Professional Documents
Culture Documents
''Komünistin
Eşkali"
Türkiye'de Antikomünizm
(1945-1971)
�\'''
- . ,
iletişim
Ağabeyim Abdullah Şimşek
ve yengem Hamide Şimşek'e . . .
İÇİNDEKİLER
KISALTMALAR ........................................................................................................................................ 11
ÖNSÖZ ... .
.... ................ ............. .. . . .
.... .......... .... . ..... ... .......... .... . ...... .... .. . ..... .................................. 19
BİRİNCi BÖLÜM
İKİNCİ BÖLÜM
Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını . . ............ ..... .. ....... ... . ................ 216
Komünizmle Savaş . . .
................ ......... ................................ ............... ............ .. . .......... .... . . .. . . 223
Türk antikomünizmine katkı: Soğuk Savaş yıllarında
dış Türklerin Türkiye'de dernekçilik ve yayıncılık faaliyetleri ................ .. . 225
Soğuk Savaş yıllarında milliyetçilik ile İslamcılığın
buluşma noktası: Antikomünizm .
............................................. ........ ........................ ... . . 23 7
Soğuk Savaş yıllarında Türk sağının muhayyilesinde komünizm ..... . . 244
...
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Türkiye'de antikomünizme "adanmış ruhlar" . ..... . .... .... . ......... ...... ....... . . .... .31 1 . . . . . . . .. .
Eski bir komünistin sol eleştirisi: Aclan Sayılgan .... .. .. .. .............. .......... .. .......... .. .31 2
Cumhuriyet dönemi İslômcı düşüncenin kurucusu:
Necip Fazıl'm düşüncesinde antikomünizm . . ..... .... ....... .. . ... . ............ ........ .. .......... ... 328
Aksiyoner bir antikomünist: ilhan Darendelioğlu. ... .... 343
Komünizme karşı milliyetçl-muhafazakôr
bir portre: Fethi Tevetoğlu. .. .... ..... . . .. ...... ......... ...... ... ... ... .. . . . . . . .. .. . .. .. . ... . .. . . . . . . . . . ..... . .. ... ..... 352
Nihal Atsız'm düşüncesinde antikomünizm . ...... .. . . . . .... . .. . . . ... . . . ... ..... .. . . ... .... 361
. . .. . . .
11
Hz. Hazreti
s. Sayfa
Vd. Ve diğerleri
1Tü İstanbul Teknik Üniversitesi
lTÜÖB İstanbul Teknik Üniversitesi Öğrenci Birliği
İÜTB İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği
KFMK Komünizm Faşizmle Mücadele Komisyonu
KMD Komünizmle Mücadele Derneği
KMK Komünizmle Mücadele Komisyonu
MDD Milli Demokratik Devrim
MGK Milli Güvenlik Kurulu
MHP Milliyetçi Hareket Partisi
MP Millet Partisi
MTTB Milli Türk Talebe Birliği
NATO North Atlantic Treaty Organization
ODTÜ Orta Doğu Teknik Üniversitesi
SCF Serbest Cumhuriyet Fırkası
SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
TBKP Türkiye Birleşik Komünist Partisi
TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi
TBMMTD Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi
TBMMZC Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi
TCK Türk Ceza Kanunu
TGT Türk Gençlik Teşkilatı
THKO Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu
TKÇD Türk Kültür Çalışmalar Derneği
TİP Türkiye İşçi Partisi
TKD Türk Kültür Derneği
TKMD Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği
TKO Türk Kültür Ocağı
TKP Türkiye Komünist Partisi
TMD Türk Milliyetçiler Derneği
TMGK Türkiye Milli Gençlik Konseyi
TMGT Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı
TMTF Türkiye Milli Talebe Federasyonu
TÖS Türkiye Öğretmenler Sendikası
TpCF Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası
TRT Türkiye Radyo Televizyonu
TSEKP Türkiye Sosyalist Emekçi Köylü Partisi
12
TSP Türkiye Sosyalist Partisi
TÜRK-İŞ Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu
TYD Türkçüler Yardımlaşma Derneği
ve Vatan Cephesi
YKM Yeniden Kuvayi Milliye
YTP Yeni Türkiye Partisi
ZKMD Zonguldak Komünizmle Mücadele Derneği
Yay. Yayın
13
TEŞEKKÜR
15
Türkiye'de çok velud bir konu olduğu için hala pek çok farklı
noktada ele alınabilir.
Yapılan monografilerin tanıtımına gelince, bunların ilki Der
ya Çağlar'a aittir. Çağlar'ın, 2006 yılında Mimar Sinan Üniver
sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde hazırlanan Kamuoyunun
Oluşturulmasına Bir Örnek: 1 945-1 955 Yıllan Arasında Gazete
lerde Antikomünizm başlıklı yüksek lisans tezi daha sonra, 2008
yılında Hayali Komünizm Soğuk Savaş'ın Türkiye Söy lemleri
serlevhası altında kitap olarak basılmıştır. Çağlar, çalışmasın
da 1 945- 1 955 yılları arasında Türk basınında çıkan antikomü
nist haberleri ele almıştır. Örneğin Türk basınının "Nazım Hik
met" , "Stalin" , "Orak-Çekiç" "Rus Bayrağı" ve "Kızıl Renk" gi
bi motiflere yaklaşımı irdelenmiştir. Dönemin gazeteleri ayrın
tılı bir şekilde incelenmiştir. Diğer bir çalışma Cangül Örnek'e
aittir. Örnek'in, 20 1 0 yılında Marmara Üniversitesi Sosyal Bi
limler Enstitüsü'nde hazırladığı l 950'li Yıllarda ABD ile Buluş
ma: Antikomünizm, Modernleşmecilik başlıklı doktora çalışma
sı, 20 1 5 yılında Türkiye'nin Soğuk Savaş Düşünce Hayatı Anti
komünizm ve Amerikan Etkisi adıyla yayınlandı. Örnek, yaban
cı arşiv ve kaynaklardan beslenerek hazırladığı çalışmasında ,
1 950'ler Türkiye'sinin fikir hayatı , Soğuk Savaş ve Amerikan
etkisi üzerinde durmuştur. Çalışmada, Soğuk Savaş yıllarında
farklı fikir akımlarının, Kemalist ve İslamcı-muhafazakar mah
fillerin, ABD ile kurduğu ilişki irdelenmiştir. Bir diğer çalış
ma Seval Gülen'e aittir. 1 Yazar tezinde, 1 950'lerin Türkiye'sin
de vatandaşların ihbarına dayanan siyasi suçları ele almıştır. İs
tanbul Sultanahmet 1 . Ağır Ceza Mahkemesi'nin dava dosyala
rı kullanılarak mezkur çalışma değerli kılınmıştır.
Son olarak başka önemli çalışma Ertuğrul Meşe'nindir. Sel
çuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü'sünde Türk Siyasal Ya
şamında Komünizmle Mücadele Dernekleri serlevhası altında ya
pılmış olan yüksek lisans tezi, 20 1 6 yılında Komünizmle Müca
dele Dernekleri Türk Sağında Antikomünizmin inşası ismiyle ya-
16
yınlandı. Meşe, Türk sağının farklı bileşenlerinin Rus ve komü
nizm tahayyülünü irdeleyerek konuya giriş yapmıştır. Ardında
da Türkiye' de farklı dönemlerde kurulan antikomünist dernek
ler hakkında ayrıntılı bilgi vermiştir.
Biz bu çalışmayı, Türkçe ve İngilizce monografik kaynakla
rın yanı sıra farklı kulvarda yer alan gazete ve dergileri ayrıntı
lı bir şekilde inceleyerek hazırladık. Dönemin gazete ve dergi
lerinde çıkan antikomünist malzeme süzgeçten geçirilerek bir
sonuca varılmaya çalışıldı . Özellikle milliyetçi-muhafazakar
yayınlar ön plana alındı. Dönemin aktörlerinin, düşüncesinin
daha net anlaşılması için biyografi ve otobiyografilere yer veril
di. Siyasi partilerin ve derneklerin resmi tebliğleri ve broşürleri
incelendi. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivleri, Türkiye Radyola
rı ve Televizyon Üst Kurumu Arşivi ile Türk Tarih Kurumu'nda
bulunan İngiliz Arşiv belgeleri kullanıldı. Milli Kütüphane ve
Türk Tarih Kurumu basın arşivleri geniş ölçüde tarandı. Kü
tüphanelerde bulunmayan kimi materyaller, Ankara, İstanbul,
İzmir ve başka yerlerde yer alan sahaflardan temin edildi. Tür
kiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi ve Zabıt Cerideleri ile
Resmi Gazete'den faydalanılarak Meclis'te yer alan siyasi parti
lerin komünizm ve antikomünizm meselesine dair düşüncele
ri saptanmaya çalışıldı.
Tezde olaylar anlatılırken mümkün mertebe dönemin tanık
larına , faillerin anılarına yer verilmeye çalışıldı. Örneğin, Tan
baskını anlatılırken Zekeriya Sertel ve Sabiha Sertel'in anılarına
yer verildi. Keza DTCF tasfiyesi anlatılırken Niyazi Berkes'in
otobiyografisine bakıldı. Bir başka örnek 1 95 1 - 1 95 2 tevkifa
tı incelenirken tevkifatın merkezinde yer alan Sevim Belli'nin,
Mihri Belli'nin, Orhan Suda'nın ve Aclan Sayılgan'nın bu konu
da söyledikleri dikkatle incelendi. Aynı yöntem başka kısımlar
da da kullanıldı. Yine basın taranırken de aynı hassasiyet gös
terildi. Örneğin Tan baskını gerçekleşmeden önceki sürecin si
yasi havasını anlayabilmek için sisteme muarız Tan ile sistem
le barışık Tanin, Cumhuriyet ve Ulus gibi gazetelere yer veril
di. Keza 1960'lı yılların kaotik ortamı anlatılırken karşıt kutup
larda yer alan gazeteler incelendi. Soğuk Savaş döneminde ya-
17
yıncılık, antikomünizm açısından bereketli yıllardı. Bu nedenle
Türkçü dergilerin önemli kısmı taranarak işlendi. Diğer tarafta
Islamcı bir kısım dergiler de eklendi.
Çalışmanın hazırlık aşamasında benden yardımlarını esirge
meyen Prof. Dr. Kurtuluş Kayalı'ya, verdiği akademik destek
için ziyadesiyle müteşekkirim. Her zaman bana bir telefon ka
dar yakın oldu. Mesut Çapa, Mehmet Seyitdanlıoğlu ve Mah
mut Hakkı Akın'ı zikretmeden olmaz. Kendilerine çok teşek
kür ediyorum. Metni okuyarak eleştirel katkı sunan arkadaş
larım, Ahmet Oğuz Aslan'a ve Şerafettin Aksoy'a ve benimle
görüşmeyi kabul ederek, değerli zamanlarını ayıran Ilker Ay
türk'e, Aytül Tamer'e, Ramiz Ongun'a ve Hakkı Öznur'a minet
tarım. Doktora sürecinde, yoğun mesaisine rağmen, istediğim
zaman kendisiyle görüşebilme imkanı verip beni dinleme zah
metine katlanan Tanıl Bora'ya ilgi ve alakası için hürmet ediyo
rum. Bu vesiyleyle belirtmeliyim ki çalışmanın kitaba dönüş
mesinde en büyük pay Bora'ya aittir. Çalışmanın yazım aşama
sında ufuk açıcı muhabbetleriyle desteklerini yanımda hisetti
ğim arkadaşlarım; Gökhan Topluk, Rıfat Karaduman ve Ahmet
Yılmaz sağolsunlar. Ayrıca Başbakanlık Arşivleri Genel Müdür
lüğü, Türk Tarih Kurumu, Milli Kütüphane ve Ankara Üniver
sitesi Kütüphane personelinin kaynak temininde bana göster
dikleri ilgi ve alakayı unutamam. Son olarak, hayatım boyun
ca maddi ve manevi her türlü olanağı sağlayan ve desteğini her
zaman yanımda hisettiğim ağabeyim, Sayıştay üyesi Abdullah
Şimşek'in emeklerini unutumam. Bu vesileyle ona şükranları
mı ve saygılarımı sunuyorum, varolsun.
Tu her hebi.
18
ÖN SÖZ
19
lundu. Ancak bu noktada sol yorumlar belirgin bir biçimde sığ
dır. Böylesi bir konu üzerinde antikomünizmin bizatihi kendi
si sığ olarak telakki edildiği için sol görüşlü aydınların yazdıkla
rı metinler yok denecek kadar azdır. Antikomünist hareket sos
yalizm olağanüstü önemsendiğinde baştan sona basit ve ilkel bir
eğilim olarak görülür. Milliyetçilik 1 990'lı yılların başlarından
itibaren bazı mekanlarda, yaygın olarak, Türkiye'de düşüncenin
şekillendiği mekanlarda, şekillendirildiği mekanlarda çok mer
kezi, temel bir sorun olarak addedildiği için antikomünizm üze
rinde çalışmak pek değil hiç önemli görülmemiştir. Abdulazim
Şimşek'in bu metni antikomünist faaliyetlerin düşünsel anlamda
sığ mahiyette olduğu konusunda hemfikirdir. Ancak Abdulazim
Şimşek, bu nitelemenin altını daha gelişkin bir şekilde doldur
muştur. Ve Şimşek'in çalışması aralarında Komünizmle Mücade
le Dernekleri konusunda da bir makale olan bir çalışmanın1 bü
tününe göre sağ düşüncelere daha bir esnek ve soğukkanlı yak
laşmıştır. Abdulazim Şimşek'in düşünsel mahiyeti gelişkin mil
liyetçi doğrultudaki düşüncelere daha bir olumlu yaklaştığı te
mel konu bu olmadığı için belki de örtük olarak görünmektedir.
Çalışmanın lkinci Bölümü'nde antikomünist teşkilatlar ve
dergiler incelenmeye çalışılmıştır. Burada ağırlık yazarın ifa
deleriyle Türkçü dergilere verilmiştir. Derneklerin ve dergile
rin çerçevesine bakıldığı zaman milliyetçi yön daha bir öne çık
maktadır. Ancak burada , bu bölümde İslamcı yazarların yaz
dıklarına daha az yer verilmektedir. Aslında yazarın tercihinde
ağırlıklı olarak milliyetçi renk daha bir baskın olduğu için ye
rinde görünmektedir. Bir de dönem itibariyle lslamcı aydınla
rın bariz biçimde milliyetçi eğilimleri de vardır. Ancak İslam
cıların antikomünizme yaklaşım farklılığının, kısmi farklılığı
nın altı bir nebze daha belirginleşse daha sahici bir fotoğraf or
taya çıkardı. Ancak dergilerdeki yaklaşımlar iyi özetlenmiş ve
derinlikli bir şekilde tahlil edilmiştir. Nitekim dergilerin ve ay
dınların yaklaşımları , dönemlerin meseleye bakış açısının üç
dönemdeki farklılıklarının altı belirgin olarak çizilmemiş olsa
Güven Gürkan Öztan, lnci Özkan Kerestecioğlu, Türk Sağı, Mitler, Fetişler,
Düşman imgeleri, lletişim Yayınlan, lstanbul, 20 1 6 .
20
da kısmen ortaya konulmuştur. Bunun sağlanmasında geniş bir
taramanın etkisi görülmektedir. Ve 1 960'lı yıllardan itibaren
antikomünist metinlerin daha bir yaygınlaştığı anlaşılmaktadır.
Nitekim sol, sosyalizm üzerine çalışmalar da o dönemde daha
bir artmıştır. Mete Tunçay'ın daha ayrıntılı ve fakat daha kısa
dönemi inceleyen çalışmasının yanında yakın tarih kesitini de
içeren Fethi Tevetoğlu ve Aclan Sayılgan imzalı iki yapıt vardır.
Metnin en renkli kısımlarının başında, "Türkiye'de Antiko
münizme 'Adanmış Ruhlar"' başlığı altında, biri sosyalizmden
gelen Aclan Sayılgan'la beraber beş aydının komünizme yöne
lik eleştirileri özetlenmiş ve değerlendirilmiştir. Bu noktada
Aclan Sayılgan'ın dışında hemen hepsinin milliyetçi çerçevede
mütalaa edilebilecek bir yaklaşımları vardır. Abdulazim Şim
şek her ne kadar Necip Fazıl'ı " Cumhuriyet Dönemi Islamcı
Düşüncenin Kurucusu" olarak nitelese de onun Islamcı kimli
ği büyük ölçüde milliyetçilikten beslenmiştir. Sözü edilen dört
aydının sosyalizm konusundaki bilgi birikimi tıpkı l 960'lı yıl
ların başlarındaki kimi sosyalistler gibi bariz bir şekilde sınır
lıdır. Dolayısıyla değerlendirmeler önemli ölçüde yüzeysel kal
maktadır. Ancak Aclan Sayılgan'ın sosyalizm/komünizm ko
nusundaki değerlendirmeleri mahiyet olarak diğer dört aydın
dan farklıdır. Hatta Aclan Sayılgan'ın dönemin çoğu sosyalis
tinden daha gerçekçi bir şekilde sosyalizmden haberdar olduğu
görülmektedir. Yazdıklarının mahiyetinin farklılığının, seviye
sinin de etkisiyle onun metinleri meseleyi daha gerçekçi ve da
ha geniş boyutlu bir çerçevede değerlendirilmiştir. Hatta Tür
kiye'de sosyalistlerin de Aclan Sayılgan'ın metinlerini sosya
lizm ve özellikle de Stalinizm konusunda yaklaşımları değiştik
ten sonra yeni baştan değerlendirilmeleri ilginç yorumlar orta
ya çıkarabilir. Sayılgan'ın son yayınlarından birinde, Ka�ahat
Kimde? (Çehreler) başlıklı metinde de sosyalist aydınlara yöne
lik nitelemeleri belirgin olarak esnekleşmiştir. Tabii doğal ola
rak 1971 yılından sonra, yani okumakta olduğunuz metnin ilgi
alanının dışındaki/ilerisindeki tarih kesitinde Islamcıların da,
milliyetçilerin de sosyalizme bakış biçimleri bariz bir şekilde
değişmiştir. Özellikle de Sovyetler Birliği'ndeki başkalaşımdan
21
sonra, sistem çözüldükten sonra. Aslında Abdulazim Şimşek'in
anlattığı antikomünist düşüncenin karşıt kutbunda l 960'lı yıl
larda sosyalist ve demokrat yazarlann "dünya cenneti" Sovyet
ler Birliği'ni anlatan tıpkısının aynısı kitaplan bulunmaktadır.
Abdulazim Şimşek'in çalışmasının, okuduklarının, biriki
minin potansiyel olarak önceki ve sonraki dönemi antikomü
nizm açısından açımlamaya, açıklamaya, yorumlamaya katkı
sağlayabileceği düşünülebilir. Bu anlamda öncelikle l 930'lu ve
l 940'lı yıllarda özellikle akademik düzeyde Türkiye coğrafyası
dışından, Rusya'dan gelen Türk aydınlannın yazdıklan metin
lerde farklı bir sosyalizm, en azından kısmi anlamda farklı bir
sosyalizm nitelemesi görülebilir. Nitekim belki de dönemi tez
konusuyla örtüşse de örneğin Samet Ağaoğlu'nun gözünden
komünizm yorumlaması ve çok daha sonraki tarih kesitine ka
yan Aydın Yalçın'ın daha kapsamlı yaklaşımı konusunda Abdu
lazim Şimşek'in yazacağı metinler okumakta olduğunuz çalış
madan daha derinlikli tahlillerin ortaya çıkacağını göstermek
tedir. Zaten antikomünizm üzerine bu çalışmada telaffuz edi
len ciddi düşünceler örtük olarak farklı noktalara ilişkin önem
li yaklaşımları çağrıştırmaktadır.
Son dönemde yakın aralıklarla l 960'lı yılları da kapsayan de
ğişik çalışmalar sosyal bilim alanındaki ürünleri fazlalaştırmak
ta ve zenginleştirmektedir. Abdulazim Şimşek'in bu çalışmasının
KURTULUŞ KAYALI
22
GİRİŞ
23
lumun, çok sert bir şekilde tepki göstereceği anlamlar yüklen
mişti. Osmanlı'da komünizme ve sosyalizme kazandırılan an
lam, Soğuk Savaş yıllarına kadar belli bir kesim için hiçbir de
ğişime uğramadan, elimine edilmeden gelmiştir. 1 789 Fransız
ihtilali üzerine bir dizi yazı kaleme alan lbrahim Ethem Paşa ,
komünizm ile lslam'a göre sapkın olan Mazdeilik, Ahşilik, Kar
matilik ve lsmaililik arasında merbutiyet kurmuştur. Ona gö
re komünizmle benzerlikleri olan mahut din ve mezhepleri ls
lam'a yönelik ifsad girişimi olarak değerlendirmiştir. 1
il. Meşrutiyet ortamında doğan Osmanlı Sosyalist Fırkası ve
onun yayın organı lştirak dergisi, kısa süre sonra lTCnin hış
mına maruz kalmışlardır. Partinin kurucuları sürgüne gönde
rildiler. İştirakçi Hilmi ve arkadaşları , 1 9 1 8 yılında sürgünden
döndükten sonra, bu sefer Türkiye Sosyalist Fırkası'nı kurmuş
lardır.2
1 924 yılının sonlarına doğru çıkan Şeyh Sait isyanı dolayı
sıyla çıkarılan Takrir-i Sükun Kanunu kapsamında komünist
basın, Aydınlık ve Orak Çekiç gibi dergiler de kapatılmıştı. Ke
za Zekeriya ve Sabiha Sertel'in çıkarmış oldukları Resimli Ay ve
diğer yayınlar mütemadiyen takibe uğramıştı. Tek parti iktida
rında hemen hemen her sene, komünist tevkifat gerçekleştiril
miştir. Bunların içerisinde, 1 927 ve 1 938 yıllarında yapılan tev
kifatlar en çok bilinenlerdir. Tevkifatlar dışında , tek parti dö
neminde komünizme karşı kanuni yollarla da tedbir alınmıştır.
1 936 yılında Türk Ceza Kanunu'na komünist faaliyetleri ya
saklayan 1 4 1 . ve 142. maddeler eklenmiştir. Türkiye Komünist
Partisi l 930'lu yıllarda yer altına inmiş ve faaliyetlerini bu şe
kilde sürdürmüştü . Her ne kadar komünizmin örgütlenmesine
müsaade edilmese de komünistler o süreçte yayıncılık faaliyet
leriyle varlıklarını sürdürmüşlerdi. Haydar Rıfat Yorulmaz'ın,
Esat Adil Müstecaplıoğlu'nun ve Sabiha Sertel'in komünizm ile
ilgili çevirileri, Kerim Sadi'nin İnsaniyet Kütüphanesi'nde Marx
Nazlı Rana Güler, Bir Osmanlı Aydını lbrahim Ethem Paşa, Berikan Yayınları,
Ankara, 2004, s. 1 3 5 .
2 llhan Akdere, Zeynep Karadeniz, Türkiye Solunun Eleştirel Tarihi- 1 , Evrensel
Basım Yayın, lstanbul, 1 996, s. 29.
24
ve Marksizm ile ilgili yayınlanan broşürleri ve son olarak Hik
met Kıvılcımlı'nın Marksizm Biblioteği'nden Karl Marx, Fried
rich Engels ve Türkiye'de işçi sınıfı ile ilgili kitaplar neşredil
mesine müsaade edilse de sonraki yıllarda bu tür eserler "yasak
kitaplar" kategorisine girmişti. İkinci Dünya Savaşı yıllarında
ise DTCF solcularının çıkardığı ve tartışmalara neden olan Yurt
ve Dünya ile Adımlar dergisi ön plana çıkmıştı.
25
litikalarına karşı alınmış bir önlem iken, İkinci Dünya Savaşı
sonrasında Soğuk Savaş'ın koşullarına göre şekillenmiş3 ve Ba
tı Bloku'nun etkisine açılmıştır. Soğuk Savaş yıllarında sağ si
yaset ve muhafazakar-milliyetçi düşüncenin en önemli "duyar
lıklarından" birisi antikomünizm idi. Komünizmin Türk toplu
mu için mutlak "kötü" olduğu hükmüyle hareket etmişlerdi.4
İkinci Dünya Savaşı bitimini müteakip, dünya siyaseti bam
başka bir şekil almıştı. Avrupa'da doktriner rej imler ve dikta
törlükler, faşizm ve Nazizm yıkılmış, bunların yerine daha "de
mokratik" rejimler kurulmuştu. İngiltere ve Fransa dekoloni
zasyon sürecine girmiş, savaştan büyük hasarla çıkan mahut iki
ülkenin yerini ABD almıştı. Kısa bir süreliğine dünya rahatla
mış görünse de Stalin'in diktatöryel hırslan, Doğu Avrupa ve
sair yerlerde tahakküm kurma isteği, Batı'nın dikkatini celbet
mişti.
Türkçülük akımı, tekrardan "şaha" kalkmıştı . Bunda "orta
katman aydınların" rolü çok fazla olmuştur. Burada izah edil
mesi gereken mevzu , mahut aydınların kimler olduğu , Soğuk
Savaş döneminde kendini komünizme karşı konumlandırarak
söylem geliştiren Türk milliyetçiliğinin gelişmesindeki rolleri
nin neler olduğudur. Her şeyden evvel bu aydınların bir kısmı,
Nihal Atsız , Reha Oğuz Türkkan , Remzi Oğuz Ank tek par
ti döneminde de mücadele ettikleri için Soğuk Savaş yıllarında
komünizme karşı eylemde deneyimliydiler. Ancak 1 945 sonra
sı milliyetçilerin komünizm karşıtlığı, devletin resmi söylemi
haline gelince komünizm karşıtlığında büyük bir canlanma gö
rülmüştü . Osman Yüksel Serdengeçti, Necip Fazıl Kısakürek,
Nurettin Topçu, Arif Nihat Asya gibi milliyetçVmuhafazakarla
rın büyük isimleri mücadeleye iştirak etmişti. Şüphesiz bu sü
reçte kurulan dernekler ve yayınlanan mecmualar, antikomü
nizm ve Türk milliyetçiliğinin en önemli girdileridir. Antiko
münist basın, Soğuk Savaş'ın başından itibaren "kalkın ey ehli
3 Mehmet Aygün, "Türkiye'de Antikomünizmin Kaynakları 2: Cumhuriyet Dö
neminde Siyasi Konjonktürün Düşünce Gündemini Belirlemesi Üzerine tik
Düşünceler" , Sosyologca, sayı 2, Temmuz-Aralık 20 1 1 , s. 99- 1 00 .
4 Mehmet Aygün, "Türkiye'de Antikomünizmin Kaynakları-!: Peyami Safa " ,
Sosyologca, sayı 1 , Ocak-Haziran 201 1 , s . 1 7 7
26
vatan" şiarıyla hareket ederek komünizme karşı örgütlenmele
rin, nümayişlerin, mitinglerin, kavgaların ve savunmaların bay
rağı haline gelmişti.
Öncellikle antikomünizmi besleyen, ona yeterince envan
ter sağlayan "Dış Türkler" konusu e trafında metinler orta
ya koyan, Rusya/Sovyetler'den kaçan Türk milliyetçilerinin
"Pantürkizm"i bu çalışmanın odaklandığı noktalardan birisi ol
muştur. Bunlar Türkiye'yi "son kale" olarak görmüşlerdi. Bun
ların temel amacı Kırım, Türkistan ve daha doğru bir ifade ile
Sovyetler'in tahakkümünde yaşayan Türklerin vaziyeti üzeri
ne Türkçe ile birlikte İngilizce, Almanca vesair dillerde eserler
neşrederek dünya kamuoyunun dikkatini çekmek olmuştur.
" Orta katman aydınlar" l 930'lu yılların Türkiye'sinde ls
lam'a çok az vurgu yapmış, daha çok Türk ırkı üzerinde dur
muştu. Dönemin iç siyasetinin bundaki payı yadsınamaz. An
cak, Soğuk Savaş yıllarında mahut aydınlar, küçük bir kısmı
hariç, lslam ve Kemalizm'i Türkçülük ile bütünleştirmişlerdir.
Bu şekilde Türkiye'nin düşünce coğrafyasının önemli kısmı ile
temas kurarak, onları mücadeleye dahil etmek istemişlerdi. Bu
"üç tarz-ı siyaset" arasında herhangi derin bir ayırım görme
miş, özellikle İslamcılık ile Kemalizm'in birbirlerinin ihtilafı
na aldırmaksızın milliyetçilik, bunları gündelik ihtiyaca binaen
birlikte veyahut birbirinin yerine kullanmıştı.
Çalışmada dönemlendirme, Soğuk Savaş'ın başlangıcı, 1 945
yılı ile 12 Mart 1 9 7 1 askeri muhtırası esas alınarak yapıldı. An
cak bu yirmi beş yıllık süreç de kendi içerisinde üç kısıma ay
rıldı. Bu yapılırken, Türkiye'nin iç politikasında seçimler ile ik
tidar değişiklikleri ve Türk dış politikasındaki önemli döne
meçler göz önünde bulunduruldu.
Birinci Bölüm'de, ilkin Türkiye'nin Sovyet tehditlerini ön
planda tutarak Batı Bloku'na entegre olmasının sonucu olarak
iç siyasetteki değişimlere sathi olarak değinildi. Hemen ardın
dan bu bölüm kendi içerisinde çok partili hayata geçiş süreci,
DP dönemi ve 1 960 ile 1 9 7 1 arası şeklinde kısımlara ayrılarak
antikomünist mücadeleye ilişkin olaylar kronolojik olarak an
latıldı. Bu üç kısım, kendine mahsus özellikler çerçevesinde ele
27
alındı. Örneğin, iç siyasette keskin dönüşümler yaşanmış; ik
tidarlar değişmiş, yeni partiler ve Türkiye'nin gündemine otu
racak Milli Türk Talebe Birliği ve Komünizmle Mücadele Der
nekleri gibi teşekküller kurulmuştur. Burada asıl anlatmak is
tenen ise Türkiye'nin görece özgür ortamından faydalanmak is
teyen solun nasıl engellendiğine, antikomünist politikaların te
davüle sokularak solun nasıl demokratikleşme hamlesinin dı
şında tutulduğuna değinilmiştir. Olaylar ele alınırken, elbet
te Türkiye siyaseti tarihindeki yeri göz önünde alındı. Örneğin
Tan baskını, Türk basın tarihi açısından kolay kolay unutula
cak basit bir mevzu değildir. Keza DTCF tasfiyesi de Türk aka
demi tarihi açısından hicap duyulacak bir olaydır. Bu olaylar,
Türk iç ve dış siyaseti bağlamında değerlendirilmiştir. Aynı şe
kilde dış politikada keskin değişimler yaşanmıştı. Örneğin Tür
kiye'nin, NATO'ya ve Bağdat Paktı'na üye olması uluslararası
antikomünist siyaset için önemli anlamlar taşımıştır. Bu olay
lar karşısında Batı'nın ve Sovyetler'in tavrının ne olduğu yerli
ve yabancı kaynak ve arşiv metinlerinden öğrenilmeye çalışıldı.
Kronolojik olaylar anlatılırken araştırma-inceleme türünde
eserlere yer verilmekle birlikte dönemin dergi ve gazetelerinin
bakış açısı ve haberi verme şekline de dikkat edilmiştir.
Çok partili hayata geçiş süreci, Türkiye'de siyasetin fark
lı renklerinin ortaya çıkmaya başladığı dönem olması açısın
dan önemlidir. Ancak DP, iktidara geldikten sonra, siyaseti on
yıl kadar domine ettiği için, Türk siyasetindeki çeşitliliği gör
mek için 1 960 sonrasını beklemek gerekmiştir. 1 9 6 1 Anayasa
sı'nın getirdiği özgürlükler bağlamında hem sağda hem de sol
da yeni partilerin kurulmasıyla antikomünizm önceki dönem
lere göre kısmen farklılaşmıştır. Çünkü Türkiye'nin çok partili
hayata geçtiği günlerde ivmesi giderek yükselen antikomünist
mahfiller komünizmi, Bolşeviklik ve Sovyetçilik ile aynı anlam
da kullanmışlardı. Bu bakış açısı, 1 964 yılından itibaren Türki
ye ile Sovyet ilişkilerinin normalleşmesinden sonra değişmişti.
ikinci Bölüm'de, ideoloj ik aygıt olarak antikomünizme dü
şünsel motivasyon sağlayan Türkçülük düşüncesi ve onun kay
naklarına değinildi. Burada da bir dönemlendirme yapıldı ve
28
buna göre de bir yorum geliştirildi. Çok partili hayata geçiş sü
reci, DP dönemi ve iki askeri darbe arası gibi üç farklı dönemin
bu yayınları işlendi. Soğuk Savaş döneminde Türkçülüğün al
dığı şekle değinmeden sathi bir biçimde Milli Mücadele yılla
rı ve tek parti dönemindeki Türkçü pratiklere değinildi. lkin
ci Dünya Savaşı öncesinde çıkan Türkçü mecmuaların ömürle
ri kısa sürmüş ve o süreçte Türkçülüğün örgütlenmesine mü
saade edilmemişti. Fakat lkinci Dünya Savaşı sırasında Alman
ların Sovyetler Birliği'ne saldırmasının ardından Türkçü grup
lar "şahlanmışsa da" bu sevinç kısa sürmüştü. Ancak bir süre
sonra Türkçülük düştüğü yerden kalkmış ve faaliyetlerine de
vam etmiştir. Burada bilhassa tek partili yıllar ile Soğuk Savaş
dönemi gibi iki farklı süreçte neşredilen yayınlar arasındaki te
ma tik farka dikkat çekildi. Tek parti döneminde sönümlenen
Pan-Türkizmin, Soğuk Savaş yıllarında özellikle de dış Türk
lerin desteğiyle nasıl işlenmeye başlandığına vurgu yapıldı. Dış
Türklerin Türkiye'deki faaliyetleri alt başlıkta incelendi.
Üçüncü Bölüm'de ise, Soğuk Savaş yıllarında komünizmle
mücadele etmek amacıyla kurulan dernekler, Türk Milliyetçi
ler Derneği , MTTB ve TKMD anlatıldı. Bu derneklere geçme
den önce 1 940'lı yılların ikinci yarısından itibaren kurulan, an
cak etkisiz kalan derneklere de sathi bir şekilde değinildi. Yu
karıda ismi geçen sağın önemli teşekkülleri anlatılırken, ya
yınlarına, faaliyetlerine ve burada yer alan isimlere dikkat çe
kildi. Bir de bu derneklerin siyasi iktidarlarla ilişkileri anlatıl
dı. Üçüncü Bölüm'de derneklerin dışında antikomünist portre
lere de yer verildi. Soğuk Savaş döneminde Türk sağında hayli
aktif fail vardı, ancak bunlar içerisinde beş tane portre seçildi.
Bunlar ele alınırken antikomünist faaliyetler içerisindeki fonk
siyonlarına dikkat edildi. Örneğin Aclan Sayılgan, solun içeri
sinden gelen birisi olduğu için onun 1960'lı yıllarda yazdıkla
rı önemliydi. Keza Türk sağı için önemli bir figür olan Necip
Fazıl Kısakü rek' in an tiko münizmi merkeze ala rak CHP, Ba
tı ve komünizmle ilgili yazdıkları ve konferanslarda söyledik
leri dikkate değerdir. Bir de Nihal Atsız, Türkçüler için önem
li bir kaynaktır. Soğuk Savaş yıllarında "siyasi ümmetçilerden"
29
uzak durmuş ve kendince bir yol çizmişti. Bu yönüyle nadir ki
şiliklerden olduğu için burada eğilmeye değer bulduk. Çün
kü antikomünizm ve milliyetçilik gibi konular üzerinden Nu
rettin Topçu ve Ali Fuat Başgil gibi isimlerle polemiğe girmiş
ti. Bir siyasetçi olarak Fethi T evetoğlu hem ülke içinde hem de
ülke dışında komünizmle mücadele eden bir kişilik olması do
layısıyla çalışmaya dahil edildi. Bir de Türk solu tarihine erken
tarihte eğilen isimlerden olduğu için antikomünistler tarafın
dan muteber ve saygın bir kişilikti. Yazdıkları dikkat çekmiş
ti. Son olarak llhan Darendelioğlu, ilk gençlik yıllarından itiba
ren antikomünist faaliyetler içerisinde yer almış, kah dergi çı
kararak kah dernek kurarak ve de kah meydanlarda slogan ata
rak komünizmle mücadeleye kendisini adamıştı. Ve bu müca
dele, hayatına mal oldu.
Antikomünizm
Kavram olarak antikomünizm, konunun uzmanları tarafın
dan "sosyalist ülkelere" ve onların dayanışmasına karşı yürü
tülen ideolojik saldırı olarak tanımlanmıştır. 5 Girginov ve Ms
hvenieradze'ye göre antikomünizm, Ekim Devrimi'nden sonra
kendisini anti-Bolşevizm ve anti-Sovyetizmde bulmuştur. 6 Re
inhold ve Rijenko'ya göre ise antikomünizm, "emperyalizmin
sosyalizme, devrimci işçi sınıfı hareketine ve demokrasiden ya
na bütün güçlere karşı yönelttiği ideolojisi ve politikasıdır. "7
Reinhold ve Rij enko , antikomünizmi çeşitli evrelere ayır
mışlardır. Birinci evre, komünist hareketin doğuşundan 1 9 1 7
Ekim Devrimi'ne kadar olan süreci kapsamıştır. O süreçte, iş
çi sınıfının önderlerini, ailenin, toplumun, uygarlığın ve ahla-
31
da antikomünizm tekelci kapitalizmle birleşerek kapitalist dev
letlerin resmi politikası haline gelmişti. 13
Girginov ve Mshvenieradze, anti-Sovyetizm ile antikomü
nizm kavramlarını birlikte veya birbirlerinin yerine kullanmış
lardır. Onlar için anti-Sovyetçilik ile antikomünizm aynı anla
ma gelmiştir. Soğuk Savaş yıllarında burjuvazinin iki tür hedefi
olmuştur. Birincisi sosyalist ülkelerdeki revizyonist ve muhalif
kitleleri iktidarlara karşı mobilize etmektir. ikincisi ise sosya
list hareketleri baskılamak için her türlü harekete uygun zemi
ni oluşturmak ve sağ hareketleri desteklemektir:
13 A.g.e., s. 1 1 .
14 G . Girginov, V Mshvenieradze, a.g. e., s. 42-43 .
15 A.g.e., s. 59-60.
16 O. Reinhold, F . Rijenko, a.g. e. , s. 5 .
17 G . Girginov, V Mshvenieradze, a.g.e., s. 66-67
18 O. Reinhold, F . Rijenko, a.g.e. , s. 5.
32
liğine yaslanarak kurulan dernekler bu vasfı taşımışlardır. An
cak, aşağıda ayrıntılı bir şekilde değinileceği gibi, Meclis bün
yesinde komünizmle mücadeleye matuf komisyonlar kurul
muştu . Fakat bu komisyonların pek etkili olduğu söylenemez.
Türkiye'de komünizmle mücadele, kolluk kuvvetleri, yargı ve
paramiliter özellikler taşıyan yapılarla yürütülmüştür. Türki
ye'de komünizm, bilimsel bir şekilde tetkik konusu yapılmak
tan ziyade mücadele konsepti benimsenmişti.
Girginov ve Mshvenieradze'nin belirttiğine göre, kapitalist
burjuva , "ideolojisizleştirme" propagandası izlemişti. Bunun
için "Marksist-Leninist ideolojiyi geçerliliğini yitirmiş bir ku
ram , ütopyacı bir teori, bir tür din ya da toplumsal bir efsane
gibi göstermeye" çalışarak onu gözden düşürmeye ahdettikle
rini ifade etmişlerdir. Keza, sosyalist idealler kötülenerek ko
münizmin olmadığı bir düzende toplumun gelişmesi tasavvur
edilmiştir. 1 9 lkinci kısım Türkiye'de daha çok kullanılmıştır.
Sosyalizmin veyahu t komünizmin hep kötücül tarafları irde
lenmiştir. Bu ideolojinin, mutlak kötü olduğuna iman edilmiş
ve bunun için de birçok neden bulmuşlardı.
Anti-Sovyetçilik ve antikomünizm kavramlarını farklı bir
şekilde tartışmaya açmak gerekir. Türkiye'de antikomünist
ler kendi tezlerini Sovyetler'in pratikleri üzerinden anti-sol/ko
münist histerik duygularla inşa etmişlerdir. Marksizm veya
hut sosyalizme ilişkin teorik tartışma ve değerlendirme çok yü
zeysel kalmış, herhangi güçlü bir karşıtlık geliştirilememiştir.
Marksizmin/Sosyalizmin işçi, emekçi sınıfının problemlerine
yönelik tespitleri ve Türkiye'deki solcuların kapitalizm, NATO
ve ABD karşıtlığı cevapsız kalmıştı. Burada sorulması gereken
temel soru , Türkiye'de antikomünizmin ortaya çıkışında Türk
toplum yapısı, tarihi ve siyasetinin ne gibi etkisi olmuştur? An
ti-Rus/Sovyet ya da antikomünizm mi? Soğuk Savaş yıllarında
antikomünizm kavramı İngilizce anticommunism'den mülhem
olarak kullanılmıştır "Anti -Rus" veya "anti -Sovyet" kavram
ları literatürde çok az zikredilmiştir. Antikomünizm, tarihsel
olarak Türk-Çin, Türk-Rus/Sovyet, Stalin'in lkinci Dünya Sa-
19 G . Girginov, V Mshvenieradze, a.g.e., s . 68.
33
vaşı sırasında Türkiye üzerindeki iddialan ve 1 960'lardan son
ra sol faaliyetler üzerine inşa edilmiştir. Soğuk Savaş yıllarında
milliyetçilik de bu yönde şekillenmiştir. Çin ve Rusya tarihine
ilgi duyulmaya başlanmıştır. Dolayısıyla antikomünizm kavra
mı yerine anti-Sovyet de kullanılabilir. Örneğin Mısır'daki anti
komünistlerin Sovyet karşıtlığı ile Türkiye'deki antikomünist
lerin Sovyet karşıtlığı arasında tarihsel, siyasal ve kültürel fark
lar vardır. Komünizm, Sovyetler'in, Türkler üzerine uyguladığı
baskı ve asimilasyon nedeniyle "Ruslaştırma" olarak da anlaşıl
mıştır. Yurtlarını terk edip Türkiye'ye yerleşen Türkçülerin dü
şüncelerini şekillendiren hayat serüvenleri ve onların yazdık
larını okuyan Türk milliyetçilerinin düşünce dünyasında Rus
karşıtlığının yoğun olmasında payları büyük olmuştur.
Sağcılık
"Sağ" ve "sol" asırlardır fikriyatın ve politik hayatın insica
mını bozan ideoloji ve "hareket çelişkisini" belirtmek için kul
lanılmış ve aleni şekilde çatışan iki ideolojidir.20 Norberto Bob
bio, sağ ve sol'un "dışlayıcı" olduklarını, çünkü "hiçbir öğreti
ya da hareketin aynı zamanda hem sağ hem de sol olamayaca
ğını" ifade etmiştir.21 Bu kavramlar, Fransız lhtilali'nden sonra
tedavüle girmiştir. Fransız Meclisi'nde Meclis Başkanı'nın otu
ruş şekline göre, monarşi karşıtı olanlar solda, monarşi taraf
tarları ise sağda oturmuşlardı. Bu oturuşa göre , sağ ve sol te
rimler siyasi literatürde kullanılmaya başlanmıştır.22 O tarihler
den itibaren, genel olarak sosyalist eğilimli düşünce cereyanla
rına verilen isim "sol" ve sosyalizmin her çeşidine karşı olan fi
kirlere ise "sağ" denilmeye başlanmıştır.23 Bobbio'ya göre, "sa
ğın olmadığı yerde sol, solun olmadığı yerde sağ olmaz. " Diğer
20 Norberto Bobbio, Sag ve Sol Bir Politik Aynmın Anlamı, Dost Kitabevi, Anka
ra, 1999, s. 47.
21 Norherto Bohhio , a.g. e , s. 48.
22 Süleyman Sürmen, Sag ve Sol Kavgası, An Matbaası, Ankara, 1969, s. 3; A. Vi
sali Günaydın, Sosyalist ve Radikal Sol Doktrinler Komünizm Strateji ve Taktik
leri, Kadro Yayınlan, Ankara, 1 978, s. 1 1 .
23 Visali Günaydın, a.g.e., s. 1 1 .
34
bir deyişle, biri olduğu ölçüde diğeri var olur. Birbirinin karşı
sında olan bu kavramlardan sağ'ın, sol'a göre daha güçlü oldu
ğunu ifade eden Bobbio, "biyoloji, dini ve etik dilin aksine, po
litik dilde güçlü olan, şartlara ve zamanlara göre değişmekte
dir," der.ı4 Simone de Beauvoir, sağcı düşünceyi burjuva ideo
loj isi olarak tanımlamış ve sağın temel motivasyonunun komü
nizm karşıtlığı olduğunu ifade etmiştir.ıs
Sağın, Batı'da yapılmış tanımına değindikten sonra, Türki
ye'de aydınların sağ kavramının içini nasıl doldurduklarına
bakmak elzemdir.
l 960'lı yıllarda Kur'an-ı Kerim'e yaslanarak hazırlanan Kur'anı
Kerime Göre Sağcılık ve Solculuğun Manası ve Solcu Yazarlara Ce
vap isimli bir kitapta solculuk, "dinimizce, su katılmamış kafir
lik" olarak tammlanmıştır.ı6 Kur'an-ı Kerim'de geçen "mümin"
kelimesinin sağcılığa, "münkirin" ise solculuğa karşılık geldiği
ni ifade etmiştir. Yazara göre, bütün güzellikler ve hayrü hase
nat payesi sağcılığa düşerken, kendilerine cennet vaat edilirken
diğer tarafta bütün kötülükler, günahlar solcular tarafından icra
edilmiş ve kendilerini feci bir son beklemektedir.27
Tanıl Bora, erken Cumhuriyet döneminde sağ ve sol bahsi
nin olmadığını belirtmiştir. Bunun nedeni, tek parti rejiminin,
"imtiyazsız sınıfsız kaynaşmış kitle" ülküsüyle her çeşit siyasi
ihtilafı reddetmiş olmasıdır.ıs Rejim kendisini "muasır mede
niyetçi" , "ilerici" , "cumhuriyetçi" , "inkılapçı" , "laik" , "halkçı"
ve "milliyetçi" gibi sıfatlarla tanımlarken karşıtlarını ise "geri
ci" , "yobaz" , "hilafet yanlısı" gibi kavramlarla tasvir etmişti.ı9
Sağcı düşüncenin iskeletini çizen sosyolog Orhan Türkdo-
24 Norberto Bobbio, a.g.e., s. 58-59.
25 Simone de Beauvoir, Günümüzde Sağcı Fikirler, Dönem Yayınevi, İstanbul,
1 966, s. 5, 9, 10.
26 Hasan Basri Erzurumi, Kur'anı Kerime Gôre Sağcılık ve Solculuğun Manası ve
Solcu Yazarlara Cevap, Garanti Matbaası, İstanbul, 1 968, s. 6.
27 Hasan Basri Erzurumi, a.g.e., s. 9-10.
28 Tanı! Ilora, "Türk Sağı: Siyasal Düşünce Tarihi Açısından Bir Çerçeve Dme
mesi", Türk Sağı Mitler, Fetişler, Düşman imgeleri, der. lnci Özkan Keresteci
oğlu, Güven Gürkan Öztan, lletişim Yayınlan, lstanbul, 20 12, s. 12.
29 Tane! Demirel, 1946-1980 Döneminde "Sağ v e "Sol" , Modern Türkiye'de Siyasi
Düşünce: Dônemler ve Zihniyetler, ed. Ömer Laçiner, Istanbul, 2009, s. 414-4 1 5 .
35
ğan, Türkiye'de sağı, 1 940'lı yıllardaki Türkçülük akımını "es
ki sağ" , 1950'lerde "iktisat modeline açık görüş" ortaya koyan
ları liberal sağ ve 1 960 sonrasında yavaş yavaş beliren siyasal
İslamcılığı ise "dinci sağ" olmak üzere üç ayrı kalıp içerisinde
değerlendirmiştir. 30
Aslında çok partili hayata geçtikten sonra sağ ve sol kavram
ları aleni bir şekilde zikredilmeye başlanmıştır. Nitekim DP'nin
kuruluşu sırasında Adnan Menderes, yeni kurdukları partinin
politik konumunu "belki CHP'nin iki parmak solundayız," di
yerek belirtmiştir. Bunun haricinde, Türkiye , 1 965 seçimleri
ne doğru giderken İsmet İnönü CHP'nin "ortanın solunda" ol
duğunu kaydetmiştir. Tanıl Bora, Adalet Partisi'nin bu sloga
nı seçin meydanlarında "Ortanın solu Moskova'nın yolu" şek
linde kullanmaya başlamasıyla Türkiye'de sağ ve sol ayrımının
yavaş yavaş belirginleştiğini ifade etmiştir. 1 960'ların ortaların
dan itibaren sağ ve sol tasnifi siyasetin, gazete ile televizyonun
ve de gündelik hayatın diline yerleşmiştir artık. Bunun nedeni
Soğuk Savaş yıllarında Türkiye'de iki farklı kesim arasında ar
tan kutuplaşmadır.3 1
Ahmet Turan Alkan, sağı, "solun sağ tarafına düşen istika
metin" adı olarak ifade etmiştir. Alkan, sağ tanımının genellikle
sol tarafından yapıldığını ve kendi karşıtı olarak addettiği için
de sağı, "sol olmayan her şeyin adı ve iyi sol olmayan her şeyin
adı" olarak literatüre geçtiğine dikkat çekmiştir. Örneğin bu
jargonda "sağ sapma" "namussuzluk" ile aynı anlamda kulla
nıldığını belirtmiştir.32 Bu makalesinde Türk sağına ağır eleşti
rel yönelten Alkan, Türk sağının Soğuk Savaş yıllarında komp
lovari tezlerini, yılgınlığını, hamasetten öteye geçmeyen retori
ğini ve tereddütlerini şu şekilde resmetmiştir:
30 Orhan Türkdo�an, "Türkiye'de Aydın Muhalafeti: Yeni Sol ve Yeni Sagm Olu
şumu " , Türkiye Günlüğü, sayı 1 6 , Güz 1 99 1 , s. 27.
31 Tanı! Bora, a.g.e. , s. 1 3 .
32 Ahmet Turan Alkan, "Türkiye'de Sağ'ın Tarihine Buruk Bir Derkenar" , Türki
ye Günlüğü, sayı 16, Güz 1 99 1 , s. 5.
36
rek ticaret ve sanayi alanlarını işgal etmişler, diğer tarafta Ya
hudiler ele geçirdikleri boyalı magazin basınıyla "Sion liderle
rinin protokollerinde" yazıldığı gibi Türk gençliğinin ahlakı
nı bozmaya azm-ü cezm-ü kasd eylemişlerdi. Hepsinden daha
melunu kızıl komünistler, Türkiye'yi Rusya'ya peşkeş çekip,
bayrağı indirtmek için gizli hesap peşindeydiler. Rusya'dan
durmadan para ve silah yardımı alıyorlardı. Türk sağı, ihane
te uğramışlardan bezginlik ve inkisarı içinde cayır cayır tutuş
muş yangını söndürmeye çalışırken, kendine acımayı da ihmal
etmiyordu ; şu cennet vatan ne hale gelmişti, zaten Türk'ün
Türk'ten başka dostu yoktu . Bütün yabancı güçler elele ver
33
miş , aziz vatanı batırmaya uğraşıyorlardı.
37
ğın tarihi, "icraatın içinden"lerle dolu olmuştur. Bunun içinde
genellikle "başarılar" , "yükselen grafikler" ve artan rakamların
olduğunu ancak yaşanan sorunların söz konusu edilmediğini
dermeyan etmiştir.35
Milliyetçilik
Ulrich im Hof, " 1 8. yüzyılda devletlerin henüz milliyetçi ol
madığı" yorumunu yapmıştır. Batı'da Sanayi Devrimi'nin "uç
vermeye" başladığı 1 8 . yüzyılda henüz Kilise'nin ideali güç
lüdür. Ancak milliyetçiliğin, bir yerlerde gizlendiğini, az son
ra kabuğunu kırarak kuluçkadan çıkmaya hazırlandığını ifade
ederek milliyetçiliğin ortaya çıkış sürecini şu şekilde izah et
miştir:
38
sı gerektiğini savunan ilke" olarak tanımlamıştır.39 Hobsbawm
"millet" kavramının "özgül" ve tarihsel anlamda yakın döneme
ait olduğunu ve bunun ancak "belirli modem teritoryal devlet
le ve ulus-devletle" ilişkilendirildiğinde "toplumsal birim" ola
rak ifade edilebileceğini belirtmiştir.40
1 9 . yüzyıla ait milliyetçilik, Birinci Dünya Savaşı'nın sonun
da zafer kazanmış, farklı etnik unsurların bir arada yaşadığı
imparatorluklar yıkılmış, bunların yerine ulus-devletler kurul
muştu.41 Ancak Hobsbawm, yeni kurulan devletlerin "yerleri
ni aldıkları eski 'milletler hapishaneleri' kadar çok milletli ya
pıda" olduğunu ifade etmiş ve buna da Polonya, Çekoslovakya,
Yugoslavya ve Romanya'yı örnek göstermiştir.42 Birinci Dünya
Savaşı sonrasının milliyetçiliğin mahiyetini Hobsbawm şu şe
kilde resmetmiştir:
39
yetçilik akımı, 1 920'lerden itibaren güçlenmeye başlamıştı. Fa
şist ve sağcı hareketler bundan epey faydalanmışlardı. Bunlar,
"kızıl tehdide" karşı seferber olmuşlardı. Buradaki milliyetçi
liğin çekim merkezi, "başarısızlığın ve zayıflığın sorumluluğu
dışarıdaki düşmanlar ile içerideki hainlerin omzuna yıkılabildi
ği sürece" toplumun tamamı arasında etkili olmuştu .44
Osmanlı'nın son yılları ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında bir
aydın hareketi olan milliyetçilik, kendini inşa etme evresindey
di. Özü bulma arayışıydı. Batı'da Türkoloji üzerine yapılan ça
lışmalarda dayanak aranmış, o zamana kadar ihmal edilen ve
yahut geç fark edilen Türklük, öncelikle il. Meşrutiyet orta
mında diğer düşüncelerle çatışarak, onların, çağın sorunları
na cevap vermediğini ileri sürerek, tekamül etmişti. Soğuk Sa
vaş döneminde yayıncılık faaliyetleri ve dernekler ile kitlesel
leşmişti. Taşradan üniversite eğitimi için büyük kentlere gelen
gençlik, yayınlanan broşürlerle, düzenlenen konferanslarla ve
kahve sohbetleriyle komünizme karşı uyarılmıştı. Bunu Türk
milliyetçiliği üzerinden aşılamışlardı. Toplumun saygı besledi
ği, hürmet gösterdiği Nurettin Topçu, Necip Fazıl, Peyami Sa
fa gibi isimlerle Türk milliyetçiliğini tabana yaymışlardır. Bu
isimler, geçmişin acıklı hikayelerini yeni kuşaklara aktarma
da aracı rolünü üstlenmişlerdir. Aynı zamanda Ziya Gökalp'in,
Yusuf Akçura'nın veya Mehmed Akifin fikriyatı anlatılmıştı .
Milliyetçilik, 1 940'lı yıllarda daha çok Türk ırkı üzerinden an
latılırken Soğuk Savaş yıllarında lslam'a vurgu yapılmış, sentez
çabalarına girişilmişti. Amaç milliyetçiliği kitleselleştirmek idi.
Türkiye' de Soğuk Savaş yıllarında milliyetçilik antikomünizme
odaklanmıştı . O süreçte milliyetçilik yanına Kemalizm ve İs
lamcılığı da alarak Türkiye'de komünist faaliyetlere karşı cep
hesini güçlendirme telaşı içerisine girmişti. Türk milliyetçiliği
nin ivedi ve mengeneye sıkışmış hali , değişen dünyayı kavra
maktan giderek uzaklaşmıştı. Sosyal, siyasal, sanatsal ve kültü
rel konuları bir kenara itmişlerdi . Dar alanda ideoloj ik mesele
leri ve vatanın bakiyesini tartışmak daha kolay gelmişti. Bu ne
denle Soğuk Savaş yıllarındaki Türk milliyetçiliğinin derinlik-
44 A.g.e., s. 1 7 1 - 1 72.
40
siz halinin farklı disiplinlerle nesnel bir eleştiriye tabi tutulma
sı gerekmektedir.
Mustafa Çalık, çok partili hayata geçişten itibaren ve özel
likle 1960'lı ve 1 970'li yıllarda Türkiye'de milliyetçiliğin, "fik
ri saplantılar ve entelektüel yetersizlikler" ile birlikte "köylü
lük" ve "tarım toplumu değerleriyle" mezcolunarak gerilediği
ve l 960'lı ve l 970'lı yıllarda milliyetçiliğin kendini dışarıya ka
patarak köylüleştiği eleştirisini yöneltmiştir.45 Çalık, bunun se
beplerini tartışarak bu iddiayı ortaya atmıştır. Ancak, bu tartış
ma tezin sınırlarını aştığı için burada ele alınmayacaktır.
45 Mustafa Çalık, "Türk Milliyetçiliği Üzerine Bazı Tartışma Notlan " , Türkiye
Günlüğü, sayı 1 6 , Güz 1 99 1 , s. 82-87.
41
BİRİNCİ BÖLÜM
43
planda tutularak, bozulması güç bir yapıya kavuşmuştu . Öyle
ki yeni Cumhuriyet, restorasyon sürecinde, ekonomik yatırım
larda ve kurumsallaşmada Batılı ülkeler dışında, Sovyetler'i de
model almıştı. Ancak, dünya siyasetinin gidişatı, l 920'li yılla
rın başından itibaren normalleşen ikili ilişkilerin uzun soluk
lu olmasına müsaade etmemişti. Örneğin, 1936 Montrö Boğaz
lar Sözleşmesi ile Türkiye'nin, Boğazlar üzerinde hakimiyetini
perçinlemesinden Sovyetler rahatsızlık duymuştu . Bunun dı
şında, İkinci Dünya Savaşı'nın arifesinde Türkiye'nin, İngilte
re ve Fransa ile saldırmazlık anlaşması yapması ve bir de savaş
sırasında Almanlarla ticari anlaşma yapmasından dolayı Türk
Sovyet ilişkileri onarılamaz bir hale gelmişti. Tüm bunları göz
önünde bulunduran Sovyetler, Türkiye ile 1 925'ten beri devam
eden ve her on yılda bir yenilenen dostluk ve barış anlaşması
nı, l 945'te yenilemeyeceğini açıklamıştı . 1
Sovyetler, Türkiye ile anlaşmayı yenilemeyeceğini deklare
etmenin yanı sıra Türkiye'den toprak ve Boğazlar'ın statüsün
de değişiklik talebinde bulunmuştu . Türkiye, bu taleplere tep
ki göstermişti. ABD de bundan rahatsızlık duymuştu . Haliyle
ABD'nin, l 945'in sonlarında Sovyetler'le anlaşabileceği ümidi
akim kalmıştı. Bunun üzerine Truman, "Rusya'nın Türkiye'yi
istila etmek ve Akdeniz'e açılan Karadeniz Boğazlar'ını ele ge
çirmek gibi bir niyet taşıdığına hiçbir şüphem yok, "2 diye açık
lamada bulunmuştu.
Diğer taraftan, 1 945'ten itibaren ABD'nin, Sovyetler'e yönelik
bakışının değişmesinde, ABD'nin Moskova Maslahatgüzarı Ge
orge Kennan'ın rolü yadsınamaz. Kennan, 27 Eylül 1 945 tari
hinde Dışişleri Bakanlığı'na sunduğu raporda, Türkiye'nin, Sov
yetler'in denetimine bırakılmaması gerektiğini ifade etmişti.3
Bunun dışında bir gelişme, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Edwin
Wilson'un yaptığı uyan olmuştur: "Aslında Sovyetler'in . . . Tür-
Andre Fontaine, History of the Cold War From the October Revolution ta the Ko
ıean War 1 91 7- 1 950, Vintage , N ew York, 1970, s. 288.
2 Ayşegül Sever, Soğuk Savaş Kuşatmasında Türkiye Batı ve Ortadoğu 1 954-1 958,
Boyut Yayınlan, İ s tanbu l , 1997, s. 37
3 George F. Kennan, Memoirs 1 925- 1 959, An Atlantic Monthly Press Book, Bos
ton, 1967, s. 556.
44
kiye'ye yönelik gerçek amaçlan Türkiye'nin rejiminde değişik
liğe yol açmak. . . Bu da Türkiye'de ve muhtemelen nihayetinde
Ortadoğu'daki liberal Batı nüfuzunun sonu demek olacaktır."4
Son olarak Stalin'in, Doğu Avrupa'da izlemeye koyulduğu po
litikanın5 payı büyük olmuştur. Savaş zamanında Moskova'da
bulunan Harry Hopkin, Stalin'le bir dizi görüşme gerçekleştir
mişti. Henry Kissinger, bu görüşmelerin, Doğu Avrupa ile ilgi
li anlaşmazlıkları derinleştirdiğini ve bundan ötürü Soğuk Sa
vaş'ın başlamasını hızlandırmanın ihtimal dahilinde olduğunu
belirtmiştir.6 Sovyetler'in tehdit unsuru haline gelmesi üzeri
ne, Yunanistan, Türkiye ve Iran hükümetlerinin, Washington'a
"neredeyse her gün " gönderdikleri raporlarda, ABD'yi, Sovyet
ler'e karşı "sert tutumda" bulunmaya çağırmışlardı.7
Aslında lkinci Dünya Savaşı sırasında, Sovyet komünizmi ile
ABD " tekelci kapitalizmi" , Alman faşizmine karşı birlikte mü
cadele vermişlerdi. Ancak savaştan sonra, iç ve dış politik yön
lendirmelerle , ABD'nin, Sovyetler'e ilişkin politikası değişme
ye yüz tutmuştu . Yukarıdaki uyarıların etkisi ve Amerikan yö
neticilerinin sürekli olarak kendilerini Sovyet tehdidi altında
olduklarını deklare etmelerinin neticesinde Truman , güven
lik politikasına yönelmişti. Gelinen noktada ABD ile Sovyet
ler arasında uluslararası platformda "soğuk savaş" başlamıştı.
llk adım, 1 947'de Truman Doktrini'nin ilan edilmesi olmuştur.
Bunun temelinde, Sovyetler'i "çevrelemek" istihdaf edilmişti .8
ABD'nin tedavüle soktuğu yeni politikanın gereği olarak dok
trin, Türkiye ve Yunanistan'a kadar genişletilmişti . Doktrinin
neden buraya kadar genişletildiğiyle ilgili "mantıklı" bir açık
lamada bulunan Truman, "Yunanistan ve Türkiye ciddi tehdit
edildi, "9 "bu durum bizim, yardımı Yunanistan ve Türkiye'ye
10 Sander'e göre, Savaş'tan sonra Türkiye üzerinde Sovyet tehdidi olmasaydı da
hi Truman Doktrini ilan edilecekti. Türkiye, Yunanistan'a göre ikinci derece
de önem arz etmiştir. Yunanistan'ın durumu Türkiye'den daha vahim olmuş
tu. Şöyle ki, eger Yunanistan'da komünist hareket başanya ulaşsaydı, bundan
hem ltalya hem de Türkiye etkilenecekti . ltalya, Yunanistan ve Yugosl avya
gibi iki komünist devletin arasında kalma tehdidi ile karşı karşıya kalacaktı.
Böylelikle, komünizme Batı Avrupa'nın kapısı açılmış olacaktı. Sander, Türh
Amerihan llişkileri 1 947-1 964, s. 1 4- 1 5 .
11 D.F. Fleeming, The Cold War And lts Origins 1 91 7- 1 960, Dobleday&Company,
New York, 1 962, s. 473.
46
ne, Türkiye, "yardım edilecek ülke" kapsamına alınmak için,
"Truman Doktrini'nden alınan yardımların yeteri kadar yatı
rıma dönüşmediği" 1 2 ifadesinde bulunarak tüm yolları zorla
mıştı. Bunu dikkate alan ABD ile süren uzun müzakerelerden
sonra, Washington, Ankara'nın tezlerini kabul edip Türkiye'ye
1 948'de 1 0 milyon dolar yardımda bulunmuştu. 1 3 ABD'nin bu
hamleleri karşısında harekete geçen Sovyetler, Marshall Pla
nı'na tepki olarak önce Kominform'u kurmuş, ardından da
Doğu Avrupa ülkeleriyle ekonomik anlaşmalar imzalamıştı. 14
Böylelikle Sovyetler Kominform ile kendisini Batı Bloku'na kar
şı güvence altına almıştı.
lkinci Dünya Savaşı yıllarında siyasi ve ekonomik açıdan
çalkantılı günler geçiren Türkiye, savaşın bitiminden hemen
sonra , uluslararası siyasetteki değişime bağlı olarak, iç siya
sette köklü reformlara imza atmıştı. Türkiye, 1 945 yılının Ni
san ayında yapılan San Francisco Konferansı'na katılmasının
akabinde Ağustos ayında da Birleşmiş Milletler'e üye olmasın
dan sonra, iç politikada radikal adımlar atmış; çok partili ha
yata geçmeyi taahhüt etmiş, 1 5 monolitik siyasi yapıdan kurtul
manın çarelerini aramıştı. Bu girişim, Türkiye'nin, "yeni dün
ya düzeni" içerisinde, tercihini "demokrasi cephesi"nden yana
kullanmasının sonucu olmuştu . Aslında 1 960'lardaki plural si
yasetin kökenlerinin, önemli ölçüde, buraya dayandığını söyle
yebiliriz. Konumuza geri dönersek, Türkiye'de çok partili ha
yata geçiş sürecini başlatan ilk veri olarak, 14 Mayıs 1945 ta
rihinde Meclis'te Çiftçiye Toprak Dağıtılması ve Çiftçi Ocaklan
Kurulması Hakkındaki Kanun Tasansı görüşüldüğü sırada, orta
ya çıkan parti içi muhalefeti gösterebiliriz. Tasarıda, toprağı ol-
12 George S . Harris, Troubled Alliance, American Enterprise Institute For Public
Policy Research Washington, D.C, 1 972, s. 33.
13 Ayşegül Sever, a.g.e., s . 55.
14 Mim Kemal Öke, Erol Mütercimler, Yalnızlıktan Saygınlığa Demokrat Parti'nin
Dış Politikası, Demokratlar Kulübü, Ankara, 2000, s. 1 7 .
15 Me t in Toker, " insan O larak lnönü "' , Hürriyet, 22-23 Şubat 1 9 7 4 ; Sabahattin
Selek, "Demokrasiye Geçiş", Milliyet, 30 Aralık 1 974; Haldun Derin, "Çağdaş
ları Arasında lnönü", Milliyet, 28 Aralık 1 974; Oğuz Ünal, Türkiye'de Demok
rasinin Doğuşu Tek Parti Yönetiminden Çok Partili Rejime Geçiş Süreci, Milliyet
Yayınlan, lstanbul, 1 994, s. 1 23 - 1 3 5 .
47
mayan köylüye toprak verilmesi planlanmıştı. Ancak Meclis'te
bulunan toprak sahipleri, Adnan Menderes, Cavit Oral, Emin
Sazak ve Halil Menteşe harekete geçmiş, komisyonda tasarı
ya müdahale etmişlerdi. 1 6 Kanunun görüşüldüğü günlerde or
taya çıkan muhalefet, tasarıya olan itirazını daha ileri bir nok
taya taşımıştı. Öyle ki bir grup, Celal Bayar, Fuat Köprülü , Re
fik Koraltan ve Adnan Menderes, 7 Haziran'da " Dörtlü Takrir"
diye de bilinen önergeyi CHP Meclis Grubu'na sunmuştu . Bu
önerge, aynı zamanda Demokrat Parti'nin kuruluşuna öncülük
edecek isimleri de ön plana çıkarmıştı. Mahut isimler, CHP'den
kademe kademe kopmuş ve yeni bir parti kurmak için humma
lı çalışmada bulunmuşlardı.
Türkiye'de 1 945 yılından itibaren, çok hızlı bir biçimde li
beralleşme eğilimleri baş göstermişti. Yasal düzenlemelerle ço
ğulcu demokrasinin önü açılmıştı. Söz konusu değişikliklerle
Batı demokrasisine entegre olmaya teşne bir görüntü verilmiş
ti. Ancak, 1 945 yılının başlarında ortaya çıkan iyi niyet dilek
leri, 1 946 yılında somut adımlara dönüşebilmişti. Bu anlamda
5 Haziran 1946'da "Mebus Seçimi Kanunu " kaldırılmış, yerine
"Milletvekili Seçimi Kanunu " kabul edilmişti. Keza aynı tarih
te, 1 938 yılında derneklerin kurulmasını hükümetin iznine ta
bi kılan yasada değişikliğe gidilmiş, kanun, "Aile, cemaat, ırk,
cins ve sınıf esasına veya adına dayanan cemiyetlerin teşkili ya
saktır" biçiminden kurtarılmış, "cins ve sınıf esasına veya adı
na dayanan" kısmı kanundan çıkarılmıştı . 1 7 Yapılan bu düzen
lemeyle yasanın kapsamı daraltılmıştı. Bundan birkaç gün son
ra, 13 Haziran 1 946'da "Üniversiteler Kanunu" kabul edilmişti.
Yine aynı gün, Basın Kanunu kabul edilerek, Hükümete gaze
te kapatma yetkisi veren kanun değiştirilmiş, yetki mahkeme
lere devredilmişti . 1 8
16 Fehmi Akın, Türkiye'de Çok Partili Hayata Geçiş, I Q Kültür Sanat Yayıncılık,
lstanbul, 2009 . s . 5 2 .
17 Bülent Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, YKY, lstanbul, 20 1 0 , s .
347.
18 TBMMTD, dönem 7 , cilt 24, birleşim 64, s. 285; TBMMTD, dönem 7, cilt 24
birleşim 65, s. 334.
48
Çok partili hayata geçiş sürecinden 1950 seçimlerine
kadar Türkiye'de antikomünist faaliyetler
Tan baskım
Yukarıda belirtildiği üzere l 940'lı yılların başından itibaren
hem siyasetin hem de toplumun Sovyetler'e yönelik bakışında
derin çatlaklar meydana gelmişti. Bu noktada Hükümet, Sov
yetler'le ilgili negatif tezlerini doğrulayacak verilere ulaşmak is
temişti. Örneğin 1 946 yılında Sovyet basınından, 1zvestia, Kro
kodil ve daha başka yayınlardan bölümler alıntılanarak Sovyet
ler'in iç politikası, Sovyetler'de işçilerin durumu , bayındırlık iş
leri, ulaşım olanağı, konut vaziyeti, iktisadi vaziyet, üretim ka
pasitesi gibi daha birçok konu hakkında derleme raporlar ha
zırlanmıştı. 1 9 Burada Sovyetler'e dair son derece karamsar bir
tablo çizilmişti. Bunun nedeni, hasbelkader, Türkiye'nin yeni
dış politikasını sorgulayacak olanlara "gerçeği" göstermek iste
melerinden kaynaklanmıştı. Tuhaf olan şey, Türk milliyetçili
ğinin uzun yıllardır sürdürdüğü Sovyet karşıtlığına Soğuk Sa
vaş yıllarında hükümetlerin de angaje olmasıydı. Sonuç olarak
iktidarlar, tercihlerini , ABD'nin başını çektiği "müreffeh" ve
"hür" Batı Bloku'ndan yana kullanmanın "gönül rahatlığı" içe
risinde olmuşlardı.
Türkiye'nin, Batı Bloku'ndan yana safını belli ettiği süreçte,
yani Soğuk Savaş'ın ilk günlerinde , bir gazetenin tahrip edilme
sinden çok daha fazla anlam taşıyan Tan baskını, 4 Aralık 1 945
tarihinde meydana gelmişti. Türkiye'nin, kendisini Sovyet teh
didi altında gördüğü günlerde inşa edilen korkuyla sıkı tedbir
lere gidilmişti. Bunun ilk adımı, basında Sovyetler ve komü
nizm aleyhine çok sert yazıların neşredilmesini sayabiliriz. Bu
yazılarda bazı isimler "komünist" olarak tescil edilmişti. Işık
hızıyla yayılan bu kara propagandanın ilk mağdurları Zekeri
ya ve Sabiha Sertel'in kendi şahısları ve çıkardıkları Tan gaze
tesi olmuştu . Daha sonra bu damgalanmaya başkaları da maruz
kalmıştı. Aslında Tan baskını, Sertellerin karşılaştığı ilk olay
49
değildi. Serteller, Tek Parti döneminde de "yaramazlık" yaptık
larından ötürü müteaddit defa kovuşturmaya uğramış, gazete
ve dergileri kapatılmıştı. Ancak Tan baskınının mahiyeti, taşı
dığı anlam ve Türk siyasetine etkisi bakımından öncekilerden
biraz farklı olmuştur. Tan gazetesi, o süreçte sistem için muha
lif bir gazete o lmanın ötesinde bir anlam taşıyordu. Tan'da çı
kan yazılarda iktidar mahfillerinin, liberallerin ve milliyetçile
rin faşist olduğu telmih edilmişti. Buna karşın Sovyetler ve Sta
lin'e dair yapılan haberlerde itinalı ve yumuşak bir üslup kul
lanılması dikkatlerden kaçmamıştı. Bu durum Tan'ın hışmına
uğrayanları işkillendirmişti. Tan'ın, Sovyet güzellemesi yapma
sının karşısında Ahşam, Tanin ve Vatan gazetelerinde de Ame
rikan gündelik yaşamı, sanatı, kültürü ve Amerika'ya dair izle
nimler olumlu bir şekilde resmedilmişti.
Serteller ve dönemin diğer solcuları, gazete ve dergi çıkar
manın dışında başka işlerle de meşgul olmuşlardı . O da bir
umutla siyasetin bir köşesinden tutmaktı. Bu nedenle " Dört
lü Takrirci" lerin, 1 945'in sonlarına doğru , parti çalışmaları
nı hızlandırdığı süreçte solcu olarak bilinen Serteller, Tevfik
Rüştü Aras ve Cami Baykurt, "Dörtler"e yakınlık göstermişler
di. Pertev Naili'nin aktardığına göre, Sabahattin Ali, Demok
rat Parti ile solcuları bir araya getirmek için girişimde bulun
muştu . 20 Adı geçen isimler, "demokrasi cephesi" oluşturma
nın gayreti içerisine girmişlerdi. Bunun için de yeni bir yayına,
Görüşler'e gereksinim duymuşlardı. Ancak solcuların hareket
lerini adım adım takip eden İçişleri Bakanı Hilmi Uran, Başba
kan Şükrü Saracoğlu için hazırladığı bir raporda DP'nin kuru
luş sürecinde parti kurucularının Tan matbaasına giderek par
ti programı ve esaslarını hazırladıkları ifadelerine yer vermişti.
Bunun dışında raporda, toplantıya Tevfik Rüştü Aras, Serteller,
Sadrettin Celal Antel ve Esat Adil Müstecaplıoğlu gibi isimlerin
de katıldığı izhar edilmişti. Rapordan hareketle, Görüşler, daha
20 Mete Çelik, Üniversitede Cadı Kazanı 1 948 DTCF Tasfiyesi ve Pertev Naili Bo
ratav'ın Müdafaası, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, lstanbul, 1 998, s. 203 ; Hüsrev
Tökin de Tan, Vatan ve Zincirli Hürriyet ile birlikte başka gazetelerin DP'yi
desteklediğini ifade etmiştir.
50
fikir aşamasındayken CHP iktidarınca engellenmeye çalışılmış
tı. 21 CHP'nin o dönemde sola dair bakışını değerlendiren Feh
mi Akın'a göre, lnönü, yeni kurulacak partide sol temayüllerin
olmasını istememişti.22 Çünkü o günlerin ortamında solculuk,
salt, Türk topraklan üzerinde "hak iddia eden" Sovyetler'le öz
deşleşen bir düşünceydi.
CHP'nin, yayınlanmaması için önlem almaya çalıştığı dergi
nin, 1 Aralık 1 945 tarihinde neşredilen ilk sayısında, yazanlar
ile yazmaya "söz verenler" in fotoğrafları basılmıştı. 23 Bundan
tedirginlik duyan tek parti döneminin önemli liberal ismi Ce
lal Bayar, resminin, derginin kapağında yer alması ile ilgili ola
rak, kendisinin, "sosyalist olmadığını ve sosyalistlerle iş tutma
dığını" ifade etmişti. Hemen ardından da "Kemalizm'den başka
herhangi bir ideolojiyle alakam yoktur,"24 savunmasında bu
lunmuştu . Böylelikle büyük umutlarla girişilen ve Tan-Vatan
Cephesi25 olarak da adlandırılan ittifak, Görüşler dergisinin çık
masını müteakip nihayete ermişti.2 6 Çünkü derginin yayınlan
masından sonra tam bir cadı avı sürdürülmüştü. Örneğin, ikin
ci Dünya Savaşı boyunca Nazi yanlısı yayın yapan Cumhuriyet
gazetesi, "bizim yoldaşlar nihayet maskelerini attılar" diye ha
ber yapmıştı. Yine, bir vatandaşın, Görüşler dergisi kendisin
de olduğu halde, Cumhuriyet gazetesini ziyareti sırasında, "G"
harfinin "orağa" benzediği ve içindeki yazıların da "çekiç" ol
duğu tespitini haber yaparak tavrını sürdürmüştü.27
Diğer tarafta Sovyetler'in toprak talebi ve Boğazlar'ın statü
sünün değiştirilmesi isteğine red cevabı veren Türkiye aley
hine, Sovyet basını ve Moskova radyosunun menfi şekilde ya-
51
yın yapması Türkiye'de tepkilere neden olmuştu.28 Bu kızgın
lık hali medyanın diline de yansımıştı. Bu minvalde bazı gaze
teciler ile Serteller, köşelerinde polemiğe girişmişlerdi. Z. Ser
tel'in, "iktidar" , "sistem" , "ideoloji" ve "milliyetçiliğin"29 eleşti
risini yaptığı yazılarının dışında, CHP'yi, "demokrasinin önün
deki engel"30 olarak gördüğü yazıları da vardı. Z. Sertel'in kale
minin ucu sivrildikçe değişik çevrelerden verilen tepkilerin de
dozajı artmaya başlamıştı. Ancak bu dozaj , başlangıçta gazete
köşelerinde cevap vermekle sınırlı kalmıştı. Z. Sertel'in, "anti
demokratik uygulamalara" sıkça vurgu yapması üzerine, Nec
mettin Sadak, köşesinde, "Türkiye'de rejim buhranı yoktur. . .
Türkiye'de var gibi göstermenin hem yanlış , hem memleket
için zararlı olduğu"31 ifadelerine yer vermişti. Bunun haricin
de "tehlikeyi" erken fark eden Hükümet adına Başbakan Şük
rü Saracoğlu , Tan ve Vatan'ın demokrasi talepleri için, "hürri
yet isteyen bu 'iki gazete' ile beraber kendi kendimize soralım:
Acaba biz hür değil miyiz, acaba biz demokrat değil miyiz? "32
açıklamasında bulunmuştu . Tartışmaya Hükümet kanadın
dan katılan Falih Rıfkı Atay, Saracoğlu'nun zikrettiği iki gaze
teden birinin Tan diğerinin ise Vatan olduğunu zikrettiği ya
zısında, mahut gazetelerin demokrasi talepleri için, " hürriyet
yalnız bir tarafa sövüp saymak, milli tesisleri alabildiğine tah
kir etmek değildir, "33 yorumunda bulunmuştu. Serteller ve Hü
kümet cenahı arasındaki tartışma, seviyeli denebilecek format
ta ilerliyordu.
Ancak, asıl kıyamet, Hüseyin Cahit Yalçın'ın işin içine gir
mesiyle kopmuştu . Bilhassa Sabiha Sertel ile Hüseyin Cahit
28 Mustafa Albayrak, Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti (1 946- 1 960), Phoe
nix, Ankara, 2004, s. 40.
29 Z. Sertel , ırkçı milliyetçiliğe karşı olduğunu , ancak barışçı milliyetçilikle
problemi olmadığını yazmıştır. Zekeriya Sertel, "Milliyetçi ve Beynelmilliyet
çi" , Tan, 21 Kasım 1945.
30 Zekeriya Sertel, "Demokrasi inkılabını CHP Yapamaz" , Tan, 22 Kasım 1 945;
"Bu Hükümet'in Bu işi Yapmayacağı Belli" , Tan, 20 Kasım 1 945.
31 Necmettin Sadak, "Beklenen Netice : Tam v e Gerçek Bir Kontrol imkanının
Doğmasıdır" , Akşam, 10 Eylül 1945.
32 Vatan, 6 Eylül 1 945.
33 Falih Rıfkı Atay, "Başbakan Milletle Konuşuyor," Ulus, 7 Eylül 1945.
52
bu tartışmalarda birbirlerini epey hırpalamışlardı . 34 Ancak
her şeyin bir sonu olduğu gibi bu tartışmanın da bir sonu var
dı . Fakat bu kötü bir sondu . Hüseyin Cahil ile Serteller ara
sında 1 945 yılının ortalarında başlayan ateşli polemik, Hüse
yin Cahit'in35 Tanin 'de 3 Aralık'ta " Kalkın Ehli Vatan" başlık
lı yazısı ile son bulmuştu . Bu yazı, binlerce kişinin, sola/Ser
tellere karşı mobilize olması için bir çağrı niteliği taşımıştı.
Çağrının etkisiyle, 4 Aralık'ta sayıları 20 bini3 6 bulan ve ek
seriyeti öğrenci olan kalabalık, "Sovyet yanlısı yayın yapan"37
ve komünist olarak bilinen Sertellerin Tan'ı,3 8 Esat Adil Müs
tecaplıoğlu'nun Yeni Dünya'sı ve Cami Baykurt'a ait La Turqu
ie gazeteleri ile A.B.C. ve Berrak kitapevlerini basmıştı. 39 Bun-
53
ların dışında, Ermeni Sosyalistlerin çıkardığı Dölor gaze te
si de tahrip edilmişti.40 llginç olan ise, bu denli tahribata ve
yağmaya ses çıkarmayan polisin, kalabalığın bir dönem adı
Tan ile birlikte anılan Vatan'a yürümek istemesine müsaade
etmemesiydi. 41
Olayların ardından, gazetelerin verdiği habere göre, göste
riciler, sabah saat dokuzdan itibaren toplanmaya başlamış ve
dokuz buçukta da ellerinde Türk bayrakları, Atatürk ve lnö
nü'nün resimleri olduğu halde nümayişe geçmişlerdi. Ellerin
deki afişlerde "biz demokratız, kahrolsun Serteller, yaşasın Ke
malist Türkiye, biz ne faşistiz, ne komünist" vb. sloganlar yer
almıştı.42 Nümayiş sırasında gençler, ismi Tan olan dükkanla
rın isimlerini Kurtuluş veya Doğuş olarak değiştirtmişti.43 Ke
za Akşam gazetesinin, gün ortasında çıkan nüshasında, " tale
benin heyecanı esefle karşılanacak bazı neticeler verdi" tarzın
da haber yapması üzerine, gençlik, gazeteye "teessüflerini" bil
dirmekle kalmamış aynı zamanda eylemi tenkit eden kısımla
rın çıkarılmasını istemişti. 44
Bunun haricinde yurdun değişik yerlerinden nümayişi
olumJayan tepkiler de olmuştu. Örneğin Ankara Üniversitesi
öğrencileri, Vatan'a çektikleri telgrafta , "kızıl faaliyetlere kar
şı ( . . . ) aynı heyecan ve samimi duygularla iştirak eder"45 şek
lindeki ifadelerle baskından duydukları memnuniyeti gös
termişlerdi. Aynı şekilde lzmir ve Bursa'da öğrenciler, lstan
bul'daki baskını desteklediklerine dair bildiriler dağıtmışlar
dı.46 Olayların ardından açıklama yapan içişleri Bakanı'na gö
re , polis gösterinin her anını adım adım takip etmesine rağ
men tahribata mani ol(a) mamıştı. Sıkıyönetim altında olan
lstanbul'da meydana gelen ve saatlerce süren tahribat, ne tu-
40 Abidin Nesimi Fatinoğlu, Yıllann içinden, Ören Basımevi, İstanbul, 1 9 7 7 , s.
226.
