ederek Millî Mücadele’yi örgütleyecektir.
sınırında bir karakolda gö- Dedem, Bağlarbaşı’nda bir kö-
revlendirilir; sonra da İske- mür ve odun deposu açar; aile-
çe’ye atanır. Orada İttihat ce Kuzguncuk’taki bir evin bir
ve Terakki Cemiyeti’ne üye bölümüne yerleşilir. Babam da,
olur. Kısa sürede “rehber” dedemin isteği doğrultusunda,
derecesine yükselir. Baba- okula gitmediği zamanlarda de-
mın bana anlattığına göre, poya gelmektedir. Depoya gelen
bu görevde olan kişi gizli müşterilere de yardımcı olur. De-
örgüt içinde bir nevi “fedai”. poda bu kadar kalabalık ziyaret-
Örgütün omurgasını oluş- çi olması da onda ilgi uyandırır.
turan genç subayların bir Bir gün oradaki ziyaretçilerden
bölümü sultana yakın kişi- birkaçını ayakkabı dükkânlarına
leri, özellikle kimi üst rüt- götürür. Gün boyu dükkân dük-
beli subayları ortadan kal- kân dolaşırlar; ama içlerindeki
dırmakla görevlendiriyorlar bir Hint dışında kimse ayakkabı
ve onlar da bunu seve seve yerine getiriyorlar. Dedemin esas görevi almaz. Sonradan öğrenecektir
örgüte yeni kişiler kazandırmak. Buna eşraf ve esnaf çocuklarından ki, depo Millî Mücadele’ye katıla-
başlamış. Yeni üyeler, rehber tarafından gözleri bağlı olarak gizli bir cakların toplantı yeriymiş.
hücrede yemin törenine getiriliyor ve elleri silah üstünde yemin etti-
rildikten sonra cemiyet üyesi oluyorlarmış. Yine depoya uğradığı bir gün
orada çalışanları telaş içinde bu-
1909’da 31 Mart Vakası olarak tarihe geçen irtica olayı Selanik’ten lur ve depoya baskın yapıldığını,
İstanbul’a gelen Hareket Ordusu tarafından bastırılır ve despot Sul- dedemin bir alay sivil ve resmî Salih Bozok’un,
tan Abdülhamit, iktidarı ele geçiren İttihat ve Terakki Cemiyeti ta- polis tarafından tutuklandığını Atatürk’ün yaveri olduğu yıllardan...
rafından tutuklanıp Selanik’e yollanarak, orada Alatini Köşkü’nde haber alır. Eve koşar ve kafileyi
aile fertleri ve yakınlarıyla gözaltına alınır. Daha doğru bir deyimle, yolda yakalar. Evde her yer didik didik aranır. Bulunan silahlara el
konutta hapsedilir. Onu muhafazayla görevli subaylar, İttihat ve Te- konduğu gibi, dedeme Atatürk tarafından emanet edilen önemli
rakki’ye yakınlığıyla bilinen kişiler ve dedem de onlardan biri. Kimi belgeler, askerî raporlar da götürülür ve dedem o dönemde Harbi-
subaylar, devrik sultana saygısız davranıyor. Yüzüne sigara dumanını ye Nezareti (Savunma Bakanlığı) olan, şimdiki İstanbul Üniversitesi
üfleyenler var. Dedem onlardan farklı olarak, sultana asker disipli- merkez binası yanında, tutukevi olarak kullanılan Bekir Ağa Bölü-
ninin gerektirdiği bir mesafe ve saygıyla davranarak onun güvenini ğü’ne hapsedilir. Birkaç gün sonra ailenin yakın dostlarıyla ziyaretine
kazanıyor. Balkan Savaşı’nın başlamasıyla Selanik’in Yunan ve Bulgar giden babam da, orada dedemin isteği üzerine üç gün geçirir. Anı-
