You are on page 1of 417

ABDULAZlM ŞİMŞEK 1 985 Batman doğumlu. Ankara Üniversitesi DTCF Tarih


Bölümü'nden 2008 yılında mezun oldu. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü­
sü'nde yüksek lisansını tamamladı. 201 5 yılında Erasmus bursuyla Adama Mickie­
wiza Üniversitesi'nde (Polonya) araşnrrnalarda bulundu. Ankara Üniversitesi Türk
inkılap Tarihi Enstitüsü'nde doktorasını tamamladı. Radikal, Radikal 2, Toplumsal
Alternatif, Tezkire, Atatürk Yolu, Anasay gibi mecralarda yazılan yayımlandı. Halen
Dicle Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nde öğretim üyesidir.

tletişim Yayınlan 3045 • Araştırma-İnceleme Dizisi 498


ISBN-13: 978-975-05-3151-4
© 2021 tletişim Yayıncılık A.Ş. / 1. BASIM
1. Baskı 2021, İstanbul

EDITOR Tanıl Bora


YAYINA HAZIRLA YAN Cemil Aksu
KAPAK Suat Aysu
UYGULAMA Hüsnü Abbas
DÜZELTi Remzi Abbas
DiZiN Berkay Üzüm
BASKI Ayhan Matbaası SERTiFiKA Nü. 44871
Mahmutbey Mahallesi, 2622. Sokak, No: 6/31 Bağcılar 34218 lstanbul
Tel: 212.445 32 38 •Faks: 212.445 05 63
CiLT Güven Mücellit SERTiFiKA Nü. 45003
Mahmutbey Mahallesi, Devekaldınmı Caddesi, Gelincik Sokak,
Güven lş Merkezi, No: 6, Bağcılar, İstanbul, Tel: 212.445 00 04

lletişim Yayınlan SERTiFiKA NO. 40387


Cumhuriyet Caddesi, No. 36, Daire 3, Seyhan Apartmanı,
Harbiye Mahallesi, Elmadağ, Şişli 34367 lstanbul
Tel: 212.516 22 60-61-62 •Faks: 212.516 12 58
e-mail: iletisim@iletisim.com.tr • web: www.iletisim.com.tr
ABDULAZlM ŞİMŞEK

''Komünistin
Eşkali"
Türkiye'de Antikomünizm
(1945-1971)

�\'''
- . ,

iletişim
Ağabeyim Abdullah Şimşek
ve yengem Hamide Şimşek'e . . .
İÇİNDEKİLER

KISALTMALAR ........................................................................................................................................ 11

TEŞEKKÜR .. • · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · ······· · · · · · · · · · · · · · · · ·-· ·· · · ········· · ····· · · · · · · · · 15

ÖNSÖZ ... .
.... ................ ............. .. . . .
.... .......... .... . ..... ... .......... .... . ...... .... .. . ..... .................................. 19

GİRİŞ ... . ...... ............... 23


Kavramsal ve kuramsal çerçeve ..... . .. .. .. .. . ..... ........ ....... . .. .. . .. .................... .. .......... ..30
Antikomünizm... ... ....... .......................30
Sağcılık . . . . .... ..... . .... ... .. .... ....... ..... .. . ................ .... .. ......... .... . .
.. ....... ............... .................. ..34
Milliyetçilik ... . . . .. .. .... ....................................38

BİRİNCi BÖLÜM

TÜRKİYE'DE ANTİKOMÜNİST FAALİYETLER


o��m)_. · · ·· · · · ········ · · ·· · · · · · · ······························· · · ····· · ·····-·······-···· ··············· e
Çok partili hayata geçiş sürecinde Türk dış politikası
ve Türkiye'de siyasal değişim.. ... ..... . . ... ...... ....... ...... ... .. ...... . .......... 43
Çok partili hayata geçiş sürecinden 1950 seçimlerine kadar
Türkiye'de antikomünist faaliyetler 49
Tan baskını ............................................. 49
Sistem karşıtı sol partilerin kısa macerası .. ............... 57
Mareşal Fevzi Çakmak'ın
komünistlikle itham edilmesi meselesi ............. 61
Dil v e Tarih-Coğrafya Fakültesi hocalarının tasfiyesi. .
... ........ .............. .......... . . 64
Demokrat Parti döneminde antikomünizm (1950-1960) ................................ 72
Demokrat Parti döneminde siyasi gelişmeler ve Türk dış politikası ........... 72
Demokrat Parti'nin ideolojisi
ve komünizme dair düşüncesi . . . .
................. .............. .... ... ...... .. .
... ............... ....................... 77
Nôzım Hikmet'in "hainliği" v e a f kampanyası ........ . . . .. . . . . .
. .. . ..
. .... .... ......... . . ...... 86
Çiçek Palas hadisesi .............................................................. ................................................ 88
Antikomünist pencereden Nazım Hikmet portresi... .............................. 90
Komünizmin yer altı örgütlenmesinin
açığa çıkarılması: 1951 tevkifatı .......... ............ .......... ........ ... .. .......... ..... .................... 94
Arananfail bulundu: 6/7 Eylül Olayları'nın
müsebbibi komünistler! 100
27 Mayıs 1960 askeri müdahalesinden 12 Mart 1971
askeri muhtırasına giden süreçte antikomünist faaliyetler 106
27 Mayıs'tan 12 Mart'a kadar iç siyaset ve dış politika 106
İç ve dış dengeler bağlamında antikomünizmin değişen mahiyeti 109
Meydanlara taşınan antikomünist histeri 115
Solcu basını ve komünizmi tel'in mitingleri 116
Şahlanış mitinglerinden Kanlı Pazar'a giden süreç 124
Komünizme Karşı Halkı Gafletten Uyarma
ve Komünizmi Tel'in Mitingi 124
Solun Uyanış Mitinglerine Karşı Şahlanış Mitingi . . . .. . . . . . .. ... .
.. .. . . ... . . . . 12 7
.... ....... .

Türkiye Milliyetçi Kuruluşlar istişare Toplantıları 132


İkinci Milli Şahlanış Mitingi 134
Komünizmle Savaş Mitingi 13 7
Kanlı Pazar 139
12 Mart'a giden süreçte antikomünist cephede siyasi vaziyet 143

İKİNCİ BÖLÜM

SOGUK SAVAŞ YILLARINDA


ANTiKOMÜNİZM BAGLAMINDA ŞEKİLLENEN
TÜRKÇÜLÜGÜN MUHTEVASI ... ........................ 151
Çok partili hayata geçiş sürecinden
27 Mayıs askeri darbesine kadar
Türkçülük ve antikomünizm (1946-1960) .................................................................. 151
Antikomünist-Türkçü dergiler 168
Çok partili hayata geçiş döneminde neşredilen dergiler 1 71
Çığır ve Özleyiş 1 71
Türk eli 1 72
Kür-şad 1 73
Altın Işık ............. ... . ..... ................................................... ............................. 174
Serdengeçti. . .. ..
........ ...... . .. . ..... . . .. ..
.... ...... .. .. .... ...
.... ... . . . ... .
..... . .. . . ........................... .......... 175
Çınaraltı . .
......................................... ........................ ..................... .................... ............. ...... ... . . . . 1 77
Bozok ................................................................. ........................................................................... 181
Demokrat Parti döneminde neşredilen dergiler . .
. .................. ........ ..................... . . 1 81
Tanrıdağ . . . . . .
..... ................................................. ..... ..... .............. ..... ..................... ... ............. ... . . . . 181
Orkun .. · ·· ·· ··· · · · · · · · · · · · · · · · · · · · ·· · · · ········ · · · · · · · ····················-··········· · · · · ················ · · · · · · · ·· · 1�
Komünizme Karşı Mücadele..... .......................... 1 88
Komünizmle Mücadele Birliği. ................ ....... . .. . .
....... ............. ... ...... ..... ... ......... ......... 191
Komünizme Hücum 1 93
Türk Dünyası Bir Bütündür 1 95
Türk Düşüncesi 1 95
27 Mayıs -12 Mart arası Türkçülük ve antikomünizm . . .
......... ..... ... .................. 1 99
Milliyetçi-antikomünist dergiler ............................................................................ ........ . 21 O
Türk Kültürü . . . ... . .... ... .. . .
. . .. . . . . .
.. ... ........ ... ...... ....... . .. . . ... .
...... .. . ......... .. . . . . . . .
. ... . .... ... . . .. .. ... . . .. 2 1 0
.

Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını . . ............ ..... .. ....... ... . ................ 216
Komünizmle Savaş . . .
................ ......... ................................ ............... ............ .. . .......... .... . . .. . . 223
Türk antikomünizmine katkı: Soğuk Savaş yıllarında
dış Türklerin Türkiye'de dernekçilik ve yayıncılık faaliyetleri ................ .. . 225
Soğuk Savaş yıllarında milliyetçilik ile İslamcılığın
buluşma noktası: Antikomünizm .
............................................. ........ ........................ ... . . 23 7
Soğuk Savaş yıllarında Türk sağının muhayyilesinde komünizm ..... . . 244
...

Türedi korkularla yapllan komünizm tanımı


ve komünizme karşı öne sürülen korunma çareleri...... . .. . .................. 244
Türk milliyetçi yazında komünist eşkôli ..... ........ . ..................... ....... ................ .... 258
Soğuk Savaş yıllarında üretilen komplo:
"Komünistlerin iktidara gelme yöntemleri ve uygulamaları" . ... . . .. .
....... ..... 263

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

SOGUK SAVAŞ YILLARINDA


ANTİKOMÜNİST TEŞEKKÜLLER VE PORTRELER ....... .............................. 275
Komünizmle mücadeleyi kendine misyon edinen dernekler:
Milliyetçi-antikomünist derneklere methal. ......................... .. . . ............... . .. ........ 275
Türk Milliyetçiler Derneği.. . . .
.. ....... . ..... .................................................. .............................. 281
Türk Milliyetçiler Derneği'nin faaliyetleri . .
.... .............. ..................... .......... . .. . 285
... ...

Derneğin kapanışı .. . ...... ........ .... ....... 288


Komünizmle mücadele dernekleri ve faaliyetleri .... .. ......... ....... . ...... ............. 290
Zonguldak Komünizmle Mücadele Derneği {1950) . .
........... ......... .................. 291
Komünizmle Mücadele Derneği (İstanbul) ... ....... 292
Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği......................................... . ..... 294
Soğuk Savaş yıllarında Milli Türk Talebe Birliği'nin
antikomünistfaaliyetleri.... . . .. .... .. . .. ............... ......304
Milli Türk Talebe Birliği'nin antikomünist faaliyetleri .. ... . . 306
.. .

Türkiye'de antikomünizme "adanmış ruhlar" . ..... . .... .... . ......... ...... ....... . . .... .31 1 . . . . . . . .. .

Eski bir komünistin sol eleştirisi: Aclan Sayılgan .... .. .. .. .............. .......... .. .......... .. .31 2
Cumhuriyet dönemi İslômcı düşüncenin kurucusu:
Necip Fazıl'm düşüncesinde antikomünizm . . ..... .... ....... .. . ... . ............ ........ .. .......... ... 328
Aksiyoner bir antikomünist: ilhan Darendelioğlu. ... .... 343
Komünizme karşı milliyetçl-muhafazakôr
bir portre: Fethi Tevetoğlu. .. .... ..... . . .. ...... ......... ...... ... ... ... .. . . . . . . .. .. . .. .. . ... . .. . . . . . . . . . ..... . .. ... ..... 352
Nihal Atsız'm düşüncesinde antikomünizm . ...... .. . . . . .... . .. . . . ... . . . ... ..... .. . . ... .... 361
. . .. . . .

SONUÇ ... ..............................................................377

KAYNAKÇA························································································································· . . . ............. 385


.

İSiM DiZiNi 409


KISALTMALAR

A.g.e. Adı geçen eser


A.g.m. Adı geçen makale
ABD Amerika Birleşik Devletleri
AP Adalet Partisi
AÜHFD Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi
AÜSBFD Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi
BCA Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi
Bkz . Bakınız
CENTO Central Treaty Organization
CHP Cumhuriyet Halk Partisi
CKMP Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi
CMP Cumhuriyetçi Millet Partisi
Çev. Çeviren
Der. Derleyen
DlSK Devrimci lşçi Sendikaları Konfederasyonu
DÖB Devrimci Öğrenci Birliği
DP Demokrat Parti
Dr. Doktor
DTCF Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
EMlNSU Emekli lnkılap Subayları
FKF Fikir Kulüpleri Federasyonu
FO Foreign Office
Haz . Hazırlayan

11
Hz. Hazreti
s. Sayfa
Vd. Ve diğerleri
1Tü İstanbul Teknik Üniversitesi
lTÜÖB İstanbul Teknik Üniversitesi Öğrenci Birliği
İÜTB İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği
KFMK Komünizm Faşizmle Mücadele Komisyonu
KMD Komünizmle Mücadele Derneği
KMK Komünizmle Mücadele Komisyonu
MDD Milli Demokratik Devrim
MGK Milli Güvenlik Kurulu
MHP Milliyetçi Hareket Partisi
MP Millet Partisi
MTTB Milli Türk Talebe Birliği
NATO North Atlantic Treaty Organization
ODTÜ Orta Doğu Teknik Üniversitesi
SCF Serbest Cumhuriyet Fırkası
SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
TBKP Türkiye Birleşik Komünist Partisi
TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi
TBMMTD Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi
TBMMZC Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi
TCK Türk Ceza Kanunu
TGT Türk Gençlik Teşkilatı
THKO Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu
TKÇD Türk Kültür Çalışmalar Derneği
TİP Türkiye İşçi Partisi
TKD Türk Kültür Derneği
TKMD Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği
TKO Türk Kültür Ocağı
TKP Türkiye Komünist Partisi
TMD Türk Milliyetçiler Derneği
TMGK Türkiye Milli Gençlik Konseyi
TMGT Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı
TMTF Türkiye Milli Talebe Federasyonu
TÖS Türkiye Öğretmenler Sendikası
TpCF Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası
TRT Türkiye Radyo Televizyonu
TSEKP Türkiye Sosyalist Emekçi Köylü Partisi

12
TSP Türkiye Sosyalist Partisi
TÜRK-İŞ Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu
TYD Türkçüler Yardımlaşma Derneği
ve Vatan Cephesi
YKM Yeniden Kuvayi Milliye
YTP Yeni Türkiye Partisi
ZKMD Zonguldak Komünizmle Mücadele Derneği
Yay. Yayın

13
TEŞEKKÜR

Soğuk Savaş, lkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, ABD liderliğin­


deki Batı kapitalist devletlerle Sovyetler Birliği arasında yaşa­
nan gerilime verilen isimdir. Savaşın sonlarına doğru Sovyet­
ler'in Türkiye'nin topraklarına ve boğazlarına göz dikmesi Tür­
kiye'yi bir tercihe zorlamıştı. Bu düzlemde Türkiye Batı Blo­
ku'nda yer almıştı. Türkiye'nin çok partili hayata geçişinden
itibaren Türkiye'de Amerikan etkisi giderek artmaya başlamış­
tı. Türkiye'nin bilhassa 1952 yılında NATO'ya üye olmasından
sonra kurulan askeri üsler ve devlet kurumlarında danışmanlık
adı altında Amerikalılara verilen görevlerle Türkiye'de Ameri­
kancılığın etkisi hesaplanamaz boyutlara ulaşmıştı. iktidarlar,
Amerika'nın askeri ve ekonomik desteğinin devamlılığını sağ­
lamak için komünizm tehdidini afaki bir biçimde öne sürmüş­
lerdi. Bu çalışmada Soğuk Savaş yıllarında Amerika'nın etkisi
ve Sovyetler'in korkusuyla güdülen antikomünist politikanın
mahiyeti işlenecektir.
Son dönemlerde Amerikan etkisi ve antikomünizm konula­
rına ilgi duyulmaya başlandı. Bu konuda tezler yap ı l ma k ta ve
yapılmış olan tezler kitap olarak yayınlanmaktadır. Bu çalışma­
lar genellikle sosyoloji ve siyaset bilimi bölümlerinde yapılmış­
tır. llave edilmelidir ki Soğuk Savaş yıllarında antikomünizm,

15
Türkiye'de çok velud bir konu olduğu için hala pek çok farklı
noktada ele alınabilir.
Yapılan monografilerin tanıtımına gelince, bunların ilki Der­
ya Çağlar'a aittir. Çağlar'ın, 2006 yılında Mimar Sinan Üniver­
sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde hazırlanan Kamuoyunun
Oluşturulmasına Bir Örnek: 1 945-1 955 Yıllan Arasında Gazete­
lerde Antikomünizm başlıklı yüksek lisans tezi daha sonra, 2008
yılında Hayali Komünizm Soğuk Savaş'ın Türkiye Söy lemleri
serlevhası altında kitap olarak basılmıştır. Çağlar, çalışmasın­
da 1 945- 1 955 yılları arasında Türk basınında çıkan antikomü­
nist haberleri ele almıştır. Örneğin Türk basınının "Nazım Hik­
met" , "Stalin" , "Orak-Çekiç" "Rus Bayrağı" ve "Kızıl Renk" gi­
bi motiflere yaklaşımı irdelenmiştir. Dönemin gazeteleri ayrın­
tılı bir şekilde incelenmiştir. Diğer bir çalışma Cangül Örnek'e
aittir. Örnek'in, 20 1 0 yılında Marmara Üniversitesi Sosyal Bi­
limler Enstitüsü'nde hazırladığı l 950'li Yıllarda ABD ile Buluş­
ma: Antikomünizm, Modernleşmecilik başlıklı doktora çalışma­
sı, 20 1 5 yılında Türkiye'nin Soğuk Savaş Düşünce Hayatı Anti­
komünizm ve Amerikan Etkisi adıyla yayınlandı. Örnek, yaban­
cı arşiv ve kaynaklardan beslenerek hazırladığı çalışmasında ,
1 950'ler Türkiye'sinin fikir hayatı , Soğuk Savaş ve Amerikan
etkisi üzerinde durmuştur. Çalışmada, Soğuk Savaş yıllarında
farklı fikir akımlarının, Kemalist ve İslamcı-muhafazakar mah­
fillerin, ABD ile kurduğu ilişki irdelenmiştir. Bir diğer çalış­
ma Seval Gülen'e aittir. 1 Yazar tezinde, 1 950'lerin Türkiye'sin­
de vatandaşların ihbarına dayanan siyasi suçları ele almıştır. İs­
tanbul Sultanahmet 1 . Ağır Ceza Mahkemesi'nin dava dosyala­
rı kullanılarak mezkur çalışma değerli kılınmıştır.
Son olarak başka önemli çalışma Ertuğrul Meşe'nindir. Sel­
çuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü'sünde Türk Siyasal Ya­
şamında Komünizmle Mücadele Dernekleri serlevhası altında ya­
pılmış olan yüksek lisans tezi, 20 1 6 yılında Komünizmle Müca­
dele Dernekleri Türk Sağında Antikomünizmin inşası ismiyle ya-

Seval Gülen, 1 950'lerde Siyasi Suç ve ihbar: Komünizm Propagandası Davalan,


Boğaziçi Üniversitesi Atatürk llkeleri ve inkılap Tarihi Enstitüsü , yayınlanma­
mış yüksek lisans tezi.

16
yınlandı. Meşe, Türk sağının farklı bileşenlerinin Rus ve komü­
nizm tahayyülünü irdeleyerek konuya giriş yapmıştır. Ardında
da Türkiye' de farklı dönemlerde kurulan antikomünist dernek­
ler hakkında ayrıntılı bilgi vermiştir.
Biz bu çalışmayı, Türkçe ve İngilizce monografik kaynakla­
rın yanı sıra farklı kulvarda yer alan gazete ve dergileri ayrıntı­
lı bir şekilde inceleyerek hazırladık. Dönemin gazete ve dergi­
lerinde çıkan antikomünist malzeme süzgeçten geçirilerek bir
sonuca varılmaya çalışıldı . Özellikle milliyetçi-muhafazakar
yayınlar ön plana alındı. Dönemin aktörlerinin, düşüncesinin
daha net anlaşılması için biyografi ve otobiyografilere yer veril­
di. Siyasi partilerin ve derneklerin resmi tebliğleri ve broşürleri
incelendi. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivleri, Türkiye Radyola­
rı ve Televizyon Üst Kurumu Arşivi ile Türk Tarih Kurumu'nda
bulunan İngiliz Arşiv belgeleri kullanıldı. Milli Kütüphane ve
Türk Tarih Kurumu basın arşivleri geniş ölçüde tarandı. Kü­
tüphanelerde bulunmayan kimi materyaller, Ankara, İstanbul,
İzmir ve başka yerlerde yer alan sahaflardan temin edildi. Tür­
kiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi ve Zabıt Cerideleri ile
Resmi Gazete'den faydalanılarak Meclis'te yer alan siyasi parti­
lerin komünizm ve antikomünizm meselesine dair düşüncele­
ri saptanmaya çalışıldı.
Tezde olaylar anlatılırken mümkün mertebe dönemin tanık­
larına , faillerin anılarına yer verilmeye çalışıldı. Örneğin, Tan
baskını anlatılırken Zekeriya Sertel ve Sabiha Sertel'in anılarına
yer verildi. Keza DTCF tasfiyesi anlatılırken Niyazi Berkes'in
otobiyografisine bakıldı. Bir başka örnek 1 95 1 - 1 95 2 tevkifa­
tı incelenirken tevkifatın merkezinde yer alan Sevim Belli'nin,
Mihri Belli'nin, Orhan Suda'nın ve Aclan Sayılgan'nın bu konu­
da söyledikleri dikkatle incelendi. Aynı yöntem başka kısımlar­
da da kullanıldı. Yine basın taranırken de aynı hassasiyet gös­
terildi. Örneğin Tan baskını gerçekleşmeden önceki sürecin si­
yasi havasını anlayabilmek için sisteme muarız Tan ile sistem­
le barışık Tanin, Cumhuriyet ve Ulus gibi gazetelere yer veril­
di. Keza 1960'lı yılların kaotik ortamı anlatılırken karşıt kutup­
larda yer alan gazeteler incelendi. Soğuk Savaş döneminde ya-

17
yıncılık, antikomünizm açısından bereketli yıllardı. Bu nedenle
Türkçü dergilerin önemli kısmı taranarak işlendi. Diğer tarafta
Islamcı bir kısım dergiler de eklendi.
Çalışmanın hazırlık aşamasında benden yardımlarını esirge­
meyen Prof. Dr. Kurtuluş Kayalı'ya, verdiği akademik destek
için ziyadesiyle müteşekkirim. Her zaman bana bir telefon ka­
dar yakın oldu. Mesut Çapa, Mehmet Seyitdanlıoğlu ve Mah­
mut Hakkı Akın'ı zikretmeden olmaz. Kendilerine çok teşek­
kür ediyorum. Metni okuyarak eleştirel katkı sunan arkadaş­
larım, Ahmet Oğuz Aslan'a ve Şerafettin Aksoy'a ve benimle
görüşmeyi kabul ederek, değerli zamanlarını ayıran Ilker Ay­
türk'e, Aytül Tamer'e, Ramiz Ongun'a ve Hakkı Öznur'a minet­
tarım. Doktora sürecinde, yoğun mesaisine rağmen, istediğim
zaman kendisiyle görüşebilme imkanı verip beni dinleme zah­
metine katlanan Tanıl Bora'ya ilgi ve alakası için hürmet ediyo­
rum. Bu vesiyleyle belirtmeliyim ki çalışmanın kitaba dönüş­
mesinde en büyük pay Bora'ya aittir. Çalışmanın yazım aşama­
sında ufuk açıcı muhabbetleriyle desteklerini yanımda hisetti­
ğim arkadaşlarım; Gökhan Topluk, Rıfat Karaduman ve Ahmet
Yılmaz sağolsunlar. Ayrıca Başbakanlık Arşivleri Genel Müdür­
lüğü, Türk Tarih Kurumu, Milli Kütüphane ve Ankara Üniver­
sitesi Kütüphane personelinin kaynak temininde bana göster­
dikleri ilgi ve alakayı unutamam. Son olarak, hayatım boyun­
ca maddi ve manevi her türlü olanağı sağlayan ve desteğini her
zaman yanımda hisettiğim ağabeyim, Sayıştay üyesi Abdullah
Şimşek'in emeklerini unutumam. Bu vesileyle ona şükranları­
mı ve saygılarımı sunuyorum, varolsun.
Tu her hebi.

18
ÖN SÖZ

Abdulazim Şimşek'in yüksek lisans ve doktora sürecini "şahidi­


yim," diyebilecek kadar yakından biliyorum. Yüksek lisans ça­
lışması olarak içine hiç sinmeyen bir konu üzerinde odaklan­
dı. Aynı kurumda doktora yapması halinde istediği bir konu
üzerinde çalışması imkansızdı. Onun için başka bir program­
da doktora yapmaya yöneldi. Tez konusunun "Türkiye'de An­
tikomünist Faaliyetler 1 945- 1 97 1 " olması için ısrarcı oldu . Ça­
lışma konusunun onaylanması biraz zaman aldı. Sonrasında da
bir anlamda aşina olduğu konuda beş yılı aşkın bir süre delice­
sine okuyarak, heyecanla düşünerek ama meseleye soğukkanlı
yaklaşarak üç yüz elli sayfalık bir metin kaleme aldı. Ben daha
ağırlıklı olarak bu dönemdeki uğraşına tanıklık ettim.
Bir kere Türkiye'de antikomünist faaliyetleri dönem çerçeve­
sinde anlatırken, faaliyetleri görünür kılmaya çalışırken, alttan
alta dönemin Türkiye fotoğrafının ve dünya ahvalinin verilme­
ye çalışıldığı görülür. Böyle bir çaba gereği olarak antikomünist
faaliyetler dışında birçok önemli konu ile uğraştı. Orijinal arşiv
malzemeleri kullandı. Okuduğu çok sayıda hatırattan kaynakla­
nan genellemelerini başka metinlere yaslanarak doğruladı. Zaten
daha geniş kapsamlı bakması da bu sayede mümkün oldu. Böy­
lelikle de değişik, farklı yaklaşımları da hesaba katarak özgün sa­
yılabilecek mahiyette yorumlar yaptı, değerlendirmelerde bu-

19
lundu. Ancak bu noktada sol yorumlar belirgin bir biçimde sığ­
dır. Böylesi bir konu üzerinde antikomünizmin bizatihi kendi­
si sığ olarak telakki edildiği için sol görüşlü aydınların yazdıkla­
rı metinler yok denecek kadar azdır. Antikomünist hareket sos­
yalizm olağanüstü önemsendiğinde baştan sona basit ve ilkel bir
eğilim olarak görülür. Milliyetçilik 1 990'lı yılların başlarından
itibaren bazı mekanlarda, yaygın olarak, Türkiye'de düşüncenin
şekillendiği mekanlarda, şekillendirildiği mekanlarda çok mer­
kezi, temel bir sorun olarak addedildiği için antikomünizm üze­
rinde çalışmak pek değil hiç önemli görülmemiştir. Abdulazim
Şimşek'in bu metni antikomünist faaliyetlerin düşünsel anlamda
sığ mahiyette olduğu konusunda hemfikirdir. Ancak Abdulazim
Şimşek, bu nitelemenin altını daha gelişkin bir şekilde doldur­
muştur. Ve Şimşek'in çalışması aralarında Komünizmle Mücade­
le Dernekleri konusunda da bir makale olan bir çalışmanın1 bü­
tününe göre sağ düşüncelere daha bir esnek ve soğukkanlı yak­
laşmıştır. Abdulazim Şimşek'in düşünsel mahiyeti gelişkin mil­
liyetçi doğrultudaki düşüncelere daha bir olumlu yaklaştığı te­
mel konu bu olmadığı için belki de örtük olarak görünmektedir.
Çalışmanın lkinci Bölümü'nde antikomünist teşkilatlar ve
dergiler incelenmeye çalışılmıştır. Burada ağırlık yazarın ifa­
deleriyle Türkçü dergilere verilmiştir. Derneklerin ve dergile­
rin çerçevesine bakıldığı zaman milliyetçi yön daha bir öne çık­
maktadır. Ancak burada , bu bölümde İslamcı yazarların yaz­
dıklarına daha az yer verilmektedir. Aslında yazarın tercihinde
ağırlıklı olarak milliyetçi renk daha bir baskın olduğu için ye­
rinde görünmektedir. Bir de dönem itibariyle lslamcı aydınla­
rın bariz biçimde milliyetçi eğilimleri de vardır. Ancak İslam­
cıların antikomünizme yaklaşım farklılığının, kısmi farklılığı­
nın altı bir nebze daha belirginleşse daha sahici bir fotoğraf or­
taya çıkardı. Ancak dergilerdeki yaklaşımlar iyi özetlenmiş ve
derinlikli bir şekilde tahlil edilmiştir. Nitekim dergilerin ve ay­
dınların yaklaşımları , dönemlerin meseleye bakış açısının üç
dönemdeki farklılıklarının altı belirgin olarak çizilmemiş olsa

Güven Gürkan Öztan, lnci Özkan Kerestecioğlu, Türk Sağı, Mitler, Fetişler,
Düşman imgeleri, lletişim Yayınlan, lstanbul, 20 1 6 .
20
da kısmen ortaya konulmuştur. Bunun sağlanmasında geniş bir
taramanın etkisi görülmektedir. Ve 1 960'lı yıllardan itibaren
antikomünist metinlerin daha bir yaygınlaştığı anlaşılmaktadır.
Nitekim sol, sosyalizm üzerine çalışmalar da o dönemde daha
bir artmıştır. Mete Tunçay'ın daha ayrıntılı ve fakat daha kısa
dönemi inceleyen çalışmasının yanında yakın tarih kesitini de
içeren Fethi Tevetoğlu ve Aclan Sayılgan imzalı iki yapıt vardır.
Metnin en renkli kısımlarının başında, "Türkiye'de Antiko­
münizme 'Adanmış Ruhlar"' başlığı altında, biri sosyalizmden
gelen Aclan Sayılgan'la beraber beş aydının komünizme yöne­
lik eleştirileri özetlenmiş ve değerlendirilmiştir. Bu noktada
Aclan Sayılgan'ın dışında hemen hepsinin milliyetçi çerçevede
mütalaa edilebilecek bir yaklaşımları vardır. Abdulazim Şim­
şek her ne kadar Necip Fazıl'ı " Cumhuriyet Dönemi Islamcı
Düşüncenin Kurucusu" olarak nitelese de onun Islamcı kimli­
ği büyük ölçüde milliyetçilikten beslenmiştir. Sözü edilen dört
aydının sosyalizm konusundaki bilgi birikimi tıpkı l 960'lı yıl­
ların başlarındaki kimi sosyalistler gibi bariz bir şekilde sınır­
lıdır. Dolayısıyla değerlendirmeler önemli ölçüde yüzeysel kal­
maktadır. Ancak Aclan Sayılgan'ın sosyalizm/komünizm ko­
nusundaki değerlendirmeleri mahiyet olarak diğer dört aydın­
dan farklıdır. Hatta Aclan Sayılgan'ın dönemin çoğu sosyalis­
tinden daha gerçekçi bir şekilde sosyalizmden haberdar olduğu
görülmektedir. Yazdıklarının mahiyetinin farklılığının, seviye­
sinin de etkisiyle onun metinleri meseleyi daha gerçekçi ve da­
ha geniş boyutlu bir çerçevede değerlendirilmiştir. Hatta Tür­
kiye'de sosyalistlerin de Aclan Sayılgan'ın metinlerini sosya­
lizm ve özellikle de Stalinizm konusunda yaklaşımları değiştik­
ten sonra yeni baştan değerlendirilmeleri ilginç yorumlar orta­
ya çıkarabilir. Sayılgan'ın son yayınlarından birinde, Ka�ahat
Kimde? (Çehreler) başlıklı metinde de sosyalist aydınlara yöne­
lik nitelemeleri belirgin olarak esnekleşmiştir. Tabii doğal ola­
rak 1971 yılından sonra, yani okumakta olduğunuz metnin ilgi
alanının dışındaki/ilerisindeki tarih kesitinde Islamcıların da,
milliyetçilerin de sosyalizme bakış biçimleri bariz bir şekilde
değişmiştir. Özellikle de Sovyetler Birliği'ndeki başkalaşımdan

21
sonra, sistem çözüldükten sonra. Aslında Abdulazim Şimşek'in
anlattığı antikomünist düşüncenin karşıt kutbunda l 960'lı yıl­
larda sosyalist ve demokrat yazarlann "dünya cenneti" Sovyet­
ler Birliği'ni anlatan tıpkısının aynısı kitaplan bulunmaktadır.
Abdulazim Şimşek'in çalışmasının, okuduklarının, biriki­
minin potansiyel olarak önceki ve sonraki dönemi antikomü­
nizm açısından açımlamaya, açıklamaya, yorumlamaya katkı
sağlayabileceği düşünülebilir. Bu anlamda öncelikle l 930'lu ve
l 940'lı yıllarda özellikle akademik düzeyde Türkiye coğrafyası
dışından, Rusya'dan gelen Türk aydınlannın yazdıklan metin­
lerde farklı bir sosyalizm, en azından kısmi anlamda farklı bir
sosyalizm nitelemesi görülebilir. Nitekim belki de dönemi tez
konusuyla örtüşse de örneğin Samet Ağaoğlu'nun gözünden
komünizm yorumlaması ve çok daha sonraki tarih kesitine ka­
yan Aydın Yalçın'ın daha kapsamlı yaklaşımı konusunda Abdu­
lazim Şimşek'in yazacağı metinler okumakta olduğunuz çalış­
madan daha derinlikli tahlillerin ortaya çıkacağını göstermek­
tedir. Zaten antikomünizm üzerine bu çalışmada telaffuz edi­
len ciddi düşünceler örtük olarak farklı noktalara ilişkin önem­
li yaklaşımları çağrıştırmaktadır.
Son dönemde yakın aralıklarla l 960'lı yılları da kapsayan de­
ğişik çalışmalar sosyal bilim alanındaki ürünleri fazlalaştırmak­
ta ve zenginleştirmektedir. Abdulazim Şimşek'in bu çalışmasının

yanında bir başka çalışma da Öner Buçukçu'nun 1960'lı yıllarda


solun milliyetçiliğini değerlendiren metni2 ile Yaşar Özkandaş'ın
aynı yıllardaki Kemalizm yorumlarını sorgulayan eseri dönem
hakkında özgün yorumlar getirmektedir. Sözü edilen üç çalışma
da konu hakkında genelleşmiş yargılan sarsacak mahiyettedir.
Netice olarak Abdulazim Şimşek'in çalışmasının konu ve dö­
nem hakkındaki yorumları zenginleştirdiği ve derinleştirdiği
söylenebilir.
Vallahülazim Abdulazim'in işi bihakkın kotardığı anlaşılıyor.

KURTULUŞ KAYALI

2 "Türkiye sosyalist solu ve milliyetçilik ( 1 960- 1 97 1 ) . " Yayımlanmamış dokto­


ra tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 20 1 7 e.n.
-

22
GİRİŞ

Bu çalışma, Soğuk Savaş yıllarında Türkiye' de antikomünizmin


ortaya çıkış ve gelişim sürecini anlamaya yönelik çabanın ürü­
nüdür. En genel ifadeyle söz konusu metin, Soğuk Savaş yıl­
larında antikomünizmin gelişimini sağlayan etmenleri ele al­
maktadır. Antikomünizm konusu işlenirken Türkiye' deki siya­
si düşünce kalıplan, başta Türkçülük olmak üzere, lslamcılık
ve Mustafa Kemal'in şahsında Kemalizm'e yer verilmeye çalışıl­
dı. Bu düşünce kalıplarının antikomünizmde oynadıkları role
değinildi. Çalışmada sağ siyaset ve milliyetçi kuruluşların ko­
münizme karşı tepkiselliklerinin hem içerideki hem de dışarı­
daki kaynağına ulaşılmaya çalışıldı. Aynca milliyetçi çevrenin
tarihsel kökenleri, il. Meşrutiyet, tek parti dönemi faaliyetle­
ri sathi bir biçimde işlendi. Dahası sağın, bir mücadele biçimi
olarak benimsediği "antikomünizm" üzerinden sol ile karşılaş­
ması/tanışması anlatıldı. Hem siyasette hem basında ve hem de
1 960'lann sonlarına doğru bu iki siyasal görüşün sokakta kar­
şı karşıya gelişlerinin dış politika ve iç politika bağlamında se­
bepleri irdelendi.
Burada bir parantez açmak gerekir. Zira komünizm veya sos­
yalizm kavranılan Türkiye'de ortaya çıktıkları ilk günden iti­
baren antipati ile karşılanmıştır. Komünizme, Müslüman top-

23
lumun, çok sert bir şekilde tepki göstereceği anlamlar yüklen­
mişti. Osmanlı'da komünizme ve sosyalizme kazandırılan an­
lam, Soğuk Savaş yıllarına kadar belli bir kesim için hiçbir de­
ğişime uğramadan, elimine edilmeden gelmiştir. 1 789 Fransız
ihtilali üzerine bir dizi yazı kaleme alan lbrahim Ethem Paşa ,
komünizm ile lslam'a göre sapkın olan Mazdeilik, Ahşilik, Kar­
matilik ve lsmaililik arasında merbutiyet kurmuştur. Ona gö­
re komünizmle benzerlikleri olan mahut din ve mezhepleri ls­
lam'a yönelik ifsad girişimi olarak değerlendirmiştir. 1
il. Meşrutiyet ortamında doğan Osmanlı Sosyalist Fırkası ve
onun yayın organı lştirak dergisi, kısa süre sonra lTCnin hış­
mına maruz kalmışlardır. Partinin kurucuları sürgüne gönde­
rildiler. İştirakçi Hilmi ve arkadaşları , 1 9 1 8 yılında sürgünden
döndükten sonra, bu sefer Türkiye Sosyalist Fırkası'nı kurmuş­
lardır.2
1 924 yılının sonlarına doğru çıkan Şeyh Sait isyanı dolayı­
sıyla çıkarılan Takrir-i Sükun Kanunu kapsamında komünist
basın, Aydınlık ve Orak Çekiç gibi dergiler de kapatılmıştı. Ke­
za Zekeriya ve Sabiha Sertel'in çıkarmış oldukları Resimli Ay ve
diğer yayınlar mütemadiyen takibe uğramıştı. Tek parti iktida­
rında hemen hemen her sene, komünist tevkifat gerçekleştiril­
miştir. Bunların içerisinde, 1 927 ve 1 938 yıllarında yapılan tev­
kifatlar en çok bilinenlerdir. Tevkifatlar dışında , tek parti dö­
neminde komünizme karşı kanuni yollarla da tedbir alınmıştır.
1 936 yılında Türk Ceza Kanunu'na komünist faaliyetleri ya­
saklayan 1 4 1 . ve 142. maddeler eklenmiştir. Türkiye Komünist
Partisi l 930'lu yıllarda yer altına inmiş ve faaliyetlerini bu şe­
kilde sürdürmüştü . Her ne kadar komünizmin örgütlenmesine
müsaade edilmese de komünistler o süreçte yayıncılık faaliyet­
leriyle varlıklarını sürdürmüşlerdi. Haydar Rıfat Yorulmaz'ın,
Esat Adil Müstecaplıoğlu'nun ve Sabiha Sertel'in komünizm ile
ilgili çevirileri, Kerim Sadi'nin İnsaniyet Kütüphanesi'nde Marx

Nazlı Rana Güler, Bir Osmanlı Aydını lbrahim Ethem Paşa, Berikan Yayınları,
Ankara, 2004, s. 1 3 5 .
2 llhan Akdere, Zeynep Karadeniz, Türkiye Solunun Eleştirel Tarihi- 1 , Evrensel
Basım Yayın, lstanbul, 1 996, s. 29.

24
ve Marksizm ile ilgili yayınlanan broşürleri ve son olarak Hik­
met Kıvılcımlı'nın Marksizm Biblioteği'nden Karl Marx, Fried­
rich Engels ve Türkiye'de işçi sınıfı ile ilgili kitaplar neşredil­
mesine müsaade edilse de sonraki yıllarda bu tür eserler "yasak
kitaplar" kategorisine girmişti. İkinci Dünya Savaşı yıllarında
ise DTCF solcularının çıkardığı ve tartışmalara neden olan Yurt
ve Dünya ile Adımlar dergisi ön plana çıkmıştı.

Türkiye'nin, 1 936 yılında Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile


Boğazlar'da hakimiyetini pekiştirmesinin ardından İngiltere ve
Fransa ile saldırmazlık anlaşmasını imzalaması ve İkinci Dünya
Savaşı'nın ilk günlerinde Almanya ile ticari anlaşmalar yapma­
sından ötürü Sovyetler'in, Türkiye'ye yönelik dış politikası de­
ğişmeye başlamıştı. O yıllarda Türk milliyetçiliğinin temel en­
dişesi, Sovyetler'in Türkiye'yi işgal ettikten sonra, komünizmin
ülkede zemin bulacağına dayanmıştı. Keza bu endişe, devleti
yönetenlerce de paylaşılmıştı. Bu nedenle komünizmle müca­
dele devletin resmi politikası haline gelmişti. Birçok gazeteci ve
edebiyatçı bu dönemde herhangi bir çelişki ve endişe yaşama­
dan kalemini Marksizm'in ve komünizmin "kötülüğüne" tes­
lim etmişti. Buna karşın muhalif aydınların, gazetecilerin, ede­
biyatçıların ve üniversite hocalarının bir kısmı müseccel komü­
nist olarak yansıtılmıştı.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra meydana gelen iki kutuplu
dünyada Türkiye, Batı Bloku'nda yer almıştı. Sıcak savaşın bi­
timinden sonra, Türkiye'de liberal politikalar tedavüle sokul­
muştu . Bunun sonucu olarak Türkiye, 1 946 yılında çok partili
hayata geçmiş ve milliyetçi-muhafazakar tonda birçok demek
kurulmuştu . Bunun yanı sıra yayın faaliyetleri de hızlanmıştı.
Bütün bunların ortak amacı, varlığı hissedilen komünizme kar­
şı mücadele etmek olmuştur. Soğuk Savaş'ın erken günlerinden
itibaren Türk sağının farklı bileşenleri antikomünizm şemsiye­
si altında bir araya gelmişti. Soğuk Savaş yıllarında Türkiye'de
antikomünizmin ivmesinin artması Batılı ka p i tal i s t devletlerin,
bilhassa da ABD'de antikomünizmin şiddetlenmesi ile orantılı
olmuştur. Soğuk Savaş öncesinde antikomünizm, "Türkiye'nin
kendi iç dengeleri" içerisinde Sovyetler'in rejim ihraç etme po-

25
litikalarına karşı alınmış bir önlem iken, İkinci Dünya Savaşı
sonrasında Soğuk Savaş'ın koşullarına göre şekillenmiş3 ve Ba­
tı Bloku'nun etkisine açılmıştır. Soğuk Savaş yıllarında sağ si­
yaset ve muhafazakar-milliyetçi düşüncenin en önemli "duyar­
lıklarından" birisi antikomünizm idi. Komünizmin Türk toplu­
mu için mutlak "kötü" olduğu hükmüyle hareket etmişlerdi.4
İkinci Dünya Savaşı bitimini müteakip, dünya siyaseti bam­
başka bir şekil almıştı. Avrupa'da doktriner rej imler ve dikta­
törlükler, faşizm ve Nazizm yıkılmış, bunların yerine daha "de­
mokratik" rejimler kurulmuştu. İngiltere ve Fransa dekoloni­
zasyon sürecine girmiş, savaştan büyük hasarla çıkan mahut iki
ülkenin yerini ABD almıştı. Kısa bir süreliğine dünya rahatla­
mış görünse de Stalin'in diktatöryel hırslan, Doğu Avrupa ve­
sair yerlerde tahakküm kurma isteği, Batı'nın dikkatini celbet­
mişti.
Türkçülük akımı, tekrardan "şaha" kalkmıştı . Bunda "orta
katman aydınların" rolü çok fazla olmuştur. Burada izah edil­
mesi gereken mevzu , mahut aydınların kimler olduğu , Soğuk
Savaş döneminde kendini komünizme karşı konumlandırarak
söylem geliştiren Türk milliyetçiliğinin gelişmesindeki rolleri­
nin neler olduğudur. Her şeyden evvel bu aydınların bir kısmı,
Nihal Atsız , Reha Oğuz Türkkan , Remzi Oğuz Ank tek par­
ti döneminde de mücadele ettikleri için Soğuk Savaş yıllarında
komünizme karşı eylemde deneyimliydiler. Ancak 1 945 sonra­
sı milliyetçilerin komünizm karşıtlığı, devletin resmi söylemi
haline gelince komünizm karşıtlığında büyük bir canlanma gö­
rülmüştü . Osman Yüksel Serdengeçti, Necip Fazıl Kısakürek,
Nurettin Topçu, Arif Nihat Asya gibi milliyetçVmuhafazakarla­
rın büyük isimleri mücadeleye iştirak etmişti. Şüphesiz bu sü­
reçte kurulan dernekler ve yayınlanan mecmualar, antikomü­
nizm ve Türk milliyetçiliğinin en önemli girdileridir. Antiko­
münist basın, Soğuk Savaş'ın başından itibaren "kalkın ey ehli
3 Mehmet Aygün, "Türkiye'de Antikomünizmin Kaynakları 2: Cumhuriyet Dö­
neminde Siyasi Konjonktürün Düşünce Gündemini Belirlemesi Üzerine tik
Düşünceler" , Sosyologca, sayı 2, Temmuz-Aralık 20 1 1 , s. 99- 1 00 .
4 Mehmet Aygün, "Türkiye'de Antikomünizmin Kaynakları-!: Peyami Safa " ,
Sosyologca, sayı 1 , Ocak-Haziran 201 1 , s . 1 7 7
26
vatan" şiarıyla hareket ederek komünizme karşı örgütlenmele­
rin, nümayişlerin, mitinglerin, kavgaların ve savunmaların bay­
rağı haline gelmişti.
Öncellikle antikomünizmi besleyen, ona yeterince envan­
ter sağlayan "Dış Türkler" konusu e trafında metinler orta­
ya koyan, Rusya/Sovyetler'den kaçan Türk milliyetçilerinin
"Pantürkizm"i bu çalışmanın odaklandığı noktalardan birisi ol­
muştur. Bunlar Türkiye'yi "son kale" olarak görmüşlerdi. Bun­
ların temel amacı Kırım, Türkistan ve daha doğru bir ifade ile
Sovyetler'in tahakkümünde yaşayan Türklerin vaziyeti üzeri­
ne Türkçe ile birlikte İngilizce, Almanca vesair dillerde eserler
neşrederek dünya kamuoyunun dikkatini çekmek olmuştur.
" Orta katman aydınlar" l 930'lu yılların Türkiye'sinde ls­
lam'a çok az vurgu yapmış, daha çok Türk ırkı üzerinde dur­
muştu. Dönemin iç siyasetinin bundaki payı yadsınamaz. An­
cak, Soğuk Savaş yıllarında mahut aydınlar, küçük bir kısmı
hariç, lslam ve Kemalizm'i Türkçülük ile bütünleştirmişlerdir.
Bu şekilde Türkiye'nin düşünce coğrafyasının önemli kısmı ile
temas kurarak, onları mücadeleye dahil etmek istemişlerdi. Bu
"üç tarz-ı siyaset" arasında herhangi derin bir ayırım görme­
miş, özellikle İslamcılık ile Kemalizm'in birbirlerinin ihtilafı­
na aldırmaksızın milliyetçilik, bunları gündelik ihtiyaca binaen
birlikte veyahut birbirinin yerine kullanmıştı.
Çalışmada dönemlendirme, Soğuk Savaş'ın başlangıcı, 1 945
yılı ile 12 Mart 1 9 7 1 askeri muhtırası esas alınarak yapıldı. An­
cak bu yirmi beş yıllık süreç de kendi içerisinde üç kısıma ay­
rıldı. Bu yapılırken, Türkiye'nin iç politikasında seçimler ile ik­
tidar değişiklikleri ve Türk dış politikasındaki önemli döne­
meçler göz önünde bulunduruldu.
Birinci Bölüm'de, ilkin Türkiye'nin Sovyet tehditlerini ön
planda tutarak Batı Bloku'na entegre olmasının sonucu olarak
iç siyasetteki değişimlere sathi olarak değinildi. Hemen ardın­
dan bu bölüm kendi içerisinde çok partili hayata geçiş süreci,
DP dönemi ve 1 960 ile 1 9 7 1 arası şeklinde kısımlara ayrılarak
antikomünist mücadeleye ilişkin olaylar kronolojik olarak an­
latıldı. Bu üç kısım, kendine mahsus özellikler çerçevesinde ele

27
alındı. Örneğin, iç siyasette keskin dönüşümler yaşanmış; ik­
tidarlar değişmiş, yeni partiler ve Türkiye'nin gündemine otu­
racak Milli Türk Talebe Birliği ve Komünizmle Mücadele Der­
nekleri gibi teşekküller kurulmuştur. Burada asıl anlatmak is­
tenen ise Türkiye'nin görece özgür ortamından faydalanmak is­
teyen solun nasıl engellendiğine, antikomünist politikaların te­
davüle sokularak solun nasıl demokratikleşme hamlesinin dı­
şında tutulduğuna değinilmiştir. Olaylar ele alınırken, elbet­
te Türkiye siyaseti tarihindeki yeri göz önünde alındı. Örneğin
Tan baskını, Türk basın tarihi açısından kolay kolay unutula­
cak basit bir mevzu değildir. Keza DTCF tasfiyesi de Türk aka­
demi tarihi açısından hicap duyulacak bir olaydır. Bu olaylar,
Türk iç ve dış siyaseti bağlamında değerlendirilmiştir. Aynı şe­
kilde dış politikada keskin değişimler yaşanmıştı. Örneğin Tür­
kiye'nin, NATO'ya ve Bağdat Paktı'na üye olması uluslararası
antikomünist siyaset için önemli anlamlar taşımıştır. Bu olay­
lar karşısında Batı'nın ve Sovyetler'in tavrının ne olduğu yerli
ve yabancı kaynak ve arşiv metinlerinden öğrenilmeye çalışıldı.
Kronolojik olaylar anlatılırken araştırma-inceleme türünde
eserlere yer verilmekle birlikte dönemin dergi ve gazetelerinin
bakış açısı ve haberi verme şekline de dikkat edilmiştir.
Çok partili hayata geçiş süreci, Türkiye'de siyasetin fark­
lı renklerinin ortaya çıkmaya başladığı dönem olması açısın­
dan önemlidir. Ancak DP, iktidara geldikten sonra, siyaseti on
yıl kadar domine ettiği için, Türk siyasetindeki çeşitliliği gör­
mek için 1 960 sonrasını beklemek gerekmiştir. 1 9 6 1 Anayasa­
sı'nın getirdiği özgürlükler bağlamında hem sağda hem de sol­
da yeni partilerin kurulmasıyla antikomünizm önceki dönem­
lere göre kısmen farklılaşmıştır. Çünkü Türkiye'nin çok partili
hayata geçtiği günlerde ivmesi giderek yükselen antikomünist
mahfiller komünizmi, Bolşeviklik ve Sovyetçilik ile aynı anlam­
da kullanmışlardı. Bu bakış açısı, 1 964 yılından itibaren Türki­
ye ile Sovyet ilişkilerinin normalleşmesinden sonra değişmişti.
ikinci Bölüm'de, ideoloj ik aygıt olarak antikomünizme dü­
şünsel motivasyon sağlayan Türkçülük düşüncesi ve onun kay­
naklarına değinildi. Burada da bir dönemlendirme yapıldı ve

28
buna göre de bir yorum geliştirildi. Çok partili hayata geçiş sü­
reci, DP dönemi ve iki askeri darbe arası gibi üç farklı dönemin
bu yayınları işlendi. Soğuk Savaş döneminde Türkçülüğün al­
dığı şekle değinmeden sathi bir biçimde Milli Mücadele yılla­
rı ve tek parti dönemindeki Türkçü pratiklere değinildi. lkin­
ci Dünya Savaşı öncesinde çıkan Türkçü mecmuaların ömürle­
ri kısa sürmüş ve o süreçte Türkçülüğün örgütlenmesine mü­
saade edilmemişti. Fakat lkinci Dünya Savaşı sırasında Alman­
ların Sovyetler Birliği'ne saldırmasının ardından Türkçü grup­
lar "şahlanmışsa da" bu sevinç kısa sürmüştü. Ancak bir süre
sonra Türkçülük düştüğü yerden kalkmış ve faaliyetlerine de­
vam etmiştir. Burada bilhassa tek partili yıllar ile Soğuk Savaş
dönemi gibi iki farklı süreçte neşredilen yayınlar arasındaki te­
ma tik farka dikkat çekildi. Tek parti döneminde sönümlenen
Pan-Türkizmin, Soğuk Savaş yıllarında özellikle de dış Türk­
lerin desteğiyle nasıl işlenmeye başlandığına vurgu yapıldı. Dış
Türklerin Türkiye'deki faaliyetleri alt başlıkta incelendi.
Üçüncü Bölüm'de ise, Soğuk Savaş yıllarında komünizmle
mücadele etmek amacıyla kurulan dernekler, Türk Milliyetçi­
ler Derneği , MTTB ve TKMD anlatıldı. Bu derneklere geçme­
den önce 1 940'lı yılların ikinci yarısından itibaren kurulan, an­
cak etkisiz kalan derneklere de sathi bir şekilde değinildi. Yu­
karıda ismi geçen sağın önemli teşekkülleri anlatılırken, ya­
yınlarına, faaliyetlerine ve burada yer alan isimlere dikkat çe­
kildi. Bir de bu derneklerin siyasi iktidarlarla ilişkileri anlatıl­
dı. Üçüncü Bölüm'de derneklerin dışında antikomünist portre­
lere de yer verildi. Soğuk Savaş döneminde Türk sağında hayli
aktif fail vardı, ancak bunlar içerisinde beş tane portre seçildi.
Bunlar ele alınırken antikomünist faaliyetler içerisindeki fonk­
siyonlarına dikkat edildi. Örneğin Aclan Sayılgan, solun içeri­
sinden gelen birisi olduğu için onun 1960'lı yıllarda yazdıkla­
rı önemliydi. Keza Türk sağı için önemli bir figür olan Necip
Fazıl Kısakü rek' in an tiko münizmi merkeze ala rak CHP, Ba­
tı ve komünizmle ilgili yazdıkları ve konferanslarda söyledik­
leri dikkate değerdir. Bir de Nihal Atsız, Türkçüler için önem­
li bir kaynaktır. Soğuk Savaş yıllarında "siyasi ümmetçilerden"

29
uzak durmuş ve kendince bir yol çizmişti. Bu yönüyle nadir ki­
şiliklerden olduğu için burada eğilmeye değer bulduk. Çün­
kü antikomünizm ve milliyetçilik gibi konular üzerinden Nu­
rettin Topçu ve Ali Fuat Başgil gibi isimlerle polemiğe girmiş­
ti. Bir siyasetçi olarak Fethi T evetoğlu hem ülke içinde hem de
ülke dışında komünizmle mücadele eden bir kişilik olması do­
layısıyla çalışmaya dahil edildi. Bir de Türk solu tarihine erken
tarihte eğilen isimlerden olduğu için antikomünistler tarafın­
dan muteber ve saygın bir kişilikti. Yazdıkları dikkat çekmiş­
ti. Son olarak llhan Darendelioğlu, ilk gençlik yıllarından itiba­
ren antikomünist faaliyetler içerisinde yer almış, kah dergi çı­
kararak kah dernek kurarak ve de kah meydanlarda slogan ata­
rak komünizmle mücadeleye kendisini adamıştı. Ve bu müca­
dele, hayatına mal oldu.

Kavramsal ve kuramsal çerçeve

Antikomünizm
Kavram olarak antikomünizm, konunun uzmanları tarafın­
dan "sosyalist ülkelere" ve onların dayanışmasına karşı yürü­
tülen ideolojik saldırı olarak tanımlanmıştır. 5 Girginov ve Ms­
hvenieradze'ye göre antikomünizm, Ekim Devrimi'nden sonra
kendisini anti-Bolşevizm ve anti-Sovyetizmde bulmuştur. 6 Re­
inhold ve Rijenko'ya göre ise antikomünizm, "emperyalizmin
sosyalizme, devrimci işçi sınıfı hareketine ve demokrasiden ya­
na bütün güçlere karşı yönelttiği ideolojisi ve politikasıdır. "7
Reinhold ve Rij enko , antikomünizmi çeşitli evrelere ayır­
mışlardır. Birinci evre, komünist hareketin doğuşundan 1 9 1 7
Ekim Devrimi'ne kadar olan süreci kapsamıştır. O süreçte, iş­
çi sınıfının önderlerini, ailenin, toplumun, uygarlığın ve ahla-

5 G. Girginov, V. Mshvenieradze, Günümüzde Anti-Sovyetizm Anti komünizm,


Bilim Yayınlan, çev. K. Nural, lstanbul, 1978, s. 7-8.
6 G. Girginov, V. Mshvenieradze, a.g.e., s. 8.
7 O. Reinhold, F. Rijenko, Politikasıyla ve ideolojisiyle Günümüzde Antikomü­
nizm, Konuk Yayınlan, İstanbul, 1969, s. 5.
30
kın temellerini sarsmaya çalışan " devlet düşmanları" , "vatan
hainleri" , "evsiz barksız serseriler" , "caniler" ve "katiller" ola­
rak resmederek komünist hareketin önünü kesmeye çalışmış­
lardır. 8 Aşağıda zikredildiği gibi Türk antikomünizmi de ay­
nı yöntemi kullanarak komünizmle mücadele etmiştir. Komü­
nizmin zikredilen değerleri yorumlayışı ile Türk sağındaki Rus
imgesi bir araya getirilerek komünizme karşı geniş propaganda
diskuru inşa edilmişti.
lkinci evreyi ise Ekim Devrimi'nden sonra anti-Sovyetçilik,
kapitalist devletlerin en güçlü propaganda ayağını teşkil et­
miştir. Winston Churchill, "Bolşevizm ve Sovyet devleti gay­
rimeşru ilan edilmeli ve beşiğinde boğulmalıdır, " demişti. Ke­
za Hitler de 1 94 1 yılında Sovyetler'e karşı saldırıya geçerken
temel hedefinin, Sovyetler Birliği'ni ortadan kaldırmak oldu­
ğunu ilan etmişti.9 Nazilerin, anti-Sovyetçi politikası diğer ül­
kelerdeki milliyetçilere de sirayet etmiştir. Anti-Sovyetçi pro­
paganda "mantıktan çok duygulara ve bilinçaltına yönelmiş­
ti. " Girginov ve Mshvenieradze'ye göre, bunun amacı Sovyet­
ler'e karşı "hayvanca" saldırılarda bulunmak, "vahşi ihtiraslar
uyandırmak" ve "kitle histerisi yaratmaktı. " 1 0 Türkiye'de lkin­
ci Dünya Savaşı yıllarında Türkçülerde yavaş yavaş yeşerme­
ye başlayan anti-Sovyetçiliğin temeli kısmen buraya dayanmış­
tır. Yine de Türk antikomünizminin kendisine has özellikleri
mevcut olmuştur.
N azi Almanya'sının Sovyetler'e yenilmesiyle , Ekim Devri­
mi'nden itibaren inşa edilen anti-Sovyetçilik ve anti-Bolşevizm
yeni bir evreye girmiştir. Bu iki kavram, Soğuk Savaş dönemin­
de antikomünizmde birleşmiştir. 1 1 Üçüncü evrede antikomü­
nizmin en belirgin vasfı, "emperyalizm ile tek bir ülkenin bo­
yutlarını aşarak bir dünya sistemi haline gelmiş olan sosyalizm
arasındaki savaşımın şiddetlenmesidir. " 1 2 Soğuk Savaş yılların-

8 O. Reinhold, F. Rijenko, a.g.e., s. 7.


9 G. Girginov, V. Mshvenieradze, a.g. e., s. 9- 1 0.
10 A.g.e., s. 1 1 .
11 A.g.e., s. 1 2 - 1 3 .
12 O . Reinhold, F. Rijenko , a.g. e., s. 9.

31
da antikomünizm tekelci kapitalizmle birleşerek kapitalist dev­
letlerin resmi politikası haline gelmişti. 13
Girginov ve Mshvenieradze, anti-Sovyetizm ile antikomü­
nizm kavramlarını birlikte veya birbirlerinin yerine kullanmış­
lardır. Onlar için anti-Sovyetçilik ile antikomünizm aynı anla­
ma gelmiştir. Soğuk Savaş yıllarında burjuvazinin iki tür hedefi
olmuştur. Birincisi sosyalist ülkelerdeki revizyonist ve muhalif
kitleleri iktidarlara karşı mobilize etmektir. ikincisi ise sosya­
list hareketleri baskılamak için her türlü harekete uygun zemi­
ni oluşturmak ve sağ hareketleri desteklemektir:

Böylelikle burjuva ideologlarının gözünde bu temel sosyo-psi­


kolojik ve siyasal silah işlevini başarıyla yerine getirecek, dün­
ya sosyalist sisteminin önce ideolojik ve sonra siyasal birliğini
parçalayarak, sonunda dünya komünist hareketinin dayanış­
masını bozacaktır. Bunun için ulusal geleneklerin alevlendi­
rilmesinden tutun da , Leninizm'i başka ülkelere uygulayacak,
salt Rusya'ya özgü bir olgu olarak gösterme yolundaki eski ça­
ı4
balara dek her türlü yola başvurulmalıdır.

Burjuvazi, komünizmle mücadele ederken faşizm, siyonizm,


milliyetçilik ve ırkçılık gibi ideolojik yapılardan faydalanmıştır.
Soğuk Savaş yıllarında komünizme karşı milliyetçilik hareket­
leri desteklenmiştir. ı s
Soğuk Savaş yıllarında antikomünizm emperyalist ülkelerin
ideoloj ik ve politik aracı haline gelmişti. ı6 Bu minvalde kapi­
talist ülkelerin bir kısmında "komünizm araştırma merkezle­
ri" kurulmuştu . ı7 Amaç sosyalist sistemi kara propaganda ile
kötülemek, "komünist partilerin politikalarını, amaçlarını ve
Marksçılık-Lenincilik öğretisini" çarpıtmak olmuştur. ıs Türki­
ye'de bu şekilde bir merkez kurulmadıysa da Türk milliyetçi-

13 A.g.e., s. 1 1 .
14 G . Girginov, V Mshvenieradze, a.g. e., s. 42-43 .
15 A.g.e., s. 59-60.
16 O. Reinhold, F . Rijenko, a.g. e. , s. 5 .
17 G . Girginov, V Mshvenieradze, a.g.e., s. 66-67
18 O. Reinhold, F . Rijenko, a.g.e. , s. 5.

32
liğine yaslanarak kurulan dernekler bu vasfı taşımışlardır. An­
cak, aşağıda ayrıntılı bir şekilde değinileceği gibi, Meclis bün­
yesinde komünizmle mücadeleye matuf komisyonlar kurul­
muştu . Fakat bu komisyonların pek etkili olduğu söylenemez.
Türkiye'de komünizmle mücadele, kolluk kuvvetleri, yargı ve
paramiliter özellikler taşıyan yapılarla yürütülmüştür. Türki­
ye'de komünizm, bilimsel bir şekilde tetkik konusu yapılmak­
tan ziyade mücadele konsepti benimsenmişti.
Girginov ve Mshvenieradze'nin belirttiğine göre, kapitalist
burjuva , "ideolojisizleştirme" propagandası izlemişti. Bunun
için "Marksist-Leninist ideolojiyi geçerliliğini yitirmiş bir ku­
ram , ütopyacı bir teori, bir tür din ya da toplumsal bir efsane
gibi göstermeye" çalışarak onu gözden düşürmeye ahdettikle­
rini ifade etmişlerdir. Keza, sosyalist idealler kötülenerek ko­
münizmin olmadığı bir düzende toplumun gelişmesi tasavvur
edilmiştir. 1 9 lkinci kısım Türkiye'de daha çok kullanılmıştır.
Sosyalizmin veyahu t komünizmin hep kötücül tarafları irde­
lenmiştir. Bu ideolojinin, mutlak kötü olduğuna iman edilmiş
ve bunun için de birçok neden bulmuşlardı.
Anti-Sovyetçilik ve antikomünizm kavramlarını farklı bir
şekilde tartışmaya açmak gerekir. Türkiye'de antikomünist­
ler kendi tezlerini Sovyetler'in pratikleri üzerinden anti-sol/ko­
münist histerik duygularla inşa etmişlerdir. Marksizm veya­
hut sosyalizme ilişkin teorik tartışma ve değerlendirme çok yü­
zeysel kalmış, herhangi güçlü bir karşıtlık geliştirilememiştir.
Marksizmin/Sosyalizmin işçi, emekçi sınıfının problemlerine
yönelik tespitleri ve Türkiye'deki solcuların kapitalizm, NATO
ve ABD karşıtlığı cevapsız kalmıştı. Burada sorulması gereken
temel soru , Türkiye'de antikomünizmin ortaya çıkışında Türk
toplum yapısı, tarihi ve siyasetinin ne gibi etkisi olmuştur? An­
ti-Rus/Sovyet ya da antikomünizm mi? Soğuk Savaş yıllarında
antikomünizm kavramı İngilizce anticommunism'den mülhem
olarak kullanılmıştır "Anti -Rus" veya "anti -Sovyet" kavram­
ları literatürde çok az zikredilmiştir. Antikomünizm, tarihsel
olarak Türk-Çin, Türk-Rus/Sovyet, Stalin'in lkinci Dünya Sa-
19 G . Girginov, V Mshvenieradze, a.g.e., s . 68.
33
vaşı sırasında Türkiye üzerindeki iddialan ve 1 960'lardan son­
ra sol faaliyetler üzerine inşa edilmiştir. Soğuk Savaş yıllarında
milliyetçilik de bu yönde şekillenmiştir. Çin ve Rusya tarihine
ilgi duyulmaya başlanmıştır. Dolayısıyla antikomünizm kavra­
mı yerine anti-Sovyet de kullanılabilir. Örneğin Mısır'daki anti­
komünistlerin Sovyet karşıtlığı ile Türkiye'deki antikomünist­
lerin Sovyet karşıtlığı arasında tarihsel, siyasal ve kültürel fark­
lar vardır. Komünizm, Sovyetler'in, Türkler üzerine uyguladığı
baskı ve asimilasyon nedeniyle "Ruslaştırma" olarak da anlaşıl­
mıştır. Yurtlarını terk edip Türkiye'ye yerleşen Türkçülerin dü­
şüncelerini şekillendiren hayat serüvenleri ve onların yazdık­
larını okuyan Türk milliyetçilerinin düşünce dünyasında Rus
karşıtlığının yoğun olmasında payları büyük olmuştur.

Sağcılık
"Sağ" ve "sol" asırlardır fikriyatın ve politik hayatın insica­
mını bozan ideoloji ve "hareket çelişkisini" belirtmek için kul­
lanılmış ve aleni şekilde çatışan iki ideolojidir.20 Norberto Bob­
bio, sağ ve sol'un "dışlayıcı" olduklarını, çünkü "hiçbir öğreti
ya da hareketin aynı zamanda hem sağ hem de sol olamayaca­
ğını" ifade etmiştir.21 Bu kavramlar, Fransız lhtilali'nden sonra
tedavüle girmiştir. Fransız Meclisi'nde Meclis Başkanı'nın otu­
ruş şekline göre, monarşi karşıtı olanlar solda, monarşi taraf­
tarları ise sağda oturmuşlardı. Bu oturuşa göre , sağ ve sol te­
rimler siyasi literatürde kullanılmaya başlanmıştır.22 O tarihler­
den itibaren, genel olarak sosyalist eğilimli düşünce cereyanla­
rına verilen isim "sol" ve sosyalizmin her çeşidine karşı olan fi­
kirlere ise "sağ" denilmeye başlanmıştır.23 Bobbio'ya göre, "sa­
ğın olmadığı yerde sol, solun olmadığı yerde sağ olmaz. " Diğer

20 Norberto Bobbio, Sag ve Sol Bir Politik Aynmın Anlamı, Dost Kitabevi, Anka­
ra, 1999, s. 47.
21 Norherto Bohhio , a.g. e , s. 48.
22 Süleyman Sürmen, Sag ve Sol Kavgası, An Matbaası, Ankara, 1969, s. 3; A. Vi­
sali Günaydın, Sosyalist ve Radikal Sol Doktrinler Komünizm Strateji ve Taktik­
leri, Kadro Yayınlan, Ankara, 1 978, s. 1 1 .
23 Visali Günaydın, a.g.e., s. 1 1 .

34
bir deyişle, biri olduğu ölçüde diğeri var olur. Birbirinin karşı­
sında olan bu kavramlardan sağ'ın, sol'a göre daha güçlü oldu­
ğunu ifade eden Bobbio, "biyoloji, dini ve etik dilin aksine, po­
litik dilde güçlü olan, şartlara ve zamanlara göre değişmekte­
dir," der.ı4 Simone de Beauvoir, sağcı düşünceyi burjuva ideo­
loj isi olarak tanımlamış ve sağın temel motivasyonunun komü­
nizm karşıtlığı olduğunu ifade etmiştir.ıs
Sağın, Batı'da yapılmış tanımına değindikten sonra, Türki­
ye'de aydınların sağ kavramının içini nasıl doldurduklarına
bakmak elzemdir.
l 960'lı yıllarda Kur'an-ı Kerim'e yaslanarak hazırlanan Kur'anı
Kerime Göre Sağcılık ve Solculuğun Manası ve Solcu Yazarlara Ce­
vap isimli bir kitapta solculuk, "dinimizce, su katılmamış kafir­
lik" olarak tammlanmıştır.ı6 Kur'an-ı Kerim'de geçen "mümin"
kelimesinin sağcılığa, "münkirin" ise solculuğa karşılık geldiği­
ni ifade etmiştir. Yazara göre, bütün güzellikler ve hayrü hase­
nat payesi sağcılığa düşerken, kendilerine cennet vaat edilirken
diğer tarafta bütün kötülükler, günahlar solcular tarafından icra
edilmiş ve kendilerini feci bir son beklemektedir.27
Tanıl Bora, erken Cumhuriyet döneminde sağ ve sol bahsi­
nin olmadığını belirtmiştir. Bunun nedeni, tek parti rejiminin,
"imtiyazsız sınıfsız kaynaşmış kitle" ülküsüyle her çeşit siyasi
ihtilafı reddetmiş olmasıdır.ıs Rejim kendisini "muasır mede­
niyetçi" , "ilerici" , "cumhuriyetçi" , "inkılapçı" , "laik" , "halkçı"
ve "milliyetçi" gibi sıfatlarla tanımlarken karşıtlarını ise "geri­
ci" , "yobaz" , "hilafet yanlısı" gibi kavramlarla tasvir etmişti.ı9
Sağcı düşüncenin iskeletini çizen sosyolog Orhan Türkdo-
24 Norberto Bobbio, a.g.e., s. 58-59.
25 Simone de Beauvoir, Günümüzde Sağcı Fikirler, Dönem Yayınevi, İstanbul,
1 966, s. 5, 9, 10.
26 Hasan Basri Erzurumi, Kur'anı Kerime Gôre Sağcılık ve Solculuğun Manası ve
Solcu Yazarlara Cevap, Garanti Matbaası, İstanbul, 1 968, s. 6.
27 Hasan Basri Erzurumi, a.g.e., s. 9-10.
28 Tanı! Ilora, "Türk Sağı: Siyasal Düşünce Tarihi Açısından Bir Çerçeve Dme­
mesi", Türk Sağı Mitler, Fetişler, Düşman imgeleri, der. lnci Özkan Keresteci­
oğlu, Güven Gürkan Öztan, lletişim Yayınlan, lstanbul, 20 12, s. 12.
29 Tane! Demirel, 1946-1980 Döneminde "Sağ v e "Sol" , Modern Türkiye'de Siyasi
Düşünce: Dônemler ve Zihniyetler, ed. Ömer Laçiner, Istanbul, 2009, s. 414-4 1 5 .
35
ğan, Türkiye'de sağı, 1 940'lı yıllardaki Türkçülük akımını "es­
ki sağ" , 1950'lerde "iktisat modeline açık görüş" ortaya koyan­
ları liberal sağ ve 1 960 sonrasında yavaş yavaş beliren siyasal
İslamcılığı ise "dinci sağ" olmak üzere üç ayrı kalıp içerisinde
değerlendirmiştir. 30
Aslında çok partili hayata geçtikten sonra sağ ve sol kavram­
ları aleni bir şekilde zikredilmeye başlanmıştır. Nitekim DP'nin
kuruluşu sırasında Adnan Menderes, yeni kurdukları partinin
politik konumunu "belki CHP'nin iki parmak solundayız," di­
yerek belirtmiştir. Bunun haricinde, Türkiye , 1 965 seçimleri­
ne doğru giderken İsmet İnönü CHP'nin "ortanın solunda" ol­
duğunu kaydetmiştir. Tanıl Bora, Adalet Partisi'nin bu sloga­
nı seçin meydanlarında "Ortanın solu Moskova'nın yolu" şek­
linde kullanmaya başlamasıyla Türkiye'de sağ ve sol ayrımının
yavaş yavaş belirginleştiğini ifade etmiştir. 1 960'ların ortaların­
dan itibaren sağ ve sol tasnifi siyasetin, gazete ile televizyonun
ve de gündelik hayatın diline yerleşmiştir artık. Bunun nedeni
Soğuk Savaş yıllarında Türkiye'de iki farklı kesim arasında ar­
tan kutuplaşmadır.3 1
Ahmet Turan Alkan, sağı, "solun sağ tarafına düşen istika­
metin" adı olarak ifade etmiştir. Alkan, sağ tanımının genellikle
sol tarafından yapıldığını ve kendi karşıtı olarak addettiği için
de sağı, "sol olmayan her şeyin adı ve iyi sol olmayan her şeyin
adı" olarak literatüre geçtiğine dikkat çekmiştir. Örneğin bu
jargonda "sağ sapma" "namussuzluk" ile aynı anlamda kulla­
nıldığını belirtmiştir.32 Bu makalesinde Türk sağına ağır eleşti­
rel yönelten Alkan, Türk sağının Soğuk Savaş yıllarında komp­
lovari tezlerini, yılgınlığını, hamasetten öteye geçmeyen retori­
ğini ve tereddütlerini şu şekilde resmetmiştir:

Hainler devletin her köşesine sızmış, ihanet şebekeleri ağları­


nı germişti. Bir tarafta Masonlar Türk milletinin kanını eme-

30 Orhan Türkdo�an, "Türkiye'de Aydın Muhalafeti: Yeni Sol ve Yeni Sagm Olu­
şumu " , Türkiye Günlüğü, sayı 1 6 , Güz 1 99 1 , s. 27.
31 Tanı! Bora, a.g.e. , s. 1 3 .
32 Ahmet Turan Alkan, "Türkiye'de Sağ'ın Tarihine Buruk Bir Derkenar" , Türki­
ye Günlüğü, sayı 16, Güz 1 99 1 , s. 5.
36
rek ticaret ve sanayi alanlarını işgal etmişler, diğer tarafta Ya­
hudiler ele geçirdikleri boyalı magazin basınıyla "Sion liderle­
rinin protokollerinde" yazıldığı gibi Türk gençliğinin ahlakı­
nı bozmaya azm-ü cezm-ü kasd eylemişlerdi. Hepsinden daha
melunu kızıl komünistler, Türkiye'yi Rusya'ya peşkeş çekip,
bayrağı indirtmek için gizli hesap peşindeydiler. Rusya'dan
durmadan para ve silah yardımı alıyorlardı. Türk sağı, ihane­
te uğramışlardan bezginlik ve inkisarı içinde cayır cayır tutuş­
muş yangını söndürmeye çalışırken, kendine acımayı da ihmal
etmiyordu ; şu cennet vatan ne hale gelmişti, zaten Türk'ün
Türk'ten başka dostu yoktu . Bütün yabancı güçler elele ver­
33
miş , aziz vatanı batırmaya uğraşıyorlardı.

Alkan'ın, sağı bilen birisi olarak, sağ düşünceye getirmiş ol­


duğu eleştiriler anlamlıdır ve bu eleştirileri paylaşmamak elde
değil. Alkan'ın yukarıda sağa dair dile getirdiği iddialar, Soğuk
Savaş dönemi boyunca ivmesi giderek artmıştı . Türkiye'nin
dört bir yanının "muhasara altında olduğu" kara propaganda­
sı, siyasilerin oy devşirmesinde ve demagogların kitleleri uyuş­
turmasında sıkça kullanılmıştı. Bunun, bugün hala devam edi­
yor olmasının altında yatan en önemli saiklerden birisi, gerçek­
le yüzleşmek istememelerinden başka bir şey değildir. Türk sa­
ğı, siyaset arenasına indiği 1 950'lerden itibaren genellikle ken­
dini eleştiriden münezzeh kılmıştır.
Beşir Ayvazoğlu , mantıken solun karşısında bulunan her­
kes\ sağcı olarak değerlendirmek gerektiğini belirtmiştir. Tür­
kiye'nin kendisine has şartlan dolayısıyla sağ terimini Batı'da
belirlenen şekliyle kabul etmenin yanılgılara sebep olacağını,
çünkü "solcu olmayan, fakat devrin şartlarına göre, sola da, sa­
ğa da yatabilen, özellikle ihtilallerin ardından gelen ara rejim­
lerde ön plana çıkarak yönetim kademelerine yerleşen, ihbar­
cı, yiyici, asıl kütlenin değerlerine düşmanlığı mazileşmiş tek
parti artığı bir sınıf vardır ki, 'sağ' kategorisinin tamamen dışın­
da" düşünmek gerektiğini vazetmişlir.34 T ah a Aky o l a göre , sa-
'

33 Ahmet Turan Alkan, a.g.m., s. 7-8.


34 Beşir Ayvazoğlu, "Türkiye'de Sağcı Olmak" , Türkiye Günlüğü, sayı 1 6 , Güz
1 99 1 , s. 32.

37
ğın tarihi, "icraatın içinden"lerle dolu olmuştur. Bunun içinde
genellikle "başarılar" , "yükselen grafikler" ve artan rakamların
olduğunu ancak yaşanan sorunların söz konusu edilmediğini
dermeyan etmiştir.35

Milliyetçilik
Ulrich im Hof, " 1 8. yüzyılda devletlerin henüz milliyetçi ol­
madığı" yorumunu yapmıştır. Batı'da Sanayi Devrimi'nin "uç
vermeye" başladığı 1 8 . yüzyılda henüz Kilise'nin ideali güç­
lüdür. Ancak milliyetçiliğin, bir yerlerde gizlendiğini, az son­
ra kabuğunu kırarak kuluçkadan çıkmaya hazırlandığını ifade
ederek milliyetçiliğin ortaya çıkış sürecini şu şekilde izah et­
miştir:

Milliyetçilik, ancak Fransız Devrimi'nin ardından siyasal ger­


çekliğe dönüşmüş ve milli bütünlüğe sahip bir halk düşünce­
si ancak Romantik dönemde elle tutulur hale gelmişse de, bu
sorun üzerine tartışmalar 1 8 . yüzyılda başlamıştır ve aslında
bir yönüyle aydınlanma düşüncesine tepki olarak bile değer­
lendirilebilir. 36

Emest Gellner, "milliyet" kavramını, insanların "ırksal ben­


zerliğe ve güçlü duygulara sahip olmasının adı" olarak tanım­
lamıştır.37 Gellner, benzeşen kültürlerin ortaya koyduğu "etnik
grup" veya etnisitenin, "kendi varlığından emin olmanın öte­
sinde kendine ayrıca politik bir sınır da istediği zaman" , po­
litikleşip ve milliyetçiliği meydana getirdiğini ifade etmiştir.38
Hobsbawm ise milliyetçilik terimini Gellner'in tanımından ha­
reketle "esasen politik birim ile milli birimin uyumlu olma-

35 Taha Akyol, "Seçim Göstergeleri Açısından Türkiye'de Sağın Sorunları I",


Türkiye Günlüğü, sayı 16, Güz 199 1 , s. 13.
36 Ulrich im Hof, Avrupa'da Aydınlanma, Afa Yayıncılık, lstanbul, 1995, s. 98-
269; akı. Durmuş Hocaoğlu , "Cumhuriyet Dönemi Türk Milliyetçiliği ve Batı
Milliyetçilik Gelişmeleri" , Türk Ocaklan Yüzyıllığı, yay. haz. Yücel Hacaloğlu,
Türk Yurdu Yayınları (Ardıç Yayıncılık), Ankara, 2000, s. 62.
37 Emest Gellner, Milliyetçiliğe Bakmak, lletişim Yayınları, İstanbul, 1 998, s. 59.
38 Emest Gellner, a.g.e. , s. 59.

38
sı gerektiğini savunan ilke" olarak tanımlamıştır.39 Hobsbawm
"millet" kavramının "özgül" ve tarihsel anlamda yakın döneme
ait olduğunu ve bunun ancak "belirli modem teritoryal devlet­
le ve ulus-devletle" ilişkilendirildiğinde "toplumsal birim" ola­
rak ifade edilebileceğini belirtmiştir.40
1 9 . yüzyıla ait milliyetçilik, Birinci Dünya Savaşı'nın sonun­
da zafer kazanmış, farklı etnik unsurların bir arada yaşadığı
imparatorluklar yıkılmış, bunların yerine ulus-devletler kurul­
muştu.41 Ancak Hobsbawm, yeni kurulan devletlerin "yerleri­
ni aldıkları eski 'milletler hapishaneleri' kadar çok milletli ya­
pıda" olduğunu ifade etmiş ve buna da Polonya, Çekoslovakya,
Yugoslavya ve Romanya'yı örnek göstermiştir.42 Birinci Dünya
Savaşı sonrasının milliyetçiliğin mahiyetini Hobsbawm şu şe­
kilde resmetmiştir:

Bu çağdaki milli kimlik, kendini modem, şehirleşmiş ve yük­


sek teknolojili toplumlarla ifade etmek için yeni araçlara baş­
vuruyordu . . . Modem kitlesel medyanın (basın, sinema , tiyat­
ro) yükselişiydi. Popüler ideolojiler bu araçlarla hem standart­
laşabilir, homoj enleşebilir ve dönüşebilirler, hem de açıkça
özel çıkar sahipleri ve devletler tarafından maksatlı propagan­
da amacına yönelik olarak kullanılabilirdi. .. Maksatlı propa­
ganda kitlesel medyanın, milli sembolleri her bireyin yaşamı­
nın bir parçasına dönüştürme ve böylece, çoğu yurttaşın yaşa­
mının olağan bir boyutunu oluşturan özel ve yerel alanlar ile
kamusal ve milli alanlar arasındaki ayrımları yıkma becerisine
kıyasla, neredeyse daha az etkiliydi. 43

iki savaş arasındaki milliyetçiliğin baskın yönü "yerleşik"


ulus-devletlerin ve onların "irredentalarının" milliyetçiliği ol­
masıydı. Birinci Dünya Savaşı'ndan çıkan devletlerdeki milli-

39 Erle J . Hobsbawm, l 7BO'den Günümüze Milletler ve Milliyetçilik "Program, Mit,


Grı�dılik ", Ayrıntı Yayınlan , lstanbu l , 1 99 2 , s . 2 5 .
40 A.g.e., s. 24.
41 A.g.e., s. 1 58.
42 A.g.e., s. 1 60.
43 A.g.e., s. 1 70 .

39
yetçilik akımı, 1 920'lerden itibaren güçlenmeye başlamıştı. Fa­
şist ve sağcı hareketler bundan epey faydalanmışlardı. Bunlar,
"kızıl tehdide" karşı seferber olmuşlardı. Buradaki milliyetçi­
liğin çekim merkezi, "başarısızlığın ve zayıflığın sorumluluğu
dışarıdaki düşmanlar ile içerideki hainlerin omzuna yıkılabildi­
ği sürece" toplumun tamamı arasında etkili olmuştu .44
Osmanlı'nın son yılları ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında bir
aydın hareketi olan milliyetçilik, kendini inşa etme evresindey­
di. Özü bulma arayışıydı. Batı'da Türkoloji üzerine yapılan ça­
lışmalarda dayanak aranmış, o zamana kadar ihmal edilen ve­
yahut geç fark edilen Türklük, öncelikle il. Meşrutiyet orta­
mında diğer düşüncelerle çatışarak, onların, çağın sorunları­
na cevap vermediğini ileri sürerek, tekamül etmişti. Soğuk Sa­
vaş döneminde yayıncılık faaliyetleri ve dernekler ile kitlesel­
leşmişti. Taşradan üniversite eğitimi için büyük kentlere gelen
gençlik, yayınlanan broşürlerle, düzenlenen konferanslarla ve
kahve sohbetleriyle komünizme karşı uyarılmıştı. Bunu Türk
milliyetçiliği üzerinden aşılamışlardı. Toplumun saygı besledi­
ği, hürmet gösterdiği Nurettin Topçu, Necip Fazıl, Peyami Sa­
fa gibi isimlerle Türk milliyetçiliğini tabana yaymışlardır. Bu
isimler, geçmişin acıklı hikayelerini yeni kuşaklara aktarma­
da aracı rolünü üstlenmişlerdir. Aynı zamanda Ziya Gökalp'in,
Yusuf Akçura'nın veya Mehmed Akifin fikriyatı anlatılmıştı .
Milliyetçilik, 1 940'lı yıllarda daha çok Türk ırkı üzerinden an­
latılırken Soğuk Savaş yıllarında lslam'a vurgu yapılmış, sentez
çabalarına girişilmişti. Amaç milliyetçiliği kitleselleştirmek idi.
Türkiye' de Soğuk Savaş yıllarında milliyetçilik antikomünizme
odaklanmıştı . O süreçte milliyetçilik yanına Kemalizm ve İs­
lamcılığı da alarak Türkiye'de komünist faaliyetlere karşı cep­
hesini güçlendirme telaşı içerisine girmişti. Türk milliyetçiliği­
nin ivedi ve mengeneye sıkışmış hali , değişen dünyayı kavra­
maktan giderek uzaklaşmıştı. Sosyal, siyasal, sanatsal ve kültü­
rel konuları bir kenara itmişlerdi . Dar alanda ideoloj ik mesele­
leri ve vatanın bakiyesini tartışmak daha kolay gelmişti. Bu ne­
denle Soğuk Savaş yıllarındaki Türk milliyetçiliğinin derinlik-
44 A.g.e., s. 1 7 1 - 1 72.
40
siz halinin farklı disiplinlerle nesnel bir eleştiriye tabi tutulma­
sı gerekmektedir.
Mustafa Çalık, çok partili hayata geçişten itibaren ve özel­
likle 1960'lı ve 1 970'li yıllarda Türkiye'de milliyetçiliğin, "fik­
ri saplantılar ve entelektüel yetersizlikler" ile birlikte "köylü­
lük" ve "tarım toplumu değerleriyle" mezcolunarak gerilediği
ve l 960'lı ve l 970'lı yıllarda milliyetçiliğin kendini dışarıya ka­
patarak köylüleştiği eleştirisini yöneltmiştir.45 Çalık, bunun se­
beplerini tartışarak bu iddiayı ortaya atmıştır. Ancak, bu tartış­
ma tezin sınırlarını aştığı için burada ele alınmayacaktır.

45 Mustafa Çalık, "Türk Milliyetçiliği Üzerine Bazı Tartışma Notlan " , Türkiye
Günlüğü, sayı 1 6 , Güz 1 99 1 , s. 82-87.
41
BİRİNCİ BÖLÜM

TÜRKİYE'DE ANTİKOMÜNİST FAALİYETLER


(1945-1971)

Çok partili hayata geçiş sürecinde Türk dış politikası


ve Türkiye'de siyasal değişim
Türkiye'de Soğuk Savaş yıllarında antikomünizm, iki veya da­
ha fazla patika üzerinden anlatılabilir. Birincisi, Soğuk Savaş'ın
ilk yıllarında Türkiye üzerinde bir hayli etkili olduğu için
Türk-ABD ilişkileri bağlamında ele alınabilir. ikincisi ise, bir
dönem Türk milliyetçiliğinin aurasında "komünizm" ile "Bol­
şevizm" hemen hemen aynı anlama geldiğinden, Türk-Sovyet
ilişkileri bağlamında değerlendirilebilir. Biz burada ikincisi ile
giriş yapacağız. Türk-Rus ilişkileri, Ekim 1 9 1 7 Devrimi'ne ka­
dar Çarlık Rusya'sının yayılmacı ve saldırgan siyaseti çerçeve­
sinde gelişmişti. Ancak Ekim Devrimi'nden sonra Türk-Rus
ilişkilerinde bir yumuşama görülmüştür. Örneğin, 1877- 1 878
Osmanlı-Rus Harbi'yle Çarlık Rusya'sının eline geçen Kars, Ar­
dahan ve Batum (Elviye-i Selase) Ekim Devrimi'nden sonra,
3 Mart 1 9 1 8 tarihinde imzalanan Brest Litovsk Anlaşması ile
Türkiye'ye t e v di edilmişti. Bunun dışında 16 Mart 192l 'de An­
kara Hükümeti ile Sovyetler arasında Moskova Anlaşması im­
zalanmıştı. Bu, Ankara için önemli bir başarı olmuştu. Bundan
sonra, Türk-Sovyet ilişkileri, siyasi ve ekonomik menfaatler ön

43
planda tutularak, bozulması güç bir yapıya kavuşmuştu . Öyle
ki yeni Cumhuriyet, restorasyon sürecinde, ekonomik yatırım­
larda ve kurumsallaşmada Batılı ülkeler dışında, Sovyetler'i de
model almıştı. Ancak, dünya siyasetinin gidişatı, l 920'li yılla­
rın başından itibaren normalleşen ikili ilişkilerin uzun soluk­
lu olmasına müsaade etmemişti. Örneğin, 1936 Montrö Boğaz­
lar Sözleşmesi ile Türkiye'nin, Boğazlar üzerinde hakimiyetini
perçinlemesinden Sovyetler rahatsızlık duymuştu . Bunun dı­
şında, İkinci Dünya Savaşı'nın arifesinde Türkiye'nin, İngilte­
re ve Fransa ile saldırmazlık anlaşması yapması ve bir de savaş
sırasında Almanlarla ticari anlaşma yapmasından dolayı Türk­
Sovyet ilişkileri onarılamaz bir hale gelmişti. Tüm bunları göz
önünde bulunduran Sovyetler, Türkiye ile 1 925'ten beri devam
eden ve her on yılda bir yenilenen dostluk ve barış anlaşması­
nı, l 945'te yenilemeyeceğini açıklamıştı . 1
Sovyetler, Türkiye ile anlaşmayı yenilemeyeceğini deklare
etmenin yanı sıra Türkiye'den toprak ve Boğazlar'ın statüsün­
de değişiklik talebinde bulunmuştu . Türkiye, bu taleplere tep­
ki göstermişti. ABD de bundan rahatsızlık duymuştu . Haliyle
ABD'nin, l 945'in sonlarında Sovyetler'le anlaşabileceği ümidi
akim kalmıştı. Bunun üzerine Truman, "Rusya'nın Türkiye'yi
istila etmek ve Akdeniz'e açılan Karadeniz Boğazlar'ını ele ge­
çirmek gibi bir niyet taşıdığına hiçbir şüphem yok, "2 diye açık­
lamada bulunmuştu.
Diğer taraftan, 1 945'ten itibaren ABD'nin, Sovyetler'e yönelik
bakışının değişmesinde, ABD'nin Moskova Maslahatgüzarı Ge­
orge Kennan'ın rolü yadsınamaz. Kennan, 27 Eylül 1 945 tari­
hinde Dışişleri Bakanlığı'na sunduğu raporda, Türkiye'nin, Sov­
yetler'in denetimine bırakılmaması gerektiğini ifade etmişti.3
Bunun dışında bir gelişme, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Edwin
Wilson'un yaptığı uyan olmuştur: "Aslında Sovyetler'in . . . Tür-
Andre Fontaine, History of the Cold War From the October Revolution ta the Ko­
ıean War 1 91 7- 1 950, Vintage , N ew York, 1970, s. 288.
2 Ayşegül Sever, Soğuk Savaş Kuşatmasında Türkiye Batı ve Ortadoğu 1 954-1 958,
Boyut Yayınlan, İ s tanbu l , 1997, s. 37
3 George F. Kennan, Memoirs 1 925- 1 959, An Atlantic Monthly Press Book, Bos­
ton, 1967, s. 556.

44
kiye'ye yönelik gerçek amaçlan Türkiye'nin rejiminde değişik­
liğe yol açmak. . . Bu da Türkiye'de ve muhtemelen nihayetinde
Ortadoğu'daki liberal Batı nüfuzunun sonu demek olacaktır."4
Son olarak Stalin'in, Doğu Avrupa'da izlemeye koyulduğu po­
litikanın5 payı büyük olmuştur. Savaş zamanında Moskova'da
bulunan Harry Hopkin, Stalin'le bir dizi görüşme gerçekleştir­
mişti. Henry Kissinger, bu görüşmelerin, Doğu Avrupa ile ilgi­
li anlaşmazlıkları derinleştirdiğini ve bundan ötürü Soğuk Sa­
vaş'ın başlamasını hızlandırmanın ihtimal dahilinde olduğunu
belirtmiştir.6 Sovyetler'in tehdit unsuru haline gelmesi üzeri­
ne, Yunanistan, Türkiye ve Iran hükümetlerinin, Washington'a
"neredeyse her gün " gönderdikleri raporlarda, ABD'yi, Sovyet­
ler'e karşı "sert tutumda" bulunmaya çağırmışlardı.7
Aslında lkinci Dünya Savaşı sırasında, Sovyet komünizmi ile
ABD " tekelci kapitalizmi" , Alman faşizmine karşı birlikte mü­
cadele vermişlerdi. Ancak savaştan sonra, iç ve dış politik yön­
lendirmelerle , ABD'nin, Sovyetler'e ilişkin politikası değişme­
ye yüz tutmuştu . Yukarıdaki uyarıların etkisi ve Amerikan yö­
neticilerinin sürekli olarak kendilerini Sovyet tehdidi altında
olduklarını deklare etmelerinin neticesinde Truman , güven­
lik politikasına yönelmişti. Gelinen noktada ABD ile Sovyet­
ler arasında uluslararası platformda "soğuk savaş" başlamıştı.
llk adım, 1 947'de Truman Doktrini'nin ilan edilmesi olmuştur.
Bunun temelinde, Sovyetler'i "çevrelemek" istihdaf edilmişti .8
ABD'nin tedavüle soktuğu yeni politikanın gereği olarak dok­
trin, Türkiye ve Yunanistan'a kadar genişletilmişti . Doktrinin
neden buraya kadar genişletildiğiyle ilgili "mantıklı" bir açık­
lamada bulunan Truman, "Yunanistan ve Türkiye ciddi tehdit
edildi, "9 "bu durum bizim, yardımı Yunanistan ve Türkiye'ye

4 Ayşegül Sever, a.g.e., s. 38.


5 Erik jan Zürcher, Modernleşen Türkiye'nin Tarihi, iletişim Yayınlan, lstanbul,
s. 304.
6 Henry Kissingc r , Diplomacy , Touchston e , New York , 1 994, s. 43 1 .
7 Ayşegül Sever, a.g.e., s. 40.
8 Oral Sander, Türk-Amerikan llişkileri 1947-1964, Ankara, 1979, s. 6.
9 Thomas G. Peterson, ] . Garry Clifford, Kenneth ] . Hagan, American Foreign
Policy, D.C. Heath and Company, Lexington, 1988, s. 449.
45
kadar genişletmemizi gerekli kılmıştır," 1 0 ifadelerini kullan­
mıştı. Aslında Truman Doktrini'nin iki ülkeye uzanmasında­
ki önemli etkenlerden birisi, Boğazlar'ın, Sovyetler'in eline geç­
mesine mani olmaktı. 1 1
ABD'nin burada amacına ulaştığından şüphe yok. Yeni bir
sistem inşasına giren ABD açısından, kendi etrafında kümele­
necek, ideolojik ve iktisadi olarak kendisine bağımlı hale ge­
lecek "uydu devletler" için mucip olan propaganda malzeme­
si, Sovyetler'in yayılmacı politikası ve komünizmin kendisi ol­
muştur. Türkiye ve Yunanistan bu ülkelerin başında gelmiş­
tir. ABD, Sovyetler'i sınırlan içerisine hapsetmeyi istihdaf ede­
rek Asya' da ve Ortadoğu'da İngilizlerin yerini almak istemişti.
ikinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında ekonomik sı­
kıntılarla cebelleşen Türkiye'nin, dış tehditlere karşı kendini
savunacak gücü sınırlı idi. Nihayetinde İngiltere ve ABD'nin
bu durumun farkına varması için gösterdiği çaba sonuç ver­
miş, neticede ABD , Türkiye'yi "yardım edilmesi gereken" ül­
keler programına dahil etmişti . Aslında ABD'nin Türkiye'ye
yardım etmekteki amacı dünyada Sovyet etkisini kırmak, Sov­
yetler'in Türkiye'ye olası saldırısının önüne geçmek ve Türki­
ye'nin, dış müdahalelere karşı kendini koruyabilmesini sağla­
maktı.
ABD'nin, Sovyetler'e yönelik hamleleri Truman Doktrini ile
sınırlı kalmamıştı. ABD Dışişleri Bakanı George Marshall, Av­
rupa'nın, kendisini Sovyetler'e karşı koruyabilmesini sağlamak
maksadıyla 1 947'de Avrupa ülkeleri için iyileştirme programı
çalışmalarına başlamıştı. Bu çalışmada, ilk etapta Türkiye, yar­
dım edilecek ülkeler kapsamında yer almamıştı. Bunun üzeri-

10 Sander'e göre, Savaş'tan sonra Türkiye üzerinde Sovyet tehdidi olmasaydı da­
hi Truman Doktrini ilan edilecekti. Türkiye, Yunanistan'a göre ikinci derece­
de önem arz etmiştir. Yunanistan'ın durumu Türkiye'den daha vahim olmuş­
tu. Şöyle ki, eger Yunanistan'da komünist hareket başanya ulaşsaydı, bundan
hem ltalya hem de Türkiye etkilenecekti . ltalya, Yunanistan ve Yugosl avya
gibi iki komünist devletin arasında kalma tehdidi ile karşı karşıya kalacaktı.
Böylelikle, komünizme Batı Avrupa'nın kapısı açılmış olacaktı. Sander, Türh­
Amerihan llişkileri 1 947-1 964, s. 1 4- 1 5 .
11 D.F. Fleeming, The Cold War And lts Origins 1 91 7- 1 960, Dobleday&Company,
New York, 1 962, s. 473.

46
ne, Türkiye, "yardım edilecek ülke" kapsamına alınmak için,
"Truman Doktrini'nden alınan yardımların yeteri kadar yatı­
rıma dönüşmediği" 1 2 ifadesinde bulunarak tüm yolları zorla­
mıştı. Bunu dikkate alan ABD ile süren uzun müzakerelerden
sonra, Washington, Ankara'nın tezlerini kabul edip Türkiye'ye
1 948'de 1 0 milyon dolar yardımda bulunmuştu. 1 3 ABD'nin bu
hamleleri karşısında harekete geçen Sovyetler, Marshall Pla­
nı'na tepki olarak önce Kominform'u kurmuş, ardından da
Doğu Avrupa ülkeleriyle ekonomik anlaşmalar imzalamıştı. 14
Böylelikle Sovyetler Kominform ile kendisini Batı Bloku'na kar­
şı güvence altına almıştı.
lkinci Dünya Savaşı yıllarında siyasi ve ekonomik açıdan
çalkantılı günler geçiren Türkiye, savaşın bitiminden hemen
sonra , uluslararası siyasetteki değişime bağlı olarak, iç siya­
sette köklü reformlara imza atmıştı. Türkiye, 1 945 yılının Ni­
san ayında yapılan San Francisco Konferansı'na katılmasının
akabinde Ağustos ayında da Birleşmiş Milletler'e üye olmasın­
dan sonra, iç politikada radikal adımlar atmış; çok partili ha­
yata geçmeyi taahhüt etmiş, 1 5 monolitik siyasi yapıdan kurtul­
manın çarelerini aramıştı. Bu girişim, Türkiye'nin, "yeni dün­
ya düzeni" içerisinde, tercihini "demokrasi cephesi"nden yana
kullanmasının sonucu olmuştu . Aslında 1 960'lardaki plural si­
yasetin kökenlerinin, önemli ölçüde, buraya dayandığını söyle­
yebiliriz. Konumuza geri dönersek, Türkiye'de çok partili ha­
yata geçiş sürecini başlatan ilk veri olarak, 14 Mayıs 1945 ta­
rihinde Meclis'te Çiftçiye Toprak Dağıtılması ve Çiftçi Ocaklan
Kurulması Hakkındaki Kanun Tasansı görüşüldüğü sırada, orta­
ya çıkan parti içi muhalefeti gösterebiliriz. Tasarıda, toprağı ol-
12 George S . Harris, Troubled Alliance, American Enterprise Institute For Public
Policy Research Washington, D.C, 1 972, s. 33.
13 Ayşegül Sever, a.g.e., s . 55.
14 Mim Kemal Öke, Erol Mütercimler, Yalnızlıktan Saygınlığa Demokrat Parti'nin
Dış Politikası, Demokratlar Kulübü, Ankara, 2000, s. 1 7 .
15 Me t in Toker, " insan O larak lnönü "' , Hürriyet, 22-23 Şubat 1 9 7 4 ; Sabahattin
Selek, "Demokrasiye Geçiş", Milliyet, 30 Aralık 1 974; Haldun Derin, "Çağdaş­
ları Arasında lnönü", Milliyet, 28 Aralık 1 974; Oğuz Ünal, Türkiye'de Demok­
rasinin Doğuşu Tek Parti Yönetiminden Çok Partili Rejime Geçiş Süreci, Milliyet
Yayınlan, lstanbul, 1 994, s. 1 23 - 1 3 5 .

47
mayan köylüye toprak verilmesi planlanmıştı. Ancak Meclis'te
bulunan toprak sahipleri, Adnan Menderes, Cavit Oral, Emin
Sazak ve Halil Menteşe harekete geçmiş, komisyonda tasarı­
ya müdahale etmişlerdi. 1 6 Kanunun görüşüldüğü günlerde or­
taya çıkan muhalefet, tasarıya olan itirazını daha ileri bir nok­
taya taşımıştı. Öyle ki bir grup, Celal Bayar, Fuat Köprülü , Re­
fik Koraltan ve Adnan Menderes, 7 Haziran'da " Dörtlü Takrir"
diye de bilinen önergeyi CHP Meclis Grubu'na sunmuştu . Bu
önerge, aynı zamanda Demokrat Parti'nin kuruluşuna öncülük
edecek isimleri de ön plana çıkarmıştı. Mahut isimler, CHP'den
kademe kademe kopmuş ve yeni bir parti kurmak için humma­
lı çalışmada bulunmuşlardı.
Türkiye'de 1 945 yılından itibaren, çok hızlı bir biçimde li­
beralleşme eğilimleri baş göstermişti. Yasal düzenlemelerle ço­
ğulcu demokrasinin önü açılmıştı. Söz konusu değişikliklerle
Batı demokrasisine entegre olmaya teşne bir görüntü verilmiş­
ti. Ancak, 1 945 yılının başlarında ortaya çıkan iyi niyet dilek­
leri, 1 946 yılında somut adımlara dönüşebilmişti. Bu anlamda
5 Haziran 1946'da "Mebus Seçimi Kanunu " kaldırılmış, yerine
"Milletvekili Seçimi Kanunu " kabul edilmişti. Keza aynı tarih­
te, 1 938 yılında derneklerin kurulmasını hükümetin iznine ta­
bi kılan yasada değişikliğe gidilmiş, kanun, "Aile, cemaat, ırk,
cins ve sınıf esasına veya adına dayanan cemiyetlerin teşkili ya­
saktır" biçiminden kurtarılmış, "cins ve sınıf esasına veya adı­
na dayanan" kısmı kanundan çıkarılmıştı . 1 7 Yapılan bu düzen­
lemeyle yasanın kapsamı daraltılmıştı. Bundan birkaç gün son­
ra, 13 Haziran 1 946'da "Üniversiteler Kanunu" kabul edilmişti.
Yine aynı gün, Basın Kanunu kabul edilerek, Hükümete gaze­
te kapatma yetkisi veren kanun değiştirilmiş, yetki mahkeme­
lere devredilmişti . 1 8

16 Fehmi Akın, Türkiye'de Çok Partili Hayata Geçiş, I Q Kültür Sanat Yayıncılık,
lstanbul, 2009 . s . 5 2 .
17 Bülent Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, YKY, lstanbul, 20 1 0 , s .
347.
18 TBMMTD, dönem 7 , cilt 24, birleşim 64, s. 285; TBMMTD, dönem 7, cilt 24
birleşim 65, s. 334.

48
Çok partili hayata geçiş sürecinden 1950 seçimlerine
kadar Türkiye'de antikomünist faaliyetler
Tan baskım
Yukarıda belirtildiği üzere l 940'lı yılların başından itibaren
hem siyasetin hem de toplumun Sovyetler'e yönelik bakışında
derin çatlaklar meydana gelmişti. Bu noktada Hükümet, Sov­
yetler'le ilgili negatif tezlerini doğrulayacak verilere ulaşmak is­
temişti. Örneğin 1 946 yılında Sovyet basınından, 1zvestia, Kro­
kodil ve daha başka yayınlardan bölümler alıntılanarak Sovyet­
ler'in iç politikası, Sovyetler'de işçilerin durumu , bayındırlık iş­
leri, ulaşım olanağı, konut vaziyeti, iktisadi vaziyet, üretim ka­
pasitesi gibi daha birçok konu hakkında derleme raporlar ha­
zırlanmıştı. 1 9 Burada Sovyetler'e dair son derece karamsar bir
tablo çizilmişti. Bunun nedeni, hasbelkader, Türkiye'nin yeni
dış politikasını sorgulayacak olanlara "gerçeği" göstermek iste­
melerinden kaynaklanmıştı. Tuhaf olan şey, Türk milliyetçili­
ğinin uzun yıllardır sürdürdüğü Sovyet karşıtlığına Soğuk Sa­
vaş yıllarında hükümetlerin de angaje olmasıydı. Sonuç olarak
iktidarlar, tercihlerini , ABD'nin başını çektiği "müreffeh" ve
"hür" Batı Bloku'ndan yana kullanmanın "gönül rahatlığı" içe­
risinde olmuşlardı.
Türkiye'nin, Batı Bloku'ndan yana safını belli ettiği süreçte,
yani Soğuk Savaş'ın ilk günlerinde , bir gazetenin tahrip edilme­
sinden çok daha fazla anlam taşıyan Tan baskını, 4 Aralık 1 945
tarihinde meydana gelmişti. Türkiye'nin, kendisini Sovyet teh­
didi altında gördüğü günlerde inşa edilen korkuyla sıkı tedbir­
lere gidilmişti. Bunun ilk adımı, basında Sovyetler ve komü­
nizm aleyhine çok sert yazıların neşredilmesini sayabiliriz. Bu
yazılarda bazı isimler "komünist" olarak tescil edilmişti. Işık
hızıyla yayılan bu kara propagandanın ilk mağdurları Zekeri­
ya ve Sabiha Sertel'in kendi şahısları ve çıkardıkları Tan gaze­
tesi olmuştu . Daha sonra bu damgalanmaya başkaları da maruz
kalmıştı. Aslında Tan baskını, Sertellerin karşılaştığı ilk olay

19 BCA fo n n o . 0300 1 , yer no. 1 0 1 .624. 1 2 .

49
değildi. Serteller, Tek Parti döneminde de "yaramazlık" yaptık­
larından ötürü müteaddit defa kovuşturmaya uğramış, gazete
ve dergileri kapatılmıştı. Ancak Tan baskınının mahiyeti, taşı­
dığı anlam ve Türk siyasetine etkisi bakımından öncekilerden
biraz farklı olmuştur. Tan gazetesi, o süreçte sistem için muha­
lif bir gazete o lmanın ötesinde bir anlam taşıyordu. Tan'da çı­
kan yazılarda iktidar mahfillerinin, liberallerin ve milliyetçile­
rin faşist olduğu telmih edilmişti. Buna karşın Sovyetler ve Sta­
lin'e dair yapılan haberlerde itinalı ve yumuşak bir üslup kul­
lanılması dikkatlerden kaçmamıştı. Bu durum Tan'ın hışmına
uğrayanları işkillendirmişti. Tan'ın, Sovyet güzellemesi yapma­
sının karşısında Ahşam, Tanin ve Vatan gazetelerinde de Ame­
rikan gündelik yaşamı, sanatı, kültürü ve Amerika'ya dair izle­
nimler olumlu bir şekilde resmedilmişti.
Serteller ve dönemin diğer solcuları, gazete ve dergi çıkar­
manın dışında başka işlerle de meşgul olmuşlardı . O da bir
umutla siyasetin bir köşesinden tutmaktı. Bu nedenle " Dört­
lü Takrirci" lerin, 1 945'in sonlarına doğru , parti çalışmaları­
nı hızlandırdığı süreçte solcu olarak bilinen Serteller, Tevfik
Rüştü Aras ve Cami Baykurt, "Dörtler"e yakınlık göstermişler­
di. Pertev Naili'nin aktardığına göre, Sabahattin Ali, Demok­
rat Parti ile solcuları bir araya getirmek için girişimde bulun­
muştu . 20 Adı geçen isimler, "demokrasi cephesi" oluşturma­
nın gayreti içerisine girmişlerdi. Bunun için de yeni bir yayına,
Görüşler'e gereksinim duymuşlardı. Ancak solcuların hareket­
lerini adım adım takip eden İçişleri Bakanı Hilmi Uran, Başba­
kan Şükrü Saracoğlu için hazırladığı bir raporda DP'nin kuru­
luş sürecinde parti kurucularının Tan matbaasına giderek par­
ti programı ve esaslarını hazırladıkları ifadelerine yer vermişti.
Bunun dışında raporda, toplantıya Tevfik Rüştü Aras, Serteller,
Sadrettin Celal Antel ve Esat Adil Müstecaplıoğlu gibi isimlerin
de katıldığı izhar edilmişti. Rapordan hareketle, Görüşler, daha

20 Mete Çelik, Üniversitede Cadı Kazanı 1 948 DTCF Tasfiyesi ve Pertev Naili Bo­
ratav'ın Müdafaası, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, lstanbul, 1 998, s. 203 ; Hüsrev
Tökin de Tan, Vatan ve Zincirli Hürriyet ile birlikte başka gazetelerin DP'yi
desteklediğini ifade etmiştir.

50
fikir aşamasındayken CHP iktidarınca engellenmeye çalışılmış­
tı. 21 CHP'nin o dönemde sola dair bakışını değerlendiren Feh­
mi Akın'a göre, lnönü, yeni kurulacak partide sol temayüllerin
olmasını istememişti.22 Çünkü o günlerin ortamında solculuk,
salt, Türk topraklan üzerinde "hak iddia eden" Sovyetler'le öz­
deşleşen bir düşünceydi.
CHP'nin, yayınlanmaması için önlem almaya çalıştığı dergi­
nin, 1 Aralık 1 945 tarihinde neşredilen ilk sayısında, yazanlar
ile yazmaya "söz verenler" in fotoğrafları basılmıştı. 23 Bundan
tedirginlik duyan tek parti döneminin önemli liberal ismi Ce­
lal Bayar, resminin, derginin kapağında yer alması ile ilgili ola­
rak, kendisinin, "sosyalist olmadığını ve sosyalistlerle iş tutma­
dığını" ifade etmişti. Hemen ardından da "Kemalizm'den başka
herhangi bir ideolojiyle alakam yoktur,"24 savunmasında bu­
lunmuştu . Böylelikle büyük umutlarla girişilen ve Tan-Vatan
Cephesi25 olarak da adlandırılan ittifak, Görüşler dergisinin çık­
masını müteakip nihayete ermişti.2 6 Çünkü derginin yayınlan­
masından sonra tam bir cadı avı sürdürülmüştü. Örneğin, ikin­
ci Dünya Savaşı boyunca Nazi yanlısı yayın yapan Cumhuriyet
gazetesi, "bizim yoldaşlar nihayet maskelerini attılar" diye ha­
ber yapmıştı. Yine, bir vatandaşın, Görüşler dergisi kendisin­
de olduğu halde, Cumhuriyet gazetesini ziyareti sırasında, "G"
harfinin "orağa" benzediği ve içindeki yazıların da "çekiç" ol­
duğu tespitini haber yaparak tavrını sürdürmüştü.27
Diğer tarafta Sovyetler'in toprak talebi ve Boğazlar'ın statü­
sünün değiştirilmesi isteğine red cevabı veren Türkiye aley­
hine, Sovyet basını ve Moskova radyosunun menfi şekilde ya-

21 BCA fo n no. 0301 0 yer no. 79.524. 18.


22 Fehmi Akın, a.g.e., s. 67.
23 Niyazi Berkes, Unutulan Yıllar, yay. haz. Ruşen Sezer, tletişim, lstanbul, 201 1 ,
s . 354; Ahmet Emin Yalman, "Sertellerin ikinci Bir Gafı", Vatan, 1 Aralık 1 945.
24 Ulus, 2 Aralık 1945.
25 Tan ve Vaıan'ın, yeni bir partinin kurulmasını destekledigini gösteren örnek
bir yazı için bkz. Zekeriya Sertel, "Muhalefete Saygı Gösterilmesini istiyoruz" ,
Tan, 1 7 Eylül 1945.
26 "Kızıl Yapraklar Açarken" , Ahşam, 2 Aralık 1945.
27 C um huriyet , 4 Aralık 1945.

51
yın yapması Türkiye'de tepkilere neden olmuştu.28 Bu kızgın­
lık hali medyanın diline de yansımıştı. Bu minvalde bazı gaze­
teciler ile Serteller, köşelerinde polemiğe girişmişlerdi. Z. Ser­
tel'in, "iktidar" , "sistem" , "ideoloji" ve "milliyetçiliğin"29 eleşti­
risini yaptığı yazılarının dışında, CHP'yi, "demokrasinin önün­
deki engel"30 olarak gördüğü yazıları da vardı. Z. Sertel'in kale­
minin ucu sivrildikçe değişik çevrelerden verilen tepkilerin de
dozajı artmaya başlamıştı. Ancak bu dozaj , başlangıçta gazete
köşelerinde cevap vermekle sınırlı kalmıştı. Z. Sertel'in, "anti­
demokratik uygulamalara" sıkça vurgu yapması üzerine, Nec­
mettin Sadak, köşesinde, "Türkiye'de rejim buhranı yoktur. . .
Türkiye'de var gibi göstermenin hem yanlış , hem memleket
için zararlı olduğu"31 ifadelerine yer vermişti. Bunun haricin­
de "tehlikeyi" erken fark eden Hükümet adına Başbakan Şük­
rü Saracoğlu , Tan ve Vatan'ın demokrasi talepleri için, "hürri­
yet isteyen bu 'iki gazete' ile beraber kendi kendimize soralım:
Acaba biz hür değil miyiz, acaba biz demokrat değil miyiz? "32
açıklamasında bulunmuştu . Tartışmaya Hükümet kanadın­
dan katılan Falih Rıfkı Atay, Saracoğlu'nun zikrettiği iki gaze­
teden birinin Tan diğerinin ise Vatan olduğunu zikrettiği ya­
zısında, mahut gazetelerin demokrasi talepleri için, " hürriyet
yalnız bir tarafa sövüp saymak, milli tesisleri alabildiğine tah­
kir etmek değildir, "33 yorumunda bulunmuştu. Serteller ve Hü­
kümet cenahı arasındaki tartışma, seviyeli denebilecek format­
ta ilerliyordu.
Ancak, asıl kıyamet, Hüseyin Cahit Yalçın'ın işin içine gir­
mesiyle kopmuştu . Bilhassa Sabiha Sertel ile Hüseyin Cahit
28 Mustafa Albayrak, Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti (1 946- 1 960), Phoe­
nix, Ankara, 2004, s. 40.
29 Z. Sertel , ırkçı milliyetçiliğe karşı olduğunu , ancak barışçı milliyetçilikle
problemi olmadığını yazmıştır. Zekeriya Sertel, "Milliyetçi ve Beynelmilliyet­
çi" , Tan, 21 Kasım 1945.
30 Zekeriya Sertel, "Demokrasi inkılabını CHP Yapamaz" , Tan, 22 Kasım 1 945;
"Bu Hükümet'in Bu işi Yapmayacağı Belli" , Tan, 20 Kasım 1 945.
31 Necmettin Sadak, "Beklenen Netice : Tam v e Gerçek Bir Kontrol imkanının
Doğmasıdır" , Akşam, 10 Eylül 1945.
32 Vatan, 6 Eylül 1 945.
33 Falih Rıfkı Atay, "Başbakan Milletle Konuşuyor," Ulus, 7 Eylül 1945.

52
bu tartışmalarda birbirlerini epey hırpalamışlardı . 34 Ancak
her şeyin bir sonu olduğu gibi bu tartışmanın da bir sonu var­
dı . Fakat bu kötü bir sondu . Hüseyin Cahil ile Serteller ara­
sında 1 945 yılının ortalarında başlayan ateşli polemik, Hüse­
yin Cahit'in35 Tanin 'de 3 Aralık'ta " Kalkın Ehli Vatan" başlık­
lı yazısı ile son bulmuştu . Bu yazı, binlerce kişinin, sola/Ser­
tellere karşı mobilize olması için bir çağrı niteliği taşımıştı.
Çağrının etkisiyle, 4 Aralık'ta sayıları 20 bini3 6 bulan ve ek­
seriyeti öğrenci olan kalabalık, "Sovyet yanlısı yayın yapan"37
ve komünist olarak bilinen Sertellerin Tan'ı,3 8 Esat Adil Müs­
tecaplıoğlu'nun Yeni Dünya'sı ve Cami Baykurt'a ait La Turqu­
ie gazeteleri ile A.B.C. ve Berrak kitapevlerini basmıştı. 39 Bun-

34 Sabiha Sertel'in 13 Ekim 1 945 tarihinde Tan'daki köşesindeki yazı başlığı


"Ne Garip Şey" olmuştur. Sertel'in, olayları sosyalist bir pencereden değer­
lendirdiği yazısında Ortadoğu'daki halkların sömürgeci devletlere karşı is­
yanından ve lngiltere ile Amerika'daki işçi nümayişinden bahsetmiştir. Sabi­
ha Sertel, "Ne Garip Şey" , Tan , 13 Ekim 1945. Hüseyin Cahit'in, Sertel'e ce­
vaben yazdığı yazının başlığı "Ne garip şey ! " olmuştur. Hüseyin Cahit müs­
tehzi bir edayla , Sertel'in, Sovyetler'i gözden kaçırdığını, vaktiyle ltalya ve
Almanya'da var olan işçilerin grevsizlik, isyansızlık ve şikdyetsizlik halinin
sadece Sovyetler'de kaldığını ifade ederken , yazısını "bugün dünyada garip
olan bir şey varsa, o da koca bir kıtayı kaplayan Bolşeviklerin, Asyai ve ip­
tidai durumları ve politikalarıdır," ifadesiyle bitirmiştir. Hüseyin Cahit Yal­
çın, "Ne Garip Şey" , Tanin, 1 5 Ekim 1 945. Örnek birkaç yazı için bkz. Sa­
biha Zekeriya , "Mesut Faşistler" , Tan, 1 6 Ekim 1945. Hüseyin Cahil Yalçın,
"Türkiye'de Faşistlik Davası Üzerine" , Tanin, 2 1 Ekim 1 94 5 . Daha fazlası­
nı merak edenler, Tan'da Sabiha Sertel ile Tanin'de Yalçın'ın diğer yazıları­
na bakabilirler. Ayrıca, bu polemikleri antikomünist bir zaviyeden okumak
isteyenler için bkz. Tekin Erer, Basındaki Kavgalar, Yeni Matbaa , lstanbul,
1 96 5 , s. 1 3 2- 1 76 .
35 Hüseyin Cahit Yalçın'ın komünizm hakkındaki düşünceleri için bkz. Hilmi
Bengi, Gazeteci, Siyasetçi ve Fikir Adamı Olarak Hüseyin Cahit Yalçın, Atatürk
Araştırma Merkezi, Ankara, 2000, s. 305-3 1 3 .
36 Hükümet yetkilileri, eylemci sayısının 2 veya 3 bin olduğunu belirtmelerine
karşılık, basında sayı 20 bin olarak verilmiştir. Tanin, 5 Aralık 1 945.
37 Hıfzı Topuz, II. Mahmut'tan Holdinglere Türk Basını, Remzi Kitabevi, lstanbul,
2003 , s. 1 79.
38 Tartışmaların alevlendiği , komünist ithamların doruğa çıktığı günlerde Sabi­
ha Sertel, Tan gazetesinin komünist olmadığını ifade etmişti. Ona göre , he­
nüz, burjuva demokratik devrimi gerçekleşmediği için, sosyalist bir devrim
şartları olgunlaşmamıştır. Sabiha Sertel, Roman Gibi, Belge Yayınlan, lstanbul,
1 987, s. 28 1 .
39 Ulus , 5 Aralık 1 945.

53
ların dışında, Ermeni Sosyalistlerin çıkardığı Dölor gaze te­
si de tahrip edilmişti.40 llginç olan ise, bu denli tahribata ve
yağmaya ses çıkarmayan polisin, kalabalığın bir dönem adı
Tan ile birlikte anılan Vatan'a yürümek istemesine müsaade
etmemesiydi. 41
Olayların ardından, gazetelerin verdiği habere göre, göste­
riciler, sabah saat dokuzdan itibaren toplanmaya başlamış ve
dokuz buçukta da ellerinde Türk bayrakları, Atatürk ve lnö­
nü'nün resimleri olduğu halde nümayişe geçmişlerdi. Ellerin­
deki afişlerde "biz demokratız, kahrolsun Serteller, yaşasın Ke­
malist Türkiye, biz ne faşistiz, ne komünist" vb. sloganlar yer
almıştı.42 Nümayiş sırasında gençler, ismi Tan olan dükkanla­
rın isimlerini Kurtuluş veya Doğuş olarak değiştirtmişti.43 Ke­
za Akşam gazetesinin, gün ortasında çıkan nüshasında, " tale­
benin heyecanı esefle karşılanacak bazı neticeler verdi" tarzın­
da haber yapması üzerine, gençlik, gazeteye "teessüflerini" bil­
dirmekle kalmamış aynı zamanda eylemi tenkit eden kısımla­
rın çıkarılmasını istemişti. 44
Bunun haricinde yurdun değişik yerlerinden nümayişi
olumJayan tepkiler de olmuştu. Örneğin Ankara Üniversitesi
öğrencileri, Vatan'a çektikleri telgrafta , "kızıl faaliyetlere kar­
şı ( . . . ) aynı heyecan ve samimi duygularla iştirak eder"45 şek­
lindeki ifadelerle baskından duydukları memnuniyeti gös­
termişlerdi. Aynı şekilde lzmir ve Bursa'da öğrenciler, lstan­
bul'daki baskını desteklediklerine dair bildiriler dağıtmışlar­
dı.46 Olayların ardından açıklama yapan içişleri Bakanı'na gö­
re , polis gösterinin her anını adım adım takip etmesine rağ­
men tahribata mani ol(a) mamıştı. Sıkıyönetim altında olan
lstanbul'da meydana gelen ve saatlerce süren tahribat, ne tu-
40 Abidin Nesimi Fatinoğlu, Yıllann içinden, Ören Basımevi, İstanbul, 1 9 7 7 , s.
226.
41 Tekin Erer, Basında Kavgalar, s. 1 75 .
42 Ulus, 5 Aralık 1 945; Ahşam, 5 Aralık 1 945.
43 Ahşam, 5 Aralık 1 945; Ulus, 5 Aralık 1 945 .
44 Ulus, 5 Aralık 1 945.
45 Vatan , 6 Aralık 1 945 .
46 Ahşam, 6 Aralık 1 945; Cumhuriyet, 6 Aralık 1 945.

54
haftır ki Emniyet Müdürlüğü'ne sadece üç sokak ötede ger­
çekleşmişti. 47
Olaylardan sonraki gün, İstanbul Sıkıyönetim Komutanh­
ğı'nca yayınlanan tebliğde, nümayişi tertip edenler ve buna ka­
tılanlara yönelik tepkisel bir dil kullanılmıştı. Bu şekilde sergi­
lenecek davranışlara asla "müsamaha" gösterilmeyeceği, ben­
zeri hadiselerin tekrarı halinde "şiddetle" karşılık göreceği bi­
çiminde ihtar çekilmişti.48 Ancak olay mahkemeye intikal etti­
ğinde, tebliğde zikredilenden farklı bir sonuç meydana gelmiş­
ti. Çünkü mahkeme , "Hükümet'in manevi şahsına tahkir"de
bulundukları gerekçesiyle Zekeriya ve Sabiha Sertel'e bir yıla
kadar hapis cezası vermişti. 49
Tan baskınının ardından yazarların, aydınların genelde Ser­
telleri suçladıklarını söyleyebiliriz . Ancak kısık sesle de olsa
koronun dışına çıkanlar veya çıkmak isteyenler olmuşsa da,
bunu üniversite gençliğinin suyuna giderek yapmışlardı. Mec­
buri kısık seslerden biri olan Mehmet Ali Aybar, itina ile seçti­
ği sözcüklerle eylemcilere seslenmişti. Aybar, gençlere, her tür­
lü protesto haklarının olduğunu , ancak gazete, dergi binasını
tahrip etmenin "hak" olmadığını, her türlü düşünceye saygılı
olmaları gerektiğini Mevlana'nın meşhur dörtlüğü ile hatırlat­
mıştı. 50 Ancak herkes Aybar gibi düşünmüyordu. Örneğin, Ah­
met Emin Yalman, Hükümet'in de düşündüğü şekliyle, solcu­
ların, yeni kurulmakta olan partiye "sızmaya" çalıştıklarını ifa­
de ederek51 bir nevi gençliğin sırtını sıvazlamıştı. Sağcı isimlere
bakıldığında nedamet getirmedikleri görülmüştür. Bunlardan
birisi olan Necip Fazıl, Tan gazetesine yapılan saldırıyı, "Ruha-

47 Kemal Karpat, Türk Demokrasi Tarihi, Timaş Yayınlan, İstanbul, 2010, s. 238;
Erik jan Zürcher, Modernleşen Türkiye'nin Tarihi, lletişim Yayınlan, İstanbul,
20 16, s. 3 1 0 .
48 Vatan, 5 Aralık 1945.
49 Serhan Yücel, Demokrat Parti, Ülke Kitaplan, İstanbul, 200 1 , s. 1 6 1 . Mahku­
miyet kararı veren hiikim Salim Başol, aynı zamanda , 2 7 Mayıs 1 960 darbe­
sinden sonra DP'lileri Yassıada'da yargılayan Yüksek Adalet Divanı başkanı ve
Menderes, Polatkan ile Zorlu'ya idam karan veren Mkimdir.
50 Mehmet Ali Aybar, "Üniversite Gençliği lle Hasbihal" , Vatan, 1 1 Aralık 1945.
51 Ahmet Emin Yalman, "Solcular ve Memleket", Vatan, 7 Aralık 1945.

55
niyetin tecellisine ait hakikatlerin en büyüğü" olarak yorumla­
masının52 nedenini Tan gazetesinde kendisi ve "Şeyhi" hakkın­
da çıkan haberlerde kullanılan "hakaretvari" üsluba bağlamış­
tı. Diğer tarafta sosyal demokratlar, olaydan dönemin iktida­
rı, CHP'yi, sorumlu tutmuşlardır. Hıfzı Topuz, kaynak göster­
meden, CHP İstanbul 11 Başkanı Alaaddin Tiritoğlu'nun53 rolü­
ne değinmiştir. Topuz, Parti il örgütünün, 3 Aralık'ta öğrenci
yurtlarına "Gerekli talimatı vererek ertesi sabah Tan'a karşı bir
gösteri düzenleneceğini bildirdiğini" iddia etmiştir. 54 Hikmet
Bila ise, Tan baskınında asıl sorumluluğu, Bayar'ın CHP'den is­
tifa etmesinden bir gün sonra, vukua gelmesi nedeniyle, parti­
den ayrılanlara yüklemiştir. 55 Son olarak gazetenin sahibi ve o
günlerden Hükümet ile antikomünist gençliğin hedefinde olan
Sertellere kulak verdiğimizde, onlar da Tan olayında önlem al­
mayan CHP'ye yüklenmişlerdir. Z. Sertel, Görüşler'in yayın­
lanmasından sonra, bir tanıdığının kendisine "bazı üniversi­
teli gençlerin matbaa önünde gösteri yapacaklarını" ilettiğini
yazmasının haricinde,56 S. Sertel, Tekin Erer'in Basında Kavga­
lar isimli kitabında Tan baskınının anlatıldığı kısımdan yola çı­
karak, Tan baskınının, CHP tarafından organize edildiğini tas­
rih etmişti. 57
Yukarıda Tan baskınının, Sertellerin karşılaştığı ilk olay ol­
madığı vurgulanmıştı. Serteller, Resimli Ay'da ( 1 924- 1 93 1 )
yazdıklarından ötürü müteaddit defa mahkemeye düşmüş ve
dergileri kapatılmıştı. Her seferinde , yeni bir isimle dergi çıkar­
mışlardı. O süreçte en çok tepki çeken hareket, Resimli Ay'da
yayınlanan "Putları Yıkıyoruz" kampanyası olmuştu . Eski ede-
52 Necip Fazıl Kısakürek, Ben ve O, Büyük Doğu Yayınları, lstanbul , 1 997, s. 232.
53 Tan baskınının gerçekleşmesinde rolü olan Tiritoğlu, 1 960'tan sonra kurulan
Sosyalist Parti Genel Sekreterliğini üstlenmişti. BCA fon no. 030 .0 1 , fon no.
48.289. 1 .
54 Hıfzı Topuz, a.g.e., s. 182. Mumcu, Hüseyin Cahit'in, hedef gösterici yazıla­
rından sonra, CHP İstanbul il örgütünün üniversite bahçesinden başlayacak
bir yürüyüşü düzenlediğini yazmıştır. Uğur Mumcu , 40'la n n Cadı Kazan ı , Te­
kin Yayınevi, lstanbul, 1 990, s. 94; Tekin Erer, Basındaki Kavgalar, s. 1 7 2 .
55 Hikmet Bila, CHP Tarihi 1 91 9- 1 9 79, Ankara, 1979, s. 1 98.
56 Zekeriya Sertel, Hatırladılılanm, Yaylacık Matbaası, lstanbul, 1 968, s. 268.
57 Sabiha Sertel, Roman Gibi , s. 3 1 2.

56
biyat ve fikir adamları, Namık Kemal, Mehmet Emin Yurdakul
ve Abdülhak Şinasi Hisar gibi isimlerin tenkit edildiği Resim­
li Ay, büyük tepkiye neden olmuştu. Milli Türk Talebe Birliği,
kampanyayı protesto etmişti. 1 930'lu yılların başında başlayan
karşılıklı tepkisellik, 1940'lı yılların sonlarına kadar devam et­
miştir. Tan baskını, Soğuk Savaş'ın hemen başında, antikomü­
nist vakalar zincirinin ilk halkasını teşkil etmiştir. Tan baskı­
nı ile birlikte Soğuk Savaş yıllarının ruhunu taşıyan antikomü­
nist bir sinopsisten bahsedilebilir artık. Eylemcilerin toplan­
ma şekline bakıldığında, Tan baskınının spontane olmadığı, bir
hazırlık aşamasının var olduğu kolayca anlaşılmaktadır. 4 Ara­
lık'ta, sabahın erken saatlerinde, bilhassa da gençlerin ani top­
lanma şekli, şüphe uyandırıcı olmuştur. Bunun hilafına, gaze­
teler, baskını sıradan bir öğrenci nümayişi olarak göstermişler­
dir. Ancak, daha sonra yazılan metinlerde olayda dönemin ikti­
darı, CHP'nin bizzat başrol oynadığı vurgulanmıştır.
Çok partili hayata geçiş sürecinde, demokratik hakların sık­
ça vurgulandığı dönemde, muhalif basının maruz kaldığı mua­
mele, Osmanlı'nın son dönemlerinden 1 940'lı yıllara kadar zi­
hinsel değişimin önünde hala engeller olduğunu göstermiştir.
Buna rağmen, Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele'nin kül­
lerinin henüz soğumadığı bir ortamda ve İkinci Dünya Sava­
şı'ndan sonra Sovyetler'in "tehditlerine" maruz kalan bir ülke­
de , Sovyet yanlısı yazılar yazmayı göze alan aydınlar da vardır.

Sistem karşıtı sol partilerin kısa macerası


Türkiye'de , İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra , liberal politi­
kaların tedavüle sokulduğu süreçte, sistem ile barışık biçimde
kurulan birçok partinin dışında , kurulu nizamın arızalı mer­
cekten baktığı, işçi ve köylünün hakkını savunmayı taahhüt
eden sol partiler de kurulmuştu . Ancak, DP dışındaki hem sağ
hem de sol partiler, doğmadan ölmüşlerdi. Burada sol parti­
ler ya kapatılmış ya da kendi kendilerini feshetmişlerdi. Çün­
kü sistem, tehdit olarak algıladığı siyasi varlıkların yaşaması­
na pek müsaade etmemişti. Ancak 1 940'lı yılların ikinci yarı-

57
sından itibaren kurulan iki sol parti, sistemin tam da kendisi
için tehdit gördüğü cinstendi. Bunlar Esat Adil Müstecaplıoğ­
lu'nun 14 Mayıs l 946'da teşkil ettiği Türkiye Sosyalist Partisi
ile Şefik Hüsnü Değmer'in 19 Haziran 1 946'da kurduğu Türki­
ye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi'ydi. O dönemde kurulan
sol partiler58 içerisinde mahut iki partinin hatırlanıyor olması­
nın sebebi, kurucularının, Türkiye sol tarihine yaptıkları kat­
kıdan ötürü olabilir. Zaten isimleri, kurdukları partilerden da­
ha büyüktü . Türkiye'de 1 940'lı yıllarda yatay olarak sol taba­
nın zayıf olmasından mütevellit, bu partilere ilgi ve alaka son
derece az olmuştu . llgi duyanların da takibe uğramamış olma­
sı veya herhangi bir sıkıntı ile karşılaşmamış olması imkansız­
dı. Bu nedenle , 1 940'lı yılların sonlarını, "gerçek demokrasi­
nin çok kötü bir karikatürü olduğu" şeklinde değerlendiren­
ler olmuştur. 59
Türkiye'de sol siyaset, l 920'li yıllardan l 940'lı yıllara kadar
tevkifatlarla, yasaklamalarla baskılanmıştı. Dolayısıyla Cum­
huriyet'in nekahet evresinde dahi solun suhulete kavuşma­
mış olmasını Türkiye'nin tarihsel, düşünsel ve zihniyet kodla­
rıyla alakalı olduğunu ifade edebiliriz. Bu bağlamda 1 946 yı­
lının ortalarında Değmer önderliğinde kurulan TSEKP 60 ile
Esat Edil'in TSP'sinin, 61 16 Aralık 1 946'da İstanbul Sıkıyöne­
tim Komutanlığı'nca faaliyetlerine son verildiğini belirten bir
bildiri yayınlanmıştı. Hükümet, bu partileri, 13 Haziran 1 946
tarihinde değiştirdiği "sınıf mücadelesini" yasaklayan TCK'nın
58 Bu partiler şunlardır: Türkiye Sosyalist işçi Partisi, Müstakil Türk Sosyalist
Partisi ve Türkiye işçi ve Çiftçi Partisi. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ahmet Yeşil,
Türkiye'de Çok Partili Hayata Geçiş, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınlan, An­
kara, 1 998, s. 1 39- 1 49; Türkiye'de Siyasi Dernekler II, T.C içişleri Bakanlığı
Emniyet Genel Müdürlüğü Neşriyatından, Başbakanlık Devlet Matbaası, An­
kara 1950, s. 295-377.
59 Tane! Demirel, Türkiye'nin Uzun On Yılı Demokrat Parti lktidan ve 2 7 Mayıs
Darbesi, lstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınlan, lstanbul, 20 1 1 , s. 43.
60 TSEKP, merkez lsıanbul olmak üz!.'re A nkara , Adana, Gazian tep, lzmir, lznik
ve Samsun gibi fabrika ve tersane işçilerinin yoğun olduğu kentlerde şubeler
açmıştır. Devrimci Proleter Aydınlık, Temmuz 1 970, Nr. 7/2 1 , s. 237.
61 Daha Ayrıntılı bilgi için bkz. ilhan Darendelioğlu, Türkiye'de Komünist Hare­
ketler, Toker Yayınları, lstanbul, 1979, s. 279-287. Aclan Sayılgan, Türkiye'de
Sol Hareketler (1871 - 1 9 73), Otağ Yayınlan, 1 976, s. 300-303.
58
1 4 1 . ve 14 2. maddelerine dayanarak kapatmıştır. 62 Diğer taraf­
ta, bu partilerin yayın organları, Sendika, Sea, Noror, Gün, Yı­
ğın ve Dost gibi gazete ve dergilerin matbaaları da kapatılmış-

62 Türk Ceza Kanunu, 1926'da ltalya'dan alınmıştı. Sınıf siyasetini tahdit eden
ve ortadan kaldırmayı ön gören 1 4 1 . ve 142. maddeler, 1 936 yılında, ltal­
ya'nın 1 93 1 tarihli yeni kanun değişikliği esas alınarak, kabul edilmiştir. An­
cak 1 926 ile 1 936 yıllan arasında sınıf siyaseti serbest bir şekilde yapılmış­
tı gibi algı yanlış olur. Halit Çelenk, 1 4 1 - 1 42 üzerine, Anka Yayınlan, Anka­
ra, 1976, s. 14- 1 5 ; Uğur Alacakaptan, "Demokratik Anayasa ve Ceza Kanu­
nu'nun 1 4 1 . ve l 42'inci Maddeleri" , Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Der­
gisi, cilt 22, sayı 1 , 1 966, s. 5. Cangül Ômek, "Türk Ceza Kanunu'nun 1 4 1 ve
142. Maddelerine llişkin Tartışmalarda Devlet ve Sınıflar" , S BF Dergisi, cilt
69, no. 1, 20 14, s. 9. 1936 yılında TCK'nın "devletin şahsiyeti aleyhine cü­
rümler" kısmı değiştirilerek 141 . madde şu şekil almıştı: "Memleket dahilinde
içtimai bir zümrenin diğerleri üzerinde tahakkümünü şiddet kullanmak su­
retiyle tesis etmeğe veya içtimai bir zümreyi şiddet kullanarak ortadan kaldır­
mağa veya memleket dahilinde teşekkül etmiş iktisadi veya içtimai nizamları
şiddet kullanarak devirmeğe matuf cemiyetleri tesis eden, teşkil eden, tanzim
eden veya sevk eden ve idare eden kimse beş seneden on iki seneye kadar ha­
pis cezasıyla cezalandırılır. " 142. maddede ise, "Propaganda milli hassasiye­
ti sarsmak veya zayıflatmak için yapılırsa ceza altı aydan iki seneye kadar ha­
pistir" diye belirtilmiştir. Resmi Gazete, sayı 3337, 23 Haziran 1 936, s. 6 7 1 3 .
TBMMZC, dönem 5 , cilt 1 2 , birleşim 87 ( 1 1 .06. 1 936) , s. 2 1 5 . Komünizm,
sosyalizm ve anarşizm zikredilmeden, adı geçen fikriyatın propagandasını ya­
panlara ceza verilmesi öngörülmüştür. 1 938 yılında 141 . ve 142. maddelerde
ikinci kez değişikliğe gidilmiştir. Bu değişiklikte en önemli vurgu "şiddet"in
kullanılması durumunda cezasının arttırılması olmuştur. Resmi Gazete, sa­
yı 396 1 , 16 Temmuz 1938, s. 1 030 1 . Adalet Encümeni Mazbatası'nda veri­
len izahta komünizm ile şiddetin iç içe olduğu , somut delilin gerekmediği,
bunun, Temyiz Mahkemesi'nce de ibraz edildiği belirtilmiştir: "Komünizme
aid hareketler dolayısıyla tahaddüs eden bir takım mesailde mahkemelerimiz­
ce meri kanunda mevcut (şiddet kullanarak) kaydi komünizmin hareketleri­
nin esasında şiddet mevcut ve mündemiç bulunması itibariyle şiddet hakkın­
da aynca maddi delil aramaya lüzum görmeyerek hüküm verilmekte ve Tem­
yiz mahkemesince de bu hükümler tasdik olunmaktadır. " TBMMZC, dönem
5, cilt 26, birleşim 83 (29.6. 1 938) , s. 5. 1 4 1 ve 142. maddeler 1 946 yılında 3 .
kez değiştirilmiştir. Meclis'e sunulan Adalet Komisyonu raporunda Cemiyet­
ler Kanunu'nda yapılan değişikliklerle paralel olarak Ceza Kanunu'nda da de­
ğişiklik yapılması ihtiyacı olduğu belirtilmiş ve şöyle denilmiştir: "Cemiyet­
ler Kanununun değiştirilmesinde güdülen amaç memlekette müteaddit par­
tilere en liberal demokratik esaslar dahilinde yer vermektedir. Partilerin ise,
memleket idaresinde birbirinden farklı muayyen nokta-i nazarları olacağı ta­
biidir. Aksi halin tasavvuru parti taaddüdünün manasızlığını gerektirir. Her
parti memleket idaresindeki noktai nazarını tahakkuk ettirmek hiç şüphe yok
kanun yollarıyla cemiyetin siyasi ve hukuki nizamlarında değişiklikler yap­
maya çalışacaklardır. Bu çalışmalar zor unsuruna mukarin olmadıkça elbette
ki cürüm sayılmamak icap eder." TBMMTD, "Adalet Komisyonu Raporu" , dö-

59
tı. 63 Kapatılan parti ve sendika merkezlerinde yapılan arama­
larda çok sayıda evrak ele geçirilmişti. Partili 44 kişi, sorgu­
ya çekilmişti. Bunların içinde Aziz Nesin, Sabahattin Ali, Yu­
suf Ahıskalı, Aram Pehlivanyan, Avadis Aleksanyan da bulun­
muştu .64 Yargılanma neticesinde TSP üyeleri ile Esat Adil be­
raat ederken, TSEKP'nin TKP ile ilişkisi olanlar65 dörder yıl;
diğer isimler ise üçer ve birer yıl hüküm giymişlerdi . 66 Ilerle­
yen süreçte, merkezden uzak yerlerde mahut iki partinin açık
olan şubeleri de kapatılmıştır.67 Siyasi partilerin kapatılması,
ileriki aşamalarda daha sık göreceğimiz , devletin antikomü­
nist bir refleksiydi.
Her türlü düşünce hürriyetinden yana olduğunu söyleyen
Ahmet Emin Yalman, olaydan sonra, köşesinde İstanbul Sıkı­
yönetim Komutanlığı'nın eylemini yerinde bulduğunu yazmış­
tı. 68 Dönemin Dışişleri Bakanı Necmettin Sadak Akşam gazete­
sinde, Hükümet'in bu eylemine arka çıkan yazısında, mahut iki
partinin, "asıl maksatlarının gizli" olduğunu , yabancı devletle­
rin hesabına çalıştıklarını, memleketin siyasi nizamını "ihtilal
yoluyla" değiştirmeye kalktıklarını ve memlekete "Bolşevik ni­
zamı" yerleştirmek için kurulduklarını 69 iddia etmesine karşı-
nem 7, cilt 24, birleşim 64 ( 1 3.06 . 1946) . 1 946'daki değişiklikler yeterli görül­
meyerek 1949 yılında 1 4 1 ve 1 42'de yeniden değişiklik yapılmıştır. Komüniz­
min tanımı yapılmış ve amacının ne olduğu belirtilmiştir. Komünizm suçları­
na verilen cezanın artırımına gidilmiştir. TBMMTD, dönem 8, cilt 20, birleşim
1 06 ( 1 0, 1 1 , 1 949), s. 4. 1 949'daki değişikliklerde sınıf esasına göre cemiyet­
lerin kurulması yasaklanmıştır. Resmi Gazete, sayı 7234 ( 1 6 Haziran 1 949) , s.
1 6382. Ayrıca milli duyguları yok etmeye matuf bulunan cemiyetler yasaklan­
mıştı. FO 404/29 1 , 1 95 1 . 1 949'da Türk Ceza Kanunu 1 4 1 . ve 1 4 2 . maddelerin
değiştirilmesini öngören tasarı Meclis'te konuşulduğu sırada muhalefet parti­
si DP, iktidara, CHP'ye maddelerin daha da ağırlaştırılması yönünde desteğini
sunmuştu. Mustafa Çufalı , Türk Parlamento Tarihi TBMM VIII Dönem (1 946-
1 950) , cilt 1, TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurulu Yayınlan, Ankara, 20 1 2 .
63 Akşam, 17 Aralık 1946; Ulus, 1 7 Aralık 1 946.
64 Vatan, 17 Aralık 1 946.
65 Bu isimler, Şefik Hüsnü Değmer, Ahmet Korucu, Hüsamettin Özdoğu ve Na-
il Vahdeti Çakırhan'dır.
66 Sayılgan, Türkiye'de Sol Hareketler, s. 303.
67 Ulus, 20 Aralık 1 946.
68 Ahmet Emin Yalman, "Doğru Yol " , Vatan, 19 Aralık 1 946.
69 Necmettin Sadak, "Ne Yapmak İstiyorlar? " , Akşam, 19 Aralık 1 946.

60
lık, mahkeme, bu partilerin, dış devletlerle bağlantılı oldukla­
rı veya yabancı bir devletten para aldıklarını gösteren hiçbir ve­
riye ulaşamamıştır. Diğer taraftan, Sovyetler'in de iddia ettiği­
nin tersine, partilerin, "doğrudan doğruya Washington'dan alı­
nan emirle" kapatıldığına dair bir delile de rastlanmamıştır.70
Yönetenler, somut delillere dayanmadan, ön kabulle hareket
etmişti. Onlara göre, her solcu , Sovyet yanlısı olmuştu . Siste­
min postülası, 1 940'lı yılların ikinci yarısından itibaren bu şe­
kilde işlemiştir.

Mareşal Fevzi Çakmak'm


komünistlikle itham edilmesi meselesi
Türkiye'de hemen hemen herkes her şeyle suçlanabildiği gi­
bi farklı düşüncedeki herhangi birisi, zıt fikirde olduğu bir dü­
şüncenin militanı olarak da itham edilebilir. Düşünce ile suç­
lanmak Türkiye gibi ülkeler için alelade bir durumdur. Bu bö­
lümde böyle bir durum söz konusudur. Milli Mücadele yılla­
rında Garp Cephesinde lsmet Paşa'ya başyaverlik eden71 İçişle­
ri Bakanı Şükrü Sökmensüer, 1 946 seçimleri öncesinde DP'lile­
ri komünistlikle itham etmiş72 ve DP listesinden bağımsız aday

70 Kemal Karpat, TDT, s. 447


71 Bu bilgi, Şevket Süreyya Aydemir'in, Yön dergisinde Doğan Avcıoğlu'na verdi­
ği röportajdan alınmıştır. Yön, sayı 200, 27 Ocak 1 967.
72 Sökmensüer, 1 9 Temmuz 1 946 tarihinde, seçim öncesinde DP'liler için şunla­
rı söylemişti: "iyi biliriz ki, bunların yani Demokratların istedikleri hürriyet,
Kemalist hürriyet değildir. Kızıl faşist hürriyettir. Yani hakiki esarettir ... Kızıl
faşist, esaret ve kölelik zincirlerini halkın boynuna geçirmek onların baş sıfa­
tıdır. Kızıl faşistlerin bir gün maskelerini yüzlerinden düşürdünüz mü, kar­
şınıza kıpkml bir sırtlan dikilir. Ve sizi canavar gibi yemek ister. " Buna karşı
Bayar, il idare Kurullarına gönderdiği 38 sayılı genelgede, bu gibi propagan­
daların DP'yi komünist hareketlerle göstermek, bu parti ile Mareşal'in arasını
açmak ve Mareşal'i halkın gözünden düşürmek, Anayasa'da DP'nin yapılması­
nı istediği değişiklikleri 'komünistlere ve mürtecilere karşı elde tutmak zaru­
reti olduğu fikrini vermek', sıkıyönetim devamını sağlamak ve bunu bir baskı
aracı olarak kullanmak, DP'nin Mecli�' ten �ekil mesi hal i nde, bu hareke t i n ko­
münist etkisi olduğunu iddia edebilmek, gibi amaçlara yönelik olduğu" savı
ile karşılık vermişti. Özel Şahingiray, Celal Bayar'ın Söylev ve Demeçleri 1 946-
1 950, Türkiye iş Bankası, lstanbul, 1 999 , s. 47 1 . Bu suçlamaların kamuoyu­
nu etkilememesi babından il delegelerine iş düşmüştü . Halka, kendilerini, Ba-

61
olarak Meclis'e giren Mareşal Fevzi Çakmak'ın, toplum nezdin­
de itibarını düşürmek için "komünist olduğu ve komünistlerle
işbirliği "73 yaptığını iddia etmişti. Mareşal de bu asılsız iddiala­
n haklı çıkarırcasına Serteller, Aras ve Baykut ile birlikte lnsan
Hakları (Cemiyeti) Derneği'nin74 ( 1 7 Ekim 1946) kuruluşun­
da yer almıştı. 75 Bu durum, basında ve kamuoyunda şaşkınlık
yarattığı gibi bazı kesimlerin de tepkilerine yol açmıştı. Çünkü
toplumda "aşın" solcu olarak bilinen Aras, Baykurt ve Sertelle­
rin, milliyetçi olarak tanınan Çakmak ve Kenan Öner ile aynı
çatı altında bir araya gelmesi tuhaf karşılanmıştı. Haliyle, "Ma­
reşal komünist mi oldu? " sorusu/şüphesi yankılanmaya başla­
mıştı . Bunun üzerine hem Çakmak hem de Kenan Öner, du­
ruma açıklık getirmek için basına demeç vermek zorunda kal­
mışlardı.
Çakmak, kendisine yönelik suçlamaları, "hayır işine ideoloji
davaları karışırsa, elbet böyle bir cemiyette yerim olmaz. Fikren
milliyetçi olduğumu tekrar etmeğe lüzum yoktur ve herkes beni
bilir ki sol temayüllerin muhalifiyim," diyerek, etraftaki toz bu­
lutunu dağıtmaya çalışmıştı. Öner de gazetelere verdiği demeçte,
kendisinin, kati surette dernekle ilişkisinin olmadığını bildirmiş­
ti. 76 DP'liler ise okların hedefi olmamak için Mareşal'in demek-

yar'ın uyarıları doğrultusunda anlatmaları mucip olmuştu .


73 Cemal Anadol, Türk Siyaset Tarihinde Demokrat Parti, Yeni Kuvayi Milliye Ya­
yınları, lstanbul, 2004, s. 53; Mustafa Albayrak, a.g.e., s. 1 1 2 . Samet Ağaoğ­
lu, Siyasi G ü n lüh te Bayar'ın, Çakmak'ın derneğin kuruluşunda yer alması ve
'

solcularla temas halinde olması ile ilgili şu tahlili yaptığını yazmıştır: "Mare­
şal, sandığımtz gibi saf bir insan değildir. Bütün hayatında olduğu gibi her ta­
rafı idare etmek istiyor. Bir taraftan Tevfik Rüştü Aras, Cami Baykut ve Zeke­
riya (Sertel) ile sol alemi, diğer tarafta bizi idareye çalışıyor. " Samet Ağaoğlu,
Siyasi Günlük, iletişim, lstanbul, 1992, s. 52. Çakmak, solcu olmamakla bir­
likte solcularla iş tutmuştu. Bu da başına iş açmıştı.
74 Derneğin programında, "vatandaş hak ve hürriyetini koruma ve bu prensip­
leri yayma kanunlarımtzda ve içtimai hayatımtzda dört hürriyet ruhunun ha­
kim olmasını temin etme gayesiyle (. . .) kurulduğu" belirtilmiştir. insan Hak­
lan Cemiyeti Program ve Nizamnamesi, lstanbul, 1946, s. 7.
75 Ahşam, 1 7 Aralık 1 946.
76 Vatan, 20 Ekim 1 946; Ahşam, 20 Ekim 1 946. Orhan Cemal Fersoy, Bir Dev­
re Adını Veren Başbakan, Hun Yayınları , lstanbul, 1978, s. 1 6 5 . Metin To­
ker, DP'den umudunu kesen solcuların, çareyi Mareşal'i, Meclis'ten çekilip
bir halk hareketi yapmaya davet ettiklerini yazmıştır. Daha ayrıntılı bilgi için

62
ten istifası için ricacı olmuşlardı.77 Mareşal demekle ve solcular­
la arasına mesafe koymasına rağmen Bakan Sökmensüer, işin pe­
şini bırakmamıştı. 29 Ocak 1 94 7 tarihinde Meclis'te yaptığı uzun
konuşmasında, Türkiye'deki komünist hareketler hakkında taf­
silatlı bilgi vermiş, ardından Zekeriya Sertel ve Cami Baykurt'un,
Çakmak'a yazmış oldukları mektuplan faş etmişti.78 Sökmensü­
er, önceki konuşmalarının hilafına, bu sefer komünist tahriklere
kapılmadıklanndan dolayı DP'yi de taltif etmişti.79
CHP'ye yakın Ulus gazetesi, Sertel ve Baykurt'un resimle­
ri arasına Fevzi Çakmak'ın resmini basarak "Solculara Selam­
larını Yoluyor" şeklinde başlık atmıştı.8° Cumhuriyet tarihi­
nin en uzun süre Genelkurmay Başkanlığını yapmış Fevzi Çak­
mak, dindar ve milliyetçi kimliğe sahip olmasına mukabil, ko­
münizm gibi netameli "suçlamadan" kurtulamamıştı. Kişiliği
ve kimliği bu denli açık olan birine yapılan komünist "suçla­
masının" esbabı mucibesi, böyle önemli bir şahsın, seçimlerde
CHP'yi değil de DP'yi tercih etmesi olarak düşünülebilir. Çak­
mak, Hükümet'in ve basının yaklaşık bir sene sürdürdüğü ko­
münist "ithamına" karşın, kendini aşağıdaki satırlarda olduğu
gibi toplumun vicdanına teslim etmişti:

CHP liderleri bizleri hala iyi tanıyamamış olmalıdır, ancak. . .


Türk milleti bilmez mi ki ne benim, ne Demokrat Parti'nin, ne
de Doktor Aras'ın herhangi bir komünist partisi ile veya ko­
1
münistlik işleri ile bir ilgimiz yoktur. 8 Halk Partisi liderleri
milletle hemhal olmuş temiz şahsiyetleri muhtelif bahaneler­
le kirletmekle milleti şuursuz saymak ve hakikate karşı koy­
mak istiyorlar . . . 82

bkz. Metin Toker, Tek Partiden Çok Partiye, Milliyet Yayınlan, lstanbul, 1970,
s. 200-2 1 1 .
77 Ahmet Yeşil, a.g.e., s. 83-84; merak edenler için bkz. Cihad Baban, Politika
Galerisi Büstler ve Portreler, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1 970, s. 1 13- 1 1 6.
78 TBMMTD, dönem VIII, cilt 4, toplantı 1, 29. 1 . 1 947, s. 70- 7 1 . Z. Sertel, bir gaze-
teye yaptığı açıklamada bu mektuplaşmayı kabul etmiştir. Vatan, 31 Ocak 1957.
79 TBMMTD, dönem 8, toplantı 1, cilt 4, birleşim 37 (29.0 1 . 1 947) , s. 72.
80 Ulus, 1 Şubat 1 947.
81 Vatan, 1 Şubat 1 947.
82 Tekin Erer, Türkiye'de Parti Kavgalan , lstanbul, 1 963, s. 20 1 .

63
Çakmak'ın, Halk Partililere öfkesi ölümüne kadar dinme­
mişti. Kendisi de Halk Partilileri komünist olmakla suçlamış­
tı. 83 Vatan'da Mümtaz Faik Fenik, Serteller, Baykurt ve Aras'ı
kastederek derneğin, "Demokrasiyi hür Anglo Sakson telakkisi
dışında anlayan kişilerden" meydana geldiğini yazmıştır.84 Ona
göre, öngörülen sistem ise, Sovyet tipi yönetim biçimiydi. Pe­
yami Safa, Ulus'taki köşesinde "Fevzi Çakmak'ın kızıllarla sıkı
fıkı dostluk ettiğinden şüphesi olan varsa bizim de onun aklın­
dan şüphemiz vardır,"85 diye yazmıştı.
Mareşal, sağcı gazeteciler nezdinde de güvenilirliğini yitir­
mişti. Mareşal'den herhangi somut demeç ve fikir beyanı duy­
madan Mareşal'in komünist olduğuna kani olmuşlardı. Diğer
tarafta yanıtlanması gereken sorular da vardı. Bunlardan biri­
si, Serteller ve diğer solcular, Mareşal'in Sovyetler'e ve komü­
nizme karşı olduğunu bildikleri halde neden onunla bir araya
gelmişlerdi? Üstelik solcular, liberal çizgideki siyasilerle bile
anlaşamıyorlarken, milliyetçi çizgide hayatını sürdüren Cum­
huriyet'in değişmez Genelkurmay Başkanı ile hangi gerekçey­
le diyalog kurmuşlardı? Ya da tersinden soruyu devam ettirir­
sek, siyaset ve toplum nezdinde müseccel komünist olan Ser­
teller, Baykurt vd. ile Mareşal neden aynı çatı altında bir ara­
ya gelmişti? Bunlar, Hükümet açısından cevabı bulunması ge­
reken sorulardı.

Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi


hocalarının tasfiyesi
Türkiye'nin çok partili hayata geçerek siyasetin çeşitlendiği,
basında göreceli olarak çok sesliliğin arttığı ve çok sayıda der­
neğin kurulduğu dönemde bazı üniversite hocalarının, bu öz-

83 Kemal Karpat, TDT, s. 266-67 Demokrat Parti'nin ileri gelen bir mensubu­
nun söylediğine göre , Çakmak, ölüm döşeğinde kendisini ziyarete gelen lnö­
nü'yü , beraberinde kendisini solcularla iş t u t makla suçladığı Sükıııen� ü er ' i
getirdiği için kabul etmediğini ileri sürmüştür. Fevzi Boztepe, Hür Ufuklara
Doğru, lstanbul, 1952, s. 2 1 7-2 18.
84 Mümtaz Faik Fenik, "Neredesin insan Hakları " , Vatan, 23 Ekim 1 946.
85 Peyami Safa, "Fevzi Çakmak, Demokratlar ve Kızıllar" , Ulus, 1 4 Şubat 194 7

64
gür ortamdan faydalananlarla aynı havayı soluduklarını söyle­
mek zordur. Burada kastedilen, literatüre "DTCF'li solcu hoca­
lar" olarak da geçen Niyazi Berkes, Behice Boran, Pertev Naili
Boratav ve Muzaffer Şerifin DTCF' den tasfiye sürecidir.
DTCF'li solcu hocaların tasfiye sürecinin arka planını daha
iyi kavramak için, bunu, " 1 944 Atsız-Yücel davası" , " 1 945 Tan
baskını" ve " Öner-Yücel davası" şeytan üçgeni içerisinde de­
ğerlendirmeye açmak gerekir. Çünkü hocaların tasfiyesi, ma­
hut olaylardan bağımsız değil, bilakis onlarla paralel gelişmiş
ve hatta onların devamı niteliğinde olmuştur. Aslında Tan bas­
kını olacakların habercisi gibiydi. Tan baskınından sonra hiç­
bir şey eskisi gibi olmamış, olaylar daha hızlı gelişmeye başla­
mıştı. Çünkü Tan baskınıyla, dolaylı yoldan da olsa, antikomü­
nist üniversite gençliğine cesaret verilmişti. DTCF olaylarında
basının gösterdiği tavır, tıpkı Tan baskınında olduğu gibi siya­
si rüzgara göre konumlanmıştı. Son olarak hocaların tasfiyesi­
ne , yukarıda vurgulanan ideoloj ik ayrılıkların yanı sıra; kişi­
sel ilişkiler, çekememezlik ve kıskançlık gibi faktörleri de ek­
lemek gerekir.86 Zira, bunların bir kısmının ilişkileri çok eski­
ye dayanmıştır. Örneğin, Pertev Naili ile Nihal Atsız, Türk Ta­
rih Tezi'ne karşı çıkan Zeki Velidi'ye87 arka çıkan dilekçeye bir­
likte imza atacak kadar yakın arkadaşlıkları vardı. Hakeza, Sa­
bahattin Ali'nin Atsız Mecmua' da şiirleri yayınlanmıştı. Aynı şe­
kilde dönemin hızlı antikomünistlerinden Osman Yüksel Ser-

86 Sabahattin Ali, Orhan Şaik Gökyay, Pertev Naili Boratav ve Nihal Atsız Yük­
sek Muallim Mektebi'nde aynı yatakhanede kalmışlardır. Atsız, Sabahattin
Ali'nin öykülerini Atsız Mecmua'da yayınlamıştı. Ancak zamanla yollar ayrıl­
mış, Atsız ırkçı , Sabahattin Ali de solcu olmuştur. Artık düşmanlık başlamış­
tı. Sabahattin Ali içimizdeki Şeytan romanında Türkçüleri anlatmıştı. Atsız ro­
mana içimizdeki Şeytanlar broşürüyle cevap vermiş ve Sabahattin Ali'yi "Kir­
ye Sebahattinaki ! Yahut fikirlerine ve irfanına göre Yoldaş Sabahattin Aliyef!
Sen, kanı bozuk Oflu Rum dönmesi ve Marks'ın fikir veledi," diye karikatüri­
ze etmişti. Ugur Mumcu , a.g. e., s. 73.
87 Zeki Velidi kongre sırasında Reşit Galip ile münakaşaya girişmiş ve Türk
Ta ri h Tezi'ne kar�ı çıkmıştı. Reşit Galip , Togan için, "Arkadaşlar esefle ıfa­
de edeyim ki Zeki Velidi Beyin Darülfünundaki kürsüsü önünde talebe ola­
rak bulunmadıgıma çok şükrediyorum," demişti. T.C Maarif Vekaleti, Birin­
ci Türk Tarih Kongresi Konferanslar Müzakere Zabıtları , Matbaa ve Neşriyat
Türk A . Ş . , lstanbul , 1 932, s. 388.

65
dengeçti, DTCF Felsefe bölümünde Behice Boran'ın "huysuz"
öğrencisi olmuştu.
Pertev Naili Boratav, 1 936 yılında Almanya'ya Önasya dille­
ri eğitimi için gittikten sonra, "sol fikir"leri iyice pekişmeye baş­
lamıştır. Onun düşüncelerinden rahatsızlık duyan milliyetçi öğ­
renciler, Ziya Karamuk, Mecdut Mansuroğlu, Şükrü Güllüoğlu
ve Fazıl Yınal, kendisi hakkında şikayet dilekçesi yazmışlardı.
O sırada Talebe Müfettişi de DTCF'li hocaların tasfiyesinin ger­
çekleştiği dönemde Milli Eğitim Bakanı olan Reşat Şemseddin
Sirer'dir.88 Almanya'daki eğitim sürecinden sonra Türkiye'ye
dönen Boratav, Yüksek Öğretim Umum Müdürü Cevat Dursu­
noğlu'nun teşviki ile 1 939 yılında DTCF Türk Dili ve Edebiyatı
Doçentliğine atanmıştı. Aynı yıl, Behice Boran, Muzaffer Şerif ve
Mediha-Niyazi Berkes de DTCF'de göreve başlamışlardır. 89 Dö­
nemin hakim düşüncesi ırkçılık ve faşizm karşıtı olarak da bili­
nen bu kadro, 1 94 1 yılında Yurt ve Dünya dergisini çıkarmışlar­
dır. Dergi, sadece Türkiye ile ilgili meselelere değil, isminden de
anlaşılacağı üzere, dünya meseleleri, edebiyatı ve kültürüne de90
ilgi göstermişti. Dönemin önemli bir diğer yayını, Behice Boran
yönetiminde çıkarılan Adımlar ( 1 943- 1944) dergisi91 olmuştur.
iki derginin yayın çizgisi, sosyalist düşünce ile paralellik arz et­
mişti. Dolayısıyla dergide yer alan metinlerin meselelere bakı-

88 Mete Çetik, a.g.e., s. 5 .


89 A.g.e., s. 5 .
90 Behice Boran, "Dünya'nın G i d i ş i " , Yu rt ve Dünya, cilt 1, sayı 1 1 , 1 94 1 . Sami
Özerdim, "Bir Macar Romancısı " , Yu rt ve Dünya, cilt 1, sayı 8, Ağustos 1 9 14.
Muhadere Özerdim, " Çin'de Senelik Bayramlar" , Yu rt ve Dünya, cilt 1 , sayı
9, Eylül 1 94 1 . N. Cemgil, "Yeni Çin Kültürü " , Yu rt ve Dünya, cilt 1, sayı 1 0 ,
Ekim 1 94 1 . Niyazi Berkes ( Çev. ) , "Japonya'mn sosyal ve Ekonomik Yapısı" ,
Yurt ve Dünya, cilt 1 , sayı 1 2 , Birincikanun 1 94 1 .
91 Dergi, devlet ricalince d e takip edilmiştir. Basın ve Yayın Umum Müdürü Se­
lim Sarper, "Başvekillik Yüksek Makamına" yazdığı dilekçede dergiye yazılan
yazılar hakkında tafsilatlı bilgi vermişti. Örneğin, Behice Boran'ın "Zirai istih­
salin Geriliği" serlevhası altında yazdığı yazının içeriği, "Rusya'da tatbik edi­
len Sovkholz ve Kolhoz sistemini (adlarım ve yerini vermeden) Türkiye için
tavsiye ve müdafaa etme ktedir," diye yorumlanmıştı. Münir Belen'in "Türki­
ye iktisat Tarihinde Feodalizm" isimli yazısı, alt sınıfların sefaletini anlata­
rak topluma "Marksist hareketlerin kabulünü empoze etmektedir, " diye yo­
rumlanmıştır. Adı mlar ın 10. sayısının Ulus'ta reklamı yapılmış olması ayrı bir
'

şikAyet konusu olmuştur. BCA, fon no. 030 1 0 , yer no. 85.561 .8.

66
şı bu düşünce etrafında şekillenmişti. Ancak o yıllar ırkçılık ve
faşist yayıncılık açısından bereketli yıllardı. Bu ortamda barın­
maları zordu. Zaten şikayete konu olmaları nedeniyle, dönemin
Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, dergilerin kapatılmasının
iyi olacağını kendilerine telkin etmişti. 92
Milliyetçilerin kendilerinden rahatsız olduğu yavaş yavaş
hissedilmeye başlanmıştı. Bakan Yücel'in telkini, bu rahatsızlı­
ğın henüz rüşeym halinde olduğunu ancak ileride kontrol edi­
lemeyecek boyutlara ulaşacağını göreceğiz. Hocaların tasfiyesi
kademeli olarak gerçekleşmişti. ilk aşama, Nihal Atsız'ın, sol­
cu gençlerin lsmail Hakkı Baltacıoğlu'nu protesto etmeleri, ko­
nuşmasını sabote etmeleri üzerine Başbakan Şükrü Saracoğ­
lu'na hitaben, 1 944 yılı Mart ve Nisan aylarında Orhun dergi­
sinde , solcu üniversite hocalarını şikayet eden mektubu ,93 da­
vanın giriş kısmı olarak gösterilebilir. lkinci aşama, solcu ho­
caların, Sertellerin çıkarmış olduğu Görüşler dergisine yazı ver­
meyi taahhüt etmeleri üzerine, DTCF Dekanı Enver Ziya Ka­
ral'ın, hocaları 1 945 yılında rapor etmesidir. 94 Bunun üzeri­
ne, hocalar, öğrencilerin " fikirlerini zararlı istikametlere yö­
neltmekte amil oldukları" kanaatine varılarak Memurin Ka­
nunu'nun 6. maddesine dayanarak Milli Eğitim Bakanlığı em­
rine alınmışlardı. Hocaların, Danıştay'a açtığı davada, mahke­
me, Bakanlık aleyhine karar vermişti.95 Böylelikle kısa süreli­
ğine de olsa olay tatlıya bağlanmıştı. Diğer önemli bir eşik ise ,
1 947 yılında TBMM'de Milli Eğitim Encümeni'nde DTCF kad­
roları konuşulurken, encümen üyelerinin , "komünistliğinden
şüphe edilen doçentler üniversiteden atılmadıkça bu kadro işi­
ne bakmayacakları"96 yönünde tavır koymaları üzerine olay
başka bir yöne evrilmiş, bir anda kamuoyu ve basının günde­
mine düşmüştü.
92 Uğur Mumcu, a.g.e., s. 7 1 .
93 N ihal Atsız, "Başvekil Saracoğlu Şükrü'ye Açık Mektup ve Başvekil Saracoğlu
Şükrü'ye ikinci Açık Mektup" Orhun, sayı 1 5 . s. 1 -4 ve sayı 16, s. 1-6, 1 944.
94 Mete Çetik, a.g.e., s. 2 1 7 .
95 BCA, fo n no. 030 10, yer no. 143.24. 2 1 .
96 Nilgün Gürkan, Türkiye'de Demokrasiye Geçişte Basın (1 945- 1 950) , iletişim,
lstanbul, 1 998, s. 437

67
Yukarıda anlatılan tüm bu gelişmelerin ardından fitili ateş­
leyen hareket ise, Bayrak gazetesinin,97 solcu hocalara yöne­
lik olarak, "hala kızıl zehirlerini bu kürsüden akıtmaya devam
edecekler mi? " şeklindeki beyannamesi olmuştur. Gazetenin
neşrettiği beyanname , Başbakanlık, içişleri Bakanlığı ve Milli
Eğitim Bakanlığı'na da gönderilmişti.98 Bu duruma sessiz kala­
mayan solcu 24 Saat gazetesi, 6 Mart 1 94 7 tarihinde milliyetçi
öğrencilerin beyannamesine karşılık vermiş, solcu hocalardan
sitayişle bahsetmişti.99 Aynı gün, DTCF'de Pertev Naili Bora­
tav'ın konferans vereceğinin duyurulması üzerine binden faz­
la milliyetçi öğrenci salona girmiş, konferansı sabote etmek is­
temişlerdi. Bu gelişme üzerine Boratav, konferansa gelmemiş­
ti. 1 00 Bunun üzerine kürsüye çıkan Selahattin Ertürk isimli bir
öğrenci , " kendisini beklediğimiz kalpsiz bilgin, hala ortada
yok. Memleketin dört tarafını saran kızıl ateşi düşürmeden on­
ların fikirlerini müdafaa edenlerin burada yeri yoktur," 1 01 açık­
lamasını yapmıştı. Bunun hemen ardından, öğrenciler Rektör
Aziz Şevket Kansu'dan bazı taleplerde bulunmuşlardı . 1 02 Bir
süre sonra da öğrenciler okuldan ayrılmış, Ulus Meydanı'na

97 Bayrak gazetesi, 1 94 7 yılından itibaren Cemal Zeki Gençosman tarafından


haftalık olarak çıkarılmıştır. Milliyetçi bir gazetedir. Vatan'da yer alan bir yo­
ruma göre , gazete, Halk Partililer tarafından çıkarılmış ve finanse edilmiştir.
Vatan, 7 Mart 1 94 7
98 Beyanname tam metin olarak yayınlanmıştır. Vatan, 7 Mart 1947.
99 Derandelioğlu, Türkiye'de Milliyetçilik Hareketleri , Toker Yayınları , lstanbul,
1977, s. 1 78- 1 79.
1 00 1998'de Paris'te P.N. Boratav ile yapılan röportajda, Boratav, "Şevket Aziz be­
nim odama geldi. Ben de konferans notlarıma bakıyordum. 'Pertev bu konfe­
ranstan vazgeçelim,' dedi. Ben gider söylerim, konferansı verecek olan Profe­
sör Pertev Bora tav rahatsız olduğu için konferansa gelemeyecek diye özür dile­
rim," dediğini yazmıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mete Çetik, a.g.e., s. 206-207
1 0 1 Vatan, 6 Mart 1 946.
102 " [ K] onferanslarda bu kürsüden mukaddesatımız aleyhinde bulunmalara ma­
ni olunmalıdır. Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in tesiriyle mekteplere ve
yüksek okullara aldırılan, abone edilen "Yurt ve Dünya " , "Adımlar" mecmua­
ları ıuplauırılıp, lıakları n<la z a t e n takibat yapılmakta olan solcu öğretim üye­
leri hiç olmazsa nezaret altına alınmalıdır. " Akşam, 7 Mart 1 94 7 Rektör, ver­
diği cevapta öğrencileri taltif etmiş ve "ideal heyecanınızı tamamıyla anlıyo­
rum. Sözlerinizi ve isteklerinizi dinledim. Artık vakar ve sükunetle dağılma­
nızı rica ediyorum, demişti.

68
doğru yürüyüşe geçmişlerdi. Atatürk anıtının önüne geldikle­
rinde Sabahattin Ali, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'ın birlikte çıkar­
dıkları Markopaşa (Kasım 1 946-Mayıs 1 94 7) ile 24 Saat gazete­
sini yaktıktan sonra, 103 sessiz bir şekilde dağılmışlardı.
Belli ki, Tan olayında olduğu gibi burada da sistematik ve
önceden planlanmış olay örgüsü var. Bir hafta önce, CHP'ye
yakın isimler tarafından çıkarılan bir gazetenin, bu olayın
merkezinde yer almış olması tesadüf olamaz herhalde. Diğer
tarafta ise kuruluş sürecinde solcularla birlikte hareket eden,
en azından tavsiyelerine kulak kabartan D P'nin, üniversite­
de hocalara konuşma yaptırtmayan gençlerden sitayişle bah­
setmesi ayrı bir garabetti . Burada DP'nin, iç ve dış politikada­
ki gelişmelerin ziyadesiyle etkisinde kaldığını ve korktuğunu
göstermiştir. DTCF olayı, " Cumhuriyet'in buluğ çağı"nda, sis­
temin, antikomünist hisleriyle vizyona soktuğu uzun metraj ­
l ı filmlerin başında gelmiştir. 6-7 Mart 1 94 7'de cereyan eden
hadise, Aralık ayının sonlarına doğru vukua gelecek olayların
adeta habercisi olmuştu . Aralık ayının başından itibaren or­
taya çıkan nüveler de bunun göstergesi olmuştur. Cemiyetler
Kanunu'nun değişmesinden sonra mantar gibi türeyen ve an­
tikomünist itki ile hareket eden dernekler, art arda beyanna­
meler yayınlamışlardı. Bu düzlemde milliyetçi-muhafazakar
mahfillerinin yıldızı konumundaki MTTB'nin Aralık ayında
yayınladığı beyannamede komünizmle nasıl mücadele edilece­
ği üzerinde durulmuştur. 1 04 Sıkıyönetimin kalkmasından son­
ra, komünist faaliyetlerin artma ihtimaline karşı , MTTB yeni
bir mücadele konsepti belirlemişti. 1 05 O süreçte kurulan der­
nekler, komünizmle mücadele kararlılığını " Komünizm ve­
ya başka bir doktrin, baskı ve polis ile değil; mutedil fikirler-

1 03 Darendelioğlu, Türhiye'de Milliyetçilik Hareketleri , s. 182; Vatan, 7 Mart 1 947


Olayların ardından DP'nin kurucularından olan Köprülü gençlere hitaben
açık mektup yayınlamıştı: "Vatan ve milliyet duygulan, aile ve mülkiyet mef­
humları gibi Türk halkının mukaddes tanıdığı mefhumları ilim ve �erhest te­
fekkür maskesi altında yıkmak isteyenlerin telkinlerini nefretle reddedeceği­
nize şüphe yoktur. " Ahşam , 9 Mart 1 947
1 04 Ahşam, 12 Aralık 1 947
105 Ahşam, 14 Aralık 1 94 7

69
le yenilebilir" 1 06 mefkuresiyle kendilerine rol biçmişlerdi. Do­
layısıyla farklı kentlerden değişik derneklerin bu mefkurenin
etrafında kümelenmesiyle komünizme karşı milliyetçi cep­
he husule gelmişti . Öyle ki Ankara Üniversitesi Hukuk Fa­
kültesi Öğrenci Derneği'nin yayınladığı beyanname, bize bu­
nun içeriğiyle ilgili sathi de olsa bir bilgi vermektedir. 1 07 Aynı
günlerde dernekler komünizme karşı beyanname yayınlamak­
la yetinmeyerek daha da reaksiyoner hale gelmişlerdi. Örne­
ğin, 27 Aralık'ta, Ankara Üniversitesi Hukuk, Tıp, DTCF, Zi­
raat, Veteriner ve Orman Fakülteleri öğrencileri Ulus Meyda­
nı'nda miting yapmışlardı. 1 08 Miting, Sovyet elçilik personeli
Boris lgnetenko, lvan Naumov, Voktor Goll, Aleksi lssaiev ve
Tass Ajansı muhabiri Yozef Ruhatz ve Vasili Sigriabin tarafın­
dan izlenmişti. 1 09 Sovyet elçilik personeli ve Sovyet Tass Ajan­
sı komünizme ve "komünistlere" yönelik baskını yakından ta­
kip etmişlerdi.
Öğrencilerin ellerindeki afişlerde " Kahrolsun komünist­
ler" , "Komünist hocaları istemiyoruz" , "Komünistler fakülte­
den atılmalıdır" vb. sloganlar yer almıştı. Bunun dışında, Ata­
türk ve lnönü'nün büyük çerçeveli fotoğrafları en önde taşın­
mıştı. 1 1 0 Kalabalık daha sonra DTCF'ye gelmişti. Burada "Kah­
rolsun komünistler" , " Rektör istifa et" , "Rektörü istiyoruz" di­
ye bağırmışlardı. Herhangi bir sıkıntıya mahal vermemek adı­
na Rektörlük katında sıkı tedbirler alınmıştı. Rektör, yoldan
geçen bir araca bindirilip linç edilmekten son anda kurtarıl­
mıştı . 1 1 1 Olayların ardından Ankara Üniversitesi Senatosu , Bo­
ratav, Boran ve Berkes'in üniversiteden ihracını "oy birliği " ile
1 06 Vatan, 1 4 Aralık 1 947.
107 "Türk milliyetçiliğini, şuurlu vasfı altında, milletçe şerefli hayatımız için baş­
lıca unsur olarak kabul ediyoruz. inanıyoruz ki istikbalimizin garantisi mille­
timizin en asli vasfı neticesi olarak telakki ettiğimiz Ata'mızın ölmez vasiye­
tini şu anda bir kere daha duyurmak isteriz, Komünizm her görüldüğü yerde
ezilmelidir . " Ulus, 13 Aralık 1 947; Akşam, 13 Aralık 1947.
108 Gazetelerde, "Nümayişlere yabancı unsurlann kanştığı tespit edildi" di ye haş-
lıklar atılmıştı. Vatan, 29 Aralık 1 947.
1 09 BCA, fon no. 0300 1 , yer no. 65.407. 14.
1 1 0 BCA, fon no. 0300 1 , yer no. 65.407. 14.
1 1 1 BCA, fon no. 0300 1 , yer no. 65.407 . 14.

70
onamıştı. 1 1 2 Ancak, Üniversitelerarası Kurul, alınan karan ye­
rinde bulmayarak 3 profesörün görevlerine iadesine karar ver­
mişti. Bu gelişme üzerine CHP Zonguldak milletvekili Orhan
Seyfi Orhon, Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu hususta ne düşün­
düğünü öğrenmek istediği için 1 5 Mart 1 948 tarihinde Milli
Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer'in, sözlü olarak cevaplama­
sı için soru önergesi vermişti. 1 1 3 Buna cevap olarak Bakan Si­
rer, hocaların itiraz hakkının olduğunu, itirazın, temyiz merci­
inin de Üniversitelerarası Kurul olduğunu ifade etmişti. Yuka­
rıda vurgulandığı gibi Üniversitelerarası Kurul, hocaların itiraz
başvurusunu değerlendirmiş, Ankara Senatosu'nun aldığı kara­
n nakzetmişti. Alınan karara karşı DTCF Yönetim Kurulu , ma­

hut hocaların görevlerine dönmeleri halinde üniversitede di­


siplinin bozulacağını düşünmüş olacak ki, önlem olarak bu ho­
caların verdikleri dersleri programdan kaldırmıştı. 1 1 4
M eclis'te 5 Temmuz 1 948 tarihinde Ankara Üniversitesi
Kuruluş Kadroları Hakkında Kanun görüşülmeye başlanmıştı.
Milli Eğitim Komisyonu'nca hazırlanan tasarıda DTCF'li ho­
caların üniversiteden ihraç edilmesi istenmişti . Kanun tasarısı
için yapılan oylamada 259 üyeden sadece iki kişi, Afyon mil­
letvekili Sadık Aldoğan 1 1 5 ile Çanakkale milletvekili Nuret­
tin Üren red oyu vermişti . 1 1 6 Kanun hakkında konuşma ya­
panların çoğu lehte konuşmuştu . Ancak Aldoğan, komünist­
likle suçlanma " tehlike" sine rağmen, cesaret örneği göstere­
rek, çok açık bir şekilde üniversitelerde milliyetçiliğin aşılan­
masının doğru olmadığını, Üniversitelerarası Kurul'un görev­
den alınmasına karşı çıktığı üç hocanın bu tasarı kapsamın­
da üniversiteden ihraç edilmesinin doğru olmadığını ifade et-

1 1 2 Akşam, 1 1 Ocak 1 948.


1 13 TBMMTD, dönem 8, toplantı 2, cilt 1 1 , birleşim 54 (03.05. 1 948) , s. 247.
1 14 Bu dersler: Sosyoloji, Halk Edebiyatı ve Folklor'dur. TBMMTD, dönem 8, top­
lantı 2, cilt 1 1 , birleşim 54 (03 .05 . 1 948) , s. 247-248.
1 1 5 Sa d ı k Aldogan CHP'den sonra siyasi hayatına Demokrat Parti, M illet Partisi
ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nde devam etmiştir. Sagcı ve milliyetçi
bir siyasetçi olmasına karşılık Meclis'te komünist hocaları savunma basiretini
göstermişti.
1 1 6 TBMMTD, dönem 8, toplantı 2, cilt 1 2, birleşim 83 (6.07. 1 948) , s. 855.

71
mişti. Aldoğan, kanun aleyhine konuşan tek kişi olarak göze
çarpmıştı. 1 1 7
Hocalarla ilgili takibat devam etmişti. Temmuz ayının ilk
günlerinde Ankara Üniversitesi Kadroları Hakkında Kanun
Meclis'e geldiğinde üç öğretim üyesinin ihraç edilmesi de ek­
lenmişti. Neticede CHP ve DP'nin oylarıyla hocalara görevle­
rinden el çektirilmiştir.
Soğuk Savaş'ın hemen başında Türkiye'de komünizm suçla­
ması çok yaygındı. Siyasiler, yazarlar, gazeteciler ve bilim in­
sanları birbirlerini komünist olmakla suçlamıştı. Suçlamalar,
ünsiyet halini almıştı. Yukarıda değinildiği gibi Fevzi Çakmak
gibi bir isim dahi bu suçlamaya maruz kalmıştı. l 940'lı yılların
ortalarından itibaren cereyan eden hadiseler, birbiriyle bağlan­
tılı ve girift haldeydi. Olaylar, sağdan da soldan da, hemen he­
men aynı kişiler etrafında dönmüştü . Türkiye, çok partili haya­
ta geçtikten sonra, nekahet evresinde de, sola müsaade edilme­
mişti. Sol, göreceli özgürlük ortamından yararlanamamıştı . Sis­
temin, farklı herhangi bir şeyi söyleyeni "komünist" veya "irti­
cacı" ilan etmesi, Türkiye'de düşüncenin kısmen kısırlaşması­
na neden olmuştu .

Demokrat Parti döneminde antikomünizm


(1950-1960)

Demokrat Parti döneminde


siyasi gelişmeler ve Türk dış politikası
DP dönemi anitkomünist faaliyetlere geçmeden önce iç ve
dış politikada antikomünizmin mahiyetinin ne olduğu , komü­
nizmin nasıl anlaşıldığı/karşılandığı ve buna karşı alınan ön­
lemlerin ne olduğuna ilişkin saptamalara yer verilecektir. Bu­
nun yanında, dünya ve Türkiye özelinde antikomünizm, dış
politi kadan bağ1ş1k o l m a d ı ğ1 için, dış poli tikaya da sathi b i r
şekilde , antikomünizme içkin olarak değinilecektir. Örneğin
Türkiye'nin NATO'ya girişinin veya Bağdat Paktı'nın kuruluş
1 1 7 TBMMTD, dönem 8, toplantı 2 , cilt 1 2 , birleşim 83 (06.07 . 1 948) , s. 806-808.

72
sürecinin ayrıntısına girmeden, çalışmanın sınırlan içerisinde
kalarak, antikomünist damar yakalanmaya çalışılacaktır. Aksi
durumda, çalışma, mecrasından çıkar, başka yöne evrilir.
1 946 yılında kurulan DP, 1 950 seçimlerinde oyların çoğu­
nu alarak iktidar olmuştu . CHP de muhalefete geçmişti. Yusuf
Hikmet Bayur'un Millet Partisi ise bir sandalye ile de olsa Mec­
lis'te temsil edilme imkanı elde etmişti. Bayar, Cumhurbaşka­
nı koltuğuna geçerken, Menderes de Başbakan koltuğuna geç­
mişti. O yıllar, DP açısından problemsiz bir şekilde geçmişti.
DP, 1 954 seçimlerinde de oyların çoğunu alarak iktidarını tah­
kim etmişti. iktidar cephesinde bunlar olurken muhalefet par­
tilerinde hareketlilik söz konusuydu. Millet Partisi 1 954 yılın­
da kapatılmıştı . Bunun yerine Osman Bölükbaşı öncülüğün­
de Cumhuriyetçi Millet Partisi kurulmuştu . Yeni kurulan par­
ti, 1 954 seçimlerinde 5 milletvekili ile Meclis'e girmiştir. Kısa
adı CMP olan parti, Türkiye Köylü Partisi ile birleşmiş ve ye­
ni ismi Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi olmuştu. O dönem­
de Hikmet Kıvılcımlı da Vatan Partisi'ni kurmuştu, ancak 1957
yılında parti kapatılmıştı.
Lider endeksli hareket eden DP için, 6-7 Eylül Olayları'ndan
sonra, işler zora girmişti. Parti içi muhalefet, eleştirilerinin do­
zajını arttırmıştı. Diğer tarafta eskisi gibi Batı'dan maddi yar­
dımlar alınamadığı için ekonomik darlık baş göstermeye baş­
lamıştı . Parti'nin kurucu kadrosunda yer alan ve yıllardır Dı­
şişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Fuat Köprülü , beklenme­
dik şekilde partisinden ayrılmıştı. Ancak, oğul Orhan Köprülü ,
D P İstanbul 11 Başkanlığı koltuğunda oturmaya devam etmiş­
ti. Bu şartlar altında 1957 seçimlerine gidilmişti. Son seçimler­
de CHP, Meclis'teki sandalye sayısını arttırırken DP büyüsünü
kaybetmeye başlamıştı. DP'nin özellikle son iki yılı, ilk dönem­
lerini aratır hale gelmişti. DP'nin anlaşılmaz bir tutum içerisi­
ne girdiği süreçte lnönü , 1 959 yılında çıktığı yurtiçi seyahatler­
de engellemelerle karşılaşmıştı . Öyle ki Uşak'ta çıkan arbede­
de İnönü yaralanmıştı. Hakeza Kayseri'de treni engellenmişti.
Mevcut sıkı tedbirle yetinmeyen DP, Nisan 1960'ta, tartışmala­
ra neden olmuş Tahkikat Komisyonu kurmuştu . Öğrencilerin,

73
28-29 Nisan 1 960 tarihinde komisyonu protesto etmeye yöne­
lik düzenlemiş oldukları gösteriler sırasında Turan Emeksiz öl­
dürülmüştü. Bu cinayetten sonra askeri darbe söylentileri iyice
ayyuka çıkmasına rağmen Menderes bunlara kulak asmamıştı.
Ancak, Türkiye'ye pahalıya mal olacak askeri darbe, 27 Mayıs
1 960'ta gerçekleşmişti . Darbeden hemen sonra gözaltına alı­
nıp tutuklanan Fatin Rüştü Zorlu , Hasan Polatkan ve Mende­
res Eylül 196 l 'de idam edilmişlerdi.
Dönem itibariyle bu gelişmeler yaşanırken Türkiye, etrafın­
daki gelişmelere de bigane kalmamıştı. Örneğin, 1 950 yılın­
da Kuzey Kore'nin, Güney Kore'ye saldırması üzerine BM'nin,
üyelerine çağrıda bulunmasının ardından , Türkiye, ABD'den
hemen sonra bu çağrıya karşılık vermişti. Bu durumda Türki­
ye'nin, aceleci davranması üzerine farklı yorumlar yapılmıştır.
Yapılan yorumlardan en dikkat çekeni, DP'nin sonuca odak­
lı, NATO'ya üyelik beklentisidir. Yapılan çağrıya olumlu karşı­
lık veren DP, Meclis'e danışma gereği bile duymadan, Bakanlar
Kurulu kararıyla Kore'ye asker göndermişti. Menderes iktidarı
için bu önemli bir eşiktir. Çünkü Batı Bloku'nun öncü kuvveti
ve yeni dünyanın lideri ABD ile yakınlaşmak için kapıya gelen
fırsatı geri tepmek olmazdı. Tabiri caizse, Batı'nın nakdi yar­
dımlarından faydalanmak açısından önemli bir fizibilite çalış­
masıydı. Haliyle Kore'ye gönderilen askerler, Türkiye'nin NA­
TO'ya kabul edilişi sürecinde, referans mektubu mahiyetini ta­
şımıştı. DP, CHP'nin, ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra temelle­
rini attığı dış politikadan sapmamıştır. Dış politikanın seyri ol­
duğu gibi korunmuştur. Zaten, partinin kuruluş aşamasında ,
lnönü-Bayar görüşmesinde de gündeme gelen dış politikada
izlenecek tutuma dair, Bayar, lnönü'nün beklediği cevabı ver­
mişti. 14 Mayıs 1 950 seçimlerinden galip çıkan Menderes, NA­
TO'ya üyelik sürecinin hızlandırılacağının teminatını vermiş­
ti. Kore Savaşı ile birlikte ABD'den Türkiye'ye sivil ve askeri zi­
ya re tl e rin sayı sı artmıştı . Bu z i y a r e tl e rd e Türkiyc'nin strate­
,

jik boyutu ele alınmıştı. ABD , Sovyetler'le komşu olan Türki­


ye'yi uluslararası antikomünist cephenin güçlü ortağı yapmak
istemişti. Böylelikle, lngiltere'nin itirazlarına rağmen, Türkiye,

74
ABD'nin desteğiyle 1952 yılında NATO üyesi olmuştu . 1 18 Tür­
kiye'nin NATO'ya üye olmasından sonra, Sovyetler, 7 Kasım
1952'de Türkiye'ye nota vererek, üyelikten duyduğu rahatsızlı­
ğı dile getirmişti. 1 19 Albayrak'a göre, Sovyetler'in yönlendirme­
si ile Bulgaristan da Türkiye'ye nota vermişti. Bulgar Hüküme­
ti, verdiği notayla yetinmeyerek Bulgaristan'da yaşayan Türkle­
ri göçe zorlamıştı. 1 20 Daha sonra Sovyetler, Stalin'in, 1 953 yı­
lında ölümünün ardından, Türkiye'ye verdiği notadan, Boğaz­
lar'ın statüsünün değiştirilmesinden ve Kars ile Ardahan üze­
rindeki hak talebinden vazgeçtiğini belirtmişti. 1 2 1 Fakat Sov-

1 1 8 Savaş çıkar çıkmaz DP Hükümeti, nedendir bilinmez , Meclis'in görüşünü al­


madan Kore'ye asker göndermişti. CHP, buna itiraz etmemişti. Metin Toker,
Demokrasimizin ismet Paşalı Yı lları (1 944- 1 973): DP'nin Altın Yı lları 1 950-
1 954, Bilgi Yayınevi, 1990, s. 95. Sait Aşgın, Türkiye'nin Kore'ye asker gön­
dermesi ile ilgili olarak şunu söylemiştir: Türkiye'nin, Kore'ye asker gönder­
diği tarihe kadar ikili ilişkilerde "somut" , "hukuki" ve "bağlayıcı" herhangi
bir unsuru yoktu . Ancak Türkiye Sovyet tehdidine karşı bunu elde etmek is­
temişti. Sait Aşgın, Toplumsal Siyasal ve Uluslararası Boyutlarıyla Türkiye'nin
Demok rat Parti'li Yılları, Karaman, 200 1 , s. 1 3 3 . DP dönemi, Türk-Ameri­
kan ilişkilerini ele alan Namık Behramoğlu, DP'nin CHP'ye danışmadan Ko­
re'ye asker göndermesini CHP ile DP arasındaki ilk "çatışma" olarak yorum­
lamıştır. Namık Behramoğlu, Türkiye Amerikan llişkileri (Demokrat Parti Dö­
nemi) , Yar Yayınları , İstanbul, 1 974, s. 9. Ayşegül Sever'e göre, DP iktidarı­
nın ilk günlerinde Kore Savaşı'nın çıkması , yeni hükümete NATO'ya üye ol­
ması için fırsat doğurmuştu. Sever'in, Semih Günver, Zeki Kuneralp ve Mah­
mut Dikerdem ile yaptığı sözlü mülakatta, üç büyükelçi, Menderes'in Kore'ye
asker göndermesindeki temel saikin, NA TO'ya girmek olduğunu ifade etmiş­
lerdir. Sever, a.g.e., s. 64-65 ; Haluk Ülman'a göre , Türkiye'nin NATO'ya gir­
mesinde Sovyet tehdidinin etkisi vardı. Haluk Ülman, "Türk Dış Politikasına
Yön Veren Etmenler ( 1 923- 1 968) " , AÜSBF Dergisi, cilt XXll l , Ankara, 1968,
s. 245-260; Cem Eroğul da Kore'ye asker göndermenin Türkiye'ye NATO'nun
kapısını açtığını görüşünde olmuştur. Cem Eroğul, a.g.e., s. 102- 1 16.
1 1 9 Mustafa Albayrak, a.g.e., s. 423.
1 20 Mustafa Albayrak, a.g.e., s. 46 1 ; Yeni iktidarın Çalışmaları: Demokrat Parti
Hizmetinde Bulunduğu Türk Milletine Hesap Veriyor, yyty, s. 85-86.
1 2 1 Menderes ve Köprülü'nün lngiltere'de olduğu tarihte yapılan Bakanlar Kurulu
toplantısına Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Ekrem Hayri Üstündağ başkanlık
etmişti. Toplantıda, Moskova Büyükelçisi Faik Hozar'ın, 3 1 Mayıs 1953 tarih­
li şifreli trlgrafı da görüsülmüştü . Telgrafta , "SSCB'nin 7 Haziran 1 945 tari­
hinde istediği Kars ve Ardahan ile Boğazlar'ın statüsü ta l ebin d e n vazgeçtigi "
belirtilmişti . Serhan Yücel , a.g. e. , s. 1 0 1 ; Oral Sander, Türkiye'nin Dış Politika­
sı, imge Yayınevi, Ankara, 2006, s. 82. Ancak, ABD Başkanı Eisenhower, Sov­
yet dış politikasında herhangi bir değişimin olmadığını iddia etmişti. Ulus, 2 1
Mayıs 1 9 5 3 . Türk dış politikasında, herhangi bir değişim görülmemişti. En

75
yetler'den gelen bu açıklamaları Menderes şu şekilde değer­
lendirmişti: "Rusların hareketi ya Türkiye'yi NATO güçlerin­
den ayırma planının bir parçası ya da yeni birçok cepheli yu­
muşama politikasıdır. " 1 22 DP, neşrettiği yayınlarda da liderleri­
nin dile getirdiği kaygıya, yani Sovyetler'in Türkiye üzerindeki
tehdidinin devam ettiğine dair endişelere yer vermeye devam
etmişti. 1 23 DP'nin dış politikasını değerlendiren Andre Fontai­
ne'ye göre, DP'nin ileri gelenleri, Sovyetler'e karşı aşırı önyar­
gı içerisindeydiler. Bilinçli bir şekilde sürdürdüğü Sovyet teh­
didi dolayısıyla Atlantik Paktı'nın doğuya kadar uzanmasını ta­
lep ettiklerini ifade etmiştir. 1 24 lkinci Dünya Savaşı'ndan son­
ra iyice gerilen Türk-Sovyet ilişkileri, DP'nin antikomünist po­
litikasında belirleyici olmuştur. Her ne kadar Stalin'in 1 953'te
ölümünden sonra, Sovyetler tarafından iyi niyet adımları ola­
rak yorumlanabilecek hamleler yapılsa da bunlar arzu edilen
etkiyi göstermemişti. D P'ye göre , Sovyetler'in söylemleri ile
eylemleri birbiriyle çelişmekteydi . Bu bağlamda Sovyetler'in ,
1956'da Macaristan'ı işgal etmesiyle, Türkiye'nin Sovyetler'e
yönelik duyduğu endişe bir noktada buluşmuş ve Türk poli­
tikacılar kendilerince "haklı" çıkmıştı. DP döneminde dış po­
litikada gerçekleştirilen hemen hemen her hamlenin, Sovyet­
ler Birliği'ne ya da komünizme içkin baskın bir yönü olmuştur.
Türkiye'nin, 1 9 5 1 yılında Ortadoğu Komutanlığı proj esi­
ne katılmaya karar vermesi üzerine Türkiye Arap kamuoyunca
protesto edilmişti. Sovyetler de benzer tepki göstermişti. 1 25 Ha-

büyük gerekçe de Sovyetler'e güvenilmemiş olması, Sovyetler'in bu hamlesi­


nin farklı okunmuş olmasıydı. Bayar, Sovyet tehditleri ve Sovyetler'in saldır­
gan politikası karşısında yalnız kalmamak için NATO'ya girdiklerini ifade et­
miştir. lsmet Bozdağ, Zaferlerle ve Şereflerle Dolu Bir Hayat, Celal Bayar, lst . ,
1 986, s. 9 6 . Buna mukabil Cem Eroğul, DP iktidannın, Sovyetler'in yeni dış
politika anlayışına tepkisinin, göz kapamak olduğunu belirtmiştir. Cem Ero­
ğul, a.g.e., s. 1 20.
1 22 TBMMTD, 1950- 1 954, dönem IX, 1 . 1 1 . 1 953, sütun 4.
1 23 Düşmanı Korı:: 'de Ka rşıl ad ı k Kore'ye Niçin Asker Gönderdik?, s. 8.
1 24 Andre Fontaine, History of the Cold War From the Korean War to the Present,
Vintage Books, New York, 1970, s. 1 55.
1 25 Mahmut Dikerdem, Ortadogu 'da Devrim Yı lları , C e m Yayınevi , İstanbul,
1 993, s. 25.

76
luk Ülman'a göre, Türkiye, Arap-Ortadoğu coğrafyasında Sov­
yet tehlikesi olmamasına karşılık, Batı'nın Ortadoğu'daki çıkar­
larına öncülük etmişti. Türkiye, NATO tarafından güvence altı­
na alındığı halde, 1955 yılında Bağdat Paktı'nın kuruluşuna ön­
cülük etmiştir. Richard P. Stebbins, Pakt'ın amacının, bölgenin
güvenliğini sağlamak olduğunu ifade etmesine karşılık, 1 26 Ül­
man'a göre, Bağdat Paktı'nın güvenlik açısından hiçbir kazanı­
mı yoktu . 1 27 Bağdat Paktı'nda Türkiye ile birlikte lran, Pakistan
ve Irak da yer almıştı. Ancak 1958 yılında Irak'ta darbe olmuş
ve Irak, Pakt'tan çekilince yeni isim CENTO olmuştur.

Demokrat Parti'nin ideolojisi


ve komünizme dair düşüncesi
D P , 6 Ocak 1 946 tarihinde Celal Bayar, Adnan Menderes ,
Refik Koraltan ve Fuat Köprülü tarafından kurulmuştu . 1 2 8
Parti tüzüğünde, "insan hak ve hürriyetlerini , özellikle der­
nek kurmayı, Türk toplumunu , aile ve mülkiyete dayandırma­
yı, ekonomik bakımdan özel teşebbüsün desteklenmesini ve
demokrasiyi" 1 29 esas almışlardı . DP, ikinci Dünya Savaşı son­
rası koşullarda doğmuştu. DP'nin ideolojisinin şekillenmesin­
de yeni dünya konjonktürünün büyük paya sahip olduğu bi­
linen bir gerçektir. Serbest Cumhuriyet Fırkası, 1 929 dünya
ekonomik krizinin doğurduğu sonuçlardan biriydi. Aynı şekil­
de DP de, hem ekonomik darboğazın hem de uluslararası sis­
temin yaşadığı krizin ürünü olmuştu . Ezcümle, DP yeni iç ve
dış koşulların dayattığı zorunluluktan kaynaklı olarak kurul-

1 26 Richard P. Stebbins, The United States in World Affairs 1 958, Harper&Brothers,


New York, 1 959, s. 225.
1 27 Haluk Olman , a.g.m., s. 272.
1 28 Demokrat Parti'nin kuruluşu için bkz. Cemal Anadol, Türk Siyaset Tarihinde
Demokrat Parti, s. 42; Taner Timur, Türkiye'de Çok Partili Hayata Geçiş, lleti­
şim Yayınlan , İstanbul, 1 99 1 , s. 28-33. Fahir Giritlioğlu, DP'nin kuruluş tari­
hini 7 Aralık 1 945 ol a ra k vermiştir. Ancak diger butün kaynaklanla kuru l uş
tarihi yukarıda verildiği şekilde olmuştur. Fahir Giritlioğlu , Türk Siyasi Ta­
rihinde Cumhuriyet Halk Partisinin Mevkii, cilt 1, Ayyıldız Matbaası, Ankara,
1 965, s. 1 7 2 .
1 29 Cemal Anadol , Türk Siyaset Tarihinde Demokrat Parti, s. 44.
77
muştu . DP'nin üst kadroları, CHP'nin içinden çıkmış olmala­
rına rağmen CHP'nin sahip olduğu Kemalist/modemist damar­
dan farklılaştığı noktalardan birisi, "muasır medeniyet"e yük­
lenilen anlam ve oraya nasıl varılacağına dair yöntem farklılı­
ğıdır. T. Demirel'e göre DP için, "muasır medeniyet "ten kasıt,
özel teşebbüs ve kapitalizmdi. Böylelikle, "zenginlik" , "refah"
ve "adaleti" yükselttiği varsayımıyla piyasa toplumunun/kapi­
talizmin en uygun örneği olarak görülen ABD, DP'lilerin birço­
ğu için, ideal toplumun en temel özelliklerini bünyesinde taşı­
mıştır. 1 30 T. Demirel, Türkiye'nin ABD ile yakınlaşmasında en
önemli boyutlarından birisinin komünizmle mücadele oldu­
ğunu belirtmiştir. 1 31 Bu duruma gösterilen yakınlık o kadar iç­
selleştirilmişti ki partinin isminin belirlenmesinde dahi Ameri­
ka'daki siyasal yapı ilham kaynağı olmuştu. 1 32 Türkiye'nin "kü­
çük Amerika " olacağı temennileri sık sık terennüm edilmiş­
ti. 1 33 Tüm bunlara karşın, Taner Timur, DP'nin, bazı refleksler,
işlediği konular ve halkla girdikleri diyaloglardan yola çıkarak,
içinde "sol potansiyel" taşıdığını ifade etmiştir. 1 34 Timur'u bu
düşünceye sevk eden saik, DP'nin dayandığı kuvvetin geniş öl­
çüde köylü olmasından kaynaklanmıştır. 1 35 Diğer önemli bir
gösterge ise DP'nin programında işçi, çiftçi, tüccar, memur vd.
sendika kurmayı vaat etmiş olmasıdır. 1 36 Son tahlilde DP'nin,
bu vaadini yerine getirdiği söylenemez . Sadece "potansiyel"
ve "varsayımdan" yola çıkarak DP'yi sol ile ilişkilendirebiliriz.
Sonraki yıllarda bunlardan da bahsetmek mümkün olmayacak­
tır. DP, antikomünist bir parti hüviyetine sahip olmuştu .

1 30 Tane! Demirel, Demokrat Parti, s. 1 1 8.


1 3 1 Tane! Demirel, Demokrat Parti, s. 1 49- 1 50 .
1 3 2 Bayar, DP ismi seçilirken , "Amerika rol modeli oynamadı değil. Orada d a , bir
Cumhuriyetçi Parti, bir de Demokrat Parti yok muydu ? " demiştir. Metin To­
ker, Tek Partiden Çok Partiye, s. 2 1 5 .
1 3 3 Bayar, "Biz memleketimizde Amerikalılann ilerleyişleri seyrini takip ederek
çalı şmaktayı z . Öyle ümit ediyoruz ki, 30 sene sonra bu m übarek memleket 50
milyon nüfusu ile küçük bir Amerika olacaktır." Cumhuriyet, 2 1 Ekim 1957
1 34 Taner Timur, a.g.e., s. 33.
1 3 5 Ahmet Yeşil, a.g.e., s. 53.
1 36 Demokrat Parti Tüzük ve Programı , Ankara, 1946, s. 1 3 .

78
i kinci Dünya Savaşı'na kadar Fransa, İsviçre , Almanya ve
Sovyetler başta olmak üzere birçok ülke Türkiye'nin modern­
leşmesinde pay sahibi olmuştur. Ancak Soğuk Savaş dönemin­
de ise, bilhassa askeri alanda, eğitimde1 37 ve kalkınmada, ABD,
Türk modernleşmesinde önemli rol model olmuştur. 1 960'lı
yılların başlarına kadar ABD ile bu kadar yakınlaşmak ve onu
takip etmek Türk muhalefeti açısından da problem değildi.
Parti tüzüğü , kurucuların, özellikle de Bayar ve Menderes'in
iktisadi yönelimine uygun olarak hazırlanmıştı. iktidar olduk­
ları takdirde, liberal siyaset güdeceklerinin ipuçlarını vermiş­
lerdir. DP kurulduktan sonra, Menderes, CHP'ye kıyasla solda
olduklarını iddia etmişse de DP sağcı bir partiydi. Ve kendin­
den sonraki sağ partilerin de istinatgahı olmuştur. Adalet Par­
tisi, Yeni Türkiye Partisi, Demokratik Parti vd. onun mirasını
devralmışlardı.
Tan baskınını anlatırken solcularla, Tevfik Rüştü Aras ve Z.
Sertel ve DP'yi kuran isimlerin bir araya geldiğini ifade etmiş­
tik. 1 38 Atatürk'ün vazgeçilmez Dışişleri Bakanı olan Aras, ye­
ni süreçte CHP'de istenilmeyen adam konumundaydı. Haliyle
Aras, sığınılacak liman arayışı içerisindeydi. Dörtlüler'in "ayrı-

1 3 7 DP iktidarı döneminde ortaögretim sistemi ABD egitim sistemi baz alınarak


yeniden düzenleme yoluna gidilmiştir. Bu doğrultuda ABD'den konunun uz­
manları çağrılarak kendilerinden raporlar istenmiştir. Prof. Dr. john Rufi, El­
lsword Tompkins, Lester Beals ve Roben j . Maaske raporlar hazırlamışlardır.
Lester Beals, 1 954 yılına kadar MEB'de danışman olarak çalışmıştır. Beals,
rehberlik ve sosyal bilgiler derslerinin programlarını hazırlamıştır. Ayrıntılı
bilgi için bkz. Erdoğan Başar, Demokrat Parti Dönemi Eğitim Hareketleri , Mil­
li Eğitim Basımevi, Ankara, 1 992, s. 99- 1 1 3 .
1 38 Mustafa Albayrak, a.g.e., s . 5 9 . Samet Ağaoğlu, Sertellerin, DP'nin kuruluş
aşamasındaki rolleri ile ilgili şunları paylaşmıştır: "Sertellerin karı koca ayrı
ayrı yayınlanan hatıralarında buna ait, hatta 'Demokrat Partiyi nasıl kurduk?'
diyecek kadar iddiaları var. Bu iddialara hak verdirecek kuvvette belgeler hiç­
bir yerde, hiçbir kimsece yayınlamadı. Serteller o stralarda Mareşal Çakmak,
Tevfik Rüştü Aras gibi Atatürk'ün yakınları ile de temas halindeydiler. Bayar
ve arkadaşları için de bu tabii idi . " Samet Ağaoğlu , Demokrat Partinin Doguş ve
Yükseliş Sebepleri Bir Soru, 1 972, s. 87. Serteller ve Demokrat Parti kurucula­
rının ilişkisi , Görüşler dergisinin kuruluş aşaması v e Tan gazetesi ile il gil i d e ­
taylı bilgi için bkz. Ugur Mumcu , a.g. e. , s. 90-9 1 . Toker, "Dörtlere" daha son­
radan Refik Şefik lnce ile Tevfik Rüştü Aras'ın katıldığını ve Aras'ın bir süre
burada çalışmalara iştirak ettiğini, ancak fikir ayrılıkları ortaya çıkınca da ay­
rıldığını ifade etmiştir. Metin Toker, Tek Partiden Çok Partiye, s. 106.

79
lık" fikri daha rüşeym halindeyken, onları en fazla cesaretlen­
diren, Aras'ın kendisi olmuştur. Aras'ın, yeni partinin program
hazırlıkları aşamasında "Sosyalizm ölçülerinde bir sosyal adalet
�üşüncesinde ısrar etmesi"den, Dörtlüler, rahatsızlık duymuş,
buna tepki vermekten de yüksünmemişlerdi. Koraltan partinin
kuruluş toplantılarının birinde, Aras'a bir hışımla, "Sizin aki­
deniz bizden farklı. Sosyal demokrat bir parti kurmak istiyor­
sanız bizim aramızda ne işiniz var? Çıkın gidin, sizin komünist
olduğunuzu söylüyorlar . . . Ama herhalde siz bizden değilsiniz,
lütfen artık gelmeyiniz, " 1 39 sözleriyle tepki göstermiş, çalışma­
lara katılmasından duyulan rahatsızlığı dile getirmiştir. Ben­
zer bir olay yaşayan Z. Sertel de anılarında, Menderes'in ken­
disine, vehimli bir şekilde, "komünist misin?" diye sorduğunu
ve daha sonra mütemadiyen "komünist" diye "saldırması" ne­
ticesinde, "Bunlarla aynı kapta kaynayamayacağını" fark ettik­
ten sonra da yolların ayrıldığını ve Tan gazetesinin de partinin
yayın organı haline gelmesine müsaade etmediğini ifade etmiş­
tir. 140 Bu ilişkiyi değerlendiren Uğur Mumcu, işi daha da ileri­
ye götürerek, "Marksist Sabiha Sertel DP'nin sözcüsü olacaktı, "
gibi önemli bir iddiayı serdetmişti. 141 Aras v e Serteller, DP'nin
kuruluş çalışmalarına kısmen, ihtiyaca binaen, katılmışlardı.
lki taraf da kendi tasavvurlarını hayata geçirmek için bir araya
gelmişti. DP'liler, kendileriyle fikir teatisi içerisine girmişlerdi.
Solcularla DP arasındaki ilişki, iktidar partisinin dikkatinden

1 39 Metin Toker, Teh Partiden Çoh Partiye, s. 1 07-8; Mustafa Albayrak, a.g. e., s.
60. Partinin kuruluş toplantısında partinin sağda mı yoksa solda mı olduğu­
nu soran gazetecilere Bayar, "parti programı siyasi, iktisadi, içtimai sahaları
ihtiva ettiğine göre Cumhuriyet Halk Partisi'ne nispetle bu sahaların hangisi­
ne sağda hangisinde solda olduğumuz kesin olarak tespit etmek zordur," de­
miştir. Nazmi Sevgen, Celal Bayar Diyor hi, 1 920- 1 950, Tan, İstanbul, 1 95 1 ,
s . 102. Menderes ise, "bazı hallerde iki parmak soldayız bazı hallerde iki par­
mak sağda," demiştir. Bayar, bir yabancı gazetecinin kendisine yönelmesi üze­
rine , "sağ ve sol çok nispi bir ölçüdür. Eğer soldan maksat ammenin menfa­
atini azami derecede korumak, hiçbir sınıf ve zümreye imtiyaz vermemekse,
partimiz tamamıyla soldnr," demiştir. Şahingiray, a.g.c. , s. 42-50.
1 40 Zekeriya Sertel, a.g. e., s. 26 1 -265. Hüseyin Şeyhanhoğlu, Türh Siyasal Muha­
fazahdrlıgının Kurumsallaşması ve Demokrat Parti, Kadim Yayınları, Ankara ,
201 1 , s. 1 1 9 ; Mustafa Albayrak, a.g. e., s. 59-60.
1 4 1 Uğur Mumcu, a.g. e., s. 9 1 .

80
kaçmamış, DP kurucuları ile solcular adım adım takip edilmiş­
ti. Bu takip, raporlar halinde, gerekli mercilere sunulmuştu. Fi­
kir uyuşmazlıkları ve iktidarın DP kurucularına "gözdağı" ver­
mesi nedeniyle yollar erken ayrılmıştı. Sovyet tehdidinin, de­
moklesin kılıcı gibi Türkiye üzerinde sallandığı günlerde, sis­
tem açısından "mimli" ve "cüzzamlı" olanlarla işbirliğine git­
mek hayli zor olmuştu. Sol ile kısa süreli temas bile gözlerden
kaçmamış ve tenkit konusu olmuştur. Tan baskını gerçekleş­
meden, Görüşler dergisi ile alakalarının olmadığını ilan etmek
zorunda kalmışlardı. Sanki hiç temasları olmamış gibi nedamet
getirmişlerdi. CHP'nin içinden çıkan partinin düşünce dünya­
sı, Kemalizm'in ilkeleri etrafında şekillenmişti . iktidarında bu
ilkelere farklı yorumlar yüklenmişti. Ancak tamamen bir kopuş
yaşandığı söylemi, zayıf bir iddiadır. Kuruluş sürecinden itiba­
ren, içinden çıktığı parti, CHP tarafından tahakküm edilmiştir.
Bu , yerine ve zamana göre değişkenlik göstermiştir. Örneğin
kurulduğu ilk dönemlerde Soğuk Savaş'ın cüzzamlı ve bulaşı­
cı "komünist suçlaması "ndan kurtulamamıştır. Sertellerle te­
ması nedeniyle cürüm işlemiş gibi muameleye maruz kalmıştı.
O dönemde DP ile ilgili ortaya atılan bir iddiaya göre, par­
ti, Rus sermayesiyle kurulmuştu . 142 Metin Toker, "Moskova­
cılık suçlaması demokrasi tarihimizde ilk defa CHP militanla­
rı ve fanatikleri tarafından icat edildi. Bunların nazarında DP,
Moskova'nın emrindeydi. " 1 43 DP'liler de buna mukabelede bu­
lunmuşlardır. Nitekim Şefik Hüsnü'nün parti kurmasına izin
verildiği gerekçesiyle, asıl, CHP'nin, komünizmi koruma altı­
na aldığını ileri sürmüşlerdir. 1 44 iktidarda olduğu yıllarda DP,
CHP'nin çetin muhalefeti karşısında sıkışınca, CHP'yi, aynı şe­
kilde, komünistlikle suçlamıştı. Siyaset, fa,sit daire içerisinde
akim kalmıştı. DP'nin komünizmle mesafesini görebilmek için
1 949'daki kongresine bakmak yeterlidir. Zira DP, 20 Haziran
1949 tarihli ikinci Büyük Kongresi'nde laiklikten ödün verme­
mek kaydıyla "Din hürriyeti ve komünizm tehlikesi" üzerinde

142 Metin Toker, Tek Partiden Çok Partiye, s. 1 52 . Taner Timur, a.g. e., s. 33.
143 Taner Timur, a.g.e., 35.
1 44 Taner Timur, a.g. e., s. 3 5 .

81
durulmuştu: 1 45 "Memlekette maddi nizam ve manevi huzur ve
asayişin muhafazasında büyük bir amil Partimizin iç siyaset­
te aşın sağ ve sol cereyanlara şiddetle karşı koymak" 1 46 şeklin­
de konumunu ortaya koymuştu . Komünizm tehlikesinin ön­
lenmesi derpiş edilmişti. Ancak, komünizmin, "bir baskı unsu­
ru" olmayacağı da bilhassa beyan edilmişti. 1 47 Bu sözler zikre­
dildiğinde DP, henüz iktidar değildi. Onun için, muhalefetteki­
lerin özgürlük söylemlerine temkinli yaklaşmak iktiza ediyor.
Muhalefette iken söylenenlerin ve verilen vaatlerin, iktidara ge­
lindiğinde ne kadarının yerine getirildiğinin cevabı önemlidir.
DP'nin ilk yıllarda komünizme karşı yumuşak üslup kullandı­
ğı sarihtir. DP, henüz, farklı düşünce ve fikriyatı, müesses niza­
mı tehdit eden bir unsur olarak görmeye başlamamıştır. Sonra­
ki yıllarda uydurulmuş suç delillerine başvurmuş, komünizmi
baskı aracı olarak kullanmıştır.
D P'nin iktidar olduğu yıllarda basın , üniversite ve CHP ,
DP'ye karşı muhalefetini arttırdıkça buna verilen tepki de sert­
leşmeye başlamıştı. Bunun tezahürü olarak Menderes, Meclis'te
CHP'yi "Komünistlikle, vatanı dışarıya jurnallemekle ve mil­
li menfaatleri kundaklamakla" suçlamıştı . 148 Ancak daha ön-

145 Cemal Anadol, Türk Siyaset Tarihinde Demokrat Parti, s. 62. Demokrat Par­
ti, "komünizm" konusunda gösterdiği hassasiyetin tıpkısını "irtica" ve "ırkçı­
lık" konusunda da göstermiştir. DP, ezanın Arapça okunmasını sağlamış , din
derslerindeki usulü değiştirmiş, imam Hatiplerin sayısını arttırmış ve dini ya­
yın ve faaliyetlerde hissedilir bir artış görülmüştü. Ancak uç talepler gelmeye
başladığında DP laiklikten ödün vermeyeceğini göstermiştir. Örneğin Konya
il kongresinde bazı delegelerin fes, çarşaf ve Arapça harflere yeniden dönüş ta­
lebi kesin bir dille reddedilmiştir. Cumhuriyet, 13 Şubat 1 95 1 . Çarşafın yasak­
lanması teklifi DP'li üç kadın vekil, Aliye Temuçin, Edibe Sayar, Nazlı Tıla­
bar. Halkçı, 13 Mart 1956. Menderes için rejimi tehdit eden üç ana unsur, "si­
yasi irtica, milliyetçi irtica ve komünizm"dir. Cumhuriyet Ansiklopedisi, 1 94 1 -
1 960, cilt 2, haz. Hasan Ersel, Ahmet Kuyaş, Ahmet Oktay, Mete Tunçay, Ya­
pı Kredi, İstanbul, 2005, s. 236; 1 946 yılında Yaşar Çimen'in İtalyan faşistleri­
nin fikirlerini örnek alarak kurduğu Yalnız Vatan İçin Partisi 1952 yılında ka­
patılmıştır. Kemal Karpat, TDT, s. 338.
1 46 Demok rat Parti ikinci Büy ü k Kongres inde A l ınan Kararlar, ty ,
s. 9. Bayar ,

Kongre'd e yaptığı konuşmada, birçok konuya değinmiş v e özetle, "aşın sağ ve


sola" geçit vermeyeceklerini belirtmişti. A.g.e., s. 27.
147 Serhan Yücel, a.g.e. , s. 7 1 ; Cem Eroğul, a.g.e. , s. 76.
1 48 Cem Eroğul, a.g.e., s. 185.

82
ce Menderes, partisinin Gaziantep kongresinde, "Bizde komü­
nist parti kurulamaz. Çünkü topun ağzındayız. Çünkü şimal­
den gelen ve en sükunetli zamanlarda dahi o an tehlikeyi pek
çok defa yaşamışızdır," demişti. ı 49
DP'nin kurucuları, parti rüşeym halindeyken, iktidara kar­
şı, muhaliflerle diyalog içerisinde olmuşlardı. Bu şekilde meş­
ruiyet sağlamayı, toplumda kimi endişeleri bertaraf etmeyi ta­
hayyül etmişlerdi. Bu pragmatizm, bir süre devam etmiştir. Bu
meyanda, her ne kadar o dönem, sosyalistliği tartışmalı da ol­
sa, Mehmet Ali Aybar'ı saflarında görmek istemişlerdi. Aybar,
1 946 seçimleri sırasında bağımsız aday olarak Bursa' dan seçim­
lere iştirak etmişse de Meclis'e girememişti. Aynı zamanda Na­
zım Hikmet'in avukatı Mehmet Ali Sebük de DP'den aday ol­
muştu . lktidara geçtiklerinde sola dair yaklaşımları, temelden
değişmişti. DP, Batı Bloku'nda yer almanın gerekli tüm şartla­
rını yerine getirmiş, içeride komünist olduğunu düşündükleri
aydınları gözetim altında tutmuşlardı. Belirli aralıklarla komü­
nist tevkifat yapılmıştı. Dış politikada ise uluslararası antiko­
münizmin müttefiki, hatta güçlü ortağı olmuşlardı. Diğer taraf­
ta hem DP hem de CHP toplumsal muhalefeti susturmak için
antikomünizm ve laikliği kullanmışlardır. Laikliği, dinsel mu­
halefete , antikomünizmi ise daha sol liberal muhalefete karşı
tedavüle sokmuşlardı.
DP, kendisine destek veren yapılar arasında dengeyi koruma­
ya çalışmıştır. Bu anlamda parti içerisinde bir klik, dindarların
gönlünü hoş tutarken, diğer bir klik de "irticai faaliyette" bulu­
nanlara göz açtırmamıştır. Bir tarafta Basın Kanunu üzerinde­
ki tahdit edici hükümler ilga edilirken, diğer tarafta solu bastır­
ma adına, tek parti döneminden kalma anlayış hüküm sürmüş,
muhalif fikriyata müsaade edilmemişti. Bunun için de "komü­
nizm" araçsallaştırılmıştı. ı so Basın da DP'nin dümen suyuna git­
miş, medyada mütemadiyen "kızıl sürüler" , "kızıl ajanlar" ve
"va tan haini" gibi propagandist s ö z c ü k l er kullanılmıştı . ı s ı lz-

1 49 Komünizmle Mücadele Birligi, sayı 3 , Şubat 1 9 5 3 .


1 50 Tane! Demirel, Demokrat Parti, s. 1 40.
1 5 1 Cem Eroğul, a.g. e., s. 1 06.

83
mir Fuarı'nda Çekoslovakya standı komünizm propagandası
gerekçesiyle kapatılmıştı. 1 52 Cumhuriyet gazetesi, " Çekoslovak­
ya'da toprak, toprağı sürenindir ! levhası, komünist propaganda­
sından başka ne ifade eder? " 1 53 şeklinde yaptığı haber ile hükü­
metin icraatını haklı bulmuştu . Hakeza Falih Rıfkı Atay'ın Yeni
Rusya isimli eseri komünizm propagandası içerdiği gerekçesiy­
le toplatılmıştı. 1 54
New York Times 'tan Mr. Sulzberger, Türk aydın çevrelerinde
5.000 kadar komünistin olduğunu iddia etmişti . İngiliz belge­
lerine göre bu , "Kesinlikle bir abartıydı; fakat Ankara ve İstan­
bul üniversitelerinde sempatizan unsurları için muhtemelen
doğru" 1 55 olduğu yorumu yapılmıştır.

1 5 2 Ahşam, 24 Ağustos 1 95 1 .
1 5 3 Mümtaz Faik, "Fuarda Komünist Propaganda Yapan Yabancı Pavyonlar" ,
Cumhuriyet, 23 Ağustos 1 950.
1 54 Falih Rıfkı Atay , bir yazısında Bakan Tevfik lleri'nin Nazım Hikmet'e olan
hayranlığını ifade eden mektupların ortalıkta dolaştığını yazmıştı. Bir basın
toplantısında gazetecilerin, bunu Tevfik lleri'ye sorması üzerine , ileri , Atay'ın
Yeni Rusya isimli eserinden bahsetmişti. Ulus, 26 Ekim 1 950. Falih Rıfkı, ce­
vaben, Yeni Rusya isimli kitabının , Rusya'ya dair röportajlara dayandığını, ko­
münizm propagandası içermediğini ve kendisinin de Türk milliyetçisi oldu­
ğunu ifade etmiştir. Ulus, 25 Ekim 1 95 1 . Ulus gazetesi, lleri'nin, Nazım'a gön­
derilmiş mektubunu yayınlayınca, Bakan, Atay'a ait kitabın toplatılması için
talimat vermişti. Akşam, 28 Ekim 1 95 1 . Komünizm propagandası yaptığı ge­
rekçesiyle sadece Türkçe gazete ve dergiler ile Türk yazarların kitapları ya­
saklanmamıştı. Daha önce, 1 950 yılında, DP Hükümeti , Bakanlar kurulu ka­
rarıyla tehlikeli olduğuna inandığı gazete, dergi ve kitapların yurda girişini
yasaklanmıştı . Arnavut Komünist Partisi'nin farklı dillerde bastırdığı 1 Maj
isimli broşür Bakanlar Kurulu'nca yasaklanmıştı. BCA yer no. 030. 1 8 . 0 1 .02
fon no. 1 23 . 70.3. Bulgar Komünist Partisi Merkez Komitesi Sekreteri tarafın­
dan hazırlanan Leçons Fonde Mentales ve Fundamental Lessons isimli raporlar
yasaklanmıştı. BCA yer no. 030. 1 8 . 0 1 .02, fon no. 1 23 . 7 1 . 1 9 . Paris'te yayınla­
nan Yugoslav Komünist Partisi tarafından yayınlanan Pour La defence de la Pe­
ix isimli bültenin yurda sokulması yasaklanmıştı. BCA yer no. 030. 1 8 . 0 1 .02,
yer no. 1 23 . 70 . 5 . 1 9 5 l 'de Çin'de basılan Peoples China isimli derginin yurda
sokulması men edilmişti. BCA yer no. 030. 1 8 .0 1 . 02, fon no. 1 25 . 19.4. Daha
sonra da " Komünist Çin Hükümeti tarafından yayımlanan bil'umum matbu­
atların yurda sokulması ve da�ıtılması" yasaklanmıştı. BCA fon no. 030. 1 8. 0 1 ,
yer no. 1 28 . 29. 1 4 . Bakanlar Kurulu kararıyla, 1 9 5 2 yılında Sovyetler'de ba­
sılan ve Nazım Hikmet'e ait olduğunu tahmin ettiğimiz, Hapiste ve Hürriyet
lçinde Bir Türk Komünistinin Notlan adlı kitabın yurda sokulması ve dağıtımı­
nın yapılması yasaklanmıştı. BCA yer no. 030. 1 8 .0 1 , fon no. 1 30 . 70. 1 4 .
1 55 F0 404/29 1 January 1 9 5 1 -December 1 95 1 .

84
D P , uluslararası antikomünist organizasyonlara katılmak­
tan geri durmamıştı. 1 56 Bu organizasyonlar genellikle Ortado­
ğu ve Asya ülkeleri arasında yapılmıştır. Toplantılara, çoğu za­
man, Bakanlar Kurulu kararıyla, milletvekili düzeyinde katı­
lım gerçekleşmiştir. Katılanlar içerisinde Nazlı Tılabar'ın ismi
ön plana çıkmıştır. Katılımcıların ücretleri bütçeden karşılan­
mıştı. Uluslararası antikomünist platformda görünmek önemli
bir kazanımdı kendilerince. Alıcısı fazla olmasından dolayı DP,
iç ve dış politikada hemen hemen sıkıştığı her konuda, Sovyet
tehdidini ve komünizm tehlikesini öne sürmüştür. Tabiri caiz­
se neredeyse tüm kötülükler bir avuç komüniste mal edilmiş­
tir. T. Demirel, DP'nin sol ve komünizm karşıtlığının, onun
otoriter yapısını ortaya çıkaran " turnusol" kağıdı vasfını gör­
düğünü ifade etmişti. DP'nin, yekvücut ve uyumlu bir toplum
projesine muhalefet edenleri "komünist" belleyip, onlarla mü­
cadeleye giriştiği muhakkaktır. 1 57 Demirel'in düşüncesi doğru
olmakla birlikte hakikatin tamamını açıklamaya yetmemekte­
dir. Bilerek veya bilmeyerek eksik bıraktığı nokta, DP'nin abar­
tısının dışında kalan, gerçekliğe tekabül eden, Misak-ı Milli sı­
nırları dışında komünizm lehine gelişen hadiselerden DP'nin
farkındalığıdır.

1 56 l 955'te Formoza'da düzenlenen "Asya Devletleri Anti Komünist Konferan­


sı"na milletvekilleri Nazlı Tılabar ile Nurettin Fuat Alpkartal katılmıştı. BCA
yer no. 030. 1 8 . 0 1 .02, fon no. 1 39 . 5 1 . 1 7 1956 yılında Bağdat'ta Lübnan, Ür­
dün, Irak, lran ve Ürdün arasında komünizmle mücadele konusunda yapıla­
cak toplantıya Milli Emniyet Hizmetleri Reisi Korgeneral Behçet Türkmen ile
Komünizmle Mücadele Müdürü Mustafa Gürgün'ün katılması kararlaştırıl­
mıştı. BCA yer no. 030. 18.01 .02, yer no. 1 4 1 . 1 1 3 . 20. l 957'de Saigon'da topla­
nan "Asya Devletleri Anti Komünist Konferansı"na Türkiye adına Nazlı Tıla­
bar ile Vatan gazetesi yazan Ahmet Emin'in katılması uygun görülmüştü. BCA
yer no. 030. 1 8 .0 1 , fon no. 1 45 . 1 20. 1 1 . Asya Devletleri Antikomünist Birli­
ği'nin l 958'de Bangkok'ta yapılan toplantıda Nazlı Tılabar'ın tek başına tem­
sil etmesi istenmişti. BCA yer no. 030. 1 8 .0 1 , fon no. 1 48.2 1 . 1 1 . Bir yıl sonra
Seul'de yapılan antikomünist toplantıya yine Tılabar katılmıştı. BCA yer no.
030. 1 8 . 0 1 , fon no. 1 5 2 . 3 3 . 8 . 27 Mayıs askeri darbesinden sonraki toplantılara
Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyasi Tarih hocası Ahmet Şükrü Esmer katılmıştır.
Taypey, Manila ve Seul'deki antikomünist toplantılara Esmer iştirak etmiştir.
BCA yer no. 030. 1 8 . 0 1 .02, fon no. 1 5 7 . 25 . 1 2; BCA yer no. 030. 1 8 .0 1 , fon no.
1 59 . 1 5 . 18; BCA ye r no. 030. 1 8 .0 1 , yer no. 1 64. 1 7. 3 .
1 57 Tane! Demirel, Demokrat Parti, s. 1 70.

85
Nôzım Hikmet'in "hainliği" ve af kampanyası
l 950'nin ilk aylannda Meclis'te Af Kanunu görüşülmeye baş­
lanmıştı. Kamuoyu da bu görüşmelere ilgi göstermişti. 1 58 Bu
ortamı fırsat bilen İstanbul Üniversitesi Hukuk, İktisat, Tıp
ve Edebiyat Fakültesi öğrencileri, Nazım Hikmet'in affedil­
mesi için imza kampanyası düzenlemişti. 1 59 Ankara'da bir kı­
sım avukat, Nazım Hikmet'in affı için Cumhurbaşkanı İnönü
ve Başbakan Şemsettin Günaltay'a birer dilekçe 1 60 vermişti. Di­
lekçede, Cumhurbaşkanı İnönü'den Anayasa'nın kendisine ta­
nımış olduğu yetkiyi kullanarak Nazım'ın affedilmesini dile­
mişlerdi. Bundan iki gün sonra, af kampanyasına birçok aydın
imza vermişti. 1 6 1 Aynı şekilde, Yüksek Tahsil Gençlik Derneği
Cumhurbaşkanı, TBMM Meclis Başkanı ve Bursa Cumhuriyet
Savcısına dilekçe ile başvuruda bulunmuşlardı. 1 62 Avukat Meh­
met Ali Sebük, Nazım'ın affedilmesi için bir dizi resmi görüş­
mede bulunmuştu. Son olarak, yabancı öğrenciler de Nazım'ın
ivedilikle affedilmesi için Hükümet yetkililerine telgraf çekmiş-

1 58 Cumhuriyet, 4 Mart 1 950; Cumhuriyet, 2 1 Mart 1 950.


1 59 Ahşam, 8 Nisan 1 950.
1 60 Dilekçe: "Şair Nazım Hikmet'in 8 Nisan 1 950 tarihinde açlık grevi yapmaya
karar verdiğini büyük bir üzüntü ile gazetelerde okuduk. Sanat şöhreti mem­
leket sınırlarını aşan ve 12 yıldan beri Bursa cezaevinde yatan bu değerli sa­
natkarın bir hatayı adliyeye kurban olduğu ve halen şifa bulmaz bir hastalık­
la malul bulunduğu şayidir. Anayasa'nın zatı devletlerine tanıdığı yetkiye is­
tinaden mumaileyhin cezasını bağışlamanızı derin saygılarımızla arz ederiz. "
Cumhuriyet, 5 Nisan 1 950; Ahşam, 5 Nisan 1 950.
1 6 1 Vala Nureddin, Yahya Kemal'den de imza istediğini, ancak "Nazım Hikmet'in
affolunmasını istemediğinden değil, sadece utanç verici bir takip edilme kor­
kusuna kapıldığı için" imza vermediğini ifade etmiştir. Rady Fish, Nazım'ın
Çilesi, çev. Güneş Bozkaya-Kolontay, Ararat Yayınlan, İstanbul , 1975, s. 75.
Af Kanunu'nun Meclis'te takılması ve Nazım Hikmet'in ilk etapta af kapsamı
dışında kalması nedeniyle Nazım Hikmet açlık grevi kararını öğrenen aydın­
lar Cumhurbaşkanına verdikleri dilekçede Nazım'ın affedilmesini talep etmiş­
lerdir. Dilekçe metni için bkz. Cumhuriyet, 7 Nisan 1 950. imza veren bütün
isimler için bkz. Kvmünizmr Kı.ıışı Mücı.ıdclc, yıl 1 , sa}l 2 3 , 1 5 Temmuz 1 9 5 1 .
Adı geçen aydınlan, Türk Milliyetçileri Derneği, "Rusya'ya kaçan komünist
Nazım Hikmet'in hususi affı için çalışanları, ona vatansever şair diyenleri ve
lehine neşriyat yapanları tel'in toplantısı" düzenlemişlerdi. Komünizme Karşı
Mücadele, yıl 2; sayı 24, 1 5 Ağustos 1 95 1 .
1 62 Dilekçeler için bkz. Ahşam , 9 Nisan 1950.

86
lerdi. 1 63 Bu çabalara karşın, milliyetçi dernekler, Türk Gençlik
Teşkilatı ile Türk Kültür Ocağı Cumhurbaşkanı lnönü ve Baş­
bakan Günaltay'a gönderdikleri mektupta, tersi talepte bulun­
muşlardı. 1 64 Ancak, seçim sathı mailine girildiği için, af konu­
su , bir anda gündem dışı kalmıştı.
1 950 seçimlerinden önce tartışılan genel af konusunu DP,
iktidara gelir gelmez gündemine almış 1 6 5 ve af kanun tasarısı 5
Haziran'da son şeklini almıştı. Tasarıda, "komünistlik, casus­
luk, adabı umumiye aleyhinde işlenen suçlar ile Devlet malla­
rına karşı işlenen suçlar" yer almamıştır. 1 66 Ancak Nazım Hik­
met, "komünistlik suçu" ndan değil de, "orduyu isyana teşvik
ve kargaşalık suçu"ndan ceza aldığı için Af Kanunu kapsamına
girebilmişti. 1 67 Affın, Nazım Hikmet'in şahsı için çıkarıldığı yo­
rumlarına karşı Sadri Maksudi Arsal, Meclis'te "Biz bu kanunu
merhamete layık mahkum zümreler için çıkarıyoruz , fert için
değil ! " 1 68 ifadesinde bulunmuştu . Meclis'te Nazım Hikmet ko­
nusu hararetli şekilde tartışılmış, DP'lilerden bazı isimler Na­
zım'ın affına karşı çıkarken , 1 69 bazıları da affı savunmuşlar­
dı. Ulaştırma Bakam Tevfik lleri, karşı çıkanlardan biri olmuş,

1 63 Prag'da okuyan yabancı öğrenciler, Nazım Hikmet'in bırakılması için protesto


telgrafı çekmişlerdi. Telgraf için bkz. fon no. 030.01 .00.00, yer no. 5 . 24.8. 1 .
Paris'ten 1 5 .05. 1 950 tarihinde gelen başka bir telgrafta Nazım'ın derhal bıra­
kılmasını istemişlerdi. BCA fon no. 030.0 1 , yer no. 5 . 24.8.
1 64 Ayrıntılı bilgi için bkz. Komünizme Karşı Mücadele, 15 Temmuz 1 95 1 .
165 Akşam , 1 9 Mayıs 1 950; Akşam, 2 2 Mayıs 1 950; Akşam, 2 5 Mayıs 1 950; Cum­
huriyet, 22 Mayıs 1 950.
1 66 Cumhuriyet, 4 Haziran 1 950; Cumhuriyet, 6 Haziran 1 950; Ulus , 7 Haziran
1 950.
167 Akşam, 6 Haziran 1 950; Akş am , 1 4 Temmuz 1 950.
1 68 Cahide Sınmaz Sönmez, "Demokrat Parti lktidannın llk lcraatlanna Bir Ör­
nek: 'Bazı Suç ve Cezalann Affı Hakkında Kanun"' , Yönetim Bilimleri Dergisi,
cilt 1 0 , sayı 20, 20 1 2 , s. 1 1 5 . Z. Sertel, CHP'nin Nazım'ı affetmeye cesaret ede­
mediğini, yeni hükümetin de "belli suçlardan yatanlar bu aftan yararlanacak­
lardı. Hükümet sırf Nazım lçin özel bir af çıkarmaya cesaret edememişti," di­
ye yorumda bulunmuştur. Z. Sertel, a.g.e., s. 1 8 1 - 1 82.
1 69 Karşı çıkanlardan birisi Remzi Oğuz Arık olmuştur: Bkz. TBMMTD, dönem
9, cilt 1 , B. 23, s. 694, 696. Savunanlar arasında DP'li Müfid Erkuyumcu'ya
göre , " Nazım Hikmet'in suçu durumu komünistliğe temas etmemektedir."
TBMMTD, dönem 9, cilt 1, B. 23, s. 694. Meclis'te, af konuşulurken CHP'li ve­
killer çok da oralı olmamışlardır.

87
"Nazım Hikmet'in komünistliğinden şüphe etmek gaflet olur,"
açıklamasında bulunmuştu. 1 70 Daha sonraki günlerde, Ulus ga­
zetesi, lleri'nin, Nazım Hikmet'e hayranlığını içeren mektupla­
rını yayınlamıştı. 1 71 DP Meclis grubu kendi arasında ikiye ay­
rılmış ve hararetli tartışmalar meydana gelmişti. Nazım'ın affı,
DP'nin özgürlükçü yapısından mı kaynaklanmıştı, yoksa ceza­
evinde olduğu müddetçe iç ve dış politikada kendisini rahatsız
edeceği için bundan temelden kurtulmak istediğinden mi gel­
mişti çok net değil. Meclis'te, af konuşulurken CHP'li vekiller
çok da oralı olmamışlardı. Nazım'ın affedilmesini sadece solcu­
lar değil aynı zamanda antikomünist düşünceye sahip aydınlar
da istemişti. Nazım Hikmet'in affedilmesini isteyenler olduğu
gibi, onun "af' kapsamı dışında kalmasını isteyenler de azım­
sanmayacak derecedeydi. Seçimden bir gün sonra meydana ge­
len Çiçek Palas hadisesi bunun göstergesi olmuştur.

Çiçek Palas hadisesi

Nazım Hikmet'e destek amaçlı imza kampanyaları düzen­


lendiği ve gerekli yerlere dilekçe verildiği yukarıda belirtilmiş­
ti. Diğer tarafta, antikomünist cenahta yavaş yavaş tepki sesle­
ri yükselmeye başlamıştı. İstanbul Yüksek Tahsil Gençlik Der­
neği, 14 Mayıs seçimlerinden bir gün sonra, yetkililerden mü-

1 70 TBMMTD, dönem 9, cilt 1 , B. 23 , s. 695.


171 Ulus gazetesi, 1 4 Mayıs 1 950 seçimlerinden sonra muhalefete geçmiş ve her
fırsatta DP'yi eleştirmişti. Tevfik lleri'nin ismet lnönü'yü açık bir şekilde eleş­
tirmesiyle de zaten Nazım Hikmet'e aşırı mesafeli olan gazeteyi çileden çıkar­
mıştı. Ulus, günler öncesinden lleri'den Nazım'a yazılmış mektuplardan bah­
setmiş ve fakat yayınlamamıştı. Ta ki Milli Eğitim Bakanı Nazım Hikmet hay­
ranı olduğunu ima edene dek. lleri'den Nazım Hikmet'e "Yüksek Mühendis
Mektebi 4. sınıftan Celal oğlu Tevfik imzasıyla şöyle bir mektup yazılmıştı:
Nazım Hikmet'i kafasını kalbinden ve kafasını şehvetinden çok daha ziyade
sevdiği için severim. Nazım Hikmeti köylüyü şehirliden, ameleyi patrondan
daha çok sevdiği için severi m . Nazım Hikmet Rolşevikmi ş l Ru , heni alakadar
etmez. Nazım Hikmet eğer sadece köylünün ve amelenin taraftarı olduğu için
Bolşevikse her iyi ve doğru düşünen Bolşeviktir. " Ulus, 27 Ekim 1 95 1 . Ayrı­
ca bkz . Ulus, 29 Ekim 1 95 1 . O dönemde Tevfik Bey'in ( ileri) MTTB ile irtiba­
tı vardı. Mektubun yazılış tarihi, MTTB'de antikomünist damarın belirgin bir
şekilde ortaya çıktığı döneme denk gelmiştir.

88
saatle almak suretiyle Çiçek Palas'ta, Nazım Hikmet'in annesi
Celile Hanım'ın da katıldığı 1 72 bir toplantı düzenlemişti. Salo­
nun dış kapısına "Nazım Hikmet Toplantısı" diye afiş asılmış­
tı. Toplantıda Nazım Hikmet'in durumu konuşulmuş ve onun
şiirleri seslendirilmişti. Toplantı devam ederken MTTB'den üç
kişi salona girmiş ve toplantının sonlandırılmasını istemişlerdi.
Tartışma bir anda alevlenmişti. Milliyetçilerin, "kahrolsun ko­
münistler, komünistleri kahredeceğiz" sloganlarına 1 73 karşılık,
Milliyet ve Komünizme Karşı Mücadele gazetesi, salonda bulu­
nanların, "yaşasın komünizm" 1 74 diye karşılık verdiklerini yaz­
mıştır. Ertesi gün ise Milliyet, böyle slogan atılmadığını neşret­
mişti. Diğer olayların aksine, polis bu sefer tedbirini almış ve
hemen müdahale etmişti. Buna rağmen salonun önündeki ka­
labalık gittikçe artmıştı. Durumu bizzat yerinde görmek ve yö­
netmek maksadıyla Vali Fahrettin Kerim Gökay da olay yerine
gelmişti. Öğrenciler olay yerinden dağılmadan önce , ertesi gün,
öğrenci derneklerinin, 1 75 Beyazıt'ta komünizmi tel'in toplantı­
sı düzenlemesine karar vermişlerdi. 1 76 Bunun için İstanbul va­
liliğine müracaatta bulunulmuştu . Ancak valilik bu müracaa­
tı uygun bir üslup ile reddetmişti. 1 77 Fakat milliyetçi teşekkül­
ler, miting taleplerinden vazgeçmemişlerdi. Onun için müra­
caatlarını yenilemişlerdi. İkincisinin de reddedilmesi üzerine

1 72 Ulus , 16 Mayıs 1 950.


1 73 Cumhuriyet, 16 Mayıs 1 950.
1 74 Milliyet, 16 Mayıs 1 950; Komünizme Karşı Mücadele, yıl l , sayı 4, 15 Eylül
1 950. Ancak Emniyet birimlerince yapılan tahkikat sonucunda "yaşasın ko­
münizm" diye bağırılmadığı anlaşılmıştır. Milliyet, 17 Mayıs 1 950. Zaten ,
Devletçe her menfi hareketin komünist eylem olarak yorumlandığı, görüldü­
ğü süreçte ve 1 4 1 ile 14 2. maddelerin Ceza Kanunu'nda kapı gibi durduğu So­
ğuk Savaş ortamında ve de milliyetçilerin ve polislerin hazır bulunduğu bir
ortamda "yaşasın komünizm" diye slogan atıldığı iddiası zayıf kalmıştır.
1 7 5 Üniversite Talebe Birliği, Milli Türk Talebe Birliği ve Türk Kültür Ocağı.
1 76 Akşam, 16 Mayıs 1 950. Toplantının amacı, "son zamanlarda şehrimizde yapı­
lan yabancı zararlı ideoloji propagandalarını tel'in etmek" diye belirtmişlerdi.
Milliyet, 19 Mayıs 1 950.
177 "Valilik gerekçesini şu şekilde açıklamıştı: "Gençliğin bu müracaatı günün si­
yasi nezaketi karşısında tarafımızdan dikkatle incelenmiş, tehirinin memleket
menfaatleri bakımından uygun olacağı mülahazasiyle toplantı ve mitinge mü­
saade verilmemiş olduğu tebliğ olunur. " Milliyet, 19 Mayıs 1950.

89
Türk Kültür Ocağı Başkanı sıfatıyla Bekir Berk valiye hitaben
bir mektup yayınlamıştı. 1 78
Mesele artık basit bir salon toplantısını tel'in etmekten çık­
mıştı. Milliyetçi öğrencilerin amacı, geniş kitlelerin olacağı bir
miting düzenleyip kendilerini göstermek olmuştu . Öğrenciler,
gerekli mercilerden izin koparamamışlardı. Valiye hitaben ya­
zılan mektupta belirtildiği gibi komünistlere toplantı izni ve­
rilmesini hazmedememişlerdi; "Onlar yaptı. Biz de yapacağız"
modunda olmuşlardı. DP, iktidarının ilk günlerinde, bir yan­
dan kabineyi şekillendirirken, diğer yandan da Hükümet prog­
ramını hazırlıyordu . Böyle bir durumda yurt sathında taşkınlık
olmasını istememişti. Bu arada Devleti temsil eden antikomü­
nist akıl ile antikomünist öğrenci/gençlik hareketleri birbirleri­
ne karşı tebliğler ve mektuplar yayınlamak suretiyle münaka­
şaya girmişlerdi. Nazım'ın affına karşı çıkanların bir kısmı, ko­
münist dünyaya karşı yenilmişlik ve zayıflık göstermemeleri
gerektiğini belirtmişti.

Anti komün ist pencereden Nazı m Hikmet portresi

Antikomünizm, Soğuk Savaş yıllarında en velut konuların


başında gelmiştir. Bu yüzden de propaganda malzemesi açısın­
dan hiç sıkıntı çekilmemişti. Hemen hemen her mesele, anti­
komünizme dönüşebilmişti. Adeta bütün yollar oraya çıkmış­
tı. Solcu aydınlar büyük bedeller ödemişlerdi. Bunlar arasında ,

1 78 "Muhterem Kerim Gökay, Nazım Hikmet adını silah yaparak komünizm le­
hinde tezahürat yapan küstahlara haddini bildirmekle beraber Türk gençliği­
nin hakiki temsilcileri olan İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği, Türk Gençlik
Teşkilatı, Milli Türk Talebe Birliği, Türkiye Milli Talebe Federasyonu, Türk
Kültür Çalışmaları Derneği ve Türk Kültür Ocağının komünizmi tel'in için
tertiplediği toplantı ve mitinge günün siyasi nezaketini bahane ederek lller
idaresi kanununun 2. maddesine dayanarak mani oldunuz. Müsaade etmedi­
niz. Bu vaziyet karşısında aşağıdaki sualimizi nasıl cevaplandıracağınızı bil­
mek isterd i k . Komünizm taraftarlarının tertip ettiği toplantıya müsaade et­
meniz memleket menfaatlerine aykırı olmuyor da , Milliyetçi gençliğin yap­
mak istediği komünizmi tel'in toplantısı memleket menfaatlerine aykırı olu­
yor? Acaba onların toplantı yaptığı zaman vaziyet daha mı normaldi? Hemen
ilave edelim ki solcuların toplantı yaptığı zaman iktidar iki parti arasında sal­
lanıyordu. Bugün ise hükümet kurulmuştur." Milliyet, 25 Mayıs 1 950.

90
şüphesiz, en çok bedel ödeyenlerden biri de Nazım Hikmet ol­
muştur. Nazım Hikmet'in üretken olması, düzene eklemlen­
meyi reddetmesi, kimi zaman saldırgan olması ve son olarak da
Sovyetler'e sığınması nedeniyle mütemadiyen dikkat çekmişti.
Örneğin Nazım Hikmet'in 1 929 yılında başlattığı "Putları Yıkı­
yoruz" kampanyası hem o dönemde hem de sonrasında büyük
eleştirilere neden olmuştu.
Bu eleştiriler, Nazım Hikmet'i hedef alan risalelerde, gazete
ve dergi köşelerinde dile getirilmişti. Bu risalelerin ilki, Nihal
Atsız tarafından "Komünist Don Kişotu Proleter-Burjuva Na­
zım Hikmetof Yoldaşa" ismiyle 1 93 5 yılında kaleme alınmış­
tı. Bir başka isim, Muhittin Nalbantoğlu da "Putları Yıkıyoruz "
tartışmasına katılmış ve Nazım Hikmet'in çelişkilerine işaret
etmişti. Nalbantoğlu, Nazım Hikmet'in Mehmet Akifi ve istik­
lal Marşı'nı tenkit eden şiirini " tezat"lık 1 79 olarak görmüştür.
Bu tartışmanın içinde olan başka bir antikomünist isim, Rıza
Çavdarlı, Nazım Hikmet ile ilgili yazdığı küçük ebatlı eserin­
de, af kampanyası sırasında Nazım Hikmet'in, sağlık durumu­
nun kötüleşmesini kasıtlı ve Türk aydınının ilgisini çekmeye
dönük bir kurgu olarak nitelemiştir. 1 80 Nazım Hikmet, Türki­
ye solu açısından ne kadar değerli bir şair idiyse, Türkiye sa­
ğı açısından da bir o kadar tahkir ve tezyif edici bir kişilikti.
Nazım Hikmet, 1 950 yılında hapisten çıktıktan kısa süre son­
ra Romanya üzerinden Moskova'ya kaçmıştı. Onun, Mosko­
va'ya ayak basar basmaz Sovyet resmi haber ajansı Tass'a ver­
diği demeçte zikrettiği sözler, Türk sağı için propaganda mal­
zemesi olmuştur:

O denli mutluyum ki anlatamam . . . Ben bugün Sovyet Sosya­


list Cumhuriyetler Birliği'nin çocuğuyum. Ve 24 yıl sonra va­
tanıma geri dönmenin mu tluluğundayım . . . Beni karşıladı­
nız . Ağırladınız . . . Bu arada hemen eklemeliyim ki, Stalin be­
nim her şeyimdir. Gözümün, fikirlerimin ışığıdır. Beni yaratan

1 79 Muhiddin Nalbantoğlu , "N:izım Hikmet ve Tezatları", Milli Hareket, sayı 3, 1


Aralık 1 966.
1 80 Rıza Çavdarlı, Aziz Büyük Olü Mareşalin Bir Numaralı Düşmanı Nazım Hikmet
Kimdir, Rıza Koşkun Matbaası, lstanbul, 1 9 50.
91
odur. Moskova'da onun ismini verdiği üniversitede , onun ışı­
1 1
ğıyla feyizlendim. 8

Nazım'ın bu demecini değerlendiren Akkan Suver'e göre ,


Nazım Hikmet'in bu davranışı, kendisini karşılamaya gelen­
lerce de garipsenmişti. 1 82 Bir dönem Türk sağının Nazım ile il­
gili eleştirileri, dengeli olmuştu. En azından küfür edecek dü­
zeye gelmemişti. Ancak, Nazım'ın Sovyetler için "gerçek vata­
nım" demesi eleştirinin dozunu arttırmış ve antikomünistler­
ce, "hainliği" tescillenmişti. Nazım , kaçtıktan sonra yapılan ya­
yınlarda sarkastik üslup kullanılmıştı. Örneğin Büyük Doğu,
Nazım için, "kızıl köpek" ifadesine yer vermişti . 1 83 Daha son­
ra da Büyük Doğu, Nazım'ın peşini bırakmamıştı . Af kampan­
yası sırasında imza veren aydınların isimlerini dört gün boyun­
ca "Yüzleri Kızarsın, Yeter ! " spotuyla yayınlamıştı . 1 84 Milliyet­
çi gençliğin düzenlediği bir toplantıda Nazım kastedilerek "va­
tansız piç" diye slogan atılmıştı. 1 8 5 Komünizmin salgın bir has­
talık gibi yayıldığına iman eden antikomünistler, Moskova'da,
kendi ülkelerinde "misyonerlik" yapmak için binlerce köle ye­
tiştirildiği, bunlar "arasında Türkiye'ye salınanların ilk şöhret­
lisi Nazım Hikmet" olduğuna inanmışlardı . Onun hakkında ,
"komünizmin ne büyük ve ne korkunç bir bela olduğunun he­
nüz bilinmediği yıllarda , satılmış kalemine kabadayıca bir eda
da vererek yeni şiir diye kızıl Moskof propagandası yapan bu
kabadayı, az kimsenin kanına girmedi" 1 86 diye yazılar yazılmış­
tı. Sovyet hayranı olduğunu gizlemeyen Nazım Hikmet, anti­
komünist yazına göre su götürmez "kızıl ajan" ve "vatan hai­
ni" idi . 1 87

1 8 1 Akkan Suver, Hain Nazım Hikmet, Su Yayınlan, 1 979, s. 57; Bekir Berk, Nazım
Hikmet Meselesi, s. 4.
182 Akkan Suver, Hain Nazım Hikmet, s. 56.
1 83 Büyük Doğu, 26 Ağutos 1 95 1 .
1 84 Büyük Doğu, 1 2- 1 5 Eylül 1 9 5 2 .
l R 'i Knrnli n i ::::rn e Karşı Miirndclc, y ı l 2 ; sayı 24, 1 5 A�ustos 1 95 1 .
1 86 A. Okçuoğlu , " Moskofçu Kuyruklar ve Kuyrukçuları" , Düşünen Adam, yıl 1 ,
sayı 2 1 , 24 Mayıs 1 96 1 .
187 Düşünen Adam, yıl 1 , sayı 40, 5 Ekim 1 96 1 ; 'Türk Milliyetçiliğinin Asli Te­
melleri " , Hareket, sayı 3 , Şubat 1 953; Antikomünist Bekir Berk'in Nazım Hik-

92
Nazım Hikmet Sovyetler'de iken Türk antikomünistlerine yi­
ne malzeme olmuştu. Bulgar Hükümeti'nin zulmüne maruz ka­
lan Türklerin, Türkiye'ye göç etmek istemeleri üzerine Nazım
Hikmet, onlan ziyaret etmiş, Bulgaristan' da kalmalarını istemiş­
ti. 188 Bu olay Türk basınına farklı yansımış, onun ve beraberin­
deki Bulgar Komünist Partisi üyelerinin protestoyla karşılaştığı
yazılmıştı. 1 89 Bunun üzerine Nazım Hikmet, Moskova radyosu
aracılığıyla hakkındaki ithamlara cevap vermişti. Bulgaristan' da,
kendisini, yaklaşık 1 20 bin Türk'ün dinlediğini ifade etmişti:

Türklük aleyhine tek kelime etmedim. Türküm ve Türkiye­


liyim . . . Türkiye'nin Amerika boyunduruğundan kurtulması­
nı isteyen her Türkiyeliye Türkiye'nin vatan ve millet hainleri
Rus uşağı, Sovyet ajanı der. Ben yurtseverim . . . bana da . . . Rus
1 90
uşağı diye haykırır vatan hainleri.

Türk sağı, Nazım'ın, Stalin için, "beni yaratan odur" sözün­


den, Stalin'in Tanrı/Allah yerine konulduğu gibi bir anlam çı­
karmıştı . Ancak, metnin tamamı birlikte değerlendirildiğin­
de, Nazım'ın, Türkiye'de maruz kaldığı hukuksuzluklara kar­
şın, Stalin'in kendisini sahiplenişiyle hayata yeniden tutunma­
sını anlatmıştır. Aslında Stalin'e minnetini ifade etmiştir. Bir
de, N azım'ın söylediklerini kendi konj onktürü içerisinde de­
ğerlendirmeye açmak gerekir. Keza Stalin hayatta iken Stalin
eleştirisi yapmanın olanağı, ortamı yoktu . Ancak, Türk sağı,
Soğuk Savaş koşullarında komünizme olan hıncından bu ger­
çeği ıskalamıştır. Buna Akkan Suver'in 1 979 yılında Su Yayın­
ları'ndan çıkan Hain Nô.zım Hikmet kitabını örnek verebiliriz.
Kitabın yayınlandığı dönemde Türk-Sovyet ilişkileri artık nor­
malleşmiştir. Ve dahası Nazım Hikmet'in Sovyetler'i eleştirdiği
metinleri vardı. Belki de en önemlisi Nazım Hikmet artık ha­
yatta değildir.
met ile ilgili görüşleri için bkz . Bekir Berk, "Nazım Hikmet Meselesi" , Komü­
n i zm ı> Kar�ı Mii rrıdı>lı>, l ') Tt>mmıız 1 CJ ') l
hk z . M i l l i Hanlut _ sayı 2 6 . Tt>m­
muz 1 969.
1 88 FO 404/29 l january 195 1 -December 1 95 1 .
1 89 Akkan Suver, Hain Nazım Hikmet, s . 62-63 .
1 90 BCA fon no. 0300 1 , yer no. 102.632 . 1 0.

93
Komünizmin yer altı örgütlenmesinin
açığa çıkarılması: 1951 tevkifatı
Türkiye solu Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren emni­
yetin gözetimi altındaydı. Polisin, solu izlediği, solun içerisi­
ne muhbir yerleştirdiği dönem dönem muhbirlerin kendi iti­
raflarından veyahut başka şekillerle ortaya çıkmıştır. Bu an­
lamda 1927 TKP tevkifatında Vedat Nedim Tör'ün itirafçı ol­
masından sonra, ikinci önemli vaka, Aclan Sayılgan'ın anlat­
tıkları olmuştur. Zira Sayılgan, polisin, TKP Ankara il teşki­
latına 1 946'da Necdet Günçakın'ı ve 1 948'de Sabahattin Öz­
bay'ı; lzmir TKP il teşkilatına 1 944'te Yusuf Etik' i , 1 946'da
Şükrü Dinsel'i, 1 948'de de lbrahim Turan'ı ve Behçet Şener'i
yerleştirdiğini ifade etmiştir. 191 Böylelikle , TKP 1 94 7'den iti­
baren göz hapsine alınmıştı. 1 92 Türk polisinin, şüpheli görü­
len herhangi bir gruba sızma becerisi yüksekti . Sovyetler'le
olan bağlantılar ve uydu faaliyetleri dikkatli bir şekilde iz­
lenmişti. Bu nedenle, Türkiye'de yetkililerin dikkatini çek­
meden, kayda değer bir komünist oluşumun inşa edilme ih­
timali oldukça düşüktü . 1 93 Rasih Nuri lleri'ye göre , devletin,
1 94 7'den itibaren sol örgütler içerisinde kümelenmesine rağ­
men, 195 l 'de büyük tevkifatını başlatması, politik anlam ta­
şımıştır. Çünkü 1950 affı ile Şefik Hüsnü ve Reşat Fuat Bara­
ner serbest bırakılmıştı, amaç onları 1 9 5 1 tevkifatına dahil et­
mekti . 1 94 Yukarıda Sayılgan'ın ifadelerinden hareketle Sevim
(Tarı) Belli'nin, 1 95 1 tevkifatı için, " 1 947'den beri sürdürü­
len polis çalışmasının ürünüdür," 1 95 tespiti doğrulanmış olu­
yor. Mihri Belli de aynı düşüncede olmuştur. Ona göre , DP,
başından beri komünist tevkifatı yapma olanağını haiz olma­
sına karşın, bunu yapmamıştı. Çünkü DP, TCK 1 4 1 . ve 142.
1 9 1 Esbab-ı Mucibeli Hüküm 1 95 1 TKP Tevkifatı , s. 20. Aclan Sayılgan, Türkiye'de
Sol Hareketler, 307-308.
1 9 2 F0 424/294 , l 954
1 93 FO 404/29 1 , 1 95 1 .
1 94 Atilla Akar, Bir Kuşagın Son Temsilcileri Eski Tüfek Sosyalistler, lletişim, 1 989,
s. 1 54.
1 9 5 Sevim Belli, Boşuna mı Çiğnedik, Belge Yayınlan, İstanbul, 1 994, s. 296.

94
maddelere ilişkin cezaları şiddetlendirdikten sonra tevkifa t
yapmak istemişti. 1 96
Kore Savaşı ile ilgili haberler gazete sayfalarında hemen he­
men her gün yer almıştı. Üzücü haberler geldikçe komünizme

1 96 Mihri Belli, insanlar Tanıdım Mihri Belli'nin Anılan, Doğan Kitap, İstanbul,
2002, s. 377; Mihri Belli ile ilgili bilgi için aynca bkz. Ahmet Say, Ağaçlar Çi­
çekteydi, Evrensel Basın Yayın, İstanbul, 201 1 , s. 2 1 1 -222; Nezahat (Keleş) Be­
len, Türkiye'ye Damgasını Vuran Bir Dönem, Bir Olay, Bir Yaşam Baha Akşit De­
mokrat Parti Dönemi Yassıada Mahkemeleri ve Yassıada Sonrası, Kanaat Basıme­
vi, yyy , 1 995, s. 40; Kemal Karpat , TDT, s. 45 1 ; Türk Ceza Kanununun 1 4 1 . ve
1 42. Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun, Kanun No: 4934, TC Başba­
kanlık Neşriyat ve Müdevvenat Umum Müdürlüğü, Ankara, 1 946, s. 1 . Tekir­
dağ milletvekili Şevket Mocan, 53 arkadaşıyla birlikte TCK'nın 1 4 1 . madde­
sinin değiştirilmesi için teklifte bulunmuştu . Teklif, Meclis'te 1 6. 1 1 . 1 95 1 ta­
rihinde birinci oturumda Mocan'ın konuşmasıyla başlanmıştı. Mocan, DP ve
CHP ortak imzalı teklife "ölüm cezası"nın ilave edildiğini belirtmişti. Teklif
üzerine konuşma yapan Arif Nihat Asya, komünistlerden kurtulmanın çaresini
"yalnız dış cemiyeti değil, hapishanenin dış cemiyetini de bu adamlann şerrin­
den kurtarmanın tek çaresi vardır; sehpa . . . veya iki çaresi vardır, sehpa ve kur­
şun . . . Zaten imkan olsa da birkaç kızıl sallandınlmış olsaydı, kızıllar bu kadar
şımarmazlardı. Milletin hiç değilse sembolik olarak iki komünisti asılmış gör­
mek hakkıydı. Bu biçarelerden birini olsun asılmış görmeden gidersem gözüm
arkada kalır. .. komünizm . . . tehlikelerin en pratiği ve en aktüelidir; ip ister ip !
Kastamonu kendiri ister. Sehpa . . . " Asya için, dinsiz birisi bile, "komünist"ten
daha evladır. TBMMTD, dönem 9, cilt 10, birleşim 5 , ( 1 6. 1 1 . 1 95 1 ) , s. 1 1 1 ,
1 1 4, 1 1 6. TBMMTD, dönem 9, cilt 1 0 , Adalet Komisyonu Raporu, s. 3; Akşam,
29. 1 1 . 195 1 ; Kazım Özalp, Türk Parlamento Tarihi, TBMM-IX. dönem ( 1950-
1 954) , cilt ll, Ankara , 1 999, s. 6 5 . 5844 sayılı Kanu'nla değişen 1 4 1 . mad­
de TKP kuruculanna idam cezası veriyordu. Ankara teşkilatı dışındakiler Ka­
nun'un çıkmasından önce tevkif edildiklerinden, eski Kanun'a göre hüküm
giyınişlerdi. Ankara tevkifatı ise 8 Eylül l 952'de başlamış, sanıklar yeni Kanun
hükmüne göre ağır cezalar almışlardı. Aclan Sayılgan, Türkiye'de Sol Hareket­
ler, s. 34 3. O döneme kadar en çok 5 yıla kadar hapis cezası öngören 1 4 1 . ve
142. maddeler, DP iktidan yaptığı değişikliklerle idam da olmak üzere cezala­
n ağırlaştırmıştı. Yasada yaptığı bir başka değişiklikle, 7. fıkrayla ilk kez, piş­
manlık duyanlann affedileceğinin teminatı verilmişti. Yargılanan 187 sanıktan
20'si "7. fıkra"dan yararlanarak daha az ceza almıştı. Esbab-ı Mucibeli Hüküm
1 95 1 TKP Tevkifatı, BDS Yayınlan, 2000, s. 6. Sevim S. Belli'nin anlattığına gö­
re, Mocan'lann yalısı ile Baştımar'lann yalısı lstanbul'da birbirine yakındı. Mo­
can'ın, karşı çıkmasına karşın kızı, Dündar Baştımar ile evlenmişti. Kızının bir
komünistle evlenmesini "bir türlü hazmedemeyen" Mocan, Baştımar ailesin­
den intikam almak için TCK 1 4 1 . maddesine ölüm cezası koydurmuştur. Se­
vim Belli, a.g.e., s. 286; Kamil Ateşoğu lları, Bir insanlık Suçu: ôlıım Cezası, Do­
ruk, Ankara, 1 997, s. 68. 1 96 1 Anayasası'nda 1 4 1 ve 142. maddeler bulunma­
sına karşılık Türkiye lşçi Partisi kurulmuş, ancak Parti, 12 Mart muhtırasıyla
kapatılmıştı. 12 Mart sonrasında kurulan hükümetlerin gündeminde olan 1 4 1 .
v e 1 4 2. maddeler kesif tartışmalara rağmen kaldınlmamıştır.

95
karşı alınan tedbirler de sıklaştırılmıştı. 1 97 Kritik mevzularda
"devlet aklı" devreye girdiğinde, iktidarda hangi partinin oldu­
ğu pek önemli olmamıştır. Bidayetten beri, TKP'nin yeraltı ör­
gütlenmesi takip edilmişti. Sadece uygun zaman beklenmişti.
1 947'den beri süregelen takibin sonuçlanması için gerekli tüm
şartlar 195 l 'in Eylül ayında bir araya gelmişti. Artık polis ha­
rekete geçebilirdi.
Paris'te tıp ihtisası yapan ve eski Emniyet Müdürü İsma­
il Hakkı Tarı'nın kızı olan Sevim (Tarı) Belli, 1 98 Zeki Baştı­
mar'ı görmek için kurye olarak 1 9 Eylül 195 1 tarihinde lstan­
bul'a gelmişti. Abdülkadir Demirkan (Vedat Türkali) , Belli'yi
Baştımar'a ulaştırma görevini üstlenmişti. Solcular, ilk buluş­
madan itibaren polis takibine uğramışlardı. lstanbul'da işi bit­
tikten sonra, 26 Ekim 195 1 tarihinde Marsilya'ya hareket ede­
cek olan gemiye binmek üzere Galata Rıhtımı Gümrüğü'ne gi­
riş yapan S. Belli, polis tarafından gözaltına alınmıştı. Böylelikle
1 946'dan beri TKP içerisine yerleştirilen polislerin verdiği bil­
giler amacı hasıl olmuştu . 1 99 Baştımar, S. Belli'ye Paris'e götür­
mesi için bir faaliyet raporu vermişti.200 Sevim Belli bu raporu ,
kendisini Sansaryan Han'a götüren takside koltuğun altına sak-
197 Türkiye'de 195 1 tevkifatının gerçekleştiği günlerde lran'da Tudeh Partisi ba­
sılmış, parti merkezinde ele geçirilen evraklarda partinin " ihtilal hazırlığın­
da olduğu" ve bunun da "Rusya'nın lran'ı işgal planı" olduğu iddia edilmiş­
tir. Akşam, 1 Kasım 1 95 1 . 1 9 5 1 tevkifatının karan bağlandıktan iki gün son­
ra Iran Tudeh Partisi'nin 8 üyesi idam edilmiştir. Akşam, 19 Kasım 1 954. Yine
aynı günlerde Endonezya'da komünist tevkifatı yapılmış ve yaklaşık 1 5 . 000
kişi komünistlik suçlamasından tevkif edilmişti. Cumhuriyet, 30 Ekim 1 95 1 .
1 98 Metin Toker, 1 95 1 tevkifatı yapıldığı sırada Paris Türk Talebe Birliği Başkanı­
dır. Dolayısıyla yazdıkları önemlidir. Tevkifat gerçekleştiğinde Büyükelçi Nu­
man Menemencioğlu , Toker'in bilgisine başvurmuştur. Toker, S. Belli için,
"Dr Sevim Tan ! Komünist! Rüyamda görsem, inanmazdım ... kızın ağzından
bir tek gün ne komünizm ne sosyalizm lafı duyınuştuk," dediğini aktanr. To­
ker'in belirttiğine göre, Tarı'nın , Paris'te herhangi bir komünist faaliyetine
rastlanmamıştı. Sevim Belli'nin Paris yıllan için bkz. Metin Toker, DP'nin Al­
tın Yıllan 1 950-1 954, s. 1 77. Ancak Toker'in bu metninden sonra, Sevim Bel­
li yayınladığı anılarında komünist faaliyetler içerisinde olduğunu anlatmıştır.
Sevim Be ll i a.g.t'. . , � - 232-242.
,

199 Esbab-ı Mucibeli Hüküm 1 95 1 TKP Tevkifatı, s. 5 . Belli, a.g. e. , s. 268.


200 Teksirle basılan 12 sayfalık raporun giriş kısmında "Partimiz Marksçı, Lenin­
ci bir parti için nazariye ile fiiliyat, söz ile iş birbirine aykırı düşmez" diye be­
lirtilmişti. Esbab-ı Mucibeli Hüküm 1 95 1 TKP Tevkifatı, s. 1 7

96
lamıştı. Bir iki gün sonra, taksi şoförü raporu getirip polise tes­
lim etmişti.201 S. Belli, gözaltında kendisiyle ilgili tüm iddiala­
rı kurnazca reddetmiş, her ithama bir cevap yetiştirmişti. Baştı­
mar ile görüşmelerini de "ailece tanıştıklarını, hemşeri olduk­
ları için görüşmenin normal olduğunu" ifade etmişti. Takside
sakladığı rapor içinse "yolda okumak için aldım,"202 diyerek et­
rafındaki toz bulutunu dağıtmaya çalışmıştır.
Sevim Belli'nin tutuklanmasının ardından , İstanbul , Anka­
ra, Adana, Samsun, İzmit ve Zonguldak'ta yapılan aramalar­
da 200'e yakın kişi , gözaltına alındıktan sonra, İstanbul'a sevk
edilmişlerdi.203 Bunun dışında Zeki Baştımar, Abdülkadir De­
mirkan ve D P Tekirdağ milletvekili Şevket Mocan'ın damadı
Dündar Baştımar da tutuklanmışlardı . Aslında tevkifatın önem­
li isimlerinden Mihri Belli ise daha sonra tutuklanmıştı .204 Bir­
kaç gün sonra da Reşat Fuat Baraner ve Suat Derviş de tutuk­
lanmıştı. 205 Zekeriya Sertel ise aranan isimler arasında yer al­
mıştır. 206 Bu tevkifa tın önemli bir mahiyeti de Mustafa Sup­
hi'lerin katledilmesinden sonra, hemen hemen her yıl yapılan
komünist tevkifatları içerisinde en sistemli ve en kalabalık ola­
nıdır. 207 Bu kadar kalabalık ve ses getiren bir eylem olmasına
rağmen basın, ilk etapta çok ilgi göstermemiştir.
Daha sonra yayınladığı anılarında tevkifatla ilgili Mihri Bel­
li, geniş kapsamlı komünist tevkifa tı yapılmasını "uyduculuk
politikasının" gereği olarak ifade etmişti . Diğer tarafta, Hükü­
met, "sivil adliyeyi yeteri kadar etkileyemeyeceğinden" devre­
ye askeriyeyi sokmuştu . Davayı askeri yargıç üstlenmiş ve Bi-

20 1 Sevim Belli, a.g.e., s. 269.


202 Mihri Belli, a.g. e., s. 377
203 ilhan Darendelioğlu, Türkiye'de Komünist Hareketler, s. 422-423.
204 Akşam, 1 Kasım 1 95 1 . Mihri Belli, Eylül l 950'de Türkiye'ye giriş yapmıştı .
Polis tarafından başka suçlardan aranan bir arkadaşının (Dündar Baştımar)
evine giderken polis tarafından gözaltına alınmıştı. Gazeteler, "azılı solcu/ko­
münist Mihri Belli yakalandı" diye haber yapmışlardı. Akşam, 15 Eylüi 1 950;
Cumhuriyet, 15 Eylül 1950; M i l l iyet , 15 Eylül 1 9 5 0 .
2 0 5 Ulus , 4 Kasım 1 95 1 .
206 Akşam, 4 Kasım 1 95 1 ; FO 404/29 l j anuary 1 9 5 1 -December 1 95 1 .
207 Esbab-ı Mucibeli Hüküm 1 95 1 TKP Tevk ifatı, s. 5.

97
rinci Şube hücreler bölümü, "askeri nezarethaneye" çevrilmiş­
ti.208 Sayılgan ise, bu durumu başka bir şekilde izah etmiştir.
Ona göre, Demirkan (Vedat Türkali) , Üsteğmen Behçet Pek­
merdol ve bazı diğer asker ve yedek subayların isminin dava­
ya karışması üzerine Ankara Garnizon Kumandanlığı 2 Numa­
ralı Ankara Siyasi Mahkemesi tahkikatı üzerine almış ve yürüt­
müştü.209 Ancak bu üç isim dışında askeriye ile irtibatlı başka
kimsenin olmadığı anlaşılmaktadır. Siviller çok daha fazla idi.
Davanın askeri mahkemeye verilmesinin, Sayılgan'ın söyledi­
ğinin aksine, başka bir gerekçesi olsa gerek. Mahkemede şahit
olarak dinlenilen Şükrü Dinsel, Yusuf Etik, Behçet Şener, lbra­
him Turan, Sabahattin Özbay, Necdet Günçakın ve Yaşar Öz­
şansal "Gizli komünist partisinin mevcudiyetini"210 ifşa etmiş­
lerdi. Bu davada önemli isimler ceza almıştı. 21 1 Sanıkların bü­
yük kısmı "önemsiz" kişilerdi. Bazı isimlerin ağır cezalar alma­
sı karşısında, kamuoyunda herhangi bir tepkiye yol açmamıştı.
Ancak İngilizler, mahkemenin sonucundan ve hükümetin ko­
münizmle mücadelesinden "onur" duymuşlardı.2 1 2 Davanın as­
keri mahkemeye intikal ettiği günlerde Amerikan Büyükelçisi
McGee, lzmir'de düzenlediği basın toplantısında tevkifatla ilgi­
li görüşlerini şu şekilde açıklamıştı:

Amerikan yardımı Türkiye'de çok muvaffak olmuştur. Fakat


Türkiye, komünistleri bu yardım sayesinde barındırmamış­
tır şeklinde bir mütalaada bulunmak doğru olamaz. Zira Tür­
kiye'ye Amerikan yardımı yapılmamış olsaydı bile gene Türk

208 Mihri Belli, a.g.e., s. 379.


209 Aclan Sayılgan, Sol Hareketler, s. 344; Ahşam, 1 1 Mart 1952.
210 Esbab-ı Mucibeli Hüküm 1 95 1 TKP Tevhifatı, s. 18.
2 1 1 Şefik Hüsnü, Mehmet Bozışık, Celal Zühtü Benneci, Halil Yalçınkaya, Ahmet
Fırıncı, Şahap Bakırsan, Bilal Şen, Mustafa Ahravi, Recep Akesi, Ferit Nihat
Tunalı, Ahmet Arif, Enver Gökçe, Kemal Bekir, Muzaffer Arabul, Nijat Özön ,
Orhan Suda, Ruhi Su , Saim Bugay, Selçuk Uraz, Ulvi Uraz, Şükran Kurdakul
ile birlikte toplam 1 84 kişi tutuklanmış ve hüküm giymişti. Şükran Kurda­
kul , Cc:::acvindcn IJabıali'yc IJabıali'dcn TlP'c Anılar, Evrensel Basım Yay ı n , b­
tanbul, 2003 , s. 56-57. Arif Damar, Behice Boran, Sadun Aren, Arslan Kaynar­
dag, Dündar Baştımar, Yıldız Baştımar, ilhan Berktay ve Şükran Kurdakul gi­
bi 40'ı aşkın sanık delil yetersizliğinden aklanmıştı. Kurdakul, a.g.e., s. 5 7 .
2 1 2 FO 424/294, 1954.

98
milletinin ve hükümetinin komünistleri bu memlekette yaşat­
mayacağından hiçbir şekilde tereddüt edilemez ve ben de et­
21 3
medim.

Aynı günlerde Fransız Humanite gazetesi, TCK 1 4 1 . madde­


sine 1 9 5 l 'de idam cezası eklendikten sonra tevkifatın başlatıl­
masının nedeninin komünistleri idam etmek olduğunu belirt­
miş ve Amerikan Büyükelçisi'nin bu tarz açıklamasından endi­
şe duyduğunu belirtmişti.214 Gazete, "komünist parti" kurma
girişimlerinin iftira olduğunu , tutuklananların her birinin fark­
lı içtimai sınıfa mensup olduğunu belirtmişti. Doğu Bloku'nun
destekçileri, Türk solcuları için endişe içerisindeyken, Batı Blo­
ku Türkiye' deki güçlü antikomünist damardan duyduğu mem­
nuniyeti gizlememişti.
1 940'lı yılların ortalarından itibaren siyasi legal yapılar,
gençlik örgütleri ve üniversite tasfiyesi ile birlikte yayıncılı­
ğın yasaklanmasından sonra sıra illegal yapının deşifre edil­
mesine gelmişti. Bu ilk defa yapılan bir şey değildi. Tek Par­
ti döneminde bunun birçok örneğine rastlamak mümkündür.
1 95 1 - 1 953 tevkifatını önemli kılan etkenlerden biri yurtiçin­
de ve yurtdışında muvazi şekilde örgütlenen, destek gören
TKP'nin üyelerinin, hücrelerinin ifşa edilmiş olmasıdır. San­
saryan Han'daki işkenceler zihinlere kazınmıştır. işkence yön­
temiyle tutuklular konuşturulmaya çalışılmıştı. Reşat Fuat Ba­
raner falakaya yatırılmış, Şevki Akşit işkencede delirmişti. An­
cak, işkencelerin boyutu dışarıya farklı yansımıştı. Mihri Bel­
li, içeride olan vakaların sayısı ve niteliği bakımından "poli­
sin sol çevreleri terörize etme, moral bozma, panik havası ya­
ratmak" için abarttığını ifade etmiştir. Örneğin Mihri Belli'nin
öldüğü21 5 ve Sevim Tarı'nın da "işkence görmekten gözlerinin
kör olduğu"21 6 yayılmıştı.

2 1 3 Ulus, 2 1 Mart 1952; Milliyet, 2 1 Mart 1 9 5 2 .


2 1 4 BCA yer n o . 0300 1 , fo n n o . 1 02.634.8.
2 1 5 Mihri Belli, a.g.e., s. 380.
2 1 6 Aclan Sayılgan, Sol Hareketler, s. 345.

99
Aranan fail bulundu: 6/7 Eylül Olayları'nm
müsebbibi komünistler!
617 Eylül olayları, Kıbrıs sorunu ile iç içedir.21 7 En azından
Kıbrıs meselesi olayların görünürdeki sebebi olmuştur. Ancak,
elbette ki sağlıklı bir değerlendirmenin yapılabilmesi için daha
derin, sosyolojik, siyasi ve tarihsel temelli sebepleri de sorgu­
lamak icap ediyor. O günlerde gündemde olan Kıbrıs mesele­
sinden ötürü , 1955 yılının ortalarından itibaren Rumların ima­
jı değişmeye başlamıştı.21 8 Yaratılan gerginliğin etkisiyle gale­
yana gelen bazı Türk gençleri, Apoyevmatini gazetesini protes­
to etmişlerdi.219 Gazetelerde, 29 Ağustos'ta Kıbrıs'ta Türklerin
katledileceği ile ilgili haberler yer almıştı.220 6 Eylül günü öğ­
len haberlerinde radyodan Atatürk'ün Selanik'teki evinin bom­
balandığı duyurulmuştu .221 Ardından DP'ye yakın Mithat Pe­
rin'in222 çıkardığı Ekspres gazetesi de Atatürk'ün Selanik'teki
2 1 7 Kıbrıs sorunu çalışmanın kapsamına girmediginden, sorunla ilgili ayrıntıya
girilmeyecektir. Kıbrıs , lngiliz Yüksek Komiseri yönetiminde idare edilmiş­
ti. 1943 yılında adada seçim yapılmış ve idare bakımından ada altıya aynlmış­
tı. 195 1 yılında Yunanistan Kıbrıs sorununu deşmeye çalışarak, halkı nümayişe
sevk etmişti. Yunanistan Kıbrıs sorununu Birleşmiş Milletler'e getirmişti. Konu
Türkiye ve lngiltere'nin karşı koymasına ragmen Genel Kurul'da tartışılmıştı.
Ancak Yunanistan istedigini alamayınca adada ayaklandırmaları hızlandırmış­
tı. EOKA Kıbrıs'ta faaliyetlere girişmişti. Yunanlıların politikası ENOSIS olmuş­
tu. Yani Kıbrıs'ı Yunanistan'a katmak olmuştur. Olayların dayanılmaz hal alması
üzerine Türkiye Yunanistan'ı 30 Haziran 1955 tarihinde toplantıya davet etmiş­
ti. Ancak toplantı derde deva olmadan dağılmıştı. lngiltere duruma müdahale
ederek 28 Eylül 1955 tarihinde Türkiye, Yunanistan ve lngiltere dışişleri bakan­
ları düzeyinde Kıbrıs sorununu konuşmak üzere Londra'da bir araya gelmişler­
di. M. Hulusi Dosdoğru, 617 Eylül Olaylan, Bağlam, lstanbul, 1 993, s. 1 7- 1 9 .
2 1 8 Bkz. Samim Akgönül, Türkiye Rumlan Ulus-Devlet Çagından Küreselleşme Ça-
gına Bir Azınlıgın Yok Oluş Süreci, iletişim, lstanbul, 2007, s. 1 77- 1 88 .
2 1 9 Vatan, 27 Ağustos 1 9 5 5 .
2 2 0 Akşam, 27 Ağustos 1 9 5 5 ; Vatan, 2 8 Ağustos 1 955.
2 2 1 Dosdoğru, a.g.e., s. 42.
222 Mithat Perin, DP iktidara gediğinde Demokrat lzmir gazetesinde çalışmış­
tı. 1957 senesinde DP'den milletvekili seçilmiştir. Yassıada Mahkemeleri'nde
yargılanmış ve hüküm giymiştir. BCA yer no. 0 1 0.09, fon no. 43 . 1 29. 1 . Avu­
katı Hüsamettin Cindoruk idi. Perin aynı zamanda Hülya Koçyiğit'in de am­
casıdır. Olaylardan sonra , Menderes, Perin'e geçmiş olsun dileklerini ilet­
mişti. Perin de bundan memnuniyet duymuştu. BCA fon no. 030.0 1 , yer no.
1 9 . 1 1 0.4.

1 00
evine bomba atıldığını belirtmişti. Bunun üzerine, binlerce kişi
harekete geçmişti. Kalabalık, ilk önce Aya Trina kilisesi önün­
de toplanmıştı. Eylemcilerin "bayrak çek" buyruğuna223 uyma­
yan Rum bir manavın dükkanı yağmalanmıştı. Olaylar, ilkin
bu şekilde cereyan etmişti. Akşama doğru saat beş gibi başla­
yan yağmalama, ertesi gün, sabaha doğru son bulmuştu. 224 Be­
yoğlu kaldırımları eşyalarla dolmuştu .225 Nümayişler, Ankara
ve lzmir'e de sıçramıştı.226 lzmir'de çıkan olaylar sırasında Yu­
nan konsolosluğu ve bir Yunan pavyonu yakılmıştı.227 Ancak
en büyük zayiat lstanbul'da meydana gelmişti. Rum, Ermeni ve
Yahudilerin iş yerleri ve evleri yağmalanmıştı. Kiliseler, barlar
ve pavyonlar yakılmıştı. Polis, olaylara hiçbir şekilde müdahale
etmemişti . Görgü tanıklarının ifadelerine göre228 polis, kendi­
leri için bir şey yapamayacağını söylemişti. Eylemciler, yoğun
milliyetçi hislerle saldırılarda bulunmuşlardı. O dönemde her
şeyi kontrol edebilme yetisine sahip olan DP Hükümeti, göster­
melik olarak olaya müdahale etse de aslında olayların büyüme­
sine göz yummuş, suçluları başka yerde aramıştı.
Olayların ardından suçlu bulma arayışına giren DP'ye göre,
6-7 Eylül olaylarının müsebbiplerinden birisi basın, diğeri ise
komünistlerdi. Olayların bitiminden hemen sonra ilan edilen
sıkıyönetimin ardından, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakan­
lar düzenledikleri basın toplantısında failleri bir an önce bulma­
nın telaşı içerisinde olmuşlardı: "Suçlu basındır ! Gazeteler hal­
kı kışkırtmıştır, olaylar bu yüzden çıkmıştır! Komünist parma­
ğı da vardır bu işlerde ! Solcular Türkiye'nin dışarıdaki itibarını
bozmak istemişlerdir,"229 demişlerdi. Hükümet olay gecesi ya-

223 Emin Karakuş, 40 Yıllık Gazeteci Gö.zü lle lşte Ankara, Hürriyet Yayınlan, ls-
tanbul, 1 987, s. 277.
224 Akşam, 7 Eylül 1955; Milliyet, 7 Eylül 1 9 5 5 .
2 2 5 Akşam, 7 Eylül 1 9 5 5 .
2 2 6 Cumhuriyet, 7 Eylül 1955; Ulus , 7 Eylül 1 9 5 5 .
2.2.7 Akşam , 7 l:: y lul 1 9 5 5 .
2 2 8 6 - 7 Eylül olaylann a şahitlik edenlerin v e olaylarda mağdur olanlann tanıklığı­
na ve hatıralarına dair geniş bir derleme için bkz. Rıfat N. Bali, 6-7 Eylül Olay­
lan Tanıklar-Hatıralar, Libra, lstanbul, 20 1 5 .
229 Hıfzı Topuz, a.g.e., s . 1 98.

1 01
yınladığı tebliğde, mesnetsiz biçimde komünistlere yüklenmiş­
ti: "Denilebilir ki dün gece İstanbul ve memlekette esas itibariy­
le ağır bir komünist tertip ve tahrikine ve ağır bir darbeye ma­
ruz kalmıştır. "230 Hükümet'in, 6/7 Eylül olaylarında komünist­
leri suçlamasını değerlendiren Aziz Nesin'e göre, olaylar hükü­
metin kontrolünden çıkınca suçlu bulmak zorunda kalmışlar­
dı. 231 Bu süreçte, İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı'na atanan
Korgeneral Nurettin Aknoz,232 tertip ettiği toplantıda "6-7 Ey­
lül olaylarını komünistlerden başkalarının yaptığı yolunda ya­
zı ve yorumlar yasaktır,"233 diye kesin emir buyurmuştu . Basın,
tekdüze şekilde hizaya çekilmek istenmişti. Ancak, basının bir
kısmı, hükümetin "komünistler yaptı," yaygarasına katılmamış­
tı. Sadece Hükümet'in tebliğinde geçenleri vermişti. Kimi kö­
şe yazarları da, antikomünist düşünceye sahip olmakla birlikte,
mevcut komünistlerin, bu çapta yağmayı yapacak kadar güçle­
rinin olmadığının farkındaydı. Bu nedenle Hükümet'in telkinle­
rine kulak asmamışlardı. Örneğin, Ulus'taki köşesinde olaylara
dair bir yazı kaleme alan Hüseyin Cahil, olayı çıkaranların ko­
münist olmadığını, komünistlerin, sonradan eylemlerin içerisi­
ne girip "içlerindeki kin ve garezi tatmin etmeye"234 çalıştıkları­
nı ifade etmekle beraber, Yalçın bir sonraki yazısında hüküme­
tin, "memlekette komünist tehlikesi var"235 gibi bir algı oluştur­
ma çabalarının yersiz olduğunu ifade etmişti. Diğer tarafta nü­
mayişi, "komünist ihtilal" provasına kadar götürenler de olmuş­
tu.236 Aynı şekilde Ahmet Emin Yalman ve Peyami Safa suçu ko-

230 Akşam, 7 Eylül 1 955; Ulus, 7 Eylül 1955.


23 1 Olaylarda kantarın topuzu kaçınca iç kamuoyu ve Batı'nın da ikna olabileceği
bir suçlu bulmak zorunda kalmışlardı. Aziz Nesin, bu fikrin Menderes'e ait ol­
madığını, duyduklarına göre, ünlü gazeteci-yazar olduğunu zikretmiştir. Aziz
Nesin, Salkım Salkım Asılacak Adamlar, Adam, İstanbul, 1 988, s. 58-59.
232 Nurettin Aknoz, 30 Eylül 1955 tarihinde, 30 Ağustos tarihinden geçerli ol­
mak kaydıyla Korgenerallikten Orgeneralliğe terfi ettirilmiştir. BCA fon no.
030. 1 1 . l yer no. 253.34. 1 2.
2 3 1 Arzu Kihtir, Medya ve Demokrasi Kültürü Eksen i nde Dcnıol ırat Pa rti Dönemi vı·

Basın 1 950- 1 960, Anonim Yayıncılık, lstanbul, 201 1 , s. 133.


234 Hüseyin Cahit Yalçın, "En Tehlikeli Cephe'' , Ulus, 1 4 Eylül 1 9 5 5 .
2 3 5 Hüseyin Cahit Yalçın, "Parti Faaliyetleri" , Ulus, 1 8 Eylül 1 9 5 5 .
2 3 6 Objektif, "Bu B i r Komünist ihtilal Provasıdır" , Milliyet, 1 0 Eylül 1955.

1 02
münistlere yıkmışlardı. Ne gariptir ki, Kıbrıs Türk Cemiyeti'nin
üyesi olan Yalman, olaylar meydana geldiğinde Londra'daydı.
6-7 Eylül olaylarının müsebbibinin komünistler olmasını te­
menni eden Hükümet, geniş çaplı bir tahkikat yapılması için
Amerika'dan uzmanlar getirtmişti. Ancak uzmanlar, hazırla­
dıkları raporda , "komünistler eğer bu kadar kuvvetli olsalar­
dı dükkan tahrip edeceklerine ihtilal yaparlardı,"237 ifadeleri­
ne yer vererek DP'nin beklentilerini boşa çıkarmışlardı. Bu­
nun üzerine Hükümet söz konusu raporu yayınlamaktan vaz­
geçmişti. DP Meclis grubunda "olay" görüşülürken, Menderes,
komünistlerin Kıbrıs gerginliğini fırsat bilerek "müsait olan ze­
mini fevkalade üstadane, maharetle ve soğukkanlılıkla istismar
eden komünistler bir milli felaket diyebileceğimiz ağır bir vazi­
yet vücuda getirmişlerdir," açıklamasında bulunmuştu.238 Mu­
halefet lideri lnönü ise Hükümet'in olayı komünistlere yıkma
çabasına karşı, "böylesine yaygın ve organize bir saldırının ko­
münistlerin üzerine yıkılamayacağını, olaylardan en azından
hükümetin ihmali bulunduğunu , gerekli tedbirleri zamanında
almadığını, kolluk güçlerini olayların başından sonuna kadar
görev dışı bıraktığının anlaşıldığını,"239 ifade etmişti.
Eylemlerin ikinci günü, olaylarda rolü olduğu gerekçesiy­
le 2.057 kişi gözaltına alınmıştı.240 Gözaltına alınanlar içerisin­
de "komünist" sayısını Hulusi Dosdoğru241 kırk beş, Dilek Gü-

237 Hazırlanan raporda, "Türkiye'deki komünistler iki saatte iki milyonluk şeh­
ri tertip edecek ve derhal Ankara , lzmir'le irtibat kurarak oralarda da hareke­
te geçecek kadar böyle muazzam teşkilata sahip olsalardı , küçük işlerle ug­
raşmazlar, bir ihtilalle memlekette komünizm rejimini getirebilirlerdi. " Tekin
Erer, On Yılın Mücadelesi (Türhiye'de Parti Kavgalannın 2.Cildi), Ticaret Pos­
tası Matbaası, İstanbul, 1 963, s. 257.
238 Ulus, 7 Kasım 1 955.
239 Dosdogru, a.g.e., s. 54.
240 Milliyet, 8 Eylül 1955.
241 Bu isimlerin bazıları şunlardır: Hulusi Dosdoğru , Müeyyet Boratav ( Pertev
Naili Boratav'ın kardeşi) , Can Boratav ( kardeşi) , Nihat Sargın, lsmet Selimoğ­
lu , Kemal Tahir, Ratip Tahir (Kemal Tahir'in kardeşi) , Emin Sekun, Ziya Tuz­
men, Tüccar Kürt Örfi, Tütün işçisi Remzi, Aziz Nesin, Tornacı Süleyman,
Mustafa Kolçak, Hadi Malkoç, Faik Muzaffer Amaç, Hamdi Şamilov, Aslan
Yanardağ, Muhasebeci lsmail, Asım Bezirci, Sabahattin Ali'nin öldürülmesine
adı karışan Ali Ertekin , Hasan lzettin Dinamo, vd.

1 03
ven242 kırk sekiz kişi olarak vermiştir. Ancak Milliyet gazetesi bu
sayıyı 87 olarak vermiştir.243 Aslında hiç alakasız isimler tutuk­
lanmıştı. Örneğin, Dosdoğru, o gece evinden dışarı çıkmamasına
rağmen, "fişli listede" yer alan komünistlerden olduğu için yar­
gılansa da244 sonradan beraat etmiştir. 245 6- 7 Eylül olaylan ile il­
gili tartışmalar "komünizm" üzerinden başlamış ve devam et­
mişti. Kamuoyu ve Hükümet ciddi ciddi komünistlerin yaptığı­
na inan(dınl)mak iste(n)mişti. DP iktidarı, olaylara karşı önlem
almamıştır. Bilakis polisin ve yetkililerin, eylemcileri, daha fazla
yağma yapmak için teşvik ettiği söylenmişti. Olayların son şek­
lini almasında Hükümet'in sorumluluğu aşikar iken, Hükümet,
suçluyu başka yerde aramış ve eliyle koymuş gibi bulmuştu ! Yet­
kililer, cezayı daha önceki tevkifatlardan ve baskınlardan geriye
kalan ve gözetim altında tutulan bir avuç "komünist"e kesmiş­
ti. Emniyette dosyası bulunan birçok solcuyu, elinde delil olma­
masına rağmen hemen tutuklatmıştı. Her ne kadar bu şekilde
davranarak Batı'nın tepkisini çekmemek için uğraşmışsa da pek
inandırıcı olmamıştı. Geride kalmış birkaç komünistin yüz bin­
lerce eylemciyi mobilize etmesi düşünülemezdi. Batı Almanya
Sosyalist Partisi, Menderes'e hitaben gönderdiği mektupta Rum,
Ermeni ve Yahudilerin mallarının yağmalanmasından ziyade
Amerikan, İngiliz ve Fransızların elçiliklerini, konsolosluklarını
ve dükkanlarını yıkmasını önermişti.246
Meşum olayların ardından kopan gürültünün etkisi ile İçişle­
ri Bakanı Namık Gedik istifa etmişti. Bununla birlikte üç general

242 Dilek Güven, Cumhuriyet Dönemi Azınlık Politikaları ve Strateji Bağlamında


6-7 Eylül Olayları, lletişim, lstanbul, 2006, s. 73.
243 Milliyet, 1 0 Eylül 1955.
244 Hulusi Dosdoğru, a.g.e., s. 6 . işin tuhaf tarafı olaylann arkasında komünistle­
rin olduğunu düşünen sadece hükümet değildi. Buna inanan Rumlar da var­
dı . Aynntılı bilgi için bkz. Samim Akgönül , a.g.e., s. 204.
245 Dosdoğru, cezaevinde Kemal Tahir'in idam edilmelerinden korktuğunu yaz­
mıştır. Hulusi Dosdoğru, a.g.e., s. 44. 195 1 yılında 1 4 1 . ve 142. maddeye idam
ceza�mın eklen<ligini belirtmiştik. Hukumet ilk e tapta olayları komünist d i ­
ye tescil ettiği kişilere yüklemişti. Eğer mahkemede suçlu oldukları kesinleş­
miş olsaydı 1 4 1 . ve 14 2. maddeden idam edilmemeleri için herhangi bir ne­
den yoktu.
246 BCA fon no. 030. 0 1 , yer no. 5 . 28. 1 4.

1 04
de görevden azledilmişti.247 6-7 olaylarından sonra Kıbrıs Türk­
tür Cemiyeti mahkeme kararıyla kapatılmış,248 yöneticileri de tu­
tuklanmıştı. Ancak Ahmet Emin Yalman o sırada Londra'da bu­
lunduğu için gözaltına alın(a)mamıştı.249 insanın ister istemez
aklına şu soru geliyor. Eğer olayı yapanlar, komünistler idiyse,
neden Kıbrıs Türktür Cemiyeti kapatılmıştı? 1956 yılında gerek
solcular gerekse KTC tutuklu üyelerinin Istanbul Sıkıyönetim ve
Ağır Ceza Mahkemeleri'nde devam eden davaları beraatla neti­
celenmişti.250 Ancak olay, burada bitmemiş, Yassıada Mahkeme­
leri'nin en önemli başlıklarından biri olmuştu. Öyle ki, Yüksek
Adalet Divanı, 5 Ocak 1961 tarihinde Adnan Menderes ve Fatin
Rüştü Zorlu'ya olaylan tertiplemek suçundan mahkumiyet kara­
rı vermişti.251 Çünkü darbeden sonra, Köprülü olaylardan Hü­
kümet'i sorumlu tutan açıklamalarda bulunmuştu : "Olayların
çıkacağından önceden haberimiz vardı. Ancak oluş saatini tam
bilmiyorduk,"252 gibi sözler sarf ederek adeta itirafta bulunmuştu.
DP'nin, dış politikada ABD'ye "şartsız teslim" oluşu ve iç poli­
tikada, komünizmi araçsallaştırması nedeniyle baskıcı yönü ön
plana çıkmıştır. DP'nin antikomünistliğini, biraz da parti için­
de yer alan milliyetçi mebusların profilinden yola çıkarak de-

247 Milliyet, 10 Eylül 1955.


248 Milliyet, 9 Eylül 1 9 5 5 . Gençlik dernekleri, Yüksek Tahsil Talebe Cemiyetle­
ri, Türkiye Milli Talebe Federasyonu, Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı, lstanbul
Üniversitesi Talebe Birliği ve MTTB, 9 Eylül'de Milliyet gazetesini ziyaret et­
miş, gençler, "vukua gelen hadiselerle uzaktan, yakından hiçbir alakalan bu­
lunmadığını, bu menfur hareketi tel'in ve takbih ettiklerini" belirterek, "komü­
nist tahrikçiler ve yağmacılarla mücadele etmekte olan hükümet makamları­
na her hususta müzahir olduklarını" belirtmişlerdi. Milliyet, 10 Eylül 1955. iki
gün gibi kısa süre zarfında kanaatlerinin değişmesini mucip kılan şartlar neler­
di? Bunu belirtmemişlerdi. En azından, yaptıklarının doğru olmadığını ya biri­
leri kendilerine söylemişti ya da hakikaten kendileri farkına varmıştı.
249 6 7 Eylül olayları hakkında geniş fotoğraf albümü ve arşiv belgesi için bkz.
-

6- 7 Eylül Olaylan Foıograjlar ve Belgeler Fahri Çoker Arşivi, Tarih Vakfı Yurt
Yayınları, lstanbul, 2005, s. 257-259.
250 Mehmet Arif Demirer, 6 Eylül Olaylanna 50. Yılda Yeni Bakış, Demokratlar
Kulübü Yayınları , Ankara, 2006, s. 9 . Yazar, 6/7 Eylul olayları ile ilgili hemen
hemen her iddiaya cevap yetiştirmeye çalışmış, olaylarda DP Hükümeti'nin
önceden bilgisinin olduğu ve "tertiplediler" tezini reddetmişti.
25 1 Vatan, 6 Ocak 1 96 1 .
252 Vatan, 1 9 . 1 0 . 1 960.

1 05
ğerlendirmek gerekir. Remzi Oğuz Arık, Sadri Maksudi, Tev­
fik Ileri, Hamdullah Suphi Tannöver, Sait Bilgiç vb. isimler, güç­
lü milliyetçi kimliğe sahip isimlerdi. DP, iktidar olduktan sonra,
CHP'nin muhalefetini, komünist faaliyet olarak değerlendirmiş­
ti. Komünizmle itham edilmek, Soğuk Savaş koşullarında, "ir­
tica" veya "vatan hainliği" ile itham edilmekle eş değerdi. Hat­
ta kimi yerde daha cüzzamlı bir suçlama olmuştu. DP Hüküme­
ti'nin, art arda gerçekleştirdiği baskılar nedeniyle komünizmin
kısa sürede canlanamayacağı anlaşılmıştır. Hükümet bu konu­
da sert bir politika izlemiştir. Rusya' dan gelen herhangi uzlaşma­
cı jeste dahi aşın derecede ihtiyatlı yaklaşılmıştı. İngiliz raporla­
rında, komünizmin, kısa vadede, DP Hükümeti için tehdit un­
suru olmayacağı belirtilmişti.253 Dolayısıyla DP'nin kesif antiko­
münizm vurgusunun konjonktürel yönü baskındı. Uluslararası
düzlemde, Soğuk Savaş ikliminin fazlaca hissedildiği ve Sovyet­
ler'in dünyayı tehdit ettiği fikri revaçta olmuştu . Sovyetler'in iş­
gal aracı manasına gelen komünizm, çoğu insan için korku kay­
nağı olmuştu. Bilhassa, Türkiye gibi, Sovyetler Birliği'nin kom­
şusu olan, ekonomisini idame etmesinin ve güvenliğini kendisi­
nin sağlamasının zor olduğu ülkede, komünizmin iç ve dış po­
litika malzemesi olarak kullanılması artık "olağan" hale gelmiş­
ti. Onca antikomünist yayın ve propagandaya rağmen "dış Türk­
ler" DP siyasetinin malzemesi olmamıştı. Ancak, gazete ve der­
gilerde bu konunun sık sık işlenmesine de müdahale edilmemiş­
ti. DP, askeri darbenin "kızıl tonda" olacağı endişesini gidermeye
çalışırken, asıl vurucu darbe, NATO yanlısı olanlardan gelmiştir.

21 Mayıs 1960 askeri müdahalesinden


12 Mart 1971 askeri muhtırasına giden süreçte
antikomünist faaliyetler

27 Mayıs'tan 12 Mart'a kadar iç siyaset ve dış politika

Türkiye'de yönetimin gidişatından memnun olmayan Ordu ,


27 Mayıs 1 960 tarihinde darbe yapmıştı. 27 Mayıs askeri darbe-
253 FO 424/294 1954.

1 06
sini müteakip, DP, kongresini yapmadığı için doğal olarak ka­
panmıştı. DP'nin peşinden giden kitlenin Meclis'te temsil edil­
mesi için hummalı çalışma başlamıştı. Bunun sonucu olarak
Emekli General Ragıp Gümüşpala önderliğinde 1 96 1 yılında
Adalet Partisi kurulmuştur. Aynı günlerde, askerin de desteğini
alan, ancak pek bir varlık gösteremeyen Ekrem Alican'ın baş­
kanı olduğu Yeni Türkiye Partisi de kurulmuştu . Diğer tarafta,
Osman Bölükbaşı'nın Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi vardı.
DP'nin siyasi mirasına göz diken bu üç parti arasında birinci­
liği her daim AP kapmıştır. 27 Mayıs öncesinde Türk sağında
emareleri görülen ayrışma, askeri darbeden sonra kurulan par­
tilerin 1 5 Ekim seçimlerine ayrı ayrı gitmeleriyle daha da belir­
ginleşmişti. Bu kriz hali, l 960'ların sonuna doğru AP'nin için­
den Demokratik Parti'nin nevzuhur etmesi, diğer tarafta milli­
yetçiliğin kalesi MHP ve İslamcılığın bayraktarlığını üstlenecek
Milli Nizam Partisi'nin kurulmasıyla daha da belirginleşmiştir.
AP'nin kadrosunda bulunan Sadettin Bilgiç, Ferruh Bozbey­
li, Fethi Tevetoğlu ve Osman Turan gibi profillerden yola çı­
karak milliyetçi muhafazakar ve antikomünist yönü ağır basan
bir parti hüviyetine sahip olduğu yorumu yapılabilir. AP'nin
kimliği, Gümüşpala'nın ölmesini müteakiben, DP dönemin­
de başarılı bir bürokrat olan Süleyman Demirel'in 1964 yılın­
da partinin başına geçmesinden sonra daha da oturmuştur. Dö­
nemin siyasal ruhu, askerin l 960'lı yıllarda siyasetteki rolü ve
sosyalist hareketler, AP ideolojisinin şekillenmesinde belirleyi­
ci olmuştur. AP'nin yönetici kademesi, dini gelenekle bağı olan
burj uva çevrelerdendi. Buna karşın oy tabanı dar gelirli kitle­
lerden meydana gelmişti. Bürokrasi, basın ve orduya karşı tek
dayanağın seçimlerden alınacak yüksek oy oranının farkında­
lığı nedeniyle AP , DP'nin, "Yeter ! Söz milletindir" söylemiyle
benzeşen "milli irade" vurgusu çok yoğun şekilde işlemişti. De­
mirel liderliğindeki AP, hem 1 965 hem de 1969 genel seçimle­
rinde y üksek o y alarak tek başına iktidar olmuştur. Söz konu­
su seçimlerde solun kitleselleşememesi, solda derin fikir ayrık­
lıklarının erken tarihte gün yüzüne çıkması, CHP'nin, ortanın
solu tezinin parti içinde ayrılıklara yol açması ve diğer sağ par-

1 07
tilerin de AP kadar kitleleri domine edememesi nedeniyle hem
burj uvazi hem de dar gelirli kitleler AP'nin şemsiyesi altında
bir araya gelmişti. Buna, bir de 196 1 ile 1965 arası siyasi istik­
rarsızlık ve güçlü antikomünist propaganda eklenirse meramın
daha da anlaşılacağı kanısındayız.
1 965 seçimlerinde tek başına iktidara gelen AP'nin parti içi
muhalefetinin iddiasına göre, AP, kalkınmayı, yol, su, elektrik,
baraj yapımına indirgemiş ve manevi kalkınmayı ihmal etmişti.
Onların serdettiğine göre AP, "renksiz " , "felsefesiz" ve "Büyük
Turan" , "Dünya Türklerinin Birliği" gibi mefkürelerden uzak
bir partiydi. Bu noktada en net muhalefeti 1 940'lı yılların hızlı
antikomünisti Osman Yüksel Serdengeçti yapmıştır. Demirel'in
sol hareketlere gerektiği sertlikle müdahale etmediği iddiası ve
daha başka gerekçelerle254 AP'den kopmalar yaşanmıştı.
Aslında parti içinden gelen "sola göz yumuluyor" eleştirileri­
ne mukabil, AP'nin milliyetçi muhafazakar kimliğinin şekillen­
mesinde en önemli parametrenin antikomünizm olduğu mu­
hakkaktır. AP'nin bu vasfı, onu antikomünist cephenin önem­
li bileşenlerinden birisi haline getirmiştir. 255 Öğrenci-gençlik
hareketlerinden kaynaklı sokak eylemlerinin arttığı dönem­
de , AP'nin orduya dair çekincesini ortadan kaldıran varsayım­
lardan birisi, ordunun antikomünist duruşu idi. Genelkurmay
Başkanı Cemal Tural'ın, askere verdiği emir ile kendini göster­
miştir. Tural, TSK'ya verdiği emirde, "komünistlerin Türkiye'yi
bir ihtilal yaparak ele geçirmeye çalıştıklarını" ileri sürmüş ve
"dikkatli olunmasını" telkin etmişti. 256
Ordunun genel eğilimini gösteren "emirden" sadece Demirel
değil, aynı zamanda sağ siyasetin tamamının hoşnut olduğunu

254 Tane! Demirel, Adalet Partisi ideoloji ve Politika, lletişim Yayınları , İstanbul,
2004, s. 56, 58. Gökhan Evliyaoğlu ve O. Yüksel Serdengeçti CKMP'ye geç­
mişlerdi. Partinin önde gelen isimleri Saadettin Bilgiç, Mehmet Turgut ve Fer­
ruh Bozbeyli Demirel'i tek adamlıkla itham etmişlerdi. Menderes'in çocukla­
rı Mutlu ve Yüksel Menderes ile Bayar'ın kızı Nilüfer Gürsoy da seslerini yük­

seltmeye başlamışlardı.
255 Süleyman Demirel, Büyük Türkiye, Dergah Yayınları, İstanbul, 1975, s. 75.
256 Milliyet, 24 Ocak 1967. 2. 500 adet olarak basılan "Yıkıcı Faaliyetlerle Müca­
dele" serlevhası altındaki emir, 21 Kasım l 966'da tüm askeri birliklere gön­
derilmiş ve her ayın ilk cumasında okutulması şart koşulmuştu .

1 08
ortaya konulan tepkilerden anlamak mümkündür. Emirden son­
ra, antikomünist blok, komünizme karşı mücadelede "fetih duy­
gusu" ile hareket etmiştir. Ancak, Sovyetler'le ilişkileri DP dö­
neminde olduğu gibi minimum düzeyde tutmak anlamına gel­
memiştir. Demirel, ticaret ve ideolojiyi birbirine kanştırmamıştı.
27 Mayıs'ı gerçekleştirenler, NATO ve CENTO gibi uluslara­
rası kuruluşlara bağlılıklarını ilan etmişlerdi. Böylelikle dış po­
litikada herhangi bir değişim yaşanmayacağı izlenimi verilmiş­
ti. Ancak 1 960'tan sonra Kıbns meselesinin Türkiye'yi daha faz­
la meşgul etmesi ve Türkiye'nin, NATO ile müttefiki Ameri­
ka'dan beklediği yardımı alamaması soncunda işler kısmen tersi­
ne dönmeye başlamıştı. Bu durum, Türkiye'nin Sovyetler'le iliş­
kilerini normalleştirmesini gerektirmiştir. Bu çerçevede Dışişle­
ri Bakanı Feridun Cemal Erkin, 1 964 yılında Sovyetler'i ziyaret
etmişti.257 1 965 seçimlerinde iktidara gelen Süleyman Demirel,
NATO'da kalmakla birlikte, Sovyetler'le işbirliğine gitmiş, geniş
kapsamlı yardım anlaşmalan imzalamıştı.258 Feroz ve Bedia Ah­
mad, Hükümet'in sola karşı politikasını sertleştirmesine rağmen,
"ideolojinin ticarete engel olmasına" artık müsaade etmediğini
belirtmişlerdir.259 Bununla birlikte "komünizmin ciddi tehlike
halinde"260 olduğu inancı devam etmişti. Bu nedenle Meclis'teki
dört parti "aşın sola" karşı ortak bildiri imzalamışlardı.26 1

İç ve dış dengeler bağlamında


antikomünizmin değişen mahiyeti
Amerikan emperyalizmi, NATO karşıtlığı ve eleştirisi, ürkek
satır aralarından sokak meydanlarına gür sesle inmişti. l 940'lı
yıllarda sol basında var olan İngiliz karşıtlığı,262 1960'lı yıllarda

257 Mehmet Gönlübol vd . , Olaylarla Türk Dış Politikası (1 91 9-1 965) , Siyasal Ki­
tabevi, Ankara , 1 996, s. 386.
258 İsmail Cem, Tarih Açısından 12 Mart, Cem Yayınevi, lstanbul, 1 980, s. 50.
259 Feroz ve Bedia Ahmad , Tii rki_w 'de Cnk Partili Politi kanın Açıklamalı Kronolo-

jisi 1 945- 1 9 7 1 , Bilgi Yayınevi, lstanbul , 1976, s. 365.