41 Tekin Erer, Basında Kavgalar, s. 1 75 .
42 Ulus, 5 Aralık 1 945; Ahşam, 5 Aralık 1 945.
43 Ahşam, 5 Aralık 1 945; Ulus, 5 Aralık 1 945 .
44 Ulus, 5 Aralık 1 945.
45 Vatan , 6 Aralık 1 945 .
46 Ahşam, 6 Aralık 1 945; Cumhuriyet, 6 Aralık 1 945.
54
haftır ki Emniyet Müdürlüğü'ne sadece üç sokak ötede ger
çekleşmişti. 47
Olaylardan sonraki gün, İstanbul Sıkıyönetim Komutanh
ğı'nca yayınlanan tebliğde, nümayişi tertip edenler ve buna ka
tılanlara yönelik tepkisel bir dil kullanılmıştı. Bu şekilde sergi
lenecek davranışlara asla "müsamaha" gösterilmeyeceği, ben
zeri hadiselerin tekrarı halinde "şiddetle" karşılık göreceği bi
çiminde ihtar çekilmişti.48 Ancak olay mahkemeye intikal etti
ğinde, tebliğde zikredilenden farklı bir sonuç meydana gelmiş
ti. Çünkü mahkeme , "Hükümet'in manevi şahsına tahkir"de
bulundukları gerekçesiyle Zekeriya ve Sabiha Sertel'e bir yıla
kadar hapis cezası vermişti. 49
Tan baskınının ardından yazarların, aydınların genelde Ser
telleri suçladıklarını söyleyebiliriz . Ancak kısık sesle de olsa
koronun dışına çıkanlar veya çıkmak isteyenler olmuşsa da,
bunu üniversite gençliğinin suyuna giderek yapmışlardı. Mec
buri kısık seslerden biri olan Mehmet Ali Aybar, itina ile seçti
ği sözcüklerle eylemcilere seslenmişti. Aybar, gençlere, her tür
lü protesto haklarının olduğunu , ancak gazete, dergi binasını
tahrip etmenin "hak" olmadığını, her türlü düşünceye saygılı
olmaları gerektiğini Mevlana'nın meşhur dörtlüğü ile hatırlat
mıştı. 50 Ancak herkes Aybar gibi düşünmüyordu. Örneğin, Ah
met Emin Yalman, Hükümet'in de düşündüğü şekliyle, solcu
ların, yeni kurulmakta olan partiye "sızmaya" çalıştıklarını ifa
de ederek51 bir nevi gençliğin sırtını sıvazlamıştı. Sağcı isimlere
bakıldığında nedamet getirmedikleri görülmüştür. Bunlardan
birisi olan Necip Fazıl, Tan gazetesine yapılan saldırıyı, "Ruha-
47 Kemal Karpat, Türk Demokrasi Tarihi, Timaş Yayınlan, İstanbul, 2010, s. 238;
Erik jan Zürcher, Modernleşen Türkiye'nin Tarihi, lletişim Yayınlan, İstanbul,
20 16, s. 3 1 0 .
48 Vatan, 5 Aralık 1945.
49 Serhan Yücel, Demokrat Parti, Ülke Kitaplan, İstanbul, 200 1 , s. 1 6 1 . Mahku
miyet kararı veren hiikim Salim Başol, aynı zamanda , 2 7 Mayıs 1 960 darbe
sinden sonra DP'lileri Yassıada'da yargılayan Yüksek Adalet Divanı başkanı ve
Menderes, Polatkan ile Zorlu'ya idam karan veren Mkimdir.
50 Mehmet Ali Aybar, "Üniversite Gençliği lle Hasbihal" , Vatan, 1 1 Aralık 1945.
51 Ahmet Emin Yalman, "Solcular ve Memleket", Vatan, 7 Aralık 1945.
55
niyetin tecellisine ait hakikatlerin en büyüğü" olarak yorumla
masının52 nedenini Tan gazetesinde kendisi ve "Şeyhi" hakkın
da çıkan haberlerde kullanılan "hakaretvari" üsluba bağlamış
tı. Diğer tarafta sosyal demokratlar, olaydan dönemin iktida
rı, CHP'yi, sorumlu tutmuşlardır. Hıfzı Topuz, kaynak göster
meden, CHP İstanbul 11 Başkanı Alaaddin Tiritoğlu'nun53 rolü
ne değinmiştir. Topuz, Parti il örgütünün, 3 Aralık'ta öğrenci
yurtlarına "Gerekli talimatı vererek ertesi sabah Tan'a karşı bir
gösteri düzenleneceğini bildirdiğini" iddia etmiştir. 54 Hikmet
Bila ise, Tan baskınında asıl sorumluluğu, Bayar'ın CHP'den is
tifa etmesinden bir gün sonra, vukua gelmesi nedeniyle, parti
den ayrılanlara yüklemiştir. 55 Son olarak gazetenin sahibi ve o
günlerden Hükümet ile antikomünist gençliğin hedefinde olan
Sertellere kulak verdiğimizde, onlar da Tan olayında önlem al
mayan CHP'ye yüklenmişlerdir. Z. Sertel, Görüşler'in yayın
lanmasından sonra, bir tanıdığının kendisine "bazı üniversi
teli gençlerin matbaa önünde gösteri yapacaklarını" ilettiğini
yazmasının haricinde,56 S. Sertel, Tekin Erer'in Basında Kavga
lar isimli kitabında Tan baskınının anlatıldığı kısımdan yola çı
karak, Tan baskınının, CHP tarafından organize edildiğini tas
rih etmişti. 57
Yukarıda Tan baskınının, Sertellerin karşılaştığı ilk olay ol
madığı vurgulanmıştı. Serteller, Resimli Ay'da ( 1 924- 1 93 1 )
yazdıklarından ötürü müteaddit defa mahkemeye düşmüş ve
dergileri kapatılmıştı. Her seferinde , yeni bir isimle dergi çıkar
mışlardı. O süreçte en çok tepki çeken hareket, Resimli Ay'da
yayınlanan "Putları Yıkıyoruz" kampanyası olmuştu . Eski ede-
52 Necip Fazıl Kısakürek, Ben ve O, Büyük Doğu Yayınları, lstanbul , 1 997, s. 232.
53 Tan baskınının gerçekleşmesinde rolü olan Tiritoğlu, 1 960'tan sonra kurulan
Sosyalist Parti Genel Sekreterliğini üstlenmişti. BCA fon no. 030 .0 1 , fon no.
48.289. 1 .
54 Hıfzı Topuz, a.g.e., s. 182. Mumcu, Hüseyin Cahit'in, hedef gösterici yazıla
rından sonra, CHP İstanbul il örgütünün üniversite bahçesinden başlayacak
bir yürüyüşü düzenlediğini yazmıştır. Uğur Mumcu , 40'la n n Cadı Kazan ı , Te
kin Yayınevi, lstanbul, 1 990, s. 94; Tekin Erer, Basındaki Kavgalar, s. 1 7 2 .
55 Hikmet Bila, CHP Tarihi 1 91 9- 1 9 79, Ankara, 1979, s. 1 98.
56 Zekeriya Sertel, Hatırladılılanm, Yaylacık Matbaası, lstanbul, 1 968, s. 268.
57 Sabiha Sertel, Roman Gibi , s. 3 1 2.
56
biyat ve fikir adamları, Namık Kemal, Mehmet Emin Yurdakul
ve Abdülhak Şinasi Hisar gibi isimlerin tenkit edildiği Resim
li Ay, büyük tepkiye neden olmuştu. Milli Türk Talebe Birliği,
kampanyayı protesto etmişti. 1 930'lu yılların başında başlayan
karşılıklı tepkisellik, 1940'lı yılların sonlarına kadar devam et
miştir. Tan baskını, Soğuk Savaş'ın hemen başında, antikomü
nist vakalar zincirinin ilk halkasını teşkil etmiştir. Tan baskı
nı ile birlikte Soğuk Savaş yıllarının ruhunu taşıyan antikomü
nist bir sinopsisten bahsedilebilir artık. Eylemcilerin toplan
ma şekline bakıldığında, Tan baskınının spontane olmadığı, bir
hazırlık aşamasının var olduğu kolayca anlaşılmaktadır. 4 Ara
lık'ta, sabahın erken saatlerinde, bilhassa da gençlerin ani top
lanma şekli, şüphe uyandırıcı olmuştur. Bunun hilafına, gaze
teler, baskını sıradan bir öğrenci nümayişi olarak göstermişler
dir. Ancak, daha sonra yazılan metinlerde olayda dönemin ikti
darı, CHP'nin bizzat başrol oynadığı vurgulanmıştır.
Çok partili hayata geçiş sürecinde, demokratik hakların sık
ça vurgulandığı dönemde, muhalif basının maruz kaldığı mua
mele, Osmanlı'nın son dönemlerinden 1 940'lı yıllara kadar zi
hinsel değişimin önünde hala engeller olduğunu göstermiştir.
Buna rağmen, Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele'nin kül
lerinin henüz soğumadığı bir ortamda ve İkinci Dünya Sava
şı'ndan sonra Sovyetler'in "tehditlerine" maruz kalan bir ülke
de , Sovyet yanlısı yazılar yazmayı göze alan aydınlar da vardır.
57
sından itibaren kurulan iki sol parti, sistemin tam da kendisi
için tehdit gördüğü cinstendi. Bunlar Esat Adil Müstecaplıoğ
lu'nun 14 Mayıs l 946'da teşkil ettiği Türkiye Sosyalist Partisi
ile Şefik Hüsnü Değmer'in 19 Haziran 1 946'da kurduğu Türki
ye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi'ydi. O dönemde kurulan
sol partiler58 içerisinde mahut iki partinin hatırlanıyor olması
nın sebebi, kurucularının, Türkiye sol tarihine yaptıkları kat
kıdan ötürü olabilir. Zaten isimleri, kurdukları partilerden da
ha büyüktü . Türkiye'de 1 940'lı yıllarda yatay olarak sol taba
nın zayıf olmasından mütevellit, bu partilere ilgi ve alaka son
derece az olmuştu . llgi duyanların da takibe uğramamış olma
sı veya herhangi bir sıkıntı ile karşılaşmamış olması imkansız
dı. Bu nedenle , 1 940'lı yılların sonlarını, "gerçek demokrasi
nin çok kötü bir karikatürü olduğu" şeklinde değerlendiren
ler olmuştur. 59
Türkiye'de sol siyaset, l 920'li yıllardan l 940'lı yıllara kadar
tevkifatlarla, yasaklamalarla baskılanmıştı. Dolayısıyla Cum
huriyet'in nekahet evresinde dahi solun suhulete kavuşma
mış olmasını Türkiye'nin tarihsel, düşünsel ve zihniyet kodla
rıyla alakalı olduğunu ifade edebiliriz. Bu bağlamda 1 946 yı
lının ortalarında Değmer önderliğinde kurulan TSEKP 60 ile
Esat Edil'in TSP'sinin, 61 16 Aralık 1 946'da İstanbul Sıkıyöne
tim Komutanlığı'nca faaliyetlerine son verildiğini belirten bir
bildiri yayınlanmıştı. Hükümet, bu partileri, 13 Haziran 1 946
tarihinde değiştirdiği "sınıf mücadelesini" yasaklayan TCK'nın
58 Bu partiler şunlardır: Türkiye Sosyalist işçi Partisi, Müstakil Türk Sosyalist
Partisi ve Türkiye işçi ve Çiftçi Partisi. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ahmet Yeşil,
Türkiye'de Çok Partili Hayata Geçiş, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınlan, An
kara, 1 998, s. 1 39- 1 49; Türkiye'de Siyasi Dernekler II, T.C içişleri Bakanlığı
Emniyet Genel Müdürlüğü Neşriyatından, Başbakanlık Devlet Matbaası, An
kara 1950, s. 295-377.
59 Tane! Demirel, Türkiye'nin Uzun On Yılı Demokrat Parti lktidan ve 2 7 Mayıs
Darbesi, lstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınlan, lstanbul, 20 1 1 , s. 43.
60 TSEKP, merkez lsıanbul olmak üz!.'re A nkara , Adana, Gazian tep, lzmir, lznik
ve Samsun gibi fabrika ve tersane işçilerinin yoğun olduğu kentlerde şubeler
açmıştır. Devrimci Proleter Aydınlık, Temmuz 1 970, Nr. 7/2 1 , s. 237.
61 Daha Ayrıntılı bilgi için bkz. ilhan Darendelioğlu, Türkiye'de Komünist Hare
ketler, Toker Yayınları, lstanbul, 1979, s. 279-287. Aclan Sayılgan, Türkiye'de
Sol Hareketler (1871 - 1 9 73), Otağ Yayınlan, 1 976, s. 300-303.
58
1 4 1 . ve 14 2. maddelerine dayanarak kapatmıştır. 62 Diğer taraf
ta, bu partilerin yayın organları, Sendika, Sea, Noror, Gün, Yı
ğın ve Dost gibi gazete ve dergilerin matbaaları da kapatılmış-
62 Türk Ceza Kanunu, 1926'da ltalya'dan alınmıştı. Sınıf siyasetini tahdit eden
ve ortadan kaldırmayı ön gören 1 4 1 . ve 142. maddeler, 1 936 yılında, ltal
ya'nın 1 93 1 tarihli yeni kanun değişikliği esas alınarak, kabul edilmiştir. An
cak 1 926 ile 1 936 yıllan arasında sınıf siyaseti serbest bir şekilde yapılmış
tı gibi algı yanlış olur. Halit Çelenk, 1 4 1 - 1 42 üzerine, Anka Yayınlan, Anka
ra, 1976, s. 14- 1 5 ; Uğur Alacakaptan, "Demokratik Anayasa ve Ceza Kanu
nu'nun 1 4 1 . ve l 42'inci Maddeleri" , Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Der
gisi, cilt 22, sayı 1 , 1 966, s. 5. Cangül Ômek, "Türk Ceza Kanunu'nun 1 4 1 ve
142. Maddelerine llişkin Tartışmalarda Devlet ve Sınıflar" , S BF Dergisi, cilt
69, no. 1, 20 14, s. 9. 1936 yılında TCK'nın "devletin şahsiyeti aleyhine cü
rümler" kısmı değiştirilerek 141 . madde şu şekil almıştı: "Memleket dahilinde
içtimai bir zümrenin diğerleri üzerinde tahakkümünü şiddet kullanmak su
retiyle tesis etmeğe veya içtimai bir zümreyi şiddet kullanarak ortadan kaldır
mağa veya memleket dahilinde teşekkül etmiş iktisadi veya içtimai nizamları
şiddet kullanarak devirmeğe matuf cemiyetleri tesis eden, teşkil eden, tanzim
eden veya sevk eden ve idare eden kimse beş seneden on iki seneye kadar ha
pis cezasıyla cezalandırılır. " 142. maddede ise, "Propaganda milli hassasiye
ti sarsmak veya zayıflatmak için yapılırsa ceza altı aydan iki seneye kadar ha
pistir" diye belirtilmiştir. Resmi Gazete, sayı 3337, 23 Haziran 1 936, s. 6 7 1 3 .
TBMMZC, dönem 5 , cilt 1 2 , birleşim 87 ( 1 1 .06. 1 936) , s. 2 1 5 . Komünizm,
sosyalizm ve anarşizm zikredilmeden, adı geçen fikriyatın propagandasını ya
panlara ceza verilmesi öngörülmüştür. 1 938 yılında 141 . ve 142. maddelerde
ikinci kez değişikliğe gidilmiştir. Bu değişiklikte en önemli vurgu "şiddet"in
kullanılması durumunda cezasının arttırılması olmuştur. Resmi Gazete, sa
yı 396 1 , 16 Temmuz 1938, s. 1 030 1 . Adalet Encümeni Mazbatası'nda veri
len izahta komünizm ile şiddetin iç içe olduğu , somut delilin gerekmediği,
bunun, Temyiz Mahkemesi'nce de ibraz edildiği belirtilmiştir: "Komünizme
aid hareketler dolayısıyla tahaddüs eden bir takım mesailde mahkemelerimiz
ce meri kanunda mevcut (şiddet kullanarak) kaydi komünizmin hareketleri
nin esasında şiddet mevcut ve mündemiç bulunması itibariyle şiddet hakkın
da aynca maddi delil aramaya lüzum görmeyerek hüküm verilmekte ve Tem
yiz mahkemesince de bu hükümler tasdik olunmaktadır. " TBMMZC, dönem
5, cilt 26, birleşim 83 (29.6. 1 938) , s. 5. 1 4 1 ve 142. maddeler 1 946 yılında 3 .
kez değiştirilmiştir. Meclis'e sunulan Adalet Komisyonu raporunda Cemiyet
ler Kanunu'nda yapılan değişikliklerle paralel olarak Ceza Kanunu'nda da de
ğişiklik yapılması ihtiyacı olduğu belirtilmiş ve şöyle denilmiştir: "Cemiyet
ler Kanununun değiştirilmesinde güdülen amaç memlekette müteaddit par
tilere en liberal demokratik esaslar dahilinde yer vermektedir. Partilerin ise,
memleket idaresinde birbirinden farklı muayyen nokta-i nazarları olacağı ta
biidir. Aksi halin tasavvuru parti taaddüdünün manasızlığını gerektirir. Her
parti memleket idaresindeki noktai nazarını tahakkuk ettirmek hiç şüphe yok
kanun yollarıyla cemiyetin siyasi ve hukuki nizamlarında değişiklikler yap
maya çalışacaklardır. Bu çalışmalar zor unsuruna mukarin olmadıkça elbette
ki cürüm sayılmamak icap eder." TBMMTD, "Adalet Komisyonu Raporu" , dö-
59
tı. 63 Kapatılan parti ve sendika merkezlerinde yapılan arama
larda çok sayıda evrak ele geçirilmişti. Partili 44 kişi, sorgu
ya çekilmişti. Bunların içinde Aziz Nesin, Sabahattin Ali, Yu
suf Ahıskalı, Aram Pehlivanyan, Avadis Aleksanyan da bulun
muştu .64 Yargılanma neticesinde TSP üyeleri ile Esat Adil be
raat ederken, TSEKP'nin TKP ile ilişkisi olanlar65 dörder yıl;
diğer isimler ise üçer ve birer yıl hüküm giymişlerdi . 66 Ilerle
yen süreçte, merkezden uzak yerlerde mahut iki partinin açık
olan şubeleri de kapatılmıştır.67 Siyasi partilerin kapatılması,
ileriki aşamalarda daha sık göreceğimiz , devletin antikomü
nist bir refleksiydi.
Her türlü düşünce hürriyetinden yana olduğunu söyleyen
Ahmet Emin Yalman, olaydan sonra, köşesinde İstanbul Sıkı
yönetim Komutanlığı'nın eylemini yerinde bulduğunu yazmış
tı. 68 Dönemin Dışişleri Bakanı Necmettin Sadak Akşam gazete
sinde, Hükümet'in bu eylemine arka çıkan yazısında, mahut iki
partinin, "asıl maksatlarının gizli" olduğunu , yabancı devletle
rin hesabına çalıştıklarını, memleketin siyasi nizamını "ihtilal
yoluyla" değiştirmeye kalktıklarını ve memlekete "Bolşevik ni
zamı" yerleştirmek için kurulduklarını 69 iddia etmesine karşı-
nem 7, cilt 24, birleşim 64 ( 1 3.06 . 1946) . 1 946'daki değişiklikler yeterli görül
meyerek 1949 yılında 1 4 1 ve 1 42'de yeniden değişiklik yapılmıştır. Komüniz
min tanımı yapılmış ve amacının ne olduğu belirtilmiştir. Komünizm suçları
na verilen cezanın artırımına gidilmiştir. TBMMTD, dönem 8, cilt 20, birleşim
1 06 ( 1 0, 1 1 , 1 949), s. 4. 1 949'daki değişikliklerde sınıf esasına göre cemiyet
lerin kurulması yasaklanmıştır. Resmi Gazete, sayı 7234 ( 1 6 Haziran 1 949) , s.
1 6382. Ayrıca milli duyguları yok etmeye matuf bulunan cemiyetler yasaklan
mıştı. FO 404/29 1 , 1 95 1 . 1 949'da Türk Ceza Kanunu 1 4 1 . ve 1 4 2 . maddelerin
değiştirilmesini öngören tasarı Meclis'te konuşulduğu sırada muhalefet parti
si DP, iktidara, CHP'ye maddelerin daha da ağırlaştırılması yönünde desteğini
sunmuştu. Mustafa Çufalı , Türk Parlamento Tarihi TBMM VIII Dönem (1 946-
1 950) , cilt 1, TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurulu Yayınlan, Ankara, 20 1 2 .
63 Akşam, 17 Aralık 1946; Ulus, 1 7 Aralık 1 946.
64 Vatan, 17 Aralık 1 946.
65 Bu isimler, Şefik Hüsnü Değmer, Ahmet Korucu, Hüsamettin Özdoğu ve Na-
il Vahdeti Çakırhan'dır.
66 Sayılgan, Türkiye'de Sol Hareketler, s. 303.
67 Ulus, 20 Aralık 1 946.
68 Ahmet Emin Yalman, "Doğru Yol " , Vatan, 19 Aralık 1 946.
69 Necmettin Sadak, "Ne Yapmak İstiyorlar? " , Akşam, 19 Aralık 1 946.
60
lık, mahkeme, bu partilerin, dış devletlerle bağlantılı oldukla
rı veya yabancı bir devletten para aldıklarını gösteren hiçbir ve
riye ulaşamamıştır. Diğer taraftan, Sovyetler'in de iddia ettiği
nin tersine, partilerin, "doğrudan doğruya Washington'dan alı
nan emirle" kapatıldığına dair bir delile de rastlanmamıştır.70
Yönetenler, somut delillere dayanmadan, ön kabulle hareket
etmişti. Onlara göre, her solcu , Sovyet yanlısı olmuştu . Siste
min postülası, 1 940'lı yılların ikinci yarısından itibaren bu şe
kilde işlemiştir.
61
olarak Meclis'e giren Mareşal Fevzi Çakmak'ın, toplum nezdin
de itibarını düşürmek için "komünist olduğu ve komünistlerle
işbirliği "73 yaptığını iddia etmişti. Mareşal de bu asılsız iddiala
n haklı çıkarırcasına Serteller, Aras ve Baykut ile birlikte lnsan
Hakları (Cemiyeti) Derneği'nin74 ( 1 7 Ekim 1946) kuruluşun
da yer almıştı. 75 Bu durum, basında ve kamuoyunda şaşkınlık
yarattığı gibi bazı kesimlerin de tepkilerine yol açmıştı. Çünkü
toplumda "aşın" solcu olarak bilinen Aras, Baykurt ve Sertelle
rin, milliyetçi olarak tanınan Çakmak ve Kenan Öner ile aynı
çatı altında bir araya gelmesi tuhaf karşılanmıştı. Haliyle, "Ma
reşal komünist mi oldu? " sorusu/şüphesi yankılanmaya başla
mıştı . Bunun üzerine hem Çakmak hem de Kenan Öner, du
ruma açıklık getirmek için basına demeç vermek zorunda kal
mışlardı.
Çakmak, kendisine yönelik suçlamaları, "hayır işine ideoloji
davaları karışırsa, elbet böyle bir cemiyette yerim olmaz. Fikren
milliyetçi olduğumu tekrar etmeğe lüzum yoktur ve herkes beni
bilir ki sol temayüllerin muhalifiyim," diyerek, etraftaki toz bu
lutunu dağıtmaya çalışmıştı. Öner de gazetelere verdiği demeçte,
kendisinin, kati surette dernekle ilişkisinin olmadığını bildirmiş
ti. 76 DP'liler ise okların hedefi olmamak için Mareşal'in demek-
solcularla temas halinde olması ile ilgili şu tahlili yaptığını yazmıştır: "Mare
şal, sandığımtz gibi saf bir insan değildir. Bütün hayatında olduğu gibi her ta
rafı idare etmek istiyor. Bir taraftan Tevfik Rüştü Aras, Cami Baykut ve Zeke
riya (Sertel) ile sol alemi, diğer tarafta bizi idareye çalışıyor. " Samet Ağaoğlu,
Siyasi Günlük, iletişim, lstanbul, 1992, s. 52. Çakmak, solcu olmamakla bir
likte solcularla iş tutmuştu. Bu da başına iş açmıştı.
74 Derneğin programında, "vatandaş hak ve hürriyetini koruma ve bu prensip
leri yayma kanunlarımtzda ve içtimai hayatımtzda dört hürriyet ruhunun ha
kim olmasını temin etme gayesiyle (. . .) kurulduğu" belirtilmiştir. insan Hak
lan Cemiyeti Program ve Nizamnamesi, lstanbul, 1946, s. 7.
75 Ahşam, 1 7 Aralık 1 946.
76 Vatan, 20 Ekim 1 946; Ahşam, 20 Ekim 1 946. Orhan Cemal Fersoy, Bir Dev
re Adını Veren Başbakan, Hun Yayınları , lstanbul, 1978, s. 1 6 5 . Metin To
ker, DP'den umudunu kesen solcuların, çareyi Mareşal'i, Meclis'ten çekilip
bir halk hareketi yapmaya davet ettiklerini yazmıştır. Daha ayrıntılı bilgi için
62
ten istifası için ricacı olmuşlardı.77 Mareşal demekle ve solcular
la arasına mesafe koymasına rağmen Bakan Sökmensüer, işin pe
şini bırakmamıştı. 29 Ocak 1 94 7 tarihinde Meclis'te yaptığı uzun
konuşmasında, Türkiye'deki komünist hareketler hakkında taf
silatlı bilgi vermiş, ardından Zekeriya Sertel ve Cami Baykurt'un,
Çakmak'a yazmış oldukları mektuplan faş etmişti.78 Sökmensü
er, önceki konuşmalarının hilafına, bu sefer komünist tahriklere
kapılmadıklanndan dolayı DP'yi de taltif etmişti.79
CHP'ye yakın Ulus gazetesi, Sertel ve Baykurt'un resimle
ri arasına Fevzi Çakmak'ın resmini basarak "Solculara Selam
larını Yoluyor" şeklinde başlık atmıştı.8° Cumhuriyet tarihi
nin en uzun süre Genelkurmay Başkanlığını yapmış Fevzi Çak
mak, dindar ve milliyetçi kimliğe sahip olmasına mukabil, ko
münizm gibi netameli "suçlamadan" kurtulamamıştı. Kişiliği
ve kimliği bu denli açık olan birine yapılan komünist "suçla
masının" esbabı mucibesi, böyle önemli bir şahsın, seçimlerde
CHP'yi değil de DP'yi tercih etmesi olarak düşünülebilir. Çak
mak, Hükümet'in ve basının yaklaşık bir sene sürdürdüğü ko
münist "ithamına" karşın, kendini aşağıdaki satırlarda olduğu
gibi toplumun vicdanına teslim etmişti:
bkz. Metin Toker, Tek Partiden Çok Partiye, Milliyet Yayınlan, lstanbul, 1970,
s. 200-2 1 1 .
77 Ahmet Yeşil, a.g.e., s. 83-84; merak edenler için bkz. Cihad Baban, Politika
Galerisi Büstler ve Portreler, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1 970, s. 1 13- 1 1 6.
78 TBMMTD, dönem VIII, cilt 4, toplantı 1, 29. 1 . 1 947, s. 70- 7 1 . Z. Sertel, bir gaze-
teye yaptığı açıklamada bu mektuplaşmayı kabul etmiştir. Vatan, 31 Ocak 1957.
79 TBMMTD, dönem 8, toplantı 1, cilt 4, birleşim 37 (29.0 1 . 1 947) , s. 72.
80 Ulus, 1 Şubat 1 947.
81 Vatan, 1 Şubat 1 947.
82 Tekin Erer, Türkiye'de Parti Kavgalan , lstanbul, 1 963, s. 20 1 .
63
Çakmak'ın, Halk Partililere öfkesi ölümüne kadar dinme
mişti. Kendisi de Halk Partilileri komünist olmakla suçlamış
tı. 83 Vatan'da Mümtaz Faik Fenik, Serteller, Baykurt ve Aras'ı
kastederek derneğin, "Demokrasiyi hür Anglo Sakson telakkisi
dışında anlayan kişilerden" meydana geldiğini yazmıştır.84 Ona
göre, öngörülen sistem ise, Sovyet tipi yönetim biçimiydi. Pe
yami Safa, Ulus'taki köşesinde "Fevzi Çakmak'ın kızıllarla sıkı
fıkı dostluk ettiğinden şüphesi olan varsa bizim de onun aklın
dan şüphemiz vardır,"85 diye yazmıştı.
Mareşal, sağcı gazeteciler nezdinde de güvenilirliğini yitir
mişti. Mareşal'den herhangi somut demeç ve fikir beyanı duy
madan Mareşal'in komünist olduğuna kani olmuşlardı. Diğer
tarafta yanıtlanması gereken sorular da vardı. Bunlardan biri
si, Serteller ve diğer solcular, Mareşal'in Sovyetler'e ve komü
nizme karşı olduğunu bildikleri halde neden onunla bir araya
gelmişlerdi? Üstelik solcular, liberal çizgideki siyasilerle bile
anlaşamıyorlarken, milliyetçi çizgide hayatını sürdüren Cum
huriyet'in değişmez Genelkurmay Başkanı ile hangi gerekçey
le diyalog kurmuşlardı? Ya da tersinden soruyu devam ettirir
sek, siyaset ve toplum nezdinde müseccel komünist olan Ser
teller, Baykurt vd. ile Mareşal neden aynı çatı altında bir ara
ya gelmişti? Bunlar, Hükümet açısından cevabı bulunması ge
reken sorulardı.
83 Kemal Karpat, TDT, s. 266-67 Demokrat Parti'nin ileri gelen bir mensubu
nun söylediğine göre , Çakmak, ölüm döşeğinde kendisini ziyarete gelen lnö
nü'yü , beraberinde kendisini solcularla iş t u t makla suçladığı Sükıııen� ü er ' i
getirdiği için kabul etmediğini ileri sürmüştür. Fevzi Boztepe, Hür Ufuklara
Doğru, lstanbul, 1952, s. 2 1 7-2 18.
84 Mümtaz Faik Fenik, "Neredesin insan Hakları " , Vatan, 23 Ekim 1 946.
85 Peyami Safa, "Fevzi Çakmak, Demokratlar ve Kızıllar" , Ulus, 1 4 Şubat 194 7
64
gür ortamdan faydalananlarla aynı havayı soluduklarını söyle
mek zordur. Burada kastedilen, literatüre "DTCF'li solcu hoca
lar" olarak da geçen Niyazi Berkes, Behice Boran, Pertev Naili
Boratav ve Muzaffer Şerifin DTCF' den tasfiye sürecidir.
DTCF'li solcu hocaların tasfiye sürecinin arka planını daha
iyi kavramak için, bunu, " 1 944 Atsız-Yücel davası" , " 1 945 Tan
baskını" ve " Öner-Yücel davası" şeytan üçgeni içerisinde de
ğerlendirmeye açmak gerekir. Çünkü hocaların tasfiyesi, ma
hut olaylardan bağımsız değil, bilakis onlarla paralel gelişmiş
ve hatta onların devamı niteliğinde olmuştur. Aslında Tan bas
kını olacakların habercisi gibiydi. Tan baskınından sonra hiç
bir şey eskisi gibi olmamış, olaylar daha hızlı gelişmeye başla
mıştı. Çünkü Tan baskınıyla, dolaylı yoldan da olsa, antikomü
nist üniversite gençliğine cesaret verilmişti. DTCF olaylarında
basının gösterdiği tavır, tıpkı Tan baskınında olduğu gibi siya
si rüzgara göre konumlanmıştı. Son olarak hocaların tasfiyesi
ne , yukarıda vurgulanan ideoloj ik ayrılıkların yanı sıra; kişi
sel ilişkiler, çekememezlik ve kıskançlık gibi faktörleri de ek
lemek gerekir.86 Zira, bunların bir kısmının ilişkileri çok eski
ye dayanmıştır. Örneğin, Pertev Naili ile Nihal Atsız, Türk Ta
rih Tezi'ne karşı çıkan Zeki Velidi'ye87 arka çıkan dilekçeye bir
likte imza atacak kadar yakın arkadaşlıkları vardı. Hakeza, Sa
bahattin Ali'nin Atsız Mecmua' da şiirleri yayınlanmıştı. Aynı şe
kilde dönemin hızlı antikomünistlerinden Osman Yüksel Ser-
86 Sabahattin Ali, Orhan Şaik Gökyay, Pertev Naili Boratav ve Nihal Atsız Yük
sek Muallim Mektebi'nde aynı yatakhanede kalmışlardır. Atsız, Sabahattin
Ali'nin öykülerini Atsız Mecmua'da yayınlamıştı. Ancak zamanla yollar ayrıl
mış, Atsız ırkçı , Sabahattin Ali de solcu olmuştur. Artık düşmanlık başlamış
tı. Sabahattin Ali içimizdeki Şeytan romanında Türkçüleri anlatmıştı. Atsız ro
mana içimizdeki Şeytanlar broşürüyle cevap vermiş ve Sabahattin Ali'yi "Kir
ye Sebahattinaki ! Yahut fikirlerine ve irfanına göre Yoldaş Sabahattin Aliyef!
Sen, kanı bozuk Oflu Rum dönmesi ve Marks'ın fikir veledi," diye karikatüri
ze etmişti. Ugur Mumcu , a.g. e., s. 73.
87 Zeki Velidi kongre sırasında Reşit Galip ile münakaşaya girişmiş ve Türk
Ta ri h Tezi'ne kar�ı çıkmıştı. Reşit Galip , Togan için, "Arkadaşlar esefle ıfa
de edeyim ki Zeki Velidi Beyin Darülfünundaki kürsüsü önünde talebe ola
rak bulunmadıgıma çok şükrediyorum," demişti. T.C Maarif Vekaleti, Birin
ci Türk Tarih Kongresi Konferanslar Müzakere Zabıtları , Matbaa ve Neşriyat
Türk A . Ş . , lstanbul , 1 932, s. 388.
65
dengeçti, DTCF Felsefe bölümünde Behice Boran'ın "huysuz"
öğrencisi olmuştu.
Pertev Naili Boratav, 1 936 yılında Almanya'ya Önasya dille
ri eğitimi için gittikten sonra, "sol fikir"leri iyice pekişmeye baş
lamıştır. Onun düşüncelerinden rahatsızlık duyan milliyetçi öğ
renciler, Ziya Karamuk, Mecdut Mansuroğlu, Şükrü Güllüoğlu
ve Fazıl Yınal, kendisi hakkında şikayet dilekçesi yazmışlardı.
O sırada Talebe Müfettişi de DTCF'li hocaların tasfiyesinin ger
çekleştiği dönemde Milli Eğitim Bakanı olan Reşat Şemseddin
Sirer'dir.88 Almanya'daki eğitim sürecinden sonra Türkiye'ye
dönen Boratav, Yüksek Öğretim Umum Müdürü Cevat Dursu
noğlu'nun teşviki ile 1 939 yılında DTCF Türk Dili ve Edebiyatı
Doçentliğine atanmıştı. Aynı yıl, Behice Boran, Muzaffer Şerif ve
Mediha-Niyazi Berkes de DTCF'de göreve başlamışlardır. 89 Dö
nemin hakim düşüncesi ırkçılık ve faşizm karşıtı olarak da bili
nen bu kadro, 1 94 1 yılında Yurt ve Dünya dergisini çıkarmışlar
dır. Dergi, sadece Türkiye ile ilgili meselelere değil, isminden de
anlaşılacağı üzere, dünya meseleleri, edebiyatı ve kültürüne de90
ilgi göstermişti. Dönemin önemli bir diğer yayını, Behice Boran
yönetiminde çıkarılan Adımlar ( 1 943- 1944) dergisi91 olmuştur.
iki derginin yayın çizgisi, sosyalist düşünce ile paralellik arz et
mişti. Dolayısıyla dergide yer alan metinlerin meselelere bakı-
şikAyet konusu olmuştur. BCA, fon no. 030 1 0 , yer no. 85.561 .8.
66
şı bu düşünce etrafında şekillenmişti. Ancak o yıllar ırkçılık ve
faşist yayıncılık açısından bereketli yıllardı. Bu ortamda barın
maları zordu. Zaten şikayete konu olmaları nedeniyle, dönemin
Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, dergilerin kapatılmasının
iyi olacağını kendilerine telkin etmişti. 92
Milliyetçilerin kendilerinden rahatsız olduğu yavaş yavaş
hissedilmeye başlanmıştı. Bakan Yücel'in telkini, bu rahatsızlı
ğın henüz rüşeym halinde olduğunu ancak ileride kontrol edi
lemeyecek boyutlara ulaşacağını göreceğiz. Hocaların tasfiyesi
kademeli olarak gerçekleşmişti. ilk aşama, Nihal Atsız'ın, sol
cu gençlerin lsmail Hakkı Baltacıoğlu'nu protesto etmeleri, ko
nuşmasını sabote etmeleri üzerine Başbakan Şükrü Saracoğ
lu'na hitaben, 1 944 yılı Mart ve Nisan aylarında Orhun dergi
sinde , solcu üniversite hocalarını şikayet eden mektubu ,93 da
vanın giriş kısmı olarak gösterilebilir. lkinci aşama, solcu ho
caların, Sertellerin çıkarmış olduğu Görüşler dergisine yazı ver
meyi taahhüt etmeleri üzerine, DTCF Dekanı Enver Ziya Ka
ral'ın, hocaları 1 945 yılında rapor etmesidir. 94 Bunun üzeri
ne, hocalar, öğrencilerin " fikirlerini zararlı istikametlere yö
neltmekte amil oldukları" kanaatine varılarak Memurin Ka
nunu'nun 6. maddesine dayanarak Milli Eğitim Bakanlığı em
rine alınmışlardı. Hocaların, Danıştay'a açtığı davada, mahke
me, Bakanlık aleyhine karar vermişti.95 Böylelikle kısa süreli
ğine de olsa olay tatlıya bağlanmıştı. Diğer önemli bir eşik ise ,
1 947 yılında TBMM'de Milli Eğitim Encümeni'nde DTCF kad
roları konuşulurken, encümen üyelerinin , "komünistliğinden
şüphe edilen doçentler üniversiteden atılmadıkça bu kadro işi
ne bakmayacakları"96 yönünde tavır koymaları üzerine olay
başka bir yöne evrilmiş, bir anda kamuoyu ve basının günde
mine düşmüştü.
92 Uğur Mumcu, a.g.e., s. 7 1 .
93 N ihal Atsız, "Başvekil Saracoğlu Şükrü'ye Açık Mektup ve Başvekil Saracoğlu
Şükrü'ye ikinci Açık Mektup" Orhun, sayı 1 5 . s. 1 -4 ve sayı 16, s. 1-6, 1 944.
94 Mete Çetik, a.g.e., s. 2 1 7 .
95 BCA, fo n no. 030 10, yer no. 143.24. 2 1 .
96 Nilgün Gürkan, Türkiye'de Demokrasiye Geçişte Basın (1 945- 1 950) , iletişim,
lstanbul, 1 998, s. 437
67
Yukarıda anlatılan tüm bu gelişmelerin ardından fitili ateş
leyen hareket ise, Bayrak gazetesinin,97 solcu hocalara yöne
lik olarak, "hala kızıl zehirlerini bu kürsüden akıtmaya devam
edecekler mi? " şeklindeki beyannamesi olmuştur. Gazetenin
neşrettiği beyanname , Başbakanlık, içişleri Bakanlığı ve Milli
Eğitim Bakanlığı'na da gönderilmişti.98 Bu duruma sessiz kala
mayan solcu 24 Saat gazetesi, 6 Mart 1 94 7 tarihinde milliyetçi
öğrencilerin beyannamesine karşılık vermiş, solcu hocalardan
sitayişle bahsetmişti.99 Aynı gün, DTCF'de Pertev Naili Bora
tav'ın konferans vereceğinin duyurulması üzerine binden faz
la milliyetçi öğrenci salona girmiş, konferansı sabote etmek is
temişlerdi. Bu gelişme üzerine Boratav, konferansa gelmemiş
ti. 1 00 Bunun üzerine kürsüye çıkan Selahattin Ertürk isimli bir
öğrenci , " kendisini beklediğimiz kalpsiz bilgin, hala ortada
yok. Memleketin dört tarafını saran kızıl ateşi düşürmeden on
ların fikirlerini müdafaa edenlerin burada yeri yoktur," 1 01 açık
lamasını yapmıştı. Bunun hemen ardından, öğrenciler Rektör
Aziz Şevket Kansu'dan bazı taleplerde bulunmuşlardı . 1 02 Bir
süre sonra da öğrenciler okuldan ayrılmış, Ulus Meydanı'na
68
doğru yürüyüşe geçmişlerdi. Atatürk anıtının önüne geldikle
rinde Sabahattin Ali, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'ın birlikte çıkar
dıkları Markopaşa (Kasım 1 946-Mayıs 1 94 7) ile 24 Saat gazete
sini yaktıktan sonra, 103 sessiz bir şekilde dağılmışlardı.
Belli ki, Tan olayında olduğu gibi burada da sistematik ve
önceden planlanmış olay örgüsü var. Bir hafta önce, CHP'ye
yakın isimler tarafından çıkarılan bir gazetenin, bu olayın
merkezinde yer almış olması tesadüf olamaz herhalde. Diğer
tarafta ise kuruluş sürecinde solcularla birlikte hareket eden,
en azından tavsiyelerine kulak kabartan D P'nin, üniversite
de hocalara konuşma yaptırtmayan gençlerden sitayişle bah
setmesi ayrı bir garabetti . Burada DP'nin, iç ve dış politikada
ki gelişmelerin ziyadesiyle etkisinde kaldığını ve korktuğunu
göstermiştir. DTCF olayı, " Cumhuriyet'in buluğ çağı"nda, sis
temin, antikomünist hisleriyle vizyona soktuğu uzun metraj
l ı filmlerin başında gelmiştir. 6-7 Mart 1 94 7'de cereyan eden
hadise, Aralık ayının sonlarına doğru vukua gelecek olayların
adeta habercisi olmuştu . Aralık ayının başından itibaren or
taya çıkan nüveler de bunun göstergesi olmuştur. Cemiyetler
Kanunu'nun değişmesinden sonra mantar gibi türeyen ve an
tikomünist itki ile hareket eden dernekler, art arda beyanna
meler yayınlamışlardı. Bu düzlemde milliyetçi-muhafazakar
mahfillerinin yıldızı konumundaki MTTB'nin Aralık ayında
yayınladığı beyannamede komünizmle nasıl mücadele edilece
ği üzerinde durulmuştur. 1 04 Sıkıyönetimin kalkmasından son
ra, komünist faaliyetlerin artma ihtimaline karşı , MTTB yeni
bir mücadele konsepti belirlemişti. 1 05 O süreçte kurulan der
nekler, komünizmle mücadele kararlılığını " Komünizm ve
ya başka bir doktrin, baskı ve polis ile değil; mutedil fikirler-
69
le yenilebilir" 1 06 mefkuresiyle kendilerine rol biçmişlerdi. Do
layısıyla farklı kentlerden değişik derneklerin bu mefkurenin
etrafında kümelenmesiyle komünizme karşı milliyetçi cep
he husule gelmişti . Öyle ki Ankara Üniversitesi Hukuk Fa
kültesi Öğrenci Derneği'nin yayınladığı beyanname, bize bu
nun içeriğiyle ilgili sathi de olsa bir bilgi vermektedir. 1 07 Aynı
günlerde dernekler komünizme karşı beyanname yayınlamak
la yetinmeyerek daha da reaksiyoner hale gelmişlerdi. Örne
ğin, 27 Aralık'ta, Ankara Üniversitesi Hukuk, Tıp, DTCF, Zi
raat, Veteriner ve Orman Fakülteleri öğrencileri Ulus Meyda
nı'nda miting yapmışlardı. 1 08 Miting, Sovyet elçilik personeli
Boris lgnetenko, lvan Naumov, Voktor Goll, Aleksi lssaiev ve
Tass Ajansı muhabiri Yozef Ruhatz ve Vasili Sigriabin tarafın
dan izlenmişti. 1 09 Sovyet elçilik personeli ve Sovyet Tass Ajan
sı komünizme ve "komünistlere" yönelik baskını yakından ta
kip etmişlerdi.
Öğrencilerin ellerindeki afişlerde " Kahrolsun komünist
ler" , "Komünist hocaları istemiyoruz" , "Komünistler fakülte
den atılmalıdır" vb. sloganlar yer almıştı. Bunun dışında, Ata
türk ve lnönü'nün büyük çerçeveli fotoğrafları en önde taşın
mıştı. 1 1 0 Kalabalık daha sonra DTCF'ye gelmişti. Burada "Kah
rolsun komünistler" , " Rektör istifa et" , "Rektörü istiyoruz" di
ye bağırmışlardı. Herhangi bir sıkıntıya mahal vermemek adı
na Rektörlük katında sıkı tedbirler alınmıştı. Rektör, yoldan
geçen bir araca bindirilip linç edilmekten son anda kurtarıl
mıştı . 1 1 1 Olayların ardından Ankara Üniversitesi Senatosu , Bo
ratav, Boran ve Berkes'in üniversiteden ihracını "oy birliği " ile
1 06 Vatan, 1 4 Aralık 1 947.
107 "Türk milliyetçiliğini, şuurlu vasfı altında, milletçe şerefli hayatımız için baş
lıca unsur olarak kabul ediyoruz. inanıyoruz ki istikbalimizin garantisi mille
timizin en asli vasfı neticesi olarak telakki ettiğimiz Ata'mızın ölmez vasiye
tini şu anda bir kere daha duyurmak isteriz, Komünizm her görüldüğü yerde
ezilmelidir . " Ulus, 13 Aralık 1 947; Akşam, 13 Aralık 1947.
108 Gazetelerde, "Nümayişlere yabancı unsurlann kanştığı tespit edildi" di ye haş-
lıklar atılmıştı. Vatan, 29 Aralık 1 947.
1 09 BCA, fon no. 0300 1 , yer no. 65.407. 14.
1 1 0 BCA, fon no. 0300 1 , yer no. 65.407. 14.
1 1 1 BCA, fon no. 0300 1 , yer no. 65.407 . 14.
70
onamıştı. 1 1 2 Ancak, Üniversitelerarası Kurul, alınan karan ye
rinde bulmayarak 3 profesörün görevlerine iadesine karar ver
mişti. Bu gelişme üzerine CHP Zonguldak milletvekili Orhan
Seyfi Orhon, Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu hususta ne düşün
düğünü öğrenmek istediği için 1 5 Mart 1 948 tarihinde Milli
Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer'in, sözlü olarak cevaplama
sı için soru önergesi vermişti. 1 1 3 Buna cevap olarak Bakan Si
rer, hocaların itiraz hakkının olduğunu, itirazın, temyiz merci
inin de Üniversitelerarası Kurul olduğunu ifade etmişti. Yuka
rıda vurgulandığı gibi Üniversitelerarası Kurul, hocaların itiraz
başvurusunu değerlendirmiş, Ankara Senatosu'nun aldığı kara
n nakzetmişti. Alınan karara karşı DTCF Yönetim Kurulu , ma
71
mişti. Aldoğan, kanun aleyhine konuşan tek kişi olarak göze
çarpmıştı. 1 1 7
Hocalarla ilgili takibat devam etmişti. Temmuz ayının ilk
günlerinde Ankara Üniversitesi Kadroları Hakkında Kanun
Meclis'e geldiğinde üç öğretim üyesinin ihraç edilmesi de ek
lenmişti. Neticede CHP ve DP'nin oylarıyla hocalara görevle
rinden el çektirilmiştir.
Soğuk Savaş'ın hemen başında Türkiye'de komünizm suçla
ması çok yaygındı. Siyasiler, yazarlar, gazeteciler ve bilim in
sanları birbirlerini komünist olmakla suçlamıştı. Suçlamalar,
ünsiyet halini almıştı. Yukarıda değinildiği gibi Fevzi Çakmak
gibi bir isim dahi bu suçlamaya maruz kalmıştı. l 940'lı yılların
ortalarından itibaren cereyan eden hadiseler, birbiriyle bağlan
tılı ve girift haldeydi. Olaylar, sağdan da soldan da, hemen he
men aynı kişiler etrafında dönmüştü . Türkiye, çok partili haya
ta geçtikten sonra, nekahet evresinde de, sola müsaade edilme
mişti. Sol, göreceli özgürlük ortamından yararlanamamıştı . Sis
temin, farklı herhangi bir şeyi söyleyeni "komünist" veya "irti
cacı" ilan etmesi, Türkiye'de düşüncenin kısmen kısırlaşması
na neden olmuştu .
72
sürecinin ayrıntısına girmeden, çalışmanın sınırlan içerisinde
kalarak, antikomünist damar yakalanmaya çalışılacaktır. Aksi
durumda, çalışma, mecrasından çıkar, başka yöne evrilir.
1 946 yılında kurulan DP, 1 950 seçimlerinde oyların çoğu
nu alarak iktidar olmuştu . CHP de muhalefete geçmişti. Yusuf
Hikmet Bayur'un Millet Partisi ise bir sandalye ile de olsa Mec
lis'te temsil edilme imkanı elde etmişti. Bayar, Cumhurbaşka
nı koltuğuna geçerken, Menderes de Başbakan koltuğuna geç
mişti. O yıllar, DP açısından problemsiz bir şekilde geçmişti.
DP, 1 954 seçimlerinde de oyların çoğunu alarak iktidarını tah
kim etmişti. iktidar cephesinde bunlar olurken muhalefet par
tilerinde hareketlilik söz konusuydu. Millet Partisi 1 954 yılın
da kapatılmıştı . Bunun yerine Osman Bölükbaşı öncülüğün
de Cumhuriyetçi Millet Partisi kurulmuştu . Yeni kurulan par
ti, 1 954 seçimlerinde 5 milletvekili ile Meclis'e girmiştir. Kısa
adı CMP olan parti, Türkiye Köylü Partisi ile birleşmiş ve ye
ni ismi Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi olmuştu. O dönem
de Hikmet Kıvılcımlı da Vatan Partisi'ni kurmuştu, ancak 1957
yılında parti kapatılmıştı.
Lider endeksli hareket eden DP için, 6-7 Eylül Olayları'ndan
sonra, işler zora girmişti. Parti içi muhalefet, eleştirilerinin do
zajını arttırmıştı. Diğer tarafta eskisi gibi Batı'dan maddi yar
dımlar alınamadığı için ekonomik darlık baş göstermeye baş
lamıştı . Parti'nin kurucu kadrosunda yer alan ve yıllardır Dı
şişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Fuat Köprülü , beklenme
dik şekilde partisinden ayrılmıştı. Ancak, oğul Orhan Köprülü ,
D P İstanbul 11 Başkanlığı koltuğunda oturmaya devam etmiş
ti. Bu şartlar altında 1957 seçimlerine gidilmişti. Son seçimler
de CHP, Meclis'teki sandalye sayısını arttırırken DP büyüsünü
kaybetmeye başlamıştı. DP'nin özellikle son iki yılı, ilk dönem
lerini aratır hale gelmişti. DP'nin anlaşılmaz bir tutum içerisi
ne girdiği süreçte lnönü , 1 959 yılında çıktığı yurtiçi seyahatler
de engellemelerle karşılaşmıştı . Öyle ki Uşak'ta çıkan arbede
de İnönü yaralanmıştı. Hakeza Kayseri'de treni engellenmişti.
Mevcut sıkı tedbirle yetinmeyen DP, Nisan 1960'ta, tartışmala
ra neden olmuş Tahkikat Komisyonu kurmuştu . Öğrencilerin,
73
28-29 Nisan 1 960 tarihinde komisyonu protesto etmeye yöne
lik düzenlemiş oldukları gösteriler sırasında Turan Emeksiz öl
dürülmüştü. Bu cinayetten sonra askeri darbe söylentileri iyice
ayyuka çıkmasına rağmen Menderes bunlara kulak asmamıştı.
Ancak, Türkiye'ye pahalıya mal olacak askeri darbe, 27 Mayıs
1 960'ta gerçekleşmişti . Darbeden hemen sonra gözaltına alı
nıp tutuklanan Fatin Rüştü Zorlu , Hasan Polatkan ve Mende
res Eylül 196 l 'de idam edilmişlerdi.
Dönem itibariyle bu gelişmeler yaşanırken Türkiye, etrafın
daki gelişmelere de bigane kalmamıştı. Örneğin, 1 950 yılın
da Kuzey Kore'nin, Güney Kore'ye saldırması üzerine BM'nin,
üyelerine çağrıda bulunmasının ardından , Türkiye, ABD'den
hemen sonra bu çağrıya karşılık vermişti. Bu durumda Türki
ye'nin, aceleci davranması üzerine farklı yorumlar yapılmıştır.
Yapılan yorumlardan en dikkat çekeni, DP'nin sonuca odak
lı, NATO'ya üyelik beklentisidir. Yapılan çağrıya olumlu karşı
lık veren DP, Meclis'e danışma gereği bile duymadan, Bakanlar
Kurulu kararıyla Kore'ye asker göndermişti. Menderes iktidarı
için bu önemli bir eşiktir. Çünkü Batı Bloku'nun öncü kuvveti
ve yeni dünyanın lideri ABD ile yakınlaşmak için kapıya gelen
fırsatı geri tepmek olmazdı. Tabiri caizse, Batı'nın nakdi yar
dımlarından faydalanmak açısından önemli bir fizibilite çalış
masıydı. Haliyle Kore'ye gönderilen askerler, Türkiye'nin NA
TO'ya kabul edilişi sürecinde, referans mektubu mahiyetini ta
şımıştı. DP, CHP'nin, ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra temelle
rini attığı dış politikadan sapmamıştır. Dış politikanın seyri ol
duğu gibi korunmuştur. Zaten, partinin kuruluş aşamasında ,
lnönü-Bayar görüşmesinde de gündeme gelen dış politikada
izlenecek tutuma dair, Bayar, lnönü'nün beklediği cevabı ver
mişti. 14 Mayıs 1 950 seçimlerinden galip çıkan Menderes, NA
TO'ya üyelik sürecinin hızlandırılacağının teminatını vermiş
ti. Kore Savaşı ile birlikte ABD'den Türkiye'ye sivil ve askeri zi
ya re tl e rin sayı sı artmıştı . Bu z i y a r e tl e rd e Türkiyc'nin strate
,
74
ABD'nin desteğiyle 1952 yılında NATO üyesi olmuştu . 1 18 Tür
kiye'nin NATO'ya üye olmasından sonra, Sovyetler, 7 Kasım
1952'de Türkiye'ye nota vererek, üyelikten duyduğu rahatsızlı
ğı dile getirmişti. 1 19 Albayrak'a göre, Sovyetler'in yönlendirme
si ile Bulgaristan da Türkiye'ye nota vermişti. Bulgar Hüküme
ti, verdiği notayla yetinmeyerek Bulgaristan'da yaşayan Türkle
ri göçe zorlamıştı. 1 20 Daha sonra Sovyetler, Stalin'in, 1 953 yı
lında ölümünün ardından, Türkiye'ye verdiği notadan, Boğaz
lar'ın statüsünün değiştirilmesinden ve Kars ile Ardahan üze
rindeki hak talebinden vazgeçtiğini belirtmişti. 1 2 1 Fakat Sov-
75
yetler'den gelen bu açıklamaları Menderes şu şekilde değer
lendirmişti: "Rusların hareketi ya Türkiye'yi NATO güçlerin
den ayırma planının bir parçası ya da yeni birçok cepheli yu
muşama politikasıdır. " 1 22 DP, neşrettiği yayınlarda da liderleri
nin dile getirdiği kaygıya, yani Sovyetler'in Türkiye üzerindeki
tehdidinin devam ettiğine dair endişelere yer vermeye devam
etmişti. 1 23 DP'nin dış politikasını değerlendiren Andre Fontai
ne'ye göre, DP'nin ileri gelenleri, Sovyetler'e karşı aşırı önyar
gı içerisindeydiler. Bilinçli bir şekilde sürdürdüğü Sovyet teh
didi dolayısıyla Atlantik Paktı'nın doğuya kadar uzanmasını ta
lep ettiklerini ifade etmiştir. 1 24 lkinci Dünya Savaşı'ndan son
ra iyice gerilen Türk-Sovyet ilişkileri, DP'nin antikomünist po
litikasında belirleyici olmuştur. Her ne kadar Stalin'in 1 953'te
ölümünden sonra, Sovyetler tarafından iyi niyet adımları ola
rak yorumlanabilecek hamleler yapılsa da bunlar arzu edilen
etkiyi göstermemişti. D P'ye göre , Sovyetler'in söylemleri ile
eylemleri birbiriyle çelişmekteydi . Bu bağlamda Sovyetler'in ,
1956'da Macaristan'ı işgal etmesiyle, Türkiye'nin Sovyetler'e
yönelik duyduğu endişe bir noktada buluşmuş ve Türk poli
tikacılar kendilerince "haklı" çıkmıştı. DP döneminde dış po
litikada gerçekleştirilen hemen hemen her hamlenin, Sovyet
ler Birliği'ne ya da komünizme içkin baskın bir yönü olmuştur.
Türkiye'nin, 1 9 5 1 yılında Ortadoğu Komutanlığı proj esi
ne katılmaya karar vermesi üzerine Türkiye Arap kamuoyunca
protesto edilmişti. Sovyetler de benzer tepki göstermişti. 1 25 Ha-
76
luk Ülman'a göre, Türkiye, Arap-Ortadoğu coğrafyasında Sov
yet tehlikesi olmamasına karşılık, Batı'nın Ortadoğu'daki çıkar
larına öncülük etmişti. Türkiye, NATO tarafından güvence altı
na alındığı halde, 1955 yılında Bağdat Paktı'nın kuruluşuna ön
cülük etmiştir. Richard P. Stebbins, Pakt'ın amacının, bölgenin
güvenliğini sağlamak olduğunu ifade etmesine karşılık, 1 26 Ül
man'a göre, Bağdat Paktı'nın güvenlik açısından hiçbir kazanı
mı yoktu . 1 27 Bağdat Paktı'nda Türkiye ile birlikte lran, Pakistan
ve Irak da yer almıştı. Ancak 1958 yılında Irak'ta darbe olmuş
ve Irak, Pakt'tan çekilince yeni isim CENTO olmuştur.
78
i kinci Dünya Savaşı'na kadar Fransa, İsviçre , Almanya ve
Sovyetler başta olmak üzere birçok ülke Türkiye'nin modern
leşmesinde pay sahibi olmuştur. Ancak Soğuk Savaş dönemin
de ise, bilhassa askeri alanda, eğitimde1 37 ve kalkınmada, ABD,
Türk modernleşmesinde önemli rol model olmuştur. 1 960'lı
yılların başlarına kadar ABD ile bu kadar yakınlaşmak ve onu
takip etmek Türk muhalefeti açısından da problem değildi.
Parti tüzüğü , kurucuların, özellikle de Bayar ve Menderes'in
iktisadi yönelimine uygun olarak hazırlanmıştı. iktidar olduk
ları takdirde, liberal siyaset güdeceklerinin ipuçlarını vermiş
lerdir. DP kurulduktan sonra, Menderes, CHP'ye kıyasla solda
olduklarını iddia etmişse de DP sağcı bir partiydi. Ve kendin
den sonraki sağ partilerin de istinatgahı olmuştur. Adalet Par
tisi, Yeni Türkiye Partisi, Demokratik Parti vd. onun mirasını
devralmışlardı.
Tan baskınını anlatırken solcularla, Tevfik Rüştü Aras ve Z.
Sertel ve DP'yi kuran isimlerin bir araya geldiğini ifade etmiş
tik. 1 38 Atatürk'ün vazgeçilmez Dışişleri Bakanı olan Aras, ye
ni süreçte CHP'de istenilmeyen adam konumundaydı. Haliyle
Aras, sığınılacak liman arayışı içerisindeydi. Dörtlüler'in "ayrı-
79
lık" fikri daha rüşeym halindeyken, onları en fazla cesaretlen
diren, Aras'ın kendisi olmuştur. Aras'ın, yeni partinin program
hazırlıkları aşamasında "Sosyalizm ölçülerinde bir sosyal adalet
�üşüncesinde ısrar etmesi"den, Dörtlüler, rahatsızlık duymuş,
buna tepki vermekten de yüksünmemişlerdi. Koraltan partinin
kuruluş toplantılarının birinde, Aras'a bir hışımla, "Sizin aki
deniz bizden farklı. Sosyal demokrat bir parti kurmak istiyor
sanız bizim aramızda ne işiniz var? Çıkın gidin, sizin komünist
olduğunuzu söylüyorlar . . . Ama herhalde siz bizden değilsiniz,
lütfen artık gelmeyiniz, " 1 39 sözleriyle tepki göstermiş, çalışma
lara katılmasından duyulan rahatsızlığı dile getirmiştir. Ben
zer bir olay yaşayan Z. Sertel de anılarında, Menderes'in ken
disine, vehimli bir şekilde, "komünist misin?" diye sorduğunu
ve daha sonra mütemadiyen "komünist" diye "saldırması" ne
ticesinde, "Bunlarla aynı kapta kaynayamayacağını" fark ettik
ten sonra da yolların ayrıldığını ve Tan gazetesinin de partinin
yayın organı haline gelmesine müsaade etmediğini ifade etmiş
tir. 140 Bu ilişkiyi değerlendiren Uğur Mumcu, işi daha da ileri
ye götürerek, "Marksist Sabiha Sertel DP'nin sözcüsü olacaktı, "
gibi önemli bir iddiayı serdetmişti. 141 Aras v e Serteller, DP'nin
kuruluş çalışmalarına kısmen, ihtiyaca binaen, katılmışlardı.
lki taraf da kendi tasavvurlarını hayata geçirmek için bir araya
gelmişti. DP'liler, kendileriyle fikir teatisi içerisine girmişlerdi.
Solcularla DP arasındaki ilişki, iktidar partisinin dikkatinden
1 39 Metin Toker, Teh Partiden Çoh Partiye, s. 1 07-8; Mustafa Albayrak, a.g. e., s.
60. Partinin kuruluş toplantısında partinin sağda mı yoksa solda mı olduğu
nu soran gazetecilere Bayar, "parti programı siyasi, iktisadi, içtimai sahaları
ihtiva ettiğine göre Cumhuriyet Halk Partisi'ne nispetle bu sahaların hangisi
ne sağda hangisinde solda olduğumuz kesin olarak tespit etmek zordur," de
miştir. Nazmi Sevgen, Celal Bayar Diyor hi, 1 920- 1 950, Tan, İstanbul, 1 95 1 ,
s . 102. Menderes ise, "bazı hallerde iki parmak soldayız bazı hallerde iki par
mak sağda," demiştir. Bayar, bir yabancı gazetecinin kendisine yönelmesi üze
rine , "sağ ve sol çok nispi bir ölçüdür. Eğer soldan maksat ammenin menfa
atini azami derecede korumak, hiçbir sınıf ve zümreye imtiyaz vermemekse,
partimiz tamamıyla soldnr," demiştir. Şahingiray, a.g.c. , s. 42-50.
1 40 Zekeriya Sertel, a.g. e., s. 26 1 -265. Hüseyin Şeyhanhoğlu, Türh Siyasal Muha
fazahdrlıgının Kurumsallaşması ve Demokrat Parti, Kadim Yayınları, Ankara ,
201 1 , s. 1 1 9 ; Mustafa Albayrak, a.g. e., s. 59-60.
1 4 1 Uğur Mumcu, a.g. e., s. 9 1 .
80
kaçmamış, DP kurucuları ile solcular adım adım takip edilmiş
ti. Bu takip, raporlar halinde, gerekli mercilere sunulmuştu. Fi
kir uyuşmazlıkları ve iktidarın DP kurucularına "gözdağı" ver
mesi nedeniyle yollar erken ayrılmıştı. Sovyet tehdidinin, de
moklesin kılıcı gibi Türkiye üzerinde sallandığı günlerde, sis
tem açısından "mimli" ve "cüzzamlı" olanlarla işbirliğine git
mek hayli zor olmuştu. Sol ile kısa süreli temas bile gözlerden
kaçmamış ve tenkit konusu olmuştur. Tan baskını gerçekleş
meden, Görüşler dergisi ile alakalarının olmadığını ilan etmek
zorunda kalmışlardı. Sanki hiç temasları olmamış gibi nedamet
getirmişlerdi. CHP'nin içinden çıkan partinin düşünce dünya
sı, Kemalizm'in ilkeleri etrafında şekillenmişti . iktidarında bu
ilkelere farklı yorumlar yüklenmişti. Ancak tamamen bir kopuş
yaşandığı söylemi, zayıf bir iddiadır. Kuruluş sürecinden itiba
ren, içinden çıktığı parti, CHP tarafından tahakküm edilmiştir.
Bu , yerine ve zamana göre değişkenlik göstermiştir. Örneğin
kurulduğu ilk dönemlerde Soğuk Savaş'ın cüzzamlı ve bulaşı
cı "komünist suçlaması "ndan kurtulamamıştır. Sertellerle te
ması nedeniyle cürüm işlemiş gibi muameleye maruz kalmıştı.
O dönemde DP ile ilgili ortaya atılan bir iddiaya göre, par
ti, Rus sermayesiyle kurulmuştu . 142 Metin Toker, "Moskova
cılık suçlaması demokrasi tarihimizde ilk defa CHP militanla
rı ve fanatikleri tarafından icat edildi. Bunların nazarında DP,
Moskova'nın emrindeydi. " 1 43 DP'liler de buna mukabelede bu
lunmuşlardır. Nitekim Şefik Hüsnü'nün parti kurmasına izin
verildiği gerekçesiyle, asıl, CHP'nin, komünizmi koruma altı
na aldığını ileri sürmüşlerdir. 1 44 iktidarda olduğu yıllarda DP,
CHP'nin çetin muhalefeti karşısında sıkışınca, CHP'yi, aynı şe
kilde, komünistlikle suçlamıştı. Siyaset, fa,sit daire içerisinde
akim kalmıştı. DP'nin komünizmle mesafesini görebilmek için
1 949'daki kongresine bakmak yeterlidir. Zira DP, 20 Haziran
1949 tarihli ikinci Büyük Kongresi'nde laiklikten ödün verme
mek kaydıyla "Din hürriyeti ve komünizm tehlikesi" üzerinde
142 Metin Toker, Tek Partiden Çok Partiye, s. 1 52 . Taner Timur, a.g. e., s. 33.
143 Taner Timur, a.g.e., 35.
1 44 Taner Timur, a.g. e., s. 3 5 .
81
durulmuştu: 1 45 "Memlekette maddi nizam ve manevi huzur ve
asayişin muhafazasında büyük bir amil Partimizin iç siyaset
te aşın sağ ve sol cereyanlara şiddetle karşı koymak" 1 46 şeklin
de konumunu ortaya koymuştu . Komünizm tehlikesinin ön
lenmesi derpiş edilmişti. Ancak, komünizmin, "bir baskı unsu
ru" olmayacağı da bilhassa beyan edilmişti. 1 47 Bu sözler zikre
dildiğinde DP, henüz iktidar değildi. Onun için, muhalefetteki
lerin özgürlük söylemlerine temkinli yaklaşmak iktiza ediyor.
Muhalefette iken söylenenlerin ve verilen vaatlerin, iktidara ge
lindiğinde ne kadarının yerine getirildiğinin cevabı önemlidir.
DP'nin ilk yıllarda komünizme karşı yumuşak üslup kullandı
ğı sarihtir. DP, henüz, farklı düşünce ve fikriyatı, müesses niza
mı tehdit eden bir unsur olarak görmeye başlamamıştır. Sonra
ki yıllarda uydurulmuş suç delillerine başvurmuş, komünizmi
baskı aracı olarak kullanmıştır.
D P'nin iktidar olduğu yıllarda basın , üniversite ve CHP ,
DP'ye karşı muhalefetini arttırdıkça buna verilen tepki de sert
leşmeye başlamıştı. Bunun tezahürü olarak Menderes, Meclis'te
CHP'yi "Komünistlikle, vatanı dışarıya jurnallemekle ve mil
li menfaatleri kundaklamakla" suçlamıştı . 148 Ancak daha ön-
145 Cemal Anadol, Türk Siyaset Tarihinde Demokrat Parti, s. 62. Demokrat Par
ti, "komünizm" konusunda gösterdiği hassasiyetin tıpkısını "irtica" ve "ırkçı
lık" konusunda da göstermiştir. DP, ezanın Arapça okunmasını sağlamış , din
derslerindeki usulü değiştirmiş, imam Hatiplerin sayısını arttırmış ve dini ya
yın ve faaliyetlerde hissedilir bir artış görülmüştü. Ancak uç talepler gelmeye
başladığında DP laiklikten ödün vermeyeceğini göstermiştir. Örneğin Konya
il kongresinde bazı delegelerin fes, çarşaf ve Arapça harflere yeniden dönüş ta
lebi kesin bir dille reddedilmiştir. Cumhuriyet, 13 Şubat 1 95 1 . Çarşafın yasak
lanması teklifi DP'li üç kadın vekil, Aliye Temuçin, Edibe Sayar, Nazlı Tıla
bar. Halkçı, 13 Mart 1956. Menderes için rejimi tehdit eden üç ana unsur, "si
yasi irtica, milliyetçi irtica ve komünizm"dir. Cumhuriyet Ansiklopedisi, 1 94 1 -
1 960, cilt 2, haz. Hasan Ersel, Ahmet Kuyaş, Ahmet Oktay, Mete Tunçay, Ya
pı Kredi, İstanbul, 2005, s. 236; 1 946 yılında Yaşar Çimen'in İtalyan faşistleri
nin fikirlerini örnek alarak kurduğu Yalnız Vatan İçin Partisi 1952 yılında ka
patılmıştır. Kemal Karpat, TDT, s. 338.
1 46 Demok rat Parti ikinci Büy ü k Kongres inde A l ınan Kararlar, ty ,
s. 9. Bayar ,
82
ce Menderes, partisinin Gaziantep kongresinde, "Bizde komü
nist parti kurulamaz. Çünkü topun ağzındayız. Çünkü şimal
den gelen ve en sükunetli zamanlarda dahi o an tehlikeyi pek
çok defa yaşamışızdır," demişti. ı 49
DP'nin kurucuları, parti rüşeym halindeyken, iktidara kar
şı, muhaliflerle diyalog içerisinde olmuşlardı. Bu şekilde meş
ruiyet sağlamayı, toplumda kimi endişeleri bertaraf etmeyi ta
hayyül etmişlerdi. Bu pragmatizm, bir süre devam etmiştir. Bu
meyanda, her ne kadar o dönem, sosyalistliği tartışmalı da ol
sa, Mehmet Ali Aybar'ı saflarında görmek istemişlerdi. Aybar,
1 946 seçimleri sırasında bağımsız aday olarak Bursa' dan seçim
lere iştirak etmişse de Meclis'e girememişti. Aynı zamanda Na
zım Hikmet'in avukatı Mehmet Ali Sebük de DP'den aday ol
muştu . lktidara geçtiklerinde sola dair yaklaşımları, temelden
değişmişti. DP, Batı Bloku'nda yer almanın gerekli tüm şartla
rını yerine getirmiş, içeride komünist olduğunu düşündükleri
aydınları gözetim altında tutmuşlardı. Belirli aralıklarla komü
nist tevkifat yapılmıştı. Dış politikada ise uluslararası antiko
münizmin müttefiki, hatta güçlü ortağı olmuşlardı. Diğer taraf
ta hem DP hem de CHP toplumsal muhalefeti susturmak için
antikomünizm ve laikliği kullanmışlardır. Laikliği, dinsel mu
halefete , antikomünizmi ise daha sol liberal muhalefete karşı
tedavüle sokmuşlardı.
DP, kendisine destek veren yapılar arasında dengeyi koruma
ya çalışmıştır. Bu anlamda parti içerisinde bir klik, dindarların
gönlünü hoş tutarken, diğer bir klik de "irticai faaliyette" bulu
nanlara göz açtırmamıştır. Bir tarafta Basın Kanunu üzerinde
ki tahdit edici hükümler ilga edilirken, diğer tarafta solu bastır
ma adına, tek parti döneminden kalma anlayış hüküm sürmüş,
muhalif fikriyata müsaade edilmemişti. Bunun için de "komü
nizm" araçsallaştırılmıştı. ı so Basın da DP'nin dümen suyuna git
miş, medyada mütemadiyen "kızıl sürüler" , "kızıl ajanlar" ve
"va tan haini" gibi propagandist s ö z c ü k l er kullanılmıştı . ı s ı lz-
83
mir Fuarı'nda Çekoslovakya standı komünizm propagandası
gerekçesiyle kapatılmıştı. 1 52 Cumhuriyet gazetesi, " Çekoslovak
ya'da toprak, toprağı sürenindir ! levhası, komünist propaganda
sından başka ne ifade eder? " 1 53 şeklinde yaptığı haber ile hükü
metin icraatını haklı bulmuştu . Hakeza Falih Rıfkı Atay'ın Yeni
Rusya isimli eseri komünizm propagandası içerdiği gerekçesiy
le toplatılmıştı. 1 54
New York Times 'tan Mr. Sulzberger, Türk aydın çevrelerinde
5.000 kadar komünistin olduğunu iddia etmişti . İngiliz belge
lerine göre bu , "Kesinlikle bir abartıydı; fakat Ankara ve İstan
bul üniversitelerinde sempatizan unsurları için muhtemelen
doğru" 1 55 olduğu yorumu yapılmıştır.
1 5 2 Ahşam, 24 Ağustos 1 95 1 .
1 5 3 Mümtaz Faik, "Fuarda Komünist Propaganda Yapan Yabancı Pavyonlar" ,
Cumhuriyet, 23 Ağustos 1 950.
1 54 Falih Rıfkı Atay , bir yazısında Bakan Tevfik lleri'nin Nazım Hikmet'e olan
hayranlığını ifade eden mektupların ortalıkta dolaştığını yazmıştı. Bir basın
toplantısında gazetecilerin, bunu Tevfik lleri'ye sorması üzerine , ileri , Atay'ın
Yeni Rusya isimli eserinden bahsetmişti. Ulus, 26 Ekim 1 950. Falih Rıfkı, ce
vaben, Yeni Rusya isimli kitabının , Rusya'ya dair röportajlara dayandığını, ko
münizm propagandası içermediğini ve kendisinin de Türk milliyetçisi oldu
ğunu ifade etmiştir. Ulus, 25 Ekim 1 95 1 . Ulus gazetesi, lleri'nin, Nazım'a gön
derilmiş mektubunu yayınlayınca, Bakan, Atay'a ait kitabın toplatılması için
talimat vermişti. Akşam, 28 Ekim 1 95 1 . Komünizm propagandası yaptığı ge
rekçesiyle sadece Türkçe gazete ve dergiler ile Türk yazarların kitapları ya
saklanmamıştı. Daha önce, 1 950 yılında, DP Hükümeti , Bakanlar kurulu ka
rarıyla tehlikeli olduğuna inandığı gazete, dergi ve kitapların yurda girişini
yasaklanmıştı . Arnavut Komünist Partisi'nin farklı dillerde bastırdığı 1 Maj
isimli broşür Bakanlar Kurulu'nca yasaklanmıştı. BCA yer no. 030. 1 8 . 0 1 .02
fon no. 1 23 . 70.3. Bulgar Komünist Partisi Merkez Komitesi Sekreteri tarafın
dan hazırlanan Leçons Fonde Mentales ve Fundamental Lessons isimli raporlar
yasaklanmıştı. BCA yer no. 030. 1 8 . 0 1 .02, fon no. 1 23 . 7 1 . 1 9 . Paris'te yayınla
nan Yugoslav Komünist Partisi tarafından yayınlanan Pour La defence de la Pe
ix isimli bültenin yurda sokulması yasaklanmıştı. BCA yer no. 030. 1 8 . 0 1 .02,
yer no. 1 23 . 70 . 5 . 1 9 5 l 'de Çin'de basılan Peoples China isimli derginin yurda
sokulması men edilmişti. BCA yer no. 030. 1 8 .0 1 . 02, fon no. 1 25 . 19.4. Daha
sonra da " Komünist Çin Hükümeti tarafından yayımlanan bil'umum matbu
atların yurda sokulması ve da�ıtılması" yasaklanmıştı. BCA fon no. 030. 1 8. 0 1 ,
yer no. 1 28 . 29. 1 4 . Bakanlar Kurulu kararıyla, 1 9 5 2 yılında Sovyetler'de ba
sılan ve Nazım Hikmet'e ait olduğunu tahmin ettiğimiz, Hapiste ve Hürriyet
lçinde Bir Türk Komünistinin Notlan adlı kitabın yurda sokulması ve dağıtımı
nın yapılması yasaklanmıştı. BCA yer no. 030. 1 8 .0 1 , fon no. 1 30 . 70. 1 4 .
1 55 F0 404/29 1 January 1 9 5 1 -December 1 95 1 .
84
D P , uluslararası antikomünist organizasyonlara katılmak
tan geri durmamıştı. 1 56 Bu organizasyonlar genellikle Ortado
ğu ve Asya ülkeleri arasında yapılmıştır. Toplantılara, çoğu za
man, Bakanlar Kurulu kararıyla, milletvekili düzeyinde katı
lım gerçekleşmiştir. Katılanlar içerisinde Nazlı Tılabar'ın ismi
ön plana çıkmıştır. Katılımcıların ücretleri bütçeden karşılan
mıştı. Uluslararası antikomünist platformda görünmek önemli
bir kazanımdı kendilerince. Alıcısı fazla olmasından dolayı DP,
iç ve dış politikada hemen hemen sıkıştığı her konuda, Sovyet
tehdidini ve komünizm tehlikesini öne sürmüştür. Tabiri caiz
se neredeyse tüm kötülükler bir avuç komüniste mal edilmiş
tir. T. Demirel, DP'nin sol ve komünizm karşıtlığının, onun
otoriter yapısını ortaya çıkaran " turnusol" kağıdı vasfını gör
düğünü ifade etmişti. DP'nin, yekvücut ve uyumlu bir toplum
projesine muhalefet edenleri "komünist" belleyip, onlarla mü
cadeleye giriştiği muhakkaktır. 1 57 Demirel'in düşüncesi doğru
olmakla birlikte hakikatin tamamını açıklamaya yetmemekte
dir. Bilerek veya bilmeyerek eksik bıraktığı nokta, DP'nin abar
tısının dışında kalan, gerçekliğe tekabül eden, Misak-ı Milli sı
nırları dışında komünizm lehine gelişen hadiselerden DP'nin
farkındalığıdır.
85
Nôzım Hikmet'in "hainliği" ve af kampanyası
l 950'nin ilk aylannda Meclis'te Af Kanunu görüşülmeye baş
lanmıştı. Kamuoyu da bu görüşmelere ilgi göstermişti. 1 58 Bu
ortamı fırsat bilen İstanbul Üniversitesi Hukuk, İktisat, Tıp
ve Edebiyat Fakültesi öğrencileri, Nazım Hikmet'in affedil
mesi için imza kampanyası düzenlemişti. 1 59 Ankara'da bir kı
sım avukat, Nazım Hikmet'in affı için Cumhurbaşkanı İnönü
ve Başbakan Şemsettin Günaltay'a birer dilekçe 1 60 vermişti. Di
lekçede, Cumhurbaşkanı İnönü'den Anayasa'nın kendisine ta
nımış olduğu yetkiyi kullanarak Nazım'ın affedilmesini dile
mişlerdi. Bundan iki gün sonra, af kampanyasına birçok aydın
imza vermişti. 1 6 1 Aynı şekilde, Yüksek Tahsil Gençlik Derneği
Cumhurbaşkanı, TBMM Meclis Başkanı ve Bursa Cumhuriyet
Savcısına dilekçe ile başvuruda bulunmuşlardı. 1 62 Avukat Meh
met Ali Sebük, Nazım'ın affedilmesi için bir dizi resmi görüş
mede bulunmuştu. Son olarak, yabancı öğrenciler de Nazım'ın
ivedilikle affedilmesi için Hükümet yetkililerine telgraf çekmiş-
86
lerdi. 1 63 Bu çabalara karşın, milliyetçi dernekler, Türk Gençlik
Teşkilatı ile Türk Kültür Ocağı Cumhurbaşkanı lnönü ve Baş
bakan Günaltay'a gönderdikleri mektupta, tersi talepte bulun
muşlardı. 1 64 Ancak, seçim sathı mailine girildiği için, af konu
su , bir anda gündem dışı kalmıştı.
1 950 seçimlerinden önce tartışılan genel af konusunu DP,
iktidara gelir gelmez gündemine almış 1 6 5 ve af kanun tasarısı 5
Haziran'da son şeklini almıştı. Tasarıda, "komünistlik, casus
luk, adabı umumiye aleyhinde işlenen suçlar ile Devlet malla
rına karşı işlenen suçlar" yer almamıştır. 1 66 Ancak Nazım Hik
met, "komünistlik suçu" ndan değil de, "orduyu isyana teşvik
ve kargaşalık suçu"ndan ceza aldığı için Af Kanunu kapsamına
girebilmişti. 1 67 Affın, Nazım Hikmet'in şahsı için çıkarıldığı yo
rumlarına karşı Sadri Maksudi Arsal, Meclis'te "Biz bu kanunu
merhamete layık mahkum zümreler için çıkarıyoruz , fert için
değil ! " 1 68 ifadesinde bulunmuştu . Meclis'te Nazım Hikmet ko
nusu hararetli şekilde tartışılmış, DP'lilerden bazı isimler Na
zım'ın affına karşı çıkarken , 1 69 bazıları da affı savunmuşlar
dı. Ulaştırma Bakam Tevfik lleri, karşı çıkanlardan biri olmuş,
87
"Nazım Hikmet'in komünistliğinden şüphe etmek gaflet olur,"
açıklamasında bulunmuştu. 1 70 Daha sonraki günlerde, Ulus ga
zetesi, lleri'nin, Nazım Hikmet'e hayranlığını içeren mektupla
rını yayınlamıştı. 1 71 DP Meclis grubu kendi arasında ikiye ay
rılmış ve hararetli tartışmalar meydana gelmişti. Nazım'ın affı,
DP'nin özgürlükçü yapısından mı kaynaklanmıştı, yoksa ceza
evinde olduğu müddetçe iç ve dış politikada kendisini rahatsız
edeceği için bundan temelden kurtulmak istediğinden mi gel
mişti çok net değil. Meclis'te, af konuşulurken CHP'li vekiller
çok da oralı olmamışlardı. Nazım'ın affedilmesini sadece solcu
lar değil aynı zamanda antikomünist düşünceye sahip aydınlar
da istemişti. Nazım Hikmet'in affedilmesini isteyenler olduğu
gibi, onun "af' kapsamı dışında kalmasını isteyenler de azım
sanmayacak derecedeydi. Seçimden bir gün sonra meydana ge
len Çiçek Palas hadisesi bunun göstergesi olmuştur.