orduları tarafından işgali ve dolayısıyla devrik sultanın da düşman larında bu günleri de ayrıntılı anlatmaktadır. Orada tutuklu olanlar,
eline geçme olasılığı, hükümet için bir sorun oluyor. İşte bu konum- çok iyimser bir görüntü sergilemektedir. Geleceğe inançları bütün-
da, İttihat ve Terakki, devrik sultanın ortadan kaldırılmasını tasarlı- dür. Aralarında da güçlü bir dayanışma olduğu gözükmektedir. Oysa
yor; ama karşı bir emirle plan iptal ediliyor. babamı bir endişe alır. Ona hazırlanan yatağın yanındaki duvarda
Babam, olayı bana anlattığında lisedeydim. Fen bölümünde okuyor- asılı bir şemsiye vardır. Sahibi birkaç gün önce idam edilmiş. İçinde
dum; ama ilgi odaklarım edebiyat, felsefe ve tarih üzerineydi. Rus sanki orada yatanların hepsi yakında idam edilecek gibi bir duygu
klasiklerine, orada sözü geçen nihilistlere, Dostoyevski’nin kahra- doğar. Kısa bir süre sonra, bir kabine değişikliğinin ardından, dedem
manlarına ilgim arttı... Bu insanlar, dedem gibi, yurdun ve ulusun serbest bırakılır. El konulan evraklar, ileride Millî Mücadele ve cum-
ülküleri doğrultusunda yol alabilmesi için yaşama bağlılıklarını ve huriyetin kuruluş yıllarında büyük hizmetleri görülecek olan Salih
duygularını bir kenara koyarak öz yaşamlarını ülküleri için feda et- (Omurtak) Paşa tarafından kendisine geri verilir. Ardından dedem,
mekten çekinmeyen kimselerdi. Deli dumrul kişiler... Gençlik heze- Millî Mücadele’ye katılmak üzere Ankara’ya, Mustafa Kemal Ata-
yanı ile Avusturya Prensi Ferdinand’ı vurarak milyonların ölümüne türk’ün yanına gider. Babamı da yanına aldırır.
neden olan Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasında önemli rol oynayan
Sırp milliyetçisi Gavrilo Princip de bunlardan biri olmalıydı. Oysa
daha akılcı karar ve yöntemlerle, gereksiz yere insan yaşamlarının Galatasaray Lisesi mezunu olduğunuzu ve Fransa’da yaşadığınızı
harcanması engelenemez miydi? Bu sorular hep kafamı kurcalayıp biliyoruz. Fransa’da yaşamayı tercih etmenizin sebebi nedir?
durmuştur gençlik yıllarımda.
Hükümet de, sonunda daha mantıklı düşünmüş olmalı ki, 1912 son- Bu soru bana çok soruldu ve yanıtım da aynı oldu. Galatasaray Lisesi
baharında devrik sultanın İstanbul’a getirilmesini kararlaştırır; ancak gibi kısmen yabancı dilde eğitim veren okullardan mezun olanların
yine babamın dedemden duyarak anlatttığına göre, çok evhamlı bir bölümü, yükseköğrenimlerini o dilin konuşulduğu ülkelerde sür-
bir kişi olan Abdülhamit, Selanik’in düşman eline geçeceğine ola- dürüyorlar. Ardından, bir kısmı ülkeye dönerek meslek hayatına atılı-
sılık tanımadığı gibi, İstanbul’a getirilmesini kendisine düzenlenen yor; bir kısmı da, o ülkeye veya başka bir yere yerleşiyor. Bu gelişme-
bir komplo olarak görmekte ve kesinlikle nakline karşı çıkmaktadır. de onların kişisel yaşamının bir anında etki yapan olaylar belirleyici
Oysa zaman daralmaktadır ve kara yoluyla yani trenle nakli de ola- oluyor. Konuyu biraz açmak istiyorum.