260 Akşam, 1 3 Ocak 1962.
261 Akşam, 23 Şubat 1 962.
262 FO 421/33 1 , July 1941 -September 1 946.

1 09
yerini anti-Amerikanizme263 bırakmıştı. Solun düzenlediği mi­
tinglerde taşınan dövizlerde, gazete ile dergi köşelerinde ve ka­
rikatürde bir anti-Amerikanizm literatürü oluşmaya başlamış­
tı. Solun görünür hale gelmesi sağ cephede, tedirginliğin art­
masına neden olmuştu . Türkiye'nin, lkinci Dünya Savaşı'ndan
sonra, Batı Bloku'na dahil olması, Kore'ye asker göndermesi ve
NATO'ya üye olmasıyla "antikomünizm" devletin "resmi po­
litikası" haline gelmişti. Bu , 1 964 yılına kadar devam etmiştir.
Devletin kodlarına işlenen antikomünist hisleri ile solun etki
alanı daraltılmıştı.
1 940'lı yılların ortalarından 1960'ların ortalarına kadar an­
tikomünizm, memlekette birkaç aydın ve basına karşı yürü­
tülen sindirme politikası iken, 27 Mayıs'tan sonra, solun güç­
lenmesi ve Türkiye'nin Sovyetler'le ilişkilerinin normalleşmesi
ile mahiyeti değişmiştir. Çünkü sistem açısından "Sovyet teh­
didi" , artık ortadan kalktığı gibi iç politika malzemesi olmak­
tan da çıkmıştı. Buna karşın sistem için komünizm, "iç tehdit"
olmaya devam etmişti. Öyle ki bu tehdit, tek taraflı baskınlar,
nümayişler ve tevkifatlardan karşılıklı kitlesel eylemlere, yurt,
üniversite işgallerine, kavga ve silahlı çatışmalara dönüşmüş­
tü . 1 96 1 Anayasası hem sağ hem de solun gelişmesine olanak
sağlamıştır. Solcular, sağcıların ileri gittiğinden, aşırı sağın güç
kazandığından yakınırken , sağcılar da solun Anayasa'nın "sos­
yal devlet" ibaresinden yola çıkarak aleni bir biçimde komü­
nizm propagandası yaptıklarından, anarşizm ve teröre daveti­
ye çıkardıklarından dem vurmuşlardı. Anti-Amerikancı ve kıs-

263 1 960'lı yıllarda Anti-Amerikanizmin yükselmesi nedeniyle Türk-Amerikan


ilişkilerinde zedelenme meydana gelmişti. Kıbns meselesi , bunu tetiklemiş­
tir. Daha aynntılı bilgi için bkz . Geroge S. Harris, Troubled Alliance, s. 1 25-
147. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa gençlik Amerika'yı protesto et­
mişti. Amerika'nın Kıbns politikalan nedeniyle gençlik Amerikan Büyükelçi­
liğine yürümüştü. Milliyet, 28 Ağustos 1 964. Gençlik ikinci defa ABD'yi kı­
namıştı. Cumhuriyet, 30 Ağustos 1 964. tık defa o yıllarda Go Home Yanke slo­
ganlan atılmıştı. Mehmet Ali Birand, Can Dündar, Bülent Çaplı, 12 Mart lhti­
lulin Pençesinde Demokras i , imge Kitabevi , Ankara, 2000, s . 1 1 8. Türkiye'de,
sol tarafından, mütemadiyen, Amerikancı diye tenkit edilen Türk milliyetçili­
ğinin önderlerinden Albay Alparslan Türkeş, 27 Mayıs'tan önce , Amerika'nın
Türkiye'nin işlerine fazla kanşmasından yakınmıştır. Walter F. Weiker, 1 960
Türk ihtilali, Cem Yayınevi, lstanbul, 1967, s. 239.

110
men Sovyet yanlısı sola karşı, antikomünist propaganda işle­
meye devam etmişti.
N isan 1960'ta Tahkikat Komisyonu kurulmuştu. Bunu pro­
testo eden üniversitelilere polis sert müdahalede bulunmuştu.
Olaylar sırasında Turan Emeksiz öldürülmüştü.264 DP'liler, de­
mokratik teamülleri işletmemiş, siyasetin ve üniversitelerin en
tabii haklarını provokatif eylem olarak görmüşlerdi. Diğer tarafta
da hükümetin meşruiyetini dış kamuoyu önünde zedelemek da­
hil, her türlü fiiliyata başvurmaktan çekinilmemişti. Bu şartlar al­
tında 27 Mayıs'a gidilmişti. O günlerden hatırda kalanlar, 27 Ma­
yıs'tan sonra, bol bol propaganda malzemesi olarak kullanılmış­
tı. MTTB, TMTF ve TMGT 28-29 Nisan'ın yıldönümlerinde bil­
diriler yayınlamak suretiyle o günlerde yaşananları hatırda tut­
maya çalışmışlardı. 1965 seçimlerine kadar solda aktif olan öğ­
renci dernekleri CHP'ye yakın durmuşlardı. Ancak, 1965 seçim­
lerinden sonrası için yeni bir sayfa açmak gerekiyordu.
Yeni "demokratik" Anayasa'yla sosyalist partilerin kurulma­
sına müsaade edilmesiyle birlikte bir grup sendikacı tarafından
1 96 l 'de kurulan Türkiye lşçi Partisi, 1 965 seçimlerinde % 3
oyla Meclis'e 1 5 milletvekili sokmuştu . TlP, 1 964'te hazırlanan
parti programında komünizmden izler taşıdığı gerekçesiyle ko­
münistlikle suçlanmıştı. 265 Bunun üzerine TlP'in kurucuları,
partinin, komünist olmadığını deklare etmek zorunda kalmış­
lardı: "TlP bütün gücüyle komünizme uygun vasatı teşkil ede­
cek anarşiyi, sınıf çatışmasını önlemek için çalışmakta,"266 gibi
ifadelere yer vererek komünist ithamlarını reddetmişlerdi. Tar­
tışmaya Yön dergisinin kurucusu Doğan Avcıoğlu da katılmış,
TlP'in "kanlı ihtilallarla sınıf diktatörlüğünü kurmak" amacın­
da olmadığını belirtmişti.267 Neyse ki TlP , kendisine yöneltilen
suçlamalara 1 965 seçimlerinden sonra , Meclis kürsüsünden
cevap verme imkanını elde etmişti.
264 Tanzer Sülker Yılmaz, Türlıiye'de Gençlik Hareketleri , Toplumsal Dönüşüm
Yayınları, lstanbul, 1 99 7 , s. 8 4 .
265 Avni Elevli, Türkiye işçi Partisi Programı ile Anayasaya Aykırıdır. Kurulmalı is­
tenen Yeni Düzen Korkunçtur, lstanbul, 1 968.
266 Vatan, 24 Kasım 1962.
267 Doğan Avcıoğlu, "TlP'e Dair" , Yön, sayı 50, 1 962, s. 16.

111
Aslında antikomünistler bütün solu bir görse de Türkiye'de
sosyalist hareket, homojen değildi. TIP, MDD ve Yöncülerin
ortak platformda buluşması çoğu zaman imkansızdı. Her biri­
nin tezi farklıydı. Örneğin MDD'ciler "Ne ABD ne de Sovyet­
ler " sloganıyla hareket etmişlerdi. Diğer tarafta Yön, sırtını zin­
de güçlere dayamıştı. Ancak sol fraksiyonların tezleri ne olur­
sa olsun, Türk sağı bu tezlerin tamamına karşı çıkmıştı . Ör­
neğin Faruk Sükan'ın, " tek tip sosyalizm vardır, o da Mark­
sizm'dir, " 268 cümlesi , sağın, sola dair topyekun yaklaşımını
göstermiştir. Solun içerisindeki tartışmalar ne olursa olsun sağ
siyaset ve siyaset dışı klikler, soldan benzer anlam çıkarmışlar­
dır. Sola karşı toptancı yaklaşım içerisine girmişlerdi. Batı de­
mokratik sosyalizm tezlerine yakın duran TIP ile ihtilalci sos­
yalist grupları aynı potada eritmişlerdi . Türkçüler, sola , Sov­
yetler'de ve Çin'de yaşayan Türkler üzerinden eleştiri yelpa­
zesini genişletirken, lslamcılar, laiklik ile komünizmi eşdeğer
görmüştü ; sosyalist gruplarla CHP'yi aynı potada eritmişlerdi.
Türkiye' de sol , 1 940'lı ve 1 950'li yıllara oranla, 1 9 60'lı yıl­
larda daha verimli ve üretken olmuştur. Dünya siyasetinin yu­
muşamasının yanında artan gençlik eylemleri ile birlikte Türki­
ye' de siyasal ve sosyal hayatın değişmesi, köylülerin kente yer­
leşmesi ile kent dokusunun değişmesinin sonucu olarak Türki­
ye' de bazı şeyler sorgulanmaya, konuşulmaya başlanmıştır. Ye­
raltı kaynaklarının millileştirilmesi, yerli üretimin arttırılması,
yabancı sermayenin etkisinin azaltılması , köylüye toprak da­
ğıtılması, özel okulların devletleştirilmesi, kalkınma modelle­
ri, işçilerin ücretleri ve çalışma koşulları kitleler tarafından tar­
tışmaya açılmıştı. Serbest piyasa ekonomisi yerine devletçilik
politikalarının benimsenmesini istemişlerdi. Üniversite genç­
liği toplumsal sorunlara sınıfsal açıdan bakmaya başlamıştı .
Gençler, görüşlerini v e eylemlerini sosyalist perspektiften ele
almış, ülke ve dünya sorunlarına bu zaviyeden bakmaya başla­
mıştı . Sosyalist düşünce , üniversite gençliği arasın<la i y ice kök
salmıştı. Artık, serbest bir biçimde sosyalizmden bahsetmiş ve
onun uygulama yöntemlerini kendi aralarında tartışmışlardı .
268 Cumhu riyet, 30 Aralık 1 967

112
Siyasetin merkezindeki konularla her zamankinden daha fazla
ilgilenmeye başlamış, ülkeyi ilgilendiren iç ve dış meselelerde
belirleyici/özne olmak istemişlerdi.
Öyle ki , Aydın Yalçın, solcu öğrencilerin düzenlediği bir
konferansta kapitalizmi savununca , gençler tarafından so­
ru yağmuruna tutulmuş ve tartışmanın derinleşmesi üzerine,
" 1 965'ten bu yana öğrencinin iktisadi konularda bilgisinin hay­
ret edilecek derecede arttığını görüyorum. Daha doğrusu bu
kadarını ummuyordum,"269 itirafında bulunmuş ve hayretleri­
ni gizleyememiştir. Gençliğin dinamik hali, sosyalist aydınların
da dikkatini çekmişti . Ali Faik Cihan'ın, l 965'te yayınlanan,
ancak sonrasında yasaklanan kitabında yer alan "yürüyen mil­
yonların ayak sesleri işitilmeye başlanmıştır,"270 tümcesini ja­
cob M. Landau , ihtilal çağrısı olarak yorumlamıştır.271 lşçi ey­
lemleri, öğrencilerin şiddet kullanımı yöntemine dönüşmüştü.
Banka soygunları, kamu binalarına bomba koyma ve adam ka­
çırma gibi hadiseler birbirini izlemişti.272 1 960'ların başından
itibaren dinamik bir şekilde sokaklara inen sol gençlik, dünya
sol hareketlerin de takipçisi olmuştu. Böylelikle devrim örnek­
lerinden yola çıkarak gerillacılığı "romantize" eden kitaplar çe­
virmiş, bir şeyin hazırlığında olduklarının işaretlerini vermiş­
lerdi. Devlet, buna mukabelede bulunmuş, gerillacılığın ne me­
nem "pespaye" bir şey olduğunu anlatan kitaplar çevirmişti.273
Sokaklarda yaşananlar sadece Türkiye'nin yaşadığı evrimi
göstermiyordu . Hemen hemen her yerde , birbiri ardına olay­
lar patlak vermişti. London School of Economics Mart 1 967'de,

269 Harun Karadeniz, Olaylı Yıllar ve Gençlik, May Yayınlan, İstanbul, 1975, s. 83.
270 Ali Faik Cihan, Sosyalist Türkiye, Toplum Yaytnları, Ankara, 1 969, s. 249 .
2 7 1 jacob M. Landau, Türkiye'de Sağ ve Sol Akımlar, Turhan Kitabevi, Ankara,
1 979, s. 36. Sol gençliğe çevirilerle de davetiye çıkanlmıştır. Alberto Bayo, Ge­
rilla Nedir, Ant Yayınlan, İstanbul, 1 968; Mao Tse Tsung, Che Guevara, Geril­
la Harbi, Paye! Yayınlan, İstanbul, 1 96 7; Emesto Che Guevara, Gerilla Günlü­
ğü, Ant Yayınlan, 1 968.
272 Landau, Türkiye'de Sağ ve Sol Akımlar, s. 57
273 Gerilla yöntemlerinin ve taktiklerinden sitayişle bahsedilen eserlere karşı, ki­
taplar, makaleler yazılmış ve çeviriler yapılmıştı . T . N . Greene, Gerilla ve Ge­
rillaya Karşı Savaş , Gnkur Basımevi, Ankara, 1 965; Aurby Dixon, Otto Heilb­
runn, Komünist Geri lla Savaşlan , Gnkur Basımevi, Ankara, 1980.

113
Trente üniversiteleri Kasım ayında, Madrid üniversiteleri Ocak
1 968'de, Liecester'dekiler Şubat'ta, Roma'dakiler Mart'ta ve Co­
lumbia Üniversitesi Nisan ayında işgal edilmişti. Hülasa, 1 968
yazı çok hararetli geçmişti. içerik ve talepler genellikle aynıydı:

Anti-Amerikancılık ve Vietnam'a destek, eğitimin ve tüketim


toplumunun içeriğinin eleştirisi. Isabelle Sommier'e göre , her
ülkeye özgü faktörler de eklenir ve bunlar, kendi özgüllükle­
riyle, derin bir iz bırakarak öğrenci hareketliliğine sinir uçla­
rı sağlar. 274

Charles Tilly, 1 968'de dünyanın değişik yerlerinde gençle­


rin eş zamanlı verdiği tepkiyi, "Otonomi, kendini ifade etme ve
postendüstriyel toplumun eleştirisine yönelen yeni toplumsal
hareketlerin eskinin yerini aldığı," şeklinde yorumlamıştır. 275
Türkiye'de başlayan öğrenci hareketleri, elbette kendine öz­
gü sosyoloj ik, tarihsel ve düşünsel boyutları olmakla birlikte,
uluslararası konj onktürle uyumlu olarak ve hatta geriden takip
ederek gelişim göstermiştir. Türkiye'nin kendine özgü olan bir
özelliği, sağ ve sol ayrışmada sınıf bilincinden ziyade laikliğin
belirleyici olmasıdır.
Antikomünist aktörler ve propaganda araçları çeşitlenmiş ve
zenginleşmiştir. Solun görünür olması, zaman zaman, antiko­
münistlerin işini kolaylaştırmıştır. Kimi dinsel faaliyetleri, laik­
lik karşıtı olarak görenleri , komünist ilan etmek, "dinsiz" ilan
etmekten daha kolay ve alıcısı fazlaydı. 1 960 ile 1 965 yılları
arasında antikomünizm açısından şöyle de bir paradoks var­
dı: Milliyetçi-muhafazakar bloğun komünist ilan ettiği 27 Ma­
yıs taraftarları, güçlü laik damarı bulunan Kemalist gençlikten
oluşmuştu. Bu cephe de l 960'ların ilk yarısına kadar kendisini
antikomünist olarak ifade etmişti. Siyasi aflarla birlikte AP siya­
setinin kabuk tutmaya başlamasıyla antikomünist gençlik gü­
ven tazelemişti. Aslında sağcı gençlik, siyasete göre, daha erken
tarihte 27 Ma y ıs'ın ü rkekliğini üzerlerinden atmıştı.

2 7 4 lsabelle Sommier, Devrimci Şiddet, lletişim Yayınlan, lstanbul, 20 1 6 , s. 35-37


275 Charles Tilly, Toplumsal Hareketler, Babil Yayınlan, lstanbul, 2008, s. 1 1 6.

1 14
Meydanlara taşınan antikomünist histeri
Bu bölümde 27 Mayıs ile 1 2 Mart arasında gerçekleşen anti­
komünist faaliyetler, iç ve kısmen dış siyasi gelişmelerle para­
lel olarak ele alınacaktır. Ancak, konuya giriş yapmadan önce,
meselenin daha iyi anlaşılabilmesi için 1 960 öncesinin panora­
ması ile sonrasının değişen mahiyeti üzerinde durmak icap edi­
yor. lki dönem arasında benzerliklerden ziyade farklarını ortaya
koymak gerekiyor. Buna ilaveten de 27 Mayıs'tan 1 2 Mart'a gi­
den süreci yine kendi şartlan içerisinde ayırmak iktiza etmekte­
dir. Birincisi 1 960- 1965 arası yıllar, ikincisi 1965 ile 1 968 arası
yıllar, üçüncüsü 1968'den Kanlı Pazar'a giden süreç ve son ola­
rak Kanlı Pazar'dan 12 Mart'a kadar olan dönemi farklı değer­
lendirmek icap etmiştir. Örneğin l 940'lı ve l 950'li yıllarda "va­
tan haini" ve komünist olarak kara propagandaya maruz kalan
Serteller, Nazım Hikmet ve Sabahattin Ali yeni dönemde çok
seyrek karşımıza çıkmıştır. Onlann yerini Aybar, Yunus Koçak,
Çetin Altan, llhan Selçuk gibi isimler almıştır. Basın açısından
da farklılık var. Örneğin Yurt ve Dünya, Tan, Markopaşa yeri­
ni, ne gariptir ki, her dönem baskın düşünceye göre şekillenen,
l 920'lerde Kemalist, l 930'lu yıllarda Nazizim ve faşizm yanlısı,
l 940'larda antikomünist, l 950'lerde kısmen liberal ve l 960'lar­
dan itibaren de sosyalist veçhesi ağır basan Cumhuriyet, Yön, Ant
ve Vatan'a bırakmıştır. Bunlar içerisinde Yön'e farklı bir paran­
tez açmak gerekiyor. Çünkü Yön, gür bir sesle çıkmıştı. Aydın­
lann desteğini alarak yayın hayatına başlayan Yön'ün, en temel
vurgusu sosyalizm idi. Yön'de bütün antikomünistler gerici gös­
terilmiş, TCK 14 1 . ile 142. maddelerinin kaldırılması için çok
sayıda yazı neşredilmiş ve antikomünizme karşı açıkoturum­
lar yapılmıştı. Tabiri caizse "günahlan çoktu." Antikomünistler
açısından Yön, komünist diye tescil edilen aydın ve yazarların
bir araya geldiği platform olmuştu. Bu süreçte Vatan'a da bir pa­
rantez açılmalıdır. Menderes'in güçlü müttefiki ve aynı zaman­
da 6-7 Eylül olaylannda Menderes'in savunuculuğunu üstlenen
Vatan, Yassıada'dan itibaren tersi istikamette yayın yapmıştı .
Haliyle, antikomünistlere göre marazi bir yola girmişti.

115
Solcu basını ve komü n izmi tel'in mitingleri

Türkiye siyasi tarihinde basın , her daim marazi bir yerde


durmuştur. Çoğu zaman önerilen reçete, muhalif görülen ba­
sını susturmak olmuştur. 1 940'lı yılların alışkanlıklarını sür­
düren antikomünistler, komünist diye niteledikleri basını sus­
turma gayreti içerisine girmişlerdi . 27 Mayıs'tan sonra , Da­
rendelioğlu , "Akşam, Milliyet, Dünya ve Cumhuriyet'in Türk
milliyetçiliğini ve mensuplarını en iğrenç ve iftiralarla kötüle­
mek yarışı" içerisinde olduklarını ileri sürmüştü.276 Bir de bu­
na Aziz Nesin, Sadun Aren, Abdi İpekçi ve Çetin Altan gibi sağ­
da pek "muteber olmayan" isimlerin olduğu ve "aydınların or­
tak bildirisiyle" çıkan Yön de eklenince milliyetçi gençliğin ha­
rekete geçmemesi için hiçbir neden yoktu . Milliyet'in iddiası­
na göre, bazı gazetelerin teşvikiyle , bir kısım gençler, TMTF
ve MTTB'ye gitmiş, Yön'ün kapağında "orak-çekiç" bulundu­
ğunu iddia ederek miting tertiplemeyi istemişlerdi.277 Taleple­
ri reddedilmesine karşılık, 6 Ocak 1962'de tarihinde kendile­
rini "Atatürk gençliği" olarak tanımlayan gençlik; AP il genç­
lik kolları , Yüksek İslam Enstitüsü , Edebiyat, Hukuk Fakül­
teleri ile Yüksek Ticaret Okulu öğrencileri Taksim'de toplan­
mış, mahut gazetelerin ve Yön'ün komünizmi desteklediği id­
dia edilerek basın tel'in edilmişti. 278 Antikomünist Tercüman
gazetesi, aslında bu mitingi çok önemsememişti . 279 Diğer ta­
rafta, Cumhuriyet gazetesinden Cevat Fehmi Başkut, tel'in edi­
len gazetelerin, hiçbirinin komünist olmadığına ilişkin açık­
lamada bulunmuştu .280 Mitingin gerçekleştirilmesine ilişkin
açıklamalarda bulunan bir diğer isim Tekstil İşçileri Sendika-

276 llhan Darendelioğu, Türkiye'de Milliyetçilik Hareketleri, s. 338.


277 Milliyet, 7 Ocak 1 96 2 ; Kudret, 7 Ocak 1 962. TMTF ve 1965 yılına kadar
MTTB adı geçen dergi ve gazetelerin yayın politikasıyla paralel düşündükleri
için protesto taleplerine cevap vermeleri düşünülemezdi. Aynca Yôn'ün ikin­
ci sayısının kapağında "orak-çekiç" resmi yoktur.
278 Cumhuriyet, 8 Ocak 1962; Akşam, 7 Ocak 1 962; Vatan, 7 Ocak 1962; Milliyet,
7 Ocak 1962; Kudret, 7 Ocak 1962.
279 Tercüman, 7 Ocak 1962.
280 Cumhuriyet, 1 1 Ocak 1962.

116
sı Başkam Bahir Aksoy, mitingi düzenleyenler için "küçük ve
gafil insanlardır,"28 1 ifadesini kullanmıştı. Mitingin tepki çek­
mesi üzerine TMTF 2. Başkam Yalçın Gürsel, mitingle alaka­
larının olmadığını bildirirken,282 IÜTB Başkam Ayhan Efeoğ­
lu, "Komünizmi tel'in mitingi yapanlar kötü niyetli arkadaşlar­
dır. (. . . ) 27 Mayıs'ı gayrimeşru , DP'nin meşru olduğuna inan­
dırmak istediler,"283 demişti.
27 Mayıs yanlısı gençlik teşekkülleri, basın açıklamasıy­
la yetinmemiş, daha kitlesel karşıt protestolara başvurmuşlar­
dı. Ocak 1 962'de TMGT, MTTB ve IÜTB'nin organize ettiği ve
on binlerce öğrencinin katıldığı "Son söz" mitinginde "Kahrol­
sun gerici basın, kahrolsun yobazlar, gericilere ihtar, kahrolsun
komünistler, Af yok. Af yok,"284 gibi sloganlar atmışlardı. An­
kara'da yapılan mitingde "komünizm" ve "gericilik" muaheze
edilmişti. Miting esnasında siyasi af lehine slogan atılması üze­
rine olaylar çıkmıştı.28 5
27 Mayıs'tan sonra kurulan DP'nin mirasçısı AP'nin tabanı
ile CHP'nin tabanı af konusunda sık sık karşı karşıya gelmiş­
ti. Gümüşpala, siyasi affı mütemadiyen gündemde tutmuştu .286
Ön plana çıkan mevzu " ilericilik-gericilik" 287 tartışması ile
Menderes ve arkadaşlarının idamı olmuştur. CHP-AP koalisyo­
nunun sonunu getiren af tartışmalarına288 katılan gençlik, "Af
yok, onları kurtarmak isteyenler kahrolsun," diye mukabelede
bulunmuştu.2 89 AP, Taksim'deki mitingle alakalarının olmadı-

28 1 Vatan, 8 Ocak 1 962.


282 Milliyet, 9 Ocak 1962; Vatan, 9 Ocak 1962.
283 Vatan, 1 0 Ocak 1 962.
284 Milliyet, 1 1 Ocak 1962; Vatan, 1 1 Ocak 1 962; Cumhuriyet, 11 Ocak 1962; Ak­
şam, 1 1 Ocak 1 962.
285 Vatan, 1 4 Ocak 1 962; Cumhuriyet, 1 4 Ocak 1 962; Milliyet, 14 Ocak 1962; Ak­
şam, 1 4 Ocak 1 962.
286 Akşam, 6, 8 Nisan 1 962. AP, seçimlerde aldığı sonuç ile koalisyon ortağı ol­
muştu. Bu özgüvenle, bütün karşı çıkmalara rağmen siyasi affı Meclis'e getir­
mişlerdi. Daha ayrıntılı bilgi için bkz. Mehmet Ali Birand, Can Dündar, Bü­
lent Çaplı, a.g. e. , s. 44-46.
287 "Aşırı sağcılar. . . ilerici öğretmenlere saldırdı . " Vatan, 25 Kasım 1 962.
288 Akşam, 3 1 Mayıs 1962.
289 Akşam, 28 Mayıs 1962; Akşam, 1 0 Ekim 1 962.

117
ğını belirtmek zorunda kalmıştı.290 Çünkü ordu , AP'nin kendi­
sini DP'nin mirasçısı olarak görmesinden ve siyasi affı gündem­
de tutmasından pek hoşlanmıyordu. AP'nin, ilk yıllarda hem
ordunun hem de CHP'nin baskısını hissederek siyaset yapması
nedeniyle sosyal bilimciler, AP politikalarını "titrek muhalefet"
olarak nitelendirmişlerdir.291
Kendini milliyetçi olarak tanımlayan, ancak karşıtları ta­
rafından "gerici" olarak itham edilen gençliğin, "solcu basını
tel'in" mitingi beklenmedik sonuçlar doğurmuştu . Karşıt nü­
mayişler bir anda yurt sathına yayılmıştı. Her iki taraf da, ken­
dilerini Atatürk'ün fikirlerine dayandırmış, milliyetçi ve anti­
komünist olduklarını ifade etmişlerdir. Haliyle, her iki grubun
yaptığı mitingde "kahrolsun komünizm" sloganlarının atılma­
sı olağandı. Ancak onları birbirinden ayıran temel nokta, "siya­
si af' konusuna yaklaşımları olmuştur. 27 Mayısçılar, siyasi af
taraftarlarının, 27 Mayıs'ı hiçleştirmek için Atatürk'ün adına sı­
ğındıklarını ve komünizmi de bir tramplen olarak kullandıkla­
rını ileri sürmüşlerdi.
1 962 yılı Ekim ayında, ellerinde dövizlerle Sıhhiye' den Kızı­
lay'a yürüyen 7-8 kişilik bir grup "lnönü istifa et" diye slogan
atmıştı. Olay, bir anda karşı protestoya dönüşmüş ve toplanan
kalabalık, "gericiler kahrolsun" , "katillere af yok" , "İsmet Pa­
şa çok yaşa" şeklinde slogan atmışlardı. Olaylar sırasında AP'li
Gökhan Evliyaoğlu'nun Yeni Istanbul ve Tercüman gazetele­
ri tahrip edilmiş, Zafer, Son Havadis ve Kudret gazetelerinin ise
levhaları yakılmıştı. Aynı zamanda AP'nin, Genel ve Ankara il
merkezi de nasibine düşeni almış, tahrip edilmişti.292 Vala Nu­
reddin'in köşe yazarlığı yaptığı Zafer gazetesine göre, gazeteleri
basanlar, Halk Partisi mensuplarıydı.293 Olanlardan Hükümet'i
sorumlu tutan Tercüman gazetesi,294 büronun tahrip edildiğini,

290 Cumhuriyet, 9 Ocak 1 962.


29 1 Mehmet Ali Birand , Can Dündar, Bülent Çaplı, a.g.e., 5 . 1 1 9 .
292 Vatan, 3 - 4 Ekim 1 962; Akşam, 3 Ekim 1 962; Kudret, 3 Ekim 1 962; Mehmet
Ali Birand, Can Dündar, Bülent Çaplı , a.g.e., 5. 84.
293 Zafer, 2 Ekim 1 962.
294 Tercüman, 4 Ekim 1962.

1 18
malzemelerinin kırıldığını belirtmişti.295 Ahmet Kabaklı, bazı
gazetecilerin, sağcı basının tahrip edilmesini alkışladıklarını te­
rennüm etmişti.296 Kadircan Kaflı, "ilerici-gerici" tasnifini yap­
mış, kendilerine "ilerici" payesi düşenlere, gazeteleri tahrip et­
menin "ilericilik mi" olduğunu sormuştu.297
Buradan hareketle Kurtuluş Kayalı, 27 Mayısçıların, küçük
çaplı olayları dahi, ihtilal teşebbüsü için tramplen olarak kul­
landıklarını, DP'nin devamı olduğuna kanaat getirilen hareket­
lere ve DP döneminden müspet şekilde bahsedilmesine taham­
mül etmediklerini belirtmiştir.298
Eylemler, sonraki günlerde de sürmüş, başka kentlere de si­
rayet etmişti . 299 Olayların daha da büyümemesi için lnönü ,
AP'lilerle yaptığı görüşmede , protestolara ilişkin "komünist
tahrik"300 ifadesini kullanmıştı. Hükümet'in güçlü ortağı CHP,
yayınladığı bildiride , "demokratik nizamı tahrip etmek iste­
yen her cereyanın, komünizmin, ırkçılığın, irticanın, anarşinin
karşısındayız, "301 diyerek, cüzzamlı sözcüklerle tüm taraflara,
milliyetçilere, lslamcılara ve sola gözdağı vermişti. Olaylar ko­
münistlere mal edilmiş, hatta Cumhuriyet Senatosu'nda, "Tür­
kiye'de komünistlerin gençliği kandırmak için bir milyar lira
sarf ettikleri,"302 iddia edilmişti. Diğer tarafta Türkiye lşçi Sen­
dikaları Yönetim Kurulu, "komünizmin ve demokrasiye karşı
davranışların tel'ini amacıyla,"303 Ankara'da miting düzenleme
kararı almıştı. Bundan pek hoşlanmayan Maden-lş Sendikası
Başkanı Kemal Türkler, Türk işçisinin ezelden beri komünizme

295 Tercüman, 3 Ekim 1 962.


296 Ahmet Kabaklı, "Ayıp, Ayıp ! Gülerek Yazıyorsunuz" , Tercüman , 4 Ekim
1 962.
297 Kadircan Kaflı, "llericilik Bu mu? " , Tercüman, 6 Ekim 1 962.
298 Kurtuluş Kayalı, Ordu ve Siyaset 27 Mayıs- 1 2 Mart, lletişim, İstanbul , 2009, s.
1 08- 1 09.
299 Vatan, 6 Ekim 1 962.
300 Ahşam , 6 Ekim 1 962.
3 0 1 Vatan, 1 1 Ekim 1 962.
302 Şevket Süreyya Aydemir, "Bu Huzursuzluğun Sebebi Acaba Komünistler mi­
dir? ", Vatan, 12 Ekim 1 962.
303 Vatan, 1 1 Ekim 1 962.

119
karşı olduğunu ifade etmişti. Keza Sendikacı Salih Özkarabay
da TÜRK-IŞ'in girişiminden rahatsızlık duymuş ve "komünizm
yaygarası. . . ilerici kuvvetlere karşı faşist ve gerici zihniyetin fer­
yadından başka bir şey değildir,"304 diye eleştiri yöneltmişti .
Tüm bu çekincelere rağmen TÜRK-iŞ Başkanı Seyfi Demirsoy,
"hayretle" karşılanan şu açıklamayı yapmıştı: "22 Aralık'ta yap­
maya karar verdiğimiz miting, komünizme olduğu kadar faşiz­
me, ırkçılığa, dikta rejimlerine de karşı bir harekettir."305
TÜRK-IŞ'in Ankara'da düzenleyeceği miting için çalışmalar
erken başlamış ve mitingin düzenleneceği alana günler önce­
sinden afişler asılmıştı. 306 Çevre illerden çok sayıda işçinin ka­
tıldığı307 "komünizmi ve demokrasiye aykırı akımları tel'in mi­
tingi" Tandoğan meydanında yapılmıştı. Miting, Atatürk için
bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın ardından başla­
mıştı. 308 İşçiler, sık sık "kahrolsun komünizm" diye slogan at­
mışlardı.309 Burada Yön dergisi ve Vatan gazetesi protesto edil­
mişti.310 Ayrıca Aybar ve Boran tel'in edilmiş ve TCK 1 4 1 . ve
142. maddelerinin şiddetlendirilmesi istenmişti.31 1 Siyasi par­
tilerin; AP , CHP, CKMP ve YTP'nin temsilcilerinin yanı sıra,
gençlik teşekkülleri, TGT, TMTF ve MTTB'nin temsilcileri de
mitinge katılmış ve birer konuşma yapmışlardı. Siyasilerin mi­
tinge katılması mitinge resmi bir hava katmıştı.
Gençlik, 27 Mayıs öncesine göre daha dinamikti . Biraz da
bunun etkisiyle siyasi hava gergindi. Sivil siyaset, kontrolü tam

304 Vatan, 18 Ekim 1 962.


305 Vatan, 28 Kasım 1 962.
306 Akşam, 22 Aralık 1 962.
307 Tercüman, 22 Aralık 1962.
308 Tercüman, 23 Aralık 1962.
309 "Türk aleminin en büyük düşmanı komünizmdir. Her görüldüğü yerde ezil­
melidir. Her şeyden önce vatan. Komünizm insanlığın baş belasıdır. Hür dün­
yadan komünizm mezalimi altında hürriyet diye inleyenlere selam. insanlık
idealinin bekçisi ve koruyucusu NATO ve CENTO'yu destekliyoruz. lslami­
yet komünizmi reddeder. Kızıl Moskofa lanet. ezan sesi Moskof nefesini ke­
ser. Demokrasi cennet, komünizm cehennem" gibi dövizler taşımışlardı. Te r­
cüman, 23 Aralık 1 962; Cumhuriyet, 23 Aralık 1 962.
310 Zafer, 23 Aralık 1 962.
3 1 1 Zafer, 23 Aralık 1 962; Tercüman , 23 Aralık 1962.

1 20
sağlayabilmiş değildi. Koalisyon hükümetleri pamuk ipliğine
bağlı hareket ediyordu. Ordunun, siyaset üzerindeki etkisi de­
vam etmişti. içişleri Bakanlığı'nı ilgilendiren en ufak meseleler­
de dahi, geçmişin alışkanlıklarıyla olsa gerek, ordu, kendi gö­
rüşünü beyan etmekten geri durmamıştı .
Milli Mücadele'nin "Galip Hocası" Celal Bayar, 1 9 6 1 yılın­
da girdiği Kayseri cezaevinden 1 963'ün Mart'ında tahliye edil­
dikten sonra, kendisini karşılayanlar olduğu gibi, onu protesto
edenler de olmuştu .
Bayar karşıtları, 27 Mart'ta Ankara'da Zafer meydanında top­
lanmaya başlamışlardı. TMTF, gençliğin toplanmasında başrol
oynamıştı. Aynı şekilde Ziya Gökalp caddesinde bulunan AP Ge­
nel Merkezi önünde toplananlar, AP aleyhine slogan atmıştı. Bu
arada bina da taşlanmıştı. AP milletvekilleri olanları sadece sey­
retmekle kalmışlardı.312 Olaylar, sonraki günlerde de devam et­
mişti. AP Genel Merkezi tahrip edilmiş ve olaylar sırasında se­
kiz kişi de yaralanmıştı.313 Eylemciler, Tahkikat Komisyonu'nun
protestosu sırasında öldürülen Turan Emeksiz'i kastederek, "28
Nisan 1 960 gününü tekrar yaşamaya hazırız " ,314 "27 Mayıs ko­
runacaktır," ve de Bayar kastedilerek, "vatan hainlerine ölüm,"3 1 5
türü sloganlar atmışlardı. Bayar'ın Kavaklıdere'deki evinin önü­
ne gelen gençlik, "sehpaya sehpaya," diyerek idamını istemişti.316
Ertesi gün protestolar, Ankara ve lstanbul'da devam etmiş­
ti. Yeni lstanbul gazetesi, ikinci defa kitlenin hedefi haline gel­
mişti. 3 1 7 İstanbul Üniversitesi'nde , çeşitli yüksekokul ve akade­
milerde, TMTF ve MTTB'lilerin düzenledikleri mitingde, "Son
hadiseleri biliyorsun. Sana fazla bir şey söylemeye lüzum yok.
Atatürk ilklerinin ışığı altında 28, 29 Nisan ve 27 Mayıs ruhu­
nun şahlanacağı mitinge gel ," çağrısı yapılmıştı.31 8 Aynı şekil-
3 1 2 Tercüman , 25 Mart 1963.
3 1 3 Tercüman , 28 Mart 1963.
314 Cumhuriyet, 24 Mart 1963.
3 1 5 Ulus, 2 5 M a rt 1 96 3 , \'uluıı , 2 5 Mart 1 963; Cuııılıu ıiycl, 2 5 Mart 1 963.
316 Tercüman, 25 Mart 1963.
3 1 7 Ulus, 26 Mart 1 963; Vatan, 26 Mart 1 963; Cumhuriyet, 25 Mart 1 963.
318 Turan Feyizoğlu, Türkiye'de Devrimci Gençlik Hareketleri Tarihi, Belge Yayın­
lan , lstanbul, 1 993, s. 143.

121
de, 28 Nisan'ı hatırda tutmayı amaç edinen ve parolası "Nöbet­
teyiz Devrim Şehitleri, N öbetteyiz Atatürk" olan Güç isimli giz­
li örgüt bir bildiri dağıtmıştı:319

Bugün Atamıza küfredenler, devrimlerimizi baltalayanlar, boş


meydanlarda cirit atıyorlar. . . Güç, gücünü Kemalizm'den alır,
devrimcidir, toplumcudur, faşizm ve komünizmin bilinçli ve
amansız düşmanıdır.

26 Mart Salı günü gençlik toplanmış, "Kahpe Bayar" diye slo­


gan atmışlardı. Sloganları müteakiben, Hüseyin Onur şu ko­
nuşmayı yapmıştı: "Kardeşim sen bize 27 Mayıs düşmanlarını
ezin diyorsun. İşte aynı alandayız. Yemin ediyoruz. Onları şim­
di ezeceğiz . . . Vatan hainlerini asla yaşatmayacağız, " Akabin­
de, talebe derneği eski başkanlarından Öcal Okay, antikomü­
nist içerikli konuşma yapmıştı: "Komünizmin karşısındayız . . .
düşmanıyız . Komünizm kadar faşizmin de karşısındayız. " Baş­
ka bir konuşmada, yine komünizm karşıtlığına vurgu yapılmış­
tı: "Türk gençliği ne komünizmin ne de faşizmin taraftarıdır. . .
Bizim mücadelemizde ü ç kuvvet vardır. Biri ordu, diğeri genç­
lik ve biri de şerefli ilerici basındır."320 "İlerici" sözcüğü yerini
bir müddet sonra sosyalist gençlik veya sosyalist basına bıraka­
caktır. Kemalizm'e dayanan ve kendilerine "ilerici" diyen genç­
liğin temel motivasyonu 27 Mayıs karşıtlığıdır. Ordu , gençlik
ve basını yanlarında görmek istemişti. Aslında o süreçte hem
sağ hem de sol, orduya açık çağrıda bulunmuşlardı. Yön, zin­
de kuvvetlere dayanarak Türkiye'de sosyalist devrim macerası­
na girmişse de başarısız olmuştu. Sağ cenah ise orduyu , komü­
nizme geçit vermez bir umman olarak görmüştü .
Yukarıda anlatılan "solcu basını tel'in" ile Türk-lş'in "komü­
nizmi tel'in" mitinginden sonra, bir yıl bile geçmeden, üçün­
cü kez , "komünizmin tel'in" edilmesi kararlaştırılmıştı . As­
lında gençlerin toplanma amacı farklı olsa da, iş dönüp dola­
şıp "komünizmi tel'in"e da y a nm ış t ı 26 Mart'ta , Üniversite'c.le­
.

ki TlP'li ve "aşırı solcu" öğretim üyelerinin "tahriki" ile "alda-

3 1 9 Turan Feyizoglu, a.g.e., s. 143; Cumhuriyet, 27 Mart 1 963.


320 Turan Feyizoglu, a.g. e., s . 144; Ulus, 27 Mart 1963.

1 22
tılmış" solcu gençlerin yürüyüş yapacaklarının duyulması üze­
rine, kendilerine "Milliyetçi Üniversite Gençleri" diyen, ancak
basının, ısrarla AP'liler olarak nitelediği gençlik,321 aynı gün
ve saatte Saraçhane'de "komünizmi tel'in" mitingi yapacakla­
rını ilan etmişlerdi.322 Yaklaşık üç bin kişi, ellerinde "Milliyet­
çi Kemalist Gençlik" afişi bulunduğu halde toplanmıştı. Kimya
Fakültesi'nden Cevriye Ceylan, solcuların, geçmişe oranla da­
ha fazla güçlendiğini kastederek bu durumu kabul etmeyecek­
lerini bildirmişti. "Tahrikçiler maskenizi yırtıyoruz. Devrim ne
devirmek ne taşlamaktır. Solcu basına lanet, Bu vatan komü­
nistlere mezar olacaktır" gibi dövizler taşımışlardı. Solcu oldu­
ğuna kanaat getirdikleri gazeteleri protesto etmişlerdi.323 Sa­
raçhane mitingi bitince yürüyüşe geçen gençlik, "kahrolsun
komünistler" , MTTB'liler ve TMTF'lileri kastederek "gelen­
ler komünisttirler"324 diye bağırmışlardı. Yeni Istanbul gazetesi
önüne geldiklerinde, gazeteden Hasan Tuncay, "arkadaşlar ön­
ce Allah'a sonra da sizlere güveniyoruz. Ordu bize teminat ver­
di," diyerek onları Taksim'e yönlendirmişti.325
1 2 Mart'tan hemen sonra, sıcağı sıcağına, 27 Mayıs'tan son­
raki olayların anlatıldığı bir kitapta Mustafa Kemal, "dindar" ,
"milliyetçi" ve "antikomünist" profil olarak anlatılmış ve genç­
lik de buna göre tasnif edilmişti. Birincisi, "Mao ve Lenin'i se­
ven gençler"dir. Ki bunlar, Atatürk karşıtlarıydı. ikincisi ise
"sağduyulu ve Atatürkçü milliyetçi" gençlerdi.326
Tan baskınını yapanlar, Mareşal Fevzi Çakmak'ın antiko­
münist olduğunu iddia edenler ve DTCF tasfiyesinde rol oy­
nayanlar, dönemin Kemalist gençliği ile milliyetçi muhafa­
zakar isimleriydi. Bunlar Soğuk Savaş'ın ilk günlerinde komü-

3 2 1 Vatan, 27 Mart 1 963.


3 2 2 Darendelioğlu, Türkiye'de Milliyetçilik Hareketleri , s. 368; Ulus, 27 Mart 1 963;
Cumhuriyet, 27 Mart 1 963.
323 Darendelioğlu , Türkiye'de Milliyetçilik Hareketleri, s. 369; Cumhuriyet, 27
Mart 1 963.
3 24 Ulus, 27 Mart 1 963.
325 Ulus, 27 Mart 1 963; Vatan, 27 Mart 1 963; Cumhuriyet, 27 Mart 1 963.
326 K . Özcan, 12 Mart 1 9 7 1 Ôncesi Suçlular Kimdi, Özcan Yayınları, lstanbul ,
1 973, s. 29.

1 23
nizme karşı, siyam ikizi gibi olmuşlardı. DP'nin, iktidara gel­
mesi ve 1957'den sonra onarılması güç hatalarda bulunmasıy­
la iki kesim birbirinden iyice ayrılmıştı. Bu kesimler, 1 960 son­
rasında, 27 Mayıs ve siyasi aflar nedeniyle sık sık karşı karşı­
ya gelmişlerdir. Kendilerine "ilerici" ve "devrimci" diyen genç­
lik kafa karışıklığı içerisinde hareket etmişti. llericilik ve dev­
rimcilikten kasıt Kemalist ilkelere "tam iman "dı. Bir de, 1 9 6 1
Anayasası'nın müsaade ettiği ölçüde d e "sosyal adalet" çiydiler.
Bunlar, antikomünist olduğu her halinden belli olan MTTB ile
TMTF içerisinde yer almışlardı. Aynı kafa karışıklığı diğer ta­
rafta da vardı. MTTB gibi antikomünist teşekkülü komünistlik­
le itham etmişlerdi. l 960'ların ortalarında MTTB'de eksik olan
sadece lslami motifti. Mustafa Kemal , iki grup arasında payla­
şılamamıştı . Muhaliflere göre, son yıllarda susturulmak istenen
herhangi bir yayına veya aydına komünist demek kafi gelmişti.

Şahlamş mitinglerinden Kanlı Pazar'a giden süreç

Komünizme Karşı Halkı Gafletten Uya rma


ve Komünizmi Tel'i n M iti ngi

1965 seçimleri öncesinde gençlik hareketleri neredeyse gün­


begün sokaklardaydı. O yıllarda gençliğin karşı karşıya gelişi­
nin nedeni sağ ve sol değildi . O dönemde milliyetçi muhafa­
zakarlar, DP'nin mirasını devralan AP'ye sahip çıkmak ve hapis
cezasına çarptırılan eski DP'lilerin hakkını savunmak için mey­
danlara inmişti. Buna karşın, 27 Mayıs'ı destekleyenler ise mil­
liyetçi-muhafazakarları 27 Mayıs karşıtı olmakla itham ederek
sokağa hakim olmak istemişti .
1965 seçimlerinin ardından TlP'in Meclis'e girişi ve üniversi­
telerde sosyalist gençlere ait platform sayısının artması, 1 960'lı
yılların antikomünist hareketi için bir dönüm noktası olmuştur.
TlP'in Meclis'e gi rmesi ne dikkat ç e k en MTTB Genel Başkanı
Rasim Cinisli, Mart l 966'da yaptığı basın açıklamasında "Tür­
kiye'de komünizm tehlikesi gün geçtikçe artmaktadır, " uyarısı­
nı yapmış, ardından Türkiye'nin, ne Macaristan ne de Polonya

1 24
olduğunu ifade etmişti. 327 Türkiye'nin, Macaristan ve Polonya
gibi olmasının önüne geçmek için MTTB, lstanbul'da "Komü­
nizme Karşı Halkı Gafletten Uyarma ve Komünizmi Tel'in Mi­
tingi" düzenlemeyi kararlaştırmıştı. 20 Mart'ta yapılan mitinge
Ankara ve Eskişehir'den Kuvayi Milliye Derneği üyeleri, Türk
Göçmen ve Mülteciler Derneği, Milliyetçiler Derneği, Komü­
nizmle Mücadele Derneği, Yüksek lslam Enstitüsü öğrencileri,
Emekli İnkılap Subayları (EMlNSU ) , TÜRK-lŞ'e bağlı sendika­
lar ve AP teşkilatı üyeleri olmak üzere Bursa, Karabük, Balıke­
sir ve Mustafa Kemal Paşa gibi çevre muhitten de gelen vatan­
daşlar ve öğrenciler Beyazıt meydanında toplanmışlardı. Anka­
ra Üniversitesi'ni temsilen Nevzat Kösoğlu , Konya Komünizm­
le Mücadele Derneği adına Mevlüt Özsay, lkinci Kuvay-i Mil­
liye Derneği Genel Başkanı Mehmet Özdemir, Karabük Tekni­
ker Talebe Cemiyeti adına Kemal Yalçın ve Sabahattin Zaim bi­
rer konuşma yapmışlardı. Mitingi takip edenler arasında Rus
basın ataşesi Popof ve Tass Ajansı muhabiri de vardı.328
Miting başlamadan önce, üzerinde " Gafletten uyanın" ibare­
si bulunan siyah çelenkler, komünistleri destekledikleri gerek­
çesiyle Fuat Alan Burla Biraderler329 ve Koç Holding müessese­
lerine bırakılmıştı. 330
Göstericiler, mitingde sürekli olarak tekbir getirmişlerdi. Bu­
nun dışında "komünizm sefalettir" , "komünizmin maskesi sos­
yalizmdir" , "Türk köylüsü tarlan ve her şeyin alınacak bir ırgat
olacaksın" , "domuzdan post Moskof tan dost olmaz," "su uyur
komünizm uyumaz" , "anneniz Katerina mı" , "kızıl köpekle­
ri havlatmayacağız" vb. afişler taşınmıştı. Mitinge katılan Tür­
kistanlılar, "bizi görün ibret alın, Türkiye ikinci Türkistan ol-
327 Yeni lsıanbul, 16 Mart 1966.
328 Tercüman, 21 Mart 1 963.
329 Burla ailesi, 500 yıl önce lspanya'dan Osmanlı'ya gelen lspanyol Yahudi aile­
sidir. Eli ve Daniel Burla kardeşler ilk şirketlerini 1 9 1 1 yılında kurmuşlardır.
Burla Biraderler, 1 960 yılına kadar Türkiye'nin önde gelen ithalat firmasıy­
dı. Otomotiv, beyaz eşya , elektrikli aletler, kagıı sanayi gibi çok farklı alanlar­
da ithalat yapmışlardır. Ayrıca, firma, modem anlamda Türkiye'nin ilk rek­
lam veren şirketlerinden olmuştur. Gürül Öğüt, " Reklam Alemi" , Hürriyet, 22
Ekim 20 1 3 .
3 3 0 Yeni lsıanbul, 2 1 Mart 1 966.

1 25
masın" yazılı dövizler taşımışlardı. " Kahrolsun komünistler"
sloganlarına meydanda bulunan Mehter Takımı "Gafil ne bi­
lir" diye karşılık vermişti.331 Belki de en dikkat çekici olan dö­
viz, Atatürkçü gençliğe, "Büyük ve Ölmez Atatürk'ün peşinde
olan gerçek Atatürkçüler komünizme karşı birleşiniz, " çağrı­
sı olmuştur.332 Mitinge gelenlerin ellerinde, Atatürk'ün büyük
boy resmi yer almıştı.333 Yeni lstanbul mitinglerdeki Atatürk te­
masına vurgu yaparken Cumhuriyet ve Ulus dinsel söylemi ön
plana çıkarmışlardır.
Mitingdeki konuşmasında Cinisli , "Marx, Lenin ve Stalin
üçayaklı idam sehpasını andıran komünizmin yayılmasına se­
bep olmuşlardır," demişti. KMD Başkanı ise komünizmin bir
fikir olmadığını, onun bir ihanet abidesi olduğunu belirtmişti.
Ona göre, komünistler, Çarlık Rusya'sının, "Akdeniz'e inme si­
yasetinin Türkiye'de satılmış hayasız temsilcisidir. " 334
Gün boyu süren mitingde Hükümet'e çağrı yapılmış ve ko­
münizme karşı daha sert tedbirlerin alınması gerektiği ifa­
de edilmişti. Muhalifler ise, bu mitinglerden tedirginlik duy­
muşlardı. Bir şaşkınlık hali vardı. Zira komünizmi kitlesel ola­
rak tel'in etmenin manasını anlayamamışlardı. Ahşam'da çıkan
bir yorumda, demokratik rej imlerde miting düzenlemek ta­
bii olmakla birlikte, komünizmin, farklı seslerin bastırılması­
nın aracı haline gelmesinden ve faşizme doğru gitmesinden en­
dişe edilmişti.335 Çetin Altan, mitingleri alaya aldığı yazısında
"komünizmin ne olduğu hemen hiç kimse tarafından bilinme­
mekte ve daha çok soygunlara ve talana bilimsel şekilde karşı
çıkanlar komünist diye gösterilmek istenmektedir," yorumu­
nu yapmıştır.33 6

3 3 1 Yeni lstanbul, 2 1 Mart 1 966; Akşam, 2 1 Mart 1 966; Milliyet, 2 1 Mart 1 966;
Ulus, 2 1 Mart 1 966; Tercüman, 2 1 Mart 1 963.
332 Tercüman, 2 1 Mart 1963.
333 Yeni lstanbul, 2 1 Mart 1 966.
334 Milliyet, 2 1 Mart 1 966.
335 "Tehlike Çanları " , Ahşam, 2 1 Mart 1966.
336 Çetin Altan, "Nasıl da Anlamıyorlar" , Ahşam, 22 Mart 1 966.

1 26
Solu n Uyanış Mitinglerine Ka rşı Şahlanış Mitingi

Toplumda oluşan gergin atmosfere bağlı olarak Meclis'te


TlP'e yönelik olarak hem CHP'den hem de AP'den ağır sataş­
malar gelmişti. 1968'in ilk günlerinde lnönü ve Ecevit TlP'e
hücum ederek, " ortanın solu " , sosyal adaleti öngörmekle bir­
likte sosyalist prensip değildir, demişlerdi. 337 Başka bir konuş­
mada İnönü, "Başlıca rakibimiz TlP'tir," demişti.33 8 Sükan da,
"Bilimsel sosyalistlerin nefes alışlarını bile biliyoruz,"339 tehdi­
dinde bulunmuştu. 20 Şubat 1 968 tarihinde Meclis'te, içişle­
ri Bakanlığı'nın bütçesinin görüşüldüğü sırada AP milletvekil­
leri ile TlP'liler arasında sözlü sataşmadan sonra kavga çıkmış­
tı. Bu kavgada TlP'li Yunus Koçak ağır yaralanmış, Çetin Altan
da yerde tekmelenmişti.340 Solcular, TlP'lilerin Meclis'te dövül­
mesini protesto etmek için Ankara'da Anayasa Mitingi düzen­
lemişti.341 Bunun haricinde DiSK, lTÜTB , FKF ve TÖS lstan­
bul'da " ikinci Uyanış" mitingi düzenlemişti. Binlerce kişinin
katıldığı mitingde Mehmet Ali Aybar,342 Çetin Altan ve öğren­
ci temsilcileri birer konuşma yapmışlardı. 343 Meclis'teki kavga­
ya tepki olarak lstanbul'da yapılan mitingde, antikomünist ce­
nahın ve AP'lilerin kolaylıkla tahrik olacağı "Halk, işçi, genç­
lik devrim yapacak, Sosyalist olacak Türk'ün ülkesi" gibi slo­
ganlar atılmıştı. Bir de binlerce kişi Aşık lhsani'ye ait türküyü
okumuştu :

337 FerÖz Ahmad Bedia Turgay Ahmad, a.g.e., s. 340; Ulus, 1 3 - 1 5 . 1 . 1968.
338 Ulus, 15 Mayıs 1 968.
339 Milliyet, 6 Şubat 1 968.
340 Milliyet, 2 1 Şubat 1 968.
34 1 Düzenleyiciler arasında ODTÜ Öğrenci Birliği, ODTÜ Sosyalist Fikir Kulü­
bü, ODTÜ Sosyal Demokrasi Derneği, Fikir Kulüpleri Federasyonu, İstanbul
Teknik Üniversitesi Talebe Birliği, Devrimci lşçi Sendikalan Konfederasyonu ,
ITO Teknik Okulu Talebe Birliği, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Talebe
Cemiyeti , Siyasal Bilgi l er Fakül tesi Ö ğren c i Derneği yer almıştır. Milliyet, 24
Şubat 1 968.
342 Aybar, "AP iktidan Meclis'te suçüstü yakalanmıştır. Demokrasiye suikast ha­
zırlamakla suçludur, " demişti. Cumhuriyet, 26 Şubat 1968.
343 Milliyet, 26 Şubat 1 968; Cumhuriyet, 26 Şubat 1 968.

1 27
Korkuyorlar, korkacaklar, korksunlar. Geliyoruz, geleceğiz ,
yakındır. Kim nerede ne işliyor hepsini biliyoruz. Hepsini bili­
344
yoruz, bileceğiz yakındır.

Solcuların "lkinci Uyanış" mitinginin üzerinden çok fazla


zaman geçmeden, milliyetçi muhafazakar blok, tepki olarak,
"Şahlanış" mitingi tertiplemeyi kararlaştırmıştı. Solcuların dü­
zenlemiş olduğu "Uyanış" mitingi için şu yorumu yapmışlardı:

Mahutlar, bu mitinge Uyanış adını vermekle , milletin daha


uyanmamış olduğunu söylemek istemişlerdir. Aslında, iddia­
ları doğrudur. Millet uyanmamıştır. Zira tam manası ile uyan­
mış olsa idi, bugün Türkiye'de tek bir müseccelin olmaması ,
nefes almaması gerekirdi. 345

MTTB, miting öncesinde346 düzenlediği toplantıda , komü­


nizmin mahiyeti, beslendiği kaynaklar, aldığı dış destek üze­
rinde durmuştu . Ayrıca, "Şahlanış" mitinginin plan ve progra­
mı hakkında da tafsilatlı bilgi verilmişti.
lstanbul'da , günler öncesinden, hoparlörlerle anonslar ya­
pılmış ve yüz binlerce el ilanı dağıtılmıştı. Aynı şekilde mitin­
ge hazırlık için yüzlerce pankart hazırlanmıştı .347 3 Mart 1 968
tarihinde sabahın erken saatlerinde , yurdun çeşitli yerlerin­
den gelenler,348 Sultanahmet Camii'nde namaz kıldıktan sonra,
Bursa'dan getirilen Mehter takımı eşliğinde Taksim'e çıkmışlar­
dı. İstanbullular, hoparlörlerle "Davamız Allahın Kur'an'ın yo­
ludur. Allahsız vatan haini komünistlerin kirli çamaşırlarını or­
taya koyacak olan mitinge katılın," diye davet edilmişlerdi. Mi­
tinge katılanlar, Teknik Üniversite öğrencilerine "yuh" çekmiş,
"Kahrolsun komünistler" , "Komünistlerin çanına ot tıkayaca­
ğız " , "Karakaşlı Behicem (Boran) yağlı ipini ben çekeceğim" ,

344 Cumhuriyet, 26 Şubat 1 968.


345 MTTB 48. Dönem Faaliyet Raporu, s. 1 1 0.
146 Ba s ı n topl antısı hakkında ayrı n t ı l ı hilgi için hkz M T T R 48. fJiinrm Faa liyet
Raporu, s. 1 1 1 - 1 1 2 .
347 Ulus, 4 Mart 1 968; MTTB 48. Dönem, s. 1 1 4.
348 Mitinge, civar vilayetler dışında, Siirt, Rize, Antalya, Eskişehir, Zonguldak,
Kırklareli'nden de katılanlar olmuştu. Tercüman , 3 Mart 1 968.

1 28
"Aybarof, Nazım Hikmet'in yanına" , "Tipli tipsizler bir avuç ip­
sizler" , "Artık şahlandı durmaz İslam' da iman" , "Dikkat Müs­
lüman sakın komünizme verme aman" , "Götürse de bu aziz va­
tanda gövdeyi seller gibi kan, mukaddestir İslam ve iman için
giriştiğin bu davan" , "Komünizmi ezeceğiz Türkistan'da geze­
ceğiz" , "Komünizme karşı lslam" şeklinde slogan atmış ve bu­
na benzer dövizler taşımışlardı. Doğu Türkistanlılar yine katıl­
mış, birçok konuşmacı "Vietnam'ı destanlaştırmaya kalkışanla­
rın yalancılıklanna işte şahitlerimiz; Komünistlerin ezmeye ça­
lıştıkları Türkistanlılar," diye işaret etmişti. 349
Miting, öğrenci dernekleri liderlerinin konuşma yapmalarıy­
la devam etmişti. Kadıköy Yüksek Tahsil Öğrenci Cemiyeti Ge­
nel Sekreteri Ahmet Şenel, "Bu , komünistlere son ihtarımızdır.
Bundan sonra da herhangi bir komünizm meselesi olursa, bi­
zi değil hükümet, hiç kimse durduramaz,"350 diyerek kendile­
rine vazife biçmişlerdi. MTTB Genel Başkanı İsmail Kahraman,
solcu teşekküllerin tamamının ana damarının dışarıda olduğu­
nu ve bunların bir şekilde hal edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Bir de sol faaliyetlere karşı Hükümet'in sert tedbirler almasını
istemiş ve hatta TlP'lilerin sınır dışı edilmeleri gerektiğini vur­
gulamıştı. Bunun dışında Kahraman, irtica ithamlarına cevap
vermiş, konuşmasında aktüel mevzular üzerinde durmuştu. 351
Mitingde bulunan Necip Fazıl ise , konuşmasında "millet"
"aile" , "din" ve "namus" mevzuları üzerinde durmuştu . Konuş­
masının bir yerinde İnönü için, lnönü Yoldaş sözcüğünü kul­
lanmıştı. Komünistlere ve İnönü'ye yönelik sert sözler sarf et­
mişti. Geçmişin hatıraları yeniden nüksetmişti. Antikomünist
siyasi bir adama komünist muamelesi yapılmıştı. Başka hesap­
lar, komünist suçlamasıyla görülmeye çalışılmıştı. 352 Miting­
de ayrıca TKMD Genel Başkanı Saffet Solak, Esnaf ve Sanat­
karlar Dernekleri adına Memduh Üreyen, Metal-İş Federasyo-

349 M i l l iyet , 4 Mart 1 %8 : Cum hunvet, 4 Mart 1 968: Vatan, 5 Mart 1 968; M TTB
48. Dönem , s. 1 1 6.
350 Cumhuriyet, 4 Mart 1 968.
3 5 1 Mi lliyet, 4 Mart 1 968; Yeni lstanbul, 4 Mart 1 968; M TTB 48. Dönem, s. 1 1 7
3 5 2 Mi lliyet, 4 Mart 1 968.

1 29
nu Genel Başkanı Kaya Özdemir, T. Birleşik Gıda işçileri Sen­
dikası Başkanı Ahmet Muşlu ve Avukat Fazlı Akkaya birer ko­
nuşma yapmışlardı.
Şahlanış mitingleri, karşı mahallede büyük tepkiye neden ol­
muştu. Bu mitinglerin siyasetin eliyle düzenlendiğini iddia et­
mişlerdi. Nitekim CHP İstanbul 11 Gençlik Kolu Başkanı Doğan
Öztunç, "MTTB iktidarın yardımı ve baskısı ile . . . mitingi dü­
zenleme yoluna gitmiştir," iddiasını ortaya atmış ve daha son­
ra da, "bu kimseler niçin madenlerimize sahip çıkmazlar? Ni­
çin milli petrollerimizi savunmazlar? Cumhuriyet ilkelerini ve
ulusal sorunları niçin dile getirmezler?"353 gibi isabetli sorular
sorarak konuşmasını bitirmişti. Aslında bu soruların cevabını,
birkaç gün sonra, milliyetçi muhafazakar teşekküllerin bir ara­
ya geldiği, Bursa toplantılarının ilk gününde TKMD lideri Saf­
fet Solak vermişti: "Ana davamız petrol davası mı? Hayır. Bü­
tün çeşmelerden petrol akıtsak yine mutlu olmayız. Toprak re­
formu mu? Yine hayır. "354 Onlar için, ABD emperyalizminden,
NATO'dan, millileştirmelerden ve 6 . Filo'dan daha önemli olan
ve mücadele edilmesi gereken yegane mevzu komünizm ol­
muştur. Rasim Cinisli de bir basın toplantısında, solun müte­
madiyen gündeme getirdiği "petrolün millileştirilmesi, banka­
cılığın devletleştirilmesi, işçi haklarının korunması ve Atatürk­
çü dış politikaya dönüş"355 gibi meselelerin çözümünün ko­
lay olmadığını ifade ederek hükümetleri adres göstermişti. Öz­
tunç'un tenkidi isabetli olmuştu . Milliyetçi muhafazakarların
düzenledikleri mitinglerde ulusal sorunlar, işçi hakları, maden­
lerin ve petrolün millileşmesi gündeme gelmemişti. Cinisli'nin
açıklamasından yola çıkarak sorumluluk almak istemedikleri
rahatlıkla söylenebilir.
Harun Karadeniz'in de belirttiği gibi, (petrol) millileştirilme­
leri savunmak veya antiemperyalist olmak için illa solcu olmak
gerekmiyordu. 35 6

353 Vatan, 3 Mart 1 968.


354 Milliyet, 24 Mart 1 968.
355 Yeni lstanbul, 16 Mart 1 966.
356 Harun Karadeniz, a.g. e., s. 75.

1 30
CHP, sola karşı geniş kitlelerce düzenlenen miting için AP'yi
suçlamaya devam etmişti. Buna CHP lideri İnönü de katılmıştı.
İnönü , "Şahlanış Mitingi yüksek masrafla düzenlendi, "357 de­
mişti. CHP'li Kemal Satır, İnönü'yü destekler mahiyette, mas­
rafların, AP tarafından karşılandığını iddia etmişti. Satır, mitin­
gin , "Mezhep ayrılıklarını doğurmaya yönelik, şeriata müste­
nit" olduğunu ifade ederek miting tertip komitesi ve AP'yi eleş­
tirmişti. 358 Eleştiriler üzerine MTTB, mitingin, diğer siyasi par­
tiler ve AP tarafından desteklendiği iddialarım yalanlamıştı. Mi­
ting masraflarının, mitinge katılan teşekkül ve dernekler tara­
fından karşılandığı belirtilmişti.359 AP İstanbul teşkilatının, mi­
tinge büyük destek verdiği iddia edilmişse de, bu iddia, MTTB
ve AP tarafından yalanlanmıştı. Miting, MTTB öncülüğünde 1 8
öğrenci teşekkülü , 1 1 sendika, 1 0 Komünizmle Mücadele Der­
neği ve 14 milliyetçi teşekkül tarafından düzenlenmişti. Miting
tertip komitesinde olmasına rağmen ve finansörün, AP iktida­
rı olduğu iddiasına karşın , AP, komünizme karşı mücadelede
yetersiz kaldığı gerekçesiyle tenkit edilmişti. AP'nin tabanı an­
tikomünistti ve bu mitingleri madden ve manen desteklese de,
AP yönetimi kendisini bu platformlardan uzak tutmuştu . Çün­
kü 27 Mayıs'ın tedirginliği henüz geçmiş değildi.
Kesif İslami retorikle, hedefte komünizm olmasına karşın ,
Cumhuriyet'te llhan Selçuk, Şahlanış Mitingi'ni, Atatürk dev­
rimlerinin tehdit altında olduğunu ileri sürerek eleştirmiş­
ti. 360 Selçuk'un yazısında geçen "Üç Ayaklı Darağacı"nın ayak­
larından biri Amerika, diğeri Demirel ve sonuncusu ise "irti­
ca" olmuştur. Darağacına gidecek olan ise, Atatürk devrimle­
ri olmuştur. CHP'li Satır da mitingi "şeriatçılık" ve "mezhepçi­
lik" üzerinden okumuştur. Açıklamalar, tersi bir alt bilincin dı­
şa vurumunun tezahürü olmuştur. Siyaset ve basın, sokaktaki
antikomünist yükselişin, başka bir yöne evrileceği korkusuyla,
antikomünizm, yerine göre kah faşistlikle kah şeriatçılıkla yaf-

3 5 7 Milliyet, 8 Mart 1 968.


358 Milliyet, 6 Mart 1 968.
359 MTTB 48. Dönem, s. 1 1 3 .
3 6 0 ilhan Selçuk, " Ü ç Ayaklı Darağacı " , Cumhuriyet, 5 Mart 1 968.

1 31
talanmıştı. Belki de bu şekilde antikomünizm, dengede tutul­
muş ya da önlenmeye çalışılmıştı. Cumhuriyet ve Ulus gazetele­
ri, mitingi laik hisleriyle "şeriatın şahlanışı " olarak görmüş ve
komünizm karşıtlığına çok az yer vermişlerdir. Tercüman ise
milliyetçi bir dilden ziyade lslami tonu ön plana çıkarmış; "Al­
lah'a inananlar, Solcularla Mücadele lçin Birleşiniz" sürmanşe­
ti ile çıkmış ve mitinge katılanlar için de "milliyetçi " ve "iman­
lı " nitelemesi yapmıştı. Miting, her ne kadar dinsel motifler ta­
şısa da aslında solcuların Uyanış mitingine karşı düzenlenmiş­
ti. Türkiye'de sol faaliyetler ve TlP, mitinge gelenlerin ana he­
defiydi.

Tü rkiye Mi lliyetçi Ku ruluşlar İ stişare Toplantıları

Şahlanış mitingine yöneltilen eleştirilerin ateşi sönmeden,


laik kanadın tepkisini çekecek bir girişim daha meydana gel­
mişti. Bu seferki miting değil, 3 gün süren ve laik uygulama­
ların eleştirildiği basına açık bir toplantıydı . Milliyetçi ve mu­
kaddesatçı teşekküllerin, 23 Mart 1 968'de Bursa'da düzenle­
dikleri Türkiye Milliyetçi Kuruluş lar lstişare Toplantıları'nda361
1 924 ve 1 96 1 Anayasası tenkit edilmiş, 27 Mayıs için, "ihti­
lal değil hükümet darbesidir, " denilmişti . 362 Yusuf lsa Alp­
tekin , Çin ve Rusya yöne timindeki Türklerin durumunu
uzun uzadıya anlatmış , lslam memleketlerinde , Çin ve Rus­
ya aleyhine konuşmanın engellendiğini belirtmişti . 363 llhan
Darendelioğlu ,364 Türkiye'nin, 27 Mayıs'tan sonra tedrici ola­
rak komünizme sürüklendiğini, 27 Mayısçılar arasında komü­
nistlerin de olduğunu ve bu komünistlerin sosyalizmi maske
olarak kullandığını ifade etmişti. Avukat Yılmaz Gürbüz, "He­
pimizin hedefi komünizmi yok etmek ve bunun tedbirlerini
almaktır, " demişti. 365

36 1 Tercüman, 24 Mart 1 968.


362 M i l l iyet, 24 Mart 1 968; Cumhu riyet, 24 Mart 1 968; Ulus, 24 Mart 1 968.
363 Cumhuriyet , 25 Mart 1 968.
364 Cumhuriyet, 25 Mart 1 968.
365 Tercüman, 26 Mart 1 968.

1 32
Davet edilenlerin bir kısmının iştirak etmediği3 66 toplantı­
nın bitiminden sonra bir bildiri yayınlanmıştı.367 Basın toplantı­
ya ilgi göstermişti. Örneğin Cumhuriyet gazetesi, "Abdulhamid
övüldü Anayasa yerildi" diye haber yapmıştı. Ulus ise, "Hortla­
yan irtica" diye manşetten vermişti. Toplantıyı haber yapan Ter­
cüman, cevap mahiyetinde dahi olsa eleştirilere yer vermemişti.
Ancak, açık şekilde yapılan toplantı "gericilik" ve "irtica" yayga­
rasına dönüşmüştü. "Eski rejim taraftarlan" olarak nitelendiri­
lenlerin, bir kısmının gönlünden geçse de, toplantıda saltanat ve
hilafet övgüsü veyahut kılık kıyafet düzeninin değiştirilmesi gi­
bi mevzular tartışılmamıştı. Aslında, komünizm karşıtlığı, ma­
hut konuların tamamını sümen altı etmiş ve zamana bırakmıştı.
Tabii Senatör Ahmet Yıldız368 ve 7 Senatör arkadaşı Cumhu­
riyet Senatosu'na başvurarak, toplantıları işaret ederek, "Cum­
huriyete, devrimlere, Anayasaya ve Devlet kurumlarına karşı bir
kampanya açıldığını" iddia etmiş ve bu nedenle Senato'nun bir
araştırma yapmasını talep etmişti. 369 Toplantının yankıları bu­
nunla sınırlı kalmamıştı. TÖDF Genel Başkanı Bahri Savcı Bur­
sa'daki toplantı aleyhine bir bildiri yayınlamış, Cumhurbaşkanı
Cevdet Sunay, Başbakan Süleyman Demirel ve Adalet Bakanı Ha­
san Dinçer'e gönderdiği telgrafta toplantının, "Türk siyasi ve sos­
yal devriminin temelini yıkmaya yönelmiş bir örgütlenme" oldu­
ğunu ifade etmişti.370 ODTÜ Sosyal Demokrasi Derneği ve TÖS,

366 Necmettin Erbakan, Faruk Timurtaş, Sabahattin Zaim, Korkut Özal, Ali Nihat
Tarlan, Mehmet Kaplan, Mümtaz Turhan, Ayhan Songar, Nuri Karahöyüklü ,
Süleyman Yalçın, Nihat Sami Banarlı, Nihat Dinçer, Tahsin Demiray ve Ahmet
Kabaklı davetli olduktan halde iştirak etmemişlerdi. Cumhuriyet, 26 Mart 1 968.
367 Konuşmalardan sonra bir bildiri yayınlanmıştı : İslami kültüre önem verilmesi,
lmam Hatip okullarının adedinin arttınlması, Türk Dil Kurumu'nun kaldırıla­
rak yerine Türk Dil Akademisi ve Türk Musikisi Akademisi kurulması, okul­
larda din derslerinin yeniden düzenlenmesi, bütün milliyetçi ve mukaddesat­
çı teşekküllerin beraber çalışması ile zengin Müslümanların organizasyonlara
yardım etmesi yer almıştır. Milliyet, 26 Mart 1 968; Cumhuriyet, 26 Mart 1 968.
Din derslerinin zorunlu hale getirilmesi istenmişti. Tercüman, 26 Mart 1 968.
368 M eclis bünyesinde kurulan Komünizmle M ü c ad e l e Komisyomı'na üyr o l ­
muştur. Yön, sayı 57, 1 6 Ocak 1 963 .
369 Cumhuriyet, 27 Mart 1968; Milliyet, 27 Mart 1 968; Vatan, 27 Mart 1 968.
370 Bildiri için ayrıca bkz . Cumhu riyet, 27 Mart 1 968; Milliyet, 2 7 Mart 1 968;
Ulus, 27 Mart l 968.

1 33
Cumhurbaşkanı ve MGK Genel Sekreteri'ne aynı gerekçelerle
telgraflar göndermişti. 371 Daha önce "komünizmi tel'in mitin­
gi" düzenleyen TÜRK-lŞ Genel Başkanı Seyfi Demirsoy, TÜRK­
lŞ'in, Anayasa'nın sınırlan çizdiği ölçüde din ve vicdan hürriyeti­
ne gönülden inandığını, Anayasa'nın kapsamı dışına çıkan yapı­
lar için, "yurdumuzu orta çağ karanlıklarına götürecek hilafetçi­
lik ve ümmetçilik akımlarının . . . sahiplerine yumruğumuzu indi­
receğiz," diyerek,372 nihai çözümün şiddete başvurmak olduğu­
nun emarelerini göstermişti. Kendilerine ilerici diyen teşekkül­
ler, tek çatı altında toplanmış,373 "Atatürk devrimlerini ve 27 Ma­
yıs Anayasasını korumak. . . halkı uyarmak için . . . beraber çalış­
maya karar verdiklerini" açıklamışlardı.374 Ayrıca asker kökenli
Cumhurbaşkanı'na gönderilen telgraflar hem Devletin en zirve­
sine hem de, bilvasıta, askere iletilmiş oluyordu. Oysa toplantı­
nın ilk günü bando çalınmış, İstiklal Marşı okunmuş ve Atatürk
için bir dakikalık saygı duruşunda bulunulmuştu.

İ kinci Mi lli Şa hla n ı ş Miti ngi

Bursa'daki toplantının yankıları sürerken, MTTB'nin öncü­


lük ettiği ikinci "Milli Şahlanış" mitinginin, Ankara'da düzen­
lenmesi kararlaştırılmıştı. Miting Tertip Komitesi, yayınladığı
bildiride, miting için hazırlanacak pankartlarda özellikle anti­
komünist ibarelerin yer almasını istemişti. 375 Mitingin kalaba­
lık olması için hummalı çalışma içerisine giren MTTB ve di­
ğer milliyetçi teşekküller çevre il ve ilçelerden katılımın yük­
sek olmasına özen göstermişlerdi.37 6 30 Mart 1 968'de gerçek-

3 7 1 Telgraf için bkz. Ulus, 29 Mart 1 968.


372 Cumhuriyet, 27 Mart 1 968.
373 Türkiye Öğrenmenler Sendikası, Türkiye Milli Talebe Federasyonu, Devrimci
lşçi Sendikaları Konfederasyonu, Fikir Kulüpleri Federasyonu, Türkiye Milli
Gençlik Teşkilatı,27 Mayıs Milli Devrim Derneği, gibi hem CHP'nin Ortanın
Solu'na yakın hem de Ortanın Solu'nun da solunda bulunan 20 kadar kunı­
luş, bir araya gelmişti. Vatan, 3 1 Mart 1 968.
374 Milliyet, 3 1 Mart 1 968.
375 Cumhuriyet, 30 Mart 1 968.
376 Ulus, 29 Mart 1 968.

1 34
leşen mitinge binlerce kişi iştirak etmişti. Demirel'in kardeşi,
Hacı Ali Demirel'in sahibi olduğu Yükseliş Kolej i öğrencileri
de mitinge katılmış, öğrenciler, ön saflarda yer almışlardı. Ka­
labalık, Manisa Mehter Takımı olduğu halde , Tandoğan Mey­
danı'ndan Kurtuluş'a doğru yürüyüşe geçmişlerdi. Yol boyun­
ca " Kahrolsun komünistler" , "Kahrolsun Çetin Altan" , " Çetin
Altan Moskova'ya" diye slogan atmışlardı. Mitingin bitimine
doğru Devlet Bakanı Seyfi Öztürk alana gelmiştir. 377 Mitingde
konuşma yapan Türkiye Yüksek Öğrenim Gençliği Atatürkçü­
ler Teşkilatı Genel Başkanı Mustafa Özer, Bursa toplantılarının
maruz kaldığı irtica ve gericilik ithamlarına nazire yaparcası­
na "esas irtica, komünistliktir. En büyük gericilik, komünist­
liktir . . . Atatürk gençliği teokratik devlet görünüşünü kesinlik­
le ve nefretle reddeder . . . İrticanın da komünizm kadar tehli­
keli olduğuna inanırız, " demiş, "gerici" ve "irtica" ithamları­
nı reddetmişti. 378 Ayrıca , "Yahudi emperyalizmine son'' , "Vi­
etnam'ı değil, biraz da Kıbrıs'ı düşünün" "Evvela esir Türkler,
sonra Vietnam" , "Ey Türk titre kendine gel" , "Kırım Türkle­
ri nerede" , "Türk'ün ebedi düşmanı Moskova'dır" ve milliyetçi
muhafazakar düşünceye dair birçok şeyi özetleyen "Tanrı da­
ğı kadar Türk Hira dağı kadar Müslüman" gibi dövizler taşın­
mıştı. 379
Adalet Partisi Gençlik Kolları Genel Başkanı Haluk Sevel'e
göre, Alparslan Türkeş'in başkanı olduğu CKMP ve Osman Bö­
lükbaşı'nın liderlik ettiği MP tabanı davet edilmesine rağmen,
mitinge katılmamışlardı.380 Sevel'e göre, AP'den katılanlar ol­
muşsa da, bunlar kendi şahısları adına katılmış ve partiyi tem­
sil etmemişlerdi. Şahlanış mitingi ile 3 1 Mart Vahası arasında
benzerlik kuran ve birinci sayfanın üst köşesinde -Ah. . . Nere­
de o eski '31 Mart'lar karikatürü ile çıkan Cumhuriyet gazetesi­
ne göre, mitinge katılanların bir kısmı AP'li, diğer bir kısmı ise
CKMP'li idi.

3 7 7 Milliyet, 3 1 Mart 1 968; Cumhuriyet, 3 1 Mart 1 968; Ulus, 3 1 Mart 1 968.


3 78 Tercüman, 3 1 Mart 1 968.
379 Cumhuriyet, 3 1 Mart 1 968; Milliyet, 3 1 Mart 1 968.
380 Milliyet, 4 Nisan 1 968.

1 35
Başbakan Demirel, AP Gençlik Kolları'na "Şahlanış miting­
lerine katılmamaları ve desteklememeleri" konusunda kesin
emir vermişti. 381 Bunun dışında bir kısım milliyetçi öğrenci
dernekleri de mitingle aralarına mesafe koymuşlardı. 382 AP'li
Haluk Sevel, !kinci Şahlanış mitinginden sonra düzenlediği
basın toplantısında, "aşırı solcuların " yaptığı "Uyanış" ve "aşı­
rı sağcıların" yaptığı "Şahlanış" mitinglerine karşı olduklarını
belirtmiş, Bursa toplantılarının içeriğine ziyadesiyle atıf yapan
bir açıklama yapmıştı. 383 Mitingcileri, aşırı sağcı ve CKMP ile
MP'nin, AP'ye göre daha sağda olduğunu ileri sürerek kendi
partisini merkez sağ yani ortanın sağı olarak tanımlamıştı . AP
gençliğinin, Uyanış mitinglerine karşı gelmesi kendi içerisinde
tutarlı bir tepki olmuştur. Ancak, AP'li Bakanların ve siyasile­
rin katıldığı ve bizzat AP teşkilatlarının destek verdiği miting­
lere, AP'nin, sonradan çıkıp karşı olduğunu belirtmesi anoma­
li bir davranıştı. Kendi içerisinde çelişik durumu göstermişti.
Mitinge yönelik tepkiler en yüksek seviyede dile getirilmişti .
Asker, bizzat olaya müdahil olmuştu . Basın da işin peşini bı­
rakmamış, günlerce gündemde tutmuştu . Üstüne üstlük aynı
kişiler birkaç gün sonra "Şahlanış mitingi"nin devamını Anka­
ra'da, siyasetin göbeğinde , herkesin gözü önünde yapmışlar­
dı. AP , daha büyük tepkilerin hedefi olmamak için , pragma­
tist bir şekilde , "yol arkadaşlarını" şimdilik yarı yolda bırak­
mıştı. Bir de iktidar partisi, halihazırda bir trend yakalamış­
ken, 1 968 yerel seçimleri arifesinde memlekette huzurun bo­
zulmasını istememişti.

381 Cumhuriyet, 4 Nisan 1 968.


382 Siyasal Bilgiler Fakültesi Ülkü Ocağı , Hukuk Fakültesi ve Milliyetçi Türk
Gençliği Teşkilatı yayınladıkları bildiride Şahlanış mitingi bildirilerinde isim­
lerinin izinsiz yazıldığı ve bunun bir tertip olduğunu deklare etmişlerdi. Cum­
huriyet, 3 1 Mart 1 968; Ulus, 3 1 Mart 1968.
383 "Medeni kanuna göre ve Cumhuriyet idaresine ısınmayan. şeri a t düzenini ge­
ri getirmeye çabalayan, bir lslam arzusunu taşıyan gerici ve hilafetçi görüşler,
Adalet Partisinin görüşlerine ters düşmektedir. Adalet Partili gençler olarak
Cumhuriyeti ve kurtarıcımız büyük Atatürk'ün medeniyetçi, ilerici ilkelerini
korumakta o denli kararlıyız ki , bu yolda canımızı bile vermekten çekinme­
yiz . " Milliyet, 4 Nisan 1968.

1 36
Kom ü nizmle Savaş Mitingi

Amerikan 6. Filo'nun Türkiye ziyareti sırasında çıkan olayla­


rı bahane eden MTTB, miting yapmaya karar vermişti. 384 Solcu
Ant dergisinin, milliyetçi mukaddesatçılar için kullandığı "dev­
rimci gençliğin Amerikan emperyalizmine karşı açtığı mücade­
leden rahatsız olan çevreler" söylemi doğrulanmış oluyordu. 38 5
Ant da, pejoratif bir üslup kullanmayı tercih etmiş, kitleyi, ge­
rici olarak nitelendirmişti. Ant, basının, "cahil" kitleleri kışkırt­
tığını ve bu tür mitinglerin Demirel ve Sükan tarafından orga­
nize edildiğini ileri sürmüştür. Sol basın, Demirel'in kitleleri,
sola karşı kışkırttığından yakınadursun, AP içindeki milliyetçi
muhafazakar profiller, tam aksini iddia ederek, Demirel'in so­
la karşı müsamahakar tavır sergilendiğinden dert yanmışlardı.
MTTB öncülüğünde, TMTF, EMlNSU'lar ile Hukuk, Tıp ve
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Talebe Cemiyetleri'nin, İstanbul Be­
yazıt Meydanı'nda (Hürriyet Meydanı)3 86 ortaklaşa düzenle­
dikleri "Komünizmle Savaş" mitingine (3 Ağustos 1 968) Tür­
kiye'nin dört bir yanından binlerce kişi katılmıştı. Yüz bin adet
el ilanı dağıtılmıştı. Çok sıkı güvenlik tedbirleri alınmıştı. istik­
lal Marşı ve ardından Fatiha okunarak miting başlamıştı. Mi­
tingde Gazi Osman Paşa Marşı'nı, "olamaz böyle olamaz, kar­
deş kardeşi vuramaz, milliyetçi Türk Milleti hak yolundan ay­
rılmaz , kem gözle kimse bakamaz, vatana fesat sokamaz, kah­
rolası sosyalistler, bu vatan sizin olamaz" kendilerine uyarla­
yarak söylemişlerdi.387 "Komünistlere ölüm" , "Dost Amerika" ,
"Muhteşem Süleyman yanındayız" gibi sloganlar atılmıştı.3 88
Miting Tertip Komitesi Başkanı Orhan Kiverlioğlu , açılış ko­
nuşmasını yapmıştı. AP Hükümeti, basın önünde her ne kadar
bu tür mitingleri desteklemediğini ve tasvip etmediğini dekla-
384 MTTB 48. Dönem, s. 1 25.
385 "Sağcıların Mitingi " , Ant, sayı 84, 6 Ağustos 1 968.
386 Beyazı t Meydanı , 27 Mayıs'tan sonra Hürriyet M eydanı olarak ismi değiştiril­
miştir.
387 Cumhuriyet, 4 Ağustos 1968; Milliyet, 4 Ağustos 1 968; Ulus, 4 Ağustos 1 968;
Vatan, 4 Ağustos 1 968; MTTB 48. Dönem Faaliyet Raporu, s. 1 25 .
388 Ulus , 4 Ağustos 1968.

1 37
re etmişse de, Kiverlioğlu , konuşmasında Hükümet'in icraatla­
rının baltalandığından yakınmıştı. Solun, mütemadiyen işbirli­
ği için çağrıda bulunduğu ordu ve işçiler antikomünistlerce de
imdada çağrılmıştı. Konuşmada belirtilen mühim mesele, diğer
mitinglerde zikredilen "vuracağız, kıracağız, asacağız" ihtarla­
rına karşılık Kiverlioğlu , komünizmle mücadele sırasında ka­
nunların aşılmaması gerektiğine dikkat celp etmiştir:

Mukaddes dinimize ve onun yüce prensibine bağlı olarak, " Ka­


389
nun yoluyla zuhur" prensibi içinde hakkımızı savunacağız.

Kiverlioğlu'nun konuşmasından sonra, "ordu gençlik elele,


komünistler hergele" diye tempo tutulmuştu . Ayrıca, mitinge
gelenlerin ellerindeki dövizlerde, şu ibareler yer almıştı:

Allah bizimledir, komünizme cihat açıktır, Türk'e gerici di­


yenlere bugün büyük şamar var, şehitlik şehadetle olur, or­
du gençlik elele, yaşasın sağ, sola müsamaha yok, Türkiye'nin
Moskof iti , sular çekilecek komünistler biçilecek, Tezimiz ls­
lam'dır, Tural emir ver, hoşt komünist, komünisti ezmek mü­
bahtır ve vatan bizimdir, Demirel öl de ölelim 390 . . .

Muhalefet partisi , CHP'nin yarı resmi organı Ulus gaze­


tesinin , "lktidar partisinin (AP) birkaç yüz bin lira şartıyla
yaptırdığı"391 diye iddia ettiği mitingde KMD eski genel başka­
nı llhan Darendelioğlu, Hukuk Fakültesi Talebe Cemiyeti Baş­
kanı Yıldırım Tosunlar, Edebiyat Fakültesi Başkanı Nurettin
lspir, EMlNSU'lar adına Emekli Albay Emin Saykök, Petrol ve
Kimya İşçileri Sendikası Başkanı Faruk Akıncı, Plastik-lş Sen­
dikası Başkanı Veli Özel ve Avukat Fazlı Akkaya birer konuşma
yapmışlardı.392 lkinci konuşmayı MTTB Başkanı lsmail Kah­
raman yapmıştı. Kahraman, mitinge katılanları, "komünistler
ve sosyalistlerle cihada " davet etmişti. 6. Filo'yu protesto eden

189 Cum huriyet , 4 Ağustos 1 968.


390 Tercüman, 4 Ağustos 1 968; Cumhuriyet, 4 Ağustos 1968; Milliyet, 4 Ağustos
1968.
39 1 Ulus, 4 Ağustos 1 968.
392 Milliyet, 4 Ağustos 1 968; MTTB 48. Dönem Raporu, s. 1 27.

1 38
gençler, komünistlikle suçlanmıştı. Cumhuriyet, mitingin din­
sel boyutunu ön plana çıkarırken, Ulus, AP'nin mitinge yaptığı
katkılara bilhassa vurgu yapmıştır. Milliyet gazetesi daha nötr
bir üslup tercih etmiştir.
lstanbul'da "Komünizmle Savaş" mitinginin yapıldığı gün ,
Konya'da d a "Mücadele Mitingi" düzenlenmişti. Merkezi Kon­
ya'da bulunan Mücadele Birliği'nin organize ettiği "Mücade­
le Mitingi"ne çağrı günler öncesinden yapılmıştı. Otomobil­
lerle şehir içinde, "Evini bırak, dükkanını kilitle mitinge katıl"
sloganı ile Konya halkı mitinge davet edilmişti. Öğle namazı­
nı müteakip başlayan mitinge, Afyon, Adana, Isparta ve Kon­
ya'nın ilçelerinden katılım gerçeklemiştir. Miting günü Hü­
kümet Meydanı'na on binin üzerinde insan birikmişti.393 Ay­
nı gün, Tire' de "binlerce mümin komünizmi lanetlemişti. "394

Ka nlı Pazar

1 969 yılının başlarında Ankara'daki ABD elçiliğine Robert


Korner atanmıştı. Korner, Vietnam'da savaşmış ve "kasap " diye
nam saldığı için Türkiye'ye geldiğinde gençlik, kendisine kar­
şı protesto gösterileri düzenlemişti . Komer'in 6 Ocak'ta OD­
TÜ ziyareti bardağı taşıran son damla olmuştu . Öğrenciler, Si­
nan Cemgil, Taylan Özgür, Ulaş Bardakçı ve lbrahim Seven,
Komer'in aracını yakmışlardı.395 Amerikan 6. Filo , 1965 yılın­
da lnönü'nün "son başbakanlığı" döneminden sonra, Kıbrıs'ın
bombalanması nedeniyle, artık " dostça" karşılanmıyordu .396
Bu tarihten itibaren, 6. Filo Türkiye'ye her gelişinde protesto­
larla karşılaşmış, sağcı ve solcu gençlik arasında çatışmaların
derinleşmesinin yolunu açmıştır. Türkiye solunun gündemi ile
sağın gündemi farklı olmuştu. Birbirlerine çok az dokunabil­
miş ve tezat düşünceler ileri sürmüşlerdi. İkisinin de emperya-

393 Cumhuriyet, 4 Agustos 1968; M i l l iycı , 4 Aguslos 1 968; Vatan , 4 Ağustos 1 968.
394 Tercüman, 4 Ağustos 1 968.
395 Tevfik Çavdar, Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1 950- 1 995, imge Kitapevi, Anka­
ra, 2000, s. 1 99; K. Özcan, a.g.e., s. 1 7 .
396 Harun Karadeniz, a.g. e. , s . 84.

1 39
lizmden, mazlum halklardan, sosyal düzenden, reformdan an­
ladığı şey farklı olmuştur. Olayları değerlendiriş şekli ve bes­
lendikleri kaynaklar genellikle farklı olmuştur. Sağcılar, kendi
söylemlerine ters düşen, milliyetçiliğe ve dine aykırı gördükle­
ri hemen her düşünceyi veya ihtilafa düştükleri kendi arkadaş­
larını dahi komünistlikle suçlamaktan geri durmamışlardı. Sol­
cular ise, her nereye baksalar ve kendilerine muhalif ne kadar
ses varsa onu "antikomünist"likle suçlamış ve daha da ileri gi­
derek "faşist" yaftasını yapıştırmışlardır.
Şubat 1969'da 6. Filo'nun lstanbul'a yeniden geleceğinin ha­
ber alınması üzerine aralarında FKF, DÖB ve lTÜÖB'in bulun­
duğu sol gençlik örgütleri bir araya gelmiş Dayanışma Kuru­
lu oluşturmuşlardı. Kurul, 6. Filo lstanbul'da bulunduğu müd­
detçe eylemlerin sürdürülmesi kararını almıştı. llk hamle, dev­
let erkanına, 6. Filo'yu istemediklerini belirten telgraf çekmek­
le başlamıştı.397 Gençlik örgütlerinin, 7 Şubat'ta İstanbul Valisi
Vefa Poyraz ile yaptıkları toplantıda, Poyraz, toplantının, "Ya­
kında limanımızı ziyaret edecek olan dost ve müttefik Ameri­
kan filosunun misafir kalacağı süre içindeki tutum ve davra­
nışlarımızı tanzim ile alakalı" olduğunu belirtmişti. Vali'nin ,
Amerika için dost ve müttefik sözcüklerini kullanması toplan­
tıda tartışma konusu olmuş, 68 kuşağının liderlerinden Harun
Karadeniz, "Biz Amerika'yı dost ve müttefik kabul etmiyoruz,"
demişti.398 Gençlik örgütleri, eylem yapacaklarını belirtmeleri
üzerine Bugün gazetesi, ertesi gün "Komünistler karışıklık çı­
karmağa hazırlanıyor" manşeti ile çıkmıştı.399 6. Filo gelme­
den bir gün önce, polis, 3 1 öğrenci derneğinin dağıtmak üze­
re bastırdıkları 20 bin adet bildiriyi toplamış ve iki kişiyi de tu­
tuklamıştı.400 6. Filo'nun lstanbul'a vardığı gün, tüm tedbirle­
re rağmen solcu gençlik Teknik Üniversite'den yürüyüşe geç­
mişti. Bu sırada Türk Amerikan Dış Ticaret Bankası'nın camla-

197 Mustafa Eren, Kanlı Pa:::a r, Kalkcdon , lstanbul, 20 1 2 , s. 20 1 .


398 Ulus, 8 Şubat 1 969.
399 Bugün, 8 Şubat 1 969.
400 Milliyet, 10 Şubat 1 969. Bildirinin giriş cümlesi şu şekilde olmuştu : Amerikan
Gavuruna ve 6. Filoya Direniyoruz Sen De Katıl. H. Karadeniz , a.g.e., s. 1 70.

1 40
rını kırmışlardı. TMGT Taksim Cumhuriyet anıtına bıraktıkla­
rı siyah çelenkteki "Geldikleri gibi giderler" ibaresi dikkat çek­
mişti. Ayrıca Beyazıt Kulesi'ne astıkları "kızıl bayrakta" "6. Fi­
lo defol" yazılıydı.401 Devam eden günlerde gençlerin eylemle­
ri sürmüştü .402 Kanlı Pazar'dan iki gün evvel, MTTB'nin öncü­
lüğünde, solcuların flama dediği, sağcıların ise kızıl bayrak ola­
rak gördüğü bayrağın asılmasına tepki olarak Beyazıt'ta "Bayra­
ğa Saygı" mitingi yapılmıştı. Topluluk, yukarıda zikredilen mi­
tinglerdekine benzer sloganlar atmış ve dövizler taşımışlardı.
En ilgi çekeni, dönemin Genelkurmay Başkanı'na 1 966 yılında
yayınlattığı emir için minnet beslediklerini ifade eden "Sayın
Tural Sana Candan Bağlıyız" dövizi olmuştur. Antikomünist­
ler, üniversite binasına girmiş, birkaç kişiyi tartaklamışlardı.403
Öğrenci eylemleri lstanbul'un dışına da taşmıştı. lzmir'deki ey­
lemlerde 30 kişi yaralanmıştı. Trabzon'da ise ellerinde kırmı­
zı bayrak bulunan gençlere halk tepki göstermiş, 15 kişi yara­
lanmıştı .404
Solcu gençlik liderlerinden Harun Karadeniz, kızıl bayrak id­
diaları için şunları söylemişti: "Tüm sağcı basının bu bayrağa
Kızıl Bayrak diyeceğini düşünmemiştik. Esasen bu basın, biz ne
yapsak aleyhimize yazacağı için bizce çok önemli değildi. "405
1 6 Şubat günü, solcu gençlik "Bağımsız Türkiye" diye bağıra­
rak "Emperyalizme ve Sömürüye Karşı lşçi Yürüyüşü"406 için
Taksim alanına girdikleri vakit, Bugün gazetesinin namaza da­
vet ettiği grup ellerindeki sopalarla üzerlerine saldırmıştı. Polis
genellikle olaylara müdahale etmemişti. Olay sırasında iki kişi,
Duran Erdoğan ve Ali Turgut Aytaç öldürülmüşlerdi.407 Olay-

40 1 lstanbul dışında Ankara'da ODTÜ'de Amerikan bayrağı yakılmış , Bursa'da


karşı beyanname dağıtılmış ve Zonguldak'ta eylemler düzenlenmişti. Milliyet,
1 1 Şubat 1 969; Ulus , 1 1 Şubat 1 969.
402 Milliyet, 12 Şubat 1 969.
403 Milliyet, 15 Şubat 1 969; Cumhuriyet, 15 Şubat 1 969.
404 M i l l iyet, 1 6 Şubat 1 969.
405 H. Karadeniz , a.g.e. , s. 182.
406 Cumhuriyet gazetesi , mi tingin ismini " Emperyalizme Karşı Mustafa Kemal
Yürüyüşü" olarak vermiştir.
407 Cumhuriyet, 17 Şubat 1 969.

1 41
lardan sonra Başbakan Demirel, Kanlı Pazar ile ilgili filmin viz­
yona girmesini yasaklayacaktı.408
O günlerde basına bilhassa da Mehmet Şevket Eygi'nin sahibi
olduğu Bugün gazetesine dikkat çekmek gerekiyor. Zira Kanlı
Pazar'a giden süreçte günübirlik attığı manşetler ve yaptığı kış­
kırtıcı haberler olayın ateşleyicisi olmuştur. Bugün, 1 2 Şubat'ta
"Tarihimizin En Kara Günü : Beyazıt Kulesine Kızıl Bayrak
Asıldı" manşetiyle çıkmıştı.409 Gazete, iki gün sonra ise "Kızıl
Bayrak Asanlara Son lhtar" manşeti ile çıkmış ve şu şekilde bir
çağrıda bulunmuştu: "Müslüman İstanbul halkı ! Kızıllara gere­
ken cevabı vermek için Beyazıta gelmelerini" istemişti . Solcu­
ların astığı flamayı Kızıl Bayrak olarak görmüşlerdi. MTTB ise
yayınladığı bildiride komünistlere, solculara ve anarşistlere "fe­
laketinizi hazırlıyorsunuz" uyarısı yapmıştı.41 0 Mahut gazete­
nin 15 Şubat manşeti, "Kızılları Boğmanın Vakti Geldi" şeklin­
de manidar ve olacakların habercisi olmuştu . Gazetenin alt kö­
şesinde ertesi gün için, "bütün Müslümanlar"ın büyük cema­
at halinde Beyazıt'ta sabah namazı kılacağı duyurulmuştu .41 1
Tan baskını öncesinde Hüseyin Cahit'in Tanin'de "kalkın ey eh­
li vatan" çağrısına benzer bir şekilde 16 Şubat'ta Mehmet Şev­
ket Eygi de " Cihada Hazır Olunuz" çağrısı yapmıştı: " Müslü­
manlar ile kızıl kafirler arasında topyekun savaş kaçınılmaz ha­
le gelmiştir. " Kendisine kulak vermelerini isteyen Eygi'ye göre,
"Bu sefer hedef Türkiye'dir. Gaye Türkiye'yi komünizm deni­
len küfür nizamı içine sokmak ve oradan bütün alem-i lslamı
istila etmektir. "41 2 Bugün, namaza gelenlerin 15 bin kişi oldu­
ğunu belirtmişse de413 Darendelioğlu, eserinde, bu sayının im­
kansız olduğunu ifade etmişti.414 1 7 Şubat'ta gazete, " Komü­
nistler Halka Hücum Etti Dört Ölü Yetmiş Yaralı" diye manşet

408 Feroz Ahrnad, Bedia Turgay Ahrnad, a.g.e., s. 363.


409 Bugün, 12 Şubat 1 969.
4 1 0 Rııgıl n , 1 4 Şuhat 1 969
4 1 1 Bugün, 15 Şubat 1 969.
4 1 2 Mehmet Şevket Eygi, " Cihada Hazır Olunuz", Bugün, 1 6 Şubat 1 969.
413 Eren, a.g.e., s. 225.
4 1 4 ilhan Darendelioğlu, Kanlı Pazar, Kamer Yayınlan, lstanbul, 1 995, s. 1 54.

1 42
atmıştı.41 5 Bugün'e göre, çatışmayı solcular planlamıştı: " Çatış­
mayı Solcuların Planladığı Belli Oldu. " Olay sırasında ölen iki
kişinin "Kahrolsun Komünistler" diye bağıran halka saldırdık­
ları ve çıkan kavga sırasında öldükleri şeklinde haber yapmış­
tır. 41 6 Kanlı Pazar, sağ ve solun karşılıklı suçlamalarıyla geçiş­
tirilmiş, Türkiye tarihinin utanç belgelerinden birisi olmuştur.
İstanbul valiliği ve emniyetinin gelişmeleri birebir bildiği ve
toplanma çağrılarından haberdar olduğu halde önlem almadı­
ğı ortaya çıkmıştır.
Tüm bu girift iddiaların dışında, o günlerin kaotik ortamın­
da , bulunduğu mahallede dile getirilenlerin hilafına, Nurettin
Topçu olaya farklı bakmıştı. Topçu , Kanlı Pazar'ı bir facia ola­
rak değerlendirmiştir. Harun Karadeniz ile benzer fikirlere sa­
hip olan Topçu , Amerika uğruna Müslüman çocukların bir­
birlerini öldürmemesi gerektiğini ifade etmiştir. Hele ki, Kısa­
kürek ve Eygi'de fazlasıyla bulunan Amerika'nın "ehvenişer "
pragmatizmini kesinlikle reddetmişti. Topçu, Eygi'nin okurla­
rını cihada davet ettiği yazısına imada bulunarak cihad, "Din
kardeşini öldürmek midir, " diye sorgulamıştı.41 7

12 Mart'a giden süreçte


antikomünist cephede siyasi vaziyet
1 2 Mart'a doğru giderken, antikomünizmin vaziyeti ve man­
zara-i umumiye yukarıdaki gibi olmuştur. Kanlı Pazar' dan son­
ra şiddet eylemleri artmıştı . Komünizmle mücadelede özne­
lerin sayısında ve mahiyetinde değişiklik olduğunu belirtmiş­
tik. Siyasetin kendisi de çeşitlenmişti. CHP'den ayrılan Turhan
Feyzioğlu , Güven Partisi'ni kurmuştu . Diğer tarafta, 1965 yı­
lında CKMP'nin başına geçen Alparslan Türkeş, 1969'da parti­
nin ismini Milliyetçi Hareket Partisi olarak değiştirmişti. Tür­
keş'in, milliyetçilik çizgisi seküler yapıdan dinsel yapıya kay-

4 1 5 Bugün, 17 Şubat 1 969.


4 1 6 Bugün, 1 8 Şubat 1 969.
4 1 7 Nurettin Topçu, iradenin Davası Devlet ve Demokrasi, yay. haz. Ezel Erverdi,
lsmail Kara, Dergah, lstanbul, 20 1 2 , s. 235-239.

1 43
mıştı. Solda gençlik hareketlerinin ve işçi eylemlerinin hız ka­
zanması nedeniyle antikomünist damar kabarmış,41 8 27 Ma­
yıs'tan itibaren sola karşı sokak deneyimi kazanan milliyetçi ve
ulaşabildiği lslamcı gençliği tek bir çatı altında bir araya geti­
rip paramiliter bir yapı oluşturmuştu. Aslında sağda halihazır­
da TKMD ve MTTB gibi güçlü yapılar olmasına karşın, Tür­
keş, bunlara kolay hükmedemeyeceğini düşünmüş, 1 968 yılın­
dan itibaren üniversiteler bünyesinde Ülkü Ocakları kurulma­
ya başlanmıştı. O tarihten sonra, Türkiye ilk defa adını duyma­
ya başladığı "komando kampları" basında yer almaya başlamış­
tı. Komando kamplarının kurucularından ve eğitmenlerinden
Dündar Taşer, "Komandolar" olarak anılan gençler için, "mazi­
nin azametini gelecekte vazetmeye kararlı, dertlerini bilen, da­
vasını bulmakta hiçbir engel tanımayan gençler," ifadesini kul­
lanmış ve "komandolar ipeğe sarılmış bir çeliktir," nitelemesin­
de bulunmuştu.41 9 1 969'da CKMP'nin, ismini MHP olarak de­
ğiştirmeye karar verdiği Genel Kongresi'nde komandolar göv­
de gösterisi yapmışlardı. Sola karşı baskının devam ettiği gün­
lerde Turhan Feyzioğlu , "Türkiye'nin uluslararası komünizm
tarafından teşkilatlandırılan bir avuç zorbanın yasalara aykı­
rı hareket edeceği bir ülke statüsüne indirilmesine izin verme­
yeceklerini," açıklamıştı.420 Aynı günlerde polis, Anadolu Ya­
yınevi'ne baskı yapmış, Marksist yayınlara el koymuştu .421 Ki­
tap yasaklan devam etmişti. Lenin'in, Proletarya lhtilali ve Dö­
nek Kautshy isimli kitabını çeviren Arif Gelen, komünizm pro­
pagandası yaptığı gerekçesiyle tutuklanmış ve kitaplar da top­
latılmıştı. Vedat Demircioğlu'nun katledilmesinden sonra bu
sefer de Taylan Özgür polis kurşunuyla öldürülmüştü . Demirel
Hükümeti'nin komünizmle mücadelesinden memnuniyet du­
yan lkinci Kolordu Komutanı Korg. Faruk Güventürk, Demi­
rel için, "Genç, enerjik, dinamik ve cesur bir başbakan . . . Türk

41 A 'iuavi A yd ı n , Yüksel Taşkı n , 1 %0'tan G ii n iimii::c Tii rhiyc Ta ri h i , ile tişi m , ls-
tanbul, 20 1 4 , s. 1 57 - 1 58 .
4 1 9 Dündar Taşer, Mesele, Töre-Devlet Yayınları, Ankara, 1973, s. 9 4 .
4 2 0 Feroz Ahmad, Bedia Turgay Ahmad, a.g.e., s. 364.
421 Cumhuriyet, 1 8 Mart 1 969.

144
silahlı kuvvetleri daima komünizmin, daima vatan düşmanları­
nın karşısında, hükümetin emrindedir," ifadesinde bulunmuş­
tu . 422 1 969 seçimlerinde oylan kısmen düşse de, tek başına ik­
tidar koltuğuna oturan ve ordunun antikomünist zeminde des­
teğine vasıl olan Demirel, antikomünist histeriyle sola karşı uy­
gulamaları şiddetlendirmişti. Aynı şekilde komandolar şiddet
eylemlerine devam etmiş ve Hukuk Fakültesi ile DTCF'yi iş­
gal etmişti.423 Bunun üzerine Hükümet harekete geçmişti. Baş­
bakan Demirel'in 1 970 yılında "çok gizli" ibare ile hazırlattı­
ğı raporda MHP'nin öncülük ettiği komando kampları hakkın­
da tafsilatlı bilgi vermiştir. 1968'de lzmir'de MHP milletveki­
li Rıfat Baykal'ın arazisi üzerine kurulan kamptan424 sonra ted­
rici olarak 1 969'dan sonra yurdun değişik yerlerinde açılmaya
devam etmişti. Faaliyetlerinden rahatsızlık duydukları "nasyo­
nal-sosyalistler" için, "bilhassa 1 9 6 1 Anayasasının tanıdığı ge­
niş hak ve hürriyetlerden istifade etmek suretiyle Türk milli­
yetçiliği maskesi altında Nasyonal Sosyalist doktrini Türkiye'de
uygulamak için her geçen gün faaliyetlerini" artırdıklarından
söz edilmişti.425 Raporda MHP'nin ve kuruluşuna öncülük etti­
ği komandoların faaliyetleri tek tek masaya yatırılmıştı. Raporu
hazırlayanlar, gençliğin MHP'nin kıskacına girmesinden rahat­
sızlık duymuşlardı. Ülkücü gençler sadece solcu olarak belle­
dikleri ile değil aynı zamanda Islamcılarla da kavga etmişlerdi .
1 967'den sonraki kavga ve ölüm vakaları tek tek irdelenmiştir.
Nihal Atsız'ın yanında yer alan, Turancılık eğiliminde olanla­
rı ve üstelik geçmişte AP eski milletvekilleri Osman Turan, Os­
man Yüksel Serdengeçti gibi isimleri de not etmişlerdi. Gündüz
Kapani arkadaşları ile birlikte kısaltması NAZI olan Nasyonal
Aktivite ve Zinde inkişaf Derneği'ni kurmuşlardı.
12 Mart'a doğru giderken siyasi cinayetler artmıştı. 13 Nisan
1 970'te Ülkücüler Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni basmış,

422 Mi lliyet, 1 2 Temmuz 1 96()


423 Milliyet, 22 Ağustos 1970.
424 Daha ayrıntılı bilgi için bkz. AP Hükümeti'nin 1 970'te Hazırlattığı MHP Rapo­
ru, Aydınlık Yayınlan, lstanbul, 1 978, s. 1 6-2 1 .
425 AP Hükümeti'nin 1 970'te Hazırlattığı MHP Raporu, s . 35.

1 45
çıkan çatışmada Dr. N ecdet Güçlü öldürülmüştü.426 Şiddet ey­
lemleri devam etmişti. Erzurum ve Ankara'da sağcı ve solcu­
lar arasında olay çıkmıştı.427 Devrimci öğrenci Mustafa Kusey­
rioğlu öldürülmüştü.428 Prof. Dr. Uğur Alacakaptan, hüküme­
tin istifasını isteyince Hukuk Fakültesi süresiz olarak kapatıl­
mıştı. 429 Dev-Genç üyesi Nail Karaçam Ankara'da öldürülmüş­
tü.430 Türkeş yaşanan cinayetlerden komünistleri ve hüküme­
ti sorumlu tutmuş ve Türkiye'de faşistlerin olmadığını iddia et­
mişti. Behice Boran ise olayları sağcı ve solcu gençlik arasın­
da bir çatışma değil, gençliğin topyekun kıyımı olarak değer­
lendirmişti.431 Senatoda Haydar Tunçkanat, hem sağda hem de
solda polis ajanları olduğunu ileri sürmüş ve "komandoların
Birinci Şube ile telefon görüşmeleri yaptığı saptanmıştır ve öl­
dürülenler kara listedeydi," demişti.432 Nitekim 27 Mayıs önce­
si ve sonrasında bir süre devam eden "ordu-gençlik elele" slo­
ganları yerini "faşist emperyalist ordu"ya bırakmıştı. Genelkur­
may Başkanı Memduh Tağmaç, "orduya hiçbir kimsenin bu­
günkü gibi hayasızca dil uzattığını görmeyenler . . . Silahlı kuv­
vetlerin bunlara karşı daha ne kadar sabırla mukavemet edece­
ğini kestirmek artık mümkün değildir,"433 diyerek postal sesle­
rinin yakın gelecekte duyulacağının işaretini vermişti.
1960'lı yılların ilk yarısında, idamlar ve hapis cezaları nede­
niyle sağda, mağdur psikozu ön plana çıkmıştı. "Gericilik" re­
toriği, özden kopuşun ve Batılılaşmanın sonucu olarak tah­
lil edilmiştir. DP'nin devamı olan AP'nin demokrasi ve hak ta­
lepleri konusunda dönemin koşulları gereği milliyetçi muhafa­
zakar teşekküllere oranla daha müsamahakar olduğu varsayımı
üzerinde durulabilir. Ancak komünizm karşıtlığında, boynu-

426 Suavi Aydın, Yüksel Taşkın, a.g.e., s. 196.


427 Milliyet, 1 9 Mayıs 1 970.
428 Milliyet, 23 Mayıs 1 970.
429 Feroz Ahmad, Bedia Turgay Ahmad. a.g.e .. s. 388.
430 Milliyet, 24 Aralık 1 970.
43 1 Ahşam, 28 Aralık 1 970.
432 Cumhuriyet, 30 Aralık 1 970.
433 Tanel Demirel, Adalet Partisi, s. 6 1 .

1 46
zun kulağı geçtiği söylenebilir. DP döneminin antikomünist si­
yasi profilleri , AP döneminde de karşımıza çıkmıştır. Yeni dö­
nemde Sovyetler'le ilişkilerin normalleşmesi, ticari anlaşmala­
rın birbirini izlemesi, komünizm karşıtlığının aynı oranda yu­
muşadığı yanılgısına sevk etmemeli. 27 Mayıs sonrası, yeni şe­
killenen antikomünist diskur, kimi yerlerde 1940'lı ve 1 950'li
yılların mirasını devralmıştı. Örneğin, dış Türkler mevzusu de­
vam etmişti . Ancak, Sertellerin ismi gündemden düşmüştü .
1 960'lı yılların kendine özgü olan konularından birisi, TCK'nın
1 4 1 . ve 142. maddelerinin literatürde işlenmesi ve meydanlar­
da savunulması olmuştur.
Milliyetçi-muhafazakarlar tarafından komünizme karşı kul­
lanılan Kemalist vurgu , bilhassa, 1965'ten sonra, MTTB'nin el
değiştirip İslamcı tonun belirginleşmesiyle , seyrek hale gel­
miş, neredeyse tamamen bitmiştir. Milliyetçilik ile birlikte Isla.­
mi ton kıvamını bulmuştu . 1 9 1 6 yılında amblemi "kurt" olarak
kurulan MTTB'nin doğduğu ortam, üzerine kurulduğu ideolo­
ji ve 1 930'lu yıllarda üstlendiği misyon ile 1946 yılından son­
ra yüklendiği misyon muvazeneli olmuş ve sokağın hakim un­
surlarından birisi haline gelmiştir. Aynı eğilim, 1 965'ten son­
ra tekrar etmiştir. MTTB, dernekler içerisinde orkestra şefi gö­
revini ifa etmişti. TKMD ve YKM gibi başka önemli failler olsa
da, tarihsel arka plan, savunduğu misyon ve toplum nezdinde­
ki karizması nedeniyle MTTB, ön planda olmuştur. Zaten "da­
ha fazla özgürlük" talepleri olmamıştır. Siyasi aflar veyahut din
derslerinin zorunlu hale getirilmesi gibi talepler dile getirilmiş­
tir. Ancak TlP'in TCK'nın 1 4 1 . ve 142. maddelerinin kaldırıl­
masına yönelik çabaların karşısında yer almışlardır. Diğer ta­
raftan milliyetçi muhafazakar hareketin talepleri gericiliğin ye­
niden nüksetmesi olarak anlaşılmıştı. Aynı kısıtlayıcı tavır, dış
dünyayı daha yakından takip edenlerde de vardı.
1 965'ten sonra Kemalist cenahta antikomünist söylem orta­
dan kaybolmuştu . Atatürk devrimlerini tehdit altında görmüş­
lerdi. Laiklik vurgusu ön plana çıkmıştı. Laik cenahın antiko­
münist teşekküllere yönelik algısı faşist ithamından şeriatçılı­
ğa doğru tedrici olarak evrilmişti. Tan baskını, DTCF tasfiye-

1 47
si ve 195 1 tevkifatına sessiz kalan kitle, 27 Mayıs'tan sonra şe­
rit değiştirmiş, sosyalist düşünceye intisap etmişti. Sol düşün­
ce, aydın ve basına yönelik en ufak tepki, uğultulu tepkiye ne­
den olmuştu . 1 940'lı yılların ortalarından 1 960'lı yılların baş­
larına kadar var olduğuna inandıkları komünizm tehdidi sö­
nümlenmişti.
Mitinglerin geneline bakıldığında komünizme karşı dinsel
motiflerin milliyetçi söylemden daha fazla kullanıldığı söylene­
bilir. Ancak, dönemin literatüründe , tam tersi yönde, milliyet­
çi temanın daha ön planda olduğu söylenebilir. Mitinglere si­
yasi parti liderleri veyahut partilerin önde gelen isimleri iştirak
etmemişlerdi . 1 960 sonrasında kitlesel olarak yaygın şekilde
düzenlenen mitinglerin dibacesi "Sol basını tel'in " mitingidir.
1 960 sonrası mitingler ile 1 940'lı yılların öğrencVgençlik bas­
kınları arasında farklılıklar vardır. 1 940'lı yıllardaki eylemleri,
basın koro halinde desteklemişti. Ancak, 1 940'lı yılları ortala­
rındaki faillerin bir kısmı, 1 960'lı yıllara gelindiğinde saf değiş­
tirmiş veyahut Kemalist düşünce konjonktürel olarak nasıl şe­
killenmişse, onlar da oraya savrulmuşlardı. Mitingler, gericilik
ve irtica ile itham edildiği için ve 27 Mayıs'ın gölgesinde , as­
kerin laiklik hassasiyeti bilindiği için katılanlar açısından risk
oranı yüksekti. Mitinglerin sert bir şekilde bastırılma ve katı­
lanların tutuklanması ilk akla gelen müdahalelerdir. Ancak,
bunlar olmamıştır. Mitinglerde kullanılan şiddet dili, milliyet­
çilik ve lslamcılıkla perdelenmiş, teorik meşrulaştırması sağ­
lanmıştı. Atılan sloganlarda pejoratif ve cinsiyetçi üslup tercih
edilmişti. Hedefe konulanlar genellikle tarihi düşman Rusya/
Sovyetler ve Çin olmuştur. Diğer tarafta bunların Misak-ı Milli
sınırları içerisindeki "işbirlikçilerine" gerekli ikazlar yapılmıştı.
Mitingler, kendi döneminin, kaotik siyasetin ve uluslarara­
sı konjonktürün ruhunu taşımışlardı. Meseleyi bu şekilde de­
ğerlendirmeye açmak gerekir. Mitinglerin amacı, hızlı bir şe­
kilde saçaklaşan sol öznelere karşılık vermek olmuştu. Miting­
lerde sol basın ve TlP şiddetli bir şekilde tenkit edilmişti. Atı­
lan sloganlardan yola çıkılırsa özgürlüğün yolunu açmaktan zi­
yade kendi dışındakilerin susmasını istemişlerdi. Kimileri bu-

148
nun şiddet yöntemiyle yapılmasını salık verirken kimleri ise
kanun yoluyla tedbirlerin alınmasının gerekli olduğunu belirt­
mişlerdi.
Mitinglerde , işlenen konu ve atılan sloganlar, mitinglerin
toplanma sebebi ve mitinglere katılanların politik ve sınıfsal
kimliğine bakıldığı vakit benzerliklerin farklılıklardan daha
çok olduğu görülecektir. Mitingler, öğrenci dernekleri, sendi­
kalar bünyesinde düzenlenmişti. Mitinglerin kalabalık görün­
mesi için şehir dışından taşıma usulü katılım sağlanmıştı. Katı­
lımcılar genellikle alt gelir sınıfına mensup insanlardan müte­
şekkildi. Miting tertip komitelerinde yer alanlara, konuşma ya­
panlara ve fotoğraflara dikkat edildiği zaman katılanların, ge­
nellikle erkek olduğu anlaşılmıştır. Komünizmi tel'in miting­
leri sadece İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde değil, imkan
buldukları hemen hemen her yerde, küçük bir ilçelerde dahi
yapmışlardı. Sağ fraksiyonları bir araya getiren ve aralarında
hiç bir ihtilafın olmadığı belki de yegane mevzu, bilinenin ak­
sine, din değil, komünizm karşıtlığı olmuştur. Dünya mesele­
lerine, ekonomiye , sosyal reforma ve tarıma yaklaşımları fark­
lı olmuştur. Ancak söz konusu din olunca da aynı ayrışmayı
görebiliriz. Necmettin Erbakan, Süleyman Demirel ve Alpars­
lan Türkeş'in dinin pratikleri hakkında görüşleri farklı olmuş­
tur. Ancak komünizm karşıtlığında kendilerini farklı yere ko­
yacak herhangi bir içtihat geliştirilmediği kanısındayız. Onları
komünizm karşıtlığında aynı potada eritebiliriz. Hazır, basma­
kalıp, tekdüze ve kimi zaman rencide edici yorumlar ve konuş­
malar Soğuk Savaş'ın çeyrek yüzyılını beslemişti. Belki de en­
telektüel düzeyde yapılan çalışmalar ve tartışmaların derinleş­
mesinin kitleleri yeterince mobilize etmeyeceğini düşündükleri
için öyle bir çabaya girişmemişlerdi. Sağcı gençliğin güçlü ide­
oloj ik araçları olduğu söylenemez. Elbette ki Nurettin Topçu ,
Erol Güngör veya Mümtaz Turhan gibi aydınlar vardı. Ancak
onlar, popülist retoriğe daha yatkın , demagog Necip Fazıl , Arif
Nihat Asya ve llhan Darendelioğlu'nu da okumayı değil, dinle­
meyi tercih etmişlerdi. Yeni gelişen koşullara dair bir politik ar­
güman, ideoloji geliştirememişlerdi. Soldakiler kadar güçlü li-

1 49
derleri haiz değillerdi. Sol, Amerika'nın Türkiye'yi göz göre gö­
re sömürmesine karşı çıkarken, sağcılar, iki kötüden birini eh­
venişer yapıp tarafgirlik göstermişlerdi. Dahası bağımsız kal­
mak yerine eklemlenmeyi tercih etmişlerdi.
Bölüme son verirken , Kayalı'nın o döneme ilişkin şu tespi­
tine yer verelim: Hem sağın hem de solun ağına takılan genç­
lik, zaten kullanılmaya meyilliydi.434 Gençliğin mücadele bi­
çimi, Türk demokrasisine katkıdan ziyade tarihte derin yara­
lar bırakmıştır.

434 Kurtuluş Kayalı, a.g. e., s. 1 80.

1 50
İKİNCİ BÖLÜM

SOGUK SAVAŞ YILLARINDA


ANTİKOMÜNİZM BAGLAMINDA ŞEKİLLENEN
TÜRKÇÜLÜGÜN MUHTEVASI

Çok partili hayata geçiş sürecinden


27Mayıs askeri darbesine kadar
Türkçülük ve antikomünizm (1946-1960)
Birinci Dünya Savaşı'nı müteakip imzalanan Mondros Ateşkes
Anlaşması ( 1 9 1 8) ile Anadolu işgal edilmeye başlanmıştı. İşgal­
lere tepki olarak 19 Mayıs 1 9 1 9'da Samsun'a çıkan Mustafa Ke­
mal, lstanbul'a gönderdiği raporda "millet yek vücut olup ha­
kimiyet esasını, Türklük duygusunu hedef ittihaz etmiştir," ifa­
delerine yer vererek temel motivasyonun milliyetçilik olacağı­
nın işaretlerini vermişti. 1 Suna Kili'ye göre , Milli Mücadele yıl­
larında ve sonrasında Atatürk'ün milliyetçilik anlayışı yayılma­
cılığa karşıydı.2 Savaşların verdiği acı kayıplar nedeniyle mace­
racı bir ruha gerek olmadığı ve daha rasyonel hareket etmek ge­
rektiğini düşünen ve bu nedenle de Pantürkist idealden vazge­
çen Cumhuriyet'in kurucu kadroları,3 erken Cumhuriyet dö-

M i ılıaı A ıalıay , II. Dünya Savaşı S ı ra s m da Tü rkiyc'dc M i l liyetçi l i k A k ı m la rı ,


Kaynak Yayınları, Ankara, 2005, s . 107
2 Suna Kili, Atatürk Devrimi, Türkiye lş Bankası Yayınları, İstanbul, 1 983, s. 235.
3 http ://www.a ta. boun. edu . tr/h tr/docurnen ts/Agaogullari_Asiri% 20Milliye t -
ci%20Sag. pdf. (E T. 18.07 . 20 1 7)

1 51
neminde, Osmanlı'nın son yıllarındaki milliyetçilik anlayışını
devam ettirmişlerdi. Bunun yanında bilhassa laiklik ilkesinin
kabulü ile sekülerleşen düşünsel ve kurumsal yapı ve Alman­
ya ile ltalya'da ortaya çıkan ırki milliyetçiliğin de etkisiyle özcü
milliyetçilik anlayışı ortaya çıkmıştı.4 Milliyetçi ideoloji, Tanzi­
mat ve 11. Meşrutiyet'in mirasını da arkasına alarak dil ve tarih
konularına yönelmişti. Bu amaçla, ilk etapta Arap harfleri yeri­
ne Latin harfleri kabul ( 1 928) edilmişti. Hakeza ulusal nitelikte
tarih anlayışının yerleşmesi için 1 93 1 yılında Türk Tarihi Tet­
kik Cemiyeti kurulmuştu . Hemen ardından "Türk Tarih Te­
zi" ortaya atılmıştı. Bu anlayışa göre, dünyadaki tüm uygarlık­
lar, Orta Asya'dan dünyanın farklı coğrafyalarına göç etmek zo­
runda kalan Türkler tarafından inşa edilmiştir. 5 Uluslaşma bi­
lincini perçinlemek için atılan diğer önemli bir adım, 1 93 2 yı­
lında Türk Dili Tetkik Cemiyeti'nin kurulmasıdır. 1 93 2 yı lında
Türk Dili Kurultayı toplanmış ve 1936 yılında "Güneş-Dil Te­
orisi" ortaya atılmıştı .6
Ancak bu gelişmelere rağmen yeni anlayışın içinde kendisine
yer bulamayan Türk Ocakları ( 1 93 1 ) ve MTTB ( 1 936) Pantür­
kist nüveler bulundurdukları gerekçesiyle kapatılmışlardı. Bu­
na mukabil Türkçülük, yine de derin çatlağını bulmuş, zaman
zaman kesintiye uğrasa da, akmaya devam etmişti. Bu düzlem­
de, l 930'lu yılların ortamında Türkçülüğün kendini var etti­
ği asıl mecra, yayıncılık faaliyetleri idi . Bunların bir gözü kula­
ğı sürekli olarak dış Türklerde idi. Pantürkizmin, resmi ağızla­
rın söylemi, siyaseti olmaktan çıkmasına karşın, bilhassa Türk­
çü mahfillerde canlılığını korumaya devam ettiğini ifade ede­
biliriz.
Bunun ilk belirtilerinden biri olan Atsız Mecmua ( 1 93 1 -
1 932) , Nihal Atsız tarafından çıkarılmıştı. jacob Landau'nun
da belirttiği gibi mecmuada dış Türklere çok fazla yer ayrılmış­
tı. Özbek ve Türkmen müziği, Kerkük halk türküleri, Azerbay­
can halk deyişleri ve edebiyatı gibi "zararsız konulara" temas

4 Cezmi Bayram, Türk Milliyetçiliği , Ötüken Neşriyat, Ankara, 20 1 3 , s. 33.


5 Baskın Oran, Atatürk Milliyetçiliği, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1 990, s. 1 55 .
6 Mithat Atabay, a.g. e., s. 1 25 .

1 52
edilmişti. Bunun yanı sıra derginin ilk sayısından itibaren Sov­
yetler'de yaşayan Türklerin nüfus ve dinsel verileri okura servis
edilmişti. 7 Landau'nun belirttiğine göre, mecmua, içerik itiba­
riyle Sovyetler'in tepkisini çekecek noktaya geldiğinden müte­
vellit yayın hayatına devam edememişti.8 Atsız Mecmua'nın ka­
patılmasının hemen ardından "ben sen yok o yok biz varız" slo­
ganıyla Orhun dergisi ( 1 933) yayınlanmıştı. Bu alanda meyda­
na gelen boşluk, Orhun ile kapatılmıştı. Burada da dış Türkler­
den sitayişle bahsedilmiş ve Türk dünyasının sınırlan çizilmiş­
ti. 9 Orhun, Pantürkist olmanın yanı sıra antikomünist ve de an­
tisemitik idi. Derginin bu özelliğinden hareketle Nihal Atsız'ın,
düşman tefrikinden söz edebiliriz. Atsız , düşmanı iç ve dış ol­
mak üzere iki kategoriye ayırmıştı. Çalışmayı ilgilendiren kı­
sımla mündemiç "iç düşman" ; komünistler, Yahudiler ve "dal­
kavuklar" idi. Atsız, bu şekilde muarızlarına gözdağı vermişti.
Atsız, Marx'ın, kökeninin Yahudiliğe dayanması nedeniyle ko­
münizm ile Yahudiliği aynı potada eritmişti . Atsız'a göre ko­
münizmin, bütün tarihsel meseleleri "mide" ile izah etmek dı­
şında bir vasfı yoktu. Yine ona göre, Türkiye'deki komünistle­
rin çoğu "Türk" değildi. 1 0
Orhun'un da yayın hayatı uzun sürmemişti. 1934 yılında Or­
hun ile beraber Pantürkçü çizgide yer alan Geçit ve Milli Türk
Talebe Birliği yayın organı Birlik de kapatılmıştı. Haddizatında,
Atsız'ın 1 93 1 yılında attığı adım, ardından gelecek dalgaların
pişvasıydı. Atsız Mec mua'dan sonra, Türkçü ve Pantürkist der­
giler sökün etmişti.
Orhun'un kapanmasından sonra , bir boşluk meydana gel­
mişti. l 930'lu yılların ilk yarısındakine benzer bir atılım, an­
cak l 938'de ortaya çıkmıştı. Daha sonraki dönemlerde Türk­
çü cenahta ismi çokça zikredilecek olan Reha Oğuz Türk­
kan'ın, gençlik yıllarında çıkarttığı Ergenekon'un ( 1 938) amble-
7 "Sovyet Ülkelerinde Yaşıyan Türk Kavimlerine Dair lstatistiki Malumat" , At-
sız Mecmua, sa y ı 1 , 1 93 1 , s. H.

8 Landau , Pantürkizm, Sarmal Yayınevi, lstanbul, 1999, s. 1 29.


9 "Türkeli ! " , Orhun, sayı 1 , 5 Kasım 1 9 3 3 , s. 5 .
10 Nihal Atsız, "Komünist, Yahudi v e Dalkavu k " , Orhun, sayı 5, 2 1 Mart 1 934,
s. 93.

1 53
mi "bozkurt" idi. "Türk ırkı her şeyin üstündedir" ve "Türk ır­
kı bütün ırkların da üzerindedir" gibi mottolar türetmişti. Irk­
çı yönü ağır basan Ergenekon'un başka bir özelliği, antikomü­
nist ve Pantürkist oluşuydu . Öyle ki, bir metinde Mete Han, ilk
"Panturanist" ve "ırkçı" ilan edilmişti. Dolayısıyla ırkçılığın, ilk
kurucularının Pancermenistler ve Hitler olmadığı, Türkler ol­
duğu iddia edilmişti. 1 1
Reha Oğuz Türkkan, bir yazısında Türkiye'de faşizm ve bil­
hassa da "nasyonal sosyalizmi" taklit etmenin fevkalade risk­
li olduğunu belirtmişti. Özellikle Alman ve ltalyan ideolojileri­
ne öykünenlere itiraz etmişti. Kendilerinin, Atatürk'ün izinden
gittiğini ileri süren Türkkan, "Ne komünizm, ne faşizm ! Ne
sağ, ne sol ! " diyerek, tedavüldeki ideolojik kalıpları reddetmiş­
ti. 1 2 Ancak, bunlar içerisinde en sert tepkiyi komünizme gös­
terdiğini mahsusen belirtmek gerekir. 1 3 Reha Oğuz'un , Ergene­
kon kapandıktan sonra çıkardığı bir başka dergi, Bozkurt idi. Bu
dergi , lkinci Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde, 1 939 yılının
Mayıs ayında çıkmıştı. Ancak, açık bir şekilde Pantüzkizmi sa­
vunduğu için yayını durdurulmuştu . Dergi, Mayıs l 940'ta ye­
niden yayınlanmaya başlamıştı. 14 Bu mecrada Türki gruplarla
birlikte Fin, Macar ve Estonyalılar gibi "Turan" kökenli grup­
lar da inceleme konusu yapılmıştı.
Okuyucusuna kandaş diye seslenen Bozkurt'ta, Türk ırkının
en üstün ırk olduğu iddiası sürdürülmüştü. 1 5 Sosyolog Sumnel,
Loskiel'e ve Darwin'e dayanarak komünizm tenkidi yapılmıştı.
Mahut isimlerin araştırmalarına göre, komünizmin savundu­
ğu "iktisadi eşitlik" , insanı tembelliğe ve geriliğe sevk etmişti. 1 6
Bozkurt diğer Türkçü dergilerden farklı olarak antikomünizme

11 Reha Kurtuluş, "Türkler ve Pantürkizm" , Ergenekon, yıl l , sayı 3 , 1 0 Ocak


1939, s. 23-24.
12 Reha Oğuz Türkkan, "Faşizm Tehlikedir ! '' , Ergenekon, yıl 1 , sayı 2 , 1 0 Aralık
1938, s. 44.
13 Reha Oğuz Türkkan , "Açlar, Komünizm ve M i l liyetçili k " , Ergenehon , yı l 1 , sa-
yı 3, 1 0 Ocak 1 939, s. l .
14 landau, Pantürkizm, s . 1 3 2 .
15 Bozkurt, yıl 1 , sayı 1 , Mayıs 1939, s. 1 8 .
16 "Komünizm Tenkidi" , Bozkurt, yıl 1 , sayı 1 , Mayıs 1 939, s . 7

1 54
daha fazla yer ayırmıştı. Komünistlerin, nasıl "mahlukat" ol­
duklarının tasvir edildiği bir metinde, içinde yaşadıkları cemi­
yetin her şeyine; hükümetine, ırkına, kültürüne, dinine, ahla­
kına, tarihine ve istiklaline düşman oldukları belirtilmişti. Ya­
zara göre, eğer bir kişi, burjuva, kapitalizm, işçi sınıfı vb. kav­
ramlar kullanıyorsa o kişi komünisttir. 1 7
Almanların ( 1 94 1 ) , Sovyetler'e saldırmasıyla birlikte Türk­
çü mecrada Sovyet karşıtı yazıların sayısında artış görülmüş­
tü . Sertellerin, Tan gazetesinde Sovyet propagandası yapmala­
rı üzerine, "gayrı Türk solcu muharrirler ne güne kadar zehir­
li propagandalarını devam ettirecekler? Bolşevik propagandası­
nın kalemlerini kırmak için ne bekliyoruz? " gibi ifadelere yer
verilmişti. l 940'lı yılların ilk yarısında Türkçülerle komünist­
ler arasındaki cebelleşme, Soğuk Savaş yıllarındaki tahakkü­
mün tohumlarını ekmişti. Türkçü dergilerde ırkçılık vurgusu­
nu bir "hezeyan" olarak gören Hasan Tanrıkut, Gün gazetesin­
de ırkçılık karşıtı bir metin neşretmişti. Bunun üzerine Türkçü
Reha Kurtuluş, Bozkurt'ta "Hala Akıllanmamış" başlığı altında
Tanrıkut'a ihtar çekmişti. 1 8
Türkkan'ın yukarıda zikredilen mecmuaları haricinde , bir
de yayınladığı broşürlere parantez açmak gerekiyor. Türkkan,
belli bir amaca matuf 1943 yılında Kızıl Faaliyet ve Solcular ve
Kızıllar diye iki broşür neşretmişti. Bu iki broşürün, Soğuk Sa­
vaş yıllarında sayısı hızla artmış olan antikomünist yazına il­
ham verdiğini söyleyebiliriz. Türkiye'nin "kızıl tehdit" altında
olduğuna inanan Türkkan, Solcular ve Kızıllar broşürünü yaz­
masındaki asıl gayenin, "Türkiye ve Avrupa'daki kızılların ne­
ler yaptıklarını ve neler yapmak istediklerini" ortaya koymak
olduğunu beyan etmişti. Rus Bolşevik ihtilalini Yahudi "eseri"
olarak gören Türkkan, Yahudilik ile Bolşevizm arasında kore­
lasyon kurmuştu. 19 Türk sağında o dönemde henüz rüşeym ha­
line bulunan antisemitik bulguların tonu , Soğuk Savaş yılların­
da tedricen artmıştır.

17 ismet Rasin, "Komünistler" , Bozhurı, Eylül 1 940, s . 1 40.


18 Bozkurt, yıl 3 , sayı 1 1 , 1 Temmuz 1 94 1 , s. 273.
19 Reha Oğuz Türkkan, Solcular v e Kızıllar, Bozkurtçu Yayın, lstanbul, 1943 , s. 1 .

1 55
Türkiye, lkinci Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında Nazi Alman­
ya'sından taraf tutunca2 ° Cumhuriyet'in ilk yıllarında Kema­
list milliyetçiliğin gölgesinde görünen Türkçülerin, savaş sı­
rasında, tıpkı Birinci Dünya Savaşı yıllarındaki gibi, Pantür­
kist duygulan depreşmişti. Türkçüler, hem içeride ve hem dı­
şarıda saldırgan, maceracı tutum içerisine girmişlerdi. Alman­
ların, savaş sırasında, Sovyetler'e karşı dış Türklerin milli duy­
gularından pragmatik bir şekilde faydalanması nedeniyle Tür­
kiye Türkçüleri yeniden uçuk hayallere kapılmışlardı. Mevcut
durum karşısında Türkçü çevreler, hislerini saklayamamışlar­
dı. Bunu , Saffet Engin Arın'ın, 1 94 1 'de başlayan Alman-Sov­
yet Savaşı'yla ilgili olarak zikrettiği "iyiden iyiye gönüllerimizi
şenlendirmişti,"21 ifadelerinde görebiliyoruz.
Nazilerin Sovyetler'e saldırısından sonra Pantürkçü yayınlar­
da Rus karşıtı propagandanın ivmesi hız kazanmıştı. Pantürk­
çüler, Sovyetler'in yıkılması halinde hayallerinin gerçeğe dönü­
şeceğine iman etmişlerdi. Bu nedenle Türkiye'nin, ivedi şekilde
Alman saflarında savaşa iştirak etmesi gerektiğini ifade etmiş­
lerdi. lsmet lnönü'ye hitaben "Sovyetler'deki Türklere yardım"
çağrısı yapılmıştı. Bozkurt dergisi, bir sayısında Türkiye'nin ve
Orta Asya'nın haritalarını basmıştı: "Büyük bir gün için tarihin
seçtiği Ey lnönü ! Şimdi Türklüğün kutsal bağımsızlığı için ka­
nımızı akıtmaya hazırız. Tüm Türklük işaretinizi bekliyor" di­
ye lnönü'nün Sovyetler'e savaş açması istenmişti .22 Bu sırada
Ankara ve Berlin arasında kimi resmi ve kimi gayriresmi bir di­
zi görüşme gerçekleşmişti. Bu görüşmelerin aktörleri, Alman­
ya'nın o zamanki Ankara Büyükelçisi Yon Papen, bazı Alman
Dışişleri bürokratları ve Hüseyin. E. Erkilet idi. Yine , General
Ali Fuat Erdem ile Enver Paşa'nın kardeşi Nuri Paşa aynı çev­
renin içerisinde yer almıştı. Bunlar, Almanlara Kırım'ın, Azer­
baycan'ın, Türkistan'ın bağımsız olması gerektiğini söylemiş-
20 Mete Tunçay, "Türkiye Cumhuriyeti'nde Siyasal Düşünce Akımlan" , Cumhu­
riyet Dönem i Tii rkiyc A n s i k lopedis i , c . 7 , llc tişim Yayınları , lstanbul, 1 98 3 , s.
1927
21 Arın Engin, Sosyalist Geçinenlere Karşı Atatürkçülük Savaşı Kızı l Elma, Ata­
türkçülük Kültür Yayınları , lstanbul, 1 966, s. 1 00.
22 Bozkurt, yıl 3 , sayı 1 1 , Temmuz 1 94 1 , s. 249.

1 56
lerdi. Landau'ya göre, Türk Hükümeti , gayriresmi yürütülen iş­
lerin tamamından haberdardı.23 Zamanı geldiğinde Hükümet,
bu malumatı, Türkçülere karşı kullanmaktan geri durmamıştı.
Ancak Savaş'ın seyri değişmişti. Sovyetler Almanları püs­
kürtmüştü . Almanya, Sovyetler'e yenilince Türk devletinin iç
ve dış politikadaki tutumu değişmeye yüz tutmuştu . Yani iç po­
litikada Pantürkçü duyguların daha fazla şahlanmasına müsa­
ade etmemişti. Buna karşın Türkçüler de komünizme ve Sov­
yetler'e yönelik söylemlerini sertleştirmişlerdi. Atsız, 1 944 yılı­
nın ilk aylarında Orhun dergisinde Türkçü Başbakan Şükrü Sa­
raçoğlu'na komünistleri şikayet eden iki mektup yayınlamıştı.
Bir de 3 Mayıs l 944'te Türkçülerin sıkıyönetimi hiçe sayarak
nümayişe geçmeleri, bardağı taşıran son damla olmuştu . Bu­
nun hemen akabinde Atsız, Fethi Tevetoğlu , Reha Oğuz Türk­
kan, Zeki Velidi Togan ve Nejdet Sançar gibi Türkçüler tutuk­
lanmışlardı. Türkçü ve antikomünist faaliyetlere bir süre ara
verilmişti. Ancak, lkinci Dünya Savaşı'nın bitiminden hemen
sonra, ilk etapta biraz çekingen de olsa, bir süre sonra daha gür
sesle faaliyetlerine devam etmişlerdi.
lkinci Dünya Savaşı'nın hemen akabinde, Sovyet tehdidi kar­
şısında kendini yalnız hisseden Türkiye , demokrasi cephesi­
ne yanaşmıştı. Haddizatında bu bir zorunluluktu . San Francis­
co Konferansı ve Birleşmiş Milletler üyeliği iç politikada bel­
li başlı reformu/değişimi tetiklemişti. Türk politikacılar, mev­
cut siyaseti, l 930'lu yılların mantığıyla devam ettiremeyecekle­
rinin farkındaydılar. Bu nedenle liberal politikalar uygulamaya
konulmuştu. Ancak Türkiye paradokstan kurtulamamıştı. Bu­
rada belirtilmesi gereken önemli nokta, Türkiye'de bir yandan
liberal adımlar atılırken öte yandan bu ortamdan faydalanarak
kurulan siyasi partiler, yayınlar ve dernekler sistem için tehdit
teşkil ettikleri gerekçesiyle yasaklanmıştı. Dolayısıyla dönemin
özgür ortamı hilafına, retrospektif tarih okumasının da yol aç­
tığı zihinsel bunalım, sola geçit vermemişti. Buna karşın, Türk­
çü ve antikomünist düşünce , çok hızlı bir şekilde tekamül gös­
termişti.
23 Landau , Pantürkizm, s. 1 66- 167

1 57
Türkiye'nin, liberalizasyon sürecine girmesinin de etkisiyle,
Türkçülük, 1 930'lu ve 1 940'lı yılların ilk yarısındaki paradig­
mayı kısmen geride bırakarak farklı milliyetçiliğe evrilmiş, bir
dönem ötelenen din olgusuna, ihtiyaca binaen, yeniden dönüş
yapılmıştı. Soğuk Savaş dönemi Türk milliyetçiliğinin özelliği
bununla sınırlı değildi elbet. Türk milliyetçiğinin, antikomü­
nizmi merkeze alarak daha değişik mahiyetlere ve tartışmalara
yelken açtığını göreceğiz. Sovyet talepleri ile komünizm kıska­
cına giren Türk milliyetçiliği, lslam ve dış Türkleri yeniden ha­
tırlamıştı. Türk milliyetçiliği, Soğuk Savaş yıllarında lslam ile
buluşma, ırkçı semptomlar bulundurma ve 1 960'ların sonuna
doğru nasyonal sosyalizme öykünme gibi geniş spektrum içine
dağılarak tartışılmıştı.
Yukarıda zikredildiği üzere , Soğuk Savaş yıllarında sürek­
li yan yana görünen ve bazen de iç içe geçen Türklük ve lslam
vurgusunun ilk belirtileri, aslında 1 939 yılında, Türk-lslamcı
bakış açısıyla hazırlanan lslam Ansiklopedisi ile ortaya çıkmış­
sa da, bu, bir süre kuluçkaya yatmıştı. 24 Ancak, CHP'nin 1 94 7
Kurultayı'nda tartışmaya açılan katı laiklik ilkesi , yumuşama­
ya yüz tutmuştu . Bunun etkisiyle lmam Hatip kursları ve An­
kara Üniversitesi bünyesinde llahiyat Fakültesi açılmış ve dahi
lslamcı yayınlara müsaade edilmişti.
Bu şartlar altında İslamileşen ve de anti-Rus/Sovyet veçhe­
ye bürünen milliyetçiliğin, antikomünizmle siyam ikizi haline
gelmesi ve yeni bir paradigmaya yelken açması kaçınılmazdı.
Aslında milliyetçiliğin bu yöne evrilmesinin en büyük neden­
lerinden birisi, akılcı ve materyalist bir milliyetçilik anlayışının
gelişmesi halinde solcu fikirlerin sızmasına elverişli bir zemin
hazırlayacağı endişesi olmuştu .25 Dolayısıyla, tek parti dönemi­
nin milliyetçilik politikalarını benimseyen ve savunan Türkçü­
lerin bir kısmı, yeni dönemde milliyetçiliğe manevi tat katmayı
ve Rus düşmanlığı inşa etmeyi zorunlu görmüşlerdi.
Çok partili hayata geçiş sürecinde kabuk değiştiren milliyet-

24 Etienne Copeaux, Türk Tarih Tezinden Türk-lslam Sentezine, lletişim Yayınla­


n , 2006, s. 80.

25 Karpat, TDT, s. 333; Vatan, 1 1 Mayıs 1 949.

1 58
çiliğin fikir babalarından birisi Hamdullah Suphi Tanrıöver ol­
muştu. Tannöver, milli gücün kaynaklarının özellikle Osman­
lı tarihinde saklı olduğunu ileri sürmüştü. Tanrıöver, milliyet­
çiliğin, "dogmatizm, ırkçılık, materyalizm, Turancılık, Anado­
luculuk, yabancı ve azınlık" düşmanlığının etkisinden kurta­
rılıp, "gelenekçi" , "tarihi" ve "dini-hissi" nitelikler kazanması­
nı istemişti .26 Cemil Koçak, Tanrıöver'in, CHP milliyetçiliğin­
den farklı bir yöne evrilmesini, dinsel alana yönelmesini, onun
Türk milliyetçiliğinin komünizme karşı yetersiz kalmasından
kuşkulandığını, bunun için de milliyetçiliğe dinin eklenme­
sini istediği , yorumunu yapmıştır. 27 Bu pragmatizmin sebe­
bi, komünizme karşı mücadele ederken, yatay olarak toplum­
da daha geniş olanaklara sahip olan lslam'ın söyleyeceklerinin,
Türkçülerin söyleyeceklerinden daha rahat kabul edilebilece­
ğinden kaynaklanmıştı.28 Bu nedenle komünizm, bazen, sade­
ce din karşıtı ideoloji olarak ifade edilmişti. Tabiri caizse, Mek­
ke'nin müşrikleri lslam'a ne kadar düşman idilerse, "Sovyetler
ve Türk solcuları lslam'a aynı düzeyde düşmandırlar" gibi bir
analoji inşa edilmişti.
Bu durumu destekler ifadelerde bulunan Karpat'a göre Türk
milliyetçiliği, Cumhuriyet'in başından 1 940'lı yılların sonlarına
kadar, "akılcı'' , "laik" ve "materyalist" vasıfları olan, küçük ay­
dın zümrenin kabul edebileceği bir kimliğe sahipti. Ancak bun­
dan farklı olarak, kitlelerin milliyetçilik anlayışında, din ve mil­
liyetçilik eş değerdi. lki zıt kutupta yer alan milliyetçilikler, se­
çimlerin serbest yapılmasından sonra, kamuoyunun değer ka­
zanmasıyla birbirleriyle çatışmaya girmişlerdi .29 Türk-lslam
şeklinde formüle edilen milliyetçiliğin lslam ile simbiyotik iliş­
ki içerisine girmesi yeni değildi. lslam ile Türklük il. Meşruti­
yet döneminde de çok tartışılmıştı. Ezcümle, Türk milliyetçili­
ğinin iki pişvasından biri olan Yusuf Akçura, lslam'ı Türk mil-

26 Karpat, TDT, s. 334: Vatan, 1 1 - 1 2 Mayıs 1 949.


27 Cemil Koçak, 'Türk Milliyetçiliğinin lslam'la Buluşması Büyük Dogu " , Mo­
dern Türhiye'de Siyasi Düşünce: Milliyetçilik, cilt 4, lstanbul, 2008, s. 608.
28 Cemil Koçak, a.g.m., s. 609.
29 Kemal Karpat, TDT, s. 332.

1 59
liyetçiliğinin hizmetine sokarken, Ziya Gökalp Türk milliyetçi­
liği ile Islam'ı mezcetmiş ve ikisinin yanına batıcılığı da ekleye­
rek bir terkib meydana getirmişti.
Zira Gökalp'in milliyetçilik anlayışında, Türklük, Islamlık ve
batılılaşma sentez halinde vücut bulmuştu . Soğuk Savaş yılla­
rında Türk milliyetçilerinin din anlayışı Ziya Gökalp'in "Türk
milletindenim, Islam ümmetindenim , Garp medeniyetinde­
nim" formülü etrafında şekillenmişti. Bu sentezci yaklaşımda,
Türkçülük ön plandaydı. Ama Soğuk Savaş yıllarında ikili ara­
sındaki geçişkenlik ve terkib il. Meşrutiyet yıllarına göre da­
ha yoğundu .
Soğuk Savaş yıllarında komünizm karşıtlığında , Islamcılık
dışında milliyetçiliğe tali unsur olan başka bir düşünce de Ke­
malizm olmuştur. Ancak, bunlar içerisinde Türkçülük birinci
sırada yer almıştı. Türkçülük, mezkur iki düşünceyi massede­
rek yelpazesini genişletmişti . Aslında, antikomünizm, mahut
üç fikriyatın alaşım halidir. Türkçülerin bir kısmı, Kemalizm'e
göz kırparken diğer kısmı da Türkiye' deki Islamcılığın var olan
potansiyelinden yararlanmak istemişti. Özellikle Soğuk Savaş
yıllarında Türk siyasetinde olduğu gibi Türk düşüncesi içeri­
sinde çatışmalar yaşansa da, belirli bir kısmı için ortak pay­
da antikomünizm olmuştur. En azından l 950'lerin sonuna ka­
dar bu böyle devam etmiştir. Farklı alanlarda keskin rekabete
rağmen antikomünizm çatı görevini görmüştü . Fikir adamları,
farklı siyasi yelpaze içerisinde yer almalarına karşın, söz konu­
su komünizm olunca bunlar arasındaki ihtilaflar çabucak so­
na ermişti. Antikomünizm, l 950'lerin sonuna kadar aydınların
beslenme, uzlaşma ve fikir üretme kaynağı olmuştu .
Türk milliyetçiliği, il. Meşrutiyet dönemi öğrenci hareketleri
ve 1 930'lu yılların ortalarına kadar varlığını idame ettiren mil­
liyetçi teşekküllerden deneyim sahibiydi. Soğuk Savaş'ın giri­
şinde solun görünür olmasıyla milliyetçiliğin sokak gücü test
edilmi şti . 1 960 öncesinde, tek parti dönemi ve DP dö n em i nde
antikomünistler ve siyasiler Türkiye'de solun Sovyetler tarafın­
dan desteklendiğini ve kışkırtıldığını mütemadiyen gündem­
de tutmuşlardı. Sol aydınlar, üniversite hocaları ve basının bir

1 60
kısmı Sovyetler'in ajanı olarak lanse edilmişti. Solcuların, Tür­
kiye'de episyonaj faaliyetlerde bulundukları kanaati yaygındı.
1 940'lı yılların ortalarından itibaren devletin "resmi siyaseti"
haline gelen antikomünizmde milliyetçiler ve İslamcılar vuru­
cu güç niteliğini haiz olmuştu . Soğuk Savaş'ın hemen başların­
da Türk milliyetçiliğinin, ani bir dönüşle, komünizm karşıtlı­
ğı üzerinden lslam'a daha fazla vurgu yapması şaşırtıcı değildi.
Buna, Yusuf Akçura'nın Üç Tarzı Siyas et'te serdettiği lslam'ın
millileşmesi fikrinden ve tek parti uygulamalarından istim alan
Avni Diper'i örnek gösterebiliriz . lslam'ın, milliyetçiliğin hiz­
metine sokacak şekilde reforme edilmesini isteyen Diper'in,
"komünizm karşısında din ve milliyetçilik iki esaslı kal'edir,"
ifadeleri30 Soğuk Savaş yıllarında çokça zikredilen Türk-lslam
sentezinin sinopsisi olarak kabul edilebilir. Komünizmin din
ile olan ilişkisinin ve Sovyetler'in gayri Rus ve lslam'a yönelik
uygulamalarının, Türkiye'de milliyetçiliğin ve İslamcılığın yan
yana gelmesinde belirleyici rol oynadığını ilave edebiliriz.
Aslında bir ideoloji olarak milliyetçilik ile din arasında, za­
man zaman birbirlerine ters gibi görünse de, imgelerden sim­
gelere, törenlerden ayinlere ve yortulara kadar uzanan hayli ge­
niş sahada sıkı fıkı ilişki söz konusudur.31 Türkiye dışında da
din ve milliyetçiliğin birbirinden ayrılmadığını gösteren çok sa­
yıda örnek vardır. Örneğin Ortodoksluğun Yunan ulusçuluğu­
nun inşasında oynadığı rol, lrlanda, Polonya ve Latin Amerika
milliyetçiliklerinde Katolikliğin katkısı, Alman milliyetçiliğini
besleyen Protestanlık ve Arap milliyetçiliğini domine eden İs­
lam ve Boşnak ile Malay kimliğinin devamını sağlayan Müslü­
manlığa dikkat çekebiliriz. 32
il. Meşrutiyet yıllarında koruyucu vasfı olan milliyetçiliğin,
Milli Mücadele yıllarında inşa edici ve kurtarıcı bir yönü ha­
iz olmuştu . Milliyetçilik, Soğuk Savaş yıllarında ise sol ideolo­
ji karşıtı olarak kendi gardını almıştı. Buradaki ideoloji tahmin

30 Avni Diper, Komünizme Karşı Türk Milliyetçiliği, İstanbul, 1 947, s. 3 1 -33.


31 Birol Akgün, Şaban H . Çalış, "Türk Milliyetçiliğinin Terkibinde lslamcı Doz " ,
Modem Türkiye'de Siyasi Düşünce: Milliyetçilik, cilt 4, İstanbul, 2008, s. 584.
32 Birol Akgün, Şaban H. Çalış, a.g.m., s. 585.

1 61
edileceği üzere Marksizm, sosyalizm ve komünizmdi. Demok­
rasi cephesinin, Hitler Almanya'sını yenip lkinci Dünya Sava­
şı'nı nihayete erdirmesinden sonra, faşizm ve Nazizm karşıtı
bir literatür husule gelmişti. Bundan Türk milliyetçiliği de et­
kilenmişti. lkinci Dünya Savaşı yıllarında yüksek dozda zikre­
dilen ırkçılık!Iurancılık ikilisinden ırkçılık, Soğuk Savaş'ın ile­
riki safhalarında öcü olarak görülmeye başlanmıştı.
Antikomünistler, kurucu ideoloj inin özünün milliyetçilik
olduğu varsayımı ile hareket etmişlerdi. Dolayısıyla kendileri­
ni toplumda hakim-i mutlak telakki etmişlerdi. Bunun dışında
kalanlar ise iç düşman kategorisine girmişlerdi. Devletin beka­
sı için her an her emre hazır ve nazır beklemiş, toplum düşün­
cesinin tanzimi ve tertibi görevinin kendilerine tevdi edilme­
si gerektiğine inanmışlardı. Bu hakkı kendilerinde görmüşler­
di. Toplumda var olan türevler üzerine neşvünema bulan anti­
komünizmin, Türk milliyetçiliği ile buluşması, simbiyotik iliş­
ki içerisine girmesi zorunluluktu.
Soğuk Savaş yıllarında milliyetçiliğin panzehiri solculuk ol­
muştur. Sol, Türkiye'de kitlelerle iletişim kuramamış, kitlesel­
leşememişti. Bunun altında yatan en büyük nedenlerden biri­
si işçi sınıfının zayıf olmasıydı. Dolayısıyla solun, kır nüfusu­
nun yoğun olduğu, feodal ilişkilerin güçlü şekilde devam ettiği
ve sanayi üretiminden ziyade tarımsal üretime istinat eden top­
lumda zemin bulması neredeyse olanaksızdı. Bu zemin milli­
yetçilik ve antikomünizme daha elverişli gelmişti. Çünkü coğ­
rafya, demografik yapı ve tarih buna yeterli veriyi sağlamıştı.
Tarihten kastedilen, Kırım Savaşı ( 1 856) , Ayastefanos An­
laşması ve Berlin Konferansı ( 1 878) , Balkan Savaşları ( 1 9 1 2-
1 9 1 3 ) , Birinci Dünya Savaşı ( 1 9 1 4- 1 9 18) ve Milli Mücadele
( 1 9 1 9- 1922) gibi ardı ardına yaşanan savaşlarla gelen traj ediler
ve dramlar olmuştur. Bunlar Türklerin ortak hafızasında derin
izler bırakmıştı. 33
Birinci Dünya Savaşı öncesinde İngiliz, Fransız ve Rusların
Osmanlı topraklan üzerindeki emelleri, edebi metinlerde ve
siyasi nutuklarla çokça işlenmişti . Osmanlı Devleti'nin Avru-
33 Etienne Copeaux, a.g. e., s. 38.