88
saatle almak suretiyle Çiçek Palas'ta, Nazım Hikmet'in annesi
Celile Hanım'ın da katıldığı 1 72 bir toplantı düzenlemişti. Salo
nun dış kapısına "Nazım Hikmet Toplantısı" diye afiş asılmış
tı. Toplantıda Nazım Hikmet'in durumu konuşulmuş ve onun
şiirleri seslendirilmişti. Toplantı devam ederken MTTB'den üç
kişi salona girmiş ve toplantının sonlandırılmasını istemişlerdi.
Tartışma bir anda alevlenmişti. Milliyetçilerin, "kahrolsun ko
münistler, komünistleri kahredeceğiz" sloganlarına 1 73 karşılık,
Milliyet ve Komünizme Karşı Mücadele gazetesi, salonda bulu
nanların, "yaşasın komünizm" 1 74 diye karşılık verdiklerini yaz
mıştır. Ertesi gün ise Milliyet, böyle slogan atılmadığını neşret
mişti. Diğer olayların aksine, polis bu sefer tedbirini almış ve
hemen müdahale etmişti. Buna rağmen salonun önündeki ka
labalık gittikçe artmıştı. Durumu bizzat yerinde görmek ve yö
netmek maksadıyla Vali Fahrettin Kerim Gökay da olay yerine
gelmişti. Öğrenciler olay yerinden dağılmadan önce , ertesi gün,
öğrenci derneklerinin, 1 75 Beyazıt'ta komünizmi tel'in toplantı
sı düzenlemesine karar vermişlerdi. 1 76 Bunun için İstanbul va
liliğine müracaatta bulunulmuştu . Ancak valilik bu müracaa
tı uygun bir üslup ile reddetmişti. 1 77 Fakat milliyetçi teşekkül
ler, miting taleplerinden vazgeçmemişlerdi. Onun için müra
caatlarını yenilemişlerdi. İkincisinin de reddedilmesi üzerine
89
Türk Kültür Ocağı Başkanı sıfatıyla Bekir Berk valiye hitaben
bir mektup yayınlamıştı. 1 78
Mesele artık basit bir salon toplantısını tel'in etmekten çık
mıştı. Milliyetçi öğrencilerin amacı, geniş kitlelerin olacağı bir
miting düzenleyip kendilerini göstermek olmuştu . Öğrenciler,
gerekli mercilerden izin koparamamışlardı. Valiye hitaben ya
zılan mektupta belirtildiği gibi komünistlere toplantı izni ve
rilmesini hazmedememişlerdi; "Onlar yaptı. Biz de yapacağız"
modunda olmuşlardı. DP, iktidarının ilk günlerinde, bir yan
dan kabineyi şekillendirirken, diğer yandan da Hükümet prog
ramını hazırlıyordu . Böyle bir durumda yurt sathında taşkınlık
olmasını istememişti. Bu arada Devleti temsil eden antikomü
nist akıl ile antikomünist öğrenci/gençlik hareketleri birbirleri
ne karşı tebliğler ve mektuplar yayınlamak suretiyle münaka
şaya girmişlerdi. Nazım'ın affına karşı çıkanların bir kısmı, ko
münist dünyaya karşı yenilmişlik ve zayıflık göstermemeleri
gerektiğini belirtmişti.
1 78 "Muhterem Kerim Gökay, Nazım Hikmet adını silah yaparak komünizm le
hinde tezahürat yapan küstahlara haddini bildirmekle beraber Türk gençliği
nin hakiki temsilcileri olan İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği, Türk Gençlik
Teşkilatı, Milli Türk Talebe Birliği, Türkiye Milli Talebe Federasyonu, Türk
Kültür Çalışmaları Derneği ve Türk Kültür Ocağının komünizmi tel'in için
tertiplediği toplantı ve mitinge günün siyasi nezaketini bahane ederek lller
idaresi kanununun 2. maddesine dayanarak mani oldunuz. Müsaade etmedi
niz. Bu vaziyet karşısında aşağıdaki sualimizi nasıl cevaplandıracağınızı bil
mek isterd i k . Komünizm taraftarlarının tertip ettiği toplantıya müsaade et
meniz memleket menfaatlerine aykırı olmuyor da , Milliyetçi gençliğin yap
mak istediği komünizmi tel'in toplantısı memleket menfaatlerine aykırı olu
yor? Acaba onların toplantı yaptığı zaman vaziyet daha mı normaldi? Hemen
ilave edelim ki solcuların toplantı yaptığı zaman iktidar iki parti arasında sal
lanıyordu. Bugün ise hükümet kurulmuştur." Milliyet, 25 Mayıs 1 950.
90
şüphesiz, en çok bedel ödeyenlerden biri de Nazım Hikmet ol
muştur. Nazım Hikmet'in üretken olması, düzene eklemlen
meyi reddetmesi, kimi zaman saldırgan olması ve son olarak da
Sovyetler'e sığınması nedeniyle mütemadiyen dikkat çekmişti.
Örneğin Nazım Hikmet'in 1 929 yılında başlattığı "Putları Yıkı
yoruz" kampanyası hem o dönemde hem de sonrasında büyük
eleştirilere neden olmuştu.
Bu eleştiriler, Nazım Hikmet'i hedef alan risalelerde, gazete
ve dergi köşelerinde dile getirilmişti. Bu risalelerin ilki, Nihal
Atsız tarafından "Komünist Don Kişotu Proleter-Burjuva Na
zım Hikmetof Yoldaşa" ismiyle 1 93 5 yılında kaleme alınmış
tı. Bir başka isim, Muhittin Nalbantoğlu da "Putları Yıkıyoruz "
tartışmasına katılmış ve Nazım Hikmet'in çelişkilerine işaret
etmişti. Nalbantoğlu, Nazım Hikmet'in Mehmet Akifi ve istik
lal Marşı'nı tenkit eden şiirini " tezat"lık 1 79 olarak görmüştür.
Bu tartışmanın içinde olan başka bir antikomünist isim, Rıza
Çavdarlı, Nazım Hikmet ile ilgili yazdığı küçük ebatlı eserin
de, af kampanyası sırasında Nazım Hikmet'in, sağlık durumu
nun kötüleşmesini kasıtlı ve Türk aydınının ilgisini çekmeye
dönük bir kurgu olarak nitelemiştir. 1 80 Nazım Hikmet, Türki
ye solu açısından ne kadar değerli bir şair idiyse, Türkiye sa
ğı açısından da bir o kadar tahkir ve tezyif edici bir kişilikti.
Nazım Hikmet, 1 950 yılında hapisten çıktıktan kısa süre son
ra Romanya üzerinden Moskova'ya kaçmıştı. Onun, Mosko
va'ya ayak basar basmaz Sovyet resmi haber ajansı Tass'a ver
diği demeçte zikrettiği sözler, Türk sağı için propaganda mal
zemesi olmuştur:
1 8 1 Akkan Suver, Hain Nazım Hikmet, Su Yayınlan, 1 979, s. 57; Bekir Berk, Nazım
Hikmet Meselesi, s. 4.
182 Akkan Suver, Hain Nazım Hikmet, s. 56.
1 83 Büyük Doğu, 26 Ağutos 1 95 1 .
1 84 Büyük Doğu, 1 2- 1 5 Eylül 1 9 5 2 .
l R 'i Knrnli n i ::::rn e Karşı Miirndclc, y ı l 2 ; sayı 24, 1 5 A�ustos 1 95 1 .
1 86 A. Okçuoğlu , " Moskofçu Kuyruklar ve Kuyrukçuları" , Düşünen Adam, yıl 1 ,
sayı 2 1 , 24 Mayıs 1 96 1 .
187 Düşünen Adam, yıl 1 , sayı 40, 5 Ekim 1 96 1 ; 'Türk Milliyetçiliğinin Asli Te
melleri " , Hareket, sayı 3 , Şubat 1 953; Antikomünist Bekir Berk'in Nazım Hik-
92
Nazım Hikmet Sovyetler'de iken Türk antikomünistlerine yi
ne malzeme olmuştu. Bulgar Hükümeti'nin zulmüne maruz ka
lan Türklerin, Türkiye'ye göç etmek istemeleri üzerine Nazım
Hikmet, onlan ziyaret etmiş, Bulgaristan' da kalmalarını istemiş
ti. 188 Bu olay Türk basınına farklı yansımış, onun ve beraberin
deki Bulgar Komünist Partisi üyelerinin protestoyla karşılaştığı
yazılmıştı. 1 89 Bunun üzerine Nazım Hikmet, Moskova radyosu
aracılığıyla hakkındaki ithamlara cevap vermişti. Bulgaristan' da,
kendisini, yaklaşık 1 20 bin Türk'ün dinlediğini ifade etmişti:
93
Komünizmin yer altı örgütlenmesinin
açığa çıkarılması: 1951 tevkifatı
Türkiye solu Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren emni
yetin gözetimi altındaydı. Polisin, solu izlediği, solun içerisi
ne muhbir yerleştirdiği dönem dönem muhbirlerin kendi iti
raflarından veyahut başka şekillerle ortaya çıkmıştır. Bu an
lamda 1927 TKP tevkifatında Vedat Nedim Tör'ün itirafçı ol
masından sonra, ikinci önemli vaka, Aclan Sayılgan'ın anlat
tıkları olmuştur. Zira Sayılgan, polisin, TKP Ankara il teşki
latına 1 946'da Necdet Günçakın'ı ve 1 948'de Sabahattin Öz
bay'ı; lzmir TKP il teşkilatına 1 944'te Yusuf Etik' i , 1 946'da
Şükrü Dinsel'i, 1 948'de de lbrahim Turan'ı ve Behçet Şener'i
yerleştirdiğini ifade etmiştir. 191 Böylelikle , TKP 1 94 7'den iti
baren göz hapsine alınmıştı. 1 92 Türk polisinin, şüpheli görü
len herhangi bir gruba sızma becerisi yüksekti . Sovyetler'le
olan bağlantılar ve uydu faaliyetleri dikkatli bir şekilde iz
lenmişti. Bu nedenle, Türkiye'de yetkililerin dikkatini çek
meden, kayda değer bir komünist oluşumun inşa edilme ih
timali oldukça düşüktü . 1 93 Rasih Nuri lleri'ye göre , devletin,
1 94 7'den itibaren sol örgütler içerisinde kümelenmesine rağ
men, 195 l 'de büyük tevkifatını başlatması, politik anlam ta
şımıştır. Çünkü 1950 affı ile Şefik Hüsnü ve Reşat Fuat Bara
ner serbest bırakılmıştı, amaç onları 1 9 5 1 tevkifatına dahil et
mekti . 1 94 Yukarıda Sayılgan'ın ifadelerinden hareketle Sevim
(Tarı) Belli'nin, 1 95 1 tevkifatı için, " 1 947'den beri sürdürü
len polis çalışmasının ürünüdür," 1 95 tespiti doğrulanmış olu
yor. Mihri Belli de aynı düşüncede olmuştur. Ona göre , DP,
başından beri komünist tevkifatı yapma olanağını haiz olma
sına karşın, bunu yapmamıştı. Çünkü DP, TCK 1 4 1 . ve 142.
1 9 1 Esbab-ı Mucibeli Hüküm 1 95 1 TKP Tevkifatı , s. 20. Aclan Sayılgan, Türkiye'de
Sol Hareketler, 307-308.
1 9 2 F0 424/294 , l 954
1 93 FO 404/29 1 , 1 95 1 .
1 94 Atilla Akar, Bir Kuşagın Son Temsilcileri Eski Tüfek Sosyalistler, lletişim, 1 989,
s. 1 54.
1 9 5 Sevim Belli, Boşuna mı Çiğnedik, Belge Yayınlan, İstanbul, 1 994, s. 296.
94
maddelere ilişkin cezaları şiddetlendirdikten sonra tevkifa t
yapmak istemişti. 1 96
Kore Savaşı ile ilgili haberler gazete sayfalarında hemen he
men her gün yer almıştı. Üzücü haberler geldikçe komünizme
1 96 Mihri Belli, insanlar Tanıdım Mihri Belli'nin Anılan, Doğan Kitap, İstanbul,
2002, s. 377; Mihri Belli ile ilgili bilgi için aynca bkz. Ahmet Say, Ağaçlar Çi
çekteydi, Evrensel Basın Yayın, İstanbul, 201 1 , s. 2 1 1 -222; Nezahat (Keleş) Be
len, Türkiye'ye Damgasını Vuran Bir Dönem, Bir Olay, Bir Yaşam Baha Akşit De
mokrat Parti Dönemi Yassıada Mahkemeleri ve Yassıada Sonrası, Kanaat Basıme
vi, yyy , 1 995, s. 40; Kemal Karpat , TDT, s. 45 1 ; Türk Ceza Kanununun 1 4 1 . ve
1 42. Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun, Kanun No: 4934, TC Başba
kanlık Neşriyat ve Müdevvenat Umum Müdürlüğü, Ankara, 1 946, s. 1 . Tekir
dağ milletvekili Şevket Mocan, 53 arkadaşıyla birlikte TCK'nın 1 4 1 . madde
sinin değiştirilmesi için teklifte bulunmuştu . Teklif, Meclis'te 1 6. 1 1 . 1 95 1 ta
rihinde birinci oturumda Mocan'ın konuşmasıyla başlanmıştı. Mocan, DP ve
CHP ortak imzalı teklife "ölüm cezası"nın ilave edildiğini belirtmişti. Teklif
üzerine konuşma yapan Arif Nihat Asya, komünistlerden kurtulmanın çaresini
"yalnız dış cemiyeti değil, hapishanenin dış cemiyetini de bu adamlann şerrin
den kurtarmanın tek çaresi vardır; sehpa . . . veya iki çaresi vardır, sehpa ve kur
şun . . . Zaten imkan olsa da birkaç kızıl sallandınlmış olsaydı, kızıllar bu kadar
şımarmazlardı. Milletin hiç değilse sembolik olarak iki komünisti asılmış gör
mek hakkıydı. Bu biçarelerden birini olsun asılmış görmeden gidersem gözüm
arkada kalır. .. komünizm . . . tehlikelerin en pratiği ve en aktüelidir; ip ister ip !
Kastamonu kendiri ister. Sehpa . . . " Asya için, dinsiz birisi bile, "komünist"ten
daha evladır. TBMMTD, dönem 9, cilt 10, birleşim 5 , ( 1 6. 1 1 . 1 95 1 ) , s. 1 1 1 ,
1 1 4, 1 1 6. TBMMTD, dönem 9, cilt 1 0 , Adalet Komisyonu Raporu, s. 3; Akşam,
29. 1 1 . 195 1 ; Kazım Özalp, Türk Parlamento Tarihi, TBMM-IX. dönem ( 1950-
1 954) , cilt ll, Ankara , 1 999, s. 6 5 . 5844 sayılı Kanu'nla değişen 1 4 1 . mad
de TKP kuruculanna idam cezası veriyordu. Ankara teşkilatı dışındakiler Ka
nun'un çıkmasından önce tevkif edildiklerinden, eski Kanun'a göre hüküm
giyınişlerdi. Ankara tevkifatı ise 8 Eylül l 952'de başlamış, sanıklar yeni Kanun
hükmüne göre ağır cezalar almışlardı. Aclan Sayılgan, Türkiye'de Sol Hareket
ler, s. 34 3. O döneme kadar en çok 5 yıla kadar hapis cezası öngören 1 4 1 . ve
142. maddeler, DP iktidan yaptığı değişikliklerle idam da olmak üzere cezala
n ağırlaştırmıştı. Yasada yaptığı bir başka değişiklikle, 7. fıkrayla ilk kez, piş
manlık duyanlann affedileceğinin teminatı verilmişti. Yargılanan 187 sanıktan
20'si "7. fıkra"dan yararlanarak daha az ceza almıştı. Esbab-ı Mucibeli Hüküm
1 95 1 TKP Tevkifatı, BDS Yayınlan, 2000, s. 6. Sevim S. Belli'nin anlattığına gö
re, Mocan'lann yalısı ile Baştımar'lann yalısı lstanbul'da birbirine yakındı. Mo
can'ın, karşı çıkmasına karşın kızı, Dündar Baştımar ile evlenmişti. Kızının bir
komünistle evlenmesini "bir türlü hazmedemeyen" Mocan, Baştımar ailesin
den intikam almak için TCK 1 4 1 . maddesine ölüm cezası koydurmuştur. Se
vim Belli, a.g.e., s. 286; Kamil Ateşoğu lları, Bir insanlık Suçu: ôlıım Cezası, Do
ruk, Ankara, 1 997, s. 68. 1 96 1 Anayasası'nda 1 4 1 ve 142. maddeler bulunma
sına karşılık Türkiye lşçi Partisi kurulmuş, ancak Parti, 12 Mart muhtırasıyla
kapatılmıştı. 12 Mart sonrasında kurulan hükümetlerin gündeminde olan 1 4 1 .
v e 1 4 2. maddeler kesif tartışmalara rağmen kaldınlmamıştır.
95
karşı alınan tedbirler de sıklaştırılmıştı. 1 97 Kritik mevzularda
"devlet aklı" devreye girdiğinde, iktidarda hangi partinin oldu
ğu pek önemli olmamıştır. Bidayetten beri, TKP'nin yeraltı ör
gütlenmesi takip edilmişti. Sadece uygun zaman beklenmişti.
1 947'den beri süregelen takibin sonuçlanması için gerekli tüm
şartlar 195 l 'in Eylül ayında bir araya gelmişti. Artık polis ha
rekete geçebilirdi.
Paris'te tıp ihtisası yapan ve eski Emniyet Müdürü İsma
il Hakkı Tarı'nın kızı olan Sevim (Tarı) Belli, 1 98 Zeki Baştı
mar'ı görmek için kurye olarak 1 9 Eylül 195 1 tarihinde lstan
bul'a gelmişti. Abdülkadir Demirkan (Vedat Türkali) , Belli'yi
Baştımar'a ulaştırma görevini üstlenmişti. Solcular, ilk buluş
madan itibaren polis takibine uğramışlardı. lstanbul'da işi bit
tikten sonra, 26 Ekim 195 1 tarihinde Marsilya'ya hareket ede
cek olan gemiye binmek üzere Galata Rıhtımı Gümrüğü'ne gi
riş yapan S. Belli, polis tarafından gözaltına alınmıştı. Böylelikle
1 946'dan beri TKP içerisine yerleştirilen polislerin verdiği bil
giler amacı hasıl olmuştu . 1 99 Baştımar, S. Belli'ye Paris'e götür
mesi için bir faaliyet raporu vermişti.200 Sevim Belli bu raporu ,
kendisini Sansaryan Han'a götüren takside koltuğun altına sak-
197 Türkiye'de 195 1 tevkifatının gerçekleştiği günlerde lran'da Tudeh Partisi ba
sılmış, parti merkezinde ele geçirilen evraklarda partinin " ihtilal hazırlığın
da olduğu" ve bunun da "Rusya'nın lran'ı işgal planı" olduğu iddia edilmiş
tir. Akşam, 1 Kasım 1 95 1 . 1 9 5 1 tevkifatının karan bağlandıktan iki gün son
ra Iran Tudeh Partisi'nin 8 üyesi idam edilmiştir. Akşam, 19 Kasım 1 954. Yine
aynı günlerde Endonezya'da komünist tevkifatı yapılmış ve yaklaşık 1 5 . 000
kişi komünistlik suçlamasından tevkif edilmişti. Cumhuriyet, 30 Ekim 1 95 1 .
1 98 Metin Toker, 1 95 1 tevkifatı yapıldığı sırada Paris Türk Talebe Birliği Başkanı
dır. Dolayısıyla yazdıkları önemlidir. Tevkifat gerçekleştiğinde Büyükelçi Nu
man Menemencioğlu , Toker'in bilgisine başvurmuştur. Toker, S. Belli için,
"Dr Sevim Tan ! Komünist! Rüyamda görsem, inanmazdım ... kızın ağzından
bir tek gün ne komünizm ne sosyalizm lafı duyınuştuk," dediğini aktanr. To
ker'in belirttiğine göre, Tarı'nın , Paris'te herhangi bir komünist faaliyetine
rastlanmamıştı. Sevim Belli'nin Paris yıllan için bkz. Metin Toker, DP'nin Al
tın Yıllan 1 950-1 954, s. 1 77. Ancak Toker'in bu metninden sonra, Sevim Bel
li yayınladığı anılarında komünist faaliyetler içerisinde olduğunu anlatmıştır.
Sevim Be ll i a.g.t'. . , � - 232-242.
,
96
lamıştı. Bir iki gün sonra, taksi şoförü raporu getirip polise tes
lim etmişti.201 S. Belli, gözaltında kendisiyle ilgili tüm iddiala
rı kurnazca reddetmiş, her ithama bir cevap yetiştirmişti. Baştı
mar ile görüşmelerini de "ailece tanıştıklarını, hemşeri olduk
ları için görüşmenin normal olduğunu" ifade etmişti. Takside
sakladığı rapor içinse "yolda okumak için aldım,"202 diyerek et
rafındaki toz bulutunu dağıtmaya çalışmıştır.
Sevim Belli'nin tutuklanmasının ardından , İstanbul , Anka
ra, Adana, Samsun, İzmit ve Zonguldak'ta yapılan aramalar
da 200'e yakın kişi , gözaltına alındıktan sonra, İstanbul'a sevk
edilmişlerdi.203 Bunun dışında Zeki Baştımar, Abdülkadir De
mirkan ve D P Tekirdağ milletvekili Şevket Mocan'ın damadı
Dündar Baştımar da tutuklanmışlardı . Aslında tevkifatın önem
li isimlerinden Mihri Belli ise daha sonra tutuklanmıştı .204 Bir
kaç gün sonra da Reşat Fuat Baraner ve Suat Derviş de tutuk
lanmıştı. 205 Zekeriya Sertel ise aranan isimler arasında yer al
mıştır. 206 Bu tevkifa tın önemli bir mahiyeti de Mustafa Sup
hi'lerin katledilmesinden sonra, hemen hemen her yıl yapılan
komünist tevkifatları içerisinde en sistemli ve en kalabalık ola
nıdır. 207 Bu kadar kalabalık ve ses getiren bir eylem olmasına
rağmen basın, ilk etapta çok ilgi göstermemiştir.
Daha sonra yayınladığı anılarında tevkifatla ilgili Mihri Bel
li, geniş kapsamlı komünist tevkifa tı yapılmasını "uyduculuk
politikasının" gereği olarak ifade etmişti . Diğer tarafta, Hükü
met, "sivil adliyeyi yeteri kadar etkileyemeyeceğinden" devre
ye askeriyeyi sokmuştu . Davayı askeri yargıç üstlenmiş ve Bi-
97
rinci Şube hücreler bölümü, "askeri nezarethaneye" çevrilmiş
ti.208 Sayılgan ise, bu durumu başka bir şekilde izah etmiştir.
Ona göre, Demirkan (Vedat Türkali) , Üsteğmen Behçet Pek
merdol ve bazı diğer asker ve yedek subayların isminin dava
ya karışması üzerine Ankara Garnizon Kumandanlığı 2 Numa
ralı Ankara Siyasi Mahkemesi tahkikatı üzerine almış ve yürüt
müştü.209 Ancak bu üç isim dışında askeriye ile irtibatlı başka
kimsenin olmadığı anlaşılmaktadır. Siviller çok daha fazla idi.
Davanın askeri mahkemeye verilmesinin, Sayılgan'ın söyledi
ğinin aksine, başka bir gerekçesi olsa gerek. Mahkemede şahit
olarak dinlenilen Şükrü Dinsel, Yusuf Etik, Behçet Şener, lbra
him Turan, Sabahattin Özbay, Necdet Günçakın ve Yaşar Öz
şansal "Gizli komünist partisinin mevcudiyetini"210 ifşa etmiş
lerdi. Bu davada önemli isimler ceza almıştı. 21 1 Sanıkların bü
yük kısmı "önemsiz" kişilerdi. Bazı isimlerin ağır cezalar alma
sı karşısında, kamuoyunda herhangi bir tepkiye yol açmamıştı.
Ancak İngilizler, mahkemenin sonucundan ve hükümetin ko
münizmle mücadelesinden "onur" duymuşlardı.2 1 2 Davanın as
keri mahkemeye intikal ettiği günlerde Amerikan Büyükelçisi
McGee, lzmir'de düzenlediği basın toplantısında tevkifatla ilgi
li görüşlerini şu şekilde açıklamıştı:
98
milletinin ve hükümetinin komünistleri bu memlekette yaşat
mayacağından hiçbir şekilde tereddüt edilemez ve ben de et
21 3
medim.
99
Aranan fail bulundu: 6/7 Eylül Olayları'nm
müsebbibi komünistler!
617 Eylül olayları, Kıbrıs sorunu ile iç içedir.21 7 En azından
Kıbrıs meselesi olayların görünürdeki sebebi olmuştur. Ancak,
elbette ki sağlıklı bir değerlendirmenin yapılabilmesi için daha
derin, sosyolojik, siyasi ve tarihsel temelli sebepleri de sorgu
lamak icap ediyor. O günlerde gündemde olan Kıbrıs mesele
sinden ötürü , 1955 yılının ortalarından itibaren Rumların ima
jı değişmeye başlamıştı.21 8 Yaratılan gerginliğin etkisiyle gale
yana gelen bazı Türk gençleri, Apoyevmatini gazetesini protes
to etmişlerdi.219 Gazetelerde, 29 Ağustos'ta Kıbrıs'ta Türklerin
katledileceği ile ilgili haberler yer almıştı.220 6 Eylül günü öğ
len haberlerinde radyodan Atatürk'ün Selanik'teki evinin bom
balandığı duyurulmuştu .221 Ardından DP'ye yakın Mithat Pe
rin'in222 çıkardığı Ekspres gazetesi de Atatürk'ün Selanik'teki
2 1 7 Kıbrıs sorunu çalışmanın kapsamına girmediginden, sorunla ilgili ayrıntıya
girilmeyecektir. Kıbrıs , lngiliz Yüksek Komiseri yönetiminde idare edilmiş
ti. 1943 yılında adada seçim yapılmış ve idare bakımından ada altıya aynlmış
tı. 195 1 yılında Yunanistan Kıbrıs sorununu deşmeye çalışarak, halkı nümayişe
sevk etmişti. Yunanistan Kıbrıs sorununu Birleşmiş Milletler'e getirmişti. Konu
Türkiye ve lngiltere'nin karşı koymasına ragmen Genel Kurul'da tartışılmıştı.
Ancak Yunanistan istedigini alamayınca adada ayaklandırmaları hızlandırmış
tı. EOKA Kıbrıs'ta faaliyetlere girişmişti. Yunanlıların politikası ENOSIS olmuş
tu. Yani Kıbrıs'ı Yunanistan'a katmak olmuştur. Olayların dayanılmaz hal alması
üzerine Türkiye Yunanistan'ı 30 Haziran 1955 tarihinde toplantıya davet etmiş
ti. Ancak toplantı derde deva olmadan dağılmıştı. lngiltere duruma müdahale
ederek 28 Eylül 1955 tarihinde Türkiye, Yunanistan ve lngiltere dışişleri bakan
ları düzeyinde Kıbrıs sorununu konuşmak üzere Londra'da bir araya gelmişler
di. M. Hulusi Dosdoğru, 617 Eylül Olaylan, Bağlam, lstanbul, 1 993, s. 1 7- 1 9 .
2 1 8 Bkz. Samim Akgönül, Türkiye Rumlan Ulus-Devlet Çagından Küreselleşme Ça-
gına Bir Azınlıgın Yok Oluş Süreci, iletişim, lstanbul, 2007, s. 1 77- 1 88 .
2 1 9 Vatan, 27 Ağustos 1 9 5 5 .
2 2 0 Akşam, 27 Ağustos 1 9 5 5 ; Vatan, 2 8 Ağustos 1 955.
2 2 1 Dosdoğru, a.g.e., s. 42.
222 Mithat Perin, DP iktidara gediğinde Demokrat lzmir gazetesinde çalışmış
tı. 1957 senesinde DP'den milletvekili seçilmiştir. Yassıada Mahkemeleri'nde
yargılanmış ve hüküm giymiştir. BCA yer no. 0 1 0.09, fon no. 43 . 1 29. 1 . Avu
katı Hüsamettin Cindoruk idi. Perin aynı zamanda Hülya Koçyiğit'in de am
casıdır. Olaylardan sonra , Menderes, Perin'e geçmiş olsun dileklerini ilet
mişti. Perin de bundan memnuniyet duymuştu. BCA fon no. 030.0 1 , yer no.
1 9 . 1 1 0.4.
1 00
evine bomba atıldığını belirtmişti. Bunun üzerine, binlerce kişi
harekete geçmişti. Kalabalık, ilk önce Aya Trina kilisesi önün
de toplanmıştı. Eylemcilerin "bayrak çek" buyruğuna223 uyma
yan Rum bir manavın dükkanı yağmalanmıştı. Olaylar, ilkin
bu şekilde cereyan etmişti. Akşama doğru saat beş gibi başla
yan yağmalama, ertesi gün, sabaha doğru son bulmuştu. 224 Be
yoğlu kaldırımları eşyalarla dolmuştu .225 Nümayişler, Ankara
ve lzmir'e de sıçramıştı.226 lzmir'de çıkan olaylar sırasında Yu
nan konsolosluğu ve bir Yunan pavyonu yakılmıştı.227 Ancak
en büyük zayiat lstanbul'da meydana gelmişti. Rum, Ermeni ve
Yahudilerin iş yerleri ve evleri yağmalanmıştı. Kiliseler, barlar
ve pavyonlar yakılmıştı. Polis, olaylara hiçbir şekilde müdahale
etmemişti . Görgü tanıklarının ifadelerine göre228 polis, kendi
leri için bir şey yapamayacağını söylemişti. Eylemciler, yoğun
milliyetçi hislerle saldırılarda bulunmuşlardı. O dönemde her
şeyi kontrol edebilme yetisine sahip olan DP Hükümeti, göster
melik olarak olaya müdahale etse de aslında olayların büyüme
sine göz yummuş, suçluları başka yerde aramıştı.
Olayların ardından suçlu bulma arayışına giren DP'ye göre,
6-7 Eylül olaylarının müsebbiplerinden birisi basın, diğeri ise
komünistlerdi. Olayların bitiminden hemen sonra ilan edilen
sıkıyönetimin ardından, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakan
lar düzenledikleri basın toplantısında failleri bir an önce bulma
nın telaşı içerisinde olmuşlardı: "Suçlu basındır ! Gazeteler hal
kı kışkırtmıştır, olaylar bu yüzden çıkmıştır! Komünist parma
ğı da vardır bu işlerde ! Solcular Türkiye'nin dışarıdaki itibarını
bozmak istemişlerdir,"229 demişlerdi. Hükümet olay gecesi ya-
223 Emin Karakuş, 40 Yıllık Gazeteci Gö.zü lle lşte Ankara, Hürriyet Yayınlan, ls-
tanbul, 1 987, s. 277.
224 Akşam, 7 Eylül 1955; Milliyet, 7 Eylül 1 9 5 5 .
2 2 5 Akşam, 7 Eylül 1 9 5 5 .
2 2 6 Cumhuriyet, 7 Eylül 1955; Ulus , 7 Eylül 1 9 5 5 .
2.2.7 Akşam , 7 l:: y lul 1 9 5 5 .
2 2 8 6 - 7 Eylül olaylann a şahitlik edenlerin v e olaylarda mağdur olanlann tanıklığı
na ve hatıralarına dair geniş bir derleme için bkz. Rıfat N. Bali, 6-7 Eylül Olay
lan Tanıklar-Hatıralar, Libra, lstanbul, 20 1 5 .
229 Hıfzı Topuz, a.g.e., s . 1 98.
1 01
yınladığı tebliğde, mesnetsiz biçimde komünistlere yüklenmiş
ti: "Denilebilir ki dün gece İstanbul ve memlekette esas itibariy
le ağır bir komünist tertip ve tahrikine ve ağır bir darbeye ma
ruz kalmıştır. "230 Hükümet'in, 6/7 Eylül olaylarında komünist
leri suçlamasını değerlendiren Aziz Nesin'e göre, olaylar hükü
metin kontrolünden çıkınca suçlu bulmak zorunda kalmışlar
dı. 231 Bu süreçte, İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı'na atanan
Korgeneral Nurettin Aknoz,232 tertip ettiği toplantıda "6-7 Ey
lül olaylarını komünistlerden başkalarının yaptığı yolunda ya
zı ve yorumlar yasaktır,"233 diye kesin emir buyurmuştu . Basın,
tekdüze şekilde hizaya çekilmek istenmişti. Ancak, basının bir
kısmı, hükümetin "komünistler yaptı," yaygarasına katılmamış
tı. Sadece Hükümet'in tebliğinde geçenleri vermişti. Kimi kö
şe yazarları da, antikomünist düşünceye sahip olmakla birlikte,
mevcut komünistlerin, bu çapta yağmayı yapacak kadar güçle
rinin olmadığının farkındaydı. Bu nedenle Hükümet'in telkinle
rine kulak asmamışlardı. Örneğin, Ulus'taki köşesinde olaylara
dair bir yazı kaleme alan Hüseyin Cahil, olayı çıkaranların ko
münist olmadığını, komünistlerin, sonradan eylemlerin içerisi
ne girip "içlerindeki kin ve garezi tatmin etmeye"234 çalıştıkları
nı ifade etmekle beraber, Yalçın bir sonraki yazısında hüküme
tin, "memlekette komünist tehlikesi var"235 gibi bir algı oluştur
ma çabalarının yersiz olduğunu ifade etmişti. Diğer tarafta nü
mayişi, "komünist ihtilal" provasına kadar götürenler de olmuş
tu.236 Aynı şekilde Ahmet Emin Yalman ve Peyami Safa suçu ko-
1 02
münistlere yıkmışlardı. Ne gariptir ki, Kıbrıs Türk Cemiyeti'nin
üyesi olan Yalman, olaylar meydana geldiğinde Londra'daydı.
6-7 Eylül olaylarının müsebbibinin komünistler olmasını te
menni eden Hükümet, geniş çaplı bir tahkikat yapılması için
Amerika'dan uzmanlar getirtmişti. Ancak uzmanlar, hazırla
dıkları raporda , "komünistler eğer bu kadar kuvvetli olsalar
dı dükkan tahrip edeceklerine ihtilal yaparlardı,"237 ifadeleri
ne yer vererek DP'nin beklentilerini boşa çıkarmışlardı. Bu
nun üzerine Hükümet söz konusu raporu yayınlamaktan vaz
geçmişti. DP Meclis grubunda "olay" görüşülürken, Menderes,
komünistlerin Kıbrıs gerginliğini fırsat bilerek "müsait olan ze
mini fevkalade üstadane, maharetle ve soğukkanlılıkla istismar
eden komünistler bir milli felaket diyebileceğimiz ağır bir vazi
yet vücuda getirmişlerdir," açıklamasında bulunmuştu.238 Mu
halefet lideri lnönü ise Hükümet'in olayı komünistlere yıkma
çabasına karşı, "böylesine yaygın ve organize bir saldırının ko
münistlerin üzerine yıkılamayacağını, olaylardan en azından
hükümetin ihmali bulunduğunu , gerekli tedbirleri zamanında
almadığını, kolluk güçlerini olayların başından sonuna kadar
görev dışı bıraktığının anlaşıldığını,"239 ifade etmişti.
Eylemlerin ikinci günü, olaylarda rolü olduğu gerekçesiy
le 2.057 kişi gözaltına alınmıştı.240 Gözaltına alınanlar içerisin
de "komünist" sayısını Hulusi Dosdoğru241 kırk beş, Dilek Gü-
237 Hazırlanan raporda, "Türkiye'deki komünistler iki saatte iki milyonluk şeh
ri tertip edecek ve derhal Ankara , lzmir'le irtibat kurarak oralarda da hareke
te geçecek kadar böyle muazzam teşkilata sahip olsalardı , küçük işlerle ug
raşmazlar, bir ihtilalle memlekette komünizm rejimini getirebilirlerdi. " Tekin
Erer, On Yılın Mücadelesi (Türhiye'de Parti Kavgalannın 2.Cildi), Ticaret Pos
tası Matbaası, İstanbul, 1 963, s. 257.
238 Ulus, 7 Kasım 1 955.
239 Dosdogru, a.g.e., s. 54.
240 Milliyet, 8 Eylül 1955.
241 Bu isimlerin bazıları şunlardır: Hulusi Dosdoğru , Müeyyet Boratav ( Pertev
Naili Boratav'ın kardeşi) , Can Boratav ( kardeşi) , Nihat Sargın, lsmet Selimoğ
lu , Kemal Tahir, Ratip Tahir (Kemal Tahir'in kardeşi) , Emin Sekun, Ziya Tuz
men, Tüccar Kürt Örfi, Tütün işçisi Remzi, Aziz Nesin, Tornacı Süleyman,
Mustafa Kolçak, Hadi Malkoç, Faik Muzaffer Amaç, Hamdi Şamilov, Aslan
Yanardağ, Muhasebeci lsmail, Asım Bezirci, Sabahattin Ali'nin öldürülmesine
adı karışan Ali Ertekin , Hasan lzettin Dinamo, vd.
1 03
ven242 kırk sekiz kişi olarak vermiştir. Ancak Milliyet gazetesi bu
sayıyı 87 olarak vermiştir.243 Aslında hiç alakasız isimler tutuk
lanmıştı. Örneğin, Dosdoğru, o gece evinden dışarı çıkmamasına
rağmen, "fişli listede" yer alan komünistlerden olduğu için yar
gılansa da244 sonradan beraat etmiştir. 245 6- 7 Eylül olaylan ile il
gili tartışmalar "komünizm" üzerinden başlamış ve devam et
mişti. Kamuoyu ve Hükümet ciddi ciddi komünistlerin yaptığı
na inan(dınl)mak iste(n)mişti. DP iktidarı, olaylara karşı önlem
almamıştır. Bilakis polisin ve yetkililerin, eylemcileri, daha fazla
yağma yapmak için teşvik ettiği söylenmişti. Olayların son şek
lini almasında Hükümet'in sorumluluğu aşikar iken, Hükümet,
suçluyu başka yerde aramış ve eliyle koymuş gibi bulmuştu ! Yet
kililer, cezayı daha önceki tevkifatlardan ve baskınlardan geriye
kalan ve gözetim altında tutulan bir avuç "komünist"e kesmiş
ti. Emniyette dosyası bulunan birçok solcuyu, elinde delil olma
masına rağmen hemen tutuklatmıştı. Her ne kadar bu şekilde
davranarak Batı'nın tepkisini çekmemek için uğraşmışsa da pek
inandırıcı olmamıştı. Geride kalmış birkaç komünistin yüz bin
lerce eylemciyi mobilize etmesi düşünülemezdi. Batı Almanya
Sosyalist Partisi, Menderes'e hitaben gönderdiği mektupta Rum,
Ermeni ve Yahudilerin mallarının yağmalanmasından ziyade
Amerikan, İngiliz ve Fransızların elçiliklerini, konsolosluklarını
ve dükkanlarını yıkmasını önermişti.246
Meşum olayların ardından kopan gürültünün etkisi ile İçişle
ri Bakanı Namık Gedik istifa etmişti. Bununla birlikte üç general
1 04
de görevden azledilmişti.247 6-7 olaylarından sonra Kıbrıs Türk
tür Cemiyeti mahkeme kararıyla kapatılmış,248 yöneticileri de tu
tuklanmıştı. Ancak Ahmet Emin Yalman o sırada Londra'da bu
lunduğu için gözaltına alın(a)mamıştı.249 insanın ister istemez
aklına şu soru geliyor. Eğer olayı yapanlar, komünistler idiyse,
neden Kıbrıs Türktür Cemiyeti kapatılmıştı? 1956 yılında gerek
solcular gerekse KTC tutuklu üyelerinin Istanbul Sıkıyönetim ve
Ağır Ceza Mahkemeleri'nde devam eden davaları beraatla neti
celenmişti.250 Ancak olay, burada bitmemiş, Yassıada Mahkeme
leri'nin en önemli başlıklarından biri olmuştu. Öyle ki, Yüksek
Adalet Divanı, 5 Ocak 1961 tarihinde Adnan Menderes ve Fatin
Rüştü Zorlu'ya olaylan tertiplemek suçundan mahkumiyet kara
rı vermişti.251 Çünkü darbeden sonra, Köprülü olaylardan Hü
kümet'i sorumlu tutan açıklamalarda bulunmuştu : "Olayların
çıkacağından önceden haberimiz vardı. Ancak oluş saatini tam
bilmiyorduk,"252 gibi sözler sarf ederek adeta itirafta bulunmuştu.
DP'nin, dış politikada ABD'ye "şartsız teslim" oluşu ve iç poli
tikada, komünizmi araçsallaştırması nedeniyle baskıcı yönü ön
plana çıkmıştır. DP'nin antikomünistliğini, biraz da parti için
de yer alan milliyetçi mebusların profilinden yola çıkarak de-
6- 7 Eylül Olaylan Foıograjlar ve Belgeler Fahri Çoker Arşivi, Tarih Vakfı Yurt
Yayınları, lstanbul, 2005, s. 257-259.
250 Mehmet Arif Demirer, 6 Eylül Olaylanna 50. Yılda Yeni Bakış, Demokratlar
Kulübü Yayınları , Ankara, 2006, s. 9 . Yazar, 6/7 Eylul olayları ile ilgili hemen
hemen her iddiaya cevap yetiştirmeye çalışmış, olaylarda DP Hükümeti'nin
önceden bilgisinin olduğu ve "tertiplediler" tezini reddetmişti.
25 1 Vatan, 6 Ocak 1 96 1 .
252 Vatan, 1 9 . 1 0 . 1 960.
1 05
ğerlendirmek gerekir. Remzi Oğuz Arık, Sadri Maksudi, Tev
fik Ileri, Hamdullah Suphi Tannöver, Sait Bilgiç vb. isimler, güç
lü milliyetçi kimliğe sahip isimlerdi. DP, iktidar olduktan sonra,
CHP'nin muhalefetini, komünist faaliyet olarak değerlendirmiş
ti. Komünizmle itham edilmek, Soğuk Savaş koşullarında, "ir
tica" veya "vatan hainliği" ile itham edilmekle eş değerdi. Hat
ta kimi yerde daha cüzzamlı bir suçlama olmuştu. DP Hüküme
ti'nin, art arda gerçekleştirdiği baskılar nedeniyle komünizmin
kısa sürede canlanamayacağı anlaşılmıştır. Hükümet bu konu
da sert bir politika izlemiştir. Rusya' dan gelen herhangi uzlaşma
cı jeste dahi aşın derecede ihtiyatlı yaklaşılmıştı. İngiliz raporla
rında, komünizmin, kısa vadede, DP Hükümeti için tehdit un
suru olmayacağı belirtilmişti.253 Dolayısıyla DP'nin kesif antiko
münizm vurgusunun konjonktürel yönü baskındı. Uluslararası
düzlemde, Soğuk Savaş ikliminin fazlaca hissedildiği ve Sovyet
ler'in dünyayı tehdit ettiği fikri revaçta olmuştu . Sovyetler'in iş
gal aracı manasına gelen komünizm, çoğu insan için korku kay
nağı olmuştu. Bilhassa, Türkiye gibi, Sovyetler Birliği'nin kom
şusu olan, ekonomisini idame etmesinin ve güvenliğini kendisi
nin sağlamasının zor olduğu ülkede, komünizmin iç ve dış po
litika malzemesi olarak kullanılması artık "olağan" hale gelmiş
ti. Onca antikomünist yayın ve propagandaya rağmen "dış Türk
ler" DP siyasetinin malzemesi olmamıştı. Ancak, gazete ve der
gilerde bu konunun sık sık işlenmesine de müdahale edilmemiş
ti. DP, askeri darbenin "kızıl tonda" olacağı endişesini gidermeye
çalışırken, asıl vurucu darbe, NATO yanlısı olanlardan gelmiştir.
1 06
sini müteakip, DP, kongresini yapmadığı için doğal olarak ka
panmıştı. DP'nin peşinden giden kitlenin Meclis'te temsil edil
mesi için hummalı çalışma başlamıştı. Bunun sonucu olarak
Emekli General Ragıp Gümüşpala önderliğinde 1 96 1 yılında
Adalet Partisi kurulmuştur. Aynı günlerde, askerin de desteğini
alan, ancak pek bir varlık gösteremeyen Ekrem Alican'ın baş
kanı olduğu Yeni Türkiye Partisi de kurulmuştu . Diğer tarafta,
Osman Bölükbaşı'nın Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi vardı.
DP'nin siyasi mirasına göz diken bu üç parti arasında birinci
liği her daim AP kapmıştır. 27 Mayıs öncesinde Türk sağında
emareleri görülen ayrışma, askeri darbeden sonra kurulan par
tilerin 1 5 Ekim seçimlerine ayrı ayrı gitmeleriyle daha da belir
ginleşmişti. Bu kriz hali, l 960'ların sonuna doğru AP'nin için
den Demokratik Parti'nin nevzuhur etmesi, diğer tarafta milli
yetçiliğin kalesi MHP ve İslamcılığın bayraktarlığını üstlenecek
Milli Nizam Partisi'nin kurulmasıyla daha da belirginleşmiştir.
AP'nin kadrosunda bulunan Sadettin Bilgiç, Ferruh Bozbey
li, Fethi Tevetoğlu ve Osman Turan gibi profillerden yola çı
karak milliyetçi muhafazakar ve antikomünist yönü ağır basan
bir parti hüviyetine sahip olduğu yorumu yapılabilir. AP'nin
kimliği, Gümüşpala'nın ölmesini müteakiben, DP dönemin
de başarılı bir bürokrat olan Süleyman Demirel'in 1964 yılın
da partinin başına geçmesinden sonra daha da oturmuştur. Dö
nemin siyasal ruhu, askerin l 960'lı yıllarda siyasetteki rolü ve
sosyalist hareketler, AP ideolojisinin şekillenmesinde belirleyi
ci olmuştur. AP'nin yönetici kademesi, dini gelenekle bağı olan
burj uva çevrelerdendi. Buna karşın oy tabanı dar gelirli kitle
lerden meydana gelmişti. Bürokrasi, basın ve orduya karşı tek
dayanağın seçimlerden alınacak yüksek oy oranının farkında
lığı nedeniyle AP , DP'nin, "Yeter ! Söz milletindir" söylemiyle
benzeşen "milli irade" vurgusu çok yoğun şekilde işlemişti. De
mirel liderliğindeki AP, hem 1 965 hem de 1969 genel seçimle
rinde y üksek o y alarak tek başına iktidar olmuştur. Söz konu
su seçimlerde solun kitleselleşememesi, solda derin fikir ayrık
lıklarının erken tarihte gün yüzüne çıkması, CHP'nin, ortanın
solu tezinin parti içinde ayrılıklara yol açması ve diğer sağ par-
1 07
tilerin de AP kadar kitleleri domine edememesi nedeniyle hem
burj uvazi hem de dar gelirli kitleler AP'nin şemsiyesi altında
bir araya gelmişti. Buna, bir de 196 1 ile 1965 arası siyasi istik
rarsızlık ve güçlü antikomünist propaganda eklenirse meramın
daha da anlaşılacağı kanısındayız.
1 965 seçimlerinde tek başına iktidara gelen AP'nin parti içi
muhalefetinin iddiasına göre, AP, kalkınmayı, yol, su, elektrik,
baraj yapımına indirgemiş ve manevi kalkınmayı ihmal etmişti.
Onların serdettiğine göre AP, "renksiz " , "felsefesiz" ve "Büyük
Turan" , "Dünya Türklerinin Birliği" gibi mefkürelerden uzak
bir partiydi. Bu noktada en net muhalefeti 1 940'lı yılların hızlı
antikomünisti Osman Yüksel Serdengeçti yapmıştır. Demirel'in
sol hareketlere gerektiği sertlikle müdahale etmediği iddiası ve
daha başka gerekçelerle254 AP'den kopmalar yaşanmıştı.
Aslında parti içinden gelen "sola göz yumuluyor" eleştirileri
ne mukabil, AP'nin milliyetçi muhafazakar kimliğinin şekillen
mesinde en önemli parametrenin antikomünizm olduğu mu
hakkaktır. AP'nin bu vasfı, onu antikomünist cephenin önem
li bileşenlerinden birisi haline getirmiştir. 255 Öğrenci-gençlik
hareketlerinden kaynaklı sokak eylemlerinin arttığı dönem
de , AP'nin orduya dair çekincesini ortadan kaldıran varsayım
lardan birisi, ordunun antikomünist duruşu idi. Genelkurmay
Başkanı Cemal Tural'ın, askere verdiği emir ile kendini göster
miştir. Tural, TSK'ya verdiği emirde, "komünistlerin Türkiye'yi
bir ihtilal yaparak ele geçirmeye çalıştıklarını" ileri sürmüş ve
"dikkatli olunmasını" telkin etmişti. 256
Ordunun genel eğilimini gösteren "emirden" sadece Demirel
değil, aynı zamanda sağ siyasetin tamamının hoşnut olduğunu
254 Tane! Demirel, Adalet Partisi ideoloji ve Politika, lletişim Yayınları , İstanbul,
2004, s. 56, 58. Gökhan Evliyaoğlu ve O. Yüksel Serdengeçti CKMP'ye geç
mişlerdi. Partinin önde gelen isimleri Saadettin Bilgiç, Mehmet Turgut ve Fer
ruh Bozbeyli Demirel'i tek adamlıkla itham etmişlerdi. Menderes'in çocukla
rı Mutlu ve Yüksel Menderes ile Bayar'ın kızı Nilüfer Gürsoy da seslerini yük
seltmeye başlamışlardı.
255 Süleyman Demirel, Büyük Türkiye, Dergah Yayınları, İstanbul, 1975, s. 75.
256 Milliyet, 24 Ocak 1967. 2. 500 adet olarak basılan "Yıkıcı Faaliyetlerle Müca
dele" serlevhası altındaki emir, 21 Kasım l 966'da tüm askeri birliklere gön
derilmiş ve her ayın ilk cumasında okutulması şart koşulmuştu .
1 08
ortaya konulan tepkilerden anlamak mümkündür. Emirden son
ra, antikomünist blok, komünizme karşı mücadelede "fetih duy
gusu" ile hareket etmiştir. Ancak, Sovyetler'le ilişkileri DP dö
neminde olduğu gibi minimum düzeyde tutmak anlamına gel
memiştir. Demirel, ticaret ve ideolojiyi birbirine kanştırmamıştı.
27 Mayıs'ı gerçekleştirenler, NATO ve CENTO gibi uluslara
rası kuruluşlara bağlılıklarını ilan etmişlerdi. Böylelikle dış po
litikada herhangi bir değişim yaşanmayacağı izlenimi verilmiş
ti. Ancak 1 960'tan sonra Kıbns meselesinin Türkiye'yi daha faz
la meşgul etmesi ve Türkiye'nin, NATO ile müttefiki Ameri
ka'dan beklediği yardımı alamaması soncunda işler kısmen tersi
ne dönmeye başlamıştı. Bu durum, Türkiye'nin Sovyetler'le iliş
kilerini normalleştirmesini gerektirmiştir. Bu çerçevede Dışişle
ri Bakanı Feridun Cemal Erkin, 1 964 yılında Sovyetler'i ziyaret
etmişti.257 1 965 seçimlerinde iktidara gelen Süleyman Demirel,
NATO'da kalmakla birlikte, Sovyetler'le işbirliğine gitmiş, geniş
kapsamlı yardım anlaşmalan imzalamıştı.258 Feroz ve Bedia Ah
mad, Hükümet'in sola karşı politikasını sertleştirmesine rağmen,
"ideolojinin ticarete engel olmasına" artık müsaade etmediğini
belirtmişlerdir.259 Bununla birlikte "komünizmin ciddi tehlike
halinde"260 olduğu inancı devam etmişti. Bu nedenle Meclis'teki
dört parti "aşın sola" karşı ortak bildiri imzalamışlardı.26 1
257 Mehmet Gönlübol vd . , Olaylarla Türk Dış Politikası (1 91 9-1 965) , Siyasal Ki
tabevi, Ankara , 1 996, s. 386.
258 İsmail Cem, Tarih Açısından 12 Mart, Cem Yayınevi, lstanbul, 1 980, s. 50.
259 Feroz ve Bedia Ahmad , Tii rki_w 'de Cnk Partili Politi kanın Açıklamalı Kronolo-
1 09
yerini anti-Amerikanizme263 bırakmıştı. Solun düzenlediği mi
tinglerde taşınan dövizlerde, gazete ile dergi köşelerinde ve ka
rikatürde bir anti-Amerikanizm literatürü oluşmaya başlamış
tı. Solun görünür hale gelmesi sağ cephede, tedirginliğin art
masına neden olmuştu . Türkiye'nin, lkinci Dünya Savaşı'ndan
sonra, Batı Bloku'na dahil olması, Kore'ye asker göndermesi ve
NATO'ya üye olmasıyla "antikomünizm" devletin "resmi po
litikası" haline gelmişti. Bu , 1 964 yılına kadar devam etmiştir.
Devletin kodlarına işlenen antikomünist hisleri ile solun etki
alanı daraltılmıştı.
1 940'lı yılların ortalarından 1960'ların ortalarına kadar an
tikomünizm, memlekette birkaç aydın ve basına karşı yürü
tülen sindirme politikası iken, 27 Mayıs'tan sonra, solun güç
lenmesi ve Türkiye'nin Sovyetler'le ilişkilerinin normalleşmesi
ile mahiyeti değişmiştir. Çünkü sistem açısından "Sovyet teh
didi" , artık ortadan kalktığı gibi iç politika malzemesi olmak
tan da çıkmıştı. Buna karşın sistem için komünizm, "iç tehdit"
olmaya devam etmişti. Öyle ki bu tehdit, tek taraflı baskınlar,
nümayişler ve tevkifatlardan karşılıklı kitlesel eylemlere, yurt,
üniversite işgallerine, kavga ve silahlı çatışmalara dönüşmüş
tü . 1 96 1 Anayasası hem sağ hem de solun gelişmesine olanak
sağlamıştır. Solcular, sağcıların ileri gittiğinden, aşırı sağın güç
kazandığından yakınırken , sağcılar da solun Anayasa'nın "sos
yal devlet" ibaresinden yola çıkarak aleni bir biçimde komü
nizm propagandası yaptıklarından, anarşizm ve teröre daveti
ye çıkardıklarından dem vurmuşlardı. Anti-Amerikancı ve kıs-
110
men Sovyet yanlısı sola karşı, antikomünist propaganda işle
meye devam etmişti.
N isan 1960'ta Tahkikat Komisyonu kurulmuştu. Bunu pro
testo eden üniversitelilere polis sert müdahalede bulunmuştu.
Olaylar sırasında Turan Emeksiz öldürülmüştü.264 DP'liler, de
mokratik teamülleri işletmemiş, siyasetin ve üniversitelerin en
tabii haklarını provokatif eylem olarak görmüşlerdi. Diğer tarafta
da hükümetin meşruiyetini dış kamuoyu önünde zedelemek da
hil, her türlü fiiliyata başvurmaktan çekinilmemişti. Bu şartlar al
tında 27 Mayıs'a gidilmişti. O günlerden hatırda kalanlar, 27 Ma
yıs'tan sonra, bol bol propaganda malzemesi olarak kullanılmış
tı. MTTB, TMTF ve TMGT 28-29 Nisan'ın yıldönümlerinde bil
diriler yayınlamak suretiyle o günlerde yaşananları hatırda tut
maya çalışmışlardı. 1965 seçimlerine kadar solda aktif olan öğ
renci dernekleri CHP'ye yakın durmuşlardı. Ancak, 1965 seçim
lerinden sonrası için yeni bir sayfa açmak gerekiyordu.
Yeni "demokratik" Anayasa'yla sosyalist partilerin kurulma
sına müsaade edilmesiyle birlikte bir grup sendikacı tarafından
1 96 l 'de kurulan Türkiye lşçi Partisi, 1 965 seçimlerinde % 3
oyla Meclis'e 1 5 milletvekili sokmuştu . TlP, 1 964'te hazırlanan
parti programında komünizmden izler taşıdığı gerekçesiyle ko
münistlikle suçlanmıştı. 265 Bunun üzerine TlP'in kurucuları,
partinin, komünist olmadığını deklare etmek zorunda kalmış
lardı: "TlP bütün gücüyle komünizme uygun vasatı teşkil ede
cek anarşiyi, sınıf çatışmasını önlemek için çalışmakta,"266 gibi
ifadelere yer vererek komünist ithamlarını reddetmişlerdi. Tar
tışmaya Yön dergisinin kurucusu Doğan Avcıoğlu da katılmış,
TlP'in "kanlı ihtilallarla sınıf diktatörlüğünü kurmak" amacın
da olmadığını belirtmişti.267 Neyse ki TlP , kendisine yöneltilen
suçlamalara 1 965 seçimlerinden sonra , Meclis kürsüsünden
cevap verme imkanını elde etmişti.
264 Tanzer Sülker Yılmaz, Türlıiye'de Gençlik Hareketleri , Toplumsal Dönüşüm
Yayınları, lstanbul, 1 99 7 , s. 8 4 .
265 Avni Elevli, Türkiye işçi Partisi Programı ile Anayasaya Aykırıdır. Kurulmalı is
tenen Yeni Düzen Korkunçtur, lstanbul, 1 968.
266 Vatan, 24 Kasım 1962.
267 Doğan Avcıoğlu, "TlP'e Dair" , Yön, sayı 50, 1 962, s. 16.
111
Aslında antikomünistler bütün solu bir görse de Türkiye'de
sosyalist hareket, homojen değildi. TIP, MDD ve Yöncülerin
ortak platformda buluşması çoğu zaman imkansızdı. Her biri
nin tezi farklıydı. Örneğin MDD'ciler "Ne ABD ne de Sovyet
ler " sloganıyla hareket etmişlerdi. Diğer tarafta Yön, sırtını zin
de güçlere dayamıştı. Ancak sol fraksiyonların tezleri ne olur
sa olsun, Türk sağı bu tezlerin tamamına karşı çıkmıştı . Ör
neğin Faruk Sükan'ın, " tek tip sosyalizm vardır, o da Mark
sizm'dir, " 268 cümlesi , sağın, sola dair topyekun yaklaşımını
göstermiştir. Solun içerisindeki tartışmalar ne olursa olsun sağ
siyaset ve siyaset dışı klikler, soldan benzer anlam çıkarmışlar
dır. Sola karşı toptancı yaklaşım içerisine girmişlerdi. Batı de
mokratik sosyalizm tezlerine yakın duran TIP ile ihtilalci sos
yalist grupları aynı potada eritmişlerdi . Türkçüler, sola , Sov
yetler'de ve Çin'de yaşayan Türkler üzerinden eleştiri yelpa
zesini genişletirken, lslamcılar, laiklik ile komünizmi eşdeğer
görmüştü ; sosyalist gruplarla CHP'yi aynı potada eritmişlerdi.
Türkiye' de sol , 1 940'lı ve 1 950'li yıllara oranla, 1 9 60'lı yıl
larda daha verimli ve üretken olmuştur. Dünya siyasetinin yu
muşamasının yanında artan gençlik eylemleri ile birlikte Türki
ye' de siyasal ve sosyal hayatın değişmesi, köylülerin kente yer
leşmesi ile kent dokusunun değişmesinin sonucu olarak Türki
ye' de bazı şeyler sorgulanmaya, konuşulmaya başlanmıştır. Ye
raltı kaynaklarının millileştirilmesi, yerli üretimin arttırılması,
yabancı sermayenin etkisinin azaltılması , köylüye toprak da
ğıtılması, özel okulların devletleştirilmesi, kalkınma modelle
ri, işçilerin ücretleri ve çalışma koşulları kitleler tarafından tar
tışmaya açılmıştı. Serbest piyasa ekonomisi yerine devletçilik
politikalarının benimsenmesini istemişlerdi. Üniversite genç
liği toplumsal sorunlara sınıfsal açıdan bakmaya başlamıştı .
Gençler, görüşlerini v e eylemlerini sosyalist perspektiften ele
almış, ülke ve dünya sorunlarına bu zaviyeden bakmaya başla
mıştı . Sosyalist düşünce , üniversite gençliği arasın<la i y ice kök
salmıştı. Artık, serbest bir biçimde sosyalizmden bahsetmiş ve
onun uygulama yöntemlerini kendi aralarında tartışmışlardı .
268 Cumhu riyet, 30 Aralık 1 967
112
Siyasetin merkezindeki konularla her zamankinden daha fazla
ilgilenmeye başlamış, ülkeyi ilgilendiren iç ve dış meselelerde
belirleyici/özne olmak istemişlerdi.
Öyle ki , Aydın Yalçın, solcu öğrencilerin düzenlediği bir
konferansta kapitalizmi savununca , gençler tarafından so
ru yağmuruna tutulmuş ve tartışmanın derinleşmesi üzerine,
" 1 965'ten bu yana öğrencinin iktisadi konularda bilgisinin hay
ret edilecek derecede arttığını görüyorum. Daha doğrusu bu
kadarını ummuyordum,"269 itirafında bulunmuş ve hayretleri
ni gizleyememiştir. Gençliğin dinamik hali, sosyalist aydınların
da dikkatini çekmişti . Ali Faik Cihan'ın, l 965'te yayınlanan,
ancak sonrasında yasaklanan kitabında yer alan "yürüyen mil
yonların ayak sesleri işitilmeye başlanmıştır,"270 tümcesini ja
cob M. Landau , ihtilal çağrısı olarak yorumlamıştır.271 lşçi ey
lemleri, öğrencilerin şiddet kullanımı yöntemine dönüşmüştü.
Banka soygunları, kamu binalarına bomba koyma ve adam ka
çırma gibi hadiseler birbirini izlemişti.272 1 960'ların başından
itibaren dinamik bir şekilde sokaklara inen sol gençlik, dünya
sol hareketlerin de takipçisi olmuştu. Böylelikle devrim örnek
lerinden yola çıkarak gerillacılığı "romantize" eden kitaplar çe
virmiş, bir şeyin hazırlığında olduklarının işaretlerini vermiş
lerdi. Devlet, buna mukabelede bulunmuş, gerillacılığın ne me
nem "pespaye" bir şey olduğunu anlatan kitaplar çevirmişti.273
Sokaklarda yaşananlar sadece Türkiye'nin yaşadığı evrimi
göstermiyordu . Hemen hemen her yerde , birbiri ardına olay
lar patlak vermişti. London School of Economics Mart 1 967'de,
269 Harun Karadeniz, Olaylı Yıllar ve Gençlik, May Yayınlan, İstanbul, 1975, s. 83.
270 Ali Faik Cihan, Sosyalist Türkiye, Toplum Yaytnları, Ankara, 1 969, s. 249 .
2 7 1 jacob M. Landau, Türkiye'de Sağ ve Sol Akımlar, Turhan Kitabevi, Ankara,
1 979, s. 36. Sol gençliğe çevirilerle de davetiye çıkanlmıştır. Alberto Bayo, Ge
rilla Nedir, Ant Yayınlan, İstanbul, 1 968; Mao Tse Tsung, Che Guevara, Geril
la Harbi, Paye! Yayınlan, İstanbul, 1 96 7; Emesto Che Guevara, Gerilla Günlü
ğü, Ant Yayınlan, 1 968.
272 Landau, Türkiye'de Sağ ve Sol Akımlar, s. 57
273 Gerilla yöntemlerinin ve taktiklerinden sitayişle bahsedilen eserlere karşı, ki
taplar, makaleler yazılmış ve çeviriler yapılmıştı . T . N . Greene, Gerilla ve Ge
rillaya Karşı Savaş , Gnkur Basımevi, Ankara, 1 965; Aurby Dixon, Otto Heilb
runn, Komünist Geri lla Savaşlan , Gnkur Basımevi, Ankara, 1980.
113
Trente üniversiteleri Kasım ayında, Madrid üniversiteleri Ocak
1 968'de, Liecester'dekiler Şubat'ta, Roma'dakiler Mart'ta ve Co
lumbia Üniversitesi Nisan ayında işgal edilmişti. Hülasa, 1 968
yazı çok hararetli geçmişti. içerik ve talepler genellikle aynıydı:
1 14
Meydanlara taşınan antikomünist histeri
Bu bölümde 27 Mayıs ile 1 2 Mart arasında gerçekleşen anti
komünist faaliyetler, iç ve kısmen dış siyasi gelişmelerle para
lel olarak ele alınacaktır. Ancak, konuya giriş yapmadan önce,
meselenin daha iyi anlaşılabilmesi için 1 960 öncesinin panora
ması ile sonrasının değişen mahiyeti üzerinde durmak icap edi
yor. lki dönem arasında benzerliklerden ziyade farklarını ortaya
koymak gerekiyor. Buna ilaveten de 27 Mayıs'tan 1 2 Mart'a gi
den süreci yine kendi şartlan içerisinde ayırmak iktiza etmekte
dir. Birincisi 1 960- 1965 arası yıllar, ikincisi 1965 ile 1 968 arası
yıllar, üçüncüsü 1968'den Kanlı Pazar'a giden süreç ve son ola
rak Kanlı Pazar'dan 12 Mart'a kadar olan dönemi farklı değer
lendirmek icap etmiştir. Örneğin l 940'lı ve l 950'li yıllarda "va
tan haini" ve komünist olarak kara propagandaya maruz kalan
Serteller, Nazım Hikmet ve Sabahattin Ali yeni dönemde çok
seyrek karşımıza çıkmıştır. Onlann yerini Aybar, Yunus Koçak,
Çetin Altan, llhan Selçuk gibi isimler almıştır. Basın açısından
da farklılık var. Örneğin Yurt ve Dünya, Tan, Markopaşa yeri
ni, ne gariptir ki, her dönem baskın düşünceye göre şekillenen,
l 920'lerde Kemalist, l 930'lu yıllarda Nazizim ve faşizm yanlısı,
l 940'larda antikomünist, l 950'lerde kısmen liberal ve l 960'lar
dan itibaren de sosyalist veçhesi ağır basan Cumhuriyet, Yön, Ant
ve Vatan'a bırakmıştır. Bunlar içerisinde Yön'e farklı bir paran
tez açmak gerekiyor. Çünkü Yön, gür bir sesle çıkmıştı. Aydın
lann desteğini alarak yayın hayatına başlayan Yön'ün, en temel
vurgusu sosyalizm idi. Yön'de bütün antikomünistler gerici gös
terilmiş, TCK 14 1 . ile 142. maddelerinin kaldırılması için çok
sayıda yazı neşredilmiş ve antikomünizme karşı açıkoturum
lar yapılmıştı. Tabiri caizse "günahlan çoktu." Antikomünistler
açısından Yön, komünist diye tescil edilen aydın ve yazarların
bir araya geldiği platform olmuştu. Bu süreçte Vatan'a da bir pa
rantez açılmalıdır. Menderes'in güçlü müttefiki ve aynı zaman
da 6-7 Eylül olaylannda Menderes'in savunuculuğunu üstlenen
Vatan, Yassıada'dan itibaren tersi istikamette yayın yapmıştı .
Haliyle, antikomünistlere göre marazi bir yola girmişti.
115
Solcu basını ve komü n izmi tel'in mitingleri
116
sı Başkam Bahir Aksoy, mitingi düzenleyenler için "küçük ve
gafil insanlardır,"28 1 ifadesini kullanmıştı. Mitingin tepki çek
mesi üzerine TMTF 2. Başkam Yalçın Gürsel, mitingle alaka
larının olmadığını bildirirken,282 IÜTB Başkam Ayhan Efeoğ
lu, "Komünizmi tel'in mitingi yapanlar kötü niyetli arkadaşlar
dır. (. . . ) 27 Mayıs'ı gayrimeşru , DP'nin meşru olduğuna inan
dırmak istediler,"283 demişti.
27 Mayıs yanlısı gençlik teşekkülleri, basın açıklamasıy
la yetinmemiş, daha kitlesel karşıt protestolara başvurmuşlar
dı. Ocak 1 962'de TMGT, MTTB ve IÜTB'nin organize ettiği ve
on binlerce öğrencinin katıldığı "Son söz" mitinginde "Kahrol
sun gerici basın, kahrolsun yobazlar, gericilere ihtar, kahrolsun
komünistler, Af yok. Af yok,"284 gibi sloganlar atmışlardı. An
kara'da yapılan mitingde "komünizm" ve "gericilik" muaheze
edilmişti. Miting esnasında siyasi af lehine slogan atılması üze
rine olaylar çıkmıştı.28 5
27 Mayıs'tan sonra kurulan DP'nin mirasçısı AP'nin tabanı
ile CHP'nin tabanı af konusunda sık sık karşı karşıya gelmiş
ti. Gümüşpala, siyasi affı mütemadiyen gündemde tutmuştu .286
Ön plana çıkan mevzu " ilericilik-gericilik" 287 tartışması ile
Menderes ve arkadaşlarının idamı olmuştur. CHP-AP koalisyo
nunun sonunu getiren af tartışmalarına288 katılan gençlik, "Af
yok, onları kurtarmak isteyenler kahrolsun," diye mukabelede
bulunmuştu.2 89 AP, Taksim'deki mitingle alakalarının olmadı-
117
ğını belirtmek zorunda kalmıştı.290 Çünkü ordu , AP'nin kendi
sini DP'nin mirasçısı olarak görmesinden ve siyasi affı gündem
de tutmasından pek hoşlanmıyordu. AP'nin, ilk yıllarda hem
ordunun hem de CHP'nin baskısını hissederek siyaset yapması
nedeniyle sosyal bilimciler, AP politikalarını "titrek muhalefet"
olarak nitelendirmişlerdir.291
Kendini milliyetçi olarak tanımlayan, ancak karşıtları ta
rafından "gerici" olarak itham edilen gençliğin, "solcu basını
tel'in" mitingi beklenmedik sonuçlar doğurmuştu . Karşıt nü
mayişler bir anda yurt sathına yayılmıştı. Her iki taraf da, ken
dilerini Atatürk'ün fikirlerine dayandırmış, milliyetçi ve anti
komünist olduklarını ifade etmişlerdir. Haliyle, her iki grubun
yaptığı mitingde "kahrolsun komünizm" sloganlarının atılma
sı olağandı. Ancak onları birbirinden ayıran temel nokta, "siya
si af' konusuna yaklaşımları olmuştur. 27 Mayısçılar, siyasi af
taraftarlarının, 27 Mayıs'ı hiçleştirmek için Atatürk'ün adına sı
ğındıklarını ve komünizmi de bir tramplen olarak kullandıkla
rını ileri sürmüşlerdi.
1 962 yılı Ekim ayında, ellerinde dövizlerle Sıhhiye' den Kızı
lay'a yürüyen 7-8 kişilik bir grup "lnönü istifa et" diye slogan
atmıştı. Olay, bir anda karşı protestoya dönüşmüş ve toplanan
kalabalık, "gericiler kahrolsun" , "katillere af yok" , "İsmet Pa
şa çok yaşa" şeklinde slogan atmışlardı. Olaylar sırasında AP'li
Gökhan Evliyaoğlu'nun Yeni Istanbul ve Tercüman gazetele
ri tahrip edilmiş, Zafer, Son Havadis ve Kudret gazetelerinin ise
levhaları yakılmıştı. Aynı zamanda AP'nin, Genel ve Ankara il
merkezi de nasibine düşeni almış, tahrip edilmişti.292 Vala Nu
reddin'in köşe yazarlığı yaptığı Zafer gazetesine göre, gazeteleri
basanlar, Halk Partisi mensuplarıydı.293 Olanlardan Hükümet'i
sorumlu tutan Tercüman gazetesi,294 büronun tahrip edildiğini,
1 18
malzemelerinin kırıldığını belirtmişti.295 Ahmet Kabaklı, bazı
gazetecilerin, sağcı basının tahrip edilmesini alkışladıklarını te
rennüm etmişti.296 Kadircan Kaflı, "ilerici-gerici" tasnifini yap
mış, kendilerine "ilerici" payesi düşenlere, gazeteleri tahrip et
menin "ilericilik mi" olduğunu sormuştu.297
Buradan hareketle Kurtuluş Kayalı, 27 Mayısçıların, küçük
çaplı olayları dahi, ihtilal teşebbüsü için tramplen olarak kul
landıklarını, DP'nin devamı olduğuna kanaat getirilen hareket
lere ve DP döneminden müspet şekilde bahsedilmesine taham
mül etmediklerini belirtmiştir.298
Eylemler, sonraki günlerde de sürmüş, başka kentlere de si
rayet etmişti . 299 Olayların daha da büyümemesi için lnönü ,
AP'lilerle yaptığı görüşmede , protestolara ilişkin "komünist
tahrik"300 ifadesini kullanmıştı. Hükümet'in güçlü ortağı CHP,
yayınladığı bildiride , "demokratik nizamı tahrip etmek iste
yen her cereyanın, komünizmin, ırkçılığın, irticanın, anarşinin
karşısındayız, "301 diyerek, cüzzamlı sözcüklerle tüm taraflara,
milliyetçilere, lslamcılara ve sola gözdağı vermişti. Olaylar ko
münistlere mal edilmiş, hatta Cumhuriyet Senatosu'nda, "Tür
kiye'de komünistlerin gençliği kandırmak için bir milyar lira
sarf ettikleri,"302 iddia edilmişti. Diğer tarafta Türkiye lşçi Sen
dikaları Yönetim Kurulu, "komünizmin ve demokrasiye karşı
davranışların tel'ini amacıyla,"303 Ankara'da miting düzenleme
kararı almıştı. Bundan pek hoşlanmayan Maden-lş Sendikası
Başkanı Kemal Türkler, Türk işçisinin ezelden beri komünizme
119
karşı olduğunu ifade etmişti. Keza Sendikacı Salih Özkarabay
da TÜRK-IŞ'in girişiminden rahatsızlık duymuş ve "komünizm
yaygarası. . . ilerici kuvvetlere karşı faşist ve gerici zihniyetin fer
yadından başka bir şey değildir,"304 diye eleştiri yöneltmişti .
Tüm bu çekincelere rağmen TÜRK-iŞ Başkanı Seyfi Demirsoy,
"hayretle" karşılanan şu açıklamayı yapmıştı: "22 Aralık'ta yap
maya karar verdiğimiz miting, komünizme olduğu kadar faşiz
me, ırkçılığa, dikta rejimlerine de karşı bir harekettir."305
TÜRK-IŞ'in Ankara'da düzenleyeceği miting için çalışmalar
erken başlamış ve mitingin düzenleneceği alana günler önce
sinden afişler asılmıştı. 306 Çevre illerden çok sayıda işçinin ka
tıldığı307 "komünizmi ve demokrasiye aykırı akımları tel'in mi
tingi" Tandoğan meydanında yapılmıştı. Miting, Atatürk için
bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın ardından başla
mıştı. 308 İşçiler, sık sık "kahrolsun komünizm" diye slogan at
mışlardı.309 Burada Yön dergisi ve Vatan gazetesi protesto edil
mişti.310 Ayrıca Aybar ve Boran tel'in edilmiş ve TCK 1 4 1 . ve
142. maddelerinin şiddetlendirilmesi istenmişti.31 1 Siyasi par
tilerin; AP , CHP, CKMP ve YTP'nin temsilcilerinin yanı sıra,
gençlik teşekkülleri, TGT, TMTF ve MTTB'nin temsilcileri de
mitinge katılmış ve birer konuşma yapmışlardı. Siyasilerin mi
tinge katılması mitinge resmi bir hava katmıştı.
Gençlik, 27 Mayıs öncesine göre daha dinamikti . Biraz da
bunun etkisiyle siyasi hava gergindi. Sivil siyaset, kontrolü tam
1 20
sağlayabilmiş değildi. Koalisyon hükümetleri pamuk ipliğine
bağlı hareket ediyordu. Ordunun, siyaset üzerindeki etkisi de
vam etmişti. içişleri Bakanlığı'nı ilgilendiren en ufak meseleler
de dahi, geçmişin alışkanlıklarıyla olsa gerek, ordu, kendi gö
rüşünü beyan etmekten geri durmamıştı .
Milli Mücadele'nin "Galip Hocası" Celal Bayar, 1 9 6 1 yılın
da girdiği Kayseri cezaevinden 1 963'ün Mart'ında tahliye edil
dikten sonra, kendisini karşılayanlar olduğu gibi, onu protesto
edenler de olmuştu .
Bayar karşıtları, 27 Mart'ta Ankara'da Zafer meydanında top
lanmaya başlamışlardı. TMTF, gençliğin toplanmasında başrol
oynamıştı. Aynı şekilde Ziya Gökalp caddesinde bulunan AP Ge
nel Merkezi önünde toplananlar, AP aleyhine slogan atmıştı. Bu
arada bina da taşlanmıştı. AP milletvekilleri olanları sadece sey
retmekle kalmışlardı.312 Olaylar, sonraki günlerde de devam et
mişti. AP Genel Merkezi tahrip edilmiş ve olaylar sırasında se
kiz kişi de yaralanmıştı.313 Eylemciler, Tahkikat Komisyonu'nun
protestosu sırasında öldürülen Turan Emeksiz'i kastederek, "28
Nisan 1 960 gününü tekrar yaşamaya hazırız " ,314 "27 Mayıs ko
runacaktır," ve de Bayar kastedilerek, "vatan hainlerine ölüm,"3 1 5
türü sloganlar atmışlardı. Bayar'ın Kavaklıdere'deki evinin önü
ne gelen gençlik, "sehpaya sehpaya," diyerek idamını istemişti.316
Ertesi gün protestolar, Ankara ve lstanbul'da devam etmiş
ti. Yeni lstanbul gazetesi, ikinci defa kitlenin hedefi haline gel
mişti. 3 1 7 İstanbul Üniversitesi'nde , çeşitli yüksekokul ve akade
milerde, TMTF ve MTTB'lilerin düzenledikleri mitingde, "Son
hadiseleri biliyorsun. Sana fazla bir şey söylemeye lüzum yok.
Atatürk ilklerinin ışığı altında 28, 29 Nisan ve 27 Mayıs ruhu
nun şahlanacağı mitinge gel ," çağrısı yapılmıştı.31 8 Aynı şekil-
3 1 2 Tercüman , 25 Mart 1963.
3 1 3 Tercüman , 28 Mart 1963.
314 Cumhuriyet, 24 Mart 1963.
3 1 5 Ulus, 2 5 M a rt 1 96 3 , \'uluıı , 2 5 Mart 1 963; Cuııılıu ıiycl, 2 5 Mart 1 963.
316 Tercüman, 25 Mart 1963.
3 1 7 Ulus, 26 Mart 1 963; Vatan, 26 Mart 1 963; Cumhuriyet, 25 Mart 1 963.
318 Turan Feyizoğlu, Türkiye'de Devrimci Gençlik Hareketleri Tarihi, Belge Yayın
lan , lstanbul, 1 993, s. 143.
121
de, 28 Nisan'ı hatırda tutmayı amaç edinen ve parolası "Nöbet
teyiz Devrim Şehitleri, N öbetteyiz Atatürk" olan Güç isimli giz
li örgüt bir bildiri dağıtmıştı:319
1 22
tılmış" solcu gençlerin yürüyüş yapacaklarının duyulması üze
rine, kendilerine "Milliyetçi Üniversite Gençleri" diyen, ancak
basının, ısrarla AP'liler olarak nitelediği gençlik,321 aynı gün
ve saatte Saraçhane'de "komünizmi tel'in" mitingi yapacakla
rını ilan etmişlerdi.322 Yaklaşık üç bin kişi, ellerinde "Milliyet
çi Kemalist Gençlik" afişi bulunduğu halde toplanmıştı. Kimya
Fakültesi'nden Cevriye Ceylan, solcuların, geçmişe oranla da
ha fazla güçlendiğini kastederek bu durumu kabul etmeyecek
lerini bildirmişti. "Tahrikçiler maskenizi yırtıyoruz. Devrim ne
devirmek ne taşlamaktır. Solcu basına lanet, Bu vatan komü
nistlere mezar olacaktır" gibi dövizler taşımışlardı. Solcu oldu
ğuna kanaat getirdikleri gazeteleri protesto etmişlerdi.323 Sa
raçhane mitingi bitince yürüyüşe geçen gençlik, "kahrolsun
komünistler" , MTTB'liler ve TMTF'lileri kastederek "gelen
ler komünisttirler"324 diye bağırmışlardı. Yeni Istanbul gazetesi
önüne geldiklerinde, gazeteden Hasan Tuncay, "arkadaşlar ön
ce Allah'a sonra da sizlere güveniyoruz. Ordu bize teminat ver
di," diyerek onları Taksim'e yönlendirmişti.325
1 2 Mart'tan hemen sonra, sıcağı sıcağına, 27 Mayıs'tan son
raki olayların anlatıldığı bir kitapta Mustafa Kemal, "dindar" ,
"milliyetçi" ve "antikomünist" profil olarak anlatılmış ve genç
lik de buna göre tasnif edilmişti. Birincisi, "Mao ve Lenin'i se
ven gençler"dir. Ki bunlar, Atatürk karşıtlarıydı. ikincisi ise
"sağduyulu ve Atatürkçü milliyetçi" gençlerdi.326
Tan baskınını yapanlar, Mareşal Fevzi Çakmak'ın antiko
münist olduğunu iddia edenler ve DTCF tasfiyesinde rol oy
nayanlar, dönemin Kemalist gençliği ile milliyetçi muhafa
zakar isimleriydi. Bunlar Soğuk Savaş'ın ilk günlerinde komü-
1 23
nizme karşı, siyam ikizi gibi olmuşlardı. DP'nin, iktidara gel
mesi ve 1957'den sonra onarılması güç hatalarda bulunmasıy
la iki kesim birbirinden iyice ayrılmıştı. Bu kesimler, 1 960 son
rasında, 27 Mayıs ve siyasi aflar nedeniyle sık sık karşı karşı
ya gelmişlerdir. Kendilerine "ilerici" ve "devrimci" diyen genç
lik kafa karışıklığı içerisinde hareket etmişti. llericilik ve dev
rimcilikten kasıt Kemalist ilkelere "tam iman "dı. Bir de, 1 9 6 1
Anayasası'nın müsaade ettiği ölçüde d e "sosyal adalet" çiydiler.
Bunlar, antikomünist olduğu her halinden belli olan MTTB ile
TMTF içerisinde yer almışlardı. Aynı kafa karışıklığı diğer ta
rafta da vardı. MTTB gibi antikomünist teşekkülü komünistlik
le itham etmişlerdi. l 960'ların ortalarında MTTB'de eksik olan
sadece lslami motifti. Mustafa Kemal , iki grup arasında payla
şılamamıştı . Muhaliflere göre, son yıllarda susturulmak istenen
herhangi bir yayına veya aydına komünist demek kafi gelmişti.