naksızdır artık. Sultanı ikna etmekle dedem görevlendirilir ve onun Cumhuriyetin ilk dönemlerinde ülkenin gereksinim duyduğu ye-
en güvendiği kişiler arasından maiyetteki* Nuri Ağa’dan sultana tenekli kişileri yetiştirmek için var olan kurumlar, nitelik ve nicelik
gerçekleri anlatmasını ister. Nuri Ağa, başta çaresiz kalır; ama du- yönünden yetersizdi. Bilimsel ve teknik içerikli Türkçe yayınlar da
rumu köşkteki hanımlara, yani devrik sultanın eşleri ve cariyelerine yetersizdi. Sanırım ki Osmanlılar döneminde, yabancı dilde eğitim
açıkça anlatınca onlar Abdülhamit’e baskı yaparlar ve zor şartlarda, yapan okulların geliştirilmesi de bu gerçekten yola çıktı. Örneğin Ga-
Alman elçiliğine ait bir tekneyle Abdülhamit, ailesi, yakın maiyeti ve latasaray Lisesi, o dönemlerde uluslararası diplomasi dili Fransızcayı
dedemin de içlerinde yer aldığı muhafız subaylarıyla birlikte İstan- iyi özümsemiş unsurlar yetiştirdi. Yabancı dile sahip olanlar, yurtdı-
bul’a nakledilerek, Beylerbeyi Sarayı’nda mahpusluğunu sürdürür. şında tahsillerini sürdürerek o dönemlerde Batı dünyasındaki teknik
Selanik’in düşman orduları tarafından işgali sonrası, ailemiz kötü ve bilimsel gelişmelerin Türkiye’de tanıtılmasına ve uygulanmasına
günler geçirir. O acı dönemi de babam anılarında ayrıntılı olarak ak- yardımcı oldular. Nazi Almanya’sından kaçarak Türkiye’ye yerleşen
tarmaktadır. Bir süre sonra tüm aile, Selanik’teki yaşam koşulları çok birçok bilimadamı da, –Ki hepsi yahudi kökenli değildir.-, bu yönde
bozulunca, topluca İstanbul’a gelir. Dedem, bir süre sarayda Abdül- aktif bir rol üstlendi. Farklı alanlarda, Türkiye’de bilimsel kurumların
hamit’i hapiste muhafaza görevini yerine getiren subaylar içinde yer gelişmesine katkıda bulundular.

* Maiyet: Üst görevlinin yanında bulunan


29
kimseler, alt kademedekiler (TDK Sözlük)

COZUM(LEME) - 007.indd 29 23.05.2022 14:24:29


ilerledi ve Türkiye’de kamu kuruluşunda çalışma olasılığım kalmadı.
İkinci çocuğumuz dünyaya geldiğinde bir sosyal kuruluşta çalışıyor-
dum. Daha sonra, Millî Eğitim’in sınavında başarılı olarak Grenoble
Akademisi’nde kadrolu iktisat, pazarlama ve iletişim profesörlüğü
statüsünde, emekliliğime değin çalıştım. Umarım yanıtlarım bu alan-
da sizi tatmin edici olmuştur.

Evet, çok teşekkür ederim Salih Bey. Yurtdışında yaşayan, Türki-


ye tarihine hâkim bir isim, üstelik de iktisat ve siyasal mezunu bir
profesör olarak, görüşleriniz çok değerli. Gelişen dünya ile birlikte
artan uluslararası ilişkiler ve iletişimin kolaylaşmasına rağmen,
uluslararası siyasetin gittikçe sivrilip sertleştiğini görüyoruz. Bu
bağlamda size iki sorum olacak: Fransa’da yaşayan bir Türk ola-
rak Fransa’yı nasıl görüyorsunuz? Fransızlar, Türkiye’yi nasıl gö-
rüyor?

Salih Bozok, İstanbul Kitap Fuarı’nda, Atatürk Vakfı Yayınları’ndan Bu sorularınıza her türlü genellemeden uzak yanıtlar vermem gere-
çıkan Hep Atatürk’ün Yanında adlı kitabı imzalarken... (2019) kir. Genellemeler yanıltıcıdır.
Babası Cemil Bozok ile dedesi Salih Bozok’un anılarının
Galatasaray Lisesi’nde aldığım eğitim, dönem arkadaşlarım gibi be-
bütünleştiği kitap, Atatürk’ün çocukluğundan ölümüne dek geçen
nim de Fransız kültürüyle haşır neşir olmamı sağladı; ama bir ölçü-
zamana da ışık tutuyor. Tarih, yakın tanıklıkların böyle değerli
de... Edebiyata olan ilgim, beni Fransız yazarlarını okumaya yöneltti.