1 62
pa'nın "hasta adamına" dönüşmesi, emperyalistlerin, planlan ve
nihayetinde Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Osmanlı'nın par­
çalanması ile Sovyetler'in Türk dünyasındaki uygulamaları ara­
sında bağlantı kuran milliyetçiler psikoza sürüklenmişti. Ancak
milliyetçiler, Soğuk Savaş döneminde İngiliz ve Fransızları kad­
ro dışı bırakmış, buna karşın Rusların yaklaşık üç asırdan beri
İstanbul ve Boğazlar üzerindeki su-i fikrini muttasıl zinde tut­
muşlardı. Sovyetler'in, tüm politikasının Türkiye'yi ele geçir­
meye yönelik olduğu iddiası ile Sovyet tehdidini toplumsal bir
paranoya haline getirmişlerdi. Bu korkunun altında yüzyıllar­
dır Orta Asya Türklerine hükümranlık eden Rusya'nın Çar Deli
Petro'dan beri "sıcak denizlere inme" politikasını "gütmesi" ve
İkinci Dünya Savaşı'nın bitimiyle Sovyetler'in Türkiye'den top­
rak talep etmesi gibi sebepler yatmıştır. Bu nedenle Soğuk Savaş
yıllarında Rus tarihi ve tarihte Türk-Rus ilişkilerine ilgi artmış,
anti-Rus histerikle çok sayıda eser neşredilmiştir. Türkiye'nin,
1 964'ten sonra Sovyetler'le ilişkileri normalleşmesine rağmen
milliyetçilerin, Sovyetler'e ilişkin düşüncesinde bir değişiklik
beklemek iyimserlikti. Dolayısıyla 1 940'lı yıllarda yazılan me­
tinler ile 1 960'lı yılların metinleri çoğunlukla birbirine benzer
olmuştur. İki farklı dönemde yazılan metinlerin birbirine ben­
zerliğini ortaya koyan en güzel örnek Akdes Nimet Kurat'ın, bi­
ri baskısı 1 948 olan Rusya Tarihi: Başlangıçtan 1 91 7'ye Kadar,
diğeri ise baskısı 1970 olan Türkiye ve Rusya: XVlII. Yüzyıl So­
nundan Kurtuluş Savaşına Kadar Türk-Rus ilişkileri (1 798- 1 91 9)
isimli kitaplarıdır. Bunlar dışındaki başka bir metin, E. F . Tu­
gay'ın Rusya Tarihi isimli kitabıdır ki ilk baskısı 1 948 yılına ait­
tir. Tugay, belirli bir amaca matuf kaleme aldığı eserinde, Rus­
ların tarih sahnesine çıktığı dönemleri anlatırken Türklerin bin
yıldan fazla Ruslara hükümranlık ettiği, Güney Rusya'nın 1480
yılına kadar Türk hakimiyetinde kaldığı, merkez ve Kuzey Rus­
ya'nın ise "Türklerin yakın akrabası olan Fin" kabilelerin işga­
li altına o ld u ğu nu belirtmişti . 34 Bunun haricinde , Rus karşı t ı
histerikle yazılan, Çarlık Rusya'sı ve Sovyetler'e ilişkin çeviriler
de literatüre girmiştir. Türk Genelkurmayı Sovyetler'in gelecek
34 Esad Fuad Tugay, Rusya Tarihi l, lstanbul , 1 948, s. 37.

1 63
planlarına karşı stratejik önlem almayı anlatan çeviri kitap ya­
yınlamıştı. Burada Amerika "barış yanlısı" , Sovyetler ise "savaş
taraftan" olarak resmedilmiş ve Soğuk Savaş tamamen Ruslara
mal edilmiştir. Türkiye'nin, denizler hariç, "sınırlarının Sovyet­
ler tarafından çembere alındığından mütevellit" Türklere, tehli­
kenin farkına varmaları gerektiği vehmi enjekte edilmişti.35 Ha­
keza Soğuk Savaş yıllarında Ali Kemal Meram'ın kaleme aldı­
ğı Türk-Rus llişkileri Tarihi var ki üslubu antikomünist vizyo­
na denk düşmüştü . Yazar, Çariçe 11. Katerina'dan bahsederken
Ruslara karşı nefretini ve cinsiyetçi duygularını bastıramamıştı:
"Doğuştan sadist ve isterik bir kadın olan Katerina Aleksiyevna,
önüne gelenle yatabilecek kadar aşağılık bir yaratık olarak ta­
nınmakta gecikmedi, "36 gibi vulger ifadelere yer vermişti. Sar­
kastik üslubun ünsiyet halini aldığı antikomünist yazında Rus­
lar, dünyanın gördüğü en gerçek barbarlardan "daha vahşi ve
canavar" olarak tasvir edilmiştir.37
Soğuk Savaş dönemi Türk milliyetçiliği , 1 9 . yüzyılda Os­
manlı aydınının yaşadığı "parçalanma" , "bölünme" , "yok ol­
ma" psikozunu sürdürmüştü. Meselelere "var olma yok olma"
olarak bakmışlar ve kendilerinin, Türk kimliğinin var olma sa­
vaşımını verdiklerini sürekli olarak vurgulamışlardır. Tarihin
kötü hatıraları zihinlerinde hala canlı idi. Bu ruh hali nedeniy­
le solun hiçbir talebine olumlu yaklaşmamışlardı. Tanzimat ve
Islahat Fermanları'nda gayrimüslimlerin eşitlik elde etmesin­
den sonra, durumun nereye vardığını hayal etmiş, bu nedenle
de solun "halklar" tabiri ile gayrimüslim ve azınlıkların hakla­
rını dile getirmeleri onları tedirginliğe sevk etmişti. Fermanlar­
da elde edilen vatandaşlık hukukunun, Osmanlı'da etnik mil­
liyetçiliği tetiklediği ve nihayetinde Osmanlı'nın çöküşüne yol
açtığını müteaddit defa dile getirmişlerdi. Haliyle eşitlik kavra-

35 George Fielding Eliot, Eger Rusya Taarruz Ederse, Genelkurmay Basımevi,


Ankara, 1 949, s. 3-7 Antikomünist duygularla Çarlık Rusya'sından Sovyet
Rusya'ya uzanan çizgide R u sları n tarihinin anlatıldıgı başka ürııek i ç i n hkz .
M. Sadık Atak, Rusya Siyaseti ve Rusların Yayılma Siyaseti, Ankara, 1 964.
36 Ali Kemal Meram, Türk-Rus llişkileri Tarihi, Kitaş Yayınları, lstanbul, 1 969,
s. 1 20.
37 Ali Kemal Meram, a.g.e. , s. 1 44 .

1 64
mı onlar için bölünme, parçalanma ile eşdeğer olmuştur. An­
cak bu durumun, teorik desteğe ihtiyaç duymayan Türk milli­
yetçiliğini çoraklaştırdığını söyleyebiliriz. Osmanlı'daki etnik/
dini unsurların yabancı/Avrupa devletlerinin desteğini sağlaya­
rak bağımsızlığını kazanmış olmaları Türk kimliğinin/devleti­
nin yok olma korkusunu depreştiren ve belki de onu besleyen
en önemli kaynak olmuştu .
Atsız'ın ve başkalarının bütün dünyanın Türklere düşman
olduğu inancının karşılık bulması "zenofobik" milliyetçiliği
kolaylaştırmıştır. 3 8
Soğuk Savaş'la birlikte "Moskof' imgesi, antikomünizm ve
anti-Sovyetçilik teselsülü üzerinden bir milliyetçilik inşa edil­
di. Türkçü muhayyilede Moskof imgesi ile komünizm arasın­
da lineer bir çizgi gibi uzanan bağ vardı. Türk antikomüniz­
minin kahir ekseriyetinin istinatgahı tarihteki Rus imajı üze­
rine kuruludur.39 Erken Cumhuriyet dönemi özcü milliyetçi­
lik ve ikinci Dünya Savaşı yıllarındaki ırkçılık tartışmaların­
dan tamamen uzak bir milliyetçilik anlayışı geliştirilmişti. Os­
man Yüksel Serdengeçti, Fethi Tevetoğlu , Bekir Berk, Arif Ni­
hat Asya, Mehmet Kaplan, Necip Fazıl, Osman Turan ve daha
birçok isim Sovyet tehlikesinin sürdüğü dönemde devletin an­
ti-Sovyetçi siyasetini güçlü bir antikomünizme dönüştürmüş
ve bunu bir "iman hareketi" haline getirmişlerdi. Mahut isim­
ler, Türkiye'de antikomünizmin önder müfreze vasfını yüklen­
mişlerdi. Türk düşünce tarihinde milliyetçi aydınlar olarak da
geçen antikomünistler için devletin, eğitim kurumlarının ve
38 Tanel Demirel, Demokrat Parti, s. 1 69.
39 Telif eserler için bkz. Mehmet Arif Bey, 9 3 Harbi ve Başımıza Gelenler, irfan
Yayınlan, lstanbul, 1973; Kadir Mısıroğlu, Moskof Mezalimi 1-Il, Sebil Yayıne­
vi, lstanbul, 1992; Vehbi Vakkasoğlu, Moskof Mücadelemiz, Cihan Yayınları,
İstanbul, 1 983; Necip Fazıl Kısakürek, Moskof, Büyük Doğu Yayınlan, lstan­
bul, 1992; Hasan Nail Canat, Moskof Sehpası, Adım Yayıncılık, İstanbul, 1 989;
Nejdet Sançar, Türk Moskof ve Komünist, Toprak Yayınlan, lstanbul, 1959. Bir
de çeşitli dergilerde 'Moskof temalı yazılar için bkz. Ali ihsan Sabis, "Moskof
Tehlikesi K a rşı sı nda Türkiye" , Büyük Dogu, yıl 2, cilt 3, sayı 69, 24 Ekim 1 94 7 ,
s . 9; Ali ihsan Sabis, "Yine Moskof Tehlikesi" , Büyük Dogu, yıl 2, cilt 3 , sayı 74,
2 Ocak 1 949, s. 9; A. Okçuoğlu , "Moskofçu Kuyruklar ve Kuyrukçuları'' , Dü­
şünen Adam, yıl 1, sayı 2 1 , 24 Mayıs 196 1 , s. 23; Süleyınan Nazif, "Rus Kimdir?
Moskof Nedir? " , Komünizme Hücum, yıl 1 , sayı 1 , Şubat 1 954, s. 26.

1 65
basının komünistlerden arınması elzemdi. Türkçülerin, komü­
nist tehdidi savuşturmak maksadıyla aradıkları çarelerin başın­
da dernekler kurmak ve dergiler yayınlamak bu maksada matuf
olmuştu. Bir de yeni dönemi kısaca özetleyen sloganlar türet­
mişlerdi: "Tanrı Dağı Kadar Türk Hira Dağı Kadar Müslüman" ,
"Tanrı Türkü Korusun" bunlardan birkaçıydı.
1 4 Mayıs 1 950 seçimlerinde iktidara gelen DP döneminde,
milliyetçilik daha da dinsel nitelik kazanmıştı.40 DP, iktidara
geldikten hemen sonra antikomünist rengini ortaya koymuş­
tu. Kore'ye asker gönderilmesi, 1 95 1 Tevkifatı, TCK'nın 14 1 .
ve 142. maddelerinde değişikliğe gidilmesi ve NATO'ya üye
olması gibi komünizm karşıtı hamleleriyle antikomünistlerin
gazını almıştı. Diğer tarafta dinsel pratiklere yönelik de çeşit­
li adımlar atmıştı. Örneğin iktidara gelir gelmez yaptığı işler­
den birisi ezanın Türkçeden tekrar Arapçaya çevirmesi olmuş­
tur. DP, Remzi Oğuz Arık, Fuat Köprülü , Tevfik lleri , Sadri
Maksudi Arsal gibi entelektüel yönü baskın milliyetçi profilleri
kadrosunda bulundurmuştu. Türkçülerin 195 1 yılında kurdu­
ğu Türk Milliyetçileri Derneği o dönemin ruhuna uygun olarak
kendi esaslarını şu şekilde sıralamıştı: "Allah, vatan, tarih, dil,
anane, sanat, aile, ahlak, hürriyet ve milli mukaddesat" ifade­
leriyle Türk-lslam terkibi meydana getirmişti. Dernek, kendin­
de DP'nin milliyetçi-muhafazakar kanadına kitlesel destek sağ­
lama vasfını görmüştü . Keza o dönemde her türlü faaliyet içe­
risinde bulunacakları sanısına kapılmışlardı. Beklenmedik bir
şekilde derneğin, 1952 yılında Ahmet Emin Yalman'a düzenle­
nen suikasttan sonra kapatılması, Türk milliyetçilerinde derin
bir hayal kırıklığı41 meydana getirmişti.
DP'nin iktidara gelmesinden hemen sonra, Haşim Nahit Er­
bil'in, Türk milliyetçiliği ve komünizm üzerine kaleme aldığı
Komünist Beyannamesine Karşı Milliyetçi Beyanname isimli kita­
bı, Cezmi Ertürk'ün 1 950'li yıllarda verdiği konferansların met-

40 Landau, Sag ve Sol Akımlar, s. 278.


41 Tanı! Bora, Kerem Ünüvar, "Ellili Yıllarda Türkiye'de Siyasi Düşünce Hayatı " ,
Türhiye'nin 1 950'1i Yıllan, Mete Kaan Kaynar (haz . ) , lletişirn Yayınlan, İstan­
bul , 20 1 5 , s. 1 66.

1 66
ni ve Mehmet Kaplan'ın Komünizme Karşı Mücadele dergisin­
de neşrettiği yazılar o dönemin milliyetçilik anlayışı ile ilgili bi­
ze bir çerçeve sunmaktadır. Irak Türklerinden olan Haşim Na­
hit Erbil, tek parti dönemini, milliyetçiliğe gösterdiği tavır ne­
deniyle topa tutmuştu. Ona göre, "Bolşevik meddahlığını" ya­
pan Kadro mecmuasının yazarları Türkçülere tercih edilmişti.
Komünizmi, Yahudi sermayesi olarak gören Erbil, komüniz­
me karşı Türk milletinin varlığının milliyetçilik, lslam ve "ak­
lın tekamülü" teslisi ile korunabileceğini ileri sürmüştü .42 Er­
bil'in, tek parti dönemi milliyetçiliğine ilişkin eleştirisi aslında
methal olarak kabul edilebilir. Çünkü DP döneminde, bilhas­
sa da lnönü'nün komünistleri koruma altına aldığı ve milliyetçi
figürleri "tabutluklara sürdüğü" eleştirisi çok fazla yapılmıştır.
Milliyetçilik ve komünizm panellerde, konferanslarda bir­
likte zikredilmeye devam etmişti. Konferansların bir tanesinde
Cezmi Türk, milli bünyeye "musallat" olan Sovyet komüniz­
minin, toplumu tezatlıklar üzerinden bocalamaya sevk ettiğini
ifade etmişti.43 Yazara göre, 1950'li yılların sonlarında memle­
kette üç bin kadar komünist vardı. Ona göre, bunların bir kıs­
mı, Türkçülük, Turancılık, Müslümanlık, ırkçılık ve milliyetçi­
lik gibi mahfillere intisap etmişti.44 Türk, bu yorumuyla toplu­
mun neredeyse tamamını olağan şüpheli hale getirmişti.
Her dönem değişik mahiyetlerle karşımıza çıkan milliyet­
çiliğin, Soğuk Savaş yıllarında beslenme kaynağı, komünizm
karşıtlığı olmuştur. Türklerin tüm meselelerini çözmeye "az­
meden" Türkçülüğün mütenevvi düşmanları, "kızıllar" , "bey­
nelmilelciler" ve "masonlar" idi.45 Milliyetçiliği ilahi güç ola­
rak gören Mehmet Kaplan, insanlığın yaşadığı tüm sorunların
çözümünün milliyetçilikle mümkün olduğunu ifade etmiştir.
Kaplan, Bolşeviklik ile Batı müstemleke sistemi arasında bağ-

42 Haşim Nahid Erbil, Komünist Beyannamesine Karşı Milliyetçi Beyanname, Si­


nan Matbaası, İstanbul, 1950, s. 88.
43 Cezmi Türk, Milliyetçilik Anlayışımız ve Komünistlik, Beyazıt (Toprak Dergi­
si) Matbaası, İstanbul, 1959, s. 1 - 1 8 .
44 Cezmi Türk, Milliyetçilik Anlayışımız ve Komünistlik, s. 3.
45 Z. Urazoğlu , "Milletlerde Ahlak ve Milliyetçilik" ,Komünizme Karşı Mücadele,
yıl 1 , sayı 4, 15 Eylül 1 950, s. 4.

1 67
lantı kurduğu bir yazısında komünizmin, milliyetçilikle mü­
cadelesinde mutlak surette yenileceğini ileri sürmüştür.46 Ye­
ni dönem milliyetçiliğin olmazsa olmaz mayası kabul edilen di­
ne, her kilidi açan anahtar vasfı verilmişti. Kaplan, milliyetçilik
ile dinin uyumunu göstermek için tarihi figürlere yaslanmıştır;
bu anlamda Namık Kemal'in Batıcı değerlerle lslam'ı meczetti­
ğini, ancak dinin her daim ön planda olduğunu vurgulamıştır;
Gökalp'in teselsülünde milliyet ile dinin birlikte anıldığını be­
lirtmiştir. Ancak Kaplan da hempaları gibi Cumhuriyet döne­
mi milliyetçilik anlayışının, dini ihmal etmesinden yakınmıştır.
Kaplan, Türklerin lslamiyet'i kabul ettikten sonra temeddün
ettiğini ifade ederek 1 07 1 öncesi Türk tarihini görmezden gel­
miştir.47 Soykütükçüler buna şiddetle itiraz etmişlerdi. Bu ce­
nahta, Türklerin, lslamiyet'le tanışmasından sonra tereddi etti­
ği inancı hakimdi.
Kaplan'ın, l 950'li yıllardaki milliyetçilik anlayışı konj onk­
türe paralel olarak inkişaf etmiştir. Onun milliyetçilik çizgi­
si, kendi deyimiyle faşizm ve Nazizm kalıpları dışında kalan,
Kemalist milliyetçiliği de öteleyen bir anlayışa sahipti.48 Kap­
lan'ın, Komünizme Karşı Mücadele dergisinde art arda sıralanan
yazılarında, dergide dış Türkler üzerine çok sayıda metin ya­
yınlanmasına rağmen kendisi bu konuyu görmezden gelmiştir.

Antikomünist-Türkçü dergiler
1 940'lı yılların ikinci yarısından itibaren Türkiye'de siya­
sal, sosyal, ekonomik alanlarda ve eğitim müfredatında yapı­
lan değişikliklerle bir kısım yapısal dönüşümler gerçekleşmiş-

46 Mehmet Kaplan , "Milliyetçilik ve Bolşeviklik" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl


1 , sayı 2 1 , 1 Haziran 1 95 1 , s. 4.
47 Kaplan, "Bir milletin şuurlu bir varlık haline gelebilmesi için, mazisini tanı­
ması lüzumlu bir şeydir. Fakat bu onun geriye gitmesi manasına gelmez. Geç­
miş gunler, ister iyi , ister kötü olsun, bir daha dönmez. Mehmet K aplan,
"Milliyetçilik ve Bugün" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 2, sayı 34,
15 Nisan
1952, s. 3.
48 Mehmet Kaplan , "Milliyetçilik ve Beynelmilelcilik" , Komünizme Karşı Müca­
dele, yıl 2, sayı 28,
15 Ocak 1 95 2 , s. 3 .

1 68
ti. Yeni partiler kurulmuş, dernekleşme faaliyetleri hız kazan­
mış ve farklı düşünce kalıplan etrafında yayıncılık artış göster­
mişti. Bu değişimler, komünizm tartışmasını da etkilemiş ve te­
tiklemişti. Basının önündeki engeller kalktıktan sonra, antiko­
münist ve milliyetçi dergiler sökün etmişti. O dönemin dergi­
leri üzerine panoramik çalışmada bulunan Jacob Landau , der­
gilerin "Pantürkist" yönünü ortaya koymuştur. Landau'nun ça­
lışmasının dışında, Necmeddin Sefercioğlu'nun da Soğuk Savaş
dönemi Türkçü dergiler üzerine ansiklopedik çalışması bulun­
maktadır. Sefercioğlu , bu dergileri "Türkçü" olarak değerlen­
dirmiştir. Biz ise burada , bu dergilerin antikomünist yönünü
ortaya çıkarma çabası içerisinde olacağız. Soğuk Savaş dönemi­
nin ilk çeyreğinde yayınlanmış Türkçü/antikomünist dergileri
tasnif ederken bilhassa "hangileri bu kategoriye girebilir" soru­
sunu göz önünde bulundurduk. Tabii bunda dergi içerikleri ve
yazar kadrosu belirleyici unsur oldu . Yorum içerikli metinle­
rin ekseriyeti, anti Sovyetçilik, komünizm, dış Türkler ve Türk
milliyetçiliğini sık işlemişlerdir. Soğuk Savaş yıllarında bu ya­
yınların en belirgin özelliği, onların çok yoğun bir biçimde an­
tikomünist propagandayı yürütmüş olmalarıdır.
O dönemde çıkan Türkçü ve antikomünist dergilerde komü­
nizmin ne olduğu , komünistlerin kim olduğu ve daha birçok
soruyu kendi meşreplerince cevaplandırarak toplumu, bilhas­
sa da milliyetçileri ve İslamcıları bilinçlendirmeye çalışmışlar­
dı. Dergicilik faaliyeti, antikomünizmin en önemli sacayakların­
dan biri haline gelmişti. Soğuk Savaş'ın ilk evrelerinde milliyet­
çi cephenin çıkardığı ve ömürleri çok kısa süren Çınaraltı, ôz­
leyiş, Kürşad, Hareket, Bozok, Çakmak ve Türkeli gibi dergilerin,
l 930'lu yıllarda ve ikinci Dünya Savaşı sırasında çıkan Türk­
çü dergilerin muhtevasından ayrıldığını ve l 940'lı yıllann or­
talarından itibaren beliren Türkçü eğilimlerin, Soğuk Savaş dö­
nemi ve sonrası milliyetçiliğin rengini belirlediğini söyleyebili­
riz. Soğuk Savaş yıllarında antikomünizm, milliyetçi düşünceyi
ve lslamcılığı harmanladığı için neşredilen dergilerde milliyet­
çi ve lslamcı figürleri aynı çatı altında görmek mümkündür. Bu
anlamda toplumun genel milliyetçilik kanaatlerini yansıtan ya-

1 69
yınlarda, çoğu kez vülgarize edilmiş bir milliyetçilik içinde ken­
dini var eden antikomünizm, kendisine has özellikleri olmak­
la birlikte Amerikancı etkilere de son derece açıktı. Aslında bu
dergiler göreceli özgürlük ortamında yayınlanmışsa da okurla­
rına özgürlük ve refah vaat etmemiş, "komünizm kapıda" ka­
ra propagandasıyla bir komünizm heyulası inşa etmişlerdi. An­
tikomünist dergiler, genellikle "alınız " , "okuyunuz" gibi tavsi­
ye edici sözcüklerle birbirlerinin reklamını yapmışlardı. DP dö­
neminde çıkan antikomünist dergiler, DP'yi eleştirmekten uzak
kalmış, ancak devri sabık yaparak tek parti döneminin milliyet­
çilik anlayışını ve lnönü döneminin kültürel uygulamalarını sık
sık tenkit konusu yapmışlardır. Daha sonra da, örneğin l 960'lı
yılların ortamında ülkenin ekonomik ve sosyal sorunları anti­
komünist dergilerin kapsama alnına girmemişti. Onlar için tek
sorun ve milli mesele , Türkiye'de komünist faaliyetler ile dış
Türklerin durumu idi. Dergilerin tamamı için dönemin ruhu­
nu taşıdıkları tespiti rahatlıkla yapılabilir. Ancak bu yayınlar is­
tikrarsız olmakla birlikte faydacı yönü baskın gelmişti. Kitlele­
re ulaşmada en nitelikli araçlar olmuşlardı. Türk basınının he­
def gösterme alışkanlığının sonucu olarak komünist belledikle­
ri kişileri, gizli bir şekilde gerekli mercilere bildirme yerine, açık
bir şekilde ihbar etmişlerdi. Onları açık hedef haline getirmiş­
lerdi. Dergiler, hemen hemen aynı düşünce etrafında toplanan­
ların bulunduğu, muhalif herhangi bir sese tahammül edilmedi­
ği mecralar olmuştur. Aşağıda yazar kadrolarına dikkat edildi­
ği vakit durum daha da net anlaşılacaktır. Bu mecralarda yazan­
ların önemli bir kısmı, 1 944 yılında Türkçülük davasından yar­
gılanmışlardı. Dergilerde yazanların bir bölümü ileriki yıllarda
Türkiye'nin siyasal, sosyal ve eğitim yaşamına yön vermişlerdir.
Onların kapsama alanına giren yegane mu halefet, içerideki ko­
münistler ile Sovyetler'di. Yani, dönemin komünizm dışındaki
hararetli tartışmaları, eğer komünizmle ilgili değilse, onların ra­
danna takılmamıştır. Dergilerde yazanların nitelik kaygısı taşı­
dıklarını söylemek iyimserlik olur. Onların esas kaygısı, yazıla­
rın amacına ulaşıp ulaşmadığıydı. Dergilerin ve derneklerin çe­
kim merkezini milliyetçilik ve antikomünizm oluşturmaktay-

1 70
dı. Dergilerde yazanların düşünce yelpazeleri için aynı rengin
başka tonları kadar bir farklılıktan söz edilebilir. Kadın yazarla­
ra neredeyse hiç rastlanmamıştır. Dergilerin baştan sona komü­
nizm karşıtı yazılarla dolu olmaları, dönemin siyasi konjonktü­
rü ile alakalı olmuştur.

Çok partili hayata geçiş döneminde


neşredilen dergiler

Çığtr ve Özleyiş

Antikomünist yayınlara bir giriş yaparsak eğer, ilki , bir


dönem CHP'de milletvekilliği ve koalisyon hükümetlerin­
de bakanlık görevlerinde bulunan Hıfzı Oğuz Bekata'nın Çı­
ğır ( 1 933- 1 948) dergisidir. Bu dergi, milliyetçi ve antikomü­
nist olmakla birlikte 1 945 sonrasındaki sayılarında antikomü­
nist yazılar bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdır. Der­
gideki antikomünizm üzerine sınırlı yazılardan biri Bekata'nın
Ankara Halkevi'nde verdiği konferans metni olmuştur. Beka­
ta, burada "Türk aleminin yegane müstakil devletinin" komü­
nizm tehlikesi altında olduğunun altını çizmişti. 49 Yusuf Zi­
ya Ortaç Akbaba dergisinde "çocuklarımızın ellerinde ehliyet­
lerin değil, kıpkızıl maksatların ve kapkara hınçların kitapla­
rı var," gibi ifadelerle edebiyatın komünizme mahkum olduğu­
nu belirtmişti. Bunun üzerine komünizme veba gibi bakan Çı­
ğır, Milli Eğitim Bakanlığı'nı, "vazifesini" yerine getirmeye da­
vet etmiştir. 50 Yukarıda zikredildiği üzere sınırlı sayıda antiko­
münist metin neşredilmişti.
Soğuk Savaş'ın başında , 1 946 yılında, lstanbul'da ôzleyiş
dergisi yayın hayatına başlamıştı. Dergi, zengin yazar kadro­
suna rağmen Çığır gibi etkisiz kalmış ve ancak on beş sayı çı­
kabilmiştir. Remzi Oğuz Arık, Hikmet Tanyu, Hüseyin Namık
Orkun, Arif N ihat As y a , Selahattin Ertürk, M. Zeki Sofuoğlu ,
Aydın Yalçın, Cezmi Ertürk, (Fethi) Tevetoğlu, Samet Ağaoğ-
49 Hıfzı Oğuz Bekata, "Bir Konferans" , Çığır, sayı 184, Mart 1 948.
50 Çıgır, sayı 1 73, Nisan 1 947
1 71
lu, Nejdet Sançar, Fahreddin Kırzıoğlu ve Atsız dergide yazan
isimler olmuşlardır.

Türkeli

Matbuat Kanunu ( 1 946) değişikliğinden sonraki yıllar,


Türkçü ve antikomünist yayınlar açısından bereketli idi. Bu
anlamda ilk çıkan Türkçü ve antikomünist dergilerden birisi
Türkeli idi. Derginin sahibi Rıza Gür, yazı işleri mesulü ise Ru­
hi Ovalı idi. Derginin sloganı, Gaspıralı lsmail'in "dilde, fikir­
de, işte birlik" sloganından mülhem "ruhda, fikirde , işde , birlik
Türkçülük" idi. Yazar kadrosunda R. Oğuz Arık, Fahrettin Kır­
zıoğlu , Bekir Berk, Abdülkadir inan, Hüseyin Namık Orkun ve
Zeki Sofuoğlu gibi antikomünistler yer almıştı. Dönemin bir­
çok yayını gibi Türkeli'nin de yayın hayatı kısa sürmüştü . Der­
gide Pantürkizm ve antikomünizm iç içe işlenmiştir. O dönem­
de neşredilip de dış Türklerden ilk bahseden dergilerden birisi
olmuştur. Bu özelliği, onu biricik kılmıştır. Bu anlamda dergi­
de Sovyet egemenliği altındaki Azerbaycan51 ve Kırım Türkle­
ri üzerine antikomünist perspektiften yazılar neşredilmişti. Bir
yazıda, belki de ilk defa, Hükümet'in "dış Türkler" politikası,
tenkit edilmişti. Çünkü dış Türkler, muhacir statüsünde olma­
dıklarından mütevellit iskan haklarından yararlanamamışlar­
dı. 52 Kanunen suç olmadığı halde, 1 944 Turancılık davası ne­
deniyle Turancı olduğunu açıklamaktan çekinen dergilerin ak­
sine Türkeli, Turancı yönünü gizlememiş ve "Biz Niçin Turan­
cıyız" gibi suallerle kendilerini ifşa etmişti.53 Tabii sadece dış
Türkler ve Turancılık üzerine metinler yayınlanmamıştı . Bu
esaslı mevzunun zikredildiği herhangi bir mecrada komüniz­
min söz konusu edilmesi kaçınılmazdı. Örneğin milliyetçi mu­
hafazakar çizgide yer alan Bekir Berk bir yazısında, "bu memle-

51 Mehmet Sadık Aran, "Azerbaycan Faciası " Türhel i , sayı 1 , Oca k 1 947 , s . 5 1 .
52 ismet Noyan, "Kınmlılann Dinmeyen Hasreti: Türklük" , Türheli, sayı 3 , Mart
1947, s. 1 5 .
53 Celal Ahmet Sungur, "Turancılık Nedir? Turancılık Suç mudur? Biz Niçin
Turancıyız ? " , Türheli, sayı 4, 1 947, s. 6-8.

1 72
kette size hayat hakkı yoktur. En iyisi tası toprağı toplayıp öz­
lediğiniz (Sovyetler) diyara gitmenizdir. Bizi Türklük imanıy­
la zırhlanmış olarak daima karşınızda bulacaksınız," ifadeleriy­
le sosyalistlere ihtar çekmişti. 54
1 930'lu yıllarda ve 1 940'lı yılların ilk yarısındaki Türkçü
dergiler, sadece dış Türklerin kültürel değerlerini işlemişlerdi.
Soğuk Savaş yıllarındaki Türkçü dergiler ise dış Türklerin Sov­
yet sömürgesi haline gelme sürecini mütemadiyen konu edin­
mişlerdi.

Kür-şad

Türheli'ne benzer duygularla 1 94 7 yılında Kür-şad dergisi


çıkmıştı. Kapağında "bozkurt" resmi ile çıkan Kür-şad'ın sloga­
nı, "dönersek kahpeyiz millet yolunda bir azimetten ! " idi. Sa­
dece beş sayı yayınlanan Kür-Şad dergisinin sahibi ve yazı işle­
ri müdürü Haluk Opan Karamanoğlu idi.
Dergi , Ankara'da çıkmıştır. Yazar kadrosunda dönemin hızlı
Türkçüleri boy göstermiştir. Nihal Atsız, Abdullah Savaşoğlu ,
Fethi Tevetoğlu , Nejdet Sançar, Mustafa Aydınoğlu , Hüseyin
Namık Orkun, Arif Nihat Asya, Bahadır Dülger ve Samet Ağa­
oğlu bunların başında gelmiştir. Bu isimlerin yer aldığı "Türk­
çü dergide" komünizm ve komünistlerle ilgili yazıların sayı­
sı Özleyiş ve Türheli'ne kıyasla bir hayli fazla idi. Diğer tarafta
katı Türklük anlayışıyla çıkan Kür-Şad, ilk sayısından itibaren
"Türklük ve Türkçülük haberleri" ile Türk dünyasına ilişkin
gelişmeleri okurlarına servis etmişti. Örneğin, "Moskof Bul­
garyasında Kızıl Facia ! " sadece bunlardan bir tanesidir. Dahası
"medeni bir Türk milliyetçiliği anlayışı sınır dışındaki Türkle­
rin idaresi altında bulundukları yabancı memleketlerin hak ve
vazifelerine vatandaşları olarak yaşamalarını ister,"55 ifadeleri­
ne yer vererek dış Türkler konusunda çekingen davranan dö­
nemin iktidarından ve Türkçülüğe manevi ruh katan muhafa­
zakar milliyetçilerden farkını ortaya koymuştur.

54 Bekir Berk, "Demokrasi ve Komünizm" , Türheli, sayı 1, Ocak 1 947, s. 9- 1 0 .


55 Tevetoğlu , "Bu Vatan Satılmaz" , Kür-Şad, sayı 1 , 3 Nisan 1 947, s. 8 .
1 73
Daha önce de vurgulandığı gibi, Serdengeçti, Büyük Doğu ve
Hareket türü dergilerin komünizme karşı lslami çözüm öne­
rilerinin aksine N ej det Sançar, Türklerin tarih boyunca kar­
şılaşmış olduğu en büyük "bela" olan komünizmle mücadele­
yi "Türklerin şanlı atası, Gök-Börü'nün çocuğu Kür-Şad"ın ru­
hunda aramıştır. 56 Zaten derginin üçüncü sayısında modern
Türk İslamcılığının önderi olarak kabul edilen N ecip Fazıl,
'Türkçülük düşmanı, kara softa" olarak ilan edilmişti. 57
Dış Türkler ve antikomünizm dışında, her sayıda işlenen iki
konu daha vardır. Birincisi henüz taze sayılabilecek Türkçü
mağduriyetin meşalesi 3 Mayıs 1944 Türkçülük olayıdır. ikin­
cisi ise DTCF Dekanı Aziz Şevket Kansu ve okuldaki solcu ho­
calar olmuştur. Kür-Şad'ın ilk sayısında Fethi Tevetoğlu'nun,
"Moskof uşakları kendilerini, analarını, karı ve kız kardeşleri­
ni peşkeş çekip satabiilirler,"58 gibi ifadelerle karaladığı solcu­
lar derginin hedefinde olmuşlardır. 59

Altın Işık

1 947'de çıkan bir başka Türkçü ve antikomünist dergi, Altın


Işık idi. Derginin sahibi Ihsan Koloğlu, yazı işleri müdürü ise
Fahrettin Kırzıoğlu idi. Derginin yazar kadrosunda Nihal At­
sız, Ismail Hami Danişmend, Muharrem Ergin, Nejdet Sançar,
Bekir Berk, Arif Nihat Asya, Fethi Tevetoğlu , Ziyaeddin Fahri
Fındıkoğlu , Orhan Şaik Gökyay, Faruk K. Timurtaş ve Bahadır
Dülger gibi antikomünist isimler yer almıştır.
Koloğlu , ilk sayıdaki yazısında , "Altın Işık, milliyetçiliği
köklü bir şuur olarak ruhlarımıza sindirmek ve vicdanlarda
imanlaştırmak yolunun yolcusudur," 60 ifadeleriyle derginin is­
tikametinin "milliyetçilik" olduğunu belirtmişti. Bu istikamet-

56 Nejdet Sançar, " Kızıl Afete Karşı Kür Şadlık Ruhu", Kür-Şad, sayı 1, 3 Nisan
1 947, s. 9.
57 Kür-Şad, sayı 3 , 1 0 Haziran 1 947.
58 (Fethi) Tevetoğlu, "Bu Vatan Satılmaz" , Kür-Şad, sayı 3, 1 0 Haziran 1 947, s. 8.
59 Hocaoğlu, "Zırva Tevil Götürmez" , Kür-Şad, sayı 1, 3 Nisan 1 947, s. 8.
60 ihsan Koloğlu, "Altın-Işık Yolu" Altın Işıh, sayı 1, 15 Ocak 1 947, s. 7.
1 74
ten hiç şaşmayan ve dünyayı "demokrasi cephesi" ile "komü­
nist alemi" olarak iki kısma ayıran Nej det Sançar, "demokrasi­
lerdeki hürriyet prensibinden komünistler istifade etmeli mi,
etmemeli mi? " 6 1 gibi kendisi açısından cevabı belli soruyu sor­
muştu. Haddizatında Sançar'ın burada kastettiği şey komüniz­
me karşı tedavülde olan politikaların daha da sertleştirilmesi­
dir. Sançar, komünizm üzerine yazdığı ikinci yazıda Cumhuri­
yet'in kuruluşundan Soğuk Savaş yıllarına kadar komünizm ile
Türkçülük arasında "kavga" olduğunu terennüm etmiştir. Bu­
radan hareketle metaforik anlatımla komünizmi ahtapota ben­
zeten Sançar'a göre komünizm, "Sovyetler'den destek aldığın­
dan ve daha başka özellikleri nedeniyle Türkçülere kıyasla da­
ha teşkilatlı ve Türkçülerden üstündü. " 62
Geçmişin peşini bırakmayan Nihal Atsız, "Hasan Ali Cevap
Vermelidir" "kinini" gütmüştü . Atsız, Hasan Ali'nin bakanlığı
döneminde63 Sabahattin Ali'nin istihdam edilmesini, Sadrettin
Celal'in doçentlikten profesörlüğe terfi etmesini ve Boratav'a
DTCF'de kadro verilmesini komünist faaliyet olarak değerlen­
dirmiş, bu nedenle de Hasan Ali'den hesap sormuştu.

Serdengeçti

Milliyetçi ve antikomünist yayınlar söz konusu olduğunda


iki içkin düşüncenin dışa vurumuna sahne olan Serdengeçti,
dönemin en ilginç dergilerinden birisi olmuştur. Derginin sa­
hibi ve yazı işleri müdürü Osman Yüksel Serdengeçti olduğu
için dergi, Osman Yüksel ile bütünleşmiştir. ikinci sayısından
itibaren "Allah'a, Millete, Vatana Koşanların Dergisi" sloganıy­
la çıkan Serdengeçti, 1 94 7- 1 962 yılları arasında ara sıra kapatıl­
dığı için ancak 33 sayı çıkabilmiştir. 1 940 yılında DTCF Felse­
fe bölümüne giren Osman Yüksel, vehimli bir antikomünist-
61 N ejdet Sançar, "Demokrasilerde Komünistlerin Yeri " , Altın Işık, cilt 1 , sayı 1,
1 5 Ocak 1 947, s . 6 .
62 Nejdet Sançar, "Türkçülük Komünistlik Çarpışmasında Kızıllara Üstünlük
Sağlayan Hususlar" , Altın Işık, cilt 1, sayı 3, 15 Mart 1 947, s. 14.
63 Nihal Atsız, "Hasan Ali Hesap Vermelidir" , Altın Işık, cilt 1, sayı 5 , 25 Nisan
1 947, s. 3.

1 75
ti. Fakülte yıllarında DTCF'nin solcu hocalarıyla sık sık kar­
şı karşıya gelmiş, 3 Mayıs 1 944 Türkçülük davasında yargılan­
mıştır. Osman Yüksel'in vukuatlarından bir diğeri de Sabahat­
tin Ali ile meşhur kavgasıdır. Osman Yüksel, dergideki yazıla­
rında karşıt düşüncedekilere sürekli saldırdığından ve de eko­
nomik sıkıntılar gibi başka sebeplerden dergi, düzenli bir şekil­
de yayınlan(a)mamıştır.
Batıcılık, antikomünizm, lslam ve milliyetçilik derginin dü­
şünsel yönünü belirlemiştir. Derginin yazar kadrosu belirsiz­
dir ve yazıların neredeyse tamamı Osman Yüksel'in kalemin­
den çıkmıştır. Diğer tarafta milliyetçi muhafazakar Nurettin
Topçu , Yahudilik karşıtlığıyla bilinen Cevat Rıfat Atilhan, an­
tikomünist gençlik liderlerinden Gökhan Evliyaoğlu , Bekir
Berk, M . Zeki Sofuğlu , Fethi Gemuhluoğlu , Abdulhadi Top­
lu gibi isimleri nadiren de olsa görebiliyoruz. Derginin ilk sa­
yısında "Yolumuz-Bizim Milliyetçiliğimiz" isimli yazıda milli­
yetçiliği , "hakka tapan halkı tutan" bir ideoloji olarak tanıtan,
böylelikle kendini lslam'a ve topluma dayayan Osman Yüksel,
CHP'nin sahip olduğu milliyetçilik ilkesinden farklı milliyetçi­
lik anlayışına sahipti. Ona göre, CHP'li milliyetçilerin, komü­
nizme karşı çıkmalarının sebebi , "komünizm geldiği takdir­
de mal varlıkları, işgal ettikleri koltukları ellerinden alınaca­
ğı" içindir. Oysa kendisi, maddi olarak kaybedeceği hiçbir şe­
yi olmadığı halde "hakikat" , "ruh" , "din" ve "hürriyet" için ko­
münizme karşı çıktığını ifade etmiştir.64 Osman Yüksel'in, der­
gideki ilk yazısında zikrettiği ve daha sonra milliyetçi-mukad­
desatçıların diline pelesenk olacak "Tanrıdağı Kadar Türk Hi­
ra Dağı Kadar Müslüman" sözü ilk defa burada zikredilmiştir.
Osman Yüksel'in kısmen Ziya Gökalp'ten esinlendiğini varsay­
dığımız sloganında, Ziya Gökalp'te var olan ancak onun karşı
olduğu batıcılık eksiktir. Osman Yüksel, sadece dergideki yazı­
larıyla değil, 1 940'h yıllarda DTCF'de solcu hocalara karşı ver­
diği mücadele ve 1 965 seçimlerinde girdiği TBMM'de gösterdi­
ği sempatik tavırlar nedeniyle milliyetçi muhafazakar gençlik

64 Osman Yüksel Serdengeçti, "Milliyetçilik ve Komünizmin istismarı " , Serden­


geçti, yıl 3, sayı 7, Temmuz 1 949, s. 8.

1 76
arasında idol bir kişilik haline gelmiştir. Osman Yüksel, 3 Ma­
yıs 1944 Türkçülük davasının etkisinde kalarak yazılarını kale­
me almıştır. Serdengeçti'de Osman Yüksel tarafından "Bir Nesli
Nasıl Mahvettiler" , "Bir Fakültenin lç Yüzü " , "Rusya'nın lç Yü­
zü" , " Komünizme Niçin Düşmanız" gibi yazılarla Türkiye' de
kültür emperyalizminin komünizmin hazmını kolaylaştırdığı­
nı ifade eden yazılar neşredilmiştir. Derginin sayfaları antiko­
münist içerikle doldurulmasına karşın 195 1 yılına kadarki sa­
yılarında dış Türklere bir türlü gelin(e)memiştir. Komünizme
karşı Türk gençliğinden ivedi bir ruh haliyle "uyanış" beklen­
miştir. Osman Yüksel'in dili saldırgan ve kavgacıdır. Marhopa­
şa için "Sovyet üniforması giymiş bir Rus neferidir," niteleme­
sini rahatlıkla yapmıştır.65 Dergi, dönemin Türk-lslamcı motif­
lerin en iyi harmanlandığı mecralardan birisi olmuştur.
Osman Yüksel, "Bir Fakültenin lç Yüzü" diye DTCF'yi an­
lattığı yazısında okulda gençlerin sol "hezeyanlara" kapıldığını
ifade ederken aslında DTCF'li solcu hocaların buna yol açtığı­
nı ima etmiştir.66 Osman Yüksel, garplılaşmayı köksüzlük gör­
düğü "Manevi Emperyalizm" isimli yazısında Türkiye'nin kül­
tür emperyalizmine maruz kaldığını ortaya koymuştur. Düş­
manın Çanakkale'yi geçememesine mukabil başkaca yollarla
"alasını" yaptığına inanan Serdengeçti'nin önerisi şudur: "Ma­
nevi emperyalizme bütün varlığımızla karşı koyacağız. Bir var­
mış bir yokmuşa dönmek istemiyoruz. Türküz , Türk doğduk,
Türk kalacağız. "67

Çınaraltı

Yusuf Ziya Ortaç yönetiminde 1 948 Mart ayında çıkan dil,


edebiyat ve sanat ağırlıklı Çınaraltı'nın, 1 940'lı yılların sonla­
rına doğru milliyetçiliğin, "liberal veçheye büründüğü" , yayın-

65 Serdengeçti, y ıl 3 , say ı 6 , Ma y ıs 1 949.

66 Osman Yüksel, "Bir Fakültenin iç Yüzü" , Serdengeçti, yıl 1, sayı 1, 194 7 , s.


1 4- 1 5 .
67 Osman Yüksel Serdengeçti, "Manevi Emperyalizm" , Serdengeçti, yıl 1, sayı 2,
Mayıs 1 947, s. 3 .

1 77
cılık ve örgütlenme ile daha popüler hale geldiği süreçte Türk­
çüffurancı tonu ağır basan Türkeli ve Kür-şad'dan biraz farklı
yayın politikası izlediği ve onlardan daha etkin olduğunu söy­
leyebiliriz. Ziya Gökalp'in Türkçülük çizgisinde yayın yapan
dergi olarak değerlendirebileceğimiz Çınaraltı, İsmail Gaspı­
ralı'nın bütün Türkleri "bir" olmaya davet ettiği "dilde, işte, fi­
kirde birlik" sloganından hareketle "dilde, dilekte, düşüncede
birlik" sloganıyla Haziran ayına kadar 1 1 sayı yayınlanabilmiş­
tir.68 Dergide Peyami Safa , Emin Erişirgil, Behçet Kemal Çağ­
lar, Reşat Ekrem Koçu , Tarık Buğra, İsmail Hami Danişmend
gibi isimlerin metinleri yayınlanmıştı . Derginin ilk sayısında,
dönemin fikir çeşitliliğini bir tür çatışma ortamı olarak gören
Yusuf Ziya Ortaç, buna karşın birleştirici fikrin milliyetçilik ol­
duğunu ifade ederek derginin düşünsel boyutunu ortaya koy­
muştu. Dergide, tek parti dönemi milliyetçilik anlayışının "fet­
ret devri" olarak değerlendirildiği bir yazıda, komünizmin "ru­
hi bir hastalık, bir tefekkür dalaleti"ne karşı önerilen reçetede
"Amerikan'ın tedbirlerini bilmek ve tatbik" etmenin yanı sıra
Türk milliyetçiliğine gerekli ihtimamı göstermek gerektiği te­
beyyün edilmişti. 69 Dahası Çınaraltı'nda milliyetçilik ve anti­
komünizm üzerine yazılar dışında, tarih, dil içerikli metinler­
le birlikte şiir,70 hikaye ve roman tefrika edilmişti. Reşad Ek­
rem Koçu'nun Kanuni'nin lstanbul'a Gelişi, Unutulmuş Kahra­
manlar, Tayyip Gökbilgin'in Fatih ve Şehabettin Tekindağ'ın
Niğbolu Zaferi gibi Türklerin tarihteki kahramanlık ve üstün­
lük anlatılarına yer verilmiştir. Bununla birlikte İsmail Hami
Danişmend'in tüm kabahati Sokullu Mehmet Paşa'ya yüklediği
İnebahtı deniz harbi gibi mağlubiyetlerin işlendiği metinlere de
yer verilmiştir. Çınaraltı Türkçülük ve İslamcılık tartışmaları­
nın yaşandığı süreçte belli ki bunun dışında kalmıştır. Dergide
İslam'ın zikredildiği yegane yazı, arkeolog ve daha sonra DP'de

68 hı Lp://furu nı . hun turk. net/tu rki ye<le-yay inlanmis- turkcu-dergiler-kaynakca­


si-4062.hlml. (E. T. 1 1 .03.20 1 7)
69 Şefik Korkut, "Türkçülüğümüze'' , Çınaraltı, sayı 1 1 , 9 Haziran 1 948, s. 9.
70 Örneğin daha sonra sol cephede yer alacak Hüseyin Korkmazgil'in şiiri yayın­
lanmıştı. Çınaraltı, sayı 5, 14 Nisan 1 948.

1 78
siyaset yapan Remzi Oğuz Ank'a aittir. lslam'ın terakkiye mani
olup olmadığı tartışmasına binaen Ank, Osmanlı'nın üç kıtaya
hükmettiği dönemde lslam'ı temsil ettiğini ve lslam'ın, "dünya­
nın en ileri cemiyeti olmamıza engel" olmadığını ifade etmiş­
tir. 71 Diğer tarafta Tarık Buğra'nın Yalnızlar romanı ilkin bu­
rada tefrika edilmeye başlanmıştı. Sovyet karşıtlığının ayyuka
çıktığı dönemde bunun etkisinde kalan daha çok edebi ve ta­
rihi metinlerin yer aldığı derginin her sayısında mutlaka anti­
komünist bir yazı bulunmuştur.
1 940'lı yılların ortalarından itibaren milliyetçi yayınlarda ge­
niş yer kaplayan antikomünizmi, Çınaraltı'nda genellikle Peya­
mi Safa işlemiştir. llk sayıda, Peyami Safa, "piç" ve "pezevenk"
gibi galiz küfürleri eksik etmediği yazısında Sovyetler'e karşı,
"en yüksek demokrasiye, en yüksek tekniğe, dolar hazinelerine
ve atom bombasına sahip" Amerika güzellemesi yapmıştır. DT­
CF tasfiyesi sürecine de değinen Peyami Safa, hocaların komü­
nistliğiyle ilgili delil arayanlara onların 1 940'lı yıllarda kapatı­
lan Yurt ve Dünya ile Adımlar'daki yazılarının bizatihi delil ol­
duğu ve başka da kanıta lüzum bulunmadığını ifade ederken,72
komünizmi Rusçuluk olarak gördüğü73 başka bir yazısında ,
Berkes, Boran, Boratav ve Sertellerin Rusçuluk yaptıklarına ka­
ni olmuştur. Peyami Safa, geçmişte çok iyi arkadaşlık ettiği, an­
cak maziyi çoktan geride bıraktığını açıkça tasrih ettiği Toyluk
Devrimiz'de, o sırada cezaevinde bulunan Nazım Hikmet'e ko­
münizm üzerinden çatmaktan geri durmamıştı. 74 Peyami Sa­
fa'nın yazılarının haricinde , komünizmi tezyif edici yazıların
çıktığı dergide, "dünyaya hükmetmeye" çalışan, ancak Mars­
hall planıyla "durdurulan"75 komünizmin rengi "kızıldır"76 ve
bu renk, sergi, resim, camekan ve kitap gibi her şeye aksettir-

71 Remzi Oğuz Ank, "Tarih Görüşü " , Çınaraltı, sayı 1 1 , 9 Haziran 1 948, s . 3.
72 Çınaraltı, sayı 1 , 1 7 Mart 1 948.
Peyami Safa, "Delil Yağıyor" ,
73 Peyami Safa , "Rusçuluk ve Türkçülük" , Çınaraltı, sayı 5 , 1 4 Nisan 1 948, s. 5 .
74 Peyami Safa , ··Toyluk Devrimiz " , Çınaraltı, sayı 4, 7 N isan 1 948, s . 5.

75 " Komünistlik Dünyaya Yayılmağa Nasıl Çalışıyor" , Çınaraltı, sayı 8, 5 Mayıs


1 948, s. 7.
76 "Kızıl Tehlike Karşısında Gençlik Diyor ki" , Çınaraltı, sayı 5 , 1 4 Nisan 1 948,
s. 1 1 .

1 79
me "kudretine" sahip olmuştur. Dolayısıyla komünizmin bir
ülkede sistem olarak benimsenmesi için komünistlerin çoğun­
luk olması gerekmediğine Çekoslovakya'yı örnek göstermiş­
lerdi: "İstanbul mahkemelerinde, kızıl suçluların sayısı gali­
ba yüz kişiye yaklaşıyor. Çekoslovakya'yı Stalin'e teslim eden­
leri de bundan daha kalabalık sanmayınız ! "77 Komünist tehli­
kesine karşı farkındalık yaratmak için kendi alanında otorite
olarak kabul edilen felsefe hocası Mustafa Şekip Tunç, Mükri­
min Halil Yinanç , Fahrettin Kerim Gökay ve Adile Ayda78 gibi
isimlerle küçük röportajlar yapılmıştı. 79 Dergide çıkan bir ya­
zıda komünizmin dalga dalga yayılması karşısında tedirginlik­
lerini saklayamamış ve "Üçüncü Dünya Savaşı" tahmini yürü­
tülmüştü .80
Derginin yazarları, dışarıda yayınlanan yazılara cevap da ye­
tiştirmişlerdi. Örneğin, Neriman Hikmet, 1 948'de yayınladı­
ğı Gazetelerin Yazamadığı Partilerin Konuşamadığı Hakikatler
isimli broşür yayınlamıştı . Neriman Hikmet hür sendikaların
kurulması, partilerin önünün açılması ve siyasi affın ilan edil­
mesi gerektiğini belirtmişti.81 Tabii buna cevap gecikmemişti.
Yusuf Ziya Ortaç, Çınaraltı'nda "Dikkat Düşman Uyumuyor! "
başlıklı yazısıyla Hikmet'in söylediklerinin perde arkasını or­
taya koymuştu . Ortaç'a göre, Neriman Hikmet'in "siyasi aftan"
kastı komünistlerin serbest bırakılması ve temennisi "Doktor
Şefik Hüsnü hükümetiyle Stalin Yoldaş arasında Sovyet Rusya­
Bulgaristan dostluğuna parmak ısırtacak bir dostluk muahede­
sinin imzalanması ! " idi. 82

77 "istiklal" , Çınaraltı, sayı 1, 17 Mart 1 948.


78 Adile Ayda, Sadri Maksudi Arsal'ın kızıdır. Türkiye'nin ilk kadın diplomatla­
nndandır. 1976- 1 980 yıllan arasında kontenjan senatörü olarak Cumhuriyet
Senatosu'nda görev yapmıştır.
79 "Kızıl Tehlike Karşısında Diyorlar ki" , Çınaraltı, sayı 6, 2 1 Nisan 1 948, s. 8.
80 Hamdi Varoğlu, "Komünizm ve Dünya Mücadelesi" , Çınaraltı, sayı 6, 21 Ni­
san 1 948, s. 9 .

81 Neriman Hikmet, Gazetelerin Yazamadığı ve Partilerin Konuşamadığı Hakikat­


ler, lstanbul, 1948 , s. 8.
82 Yusuf Ziya Ortaç, "Dikkat Düşman Uyumuyor! " s. Çınaraltı, sayı 7 , 28 Nisan
1 948, s. 1 .

1 80
Bozok

Yine aynı dönemde, 1 949 yılında, Konya'da "Türk Ulusu Tit­


re ! Ve Kendine Dön" spotu ile neşrolunan aylık milliyetçi, si­
yasi, fikir ve sanat mecmuası Bozok dergisi, Türkeli ve Kür-Şad
gibi Türkçü dergilerden ziyade Serdengeçti çizgisinde yer ala­
rak milliyetçi muhafazakar tonu ağır basmıştır. Derginin sahi­
bi Hilmi Karpuzoğlu'dur. Derginin giriş yazısında da belirtil­
diği üzere, hedef kitlesi "komünizm tehlikesi altında" olduğu­
na inanılan gençler olmuştu. Bir yazıda, biraz da tek parti dö­
nemi milliyetçilik anlayışına duyulan tepkinin de etkisiyle İs­
lam ile Türklük arasındaki ilişkinin, "et ile derinin" ve "ruh ile
bedenin" ötesinde bir yakınlık olduğu belirtilmişti.83 Yazıda ,
Türklüğü ve İslamlığı aynı potada eritenlere yöneltilen "mürte­
ci" , " faşist" ve "inkılap düşmanı" suçlamalarından yakınılmıştı.

Demokrat Parti döneminde neşredilen dergiler

Tanrıdağ

Rıza Nur, 1 9 26 yılında meydana gelen İzmir suikastından


sonra yurtdışına çıkmış, ancak Atatürk'ün ölümünden sonra ,
1 938 yılında, tekrar Türkiye'ye dönmüştü. Rıza Nur, ölünceye
( 1 942) kadar hayatını Hüseyin Namık Orkun, Fethi Tevetoğ­
lu ve Nejdet Sançar gibi Türkçü gençlerle geçirmişti.84 Bu sü­
reçte "Türkçü , llmi, Edebi, Haftalık" Tanndağ ( 1 942) dergisi­
ni çıkarmıştı.
Ancak burada anlatılacak olan Tanndağ, Rıza Nur'un çizgi­
sinde olmakla birlikte onun çıkardığı dergiden farklıydı. DP ik­
tidara geldikten sonra, antikomünist neşriyat bereketlenmişti.
Metin Ören, Ömer Öztürkmen ve N ecati Tannkulu tarafından
"Tanrıdağı Kadar Türk-Hira Dağı Kadar Müslüman" sloganıy­
la çıkarılan Tanndağ, Türk Gençlik Teşkilatı'nın yayın organıy-

83 Hayrullah Lim, "lslamiyet ve Türkçülük" , Bozok, yıl 1 , sayı 1 , 1 949, s. 7


84 Faruk Alpkaya, "Rıza Nur" , Türkiye'de Modem Siyasi Düşünce Milliyetçilik,
cilt 4, lstanbul, 2006, s. 376.

1 81
dı. Dergi, 5 Kasım 1 950-20 Ocak 195 1 tarihleri arasında 7 sa­
yı yayınlanmıştır.85
Yazar kadrosunda, Nurettin Topçu , Arif Nihat Asya, Osman
Yüksel, Cevat Rıfat Atilhan, (Fethi) Tevetoğlu, Mustafa Müftü­
oğlu, Gökhan Evliyaoğlu, Tanndağılı Nurettin, Ömer Öztürk­
men, Reha Oğuz Türkkan, Abdullah Taymas ve Mustafa Kaya­
bek Çömezoğlu yer almıştır.
Derginin giriş yazısında, pek çok milliyetçi mukaddesatçı gi­
bi "Türk-Islamcı" düşüncenin ihmal edildiğinden yakınılmış,
buna karşın "kızıl uşakların" yayıncılık faaliyetlerinin her yeri
kapladığı ileri sürülmüştü .86 Burada neşredilen metinlerin bü­
yük çoğunluğunda lslam ile milliyetçilik harmanlanmış ve bu­
radan da antikomünizme bağlanmıştı. Bir de dış Türkler konu­
su burada da rahatlıkla işlenmiştir. Hüseyin Namık Orkun'un,
"Yeryüzünde Kırım Türkleri"87 ile Abdullah Taymas'ın " Kaf­
kasya Türkleri" gibi yazıları örnek gösterilebilir. Dergide bol
bol Türk Gençlik Teşkilatı'nın toplantı, konferans ve bildirileri
gibi antikomünist faaliyetleri yer almıştır.
Derginin ilk sayısındaki yazısında Nurettin Topçu , komü­
nizme, kapitalizmin esaretinde yaşayan işçilerin "intikam hare­
keti" adını vermiştir. Topçu'ya göre bu hareket, kütlenin eseri
olduğu için fertlerin hür hareketi olan milliyete düşman olma­
ları olağandır.88 Dergide komünizm ve komünistlere yönelik
çok sert, tehditkar yazılar tefrika edilmişti. Arif Nihat Asya'nın
komünizme ve bir avuç komüniste dinmeyen hıncı burada
kendini göstermiştir. Öyle ki Asya, komünizmi, "aile yok, tarih
yok yok, destan yok, din yok, iman yok, namus, şeref diye bir
şey yok, milliyet yok" diye tarif ederek, "ezmek üzere komünist
başı" aramaya çıkmıştır.89 Dergi, Nazım Hikmet'in af kampan­
yasına destek veren Ahmet Hamdi Başar'a tehditvari bir biçim­
de "milliyetçi misiniz, solcu musunuz" diye sormuştu . Cevap

85 http://www . cskieserler.net/dergidetayi. php ? id=6 7 1 . (E. T : 09 .03 . 20 1 7)


86 Ziya Uygur, "Kavgamız" , Tanndag, yıl 1, sayı 1, 5 Kasım 1 950, s. 1 .
87 Tanndağ, yıl 1 , sayı 2, 20 Kasım 1 950, s. 2.
88 Nurettin Topçu, "Millet ve Milliyet" , Tanndag, sayı 1, yıl 1, 5 Kasım 1950, s. 3.
89 Arif Nihat Asya, "Komünizm" , Tanndag, sayı 1 , yıl 1 , 5 Kasım 1 950, s. 3 .

1 82
gelmediği takdirde Başar'ın 1 944 yılında çıkardığı Banş Dünya­
sı dergisindeki yazılarını yayınlamak suretiyle kararı okuyucu­
lara bırakacaklarını deklare etmişlerdi.90 ikinci sayıda ifşa edi­
len bir diğer isim, 1940'lı yılların ortalarından itibaren antiko­
münist çizgide yayın yapan Cumhuriyet gazetesinde "komünist
propagandası" yaptığını ileri sürdükleri Vatan ve Aşk filmiyle
ilgili herhangi menfi yayın yapılmaması nedeniyle Nadir Na­
di olmuştur. 91 Dergi sonraki yazılarında ifşaata devam etmiştir.
Bir metinde, Türk milletinin "20. yüzyıl medeniyetine ulaşma­
sının" önündeki engellerden birisi olarak Türklüğe, milli de­
ğerlere "kast eden" kızıl davası olduğu ileri sürülmüştür. Tek
parti dönemi laiklik ilkesinin din ile devleti değil, Allah ile kulu
birbirinden ayıran anlayışla hareket ettiği belirtilmiştir.92

Orkun

Orkun'un sözlük anlamı "eski Türklerin anayurdunda, bu­


gün Moğolistan denilen ve 10. yüzyıldan sonra Moğollaşan ül­
kede bir ırmağın adıdır. " Burada Orkun isminin tercihi, sözcü­
ğün tarihsel bağlamıyla ilgilidir. Bu isimle ilk dergi, 1933 yılın­
da yayın hayatına başlamıştı. Ilk dönemki Orhun, Türk Tarih
Kurumu'nun "yanlışlarını" yayınlamış, Yahudiler, Fransızlar
ve Mussolini aleyhine yazılar neşretmişti. Ancak Orhun, "Hü­
kümet'in iç ve dış siyasetine aykırı" davrandığı gerekçesiyle ka­
patılmıştı. Dergi, ikinci defa, 1 94 3 yılında kaldığı yerden de­
vam etse de kısa süre sonra kapatılmıştı.
Orhun, üçüncü defa, DP iktidara geldikten sonra neşredilme­
ye başlanmıştı. 6 Ekim 1 950 tarihinden itibaren haftalık olarak
yayınlanan derginin sahibi ismet Tümtürk, başyazarı ise Nihal
Atsız idi. Dergi, Pantürkçü ve antikomünist çizgide yayın ha­
yatını sürdürmüştü. Nihal Atsız, Nej det Sançar ve ismet Tüm­
türk'ün sürekli yazdığı derginin başka türlü olması düşünüle­
m e z d i Kapağında "bozkurt" ile çıkan derginin sloganı, "Bütün
.

90 Tanndag, sayı 1, yıl 1, 5 Kasım 1950, s. 4.


91 Tanndag, sayı 1, yıl 2, 20 Kasım 1950, s. 3 .
92 Tevetoglu, "Milli Davalarımız" , Tanndag, sayı 2, yıl l , 2 0 Kasım 1 950, s. 1.

1 83
Türkler bir ordu" idi. Yayınlanan metinlerde Türk ırkının üs­
tünlüğüne müteaddit defa vurgu yapılmıştı. Atsız'a göre Türk­
çü, ''Türk ırkının üstünlüğüne inanan kimsedir. " M. Zeki So­
fuoğlu da derginin rengiyle uyumlu olarak Türkçülüğü sade­
ce Turan davası ve ırk meselesinden ibaret görmüştür.93 Bü­
tün Türkleri " tek çatı altında toplama" gibi ütopik düşüncele­
rin şehvetine kapılmışlardı.
Orkun'un ilk sayısından itibaren saldırgan bir üslup kullanıl­
mıştı. Örneğin Nejdet Sançar'ın ''Türkçülük Düşmanları" isim­
li yazısında "Halk Partisi zihniyeti denilen o menhus zihniyetin
Türk milliyetçiliğinin karşısına bir Çin Seddi gibi dikildiğini,"
ifade etmişti. 94 Keza Hikmet T anyu " 1 4 Mayıs 1 950 gününde
kendisini, hürriyet ve içtimai adaleti gasp ve kahretmiş insan­
ların bazılarından sükunet ve vakarla kurtulabildi," gibi ifade­
ler kullanmıştı. 95 Bu meyanda hemen hemen her sayısında 1 944
Türkçülük davasıyla ilgili yazılar neşredilmişti. Türkçülük ola­
yının hafızalara kazınması için epey uğraş verildiği anlaşılmak­
tadır. 96 1 944 Türkçülük davası dışındaki meselelere değinen
yazılarda dahi bu davaya değinmeden geç(e)memişlerdir. Tabii
bunun Sovyetler'e ve komünizme değen tarafı da vardı. Bu mec­
rada antikomünizm ve Pantürkçülüğün iç içe geçtiğini gösteren
çok sayıda yazı neşredilmişti. Ancak burada kastedilen komü­
nizm, Misak-ı Milli sınırlan içerisinde yer alan ve sadece birkaç
komünist aydının faaliyetlerinden ibaret olan komünizm değil­
di. Bilhassa, vurgulanan Sovyet komünizmiydi. Komünizmi "iç­
timai bir ruh hastalığından"97 ibaret gören derginin sahibi İsmet
Tümtürk, "komünizmle mücadelenin" esaslarını ortaya koy­
muştu. Bu esaslara göre, komünizmle mücadele etmek "dünya-

93 M. Zeki Sofuoğlu , "Türkçülük ve içtimai Adalet" , Orhun, sayı 5, 1 2 Aralık


1 950, s. 5.
94 Nejdet Sançar, "Türk Düşmanlan", Orhun, sayı 1 , 6 Ekim 1 950, s. 5 .
95 Hikmet Tanyu, "Türkiye Köylerinin lçyüzü !" , Orhun, sayı 2, 1 3 Ekim 1 950,
s. 1 4 .
96 " 1 944 Orkun Davasından Hatıralar" , Orhun, sayı 1, 6 Ekim 1 950, s. 8 ve diğer
sayılar.
97 lsmet Tümtürk, " Komünizme Karşı Mücadele il", Orhun , sayı 5 , 3 Kasım
1 950, s. 6.

1 84
nın bugünkü durumunda ve bilhassa bizim için Rusla mücade­
le" etmek anlamına gelmişti.98 Tümtürk'ün yazısından da anla­
şıldığı üzere antikomünistler için "Rus" , alelade bir Rus değil­
dir. Türkçülerin, komünizm karşıtlığını dış Türkler ve Sovyet
imgesi üzerinden inşa ettiğini Zeki Velidi Togan'ın, bilavasıta
antikomünizmi işaret ettiği "Türk aydınlarının çoğu bu hakika­
ti diğer Türk illerinde görülen acı tecrübelerinden öğrenmişler­
dir," ifadelerinde daha da belirginleşmiştir.99
O dönemde, İslamiyet sonrası Türk tarihine vurgu yapanla­
ra nazire yaparcasına lslam öncesi Türk tarihinden kahramanlık
anlatılarına, Kür Şad'ın Çinlilere karşı mücadelesine mahsusen
yer verilmiştir. 100 Orta Asya Türk tarihi kadar demir perde geri­
sinde yaşayan dış Türkler de gözlemlenmişti. DP iktidara geldik­
ten sonra, bu konudan daha rahat bir şekilde bahsedildiğini söy­
leyebiliriz. Ancak her ihtimale karşı Türkçü mahfillerdeki anti­
komünistler, iktidardan gelebilecek herhangi bir sadmeye karşı
antikomünizmi Pantürkist duygulara paravan yapmışlardı.
Sançar, "Dış Türkler" başlıklı yazısında demir perde gerisin­
deki Türklerle ortak paydayı, dini bir kenara bırakarak, dil ve
tarih üzerine kurmuştur. Dış Türklerle ilgilenmenin "Rusya'yı
Türkiye aleyhine kışkırtacağı" iddialarına karşılık Sançar, "bu­
gün kızıl Moskof emperyalizmini idare edenler, dünyayı pen­
çelerine geçirmek için çalışan bir avuç kana susamış insandır.
Onlar bu gayelerine varmak için muayyen bir planla hareket
etmektedirler. Bu planda kışkırtılmak gibi hususların asla yeri
yoktur, " 1 01 ifadelerine yer vermiştir.
O dönemdeki milliyetçiliğe , Selahattin Ertürk'ün deyimiyle,
Turancılık yeniden eklenmişti. 1 02 Bununla birlikte, lkinci Dün-

98 lsmet Tümtürk, " Komünizme Karşı Mücadele I " , Orkun, sayı 2, 13 Ekim
1 950, s. 4. Tümtürk'ün "Komünizmle Mücadelenin Esasları" mahiyetindeki
yazıları sonraki sayılarda devam etmiştir.
99 Zeki Velidi Togan, "Komünizm Planları ve istikbali" , Orkun, sayı 1 4 , 5 Ocak
1 9 5 1 , s. 5 .
100 N ejdet Sançar, "Fedakarlık v e Feragat Ruhu " , Orkun, sayı 2, 1 3 Ekim 1 950,
s. 10.
1 0 1 N ejdet Sançar, "Dış Türkler" , Orkun, sayı 3 , 2 0 Ekim 1950, s. 4 .
1 0 2 Selahattin Ertürk, 'Turancılık" , Orkun, sayı 7, 1 7 Kasım 1950, s. 13.

1 85
ya Savaşı'ndan sonra, belki de ilk defa, "Türk birliğinden" bah­
sedilmişti. Bu, "yeryüzündeki bütün Türklerin bir millet ve bir
devlet halinde bir bayrak altında toplanması ülküsü" olarak ta­
rif edilmişti. 1 03 Benzer bir tanımda bulunan Sançar'a göre, Tu­
rancılık fikrinin düşmanları, "kızıllar" dediği "komünistler"
idi. 1 04 Pantürkçülük, ileriki adımda artık taleplerini açık açık
ifade etmişti. Örneğin "Kıbrıs Türkiye'nin Olmalıdır" 1 05 talebi
sadece bunlardan birisi olmuştur.
Ancak bütün Pantürkçü propagandaya rağmen, Hükümet­
lerin, çeşitli nedenlerle dış Türkler meselesini kulak ardı ettik­
lerini ve antikomünistler gibi aksülamelde bulunmadıkları ra­
hatlıkla söylenebilir. Zira, Türklerin Bulgaristan'da asimilasyo­
na uğradığı ve zulüm gördüğü günlerde, Türk Devleti'nin, Tür­
kiye'ye göç etmek isteyen Türklere sınır kapılarını kapattığı 1 °6
açıkça biliniyordu .
DP içerisinde Arif Nihat Asya, Sadri Maksudi Arsal, Hamdul­
lah Suphi Tanrıöver ve Fuat Köprülü gibi çok etkili Türk mil­
liyetçisi isimler yer almıştı. Dahası DP'nin iç ve dış politikası
açık şekilde Sovyet karşıtlığı üzerine kuruluydu . Bir de o gün­
lerde Bulgaristan, Yunanistan ve Sovyetler'de Türklere yönelik
aleni şekilde asimilasyon faaliyetleri yürütülüyordu . Yani tep­
ki gösterilecek bir hayli envanter olmasına rağmen, DP Hükü­
meti, dış Türklere yönelik herhangi bir girişimde bulunmamış­
tı. Komünizme tepkisellik, daha çok iç siyaset ve Sovyetler'in
dış politikasıyla tahdit edilmişti. DP iktidara geldikten hemen
sonra, l 940'lı yılların ikinci yarısının aksine, dış Türklerin faa­
liyetleri hız kazanmıştı. O dönemde antikomünist faaliyetlerin
yoğun olmasında dış Türklerin Türkiye'deki faaliyetlerinin et­
kisini göz ardı edemeyiz.
Devletin, dış Türkleri Soğuk Savaş döneminde milli mese-

1 03 A. Kazganoğlu, "Türkçülük ve Türk Birliği", 0Ykun, sayı 6, 10 Kasım 1 950, s. 6.


1 04 Nejdet Sançar, "Türkçülük Düşmanları ve Turancılık", 0Ykun, sayı 20, 1 6 Şu­
bat 1 95 1 , s. 3.
105 Namık Zeki Alpsü , "Kıbrıs Türkiye'nin Olmalıdır" , 0Ykun, sayı 1 8 , 2 Şubat
1 95 1 , s. 5.
1 06 H . Asım Bayrak , " Kızıl Bulgaristan'daki Türkler" , 0Ykun, sayı 1 6 , 19 Ocak
1 95 1 , s. 1 3 .

1 86
le haline getirmesi rasyonel değildi. Çünkü dış Türkler mese­
lesi Sovyetler'le sınırlı değildi. Dış Türkler, resmi dış politika­
ya malzeme yapıldığı anda, bu siyaset sınır komşusu ülkele­
rin; lran, Suriye, Irak, Bulgaristan, Yunanistan ve de en önem­
lisi Sovyetler'in içişlerine karışmak anlamına gelecekti. Haliy­
le bu topa hiç girilmemiştir. Her fırsatta bu ülkelerin bir kıs­
mına ziyaret gerçekleştirme, onlarla ticaret yapma ve diploma­
tik ilişkide bulunma ihmal edilmemiştir. Misak-ı Milli sınırla­
rının menfaati ve güvenliği, dışarıda yaşayan Türklerin vaziye­
tinden üstün gelmiştir.
Soğuk Savaş'ın ilk yıllarında Türk milliyetçiliğinin yol harita­
sını "Sovyet tehdidi" çizdiği için bu konuda birbirini tekrar eden
bir hayli literatürün olduğunu ifade edebiliriz. Hareket dergisi
de Türkiye'yi Sovyet tehdidi altında görmüştür. 1953'te neşre­
dilen bir metne göre, "bütün komünistlerin Türkiye'yi Ruslara
teslim etmek istedikleri bizce şüphe götürmez bir hakikattir, " 1 07
diye çekincelerini ortaya koymuşlardı. Hareket dergisinde milli­
yetçilik üzerine yayınlanan yazıların, dönemin Türkçü ve Pan­
tükist anlayışından farklılaşmıştır. Mehmet Kaplan'ın "Milliyet­
çiliğe Dair" isimli yazısında Turancıları "ütopik" olarak görme­
si buna ömektir. 1 08 Türkçü yazında dış Türkler enflasyonuna
rağmen Hareket dergisinin 1 947 ile 1 953 yıllan arasındaki sayı­
larında dış Türklerden neredeyse hiç bahsedilmemiştir. Bu tar­
tışmaya aşağıda değinilecektir. Soykütükçüler ile muhafazakar
milliyetçilerin buluşması, antisovyetçilik ve antikomünizm üze­
rinden nevzuhur ettiğini söyleyebiliriz. Cahit Okurer, Hareket
dergisinde milliyetçilikle komünizmi kıyas ettiği yazısında ko­
münizm, herkesi tek tipleştirici ve hürriyeti reddeden düşünce
olarak kayda geçerken buna karşı idealize edilen milliyetçiliğin
en özgürlükçü yol olduğunu ifade etmiştir. 1 09
Orkun'a tekrar dönülecek olursa, antikomünistlerin sıklıkla
işlediği konuların başında "Atatürk ve komünistler" gelmiştir.

107 "Türk Milliyetçiliğinin Asli Kıymetleri " , Hareket, sayı 3, Şubat 1953, s. 2.
1 08 Mehmet Kaplan, "Milliyetçiliğe Dair" , Hareket, sayı 1 1 , yıl 1 948, s. 2.
1 09 Cahil Okurer, "insanlık ldeali ve Milliyetçilik" , Hareket, yıl 2, sayı 6 , Ağustos
1 947, s. 3.

1 87
Orkun da bu konuyu işlemiştir. Komünizmin Türkiye'de Türk­
çülük ve Müslümanlıktan başka her türlü ırkı, dini ve mezhe­
bi kendine maske olarak kullandığı belirtilen bir metinde, Ata­
türk ilkelerinin de komünizme maske olarak Sovyetler'in yıkı­
cı faaliyetlerinin menfaatlerine binaen kullanıldığı serdedilmiş­
tir. Yazıda Kemalizm, milliyetçi bir düşünce olarak addedildi­
ği için Kemalizm ile komünizmin temelde birbirine zıt olduk­
ları dermeyan edilmişti:

Komünistler, Atatürk inkılabının prensipleri içerisine sinmek


cesaretini bularak, oradan başka istikametlere sızmağa yel­
tenerek, laiklik inkılapçılık mefhumlarının gerisine sinerek,
bunları bol bol kullanarak Atatürk adını ağızlarından düşür­
meyerek Kemalist olduklarını ilan ederek, müteassıp ve kan
akıcı kızıl ideolojilerini Türklerin şuur ve gönlüne dökmeye
1 10
çalışmışlardır.

Buna , Markopaşa dergisi sahiplerinden olan ve 1 948 yılın­


da kaçmaya çalışırken öldürülen Sabahattin Ali örnek verilmiş­
tir. Sabahattin Ali'nin, Atatürk'e hitaben yazdığı, Benim Aşkım
isimli şiiriyle bir komünistin Atatürk'ün adını kendine maske
yaptığına işaret edilmiştir.

Komünizme Karşı Mücadele

Komünizm sözcüğünü başlığında kullanan ilk antikomü­


nist dergi, Bekir Berk tarafından, 1 950 yılında, iki haftada bir
çıkarılan Komünizme Karşı Mücadele dergisiydi. Ilk sayısında,
sağ üst köşede, ihtiyaç hasıl olduğu takdirde , "Türk milliyet­
çileri komünizme karşı birleşiniz ve çarpışınız" emrine yer ve­
rilmişti. İsminden de anlaşıldığı üzere derginin düşünsel rota­
sı belliydi. Bu mahfilde Nurettin Topçu, Bekir Berk, Cevat Rı­
fat Atilhan, Mirza Bala, Hikmet Tanyu , A. Demirkapılı, Hasan
Feri t Cansever, N ejdet Sançar, Haşim Nahid Erbil , Z. Urazoğl u ,
Remzi Oğuz Arık, Hüseyin Akkoyunlu, Mehmed Kaplan, (Fet-

1 10 Çivicioğlu , "Atatürkçülük ve Komünistler" , Orkun, sayı 29, 20 Nisan 1950, s.


1 0- 1 1 .

1 88
hi) Tevetoğlu, Saffet Engin, M . Zeki Sofuoğlu, Arif Nihat Asya
ve Ali Fuat Başgil gibi isimler bulunmuştur.
Derginin takdim yazısında "dini, ahlakı ve manevi kıymetleri
kabul etmez" 1 1 1 gibi normatif bir şekilde yapılan komünizm ta­
nımı, aslında çok daha önce, başka bir yerde neşredilen Süley­
man Nazifin "Rus Kimdir, Moskof Nedir? " yazısısında zikredi­
len "iki yüz elli sene oldu ırk ve dinimizin en büyük ve en bia­
man düşmanı" tanımının devamı niteliğinde olmuştur. 1 1 2 Der­
gi, kesif bir antikomünist yayın politikası izlemiştir. Bunu da
dış Türkleri ön plana çıkararak yapmıştır. Ancak Misak-ı Mil­
li sınırları içindeki "komünistleri" ifşa etmekten de geri kalma­
mıştır. DP'nin önemli politikacılarından Sıtkı Yırcalı ve ünlü ti­
yatrocu Muhsin Ertuğrul vitrine konulanların başında gelmiş­
tir. Bunun haricinde, İnönü ve onun şahsında CHP, komünist­
likle suçlanmıştır. 1 1 3 Bu nedenle de dergi, "DP'nin yayın orga­
nı" ithamlarından kurtulamamıştır. 1 14
Dergide en çok göze çarpan isimler, hemen hemen her sayı­
da yazısı bulunan Türk sağının önemli mütefekkirlerinden Nu­
rettin Topçu ile dış Türkler üzerine yazdıkları ile bilinen Mirza
Bala olmuştur. Burada ikisinin yazıları üzerinde durulacaktır.
Topçu'nun, "şartlatan" gibi vülger bir sözcükle tasvir ettiği
komünistler, aslında onun düşünce dünyasında "bukalemun"
gibi her renge girer vaziyetteler. Nitekim Topçu , komünistler,
"llimde cemiyetçi, neşriyatında milliyetçi, telkinlerinde komü­
nist olabilir," tespitinde bulunarak1 1 5 antikomünist mahfiller­
deki "komünist tehlikeyi" işaret etmiştir. Topçu'nun, "komü­
nist belası" , "yıkıcılığı" ve "kini"ne karşı önerdiği çare, dinin

Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1 , sayı 1 , 1 Ağustos 1 950, s. 1 .


1 1 1 "Başlarken" ,
1 12 Süleyman Nazif, "Rus Kimdir, Moskof Nedir? " , Komünizme Karşı Mücadele,
yıl 1 , sayı 1 , 1 Ağustos 1 950, s. 1 .
1 13 Bekir Berk, " lnönü ve Komünizm" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1 , sayı 3,
30 Ağustos 1 950, s. l ; Hüseyin Akkoyunlu, "lnönü Meselesi" , yıl 1, sayı 5 , 1
Ekim 1 950, s. 1 .
1 14 Bekir Berk, "Partiler ve Biz", Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1 , sayı 4 , 1 5 Ey­
lül 1 950, s. 1 .
1 1 5 Nureddin Topçu , "Millet ve Komünizm" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1,
sayı 1 , 1 Ağustos 1 950, s . 2.

1 89
kendisi olmuştur. 1 1 6 Bunun haricinde Topçu, komünizme kar­
şı üniversitelerin milli kültürle yeniden inşa edilmesini salık
vermiştir. 1 1 7 Ancak Topçu'nun işaret ettiği kültür lslam'a içkin­
dir. Batıcı aydın eleştirisi yaptığı bir metinde Topçu, "köklerin­
den koparılan üniversitenin, komünizm karşısında yalnız, me­
calsiz olmanın yanında lakayt" olduğunu belirtmiştir. Bu ara­
da, Batı etkisinde kalarak kendi özünü kaybeden üniversitele­
rin komünizmle mücadeleyi göze alamadığını ifade etmiştir. 1 1 8
Topçu'ya göre, Çin komünizmi, Eflatun komünizmi ve Rus ko­
münizmi gibi çok sayıda komünizm çeşidi vardır. Ancak Top­
çu'nun derdi, Rus komünizmi iledir. Çünkü Rus komünizmi
"ruha bağlı bütün endişeleri reddeden, insanın ruhi ve ahla­
ki bütün inançlarını gömmek isteyen, bütünüyle materyalist
bir dava" olması hasebiyle de diğerlerinden farklı olmuştur. 1 1 9
Topçu, dergide sosyalizm ve Rus komünizmi üzerine hemen
hemen her sayıda yazı neşretmesine karşın dış Türklere dair
tek kelime sarf etmemiştir. Ancak dergide dış Türklerden bah­
sedildiğini daha önceden vurgulamıştık. Burada gündeme geti­
ren kişi Mirza Bala olmuştur.
Batı'da demir perde gerisinde yaşayan milletlerin kendi dil­
lerinde propaganda yapma fırsatı verilmiştir. Amerikan'ın Sesi
radyosu 25 Aralık 195 1 tarihinden itibaren Azeri, Tatar ve Öz­
bek Türkçesiyle neşriyata başlamıştı. 1 20 Doğu Türkistan eski Va­
li Muavini ve Milliyetçi Parti lideri Mehmet Emin Buğra ile yapı­
lan röportajda "esir Türkler" hakkında ayrıntılı bilgi verilmişti.
Doğu Türkistanlıların Türkiye'yi "ağabey" gibi gördüklerini ve
Rusların 16.000.000 Türkü katlettiklerini ileri sürmüştü. 121 Dış
1 16 Nurettin Topçu, "Din ve Komünizm", Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1, sayı
3, 30 Ağustos 1950, s. 2.
117 Nurettin Topçu , " Komünizm Karşısında Üniversitenin Rolü " , Komünizme
Karşı Mücadele, yıl 1, sayı 4, 15 Eylül 1950, s. 3.
1 18 Nurettin Topçu, " Komünizm Karşısında Üniversitelerimiz Il" , Komünizme
Karşı Mücadele, yıl 1, sayı 5, 1 Ekim 1950, s. 2.
1 1 9 Nurettin Topçu , "Komüniz m " , Komünizme Ka rş ı Mürndelc, y ı l 1 , say ı 9 , 1
Aralık 1950, s. 2.
120 Mirza Bala, "Amerika'nın Sesi ve Esir Türkler" , Komünizme Karşı Mücadele,
yıl 2, sayı 25, 1 Aralık 195 1 , s. 3.
121 Komünizme Karşı Mücadele, yıl 2, sayı 28, 15 Ocak 1952, s. 1 , 4.
1 90
Türkler, Türkiye'de yayınlanan Komünizme Karşı Mücadele gibi
Pantürkist dergiler sayesinde demir perde dışından seslerini du­
yurma olanağını elde etmişlerdi. Dış Türkler yayınladıkları ya­
zılarda geleceğe dair "esir Türklere" dair planlarını, temennile­
rini ortaya koymuşlardı. Pantürkçü hisler Mirza Bala'nın satırla­
rında açıkça kendini göstermişti. Sovyet topraklarında yaşayan
Rus dışı ekalliyetin bir araya gelmesi için uğraş verenler, kendi­
lerine slogan dahi üretmişlerdi. Bu slogan, "insanlara hürriyet,
milletlere istiklal" şeklinde formüle edilmişti.122

Komünizmle Mücadele Birliği

Komünizm sözcüğünü başlığında kullanan ikinci dergi, Şef­


kati Kurak'ın 1 9 5 2 yılının son ayında çıkardığı Komünizm le
Mücadele Birliği dergisidir. Derginin idare müdürü Ömer Fa­
ruk Merdivenci, propaganda şefi ise Nihat Kandemir'dir. Çevi­
ri yazılarını saymazsak eğer, derginin ilk on beş sayısındaki ya­
zıların tamamı dergiyi yönetenlere aittir. tık üç sayısından son­
ra, on beş günde bir çıkacağı şeklinde duyuru yapılmasına rağ­
men, yine aylık olarak yayınlanmaya devam eden siyasi dergi­
nin gayesi, "komünizm başta olmak üzere her kötülükle müca­
dele" olduğu belirtilmişti. Bunun için derginin isteyen köylü­
lere ücretsiz gönderileceği ifade edilmişti. Derginin kapağı ilk
15 sayısında Türk Bayrağı şeklindeydi, ancak 1 6 . sayıdan son­
ra Türk Bayrağına Atatürk resmi de eklenmişti. Düzensiz çıkan
dergi, 1 95 7 yılına kadar 28 sayı çıkabilmiştir.
Derginin birinci sayısında, "Atam, davamıza başlarken yo­
lunca yürüyeceğimize and içiyor ve huzurunuzda huşu ile eğil­
meyi bir vazife telaki ederek, ihtiram sükütunu ihlal etmemek
gayesiyle bu sayımıza yazı ilave etmiyoruz" ibaresi dışında her­
hangi bir metin yer almamıştır. Dergi, antikomünist ve Pantür­
kist olmanın yanı sıra onun Kemalizm vurgusu, dönemin anti­
komünist dergilerinden biraz daha baskındı. Zaten derginin ya­
zar kadrosu da bu özelliğini bariz bir şekilde ortaya koymuştur.

1 2 2 Mirza Bala, "Esir Milletler Davası" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 2, sayı 3 1 ,
1 Mart 1952, s . 1 .

1 91
Dergide komünizm üzerine çeviri yazılara da yer verilmiştir.
Şefkati Kurak'ın giriş yazısı olarak sayılabilecek "Parti Mensup­
larını ltidale Davet Ediyoruz" başlıklı yazısından hareketle dergi,
DP yanlısı bir görüntü vermekten kaçınmamıştı. 1 23 Dergide ya­
zılarına sık sık rastlanan Ömer Faruk Merdivenci'nin "Gayemiz
Komünizm Başta Olmak Üzere Her Kötülükle Mücadeledir" baş­
lıklı metninde derginin amacını ve politikasını özetlemiştir. Ta­
bii ki asıl amaç, komünizm gibi "melun tehlikeyi" yeryüzünden
silmeye cehdetmekti. 1 24 lmzasız bir metinde, komünistlerin, Na­
zilerden daha "korkunç" olduğu belirtilmişti. Distopyanın sınır­
lan zorlanarak, muhtemel üçüncü dünya harbi galibinin Sovyet­
ler ve peykleri varsayımından hareketle, "Medeni dünya erkek­
leri kısırlaştırılır ve bu suretle medeni dünya kadınlan ve kızla­
rı komünist istilacılarla düşüp kalkmaya ve onların nesillerine
mecbur tutulacaklar," gibi ifadelere yer verilmişti . 1 25
Dergide antikomünist yazılar ile dış Türkler üzerine yazılan­
lar iç içe geçmiştir. Sovyetler'in işgal ettiği Türkistan ile ilgili
durum tespitinin yapıldığı bir metinde, "Rus emperyalizmine"
önlem alınmadığı takdirde Sovyet nüfuzunun Batı Avrupa'ya
kadar uzayacağı kehanetinde bulunulmuştu . 1 26 Soğuk Savaş
döneminde antikomünist yazındaki tarihi metinlerde yer alan
"zaferlerin" veyahut "yenilgilerin" kahir ekseriyeti Ruslarla il­
gili olanlardı. Örneğin, 1 954 yılında, yani Sivatopol Muhasara­
sı'nın yüzüncü yılı dolayısıyla bir metin neşredilmişti. Bu me­
tinde, İngilizlerin, Fransızların, ltalyanlann ve Türklerin müş­
tereken Çarlık Rusya'sının, batıya doğru ilerleyişi nasıl durdu­
rulduğu büyük bir coşkuyla ifade edilmişti. 1 27

1 23 Şefkati Kurak, "Parti Mensuplannı itidale Davet Ediyoruz" , Komünizmle Mü­


cadele Birliği, sene 1 , sayı 2, 1 953, s. 3.
1 24 Ömer Faruk Merdivenci, "Gayemiz Komünizm Başta Olmak Üzere Her Kötü­
lükle Mücadeledir" , Komünizmle Mücadele Birliği, sene 1 , sayı 2, 1953, s. 5 .
1 25 "Dünyayı Kısırlaştırma" , Komünizmle Mücadele Birliği, sene 1 , sa yı 3 , 1 9 5 3 , s. 6.
1 26 "Türkistan'ı Parçalamak lçin Rus Manevralan" , Komünizmle Mücadele Birli­
ği, sayı 1 3- 1 4. Başka ornek bir yazı için bkz . ··Anayurtta U nutulan Türklük:
Anayurdu Çiğneyen Moskof' , Komünizmle Mücadele Birliği, sayı 16, 7 Hazi­
ran 1956, s. 2-3.
127 "Sivastopol Muhasarasından Beri Tam Bir Asır Geçti", Komünizmle Mücadele
Birliği, sayı 1 3 - 1 4 .
1 92
Sovyetler'den menfi, ABD'den ise müspet şekilde bahseden
haberler nakledilmiştir. Örneğin Charles Avedor'un, 1 946 yı­
lında Ruslara esir düştükten sonra dolaştığı kampları, Cehen­
nemden Geliyorum başlığı altında neşrettiği metninden hareket­
le Sovyet komünizmi ile esir kampları müsemma kılınmıştı. 1 28
Bunun dışında Amerikan Federal Soruşturma Bürosu Başkanı
Edgar Hoover'in, Sovyetler'in Amerika'da casusluk faaliyetleri­
ni anlatan bir yazıya da yer verilmiştir. 1 29 Bundan ders çıkar­
mak gerektiği, aynısının Türkiye'de gerçekleşme ihtimalinin
yüksek olduğu izlenimi verilmiştir.

Komünizme Hücum

DP döneminde komünizm sözcüğünü kullanan üçüncü der­


gi, 1 954 yılında yayımlanan ve ancak iki sayı çıkabilen Komü­
nizme Hücum dergisi olmuştur. Üniversite öğrencileri tarafın­
dan çıkarılan derginin sahibi Ahmet Fuat Çapan ve umumi
sekreteri ise M. Şevket Eygi olmuştur. Dergide , Mehmet Şev­
ket Eygi, Hilmi Ziya Ülken, Sezai Karakoç ve Ahmet Şükrü Es­
mer ve Peyami Safa birer defa yazı neşretmişlerdir. Derginin gi­
riş yazısında komünizmle mücadelede neşriyatın önemli bir
girdi olduğuna inanıldığı için bu işe girişildiği belirtilmiştir. 1 30
Komünizme Hücum dergisinin her iki sayısında da, diğer anti­
komünist dergilerde çok nadir görülen, ancak belki de Komü­
nizmle Mücadele Birliği'nin başlattığı akımın da etkisiyle ya­
bancı antikomünist yazarlardan çeviri yazılar neşredilmiştir.
Dergide yayınlanan yazılardan da anlaşılacağı üzere Rusya'da
yaşayan Türklerle sadece Türk milliyetçileri ilgilenmemiştir.
Bilhassa Batı Avrupa ülkeleri ve Amerika, dış Türklerin ken­
di ülkelerinde faaliyet göstermelerine imkan sağlamış. Dergi­
de yayınlanan yazılar da Türk antikomünistlerinin hemen il-

1 28 Charles Aved or, "Cehennemden G e l i yonı m " Kom ü n i zm le Mücadele Birli!(i .


sene 1 , sayı 2, 1953, s. 8 .
1 29 ] . Edgar Hoover, "Amerika'da Kızıl Casus Şebekeleri" , Komünizmle Mücadele
Birliği, sene 1 , sayı 2 , 1953, s. 9 .
1 30 "Okuyucularla Konuşma" , Komünizme Hücum, y ı l 1 , sayı 1 , Şubat 1 9 5 4 , s. 3 .

1 93
gi duyacağı komünizm ve din ilişkisi ile dış Türkler üzerine ol­
muştur.131 Örneğin NATO eski Başkanı Orgeneral Mathews Ri­
dgway 1952 yılında Türkiye ziyareti sırasında Erzurum'da o es­
nada doksan yedi yaşında olan Nene Hatun'un evine gitmiş ve
onunla ilgili edindiği bilgiyi Amerika'da yayınlanan Saturday
Evening Post gazetesinde neşretmişti. Ridgway, Nene Hatun'un,
1877 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında yaptığı kahramanlıkları ön
plana çıkararak "hapishane" diye tanımladığı Sovyetler'e karşı
NATO'nun, Nene Hatun gibi kahramanlara ihtiyacı olduğunu
ve onun gibi mücadele etmesi gerektiğini belirtmiştir. 1 32 Ter­
cüme edilen bir diğer metin, A. Benningsen'in, "Komünist Re­
jim ve Islamiyet" başlıklı makalesidir. Benningsen'in, Sovyet­
ler'in lslam'a olan bakışını irdelediği yazıda genellikle Sovyet­
ler'de lslam'dan menfi şekilde bahseden önemli kişilerin sözle­
ri alıntılanmıştır. Bu alıntılardan bir tanesi Nazizov'un Özbek
Komünist Partisi'ne sunduğu rapordan alınmıştır: "Memleke­
timizde sosyalizmin kazandığı zafer hiçbir zaman dini bakiye­
lerin, kendi kendilerine yok olacaklarına delalet etmez ve şim­
di Allahsızlık yaymanın ve din aleyhtarı kampanyaya yeniden
başlamanın tam zamanıdır," gibi ifadelerden yola çıkarak Ben­
ningsen, Sovyetler'in dine karşı şiddetli kampanya yürüttüğü­
nü ifade etmiştir. 1 33
Dergi antikomünist olmasının yanı sıra Pantürkist nüveler
de bulundurmuştur. lngiltere'de yayınlanan The Economist der­
gisinde yayınlanan demir perde gerisinde yaşayan Türklerle il­
gili bir yazı çevrilmiştir. Makalede Rusya'daki Müslümanların
ve Türklerin maruz kaldığı muamele tasvir edilmiştir. Sovyet
rejiminde "açlık ve kıtlıktan ötürü milyonlarca Tatar, Başkurt
ve Orta Asyalı Türk'ün öldüğü" ifade edilmiştir. 1 34

1 3 1 Örnek yazı için bkz. Andre Maurois, "Materyalizme Niçin inanmıyorum" , Ko­
münizme Hücum, yıl 1 , sayı 1 , Şubat 1954, s. 4-5.
1 32 Mathews Ridgway, "Nene Hatun" , Komünizme Hücum, yıl 1 , sayı 1, Şubat
1 954, s. 7- 1 0 .
1 33 A. Benningsen, " Komünist Rejim v e lshimiyet " , Komünizme Hücum, yıl 1 , sa­
yı 1, Şubat 1 954, s. 1 4- 1 6 .
1 34 "Rusya'da Komünist Rejim v e Türkler" , Komünizme Hücum, yıl 1 , sayı 1 , Şu­
bat 1 954, s. 2 1 .

1 94
Türk Dünyası Bir Bütündür

DP döneminde aleni bir şekilde dış Türklerden bahsedildiği


daha önce vurgulanmıştı. Artık tüm Türk dünyasını kapsayan
isimler dahi kullanılmaya başlanmıştı. Bu tür milliyetçilik, ka­
bına sığmayan milliyetçilikti. Birgün bütün Türklerin bir ara­
ya geleceği hayalinin gerçeğe dönüşme ihtimali dahi Türkçüle­
ri motive ve mobilize ediyordu . Öyle ki, kurulan bir dergiye ve­
rilen isim, Türk Dünyası Bölünmez Bir Bütündür idi.
Derginin sahibi Necmettin Deliorman, sekreteri ise Altan
Deliorman idi. Gerçi derginin ömrü uzun soluklu değildi. Ha­
san Ferid Cansever, lsmail Hami Danişmend, Selahaddin Er­
türk, Fethi Gözler, Hüseyin Namık Orkun, Ali Püsküllüoğlu,
lsmet Tümtürk ve Refi Cevat Ulunay gibi isimler dergide yer
almıştır.

Türk Düşüncesi

DP döneminde milliyetçi muhafazakar çizgide yayınlanan


en nitelikli dergilerden birisi romancı ve gazeteci Peyami Sa­
fa'nın çıkarmış olduğu Türk Düşüncesi'dir. 1953 ile 1 960 yılla­
rı arasında 63 sayı çıkan derginin kadrosunda dönemin tanın­
mış edebiyat, fikir adamları yer almıştır . 1 35 Türk Düşüncesi'nin
son sayısı, Nisan 1 960'ta çıkmıştır. Dergi, 27 Mayıs asken dar­
besinden sonra yayın hayatına devam etmemiştir. Türk Düşün­
cesi dergisinin düşün kaynağı, Kadro dergisine "aksülamel" ya­
yın olarak 1 935 yılında neşredilmeye başlanan Kültür Haftası
dergisi olmuştur. Türk muhafazakarlığı üzerine incelemelerde
bulunan Nazım lrem, mezkur derginin yazar kadrosunu şu şe­
kilde tasvir etmiştir: 1 36

1 3 5 Mustafa Şekip Tunç , İsmail Hakkı Baltacıoğlu , Hilmi Ziya Ülken, Elif Naci,
Nurettin Sevin, Reşat Ekrem Koçu, Ahmet Kutsi Tacer, Feyzullah Sacit Ülkü,
Behçet Kemal Çağlar, Mehmet Kaplan, Bedii Faik, Halide Edip ve Fazıl Hüs­
nü Dağlarca, İsmail Hüsrev Tökin, Halide Dolu, Edibe Dolu , Nebahat Peyami
Safa.
1 36 Nllzım lrem, "Muhafazakarlık Modernlik, Diğer Batı ve Türkiye'de Begsoncu­
luk" , Toplum ve Bilim, sayı 82, 1 999, s. 1 4 1 .

1 95
Modern Türk muhafazakarlık matrisi , en genel ifadesiyle ls­
mayıl Hakkı Baltacıoğlu'nun "ananeci" ve "kültürcü" , Peyami
Safa'nın "muhafazakar" , Ahmed Ağaoğlu'nun "Türkçü" ve "li­
beral" , Hilmi Ziya Ülken'in "ahlakçı" ve Tunç'un "Bergsoncu"
felsefi anlayışının çakışma noktalarında varlık bulan bir fikir
iklimi içinde şekillenmiştir.

Bu isimlerden sadece 1 939 yılında vefat eden Ahmet Ağaoğlu


Türk Düşüncesi'nde yer almamıştır. Dergi, bilimsel makalelerin
yanı sıra şiir, hikaye , roman, tercümeler, fikir, sanat ve kültürel
gelişmelerin değerlendirildiği verimli bir mecra olmakla birlik­
te burada sadece milliyetçilik ve antikomünizm çerçevesindeki
yazılar üzerinde durulacaktır.
Bu muhtevaya geçmeden önce derginin sahibi Peyami Safa'yı
biraz yakından tanımak gerekiyor. Peyami Safa, DP'nin kuru­
luş aşamasında komünistlerle işbirliği içerisinde olduğu gerek­
çesiyle partiye ağır eleştiriler yöneltmişti. Onun bu özelliğini
keşfeden ve o dönem aynı zamanda CHP milletvekili olan Yu­
suf Ziya Ortaç Çınaraltı'nda yazmak üzere kendisine teklif et­
mişti. Peyami Safa , Çınaraltı'nda yukarıda zikredilen antiko­
münist yazıları neşretmişti. Peyami Safa daha sonra Ulus gaze­
tesine geçmişti. 1 950 seçimlerinde CHP'den Bursa milletveki­
li adayı olmuşsa da seçimi kazanamamıştı. Kısa süre sonra, dü­
zenli olarak para alamadığı için Ulus'tan ayrılmıştır. Peyami Sa­
fa, gerekli parayı temin ettikten sonra Türk Düşüncesi 'ni kur­
muştur. Burada, diğer dergilerde olduğu gibi, derginin antiko­
münist yönü ön plana çıkarılacaktır. Zira Türk Düşüncesi, anti­
komünist olmasına karşın bu yönde neşredilen yazıların sayısı
sınırlı olmakla birlikte 1 959 yılında iki sayının tamamı komü­
nizme ayrılmıştır.
Peyami Safa'ya göre , Türk milletinin "var olabilmesi" için
gerekli olan iki şart vardır: "Biri kendi kendisi olmaya devam
etmesi, tarihine ve geleneklerine bağlı olmaya devam etme­
si. İkincisi ise benliğini kaybetmeyecek derecede değişmesi ve
yenileşmesidir. " Buradan hareketle birincisi muhafazakarlığa
ikincisi ise inkılapçılığa tekabül etmektedir. Aslında Peyami

1 96
Safa'nın anlatmak istediği şey, "muhafazakarlık ile inkılapçılı­
ğın birbirinin zıddı olmadığı" düşüncesidir. Milliyetçiliğe sen­
tezci yaklaşımda bulunan Peyami Safa, kendisini de içinde gör­
düğü "ileri" milliyetçiliği, "eski dünü ve yarını, eskiyi ve yeniyi
kucaklar" kalıbına oturtarak kendilerini, "irtica hortlakları ile
devrim züppelerinden" ayırmıştır. 1 37
Dergi , DP Hükümeti'nin de ilgisine mazhar olmuştur. Ba­
kanlar ve milletvekilleri dergiye abone dahi olmuşlardır. Bel­
ki de en önemlisi, iflah olmaz bir antikomünist olan Peyami
Safa'nın, Türk Düşüncesi 'ni çıkardığı sırada Başbakan Adnan
Menderes'in, onun "Türkiye'de sol cereyanlar hakkında ne dü­
şündüğünü" öğrenmek istemesiydi. Antikomünist düşünceye
sahip olan Peyami Safa'nın bu konudaki görüşü belliydi. Tür­
kiye'de solun tahmin edilenden daha güçlü olduğu ve hatta sol­
cuların, mevcut iktidarı yönetimden düşürecek güce sahip ol­
duklarını serdetmiştir. Menderes'in aksi beyanda bulunması
üzerine Fuat Köprülü de söze karışmış, "Peyami Safa haklı ve
gerçeği görüyor," demişti. Ayrıca, Peyami Safa, milliyetçi genç­
lerle ilgilenilmesi gerektiği , aşırı solun Türkiye'de " tahribat"
yapmasını önlemek için bir bakanlığın kurulmasını tavsiye et­
mişti . 1 38 Vecdi Bürün'ün eserinde geçen bu görüşmenin ne za­
man yapıldığına dair bir bilgi verilmemiş.
Ancak şu belirtilmeli ki dergide komünizm üzerine ilk yazı
hayli geç bir tarihte, 2 1 . sayıda kaleme alınmıştır. Türk Düşün­
cesi 'nde antikomünizme methal mahiyetindeki Enver Esenko­
va'nın yazısı, 1 95 1 yılında Moskova'da "devlet kitapları" ara­
sında sayılan Sovyetler'in Felsefe Lügatı üzerinedir. Esenko­
va'nın belirttiğine göre, mezkur metinde Stalin, dünyanın gel­
miş geçmiş en büyük filozofu olarak resmedilmiştir. Stalin'den
sonra Lenin ve ondan sonra da Karl Marx gelmiştir. 1 39 Esen­
kova'nın dergide komünizm üzerine ikinci yazısı, Büyük Sav-
1 3 7 Peyami Safa, "Eski Yeni Kavgası" , Türk Düşüncesi, cilt 6, sayı 3 1 , 15 Haziran
1956.
1 38 Vecdi Bürün, Peyami Safa 25 Yıl, Yağmur Yayınları , lstanbul, 1 978, s. 1 1 5-
1 1 9.
1 39 Enver Esenkova, "Sovyetler'in Felsefe Lügati " , Türk Düşüncesi, cilt 4, sayı 2 1 ,
s. 1 39- 1 4 1 .

1 97
yet Ansiklopedisi'nden (Bolşaya Sovestkaya Entziklopedia) oldu­
ğu gibi tercüme edilen " Komünizmin İslamiyet Hakkında Gö­
rüşü" olmuştur. Mahut metinde Islam, tamamen Marksist pers­
pektif ve kavramlarla tetkik edilmiş, Islam'ın metafizik boyutu
dışarıda bırakılarak Islam, tamamen ticari ilişkiler üzerinden
tahlil edilmiştir. Devamında, Türkiye solcularının genel geçer
kanaatlerini de içeren yazıda Islam, "Şark milletlerinin esirleş­
tirilmesi bakımından yabancı istilacıların bir aleti olarak daima
bir irtica rolü oynamıştır," ifadeleriyle resmedilmiştir. 1 40 Türk
Düşüncesi 'nde, çeviriler aracılığıyla da olsa, antikomünist lite­
ratürün neredeyse yekunun aksine, Marksizm ve komünizm
üzerine nitelikli eleştirel yazılar neşredilmiştir. Feridun Belli­
sar'ın, Rus Filozof Nicolas Berdiaeffin Marksizm'in iç çelişki­
lerini anlatan "Marksizm'in Kendi Kendisiyle Çatışması" isim­
li yazısı bunlardan birisi olmuştur. Yazıda, Marksizm'in, dina­
mizmini muhafaza etmesine karşın, yeni bir ideoloj i olmak­
la birlikte "sosyal realiteye" , "felsefi" ve de "ilmi" düşünceye
münafi olduğu dermeyan edilmiştir.141 Bunun gibi fikri tartış­
maların yanı sıra siyasi meselelere de değinen Türk Düşüncesi,
DP'nin Macar olaylarını kendi politikalarına tramplen olarak
kullandığı süreçte, Sovyetler'in Macaristan'ı işgalini antikomü­
nist bir perspektifle işlemişti. 1 42
Türk Düşüncesi'nin, 1 Mart 1 959'da yayınlanan 54. sayısı ve
bundan sonraki sayının tamamı komünizme ayrılmıştır. Ko­
münizme ayrılan 5 5 . sayıdaki yazılar, bir önceki sayıdan ya­
rım kalan yazıların devamı niteliğinde olmuştur. Yazıların he­
men hemen hepsi bu şekildir. Necip Fazıl'ın tek yazısı bu sayı­
da yayınlanmıştır. Komünizmi "bulaşıcı" , "öldürücü" ve "mef­
luç bir hastalık" olarak kabul eden Peyami Safa, salt antikomü­
nist metinlerden müteşekkil sayıyı takdim ederken bunu yap­
maktaki amacının, gençleri, hayatlarının sonuna kadar "pençe-
1 40 Enver Esenkova, " Komünizmin lslamiyet Hakkında Görüşü " , Türk Düşünce­
si, cilt 6, sayı 36, 1 Su hat 1 9 5 7 , s. 6 .
141 Nikolas Berdiaeff, "Marksizm'in Kendi Kendisiyle Çatışması" , Türk Düşünce­
si, cilt 6, sayı 34, 1 Aralık 1 956, s. 1 3 .
142 Zeria Karadeniz, "jean-Paul Sartre v e Komünizmin Son Nefesleri'' , Türk Dü­
şüncesi, cilt 6, sayı 35, 1 Ocak 1957, s. 27
1 98
sinde kıvranacakları bir ideoloji canavarının tırnaklarına düş­
mekten kurtarmak" olduğunu ifade etmişti . 1 43
Bu sayıda Sami Kohen'in , istastiki verilere istinaden "Ko­
münizm Dünyada Kaybediyor" yazısı dışında, " Cayan Komü­
nistler" Andre Gide, Arthur Koestler, Ignazio Silone, Stephen
Spender, Richard Wright ve Louis Fischer'in hayat hikayesi,
komünizme dair eleştirileri ve neden komünizmden vazgeçtik­
leri ele alınmıştı. Peyami Safa, Türk Dü ş ün c es i 'nde iki sayının
tamamını komünizme ayırdığı hemen hemen aynı süreçte il­
han Darendelioğlu'nun ricasıyla broşür şeklinde Mahutlar'ı ka­
leme almıştı. Peki, Peyami Safa'ya göre kimdir bu "mahutlar" ?
Onun çizdiği portreye göre "mahutlar" , Moskova'nın "emrin­
de" olan Sertleller, Sabahattin Ali ve Nazım Hikmet'tir. Peya­
mi Safa'nın "mahutları" , "din düşmanı" , Atatürk'ü kendilerine
"bayrak" yapan müptezel, Moskova Yazarlar Kongresi'nin "di­
rektiflerine uygun olarak romanda, şiirde, resimde" işçinin ve
köylünün "sefaletini" konu alan, Amerikan düşmanlığını pom­
palayan kişilerdir. 1 44
Soğuk Savaş yıllarında Amerikan imgesi, Türk sağını kümü­
latif bir şekilde cezp etmişti. Sağ muhayyilede emperyalist ABD
bir anda özgürlük havarisi kesilmişti. Türk sağının farklı mah­
reçlerinin böyle bir yoruma meftun kesilmesinin esbabı mu­
cibesi ABD'nin anti-Sovyetçilik ve antikomünizm histerisiydi.

27 Mayıs 12 Mart arası


-

Türkçülük ve antikomünizm
1 960'ların başlarında, 1961 Anayasası'nın müsaade ettiği ölçüde
solda ve sağda pek çok yeni gelişme yaşanmıştı. Yeni parti, der­
nek ve yayıncılık faaliyetleri hız kazanmıştı. Bu düzlemde sol,
yoğun dernekleşme faaliyetlerinin yanı sıra Yön, Ant ve Devrim
gibi yayınlarla kültürel iktidarı ele geçirmeye cehdetmişti. Sol,
sadece yayıncılık faaliyetleriyle değil, siyaseten de belirleyici bir

1 43 Peyami Safa, "Marksizm Yapısı ve Çürük Temelleri " , Türlı Düşüncesi, cilt 1 0 ,
sayı 5 4 , s. 8 .
1 44 Peyami Safa, Mahutlar, Toprak Dergisi Yayınlan, lstanbul, 1959, s. 9- 1 3 .

1 99
ivme kazanmıştı. Tabii bir de 1 960'lı yıllarda dünyadaki geliş­
meler de eklenince farklı bir tablo ortaya çıkmıştı. Dünyada, La­
tin Amerika'da, Ortadoğu'da ve Afrika'da sol devrimler; Türki­
ye'de, CHP'nin yeni eğilimleri, TIP, Yön dergisi, öğrenci dernek­
leri, üniversitelerin işgal edilmesi ve boykot edilmesi milliyetçi­
liğe taze kan sağlamıştı. 1 45 Türk milliyetçiliği, Soğuk Savaş yılla­
rında sol faaliyetleri esas alarak faaliyet yelpazesini genişletmiş­
ti. Türk sağı siyaseten güçlüydü ve fakat burada güçlü olduğu
kadar kültür ve sanat alanında ve de öğrenciler arasında yeterin­
ce güçlü olmadığını düşünüyordu . Bu mesafeyi kapatmanın ça­
releri, dimağlarını her daim meşgul etmişti. Biraz da, "onlarda
var, bizde niye yok" mantığıyla hareket edilmişti.
1 940'lı yılların ortalarından 27 Mayıs'a kadar Türkçülük, si­
yasetin kenarında hayatını sürdürmüş, yayıncılık ve dernekleş­
me faaliyetleri üzerinden kendini var etmişti. Bir tür entelek­
tüel hareket niteliğini haizdi. Türk milliyetçiliğinin siyasetteki
yeri ise, 1930'lu ve 1 940'lı yıllarda CHP ve 1 950'li yıllarda ise
DP gibi liberal partilere mündemiçti. Ancak 1960'lı yılların ko­
şulları farklıydı. Bu tarihten itibaren olanaklar artmıştı. Türkçü
siyaset kendi çatlağını bulmuş ve oradan akmaya devam etmiş­
ti. Ekim 1 96 1 seçimlerinden sonra, "Anadolu Fırtınası" lakaplı
Osman Bölükbaşı'nın CKMP'si, gücü hissedilir şekilde Meclis'e
girmişti. Fakat gençlik arasında yeteri kadar karizması yoktu
bunun. Ancak partinin liderliğine, Alparslan Türkeş'in ( 1 965)
gelmesinden sonra , ilk yaptığı işlerden birisi gençliği mobili­
ze etmek olmuştu. Bu da partide milliyetçiliğin ve antikomü­
nizmin tonunun daha da koyulaşmasına sebep olmuştu . Bu yö­
nüyle, 1 965 seçimlerinden sonra, sembolik düzeyde Meclis'e
giren CKMP'nin muhalefet gücü Meclis dışında daha etkindi.
Bunu sağlayan ise Türk milliyetçileri arasında her zaman hatır
sahibi olan Alparslan Türkeş'in karizmatik kişiliğiydi.
CKMP, Türkçülerin, komünizme karşı mücadelesinde daha
fazla örgütlenmesinde katalizör rolünü üstlenmişti. l 940'lı y ıl­
ların ikinci yarısından itibaren artık "kutsi dava" sayılan anti-

145 Alparslan Türkeş ve Türk Milliyetçiliği Paneli , Aydınlık Türkiye Partisi Egitim
ve Kültür Faaliyetleri 2, Ankara , 1 999, s. 2 1 .

200
komünist faaliyetler içerisinde yer alan Fethi Tevetoğlu , N ej ­
det Sançar, Bekir Berk, ilhan Darendelioğlu v e Muharrem Er­
gin gibi isimlerin katkısı yadsınamaz. Kişisel çabanın haricin­
de, l 940'lı yılların ikinci yarısı ve l 950'lerin hemen başındaki
dernekleşme faaliyetleri de antikomünizmin en önemli girdi­
lerindendi. Aynı biçimde 1 960'ların başından itibaren dernek­
leşme faaliyetlerinin daha gür biçimde nev-zuhur ettiği söyle­
nebilir. Bilhassa, 1963 yılında kurulan Komünizmle Mücadele
Dernekleri ve dönemine göre uzun bir geçmişe sahip olan Mil­
li Türk Talebe Birliği antikomünist hareketin başını çekmişti.
Başka bir bölümde bu derneklere değinileceğinden burada ay­
rıntıya girilmeyecektir. Ancak, bu ikisi dışında, bir de 1 962 yı­
lında Nejdet Sançar başkanlığında Türkçüler Derneği kurul­
muştu . Dernek, 1 964 yılında adını Türk Milliyetçiler Birliği
olarak değiştirmişti. Derneğin yayınında Türklük, binlerce yıl
geriye giden "kök" olarak ifade edilmişti. 146 Diğer tarafta tüzü­
ğünde Allah yerine Tanrı 1 47 ifadesini kullanarak milliyetçilik
çizgisini belirgin hale getirmişti. Derneğin başka ve aslice ön
plana çıkan özelliği onun antikomünist ve Pantürkist oluşuy­
du . l 960'ların sonuna doğru derneklerin ve yayınların sayısın­
da hızlı bir artış görülmüştür. Tüm bunların yanı sıra Türkçü­
ler bir taraftan komünizme karşı mücadele ederken diğer taraf­
tan da milliyetçilik tartışması içerisine girmişlerdi.
l 960'lı yıllarda tıpkı l 940'lı yılların ikinci yarısındaki gibi
Türkçülük ve lslam aynı mecrada işlenmeye devam edilmişti.
Ancak tekdüze bir düşünceden ziyade dikotomik bir bakış ve
tartışmalı bir ortam meydana gelmişti. "Türkçülük nerede baş­
lıyor? " ve "lslam, Türkçülüğün neresinde? " gibi soruların pe­
şine düşülmüştü . Örneğin Erol Güngör, Türkiye'de "İslam­
cı görüş esas itibariyle milliyetçilik patenti altında işlenmek­
tedir, yani milliyetçilikle lslamcılık birbiri içine girmiştir, " 1 48

1 46 Türkiye M i l l iyeıçiler Hirliği'nin Gürü�ü, Mors Matbaası , 1 964, s . 4.


1 47 Türkiye Milliyetçiler Birliği'nin Tüzüğü, Çalışma Programları ve llk Bildirisi,
Mors Matbaası , 1 964, s. 3 .
1 48 Erol Güngör, lslilm'ın Bugünkü Meseleleri, Ötüken Yayınlan, İstanbu l, 200 5 ,
s. 24.

201
tespitiyle aslında bu ikilinin birbirine olan muavenetine işa­
ret etmiştir. lskender Öksüz de Türk milliyetçilerinin Müslü­
man olduklarını, ümmete bağlı olduklarını ve millet tercihi­
ni dile getirmenin ümmet bilincine aykırı olmadığını ifade et­
mişti . 1 49 Üretken bir antikomünist olan Tekin Erer ise mevzu­
yu daha pragmatik şekilde değerlendirmişti. Soğuk Savaş yıl­
larında Türkçülük ile lslamcılığın komünizme karşı birbirle­
rine desteklerinin ehemmiyetini onun şu satırlarında görmek
mümkündür:

Şu bilinmelidir ki, Türkiye'de din ve milliyet fikirleri öldürül­


düğü an, biz yokuz ! Yaşamamız, var olmamız , mevcudiyetimiz
milliyetçi fikirlerimizi, milli duygularımızı ve milli varlığımızı
1 50
korumakla mümkündür.

MTTB'nin yayın organı Milli Gençlik Sesi dergisi, Türk mille­


tini sevmeyi lslam'ın şartlarından biri haline getirmiştir. 1 5 1 Ay­
dınların toplumdan uzak olmasını, "ulusal" varlığa en çok za­
rar veren öğelerden birisi olarak gören Gökalp , kendini top­
lumdan izole eden aydınların ulusal kültürü yok ederek yerine
yabancı bir kültürü ikame edeceğini söylemişti. 1 52 Antikomü­
nistler de benzer bir düşünce ortaya atmışlardı. Gökalp'in kas­
tettiği, il. Meşrutiyet dönemindeki aşırı batılılaşma iken, Soğuk
Savaş döneminde kastedilen ise komünizm olmuştur. 1 53 1975
yılında Dergah Yayınları'ndan çıkan ve Nurettin Topçu'nun
milliyetçilik anlayışının çok fazla hissedildiği üç yazarlı bir me­
tinde , 20. asrın başlarında doğan Türk milliyetçiliğine ilişkin
tezlere antitez olarak Türk milliyetçiliğinin doğuşunu , Türkle­
rin millet haline gelişini lslam ile tanışma sürecine bağlamışlar­
dı. Burada en önemli husus 1 0 7 1 tarihidir ki, bu tarihi, Türkle-

1 49 lskender Öksüz, Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi, Bilge Kültür Sanat, İstanbul,
20 1 5 , s. 223-224.
1 50 Ertuğrul Meşe, Komünizmle Mücadele Dernekleri, lletişim Yayınlan, İstanbul,
20 1 6 , s. 242.
Milli Gençliğin Sesi, yıl 1 , sayı 1 2 , Ekim 1 970.
1 5 1 "lslamiyet ve Milliyetçilik" ,
152 Uriel Heyd, Türk Ulusçuluğunun Temelleri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Anka­
ra, 1 979, s. 82.
1 53 Etienne Copeaux, a.g.e., s. 83.
202
rin kavmiyetten millete ve milliyetçiliğe geçiş tarihi olarak de­
ğerlendirmişlerdir . 1 54 Tartışmanın nirengi noktası ortaya at­
tıkları 1 0 7 1 tarihidir. Soykütükçüler, Türk tarihinin başlangıç
kısmının neden 1 0 7 1 olduğunu hep sorgulamışlardı.
Zaten bütün Türkçü ve lslamcıların "Türk-lslam" anlayışın­
da olduğu varsayımı yanıltıcıdır. Bununla birlikte lslamcı dü­
şünce içerisinde ırki milliyetçiliğe ve bozkurt gibi sembollere
uzak duranlar ile soykütük iddiasını güdenler arasındaki fikri
mülahazaların, en azından komünizmle mücadele ederken, de­
rinleşmemesi için itina gösterildiği aşikardır. Bu amaç doğrul­
tusunda Orhan Özgedik, Komünizmle Mücadelede Türkçülük,
Müslümanlık, Politika ismiyle eser neşretmişti. 1 55 Totalde Sov­
yetler'in , özelde ise komünizmin tehdidi altında olduğu ileri
sürülen Türklüğün inkar edilmesi, "Allah'ın hikmetine isyan"
gibi büyük günahlardan sayılmıştı.
Diğer tarafta, komünizme karşı her daim hazır ve nazır olan
tüm milliyetçilerin lslam'a aynı pencereden baktıkları iddia
edilemez . Yekpare bir milliyetçilikten söz edilemeyeceği belir­
tilmişti. Milliyetçilerin tamamı için lslam ve Türklük aynı de­
ğildir. Yani Türkçülerin veya lslamcıların tamamının aynı ze­
minde buluştukları , homoj en bir fikir meydana getirdikleri
söylenemez. Soykütüğü iddiasını güdenler, Türkçülük ile ls­
lam'ın iç içe geçişliğinden, aynı olarak telakki edilmesinden ra­
hatsız olduklarını saklamamışlardı. Tarihsel süreç içerisinde ,
"Arap dini" olarak görülen lslam'ın, Türklüğü asli karakterin­
den sıyırdığını dermeyan etmişlerdi. Soğuk Savaş yıllarında bu
düşünce artık yüksek sesle ifade edilemeye başlanmıştı.
Genellikle bu fikrin icra edildiği yer, Nihal Atsız'ın Ôtüken
dergisi olmuştur. Derginin muhtevasına geçmeden önce Hay­
ran Ilgar'ın, Nihal Atsız ile Ali Fuat Başgil arasındaki fikri mü­
cadelede Atsız'dan yana tavır takınarak kaleme aldığı "Sözde
ve Gerçek Milliyetçilik"e değinmek icap ediyor. Türkiye'deki

1 54 Fevzi Namıkoğlu , "Türk Milliyetçiliği Üzerine" , Türk Milliyetçiliği ve Batılı­


laşma, Dergah Yayınlan, lstanbul, 1 9 7 5 , s. 1 3 .
1 55 Hasan Oraltay, "Türkçülük, Müslümanlık, Politika " , Komünizmle Savaş, sayı
1 4 , Ağustos 1967, s. 4.

203
tüm fikri tartışmanın, komünizm ile antikomünizm mücadele­
sine bağlandığı metinde Ilgar, Ali Fuat Başgil ve Nurettin Top­
çu'nun milliyetçilik akidelerine çatmıştı . Topçu , milli tarihi
107 1 Malazgirt Savaşı ile başlatmış ve "çürük dava" olarak bak­
tığı Turancılığın, tıpkı Latin, Cermen ve lslav milleti gibi olma­
yacağı 1 56 iddiasını ortaya atmıştı. Topçu'nun bu reddiyelerini
değerlendiren Ilgar, bunu Ön Asya Türk tarihini inkar etmek
olarak değerlendirmişti. 1 57
Kendini " tanınmış milliyetçi" olarak addeden Ali Fuat Baş­
gil, soykütükçü cepheden kendisine yöneltilen eleştirilere ce­
vap vermişti. Başgil, 1 963 yılında Yeni Is t a nbul daki köşesinde
'

"Milliyetçilikle Müslümanlık bağdaşmaz," hükmünü verdikten


sonra , iki zıt yapının ortak düşman komünizm için nikah ak­
dettiklerini ileri sürmüştü. 1 58
Topçu ve Başgil gibi iki önemli ismin hilafına Atsız , Ötü­
ken'de "lslam birliği" hülyasına dalanların, kuruntu içinde ol­
duklarını ifade ederken, aslında onun tasavvurunda "gerçek­
leşecek olan lslam Birliği değil, Adalar Denizinden Altayların
ötesine kadar Türk Birliği"dir. Atsız'a göre, bunların ilk yanlı­
şı, kendi geçmişlerini; Mete'yi, Atilla'yı, Cengiz'i inkar ederken,
bunların yerine Türk tarihi ile alakasız olan Ali-Muaviye kav­
gası, Hz. Hüseyin'in Kerbela'da şehit edilmesi gibi vakaları mer­
keze yerleştirmeleridir. Atsız, lslam tarihinden ziyade Türk ta­
rihine yoğunlaşmalarını salık vermişti. Yani Endülüs'ün düş­
mesine üzülmekten ziyade Kırım'ın, Kazan'ın ve Türkistan'ın
kaybına gamlanmak gerektiğini ifade etmiştir. lslam'ı bir nevi
Arap dini olarak kabul eden Atsız için komünizm kadar Nurcu­
luk da aynı derecede tehlikeli olmuştur: "ikisi de Türk milleti­
ni ve kültürünü yok etmek için uğraşmaktadır. Biri Moskofçu­
luk, biri Arapçılık davasıdır. " 1 59
1 960'ların sonunda neşredilen bir metinde, bir kısım milli­
yetçi çevrelerde lslam ile Türkçülüğün aynı kapta mezcedilme-

1 56 Nurettin Topçu, Yannki Türkiye, Yağmur Yayınevi, lstanbul, 1 96 1 , s. 37, 147


1 5 7 Hayrani Ilgar, Sôzde Milliyetçilik, Ülkü Yayınlan, lzmir, 1 964, s. 1 2.
1 58 Ali Fuat Başgil, "Milliyetçilik Bahsi", Yeni lstanbul, 30 Kasım 1 963.
1 59 Nihal Atsız, "lslam Birliği Kuruntusu", Otüken, sayı 4, 1 964, s. 1 .

204
sinin, yani "ön planda dincilik olmalıdır, Türkçülük geriden
gelmelidir" veya "dincilik ve Türkçülük at başı beraber gitme­
lidir" söyleminin düşmanca tavır olduğu belirtilmişti. Ancak
bunların muvaffak oldukları ve Türkleri öz varlıklarından ayır­
dığına esef edilmiştir. 1 60
Atsız ile Topçu milliyetçilik konusunda çok zıt düşüncelere
sahiplerdi. Öyle ki antikomünizm dahi onları bir araya getir(e)
memiştir. Topçu , komünizmi teorik olarak reddetmişti. Atsız
ise onu Türkleri ezen bir ideoloji olarak gördüğü için komüniz­
me düşman kesilmişti. Yine de ikisi antikomünistti. Fakat ken­
di içinde zıt kutuplarda durmuşlardı.
Aynı kulvarda yazı hayatına devam eden Nihal Atsız'ın kar­
deşi Nejdet Sançar, aslında Atsız'dan bir nebze sapma göstere­
rek lslam ile Türklüğün bir araya gelmesinden kısmen "hoş­
nut" olurken, bilhassa "Türklere ait ahlaki, üstün siyasi ve sa­
vaşçı ruhun" İslam sonrası Türk tarihiyle sınırlı tutulmasına
şiddetli bir şekilde itiraz etmiştir. Ona göre, Türkler, İslam'dan
önce de ve sonra da aynı karaktere sahip olmuşlardır. 1 61 Soykü­
tükçüler, Soğuk Savaş'ın rengini verdiği milliyetçiliğe mesafeli
durmanın yanı sıra, bu tür bir milliyetçiliği Türkiye için tehli­
keli bulmuş ve bunun komplo olduğunu dahi ileri sürmüşlerdi.
Sançar, Türklük ile İslam'ın aynı kapta kaynatılmasını, "Türk­
lüğü , Arap potasında eritme ham hayalinin, bizim için zehir­
li oltadan başka bir şey olmayan yemi 'İslam devleti'dir. " Soy­
kütüğü teziyle ortaya çıkan Türkçüler soldan ve başka mecra­
lardan yöneltilen "sağcı" nitelemesine karşın "Türkçüyüz" di­
ye mukabelede bulunmuşlardı. Bunlara göre sağcılık düşünce­
si , Said Nursi'nin öğretisini devam ettiren Nurcularda, Süley­
mancılarda ve "siyasi ümmetçilerde" vücut bulmuştu. Sağ ke­
feye konulan bu yapıları, komünistler ve siyonistler kadar teh­
likeli görmüşlerdi. 162
Türk milliyetçiliğinin örgütlülüğü ve hareketliliği ile en di­
namik günlerini yaşadığı ve komünizme karşı sert mücadele-

1 60 Kenan Dikici, "Türkçülük ve Din" , Ôtüken, sayı 3 , 1 968, s. 3 .


1 6 1 Nejdet Sançar, 'Türklük v e lslamlık Meselesi" , Otüken, Mayıs 1 968.
1 62 Nejdet Sançar, "Biz Sağcı Değiliz, Türkçüyüz" , Otüken, sayı 4, 1 970.

205
de bulunduğu 1 960'larda milliyetçiliğin faşizme doğru kaydı­
ğını veyahut bunu direkt faşizm olarak ifade edenler olmuş­
tu . Dinsel temelli örgütlenmeler, ülkedeki gayrimüslimlerin,
emperyalizmin işbirlikçisi olduğunu iddia ederek gayrimüs­
lim azınlığa karşı çıkmıştı. Aynı şekilde "ırkçılar" Türk olma­
yan tüm yapılara karşı çıkmıştı. Soldan gelen eleştiri, bu iki
yapının faşizme kapı araladığı iddiasıdır. 1 63 Çetin Özek, Tür­
kiye'de emperyalizmin, varlığını sürdürmesi için milliyetçi ve
dinsel yapılara " komünizm tehlikesi var" havasını pompala­
yarak "devrimci-toplumcu " kuruluşların "vatan hainliği" ile
suçlanmasını emperyalizmin bir manipülasyonu olarak gör­
müştür. Özek , Türkiye'deki antikomünist düşünceyi faşiz­
min arka bahçesi olarak ifade ederken "Türkiye, günümüz­
de her zamankinden daha keskin bir biçimde, faşizm tehlike­
si ve saldırganlığı ile karşı karşıyadır. " 1 64 Hemen hemen her
dönemde farklı düşüncelere ve de kendisi gibi düşünmeyen
yapılara faşist demeyi ünsiyet haline getiren Türk solunun id­
dialarına l 960'lı yıllarda antikomünistlerin bir kısmı hem fa­
şizmi reddederek hem de Atsız gibi ırkçıların türdeş etnik ta­
savvurlarını tenkit ederek cevap vermekte gecikmemişlerdi .
Apolojik bir dürtüyle ırkçılığa ve faşizme reddiyede bulun­
muşlardı. 1 6 5
İktisatçı İsmet Giritli , Türkiye'de komünizm tehlikesinin
görmezden gelindiği, Türk milliyetçiliği içerisinde faşizm "ol­
mamasına" rağmen 1 66 bazı çevrelerin her fırsatta "direnen" ya
da "pusuya yatan" faşizmden bahsettiklerini ifade etmiştir. 1 67
Faşizmi, komünizmle sebep-sonuç ilişkisi üzerinden değerlen-

1 63 Mustafa Kemal Çamkıran, Faşizm ve Anti-Faşist Mücadele, Ser Matbaası, An­


kara, 1 969, s. 20.
1 64 Çetin Özek, Faşizm ve Devrimci Halk Cephesi, Ant Yayınları, lstanbul, 1 970, s.
467, 487.
1 6 5 Ramazan Nazlı, Faşizm, Komünizm ve lsldm, Çile Yayınlan, lstanbul, 1 979, s.

1 86- 1 90.
1 66 ismet Giritli, Faşizm Tehlikesi mi? Komünizm Tehlikesi mi ?, Toker Yayınlan,
lstanbul, 1977, s. 1 9 .
1 6 7 ismet Giritli, Komünizm Sosyalizm ve Anayasamız, Baha Matbaası, lstanbul,
1 967, s. 8.

206
diren Giritli, komünistlerin ortalığı bulandırmak için vatanse­
ver ve milliyetçilere faşist dediklerini ifade etmişti. 1 68 Giritli'nin
dışında Galip Erdem de Soğuk Savaş yıllarında Türk milliyet­
çilerine yöneltilen "suçlamaları" cevaplamak suretiyle kaleme
aldığı Irkçılık cildinde, ırkçılığı tarihsel ve antropolojik bağla­
mıyla ele almıştı. Erdem, Türk milliyetçiliğinin bedensel ırkçı­
lığa dayanmadığını ancak, "cahiller, akıl hastalan, hainler" di­
ye tezyif ettiği solcuların, Ziya Gökalp'in, "dil, kültür, tarih an­
layışı ve soy şuuru " teselsülünden hareketle Türk milliyetçiliği
ile ırkçılığı bir tuttuklarını ifade etmiştir. 1 69
Buna karşın Ahmet Güner, klasik milliyetçi profilinin dışına
çıkarak ama antikomünist çizgisinden de ödün veremeyerek
faşizmi ve onu benimseyenleri, "Türkiye' de binlerce yarı aydın,
solcusu ve sağcısı ile Bolşevizm'in ve siyonizmin düşmanı oldu­
ğu için Hitler'i veya Nasyonal sosyalizmi benimsemişlerdir," 1 70
ifadelerine yer vererek, onlan tenkit etmiştir. Irkçılara mesafe­
li duran bir diğer isim Mehmet Emin Erişigil, Türkiye'nin Bol­
şevizm'e uygun olmayan ortamının aynı şekilde ırkçılığa da
uygun olmadığını ifade etmiştir. lkinci Dünya Savaşı sırasın­
da maceraya kapılan Türkçüler için "Mademki Almanlar ırk­
çılık sayesinde düşmanlarını korkutuyorlar da savaşta muvaf­
fak oluyorlar, o halde gerekir ki biz de ırkçı olalım," dedikleri­
ni ifade eden Erişirgil, Atsız'ı tenkit emiş ve onun, Saraçoğlu'na
yazdığı mektupta "Hitlervari" bir rejimin kurulmasını istediği­
ni yazmıştır. 1 71
Türk milliyetçiliği içerisinde başka bir tartışma "milliyet­
çi-toplumcu" doktrin tartışmasıdır. Türk solu , 1960'lı yıllar­
da ekonomik, siyasi ve sosyal sorunları, gazete, dergi, akade­
mik metinler ve sinema gibi mütenevvi yollarla toplumun gün­
demine sokmuştu . Bundan geri kalmak istemeyen milliyetçi­
ler, 1 960'lann sonuna doğru "milliyetçi-toplumcu doktrin" ek-

1 68 ismet G iritli, Faşi zm Teh li kesi m i ? Kom ü n i zm Teh lilıesi mi ?, s. 6.


1 69 Galip Erdem, Suçlamalar 2, Töre-Devlet Yayınevi, Ankara, 1975, s. 46.
1 70 Ahmet Güner, Türhiye'dehi Rusya, Toker Matbaası, lstanbul, 1 975, s. 238.
1 7 1 Mehmet Emin Erişigil, Türhçülüh Devri Milliyetçilik Devri insanlık Devri, Gü-
zel lstanbul Matbaası, Ankara, 1 958, s. 80-8 1 .

207
seninde çeşitli ürünler vermişlerdi. Türk milliyetçiliğinin içe­
risinde, l 960'ların sonuna doğru ortaya çıkan "milliyetçi-top­
lumcu" düşünün kökenlerinin, aslında 11. Meşrutiyet dönemi­
ne kadar gitmekle birlikte , 1 960'ların sonuna kadar belli bir
kalıp içerisinde çok da tartışılmadığını söyleyebiliriz. l 960'lar­
da Türkiye'de siyasetin ve düşüncenin billurlaşmasıyla birlikte
tartışma zemini saçaklaşmıştı. Kapitalist sistemin Türkiye'de­
ki varlığı, feodalizm ve burjuva sınıfının işçi ve köylü üzerin­
deki tahakkümü , sol çevrelerce çeşitli çareler öne sürülerek ir­
delenmişti. Köylü , işçi ve öğrencilerin bu tartışmalara bir hayli
ilgi göstermesiyle milliyetçilik kısmen de olsa irtifa kaybetme­
ye başlamıştı. Bunu hisseden milliyetçiler, tartışmalardan ge­
ri kalmamak için "milliyetçi-toplumcu" serlevhası altında yeni
bir patika açmaya azmettiyse de bu yönüyle kadük kalmıştı. Al­
parslan Türkeş, özellikle gençleri ve aydınları solun kıskacın­
dan kurtarmak için "Dokuz Işık Doktrini" veyahut "milliyetçi
toplumcu " 1 72 doktrini ortaya atmıştı. "Milliyetçi-toplumcular"
sosyalizm, kapitalizm, sağcılık ve solculuk gibi kalıplar içeri­
sinde kendilerine "üçüncü yolcu" demişlerdi. 1 73 Milliyetçi-top­
lumcu düşünceye isnat edilen faşizm iddialarının mesnetsiz ol­
duğu belirtilmişti. 1 74
Milliyetçilerin kendi ifadelerine göre, l 960'lı yıllarda sol, ge­
niş bir Marksist literatüre sahipken, kendilerinin, Ziya Gökalp
dışında okuyacak pek bir şeyi yoktu . Yine kendi ifadelerine gö­
re, solun iddialarına milliyetçi perspektifinden cevap veren ve
devletçiliğe karşı toplumculuğu önceleyen Dokuz Işık, Türk
milliyetçiliğinin imdadına yetişmişti. Türkeş'in Dokuz Işık'ını
Marx'ın Das Kapital'i ile denk tutmuşlardı. Dokuz Işık'a, "Türk
gençliğini bataklığa sürüklemekten kurtaran doktrin" vasfını
yüklemişlerdi. 1 75
Bir de, literatürde çok az zikredilen Mürşit Altaylı'nın Türk

1 7 2 A lparslan Tii rkeş ve Tü rk Mi l liyetçi ligi Paneli , s. 23.


1 73 Milliyetçi-Toplumcu Uğraş, sayı 2 , Ocak 1973; Milliyetçi Toplumcu Uğraş, sayı
7-8, 1 973.
1 74 Dikmen, 30 Mayıs 1 969.
175 Alparslan Türkeş ve Türk Milliyetçilip,i Paneli, s. 48.

208
Milliyetçi-Toplumcu Doktrinin Umumi Esaslan metnine paran­
tez açmak gerekir. Milliyetçi-toplumcu perspektiften sunulan
çözüm yollarıyla hem solun hem de sağın önerileri reddedil­
miştir. Sağın çözüm önerilerinin reddedilmesinin nedeni, bu­
nun tamamen teolojik verilerle giderilmeye çalışılmasıdır. Bir
kısım lslamcıların, "lslamiyet her şeyi kendinde toplayan bir
ilimdir" ve dolayısıyla asrın iktisadi ve sosyal problemlerinin
yegane çözüm kaynağı olarak dini göstermiş olmalarına Altay­
lı itiraz etmiştir. Altaylı'ya göre, lslam ekonomi sistemi, nüfu­
sun az olduğu ve sadece tarımın, geçim kaynağı olduğu bir sis­
teme uyarlanabilir. Ancak sanayi devrimi ile birlikte ekonomi­
nin seyri ve üretim araçları değiştiğinden yeni şartlar zuhur et­
miştir. Haliyle, tarımsal ekonomik sistemin "sınai ekonomik
nizam"a cevap veremeyeceğini ifade etmiştir. 1 76 Diğer tarafta,
Altaylı, solun ekonomi modelini, manevi değerlerden yoksun,
sadece geçim derdine odaklandığı bir doktrin olarak gördü­
ğünden Müslüman Türk toplumuna uyarlanamayacağını irat
etmiştir. 1 77 Sağın ve solun çözüm önerilerini rafa kaldıran Al­
taylı, milliyetçi-toplumcu fikrin ekonomik esasını "Allah, mil­
let ve ekmek" teslisi ile formüle etmiştir. 1 78 Bunu çeşitli şekil­
lerde itham etmeye kalkanlara yönelik olarak Altaylı, milliyet­
çi-toplumcu fikrinin, ne Hitler'in ne de Almanların ortaya at­
tığı bir düşünce olmadığını, bunun, tarihi, ekonomik, sosyolo­
jik şartlar altında Marksizm'e karşı bir tez olarak ortaya çıktığı­
nı ileri sürmüştür. 1 79
Milliyetçi-toplumcu görüşün belirli bir çevre için tedavülde
kalması 1 960'ların sonu ile sınırlı olmuştur. Her ne kadar bu ,
müdafileri tarafından reddedilse de, milliyetçi toplumcu düşü­
nüş, ırkçı bir veçheyi haizdi. Bu haliyle, değil toplumun önem­
li bir kesimi, milliyetçiler arasında dahi kabul görmesi zayıf bir
ihtimaldi. Dar bir çevrede yazılıp çizilen ve üstüne kafa yoru-

1 76 M u rşi<l Altaylı, Türlı M i l l iyetç i - Toplumcu Doktrinin Umumi Esas la n , D . A . S .


Dava Yayınları, lsıanbul, 1 969, s . 1 4 .
1 7 7 Murşid Altaylı, a.g.e., s . 20.
1 78 Murşid Altaylı, a.g.e., s. 20.
1 79 Murşid Altaylı, a.g.e., s. 35.

209
lan milliyetçi toplumcu ideale dair yayıncılık faaliyetleri de te­
barüz etmişti.
Bunlardan ilki, "Milliyetçi Toplumcu Fikir Gazetesi" olarak
1969'da on beş günde bir çıkan Dikmen'i sayabiliriz. Bunun dı­
şında 197 1'de Kınkkale'de Sahlanış ve 1972'de Milliyetçi Top­
lumcu Uğraş adıyla da aylık dergi neşredilmişti. Kendilerini,
Türkiye'de etkisi günbegün artan komünizme karşı emniyet
supabı olarak görmüşlerdi.
Milliyetçi-toplumcu doktrin ile faşizme reddiye, 1 960 son­
rasının çatallaşan milliyetçilik düşünün ürünüdür. lkisi de
sola karşı apolojik reaksiyondu . Sağ cenahta, Soğuk Savaş'ın
başından l 960'lı yılların ikinci yarısına kadar emperyalizm,
sömürü düzeni ve kalkınma gibi kavramlar, Sovyetler'i, ko­
münizmi ve sosyalizmi çağrıştırdığı gerekçesiyle hiçbir şekil­
de kullanılmamıştı. Ancak l 960'ların ortalarından itibaren sa­
ğın, sola karşı irtifa kaybından ötürü , mezkur kavramlar, mil­
liyetçi-toplumcu formülasyonu altında zikredilmeye başlan­
mıştı . lkinci tartışma konusu , ırkçılık, l 930'ların ortaların­
dan lkinci Dünya Savaşı'nın bitimine takaddüm eden günler­
de geçer akçeydi . Dünyada böyle bir eğilim vardı. Türk mil­
liyetçileri de buna teşneydiler. Fakat bunun süresi Alman­
ya'nın savaş sırasında gösterdiği performans ile sınırlı kalmış­
tı. Daha sonra Türk milliyetçiliği içerisinde bir klik bunu de­
vam ettirmiştir.

Milliyetçi-antikomünist dergiler

Türk Kültürü

27 Mayıs askeri darbesinden sonra sol hareketler en dinamik


ve hareketli günlerini yaşamaktaydı. Haliyle, antikomünist ya­
yınlar açısından da malzeme bollaşmaktaydı. Bu durum, döne­
min dergilerini , l 940' lı yılların ikinci yarısından i tib a re n çıkan
ve de DP döneminde yayınlananlardan kısmen farklılaştırmış­
tır. Çünkü siyasi ortam ve aktörler farklılaşmıştı.
Soldaki çeşitliliğe karşı Türk Kültürünü Araştırma Enstitü-

210
sü , Türk Kültürü dergisini 1962 yılında yayınlamaya başlamıştı.
Landau'nun "ılımlı pan-Türkizm ile araştırmacılık bileşiminin
en iyi ömeği" 1 80 olarak gördüğü dergi, kendini "Türk dünyası­
nın dergisi" olarak tanıtmıştı. Derginin baş ideoloğu lbrahim
Kafesoğlu idi.1 81 Soğuk Savaş yıllarında antikomünist yayınlar
içerisinde kapsam ve nitelik bakımından en farklı iki dergi, yu­
karıda anlatılan Türk Düşüncesi ile birlikte Türk Kültürü olmuş­
tur. Türk Kültürü'nün yelpazesi çok geniştir. Onun içerdiği bü­
tün mevzulara değinmek çalışmanın sınırlarını aşacağı için bu­
rada Türk Kültürü'nün komünizme ve dış Türklere ilişkin ba­
kışı irdelenecektir. Derginin birinci sayısında "amacın" belirtil­
diği metinde, Türk dünyasının bir bütün olarak anlamaya ça­
lışılacağı, ancak yanlış anlaşılmasına mahal vermemek için de,
"siyasi iddia ve ihtiraslardan" uzak durulacağı bilhassa ifade
edilmiştir. 1 82 Belli ki bu açıklama yeterli olmamış, daha sonra
Kafesoğlu konuyu bir daha gündeme getirmiştir. Dış Türkler­
le ilgili olarak yazar, "yayınlarımız tamamıyla kültür sahasıy­
la ilgilidir, siyasi maksadımız yoktur. Dış Türkler ve meselele­
ri ele alınmakla beraber, şu anda yaşadığımız sevgili vatanımı­
zı ikinci plana atmak gibi bir niyetimiz yoktur, " 1 83 diye belirt­
mişti. Kafesoğlu'nun belirttiği gibi dış Türklerle ilgili olan me­
tinler, onların tarih, kültür ve dillerine ilişkin olmuştur. 184 Ge­
nellikle Orta Asya Türkleri içerisinde aydın, siyasetçi kimliğiy­
le ön plana çıkan portreler anlatılmıştır. 1 85 Bir de Kırım, Azer­
baycan ve Türkistan gibi memleketlerin tarih, edebiyat ve coğ­
rafyasına ilişkin metinlerin sayısı bir hayli fazladır. 1 86 Türk Kül-
1 80 Landau , Pan-Turkism From lrrendentism to Cooperation, Hurst &: Company,
Londra, 1 995, s. 1 58.
1 8 1 Yüksel Taşkın, Anti-Komünizmden Küreselleşme Karşıtlığına Milliyetçi Muha-
fazakdr Entelijansiya, iletişim Yayınlan, İstanbul, 2007, s. 1 39.
182 "Amacımız ve Yolumuz" , Türk Kültürü, yıl 1, sayı 1, Kasım 1 962, s. 5 .
1 83 lbrahim Kafesoğlu, Türk Kültürü, 8, Haziran 1 963.
1 84 Bkz. Kemal Ortaylı, "Kının Türklerinin Milli Efsanelerinden" , Türk Kültürü,
yı l 1 , sayı 1 , Kasım 1962, s. 46-48.
185 Bkz. Abdullah Battal Taymas, "Kazanlı Şair Abdullah Tukay'ın Ölümü Üzeri­
ne" , Türk Kültürü, yıl 1 , sayı 9, Temmuz 1 963, s. 48-54.
1 86 Bkz. Mustafa Hakkı Türkekul , "Azerbaycan Mizah Edebiyatına Bir Bakış" ,
Türk Kültürü, yıl 1 , sayı 9, Temmuz 1 963, s. 36-48; Abdülkadir inan, "Dağıs-
21 1
türü'nün 1 9 . sayısı, 1 9 1 8 Mayıs ayında kurulan, ancak 1 920 Ni­
san ayında Sovyetler tarafından işgal edilen Azerbaycan'ın ta­
rihine, kültürüne, edebiyatına ve müziğine ayrılmıştır. 1 87 Ke­
za "Esir Milletler Haftası" nedeniyle Türkiye dışındaki Türkle­
rin, bilhassa da Sovyetler ve Balkan Türklerinin durumunu ir­
deleyen bir dosya (2 1 . sayı) hazırlanmıştı. Bu mevzunun siyasi
kısmının neden işlenmediğinin gerekçesi Kafesoğlu'nun şu ifa­
delerinde gizlidir:

Türkiye henüz dış davalarla uğraşacak kudret ve kıvama gel­


memiştir. Ana yurdumuz siyasi, iktisadi , kültürel alanlarla çö­
züm yolları aramakta iken dış alemle vakit kaybetmek doğru
değildir. . . Türkiye'nin emeklerini memleket haricindeki Türk­
1
ler hesabına harcamak boşa enerji israfıdır. 88

Antikomünist yazında, komünizmin egemenliği altında­


ki Türkistan'ın siyasi durumu ile ilgili metinlerin sayısı bir
hayli fazla iken, Türk K ü l türü 'nün ilk birkaç sayısında Tür­
kistan ile ilgili olan metinlerde Türkistan'ın sadece fiziki yö­
nüne vurgu yapılmıştı. Buna karşın, siyasete dair hiçbir şey
zikredilmemiştir. 1 89 Ancak, daha sonra bu kural delinmiştir.
Hatta Sovyetler'le Çarlık Rusya'sı arasında eğitim üzerine ya­
pılan karşılaştırmada Sovyetler yeğlenmiştir. Çünkü Türki
gruplar arasındaki okuma oranı , hiç olmadığı kadar artmış­
tı. Ancak bunun da, Sovyetler'in, "Türkleri Ruslaştırmak için
geliştirdikleri bir uygulamadır," diye belirtmeyi ihmal etme­
mişlerdi . 1 90
Türk Kültürü'nde Türk milliyetçiliği ile ilgili yazıların sayısı
baskın olmakla birlikte Fethi Tevetoğlu gibi antikomünist ki-

tanlı Mehmet Efendi Osmanoğlu ve Eseri " , Türk Kültürü, yıl 1 , sayı 1 0 , Ağus­
tos 1963, s32-36.
1 87 Bkz. Türk Kültürü, yıl 2 , sayı 19, Mayıs 1 964.
1 88 lbrahim Kafesoğlu, "Bütün Türklük" , Türk Kültürü, yıl 1 , sayı 8, Haziran
1 9 6 3 , 5 . 2.

1 89 Ahmetcan Okay, "Türkistan'ın Tabii Durumuna Genel Bir Bakış" , Türk Kültü­
rü, yıl 1, sayı 3 , Aralık 1 962, s. 45-49.
1 90 Hanif Altan, "Milli Meselelerde Sovyetler'in Tutumu " , Türk Kültürü, yıl 1 , sa­
yı 5, Mart 1963, s. 3 1 -36.

212
şilikler dergiyi antikomünist propagandaya mahkum etmişler­
di. 1 9 1 Landau'nun tespiti kısmen doğru olmakla birlikte antiko­
münist yazılar sadece Tevetoğlu'na ait değildi ve Tevetoğlu'nun
antikomünist mahiyetteki ilk yazısı, derginin çıkışının dördün­
cü yılında yayınlanmıştır. Diğer tarafta Tevetoğlu'nun yazıla­
rı antikomünizmle de sınırlı değildi. Türk milliyetçiliğine kat­
kı yapmış isimler üzerine portre denemeleri,192 Atatürk'ün Har­
bord ile Görüşmeleri ile Atatürk ile Samsun'a Çıkanlar isimli ça­
lışmaları ilkin burada tefrika edilmişti.
Tevetoğlu dışında, Türk Kültürü'nü antikomünizme yönelik
bir araç olarak kullanan İsmail Coşkuner, Türk gençliğine sesle­
nirken komünizmi "Moskofluğun en kuvvetli emperyalizm sila­
hı" olarak görmüştü. Bunun yanında komünizm, aynı zamanda
en büyük ve yakın tehlike olarak telakki edilmiştir. Görüldüğü
üzere Sovyetler, Rusların tarihsel emelleri ve komünist ideolo­
ji üzerinden tenkit edilmiştir. Ancak dış Türklerin siyasete alet
edilmeyeceği şiarına sadık kalınmıştır. 1 93 Coşkuner'in metnin­
den sonra, iç komünizme dair uzun süre sessizlik hakim olmuş­
tur. Burada anlatılan komünizm Rus emperyalizmi ile içkin ha­
le gelmiştir. Landau'nun Tevetoğlu ile ilgili iddiasına bir dönüş
yaparsak eğer, Tevetoğlu ilkin Milli Eğitim'deki "kızıl faaliyet­
lere" dikkat çekmiştir. Tevetoğlu'na göre, Milli Eğitim'deki kızıl
faaliyetleri, 1 920 yılından itibaren başlamıştır. 1 920 dikkat çe­
kici bir yıldır. Çünkü Türkiye' de sol faaliyetlerin bereketlendiği
ve aynı zamanda baskılanmaya başladığı tarih olması açısından
önemlidir. Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde yer alan komü­
nistleri periyodik aralıklarla ifşa etmekle beraber Tevetoğlu'nun
üzerinde durduğu esas mevzu Köy Enstitüleri olmuştur. Köy
Enstitüleri kurulduğu tarihten ( 1 940) itibaren milliyetçi ma­
hallede tartışma konusu olmuştur. Onların iddiasına göre ens­
titüler, Sovyetik kurumlardı. Bu düşünceye göre, bunun kurul-

1 9 1 Landau , Türkiye'de Sag Sol Hareketler, s. 28 1 .