1 24
olduğunu ifade etmişti. 327 Türkiye'nin, Macaristan ve Polonya
gibi olmasının önüne geçmek için MTTB, lstanbul'da "Komü
nizme Karşı Halkı Gafletten Uyarma ve Komünizmi Tel'in Mi
tingi" düzenlemeyi kararlaştırmıştı. 20 Mart'ta yapılan mitinge
Ankara ve Eskişehir'den Kuvayi Milliye Derneği üyeleri, Türk
Göçmen ve Mülteciler Derneği, Milliyetçiler Derneği, Komü
nizmle Mücadele Derneği, Yüksek lslam Enstitüsü öğrencileri,
Emekli İnkılap Subayları (EMlNSU ) , TÜRK-lŞ'e bağlı sendika
lar ve AP teşkilatı üyeleri olmak üzere Bursa, Karabük, Balıke
sir ve Mustafa Kemal Paşa gibi çevre muhitten de gelen vatan
daşlar ve öğrenciler Beyazıt meydanında toplanmışlardı. Anka
ra Üniversitesi'ni temsilen Nevzat Kösoğlu , Konya Komünizm
le Mücadele Derneği adına Mevlüt Özsay, lkinci Kuvay-i Mil
liye Derneği Genel Başkanı Mehmet Özdemir, Karabük Tekni
ker Talebe Cemiyeti adına Kemal Yalçın ve Sabahattin Zaim bi
rer konuşma yapmışlardı. Mitingi takip edenler arasında Rus
basın ataşesi Popof ve Tass Ajansı muhabiri de vardı.328
Miting başlamadan önce, üzerinde " Gafletten uyanın" ibare
si bulunan siyah çelenkler, komünistleri destekledikleri gerek
çesiyle Fuat Alan Burla Biraderler329 ve Koç Holding müessese
lerine bırakılmıştı. 330
Göstericiler, mitingde sürekli olarak tekbir getirmişlerdi. Bu
nun dışında "komünizm sefalettir" , "komünizmin maskesi sos
yalizmdir" , "Türk köylüsü tarlan ve her şeyin alınacak bir ırgat
olacaksın" , "domuzdan post Moskof tan dost olmaz," "su uyur
komünizm uyumaz" , "anneniz Katerina mı" , "kızıl köpekle
ri havlatmayacağız" vb. afişler taşınmıştı. Mitinge katılan Tür
kistanlılar, "bizi görün ibret alın, Türkiye ikinci Türkistan ol-
327 Yeni lsıanbul, 16 Mart 1966.
328 Tercüman, 21 Mart 1 963.
329 Burla ailesi, 500 yıl önce lspanya'dan Osmanlı'ya gelen lspanyol Yahudi aile
sidir. Eli ve Daniel Burla kardeşler ilk şirketlerini 1 9 1 1 yılında kurmuşlardır.
Burla Biraderler, 1 960 yılına kadar Türkiye'nin önde gelen ithalat firmasıy
dı. Otomotiv, beyaz eşya , elektrikli aletler, kagıı sanayi gibi çok farklı alanlar
da ithalat yapmışlardır. Ayrıca, firma, modem anlamda Türkiye'nin ilk rek
lam veren şirketlerinden olmuştur. Gürül Öğüt, " Reklam Alemi" , Hürriyet, 22
Ekim 20 1 3 .
3 3 0 Yeni lsıanbul, 2 1 Mart 1 966.
1 25
masın" yazılı dövizler taşımışlardı. " Kahrolsun komünistler"
sloganlarına meydanda bulunan Mehter Takımı "Gafil ne bi
lir" diye karşılık vermişti.331 Belki de en dikkat çekici olan dö
viz, Atatürkçü gençliğe, "Büyük ve Ölmez Atatürk'ün peşinde
olan gerçek Atatürkçüler komünizme karşı birleşiniz, " çağrı
sı olmuştur.332 Mitinge gelenlerin ellerinde, Atatürk'ün büyük
boy resmi yer almıştı.333 Yeni lstanbul mitinglerdeki Atatürk te
masına vurgu yaparken Cumhuriyet ve Ulus dinsel söylemi ön
plana çıkarmışlardır.
Mitingdeki konuşmasında Cinisli , "Marx, Lenin ve Stalin
üçayaklı idam sehpasını andıran komünizmin yayılmasına se
bep olmuşlardır," demişti. KMD Başkanı ise komünizmin bir
fikir olmadığını, onun bir ihanet abidesi olduğunu belirtmişti.
Ona göre, komünistler, Çarlık Rusya'sının, "Akdeniz'e inme si
yasetinin Türkiye'de satılmış hayasız temsilcisidir. " 334
Gün boyu süren mitingde Hükümet'e çağrı yapılmış ve ko
münizme karşı daha sert tedbirlerin alınması gerektiği ifa
de edilmişti. Muhalifler ise, bu mitinglerden tedirginlik duy
muşlardı. Bir şaşkınlık hali vardı. Zira komünizmi kitlesel ola
rak tel'in etmenin manasını anlayamamışlardı. Ahşam'da çıkan
bir yorumda, demokratik rej imlerde miting düzenlemek ta
bii olmakla birlikte, komünizmin, farklı seslerin bastırılması
nın aracı haline gelmesinden ve faşizme doğru gitmesinden en
dişe edilmişti.335 Çetin Altan, mitingleri alaya aldığı yazısında
"komünizmin ne olduğu hemen hiç kimse tarafından bilinme
mekte ve daha çok soygunlara ve talana bilimsel şekilde karşı
çıkanlar komünist diye gösterilmek istenmektedir," yorumu
nu yapmıştır.33 6
3 3 1 Yeni lstanbul, 2 1 Mart 1 966; Akşam, 2 1 Mart 1 966; Milliyet, 2 1 Mart 1 966;
Ulus, 2 1 Mart 1 966; Tercüman, 2 1 Mart 1 963.
332 Tercüman, 2 1 Mart 1963.
333 Yeni lstanbul, 2 1 Mart 1 966.
334 Milliyet, 2 1 Mart 1 966.
335 "Tehlike Çanları " , Ahşam, 2 1 Mart 1966.
336 Çetin Altan, "Nasıl da Anlamıyorlar" , Ahşam, 22 Mart 1 966.
1 26
Solu n Uyanış Mitinglerine Ka rşı Şahlanış Mitingi
337 FerÖz Ahmad Bedia Turgay Ahmad, a.g.e., s. 340; Ulus, 1 3 - 1 5 . 1 . 1968.
338 Ulus, 15 Mayıs 1 968.
339 Milliyet, 6 Şubat 1 968.
340 Milliyet, 2 1 Şubat 1 968.
34 1 Düzenleyiciler arasında ODTÜ Öğrenci Birliği, ODTÜ Sosyalist Fikir Kulü
bü, ODTÜ Sosyal Demokrasi Derneği, Fikir Kulüpleri Federasyonu, İstanbul
Teknik Üniversitesi Talebe Birliği, Devrimci lşçi Sendikalan Konfederasyonu ,
ITO Teknik Okulu Talebe Birliği, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Talebe
Cemiyeti , Siyasal Bilgi l er Fakül tesi Ö ğren c i Derneği yer almıştır. Milliyet, 24
Şubat 1 968.
342 Aybar, "AP iktidan Meclis'te suçüstü yakalanmıştır. Demokrasiye suikast ha
zırlamakla suçludur, " demişti. Cumhuriyet, 26 Şubat 1968.
343 Milliyet, 26 Şubat 1 968; Cumhuriyet, 26 Şubat 1 968.
1 27
Korkuyorlar, korkacaklar, korksunlar. Geliyoruz, geleceğiz ,
yakındır. Kim nerede ne işliyor hepsini biliyoruz. Hepsini bili
344
yoruz, bileceğiz yakındır.
1 28
"Aybarof, Nazım Hikmet'in yanına" , "Tipli tipsizler bir avuç ip
sizler" , "Artık şahlandı durmaz İslam' da iman" , "Dikkat Müs
lüman sakın komünizme verme aman" , "Götürse de bu aziz va
tanda gövdeyi seller gibi kan, mukaddestir İslam ve iman için
giriştiğin bu davan" , "Komünizmi ezeceğiz Türkistan'da geze
ceğiz" , "Komünizme karşı lslam" şeklinde slogan atmış ve bu
na benzer dövizler taşımışlardı. Doğu Türkistanlılar yine katıl
mış, birçok konuşmacı "Vietnam'ı destanlaştırmaya kalkışanla
rın yalancılıklanna işte şahitlerimiz; Komünistlerin ezmeye ça
lıştıkları Türkistanlılar," diye işaret etmişti. 349
Miting, öğrenci dernekleri liderlerinin konuşma yapmalarıy
la devam etmişti. Kadıköy Yüksek Tahsil Öğrenci Cemiyeti Ge
nel Sekreteri Ahmet Şenel, "Bu , komünistlere son ihtarımızdır.
Bundan sonra da herhangi bir komünizm meselesi olursa, bi
zi değil hükümet, hiç kimse durduramaz,"350 diyerek kendile
rine vazife biçmişlerdi. MTTB Genel Başkanı İsmail Kahraman,
solcu teşekküllerin tamamının ana damarının dışarıda olduğu
nu ve bunların bir şekilde hal edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Bir de sol faaliyetlere karşı Hükümet'in sert tedbirler almasını
istemiş ve hatta TlP'lilerin sınır dışı edilmeleri gerektiğini vur
gulamıştı. Bunun dışında Kahraman, irtica ithamlarına cevap
vermiş, konuşmasında aktüel mevzular üzerinde durmuştu. 351
Mitingde bulunan Necip Fazıl ise , konuşmasında "millet"
"aile" , "din" ve "namus" mevzuları üzerinde durmuştu . Konuş
masının bir yerinde İnönü için, lnönü Yoldaş sözcüğünü kul
lanmıştı. Komünistlere ve İnönü'ye yönelik sert sözler sarf et
mişti. Geçmişin hatıraları yeniden nüksetmişti. Antikomünist
siyasi bir adama komünist muamelesi yapılmıştı. Başka hesap
lar, komünist suçlamasıyla görülmeye çalışılmıştı. 352 Miting
de ayrıca TKMD Genel Başkanı Saffet Solak, Esnaf ve Sanat
karlar Dernekleri adına Memduh Üreyen, Metal-İş Federasyo-
349 M i l l iyet , 4 Mart 1 %8 : Cum hunvet, 4 Mart 1 968: Vatan, 5 Mart 1 968; M TTB
48. Dönem , s. 1 1 6.
350 Cumhuriyet, 4 Mart 1 968.
3 5 1 Mi lliyet, 4 Mart 1 968; Yeni lstanbul, 4 Mart 1 968; M TTB 48. Dönem, s. 1 1 7
3 5 2 Mi lliyet, 4 Mart 1 968.
1 29
nu Genel Başkanı Kaya Özdemir, T. Birleşik Gıda işçileri Sen
dikası Başkanı Ahmet Muşlu ve Avukat Fazlı Akkaya birer ko
nuşma yapmışlardı.
Şahlanış mitingleri, karşı mahallede büyük tepkiye neden ol
muştu. Bu mitinglerin siyasetin eliyle düzenlendiğini iddia et
mişlerdi. Nitekim CHP İstanbul 11 Gençlik Kolu Başkanı Doğan
Öztunç, "MTTB iktidarın yardımı ve baskısı ile . . . mitingi dü
zenleme yoluna gitmiştir," iddiasını ortaya atmış ve daha son
ra da, "bu kimseler niçin madenlerimize sahip çıkmazlar? Ni
çin milli petrollerimizi savunmazlar? Cumhuriyet ilkelerini ve
ulusal sorunları niçin dile getirmezler?"353 gibi isabetli sorular
sorarak konuşmasını bitirmişti. Aslında bu soruların cevabını,
birkaç gün sonra, milliyetçi muhafazakar teşekküllerin bir ara
ya geldiği, Bursa toplantılarının ilk gününde TKMD lideri Saf
fet Solak vermişti: "Ana davamız petrol davası mı? Hayır. Bü
tün çeşmelerden petrol akıtsak yine mutlu olmayız. Toprak re
formu mu? Yine hayır. "354 Onlar için, ABD emperyalizminden,
NATO'dan, millileştirmelerden ve 6 . Filo'dan daha önemli olan
ve mücadele edilmesi gereken yegane mevzu komünizm ol
muştur. Rasim Cinisli de bir basın toplantısında, solun müte
madiyen gündeme getirdiği "petrolün millileştirilmesi, banka
cılığın devletleştirilmesi, işçi haklarının korunması ve Atatürk
çü dış politikaya dönüş"355 gibi meselelerin çözümünün ko
lay olmadığını ifade ederek hükümetleri adres göstermişti. Öz
tunç'un tenkidi isabetli olmuştu . Milliyetçi muhafazakarların
düzenledikleri mitinglerde ulusal sorunlar, işçi hakları, maden
lerin ve petrolün millileşmesi gündeme gelmemişti. Cinisli'nin
açıklamasından yola çıkarak sorumluluk almak istemedikleri
rahatlıkla söylenebilir.
Harun Karadeniz'in de belirttiği gibi, (petrol) millileştirilme
leri savunmak veya antiemperyalist olmak için illa solcu olmak
gerekmiyordu. 35 6
1 30
CHP, sola karşı geniş kitlelerce düzenlenen miting için AP'yi
suçlamaya devam etmişti. Buna CHP lideri İnönü de katılmıştı.
İnönü , "Şahlanış Mitingi yüksek masrafla düzenlendi, "357 de
mişti. CHP'li Kemal Satır, İnönü'yü destekler mahiyette, mas
rafların, AP tarafından karşılandığını iddia etmişti. Satır, mitin
gin , "Mezhep ayrılıklarını doğurmaya yönelik, şeriata müste
nit" olduğunu ifade ederek miting tertip komitesi ve AP'yi eleş
tirmişti. 358 Eleştiriler üzerine MTTB, mitingin, diğer siyasi par
tiler ve AP tarafından desteklendiği iddialarım yalanlamıştı. Mi
ting masraflarının, mitinge katılan teşekkül ve dernekler tara
fından karşılandığı belirtilmişti.359 AP İstanbul teşkilatının, mi
tinge büyük destek verdiği iddia edilmişse de, bu iddia, MTTB
ve AP tarafından yalanlanmıştı. Miting, MTTB öncülüğünde 1 8
öğrenci teşekkülü , 1 1 sendika, 1 0 Komünizmle Mücadele Der
neği ve 14 milliyetçi teşekkül tarafından düzenlenmişti. Miting
tertip komitesinde olmasına rağmen ve finansörün, AP iktida
rı olduğu iddiasına karşın , AP, komünizme karşı mücadelede
yetersiz kaldığı gerekçesiyle tenkit edilmişti. AP'nin tabanı an
tikomünistti ve bu mitingleri madden ve manen desteklese de,
AP yönetimi kendisini bu platformlardan uzak tutmuştu . Çün
kü 27 Mayıs'ın tedirginliği henüz geçmiş değildi.
Kesif İslami retorikle, hedefte komünizm olmasına karşın ,
Cumhuriyet'te llhan Selçuk, Şahlanış Mitingi'ni, Atatürk dev
rimlerinin tehdit altında olduğunu ileri sürerek eleştirmiş
ti. 360 Selçuk'un yazısında geçen "Üç Ayaklı Darağacı"nın ayak
larından biri Amerika, diğeri Demirel ve sonuncusu ise "irti
ca" olmuştur. Darağacına gidecek olan ise, Atatürk devrimle
ri olmuştur. CHP'li Satır da mitingi "şeriatçılık" ve "mezhepçi
lik" üzerinden okumuştur. Açıklamalar, tersi bir alt bilincin dı
şa vurumunun tezahürü olmuştur. Siyaset ve basın, sokaktaki
antikomünist yükselişin, başka bir yöne evrileceği korkusuyla,
antikomünizm, yerine göre kah faşistlikle kah şeriatçılıkla yaf-
1 31
talanmıştı. Belki de bu şekilde antikomünizm, dengede tutul
muş ya da önlenmeye çalışılmıştı. Cumhuriyet ve Ulus gazetele
ri, mitingi laik hisleriyle "şeriatın şahlanışı " olarak görmüş ve
komünizm karşıtlığına çok az yer vermişlerdir. Tercüman ise
milliyetçi bir dilden ziyade lslami tonu ön plana çıkarmış; "Al
lah'a inananlar, Solcularla Mücadele lçin Birleşiniz" sürmanşe
ti ile çıkmış ve mitinge katılanlar için de "milliyetçi " ve "iman
lı " nitelemesi yapmıştı. Miting, her ne kadar dinsel motifler ta
şısa da aslında solcuların Uyanış mitingine karşı düzenlenmiş
ti. Türkiye'de sol faaliyetler ve TlP, mitinge gelenlerin ana he
defiydi.
1 32
Davet edilenlerin bir kısmının iştirak etmediği3 66 toplantı
nın bitiminden sonra bir bildiri yayınlanmıştı.367 Basın toplantı
ya ilgi göstermişti. Örneğin Cumhuriyet gazetesi, "Abdulhamid
övüldü Anayasa yerildi" diye haber yapmıştı. Ulus ise, "Hortla
yan irtica" diye manşetten vermişti. Toplantıyı haber yapan Ter
cüman, cevap mahiyetinde dahi olsa eleştirilere yer vermemişti.
Ancak, açık şekilde yapılan toplantı "gericilik" ve "irtica" yayga
rasına dönüşmüştü. "Eski rejim taraftarlan" olarak nitelendiri
lenlerin, bir kısmının gönlünden geçse de, toplantıda saltanat ve
hilafet övgüsü veyahut kılık kıyafet düzeninin değiştirilmesi gi
bi mevzular tartışılmamıştı. Aslında, komünizm karşıtlığı, ma
hut konuların tamamını sümen altı etmiş ve zamana bırakmıştı.
Tabii Senatör Ahmet Yıldız368 ve 7 Senatör arkadaşı Cumhu
riyet Senatosu'na başvurarak, toplantıları işaret ederek, "Cum
huriyete, devrimlere, Anayasaya ve Devlet kurumlarına karşı bir
kampanya açıldığını" iddia etmiş ve bu nedenle Senato'nun bir
araştırma yapmasını talep etmişti. 369 Toplantının yankıları bu
nunla sınırlı kalmamıştı. TÖDF Genel Başkanı Bahri Savcı Bur
sa'daki toplantı aleyhine bir bildiri yayınlamış, Cumhurbaşkanı
Cevdet Sunay, Başbakan Süleyman Demirel ve Adalet Bakanı Ha
san Dinçer'e gönderdiği telgrafta toplantının, "Türk siyasi ve sos
yal devriminin temelini yıkmaya yönelmiş bir örgütlenme" oldu
ğunu ifade etmişti.370 ODTÜ Sosyal Demokrasi Derneği ve TÖS,
366 Necmettin Erbakan, Faruk Timurtaş, Sabahattin Zaim, Korkut Özal, Ali Nihat
Tarlan, Mehmet Kaplan, Mümtaz Turhan, Ayhan Songar, Nuri Karahöyüklü ,
Süleyman Yalçın, Nihat Sami Banarlı, Nihat Dinçer, Tahsin Demiray ve Ahmet
Kabaklı davetli olduktan halde iştirak etmemişlerdi. Cumhuriyet, 26 Mart 1 968.
367 Konuşmalardan sonra bir bildiri yayınlanmıştı : İslami kültüre önem verilmesi,
lmam Hatip okullarının adedinin arttınlması, Türk Dil Kurumu'nun kaldırıla
rak yerine Türk Dil Akademisi ve Türk Musikisi Akademisi kurulması, okul
larda din derslerinin yeniden düzenlenmesi, bütün milliyetçi ve mukaddesat
çı teşekküllerin beraber çalışması ile zengin Müslümanların organizasyonlara
yardım etmesi yer almıştır. Milliyet, 26 Mart 1 968; Cumhuriyet, 26 Mart 1 968.
Din derslerinin zorunlu hale getirilmesi istenmişti. Tercüman, 26 Mart 1 968.
368 M eclis bünyesinde kurulan Komünizmle M ü c ad e l e Komisyomı'na üyr o l
muştur. Yön, sayı 57, 1 6 Ocak 1 963 .
369 Cumhuriyet, 27 Mart 1968; Milliyet, 27 Mart 1 968; Vatan, 27 Mart 1 968.
370 Bildiri için ayrıca bkz . Cumhu riyet, 27 Mart 1 968; Milliyet, 2 7 Mart 1 968;
Ulus, 27 Mart l 968.
1 33
Cumhurbaşkanı ve MGK Genel Sekreteri'ne aynı gerekçelerle
telgraflar göndermişti. 371 Daha önce "komünizmi tel'in mitin
gi" düzenleyen TÜRK-lŞ Genel Başkanı Seyfi Demirsoy, TÜRK
lŞ'in, Anayasa'nın sınırlan çizdiği ölçüde din ve vicdan hürriyeti
ne gönülden inandığını, Anayasa'nın kapsamı dışına çıkan yapı
lar için, "yurdumuzu orta çağ karanlıklarına götürecek hilafetçi
lik ve ümmetçilik akımlarının . . . sahiplerine yumruğumuzu indi
receğiz," diyerek,372 nihai çözümün şiddete başvurmak olduğu
nun emarelerini göstermişti. Kendilerine ilerici diyen teşekkül
ler, tek çatı altında toplanmış,373 "Atatürk devrimlerini ve 27 Ma
yıs Anayasasını korumak. . . halkı uyarmak için . . . beraber çalış
maya karar verdiklerini" açıklamışlardı.374 Ayrıca asker kökenli
Cumhurbaşkanı'na gönderilen telgraflar hem Devletin en zirve
sine hem de, bilvasıta, askere iletilmiş oluyordu. Oysa toplantı
nın ilk günü bando çalınmış, İstiklal Marşı okunmuş ve Atatürk
için bir dakikalık saygı duruşunda bulunulmuştu.
1 34
leşen mitinge binlerce kişi iştirak etmişti. Demirel'in kardeşi,
Hacı Ali Demirel'in sahibi olduğu Yükseliş Kolej i öğrencileri
de mitinge katılmış, öğrenciler, ön saflarda yer almışlardı. Ka
labalık, Manisa Mehter Takımı olduğu halde , Tandoğan Mey
danı'ndan Kurtuluş'a doğru yürüyüşe geçmişlerdi. Yol boyun
ca " Kahrolsun komünistler" , "Kahrolsun Çetin Altan" , " Çetin
Altan Moskova'ya" diye slogan atmışlardı. Mitingin bitimine
doğru Devlet Bakanı Seyfi Öztürk alana gelmiştir. 377 Mitingde
konuşma yapan Türkiye Yüksek Öğrenim Gençliği Atatürkçü
ler Teşkilatı Genel Başkanı Mustafa Özer, Bursa toplantılarının
maruz kaldığı irtica ve gericilik ithamlarına nazire yaparcası
na "esas irtica, komünistliktir. En büyük gericilik, komünist
liktir . . . Atatürk gençliği teokratik devlet görünüşünü kesinlik
le ve nefretle reddeder . . . İrticanın da komünizm kadar tehli
keli olduğuna inanırız, " demiş, "gerici" ve "irtica" ithamları
nı reddetmişti. 378 Ayrıca , "Yahudi emperyalizmine son'' , "Vi
etnam'ı değil, biraz da Kıbrıs'ı düşünün" "Evvela esir Türkler,
sonra Vietnam" , "Ey Türk titre kendine gel" , "Kırım Türkle
ri nerede" , "Türk'ün ebedi düşmanı Moskova'dır" ve milliyetçi
muhafazakar düşünceye dair birçok şeyi özetleyen "Tanrı da
ğı kadar Türk Hira dağı kadar Müslüman" gibi dövizler taşın
mıştı. 379
Adalet Partisi Gençlik Kolları Genel Başkanı Haluk Sevel'e
göre, Alparslan Türkeş'in başkanı olduğu CKMP ve Osman Bö
lükbaşı'nın liderlik ettiği MP tabanı davet edilmesine rağmen,
mitinge katılmamışlardı.380 Sevel'e göre, AP'den katılanlar ol
muşsa da, bunlar kendi şahısları adına katılmış ve partiyi tem
sil etmemişlerdi. Şahlanış mitingi ile 3 1 Mart Vahası arasında
benzerlik kuran ve birinci sayfanın üst köşesinde -Ah. . . Nere
de o eski '31 Mart'lar karikatürü ile çıkan Cumhuriyet gazetesi
ne göre, mitinge katılanların bir kısmı AP'li, diğer bir kısmı ise
CKMP'li idi.
1 35
Başbakan Demirel, AP Gençlik Kolları'na "Şahlanış miting
lerine katılmamaları ve desteklememeleri" konusunda kesin
emir vermişti. 381 Bunun dışında bir kısım milliyetçi öğrenci
dernekleri de mitingle aralarına mesafe koymuşlardı. 382 AP'li
Haluk Sevel, !kinci Şahlanış mitinginden sonra düzenlediği
basın toplantısında, "aşırı solcuların " yaptığı "Uyanış" ve "aşı
rı sağcıların" yaptığı "Şahlanış" mitinglerine karşı olduklarını
belirtmiş, Bursa toplantılarının içeriğine ziyadesiyle atıf yapan
bir açıklama yapmıştı. 383 Mitingcileri, aşırı sağcı ve CKMP ile
MP'nin, AP'ye göre daha sağda olduğunu ileri sürerek kendi
partisini merkez sağ yani ortanın sağı olarak tanımlamıştı . AP
gençliğinin, Uyanış mitinglerine karşı gelmesi kendi içerisinde
tutarlı bir tepki olmuştur. Ancak, AP'li Bakanların ve siyasile
rin katıldığı ve bizzat AP teşkilatlarının destek verdiği miting
lere, AP'nin, sonradan çıkıp karşı olduğunu belirtmesi anoma
li bir davranıştı. Kendi içerisinde çelişik durumu göstermişti.
Mitinge yönelik tepkiler en yüksek seviyede dile getirilmişti .
Asker, bizzat olaya müdahil olmuştu . Basın da işin peşini bı
rakmamış, günlerce gündemde tutmuştu . Üstüne üstlük aynı
kişiler birkaç gün sonra "Şahlanış mitingi"nin devamını Anka
ra'da, siyasetin göbeğinde , herkesin gözü önünde yapmışlar
dı. AP , daha büyük tepkilerin hedefi olmamak için , pragma
tist bir şekilde , "yol arkadaşlarını" şimdilik yarı yolda bırak
mıştı. Bir de iktidar partisi, halihazırda bir trend yakalamış
ken, 1 968 yerel seçimleri arifesinde memlekette huzurun bo
zulmasını istememişti.
1 36
Kom ü nizmle Savaş Mitingi
1 37
re etmişse de, Kiverlioğlu , konuşmasında Hükümet'in icraatla
rının baltalandığından yakınmıştı. Solun, mütemadiyen işbirli
ği için çağrıda bulunduğu ordu ve işçiler antikomünistlerce de
imdada çağrılmıştı. Konuşmada belirtilen mühim mesele, diğer
mitinglerde zikredilen "vuracağız, kıracağız, asacağız" ihtarla
rına karşılık Kiverlioğlu , komünizmle mücadele sırasında ka
nunların aşılmaması gerektiğine dikkat celp etmiştir:
1 38
gençler, komünistlikle suçlanmıştı. Cumhuriyet, mitingin din
sel boyutunu ön plana çıkarırken, Ulus, AP'nin mitinge yaptığı
katkılara bilhassa vurgu yapmıştır. Milliyet gazetesi daha nötr
bir üslup tercih etmiştir.
lstanbul'da "Komünizmle Savaş" mitinginin yapıldığı gün ,
Konya'da d a "Mücadele Mitingi" düzenlenmişti. Merkezi Kon
ya'da bulunan Mücadele Birliği'nin organize ettiği "Mücade
le Mitingi"ne çağrı günler öncesinden yapılmıştı. Otomobil
lerle şehir içinde, "Evini bırak, dükkanını kilitle mitinge katıl"
sloganı ile Konya halkı mitinge davet edilmişti. Öğle namazı
nı müteakip başlayan mitinge, Afyon, Adana, Isparta ve Kon
ya'nın ilçelerinden katılım gerçeklemiştir. Miting günü Hü
kümet Meydanı'na on binin üzerinde insan birikmişti.393 Ay
nı gün, Tire' de "binlerce mümin komünizmi lanetlemişti. "394
Ka nlı Pazar
393 Cumhuriyet, 4 Agustos 1968; M i l l iycı , 4 Aguslos 1 968; Vatan , 4 Ağustos 1 968.
394 Tercüman, 4 Ağustos 1 968.
395 Tevfik Çavdar, Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1 950- 1 995, imge Kitapevi, Anka
ra, 2000, s. 1 99; K. Özcan, a.g.e., s. 1 7 .
396 Harun Karadeniz, a.g. e. , s . 84.
1 39
lizmden, mazlum halklardan, sosyal düzenden, reformdan an
ladığı şey farklı olmuştur. Olayları değerlendiriş şekli ve bes
lendikleri kaynaklar genellikle farklı olmuştur. Sağcılar, kendi
söylemlerine ters düşen, milliyetçiliğe ve dine aykırı gördükle
ri hemen her düşünceyi veya ihtilafa düştükleri kendi arkadaş
larını dahi komünistlikle suçlamaktan geri durmamışlardı. Sol
cular ise, her nereye baksalar ve kendilerine muhalif ne kadar
ses varsa onu "antikomünist"likle suçlamış ve daha da ileri gi
derek "faşist" yaftasını yapıştırmışlardır.
Şubat 1969'da 6. Filo'nun lstanbul'a yeniden geleceğinin ha
ber alınması üzerine aralarında FKF, DÖB ve lTÜÖB'in bulun
duğu sol gençlik örgütleri bir araya gelmiş Dayanışma Kuru
lu oluşturmuşlardı. Kurul, 6. Filo lstanbul'da bulunduğu müd
detçe eylemlerin sürdürülmesi kararını almıştı. llk hamle, dev
let erkanına, 6. Filo'yu istemediklerini belirten telgraf çekmek
le başlamıştı.397 Gençlik örgütlerinin, 7 Şubat'ta İstanbul Valisi
Vefa Poyraz ile yaptıkları toplantıda, Poyraz, toplantının, "Ya
kında limanımızı ziyaret edecek olan dost ve müttefik Ameri
kan filosunun misafir kalacağı süre içindeki tutum ve davra
nışlarımızı tanzim ile alakalı" olduğunu belirtmişti. Vali'nin ,
Amerika için dost ve müttefik sözcüklerini kullanması toplan
tıda tartışma konusu olmuş, 68 kuşağının liderlerinden Harun
Karadeniz, "Biz Amerika'yı dost ve müttefik kabul etmiyoruz,"
demişti.398 Gençlik örgütleri, eylem yapacaklarını belirtmeleri
üzerine Bugün gazetesi, ertesi gün "Komünistler karışıklık çı
karmağa hazırlanıyor" manşeti ile çıkmıştı.399 6. Filo gelme
den bir gün önce, polis, 3 1 öğrenci derneğinin dağıtmak üze
re bastırdıkları 20 bin adet bildiriyi toplamış ve iki kişiyi de tu
tuklamıştı.400 6. Filo'nun lstanbul'a vardığı gün, tüm tedbirle
re rağmen solcu gençlik Teknik Üniversite'den yürüyüşe geç
mişti. Bu sırada Türk Amerikan Dış Ticaret Bankası'nın camla-
1 40
rını kırmışlardı. TMGT Taksim Cumhuriyet anıtına bıraktıkla
rı siyah çelenkteki "Geldikleri gibi giderler" ibaresi dikkat çek
mişti. Ayrıca Beyazıt Kulesi'ne astıkları "kızıl bayrakta" "6. Fi
lo defol" yazılıydı.401 Devam eden günlerde gençlerin eylemle
ri sürmüştü .402 Kanlı Pazar'dan iki gün evvel, MTTB'nin öncü
lüğünde, solcuların flama dediği, sağcıların ise kızıl bayrak ola
rak gördüğü bayrağın asılmasına tepki olarak Beyazıt'ta "Bayra
ğa Saygı" mitingi yapılmıştı. Topluluk, yukarıda zikredilen mi
tinglerdekine benzer sloganlar atmış ve dövizler taşımışlardı.
En ilgi çekeni, dönemin Genelkurmay Başkanı'na 1 966 yılında
yayınlattığı emir için minnet beslediklerini ifade eden "Sayın
Tural Sana Candan Bağlıyız" dövizi olmuştur. Antikomünist
ler, üniversite binasına girmiş, birkaç kişiyi tartaklamışlardı.403
Öğrenci eylemleri lstanbul'un dışına da taşmıştı. lzmir'deki ey
lemlerde 30 kişi yaralanmıştı. Trabzon'da ise ellerinde kırmı
zı bayrak bulunan gençlere halk tepki göstermiş, 15 kişi yara
lanmıştı .404
Solcu gençlik liderlerinden Harun Karadeniz, kızıl bayrak id
diaları için şunları söylemişti: "Tüm sağcı basının bu bayrağa
Kızıl Bayrak diyeceğini düşünmemiştik. Esasen bu basın, biz ne
yapsak aleyhimize yazacağı için bizce çok önemli değildi. "405
1 6 Şubat günü, solcu gençlik "Bağımsız Türkiye" diye bağıra
rak "Emperyalizme ve Sömürüye Karşı lşçi Yürüyüşü"406 için
Taksim alanına girdikleri vakit, Bugün gazetesinin namaza da
vet ettiği grup ellerindeki sopalarla üzerlerine saldırmıştı. Polis
genellikle olaylara müdahale etmemişti. Olay sırasında iki kişi,
Duran Erdoğan ve Ali Turgut Aytaç öldürülmüşlerdi.407 Olay-
1 41
lardan sonra Başbakan Demirel, Kanlı Pazar ile ilgili filmin viz
yona girmesini yasaklayacaktı.408
O günlerde basına bilhassa da Mehmet Şevket Eygi'nin sahibi
olduğu Bugün gazetesine dikkat çekmek gerekiyor. Zira Kanlı
Pazar'a giden süreçte günübirlik attığı manşetler ve yaptığı kış
kırtıcı haberler olayın ateşleyicisi olmuştur. Bugün, 1 2 Şubat'ta
"Tarihimizin En Kara Günü : Beyazıt Kulesine Kızıl Bayrak
Asıldı" manşetiyle çıkmıştı.409 Gazete, iki gün sonra ise "Kızıl
Bayrak Asanlara Son lhtar" manşeti ile çıkmış ve şu şekilde bir
çağrıda bulunmuştu: "Müslüman İstanbul halkı ! Kızıllara gere
ken cevabı vermek için Beyazıta gelmelerini" istemişti . Solcu
ların astığı flamayı Kızıl Bayrak olarak görmüşlerdi. MTTB ise
yayınladığı bildiride komünistlere, solculara ve anarşistlere "fe
laketinizi hazırlıyorsunuz" uyarısı yapmıştı.41 0 Mahut gazete
nin 15 Şubat manşeti, "Kızılları Boğmanın Vakti Geldi" şeklin
de manidar ve olacakların habercisi olmuştu . Gazetenin alt kö
şesinde ertesi gün için, "bütün Müslümanlar"ın büyük cema
at halinde Beyazıt'ta sabah namazı kılacağı duyurulmuştu .41 1
Tan baskını öncesinde Hüseyin Cahit'in Tanin'de "kalkın ey eh
li vatan" çağrısına benzer bir şekilde 16 Şubat'ta Mehmet Şev
ket Eygi de " Cihada Hazır Olunuz" çağrısı yapmıştı: " Müslü
manlar ile kızıl kafirler arasında topyekun savaş kaçınılmaz ha
le gelmiştir. " Kendisine kulak vermelerini isteyen Eygi'ye göre,
"Bu sefer hedef Türkiye'dir. Gaye Türkiye'yi komünizm deni
len küfür nizamı içine sokmak ve oradan bütün alem-i lslamı
istila etmektir. "41 2 Bugün, namaza gelenlerin 15 bin kişi oldu
ğunu belirtmişse de413 Darendelioğlu, eserinde, bu sayının im
kansız olduğunu ifade etmişti.414 1 7 Şubat'ta gazete, " Komü
nistler Halka Hücum Etti Dört Ölü Yetmiş Yaralı" diye manşet
1 42
atmıştı.41 5 Bugün'e göre, çatışmayı solcular planlamıştı: " Çatış
mayı Solcuların Planladığı Belli Oldu. " Olay sırasında ölen iki
kişinin "Kahrolsun Komünistler" diye bağıran halka saldırdık
ları ve çıkan kavga sırasında öldükleri şeklinde haber yapmış
tır. 41 6 Kanlı Pazar, sağ ve solun karşılıklı suçlamalarıyla geçiş
tirilmiş, Türkiye tarihinin utanç belgelerinden birisi olmuştur.
İstanbul valiliği ve emniyetinin gelişmeleri birebir bildiği ve
toplanma çağrılarından haberdar olduğu halde önlem almadı
ğı ortaya çıkmıştır.
Tüm bu girift iddiaların dışında, o günlerin kaotik ortamın
da , bulunduğu mahallede dile getirilenlerin hilafına, Nurettin
Topçu olaya farklı bakmıştı. Topçu , Kanlı Pazar'ı bir facia ola
rak değerlendirmiştir. Harun Karadeniz ile benzer fikirlere sa
hip olan Topçu , Amerika uğruna Müslüman çocukların bir
birlerini öldürmemesi gerektiğini ifade etmiştir. Hele ki, Kısa
kürek ve Eygi'de fazlasıyla bulunan Amerika'nın "ehvenişer "
pragmatizmini kesinlikle reddetmişti. Topçu, Eygi'nin okurla
rını cihada davet ettiği yazısına imada bulunarak cihad, "Din
kardeşini öldürmek midir, " diye sorgulamıştı.41 7
1 43
mıştı. Solda gençlik hareketlerinin ve işçi eylemlerinin hız ka
zanması nedeniyle antikomünist damar kabarmış,41 8 27 Ma
yıs'tan itibaren sola karşı sokak deneyimi kazanan milliyetçi ve
ulaşabildiği lslamcı gençliği tek bir çatı altında bir araya geti
rip paramiliter bir yapı oluşturmuştu. Aslında sağda halihazır
da TKMD ve MTTB gibi güçlü yapılar olmasına karşın, Tür
keş, bunlara kolay hükmedemeyeceğini düşünmüş, 1 968 yılın
dan itibaren üniversiteler bünyesinde Ülkü Ocakları kurulma
ya başlanmıştı. O tarihten sonra, Türkiye ilk defa adını duyma
ya başladığı "komando kampları" basında yer almaya başlamış
tı. Komando kamplarının kurucularından ve eğitmenlerinden
Dündar Taşer, "Komandolar" olarak anılan gençler için, "mazi
nin azametini gelecekte vazetmeye kararlı, dertlerini bilen, da
vasını bulmakta hiçbir engel tanımayan gençler," ifadesini kul
lanmış ve "komandolar ipeğe sarılmış bir çeliktir," nitelemesin
de bulunmuştu.41 9 1 969'da CKMP'nin, ismini MHP olarak de
ğiştirmeye karar verdiği Genel Kongresi'nde komandolar göv
de gösterisi yapmışlardı. Sola karşı baskının devam ettiği gün
lerde Turhan Feyzioğlu , "Türkiye'nin uluslararası komünizm
tarafından teşkilatlandırılan bir avuç zorbanın yasalara aykı
rı hareket edeceği bir ülke statüsüne indirilmesine izin verme
yeceklerini," açıklamıştı.420 Aynı günlerde polis, Anadolu Ya
yınevi'ne baskı yapmış, Marksist yayınlara el koymuştu .421 Ki
tap yasaklan devam etmişti. Lenin'in, Proletarya lhtilali ve Dö
nek Kautshy isimli kitabını çeviren Arif Gelen, komünizm pro
pagandası yaptığı gerekçesiyle tutuklanmış ve kitaplar da top
latılmıştı. Vedat Demircioğlu'nun katledilmesinden sonra bu
sefer de Taylan Özgür polis kurşunuyla öldürülmüştü . Demirel
Hükümeti'nin komünizmle mücadelesinden memnuniyet du
yan lkinci Kolordu Komutanı Korg. Faruk Güventürk, Demi
rel için, "Genç, enerjik, dinamik ve cesur bir başbakan . . . Türk
41 A 'iuavi A yd ı n , Yüksel Taşkı n , 1 %0'tan G ii n iimii::c Tii rhiyc Ta ri h i , ile tişi m , ls-
tanbul, 20 1 4 , s. 1 57 - 1 58 .
4 1 9 Dündar Taşer, Mesele, Töre-Devlet Yayınları, Ankara, 1973, s. 9 4 .
4 2 0 Feroz Ahmad, Bedia Turgay Ahmad, a.g.e., s. 364.
421 Cumhuriyet, 1 8 Mart 1 969.
144
silahlı kuvvetleri daima komünizmin, daima vatan düşmanları
nın karşısında, hükümetin emrindedir," ifadesinde bulunmuş
tu . 422 1 969 seçimlerinde oylan kısmen düşse de, tek başına ik
tidar koltuğuna oturan ve ordunun antikomünist zeminde des
teğine vasıl olan Demirel, antikomünist histeriyle sola karşı uy
gulamaları şiddetlendirmişti. Aynı şekilde komandolar şiddet
eylemlerine devam etmiş ve Hukuk Fakültesi ile DTCF'yi iş
gal etmişti.423 Bunun üzerine Hükümet harekete geçmişti. Baş
bakan Demirel'in 1 970 yılında "çok gizli" ibare ile hazırlattı
ğı raporda MHP'nin öncülük ettiği komando kampları hakkın
da tafsilatlı bilgi vermiştir. 1968'de lzmir'de MHP milletveki
li Rıfat Baykal'ın arazisi üzerine kurulan kamptan424 sonra ted
rici olarak 1 969'dan sonra yurdun değişik yerlerinde açılmaya
devam etmişti. Faaliyetlerinden rahatsızlık duydukları "nasyo
nal-sosyalistler" için, "bilhassa 1 9 6 1 Anayasasının tanıdığı ge
niş hak ve hürriyetlerden istifade etmek suretiyle Türk milli
yetçiliği maskesi altında Nasyonal Sosyalist doktrini Türkiye'de
uygulamak için her geçen gün faaliyetlerini" artırdıklarından
söz edilmişti.425 Raporda MHP'nin ve kuruluşuna öncülük etti
ği komandoların faaliyetleri tek tek masaya yatırılmıştı. Raporu
hazırlayanlar, gençliğin MHP'nin kıskacına girmesinden rahat
sızlık duymuşlardı. Ülkücü gençler sadece solcu olarak belle
dikleri ile değil aynı zamanda Islamcılarla da kavga etmişlerdi .
1 967'den sonraki kavga ve ölüm vakaları tek tek irdelenmiştir.
Nihal Atsız'ın yanında yer alan, Turancılık eğiliminde olanla
rı ve üstelik geçmişte AP eski milletvekilleri Osman Turan, Os
man Yüksel Serdengeçti gibi isimleri de not etmişlerdi. Gündüz
Kapani arkadaşları ile birlikte kısaltması NAZI olan Nasyonal
Aktivite ve Zinde inkişaf Derneği'ni kurmuşlardı.
12 Mart'a doğru giderken siyasi cinayetler artmıştı. 13 Nisan
1 970'te Ülkücüler Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni basmış,
1 45
çıkan çatışmada Dr. N ecdet Güçlü öldürülmüştü.426 Şiddet ey
lemleri devam etmişti. Erzurum ve Ankara'da sağcı ve solcu
lar arasında olay çıkmıştı.427 Devrimci öğrenci Mustafa Kusey
rioğlu öldürülmüştü.428 Prof. Dr. Uğur Alacakaptan, hüküme
tin istifasını isteyince Hukuk Fakültesi süresiz olarak kapatıl
mıştı. 429 Dev-Genç üyesi Nail Karaçam Ankara'da öldürülmüş
tü.430 Türkeş yaşanan cinayetlerden komünistleri ve hüküme
ti sorumlu tutmuş ve Türkiye'de faşistlerin olmadığını iddia et
mişti. Behice Boran ise olayları sağcı ve solcu gençlik arasın
da bir çatışma değil, gençliğin topyekun kıyımı olarak değer
lendirmişti.431 Senatoda Haydar Tunçkanat, hem sağda hem de
solda polis ajanları olduğunu ileri sürmüş ve "komandoların
Birinci Şube ile telefon görüşmeleri yaptığı saptanmıştır ve öl
dürülenler kara listedeydi," demişti.432 Nitekim 27 Mayıs önce
si ve sonrasında bir süre devam eden "ordu-gençlik elele" slo
ganları yerini "faşist emperyalist ordu"ya bırakmıştı. Genelkur
may Başkanı Memduh Tağmaç, "orduya hiçbir kimsenin bu
günkü gibi hayasızca dil uzattığını görmeyenler . . . Silahlı kuv
vetlerin bunlara karşı daha ne kadar sabırla mukavemet edece
ğini kestirmek artık mümkün değildir,"433 diyerek postal sesle
rinin yakın gelecekte duyulacağının işaretini vermişti.
1960'lı yılların ilk yarısında, idamlar ve hapis cezaları nede
niyle sağda, mağdur psikozu ön plana çıkmıştı. "Gericilik" re
toriği, özden kopuşun ve Batılılaşmanın sonucu olarak tah
lil edilmiştir. DP'nin devamı olan AP'nin demokrasi ve hak ta
lepleri konusunda dönemin koşulları gereği milliyetçi muhafa
zakar teşekküllere oranla daha müsamahakar olduğu varsayımı
üzerinde durulabilir. Ancak komünizm karşıtlığında, boynu-
1 46
zun kulağı geçtiği söylenebilir. DP döneminin antikomünist si
yasi profilleri , AP döneminde de karşımıza çıkmıştır. Yeni dö
nemde Sovyetler'le ilişkilerin normalleşmesi, ticari anlaşmala
rın birbirini izlemesi, komünizm karşıtlığının aynı oranda yu
muşadığı yanılgısına sevk etmemeli. 27 Mayıs sonrası, yeni şe
killenen antikomünist diskur, kimi yerlerde 1940'lı ve 1 950'li
yılların mirasını devralmıştı. Örneğin, dış Türkler mevzusu de
vam etmişti . Ancak, Sertellerin ismi gündemden düşmüştü .
1 960'lı yılların kendine özgü olan konularından birisi, TCK'nın
1 4 1 . ve 142. maddelerinin literatürde işlenmesi ve meydanlar
da savunulması olmuştur.
Milliyetçi-muhafazakarlar tarafından komünizme karşı kul
lanılan Kemalist vurgu , bilhassa, 1965'ten sonra, MTTB'nin el
değiştirip İslamcı tonun belirginleşmesiyle , seyrek hale gel
miş, neredeyse tamamen bitmiştir. Milliyetçilik ile birlikte Isla.
mi ton kıvamını bulmuştu . 1 9 1 6 yılında amblemi "kurt" olarak
kurulan MTTB'nin doğduğu ortam, üzerine kurulduğu ideolo
ji ve 1 930'lu yıllarda üstlendiği misyon ile 1946 yılından son
ra yüklendiği misyon muvazeneli olmuş ve sokağın hakim un
surlarından birisi haline gelmiştir. Aynı eğilim, 1 965'ten son
ra tekrar etmiştir. MTTB, dernekler içerisinde orkestra şefi gö
revini ifa etmişti. TKMD ve YKM gibi başka önemli failler olsa
da, tarihsel arka plan, savunduğu misyon ve toplum nezdinde
ki karizması nedeniyle MTTB, ön planda olmuştur. Zaten "da
ha fazla özgürlük" talepleri olmamıştır. Siyasi aflar veyahut din
derslerinin zorunlu hale getirilmesi gibi talepler dile getirilmiş
tir. Ancak TlP'in TCK'nın 1 4 1 . ve 142. maddelerinin kaldırıl
masına yönelik çabaların karşısında yer almışlardır. Diğer ta
raftan milliyetçi muhafazakar hareketin talepleri gericiliğin ye
niden nüksetmesi olarak anlaşılmıştı. Aynı kısıtlayıcı tavır, dış
dünyayı daha yakından takip edenlerde de vardı.
1 965'ten sonra Kemalist cenahta antikomünist söylem orta
dan kaybolmuştu . Atatürk devrimlerini tehdit altında görmüş
lerdi. Laiklik vurgusu ön plana çıkmıştı. Laik cenahın antiko
münist teşekküllere yönelik algısı faşist ithamından şeriatçılı
ğa doğru tedrici olarak evrilmişti. Tan baskını, DTCF tasfiye-
1 47
si ve 195 1 tevkifatına sessiz kalan kitle, 27 Mayıs'tan sonra şe
rit değiştirmiş, sosyalist düşünceye intisap etmişti. Sol düşün
ce, aydın ve basına yönelik en ufak tepki, uğultulu tepkiye ne
den olmuştu . 1 940'lı yılların ortalarından 1 960'lı yılların baş
larına kadar var olduğuna inandıkları komünizm tehdidi sö
nümlenmişti.
Mitinglerin geneline bakıldığında komünizme karşı dinsel
motiflerin milliyetçi söylemden daha fazla kullanıldığı söylene
bilir. Ancak, dönemin literatüründe , tam tersi yönde, milliyet
çi temanın daha ön planda olduğu söylenebilir. Mitinglere si
yasi parti liderleri veyahut partilerin önde gelen isimleri iştirak
etmemişlerdi . 1 960 sonrasında kitlesel olarak yaygın şekilde
düzenlenen mitinglerin dibacesi "Sol basını tel'in " mitingidir.
1 960 sonrası mitingler ile 1 940'lı yılların öğrencVgençlik bas
kınları arasında farklılıklar vardır. 1 940'lı yıllardaki eylemleri,
basın koro halinde desteklemişti. Ancak, 1 940'lı yılları ortala
rındaki faillerin bir kısmı, 1 960'lı yıllara gelindiğinde saf değiş
tirmiş veyahut Kemalist düşünce konjonktürel olarak nasıl şe
killenmişse, onlar da oraya savrulmuşlardı. Mitingler, gericilik
ve irtica ile itham edildiği için ve 27 Mayıs'ın gölgesinde , as
kerin laiklik hassasiyeti bilindiği için katılanlar açısından risk
oranı yüksekti. Mitinglerin sert bir şekilde bastırılma ve katı
lanların tutuklanması ilk akla gelen müdahalelerdir. Ancak,
bunlar olmamıştır. Mitinglerde kullanılan şiddet dili, milliyet
çilik ve lslamcılıkla perdelenmiş, teorik meşrulaştırması sağ
lanmıştı. Atılan sloganlarda pejoratif ve cinsiyetçi üslup tercih
edilmişti. Hedefe konulanlar genellikle tarihi düşman Rusya/
Sovyetler ve Çin olmuştur. Diğer tarafta bunların Misak-ı Milli
sınırları içerisindeki "işbirlikçilerine" gerekli ikazlar yapılmıştı.
Mitingler, kendi döneminin, kaotik siyasetin ve uluslarara
sı konjonktürün ruhunu taşımışlardı. Meseleyi bu şekilde de
ğerlendirmeye açmak gerekir. Mitinglerin amacı, hızlı bir şe
kilde saçaklaşan sol öznelere karşılık vermek olmuştu. Miting
lerde sol basın ve TlP şiddetli bir şekilde tenkit edilmişti. Atı
lan sloganlardan yola çıkılırsa özgürlüğün yolunu açmaktan zi
yade kendi dışındakilerin susmasını istemişlerdi. Kimileri bu-
148
nun şiddet yöntemiyle yapılmasını salık verirken kimleri ise
kanun yoluyla tedbirlerin alınmasının gerekli olduğunu belirt
mişlerdi.
Mitinglerde , işlenen konu ve atılan sloganlar, mitinglerin
toplanma sebebi ve mitinglere katılanların politik ve sınıfsal
kimliğine bakıldığı vakit benzerliklerin farklılıklardan daha
çok olduğu görülecektir. Mitingler, öğrenci dernekleri, sendi
kalar bünyesinde düzenlenmişti. Mitinglerin kalabalık görün
mesi için şehir dışından taşıma usulü katılım sağlanmıştı. Katı
lımcılar genellikle alt gelir sınıfına mensup insanlardan müte
şekkildi. Miting tertip komitelerinde yer alanlara, konuşma ya
panlara ve fotoğraflara dikkat edildiği zaman katılanların, ge
nellikle erkek olduğu anlaşılmıştır. Komünizmi tel'in miting
leri sadece İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde değil, imkan
buldukları hemen hemen her yerde, küçük bir ilçelerde dahi
yapmışlardı. Sağ fraksiyonları bir araya getiren ve aralarında
hiç bir ihtilafın olmadığı belki de yegane mevzu, bilinenin ak
sine, din değil, komünizm karşıtlığı olmuştur. Dünya mesele
lerine, ekonomiye , sosyal reforma ve tarıma yaklaşımları fark
lı olmuştur. Ancak söz konusu din olunca da aynı ayrışmayı
görebiliriz. Necmettin Erbakan, Süleyman Demirel ve Alpars
lan Türkeş'in dinin pratikleri hakkında görüşleri farklı olmuş
tur. Ancak komünizm karşıtlığında kendilerini farklı yere ko
yacak herhangi bir içtihat geliştirilmediği kanısındayız. Onları
komünizm karşıtlığında aynı potada eritebiliriz. Hazır, basma
kalıp, tekdüze ve kimi zaman rencide edici yorumlar ve konuş
malar Soğuk Savaş'ın çeyrek yüzyılını beslemişti. Belki de en
telektüel düzeyde yapılan çalışmalar ve tartışmaların derinleş
mesinin kitleleri yeterince mobilize etmeyeceğini düşündükleri
için öyle bir çabaya girişmemişlerdi. Sağcı gençliğin güçlü ide
oloj ik araçları olduğu söylenemez. Elbette ki Nurettin Topçu ,
Erol Güngör veya Mümtaz Turhan gibi aydınlar vardı. Ancak
onlar, popülist retoriğe daha yatkın , demagog Necip Fazıl , Arif
Nihat Asya ve llhan Darendelioğlu'nu da okumayı değil, dinle
meyi tercih etmişlerdi. Yeni gelişen koşullara dair bir politik ar
güman, ideoloji geliştirememişlerdi. Soldakiler kadar güçlü li-
1 49
derleri haiz değillerdi. Sol, Amerika'nın Türkiye'yi göz göre gö
re sömürmesine karşı çıkarken, sağcılar, iki kötüden birini eh
venişer yapıp tarafgirlik göstermişlerdi. Dahası bağımsız kal
mak yerine eklemlenmeyi tercih etmişlerdi.
Bölüme son verirken , Kayalı'nın o döneme ilişkin şu tespi
tine yer verelim: Hem sağın hem de solun ağına takılan genç
lik, zaten kullanılmaya meyilliydi.434 Gençliğin mücadele bi
çimi, Türk demokrasisine katkıdan ziyade tarihte derin yara
lar bırakmıştır.
1 50
İKİNCİ BÖLÜM
1 51
neminde, Osmanlı'nın son yıllarındaki milliyetçilik anlayışını
devam ettirmişlerdi. Bunun yanında bilhassa laiklik ilkesinin
kabulü ile sekülerleşen düşünsel ve kurumsal yapı ve Alman
ya ile ltalya'da ortaya çıkan ırki milliyetçiliğin de etkisiyle özcü
milliyetçilik anlayışı ortaya çıkmıştı.4 Milliyetçi ideoloji, Tanzi
mat ve 11. Meşrutiyet'in mirasını da arkasına alarak dil ve tarih
konularına yönelmişti. Bu amaçla, ilk etapta Arap harfleri yeri
ne Latin harfleri kabul ( 1 928) edilmişti. Hakeza ulusal nitelikte
tarih anlayışının yerleşmesi için 1 93 1 yılında Türk Tarihi Tet
kik Cemiyeti kurulmuştu . Hemen ardından "Türk Tarih Te
zi" ortaya atılmıştı. Bu anlayışa göre, dünyadaki tüm uygarlık
lar, Orta Asya'dan dünyanın farklı coğrafyalarına göç etmek zo
runda kalan Türkler tarafından inşa edilmiştir. 5 Uluslaşma bi
lincini perçinlemek için atılan diğer önemli bir adım, 1 93 2 yı
lında Türk Dili Tetkik Cemiyeti'nin kurulmasıdır. 1 93 2 yı lında
Türk Dili Kurultayı toplanmış ve 1936 yılında "Güneş-Dil Te
orisi" ortaya atılmıştı .6
Ancak bu gelişmelere rağmen yeni anlayışın içinde kendisine
yer bulamayan Türk Ocakları ( 1 93 1 ) ve MTTB ( 1 936) Pantür
kist nüveler bulundurdukları gerekçesiyle kapatılmışlardı. Bu
na mukabil Türkçülük, yine de derin çatlağını bulmuş, zaman
zaman kesintiye uğrasa da, akmaya devam etmişti. Bu düzlem
de, l 930'lu yılların ortamında Türkçülüğün kendini var etti
ği asıl mecra, yayıncılık faaliyetleri idi . Bunların bir gözü kula
ğı sürekli olarak dış Türklerde idi. Pantürkizmin, resmi ağızla
rın söylemi, siyaseti olmaktan çıkmasına karşın, bilhassa Türk
çü mahfillerde canlılığını korumaya devam ettiğini ifade ede
biliriz.
Bunun ilk belirtilerinden biri olan Atsız Mecmua ( 1 93 1 -
1 932) , Nihal Atsız tarafından çıkarılmıştı. jacob Landau'nun
da belirttiği gibi mecmuada dış Türklere çok fazla yer ayrılmış
tı. Özbek ve Türkmen müziği, Kerkük halk türküleri, Azerbay
can halk deyişleri ve edebiyatı gibi "zararsız konulara" temas
1 52
edilmişti. Bunun yanı sıra derginin ilk sayısından itibaren Sov
yetler'de yaşayan Türklerin nüfus ve dinsel verileri okura servis
edilmişti. 7 Landau'nun belirttiğine göre, mecmua, içerik itiba
riyle Sovyetler'in tepkisini çekecek noktaya geldiğinden müte
vellit yayın hayatına devam edememişti.8 Atsız Mecmua'nın ka
patılmasının hemen ardından "ben sen yok o yok biz varız" slo
ganıyla Orhun dergisi ( 1 933) yayınlanmıştı. Bu alanda meyda
na gelen boşluk, Orhun ile kapatılmıştı. Burada da dış Türkler
den sitayişle bahsedilmiş ve Türk dünyasının sınırlan çizilmiş
ti. 9 Orhun, Pantürkist olmanın yanı sıra antikomünist ve de an
tisemitik idi. Derginin bu özelliğinden hareketle Nihal Atsız'ın,
düşman tefrikinden söz edebiliriz. Atsız , düşmanı iç ve dış ol
mak üzere iki kategoriye ayırmıştı. Çalışmayı ilgilendiren kı
sımla mündemiç "iç düşman" ; komünistler, Yahudiler ve "dal
kavuklar" idi. Atsız, bu şekilde muarızlarına gözdağı vermişti.
Atsız, Marx'ın, kökeninin Yahudiliğe dayanması nedeniyle ko
münizm ile Yahudiliği aynı potada eritmişti . Atsız'a göre ko
münizmin, bütün tarihsel meseleleri "mide" ile izah etmek dı
şında bir vasfı yoktu. Yine ona göre, Türkiye'deki komünistle
rin çoğu "Türk" değildi. 1 0
Orhun'un da yayın hayatı uzun sürmemişti. 1934 yılında Or
hun ile beraber Pantürkçü çizgide yer alan Geçit ve Milli Türk
Talebe Birliği yayın organı Birlik de kapatılmıştı. Haddizatında,
Atsız'ın 1 93 1 yılında attığı adım, ardından gelecek dalgaların
pişvasıydı. Atsız Mec mua'dan sonra, Türkçü ve Pantürkist der
giler sökün etmişti.
Orhun'un kapanmasından sonra , bir boşluk meydana gel
mişti. l 930'lu yılların ilk yarısındakine benzer bir atılım, an
cak l 938'de ortaya çıkmıştı. Daha sonraki dönemlerde Türk
çü cenahta ismi çokça zikredilecek olan Reha Oğuz Türk
kan'ın, gençlik yıllarında çıkarttığı Ergenekon'un ( 1 938) amble-
7 "Sovyet Ülkelerinde Yaşıyan Türk Kavimlerine Dair lstatistiki Malumat" , At-
sız Mecmua, sa y ı 1 , 1 93 1 , s. H.
1 53
mi "bozkurt" idi. "Türk ırkı her şeyin üstündedir" ve "Türk ır
kı bütün ırkların da üzerindedir" gibi mottolar türetmişti. Irk
çı yönü ağır basan Ergenekon'un başka bir özelliği, antikomü
nist ve Pantürkist oluşuydu . Öyle ki, bir metinde Mete Han, ilk
"Panturanist" ve "ırkçı" ilan edilmişti. Dolayısıyla ırkçılığın, ilk
kurucularının Pancermenistler ve Hitler olmadığı, Türkler ol
duğu iddia edilmişti. 1 1
Reha Oğuz Türkkan, bir yazısında Türkiye'de faşizm ve bil
hassa da "nasyonal sosyalizmi" taklit etmenin fevkalade risk
li olduğunu belirtmişti. Özellikle Alman ve ltalyan ideolojileri
ne öykünenlere itiraz etmişti. Kendilerinin, Atatürk'ün izinden
gittiğini ileri süren Türkkan, "Ne komünizm, ne faşizm ! Ne
sağ, ne sol ! " diyerek, tedavüldeki ideolojik kalıpları reddetmiş
ti. 1 2 Ancak, bunlar içerisinde en sert tepkiyi komünizme gös
terdiğini mahsusen belirtmek gerekir. 1 3 Reha Oğuz'un , Ergene
kon kapandıktan sonra çıkardığı bir başka dergi, Bozkurt idi. Bu
dergi , lkinci Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde, 1 939 yılının
Mayıs ayında çıkmıştı. Ancak, açık bir şekilde Pantüzkizmi sa
vunduğu için yayını durdurulmuştu . Dergi, Mayıs l 940'ta ye
niden yayınlanmaya başlamıştı. 14 Bu mecrada Türki gruplarla
birlikte Fin, Macar ve Estonyalılar gibi "Turan" kökenli grup
lar da inceleme konusu yapılmıştı.
Okuyucusuna kandaş diye seslenen Bozkurt'ta, Türk ırkının
en üstün ırk olduğu iddiası sürdürülmüştü. 1 5 Sosyolog Sumnel,
Loskiel'e ve Darwin'e dayanarak komünizm tenkidi yapılmıştı.
Mahut isimlerin araştırmalarına göre, komünizmin savundu
ğu "iktisadi eşitlik" , insanı tembelliğe ve geriliğe sevk etmişti. 1 6
Bozkurt diğer Türkçü dergilerden farklı olarak antikomünizme
1 54
daha fazla yer ayırmıştı. Komünistlerin, nasıl "mahlukat" ol
duklarının tasvir edildiği bir metinde, içinde yaşadıkları cemi
yetin her şeyine; hükümetine, ırkına, kültürüne, dinine, ahla
kına, tarihine ve istiklaline düşman oldukları belirtilmişti. Ya
zara göre, eğer bir kişi, burjuva, kapitalizm, işçi sınıfı vb. kav
ramlar kullanıyorsa o kişi komünisttir. 1 7
Almanların ( 1 94 1 ) , Sovyetler'e saldırmasıyla birlikte Türk
çü mecrada Sovyet karşıtı yazıların sayısında artış görülmüş
tü . Sertellerin, Tan gazetesinde Sovyet propagandası yapmala
rı üzerine, "gayrı Türk solcu muharrirler ne güne kadar zehir
li propagandalarını devam ettirecekler? Bolşevik propagandası
nın kalemlerini kırmak için ne bekliyoruz? " gibi ifadelere yer
verilmişti. l 940'lı yılların ilk yarısında Türkçülerle komünist
ler arasındaki cebelleşme, Soğuk Savaş yıllarındaki tahakkü
mün tohumlarını ekmişti. Türkçü dergilerde ırkçılık vurgusu
nu bir "hezeyan" olarak gören Hasan Tanrıkut, Gün gazetesin
de ırkçılık karşıtı bir metin neşretmişti. Bunun üzerine Türkçü
Reha Kurtuluş, Bozkurt'ta "Hala Akıllanmamış" başlığı altında
Tanrıkut'a ihtar çekmişti. 1 8
Türkkan'ın yukarıda zikredilen mecmuaları haricinde , bir
de yayınladığı broşürlere parantez açmak gerekiyor. Türkkan,
belli bir amaca matuf 1943 yılında Kızıl Faaliyet ve Solcular ve
Kızıllar diye iki broşür neşretmişti. Bu iki broşürün, Soğuk Sa
vaş yıllarında sayısı hızla artmış olan antikomünist yazına il
ham verdiğini söyleyebiliriz. Türkiye'nin "kızıl tehdit" altında
olduğuna inanan Türkkan, Solcular ve Kızıllar broşürünü yaz
masındaki asıl gayenin, "Türkiye ve Avrupa'daki kızılların ne
ler yaptıklarını ve neler yapmak istediklerini" ortaya koymak
olduğunu beyan etmişti. Rus Bolşevik ihtilalini Yahudi "eseri"
olarak gören Türkkan, Yahudilik ile Bolşevizm arasında kore
lasyon kurmuştu. 19 Türk sağında o dönemde henüz rüşeym ha
line bulunan antisemitik bulguların tonu , Soğuk Savaş yılların
da tedricen artmıştır.
1 55
Türkiye, lkinci Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında Nazi Alman
ya'sından taraf tutunca2 ° Cumhuriyet'in ilk yıllarında Kema
list milliyetçiliğin gölgesinde görünen Türkçülerin, savaş sı
rasında, tıpkı Birinci Dünya Savaşı yıllarındaki gibi, Pantür
kist duygulan depreşmişti. Türkçüler, hem içeride ve hem dı
şarıda saldırgan, maceracı tutum içerisine girmişlerdi. Alman
ların, savaş sırasında, Sovyetler'e karşı dış Türklerin milli duy
gularından pragmatik bir şekilde faydalanması nedeniyle Tür
kiye Türkçüleri yeniden uçuk hayallere kapılmışlardı. Mevcut
durum karşısında Türkçü çevreler, hislerini saklayamamışlar
dı. Bunu , Saffet Engin Arın'ın, 1 94 1 'de başlayan Alman-Sov
yet Savaşı'yla ilgili olarak zikrettiği "iyiden iyiye gönüllerimizi
şenlendirmişti,"21 ifadelerinde görebiliyoruz.
Nazilerin Sovyetler'e saldırısından sonra Pantürkçü yayınlar
da Rus karşıtı propagandanın ivmesi hız kazanmıştı. Pantürk
çüler, Sovyetler'in yıkılması halinde hayallerinin gerçeğe dönü
şeceğine iman etmişlerdi. Bu nedenle Türkiye'nin, ivedi şekilde
Alman saflarında savaşa iştirak etmesi gerektiğini ifade etmiş
lerdi. lsmet lnönü'ye hitaben "Sovyetler'deki Türklere yardım"
çağrısı yapılmıştı. Bozkurt dergisi, bir sayısında Türkiye'nin ve
Orta Asya'nın haritalarını basmıştı: "Büyük bir gün için tarihin
seçtiği Ey lnönü ! Şimdi Türklüğün kutsal bağımsızlığı için ka
nımızı akıtmaya hazırız. Tüm Türklük işaretinizi bekliyor" di
ye lnönü'nün Sovyetler'e savaş açması istenmişti .22 Bu sırada
Ankara ve Berlin arasında kimi resmi ve kimi gayriresmi bir di
zi görüşme gerçekleşmişti. Bu görüşmelerin aktörleri, Alman
ya'nın o zamanki Ankara Büyükelçisi Yon Papen, bazı Alman
Dışişleri bürokratları ve Hüseyin. E. Erkilet idi. Yine , General
Ali Fuat Erdem ile Enver Paşa'nın kardeşi Nuri Paşa aynı çev
renin içerisinde yer almıştı. Bunlar, Almanlara Kırım'ın, Azer
baycan'ın, Türkistan'ın bağımsız olması gerektiğini söylemiş-
20 Mete Tunçay, "Türkiye Cumhuriyeti'nde Siyasal Düşünce Akımlan" , Cumhu
riyet Dönem i Tii rkiyc A n s i k lopedis i , c . 7 , llc tişim Yayınları , lstanbul, 1 98 3 , s.
1927
21 Arın Engin, Sosyalist Geçinenlere Karşı Atatürkçülük Savaşı Kızı l Elma, Ata
türkçülük Kültür Yayınları , lstanbul, 1 966, s. 1 00.
22 Bozkurt, yıl 3 , sayı 1 1 , Temmuz 1 94 1 , s. 249.
1 56
lerdi. Landau'ya göre, Türk Hükümeti , gayriresmi yürütülen iş
lerin tamamından haberdardı.23 Zamanı geldiğinde Hükümet,
bu malumatı, Türkçülere karşı kullanmaktan geri durmamıştı.
Ancak Savaş'ın seyri değişmişti. Sovyetler Almanları püs
kürtmüştü . Almanya, Sovyetler'e yenilince Türk devletinin iç
ve dış politikadaki tutumu değişmeye yüz tutmuştu . Yani iç po
litikada Pantürkçü duyguların daha fazla şahlanmasına müsa
ade etmemişti. Buna karşın Türkçüler de komünizme ve Sov
yetler'e yönelik söylemlerini sertleştirmişlerdi. Atsız, 1 944 yılı
nın ilk aylarında Orhun dergisinde Türkçü Başbakan Şükrü Sa
raçoğlu'na komünistleri şikayet eden iki mektup yayınlamıştı.
Bir de 3 Mayıs l 944'te Türkçülerin sıkıyönetimi hiçe sayarak
nümayişe geçmeleri, bardağı taşıran son damla olmuştu . Bu
nun hemen akabinde Atsız, Fethi Tevetoğlu , Reha Oğuz Türk
kan, Zeki Velidi Togan ve Nejdet Sançar gibi Türkçüler tutuk
lanmışlardı. Türkçü ve antikomünist faaliyetlere bir süre ara
verilmişti. Ancak, lkinci Dünya Savaşı'nın bitiminden hemen
sonra, ilk etapta biraz çekingen de olsa, bir süre sonra daha gür
sesle faaliyetlerine devam etmişlerdi.
lkinci Dünya Savaşı'nın hemen akabinde, Sovyet tehdidi kar
şısında kendini yalnız hisseden Türkiye , demokrasi cephesi
ne yanaşmıştı. Haddizatında bu bir zorunluluktu . San Francis
co Konferansı ve Birleşmiş Milletler üyeliği iç politikada bel
li başlı reformu/değişimi tetiklemişti. Türk politikacılar, mev
cut siyaseti, l 930'lu yılların mantığıyla devam ettiremeyecekle
rinin farkındaydılar. Bu nedenle liberal politikalar uygulamaya
konulmuştu. Ancak Türkiye paradokstan kurtulamamıştı. Bu
rada belirtilmesi gereken önemli nokta, Türkiye'de bir yandan
liberal adımlar atılırken öte yandan bu ortamdan faydalanarak
kurulan siyasi partiler, yayınlar ve dernekler sistem için tehdit
teşkil ettikleri gerekçesiyle yasaklanmıştı. Dolayısıyla dönemin
özgür ortamı hilafına, retrospektif tarih okumasının da yol aç
tığı zihinsel bunalım, sola geçit vermemişti. Buna karşın, Türk
çü ve antikomünist düşünce , çok hızlı bir şekilde tekamül gös
termişti.
23 Landau , Pantürkizm, s. 1 66- 167
1 57
Türkiye'nin, liberalizasyon sürecine girmesinin de etkisiyle,
Türkçülük, 1 930'lu ve 1 940'lı yılların ilk yarısındaki paradig
mayı kısmen geride bırakarak farklı milliyetçiliğe evrilmiş, bir
dönem ötelenen din olgusuna, ihtiyaca binaen, yeniden dönüş
yapılmıştı. Soğuk Savaş dönemi Türk milliyetçiliğinin özelliği
bununla sınırlı değildi elbet. Türk milliyetçiğinin, antikomü
nizmi merkeze alarak daha değişik mahiyetlere ve tartışmalara
yelken açtığını göreceğiz. Sovyet talepleri ile komünizm kıska
cına giren Türk milliyetçiliği, lslam ve dış Türkleri yeniden ha
tırlamıştı. Türk milliyetçiliği, Soğuk Savaş yıllarında lslam ile
buluşma, ırkçı semptomlar bulundurma ve 1 960'ların sonuna
doğru nasyonal sosyalizme öykünme gibi geniş spektrum içine
dağılarak tartışılmıştı.
Yukarıda zikredildiği üzere , Soğuk Savaş yıllarında sürek
li yan yana görünen ve bazen de iç içe geçen Türklük ve lslam
vurgusunun ilk belirtileri, aslında 1 939 yılında, Türk-lslamcı
bakış açısıyla hazırlanan lslam Ansiklopedisi ile ortaya çıkmış
sa da, bu, bir süre kuluçkaya yatmıştı. 24 Ancak, CHP'nin 1 94 7
Kurultayı'nda tartışmaya açılan katı laiklik ilkesi , yumuşama
ya yüz tutmuştu . Bunun etkisiyle lmam Hatip kursları ve An
kara Üniversitesi bünyesinde llahiyat Fakültesi açılmış ve dahi
lslamcı yayınlara müsaade edilmişti.
Bu şartlar altında İslamileşen ve de anti-Rus/Sovyet veçhe
ye bürünen milliyetçiliğin, antikomünizmle siyam ikizi haline
gelmesi ve yeni bir paradigmaya yelken açması kaçınılmazdı.
Aslında milliyetçiliğin bu yöne evrilmesinin en büyük neden
lerinden birisi, akılcı ve materyalist bir milliyetçilik anlayışının
gelişmesi halinde solcu fikirlerin sızmasına elverişli bir zemin
hazırlayacağı endişesi olmuştu .25 Dolayısıyla, tek parti dönemi
nin milliyetçilik politikalarını benimseyen ve savunan Türkçü
lerin bir kısmı, yeni dönemde milliyetçiliğe manevi tat katmayı
ve Rus düşmanlığı inşa etmeyi zorunlu görmüşlerdi.
Çok partili hayata geçiş sürecinde kabuk değiştiren milliyet-
1 58
çiliğin fikir babalarından birisi Hamdullah Suphi Tanrıöver ol
muştu. Tannöver, milli gücün kaynaklarının özellikle Osman
lı tarihinde saklı olduğunu ileri sürmüştü. Tanrıöver, milliyet
çiliğin, "dogmatizm, ırkçılık, materyalizm, Turancılık, Anado
luculuk, yabancı ve azınlık" düşmanlığının etkisinden kurta
rılıp, "gelenekçi" , "tarihi" ve "dini-hissi" nitelikler kazanması
nı istemişti .26 Cemil Koçak, Tanrıöver'in, CHP milliyetçiliğin
den farklı bir yöne evrilmesini, dinsel alana yönelmesini, onun
Türk milliyetçiliğinin komünizme karşı yetersiz kalmasından
kuşkulandığını, bunun için de milliyetçiliğe dinin eklenme
sini istediği , yorumunu yapmıştır. 27 Bu pragmatizmin sebe
bi, komünizme karşı mücadele ederken, yatay olarak toplum
da daha geniş olanaklara sahip olan lslam'ın söyleyeceklerinin,
Türkçülerin söyleyeceklerinden daha rahat kabul edilebilece
ğinden kaynaklanmıştı.28 Bu nedenle komünizm, bazen, sade
ce din karşıtı ideoloji olarak ifade edilmişti. Tabiri caizse, Mek
ke'nin müşrikleri lslam'a ne kadar düşman idilerse, "Sovyetler
ve Türk solcuları lslam'a aynı düzeyde düşmandırlar" gibi bir
analoji inşa edilmişti.
Bu durumu destekler ifadelerde bulunan Karpat'a göre Türk
milliyetçiliği, Cumhuriyet'in başından 1 940'lı yılların sonlarına
kadar, "akılcı'' , "laik" ve "materyalist" vasıfları olan, küçük ay
dın zümrenin kabul edebileceği bir kimliğe sahipti. Ancak bun
dan farklı olarak, kitlelerin milliyetçilik anlayışında, din ve mil
liyetçilik eş değerdi. lki zıt kutupta yer alan milliyetçilikler, se
çimlerin serbest yapılmasından sonra, kamuoyunun değer ka
zanmasıyla birbirleriyle çatışmaya girmişlerdi .29 Türk-lslam
şeklinde formüle edilen milliyetçiliğin lslam ile simbiyotik iliş
ki içerisine girmesi yeni değildi. lslam ile Türklük il. Meşruti
yet döneminde de çok tartışılmıştı. Ezcümle, Türk milliyetçili
ğinin iki pişvasından biri olan Yusuf Akçura, lslam'ı Türk mil-
1 59
liyetçiliğinin hizmetine sokarken, Ziya Gökalp Türk milliyetçi
liği ile Islam'ı mezcetmiş ve ikisinin yanına batıcılığı da ekleye
rek bir terkib meydana getirmişti.
Zira Gökalp'in milliyetçilik anlayışında, Türklük, Islamlık ve
batılılaşma sentez halinde vücut bulmuştu . Soğuk Savaş yılla
rında Türk milliyetçilerinin din anlayışı Ziya Gökalp'in "Türk
milletindenim, Islam ümmetindenim , Garp medeniyetinde
nim" formülü etrafında şekillenmişti. Bu sentezci yaklaşımda,
Türkçülük ön plandaydı. Ama Soğuk Savaş yıllarında ikili ara
sındaki geçişkenlik ve terkib il. Meşrutiyet yıllarına göre da
ha yoğundu .
Soğuk Savaş yıllarında komünizm karşıtlığında , Islamcılık
dışında milliyetçiliğe tali unsur olan başka bir düşünce de Ke
malizm olmuştur. Ancak, bunlar içerisinde Türkçülük birinci
sırada yer almıştı. Türkçülük, mezkur iki düşünceyi massede
rek yelpazesini genişletmişti . Aslında, antikomünizm, mahut
üç fikriyatın alaşım halidir. Türkçülerin bir kısmı, Kemalizm'e
göz kırparken diğer kısmı da Türkiye' deki Islamcılığın var olan
potansiyelinden yararlanmak istemişti. Özellikle Soğuk Savaş
yıllarında Türk siyasetinde olduğu gibi Türk düşüncesi içeri
sinde çatışmalar yaşansa da, belirli bir kısmı için ortak pay
da antikomünizm olmuştur. En azından l 950'lerin sonuna ka
dar bu böyle devam etmiştir. Farklı alanlarda keskin rekabete
rağmen antikomünizm çatı görevini görmüştü . Fikir adamları,
farklı siyasi yelpaze içerisinde yer almalarına karşın, söz konu
su komünizm olunca bunlar arasındaki ihtilaflar çabucak so
na ermişti. Antikomünizm, l 950'lerin sonuna kadar aydınların
beslenme, uzlaşma ve fikir üretme kaynağı olmuştu .
Türk milliyetçiliği, il. Meşrutiyet dönemi öğrenci hareketleri
ve 1 930'lu yılların ortalarına kadar varlığını idame ettiren mil
liyetçi teşekküllerden deneyim sahibiydi. Soğuk Savaş'ın giri
şinde solun görünür olmasıyla milliyetçiliğin sokak gücü test
edilmi şti . 1 960 öncesinde, tek parti dönemi ve DP dö n em i nde
antikomünistler ve siyasiler Türkiye'de solun Sovyetler tarafın
dan desteklendiğini ve kışkırtıldığını mütemadiyen gündem
de tutmuşlardı. Sol aydınlar, üniversite hocaları ve basının bir
1 60
kısmı Sovyetler'in ajanı olarak lanse edilmişti. Solcuların, Tür
kiye'de episyonaj faaliyetlerde bulundukları kanaati yaygındı.
1 940'lı yılların ortalarından itibaren devletin "resmi siyaseti"
haline gelen antikomünizmde milliyetçiler ve İslamcılar vuru
cu güç niteliğini haiz olmuştu . Soğuk Savaş'ın hemen başların
da Türk milliyetçiliğinin, ani bir dönüşle, komünizm karşıtlı
ğı üzerinden lslam'a daha fazla vurgu yapması şaşırtıcı değildi.
Buna, Yusuf Akçura'nın Üç Tarzı Siyas et'te serdettiği lslam'ın
millileşmesi fikrinden ve tek parti uygulamalarından istim alan
Avni Diper'i örnek gösterebiliriz . lslam'ın, milliyetçiliğin hiz
metine sokacak şekilde reforme edilmesini isteyen Diper'in,
"komünizm karşısında din ve milliyetçilik iki esaslı kal'edir,"
ifadeleri30 Soğuk Savaş yıllarında çokça zikredilen Türk-lslam
sentezinin sinopsisi olarak kabul edilebilir. Komünizmin din
ile olan ilişkisinin ve Sovyetler'in gayri Rus ve lslam'a yönelik
uygulamalarının, Türkiye'de milliyetçiliğin ve İslamcılığın yan
yana gelmesinde belirleyici rol oynadığını ilave edebiliriz.
Aslında bir ideoloji olarak milliyetçilik ile din arasında, za
man zaman birbirlerine ters gibi görünse de, imgelerden sim
gelere, törenlerden ayinlere ve yortulara kadar uzanan hayli ge
niş sahada sıkı fıkı ilişki söz konusudur.31 Türkiye dışında da
din ve milliyetçiliğin birbirinden ayrılmadığını gösteren çok sa
yıda örnek vardır. Örneğin Ortodoksluğun Yunan ulusçuluğu
nun inşasında oynadığı rol, lrlanda, Polonya ve Latin Amerika
milliyetçiliklerinde Katolikliğin katkısı, Alman milliyetçiliğini
besleyen Protestanlık ve Arap milliyetçiliğini domine eden İs
lam ve Boşnak ile Malay kimliğinin devamını sağlayan Müslü
manlığa dikkat çekebiliriz. 32
il. Meşrutiyet yıllarında koruyucu vasfı olan milliyetçiliğin,
Milli Mücadele yıllarında inşa edici ve kurtarıcı bir yönü ha
iz olmuştu . Milliyetçilik, Soğuk Savaş yıllarında ise sol ideolo
ji karşıtı olarak kendi gardını almıştı. Buradaki ideoloji tahmin
1 61
edileceği üzere Marksizm, sosyalizm ve komünizmdi. Demok
rasi cephesinin, Hitler Almanya'sını yenip lkinci Dünya Sava
şı'nı nihayete erdirmesinden sonra, faşizm ve Nazizm karşıtı
bir literatür husule gelmişti. Bundan Türk milliyetçiliği de et
kilenmişti. lkinci Dünya Savaşı yıllarında yüksek dozda zikre
dilen ırkçılık!Iurancılık ikilisinden ırkçılık, Soğuk Savaş'ın ile
riki safhalarında öcü olarak görülmeye başlanmıştı.
Antikomünistler, kurucu ideoloj inin özünün milliyetçilik
olduğu varsayımı ile hareket etmişlerdi. Dolayısıyla kendileri
ni toplumda hakim-i mutlak telakki etmişlerdi. Bunun dışında
kalanlar ise iç düşman kategorisine girmişlerdi. Devletin beka
sı için her an her emre hazır ve nazır beklemiş, toplum düşün
cesinin tanzimi ve tertibi görevinin kendilerine tevdi edilme
si gerektiğine inanmışlardı. Bu hakkı kendilerinde görmüşler
di. Toplumda var olan türevler üzerine neşvünema bulan anti
komünizmin, Türk milliyetçiliği ile buluşması, simbiyotik iliş
ki içerisine girmesi zorunluluktu.
Soğuk Savaş yıllarında milliyetçiliğin panzehiri solculuk ol
muştur. Sol, Türkiye'de kitlelerle iletişim kuramamış, kitlesel
leşememişti. Bunun altında yatan en büyük nedenlerden biri
si işçi sınıfının zayıf olmasıydı. Dolayısıyla solun, kır nüfusu
nun yoğun olduğu, feodal ilişkilerin güçlü şekilde devam ettiği
ve sanayi üretiminden ziyade tarımsal üretime istinat eden top
lumda zemin bulması neredeyse olanaksızdı. Bu zemin milli
yetçilik ve antikomünizme daha elverişli gelmişti. Çünkü coğ
rafya, demografik yapı ve tarih buna yeterli veriyi sağlamıştı.