çalışmalar sonucu kayda geçmesi ile güzelleşiyor, zenginleşiyor.
Fransa tarihine de ilgi duydum. Lisedeki son iki yılımın yaz tatille-
Tüm okurlarımıza okumalarını öneririz.
rini de Fransa’da geçirdim. Fransa bana, Atatürk’ün de esinlendiği
aydınlanma felsefesinin beşiği olarak gözükürdü. Birçok arkadaşım
Benim ailemden birçok kişi de, ülkedeki lise öğrenimlerinin ardından gibi benim de, Fransa’ya yaklaşımım başlarda “romantik” ögeler taşı-
yükseköğrenimlerini yurtdışında sürdürdüler. Örneğin büyük dayım yordu. Fransız İhtilali, Paris Komünü gibi... İstanbul - Paris trenindeki
Nuri Conker’in oğlu Orhan (Conker) Amca’m, Belçika’da Liege Üni- görece uzun yolculukta aynı kompartmanı paylaştığım oldukça yaş-
versitesi’nde okudu, doktora tezini savunduktan sonra Türkiye’ye lı, gazetecilikten emekli Galatasaraylı bir ağabey, bana “Paris’te Seine
döndü ve dışişlerine girdi. Babam da, İkinci Dünya Savaşı yıllarını nehri kıyısında elinden tuttuğu bir Fransız kıza ay ışığı altında Ba-
Cenevre’de Yüksek Ticaret Enstitüsü öğrencisi olarak sürdürdü. Savaş udelaire’in şiirlerini okumanın” eşsiz mutluluğunu anlatmıştı. Fran-
sonrası ülkeye dönerek meslek kariyerine Türkiye İş Bankası’nda de- sa’da edindiğim ilk kız arkadaşlarımdan biri de, bana doğumgünü
vam etti. hediyesi olarak Arthur Rimbaud’nun şiir kitabını hediye etti... Soğuk
Evdeki hesaplar kış gecelerinde birbirimize şiirler okuduk; ama bu kişilerin küçük bir
her zaman çarşıya azınlık oluşturduğunu, üniversite ortamı dışındaki insanları tanıyınca
uymuyor; yaşamı- daha iyi anladım. Fransa’ya yerleşeli 50 yıl oldu. Özetlersem; burada
nızın bir evresinde da her ülke gibi farklı görüşlerde insanlar var. Hayallerimdeki ülkeyle
aldığınız kararlar gerçeklik arasındaki mesafeyi bir süre sonra kanıksadım. 60’lı yıllar-
ardından karşılaş- da İstanbul’da tanıdığım Belçikalı bir edebiyat profesörünü Fransa’ya
tığınız durumlar- yerleşmeden kısa bir süre önce Brüksel’de ziyaret etmiştim. Bana
da farklı kararlar “Aman, dikkat edin Fransa’da!” demişti, “Eskinin şan ve şöhretiyle
alabiliyorsunuz yaşar Fransızlar ve kendilerini hâlâ dev aynasında görürler.”. Bu-
ya da yaşam sizi rada Fransız politikacılarla yurttaşlar arasında bir ayrım yapıyorum.
Nuri Conker de, “hep Atatürk’ün yanında”
farklı davranmaya Buraya yerleşeli çok dostum oldu. Gerçek arkadaşlıklar yanısıra ge-
olanlardan biriydi... Selanik’teki çocukluktan,
zorluyor. Benim çici dostluklar... Eski arkadaşlarımın bir kısmı, bu dünyadan göçtü,
Ankara’daki ölüme kadar... Aynı mahallenin bu
tahsil hayatım da gitti. En kalıcı ilişkilerim de, beni bir Türk olmaktan çok, bir kişi, bir
yiğit çocuklarından Nuri Conker, daha sonra
çok inişli çıkışlı birey olarak benimseyenlerle oldu. Dostlarımla ilişkilerde bekleme-
Salih Bozok’un kayınbiraderi de olacaktı.
oldu. Lise son sı- diğim hoş sürprizlerle de karşılaştım. Galatasaray’ın Avrupa kupaları
Atatürk’ten yaklaşık iki yıl önce,
nıfta Fransa hü- kazandığı dönemde çalıştığım kurumdaki iş arkadaşlarım, bir eğlen-
11 Ocak 1937’de yaşama gözlerini yumdu.
kümetinden burs ce düzenledi, hepsi sarı - kırmızı giyindi ve birlikte dans ettik.