1 9 2 Fethi Tevetoğlu, " Hamdullah Suphi Tanrıöver ve istiklal Marşımız" , Türk
Kültürü, yıl 4, sayı 45, Temmuz 1 966, s . 790-796.
1 93 lsmail S. Coşkuner, "Albayrak Gölgesinde Bir Gençlik", Türk Kültürü, yıl 1 ,
sayı 2 , Aralık 1 962, s . 7

21 3
masındaki temel amaç, komünizmi, köylerden başlayarak top­
lumun tüm katmanlarına benimsetmekti. Ona göre, enstitünün
yayın organında Ruslardan, sosyalizmden ve "komünist dikta­
törlüğünden" övgü ile bahsedilmişti. Tevetoğlu, Türkiye'de Sos­
yalist ve Komünist Faaliyetler başlığı altında yazı dizisi neşret­
mişti. Aslında bu başlık, daha sonra yayınlanacak olan kitabı­
nın ismidir. Türk siyasi tarihinde ilk sosyalist teşekkül olarak
gördüğü Osmanlı Sosyalist Fırkası ile giriş yapmıştır. Yazıların­
da Tarık Zafer Tunaya, Bezmi Nusret Kaygusuz ve Süleyman
Çapanoğlu gibi sol tarih üzerine metni olanlardan faydalanarak
OSF'nin kuruluşu, Paris'te kurulan OSF ve Hüseyin Hilmi, namı
diğer İştirakçi Hilmi'nin portresi üzerinde epey durmuştur. 1 94
Tevetoğlu, daha sonraki yazılarında Türkiye'de sol hareketler,
teşekküller ile portreler üzerine kronolojik bilgi vermeye devam
etmişti. Ancak bunu verirken, antikomünist pencereden yakla­
şanların "komünistlerin Türkiye'yi ele geçireceği" duygusu Te­
vetoğlu'nda da hakim olmuştur. Birinci Dünya Savaşını mütea­
kip kurulan sol partiler, Sosyal Demokrat Fırkası ( 1 9 1 8- 1922) ,
Türkiye lşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası ( 1 9 1 9- 1 924) , OSF'nin
devamı niteliğinde olan Türkiye Sosyalist Fırkası ( 1 9 1 9- 1 922)
üzerine ansiklopedik açıklamalarda bulunmuştur. 1 95 Sol açıdan
epey mümbit olan 1 920 yılı ortamını anlatan Tevetoğlu , Mus­
tafa Kemal'in sol teşekküllere karşı manevralarından sitayişle
bahsetmiştir. 1 96 Tevetoğlu'nun satırlarında, Mustafa Kemal bir
yanda düşmana karşı Milli Mücadele'yi verirken diğer yandan
da ikinci bir milli mücadeleyi komünizmin Türkiye'ye girmesi­
ne mani olmak için vermişti, intibaı vardır. Tevetoğlu, Yeşil Or­
du'nun kapatılma sürecini bu duygularla ifade etmiştir. 1 97 Teve­
toğlu, antikomünizmi, ancak "antisosyalizm" ifadesini kullana-

1 94 Fethi Tevetoğlu, "Türkiye'de Sosyalist ve Komünist Faaliyetler" , Türk Kültü­


rü, yıl 4, sayı 42, N isan 1 966, s. 5 1 2-5 19.
1 Q5 Fethi Tevl'toğh ı , ''Türkiye'de Sosyalist v e Komünist Faaliyetler ili" Türk Kül­
türü, yıl 4, sayı 4 7 , Eylül 1 966, s. 998- 1 1 1 1 .
1 96 Fethi Tevetoğlu, "Türkiye'de Sosyalist ve Komünist Faaliyetler IV" , Türk Kül­
türü, yıl 4, sayı 48, Ekim 1 966, s. 1 1 29- 1 1 34.
197 Fethi Tevetoğlu, "Atatürk'ün Kapattırdığı Teşekkül: Yeşilordu" , Türk Kültürü,
yıl 5 , sayı 49, Kasım 1 966, s . 62-74.

214
rak, il. Meşrutiyet dönemine kadar götürmüştür. Meclis-i Me­
busan'da Müslüman ve Türk sosyalist mebus olmadığını ifade
ederek Müslüman ve Türk olan herhangi bir kimsenin sosyalist
olamayacağı iddiasını ortaya atmıştır. Bir de Tevetoğlu, Türki­
ye'de var olan sosyalist hareketlerin kökenini Bulgar ve Ermeni
komitacılarına dayandırarak, sosyalizmin bu topraklarda evvel­
den beri süfli niyete sahip olduğunu ima etmiştir. Meclis-i Me­
busan'a giren Bulgar ve Ermeni mebusların, Parlamento'ya gir­
meden önce de sosyalist oldukları ve bunların "Türk düşmanı"
oldukları düşünülürse Meclis dışındaki OSF içerisinde bunların
izlerini aramanın yersiz olduğunu ifade etmiştir. Buna karşın
Tarık Zafer Tunaya'nın Meclis-i Mebusan'da Müslüman ve Türk
mebus bulunma ihtimali üzerinde durmasını, "büsbütün haki­
katten uzak bir 'ham hayal'den" ibaret görmüştür. 1 98 Bu iddia­
sını, Munir Süleyman Çapanoğlu'nun, Türkiye'de Sosyalizm Ha­
reketleri ve Sosyalist Hilmi isimli eseriyle de perçinlemiştir. Ça­
panoğlu da gayrimüslim sosyalistlerin OSF ile ilişki kurmadık­
larını, belirtmiştir. Çünkü "amaçları, yolları ayrı ve başkaydı ve
çünkü böyle bir irtibatı ne beriden, ne de öteden esasen arayan
da yoktu," şeklinde ifade etmiştir. 1 99
Türk milliyetçiliği ile ilgili olarak, farklı tezle okurun karşı­
sına çıkan Kafesoğlu'na göre, Türk milliyetçiliği, genel kanaat­
lerin aksine, 18. yüzyılda Batı'da ortaya çıkan milliyetçilik ce­
reyanlarının etkisiyle ortaya çıkmamıştır. 1 8 . yüzyıldan evvel
Türk tarihinde milliyetçi semptomlara rastlanabileceğini ileri
sürmüştür. Orhun yazıtlarını (8. yüzyıl) Türk milliyetçiliğini
ortaya koyan bir belge olarak görmüştür. İslamiyet öncesinde
ortaya çıkan Türk milliyetçiliğinin, Türklerin lslamiyet'i kabu­
lünden sonra da devam ettiğini ve Osmanlı'nın üç kıtaya hük­
medecek güce kavuşmasının önemli girdilerden birisinin Türk­
lük bilinci olduğunu ileri sürmüştür.200 Sol'dan Türk milliyet-
1 98 Fethi Tevetoğlu, "Meclis-i Mebusan'da Gayri Müslim Sosyalistler" , Türk Yur­
du, yıl 5, sayı 5 1 , Ocak 1 96 7 , >. 1 79 - 1 9 2 .
1 99 Münir Süleyman Çapanoğlu, Türkiye'de Sosyalizm Hareketleri v e Sosyalist Hil­
mi, lstanbul, 1964, s. 50-5 1 .
200 lbrahim Kafesoğlu, "Türk Milliyetçiliği" , Türk Kültürü, yıl 1 , sayı 2 , Aralık
1962, s. 1 -3.

21 5
çiliğine yöneltilen ırkçı ve Turancı ithamlarına cevap veren Ka­
fesoğlu , ırkçılık ile Türk milliyetçiliğini yan yana getirmenin
imkansız olduğunu ifade etmiştir. Turancılık iddiasını ise saf­
sata olarak ifade etmenin yanı sıra bunun gerçekleşmesinin im­
kansız oluşuna dikkat celp etmiştir.201 Bu tartışmayı devam et­
tiren Kafesoğlu, milliyetçi muhafazakarlığa yöneltilen gericilik
suçlamalarına itiraz etmiştir. Din ile bütünleşen milliyetçiliğin
"terakkiyi yavaşlatan amil" olarak gösterilmesini mesnetsiz bir
saptama olarak değerlendirmiştir.202

Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını

Antikomünist dergiler içerisinde, yazar kadrosu itibariyle en


çok dikkat çeken yayınlardan birisi Komünizme ve Komünistlere
Karşı Türk Basını' dır. Dikkat çekmesinin sebebi, yukarıda incele­
nen antikomünist ve Türkçü dergilerden farklı bir kadroya sahip
olmasıdır. Zira yazar kadrosunda yer alan Falih Rıfkı Atay ve Ah­
met Emin Yalman gibi isimler, bir dönem komünist suçlamasına
maruz kalmalarına karşın, l 960'lı yılların ortamında antikomü­
nist içerikli dergide yazı neşretmeleri yayını ilginç kılmıştır. Yu­
karıda anlatıldığı üzere, DP döneminde Falih Rıfkı'nın Yeni Rus­
ya isimli kitabı, komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle ya­
saklanmıştı. Ahmet Emin Yalman ise komünist suçlamasına ma­
ruz kalmış ve daha başka nedenlerle antikomünistlerce suikasta
uğramıştı. Bunlar, antikomünist şiddete maruz kalmışlardı.
Türkiye'de antikomünizme giden pek çok yol vardı . En
kuvvetlisi tabii ki Türkçülüktü . Bu yolda İslamcılık ve Kema­
lizm'den Türkçülüğün tali unsurları olarak bahsedilebilir. An­
cak dikkat çekmemiz gereken başka bir nokta, Soğuk Savaş yıl­
larında liberal diye bilinen isimlerin Türkçüler ve İslamcılar­
dan kısmen farklı nedenler öne sürerek antikomünizmi besle­
miş olmalarıdır.

201 lbrahim Kafesoğlu, " Kültür Milliyetçiliği " , Türlı Kültürü, yıl 1 , sayı 5 , Mart
1 963, s. 2-3.
202 lbrahim Kafesoğlu, "Türk Milliyetçiliğinin Yanlış Tefsirleri" , Tü rlı Kültürü, yıl
1, sayı 7 , Mayıs 1 963, s . 2-3.

216
Konumuza dönersek, dergi 1 965 yılında Ankara'da yayın­
lanmaya başlamış, on sayı ve bir de özel bir sayı olmak üzere
toplamda on bir sayı çıkmıştır. Kapağında her daim, Atatürk'e
ait olduğu iddia edilen, "şurası unutulmamalıdır ki: Türk ale­
minin en büyük düşmanı komünistliktir. Her görüldüğü yer­
de ezilmeli" vecizesi yer almıştır. Ayrıca, Atatürk'e hitaben iki
tane mektup yazılmıştı. Burada, l 960'ların ortamı ve sol faali­
yetler kastedilerek, "müsterih ol Atam. Vasiyetin mutlaka yeri­
ne getirilecek, senin zamanında olduğu gibi komünizmin kafa­
sı mutlaka ezilecektir,"203 ifadeleriyle komünizme karşı serden
vazgeçeceklerinin muştusunu vermişlerdi.
Atatürk dışında, ilk sayılarında dönemin siyasilerinin komü­
nizm karşıtı sözleri alıntılanmıştı. İnönü , Cemal Gürsel, Ekrem
Alican ve Osman Bölükbaşı bu isimler arasında yer almışlardır.
Derginin yazar kadrosu, daha önce ifade edildiği gibi, Türk­
çü isimlerle sınırlı değildir. Yani, Falih Rıfkı , Bedii Faik, Ah­
met Emin Yalman, Burhan Felek ve Namık Zeki Aral204 kadro­
nun bel kemiğini teşkil etmiş ve bunların metinleri daha fazla
dikkat çekmiştir. Bu nedenle sadece bu isimlere değinilecektir.
Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını 3. sayısında
Yeni lstanbul gazetesinden alıntı yaparak 1 965 seçimlerinde
TlP'ten aday olup da daha önce komünist kovuşturmasına uğ­
rayanların isimlerini yayınlamıştır. 205 Bu isimlerle ilgili olarak
yazı kaleme alan Falih Rıfkı, "İsimlere baktım, bir kaçı hep ta­
nıdığım komünist," diye ibare düşmüştü.206 Hasan İzzettin Di­
namo'nun Türkiye'yi Sovyet peyki olarak görmek istediği Tür­
kiye Sovyet Cumhuriyeti isimli şiirini yayınlamışlardı.207
Kemalist Falih Rıfkı, solcuların, İkinci Dünya Savaşı'ndan

203 Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını, Fasikül 5 , Ankara, 1 966, s. 1 3 .


204 iktisat profesörü Namık Zeki Aral, Rahşan Ecevit'in babasıdır.
205 Hüseyi n Korkmazgil, Rasih Nuri lleri, Mahmut Makal, Adnan Cemgil, Behice
Boran, Sadun Aren, Kemal Sülker, Nihat Sargın, Yaşar Kemal , Cevdet Kudret
Soluk, Mehmet Ali Aybar vd. için bkz. Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk
Basını, Fasikül 3, Ankara, 1965, s. 50-54.
206 Falih Rıfkı Atay, "isimlere Bir Göz Atınız" , Komünizme ve Komünistlere Karşı
Türk Basını, Fasikül 3, Ankara, 1965, s. 5 5 .
2 0 7 Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını, Fasikül 4, Ankara , 1 965 , s. 1 2 .

21 7
sonra, Sovyetler'in, Türkiye'yi tehdit etmesinin karşısında Tür­
kiye'nin, ABD'den yardım taleplerini emperyalizm olarak de­
ğerlendirdiklerini, buna karşın Sovyet yardımlarını "bağımsız­
lığı koruma" gibi "inandırıcılıktan" uzak bir gerekçe ile meşru­
laştırmaya çalıştıklarını ifade etmiştir. Türkiye'nin Sovyet pey­
ki olmasına müsaade etmeyeceklerini ifade eden Atay, Türk
milliyetçilerine, "eğer Atatürkçü iseniz, Amerikan hürriyetçili­
ğini ve insaniyetçiliğini Atatürk gibi seviniz," gibi, Atatürk sev­
gisi ile Amerikan sevgisini bir tuttuğu ifadelerle seslenmişti.208
Cumhuriyet gazetesinin ve Yön dergisinin, Kemalizm'in 6 ilke­
sinden sosyalist düşünce devşirme çabalarını beyhude olarak
gören Falih Rıfkı, "Atatürk ki komünizme nerede rastlarsanız
ayakaltında çiğneyiniz," dediğini ve Atatürkçülüğü komünist­
leştirerek gençlik arasında kök salmanın sadece hayalden iba­
ret olacağını ifade ederek rahatsızlığını dile getirmişti.209 Falih
Rıfkı, soldan gelen "Türkiye'nin emperyalizm uşağı olduğu"
eleştirilerinin, Sovyetler'de üretilip Türkiye soluna servis edil­
diğini iddia etmişti.2 1 0 Atay, geçmişte sömürge sahibi olan Ba­
tı Avrupa devletleri ile ABD'nin, zaman içerisinde sömürgeleri
hürriyete kavuşturmasına karşın Sovyet ve Çin komünizminin
sahip olduğu sömürgelerin katbekat fazla olmasına karşın Tür­
kiye solcularının emperyalist olarak sadece Amerika'yı gördük­
lerini ifade etmişti.2 1 1 Falih Rıfkı, her fırsatta, Vietnam, Kore ve
Dominik'i yazılarına, konuşmalarına konu eden solcuları, ne­
den Macaristan, Polonya, Romanya ve diğer peyk ülkelerinden
söz etmediklerini sorgulamıştır. 2 1 2 Falih Rıfkı'nın hemen he­
men her yazısının ABD'ye değen bir tarafı vardı. Amerika, onun

208 Falih Rıfkı Atay, "Amerikan Emperyalizmi " , Komünizme ve Komünistlere Kar­
şı Türk Basını, Fasikül 1 , Ankara, 1965, s. 7-8.
209 Falih Rıfkı A tay "ihtar" , Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını, Fasi­
,

kül 3, Ankara, 1965, s. 56.


2 1 O Falih Rıfkı A ta y , "Komplo ve Onun Peyki" , Komünizme ve Komünistlere Karşı
Türk Basını, Fasikül 5, Ankara , 1 966, s. 38.
2 1 1 Falih Rıfkı Atay, "Yalan ve Yalancılar" , Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk
Basını, Fasikül 2, Ankara, 1965, s. 1 9 .
2 1 2 Falih Rıfkı Atay, "Boynumuz Boyunduruğa Girmeyecek" , Komünizme ve Ko­
münistlere Karşı Türk Basını, Fasikül 2, Ankara, 1965, s. 23.

218
için, hürriyeti, refahı ve eşitliği simgelemişti. Buna karşın Sov­
yetler ise, en hafif tabirle "demir perde" ülkesiydi. Ancak Atay,
Sovyetler'in sadece komünist sisteme sahip olduğu için değil,
aynı zamanda kadim düşman olduğu için de ötelenmesi gerek­
tiği inancındaydı. Bu nedenle yazılannın hedefinde Sovyet yan­
lısı diye tarif ettiği TIP de vardı. llk kez seçimlere girecek bir sol
partiye geçit verilmemesi gerektiği, aksi takdirde Türkiye'nin,
edinmiş tüm "kazanımlarından" olacağı ihtannı yapmıştı.
1 9 60'lı yıllardaki sol ortamdan rahatsızlık duyan bir diğer
gazeteci, Burhan Felek 1 96 1 Anayasası'nın getirdiği göreceli
özgürlük ortamına değinerek komünizmin, bu ortamdan fay­
dalanarak palazlanmaya çalıştığını ifade etmiştir. Ancak bu­
nun , tıpkı "ileri" memleketlerde olduğu gibi Türkiye'de de ya­
sak olması gerektiğini şu şekilde gerekçelendirmiştir:

Komünizm. . . hürriyet ve adalet maskesi altında, zulüm ve is­


tibdad ve şahsi tahakküm sistemidir. Ya bir ihtilal ile gelir ya
da gevşek bir hürriyet rejimini eline alır. Son derece milliyet­
çi ve hamiyetli görünür. Bir idareye nüfuz etti mi her şey or­
13
tadan kalkar. 2

Ezcümle, Burhan Felek komünist sistemde hürriyet olma­


dığı, insanların tek merkezden yönlendirildiği ve herkesin hür
iradesine ipotek konulduğunu ifade etmiştir.
Türk basınının duayenlerinden Ahmet Emin Yalman, 1 960'lı
yıllann ortalarında, isim vermeden, ancak solcu dergileri işaret
ederek, bir kısım yayınların muttasıl surette ve aşırı bir biçimde
" millilikten" bahsetmelerinden hoşnut olmuştur. Ancak mü­
him mevzuların, sol görünümlü komünistler tarafından işlen­
diği ve bunun soncunda Türkiye'nin sonunun hiç iyi olmaya­
cağı endişesini taşımıştır. Ona göre, güdülen yegane amaç "ec­
nebi düşmanlığı, Amerikan düşmanlığı, sermaye ve hür teşeb­
büs düşmanlığı havası içerisinde Türkiye'yi hür dünyadan"214

2 1 3 Burhan Felek, "Yarası Olan Gocunur ! " , Komünizme v e Komünistlere Karşı


Türk Basını, Fasikül 2, Ankara, 1 965, s. 1 1 - 1 3 .
2 1 4 Ahmet Emin Yalman, "Sonu Nereye Vanr? " , Komünizme v e Komünistlere Kar­
şı Türk Basını, Fasikül 2, Ankara, 1965, s. 1 6 .
219
izole ederek Sovyet peyki haline getirmektir. Ahmet Emin Yal­
man, Falih Rıfkı'nın başlattığı tartışmayı devam ettirmişti. Yal­
man, Amerikan üniversitelerinde "hür düşünce" yayılmasına
karşın Sovyetler'de ve peyk ülkelerde hür düşünce, teşebbüs ve
rekabetten bahsedilemeyeceğini vurgulamıştı. 21 5
Türk basın tarihinin önemli isimlerinden Bedii Faik, solcu­
ların, sokaklarda "Kahrolsun Komünizm" yazısı gördüklerin­
de sinirlendiklerini ve polisi göreve çağırdıklarını ifade etmiş­
ti. 216 Bu düzlemde Bedii Faik, 1 960'lar Türkiye'sinde solcula­
rın, sağcılara oranla daha rahat nümayiş tertip ettikleri iddiası­
nı gütmüştür. Bedii Faik, "kalk aslanım sen. Kabart yelelerini
ki korkakların dudakları çatlasın . . . Kalk vatanım kalk. . . Top­
rağını hiçbir zelzelenin yapamadığı kadar ürperterek ve inan­
cını hiçbir volkanın dökemediği kadar lavlaştırarak kalk," gibi
ifadelerle komünizme karşı "kalkışmaya" çağırdığı Türk top­
lumunu keskin bir dikotomi içerisinde tahlil etmiştir. Ona gö­
re , "bir tarafta , karnaval maskeleri ardında , çılgınca tepinen ve
renkleri, uçuk kızıldan en ağdalı pıhtı kırmızısına kadar sapı­
tanlar," diye nitelediği komünistler, diğer tarafta ise "bu tepini­
şe bir süre hayretle baktıktan sonra, yavaş sinirlenmeye başla­
yan gerçek yurt kütlesi," diye tanımladığı antikomünistler yer
almıştır.217 Bedii Faik, Türk komünistlerini Fransız ve İngiliz
komünistleriyle karşılaştırmış ve Türk komünistlerini müsteh­
zi bir edayla "yeryüzü komünistlerinin sadece en bilgisizi ve
akılsızı değil, aynı zamanda en arsızı ve pişkini," olarak tasvir
etmişti.21 8 Bedii Faik, antikomünistlerin her fırsatta komüniz­
mi tahakküm etmek için sığındıkları Atatürk'ün "komünizm
görüldüğü yerde ezilmelidir," sözü için "velev ki doğru olma­
sın" diyerek başka bir noktaya dikkat çekmiştir:

2 1 5 Ahmet Emin Yalman, "Bizdeki Bayat Modanın Köleleri " , Komünizme ve Ko­
münistlere Karşı Türk Basını, Fasikül 5, Ankara, 1 966, s. 53.
2 1 6 Bedii Faik, "Ben Yazdım Ne Olacak ? " , Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk
Basını, Fasiku1 2, Ankara , 1 96 5 , s . 3 3 .
2 1 7 Bedii Faik, " Kalkın" , Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını , Fasikül 2 ,
Ankara, 1 9 6 5 , s . 3 5 .
2 1 8 Bedii Faik, "Sıra Şantajda " , Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını, Fa­
sikül 2, Ankara , 1 965, s. 49.

220
Atatürk bunu söylememiş de komünizmi baş tacı mı etmiş?
Nazım Hikmet, Erkin gemisinin yedi kat su altı bölmelerinde
hapis yatarken, Atatürk hayatta idi. Rusya'dan Trabzon kıyıla­
rına çıkan Türk adlı komünist serserilerinin . . . denize dökülü­
şü de onun mavi gözlerinin şimşekleri altında olmuştur. . . Ata­
türk Sovyet elçilerine komünizme karşı ne düşündüğünü yüz­
lerine haykırmıştır. Atatürk'e atfedilen söz, elçilik personeline
19
söylediklerinin yanında methiye kalır methiye . 2

Yeri gelmişken, antikomünistlerin, Mustafa Kemal'in düşün­


cesini, eylemlerini ve bilhassa da sözlerini tramplen olarak kul­
landıklarını belirtmekte fayda vardır. Bu konuya ayrı bir paran­
tez açmak icap ediyor.
Cangül Örnek, Kemalist ideoloj inin sınıf mücadelesine ka­
palı olması ve Milli Mücadele yıllarında komünizme karşı yü­
rütülen mücadelenin, yönetici sınıfının komünizm karşıtlığı­
nı besleyen iki önemli unsur olduğunu söylemiştir.220 Zürcher
ise Kemalizm'in altı ilkesinden biri olan halkçılığın "sınıf çı­
karlarının inkarına (Kemalizm'e göre Türkiye'de Avrupa'da an­
laşıldığı anlamda sınıflar yoktu) ve sınıf esasındaki siyasal faa­
liyetin (ve böylece bütün sosyalist ve komünist faaliyetin) ya­
saklanmasına yol açıyordu , " yorumunu yapmıştır. 221 Kema­
lizm'in devletçilik anlayışı "sosyalizmin bir biçimi kesinlikle
değildi."222 Buna göre, 29 Ağustos 1 930 tarihinde mimar-mü­
hendis Kazım Bey tarafından Edirne'de kurulan Türk Cumhu­
riyet Amele ve Çiftçi Fırkası, "Hükümetçe komünist temayülü"
görüldüğü gerekçesiyle kapatılmıştı. 223 Halk Partisi'nin 1 94 7
yılındaki kurultayında, milliyetçiliğin komünizme karşı kulla­
nılacağının vaadi verilmişti. Milliyetçilik yeniden tanımlanmış­
tı. Kemalizm'e bu süreçte liberal bir kılıf biçilmişti. Yüksel Taş-

2 1 9 Bedii Faik, "Allah Kurtarsın" , Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını,


Fasikül 5 , Ankara, 1 966, s. 1 38.
220 Cangül Örnek, Tii rhiye'n i n Snğıı h Savaş Dii şıincr Hayı1tı , Can Ya yınlan . lstan-
bul, 20 1 5 , s. 62.
2 2 1 Erik jan Zürcher, a.g.e., s. 285 .
222 Eric jan Zürcher, a.g.e., s. 286.
223 Mustafa Albayrak, a.g.e., s. 1 6 .

221
kın, milliyetçi muhafazakarların, Kemalizm'in siyaset kültürü
ile ve ideolojik öncülleriyle rahatlıkla uzlaşabileceklerine dair
en belirgin göstergenin antikomünizmde ortaya çıktığını ifade
etmiştir. Antikomünizm, ideolojik bir endişe olmakla birlikte
aynı zamanda devlet yöneticileri arasında bir uzlaşma platfor­
mu olmuştur.224 1 945- 1 950 yılları arasında cereyan eden Tan
baskını, DTCF olayı ve sol partilerin kapatılması komünizme
karşı iktidar ile mu halefet arasındaki uzlaşının ilk örnekleridir.
CHP'nin, DP döneminde antikomünist uygulamalara ses çıkar­
maması bunun ikinci aşamasını oluşturmuştur.
Antikomünistler, kendi meşruiyetlerini perçinlemek için
Mustafa Kemal ismini tramplen olarak kullanmışlardır. Erken
Cumhuriyet döneminde kurucu kadronun sol hareket ve faa­
liyetlere karşı gösterdiği tavır antikomünistler için somut da­
yanak teşkil etmiştir. Dolayısıyla komünizme karşı çıkarken
Mustafa Kemal'in ismini kendilerine kalkan yapmışlardı. Bu bir
tür pragmatizm olmakla birlikte Kemalizm'in içinde antikomü­
nizmin izlerine çok rahatlıkla rastlanabilir.
Mustafa Kemal'e atfedilen, "bu memlekette komünistler yal­
nız bizim tevkif ve hapsettiklerimizden ibaret değildir. Bu işler­
le bizzat yakından alakadar olacağım. Şurası unutulmamalıdır
ki, Türk aleminin en büyük düşmanı komünistliktir. Her gö­
rüldüğü yerde ezilmelidir,"225 sözüne antikomünist yazın yay­
gın bir biçimde atıf yapmıştı. Burada güdülen amaç, Mustafa Ke­
mal'in düşünce ve eylem dünyasını antikomünist kalıba oturt­
mak olmuştur.22 6 Mustafa Kemal'in, mezkur sözü dışında, Milli
Mücadele yıllarında sarf ettiği başka sözlere de vurgu yapılmış­
tır. Örneğin, "Türkiye' de Bolşeviklik olmayacaktır. Çünkü Türk
Hükümeti'nin ilk gayesi halka hürriyet ve saadet vermektir,"227
bunlardan sadece bir tanesidir. Emekli bir asker olan Faruk Gü­
ventürk, Diyarbakır'da öğretmen, öğrenci ve genç subaylara ko-

224 Yüksel Taşkın , a.g.e. s. 62.


2 2 5 Cemal Anadol, Dünyayı Kemiren Afet Kızıl Emperyalizm, Milliyetçi Anadolu
Yayınlan, lstanbul, 1977, s. 225-226.
226 Visali Gündoğan, a.g.e., s. 276.
227 Visali Gündoğan, a.g.e. , s. 363.

222
münizm üzerine verdiği konferansta Atatürk'ün söylediği iddia
edilen " komünizm bir yılandır nerede görülürse ezilmelidir,"
sözüyle asıl konuya girmiştir.228 Antikomünist aydınlar, Kema­
lizm'in sosyalist ve anti-kolonyalist pratik ve vizyonla ilişkilen­
dirilmesine şiddetle karşı çıkmışlardı. Bunun sebebi Kemalizm
ile sosyalizmin bir arada anılmasına kitlelerin inancının pekiş­
mesidir. 229 Yön dergisinde çıkan Atatürk ve sosyalizm temalı ya­
zılara cevap vermekte gecikmemişlerdi.
Yukarıda zikredilen isimleri bir araya getiren saik, komü­
nizmin, Amerikan düşmanlığı olmuştur. Türkiye solcularının
meydanlarda NATO , ABD ve 6. Filo aleyhine slogan atmala­
rından son derece rahatsız olmuş ve bunu da açık açık dile ge­
tirmişlerdir. Örneğin Falih Rıfkı hemen hemen her yazısında
ABD'ye vurgu yapacak bir şey bulabilmiştir. Hürriyet, özgürlük
ve özel sermayenin korunması ortak tema olmuştur. Yani açık
bir şekilde Amerika'nın yanında yer almışlardır. Türkçüler ile
milliyetçi muhafazakarların dile getirdiği din, ahlak, Rusya'nın
tarihsel emelleri ve dış Türkler gibi can alıcı konular, mahut
isimlerin radarına pek takılmamıştır. Veya takıldıysa da bunun
çok komprime olduğunu söyleyebiliriz.

Kom ünizmle Savaş

Türkçü ve antikomünist çizgideki Komünizmle Savaş dergi­


si 1 966 yılında lzmir'de aylık olarak çıkmaya başlamıştır. Ka­
pağında "Bozkurt" resmi ile yayınlanan derginin sloganı, tıpkı
Orkun'unki gibi, "Bütün Türkler Bir Ordu" idi. 1 950'li yılların
başında yayınlanmaya başlayan Orkun dergisiyle, slogan, sim­
ge ve Türkçü muhteva bakımından benzerliklere sahipti. Der­
ginin sahibi Hasan Oraltay, yazı işleri müdürü ise Orhan Öz­
gedik idi. Nihal Atsız, Nejdet Sançar, Orhan Özgedik, Hayrani
Ilgar gibi Türkçü ve antikomünistler yazar kadrosunda yer al­
mıştır. Dergi an tik o m ü n i s t ve Pantürkist idi . Komünizme karşı

228 Faruk Güventürk, Komünizm ve Faaliyetleri (Hakkında Konferans), lstanbul,


1 968 s. 6.
229 Yüksel Taşkın, a.g.e., s. 165.

223
savaş konsepti benimseyen derginin tanıtım yazısında "Allah'ın
varlığı" nasıl mutlak ise Türkiye'de komünist gerçekliğin o ka­
dar sarih olduğu ifade edilmiştir. 1 960 sonrası politik ortama
vurgu yapılarak komünizmle mücadele biçiminin revize edil­
mesi salık verilmiştir. Çünkü Türkiye'de komünizmle mücade­
le edilirken unutulmaması gereken bir noktaya işaret edilmiş­
ti. imzasız bir yazıya göre, "komünizmin Afrika ve güneye in­
mesine Türkiye mani olmuştur. " Yani, komünizmle mücadele
aşkı, Misak-ı Milli sınırlarını aşmıştır. Bu düzlemde antikomü­
nizm aşkın bir güdüdür.
Derginin kuruluş aşamasında etkin rol alan Orhan Özgedik,
milliyetçi muhafazakarların Türkçülere yönelttikleri eleştirile­
re Ziya Gökalp'in terkibinden ilham alarak cevap vermişti. Din­
dar cepheden kendilerine "dinsiz" denildiği ancak milliyetçile­
rin hiçbir şekilde dinsiz olmadıklarını, örneğin, Ziya Gökalp'in,
paltosunun altına sığınarak, onun din ve milliyetçilik düşünce­
sinin birbiriyle çelişmediğini ifade etmiştir. Özgedik, yazısını,
"milliyetçilik ve din arasında ihtilaf yaratanlar, ihtilaf varmış gi­
bi gösterenler; Türklüğe ve Müslümanlığa hizmet etmiyorlar,"
ifadeleriyle sonlandırmıştı.230 Özgedik, Türklük, Pantürkizm ve
İslamcılığı aynı potada eritmiştir. Öyle ki, dini araçsallaştırarak
bir sonraki adımda "Türk birliğine" ulaşmayı hedeflemiştir.23 1
Bu mecrada vurgu yapılan bir diğer önemli mesele bermutat dış
Türkler olmuştur. "Komünizm emperyalizmi altında bu gün 90
milyon Türk vardır," gibi biraz mübalağalı bir ifadeye yer veril­
miştir.232 tık Japon Turancı lmaoka juichiro'nun233 Ruslara ve
Çinlilere karşı, tüm Türkleri birleşmeye davet ettiği "Turan Mil­
letleri Uyanın" çağrısını yayınlamışlardı.234 Amerika'nın, 1 959
yılı Temmuz ayında tedavüle soktuğu "Esir Milletler Haftası"

230 Orhan Özgedik, "Türk Milliyetçiliği ve Din", Komünizmle Savaş, yıl 1, sayı 5,
1 Kasım 1 965, s. 3-4.
23 1 Orhan Özgedik, "Türklük ve Müslümanlık", Komünizmle Savaş, yıl 1, sayı 7,
1 Ocak 1 966, s. 3.
232 " Komünizmle Savaş (Bu Savaş imansızlar ile iman Edenlerin Savaşıdır) " , Ko­
münizmle Savaş , yıl 1, sayı 1 , 1 Temmuz 1 965, s. 1 .
233 Sinan Levent, Japon Turancıl ığı , Tarih Vakfı Yurt Yayınları, lstanbul, 20 1 6 .
2 3 4 Komünizmle Savaş, yıl 1 , sayı 7 , 1 Ocak 1 966, s. 4.

224
münasebetiyle dış Türklerin durumuna Pantürkist bir idealle il­
gi gösterilmişti. 235
Dergi, 1 0 . sayıdan itibaren el değiştirmiş ve 1963 yılında Sa­
lihli'de faaliyete geçen Türkistanlılar Kültür Yardımlaşma Der­
neği yayın organı haline gelmişti. Bundan sonra yayın politi­
kasında ciddi bir değişiklik meydana gelmiştir. Neredeyse ya­
yınlanan yazıların tamamı dış Türklerle ve bilhassa da Türkis­
tan ile ilgili olmuştur. Burada dikkat çeken isimlerden biri Ze­
ki Velidi Togan olmuştur. Togan, Kaşgarlı Mahmut'un Türkleri
"Tanrı'nın askeri" olarak gördüğünü belirttiği metninde Cum­
huriyet gazetesinin l 930'lu yıllarda milliyetçi yayınlar yapması­
na karşın l 960'lı yıllardaki bundan farklı yayın politikasından
muzdarip olmuştur. Örneğin, llhan Selçuk'a Sovyetler'in Türk­
lere uyguladığı asimilasyon politikasının insanlıkla ne kadar
bağdaştığını sormuştur. Çünkü Sovyetler, 1 940 yılında bütün
Türk/Müslümanlara Kiril alfabesini zorunlu kılmıştı.236
Dergide Orhan Özgedik, " Gördüklerim" başlıklı köşesinde
her sayıda komünistlerin faaliyetlerini ifşa etmiştir. Ana gün­
demi TlP'in ülkedeki faaliyetleri ile Yön dergisinde çıkan yazı­
lardı. TlP'in yayın organı Sosyal Adalet'te yayınlanan metinler­
den bazı kısımlar cımbızla ayıklanarak Tabii Senatör Suphi Ka­
raman, Mehmet Ali Aybar ve Muzaffer Karan'ın komünist faa­
liyet içerisinde oldukları belirtilmiştir. 237

Türk antikomünizmine katkı:


Soğuk Savaş yıllarında dış Türklerin
Türkiye'de dernekçilik ve yayıncılık faaliyetleri
1 9 . yüzyıldaki Osmanlı-Rus savaşlarından sonra, Kırım ve Kaf­
kasya'dan başlayan göçler, Osmanlı'nın demografik yapısı ve
düşün hayatı üzerinde etkili olmuştu . Yerinden edilenler, Ana-
235 Kamil Turan, "Esir Milletler Haftası ve Biz", Komünizmle Savaş, yıl 1, sayı 2, 1
Ağustos 1 96 5 , s. 3 .
236 Zeki Velidi Togan, 'Türk Milletinin Mukadderatı ile llgili Bazı Meseleler" , Ko­
münizmle Savaş, yıl 2, sayı 1 1 , 15 Mart 1967, s. 3, 5 .
237 Orhan Özgedik, "Gördüklerim" , Komünizmle Savaş, yıl 1 , sayı 1 , 1 Temmuz
1 965, s. 3.

225
dolu'yu vatan edinmiş, "gidecek son durak" olarak görmüşler­
di. Osmanlı topraklarına sığınan dış Türkler, Landau'nun de­
yimiyle "entelektüel mayanın" unsuru haline gelmişlerdi. Kı­
rım'dan gelen öğrenciler, Tatar Göçmen Dernekleri ve Buhara­
lılar Yardım Cemiyeti gibi çok sayıda teşekkül meydana getir­
mişlerdi. Bu süreçte Hüseyinzade Ali ( 1 864- 1 94 1 ) , Ahmet Ağa­
oğlu ( 1 869- 1 939) dönemin dış Türk çabalarına önemli katkı
sağlamışlardı. 238 Kendi ülkelerinde kalanlar ise Çarın Ruslaş­
tırma politikalarına karşı kimliklerini, dini inançlarını ve dil­
lerini korumak için ulusal bilince sarılmışlardı. Rusya'nın Pa­
nislavizm politikası, Türklerde tepki uyandırmıştı. Hıristiyan
Çarlığa karşı cihat veya lslam savaşına girmek yerine Batı tipi
ulusal bilinç geliştirmişlerdi. Çarlık döneminde Rusya'ya gös­
terilen tavır ile Sovyet döneminde komünizme gösterilen tep­
ki arasında çok fark yoktu. Bilakis Çarlık Rusya'sındaki uygu­
lamalar ile Sovyet Rusya'sı dönemindeki uygulamalar arasında
benzerlik kurmuşlardı. Rusların, gayri Rus/Müslümanlara yö­
nelik politikasında bir süreklilik olduğunu ifade etmeye çalış­
mışlardı. Ali Kemal Meram'ın "Rusya'nın Çar'lık politikalarıy­
la, Sovyet-Sosyalist Cumhuriyeti politikası arasında herhangi
bir ayrım yoktu ,"239 ifadeleri neredeyse tüm antikomünistler­
ce paylaşılmıştı.
Türk milliyetçiliği, ortaya çıktığı geç 1 9 . yüzyıldan itibaren
dış Türklerin240 bilgi birikimlerinden ve deneyimlerinden is­
tifade etmişti. Türkler de , hem geç Osmanlı ve hem de erken
Cumhuriyet dönemi ve sonrasında Rusya'dan kaçan Türkle­
re soydaşlık güdüsüyle mümkün mertebe yardım etmeye çalış­
mışlardı. Ancak 1920'li yılların başından itibaren dış Türklerin
faaliyetleri mümkün mertebe kısıtlanmaya çalışılmıştı. Landau ,

238 Landau, Pantürkizm, s. 55-56.


239 Ali Kemal Meram, a.g.e., s. 397.
240 Literatürde, Sovyetler'de yaşayan Türkler için "esir Türkler" , "dış Türkler" ve­
ya "Sovyet Dogu Halkları" şeklinde ifadeler kullanılmıştır. "Sovyet Dogu halk­
ları" ifadesini kullanan Patrick von zur Mühlen, bunun aslında Çarlık Rus­
ya'sındaki Türk-Tatar boylan ile Kaflasya kavimleri için kullanılan "Rus Do­
ğu halkları" deyiminden kaynaklandıgını belirtmiştir. Patrick von zur Mühlen,
Gamalıhaç ile Kızılyıldız A ras ında Mavi Yayınlan, Ankara, 1 984, s. 1 .
,

226
bu durumu Mustafa Kemal'in Sovyetler'le ilişkilerini normal­
leştirmek istemesine bağlamıştır. Şunu belirtmekte fayda var­
dır. Türkiye'nin, Turancılığı rafa kaldırmasıyla Lenin'in Panis­
lavizm politikasından vazgeçmesi aynı döneme denk gelmiş­
tir. 241 Landau, Türkiye'de Pantürkizm ve dış Türkler faaliyet­
lerini l 920'li yıllardan ikinci Dünya Savaşı yıllarına kadar "rü­
şeym" olarak ifade etmiştir. Zaten 1 920'li yılların ikinci yarı­
sından itibaren dış Türklerin yayın faaliyetlerine yasak getiril­
miştir. 242 Bu süre zarfında dış Türkler Polonya, Macaristan ve
Almanya gibi ülkelerde dergicilik yapmış ve çeşitli eserler neş­
retmişlerdi. 243
Cumhuriyet'in ilk yıllarında devletin denetimi altında yürü­
tülen yayıncılık faaliyetleri, Soğuk Savaş yıllarında bilhassa so­
lun görünür olmaya başladığı yıllarda ivme kazanmıştır. Tabii
ki bunda, yurtdışında eğitim almış, çok sayıda dil konuşan, Rus
tarihi ve coğrafyasını bilen aydınların etkisi yadsınamaz. Sov­
yetler'in baskısından kurtulmak isteyen pek çok Kafkas, Tatar
ve Kırım Türkü Türkiye'ye göç etmiş, burada siyasi ve kültü­
rel faaliyet içerisine girmişlerdi. ikinci kuşak dış Türkler olarak
adlandırabileceğimiz Cafer Seyit Ahmet Kırımer, Osman Ho­
ca, Mustafa Çokay, Ayaz lshaki, Sait Şamil, Mehmet Emin Re­
sulzade, Zeki Velidi Togan ( 1 890- 1970) , Sadri Maksudi Arsal,
Apdullah Battal, Edige Mustafa Kırımal bunların başında gel­
miştir. 244 Bu aydınlar, yaşadıkları memleketin tarihini, kültü­
rünü ve kendi hayat hikayelerini kaleme alarak Türk antiko­
münizmine katkı yapmışlardı. Abdullah Battal Taymas, Mirza
Bala, Zeki Velidi Togan ve Cafer Seyit Ahmet Kırımer'in eser­
leri bunların başında gelmiştir. Bilhassa Soğuk Savaş yıllarında
Türk aydınının, Rusya ile komünizm arasında bağ kurmasında
ve Rusya tarihine ilgi göstermesinde Akdes Nimet Kurat'ın, Ab­
dullah Taymas'ın ve başka isimlerin Rusya tarihine ilişkin yaz­
dıklarının katkı sağladığı muhakkaktır. Çarlık Rusya ve Sov-

24 1 Landau, Pantürkizm, s. 1 1 2.
242 Landau, Pantürkizm, s. 1 18- 1 1 9.
243 Daha ayrıntılı bilgi için bkz . Landau, Pantürkizm, s. 1 2 1 - 1 26.
244 Patrick von zur Mühlen, a.g.e., 1 984, s. 19.

227
yet Rusya'da yaşayan Türklerle ilgili olarak 1 940'lı yılların son­
larından itibaren tedrici olarak artan eserlerde, dramatik an­
latım hakim olmuştu . Türkçü ve antikomünist yayınlar, Çar­
lık Rusya'sının ve Sovyet Rusya'sının Türkistan, Kının ve Azer­
baycan'da yaptıklarına göndermelerle dolu idiler. Dış Türkle­
rin, yaşadıkları coğrafyaya ilişkin, Sovyetler'in uygulamaları­
na dair çok geniş literatür meydana gelmiştir. Bunların tama­
mını burada anlatmak olanaksızdır. Ancak, burada iki eserden
bahsedebiliriz. Birincisi, Sosyalizm ve Dış Türkler isimli eserdir.
Bu eser, sosyalizmin tahlili ile ilgili olarak Dünya lslam Birli­
ği'nde verilen iki konferans dökümünden meydana gelmiştir.
Örneğin birinci konferans metninde tarihte Türk-Rus ilişkile­
rine değindikten sonra, haliyle komünizme de vurgu yapılmış­
tı . Komünist sistemin çarlık rejiminden uygulamaları bakımın­
dan bir fark olmadığı belirtilmiştir.245 lkinci eser ise Zeki Velidi
Togan'a aittir. Togan da Sovyetler'in, Çarlık Rusya'sının deva­
mı olduğunu düşünmüştür. Ayrıca, Sovyetler'in tatbik ettikleri
politikalarla "komünizmin cihan hakimiyetini Rus emperyalist
milliyetçiliğine geniş çapta dayanarak gerçekleştirmek gayesine
matuftur,"246 ifadelerine yer vererek komünizmin Rus milliyet­
çiliğinin hizmetinde olduğunu ifade etmiştir.
SSCB'den sürgün edilen Türklerin etkisinde kalan antiko­
münizm, Soğuk Savaş yıllarında Türk milliyetçiliğinin daha da
politikleşmesine olanak sağlamıştı. Antikomünistler, Sovyet
Rusya'nın zulmünden kaçanların yaşadıklarını göz önüne al­
mış ve Türkiye'de herhangi bir sol devrimin gerçekleşmesi ha­
linde kendilerinin de aynı akıbetle karşılaşacakları sonucunu
çıkarmışlardı. Dış Türkler, Türk antikomünistlerinin en önem­
li izleklerinden birini oluşturur. Yazılıp çizilenler ve anlatılan
hikayeler, Türk antikomünistlerin Rus/Sovyet/Moskof muhay­
yilesinin gelişerek şekillenmesinde ve paranoya haline gelme­
sinde önemli girdiler olmuştur. Bir de dış Türklerin yukarıda
zikredilen faaliyetlerinden etkilenip antikomünist perspektifle

245 Said Şamil, Sosyalizm ve Dış Türkler, Hilal Yayınlan, lstanbul, 1 97 1 , s. 20.
246 Zeki Velidi Togan, Türklüğün Mukadderatı üzerine: Rus Emperyalizmi ve Onun
Yeni Silahı: Komünizm, Kayı Yayınlan, lstanbul, 1 970, s. 2 1 .
228
Rusya'ya, dış Türklere dair akademik disiplinden ve kaygıdan
yoksun propaganda amaçlı yayınlar neşredilmişti. Ruslan, bar­
bar ve kültür kıyıcı olmakla itham etmişlerdi. Rusların yıkıcı ve
uğursuz oldukları bellekte canlı tutulmuştu.
Soğuk Savaş'ın ilk yıllarından itibaren Türkiye antikomü­
nistlerinin dernekçilik ve yayıncılık faaliyetlerinin yanı sıra dış
Türklerin de aynı minvalde faaliyetleri dikkat çekmiştir. tık
etapta göze çarpanlar, Azeriler, Kırımlılar ve Türkistanlılar, si­
yasetin dışında kalarak kendi tarih, edebiyat, coğrafyaları ile il­
gili meseleleri gündeme getirmişlerdi. Ama bunu yaparken ta­
bii ki antisovyetçiliği ve antikomünizmi merkeze almışlardı.
Azeri Müsavat Partisi'nin girişimiyle Türkiye'de 1 949 yılında
Azerbaycan Kültür Derneği kurulmuştu . Derneğin nizamna­
mesinde "Dernek siyasetle uğraşmaz," diye belirtilmesine kar­
şın247 özellikle Ankara ve İstanbul gibi büyük kentlerde genç­
leri komünizm ve dış Türkler konusunda bilgilendirmek için
konferanslar ve seminerler düzenlenmişti.248 Azerbaycan tari­
hine ilişkin verilen konferanslarda ve neşredilen eserlerde Sov­
yetler'in, farklı etnik ve dinsel gruplara karşı iki tür siyaset güt­
tüğü belirtilmişti. Birincisinin "iktisadi Ruslaştırma" ve ikinci­
sinin de "kültürel Ruslaştırma" olduğu ifade edilmişti. Bura­
dan hareketle Sovyet Rusya'sının Azerbaycan'ı işgalinden son­
ra, Azerilerin asimilasyona uğraması, yer altı kaynaklarının sö­
mürülmesi ve Azeri milliyetçilerin maruz kaldığı şiddet drama­
tize edilmiştir. Komünizm düşüncesine "sapıntıcılık" ve Aze­
ri Türk'ü olup komünist olanlara da "milli sapıntıcılar" nitele­
mesinde bulunulmuştu.249 195 l 'de derneğin yayın organı ola­
rak neşredilen Azerbaycan dergisi , Pantürkist bir idealle, "ya­
kın" ve "uzak" Türklerin tarihini, edebiyatını, musikisini işle­
mek amacını taşımıştı. "Birlik dirliktir" spotu ile çıkan dergi,
Ruslaştırma siyasetine karşı tüm Türkleri tek kültür çatısı al-
24 7 Azerbaycan Kültür Nizamnamesi , Güney Matbaacılık ve Gazetecilik, Ankara,
1 949, s. 1 .
248 Sebahattin Şimşir, Azerbaycan lı ların Türkiye'de Faaliyetleri (1 920- 1 99 1 ) ,
Azerbaycan Kültür Derneği Yayınlan, Ankara, yty, s . 98.
249 Mehmet Emin Resulzade, Çağdaş Azerbaycan Tarihi, Azerbaycan Kültür Der­
neği Yayınları, Ankara, 195 1 , s. 3 - 1 9 .

229
tında toplanmaya çağırmıştı: "Türk kültür birliği her Türk'ün
en yüksek ideali olmalıdır ! "250 Bunun yanı sıra Sovyetler ve ko­
münizm aleyhine çok sayıda yazı neşredilmişti. 251 Azerilerin
faaliyetleri bununla sınırlı değildi. l 950'lerin başından itibaren
çok sayıda dernek252 kurulmuş ve dergi neşredilmiştir. En bü­
yük faaliyetleri Azerbaycan tarihi, edebiyatı ve kültürü ile ilgili
eserler yayınlamak olmuştur. lslam, Sovyet Türklerini bir ara­
da tutan en önemli girdilerden birisi olduğu için bu konu "esir"
Türkler tarafından çok fazla işlenmişti. Belki de bunun etkisiy­
le Türkiye Türkçüleri komünizme karşı lslam'ı bir paravan ola­
rak görmüşlerdi.
Azeriler, 1 9 5 2 yılında da Azerbaycan Milliyetçiler Derne­
ği'ni kurmuşlardı. Derneğin beyannamesinde gayelerinin "bü­
yük Türk aleminin bir parçasını teşkil eden Azerbaycan'ın ta­
rihini, kültürünü, ekonomisini incelemek ve yaymak," olduğu
belirtilmiştir. Derneğin yayın organı Türk lzi dergisiydi. Der­
gide Azerbaycan tarihi , dili, kültürünün yanı sıra antikomü­
nist ve anti-Sovyetik içerikli çok sayıda yazılar yayınlanmış­
tı. 253 Bunun haricinde, eski Azerbaycan milletvekili Mehmet
Sadık Aran'ın çıkarmış olduğu aylık siyasi Türk Yolu dergisi
vardır. Dergi, ikinci sayıda bilinmeyen bir nedenle ismini Erge­
nekon Yolu yolarak değiştirse de üçüncü sayıdan itibaren tek­
rar Türk Yolu ismi ile yayınlanmaya devam etmiştir; 1 9 5 5 yı­
lına kadar sekiz sayı çıkmıştır. Dergideki yazıların büyük kıs­
mı Aran'a aittir. Yazıların ekseriyeti Sovyet Rusya hakimiyetin-

250 "Türk Kültür Birliği", Azerbaycan, yıl 2, sayı 6 ( 1 8) , Eylül 1 953, s. 2.


25 1 Bkz. Mirza Bala, "Kızıl Rus lstilası" , Azerbaycan, yıl 3, sayı 1 ( 2 5 ) , Nisan
1 953; Süleyman Tekiner, "Komünist Anlayışına Göre lhtilal ve Aksi lhtilal" ,
Azerbaycan, yıl 6, sayı 1 1 (59), Şubat 1957; Hüseyin Baykara, "Kızıl Kremlin
Sarayında Yapılan Temizliğin lçyüzü" , Azerbaycan, yıl 6, sayı 5 (65), Ağus­
tos 1 957.
252 Azeri Kardeşler Yardımlaşma Derneği, Azerbaycan Yardımlaşma Derneği
( 1 954) , Azerbaycan Milliyetçiler Derneği ( 1 952), Azerbaycan Kültürünü Ta­
nıtına De rneği ( 1 9 5 3 ) .
2 5 3 Hidayet Turanlı, " Rus Emperyalizmin lhtiraslan" , Türk izi, yıl 1 , sayı 1 , 1 952;
1. Yeral, "Komünistler ve Müslümanlık", Türk izi, yıl 1, sayı 4-5 , 1 952; Naki
Bayramgil, "Kızıl istilanın Doğurduğu Azerbaycan lsyanlanndan Hatıralar" ,
Türk izi, sayı 4-5, yıl 1 , 1 952.

230
de yaşayan Azeriler ve diğer dış Türklerle alakalı olmuştur.254
1960'lı yıllarda ise Azeriler, Azerbaycanlılar Kültür Derneği ve
Azerbaycan Gençlik Derneği gibi teşekküller altında faaliyetle­
rine devam etmişlerdi. 255
Azeriler dışında, Türkiye'de faaliyet yürüten bir başka Tür­
ki grup, Türkistanlılar olmuşlardır. Bu faaliyetlerin çekim mer­
kezi Türkçülük ve antikomünizm idi. Türkistan Türkleri, 1952
yılında kurucuları arasında Zeki Velidi Togan'ın da yer aldı­
ğı Türkistan Doğu Türk llleri Kültür Derneği'ni kurmuşlardı.
Derneğin nizamnamesinde, "siyasetle iştigal etmez," denilmiş­
ti. 256 Sovyet asimilasyonuna yayıncılık faaliyetleriyle mukave­
met edileceği belirtilmişti: "Aynı zamanda bu yayınların Doğu
Türklüğünü ve Kültürünü Türkiye Türklerine tanıtmakta amil
olacağı göz önünde tutulacaktır. "257 Türkistan Türkleri de ya­
yıncılık faaliyetlerinden geri durmamış, 1 948 yılında Alman­
ya'da Arap harfleriyle Milli Türkistan dergisini yayınlamışlar­
dı. Dergi, Sovyetler'in Türklere yönelik politikasını hedef tah­
tasına oturtmuştu. 258 Son olarak Kırımlılar da tıpkı Azeriler ve
Türkistanlılar gibi faaliyet içerisine girmişler, 1 952 yılında Kı­
rım Türk Kültür ve Yardımlaşma Derneği'ni meydana getirmiş­
lerdi. Deneğin amacı şu şekilde ifade edilmişti:

Cenk meydanlarında ilim ve medeniyet vadisine kadar Tür­


kiye Türkleri ile aynı hüviyeti ulvi bir beraberlikle ihraz eden
Türklük aleminin parçalanmaz rüknü Kırım'ı bütün ananevi
tarihi ve kültürel karakteri ile tanıtarak asırlarca çeşitli zihni­
yetlerin ayırdığı iki hakiki kardeşi coşkun bir hava içinde ku-

254 Örnek yazılar için bkz. Mehmet Sadık Aran, "Milli Azerbaycan Cumhuri­
yet'inin Yıldönümü 1 9 1 8- 195 1 " , Türk Yolu, yıl 1, sayı 1 , 28 Mayıs 1 95 1 ; "Aze­
ri Türklere Karşı Yapılan Mezalim", Ergenekon Yolu, yıl 1 , sayı 1 , 1 Temmuz
1 95 1 .
255 Landau , Pantürkizm, s . 2 1 9 .
2 5 6 Doğu Türk 11leri Kültür Demeginin Nizamnamesi, Sıralar Matbaası, lstanbul,
1 960, s. 2-3.
257 Türkistan Doğu Türk 11leri Kültür Demegi Çalışma Planlan, Şehir Matbaası, ls­
tanbul, 1 960, s. 5 .
2 5 8 Landau , Pantürkizm, s. 280. Milli Türkistan dergisinin 1 9 5 1 - 1952 yıllan ara­
sındaki sayılara bakılmıştır.

231
caklaştırmak, yurdumuza iltica ve hicret etmiş olan ve olacak­
59
lar arasında maddi ve manevi yardımlaşmayı temin etmek. 2

Bunun dışında da 1 954 yılında merkezi lstanbul'da olan Kı­


nın Türkleri Yardımlaşma Birliği'ni kurmuşlardı. 2 60 1 960'lı yıl­
larda ise Batı Türkistan Kültür Derneği, Doğu Türkistan Mil­
li Kurtuluş Derneği ve Doğu Türkistan Mülteciler Derneği gibi
kuruluşlarla faaliyetlerine devam etmişlerdi.261
Azerilerin, Türkistanlıların ve Kırımlıların kurdukları der­
neklerin ortak amacı Sovyetler'de yaşananlara karşı seslerini
duyurmak olmuştu . Bu nedenle milliyetçi muhafazakar ve an­
tikomünist derneklerle irtibat halinde olmuşlardı.
Sovyetler'e karşı dış Türklerin neşriyatı ve derneklerinin fa­
aliyetleri sadece Türkiye ile sınırlı değildi. O dönemlerde ge­
nel Rus siyasetinden hoşnut olmayan memleketler, dış Türkle­
ri, Sovyet politikalarına karşı kullanmak suretiyle desteklemiş­
lerdi. Bunun için de öncelikle Türkler hakkındaki tabii bilgi­
ye ihtiyaç duymuşlardı. Bundan mütevellit Sovyet rejimi, kuru­
luş aşamasında iken Orta Asya steplerindeki Türklere ilgi gös­
termişlerdi. 1 9 1 8 yılında "Britanya Amirallığındaki bazı istihba­
rat memurları tarafından" hazırlanan Hali Hazınn Türk Toplu­
luhlan ve Pan-Türhlüğe Dair isimli broşürde Türk toplulukları­
nın coğrafi mevkileri, adlarının menşei, nüfusları, geçim tarzları
ve dinleri hakkında komprime bilgi verilmişti. Sonuç kısmında
Türklerin coğrafi ve dini bakımdan birlik olduğundan, engeller
ortadan kaldırılınca Pantürklük idealinin gerçekleşebileceği tes­
piti yapılmıştır.262 Bu broşür, Batılı devletlerin Sovyetler'e karşı,
çok erken tarihlerde dış Türklerle alakadar olduğunu gösterme­
si açısından önemli bir belgedir. ikincisi Soğuk Savaş yıllarında
Amerika, dış Türklerin Sovyet topraklan dışındaki faaliyetleri­
ne destek olmuştu . Almanya'da çıkarılan Sovyetler Birliği'ni Öğ­
renme Enstitüsü dergisinin Amerikalılar tarafından desteklen-
259 A ltın Yapra h , Kının Türk Kültür ve Yardımlaşma Dcrncgi , lstanbul, y t y , �. 1

260 Kınm Türkleri Yardımlaşma Birligi , lstanbul, 1954, s. 1 .


2 6 1 Land:m, Pantürkizm, s . 2 1 9 .
2 6 2 A. Münir Haymana Yaylalıgil, Hali Hazınn Türh Topluluhlan v e Pan-Türhlüge
Dair, Arkadaş Basımevi , lstanbul, 1937, s. 1 8 .
232
diği antikomünistler tarafından itiraf edilmişti. Nevzat Kösoğ­
lu dergi ile alakalı olarak "nereden elime geçtiyse . . . Almanya'da
Sovyetler Birliği'ni Öğrenme Enstitüsü'nün, Amerika'nın deste­
ği ile çıkardığı dergiyi de o sıralar takip ediyordum,"263 demişti.
Derginin faaliyetleri içerisinde yer alan Azeri milliyetçisi Meh­
met Emin Resulzade, 1953 senesinde Amerikan Hükümeti'nce
davet edilmişti. Resulzade'ye Amerikan'nın Sesi radyosu vasıta­
sıyla Azerilere seslenme imkanı verilmişti.264 Belirtildiği üzere,
dış Türklerin faaliyet alanı sadece Türkiye değil, kim kendileri­
ne imkan vermişse orada Sovyet karşıtı ve komünizm aleyhine
faaliyet yürütmüşlerdir. Örneğin Dr. B. Hayıt, Batı Almanya'da
1956 yılında Turkes tan im XX. ]ahrhundert ismiyle eser meydana
getirmiştir. Eserde 1 899'dan 1 9 1 6 yılına kadar Türkistan-Rusya
çatışmalı ilişkilerine değinilmiştir. Bunun dışında İsviçre Bas­
ler Nasrichten gazetesi, komünist emperyalizmin Türkistan'da
yaptıklarını , "Enternasyonalizm Perdesi Altında Ruslaştırma"
şeklinde yazı neşretmiştir.265 Batı'nın, Asya'nın steplerinde ya­
şayan Türklere ilgisi dönem dönem farklık arz etmiştir. Örne­
ğin l 920'li yılların başında Sovyetler'in rejim ihraç etme ama­
cına yönelik olarak İngilizler, İkinci Dünya Savaşı'na giden sü­
reçte Sovyetler'in kendilerini işgal etmesinden endişe duyan Po­
lonyalılar, İkinci Dünya Savaşı sırasında Stalin'i içten çökertme
amacına binaen Almanlar ve Soğuk Savaş yıllarında ABD, Sov­
yet karşıtı eylem içerisinde olan Türkleri kollayıp gözetmişti.
Aynı zamanda Türklere maddi yardım da sağlanmıştı.
Türk milliyetçileri, Orta Asya ve Balkanlar'da yaşayan Türk­
lerin siyasi durumlarını göz önüne aldıklarında kendilerini son
kale olarak görmüşlerdi. Dış Türklerin de Türkiye'yi bu şekilde
gördüklerini Tahir Safioğlu'nun, 1 949 yılında geçmişten elemle
bahsettiği ve geleceğe umutla baktığı Türkiye Türklerine hita­
ben yazdığı Türk Gençliğine Açık Mektup'tan öğreniyoruz:
263 Nevzat Kösoglu, Hatıralar Yahut Bir Vatan Kurtarma Hikayesi, Ötüken Neşri­
yat, l sta n b u l 20 1 0 , s. 9b. Derneğin A merikalılar tarafından kurulduğunu Sc­
,

battin Şimşir de belirtmiştir. Şimşir, a.g.e., s. 98.


264 Şimşir, a.g. e , s. 98.
265 Ziyaeddin Babakurban, Dış Türkler ve Türkistan Davası, Yeni Matbaa, İstan­
bul, 1 962, s. 4-5.

233
Bütün dünya milletleri Türkiye'ye sapasağlam, dipdiri ayak­
ta duruşuna hayran olarak gözleri kamaşarak gıpta ile bakı­
yor. Bu birliğe karşı bozgunculuk etme çünkü : Dünya Türklü­
ğü , Türkiye'yi Kabe olarak tanıyor, çarpılırsın ! Ben Moskof di­
yarında otuz sene inleyen, Moskofun içini dışını iyi bilen bir
mustarip bir Türk çocuğuyum . . . Dünyanın en güzel bayrağı ve
Türklüğümüzün timsali ay yıldızlı bayrağımıza hasret çeke­
rek sana yalvarıyorum: Moskofa alet olma ! Bozgunculuk et­
me ! Bizler için sağ, sol yok, bizler için tek ülkü var: Dünyanın
en eski, en medeni , en asil milleti olan Türklüğü ve ecdad ya­
digarı Türkiyemizi yaşatmak! 266

Dış Türklerin, Türk milliyetçiliğine antikomünist destek


sağladığını gösteren çok sayıda veri vardı. Örneğin lkinci Ku­
vay-i Milliye Derneği'nin talebi üzerine Türkistan eski maa­
rif nazın Muhammed Musa Türkistani Genç Arkadaş Uyan iş­
te Komünizmin Gerçek Yaza serlevhası altında bir risale yazma­
sı sayılmıştır. Milliyetçi muhafazakarların basın-yayın yoluy­
la, dernekleşme faaliyetleriyle ve sokak eylemleriyle antikomü­
nist tepkiden hoşnutluğunu dile getiren Türkistani, risalesinde
Sovyetler'in Türkistan'ı işgal ettikten sonra, aile, namus, din­
diyanet gibi kavramların kalktığını ve halkın açlıktan kırıldığı­
nı belirten betimlemelerle son derece karamsar ruh haliyle kor­
kunç bir tablo çizmişti:

Halkta korku , heyecan , geceleri uyku yok, bir kapı önünde


GPU arabası durur durmaz , içlerinden bir insan kaybetmenin
üzüntü ve acısıyla evden feryadü figan sesleri yükselir. Hane
berbad, kıyamet kaim olmuştur, herkes birbiriyle vedalaşır, di­
ri diri gömülmeye hazırlanırlar. lŞTE KOMÜNİZM, lŞTE KO­
7
MÜNlSTLERlN lDARE TARZI. 26

266 Tahir Safioğlu, Türk Gençliğine Açık Mektup, Çukurova Komünizmle Savaş
Derneği Yayınları, Adana, 1 949, s. 6-7 Tahir Safioğlu , Urallarda doğmuştur;
ikinci Dünya Savaşı sırasında Kızıl Ordu'da Nazilere karşı savaşırken esir düş­
müştür.
267 Muhammed Musa Türkistani, Genç Arkadaş Uyan işte Komünizmin Gerçek
YüzÜ, ikinci Kuvay-ı Milliye, Bursa, 1 967, s. 7 .

234
Antikomünistler, komünizme dair hikayelerin daha gerçek­
çi ve etkileyici boyut kazanması için " esir" Türklerin bilgile­
rine, deneyimlerine başvurmuşlardı. Bilhassa konferanslar ve
yayıncılık faaliyetleriyle onları gençlerle buluşturmuş, gençle­
rin milli duygularının kabarmasına imkan sağlamışlardı. Tür­
kiye Türklerinin kendileri de bir noktadan sonra propaganda
malzemesine matuf ürünler meydana getirmişlerdi. Sağ çizgi­
de siyaset yapan ve komünizm karşıtlığını "esir " Türk davası
üzerine inşa eden Cezmi Türk bu isimlerden birisi olmuştur.
Türk'ün, "esir" Türklere dair, Dünyanın Çatısı Turan ve Rus Ka­
fası isimli kitabının giriş kısmında Turan ile ilgili kısa bilgi ve­
rildikten sonra Bolşeviklerin Orta Asya, Kırım ve Türkistan'ın,
"kızıl bürokratların kulları ve köleleri durumuna" düşürüldük­
leri ve Sovyetler'in yayılmacılığının önündeki tek engelin Tür­
kiye olduğu ifade edilmişti. Yazar, "yayılmacı" siyaset güden
Sovyetler'in "iç yüzlerini" bilmek gerektiğini belirtmiştir. Bu
nedenle Rus tarihini binli yılların başlarından l 940'lı yılların
ortalarına kadar anlatmıştır. 268 Türkiye Türkleri, kendilerine
özgüveni arttıkça, dış dünyadaki Türklerle birleşme isteğinin
tarihin doğal bir kanunu olduğunu ifade etmişlerdi. Saffet En­
gin Arın, bu istenci ırkçılık olarak addedenlerin " nankör" ol­
duğunu ifade etmiştir.269 "Nankör" ithamı solculara yöneliktir.
Çünkü Avrupa ve Amerika'da "esir milletler" haftası kutlanır­
ken, Türkiye'de solcuların Türkçüleri ırkçı olarak addettikleri­
ni, ancak bunun ırkçılık olmadığını savunmuşlardı.
Armaoğlu da Sovyetler'e iyi niyet besleyenlere karşı Sovyet­
ler'in, "barış içerisinde bir arada yaşama" politikasına Rus dı­
şındaki milletlerin ve Türklerin dahil olmadığını, çünkü geçen
55 yıl süre zarfında Sovyetler'in Türkleri sindirdiğini , baskı al­
tında tuttuğunu, 55 senedir Ruslaştırmanın devam ettiğini ifa­
de etmiştir. 270

268 Cezmi Türk, Düny anın Çatısı Turan ve Rus Kafası, Toprak Yay ınları, lstanbul ,
1 964, s. 3 -6 .
269 Engin Ann, Sosyalist Geçinenlere Karşı Atatürkçülük Savaşı Kızıl Elma, s. 23.
270 Fahir Armaoğlu, Banş içinde Bir Arada Yaşamanın Sovyet Yorumu, Ayyıldız
Matbaası, Ankara, 1977, s. 53.

235
Ancak milliyetçi cenahın tamamının dış Türklere, Türk tari­
hine yekpare baktığını iddia edemeyiz. Türk tarihine Malazgirt
ile set çeken Topçu ve Başgil'e sert tepki verilmişti. Başgil ve
Topçu'nun Türkçülerden ayrıştığı başka bir nokta "esir" Türk­
ler meselesi olmuştur. Örneğin Başgil, şunları söylemişti:

Biz Türkiye Türkleri , muhtelif din, dil , tarih ve ırktan birçok


millet elemanlarından asırlar içinde ve lslam kültürü kazanın­
da kaynayıp hal ve hamur olmasından meydana gelmiş mürek­
kep bir milletiz . . . Gerçi dil elemanlarımız bakımından Orta As­
ya ile yakın bir hasımlığımız var. Fakat biz beden ve ruh yapı­
mız itibariyle Orta Asyalı değiliz . Biz bilakis lslam çenberiyle
çevrilmiş bir ülkede , ırklar sentezi halinde , kendi başına yaşa­
yan, nevi şahsına münhasır bir milletiz. 2 7 1

Başgil, Türkçülerin "esir Türkler" söylemini çöpe gönderme­


si nedeniyle Atsız'ın hışmına uğramıştı. 2 7 2
Antikomünizme yönelik olarak icra edilen çeviri eserlerde
"dış Türkler"in önemli katkısı olmuştur. Bu katkı, Soğuk Savaş
yıllarında yayınlanan Türkçü, İslamcı ve antikomünist dergile­
re malzeme sağlamak şeklinde olmuştur. Yazılan antikomünist
kitapların çoğu, çeviri eserlerden esinlenerek ve Sovyetler'den
kaçanların deneyimlerinden , yaşadıklarından yola çıkarak
meydana getirilmişti. Bu eserlerin temel arka planı oluşturan
anı ve gezi yazıları ise genelde, peşin yargılarla, tamamen ko­
münizm düşmanlığı perspektifi ile yazılmışlardı. Onlar açısın­
dan "bir an önce bu esaretten kurtulmak gerekiyor"du . Onun
için bu metinler, genellikle propaganda niteliğini taşımışlardır.
Soğuk Savaş yıllarında komünizm karşısında köşeye sıkış­
tığını, komünizmin bir ağ gibi her tarafı sardığını düşünen zi­
hin kalıpları, komünizmi ifritleştiren literatür meydana getir­
mişlerdi. Ülkenin bu kadar tehdit ve tehlike altında olması, her
yerin komünizm işgaline uğramasının an meselesi olduğuna
271 Ali fuat Başgil, "Seçim Konuşmalarım" , Son Havadis, 7 Ekim 1 96 1 .
272 Nihal Atsız, Ordinaryus'un Fahiş Yanlışlan, Küçükaydın Matbaası, İstanbul,
1 96 1 , s. 8. Ali Fuat Başgil, Nazım Hikmet'in af kampanyasına destek vermiş­
ti. Atsız'ın Nllzım'a büyük düşmanlığı göz önüne alınırsa Atsız'ın neden milli­
yetçi olarak bilinen Başgil'e sert daldığı daha net anlaşılabilir.

236
inandıkları için ivedilikle "Milli Cephe" nin teşkil edilmeme­
si büyük bir "zaaf' olarak telaki edilmiştir.273 Kurulması iste­
nen "Milli Misak Cephesi" , Atatürk'ün Milli Mücadele'yi Ana­
dolu' da başlatan "heyecan" ve "manevi gücün" hazırlayıcı ola­
cağı, bunun partiye dönüşmeyeceğini belirtmiştir. Çünkü on­
lara göre, Türkiye Cumhuriyeti, Türk dili, tarih, ahlak ve milli
terbiye işgale uğrama tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır.274 An­
tikomünistler, Milli Mücadele'nin hala devam ettiğine, bu sefer
hem içte hem de dışta bir savaşım verilmesi gerektiğine inan­
mışlardır. İçerideki komünist " tehdidin" Türkiye'yi Sovyet iş­
galine hazırladığını ifade etmiş, bunun için de öncelikle komü­
nistlerin ortadan kaldırılması gerektiğini belirtmişlerdir. Soğuk
Savaş yıllarında kullanılan üslup çok şeditti; küfür ve hakaret
zihinsel dünyayı bulanık hale getirmişti. Meseleyi aslından tar­
tışmanın önüne geçmişti. Şehvetle edilen küfürler, edebin sı­
nırlarını zorlamıştı.
Rusya Müslümanları , Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sı­
rasında Almanların ilgi odağı olmuştu . Soğuk Savaş yıllarında
ise ABD'nin onlarla temas kurduğu bilinen bir gerçektir. Bu­
nun anlamı , Rus gücünü zayıflatmak isteyenler, Müslüman­
Türk kartını oynamışlardı . Stratejik hamle , iki büyük savaş­
ta da akim kalmıştı. Soğuk Savaş yıllarında ise ABD'nin derin­
den, sabırlı ve akıllı yürüttüğü politika Sovyetler'i zor durum­
da bırakmıştı.

Soğuk Savaş yıllarında milliyetçilik ile İslamcılığın


buluşma noktası: Antikomünizm
İslamcılık düşüncesinin bizatihi kendisi antikomünist yönü
bulunmakla birlikte burada, mahut düşüncenin milliyetçiliğe
tali unsur olarak eklemlenmesini ele alacağız. 11. Meşrutiyet ve
Milli Mücadele yıllarında, propaganda amacına matuf olarak iş­
levsel olan İslamcılık, C u mh u riye t ' in kurulmasmdan sonra , la­
iklik alanında yapılan devrimlerle merkezi yerlerde nüfuzunu

273 llh Rapor, yyty, s . 37


274 llh Rapor, s . 38.

237
yitirmekle beraber kırsalda daha fazla yaşama imkanı bulmuş­
tu. Uzun bir fetret devrinden sonra, Türkiye'de liberal politi­
kaların hüküm sürdüğü süreçte , İslamcılık, gerek siyasi, gerek
sivil alanda ve gerekse yayıncılık faaliyetleri ile tekrar canlan­
maya başlamıştı. İslamcılık, Soğuk Savaş'ın ilk yıllarında Tür­
kiye'nin değişen ortamına paralel olarak milliyetçilikle bera­
ber, ortak düşman, komünizme karşı tekamül etmişti. Libera­
lizasyona geçiş evresinde İslamcılığa biçilen en önemli kılıflar­
dan birisi, Türkiye'de zemin bulmuş sol temayüllere karşı koy­
maktı. Bu düşüncenin müdafilerine göre, laiklik ve pozitiviz­
min sol akıma karşı koymanın hilafına , onu güçlendirdiğini
ilan etmişlerdi.275 Bunlar, solun Türkiye'deki etkisini tamamen
yok etmek için eğitimin dinselleştirilmesi ve millileştirilmesini
savunmuşlardı. Bunun için de alınacak en önemli tedbir, hü­
kümetin din politikasını değiştirmesi ve okullarda dini eğiti­
min verilmesiydi. Tarihten alınan mirasla, komünist sistem et­
kin olduğu her yerde lslam'ın amansız düşmanı ve yargılayıcısı
olarak betimlenmiştir.276
Soğuk Savaş yıllarında lslamcılık, maneviyatçılık düzlem­
de Batı Bloku ile aynı patikada yürümüştü .277 Dolayısıyla ls­
lamcı antikomünistlerin Soğuk Savaş yıllarında girdikleri iliş­
ki ağlarından birisi Hıristiyan dünyası olmuştu . ABD , komü­
nizmle mücadelede manevi hislerini de açığa vurmuştu . Bu­
rada hedef Hıristiyan dünyanın tamamı ile Müslüman dün­
ya olmuştu .278 Sovyetler'in dinsizleştirme politikalarına karşı ,
Batı dünyası dinin ve maneviyatın savunucusu olarak algılan­
mıştı. ABD'de toplumun dine verdiği değer, kiliseye gösteri­
len alaka ya da devletin dini referans alarak uygulamaya koy­
duğu politikalara ilişkin örnekler lslamcı yayınları süslemiş­
ti. 279 C. Örnek'e göre , kimi zaman açık kimi zaman da kapa-

275 Kemal Karpat, TDT, s . 354.


276 Salih Doğan Pal a , Sag ve Sol Meselesi ve Is lam 'ın Ilülmı ü , Cihad, lsta ııbul,
1966, s. 55.
277 Cangül Örnek, a.g.t:., s. 334.
278 Cangül Örnek, a.g.t:., s. 1 18.
279 Cangül Örnek, a.g. t:. , s. 323.

238
lı olarak yürütülen ve Soğuk Savaş boyunca işlenen "komü­
nizme karşı manevi birleşme" için bazı somut fikirler tedavü­
le sokulmuştu .280
Antikomünist isimlerden Ahmet Çiftçi, Bakara Suresi 43 .
ayette yer alan "zekat verin" hükmünden yola çıkarak, Marx'ın
özel mülkiyeti kaldırmaya yönelik söylemlerinin lslam'ın esas­
larına aykırı olduğunu ifade etmişti. Hatta Marksist tutumu ,
"kafirlik" ve "hainlik" ile eşdeğer tutmuştur.2 8 1 Kendi savını
kuvvetlendirmek için zengin sahabeleri, Hz. Ebubekir ve Hz.
Osman gibilerini örnek göstermiştir. Çiftçi, sağcı düşünceyi ,
lslam ile çelişmeyecek şekilde kabul ettiklerini belirtmiştir.282
Çiftçi'nin, asıl vurgulanması gereken ifadesi, Allah ile kul ara­
sındaki ilişkiye atıfta bulunarak "lslam dininin liberal olduğu­
nu" belirtmesidir.2 83 Çiftçi, bu konuda yalnız değildir. lslam'a
liberallik payesini veren bir diğer isim, Nevzat Mat olmuştur.
Mat, Hz. Peygamber'in, "ben hiçbir vakit, hiç kimseyi, ücretini
kararlaştırmadan çalıştırmam," hadisinden yola çıkarak "lslam
dini tam liberaldir," saptamasında bulunmuştur.284 Mat'ın bun­
dan başka absürt ve mesnetsiz iddiası, Allah ve Resulü'nün, ko­
münistleri insan olarak kabul etmedikleri ve onları hayvan ola­
rak gördüklerine hükmetmesidir.285
"Hür dünya" ile ilişkilerin en yoğun olduğu dönemde, sos­
yalizm ve komünizme karşı mücadelede liberalizm ve lslam'ın
birbirlerine benzediği yorumları yapılması konjonktür ile ilgili­
dir. Tıpkı Müslümanların Cumhuriyet yönetimini benimseme­
si için dört halifenin seçimle yönetime gelmelerinin örneklen­
dirilmesi gibi. Kötülük yapanlar, günah işleyenler ve münafık­
lar için zikredilen ayetler birbiri ardına sıralanarak Kur'an-ı Ke­
rim ve Hz. Peygamber'in hadisleri komünizme karşı birer pro-

280 Cangül Ômek, a.g. e., s. 327.


281 Ahmet Çiftçi, insanlık Düşmanı Sosyalizm Maskesi Komünizm, lstanbul, 1 965,
s . 29-30.

282 Ahmet Çiftçi, Inönü'yc Açık Mektup, lstanbu l , 1 96 5 , s. 25.


283 Ahmet Çiftçi, a.g.e. , s. 38.
284 N evzat Mat, insanlık Düşmanı Komünizm'in Maskesi Sosyalizm'dir, Kardeş
Matbaası, Ankara, 1973, s. 24.
285 Nevzat Mat, a.g.e., s. 2 1 .

239
paganda aracı olarak kullanılmıştır. Ayet ve hadislerle komü­
nistlere tahakküm edilmiştir.
Siyasi tarihçi Fahir Armaoğlu da komünizme ve sosyaliz­
me karşı çıkarken lslam'da var olan vergi sistemi, zekat ve fitre
üzerinden tezini temellendirmişti.286 Dolayısıyla, ona göre, sos­
yalist veya komünist sisteme gerek yoktu. lslam ile sosyalizm,
genellikle iktisat ve "ahlakçılık" üzerinden kıyas edilmiştir.
lslam ve komünizm arasındaki iktisadi "uyuşmazlık" dışın­
da, komünizme karşı çıkarken bilhassa öne sürülen gerekçele­
rin başında aile , namus ve ahlak gelmiştir. Türk milletinin ko­
münizmi bu gerekçelerle benimsemeyeceğini ifade eden Faruk
Güventürk'e göre komünizm:

Türk mille ti , faziletten mahrum, aile namusunu bilmeyen,


din ve ahlak tanımayan, hürriyet kabul etmeyen, fertlere de­
ğer vermeyen, insan hak ve hukukunu hiç kabul eden, din ve
iman bağı mevcu t bulu nmayan, komünizmi hiçbir zaman ne
28
benimser ve ne de ona güler yüz gösterir. 7

Bu ifadeler, antikomünist yazında yaygın saptamalardır. An­


cak Güventürk, Türk milletinin din ile olan tarihsel ilişkisi ve
dine olan bağlılığından ötürü komünizm gibi materyalist dü­
şünceyi kabul edemeyeceğini belirtmesine karşın o günlerin
ortamında komünizme karşı mücadele veren Nurculuk hare­
ketine ve "kırmızı kitap" diye bilinen Bediüzzaman'ın eserleri­
ne savaş açmıştı. Bunların bir tür "gericilik" yaptığı ve milletin
arasına nifak soktuğu eleştirisini yapmıştır.
l 960'lı yılların başlarında solda sosyalizm ile lslam'ın birlikte
tartışıldığı günlerde Asnn Dini Müslümanlık dergisinde "lslamiyet
ve Bağdaşamadığı ldeolojiler: Komünizm" serlevhası altında im­
zasız yazılan yazıda komünizm, "içimize bir kardeş bir sevgili te­
bessümü ile sokulmak isteyen, fakat ilk fırsatta bizi arkadan vu­
racak zehirli hançeri koynunda taşıyan bir riyakardır. "288 Komü-

286 Fahir Armaoğlu, a.g. e., s. 3 7


287 Faruk Güventürk, Komünizm v e Maskeler, Ankara, 1 965 , s. 14.
288 "lslamiyet ve Bağdaşmadığı ideolojiler: Komünizm" , Asnn Dini Müslümanlık,
yıl 1, sayı 2-3, Haziran-Temmuz 1 96 1 , s. 10.

240
nizm bu şekilde tarif edildikten sonra, ondan korkulmaması ve
ona karşı silahlanılması gerektiği ifade edilmiştir. Bu silahın Müs­
lüman bir birey için "iman" olduğunu söyleyebiliriz. Müslüman­
lık, komünizmin talep ettiği her şeyi reddeder. Komünizm, "aile,
meşru evlat, servet, mal mülk istemez, edep ve haya perdesini bir
anda yıkar,"289 denilerek komünizm ile Islam uyuşmazlığı gözler
önüne serilmiştir. Dağıstan göçmeni olan Kadircan Kaflı, Islam
ve komünizmi irdelediği bir yazısında Sovyet Müslümanlarından
bahsederek, Sovyetler'in, Islam milletlerini Batı sömürgesine kar­
şı yanına çekmek için "lslam dini komünizme uygundur," tespit­
lerine kanmamak gerektiğini terennüm etmiştir.290
Türk antikomünistleri, itiyadi bir biçimde Islam ile sosyaliz­
min çelişik yönlerini ortaya koymuşlardı. Bunun yanı sıra bu
durumu hususiyetle anlatan çevirilere de yer vermişlerdi. Bun­
lardan birisi lhsanullah Han'ın Islamiyet ve Komünizm Birbiri­
ne Zıttır isimli eseridir. Han, Müslümanların, modem ideoloji­
lere intisap ettiklerini , arada benzerlikler kurduklarını ve sen­
tezci yaklaşımda bulundukları gerekçesiyle gaflet içerisinde ol­
dukları savı içerisinde olmuştur. 291 Islam ve komünizm arasın­
da korelasyon arayanlara yönelik olarak Han, Islam ile komü­
nizm arasında ekonomik yönden benzerlikleri hipotetik olarak
kabul etse bile, ikisi arasında, sonuca ulaşmada kullanılan araç­
lar açısından derin farklar olduğu , iktisadi, siyasi, ahlaki, dini
ve sosyal yönlerden birbirlerine zıt olduğu görüşündedir.292
iktisadi açıdan lslam'ı önceleyerek farklılıkları ortaya koyan
Han'a göre, özel mülkiyet, kapitalizm demek değildir. Bu iddi­
aya göre, özel mülkiyetin kapitalizme dönüştüğü yerlerde ahla­
ki ve dini değerlerin hiçe saydığı yerler olmuştur. Din ve ahla­
kın olduğu yerde sermaye, belli bir zümrenin elinde toplanma­
dan, halk arasında "daimi surette tedavül eder." insanlar ara­
sında "iyi kalpli" ve "zengin" insan olabilir ve bunlar, "hayırse-
289 A.g.m., s. 1 0 .
2 9 0 Kadircan Kaflı, " Ko m ü n i z m ve blamlık" , Asrın Dini Müslünıan l ı lı , yıl 2 , c i l t 2 ,
sayı 1 4 , Eylül 1 962, s . 6 .
29 1 lhsanullah Han, lsldmiyet v e Komünizm Birbirine Zıttır, çev. Ahmet Hamdi Ha­
tiboğlu, İstanbul, 1962, s. 3 .
2 9 2 lhsanullah Han, a.g.e., s. 4 .

241
ver" ve "cömertliklerinden" ötürü , pekala, öldüklerinde arka­
larında bir şey bırakmayabilirler.293 Han'a göre, komünizmin,
insanları "servet" , "kuvvet" ve "ruh" bakımından eşit görmesi
aslında eşitsizliği doğurmuştur. Böylelikle komünizmin kendi­
si de insanları eşit hale getirmede başarısız olmuştur.294 Çünkü
devlet, bütün servete sahip olmak istiyor. Haliyle özel mülkiyet
ve kazanç ortadan kalkıyor. Binnetice üretim işlerinde muttasıl
çalıştırılan işçilerin, bir süre sonra "esir" , "köle" ve hizmetçile­
rin zihniyetini ediniyorlar. Han, "gözetim altında" çalıştırılan­
lar ile kendi iradeleri çalışanları arasındaki üretim kapasitesin­
de önemli fark olduğunu ve ikincisinin daha verimli olduğu­
nu dermeyan etmiştir. 295 İslam iktisadını kapitalizm ve komü­
nizm gibi iki zıt ideolojinin bir sentezi olarak görmüştür. İslam,
her iki ideoloj inin sorunlu taraflarını ortadan kaldırıp , müs­
pet yönlerini kendi bünyesinde bir araya getirmiştir. İslamiyet,
özel mülkiyeti "kemaliyle tanır" , ancak buna "ahlaki" ve "ruhi"
kutsallık atfederek, servetin küçük bir zümrenin elinde toplan­
masına mani olmuştur.296 İslam ekonomisi özel mülkiyeti tanı­
makla komünizmden, servetin belli zümrelerin elinde toplan­
masına mani olmakla da kapitalizmden ayrılmıştır.
Mustafa Kubilay lmer, 1 960'ların ilk yarısında belirli çev­
relerde sıkça kullanılan "İslam ve sosyalizm" söyleminin şek­
li her ne olursa olsun, ister İslami temellere dayansın ister la­
ik anayasal bir düzene istinat etsin nüfusunun tamamına yakı­
nı Müslüman olan ülkeye yerleştirilmek istenen sosyalizmin,
nihayetinde komünizm olduğunu ifade etmiştir.297 İmer, Gara­
udy'nin lslam ve Sosyalizm isimli eserini kastederek, bunu kasti
olarak yazdığını, amaç Müslüman toplumları sosyalizme hazır­
lamak olduğunu belirtmiştir. Ona göre, Türkiye'den önce ay­
nı yöntem Tunus ve Cezayir'de uygulanmış ve başarılı olmuş-

293 lhsanullah Han, a.g.e., s. 6.


N4 lhsanullah Han, a.g. e. , s. 5-6.

295 lhsanullah Han, a.g.e., s. 7.


296 lhsanullah Han, a.g.e. , s. 8.
297 Mustafa Kubilay lmer, lslamiyet ve Sosyalizm, Ayyıldız Matbaası, Ankara,
1976, s . 1 7 .

242
tur. Sömürgeci ülkelerin kıskacından kurtulan bu iki ülkenin
bu sefer "ihtilalci sosyalizm"in, "ahtapotun kollan" arasına gir­
diğini ifade etmiştir.298 lmer'in ileri sürdüğüne göre, lslamiyet'i
bilen ve onunla amel edenler, "ilericilerin" ithamlarından kaç­
mak için sosyalizm ile lslamiyet'i karşılaştırma gibi bir yanlışın
içerisine düşmüşlerdir. Sosyalizmin vaat ettiklerinin lslam'da
karşılığı olduğu ifade edilmiştir.299
Soğuk Savaş yıllarında lslam'ın iktisadi yönü ön plana çıkarıla­
rak komünizme karşı perde olarak kullanılması kapitalist ve sö­
mürgeci dünyanın başvurduğu taktiklerden biriydi. Diğer tarafta
Fransız yazar jacque Austruy, 1960'lı yılların başında kaleme al­
dığı Kapitalizm Marksizm ve 1slam isimli kitabında Marksizm ve
kapitalizme karşı "lslam'ın kendi özelliklerinden ve bünyesinde
saklı yaratıcısı emsalsiz gücünden fışkıran nizam tesisini" Müs­
lümanlardan beklemiş, "şayet onlar bu işi yaparak boşluğu dol­
durmazlarsa esas nizamlarına uymayan birtakım değişiklikleri
kabule mecbur olacaklardır,"300 gibi ifadelerle lslam'ın tehdit al­
tında olduğunu öne sürmüştü. Fransız yazarın bu metni kaleme
aldığı dönemde Cezayir Fransa'ya karşı bağımsızlık mücadelesi
veriyordu. Bağımsızlık mücadelesi veren Cezayir halkı, sola ilgi
duymuştu. Bu dönemde Fransa'da lslam'ın, sosyalizm ve Mark­
sizm'e karşı methedilmesi tesadüfi olarak görülemez.
Aslında sosyalizm ve lslam'ın teorik olarak aralarındaki ben­
zerliği ortaya koyma girişimleri yeni bir format değildi. Türki­
ye'de solun, dönem dönem lslam'a ilgisi artmıştır. il. Meşruti­
yet döneminde Osmanlı Sosyalist Fırkası ve yayın organı işti­
rak dergisi sosyalizm ile lslam arasında benzeşim peşinde ol­
muştur. Milli Mücadele yıllarında yine böyle bir çaba vardı. 11.
Meşrutiyet ve Milli Mücadele yıllarındaki sosyalist teşekkül­
ler, hadislerde ve ayetlerde sosyalizmin izlerini aramışlardı. Bu ,
sosyalistlerin kendilerini meşrulaştırmak ve halk ile bütünleş­
mek için kullandıkları bir yöntem olarak yorumlanmıştır ge-

298 Mustafa Kubilay lmer, a.g.e., s. 32.


299 Mustafa Kubilay lmer, a.g.e. , s. 5 1 .
300 Maruf Devalibi , lslam Gözüyle ihtilalci Sosyalizm, Hilal Yayınları, Anka­
ra, 1 968, s. 1 9 .

243
nellikle. Yine l 960'lı yılların ortalarında solun "halk lslamını"
tanıma çabası da bir kısım solcular tarafından bir "geçiş süreci"
olarak değerlendirilmiş ve samimiyet testine tabi tutulmuştur.
1960'tan sonra Yön dergisinde konuya akademik ilgi artmıştır.
Baas rejiminden mülhem lslam ve sosyalizm birlikte zikredil­
miştir. Doğan Avcıoğlu ve Mihri Belli Roger Garaudy'nin lslam
ve Sosyalizm kitabını çevirmişlerdi.
Türk solunun lslam'a ilgisi o dönemde pragmatik olduğu sa­
rihtir. lslam-sol tartışmları, daha çok soldan gelen bir talep ol­
muştur. lslami kesim içerisinden böyle bir yorum neşvüne­
ma bulmamıştır. Zaten soldan gelen yorum, İslamcılar tarafın­
dan da benimsenmemiştir. İslamcılık, Türk milliyetçiliğine ta­
li unsur olarak komünizme karşı olmuştur. Doğan Avcıoğlu ve
Mihri Belli'nin "sosyalizm ve lslam" içerikli eseri yayınladıkları
dönemde ve Yön'de lslam ile sosyalizm üzerine yazılan metin­
lerin artması üzerine milliyetçi muhafazakar cenahta lslam ile
sosyalizmin birbirlerine ne kadar uzak olduklarını ifade eden
eserler kaleme alınmış ve çeviriler yapılmıştı. Bu , antikomüniz­
me başka türden bir hizmetti.

Soğuk Savaş yıllarında


Türk sağının muhayyilesinde komünizm

Türedi korkularla yapılan komünizm tammı


ve komünizme karşı öne sürülen korunma çareleri
Türkiye'de dehşetengiz cevaplar alacak şekilde sorular sora-
rak komünizm irdelenmişti . Örneğin , antikomünistler, " Ko­
münizm nedir" ,301 "Komünist kimdir" ,302 "Komünistlerin ama-
30 1 Sorularla ve Cevaplarla Komünizm Nedir, Güncel Yayınlar, lstanbul, 1 978; Ko­
münizm Nedir ve Niçin Türk Bünyesine Uymaz, Komünizmle Mücadele Cemi­
yeti Adana Şubesi, Adana, 1 94 7; Ahmet Selçuk Emre, Komünizm Nedir Ne De­
ğildir, Berekat Yayınevi, lstanbul, 1979, Richard M. Ketchum, Komünizm Ne­
dir? Resimlerle Dunya Komun izm i , 1 urkiye 1 icarct Odaları, Sanayi Odaları ve
Ticaret Birliği Matbaası, Ankara, 1 967; Marksizm-Leninizm-Komünizm Nedir,
(haz. ) Beypazarı Yüksek Tahsil Derneği, Ankara, 1974.
302 Komünistlik Nedir? Komünist Kimdir?, 1949; Refik Korkud, Komünist Kimdir,
Bafra Milliyetçi Öğremenler Birliği, Samsun, 1968; Vatandaş Ogren Komünist-

244
cı nedir" , Komünist taktikleri nelerdir" ,303 "Komünistler genç­
lerimizi ve işçilerimizi nasıl kandırıyor" , "Komünistler Çin'i
nasıl ele geçirdi" ,304 "Komünistler nasıl yalan söyler" ,305 "Rus­
ya'daki Müslümanlar komünistlerin esaretine nasıl düştü" ,306
"Komünistler iktidara nasıl gelirler" ,307 gibi envaiçeşit soruları,
küçük ebatlı kitaplar ve broşürler neşretmek suretiyle veyahut
dergi ve gazete köşelerinde materyalizmin kavram kargaşası­
na kurban gitmeden, son derece basit bir dille, bilimsel ve aka­
demik disiplin kaygısı gütmeden cevaplandırmaya çalışmışlar­
dı. Verilen yanıtlarda, pejoratif retorik kullanılmıştı. Bu şekil­
de komünizmi ne kadar kötüleyebileceklerini sınamışlardı.308
lkinci Dünya Savaşı'ndan sonra oluşturulan korku tek taraflı
değildi. Amerika ve komünist blok arasında gerilimin tırman­
dığı dönemlerde, her iki taraf da korkuyu dışarıdan gelen teh­
ditle açıklamaya çalışmıştı. l 950'lerde Amerikan korku sine­
masına inikas eden bir komünist endişesi vardı. Burada komü­
niste , " toplumsal bünyeyi işgal edebilecek bir parazit veya top­
lumun tüm gözeneklerine nüfuz edebilecek ölümcül bir bakte­
ri" olarak bakılmıştı.309 Tabii ABD'de antikomünizm denilince
ilk olarak Cumhuriyetçi senatör McCarty gelmektedir. Bunun
en önemli nedeni McCarty'nin dönemin FBI başkanı J. Edgar
Hoover ile beraber ABD'de komünizmin tesisine yol açacakla-

lik Nedir Komünist Kimdir, 1953.


303 lsmail Yalçın, Komünist Cephe Taktikleri , Türkiye Fikir Ajansı, Ankara, 1987;
Suzanne Labin, Komünist Propaganda Taktikleri , Altınok Matbaası , Ankara,
19 7 2 .
304 H s u . U.T, Gizli Mücadele: Komünistler Çin'i Nasıl Ele Geçirdi, çev. Cevdet San,
Doguş Yayınevi, Ankara, 1968.
305 Fred Schwarz, Komünistler Nasıl Yalan Söyler, Birlik Matbaası, lstanbul, 1 978.
306 Hekimoglu lsmail, Rusya'daki Müslümanlar Komünistlerin Esaretine Nasıl Düş­
tü, Divan Matbaacılık, yyy , 1974.
307 Komünistler iktidara Nasıl Gelirler, Tasvir Gazetesi Yayınlan, 1970.
308 Komünizmin tanımıyla ilgili birkaç örnek için bkz. Ahmed Hulusi Çankırı­
l ı , "Komünizm Nedir" Otııken , sayı 5, 1 968: Sezai Karakoç , "Komünizm Ne­
dir'' , Komünizme Hücum, yıl l, sayı 1, Ankara, Şubat 1 954, s. 1 1 - 1 3 ; Esen Ak­
soy, "Komünizm" , Komünizmle Mücadele Dergisi , Haziran 1 965, s. 5; Arif Ni­
hat Asya, "Komünizm" , Komünizmle Mücadele Dergisi, yıl 1, sayı 1 , 4 Mart
1 964, s. 1, 4.
309 Renata Salecl, Kaygı üzerine, Metis, lstanbul, 2004, s. 1 6 .

245
rın "temizlenmesine" yönelik politikaların tedavüle sokulmuş
olmasıdır. 3 1 0
Türk milliyetçiliğinin bilhassa 1 9 . yüzyılın sonlarından itiba­
ren yeşeren parçalanma, bölünme, etnik, dinsel, mezhepsel ve
cemaatsel korkuları vardı. Bu bakiyeden kalan vartalardan bi­
risi, Osmanlı'da "Moskof" imgesine içkin Rus korkusunun, So­
ğuk Savaş yıllarında "kızıl komüniste " dönüşmesidir. Tabii mi­
ras kalan sadece Rus korkusu değildi. Soğuk Savaş yıllarında
Mason, Yahudi, Rum, Ermeni vb. her türlü İslam ve Türk dı­
şı olan dinsel ve etnik yapının, "Türk'e düşman" yapılarla iş­
birliğine gittiğine kendilerini inandırmışlardı . "Kızıl emperya­
lizmin uşağı" olan "kızıl komünistleri" devlete sızma yöntemi
ile kurumları işlevsiz hale getirip ülkeyi Sovyetler'e teslim et­
me komplosunu üretmişlerdi. Politik meselelerin tamamına bu
haletiruhiye ile yaklaştıklarından sağlıklı analizler ortaya çık(a)
mamıştı. 31 1
Türk sağının bileşenleri açısından "korku icadı" için ger­
çeğe ihtiyaç duyulmamıştı. Uzaktaki herhangi bir vakanın
Türkiye'deki çağrışımları yeni bir kurgunun inşası ve korku­
nun abartılması için yeterli olmuştur. 3 1 2 Soğuk Savaş yılların­
da konjonktürel olarak yaratılan ve o dönemle sınırlı olan ko­
münizm korkusunda ABD'nin etkisi yadsınamaz . Hakeza ta­
rihte Türk-Rus ilişkilerinden ve daha çok da iki güç arasında­
ki savaşların sonuçlarından gerekli tüm veriler temin edilmişti.
Sovyetler'in etkin ve ikincil bir güç olarak ortaya çıkarak ken­
di çeperini oluşturması ve Türkiye'de "solun hissedilen etkisi"
nedeniyle antikomünistler, Türkiye'nin tehlikeye terk edildiği­
ne inanmıştı. Buna çözüm olarak, korkunun depreşmesine ne­
den olan komünizmin yerel dinamiklerini yakın markaj a alma,
dövme, vatandaşlıktan çıkarma, hapsetme ve öldürme gibi cay-

3 1 0 Sinan Yıldırmaz, "Nefretin ve Korkunun Rengi: Kızıl" , Türk Sağı Mitleri Fe­
tişler, Düşman lmgeleri , der. İnci Özkan Kerestecioglu. Güven Gürkan Öztan.
tlelişim Yayınları, lstanbul, 20 1 2 , s. 48.
3 1 1 Ertuğrul Meşe, a.g.e., s. 2 1 3 .
3 1 2 İnci Özkan Kerestecioğlu , "Korku v e Siyaset: Türki Sağının Ezberlerini Çö­
zümlemek" , Türk Sağı Mitleri Fetişler, Düşman lmgeleri, der. İnci Özkan Ke­
restecioğlu , Güven Gürkan Öztan, lletişim Yayınlan, İstanbul, 20 1 2 , s. 29.

246
dırıcı cezaların verilmesi önerilmişti. Aslında burada yaratılan
korku iklimi ile birlikte antikomünistler aynı zamanda kendi­
lerine de kurtarıcı payesi vermişlerdi.
Türk antikomünistleri, var olan korkuları manipüle etme­
leri ve buradan hareketle korku teması üretmeleri ve de çeşit­
li vasıtalarla mütemadiyen gündemde tutmaları kendi meşrui­
yetlerini sağlamaya yönelik olmuştur. Bu mübalağalı korku be­
raberinde sınır tanımayan koruyucu tedbirleri "gerekli" kılmış­
tır. Sürekli olarak topluma, gençlere, aydınlara "tehdit altın­
dayız , " temasını işlemişlerdi. Tabii burada korkunun kayna­
ğı olan "Sovyetler" ve "Türk komünistleri" inşa edilen disku­
run vazgeçilmez parçası olmuştur. Kurtarıcı motifi olarak hal­
kın karşısına çıkanlar, " tehlike var, ama merak etmeyin, hep
beraber bu durumdan kurtulacağız, " duygusunu aşılamışlar­
dı.313 Toplumda korkuyu, neşrettikleri risalelerde314 ve antiko­
münist dergilerde işlemişlerdi. Bu metinlerde Sovyet ve komü­
nizm tehlikesini "toplumun ortak korkusu" haline getirmişler­
dir. Zenginlere yönelik "mülkiyetin kaldırılacağı" , İslamcılara
yönelik "dinin ilga edileceği" ve Türkçülere yönelik olarak da
Orta Asya Türklerinin uğradığı asimilasyon politikası bir ga­
zete ya da dergi köşesinde aynı anda işlenmişti. Yaşanmışlık­
lar, göstergeler ve itiraflar hissedilen korkunun "ispatı" şeklin­
de teşhir edilmiştir.
Komünizm korkusu , tarihi verilerin yanında simgesel nesne­
lerle de resmedilmişti. Bu simgeler, bazen bir hayvan, bazen ha­
yali bir varlık, bazen de bir renkti. Aslında metaforik çağrışım­
ların inşası hiç de zor olmamıştı. Korkuyu çağrıştıran renkler
olarak, "uğursuz" , "mekruh" ve de cehennemin ateşini anım­
satan kırmızının tonlarının yanı sıra belirsizliği ve karanlığı ifa­
de eden siyahtır. Türkçülüğün pişvalarından Ziya Gökalp, Bol­
şevik devrimden hemen sonra yazdığı "iki Tehlike" başlıklı ya-

3 1 3 inci Kerestecioğlu , a . g . m . , s. 37
3 1 4 Hayrettin Tınmaz, Komünizm Tehlikesi Karşısında Büyük Türk Milleti Uyan,
Alpkanlar Matbaası, lstanbul, 1 964; Nllzım Yazıcı, Komünizm Tehlikesi, Berk­
soy Basımevi, lstanbul, 1 947; Hayri Arsoy, Komünizm Tehlikesi ve Korunma
Çareleri, E.U. Rs. Yayınlan, Ankara, 1 954.

247
zısındaki tehlikelerden birisinin "kızıl tehlike" olması31 5 tesa­
düfi değildir.
Türkiye'de siyasetin, toplumun ve entelektüel çaba içerisin­
de olanların içerisinde yer almaktan kıvanç duydukları antiko­
münizm, düşünsel olarak milliyetçiliğin değişik fraksiyonları
ve dini grupların önemli bir kısmının düşünce dünyasını şekil­
lendirmişti. 3 1 6 Paranoid bir haliyeti ruhiye ile komünizme da­
ir yapılan tanımın içinde ampirik veriler, Osmanlı döneminde­
ki Moskof imgesi, dış Türklerin yaşadıkları, antikomünist çevi­
riler ve komünizmden "dönenlerin"317 yazdıkları ile "kutsiye­
tin hiçleşmesine " kasteden ifadeler yer almıştır. Komünizm, in­
sanlığın, hayatı boyunca karşılaşabileceği en kötü vakalar zin­
cirinin başı olarak izah edilmiş ve resmedilmiştir. Kısacası ko­
münizm, doğal bir afetti; yani "sel'' , "deprem" ve "heyelandı"
Buna ek olarak komünizm, "açlık" , "yoksulluk" , "esaret" , "ha­
pishane" ve hepsinin sonunda aslında "ölümün" kendisine te­
kabül etmiştir.
Komünizmin, Türk sağının bilumum bileşenleri için ne an­
lam ifade ettiğini anlamak için Reha Oğuz Türkkan'ın ifadeleri­
ne bakmak icap ediyor:

Kanun dışı olan bu ideoloji (komünizm) , aynı zamanda sınır


dışıdır da . Ağırlık merkezi Türkiye'nin dışındadır ve kendine
inananlardan istediği ilk şart vatanını , milletlerini bu dışarıda­
ki merkeze feda etmeleridir . . . Bu itibarladır ki, komünizmin
yani lslavcılığın emrinde çalışanlar, Türkiye'de açıktan açığa
savaşamazlar. 3 1 8

Bilinçli bir şekilde yaratılan korku atmosferi içerisinde yapı­


lan komünizm tanımlarından birisi Soğuk Savaş'ın erken yılla­
rında Komünizmle Mücadele Cemiyeti'ne ait Komünizm Nedir?
broşürüyle karşımıza çıkmıştır:
3 1 5 Sinan Yıldırmaz, a.g.e. , s. 47
3 1 6 Enugnıl Meşe, a.g.e. , s . 2 1 .
3 1 7 Andre Gide, Arthur Koestler, lgnazio Silone, Stephen Spender, Richard
Wright gibi isimlerin komünizmden neden döndükleri için bkz. Tahsin Öz­
geldi, inilti Kızıllann Hürriyet Anlayışı, Ankara, 1963, s. 44-49.
318 "R. Oğuz Komünizm için Diyor ki" , Komünizmle Mücadele Birliği , sayı 8.

248
Komünizm, bazı vatansız ve dinsizlerin gizli ve sinsi faaliyet
ve telkinleriyle yurdumuza bazı safdilleri zehirlemek ve milli
319
bünyemizi tehdit etmek istidadını göstermektedir.

Bu düzlemden hareketle , "dinsiz" ve "vatansızların" düşün


ürünü olan komünizmin, Türk seciye ve karakterine uyma­
sı düşünül(e)mezdi. Sadece bu tanımdan çıkarsama yaparsak
eğer, Türkçüler açısından 1 9 . yüzyılda kapitalizme alternatif bi­
çimde ortaya çıkan komünizmin veyahut sosyalizmin, vakıa an­
tikomünistlerin kahir ekseriyeti için ikisi aynı anlama gelmişti,
Soğuk Savaş'ta geldiği son nokta Türk yurdunu istila etmekti.
Türkiye'yi istila ve işgal etme amacının dışındaki tanımlar­
dan birisi de komünizmin kutsi değerleri ortadan kaldırmaya
cehdeden yönü ön planda olmuştur. DP'nin resmi neşriyatın­
da komünizm aile, mülkiyet ve din gibi değerler üzerinden ifa­
de edilmiştir.

Komünizm din, milliyet, aile, mülkiyet, tarih ve medeniyet ve


ahlak tanımaz. Bu rej imde hak, hürriyet ve serbesti yoktur,
köylü , aydın, halk zorba bir zümrenin esiri ve uşağıdır. Aile na­
musu , vatandaşın şeref ve haysiyeti yoktur. Bu idare namuslu
3 0
insanlar için cehennemi bir işkence ve ızdırab kaynağıdır. 2

işin ilginç tarafı, Hilmi Ziya Ülken, Türkiye'de sosyal bilim­


lere bir hayli katkı sağlamış ve komünizmi pek çok yönden de­
ğerlendirebilme yetisine sahip olmasına karşın, muhtemelen
dönemin rüzgarına kapılarak, tıpkı diğer demagog antikomü­
nistler gibi komünizm tanımını, aile, ahlak ve dini ortadan kal­
dırmaya hapsetmiştir:

Ahlaki, hukuki ve dini mesuliyet ve mükellefiyetin esası olan


irade muhtarlığını kabul etmemek suretiyle bütün değerler
nazannda mesuliyetin tayinini maddi muayyenliğe bırakmak,
3 1
yani mesuliyeti ortadan kaldırmak. 2

3 1 9 Komünizm Nedir? Niçin Türk Bünyesine Uymaz?, Komünizmle Mücadele Ce­


miyeti Adana Şubesi Neşriyatı: 1 , Adana, 1 948, s. 3 .
320 Düşmanı Kore'de Karşıladık Kore'ye Niçin Asker Gönderdik , s. 4.
321 Tahsin Özgeldi, a.g. e. , s. 5 1 .

249
Yukarıda, komünizmin sadece Türkiye'ye kastettiğini ileri
sürenlerin hilafına, komünizmin "tüm dünyayı ·muhasara altı­
na aldığına" inananların sayısı az değildi. Amerikan vatandaş­
ları için hazırlanan yüz sorulu ve cevaplı Vatandaş Ôğren ! Ko­
münistlik Nedir? Komünist Kimdir? broşürü aynı amaca hizmet
edeceği düşüncesiyle Türkçeye çevrilmişti. Broşürde sorular ve
cevaplar akılda kalması için olabildiğince kısa tutulmuştu . Ce­
vapların ekseriyeti "hayır" ile başlamış ve tüm soruların yanı­
tı olumsuz olmuştu . Örneğin "komünizm nedir " sorusuna ve­
rilen cevap birkaç kelimeliktir: "Küçük bir grubun bütün dün­
yaya hükmetmesine yol açan sistem"322 tebarüz ettirilmiştir.
Antikomünist düşünceye göre , " komünizm asla bir fikir
değildir. "323 Komünizmin, komünizmden ziyade , her şey ola­
bileceğini telmih eden Hayri Arsoy, Batı'da ve Sovyetler'de ko­
münizme dair geniş bir literatür olmasına karşın, komünizmi,
sadece "emperyalist Rusya'nın tahakkümü"324 olarak görmekle
kalmamış, "devlete yönelmiş topraklarımızı kasteden"325 "aşa­
ğılık" bir ideolojiye mahkum etmişti. Yazdıklarıyla komüniz­
min ne ve komünistlerin kim olduğunu ifşa çabası içerisinde
olan Akkan Suver'e göre komünizm, insanlığa sadece "haysi­
yetsizlik" getirmiştir. Mutlak sona inanan Suver açısından ko­
münizm, kendisini ideal iktisadi sistem olarak sunmasına kar­
şın, olanlar, onun vaat ettiği hiçbir şeyi yerine getirmediğini
göstermiştir. 326
Antikomünist yazında komünizme dair çizilen karikatürler­
den birisi komünizmin icra edildiği memleketlerde söylem ile
eylemin çelişkisine dairdir. Komünizmin vaat ettiği "cennet"
ile yaşanan "cehennemin" başka tarif gerektirmediği ifade edil­
mişti. Buradan hareketle Z. Türk, Komünizm Budur başlığıyla
çevirdiği kitapçıkta, komünist sistemin uygulandığı Sovyetler

322 Vatandaş Ôğren ! Komünistlik Nedir? Komünist Kimdir?, Beyazıt Toprak Dergi-
si Matbaası, lstanbul, 1967, s. 3 .
323 ilk Rapor, s . 1 3 .
324 Hayri Arsoy, a.g.e. , s. 1 6 .
3 2 5 Hayri Arsoy, a.g. e. , s. 7
326 Akkan Suver, Komünizm, Su Yayınlan, İstanbul, 1975, s. 60.

250
ile Çin arasındaki münasebetlerin, vardığı noktayı göstermesi
açısından önemlidir. Broşürde yer alan bilgiler, Çin Komünist
Partisi resmi organı People's Daily gazetesi, Kızıl Bayrak dergisi,
Yeni Çin Haberler Ajansı ile Sovyet yayın organlan Pravda, Iz­
vestia gazeteleri, Komünist dergisi ve Tass Ajansı'ndan alınmış­
tır. 1 960 sonrasında Sovyetler'in, Çin'e dünya piyasalarının üs­
tünde bir fiyatla mal satması, Çin'de bilimsel faaliyetlerde bu­
lunan Sovyet uzmanlarının, Çin'in rızası olmadan ülkeden ay­
rılmaları, Çin'in ihtiyacı olan malzemelerin ikmalinin Sovyet­
ler tarafından durdurulması ve daha birçok anlaşmazlık komü­
nizmin bizatihi kendisi olarak anlatılmıştı.327 Sovyetler de ken­
di yayınlarında Çin'in, 30 milyon insanı halk düşmanı ilan etti­
ği , çeşitli cezalara çaptırdığı ve başka bir platformda da Çin de­
legasyonunun Sovyet temsilcilerine "Beyazların burada işi yok­
tur," demek suretiyle ırkçılık yaptığı şeklinde mukabelede bu­
lunmuştu .328
Konuya eğilen eserlerin kahir ekseriyetinde , komünizmin
tanımı bu kadar komprime , süfli ve yüzeysel yapılmıştı. Ko­
münizm, alelade ve propagandaya uygun cümlelerle tarif edil­
mişti. Komünizme dair yapılan tanımda mantıki silsile aramak
beyhude idi. Zira kendileri bunu olanaksız kılmıştı. Hasbelka­
der, komünizm konusunda yetersiz kalmış birisi için kullanı­
lan ifade gafil idi. Panoramik müşahede altında tutulan komü­
nizm, sarkastik şekilde tenkit edilmişti. Komünizme dair disto­
pik bir çerçeve çizilmişti . Komünizm üzerine derinlikli iktisa­
di, siyasi ve teorik tartışmalara rastlamak çoğu zaman mümkün
olmamıştı . Sovyet komünizmini ölüm, şiddet ve gaddarlıkla
müsemma kılan bilgiler, genellikle aynı formattaki yayınlardan
çıkmıştır. Bunlar aynı tornadan çıkmıştı . Komünizmi, aileyi,
kutsi değerleri, inancı yok sayan ve Rusların kadim emelleri­
nin işgal aracı olarak görmüşlerdi. Komünizm ve onunla birlik­
te anılan Marksizm, sosyalizm ve materyalizm kavram kargaşa­
sı olarak ifade edilmişti . Antikomünistlere göre, komünizmden
başka sözcüklerin kullanılmasının sebebi komünizmi maskele-

327 Z. Türk, Komünizm Budur, Başnur Matbaası, Ankara, 1965, s. 5-10.


328 Z . Türk, a.g.e. , s. 24-26.

251
meye yönelik olmuştur. Mülkiyeti ortadan kaldıracak diye ko­
münizme karşı çıkanların kendileri çok zengin, geniş arazi sa­
hibi olan kitlelerden ziyade, taşradan gelen yoksul aile çocuk­
ları olmuştur. Zira bu sosyolojinin maddi temeli son derece ze­
bun kalmıştı. En azından görünen yönü böyleydi.
Antikomünist yazında komünizme dair bilgiler, ifadeler ken­
dini tekrar etmişti. ltiyadi özellikler antikomünist histerikle
yazılan eserlerin çoğunda yer almıştı. Antikomünist söylem­
de Rusya ve komünizme dair yapılan göndermeler totolojik bir
görüntü vermişti: Çarlık Rusya'sının Osmanlı toprakları üze­
rinde emelleri vardı. Bunun için de Osmanlı tebaası Ortodoks­
ları kullanmıştır. Sovyetler, Çarlık Rusya'nın devamı olduğu
için, Türkiye üzerinde hak talep etmeye devam etmiş, Sovyet­
ler, solcuları kendi amacına matuf yönlendirmişti. Komünizm,
din , aile , namus, mülkiyet gibi değerleri ortadan kaldırmayı
amaçlamıştı. Sovyetler, komünizmin teorik olarak söyledikle­
rini harfiyen yerine getirmişti. Dolayısıyla, Türkiye'de de yapa­
cağı ilk iş komünizmin meşum teorisini uygulamak olacaktır.
"Uyanık olunuz" , "birleşiniz" gibi öğüt verici nitelemelerle
kitleleri tarihe karşı sorumlu olmaya davet etmişti. Memlekette
var olan komünistler, kriminalize edilerek şeytanlaştırılmış ve
hainlik ile anılmışlardı. Kati bir gözle komünistler için; "buralı
değil" , "Türk değil" , "Müslüman değil" , "kökü dışarıda" , "epis­
yonaj faaliyetleri içerisindedirler" şeklinde neolojik kanaatler­
de bulunmuşlardı.
Komünizm ve sosyalizm kavramı kimi zaman birbirinin ye­
rine kullanılmış, kimi zaman da sosyalist kelimesinin komü­
nizmi maskelemek için kullanıldığı iddia edilmişti. Komünizm
veya sosyalizm kavramlarından bahsedilirken tarihsel arka pla­
na değinip genellikle tarihte ne kadar olumsuz vaka yaşanmış­
sa komünizm bunun içine dahil edilip negatif bir algı oluştu­
rulmaya çalışılmıştı. l 960'tan sonra, sosyalizm sözcüğünün ra­
hat bir şekilde kullanılmasından rahatsızlık duyulmuştu . Bu
nedenle o süreçte sosyalizm sözcüğünü yeniden tanımlama ih­
tiyacını duymuşlardı. Örneğin Ahmet Çiftçi'ye göre, "Sol Ko­ =

münizmdir. Bu da sosyalizmin son merhalesidir. Orta sosya-

252
lizm yahut da yarım komünizm olduğuna göre 'Ortanın Solu'
kıpkızıl komünizmdir. Yahut da bir ihtimal daha doğuyor. Şöy­
le ki: Orta Sosyalizm (yarım komünizm) olduğuna göre, Orta­
nın solu , Sosyalizmin biraz daha ilerisi demek olur. "329
Komünizmin tanımı yukarıda zikredildiği gibi yapıldıktan
sonra , sıra bununla mücadeleye gelmiştir. Komünizmin tanı­
mı yapılırken başvurulan yöntem burada da denenmiştir. Ter­
cihan, "komünizmle mücadele yöntemleri" , "komünizmle mü­
cadele rehberi" , "komünizmle mücadelenin esasları" türü baş­
lıklar kullanılmıştı. Bittabi isminde "mücadele" geçen başlı ba­
şına bir literatür tekevvün etmişti. Haddizatında antikomünist
literatürün tamamını "komünizmle mücadele" kapsamında da
değerlendirmek mümkündür. Saptayabildiğimiz kadarıyla is­
minde "mücadele" geçen dört adet mecmua vardır: Komüniz­
me Karşı Mücadele, Komünizmle Mücadele Birliği, Komünizmle
Mücadele Dergisi ve Mücadele değişik tarihlerde neşredilmişti.
Bunun haricinde yine değişik tarihlerde kurulan Komünizmle
Mücadele Derneği vardır. Bu derneğin faaliyetlerine aşağıda de­
ğinileceğinden ayrıntıya gidilmeyecektir.
"lfşa ediyorum" , "kızıllar" , "komünizmin iç yüzü " , "komü­
nizmin iki yüzü " , "kızılların esrarını açıklıyoruz" , "komünizm­
le mücadele ediyoruz" vb. başlıklarla kitap yazılmış, yazı dizi­
leri hazırlanmıştı. Örneğin Avni Diper, Soğuk Savaş'ın ilk yıl­
larında yazdığı bir eserinin önemli bir bölümünü "Komünizm­
den korunma çareleri ve tedbirlerine" ayırmıştı.330 Bu başlıklar
kullanılarak bir gizem oluşturulmaya çalışılmış, komünistlere
"yaratık" muamelesi yapılmıştır. Komünizm kaynağından, ya­
ni asıl metinlerinden okunarak, irdelenerek eleştiriye tabii tu­
tulmuş değildi. Özellikle uluslararası antikomünist platform­
dan eserler çevrilerek motamot eleştiriye yer verilmiştir. Sağ­
cı aydınların neredeyse tamamı, Sovyetler'in, Türkiye'yi ele ge­
çirmeye çalıştığına inanmıştı. Komünistlerin, "fesat" olduğu ve
sol örgütlerin, Türk-lslam örf v e ananeleriyle t e nak u z a düştü-

329 Ahmet Çiftçi, insanlık Düşmanı Sosyalizm Maskesi Komünizm, Kardeş Matba­
ası, Ankara, 1973, s. 1 3 .
3 3 0 Avni Diper, a.g. e. , s. 2 1 -64.

253
ğü belirtilmişti. Bu şekil düşünce, sol hareketlere karşı kullanı­
lan şiddet eylemlerini meşrulaştırmış, sorgulanmaz hale getir­
mişti. Komünizme karşı ne yapılması gerektiği ile ilgili pratik
çözümlere başvurmuşlardı:

Her gün "bugün komünistlere karşı ne yapabildim" sorusunu


vicdanına soran insanların teşkilatlı çalışması lazımdır . . . Vata­
nını komünistlere karşı çarpışarak kaybetmiş insanları hima­
ye etmeliyiz. Onları sık sık konferanslara çağırmalı veya kon­
feranslarının tercümelerini radyo ile yayınlamalıyız . . . Her tür­
lü propaganda vasıtalarından istifade ederek, antikomünist
propagandanın hakiki hedefi, hiç bir menfaat beklemeden ta­
nıtılmalıdır. Bütün dünyada komünist aleyhtarları yatakların­
dan kalkarken klasik "günaydın" yerine "komünist düşmanla­
331
rı birleşiniz" demelidirler.

Böylelikle tüm dünya, komünizme karşı duyarlı olmaya çağ­


rılmıştır. Köy Enstitüleri'ne karşı mücadelesiyle bilinen Osman
Turan, komünizmle mücadelede kendi önerisini yetkili merci­
lere bizzat sunmuştu . 332 Osman Turan dinsel öneriyle devlet
büyüklerinin karşısına çıkmıştı. Sovyetik bir kurum olduğu­
na inandıkları Köy Enstitüsü'ne karşı lslam Enstitüleri'nin ku­
rulmasını talep etmişti. Turan, lslam Enstitüleri'nin kurulma­
sı için Menderes'e gittikleri sırada Menderes'in kendisine: "Os­
man Turan ! Her cami ve minare diktikçe komünizme ve Mos­
kova'ya karşı bir kale yaptığıma inanıyor ve bundan kuvvet du­
yuyorum," dediğini aktarmıştır. Turan, buna cevaben, "daha
mühimi bu kaleleri vicdanlarda ve şuurda dikmektir," dediği­
ni ifade etmiştir. 333
Antikomünistler, tüm bunlarla birlikte komünizmle nasıl bir
mücadele edilmesi gerektiği ile ilgili hummalı çalışma içerisin­
de olmuşlardı. Bunun için bir yol haritası belirlenmişti. Komü-

331 M. Lütfi ikiz, Komünist Hücrelerin Faaliyeti (Komünist Düşmanları B i rleşi n i z) ,


Fakülteler Matbaası, lstanbul, 1 963, s. 72.
332 Osman Turan, Türkiye'de Siyasi Buhranın Kaynaklan, Nakışlar Yayınevi, ls­
tanbul, 1979, s. 1 4 1 .
333 Osman Turan, a.g.e. , s. 147.

254
nizme karşı mücadelede Türk milliyetçileri 3 1 maddelik tali­
matname yayınlamışlardır:

1- Bildiğiniz ve tanıdığınız komünistleri teşhir ediniz. 2- Ko­


münistlere karşı kanuni müeyyidelerden azami derecede fay­
dalanınız. 3- Basın, radyo sinema tiyatro, maarif sanayi ve par­
lamento içerisinde stratejik kilit noktalanna yerleştirilmiş ele­
manlarını teşhir edip ilgili makamlara bildiriniz ve bunları
muhitleri içerisinde teşhir etmek suretiyle tesirsiz hale getiri­
niz . 4- Komünist aleyhtarı kitap , mecmua ve broşürleri oku­
yunuz, mali imkanlarla yardım ediniz, bunlara yazı yazınız. 5-
Bulunduğumuz yerlere antikomünist hatipleri davet ederek
onların konferans vermesini sağlayınız , onları teşvik ve teş­
ci ediniz . 6- Komünist faaliyetleri hakkında bilgi veren vesika
ve belgeleri temin ederek bunları okuyunuz, okutunuz ve ya­
zınız. 7- Komünistler için ihtisas mahkemelerinin kurulması­
nı ve komünist aleyhtan kanunların çıkmasını destekleyiniz .
8- Komünizmden dönmüş bulunan yazarlan ve şahısları ko­
münizme karşı açtıkları mücadelelerde destekleyiniz . 9- Ko­
münistlerin neşriyat vesair yollarla milli müesseselere ve gün­
lük yaşayışımıza sızmasını engelleyiniz . 1 0- Komünist aleyh­
tarı eserleri okuyunuz , halkı milli ve dini şuurla teçhiz ede­
cek konuşmalar yapınız. 1 1 - Komünistlerin, Macaristan, Kore ,
Küba gibi memleketlerde ve esir kamplarında yaptıklannı an­
latınız. 1 2- Hess, Fuchs ve Rosenberg'ler gibi Sovyet casusla­
nnın hainliklerini anlatınız. 1 3- Komünistlerin Kınm'da Kaf­
kasya'da Türkistan'da Müslüman Türklere yaptıkları mezali­
mi anlatınız . 1 4- Nazi harp suçluları gibi , komünist harp ve
cinayet suçlularının da yargılanması gerektiğini yayınız . 1 5-
Komünistlerin basın tiyatro gazete maarif sinema gibi yollar­
la piyes makale şiir tiyatro eseri roman hikaye karikatür, fık­
ra , konferans ve açık outurum vasıtasıyla yaptıklan propagan­
dalan ve propaganda eserlerini mektup, telefon telgraf vesair
vasıtalarla ihbar sağanakları halinde yetkili makamlara bildi­
rip onların harekete geçmelerini sağlayınız . 1 6- Komünistle­
rin gizli toplantılannı tesbit ederek bunların basılması için va-

255
kit geçirmeksizin ilgili makamlara telefon telgraf gibi en seri
vasıtalarla ihbarda bulununuz. 1 7 - Komünistlerin gizli matba­
alarını, gizli evrak ve vesika sakladıkları yerleri gizli verici is­
tasyonlarını tesbit ederek ilgili makamlara bildiriniz. 18- Mil­
liyetçi ve antikomünist kitapla, broşür ve mecmuaları hediye
şeklinde dağıtınız, ödünç veriniz , okullarda iş yerlerinde va­
purlarda parklarda herkesin görebileceği yerlerde kasten unu­
tunuz. 1 9- Radyoda antikomünist yayınların yapılmasını, bu
şekilde piyeslerin temsilini, filmlerin gösterilmesini ve yapımı­
nı teşvik ediniz . 20- Çeşitli teşekküllere sızmış bulunan komü­
nistlerin bulundukları mevkilerden atılmasını sağlayarak sol­
cular aleyhine sistematik teşhir ve yıldırma kampanyası açınız .
2 1 - Komünistlerin iş ve ev adreslerini tespit ediniz ve herkese
bildiriniz, fotoğraflarını tek veya grup halinde çekerek bunla­
rı muhitinize tanıtmak suretiyle faaliyetleri önleyiniz. 22- Ko­
münist düşmanlarını her surette destekleyip , onlara yardım­
cı olunuz, antikomünist milletvekili ve senatörlerin radyodan
halka hitap etmesini ve bu konuda makaleler yazmasını teş­
vik ve temin ediniz . 23- Solcu propagandaların ana kaynakla­
n olan basın, radyo , tiyatro , sinema gibi propaganda vasıtala­
rından komünistlerin atılmasını temin suretiyle, onların en te­
sirli ve bir numaralı silahlarını ellerinden alınız. 24- Neşrettik­
leri dergi, kitap gazete vesair yayınları çok miktarda ele geçi­
rerek derhal imha etmek suretiyle yıkıcı fikirlerin zihinleri is­
tilasına ve vatandaşlarımızın beyinlerinin karışmasına ve ko­
münist zihniyetin yayılmasına engel olunuz . 25- Solcu eser­
leri satan kitabevlerini ve gazete bayilerini ikaz ediniz ve bun­
lardan alışveriş etmeyiniz , bunlara boykot ilan ediniz . 26-Mil­
liyetçi kitap, gazete broşür ve dergilerin satışını teşvik ediniz ,
tediye kolaylıkları sağlayınız , az kazançla satınız . 27- Komü­
nizm ve sosyalizm maskesi altında komünistliği telkin eden
kitapları bulundukları kütüphanelerden kaldırtınız . 28- Sol­
cu kitap ve mecmuaların reklamını yapan gazete ve dergilere
mektuplar yazarak, telgrafla müracaat ederek milliyetçi eserle­
ri reklam etmesini ısrarla talep ediniz. 29- Mühim mevkilerde
bulunan kimselere gazetecilere milletvekili ve senatörlere dai-

256
mi surette ve her fırsatta komünizm aleyhindeki görüşlerinizi
ve onların faaliyetlerini bildiriniz; bunu itiyat haline getiriniz.
30- Kilit mevkiye gelmiş olduğunu gördüğünüz bir komünis­
tin oradan atılması için çeşitli vasıtaları kullanarak kampanya
açınız ve bu işte antikomünist milletvekili ve senatörlerin des­
teğini sağlayınız. 3 1 - Kendinize şu suali sorunuz: Komünistle­
rin, Marx ve Rusya uğrunda çalıştıkları derecede ben de Allah
334
ve millet yolunda çalışıyor muyum?

Komünizm ile ilgili söylem ve eylemlerin artması, bunun pa­


ranoya haline gelmesi üzerine gelen eleştirilere karşı şu şekilde
bir savunma mekanizması geliştirilmişti:

Bir evham üzerinde durmadığımızı, komünizmin mevcudiye­


tini ve dünya için bir tehlike olduğunu , dünyanın bununla sa­
vaşmak zorunda bulunduğunu , komünizmin bizim için Sov­
yet Rusya ve Rusya'nın da tarihi düşmanımız olmasından en
fazla mücadeleye mecbur bulunduğumuzu , acı bir realite de
olsa bizim cemiyetimiz içinden de ara sıra , tek tük yolunu şa­
şırmış sütü bozuğun, komünizme tutulmuş dej enerenin çıktı­
335
ğını izah etmiş bulunuyoruz.

Antikomünistler, komünizmle mücadele ederken "hayatta


kalma" savaşımı verdikleri sanısına kapılmışlardı. Çünkü ko­
münizm, Türkiye topraklarına , dine, ahlaka ve tüm değerle­
re "kasteden" bir tehdit olarak algılanmıştı. Bu yolda "cihad"
ederken, insanları mobilize eden faktörlerden birincisi "iman" ,
ikincisi "vatan sevgisi" ve üçüncü olarak da aile kurumuna
olan güven olmuştur.
Türk milliyetçileri , 20. yüzyılın başlarında etnik unsurlara
karşı teyakkuz halinde iken, bu asrın ortalarından itibaren ko­
münizme karşı daimi bir "uyanık" vaziyet içerisine girmişlerdi.
Bu ruh halinin zinde kalması için, tehdit unsuru olarak komü­
nizm, gerektikçe, abartılmıştı. Antikomünistler, komünistler
içi n kullandıkları tahkir ve tezfi f edici sözler, milliyetçi-muha-

334 Cemal Anadol, Dünyayı Kemiren Afet Kızıl Emperyalizm, Milliyetçi Anadolu
Yayınevi, lstanbul, s. 1 99-202.
335 Hayri Arsoy, a.g.e. , s. 14.

257
fazakar periferide normal karşılanmıştı. Komünistleri bu kav­
ramlarla önce düşmanlaştırıp, sonra dışlama yöntemine baş­
vurmuşlardı. Bunların, hiçbir hukuki sürece tabi tutulmadan
" temizlenmesi" , "icabına bakılması" ve açık bir biçimde "öldü­
rülmesi" gerektiğine inananların sayısı az değildi. Antikomü­
nistler, "bir türlü bitmek bilmeyen solcular" için " toptan im­
ha" etmeyi dahi teklif etmişlerdi. Antikomünistler, yoksul ve
dar gelirli kitleleri "memleket, din elden gidiyor," diyerek ör­
gütlemiş ve onları sokaklara dökmekte bir beis görmemişlerdi.
Solun, "millileştirme" argümanına sağ, farklı bir anlam yükle­
miş ve "millileştirmeden" , kişilerin mallarına "el koymak" an­
lamını çıkarmışlardı.
Türkçüler, geçmişten 1 1 . Meşrutiyet ve Milli Mücadele yılla­
rından devraldıkları ideoloji ve propaganda aygıtlarına Soğuk
Savaş döneminde komünizmin sefaletini de eklemişlerdi. Mil­
letin uyanması ve seferber olması elzemdi. Bunun için de bel­
li bir düzen içerisinde aydınların önderliğine ihtiyaç duymuş­
lardı . Antikomünistler, Türkiye'nin vahim bir meseleyle kar­
şı karşıya olduğu kanısındaydılar. Bu haletiruhiye, Sovyetler'in
Doğu Avrupa'da ilerleyişi ve tehdit unsuru , antikomünistler­
de "ivedilikle bir çözüm bulma" telaşını canlandırmıştı. Bunun
akabinde tahammülsüzlük baş göstermiş, "ölüm-kalım radika­
lizmi" ile kendilerini mutlak haklı görmüşlerdi. Halka seslen­
mek en doğrusuydu. Milli bekanın tehlikede olduğu vurgusu
antikomünizmi sorgulanmaz bir veçheye bürümüştü . Aydınla­
rın antikomünizme olan ilgisi hem korkudan hem dayatmadan
hem de konjonktürden kaynaklanmıştı.

Türk milliyetçi yazında komünist eşkôli


Komünizmi "tehlikeli" ve ülkeyi tehdit eden "ifrit" düşünce
olarak tanımladıktan sonra, bunun temsilcilerinin kim oldu­
ğunu öğrenmeye çalışmışlardı. Komünizme dayatılan tanım ile
komünist eşkale biçilen kaftan paralellik arz etmiştir. Komü­
nizmin, Sovyetler'den metastaz yöntemiyle Türkiye'de yayıldı­
ğına inanan antikomünistler, bunu için de erken tanıya ihtiyaç

258
duymuşlardı. Çünkü bir tür "tümör" vasfını haiz olan komü­
nizm, bünyeye musallat olduktan sonra, o bünyenin iflah ol­
ması neredeyse olanaksızdı.
Toplumun kılcal damarlarına virüs gibi işleyen ve zaman­
mekan tanımadan "her an her yerde dibinizde bitebilir" hissi­
yatıyla tasvir edilen komünist için, "okulda, işçi birliğinde, ca­
mide ve kulüp vb. her yerde bulunur,"336 denilmişti. Komü­
nistlerin varlığını sürdürmek ve ideoloj ilerini yaymak için her
zaman her yerde bulunabilecekleri ifade edilerek adeta insan­
dan bir hayalet yaratılarak komünist heyulası icat edilmişti.
Mekan skalası çok geniş tutulmuştu. Bu anlayışa göre, bir ko­
münistin hem cami hem de kulüp gibi birbirine zıtlık teşkil
eden mekanda bulunmasından daha doğal bir şey yoktu. Anti­
komünist tahayyüllerdeki komünizm ve onun amaçlarına mef­
tun olan komünist için mantıki bir silsile aramak umumiyetle
beyhude bir çaba idi.
Faruk Güventürk, komünistlerin özel eğitilmiş, çok sayıda
dil bilen, üstün yetenekli insanlardan seçili ajanlar olduğu ve
bunların toplumu "fikir ihtilaflarına sokar ve dolayısıyla birbir­
leriyle mücadele eden ve birbirine düşman olan zümreler hali­
ne getirerek zayıf düşürür ve komünizm ihtilali için en müsa­
it ortamı yaratmaya çalıştıklarını,"337 belirtmiştir. Güventürk
bu şekilde komünist tanımlaması yaptıktan sonra dine "radi­
kal" bir yorum getiren "Nurculuğun" toplumu inandıklarından
farklı bir yola sevk ederek toplumda ikillik oluşturduğunu ve
bu yönüyle de komünizme hizmet ettiğini ileri sürmüştür. 338
"Su uyur, komünist uyumaz" mottosunu kullanarak "Türki­
ye'de komünist var mı? " tartışmalarına kendi meşrebince iza­
hat getiren Gökhan Evliyaoğlu , bu soruyu sormanın "ahmak­
ça" olduğunu belirtmiştir. Yazar, tüm dünyada olduğu gibi
Türkiye'de de komünistlerin var olduğunu ve hararetli bir şe­
kilde çalıştıklarını söylemiştir. Komünizm tartışmalarının, yaf-

336 Nevzat Mat, a.g.e. , s. 6 1 .


3 3 7 Faruk Güventürk, Komünizm v e Maskeler, Okat Yayınevi, lstanbul , 1 965, s.
6 1 -62.
338 Faruk Güventürk, a.g.e. , s. 62.

2 59
talamalarının, suçlamalarının sık sık yapılmasına karşılık "bu
memlekette komünist yoktur ! '' , "bu edebiyatı terk edelim ! " ,
"ona buna komünist damgası vurmayalım" , "komünizm baş­
ka, sosyalizm başka bir şeydir, bizde birincisi değil ikinci var­
dır ! " gibi karşıt görüş belirtenlere yönelik olarak Evliyaoğlu ,
asıl bunların kendisini araştırmak gerektiğini ifade etmiştir.339
Burada belirtilen esas mesele, Evliyaoğlu'nun, komünistle­
rin, mezkur tümcelerle kendilerini perdelediklerini bilavasıta
belirtmesidir. Memleketin belli başlı sorunlarını köşelerinde iş­
leyen gazeteciler, aydınlar ve akademisyenler çok kolay bir şe­
kilde komünist suçlamasına maruz kalmışlardı . Telif eserler­
de, gazete yazılarında ve mecmualarda komünistler dedektörle
aranmıştı. Eğer herhangi bir metinde toplum, ekonomik şart­
lara göre mütalaa edilmişse, özel mülkiyetin menfi yönleri dile
getirilmişse, üretim araçlarının devletleştirilmesi savunulmuş­
sa ve "malikler" ile "mahrumlar" , "zengin" ile "fakir" ve bir de
"işçi" ile "istismarcı" diye antagonizmadan dem vurulmuşsa ,
böyle birinin komünist ilan edilmemesi için herhangi bir ne­
den yoktur.
Evliyaoğlu'na göre , yukarıdaki yöntemi kullanan kişi, tek ke­
lime ile "komünisttir. " 340 Bu şekilde tespit edilenlerin "ortadan
kaldırılması" için uğraş verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Ama
öncelikle komünistlerin ortaya çıkışını doğuran şartları orta­
dan kaldırmak gerekir, denmiştir.341
Yaygın kanaate göre , Türkiye'de komünistler, sosyalizm
maskesi altında çalışmış , komünistlerin asıl amaçları Mosko­
va'ya hizmet etmek olmuştur.342 Tüm sol fraksiyonlar bu ze­
minde değerlendirilmiş ve hepsi Sovyetler'in Türkiye'deki iş­
birlikçileri olarak görülmüşlerdir.
TlP'in isminde sosyalist ya da komünist kelimesinin bulun­
mayışı ve "işçi" kelimesinin ön plana çıkarılmasında Sovyet-

339 Gökhan Evliyaoglu , Su l lyu r Kom ü n i s t l ly ıı m a z , Toprak Dergisi Yayınları , ls-


tanbul, 1962, s. 5.
340 Gökhan Evliyaoglu, a.g.e. , s . 6.
34 1 Akkan Suver, Komünizm, s. 6.
342 Ahmet Çifçi, lnönü'ye Açık Mektup, lstanbul, 1965, s. 2.

260
ler'in komünist teşkilatlara gönderdiği iddia edilen talimatta
yer alan "komünizmi açıkça müdafaa etmekten mahrum oldu­
ğunuz takdirde sosyalizmi, sosyalist yayın yapamadığınız tak­
dirde işçi haklarını savunarak aynı gayeyi devam ettireceksi­
niz" prensibinin bir sonucu olduğu kanaati hakimdi sağcı ke­
simde.343 Komünistlerin, çoğunlukta olmadıkları herhangi bir
ülkede farklı isim kullanarak hayatta kaldıkları, ifade edilmiş­
ti.344 Ancak, TIP'in kuruluşunda öncellikle sendikacılar etkin
olduğu için "işçi" kelimesi ön plana çıkmıştı ve kaldı ki TIP'in
ilk yıllarında sağcı isimler de yer almıştı. Hatta Ziyaettin Fahri
Fındıkoğlu'nun ismi parti başkanlığı için geçmişti.
Ekonomik sıkıntı içerisinde bulunan halk kitlelerini yanı­
na çekmek için sosyalizm "maskesi" altında uğraş verildiği ifa­
de edilmişti. İşgaller, boykotlar, grevler, sokak oyunları ile bir­
likte her türlü "oyunu" tertip edenler arasında "mutlaka sol­
cu militanlar vardır"345 mottosuna yaygın bir biçimde yer ve­
rilmişti. Bu anlayışa göre, "yerli komünistler" , kendi iradeleri
ile Sovyetler'e hizmet eden "satılmış" kişiliklerdir. Hakeza, ko­
münistlerin , Moskova'dan aldıkları emirleri kendi ülkelerin­
de uygulamaya koymak için "emir kulu" gibi hizmet ettikle­
ri iddia edilmiştir. Dünyanın rahata, selamete ve refaha kavuş­
masının koşulu olarak "mikrop" diye tanımlanan komünistle­
rin "yok edilmesine" bağlanmıştır. Komünistlerin sayısına iliş­
kin olarak, "ancak komünist partisine kayıtlı bulunan kimse­
lere komünist denilebilir. Türkiye'de komünist partisi bulun­
madığına göre Türkiye'de komünist yok demektir," söylemine
binaen Ilgar, bunun gerçekle uyuşmadığı ve resmi kayıttan zi­
yade kişinin fikrine bakarak komünistlerin belirlenebileceğini
ifade etmiştir. 346
Türkiye' de hemen hemen her yerde; siyasette, devlet kurum­
larında, sanatta ve hatta özel sektörde komünizmin ve komü-
343 Nevzat Mat, a.g.e. , s. 49.
344 Geo rge W Crony n, 200 Sv ruJıı Ko111ü11iz111, .,: e v . G ül tekin U ral, M i l liye t ç i Ana­
dolu Yayınları, lstanbul, 1977, s. 1 2 .
345 Cemal Andol, Kızıl Emperyalizm, Milliyetçi Anadolu Yayınları, s . 25.
346 Hayrani Ilgar, Komünizm ve Tenkidi, Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği
Genel Merkez Yayınları, lzmir, 1 966, s. 10.

261
nistlerin izleri aranmıştı. Bazen milliyetçi ve Islamcı hareketler
de bu anksiyetenin kurbanı olmuşlardı. Ahmet Emin Yalman,
"Türkiye'de ve diğer Müslüman memleketlerde kızıl ajanların
gerici ya da aşırı milliyetçi ajitatörler rolünü oynadıklarını, bu
tür komünist sızma taktiği olarak bu hareketlerin Moskova'dan
destek aldığını öne sürdükten sonra bu hareketlere örnek ola­
rak Büyük Doğu , Islam Demokrat, Nurculuk ve Milliyetçiler
Derneği'ni" örnek göstermiştir.347 Belki laiklik hassasiyetiy­
le belki de geçmişin hesabını görerek bir hınçla, kinle, öfke ile
tüm Islamcı neşriyatı "komünist" olarak göstermişti.
Komünistlerin, sosyalizmi maske yaptıkları, Kemalist görün­
dükleri, CHP üst kadrolarına yerleştikleri, Nurculuk hareketi
içerinde kendilerini var ettiklerini ve öyle ki milliyetçiliği lağ­
vetmeye kalkıştıkları halde milliyetçi bir kisveye büründükle­
ri ileri sürülmüştü .
Soğuk Savaş yıllarında sağ cenahta mütemadiyen endişe ve
teyakkuz hali vardı. Vatanın selameti tehlike altındaydı. Bu ne­
denle demokratik siyasi talepler dahi meşru görülmemişti. So­
lu küçümseyen ve tahkir eden bir retorik, genel görüşü işgal et­
mişti. Bu durum, sol ve Marksizm'e derinlikli bir bakışa sahip
olan Erol Güngör'ün diline de yansımıştır. Bu şekil vulger eleş­
tiri ile derinlikli metinlerinin yan yana durması kendi içerisin­
de çelişik durmuştu :

(Sosyalist) hareketin temelinde sosyalizme intibaksızlıktan do­


ğan bir şahsiyet problemi yatmaktadır. .. Şu halde bir şahsiyet
problemi haline geldiği zaman bir gencin sosyalist olması ile al­
348
kolik, esrarkeş veya cinsi sapık olması arasında fark yoktur.

Rus algısının, ikinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra, kısa


sürede negatif algıya dönüşmesine tarihi veriler ortam hazır­
lamıştı. Çar Deli Petro'nun sıcak denizlere inme siyaseti, Kü­
çük Kaynarca Anlaşması ile Rusya'nın Osmanlı Ortodoks Hı-
347 Ahmet Emin Yal man, Tu rlıey in My Ti me, Oklahoma Ü n iversitesi Yayınları ,
Nonnan, 1 956, s. 250.
348 Yüksel Taşkın, Milliyetçi Muhafazakar Entdijansiya, iletişim Yayınlan, İstan­
bul, 20 19, s . 1 75- 1 86; Erol Gıingör, Sosyal Mesdder ve Aydınlar, Ötüken Neş­
riyat, lstanbul, 201 1 , s. 350-354.

262
ristiyanlannın hamiliğini üstlenerek Osmanlı'nın içişlerine ka­
rışması ve 1877- 1 878 Osmanlı-Rus Harbi bu girdilerden sade­
ce birkaçı olmuştur. Ruslar, Türk toplumu hafızasında sade­
ce savaş, katliam ve ölümle andığı Moskof imgesini yaratmıştı.
Toplumun belleğini zinde tutmak adına Osmanlı'dan Cumhu­
riyet'e kadar uzanan tarihsel çizgide zengin bir literatür mey­
dana gelmişti. 349 Soğuk Savaş yıllarında Sovyet Rusya, komü­
nizm ve komünistlerin ortak potada eritildiği mecralardan bi­
risi Moskof imgesi olmuştur. Moskof imgesi Çarlık Rusya'sı ile
Sovyet Rusya'ya uzanan tarihsel belleğin omurgasını icra et­
miştir. Onlara göre , politik bakımdan Çarlık Rusya'sı ile Sovyet
Rusya arasında çok bir fark yoktur. Bu nedenle toplumda yay­
gın olan komünizm nefreti ve korkusu devletin, Sovyet karşıtı
dış politikasında işini kolaylaştırmıştır. Buradan hareketle Rus­
lar değil de Almanlar komünist güç olsaydı, komünist doktri­
nin cazibesi Türkler üzerindeki etkisi daha fazla olurdu,350 gi­
bi tarih dışı bir yorumla antikomünizm Türklerin Ruslara olan
hıncında, kininde resmedilmiştir.

Soğuk Savaş ylllarmda üretilen komplo:


"Komünistlerin iktidara gelme yöntemleri
ve uygulama/afi"
Seymour M. Lipset, "Aşırı Sağın Kaynakları" başlıklı maka­
lesinde Amerikan sağının komplocu yapısını şu şekilde tasvir
etmişti: "Geçmişte olduğu gibi bugün de yeni sağ, komünist
olmayan muhalif düşünceleri bile yabacı güçlere bağlıyor. "351
Retrospektif tarih okuması antikomünistlerin zihinlerini allak
bullak etmişti. Bu nedenle "işgal ederlerse" , "Türkiye'yi ele ge­
çirirlerse" gibi "tarih dışı temeller" üzerinden korku iklimi ya­
ratmışlardı. 352

349 Enugrul Meşe , a. g .e. , s. 34.


350 FO 424/294, 1 954.
35 1 Seyrnour Martin Lipset, "The Source of Radical Right" , The Radical Right, ed.
Martin Bell, N ew Brunswich, New Jersey, s. 3 1 6.
352 Etienne Copeaux, a.g.e. , s. 40.

263
Yukarıda değinildiği gibi milliyetçilik, Islamcılık ve Kema­
lizm terkibi ile bezenmiş antikomünizm, komünizmin "ma­
hiyeti, amacı, iktidara gelme yöntemleri ve temsilcilerinin
kim olduğu " gibi "gizemli" soruların peşine düşmüştü . An­
tikomünistler, mahut soruları yanıtlarken hamasi bir diskur­
la dehşetengiz anılar serpiştirerek kara mizaha malzeme üret­
mişlerdi. 353
Buradan hareketle, Güventürk'e ve daha birçok antikomü­
niste göre, komünistlerin tek amacı "yaldızlı ifadelerle, en ca­
zip ve renkli tüllere bürünerek sosyalizmi savunup" her şeyi
devletleştirmekti. Bu düzlemde komünistler, ortaya çıkacak ça­
tışmalardan faydalanarak emellerine uygun "Moskova tipi bir
devlet"354 kuracaklardı. Güventürk, komünist devrim gerçek­
leştiği takdirde, Türk milletini "kara pençesine almak ve demir
perdenin esirler listesine ilave etmekten" başka Türk milletine
fayda sağlamayacağını355 ifade etmiştir.
Türkiye'nin derin bir komplo ile karşı karşıya olduğu ve di­
le getirilen ekonomik sorunların milli bünyeyi parçalamak için
öne sürüldüğü belirtilmişti . Komünistlerin sosyal meseleleri ,
amaçlarına alet ederek toplumu polarize etmeye çalıştıkları ve
bunun neticesinde de Türkiye'yi Sovyet işgaline hazırladıkla-
353 Sovyetler'le ilgili kara mizaha örnek çok sayıda fıkra anlatılmıştır. Onlardan
bir tanesi şu şekildedir:
"Stalin bir gün askeri birliği teftiş ediyordu. Erlerden birisine sordu :
- Senin anan kim?
- Sovyet Rusya.
- Baban kim?
- Stalin Yoldaş.
Stalin sırtını sıvazlayarak sordu:
- En büyük arzun nedir?
Hiç düşünmeden cevap verdi:
- Öksüz kalmak."
Daha başka fıkralar için bkz.Tahsin Özgeldi, a.g.e., s. l 7 Antikomünistler çe­
şitli "atasözleri" de uydurmuşlardı:
"Sosyalistin mumu ihtilala kadar yanar, devlet malı deniz , yemeyen do­
muz, sosyalist yalandan , komünist ihtilaldaıı u�aıı ınaz , sosyalistten şahit
istemişler, Lenin'i göstermiş, sosyalistin iyisi Amerikalılar ile alışverişte
belli olur. " Milli Işık, sayı 6, Ekim 1967.
354 Güventürk, a.g.e. , s. l 30; Ahmet Güner, a.g.e. , s. 54.
355 Güventürk, a.g.e. , s. l O .

264
n ifade edilmişti.356 Bu bakış açısına göre komünistler, karışık­
lık ve nifak tohumlarını ekmek için, işçileri kandırmış ve emel­
lerine alet etmişlerdir. Yazara göre, komünizmin temel prensi­
bi, " işçi zümresini elinde koz olarak tutmak ve her türlü emel­
lerine, bu zümreyi alet ederek kavuşmaktır. "357 Komünizmin,
"parçala" ve "yut" taktiği ile öncelikle "iktisadi çöküntü" ve
sonrasında da "siyasi çöküntü" ile ülkeyi "kızıl emperyalizm"e
hazırladığı belirtilmiştir. 358 Komünistlerin, özgürlük slogan­
larıyla sınıf kavgasını körükledikleri dermeyan edilmiştir. 359
Hayrani Ilgar da aynı düşünceleri paylaşmıştır. Ilgar, "kızıl em­
peryalizm Türkiye'yi nasıl sınırları içine alabilir? " sorusuna ya­
nıt aramıştı. Ona göre bu , kademe kademe gerçekleşecektir.
Öncelikle Türk halkı birbirine düşürülecek, bunun sonucun­
da da halk ile devlet arası açılacak, ülkede isyan, grev ve pro­
testolar meydana geldikten sonra da komünistlerin işi kolayla­
şacak ve ülke, kolaylıkla "kızıl emperyalizm"in uydusu haline
gelecekti.360 Eğer Türkiye , "gafil" olmaya devam ederse, her an
komünistler devrimi gerçekleştirebilir ve Macaristan'da ne ya­
şandıysa aynısı Türkiye'de yaşanacaktır, duygusu pompalan­
mıştı . 361
Komünistlerin, öncelikle, komünist olamayanlara , "cazip"
gelecek bir propaganda yürüttükleri ifade edilmiştir. Hürri­
yet, adalet, eşitlik, demokrasi, insan hakları, sosyal adalet gi­
bi kavramlarla düşüncelerini cazip kıldıkları, daha müreffeh
bir dünya için uğraş içerisinde oldukları ve sınıflar arasında­
ki farkı kaldırmaya yönelik uğraş verdikleri gibi söylemlere iti­
bar edilmemesi gerektiği belirtilmiştir. Haliyle birçok iyi niyetli
insanın buna kandığını ifade eden Suver, komünizmin yegane
amacının bir "Sovyet Türkiyesi" kurmak olduğunu şu şeklide
ifade etmiştir: "dünyanın her tarafında olduğundan daha fazla

356 Nevzat Mat, a.g.e. , 5. 3; Ahmet Çifçi, a.g.e. , 5. 1 .


3 5 7 Ahmet Çiftçi, a.g. c. , 5 . 1.

358 Hayrani Ilgar, a.g.e. , 5 . 1 1 .


359 Cemal Anadol, a.g.e. , 5 . 1 0 1 .
360 Hayrani Ilgar, a.g.e. , 5. 6.
3 6 1 Ahmet Çiftçi, a.g.e. , 5. 3.

265
dehşetli bir gayretle durmadan, dinlenmeden geceli ve gündüz­
lü çalışmakta olan Kızıl kuvvet bir tek gaye güdüyor: Bir 'Sov­
yet Türkiyesi' yaratmak. Başları olan Moskova bunu açık açık
söyleyebiliyor. "362
Türkiye'yi, Sovyetler'e "peşkeş" çekmeye çalışanların Sov­
yetler ve peyk ülkelerindeki Türklerin durumunu görmez­
den geldikleri vurgulanmıştır. Örneğin Bulgaristan'daki Türk­
lerin isimleri değiştirilmiş ve Türkçe konuşmaları yasaklana­
rak Slavlaştırılmaya çalışılmıştır.363 Solun, Vietnam, Kore ve
Filistin gibi memleketlerdeki sorunları gündemlerine taşıma­
sına karşın Bulgaristan, Romanya ve Sovyetler'deki Türkle­
rin/Müslümanların sorunlarını gündemlerine almamaları do­
ğal olarak şu şekilde irdelemiştir: "Milletin Slavlaşmasına göz
yuman, kulak tıkayan sosyalist, sen nasıl yurtseversin? Vatan
kelimesini ağzına almayan sahtekar sen nasıl vatanseversin?
Türk halklarının kurtuluşundan bahseden anarşist sen nasıl
milletperversin? " 364 Ancak sağ kesim de solun duyarlılık gös­
terdiği Vietnam, Kore ve Filistin meselesine ilgi duymamış, bu­
radaki sorunları "kızıl emperyalizmin oyunu" olarak görmüş­
tü . Solun, NATO vb. uluslararası kuruluşlara karşı olmasının
sebebi şu şekilde izah edilmişti: Türkiye'yi Batı'dan kopararak
Sovyetler'e yakınlaşmasını sağlamak ve daha sonra "peyk" dev­
leti haline getirmek olarak okunmuştu.365
Aslında Sovyet rej imi, kendi ülkesinde ve peyk devletlerin
hiçbirisinde kanuni yollarla işbaşına gelmemişti. Doğu Avru­
pa'da Kızıl Ordu'nun gölgesinde yapılan seçimlerle ve zora da­
yalı olarak komünist rej imler kurulmuştur. 366 Sovyetler'in, Do­
ğu Avrupa'yı ele geçiriş yöntemini367 ele alan antikomünist­
ler, komünizmin, hiçbir yerde demokratik yollarla yönetime

362 Akkan Suver, a.g.e. , s. 28-29.


363 Ahmet Selçuk Emre, Komünizm Nedir Ne Değildir, Berekat Yayınevi, İstanbul,
1979, s. 15.
164 Ahmet Sel çuk Emre , a . g . e . , s . 1 5 .
365 Muharrem Ergin, Sovyet Emperyalizmi Balkanlar ve Türkiye, Bahar Matbaası,
lstanbul, 1 974, s. 34.
366 Cemal Anadol, a.g.e. , s. 86-87.
367 Ahmet Selçuk Emre, a.g.e. , s. 5 1 .