Tarihten kastedilen, Kırım Savaşı ( 1 856) , Ayastefanos An
laşması ve Berlin Konferansı ( 1 878) , Balkan Savaşları ( 1 9 1 2-
1 9 1 3 ) , Birinci Dünya Savaşı ( 1 9 1 4- 1 9 18) ve Milli Mücadele
( 1 9 1 9- 1922) gibi ardı ardına yaşanan savaşlarla gelen traj ediler
ve dramlar olmuştur. Bunlar Türklerin ortak hafızasında derin
izler bırakmıştı. 33
Birinci Dünya Savaşı öncesinde İngiliz, Fransız ve Rusların
Osmanlı topraklan üzerindeki emelleri, edebi metinlerde ve
siyasi nutuklarla çokça işlenmişti . Osmanlı Devleti'nin Avru-
33 Etienne Copeaux, a.g. e., s. 38.
1 62
pa'nın "hasta adamına" dönüşmesi, emperyalistlerin, planlan ve
nihayetinde Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Osmanlı'nın par
çalanması ile Sovyetler'in Türk dünyasındaki uygulamaları ara
sında bağlantı kuran milliyetçiler psikoza sürüklenmişti. Ancak
milliyetçiler, Soğuk Savaş döneminde İngiliz ve Fransızları kad
ro dışı bırakmış, buna karşın Rusların yaklaşık üç asırdan beri
İstanbul ve Boğazlar üzerindeki su-i fikrini muttasıl zinde tut
muşlardı. Sovyetler'in, tüm politikasının Türkiye'yi ele geçir
meye yönelik olduğu iddiası ile Sovyet tehdidini toplumsal bir
paranoya haline getirmişlerdi. Bu korkunun altında yüzyıllar
dır Orta Asya Türklerine hükümranlık eden Rusya'nın Çar Deli
Petro'dan beri "sıcak denizlere inme" politikasını "gütmesi" ve
İkinci Dünya Savaşı'nın bitimiyle Sovyetler'in Türkiye'den top
rak talep etmesi gibi sebepler yatmıştır. Bu nedenle Soğuk Savaş
yıllarında Rus tarihi ve tarihte Türk-Rus ilişkilerine ilgi artmış,
anti-Rus histerikle çok sayıda eser neşredilmiştir. Türkiye'nin,
1 964'ten sonra Sovyetler'le ilişkileri normalleşmesine rağmen
milliyetçilerin, Sovyetler'e ilişkin düşüncesinde bir değişiklik
beklemek iyimserlikti. Dolayısıyla 1 940'lı yıllarda yazılan me
tinler ile 1 960'lı yılların metinleri çoğunlukla birbirine benzer
olmuştur. İki farklı dönemde yazılan metinlerin birbirine ben
zerliğini ortaya koyan en güzel örnek Akdes Nimet Kurat'ın, bi
ri baskısı 1 948 olan Rusya Tarihi: Başlangıçtan 1 91 7'ye Kadar,
diğeri ise baskısı 1970 olan Türkiye ve Rusya: XVlII. Yüzyıl So
nundan Kurtuluş Savaşına Kadar Türk-Rus ilişkileri (1 798- 1 91 9)
isimli kitaplarıdır. Bunlar dışındaki başka bir metin, E. F . Tu
gay'ın Rusya Tarihi isimli kitabıdır ki ilk baskısı 1 948 yılına ait
tir. Tugay, belirli bir amaca matuf kaleme aldığı eserinde, Rus
ların tarih sahnesine çıktığı dönemleri anlatırken Türklerin bin
yıldan fazla Ruslara hükümranlık ettiği, Güney Rusya'nın 1480
yılına kadar Türk hakimiyetinde kaldığı, merkez ve Kuzey Rus
ya'nın ise "Türklerin yakın akrabası olan Fin" kabilelerin işga
li altına o ld u ğu nu belirtmişti . 34 Bunun haricinde , Rus karşı t ı
histerikle yazılan, Çarlık Rusya'sı ve Sovyetler'e ilişkin çeviriler
de literatüre girmiştir. Türk Genelkurmayı Sovyetler'in gelecek
34 Esad Fuad Tugay, Rusya Tarihi l, lstanbul , 1 948, s. 37.
1 63
planlarına karşı stratejik önlem almayı anlatan çeviri kitap ya
yınlamıştı. Burada Amerika "barış yanlısı" , Sovyetler ise "savaş
taraftan" olarak resmedilmiş ve Soğuk Savaş tamamen Ruslara
mal edilmiştir. Türkiye'nin, denizler hariç, "sınırlarının Sovyet
ler tarafından çembere alındığından mütevellit" Türklere, tehli
kenin farkına varmaları gerektiği vehmi enjekte edilmişti.35 Ha
keza Soğuk Savaş yıllarında Ali Kemal Meram'ın kaleme aldı
ğı Türk-Rus llişkileri Tarihi var ki üslubu antikomünist vizyo
na denk düşmüştü . Yazar, Çariçe 11. Katerina'dan bahsederken
Ruslara karşı nefretini ve cinsiyetçi duygularını bastıramamıştı:
"Doğuştan sadist ve isterik bir kadın olan Katerina Aleksiyevna,
önüne gelenle yatabilecek kadar aşağılık bir yaratık olarak ta
nınmakta gecikmedi, "36 gibi vulger ifadelere yer vermişti. Sar
kastik üslubun ünsiyet halini aldığı antikomünist yazında Rus
lar, dünyanın gördüğü en gerçek barbarlardan "daha vahşi ve
canavar" olarak tasvir edilmiştir.37
Soğuk Savaş dönemi Türk milliyetçiliği , 1 9 . yüzyılda Os
manlı aydınının yaşadığı "parçalanma" , "bölünme" , "yok ol
ma" psikozunu sürdürmüştü. Meselelere "var olma yok olma"
olarak bakmışlar ve kendilerinin, Türk kimliğinin var olma sa
vaşımını verdiklerini sürekli olarak vurgulamışlardır. Tarihin
kötü hatıraları zihinlerinde hala canlı idi. Bu ruh hali nedeniy
le solun hiçbir talebine olumlu yaklaşmamışlardı. Tanzimat ve
Islahat Fermanları'nda gayrimüslimlerin eşitlik elde etmesin
den sonra, durumun nereye vardığını hayal etmiş, bu nedenle
de solun "halklar" tabiri ile gayrimüslim ve azınlıkların hakla
rını dile getirmeleri onları tedirginliğe sevk etmişti. Fermanlar
da elde edilen vatandaşlık hukukunun, Osmanlı'da etnik mil
liyetçiliği tetiklediği ve nihayetinde Osmanlı'nın çöküşüne yol
açtığını müteaddit defa dile getirmişlerdi. Haliyle eşitlik kavra-
1 64
mı onlar için bölünme, parçalanma ile eşdeğer olmuştur. An
cak bu durumun, teorik desteğe ihtiyaç duymayan Türk milli
yetçiliğini çoraklaştırdığını söyleyebiliriz. Osmanlı'daki etnik/
dini unsurların yabancı/Avrupa devletlerinin desteğini sağlaya
rak bağımsızlığını kazanmış olmaları Türk kimliğinin/devleti
nin yok olma korkusunu depreştiren ve belki de onu besleyen
en önemli kaynak olmuştu .
Atsız'ın ve başkalarının bütün dünyanın Türklere düşman
olduğu inancının karşılık bulması "zenofobik" milliyetçiliği
kolaylaştırmıştır. 3 8
Soğuk Savaş'la birlikte "Moskof' imgesi, antikomünizm ve
anti-Sovyetçilik teselsülü üzerinden bir milliyetçilik inşa edil
di. Türkçü muhayyilede Moskof imgesi ile komünizm arasın
da lineer bir çizgi gibi uzanan bağ vardı. Türk antikomüniz
minin kahir ekseriyetinin istinatgahı tarihteki Rus imajı üze
rine kuruludur.39 Erken Cumhuriyet dönemi özcü milliyetçi
lik ve ikinci Dünya Savaşı yıllarındaki ırkçılık tartışmaların
dan tamamen uzak bir milliyetçilik anlayışı geliştirilmişti. Os
man Yüksel Serdengeçti, Fethi Tevetoğlu , Bekir Berk, Arif Ni
hat Asya, Mehmet Kaplan, Necip Fazıl, Osman Turan ve daha
birçok isim Sovyet tehlikesinin sürdüğü dönemde devletin an
ti-Sovyetçi siyasetini güçlü bir antikomünizme dönüştürmüş
ve bunu bir "iman hareketi" haline getirmişlerdi. Mahut isim
ler, Türkiye'de antikomünizmin önder müfreze vasfını yüklen
mişlerdi. Türk düşünce tarihinde milliyetçi aydınlar olarak da
geçen antikomünistler için devletin, eğitim kurumlarının ve
38 Tanel Demirel, Demokrat Parti, s. 1 69.
39 Telif eserler için bkz. Mehmet Arif Bey, 9 3 Harbi ve Başımıza Gelenler, irfan
Yayınlan, lstanbul, 1973; Kadir Mısıroğlu, Moskof Mezalimi 1-Il, Sebil Yayıne
vi, lstanbul, 1992; Vehbi Vakkasoğlu, Moskof Mücadelemiz, Cihan Yayınları,
İstanbul, 1 983; Necip Fazıl Kısakürek, Moskof, Büyük Doğu Yayınlan, lstan
bul, 1992; Hasan Nail Canat, Moskof Sehpası, Adım Yayıncılık, İstanbul, 1 989;
Nejdet Sançar, Türk Moskof ve Komünist, Toprak Yayınlan, lstanbul, 1959. Bir
de çeşitli dergilerde 'Moskof temalı yazılar için bkz. Ali ihsan Sabis, "Moskof
Tehlikesi K a rşı sı nda Türkiye" , Büyük Dogu, yıl 2, cilt 3, sayı 69, 24 Ekim 1 94 7 ,
s . 9; Ali ihsan Sabis, "Yine Moskof Tehlikesi" , Büyük Dogu, yıl 2, cilt 3 , sayı 74,
2 Ocak 1 949, s. 9; A. Okçuoğlu , "Moskofçu Kuyruklar ve Kuyrukçuları'' , Dü
şünen Adam, yıl 1, sayı 2 1 , 24 Mayıs 196 1 , s. 23; Süleyınan Nazif, "Rus Kimdir?
Moskof Nedir? " , Komünizme Hücum, yıl 1 , sayı 1 , Şubat 1 954, s. 26.
1 65
basının komünistlerden arınması elzemdi. Türkçülerin, komü
nist tehdidi savuşturmak maksadıyla aradıkları çarelerin başın
da dernekler kurmak ve dergiler yayınlamak bu maksada matuf
olmuştu. Bir de yeni dönemi kısaca özetleyen sloganlar türet
mişlerdi: "Tanrı Dağı Kadar Türk Hira Dağı Kadar Müslüman" ,
"Tanrı Türkü Korusun" bunlardan birkaçıydı.
1 4 Mayıs 1 950 seçimlerinde iktidara gelen DP döneminde,
milliyetçilik daha da dinsel nitelik kazanmıştı.40 DP, iktidara
geldikten hemen sonra antikomünist rengini ortaya koymuş
tu. Kore'ye asker gönderilmesi, 1 95 1 Tevkifatı, TCK'nın 14 1 .
ve 142. maddelerinde değişikliğe gidilmesi ve NATO'ya üye
olması gibi komünizm karşıtı hamleleriyle antikomünistlerin
gazını almıştı. Diğer tarafta dinsel pratiklere yönelik de çeşit
li adımlar atmıştı. Örneğin iktidara gelir gelmez yaptığı işler
den birisi ezanın Türkçeden tekrar Arapçaya çevirmesi olmuş
tur. DP, Remzi Oğuz Arık, Fuat Köprülü , Tevfik lleri , Sadri
Maksudi Arsal gibi entelektüel yönü baskın milliyetçi profilleri
kadrosunda bulundurmuştu. Türkçülerin 195 1 yılında kurdu
ğu Türk Milliyetçileri Derneği o dönemin ruhuna uygun olarak
kendi esaslarını şu şekilde sıralamıştı: "Allah, vatan, tarih, dil,
anane, sanat, aile, ahlak, hürriyet ve milli mukaddesat" ifade
leriyle Türk-lslam terkibi meydana getirmişti. Dernek, kendin
de DP'nin milliyetçi-muhafazakar kanadına kitlesel destek sağ
lama vasfını görmüştü . Keza o dönemde her türlü faaliyet içe
risinde bulunacakları sanısına kapılmışlardı. Beklenmedik bir
şekilde derneğin, 1952 yılında Ahmet Emin Yalman'a düzenle
nen suikasttan sonra kapatılması, Türk milliyetçilerinde derin
bir hayal kırıklığı41 meydana getirmişti.
DP'nin iktidara gelmesinden hemen sonra, Haşim Nahit Er
bil'in, Türk milliyetçiliği ve komünizm üzerine kaleme aldığı
Komünist Beyannamesine Karşı Milliyetçi Beyanname isimli kita
bı, Cezmi Ertürk'ün 1 950'li yıllarda verdiği konferansların met-
1 66
ni ve Mehmet Kaplan'ın Komünizme Karşı Mücadele dergisin
de neşrettiği yazılar o dönemin milliyetçilik anlayışı ile ilgili bi
ze bir çerçeve sunmaktadır. Irak Türklerinden olan Haşim Na
hit Erbil, tek parti dönemini, milliyetçiliğe gösterdiği tavır ne
deniyle topa tutmuştu. Ona göre, "Bolşevik meddahlığını" ya
pan Kadro mecmuasının yazarları Türkçülere tercih edilmişti.
Komünizmi, Yahudi sermayesi olarak gören Erbil, komüniz
me karşı Türk milletinin varlığının milliyetçilik, lslam ve "ak
lın tekamülü" teslisi ile korunabileceğini ileri sürmüştü .42 Er
bil'in, tek parti dönemi milliyetçiliğine ilişkin eleştirisi aslında
methal olarak kabul edilebilir. Çünkü DP döneminde, bilhas
sa da lnönü'nün komünistleri koruma altına aldığı ve milliyetçi
figürleri "tabutluklara sürdüğü" eleştirisi çok fazla yapılmıştır.
Milliyetçilik ve komünizm panellerde, konferanslarda bir
likte zikredilmeye devam etmişti. Konferansların bir tanesinde
Cezmi Türk, milli bünyeye "musallat" olan Sovyet komüniz
minin, toplumu tezatlıklar üzerinden bocalamaya sevk ettiğini
ifade etmişti.43 Yazara göre, 1950'li yılların sonlarında memle
kette üç bin kadar komünist vardı. Ona göre, bunların bir kıs
mı, Türkçülük, Turancılık, Müslümanlık, ırkçılık ve milliyetçi
lik gibi mahfillere intisap etmişti.44 Türk, bu yorumuyla toplu
mun neredeyse tamamını olağan şüpheli hale getirmişti.
Her dönem değişik mahiyetlerle karşımıza çıkan milliyet
çiliğin, Soğuk Savaş yıllarında beslenme kaynağı, komünizm
karşıtlığı olmuştur. Türklerin tüm meselelerini çözmeye "az
meden" Türkçülüğün mütenevvi düşmanları, "kızıllar" , "bey
nelmilelciler" ve "masonlar" idi.45 Milliyetçiliği ilahi güç ola
rak gören Mehmet Kaplan, insanlığın yaşadığı tüm sorunların
çözümünün milliyetçilikle mümkün olduğunu ifade etmiştir.
Kaplan, Bolşeviklik ile Batı müstemleke sistemi arasında bağ-
1 67
lantı kurduğu bir yazısında komünizmin, milliyetçilikle mü
cadelesinde mutlak surette yenileceğini ileri sürmüştür.46 Ye
ni dönem milliyetçiliğin olmazsa olmaz mayası kabul edilen di
ne, her kilidi açan anahtar vasfı verilmişti. Kaplan, milliyetçilik
ile dinin uyumunu göstermek için tarihi figürlere yaslanmıştır;
bu anlamda Namık Kemal'in Batıcı değerlerle lslam'ı meczetti
ğini, ancak dinin her daim ön planda olduğunu vurgulamıştır;
Gökalp'in teselsülünde milliyet ile dinin birlikte anıldığını be
lirtmiştir. Ancak Kaplan da hempaları gibi Cumhuriyet döne
mi milliyetçilik anlayışının, dini ihmal etmesinden yakınmıştır.
Kaplan, Türklerin lslamiyet'i kabul ettikten sonra temeddün
ettiğini ifade ederek 1 07 1 öncesi Türk tarihini görmezden gel
miştir.47 Soykütükçüler buna şiddetle itiraz etmişlerdi. Bu ce
nahta, Türklerin, lslamiyet'le tanışmasından sonra tereddi etti
ği inancı hakimdi.
Kaplan'ın, l 950'li yıllardaki milliyetçilik anlayışı konj onk
türe paralel olarak inkişaf etmiştir. Onun milliyetçilik çizgi
si, kendi deyimiyle faşizm ve Nazizm kalıpları dışında kalan,
Kemalist milliyetçiliği de öteleyen bir anlayışa sahipti.48 Kap
lan'ın, Komünizme Karşı Mücadele dergisinde art arda sıralanan
yazılarında, dergide dış Türkler üzerine çok sayıda metin ya
yınlanmasına rağmen kendisi bu konuyu görmezden gelmiştir.
Antikomünist-Türkçü dergiler
1 940'lı yılların ikinci yarısından itibaren Türkiye'de siya
sal, sosyal, ekonomik alanlarda ve eğitim müfredatında yapı
lan değişikliklerle bir kısım yapısal dönüşümler gerçekleşmiş-
1 68
ti. Yeni partiler kurulmuş, dernekleşme faaliyetleri hız kazan
mış ve farklı düşünce kalıplan etrafında yayıncılık artış göster
mişti. Bu değişimler, komünizm tartışmasını da etkilemiş ve te
tiklemişti. Basının önündeki engeller kalktıktan sonra, antiko
münist ve milliyetçi dergiler sökün etmişti. O dönemin dergi
leri üzerine panoramik çalışmada bulunan Jacob Landau , der
gilerin "Pantürkist" yönünü ortaya koymuştur. Landau'nun ça
lışmasının dışında, Necmeddin Sefercioğlu'nun da Soğuk Savaş
dönemi Türkçü dergiler üzerine ansiklopedik çalışması bulun
maktadır. Sefercioğlu , bu dergileri "Türkçü" olarak değerlen
dirmiştir. Biz ise burada , bu dergilerin antikomünist yönünü
ortaya çıkarma çabası içerisinde olacağız. Soğuk Savaş dönemi
nin ilk çeyreğinde yayınlanmış Türkçü/antikomünist dergileri
tasnif ederken bilhassa "hangileri bu kategoriye girebilir" soru
sunu göz önünde bulundurduk. Tabii bunda dergi içerikleri ve
yazar kadrosu belirleyici unsur oldu . Yorum içerikli metinle
rin ekseriyeti, anti Sovyetçilik, komünizm, dış Türkler ve Türk
milliyetçiliğini sık işlemişlerdir. Soğuk Savaş yıllarında bu ya
yınların en belirgin özelliği, onların çok yoğun bir biçimde an
tikomünist propagandayı yürütmüş olmalarıdır.
O dönemde çıkan Türkçü ve antikomünist dergilerde komü
nizmin ne olduğu , komünistlerin kim olduğu ve daha birçok
soruyu kendi meşreplerince cevaplandırarak toplumu, bilhas
sa da milliyetçileri ve İslamcıları bilinçlendirmeye çalışmışlar
dı. Dergicilik faaliyeti, antikomünizmin en önemli sacayakların
dan biri haline gelmişti. Soğuk Savaş'ın ilk evrelerinde milliyet
çi cephenin çıkardığı ve ömürleri çok kısa süren Çınaraltı, ôz
leyiş, Kürşad, Hareket, Bozok, Çakmak ve Türkeli gibi dergilerin,
l 930'lu yıllarda ve ikinci Dünya Savaşı sırasında çıkan Türk
çü dergilerin muhtevasından ayrıldığını ve l 940'lı yıllann or
talarından itibaren beliren Türkçü eğilimlerin, Soğuk Savaş dö
nemi ve sonrası milliyetçiliğin rengini belirlediğini söyleyebili
riz. Soğuk Savaş yıllarında antikomünizm, milliyetçi düşünceyi
ve lslamcılığı harmanladığı için neşredilen dergilerde milliyet
çi ve lslamcı figürleri aynı çatı altında görmek mümkündür. Bu
anlamda toplumun genel milliyetçilik kanaatlerini yansıtan ya-
1 69
yınlarda, çoğu kez vülgarize edilmiş bir milliyetçilik içinde ken
dini var eden antikomünizm, kendisine has özellikleri olmak
la birlikte Amerikancı etkilere de son derece açıktı. Aslında bu
dergiler göreceli özgürlük ortamında yayınlanmışsa da okurla
rına özgürlük ve refah vaat etmemiş, "komünizm kapıda" ka
ra propagandasıyla bir komünizm heyulası inşa etmişlerdi. An
tikomünist dergiler, genellikle "alınız " , "okuyunuz" gibi tavsi
ye edici sözcüklerle birbirlerinin reklamını yapmışlardı. DP dö
neminde çıkan antikomünist dergiler, DP'yi eleştirmekten uzak
kalmış, ancak devri sabık yaparak tek parti döneminin milliyet
çilik anlayışını ve lnönü döneminin kültürel uygulamalarını sık
sık tenkit konusu yapmışlardır. Daha sonra da, örneğin l 960'lı
yılların ortamında ülkenin ekonomik ve sosyal sorunları anti
komünist dergilerin kapsama alnına girmemişti. Onlar için tek
sorun ve milli mesele , Türkiye'de komünist faaliyetler ile dış
Türklerin durumu idi. Dergilerin tamamı için dönemin ruhu
nu taşıdıkları tespiti rahatlıkla yapılabilir. Ancak bu yayınlar is
tikrarsız olmakla birlikte faydacı yönü baskın gelmişti. Kitlele
re ulaşmada en nitelikli araçlar olmuşlardı. Türk basınının he
def gösterme alışkanlığının sonucu olarak komünist belledikle
ri kişileri, gizli bir şekilde gerekli mercilere bildirme yerine, açık
bir şekilde ihbar etmişlerdi. Onları açık hedef haline getirmiş
lerdi. Dergiler, hemen hemen aynı düşünce etrafında toplanan
ların bulunduğu, muhalif herhangi bir sese tahammül edilmedi
ği mecralar olmuştur. Aşağıda yazar kadrolarına dikkat edildi
ği vakit durum daha da net anlaşılacaktır. Bu mecralarda yazan
ların önemli bir kısmı, 1 944 yılında Türkçülük davasından yar
gılanmışlardı. Dergilerde yazanların bir bölümü ileriki yıllarda
Türkiye'nin siyasal, sosyal ve eğitim yaşamına yön vermişlerdir.
Onların kapsama alanına giren yegane mu halefet, içerideki ko
münistler ile Sovyetler'di. Yani, dönemin komünizm dışındaki
hararetli tartışmaları, eğer komünizmle ilgili değilse, onların ra
danna takılmamıştır. Dergilerde yazanların nitelik kaygısı taşı
dıklarını söylemek iyimserlik olur. Onların esas kaygısı, yazıla
rın amacına ulaşıp ulaşmadığıydı. Dergilerin ve derneklerin çe
kim merkezini milliyetçilik ve antikomünizm oluşturmaktay-
1 70
dı. Dergilerde yazanların düşünce yelpazeleri için aynı rengin
başka tonları kadar bir farklılıktan söz edilebilir. Kadın yazarla
ra neredeyse hiç rastlanmamıştır. Dergilerin baştan sona komü
nizm karşıtı yazılarla dolu olmaları, dönemin siyasi konjonktü
rü ile alakalı olmuştur.
Çığtr ve Özleyiş
Türkeli
51 Mehmet Sadık Aran, "Azerbaycan Faciası " Türhel i , sayı 1 , Oca k 1 947 , s . 5 1 .
52 ismet Noyan, "Kınmlılann Dinmeyen Hasreti: Türklük" , Türheli, sayı 3 , Mart
1947, s. 1 5 .
53 Celal Ahmet Sungur, "Turancılık Nedir? Turancılık Suç mudur? Biz Niçin
Turancıyız ? " , Türheli, sayı 4, 1 947, s. 6-8.
1 72
kette size hayat hakkı yoktur. En iyisi tası toprağı toplayıp öz
lediğiniz (Sovyetler) diyara gitmenizdir. Bizi Türklük imanıy
la zırhlanmış olarak daima karşınızda bulacaksınız," ifadeleriy
le sosyalistlere ihtar çekmişti. 54
1 930'lu yıllarda ve 1 940'lı yılların ilk yarısındaki Türkçü
dergiler, sadece dış Türklerin kültürel değerlerini işlemişlerdi.
Soğuk Savaş yıllarındaki Türkçü dergiler ise dış Türklerin Sov
yet sömürgesi haline gelme sürecini mütemadiyen konu edin
mişlerdi.
Kür-şad
Altın Işık
56 Nejdet Sançar, " Kızıl Afete Karşı Kür Şadlık Ruhu", Kür-Şad, sayı 1, 3 Nisan
1 947, s. 9.
57 Kür-Şad, sayı 3 , 1 0 Haziran 1 947.
58 (Fethi) Tevetoğlu, "Bu Vatan Satılmaz" , Kür-Şad, sayı 3, 1 0 Haziran 1 947, s. 8.
59 Hocaoğlu, "Zırva Tevil Götürmez" , Kür-Şad, sayı 1, 3 Nisan 1 947, s. 8.
60 ihsan Koloğlu, "Altın-Işık Yolu" Altın Işıh, sayı 1, 15 Ocak 1 947, s. 7.
1 74
ten hiç şaşmayan ve dünyayı "demokrasi cephesi" ile "komü
nist alemi" olarak iki kısma ayıran Nej det Sançar, "demokrasi
lerdeki hürriyet prensibinden komünistler istifade etmeli mi,
etmemeli mi? " 6 1 gibi kendisi açısından cevabı belli soruyu sor
muştu. Haddizatında Sançar'ın burada kastettiği şey komüniz
me karşı tedavülde olan politikaların daha da sertleştirilmesi
dir. Sançar, komünizm üzerine yazdığı ikinci yazıda Cumhuri
yet'in kuruluşundan Soğuk Savaş yıllarına kadar komünizm ile
Türkçülük arasında "kavga" olduğunu terennüm etmiştir. Bu
radan hareketle metaforik anlatımla komünizmi ahtapota ben
zeten Sançar'a göre komünizm, "Sovyetler'den destek aldığın
dan ve daha başka özellikleri nedeniyle Türkçülere kıyasla da
ha teşkilatlı ve Türkçülerden üstündü. " 62
Geçmişin peşini bırakmayan Nihal Atsız, "Hasan Ali Cevap
Vermelidir" "kinini" gütmüştü . Atsız, Hasan Ali'nin bakanlığı
döneminde63 Sabahattin Ali'nin istihdam edilmesini, Sadrettin
Celal'in doçentlikten profesörlüğe terfi etmesini ve Boratav'a
DTCF'de kadro verilmesini komünist faaliyet olarak değerlen
dirmiş, bu nedenle de Hasan Ali'den hesap sormuştu.
Serdengeçti
1 75
ti. Fakülte yıllarında DTCF'nin solcu hocalarıyla sık sık kar
şı karşıya gelmiş, 3 Mayıs 1 944 Türkçülük davasında yargılan
mıştır. Osman Yüksel'in vukuatlarından bir diğeri de Sabahat
tin Ali ile meşhur kavgasıdır. Osman Yüksel, dergideki yazıla
rında karşıt düşüncedekilere sürekli saldırdığından ve de eko
nomik sıkıntılar gibi başka sebeplerden dergi, düzenli bir şekil
de yayınlan(a)mamıştır.
Batıcılık, antikomünizm, lslam ve milliyetçilik derginin dü
şünsel yönünü belirlemiştir. Derginin yazar kadrosu belirsiz
dir ve yazıların neredeyse tamamı Osman Yüksel'in kalemin
den çıkmıştır. Diğer tarafta milliyetçi muhafazakar Nurettin
Topçu , Yahudilik karşıtlığıyla bilinen Cevat Rıfat Atilhan, an
tikomünist gençlik liderlerinden Gökhan Evliyaoğlu , Bekir
Berk, M . Zeki Sofuğlu , Fethi Gemuhluoğlu , Abdulhadi Top
lu gibi isimleri nadiren de olsa görebiliyoruz. Derginin ilk sa
yısında "Yolumuz-Bizim Milliyetçiliğimiz" isimli yazıda milli
yetçiliği , "hakka tapan halkı tutan" bir ideoloji olarak tanıtan,
böylelikle kendini lslam'a ve topluma dayayan Osman Yüksel,
CHP'nin sahip olduğu milliyetçilik ilkesinden farklı milliyetçi
lik anlayışına sahipti. Ona göre, CHP'li milliyetçilerin, komü
nizme karşı çıkmalarının sebebi , "komünizm geldiği takdir
de mal varlıkları, işgal ettikleri koltukları ellerinden alınaca
ğı" içindir. Oysa kendisi, maddi olarak kaybedeceği hiçbir şe
yi olmadığı halde "hakikat" , "ruh" , "din" ve "hürriyet" için ko
münizme karşı çıktığını ifade etmiştir.64 Osman Yüksel'in, der
gideki ilk yazısında zikrettiği ve daha sonra milliyetçi-mukad
desatçıların diline pelesenk olacak "Tanrıdağı Kadar Türk Hi
ra Dağı Kadar Müslüman" sözü ilk defa burada zikredilmiştir.
Osman Yüksel'in kısmen Ziya Gökalp'ten esinlendiğini varsay
dığımız sloganında, Ziya Gökalp'te var olan ancak onun karşı
olduğu batıcılık eksiktir. Osman Yüksel, sadece dergideki yazı
larıyla değil, 1 940'h yıllarda DTCF'de solcu hocalara karşı ver
diği mücadele ve 1 965 seçimlerinde girdiği TBMM'de gösterdi
ği sempatik tavırlar nedeniyle milliyetçi muhafazakar gençlik
1 76
arasında idol bir kişilik haline gelmiştir. Osman Yüksel, 3 Ma
yıs 1944 Türkçülük davasının etkisinde kalarak yazılarını kale
me almıştır. Serdengeçti'de Osman Yüksel tarafından "Bir Nesli
Nasıl Mahvettiler" , "Bir Fakültenin lç Yüzü " , "Rusya'nın lç Yü
zü" , " Komünizme Niçin Düşmanız" gibi yazılarla Türkiye' de
kültür emperyalizminin komünizmin hazmını kolaylaştırdığı
nı ifade eden yazılar neşredilmiştir. Derginin sayfaları antiko
münist içerikle doldurulmasına karşın 195 1 yılına kadarki sa
yılarında dış Türklere bir türlü gelin(e)memiştir. Komünizme
karşı Türk gençliğinden ivedi bir ruh haliyle "uyanış" beklen
miştir. Osman Yüksel'in dili saldırgan ve kavgacıdır. Marhopa
şa için "Sovyet üniforması giymiş bir Rus neferidir," niteleme
sini rahatlıkla yapmıştır.65 Dergi, dönemin Türk-lslamcı motif
lerin en iyi harmanlandığı mecralardan birisi olmuştur.
Osman Yüksel, "Bir Fakültenin lç Yüzü" diye DTCF'yi an
lattığı yazısında okulda gençlerin sol "hezeyanlara" kapıldığını
ifade ederken aslında DTCF'li solcu hocaların buna yol açtığı
nı ima etmiştir.66 Osman Yüksel, garplılaşmayı köksüzlük gör
düğü "Manevi Emperyalizm" isimli yazısında Türkiye'nin kül
tür emperyalizmine maruz kaldığını ortaya koymuştur. Düş
manın Çanakkale'yi geçememesine mukabil başkaca yollarla
"alasını" yaptığına inanan Serdengeçti'nin önerisi şudur: "Ma
nevi emperyalizme bütün varlığımızla karşı koyacağız. Bir var
mış bir yokmuşa dönmek istemiyoruz. Türküz , Türk doğduk,
Türk kalacağız. "67
Çınaraltı
1 77
cılık ve örgütlenme ile daha popüler hale geldiği süreçte Türk
çüffurancı tonu ağır basan Türkeli ve Kür-şad'dan biraz farklı
yayın politikası izlediği ve onlardan daha etkin olduğunu söy
leyebiliriz. Ziya Gökalp'in Türkçülük çizgisinde yayın yapan
dergi olarak değerlendirebileceğimiz Çınaraltı, İsmail Gaspı
ralı'nın bütün Türkleri "bir" olmaya davet ettiği "dilde, işte, fi
kirde birlik" sloganından hareketle "dilde, dilekte, düşüncede
birlik" sloganıyla Haziran ayına kadar 1 1 sayı yayınlanabilmiş
tir.68 Dergide Peyami Safa , Emin Erişirgil, Behçet Kemal Çağ
lar, Reşat Ekrem Koçu , Tarık Buğra, İsmail Hami Danişmend
gibi isimlerin metinleri yayınlanmıştı . Derginin ilk sayısında,
dönemin fikir çeşitliliğini bir tür çatışma ortamı olarak gören
Yusuf Ziya Ortaç, buna karşın birleştirici fikrin milliyetçilik ol
duğunu ifade ederek derginin düşünsel boyutunu ortaya koy
muştu. Dergide, tek parti dönemi milliyetçilik anlayışının "fet
ret devri" olarak değerlendirildiği bir yazıda, komünizmin "ru
hi bir hastalık, bir tefekkür dalaleti"ne karşı önerilen reçetede
"Amerikan'ın tedbirlerini bilmek ve tatbik" etmenin yanı sıra
Türk milliyetçiliğine gerekli ihtimamı göstermek gerektiği te
beyyün edilmişti. 69 Dahası Çınaraltı'nda milliyetçilik ve anti
komünizm üzerine yazılar dışında, tarih, dil içerikli metinler
le birlikte şiir,70 hikaye ve roman tefrika edilmişti. Reşad Ek
rem Koçu'nun Kanuni'nin lstanbul'a Gelişi, Unutulmuş Kahra
manlar, Tayyip Gökbilgin'in Fatih ve Şehabettin Tekindağ'ın
Niğbolu Zaferi gibi Türklerin tarihteki kahramanlık ve üstün
lük anlatılarına yer verilmiştir. Bununla birlikte İsmail Hami
Danişmend'in tüm kabahati Sokullu Mehmet Paşa'ya yüklediği
İnebahtı deniz harbi gibi mağlubiyetlerin işlendiği metinlere de
yer verilmiştir. Çınaraltı Türkçülük ve İslamcılık tartışmaları
nın yaşandığı süreçte belli ki bunun dışında kalmıştır. Dergide
İslam'ın zikredildiği yegane yazı, arkeolog ve daha sonra DP'de
1 78
siyaset yapan Remzi Oğuz Ank'a aittir. lslam'ın terakkiye mani
olup olmadığı tartışmasına binaen Ank, Osmanlı'nın üç kıtaya
hükmettiği dönemde lslam'ı temsil ettiğini ve lslam'ın, "dünya
nın en ileri cemiyeti olmamıza engel" olmadığını ifade etmiş
tir. 71 Diğer tarafta Tarık Buğra'nın Yalnızlar romanı ilkin bu
rada tefrika edilmeye başlanmıştı. Sovyet karşıtlığının ayyuka
çıktığı dönemde bunun etkisinde kalan daha çok edebi ve ta
rihi metinlerin yer aldığı derginin her sayısında mutlaka anti
komünist bir yazı bulunmuştur.
1 940'lı yılların ortalarından itibaren milliyetçi yayınlarda ge
niş yer kaplayan antikomünizmi, Çınaraltı'nda genellikle Peya
mi Safa işlemiştir. llk sayıda, Peyami Safa, "piç" ve "pezevenk"
gibi galiz küfürleri eksik etmediği yazısında Sovyetler'e karşı,
"en yüksek demokrasiye, en yüksek tekniğe, dolar hazinelerine
ve atom bombasına sahip" Amerika güzellemesi yapmıştır. DT
CF tasfiyesi sürecine de değinen Peyami Safa, hocaların komü
nistliğiyle ilgili delil arayanlara onların 1 940'lı yıllarda kapatı
lan Yurt ve Dünya ile Adımlar'daki yazılarının bizatihi delil ol
duğu ve başka da kanıta lüzum bulunmadığını ifade ederken,72
komünizmi Rusçuluk olarak gördüğü73 başka bir yazısında ,
Berkes, Boran, Boratav ve Sertellerin Rusçuluk yaptıklarına ka
ni olmuştur. Peyami Safa, geçmişte çok iyi arkadaşlık ettiği, an
cak maziyi çoktan geride bıraktığını açıkça tasrih ettiği Toyluk
Devrimiz'de, o sırada cezaevinde bulunan Nazım Hikmet'e ko
münizm üzerinden çatmaktan geri durmamıştı. 74 Peyami Sa
fa'nın yazılarının haricinde , komünizmi tezyif edici yazıların
çıktığı dergide, "dünyaya hükmetmeye" çalışan, ancak Mars
hall planıyla "durdurulan"75 komünizmin rengi "kızıldır"76 ve
bu renk, sergi, resim, camekan ve kitap gibi her şeye aksettir-
71 Remzi Oğuz Ank, "Tarih Görüşü " , Çınaraltı, sayı 1 1 , 9 Haziran 1 948, s . 3.
72 Çınaraltı, sayı 1 , 1 7 Mart 1 948.
Peyami Safa, "Delil Yağıyor" ,
73 Peyami Safa , "Rusçuluk ve Türkçülük" , Çınaraltı, sayı 5 , 1 4 Nisan 1 948, s. 5 .
74 Peyami Safa , ··Toyluk Devrimiz " , Çınaraltı, sayı 4, 7 N isan 1 948, s . 5.
1 79
me "kudretine" sahip olmuştur. Dolayısıyla komünizmin bir
ülkede sistem olarak benimsenmesi için komünistlerin çoğun
luk olması gerekmediğine Çekoslovakya'yı örnek göstermiş
lerdi: "İstanbul mahkemelerinde, kızıl suçluların sayısı gali
ba yüz kişiye yaklaşıyor. Çekoslovakya'yı Stalin'e teslim eden
leri de bundan daha kalabalık sanmayınız ! "77 Komünist tehli
kesine karşı farkındalık yaratmak için kendi alanında otorite
olarak kabul edilen felsefe hocası Mustafa Şekip Tunç, Mükri
min Halil Yinanç , Fahrettin Kerim Gökay ve Adile Ayda78 gibi
isimlerle küçük röportajlar yapılmıştı. 79 Dergide çıkan bir ya
zıda komünizmin dalga dalga yayılması karşısında tedirginlik
lerini saklayamamış ve "Üçüncü Dünya Savaşı" tahmini yürü
tülmüştü .80
Derginin yazarları, dışarıda yayınlanan yazılara cevap da ye
tiştirmişlerdi. Örneğin, Neriman Hikmet, 1 948'de yayınladı
ğı Gazetelerin Yazamadığı Partilerin Konuşamadığı Hakikatler
isimli broşür yayınlamıştı . Neriman Hikmet hür sendikaların
kurulması, partilerin önünün açılması ve siyasi affın ilan edil
mesi gerektiğini belirtmişti.81 Tabii buna cevap gecikmemişti.
Yusuf Ziya Ortaç, Çınaraltı'nda "Dikkat Düşman Uyumuyor! "
başlıklı yazısıyla Hikmet'in söylediklerinin perde arkasını or
taya koymuştu . Ortaç'a göre, Neriman Hikmet'in "siyasi aftan"
kastı komünistlerin serbest bırakılması ve temennisi "Doktor
Şefik Hüsnü hükümetiyle Stalin Yoldaş arasında Sovyet Rusya
Bulgaristan dostluğuna parmak ısırtacak bir dostluk muahede
sinin imzalanması ! " idi. 82
1 80
Bozok
Tanrıdağ
1 81
dı. Dergi, 5 Kasım 1 950-20 Ocak 195 1 tarihleri arasında 7 sa
yı yayınlanmıştır.85
Yazar kadrosunda, Nurettin Topçu , Arif Nihat Asya, Osman
Yüksel, Cevat Rıfat Atilhan, (Fethi) Tevetoğlu, Mustafa Müftü
oğlu, Gökhan Evliyaoğlu, Tanndağılı Nurettin, Ömer Öztürk
men, Reha Oğuz Türkkan, Abdullah Taymas ve Mustafa Kaya
bek Çömezoğlu yer almıştır.
Derginin giriş yazısında, pek çok milliyetçi mukaddesatçı gi
bi "Türk-Islamcı" düşüncenin ihmal edildiğinden yakınılmış,
buna karşın "kızıl uşakların" yayıncılık faaliyetlerinin her yeri
kapladığı ileri sürülmüştü .86 Burada neşredilen metinlerin bü
yük çoğunluğunda lslam ile milliyetçilik harmanlanmış ve bu
radan da antikomünizme bağlanmıştı. Bir de dış Türkler konu
su burada da rahatlıkla işlenmiştir. Hüseyin Namık Orkun'un,
"Yeryüzünde Kırım Türkleri"87 ile Abdullah Taymas'ın " Kaf
kasya Türkleri" gibi yazıları örnek gösterilebilir. Dergide bol
bol Türk Gençlik Teşkilatı'nın toplantı, konferans ve bildirileri
gibi antikomünist faaliyetleri yer almıştır.
Derginin ilk sayısındaki yazısında Nurettin Topçu , komü
nizme, kapitalizmin esaretinde yaşayan işçilerin "intikam hare
keti" adını vermiştir. Topçu'ya göre bu hareket, kütlenin eseri
olduğu için fertlerin hür hareketi olan milliyete düşman olma
ları olağandır.88 Dergide komünizm ve komünistlere yönelik
çok sert, tehditkar yazılar tefrika edilmişti. Arif Nihat Asya'nın
komünizme ve bir avuç komüniste dinmeyen hıncı burada
kendini göstermiştir. Öyle ki Asya, komünizmi, "aile yok, tarih
yok yok, destan yok, din yok, iman yok, namus, şeref diye bir
şey yok, milliyet yok" diye tarif ederek, "ezmek üzere komünist
başı" aramaya çıkmıştır.89 Dergi, Nazım Hikmet'in af kampan
yasına destek veren Ahmet Hamdi Başar'a tehditvari bir biçim
de "milliyetçi misiniz, solcu musunuz" diye sormuştu . Cevap
1 82
gelmediği takdirde Başar'ın 1 944 yılında çıkardığı Banş Dünya
sı dergisindeki yazılarını yayınlamak suretiyle kararı okuyucu
lara bırakacaklarını deklare etmişlerdi.90 ikinci sayıda ifşa edi
len bir diğer isim, 1940'lı yılların ortalarından itibaren antiko
münist çizgide yayın yapan Cumhuriyet gazetesinde "komünist
propagandası" yaptığını ileri sürdükleri Vatan ve Aşk filmiyle
ilgili herhangi menfi yayın yapılmaması nedeniyle Nadir Na
di olmuştur. 91 Dergi sonraki yazılarında ifşaata devam etmiştir.
Bir metinde, Türk milletinin "20. yüzyıl medeniyetine ulaşma
sının" önündeki engellerden birisi olarak Türklüğe, milli de
ğerlere "kast eden" kızıl davası olduğu ileri sürülmüştür. Tek
parti dönemi laiklik ilkesinin din ile devleti değil, Allah ile kulu
birbirinden ayıran anlayışla hareket ettiği belirtilmiştir.92
Orkun
1 83
Türkler bir ordu" idi. Yayınlanan metinlerde Türk ırkının üs
tünlüğüne müteaddit defa vurgu yapılmıştı. Atsız'a göre Türk
çü, ''Türk ırkının üstünlüğüne inanan kimsedir. " M. Zeki So
fuoğlu da derginin rengiyle uyumlu olarak Türkçülüğü sade
ce Turan davası ve ırk meselesinden ibaret görmüştür.93 Bü
tün Türkleri " tek çatı altında toplama" gibi ütopik düşüncele
rin şehvetine kapılmışlardı.
Orkun'un ilk sayısından itibaren saldırgan bir üslup kullanıl
mıştı. Örneğin Nejdet Sançar'ın ''Türkçülük Düşmanları" isim
li yazısında "Halk Partisi zihniyeti denilen o menhus zihniyetin
Türk milliyetçiliğinin karşısına bir Çin Seddi gibi dikildiğini,"
ifade etmişti. 94 Keza Hikmet T anyu " 1 4 Mayıs 1 950 gününde
kendisini, hürriyet ve içtimai adaleti gasp ve kahretmiş insan
ların bazılarından sükunet ve vakarla kurtulabildi," gibi ifade
ler kullanmıştı. 95 Bu meyanda hemen hemen her sayısında 1 944
Türkçülük davasıyla ilgili yazılar neşredilmişti. Türkçülük ola
yının hafızalara kazınması için epey uğraş verildiği anlaşılmak
tadır. 96 1 944 Türkçülük davası dışındaki meselelere değinen
yazılarda dahi bu davaya değinmeden geç(e)memişlerdir. Tabii
bunun Sovyetler'e ve komünizme değen tarafı da vardı. Bu mec
rada antikomünizm ve Pantürkçülüğün iç içe geçtiğini gösteren
çok sayıda yazı neşredilmişti. Ancak burada kastedilen komü
nizm, Misak-ı Milli sınırlan içerisinde yer alan ve sadece birkaç
komünist aydının faaliyetlerinden ibaret olan komünizm değil
di. Bilhassa, vurgulanan Sovyet komünizmiydi. Komünizmi "iç
timai bir ruh hastalığından"97 ibaret gören derginin sahibi İsmet
Tümtürk, "komünizmle mücadelenin" esaslarını ortaya koy
muştu. Bu esaslara göre, komünizmle mücadele etmek "dünya-
1 84
nın bugünkü durumunda ve bilhassa bizim için Rusla mücade
le" etmek anlamına gelmişti.98 Tümtürk'ün yazısından da anla
şıldığı üzere antikomünistler için "Rus" , alelade bir Rus değil
dir. Türkçülerin, komünizm karşıtlığını dış Türkler ve Sovyet
imgesi üzerinden inşa ettiğini Zeki Velidi Togan'ın, bilavasıta
antikomünizmi işaret ettiği "Türk aydınlarının çoğu bu hakika
ti diğer Türk illerinde görülen acı tecrübelerinden öğrenmişler
dir," ifadelerinde daha da belirginleşmiştir.99
O dönemde, İslamiyet sonrası Türk tarihine vurgu yapanla
ra nazire yaparcasına lslam öncesi Türk tarihinden kahramanlık
anlatılarına, Kür Şad'ın Çinlilere karşı mücadelesine mahsusen
yer verilmiştir. 100 Orta Asya Türk tarihi kadar demir perde geri
sinde yaşayan dış Türkler de gözlemlenmişti. DP iktidara geldik
ten sonra, bu konudan daha rahat bir şekilde bahsedildiğini söy
leyebiliriz. Ancak her ihtimale karşı Türkçü mahfillerdeki anti
komünistler, iktidardan gelebilecek herhangi bir sadmeye karşı
antikomünizmi Pantürkist duygulara paravan yapmışlardı.
Sançar, "Dış Türkler" başlıklı yazısında demir perde gerisin
deki Türklerle ortak paydayı, dini bir kenara bırakarak, dil ve
tarih üzerine kurmuştur. Dış Türklerle ilgilenmenin "Rusya'yı
Türkiye aleyhine kışkırtacağı" iddialarına karşılık Sançar, "bu
gün kızıl Moskof emperyalizmini idare edenler, dünyayı pen
çelerine geçirmek için çalışan bir avuç kana susamış insandır.
Onlar bu gayelerine varmak için muayyen bir planla hareket
etmektedirler. Bu planda kışkırtılmak gibi hususların asla yeri
yoktur, " 1 01 ifadelerine yer vermiştir.
O dönemdeki milliyetçiliğe , Selahattin Ertürk'ün deyimiyle,
Turancılık yeniden eklenmişti. 1 02 Bununla birlikte, lkinci Dün-
98 lsmet Tümtürk, " Komünizme Karşı Mücadele I " , Orkun, sayı 2, 13 Ekim
1 950, s. 4. Tümtürk'ün "Komünizmle Mücadelenin Esasları" mahiyetindeki
yazıları sonraki sayılarda devam etmiştir.
99 Zeki Velidi Togan, "Komünizm Planları ve istikbali" , Orkun, sayı 1 4 , 5 Ocak
1 9 5 1 , s. 5 .
100 N ejdet Sançar, "Fedakarlık v e Feragat Ruhu " , Orkun, sayı 2, 1 3 Ekim 1 950,
s. 10.
1 0 1 N ejdet Sançar, "Dış Türkler" , Orkun, sayı 3 , 2 0 Ekim 1950, s. 4 .
1 0 2 Selahattin Ertürk, 'Turancılık" , Orkun, sayı 7, 1 7 Kasım 1950, s. 13.
1 85
ya Savaşı'ndan sonra, belki de ilk defa, "Türk birliğinden" bah
sedilmişti. Bu, "yeryüzündeki bütün Türklerin bir millet ve bir
devlet halinde bir bayrak altında toplanması ülküsü" olarak ta
rif edilmişti. 1 03 Benzer bir tanımda bulunan Sançar'a göre, Tu
rancılık fikrinin düşmanları, "kızıllar" dediği "komünistler"
idi. 1 04 Pantürkçülük, ileriki adımda artık taleplerini açık açık
ifade etmişti. Örneğin "Kıbrıs Türkiye'nin Olmalıdır" 1 05 talebi
sadece bunlardan birisi olmuştur.
Ancak bütün Pantürkçü propagandaya rağmen, Hükümet
lerin, çeşitli nedenlerle dış Türkler meselesini kulak ardı ettik
lerini ve antikomünistler gibi aksülamelde bulunmadıkları ra
hatlıkla söylenebilir. Zira, Türklerin Bulgaristan'da asimilasyo
na uğradığı ve zulüm gördüğü günlerde, Türk Devleti'nin, Tür
kiye'ye göç etmek isteyen Türklere sınır kapılarını kapattığı 1 °6
açıkça biliniyordu .
DP içerisinde Arif Nihat Asya, Sadri Maksudi Arsal, Hamdul
lah Suphi Tanrıöver ve Fuat Köprülü gibi çok etkili Türk mil
liyetçisi isimler yer almıştı. Dahası DP'nin iç ve dış politikası
açık şekilde Sovyet karşıtlığı üzerine kuruluydu . Bir de o gün
lerde Bulgaristan, Yunanistan ve Sovyetler'de Türklere yönelik
aleni şekilde asimilasyon faaliyetleri yürütülüyordu . Yani tep
ki gösterilecek bir hayli envanter olmasına rağmen, DP Hükü
meti, dış Türklere yönelik herhangi bir girişimde bulunmamış
tı. Komünizme tepkisellik, daha çok iç siyaset ve Sovyetler'in
dış politikasıyla tahdit edilmişti. DP iktidara geldikten hemen
sonra, l 940'lı yılların ikinci yarısının aksine, dış Türklerin faa
liyetleri hız kazanmıştı. O dönemde antikomünist faaliyetlerin
yoğun olmasında dış Türklerin Türkiye'deki faaliyetlerinin et
kisini göz ardı edemeyiz.
Devletin, dış Türkleri Soğuk Savaş döneminde milli mese-
1 86
le haline getirmesi rasyonel değildi. Çünkü dış Türkler mese
lesi Sovyetler'le sınırlı değildi. Dış Türkler, resmi dış politika
ya malzeme yapıldığı anda, bu siyaset sınır komşusu ülkele
rin; lran, Suriye, Irak, Bulgaristan, Yunanistan ve de en önem
lisi Sovyetler'in içişlerine karışmak anlamına gelecekti. Haliy
le bu topa hiç girilmemiştir. Her fırsatta bu ülkelerin bir kıs
mına ziyaret gerçekleştirme, onlarla ticaret yapma ve diploma
tik ilişkide bulunma ihmal edilmemiştir. Misak-ı Milli sınırla
rının menfaati ve güvenliği, dışarıda yaşayan Türklerin vaziye
tinden üstün gelmiştir.
Soğuk Savaş'ın ilk yıllarında Türk milliyetçiliğinin yol harita
sını "Sovyet tehdidi" çizdiği için bu konuda birbirini tekrar eden
bir hayli literatürün olduğunu ifade edebiliriz. Hareket dergisi
de Türkiye'yi Sovyet tehdidi altında görmüştür. 1953'te neşre
dilen bir metne göre, "bütün komünistlerin Türkiye'yi Ruslara
teslim etmek istedikleri bizce şüphe götürmez bir hakikattir, " 1 07
diye çekincelerini ortaya koymuşlardı. Hareket dergisinde milli
yetçilik üzerine yayınlanan yazıların, dönemin Türkçü ve Pan
tükist anlayışından farklılaşmıştır. Mehmet Kaplan'ın "Milliyet
çiliğe Dair" isimli yazısında Turancıları "ütopik" olarak görme
si buna ömektir. 1 08 Türkçü yazında dış Türkler enflasyonuna
rağmen Hareket dergisinin 1 947 ile 1 953 yıllan arasındaki sayı
larında dış Türklerden neredeyse hiç bahsedilmemiştir. Bu tar
tışmaya aşağıda değinilecektir. Soykütükçüler ile muhafazakar
milliyetçilerin buluşması, antisovyetçilik ve antikomünizm üze
rinden nevzuhur ettiğini söyleyebiliriz. Cahit Okurer, Hareket
dergisinde milliyetçilikle komünizmi kıyas ettiği yazısında ko
münizm, herkesi tek tipleştirici ve hürriyeti reddeden düşünce
olarak kayda geçerken buna karşı idealize edilen milliyetçiliğin
en özgürlükçü yol olduğunu ifade etmiştir. 1 09
Orkun'a tekrar dönülecek olursa, antikomünistlerin sıklıkla
işlediği konuların başında "Atatürk ve komünistler" gelmiştir.
107 "Türk Milliyetçiliğinin Asli Kıymetleri " , Hareket, sayı 3, Şubat 1953, s. 2.
1 08 Mehmet Kaplan, "Milliyetçiliğe Dair" , Hareket, sayı 1 1 , yıl 1 948, s. 2.
1 09 Cahil Okurer, "insanlık ldeali ve Milliyetçilik" , Hareket, yıl 2, sayı 6 , Ağustos
1 947, s. 3.
1 87
Orkun da bu konuyu işlemiştir. Komünizmin Türkiye'de Türk
çülük ve Müslümanlıktan başka her türlü ırkı, dini ve mezhe
bi kendine maske olarak kullandığı belirtilen bir metinde, Ata
türk ilkelerinin de komünizme maske olarak Sovyetler'in yıkı
cı faaliyetlerinin menfaatlerine binaen kullanıldığı serdedilmiş
tir. Yazıda Kemalizm, milliyetçi bir düşünce olarak addedildi
ği için Kemalizm ile komünizmin temelde birbirine zıt olduk
ları dermeyan edilmişti:
1 88
hi) Tevetoğlu, Saffet Engin, M . Zeki Sofuoğlu, Arif Nihat Asya
ve Ali Fuat Başgil gibi isimler bulunmuştur.
Derginin takdim yazısında "dini, ahlakı ve manevi kıymetleri
kabul etmez" 1 1 1 gibi normatif bir şekilde yapılan komünizm ta
nımı, aslında çok daha önce, başka bir yerde neşredilen Süley
man Nazifin "Rus Kimdir, Moskof Nedir? " yazısısında zikredi
len "iki yüz elli sene oldu ırk ve dinimizin en büyük ve en bia
man düşmanı" tanımının devamı niteliğinde olmuştur. 1 1 2 Der
gi, kesif bir antikomünist yayın politikası izlemiştir. Bunu da
dış Türkleri ön plana çıkararak yapmıştır. Ancak Misak-ı Mil
li sınırları içindeki "komünistleri" ifşa etmekten de geri kalma
mıştır. DP'nin önemli politikacılarından Sıtkı Yırcalı ve ünlü ti
yatrocu Muhsin Ertuğrul vitrine konulanların başında gelmiş
tir. Bunun haricinde, İnönü ve onun şahsında CHP, komünist
likle suçlanmıştır. 1 1 3 Bu nedenle de dergi, "DP'nin yayın orga
nı" ithamlarından kurtulamamıştır. 1 14
Dergide en çok göze çarpan isimler, hemen hemen her sayı
da yazısı bulunan Türk sağının önemli mütefekkirlerinden Nu
rettin Topçu ile dış Türkler üzerine yazdıkları ile bilinen Mirza
Bala olmuştur. Burada ikisinin yazıları üzerinde durulacaktır.
Topçu'nun, "şartlatan" gibi vülger bir sözcükle tasvir ettiği
komünistler, aslında onun düşünce dünyasında "bukalemun"
gibi her renge girer vaziyetteler. Nitekim Topçu , komünistler,
"llimde cemiyetçi, neşriyatında milliyetçi, telkinlerinde komü
nist olabilir," tespitinde bulunarak1 1 5 antikomünist mahfiller
deki "komünist tehlikeyi" işaret etmiştir. Topçu'nun, "komü
nist belası" , "yıkıcılığı" ve "kini"ne karşı önerdiği çare, dinin
1 89
kendisi olmuştur. 1 1 6 Bunun haricinde Topçu, komünizme kar
şı üniversitelerin milli kültürle yeniden inşa edilmesini salık
vermiştir. 1 1 7 Ancak Topçu'nun işaret ettiği kültür lslam'a içkin
dir. Batıcı aydın eleştirisi yaptığı bir metinde Topçu, "köklerin
den koparılan üniversitenin, komünizm karşısında yalnız, me
calsiz olmanın yanında lakayt" olduğunu belirtmiştir. Bu ara
da, Batı etkisinde kalarak kendi özünü kaybeden üniversitele
rin komünizmle mücadeleyi göze alamadığını ifade etmiştir. 1 1 8
Topçu'ya göre, Çin komünizmi, Eflatun komünizmi ve Rus ko
münizmi gibi çok sayıda komünizm çeşidi vardır. Ancak Top
çu'nun derdi, Rus komünizmi iledir. Çünkü Rus komünizmi
"ruha bağlı bütün endişeleri reddeden, insanın ruhi ve ahla
ki bütün inançlarını gömmek isteyen, bütünüyle materyalist
bir dava" olması hasebiyle de diğerlerinden farklı olmuştur. 1 1 9
Topçu, dergide sosyalizm ve Rus komünizmi üzerine hemen
hemen her sayıda yazı neşretmesine karşın dış Türklere dair
tek kelime sarf etmemiştir. Ancak dergide dış Türklerden bah
sedildiğini daha önceden vurgulamıştık. Burada gündeme geti
ren kişi Mirza Bala olmuştur.
Batı'da demir perde gerisinde yaşayan milletlerin kendi dil
lerinde propaganda yapma fırsatı verilmiştir. Amerikan'ın Sesi
radyosu 25 Aralık 195 1 tarihinden itibaren Azeri, Tatar ve Öz
bek Türkçesiyle neşriyata başlamıştı. 1 20 Doğu Türkistan eski Va
li Muavini ve Milliyetçi Parti lideri Mehmet Emin Buğra ile yapı
lan röportajda "esir Türkler" hakkında ayrıntılı bilgi verilmişti.
Doğu Türkistanlıların Türkiye'yi "ağabey" gibi gördüklerini ve
Rusların 16.000.000 Türkü katlettiklerini ileri sürmüştü. 121 Dış
1 16 Nurettin Topçu, "Din ve Komünizm", Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1, sayı
3, 30 Ağustos 1950, s. 2.
117 Nurettin Topçu , " Komünizm Karşısında Üniversitenin Rolü " , Komünizme
Karşı Mücadele, yıl 1, sayı 4, 15 Eylül 1950, s. 3.
1 18 Nurettin Topçu, " Komünizm Karşısında Üniversitelerimiz Il" , Komünizme
Karşı Mücadele, yıl 1, sayı 5, 1 Ekim 1950, s. 2.
1 1 9 Nurettin Topçu , "Komüniz m " , Komünizme Ka rş ı Mürndelc, y ı l 1 , say ı 9 , 1
Aralık 1950, s. 2.
120 Mirza Bala, "Amerika'nın Sesi ve Esir Türkler" , Komünizme Karşı Mücadele,
yıl 2, sayı 25, 1 Aralık 195 1 , s. 3.
121 Komünizme Karşı Mücadele, yıl 2, sayı 28, 15 Ocak 1952, s. 1 , 4.
1 90
Türkler, Türkiye'de yayınlanan Komünizme Karşı Mücadele gibi
Pantürkist dergiler sayesinde demir perde dışından seslerini du
yurma olanağını elde etmişlerdi. Dış Türkler yayınladıkları ya
zılarda geleceğe dair "esir Türklere" dair planlarını, temennile
rini ortaya koymuşlardı. Pantürkçü hisler Mirza Bala'nın satırla
rında açıkça kendini göstermişti. Sovyet topraklarında yaşayan
Rus dışı ekalliyetin bir araya gelmesi için uğraş verenler, kendi
lerine slogan dahi üretmişlerdi. Bu slogan, "insanlara hürriyet,
milletlere istiklal" şeklinde formüle edilmişti.122
1 2 2 Mirza Bala, "Esir Milletler Davası" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 2, sayı 3 1 ,
1 Mart 1952, s . 1 .
1 91
Dergide komünizm üzerine çeviri yazılara da yer verilmiştir.
Şefkati Kurak'ın giriş yazısı olarak sayılabilecek "Parti Mensup
larını ltidale Davet Ediyoruz" başlıklı yazısından hareketle dergi,
DP yanlısı bir görüntü vermekten kaçınmamıştı. 1 23 Dergide ya
zılarına sık sık rastlanan Ömer Faruk Merdivenci'nin "Gayemiz
Komünizm Başta Olmak Üzere Her Kötülükle Mücadeledir" baş
lıklı metninde derginin amacını ve politikasını özetlemiştir. Ta
bii ki asıl amaç, komünizm gibi "melun tehlikeyi" yeryüzünden
silmeye cehdetmekti. 1 24 lmzasız bir metinde, komünistlerin, Na
zilerden daha "korkunç" olduğu belirtilmişti. Distopyanın sınır
lan zorlanarak, muhtemel üçüncü dünya harbi galibinin Sovyet
ler ve peykleri varsayımından hareketle, "Medeni dünya erkek
leri kısırlaştırılır ve bu suretle medeni dünya kadınlan ve kızla
rı komünist istilacılarla düşüp kalkmaya ve onların nesillerine
mecbur tutulacaklar," gibi ifadelere yer verilmişti . 1 25
Dergide antikomünist yazılar ile dış Türkler üzerine yazılan
lar iç içe geçmiştir. Sovyetler'in işgal ettiği Türkistan ile ilgili
durum tespitinin yapıldığı bir metinde, "Rus emperyalizmine"
önlem alınmadığı takdirde Sovyet nüfuzunun Batı Avrupa'ya
kadar uzayacağı kehanetinde bulunulmuştu . 1 26 Soğuk Savaş
döneminde antikomünist yazındaki tarihi metinlerde yer alan
"zaferlerin" veyahut "yenilgilerin" kahir ekseriyeti Ruslarla il
gili olanlardı. Örneğin, 1 954 yılında, yani Sivatopol Muhasara
sı'nın yüzüncü yılı dolayısıyla bir metin neşredilmişti. Bu me
tinde, İngilizlerin, Fransızların, ltalyanlann ve Türklerin müş
tereken Çarlık Rusya'sının, batıya doğru ilerleyişi nasıl durdu
rulduğu büyük bir coşkuyla ifade edilmişti. 1 27
Komünizme Hücum
1 93
gi duyacağı komünizm ve din ilişkisi ile dış Türkler üzerine ol
muştur.131 Örneğin NATO eski Başkanı Orgeneral Mathews Ri
dgway 1952 yılında Türkiye ziyareti sırasında Erzurum'da o es
nada doksan yedi yaşında olan Nene Hatun'un evine gitmiş ve
onunla ilgili edindiği bilgiyi Amerika'da yayınlanan Saturday
Evening Post gazetesinde neşretmişti. Ridgway, Nene Hatun'un,
1877 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında yaptığı kahramanlıkları ön
plana çıkararak "hapishane" diye tanımladığı Sovyetler'e karşı
NATO'nun, Nene Hatun gibi kahramanlara ihtiyacı olduğunu
ve onun gibi mücadele etmesi gerektiğini belirtmiştir. 1 32 Ter
cüme edilen bir diğer metin, A. Benningsen'in, "Komünist Re
jim ve Islamiyet" başlıklı makalesidir. Benningsen'in, Sovyet
ler'in lslam'a olan bakışını irdelediği yazıda genellikle Sovyet
ler'de lslam'dan menfi şekilde bahseden önemli kişilerin sözle
ri alıntılanmıştır. Bu alıntılardan bir tanesi Nazizov'un Özbek
Komünist Partisi'ne sunduğu rapordan alınmıştır: "Memleke
timizde sosyalizmin kazandığı zafer hiçbir zaman dini bakiye
lerin, kendi kendilerine yok olacaklarına delalet etmez ve şim
di Allahsızlık yaymanın ve din aleyhtarı kampanyaya yeniden
başlamanın tam zamanıdır," gibi ifadelerden yola çıkarak Ben
ningsen, Sovyetler'in dine karşı şiddetli kampanya yürüttüğü
nü ifade etmiştir. 1 33
Dergi antikomünist olmasının yanı sıra Pantürkist nüveler
de bulundurmuştur. lngiltere'de yayınlanan The Economist der
gisinde yayınlanan demir perde gerisinde yaşayan Türklerle il
gili bir yazı çevrilmiştir. Makalede Rusya'daki Müslümanların
ve Türklerin maruz kaldığı muamele tasvir edilmiştir. Sovyet
rejiminde "açlık ve kıtlıktan ötürü milyonlarca Tatar, Başkurt
ve Orta Asyalı Türk'ün öldüğü" ifade edilmiştir. 1 34
1 3 1 Örnek yazı için bkz. Andre Maurois, "Materyalizme Niçin inanmıyorum" , Ko
münizme Hücum, yıl 1 , sayı 1 , Şubat 1954, s. 4-5.
1 32 Mathews Ridgway, "Nene Hatun" , Komünizme Hücum, yıl 1 , sayı 1, Şubat
1 954, s. 7- 1 0 .
1 33 A. Benningsen, " Komünist Rejim v e lshimiyet " , Komünizme Hücum, yıl 1 , sa
yı 1, Şubat 1 954, s. 1 4- 1 6 .
1 34 "Rusya'da Komünist Rejim v e Türkler" , Komünizme Hücum, yıl 1 , sayı 1 , Şu
bat 1 954, s. 2 1 .
1 94
Türk Dünyası Bir Bütündür
Türk Düşüncesi
1 3 5 Mustafa Şekip Tunç , İsmail Hakkı Baltacıoğlu , Hilmi Ziya Ülken, Elif Naci,
Nurettin Sevin, Reşat Ekrem Koçu, Ahmet Kutsi Tacer, Feyzullah Sacit Ülkü,
Behçet Kemal Çağlar, Mehmet Kaplan, Bedii Faik, Halide Edip ve Fazıl Hüs
nü Dağlarca, İsmail Hüsrev Tökin, Halide Dolu, Edibe Dolu , Nebahat Peyami
Safa.
1 36 Nllzım lrem, "Muhafazakarlık Modernlik, Diğer Batı ve Türkiye'de Begsoncu
luk" , Toplum ve Bilim, sayı 82, 1 999, s. 1 4 1 .
1 95
Modern Türk muhafazakarlık matrisi , en genel ifadesiyle ls
mayıl Hakkı Baltacıoğlu'nun "ananeci" ve "kültürcü" , Peyami
Safa'nın "muhafazakar" , Ahmed Ağaoğlu'nun "Türkçü" ve "li
beral" , Hilmi Ziya Ülken'in "ahlakçı" ve Tunç'un "Bergsoncu"
felsefi anlayışının çakışma noktalarında varlık bulan bir fikir
iklimi içinde şekillenmiştir.
1 96
Safa'nın anlatmak istediği şey, "muhafazakarlık ile inkılapçılı
ğın birbirinin zıddı olmadığı" düşüncesidir. Milliyetçiliğe sen
tezci yaklaşımda bulunan Peyami Safa, kendisini de içinde gör
düğü "ileri" milliyetçiliği, "eski dünü ve yarını, eskiyi ve yeniyi
kucaklar" kalıbına oturtarak kendilerini, "irtica hortlakları ile
devrim züppelerinden" ayırmıştır. 1 37
Dergi , DP Hükümeti'nin de ilgisine mazhar olmuştur. Ba
kanlar ve milletvekilleri dergiye abone dahi olmuşlardır. Bel
ki de en önemlisi, iflah olmaz bir antikomünist olan Peyami
Safa'nın, Türk Düşüncesi 'ni çıkardığı sırada Başbakan Adnan
Menderes'in, onun "Türkiye'de sol cereyanlar hakkında ne dü
şündüğünü" öğrenmek istemesiydi. Antikomünist düşünceye
sahip olan Peyami Safa'nın bu konudaki görüşü belliydi. Tür
kiye'de solun tahmin edilenden daha güçlü olduğu ve hatta sol
cuların, mevcut iktidarı yönetimden düşürecek güce sahip ol
duklarını serdetmiştir. Menderes'in aksi beyanda bulunması
üzerine Fuat Köprülü de söze karışmış, "Peyami Safa haklı ve
gerçeği görüyor," demişti. Ayrıca, Peyami Safa, milliyetçi genç
lerle ilgilenilmesi gerektiği , aşırı solun Türkiye'de " tahribat"
yapmasını önlemek için bir bakanlığın kurulmasını tavsiye et
mişti . 1 38 Vecdi Bürün'ün eserinde geçen bu görüşmenin ne za
man yapıldığına dair bir bilgi verilmemiş.
Ancak şu belirtilmeli ki dergide komünizm üzerine ilk yazı
hayli geç bir tarihte, 2 1 . sayıda kaleme alınmıştır. Türk Düşün
cesi 'nde antikomünizme methal mahiyetindeki Enver Esenko
va'nın yazısı, 1 95 1 yılında Moskova'da "devlet kitapları" ara
sında sayılan Sovyetler'in Felsefe Lügatı üzerinedir. Esenko
va'nın belirttiğine göre, mezkur metinde Stalin, dünyanın gel
miş geçmiş en büyük filozofu olarak resmedilmiştir. Stalin'den
sonra Lenin ve ondan sonra da Karl Marx gelmiştir. 1 39 Esen
kova'nın dergide komünizm üzerine ikinci yazısı, Büyük Sav-
1 3 7 Peyami Safa, "Eski Yeni Kavgası" , Türk Düşüncesi, cilt 6, sayı 3 1 , 15 Haziran
1956.
1 38 Vecdi Bürün, Peyami Safa 25 Yıl, Yağmur Yayınları , lstanbul, 1 978, s. 1 1 5-
1 1 9.
1 39 Enver Esenkova, "Sovyetler'in Felsefe Lügati " , Türk Düşüncesi, cilt 4, sayı 2 1 ,
s. 1 39- 1 4 1 .
1 97
yet Ansiklopedisi'nden (Bolşaya Sovestkaya Entziklopedia) oldu
ğu gibi tercüme edilen " Komünizmin İslamiyet Hakkında Gö
rüşü" olmuştur. Mahut metinde Islam, tamamen Marksist pers
pektif ve kavramlarla tetkik edilmiş, Islam'ın metafizik boyutu
dışarıda bırakılarak Islam, tamamen ticari ilişkiler üzerinden
tahlil edilmiştir. Devamında, Türkiye solcularının genel geçer
kanaatlerini de içeren yazıda Islam, "Şark milletlerinin esirleş
tirilmesi bakımından yabancı istilacıların bir aleti olarak daima
bir irtica rolü oynamıştır," ifadeleriyle resmedilmiştir. 1 40 Türk
Düşüncesi 'nde, çeviriler aracılığıyla da olsa, antikomünist lite
ratürün neredeyse yekunun aksine, Marksizm ve komünizm
üzerine nitelikli eleştirel yazılar neşredilmiştir. Feridun Belli
sar'ın, Rus Filozof Nicolas Berdiaeffin Marksizm'in iç çelişki
lerini anlatan "Marksizm'in Kendi Kendisiyle Çatışması" isim
li yazısı bunlardan birisi olmuştur. Yazıda, Marksizm'in, dina
mizmini muhafaza etmesine karşın, yeni bir ideoloj i olmak
la birlikte "sosyal realiteye" , "felsefi" ve de "ilmi" düşünceye
münafi olduğu dermeyan edilmiştir.141 Bunun gibi fikri tartış
maların yanı sıra siyasi meselelere de değinen Türk Düşüncesi,
DP'nin Macar olaylarını kendi politikalarına tramplen olarak
kullandığı süreçte, Sovyetler'in Macaristan'ı işgalini antikomü
nist bir perspektifle işlemişti. 1 42
Türk Düşüncesi'nin, 1 Mart 1 959'da yayınlanan 54. sayısı ve
bundan sonraki sayının tamamı komünizme ayrılmıştır. Ko
münizme ayrılan 5 5 . sayıdaki yazılar, bir önceki sayıdan ya
rım kalan yazıların devamı niteliğinde olmuştur. Yazıların he
men hemen hepsi bu şekildir. Necip Fazıl'ın tek yazısı bu sayı
da yayınlanmıştır. Komünizmi "bulaşıcı" , "öldürücü" ve "mef
luç bir hastalık" olarak kabul eden Peyami Safa, salt antikomü
nist metinlerden müteşekkil sayıyı takdim ederken bunu yap
maktaki amacının, gençleri, hayatlarının sonuna kadar "pençe-
1 40 Enver Esenkova, " Komünizmin lslamiyet Hakkında Görüşü " , Türk Düşünce
si, cilt 6, sayı 36, 1 Su hat 1 9 5 7 , s. 6 .
141 Nikolas Berdiaeff, "Marksizm'in Kendi Kendisiyle Çatışması" , Türk Düşünce
si, cilt 6, sayı 34, 1 Aralık 1 956, s. 1 3 .
142 Zeria Karadeniz, "jean-Paul Sartre v e Komünizmin Son Nefesleri'' , Türk Dü
şüncesi, cilt 6, sayı 35, 1 Ocak 1957, s. 27
1 98
sinde kıvranacakları bir ideoloji canavarının tırnaklarına düş
mekten kurtarmak" olduğunu ifade etmişti . 1 43
Bu sayıda Sami Kohen'in , istastiki verilere istinaden "Ko
münizm Dünyada Kaybediyor" yazısı dışında, " Cayan Komü
nistler" Andre Gide, Arthur Koestler, Ignazio Silone, Stephen
Spender, Richard Wright ve Louis Fischer'in hayat hikayesi,
komünizme dair eleştirileri ve neden komünizmden vazgeçtik
leri ele alınmıştı. Peyami Safa, Türk Dü ş ün c es i 'nde iki sayının
tamamını komünizme ayırdığı hemen hemen aynı süreçte il
han Darendelioğlu'nun ricasıyla broşür şeklinde Mahutlar'ı ka
leme almıştı. Peki, Peyami Safa'ya göre kimdir bu "mahutlar" ?
Onun çizdiği portreye göre "mahutlar" , Moskova'nın "emrin
de" olan Sertleller, Sabahattin Ali ve Nazım Hikmet'tir. Peya
mi Safa'nın "mahutları" , "din düşmanı" , Atatürk'ü kendilerine
"bayrak" yapan müptezel, Moskova Yazarlar Kongresi'nin "di
rektiflerine uygun olarak romanda, şiirde, resimde" işçinin ve
köylünün "sefaletini" konu alan, Amerikan düşmanlığını pom
palayan kişilerdir. 1 44
Soğuk Savaş yıllarında Amerikan imgesi, Türk sağını kümü
latif bir şekilde cezp etmişti. Sağ muhayyilede emperyalist ABD
bir anda özgürlük havarisi kesilmişti. Türk sağının farklı mah
reçlerinin böyle bir yoruma meftun kesilmesinin esbabı mu
cibesi ABD'nin anti-Sovyetçilik ve antikomünizm histerisiydi.
Türkçülük ve antikomünizm
1 960'ların başlarında, 1961 Anayasası'nın müsaade ettiği ölçüde
solda ve sağda pek çok yeni gelişme yaşanmıştı. Yeni parti, der
nek ve yayıncılık faaliyetleri hız kazanmıştı. Bu düzlemde sol,
yoğun dernekleşme faaliyetlerinin yanı sıra Yön, Ant ve Devrim
gibi yayınlarla kültürel iktidarı ele geçirmeye cehdetmişti. Sol,
sadece yayıncılık faaliyetleriyle değil, siyaseten de belirleyici bir
1 43 Peyami Safa, "Marksizm Yapısı ve Çürük Temelleri " , Türlı Düşüncesi, cilt 1 0 ,
sayı 5 4 , s. 8 .
1 44 Peyami Safa, Mahutlar, Toprak Dergisi Yayınlan, lstanbul, 1959, s. 9- 1 3 .
1 99
ivme kazanmıştı. Tabii bir de 1 960'lı yıllarda dünyadaki geliş
meler de eklenince farklı bir tablo ortaya çıkmıştı. Dünyada, La
tin Amerika'da, Ortadoğu'da ve Afrika'da sol devrimler; Türki
ye'de, CHP'nin yeni eğilimleri, TIP, Yön dergisi, öğrenci dernek
leri, üniversitelerin işgal edilmesi ve boykot edilmesi milliyetçi
liğe taze kan sağlamıştı. 1 45 Türk milliyetçiliği, Soğuk Savaş yılla
rında sol faaliyetleri esas alarak faaliyet yelpazesini genişletmiş
ti. Türk sağı siyaseten güçlüydü ve fakat burada güçlü olduğu
kadar kültür ve sanat alanında ve de öğrenciler arasında yeterin
ce güçlü olmadığını düşünüyordu . Bu mesafeyi kapatmanın ça
releri, dimağlarını her daim meşgul etmişti. Biraz da, "onlarda
var, bizde niye yok" mantığıyla hareket edilmişti.
1 940'lı yılların ortalarından 27 Mayıs'a kadar Türkçülük, si
yasetin kenarında hayatını sürdürmüş, yayıncılık ve dernekleş
me faaliyetleri üzerinden kendini var etmişti. Bir tür entelek
tüel hareket niteliğini haizdi. Türk milliyetçiliğinin siyasetteki
yeri ise, 1930'lu ve 1 940'lı yıllarda CHP ve 1 950'li yıllarda ise
DP gibi liberal partilere mündemiçti. Ancak 1960'lı yılların ko
şulları farklıydı. Bu tarihten itibaren olanaklar artmıştı. Türkçü
siyaset kendi çatlağını bulmuş ve oradan akmaya devam etmiş
ti. Ekim 1 96 1 seçimlerinden sonra, "Anadolu Fırtınası" lakaplı
Osman Bölükbaşı'nın CKMP'si, gücü hissedilir şekilde Meclis'e
girmişti. Fakat gençlik arasında yeteri kadar karizması yoktu
bunun. Ancak partinin liderliğine, Alparslan Türkeş'in ( 1 965)
gelmesinden sonra , ilk yaptığı işlerden birisi gençliği mobili
ze etmek olmuştu. Bu da partide milliyetçiliğin ve antikomü
nizmin tonunun daha da koyulaşmasına sebep olmuştu . Bu yö
nüyle, 1 965 seçimlerinden sonra, sembolik düzeyde Meclis'e
giren CKMP'nin muhalefet gücü Meclis dışında daha etkindi.
Bunu sağlayan ise Türk milliyetçileri arasında her zaman hatır
sahibi olan Alparslan Türkeş'in karizmatik kişiliğiydi.
CKMP, Türkçülerin, komünizme karşı mücadelesinde daha
fazla örgütlenmesinde katalizör rolünü üstlenmişti. l 940'lı y ıl
ların ikinci yarısından itibaren artık "kutsi dava" sayılan anti-
145 Alparslan Türkeş ve Türk Milliyetçiliği Paneli , Aydınlık Türkiye Partisi Egitim
ve Kültür Faaliyetleri 2, Ankara , 1 999, s. 2 1 .
200
komünist faaliyetler içerisinde yer alan Fethi Tevetoğlu , N ej
det Sançar, Bekir Berk, ilhan Darendelioğlu v e Muharrem Er
gin gibi isimlerin katkısı yadsınamaz. Kişisel çabanın haricin
de, l 940'lı yılların ikinci yarısı ve l 950'lerin hemen başındaki
dernekleşme faaliyetleri de antikomünizmin en önemli girdi
lerindendi. Aynı biçimde 1 960'ların başından itibaren dernek
leşme faaliyetlerinin daha gür biçimde nev-zuhur ettiği söyle
nebilir. Bilhassa, 1963 yılında kurulan Komünizmle Mücadele
Dernekleri ve dönemine göre uzun bir geçmişe sahip olan Mil
li Türk Talebe Birliği antikomünist hareketin başını çekmişti.
Başka bir bölümde bu derneklere değinileceğinden burada ay
rıntıya girilmeyecektir. Ancak, bu ikisi dışında, bir de 1 962 yı
lında Nejdet Sançar başkanlığında Türkçüler Derneği kurul
muştu . Dernek, 1 964 yılında adını Türk Milliyetçiler Birliği
olarak değiştirmişti. Derneğin yayınında Türklük, binlerce yıl
geriye giden "kök" olarak ifade edilmişti. 146 Diğer tarafta tüzü
ğünde Allah yerine Tanrı 1 47 ifadesini kullanarak milliyetçilik
çizgisini belirgin hale getirmişti. Derneğin başka ve aslice ön
plana çıkan özelliği onun antikomünist ve Pantürkist oluşuy
du . l 960'ların sonuna doğru derneklerin ve yayınların sayısın
da hızlı bir artış görülmüştür. Tüm bunların yanı sıra Türkçü
ler bir taraftan komünizme karşı mücadele ederken diğer taraf
tan da milliyetçilik tartışması içerisine girmişlerdi.
l 960'lı yıllarda tıpkı l 940'lı yılların ikinci yarısındaki gibi
Türkçülük ve lslam aynı mecrada işlenmeye devam edilmişti.
Ancak tekdüze bir düşünceden ziyade dikotomik bir bakış ve
tartışmalı bir ortam meydana gelmişti. "Türkçülük nerede baş
lıyor? " ve "lslam, Türkçülüğün neresinde? " gibi soruların pe
şine düşülmüştü . Örneğin Erol Güngör, Türkiye'de "İslam
cı görüş esas itibariyle milliyetçilik patenti altında işlenmek
tedir, yani milliyetçilikle lslamcılık birbiri içine girmiştir, " 1 48
201
tespitiyle aslında bu ikilinin birbirine olan muavenetine işa
ret etmiştir. lskender Öksüz de Türk milliyetçilerinin Müslü
man olduklarını, ümmete bağlı olduklarını ve millet tercihi
ni dile getirmenin ümmet bilincine aykırı olmadığını ifade et
mişti . 1 49 Üretken bir antikomünist olan Tekin Erer ise mevzu
yu daha pragmatik şekilde değerlendirmişti. Soğuk Savaş yıl
larında Türkçülük ile lslamcılığın komünizme karşı birbirle
rine desteklerinin ehemmiyetini onun şu satırlarında görmek
mümkündür:
1 49 lskender Öksüz, Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi, Bilge Kültür Sanat, İstanbul,
20 1 5 , s. 223-224.