Atatürk’ün o an yurtdışında olan Afet İnan’a
kazandım. Ama- Fransızların Türkiye’ye bakışında da genellemelerden kaçınmak ge-
yazdığı 16 Ocak 1937 tarihli mektup ise,
cım, nükleer fizik rek. Entellerin bakışı farklı. Aralarında da farklı yaklaşımlar var. Politik
üzüntüsünün boyutunu anlamamız için yeterli:
okumaktı; ama eğilimlere göre de farklılık gösteriyor. Halk kesiminde bir kısım yurt-
“Hatay üzüntüsüne Conker’in ölüm acısı
Fransa’da Grenob- taşlar, ya hiç tanımaz ya da önyargılıdır. Öğrencilerim arasında 90’lı
karıştı; bu acının açtığı yaranın derinliğini
le Üniversitesi’ne yılların sonunda bir anket yapmıştım. En çok tanıdıkları isimler, o dö-
tahmin edersin.”
yazılmamı sağla- nemde futbolcu olan Hakan Şükür ve şarkıcı Tarkan’dı. Atatürk’ün
yacak belge bir türlü gelmedi. Ben de ekim ayına kadar bekledik- adını duyan tek kişi çıkmadı. Oturdukları mahallelerdeki Türk kom-
ten sonra uçağa atladım, Paris’te bakanlığa gittim. Bir ihmal sonucu şulardan yola çıkarak, Türk erkekleri “maço”, kadınları da “başı bağlı,
gönderilmemiş. Kimse de beni Fransa’da yükseköğrenim konusunda eve kapalı” muti* kişiler olarak niteliyorlardı. Bu tür karikatür durum-
bilgilendirmediğinden bir çıkmazda kaldım. Derslere iki ay gecikme- lar dışında Fransa’ya yerleştiğm ilk yıllardan beri Türkiye’ye önyargı-
li başladım. Ardından Mayıs 68 olaylarının habercisi grevler başladı. sız yaklaşan birçok arkadaşım oldu. Türkiye’yle ve başka ülkelerle hiç
Banka grevleri nedeniyle bursum da elime ulaşmayınca ve pasapor- ilgilenmeyen Fransızlar da tanıdım.
tumun da süresi dolunca zorunlu olarak Türkiye’ye döndüm. Orada
Açıkça belirtmek isterim ki, siyasîlerin tavırlarından bahsetmek be-
da bana uygun olarak ancak Sultanahmet’teki İktisadî ve Ticari İlim-
nim için bir çile. Sizi bu konuda istemeye istemeye yanıtlıyorum.
ler Akademisi sınavları açık kalmıştı. Sınavı kazanıp 3 yıl orada oku-
Tavırları, seçmen kitleleri içinde yandaş bulmalarına odaklı. Türk kö-
dum. Orada çok arkadaş edindim; ama ders programları beni tatmin
kenli Fransız yurttaşlarının yerel siyasette pek aktif olmadığı ve genel
etmedi. 1971 yılında Türkiye’de de üniversite ortamı karıştı ve yeni-
olarak da Türk vatandaşların yabancı statüsünde olduğu bir konum-
den Fransa’ya dönerek Grenoble’de iktisat öğrenimimi tamamladım;
da, doğal olarak Fransız politikacılar yerleşik lobilere yöneliyor. Türk
ayrıca siyasal bilgiler diploması aldım. 1973 yılında okul çevresinde
kökenli Fransızlardan özellikle genç kuşaktan politikaya atılanların
tanıdığım bir kız arkadaşımla evlendim. Ertesi yıl ilk çocuğumuz dün-
da çoğunluğu, henüz yeterli deneyimleri olmadığından pek inandı-
yaya geldi. Doktora öğrencisiyken, bir gazete ilanıyla Cezayir Tarım
rıcı olmuyor; ama kendi hesabıma onları özendirmek, deneyim ka-
Enstitüsü bünyesinde bir iş buldum. İki yıl o ülkede öğretim üyeliği
zanmalarına yardımcı olmak gerektiği düşüncesindeyim.