266
gelmediğini biliyorlardı. İktidarı ele geçirdikleri yerlerde şid­
det yöntemlerine başvurmuşlardır. Sovyetler, 1 932 yılında Lit­
vanya, Estonya ve Letonya ile "Saldırmazlık Paktı" imzalama­
sına karşın bu ülkeler, 1 940 yılında Sovyetler tarafından işgal
edilmiştir. Polonya ile 1 939 yılında "saldırmazlık paktı" imza­
lanmasına karşın bu ülke yıl içerisinde işgal edilmiştir. 368 Ro­
manya da büyük arazi vermeye mecbur edilmişti . Savaşı kay­
beden Finlandiya ise güney bölgesindeki toprakları Sovyetler'e
bırakmıştı.369 Buralar Sovyet topraklarına eklenince Sovyet giz­
li örgütü MVD buraya yerleşmiş ve görevi komünist olmayan­
ları buradan sürmek olmuştur.370 İkinci Dünya Savaşı devam
ederken, Sovyetler, bazı "manevralar" ile Doğu Avrupa devlet­
lerinin "azınlığa tabi olmalarını sağlamıştır. " 1 947- 1 950 yılla­
rı arasında Polonya, Çekoslovakya, Macaristan, Romanya, Bul­
garistan ve Arnavutluk Hükümetleri birer "kukla" Sovyet rej i­
mi haline getirilmişlerdir. Hakeza Doğu Almanya ve Yugoslav­
ya'da komünist rejimler kurulmuştur.371
George W. Cronyn'in iddiasına göre, komünistlerin en te­
mel hedefi kabinede içişleri ve adalet bakanlığını ele geçirmek
olmuştur. Çünkü polis teşkilatı, mahkemeler, basın ve radyo
bu bakanlıkların kontrolü altında bulunmaktaydı. 372 Dolayı­
sıyla elleri altındaki kritik kurumlar vasıtasıyla kendi rej im­
lerini rahatlıkla kurmuşlardır. Buna örnek olarak da Çekoslo­
vakya gösterilmiştir. 1 946 seçimlerinde Çekoslovakya'da Ko­
münist Parti'nin aldığı oy oranı % 38 idi. Parti , Meclis'te bi­
rinci parti haline gelmesine rağmen tek başına hükümet ku­
ramamıştı. Kurulan koalisyon hükümetinde Komünist Parti ,
İçişleri ve İstihbarat bakanlıklarını kabul etmişti. Bu bakan­
lıkların elde edilmesinden sonra, Çekoslovakya, 1 948 yılı Şu­
bat ayında parlamenter demokrasiden proletarya diktatörlü-

368 Cemal Anadol, a.g.e. , s. 30; David E. Weingstay, Komünizmin lç Yüzü, Kültür
Ilakanlığı , Ankara , 1 977, s. 1 8 2 ; Cronyn , a.g.P , s. 1 37-1 38.
369 Cronyn, a.g.e. , s. 1 3 7- 1 38.
370 Weingstay, a.g.e. , s. 68.
3 7 1 Cronyn, a.g.e. , s. 1 38.
372 Cronyn, a.g.e. , s. 142.

267
ğüne geçmişti. Bu , komünizmin yerleşme metodunun sonu­
cu olmuştur. 373
Türkiye'de solun, işçilerin haklarını savunduğu süreçte, Sov­
yetler'de ve Doğu Avrupa ülkelerinde işçilerin, hiçbir şekil­
de eylem yapma ve greve gitme gibi imkanları yoktu . Örneğin
1956 yılında Sovyetler, Macaristan'da özgürlük isteyen işçile­
re mitralyöz ve tankla cevap vermişti. Bu durumu göz önünde
bulunduran antikomünistler, "herhalde hiçbir Türk, aynı şey­
lerin Türkiye'de de cereyan etmesini arzulamaz, "374 temenni­
sinde bulunmuştu . Kruşçev'in, 1956 yılında SBKP'nin 20. Ku­
rultayı'nda bir özeleştiri yapması, sınır komşuları ile dostluk
içerisinde hareket edeceklerini belirtmesi ve birlikte yaşama­
nın mümkün olduğunu deklare etmesine karşın, Macaristan'da
böyle bir hadisenin yaşanması sağın Sovyetler'e dair düşünce­
lerini perçinlemişti. Buna şu şekilde bir örnek verebiliriz: "Sov­
yetler Birliği ve peykler dünyayı baştan aşağı komünistleştir­
me yolundaki gayretlerinden asla feragat etmiş değillerdir. On­
ların sözlüğünde barış ile savaş; yumuşama ile sertleşme eş an­
lama gelmektedir. "375 Türkiye' de sürekli olarak Sovyetler Birli­
ği ve peyk devletlerdeki uygulamalar adeta halkın gözüne so­
kulmuştu. Solun bir kesiminin içinde böyle bir eylem planı bu­
lunsa da sol yekvücut bir düşünce ve hareket değildir hiçbir za­
man. Sovyet yanlısı olanlar olduğu gibi Sovyet karşıtı olanlar da
vardı. Silahı ve şiddeti kesin bir şekilde reddeden Harun Kara­
deniz gibiler de yok değildi. Ancak tüm solcular "müseccel ko­
münist" olarak bellenmişti.
Antikomünistler daha da ileri giderek, ülkeyi kızıl sisteme
hazırlayanların sadece komünistler olmadığını ileri sürmüş,
şunları da komünistlerle aynı kategoriye almışlardı: " ahlak­
sızlar, cahiller, din simsarları , ayak takımları, vurguncular ve
karaborsacılar, nurcular. . . " 376 Nurettin Menekşe, komünistle-

373 Çekoslovalıya'ya Kom ü n i zm Nası l Yerleşt i , Türkiye Çiftçi Teşekkülleri fede-


rasyonu, Ankara, 1 964, s. 4.
374 Ahmet Çiftçi, a.g.e. , s. 2, 1 2 .
375 Ahmet Kartal, Komünizmin iki Yüzü, Şafak Matbaası, Ankara, 1 974, s. 28.
376 Faruk Güventürk, a.g.e. , s. 50.

268
rin Türkiye'deki yegane arzularının "yıkıcı" faaliyetlerle Tür­
kiye'ye boyun eğdirmek olduğunun altını çizmiştir. Ona göre,
Türkiye'de sağ-sol olayları bu "nifak tohumlarının" ürünüdür.
Bunu da farklı etnik ve mezhepsel milliyetçiliği yaparak, toplu­
mu kutuplaştırarak yaptıklarını belirtmiştir. 377 Solun 1 2 Mart
öncesi faaliyetlerinin tamamının, Moskova tarafından manipü­
le edildiği, Türk gençlerinin bu şekilde istismar edildiği ve "Es­
ki Tüfeklerin" yetiştirdiği militanlarla bu yolda hızla ilerleme
kaydedildiği ifade edilmiştir. 378
Türk sağ yazınında en çok işlenen konuların başında komü­
nizm düşüncesinde kadına biçilen rol gelmiştir. Bu , tamamen
negatif bir algı üzerine kurulmuştur. Bilhassa Sovyetler'in uy­
gulamaları da resmedilince içinde yaşadıkları paranoyanın ib­
resi yükselişe geçmişti. Sovyetler ve Doğu Avrupa devletlerinin
uygulamalarından hareketle komünist bir iktidarda, dini inan­
cın, iffetin, namusun ve kutsi olan her şeyin başına gelecekle­
rini tasvir eden retorik çok yoğun bir şekilde işlenmiştir. Buna
dair tipik bir örnek şu şekilde yer almıştır:

Türk anaları : "Bin bir meşakkatle doğurduğunuz , bin bir ihti­


mamla yetiştirmeye çalıştığınız yavrularınızın vakitsiz eliniz­
den alınmasını ve bütün dünyanın size fahişe gözü ile bakma­
sını ister misiniz? "
Türk çocukları: "Namus, şeref, haysiyet gibi insanlara has
kıymetlerden mahrum edilmek ve mezara kadar piçlik töhme­
ti altında ezilmek ister misiniz? "
Türk işçileri: "Hayatınızın s o n anlarını çocuklarınızın mü­
rüvvetini görmeden geçirmek, işe yaramazsınız diye sizi idare
eden adamlar tarafından fırınlara atılıp vahşice öldürülmek is­
ter misiniz? "
Türk Müslümanları : " Çok sevdiğiniz Allah'tan ayrılmak, Al­
lahsız olmak, dinsiz olmak ister misiniz? Allah'la aranızda ko­
nuşma vasıtası olan camilerinizin kızıl orduların azgın atlan-

377 Nurettin Menekşe, Bulgar Komünist Partisinin Gizli Raporu Türkiye'de Komü­
nizm, Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1 967, s. 10.
378 Ahmet Güner, a.g.e. , s. 9.

269
na ahır olmasını ve birer umumhane haline getirilmesini is­
ter misiniz? "
Ve ey bütün Türkler: "Boyunlannıza yular, boyunduruk ge­
çirilmesini, mülkiyet, aile, bir kelime ile insanlık haklarından
3 9
ebediyen mahrum edilmenizi ister misiniz? " 7

Türk solu , montaj sanayinin Türk sanayi sistemini zayıflat­


ması , montaj sanayide çalışan işçi ücretlerinin düşük olma­
sı , buna karşın çalışma saatlerinin yüksek olması gibi temel
problemleri gündeme getirip durumun düzeltilmesini istemiş­
ti. Türk sağı ise solun muhalefetini , salt Sovyetler'in manipü­
lasyonuna bağlamış ve belli ölçülerde gerçeği ıskalamıştır. Oy­
sa bu türden sömürü düzenine karşı çıkmak için illa solcu ol­
mak gerekmiyordu . Ve sola angaj e olmadan da egemen sını­
fın çıkarlarına karşı gelinebilirdi. Buna mukabil sosyalizm veya
komünizmin, fark etmez, Türkiye'yi bölmek veya Sovyet pey­
ki yapmak için araç olarak kullanıldığını düşünmüşlerdir. Ko­
münizm veya maske olarak tanımlanan sosyalizm Türkiye'de
bünyeye yerleşen ve tedavisi namümkün bir hastalık olarak gö­
rülmüştür. Bu "hastalıkla" mücadeleyi de "var olma" veya "yok
olma"ya bağlayacak kadar işi ifritleştiren eserler neşredilmiş
ve broşürler basılmıştır. Bu noktada komünizme mensup kişi­
ler de "düşman" , "hain" olarak görülmüş ve komünizm düşün­
sel bir eylem, toplumsal bir düşünüş veya kapitalizm/serma­
ye sömürgecilik karşısında ideolojik aygıttan ziyade Rusya'nın
tarihsel emellerini Sovyetler döneminde hayata geçirmek için
Türk toplumuna enj ekte edilen bir "zehir" olmuştur. Bu "zeh­
rin" panzehri, "din" , "iman" , "ahlak" , "aile " , "milliyetçilik" ol­
muştur. Komplo teorileri üreterek sola ve tarihine yorum ge­
tirilmiştir. Solun tarihsel mirası, teorik metinleri reddedilmiş­
tir. TIP, ihtilalci sosyalizm ile demokratik sosyalizm arasında
ikincisine daha yakın olduğu bilindiği halde, eleştiri konusu
olmuştur. Komünizmin, halk arasında nifak tohumlan ektiği­
ni, bunun sonucunda Türkiye'nin Sovyetler'in egemenliği altı­
na gireceği ileri sürülmüştü. Bunun için de halka düşen görev

379 Nazım Yazıcı, a.g.e. , s. 5-7.

270
ve sorumluluk ise halkın mütemadiyen "uyanık" , her an "hazır
ve nazır" olmasıdır. Vatandaşı, adeta bir asker gibi vatan savun­
masına hazır olması yönünde uyarmışlardır. Solculann, "halk­
lar" deyişi ve "anadili" özgürlüğü gibi temalan işlemeleri de an­
tikomünizm bağlamında değerlendirilmiştir. Antikomünistler,
Sovyetler'in tarihsel emellerini hayata geçirmek için Türkiye'yi
Kürdistan, Ermenistan, Lazistan ve Pontus şeklinde ayırmaya
yeltendiğini, bu şekilde komünist rej imi kurmanın daha kolay
olacağını ve bu etnik ile dinsel yapılara " özgürlük" vaat ede­
rek solu Türkiye'de güçlendirmeye çalıştıklarının kaygısı içe­
risinde olmuşlardır. "Halklar" ibaresi Sevr'in korkusunu tekrar
depreştirmiştir. Milli Mücadele yıllarında İngilizler, Fransızlar
ve Yunanlılar Anadolu'yu parçalama peşinde iken, Soğuk Savaş
yıllarında ise Sovyetler böyle bir maceranın içerisinde olmuştu .
Sovyetler'in "barış içerisinde birlikte yaşama" ve "detant" poli­
tikaları inandırıcı bulunmamış, bunun bir geçiş evresi olduğu
konusunda hemfikir olmuşlardır.
KMD'nin yayınladığı Ey Türk Uyan ! İsimli broşüründe, "ko­
münizmin Türkiye'de ihtilal hazırlığı" içerisinde olduğu belir­
tilmiş, dolayısıyla can, mal, ırz ve namusun tehlikede olduğu
ve bunun bertaraf edilmesi için de Türk milleti mücadeleye da­
vet edilmiştir.380 İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra Sov­
yetler'in, Türkiye'den Kars, Ardahan ve Boğazlar'ı istemesi Rus
emperyalizminin masasının üzerinde var olan planı hayata ge­
çirmektir. 38 1 Muharrem Ergin'in iddiasına göre, Ruslar Boğaz­
lar'a yerleştikten sonra Türkiye'yi iki kısma ayınp Trakya'da bir
halk cumhuriyetini kuracaklardı. Daha sonra Boğazlar ve Ana­
dolu' dan Türkleri atacaklardı. Böylece önce Boğazlar'dan başla­
yarak Türkiye, Slavlaştırılacaktı.382 Komünizm iktidara geldiği
takdirde önceden tespit edilen çok sayıda "vatanperverin" su­
ikast ile ortadan kaldırılacağı, milletin direnme gücü bu şekil-

380 Ey Türlı Millet i ! , Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği Halk Yayınlan , no.
4, lzmir, 1 966, s. 2-4. Bu broşürde komünistlerin yaptığı "işkence" ve "katli­
amlann" bir kısmına yer verilmiştir.
38 1 Muharrem Ergin, a.g.e. , s. 33.
382 Muharrem Ergin, a.g.e. , s. 34.

271
de zayıflatıldıktan sonra da "sürgünler" ve "katliamlar" başla­
yacaktır. Ardından "psikopat yaratışlılar" ve Türklüğe düşman
unsurların idari görevlere getirileceğini belirtmişlerdir. Bunu
belli bir düzen içerisinde rapor etmelerinde Sovyet, Macaris­
tan, Polonya ve diğer ülkelerin deneyimleri örnek teşkil etmiş­
tir. Hayrettin Tınmaz, komünizmin memleketi açık bir şekilde
tehdit ettiğini, işlerini gizli yürütmekten ziyade artık aleni bir
şekilde yaptıklarını, bunu da devlet kurumlarına "sızarak" yap­
tıklarını söylemiştir.
Ona göre komünistler, müstehcen ve din karşıtı yayınlarla
toplumun "milli ahlakını" zedelemeye yönelik gün aşırı faali­
yetlerini arttırmışlardır. Burada güdülen amaç , Türkiye'yi Sov­
yetler'in "peyk"i haline getirmek olmuştur. Yazara göre , ko­
münistler, emellerine ulaştıkları takdirde şunlar meydana ge­
lecektir:

1- Din ve vicdan hürriyetini tamamen kaybedeceğiz . Ezan­


lar, Kur'anlar susturulacak, camilerimiz ahır, depo , bar, sine­
ma, fuhuş evi haline getirilecek, din adamlanmız Sibirya'ya sü­
rülerek işkenceler içinde yok edilecektir.
2- Mülkiyet hakkımız çiğnenecek, evimiz, tarlamız, dükka­
nımız gasp edilecektir. Bilhassa zenginlerimizin sadece malla­
rına el koymakla kalmayacaklar, tatlı canlarına da kıyacaklar­
dır. Bütün komünist memleketlerde başlangıçta hep böyle ol­
muş, servet sahiplerinin kökü kazınmıştır.
3- Milli şuurumuzu bozmak için dil , edebiyat, tarih ve sa­
natımızı soysuzlaştıracaklar, nesiller arasında uçurum açacak­
lardır.
4- Kadınlanmızın kızlanmızın, kız kardeşlerimizin iffet, na­
mus ve ismetlerini ayaklar altına alarak aile düzenimizi boza­
caklar, cemiyetimizi insanlık dışı bir sürü haline getireceklerdir.
5- Seyahat etme , kazanma , çalışma, dinlenme, dilediğimiz
gibi yaşama hürriyetlerimiz iyice kısılacak, kendi arzumuz da­
hilinde değil, başkalarının kırbacı altında çalışmak mecburi­
yetinde kalacağız . Ve bu durumu tenkit ve şikayet etmek hak­
kından bile mahrum bırakılacağız.

272
6- Sanayimiz ve tabii zenginliklerimiz, ticaret ve ziraatimiz,
kendi milletimizin refah ve saadeti için değil, Sovyet Rusya'nın
sömürü emelleri için, onun harp sanayine yardımcı olarak ça­
lıştırılacak, Türk milleti sefaletin en korkunç şekline katlan­
mak mecburiyetinde kalacaklar.
7- Birkaç satılmış alçağı başımıza kukla hükümet olarak ge­
çirecekler, onlar vasıtası ile Türkiye'yi zulüm ve istibdadın en
koyusu ile idare edeceklerdir. Polis baskısı, jurnalcilik ve uy­
durma mahkemelerle vatandaşın huzur ve emniyetini katle­
deceklerdir.
8- Bir harp vukuunda Sosyalist Rusya hesabına bizi batıl biz
gaye uğruna koyun gibi boğazlayacaklardır.
9- Türkistan'da yaptıkları gibi aziz vatanımıza sürü sürü
Rus muhaciri yerleştirerek bizi öz yurdumuzda azınlık hale
düşüreceklerdir. 383

Sovyet devrimi gerçekleştikten hemen sonra, dini ritüelle­


rin yasaklanması ve din adamalarının Sibirya kamplarına sür­
gün edilmesi Türk sağ aydınının zihninde her daim canlı idi.
Komünistlerin emellerine ulaşmaları halinde Sovyetler'deki
Müslümanlarla benzer şeyleri yaşayacakları muhayyilesi ko­
münizm karşıtlığını daha da şedit hale getirmiştir. Büyük öl­
çüde Doğu Avrupa devletlerinin ikinci Dünya Savaşı'ndan son­
ra karşılaşmış oldukları durum, keşmekeş ve yoksulluk antiko­
münist Türk aydınını endişeye sevk etmiştir. Antikomünistler
sol menşeli gazete ve dergileri ve sol faaliyetleri yakından ta­
kip etmişlerdir. Sovyet yanlısı partilerin Doğu Avrupa'da ikti­
dara geliş şeklini ve bu iktidarların komünist olmayanlara kar­
şı muameleyi çeviri metinler üzerinden dikkatli bir biçimde ta­
kip etmişlerdir.

383 Hayrettin Tınmaz, a.g.e. , s. 1 .

273
ÜÇÜNCÜ BÖLÜ M

SOGUK SAVAŞ YILLARINDA


ANTİKOMÜNİST TEŞEKKÜLLER VE PORTRELER

Komünizmle mücadeleyi kendine misyon edinen


dernekler: Milliyetçi-antikomünist derneklere methal
Türk milliyetçiliğinin dernek deneyimi, kuluçka dönemi il.
Meşrutiyet'in başına kadar gitmiştir. Süreç, o dönemde kuru­
lan, lakin pek varlık gösteremeyen Türk Derneği ( 1 908) ile
başlamış, ardından kurulan Türk Ocakları ( 1 9 1 2) ve MTTB
( 1 9 1 6) ile devam etmiştir. Türk Ocakları ve MTTB'nin Türk
sağ siyaset ve düşüncesinde mümtaz yeri vardır. Bunlar, en
uzun soluklu öğrenci/gençlik teşekkülleri olarak tarihteki yer­
lerini almışlardır. Mezkur iki oluşum, dönemin hakim düşün­
cesinin teessüs edilmesinde payanda vazifesi görmüşlerdi. An­
cak erken Cumhuriyet döneminde, kurucu ideoloj i , kendile­
rinden pek haz etmediği için, belki de kendisine rakip gördü­
ğünden ve de ters gelen faaliyetler içerisinde bulunmalarından
mütevellit erken denebilecek bir tarihte kapatılmışlardı. Der­
nek kurma işi, izne tabi tutulduğundan belli bir süre dernekçi­
lik nadasa bırakılmıştı. Ancak mahut iki derneğin kuluçkasın­
da büyüyen nesiller, Soğuk Savaş döneminde antikomünizmin
düşünsel yönünü ve eylem boyutunu şekillendirmişlerdir. Ör­
neğin Türk Ocakları ile müsemma hale gelen Hamdullah Suphi

275
Tanrı över, 1 940'lı yılların ikinci yarısında komünizme yönelik
eylem planına bilhassa lslam'ın eklemlenmesini dikte ederek
seküler Türk milliyetçiliğin yönünü değiştirmeye cehd etmiş­
tir. Bir başka isim, MTTB ile bütünleşen DP'nin ilk Milli Eğitim
Bakanı Tevfik lleri, bakanlığı döneminde Meclis'teki konuşma­
larıyla ve Meclis dışındaki çalışmalarıyla antikomünist gençli­
ğe örnek davranış sergilemişti.
1946 yılında Cemiyetler Kanunu'nun çıkarılmasından sonra
açılan milliyetçi/muhafazakar dernekler, Sovyet tehdidi altın­
da ve etkisinde kurulmuşlardır. Bu derneklerin kuruluşlarında
ve faaliyetlerinde yer alanlar, Osmanlı'nın son dönemlerindeki
savaş ortamını ve Milli Mücadele'yi görmüş, yaşamış kişilerdir.
Motivasyonlarını, "kahramanlık" göstergesi olan Birinci Dünya
Savaşı ve Milli Mücadele gibi olaylardan almışlardır. Osman­
lı'nın dağılıp Anadolu'ya "mahkum" olunması, bu derneklerde
yer alanları saldırgan ve öfkeli bir milliyetçiliğe kanalize etmiş­
tir. Dolayısıyla kendi dışındaki herhangi bir yapı, düşünce ve­
ya söyleme karşı tahammül sınırları son derece dardı. Geçmiş,
bir kabus gibi önlerinde duruyordu. Soğuk Savaş'ın hemen ba­
şında sökün eden derneklerin kurulmasının temel motivasyo­
nu , Türkiye'de var olduğuna inandıkları komünizm idi. Kuru­
luşun en kuvvetli gerekçesi komünizme karşı koymak olmuş­
tur. Türk milliyetçiliğinin dernekleşme süreci, Soğuk Savaş yıl­
larında bereketlenmiştir. Uzun süre nadasa bırakılan milliyet­
çilerin içindeki dernekleşme aşkı, 1 946'da Cemiyetler Kanu­
nu'nun değiştirilmesiyle bir anda depreşmişti. Değişikliği mü­
teakiben, ortak amaç için milliyetçi aydın ve öğrencilerin bir
araya geldiği çok sayıda dernek kurulmuştu . Bu dernekler,
Türk milliyetçiliğini ana eksen kabul ederek komünizme karşı
faaliyette bulunmak suretiyle hareket etmişlerdi. Bu minvalde,
komünizmle mücadeleyi imanın rüknü haline getirmişlerdi.
Türk milliyetçiliği, lkinci Dünya Savaşı hemen öncesinde ya­
ymcılı k faaliyetleri ve savaş sırasında kitlesel eylemlerle varlı­
ğını hissettirmeye başlamış, savaş boyunca da devam etmiştir.
lkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye'nin Faşist Almanya ile
ilişki kurması ve Almanya'nın Sovyetler'e savaş açması Türkçü-

276
lerde Turan idealini tekrar canlandırmıştır. Çünkü Sovyet ege­
menliği altında yaşayan "dış Türkler"in bu esaretten kurtarıl­
ması ümidi doğmuştu.
Bu düzlemde, Soğuk Savaş döneminde ilk kurulan dernek,
1 946 yılında Türk Kültür Ocağı olmuştur. Derneğin kurucu­
ları Cevdet Akçalı, Turgut Atasoy, Faruk Sükan, Kemal Boz­
kurt, Asım Salih, Orhan Özil ve llhan Çirkinoğlu'dur. Derneğin
ilk başkanlığını da Ali Hatipoğlu üstlenmiştir. 1 Kuruluş amacı,
Türk milliyetçiliğini işlemek ve yaymak olan TKO, komünizme
karşı mücadelede aktif şekilde hareket etmişti.2 Öyle ki "müs­
tehcen" basının tel'in edildiği bir beyannamede müstehcenli­
ğin, en az komünizm kadar tehlikeli olduğu belirtilmişti. Onun
komünizme tepkisi bununla sınırlı değildi. Bu kızgınlığı pekit­
mek maksadıyla 1949 yılında Marmara Lokali'nde komünizmi
tel'in toplantısı düzenlenmişti. Toplantıda bir konuşma yapan
Nihal Atsız , Ziya Gökalp'in "Moskofun diyarı viran olacak/
Türkiye büyüyüp Turan olacak" beytiyle sözünü noktalamış­
tı.3 Bu derneğin bir diğer önemli faaliyeti, Çiçek Palas protes­
tosunu bizzat kendilerinin organize etmesidir.4 TKO , 195 1 yı­
lında yayınladığı bir beyannamede, kendilerine yöneltilen ırkçı
ve irticacı suçlamasına karşılık, memlekette ne dinsel irticanın
ne ırkçılığın ve ne de Turancılığın olduğunu ileri sürmüşler­
di. 5 TKO , 1 9 5 l 'de yapılan olağanüstü kongresinde Türk Genç­
lik Teşkilatı ile birleşme kararı almıştı. 6 O süreçte ( 1 946) kuru­
lan bir başka milliyetçi dernek, Türk Kültür Derneği idi. Der-

Bundan sonra sırasıyla Bahadır Dülger, Ali Sedat Çetintaş, Faruk Kadri Ti­
murtaş, Turgut Atasoy ve Bekir Berk başkanlık yapmışlardır. Vakıa Darendeli­
oğlu, başka bir yerde Türk Kültür Ocağı'nın kuruluş tarihini 1 945 olarak gös­
termiştir. Ancak, derneğin 1 946 yılında kurulduğu kesindir. llhan Darendeli­
oğlu , "Türk Kültür Ocağı", Milli Işık, sayı 5, Eylül 1 967, s. 23.
2 Türk Kültür Ocagı Nizamnamesi, Aydınlık Basımevi, 1 950, s. 3; Altın Işık, cilt
1 , sayı 1, 15 Ocak 1 947, s. 9. Aynca bkz. "Türk Kültür Ocağı", Türkeli, sayı 1 ,
Ocak 1 947, s . 1 1 .
3 Türlıe Doğru, sayı 23-32, 9 Mayıs 1 949.
4 llhan Darendelioğlu, Türkiye'de Milliyetçilik Hareketleri, s. 1 65- 1 67; ilhan Da­
rendelioğlu, "Türk Kültür Ocağı", Milli Işık, sayı 5, Eylül 1 967.
5 Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1 , sayı 1 7, 1 Nisan 1 95 1 .
6 Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1 , sayı 1 1 , 1 Ocak 1 95 1 .
277
neğin başkanlığını, o sırada CHP Samsun milletvekili olan Fah­
ri Kurtuluş yürütmüştü. Demek, 195 1 yılında Türk Milliyetçi­
leri Demeği'ne katılarak faaliyetlerine son vermişti.7
TKO ve TKD dışında, 1 946'da lstanbul'da bir grup genç ta­
rafından Türk Kültür Çalışmaları Derneği kurulmuştu . Derne­
ğin nizamnamesinde amaç, "milli benliğimizin kültür ve kadir­
bilirlik yönünü geliştirmektir," şeklinde belirtilmişti. 8 Bu der­
neğin ön plana çıkan faaliyeti, dış Türklerden Mirza Bala, Ca­
fer Seydahmet Kınmer ve Zeki velidi Togan gibi isimlere kon­
ferans verdirmek olmuştur. 9
Yukarıda zikredilen iki derneğin faaliyetlerinden memnun ol­
mayan, onları "durgun" ve "pasif' bulan bir kısım gençler, 1949
yılında Türk Gençlik Teşkilatı'nı, Türk milliyetçiliğine hizmet
etmek ve özellikle de komünizme karşı mücadele etmek mak­
sadıyla kurmuştu. 1 0 Demek, Anadolu'da çok sayıda şube açmış­
tı. Derneğin faaliyetleri arasında Mareşal Fevzi Çakmak'ın cena­
ze merasimini tertip etmek de vardır. Derneğin üyeleri, Nazım
Hikmet'in af kampanyası sırasında imza toplayan gençlere mü­
dahalede bulunmuştu . Teşkilatın yayın organı ikinci defa ya­
yınlanan ve yukarıda zikredilen Tanndağ idi. Teşkilatın sloganı,
hafızalara kazınan "Tanrı Türk'ü Korusun" idi. 1 1 Osman Yük-

7 Necmettin Sefercioğlu, Milliyetçi Dernekler, Türk Ocakları Ankara Şubesi Ya­


yını, Ankara, 2008, s. 1 9-20.
8 Derneğin kuruluşuna katılan ilk üyeler şunlar olmuştur: Behram Atamer, Mü­
fid Adil Çulcuoğlu, Kemal Şahin, Kemal Göksel, Ahmet Mirkelamoğlu, Rıza
Serhadoğlu, Ali Gür, M. Ali Tuna, Necati Balaşoğlu, Celal Sungur, Doğan Can,
Ömer Tekinoğlu, Fethi Gemuhluoğlu, Ziya Işıldak, Namık Tekin, Turan Os­
man, Nedim Tuna, K. Abbas Altuntaş, Bülent Olcay ve llhan Darendelioğlu ol­
muştur. Derneğin ilk başkanlığını sırasıyla Necati Balaşoğlu, eski Azerbaycan
Parlamantosu üyeşerinden M. Sadık Aran ve Müfid Ali Çulcuoğlu yapmıştır.
9 Darendelioğlu, a.g.e. , s. 1 72 ; llhan Darendelioğlu, "Türk Kültür Çalışmaları
Derneği", Milli Işılı, sayı 6, Ekim 1 967, s. 2 1 .
10 Necati Tannkulu, lrfan Atagün, Kubilay lmer, Emin Alpkan, Ömer Öztürk­
men, Mehmet Metin Ören, Erdoğan Ozbelli, Şadi Pehlivanoğlu, Hasan Kara­
han, Erdoğan Okçu , Gökhan Evliyaoğl u , Cahit Çakmak, Orhan Özer, Tuğml
Önder, Celal Erçıkan, Remzi Sarıkaya, Kemal Cabioğlu, Sami Binicioğlu, Ga­
lip Erdem, Arslan Topçubaşı bu derneği kuran isimlerdi. llhan Darendelioğ­
lu, "Türk Gençlik Teşkilatı" , Milli Işılı, sayı 7, Kasım 1 967, s. 27.
11 Darendelioğlu, a.g.e. , s. 1 73- 1 75 ; Türlı Gençlik Teşkilatı Ana Nizamnamesi, ik­
tisadi Yürüyüş Matbaası, lstanbul, 1 949, s. 1 .

278
sel'e ait Serdengeçti dergisinde Türk gençliği, TGT'ye üye olma­
ya davet edilmişti: "Ey! Kalbi Allah-millet-vatan aşkıyla yanan
genç arkadaş ! Bütün münevver Türk gençliğini sinesinde barın­
dıran bu ocak, sana da kollarını açmış bekliyor. Bunu ganimet
bil, ocağa yazıl ! " 1 2
Bunun haricinde, Hamdullah Suphi Tanrıöver maiyetinde
Türk Ocakları, 1 949 yılında tekrar kurulmuşsa da, 1 954 yılın­
da Türk Yurdu dergisini yeniden çıkarmak dışında pek bir var­
lık gösterememiştir. 1 3
1 940'lı yılların ikinci yarısından itibaren komünizme karşı
kurulan Türk Kültür Ocağı, Türk Gençlik Teşkilatı, Türk Kül­
tür Çalışmaları Derneği, Türk Kültür Derneği , Kayseri Türk
Kültür Birliği ve Genç Türkler Cemiyeti üyeleri 1 950 yılının
Nisan ayında bir araya gelerek Milliyetçiler Federasyonu adı al­
tında birleşmeyi tahakkuk etmişlerdi. Birleşmekteki asıl gaye­
yi, federasyonun başkanlığını üstlenen milliyetçi-mukaddesat­
çı Bekir Berk, şu şekilde açıklığa kavuşturmuştu :

Milliyetçi dernekleri birleştirmek, milliyetçi Türk gençliği­


ni temsil ve komünizme karşı mücadele etmek gayesiyle yıkı­
cı faaliyetler ve bunun başında gelen komünizmle mücadelede
14
müşterek hareket etmeyi zaruri görmektir.

Bu birleşmeyi, "irtica yaygarası" olarak görenlere, Milliyet­


çiler Federasyonu beyanname ile cevap vermişti. Beyanname­
de komünistlerin, milliyetçilerin bir araya gelmesini hazmede­
mediği için milliyetçi ve mukaddesatçıları "irtica" , "ırkçılık" ve
"Turancılık" ithamı ile töhmet altında bırakmaya yeltendikleri,
ancak işin aslı astarının öyle olmadığı belirtilmişti. 1 5
Milliyetçiler Federasyonu , 1 4 Aralık'ta İstanbul Şehir Ti-

12 Serdengeçti, yıl 3 , sayı 6 , Mayıs 1 949.


13 Necmettin Sefercioğlu, Milliyetçi Dernekler, Türk Ocakları Ankara Şubesi, s .
9-10.
14 i l han Daredelioğl u , a. g .e. , s. 2 5 2 - 2 5 3 ; Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1 , sayı 2 ,
1 5 Ağustos 1950.
15 "Milliyetçiler Federasyonu Beyannamesi: Allaha İnanıyor, Allaha Güveniyo­
ruz" , Türklük ve Mukaddesat Düşmanlanyla Savaş, yıl 1 , sayı 2, 16 Mart 1 95 1 ;
"Milliyetçiler Federasyonu Beyannamesi" , Orhun, sayı 24, 1 6 Mart 1 95 1 , s . 5 .

279
yatrosu'nda "Mehmetçik" adıyla tertiplediği toplantıya döne­
min Milli Eğitim Bakanı Tevfik Ileri, Arif Nihat Asya, Nurettin
Topçu ve ismet Tümtürk katılarak birer konuşma yapmışlar­
dı. 1 6 Federasyon ilk büyük kurultayını Nisan 195 l 'de yapmış­
tır. Kurultay'da tüm milliyetçi derneklerin kendilerini feshet­
mesi üzerine Türk Milliyetçiler Derneği kurulmuştu. 1 7 Bu der­
nek başka bir bölümde anlatılacağı için ayrıntıya girilmeyecek­
tir. Istanbul'da bir umutla teşkil edilen federasyonun başkanlı­
ğına Bekir Berk getirilmişti.
DP döneminde pek varlık gösteremeyen milliyetçi teşekkül­
lerden Türkçüler Yardımlaşma Derneği'nden de bahsedebiliriz.
Milliyetçi-muhafazakarların teşkil ettiği derneklerine ek olarak
4 Ekim 1950 tarihinde Hüseyin Nihal Atsız, ismet Tümtürk ve
Bekir Berk'in iştirakiyle Türkçüler Yardımlaşma Derneği vücu­
da getirilmişti. Derneğin, faaliyette bulunduğu on yıl boyunca,
başkanlığını Atsız yürütmüştü. Dernek üyeliğine Yönetim Ku­
mlu'nun çağrısı ile girilebildiği için üye sayısı bu süre zarfın­
da ancak elli altıya ulaşabilmiştir. TYD'nin üyeleri arasında Fet­
hi Gemuhluoğlu, Ihsan Koloğlu, Hikmet Tanyu , Selahattin Er­
türk, M. Zeki Sofuoğlu , Nejdet Sançar, Abdülhadi Toplu , Nec­
mettin Sefercioğlu , Fethi Gözler vb. isimler yer almıştı. 1 8
Yukarıda görüldüğü gibi l 940'lı yılların ikinci yarısından
itibaren kurulan derneklerin ömrü , uzun soluklu olmamış­
tı. Türk Ocakları ve Milli Türk Talebe Birliği dışında hiçbirisi,
1 950'lerin ortalarını dahi gör(e)memişti. Örneğin Türk Ocak­
ları gibi "ihtişamlı" mazisi olan dernek ile kıyas edildiklerinde
bunların, etkisiz kaldıklarını söyleyebiliriz. Dernek faaliyetle­
rinde bulunanların, milliyetçilik ve İslamcılık açısından düşün­
sel çizgileri henüz netleşmemişti. Ancak bir sinopsisten bahse­
debiliriz. Bunun yanında alenileşen bir şey vardı ki o da anti­
komünizmdi.
Diğer tarafta derneklerin önemli "kazanımları" vardı. Der­
neklerin kurulmasında görev alanlar ve y ahut bu derneklerde

16 Komünizme Karşı Mücadele, yı l 1 , sayı 1 1 , 1 Ocak 195 1 .


17 llhan Daredelioğlu, a.g.e. , s . 257.
18 Necmettin Sefercioğlu, a.g.e. , s. 26-27

280
yetişenler, 1 960'lı yıllarda Türk sağ siyasetinde söz sahibi ol­
muşlardı; sağ partilerde uzun süre mebusluk yapmışlardı. Ör­
neğin Cevdet Akçalı, Faruk Sükan, Bahaddin Dülger, llhan Da­
rendelioğlu , Osman Yüksel Serdengeçti ve Turgut Atasoy (AP
İstanbul 11 İdare Heyeti Üyesi) ilk akla gelen isimler olmuştur.
İkinci bir kazanım ise dernekler vasıtasıyla yürütülen faaliyet­
lerle gençliğe ulaşma imkanı elde edilmişti.
Yukarıda adı geçen derneklerde aktif rol oynayanlar, kendi
kavradıkları şekliyle komünizmi anlatmışlardı. Bu da antiko­
münist şuuru beslemişti. Komünizmi yabancı bir ideoloji bel­
leyen ve komünistleri de Sovyetler'in işbirlikçisi olarak okuyan
antikomünistlerin haletiruhiyesini anlamak için, Il. Meşrutiyet
yıllarında Osmanlı'nın yıkılışını sadece seyreden aydının feve­
ranına bakmak lazım gelir. İki dönemin yakarışı arasında bir
korelasyondan bahsedebiliriz . Antikomünistlerin, metinlerin­
de tekrar tekrar Osmanlı'nın son dönemlerinden bahsetmeleri,
"bir daha asla" demeleri ve de Doğu Avrupa devletleri ile Orta
Asya Türklerinden bahsederek onlara benzememek güdüsüy­
le hareket etmeleri buradan gelmiştir. "Batı Osmanlı'daki gay­
rimüslim tebaayı dinamik hale getirerek Osmanlı'yı parçaladı,"
tümcesi zihinlere kazınmıştı . Bu sefer Batı yoktu . Batılı dev­
letler, "müttefik" görünüyordu . Ancak bu defa, l 700'lü yıllar­
dan itibaren gözü Boğazlar'da olan eski Çarlık Rusya'sı ve yeni
adıyla Sovyet Rusya vardı. Bu nedenle antikomünistler açısın­
dan, Türk solunun, Türkiye'yi nereye götürmek istediği sorusu
hep cevapsız kalmıştı. İşte bu belirsizlik içerisinde milliyetçilik,
Sovyet tehditlerine ve komünizmin sadmelerine karşı kurtarıcı
bir liman vasfını görmüştü.

Türk Milliyetçiler Derneği


Türk Milliyetçiler Derneği'nin (TMD) faaliyet ömrü iki yıl
ile sınırlı kalmıştır. Çalışmanın kapsamı , 1 945- 1 9 7 1 yılları ol­
masına mukabil ömrü hayatı bu kadar kısa olan derneğin ne­
den inceleme konusu yapıldığı sorusu akla gelebilir. TMD'nin
kurulduğu tarih, taşıdığı misyon ve karşılaştığı muamelenin,

281
Türk milliyetçiliği üzerindeki etkisi dikkat çekicidir. 1 946 yı­
lından itibaren Türk milliyetçileri yukarıda anlatıldığı veçhile
farklı isimler etrafında kümelenmişti. Bunların misyonu , istih­
dafı, hedef kitlesi ve temsil kabiliyeti aynıydı. Ancak yeni bir
ruh ve heyecana ihtiyaç duyulmuştu . Onun için dağınık olan
gücün birleşmesine karar verilmişti. Bu nedenle de TMD'yi
meydana getirmişlerdi. Dernekleşme süreci, rüşeym olmaktan
çıkmış, olgunluk evresine erişmişti.
Yukarıda Milliyetçiler Federasyonu'na sathi bir şekilde de­
ğinilmişti. Federasyon, kuruluşunun birinci yıldönümünde
( 1 95 1 ) kurultaya gitmişti. Derneklerin toplanmasının esbabı
mucibesi , federasyona bağlı teşekküllerin tek çatı altına birleş­
mesini görüşmek idi . 1 9 TKO , TGT, TKD ve Genç Türkler Ce­
miyeti delegeleri toplantıya katılmışlardı. Kurultay'ın başkan­
lığını DP Isparta milletvekili Sait Bilgiç yapmıştır. Kurultay'da
yapılan ilk işlerden birisi, Türk Kültür Çalışmaları Derneği'ni
federasyondan ihraç etmek olmuştur. Bu işlemin ardından kür­
süye gelen Fethi Gemuhluoğlu , derneklerin birleşme kararını
deklare etmişti. Abdullah Savaşçı'nın önerdiği Türk Milliyetçi­
ler Derneği ismi, oy çokluğuyla kabul edilmişti.20
Yukarıda ismi geçen dernekler, tek isim altında kümelenmiş­
lerdi. Böylelikle dağınıklık ortadan kaldırılmıştı. Türk milliyet­
çiliğinin mutat zikrettiği "birlik" ve "beraberlik" vurgusu bir
ölçüde hayata geçmişti. Tek bir merkezden yönetilecek ve yön­
lendirilecek olan "sosyal sermaye" böylelikle daha aktif olabi­
lirdi. Murat edilen de buydu zaten.
1 9 5 1 yılının Nisan ayında kurulan derneğin genel başkanı
Haluk Karamağaralı olmuştu . Derneğin yirmi beş tane kurucu
üyesi vardı.21 içinde birkaç memur ve avukat dışında üyelerin

19 Murat Kılıç, a.g.e. , s. 102. Dernek üzerine derinlikli v e hususi bir çalışmadır.
20 Mehmet Ateşoğlu, "Türk Milliyetçiler Derneğinin Kuruluşu'' , Mejküre, yıl 1 ,
sayı 23, Mart 1 95 2 , s . '3-4; " T ürk Milliyetçileri Birleşti " , Kom ü n i zm le Mücade­

le, yıl 1 , sayı 18, Nisan 195 1 , s. 1 , 4.


21 Abdullah Savaşçı (memur) , Abdülhadi Toplu (Hukuk F . ) , Ahmet Çavdar (Stj .
Avukat) , Aslan Göbelezoğlu (Stj . Doktor) , Bekir Berk (Stj . Avukat), Erdo­
ğan Okçu (öğrenci) , Erhan Löker (Hukuk F . ) , Haluk Karamağaralı (Asistan) ,
Hulki Hotamışlıgil (Tıp öğrencisi) , Hüseyin Çıknkçıoğlu (Hukuk öğrencisi) ,

282
tamamı öğrenci idi. Haliyle demek genç ve dinamik bir yapıya
sahipti. Bunların, milliyetçi-muhafazakar "ağabeyleri" tarafın­
dan, kutsi değerleri muhafaza etmeye ve zararlı fikirlerle mü­
cadele etmeye yönlendirildikleri muhakkaktı. Bu gaye, derne­
ğin tüzüğünün ikinci maddesinde şu şekilde nevzuhur etmiş­
ti: "Allah, Vatan, Tarih, Dil, Anane, Sanat, Aile, Ahlak, Hürri­
yet ve Milli mukaddesat esaslarına dayanan Türk milliyetçiliği­
ni işlemek ve bütün milliyetçileri teşkilatlandırmaktır. "22 Tü­
züğünde ise dini vurgu yapılmasına karşılık, komünizme da­
ir herhangi bir ibare geçmemiştir. Ancak üçüncü maddede be­
lirtilen "milliyetçiliğe aykırı fikirlerle fikirler yoluyla mücade­
le" etmekten kastedilenin komünizm olduğu aşikardır. Bunun
yanında TMD Afyon Şubesi yayını olarak neşredilen Türkeli
dergisinde komünizme atıf yapılarak derneğin gayesi şu şekil­
de izah edilmişti:

Milli varlığımızın baş düşmanı olan komünizmle savaşmak


için bir derneğe ihtiyaç yok mudur? Tabii var ve var olduğu
için bu dernek kurulmuştur. Hiçbir maddi menfaat bekleme­
den, yalnız yurt ve millet hayrına çalışan bu derneğin adı Türk
Milliyetçiler Derneği'dir. Gayesi komünizm afetine karşı genç­
liği kuvvetlendirmek, bu mikrobun tek ve tesirli ilacı olan va­
tanseverlik aşısını tatbik etmek, bu kızıl kanseri Türk yurdu­
na sokmamaktır. 23

Derneğin gayesi ve hedefi kendinden evvel kurulan dernek­


lerle benzerlik taşımıştır. Onlann devamı olduğunu göstermiş­
tir. Derneğin yayın organı olan Türheli, Türkçülük, antikomü­
nizm, Pantürkizm ve lslam vurgusunun olduğu bir dergiydi.
Örneğin kapağında hem ayyıldız ve hem de bozkurt resmi var-

Kamil Özden (Hukuk öğrencisi) , Kemal Yaman (Hukuk öğrencisi) , Kubi­


lay Mevlanaoğlu (Hukuk öğrencisi) , Mehmet Aydın (İktisat öğrencisi) , Neca­
ti Torun (memur) , Remzi Sakarya (Tıp öğrencisi) ve Şadi Pehlivanoğlu (Hu­
kuk öğrencisi ) . Türk Mil liyetçiler Derneği Tüzüğü , Sebat Matbaası, Ankara ,
1 95 1 , s. 1 2 - 1 3
22 Türk Milliyetçiler Derneği Tüzilğü, s. 3 .
23 Tahsin Burdurlu , "Komünizmle Mücadele lçin" , Türheli, sayı 2, 18 Aralık
1 95 1 , s. 2.

283
dı. Turan hayalinin gerçekleşmesi en büyük dileği olmuştur.
Derneğin nizamnamesinin birinci maddesinde, "Dernek si­
yasi bir gaye takip etmez ve siyasi partilerle ilgisi yoktur," di­
ye ifade edilmişti. Derneklerin, siyasetle uğraşmayacaklarını
bilhassa belirtmelerinin nedeni, cemiyetler kanunu ile alaka­
lı bir durumdu. Buna göre derneklerin siyasetle uğraşması ya­
saklanmıştı. Zaten, bu yasak diğer birçok yasak gibi kağıt üze­
rinde kalmıştı.24 Dernek, DP'ye yakın durmak istemişti . An­
cak derneğin genel başkanının Türkeli'nde çıkan bir makale­
sinde Menderes'in bu yakınlaşmaya teşne olmadığı bilhassa ifa­
de edilmişti. Menderes'in, kendilerine randevu vermediğinden
mütevellit Menderes'e yönelik açık mektup yayınlanmıştı:

Size de bir şeyler fısıldamak imkan ve cesaretini bulabildiler


mi, bilmiyorum. Fakat devletin çok ileri gelen bazı zevatını iğ­
fale teşebbüs ettiler. Kulaktan kulağa bizim, yarın bir anda şe­
kil değiştirecek yahut herhangi bir siyasi teşekküle kaynak ve­
ya yardımcı olacak gizli bir muhalefet olduğumuzu söylüyor­
lar. (. . . ) Şunu salahiyetle ve en açık, en kati bir şekilde belirt­
mek isterim ki temsil şerefini taşıdığım dernek hiçbir şahsın,
zümrenin veya partinin tesir ve nüfuzu altına girmemiş, gir­
meyecek milli bir kültür ve gençlik teşekkülüdür. 25

Derneğin ilk yılında Türkiye genelinde 46 şubesi açılmıştı.2 6


Ancak, tüm Anadolu'da şube açılması için Türkçü ve antiko­
münist dergilerde metinler yayınlanmıştı. Bilhassa 195 1 yılında
yayın hayatına başlayan Mejküre'nin her sayısında derneğe bağ­
lı şubelerle ilgili haberler yayınlamıştı. Mefkure dışında Orkun,
Komünizmle Mücadele ve Türkeli de bu yönde yayınlar yapmış­
lardı. Bu çabalar sonuç vermiş olacak ki, şube sayısı, ikinci se­
nenin sonunda yetmiş sekize ulaşmış ve derneğin kapandığı ta­
rihte ise seksene çıkmıştı.27
24 Türk Milliyetçiler Derneği Ananizamnamesi, s. 3 .
25 Haluk Karamagaral ı , " Başbakan Adnan Menderes·e Açık Mektup'" , Mejküre,
sayı 12, 20 Mayıs 1952, s. 1 .
26 Mehmet Aygen, "Türk Milliyetçileri Teşkilatlanırken" , Türkeli, sayı 9, 5 Nisan
1952, s. 1 .
27 Murat Kı l ıç , a.g.e. , s. l l8.

2 84
Dernek kurulduktan bir sene sonra, 24 Temmuz 1952 tari­
hinde büyük bir kurultay yapılmıştı.28 Kurultay' da tüm ısrarla­
ra rağmen Haluk Karamağaralı başkan adayı olmamıştı. Yapı­
lan seçimde, DP milletvekili Sait Bilgiç başkan seçilmişti.29

Tü rk Milliyetçiler Derneği'nin faaliyetleri

Derneğin hayatını sürdürdüğü süreçte, şubeler birbirinden


bağımsız bir biçimde, Atatürk, Kazım Karabekir, Mehmet Akif
Ersoy, Namık Kemal, Ziya Gökalp ve Rıza Nur gibi Türk bü­
yükleri ile ilgili anma toplantıları düzenlemişlerdi. 30 Bu top­
lantılarda Nurettin Topçu , Mehmet Kaplan , Hamdullah Sup­
hi Tanrıöver, Osman Yüksel Serdengeçti, lsmail Hami Daniş­
mend ve Hüseyin Namık Orkun gibi isimler konuşmacı olarak
davet edilmişlerdir. Bilhassa TMO İstanbul şubesinde Nurettin
Topçu ve Mehmet Kaplan on beş günde bir, siyasi, sosyal, kül­
türel meseleler; ahlak, din ve köycülük gibi mütenevvi konular
üzerine konuşmuşlardı.31 Bunun dışında "komünizmi protesto
toplantıları" düzenlenmişti.32
Soğuk Savaş yıllarında milliyetçi muhafazakar mahfillerde
yapılan her girişim, faaliyet antikomünist çerçeve içerisinde
değerlendirilebilir. Zira herhangi bir anma programının, mera-
28 Derneğin muhtelif şubelerinden ilk kurultaya N evzat Yalçınlaş, Mehmet
Emin Alpkan, Bekir Berk, Cahil Aydoğan, Celal Erçıkan, Tahsin Tola, Kaya
Özdemiroğlu, Mahmut Develioğlu, Nurettin Uytun, Kemalettin Şenocak, Ve­
li Soysaldı, Fethi Gözler, Selahattin Ertürk, N evzat Türkden, Hamza Sadi Öz­
bek, Ali Sadi Yüksel, Ali Yörük, Ali Çankaya, Ali Uygur, Cahid Baydar, Meh­
met Amal, Hüsamettin Akmumcu, Said Bilgiç ve Remzi Oğuz Ank gibi isim­
ler katılmıştı. ilhan Darendelioğlu, "Milliyetçilik Tarihimizden Araştırmalar
Türk Milliyetçiler Derneği", Milli Işık, sayı 9, Ocak 1968, s. 27
29 Mehmet Ateşoğlu, "Türk Milliyetçiler Derneği I. Büyük Kurultayından intiba­
lar" , Türheli, sayı 18, Ağustos 1952, s. 1 3 , 14.
30 Rıza Nur anması için bkz. Mefkure, yıl 1, sayı 1, 20 Ekim 195 1 , s. 2. Ziya Gö­
kalp anması için bkz. Mefkure, yıl 1, sayı 2, Ekim 195 1 , s. 1 .
31 Murat Kılıç, a.g.e. , s . 1 20.
32 Muğla TMO şubesi tarafından "komünizmi pro testo tupla nlısı" tertip edilmiş­
ti. Bu toplantıda "Türk Milliyetçiliği ve Komünizm" başlıklı bir konferans ve­
rilmiştir. Türheli'nin belirttiğine göre, Moskova Radyosu'nda "Muğla'da bir
avuç serseri bizleri protesto etmiş" diye haber yapılmıştı. K. Fedai Coşkuner,
"Türk Milliyetçiliği ve Komünizm" , Türheli, sayı 10, Nisan 1952, s. 4.

285
simin ve toplantının antikomünizme evrilmesi alelade bir du­
rumdu. Derneğin kurulduğu dönemde Soğuk Savaş tüm hara­
retiyle devam ediyordu . Türkiye, Batı Bloku'nda yer almanın
gereği olarak Kore'ye asker göndermiş ve NATO'ya üye olma­
ya cehdetmişti. Sonuç olarak Türkiye'de Amerikan etkisi gide­
rek artıyordu. DP'nin bu şekilde izlediği antikomünist siyaset,
milliyetçi ve muhafazakar çevrelere nasıl etki ediyordu buna
bakmak gerekir. Örneğin, DP'nin Kore'ye asker göndermesine
TMO nasıl bir tepki vermişti?
Derneğin en dikkat çekici faaliyetlerinden birisi Kore Sava­
şı ile ilgili düzenlediği etkinlikler olmuştur. Kore Savaşı başla­
dığında Türkiye, ABD'den sonra, kararını en erken açıklayan
devlet olmuştu. Kore'ye asker, şenlik havası içerisinde gönde­
rilmişti. Uzun yıllardır yaratılan komünizm "canavarına" karşı
savaşa gidileceğinden mütevellit güçlü popülist bir diskur in­
şa edilmişti. Dipten gelen bu dalgaya karşı koymak, neredeyse
imkansızdı. Gazetelerin sayfaları Kore'ye gönderilen asker ha­
berleri ile doluydu .
Kore'ye gidecek askeri kafile, 27 Mayıs 195 1 tarihinde Anka­
ra'dan ayrılmıştı. Askeri kafile, caddeleri dolduran halkın teza­
hüratları eşliğinde ilerlemişti.33 Askeri uğurlamaya TMO üye­
leri de gelmişti. Kore'ye asker göndermenin anlamı, "Türklük
düşmanı" olan komünizmle savaşmaktı . Bunun için Kore'ye
gönderilecek askerlere "layık" bir uğurlama gerekiyordu . Bu
görevi ifa ederken aynı zamanda "vatani borçlarını vicdan hu­
zuru içinde" ödediklerine kani olmuşlardı. Derneğin gençle­
ri, Anafartalar Caddesi'nden Ankara Garı'na giden kalabalığa
öncülük etmişti. Ellerindeki pankartlarda mütenevvi slogan­
lar yer almıştı. "Boz yelelerinin üzerinde Türk geliyor" , "Bütün
Türkler Bir Ordu" , "Türk Topçusu Geliyor" ibarelerini bulun­
duran "üç tane milli kılavuz Bozkurdun büyük afişleri göğüsle­
ri kabartarak yüksekten" ilerlemişti. Bunun dışında halkın ta­
şıdığı afişlerde komünizme doğrudan atıf vardı: "Bir kızıl öl­
dürenin sevabı bin yazılır" , "Komünizm Milli Mukaddesatımı­
zın Düşmanıdır" , "insanlara Hürriyet Milletlere istiklal" , "Bü-
33 Milliyet, 27 Mayıs 1 95 1 .
286
tün Dünya Milletleri Komünizme Karşı Birleşiniz. " Kalabalık,
tren garına vardığında derneğin üyesi olan Sadık Erdem kürsü­
ye çıkarak bir konuşma yapmıştı. Erdem konuşmasını, "Türk
süngüsü parıldıyor, doğusunda Asya'nın, artık ecel dolaşıyor
tepesinde Rusya'nın ve ayyıldızlı bayrağımızı başımızdan ek­
sik etme Yarabbi," duasıyla bitirmişti. 34 TMD'nin düzenlediği
"asker gönderme merasimi" , "komünizmi tel'in" mitingine dö­
nüşmüştü. Böylelikle "kadim düşman" Ruslara karşı verilecek
mücadelenin muştusunu paylaşıyorlardı. Vakıa TMD bunun­
la yetinmemişti. Asker uğurlamanın dışında, salon toplantıla­
rı da düzenlemişti. Örneğin Ankara Ticaret Lisesi'nde "Kahra­
manlık Günü" düzenlenmişti . Okul yöneticileri ve öğrencile­
rine TMD'den Yılanlıoğlu , Sadık Erdem ve Mehmet Ateşoğlu
hararetli konuşmalar yapmışlardı. Burada Nevzat Yalçınlaş is­
mi karşımıza çıkmaktadır. Henüz lise öğrencisi olan Yalçınlaş,
"Edebiyat Kolu" başkanı olarak bu tür faaliyetlere öncülük et­
miştir. 35 TMD'nin yayın organı Mefkure her sayısında derne­
ğin şubelerinin faaliyetlerini haber yapmıştı. Türkiye genelin­
de yapılan faaliyetlerinden birisi de "Kore Günü" düzenlemek
olmuştu .3 6
TMD'nin göze çarpan bir başka faaliyeti Nazım Hikmet'in af­
fını isteyenleri tel'in toplantısıydı. Darendeloğlu'nun belirttiği­
ne göre, 28 Temmuz 195 1 tarihinde düzenlenen "Nazım Hik­
met'in Affını İsteyenleri Tel'in Toplantısına" binlerce kişi katıl­
mıştı. Toplantının duyurusu önceden yapıldığı için ilgi büyük­
tü . "Nazım Hikmet'e af kampanyası" na imza verenler de davet
edilmişti.37 Tahmin edileceği üzere imzacılardan kimse gelme­
mişti. TMD Ankara Şubesi Başkanı Sami Yavrucuk yaptığı ko­
nuşmada Ahmet Emin Yalman'ı hedef göstermişti. Derneğin
Genel Sekreteri Erhan Löker ise şunları söylemişti:

34 "Kore Kahramanlan Uğurlandı" , Orkun, sayı 37, 15 Haziran 1 95 1 , s. 6; Murat


Kılıç, a.g.e. ,
s. 1 24.
35 "Ankara Ticaret Lisesinde Milliyetçi Çalışmalar" , Orkun, 1 5 Haziran 1 95 1 .
36 Mejhüre, yıl 1, sayı 19, Mart 1952.
37 llhan Darendelioğlu, "Milliyetçilik Tarihimizden Araştırmalar Türk Milliyet­
çiler Derneği " , Milli Işık, sayı 1 3 , Mayıs 1 968, s. 6.

287
Nazım'ın, Rusya'ya kaçtıktan sonra asıl vatanının Rusya oldu­
ğunu açıkça beyan etmesi karşısında, onun affına imza atan­
ların hala ne yüzle bu milletin kaderini ilgilendiren mevzular­
38
da utanmadan söz sahibi olduklarına bir mana veremiyoruz.

Derneğin kapanışı

TMD , düzenlediği toplantı, yayınladığı beyanname ve yürüt­


tüğü faaliyetler nedeniyle "ırkçı" , "mürteci" ithamlarına ma­
ruz kalmıştı. 1 949 yılında lngiltere'de dünya gençliğini bir ara­
ya getirmek amacıyla Dünya Gençlik Meclisi teessüs edilmişti.
Türkiye burada temsil edilmek için Türkiye Milli Gençlik Kon­
seyi'ni oluşturmuştu . TMD de konsey bünyesinde yer almış­
tı. Ancak konseyin çatısında yer alan Türk Devrim Ocakları ile
TMD'nin yıldızı hiçbir zaman barışmadı. Bu sürtüşme nedeniy­
le TMD , konseyden "oybirliğiyle" ihraç edilmişti. TMD , TM­
GK aleyhine dava açmıştı. Duruşmaların bir tanesinde (5 Ara­
lık 1 952) TMGK avukatı Müfit Adil, TMD'yi kastederek; "İrti­
ca ve komünizm ile mücadele eden devrim ocakları ile uğraşa­
caklarına kendi hallerine baksınlar . . . Türk Milliyetçiler Derne­
ği adının, son irticai hadiselerden bahseden gazete sütunların­
da hemen hemen her gün yer almış olması daha manidar ve ca­
libi dikkattir," gibi ifadelerde bulunmuştu .39 Bu , sonun başlan­
gıcıydı. TMD yakın gelecekte daha fazla sadmelere maruz ka­
lacaktı.
Bilhassa Vatan gazetesi başyazarı Ahmet Emin Yalman'ın, 22
Kasım 1 952 tarihinde Malatya'da suikasta uğramasından40 son­
ra, oklar, TMD'ye yönelmişti. Menderes, bizzat olayın takipçi­
si olmuştu; keza Yalman'ı hasta yatağında ziyaret etmişti. Yal­
man kendisine "bu hadise ile memlekette pusuda bekleyen bir
zümrenin mevcudiyeti meydana çıkmış ve bir bakıma iyi ol­
muştur," derken, Menderes'in buna cevabı "evet, artık bu anla-

38 ilhan Darendelioğlu, "Milliyetçilik Tarihimizden Araştırmalar Türk Milliyet­


çiler Derneğinde Tarihi Bir Gün" , Milli Işık, sayı 14, Haziran 1 968, s. 19.
39 Murat Kılıç, a.g. e. , s. 1 66- 1 72 , 1 9 1 .
40 Vatan, 23 Kasım 1952.

288
şıldı, " olmuştur.41 Hükümet, soruşturmayı derinleştirip faille­
ri yakaladıktan sonra, Büyük Doğu Cemiyeti, lslam Demokrasi
Partisi ve TMO soruşturmaya dahil edilmişti. TMD'nin soruş­
turmaya dahil edilmesinin nedeni bazı sanıkların TMO ile mer­
butiyetinin bulunmasıydı. Olayın baş sorumlusu Hüseyin Üz­
mez, dernek faaliyetlerini takip eden birisi olarak ortaya çık­
mıştı. Diğer sanıklar, Musa Çağıl ve llhan Civelek ise TMD'nin
üyeleriydi.42 Hüseyin Üzmez , Yalman'dan af dilediği görüş­
mesinde "beni sizi vurmaya memur etmişlerdi. Vurmasam be­
ni öldüreceklerdi, " sözlerinden hareketle Murat Kılıç, suikas­
tın, "TMD'nin organizasyonu olduğu algısı oluşuyordu ," yoru­
munda bulunmuştur.43 Yukarıdaki gelişmeler karşısında men­
geneye sıkıştığını hisseden TMO üyeleri, "meşum" toz bulutu­
nu bertaraf etmek için bir beyanname yayınlamıştı. Burada, sa­
dece iki üyelerinin suikastla iltisaklı olmasından ötürü derne­
ğin kapatılmasını "haksızlık" olarak değerlendirmişlerdi. Ola­
yın, seksen şubesi olan derneğin tamamına mal edilmemesi ge­
rektiğini mahsusen belirtmişlerdi.44
Menderes, 1 7/18 Ocak 1 953 tarihlerinde Gaziantep'te yaptı­
ğı konuşmada "irticaya" ve "komünizme" geçit vermeyecekle­
rini sert sözlerle vurgulamıştı. Aynı zamanda TMD'ye de yük­
lenmişti . Menderes'in yukarıda geçen konuşmasından sadece
beş gün sonra, Ankara Savcılığı, derneğin tüzüğü ve faaliyetle­
rini Cemiyetler Kanunu'nun 33. maddesine aykırı bularak, der­
nek hakkında soruşturma açmış ve "ihtiyatı tedbir kararı" al­
mıştı. Savcı, derneğin anatüzüğünde yer alan "Allah" ve "soy"
ibarelerini göz önünde bulundurarak derneğin "ırkçı" ve "din­
ci" olduğuna kanaat getirmiş ve 22 Ocak 1 953 tarihinde deme-

41 Vatan, 24 Kasım 1952; Kılıç, a.g.e. , s. 192.


42 Murat Kılıç , "Allah, Vatan, Soy, Milli Mukaddesat" , Türk Milliyetçiler Derneği
(1 95 1 - 1 953) , iletişim Yayınlan, İstanbul, 20 16, s. 194.
43 Murat Kılıç, a.g.e. , s. 195. 1953 yılının Ocak ayında Osman Yüksel Serdengeç­
ti'nin evinde ya p ılan a ra m a d a Üzmez tarafından gönderilmiş hir mektup ele
geçirilmiştir. Üzmez mektupta Yalman'ın, "mason" olduğu ve din aleyhine ya­
yıncılık yaptığını, bu nedenle de öldürülmesi gerektiğini ifade etmişti .
44 "Son Hadiseler ve Biz", Türk Milliyetçileri lstanbul Şubesi Beyannamesi, İstan­
bul, 9 Ocak 1953.

289
ğe baskın düzenleyerek faaliyetleri yasaklamıştı. 4 Nisan 1 953
tarihinde ise demek temelli olarak kapatılmıştı.45
Demek bu sorunları yaşarken Ali Fuat Başgil, Bayar ile gö­
rüşme talebinde bulunmuştu . Görüşmede, Başgil'in "Bu çocuk­
lar asgarisinden CHP'ye karşı, " demesine karşılık, Bayar, "On­
lar inkılap karşıtı, onların CHP'ye karşı olduğu yerde ben CHP
ile beraberim,"46 diyerek, rejimi "tehdit" eden "aşırı" sağ da ol­
sa müsaade etmeyeceğini uyarıcı bir dille ifade etmiştir. Der­
neğin Başkanı, aynı zamanda, DP Isparta milletvekili olan Sait
Bilgiç'ti. Bilgiç, derneğin maruz kaldığı kovuşturmaya sert tep­
ki koymasına karşın, hükümet geri adım atmamıştı. Aynı şekil­
de, DP Isparta milletvekili Tahsin Tola, derneğin genel kurul
üyesiydi. lki vekil, DP Haysiyet Divanı'nın 3 1 Ocak 1 953 tarih­
li kararıyla DP'den ihraç edilmişlerdi.47
Kapatılan TMD'nin, l 950'lerin şartlarında seksen şubeye sa­
hip olması muazzam bir güç gösterisiydi. Merkezi Ankara'da
bulunmuştu . DP'nin Pantürkizm'e şartlı müsaade ettiği yoru­
mu yapılabilir. Ancak maksimalist Türkçüler, TMO bünyesin­
de yer almamış, başka bir demek kurmuşlardı. TMO, DP'nin
çizgisiyle örtüşen bir zeminde faaliyetlerini yürütmesine karşı­
lık, derneğin üyelerinin sivri çıkışlar yapması ve gayri hukuki
yollara başvurması derneğin sonunu getirmişti.

Komünizmle mücadele dernekleri ve faaliyetleri


Yukarıda zikredilen dernekleşme çabalarının esası, komü­
nizmle mücadeleyi daha somut hale getirmek ve Türklük bi­
lincini aşılamak olmuştur. Siyasal, sosyal ve kültürel alanlar­
da komünizmle mücadelenin ivmesi yükseldikçe "özel amaç­
lı" kurumlara duyulan ihtiyaç da aynı oranda artış göstermiş­
ti. Soğuk Savaş'ın başlangıcından itibaren korkunun tek özne-

45 Necmt>ttin Sefercioğl u , Tü rk Mi l liyetçiler Derneği ve Kapatılış Davası , Bilgco­


ğuz Yayınlan, İstanbul , 201 2 , s. 8.
46 Serhan Yücel, a.g.e. , s. 96.
47 llhan Darendelioğlu, "Milliyetçilik Tarihimizden Araştırmalar Türk Milliyet­
çiler Derneği'' , Milli Işılı, sayı 1 0- 1 1 , Şubat-Mart 1 968, s. 19.

290
si haline getirilen komünizme dair her türlü mücadele mübah
sayılmıştı. Bunu bilhassa tetikleyen güdü, Sovyet tehditleriydi.

Zonguldak Komünizmle Mücadele Derneği (1950)

Bir ilk olma hüviyetine sahip Komünizmle Mücadele Deme­


ği'nin kurulması için, 1 948 yılında Bahattin Dökerel, Nurettin
Gürtuna, Zeki Kandemiroğlu ve Yaşar Tüzün'den müteşekkil
kurucu kadro, Zonguldak Vilayet makamına başvuru dilekçesi­
ni vermişlerdi. Başvurunun hemen değerlendirilmediği derne­
ğin kuruluş tarihinden bellidir. Demek, 1 950 yılında Zongul­
dak'a öğretmen olarak tayin edilen Necdet Sançar ve Ziya Öz­
kaynak tarafından kurulmuş ve faaliyetlerine başlamıştı.48 Ko­
münizmle Mücadele Derneği'nin ilk başkanı Bahattin Dökerel
olmuştur. 195 1 yılında yapılan ikinci kongrede Talip Taşman
dernek başkanı seçilmişti. Derneğin idare heyetinde şu isimler
yer almıştır: Necdet Sançar (Edebiyat öğretmeni) , Ziya Özkay­
nak (Lise Tarih öğretmeni) , Bahaddin Yurderi (memur) , Kani
Engin ( tüccar) , Zeki Kandemiroğlu , İsmail Tek, Bahattin Dö­
kerel (fabrikatör) ve Tahsin Baysal (tüccar) .49
Derneğin idare heyetinde tüccar ve fabrikatör gibi meslek­
lerden kişilerin yer alması, derneğin nakdi ihtiyaçlarının temi­
nine olanak sağlamıştı. Nitekim Ereğli Kömür İşletmesi derne­
ğe dönemin parasıyla 500 lira yardımda bulunmuştur. Aynı şe­
kilde Karabük Demir-Çelik Fabrikası benzer miktarda yardım
yapmıştı. 50
Derneğin kısa ömründe göze çarpan faaliyetlerinin yayıncı­
lıkla sınırlı olduğu aşikardır. Ahmet Emin Yalman'ın Vatan ga­
zetesinde Nazım Hikmet'in "haksız" bir şekilde hapiste tutul­
duğuna ilişkin yazısına cevaben, Nazım Hikmet Meselesi'nde

48 llhan Darendelioğlu , a.g. e. , s. 249; Günay Göksu Gündoğan, "Turan "dan


"Bozkurt "a Tek Parti Döneminde Milliyetçilik, lletişim Yayınları , lstanbul,
2006, s. 275; Ertuğrul Meşe, a.g.e. , s . 1 1 9 . Komünizmle Mücadele Demekle­
ri'nin kuruluş amacı, yayıncılık faaliyetleri ve şubelerinin mecmu envanterini
bu titiz çalışmada bulabilirsiniz.
49 llhan Darendelioğlu, a.g.e. , s. 250.
50 llhan Darendelioğlu, a.g.e. , s. 25 1 .

291
Yalman'a Cevap51 ismiyle bir broşür yayınlanmıştı. Bunun hari­
cinde Türk Gencine Açık Mektup, Komünist Nedir, Komünizmin
lçyüzü, Kızıl Cennet Masalı ve Mehmet Emin Yurdakul gibi ni­
telik kaygısı taşımayan antikomünist yayınlar neşretmişlerdi.
Bunlar dışında bir de Komünizme Karşı Türklük diye bir gazete
çıkarılmıştır. Bu yayınlar, antikomünist mecrada ses getirmişti;
okuyuculara "hararetle" tavsiye edilmişti. 52 Mefkure dergisinde
ZKMD'nin 1952 yılında Türk Milliyetçiler Derneği'ne "iltihak"
ettiği belirtilmiş. Murat Kılıç ise bu haberden derneğin kendini
feshederek TMD'ye "iltihak" ettiğini ifade etmiştir. 53 Buna kar­
şın Darendelioğlu ve Meşe ise derneğin faaliyetlerinin 1 953 yı­
lında sonlandırıldığını belirtmişlerdir. 54

Komü n izmle M ücadele Derneği ( İ sta nbul)

ZKMD'nin kapanmasından birkaç yıl sonra, 7 Aralık 1 956


tarihinde lstanbul'da Komünizmle Mücadele Derneği adı al­
tında ikinci bir dernek kurulmuştur. Derneğin kuruluş ama­
cı, kuruluş nizamnamesinin ikinci maddesinde şu şekilde be­
lirtilmişti:

Milli bünyemizi meydana getiren ve kuvvetlendiren , millet


olarak yaşamamızı sağlayan unsurları takviye ederek komü­
nizmle fikir yoluyla mücadele etmektir. Bu gayeye ulaşmak
için tarihe , vatana ve Allah'a bağlılığı kökleştirmek. .. 55

KMD'nin kurucu üyeleri şunlardı: Ali Rıza Özer (gazeteci) ,


Altan Deliorman (Hukuk Fakültesi talebesi) , Burhanettin Şe­
ner (Burhan Yayınları sahibi) , Demir Aslan (iktisat Fakültesi
talebesi) , Ekrem Marakoğlu (Hukuk Fakültesi talebesi) , tlhan
Darendelioğlu (Toprak dergisi ve yayınları sahibi) ve irfan Açı-
51 Ndzım Hikmet Meselesinde Ahmet Emin Yalman'a Cevap, Zonguldak Komü­
nizmle Mücadele Demegi Yayınlan: 2, Zonguldak, 1 949, s . 6.
52 "Zonguldak Komünizmle Mücadele Derneginin Faydal ı (alışması " , Knmii n i ::: -
me Karş ı Mücadele, yıl 1 , sayı 6, Ekim 1950, s. 4.
53 Murat Kılıç, a.g.e. , s. 1 1 6.
54 ilhan Darendelioglu, a.g.e. , s. 25 1 ; Ertugrul Meşe, a.g.e. , s . 1 2 1 .
55 ilhan Darendelioglu, a.g.e. , s . 3 1 7 ; Ertuğrul Meşe, a.g.e. , s . 1 2 1 .

292
kel (Ocak gazetesi yazı işleri müdürü) . 56 Derneğin kuruluş iş­
lemleri tamamlandıktan sonra Burhanettin Şener başkan; Altan
Deliorman ise genel sekreter olmuştur.
Bu dernek, 1 950 yılında Zonguldak'ta kurulandan daha kala­
balık bir yapıya sahipti. Derneğin kurucuları, 1 950 yılında ku­
rulmuş olan ZKMD ile iltisakları olmadığını beyan etmişler­
di. Bu açıklamanın, bir çekinceyi ortaya koyduğu sarihtir. Zi­
ra geçmişte yaşanan tatsız olaylarla karşılaşmak istenmemişti.
Bunun için de derneğin kuruluşunda ve yönetiminde aktif rol
alan Altan Deliorman'ın yıllar sonra yaptığı şu açıklamaya ba­
kabiliriz:

l kinci T KM D , lstanbul'da 1 9 56'da kuruldu . Demokrat Par­


ti dönemi olmasına rağmen , milliyetçilik üzerindeki siyasi
baskı devam ediyordu . Bu yüzden, hele 1 953'te T. Milliyet­
çiler Derneği'nin kapatılmasından sonra "Türkçü" adını ta­
şıyan bir dernek kurulması hemen hemen imkansızdı . !kin­
ci T . K . M . D'nin bu adı alması, belirttiğimiz zorluk sebebiyle­
dir. Yoksa o da , birincisi gibi Türkçü bir dernekti. Bu derne­
ğin, kuruluşundan feshine kadar genel sekreterliğini ben yap­
tığım için, Landau'nun "dolayısıyla bunların bütünüyle Pan­
türkçü olduğu söylenemez" yargısına katılmam imkansızdır. 5 7

Derneğin kuruluşundan kısa zaman sonra "Gençliği vazife­


ye davet ediyoruz, Uyanık ve Dikkatli olalım" başlığı altında
bir beyanname yayınlanmıştı. Burada gençliğe şu şeklide ses­
lenilmişti:

Komünistlerle tek bir cephe olarak daha kesin neticeler al­


mak gayesi ile "Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği" ku­
rulmuştur. Sen de soysuzluğun, anarşinin ve hıyanetin tepe-

56 Ertuğrul Meşe, a.g.e. , s. 1 2 1 .


57 http://www. kavgamiz. com/orkun/Pantürkizm-deki-yanlislar-2-y 2 1 5 . html.
(E.T. 20.07.20 1 7 . ) . 1953 yılında Türk Milliyetçileri Demeği'nin apar topar
kapatılması Türkçü mahfi l l erde bir travmaya neden olmuştu. 1 953 tarihi­
ni 1 944 Türkçü Olaylan'yla müsemma kılmışlardır. Sonraki yıllarda benze­
ri olayların başlarına geleceğinden endişe duymuşlardır. Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin Vatansever Mensuplanna Açık Mektup, Türkiye Komünizmle Mü­
cadele Derneği, lzmir, 1966, s. 1 3 .

293
sine inecek yumruklardan biri olmalısın. Bu hayırlı teşekkül
sizlerin gayretiyle gelişecek, yaşayacak, vazife görecektir. Va­
58
zife seni bekliyor.

Derneğin kuruluşunu müteakiben yayınlanan antikomünist


ve milliyetçi içerikli beyannamede gençlik vazifeye davet edil­
mişti. Darendelioğlu'nun ifade ettiğine göre, lstanbul'da elli ka­
dar genç, bir araya gelerek KMD'nin İstanbul şubesini açmış­
lardı. Şubenin başkanlığına Yücel Hacaloğlu , sekreterliğine ise
Necmettin Hacıeminoğlu seçilmişti. Derneğin İstanbul şubesi,
195 7 yılından itibaren seri konferanslara başlamıştı. Örneğin
Peyami Safa, Marksizm'e Bakış başlığıyla bir konferans vermiş­
tir. lkinci konferansı ise Cezmi Türk, Bizim Milliyetçilik Anla­
yışımız ve Komünistlik başlığı altında vermiştir. Daha sonra da
lsmail Hami Danışmend, Zeki Velidi Togan ve Tahsin Demi­
ray gibi antikomünist isimler burada konferanslar vermişler­
di. 59 Demek, 2 7 Mayıs 1 960 askeri darbesinden sonra faaliyet­
lerine devam etmemiştir.

Tü rkiye Komünizmle Mücadele Derneği

1963 yılında kurulan TKMD'ye değinmeden önce, 1 960'lı yıl­


ların ilk yarısında antikomünizmin, Türk siyasetinin kaffesinin
ortak paydası olduğunu gösteren Komünizmle Mücadele Komis­
yonu'na komprime bir şekilde değinmek elzemdir. Bu şekilde 27
Mayıs'tan sonra, birçok noktada, iç ve dış politikada ihtilafa dü­
şen Türk siyasetinin, antikomünizm etrafında nasıl kümelendik­
lerini göreceğiz. Bunda ordunun rolü yadsınamaz. 1961 yılında
seçimler yapılıp, Meclis, işlevsel hale getirildikten sonra da belir­
leyici olan aktör ordu idi. KMK, 1 1 Ocak 1 963 tarihinde kurul­
muştur. Komisyonun ismine kısa süre sonra, "faşizm" sözcüğü
de eklenmişti. Komünizm ve Faşizmle Mücadele Komisyonu'na
Meclis'te bulunan partilerden temsilciler seçilmiştir. CHP'den
Nure ttin Özdemir, Reşit Ülker ve Ruhi Sayer, YT P'den Talat

58 llhan Darendelioğlu, a.g.e. , s. 3 1 8-319.


59 llhan Darendelioğlu, a.g.e. , s. 3 1 9-320.
294
Asal ve Nihat Diler, AP'den Şadi Pehlivanoğlu, Ahmet Topaloğ­
lu ve Fethi Tevetoğlu, CKMP'den Saadet Evren ve Seyfi Özdilek,
MP'den lzzet Kapısız, Rıza Polat ve tabii senatörlerden de Ahmet
Yıldız komisyonun daimi üyesi olmuşlardı. 60
KFMK'ya sathi bir şekilde değindikten sonra esas mevzuya
giriş yapabiliriz. Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği, 25
Ocak 1 963'te lzmir'de kurulmuştur. TKMD, gayesini tüzüğün
ikinci maddesinde şu şekilde ortaya koymuştur:

Dernek; başta komünizm olmak üzere yıkıcı, yıpratıcı ve boz­


guncu fikir ve cereyanlarla mücadele etmek, milli kültürü­
müz , milli ve manevi değerlerimizi korumak gayesi ile kurul­
muştur. Bu maksada ulaşmak için aşağıdaki mevzularla işti­
gal edilir,
a- Tarih, vatan, kültür ve kader birliği şuurunu kökleştirmek,
b- Demokratik nizam ve insan haklan fikrini kıymetlendir­
mek,
c- İçtimai tesanüt fikirlerini yaymak,
d- Türk vatanı ve milliyeti için her türlü fedakarlıktan çe­
kinmeyen ve bencillikten uzak mefkürecilerin çoğalmasına ça­
lışmak,
e- Ahlak, adalet ve ananelere uygun yaşamayı ve milli mu­
kaddesata hürmeti telkin etmek,
f- Türk hars ve mukaddesatına aykırı cereyanlar ve komü­
1
nizm afeti ile mücadele etmek. 6

Derneğin kurulduğu gün yapılan genel kurulda Nejat Halil


Pala genel başkan, lhsan Koloğlu ise başkan yardımcısı olmuş­
tur. Derneğin bir sene sonraki genel başkanı Koloğlu olmuştur.
1 965 yılında yapılan lkinci Genel Kurul'da başkanlığa llhan
Darendelioğlu seçilmişti. 62 Derneğin ilk sene şube sayısı on idi.

60 Milliyet, 29 Ocak 1 963; Ertuğrul Meşe, a.g.e. , s. 1 27.


61 TKMD Tü.züğü, İzmir, 1 963, s. 3 ; 1lhan Darendelioğlu, a.g.e. , s. 399; Ertuğrul
Meşe, a.g. e. , s. 1 30.
62 Mücadele, yıl 3, cilt 3 , sayı 25, Mayıs 1 966, s. 720-72 1 ; 1lhan Darendelioğ­
lu, a.g.e. , s. 400. Derneğin ikinci büyük kongresinde yapılan konuşmalar için
bkz. "Komünizmle Mücadele Derneği 2'nci Büyük Kurultayı Yapıldı" , Komü­
nizmle Mücadele Dergisi, Haziran 1 965, s. 3-4.

295
Bu sayı 1 965 yılına kadar yirmi yediye yükselmiştir. 1 965'in so­
nunda ise şube sayısı 1 lO'a çıkmıştır.63 Darendelioğlu'nun baş­
kanlığı döneminde TKMD dikkat çekici bir mesafe kat etmiştir.
Derneğin faaliyet alanı geniş tutulmuştur. Bunlardan birisi
film gösterimleridir. "Kültür vermek ve halkı uyarmak maksa­
dıyla ( . . . ) çeşitli antikomünist filmler irae olunmaktadır. " 64 Ör­
neğin, lzmir'in muhtelif yerlerinde, Almanya'da inşa edilen du­
varın iki tarafını mukayese eden "Duvar" , Letonya'nın komü­
nizmin "pençesine" nasıl girdiğini anlatan "Letonya Benim" ve
son olarak komünistlerin "zulmüne" uğramış memleketleri an­
latan "Bilenler Anlatsın" gibi antikomünist mahiyette filmler
halka ücretsiz bir şekilde gösterilmiştir. 65 Bu faaliyetin halka­
sı, toplumun tüm katmanlarını teşmil edecek şekilde genişletil­
mişti. Film gösterimi dışında, Fetih Günü , Esir Milletler Hafta­
sı, Mehmet Akif Günü , Atatürk'ü anma töreni, Çanakkale Şe­
hitleri anma günü tertip edilmiştir.66
Bu türden kültürel faaliyetlerle aydınların, gazetecilerin ve
akademisyenlerin ilgi gösterdiği TKMD'ye , kuruluşundan iti­
baren siyasi partiler, hükümetler ve Cumhurbaşkanı da te­
veccüh göstermişti. Öyle ki Başbakan Suat Hayri Ürgüplü'nün
1 965 yılında Hükümet'i kurduktan sonra derneğe yakın ala­
ka gösterdiğini derneğin kaynaklarından öğreniyoruz. 6 7 Hake­
za Ürgüplü dışında Gürsel'in de dikkatini çekmişlerdi. 1 965 yı­
lında derneğin üyesi olan Zeki Efeoğlu, iki arkadaşıyla birlikte
lzmir'de istirahat etmekte olan Gürsel'i ziyaret etmiş, Cumhur­
başkanı'na, derneğin fahri başkanlığını teklif etmişlerdi. Tekli­
fi memnuniyetle karşılayan Gürsel, "Elbette kabul ederim. Ko­
münizmle mücadelede asıl vazifeliler bizler olmalıyız, "68 diye-

63 Türkiye Komünizmle Mücadele Dernekleri şubelerine ait adres bilgisi için


bkz. Mücadele, yıl 3 , cilt 3, sayı 26, Haziran 1 966, s. 752-754.
64 Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği ikinci Büyük Kurultayı (30 Nisan 1 965)
1 964- 1 965 Faaliyet Raporu, s. 7 .
65 Mücadele, yıl l, cilt 1. savı 6. Ağustos l 966 , s . 27
66 Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği ikinci Büyük Kurultayı (30 Nisan 1 965)
1 964- 1 965 Faaliyet Raporu, s. 7
67 A.g.e. , s. 20.
68 Darendelioglu, a.g.e. , s. 400.

296
rek devletin üst kademesinin antikomünizme ne kadar teşne
olduğunu göstermiştir. Zaten lnönü'nün iddiasına göre, Gür­
sel'i TKMD'ye yaklaştıran Ürgüplü olmuştur.
Adeta bir siyasi parti gibi hareket eden TKMD , 1 965 seçim­
lerine "Ortanın Solu" sloganıyla giden CHP'ye karşı muhalefet
etmişti. Şubeler vasıtasıyla konferanslar, bildiriler ve miting­
ler düzenlenmişti. Darendelioğlu'nun belirttiğine göre, kendi
başkanlığının birinci yılında 78 şubede Türkiye'de ve Türk Ba­
sınında Komünizm Faaliyetleri serlevhası altında halkı bilinç­
lendirmeye yönelik konferanslar verilmişti. Şubelerin düzen­
ledikleri toplantılarda Nevzat Yalçıntaş, Mümtaz Turhan, lb­
rahim Kafesoğlu , Kadircan Kaflı , N ecip Fazıl Kısakürek, Er­
gun Göze , Aclan Sayılgan, Fethi Tevetoğlu , Galip Erdem ve
Ihsan Taşdelen gibi isimler mütenevvi konferanslar vermişler­
di.69 Türkiye, 1 965 seçimlerine giderken, TKMD, komünizm­
le mücadele vasfından ziyade CHP'ye karşı siyasi parti gibi ha­
reket etmişti . Türkiye genelinde mantar gibi türeyen ve bu­
nu CHP karşıtlığıyla pekiştiren derneğe karşı CHP de hareke­
te geçmişti. Öyle ki hükümetin, TKMD'ye zecri tedbirlerin uy­
gulamasını istemişti.
Seçim çalışmaları için Kars'ta bulunan CHP Genel Sekreter
Yardımcısı Suphi Baykam, TKMD ile ilgili olarak Cumhurbaş­
kanı ve Başbakan'a kritik bir telgraf göndermişti. Söz konusu
telgrafta, o süreçte Başbakan Yardımcısı ve AP Genel Başkanı
olan Demirel'in TKMD'ye yardımda bulunduğu ve AP'nin ko­
münizm heyulasını abartmak suretiyle iç savaş ortamını hazır­
ladığı ileri sürülmüştü. Bunun dışında Baykam, gazetelere ver­
diği demeçte TKMD ile ilgili olarak çekincelerini şu şekilde or­
taya koymuştu :

Bu dernekler tüzüklerine aykırı olarak siyaset istidadındalar.


Vatandaşı bölmekte ve bir zamanların vatan cepheleri istika­
metinde gelişmektedirler . . . Gezimiz boyunca her yerde komü­
nizm tahriklerinin tehlikeli bir gelişme içinde olduğunu gör­
dük. .. Komünizmle Mücadele Dernekleri, esefle gördük ki, bu

69 Darendelioğlu, a.g.e. , s. 40 1 .

297
kötü münakaşayı daha da olumsuz bir yöne götürme çabasın­
dadır. 70

Siyasetin zirvesinde, TKMD üzerinden yürüyen tartışmaya


İnönü de katılmıştı. İnönü 1 6 Temmuz 1 965 tarihinde Mec­
lis'te TKMD'nin faaliyetlerini tenkit etmişti.71 Bundan bir gün
sonra Gürsel, "dernek politikaya yönelmiştir," gerekçesini öne
sürerek TKMD'deki görevinden ayrıldığını bildiren bir telgraf
yayınlamıştı.72 TKMD, Gürsel'in ayrılmasından duyduğu üzün­
tüyü belirten bir telgraf çekmişti.73 Karizmatik kişiliğini kulla­
nan İnönü , her ne kadar dernekleri kapattıramadıysa da, Gür­
sel'in, derneklerin "fahri başkanlığından" ayrılmasını sağlamış­
tı . Çünkü İnönü , Gürsel'in, TKMD'den içtinap etmesini salık
vermişti. CHP , seçimlerin arifesinde derneğin aktif bir şekil­
de siyasetin içinde olmasından muzdaripti. Çünkü derneğin,
neredeyse Anadolu'nun en ücra köşesinde şubesi bulunuyor­
du. Ve komünizm gibi netameli bir konu üzerinden çok rahat
bir biçimde oy devşirebilme yetisine sahipti. Dolayısıyla CHP
seçim sathında TKMD'yi kendisine siyasi bir rakip olarak gör­
müştü . Ancak, CHP'nin TKMD'nin komünizme yönelik her­
hangi bir çekincesini belirttiğine dair bir veriye rastlanmamış­
tır. Darendelioğlu'nun bu verileri tespitimizi doğrulamaktadır.
İnönü , TKMD hakkında kanuni işlem yapılmasını istemiş­
ti . 74 lzmir Savcılığı , lnönü'nün Meclis'teki konuşmasını ve
Baykam'ın farklı günlerde Ulus gazetesinde çıkan demeçlerini
ihbar olarak kabul etmiş, TKMD'nin Genel Başkanı Darendeli­
oğlu, Genel Başkanvekili Burhanettin Semerkanlı, Genel Sek­
reter Hayrani Ilgar vd. hakkında dava açmıştı. 75 Ancak savcı­
lık İnönü ve Baykam'ın ithamlarını asılsız bularak dava açılan­
lar hakkında takipsizlik kararı vermiştir.

70 Ulus, 1 Temmuz 1 965.


71 1lhan Darendelioğlu, a.g.e. , s. 402.
72 Ulu s , 1 7 Temmuz 1 96 5 .
73 Telgraf metni için b kz . Mücadele, yıl 2 , cilt 2, sayı 1 7 (5), Ağustos 1 9 6 5 , s. 1 .
74 Ulus, 1 8 Temmuz 1 965.
75 Müfterilere Cevap, Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği Genel Merkez Ya­
yınlan, no. 5, lzmir, 1966, s. 2 1 ; ilhan Darendelioğlu, a.g.e. , s. 403.

298
TKMD herkesin dikkatini üzerine çekmişti . Suphi Bay­
kam'ın , TKMD'yi "bölücükle" itham e ttiği günlerde Milli­
yet başyazarı Abdi lpekçi'nin, 6 Temmuz 1 965 tarihli yazısı­
nın başlığı "K.M.D.=V. C . " idi . 76 lpekçi, burada TKMD'yi Va­
tan Cephesi ile eşdeğer görmüştü. Bu alelade bir yorum değil­
di. Çünkü her taşın altından TKMD çıkmıştı.
TKMD kuruluşundan itibaren komünizme karşı mitingler
tertiplemiş ya da tertip edilen mitinglere katılmıştı. Dernek,
1 965 yılında lzmir'de çok kalabalık bir "Komünizmi Tel'in Mi­
tingi" düzenlemişti. Bu mitingi müteakiben Antalya , Adana ,
Erzurum, Kars ve Trabzon'da benzeri mitingler tertip edilmiş­
ti. 77 1 965 yılında TKMD'nin öncülüğünde ve yüze yakın derne­
ğin iştirakiyle "Ege Bölgesi Komünizmi ve Gafleti Tel'in Mitin­
gi" tertiplenmiş ve yüz binlerce kişi iştirak etmiştir. 78
Türkiye' de çok partili hayata geçtikten sonra, Türk sağ siyase­
ti, antikomünist teşekküllerin tamamına ilgi göstermişti; onla­
rı arka bahçe olarak görmüştü . Siyaset, derneklerin dinamik gü­
cünden faydalanmak istemişti. Çünkü bu dernekler taşrada bir
parti teşkilatı vazifesi görebilir salahiyetini haizdi. Dernekler,
periferideki insanları siyasallaştırma yetisine sahipti. Dolayısıyla
ortak düşman komünizm üzerinden toplum, dernekler vasıta­
sıyla siyasi alana kanalize edilmişti. Merkezi yerlerde, üniversite
gençliğinin barınma ihtiyaçlarını karşıladıklarından siyasi parti­
lerin gençlik kollarına buradan çok rahat insan devşirilebilirdi.
Dolayısıyla TKMD ve MTTB gibi tarihsel olarak bir hayli anlam
ifade eden dernekler, 1960'larda ve sonrasında Türk sağı parti­
lerinin gövde gösterisine sahne olmuşlardır. Mahut iki derneği
yanlarına çekmek, genel başkanlığını ve şube başkanlıklarını al­
mak ve kazanımlarını elde etmek için kıyasıya bir yarış içerisi­
ne girmişlerdi. Yukarıda değinildiği gibi Türkiye 1 965 seçimle­
rine giderken, TKMD, AP'nin seçim propagandasına angaje ol­
muştu . TKMD'nin etkinliğinin farkında olan CKMP de, derne­
ğin sosy al serma yesinden fayda sağlamak istemişti .

76 Abdi İpekçi, "K.M.D.=V.C." Milliyet, 6 Temmuz 1 965.


77 tlhan Darendelioglu, a.g.e. , s. 5.
78 Mücadele, yıl 3 , cilt 3, sayı 25, Mayıs 1 966, s. 7 1 2-713.

299
TKMD'nin tüzüğüne "siyasetle ilgisi yoktur," diye ibare ko­
nulmasına rağmen dernek, siyasetle uğraşmıştır. 79 Derneğin
siyasetle uğraşması rahatsızlık uyandırmıştı. Bunun üzerine
TKMD bir tamim yayınlamıştı:

Derneğimiz, herhangi bir parti veya zümre veya şahsın emrin­


de veya hizmetinde değildir. (. .. ) Derneğimizin partiler üstü
vasfı zedelenmemeli . (. . . ) Hangi siyasi teşekküle mensup olur­
sa olsun bütün yurttaşlar gaye ve mücadelemizi benimsemele­
80
ri şartıyla derneğimize kayıtlanabilir.

Tamimden de anlaşılacağı üzere, TKMD, kendini partiler üs­


tü görmüştür. Siyasetle arasına mesafe koyduğunu belirtmesi­
ne rağmen bu kadar müsmir sosyal sermayeye sahip bir dernek
siyasetle iç içe olmasa dahi, siyasi partiler onu boş bırakmaz­
dı. AP ile CKMP cebelleşmesine geçmeden evvel Altan Delior­
man'ın bu konudaki yorumuna bakmak gerekir:

TKMD'lerin , Türkeş'in başkanlığındaki CKMP'ye destek tekli­


finde bulunması yanlıştır. Zira 1 950- 1 9 5 l 'de ve 1 956- 1 960'da
Türkeş henüz siyaset sahnesinde yer almamış tı . Üçüncü
TKMD'de ise CKMP'ye destek olanlar bulunduğu gibi , diğer
partilerin mensuplan da yer alıyordu . CKMP'ye destek olun­
ması görüşünün, bu dernek içinde tartışmalara yol açtığını ha­
tırlıyorum. 81

Deliorman'ın açıklamasından hareketle hem AP hem de


CKMP, TKMD'yi yanlarına çekmek istemişlerdi. Kurulduğu ta­
rihten itibaren etkisi yurt sathına hızla yayılan TKMD'ye Hü­
kümetler destek çıkmışlardı. Abdi lpekçi'nin yukarıda zikre­
dilen yazısında " Komünizmle Mücadele Derneklerinin bütçe­
den 1 00.000 lira yardım" aldıkları ifade edilmiştir. Bu yardımın
Meclis'te AP milletvekillerinin "önergeleri" ve "oyları" ile yeri-
79 TKMD Tüzılğü, s. l ; Komünizmle Mücadele Dergisi, Mart 1 964, s. 1 .
80 " Sayın Türk iye Komünizmle Mücadele Dernegi Uyelerine TKMD Genel Mer­
kezi 3-2 No.lu Tamim'dir", Komünizmle Mücadele Dergisi, Temmuz-Agustos
1 965, s. 6-7.
81 http://www . kavgam iz. com/orkun/Pan türkizm-deki-yanlislar-2-y 2 1 5 . h tml.
(E.T. 27.07.20 1 7)

300
ne geldiği muahharen belirtilmiştir.82
Alparslan Türkeş , TKMD'nin suçlandığı günlerde derne­
ğin en parlak şubesi olan Erzurum KMD'yi ziyaret ederek der­
neğin komünizmle mücadelesinde yanlarında olduklarını tel­
mih etmiştir. 8 3 Milli Işık dergisi yayın hayatına başlarken de­
vam etmekte olan TKMD kongresine selamlarını yollayarak
birlik ve beraberlik temennilerinde bulunmuştu . 84 TKMD'nin,
tartışmalara sahne olan Dördüncü Büyük Kurultayı Nisan ayı­
nın son iki gününde lzmir'de yapılmıştı. Darendelioğlu, ken­
disi başkan olmak istemediği için lstanbul'da milliyetçilerin
önde gelen isimleriyle görüşerek onlara başkanlık teklifi yap­
mıştı. Bu isimler, teklifi reddetmişlerdi. Darendelioğlu , bu se­
fer şansını lzmir'de denemişti. O sıralarda lzmir'de doktorluk
yapan Saffet Solak, kendisine gelen teklifi şu şekilde açıkla­
mıştır: "Darendelioğlu , 'ben bir üniversiteliye bu vazifeyi ver­
mek isterim. Dernek faaliyeti daha parlak olur,' dedi . O za­
man beni gösterenler oldu . 'Yapar mısın?' dediler. 'Yaparım,'
dedim. "85 Kurultay' da diğer bir aday Ihsan Koloğlu idi. Sağcı
basın kongreye dikkat kesilmişti. Kongrede aday olmadığı hal­
de Yeni lstanbul , Darendelioğlu'nu ; Yeni Sabah ve Bugün gaze­
teleri ise Saffet Solak'ı desteklemişti. Kongre siyasi parti ve as­
kerin de ilgisine mazhar olmuştu . CKMP lideri Alparslan Tür­
keş, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Necdet Uran , Do­
nanma Komutanı Koramiral Celal Eyiceoğlu ve Yedinci Ko­
lordu Komutanı Faruk Güventürk birer telgraf göndermişler­
di. Kongre'ye AP'li Ulaştırma Bakanı Saadettin Bilgiç de katıl­
mış ve bir konuşma yapmıştı. 86

82 Abdi ipekçi , a.g. m . ; AP'nin TKMD'ye parasal yardımda bulunduğunu Bü­


lent Ecevit de yazmıştır. Bülent Ecevit, "Perdenin Arkasındakiler", Milliyet, 9
Temmuz 1 965.
83 Milliyet, 10 Temmuz 1 965.
84 "T. Komünizmle Mücadele Derneği Kongresine Selam", Milli Işık, sayı 1, Ma­
yıs 1 96 7 , s. 10.
85 http://www. cevaplar. org/index. php ?content_view=5493&ctgr_id=9 l . ( E . T .
29.07.20 1 7) ; "Komünizmle Mücadele Derneği Kurutayı v e Yankıları" , Milli
Işık, yıl l , sayı 2, Haziran 1 967, s. 4.
86 A.g.m. , s. 6.

301
Sıra kongre başkanının seçmeye geldiğinde salonda tansiyon
artmıştı. Çünkü başından beri aday olmak istemeyen Darende­
lioğlu , tüm ısrarlara rağmen Saffet Solak'ın lehine, hakkından
feragat ettiğini ifade etmişti. Bunun üzerine bir kısım delege­
ler oy kullanmadan çıkmak istemişlerse de Darendelioğlu bu­
na mani olmuştu. Başkanlık yarışında, yukarıda değinildiği gi­
bi, Saffet Solak ve Ihsan Koloğlu yer almıştı. Yarışı, Saffet Solak
kazanmıştı. 87 Solak'ın kazanmasıyla dernek, tamamen AP'nin
kontrolüne girmiştir. CKMP taraftarları tedricen TKMD'den
uzaklaşmışlardı. 88
TKMD, antikomünist dernekler içerisinde en çok tartışı­
lanlardan birisidir. Onu tartışmalı hale getiren temel saik ar­
kasındaki güçtür. Bu güç de ABD'dir. Derneğin başkanlığı­
nı yapmış ve dernekte aktif görev almış kişiler yıllar sonra ,
ABD'nin TKMD'ye maddi destek sağladığını adeta itiraf e t­
mişlerdir. Bu isimlerden birisi, derneğin, Darendelioğlu'ndan
sonraki genel başkanı olan Saffet Solak, verdiği bir röportaj ­
d a ABD'nin desteğine dair şunları söylemiştir: "Komünizmle
Mücadele Derneğini Ülkücü zihniyet kurdu (. . . ) Ondan son­
ra onlar kendi hizmetlerinin reklamlarını yapmak için uğraş­
maya başladılar. Ve Amerika onlara yardım yaptı. "89 Saffet So­
lak'ın sözlerini teyit eden gazeteci Gökhan Hacır, kaynak be­
lirtmeden, ABD'nin derneğe yardımını şu cümlelerle ifade et­
miştir: "Amerikan etkisi ve desteği o kadar açıktı ki kimi şu­
belerin açılışında masa sandalye alacak para bulunamayınca
Amerikan elçiliğine gidiliyor ve oradan alınan parayla dernek
binası döşeniyordu . "90
TKMD'yi ilginç kılan başka bir özellik daha sonra Türki­
ye'nin gündemine oturacak olan Abdullah Öcalan ve Fethullah
Gülen'in dernekle sıkı fıkı olmalarıdır. Öcalan, 1960'lann ikin­
ci yansında Ankara'da Tapu Kadastro Meslek Lisesi'nde okur-
87 A.g.m., s. 7.
88 Ert uğrul Meşe, ıı.g.e. , s. 1 70 .
89 http://www . cevaplar.org/index. php ?content_view=5493&ctgr_id=9 1 . (E. T.
29.07.20 1 7)
90 http://www.aksam.com. tr/gunceVkomunizmle-mucadelede-yetisip-bugune­
damga-vurdular--35622h/haber-35622. (E.T. 3 1 .07.20 1 7) .

302
ken TKMD'nin faaliyetlerine katılmıştır.91 O yıllarda Öcalan'ın
gittiği bir yer daha vardır. O da Refik Korkut'un önderlik ettiği
Türkiye Fikir Ajansı idi. Ajans TKMD'nin kontrolünde bir ku­
ruluştu. Korkut, aynı zamanda Komünizmle Mücadele Derne­
ği üyesiydi ve derneğin yayınlarını basıyordu.92 Konumuza ge­
ri dönersek Avni Özgürel, Öcalan'ın Fikir Ajansı ile ilişkisini şu
şekilde anlatmıştır:

1 993'te (Öcalan) gazetecileri Bekaa'ya basın toplantısına davet


etti . . . Öcalan ile dergi için bir röportaj yaptım. O özel görüşme
sırasında kendisine sordum . "Ankara İzmir Caddesi'nde Fikir
Aj ansı diye bir yer vardı. Yanlış hatırlıyor olabilirim ama bir­
den bir şey çağrıştırdı. Bende seni orda gördüm hissi uyandı"
93
dedim. Bana, "yoo , doğru hatırlıyorsun" dedi.

Yukarıda zikredilen bir başka isim Fethullah Gülen'dir. O


sıralar imamlık görevini yürüten Gülen, "Ali" isminde birisi­
nin vasıtasıyla lzmir'den tüzük getirterek hazırlıklara başla­
mıştır. 94 Birçok kaynakta ve gazete köşesinde Gülen, derneğin
şube başkanı olarak anlatılmıştır. Bu yanlıştır. Kendi ifadele­
rinden derneği kur(a)madıkları anlaşılıyor. Fakat bu çabanın,
derneğin Erzurum'da şube açması için bir ön çalışma sağladı­
ğı aşikardır.
Derneğin yayın organı Mücadele dergisi 1964 yılında yayın­
lanmaya başlamıştır. KMD'nin kendisi hakkında dahi, "komü­
nizmle mücadele perdesi" altında, "komünizm propagandası"
yaptığına dair haberler çıkmıştı.95 1 2 Mart 1 9 7 1 Askeri muhtı­
rasından sonra Ankara ve Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanlık­
ları yayınladıkları bir bildiri ile Türkiye Komünizmle Mücade­
le Dernekleri ile birlikte birçok derneğin kapatıldığını ifade et-

91 Abdullah Öcalan, Gerçeğin Dili, Aram Yayınlan, Diyarbakır, 20 1 5 , s . 56.


92 http://www .halkhaber.org/20 1 4/02/1 7/amerikanci-amerika-destekli-komu-
nizmle-mucadele-demegi-uyesi-ilginc-kisiler/. (29.07.20 1 7)
93 Necdet Pekmez, PKK'yı K i m Kurdu ?, Kripto Yayınları , Ankara , 201 2 , s. 78.
94 Latif Erdoğan, Küçük Dünyam, AD Yayıncılık, lstanbul, 1 995, s. 78.
95 Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği ikinci Büyük Kurultayı (30 Nisan 1 965)
1 964- 1 965 Faaliyet Raporu, Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği Genel
Merkez Yayınlan, Yayın Nu. 1 , lzmir, 1 965, s. 4.

303
mişlerdi. 96 Sıkıyönetim kararının kaldırılmasından sonra cılız
bir şekilde faaliyetlerine devam eden TKMD 1977 yılında ken­
dini feshetmiştir. 97

Soğuk Savaş yıllarında Milli Türk Talebe Birliği'nin


antikomünistfaaliyetleri
MTTB, 1 9 1 6 yılında Birinci Dünya Savaşı'nın devam etti­
ği günlerde kurulmuştur. tık başkanı lbrahim (Öktem) idi .
MTTB'nin kuruluş yıllarından itibaren Turancı olduğu , amb­
leminin "bozkurt" olmasından anlaşılmaktadır. MTTB, zaman
içerisinde hafif sapmalar gösterse de ana istikameti milliyetçilik
olmuştur. MTTB 1 936 yılında kapanıncaya kadar bu düzlemde
hareket etmişti. Gereğinden fazla aktif olduğu gerekçesiyle ka­
patılan MTTB, 13 Kasım 1 946 tarihinde Edebiyat Derneği Baş­
kanı Reha Köseoğlu , Hukuk Derneği Başkanı Tahsin Atakan,
Tıp Derneği Başkanı Reha lslam tarafından merkez İstanbul ol­
mak üzere tekrar kurulmuştur.98
MTTB, kuruluşundan itibaren konj onktüre uygun biçimde
evrim geçirmiştir. Onun için, MTTB'yi siyasal iktidarlar, ulus­
lararası politika ve yöneticilerinin ideolojik yapısını göz önün­
de bulundurarak değerlendirmeye açmak gerekir. MTTB, bir
talebe/gençlik hareketi olarak, Birinci Dünya Savaşı sırasında
emperyal güçlere karşı var olma savaşını veren Osmanlı Dev­
leti'nin yavaş yavaş eriyişine şahitlik ederken kurulmuştur.
Kurucuları Trablusgarp ve Balkan Savaşları ile birlikte Birin­
ci Dünya Savaşı'nın yıkıcı ortamında doğmuş ve memleketin
viraneye döndüğü ortamda yetişmişlerdi. Daha sonra Mond­
ros'un ve Sevr'in hayaleti dolaşmaya devam etmişti. Dolayısıy­
la milliyetçi bir motivasyon ile kendilerini diri tutmaya çalış­
mışlardı. Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı döneminde meydana
96 Vatan, 2 Mayıs 1 97 1 ; Ertuğrul Meşe, a.g.e. , s. 1 72.
97 Enugrul Meşe , a.g.e. , s. 17 2.
98 Zülküf Oruç, Bir Öğrenci Hareketi Olarak Milli Türk Talebe Bi rliği, Pınar Ya­
yınlan, İstanbul, 2005, s. 37-38; M. Çağatay Okutan, Bozkurt'tan Kur'an'a Mil­
li Türk Talebe Birliği (MTTB) , İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul,
2004, s. 25.

304
gelen (yurtiçinde ve yurtdışında) Razgrad gibi olayların kar­
şısında gösterdiği aşırı milliyetçi tepki nedeniyle 1936 yılında
kapatılmıştır. lkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Cemiyetler Ka­
nunu'ndaki değişiklik ile 1 946 yılında MTTB tekrar kurulmuş­
tur. MTTB'nin bu dönemde beslendiği ana kaynak milliyetçilik
ile birlikte İslamcılık olmuştur. Zira, Soğuk Savaş döneminde
uluslararası platformda "düşman" ilan edilen komünizm kar­
şıtlığında zikredilen bu iki ideolojik yapı birleşmişlerdi. İslam­
cılık ile Türkçülük aynı kap içerisinde meze olmuşlardır. He­
men hemen aynı kaynaktan beslenmişlerdi. MTTB'nin milliyet­
çi ve İslamcı çizgide faaliyet yürütmesi 27 Mayıs 1 960 tarihine
kadar devam etmiştir. 1 960 ile 1 965 yılları arasında sol cenah
MTTB'de etkin olmaya başlamışsa da , 1 965'ten sonra Rasim
Canisli, İsmail Kahraman ve Burhanettin Kayhan döneminde
aşama aşama "aşırı" ve "tepkisel" milliyetçilikten uzaklaşmaya
başlamış, Islamcı söylem ve faaliyetler hakim olmaya başlamış­
tır. Seküler/laik milliyetçilikten arındırılmaya çalışılmış, tarih­
sel figürlerle manevi haz alınmaya çalışılmıştır. Dini söylemin
dozaj ı arttırılmıştır.
Ziya Gökalp'in, "Vatan ne Türkiye'dir ne Türklere Türkistan/
Vatan büyük ve müebbet ülkedir: Turan" diye işaret ettiği Tu­
ran muhayyilesi Soğuk Savaş döneminde antikomünizmin bir
parçası olarak çok sık işlenmiş ve solcuların dikkati çekilme­
ye çalışılmıştır. Komünizmle mücadele eden dernekler, siya­
sal iktidarlar ve devlet ile muvazaalı ilişki içerisinde olmuş ve
faaliyetlerini serbestçe yerine getirmişlerdir. lslam ve milliyet­
çilik komünizme karşı münbit bir kaynak oluşturmuştur. Ko­
münizm karşıtlığı, yeni okumalar sonucu ortaya çıkarılmış bir
şey değildi. Antikomünistler, kendilerini otokton olarak gör­
müşlerdi. Buna karşın, Kemalizm ve sol düşüncenin, Batıcılığa
dayandığını ileri sürerek mahut iki düşünceyi "yabancı" olarak
görmüşlerdi. Antikomünizm, hemen hemen tüm kültürel faa­
l i y etle r i ne yön veren , onları diri tutan ve kökenini mazide ara­
dıkları bir eylem olmuştur.

305
Milli Tü rk Talebe Birliği'nin antikomünist faaliyetleri

1 933 yılında MTTB'nin yayın organı Birlik dergisinde Dü­


şüncelerimiz serlevhası altında kendi milliyetçilik anlayışlarını
göz önüne sermişlerdi. Bu metin, MTTB'nin birçok yönden dü­
şüncesini ortaya koymuştur. MTTB'nin, Orta Asya Türklerin­
den bahsetmesi Turancı idealinin devam ettiğini göstermiştir.
Çünkü aynı zamanda dil, tarih ve kültür birliğinden de bahset­
miştir. Bunu söylerken Ziya Gökalp gibi Turan idealini güden
Türkçülerin etkisinde kaldığı görülmektedir. MTTB'nin o dö­
nemdeki milliyetçilik öngörüsü, Misak-ı Milli sınırlarını aşan
ve Kemalist milliyetçilikle çelişen bir anlayıştır. Osmanlı'nın,
farklı düşünce akımları ve etnik milliyetçiliğin etkisiyle çökme­
sini göz önünde bulunduran MTTB, misyonerlik, komünizm
ve köksüz Batılılaşmaya karşı çıkmıştır.
Türkiye çok partili hayata geçişten sonra, birçok dernek zu­
hur etmişti. Bunlardan birisi olan MTTB, asli görevini hatırla­
yarak 1946 yılında yeniden kurulmuştu. MTTB kurulduğunda,
daha Tan baskınının külleri soğumamıştı. Mart 1 947'de MTTB
gençliği, Sabahattin Ali ve Aziz Nesin'in birlikte çıkardıkları
Markopaşa ve "solcu" üniversite hocalarının savunuculuğunu
üstlenen 24 Saat gazetesini yakmışlardı. Eylem esnasında, ka­
labalık içinden birisi kalabalığa şu şekilde seslenerek eylemin
sonlandırılmasını istemişti:99

Muhterem arkadaşlarım solculara bugünlük bu kadar ders ye­


terlidir. Emniyet teşkilatımızı daha müşkül duruma sokma­
mak için, kanunlara hürmetkar olduğumuzu bir kere daha
ifade etmek için, bu andan itibaren mitingimize son verelim.
kap ederse , bizlere yeniden vazife düşerse gene buradayız, ge­
ne birliğiz, gene azimliyiz.

MTTB'nin öğrencilere yönelik kültürel ve sanatsal faaliyet­


lerin yanında , önemli misyonlarından birisi de " komünizm-

99 Milli Türlı Talebe Birliği 52. Dônem Faaliyet Raporu, lstanbul, 1975, s. 28; Do­
ğan Duman, Serkan Yorgancılar, Türlıçülülıten lsldmcı lıga Milli Türlı Talebe
Birliği , Vadi Yayınlan, Ankara, 2007, s. 68.

306
le mücadele" olmuştur. Özellikle Soğuk Savaş döneminde mil­
liyetçilik ve İslamcılığı harmanlayarak komünizme karşı aktif
bir pozisyon almıştır. Bunu yaparken de lslam, tarih ve kon­
jonktüre! siyasi süreç en güçlü dayanağı olmuştur. MTTB, ko­
münizmle mücadelenin uluslararası nitelik kazandığı düzlem­
de ve Türkiye'de de siyasi iktidar ile muhalefetin üzerinde mu­
tabık kaldığı ortamda, toplantılar yapmış ve bildiriler dağıt­
mıştı . MTTB Hukuk Derneği 10 Aralık 1 947 tarihinde "Ko­
münizmle Mücadele Beyannamesi" yayınlamıştı. Yayınladık­
ları beyannamede ilgi çeken maddelerden bir tanesi şu olmuş­
tur: "Zaman zaman ortaokul, lise ve hatta ilkokul talebelerine
milliyetçilik ideolojisini benimsetmek için kolay anlaşılır bro­
şür hazırlamaktır. " 1 00 Beyannamenin yayınlanmasını mütea­
kip MTTB'nin iki tane de toplantısı göze çarpmaktadır. 12 Ara­
lık 1 94 7 tarihinde Eminönü Halkevi'nde MTTB'nin yaptığı top­
lantıda, Ahmet Kabaklı, komünistler için, "kendi tarihlerinden
utanan, kendi cüceliklerinden dolayı acı çeken, milliyetçi genç­
lerin yolu üzerine çıkmış birer manyak," ifadelerini kullanmış­
tı. Kabaklı'nın yorumunda Türk sağının komünizme yekün ba­
kışını görmek mümkündür. Cumhuriyet'in kuruluşundan iti­
baren devletin güvenlik güçleri ile komünizmle mücadele etti­
ğini, bundan sonra kendilerinin de belli bir mücadele yöntemi
seçecekleri belirtilmiştir. Aynca komünizmle mücadelenin sü­
rekliliğine de vurgu yapılmıştır. MTTB TIP Derneği adına ko­
nuşan Şank Öbüt ise, komünist faaliyetlere karşı gençlik ve
milletin ortak hareket etmesini önermiş ve yapılacaklar arasın­
da, "ilk olarak, tarihe ortak bağlılık sayesinde milli birlik fikri­
ni sağlam temellere dayandırmayı ve ikinci olarak, gelenekle­
ri öğrenmek ve yaşatmak, son olarak ise temiz Türk dilini asil
Türk milletine vermeyi," saymıştır. 101
1 94 7 yılında sıkıyönetimin kalkmasından sonra, komünist
faaliyetlerin artabileceği tehlikesine karşı MTTB, yeni bir mü­
cadele konsepti belirlemiş, bunu da İstanbul Gazeteciler Ce m i -

1 00 Ahşam, 1 2 Aralık 1 947


101 MTTB 52. Dônem Faaliyet Raporu, s. 28-29; Doğan Duman, Serkan Yorgancı­
lar, a.g.e. , s . 69.

307
yeti'ne yazılı bir şekilde bildirmişti. 1 02 MTTB, komünizmle mü­
cadele için Milli Eğitim Bakanlığı'na işbirliği teklifinde bulun­
muştu. Okullarda öğretmenlerle koordineli çalışarak 1 03 sol fik­
riyata eğilimli öğrencileri yakın markaja almak istemişti. MTTB
Hukuk Derneği, aldığı yeni karara göre, hem üniversite için­
de hem üniversite dışında sola karşı akademik düzeyde faaliyet
alanının geliştirilmesini istemişti. Bunun için dernek bünyesi
altında "milliyetçi" dergi neşredilmesine karar verilmişti. Ay­
nı şekilde, faaliyetlerin Anadolu'ya da aktarılması istenmiş ve
bu minvalde Bursa'ya bir temsilci gönderilmişti. 1 04 MTTB'nin
bu davranışı memnuniyetle karşılanmış olmalı ki derneğe İz­
mir, Kütahya ve Konya'dan mücadele sürecine dahil oldukları­
nı gösteren mektup ve telgraflar gönderilmişti. 1 05
MTTB'nin komünizmle mücadeleye yönelik ikinci toplantısı
24 Aralık 1 947'de Marmara Lokalinde yapılmıştır. Toplantıya
MTBB başkanı Reha lslam ve üyelerinin yanı sıra milletvekille­
ri Reha Kurtuluş ve Cihad Baban da katılmışlardı . 1 06
Yukarıda anlatıldığı gibi Mart ayında DTCF'de milliyetçi öğ­
renciler solcu hocaları protesto etmiş, Boratav'ın konferans ver­
mesine fırsat vermemişlerdi . Öğrenciler, bundan sonra , Ulus
Meydanı'na gidip eylemlerine devam etmişlerdi. MTTB gençli­
ği, işin peşini bırakmamış ve komünizmle nasıl mücadele edi­
leceğini belirten bir bildiri yayınlamıştı. Bildiride, dünyada iki
düşüncenin, demokrasi ile komünizmin, mücadele halinde ol­
duğunu ve kendilerinin demokrasi taraftarı olduklarını belirt­
mişlerdir. Komünizme karşı mücadelede yayıncılık faaliyetleri
ön planda olmuştur. Karar verildikten sonra yapılan en hızlı ve
etkili işlerden birisi dergi yayınlamak olmuştur. Bunun haricin­
de, kamusal alanda halka komünizmin ne olduğu ile ilgili bil­
gi vermek misyon edinilmiştir. Bunu da önemli isimlere konfe­
rans verdirmek suretiyle yapmışlardır.

1 02 A kşam , 1 4 Aral ık 1 947


103 Vatan, 14 Aralık 1947.
1 04 Vatan, 14 Aralık 1 947.
105 Vatan, 17 Aralık 1 947.
1 06 MTTB 52. Dönem Faaliyet Raporu, s. 30.
308
Soğuk Savaş'ın ilk yıllarında, kartların yeniden karıldığı gün­
lerde, 5 Şubat 1 949 tarihinde CHP Meclis Grubu, "komünizm­
le mücadeleye karar vermek" için toplanmıştı. Burada Nihat
Erim, Fahri Kurtuluş, Sinan Tekeli, Süreyya Örgeevren, Fah­
rettin Altay ve Rasih Hoca gibi isimler komünizm tehlikesi üze­
rinde durmuşlardı. Alınan karar mucibince bir komisyonun
kurulması tasarlanmıştı . Ancak komisyon kurul(a) mamıştı .
Aynı günlerde Fahri Kurtuluş, Meclis'te Hasan Ali Yücel zama­
nında çevrilen Vadim isimli romanın, Türklüğe hakaret eden
satırlarla dolu olduğunu belirtmişti. Bunun üzerine Cumhuriyet
gazetesi , Münevverlerimizi Şaşırtan Sual Takriri başlığıyla Fah­
ri Kurtuluş'a "saldırıda" bulunmuştu . MTTB olaya müdahil ol­
muş ve F. Kurtuluş'un Eminönü Halkevi'nde konferans verme­
sini rica ederek ona sahip çıkmıştı. 1 07
D P , Mayıs 1 950 seçimlerinde iktidara geldikten sonra, Hü­
kümet programında komünizmle mücadeleye açık bir şekil­
de değinilmesinden memnuniyet duyan MTTB Başkanı Suphi
Baykam, Menderes'e gönderdiği telgrafta "Türk milletinin yıl­
lardan beri özlediği komünizmle kesin mücadeleye karar veren
hükümetimize milliyetçi Türk gençliğinin şükran ve minnetle­
rini arz ederiz" ifadelerine yer vermişti. 1 08 MTTB kuruluş yıl­
larından itibaren komünizmle mücadele etmeyi şiar edinmişti.
Bu anlamda, Nazım Hikmet'in affedilmesi kampanyasına karşı
imza kampanyası düzenlenmesi ve bu imzaların Meclis'e taşın­
ması, ilk örgütlü ve ses getirici eylemler olmuştur. lstanbul'dan
Ankara'ya trenle gelen Suphi Baykam kalabalık bir kitle tara­
fından karşılanmıştı. Gençler, Nazım Hikmet'in affını "milli bir
suç" olarak görmüştü . MTTB, bu eylemi milliyetçi Türk gençli­
ği adına yaptıklarını, bu nedenle de herkesi ilgi göstermeye ça­
ğırmıştı. 195 1 yılında yapılan bu eylem, imzaların Başbakanlı­
ğa iletilmesi ve başkanın basın açıklaması ile sessiz bir şekilde
sona ermişti. MTTB'nin eski başkanlarından ve dönemin Ulaş­
tırma Bakanı Tevfik lleri , Meclis kürsüsünden, gençlerin çaba­
larına açık bir şekilde destek verdiğini açıklamıştı. lleri, bunun,
1 07 A.g.e., s. 3 1 .
1 08 Zülküf Oruç, a.g.e. , s . 43.
309
Nazım Hikmet'in affedilip affedilmemesiyle alakalı olmadığını,
meselenin uluslararası boyutu olduğunu, Türk hukukunun ve
bağımsızlığının zedelendiğini dile getirmiştir. 1 09
l 960'taki askeri darbenin ardından MTTB, komünizmi tel'in
mitinglerine başlamıştır. 6 Ocak 1 962 tarihinde Taksim'de top­
lanan MTTB'li gençler, miting öncesinde şehitler için 2 daki­
ka saygı duruşunda bulunmuş, ardından da İstiklal Marşı oku­
muşlardı. Mitingde, " Moskof uşaklarının" Türk toprakların­
da "kızıl" bir hava estirmelerine izin verilemeyeceği, milliyet­
çi Türk gençliğinin kendi tarihini ve mukaddesatını çiğnetme­
yeceği vurgulanmış, aynı zamanda, Yön, Cumhuriyet, Milliyet,
Dünya ve Akşam gibi dergi ve gazeteler, komünistlere yönelik
yayın yaptıkları gerekçesiyle kınanmış ve bu yayınların nüsha­
ları yakılmıştı. 10 Ocak 1 962 tarihinde bir bildiri yayınlayan
MTTB, komünizm konusunda fikirlerinin değişmediğini şu şe­
kilde belirtmişti: "Bin bir maskenin altında iğrenç suratlarını
gizlemeye çalışarak Türkiye'mize orak çekiçli bayrak getirmek
isteyen bedbahtlar hüsrana uğrayacaklardır. " 1 1 0 MTTB, ideolo­
jik olarak kendisi gibi düşünmeyenleri komünistlikle suçlamış­
tı. TRT de bundan nasiplenmişti. TRT'nin sol/komünizm pro­
pagandası yapan bir kurum haline geldiği ileri sürülmüştü. 1 1 1
1 Nisan 196 7 tarihinde Belediye Sarayı'nda açılan Sovyetler
Birliği çağdaş resim, heykel, grafik sergisinde Lenin'in büstü­
nün konulmuş olması tartışma yaratmıştır. MTTB'li öğrenciler
sergide gösterilen Lenin heykelinin komünizm propagandası
anlamını taşıdığını söylemişlerdi. Bunu protesto eden MTTB'li­
ler, Türkçe ve Rusça "defol" yazılı siyah çelenk bıraktıktan son­
ra, polis tarafından gözaltına alınmış, ancak olayda suç unsuru
bulunmadığı gerekçesiyle serbest bırakılmışlardı. Olay burada
sonlanmamış, MTTB'liler komünizm propagandası yaptıkları
gerekçesiyle belediye başkanına dava açmışlardı. 1 1 2
MTTB, 1 2 Mart 1 9 7 1 muhtırası öncesinde yaşanan taşlı, so-

1 09 Doğan Duman, Serkan Yorgancılar, a.g.e., s. 74-75.


1 10 Doğan Duman, Serkan Yorgancılar, a.g.e. , s. 75-76.
111 Çağaıay Okutan, a.g.e. , s. 1 58.
1 12 Doğan Duman, Serkan Yorgancılar, a.g.e. , s. 1 1 0.

310
palı ve silahlı hadiseleri "beynelmilel komünizm faaliyetlerinin
Türkiye uzantısı" olarak gördüklerini, ancak yetkililerin ken­
dilerine "Türkiye'de komünist mi var, " cevabını verdiklerini,
MTTB'nin bu olaylarla ilgisi olmadığını belirtmişlerdi. MTTB,
"siyasi iktidarların anlaşılmaz ve şaşkın tavırları karşısında üç
beş dirayetli komutanın milletin tarihi misyonu için bu göre­
vi yerine getirdiğini," 1 1 3 dile getirerek 1 2 Mart muhtırasını des­
teklemiştir. 1 2 Mart muhtırasını hem sağcı hem de solcu ay­
dınlar birbirlerine karşı desteklemişlerdi. Sağcılar da solcular
da muhtıranın nereye evrileceğini bilmedikleri için muhtıraya
destek vermişlerdi.
MTTB, aktif ve hareketli bir gençlik hareketi olmanın yanın­
da, aynı zamanda eğitim kurumu hüviyetini taşımıştır. Üniver­
sitelerde etkin örgütlenme içerisine girmişti. Anadolu'dan met­
ropol kentlere eğitim veya başka amaçlarla gelen gençlerin sığı­
nağı olmuştu . MTTB, inandığı değerleri her platformda savun­
maya çalışmıştır, sokak bunlardan biri olmasına karşın, müm­
kün mertebe şiddetten, silahtan uzak kalmaya çalışmıştır.

Türkiye'de antikomünizme "adanmış ruhlar"


Buraya alınan portrelerin ortak özelliği "sağcı" düşünce zemi­
ninde , belirli konularda farklılaşsalar da Soğuk Savaş'ın ana
akım yönelimi olan antikomünizmde buluşmuş olmalarıdır.
Tarih ilerledikçe kimisi geri plana düşmüş kimisi de canlılığı­
nı korumaya devam etmiştir. Örneğin Ilhan Darendelioğlu ey­
lem adamı kişiliğiyle ve yayıncılık faaliyetleriyle antikomünist
gençlerin her daim "selam" durduğu bir prototipti. Hakeza Ac­
lan Sayılgan'ın "içeriden" yazdıklarıyla antikomünist cenaha
yeterli malzeme sağlamış ve bilhassa 1 960 sonrasında basında
daha fazla yer almaya başlamıştır. Fethi Tevetoğlu ise daha çok
siyasi kimliği ve yazdıklarıyla antikomünizme katkı sağlamış­
tı. N ecip Fazıl Kısakürek ve Nihal Atsız'ı, adı geçenlerden farklı
kılan vasıf, antikomünizm dışında da ideolojik ve tarihi metin­
lere yer vermiş olmalarıdır. Atsız, Darendelioğlu ve Tevetoğlu
1 1 3 Doğan Duman, Doğan Yorgancılar, a.g. e. , s. 135.
31 1
başından beri milliyetçi bir çizgide yer almıştı. Kısakürek, da­
ha laik, seküler bir çizgiden dinsel alana yönelmiş, yaşam biçi­
mini ihata etmişti. Sayılgan ise sol düşünceden sağa/antikomü­
nizme evrilmişti. Bu portrelerin Soğuk Savaş yıllarında düşün­
celerini biçimlendiren ortak deneyim, Rus imgesi, retrospektif
tarih okuması ve "komünizm tehlikesi" olmuştur. Soğuk Savaş
yıllarında Türkiye'nin dış siyasette yaşadığı kriz de ortak pay­
daya eklenebilir. Soğuk Savaş ortamı, onları etrafı "velveleye"
veren anksiyete sevk etmişti.

Eski bir komünistin sol eleştirisi: Aclan Sayılgan


Soğuk Savaş dönemine komünizmden dönüş, hakikati bul­
ma arayışı ve hidayete erme hikayesi Türkiye'ye özgü değil­
dir. lki kutuplu dünyada "politik biyografi" olarak da tanım­
lanan edebi bir tür meydana gelmişti. l 940'lı yıllarda Ameri­
kan eski solcuları, pişmanlıklarını , yaşadıklarını okuyucuya bir
"tür" olarak sunmuşlardı. Soğuk Savaş yıllarında bu, daha sis­
tematik hale gelmişti. Örneğin, Richard Crossman 1950 yılın­
da The God That Failed başlığı altında, Arthur Koestler, And­
re Gide, Louis Fisher, Ignazio Silone, Stephen Spender ve Ric­
hard Wright'ın komünizmle tanışma süreçlerini, komünistken
yaşadıklarını ve komünizmden kopuş hikayelerini ele almış­
tır. 1 14 Soğuk Savaş'ın ilerleyen yıllarında bu tür kitaplar, Türk­
çeye kazandırılmış ve Türk antikomünizmi, bundan epey is­
tifade etmişti. Crossman'ın kitabı, Aldatan Put ismiyle, Emine
Gedik tarafından Türkçeye çevrilmişti. Soğuk Savaş yıllarında
antikomünist gazete ve dergiler bu tür metinlerle donatılmıştı.
Türkiye'deki (eski) komünistler bu dönüş hikayelerinden
bigane değildir. Haddizatında aşağıda anlatılacak olan Aclan
Sayılgan portresine geçmeden önce, onun, bu yolda yalnız ol­
madığını göstermek için, bir dönem TKP içerisinde yer almış,
ama zamanla yolları ayrı düşmüş iki isme değinmek yerinde

1 1 4 Yiğit Akın, "Soldan Dönenlerin Sol Eleştirisi: Aclan Sayılgan" , Türhiye'de Si­
yasal Düşünce: Sol (Ed. Murat Gültekingil) , tletişim Yayınlan, lstanbul, 2007,
s. 989.

312
olur. Bu minvalde bahsedebileceğimiz ilk isim, Vedat Nedim
Tör'dür. Vedat Nedim, 1976 yılında yayınladığı anılarında Ko­
münist Parti'den neden ayrıldığını çok kısa bir şekilde gözler
önüne sermiştir. Soldan gelen tüm itham, suçlama ve şeytanlaş­
tırmalara karşın, belki de polemiğe mahal vermemek için, de­
taylandırmadan, "ben sadece vicdanımın emrettiği yoldan yü­
rümüştüm. Doğruluğuna inanmadığım birtakım gösteriş ha­
reketlerine körü körüne sürüklenmektense partiden ayrılma­
yı tercih etmiştim," 1 1 5 cümleleriyle geçiştirmiştir. Yalçın Kü­
çük'ün itirafçılıkla ilgili önemli bilgiler içerdiği, ltirafçılann lti­
rajlan TKP Pişmanlan isimli kitabında 1927 yılında TKP'yi faş
eden Vedat Nedim'i "Türkiye'nin ilk ve şimdiye kadar sapta­
nabilen en büyük itirafçısı," 1 1 6 olarak ilan etmiştir. Şevket Sü­
reyya Aydemir, Suyu Arayan Adam isimli kitabında kendi ha­
yat hikayesini anlatırken 1 927 yılı komünist tevkifatından son­
ra , hapishanede yaşadığı hayal kırıklığı akabinde kendi ayrı­
lış hikayesini şu şekilde anlatmıştır: "Tanıdığım ve tanımadı­
ğım birçok eski yoldaşlarla (. . . ) görüşleri ve yolları birbirinden
ayrılmış (. . . ) eski arkadaşlarımla sükunetle vedalaştık. Yolları­
mız artık ayrılıyordu. " 1 1 7 Böylelikle Aydemir, kurucu ideoloji­
nin korunaklı duvarlarına sığınmış, devrimin sadık bir hizmet­
karı olmak için ilk adımı atmıştı. Komünizmden dönen Kadro­
cular, bu çalışmada zikredildiği şekilde antikomünist olmamış­
lardır. Kemalizme meyletmişlerdi. 1 1 8
Sayılgan, 1924 yılında lzmir'de dünyaya gelmiştir. lzmir'de
ilk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra 1942 yılında girdi­
ği Ankara Devlet Konservatuvan'nı 1 948 yılında bitirmiştir. Sa­
yılgan, 1 947 yılında TKP'ye üye olmuş, ancak 1952 Eylül'ün­
de tutuklandıktan sonra, 1953 yılında, TKP'den tamamen ay-

1 15 Vedat Nedim Tör, Yıllar Böyle Geçti, Milliyet Yayınlan, lstanbul, 1 976, s. 10- 1 1 .
1 1 6 Yalçın Küçük, ltirafçılann itiraftan TKP Pişmanlıhlan, Tekin Yayınevi, Anka­
ra, 1 988, s. 40.
1 1 7 Şevket Süreyya Aydemir, Suyu Arayan Adam , Remzi Kitabevi, İstanbul, 1965,
s. 434-435.
1 18 Şevket Süreyya Aydemir ve Vedat Nedim Tör'ün dönüşümü için bkz. Temu­
çin Faik Ertan , Kadrocular ve Kadro Hareketi (Görüşler, Yorumlar, Degerlen­
di nneler), TC Kültür Bakanlığı Yayınlan, Ankara, 1 994, s. 38-39 ve 42-43.

31 3
rılmıştır. Sayılgan cezaevinden çıktıktan sonra, TKP'den ayrı­
lış hikayesini ve Türk solunun tarihini yazmaya koyuldu. Yaz­
dıklarında, hayal kırıklıklarını, TKP'nin içindeki bitmek bilme­
yen kavgaları, tartışmaları, ithamları ve galiz suçlamaları göre­
biliyoruz. Komünizmle mücadelenin amacına matuf bu eserler,
Türkiye' de antikomünist mahfillere epey ilham kaynağı olmuş­
tur. Sayılgan sadece kitap yazmamıştır. Bir de Türkiye'de ko­
münist faaliyetleri anlattığı çeşitli konferanslar vermiştir. Örne­
ğin, 13 Ağustos 1962'de MTTB'de , 1 7 Şubat 1963'te Türk Oca­
ğı'nda ve 22 Aralık 1 962'de Türk-lş'in düzenlediği "Komüniz­
mi tel'in mitingi"nde konuşma yapmıştır. Bunun haricinde An­
kara Radyosu'nun antikomünist programlarına konuşmacı ola­
rak katılmış ve de ABD tarafından desteklenen Sovyetler Birli­
ği'ni Öğrenme Enstitüsü'nün düzenlediği panele katılmıştır. 1 1 9
Sayılgan, her ne kadar Türk solu içerdiği bilgilere temkin­
li ve septik yaklaşsa da, Türk soluna dair bir literatür meyda­
na getirmiştir. Birebir tanıklığa dayalı ve zengin kaynakçaya sa­
hip bu eserler, Türk sol tarihine ilişkin ilk derli toplu metin­
lerdir dense yeridir. Türkiye'de Sol Hareketler isimli kitabı bu
minvalde değerlendirilmelidir. Sayılgan'ın en kapsamlı, özel ar­
şiv, hatırat, basın ve sözlü çalışmaya dayalı Türkiye'de Sol Ha­
reketler isimli kitabı yazarın düşünce dönüşümü ile paralel ol­
muştur. Kitabın ilk baskısı 1 968 yılında, Mete Tunçay'ın Tür­
kiye'de Sol Akımlar ( 1 967) ve Fethi Tevetoğlu'nun Türkiye'de
Sosyalist ve Komünist Faaliyetler (1 91 0-1 960) isimli çalışmala­
rından sonra yayınlanmıştır. Sayılgan'ın kitabı yazdığı dönem­
de Sovyet Rusya ile Türkiye ilişkileri normalleşmiş durumday­
dı. Bunun etkisi ile olsa gerek, anti-komünist diğer birçok ese­
rin, Sovyetler'de yaşayan Türklere dair yaptığı ajitasyonu yap­
mamıştır. Antikomünist bir refleks gösterse de onlara oran­
la daha usturuplu bir yöneteme başvurmuştur. Yine de kendi­
ni bundan tamamen sıyırdığını söylemek güçtür. "Solun gizli
ajandası" , "komünist taktik" vb. kavramlar kullanmaktan ken­
dini alamamıştır. Ancak Sayılgan'ın, şikayet ettiği şey, TKP'nin

1 1 9 Daha ayntılı bilgi için bkz. Aclan Sayılgan, Yakın Tehlike Komünizm, Kardeş
Matbaası, Ankara, 1 963 ; Yeni Istanbul, 7 Kasım 1 962.

314
Türkiye gerçeğinden uzaklaşarak Komintern'in, Moskova'nın
etkisine ziyadesiyle girmiş olduğu iddiasıdır. Örneğin diğer an­
tikomünistler gibi o da Sovyet yardımlarından bahsetmiş, an­
cak Sovyetler'in "tek amacının" komünizmi Türkiye'ye empoze
etmekmiş gibi bir hezeyanın içine düşmemiştir. Aslında Sayıl­
gan'ı Türkçü antikomünistlerden ayıran bir diğer özelliği, aşa­
ğıda zikredilecek olan metinlerinde dış Türkler konusuna ne­
redeyse hiç temas etmemiş olmasıdır. Sayılgan'ın dış Türkle­
re değindiği yegane yer, SSCB ve Sultan Galiyev isimli kitabı­
dır ki, burada da sathi bir şekilde mevzuyu geçiştirmiştir. Sayıl­
gan, Galiyev'den, Rus sömürgeciliğinden kurtulmak için Mark­
sizm'e yaslanan, bununla birlikte "Mazlum milletlerin, bilhassa
Asya Türklerinin Rus sömürgeciliğinden kurtulmaları için sa­
vaşmış ve bu uğurda hayatını vakfetmiş" 1 20 milli bir komünist
portresi çıkarmıştır. Bu kitabında millici komünist olunabile­
ceğini ortaya koyduğu için, sağcılar tarafından "Rusçu komü­
nistlikle" itham edildiğini ifade etmiştir. 1 2 1 Bu vesileyle belirtil­
meli ki, Soğuk Savaş yıllarında komünizmin her türlüsüne kar­
şı olan Türk sağı ise neredeyse Sultan Galiyev'e hiç temas etme­
miş, onların ilgisini çekmemiştir. Türk antikomünistleri, Ga­
liyev'in Marksist oluşundan ötürü , ondan uzak durmuşlardır.
Ondan ilk defa bahseden Sayılgan, burada bir istisnadır. Sultan
Galiyev'in tezlerini kendisine yakın bulmuştur. Ancak "millici
komünist olunabileceği" tezinden ötürü , "kendini perdeleyen
kripto komünist" ithamından da kaçamamıştır.
Sayılgan'ın, literatürde pek zikredilmeyen müstear isim­
le yazdığı eserleri de mevcuttur. Bunlar; Zeynep Türkmen is­
miyle Türk Milli Birliği ve TKP, Tahsin lskeçeli olarak Yunanis­
tan Buhranı ve de lsmail Yalçın müstear isimle Komünist Cep­
he Eylemleri ve Taktikleri ( 1 987) ve TBKP'nin "Ôznesi" Nesnesi
( 1 988) isimli kitapları kaleme almıştır.
Sayılgan'ın komünizmden "dönüş hikayesi" olarak da oku­
nabilecek literatürün bir kısmı , 1 960'h yılların ilk yarısından
itibaren Yeni lstanbul gazetesinde tefrika edilmiştir. Sayılgan,
1 20 Aclan Syaılgan, SSCB ve Sultan Galiyev, Mars Matbaası, Ankara, 1 967, s. 25.
1 2 1 Aclan Sayılgan, Kabahat Kimde? (Çehreler), Uygar Yayınlan, 1 989, s. 3.

31 5
romanlarını mahut gazetede yayınladığı yıllarda gazetenin sa­
hibi Gökhan Evliyaoğlu'dur. Bu vesileyle belirtilmeli ki antiko­
münist olan Evliyaoğlu'nun, Su Uyur Komünist Uyumaz122 is­
miyle bir kitabı da vardır. Komünistler, mütemadiyen gazete­
nin hedefinde yer almıştır. Neredeyse her sayının birinci sayfa­
sında komünizm tehlikesine dikkat çekilmiştir. Gazetenin ya­
zar kadrosunda Türk sağının müsmir kalemleri yer almıştır.
Başyazılarını Evliyaoğlu'nun yazdığı gazetede Tekin Erer, Ali
Fuat Başgil, Osman Turan, Cahit Okurer, Mehmet Turgut, Ta­
rık Buğra, Sezai Karakoç, Safiye Erol, Fethi Tevetoğlu , Necdet
Sançar, Halide Nusret Zorlutuna, Necip Fazıl Kısakürek, Ga­
lip Erdem, llhan Darendelioğlu , Nurettin Topçu ve daha bir­
çok isim bu mecrada yer almıştır. Sayılgan, 5 Aralık 1 962 tari­
hinden itibaren inkar Fırtınası: Türkiye'deki Komünist Faaliyet­
lerin iç Yüza123 serlevhası altında yazılar yazmıştır. inkar Fırtı-

1 22 "Su uyur, komünist uyumaz" spotunu Evliyaoğlu, "Türkiye'de komünist var


mı?" tartışmalarına binaen kullanmış ve bu soruyu sormanın "ahmakça" ol­
duğunu belirtmiştir. Yazar, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de komü­
nistlerin var olduğunu ve hararetli bir şekilde çalıştıklarını söylemiştir. Ko­
münizm tartışmalarının, yaftalamalannın, suçlamalarının sık sık yapılmasına
karşılık "bu memlekette komünist yoktur! " , "bu edebiyatı terk edelim ! " , "ona
buna komünist damgası vurmayalım", "komünizm başka, sosyalizm başka bir
şeydir, bizde birincisi değil ikincisi vardır! " gibi karşıt görüş belirtenlere yö­
nelik olarak Evliyaoğlu, asıl bunların kendisini araştırmak gerektiğini ifade
etmiştir. Gökhan Evliyaoğlu, Su Uyur Komünist Uyumaz, Toprak Dergisi Ya­
yınlan, İstanbul, 1 962, s. 5 .
1 23 B u kitap Yeni lstanbul gazetesinde neşredildiği günlerde mizah dergisi Zübüh
şöyle bir haber yapmıştı: "Yeni İstanbul gazetesinde aylarca süren (Türkiye'de
Komünist Hareketleri) başlıklı tefrikada Türkiye Gizli Komünist Partisine gi­
rerek faaliyette bulunduktan sonra yakalanınca cezadan kurtulmak için, en
yakın arkadaşlarını polise nasıl jurnal ettiğini övünerek anlatan Devlet Tiyat­
rosu artistlerinden Aclan Sayılgan (Bir Donkişot) adlı komedide, kendisinin
de içinde bulunduğu bir teşekkülü polise ihbar eden homoseksüel Baron Be­
lazar rolünü başarıyla oynamaktadır. Aclan Sayılgan'ın arkadaşlarını ele ver­
dikten sonra general rolündeki Yıldırım Ônal'ın "Bu namusuzluğu sen mi
yaptın" sorusunu "ben aşağılık bir adamım ! " diyerek yüzünü kapatıp sahne­
den kaçışı seyircileri hir hayli güldürmüştür. Zübüh, 27 Mayıs 1 962, s. 3. Ac­
lan Sayılgan, bu haberi Komuna'da neşretmiştir. lnkdr Fırtınası'nın yayınlandı­
ğı günlerde Zübük Sayılgan'a saldırmıştır. Sayılgan bunun üzerine Zübük'e bir
mektup göndermiştir. Sayılgan'ın dediğine göre, Zübüh de kendilerine gönde­
rilen mektuptan istediği kısımlan alarak yayınlamıştır. Aclan Sayılgan, Komu­
na, Sıralar Matbaası, İstanbul, 1 969, s. 76.

316
nası'ndan sonra Komuna'yı neşretmiştir. Sayılgan'ın yazı dizi­
si dışında da antikomünist mahiyette metinleri vardır. Türki­
ye Buhranı, Kapitalizm ve Sosyalizm Çığlıklan veya Arap Sosya­
lizmi-Komünizmi ve Bizim Mahutlar bu yazılara sadece birer ör­
nektir. Sayılgan'ın dışında, yukarıda zikredilen isimlerin tama­
mı antikomünist mahiyette metinler neşretmişlerdir. Keza ko­
münizme dair çeviri yazılar da yayınlanmıştır. Örneğin Mu­
zaffer Soysal, W. Kolarz'ın Sosyalizmin Anatomisi isimli kitabı­
nı ilkin burada yazı dizisi şeklinde neşretmiştir. Yine Milovan
Djilas'ın Stalin'le Konuşmalar isimli eseri, eski DP Milletveki­
li Cevdet San tarafından tefrika edilmiştir. Bir de 'M .Y.' kısalt­
ma ismiyle Dünyayı Saran Büyük Tehlike: Komünizmin Bugün­
kü Umumi Görünüşü tercüme ederek yazı dizisi halinde yayın­
lanmıştır. Ve son olarak Gotthard jaschke'nin Türk-Rus Müna­
sebetlerinde Komünizmin Rolü (1 91 9-1 922) Nevzat Yalçıntaş'ın
çevrisiyle yayınlanmıştır.
Sayılgan, Yeni lstanbul 'daki köşesinde ifade ettiğine göre, onu
inkar Fırtınası'nı yazmaya iten saik, eski komünistlerin, ko­
münizmi reddiyelerinin anlatıldığı Richard Crosmann'ın, yu­
karıda zikredilen kitabı olmuştur. 1 24 Kendisi , inkar Fırtına­
s ı 'nı, komünizmden habersiz, ancak arayış içerisinde olan bir
gencin, idarecilerin vurdumduymazlığı yüzünden komünizm­
le tanışmasının "hazin hikayesi" olarak tasvir etmiştir. 1 25 Sa­
yılgan, lzmir'deki çocukluk günlerinden başlayarak, 1 944 yı­
lında Ankara'ya gelişini, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Anka­
ra'da sol faaliyetleri, Raci Dinçer'in onu TKP ile tanıştırma sü­
recini ve 1 95 1 - 1 95 2 tevkifatını anlatmıştır. Sayılgan'ın ken­
di ifadesine göre, komünizmle 1 94 3 yılında ilgilenmeye başla­
mıştır. Gençlik yıllarında komünizmi "Sovyet Rusya emperya­
lizminin yayılma silahı" olarak gördüğünü ifade eden 1 26 Sayıl­
gan'ın bu fikirleri, inkar Fırtınas ı 'ndan sonra, yine aynı gazete­
de tefrika ettiği Komuna'da iyice pekişmiştir. Antikomünist dü-

1 24 Aclan Sayılgan, lnhdr Fırtınası, Ülke Yayınları, lstanbul, 1 962, s. 2 1 8; Yeni ls­
ıanbul, 14 Ocak 1962
1 25 Aclan Sayılgan, Komuna, s. 6.
1 26 Aclan Sayılgan, lnhdr Fırtınası, s. 20.

31 7
şüncesinin kökenini Türklere mal eden Sayılgan, Türklerin ko­
münizm nefretini Osmanlı'nın Ruslarla yapmış olduğu 1 76 sa­
vaşa bağlamıştır. TKP'nin, Sovyetler'in Türkiye'den toprak ta­
lebine yönelik olarak kullanıldığını dermeyan eden Sayılgan,
bu iddiasını tarihten bir örnekle de desteklemiştir. O da şudur:
Çarlık Rusya'sının Osmanlı'nın iç işlerine karışmak için gayri­
müslim tebaayı kullanmasıdır. Dolayısıyla Soğuk Savaş yılların­
da "komünizm=Moskofluk" formülasyonunun iştikak edilme­
si garipsenmemeli. Sayılgan'ın, serinin devamı olarak görülebi­
lecek diğer eserleri, hayali isimler kullandığı ama gerçeğe teka­
bül eden olaylardan bahsettiği için, bu isimlerin kim olduğunu
tahmin etmenin hiç de zor olmadığı Tutuklama ve Deprem isim­
li kitaplarıdır. Örneğin, her iki romanda "Kanavas" diye bahset­
tiği kişinin, içinde bulunduğu olaylar zincirinden, Zeki Baştı­
mar'ın olduğunu rahmin etmek zor değil. Zaten Komuna' da ona
neden Kanavas dendiği komprime bir şekilde anlatılmış. 1 27 Sa­
yılgan, Deprem'de 27 Mayıs ile 12 Mart'ın perde arkasını, ikti­
dar mücadelesini merkeze alarak ancak çoğu zaman kronolo­
jinin dışına çıkarak kendisini (Mehmet Kostak) 1 28 anlatmıştır.
Burada hapse giriş sürecini ve hapisten sonraki yaşam mücade­
lesi ile birlikte "Demir" diye bahsettiği Dündar Taşer'i, Dursun
Önkuzu cinayetini, "Ali Ağabey" olarak anlattığı Mihri Belli'nin
1 944 yılında Süleymaniye Camisine asmaya çalıştığı "Saracoğ­
lu Faşisttir ! Faşizm ve Vurgunculukla Savaş - Savaş Cephesi"
pankartı sonrasında gelişen olaylan, Basri Alperen diye okuyu­
cuya betimlediği Hasan Basri Alp'ın Sansaryan Han'daki intiha­
n ve son olarak Hasan Mahir olarak anlattığı Mahir Çayan'ın
devrimci hikayesini okurla buluşturmuştur. Sayılgan, hem Dep­
rem'de hem de Kabahat Kimde? Çehreler isimli kitaplarında 27
Mayıs'ı ve 1 2 Mart'ı yapanların memlekete "demokrasi getirece­
ğiz" vaadiyle yola çıktıklarını ancak geriye sadece "acı" bırak-

127 Aclan Saylgan, Komuna, s. 1 7 ; Aclan Sayılgan, Dünyayı Saran Tehlike Anarşist
Harclıetler ve Tedbi rleri , Kardeş Matbaası, lstanbul , 1 9 7 3 , s. 86.
1 28 Deprem romanında Mehmet Kostak, l 950'lerin ikinci yansından itibaren Ege­
men gazetesinde çalışmıştır. Sayılgan, gazetenin ismini değiştirmiştir. Gazetenin
gerçek ismi Hdkim iyet'tir ve Sayılgan, Hamiyet'te 1956- 1960 yıllan arasında ça­
lışmıştır. Aclan Sayılgan, Aydınlık Savaşı, Doğuş Matbaası, Ankara, 1 960, s. 3 .

318
tıklarım ifade etmiştir. 1 29 Deprem'de 195 1 - 1 952 tevkifatında an­
lattıklarından, yaptıklarından hiçbir şekilde pişmanlık duyma­
dığı, ancak kendisini en fazla üzen durumun, eski arkadaşların
kendisini "hain" ilan etmeleri ve "Kendilerini benim ele verdi­
ğim yalanına inanmaları" olarak belirtmiştir. Keza milliyetçi ke­
simin de kendisini "eski komünist" diye dışlamalarından dertli­
dir. 1 30 Sayılgan, antikomünistliği tescillendiği süreçte Ali Ihsan
Göğüş'ün 1 3 1 çıkardığı Kim dergisi tarafından "komünizm pro­
pagandası yapıyor" suçlamasına maruz kalmıştır. 1 32 Diğer yan­
dan solcuların polis, ajan, itirafçı gibi ithamlarına maruz ka­
lan Sayılgan'ın kendisi de başkaları hakkında, örneğin Mela­
hat Türksal için, bulunmuştur. 1 33 Bu eserlerin tamamında Sa­
yılgan, kendi hayat hikayesini ve düşünsel dönüşümünü mer­
keze alınarak Türkiye'nin politik meselelerini anlatmıştır. Sayıl­
gan'ın buradaki temel meselesi, 1 95 1 - 1952 tevkifatından sonra,
kendisine yöneltilen suçlamaların mahiyetini izah etmektir. Bu
dört eser, hemen hemen aynı konu etrafında dönmüştür.
Sayılgan, 195 1 - 1952 tevkifatında diğer komünistlerin "yüz­
de 98'i" gibi Raci Dinçer'in de elli sayfalık ifşaatta bulunduğu­
nu ve Dinçer'in, "bu herifler (yani komünistler) maceraperest
birer serseriden başka bir şey değiller, " dediğini aktarrnıştır . 1 34
Sayılgan'a göre, meşhur 195 1 - 1952 tevkifatında komünistlerin
neredeyse tamamı itirafta bulunmuştu . Polisin, kendisine Ka­
muran Baştuj i'nin, Kemal Bekir Özmanav'ın, Turan Tuna'nın
ve Faruk Ural'ın itiraflarını okuduğunu belirtmiştir. Keza Or­
han Suda da anılarında, Zeki Baştımar'ın verdiği yüzlerce say­
fa ifadeden ötürü, TKP'nin lider kadrosunun yakalanmasına se­
bebiyet verdiğini ifade ediyor. 1 35 Sayılgan, Ruhi Su, Ulvi Uraz

1 29 Aclan Sayılgan, Deprem, Altınküre Yayınlan, Ankara, 2002, s. 63; Aclan Sayıl­
gan, Kabahat Kimde ? (Çehreler) , s. 1 3 , 89.
1 30 Aclan Sayılgan, Deprem, s. 69.
1 3 1 Ali Ihsan Göğüş, Gazianteplidir. Gazetecilik yapmıştır. Hasan Celal Güzel'in
dayısı ve bir dönem Okay Gönensin ile evli olan Zeynep Göğüş'ün de babasıdır.
1 3 2 Aclan Saylgan, inkar Fırtınası, s. 2 1 6.
1 33 Aclan Saylgan, Komuna, s. 59.
1 34 Aclan Saylgan, lnkd r Fırtınası, s. 63.
135 Orhan Suda, Bir Ômrün Kıy ıla n nda , Alkım Yayınlan, İstanbul, 2004, s. 96.