1 50 Ertuğrul Meşe, Komünizmle Mücadele Dernekleri, lletişim Yayınlan, İstanbul,
20 1 6 , s. 242.
Milli Gençliğin Sesi, yıl 1 , sayı 1 2 , Ekim 1 970.
1 5 1 "lslamiyet ve Milliyetçilik" ,
152 Uriel Heyd, Türk Ulusçuluğunun Temelleri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Anka
ra, 1 979, s. 82.
1 53 Etienne Copeaux, a.g.e., s. 83.
202
rin kavmiyetten millete ve milliyetçiliğe geçiş tarihi olarak de
ğerlendirmişlerdir . 1 54 Tartışmanın nirengi noktası ortaya at
tıkları 1 0 7 1 tarihidir. Soykütükçüler, Türk tarihinin başlangıç
kısmının neden 1 0 7 1 olduğunu hep sorgulamışlardı.
Zaten bütün Türkçü ve lslamcıların "Türk-lslam" anlayışın
da olduğu varsayımı yanıltıcıdır. Bununla birlikte lslamcı dü
şünce içerisinde ırki milliyetçiliğe ve bozkurt gibi sembollere
uzak duranlar ile soykütük iddiasını güdenler arasındaki fikri
mülahazaların, en azından komünizmle mücadele ederken, de
rinleşmemesi için itina gösterildiği aşikardır. Bu amaç doğrul
tusunda Orhan Özgedik, Komünizmle Mücadelede Türkçülük,
Müslümanlık, Politika ismiyle eser neşretmişti. 1 55 Totalde Sov
yetler'in , özelde ise komünizmin tehdidi altında olduğu ileri
sürülen Türklüğün inkar edilmesi, "Allah'ın hikmetine isyan"
gibi büyük günahlardan sayılmıştı.
Diğer tarafta, komünizme karşı her daim hazır ve nazır olan
tüm milliyetçilerin lslam'a aynı pencereden baktıkları iddia
edilemez . Yekpare bir milliyetçilikten söz edilemeyeceği belir
tilmişti. Milliyetçilerin tamamı için lslam ve Türklük aynı de
ğildir. Yani Türkçülerin veya lslamcıların tamamının aynı ze
minde buluştukları , homoj en bir fikir meydana getirdikleri
söylenemez. Soykütüğü iddiasını güdenler, Türkçülük ile ls
lam'ın iç içe geçişliğinden, aynı olarak telakki edilmesinden ra
hatsız olduklarını saklamamışlardı. Tarihsel süreç içerisinde ,
"Arap dini" olarak görülen lslam'ın, Türklüğü asli karakterin
den sıyırdığını dermeyan etmişlerdi. Soğuk Savaş yıllarında bu
düşünce artık yüksek sesle ifade edilemeye başlanmıştı.
Genellikle bu fikrin icra edildiği yer, Nihal Atsız'ın Ôtüken
dergisi olmuştur. Derginin muhtevasına geçmeden önce Hay
ran Ilgar'ın, Nihal Atsız ile Ali Fuat Başgil arasındaki fikri mü
cadelede Atsız'dan yana tavır takınarak kaleme aldığı "Sözde
ve Gerçek Milliyetçilik"e değinmek icap ediyor. Türkiye'deki
203
tüm fikri tartışmanın, komünizm ile antikomünizm mücadele
sine bağlandığı metinde Ilgar, Ali Fuat Başgil ve Nurettin Top
çu'nun milliyetçilik akidelerine çatmıştı . Topçu , milli tarihi
107 1 Malazgirt Savaşı ile başlatmış ve "çürük dava" olarak bak
tığı Turancılığın, tıpkı Latin, Cermen ve lslav milleti gibi olma
yacağı 1 56 iddiasını ortaya atmıştı. Topçu'nun bu reddiyelerini
değerlendiren Ilgar, bunu Ön Asya Türk tarihini inkar etmek
olarak değerlendirmişti. 1 57
Kendini " tanınmış milliyetçi" olarak addeden Ali Fuat Baş
gil, soykütükçü cepheden kendisine yöneltilen eleştirilere ce
vap vermişti. Başgil, 1 963 yılında Yeni Is t a nbul daki köşesinde
'
204
sinin, yani "ön planda dincilik olmalıdır, Türkçülük geriden
gelmelidir" veya "dincilik ve Türkçülük at başı beraber gitme
lidir" söyleminin düşmanca tavır olduğu belirtilmişti. Ancak
bunların muvaffak oldukları ve Türkleri öz varlıklarından ayır
dığına esef edilmiştir. 1 60
Atsız ile Topçu milliyetçilik konusunda çok zıt düşüncelere
sahiplerdi. Öyle ki antikomünizm dahi onları bir araya getir(e)
memiştir. Topçu , komünizmi teorik olarak reddetmişti. Atsız
ise onu Türkleri ezen bir ideoloji olarak gördüğü için komüniz
me düşman kesilmişti. Yine de ikisi antikomünistti. Fakat ken
di içinde zıt kutuplarda durmuşlardı.
Aynı kulvarda yazı hayatına devam eden Nihal Atsız'ın kar
deşi Nejdet Sançar, aslında Atsız'dan bir nebze sapma göstere
rek lslam ile Türklüğün bir araya gelmesinden kısmen "hoş
nut" olurken, bilhassa "Türklere ait ahlaki, üstün siyasi ve sa
vaşçı ruhun" İslam sonrası Türk tarihiyle sınırlı tutulmasına
şiddetli bir şekilde itiraz etmiştir. Ona göre, Türkler, İslam'dan
önce de ve sonra da aynı karaktere sahip olmuşlardır. 1 61 Soykü
tükçüler, Soğuk Savaş'ın rengini verdiği milliyetçiliğe mesafeli
durmanın yanı sıra, bu tür bir milliyetçiliği Türkiye için tehli
keli bulmuş ve bunun komplo olduğunu dahi ileri sürmüşlerdi.
Sançar, Türklük ile İslam'ın aynı kapta kaynatılmasını, "Türk
lüğü , Arap potasında eritme ham hayalinin, bizim için zehir
li oltadan başka bir şey olmayan yemi 'İslam devleti'dir. " Soy
kütüğü teziyle ortaya çıkan Türkçüler soldan ve başka mecra
lardan yöneltilen "sağcı" nitelemesine karşın "Türkçüyüz" di
ye mukabelede bulunmuşlardı. Bunlara göre sağcılık düşünce
si , Said Nursi'nin öğretisini devam ettiren Nurcularda, Süley
mancılarda ve "siyasi ümmetçilerde" vücut bulmuştu. Sağ ke
feye konulan bu yapıları, komünistler ve siyonistler kadar teh
likeli görmüşlerdi. 162
Türk milliyetçiliğinin örgütlülüğü ve hareketliliği ile en di
namik günlerini yaşadığı ve komünizme karşı sert mücadele-
205
de bulunduğu 1 960'larda milliyetçiliğin faşizme doğru kaydı
ğını veyahut bunu direkt faşizm olarak ifade edenler olmuş
tu . Dinsel temelli örgütlenmeler, ülkedeki gayrimüslimlerin,
emperyalizmin işbirlikçisi olduğunu iddia ederek gayrimüs
lim azınlığa karşı çıkmıştı. Aynı şekilde "ırkçılar" Türk olma
yan tüm yapılara karşı çıkmıştı. Soldan gelen eleştiri, bu iki
yapının faşizme kapı araladığı iddiasıdır. 1 63 Çetin Özek, Tür
kiye'de emperyalizmin, varlığını sürdürmesi için milliyetçi ve
dinsel yapılara " komünizm tehlikesi var" havasını pompala
yarak "devrimci-toplumcu " kuruluşların "vatan hainliği" ile
suçlanmasını emperyalizmin bir manipülasyonu olarak gör
müştür. Özek , Türkiye'deki antikomünist düşünceyi faşiz
min arka bahçesi olarak ifade ederken "Türkiye, günümüz
de her zamankinden daha keskin bir biçimde, faşizm tehlike
si ve saldırganlığı ile karşı karşıyadır. " 1 64 Hemen hemen her
dönemde farklı düşüncelere ve de kendisi gibi düşünmeyen
yapılara faşist demeyi ünsiyet haline getiren Türk solunun id
dialarına l 960'lı yıllarda antikomünistlerin bir kısmı hem fa
şizmi reddederek hem de Atsız gibi ırkçıların türdeş etnik ta
savvurlarını tenkit ederek cevap vermekte gecikmemişlerdi .
Apolojik bir dürtüyle ırkçılığa ve faşizme reddiyede bulun
muşlardı. 1 6 5
İktisatçı İsmet Giritli , Türkiye'de komünizm tehlikesinin
görmezden gelindiği, Türk milliyetçiliği içerisinde faşizm "ol
mamasına" rağmen 1 66 bazı çevrelerin her fırsatta "direnen" ya
da "pusuya yatan" faşizmden bahsettiklerini ifade etmiştir. 1 67
Faşizmi, komünizmle sebep-sonuç ilişkisi üzerinden değerlen-
1 86- 1 90.
1 66 ismet Giritli, Faşizm Tehlikesi mi? Komünizm Tehlikesi mi ?, Toker Yayınlan,
lstanbul, 1977, s. 1 9 .
1 6 7 ismet Giritli, Komünizm Sosyalizm ve Anayasamız, Baha Matbaası, lstanbul,
1 967, s. 8.
206
diren Giritli, komünistlerin ortalığı bulandırmak için vatanse
ver ve milliyetçilere faşist dediklerini ifade etmişti. 1 68 Giritli'nin
dışında Galip Erdem de Soğuk Savaş yıllarında Türk milliyet
çilerine yöneltilen "suçlamaları" cevaplamak suretiyle kaleme
aldığı Irkçılık cildinde, ırkçılığı tarihsel ve antropolojik bağla
mıyla ele almıştı. Erdem, Türk milliyetçiliğinin bedensel ırkçı
lığa dayanmadığını ancak, "cahiller, akıl hastalan, hainler" di
ye tezyif ettiği solcuların, Ziya Gökalp'in, "dil, kültür, tarih an
layışı ve soy şuuru " teselsülünden hareketle Türk milliyetçiliği
ile ırkçılığı bir tuttuklarını ifade etmiştir. 1 69
Buna karşın Ahmet Güner, klasik milliyetçi profilinin dışına
çıkarak ama antikomünist çizgisinden de ödün veremeyerek
faşizmi ve onu benimseyenleri, "Türkiye' de binlerce yarı aydın,
solcusu ve sağcısı ile Bolşevizm'in ve siyonizmin düşmanı oldu
ğu için Hitler'i veya Nasyonal sosyalizmi benimsemişlerdir," 1 70
ifadelerine yer vererek, onlan tenkit etmiştir. Irkçılara mesafe
li duran bir diğer isim Mehmet Emin Erişigil, Türkiye'nin Bol
şevizm'e uygun olmayan ortamının aynı şekilde ırkçılığa da
uygun olmadığını ifade etmiştir. lkinci Dünya Savaşı sırasın
da maceraya kapılan Türkçüler için "Mademki Almanlar ırk
çılık sayesinde düşmanlarını korkutuyorlar da savaşta muvaf
fak oluyorlar, o halde gerekir ki biz de ırkçı olalım," dedikleri
ni ifade eden Erişirgil, Atsız'ı tenkit emiş ve onun, Saraçoğlu'na
yazdığı mektupta "Hitlervari" bir rejimin kurulmasını istediği
ni yazmıştır. 1 71
Türk milliyetçiliği içerisinde başka bir tartışma "milliyet
çi-toplumcu" doktrin tartışmasıdır. Türk solu , 1960'lı yıllar
da ekonomik, siyasi ve sosyal sorunları, gazete, dergi, akade
mik metinler ve sinema gibi mütenevvi yollarla toplumun gün
demine sokmuştu . Bundan geri kalmak istemeyen milliyetçi
ler, 1 960'lann sonuna doğru "milliyetçi-toplumcu doktrin" ek-
207
seninde çeşitli ürünler vermişlerdi. Türk milliyetçiliğinin içe
risinde, l 960'ların sonuna doğru ortaya çıkan "milliyetçi-top
lumcu" düşünün kökenlerinin, aslında 11. Meşrutiyet dönemi
ne kadar gitmekle birlikte , 1 960'ların sonuna kadar belli bir
kalıp içerisinde çok da tartışılmadığını söyleyebiliriz. l 960'lar
da Türkiye'de siyasetin ve düşüncenin billurlaşmasıyla birlikte
tartışma zemini saçaklaşmıştı. Kapitalist sistemin Türkiye'de
ki varlığı, feodalizm ve burjuva sınıfının işçi ve köylü üzerin
deki tahakkümü , sol çevrelerce çeşitli çareler öne sürülerek ir
delenmişti. Köylü , işçi ve öğrencilerin bu tartışmalara bir hayli
ilgi göstermesiyle milliyetçilik kısmen de olsa irtifa kaybetme
ye başlamıştı. Bunu hisseden milliyetçiler, tartışmalardan ge
ri kalmamak için "milliyetçi-toplumcu" serlevhası altında yeni
bir patika açmaya azmettiyse de bu yönüyle kadük kalmıştı. Al
parslan Türkeş, özellikle gençleri ve aydınları solun kıskacın
dan kurtarmak için "Dokuz Işık Doktrini" veyahut "milliyetçi
toplumcu " 1 72 doktrini ortaya atmıştı. "Milliyetçi-toplumcular"
sosyalizm, kapitalizm, sağcılık ve solculuk gibi kalıplar içeri
sinde kendilerine "üçüncü yolcu" demişlerdi. 1 73 Milliyetçi-top
lumcu düşünceye isnat edilen faşizm iddialarının mesnetsiz ol
duğu belirtilmişti. 1 74
Milliyetçilerin kendi ifadelerine göre, l 960'lı yıllarda sol, ge
niş bir Marksist literatüre sahipken, kendilerinin, Ziya Gökalp
dışında okuyacak pek bir şeyi yoktu . Yine kendi ifadelerine gö
re, solun iddialarına milliyetçi perspektifinden cevap veren ve
devletçiliğe karşı toplumculuğu önceleyen Dokuz Işık, Türk
milliyetçiliğinin imdadına yetişmişti. Türkeş'in Dokuz Işık'ını
Marx'ın Das Kapital'i ile denk tutmuşlardı. Dokuz Işık'a, "Türk
gençliğini bataklığa sürüklemekten kurtaran doktrin" vasfını
yüklemişlerdi. 1 75
Bir de, literatürde çok az zikredilen Mürşit Altaylı'nın Türk
208
Milliyetçi-Toplumcu Doktrinin Umumi Esaslan metnine paran
tez açmak gerekir. Milliyetçi-toplumcu perspektiften sunulan
çözüm yollarıyla hem solun hem de sağın önerileri reddedil
miştir. Sağın çözüm önerilerinin reddedilmesinin nedeni, bu
nun tamamen teolojik verilerle giderilmeye çalışılmasıdır. Bir
kısım lslamcıların, "lslamiyet her şeyi kendinde toplayan bir
ilimdir" ve dolayısıyla asrın iktisadi ve sosyal problemlerinin
yegane çözüm kaynağı olarak dini göstermiş olmalarına Altay
lı itiraz etmiştir. Altaylı'ya göre, lslam ekonomi sistemi, nüfu
sun az olduğu ve sadece tarımın, geçim kaynağı olduğu bir sis
teme uyarlanabilir. Ancak sanayi devrimi ile birlikte ekonomi
nin seyri ve üretim araçları değiştiğinden yeni şartlar zuhur et
miştir. Haliyle, tarımsal ekonomik sistemin "sınai ekonomik
nizam"a cevap veremeyeceğini ifade etmiştir. 1 76 Diğer tarafta,
Altaylı, solun ekonomi modelini, manevi değerlerden yoksun,
sadece geçim derdine odaklandığı bir doktrin olarak gördü
ğünden Müslüman Türk toplumuna uyarlanamayacağını irat
etmiştir. 1 77 Sağın ve solun çözüm önerilerini rafa kaldıran Al
taylı, milliyetçi-toplumcu fikrin ekonomik esasını "Allah, mil
let ve ekmek" teslisi ile formüle etmiştir. 1 78 Bunu çeşitli şekil
lerde itham etmeye kalkanlara yönelik olarak Altaylı, milliyet
çi-toplumcu fikrinin, ne Hitler'in ne de Almanların ortaya at
tığı bir düşünce olmadığını, bunun, tarihi, ekonomik, sosyolo
jik şartlar altında Marksizm'e karşı bir tez olarak ortaya çıktığı
nı ileri sürmüştür. 1 79
Milliyetçi-toplumcu görüşün belirli bir çevre için tedavülde
kalması 1 960'ların sonu ile sınırlı olmuştur. Her ne kadar bu ,
müdafileri tarafından reddedilse de, milliyetçi toplumcu düşü
nüş, ırkçı bir veçheyi haizdi. Bu haliyle, değil toplumun önem
li bir kesimi, milliyetçiler arasında dahi kabul görmesi zayıf bir
ihtimaldi. Dar bir çevrede yazılıp çizilen ve üstüne kafa yoru-
209
lan milliyetçi toplumcu ideale dair yayıncılık faaliyetleri de te
barüz etmişti.
Bunlardan ilki, "Milliyetçi Toplumcu Fikir Gazetesi" olarak
1969'da on beş günde bir çıkan Dikmen'i sayabiliriz. Bunun dı
şında 197 1'de Kınkkale'de Sahlanış ve 1972'de Milliyetçi Top
lumcu Uğraş adıyla da aylık dergi neşredilmişti. Kendilerini,
Türkiye'de etkisi günbegün artan komünizme karşı emniyet
supabı olarak görmüşlerdi.
Milliyetçi-toplumcu doktrin ile faşizme reddiye, 1 960 son
rasının çatallaşan milliyetçilik düşünün ürünüdür. lkisi de
sola karşı apolojik reaksiyondu . Sağ cenahta, Soğuk Savaş'ın
başından l 960'lı yılların ikinci yarısına kadar emperyalizm,
sömürü düzeni ve kalkınma gibi kavramlar, Sovyetler'i, ko
münizmi ve sosyalizmi çağrıştırdığı gerekçesiyle hiçbir şekil
de kullanılmamıştı. Ancak l 960'ların ortalarından itibaren sa
ğın, sola karşı irtifa kaybından ötürü , mezkur kavramlar, mil
liyetçi-toplumcu formülasyonu altında zikredilmeye başlan
mıştı . lkinci tartışma konusu , ırkçılık, l 930'ların ortaların
dan lkinci Dünya Savaşı'nın bitimine takaddüm eden günler
de geçer akçeydi . Dünyada böyle bir eğilim vardı. Türk mil
liyetçileri de buna teşneydiler. Fakat bunun süresi Alman
ya'nın savaş sırasında gösterdiği performans ile sınırlı kalmış
tı. Daha sonra Türk milliyetçiliği içerisinde bir klik bunu de
vam ettirmiştir.
Milliyetçi-antikomünist dergiler
Türk Kültürü
210
sü , Türk Kültürü dergisini 1962 yılında yayınlamaya başlamıştı.
Landau'nun "ılımlı pan-Türkizm ile araştırmacılık bileşiminin
en iyi ömeği" 1 80 olarak gördüğü dergi, kendini "Türk dünyası
nın dergisi" olarak tanıtmıştı. Derginin baş ideoloğu lbrahim
Kafesoğlu idi.1 81 Soğuk Savaş yıllarında antikomünist yayınlar
içerisinde kapsam ve nitelik bakımından en farklı iki dergi, yu
karıda anlatılan Türk Düşüncesi ile birlikte Türk Kültürü olmuş
tur. Türk Kültürü'nün yelpazesi çok geniştir. Onun içerdiği bü
tün mevzulara değinmek çalışmanın sınırlarını aşacağı için bu
rada Türk Kültürü'nün komünizme ve dış Türklere ilişkin ba
kışı irdelenecektir. Derginin birinci sayısında "amacın" belirtil
diği metinde, Türk dünyasının bir bütün olarak anlamaya ça
lışılacağı, ancak yanlış anlaşılmasına mahal vermemek için de,
"siyasi iddia ve ihtiraslardan" uzak durulacağı bilhassa ifade
edilmiştir. 1 82 Belli ki bu açıklama yeterli olmamış, daha sonra
Kafesoğlu konuyu bir daha gündeme getirmiştir. Dış Türkler
le ilgili olarak yazar, "yayınlarımız tamamıyla kültür sahasıy
la ilgilidir, siyasi maksadımız yoktur. Dış Türkler ve meselele
ri ele alınmakla beraber, şu anda yaşadığımız sevgili vatanımı
zı ikinci plana atmak gibi bir niyetimiz yoktur, " 1 83 diye belirt
mişti. Kafesoğlu'nun belirttiği gibi dış Türklerle ilgili olan me
tinler, onların tarih, kültür ve dillerine ilişkin olmuştur. 184 Ge
nellikle Orta Asya Türkleri içerisinde aydın, siyasetçi kimliğiy
le ön plana çıkan portreler anlatılmıştır. 1 85 Bir de Kırım, Azer
baycan ve Türkistan gibi memleketlerin tarih, edebiyat ve coğ
rafyasına ilişkin metinlerin sayısı bir hayli fazladır. 1 86 Türk Kül-
1 80 Landau , Pan-Turkism From lrrendentism to Cooperation, Hurst &: Company,
Londra, 1 995, s. 1 58.
1 8 1 Yüksel Taşkın, Anti-Komünizmden Küreselleşme Karşıtlığına Milliyetçi Muha-
fazakdr Entelijansiya, iletişim Yayınlan, İstanbul, 2007, s. 1 39.
182 "Amacımız ve Yolumuz" , Türk Kültürü, yıl 1, sayı 1, Kasım 1 962, s. 5 .
1 83 lbrahim Kafesoğlu, Türk Kültürü, 8, Haziran 1 963.
1 84 Bkz. Kemal Ortaylı, "Kının Türklerinin Milli Efsanelerinden" , Türk Kültürü,
yı l 1 , sayı 1 , Kasım 1962, s. 46-48.
185 Bkz. Abdullah Battal Taymas, "Kazanlı Şair Abdullah Tukay'ın Ölümü Üzeri
ne" , Türk Kültürü, yıl 1 , sayı 9, Temmuz 1 963, s. 48-54.
1 86 Bkz. Mustafa Hakkı Türkekul , "Azerbaycan Mizah Edebiyatına Bir Bakış" ,
Türk Kültürü, yıl 1 , sayı 9, Temmuz 1 963, s. 36-48; Abdülkadir inan, "Dağıs-
21 1
türü'nün 1 9 . sayısı, 1 9 1 8 Mayıs ayında kurulan, ancak 1 920 Ni
san ayında Sovyetler tarafından işgal edilen Azerbaycan'ın ta
rihine, kültürüne, edebiyatına ve müziğine ayrılmıştır. 1 87 Ke
za "Esir Milletler Haftası" nedeniyle Türkiye dışındaki Türkle
rin, bilhassa da Sovyetler ve Balkan Türklerinin durumunu ir
deleyen bir dosya (2 1 . sayı) hazırlanmıştı. Bu mevzunun siyasi
kısmının neden işlenmediğinin gerekçesi Kafesoğlu'nun şu ifa
delerinde gizlidir:
tanlı Mehmet Efendi Osmanoğlu ve Eseri " , Türk Kültürü, yıl 1 , sayı 1 0 , Ağus
tos 1963, s32-36.
1 87 Bkz. Türk Kültürü, yıl 2 , sayı 19, Mayıs 1 964.
1 88 lbrahim Kafesoğlu, "Bütün Türklük" , Türk Kültürü, yıl 1 , sayı 8, Haziran
1 9 6 3 , 5 . 2.
1 89 Ahmetcan Okay, "Türkistan'ın Tabii Durumuna Genel Bir Bakış" , Türk Kültü
rü, yıl 1, sayı 3 , Aralık 1 962, s. 45-49.
1 90 Hanif Altan, "Milli Meselelerde Sovyetler'in Tutumu " , Türk Kültürü, yıl 1 , sa
yı 5, Mart 1963, s. 3 1 -36.
212
şilikler dergiyi antikomünist propagandaya mahkum etmişler
di. 1 9 1 Landau'nun tespiti kısmen doğru olmakla birlikte antiko
münist yazılar sadece Tevetoğlu'na ait değildi ve Tevetoğlu'nun
antikomünist mahiyetteki ilk yazısı, derginin çıkışının dördün
cü yılında yayınlanmıştır. Diğer tarafta Tevetoğlu'nun yazıla
rı antikomünizmle de sınırlı değildi. Türk milliyetçiliğine kat
kı yapmış isimler üzerine portre denemeleri,192 Atatürk'ün Har
bord ile Görüşmeleri ile Atatürk ile Samsun'a Çıkanlar isimli ça
lışmaları ilkin burada tefrika edilmişti.
Tevetoğlu dışında, Türk Kültürü'nü antikomünizme yönelik
bir araç olarak kullanan İsmail Coşkuner, Türk gençliğine sesle
nirken komünizmi "Moskofluğun en kuvvetli emperyalizm sila
hı" olarak görmüştü. Bunun yanında komünizm, aynı zamanda
en büyük ve yakın tehlike olarak telakki edilmiştir. Görüldüğü
üzere Sovyetler, Rusların tarihsel emelleri ve komünist ideolo
ji üzerinden tenkit edilmiştir. Ancak dış Türklerin siyasete alet
edilmeyeceği şiarına sadık kalınmıştır. 1 93 Coşkuner'in metnin
den sonra, iç komünizme dair uzun süre sessizlik hakim olmuş
tur. Burada anlatılan komünizm Rus emperyalizmi ile içkin ha
le gelmiştir. Landau'nun Tevetoğlu ile ilgili iddiasına bir dönüş
yaparsak eğer, Tevetoğlu ilkin Milli Eğitim'deki "kızıl faaliyet
lere" dikkat çekmiştir. Tevetoğlu'na göre, Milli Eğitim'deki kızıl
faaliyetleri, 1 920 yılından itibaren başlamıştır. 1 920 dikkat çe
kici bir yıldır. Çünkü Türkiye' de sol faaliyetlerin bereketlendiği
ve aynı zamanda baskılanmaya başladığı tarih olması açısından
önemlidir. Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde yer alan komü
nistleri periyodik aralıklarla ifşa etmekle beraber Tevetoğlu'nun
üzerinde durduğu esas mevzu Köy Enstitüleri olmuştur. Köy
Enstitüleri kurulduğu tarihten ( 1 940) itibaren milliyetçi ma
hallede tartışma konusu olmuştur. Onların iddiasına göre ens
titüler, Sovyetik kurumlardı. Bu düşünceye göre, bunun kurul-
21 3
masındaki temel amaç, komünizmi, köylerden başlayarak top
lumun tüm katmanlarına benimsetmekti. Ona göre, enstitünün
yayın organında Ruslardan, sosyalizmden ve "komünist dikta
törlüğünden" övgü ile bahsedilmişti. Tevetoğlu, Türkiye'de Sos
yalist ve Komünist Faaliyetler başlığı altında yazı dizisi neşret
mişti. Aslında bu başlık, daha sonra yayınlanacak olan kitabı
nın ismidir. Türk siyasi tarihinde ilk sosyalist teşekkül olarak
gördüğü Osmanlı Sosyalist Fırkası ile giriş yapmıştır. Yazıların
da Tarık Zafer Tunaya, Bezmi Nusret Kaygusuz ve Süleyman
Çapanoğlu gibi sol tarih üzerine metni olanlardan faydalanarak
OSF'nin kuruluşu, Paris'te kurulan OSF ve Hüseyin Hilmi, namı
diğer İştirakçi Hilmi'nin portresi üzerinde epey durmuştur. 1 94
Tevetoğlu, daha sonraki yazılarında Türkiye'de sol hareketler,
teşekküller ile portreler üzerine kronolojik bilgi vermeye devam
etmişti. Ancak bunu verirken, antikomünist pencereden yakla
şanların "komünistlerin Türkiye'yi ele geçireceği" duygusu Te
vetoğlu'nda da hakim olmuştur. Birinci Dünya Savaşını mütea
kip kurulan sol partiler, Sosyal Demokrat Fırkası ( 1 9 1 8- 1922) ,
Türkiye lşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası ( 1 9 1 9- 1 924) , OSF'nin
devamı niteliğinde olan Türkiye Sosyalist Fırkası ( 1 9 1 9- 1 922)
üzerine ansiklopedik açıklamalarda bulunmuştur. 1 95 Sol açıdan
epey mümbit olan 1 920 yılı ortamını anlatan Tevetoğlu , Mus
tafa Kemal'in sol teşekküllere karşı manevralarından sitayişle
bahsetmiştir. 1 96 Tevetoğlu'nun satırlarında, Mustafa Kemal bir
yanda düşmana karşı Milli Mücadele'yi verirken diğer yandan
da ikinci bir milli mücadeleyi komünizmin Türkiye'ye girmesi
ne mani olmak için vermişti, intibaı vardır. Tevetoğlu, Yeşil Or
du'nun kapatılma sürecini bu duygularla ifade etmiştir. 1 97 Teve
toğlu, antikomünizmi, ancak "antisosyalizm" ifadesini kullana-
214
rak, il. Meşrutiyet dönemine kadar götürmüştür. Meclis-i Me
busan'da Müslüman ve Türk sosyalist mebus olmadığını ifade
ederek Müslüman ve Türk olan herhangi bir kimsenin sosyalist
olamayacağı iddiasını ortaya atmıştır. Bir de Tevetoğlu, Türki
ye'de var olan sosyalist hareketlerin kökenini Bulgar ve Ermeni
komitacılarına dayandırarak, sosyalizmin bu topraklarda evvel
den beri süfli niyete sahip olduğunu ima etmiştir. Meclis-i Me
busan'a giren Bulgar ve Ermeni mebusların, Parlamento'ya gir
meden önce de sosyalist oldukları ve bunların "Türk düşmanı"
oldukları düşünülürse Meclis dışındaki OSF içerisinde bunların
izlerini aramanın yersiz olduğunu ifade etmiştir. Buna karşın
Tarık Zafer Tunaya'nın Meclis-i Mebusan'da Müslüman ve Türk
mebus bulunma ihtimali üzerinde durmasını, "büsbütün haki
katten uzak bir 'ham hayal'den" ibaret görmüştür. 1 98 Bu iddia
sını, Munir Süleyman Çapanoğlu'nun, Türkiye'de Sosyalizm Ha
reketleri ve Sosyalist Hilmi isimli eseriyle de perçinlemiştir. Ça
panoğlu da gayrimüslim sosyalistlerin OSF ile ilişki kurmadık
larını, belirtmiştir. Çünkü "amaçları, yolları ayrı ve başkaydı ve
çünkü böyle bir irtibatı ne beriden, ne de öteden esasen arayan
da yoktu," şeklinde ifade etmiştir. 1 99
Türk milliyetçiliği ile ilgili olarak, farklı tezle okurun karşı
sına çıkan Kafesoğlu'na göre, Türk milliyetçiliği, genel kanaat
lerin aksine, 18. yüzyılda Batı'da ortaya çıkan milliyetçilik ce
reyanlarının etkisiyle ortaya çıkmamıştır. 1 8 . yüzyıldan evvel
Türk tarihinde milliyetçi semptomlara rastlanabileceğini ileri
sürmüştür. Orhun yazıtlarını (8. yüzyıl) Türk milliyetçiliğini
ortaya koyan bir belge olarak görmüştür. İslamiyet öncesinde
ortaya çıkan Türk milliyetçiliğinin, Türklerin lslamiyet'i kabu
lünden sonra da devam ettiğini ve Osmanlı'nın üç kıtaya hük
medecek güce kavuşmasının önemli girdilerden birisinin Türk
lük bilinci olduğunu ileri sürmüştür.200 Sol'dan Türk milliyet-
1 98 Fethi Tevetoğlu, "Meclis-i Mebusan'da Gayri Müslim Sosyalistler" , Türk Yur
du, yıl 5, sayı 5 1 , Ocak 1 96 7 , >. 1 79 - 1 9 2 .
1 99 Münir Süleyman Çapanoğlu, Türkiye'de Sosyalizm Hareketleri v e Sosyalist Hil
mi, lstanbul, 1964, s. 50-5 1 .
200 lbrahim Kafesoğlu, "Türk Milliyetçiliği" , Türk Kültürü, yıl 1 , sayı 2 , Aralık
1962, s. 1 -3.
21 5
çiliğine yöneltilen ırkçı ve Turancı ithamlarına cevap veren Ka
fesoğlu , ırkçılık ile Türk milliyetçiliğini yan yana getirmenin
imkansız olduğunu ifade etmiştir. Turancılık iddiasını ise saf
sata olarak ifade etmenin yanı sıra bunun gerçekleşmesinin im
kansız oluşuna dikkat celp etmiştir.201 Bu tartışmayı devam et
tiren Kafesoğlu, milliyetçi muhafazakarlığa yöneltilen gericilik
suçlamalarına itiraz etmiştir. Din ile bütünleşen milliyetçiliğin
"terakkiyi yavaşlatan amil" olarak gösterilmesini mesnetsiz bir
saptama olarak değerlendirmiştir.202
201 lbrahim Kafesoğlu, " Kültür Milliyetçiliği " , Türlı Kültürü, yıl 1 , sayı 5 , Mart
1 963, s. 2-3.
202 lbrahim Kafesoğlu, "Türk Milliyetçiliğinin Yanlış Tefsirleri" , Tü rlı Kültürü, yıl
1, sayı 7 , Mayıs 1 963, s . 2-3.
216
Konumuza dönersek, dergi 1 965 yılında Ankara'da yayın
lanmaya başlamış, on sayı ve bir de özel bir sayı olmak üzere
toplamda on bir sayı çıkmıştır. Kapağında her daim, Atatürk'e
ait olduğu iddia edilen, "şurası unutulmamalıdır ki: Türk ale
minin en büyük düşmanı komünistliktir. Her görüldüğü yer
de ezilmeli" vecizesi yer almıştır. Ayrıca, Atatürk'e hitaben iki
tane mektup yazılmıştı. Burada, l 960'ların ortamı ve sol faali
yetler kastedilerek, "müsterih ol Atam. Vasiyetin mutlaka yeri
ne getirilecek, senin zamanında olduğu gibi komünizmin kafa
sı mutlaka ezilecektir,"203 ifadeleriyle komünizme karşı serden
vazgeçeceklerinin muştusunu vermişlerdi.
Atatürk dışında, ilk sayılarında dönemin siyasilerinin komü
nizm karşıtı sözleri alıntılanmıştı. İnönü , Cemal Gürsel, Ekrem
Alican ve Osman Bölükbaşı bu isimler arasında yer almışlardır.
Derginin yazar kadrosu, daha önce ifade edildiği gibi, Türk
çü isimlerle sınırlı değildir. Yani, Falih Rıfkı , Bedii Faik, Ah
met Emin Yalman, Burhan Felek ve Namık Zeki Aral204 kadro
nun bel kemiğini teşkil etmiş ve bunların metinleri daha fazla
dikkat çekmiştir. Bu nedenle sadece bu isimlere değinilecektir.
Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını 3. sayısında
Yeni lstanbul gazetesinden alıntı yaparak 1 965 seçimlerinde
TlP'ten aday olup da daha önce komünist kovuşturmasına uğ
rayanların isimlerini yayınlamıştır. 205 Bu isimlerle ilgili olarak
yazı kaleme alan Falih Rıfkı, "İsimlere baktım, bir kaçı hep ta
nıdığım komünist," diye ibare düşmüştü.206 Hasan İzzettin Di
namo'nun Türkiye'yi Sovyet peyki olarak görmek istediği Tür
kiye Sovyet Cumhuriyeti isimli şiirini yayınlamışlardı.207
Kemalist Falih Rıfkı, solcuların, İkinci Dünya Savaşı'ndan
21 7
sonra, Sovyetler'in, Türkiye'yi tehdit etmesinin karşısında Tür
kiye'nin, ABD'den yardım taleplerini emperyalizm olarak de
ğerlendirdiklerini, buna karşın Sovyet yardımlarını "bağımsız
lığı koruma" gibi "inandırıcılıktan" uzak bir gerekçe ile meşru
laştırmaya çalıştıklarını ifade etmiştir. Türkiye'nin Sovyet pey
ki olmasına müsaade etmeyeceklerini ifade eden Atay, Türk
milliyetçilerine, "eğer Atatürkçü iseniz, Amerikan hürriyetçili
ğini ve insaniyetçiliğini Atatürk gibi seviniz," gibi, Atatürk sev
gisi ile Amerikan sevgisini bir tuttuğu ifadelerle seslenmişti.208
Cumhuriyet gazetesinin ve Yön dergisinin, Kemalizm'in 6 ilke
sinden sosyalist düşünce devşirme çabalarını beyhude olarak
gören Falih Rıfkı, "Atatürk ki komünizme nerede rastlarsanız
ayakaltında çiğneyiniz," dediğini ve Atatürkçülüğü komünist
leştirerek gençlik arasında kök salmanın sadece hayalden iba
ret olacağını ifade ederek rahatsızlığını dile getirmişti.209 Falih
Rıfkı, soldan gelen "Türkiye'nin emperyalizm uşağı olduğu"
eleştirilerinin, Sovyetler'de üretilip Türkiye soluna servis edil
diğini iddia etmişti.2 1 0 Atay, geçmişte sömürge sahibi olan Ba
tı Avrupa devletleri ile ABD'nin, zaman içerisinde sömürgeleri
hürriyete kavuşturmasına karşın Sovyet ve Çin komünizminin
sahip olduğu sömürgelerin katbekat fazla olmasına karşın Tür
kiye solcularının emperyalist olarak sadece Amerika'yı gördük
lerini ifade etmişti.2 1 1 Falih Rıfkı, her fırsatta, Vietnam, Kore ve
Dominik'i yazılarına, konuşmalarına konu eden solcuları, ne
den Macaristan, Polonya, Romanya ve diğer peyk ülkelerinden
söz etmediklerini sorgulamıştır. 2 1 2 Falih Rıfkı'nın hemen he
men her yazısının ABD'ye değen bir tarafı vardı. Amerika, onun
208 Falih Rıfkı Atay, "Amerikan Emperyalizmi " , Komünizme ve Komünistlere Kar
şı Türk Basını, Fasikül 1 , Ankara, 1965, s. 7-8.
209 Falih Rıfkı A tay "ihtar" , Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını, Fasi
,
218
için, hürriyeti, refahı ve eşitliği simgelemişti. Buna karşın Sov
yetler ise, en hafif tabirle "demir perde" ülkesiydi. Ancak Atay,
Sovyetler'in sadece komünist sisteme sahip olduğu için değil,
aynı zamanda kadim düşman olduğu için de ötelenmesi gerek
tiği inancındaydı. Bu nedenle yazılannın hedefinde Sovyet yan
lısı diye tarif ettiği TIP de vardı. llk kez seçimlere girecek bir sol
partiye geçit verilmemesi gerektiği, aksi takdirde Türkiye'nin,
edinmiş tüm "kazanımlarından" olacağı ihtannı yapmıştı.
1 9 60'lı yıllardaki sol ortamdan rahatsızlık duyan bir diğer
gazeteci, Burhan Felek 1 96 1 Anayasası'nın getirdiği göreceli
özgürlük ortamına değinerek komünizmin, bu ortamdan fay
dalanarak palazlanmaya çalıştığını ifade etmiştir. Ancak bu
nun , tıpkı "ileri" memleketlerde olduğu gibi Türkiye'de de ya
sak olması gerektiğini şu şekilde gerekçelendirmiştir:
2 1 5 Ahmet Emin Yalman, "Bizdeki Bayat Modanın Köleleri " , Komünizme ve Ko
münistlere Karşı Türk Basını, Fasikül 5, Ankara, 1 966, s. 53.
2 1 6 Bedii Faik, "Ben Yazdım Ne Olacak ? " , Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk
Basını, Fasiku1 2, Ankara , 1 96 5 , s . 3 3 .
2 1 7 Bedii Faik, " Kalkın" , Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını , Fasikül 2 ,
Ankara, 1 9 6 5 , s . 3 5 .
2 1 8 Bedii Faik, "Sıra Şantajda " , Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını, Fa
sikül 2, Ankara , 1 965, s. 49.
220
Atatürk bunu söylememiş de komünizmi baş tacı mı etmiş?
Nazım Hikmet, Erkin gemisinin yedi kat su altı bölmelerinde
hapis yatarken, Atatürk hayatta idi. Rusya'dan Trabzon kıyıla
rına çıkan Türk adlı komünist serserilerinin . . . denize dökülü
şü de onun mavi gözlerinin şimşekleri altında olmuştur. . . Ata
türk Sovyet elçilerine komünizme karşı ne düşündüğünü yüz
lerine haykırmıştır. Atatürk'e atfedilen söz, elçilik personeline
19
söylediklerinin yanında methiye kalır methiye . 2
221
kın, milliyetçi muhafazakarların, Kemalizm'in siyaset kültürü
ile ve ideolojik öncülleriyle rahatlıkla uzlaşabileceklerine dair
en belirgin göstergenin antikomünizmde ortaya çıktığını ifade
etmiştir. Antikomünizm, ideolojik bir endişe olmakla birlikte
aynı zamanda devlet yöneticileri arasında bir uzlaşma platfor
mu olmuştur.224 1 945- 1 950 yılları arasında cereyan eden Tan
baskını, DTCF olayı ve sol partilerin kapatılması komünizme
karşı iktidar ile mu halefet arasındaki uzlaşının ilk örnekleridir.
CHP'nin, DP döneminde antikomünist uygulamalara ses çıkar
maması bunun ikinci aşamasını oluşturmuştur.
Antikomünistler, kendi meşruiyetlerini perçinlemek için
Mustafa Kemal ismini tramplen olarak kullanmışlardır. Erken
Cumhuriyet döneminde kurucu kadronun sol hareket ve faa
liyetlere karşı gösterdiği tavır antikomünistler için somut da
yanak teşkil etmiştir. Dolayısıyla komünizme karşı çıkarken
Mustafa Kemal'in ismini kendilerine kalkan yapmışlardı. Bu bir
tür pragmatizm olmakla birlikte Kemalizm'in içinde antikomü
nizmin izlerine çok rahatlıkla rastlanabilir.
Mustafa Kemal'e atfedilen, "bu memlekette komünistler yal
nız bizim tevkif ve hapsettiklerimizden ibaret değildir. Bu işler
le bizzat yakından alakadar olacağım. Şurası unutulmamalıdır
ki, Türk aleminin en büyük düşmanı komünistliktir. Her gö
rüldüğü yerde ezilmelidir,"225 sözüne antikomünist yazın yay
gın bir biçimde atıf yapmıştı. Burada güdülen amaç, Mustafa Ke
mal'in düşünce ve eylem dünyasını antikomünist kalıba oturt
mak olmuştur.22 6 Mustafa Kemal'in, mezkur sözü dışında, Milli
Mücadele yıllarında sarf ettiği başka sözlere de vurgu yapılmış
tır. Örneğin, "Türkiye' de Bolşeviklik olmayacaktır. Çünkü Türk
Hükümeti'nin ilk gayesi halka hürriyet ve saadet vermektir,"227
bunlardan sadece bir tanesidir. Emekli bir asker olan Faruk Gü
ventürk, Diyarbakır'da öğretmen, öğrenci ve genç subaylara ko-
222
münizm üzerine verdiği konferansta Atatürk'ün söylediği iddia
edilen " komünizm bir yılandır nerede görülürse ezilmelidir,"
sözüyle asıl konuya girmiştir.228 Antikomünist aydınlar, Kema
lizm'in sosyalist ve anti-kolonyalist pratik ve vizyonla ilişkilen
dirilmesine şiddetle karşı çıkmışlardı. Bunun sebebi Kemalizm
ile sosyalizmin bir arada anılmasına kitlelerin inancının pekiş
mesidir. 229 Yön dergisinde çıkan Atatürk ve sosyalizm temalı ya
zılara cevap vermekte gecikmemişlerdi.
Yukarıda zikredilen isimleri bir araya getiren saik, komü
nizmin, Amerikan düşmanlığı olmuştur. Türkiye solcularının
meydanlarda NATO , ABD ve 6. Filo aleyhine slogan atmala
rından son derece rahatsız olmuş ve bunu da açık açık dile ge
tirmişlerdir. Örneğin Falih Rıfkı hemen hemen her yazısında
ABD'ye vurgu yapacak bir şey bulabilmiştir. Hürriyet, özgürlük
ve özel sermayenin korunması ortak tema olmuştur. Yani açık
bir şekilde Amerika'nın yanında yer almışlardır. Türkçüler ile
milliyetçi muhafazakarların dile getirdiği din, ahlak, Rusya'nın
tarihsel emelleri ve dış Türkler gibi can alıcı konular, mahut
isimlerin radarına pek takılmamıştır. Veya takıldıysa da bunun
çok komprime olduğunu söyleyebiliriz.
223
savaş konsepti benimseyen derginin tanıtım yazısında "Allah'ın
varlığı" nasıl mutlak ise Türkiye'de komünist gerçekliğin o ka
dar sarih olduğu ifade edilmiştir. 1 960 sonrası politik ortama
vurgu yapılarak komünizmle mücadele biçiminin revize edil
mesi salık verilmiştir. Çünkü Türkiye'de komünizmle mücade
le edilirken unutulmaması gereken bir noktaya işaret edilmiş
ti. imzasız bir yazıya göre, "komünizmin Afrika ve güneye in
mesine Türkiye mani olmuştur. " Yani, komünizmle mücadele
aşkı, Misak-ı Milli sınırlarını aşmıştır. Bu düzlemde antikomü
nizm aşkın bir güdüdür.
Derginin kuruluş aşamasında etkin rol alan Orhan Özgedik,
milliyetçi muhafazakarların Türkçülere yönelttikleri eleştirile
re Ziya Gökalp'in terkibinden ilham alarak cevap vermişti. Din
dar cepheden kendilerine "dinsiz" denildiği ancak milliyetçile
rin hiçbir şekilde dinsiz olmadıklarını, örneğin, Ziya Gökalp'in,
paltosunun altına sığınarak, onun din ve milliyetçilik düşünce
sinin birbiriyle çelişmediğini ifade etmiştir. Özgedik, yazısını,
"milliyetçilik ve din arasında ihtilaf yaratanlar, ihtilaf varmış gi
bi gösterenler; Türklüğe ve Müslümanlığa hizmet etmiyorlar,"
ifadeleriyle sonlandırmıştı.230 Özgedik, Türklük, Pantürkizm ve
İslamcılığı aynı potada eritmiştir. Öyle ki, dini araçsallaştırarak
bir sonraki adımda "Türk birliğine" ulaşmayı hedeflemiştir.23 1
Bu mecrada vurgu yapılan bir diğer önemli mesele bermutat dış
Türkler olmuştur. "Komünizm emperyalizmi altında bu gün 90
milyon Türk vardır," gibi biraz mübalağalı bir ifadeye yer veril
miştir.232 tık Japon Turancı lmaoka juichiro'nun233 Ruslara ve
Çinlilere karşı, tüm Türkleri birleşmeye davet ettiği "Turan Mil
letleri Uyanın" çağrısını yayınlamışlardı.234 Amerika'nın, 1 959
yılı Temmuz ayında tedavüle soktuğu "Esir Milletler Haftası"
230 Orhan Özgedik, "Türk Milliyetçiliği ve Din", Komünizmle Savaş, yıl 1, sayı 5,
1 Kasım 1 965, s. 3-4.
23 1 Orhan Özgedik, "Türklük ve Müslümanlık", Komünizmle Savaş, yıl 1, sayı 7,
1 Ocak 1 966, s. 3.
232 " Komünizmle Savaş (Bu Savaş imansızlar ile iman Edenlerin Savaşıdır) " , Ko
münizmle Savaş , yıl 1, sayı 1 , 1 Temmuz 1 965, s. 1 .
233 Sinan Levent, Japon Turancıl ığı , Tarih Vakfı Yurt Yayınları, lstanbul, 20 1 6 .
2 3 4 Komünizmle Savaş, yıl 1 , sayı 7 , 1 Ocak 1 966, s. 4.
224
münasebetiyle dış Türklerin durumuna Pantürkist bir idealle il
gi gösterilmişti. 235
Dergi, 1 0 . sayıdan itibaren el değiştirmiş ve 1963 yılında Sa
lihli'de faaliyete geçen Türkistanlılar Kültür Yardımlaşma Der
neği yayın organı haline gelmişti. Bundan sonra yayın politi
kasında ciddi bir değişiklik meydana gelmiştir. Neredeyse ya
yınlanan yazıların tamamı dış Türklerle ve bilhassa da Türkis
tan ile ilgili olmuştur. Burada dikkat çeken isimlerden biri Ze
ki Velidi Togan olmuştur. Togan, Kaşgarlı Mahmut'un Türkleri
"Tanrı'nın askeri" olarak gördüğünü belirttiği metninde Cum
huriyet gazetesinin l 930'lu yıllarda milliyetçi yayınlar yapması
na karşın l 960'lı yıllardaki bundan farklı yayın politikasından
muzdarip olmuştur. Örneğin, llhan Selçuk'a Sovyetler'in Türk
lere uyguladığı asimilasyon politikasının insanlıkla ne kadar
bağdaştığını sormuştur. Çünkü Sovyetler, 1 940 yılında bütün
Türk/Müslümanlara Kiril alfabesini zorunlu kılmıştı.236
Dergide Orhan Özgedik, " Gördüklerim" başlıklı köşesinde
her sayıda komünistlerin faaliyetlerini ifşa etmiştir. Ana gün
demi TlP'in ülkedeki faaliyetleri ile Yön dergisinde çıkan yazı
lardı. TlP'in yayın organı Sosyal Adalet'te yayınlanan metinler
den bazı kısımlar cımbızla ayıklanarak Tabii Senatör Suphi Ka
raman, Mehmet Ali Aybar ve Muzaffer Karan'ın komünist faa
liyet içerisinde oldukları belirtilmiştir. 237
225
dolu'yu vatan edinmiş, "gidecek son durak" olarak görmüşler
di. Osmanlı topraklarına sığınan dış Türkler, Landau'nun de
yimiyle "entelektüel mayanın" unsuru haline gelmişlerdi. Kı
rım'dan gelen öğrenciler, Tatar Göçmen Dernekleri ve Buhara
lılar Yardım Cemiyeti gibi çok sayıda teşekkül meydana getir
mişlerdi. Bu süreçte Hüseyinzade Ali ( 1 864- 1 94 1 ) , Ahmet Ağa
oğlu ( 1 869- 1 939) dönemin dış Türk çabalarına önemli katkı
sağlamışlardı. 238 Kendi ülkelerinde kalanlar ise Çarın Ruslaş
tırma politikalarına karşı kimliklerini, dini inançlarını ve dil
lerini korumak için ulusal bilince sarılmışlardı. Rusya'nın Pa
nislavizm politikası, Türklerde tepki uyandırmıştı. Hıristiyan
Çarlığa karşı cihat veya lslam savaşına girmek yerine Batı tipi
ulusal bilinç geliştirmişlerdi. Çarlık döneminde Rusya'ya gös
terilen tavır ile Sovyet döneminde komünizme gösterilen tep
ki arasında çok fark yoktu. Bilakis Çarlık Rusya'sındaki uygu
lamalar ile Sovyet Rusya'sı dönemindeki uygulamalar arasında
benzerlik kurmuşlardı. Rusların, gayri Rus/Müslümanlara yö
nelik politikasında bir süreklilik olduğunu ifade etmeye çalış
mışlardı. Ali Kemal Meram'ın "Rusya'nın Çar'lık politikalarıy
la, Sovyet-Sosyalist Cumhuriyeti politikası arasında herhangi
bir ayrım yoktu ,"239 ifadeleri neredeyse tüm antikomünistler
ce paylaşılmıştı.
Türk milliyetçiliği, ortaya çıktığı geç 1 9 . yüzyıldan itibaren
dış Türklerin240 bilgi birikimlerinden ve deneyimlerinden is
tifade etmişti. Türkler de , hem geç Osmanlı ve hem de erken
Cumhuriyet dönemi ve sonrasında Rusya'dan kaçan Türkle
re soydaşlık güdüsüyle mümkün mertebe yardım etmeye çalış
mışlardı. Ancak 1920'li yılların başından itibaren dış Türklerin
faaliyetleri mümkün mertebe kısıtlanmaya çalışılmıştı. Landau ,
226
bu durumu Mustafa Kemal'in Sovyetler'le ilişkilerini normal
leştirmek istemesine bağlamıştır. Şunu belirtmekte fayda var
dır. Türkiye'nin, Turancılığı rafa kaldırmasıyla Lenin'in Panis
lavizm politikasından vazgeçmesi aynı döneme denk gelmiş
tir. 241 Landau, Türkiye'de Pantürkizm ve dış Türkler faaliyet
lerini l 920'li yıllardan ikinci Dünya Savaşı yıllarına kadar "rü
şeym" olarak ifade etmiştir. Zaten 1 920'li yılların ikinci yarı
sından itibaren dış Türklerin yayın faaliyetlerine yasak getiril
miştir. 242 Bu süre zarfında dış Türkler Polonya, Macaristan ve
Almanya gibi ülkelerde dergicilik yapmış ve çeşitli eserler neş
retmişlerdi. 243
Cumhuriyet'in ilk yıllarında devletin denetimi altında yürü
tülen yayıncılık faaliyetleri, Soğuk Savaş yıllarında bilhassa so
lun görünür olmaya başladığı yıllarda ivme kazanmıştır. Tabii
ki bunda, yurtdışında eğitim almış, çok sayıda dil konuşan, Rus
tarihi ve coğrafyasını bilen aydınların etkisi yadsınamaz. Sov
yetler'in baskısından kurtulmak isteyen pek çok Kafkas, Tatar
ve Kırım Türkü Türkiye'ye göç etmiş, burada siyasi ve kültü
rel faaliyet içerisine girmişlerdi. ikinci kuşak dış Türkler olarak
adlandırabileceğimiz Cafer Seyit Ahmet Kırımer, Osman Ho
ca, Mustafa Çokay, Ayaz lshaki, Sait Şamil, Mehmet Emin Re
sulzade, Zeki Velidi Togan ( 1 890- 1970) , Sadri Maksudi Arsal,
Apdullah Battal, Edige Mustafa Kırımal bunların başında gel
miştir. 244 Bu aydınlar, yaşadıkları memleketin tarihini, kültü
rünü ve kendi hayat hikayelerini kaleme alarak Türk antiko
münizmine katkı yapmışlardı. Abdullah Battal Taymas, Mirza
Bala, Zeki Velidi Togan ve Cafer Seyit Ahmet Kırımer'in eser
leri bunların başında gelmiştir. Bilhassa Soğuk Savaş yıllarında
Türk aydınının, Rusya ile komünizm arasında bağ kurmasında
ve Rusya tarihine ilgi göstermesinde Akdes Nimet Kurat'ın, Ab
dullah Taymas'ın ve başka isimlerin Rusya tarihine ilişkin yaz
dıklarının katkı sağladığı muhakkaktır. Çarlık Rusya ve Sov-
24 1 Landau, Pantürkizm, s. 1 1 2.
242 Landau, Pantürkizm, s. 1 18- 1 1 9.
243 Daha ayrıntılı bilgi için bkz . Landau, Pantürkizm, s. 1 2 1 - 1 26.
244 Patrick von zur Mühlen, a.g.e., 1 984, s. 19.
227
yet Rusya'da yaşayan Türklerle ilgili olarak 1 940'lı yılların son
larından itibaren tedrici olarak artan eserlerde, dramatik an
latım hakim olmuştu . Türkçü ve antikomünist yayınlar, Çar
lık Rusya'sının ve Sovyet Rusya'sının Türkistan, Kının ve Azer
baycan'da yaptıklarına göndermelerle dolu idiler. Dış Türkle
rin, yaşadıkları coğrafyaya ilişkin, Sovyetler'in uygulamaları
na dair çok geniş literatür meydana gelmiştir. Bunların tama
mını burada anlatmak olanaksızdır. Ancak, burada iki eserden
bahsedebiliriz. Birincisi, Sosyalizm ve Dış Türkler isimli eserdir.
Bu eser, sosyalizmin tahlili ile ilgili olarak Dünya lslam Birli
ği'nde verilen iki konferans dökümünden meydana gelmiştir.
Örneğin birinci konferans metninde tarihte Türk-Rus ilişkile
rine değindikten sonra, haliyle komünizme de vurgu yapılmış
tı . Komünist sistemin çarlık rejiminden uygulamaları bakımın
dan bir fark olmadığı belirtilmiştir.245 lkinci eser ise Zeki Velidi
Togan'a aittir. Togan da Sovyetler'in, Çarlık Rusya'sının deva
mı olduğunu düşünmüştür. Ayrıca, Sovyetler'in tatbik ettikleri
politikalarla "komünizmin cihan hakimiyetini Rus emperyalist
milliyetçiliğine geniş çapta dayanarak gerçekleştirmek gayesine
matuftur,"246 ifadelerine yer vererek komünizmin Rus milliyet
çiliğinin hizmetinde olduğunu ifade etmiştir.
SSCB'den sürgün edilen Türklerin etkisinde kalan antiko
münizm, Soğuk Savaş yıllarında Türk milliyetçiliğinin daha da
politikleşmesine olanak sağlamıştı. Antikomünistler, Sovyet
Rusya'nın zulmünden kaçanların yaşadıklarını göz önüne al
mış ve Türkiye'de herhangi bir sol devrimin gerçekleşmesi ha
linde kendilerinin de aynı akıbetle karşılaşacakları sonucunu
çıkarmışlardı. Dış Türkler, Türk antikomünistlerinin en önem
li izleklerinden birini oluşturur. Yazılıp çizilenler ve anlatılan
hikayeler, Türk antikomünistlerin Rus/Sovyet/Moskof muhay
yilesinin gelişerek şekillenmesinde ve paranoya haline gelme
sinde önemli girdiler olmuştur. Bir de dış Türklerin yukarıda
zikredilen faaliyetlerinden etkilenip antikomünist perspektifle
245 Said Şamil, Sosyalizm ve Dış Türkler, Hilal Yayınlan, lstanbul, 1 97 1 , s. 20.
246 Zeki Velidi Togan, Türklüğün Mukadderatı üzerine: Rus Emperyalizmi ve Onun
Yeni Silahı: Komünizm, Kayı Yayınlan, lstanbul, 1 970, s. 2 1 .
228
Rusya'ya, dış Türklere dair akademik disiplinden ve kaygıdan
yoksun propaganda amaçlı yayınlar neşredilmişti. Ruslan, bar
bar ve kültür kıyıcı olmakla itham etmişlerdi. Rusların yıkıcı ve
uğursuz oldukları bellekte canlı tutulmuştu.
Soğuk Savaş'ın ilk yıllarından itibaren Türkiye antikomü
nistlerinin dernekçilik ve yayıncılık faaliyetlerinin yanı sıra dış
Türklerin de aynı minvalde faaliyetleri dikkat çekmiştir. tık
etapta göze çarpanlar, Azeriler, Kırımlılar ve Türkistanlılar, si
yasetin dışında kalarak kendi tarih, edebiyat, coğrafyaları ile il
gili meseleleri gündeme getirmişlerdi. Ama bunu yaparken ta
bii ki antisovyetçiliği ve antikomünizmi merkeze almışlardı.
Azeri Müsavat Partisi'nin girişimiyle Türkiye'de 1 949 yılında
Azerbaycan Kültür Derneği kurulmuştu . Derneğin nizamna
mesinde "Dernek siyasetle uğraşmaz," diye belirtilmesine kar
şın247 özellikle Ankara ve İstanbul gibi büyük kentlerde genç
leri komünizm ve dış Türkler konusunda bilgilendirmek için
konferanslar ve seminerler düzenlenmişti.248 Azerbaycan tari
hine ilişkin verilen konferanslarda ve neşredilen eserlerde Sov
yetler'in, farklı etnik ve dinsel gruplara karşı iki tür siyaset güt
tüğü belirtilmişti. Birincisinin "iktisadi Ruslaştırma" ve ikinci
sinin de "kültürel Ruslaştırma" olduğu ifade edilmişti. Bura
dan hareketle Sovyet Rusya'sının Azerbaycan'ı işgalinden son
ra, Azerilerin asimilasyona uğraması, yer altı kaynaklarının sö
mürülmesi ve Azeri milliyetçilerin maruz kaldığı şiddet drama
tize edilmiştir. Komünizm düşüncesine "sapıntıcılık" ve Aze
ri Türk'ü olup komünist olanlara da "milli sapıntıcılar" nitele
mesinde bulunulmuştu.249 195 l 'de derneğin yayın organı ola
rak neşredilen Azerbaycan dergisi , Pantürkist bir idealle, "ya
kın" ve "uzak" Türklerin tarihini, edebiyatını, musikisini işle
mek amacını taşımıştı. "Birlik dirliktir" spotu ile çıkan dergi,
Ruslaştırma siyasetine karşı tüm Türkleri tek kültür çatısı al-
24 7 Azerbaycan Kültür Nizamnamesi , Güney Matbaacılık ve Gazetecilik, Ankara,
1 949, s. 1 .
248 Sebahattin Şimşir, Azerbaycan lı ların Türkiye'de Faaliyetleri (1 920- 1 99 1 ) ,
Azerbaycan Kültür Derneği Yayınlan, Ankara, yty, s . 98.
249 Mehmet Emin Resulzade, Çağdaş Azerbaycan Tarihi, Azerbaycan Kültür Der
neği Yayınları, Ankara, 195 1 , s. 3 - 1 9 .
229
tında toplanmaya çağırmıştı: "Türk kültür birliği her Türk'ün
en yüksek ideali olmalıdır ! "250 Bunun yanı sıra Sovyetler ve ko
münizm aleyhine çok sayıda yazı neşredilmişti. 251 Azerilerin
faaliyetleri bununla sınırlı değildi. l 950'lerin başından itibaren
çok sayıda dernek252 kurulmuş ve dergi neşredilmiştir. En bü
yük faaliyetleri Azerbaycan tarihi, edebiyatı ve kültürü ile ilgili
eserler yayınlamak olmuştur. lslam, Sovyet Türklerini bir ara
da tutan en önemli girdilerden birisi olduğu için bu konu "esir"
Türkler tarafından çok fazla işlenmişti. Belki de bunun etkisiy
le Türkiye Türkçüleri komünizme karşı lslam'ı bir paravan ola
rak görmüşlerdi.
Azeriler, 1 9 5 2 yılında da Azerbaycan Milliyetçiler Derne
ği'ni kurmuşlardı. Derneğin beyannamesinde gayelerinin "bü
yük Türk aleminin bir parçasını teşkil eden Azerbaycan'ın ta
rihini, kültürünü, ekonomisini incelemek ve yaymak," olduğu
belirtilmiştir. Derneğin yayın organı Türk lzi dergisiydi. Der
gide Azerbaycan tarihi , dili, kültürünün yanı sıra antikomü
nist ve anti-Sovyetik içerikli çok sayıda yazılar yayınlanmış
tı. 253 Bunun haricinde, eski Azerbaycan milletvekili Mehmet
Sadık Aran'ın çıkarmış olduğu aylık siyasi Türk Yolu dergisi
vardır. Dergi, ikinci sayıda bilinmeyen bir nedenle ismini Erge
nekon Yolu yolarak değiştirse de üçüncü sayıdan itibaren tek
rar Türk Yolu ismi ile yayınlanmaya devam etmiştir; 1 9 5 5 yı
lına kadar sekiz sayı çıkmıştır. Dergideki yazıların büyük kıs
mı Aran'a aittir. Yazıların ekseriyeti Sovyet Rusya hakimiyetin-
230
de yaşayan Azeriler ve diğer dış Türklerle alakalı olmuştur.254
1960'lı yıllarda ise Azeriler, Azerbaycanlılar Kültür Derneği ve
Azerbaycan Gençlik Derneği gibi teşekküller altında faaliyetle
rine devam etmişlerdi. 255
Azeriler dışında, Türkiye'de faaliyet yürüten bir başka Tür
ki grup, Türkistanlılar olmuşlardır. Bu faaliyetlerin çekim mer
kezi Türkçülük ve antikomünizm idi. Türkistan Türkleri, 1952
yılında kurucuları arasında Zeki Velidi Togan'ın da yer aldı
ğı Türkistan Doğu Türk llleri Kültür Derneği'ni kurmuşlardı.
Derneğin nizamnamesinde, "siyasetle iştigal etmez," denilmiş
ti. 256 Sovyet asimilasyonuna yayıncılık faaliyetleriyle mukave
met edileceği belirtilmişti: "Aynı zamanda bu yayınların Doğu
Türklüğünü ve Kültürünü Türkiye Türklerine tanıtmakta amil
olacağı göz önünde tutulacaktır. "257 Türkistan Türkleri de ya
yıncılık faaliyetlerinden geri durmamış, 1 948 yılında Alman
ya'da Arap harfleriyle Milli Türkistan dergisini yayınlamışlar
dı. Dergi, Sovyetler'in Türklere yönelik politikasını hedef tah
tasına oturtmuştu. 258 Son olarak Kırımlılar da tıpkı Azeriler ve
Türkistanlılar gibi faaliyet içerisine girmişler, 1 952 yılında Kı
rım Türk Kültür ve Yardımlaşma Derneği'ni meydana getirmiş
lerdi. Deneğin amacı şu şekilde ifade edilmişti:
254 Örnek yazılar için bkz. Mehmet Sadık Aran, "Milli Azerbaycan Cumhuri
yet'inin Yıldönümü 1 9 1 8- 195 1 " , Türk Yolu, yıl 1, sayı 1 , 28 Mayıs 1 95 1 ; "Aze
ri Türklere Karşı Yapılan Mezalim", Ergenekon Yolu, yıl 1 , sayı 1 , 1 Temmuz
1 95 1 .
255 Landau , Pantürkizm, s . 2 1 9 .
2 5 6 Doğu Türk 11leri Kültür Demeginin Nizamnamesi, Sıralar Matbaası, lstanbul,
1 960, s. 2-3.
257 Türkistan Doğu Türk 11leri Kültür Demegi Çalışma Planlan, Şehir Matbaası, ls
tanbul, 1 960, s. 5 .
2 5 8 Landau , Pantürkizm, s. 280. Milli Türkistan dergisinin 1 9 5 1 - 1952 yıllan ara
sındaki sayılara bakılmıştır.
231
caklaştırmak, yurdumuza iltica ve hicret etmiş olan ve olacak
59
lar arasında maddi ve manevi yardımlaşmayı temin etmek. 2
233
Bütün dünya milletleri Türkiye'ye sapasağlam, dipdiri ayak
ta duruşuna hayran olarak gözleri kamaşarak gıpta ile bakı
yor. Bu birliğe karşı bozgunculuk etme çünkü : Dünya Türklü
ğü , Türkiye'yi Kabe olarak tanıyor, çarpılırsın ! Ben Moskof di
yarında otuz sene inleyen, Moskofun içini dışını iyi bilen bir
mustarip bir Türk çocuğuyum . . . Dünyanın en güzel bayrağı ve
Türklüğümüzün timsali ay yıldızlı bayrağımıza hasret çeke
rek sana yalvarıyorum: Moskofa alet olma ! Bozgunculuk et
me ! Bizler için sağ, sol yok, bizler için tek ülkü var: Dünyanın
en eski, en medeni , en asil milleti olan Türklüğü ve ecdad ya
digarı Türkiyemizi yaşatmak! 266
266 Tahir Safioğlu, Türk Gençliğine Açık Mektup, Çukurova Komünizmle Savaş
Derneği Yayınları, Adana, 1 949, s. 6-7 Tahir Safioğlu , Urallarda doğmuştur;
ikinci Dünya Savaşı sırasında Kızıl Ordu'da Nazilere karşı savaşırken esir düş
müştür.
267 Muhammed Musa Türkistani, Genç Arkadaş Uyan işte Komünizmin Gerçek
YüzÜ, ikinci Kuvay-ı Milliye, Bursa, 1 967, s. 7 .
234
Antikomünistler, komünizme dair hikayelerin daha gerçek
çi ve etkileyici boyut kazanması için " esir" Türklerin bilgile
rine, deneyimlerine başvurmuşlardı. Bilhassa konferanslar ve
yayıncılık faaliyetleriyle onları gençlerle buluşturmuş, gençle
rin milli duygularının kabarmasına imkan sağlamışlardı. Tür
kiye Türklerinin kendileri de bir noktadan sonra propaganda
malzemesine matuf ürünler meydana getirmişlerdi. Sağ çizgi
de siyaset yapan ve komünizm karşıtlığını "esir " Türk davası
üzerine inşa eden Cezmi Türk bu isimlerden birisi olmuştur.
Türk'ün, "esir" Türklere dair, Dünyanın Çatısı Turan ve Rus Ka
fası isimli kitabının giriş kısmında Turan ile ilgili kısa bilgi ve
rildikten sonra Bolşeviklerin Orta Asya, Kırım ve Türkistan'ın,
"kızıl bürokratların kulları ve köleleri durumuna" düşürüldük
leri ve Sovyetler'in yayılmacılığının önündeki tek engelin Tür
kiye olduğu ifade edilmişti. Yazar, "yayılmacı" siyaset güden
Sovyetler'in "iç yüzlerini" bilmek gerektiğini belirtmiştir. Bu
nedenle Rus tarihini binli yılların başlarından l 940'lı yılların
ortalarına kadar anlatmıştır. 268 Türkiye Türkleri, kendilerine
özgüveni arttıkça, dış dünyadaki Türklerle birleşme isteğinin
tarihin doğal bir kanunu olduğunu ifade etmişlerdi. Saffet En
gin Arın, bu istenci ırkçılık olarak addedenlerin " nankör" ol
duğunu ifade etmiştir.269 "Nankör" ithamı solculara yöneliktir.
Çünkü Avrupa ve Amerika'da "esir milletler" haftası kutlanır
ken, Türkiye'de solcuların Türkçüleri ırkçı olarak addettikleri
ni, ancak bunun ırkçılık olmadığını savunmuşlardı.
Armaoğlu da Sovyetler'e iyi niyet besleyenlere karşı Sovyet
ler'in, "barış içerisinde bir arada yaşama" politikasına Rus dı
şındaki milletlerin ve Türklerin dahil olmadığını, çünkü geçen
55 yıl süre zarfında Sovyetler'in Türkleri sindirdiğini , baskı al
tında tuttuğunu, 55 senedir Ruslaştırmanın devam ettiğini ifa
de etmiştir. 270
268 Cezmi Türk, Düny anın Çatısı Turan ve Rus Kafası, Toprak Yay ınları, lstanbul ,
1 964, s. 3 -6 .
269 Engin Ann, Sosyalist Geçinenlere Karşı Atatürkçülük Savaşı Kızıl Elma, s. 23.
270 Fahir Armaoğlu, Banş içinde Bir Arada Yaşamanın Sovyet Yorumu, Ayyıldız
Matbaası, Ankara, 1977, s. 53.
235
Ancak milliyetçi cenahın tamamının dış Türklere, Türk tari
hine yekpare baktığını iddia edemeyiz. Türk tarihine Malazgirt
ile set çeken Topçu ve Başgil'e sert tepki verilmişti. Başgil ve
Topçu'nun Türkçülerden ayrıştığı başka bir nokta "esir" Türk
ler meselesi olmuştur. Örneğin Başgil, şunları söylemişti:
236
inandıkları için ivedilikle "Milli Cephe" nin teşkil edilmeme
si büyük bir "zaaf' olarak telaki edilmiştir.273 Kurulması iste
nen "Milli Misak Cephesi" , Atatürk'ün Milli Mücadele'yi Ana
dolu' da başlatan "heyecan" ve "manevi gücün" hazırlayıcı ola
cağı, bunun partiye dönüşmeyeceğini belirtmiştir. Çünkü on
lara göre, Türkiye Cumhuriyeti, Türk dili, tarih, ahlak ve milli
terbiye işgale uğrama tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır.274 An
tikomünistler, Milli Mücadele'nin hala devam ettiğine, bu sefer
hem içte hem de dışta bir savaşım verilmesi gerektiğine inan
mışlardır. İçerideki komünist " tehdidin" Türkiye'yi Sovyet iş
galine hazırladığını ifade etmiş, bunun için de öncelikle komü
nistlerin ortadan kaldırılması gerektiğini belirtmişlerdir. Soğuk
Savaş yıllarında kullanılan üslup çok şeditti; küfür ve hakaret
zihinsel dünyayı bulanık hale getirmişti. Meseleyi aslından tar
tışmanın önüne geçmişti. Şehvetle edilen küfürler, edebin sı
nırlarını zorlamıştı.
Rusya Müslümanları , Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sı
rasında Almanların ilgi odağı olmuştu . Soğuk Savaş yıllarında
ise ABD'nin onlarla temas kurduğu bilinen bir gerçektir. Bu
nun anlamı , Rus gücünü zayıflatmak isteyenler, Müslüman
Türk kartını oynamışlardı . Stratejik hamle , iki büyük savaş
ta da akim kalmıştı. Soğuk Savaş yıllarında ise ABD'nin derin
den, sabırlı ve akıllı yürüttüğü politika Sovyetler'i zor durum
da bırakmıştı.
237
yitirmekle beraber kırsalda daha fazla yaşama imkanı bulmuş
tu. Uzun bir fetret devrinden sonra, Türkiye'de liberal politi
kaların hüküm sürdüğü süreçte , İslamcılık, gerek siyasi, gerek
sivil alanda ve gerekse yayıncılık faaliyetleri ile tekrar canlan
maya başlamıştı. İslamcılık, Soğuk Savaş'ın ilk yıllarında Tür
kiye'nin değişen ortamına paralel olarak milliyetçilikle bera
ber, ortak düşman, komünizme karşı tekamül etmişti. Libera
lizasyona geçiş evresinde İslamcılığa biçilen en önemli kılıflar
dan birisi, Türkiye'de zemin bulmuş sol temayüllere karşı koy
maktı. Bu düşüncenin müdafilerine göre, laiklik ve pozitiviz
min sol akıma karşı koymanın hilafına , onu güçlendirdiğini
ilan etmişlerdi.275 Bunlar, solun Türkiye'deki etkisini tamamen
yok etmek için eğitimin dinselleştirilmesi ve millileştirilmesini
savunmuşlardı. Bunun için de alınacak en önemli tedbir, hü
kümetin din politikasını değiştirmesi ve okullarda dini eğiti
min verilmesiydi. Tarihten alınan mirasla, komünist sistem et
kin olduğu her yerde lslam'ın amansız düşmanı ve yargılayıcısı
olarak betimlenmiştir.276
Soğuk Savaş yıllarında lslamcılık, maneviyatçılık düzlem
de Batı Bloku ile aynı patikada yürümüştü .277 Dolayısıyla ls
lamcı antikomünistlerin Soğuk Savaş yıllarında girdikleri iliş
ki ağlarından birisi Hıristiyan dünyası olmuştu . ABD , komü
nizmle mücadelede manevi hislerini de açığa vurmuştu . Bu
rada hedef Hıristiyan dünyanın tamamı ile Müslüman dün
ya olmuştu .278 Sovyetler'in dinsizleştirme politikalarına karşı ,
Batı dünyası dinin ve maneviyatın savunucusu olarak algılan
mıştı. ABD'de toplumun dine verdiği değer, kiliseye gösteri
len alaka ya da devletin dini referans alarak uygulamaya koy
duğu politikalara ilişkin örnekler lslamcı yayınları süslemiş
ti. 279 C. Örnek'e göre , kimi zaman açık kimi zaman da kapa-
238
lı olarak yürütülen ve Soğuk Savaş boyunca işlenen "komü
nizme karşı manevi birleşme" için bazı somut fikirler tedavü
le sokulmuştu .280
Antikomünist isimlerden Ahmet Çiftçi, Bakara Suresi 43 .
ayette yer alan "zekat verin" hükmünden yola çıkarak, Marx'ın
özel mülkiyeti kaldırmaya yönelik söylemlerinin lslam'ın esas
larına aykırı olduğunu ifade etmişti. Hatta Marksist tutumu ,
"kafirlik" ve "hainlik" ile eşdeğer tutmuştur.2 8 1 Kendi savını
kuvvetlendirmek için zengin sahabeleri, Hz. Ebubekir ve Hz.
Osman gibilerini örnek göstermiştir. Çiftçi, sağcı düşünceyi ,
lslam ile çelişmeyecek şekilde kabul ettiklerini belirtmiştir.282
Çiftçi'nin, asıl vurgulanması gereken ifadesi, Allah ile kul ara
sındaki ilişkiye atıfta bulunarak "lslam dininin liberal olduğu
nu" belirtmesidir.2 83 Çiftçi, bu konuda yalnız değildir. lslam'a
liberallik payesini veren bir diğer isim, Nevzat Mat olmuştur.
Mat, Hz. Peygamber'in, "ben hiçbir vakit, hiç kimseyi, ücretini
kararlaştırmadan çalıştırmam," hadisinden yola çıkarak "lslam
dini tam liberaldir," saptamasında bulunmuştur.284 Mat'ın bun
dan başka absürt ve mesnetsiz iddiası, Allah ve Resulü'nün, ko
münistleri insan olarak kabul etmedikleri ve onları hayvan ola
rak gördüklerine hükmetmesidir.285
"Hür dünya" ile ilişkilerin en yoğun olduğu dönemde, sos
yalizm ve komünizme karşı mücadelede liberalizm ve lslam'ın
birbirlerine benzediği yorumları yapılması konjonktür ile ilgili
dir. Tıpkı Müslümanların Cumhuriyet yönetimini benimseme
si için dört halifenin seçimle yönetime gelmelerinin örneklen
dirilmesi gibi. Kötülük yapanlar, günah işleyenler ve münafık
lar için zikredilen ayetler birbiri ardına sıralanarak Kur'an-ı Ke
rim ve Hz. Peygamber'in hadisleri komünizme karşı birer pro-
239
paganda aracı olarak kullanılmıştır. Ayet ve hadislerle komü
nistlere tahakküm edilmiştir.
Siyasi tarihçi Fahir Armaoğlu da komünizme ve sosyaliz
me karşı çıkarken lslam'da var olan vergi sistemi, zekat ve fitre
üzerinden tezini temellendirmişti.286 Dolayısıyla, ona göre, sos
yalist veya komünist sisteme gerek yoktu. lslam ile sosyalizm,
genellikle iktisat ve "ahlakçılık" üzerinden kıyas edilmiştir.
lslam ve komünizm arasındaki iktisadi "uyuşmazlık" dışın
da, komünizme karşı çıkarken bilhassa öne sürülen gerekçele
rin başında aile , namus ve ahlak gelmiştir. Türk milletinin ko
münizmi bu gerekçelerle benimsemeyeceğini ifade eden Faruk
Güventürk'e göre komünizm:
240
nizm bu şekilde tarif edildikten sonra, ondan korkulmaması ve
ona karşı silahlanılması gerektiği ifade edilmiştir. Bu silahın Müs
lüman bir birey için "iman" olduğunu söyleyebiliriz. Müslüman
lık, komünizmin talep ettiği her şeyi reddeder. Komünizm, "aile,
meşru evlat, servet, mal mülk istemez, edep ve haya perdesini bir
anda yıkar,"289 denilerek komünizm ile Islam uyuşmazlığı gözler
önüne serilmiştir. Dağıstan göçmeni olan Kadircan Kaflı, Islam
ve komünizmi irdelediği bir yazısında Sovyet Müslümanlarından
bahsederek, Sovyetler'in, Islam milletlerini Batı sömürgesine kar
şı yanına çekmek için "lslam dini komünizme uygundur," tespit
lerine kanmamak gerektiğini terennüm etmiştir.290
Türk antikomünistleri, itiyadi bir biçimde Islam ile sosyaliz
min çelişik yönlerini ortaya koymuşlardı. Bunun yanı sıra bu
durumu hususiyetle anlatan çevirilere de yer vermişlerdi. Bun
lardan birisi lhsanullah Han'ın Islamiyet ve Komünizm Birbiri
ne Zıttır isimli eseridir. Han, Müslümanların, modem ideoloji
lere intisap ettiklerini , arada benzerlikler kurduklarını ve sen
tezci yaklaşımda bulundukları gerekçesiyle gaflet içerisinde ol
dukları savı içerisinde olmuştur. 291 Islam ve komünizm arasın
da korelasyon arayanlara yönelik olarak Han, Islam ile komü
nizm arasında ekonomik yönden benzerlikleri hipotetik olarak
kabul etse bile, ikisi arasında, sonuca ulaşmada kullanılan araç
lar açısından derin farklar olduğu , iktisadi, siyasi, ahlaki, dini
ve sosyal yönlerden birbirlerine zıt olduğu görüşündedir.292
iktisadi açıdan lslam'ı önceleyerek farklılıkları ortaya koyan
Han'a göre, özel mülkiyet, kapitalizm demek değildir. Bu iddi
aya göre, özel mülkiyetin kapitalizme dönüştüğü yerlerde ahla
ki ve dini değerlerin hiçe saydığı yerler olmuştur. Din ve ahla
kın olduğu yerde sermaye, belli bir zümrenin elinde toplanma
dan, halk arasında "daimi surette tedavül eder." insanlar ara
sında "iyi kalpli" ve "zengin" insan olabilir ve bunlar, "hayırse-
289 A.g.m., s. 1 0 .
2 9 0 Kadircan Kaflı, " Ko m ü n i z m ve blamlık" , Asrın Dini Müslünıan l ı lı , yıl 2 , c i l t 2 ,
sayı 1 4 , Eylül 1 962, s . 6 .
29 1 lhsanullah Han, lsldmiyet v e Komünizm Birbirine Zıttır, çev. Ahmet Hamdi Ha
tiboğlu, İstanbul, 1962, s. 3 .
2 9 2 lhsanullah Han, a.g.e., s. 4 .
241
ver" ve "cömertliklerinden" ötürü , pekala, öldüklerinde arka
larında bir şey bırakmayabilirler.293 Han'a göre, komünizmin,
insanları "servet" , "kuvvet" ve "ruh" bakımından eşit görmesi
aslında eşitsizliği doğurmuştur. Böylelikle komünizmin kendi
si de insanları eşit hale getirmede başarısız olmuştur.294 Çünkü
devlet, bütün servete sahip olmak istiyor. Haliyle özel mülkiyet
ve kazanç ortadan kalkıyor. Binnetice üretim işlerinde muttasıl
çalıştırılan işçilerin, bir süre sonra "esir" , "köle" ve hizmetçile
rin zihniyetini ediniyorlar. Han, "gözetim altında" çalıştırılan
lar ile kendi iradeleri çalışanları arasındaki üretim kapasitesin
de önemli fark olduğunu ve ikincisinin daha verimli olduğu
nu dermeyan etmiştir. 295 İslam iktisadını kapitalizm ve komü
nizm gibi iki zıt ideolojinin bir sentezi olarak görmüştür. İslam,
her iki ideoloj inin sorunlu taraflarını ortadan kaldırıp , müs
pet yönlerini kendi bünyesinde bir araya getirmiştir. İslamiyet,
özel mülkiyeti "kemaliyle tanır" , ancak buna "ahlaki" ve "ruhi"
kutsallık atfederek, servetin küçük bir zümrenin elinde toplan
masına mani olmuştur.296 İslam ekonomisi özel mülkiyeti tanı
makla komünizmden, servetin belli zümrelerin elinde toplan
masına mani olmakla da kapitalizmden ayrılmıştır.