yaptıktan sonra Fransa’da doktora tezimi savundum. Bu arada yaşım

* Muti: Yumuşak başlı, itaat eden (TDK Sözlük)


30

COZUM(LEME) - 007.indd 30 23.05.2022 14:24:49


ÇÖZÜM(LEME)
Fransa’daki düşünsel ve sanatsal ortamdan nasıl yararlandınız ve ğından biçimsel olarak kurtulmakla birlikte, siyasal, sosyal ve iktisadî
etkilendiniz? istikrar sağlayamamış birçok ülke, azgelişmişlik ve yoz yönetimler
batağından çıkamamış. Loulou, onlara Kemalizm’in ulusal bağım-
Fransa’ya geldiğimden beri yerleşik olduğum Grenoble kenti orta sızlık ve cumhuriyetçi, laiklik ilkelerini öneriyor. Özellikle gençlere
boyutlu bir kent; varoşlarıyla birlikte takriben 300 bin kişilik nüfusu Kemalizm’i tanıtıyor. Aynı zamanda Fransa’nın ikinci büyük kentinin,
var. Bir üniversite kenti. Özellikle araştırma merkezleriyle ünlü. Sa- Lyon’un varoşlarında büyümüş. Oradaki gençleri yakından tanıyor,
nat yaşamı da oldukça canlı. “Düşünsel ve sanatsal” yaşamdan ya- ve yaptığı müzikle, yazdığı çizgi romanlarla gençleri, terorizme yön-
rarlanma ve etkilenmeniz, nerede olursanız olun, sizin seçimlerinize lendiren ideolojiler yerine Kemalizm’in bilimi temel alan ilkelerini iz-
ve içinde bulunduğunuz ortama bağlı. Akademik bir çevredeyseniz, lemeye çağırıyor.
“düşünsel ortam”ın içindesiniz. Bu ortamda ne Fransa’da yaşadığım elli yıl süresince elbet başka
ölçüde aktif olacağınız, kişisel seçiminiz. Çocuk- örnekler de tanıdım. Yakın çevremde, benim na-
larımın annesi, ilk eşim, edebiyat tahsili yaptı. çizane etkimle veya bu etkinin dışında Atatürk’e
Sanat hayatına özel bir ilgi duyar, değişik alan- ve genel olarak Türkiye’ye olumlu yaklaşımı olan
da gösterileri izlerdi; konser, tiyatro, bale vs... İki çok kişi var. Çok eskilere gidersek; Fransa’nın ta-
kızımız da, öğrencilik yıllarında dans ve müzik rihsel öneme ve üne sahip siyasetçilerinden eski
dersleri aldılar. İçinde bulunduğum çevreler her Lyon Belediye Başkanı Edouard Herriot, Kema-
zaman, düşünsel, sanatsal ve sosyal etkinlikleri lizm’in önemli kuramcısı Tekin Alp’in (namı-ı di-
izlemeye uygun ortamlar oldu; ama Fransa’ya ğer Moiz Kohen’in) Kemalizm kitabının 1930’lar-
gelmeden önce İstanbul’daki gençlik yaşamım- da Fransızca yayımlanan baskısının Ata’mız için
da da öyleydi. övgü dolu önsözünü kaleme almıştır. Kurtuluş
Savaşı sırasında Ankara’ya gelerek Atatürk’le
görüşen, onun misafiri olarak Çankaya’da kaldığı
Ailenizin tarihsel kökeni bağlamında düşüne- sürede dedemin evini de ziyaret eden Gazeteci
cek olursak, Atatürk’ün anılarıyla geçen bir ço- - Yazar Berthe Gaulis’i ve kitaplarını gözardı ede-