319
ve Ömer Lütfi Tunçay'ı koruduğunu, ancak polisin kendisine
Ömer Lütfi Tunçay'ın Ankara'daki hücre faaliyetlerini açığa çı­
kardığını söylemiştir. Hem Komuna'da hem de Deprem'de Ul­
vi Uraz'ın, sorgu hakimine gözyaşları içerisinde nedamet geti­
rerek bütün faaliyetleri anlattığını, daha sonra da Uraz'ın, ka­
rısına, kendisini Sayılgan'ın ele verdiğini söylediğini yazmış­
tır. Bu ithamlara şerh koyan Sayılgan, böyle bir şeyin söz ko­
nusu olmadığını ifade etmiştir. 1 36 Tutuhlama'da "Dr. Semra" di­
ye anlatılan Sevim (Tarı) Belli'ye, 1. Şube Müdürü'nün "Saka­
lı Şerif yedik bu öğleyin siz ne yediniz" sorusunu yönelttikten
sonra, Belli'nin çözüldüğünü belirtmiştir. "Sakalı Şerif' Marsil­
ya'da buluşma parolasıydı. 1 37 Sayılgan, Dr. Semra (Sevim Belli)
ile Mahir'in (Mihri Belli) , sık sık tuvalete çıkmalarından şüphe­
lenen polisin, ikilinin, birbirlerine bıraktıkları mektupları alıp
fotokopisini çektikten sonra, yerine bıraktığını ifade etmiştir.
Bu mektuplar alelade aşk mektupları değildi. Mektuplarda gizli
Komünist Parti ile ilgili bilgiler de yer aldığından polis bu bil­
gilerden epey istifade etmişti. 1 3 8 Sayılgan, tevkifat başladıktan
yaklaşık bir sene sonra tutuklanmıştı. Dolayısıyla kendisi tev­
kif edilinceye kadar her şey açığa çıkmış oluyordu . Kendisine
yöneltilen "dönek" ve "itirafçı" suçlamalarına şu şekilde cevap
vermiştir: 139

Partili olarak dokuz kişiyi tanıyan ve dokuz kişi konuştuktan


sonra onların ithamlarını kabul etmek zorunda kalan ve tev­
kif sırası 1 50. olan ve tahkikatın başlamasından on bir ay son­
ra tevkif edilen Aclan Sayılgan nasıl olur da iki yüz kişisi mey­
dana çıkan komünist partisi mensuplarını itham eder ve onları
mahkum edebilirdi? Bu satırlarımın pek çok kimseler tarafın­
dan yanlış anlaşılacağını tahmin ettiğim için, küçük bir izah-

1 36 Aclan Sayılgan, Komuna, s. 73; Aclan Sayılgan, Tutuklama, Ötüken Yayınevi,


lstanbul, 1 974, s. 1 8 1 . Küçük de, Selçuk ve Ulvi Uraz'ın askeri savcıya bildik­
leri her şeyi anlamaktan geri durmadıklarını ifade etmiştir. Yalçın Küçük, lt i­
rafı;:ı lann lti raflan . s . 7 5 .
1 3 7 Aclan Sayılgan, Tutuklama, s. 49-50, 80.
1 38 Aclan Sayılgan, Tutuklama, s. 9 1 -92.
1 39 Aclan Sayılgan, inkar Fı rtınası, 1 2 1 - 1 22, 1 24, 1 25 ; Aclan Sayılgan, Komuna,
s. 37

320
ta bulunmalıyım: Kendimi, iflas etmiş ve memleket gerçekle­
ri, sevgisi ile zerrece ilgisi olmayan komünistlere karşı savunu­
yor değilim. Durumu ortaya koymak istiyorum. Zira pek çok
milliyetçi, hatta fanatik komünist düşmanı vatanseverler bili­
rim ki, beni komünizmden dönmüş biri olarak değil de bir va­
kitler siyasi polisin bir ajanı olarak partiye girmiş ve ele vermiş
biri olarak tanırlar.

Sayılgan, "Tahkikat heyetine" verdiği dilekçeden sonra, ko­


münistlerle tüm köprüleri attığını, kendisini sadece "Milli Ba­
ğımsızlık" inancına, "Misak-ı Milli" kavramına ve "Türk milli­
yetçiliğine" karşı sorumlu gördüğünü ifade etmiştir. 1 40 1 95 1 -
1952 tevkifatında yer alanların bir kısmı komünizmden dön­
müş ve cezaevinde bir "antikomünist cephe" kurmuşlardı. An­
tikomünistler için cezaevinde yeni bir koğuş açılmıştı . 1 41 Sa­
yılgan, Komuna'da 195 1 - 1952 tevkifatını anlatmaya devam et­
miş ve tevkifatta yer alanlarla ilgili sosyolojik tahlillerde bu­
lunulmuştur. Onları meslek, yaş ve eğitim durumlarına gö­
re sınıflandırarak bir kanaate varmıştır. 1 42 " Gizli Komünist
Partisi"nin, tüm faaliyetlerinin Sovyetler'in genel politikası pa­
ralelinde icra edildiği, hemen hemen tamamının Türkiye'yi Rus
peyki olarak görmek istediği ifade edilmiştir. 1 43
Türkiye'nin kurtuluşunu demokraside görürken, buna karşı­
lık bir "anti-komünist" ve "anti-emperyalist" bir Türkiye'nin in­
şası için komünizmin iç siyasette "silah" olmaktan çıkılması ge­
rektiğini ve komünizme karşı ilmi metotlarla mücadele etmenin
gerekliliğine vurgu yapmıştır. 1 44 Sayılgan, komünizmle nasıl ta­
nıştığını ve kimin tanıştırdığını uzun uzadıya anlatırken kendi
ifadesine göre, ilk günlerden itibaren komünizme, yeraltında fa-

1 40 Aclan Sayılgan, Komuna, s. 1 06.


141 Bu isimler şunlardır: Behçet Pekmerdol, Turan Tamar, Adnan Salih Yücebaş,
N evzat Yavuz Yıldırım, lhsan Konaş, Hüseyin Kerpiç, Nejat Özön, Ali Cihan
Erkaya, Recep Egemen, Zira Kirman, Selçuk Şenel. Aclan Saylgan, Komuna, s.
96-98.
1 42 Aclan Sayılgan, Komuna, s. 1 5 - 1 6 .
1 43 Aclan Sayılgan, inkar Fırtınası, s. 1 9 1 .
144 Aclan Sayılgan, a.g.e., s . 8.
321
aliyet gösteren Komünist Partisi'ne ısınamamıştır. Sorgu yargıcı­
nın, ( 1952 tevkifatında) "neden ihbarda bulunmadın" şeklinde­
ki sorusunu, "gerekli şartların yerine gelmemesi" olarak cevap­
landırmıştır. 145 Sayılgan, 1 940'lı yıllarda, bilhassa Almanların
yenilgisinden sonra, solcuların, Sovyetler'in Türkiye'yi işgalini
temenni ettiklerini belirtmiştir. 146 Keza bu ortamda Türk-Sov­
yet ilişkilerinin normalleşmesine karşı olmadığını, ancak Tür­
kiye'de "tahakkuku arzu" edilen "komünizmin, Kızıl Ordu'nun
gölgesinde gerçekleşmesini kabul edemezdim," diye ifade etmiş­
tir. 147 Sayılgan, "ikiyüzlülüğün" , "egoizmin" ve "yalancılığın"
komünizmin "disiplin" unsurları arasında olduğunu yazmış­
tır. 148 Komünizmi bu şekilde sadece kötülükle müsemma kıl­
masının altında yatan saik, TKP içerisinde olduğu yıllarda yaşa­
dıkları, gördükleri ve insanların birbirleriyle ilişkileri olmuştur.
Türk solundaki ithamlar, suçlamalar, tasfiyeler buna itmiştir.
Sayılgan da diğer birçok antikomünist gibi sola dair eleştiri­
lerini Sovyetler Birliği üzerine inşa etmiştir. SSCB Marksist Di­
yalektiğin Sonu isimli eserinde Sovyetler'in çelişkili ve emperyal
politikalarım merkeze alarak anti-Sovyetçi bir diskur inşa et­
miştir. Bunu yaparken de komünizmden dönenlerin eserlerin­
den faydalanmayı ihmal etmemiştir. Örneğin Milovan Djilas'ın
Sovyetler'de bürokratik yapının sebep olduğu "yeni sımfı" 149
anlattığı kitabına atıf yapmıştır. Burada, Sovyetler'in, teknok­
ratlar ve bürokratlar tarafından yönetildiğini, sınıfsız bir top­
lum tahayyül edilirken yeni bir sınıfın zuhur ettiğini belirtmiş-

145 Aclan Sayılgan, a.g.e., s. 9.


1 46 Aclan Sayılgan, a.g. e., s. 26, 29, 30.
147 Aclan Sayılgan, a.g. e. , s. 3 1 .
1 48 Aclan Sayılgan, a.g.e., s . 54.
1 49 Sovyetler'e dair en büyük yanılgı, sanayileşme ve kolektivizasyonun özel mül­
kiyeti ortadan kaldırmakla sınıfsız toplum yaratacağı sanısı olmuştur. 1 936
yılında yeni anayasa ilan edildiğinde Stalin "sömürücü sınıfın" ortadan kalk­
tığını ifade etmişti. Gerçekte kapitalist ve diğer sınıflar ortadan kaldınlmıştı.
fakat kimsenin bi lmedigi yeni bir sınıf meydana gelmişti. Bu sınıfın, önceki­
ler gibi, iktidara gelmesi ile bütün insanlara "saadet" ve "mutluluk" getireceği
inancı normaldi. Bu sınıfla diğerleri arasındaki temel fark kendisine yönelti­
len eleştirileri kaba bir şekilde bastırmış olmasıydı. Milovan Djilas, New Class,
Unwin Books, Londra, 1 966, s. 5 .

322
tir. 1 50 Sayılgan'a göre komünizm, Sovyetler'in, sömürge politi­
kasını pekiştirmek için ortaya attığı bir doktrindi. Hemen ar­
dından, Türk solcularını kastederek "her komünist vatan hai­
ni midir" sorusuna yanıt aramış ve "pek azı müstesna, komü­
nizme kayan pek çok kimse vatana ihanet olsun diye bu işe gi­
rişmezler" sonucuna ulaşmıştır. Türkiye'de insanların komü­
nist olmalarının altında yatan "psikolojik" ve "sosyolojik" se­
beplere dikkat çekmiştir. 1 5 1 Sayılgan, komünizmi bünyeye yer­
leşen bir virüs olarak tanımlamıştır. Ama hal çaresini, reçete­
sini sunmaktan da geri durmamıştır. Örneğin ekonomik, sos­
yal ve siyasal alanlarda yapılacak düzenlemelerin yanı sıra eği­
tim olanaklarının iyileştirilme?i halinde insanların komüniz­
me prim vermeyeceklerini düşünmüştür. Ona göre, bilinçli bi­
risinin , günün koşularında komünist olması rasyonel değil­
di. Ancak Türkiye'nin o günkü şartlarının insanları komüniz­
me sürüklediğini ve "cahil" insanların komünizme "körü körü­
ne" bağlandıklarını ifade etmiştir. 1 52 Komünizmin, Rus emper­
yalizminin kılık değiştirmiş hali olduğunu söyleyen Sayılgan,
Türkiye'de sosyalizmle kendini perdelediğini bu nedenle sos­
yalizme de "hayır" denmesi gerektiğini ifade etmiştir. Ona gö­
re, sosyalizm ve komünizme karşı yegane çare, demokratik te­
amülleri genişletmek ve demokrasiye daha fazla önem vermek­
tir. 1 53 Türkleri, komünizme karşı diri tutan güdü, tarih şuuruy­
du . 1 54 Diğer antikomünistlerden farklı olarak Sayılgan, Türk
solunun Sovyetler dışında, farklı kaynaklardan beslendiğini di­
le getiren nadir kişilerden birisi olmuştur. ANT grubunun Fi­
listin Halk Kurtuluş Cephesi ile yakın ilişkileri olduğunu, TH­
KO'nun El-Fetih'ten silah temin ettiğini, bunun Türkiye'yi do­
laylı olarak Sovyet peyki amacına matuf olduğunu ifade etmiş­
tir. 1 55 Bu iddiaya şerh düşmek gerekiyor. Türk Sovyet ilişkile-
1 50 Aclan Sayılgan, SSCB Marksist Diyalektiğin Sonu, Şafak Matbaası, Ankara,
1 986, s. 3 1 -45.
1 5 1 Aclan Sayılgan, Komuna, s. 2 1 -22.
152 Aclan Sayılgan, inkar Fırtınası, s. 4 1 ,49 .
1 53 Aclan Sayılgan, a.g.e. , s. 325-236.
1 54 Aclan Sayılgan, Komuna, s. 1 2 .
1 5 5 Aclan Sayılgan, Dünyayı Saran Tehlike, s. 9 1 -92.

323
ri, 1 964 yılından itibaren rayına oturmuş, diplomatik ziyaret­
ler en üst seviyede yapılmaya başlanmıştı. Sovyetler, tehdit ol­
maktan çıkmıştı. Türk devleti anti-Sovyetçilik yapmayı bırak­
mıştı. Demirel Hükümeti, Batılı müttefiklerden alamadığı nak­
di yardımı, Sovyetler'den temin etmiş ve birçok fabrikayı Sov­
yetler'in yardımıyla kurmuştu . Bu durumda hala, Sovyetler'in
Türkiye'yi peyk yapma stratej isinin devam ettiğini iddia et­
mek rasyonel değildir. l 960'lı yılların ikinci yarısından sonra­
ki Türk solunun faaliyetlerini başka bir bağlamda değerlendir­
mek gerekiyor.
Sayılgan'ın yukarıda anlatılan dörtlü serinin dışında, bir seri
daha yazmıştır. Bunlar, Türkiye solu içerisindeki kavgaların ve
tartışmaların anlatıldığı Soldaki Çatlaklar ( 1 924- 1 966) , Solda­
ki Bitmeyen Kavga ve Yeni Kavga Milli Demokratik Devrim Nedir
isimli çalışmalardır. Sayılgan, soldaki ayrışmanın çok erken ta­
rihte ortaya çıktığını söyler ki, Türkiye sol tarihini, bir tür "hi­
zip tarihi" olarak da görür. Her yeni hamle, solda yeni ayrış­
maları tetiklemişti . Sayılgan bunun nedenini şu şeklide açık­
lamıştır. Sol, enternasyonal olduğu için beynelmilel herhangi
bir ayrılık Türkiye soluna hemen aksediyordu . Bu ayrışmanın
ilk keskin çıkışını 1 946 yılında solcuların iki farklı parti kur­
ması olarak görmüştür. Sayılgan'a göre, Şefik Hüsnü'nün kur­
duğu TSEKP , Gizli Komünist Parti'nin legal versiyonu idi . 1 56
lkinci önemli nokta, Türk solunun "Moskovacı" ve "Pekinci"
diye ayrışmasıdır. Yön dergisi, "Kızıl Çin" hattına yönelirken,
Doğan Avcıoğlu , "Sovyetler ve Biz" serlevhası altındaki yazı­
sında Sovyetler Birliği'ni büyük devletler "egoizmine" mahkum
ederken aynı zamanda Sovyetler'in 1953 yılına kadar sömür­
geci olduğunu ifade etmiştir. Bu yazısında Avcıoğlu, Moskova
yanlısı olan TKP'yi de yermekteydi. 1 57 Çetin Altan, Akşam'da­
ki (6 Nisan 1 966) köşesinde "Yakup Demir'in Amerikan aja­
nı" olabileceğini ileri sürmüştü. Aynı zamanda Yön'de yazan 11-
han Selçuk da Cum huriye t ' te ki köşesinde "milliyetçiler Mosko­
va uşaklarına uyanık davranması gerektiği , yabancı himayele-
1 56 Aclan Sayılgan, Soldaki Çatlaklar, Mars Matbaası, Ankara, 1 966, s. 14.
1 5 7 Aclan Sayılgan, a.g. e. , s. 38-39.
324
rine sığınmış siyasi partilerden Türk milletine hayır yoktur. İs­
ter Amerika'ya şirin gözüksünler ister Rusya'ya şirin gözüksün­
ler fark etmez," demişti . 1 58 Soldaki Bitmeyen Kavga'da soldaki
ayrışma daha detaylandırılmıştır. Örneğin 1930'larda TKP'nin,
Nazım Hikmet'i destekleyenler, Troçkistler, Hikmet Kıvılcım­
lı'nın yanında yer alanlar ve Haydar Rıfat Yorulmaz grubu ola­
rak dört gruba ayrıldığını ileri sürmüştür. 1 59 Bu ayrışmanın,
mütemadiyen devam ettiğini, 1 946 yılında TSEKP ve TSP şek­
linde iki sol partinin kurulmasıyla iyice ayyuka çıktığını serde­
der. 1 9 20'li yıllarda Sadrettin Celal Antel - Şefik Hüsnü Değ­
mer ayrışmasını ve 1960'tan sonraki Baştımar-Mihri Belli kav­
gasını ayrıntılı bir biçimde terennüm etmiştir. Sayılgan'ın be­
lirttiğine göre yurtdışında yayın yapan Bizim Radyo'da Mih­
ri Belli ile ilgili olarak TKP'ye ihanet ettiği ve 195 1 - 1952 tevki­
fatında provokatörlük yaptığı ileri sürülmüştü. Mihri Belli bu­
na cevap vermekte gecikmemiş, Baştımar'ın, 1 95 1 tevkifatında
"bir yığın vatanseverin en verimli çağlarında saf dışı edilmele­
rinde büyük rol" oynadığını iddia etmişti . 1 60 Sayılgan yurtdı­
şında çıkan TKP'nin yayın organı ile ilgili olarak hazırladığı ça­
lışmasında Bizim Radyo 'nun yayınları ile Ant, Türk Solu, Yön,
Forum dergileri ile Cumhuriyet v e Akşam gazetesinin yayınla­
rını karşılaştırmış, solcu yayınların paralelliklerini ve farklılık­
larını faş etmiştir. Bizim Radyo, " Pekin" karşıtı yayıncılık yapı­
yor ve hedefinde de Mihri Belli vardı. Bizim Radyo'nun iddia­
sına göre, Türk Solu ve Aydınlık dergileri Çin tarafından finan­
se edilmiştir. 1 61 Yeni Kavga'da Sayılgan, Mihri Belli ve TKP ara­
sındaki tartışmayı farklı bir boyuta taşımıştır. Moskova grubu ,
yayınladığı MDD'nin Iç Yüzü ile Mihri Belli'yi demaske etmiş­
ti. 1 62 TKP'nin broşüründe MDD, kalpazanlık, provokasyoncu­
luk, antikomünist, anti-Sovyetçilik ve Maoculukla eş değer tu-
1 58 Aclan Sayılgan, a.g.e. , s. 39-40.
1 59 Aclan Sayılgan, Soldaki Bitmeyen Kavga, Ayşe Yayınlan, 1 970, Ankara, s. 10.
1 60 A d a n Say ı lga n , a . g c . s. 27-28.
161 Aclan Sayılgan, Korsan Radyolar Bizim Radyo ve Türkiye'deki Hoparlörleri ,
Kardeş Matbaası, Ankara, 1 969, s. 42-43.
162 Aclan Sayılgan, Yeni Kavga, Milli Demokratik Devrim Nedir, Ayşe Yayınları,
Ankara, 1970, s. 34.

325
tulmuştu. MDD'nin, Turancılık ve ırkçılık yaptığı serdedilmiş­
ti. Ayrıca 195 1 tevkifatmda, likidatörlükle suçlanan Mihri ve
Sevim Belli'nin 56 sayfalık mektupla her şeyi askeri savcıya ifşa
ettikleri belirtilmiştir. 163
Yukarıda görüldüğü gibi Türk soluna savletlerde bulunmak­
tan çekinmeyen Sayılgan, dünya milletlerinin "hürriyetini" ve
"var olma savaşını" antikomünizmde1 64 görse de Türk sağının,
komünizmle mücadelesine tenkitlerini yöneltmekten çekinme­
miştir. Çünkü antikomünistler, kendilerine yabancı gördükle­
ri hemen her şeyi komünistlikle itham edebiliyorlardı. Örneğin,
antikomünistlerin, Kadro dergisini Türkiye'de sol faaliyetler içe­
risine dahil etmelerine itiraz etmiştir. Derginin komünist faaliye­
ti içerisinde bulunduğuna inanmadığını belirtmiştir. 1 65 Keza Fa­
kir Baykurt'un 1958 yılında kaleme aldığı Yılanlann Öcü roma­
nının, okunmadan ve anlaşılmadan komünizm propagandası ya­
pıyor suçlamasına maruz kaldığını, fakat kitabın, mülkiyet hak­
kını savunduğu için komünistler tarafından tenkit edilmesi ge­
rekirken antikomünistlerin bu görevi bilinçsizce üstlendiklerini
esefle zikretmiştir. Sayılgan, bu olayı milliyetçiliğin ve sağcılığın
yüz karası olarak görmüştür ki, "Türkiye'de solun akıllı kanadı­
nın, akılsız sağcıların açtığı gediklerden girip serpildikleri" 1 66 ifa­
desiyle o günlerin ortamını özetlemiştir. Sayılgan'ın, antikomü­
nizme yönelik eleştirileri bununla sınırlı değildi. Mihri Belli'nin
MDD tezini ortaya attığı süreçte en büyük eleştirinin yine soldan
geldiğini, çünkü antikomünist neşriyatın, bu tür meseleleri an­
layacak ve kavrayacak kapasitede olmadığını söylemişti. 1 67 Anti­
komünist anksiyetenin temel meselesi "ulusal birlik" ve "Misak-
1 63 Milli Demokratik Devrim ve iç Yüzü, Uyan Yayınlan, s. 6, 32.
1 64 Aclan Sayılgan, Ansiklopedik Marksist Sôzlük Kavramlar Terimler Kurumlar,
Altınok Matbaası, 1 972, s. 5 .
165 Aclan Sayılgan, inkar Fırtınası, s. 32. Fakir Baykurt'un Yılanlann Ôcü romanı
film haline geldikten sonra tartışma alevlenmişti. 1 962 yılında filmin yayın­
landığı Ankara Ulus Sineması'nda filmi izlemeye gelenler "yuh" , "kahrolsun
komünizm" sloganlarıyla filmi protesto etmişlerdi. Daha ayrı ntılı bilgi için
bkz. Tünaydın Demircioglu, Fakir Baykurt'un lçyüza, Altınoluk Matbaası, An­
kara, 1 969.
1 66 Aclan Sayılgan, Deprem, s. 4 1 0-4 1 2 .
167 Aclan Sayılgan, Yeni Kavga Milli Demokratik Devrim Nedir, s. 24.

326
ı Milli" idi. Sayılgan, antikomünistleri, komünizmden ve sos­
yalizmden haberi olmayan yan aydın olarak tasvir etmiştir. Ke­
za komünizmi, "sol yumruk" kaldırmaktan "kırmızı renkten"
ve mitinglerde atılan sloganlardan ibaret sandıklarını beyan et­
miştir. 1 68 Sayılgan, Albert Camus'un 1 944 yılında zikrettiği "an­
tikomünizm diktatörlüğün başlangıcıdır," sözünden hareketle,
Fransa'da, Macaristan'da ve Bulgaristan'da antikomünizmin fa­
şizmi beslediğini ve faşist politikacıların ülkelerini Nazilere tes­
lim ettiklerini ifade etmiştir. Benzerinin Türkiye'de de yaşandı­
ğını iddia eden Sayılgan, antikomünizmin faşistler ve mürteci­
ler tarafından istismar edildiğini belirtmiştir. Komünizme kar­
şı çıkarken aynı şekilde faşizme, totaliter rejimlere, doktrinlere
ve diktatörlüğe geçit verilmemesi gerektiğini ifade etmiştir. Fa­
şizmin ve komünizmin birbirlerinden beslendiğine inanan Sayıl­
gan, "demokrasi ahlakının itibar gördüğü, baş tacı edildiği top­
lumlarda komünizm ve faşizm yanan bir mum gibi kendi kendi­
ni eritir, yok eder," demiştir. 1 69 O süreçte, Türk sağında antiko­
münizme yöneltilen cılız eleştiri, Sayılgan ve Topçu dışında çok
rastlanan bir durum değildi. Sayılgan, komünizmle mücadelenin
yanlışlarına dikkat çekmiştir. Ona göre, hemen hemen herkes
komünistlikle itham edilebilirdi. Mesele, tespit edilen komünist­
lerin tevkif edilme meselesi olmadığını ve bu politikanın çözüm
olmadığını ifade etmiştir. Onun sunduğu reçete, komünizmin
beslendiği sosyal ve politik şartların ortadan kaldırılmasıdır. An­
cak "Türkiye'de yetişmiş siyasetçileri yöneten gelenekler, maz­
but ve sistemli bir komünizm mücadelesini sonuna kadar yürüt­
meğe engel" olduğuna inanmıştır. 1 70
Sayılgan, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de l 960'ların
sonlarında rehin alma, diplomat kaçırma ve banka soyma yön­
temlerine başvuran solun, kendisi gibi düşünmeyen ve kendi
taraflarında yer almayan hemen hemen herkesi faşistlikle, Mac­
Cartycilikle suçladıklarını 1 7 1 ifade eder ki, bunun, sayısız ör-

1 68 Aclan Sayılgan, Kabahat Kimde ? (Çehreler) , s. 91.


1 69 Aclan Sayılgan, Aydınlık Savaşı , s . 40-4 1 .
1 70 Aclan Sayılgan, lnhclr Fırtınası, s . 3 7 .
171 Aclan Sayılgan, Ansilılopedilı Marksist Sôzlülı, s . 48.

327
nekleri vardır. Ancak, Sayılgan Amerika' da MacCartycilikte ile­
ri gidildiği için bazı aydınların tedirgin olduğunu ifade etmiştir.
Benzeri durum Türkiye için de söz konusudur. 1 72
Sayılgan, 1 989 yılında Kabahat Kimde? (Çehreler) ismiyle bir
kitap kaleme almıştı. Bu kitapta Sayılgan'ın üslubu, l 960'lı yılla­
rın metinlerine göre epey yumuşamıştır. 1960'lı yılların metin­
leri, bir tür savunma mahiyetini taşımıştı. Ancak bu son kitabı
başka türden bir apolojiydi. Burada amacının, kimseden hesap
sormak olmadığını ifade etmişti. 195 1 - 1952 tevkifatından son­
ra solun Deprem romanını yazdıktan sonra da sağın hışmına uğ­
ramasından mütevellit kendini bir nevi "vatansız" ilan etmiştir.
Çünkü Deprem'de DP'yi eleştirmiştir. Bu eleştirisini Çehreler'de
daha da temellendirmiştir. DP döneminde Türkiye'de ABD'nin
etkisinin artmasından, yani ABD'lilerin bütün devlet kurumla­
rına danışman, uzman, müşavir olarak yerleşmelerinden, dev­
let yöneticilerinin "Amerikalılar diyorlar ki" , "Amerikalılar isti­
yorlar ki" gibi şabloncu ifadelerle konuşmaya başlamalarından
ve Kore'ye asker gönderilmesinden şikayet etmiştir. DP döne­
minde sanatsal ve kültürel olarak da yozlaşmanın hızla yayıldı­
ğını, caz müziği, atonal müzik, soyut resim ve şiirin Batı'dan it­
hal edilen reprodüksiyonlarla ortalığı kasıp kavurduğunu ifade
eder. Sayılgan, Solun 94 Yılı isimli kitabının dipnotlarında "özel
arşiv" diye ibare koyması onun, bu bilgileri polisten alıyor dedi­
kodusuna neden olmuştur. Ancak kendisi bu durumu , lzmir'de
uzun yıllar hakimlik yaptıktan sonra DP'ye geçen Muhittin Ere­
ner'den temin ettiğini ifade ederek açıklamıştır. 1 73

Cumhuriyet dönemi İslômcı düşüncenin kurucusu:


Necip Fazıl'm düşüncesinde antikomünizm
Necip Fazıl Kısakürek, Türkiye'de siyasal düşünce kalıpla­
rı içerisinde Türk sağının tüm bileşenlerini barındıran ve tek
partili yıllarda başlayan muhalefeti nedeniyle yeni rejim tara­
fından ötelenen, "milli ve dini" değerleri kendilerine hayat fel-

1 72 Aclan Sayılgan, Ansiklopedik Marksist Sözlük, s. 86.


1 73 Aclan Sayılgan, Kabahat Kimde? (Çehreler), s. 23, 30, 32.
328
sefesi olarak biçen kesimler açısından önemli bir portre olmuş­
tur. Mahmut Hakkı Akın, yerinde bir tespitle, onun, lslamcı ve
milliyetçi "siyasal kültürün" en mühim simgelerinden ve "top­
lumsal hafıza" membalarından birisi olduğunu ifade etmekte­
dir. Muhafazakar milliyetçi teşekküllerde verdiği konferanslar­
la milliyetçi-muhafazakar hüviyetin oturmasına ve "şuur" ka­
zanmasına önayak olmuştur. 1 74 Onun eserlerinde milliyetçilik,
muhafazakarlık ile lslam arasındaki geçişkenlik çok yumuşak
bir şekilde yapılmıştır. Batıcılığa yönelttiği eleştirileri, İslam­
cı düşünce kalıplarına yaslanarak yapmıştır. Murat Güzel'in de
belirttiğine göre, o, kendini bu düşünce kalıbının "babası" ola­
rak görmüştür. 1 75 Keza Cumhuriyet dönemi İslamcılığının mü­
essisi olduğunu ifade eden Rasim Özdenören'e göre de, Necip
Fazıl, "entelektüel planda düşünmenin" ilk öğesidir. 1 76 Son dö­
nem İslamcıları, hem Özdenören hem de Akın, Kemalist "ago­
rada" gösterdiği politik 1 77 cesaretten mütevellit ondan övgü ile
bahsetmişlerdir. Yayıncılık faaliyetleri ile muhalif düşünceleri­
ni kamusal alana taşımıştır. Burhanettin Duran da tıpkı Özde­
nören ve Güzel gibi ona Cumhuriyet dönemi İslamcılığının ön­
cü payesini vererek, onun İslamcı düşüncesinin, modem ide­
olojiler, kapitalizm, komünizm ve de Kemalizm'e alternatif bir
şekilde formüle edildiğini ifade etmiştir. 1 7 8 Görüldüğü üzere
Necip Fazıl Türk sağı için alelade bir figür değildir. Türk sağı­
nın ortak değeri olan Necip Fazıl'ın mirası, milliyetçiler ve İs­
lamcılar tarafından paylaşıl(a) mamaktadır. Ancak son kerte­
de lslamcıların daha fazla yaslandıkları, beslendikleri bir mem­
ba olduğu aşikardır. Soğuk Savaş yıllarında sağcı gençliğin, ra-

1 74 Mahmut Hakkı Akın, "Muhafazakar Siyasal Kültürde Bir Sembol Olarak Ne­
cip Fazıl'' , Muhafazakar Düşünce, yıl 10, sayı 39, Ocak-Mart 20 14, s. 32.
175 Murat Güzel, "Necip Fazıl Kısakürek" , Modem Türkiye'de Siyasi Düşünce: Mu­
hafazakarlık, 1letişim Yayınlan, lstanbul, 2006, s. 334.
1 76 Rasim Özdenören, "Necip Fazıl Kısakürek" , Modem Türkiye'de Siyasi Düşün­
ce: lslilmcılıh, ed. Yasin Aktay, iletişim Yayınları , İ s ta nbu l , 2005 , s. 1 4 3 .
1 77 Burhanettin Duran, "Necip Fazıl Kısakürek'te Tek Parti ve Kemalizm Eleştiri­
si" , Necip Fazıl Kitabı, ed. Asım Öz, lsmail Kara, Aykut Ertuğrul, Zeytinburnu
Belediyesi Kültür Yayınları, İstanbul, 20 1 3 , s. 525.
1 78 Burhanettin Duran, a.g.m. , s . 525.

329
hatlıkla kanatları atına sığındığı tahkim edilmiş bir limandır.
Dünyanın zilletinden, asrın tereddütlerinden, günahın zehir­
li oklarından, ideolojilerin sadmelerinden ve zihinsel bunalım­
dan kurtulabilmenin çarelerinden birisi bu müstahkem bölge­
ye sığınmaktır.
İslamcılığın yanı sıra Türk sağının diğer mahfillerinin Necip
Fazıl'a gösterdiği ilgi ve alakanın altında yatan itki, onun, iflah
olmaz CHP ve lnönü muhalifi olması, yücelttiği Doğu'ya karşı,
Batı'ya getirdiği tenkitler ve de komünizme karşı verdiği sava­
şım yatar. Necip Fazıl, Türk toplumunun Batılılaşma sürecin­
de kendi tarihi ve manevi değerlerini yitirdiğini düşünmüştür.
Dolayısıyla bütün (modern) ideolojilere bir şekilde mesafelidir.
Örneğin bireyin hakkını gasp eden cemiyet, komünizm, sos­
yalizm ve bunun tam zıddında yer alan cemiyetin hakkına göz
koyan fert, liberalizm ve kapitalizm arasında kavşak noktasını
el feneriyle aramış ve bulduğu tünelin ucundaki yegane ışığın
"madde üstü inanış" olduğuna kani olmuştur. 1 79 Necip Fazıl'ın,
kerhen Batı'yı tuttuğunu , zoraki şekilde ondan yana eğilim gös­
terdiğini anlamak güç değil. Zira mecburiyeti var. Bu mecburi­
yetin nedeni de Türkiye'ye kasteden dönem dönem değişen tür­
lü türlü düşmanlardır. Örneğin 1 940'lı yılların ortamında Ang­
losaksonlara yaslanmıştır. Çünkü "nazizmanın galebesi" halin­
de, Türk milletine Haymana ovasını sulamak düşecektir. 180 O ,
komünizme karşı Batı demokrasisine yanaşırken d e aynı prag­
matizmi gütmüştür. Bu faydacılığını gerekçelendirmiştir de;
ABD'de "ruh olmasa da en azından gerçek bir sistem vardır. " 1 8 1
ABD konusunda fikri sabit değildir. Beri tarafta Kadıköy va­
purunda ağzını geveleyerek "Ay em veri hepi ! Yakında Ame­
rika'ya gidiyorum! Oh, darling" diyen genç kızın şımarıklığın­
dan, züppeliğinden muzdaripken, aynı şekilde Türkiye'ye akın

1 79 N ecip Fazıl Kısakürek, Hesaplaşma, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 1 985,


s. 1 1 3.
1 8 0 N . F. Kısakürek, Hadiselerin Muhasebesi 1 , Büyük Doğu Yayınları, lstanbul,
20 10, s. 32.
181 N . F . Kısakürek, Hadiselerin Muhasebesi 2 , Büyük Doğu Yayınları, lstanbul,
20 10, s. 102.

330
eden Amerikalıların "sömürge valisi" 1 82 gibi davranmalarından
illallah etmiştir. Komünizmin nirengi noktalan üzerinde durul­
masını isteyen N . Fazıl, evvel emirde işaret ettiği şey, komüniz­
min hedef kitlesinin işçi sınıfı olduğu için, Garbi Avrupa durur­
ken, devrimin neden Rusya'da gerçekleşmesine mana vereme­
miştir. Bir Fransız sosyoloğa dayanarak Avrupa'nın, "mevcut is­
tidat ve tehlikeye" karşı korumaya aldığını, bu nedenle Orta ve
Batı Avrupa'da komünizm patlak veremediği halde "illet unsur­
larından nispeten uzak ve iptidai" alanda meydana geldiğini be­
lirtmiştir. 183 Orta ve Batı Avrupa'nın korunaklığına karşın "biz " ,
"mikroba hazırlıksız bünyeyizdir." 184 Batı, onun gözünde Müs­
lüman Doğu'ya zehrini akıtmış frendir. Dahası Batı ikiyüzlü­
dür: Biri kendi içerisinde sefaletine ağlayan diğeri ise karşıtları­
na, kendi gerçeğini saklayarak, sadece saadeti gösteren iki ayrı
surattır . 1 85 Garbı başka bir yerde, bir daha, iki kısma ayırmıştır.
Birisi komünizme zıt garptır ki bununla sorun yok. Diğeri ise,
"kendi bünyesinde gizli gizli komünizmin beslendiği Garptır,"
ki komünizmle mücadelesinde kati olarak yenilecek ve böyle­
likle de Şark'ın da intikamı alınmış olunacaktır. 186
Komünizm, sadece Türkiye için tehdit değildir. Bütün dünya
için tehdit teşkil eden komünizmin, amacını hem komünistle­
rin hem de antikomünistlerin anlamaktan yoksun olmaları ha­
sebiyle "Moskof taktikası" bu iki tarafın arasındaki boşluktan
faydalanarak kök salmayı başarmıştır. Zaten, 1 9 1 7 Ekim devri­
miyle Rusya'da "eski prensiplerine sadık kalarak" dünyayı mu­
hasara altına almayı şiar edinen bir diktatörlüğün doğuşunu iz­
liyordu insanlık. 1 87 Komünizmin Türkiye'deki faaliyetlerinden,

182 N . F . Kısakürek, a.g.e. , s. 9, 82.


1 83 N . F . Kısakürek, Dünya Bir lnkıldp Bekliyor, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul,
1 993, s. 1 23.
1 84 Tanı! Bora, " Necip Fazıl'ın ideolojisi: 'Yabancı ideolojiler', Antikomünizm,
Avam, 'idrak Soylulan', Faşizm" , Birikim, sayı 3 1 2, Nisan 201 5 , s. 85.
1 8 5 N. F. Kısakürek, Başmakale/eri m 3, Büyük Doğu Yayınları , İstanbul , 2 0 1 4 ,
s . 224.

1 86 N. F. Kısakürek, Başmakale/erim 1 , Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 20 1 3 , s.


1 68- 1 69.
187 N . F. Kısakürek, Moskof, s. 329.

331
gelişiminden, damar bulmasından dipten bir akıntı olarak ken­
dini bulmasından CHP sorumlu tutulmuştur. Komünizmin za­
man zaman CHP içerisinde kuluçkaya yattığına iman etmesine
neden olan esas mesele, Aclan Sayılgan'ın karşı çıktığı, ancak
onun komünist olarak ilan etmekten imtina etmediği Kadro
dergisini çıkaranların geçmişleridir. Komünizme metamorfik
meziyet kazandıran ve her türlü şekle dönüşebileceğini düşü­
nen Necip Fazıl, komünizmin, bir tek Müslüman ol(a)mayaca­
ğını ileri sürmüştür. 1 88 Onu bu düşünceye sevk eden en büyük
etmenlerden birisi, CHP'nin içerisinde Müslüman'ı sadece "ge­
rici" , "mürteci" ve "yobaz" gibi vülger sözcüklerle tasvir eden
kanadın mevcudiyetidir. Örneğin 1 940'lı yılların ikinci yarısın­
dan itibaren, Soğuk Savaş'ın bir hasleti olarak ön plana çıkan,
komünizmle mücadelede dinin varolan potansiyelinden fayda­
lanılması söylemine bile kimi CHP'lilerin temkinli yaklaşması­
dır. Bunu Recep Peker'in, "komünizm illetinin devasını Islami­
yet'ten beklemek, kızıl zehre şifayı yeşilde aramaktır," ifadele­
rinde rahatlıkla bulabiliyoruz. 1 89 Necip Fazıl, Peker'in bu dü­
şüncesini "aşağılık bir espri gayreti ve kelime oyunu cambaz­
lığı" içinde "mağrur bir cehalet ve küstah bir dalaletin vardı­
ğı efsane çapındaki cüretten bir numune" olarak görmüştür. 1 90
Ona göre, komünizmle din dışında başka bir araçla mücadele
edil(e)mez. Ne felsefe, ne milliyetçilik ve ne de komünizme zıt
iktisadi nazariyelerle mücadele verilir.191 Hem tek partili yıllar­
da hem de çok partili hayata geçtikten sonra da CHP'ye karşı
muhalefetini sürdürmüştür. Onun, irtifa kaybı yaşamadan sü­
ren muhalefeti, 1965 seçimlerine doğru giderken CHP'nin or­
taya attığı "ortanın solu " siyaseti dolayısıyla partiye yönelik
sert eleştirinin antikomünizmle buluşmasını kolaylaştırmış­
tır. 1 92 Necip Fazıl, sert sadmelerde bulunduğu CHP'nin, top-

1 88 Necip Fazıl Kısakürek, Türkiye'de Komünizma ve Köy Enstitüleri , Doğan Gü-


neş Yayınevi, lstanbul, 1 962, s . 1 2 .
1 89 A.g.e. , s. 5-6.
1 90 N. F. Kısakürek, Rapor 1 011 3 , Büyük Doğu Yayınları, lstanbul, 1 993, s. 67.
191 A.g.e. , s. 67-68.
192 Murat Güzel, a.g.m. , s. 335-7

332
lum nezdinde kaybettiği değerini geri almak için "ortanın so­
lu" siyasetine sığındığını ve böylelikle de bir "hayatiyet" aradı­
ğı iddiasında olmuştur. 1 93 Komünizmin, her an tepeden inme
vaziyeti aldığı, avına atılmaya hazır "ev köpeklerinin" gerginli­
ği içerisinde fırsat kolladığı gibi sözlerle feveran ederek "komü­
nizmin kapıda" olduğu yaygarasını koparmıştır. Sürekli olarak
tehlikenin büyüklüğüne işaret etmiş 1 94 ve onun bu ivedi hali
hiçbir zaman sönümlenmemiştir. 1960'ların sonuna doğru ar­
tık " komünizmin gelişini" , "saat kadranında saniyeleri göste­
ren ibrenin hareketi kadar belli olduğu" tasvirini yapmıştır. 1 95
Ona göre , bu vartaya inanmamak için "ortanın solunda " 1 96 ol­
mak lazım geliyor. CHP'ye o kadar kinlidir ki, Milli Selamet
Partisi'nin, CHP ile koalisyon kurmasına asla ihtimal vermedi­
ği için, 1973 seçimlerinden sonra MSP'nin CHP ile koalisyonda
buluşması dolayısıyla Necmettin Erbakan'ı affetmemiştir. Ece­
vit ve Erbakan'ın hükümet için anlaştığı günlerde Necip Fazıl,
eleştiri çıtasını yükseltmiş ve Erbakan'ın, "küfür" işlediğine ,
onun, "din" , "iman" , "fikir" ve "ideal" ile hiçbir alakasının kal­
madığını iddia edecek kadar ileri gitmiştir. 1 97 Hatta Erbakan'ın
susmasını ve de ortalıktan kaybolmasını dahi istemiştir. 1 98
Belki de Necip Fazıl açısından CHP'nin tek doğru siyase­
ti, Soğuk Savaş yıllarında iki kutuplu dünyada ABD'nin yanın­
da yer almasıdır. lki kutuplu dünyayı Amerika, demokrasi blo­
ku ve Sovyetler diye üçe ayıran Necip Fazıl, en ufak ABD kar­
şıtlığının, Sovyetler'i desteklemek anlamına geleceğinden, ker­
hen de olsa ABD'nin yanında yer almayı mazur görmüştür. 1 99
Necip Fazıl'ın, komünizm karşıtlığı onu karşılıksız Amerikan
muhibbi yapmıyor veya ABD'nin esiri olmuyor. Bilakis ABD'ye

193 N. F. Kısakürek, Rapor 1 011 3, s. 1 2 1 .


1 94 N . F . Kısakürek, Hitabeler, Büyük Doğu Yayınlan, İstanbul, 1 994, s . 27.
195 A.g.e., s. 27, 29.
1 96 N. F . Kısakürek, Rapor 1 011 3 , s. 45.
1 9 7 N. r Kısakürck, Rapo r 911 0 , B ü y ü k D oğu Ya y ı n l a rı , lstanhu l , 20 1 5 , s. 44,
49, 50.
1 98 N. F. Kısakürek, Rapor 718, Büyük Doğu Yayınları, lstanbul, 2009, s. 58.
199 N. F. Kısakürek, Tann Kulundan Dinlediklerim, Büyük Doğu Yayınları, lstan­
bul, 1 993, s. 246.

333
karşı son derece temkinlidir. Batı medeniyetinin temsilcisi ko­
numundaki ABD'nin siyaseti ve kültürünün Türk toplumunun
içine işlemesi, topluma zerk etmesi onun açısından kabul edi­
lebilir bir durum değil. Çünkü Amerika bizi bizden alacak olan
siyasal, kültürel ve politik güçtür. 1 948 yılının ilk günlerinde
Kadıköy vapurunda karşılaştığı gençlerin, giyimlerinin, konuş­
malarının, hal ve hareketlerinin fena halde Amerikan taklitçi­
si görüntüsünden son derece rahatsız olmuştur.200 Bu , "kök­
süzlüğün" alametifarikasıdır.201 Mesela Dö Gol'ün, ABD askeri
üslerini Fransa'dan kaldırmaya çalışmasını "istiklal" ve "şahsi­
yet" davranışının örneği olarak gözler önüne sermiştir. Aslında
onun ABD'ye ehvenişer olarak bakmasının esbabı mucibesi, ev­
velinde "Moskof' ve sonrasında "Sovyet" nefretidir.202 1960'la­
rın ikinci yarısından itibaren solcu gençliğin anti-Amerikan­
cı güdü ile "Go home" sloganı atmaları karşısında Necip Fazıl,
bunun bir Moskova ağzı olduğuna hükmetmiştir. Memlekette
Amerika'yı sevmeyen bununla birlikte de Moskova'dan da iğ­
renen gençliğin mevcudiyetine dikkat çeken Necip Fazıl, Ame­
rikalılara yapılması gerekenin "suratlarına bile bakmamak" ol­
duğunu ifade etmiştir. Bu şekilde anti-Amerikancılığı, "Mos­
kova yararına istismar edenlerin suratına da tokatı indirmiş
olur. "203 Necip Fazıl, "insanlığı" mengeneye sıkıştırıp iki tercih
yapmak zorunda bırakmıştır. Ya ABD'nin yanında yer alacaklar
ya da Sovyetler'in tarafını tutacaklar. Bunun anlamı ya demok­
rasi sistemini benimseyecek ya da komünizmin esaretine mah­
kum olacak.204 Necip Fazıl, Batı'nın her türlü fikir ve ideoloji­
sinden arınmaya çalışırken205 onu Batı ile aynı kavşakta buluş­
turan itki, reel politik olarak, antikomünizmdir. Stalin'in 1953
yılında ölümüyle Sovyetler'in yıkılacağı beklentisi, umudu içe-

200 N. F. Kısakürek, Çerçeve 3, Büyük Doğu Yayınlan, Istanbul, 20 10, s. 94-95.


20 1 N . F. Kısakürek, Hadiselerin Muhasebesi 1, s. 285 .
202 N . F. Kısakürek, Başmahalelerim 2, Büyük Doğu Yayınlan, Istanbul, 2014, s.
1 1 8- 1 1 9 .
203 N. F. Kısakürek, Hadiselerin Muhasebesi 3, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul,
2009, s. 1 28.
204 N. F. Kısakürek, Başmahalelerim 2, s. 1 18.
205 Tanı! Bora, a.g.m . , s. 82.

334
risine girmiştir. Ancak, gelişmeler onu çabuk pes ettirmiş, bu
temennisinde ters köşe olmuştur. Çaresiz kaldığını itiraf etmiş­
tir. Rusya, ne içten yıkılabilir ne de şahısların değişmesinden
bir şey murat edilebilir. Yeni bir savaşın çağrısı niyetine baş­
ka bir şeyin devreye girmesi icap ediyor ki o da ABD ile birlik­
te tüm dünyanın Sovyetler'e karşı harekete geçmesidir. Sovyet­
ler'in, "Kore' de ihdas" ettiğinin aynısını "hür dünyanın" Bulga­
ristan' da, Macaristan'da ve Romanya'da eylemde bulun(a)ma­
manın hayfı içerisindedir. 206
Ancak, bir noktaya şerh konulması gerekir ki Cumhuriyet'in
ilk yıllarından itibaren CHP, komünist faaliyetlerin Türkiye'de
zemin bulması için gereken ne varsa ortadan kaldırmıştır. Tak­
rir-i Sükün Kanunu ile bütün sol neşriyat kapatılmıştı. Zaten bu
tarihten sonra da TKP yer altına inmiş, faaliyetlerini illegal ola­
rak yapmıştı. Kaldı ki tek parti döneminde neredeyse iki yılda bir
komünist tevkifatı yapılmıştı. Necip Fazıl'ın komünist faaliyet­
lerden kastettiği mevzu, militan laikliğin kök salmasıdır. Türk
sağ siyasetin retrospektif tarih okumasında, en azından geçmiş
üzerine inşa edilen retorikte Necip Fazıl'ın etkisinin, sağcı diğer
aydınların hepsinden daha fazla olduğunu söyleyebiliriz.
"Madde üstü inanış sistemleri ve onun müessiseleri halinde
tecelli eden her ulvi cehdin, kırıcısı, tıkayıcısı, boğucusudur, "207
şeklinde vülger sözcüklerle tanımlanan komünizm nefretinin
kökleri tarihte saklıdır. Türk-Rus ilişkilerinin anlatıldığı kitaba
koyduğu Moskof ismi, onun deyimiyle Türk'e "dişleri kan için­
de kurdu" hatırlatır.208 Bu kadar sakil resmedilen Moskof, ale­
lade bir düşman değildir. Zira insanlık tarihinde buzdağı ile ya­
nardağ arasındaki zıtlığa benzer bir durum, yalnızca Türkler­
le Ruslar arasında vardır. O kadar ki, Türk-Moskof anlaşmaz­
lığının yanında Himalaya, bir tümsek nispetinde utangaçtır.209
Gerçi Necip Fazıl'ın Rus "nefreti" Soğuk Savaş ile sınırlı değil­
dir. Osmanlı'nın Çarlık Rusya'sı karşısında aldığı mağlubiyetle-

206 N. F. Kısakürek, Başmakalelerim 1 , s. 234-236.


207 N. F. Kısakürek, Rapor 1 0113, s. 47.
208 N. F. Kısakürek, Moskof, s. 5.
2 0 9 A.g.e. , s. 5-6.

335
rin onun "düşman"lık histerisini beslediği aşikardır.21 ° Komü­
nizm ile Moskofu müsemma kılan saik, Stalin'in, Lenin'in "dün­
ya ihtilali" mefküresini "Moskof dünya hakimiyetine" çevirme­
sine bağlar. Stalin'in, komünizmi fonda tutarak önceliğini Mos­
kof ideallerini gerçekleştirmeye verdiğini ifade etmiştir: "Mos­
kofu komünist yapmaktansa komünizmayı Moskoflaştırmak"
türü bir mantığın devreye sokulduğuna işaret eder.2 1 1 Bu idea
zaten Büyük Petro'dan kalma bir mirastır.212 Moskof, ezel ebed
düşmandır. Çarlık rejimi ile komünist rejim arasında herhangi
bir ayrımı yoktur. Moskof ile Türk'ün arasındaki düşmanlık, din
dahil, hiçbir ideolojiyle izah edilemez. Zaten Türkler, tarihte Hı­
ristiyan topluluklarla dostluk kurabilmiş ve hatta Moskof salibi­
ne karşı birlikte mücadele vermişlerdir.213 Necip Fazıl'ın, 1 960'lı
yılların kaotik ortamını anlattığı antikomünist mahiyetteki piye­
sinde resmettiği komünistler, düpedüz "Moskof tohumlarıdır. "
Daha da ileri giderek Türk komünistlerinin Moskoflardan be­
ter olduklarını ileri sürmüştür. Çünkü dedesini öldürmeye me­
mur edilmiş bir komünist, dedesine, "Anla bizim mezhebimizi !
Bizde anne, baba, duygu, zaaf yok, yalnız dava var,"214 demiştir.
Türk dil yapısına daha uygun olduğunu ileri sürerek komü­
nizmden "komünizma" diye söz etmiştir. Komünizmin, mücer­
ret ve metafizik meselelerle ulaşılmaz mesafesini ölçen Necip
Fazıl, Orak-Çekiç'in "softaların sarıkları kendilerine kefen olma­
larıdır" manşetine ne hükümetin ne de halkın tepki gösterme­
mesini yadırgamıştır.215 Onun komünist kişisVprofili sakil, pej­
mürde, çirkin ve dünyanın en müstekreh mahlükatıdır.21 6 Sol­
cuların memnuniyetsizliğine, tenkitlerine yönelik olarak aradı-

2 1 0 Mehmet Koca, Türk Sağının Türk Soluna Bakışı, yayınlanmamış doktora tezi,
lnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 20 19, s. 229.
2 1 1 N. F. Kısakürek, Moskof, s. 343.
2 1 2 A.g.e., s. 349.
2 1 3 N. F. Kısakürek, Başmakalelerim 3, s. 282.
2 1 4 N. r K ısakürek, Mu lıaddes Emanet, Büyük Dogu Yayınları , 20 1 5 , s . 88-89 .
2 1 5 N. F. Kısakürek, Hitabeler, s. 34; Rapor 1 011 3, s. 52; Necip Fazıl Kısakürek,
Rapor 911 0, s. 105.
216 N . F. Kısakürek, Her Cephesiyle Komünizma, Doğan Güneş Yayınları, lstan­
bul, 1962, s. 34.

336
ğı tek çare, "ya sev ya terk et" mottosundan hareketle, Misak-ı
Milli sınırlarını terk ederek özlemini duydukları Sovyet toprak­
larına yerleşmeleridir.217 Onun tahayyülündeki komünizm, ak­
siyondan ziyade bir reaksiyondur. Yani dine, doğaüstü inanç
sistemlerine, idealizme, spiritüalizme, her türlü özel mülkiyete
ve hürriyet hakkına karşı duran bir aksülameldir.218 Komüniz­
mi hastalıkla, bir tür dermansız illetle müsemma kıldığı için gir­
diği bünyenin mutlak surette öldürülmesi lazım geldiğini dik­
te etmiştir. Bu tür direktiflerin sayısı az değildir.21 9 Necip Fazıl'a
göre, komünistlerin en büyük taktiği komünizme düşman olan
herhangi bir kişiyi veya kurumu komünist ilan ederek, kendile­
rine yöneltilmiş olan meşru nefretin yönünü değiştirerek halkı
kafa karışıklığına sürüklemektir.22° Komünizmin başlangıç tari­
hini 1 9 . yüzyıla götürmüştür. Ancak daha eskilerde de nüvele­
ri yok değildir. Bir tanesi de bu topraklara aittir. O da Şeyh Bed­
rettin'in kendisidir. Komünistler, Şeyh Bedrettin'de kendilerini
andıran birtakım meseleler buldukları için onu sahiplenmişler­
dir. Necip Fazıl, Şeyh Bedrettin ile komünistler arasındaki mer­
butiyeti din ile ölçmüştür.221 Necip Fazıl'ın, Şeyh Bedrettin ile
komünizm arasında bağ inşa edip her ikisine de reddiyede bu­
lunmasının arkasında onun temelde karşı olduğu şeyler var. Bi­
rincisi, Nazım gibi bir komünistin Şeyh Bedrettin'i yüceltmesi,
ikincisi Şeyh Bedrettin'in devlete karşı isyan bayrağını çekmesi,
üçüncüsü klasik Sünni paradigma dışında bazı mütalaalarda bu­
lunması ve son olarak evli kadınlar hariç tüm mülkiyeti ortadan
kaldırmaya yönelik cehdidir.
Necip Fazıl, komünizmi ve komünistleri tasvir ederken kul­
landığı sıfatlarla maksimalist düzeyde kötücüldür. Nazım Hik­
met'in "beni Stalin yarattı," sözü üzerine onu paylamaktan ge­
ri durmaz ve onu maymuna benzetir.222 Farklı zamanlarda bir-

217 A.g.e. , s. 35.


218 A .g. c . , s . 3 7
219 N . F. Kısakürek, Hesaplaşma, s. 1 1 2.
220 N . F. Kısakürek, Rapor 1 011 3, s. 54-55.
221 N . F . Kısakürek, Hesaplaşma, s. 1 14.
222 N . F. Kısakürek, Moskof, s. 343 .
337
çok yerde "komünizm geliyor! " muhatarasını yaymayı, gergin­
lik pompalamayı alışkanlık olarak belleyen Necip Fazıl'a gö­
re, komünizm, "hem de öyle bir geliyor ki" onu ne ABD ve ne
de Batı demokrasileri durdurabilecektir. Yine de ümidini yitir­
mez, insanlığın bekasını doğuda Japonya, batıda demokrasiler
ve ABD'ye bağlamıştır.223 Ancak bilinen bir şey var ki Türk'ün
gayesi "insanlığın ya�yamı ve insani vücut hikmetinin kati­
li komünizmayı silip süpürmektir. " Eğer bunu yap(a)mayacak
olursa bu diyardan da gitmeye hazırdır. Moskofun kapağında
yer alan mezar taşında "Moskof keferesinden intikam alamayan
merhum Alemdar Ali Ağa'nın" yapamadığını yapmanın şartları
yeniden haiz olmuş ve o gün "bugündür. "224 TRT ve Milli Eği­
tim Bakanlığı gibi kurumlar komünizmin hücumuna uğramış­
tır. TIP'in, 1961 Anayasası'na sığınarak aleni "solculuk" yaptı­
ğım, tüm bunların yanında komünizm yerine sosyalizm sözcü­
ğünü telaffuz ettiği için milliyetçi ve mukaddesatçıların buraya
meyletmesinden muzdariptir.225 Bir feveranla Necip Fazıl, hü­
kümetin duruma kayıtsız olduğu , kanunların duruma müda­
hale etmekten uzak olduğunu, servet sahiplerinin gaflet için­
de debelendiğini ve bu manzara karşısında komünizmin Tür­
kiye'de tesis edilmesi için tüm şartların sağlandığını " Komü­
nizma geliyor ! ! ! " diyerek sözlerini noktalamıştır.226 Necip Fa­
zıl'a göre evvelden komünizm tüm uğraşlara rağmen tutma­
mışken bu durum "ortanın solu" siyaseti nedeniyle değişmeye
yüz tutmuştur.227 Çünkü hiçbir devirde bulamadıkları zemini,
1 960'ların ortamında elde edebilmişlerdir.228 Komünizmle mü­
cadelenin DP'ye nasip olduğunu , onun öncesinde CHP güya
komünizmle mücadele eder gibi görünüp, arkasından onların
teşkilatlanmasına olanak sağladığından dem vurmuştur. " Ko­
münist Kimdir? " diyerek komünist avına çıkan N ecip Fazıl'a

223 A.g.e. , s. 354.


224 A.g.c. , s . 355.
225 N . F. Kısakürek, Hitabeler, s. 44.
226 N. F. Kısakürek, Hitabeler, s. 45.
227 N . F. Kısakürek, Hitabeler, s. 23, 28.
228 A.g.e. , s. 34-35.
338
göre, bunların kim olduğunu öğrenmek için Nazım Hikmet'in
af kampanyasına destek verenlere bakmak yeterlidir. Zira Ne­
cip Fazıl, Ahmet Emin Yalman, Aziz Nesin, Sedat Simavi ve Fa­
lih Rıfkı'yı komünist bellemiştir.229
N ecip Fazıl'ın komünizm konusundaki çekinceleri, klasik
Türkçü/Turancıların eleştirilerinden farklılaşmıştır. Modemiz­
min bir tür zehri olarak gördüğü komünizmi, manevi değerle­
re olan yaklaşımına göre değerlendirmiştir. Onun için herhan­
gi bir kimsenin komünist olup olmadığını saptamak için onun
"dinsiz" ve "Allahsız" şairleri tutup tutmadığına bakmak ye­
terlidir. Eğer, maneviyat yoksunu şairin takipçisiyse "hemen
damgayı basabilirsiniz. "230 Bir okuyucusunun yazdığı mektu­
ba verdiği cevapta "sizde Islam ile komünizmayı barıştırmak
isteyen bir mizaç havası içinde görüyorum. Yağma yok; Islam
olunca yanında hiçbir şey yoktur,"231 diyerek bu konuda ne ka­
dar tavizsiz olduğunu göstermiştir. Necip Fazıl'ın, komünizme
ve sosyalizme bulaşanlara, en azından ilmi olarak bu ideolojile­
ri anlamak isteyenlere karşı tahammülü yoktur. Nurettin Top­
çu'nun, Islam ile sosyalizmi aynı anda zikretmesi ve lslam'ın
içinde sosyalist nüveler bulma çabası karşısında Necip Fazıl,
onun, "sosyalizm hastalığına tutulduğunu" ifade etmekten ge­
ri durmaz.232 Konya'nın Kulu ilçesinde hafız olan birisinin TIP
teşkilatını kurduktan sonra, "emekçileri batıran ve ağaları yük­
selten daima din istismarcısıdır ve böyle bir ölçü hiçbir din ve
mezhepte yoktur," demesi karşısında Allah'ın hesap gününde
hafızın boynuna "hıfzının kemendini takıp" o şekilde gözler
önüne sereceğini temenni etmiştir.233
Komünist Manifesto'da yer alan "dünya işçileri birleşiniz" mot­
tosuna karşılık olarak Necip Fazıl, Müslüman Anadolu gençliği­
ni birleşmeye çağırmıştır.234 Necip Fazıl, komünizmi çağrıştıran

229 N. F. Kısakürek, Başmahalelerim 1 , s. 1 98- 1 99.


2 30 N . F Kısakürek, Türhiye'de Komünizma ve Kôy Enstitüleri, s. 16.
23 1 N . F. Kısakürek, Çerçeve 6, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 20 10, s. 1 55- 1 56.
232 N . F. Kısakürek, Hadiselerin Muhasebesi 3, s. 33.
233 A.g.e., s. 52.
234 N . F . Kısakürek, Dünya Bir lnhıldp Bekliyor, s. 1 14.

339
ne varsa, onun reddiyesi içerisinde olmuştur. Grevi, bir tür işçi
isyanı olarak görmüş ve onunla birlikte lokavt, sendika ve fede­
rasyonu nümayişlerin esbabı mucibesi görmüştür.235
Necip Fazıl, 27 Mayıs'tan sonra, Son Posta gazetesinde "Tür­
kiye'de Komünizma ve Köy Enstitüsü" serlevhası altında bir di­
zi yazı neşretmişti. Necip Fazıl, mübalağa sanatını tarumar ede­
rek abartılı bir biçimde sadece lstanbul'da yüz bin kadar ko­
münist, "komünistimtrak" , "kollektivist" , sosyalist, solcu ve
de yirmi beş bin kadar da ajan ve povokatör olduğu konusun­
da şüphesi yoktur.236 Ancak başka bir yerde, bu sayıyı tüm ül­
kede iki bine kadar düşürebilmiştir.237 Necip Fazıl, komünist­
lerin sayı bakımından az olsa bile nihai hedefleri devrim yap­
mak olduğu için her an fırsat kolladıklarını iddia etmiştir. En
büyük gösterge de yukarıda ayrıntılı bir şekilde zikredilen " Çi­
çek Palas" hadisesidir.23 8
Necip Fazıl, komünizmle mücadelesini çoğunlukla yazı yaz­
mak suretiyle sürdürmüşse de bilhassa 1 960 sonrasında mi­
ting meydanlarında arzı endam etmekten geri durmamıştır.
MTTB'nin ve TKMD'nin düzenlediği komünizmi tel'in miting­
lerine iştirak etmiştir. Bir de daha etkili olabileceğini düşündü­
ğü için komünizmin "mülevves" ve "daemonik" yönünü kon­
ferans yöntemiyle kitlelere aktarmaya cehdetmiştir. Gençler­
le bir araya gelme, onlarla birebir temas kurma amacına ma­
tuftur. Buna örnek olarak yukarıda zikredilen TMO üyeleri­
ne Her Cephesiyle Komünizm başlığı altında konferans vermiş­
tir. Bu metin daha sonra gelecek nesillere aktarma güdüsüyle
broşür halinde yayınlanmıştır. Burada bir parantez açılırsa "her
yönüyle" , "her cephesiyle" gibi başlıklar altında yapılan konfe­
ransların, neşredilen metinlerin sayısı bir hayli fazla olmuştur.
Necip Fazıl'ın, verdiği konferanslarda , yazdığı metinlerde
milliyetçi bir üslup kullandığı aşikar, ancak lslam'a daha faz­
la yer verdiğini de eklemek gerekir. Necip Fazıl, memlekette-

235 N . F. Kısakürek, Çerçeve 6, s. 30-40.


236 N . F. Kısakürek, Türkiye'de Komünizma ve Köy Enstitüleri , s. 1 7 .
2 3 7 N . F. Kısakürek, Her Cephesiyle Komünizma, s . 34.
238 N. F. Kısakürek, Türkiye'de Komünizma ve Köy Enstitüleri, s. 1 7- 1 8.

340
ki komünist faaliyetleri anlatmayı tercih etmiştir. Büyük Doğu
dergisinde Türkiye'deki komünist faaliyetlerin yanı sıra, çevi­
ri metinler ve komünizmden dönenlerin itiraflarına yer veril­
miştir. Milliyetçiliğe yer vermesine rağmen antikomünistliğini,
komünizmin dini reddiyesi ve Rus imgesi üzerine inşa etmiş­
tir. Onun antikomünistliğinin istinatgahı evvel-emirde Çarlık
ve sonrasında Sovyetler'in uygulamaları, sınır aşırı politikala­
rı teşkil etmesine rağmen dış Türklere, en azından Müslüman­
lık düzeyinde dahi olsa, değinmemiştir. Ancak, onun idaresin­
de çıkan Büyük Doğu dergisinin bu konuya temasına münhası­
ran değinmek iktiza ediyor. Keza dergide başkaları dış Türkleri
yazmışlardır. Sovyet coğrafyasında yaşayan Müslüman!Iürkle­
rin durumu tasvir edilmiş, buna dikkat çekilmiştir.
Numan A. Binatlı Sovyetler'de yaşayan Türklerle ilgili yazı
dizisi kaleme almıştı. Bu dizide evvel-emirde, çeşitli kaynakla­
ra dayandığını ifade ederek Sovyet coğrafyasında Türk nüfusu­
nu ele almış ve yaklaşık kırk beş milyon Türkün yaşadığını ile­
ri sürmüştür.239 Bolşevik devrimden sonra, bütün cihanı "kı­
zıl bayrak" altında toplamaya çaba gösteren Sovyetler'in, Çar­
lık Rusya'dan kalma emperyal politikalara devam ettiği ifade
edilmiştir.240 Milli Mücadele'nin kudretli komutanlarından Ali
Ihsan Sabis de Necip Fazıl'ın görüşleri doğrultusunda komü­
nizmle mücadelede ABD ile işbirliği yapmanın zaruretine dik­
kat çekmiştir.241 Bu mecrada komünizm üzerine çıkan metin­
lerde Necip Fazıl'ın bariz etkisinin olduğu yazarın eğiliminden,
sözcük kullanma üslubundan ve yazıların içeriğinden anlaşıla­
biliyor. Bunu bir örnekle daha sarih hale getirebiliriz. Salih Ze­
ki Aktay'ın, "Moskoflar Geliyor ! ! ! " başlıklı metninde yukarı­
da zikredildiği şekilde Necip Fazıl'ın ivedi haline benzer bir tu­
tum vardır. Ayrıca Aktay, tıpkı Necip Fazıl gibi komünizm söz­
cüğü yerine "komünizma" kelimesini kullanmayı tercih etmiş-
239 Numan A. Binatlı, "Sovyet Rusya'da Türkler 2", Büyük Doğu, yıl 6, sayı 2 1 , 3
Mart 1 9 5 0 , s. 1 3 .
240 Numan A . Binatlı, "Bütün lçyüzüyle Sovyet Rusya: Siyaset", Büyük Doğu, yıl
6, sayı 24, 1 Eylül 1 950, s. 1 5 .
24 1 Ali Ihsan Sabis, "Kızıl Tecavüze Karşı" , Büyük Doğu, cilt 1 , yıl 2 , sayı 73, 26
Aralık 1 947, s. 9.

341
tir. Ve Moskof derken tabii ki komünizm kastedilmiştir. Türki­
ye'de komünizmin bir dip akıntı olarak kendini bulmasının ka­
bahati CHP'ye yüklenmiştir.242
Komünizm, "Allah'ın" , "dinin" , "ruhun" , "vatan" ve "millet"
mefküresinin, "ahlak" , "anane" , "terbiye" ve daha bilumum de­
ğerin olmadığı,243 "dalalet mezhebi" , "hastalık mıntıkası" , "giz­
li mikroplar" , "hastalıklı vücutlar" , "illetli" bir düşünce ve mü­
temadiyen bir "istismar dehası" olarak resmedilmiştir:244

Bugün komünizm, tohumu zakkum ve meyvesi at kestanesi, ef­


sanevi bir ağaç gibi, kökünden inhiraf etmiş, düşmanı olduğu
rejimlerin bünye kanunlarını kendisine aşılamaktan başka çare
bulamamış, bu arada bir numaralı bir emperyalizm ve onun ma­
nivelası olarak haşin bir militarizme kaymış, umumun küfrün­
den başka kendi kendisinin de kafiri olmuş (Greko-Latin) me­
deniyetine karşı kuduz bir Moskof hınç ocağı politikasıdır. 245

Necip Fazıl, 1 965 seçimlerinde halkın, CHP ve TlP'e haddini


bildirdiğini, TlP'in şahsında da "komünizmin suratına tükür­
düğü" yorumunda bulunmuştur.246 Komünizm, materyalizmin
Köy Enstitüleri vasıtasıyla bin yıllık Türk örf ve ananesinde ve
ahlaki değerlerinde gedik açmaya cehdettikleri ve bunun için
de köylünün tramplen olarak kullanıldığı belirtilmiştir.247 "lş­
te küfürlerin en şenii olan l 9'uncu asırdan gelip 20'nci asırda
tatbikatını bulan ve bugün en büyük dünya ihtilafını doğuran,
güya modern, fakat gerçekte Nemrut ve Ebucehil kadar bayat
komünizma şirki ! "248
Necip Fazıl'da komünizm, her zaman Moskofun müteradifi
olmuştur. Türkiye'nin dar bir vetireden geçtiğine inanan Necip

242 Salih Zeki Aktay, "Moskoflar Geliyor" , Büyük Dogu, yıl 2, cilt 3, sayı 75, 9
Ocak 1 948, s. 9.
243 N . F. Kısakürek, Çepeçevre Sosyalizm Komünizm ve lnsanlık, Büyük Doğu Ya-
yınlan, İstanbul, 1 985, s. 89.
244 A.g.e. , s. 93-96.
245 A.g.e., s. 102.
246 N . F. Kısakürek, Hadiselerin Muhasebesi 3, s. 55.
247 N. F. Kısakürek, Moskof, s. 34 1 .
248 N . F . Kısakürek, Hitabeler, s . 3 1 .

342
Fazıl, komünizm heyulasını abartmıştır. Onun bu katmerli ha­
li hiç dinmemiştir. Tüm bunlarla birlikte, onun düşünce dün­
yasında din, komünizme karşı emniyet supabı vasfını haizdir.

Aksiyoner bir antikomünist: İlhan Darendelioğlu


ilhan Darendelioğlu 192 1 yılında Tarsus'ta doğmuştur. Da­
rendelioğlu, Adana Lisesi'nde öğrenci iken Toprak dergisini çı­
karmıştır. 32 sayı çıkan bu dergi, 1 948 yılında kesintiye uğra­
mıştır. Dergi, bazı dönemlerde kapansa da 1 979 yılına kadar
yayın hayatına devam etmiştir.249 Gençlik yıllarında antikomü­
nist derneklerde aktif olmuştur. İstanbul Üniversitesi öğrenci­
leri tarafından kurulan TKÇD bünyesinde yer almıştır. Bir de,
1 953 yılında TMD kapandıktan sonra açılan Milliyetçiler Der­
neği içerisinde bulunmuştur. Derneğin faaliyetlerini hiç ak­
satmayan Darendelioğlu , Bursa'nın fethi gibi önemli günler­
de konferanslar vermiştir. 250 Derneklerin yanı sıra, Soğuk Sa­
vaş'ın ilk yıllarında mantar gibi türeyen antikomünist dergi­
lerin kadrosunda da var olmuştur. Örneğin Nihal Atsız, Ab­
dülkadir İnan, Hasan Ferit Cansever gibi Türkçülerin yer al­
dığı Kızılelma ( 1 94 7- 1 948) dergisinde yazmıştır. 251 Aynı şekil­
de Türk'e Doğru ( 1 945- 1 948) , Tanndağ ( 1 950- 195 1 ) , Milli Yol
( 1 962) , Milli Işık ( 1 967- 1 9 7 1 ) ve Milli Hareket ( 1 966- 1 9 7 1 ) gi­
bi antikomünist-Türkçü dergilerde yazmıştır.252
Darendelioğlu, 1944 Mayıs ayının ilk günlerinde Solcu Şair­
ler Antolojisi adıyla bir broşür yayınlamıştı. Bu broşürde sanat
ve edebiyat perdeleyerek "komünizm propagandası" yapan şa­
irleri faş etmişti. Bundan mütevellit Darendelioğlu da Türkçü­
lük olaylan kapsamında nezarete alınmıştı.253 İstanbul Üniver­
sitesi Edebiyat Fakültesi son sınıfta okuduğu sırada Nazım Hik-
249 Necmettin Sefercioğlu, Türkçü Dergiler, s. 29-32.
250 Darendelioğlu, Milliyetçilik Hareketleri, s. 3 1 5.
25 1 A.g.e. , s. 1 72 , 237
252 Selim Yıldız, Güneyli Yiğit llhan (Egemen) Darendelioglu, Berikan Yayınevi,
Ankara, 20 1 3 , s. 43-44.
253 llhan Darendelioğlu, Türk Milliyetçiliğinde Büyük Kavga, Oymak Yayınlan, ls­
tanbul, 1 976, s. 58; Selim Yıldız, a.g.e. , s. 1 04.

343
met için af tartışmaları gündemdeydi. Dönemin solcuları, bu­
nun için Çiçek Palas'ta bir toplantı teşkil etmişlerdi. Darendeli­
oğlu'nun antikomünist mahiyetteki ilk ciddi eylemi, Çiçek Pa­
las'taki toplantıyı "sabote" etmek olmuştur. Darendelioğlu, ilk
etapta tek başına salona gitmişti. Ardından TKO, TGT ve MTTB
üyeleri ve öğrenciler kendisine iştirak etmişlerdi. 254 Polisin mü­
dahalesiyle olaylar sona ermişti. Darendelioğlu, Nazım Hikmet
ile ilgili kaleme aldığı eserinde ( 1 978) onun nesebi üzerinde
durmuştu . Nazım'ın, "anne tarafından Polonya Yahudi'si, baba
tarafının ise Fransız kökenli" olması onun için marazi bir du­
rumdu. "lhtida" edenleri kınamadığını belirtmekle birlikte, "Le­
histan'da millet, sosyalizmi kurmakla meşgul, göğsümüzü ka­
bartmıyor değil, dedelerimden birinin Lehli oluşu" mısralarını
söyleyen birinin "vatan şairi" olamayacağını belirtmişti. Anka­
ra Belediye Başkanı Vedat Dalokay'ın 1975 yılında Moskova'da
bulunan Nazım'ın mezarını ziyaret ederken Türkiye'den götür­
düğü toprağı mezara serpmesini "utanç" duyulacak bir hareket
olarak değerlendirmiştir.255 Darendelioğlu , komünizmin baskı­
lanması için her türlü gayretin içerisinde olmuştur. tlerleyen ya­
şına rağmen, hiçbir durum onu dizginleyememiş, onu bu mü­
cadeleden alıkoy(a)mamıştır. Yayıncılık faaliyetlerinden kon­
feranslara , oradan miting alanlarına bilfiil antikomünist kav­
ganın içerisinde yer almıştır. Antikomünist mücadelede kavga­
cı yönüyle onun kadar ön plana çıkan ikinci biri az bulunmuş­
tur. Yukarıda zikredildiği üzere Çiçek Palas'ı tek başına basacak
kadar "cüretkar" ve 1957 yılında Vatan Partisi'nin mitingindeki
kitleyi tek başına protesto edecek kadar bipervadır.
Darendelioğlu'nun o dönemde ikinci bir eylemi Hikmet Kı­
vılcımlı'nın 1 954 yılında kurduğu Vatan Partisi mitingini bas­
mak olmuştur. Partinin 1 9 5 7 yılında yapılan mitinginde "Kı­
vılcımlı'nın yalan ve halkı tahrik edici sözleri karşısında ko­
nuşmasına müdahale etmek zorunda kaldığını"256 ifade etmiş-

254 1. Darendelioğlu, Türkiye'de Komünist Hareketler, s. 387-389.


255 llhan Darendelioğlu, Ndzım Hikmet Vatan Haini mi Vatan Şairi mi?, Orkun Ya­
yınevi, lstanbul, 1 978, s. 8- 10, 1 4- 1 5 .
256 Darendelioğlu, Türkiye'de Komünist Hareketler, s. 475.
344
tir. Darendelioğlu, Kıvılcımlı'nın, işçi haklarından, gelir dağılı­
mı adaletsizliğinden, açlık ve sefaletten bahsetmesinden " tah­
rik" olmuş, mitingi basma hakkını kendinde görmüştü. Kıvıl­
cımlı'ya hitaben, "yalan söylüyorsunuz, siz ki 1 5 yıla mahkum
bir komünist olmanıza rağmen, işte bugün bu kürsüden ser­
bestçe konuşabiliyorsunuz. Memlekette söylediğiniz gibi, koyu
bir terör ve istibdat olsaydı önce siz konuşamazdınız,"257 söz­
lerini sarf etmiştir.
Darendelioğlu , Köy Enstitüleri'nde komünizm propaganda­
sı yapıldığını, enstitülerin komünist yetiştiren yuva haline geti­
rildiğini ifade etmiştir. Esasında enstitüler konusundaki görüş­
leri negatif değildir. "Türk çocuklarını kötü emel ve gayelere
alet etmek düşüncesiyle kurulmadığını," düşündüğü enstitüle­
rin zaman içerisinde "birer fesat yuvası olmak istidadı kazan­
dığını," ileri sürmüştü. Sonuç itibariyle bu konudaki görüşleri,
dönemin Türkçü ve antikomünist figürleriyle aynı olmuştur.
Darendelioğlu , kızıl faaliyetlerin en yoğun olduğu yerin Hasa­
noğlan Köy Enstitüsü olduğunu ifade etmiştir. Ona göre, bura­
da dönemin komünistleri, komünizmi aşılamak amacıyla ders
vermiş ve de enstitüdeki kitaplıklarda "kızıl, dinsiz, ruhsuz ze­
vatın" eserlerinin yanı sıra dönemin sol dergilerinin mahsusen
okutulduğunu ifade etmiştir.258 Darendelioğlu, TKMD'nin şu­
be açılışını yaptığı tarihte ( 1 965) Türkiye'deki komünistler­
le ilgili net bir sayı vermişti. Onun iddiasına göre, Amerika ve
Fransa'daki yayınlarda Türkiye'de on iki bin komünistin varlı­
ğından söz edilmiştir. 259
Darendelioğlu , mütemadiyen milliyetçi üniversiteli gençli­
ğin içerisinde olmuş ve nutuk çekerek onları komünizme karşı
mobilize etmişti. Anadolu'nun dört bir tarafını dolaşmış ve ha­
raretli konuşmalarla antikomünist propaganda yapmıştı. Tür­
kiye'de komünizm "tehlikesine" dikkat çekmiştir.260 Bir kay-
257 A.g. e. , s. 476.
258 ilhan Darendelioglu , " Koy Enstitüsü " , Komünizme ve Komunisılere Karsı Turk
Basını: Köy Enstitüsü ve Koç Federasyonu iç Yüzleri, Ankara, 1 966, s. 184- 185.
259 Milliyet, 1 3 Aralık 1965, s. 1 .
260 Altan Deliorman, Kınk Kanatlı jön-Türk, Bayrak Basım Yayım Tanıtım, lstan­
bul, 1997, s. 1 58.

345
nağa göre, Darendelioğlu, yurt sathında üç binden fazla konfe­
rans vermiştir. Konferanslarında projeksiyon yöntemiyle isim­
leri, yayınlan ve sol kuruluşları dinleyicilerine faş etmiştir. Ona
göre komünistler kendilerini gizlemişlerdi ve "elbette yaşasın
Lenin, yaşasın Stalin ve yaşasın Kruşçev" demeyeceklerdi .261
Komünizmle en çok mücadele edenlerin başında gelmiştir. Kit­
lelere milliyetçi ve antikomünist bilinç aşılamıştı. 262 1 960'la­
rın sonlarına doğru neşrettiği Türkiye'de Milliyetçilik Hareketle­
ri isimli kitabında zikrettiği üzere Darendelioğlu'nun milliyet­
çilik anlayışı, Türkiye'de komünist faaliyetlere göre şekillen­
miştir. Selim Yıldız'ın ifade ettiğine göre, Darendelioğlu, 1 944-
1 960 yılları arasında katıksız bir Türkçüdür. 1 960'tan sonra ise
komünizme tam cephe almış ve Türkçü düşünce ile İslami çiz­
giyi dengede tutmuştur.263 Türklük ve İslam'ı aynı potada erit­
mişti.264 1 930'lu ve 1 940'lı yıllarda som Türkçü olan antikomü­
nistler, 1 950'lerde milliyetçilik düşüncesi sabit kalmakla birlik­
te dine de eğilmişlerdi.
Türkiye' de komünizmle mücadelede en aktif derneklerin ba­
şında gelen Komünizmle Mücadele Dernekleri içerisinde de
yer almıştır. Darendelioğlu, yukarında ayrıntılı şekilde değini­
len ikinci dönem KMD'nin içerisinde bulunmuştur. Ancak bu
dönemde kurulan derneğin beyanname yayınlamak ve konfe­
rans düzenlemekten başka bir fonksiyonu olmamıştır. Daren­
delioğlu , ilk başlarda resmi olarak derneğin içerisinde yer al­
masa da faaliyetlerinde yer almıştır. Örneğin TKMD'nin Ga­
ziantep şubesi tarafından tertip edilen "Türkiye'de Komünist
Hareketleri ve Komünizmle Mücadele" isimli konferans ver­
mişti.26 5 Bunun haricinde Darendelioğlu , 1 964 yılında Türki­
ye genelinde komünist faaliyetlerle ilgili 27 konferans vermiş­
tir. 266 TKMD'nin İstanbul şubesini Darendelioğlu ile birlikte
26 1 Milliyet, 26 Aralık 1 964, s. 7.
262 Hüseyin Yüzbaşı, Ülkücü Basın Şehitleri, Er-Tu Matbaası, lstanbul, 1 980, s.
3 3 , 44.
263 Selim Yıldız, a.g.e. , s. 79.
264 Hüseyin Yüzbaşı, a.g.e. , s. 35.
265 Mücadele , sayı 6, Ağustos 1 964, s. 27.
266 Mücadele, sayı 10, Aralık-Ocak 1965, s. 28.

346
Fazlı Akkaya kurmuştu . Darendeloğlu, TKMD'nin 1 965 yılın­
da yapılan genel kurulunda derneğin genel başkanı seçilmiştir.
Demek, Darendelioğlu döneminde, bir yıl içerisinde, yüz şube­
ye ulaşmıştır. Darendelioğlu döneminde TKMD'nin faaliyetleri
hız kazanmıştı. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in derneğe üye­
liği, Darendelioğlu'nun başkan olduğu dönemde gerçekleşmiş­
tir. Memleketin hemen hemen her tarafında konferanslar ve­
rilmişti. Konferans verenler arasında N evzat Yalçıntaş, Müm­
taz Turhan, Ibrahim Kafesoğlu, Kadircan Kaflı, Necip Fazıl Kı­
sakürek, Ergun Göze, Aclan Sayılgan, Fethi Tevetoğlu ve Ga­
lip Erdem gibi milliyetçi muhafazakar cenahın önemli isimler
yer almıştı. TKMD'nin şube sayısının artması, konferansların
yoğun bir şekilde ilgiyle takip edilmesi CHP'yi tedirgin etmiş­
ti. TKMD'nin ana gündem maddesi, CHP'nin, seçimlere doğru
giderken tedavüle soktuğu " ortanın solu" siyasetiydi. TKMD
üyeleriyle CHP lideri lnönü ve Suphi Baykam davalık olmuş­
lardı. Yukarıda değinildiği için burada yer verilmeyecektir. Da­
rendelioğlu 1 967 yılında derneğin başkanlığından kendi iste­
ğiyle ayrılmıştır.
Soğuk Savaş döneminde komünizmle mücadele ederken
Mustafa Kemal portresini ön plana çıkarmışlardı. Münhasıran
Mustafa Kemal'in komünizme karşı olduğunu anlatan broşür­
ler neşredilmişti. Darendelioğlu Türkiye'de Komünist Hareket­
leri isimli eserinde Takrir-i Sükun Kanunu'nu anlatırken Şeyh
Sait isyanına değinmeden, kanunun, komünizme getirmiş ol­
duğu tahdidi ön plana çıkarmıştır. Hatta kanunun, sırf komü­
nistlere ceza vermek için çıkarıldığını düşünmüştür. 26 7 1960'lı
yıllarda solun, Kemalizm ile merbutiyet kurması, politik söy­
lemlerinde, yayınlarında Atatürk'ün ismini çokça zikretmesi,
Türk sağının belli bir kesiminin Mustafa Kemal'e eğilmesinde
önemli etken olmuştur. Yukarıda değinildiği gibi, Mustafa Ke­
mal'in antikomünist olduğunu ileri süren bir hayli metin neş­
redilmişti. Bunlardan bir tanesi de Darendelioğlu'na ait olmuş­
tur. Onun metninde, Mustafa Kemal masonlara ve komünistle­
re geçit vermemiştir. Ancak Darendelioğlu'nun metni, 1 960'la-
267 llhan Darendelioğlu, Türhiye'de Komünist Hareketler, s. 94, 99.

347
rın başından itibaren "vatansızlann-solcuların, Marksistlerin,
hatta müseccel komünistlerin birer Atatürkçü olarak" görü­
nen komünistlerin Türk milliyetçilerini, "mürteci, inkılap düş­
manı, Atatürk düşmanı gibi iftiralarda bulunması"268 nedeniy­
le milliyetçi kalemlerin Atatürk'e bakışını irdeleyen bir eser ha­
line gelmiştir.
1 964 yılında lstanbul'da Bertolt Brecht'e ait "Sezua'nın iyi in­
sanı" isimli oyunu sahnelenmişti. Türkiye'de ilk defa Brecht'in
bir eseri sahneye konulmuştu . Darendelioğlu'na göre, bu eser­
de, "Sezuan şehrine gelen üç Allah, normal bir aile evinde de­
ğil de bir fahişenin evinde misafir edilmesiyle" din, mukad­
desat ve inanç tahripçiliği yapılmıştı. Piyes oynanırken, seyir­
ciler arasından "neredeyiz? Moskova'da mı? Pekin'de miyiz ?
Bu nasıl rezalet?" diye tepki gösterenler olmuştu . Solcu basın­
da "imam-Hatip Okulları ile Yüksek lslam Enstitüsü talebele­
ri tiyatroyu bastılar" şeklinde haber çıkmasına karşın Darende­
lioğlu , ne imam Hatiplerin ne de Yüksek lslam Enstitüsü'nün
olayla ilişkisinin olmadığını ifade etmiştir. Protesto olayından
bir gün sonra, Darendelioğlu'nun da içerisinde bulunduğu bir
grup gözaltına alınmıştı. 269
Kanlı Pazar olayının içerisinde yer alan Darendelioğlu , bu
olayı anlattığı Kanlı Pazar isimli eserinde, evvela Rusya'da 1 905
yılında gerçekleşen "Kanlı Pazar" ile Türkiye'de 16 Şubat 1 969
tarihinde gerçekleşen olay arasında büyük benzerlikler olduğu­
nu ileri sürmüştür.270 Literatüre Kanlı Pazar olarak geçen ha­
diseyi Darendelioğlu "Şanlı Pazar" olarak isimlendirmiştir.271
Darendelioğlu , Kanlı Pazar olayını, solcu , sosyalist ve Marksist
kafaların "yıllardır tasavvur" edip de gerçekleştirmeye çalıştık­
ları ihtilalin "provası" olarak kaleme almıştır.272 Ahmet Kah­
raman, Kanlı Pazar öncesinde gerçekleştirilen "Bayrağa Saygı"

268 ilhan Darendelioğlu, Türlı Milliyetçilerinin Kalemiyle Atatürlı 30 Milliyetçimi-


zin A tatürlı"e 1Jai r 1Jıişünceleri , Toprak Yayınlan , lstanhul , ı cıo ı , S . 7
269 llhan Darendelioğlu, Türlıiye'de Milliyetçililı Harelıetleri, s. 388-394.
270 Bkz. ilhan Darendelioğlu, Kanlı Pazar, s. 76-77.
271 A.g.e. , s. 1 2 5 .
2 7 2 A.g.e. , s. 236.

348
mitinginde kürsüye çıkan Darendelioğlu'nun, "pazar günü ko­
münistler miting yapacak. Biz de bu mitingde savaşacağız. Sila­
hı olan silahıyla gelsin, silahı olmayanlar baltasıyla gelsin," de­
diğini yazmıştır.273 O süreçte TKMD lcra Konseyi Başkanı olan
Darendelioğlu , Kanlı Pazar sonrasında gerçekleştirdiği basın
toplantısında olayların vardığı sonuç itibariyle solcuları ve sol­
cu basını suçlamıştı. 274
Darendelioğlu'nun konferanslarında sunduğu bilgiler ile çı­
kardığı Toprak dergisinin yayınları paralel olmuştur. Dergi ,
Aralık 1954'te yayın hayatına başlamıştır. ilk sayıda "milli mu­
kaddesat ve mukaddesatımızı (Kızıl Maske) altında bilerek ve­
ya bilmeyerek kundaklamış olanları , isimleri, resimleri, gör­
mediğiniz vesikalarla birlikte nefret hislerinize" sunulacağı ifa­
de edilmiştir. 275 Bu sayıda, yukarıda zikredilen kaideye binaen,
Yeditepe dergisinin sahibi Hüsamettin Bozok'a komünist olup
olmadığı sorulmuştur.276 Bunun üzerine Bozok, Darendelioğ­
lu'na hitaben gönderdiği mektupta, "o kadar sağda oturuyor­
sunuz ki, herkes, ister istemez sizin solunuzda kalıyor. Dar ka­
lıplarınız dışında kalanları hep aynı damga ile lekelemeniz ar­
tık herkesin öğrendiği bir taktik,"277 olduğunu ifade ederek an­
tikomünistlerin vehimli halini ortaya sermişti.
Toprak'ın, komünist diye radarına takılan dergi ve yazarlar
için tespiti şu şekildedir: "Milli şuur ve uyanıklığı bilmek, tanı­
makla kabildir. Bugün kütüphanelerimize kadar giren komü­
nist kitaplarına itibar, onları tanımamak yüzündendir ! Komü­
nizmi yurdumuza nasıl soktular, nasıl çalıştılar. Vesikalar, re­
simler, isimler. "278 Toprak dergisinin her sayısında sol bir der­
ginin fotoğrafı, komünizm propagandası içeriyor diye düşünü­
len bir metin ve komünist olduğuna inanılan bir yazarın resmi
basılmıştır. Küllük, Yurt ve Dünya, Yığın, Zincirli Hürriyet, Banş

273 Ahmet Kahraman, Devr-i Süleyman, Sel Yayıncılık, lstanbul, 1 993 , s. 1 45-147
274 ilhan Dar!'nd!'lioğhı , Kan lı Pa zar, s. 1 65 .

275 Toprak, sayı 1 , 1 Aralık 1 954, s . 1 7.


276 A.g.e. , s. 18.
277 "Hüsamettin'den Aldığımız Mektup" , Toprak, sayı 2, Ocak 1955, s. 1 2.
278 Toprak, sayı 1 0 , 1 Eylül 1955, s. 18.
-:ı.ıı. a
gibi dergiler ve de Sait Faik, Nuran Bozer, Hasan Tannkut, Fa­
ruk Muzaffer Amaç, Mustafa Börklüce, Asım Bezircioğlu, tlhan
Berktay gibi isimler faş edilerek "komünizmin kökünü kazıma­
nın zamanının geldiğine" karar verilmişti.279 Sol dergilerin ya­
zar kadrosunu verirken komünist suçlamasıyla ne kadar hapis
cezası almış veya hangi komünist faaliyetlerde bulunduğu bil­
gisi isminin karşısına işlenmiştir. 280 Sol dergiler bittikten sonra,
bu sefer, "her sayı bir solcu eser" serlevhası altında, komünizm
propagandası yaptığı iddiasıyla, kitaplar hedef tahtasına oturtul­
muştur. Örneğin 1 948 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla yasak­
lanan Reşat Enis'in Ekmek Kavgamız isimli romanı bu kategori­
ye alınmıştır. 281 Derginin ilerleyen sayılarında "geçen ayın şaşı­
lacak olaylan" serlevhası altında bir köşe açılmıştır. Komünizm
propagandası ve komünist faaliyetler bu köşede işlenmiştir.
Sol edebi dergilerde yer alan şiirler didik didik taranmış, şi­
irde komünizmi çağrıştıran herhangi bir sözcük bulunduğun­
da ise şiirin sahibi komünist ilan edilmişti. Sol dergiler tanıtı­
lırken, dergilerde yer alan metinlerin tahlili yapılmamıştır. Sa­
dece dergide kimlerin yer aldığı ve komünizmi çağrıştıran mev­
zulara temas edilmiştir. l 960'tan sonra, bunlara Cumhuriyet,
Vatan, Akşam, Yön, vd. katılmıştır. Falih Rıfkı Atay'ın Komüniz­
me ve Komünistlere Karşı Türk Basını dergisinde antikomünizm
içerikli metinler neşrettiği süreçte Falih Rıfkı, Toprak tarafın­
dan komünistlerin hamisi olarak ilan edilmişti. 282
Toprak dergisine göre, memleketteki komünistleri tespit et­
mek için insanların konuşmalarında ve yazılarında kullandık­
ları sözcüklere dikkat etmek gerekiyordu. Örneğin, komünizm
yerine sosyalizmi ön plana çıkarıyorsa, kendisine "ilerici aydın,
emekçi ve toplumcu" karşıtlarına ise "gerici" diyorsa, milliyet­
çilik karşıtı olduğunu beyan ediyorsa, otoriteye başkaldırmaya
eğilimliyse , anti-Amerikancılık diline pelesenk olmuşsa, özel

279 Toprak, sayı 1 1 , Ekim 1 9 5 5 , s . 6 .

280 Bkz. Toprak, sayı 1 9 , 1 Haziran 1 956, s. 1 6- 19; Toprak, sayı 62, 1 Ocak 1 963,
s. 23.
28 1 Toprak, sayı 29, 1 Nisan 1957, s . 1 4 .
282 Mehmet Keleş, "Dünyacılara Mektup" , Toprak, sayı 2 4 , Aralık 1 963, s. 1 5 .

350
mülkiyet, ailenin kutsiyeti ve inanç gibi temel değerleri hiçe sa­
yıyorsa o kişi "kesinkes" komünisttir.283
Derginin 1 960 öncesi sayılarında antikomünizm, Türkçü­
lük ve Turancılık dışında neredeyse başka hiçbir konuda me­
tin neşredilmemiştir. Dergide o süreçte Isla.mi ton son dere­
ce siliktir. Toplumsal meseleler, işsizlik, gelir dağılımı adalet­
sizliği gibi hayati meselelere hiç temas edilmemiştir. Yine kül­
tür ve sanat konulan; sinema, tiyatro, müzik, resim gibi konu­
lar boş bırakılmıştı. Ancak 1 960 sonrasındaki sayılarında an­
tikomünizm, Türkçülük ve Turancılık ayağı sabit kalarak ls­
lam'a daha fazla vurgu yapıldığı aşikardır. Yine 1960 öncesi sa­
yılarında Mustafa Kemal'e hiçbir şekilde değinilmezken 1 960
sonrası, hassaten Mustafa Kemal ile ilgili metinlere yer veril­
miştir. Mustafa Kemal'in askeri başarıları, milliyetçiliği ve anti­
komünist düşüncesi ön plana çıkarılmıştır. Bunun altında ya­
tan temel etken yukarıda vurgulandığı gibi solcuların Musta­
fa Kemal'in kendisinden ve düşüncelerinden sosyalizm iştikak
etmeleri olmuştur. 1 960 sonrasında artık hedef tahtasına yeni
kurulan sol partiler, kurucular ve yayınlar girmiştir. Örneğin
sol partiler bünyesinde yer alanların isimleri ifşa edilmişti. Ke­
za CHP'ye karşı aleni şekilde muhalefet edilmeye başlanmıştır.
Toprak dergisi ve matbaası 28 Mart 1 963 tarihinde bir grup
solcu genç tarafından basılmıştı. Ancak polisin önlem almasıy­
la derginin tahrip edilmesinin önüne geçilmişti. Ertesi gün, Da­
rendelioğlu, İstanbul Üniversitesi'nde Tarık Zafer Tunaya'nın
yanına giderken solcu üniversite gençliği tarafından durduru­
lup kendisine "Hesap ver ! Gericibaşı, kafatasçı, ırkçı alçak,"
diye küfür edildiğini iddia etmişti . Bu gençlerin, Turgut Ka­
zan, Öcal Okay ve Raif Ertem tarafından tahrik edildiğini ifa­
de etmiştir. Gençlerin fiziksel saldırısına uğrayan Darendelioğ­
lu'nun imdadına Tarık Zafer Tunaya yetişmiştir. Darendelioğ­
lu'nun ifade ettiğine göre, bunu yapanlar, "TlP'li veya TlP'in
sempatizanları" idi.284

283 "Komünist-Ajan'' , Toprak, sayı 27, s. 3 .


284 Toprak, sayı 16, Nisan 1963, s. 3-4; Altan Deliorman, Kınk Kanatlı jôn-Türk,
s. 1 56- 1 5 7 .

351
Kaynak ve Mavi isimli dergilerin, Toprak dergisinin milli­
yetçilik maskesi altında komünizm propagandası yaptığını ile­
ri sürmeleri üzerine Konya'da bir gazete bayisi , bu nedenle
Toprak dergisini satmamaya karar vermiştir.285 Toprak dergi­
si, 27 Mayıs'a "hak yerini buldu" mantığıyla yaklaşmıştı. Da­
rendelioğlu ise 27 Mayıs askeri darbesini antikomünist güdü­
lerle değerlendirmiştir. 27 Mayıs'ın vuku bulmasıyla "Mende­
res'in Moskova'ya gidememesi nedeniyle Allah'ın Türk milleti­
ni büyük badireden kurtardığına" inanmıştı.286 Onun iddiası­
na göre, darbe gerçekleşmeseydi Sovyetler'in Türkiye'deki et­
kisi artacaktı.
Antikomünist portreler içerisinde belki de en aksiyoner ki­
şiliklerden olan Darendelioğlu , KMD'nin başkanlığından ayrıl­
dıktan sonra, 1 969 genel seçimlerinden sonra AP'de milletve­
kili olmuştur. Ancak, burada fazla durmamıştır. AP'nin "ılım­
lılar" ve "aşırılılar" olarak ikiye ayrıldığı süreçte Darendelioğ­
lu , Demokratik Parti'ye geçmiştir. İnatçı bir antikomünist olan
Darendelioğlu , 1 979 yılında uğradığı silahlı saldırıda öldürül­
müştür.

Komünizme karşı milliyetçi-muhafazakôr


bir portre: Fethi Tevetoğlu
Fethi Tevetoğlu , 1 9 1 6 yılında lstanbul'da doğmuştur. Kasta­
monu Lisesi'nde öğrenci iken Edebiyat öğretmeni Orhan Şaik
Gökyay'ın tesiri altında kalarak Türkçülük düşüncesine intisap
etmiştir. Atsız Mecmau'da "A. Fethi" ismiyle kaleme aldığı şiir­
lerinde Türkçülük teması baskındır. O süreçte Türkçü figürle­
rin kanatları altına sığınan Tevetoğlu , bu çizgisinden neredey­
se hiç sapmayacaktır. Tevetoğlu , lise öğrencisi iken Atsız'ın do­
kuz kişilik Çanakkale gezisi grubunda yer almıştır. O, büyük­
lerinin yanında edindiği deneyimi pratiğe dökerek lstanbul'da
Kopuz ( 1 939) dergisini yayınlamaya başlamıştır. Türkçü çiz-

285 Toprak, 1 Eylül 1956, s. 4.


286 ilhan Darendelioğlu, "Menderesin Son Ümidi Moskova mı? " , Toprak, sayı 68,
Temmuz 1 960, s. 1 9 .

352
gide yayın yapan bu dergi, ancak dokuz sayı çıkabilmiştir. Es­
ki çağlarda, Türklerin "katıksız" olduğuna inanan Tevetoğlu ,
Türklerin lslam ile tanışmasından sonra, "din" , "milli " , "fikri" ,
"sosyal" ve "moral" yönden değiştiklerini ifade ederek burada
yeniden köke varmaya ahdetmiştir.287 Bu düşünce sadece Te­
vetoğlu'na ait değildir. O dönemlerde Türkçü-Turancıların ka­
hir ekseriyeti bu şekilde düşünmüştür. Tevetoğlu , birinci dö­
nemdeki Kopuz'da Hintli şair Tagore'den çeviriler yapmasının
yanı sıra o yıllarda, Yann Turan Benimdir,288 Bir Bayrak Altına,
isimli şiir kitapları ile birlikte Tagore Hayatı Eserleri ve de Fu­
zuli'nin Bahçesi isimli eserler neşretmişti. Türkçülüğe hizmet ve
Türkçülüğü tanıtmak amacıyla Ahmet Hikmet Müftüoğlu , Na­
mık Kemal, Mehmet Emin Yurdakul hakkında biyografik me­
tinler kaleme almıştır.289
Aslında eski metinlerine , yani 1 943 yılında ikinci defa çıkar­
dığı Kopuz dergisinde çıkan yazılarına bakıldığında bütün me­
selelere Türkçülük zaviyesinden baktığı ve de ırkçı söylemleri­
nin olağan hale geldiği görülecektir: "Her şeyin üstünde Türk­
lüğün bulunmasını temin için, bütün kuvvet ve varlığımızı ırk
ve topraklarımız uğruna götüren bir sihirli, ulu yoldur. " "Irk"
ve "vatan" için serden geçmek yalnızca Türklere mahsus bir
meziyet olarak zikredilmiş ve iyi insan olmanın da yegane şartı,
Türk anne ve babadan doğmaya koşullanmıştır. Söylemlerinde
zenofobik semptomlar eksik olmamıştır. Örneğin, bir Türk'ün,
"ırkının" , "sosyetesinin" , "ahlak" , "görenek" ve "geleneği" bo­
zulacağı korkusuyla yabancı birisiyle evlenme engelini koy-

287 "Türk Şiiri ve Kopuz" , Kopuz, cilt 1 , sayı 1 , 15 N isan 1939, s. 1 -2.
288 Tevetoğlu'nun, Atsız'a ithaf ettiği şiir kitabıdır. Şiirlerinde Türkçülük ve Tu­
rancılık baskındır. Bütün Türklerin birleşmelerinin hayallerini kurmuştur.
Ancak Turancılık, o dönemin siyasal düşüncesine ters düşen fikirdir. Fethi
Tevetoğlu, Yann Turan Benimdir, Arkadaş Matbaası, İstanbul, 1 934. Tevetoğ­
lu, 1 94 3 yılında ikinci bir şiir kitabı yayınlamıştır. Kopuz, Yücel, Tanndağ, Ül­
kü ve Türk Yurdu gibi dergilerde daha önce yayınladığı şiirleri burada topla­
mışıır. Rıza N ur'a iıhaf edilen bu şiir kiıabındaki şiirlerin kahir ekseriyeti Tu­
rancı ve Türkçü temalıdır. Bkz. Fethi Tevetoğlu, Türklüğe Kurban, Aylı Kurt
Yayınlan, İstanbul, 1 943.
289 N izam Önen, "Fethi Tevetoğlu" , Modem Türkiye'de Siyasal Düşünce: Milliyet­
çilik, (Ed.) Tanı! Bora, cilt 4, İstanbul, 2008, s. 622.
353
muştur.290 "Milli kinle" hareket eden Tevetoğlu, bütün dev­
let kurumlannın başına "katıksız" Türk olanlann atanmasını,
soy ve dil bakımından Türk olmayan Müslümanlann da Türk­
leştirilerek "zararlı" halden kurtanlmalannı istemiştir.291 Teve­
toğlu, Türk tarihinde bir kahraman olarak bilinen Kürşad'ı At­
sız'ın delaletiyle tanıdığı için Kürşad'ı ilah ve Atsız'ı da peygam­
ber ilan ederek minnetlerini bildirmiştir: "Atsız ! Sen, ulu Tan­
rıyı geçmişimizde bulup bize tanıttığın için gözümde bir pey­
gambersin. Bulduğun Tannnın ilk kulu ben, Tannın için yazdı­
ğımı sana sunuyorum. " Tanrısını ve peygamberini şehevi duy­
gularla ilan etmenin mutluluğunu yaşayan Tevetoğlu'nun di­
ni de Türkçülükten başka bir şey değildir. Ritüeli de "Türklük
için çalışmak" olarak ilan etmiştir.292 Öyle ki bir şiirinde "Tan­
rı (Allah) Kürşad'dan geridir" diyecek kadar kendinden geç­
miştir. 293
Tevetoğlu'nun, katı ve kesif Türkçülüğünün, Soğuk Savaş
döneminin başlamasını müteakiben sökün eden Türkçü der­
gilerde Islam ve komünizm karşıtlığıyla harmanlandığını gö­
rüyoruz. Tevetoğlu , 1 950'lerin başında Türkçü dergilerde mil­
liyetçilik temalı şiirler neşrederken aynı dönemde Islamcı bir
dergi olan Sebilürreşad'da "din davamız" ve "Ayasofya" gibi
dini temalı metinler kaleme almıştır. Keza bu mecrada anti­
komünizm üzerine ele aldığı yazılar da din sosludur. Kore Sa­
vaşı'nın devam ettiği günlerde Türk Kültür Derneği'nin "Ko­
re Kahramanlarını Tebcil ve Komünizmi Tel'in" toplantısının
metnini Sebilrüreşad basmıştır. Tevetoğlu'nun konuşması anti­
komünizm ve Islam temalıdır. 1930'lu yıllarda Islam'ı Türk'ün
bünyesini bozan bir illet olarak gören Tevetoğlu , 1950'li yıllar­
dan itibaren bu kanaati değişmiştir. Türkleri, yeryüzündeki Al­
lah'ın kılıcı olarak görmekle birlikte aşın Türkçü söylemlerde
bulunmaktan geri durmamıştır. Burada tek parti dönemi dini

290 Fethi Tevetoğhı , "Önünç'' Kopu z, cil t 1 , sayı 1 , Ma yıs 1 941 , s. 9


2 9 1 Fethi Tevetoğlu, " Hernşericilik Zihniyeti" , Kopuz, cilt 1 , sayı 1 0 , 1 Şubat
1 944, s. 2 18.
2 9 2 Kopuz, cilt 1, sayı 2, 1 5 Mayıs 1939, s . 49.
293 Fethi Tevetoğlu, "Kürşad " , Kopuz, cilt 1 , sayı 2, 15 Mayıs 1939, s. 56.

354
uygulamalara kızgındır. O süreçte dinsizliğin aşılandığını, "az
kalsın" komünist olacaklarını ifade etmiştir. Dolayısıyla o gün­
leri "meşum" olarak tanımlamıştır.294 Hz. Peygambere tebliğ
edilen dinin hakiki müminlerinin inançları gereği ruhsal ola­
rak inhiraf göstermedikleri ve kati surette "sahte" ilah ve put­
lara " tapanların" düştüğü hatayı yapmadıklarını, onun için de
"dinin ruh hastalıkları ve komünizm karşısındaki en büyük de­
ğerinin" bu olduğuna inanmıştır.295 Konjonktüre! olarak Teve­
toğlu'nun düşüncesinin ağırlık sıkleti antikomünizm olmuş­
tur. Altın Işık dergisinde neşrettiği bir metinde, biraz da 3 Ma­
yıs 1 944 olaylarının hıncıyla, komünistler için, "Moskof uşak­
ları kendilerini, analarını, kan ve kız kardeşlerini peşkeş çekip
satabilirler," gibi sarkastik nitelemelerde bulunmuştur.296 Te­
vetoğlu , 1 953 ile 1957 yıllan arasında ABD'de ihtisas yapmış­
tır. Memlekete dönüşte siyasete atılmış ve DP Samsun il başka­
nı olmuştur. 1 9 6 1 seçimlerinde ise AP' den Samsun Senatörü
olarak seçilmiştir.297
lslam vurgusu belirgin bir biçimde ön plana çıkmıştır. Teve­
toğlu , Sovyetler'in camileri, ibadethaneleri ve Rus dışı ekalli­
yetin dillerini yasaklamasını 1960'tan sonra dile getirmiştir.298
Bundan önce bu tür mevzulara girmemiştir. Tevetoğlu'nun, an­
tikomünist mahiyetteki metinleri, 1 960'tan sonra yayınlanmış­
tır. Meclis'e AP Senatörü olarak girdiği dönemde komünizm
karşıtlığında daha aktif hale gelmiştir. Meclis kürsüsünde ko­
münizm ve sol faaliyetler hakkında yaptığı konuşmaları kitap
ve broşür halinde yayınlamıştır. Yukarıda Tevetoğlu'nun Yeni
lstanbul gazetesinde düzenli olarak yazdığı ifade edilmişti. Kö­
şesinin ismi önce "Açıklıyorum" ve ardından da "Açıkça" idi.

294 Fethi Teveıoğlu, "Komünizm Afeti Türkleri Nasıl Komünisıleştirrnek istedi­


ler ? " , Sebilürreşad, cilt iV, sayı 96, Şubat 1 95 1 , s. 326-327.
295 Fethi Tevetoğlu, "Din Karşısında Komünizm ve Ruh Hastalığı", Sebilürreşad,
cilt 14, sayı 328, 3 1 . 10. 196 1 , s. 44-45.
296 Fethi Tcvctoğlu , "Bu Vatan Satılamaz ! " , Kürşad, sayı 1, 2 Haziran 1 94 7 , s. 8.
297 Mert Gönül, Türk Düşünce ve Siyasi Hayatında Dr. Fethi Tevetoğlu, Türk Ocak­
lan Ankara Şubesi, Ankara, 20 1 1 , s. 22.
298 Fethi Tevetoğlu, Yirminci Yüzyılın Yüzharası Utançduvan, Ajans-Türk Matba­
ası, Ankara, 1964, s. 8.

355
Tevetoğlu , bu mecrada ve başkaca yerlerde yayınlanan bazı me­
tinlerini Komünizmle Mücadele Yayınları'ndan Açıklıyorum is­
miyle kitap haline getirmiştir. Kitabın ilk kısmın Meclis kür­
süsünde ve basın üzerinden Milli Eğitim Bakanı Mustafa Şük­
rü Koç ile Köy Enstitüleri ve komünizm üzerine girdiği pole­
miklere ayırmıştır. Milli Eğitim Bakanı ile girdiği polemikte Ba­
kan'ın kendisini "bundan bir süre önce yabancı bir ulusun uy­
ruğu altına girmeğe çalıştığı," iddiasına karşılık Tevetoğlu, bu­
nu "yalancılık" ve de "iftira" olarak geçiştirmiştir.299 Tevetoğ­
lu, 1 94 1 yılından beri "demokrasi düşmanı" olarak gördüğünü
söylediği komünizm, faşizm ve Nazizm müdafileriyle mücadele
halinde olduğunu ifade eder.300 Tevetoğlu , 1 964 yılında kendi­
sini, "ne faşist, ne de Nazi veya rasist" olmadığını, bununla bir­
likte suhuletle "kahrolsun komünistler" diyebileceğini ifade et­
miştir. 301 Tevetoğlu, "Kızıllarca faşist ve ırkçı" ilan edilmekten
rahatsızlığını dile getirmiştir. Fakat Tevetoğlu'nun zikrettiği şi­
irde ırkçılık karşıtı herhangi bir ibare olduğu gibi Türkçü tut­
kuyla yazıldığı aşikardır. 302
Yine Kopuz dergisinde Atatürk'ten hiçbir şekilde bahsetme­
mesine rağmen 1960'lı yıllarda en fazla vurgu yaptığı tarihi ki­
şilerden birisi Atatürk olmuştur. Kendi dış politika vizyonunu
Atatürk'ün dış politikası çizgisinde belirlediğini ifade etmiştir.
Atatürk'ün temelini attığı komşu devletlerle dostluk ilişkisi­
ne değinen Tevetoğlu , dostluk ilişkilerinin normal seyirde de­
vam ettiği Sovyetler'in, lkinci Dünya Savaşı'ndan sonra toprak
talepleri nedeniyle Türk-Rus ilişkilerinin zedelediğini ifade et­
miştir.303 Tevetoğlu, 1 960'lı yıllardan itibaren Atatürk üzerine
yazmaya başlamıştır. Milliyetçi kimliğini, Atatürk milliyetçi­
liği üzerine kurgulamıştır. Tevetoğlu , Mustafa Kemal'in solcu

299 Fethi Tevetoglu, Açı klıyorum, Komünizmle Mücadele Yayınları , Ankara ,


1 965, s. 3 1 .
300 A.g.e., s . 42-43.
301 A.g.e. , s . 1 0 .
3 0 2 Fethi Tevetoğlu, " Kuduz Köpek" , Atsız Mecmua, yıl 2, sayı 1 5 , 1 5 Temmuz
1 962, s. 66.
303 Fethi Tevetoğlu, Dış Politika Görüşümüz, Ajans-Türk Matbaası, Ankara, 1 963 ,
s. 3-4.

356
olmadığını, sol ile mücadele ettiğini ve hatta Mustafa Kemal'i
"antikomünist" bir çerçeveye oturtmuştur. Tevetoğlu, Cumhu­
riyet'in ilk yıllarını Atatürk döneminde lnönü ve Atatürk sonrası
lnönü şeklinde ikiye ayırmış ve ikinci dönemi, Atatürk'ün po­
litikalarından sapma olarak görmüştür. Tarihin tüm günahları
İnönü'ye yüklenmiştir. Atatürk'ten sitayişle bahsedilirken İnö­
nü mütemadiyen yerilmiştir.304
Tevetoğlu , Batılı emperyalistlerin, Çanakkale'de yenildikle­
rinden ötürü Çarlık Rusya'sına yardım ulaştıramadıklarını ve
Rusya'da çıkan karışıklıklar neticesinde Bolşevizm'in ilan edil­
diğini, dolayısıyla bunu Türklere borçlu olduklarını ileri sür­
müştür. 305 Ancak Milli Mücadele yıllarında Sovyetler'in Tür­
kiye'ye yaptığı yardımların "Kurtuluş Mücadelesini bir Bolşe­
vik İhtilaline" dönüştürme amacına matuf olduğunu belirt­
miştir. 306 Çarlık rejimiyle Sovyet rej imi arasında bir fark gör­
memiş, aynı emperyal güdülerin devam ettiğini ifade etmiş­
tir. Sovyetler'in dış politikasının Çarlık rejiminden olduğu gi­
bi alındığını "kızıl emperyalizm, dünkü İslavcılığın kanserleş­
miş" hali olduğunu belirtmiştir.307 Bu nedenle dış politikada
bilhassa Batı devletleriyle ilişkilerin daha geliştirilmesi tarafta­
rı olmuştur. Türkiye'nin Batı Bloku'nda bulunmasından ötürü
"gurur" ve "sevinç" duymuştur. ABD'ye olan bağlılığın ve inan­
cın samimiyetine vurgu yaparak ABD'nin hak ve hürriyetlerin
"muzafferiyeti" için tarihte görülmemiş "fedakarlık" ve "mesu­
liyeti" üstlenmesini takdirle karşılamıştır. Onun ifadesine göre,
dünyayı muhasara altına almak isteyen Sovyet komünizmine
karşı en büyük direnç NATO'dan gelmiştir. Haliyle NATO'yu
"dünya sulh ve hürriyetinin en kuvvetli garantisi" olarak gör­
müştür.308 Dünyayı komünizmden koruma görevini ABD ve
NATO'ya vermiştir.

304 Fethi Tevetoğlu, Benim Gördüğüm Bugünkü Rusya, Komünizmle Mücadele Ya-
yınlan, Ankara, 1968, s. 2 1 , 24-25.
305 A.g.e. , s. 10- 1 1 .
306 A.g.e. , s. 1 1 .
307 A.g.e. , s. 13-14.
308 Fethi Tevetoğlu, Dış Politika Görüşümüz, s. 9.
3 57
Tevetoğlu, Cumhuriyet gazetesinden Kayhan Sağlamer'e da­
yanarak Kıbrıs'ta Rum komünistler ve Sovyetler tarafından
ikinci bir Küba meydana getirilmeye çalışıldığını ifade etmiş­
tir. 309 Sovyetler'in Kıbrıs'ta Rum kesimine silah gönderme­
si endişeleri arttırmıştır. 3 1 0 O dönemlerde bu endişe sadece
Tevetoğlu'nda yoktur. Örneğin Tarık Zafer Tunaya 1 964 yı­
lında verdiği bir konferansta Kıbrıs'ın yeni bir Küba olacağı­
na dair kaygılarım dile getirmiştir.31 1 Fahir Armaoğlu da Kıb­
rıs'ta komünizme dikkat çekmiştir. 3 1 2 Tevetoğlu , Kıbrıs'ın sa­
dece Rum milliyetçilerinin tehdidiyle karşı karşıya olmadığı­
m aynı zamanda komünizm tehdidinin de bulunduğunu vur­
gulamıştır. 313
Tevetoğlu , antikomünistler içerisinde diplomatik bir dille
"self-determination"a değinenlerden birisidir. 1 944 yılından
itibaren BM'nin "self-determination" politikasının sonucu ola­
rak zaman içerisinde kırk dört devletin bağımsızlığına kavuş­
tuğunu, ancak Lenin, Stalin ve Kruşçev'in "ulusların kendi ka­
derini tayin hakkını" dillendirmelerine rağmen bu hakkı iste­
yenlere "siyasi suç" işlemiş muamelesi yaptıklarım belirtmiş­
ti. 3 1 4 Bolşevik devrimin gerçekleştiği günlerde , 1 9 1 Tde , Le­
nin ve Stalin imzasıyla Rusya Halklannın Haklan Beyanname­
si yayınlanmıştı. Bu beyannamede halklara "kendi kaderleri­
ni tayin etme hakkı" tanınmıştı . Ancak kısa süre sonra bunu
hiçe saymışlardı. Bağımsızlığını kazanan Azerbaycan'ı işgal et­
mekle ilk adımı atmış ve gerisi de gelmişti. Estonya, Litvanya,
Letonya ile birlikte boyunduruğu altındaki gayri Hıristiyan ve
Rus milletlere kendi kaderlerini tayin etme hakkını tanımadı­
ğını, 1953 yılında Doğu Berlin Ayaklanması, 1956 hem Macar

309 Cumhuriyet, 3 1 Temmuz 1 963.


3 1 0 Fethi Tevetoğlu, Kıbns ve Komünizm, Komünizmle Mücadele Yayınlan, An­
kara, 1 966, s. 47.
3 1 1 A.g.e. , s. 48.
3 1 2 Fahir Armaoğlu, " Kıbrıs ve Sovyetler" , Cumhuriyet, 4 Mart 1 964; "Kıbrıs'ta
Sovyet Yardımı" , Cumhuriyet, 26 Ağustos 1 964.
3 1 3 Fethi Tevetoğlu, Kıbns ve Komünizm, s. 39.
314 Fethi Tevetoğlu, Yirminci Yüzyılın Yüzharası: Utanç Duvan, Komünizmle Mü­
cadele Yayınlan, Ankara, 1 964, s. 29.

358
ve hem de Poznan halk nümayişi ve 1 968 Prag'da halkın ba­
ğımsızlık mücadelesini Sovyetler'in çok sert bir şekilde bastır­
dığını belirtmişti.
Tevetoğlu'na göre, uluslararası komünizm, dünyanın her ye­
rinde, açık ve gizli örgütleri, "satın alınmış uşak ve ajanları" ara­
cılığıyla belli bir sistem ve program dahilinde yıkıcı faaliyetle­
rini sürdürmüştür. Dünya komünistlerinin, Moskova'da yap­
tıkları Muharrirler Kongresi'nde komünistlere "memleketini­
zi, mümkün olduğu kadar sınıf ve zümrelere bölünüz. Patron
ve işçi arasında sürekli anlaşmazlıklar çıkarınız," şeklinde ken­
di ülkelerinde takip edecekleri politikaların dikte edildiğini ileri
sürmüştü. Tevetoğlu'nun yaptığı yoruma göre, 6-7 Eylül olayla­
n, ordunun siyasete karışması, milliyetçi-muhafazakar kalemle­

rin inkılap ve Atatürk düşmanı olarak gösterilmesi, yobaz geri­


cilikle itham edilmesi yukarıdaki talimatın gereği olmuştur.31 5
Tevetoğlu , Meclis-i Mebusan Zabıt Cerideleri , dönemin basını
ve anılardan yola çıkarak 1 1 . Meşrutiyet'te Meclis-i Mebusan'da
yer alan gayrimüslim sosyalist mebusların amaçlarının peşine
düşmüştür. Çünkü bu mebuslar Taşnaksutyun gibi örgütlerin
üyeleriydiler. Sosyalistlerin başından beri memlekete düşman
olduklarını anlatmaya çalışmış , burada süreklilik kurma ça­
bası içerisinde olmuştur. Meclis-i Mebusan'da yer alan Müslü­
man-Türk mebusların asla sosyalist olmayacağını, bilakis "an­
ti-sosyalist" olduklarını söylemiştir. Bu , Tevetoğlu'nun güçlü
bir iddiasıdır. Tevetoğlu, Meclis-i Mebusan'da yaşanan sosya­
lizm tartışmaları üzerine kitapta alıntıladığı antisosyalist ve an­
tikomünist bir yazı için " tam 56 yıl önce Türkiye'mizde sosya­
lizm ve komünizm karşısında Türk toplumunun görüş ve dü­
şünüşüne örnek teşkil eden yazı," diye nakletmiştir. Ona göre,
Türklerin sosyalizm ve komünizm karşıtlığında bir süreklilik
vardır.31 6 Tevetoğlu, bazı solcuların Kemalizm'den sol bir dok­
trin çıkarma girişimlerinin beyhude olduğunu ispat etmeye ça­
lışmıştır. Kitabın ilk baskısı y aklaşık 700 say fa ve 1 9 1 0 ile 1 960

3 1 5 A.g.e. , s. 6-7
3 1 6 Fethi Tevetoğlu , Türkiye'de Sosyalist ve Komünist Faaliyetler, Ankara, 1 967,
s. 45.

359
yıllan arasındaki sol faaliyetler incelendiği halde kitabın yarı­
sından fazlası, Milli Mücadele dönemi sol faaliyetlere aynlmış­
tır. Kitap, yazıldığı dönemde Yön hareketinin kendini hem sola
hem de Kemalizm'e dayandırmış olmasının etkisinde kalmıştır.
Tevetoğlu, Türkiye sol tarihinde belli başlı olaylara, devlet ile
solun mücadelesine odaklanmıştır. Komünizmi ve sosyalizmi
fikir olarak tartışmamıştır. Milli Mücadele yıllarından itibaren
devletin sol faaliyetleri kontrol etmesini, tevkifatları ve mahke­
me kayıtlannı işlemiştir.
Tevetoğlu , Türkiye sol tarihini "kızıl faaliyet" olarak değer­
lendirmiştir. Sosyalizm ve komünizm kavramlarının aynı ol­
madığını, bunu ayırt etmek gerektiğini ifade etmiştir. Türki­
ye'de savunulan, yaymaya çalışılan sosyalizm, "Marksçı-Lenin­
ci" , "ihtilalci sosyalizm" yani komünizmdir. Komünizm, Türk
kanununa göre yasaktır. Bu yasağı bertaraf etmek için, Türk
komünistleri sosyalizmi maske yapmışlardır. Tevetoğlu'nun
kitaplarının kaynakçalarında da görüldüğü üzere Marksizm ve
sosyalizm ile ilgili teorik kitaplar yer almamıştır. Dolayısıyla te­
orik alt yapı olmadan böyle bir ayrıma gitmiştir.
Tevetoğlu'na göre Atatürk, daha Milli Mücadele'nin başın­
dan itibaren, komünizmin, Üçüncü Enternasyonal'in kesin bir
şekilde aleyhinde yer almıştır. "Bila kayd-ü şart Rus tabiiyeti
demek olan dahildeki komünizm teşkilatı gaye itibariyle tama­
men bizim aleyhimizdedir. Gizli komünizm teşkilatını her sü­
rette tevkif ve teb'id etmek mecburiyetindeyiz," demişti. Teve­
toğlu , Atatürk Sovyetler'den yardımı alıncaya kadar Sovyet ve
Bolşevizm aleyhtarlığını ifşa etmediğini ileri sürmüştür. 3 1 7
Nizam Önen, Tevetoğlu'nun 1940'lı yılların ilk yarısında sa­
vunduğu görüşleri için , "bu dönemde diğer Turancı-Türkçü­
lerden farkı lslam'a verdiği önem" noktasında ortaya çıktığını
ifade etmiştir.31 8 Fethi Tevetoğlu üzerine yapılan başka bir ça­
lışmada ise, onun dine olan ilgisinin l 960'tan sonra ortaya çık­
tığı ima cdilmiştir. 3 1 9 Ancak y ukarıda işaret edildiği şekilde So-

3 1 7 A.g.e. , s. 1 19.
318 Nizam Önen, a.g.rn. , s. 623-624.
3 1 9 Mert Gönül, a.g.e. , s. 1 48.

360
ğuk Savaş'ın ilk yıllarında milliyetçilikle İslamcılığın yakınlaş­
tığı ortamda Tevetoğlu da bunun etkisinde kalmış ve Sebilür­
reş ad'a yazdığı yazılarda lslam'a bariz biçimde vurgu yapmıştı.
Daha önceleri, lslam'ın Türklüğe zarar verdiğini söyleyen Te­
vetoğlu , 1960'lı yıllarda bambaşka bir yöne evrilmiştir. lslam'ı
ve Türklüğü "parçalamaya" ahdeden emperyalizme karşı, Müs­
lümanların, birlik ve beraberlikle çeşitli alanlarda birbirlerinin
muavenetine ihtiyaçları olduğunu ifade etmiştir.320 lslam için,
"dinlerin en ulusu " , Hz . Peygamber için de "Allah'ın en aziz
kulu"321 ifadelerini kullanmıştır.

Nihal Atsız'm düşüncesinde antikomünizm


Hüseyin Nihal Atsız , 1 905 yılında lstanbul'da doğmuştur.
1 922 yılında lise eğitimini tamamladıktan sonra Askeri Tıbbi­
ye'ye girmiştir. O yıllarda "komünistlik" ve "azınlık milliyet­
çiliği" tartışmalarına Atsız da iştirak etmiş ve hatta kavga etti­
ği de olmuştur. Öyle ki burada okurken Arap asıllı bir komuta­
na selam vermediği için ( 1 925) okuldan atılmıştır. Atsız, 1 93 1
yılında tarihçi Fuat Köprülü'nün asistanı olmuştur.322 Tam bu
sırada Atsız mecmuayı çıkarmıştır. Ancak dergi, kısa süre son­
ra ( 1 932) , kapatılmıştır. Atsız, 1 93 2 yılında yapılan Türk Ta­
rih Kongresinde dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip ile
Zeki Velidi Togan arasındaki tartışma dolayısıyla Pertev Naili
Boratav'ın da içinde olduğu yedi arkadaşı ile birlikte "Zeki Ve­
lidi'nin talebesi olmakla iftihar ederiz," şeklinde Reşid Galip'e
bir telgraf çekmişlerdi. Telgraf, kongrede büyük gürültüye ne­
den olmuştu . Bunun üzerine Atsız, asistanlık görevinden uzak­
laştırılmış ve Malatya'ya öğretmen olarak atanmıştı ( 1933 ) . Bu­
radan da Edirne'ye tayin edilmişti. 323 O süreçte Orhun dergisini

320 Fethi Tevetoğlu , Mukaddes Topraklardan Geçen Yol, Ajans-Türk Matbaası,


Ankara, 1 966, s. 42.
3 2 1 A . g .e. , s. 44.
322 Osman F. Sertkaya, Nihal Atsız, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınlan, Anka­
ra, 1 987, s. 1 -4.
323 Nihal Atsız, Türkçülüğe Karşı Haçlı Seferleri ve Çektiklerimiz, Baysan Basım ve
Yayın Sanayii A.Ş., İstanbul, 1 992, s. 72.

361
( 1 933) çıkarmış, ancak kısa süre sonra bu dergi de kapatılmış­
tır. Atsız'ın ilk dönem çıkardığı dergiler, dönemin siyasal ikli­
mine ters düştüğü için hemen kapatılmıştır. Atsız, farklı işler­
de çalışsa da yayıncılıktan hiçbir zaman geri durmamıştır. 1 942
yılında Orhun'u tekrar çıkarmıştır. Ancak, 1 944 yılında yazdı­
ğı iki mektuptan ötürü, derginin yayın hayatına son verilmiş­
tir. 1952 yılında Orhun'u üçüncü defa yayınlamış, 68 sayı çık­
tıktan sonra kapanmıştır. Bu sefer birilerinin müdahalesiyle de­
ğil, Atsız'ın belirttiğine göre, dergi, "Onu idare edenlerin yor­
gunluğu ," nedeniyle kapanmıştı.324 Keza, yayın sahibi olan is­
met Tümtürk, Atsız'ı doğrulamış, dergiyle uğraşacak vakit bu­
lamadıklarını belirtmişti. Atsız'ın en son çıkardığı ve öncekile­
re oranla daha uzun süreli çıkan dergi, Ôtüken ( 1 964- 1 975) ol­
muştur.
ikinci Dünya Savaşı sırasında, Türkiye'de sol faaliyetlerin
arttığı dönemde, Atsız tekrar sahneye çıkmıştır. Dönemin Baş­
bakanı Şükrü Saracoğlu'na hitaben yazdığı iki mektup , epey
ses getirmişti. Bu mektuplar nedeniyle Sabahattin Ali ile dava­
lık olmuştu. Atsız'ın bundan sonraki hayatı, 1 975 yılında ölü­
müne dek hep kavgaların, mahkemelerin ve polemiklerin içe­
risinde geçmiştir.
Nazım Hikmet, 1 929 yılında Sertellerin Resimli Ay dergi­
sinde "Putları Yıkıyoruz" kampanyasıyla eski Türk büyükle­
rine "savaş" açmıştı . Atsız, Nazım Hikmet'in, Ahmet Haşim,
Hamdullah Suphi ve Yakup Kadri'den sonra Namık Kemal için
"Arslan postu giymiş"325 şeklinde ifade kullanmasını barda­
ğı taşıran son damla olarak görmüş ve müdahale etme zamanı­
nın geldiğine karar vermiştir. Bunun üzerine, 1935 yılında Ko­
münist Donkişot'u Proleter Burjuva Nazım Hikmetof Yoldaşa diye
bir broşür bastırmıştı. Bu broşürden dolayı dönemin Adalet Ba­
kanı Şükrü Saracoğlu, İstanbul Savcılığı'na Atsız aleyhine dava
açılması için talimat vermişti. Fakat mahkeme, broşürde her­
hangi bir suç unsuru bulunmadığına karar vermişti.326

324 Altan Deliorman, Tanıdığım Atsız, Boğaziçi Yayınlan, lstanbul, 1 978, s. 44.
325 Nihal Atsız, En Sinsi Tehlike, Aylı Kurt Yayınlan, lstanbul, 1 943, s. 3 .
3 2 6 Hayri Yıldınm, Son Türkçü Atsız, Togan Yayıncılık, İstanbul, 20 1 3 , s. 34.

362
Daha bunun külleri soğumadan, Atsız, yeni bir maceraya gi­
rişmiştir. Sabahattin Ali'nin, 1 940 yılında yayınladığı içimizde­
ki Şeytan romanı üzerine Atsız içimizdeki Şeytanlar serlevha­
sı altında bir broşür yayınlamıştır. Evvel-emirde, romanın kısa
bir özetini vermiş, ardından da roman karakterlerinin gerçek
hayattaki karşılığını okura sunmuştur. Onun yayınladığı bro­
şürde ifade ettiğine göre, romandaki Profesör Hikmet, Mük­
rimin Halil Yınanç'tır. Bu mecrada Yınanç'ın, "vatan haini, ya­
bancı devletler hesabına çalışan ırz düşmanı" olarak resmedil­
mesinin altına yatan temel dürtü, liselerde verdiği tarih dersle­
rinde komünizmle ilgili olarak "her memlekette komünizm gi­
bi vatan aleyhtarı fikirlere saplanacak bir kaç orospu çocuğu çı­
kabilir," tümcesini zikretmesine bağlamıştır:327

Rusyalı bir Türk olduğu anlaşılıyor. Nihat ve arkadaşları bir


takım ırkçı ve Turancı fikirler neşrediyorlar. Meğer bunlar ya­
bancı bir devlet hesabına çalışıyorlarmış. Hatta Profesör Hik­
met de bunların arasında imiş. Yabancı devletten alınan para­
ları ise perde arkasındaki kodamanlar yiyip küçüklere bir şey
bırakmadıklarından nihayet bunlardan bazıları işi hükümete
328
haber veriyorlar.

Sabahattin Ali'nin yukarıda alıntılanan yorumu ile ilgili ola­


rak Atsız, "ırkçı" , "Turancı" ve "Anadolucu" insanları "sa­
tılmış" biçiminde gösterdiğini, onları küçültmek suretiyle
"kompleks" duyduğu insanlardan "öç" aldığını iddia etmiştir.
Atsız, kendisini ırkçı, Turancı ve Türkçü gördüğü için Sabahat­
tin Ali'nin ithamlarına cevap verme lüzumunu duymuştur. 3 2 9
Atsız, bir tartışmalarında Sabahattin Ali'nin kendisine komü­
nizmin İspanya ve Çin'de iktidara geleceğini iddia ettiğini be­
lirtmiştir.330 Aslında, Sabahattin Ali ve Atsız önceleri iyi arka­
daştılar. Sabahattin Ali, Atsız'ın çıkardığı Orhun dergisinde şi-

327 N ihal Atsız, içimizdeki Şeytan, Baysan Basım ve Yayı n ve Sanayi A.$., lstanbul,
1992, s. 25.
328 A.g.e. , s. 9.
329 A.g.e. , s. 10.
330 A.g.e. , s . 18.
363
irler yayınlamıştı. Atsız'a göre, Sabahattin Ali sonradan komü­
nist olmuştu.331
1 943 yılında Faris Erkman, En Büyük Tehlike ismiyle bir bro­
şür yayınlamıştı.332 Türkçü faaliyetlerin anlatıldığı ve bundan
rahatsızlık duyulduğunu belli eden metin, büyük bir gürültü­
ye neden olmuştur. Meclis'te milletvekilleri bu metnin muhte­
vasını tartışmışlardır. Metnin yayınlandığı süreçte, Almanların,
Sovyet saldırısının başarıya ulaşamayacağı kesinleşmişti. Sov­
yetler, Almanların saldırılarını büyük ölçüde durdurmuşlardı.
Broşür, biraz da bundan cesaret alarak, ikinci Dünya Savaşı sı­
rasında Almanya'nın kazanmasını isteyen Türkçü-Turancıla­
ra yönelik bir tepki olarak yazılmıştı. Biçimsel olarak milliyet­
çiliğin Pan-Türkizm'e dönüşümü Kemalizm'in milliyetçilik il­
kesi ve Atatürk'ün dış politikada "pancı" idealleri tenkit etme­
si üzerine kurulmuştur. " Kukla" diye zikredilen Pan-Türkist
ve Türkçülerin Almanlar tarafından çok rahat bir şekilde ma­
nipüle edildikleri ifade edilmiştir. Metinde Atsız ve Reha Oğuz
Türkkan arasındaki polemik kastedilerek Türkçüler ırkçılıkta
o kadar ileri gitmişlerdir ki artık işi birbirlerinin ırkını sorgu­
lamaya vardırmışlardı . Erkman, Pan-Türkizm'in Almanlardan
Türklere miras olduğunu ileri sürmüştür. Diğer tarafta Türki­
ye'de bulunan Zeki Velidi Togan, Ayaz Ishaki, Muharrem Feyzi
Togay gibi dış Türkler de tenkit konusu olmuş ve mahut isim­
lerin gidip kendi memleketlerinde mücadele vermeleri isten­
miştir. Bunların, faaliyetlerinin Türkiye'yi tehlikeye attığı be­
lirtilmiştir.333 Türkçülerin, Kemalizm'in ilkeleri ve Cumhuri­
yet inkılabına yekün karşı oldukları ampirik verilerle ispatla­
maya çalışırken kendisini dönemin iktidarına göz kırpmaktan
alıkoyamamıştır.
Reha Oğuz Türkkan "Hesap Veriyoruz" başlıklı bir yazı ka­
leme almıştı. Faris Erkman'ın, En Büyü k Tehlike'de bu yazıya
331 Süleyman Kocabaş, Yakın Tarihimizin Sosyal Depremlerinden 1 944 Türkçülük­
Turancılık Olayı, Vatan Yayınlan, lslanbul, 2008, s. 55.
332 Bu broşürün kim tarafından yazıldığı tartışmalıdır. Bu tartışma için bkz. Hay­
ri Yıldınm, Son Türkçü Atsız, s. 348-354.
333 Faris Erkman, En Büyük Tehlike Milli Türk Davasına Aykın ve Bir Cereyanın
lçyüzÜ, Ak-ün Matbaası, lstanbul, 194 3, s. 4-6, 10, 1 2 .
364
atıf yaparak Türkçüleri, birbirlerini suçladıklarından ötürü ala­
ya alması, Atsız'ı çileden çıkarmıştı. Bu nedenle Atsız, "solcu
dönmelere de ayrıca cevap vereceğim. Beklesinler," diye gür­
lemişti. 334
Erkman'ın yukarıda zikredilen tenkitlerine verilen cevap ge­
cikmemişti. Bu işi de her zamanki gibi Atsız üstlenmiştir. Atsız,
metni okuduğunda, bunun bir Alman Yahudisinin kaleminden
çıktığı intibaı edindiğini ifade etmiştir. Metinde "ırkçı Türkçü­
lerin en küstah ve cüretlilerinden birisi" olarak ilan edilen At­
sız, bunu en büyük "şereflerden" birisi olarak addetmiştir.335
En Büyük Tehlike'de Pan-Türkçülüğün Almanlardan mülhem
olduğu zikredilmişti. Fakat Atsız bunu Türkçülük olarak al­
gılamıştı . Tabii ki ikisi farklı mevzulardır. Erkman'ın bahset­
tiği mevzu , l 940'lı yılların ortamında Türkçülerin irredantist
hayallere kapılmaları ve bu hayallerin de vakti zamanında Al­
manlardan ithal edildiğine yönelik tespittir. Ancak Atsız, Kaş­
garlı Mahmud'un, "Türkleri Tanrı'nın, has ordusu sayması" ,
Abbasi ordusundaki Türklerin Türkçeden başka dil bilmemek­
ten övünç duymaları, Ali Şir Nevai'nin Türkçeyi Farsçadan üs­
tün görmesi gibi tarihten örneklerden yola çıkarak Türklerin
çok eski tarihlerden beri Türkçü olduklarını ileri sürmüştür.336
Erkman'ın Türkçüleri Alman ajanı olarak lanse etmesinin de
bir "iftiradan" başka bir şey olmadığını ifade etmiştir. 337 Türk
ve Alman ırkçılığının kendine has özelliklerini ortaya koyan
Atsız, Alman ırkçılığını reddetmiştir. Atsız'ın ifade ettiği Türk
ırkçılığının yanında Alman ırkçılığı mutedil kalmıştır.
Türkçü İsmail Hakkı Baltacıoğlu , 1 944 yılının başlarında
İstanbul Halkevi'nde konferans verdiği sırada bir grup solcu
genç, konferansı sabote etmişti . Bunun hemen ardından At­
sız , Orhun dergisinde "Türkçü Başbakan Saracoğlu'na" hita­
ben Mart ve Nisan ayında iki adet mektup neşretmiştir. Bu

334 N ihal Atsız, Hamza Sadi Özbek, Hesap Böyle Vni l i ı, A y kurt Ya y ınları, lstan-
bul, 1 943, s. 28, 48.
335 Atsız, En Sinsi Tehlike, s. 45.
336 A.g.e. , s . 46.
337 A.g.e. , s . 49.
365
mektupta Atsız'ın, Saracoğlu'na hitap etmesinin sebebi, Sara­
coğlu'nun, daha evvel "Biz Türküz, Türkçüyüz ve daima Türk­
çü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu
kadar ve laakal o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir," de­
mesidir. Atsız, ne "ırkımızın" ne de "devletimizin" tarihinde
şimdiye kadar hiç kimse, bu kadar aleni, Türkçülüğünü açık­
ça vurgulamadığını, ancak sözlerin zikredildiği tarih üzerin­
den epey zaman geçmesine rağmen zikredilen Türkçülüğü fii­
liyatta göremediklerinden yakınmıştır. Bunu ifade ettikten he­
men sonra, İsmail Hakkı Baltacıoğlu'nun İstanbul Halkevi'nde
konferans verdiği sırada solcu gençliğin konferansı sabote et­
mesini anlatmıştır. Atsız, "komünist nümayiş" olarak gördü­
ğü bu olay hakkında neden tahkikat yapılmadığını sormuştur.
Diğer taraftan yurdun farklı yerlerinde Türklüğe hakaret edil­
diğini, örneğin İstanbul'da İstiklal Marşı okunurken " melezle­
rin" ayağa kalkmadığı, bir lisede, "arabacı araba olmadığı gi­
bi Türkçü de Türk değildir," denilerek Türkçülükle alay edil­
diği, başka bir okulda bir öğretmenin öğrencilere hitaben "He­
piniz Türk değil misiniz? Allah hepinizin belasını versin. Al­
man veya İngiliz olmadığıma pişmanım," gibi mütenevvi "sal­
dırıların" karşılık bulmadığı için arttığını sarahaten belirtmiş­
tir.338 Atsız bununla yetinmemiş ve ikinci mektubu da yayınla­
mıştı. lkinci mektupta, bir önceki mektubun yarattığı etkiden
kısa bir şekilde bahsettikten sonra, asıl mevzuya giriş yapmış­
tır. Bu da İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türkiye'de komünizm
ve komünistlerin varlığı tartışmasıdır. Atsız, Saracoğlu'na hita­
ben şunları yazmıştır:339

Türkiye'de komünistler var mıdır sorusu bir takınılan tarafın­


dan sorulabilir. Şunu unutmamalı ki komünistler hiçbir za­
man biz komünistiz diye açıkça kendilerini ortaya vermezler.
Onlar Halk Partisinin çok elastiki olan altı okundan halkçılı­
ğı alıp kendilerini halkçı yurtseverler gibi ortaya atarlar. Fa-

338 Nihal Atsız, "Başvekil Şükrü Saracoğlu'na Açık Mektup", Orkun, sayı 20 , 1 6
Şubat 195 1 , s. 10- 1 2 .
339 Nihal Atsız, "Başvekil Şükrü Saracoğlu'na ikinci Açık Mektup" , Orkun, sayı
22, 2 Mart 1 95 1 , s. 1 0- 14.

366
kat onların hakiki benliğini anlamak için dahi olmaya lüzum
yoktur. Irk ve aile düşmanlığı, din ve savaş aleyhtarlığı, faşist­
liğe hücum perdesi altında milliyeti baltalama, yurdumuzdaki
azınlıklara aşın sevgi, her şeyi iktisadi gözle görüş, onları açı­
ğa vuran damgalardır. En büyük düşmanları olan milliyetçile­
re ırkçılık noktasından saldırmaları, milliyetçilikte ırkçılığın
temel olduğunu bilmemelerinden dolayıdır. Temeli yıkılan ya­
pının bir anda çökeceğini çok iyi kestirmişlerdir.

Bundan sonra Sabahattin Ali, Pertev Naili Boratav, Sadrettin


Celal Antel, Hasan Ali Ediz ve de Ahmet Cevat Emre'nin isim­
lerini açıktan zikrederek, bunların komünist olduklarını ve
Türkiye'de komünist faaliyetlerde bulunduklarını belirtmişti.
Atsız, bunların, ivedilikle görevlerine son verilmesi gerektiğini
ve Milli Eğitim Bakanı'nın görevinden ayrılmasının "vatanper­
verane" bir hareket olacağını söylemiştir.340
Atsız'ın yukarıda ifade edilen ikinci mektubunda Sabahattin
Ali için "vatan haini" denmişti. Bunun üzerine, Atsız'ın iddiası­
na göre, Hasan Ali Yücel ve Falih Rıfkı'nın "kışkırtmasıyla" Sa­
bahatin Ali, Atsız aleyhine dava açmıştı.341 Mahkeme 26 Nisanı
1 944 tarihinde Ankara'da başlamıştı. lstanbul'dan Ankara'ya ge­
len Atsız'ı karşılayanlar, "kahrolsun komünistler" , "yaşa Atsız"
diye slogan atmışlardı. llk duruşmadan itibaren milliyetçi genç­
lik bu davaya ilgi göstermişti. 342 Gençliğin nümayişinin gün bo­
yu devam etmesi, Hükümet'i tedirgin etmişti. Atsız'ın kaldığı
otel, polis tarafından sanlmıştı.343 Atsız'ı mahkemede Rasih Ye­
ğengil, Ferruh Ağan ve Hamit Şevket lnce müdafaa etmişti. An­
cak Hamit Şevket lnce, daha sonra, davadan çekilmiştir.344 At-

340 A.g.e. , s. 1 1 - 1 3 .
3 4 1 Mustafa Müftüoğlu'nun belirttiğine göre, Sabahattin Ali, hem savcıya hem de
Konservatuvar Müdürü Orhan Şaik Gökyay'a, "Ben dava açmayacaktım, Ha­
san Ali Bey böyle istedi," demiştir. Mustafa Müftüoğlu, Çankaya'da Kabus: 3
Mayıs 1 944, lstanbul, 1977, s. 46.
342 Akkan Suver, Nihal Atsız, s. 41.
343 Akkan Suver, a.g.e.
344 Avukat Hamit Şevket ince, 1951 yılında, Atsız'ın ırkçı olduğunu fark edince
davayı bıraktığını beyan etmesi üzerine Atsız bunun "yalan" olduğunu Falih
Rıfkı'nın aracılığıyla lnönü tarafından verilen emirle avukatlığı bıraktığını ile-

367
sız, mahkemede yaptığı müdafaada, bu davayı "Türkçülükle ko­
münizmin, bu milleti hür yaşatmak isteyenlerle yabancı mer­
kezlere bağlamak isteyenlerin, mazinin şeref mirasına bağlı kal­
mak isteyenlerle bütün mukaddesatı inkar edenlerin" davası
olarak görmüştür.345 Dava 3 Mayıs 1 944 tarihinde karara bağ­
lanmıştır. Mahkeme, "mücerret olarak söylenen, 'vatan haini'
tabirini" hakaret olarak kabul etmemiş ve ona göre de ceza ver­
mişti. Ancak cezada da indirime gidilmiş ve bu da ertelenmiş­
ti. 346 Mahkeme bittikten sonra, Atsız etrafındaki gençlerle bir­
likte DTCF' de Osman Turan ve asistanı Ahmet Ellezoğlu'nu zi­
yaret etmişti. Bunun üzerine 4 Mayıs'ta Osman Turan Bakanlık
emrine alınmış, Ellezoğlu da okuldan uzaklaştırılmıştı. 347
Duruşma bittikten sonra, gençler harekete geçmiş, slogan ata­
rak Ulus Meydanı'na gitmişlerdi. Polis, olaylardan sonra öğren­
cileri ve ileri gelen Türkçüleri, Atsız, Reha Oğuz Türkkan, Or­
han Şaik Gökyay, Necdet Sançar, Zeki Velidi Togan, Hasan Fe­
rit Cansever, lsmet Tümtürk, Fethi Tevetoğlu , Osman Yüksel
Serdengeçti, lsmail Hakkı Yılanlıoğlu, Kadircan Kafh, Abdülka­
dir lnan, Ahmet Caferoğlu, Mükrimin Halil Yınanç, Ahmet Kı­
nmer, Muharrem Feyzi Togay, Hüseyin Namık Orkun, Ziyaed­
din Fahri Fındıkoğlu, Hüseyin Emir Erkilet, Mustafa Müftüoğlu,
Cemal Oğuz Öcal, Nihat Sami Banarlı, Peyami Safa, Osman Tu­
ran, Alparslan Türkeş, Ali lhsan Sabis vd. tutuklanmıştı.348 Sa­
nıklann bir kısmı zaman içerisinde tahliye edilmişti. Geri kalan­
lara ise on yıla kadar varan hapis cezalan verilmişti. Daha sonra
karar, Askeri Yargıtay'a intikal etmişti. Yargıtay da 1 947'de bü­
tün sanıklan suçsuz bulup mahkemenin hükmünü bozmuştu. 349
Atsız, 3 Mayıs 1 944 olaylarını, Türk gençliğinin bir "uyarma­
sı" ve "uyanması" olarak görmüştür. Bu uyarma ve uyanma "so­
lun sempatizanı" diye tanımladığı lnönü ve çevresindeki solcu-
ri sürmüştür. Nihal Atsız, "Yalan " , Orhun, sayı 34, 25 Mayıs 1 95 1 , s. 3.
345 Nihal Atsız, "Müdafaam", Orhun, yıl 1, sayı 3-4, Mayıs-Nisan 1 962, s. 14.
346 Necmettin Sefercioğhı , .l Mayıs 1 944 ve Tıi rhçıiliih Dava s ı , Türk Ocakları An-
kara Şubesi Yayınları, Ankara, 2009, s. 7.
347 A.g.e., s. 8.
348 Kocabaş, a.g.e. , s. 5 7-58, 74.
349 Kocabaş, a.g.e. , s. 77-78.

368
lara karşıdır. Atsız'a göre, memleketin "sinsi" bir şekilde komü­
nizme sürüklenmesi bu yürüyüş sayesinde durdurulmuştu. Ak­
si takdirde "Türkiye'nin de Romanya, Çekoslovakya, Macaristan
gibi oldubitti ile komünist olması kısa bir zaman meselesiydi. "350
lnönü'nün, 1 9 Mayıs 1 944 Nutku, geniş ölçüde Türkçülük
olayı ile alakalıydı. lnönü, milliyetçiliği tarif ederken Anaya­
sa'da tarif edilen milliyetçiliğin benimsenmesini istemişti. Irkçı­
lığa karşı olduklarını ifade etmişti. Turancılıktan bahsederken,
"yine son zamanların zararlı ve hastalıklı gösterisi," sözcükleri­
ni zikretmişti. Turancılar, "fesatçılar" diye nitelendirilmişti. Bu­
nun dışında Turancılığın, Türkiye'nin sınır komşularıyla sorun
çıkarmaya gebe bir fikir olduğu hassaten vurgulanmıştı. 351
Atsız da, Necip Fazıl gibi "Türkiye solcularının anası" olarak
CHP'yi görmüştür. Atsız, komünistlerin CHP içerisinde kuluç­
kaya yattıklarını düşünmüştür. Öyle ki, 1 944 yılında Türkçüleri
tabutluklara sokanlar da onlardır.352 Bu nedenle CHP'de Türk­
çü bulunamayacağını iddia etmiştir.353 Atsız, ikinci dönem Or­
kun'un yayın hayatına son verirken yazdığı "Veda" başlıklı ya­
zısında okurlarına "ırkçı" olarak kalmalarını sıkı sıkı tembih et­
miş ve "ırkçılık milleti parçalamaktır," demenin ancak lnönü
ve "yardakçılarının" ağzına yakıştığını ifade etmiştir.354 Atsız'ın,
CHP'yi solcuların kuluçkası olarak görmesinin altında yatan bir
diğer neden de 1939 yılında Boran, Boratav, Berkes'in DTCF'de
istihdam edilmelerinin yanı sıra Hasan Ali Yücel'in bu isimle­
ri koruduğuna olan inançtır. Bu nedenle Türkçülerin önem­
li bir kısmı, lnönü dönemi CHP'siyle barışık olmamıştır. Bun­
dan mütevellit Türkiye çok partili hayata geçtikten sonra, Türk­
çü kadrolar tedricen CHP'den kopmuşlardır. lnönü'nün 19 Ma­
yıs Nutku bu olanlara tuz biber ekmiştir. Türkçülerin kafasında,

350 N ihal Atsız, Tarih, Kültür ve Kahramanlar, Ötüken Yayınlan, İstanbul, 201 1 ,
s . 65.
351 Milli Şef Cumhurreisi lnônü Tarafından 19 Mayıs 1 944 Günü Gençlik ve Spor
Bayramı Münasebetiyle An kara 1 9 Mayıs Stadyumunda Verilen Nutu k , Cumhu­
riyet Halk Partisi Genel Sekreterliği, Ankara, 1944, s. 3-8.
352 Nihal Atsız, "Millet'in ifşaatı" , Altın-Işık, cilt 1, sayı 6, 25 Haziran 1947, s. 3.
353 Nihal Atsız, Makaleler lll, s. 28.
354 Nihal Atsız, "Veda", Orhun, sayı 68, 1 8 Ocak 1952, s. 3.

369
CHP'nin sola yol verdiği inancı kesinleşmiştir. Ancak Soğuk Sa­
vaş'ın ilk yıllarındaki demokratikleşme sürecinden solun siyasi
olarak faydalanmak istemesinin önünde duran CHP'yi neredey­
se hiç görmemişlerdir. Tan baskını, sol partilerin kapatılması ve
DTCF olayı gibi mütenevvi antikomünist hareketler CHP'nin
içindeki Türkçü kanadın eseri olarak görülmüştür.
Atsız, Batı'nın esin kaynağı olduğu Türk aydınının, "iyi ni­
yetli de olsa" bazen yanılgıya düştüğünü ifade etmiştir. Batı'da­
ki herhangi "iyi" bir uygulamanın Türkiye'ye de iyi geleceği­
ne inandığını, mesela Namık Kemal'in Fransa'dan parlamen­
ter sistemi getirmeye çalışırken enine boyuna düşünmediği­
ni, "Türklerin üçte bir oranında temsil edileceğini" ve sonuçta
Türklerin hakimiyetini kaybedeceğini düşünmediğini ifade et­
miştir. Atsız, sosyalizm için de benzer bir tespit yapmıştır. Ör­
neğin Nadir Nadi'nin, "sol, derece derece daha adaletli bir top­
lum düzenine varmak uğruna yapılan fikir savaşı olduğunu"
ifade etmesine karşılık Atsız, "görünüşte haklı intibamı uyan­
dırdığı halde gerçekte çok yanlış bir hüküm" olduğuna karar
vermiştir. Çünkü Türkiye'deki sol, "sosyal adaletin değil, Sta­
lin veya Mao'nun peşinde" yürümüştür.355
Bir Türk ırkçısı olarak Atsız'a göre, Türklerin yegane kurtu­
luş yolu Türkçülükten geçmektedir. Türkçülük onda bir ülkü­
dür. Bu ülkü, "Türk ilinde Türk uruğunun kayıtsız şartsız ha­
kimiyeti ve İstiklali ile Türklüğün her yönden bütün milletler­
den ileri ve üstün olması" durumudur.356 Ona göre, Türkçülük
değişmez bir fikirdir. Türkçülüğün muhtevasında ve hedefle­
rinde "hiçbir zaman değişme" olmayacağını bilhassa vurgula­
mıştır.357 Her fırsatta ırkçı olduğunu vurgulayan Atsız'a göre,
Türkçü, "Türk ırkının üstünlüğüne inanmış olan kimsedir. "358
Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın Gaziantep gezisi sırasında
bir vatandaşın "idareciler Araplara toprak veriyorlar, biz Türk-
355 Nihal Atsız, "Solcu Foyası" , Ôtüken, sayı 7 (67), Temmuz 1 969, s. 3 .
356 N iha l Atsız, Malıaleler 111, Baysan Basım v e Yayın Sanayi A . Ş . , İstanbul, 1 99 2 ,
s. 1 1 - 1 2; Nihal Atsız, Orkun, sayı 1, 6 Ekim 1950, s. 1 .
357 Nihal Atsız, "Türkçülük Değişmez Bir Fikirdir", Orkun, sayı 4 , 2 7 Ekim 1950,
s. 3.
358 Nihal Atsız, "Türkçü Kimdir? " , Orkun, sayı 3 , 20 Ekim 1950, s. 3.