Mustafa Kubilay lmer, 1 960'ların ilk yarısında belirli çev
relerde sıkça kullanılan "İslam ve sosyalizm" söyleminin şek
li her ne olursa olsun, ister İslami temellere dayansın ister la
ik anayasal bir düzene istinat etsin nüfusunun tamamına yakı
nı Müslüman olan ülkeye yerleştirilmek istenen sosyalizmin,
nihayetinde komünizm olduğunu ifade etmiştir.297 İmer, Gara
udy'nin lslam ve Sosyalizm isimli eserini kastederek, bunu kasti
olarak yazdığını, amaç Müslüman toplumları sosyalizme hazır
lamak olduğunu belirtmiştir. Ona göre, Türkiye'den önce ay
nı yöntem Tunus ve Cezayir'de uygulanmış ve başarılı olmuş-
242
tur. Sömürgeci ülkelerin kıskacından kurtulan bu iki ülkenin
bu sefer "ihtilalci sosyalizm"in, "ahtapotun kollan" arasına gir
diğini ifade etmiştir.298 lmer'in ileri sürdüğüne göre, lslamiyet'i
bilen ve onunla amel edenler, "ilericilerin" ithamlarından kaç
mak için sosyalizm ile lslamiyet'i karşılaştırma gibi bir yanlışın
içerisine düşmüşlerdir. Sosyalizmin vaat ettiklerinin lslam'da
karşılığı olduğu ifade edilmiştir.299
Soğuk Savaş yıllarında lslam'ın iktisadi yönü ön plana çıkarıla
rak komünizme karşı perde olarak kullanılması kapitalist ve sö
mürgeci dünyanın başvurduğu taktiklerden biriydi. Diğer tarafta
Fransız yazar jacque Austruy, 1960'lı yılların başında kaleme al
dığı Kapitalizm Marksizm ve 1slam isimli kitabında Marksizm ve
kapitalizme karşı "lslam'ın kendi özelliklerinden ve bünyesinde
saklı yaratıcısı emsalsiz gücünden fışkıran nizam tesisini" Müs
lümanlardan beklemiş, "şayet onlar bu işi yaparak boşluğu dol
durmazlarsa esas nizamlarına uymayan birtakım değişiklikleri
kabule mecbur olacaklardır,"300 gibi ifadelerle lslam'ın tehdit al
tında olduğunu öne sürmüştü. Fransız yazarın bu metni kaleme
aldığı dönemde Cezayir Fransa'ya karşı bağımsızlık mücadelesi
veriyordu. Bağımsızlık mücadelesi veren Cezayir halkı, sola ilgi
duymuştu. Bu dönemde Fransa'da lslam'ın, sosyalizm ve Mark
sizm'e karşı methedilmesi tesadüfi olarak görülemez.
Aslında sosyalizm ve lslam'ın teorik olarak aralarındaki ben
zerliği ortaya koyma girişimleri yeni bir format değildi. Türki
ye'de solun, dönem dönem lslam'a ilgisi artmıştır. il. Meşruti
yet döneminde Osmanlı Sosyalist Fırkası ve yayın organı işti
rak dergisi sosyalizm ile lslam arasında benzeşim peşinde ol
muştur. Milli Mücadele yıllarında yine böyle bir çaba vardı. 11.
Meşrutiyet ve Milli Mücadele yıllarındaki sosyalist teşekkül
ler, hadislerde ve ayetlerde sosyalizmin izlerini aramışlardı. Bu ,
sosyalistlerin kendilerini meşrulaştırmak ve halk ile bütünleş
mek için kullandıkları bir yöntem olarak yorumlanmıştır ge-
243
nellikle. Yine l 960'lı yılların ortalarında solun "halk lslamını"
tanıma çabası da bir kısım solcular tarafından bir "geçiş süreci"
olarak değerlendirilmiş ve samimiyet testine tabi tutulmuştur.
1960'tan sonra Yön dergisinde konuya akademik ilgi artmıştır.
Baas rejiminden mülhem lslam ve sosyalizm birlikte zikredil
miştir. Doğan Avcıoğlu ve Mihri Belli Roger Garaudy'nin lslam
ve Sosyalizm kitabını çevirmişlerdi.
Türk solunun lslam'a ilgisi o dönemde pragmatik olduğu sa
rihtir. lslam-sol tartışmları, daha çok soldan gelen bir talep ol
muştur. lslami kesim içerisinden böyle bir yorum neşvüne
ma bulmamıştır. Zaten soldan gelen yorum, İslamcılar tarafın
dan da benimsenmemiştir. İslamcılık, Türk milliyetçiliğine ta
li unsur olarak komünizme karşı olmuştur. Doğan Avcıoğlu ve
Mihri Belli'nin "sosyalizm ve lslam" içerikli eseri yayınladıkları
dönemde ve Yön'de lslam ile sosyalizm üzerine yazılan metin
lerin artması üzerine milliyetçi muhafazakar cenahta lslam ile
sosyalizmin birbirlerine ne kadar uzak olduklarını ifade eden
eserler kaleme alınmış ve çeviriler yapılmıştı. Bu , antikomüniz
me başka türden bir hizmetti.
244
cı nedir" , Komünist taktikleri nelerdir" ,303 "Komünistler genç
lerimizi ve işçilerimizi nasıl kandırıyor" , "Komünistler Çin'i
nasıl ele geçirdi" ,304 "Komünistler nasıl yalan söyler" ,305 "Rus
ya'daki Müslümanlar komünistlerin esaretine nasıl düştü" ,306
"Komünistler iktidara nasıl gelirler" ,307 gibi envaiçeşit soruları,
küçük ebatlı kitaplar ve broşürler neşretmek suretiyle veyahut
dergi ve gazete köşelerinde materyalizmin kavram kargaşası
na kurban gitmeden, son derece basit bir dille, bilimsel ve aka
demik disiplin kaygısı gütmeden cevaplandırmaya çalışmışlar
dı. Verilen yanıtlarda, pejoratif retorik kullanılmıştı. Bu şekil
de komünizmi ne kadar kötüleyebileceklerini sınamışlardı.308
lkinci Dünya Savaşı'ndan sonra oluşturulan korku tek taraflı
değildi. Amerika ve komünist blok arasında gerilimin tırman
dığı dönemlerde, her iki taraf da korkuyu dışarıdan gelen teh
ditle açıklamaya çalışmıştı. l 950'lerde Amerikan korku sine
masına inikas eden bir komünist endişesi vardı. Burada komü
niste , " toplumsal bünyeyi işgal edebilecek bir parazit veya top
lumun tüm gözeneklerine nüfuz edebilecek ölümcül bir bakte
ri" olarak bakılmıştı.309 Tabii ABD'de antikomünizm denilince
ilk olarak Cumhuriyetçi senatör McCarty gelmektedir. Bunun
en önemli nedeni McCarty'nin dönemin FBI başkanı J. Edgar
Hoover ile beraber ABD'de komünizmin tesisine yol açacakla-
245
rın "temizlenmesine" yönelik politikaların tedavüle sokulmuş
olmasıdır. 3 1 0
Türk milliyetçiliğinin bilhassa 1 9 . yüzyılın sonlarından itiba
ren yeşeren parçalanma, bölünme, etnik, dinsel, mezhepsel ve
cemaatsel korkuları vardı. Bu bakiyeden kalan vartalardan bi
risi, Osmanlı'da "Moskof" imgesine içkin Rus korkusunun, So
ğuk Savaş yıllarında "kızıl komüniste " dönüşmesidir. Tabii mi
ras kalan sadece Rus korkusu değildi. Soğuk Savaş yıllarında
Mason, Yahudi, Rum, Ermeni vb. her türlü İslam ve Türk dı
şı olan dinsel ve etnik yapının, "Türk'e düşman" yapılarla iş
birliğine gittiğine kendilerini inandırmışlardı . "Kızıl emperya
lizmin uşağı" olan "kızıl komünistleri" devlete sızma yöntemi
ile kurumları işlevsiz hale getirip ülkeyi Sovyetler'e teslim et
me komplosunu üretmişlerdi. Politik meselelerin tamamına bu
haletiruhiye ile yaklaştıklarından sağlıklı analizler ortaya çık(a)
mamıştı. 31 1
Türk sağının bileşenleri açısından "korku icadı" için ger
çeğe ihtiyaç duyulmamıştı. Uzaktaki herhangi bir vakanın
Türkiye'deki çağrışımları yeni bir kurgunun inşası ve korku
nun abartılması için yeterli olmuştur. 3 1 2 Soğuk Savaş yılların
da konjonktürel olarak yaratılan ve o dönemle sınırlı olan ko
münizm korkusunda ABD'nin etkisi yadsınamaz . Hakeza ta
rihte Türk-Rus ilişkilerinden ve daha çok da iki güç arasında
ki savaşların sonuçlarından gerekli tüm veriler temin edilmişti.
Sovyetler'in etkin ve ikincil bir güç olarak ortaya çıkarak ken
di çeperini oluşturması ve Türkiye'de "solun hissedilen etkisi"
nedeniyle antikomünistler, Türkiye'nin tehlikeye terk edildiği
ne inanmıştı. Buna çözüm olarak, korkunun depreşmesine ne
den olan komünizmin yerel dinamiklerini yakın markaj a alma,
dövme, vatandaşlıktan çıkarma, hapsetme ve öldürme gibi cay-
3 1 0 Sinan Yıldırmaz, "Nefretin ve Korkunun Rengi: Kızıl" , Türk Sağı Mitleri Fe
tişler, Düşman lmgeleri , der. İnci Özkan Kerestecioglu. Güven Gürkan Öztan.
tlelişim Yayınları, lstanbul, 20 1 2 , s. 48.
3 1 1 Ertuğrul Meşe, a.g.e., s. 2 1 3 .
3 1 2 İnci Özkan Kerestecioğlu , "Korku v e Siyaset: Türki Sağının Ezberlerini Çö
zümlemek" , Türk Sağı Mitleri Fetişler, Düşman lmgeleri, der. İnci Özkan Ke
restecioğlu , Güven Gürkan Öztan, lletişim Yayınlan, İstanbul, 20 1 2 , s. 29.
246
dırıcı cezaların verilmesi önerilmişti. Aslında burada yaratılan
korku iklimi ile birlikte antikomünistler aynı zamanda kendi
lerine de kurtarıcı payesi vermişlerdi.
Türk antikomünistleri, var olan korkuları manipüle etme
leri ve buradan hareketle korku teması üretmeleri ve de çeşit
li vasıtalarla mütemadiyen gündemde tutmaları kendi meşrui
yetlerini sağlamaya yönelik olmuştur. Bu mübalağalı korku be
raberinde sınır tanımayan koruyucu tedbirleri "gerekli" kılmış
tır. Sürekli olarak topluma, gençlere, aydınlara "tehdit altın
dayız , " temasını işlemişlerdi. Tabii burada korkunun kayna
ğı olan "Sovyetler" ve "Türk komünistleri" inşa edilen disku
run vazgeçilmez parçası olmuştur. Kurtarıcı motifi olarak hal
kın karşısına çıkanlar, " tehlike var, ama merak etmeyin, hep
beraber bu durumdan kurtulacağız, " duygusunu aşılamışlar
dı.313 Toplumda korkuyu, neşrettikleri risalelerde314 ve antiko
münist dergilerde işlemişlerdi. Bu metinlerde Sovyet ve komü
nizm tehlikesini "toplumun ortak korkusu" haline getirmişler
dir. Zenginlere yönelik "mülkiyetin kaldırılacağı" , İslamcılara
yönelik "dinin ilga edileceği" ve Türkçülere yönelik olarak da
Orta Asya Türklerinin uğradığı asimilasyon politikası bir ga
zete ya da dergi köşesinde aynı anda işlenmişti. Yaşanmışlık
lar, göstergeler ve itiraflar hissedilen korkunun "ispatı" şeklin
de teşhir edilmiştir.
Komünizm korkusu , tarihi verilerin yanında simgesel nesne
lerle de resmedilmişti. Bu simgeler, bazen bir hayvan, bazen ha
yali bir varlık, bazen de bir renkti. Aslında metaforik çağrışım
ların inşası hiç de zor olmamıştı. Korkuyu çağrıştıran renkler
olarak, "uğursuz" , "mekruh" ve de cehennemin ateşini anım
satan kırmızının tonlarının yanı sıra belirsizliği ve karanlığı ifa
de eden siyahtır. Türkçülüğün pişvalarından Ziya Gökalp, Bol
şevik devrimden hemen sonra yazdığı "iki Tehlike" başlıklı ya-
3 1 3 inci Kerestecioğlu , a . g . m . , s. 37
3 1 4 Hayrettin Tınmaz, Komünizm Tehlikesi Karşısında Büyük Türk Milleti Uyan,
Alpkanlar Matbaası, lstanbul, 1 964; Nllzım Yazıcı, Komünizm Tehlikesi, Berk
soy Basımevi, lstanbul, 1 947; Hayri Arsoy, Komünizm Tehlikesi ve Korunma
Çareleri, E.U. Rs. Yayınlan, Ankara, 1 954.
247
zısındaki tehlikelerden birisinin "kızıl tehlike" olması31 5 tesa
düfi değildir.
Türkiye'de siyasetin, toplumun ve entelektüel çaba içerisin
de olanların içerisinde yer almaktan kıvanç duydukları antiko
münizm, düşünsel olarak milliyetçiliğin değişik fraksiyonları
ve dini grupların önemli bir kısmının düşünce dünyasını şekil
lendirmişti. 3 1 6 Paranoid bir haliyeti ruhiye ile komünizme da
ir yapılan tanımın içinde ampirik veriler, Osmanlı döneminde
ki Moskof imgesi, dış Türklerin yaşadıkları, antikomünist çevi
riler ve komünizmden "dönenlerin"317 yazdıkları ile "kutsiye
tin hiçleşmesine " kasteden ifadeler yer almıştır. Komünizm, in
sanlığın, hayatı boyunca karşılaşabileceği en kötü vakalar zin
cirinin başı olarak izah edilmiş ve resmedilmiştir. Kısacası ko
münizm, doğal bir afetti; yani "sel'' , "deprem" ve "heyelandı"
Buna ek olarak komünizm, "açlık" , "yoksulluk" , "esaret" , "ha
pishane" ve hepsinin sonunda aslında "ölümün" kendisine te
kabül etmiştir.
Komünizmin, Türk sağının bilumum bileşenleri için ne an
lam ifade ettiğini anlamak için Reha Oğuz Türkkan'ın ifadeleri
ne bakmak icap ediyor:
248
Komünizm, bazı vatansız ve dinsizlerin gizli ve sinsi faaliyet
ve telkinleriyle yurdumuza bazı safdilleri zehirlemek ve milli
319
bünyemizi tehdit etmek istidadını göstermektedir.
249
Yukarıda, komünizmin sadece Türkiye'ye kastettiğini ileri
sürenlerin hilafına, komünizmin "tüm dünyayı ·muhasara altı
na aldığına" inananların sayısı az değildi. Amerikan vatandaş
ları için hazırlanan yüz sorulu ve cevaplı Vatandaş Ôğren ! Ko
münistlik Nedir? Komünist Kimdir? broşürü aynı amaca hizmet
edeceği düşüncesiyle Türkçeye çevrilmişti. Broşürde sorular ve
cevaplar akılda kalması için olabildiğince kısa tutulmuştu . Ce
vapların ekseriyeti "hayır" ile başlamış ve tüm soruların yanı
tı olumsuz olmuştu . Örneğin "komünizm nedir " sorusuna ve
rilen cevap birkaç kelimeliktir: "Küçük bir grubun bütün dün
yaya hükmetmesine yol açan sistem"322 tebarüz ettirilmiştir.
Antikomünist düşünceye göre , " komünizm asla bir fikir
değildir. "323 Komünizmin, komünizmden ziyade , her şey ola
bileceğini telmih eden Hayri Arsoy, Batı'da ve Sovyetler'de ko
münizme dair geniş bir literatür olmasına karşın, komünizmi,
sadece "emperyalist Rusya'nın tahakkümü"324 olarak görmekle
kalmamış, "devlete yönelmiş topraklarımızı kasteden"325 "aşa
ğılık" bir ideolojiye mahkum etmişti. Yazdıklarıyla komüniz
min ne ve komünistlerin kim olduğunu ifşa çabası içerisinde
olan Akkan Suver'e göre komünizm, insanlığa sadece "haysi
yetsizlik" getirmiştir. Mutlak sona inanan Suver açısından ko
münizm, kendisini ideal iktisadi sistem olarak sunmasına kar
şın, olanlar, onun vaat ettiği hiçbir şeyi yerine getirmediğini
göstermiştir. 326
Antikomünist yazında komünizme dair çizilen karikatürler
den birisi komünizmin icra edildiği memleketlerde söylem ile
eylemin çelişkisine dairdir. Komünizmin vaat ettiği "cennet"
ile yaşanan "cehennemin" başka tarif gerektirmediği ifade edil
mişti. Buradan hareketle Z. Türk, Komünizm Budur başlığıyla
çevirdiği kitapçıkta, komünist sistemin uygulandığı Sovyetler
322 Vatandaş Ôğren ! Komünistlik Nedir? Komünist Kimdir?, Beyazıt Toprak Dergi-
si Matbaası, lstanbul, 1967, s. 3 .
323 ilk Rapor, s . 1 3 .
324 Hayri Arsoy, a.g.e. , s. 1 6 .
3 2 5 Hayri Arsoy, a.g. e. , s. 7
326 Akkan Suver, Komünizm, Su Yayınlan, İstanbul, 1975, s. 60.
250
ile Çin arasındaki münasebetlerin, vardığı noktayı göstermesi
açısından önemlidir. Broşürde yer alan bilgiler, Çin Komünist
Partisi resmi organı People's Daily gazetesi, Kızıl Bayrak dergisi,
Yeni Çin Haberler Ajansı ile Sovyet yayın organlan Pravda, Iz
vestia gazeteleri, Komünist dergisi ve Tass Ajansı'ndan alınmış
tır. 1 960 sonrasında Sovyetler'in, Çin'e dünya piyasalarının üs
tünde bir fiyatla mal satması, Çin'de bilimsel faaliyetlerde bu
lunan Sovyet uzmanlarının, Çin'in rızası olmadan ülkeden ay
rılmaları, Çin'in ihtiyacı olan malzemelerin ikmalinin Sovyet
ler tarafından durdurulması ve daha birçok anlaşmazlık komü
nizmin bizatihi kendisi olarak anlatılmıştı.327 Sovyetler de ken
di yayınlarında Çin'in, 30 milyon insanı halk düşmanı ilan etti
ği , çeşitli cezalara çaptırdığı ve başka bir platformda da Çin de
legasyonunun Sovyet temsilcilerine "Beyazların burada işi yok
tur," demek suretiyle ırkçılık yaptığı şeklinde mukabelede bu
lunmuştu .328
Konuya eğilen eserlerin kahir ekseriyetinde , komünizmin
tanımı bu kadar komprime , süfli ve yüzeysel yapılmıştı. Ko
münizm, alelade ve propagandaya uygun cümlelerle tarif edil
mişti. Komünizme dair yapılan tanımda mantıki silsile aramak
beyhude idi. Zira kendileri bunu olanaksız kılmıştı. Hasbelka
der, komünizm konusunda yetersiz kalmış birisi için kullanı
lan ifade gafil idi. Panoramik müşahede altında tutulan komü
nizm, sarkastik şekilde tenkit edilmişti. Komünizme dair disto
pik bir çerçeve çizilmişti . Komünizm üzerine derinlikli iktisa
di, siyasi ve teorik tartışmalara rastlamak çoğu zaman mümkün
olmamıştı . Sovyet komünizmini ölüm, şiddet ve gaddarlıkla
müsemma kılan bilgiler, genellikle aynı formattaki yayınlardan
çıkmıştır. Bunlar aynı tornadan çıkmıştı . Komünizmi, aileyi,
kutsi değerleri, inancı yok sayan ve Rusların kadim emelleri
nin işgal aracı olarak görmüşlerdi. Komünizm ve onunla birlik
te anılan Marksizm, sosyalizm ve materyalizm kavram kargaşa
sı olarak ifade edilmişti . Antikomünistlere göre, komünizmden
başka sözcüklerin kullanılmasının sebebi komünizmi maskele-
251
meye yönelik olmuştur. Mülkiyeti ortadan kaldıracak diye ko
münizme karşı çıkanların kendileri çok zengin, geniş arazi sa
hibi olan kitlelerden ziyade, taşradan gelen yoksul aile çocuk
ları olmuştur. Zira bu sosyolojinin maddi temeli son derece ze
bun kalmıştı. En azından görünen yönü böyleydi.
Antikomünist yazında komünizme dair bilgiler, ifadeler ken
dini tekrar etmişti. ltiyadi özellikler antikomünist histerikle
yazılan eserlerin çoğunda yer almıştı. Antikomünist söylem
de Rusya ve komünizme dair yapılan göndermeler totolojik bir
görüntü vermişti: Çarlık Rusya'sının Osmanlı toprakları üze
rinde emelleri vardı. Bunun için de Osmanlı tebaası Ortodoks
ları kullanmıştır. Sovyetler, Çarlık Rusya'nın devamı olduğu
için, Türkiye üzerinde hak talep etmeye devam etmiş, Sovyet
ler, solcuları kendi amacına matuf yönlendirmişti. Komünizm,
din , aile , namus, mülkiyet gibi değerleri ortadan kaldırmayı
amaçlamıştı. Sovyetler, komünizmin teorik olarak söyledikle
rini harfiyen yerine getirmişti. Dolayısıyla, Türkiye'de de yapa
cağı ilk iş komünizmin meşum teorisini uygulamak olacaktır.
"Uyanık olunuz" , "birleşiniz" gibi öğüt verici nitelemelerle
kitleleri tarihe karşı sorumlu olmaya davet etmişti. Memlekette
var olan komünistler, kriminalize edilerek şeytanlaştırılmış ve
hainlik ile anılmışlardı. Kati bir gözle komünistler için; "buralı
değil" , "Türk değil" , "Müslüman değil" , "kökü dışarıda" , "epis
yonaj faaliyetleri içerisindedirler" şeklinde neolojik kanaatler
de bulunmuşlardı.
Komünizm ve sosyalizm kavramı kimi zaman birbirinin ye
rine kullanılmış, kimi zaman da sosyalist kelimesinin komü
nizmi maskelemek için kullanıldığı iddia edilmişti. Komünizm
veya sosyalizm kavramlarından bahsedilirken tarihsel arka pla
na değinip genellikle tarihte ne kadar olumsuz vaka yaşanmış
sa komünizm bunun içine dahil edilip negatif bir algı oluştu
rulmaya çalışılmıştı. l 960'tan sonra, sosyalizm sözcüğünün ra
hat bir şekilde kullanılmasından rahatsızlık duyulmuştu . Bu
nedenle o süreçte sosyalizm sözcüğünü yeniden tanımlama ih
tiyacını duymuşlardı. Örneğin Ahmet Çiftçi'ye göre, "Sol Ko =
252
lizm yahut da yarım komünizm olduğuna göre 'Ortanın Solu'
kıpkızıl komünizmdir. Yahut da bir ihtimal daha doğuyor. Şöy
le ki: Orta Sosyalizm (yarım komünizm) olduğuna göre, Orta
nın solu , Sosyalizmin biraz daha ilerisi demek olur. "329
Komünizmin tanımı yukarıda zikredildiği gibi yapıldıktan
sonra , sıra bununla mücadeleye gelmiştir. Komünizmin tanı
mı yapılırken başvurulan yöntem burada da denenmiştir. Ter
cihan, "komünizmle mücadele yöntemleri" , "komünizmle mü
cadele rehberi" , "komünizmle mücadelenin esasları" türü baş
lıklar kullanılmıştı. Bittabi isminde "mücadele" geçen başlı ba
şına bir literatür tekevvün etmişti. Haddizatında antikomünist
literatürün tamamını "komünizmle mücadele" kapsamında da
değerlendirmek mümkündür. Saptayabildiğimiz kadarıyla is
minde "mücadele" geçen dört adet mecmua vardır: Komüniz
me Karşı Mücadele, Komünizmle Mücadele Birliği, Komünizmle
Mücadele Dergisi ve Mücadele değişik tarihlerde neşredilmişti.
Bunun haricinde yine değişik tarihlerde kurulan Komünizmle
Mücadele Derneği vardır. Bu derneğin faaliyetlerine aşağıda de
ğinileceğinden ayrıntıya gidilmeyecektir.
"lfşa ediyorum" , "kızıllar" , "komünizmin iç yüzü " , "komü
nizmin iki yüzü " , "kızılların esrarını açıklıyoruz" , "komünizm
le mücadele ediyoruz" vb. başlıklarla kitap yazılmış, yazı dizi
leri hazırlanmıştı. Örneğin Avni Diper, Soğuk Savaş'ın ilk yıl
larında yazdığı bir eserinin önemli bir bölümünü "Komünizm
den korunma çareleri ve tedbirlerine" ayırmıştı.330 Bu başlıklar
kullanılarak bir gizem oluşturulmaya çalışılmış, komünistlere
"yaratık" muamelesi yapılmıştır. Komünizm kaynağından, ya
ni asıl metinlerinden okunarak, irdelenerek eleştiriye tabii tu
tulmuş değildi. Özellikle uluslararası antikomünist platform
dan eserler çevrilerek motamot eleştiriye yer verilmiştir. Sağ
cı aydınların neredeyse tamamı, Sovyetler'in, Türkiye'yi ele ge
çirmeye çalıştığına inanmıştı. Komünistlerin, "fesat" olduğu ve
sol örgütlerin, Türk-lslam örf v e ananeleriyle t e nak u z a düştü-
329 Ahmet Çiftçi, insanlık Düşmanı Sosyalizm Maskesi Komünizm, Kardeş Matba
ası, Ankara, 1973, s. 1 3 .
3 3 0 Avni Diper, a.g. e. , s. 2 1 -64.
253
ğü belirtilmişti. Bu şekil düşünce, sol hareketlere karşı kullanı
lan şiddet eylemlerini meşrulaştırmış, sorgulanmaz hale getir
mişti. Komünizme karşı ne yapılması gerektiği ile ilgili pratik
çözümlere başvurmuşlardı:
254
nizme karşı mücadelede Türk milliyetçileri 3 1 maddelik tali
matname yayınlamışlardır:
255
kit geçirmeksizin ilgili makamlara telefon telgraf gibi en seri
vasıtalarla ihbarda bulununuz. 1 7 - Komünistlerin gizli matba
alarını, gizli evrak ve vesika sakladıkları yerleri gizli verici is
tasyonlarını tesbit ederek ilgili makamlara bildiriniz. 18- Mil
liyetçi ve antikomünist kitapla, broşür ve mecmuaları hediye
şeklinde dağıtınız, ödünç veriniz , okullarda iş yerlerinde va
purlarda parklarda herkesin görebileceği yerlerde kasten unu
tunuz. 1 9- Radyoda antikomünist yayınların yapılmasını, bu
şekilde piyeslerin temsilini, filmlerin gösterilmesini ve yapımı
nı teşvik ediniz . 20- Çeşitli teşekküllere sızmış bulunan komü
nistlerin bulundukları mevkilerden atılmasını sağlayarak sol
cular aleyhine sistematik teşhir ve yıldırma kampanyası açınız .
2 1 - Komünistlerin iş ve ev adreslerini tespit ediniz ve herkese
bildiriniz, fotoğraflarını tek veya grup halinde çekerek bunla
rı muhitinize tanıtmak suretiyle faaliyetleri önleyiniz. 22- Ko
münist düşmanlarını her surette destekleyip , onlara yardım
cı olunuz, antikomünist milletvekili ve senatörlerin radyodan
halka hitap etmesini ve bu konuda makaleler yazmasını teş
vik ve temin ediniz . 23- Solcu propagandaların ana kaynakla
n olan basın, radyo , tiyatro , sinema gibi propaganda vasıtala
rından komünistlerin atılmasını temin suretiyle, onların en te
sirli ve bir numaralı silahlarını ellerinden alınız. 24- Neşrettik
leri dergi, kitap gazete vesair yayınları çok miktarda ele geçi
rerek derhal imha etmek suretiyle yıkıcı fikirlerin zihinleri is
tilasına ve vatandaşlarımızın beyinlerinin karışmasına ve ko
münist zihniyetin yayılmasına engel olunuz . 25- Solcu eser
leri satan kitabevlerini ve gazete bayilerini ikaz ediniz ve bun
lardan alışveriş etmeyiniz , bunlara boykot ilan ediniz . 26-Mil
liyetçi kitap, gazete broşür ve dergilerin satışını teşvik ediniz ,
tediye kolaylıkları sağlayınız , az kazançla satınız . 27- Komü
nizm ve sosyalizm maskesi altında komünistliği telkin eden
kitapları bulundukları kütüphanelerden kaldırtınız . 28- Sol
cu kitap ve mecmuaların reklamını yapan gazete ve dergilere
mektuplar yazarak, telgrafla müracaat ederek milliyetçi eserle
ri reklam etmesini ısrarla talep ediniz. 29- Mühim mevkilerde
bulunan kimselere gazetecilere milletvekili ve senatörlere dai-
256
mi surette ve her fırsatta komünizm aleyhindeki görüşlerinizi
ve onların faaliyetlerini bildiriniz; bunu itiyat haline getiriniz.
30- Kilit mevkiye gelmiş olduğunu gördüğünüz bir komünis
tin oradan atılması için çeşitli vasıtaları kullanarak kampanya
açınız ve bu işte antikomünist milletvekili ve senatörlerin des
teğini sağlayınız. 3 1 - Kendinize şu suali sorunuz: Komünistle
rin, Marx ve Rusya uğrunda çalıştıkları derecede ben de Allah
334
ve millet yolunda çalışıyor muyum?
334 Cemal Anadol, Dünyayı Kemiren Afet Kızıl Emperyalizm, Milliyetçi Anadolu
Yayınevi, lstanbul, s. 1 99-202.
335 Hayri Arsoy, a.g.e. , s. 14.
257
fazakar periferide normal karşılanmıştı. Komünistleri bu kav
ramlarla önce düşmanlaştırıp, sonra dışlama yöntemine baş
vurmuşlardı. Bunların, hiçbir hukuki sürece tabi tutulmadan
" temizlenmesi" , "icabına bakılması" ve açık bir biçimde "öldü
rülmesi" gerektiğine inananların sayısı az değildi. Antikomü
nistler, "bir türlü bitmek bilmeyen solcular" için " toptan im
ha" etmeyi dahi teklif etmişlerdi. Antikomünistler, yoksul ve
dar gelirli kitleleri "memleket, din elden gidiyor," diyerek ör
gütlemiş ve onları sokaklara dökmekte bir beis görmemişlerdi.
Solun, "millileştirme" argümanına sağ, farklı bir anlam yükle
miş ve "millileştirmeden" , kişilerin mallarına "el koymak" an
lamını çıkarmışlardı.
Türkçüler, geçmişten 1 1 . Meşrutiyet ve Milli Mücadele yılla
rından devraldıkları ideoloji ve propaganda aygıtlarına Soğuk
Savaş döneminde komünizmin sefaletini de eklemişlerdi. Mil
letin uyanması ve seferber olması elzemdi. Bunun için de bel
li bir düzen içerisinde aydınların önderliğine ihtiyaç duymuş
lardı . Antikomünistler, Türkiye'nin vahim bir meseleyle kar
şı karşıya olduğu kanısındaydılar. Bu haletiruhiye, Sovyetler'in
Doğu Avrupa'da ilerleyişi ve tehdit unsuru , antikomünistler
de "ivedilikle bir çözüm bulma" telaşını canlandırmıştı. Bunun
akabinde tahammülsüzlük baş göstermiş, "ölüm-kalım radika
lizmi" ile kendilerini mutlak haklı görmüşlerdi. Halka seslen
mek en doğrusuydu. Milli bekanın tehlikede olduğu vurgusu
antikomünizmi sorgulanmaz bir veçheye bürümüştü . Aydınla
rın antikomünizme olan ilgisi hem korkudan hem dayatmadan
hem de konjonktürden kaynaklanmıştı.
258
duymuşlardı. Çünkü bir tür "tümör" vasfını haiz olan komü
nizm, bünyeye musallat olduktan sonra, o bünyenin iflah ol
ması neredeyse olanaksızdı.
Toplumun kılcal damarlarına virüs gibi işleyen ve zaman
mekan tanımadan "her an her yerde dibinizde bitebilir" hissi
yatıyla tasvir edilen komünist için, "okulda, işçi birliğinde, ca
mide ve kulüp vb. her yerde bulunur,"336 denilmişti. Komü
nistlerin varlığını sürdürmek ve ideoloj ilerini yaymak için her
zaman her yerde bulunabilecekleri ifade edilerek adeta insan
dan bir hayalet yaratılarak komünist heyulası icat edilmişti.
Mekan skalası çok geniş tutulmuştu. Bu anlayışa göre, bir ko
münistin hem cami hem de kulüp gibi birbirine zıtlık teşkil
eden mekanda bulunmasından daha doğal bir şey yoktu. Anti
komünist tahayyüllerdeki komünizm ve onun amaçlarına mef
tun olan komünist için mantıki bir silsile aramak umumiyetle
beyhude bir çaba idi.
Faruk Güventürk, komünistlerin özel eğitilmiş, çok sayıda
dil bilen, üstün yetenekli insanlardan seçili ajanlar olduğu ve
bunların toplumu "fikir ihtilaflarına sokar ve dolayısıyla birbir
leriyle mücadele eden ve birbirine düşman olan zümreler hali
ne getirerek zayıf düşürür ve komünizm ihtilali için en müsa
it ortamı yaratmaya çalıştıklarını,"337 belirtmiştir. Güventürk
bu şekilde komünist tanımlaması yaptıktan sonra dine "radi
kal" bir yorum getiren "Nurculuğun" toplumu inandıklarından
farklı bir yola sevk ederek toplumda ikillik oluşturduğunu ve
bu yönüyle de komünizme hizmet ettiğini ileri sürmüştür. 338
"Su uyur, komünist uyumaz" mottosunu kullanarak "Türki
ye'de komünist var mı? " tartışmalarına kendi meşrebince iza
hat getiren Gökhan Evliyaoğlu , bu soruyu sormanın "ahmak
ça" olduğunu belirtmiştir. Yazar, tüm dünyada olduğu gibi
Türkiye'de de komünistlerin var olduğunu ve hararetli bir şe
kilde çalıştıklarını söylemiştir. Komünizm tartışmalarının, yaf-
2 59
talamalarının, suçlamalarının sık sık yapılmasına karşılık "bu
memlekette komünist yoktur ! '' , "bu edebiyatı terk edelim ! " ,
"ona buna komünist damgası vurmayalım" , "komünizm baş
ka, sosyalizm başka bir şeydir, bizde birincisi değil ikinci var
dır ! " gibi karşıt görüş belirtenlere yönelik olarak Evliyaoğlu ,
asıl bunların kendisini araştırmak gerektiğini ifade etmiştir.339
Burada belirtilen esas mesele, Evliyaoğlu'nun, komünistle
rin, mezkur tümcelerle kendilerini perdelediklerini bilavasıta
belirtmesidir. Memleketin belli başlı sorunlarını köşelerinde iş
leyen gazeteciler, aydınlar ve akademisyenler çok kolay bir şe
kilde komünist suçlamasına maruz kalmışlardı . Telif eserler
de, gazete yazılarında ve mecmualarda komünistler dedektörle
aranmıştı. Eğer herhangi bir metinde toplum, ekonomik şart
lara göre mütalaa edilmişse, özel mülkiyetin menfi yönleri dile
getirilmişse, üretim araçlarının devletleştirilmesi savunulmuş
sa ve "malikler" ile "mahrumlar" , "zengin" ile "fakir" ve bir de
"işçi" ile "istismarcı" diye antagonizmadan dem vurulmuşsa ,
böyle birinin komünist ilan edilmemesi için herhangi bir ne
den yoktur.
Evliyaoğlu'na göre , yukarıdaki yöntemi kullanan kişi, tek ke
lime ile "komünisttir. " 340 Bu şekilde tespit edilenlerin "ortadan
kaldırılması" için uğraş verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Ama
öncelikle komünistlerin ortaya çıkışını doğuran şartları orta
dan kaldırmak gerekir, denmiştir.341
Yaygın kanaate göre , Türkiye'de komünistler, sosyalizm
maskesi altında çalışmış , komünistlerin asıl amaçları Mosko
va'ya hizmet etmek olmuştur.342 Tüm sol fraksiyonlar bu ze
minde değerlendirilmiş ve hepsi Sovyetler'in Türkiye'deki iş
birlikçileri olarak görülmüşlerdir.
TlP'in isminde sosyalist ya da komünist kelimesinin bulun
mayışı ve "işçi" kelimesinin ön plana çıkarılmasında Sovyet-
260
ler'in komünist teşkilatlara gönderdiği iddia edilen talimatta
yer alan "komünizmi açıkça müdafaa etmekten mahrum oldu
ğunuz takdirde sosyalizmi, sosyalist yayın yapamadığınız tak
dirde işçi haklarını savunarak aynı gayeyi devam ettireceksi
niz" prensibinin bir sonucu olduğu kanaati hakimdi sağcı ke
simde.343 Komünistlerin, çoğunlukta olmadıkları herhangi bir
ülkede farklı isim kullanarak hayatta kaldıkları, ifade edilmiş
ti.344 Ancak, TIP'in kuruluşunda öncellikle sendikacılar etkin
olduğu için "işçi" kelimesi ön plana çıkmıştı ve kaldı ki TIP'in
ilk yıllarında sağcı isimler de yer almıştı. Hatta Ziyaettin Fahri
Fındıkoğlu'nun ismi parti başkanlığı için geçmişti.
Ekonomik sıkıntı içerisinde bulunan halk kitlelerini yanı
na çekmek için sosyalizm "maskesi" altında uğraş verildiği ifa
de edilmişti. İşgaller, boykotlar, grevler, sokak oyunları ile bir
likte her türlü "oyunu" tertip edenler arasında "mutlaka sol
cu militanlar vardır"345 mottosuna yaygın bir biçimde yer ve
rilmişti. Bu anlayışa göre, "yerli komünistler" , kendi iradeleri
ile Sovyetler'e hizmet eden "satılmış" kişiliklerdir. Hakeza, ko
münistlerin , Moskova'dan aldıkları emirleri kendi ülkelerin
de uygulamaya koymak için "emir kulu" gibi hizmet ettikle
ri iddia edilmiştir. Dünyanın rahata, selamete ve refaha kavuş
masının koşulu olarak "mikrop" diye tanımlanan komünistle
rin "yok edilmesine" bağlanmıştır. Komünistlerin sayısına iliş
kin olarak, "ancak komünist partisine kayıtlı bulunan kimse
lere komünist denilebilir. Türkiye'de komünist partisi bulun
madığına göre Türkiye'de komünist yok demektir," söylemine
binaen Ilgar, bunun gerçekle uyuşmadığı ve resmi kayıttan zi
yade kişinin fikrine bakarak komünistlerin belirlenebileceğini
ifade etmiştir. 346
Türkiye' de hemen hemen her yerde; siyasette, devlet kurum
larında, sanatta ve hatta özel sektörde komünizmin ve komü-
343 Nevzat Mat, a.g.e. , s. 49.
344 Geo rge W Crony n, 200 Sv ruJıı Ko111ü11iz111, .,: e v . G ül tekin U ral, M i l liye t ç i Ana
dolu Yayınları, lstanbul, 1977, s. 1 2 .
345 Cemal Andol, Kızıl Emperyalizm, Milliyetçi Anadolu Yayınları, s . 25.
346 Hayrani Ilgar, Komünizm ve Tenkidi, Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği
Genel Merkez Yayınları, lzmir, 1 966, s. 10.
261
nistlerin izleri aranmıştı. Bazen milliyetçi ve Islamcı hareketler
de bu anksiyetenin kurbanı olmuşlardı. Ahmet Emin Yalman,
"Türkiye'de ve diğer Müslüman memleketlerde kızıl ajanların
gerici ya da aşırı milliyetçi ajitatörler rolünü oynadıklarını, bu
tür komünist sızma taktiği olarak bu hareketlerin Moskova'dan
destek aldığını öne sürdükten sonra bu hareketlere örnek ola
rak Büyük Doğu , Islam Demokrat, Nurculuk ve Milliyetçiler
Derneği'ni" örnek göstermiştir.347 Belki laiklik hassasiyetiy
le belki de geçmişin hesabını görerek bir hınçla, kinle, öfke ile
tüm Islamcı neşriyatı "komünist" olarak göstermişti.
Komünistlerin, sosyalizmi maske yaptıkları, Kemalist görün
dükleri, CHP üst kadrolarına yerleştikleri, Nurculuk hareketi
içerinde kendilerini var ettiklerini ve öyle ki milliyetçiliği lağ
vetmeye kalkıştıkları halde milliyetçi bir kisveye büründükle
ri ileri sürülmüştü .
Soğuk Savaş yıllarında sağ cenahta mütemadiyen endişe ve
teyakkuz hali vardı. Vatanın selameti tehlike altındaydı. Bu ne
denle demokratik siyasi talepler dahi meşru görülmemişti. So
lu küçümseyen ve tahkir eden bir retorik, genel görüşü işgal et
mişti. Bu durum, sol ve Marksizm'e derinlikli bir bakışa sahip
olan Erol Güngör'ün diline de yansımıştır. Bu şekil vulger eleş
tiri ile derinlikli metinlerinin yan yana durması kendi içerisin
de çelişik durmuştu :
262
ristiyanlannın hamiliğini üstlenerek Osmanlı'nın içişlerine ka
rışması ve 1877- 1 878 Osmanlı-Rus Harbi bu girdilerden sade
ce birkaçı olmuştur. Ruslar, Türk toplumu hafızasında sade
ce savaş, katliam ve ölümle andığı Moskof imgesini yaratmıştı.
Toplumun belleğini zinde tutmak adına Osmanlı'dan Cumhu
riyet'e kadar uzanan tarihsel çizgide zengin bir literatür mey
dana gelmişti. 349 Soğuk Savaş yıllarında Sovyet Rusya, komü
nizm ve komünistlerin ortak potada eritildiği mecralardan bi
risi Moskof imgesi olmuştur. Moskof imgesi Çarlık Rusya'sı ile
Sovyet Rusya'ya uzanan tarihsel belleğin omurgasını icra et
miştir. Onlara göre , politik bakımdan Çarlık Rusya'sı ile Sovyet
Rusya arasında çok bir fark yoktur. Bu nedenle toplumda yay
gın olan komünizm nefreti ve korkusu devletin, Sovyet karşıtı
dış politikasında işini kolaylaştırmıştır. Buradan hareketle Rus
lar değil de Almanlar komünist güç olsaydı, komünist doktri
nin cazibesi Türkler üzerindeki etkisi daha fazla olurdu,350 gi
bi tarih dışı bir yorumla antikomünizm Türklerin Ruslara olan
hıncında, kininde resmedilmiştir.
263
Yukarıda değinildiği gibi milliyetçilik, Islamcılık ve Kema
lizm terkibi ile bezenmiş antikomünizm, komünizmin "ma
hiyeti, amacı, iktidara gelme yöntemleri ve temsilcilerinin
kim olduğu " gibi "gizemli" soruların peşine düşmüştü . An
tikomünistler, mahut soruları yanıtlarken hamasi bir diskur
la dehşetengiz anılar serpiştirerek kara mizaha malzeme üret
mişlerdi. 353
Buradan hareketle, Güventürk'e ve daha birçok antikomü
niste göre, komünistlerin tek amacı "yaldızlı ifadelerle, en ca
zip ve renkli tüllere bürünerek sosyalizmi savunup" her şeyi
devletleştirmekti. Bu düzlemde komünistler, ortaya çıkacak ça
tışmalardan faydalanarak emellerine uygun "Moskova tipi bir
devlet"354 kuracaklardı. Güventürk, komünist devrim gerçek
leştiği takdirde, Türk milletini "kara pençesine almak ve demir
perdenin esirler listesine ilave etmekten" başka Türk milletine
fayda sağlamayacağını355 ifade etmiştir.
Türkiye'nin derin bir komplo ile karşı karşıya olduğu ve di
le getirilen ekonomik sorunların milli bünyeyi parçalamak için
öne sürüldüğü belirtilmişti . Komünistlerin sosyal meseleleri ,
amaçlarına alet ederek toplumu polarize etmeye çalıştıkları ve
bunun neticesinde de Türkiye'yi Sovyet işgaline hazırladıkla-
353 Sovyetler'le ilgili kara mizaha örnek çok sayıda fıkra anlatılmıştır. Onlardan
bir tanesi şu şekildedir:
"Stalin bir gün askeri birliği teftiş ediyordu. Erlerden birisine sordu :
- Senin anan kim?
- Sovyet Rusya.
- Baban kim?
- Stalin Yoldaş.
Stalin sırtını sıvazlayarak sordu:
- En büyük arzun nedir?
Hiç düşünmeden cevap verdi:
- Öksüz kalmak."
Daha başka fıkralar için bkz.Tahsin Özgeldi, a.g.e., s. l 7 Antikomünistler çe
şitli "atasözleri" de uydurmuşlardı:
"Sosyalistin mumu ihtilala kadar yanar, devlet malı deniz , yemeyen do
muz, sosyalist yalandan , komünist ihtilaldaıı u�aıı ınaz , sosyalistten şahit
istemişler, Lenin'i göstermiş, sosyalistin iyisi Amerikalılar ile alışverişte
belli olur. " Milli Işık, sayı 6, Ekim 1967.
354 Güventürk, a.g.e. , s. l 30; Ahmet Güner, a.g.e. , s. 54.
355 Güventürk, a.g.e. , s. l O .
264
n ifade edilmişti.356 Bu bakış açısına göre komünistler, karışık
lık ve nifak tohumlarını ekmek için, işçileri kandırmış ve emel
lerine alet etmişlerdir. Yazara göre, komünizmin temel prensi
bi, " işçi zümresini elinde koz olarak tutmak ve her türlü emel
lerine, bu zümreyi alet ederek kavuşmaktır. "357 Komünizmin,
"parçala" ve "yut" taktiği ile öncelikle "iktisadi çöküntü" ve
sonrasında da "siyasi çöküntü" ile ülkeyi "kızıl emperyalizm"e
hazırladığı belirtilmiştir. 358 Komünistlerin, özgürlük slogan
larıyla sınıf kavgasını körükledikleri dermeyan edilmiştir. 359
Hayrani Ilgar da aynı düşünceleri paylaşmıştır. Ilgar, "kızıl em
peryalizm Türkiye'yi nasıl sınırları içine alabilir? " sorusuna ya
nıt aramıştı. Ona göre bu , kademe kademe gerçekleşecektir.
Öncelikle Türk halkı birbirine düşürülecek, bunun sonucun
da da halk ile devlet arası açılacak, ülkede isyan, grev ve pro
testolar meydana geldikten sonra da komünistlerin işi kolayla
şacak ve ülke, kolaylıkla "kızıl emperyalizm"in uydusu haline
gelecekti.360 Eğer Türkiye , "gafil" olmaya devam ederse, her an
komünistler devrimi gerçekleştirebilir ve Macaristan'da ne ya
şandıysa aynısı Türkiye'de yaşanacaktır, duygusu pompalan
mıştı . 361
Komünistlerin, öncelikle, komünist olamayanlara , "cazip"
gelecek bir propaganda yürüttükleri ifade edilmiştir. Hürri
yet, adalet, eşitlik, demokrasi, insan hakları, sosyal adalet gi
bi kavramlarla düşüncelerini cazip kıldıkları, daha müreffeh
bir dünya için uğraş içerisinde oldukları ve sınıflar arasında
ki farkı kaldırmaya yönelik uğraş verdikleri gibi söylemlere iti
bar edilmemesi gerektiği belirtilmiştir. Haliyle birçok iyi niyetli
insanın buna kandığını ifade eden Suver, komünizmin yegane
amacının bir "Sovyet Türkiyesi" kurmak olduğunu şu şeklide
ifade etmiştir: "dünyanın her tarafında olduğundan daha fazla
265
dehşetli bir gayretle durmadan, dinlenmeden geceli ve gündüz
lü çalışmakta olan Kızıl kuvvet bir tek gaye güdüyor: Bir 'Sov
yet Türkiyesi' yaratmak. Başları olan Moskova bunu açık açık
söyleyebiliyor. "362
Türkiye'yi, Sovyetler'e "peşkeş" çekmeye çalışanların Sov
yetler ve peyk ülkelerindeki Türklerin durumunu görmez
den geldikleri vurgulanmıştır. Örneğin Bulgaristan'daki Türk
lerin isimleri değiştirilmiş ve Türkçe konuşmaları yasaklana
rak Slavlaştırılmaya çalışılmıştır.363 Solun, Vietnam, Kore ve
Filistin gibi memleketlerdeki sorunları gündemlerine taşıma
sına karşın Bulgaristan, Romanya ve Sovyetler'deki Türkle
rin/Müslümanların sorunlarını gündemlerine almamaları do
ğal olarak şu şekilde irdelemiştir: "Milletin Slavlaşmasına göz
yuman, kulak tıkayan sosyalist, sen nasıl yurtseversin? Vatan
kelimesini ağzına almayan sahtekar sen nasıl vatanseversin?
Türk halklarının kurtuluşundan bahseden anarşist sen nasıl
milletperversin? " 364 Ancak sağ kesim de solun duyarlılık gös
terdiği Vietnam, Kore ve Filistin meselesine ilgi duymamış, bu
radaki sorunları "kızıl emperyalizmin oyunu" olarak görmüş
tü . Solun, NATO vb. uluslararası kuruluşlara karşı olmasının
sebebi şu şekilde izah edilmişti: Türkiye'yi Batı'dan kopararak
Sovyetler'e yakınlaşmasını sağlamak ve daha sonra "peyk" dev
leti haline getirmek olarak okunmuştu.365
Aslında Sovyet rej imi, kendi ülkesinde ve peyk devletlerin
hiçbirisinde kanuni yollarla işbaşına gelmemişti. Doğu Avru
pa'da Kızıl Ordu'nun gölgesinde yapılan seçimlerle ve zora da
yalı olarak komünist rej imler kurulmuştur. 366 Sovyetler'in, Do
ğu Avrupa'yı ele geçiriş yöntemini367 ele alan antikomünist
ler, komünizmin, hiçbir yerde demokratik yollarla yönetime
266
gelmediğini biliyorlardı. İktidarı ele geçirdikleri yerlerde şid
det yöntemlerine başvurmuşlardır. Sovyetler, 1 932 yılında Lit
vanya, Estonya ve Letonya ile "Saldırmazlık Paktı" imzalama
sına karşın bu ülkeler, 1 940 yılında Sovyetler tarafından işgal
edilmiştir. Polonya ile 1 939 yılında "saldırmazlık paktı" imza
lanmasına karşın bu ülke yıl içerisinde işgal edilmiştir. 368 Ro
manya da büyük arazi vermeye mecbur edilmişti . Savaşı kay
beden Finlandiya ise güney bölgesindeki toprakları Sovyetler'e
bırakmıştı.369 Buralar Sovyet topraklarına eklenince Sovyet giz
li örgütü MVD buraya yerleşmiş ve görevi komünist olmayan
ları buradan sürmek olmuştur.370 İkinci Dünya Savaşı devam
ederken, Sovyetler, bazı "manevralar" ile Doğu Avrupa devlet
lerinin "azınlığa tabi olmalarını sağlamıştır. " 1 947- 1 950 yılla
rı arasında Polonya, Çekoslovakya, Macaristan, Romanya, Bul
garistan ve Arnavutluk Hükümetleri birer "kukla" Sovyet rej i
mi haline getirilmişlerdir. Hakeza Doğu Almanya ve Yugoslav
ya'da komünist rejimler kurulmuştur.371
George W. Cronyn'in iddiasına göre, komünistlerin en te
mel hedefi kabinede içişleri ve adalet bakanlığını ele geçirmek
olmuştur. Çünkü polis teşkilatı, mahkemeler, basın ve radyo
bu bakanlıkların kontrolü altında bulunmaktaydı. 372 Dolayı
sıyla elleri altındaki kritik kurumlar vasıtasıyla kendi rej im
lerini rahatlıkla kurmuşlardır. Buna örnek olarak da Çekoslo
vakya gösterilmiştir. 1 946 seçimlerinde Çekoslovakya'da Ko
münist Parti'nin aldığı oy oranı % 38 idi. Parti , Meclis'te bi
rinci parti haline gelmesine rağmen tek başına hükümet ku
ramamıştı. Kurulan koalisyon hükümetinde Komünist Parti ,
İçişleri ve İstihbarat bakanlıklarını kabul etmişti. Bu bakan
lıkların elde edilmesinden sonra, Çekoslovakya, 1 948 yılı Şu
bat ayında parlamenter demokrasiden proletarya diktatörlü-
368 Cemal Anadol, a.g.e. , s. 30; David E. Weingstay, Komünizmin lç Yüzü, Kültür
Ilakanlığı , Ankara , 1 977, s. 1 8 2 ; Cronyn , a.g.P , s. 1 37-1 38.
369 Cronyn, a.g.e. , s. 1 3 7- 1 38.
370 Weingstay, a.g.e. , s. 68.
3 7 1 Cronyn, a.g.e. , s. 1 38.
372 Cronyn, a.g.e. , s. 142.
267
ğüne geçmişti. Bu , komünizmin yerleşme metodunun sonu
cu olmuştur. 373
Türkiye'de solun, işçilerin haklarını savunduğu süreçte, Sov
yetler'de ve Doğu Avrupa ülkelerinde işçilerin, hiçbir şekil
de eylem yapma ve greve gitme gibi imkanları yoktu . Örneğin
1956 yılında Sovyetler, Macaristan'da özgürlük isteyen işçile
re mitralyöz ve tankla cevap vermişti. Bu durumu göz önünde
bulunduran antikomünistler, "herhalde hiçbir Türk, aynı şey
lerin Türkiye'de de cereyan etmesini arzulamaz, "374 temenni
sinde bulunmuştu . Kruşçev'in, 1956 yılında SBKP'nin 20. Ku
rultayı'nda bir özeleştiri yapması, sınır komşuları ile dostluk
içerisinde hareket edeceklerini belirtmesi ve birlikte yaşama
nın mümkün olduğunu deklare etmesine karşın, Macaristan'da
böyle bir hadisenin yaşanması sağın Sovyetler'e dair düşünce
lerini perçinlemişti. Buna şu şekilde bir örnek verebiliriz: "Sov
yetler Birliği ve peykler dünyayı baştan aşağı komünistleştir
me yolundaki gayretlerinden asla feragat etmiş değillerdir. On
ların sözlüğünde barış ile savaş; yumuşama ile sertleşme eş an
lama gelmektedir. "375 Türkiye' de sürekli olarak Sovyetler Birli
ği ve peyk devletlerdeki uygulamalar adeta halkın gözüne so
kulmuştu. Solun bir kesiminin içinde böyle bir eylem planı bu
lunsa da sol yekvücut bir düşünce ve hareket değildir hiçbir za
man. Sovyet yanlısı olanlar olduğu gibi Sovyet karşıtı olanlar da
vardı. Silahı ve şiddeti kesin bir şekilde reddeden Harun Kara
deniz gibiler de yok değildi. Ancak tüm solcular "müseccel ko
münist" olarak bellenmişti.
Antikomünistler daha da ileri giderek, ülkeyi kızıl sisteme
hazırlayanların sadece komünistler olmadığını ileri sürmüş,
şunları da komünistlerle aynı kategoriye almışlardı: " ahlak
sızlar, cahiller, din simsarları , ayak takımları, vurguncular ve
karaborsacılar, nurcular. . . " 376 Nurettin Menekşe, komünistle-
268
rin Türkiye'deki yegane arzularının "yıkıcı" faaliyetlerle Tür
kiye'ye boyun eğdirmek olduğunun altını çizmiştir. Ona göre,
Türkiye'de sağ-sol olayları bu "nifak tohumlarının" ürünüdür.
Bunu da farklı etnik ve mezhepsel milliyetçiliği yaparak, toplu
mu kutuplaştırarak yaptıklarını belirtmiştir. 377 Solun 1 2 Mart
öncesi faaliyetlerinin tamamının, Moskova tarafından manipü
le edildiği, Türk gençlerinin bu şekilde istismar edildiği ve "Es
ki Tüfeklerin" yetiştirdiği militanlarla bu yolda hızla ilerleme
kaydedildiği ifade edilmiştir. 378
Türk sağ yazınında en çok işlenen konuların başında komü
nizm düşüncesinde kadına biçilen rol gelmiştir. Bu , tamamen
negatif bir algı üzerine kurulmuştur. Bilhassa Sovyetler'in uy
gulamaları da resmedilince içinde yaşadıkları paranoyanın ib
resi yükselişe geçmişti. Sovyetler ve Doğu Avrupa devletlerinin
uygulamalarından hareketle komünist bir iktidarda, dini inan
cın, iffetin, namusun ve kutsi olan her şeyin başına gelecekle
rini tasvir eden retorik çok yoğun bir şekilde işlenmiştir. Buna
dair tipik bir örnek şu şekilde yer almıştır:
377 Nurettin Menekşe, Bulgar Komünist Partisinin Gizli Raporu Türkiye'de Komü
nizm, Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1 967, s. 10.
378 Ahmet Güner, a.g.e. , s. 9.
269
na ahır olmasını ve birer umumhane haline getirilmesini is
ter misiniz? "
Ve ey bütün Türkler: "Boyunlannıza yular, boyunduruk ge
çirilmesini, mülkiyet, aile, bir kelime ile insanlık haklarından
3 9
ebediyen mahrum edilmenizi ister misiniz? " 7
270
ve sorumluluk ise halkın mütemadiyen "uyanık" , her an "hazır
ve nazır" olmasıdır. Vatandaşı, adeta bir asker gibi vatan savun
masına hazır olması yönünde uyarmışlardır. Solculann, "halk
lar" deyişi ve "anadili" özgürlüğü gibi temalan işlemeleri de an
tikomünizm bağlamında değerlendirilmiştir. Antikomünistler,
Sovyetler'in tarihsel emellerini hayata geçirmek için Türkiye'yi
Kürdistan, Ermenistan, Lazistan ve Pontus şeklinde ayırmaya
yeltendiğini, bu şekilde komünist rej imi kurmanın daha kolay
olacağını ve bu etnik ile dinsel yapılara " özgürlük" vaat ede
rek solu Türkiye'de güçlendirmeye çalıştıklarının kaygısı içe
risinde olmuşlardır. "Halklar" ibaresi Sevr'in korkusunu tekrar
depreştirmiştir. Milli Mücadele yıllarında İngilizler, Fransızlar
ve Yunanlılar Anadolu'yu parçalama peşinde iken, Soğuk Savaş
yıllarında ise Sovyetler böyle bir maceranın içerisinde olmuştu .
Sovyetler'in "barış içerisinde birlikte yaşama" ve "detant" poli
tikaları inandırıcı bulunmamış, bunun bir geçiş evresi olduğu
konusunda hemfikir olmuşlardır.
KMD'nin yayınladığı Ey Türk Uyan ! İsimli broşüründe, "ko
münizmin Türkiye'de ihtilal hazırlığı" içerisinde olduğu belir
tilmiş, dolayısıyla can, mal, ırz ve namusun tehlikede olduğu
ve bunun bertaraf edilmesi için de Türk milleti mücadeleye da
vet edilmiştir.380 İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra Sov
yetler'in, Türkiye'den Kars, Ardahan ve Boğazlar'ı istemesi Rus
emperyalizminin masasının üzerinde var olan planı hayata ge
çirmektir. 38 1 Muharrem Ergin'in iddiasına göre, Ruslar Boğaz
lar'a yerleştikten sonra Türkiye'yi iki kısma ayınp Trakya'da bir
halk cumhuriyetini kuracaklardı. Daha sonra Boğazlar ve Ana
dolu' dan Türkleri atacaklardı. Böylece önce Boğazlar'dan başla
yarak Türkiye, Slavlaştırılacaktı.382 Komünizm iktidara geldiği
takdirde önceden tespit edilen çok sayıda "vatanperverin" su
ikast ile ortadan kaldırılacağı, milletin direnme gücü bu şekil-
380 Ey Türlı Millet i ! , Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği Halk Yayınlan , no.
4, lzmir, 1 966, s. 2-4. Bu broşürde komünistlerin yaptığı "işkence" ve "katli
amlann" bir kısmına yer verilmiştir.
38 1 Muharrem Ergin, a.g.e. , s. 33.
382 Muharrem Ergin, a.g.e. , s. 34.
271
de zayıflatıldıktan sonra da "sürgünler" ve "katliamlar" başla
yacaktır. Ardından "psikopat yaratışlılar" ve Türklüğe düşman
unsurların idari görevlere getirileceğini belirtmişlerdir. Bunu
belli bir düzen içerisinde rapor etmelerinde Sovyet, Macaris
tan, Polonya ve diğer ülkelerin deneyimleri örnek teşkil etmiş
tir. Hayrettin Tınmaz, komünizmin memleketi açık bir şekilde
tehdit ettiğini, işlerini gizli yürütmekten ziyade artık aleni bir
şekilde yaptıklarını, bunu da devlet kurumlarına "sızarak" yap
tıklarını söylemiştir.
Ona göre komünistler, müstehcen ve din karşıtı yayınlarla
toplumun "milli ahlakını" zedelemeye yönelik gün aşırı faali
yetlerini arttırmışlardır. Burada güdülen amaç , Türkiye'yi Sov
yetler'in "peyk"i haline getirmek olmuştur. Yazara göre , ko
münistler, emellerine ulaştıkları takdirde şunlar meydana ge
lecektir:
272
6- Sanayimiz ve tabii zenginliklerimiz, ticaret ve ziraatimiz,
kendi milletimizin refah ve saadeti için değil, Sovyet Rusya'nın
sömürü emelleri için, onun harp sanayine yardımcı olarak ça
lıştırılacak, Türk milleti sefaletin en korkunç şekline katlan
mak mecburiyetinde kalacaklar.
7- Birkaç satılmış alçağı başımıza kukla hükümet olarak ge
çirecekler, onlar vasıtası ile Türkiye'yi zulüm ve istibdadın en
koyusu ile idare edeceklerdir. Polis baskısı, jurnalcilik ve uy
durma mahkemelerle vatandaşın huzur ve emniyetini katle
deceklerdir.
8- Bir harp vukuunda Sosyalist Rusya hesabına bizi batıl biz
gaye uğruna koyun gibi boğazlayacaklardır.
9- Türkistan'da yaptıkları gibi aziz vatanımıza sürü sürü
Rus muhaciri yerleştirerek bizi öz yurdumuzda azınlık hale
düşüreceklerdir. 383
273
ÜÇÜNCÜ BÖLÜ M
275
Tanrı över, 1 940'lı yılların ikinci yarısında komünizme yönelik
eylem planına bilhassa lslam'ın eklemlenmesini dikte ederek
seküler Türk milliyetçiliğin yönünü değiştirmeye cehd etmiş
tir. Bir başka isim, MTTB ile bütünleşen DP'nin ilk Milli Eğitim
Bakanı Tevfik lleri, bakanlığı döneminde Meclis'teki konuşma
larıyla ve Meclis dışındaki çalışmalarıyla antikomünist gençli
ğe örnek davranış sergilemişti.
1946 yılında Cemiyetler Kanunu'nun çıkarılmasından sonra
açılan milliyetçi/muhafazakar dernekler, Sovyet tehdidi altın
da ve etkisinde kurulmuşlardır. Bu derneklerin kuruluşlarında
ve faaliyetlerinde yer alanlar, Osmanlı'nın son dönemlerindeki
savaş ortamını ve Milli Mücadele'yi görmüş, yaşamış kişilerdir.
Motivasyonlarını, "kahramanlık" göstergesi olan Birinci Dünya
Savaşı ve Milli Mücadele gibi olaylardan almışlardır. Osman
lı'nın dağılıp Anadolu'ya "mahkum" olunması, bu derneklerde
yer alanları saldırgan ve öfkeli bir milliyetçiliğe kanalize etmiş
tir. Dolayısıyla kendi dışındaki herhangi bir yapı, düşünce ve
ya söyleme karşı tahammül sınırları son derece dardı. Geçmiş,
bir kabus gibi önlerinde duruyordu. Soğuk Savaş'ın hemen ba
şında sökün eden derneklerin kurulmasının temel motivasyo
nu , Türkiye'de var olduğuna inandıkları komünizm idi. Kuru
luşun en kuvvetli gerekçesi komünizme karşı koymak olmuş
tur. Türk milliyetçiliğinin dernekleşme süreci, Soğuk Savaş yıl
larında bereketlenmiştir. Uzun süre nadasa bırakılan milliyet
çilerin içindeki dernekleşme aşkı, 1 946'da Cemiyetler Kanu
nu'nun değiştirilmesiyle bir anda depreşmişti. Değişikliği mü
teakiben, ortak amaç için milliyetçi aydın ve öğrencilerin bir
araya geldiği çok sayıda dernek kurulmuştu . Bu dernekler,
Türk milliyetçiliğini ana eksen kabul ederek komünizme karşı
faaliyette bulunmak suretiyle hareket etmişlerdi. Bu minvalde,
komünizmle mücadeleyi imanın rüknü haline getirmişlerdi.
Türk milliyetçiliği, lkinci Dünya Savaşı hemen öncesinde ya
ymcılı k faaliyetleri ve savaş sırasında kitlesel eylemlerle varlı
ğını hissettirmeye başlamış, savaş boyunca da devam etmiştir.
lkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye'nin Faşist Almanya ile
ilişki kurması ve Almanya'nın Sovyetler'e savaş açması Türkçü-
276
lerde Turan idealini tekrar canlandırmıştır. Çünkü Sovyet ege
menliği altında yaşayan "dış Türkler"in bu esaretten kurtarıl
ması ümidi doğmuştu.
Bu düzlemde, Soğuk Savaş döneminde ilk kurulan dernek,
1 946 yılında Türk Kültür Ocağı olmuştur. Derneğin kurucu
ları Cevdet Akçalı, Turgut Atasoy, Faruk Sükan, Kemal Boz
kurt, Asım Salih, Orhan Özil ve llhan Çirkinoğlu'dur. Derneğin
ilk başkanlığını da Ali Hatipoğlu üstlenmiştir. 1 Kuruluş amacı,
Türk milliyetçiliğini işlemek ve yaymak olan TKO, komünizme
karşı mücadelede aktif şekilde hareket etmişti.2 Öyle ki "müs
tehcen" basının tel'in edildiği bir beyannamede müstehcenli
ğin, en az komünizm kadar tehlikeli olduğu belirtilmişti. Onun
komünizme tepkisi bununla sınırlı değildi. Bu kızgınlığı pekit
mek maksadıyla 1949 yılında Marmara Lokali'nde komünizmi
tel'in toplantısı düzenlenmişti. Toplantıda bir konuşma yapan
Nihal Atsız , Ziya Gökalp'in "Moskofun diyarı viran olacak/
Türkiye büyüyüp Turan olacak" beytiyle sözünü noktalamış
tı.3 Bu derneğin bir diğer önemli faaliyeti, Çiçek Palas protes
tosunu bizzat kendilerinin organize etmesidir.4 TKO , 195 1 yı
lında yayınladığı bir beyannamede, kendilerine yöneltilen ırkçı
ve irticacı suçlamasına karşılık, memlekette ne dinsel irticanın
ne ırkçılığın ve ne de Turancılığın olduğunu ileri sürmüşler
di. 5 TKO , 1 9 5 l 'de yapılan olağanüstü kongresinde Türk Genç
lik Teşkilatı ile birleşme kararı almıştı. 6 O süreçte ( 1 946) kuru
lan bir başka milliyetçi dernek, Türk Kültür Derneği idi. Der-
Bundan sonra sırasıyla Bahadır Dülger, Ali Sedat Çetintaş, Faruk Kadri Ti
murtaş, Turgut Atasoy ve Bekir Berk başkanlık yapmışlardır. Vakıa Darendeli
oğlu, başka bir yerde Türk Kültür Ocağı'nın kuruluş tarihini 1 945 olarak gös
termiştir. Ancak, derneğin 1 946 yılında kurulduğu kesindir. llhan Darendeli
oğlu , "Türk Kültür Ocağı", Milli Işık, sayı 5, Eylül 1 967, s. 23.
2 Türk Kültür Ocagı Nizamnamesi, Aydınlık Basımevi, 1 950, s. 3; Altın Işık, cilt
1 , sayı 1, 15 Ocak 1 947, s. 9. Aynca bkz. "Türk Kültür Ocağı", Türkeli, sayı 1 ,
Ocak 1 947, s . 1 1 .
3 Türlıe Doğru, sayı 23-32, 9 Mayıs 1 949.
4 llhan Darendelioğlu, Türkiye'de Milliyetçilik Hareketleri, s. 1 65- 1 67; ilhan Da
rendelioğlu, "Türk Kültür Ocağı", Milli Işık, sayı 5, Eylül 1 967.
5 Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1 , sayı 1 7, 1 Nisan 1 95 1 .
6 Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1 , sayı 1 1 , 1 Ocak 1 95 1 .
277
neğin başkanlığını, o sırada CHP Samsun milletvekili olan Fah
ri Kurtuluş yürütmüştü. Demek, 195 1 yılında Türk Milliyetçi
leri Demeği'ne katılarak faaliyetlerine son vermişti.7
TKO ve TKD dışında, 1 946'da lstanbul'da bir grup genç ta
rafından Türk Kültür Çalışmaları Derneği kurulmuştu . Derne
ğin nizamnamesinde amaç, "milli benliğimizin kültür ve kadir
bilirlik yönünü geliştirmektir," şeklinde belirtilmişti. 8 Bu der
neğin ön plana çıkan faaliyeti, dış Türklerden Mirza Bala, Ca
fer Seydahmet Kınmer ve Zeki velidi Togan gibi isimlere kon
ferans verdirmek olmuştur. 9
Yukarıda zikredilen iki derneğin faaliyetlerinden memnun ol
mayan, onları "durgun" ve "pasif' bulan bir kısım gençler, 1949
yılında Türk Gençlik Teşkilatı'nı, Türk milliyetçiliğine hizmet
etmek ve özellikle de komünizme karşı mücadele etmek mak
sadıyla kurmuştu. 1 0 Demek, Anadolu'da çok sayıda şube açmış
tı. Derneğin faaliyetleri arasında Mareşal Fevzi Çakmak'ın cena
ze merasimini tertip etmek de vardır. Derneğin üyeleri, Nazım
Hikmet'in af kampanyası sırasında imza toplayan gençlere mü
dahalede bulunmuştu . Teşkilatın yayın organı ikinci defa ya
yınlanan ve yukarıda zikredilen Tanndağ idi. Teşkilatın sloganı,
hafızalara kazınan "Tanrı Türk'ü Korusun" idi. 1 1 Osman Yük-
278
sel'e ait Serdengeçti dergisinde Türk gençliği, TGT'ye üye olma
ya davet edilmişti: "Ey! Kalbi Allah-millet-vatan aşkıyla yanan
genç arkadaş ! Bütün münevver Türk gençliğini sinesinde barın
dıran bu ocak, sana da kollarını açmış bekliyor. Bunu ganimet
bil, ocağa yazıl ! " 1 2
Bunun haricinde, Hamdullah Suphi Tanrıöver maiyetinde
Türk Ocakları, 1 949 yılında tekrar kurulmuşsa da, 1 954 yılın
da Türk Yurdu dergisini yeniden çıkarmak dışında pek bir var
lık gösterememiştir. 1 3
1 940'lı yılların ikinci yarısından itibaren komünizme karşı
kurulan Türk Kültür Ocağı, Türk Gençlik Teşkilatı, Türk Kül
tür Çalışmaları Derneği, Türk Kültür Derneği , Kayseri Türk
Kültür Birliği ve Genç Türkler Cemiyeti üyeleri 1 950 yılının
Nisan ayında bir araya gelerek Milliyetçiler Federasyonu adı al
tında birleşmeyi tahakkuk etmişlerdi. Birleşmekteki asıl gaye
yi, federasyonun başkanlığını üstlenen milliyetçi-mukaddesat
çı Bekir Berk, şu şekilde açıklığa kavuşturmuştu :
279
yatrosu'nda "Mehmetçik" adıyla tertiplediği toplantıya döne
min Milli Eğitim Bakanı Tevfik Ileri, Arif Nihat Asya, Nurettin
Topçu ve ismet Tümtürk katılarak birer konuşma yapmışlar
dı. 1 6 Federasyon ilk büyük kurultayını Nisan 195 l 'de yapmış
tır. Kurultay'da tüm milliyetçi derneklerin kendilerini feshet
mesi üzerine Türk Milliyetçiler Derneği kurulmuştu. 1 7 Bu der
nek başka bir bölümde anlatılacağı için ayrıntıya girilmeyecek
tir. Istanbul'da bir umutla teşkil edilen federasyonun başkanlı
ğına Bekir Berk getirilmişti.
DP döneminde pek varlık gösteremeyen milliyetçi teşekkül
lerden Türkçüler Yardımlaşma Derneği'nden de bahsedebiliriz.
Milliyetçi-muhafazakarların teşkil ettiği derneklerine ek olarak
4 Ekim 1950 tarihinde Hüseyin Nihal Atsız, ismet Tümtürk ve
Bekir Berk'in iştirakiyle Türkçüler Yardımlaşma Derneği vücu
da getirilmişti. Derneğin, faaliyette bulunduğu on yıl boyunca,
başkanlığını Atsız yürütmüştü. Dernek üyeliğine Yönetim Ku
mlu'nun çağrısı ile girilebildiği için üye sayısı bu süre zarfın
da ancak elli altıya ulaşabilmiştir. TYD'nin üyeleri arasında Fet
hi Gemuhluoğlu, Ihsan Koloğlu, Hikmet Tanyu , Selahattin Er
türk, M. Zeki Sofuoğlu , Nejdet Sançar, Abdülhadi Toplu , Nec
mettin Sefercioğlu , Fethi Gözler vb. isimler yer almıştı. 1 8
Yukarıda görüldüğü gibi l 940'lı yılların ikinci yarısından
itibaren kurulan derneklerin ömrü , uzun soluklu olmamış
tı. Türk Ocakları ve Milli Türk Talebe Birliği dışında hiçbirisi,
1 950'lerin ortalarını dahi gör(e)memişti. Örneğin Türk Ocak
ları gibi "ihtişamlı" mazisi olan dernek ile kıyas edildiklerinde
bunların, etkisiz kaldıklarını söyleyebiliriz. Dernek faaliyetle
rinde bulunanların, milliyetçilik ve İslamcılık açısından düşün
sel çizgileri henüz netleşmemişti. Ancak bir sinopsisten bahse
debiliriz. Bunun yanında alenileşen bir şey vardı ki o da anti
komünizmdi.
Diğer tarafta derneklerin önemli "kazanımları" vardı. Der
neklerin kurulmasında görev alanlar ve y ahut bu derneklerde
280
yetişenler, 1 960'lı yıllarda Türk sağ siyasetinde söz sahibi ol
muşlardı; sağ partilerde uzun süre mebusluk yapmışlardı. Ör
neğin Cevdet Akçalı, Faruk Sükan, Bahaddin Dülger, llhan Da
rendelioğlu , Osman Yüksel Serdengeçti ve Turgut Atasoy (AP
İstanbul 11 İdare Heyeti Üyesi) ilk akla gelen isimler olmuştur.
İkinci bir kazanım ise dernekler vasıtasıyla yürütülen faaliyet
lerle gençliğe ulaşma imkanı elde edilmişti.
Yukarıda adı geçen derneklerde aktif rol oynayanlar, kendi
kavradıkları şekliyle komünizmi anlatmışlardı. Bu da antiko
münist şuuru beslemişti. Komünizmi yabancı bir ideoloji bel
leyen ve komünistleri de Sovyetler'in işbirlikçisi olarak okuyan
antikomünistlerin haletiruhiyesini anlamak için, Il. Meşrutiyet
yıllarında Osmanlı'nın yıkılışını sadece seyreden aydının feve
ranına bakmak lazım gelir. İki dönemin yakarışı arasında bir
korelasyondan bahsedebiliriz . Antikomünistlerin, metinlerin
de tekrar tekrar Osmanlı'nın son dönemlerinden bahsetmeleri,
"bir daha asla" demeleri ve de Doğu Avrupa devletleri ile Orta
Asya Türklerinden bahsederek onlara benzememek güdüsüy
le hareket etmeleri buradan gelmiştir. "Batı Osmanlı'daki gay
rimüslim tebaayı dinamik hale getirerek Osmanlı'yı parçaladı,"
tümcesi zihinlere kazınmıştı . Bu sefer Batı yoktu . Batılı dev
letler, "müttefik" görünüyordu . Ancak bu defa, l 700'lü yıllar
dan itibaren gözü Boğazlar'da olan eski Çarlık Rusya'sı ve yeni
adıyla Sovyet Rusya vardı. Bu nedenle antikomünistler açısın
dan, Türk solunun, Türkiye'yi nereye götürmek istediği sorusu
hep cevapsız kalmıştı. İşte bu belirsizlik içerisinde milliyetçilik,
Sovyet tehditlerine ve komünizmin sadmelerine karşı kurtarıcı
bir liman vasfını görmüştü.
281
Türk milliyetçiliği üzerindeki etkisi dikkat çekicidir. 1 946 yı
lından itibaren Türk milliyetçileri yukarıda anlatıldığı veçhile
farklı isimler etrafında kümelenmişti. Bunların misyonu , istih
dafı, hedef kitlesi ve temsil kabiliyeti aynıydı. Ancak yeni bir
ruh ve heyecana ihtiyaç duyulmuştu . Onun için dağınık olan
gücün birleşmesine karar verilmişti. Bu nedenle de TMD'yi
meydana getirmişlerdi. Dernekleşme süreci, rüşeym olmaktan
çıkmış, olgunluk evresine erişmişti.
Yukarıda Milliyetçiler Federasyonu'na sathi bir şekilde de
ğinilmişti. Federasyon, kuruluşunun birinci yıldönümünde
( 1 95 1 ) kurultaya gitmişti. Derneklerin toplanmasının esbabı
mucibesi , federasyona bağlı teşekküllerin tek çatı altına birleş
mesini görüşmek idi . 1 9 TKO , TGT, TKD ve Genç Türkler Ce
miyeti delegeleri toplantıya katılmışlardı. Kurultay'ın başkan
lığını DP Isparta milletvekili Sait Bilgiç yapmıştır. Kurultay'da
yapılan ilk işlerden birisi, Türk Kültür Çalışmaları Derneği'ni
federasyondan ihraç etmek olmuştur. Bu işlemin ardından kür
süye gelen Fethi Gemuhluoğlu , derneklerin birleşme kararını
deklare etmişti. Abdullah Savaşçı'nın önerdiği Türk Milliyetçi
ler Derneği ismi, oy çokluğuyla kabul edilmişti.20
Yukarıda ismi geçen dernekler, tek isim altında kümelenmiş
lerdi. Böylelikle dağınıklık ortadan kaldırılmıştı. Türk milliyet
çiliğinin mutat zikrettiği "birlik" ve "beraberlik" vurgusu bir
ölçüde hayata geçmişti. Tek bir merkezden yönetilecek ve yön
lendirilecek olan "sosyal sermaye" böylelikle daha aktif olabi
lirdi. Murat edilen de buydu zaten.
1 9 5 1 yılının Nisan ayında kurulan derneğin genel başkanı
Haluk Karamağaralı olmuştu . Derneğin yirmi beş tane kurucu
üyesi vardı.21 içinde birkaç memur ve avukat dışında üyelerin
19 Murat Kılıç, a.g.e. , s. 102. Dernek üzerine derinlikli v e hususi bir çalışmadır.
20 Mehmet Ateşoğlu, "Türk Milliyetçiler Derneğinin Kuruluşu'' , Mejküre, yıl 1 ,
sayı 23, Mart 1 95 2 , s . '3-4; " T ürk Milliyetçileri Birleşti " , Kom ü n i zm le Mücade
282
tamamı öğrenci idi. Haliyle demek genç ve dinamik bir yapıya
sahipti. Bunların, milliyetçi-muhafazakar "ağabeyleri" tarafın
dan, kutsi değerleri muhafaza etmeye ve zararlı fikirlerle mü
cadele etmeye yönlendirildikleri muhakkaktı. Bu gaye, derne
ğin tüzüğünün ikinci maddesinde şu şekilde nevzuhur etmiş
ti: "Allah, Vatan, Tarih, Dil, Anane, Sanat, Aile, Ahlak, Hürri
yet ve Milli mukaddesat esaslarına dayanan Türk milliyetçiliği
ni işlemek ve bütün milliyetçileri teşkilatlandırmaktır. "22 Tü
züğünde ise dini vurgu yapılmasına karşılık, komünizme da
ir herhangi bir ibare geçmemiştir. Ancak üçüncü maddede be
lirtilen "milliyetçiliğe aykırı fikirlerle fikirler yoluyla mücade
le" etmekten kastedilenin komünizm olduğu aşikardır. Bunun
yanında TMD Afyon Şubesi yayını olarak neşredilen Türkeli
dergisinde komünizme atıf yapılarak derneğin gayesi şu şekil
de izah edilmişti:
283
dı. Turan hayalinin gerçekleşmesi en büyük dileği olmuştur.
Derneğin nizamnamesinin birinci maddesinde, "Dernek si
yasi bir gaye takip etmez ve siyasi partilerle ilgisi yoktur," di
ye ifade edilmişti. Derneklerin, siyasetle uğraşmayacaklarını
bilhassa belirtmelerinin nedeni, cemiyetler kanunu ile alaka
lı bir durumdu. Buna göre derneklerin siyasetle uğraşması ya
saklanmıştı. Zaten, bu yasak diğer birçok yasak gibi kağıt üze
rinde kalmıştı.24 Dernek, DP'ye yakın durmak istemişti . An
cak derneğin genel başkanının Türkeli'nde çıkan bir makale
sinde Menderes'in bu yakınlaşmaya teşne olmadığı bilhassa ifa
de edilmişti. Menderes'in, kendilerine randevu vermediğinden
mütevellit Menderes'e yönelik açık mektup yayınlanmıştı:
2 84
Dernek kurulduktan bir sene sonra, 24 Temmuz 1952 tari
hinde büyük bir kurultay yapılmıştı.28 Kurultay' da tüm ısrarla
ra rağmen Haluk Karamağaralı başkan adayı olmamıştı. Yapı
lan seçimde, DP milletvekili Sait Bilgiç başkan seçilmişti.29
285
simin ve toplantının antikomünizme evrilmesi alelade bir du
rumdu. Derneğin kurulduğu dönemde Soğuk Savaş tüm hara
retiyle devam ediyordu . Türkiye, Batı Bloku'nda yer almanın
gereği olarak Kore'ye asker göndermiş ve NATO'ya üye olma
ya cehdetmişti. Sonuç olarak Türkiye'de Amerikan etkisi gide
rek artıyordu. DP'nin bu şekilde izlediği antikomünist siyaset,
milliyetçi ve muhafazakar çevrelere nasıl etki ediyordu buna
bakmak gerekir. Örneğin, DP'nin Kore'ye asker göndermesine
TMO nasıl bir tepki vermişti?
Derneğin en dikkat çekici faaliyetlerinden birisi Kore Sava
şı ile ilgili düzenlediği etkinlikler olmuştur. Kore Savaşı başla
dığında Türkiye, ABD'den sonra, kararını en erken açıklayan
devlet olmuştu. Kore'ye asker, şenlik havası içerisinde gönde
rilmişti. Uzun yıllardır yaratılan komünizm "canavarına" karşı
savaşa gidileceğinden mütevellit güçlü popülist bir diskur in
şa edilmişti. Dipten gelen bu dalgaya karşı koymak, neredeyse
imkansızdı. Gazetelerin sayfaları Kore'ye gönderilen asker ha
berleri ile doluydu .