cukluğunuz var. Bu eksende sormak istiyorum: meyiz. O dönem Fransa’sında siyasette çok etkili
Kemalizm’e bakış açınız nedir? ÇÖZÜM(LEME) bir isim olan Mareşal Lyautey’in yakını bir aile-
dergisi olarak internet üzerinden LouLou De- den gelen Bayan Gaulis, Ankara Anlaşması’nın
dola ile yaptığımız söyleşide, sizin de aramızda imzalanmasında rol oynamıştır; bu sayede de,
bulunmanız bizi çok mutlu etti. Bir Fransızın Bardo Antlaşması ile 1881’de Fran- Güney Doğu Cephesi hafiflediğinden tüm güçle-
Kemalizm’i bu denli sahiplenmesi ve içselleş- sa’nın himayesine giren Tunus, bağım- rin Batı Cephesi’nde yoğunlaştırılması mümkün
tirmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Dedola sızlığına 1956’da kavuştu. 20 Mart 1956 olmuştur. 1950’ler Fransa’sında Benoit Mechin,
dışında başka örnekler de var mı çevrenizde? tarihinde Fransa ile bu “bağımsızlık” Bozkırın Kurdu Mustafa Kemal başlıklı kitabında
Fransızların Atatürk’e bakışı hakkında neler antlaşmasını imzalayan isim, Habib Atatürk’ü ve gerçekleştirdiklerini coşkulu sözler-
söylemek istersiniz? Burgiba idi. Daha sonra 1957 - 1987
arasında 30 yıl cumhurbaşkanlığı ya- le dile getirmiştir. Bu kitabın varlığını, 1966 yaz
pan Burgiba, 2000 yılında, 97 yaşında tatilinde Fransa’da tanıdığım Cezayirli bir yaşı-
Kemalizm’e bakışımda, kendimi gitgide dogma- öldü. Tunus Cumhuriyeti’nin kurucusu tımdan öğrenmiş ve en kısa zamanda edinerek
tik yaklaşımlardan soyutluyorum. Atatürk’ün ve ilk devlet başkanıdır. ilgiyle okumuştum. Alexandre Jevakhoff’un
kendisi de, düşüncelerinin, dünyaya bakışının 1980’lerde yazdığı ve Atatürk’ü tanıtan kitapları
Atatürk’e hayranlığını hiç gizlememiş
dogmalarla ilgisi olmadığını defalarca dile ge- da, bu yelpazede önemli bir yer tutar. Jevakoff,
olan Burgiba, Türkiye ziyareti sırasın-
tirmiş. Bir CHP kurultayındaki konuşmasında, Bolşevik Devrimi’nden kaçarak Fransa’ya sığınan
da, 7 Mart 1965 günü, TBMM’de bir ko-
“Bizim devlet idaresindeki programımız, CHP bir aileden gelir. Tarihçi ve aynı zamanda yüksek
nuşma yapmış, konuşmasında şu söz-
programıdır ve bu ilkelerin gökyüzünden indiği dereceli Fransız devlet memurudur, malî denetçi
leri de söylemişti:
varsayılan kitapların dogmalarıyla ilgisi yok- statüsünde. Kendisiyle 2019 Kasım ayında, Lou-
tur. Biz gaipten ve bilinmeyenden değil, bizzat “Daha lise öğrencisiyken, Sadıkî Ko- lou Dedola’yla birlikte konuşmacı olarak Paris’te
yaşamın içinden –yani bilimden- esinleniyo- leji’nde, okul defterimin ilk sayfasına Atatürk ve İlkelerinin Günümüzde Geçerliliği konu-
ruz.” demiş. Ulusal bağımsızlığa, halk iradesine şunları yazmıştım: ‘Kahrolsun sömür- lu bir konferansa katılmıştık.