370
lere vermiyorlar," demesi üzerine Cumhurbaşkanı "Türk top­
raklarında yaşayan herkes Türk'tür," demişti. Bunun üzerine
Atsız Ôtüken dergisinde komünistlerin Doğu'daki faaliyetleri
ile ilgili bir dizi yazı kaleme almıştı. Bu yazılar nedeniyle Atsız,
mahkemeye verilmişti. Mahkeme süreci, 1 2 Mart'a kadar de­
vam etmiştir. Sonuçta Atsız'a ve Ôtüken'in sorumlusu Mustafa
Kayabek'e on beşer ay hapis cezası verilmişti. Ancak Atsız, ra­
hatsız olduğu için, cezası, dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Ko­
rutürk tarafından bağışlanmıştı.359
Atsız'a göre , Türkiye'de bir kısım dindarlar, Türkçülüğü
ikinci plana attıkları için milliyetçi olmadıkları gibi sağcı da
değillerdir. Çünkü lslam beynelmileldir ve Atsız kozmopo­
lit olan her düşünceye kesinkes karşı çıkmıştır. "Türk milli­
yetçiliğinin üstünlüğüne inanmış ve bütün Türklerin birleşip
tek devlet halinde toplanmasını ülkü edinmiş Türkçülerle bu
yobazlar aynı grupta nasıl toplanılabilir," diye sorgulamış ve
sağcıların sadece Türkçüler olduğunu ifade etmiştir. 360 Atsız,
Türkçülük ile milliyetçiliği birbirinden ayırmıştır. Türkçülü­
ğün, Türk milliyetçiliği olduğunu belirtmekle birlikte her mil­
liyetçi Türk'ün Türkçü ol(a)mayacağını belirtmiştir. Örneğin
milliyetçi olup dış Türklerle hiç alakadar olmayanların Türk­
çü olmadıklarını vurgulamıştır. Keza İslamcıların bir kısmı­
nın da kendilerini milliyetçi addettiklerini, ancak Türkçü ol­
madıklarını belirtmiştir. Atsız'ın gözünde bunlar "yanlış mil­
liyetçiliklerdir" ve Türkçülük, bu tür milliyetçilikleri reddet­
miştir.3 6 1 Atsız'a göre, "dışarıdan gelmemiş olan tek düşünce"
Türkçülük idi.362 Atsız, 1941 yılında neşrettiği "Üç Rejim" baş­
lıklı bir metinde faşizm, komünizm ve demokrasi ile ilgili ka­
naatlerini ifade etmiştir. Adı geçen metinde faşizmi, "milliye­
ti inkar eden, milletleri yıkmak için geleneğe ve mukaddesata
düşman güden" komünizme karşı bunları koruma altına alan

359 Talat Ülker, Hüseyin Nihal Atsız Harş i t 'in Hırçın Ses i , Bilgcoğuz Yayınlan, ls-
tanbul, 20 1 5 , s. 72-73.
360 Nihal Atsız, "Sağcı Kimdir? " , Ôtühen, sayı 2 (50) , Şubat 1 950, s. 3-4.
361 Nihal Atsız, Makaleler III, s. 26-27.
362 Nihal Atsız, "Türkçülük" , Orhun, sayı 2, 13 Ekim 1950, s. 3-4.

371
tepkisel bir fikir olarak görmüştür. Avrupa'da faşizmin sadece
komünizm tehlikesinin görüldüğü üç ülkede, Almanya'da, ls­
panya'da ve ltalya'da görüldüğünü belirtmiştir. Atsız'a göre, fa­
şizm demokratik yöntemlerle iktidara gelmesine karşılık, ko­
münizm, "dünyanın hiçbir yerinde ekseriyetin reyiyle iktidar
mevkiine geçmemiştir."363
Türkleri siyaseten ve kültürel olarak bir çatı altında toplama­
yı ilke edinen Turancılık, Atsız için "büyük ve asil" bir düşün­
cedir. Atsız, Türk solcularının "Moskof uşağı oldukları için Tu­
rancılığın Rusya'yı devirmesinden korktukları için muhalefet
ettiklerini," ifade etmiştir. Atsız'ın Turancılık ülküsü lTC'nin
Turancılık fikrinden ayrışmaktadır. lTC hem Kafkasya'yı hem
de Mısır'ı almak isterken Atsız' da sadece Türk dünyası tasavvu­
ru vardır.364 Ona göre, Turancılık asla emperyal bir vizyon de­
ğil, irredantizmdir.365 Turancılık, Türkçülüğün tali unsuru ola­
rak, bütün Türklerin birleşmesi düşüncesidir. Buna karşın Tu­
rancılık, Türklerle akraba olan milletleri, Moğol, Mançu , Kore­
liler, Macar ve Finleri aynı çatı altında toplamak anlamına gel­
mediğini sarahaten ifade etmiştir.3 66
Atsız tüm meselelere Türkçülük merceğinden baktığı gibi
l 960'lann ikinci yansından itibaren tedavüle girip sıkça kulla­
nılan ve toplumun değişik kesimlerinin bunun üzerinden tah­
lil edildiği "sağ" ve "sol" kavramına da milliyetçilik üzerinden
yaklaşmıştır. Sosyalistler ve komünistlerin, "solcu" olmayan­
ların tamamını sağcı diye bellenmesinde problem görmüştür.
Kendisine mukaddesatçı diyen dindarların, milliyetçi ve sağ­
cı sayıldığı, buna karşın sosyalistlerin bir kısmının kendileri­
ni milliyetçi gördükleri halde solcu sayılmalarında hata gör­
müştür. Ona göre , Türkçülerle "koyu dindarlar" aynı pota­
da yer alamazlardı. " Dincilerin" ve "hilafet" yanlısı olanların
sağ kefeye konulmasını teamüle aykırı görmüştür. Yukarıda
vurgulandığı gibi bu kavram kargaşasının ortadan kaldırılma-

363 Nihal Atsız, En Sinsi Tehlike, s. 40.


364 Nihal Atsız, Makaleler III, s. 34-36.
365 A.g.e. , s. 40.
366 Nihal Atsız, Türk ülküsü, Ötüken Yayınlan, İstanbul, 20 1 1 , s. 8 1 -82.

372
sı için milliyetçiliğin esas alınmasını istemiştir. Bir kimse eğer
"milliyetçi"yse sağcıdır. Keza milliyetçilik, "milletin toplum ve
fert olarak yükselmesi" anlamına geldiği için, yani "adaletin ve
servetin" paylaşılması bakımından sosyalistlerin düşüncesine
daha yakın görmüştür.
Komünizm, nasıl tatbik edilirse edilsin, Atsız'a göre, onun
esası, "dini" , "hürriyeti" ve "mülkiyeti" hiçe saymakla birlikte
iktidara da "zorbalıkla" gelmeyi hedefleyen bir düşünce akımı­
dır.367 Temel değerleri ortadan kaldırmaya cehdeden komüniz­
min, ancak din tarafından durdurulabileceğini telkin ediyor­
du . 368 Milliyetçiliği, karşılıksız , kendisini feda etme düşünce­
si olarak ifade ettiği için dinden de üstün görmüştür.3 69 Atsız,
Türklüğe düşman olarak komünistlerin yanına "siyasi ümmet­
çileri" de eklemeyi ihmal etmemiştir.370 Atsız'ın din ile olan ra­
bıtası tartışmalı ve İslamcılarla olan teşriki mesaisi sıkıntılı bir
halde iken de komünizme karşı dinin bir kalkan olarak kul­
lanılmasını istemiştir. Atsız, lslam dininin "milli varlığın" bir
parçası olduğunu belirtmekle birlikte371 İslamcılarla yıldızı bir
türlü barışmamıştır. Hatta İslamcıların bir kısmını komünist
ilan etmekten geri durmamıştır. Bu da onun komünizm konu­
sunda ne kadar vehimli ve katmerli olduğunu göstermektedir.
Atsız'ın temel meselesi, "siyasi ümmetçilerin" , eski Türk tari­
hi ve Sovyet egemenliğinde yaşayan Türklerin vaziyetinden zi­
yade Araplarla, Farslarla ve daha başka gayri-Türk Müslüman­
ların sorunlarıyla ilgilenmeleri, Türkçeye Arap İslamcılarının
eserlerini çevirmeleri ve de İslamcıların, kişide ırktan ziyade
dini esas almalarıdır. Bu nedenle onlarla polemiğe girmiş, kar­
şı cepheden saldırıya geçmiştir. Atsız'ın önceliği "ırk" olduğu
için, o, çok çeşitlilik, kozmopolitlik, enternasyonalizm ve lslam
kardeşliği gibi kavramlara yabancıydı. Atsız gibi bir ırkçı için,
komünizmin enternasyonalliği de kabul edilebilir bir durum

367 Atsız, Malıalder III, s. 3 1 5 .


368 Nergishan Tekin, Nihal Atsız, lstanbul, 20 1 5 , s. 263.
369 Atsız, Türk ülküsü, s. 1 2 1 .
370 Nihal Atsız, Makaleler lll, s . 379.
371 Atsız, Türk ülküsü, s. 97
373
değildi. Neredeyse bütün meselelere soy sop üzerinden yak­
laşan Atsız için, en temel mesele Türkçülük olmuştur. Bu ne­
denle neredeyse herkesin soyunu araştırmış ve ona göre de ka­
naatlerini bildirmiştir. Nazım Hikmet, Sabiha Sertel, Sabahat­
tin Ali'nin hem komünist oluşu ve hem de gayri-Türk köken­
den gelmiş olmalan onun açısından namümkün bir vaziyetti.
Atsız'ın en çok uğraştığı kişiler, soy bakımından Türk olma­
yanlardır. Nazım Hikmet, Ahmet Emin Yalman ve Sabahattin
Ali başta gelmiştir. Örneğin, Ahmet Emin Yalman'ın Türk is­
mi taşımakla birlikte onun Türk ve Müslüman olmadığı, Ya­
hudi olduğunu ifade etmiştir. 372 Atsız'ın, Ahmet Emin hakkın­
da menfi düşünmesinin altında yatan saik, Ahmet Emin'in Mil­
li Mücadele yıllarında Amerikan mandasını savunmuş olması
ve 1 950'de çıkanlan genel afta Nazım Hikmet'in de bu kapsa­
ma alınması için verdiği uğraştır.
Atsız, Soğuk Savaş döneminin başından itibaren Türkiye'nin
Batı Bloku'nda yer alması ve burada devam etmeye karar kıl­
masından hoşnuttur. Diğer tarafta "eşkıya ini" ve "harami oca­
ğı" diye tanımladığı Sovyetler ve Doğu Avrupa ülkelerinin el­
çilerinin Türkiye'de espiyonaj faaliyetinde bulunduklan ve bu
nedenle de elçilik ve konsolosluklannın kapatılmasını talep et­
miştir.373 Atsız, Türk soluna emperyalizm kavramı üzerinden
de eleştiri getirmiştir. Solculann "Moskof emperyalizmini" hiç­
bir şekilde zikretmediklerine dikkat çekmiştir. Buna karşın, Vi­
etnam'ı mütemadiyen gündemde tutan solun, Türkistan'dan,
Azerbaycan'dan, Kının ve ldil-Ural'dan hiç söz etmemesini çe­
lişki olarak görmüştür. Keza , solun, Sovyetler'in Macaristan'ı
ve Çekoslovakya'yı işgalini normal karşıladıklarından muz­
dariptir. 374 Atsız, Cumhuriyet dönemi öncesine kadar Türkle­
rin "bilinen ve görünen düşmanlarla" mücadele verdiğini, an­
cak Cumhuriyet ile birlikte düşmanın boyut değiştirdiğini, ye­
ni düşmanın, Türk tarihinin karşılaştığı en büyük düşman ol-

372 Nihal Atsız, Tarih, Kültür ve Kahramanlar, s. 1 5 .


373 Selim Pusat (Nihal Atsız) , "Devlet Adındaki Harami Ocakları tle Siyasi Bağla­
n Muhafaza Etmek Faydasızdır" , Orkun, sayı 42, 20 Temmuz 1 95 1 , s. 3.

374 Nihal Atsız, Makaleler III, s. 366.

374
duğuna inanmıştır. Çünkü bu düşmanın Türkiye'yi toptan or­
tadan kaldırmaya azmettiğini ifade eder:375

Yeni düşmanın tehlikesi, gizliliğinden ve saf insanları aldata­


cak yalanlardan doğmaktadır. . . Kimine refah ve zenginlik, ki­
mine tatmin edilmemiş cinsi isteklerin doyurulmaması, kimi­
ne büyük insanlık ülküsü diye dayatıp gösterilen komünizm,
birçok saf insanları avlayabilir. Bütün bunlar Türklük yapımı­
za indirilmiş darbedir.

Atsız, soya, devlete, mukaddesata, şerefe kastetmiş olan her


millete, dine, rejime ve fikre düşmanlık beslemiş ve "kini, di­
ni" olarak bellemiştir.376 Şüphesiz ki Siyonizm ve masonluk gi­
bi başka düşmanlar olsa da Atsız'da Moskof düşmanlığı başat
rol oynamıştır:377

Türkçülüğe göre Moskof bizim barışmaz düşmanımızdır. Bu


düşmanlığı tarih, mukadderat ve j eopolitik yaratmıştır. (. . . )
Moskof düşmanlığının millette beslenmesine taraftarız. Türk
dışişleri bakanlan, bakanlar arasında Moskoflarla dostluk ede­
bilirler. Türk milleti için böyle bir şey düşünmek milli menfa­
atler aleyhinde düşünmektir. (. . . ) Moskof bizim soy düşmanı­
mız olduğuna göre, Türkçülük en alçak vatan hainleri olan ko­
münistlerin yok edilmesi için şarttır.

Yukarıda belirtildiği gibi, Atsız'ın düşmanlarının başında ko­


münizm gelmiştir. Belirttiğine göre , komünizm, iktisadi bir
doktrin olmaktan çıkmış ve "bugün, yalnız Moskofçuluk" ha­
line gelmiştir. Diğer antikomünistler gibi Atsız da komünizmi
Moskofçulukla müsemma kılmıştır. Onun tasavvurunda komü­
nistler, "fikir veya parti adamı değil" , sadece ve sadece "Mosko­
va ajanı" ve "Rus casusudur. " Komünizm, "bütün dünyayı elde
etmek hülyası ardında koşan" Moskof emperyalizmidir.378 At­
sız'ın antikomünist düşüncesi, tarihte Türk-Rus ilişkileri üze-
375 Nihal Atsız , "Türk Milletine Çagn " , Orhun , yıl l, sayı 1, Şubat 1 96 2 , s . 1 6 .
376 Atsız, Türk ülküsü, s. 87.
377 A.g.e. , s. 89.
378 Atsız, Makaleler Ill, s. 301 ; Sakin Öner, Nihal Atsız, Toker Yayınlan, Ankara,
1 988, s. 6 1 -62.

375
rine inşa edilmiştir. Ona göre, Ruslarla dostluk kurulabileceği­
ni sananların, evvela tarihe bakmaları mücbirdir. Zira Osman­
lı ile Çarlık Rusya'sı arasında on dört savaş yaşanmıştır.379 Milli
ülkünün peşinde koşanlarda sevginin yanında mutlaka "nefret"
bulunması gerekir. Türk'e sevgi beslenirken Moskofa da mut­
laka "kin" beslenmesini tavsiye etmiştir. Türkü sevmenin şartı­
nı Moskofa "düşmanlık" beslemeye bağlamıştır. Türklüğe "tap­
makla" Moskofa "kin" aynı anlama gelmiştir.380
Atsız, sadece "düşmanlarıyla" karşı karşıya gelmemiştir. Za­
man içerisinde yola çıktığı arkadaşlarıyla da ters düşmüştür. At­
sız, 1 950'li yılların ilk yarısındaki milliyetçi yapıların içerisin­
de yer almamıştır. Altan Deliorman'ın belirttiğine göre, o döne­
min milliyetçilerinin kahir ekseriyeti Türk Milliyetçiler Derne­
ği ile bir şekilde ilişkili iken Atsız sadece konferans vermiştir.
TMD Ankara şubesinde verdiği bir konferanstan sonra yine çok
fazla gürültü kopmuş, Atsız, öğretmenlikten alınmış, Süleyma­
niye Kütüphanesi'nde memuriyete atanmıştı.38 1 Atsız, 27 Mayıs
sonrasına kadar kısmen sessiz bir dönem geçirmiştir. 1 962 yı­
lında kardeşi Nejdet Sançar ile birlikte kurduğu Türkçüler Der­
neği daha sonra ( 1964) Türk Milliyetçileri Birliği adını almıştı.
Alparslan Türkeş'in bu demekle merbutiyeti vardı. Demek fa­
aliyete geçmeden önce de 1 962 yılının ilk ayında Türkçülerin
kurduğu Milli Yol dergisinde yollan kesişmişti. Dergi, Türkeş'in
Yeni Delhi'den gönderdiği mektuplan yayınlamıştı. Türkeş'in,
1 965 yılında CKMP'nin başına geçtikten sonra da Atsız ile iliş­
kisi devam etmişti. Ancak CKMP'nin MHP'ye dönüştüğü 1 969
Adana Kongresi'nde Türkeş'in ideolojik yönünü belirleyen
'Tanrı Dağı Kadar Türk, Hira Dağı Kadar Müslüman"382 sloga­
nını sarf etmesinden sonra yollar kesinkes ayrılmıştır. Çünkü
Türkeş, Türkçülük ile lslam'ı aynı potada eritmeyi amaçlamıştı.
Bu Atsız'ın kabul edebileceği bir politika değildi.

379 Atsı z , Makaleler 111, s . 303 .


380 A.g.e. , s. 304.
381 Altan Deliorman, Tanıdığım Atsız, s. 34-55.
382 Güven Bakırezer, "Nihal Atsız " , Modem Türhiye'de Siyası Düşünce: Milliyetçi­
lik, ed. Tanı! Bora, lletişirn Yayınlan, lstanbul, 2002, s. 352-353.
376
SONUÇ

Türkiye'de yaygın olarak kullanılan ve benimsenen antikomü­


nizm, Soğuk Savaş ideoloj isidir. Antikomünizm, çok partili ha­
yata geçişten itibaren ortaya çıkan ve zaman içerisinde düşün­
sel olarak farklılaşan Türk sağını bir araya getiren saiklerden
birisi olmuştur. Komünizm, meselelere felsefi ve teorik bir an­
lam yüklemiş ve bununla izah etmeye çalışmıştır. Fakat antiko­
münist yazında, teorik tartışmaya girişilmişse de genellikle bu
çok sathi kalmış, mütemadiyen komünizmin uygulamalarının
tenkidi yapılmıştır. Sovyetler'in esareti altında yaşayan Müslü­
manlar ve Türkler, Çin devrimi, Latin Amerika' da komünizmin
devrimlerle işbaşına geçmesi, Kamboçya'da Polpot ve Doğu Av­
rupa peyk devletlerin yaşadığı baskı rejimi, eleştirilerin odak
noktasını teşkil etmiştir. Türkiye dışındaki komünist sistem,
bu şekilde resmedildikten sonra, Türkiye'deki komünistlerin
de soy kütüğüne inilerek ve yaşam biçimi irdelenerek, bunların
söylediklerinin pratik hayat ile çeliştiği belirtilmişti. Bunları ya­
parken uluslararası komünizmin etkisinde ziyadesiyle kalmış­
lardır. Türk sağı , tanımlamayı karşıtları, zıtlıkları ve düşmanla­
rıüzerinden yapmıştır.
Osmanlı aydınının, Batı'dan gelen yeniliklere ve düşüncelere
karşı refleksinin, Türk sağcı aydınının Soğuk Savaş döneminde

377
komünizme gösterdiği tepki ile benzerlik kurulabilir. Kaldı ki
Türkiye'de sol karşıtlığın kökenleri, çok rahat bir şekilde Os­
manlı ile başlatılabilir. Osmanlı'da sosyalizme dair kaygı ve en­
dişeler köşe yazılarına ve Meclis tartışmalarına yansımıştır. Os­
manlı'da da sosyalizme karşı öne sürülen en geçerli propagan­
da aracı din iken, Soğuk Savaş'ta da din başköşede yerini almış­
tır. Ama burada milliyetçilikle mündemiç olmuştur. Türkiye'de
komünizm, Osmanlı'da Tanzimat'tan beri devam eden Batılı­
laşma adı altında değişim dönüşümün son halkası olarak gö­
rülmüştür. Zira komünizm tıpkı Batılılaşma fikri gibi sert mo­
dernleşme çabasıydı. Aynı zamanda "milli" değerleri hiçe sa­
yan ve etnik unsurları , "halklar" başlığı altında gündeme taşı­
yarak ülkenin geleceğine kasteden, tefrika yaratan bir düşünce
olarak resmedilmiştir.
Antikomünistlere göre, komünizm tehlikesi, küresel bir teh­
ditti. Türk antikomünistleri de Sovyetler'in yayılmacı bir poli­
tika izlediğini ifade ederek bunun küresel bir tehdit olduğuna
dikkat çekmişlerdir. Türk antikomünizminde Amerikan etki­
sinin olduğu şüphesizdir. Türkiye bundan etkilenmiş ve cesa­
ret almışsa da komünizm karşıtlığının tamamını bunun üzeri­
ne inşa edemeyiz. Türkiye'de antikomünizm, Rus imgesi üze­
rinde kurulmuştur. Antikomünistler, çoğu zaman, Çarlık reji­
mi ile Sovyet rejimi arasında herhangi bir fark görmemiştir. Bu­
nun nedeni de hem Çarlık rejiminin hem de Sovyet rejiminin
Türkiye ile ilgili planlarıdır. Osmanlı'da yaygın olarak dillen­
dirilen "Moskof' diskuru Soğuk Savaş yıllarında antikomüniz­
min subasmanını teşkil etmiştir.
Soğuk Savaş'ta Türkiye, Sovyetler'e karşı , kendini Batı'nın
yanında konumlandırırken, Soğuk Savaş'ın rüşeym evresin­
de antikomünist düşünceleri yeniden şekillenen Türkçü mah­
filler, devletin resmi politikası ile zıtlaşmadan, "sivil" mecrada
Sovyetler'e ve sola dair "söyleyeceklerim var," diyerek yola çık­
mışlardır. Ülkeyi iç/dış düşmana karşı korumak için zuhur et­
mişlerdi. Devletin bekası birinci istihdafı olmuştur. Soğuk Sa­
vaş yıllarındaki antikomünist mücadele ile savaş öncesi antiko­
münist mücadele arasında bariz farklar vardır. Tek parti döne-

378
minde devlet mücadele vermişti. Herhangi bir yapının kendili­
ğinden ortaya çıkmasına müsaade etmemişti. Ancak Soğuk Sa­
vaş yıllannda durum kökten değişmiş, devlet ile birlikte farklı
yapılar da komünizmle mücadeleye iştirak etmiştir.
Türkiye' de antikomünizmin en karakteristik özelliği Pantür­
kizmi içkin olmasıdır. Komünizme karşı kurulan derneklerin
çoğunda "Dış Türkler" etkin rol oynamışlardır. Geç 1 9 . yüz­
yıl ve erken 20. yüzyıl Türk milliyetçiliği ve sonrasında Soğuk
Savaş döneminde gelişen Türk milliyetçiliği, Çarlık ve Sovyet
Rusya'sında yaşanan gelişmelerden bağımsız değildir. Misak­
ı Milli sınırlan içerisinde milliyetçilik Orta Asya'daki gelişme­
lere odaklanmış ve kendi argümanlannı ona göre geliştirmişti.
Türk milliyetçiliği bir yandan Türkiye'deki etnik ve dinsel so­
runlardan beslenirken diğer önemli beslenme kaynağı Rusya
veya Sovyetler'de yaşayan Türklerin maruz kaldıkları göç, kat­
liam vb. olaylar olmuştur.
Türkiye'de solun, dünyanın herhangi bir yerindeki halkla­
rın sorunlanna duyarlı olması diğer tarafta Türklerin yaşadık­
lannı görmezden gelmesi, Türk milliyetçilerini hayal kırıklığı­
na uğratmıştı. Türkiye'de antikomünist faaliyetlerde liberaller
ve lslamcılardan ziyade milliyetçilerin sesinin fazla çıkmasın­
da, gündemlerinin odağına komünizmi almalannda soydaşlık
çok önemli bir faktör olmuştur.
Sovyetler'in Türkiye üzerinde emelleri olduğu aşikar olmak­
la birlikte o dönemin bütün sorunlannın müsebbibinin komü­
nistler olduğu bir yanılgıdır. Solun, uluslararası sömürü düze­
ni , kapitalizmin Türkiye'deki faaliyetleri, yabancı sermayeyi
teşvik kanunu kapsamında sermayenin tekelleşmesi, kültürün
yozlaşması, eğitim ve ekonomik politikaların yabancılaşmasına
dair itiraz seslerinin yükselmesi dahi "hainlik" olarak tanım­
lanmış, bu politik ağzın Moskova'dan yönlendirildiği, amacın
işçi, köylü ve öğrenci yani maddi olarak alt sınıfta olan ve nü­
fusun çoğunluğunu oluşturan kesimi "kandırarak" Türkiye'de
devrim yapmak ve Sovyetler'in peyki haline getirmek olduğu
iddia edilmiştir. Bu işlevsel propagandanın aynısının Doğu Av­
rupa ve diğer memleketlerde de yapıldığı ve başanya ulaştığı-

379
nı belirtmişlerdir. Dolayısıyla endişenin boyutu artmıştı. Anti­
komünistler, neredeyse tüm ülke sorunlarına antikomünizm
bağlamında yaklaşım göstermişlerdir. Devletin beka kaygısına
gösterdikleri hassasiyeti işçi haklarına, köylünün toprak soru­
nuna, öğrencilerin barınma problemi gibi ekonomik endeks­
li sorunlara göstermemişlerdir. Bunlar ikinci hatta üçüncü pla­
na itilmiştir.
Türkiye'nin iktisadi , siyasi ve sosyal sorunların bilincinde
olan antikomünist küçük bir zümre, çözüm yolunun komü­
nist/sosyalist sistemde olmadığını ileri sürerek "milliyetçi-top­
lumcu" bir sistem önermişlerdi. Vatan kurtarma hikayelerinin
dışında, toplumsal, iktisadi sorunlara eğilmiş, yeni boyut, yön­
tem getirmişlerdi. Bu dönemin ruhuna uygun olarak toplum­
da toprak reformu , kalkınma, sanayileşme konularının tartışıl­
dığı dönemde sosyalizme alternatif olarak milliyetçi-toplumcu
doktrin diye isimlendirmişlerdi. Bunun nasyonal sosyalist ola­
rak ifade edilebileceğini söylerlerken aynı zamanda Alman fa­
şizminden farklı bir doktrin olduğunu söylemeyi ihmal etme­
mişlerdir. Ancak uygulamayı düşündükleri ekonomik modelin
dışındaki içtimai sistem, faşizmden başka bir şey değildi.
Türk sağı, Soljenitsin, Koestler, Gide gibi başlangıçta komü­
nist olan, ama tarihin seyri içerisinde gördükleri, yaşadıkları ve
fikirsel çatışmalar nedeniyle ayrıştıkları komünist sisteme dair
söylediklerinden ve yazdıklarından etkilenmiştir. Bunların an­
lattığı yaşanmış hikayeler, kaçış serüvenleri ve özgürlüğün kı­
sıtlanılışı idi. Sovyetler ve Çin'de komünizmin üst yapının un­
surları olarak saydığı aile, ahlak, din ve ibadethanelerin orta­
dan kaldırılması veya yasaklanması gibi hep olumsuz, negatif
ampirik veriler üzerinden komünizm anlaşılmış ve anlatılmış­
tır. Peşin yargılarla hareket edildiğinden komünizmin, sadece
olumsuzluklarına odaklanmış, neredeyse hiç iyi tarafı olmadığı
algısını oluşturmuşlardır.
Antikomünistler yazdıkları metinlerde ahtapot , şeytan , cana­
var, vb. isimler kullanarak komünizm ve sosyalizmin ne kadar
tehlikeli bir şey olduğunu göstermeye çalışmışlardır. Antiko­
münist metinlerin kahir ekseriyetinin birbirinden farkı olma-

380
mış ve adeta aynı tornadan çıkmış izlenimi vermişlerdi. Çünkü
belli bir amaçla yazılmış, mücadele yöntemi ve taktik öğretme
gayesini taşıyan propaganda içerikli metinlerdir. Küçük ebatta
ve broşür halinde komünistleri itham eden, avami bir dil kul­
lanılan seri yayınların amacı alt katmanları ivedilikle bilinçlen­
dirmek olmuştur.
Komünizme ilişkin yazılarda ağdalı, anlaşılması zor bir di­
lin kullanıldığı ve teorik yönün ağır bastığını söylemek zor.
Buna iki açıdan yaklaşmak mümkün. Birincisi bu eserleri ka­
leme alanların bir kısmının sosyalizmin, komünizmin teorisi­
ni anlama formasyonu yoktur. ikincisi ise okuyucu kitlesi eği­
tim düzeyi yüksek kesimler olmadığı için ampirik verileri an­
latmak hem daha kolay olmuştur. Yazılarda yakınma ve çare­
sizlik hali göze çarpmaktadır. Ancak bunun yanında "komü­
nizmin varlığı sorunu" ortaya konulmuş ve somut çözüm öne­
rileri sunulmuştur.
Soğuk Savaş , antikomünistler için komünizmle mücade­
le ötesinde çok fazla şey ifade etmemiştir. Şiir, roman, tiyatro­
ya bu şekilde yansımıştır. Bu dönemde yazılan metinlerde Rus­
ya'ya daha fazla yer verilmiştir. Türk tarihi açısından çok kri­
tik bir süreç olarak değerlendirilmiş, onlara göre Türkler tarih­
te birçok defa varolma savaşımı vermişlerdir. Bu da onlardan
birisi olmuştur.
Soğuk Savaş döneminde yayınlanan milliyetçi dergilerin or­
tak yönü komünizm karşıtlığı olmuştur. Dergiler Turancı bir
ideal ile hareket etmiş, uluslararası konj onktür ve iç siyasetin
sonucunda radikal bir milliyetçiliğe evrilmişlerdi. Buna sebebi­
yet veren ise Sovyetler'de Türklerin "esaret"inin sürdüğüne yö­
nelik olan inançtır. Pantürkçü dergi ve kitaplarda Dış Türkler
meselesi ve antikomünizm iç içe işlenmiştir. Komünizme yö­
nelik eleştirinin derinlikli teorik olmamasının altında yatan se­
beplerden biri Sovyetler'den kaçan dış Türklerin Türkiye'deki
antikomünist oluşumlarda çok etkili olmalarıdır. Çünkü on­
lar açısından bir an önce bu esaretten kurtulmak gerekiyordu .
Onun için de propaganda niteliğini taşıyan metinler daha faz­
la yer almıştır.

381
Soğuk Savaş yıllarında yayınlanan dergilerin halk üzerinde
etkisi yadsınamaz. Okurdan gelen mektuplan yayınlamalan ile
halk mücadele sürecine dahil edilmiş, onlara önemli olduklan
hissettirilmişti. Yazılarda yaşanmış dramatik hikayelere yer ve­
rilerek toplumsal dinamizm sağlanmıştı. Dergilerde yazan ay­
dınların bir kısmı, popülaritesini sağladıktan sonra, DP, AP ve
CMKP gibi sağcı partilerde halkın önüne siyasetçi kimliği ile
ön plana çıkmışlardır. Remzi Oğuz Ank, Fethi Tevetoğlu , Ay­
dın Yalçın, Osman Yüksel Serdengeçti, Gökhan Evliyaoğlu ve
Cevdet San bunlardan birkaç tanesidir.
Komünizme karşı çok sayıda demek kurulmuştu. Komüniz­
me tepki olarak ortaya çıkmışlardı. Tepkinin odağında Türk so­
lu ve Sovyetler'in faaliyetleri olmuştur. Dernekler halkı komü­
nizme karşı mobilize etmişlerdi. Kafkaslar'dan ve Balkanlar'dan
gelen birçok Türk veya Müslüman buna öncülük etmişti.
Komünizmle Mücadele Dernekleri ve diğerleri , mücadele
ve faaliyetlerle birlikte halktan büyük teveccüh ve maddi yar­
dım görmüştür. Toplumun ileri gelenlerince , aydın, şair, ya­
zar ve akademisyenler tarafından maddi ve manevi olarak des­
teklenmişti. Ancak, karşıdan tarafından uluslararası istihbarat
örgütleri ile bağlantılı olmakla suçlanmıştır. Tüm bunlara kar­
şın yayıncılık ve kitlesel eylemler düzenleme gibi faaliyetlerin­
den vazgeçmemişlerdi. Dernek, konferanslar, akşam toplantı­
ları düzenlemiş, yazarlar, aydınlar kitlelerle demek çatısı altın­
da buluşmuşlardı. Burası, adeta bir çeşit okul vasfını taşımış­
tı. Dernekler, milliyetçilik ve İslamcılık arasında, çizgisi netleş­
meyen düşünce üzerine kurulmuşlardı. Dernekler maşeri vic­
dana sığınmışlardı.
Antikomünistler, Soğuk Savaş döneminde, o zamana kadar
çok sınırlı olan faaliyetleri genişletmiş, çıkardıklan gazete ve
dergilerde meramlannı anlatmış, komünizmin, ne olduğunu ve
olmadığını anlatmaya çalışmış, böylelikle toplumun, bilinçlen­
mesini sağlayarak kendi faaliyetlerine iştirak etmelerini bekle­
mişlerdir. Kitlelerle yüz yüze görüşmek ve kafalardaki şüphe­
leri gidermek için konferanslar düzenlenmişti. Buralara halkın
sevdiği, kendisine yakın bulduğu isimler çağnlmıştı.

382
llhan Darendelioğlu ve Necip Fazıl gibi antikomünist yazar­
lar, yazdıklarıyla kendilerine inanan, gönül veren kitleleri sol­
culara karşı mobilize etmeye çalışmışlardı. Bu çaba sadece der­
gi çıkarmak, kitap veya şiir yazmakla sınırlı kalmamış, demek
faaliyetlerinde aktif bir şekilde yer alarak veyahut derneklerin
kuruluşunda bizatihi yer alarak popüler figür olarak ön plana
çıkmışlardır. Necip Fazıl'ı, burada farklı bir yerde konumlan­
dırmak gerekir. Çünkü hem milliyetçilerin hem de İslamcıların
ortak üstadıdır. Şiirleri ve konferansları ile kendi kitlesine her
zaman coşku vermiş, onun mirası günümüze kadar gelmiş, ye­
ni kuşaklar hala ondan beslenmektedirler. Darendelioğlu, yaz­
dığı ateşli yazılar ve verdiği konferansların bedelini öldürüle­
rek ödemişti.
Komünist sistem mütemadiyen din, örf, adet, tarih ve millet
sistemi ile çelişmesi üzerinden yorumlanmış ve bu konular et­
rafında mahkum edilmiştir. Antikomünistlerin eserlerinde çok
şey abartılı bir şekilde kaleme alınmıştır. Onlara göre komünist­
ler tıpkı Sovyetler'de, Çin' de ve Doğu Avrupa' da iktidara geldik­
lerinde yaptıkları gibi "kültür devrimi" adı altında Türk kültü­
rünü yok edecekler, Türk milletini bir arada tutan manevi de­
ğerleri, inançları, ritüelleri yasaklayarak, kurumlan ortadan kal­
dıracaklardır. Türk sağı komünizmin memlekette demokratik
düzeni eylemlerle zayıflatarak, etrafına güç toplayarak ve İspan­
ya örneğinde olduğu gibi iç savaşa sürükleyerek komünist dü­
zene geçmeye çalıştığını ileri sürmüşlerdir. Sağcı yazarlara gö­
re Türkiye'nin tüm sınırlan komünist tehdidi altındadır. Özel­
likle Ortadoğu Arap coğrafyasında meydana gelen değişim, dö­
nüşüm ve devrimler kaygılarını arttırmıştır. Ve tüm gözler Tür­
kiye'ye çevrilmiştir. Staretj ik ve siyasi metinlerde Türkiye'nin
stratejik konumunun önemi vurgulanarak, Türkiye'de komü­
nist sistem tesis edildiği takdirde Sovyetler'in, bölgeye tam ha­
kim olacağı, böylelikle tüm lslam dünyası üzerinde hakimiyet
kurulacağı belirtilirken bun a karşılık Batı'nın İslam dünyası ile
ilişkilerinin tamamen kesileceği, dünyadaki nüfuzunun azalaca­
ğının ve daha da önemlisi Ortadoğu'nun yer altı ve yer üstü zen­
ginliklerinden mahrum olacağının altı çizilmiştir.

383
Türkiye'nin Sovyetler ile ilişkileri 1 960'lardan itibaren iyi­
leşmeye başlamış ve anti-Sovyetçilik devlet düzeyinde sona er­
dirilmiştir. Ancak Pantürkçüler antikomünizmi komünist sis­
temde yaşayan Türklerin haklarını savunmak olarak algıladık­
larından onlar açısından antikomünist faaliyetlere devam et­
mişlerdir.
Antikomünistlere göre, komünizm, bir memlekette sistemi
kuruncaya kadar halkı korkutacak, ürkütecek herhangi bir ey­
lemde bulunmazlar, bulunmamaya da itina gösterirler. Ancak,
ABD ve İngiltere arşivlerinden ortaya çıkan belgelerde Türki­
ye'nin komünizm tehdidini abarttığının altı çizilmiştir. Soğuk
Savaş döneminde ve sonrasındaki sağlmillyetçi metinlerin bir
kısmında kısmen öz eleştiriye yer verilmiş, antikomünizmin
abartıldığı itirafı yapılmıştı.
Genel olarak antikomünistler, alt sınıftan, taşradan merke­
ze göç edenlerden meydana gelmişti. Yoksul aile çocuklarının
milliyetçilik anlayışı, milliyetçilik üzerine teorik metinler oku­
yarak oluşmamış, daha çok "küçük" kahramanlık hikayeleri ,
savaşın yaratmış olduğu travma üzerinden şekillenmiştir. Bi­
reyler kendilerini bu ortamın içerisinde bulmuşlardır. Uğraş,
emek vererek elde ettikleri bir kazanım değildir. İndirgemeci
yoruma başvurmuşlardır.

3 84
KAYNAKÇA

ARŞiV BELGELERi

Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü


Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi

İngiliz Arşivleri
Foreign Office

RESMi YAYINLAR
Resmi Gazete
Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanaklan
Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi

KiTAPLAR
6- 7 Eylül Olaylan Fotoğraflar ve Belgeler Fahri Çolıer Arşivi, Tarih Vakfı Yurt Ya­
yınlan, lstanbul, 2005.
Ağaoğlu, Samet, Demokrat Partinin Doğuş ve Yükseliş Sebepleri Bir Soru, Baha Mat­
baası, 1973.
-, Siyasi Günlük, lletişim, lstanbul, 1 992.
Ahmad, Feroz ve Bedia, Türkiye'de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi
1 945-1 971 , Bilgi Yayınevi, lstanbul, 1976.
Akar, Aülla, Bir Kuşağın Son Temsilcileri Eski Tüfek Sosyalistler, lletişim Yayınla­
n, lstanbul, 1989.
Akgönül, Samim, Türkiye Rumlan Ulus-Devlet Çağından Küreselleşme Çağına Bir
Azınlığın Yolı Oluş Süreci, çev. Ceylan Günnan, lletişim Yayınlan, lstanbul, 2007.

385
Akın, Fehmi, Türkiye'de Çok Partili Hayata Geçiş, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, ls­
tanbul, 2009.
Albayrak, Mustafa, Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti (1 946-1 960), Phoenix Ya­
yınevi, Ankara, 2004.
Alparslan Türkeş ve Türk Milliyetçiliği Paneli, Aydınlık Türkiye Partisi Eğitim ve
Kültür Faaliyetleri 2, Ankara, 1 999.
Altaylı, Murşid, Türk Milliyetçi-Toplumcu Doktrinin Umumi Esaslan, D. A . S. Dava
Yayınlan, lstanbul, 1 969.
Altın Yaprak, Kırım Türk Kültür ve Yardımlaşma Derneği, lstanbul, yty.
Anadol, Cemal, Dünyayı Kemiren Afet Kızıl Emperyalizm, Milliyetçi Anadolu Ya­
yınlan, lstanbul, 1977.
-, Türk Siyaset Tarihinde Demokrat Parti, Yeni Kuvayi Milliye Yayınlan, lstanbul,
2004.
AP Hükümeti'nin 1 970'te Hazırlattıgı MHP Raporu, Aydınlık Yayınları , lstanbul ,
1978.
Ann, Saffet Engin, Sosyalist Geçinenlere Karşı Atatürkçülük Savaşı Kızıl Elma, Ata­
türkçülük Kültür Yayınlan, lstanbul, 1966
Armaoğlu, Fahir, Banş içinde Bir Arada Yaşamanın Sovyet Yorumu, Ayyıldız Mat­
baası, Ankara, 1977.
Arsoy, Hayri, Komünizm Tehlikesi ve Korunma Çareleri , E.U.Rs. Yayınları, Anka­
ra, 1954.
Aşgın, Sait, Toplumsal Siyasal ve Uluslararası Boyutlanyla Türkiye'nin Demokrat
Parti'li Yıllan, Karaman, 200 1 .
Atabay, Mithat, II. Dünya Savaşı Sırasında Türkiye'de Milliyetçilik Akım lan , Kaynak
Yayınlan, Ankara, 2005.
Atak, M . Sadık, Rusya Siyaseti ve Ruslann Yayılma Siyaseti, Ankara Basım ve Cilte­
vi, Ankara, 1964.
Ateşoğulları, Kamil, Bir insanlık Suçu: ôlüm Cezası, Doruk Yayımcılık, Ankara,
1 997.
Atsız, Nihal, En Sinsi Tehlike, Aylı Kurt Yayınları, İstanbul, 1943.
-, içimizdeki Şeytan, Baysan Basım ve Yayın ve Sanayi A.Ş., İstanbul, 1 992.
-, Makaleler lll, Baysan Basım ve Yayın Sanayi A.Ş., İstanbul, 1992.
-, Ordinaryus'un Fahiş Yanlışlan, Küçükaydın Matbaası, İstanbul, 196 1 .
- , Hesap Bôyle Verilir, Aykurt Yayınları, İstanbul, 1943.
-, Tarih, Kültür ve Kahramanlar, Ötüken Yayınlan, İstanbul, 20 1 1 .
-, Türk ülküsü, Ötüken Yayınları, İstanbul, 201 1 .
- , Türkçülüge Karşı Haçlı Seferleri v e Çektiklerimiz, Baysan Basım v e Yayın Sanayii
A.Ş. , İstanbul, 1992.
Aydemir, Şevket Süreyya, Suyu Arayan Adam, Remzi Kitabevi, lstanbul, 1 965.
Aydın, Suavi , Taşkı n , Yüksel , 1 960'tan Gıinümüzr Türkiye Tari h i , iletişi m , lstan­
bul, 20 14.
Azerbaycan Kültür Nizamnamesi, Güney Matbaacılık ve Gazetecilik, Ankara, 1 949.
Babakurban, Ziyaeddin, Dış Türkler ve Türkistan Davası , Yeni Matbaa, İstanbul,
1962.

386
Baban, Cihad, Politika Galerisi Büstler ve Portreler, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1970.
Bali, Rıfat N., 6-7 Eylül Olaylan Tanıklar-Hatıralar, Libra, İstanbul, 20 1 5 .
Başar, Erdoğan, Demokrat Parti Dônemi Eğitim Hareketleri, Milli Eğitim Basıme-
vi, Ankara, 1992.
Bayo, Alberto, Gerilla Nedir, çev. Metin Gönenç, Ant Yayınlan, İstanbul, 1968.
Bayram, Cezmi, Türk Milliyetçiliği, Ötüken Neşriyat, Ankara, 2013.
Behramoğlu, Namık, Türkiye Amerikan ilişkileri (Demokrat Parti Dônemi) , Yar Ya­
yınlan, İstanbul, 1974.
Belen, Nezahat Keleş, Türkiye'ye Damgasını Vuran Bir Dônem, Bir Olay, Bir Yaşam
Baha Akşit Demokrat Parti Donemi Yassıada Mahkemeleri ve Yassıada Sonrası,
Kanaat Basımevi, 1995.
Belli, Mihri, insanlar Tanıdım Mihri Belli'nin Anılan, Doğan Kitap, İstanbul, 2002.
Belli, Sevim, Boşuna mı Çiğnedik, Belge Yayınlan, İstanbul, 1994.
Bengi, Hilmi, Gazeteci, Siyasetçi ve Fikir Adamı Olarak Hüseyin Cahit Yalçın, Ata­
türk Araştırma Merkezi, Ankara, 2000.
Berkes, Niyazi, Unutulan Yıllar, yay. haz. Ruşen Sezer, lletişim Yayınları, İstan-
bul, 20 1 1 .
Bey, Mehmet Arif, 93 Harbi ve Başımıza Gelenler, İrfan Yayınlan, lstanbul, 1973.
Bila, Hikmet, CHP Tarihi 1 91 9-1 979, DMS Doruk Matbaacılık, Ankara, 1979.
Birand, Mehmet Ali, Dündar, Can, Çaplı, Bülent, 12 Mart lhtilalın Pençesinde De-
mokrasi, lmge Kitabevi, Ankara, 2000.
Bozdağ, İsmet, Zaferlerle ve Şereflerle Dolu Bir Hayat, Celal Bayar, lstanbul,1986.
Boztepe, Fevzi, Hür Ufuklara Doğru, Güven Basımevi, İstanbul, 1952.
Bürün, Vecdi, Peyami Safa 25 Yıl, Yağmur Yayınlan, İstanbul, 1978.
Canat, Hasan Nail, Moskof Sehpası, Adım Yayıncılık, İstanbul, 1989.
Cem, lsmail, Tarih Açısından 1 2 Mart, Cem Yayınevi, İstanbul, 1980.
Cihan, Ali Faik, Sosyalist Türkiye, Toplum Yayınlan, Ankara, 1969.
Copeaux, Etienne, Türk Tarih Tezinden Türk-lslam Sentezine, lletişim Yayınla­
n, 2006.
Cronyn, George W., 200 Soruda Komünizm, çev. Gültekin Ural, Milliyetçi Anado­
lu Yayınlan, İstanbul, 1977.
Çağlar, Derya, Hayali Komünizm Soğuk Savaş'ın Türkiye Sôylemleri, Berfin Yayın­
lan, İstanbul, 2007.
Çamkıran, Mustafa Kemal, Faşizm ve Anti-Faşist Mücadele, Ser Matbaası, Anka­
ra, 1 969.
Çapanoğlu, Münir Süleyman, Türkiye'de Sosyalizm Hareketleri ve Sosyalist Hilmi,
İstanbul, 1964.
Çavdar, Tevfik, Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1 950-1 995, İmge Kitapevi, Anka­
ra, 2000 .
Çavdarlı , Rıza, Aziz Büyük Ölü Mareşalin Bir Numaralı Düşmanı Nazım Hikmet
Kimdir, Rıza Koşkun Matbaası, İstanbul, 1950.
Çekoslovakya'ya Komünizm Nasıl Yerleşti, Türkiye Çiftçi Teşekkülleri Federasyo­
nu, Ankara, 1964.

387
Çelenk, Halit, 1 4 1 1 42 Üzerine, Anka Yayınlan, Ankara, 1976.
Çetik, Mete, Üniversitede Cadı Kazanı 1 948 DTCF Tasfiyesi ve Pertev Naili Bora­
tav'ın Müdafaası, Tarih Vakfı Yurt Yayınlan, İstanbul, 1998.
Çiftçi, Ahmet, lnönüye Açık Mektup, Nazım Berksoy Matbaası, İstanbul, 1 965.
-, insanlık Düşmanı Sosyalizm Maskesi Komünizm, Orhan Mete ve Ort. Koli. Şti.
Matbaası, İstanbul, 1965.
Çufah, Mustafa, Türk Parlamento Tarihi TBMM Vlll Dönem (1 946- 1 950) , cilt l,
TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurulu Yayınlan, Ankara, 20 1 2 .
Darendelioğlu, llhan, Kanlı Pazar, Kamer Yayınlan, İstanbul, 1995.
-, Nazım Hikmet Vatan Haini mi Vatan Şairi mi ?, Orkun Yayınevi, İstanbul, 1978.
-, Türk Milliyetçilerinin Kalemiyle Atatürk 30 Milliyetçimizin Atatürh'e Dair Düşün-
celeri, Toprak Yayınlan, İstanbul, 1 96 1 .
- , Türk Milliyetçiliğinde Büyük Kavga, Oymak Yayınlan, İstanbul, 1976.
-, Türhiye'de Komünist Hareketler, Toker Yayınları , lstanhul, 1 979.
-, Türhiye'de Milliyetçilik Hareketleri, Toker Yayınlan, lstanbul, 1977.
Deliorman, Altan, Kınh Kanatlı jön-Türh, Kelebek Matbaası, lstanbul, 1997
-, Tanıdığım Atsız, Boğaziçi Yayınları, lstanbul, 1978.
Demircioğlu , Tünaydın, Fahir Bayhurt'un lçyüzü, Altınoluk Matbaası , Ankara ,
1969.
Demirel, Süleyman, Büyük Türkiye, Dergah Yayınlan, lstanbul, 1975.
Demirel, Tane!, Türhiye'nin Uzun On Yılı Demokrat Parti lhtidan ve 2 7 Mayıs Dar­
besi, lstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınlan, lstanbul, 20 1 1 .
-, Adalet Partisi, lletişim Yayınlan, lstanbul, 2004.
Demirer, Mehmet Arif, 6 Eylül Olaylanna 50. Yılda Yeni Bakış, Demokratlar Kulü-
bü Yayınları, Ankara, 2006.
Demokrat Parti ikinci Büyük Kongresinde Alınan Kararlar, ty.
Demokrat Parti Tüzah ve Programı, Ankara, 1946.
Devalibi, Maruf, lslılm Gözayle ihtilalci Sosyalizm , Hilal Yayınlan, Ankara, 1968.
Dikerdem, Mahmut, Ortadoğu'da Devrim Yıllan, Cem Yayınevi, lstanbul, 1 993.
Diper, Avni, Komünizme Karşı Türk Milliyetçiliği, lstanbul, 1947.
Dixon, Aurby, Heilbrunn, Otto, Komünist Gerilla Savaşlan, Gnkur Basımevi, çev.
Alaattin Haydaroğlu, Ankara, 1980.
Djilas, Milovan, New Class, Unwin Books, Londra, 1966.
Doğu Türk llleri Kültür Derneğinin Nizamnamesi, Sıralar Matbaası, İstanbul, 1 960.
Dosdoğru, M. Hulusi, 6/7 Eylül Olaylan, Bağlam, İstanbul, 1993.
Düşmanı Kore'de Karşıladık Koreye Niçin Asker Gönderdik, Güneş Matbaası, 1954.
Duman, Doğan, Yorgancılar, Serkan, Türkçülükten lslılmcılığa Milli Türk Talebe
Birliği, Vadi Yayınlan, Ankara, 2007.
Efeoğlu , O. Zeki, Kızıl Ahtapotun Kollan Rusya ve Kızıl Çin'in Türhiye'dehi Faaliyet­
leri, Orkun Yayınevi, İstanbul, 1 978.
Elevli, Avni, Türkiye işçi Partisi Programı ile Anayasaya Aykındır. Kurulmak istenen
Yeni Düzen Korkunçtur, Balkanoğlu Matbaacılık, lstanbul, 1 968.

388
Eliot, George Fielding, Eğer Rusya Taarruz Ederse, Genelkurmay Basımevi, Anka­
ra, 1 949.
Emre, Ahmet Selçuk, Komünizm Nedir Ne Değildir, Berekat Yayınevi, İstanbul, 1 979.
Engin, Ann, Sosyalist Geçinenlere Karşı Atatürkçülük Savaşı Kızıl Elma, Atatürkçü­
lük Kültür Yayınlan, İstanbul, 1 966.
Erbil, Haşim Nahid, Komünist Beyannamesine Karşı Milliyetçi Beyanname, Sinan
Matbaası, İstanbul, 1950.
Erdem, Galip, Suçlamalar 2, Töre-Devlet Yayınevi, Ankara, 1975.
Erdoğan, latif, Küçük Dünyam, AD Yayıncılık, İstanbul, 1 995.
Eren, Mustafa, Kanlı Pazar, Kalkedon, İstanbul, 20 1 2 .
Erer, Tekin, Basındaki Kavgalar, Yeni Matbaa, İstanbul, 1 965.
-, On Yılın Mücadelesi(Türkiye'de Parti Kavgalannın 2. Cildi) , Ticaret Postası Mat­
baası, İstanbul, 1 963.
-, Türkiye'de Parti Kavgalan , Ticaret Postası Matbaası, İstanbul, 1963.
Ergin, Muharrem, Sovyet Emperyalizmi Balkanlar ve Türkiye, Bahar Matbaası, İs­
tanbul, 1 974.
Erişigil, Mehmet Emin, Türkçülük Devri Milliyetçilik Devri insanlık Devri, Güzel İs­
tanbul Matbaası, Ankara, 1 958.
Erkman, Faris, En Büyük Tehlike Milli Türk Davasına Aykın ve Bir Cereyanın lçyü­
zü, Ak-ün Matbaası, İstanbul, 1 943.
Esbab-ı Mucibeli Hüküm 1 951 TKP Tevkifatı, BDS Yayınlan, 2000.
Ertan, Temuçin Faik, Kadrocular ve Kadro Hareketi (Görüşler, Yorumlar, Değerlen­
dirmeler), T.C. Kültür Bakanlığı Yayınlan, Ankara, 1 994.
Evliyaoğlu, Gökhan, Su Uyur Komünist Uyumaz, Toprak Dergisi Yayınları, İstan­
bul , 1962.
Ey Türk Milleti, Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği Halk Yayınları, no. 4, İz­
mir, 1966.
Fatinoğlu, Abidin Nesimi, Yıllann içinden, Ören Basımevi, İstanbul, 1977.
Fersoy, Orhan Cemal, Bir Devre Adını Veren Başbakan , Hun Yayınlan, lstanbul ,
1 978.
Feyizoğlu, Turan, Türkiye'de Devrimci Gençlik Hareketleri Tarihi, Belge Yayınla­
n, İstanbul, 1 993.
Fish, Rady, Nazımın Çilesi, çev. Güneş Bozkaya-Kolontay, Ararat Yayınlan, İstan­
bul, 1975.
Fleeming, D.F., The Cold War And lts Origins 1 91 7- 1 960, Dobleday&Company,
New York, 1962.
Fontaine, Andre, History of the Cold War From the Korean War to the Present, Vin­
tage Books, New York, 1970.
-, History of the Cold War From the October Revolution to the Korean War 1 91 7-
1 950, Vinta ge , New York , 1 Q70.

George F. Kennan, Memoirs 1 925-1 959, An Atlantic Monthly Press Book, Boston,
1 967.
Girginov, G., Mshvenieradze, V., Günümüzde Anti-Sovyetizm Antikomünizm, Bilim
Yayınlan, çev. K. Nural, lstanbul, 1978.

389
Giritli, ismet, Faşizm Tehlikesi mi ? Komünizm Tehlikesi mi ?, Toker Yayınlan, İs­
tanbul, 1977.
-, Komünizm Sosyalizm ve Anayasamız, Baha Matbaası, İstanbul, 1967.
Giritlioğlu, Fahir, Türk Siyasi Tarihinde Cumhuriyet Halk Partisinin Mevkii, cilt 1,
Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1 965.
Gönlübol, Mehmet, Olaylarla Türk Dış Politikası (1 91 9-1 965) , Siyasal Kitabevi, An­
kara, 1996.
Gönül, Mert, Türk Düşünce ve Siyasi Hayatında Dr. Fethi Tevetoğlu, Türk Ocaklan
Ankara Şubesi, Ankara, 20 1 1 .
Greene, T . N . , Gerilla ve Gerillaya Karşı Savaş, Genelkurmay Basımevi, Ankara,
1965.
Guevara, Ernesto Che, Gerilla Günlüğü, çev. Hüseyin Güneş, Ant Yayınlan, 1 968.
Güler, Nazlı Rana, Bir Osmanlı Aydını lbrahim Ethem Paşa, Berikan Yayınlan, An­
kara, 2004.
Gündoğan, Günay Göksu, "Turan"dan "Bozkurt "a Tek Parti Dôneminde Milliyetçi­
lik, lletişim Yayınlan, İstanbul, 2006.
Gündoğan, Visali, Sosyalist ve Radikal Sol Doktrinler Komünizm Strateji ve Taktikle-
ri, Kadro Yayınlan, Ankara, ty.
Güner, Ahmet, Türkiye'deki Rusya, Toker Matbaası, İstanbul, 1975.
Güngör, Erol, Sosyal Meseleler ve Aydınlar, Ötüken Neşriyat, Ankara, 20 1 1 .
- , lsldm'ın Bugünkü Meseleleri, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2005.
Gürkan, Nilgün, Türkiye'de Demokrasiye Geçişte Basın (1 945-1 950) , lletişim Yayın­
lan, İstanbul, 1998.
Güven, Dilek, Cumhuriyet Dônemi Azınlık Politikalan ve Strateji Bağlamında 6- 7
Eylül Olaylan, çev. Bahar Şahin, lletişim Yayınlan, İstanbul, 2006.
Güventürk, Faruk, Komünizm ve Faaliyetleri (Hakkında Konferans) , Baha Matbaa­
sı, İstanbul, 1968.
-, Komünizm ve Maskeler, Okat Yayınevi, İstanbul, 1965.
Han, lhsanullah, lsldmiyet ve Komünizm Birbirine Zıttır, çev. Ahmet Hamdi Hati­
boğlu, Bedir Kitabevi, İstanbul, 1 962.
Harris, George S., Troubled Alliaance, American Enterprise lnstitute For Public Po­
licy Research Washington, D.C, 1972.
Heyd, Uriel, Türk Ulusçuluğunun Temelleri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara ,
1979.
Hikmet, Neriman, Gazetelerin Yazamadığı ve Partilerin Konuşamadığı Hakikatler,
Yeniçağ Matbaası, İstanbul, 1 948.
Hsu. U.T, Gizli Mücadele: Komünistler Çin'i Nasıl Ele Geçirdi, çev. Cevdet San, Do­
ğuş Yayınevi, Ankara, 1 968.
Ilgar, Hayrani, Sôzde Milliyetçilik, Ülkü Yayınlan, lzmir, 1964.
-, Komünizm ve Tenkidi , Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği Genel Merkez
Yayınlan, lzmir, 1966.
ikiz, M. Lütfi, Komünist Hücrelerin Faaliyeti (Komünist Düşmanlan Birleşiniz) , Fa­
külteler Matbaası, İstanbul, 1 963.
tik Rapor, yy, 1972.

390
lmer, Mustafa Kubilay, lslamiyet ve Sosyalizm, Ekonomik ve Sosyal Yayınlan, An­
kara, 1976.
insan Haklan Cemiyeti Program ve Nizamnamesi, İstanbul, 1946.
lsmail, Hekimoğlu, Rusya'daki Müslümanlar Komünistlerin Esaretine Nasıl Düştü,
Divan Matbaacılık, yyy , 1974.
Kahraman, Ahmet, Devr-i Süleyman, Sel Yayıncılık, lstanbul, 1 993.
Karagil, Nevzat, Kıbns Meselesi Üzerine Son Konuşmalar ve Yazılar, Anıl Matbaa­
sı, lstanbul, 1 964.
Karakuş, Emin, 40 Yıllık Gazeteci Gö:<:ü ile işte Ankara, Hürriyet Yayınlan, lstan-
bul, 1987.
Karpat, Kemal, Türk Demokrasi Tarihi, Timaş Yayınlan, lstanbul, 20 10.
Kartal, Ahmet, Komünizmin iki Yü:<:ü, Şafak Matbaası, Ankara, 1974.
Kayalı, Kurtuluş, Ordu ve Siyaset 27 Mayıs-12 Mart, iletişim, lstanbul, 2009.
Ketchum, Richard M . , Komünizm Nedir? Resimlerle Dünya Komünizmi, Türkiye Ti-
caret Oda lan, Sanayi Odaları ve Ticaret Birliği Matbaası, Ankara, 196 7.
Kılıç, Murat, "Allah, Vatan, Soy, Milli Mukaddesat" Türk Milliyetçiler Derneği (1 951 -
1 953) , iletişim Yayınlan, lstanbul, 20 16.
Kısakürek, Necip Fazıl, Başmakalelerim 1, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 20 1 3 .
-, Başmakalelerim 2, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 20 14.
-, Başmakalelerim 3, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 20 14.
-, Ben ve O, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 1 997.
-, Çepeçevre Sosyalizm Komünizm ve insanlık, Büyük Doğu Yayınları, lstanbul,
1985.
-, Çerçeve 3, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 20 10.
-, Çerçeve 6, Büyük Doğu Yayınları, lstanbul, 20 10.
-, Dünya Bir inkılap Bekliyor, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 1993.
-, Hadiselerin Muhasebesi 1 , Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 20 10.
-, Hadiselerin Muhasebesi 2, Büyük Doğu Yayınlan, İstanbul, 20 10.
-, Hadiselerin Muhasebesi 3, Büyük Doğu Yayınlan, İstanbul, 2009.
-, Her Cephesiyle Komünizma, Doğan Güneş Yayınlan, lstanbul, 1962.
-, Hesaplaşma, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 1985.
-, Hitabeler, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 1 994.
-, Moskof, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 1979.
-, Moskof, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 1 992.
-, Mukaddes Emanet, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 20 1 5 .
-, Rapor 1 0113, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 1 993.
-, Rapor 718 , Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 2009.
-, Rapor 911 0, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 201 5 .
- , Tann Kulundan Dinlediklerim, Büyük Doğu Yayınları, lstanbul, 1993.
-, Türkiye'de Komünizma ve Köy Enstitüleri, Doğan Güneş Yayınevi, lstanbul, 1962.
Kihtir, Arzu, Medya ve Demokrasi Kültürü Ekseninde Demokrat Parti Dönemi ve Ba­
sın 1 950-1 960, Anonim Yayıncılık, İstanbul, 20 1 1 .

":lQ1
Kili, Suna, Atatürk Devrimi, Türkiye İş Bankası Yayınlan, lstanbul, 1 983.
Kissinger, Henry, Diploınacy, Touchstone, New York, 1994.
Koca, Mehmet, Türk Sağının Türk Soluna Bakışı, yayınlanmamış doktora tezi, lnö­
nü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 20 19.
Kocabaş, Süleyman, Yakın Tarihimizin Sosyal Depremlerinden 1 944 Türkçülük-Tu-
rancılık Olayı, Vatan Yayınlan, lstanbul, 2008.
Komünistler iktidara Nasıl Gelirler, Tasvir Gazetesi Yayınlan, 1970.
Komünistlik Nedir? Komünist Kimdir?, 1 949.
Komünizm Nedir? Niçin Türk Bünyesine Uymaz?, Komünizmle Mücadele Cemiyeti
Adana Şubesi Neşriyatı: 1 , Adana, 1948.
Komünizm Nedir? Ve Niçin Türk Bünyesine Uymaz?, Komünizmle Mücadele Cemi­
yeti Adana Şubesi, Adana, 1947.
Korkud, Refik, Komünist Kimdir, Bafra Milliyetçi Öğretmenler Birliği, Samsun, 1968.
Kösoğlu, Nevzat, Hatıralar Yahut Bir Vatan Kurtarma Hikayesi, Ötüken Neşriyat,
lstanbul, 20 10.
Kurdakul, Şükran, Cezaevinden Babıali'ye Babıali'den TlP'e Anılar, Evrensel Basım
Yayın, lstanbul, 2003.
Küçük, Yalçın, ltirafçılann itiraftan TKP Pişmanlıklan, Tekin Yayınevi, Ankara,
1 988.
Labin, Suzanne, Komünist Propaganda Taktikleri, Altınok Matbaası, Ankara, 1972.
Landau, jacob M., Türhiye'de Sag ve Sol Akımlar, Turhan Kitabevi, Ankara, 1979.
-, Pantürkizm, Sarmal Yayınevi, lstanbul, 1999.
-, Pan-Turhism From lrredentism to Cooperation, Hurst &: Company, Londra, 1995.
Levent, Sinan, Japon Turancılığı, Tarih Vakfı Yurt Yayınlan, lstanbul, 20 16.
Marksizm-Leninizm-Komünizm Nedir, (haz.) Beypazarı Yüksek Tahsil Derneği, An-
kara, 1974.
Mat, Nevzat, insanlık Düşmanı Komünizm'in Maskesi Sosyalizm'dir, Kardeş Matba­
ası, Ankara, 1973.
Menekşe, Nurettin, Bulgar Komünist Partisinin Gizli Raporu Türkiye'de Komünizm,
Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1967.
Meram, Ali Kemal, Türk-Rus ilişkileri Tarihi, Kitaş Yayınları, İstanbul, 1969.
Meşe, Ertuğrul, Komünizmle Mücadele Dernekleri, iletişim Yayınları, İstanbul,
20 16.
Mısıroğlu, Kadir, Moskof Mezalimi l-ll, Sebil Yayınevi, lstanbul, 1 992.
Milli Demokratik Devrim ve iç Yüzu, Uyan Yayınlan, ty.
Milli Şef Cumhurreisi lnônü Tarafından 1 9 Mayıs 1 944 Günü Gençlik ve Spor Bay­
ramı Münasebetiyle Ankara 1 9 Mayıs Stadyumunda Verilen Nutuk, Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Sekreterliği, Ankara, 1 944.
Milli Türk Talebe Birliği 52. Dônem Faaliyet Raporu, İstanbul, 1975.
MTTB 49. Dônem Faaliyet Raporu, Tan Matbaası, lstanbul, 1969.
Mumcu, Uğur, 40'lann Cadı Kazanı, Tekin Yayınevi, lstanbul, 1 990.
Müfterilere Cevap, Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği Genel Merkez Yayınla­
rı, no. 5, lzmir, 1966.

392
Müftüoğlu, Mustafa, Çankaya'da Kabus: 3 Mayıs 1 944, Bahar Matbaası, İstanbul,
1977.
Mühlen, Patrick von zur, Gamalıhaç ile Kızılyıldız Arasında, Mavi Yayınlan, An­
kara, 1984.
Namıkoğlu, Fevzi, "Türk Milliyetçiliği Üzerine" Türk Milliyetçiliği ve Batılılaşma,
Dergah Yayınlan, İstanbul, 1975.
Ndzım Hikmet Meselesinde Ahmet Emin Yalman'a Cevap, Zonguldak Komünizmle
Mücadele Derneği Yayınlan: 2, Zonguldak 1 949.
Nazlı, Ramazan, Faşizm, Komünizm ve lsldm, Çile Yayınlan, lstanbul, 1979.
Nesin, Aziz, Salkım Salkım Asılacak Adamlar, Adam, İstanbul, 1988.
Okutan, M. Çağatay, Bozkurt'tan Kur'an'a Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) , İstan­
bul Bilgi Üniversitesi Yayınlan, İstanbul, 2004.
Oran, Baskın, Atatürk Milliyetçiliği, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1 990.
Oruç, Zülküf, Bir Ôğrenci Hareketi Olarak Milli Türk Talebe Birliği, Pınar Yayınla­
n, lstanbul, 2005.
Öcalan, Abdullah, Gerçeğin Dili, Aram Yayınlan, Diyarbakır, 201 5 .
Öke, Mim Kemal, Mütercimler, Erol, Yalnızlıktan Saygınlığa Demokrat Parti'nin Dış
Politikası, Demokratlar Kulübü, Ankara, 2000.
Öksüz, lskender, Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi, Bilge Kültür Sanat, İstanbul,
20 1 5 .
Örnek, Cangül, Türkiye'nin Soğuk Savaş Düşünce Hayatı, Can Yayınlan, İstanbul,
20 1 5 .
Özalp, Kazım, Türk Parlamento Tarihi, TBMM-IX Dönem (1 950-1 954), cilt l l , An­
kara, 1999.
Özcan, K., 12 Mart 1 971 ôncesi Suçlular Kimdi, Ôzcan Yayınlan, lstanbul, 1973.
Özdoğan, Günay Göksu, "Turan "dan "Bozkurt "a Tek Parti Döneminde Türkçülük
(1 93 1 - 1 946) , iletişim Yayınlan, lstanbul, 200 1 .
Özek, Çetin, Faşizm ve Devrimci Halk Cephesi, Ant Yayınlan, lstanbul, 1970.
Özgeldi, Tahsin, inilti Kızıllann Hürriyet Anlayışı, Ankara, 1963.
Pala, Salih Doğan, Sağ ve Sol Meselesi ve lsldm'ın Hükmü, Cihad, İstanbul, 1966.
Pekmez, Necdet, Pkk'yı Kim Kurdu?, Kripto Yayınlan, Ankara, 20 1 2 .
Peterson, Thomas G., Clifford, j . Garry, Hagan, Kenneth j . , American Foreign Poli­
cy, D.C. Heath and Company, Lexington, 1 988.
Reinhold, O., Rijenko F., Politikasıyla ve ideolojisiyle Günümüzde Antikomünizm,
Konuk Yayınlan, lstanbul, 1969.
Resulzade, Mehmet Emin, Çağdaş Azerbaycan Tarihi, Azerbaycan Kültür Derneği
Yayınlan, Ankara, 195 1 .
Safa, Peyami, Mahutlar, Toprak Dergisi Yayınlan, lstanbul, 1 959.
Safioğlu, Tahir, Türk Gençliğine Açık Mektup, Çukurova Komünizmle Savaş Derne-
ği Yayınlan, Adana, 1949.
Salecl, Renata, Kaygı Üzerine, Metis, İstanbul, 2004.
Sançar, Nejdet, Türk Moskof ve Komünist, Toprak Yayınlan, lstanbul, 1959.
Sander, Oral, Türk-Amerikan ilişkileri 1 947-1 964, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgi-
ler Fakültesi Yayınlan, Ankara, 1979.

393
-, Türkiye'nin Dış Politikası, imge Yaymevi, Ankara, 2006.
Say, Ahmet, Ağaçlar Çiçekteydi, Evrensel Basın Yayın, İstanbul, 201 1 .
Sayılgan, Aclan, Ansiklopedik Marksist Sôzlük Kavramlar Terimler Kurumlar, Altı-
nok Matbaası, 1972.
-, Aydınlık Savaşı, Doğuş Matbaası, Ankara, 1960.
-, Deprem(Bdgesel Roman) , Altınküre Yayınlan, Ankara, 2002.
-, Dünyayı Saran Tehlike Anarşist Hareketler ve Tedbirleri, Kardeş Matbaası, İstan-
bul, 1973.
-, lnkcır Fırtınası, Ülke Yayınlan, İstanbul, 1962.
-, Kabahat Kimde? (Çehreler) , Uygar Yayınlan, Ankara, 1989.
-, Komuna, Sıralar Matbaası, İstanbul, 1 969.
-, Korsan Radyolar Bizim Radyo ve Türkiye'deki Hoparlörleri, Kardeş Matbaası, An-
kara, 1969.
-, Soldaki Bitmeyen Kavga, Ayşe Yayınlan, Ankara, 1970.
-, Soldaki Çatlaklar, Mars Matbaası, Ankara, 1966.
-, SSCB Marksist Diyalektiğin Sonu, Şafak Matbaası, Ankara, 1986.
-, SSCB ve Sultan Galiyev, Mars Matbaası, Ankara, 1967.
-, Tutuklama, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1974.
-, Türkiye'de Sol Hareketler (1 871 - 1 973) , Otağ Yayınlan, 1 976.
-, Yakın Tehlike Komünizm, Kardeş Matbaası, Ankara, 1963.
-, Yeni Kavga Milli Demokratik Devrim Nedir, Ayşe Yayınlan, Ankara, 1970.
Schwarz, Fred, Komünistler Nasıl Yalan Sôyler, Birlik Matbaası, İstanbul, 1978.
Sefercioğlu, Necmettin, 3 Mayıs 1 944 ve Türkçülük Davası, Türk Ocakları Ankara
Şubesi Yayınlan, Ankara, 2009.
-, Milliyetçi Dernekler, Türk Ocakları Ankara Şubesi Yayını, Ankara, 2008.
-, Türk Milliyetçiler Derneği ve Kapatılış Davası, Bilgeoğuz Yay ı n l a r ı , İ s t a n b u l ,
20 12.
-, Türkçü De rgile r.
Sertel, Sabiha, Roman Gibi , Belge Yayınlan, İstanbul, 1 987
Sertel, Zekeriya, Hatırladıklanm, Yaylacık Matbaası, İstanbul, 1968.
Sertkaya, Osman F . , Nihal Atsız, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara,
1987.
Sever, Ayşegül, Soğuk Savaş Kuşatmasında Türkiye Batı ve Ortadogu 1 954-1 958, Bo­
yut Yayınları, İstanbul, 1997.
Sevgen, Nazmi, Celal Bayar Diyor ki, 1 920-1 950, Tan, İstanbul, 1 95 1 .
Sommier, Isabelle, Devrimci Şiddet, çev. Işık Ergüden, lletişim Yayınları, İstan­
bul, 20 16.
Sorularla ve Cevaplarla Komünizm Nedir?, Güncel Yayınlar, İstanbul, 1 978.
Stebbins, Richard P . , The United States in World Ajfai rs 1 958, Harper&Brothers,
New York, 1959.
Suda, Orhan, Bir ômrün Kıyılannda, Alkım Yayınlan, İstanbul, 2004.
Suver, Akkan, Hain Nazım Hikmet, Su Yayınlan, 1979.

394
-, Komünist, Su Yayınlan, İstanbul, 1975.
-, Komünizm, Su Yayınlan, İstanbul, 1975.
Şahingiray, Özel, Celal Bayar'ın Sôylev ve Demeçleri 1 946-1 950, Türkiye lş Banka­
sı, lstanbul, 1999.
Şamil, Said, Sosyalizm ve Dış Türkler, Hilal Yayınlan, İstanbul, 197 1 .
Şeyhanlıoğlu, Hüseyin, Türk Siyasal Muhafazakarlığının Kurumsallaşması v e De­
mokrat Parti, Kadim Yayınlan, Ankara, 20 1 1 .
Şimşir, Sebahattin, Azerbaycanlılann Türkiye'de Faaliyetleri (1 920- 1 991), Azerbay­
can Kültür Derneği Yayınlan, Ankara, ty.
T.C. Maarif Vekaleti, Birinci Türk Tarih Kongresi Konferanslar Müzakere Zabıtlan,
Matbaa ve Neşriyat Türk A.Ş. İstanbul, 1932.
Tanör, Bülent, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, YKY, İstanbul, 20 10.
Taşer, Dündar, Mesele, Töre-Devlet Yayınlan, Ankara, 1973.
Taşkın, Yüksel, Milliyetçi Muhafazakar Entelij ansiya, lletişim Yayınlan, lstanbul,
2007.
Tekin, Nergishan, Nihal Atsız, Kariyer Yayıncılık, lstanbul, 20 1 5 .
Tevetoğlu, Fethi, Açıklıyorum, Komünizmle Mücadele Yayınlan, Ankara, 1 965.
-, Benim Gôrdüğüm Bugünkü Rusya, Komünizmle Mücadele Yayınları, Ankara,
1 968.
-, Dış Politika Görüşümüz, Ajans-Türk Matbaası, Ankara, 1963.
-, Kıbns ve Komünizm, Komünizmle Mücadele Yayınlan, Ankara, 1966.
-, Mukaddes Topraklardan Geçen Yol, Ajans-Türk Matbaası, Ankara, 1966.
-, Türkiye'de Sosyalist ve Komünist Faaliyetler, Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1967.
-, Türklüğe Kurban, Aylı Kµrt Yayınlan, İstanbul, 1943.
-, Yann Turan Benimdir, Arkadaş Matbaası, İstanbul, 1934.
-, Yirminci Yüzyılın Yüzkarası Utançduvan, Ajans-Türk Matbaası, Ankara, 1964.
Tınmaz, Hayrettin, Komünizm Tehlikesi Karşısında Büyük Türk Milleti Uyan, Alp­
kanlar Matbaası, İstanbul, 1 964.
Tilly, Charles, Toplumsal Hareketler, Babil Yayınları, lstanbul, 2008.
Timur, Taner, Türkiye'de Çok Partili Hayata Geçiş, lletişim Yayınları , lstanbul ,
1 99 1 .
TKMD Tü.züğü, lzmir, 1963.
TKMD Tü.züğü, lzmir, 1964.
Togan, Zeki Velidi, Türklüğün Mukadderatı Üzerine: Rus Emperyalizmi ve Onun Ye­
ni Silahı: Komünizm, Kayı Yayınlan, lstanbul, 1 970.
Toker, Metin, Demokrasimizin ismet Paşalı Yıllan (1 944-1 973): DP'nin Altın Yıllan
1 950-1 954, Bilgi Yayınevi, 1990.
-, Tek Partiden Çok Partiye, Milliyet Yayınlan, lstanbul, 1970.
Topçu, Nurettin, iradenin Davası Dfvlet ve De mo k ras i yay. haz. Ezel Erverdi, İsma­
,

il Kara, Dergah, İstanbul, 20 1 2 .


-, Yannki Türkiye, Yağmur Yayınevi, İstanbul, 1 96 1 .
Topuz, Hıfzı, II. Mahmut'tan Holdinglere Türk Basını, Remzi Kitabevi, İstanbul,
2003.

395
Tör, Vedat Nedim, Yıllar Bôyle Geçti, Milliyet Yayınlan, İstanbul, 1 976.
Tse Tsung, Mao, Guevara, Gerilla Harbi, çev. Can Yücel, Paye! Yayınlan, İstan­
bul, 1967.
Tugay, Esad Fuad, Rusya Tarihi l, Yeni Fazilet Yayınevi, İstanbul, 1 948.
Turan, Osman, Türkiye'de Siyasi Buhranın Kaynaklan, Nakışlar Yayınevi, İstan­
bul, 1979.
Türk Ceza Kanununun 1 4 1 . ve 14 2. Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun, Ka­
nun No: 4934, TC Başbakanlık Neşriyat ve Müdevvenat Umum Müdürlüğü, An­
kara, 1946.
Türk Gençlik Teşkilatı Ana Nizamnamesi , iktisadi Yürüyüş Matbaası , İstanbul,
1949.
Türk Kültür Ocağı Nizamnamesi, Aydınlık Basımevi, 1 950.
Türk Milliyetçiler Derneği lstanbul Şubesi Beyannamesi: Son Hadiseler ve Biz: Türk
Milliyetçiler Derneği Ananizamnamesi, İstanbul, 1953.
Türk Milliyetçiler Derneği Tüzüğü, Sebat Matbaası, Ankara, 195 1 .
Türk, Cezmi, Dünyanın Çatısı Turan ve Rus Kafası, Toprak Yayınları , İstanbul,
1964.
-, Milliyetçilik Anlayışımız ve Komünistlik, Beyazıt (Toprak Dergisi) Matbaası, İs­
tanbul, 1 959.
Türk, Z., Komünizm Budur, Başnur Matbaası, Ankara, 1965.
Türkistan Doğu Türk tileri Kültür Derneği Çalışma Planları, Şehir Matbaası, İstan­
bul, 1 960.
Türkistani, Muhammed Musa, Genç Arkadaş Uyan işte Komünizmin Gerçek Yüzu,
ikinci Kuvay-ı Milliye, Bursa, 1 967.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Vatansever Mensuplarına Açık Mektup, Türkiye Ko­
münizmle Mücadele Derneği, lzmir, 1 966.
Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği ikinci Büyük Kurultayı (30 Nisan 1 965)
1 964-1 965 Faaliyet Raporu, Komünizmle Mücadele Derneği Yayınları, lzmir,
1965.
Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği ikinci Büyük Kurultayı (30 Nisan 1 965)
1 964-1 965 Faaliyet Raporu, Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği Genel Mer­
kez Yayınlan, Yayın Nu. 1 , İzmir, 1 965.
Türkiye Milliyetçiler Birliği'nin Gôrüşü, Mars Matbaası, 1 964.
Türkiye Milliyetçiler Birliği'nin Tüzüğü, Çalışma Programları ve tik Bildirisi, Mars
Matbaası, 1964.
Türkiye'de Siyasi Dernekler il, T . C İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü
Neşriyatından, Başbakanlık Devlet Matbaası, Ankara, 1950.
Türkkan, Reha Oğuz, Solcular ve Kızıllar, Bozkurtçu Yayın, İstanbul, 1 943.
Ülker, Talat, Hüseyin Nihal Atsız Harşit'in Hırçın Sesi, Bilgeoğuz Yayınlan, İstan­
bul, 20 1 5 .
Ünal, Oğuz, Türkiye'de Demokrasinin Doğuşu Tek Parti Yönetiminden Çok Partili Re­
jime Geçiş Süreci, Milliyet Yayınlan, İstanbul, 1994.
Vakkasoğlu, Vehbi, Moskof Mücadelemiz, Cihan Yayınlan, İstanbul, 1 983.
Vatandaş Ôğren Komünistlik Nedir Komünist Kimdir, yy, 1953.

396
Weiker, Walter F . , 1 960 Türk lhtilalı , çev. Mete Ergin, Cem Yayınevi, İstanbul,
1 967.
Weingstay, David E., Komünizmin iç Yüzu, Kültür Bakanlığı, Ankara, 1977.
Yalçın, lsmail, Komünist Cephe Taktikleri, Türkiye Fikir Ajansı, Ankara, 1 987.
Yalman, Ahmet Emin, Turhey in My Time, Oklahoma Üniversitesi Yayınlan, Nor-
man, 1 956.
Yaylalıgıl, A. Münir Haymana, Hali Hazınn Türk Topluluhlan ve Pan-Türhülüğe Da­
ir, Arkadaş Basımevi, lstanbul, 1937.
Yazıcı, Nazım, Komünizm Tehlikesi, Berksoy Basımevi, lstanbul, 1 947.
Yeni lhtidann Çalışmalan: Demokrat Parti Hizmetinde Bulunduğu Türk Milletine He­
sap Veriyor, yyty.
Yeşil, Ahmet, Türhiye'de Çok Partili Hayata Geçiş, Kültür ve Turizm Bakanlığı Ya­
yınlan, Ankara, 1 998.
Yıldırım, Hayri, Son Türkçü Atsız, Togan Yayıncılık, İstanbul, 20 1 3 .
Yıldız, Selim, Güneyli Yiğit ilhan (Egemen) Darendelioğlu, Berikan Yayınevi, Anka­
ra, 20 1 3 .
Yılmaz, Tanzer Sülker, Türhiye'de Gençlik Hareketleri, Toplumsal Dönüşüm Yayın-
lan, lstanbul, 1997.
Yücel, Serhan, Demokrat Parti, Ülke Kitaplan, İstanbul, 200 1 .
Yüzbaşı, Hüseyin, Ülkücü Basın Şehitleri, Er-Tu Matbaası, İstanbul, 1 980.
Zürcher, Erik jan, Modernleşen Türhiye'nin Tarihi, tletişim Yayınlan, lstanbul, 2007.

MAKALELER
" 1 944 Orkun Davasından Hatıralar" , Orhun, sayı 1, 6 Ekim 1 950, s. 8-9.
Akgün, Birol, Çalış, Şaban H., "Türk Milliyetçiliğinin Terkibinde lsh\mcı Doz " , Mo­
dem Türhiye'de Siyasi Düşünce: Milliyetçilik, cilt 4, İstanbul, 2008, s. 584-604.
Akın, Mahmut Hakkı, "Muhafazakar Siyasal Kültürde Bir Sembol Olarak Necip Fa­
zıl" , Muhafazakar Düşünce, yıl 10, sayı 39, Ocak-Mart 20 14, s. 3 1 -43.
Akın, Yiğit, "Soldan Dönenlerin Sol Eleştirisi: Aclan Sayılgan" , Türkiye'de Siyasal
Düşünce: Sol, (Ed. Murat Gültekingil) , lletişim Yayınlan, İstanbul, 2007, s. 989.
Akkoyunlu, Hüseyin, "lnönü Meselesi" , Komünizme Karşı Mücadele Dergisi, yıl 1 ,
sayı 5 , 1 Ekim 1 950, s. 1 .
Aksoy, Esen, "Komünizm" , Komünizmle Mücadele Dergisi, Haziran 1965, s . 5 .
Aygün, Mehmet, "Türkiye'de Antikomünizmin Kaynaklan- 1 : Peyami Safa", Sosyo­
logca, sayı 1 , Ocak-Haziran 20 1 1 , s. 1 67- 185.
-, "Türkiye'de Antikomünizmin Kaynakları 2 : Cumhuriyet Döneminde Siyasi
Konjonktürün Düşünce Gündemini Belirlemesi Üzerine tik Düşünceler", Sos­
yologca, sayı 2, Temmuz-Aralık 20 1 1 , s. 9 1 - 1 02.
-, "Türkiye'de Antikomünizmin Kaynaklan-3: 1940'lı Yıllarda Soğuk Savaş'ın Er­
ken Provası" , Sosyologca, sayı 3, Ocak-Haziran 20 1 2, s. 1 45- 1 57
Aktay, Salih Zeki, "Moskoflar Geliyor" , Büyük Doğu, yıl 2, cilt 3, sayı 75, 9 Ocak
1 948, s. 9.
Akyol, Taha, "Seçim Göstergeleri Açısından Türkiye'de Sağın Sorunlan l", Türkiye
Günlüğü, sayı 16, Güz 199 1 , 13-18.

397
Alacakaptan, Uğur, "Demokratik Anayasa ve Ceza Kanunu'nun 1 4 1 . ve 142. Mad­
deleri" , Ankara Üniversitesi Huhuh Fakültesi Dergisi, cilt 22, sayı 1 , 1 966, s. 3-5.
Alkan, Ahmet Turan, "Türkiye'de Sağ'ın Tarihine Buruk Bir Derkenar" , Türkiye
Günlüğü, sayı 16, Güz 199 1 , s. 5- 1 2 .
Alpkaya, Faruk, "Rıza Nur" , Türhiye'de Modem Siyasi Düşünce: Milliyetçilik, cilt 4 ,
e d . Tanı! Bora, İstanbul, 2006, s. 374-388.
Alpsü, Namık Zeki, "Kıbrıs Türkiye'nin Olmalıdır" , Orhun, sayı 18, 2 Şubat 195 1 ,
s. 5.
Altan, Çetin, "Nasıl da Anlamıyorlar" , Ahşam, 2 2 Mart 1966.
Altan, Hanif, "Milli Meselelerde Sovyetler'in Tutumu", Türk Kültürü, yıl 1, sayı 5,
Mart 1963, s. 3 1 -36.
"Amacımız ve Yolumuz" , Türk Kültürü, yıl 1, sayı 1, Kasım 1962, s. 5.
"Anayurtta Unutulan Türklük: Anayurdu Çiğneyen Moskof", Komünizmle Mücade­
le Birliği, sayı 16, 7 Haziran 1 956, s. 2-3.
Aran, Mehmet Sadık, "Azerbaycan Faciası" , Türheli, sayı 1, Ocak 1947, s. 5 1 .
-, "Milli Azerbaycan Cumhuriyet'inin Yıldönümü 1 9 1 8-1951 " , Türk Yolu, yı l 1 , sa-
yı 1 , 28 Mayıs 195 1 .
Ank, Remzi Oğuz, "Tarih Görüşü" , Çınaraltı, sayı 1 1 , 9 Haziran 1 948, s . 3.
Armaoğlu, Fahir, "Kıbns ve Sovyetler" , Cumhuriyet, 4 Mart 1964.
-, "Kıbns'ta Sovyet Yardımı" , Cumhuriyet, 26 Ağustos 1964.
Asya, Arif Nihat, "Komünizm" , Komünizmle Mücadele Dergisi, yıl 1 , sayı 1 , 4 Mart
1964, s. 1, 4.
-, "Komünizm" , Tanndag, sayı 1, yıl 1, 5 Kasım 1950, s. 3.
"Aşın sağcılar . . . ilerici öğretmenlere saldırdı." Vatan, 25 Kasım 1962.
Atay, Falih Rıfkı, "lhtar" , Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını, Fasikül 3,
Ankara, 1965, s. 56.
-, "Amerikan Emperyalizmi" , Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını, Fasi­
kül 1 , Ankara, 1965, s. 7-8.
-, "Boynumuz Boyunduruğa Girmeyecek", Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk
Basını, Fasikül 2, Ankara, 1965, s. 23.
-, "isimlere Bir Göz Atınız", Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını, Fasikül
3, Ankara, 1965, s. 55.
-, "Komplo ve Onun Peyki" , Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını, Fasi­
kül 5, Ankara, 1966, s. 38.
-, "Yalan ve Yalancılar" , Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını, Fasikül 2,
Ankara, 1965, s. 19.
-, "Başbakan Milletle Konuşuyor" , Ulus, 7 Eylül 1945.
Ateşoğlu, Mehmet, "Türk Milliyetçiler Derneğinin Kuruluşu" , Mejhare, yıl 1, sa­
yı 23, Mart 1952, s. 3-4.
Atsız, N ihal, "Hasan Ali Hesap Vermel idir" , Altın Işık, dit 1 , sayı 4, 25 N isan 1947,
s. 3-4.
-, "lsldm Birliği Kuruntusu" , Ôtüken, sayı 4, 1964, s. 1 .
-, "Komünist, Yahudi ve Dalkavuk" , Orhun, sayı 5 , 2 1 Mart 1934, s . 93-94.

398
-, "Millet'in tfşaatı", Altın-Işık, cilt 1 , sayı 6, 25 Haziran 1947, s. 3.
-, "Başvekil Şükrü Saracoğlu'na Açık Mektup", Orkun, sayı 20, 1 6 Şubat 195 1 , s.
1 0- 1 2 .
- , "Beşvekil Şükrü Saracoğlu'na ikinci Açık Mektup" , Orkun, sayı 2 2 , 2 Mart 1 95 1 ,
s . 10-14.
-, "Müdafaam" , Orkun, yıl 1, sayı 3-4, Mayıs-Nisan 1962, s. 14.
-, "Sağcı Kimdir?", Ôtüken, sayı 2 (50) , Şubat 1950, s. 3-4.
-, "Solcu Foyası" , Ôtüken, sayı 7 (67) , Temmuz 1 969, s. 3.
-, "Türk Milletine Çağn", Orkun, yıl 1, sayı 1, Şubat 1962, s. 16.
-, "Türkçü Kimdir?", Orkun, sayı 3, 20 Ekim 1 950, s. 3.
-, "Türkçülük Değişmez Bir Fikirdir" , Orkun, sayı 4, 27 Ekim 1950, s. 3.
-, "Türkçülük" , Orkun, sayı 2, 1 3 Ekim 1 950, s. 3-4.
-, "Veda", Orkun, sayı 68, 18 Ocak 1952, s. 3.
-, "Yalan", Orkun, sayı 34, 25 Mayıs 195 1 , s. 3.
Avcıoğlu, Doğan, "TlP'e Dair" , Yön, sayı 50, 1962, s. 16.
Aybar, Mehmet Ali, "Üniversite Gençliği lle Hasbihal" , Vatan, 1 1 Aralık 1945.
Aydemir, Şevket Süreyya, "Bu Huzursuzluğun Sebebi Acaba Komünistler midir? " ,
Vatan, 1 2 Ekim 1962.
Ayvazoğlu, Beşir, "Türkiye'de Sağcı Olmak" , Türkiye Günlüğü, sayı 16, Güz 199 1 ,
s . 32-43.
"Azeri Türklere Karşı Yapılan Mezalim" , Ergenekon Yolu, yıl 1, sayı 1, 1 Temmuz
1 95 1 .
Bakırezer, Güven, "Nihal Atsız" , Modem Türkiye'de Siyasi Düşünce: Milliyetçilik,
ed. Tanıl Bora, lletişim Yayınlan, lstanbul, 2002, s. 352-353.
Bala, Mirza, "Amerika'nın Sesi ve Esir Türkler" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 2,
sayı 25, 1 Aralık 195 1 , s. 3.
-, "Esir Milletler Davası" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 2, sayı 3 1 , 1 Mart 1952,
s. 1 .
- , "Kızıl Rus istilası" , Azerbaycan, yıl 3 , sayı 1 (25), Nisan 1953.
Başgil, Ali Fuat, "Seçim Konuşmalanm", Son Havadis, 7 Ekim 196 1 .
-, "Milliyetçilik Bahsi", Yeni Istanbul, 3 0 Kasım 1963.
Baykara, Hüseyin, "Kızıl Kremlin Sarayında Yapılan Temizliğin lçyüzü", Azerbay­
can, yıl 6, sayı 5 (65), Ağustos 1957.
"Başlarken" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1, sayı 1, 1 Ağustos 1950, s. 1.
Bayrak, H. Asım, "Kızıl Bulgaristan'daki Türkler" , Orkun, sayı 16, 19 Ocak 1 95 1 ,
s . 13-14.
Bayramgil, Naki, "Kızıl istilanın Doğurduğu Azerbaycan lsyanlanndan Hatıralar" ,
Türk izi, sayı 4-5, yıl 1 , 1 952.
Bekata, Hıfzı Oğuz. "Bir Konferans" , Çığır, sayı 1 84, Mart 1948.
Benningsen, A., "Komünist Rejim ve lslilmiyet" , Komünizme Hücum, yıl 1, sayı 1 ,
Şubat 1954, s . 14-16.
Berdiaeff, Nikolas, "Marksizm'in Kendi Kendisiyle Çatışması" , Türk Düşüncesi, cilt
6, sayı 34, 1 Aralık 1956, s. 1 3 .

399
Berk, Bekir, "Demokrasi ve Komünizm" , Türlıeli, sayı 1 , Ocak 1947, s. 9- 10.
-, "İnönü ve Komünizm" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1, sayı 3 , 30 Ağustos
1950, s. 1 .
- , "Nazım Hikmet Meselesi", Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1 , sayı 23, 1 5 Tem­
muz 195 1 , s. 1, 4.
-, "Partiler ve Biz", Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1, sayı 4, 15 Eylül 1950, s. 1, 4.
Binatlı, Numan A., "Bütün lçyüzüyle Sovyet Rusya: Siyaset" , Büyülı Doğu, yıl 6, sa­
yı 24, 1 Eylül 1950, s. 1 5- 1 6.
-, "Sovyet Rusya'da Türkler 2", Büyük Doğu , yıl 6, sayı 2 1 , 3 Mart 1950, s. 1 3 .
Bora, Tanı!, "Necip Fazıl'ın ideolojisi: 'Yabancı ideolojiler' Antikomünizm, Avam,
"ldrak Soylulan'', Faşizm, Birikim, sayı 3 1 2, Nisan 201 5 , s. 8 1 -9 1 .
Bora, Tanı!, Ünüvar, Kerem, "Ellili Yıllarda Türkiye'de Siyasi Düşünce Hayatı'' ,
Türlıiye'nin 1 950'li Yıllan, Mete Kaan Kaynar (haz.), lletişim Yayınlan, İstan­
bul, 20 1 5 , s. 1 59- 1 75.
Burdurlu, Tahsin, "Komünizmle Mücadele lçin", Türheli, sayı 2, 18 Aralık 195 1 ,
s . 2.
Charles Avedor, "Cehennemden Geliyorum" , Komünizmle Mücadele Birliği, sene
1 , sayı 2, 1953, s. 8, 10.
Coşkuner, İsmail S . , "Albayrak Gölgesinde Bir Gençlik", Türk Kültürü, yıl 1, sayı
2, Aralık 1962, s. 7.
Coşkuner, K. Fedai, "Türk Milliyetçiliği ve Komünizm" , Türheli , sayı 1 0 , Nisan
1952, s. 4.
Çalık, Mustafa, "Türk Milliyetçiliği Üzerine Bazı Tartışma Notlan" , Türkiye Günlü­
ğü, sayı 16, Güz 199 1 , s. 82-89.
Çankırılı, Ahmed Hulusi, "Komünizm Nedir?" Otülıen, sayı 5, 1968, s. 1 1 .
Çivicioğlu, "Atatürkçülük ve Komünistler" , Orhun, sayı 29, 20 Nisan 1950, s . 1 0-
11.
Darendelioğlu, ilhan, "Menderesin Son Ümidi Moskova mı?" , Toprak, yıl 6 , cilt 6,
sayı 68, 1 Temmuz 1960, s. 19.
-, "Türk Kültür Çalışmalan Derneği", Milli Işılı, sayı 6, Ekim 1967, s. 2 1 .
- , "Milliyetçilik Tarihimizden Araştırmalar Türk Milliyetçiler Derneği", Milli Işılı,
sayı 13, Mayıs 1968, s. 6.
-, "Milliyetçilik Tarihimizden Araştırmalar Türk Milliyetçiler Derneğinde Tarihi
Bir Gün" , Milli Işılı, sayı 14, Haziran 1968, s. 19.
-, "Milliyetçilik Tarihimizden Araştırmalar Türk Milliyetçiler Derneği", Milli Işılı,
sayı 1 0- 1 1 , Şubat-Mart 1968, s. 19.
-, "Türk Gençlik Teşkilatı" , Milli Işılı, sayı 7, Kasım 1 967, s. 27.
-, "Türk Kültür Ocağı", Milli Işılı, sayı 5 , Eylül 1967, s. 23.
Derin, Haldun, "Çağdaşlan Arasında lnönü", Milliyet, 28 Aralık 1974.
Dikici , Kenan . "Türkçülük ve Din'' , Ôtühen, sayı 3 , 1 968 , s . 3.
Duran, Burhanettin, "Necip Fazıl Kısakürek'te Tek Parti ve Kemalizm Eleştirisi" ,
Necip Fazıl Kitabı, ed. Asım Ôz, İsmail Kara, Aykut Ertuğrul, Zeytinburnu Bele­
diyesi Kültür Yayınlan, lstanbul, 20 13, s. 525.
"Dünyayı Kısırlaştırma" , Komünizmle Mücadele Birliği, sene 1, sayı 3, 1953, s. 6-7.

400
Ecevit, Bülent, "Perdenin Arkasındakiler" , Milliyet, 9 Temmuz 1 965.
Ertürk, Selahattin, "Turancılık" Orkun, sayı 7, 17 Kasım 1 950, s. 13.
,

Esenkova, Enver, "Komünizmin İslamiyet Hakkında Görüşü", Türk Düşüncesi, cilt


6, sayı 36, 1 Şubat 1957, s. 6.
-. "Sovyetler'in Felsefe Lügati" , Türk Düşüncesi, cilt 4, sayı 2 1 , s. 1 39- 1 4 1 .
Esmer, Ahmet Şükrü, "Kıbns v e Küba", Ulus, 1 5 Eylül 1963.
Eygi, Mehmet Şevket, "Cihada Hazır Olunuz", Bugün, 1 6 Şubat 1 969.
Faik, Bedii, •Allah Kurtarsın" , Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını, Fasi­
kül 5, Ankara, 1 966, s. 1 38.
-. "Ben Yazdım Ne Olacak?" , Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını, Fasi­
kül 2, Ankara, 1965, s. 33.
-. "Kalkın" , Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını, Fasikül 2, Ankara, 1 965,
s. 35.
-. "Sıra Şantajda", Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını, Fasikül 2, Anka­
ra, 1965, s. 49.
Felek, Burhan, "Yarası Olan Gocunur! " Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Ba­
sını, Fasikül 2, Ankara, 1965, s. 1 1 - 1 3 .
Fenik, Mümtaz Faik, "Fuarda Komünist Propaganda Yapan Yabancı Pavyonlar",
Cumhuriyet, 23 Ağustos 1950.
-. "Neredesin insan Haklan" , Vatan, 23 Ekim 1946.
Güzel, Murat, "Necip Fazıl Kısakürek" , Modem Türkiye'de Siyasi Düşünce: Muhafa­
zakarlık, lletişim Yayınlan, İstanbul, 2006, s. 334.
Hamdi Varoğlu, "Komünizm ve Dünya Mücadelesi", Çınaralıı, sayı 6, 21 Nisan
1 948, s. 9.
Hocaoğlu, "Zırva Tevil Götürmez" , Kür-Şad, sayı 1 , 3 Nisan 1947, s. 8.
Hoover, ] . Edgar, "Amerika'da Kızıl Casus Şebekeleri" , Komünizmle Mücadele Bir­
liği, sene 1 , sayı 2, 1953, s. 9.
"Hüsamettin'den Aldığımız Mektup" , Toprak, sayı 2, Ocak 1955, s. 12-13.
lnan, Abdülkadir, "Dağıstanlı Mehmet Efendi Osmanoğlu ve Eseri", Türk Kültürü,
yıl 1 , sayı 10, Ağustos 1963, s32-36.
lrem, Nazım, "Muhafazakarlık Modernlik, Diğer Batı ve Türkiye' de Begsonculuk" ,
Toplum ve Bilim, sayı 82, 1999, s. 1 4 1 - 1 79.
"lslamiyet ve Bağdaşmadığı ideolojiler: Komünizm" , Asnn Dini Müslümanlık, yıl 1 ,
sayı 2-3, Haziran-Temmuz 196 1 , s . 10.
"lslamiyet ve Milliyetçilik" . Milli Gençliğin Sesi, yıl 1, sayı 1 2 , Ekim 1970, s. 8.
Kabaklı, Ahmet, "Ayıp, Ayıp! Gülerek Yazıyorsunuz", Tercüman, 4 Ekim 1962.
Kafesoğlu, lbrahim, "Bütün Türklük" , Türk Kültürü, yıl 1, sayı 8, Haziran 1 963,
s. 2.
-, "Kültür Milliyetçiliği'' , Türk Kültürü, yıl 1, sayı 5, Mart 1963, s. 2-3.
-. "Türk Milliyetçiliği", Türk Kültürü, yıl 1, sayı 2, Aralık 1962, s. 1-3.
-. 'Türk Milliyetçiliğinin Yanlış Tefsirleri" , Türk Kültürü, yıl 1, sayı 7, Mayıs 1 963,
s. 2-3.
Kaflı, Kadircan, "Komünizm ve lslamlık" , Asnn Dini Müslümanlık, yıl 2, cilt 2, sa­
yı 14, Eylül 1962, s. 6.

401
-, "llericilik Bu mu? " , Tercüman, 6 Ekim 1 962.
Kaplan, Mehmet, "Milliyetçiliğe Dair" , Hareket, sayı 1 1 , yıl 1 948, s. 2.
-, "Milliyetçilik ve Beynelmilelcilik" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 2, sayı 28, 1 5
Ocak 1952, s . 3 .
- , "Milliyetçilik ve Bolşeviklik" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1 , sayı 2 1 , 1 Hazi­
ran 195 1 , s. 4.
-, "Milliyetçilik ve Bugün", Komünizme Karşı Mücadele, yıl 2, sayı 34, 15 Nisan
1952, s. 3.
Karadeniz, Zeria, ''.Jean-Paul Sartre ve Komünizmin Son Nefesleri", Türk Düşünce­
si, cilt 6, sayı 35, 1 Ocak 1957, s. 27.
Karakoç, Sezai, "Komünizm Nedir" , Komünizme Hücum, yıl 1, sayı 1, Ankara, Şu-
bat 1954, s. 1 1 - 1 3 .
Kazganoğlu, A., "Türkçülük v e Türk Birliği" , Orkun, sayı 6, 10 Kasım 1 950, s. 6 .
Keleş, Mehmet, "Dünyacılara Mektup", Toprak, sayı 24, Aralık 1963, s. 1 5 .
Kerestecioğlu, inci Özkan, "Korku v e Siyaset: Türk Sağının Ezberlerini Çözümle-
mek" , Türk Sağı Mitleri: Fetişler, Düşman imgeleri, der. inci Özkan Kerestecioğ­
lu, Güven Gürkan Öztan, iletişim Yayınlan, lstanbul, 20 12, s. 29-43.
"Kızıl Tehlike Karşısında Diyorlar ki" , Çınaraltı, sayı 6, 2 1 Nisan 1 948, s. 8.
"Kızıl Tehlike Karşısında Gençlik Diyor ki" , Çınaraltı, sayı 5, 14 Nisan 1 948, s.
1 1 , 14.
"Kızıl Yapraklar Açarken" , Akşam, 2 Aralık 1945.
Koloğlu, ihsan, "Altın-Işık Yolu", Altın Işık, sayı 1, 1 5 Ocak 1947, s. 7.
"Komünizmle Mücadele Derneği 2'nci Büyük Kurultayı Yapıldı" , Komünizmle Mü-
cadele Dergisi, Haziran 1965, s. 3-4.
"Komünizmle Mücadele Derneği Kurutayı ve Yankılan" , Milli Işık, yıl 1, sayı 2, Ha­
ziran 1967, s. 4.
"Komünist-Ajan", Toprak, sayı 27, s. 3.
"Komünistlik Dünyaya Yayılmağa Nasıl Çalışıyor" , Çınaraltı, sayı 8, 5 Mayıs 1948,
s. 7.
"Komünizm Tenkidi", Bozkurt, yıl 1, sayı 1, Mayıs 1939, s. 7-8.
"Komünizmle Savaş (Bu Savaş imansızlar ile iman Edenlerin Savaşıdır) " , Komü­
nizmle Savaş, yıl 1, sayı 1, 1 Temmuz 1965, s. 1, 3.
Korkut, Şefik, "Türkçülüğümüze" , Çınaraltı, sayı 1 1 , 9 Haziran 1948, s. 9.
Kurak, Şefkati, "Parti Mensuplannı itidale Davet Ediyoruz", Komünizmle Mücadele
Birliği, sene 1 , sayı 2, 1953, s. 3.
Kurtuluş, Reha, "Türkler ve Pantürkizm" , Ergenekon, yıl 1 , sayı 3 , 10 Ocak 1939,
s. 23-24.
Lim, Hayrullah, "lslamiyet ve Türkçülük" , Bozok, yıl 1, sayı 1, 1 949, s. 7.
Maurois, Andre, "Materyalizme Niçin inanmıyorum", Komünizme Hücum, yıl 1, sa­
yı 1, Şubat 1954, s . 4-5 .
Merdivenci, Ömer Faruk, "Gayemiz Komünizm Başta Olmak Üzere Her Kötülükle
Mücadeledir", Komünizmle Mücadele Birliği, sene 1 , sayı 2, 1953, s. 5.
"Milliyetçiler Federasyonu Beyannamesi: Allaha inanıyor, Allaha Güveniyoruz",
Türklük ve Mukaddesat Düşmanlanyla Savaş, yıl 1 , sayı 2, 1 6 Mart 1 95 1 .

402
"Milliyetçiler Federasyonu Beyannamesi" , Orkun, sayı 24, 16 Mart 1 95 1 , s. 5.
Nalbantoğlu, Muhiddin, "Nazım Hikmet ve Tezatları", Milli Hareket, sayı 3 , 1 Ara­
lık 1 966.
Nazif, Süleyınan, "Rus Kimdir. Moskof Nedir", Komünizme Hücum, yıl 1 , sayı 1 ,
Şubat 1 954, s . 26.
-, "Rus Kimdir, Moskof Nedir?" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1, sayı 1, 1 Ağus­
tos 1950, s. 1 .
Noyan, ismet, "Kınmlılann Dinmeyen Hasreti: Türklük" , Türkeli, sayı 3 , Mart
1 947, s. 1 5 .
Objektif, "Bu Bir Komünist ihtilal Provasıdır'' , Milliyet, 10 Eylül 1955.
Okay, Ahmetcan, "Türkistan'ın Tabii Durumuna Genel Bir Bakış" , Türk Kültürü,
yıl 1, sayı 3 , Aralık 1962, s. 45-49.
Okçuoğlu, A., "Moskofçu Kuyruklar ve Kuyrukçuları", Düşünen Adam, yıl 1, sayı
2 1 , 24 Mayıs 196 1 , s. 23.
Okurer, Cahit, "insanlık ideali ve Milliyetçilik" , Hareket, yıl 2, sayı 6, Ağustos
1947, s. 3.
"Okuyucularla Konuşma'', Komünizme Hücum, yıl 1, sayı 1, Şubat 1954, s. 3.
Oraltay, Hasan, "Türkçülük, Müslümanlık, Politika", Komünizmle Savaş, sayı 14,
Ağustos 1967, s. 4.
Ortaç, Yusuf Ziya, "Dikkat Düşman Uyumuyor! " , Çınaraltı, sayı 7, 28 Nisan 1 948,
s. 1 .
Ortaylı, Kemal, "Kının Türklerinin Milli Efsanelerinden" , Türk Kültürü, yıl 1 , sa­
yı 1 , Kasım 1 962, s. 46-48.
Ôğüt, Gürül, "Reklam Alemi" , Hürriyet, 22 Ekim 20 13.
Ônen, Nizam, "Fethi Tevetoğlu" , Modem Türkiye'de Siyasal Düşünce: Milliyetçilik,
ed. Tanı! Bora, cilt 4, lstanbul, 2008, s. 622-635.
Ômek, Cangül, "Türk Ceza Kanunu'nun 1 4 1 ve 142. Maddelerine 1lişkin Tartış­
malarda Devlet ve Sınıflar" , SBF Dergisi, cilt 69, no. 1, 20 14, s. 109- 1 39.
Ôzdenören, Rasim, "Necip Fazıl Kısakürek" , Modem Türkiye'de Siyasi Düşünce: ls­
ldmcılık, ed. Yasin Aktay, iletişim Yayınlan, lstanbul, 2005, s. 1 36- 1 57.
ôzgedik, Orhan, "Türk Milliyetçiliği ve Din", Komünizmle Savaş, yıl 1, sayı 5, 1 Ka-
sım 1965, s. 3-4.
-, "Türklük ve Müslümanlık" , Komünizmle Savaş, yıl 1, sayı 7, 1 Ocak 1966, s. 3.
-, "Gördüklerim" , Komünizmle Savaş, yıl 1, sayı 1, 1 Temmuz 1965, s. 3 .
Pusat, Selim (Nihal Atsız), "Devlet Adındaki Harami Ocakları ile Siyasi Bağlan Mu­
hafaza Etmek Faydasızdır'' , Orkun, sayı 42, 20 Temmuz 195 1 , s. 3.
Rasin, ismet, "Komünistler'' , Bozkurt, Eylül 1940, s. 140.
Ridgway, Mathews, "Nene Hatun" , Komünizme Hücum, yıl 1, sayı 1, Şubat 1954,
s. 7-10.
"R. Oğuz Komünizm için Diyor ki" , Komünizmle Mücadele Birligi, sayı 8.
" Rusya'da Komünist Rejim ve Türkler" , Komünizme Hücum, yıl 1, sayı 1, Şubat
1 954, s. 2 1 -23.
Sabis, Ali Ihsan, "Moskof Tehlikesi Karşısında Türkiye" , Büyük Doğu , yıl 2, cilt 3,
sayı 69, 24 Ekim 1947, s. 9.

403
-, "Yine Moskof Tehlikesi" , Büyük Doğu, yıl 2, sayı 74, 2 Ocak 1949, s. 9.
-, "Kızıl Tecavüze Karşı" , Büyük Doğu, cilt 1 , yıl 2, sayı 73, 26 Aralık 1 947, s. 9.
Sadak, Necmettin, "Ne Yapmak istiyorlar?", Akşam, 19 Aralık 1946.
-, "Beklenen Netice: Tam ve Gerçek Bir Kontrol imkanının Doğmasıdır" , Akşam,
10 Eylül 1945.
Safa, Peyami, "Delil Yağıyor" , Çınaraltı, sayı 1, 17 Mart 1948.
-, "Marksizm Yapısı ve Çürük Temelleri", Türk Düşüncesi, cilt 10, sayı 54, s. 8.
-, "Rusçuluk ve Türkçülük", Çınaraltı, sayı 5, 14 Nisan 1948, s. 5 .
- , 'Toyluk Devrimiz" , Çınaralıı, sayı 4, 7 Nisan 1948, s. 5 .
- , "Eski Yeni Kavgası" , Türk Düşüncesi, cilt 6, sayı 3 1 , 1 5 Haziran 1956.
-, "Fevzi Çakmak, Demokratlar ve Kızıllar" , Ulus, 14 Şubat 1947.
"Sağcılann Mitingi" , Ant, sayı 84, 6 Ağustos 1968.
Sançar, Nejdet, "Biz Sağcı Değiliz, Türkçüyüz" , Ôtüken, sayı 4, 1970.
-, "Demokrasilerde Komünistlerin Yeri" , Altın Işık, cilt 1, sayı 1, 15 Ocak 1 947,
s. 6.
-, "Dış Türkler" , Orkun, sayı 3, 20 Ekim 1950, s. 4.
-, "Kızıl Afete Karşı Kür Şadlık Ruhu" , Kür-Şad, sayı 1 , 3 Nisan 1947, s. 9.
-, "Fedakarlık ve Feragat Ruhu", Orkun, sayı 2, 1 3 Ekim 1950, s. 10.
-, "Türk Düşmanlan", Orkun, sayı 1, 6 Ekim 1950, s. 5.
-, "Türkçülük Düşmanları ve Turancılık'' , Orkun, sayı 20, 16 Şubat 195 1 , s. 3.
-, "Türkçülük Komünistlik Çarpışmasında Kızıllara Üstünlük Sağlayan Hususlar" ,
Altın Işık, cilt 1 , sayı 3, 1 5 Mart 1947, s. 14.
-, "Türklük ve lslamlık Meselesi" , Ôtüken, Mayıs 1968.
"Sayın Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği Üyelerine TKMD Genel Merkezi
3-2 No.lu Tamim'dir" , Komünizmle Mücadele Dergisi, Temmuz-Ağustos 1965,
s. 6-7.
Selçuk, llhan, "Üç Ayaklı Darağacı" , Cumhuriyet, 5 Mart 1968.
Selek, Sabahattin, "Demokrasiye Geçiş" , Milliyet, 30 Aralık 1974.
Serdengeçti, Osman Yüksel, "Manevi Emperyalizm", Serdengeçti, yıl 1, sayı 2, Ma­
yıs 1947, s. 3.
-, "Milliyetçilik ve Komünizmin istismarı" , Serdengeçti, yıl 3, sayı 7 , Temmuz
1949, s. 8.
-, "Bir Fakültenin iç Yüzü" , Serdengeçti, yıl 1, sayı 1, 1 947, s. 14- 1 5 .
Sertel, Sabiha, " N e Garip Şey", Tan, 1 3 Ekim 1945 .
Sertel, Zekeriya, "Demokrasi inkılabını CHP Yapamaz" , Tan, 22 Kasım 1 945.
-, "Bu Hükümet'in Bu işi Yapmayacağı Belli", Tan, 20 Kasım 1945.
-, "Milliyetçi ve Beynelmilliyetçi" , Tan, 2 1 Kasım 1945.
-, "Muhalefete Saygı Gösterilmesini istiyoruz", Tan, 17 Eylül 1945.
"Sivastopol Muhasarasından Beri Tam Bir Asır Geçti" , Komünizmle Mücadele Birli­
ği, sayı 1 3- 14, s. 4-7.
Sofuoğlu, M. Zeki, "Türkçülük ve içtimai Adalet" , Orkun, sayı 5, 1 2 Aralık 1950,
s. 5.

404
"Sovyet Ülkelerinde Yaşıyan Türk Kavimlerine Dair lstatistiki Malumat" , Atsız
Mecmua, sayı 1 , 193 1 , s. 8.
Sönmez, Cahide Sınmaz, "Demokrat Parti iktidarının 1lk lcraatlanna Bir Örnek:
Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun'' , Yönetim Bilimleri Dergisi, cilt 10,
sayı 20, 201 2 , s. 1 1 1 - 1 36.
Sungur, Celal Ahmet, "Turancılık Nedir? Turancılık Suç mudur? Biz Niçin Turan­
cıyız? " , Türheli, sayı 4, 1947, s. 6-8.
"T. Komünizmle Mücadele Derneği Kongresine Selam", Milli Işık, sayı 1, Mayıs
1967, s. 10.
Tanyu, Hikmet, "Türkiye Köylerinin lçyıizü I", Orhun, sayı 2, 13 Ekim 1950, s. 14.
Taymas, Abdullah Battal, "Kazanlı Şair Abdullah Tukay'ın Ölümü Üzerine" , Türk
Kültürü, yıl 1 , sayı 9, Temmuz 1963, s. 48-54.
"Tehlike Çanlan" , Ahşam, 21 Mart 1966.
Tekiner, Süleyman, "Komünist Anlayışına Göre ihtilal ve Aksi ihtilal", Azerbaycan,
yıl 6, sayı 1 1 (59) , Şubat 1957.
Tevetoğlu, Fethi, "Atatürk'ün Kapattırdığı Teşekkül: Yeşilordu" , Türk Kültürü, yıl
5 , sayı 49, Kasım 1966, s. 62-74.
-, "Bu Vatan Satılmaz'' , Kür-Şad, sayı 1, 3 Nisan 1947, s. 8.
-, "Bu Vatan Satılmaz", Kür-Şad, sayı 3, 10 Haziran 1947, s, 8.
-, "Hamdullah Suphi Tannöver ve istiklal Marşımız" , Türk Kültürü, yıl 4, sayı 45,
Temmuz 1966, s. 790-796.
-, "Meclis-i Mebusan'da Gayri Müslim Sosyalistler" , Türk Yurdu, yıl 5, sayı 5 1 ,
Ocak 1967, s . 1 79-192.
-, "Milli Davalarımız" , Tanndağ, sayı 2, yıl 1, 20 Kasım 1950, s. 1 .
- , "Türkiye'de Sosyalist ve Komünist Faaliyetler III", Türk Kültürü, yıl 4 , sayı 47,
Eylül 1966, s. 998- 1 1 1 1 .
-, "Türkiye'de Sosyalist ve Komünist Faaliyetler iV" , Türk Kültürü, yıl 4, sayı 48,
Ekim 1966, s. 1 1 29- 1 1 34.
-, "Türkiye'de Sosyalist ve Komünist Faaliyetler" , Türk Kültürü, yıl 4, sayı 42, Ni­
san 1966, s. 5 1 2-519.
-, "Bu Vatan Satılamaz ! " , Kürşad, sayı 1, 2 Haziran 1947, s. 8.
-, "Din Karşısında Komünizm ve Ruh Hastalığı " , Sebilüreşad, cilt 14, sayı 328,
3 1 . 1 0 . 1 96 1 , s. 44-45.
-, "Hemşericilik Zihniyeti" , Kopuz, cilt 1 , sayı 10, 1 Şubat 1944, s. 218.
-, "Komünizm Afeti Türkleri Nasıl Komünistleştirmek istediler?" , Sebilüreşad, cilt
iV, sayı 96, Şubat 195 1 , s. 326-327.
-, "Kuduz Köpek" , Atsız Mecmua, yıl 2, sayı 15, 15 Temmuz 1962, s. 66.
-, "Kürşad" , Kopuz, cilt 1, sayı 2, 15 Mayıs 1 939, s. 56.
-, "Önünç", Kopuz, cilt 1, sayı 1, Mayıs 1943, s. 9.
Togan, Zeki Velidi, " Komünizm Planları ve istikbali" , Orkun, sayı 14, 5 Ocak 195 1 ,
s . 5.
-, "Türk Milletinin Mukadderatı ile 1lgili Bazı Meseleler" , Komünizmle Savaş, yıl 2,
sayı 1 1 , 1 5 Mart 1967, s. 3, 5.
Toker, Metin, "insan Olarak lnönü", Hürriyet, 22-23 Şubat 1974.

405
Topçu, Nureddin, "Millet ve Komünizm" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1 , sayı
1 , 1 Ağustos 1950, s. 2.
-, "Komünizm Karşısında Üniversitelerimiz il" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1 ,
sayı 5 , 1 Ekim 1950, s . 2.
-, "Komünizm Karşısında Üniversitenin Rolü" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1 ,
sayı 4 , 1 5 Eylül 1 950, s . 3.
-, "Komünizm" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1, sayı 9, 1 Aralık 1 950, s. 2.
-, "Komünizmin Kaynaklan" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1, sayı 2, 15 Ağus-
tos 1950, s. 2.
-, "Millet ve Milliyet" , Tanndağ, sayı 1 , yıl 1, 5 Kasım 1950, s. 3.
-, "Din ve Komünizm" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1 , sayı 3, 30 Ağustos 1950,
s. 2.
Tunçay, Mete, "Türkiye Cumhuriyeti'nde Siyasal Düşünce Akımları" , Cumhuriyet
Dônemi Türkiye Ansiklopedisi, c. 7, lletişim Yayınlan , lstanbul, 1983, s. 1927.
Turan, Kamil, "Esir Milletler Haftası ve Biz", Komünizmle Savaş, yıl 1, sayı 2, 1
Ağustos 1965, s. 3.
Turanlı, Hidayet, "Rus Emperyalizmin lhtiraslan" , Türk izi, yıl 1, sayı 1, 1952.
Tümtürk, ismet, "Komünizme Karşı Mücadele I " , Orhun, sayı 2, 1 3 Ekim 1950,
s. 4.
-, "Komünizme Karşı Mücadele il", Orhun, sayı 5, 3 Kasım 1950, s. 6.
"Türk Kültür Birliği" , Azerbaycan, yıl 2, sayı 6 (18), Eylül 1953, s. 2.
"Türk Kültür Ocağı", Türheli, sayı 1, Ocak 1947, s. 1 1 .
"Türk Milliyetçiliğinin Asli Kıymetleri", Hareket, sayı 3 , Şubat 1953, s . 2.
"Türkeli l", Orhun, sayı 1, 5 Kasım 1 933, s. 5-8.
"Türkistan'ı Parçalamak için Rus Manevraları", Komünizmle Mücadele Birliği, sa­
yı 13- 14.
"Türk Milliyetçileri Birleşti" , Komünizmle Mücadele, yıl 1, sayı 18, Nisan 195 1 , s.
1, 4.
Türkdoğan, Orhan, "Türkiye'de Aydın Muhalafeti: Yeni Sol ve Yeni Sağın Oluşu­
mu" , Türkiye Günlüğü, sayı 16, Güz 199 1 , s. 20-3 1 .
Türkekul, Mustafa Hakkı, "Azerbaycan Mizah Edebiyatına Bir Bakış", Türk Kültü­
rü, yıl 1, sayı 9, Temmuz 1963, s. 36-48.
Türkkan, Reha Oğuz, "Açlar, Komünizm ve Milliyetçilik" , Ergenehon, yıl 1 , sayı 3,
10 Ocak 1939, s. 1.
-, "Faşizm Tehlikedir! " , Ergenekon, yıl 1 , sayı 2 , 10 Aralık 1938, s. 44.
Urazoglu, Z., "Milletlerde Ahlak ve Milliyetçilik" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1 ,
sayı 4 , 1 5 Eylül 1950, s . 2 , 4.
Uygur, Ziya, "Kavgamız", Tanndağ, yıl 1, sayı 1, 5 Kasım 1950, s. 1, 4.
Olman, Haluk, "Türk Dış Politikasına Yön Veren Etmenler ( 1923- 1 968)" , AÜSBF
Dergisi, cilt XXIll, sayı 3, Ankara, 1968, s. 241 -273.
Yalçın, Hüseyin Cahit, "En Tehlikeli Cephe", Ulus, 14 Eylül 1955.
-, "Ne Garip Şey" , Tanin, 15 Ekim 1 945.
-, "Parti Faaliyetleri", Ulus, 18 Eylül 1955.

406
Yalman, Ahmet Emin, "Bizdeki Bayat Modanın Köleleri", Komünizme ve Komünist­
lere Karşı Türk Basını, Fasikül 5, Ankara, 1 966, s. 53.
-, "Sonu Nereye Vanr?" Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını, Fasikül 2,
Ankara, 1965, s. 16.
-, "Doğru Yol", Vatan, 19 Aralık 1946.
-, "Sertellerin lkinci Bir Gafı", Vatan, 1 Aralık 1945.
-, "Solcular ve Memleket" , Vatan, 7 Aralık 1 945.
Yeral, 1., "Komünistler ve Müslümanlık" , Türk izi, yıl 1, sayı 4-5, 1952.
Yıldırmaz, Sinan, "Nefretin ve Korkunun Rengi: Kızıl", Türk Sağı Mitleri Fetişler,
Düşman imgeleri, (der. lnci Ôzkan Kerestecioğlu, Güven Gürkan Ôztan) , tleti­
şim Yayınlan, İstanbul, 20 1 2, s. 47-73.
"Zonguldak Komünizmle Mücadele Derneğinin Faydalı Çalışması" , Komünizme
Karşı Mücadele, yıl 1 , sayı 6, Ekim 1950, s. 4.

SÜRELi YAYINl.AR

Gazeteler
Ahşam Tercüman
Bugün Tan
Cumhuriyet Tanin
Hürriyet Ulus
Kudret Vatan
Milliyet Yeni lstanbul
Son Havadis Zafer

Dergiler
Altın Işık Devrimci Proleter Aydınlık
Ant Dikmen
Asnn Dini lslam Ergenekon
Asnn Dini Müslümanlık Ergenekon Yolu
Atsız Mecmua Halkçı
AÜHFD Hareket
AÜSBFD Komünizme Hücum
Azerbaycan Komünizme Karşı Mücadele
Birikim Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını
Bozkurt Komünizmle Mücadele
Bozok Komünizmle Mücadele Birliği
Bugün Komünizmle Savaş
Büyük Doğu Kopuz
Çığır Kür-Şad
Çınaraltı Mefhüre

407
Milli Grnçliğin Sesi Tanndağ
Milli Hareket Toprak
Milli Işılı Türlı Dılşüncesi
Milli Türkistan Tarlı izi
Milliyetçi-Toplumcu Uğraş Tarlı Kaltara
Muhafazalı4r Dılşance Türlı Yolu
Mücadele Türlıe Doğru
Orhun Türlıdi
Otalırn Türklük ve Mukaddesat Düşmanlanyla
Sebilüreşad Savaş
Serdmgeçti Türkiye Ganlaga
Sosyologca Yön
Sovyetler Birliğini Ôğrrnme Enstitüsü Yönetim Bilimleri Dergisi
Dergisi Yurt ve Dünya

1NTERNET KAYNAKLARI
http://www .aksam.eom.tr/gunceVkomunizmle-mucadelede-yetisip-bugune-dam­
ga-vurdular--35622h/haber-35622 (erişim 3 1 .07.20 1 7) .
http://www . ata.boun.edu. tr/htr/docTuments/Agaogullari_Asiri%20Milliyetci%20
Sag.pdf (erişim 18.07.20 1 7 ) .
http://www.cevaplar.org/index. php ?content_view= 5493&ctgr_id=9 1 (erişim
29.07.2017).
http://www.cevaplar.org/index. php ?content_view=5493&ctgr_id=9 1 (erişim
29.07.2017).
http://www.eskieserler.net/dergidetayi. php ?id=67 1 (erişim 09 .03. 201 7 ) .
httpJ/www .halkhaber.org/2014/0211 7/amerikanci-amerika-destekli-komunizmle­
mucadele-demegi-uyesi-ilginc-kisiler/ (erişim 29.07.20 1 7 ) .
http://www . kavgamiz . com/orkun/Pantürkizm-deki-yanlislar-2-y 2 1 5 . h tml (eri­
şim20.07 .20 1 7 . ) .
http://www.kavgamiz.com/orkun/Pantürkizm-deki-yanlislar-2-y2 1 5 .html (erişim
27.07.2017).

408
İSiM DiZiNi

Il. Katerina (Çariçe) 164 1 1 5 , 1 75 , 1 76, 1 88, 1 99, 306, 362-


364, 367, 374
Abasıyanık, Sait Faik 350 Alican, Ekrem 107, 2 1 7
Açıkel, irfan 292 Alkan, Ahmet Turan 36, 37
Adil, Müfit 288 Alpkartal, Fuat 85
Ağan, Ferruh 367 Alptekin, Yusuf Isa 132
Ağaoğlu, Ahmet 1 96, 226 Altan, Çetin 1 1 5, 1 16, 1 26, 127, 135,
Ağaoğlu, Samet 22, 62, 79, 1 73 324
Ahıskalı, Yusuf 60 Altay, Fahrettin 309
Ahmet Arif 98 Altaylı, Mürşit 208, 209
Ahravi, Mustafa 98 Amaç, Faik Muzaffer 350
Akçalı, Cevdet 277, 281 Amaç, Faruk Muzaffer 103
Akçura, Yusuf 40, 1 59, 161 Antel, Sadrettin Celal 50, 325, 367
Akesi, Recep 98 Arabul, Muzaffer 98
Akın, Fehmi 5 1 Aral, Namık Zeki 2 1 7
Akın, Mahmut Hakkı 18, 329 Aras, Tevfik Rüştü 50, 6 2 , 79
Akıncı, Faruk 138 Aren, Sadun 98, 1 16, 2 1 7
Akkaya, Fazlı 1 30, 1 38, 347 Ank, Remzi Oğuz 26, 87, 106, 166,
Aknoz, Nurettin 1 0 1 1 7 1 , 1 79, 188, 285, 382
Aksoy, Bahir 1 1 7 Ann, Saffet Engin 1 56, 189, 235
Akşit, Şevki 99 Annaoğlu, Fahir 235, 240, 358
Akyol, Taha 37 Arsal, Sadri Maksudi 87, 1 66, 1 80,
Alacakaptan, Uğur 146 1 86, 277
Albayrak, Mustafa 75 Asal, Talat 294
Aldoğan, Sadık 7 1 , 72 Aslan, Demir 292
Aleksanyan, Avadis 60 Asya, Arif Nihat 26, 95, 149, 165, 1 7 1 ,
Ali, Sabahattin 50, 60, 65, 69, 103, 1 73 , 1 74, 182, 1 86, 189, 280

409
Aşık lhsani 127 Baykam, Suphi 297-299, 309, 347
Atakan, Tahsin 304 Baykurt, Cami 50, 53, 62-64
Atasoy, Turgut 277, 281 Baykurt, Fakir 326
Atatürk 54, 70, 79, 1 00, 1 1 6, 1 18, Baysal, Tahsin 29 1
1 20- 1 23 , 1 26, 1 3 1 , 1 34, 1 36, 147, Bekata, Hıfzı Oğuz 1 7 1
1 5 1 , 1 54, 1 8 1 , 187, 1 88, 1 9 1 , 1 99, Belli, Mihri 1 7 , 94, 95, 97, 99, 244,
2 1 3 , 2 1 7 , 218, 220, 22 1 , 223, 237, 3 1 8 , 320, 325, 326
285, 296, 304, 347, 348, 356, 357, Belli, Sevim 1 7 , 94-97, 99, 320, 326
359, 360, 364 Bellisar, Feridun 198
Atay, Falih Rıfkı 52, 84, 2 1 6-218, 220, Benneci, Celal Zühtü 98
223, 339, 350, 367 Benningsen, A. 194
Ateşoğlu, Mehmet 287 Berdiaeff, N icolas 198
Atilhan, Cevat Rıfat 1 76, 182, 188 Berk, Bekir 90, 92, 93, 165, 1 72, 1 74,
Atsız, Nihal 26, 29, 65, 67, 9 1 , 145, 1 76, 188, 201 , 277, 279, 280, 282
1 52, 153, 1 73- 1 75 , 183, 203, 205 , Berkes, Mediha 66
223, 277, 280, 3 1 1 , 343, 36 1 ; Atsız Berkes, Niyazi 1 7, 65, 66, 70, 1 79, 369
65, 153, 1 57, 165, 1 72, 1 75 , 1 84, Berktay, llhan 98, 350
203-207, 236, 280, 3 1 1 , 352-354, Beyatlı, Yahya Kemal 86
36 1 -376 Bezirci, Asım 103
Austruy, Jacque 243 Bila, Hikmet 56
Avcıoğlu, Doğan 6 1 , 1 1 1 , 244, 324 Bilgiç, Saadettin 108, 301
Aybar, Mehmet Ali 55, 83, 1 1 5, 1 20, Bilgiç, Sadettin 107
1 27, 2 1 7, 225 Bilgiç, Sait 106, 282, 285, 290
Ayda, Adile 180 Binatlı, Numan A. 341
Aydemir, Şevket Süreyya 6 1 , 3 1 3 Bobbio, Norberto 34, 35
Aydınoğlu, Mustafa 1 73 Bora, Tanı! 18, 35, 36
Aytaç, Ali Turgut 141 Boran, Behice 65, 66, 70, 98, 1 20, 1 28,
Ayvazoğlu, Beşir 37 146, 1 79, 2 1 7 , 369
Boratav, Can 103
Baban, Cihad 63 , 308 Boratav, Müeyyet 103
Bakırsan, Şahap 98 Boratav, Pertev Naili 65, 66, 68, 70,
Bala, Mirza 188- 1 9 1 , 227, 278 1 75, 1 79, 308, 36 1 , 367, 369
Baltacıoğlu, lsmail Hakkı 67, 195, 196, Bozbeyli, Ferruh 108
365, 366 Bozer, Nuran 350
Baraner, Reşat Fuat 94, 97, 99 Bozışık, Mehmet 98
Bardakçı, Ulaş 1 39 Bozkurt, Kemal 277
Başar, Ahmet Hamdi 182 Bozok, Hüsamettin 349
Başgil, Ali Fuat 30, 1 89 , 203, 204, 236, Bölükbaşı, Osman 73, 107, 135, 200,
290, 3 1 6 217
Başkut, Cevat Fehmi 1 16 Brecht, Berthol 348
Baştımar, Dündar 95, 97, 98 Bugay, Saim 98
Baştımar, Yıldız 98 Buğra, Mehmet Emin 1 90
Baştımar, Zeki 96, 97, 3 18, 3 19, 325 Buğra, Tank 1 78, 1 79, 3 1 5
Baştuji, Kamuran 319
Battal, Abdullah 227 Camus, Albert 327
Bayar, Celal 48, 5 1 , 56, 6 1 , 62, 73, 74, Cansever, Hasan Ferit 1 88, 195, 343 ,
76-80, 82, 1 08, 1 2 1 , 1 22, 290 368

41 0
Cemgil, Sinan 1 39 Diler, Nihat 295
Ceylan, Cevriye 1 23 Dinamo, Hasan izzettin 1 03 , 2 1 7
Churchill, Winston 3 1 Dinçer, Raci 3 1 7 , 319
Cihan, Ali Faik 1 13 Dinsel, Şükrü 94, 98
Cindoruk, Hüsamettin 100 Diper, Avni 1 6 1 , 253
Cinisli, Rasim 1 24, 1 26, 130 Djilas, Milovan 3 1 7 , 322
Civelek, tlhan 289 Dosdoğru, Hulusi 100, 103, 104
Coşkuner, lsmail 2 1 3 Dôkerel, Bahattin 29 1
Cronyn, George W . 267 Duran, Burhanettin 329
Dursunoğlu, Cevat 66
Çağıl, Musa 289 Dülger, Bahadır 1 73, 1 74, 277, 28 1
Çağlar, Behçet Kemal 1 78, 195
Çağlar, Derya 16 Ecevit, Bülent 1 27, 30 1 , 333
Çakmak, Fevzi 62-64, 72, 79, 1 23 , 278 Ediz, Hasan Ali 367
Çalık, Mustafa 4 1 Efeoğlu, Ayhan 1 1 7
Çapan, Ahmet Fuat 193 Ellezoğlu, Ahmet 368
Çapanoğlu, Süleyman 2 14, 2 1 5 Emeksiz, Turan 74, 1 1 1 , 1 2 1
Çayan, Mahir 3 1 8 Emre, Ahmet Cevat 367
Çiftçi, Ahmet 239, 252 Engels, Friedrich 25
Çimen, Yaşar 82 Engin, Kani 29 1
Çirkinoğlu, tlhan 277 Erbakan, Necmettin 1 33, 149, 333
Çokay, Mustafa 227 Erbil, Haşim Nahit 167
Çömezoğlu, Mustafa Kayabek 1 82 Erdem, Ali Fuat 1 56
Erdem, Galip 207, 278, 297, 3 1 6, 347
Dalokay, Vedat 344 Erdem, Sadık 287
Damar, Arif 98 Erdoğan, Duran 141
Danişmend, lsmail Hami 17 4, 1 78, Erener, Muhittin 328
195, 285 Erer, Tekin 53, 56, 103, 202, 3 1 6
Darendelioğlu, tlhan 30, 58, 69, 1 16, Ergin, Muharrem 1 74, 20 1 , 27 1
1 32, 1 38, 142, 149, 199, 201 , 277, Erim, Nihat 309
278, 28 1 , 285, 292, 294-298, 30 1 , Erişirgil, Emin 1 78, 207
302, 3 1 1 , 3 16, 343-349, 35 1 , 352, Erkilet, Hüseyin E. 1 56, 368
383 Erkin, Feridun Cemal 109
de Beauvoir, Simon 35 Erkman, Faris 364
Değmer, Şefik Hüsnü 58, 60, 325 Erol, Safiye 3 1 6
Deli Petro (Çar) 163, 262 Ersoy, Mehmet Akif 285
Deliorman, Altan 195, 292, 293, 300, Ertem, Raif 351
375 Ertuğrul, Muhsin 1 89
Deliorman, Necmettin 195 Ertürk, Cezmi 166, 1 67, 1 7 1 , 235,
Demirel, Hacı Ali 135 294
Demirel, Süleyman 107-109, 1 3 1 , Ertürk, Selahattin 68, 1 7 1 , 185, 195,
1 3 3 , 135- 1 38, 142, 144, 145, 1 49, 280, 285
297, 324 Esenkova, Enver l 9 7
Demirel, Tane! 108 Esmer, Ahmet Şükrü 85, 193
Demirkan, Abdülkadir (Vedat Türkali) Etik, Yusuf 94, 98
96-98 Evliyaoğlu, Gökhan 108, 1 18, 1 76,
Demirsoy, Seyfi 1 20, 134 1 82, 259, 260, 278, 3 16, 382

41 1
Evren, Saadet 295 Güventürk, Faruk 144, 222, 240, 259,
Eygi, Mehmet Şevket 1 42, 143, 193 264, 301
Eyiceoğlu, Celal 301 Güzel, Murat 329

Faik, Bedii 195, 2 1 7 , 220 Hacaloğlu, Yücel 294


Felek, Burhan 2 1 7 , 2 1 9 Hacıeminoğlu, Necmettin 294
Fenik, Mümtaz Faik 64 Haşim, Ahmet 362
Feyzioğlu, Turan 1 43, 144 Hatipoglu, Ali 277
Fındıkoğlu, Ziyaeddin Fahri 1 74, 26 1 , Hisar, Abdülhak Şinasi 57
368 Hitler, Adolf 31, 1 54, 1 62, 207, 209
Fınncı, Ahmet 98 Hobsbawm, Eric 38, 39
Fischer, Louis 199 Hof, Ulrich im 38
Fontaine, Andre 76 Hoover, Edgar 193 , 245
Hopkin, Harry 45
Galip, Reşit 65, 361 Hüseyin Hilmi 2 1 4
Galiyev, Sultan 3 1 5 Hüseyin Onur 1 22
Garaudy, Roger 242, 244 Hüseyinzade Ali 226
Gedik, Emine 3 1 2
Gelen, Arif 144 Ilgar, Hayrani 223 , 265, 298
Gellner, Emest 38 Ilgaz, Rıfat 69
Gemuhluoğlu, Fethi 1 76, 278, 280,
282 lbrahim Ethem Paşa 24
Gide, Andre 199, 248 lgnetenko, Boris 70
Girginov, G. 30-33 lhsanullah Han 24 1
Giritli, ismet 206, 207 ileri, Rasih Nuri 94, 2 1 7
Goll, Voktor 70 ileri, Tevfik 84, 8 7 , 88, 106, 1 66, 276,
Gökay, Fahrettin Kerim 89, 90, 1 80 280, 309
Gökbilgin, Tayyip 1 78 inan, Abdülkadir 1 72, 343, 368
Gökçe, Enver 98 ince, Hamit Şevket 267
Gökyay, Orhan Şaik 65, 1 74, 352, lnönü, ismet 36, 5 1 , 54, 64, 70, 73,
367, 368 74, 86-88, 103, 1 1 8, 1 19, 1 27, 1 29,
Göze, Ergun 297, 347 1 3 1 , 139, 1 56, 1 6 7 , 1 70, 1 89, 2 1 7 ,
Gözler, Fethi 195, 280 297, 298, 330, 347, 357, 367-369
Güçlü, Necdet 146 ipekçi, Abdi 1 1 6, 299-30 1
Gülen, Fethullah 302, 303 !rem, Nazım 195
Gülen, Seval 16 lshaki, Ayaz 227, 364
Güllüoglu, Şükrü 66 lslllm, Reha 304
GümüŞpala, Ragıp 107, 1 1 7 ispir, Nurettin 138
Günaltay, Şemsettin 86, 87 lssaiev, Aleksi 70
Günçakın, Necdet 94, 98
Güner, Ahmet 207 juichiro, lmaoka 224
Güngör, Erol 1 49, 20 1 , 262
G ü rbüz, Yılmaz 1 32 Kabaklı, Ahmet 1 1 9 , 1 33 , 307
Gürgün, Mustafa 85 Kafesoğlu, lbrahim 2 1 1 , 2 1 2 , 2 1 5 ,
Gürsel, Cemal 2 1 7 , 296-298, 347 2 1 6, 297, 347
Gürsel, Yalçın 1 1 7 Kallı, Kadircan 1 19, 24 1 , 297, 347,
Gürtuna, Nurettin 291 368

41 2
Kahraman, lsmail 1 29, 1 38, 305 Kurak, Şefkati 1 9 1 , 192
Kandemir, Nihat 1 9 1 Kural, Akdes Nimet 1 63, 227
Kandemiroğlu, Zeki 29 1 Kurdakul, Şükran 98
Kansu, Aziz Şevket 68, 1 74 Kurtuluş, Fahri 278, 309
Kaplan, Mehmet 133, 165, 167, 1 68, Kurtuluş, Reha 155, 308
1 87, 195, 285 Kuseyrioğlu, Mustafa 146
Karabekir, Kazım 285
Karaçam, Nail 146 Landau, jacob M. 1 1 3, 1 52, 1 53 , 1 5 7 ,
Karadeniz, Harun 1 30, 140, 1 4 1 , 143, 1 69, 21 1 , 2 1 3 , 226, 227, 293
268 Lipset, Seymour M. 263
Karakoç, Sezai 193, 3 1 6 Löker, Erhan 282, 287
Kara!, Enver Ziya 67
Karamağaralı, Haluk 282, 285 Malkoç, Hadi 103
Karamuk, Ziya 66 Mansuroğlu, Mecdut 66
Karaosmanoğlu, Yakup Kadri 362 Marakoğlu, Ekrem 292
Karpat, Kemal 64, 82, 1 59 Marshall, George 46
Kayalı, Kurtuluş 18, 22, 1 19, 1 50 Marx, Kari 24, 25, 1 26, 1 53, 197, 208,
Kaygusuz, Bezmi Nusret 2 1 4 239, 257
Kaynardağ, Arslan 98 Mat, Nevzat 239
Kazan, Turgut 3 5 1 McCarty, joseph Raymond 245
Kemal Tahir 1 0 3 , 104 Mehmet Emin Resulzade 227, 233
Kennan, George 44 Menderes, Adnan 36, 48, 55, 73-77,
Kerim Sadi 24 79, 80, 82, 83, 100, 102- 105, 108,
Kınmal, Edige Mustafa 227 1 1 5, 1 1 7, 197, 254, 284, 288, 289,
Kınmer, Cafer Seyit Ahmet 227, 228, 309, 3 5 1
368 Menekşe, Nurettin 268
Kırzıoğlu, Fahreddin 1 72, 1 74 Menteşe, Halil 48
Kısakürek, Necip Fazıl 26, 29, 143, Meram, Ali Kemal 1 64, 226
165, 297, 3 1 1 , 3 1 2, 316, 328, 347 Merdivenci, Ömer Faruk 1 9 1 , 192
Kıvılcımlı, Hikmet 25, 73, 325, 344, Meşe, Ertuğrul 16
345 Mshvenieradze, V. 30-33
Kiverlioğlu, Orhan 137, 1 38 Muhasebeci lsmail 103
Koç, Mustafa Şükrü 355 Mumcu, Uğur 56, 65, 80
Koçak, Cemil 1 59 Mussolini, Benito 183
Koçak, Yunus l l 5 , 127 Mustafa Kemal 23, 1 23- 1 25 , 1 5 1 , 214,
Koçu, Reşat Ekrem 1 78, 195 22 1 , 222, 227, 347, 3 5 1 , 356, 357
Koestler, Arthur 199, 248, 3 1 2, 380 Muşlu, Ahmet 130
Kolçak, Mustafa 103 Müftüoğlu, Ahmet Hikmet 353
Koloğlu, Ihsan 1 74, 280, 295, 30 1 , Müftüoğlu, Mustafa 182, 367, 368
302 Mühlen, Patrick von zur 226
Koraltan, Refik 48, 77, 80 Müstecaplıoğlu, Esat Adil 24, 50, 53,
Korkut, Refik 303 58
Köprülü , Fuat 48, 69, 7 3 , 7 5 , 77, 1 0 5 ,
1 66, 1 8 6 , 197, 361 Nadir Nadi 183, 370
Köprülü, Orhan 73 Nalbantoğlu, Muhittin 9 1
Köseoğlu, Reha 304 Namık Kemal 5 7 , 168, 285, 353, 362,
Kösoğlu, Nevzat 233 370

41 1
Naumov, lvan 70 Ôzşansal, Yaşar 98
Nazım Hikmet 16, 83, 84, 86-93, l l 5 , Öztunç, Doğan 1 30
1 29, 1 79, 182, 1 99, 22 1 , 236, 278, Öztürk, Seyfi 135
287, 29 1 , 309, 3 10, 325, 337, 339, Ôztürkmen, Ömer 181, 1 82, 278
344, 362, 374
Nene Hatun 194 Pala, Nejat Halil 295
Neriman Hikmet 1 80 Pehlivanyan, Aram 60
Nesin, Aziz 60, 69, 102, 103, l l6, Pehlivanoğlu, Şadi 278, 283, 295
306, 339 Peker, Recep 332
Nur, Rıza 1 8 1 , 285 , 353 Pekmerdol, Behçet 98, 3 2 1
Nuri Paşa (Enver'in kardeşi) 1 56 Perin, Mithat 100
Polatkan, Hasan 55, 74
Okay, Öcal 1 22, 351 Poyraz, Vefa 140
Okurer, Cahit 187, 316 Püsküllüoğlu, Ali 195
Oral, Cavit 48
Oraltay, Hasan 223 Rasih Hoca 309
Orhon, Orhan Seyfi 7 1 Reinhold, O. 30
Orkun, Hüseyin Namık 1 7 1 - 1 73, 1 8 1 , Ridgway, Mathews 194
182, 195, 285, 368 Rijenko, F. 30
Ortaç, Yusuf Ziya 1 7 1 , 1 77, 1 78, 1 80, Ruhatz, Yozef 70
196
Osman Hoca 227 Sabis, Ali Ihsan 34 1 , 368
Sadak, Necmettin 52, 60
Önen, Nizam 360 Safa, Peyami 40, 64, 102, 1 78, 1 79,
Öner, Kenan 62 1 93, 195- 1 99, 294, 368
Ören, Metin 1 8 1 , 278 Safioğlu, Tahir 233, 234
Ôrgeevren, Süreyya 309 Sağlamer, Kayhan 358
Örnek, Cangül l6, 58, 22 1 , 238; Salih, Asım 277
Örnek 16 San, Cevdet 3 1 7, 382
Özbay, Sabahattin 94, 98 Sançar, Nejdet 1 57, 1 72- 1 75 , 1 8 1 ,
Özdemir, Kaya 1 30, 285 183- 186, 188, 201 , 205, 223, 280,
Özdemir, Mehmet 1 25 29 1 , 3 16, 368, 376
Ôzdemir, Nurettin 294 Saraçoğlu, Şükrü 157, 207
Ôzdenören, Rasim 329 Sargın, Nihat 103, 2 1 7
Özdilek, Seyfi 295 Satır, Kemal 1 3 1
Özek, Çetin 206 Savaşçı, Abdullah 282
Özel, Veli 1 38 Savaşoğlu, Abdullah 1 73
Özer, Ali Rıza 292 Savcı, Bahri 133
Özer, Mustafa 135 Sayar, Edibe 82
Özgedik, Orhan 203, 223-225 Sayer, Ruhi 294
Özgür, Taylan 1 39, 144 Sayılgan, Aclan 1 7 , 2 1 , 29, 58, 94, 95,
Özil, Orhan 277 98, 297, 3 1 1-328, 332, 347
Özkarabay, Salih 1 20 Saykök, Emin 1 38
Özkaynak, Ziya 29 1 Sazak, Emin 48
Özmanav, Kemal Bekir 3 1 9 Sebük, Mehmet Ali 83, 86
Özön, Nijat 98 Sefercioğlu, Necmeddin 1 69, 280
Özsay, Mevlüt 1 25 Sekun, Emin 103

414
Selçuk, ilhan 1 1 5 , 1 3 1 , 225, 324 Tannkulu, Necati 1 8 1 , 278
Selimoglu, lsmet 103 Tannkut, Hasan 155, 350
Serdengeçti, Osman Yüksel 26, 108, Tannöver, Hamdullah Suphi 106, 1 59,
145, 165, 175, 1 77, 281 , 285, 289, 1 86, 276, 279, 285
368, 382 Tanyu, Hikmet 1 7 1 , 184, 1 88, 280
Sertel, Sabiha 1 7 , 24, 49, 52, 53, 55, Tan, lsmail Hakkı 96
56, 80, 374 Taşdelen, lhsan 297
Sertel, Zekeriya 17, 24, 49, 5 1 , 52, 55, Taşer, Dündar 144, 3 18
56, 62, 63, 79, 80, 87, 97 Taşman, Talip 29 1
Serteller 49, 50, 52-56, 62, 64, 67, 79- Taymas, Abdullah 182, 227
8 1 , 1 1 5, 147, 155, 1 79, 362 Tek, lsmail 29 1
Seven, lbrahim 1 39 Tekeli, Sinan 309
Sigriabin, Vasili 70 Tekindag, Şehabettin 1 78
Silone, lgnazio 1 99, 248, 3 1 2 Temuçin, Aliye 82
Simavi, Sedat 339 Tevetoğlu, Fethi 2 1 , 30, 107, 1 57 , 165,
Sirer, Reşat Şemseddin 66, 7 1 1 7 1 , 1 73, 1 74, 181, 182, 189, 20 1 ,
Sofuoglu, M . Zeki 1 7 1 , 1 72, 184, 1 89, 2 1 2- 2 1 5 , 295, 297, 3 1 1 , 3 14, 3 1 6 ,
280 347, 352-36 1 , 368, 382
Sokullu Mehmet Paşa 1 78 Tılabar, Nazlı 82, 85
Solak, Saffet 1 29, 1 30, 30 1 , 302 Tilly, Charles 1 14
Soysal, Muzaffer 3 1 7 Timur, Taner 78
Sökmensüer, Şükrü 6 1 , 63, 64 Timurtaş, Faruk K. 133, 1 74, 277
Spender, Stephen 199, 248, 3 1 2 Tiritoglu, Alaaddin 56
Stalin, josef 1 6 , 2 1 , 26, 33, 45, 50, Togan, Zeki Velidi 65, 1 57, 185, 225,
75, 76, 9 1 , 93, 1 26, 180, 197, 233, 227, 228, 23 1 , 278, 294, 36 1 , 364,
264, 3 1 7 , 322, 334, 336, 337, 346, 368
358, 370 Toker, Metin 62, 75, 78, 79, 8 1 , 96
Su, Ruhi 98, 3 1 9 Tola, Tahsin 285, 290
Suda, Orhan 1 7 , 98, 3 1 9 Topaloglu, Ahmet 295
Sulzberger, A. O. 84 Topçu, Nurettin 26, 30, 40, 143, 149,
Sunay, Cevdet l33, 370 1 76, 182, 1 88- 190, 202, 204, 205,
Suver, Akkan 92, 93, 250, 265 236, 280, 285, 3 1 6 , 327, 339
Sükan, Faruk 127, 137, 277, 28 1 Toplu, Abdulhadi 1 76
Süleyman Nazif 165, 189 Topuz, Hıfzı 56
Tornacı Süleyman 103
Şamil, Sait 227 Tosunlar, Yıldırım 1 38
Şamilov, Hamdi 103 Tör, Vedat Nedim 94, 3 1 3
Şen, Bilal 98 Truman, Harry 44, 45
Şenel, Ahmet 1 29 Tugay, Esad Fuad 163
Şener, Behçet 94, 98 Tuna, Turan 3 1 9
Şener, Burhanettin 292, 293 Tunalı, Ferit Nihat 98
Şerif, Muzaffer 65, 66 Tunaya, Tank Zafer 214, 2 1 5 , 35 1 ,
358
Tagore, Rabindranath 353 Tuncay, Hasan 1 23
Tagmaç, Memduh 146 Tunç, Mustafa Şekip 180, 195
Tahir, Ratip 103 Tunçay, Mete 2 1 , 82, 314
Tanndagılı Nurettin 182 Tunçay, Ömer Lütfi 320

41 5
Tunçkanat, Haydar 1 46 Vala Nureddin 86, 1 18
Tura!, Cemal 1 08, 1 38, 1 4 1 von Papen, Franz 1 56
Turan, lbrahim 94, 98
Turan, Osman 107, 1 45, 165, 254, Wilson, Edwin 44
3 16, 368 Wright, Richard 199, 248, 3 1 2
Turgut, Mehmet 108, 3 1 6
Turhan, Mümtaz 133, 149, 297, 347 Yalçın, Aydın 22, 1 1 3, 1 7 1 , 382
Tüccar Kürt Örfi 103 Yalçın, Hüseyin Cahit 52, 53, 56, 102,
Tümtürk, lsmet 183- 185, 195, 280, 142
362, 368 Yalçın, Kemal 1 25
Türk, Z. 250 Yalçıntaş, Nevzat 285, 287, 297, 3 1 7,
Türkdoğan, Orhan 36 347
Türkeş, Alparslan 1 1 0, 135, 143, 144, Yalman, Ahmet Emin 55, 60, 102,
146, 149, 200, 208, 300, 30 1 , 368, 103, 105, 1 66, 2 1 6 , 2 1 7, 219,
376 220, 262, 287-289, 29 1 , 292,
Türkkan, Reha Oğuz 26, 153-155, 339, 374
157, 182, 248, 364, 368 Yanardağ, Aslan 103
Türkler, Kemal 1 19 Yalçınkaya, Halil 98
Türksal, Melahat 3 1 9 Yavrucuk, Sami 287
Tütün işçisi Remzi 103 Yeğengil, Rasih 367
Tüzmen, Ziya 103 Yıldız, Ahmet 133, 295
Tüzün, Yaşar 29 1 Yıldız, Selim 346
Yınal, Fazıl 66
Ulunay, Refi Cevat 195 Yınanç, Mükrimin Halil 363, 368
Ural, Faruk 3 1 9 Yırcalı, Sıtkı 189
Uran, Hilmi 50 Yorulmaz, Haydar Rıfat 24, 325
Uran, Necdet 301 Yurdakul, Mehmet Emin 57, 292, 353
Uraz, Selçuk 98, 320 Yurderi, Bahaddin 29 1
Uraz, Ulvi 98, 3 1 9 , 320 Yücel, Hasan Ali 67, 68, 1 75, 309,
367, 369
Ülken, Hilmi Ziya 193, 195, 1 96, 249
Ülker, Reşit 294 Zaim, Sabahattin 125, 133
Olman, Haluk 75, 77 Ziya Gökalp 40, 1 2 1 , 1 60, 1 76, 1 78,
Üren, Nurettin 7 1 207, 224, 247, 277, 285, 305 , 306
Üreyen, Memduh 1 29 Zorlu, Fatin Rüştü 55, 74, 105
Ürgüplü, Suat Hayri 296, 297 Zorlutuna, Halide Nusret 3 1 6
Üzmez, Hüseyin 289

41 6
"Toplumun kılcal damarlanna virüs gibi işleyen ve zaman-mekan
tanımadan 'Her an her yerde dibinizde bitebilir' hissiyatıyla tas­
vir edilen komünist için, 'Okulda, işçi birliğinde, camide ve kulüp
vb. her yerde bulunur' denilmişti. (. . .) adeta insandan bir hayalet
yaratllarak komünist heyulası icra edilmişti. "

"Komünistin Eşhali " esas olarak antikomünizmin eşkalini çizen


bir çalışma . İslamcı, milliyetçi ve başka sağ çevrelerin antiko­
münizm tarifleri ve antikomünist ideolojik seferberlik içinde
kurdukları dil, aynı zamanda onların kendi dünya görüşleri hak­
kında bir şeyler söylüyor. Onların
kork u l a r ı n a , t e h d i t a l g ı l a r ı n a ,
toplum görüşleri n e , ahlak anla­
yışlarına ışık tutuyor.

Abdulazim Şimşek, 1945'ten 1971'e


uzanan dönemde, yani Soğuk Sa­
vaş'ın en hararetli mevsiminde ,
Türkiye'de antikomünizmin nasıl
anlaşıldığını ve nasıl bir işlev gör­
?üğünü etraflı bir biçimde irdeli­
yor. Nazım Hikmet'e yaşatılanlar­
dan Tan gazetesi baskınına, Kanlı
Pazar'a ve birçok olaya; Türkç ü ,
milliyetç i , l slamcı yayın ve der­
neklere; Nihal Atsız, Aclan Sayıl­
gan , Necip Fazıl, Fethi Tevetoğlu, llhan Darendelioğlu gibi an­
ti-komünizme "adanmış ruhlara" bakarak. . .

Kitabın resmettiği siyasi-ideolojik kutuplaşma tecrübesinin, ko­


münizm meselesinden bağımsız olarak da, kalıcı bir yan taşıdığı­
nı görebiliyoruz.

ISBN-13: 978-975-05-1151·4

�\•lı
- .,

iletişim 911 1��1�1 1 �JIJ�lI�il


K D V ' D E N MUAFTIR

You might also like