bağlılığın yanısıra, Kemalizm’in Türkiye’ye en bü- gecilik, yaşasın Türkiye!’... Bu cümle- Atatürk’ü akademik düzeyde tanıtanlar dışında,
yük getirisi, zamanında da, şimdi de pek iyi an- de bir ret ve bir ümit vardı. Türkiye, Türkiye’ye ilgi duyan ve bu nedenle Atatürk’ü
laşılmamakla beraber, laikliktir diye düşünürüm. ümidi temsil etmekteydi.” de tanıyarak hakkında olumlu görüş taşıyan “sı-
Laiklik, din düşmanlığı değildir. Laik devlet, tüm “Ergin çağa eriştiğim zaman, Musta- radan” Fransızlar da var. 1980’lerde, birkaç arka-
yurttaşlara, dinî, siyasî görüşü, kökeni ne olursa fa Kemal, bana bir kahramanın tam daşımla birlikte Grenoble’de “Anatolia” isimli bir
olsun eşit mesafededir. Bunun doğal sonucu ola- örneği, komuta ve idare için doğmuş dernek kurmuştuk. Amacımız, 12 Eylül darbesi
rak, din siyasette etkili olamaz. Laik devlet, aynı bir şef, milletinin kaderini değiştir- döneminde oldukça kötü tanıtılan Türkiye’ye
zamanda tüm yurttaşların dinî özgürlüğünü de, mek için ondan gerekli her şeyi talep yeniden demokrasiye dönülen ortamda çevre-
inanma veya inanmama hakkını da garanti altı- edebilen ve bütün sınırların da öte- mizde olumlu bir bakış açısı sağlamak ve Türkiye
na alır. Başka bir deyişle; tüm yurttaşlar, inanmak sinde bir lider olarak gözükmektey- - Fransa ilişkilerine katkıda bulunmaktı. Grenoble
ve inanmamakta, seçtikleri dinde ibadette ya di. Paramparça vatanına yeni bir ruh Belediyesi’nin ve bazı devlet kuruluşlarının bize
da ibadet etmemekte serbestirler. Kemalizm’in vermeye muktedir olmuş, dışa göz di- sağladığı mütevazı destekle bu amacımızda bir
laiklik öğretisi, Türkiye dışında özellikle Habib ken tutkulardan kaçınmış; fakat yine ölçüde başarılı olduğumuz söylenebilir. Daha
Burgiba Tunus’unda etkili oldu, hayata geçti. Tu- de ulusal gururu coşkunlukla yücelte- önceleri küçük salonlarda dar çevrede kutlanan
nus’un kurucu lideri, doğrudan Mustafa Kemal bilmişti.” 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı,
Atatürk’ten esinlendiğini dile getirdi; ancak Tür- “Mustafa Kemal’in şahsiyeti, halk belediyenin desteğiyle Grenoble’ün en prestijli
kiye’den farklı olarak, Tunus anayasasında laiklik kütlelerinin ayaklanması ve halk mü- salonu Alp-Expo’da kutlamayı başarmıştık; ama
ilkesi yer almadı. Bu açıklamadan ikinci sorunuza cadelelerinin öncüsü olmuştur. Bu geçen yıllarda durum değişti ve kimi yeniyetme
geçersek, Loulou Dedola’nın Fransa’da Atatürk mücadeleler, O’nun ölümünden son- politikacılar, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katı-
ve ilkelerini - belirttiğiniz gibi - “sahiplenmesi ra da genişlemiş, Doğu ve Batı blok- lımını engellemek yönünde Türkiye’yi yermeyi,
ve içselleştirmesinde” Atatürk’e olumlu bakan larının arasındaki Üçüncü Dünya’ya aşağılamayı ve Atatürk’ten bu yana tüm devlet
diğer yazarlardan önemli bir farkı Kemalizm’in da yayılmış ve onu sömürge tahakkü- adamları arasında bir “filyasyon” oluşturarak hep-
Türkiye sınırlarının ötesinde evrensel bir niteliğe münden kurtarmıştır.” sini eleştirmeyi siyasî etkinliklerinde temel aldılar.
sahip olduğunu düşünmesi ve 21’inci yüzyılın “Bizim sömürgeleşmemiz, sizin ye- Günümüzde de etkisini sürdüren bir gerçek bu...
önemli sorunlarına bir yanıt verebileceğini öne nilginiz olmuştu. Sizin Kemalist Dev-
sürmesi. Loulou, kişisel ve meslekî ilişkileri ne- rim’iniz ise, bizlere maya oldu.”
deniyle Afrika’yı iyi tanıyor. Sömürge bağımlılı-

31

COZUM(LEME) - 007.indd 31 23.05.2022 14:25:08

You might also like