Kore'ye gidecek askeri kafile, 27 Mayıs 195 1 tarihinde Anka
ra'dan ayrılmıştı. Askeri kafile, caddeleri dolduran halkın teza
hüratları eşliğinde ilerlemişti.33 Askeri uğurlamaya TMO üye
leri de gelmişti. Kore'ye asker göndermenin anlamı, "Türklük
düşmanı" olan komünizmle savaşmaktı . Bunun için Kore'ye
gönderilecek askerlere "layık" bir uğurlama gerekiyordu . Bu
görevi ifa ederken aynı zamanda "vatani borçlarını vicdan hu
zuru içinde" ödediklerine kani olmuşlardı. Derneğin gençle
ri, Anafartalar Caddesi'nden Ankara Garı'na giden kalabalığa
öncülük etmişti. Ellerindeki pankartlarda mütenevvi slogan
lar yer almıştı. "Boz yelelerinin üzerinde Türk geliyor" , "Bütün
Türkler Bir Ordu" , "Türk Topçusu Geliyor" ibarelerini bulun
duran "üç tane milli kılavuz Bozkurdun büyük afişleri göğüsle
ri kabartarak yüksekten" ilerlemişti. Bunun dışında halkın ta
şıdığı afişlerde komünizme doğrudan atıf vardı: "Bir kızıl öl
dürenin sevabı bin yazılır" , "Komünizm Milli Mukaddesatımı
zın Düşmanıdır" , "insanlara Hürriyet Milletlere istiklal" , "Bü-
33 Milliyet, 27 Mayıs 1 95 1 .
286
tün Dünya Milletleri Komünizme Karşı Birleşiniz. " Kalabalık,
tren garına vardığında derneğin üyesi olan Sadık Erdem kürsü
ye çıkarak bir konuşma yapmıştı. Erdem konuşmasını, "Türk
süngüsü parıldıyor, doğusunda Asya'nın, artık ecel dolaşıyor
tepesinde Rusya'nın ve ayyıldızlı bayrağımızı başımızdan ek
sik etme Yarabbi," duasıyla bitirmişti. 34 TMD'nin düzenlediği
"asker gönderme merasimi" , "komünizmi tel'in" mitingine dö
nüşmüştü. Böylelikle "kadim düşman" Ruslara karşı verilecek
mücadelenin muştusunu paylaşıyorlardı. Vakıa TMD bunun
la yetinmemişti. Asker uğurlamanın dışında, salon toplantıla
rı da düzenlemişti. Örneğin Ankara Ticaret Lisesi'nde "Kahra
manlık Günü" düzenlenmişti . Okul yöneticileri ve öğrencile
rine TMD'den Yılanlıoğlu , Sadık Erdem ve Mehmet Ateşoğlu
hararetli konuşmalar yapmışlardı. Burada Nevzat Yalçınlaş is
mi karşımıza çıkmaktadır. Henüz lise öğrencisi olan Yalçınlaş,
"Edebiyat Kolu" başkanı olarak bu tür faaliyetlere öncülük et
miştir. 35 TMD'nin yayın organı Mefkure her sayısında derne
ğin şubelerinin faaliyetlerini haber yapmıştı. Türkiye genelin
de yapılan faaliyetlerinden birisi de "Kore Günü" düzenlemek
olmuştu .3 6
TMD'nin göze çarpan bir başka faaliyeti Nazım Hikmet'in af
fını isteyenleri tel'in toplantısıydı. Darendeloğlu'nun belirttiği
ne göre, 28 Temmuz 195 1 tarihinde düzenlenen "Nazım Hik
met'in Affını İsteyenleri Tel'in Toplantısına" binlerce kişi katıl
mıştı. Toplantının duyurusu önceden yapıldığı için ilgi büyük
tü . "Nazım Hikmet'e af kampanyası" na imza verenler de davet
edilmişti.37 Tahmin edileceği üzere imzacılardan kimse gelme
mişti. TMD Ankara Şubesi Başkanı Sami Yavrucuk yaptığı ko
nuşmada Ahmet Emin Yalman'ı hedef göstermişti. Derneğin
Genel Sekreteri Erhan Löker ise şunları söylemişti:
287
Nazım'ın, Rusya'ya kaçtıktan sonra asıl vatanının Rusya oldu
ğunu açıkça beyan etmesi karşısında, onun affına imza atan
ların hala ne yüzle bu milletin kaderini ilgilendiren mevzular
38
da utanmadan söz sahibi olduklarına bir mana veremiyoruz.
Derneğin kapanışı
288
şıldı, " olmuştur.41 Hükümet, soruşturmayı derinleştirip faille
ri yakaladıktan sonra, Büyük Doğu Cemiyeti, lslam Demokrasi
Partisi ve TMO soruşturmaya dahil edilmişti. TMD'nin soruş
turmaya dahil edilmesinin nedeni bazı sanıkların TMO ile mer
butiyetinin bulunmasıydı. Olayın baş sorumlusu Hüseyin Üz
mez, dernek faaliyetlerini takip eden birisi olarak ortaya çık
mıştı. Diğer sanıklar, Musa Çağıl ve llhan Civelek ise TMD'nin
üyeleriydi.42 Hüseyin Üzmez , Yalman'dan af dilediği görüş
mesinde "beni sizi vurmaya memur etmişlerdi. Vurmasam be
ni öldüreceklerdi, " sözlerinden hareketle Murat Kılıç, suikas
tın, "TMD'nin organizasyonu olduğu algısı oluşuyordu ," yoru
munda bulunmuştur.43 Yukarıdaki gelişmeler karşısında men
geneye sıkıştığını hisseden TMO üyeleri, "meşum" toz bulutu
nu bertaraf etmek için bir beyanname yayınlamıştı. Burada, sa
dece iki üyelerinin suikastla iltisaklı olmasından ötürü derne
ğin kapatılmasını "haksızlık" olarak değerlendirmişlerdi. Ola
yın, seksen şubesi olan derneğin tamamına mal edilmemesi ge
rektiğini mahsusen belirtmişlerdi.44
Menderes, 1 7/18 Ocak 1 953 tarihlerinde Gaziantep'te yaptı
ğı konuşmada "irticaya" ve "komünizme" geçit vermeyecekle
rini sert sözlerle vurgulamıştı. Aynı zamanda TMD'ye de yük
lenmişti . Menderes'in yukarıda geçen konuşmasından sadece
beş gün sonra, Ankara Savcılığı, derneğin tüzüğü ve faaliyetle
rini Cemiyetler Kanunu'nun 33. maddesine aykırı bularak, der
nek hakkında soruşturma açmış ve "ihtiyatı tedbir kararı" al
mıştı. Savcı, derneğin anatüzüğünde yer alan "Allah" ve "soy"
ibarelerini göz önünde bulundurarak derneğin "ırkçı" ve "din
ci" olduğuna kanaat getirmiş ve 22 Ocak 1 953 tarihinde deme-
289
ğe baskın düzenleyerek faaliyetleri yasaklamıştı. 4 Nisan 1 953
tarihinde ise demek temelli olarak kapatılmıştı.45
Demek bu sorunları yaşarken Ali Fuat Başgil, Bayar ile gö
rüşme talebinde bulunmuştu . Görüşmede, Başgil'in "Bu çocuk
lar asgarisinden CHP'ye karşı, " demesine karşılık, Bayar, "On
lar inkılap karşıtı, onların CHP'ye karşı olduğu yerde ben CHP
ile beraberim,"46 diyerek, rejimi "tehdit" eden "aşırı" sağ da ol
sa müsaade etmeyeceğini uyarıcı bir dille ifade etmiştir. Der
neğin Başkanı, aynı zamanda, DP Isparta milletvekili olan Sait
Bilgiç'ti. Bilgiç, derneğin maruz kaldığı kovuşturmaya sert tep
ki koymasına karşın, hükümet geri adım atmamıştı. Aynı şekil
de, DP Isparta milletvekili Tahsin Tola, derneğin genel kurul
üyesiydi. lki vekil, DP Haysiyet Divanı'nın 3 1 Ocak 1 953 tarih
li kararıyla DP'den ihraç edilmişlerdi.47
Kapatılan TMD'nin, l 950'lerin şartlarında seksen şubeye sa
hip olması muazzam bir güç gösterisiydi. Merkezi Ankara'da
bulunmuştu . DP'nin Pantürkizm'e şartlı müsaade ettiği yoru
mu yapılabilir. Ancak maksimalist Türkçüler, TMO bünyesin
de yer almamış, başka bir demek kurmuşlardı. TMO, DP'nin
çizgisiyle örtüşen bir zeminde faaliyetlerini yürütmesine karşı
lık, derneğin üyelerinin sivri çıkışlar yapması ve gayri hukuki
yollara başvurması derneğin sonunu getirmişti.
290
si haline getirilen komünizme dair her türlü mücadele mübah
sayılmıştı. Bunu bilhassa tetikleyen güdü, Sovyet tehditleriydi.
291
Yalman'a Cevap51 ismiyle bir broşür yayınlanmıştı. Bunun hari
cinde Türk Gencine Açık Mektup, Komünist Nedir, Komünizmin
lçyüzü, Kızıl Cennet Masalı ve Mehmet Emin Yurdakul gibi ni
telik kaygısı taşımayan antikomünist yayınlar neşretmişlerdi.
Bunlar dışında bir de Komünizme Karşı Türklük diye bir gazete
çıkarılmıştır. Bu yayınlar, antikomünist mecrada ses getirmişti;
okuyuculara "hararetle" tavsiye edilmişti. 52 Mefkure dergisinde
ZKMD'nin 1952 yılında Türk Milliyetçiler Derneği'ne "iltihak"
ettiği belirtilmiş. Murat Kılıç ise bu haberden derneğin kendini
feshederek TMD'ye "iltihak" ettiğini ifade etmiştir. 53 Buna kar
şın Darendelioğlu ve Meşe ise derneğin faaliyetlerinin 1 953 yı
lında sonlandırıldığını belirtmişlerdir. 54
292
kel (Ocak gazetesi yazı işleri müdürü) . 56 Derneğin kuruluş iş
lemleri tamamlandıktan sonra Burhanettin Şener başkan; Altan
Deliorman ise genel sekreter olmuştur.
Bu dernek, 1 950 yılında Zonguldak'ta kurulandan daha kala
balık bir yapıya sahipti. Derneğin kurucuları, 1 950 yılında ku
rulmuş olan ZKMD ile iltisakları olmadığını beyan etmişler
di. Bu açıklamanın, bir çekinceyi ortaya koyduğu sarihtir. Zi
ra geçmişte yaşanan tatsız olaylarla karşılaşmak istenmemişti.
Bunun için de derneğin kuruluşunda ve yönetiminde aktif rol
alan Altan Deliorman'ın yıllar sonra yaptığı şu açıklamaya ba
kabiliriz:
293
sine inecek yumruklardan biri olmalısın. Bu hayırlı teşekkül
sizlerin gayretiyle gelişecek, yaşayacak, vazife görecektir. Va
58
zife seni bekliyor.
295
Bu sayı 1 965 yılına kadar yirmi yediye yükselmiştir. 1 965'in so
nunda ise şube sayısı 1 lO'a çıkmıştır.63 Darendelioğlu'nun baş
kanlığı döneminde TKMD dikkat çekici bir mesafe kat etmiştir.
Derneğin faaliyet alanı geniş tutulmuştur. Bunlardan birisi
film gösterimleridir. "Kültür vermek ve halkı uyarmak maksa
dıyla ( . . . ) çeşitli antikomünist filmler irae olunmaktadır. " 64 Ör
neğin, lzmir'in muhtelif yerlerinde, Almanya'da inşa edilen du
varın iki tarafını mukayese eden "Duvar" , Letonya'nın komü
nizmin "pençesine" nasıl girdiğini anlatan "Letonya Benim" ve
son olarak komünistlerin "zulmüne" uğramış memleketleri an
latan "Bilenler Anlatsın" gibi antikomünist mahiyette filmler
halka ücretsiz bir şekilde gösterilmiştir. 65 Bu faaliyetin halka
sı, toplumun tüm katmanlarını teşmil edecek şekilde genişletil
mişti. Film gösterimi dışında, Fetih Günü , Esir Milletler Hafta
sı, Mehmet Akif Günü , Atatürk'ü anma töreni, Çanakkale Şe
hitleri anma günü tertip edilmiştir.66
Bu türden kültürel faaliyetlerle aydınların, gazetecilerin ve
akademisyenlerin ilgi gösterdiği TKMD'ye , kuruluşundan iti
baren siyasi partiler, hükümetler ve Cumhurbaşkanı da te
veccüh göstermişti. Öyle ki Başbakan Suat Hayri Ürgüplü'nün
1 965 yılında Hükümet'i kurduktan sonra derneğe yakın ala
ka gösterdiğini derneğin kaynaklarından öğreniyoruz. 6 7 Hake
za Ürgüplü dışında Gürsel'in de dikkatini çekmişlerdi. 1 965 yı
lında derneğin üyesi olan Zeki Efeoğlu, iki arkadaşıyla birlikte
lzmir'de istirahat etmekte olan Gürsel'i ziyaret etmiş, Cumhur
başkanı'na, derneğin fahri başkanlığını teklif etmişlerdi. Tekli
fi memnuniyetle karşılayan Gürsel, "Elbette kabul ederim. Ko
münizmle mücadelede asıl vazifeliler bizler olmalıyız, "68 diye-
296
rek devletin üst kademesinin antikomünizme ne kadar teşne
olduğunu göstermiştir. Zaten lnönü'nün iddiasına göre, Gür
sel'i TKMD'ye yaklaştıran Ürgüplü olmuştur.
Adeta bir siyasi parti gibi hareket eden TKMD , 1 965 seçim
lerine "Ortanın Solu" sloganıyla giden CHP'ye karşı muhalefet
etmişti. Şubeler vasıtasıyla konferanslar, bildiriler ve miting
ler düzenlenmişti. Darendelioğlu'nun belirttiğine göre, kendi
başkanlığının birinci yılında 78 şubede Türkiye'de ve Türk Ba
sınında Komünizm Faaliyetleri serlevhası altında halkı bilinç
lendirmeye yönelik konferanslar verilmişti. Şubelerin düzen
ledikleri toplantılarda Nevzat Yalçıntaş, Mümtaz Turhan, lb
rahim Kafesoğlu , Kadircan Kaflı , N ecip Fazıl Kısakürek, Er
gun Göze , Aclan Sayılgan, Fethi Tevetoğlu , Galip Erdem ve
Ihsan Taşdelen gibi isimler mütenevvi konferanslar vermişler
di.69 Türkiye, 1 965 seçimlerine giderken, TKMD, komünizm
le mücadele vasfından ziyade CHP'ye karşı siyasi parti gibi ha
reket etmişti . Türkiye genelinde mantar gibi türeyen ve bu
nu CHP karşıtlığıyla pekiştiren derneğe karşı CHP de hareke
te geçmişti. Öyle ki hükümetin, TKMD'ye zecri tedbirlerin uy
gulamasını istemişti.
Seçim çalışmaları için Kars'ta bulunan CHP Genel Sekreter
Yardımcısı Suphi Baykam, TKMD ile ilgili olarak Cumhurbaş
kanı ve Başbakan'a kritik bir telgraf göndermişti. Söz konusu
telgrafta, o süreçte Başbakan Yardımcısı ve AP Genel Başkanı
olan Demirel'in TKMD'ye yardımda bulunduğu ve AP'nin ko
münizm heyulasını abartmak suretiyle iç savaş ortamını hazır
ladığı ileri sürülmüştü. Bunun dışında Baykam, gazetelere ver
diği demeçte TKMD ile ilgili olarak çekincelerini şu şekilde or
taya koymuştu :
69 Darendelioğlu, a.g.e. , s. 40 1 .
297
kötü münakaşayı daha da olumsuz bir yöne götürme çabasın
dadır. 70
298
TKMD herkesin dikkatini üzerine çekmişti . Suphi Bay
kam'ın , TKMD'yi "bölücükle" itham e ttiği günlerde Milli
yet başyazarı Abdi lpekçi'nin, 6 Temmuz 1 965 tarihli yazısı
nın başlığı "K.M.D.=V. C . " idi . 76 lpekçi, burada TKMD'yi Va
tan Cephesi ile eşdeğer görmüştü. Bu alelade bir yorum değil
di. Çünkü her taşın altından TKMD çıkmıştı.
TKMD kuruluşundan itibaren komünizme karşı mitingler
tertiplemiş ya da tertip edilen mitinglere katılmıştı. Dernek,
1 965 yılında lzmir'de çok kalabalık bir "Komünizmi Tel'in Mi
tingi" düzenlemişti. Bu mitingi müteakiben Antalya , Adana ,
Erzurum, Kars ve Trabzon'da benzeri mitingler tertip edilmiş
ti. 77 1 965 yılında TKMD'nin öncülüğünde ve yüze yakın derne
ğin iştirakiyle "Ege Bölgesi Komünizmi ve Gafleti Tel'in Mitin
gi" tertiplenmiş ve yüz binlerce kişi iştirak etmiştir. 78
Türkiye' de çok partili hayata geçtikten sonra, Türk sağ siyase
ti, antikomünist teşekküllerin tamamına ilgi göstermişti; onla
rı arka bahçe olarak görmüştü . Siyaset, derneklerin dinamik gü
cünden faydalanmak istemişti. Çünkü bu dernekler taşrada bir
parti teşkilatı vazifesi görebilir salahiyetini haizdi. Dernekler,
periferideki insanları siyasallaştırma yetisine sahipti. Dolayısıyla
ortak düşman komünizm üzerinden toplum, dernekler vasıta
sıyla siyasi alana kanalize edilmişti. Merkezi yerlerde, üniversite
gençliğinin barınma ihtiyaçlarını karşıladıklarından siyasi parti
lerin gençlik kollarına buradan çok rahat insan devşirilebilirdi.
Dolayısıyla TKMD ve MTTB gibi tarihsel olarak bir hayli anlam
ifade eden dernekler, 1960'larda ve sonrasında Türk sağı parti
lerinin gövde gösterisine sahne olmuşlardır. Mahut iki derneği
yanlarına çekmek, genel başkanlığını ve şube başkanlıklarını al
mak ve kazanımlarını elde etmek için kıyasıya bir yarış içerisi
ne girmişlerdi. Yukarıda değinildiği gibi Türkiye 1 965 seçimle
rine giderken, TKMD, AP'nin seçim propagandasına angaje ol
muştu . TKMD'nin etkinliğinin farkında olan CKMP de, derne
ğin sosy al serma yesinden fayda sağlamak istemişti .
299
TKMD'nin tüzüğüne "siyasetle ilgisi yoktur," diye ibare ko
nulmasına rağmen dernek, siyasetle uğraşmıştır. 79 Derneğin
siyasetle uğraşması rahatsızlık uyandırmıştı. Bunun üzerine
TKMD bir tamim yayınlamıştı:
300
ne geldiği muahharen belirtilmiştir.82
Alparslan Türkeş , TKMD'nin suçlandığı günlerde derne
ğin en parlak şubesi olan Erzurum KMD'yi ziyaret ederek der
neğin komünizmle mücadelesinde yanlarında olduklarını tel
mih etmiştir. 8 3 Milli Işık dergisi yayın hayatına başlarken de
vam etmekte olan TKMD kongresine selamlarını yollayarak
birlik ve beraberlik temennilerinde bulunmuştu . 84 TKMD'nin,
tartışmalara sahne olan Dördüncü Büyük Kurultayı Nisan ayı
nın son iki gününde lzmir'de yapılmıştı. Darendelioğlu, ken
disi başkan olmak istemediği için lstanbul'da milliyetçilerin
önde gelen isimleriyle görüşerek onlara başkanlık teklifi yap
mıştı. Bu isimler, teklifi reddetmişlerdi. Darendelioğlu , bu se
fer şansını lzmir'de denemişti. O sıralarda lzmir'de doktorluk
yapan Saffet Solak, kendisine gelen teklifi şu şekilde açıkla
mıştır: "Darendelioğlu , 'ben bir üniversiteliye bu vazifeyi ver
mek isterim. Dernek faaliyeti daha parlak olur,' dedi . O za
man beni gösterenler oldu . 'Yapar mısın?' dediler. 'Yaparım,'
dedim. "85 Kurultay' da diğer bir aday Ihsan Koloğlu idi. Sağcı
basın kongreye dikkat kesilmişti. Kongrede aday olmadığı hal
de Yeni lstanbul , Darendelioğlu'nu ; Yeni Sabah ve Bugün gaze
teleri ise Saffet Solak'ı desteklemişti. Kongre siyasi parti ve as
kerin de ilgisine mazhar olmuştu . CKMP lideri Alparslan Tür
keş, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Necdet Uran , Do
nanma Komutanı Koramiral Celal Eyiceoğlu ve Yedinci Ko
lordu Komutanı Faruk Güventürk birer telgraf göndermişler
di. Kongre'ye AP'li Ulaştırma Bakanı Saadettin Bilgiç de katıl
mış ve bir konuşma yapmıştı. 86
301
Sıra kongre başkanının seçmeye geldiğinde salonda tansiyon
artmıştı. Çünkü başından beri aday olmak istemeyen Darende
lioğlu , tüm ısrarlara rağmen Saffet Solak'ın lehine, hakkından
feragat ettiğini ifade etmişti. Bunun üzerine bir kısım delege
ler oy kullanmadan çıkmak istemişlerse de Darendelioğlu bu
na mani olmuştu. Başkanlık yarışında, yukarıda değinildiği gi
bi, Saffet Solak ve Ihsan Koloğlu yer almıştı. Yarışı, Saffet Solak
kazanmıştı. 87 Solak'ın kazanmasıyla dernek, tamamen AP'nin
kontrolüne girmiştir. CKMP taraftarları tedricen TKMD'den
uzaklaşmışlardı. 88
TKMD, antikomünist dernekler içerisinde en çok tartışı
lanlardan birisidir. Onu tartışmalı hale getiren temel saik ar
kasındaki güçtür. Bu güç de ABD'dir. Derneğin başkanlığı
nı yapmış ve dernekte aktif görev almış kişiler yıllar sonra ,
ABD'nin TKMD'ye maddi destek sağladığını adeta itiraf e t
mişlerdir. Bu isimlerden birisi, derneğin, Darendelioğlu'ndan
sonraki genel başkanı olan Saffet Solak, verdiği bir röportaj
d a ABD'nin desteğine dair şunları söylemiştir: "Komünizmle
Mücadele Derneğini Ülkücü zihniyet kurdu (. . . ) Ondan son
ra onlar kendi hizmetlerinin reklamlarını yapmak için uğraş
maya başladılar. Ve Amerika onlara yardım yaptı. "89 Saffet So
lak'ın sözlerini teyit eden gazeteci Gökhan Hacır, kaynak be
lirtmeden, ABD'nin derneğe yardımını şu cümlelerle ifade et
miştir: "Amerikan etkisi ve desteği o kadar açıktı ki kimi şu
belerin açılışında masa sandalye alacak para bulunamayınca
Amerikan elçiliğine gidiliyor ve oradan alınan parayla dernek
binası döşeniyordu . "90
TKMD'yi ilginç kılan başka bir özellik daha sonra Türki
ye'nin gündemine oturacak olan Abdullah Öcalan ve Fethullah
Gülen'in dernekle sıkı fıkı olmalarıdır. Öcalan, 1960'lann ikin
ci yansında Ankara'da Tapu Kadastro Meslek Lisesi'nde okur-
87 A.g.m., s. 7.
88 Ert uğrul Meşe, ıı.g.e. , s. 1 70 .
89 http://www . cevaplar.org/index. php ?content_view=5493&ctgr_id=9 1 . (E. T.
29.07.20 1 7)
90 http://www.aksam.com. tr/gunceVkomunizmle-mucadelede-yetisip-bugune
damga-vurdular--35622h/haber-35622. (E.T. 3 1 .07.20 1 7) .
302
ken TKMD'nin faaliyetlerine katılmıştır.91 O yıllarda Öcalan'ın
gittiği bir yer daha vardır. O da Refik Korkut'un önderlik ettiği
Türkiye Fikir Ajansı idi. Ajans TKMD'nin kontrolünde bir ku
ruluştu. Korkut, aynı zamanda Komünizmle Mücadele Derne
ği üyesiydi ve derneğin yayınlarını basıyordu.92 Konumuza ge
ri dönersek Avni Özgürel, Öcalan'ın Fikir Ajansı ile ilişkisini şu
şekilde anlatmıştır:
303
mişlerdi. 96 Sıkıyönetim kararının kaldırılmasından sonra cılız
bir şekilde faaliyetlerine devam eden TKMD 1977 yılında ken
dini feshetmiştir. 97
304
gelen (yurtiçinde ve yurtdışında) Razgrad gibi olayların kar
şısında gösterdiği aşırı milliyetçi tepki nedeniyle 1936 yılında
kapatılmıştır. lkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Cemiyetler Ka
nunu'ndaki değişiklik ile 1 946 yılında MTTB tekrar kurulmuş
tur. MTTB'nin bu dönemde beslendiği ana kaynak milliyetçilik
ile birlikte İslamcılık olmuştur. Zira, Soğuk Savaş döneminde
uluslararası platformda "düşman" ilan edilen komünizm kar
şıtlığında zikredilen bu iki ideolojik yapı birleşmişlerdi. İslam
cılık ile Türkçülük aynı kap içerisinde meze olmuşlardır. He
men hemen aynı kaynaktan beslenmişlerdi. MTTB'nin milliyet
çi ve İslamcı çizgide faaliyet yürütmesi 27 Mayıs 1 960 tarihine
kadar devam etmiştir. 1 960 ile 1 965 yılları arasında sol cenah
MTTB'de etkin olmaya başlamışsa da , 1 965'ten sonra Rasim
Canisli, İsmail Kahraman ve Burhanettin Kayhan döneminde
aşama aşama "aşırı" ve "tepkisel" milliyetçilikten uzaklaşmaya
başlamış, Islamcı söylem ve faaliyetler hakim olmaya başlamış
tır. Seküler/laik milliyetçilikten arındırılmaya çalışılmış, tarih
sel figürlerle manevi haz alınmaya çalışılmıştır. Dini söylemin
dozaj ı arttırılmıştır.
Ziya Gökalp'in, "Vatan ne Türkiye'dir ne Türklere Türkistan/
Vatan büyük ve müebbet ülkedir: Turan" diye işaret ettiği Tu
ran muhayyilesi Soğuk Savaş döneminde antikomünizmin bir
parçası olarak çok sık işlenmiş ve solcuların dikkati çekilme
ye çalışılmıştır. Komünizmle mücadele eden dernekler, siya
sal iktidarlar ve devlet ile muvazaalı ilişki içerisinde olmuş ve
faaliyetlerini serbestçe yerine getirmişlerdir. lslam ve milliyet
çilik komünizme karşı münbit bir kaynak oluşturmuştur. Ko
münizm karşıtlığı, yeni okumalar sonucu ortaya çıkarılmış bir
şey değildi. Antikomünistler, kendilerini otokton olarak gör
müşlerdi. Buna karşın, Kemalizm ve sol düşüncenin, Batıcılığa
dayandığını ileri sürerek mahut iki düşünceyi "yabancı" olarak
görmüşlerdi. Antikomünizm, hemen hemen tüm kültürel faa
l i y etle r i ne yön veren , onları diri tutan ve kökenini mazide ara
dıkları bir eylem olmuştur.
305
Milli Tü rk Talebe Birliği'nin antikomünist faaliyetleri
99 Milli Türlı Talebe Birliği 52. Dônem Faaliyet Raporu, lstanbul, 1975, s. 28; Do
ğan Duman, Serkan Yorgancılar, Türlıçülülıten lsldmcı lıga Milli Türlı Talebe
Birliği , Vadi Yayınlan, Ankara, 2007, s. 68.
306
le mücadele" olmuştur. Özellikle Soğuk Savaş döneminde mil
liyetçilik ve İslamcılığı harmanlayarak komünizme karşı aktif
bir pozisyon almıştır. Bunu yaparken de lslam, tarih ve kon
jonktüre! siyasi süreç en güçlü dayanağı olmuştur. MTTB, ko
münizmle mücadelenin uluslararası nitelik kazandığı düzlem
de ve Türkiye'de de siyasi iktidar ile muhalefetin üzerinde mu
tabık kaldığı ortamda, toplantılar yapmış ve bildiriler dağıt
mıştı . MTTB Hukuk Derneği 10 Aralık 1 947 tarihinde "Ko
münizmle Mücadele Beyannamesi" yayınlamıştı. Yayınladık
ları beyannamede ilgi çeken maddelerden bir tanesi şu olmuş
tur: "Zaman zaman ortaokul, lise ve hatta ilkokul talebelerine
milliyetçilik ideolojisini benimsetmek için kolay anlaşılır bro
şür hazırlamaktır. " 1 00 Beyannamenin yayınlanmasını mütea
kip MTTB'nin iki tane de toplantısı göze çarpmaktadır. 12 Ara
lık 1 94 7 tarihinde Eminönü Halkevi'nde MTTB'nin yaptığı top
lantıda, Ahmet Kabaklı, komünistler için, "kendi tarihlerinden
utanan, kendi cüceliklerinden dolayı acı çeken, milliyetçi genç
lerin yolu üzerine çıkmış birer manyak," ifadelerini kullanmış
tı. Kabaklı'nın yorumunda Türk sağının komünizme yekün ba
kışını görmek mümkündür. Cumhuriyet'in kuruluşundan iti
baren devletin güvenlik güçleri ile komünizmle mücadele etti
ğini, bundan sonra kendilerinin de belli bir mücadele yöntemi
seçecekleri belirtilmiştir. Aynca komünizmle mücadelenin sü
rekliliğine de vurgu yapılmıştır. MTTB TIP Derneği adına ko
nuşan Şank Öbüt ise, komünist faaliyetlere karşı gençlik ve
milletin ortak hareket etmesini önermiş ve yapılacaklar arasın
da, "ilk olarak, tarihe ortak bağlılık sayesinde milli birlik fikri
ni sağlam temellere dayandırmayı ve ikinci olarak, gelenekle
ri öğrenmek ve yaşatmak, son olarak ise temiz Türk dilini asil
Türk milletine vermeyi," saymıştır. 101
1 94 7 yılında sıkıyönetimin kalkmasından sonra, komünist
faaliyetlerin artabileceği tehlikesine karşı MTTB, yeni bir mü
cadele konsepti belirlemiş, bunu da İstanbul Gazeteciler Ce m i -
307
yeti'ne yazılı bir şekilde bildirmişti. 1 02 MTTB, komünizmle mü
cadele için Milli Eğitim Bakanlığı'na işbirliği teklifinde bulun
muştu. Okullarda öğretmenlerle koordineli çalışarak 1 03 sol fik
riyata eğilimli öğrencileri yakın markaja almak istemişti. MTTB
Hukuk Derneği, aldığı yeni karara göre, hem üniversite için
de hem üniversite dışında sola karşı akademik düzeyde faaliyet
alanının geliştirilmesini istemişti. Bunun için dernek bünyesi
altında "milliyetçi" dergi neşredilmesine karar verilmişti. Ay
nı şekilde, faaliyetlerin Anadolu'ya da aktarılması istenmiş ve
bu minvalde Bursa'ya bir temsilci gönderilmişti. 1 04 MTTB'nin
bu davranışı memnuniyetle karşılanmış olmalı ki derneğe İz
mir, Kütahya ve Konya'dan mücadele sürecine dahil oldukları
nı gösteren mektup ve telgraflar gönderilmişti. 1 05
MTTB'nin komünizmle mücadeleye yönelik ikinci toplantısı
24 Aralık 1 947'de Marmara Lokalinde yapılmıştır. Toplantıya
MTBB başkanı Reha lslam ve üyelerinin yanı sıra milletvekille
ri Reha Kurtuluş ve Cihad Baban da katılmışlardı . 1 06
Yukarıda anlatıldığı gibi Mart ayında DTCF'de milliyetçi öğ
renciler solcu hocaları protesto etmiş, Boratav'ın konferans ver
mesine fırsat vermemişlerdi . Öğrenciler, bundan sonra , Ulus
Meydanı'na gidip eylemlerine devam etmişlerdi. MTTB gençli
ği, işin peşini bırakmamış ve komünizmle nasıl mücadele edi
leceğini belirten bir bildiri yayınlamıştı. Bildiride, dünyada iki
düşüncenin, demokrasi ile komünizmin, mücadele halinde ol
duğunu ve kendilerinin demokrasi taraftarı olduklarını belirt
mişlerdir. Komünizme karşı mücadelede yayıncılık faaliyetleri
ön planda olmuştur. Karar verildikten sonra yapılan en hızlı ve
etkili işlerden birisi dergi yayınlamak olmuştur. Bunun haricin
de, kamusal alanda halka komünizmin ne olduğu ile ilgili bil
gi vermek misyon edinilmiştir. Bunu da önemli isimlere konfe
rans verdirmek suretiyle yapmışlardır.
310
palı ve silahlı hadiseleri "beynelmilel komünizm faaliyetlerinin
Türkiye uzantısı" olarak gördüklerini, ancak yetkililerin ken
dilerine "Türkiye'de komünist mi var, " cevabını verdiklerini,
MTTB'nin bu olaylarla ilgisi olmadığını belirtmişlerdi. MTTB,
"siyasi iktidarların anlaşılmaz ve şaşkın tavırları karşısında üç
beş dirayetli komutanın milletin tarihi misyonu için bu göre
vi yerine getirdiğini," 1 1 3 dile getirerek 1 2 Mart muhtırasını des
teklemiştir. 1 2 Mart muhtırasını hem sağcı hem de solcu ay
dınlar birbirlerine karşı desteklemişlerdi. Sağcılar da solcular
da muhtıranın nereye evrileceğini bilmedikleri için muhtıraya
destek vermişlerdi.
MTTB, aktif ve hareketli bir gençlik hareketi olmanın yanın
da, aynı zamanda eğitim kurumu hüviyetini taşımıştır. Üniver
sitelerde etkin örgütlenme içerisine girmişti. Anadolu'dan met
ropol kentlere eğitim veya başka amaçlarla gelen gençlerin sığı
nağı olmuştu . MTTB, inandığı değerleri her platformda savun
maya çalışmıştır, sokak bunlardan biri olmasına karşın, müm
kün mertebe şiddetten, silahtan uzak kalmaya çalışmıştır.
1 1 4 Yiğit Akın, "Soldan Dönenlerin Sol Eleştirisi: Aclan Sayılgan" , Türhiye'de Si
yasal Düşünce: Sol (Ed. Murat Gültekingil) , tletişim Yayınlan, lstanbul, 2007,
s. 989.
312
olur. Bu minvalde bahsedebileceğimiz ilk isim, Vedat Nedim
Tör'dür. Vedat Nedim, 1976 yılında yayınladığı anılarında Ko
münist Parti'den neden ayrıldığını çok kısa bir şekilde gözler
önüne sermiştir. Soldan gelen tüm itham, suçlama ve şeytanlaş
tırmalara karşın, belki de polemiğe mahal vermemek için, de
taylandırmadan, "ben sadece vicdanımın emrettiği yoldan yü
rümüştüm. Doğruluğuna inanmadığım birtakım gösteriş ha
reketlerine körü körüne sürüklenmektense partiden ayrılma
yı tercih etmiştim," 1 1 5 cümleleriyle geçiştirmiştir. Yalçın Kü
çük'ün itirafçılıkla ilgili önemli bilgiler içerdiği, ltirafçılann lti
rajlan TKP Pişmanlan isimli kitabında 1927 yılında TKP'yi faş
eden Vedat Nedim'i "Türkiye'nin ilk ve şimdiye kadar sapta
nabilen en büyük itirafçısı," 1 1 6 olarak ilan etmiştir. Şevket Sü
reyya Aydemir, Suyu Arayan Adam isimli kitabında kendi ha
yat hikayesini anlatırken 1 927 yılı komünist tevkifatından son
ra , hapishanede yaşadığı hayal kırıklığı akabinde kendi ayrı
lış hikayesini şu şekilde anlatmıştır: "Tanıdığım ve tanımadı
ğım birçok eski yoldaşlarla (. . . ) görüşleri ve yolları birbirinden
ayrılmış (. . . ) eski arkadaşlarımla sükunetle vedalaştık. Yolları
mız artık ayrılıyordu. " 1 1 7 Böylelikle Aydemir, kurucu ideoloji
nin korunaklı duvarlarına sığınmış, devrimin sadık bir hizmet
karı olmak için ilk adımı atmıştı. Komünizmden dönen Kadro
cular, bu çalışmada zikredildiği şekilde antikomünist olmamış
lardır. Kemalizme meyletmişlerdi. 1 1 8
Sayılgan, 1924 yılında lzmir'de dünyaya gelmiştir. lzmir'de
ilk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra 1942 yılında girdi
ği Ankara Devlet Konservatuvan'nı 1 948 yılında bitirmiştir. Sa
yılgan, 1 947 yılında TKP'ye üye olmuş, ancak 1952 Eylül'ün
de tutuklandıktan sonra, 1953 yılında, TKP'den tamamen ay-
1 15 Vedat Nedim Tör, Yıllar Böyle Geçti, Milliyet Yayınlan, lstanbul, 1 976, s. 10- 1 1 .
1 1 6 Yalçın Küçük, ltirafçılann itiraftan TKP Pişmanlıhlan, Tekin Yayınevi, Anka
ra, 1 988, s. 40.
1 1 7 Şevket Süreyya Aydemir, Suyu Arayan Adam , Remzi Kitabevi, İstanbul, 1965,
s. 434-435.
1 18 Şevket Süreyya Aydemir ve Vedat Nedim Tör'ün dönüşümü için bkz. Temu
çin Faik Ertan , Kadrocular ve Kadro Hareketi (Görüşler, Yorumlar, Degerlen
di nneler), TC Kültür Bakanlığı Yayınlan, Ankara, 1 994, s. 38-39 ve 42-43.
31 3
rılmıştır. Sayılgan cezaevinden çıktıktan sonra, TKP'den ayrı
lış hikayesini ve Türk solunun tarihini yazmaya koyuldu. Yaz
dıklarında, hayal kırıklıklarını, TKP'nin içindeki bitmek bilme
yen kavgaları, tartışmaları, ithamları ve galiz suçlamaları göre
biliyoruz. Komünizmle mücadelenin amacına matuf bu eserler,
Türkiye' de antikomünist mahfillere epey ilham kaynağı olmuş
tur. Sayılgan sadece kitap yazmamıştır. Bir de Türkiye'de ko
münist faaliyetleri anlattığı çeşitli konferanslar vermiştir. Örne
ğin, 13 Ağustos 1962'de MTTB'de , 1 7 Şubat 1963'te Türk Oca
ğı'nda ve 22 Aralık 1 962'de Türk-lş'in düzenlediği "Komüniz
mi tel'in mitingi"nde konuşma yapmıştır. Bunun haricinde An
kara Radyosu'nun antikomünist programlarına konuşmacı ola
rak katılmış ve de ABD tarafından desteklenen Sovyetler Birli
ği'ni Öğrenme Enstitüsü'nün düzenlediği panele katılmıştır. 1 1 9
Sayılgan, her ne kadar Türk solu içerdiği bilgilere temkin
li ve septik yaklaşsa da, Türk soluna dair bir literatür meyda
na getirmiştir. Birebir tanıklığa dayalı ve zengin kaynakçaya sa
hip bu eserler, Türk sol tarihine ilişkin ilk derli toplu metin
lerdir dense yeridir. Türkiye'de Sol Hareketler isimli kitabı bu
minvalde değerlendirilmelidir. Sayılgan'ın en kapsamlı, özel ar
şiv, hatırat, basın ve sözlü çalışmaya dayalı Türkiye'de Sol Ha
reketler isimli kitabı yazarın düşünce dönüşümü ile paralel ol
muştur. Kitabın ilk baskısı 1 968 yılında, Mete Tunçay'ın Tür
kiye'de Sol Akımlar ( 1 967) ve Fethi Tevetoğlu'nun Türkiye'de
Sosyalist ve Komünist Faaliyetler (1 91 0-1 960) isimli çalışmala
rından sonra yayınlanmıştır. Sayılgan'ın kitabı yazdığı dönem
de Sovyet Rusya ile Türkiye ilişkileri normalleşmiş durumday
dı. Bunun etkisi ile olsa gerek, anti-komünist diğer birçok ese
rin, Sovyetler'de yaşayan Türklere dair yaptığı ajitasyonu yap
mamıştır. Antikomünist bir refleks gösterse de onlara oran
la daha usturuplu bir yöneteme başvurmuştur. Yine de kendi
ni bundan tamamen sıyırdığını söylemek güçtür. "Solun gizli
ajandası" , "komünist taktik" vb. kavramlar kullanmaktan ken
dini alamamıştır. Ancak Sayılgan'ın, şikayet ettiği şey, TKP'nin
1 1 9 Daha ayntılı bilgi için bkz. Aclan Sayılgan, Yakın Tehlike Komünizm, Kardeş
Matbaası, Ankara, 1 963 ; Yeni Istanbul, 7 Kasım 1 962.
314
Türkiye gerçeğinden uzaklaşarak Komintern'in, Moskova'nın
etkisine ziyadesiyle girmiş olduğu iddiasıdır. Örneğin diğer an
tikomünistler gibi o da Sovyet yardımlarından bahsetmiş, an
cak Sovyetler'in "tek amacının" komünizmi Türkiye'ye empoze
etmekmiş gibi bir hezeyanın içine düşmemiştir. Aslında Sayıl
gan'ı Türkçü antikomünistlerden ayıran bir diğer özelliği, aşa
ğıda zikredilecek olan metinlerinde dış Türkler konusuna ne
redeyse hiç temas etmemiş olmasıdır. Sayılgan'ın dış Türkle
re değindiği yegane yer, SSCB ve Sultan Galiyev isimli kitabı
dır ki, burada da sathi bir şekilde mevzuyu geçiştirmiştir. Sayıl
gan, Galiyev'den, Rus sömürgeciliğinden kurtulmak için Mark
sizm'e yaslanan, bununla birlikte "Mazlum milletlerin, bilhassa
Asya Türklerinin Rus sömürgeciliğinden kurtulmaları için sa
vaşmış ve bu uğurda hayatını vakfetmiş" 1 20 milli bir komünist
portresi çıkarmıştır. Bu kitabında millici komünist olunabile
ceğini ortaya koyduğu için, sağcılar tarafından "Rusçu komü
nistlikle" itham edildiğini ifade etmiştir. 1 2 1 Bu vesileyle belirtil
meli ki, Soğuk Savaş yıllarında komünizmin her türlüsüne kar
şı olan Türk sağı ise neredeyse Sultan Galiyev'e hiç temas etme
miş, onların ilgisini çekmemiştir. Türk antikomünistleri, Ga
liyev'in Marksist oluşundan ötürü , ondan uzak durmuşlardır.
Ondan ilk defa bahseden Sayılgan, burada bir istisnadır. Sultan
Galiyev'in tezlerini kendisine yakın bulmuştur. Ancak "millici
komünist olunabileceği" tezinden ötürü , "kendini perdeleyen
kripto komünist" ithamından da kaçamamıştır.
Sayılgan'ın, literatürde pek zikredilmeyen müstear isim
le yazdığı eserleri de mevcuttur. Bunlar; Zeynep Türkmen is
miyle Türk Milli Birliği ve TKP, Tahsin lskeçeli olarak Yunanis
tan Buhranı ve de lsmail Yalçın müstear isimle Komünist Cep
he Eylemleri ve Taktikleri ( 1 987) ve TBKP'nin "Ôznesi" Nesnesi
( 1 988) isimli kitapları kaleme almıştır.
Sayılgan'ın komünizmden "dönüş hikayesi" olarak da oku
nabilecek literatürün bir kısmı , 1 960'h yılların ilk yarısından
itibaren Yeni lstanbul gazetesinde tefrika edilmiştir. Sayılgan,
1 20 Aclan Syaılgan, SSCB ve Sultan Galiyev, Mars Matbaası, Ankara, 1 967, s. 25.
1 2 1 Aclan Sayılgan, Kabahat Kimde? (Çehreler), Uygar Yayınlan, 1 989, s. 3.
31 5
romanlarını mahut gazetede yayınladığı yıllarda gazetenin sa
hibi Gökhan Evliyaoğlu'dur. Bu vesileyle belirtilmeli ki antiko
münist olan Evliyaoğlu'nun, Su Uyur Komünist Uyumaz122 is
miyle bir kitabı da vardır. Komünistler, mütemadiyen gazete
nin hedefinde yer almıştır. Neredeyse her sayının birinci sayfa
sında komünizm tehlikesine dikkat çekilmiştir. Gazetenin ya
zar kadrosunda Türk sağının müsmir kalemleri yer almıştır.
Başyazılarını Evliyaoğlu'nun yazdığı gazetede Tekin Erer, Ali
Fuat Başgil, Osman Turan, Cahit Okurer, Mehmet Turgut, Ta
rık Buğra, Sezai Karakoç, Safiye Erol, Fethi Tevetoğlu , Necdet
Sançar, Halide Nusret Zorlutuna, Necip Fazıl Kısakürek, Ga
lip Erdem, llhan Darendelioğlu , Nurettin Topçu ve daha bir
çok isim bu mecrada yer almıştır. Sayılgan, 5 Aralık 1 962 tari
hinden itibaren inkar Fırtınası: Türkiye'deki Komünist Faaliyet
lerin iç Yüza123 serlevhası altında yazılar yazmıştır. inkar Fırtı-
316
nası'ndan sonra Komuna'yı neşretmiştir. Sayılgan'ın yazı dizi
si dışında da antikomünist mahiyette metinleri vardır. Türki
ye Buhranı, Kapitalizm ve Sosyalizm Çığlıklan veya Arap Sosya
lizmi-Komünizmi ve Bizim Mahutlar bu yazılara sadece birer ör
nektir. Sayılgan'ın dışında, yukarıda zikredilen isimlerin tama
mı antikomünist mahiyette metinler neşretmişlerdir. Keza ko
münizme dair çeviri yazılar da yayınlanmıştır. Örneğin Mu
zaffer Soysal, W. Kolarz'ın Sosyalizmin Anatomisi isimli kitabı
nı ilkin burada yazı dizisi şeklinde neşretmiştir. Yine Milovan
Djilas'ın Stalin'le Konuşmalar isimli eseri, eski DP Milletveki
li Cevdet San tarafından tefrika edilmiştir. Bir de 'M .Y.' kısalt
ma ismiyle Dünyayı Saran Büyük Tehlike: Komünizmin Bugün
kü Umumi Görünüşü tercüme ederek yazı dizisi halinde yayın
lanmıştır. Ve son olarak Gotthard jaschke'nin Türk-Rus Müna
sebetlerinde Komünizmin Rolü (1 91 9-1 922) Nevzat Yalçıntaş'ın
çevrisiyle yayınlanmıştır.
Sayılgan, Yeni lstanbul 'daki köşesinde ifade ettiğine göre, onu
inkar Fırtınası'nı yazmaya iten saik, eski komünistlerin, ko
münizmi reddiyelerinin anlatıldığı Richard Crosmann'ın, yu
karıda zikredilen kitabı olmuştur. 1 24 Kendisi , inkar Fırtına
s ı 'nı, komünizmden habersiz, ancak arayış içerisinde olan bir
gencin, idarecilerin vurdumduymazlığı yüzünden komünizm
le tanışmasının "hazin hikayesi" olarak tasvir etmiştir. 1 25 Sa
yılgan, lzmir'deki çocukluk günlerinden başlayarak, 1 944 yı
lında Ankara'ya gelişini, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Anka
ra'da sol faaliyetleri, Raci Dinçer'in onu TKP ile tanıştırma sü
recini ve 1 95 1 - 1 95 2 tevkifatını anlatmıştır. Sayılgan'ın ken
di ifadesine göre, komünizmle 1 94 3 yılında ilgilenmeye başla
mıştır. Gençlik yıllarında komünizmi "Sovyet Rusya emperya
lizminin yayılma silahı" olarak gördüğünü ifade eden 1 26 Sayıl
gan'ın bu fikirleri, inkar Fırtınas ı 'ndan sonra, yine aynı gazete
de tefrika ettiği Komuna'da iyice pekişmiştir. Antikomünist dü-
1 24 Aclan Sayılgan, lnhdr Fırtınası, Ülke Yayınları, lstanbul, 1 962, s. 2 1 8; Yeni ls
ıanbul, 14 Ocak 1962
1 25 Aclan Sayılgan, Komuna, s. 6.
1 26 Aclan Sayılgan, lnhdr Fırtınası, s. 20.
31 7
şüncesinin kökenini Türklere mal eden Sayılgan, Türklerin ko
münizm nefretini Osmanlı'nın Ruslarla yapmış olduğu 1 76 sa
vaşa bağlamıştır. TKP'nin, Sovyetler'in Türkiye'den toprak ta
lebine yönelik olarak kullanıldığını dermeyan eden Sayılgan,
bu iddiasını tarihten bir örnekle de desteklemiştir. O da şudur:
Çarlık Rusya'sının Osmanlı'nın iç işlerine karışmak için gayri
müslim tebaayı kullanmasıdır. Dolayısıyla Soğuk Savaş yılların
da "komünizm=Moskofluk" formülasyonunun iştikak edilme
si garipsenmemeli. Sayılgan'ın, serinin devamı olarak görülebi
lecek diğer eserleri, hayali isimler kullandığı ama gerçeğe teka
bül eden olaylardan bahsettiği için, bu isimlerin kim olduğunu
tahmin etmenin hiç de zor olmadığı Tutuklama ve Deprem isim
li kitaplarıdır. Örneğin, her iki romanda "Kanavas" diye bahset
tiği kişinin, içinde bulunduğu olaylar zincirinden, Zeki Baştı
mar'ın olduğunu rahmin etmek zor değil. Zaten Komuna' da ona
neden Kanavas dendiği komprime bir şekilde anlatılmış. 1 27 Sa
yılgan, Deprem'de 27 Mayıs ile 12 Mart'ın perde arkasını, ikti
dar mücadelesini merkeze alarak ancak çoğu zaman kronolo
jinin dışına çıkarak kendisini (Mehmet Kostak) 1 28 anlatmıştır.
Burada hapse giriş sürecini ve hapisten sonraki yaşam mücade
lesi ile birlikte "Demir" diye bahsettiği Dündar Taşer'i, Dursun
Önkuzu cinayetini, "Ali Ağabey" olarak anlattığı Mihri Belli'nin
1 944 yılında Süleymaniye Camisine asmaya çalıştığı "Saracoğ
lu Faşisttir ! Faşizm ve Vurgunculukla Savaş - Savaş Cephesi"
pankartı sonrasında gelişen olaylan, Basri Alperen diye okuyu
cuya betimlediği Hasan Basri Alp'ın Sansaryan Han'daki intiha
n ve son olarak Hasan Mahir olarak anlattığı Mahir Çayan'ın
devrimci hikayesini okurla buluşturmuştur. Sayılgan, hem Dep
rem'de hem de Kabahat Kimde? Çehreler isimli kitaplarında 27
Mayıs'ı ve 1 2 Mart'ı yapanların memlekete "demokrasi getirece
ğiz" vaadiyle yola çıktıklarını ancak geriye sadece "acı" bırak-
127 Aclan Saylgan, Komuna, s. 1 7 ; Aclan Sayılgan, Dünyayı Saran Tehlike Anarşist
Harclıetler ve Tedbi rleri , Kardeş Matbaası, lstanbul , 1 9 7 3 , s. 86.
1 28 Deprem romanında Mehmet Kostak, l 950'lerin ikinci yansından itibaren Ege
men gazetesinde çalışmıştır. Sayılgan, gazetenin ismini değiştirmiştir. Gazetenin
gerçek ismi Hdkim iyet'tir ve Sayılgan, Hamiyet'te 1956- 1960 yıllan arasında ça
lışmıştır. Aclan Sayılgan, Aydınlık Savaşı, Doğuş Matbaası, Ankara, 1 960, s. 3 .
318
tıklarım ifade etmiştir. 1 29 Deprem'de 195 1 - 1 952 tevkifatında an
lattıklarından, yaptıklarından hiçbir şekilde pişmanlık duyma
dığı, ancak kendisini en fazla üzen durumun, eski arkadaşların
kendisini "hain" ilan etmeleri ve "Kendilerini benim ele verdi
ğim yalanına inanmaları" olarak belirtmiştir. Keza milliyetçi ke
simin de kendisini "eski komünist" diye dışlamalarından dertli
dir. 1 30 Sayılgan, antikomünistliği tescillendiği süreçte Ali Ihsan
Göğüş'ün 1 3 1 çıkardığı Kim dergisi tarafından "komünizm pro
pagandası yapıyor" suçlamasına maruz kalmıştır. 1 32 Diğer yan
dan solcuların polis, ajan, itirafçı gibi ithamlarına maruz ka
lan Sayılgan'ın kendisi de başkaları hakkında, örneğin Mela
hat Türksal için, bulunmuştur. 1 33 Bu eserlerin tamamında Sa
yılgan, kendi hayat hikayesini ve düşünsel dönüşümünü mer
keze alınarak Türkiye'nin politik meselelerini anlatmıştır. Sayıl
gan'ın buradaki temel meselesi, 1 95 1 - 1952 tevkifatından sonra,
kendisine yöneltilen suçlamaların mahiyetini izah etmektir. Bu
dört eser, hemen hemen aynı konu etrafında dönmüştür.
Sayılgan, 195 1 - 1952 tevkifatında diğer komünistlerin "yüz
de 98'i" gibi Raci Dinçer'in de elli sayfalık ifşaatta bulunduğu
nu ve Dinçer'in, "bu herifler (yani komünistler) maceraperest
birer serseriden başka bir şey değiller, " dediğini aktarrnıştır . 1 34
Sayılgan'a göre, meşhur 195 1 - 1952 tevkifatında komünistlerin
neredeyse tamamı itirafta bulunmuştu . Polisin, kendisine Ka
muran Baştuj i'nin, Kemal Bekir Özmanav'ın, Turan Tuna'nın
ve Faruk Ural'ın itiraflarını okuduğunu belirtmiştir. Keza Or
han Suda da anılarında, Zeki Baştımar'ın verdiği yüzlerce say
fa ifadeden ötürü, TKP'nin lider kadrosunun yakalanmasına se
bebiyet verdiğini ifade ediyor. 1 35 Sayılgan, Ruhi Su, Ulvi Uraz
1 29 Aclan Sayılgan, Deprem, Altınküre Yayınlan, Ankara, 2002, s. 63; Aclan Sayıl
gan, Kabahat Kimde ? (Çehreler) , s. 1 3 , 89.
1 30 Aclan Sayılgan, Deprem, s. 69.
1 3 1 Ali Ihsan Göğüş, Gazianteplidir. Gazetecilik yapmıştır. Hasan Celal Güzel'in
dayısı ve bir dönem Okay Gönensin ile evli olan Zeynep Göğüş'ün de babasıdır.
1 3 2 Aclan Saylgan, inkar Fırtınası, s. 2 1 6.
1 33 Aclan Saylgan, Komuna, s. 59.
1 34 Aclan Saylgan, lnkd r Fırtınası, s. 63.
135 Orhan Suda, Bir Ômrün Kıy ıla n nda , Alkım Yayınlan, İstanbul, 2004, s. 96.
319
ve Ömer Lütfi Tunçay'ı koruduğunu, ancak polisin kendisine
Ömer Lütfi Tunçay'ın Ankara'daki hücre faaliyetlerini açığa çı
kardığını söylemiştir. Hem Komuna'da hem de Deprem'de Ul
vi Uraz'ın, sorgu hakimine gözyaşları içerisinde nedamet geti
rerek bütün faaliyetleri anlattığını, daha sonra da Uraz'ın, ka
rısına, kendisini Sayılgan'ın ele verdiğini söylediğini yazmış
tır. Bu ithamlara şerh koyan Sayılgan, böyle bir şeyin söz ko
nusu olmadığını ifade etmiştir. 1 36 Tutuhlama'da "Dr. Semra" di
ye anlatılan Sevim (Tarı) Belli'ye, 1. Şube Müdürü'nün "Saka
lı Şerif yedik bu öğleyin siz ne yediniz" sorusunu yönelttikten
sonra, Belli'nin çözüldüğünü belirtmiştir. "Sakalı Şerif' Marsil
ya'da buluşma parolasıydı. 1 37 Sayılgan, Dr. Semra (Sevim Belli)
ile Mahir'in (Mihri Belli) , sık sık tuvalete çıkmalarından şüphe
lenen polisin, ikilinin, birbirlerine bıraktıkları mektupları alıp
fotokopisini çektikten sonra, yerine bıraktığını ifade etmiştir.
Bu mektuplar alelade aşk mektupları değildi. Mektuplarda gizli
Komünist Parti ile ilgili bilgiler de yer aldığından polis bu bil
gilerden epey istifade etmişti. 1 3 8 Sayılgan, tevkifat başladıktan
yaklaşık bir sene sonra tutuklanmıştı. Dolayısıyla kendisi tev
kif edilinceye kadar her şey açığa çıkmış oluyordu . Kendisine
yöneltilen "dönek" ve "itirafçı" suçlamalarına şu şekilde cevap
vermiştir: 139
320
ta bulunmalıyım: Kendimi, iflas etmiş ve memleket gerçekle
ri, sevgisi ile zerrece ilgisi olmayan komünistlere karşı savunu
yor değilim. Durumu ortaya koymak istiyorum. Zira pek çok
milliyetçi, hatta fanatik komünist düşmanı vatanseverler bili
rim ki, beni komünizmden dönmüş biri olarak değil de bir va
kitler siyasi polisin bir ajanı olarak partiye girmiş ve ele vermiş
biri olarak tanırlar.
322
tir. 1 50 Sayılgan'a göre komünizm, Sovyetler'in, sömürge politi
kasını pekiştirmek için ortaya attığı bir doktrindi. Hemen ar
dından, Türk solcularını kastederek "her komünist vatan hai
ni midir" sorusuna yanıt aramış ve "pek azı müstesna, komü
nizme kayan pek çok kimse vatana ihanet olsun diye bu işe gi
rişmezler" sonucuna ulaşmıştır. Türkiye'de insanların komü
nist olmalarının altında yatan "psikolojik" ve "sosyolojik" se
beplere dikkat çekmiştir. 1 5 1 Sayılgan, komünizmi bünyeye yer
leşen bir virüs olarak tanımlamıştır. Ama hal çaresini, reçete
sini sunmaktan da geri durmamıştır. Örneğin ekonomik, sos
yal ve siyasal alanlarda yapılacak düzenlemelerin yanı sıra eği
tim olanaklarının iyileştirilme?i halinde insanların komüniz
me prim vermeyeceklerini düşünmüştür. Ona göre, bilinçli bi
risinin , günün koşularında komünist olması rasyonel değil
di. Ancak Türkiye'nin o günkü şartlarının insanları komüniz
me sürüklediğini ve "cahil" insanların komünizme "körü körü
ne" bağlandıklarını ifade etmiştir. 1 52 Komünizmin, Rus emper
yalizminin kılık değiştirmiş hali olduğunu söyleyen Sayılgan,
Türkiye'de sosyalizmle kendini perdelediğini bu nedenle sos
yalizme de "hayır" denmesi gerektiğini ifade etmiştir. Ona gö
re, sosyalizm ve komünizme karşı yegane çare, demokratik te
amülleri genişletmek ve demokrasiye daha fazla önem vermek
tir. 1 53 Türkleri, komünizme karşı diri tutan güdü, tarih şuuruy
du . 1 54 Diğer antikomünistlerden farklı olarak Sayılgan, Türk
solunun Sovyetler dışında, farklı kaynaklardan beslendiğini di
le getiren nadir kişilerden birisi olmuştur. ANT grubunun Fi
listin Halk Kurtuluş Cephesi ile yakın ilişkileri olduğunu, TH
KO'nun El-Fetih'ten silah temin ettiğini, bunun Türkiye'yi do
laylı olarak Sovyet peyki amacına matuf olduğunu ifade etmiş
tir. 1 55 Bu iddiaya şerh düşmek gerekiyor. Türk Sovyet ilişkile-
1 50 Aclan Sayılgan, SSCB Marksist Diyalektiğin Sonu, Şafak Matbaası, Ankara,
1 986, s. 3 1 -45.
1 5 1 Aclan Sayılgan, Komuna, s. 2 1 -22.
152 Aclan Sayılgan, inkar Fırtınası, s. 4 1 ,49 .
1 53 Aclan Sayılgan, a.g.e. , s. 325-236.
1 54 Aclan Sayılgan, Komuna, s. 1 2 .
1 5 5 Aclan Sayılgan, Dünyayı Saran Tehlike, s. 9 1 -92.
323
ri, 1 964 yılından itibaren rayına oturmuş, diplomatik ziyaret
ler en üst seviyede yapılmaya başlanmıştı. Sovyetler, tehdit ol
maktan çıkmıştı. Türk devleti anti-Sovyetçilik yapmayı bırak
mıştı. Demirel Hükümeti, Batılı müttefiklerden alamadığı nak
di yardımı, Sovyetler'den temin etmiş ve birçok fabrikayı Sov
yetler'in yardımıyla kurmuştu . Bu durumda hala, Sovyetler'in
Türkiye'yi peyk yapma stratej isinin devam ettiğini iddia et
mek rasyonel değildir. l 960'lı yılların ikinci yarısından sonra
ki Türk solunun faaliyetlerini başka bir bağlamda değerlendir
mek gerekiyor.
Sayılgan'ın yukarıda anlatılan dörtlü serinin dışında, bir seri
daha yazmıştır. Bunlar, Türkiye solu içerisindeki kavgaların ve
tartışmaların anlatıldığı Soldaki Çatlaklar ( 1 924- 1 966) , Solda
ki Bitmeyen Kavga ve Yeni Kavga Milli Demokratik Devrim Nedir
isimli çalışmalardır. Sayılgan, soldaki ayrışmanın çok erken ta
rihte ortaya çıktığını söyler ki, Türkiye sol tarihini, bir tür "hi
zip tarihi" olarak da görür. Her yeni hamle, solda yeni ayrış
maları tetiklemişti . Sayılgan bunun nedenini şu şeklide açık
lamıştır. Sol, enternasyonal olduğu için beynelmilel herhangi
bir ayrılık Türkiye soluna hemen aksediyordu . Bu ayrışmanın
ilk keskin çıkışını 1 946 yılında solcuların iki farklı parti kur
ması olarak görmüştür. Sayılgan'a göre, Şefik Hüsnü'nün kur
duğu TSEKP , Gizli Komünist Parti'nin legal versiyonu idi . 1 56
lkinci önemli nokta, Türk solunun "Moskovacı" ve "Pekinci"
diye ayrışmasıdır. Yön dergisi, "Kızıl Çin" hattına yönelirken,
Doğan Avcıoğlu , "Sovyetler ve Biz" serlevhası altındaki yazı
sında Sovyetler Birliği'ni büyük devletler "egoizmine" mahkum
ederken aynı zamanda Sovyetler'in 1953 yılına kadar sömür
geci olduğunu ifade etmiştir. Bu yazısında Avcıoğlu, Moskova
yanlısı olan TKP'yi de yermekteydi. 1 57 Çetin Altan, Akşam'da
ki (6 Nisan 1 966) köşesinde "Yakup Demir'in Amerikan aja
nı" olabileceğini ileri sürmüştü. Aynı zamanda Yön'de yazan 11-
han Selçuk da Cum huriye t ' te ki köşesinde "milliyetçiler Mosko
va uşaklarına uyanık davranması gerektiği , yabancı himayele-
1 56 Aclan Sayılgan, Soldaki Çatlaklar, Mars Matbaası, Ankara, 1 966, s. 14.
1 5 7 Aclan Sayılgan, a.g. e. , s. 38-39.
324
rine sığınmış siyasi partilerden Türk milletine hayır yoktur. İs
ter Amerika'ya şirin gözüksünler ister Rusya'ya şirin gözüksün
ler fark etmez," demişti . 1 58 Soldaki Bitmeyen Kavga'da soldaki
ayrışma daha detaylandırılmıştır. Örneğin 1930'larda TKP'nin,
Nazım Hikmet'i destekleyenler, Troçkistler, Hikmet Kıvılcım
lı'nın yanında yer alanlar ve Haydar Rıfat Yorulmaz grubu ola
rak dört gruba ayrıldığını ileri sürmüştür. 1 59 Bu ayrışmanın,
mütemadiyen devam ettiğini, 1 946 yılında TSEKP ve TSP şek
linde iki sol partinin kurulmasıyla iyice ayyuka çıktığını serde
der. 1 9 20'li yıllarda Sadrettin Celal Antel - Şefik Hüsnü Değ
mer ayrışmasını ve 1960'tan sonraki Baştımar-Mihri Belli kav
gasını ayrıntılı bir biçimde terennüm etmiştir. Sayılgan'ın be
lirttiğine göre yurtdışında yayın yapan Bizim Radyo'da Mih
ri Belli ile ilgili olarak TKP'ye ihanet ettiği ve 195 1 - 1952 tevki
fatında provokatörlük yaptığı ileri sürülmüştü. Mihri Belli bu
na cevap vermekte gecikmemiş, Baştımar'ın, 1 95 1 tevkifatında
"bir yığın vatanseverin en verimli çağlarında saf dışı edilmele
rinde büyük rol" oynadığını iddia etmişti . 1 60 Sayılgan yurtdı
şında çıkan TKP'nin yayın organı ile ilgili olarak hazırladığı ça
lışmasında Bizim Radyo 'nun yayınları ile Ant, Türk Solu, Yön,
Forum dergileri ile Cumhuriyet v e Akşam gazetesinin yayınla
rını karşılaştırmış, solcu yayınların paralelliklerini ve farklılık
larını faş etmiştir. Bizim Radyo, " Pekin" karşıtı yayıncılık yapı
yor ve hedefinde de Mihri Belli vardı. Bizim Radyo'nun iddia
sına göre, Türk Solu ve Aydınlık dergileri Çin tarafından finan
se edilmiştir. 1 61 Yeni Kavga'da Sayılgan, Mihri Belli ve TKP ara
sındaki tartışmayı farklı bir boyuta taşımıştır. Moskova grubu ,
yayınladığı MDD'nin Iç Yüzü ile Mihri Belli'yi demaske etmiş
ti. 1 62 TKP'nin broşüründe MDD, kalpazanlık, provokasyoncu
luk, antikomünist, anti-Sovyetçilik ve Maoculukla eş değer tu-
1 58 Aclan Sayılgan, a.g.e. , s. 39-40.
1 59 Aclan Sayılgan, Soldaki Bitmeyen Kavga, Ayşe Yayınlan, 1 970, Ankara, s. 10.
1 60 A d a n Say ı lga n , a . g c . s. 27-28.
161 Aclan Sayılgan, Korsan Radyolar Bizim Radyo ve Türkiye'deki Hoparlörleri ,
Kardeş Matbaası, Ankara, 1 969, s. 42-43.
162 Aclan Sayılgan, Yeni Kavga, Milli Demokratik Devrim Nedir, Ayşe Yayınları,
Ankara, 1970, s. 34.
325
tulmuştu. MDD'nin, Turancılık ve ırkçılık yaptığı serdedilmiş
ti. Ayrıca 195 1 tevkifatmda, likidatörlükle suçlanan Mihri ve
Sevim Belli'nin 56 sayfalık mektupla her şeyi askeri savcıya ifşa
ettikleri belirtilmiştir. 163
Yukarıda görüldüğü gibi Türk soluna savletlerde bulunmak
tan çekinmeyen Sayılgan, dünya milletlerinin "hürriyetini" ve
"var olma savaşını" antikomünizmde1 64 görse de Türk sağının,
komünizmle mücadelesine tenkitlerini yöneltmekten çekinme
miştir. Çünkü antikomünistler, kendilerine yabancı gördükle
ri hemen her şeyi komünistlikle itham edebiliyorlardı. Örneğin,
antikomünistlerin, Kadro dergisini Türkiye'de sol faaliyetler içe
risine dahil etmelerine itiraz etmiştir. Derginin komünist faaliye
ti içerisinde bulunduğuna inanmadığını belirtmiştir. 1 65 Keza Fa
kir Baykurt'un 1958 yılında kaleme aldığı Yılanlann Öcü roma
nının, okunmadan ve anlaşılmadan komünizm propagandası ya
pıyor suçlamasına maruz kaldığını, fakat kitabın, mülkiyet hak
kını savunduğu için komünistler tarafından tenkit edilmesi ge
rekirken antikomünistlerin bu görevi bilinçsizce üstlendiklerini
esefle zikretmiştir. Sayılgan, bu olayı milliyetçiliğin ve sağcılığın
yüz karası olarak görmüştür ki, "Türkiye'de solun akıllı kanadı
nın, akılsız sağcıların açtığı gediklerden girip serpildikleri" 1 66 ifa
desiyle o günlerin ortamını özetlemiştir. Sayılgan'ın, antikomü
nizme yönelik eleştirileri bununla sınırlı değildi. Mihri Belli'nin
MDD tezini ortaya attığı süreçte en büyük eleştirinin yine soldan
geldiğini, çünkü antikomünist neşriyatın, bu tür meseleleri an
layacak ve kavrayacak kapasitede olmadığını söylemişti. 1 67 Anti
komünist anksiyetenin temel meselesi "ulusal birlik" ve "Misak-
1 63 Milli Demokratik Devrim ve iç Yüzü, Uyan Yayınlan, s. 6, 32.
1 64 Aclan Sayılgan, Ansiklopedik Marksist Sôzlük Kavramlar Terimler Kurumlar,
Altınok Matbaası, 1 972, s. 5 .
165 Aclan Sayılgan, inkar Fırtınası, s. 32. Fakir Baykurt'un Yılanlann Ôcü romanı
film haline geldikten sonra tartışma alevlenmişti. 1 962 yılında filmin yayın
landığı Ankara Ulus Sineması'nda filmi izlemeye gelenler "yuh" , "kahrolsun
komünizm" sloganlarıyla filmi protesto etmişlerdi. Daha ayrı ntılı bilgi için
bkz. Tünaydın Demircioglu, Fakir Baykurt'un lçyüza, Altınoluk Matbaası, An
kara, 1 969.
1 66 Aclan Sayılgan, Deprem, s. 4 1 0-4 1 2 .
167 Aclan Sayılgan, Yeni Kavga Milli Demokratik Devrim Nedir, s. 24.
326
ı Milli" idi. Sayılgan, antikomünistleri, komünizmden ve sos
yalizmden haberi olmayan yan aydın olarak tasvir etmiştir. Ke
za komünizmi, "sol yumruk" kaldırmaktan "kırmızı renkten"
ve mitinglerde atılan sloganlardan ibaret sandıklarını beyan et
miştir. 1 68 Sayılgan, Albert Camus'un 1 944 yılında zikrettiği "an
tikomünizm diktatörlüğün başlangıcıdır," sözünden hareketle,
Fransa'da, Macaristan'da ve Bulgaristan'da antikomünizmin fa
şizmi beslediğini ve faşist politikacıların ülkelerini Nazilere tes
lim ettiklerini ifade etmiştir. Benzerinin Türkiye'de de yaşandı
ğını iddia eden Sayılgan, antikomünizmin faşistler ve mürteci
ler tarafından istismar edildiğini belirtmiştir. Komünizme kar
şı çıkarken aynı şekilde faşizme, totaliter rejimlere, doktrinlere
ve diktatörlüğe geçit verilmemesi gerektiğini ifade etmiştir. Fa
şizmin ve komünizmin birbirlerinden beslendiğine inanan Sayıl
gan, "demokrasi ahlakının itibar gördüğü, baş tacı edildiği top
lumlarda komünizm ve faşizm yanan bir mum gibi kendi kendi
ni eritir, yok eder," demiştir. 1 69 O süreçte, Türk sağında antiko
münizme yöneltilen cılız eleştiri, Sayılgan ve Topçu dışında çok
rastlanan bir durum değildi. Sayılgan, komünizmle mücadelenin
yanlışlarına dikkat çekmiştir. Ona göre, hemen hemen herkes
komünistlikle itham edilebilirdi. Mesele, tespit edilen komünist
lerin tevkif edilme meselesi olmadığını ve bu politikanın çözüm
olmadığını ifade etmiştir. Onun sunduğu reçete, komünizmin
beslendiği sosyal ve politik şartların ortadan kaldırılmasıdır. An
cak "Türkiye'de yetişmiş siyasetçileri yöneten gelenekler, maz
but ve sistemli bir komünizm mücadelesini sonuna kadar yürüt
meğe engel" olduğuna inanmıştır. 1 70
Sayılgan, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de l 960'ların
sonlarında rehin alma, diplomat kaçırma ve banka soyma yön
temlerine başvuran solun, kendisi gibi düşünmeyen ve kendi
taraflarında yer almayan hemen hemen herkesi faşistlikle, Mac
Cartycilikle suçladıklarını 1 7 1 ifade eder ki, bunun, sayısız ör-
327
nekleri vardır. Ancak, Sayılgan Amerika' da MacCartycilikte ile
ri gidildiği için bazı aydınların tedirgin olduğunu ifade etmiştir.
Benzeri durum Türkiye için de söz konusudur. 1 72
Sayılgan, 1 989 yılında Kabahat Kimde? (Çehreler) ismiyle bir
kitap kaleme almıştı. Bu kitapta Sayılgan'ın üslubu, l 960'lı yılla
rın metinlerine göre epey yumuşamıştır. 1960'lı yılların metin
leri, bir tür savunma mahiyetini taşımıştı. Ancak bu son kitabı
başka türden bir apolojiydi. Burada amacının, kimseden hesap
sormak olmadığını ifade etmişti. 195 1 - 1952 tevkifatından son
ra solun Deprem romanını yazdıktan sonra da sağın hışmına uğ
ramasından mütevellit kendini bir nevi "vatansız" ilan etmiştir.
Çünkü Deprem'de DP'yi eleştirmiştir. Bu eleştirisini Çehreler'de
daha da temellendirmiştir. DP döneminde Türkiye'de ABD'nin
etkisinin artmasından, yani ABD'lilerin bütün devlet kurumla
rına danışman, uzman, müşavir olarak yerleşmelerinden, dev
let yöneticilerinin "Amerikalılar diyorlar ki" , "Amerikalılar isti
yorlar ki" gibi şabloncu ifadelerle konuşmaya başlamalarından
ve Kore'ye asker gönderilmesinden şikayet etmiştir. DP döne
minde sanatsal ve kültürel olarak da yozlaşmanın hızla yayıldı
ğını, caz müziği, atonal müzik, soyut resim ve şiirin Batı'dan it
hal edilen reprodüksiyonlarla ortalığı kasıp kavurduğunu ifade
eder. Sayılgan, Solun 94 Yılı isimli kitabının dipnotlarında "özel
arşiv" diye ibare koyması onun, bu bilgileri polisten alıyor dedi
kodusuna neden olmuştur. Ancak kendisi bu durumu , lzmir'de
uzun yıllar hakimlik yaptıktan sonra DP'ye geçen Muhittin Ere
ner'den temin ettiğini ifade ederek açıklamıştır. 1 73
1 74 Mahmut Hakkı Akın, "Muhafazakar Siyasal Kültürde Bir Sembol Olarak Ne
cip Fazıl'' , Muhafazakar Düşünce, yıl 10, sayı 39, Ocak-Mart 20 14, s. 32.
175 Murat Güzel, "Necip Fazıl Kısakürek" , Modem Türkiye'de Siyasi Düşünce: Mu
hafazakarlık, 1letişim Yayınlan, lstanbul, 2006, s. 334.
1 76 Rasim Özdenören, "Necip Fazıl Kısakürek" , Modem Türkiye'de Siyasi Düşün
ce: lslilmcılıh, ed. Yasin Aktay, iletişim Yayınları , İ s ta nbu l , 2005 , s. 1 4 3 .
1 77 Burhanettin Duran, "Necip Fazıl Kısakürek'te Tek Parti ve Kemalizm Eleştiri
si" , Necip Fazıl Kitabı, ed. Asım Öz, lsmail Kara, Aykut Ertuğrul, Zeytinburnu
Belediyesi Kültür Yayınları, İstanbul, 20 1 3 , s. 525.
1 78 Burhanettin Duran, a.g.m. , s . 525.
329
hatlıkla kanatları atına sığındığı tahkim edilmiş bir limandır.
Dünyanın zilletinden, asrın tereddütlerinden, günahın zehir
li oklarından, ideolojilerin sadmelerinden ve zihinsel bunalım
dan kurtulabilmenin çarelerinden birisi bu müstahkem bölge
ye sığınmaktır.
İslamcılığın yanı sıra Türk sağının diğer mahfillerinin Necip
Fazıl'a gösterdiği ilgi ve alakanın altında yatan itki, onun, iflah
olmaz CHP ve lnönü muhalifi olması, yücelttiği Doğu'ya karşı,
Batı'ya getirdiği tenkitler ve de komünizme karşı verdiği sava
şım yatar. Necip Fazıl, Türk toplumunun Batılılaşma sürecin
de kendi tarihi ve manevi değerlerini yitirdiğini düşünmüştür.
Dolayısıyla bütün (modern) ideolojilere bir şekilde mesafelidir.
Örneğin bireyin hakkını gasp eden cemiyet, komünizm, sos
yalizm ve bunun tam zıddında yer alan cemiyetin hakkına göz
koyan fert, liberalizm ve kapitalizm arasında kavşak noktasını
el feneriyle aramış ve bulduğu tünelin ucundaki yegane ışığın
"madde üstü inanış" olduğuna kani olmuştur. 1 79 Necip Fazıl'ın,
kerhen Batı'yı tuttuğunu , zoraki şekilde ondan yana eğilim gös
terdiğini anlamak güç değil. Zira mecburiyeti var. Bu mecburi
yetin nedeni de Türkiye'ye kasteden dönem dönem değişen tür
lü türlü düşmanlardır. Örneğin 1 940'lı yılların ortamında Ang
losaksonlara yaslanmıştır. Çünkü "nazizmanın galebesi" halin
de, Türk milletine Haymana ovasını sulamak düşecektir. 180 O ,
komünizme karşı Batı demokrasisine yanaşırken d e aynı prag
matizmi gütmüştür. Bu faydacılığını gerekçelendirmiştir de;
ABD'de "ruh olmasa da en azından gerçek bir sistem vardır. " 1 8 1
ABD konusunda fikri sabit değildir. Beri tarafta Kadıköy va
purunda ağzını geveleyerek "Ay em veri hepi ! Yakında Ame
rika'ya gidiyorum! Oh, darling" diyen genç kızın şımarıklığın
dan, züppeliğinden muzdaripken, aynı şekilde Türkiye'ye akın
330
eden Amerikalıların "sömürge valisi" 1 82 gibi davranmalarından
illallah etmiştir. Komünizmin nirengi noktalan üzerinde durul
masını isteyen N . Fazıl, evvel emirde işaret ettiği şey, komüniz
min hedef kitlesinin işçi sınıfı olduğu için, Garbi Avrupa durur
ken, devrimin neden Rusya'da gerçekleşmesine mana vereme
miştir. Bir Fransız sosyoloğa dayanarak Avrupa'nın, "mevcut is
tidat ve tehlikeye" karşı korumaya aldığını, bu nedenle Orta ve
Batı Avrupa'da komünizm patlak veremediği halde "illet unsur
larından nispeten uzak ve iptidai" alanda meydana geldiğini be
lirtmiştir. 183 Orta ve Batı Avrupa'nın korunaklığına karşın "biz " ,
"mikroba hazırlıksız bünyeyizdir." 184 Batı, onun gözünde Müs
lüman Doğu'ya zehrini akıtmış frendir. Dahası Batı ikiyüzlü
dür: Biri kendi içerisinde sefaletine ağlayan diğeri ise karşıtları
na, kendi gerçeğini saklayarak, sadece saadeti gösteren iki ayrı
surattır . 1 85 Garbı başka bir yerde, bir daha, iki kısma ayırmıştır.
Birisi komünizme zıt garptır ki bununla sorun yok. Diğeri ise,
"kendi bünyesinde gizli gizli komünizmin beslendiği Garptır,"
ki komünizmle mücadelesinde kati olarak yenilecek ve böyle
likle de Şark'ın da intikamı alınmış olunacaktır. 186
Komünizm, sadece Türkiye için tehdit değildir. Bütün dünya
için tehdit teşkil eden komünizmin, amacını hem komünistle
rin hem de antikomünistlerin anlamaktan yoksun olmaları ha
sebiyle "Moskof taktikası" bu iki tarafın arasındaki boşluktan
faydalanarak kök salmayı başarmıştır. Zaten, 1 9 1 7 Ekim devri
miyle Rusya'da "eski prensiplerine sadık kalarak" dünyayı mu
hasara altına almayı şiar edinen bir diktatörlüğün doğuşunu iz
liyordu insanlık. 1 87 Komünizmin Türkiye'deki faaliyetlerinden,
331
gelişiminden, damar bulmasından dipten bir akıntı olarak ken
dini bulmasından CHP sorumlu tutulmuştur. Komünizmin za
man zaman CHP içerisinde kuluçkaya yattığına iman etmesine
neden olan esas mesele, Aclan Sayılgan'ın karşı çıktığı, ancak
onun komünist olarak ilan etmekten imtina etmediği Kadro
dergisini çıkaranların geçmişleridir. Komünizme metamorfik
meziyet kazandıran ve her türlü şekle dönüşebileceğini düşü
nen Necip Fazıl, komünizmin, bir tek Müslüman ol(a)mayaca
ğını ileri sürmüştür. 1 88 Onu bu düşünceye sevk eden en büyük
etmenlerden birisi, CHP'nin içerisinde Müslüman'ı sadece "ge
rici" , "mürteci" ve "yobaz" gibi vülger sözcüklerle tasvir eden
kanadın mevcudiyetidir. Örneğin 1 940'lı yılların ikinci yarısın
dan itibaren, Soğuk Savaş'ın bir hasleti olarak ön plana çıkan,
komünizmle mücadelede dinin varolan potansiyelinden fayda
lanılması söylemine bile kimi CHP'lilerin temkinli yaklaşması
dır. Bunu Recep Peker'in, "komünizm illetinin devasını Islami
yet'ten beklemek, kızıl zehre şifayı yeşilde aramaktır," ifadele
rinde rahatlıkla bulabiliyoruz. 1 89 Necip Fazıl, Peker'in bu dü
şüncesini "aşağılık bir espri gayreti ve kelime oyunu cambaz
lığı" içinde "mağrur bir cehalet ve küstah bir dalaletin vardı
ğı efsane çapındaki cüretten bir numune" olarak görmüştür. 1 90
Ona göre, komünizmle din dışında başka bir araçla mücadele
edil(e)mez. Ne felsefe, ne milliyetçilik ve ne de komünizme zıt
iktisadi nazariyelerle mücadele verilir.191 Hem tek partili yıllar
da hem de çok partili hayata geçtikten sonra da CHP'ye karşı
muhalefetini sürdürmüştür. Onun, irtifa kaybı yaşamadan sü
ren muhalefeti, 1965 seçimlerine doğru giderken CHP'nin or
taya attığı "ortanın solu " siyaseti dolayısıyla partiye yönelik
sert eleştirinin antikomünizmle buluşmasını kolaylaştırmış
tır. 1 92 Necip Fazıl, sert sadmelerde bulunduğu CHP'nin, top-
332
lum nezdinde kaybettiği değerini geri almak için "ortanın so
lu" siyasetine sığındığını ve böylelikle de bir "hayatiyet" aradı
ğı iddiasında olmuştur. 1 93 Komünizmin, her an tepeden inme
vaziyeti aldığı, avına atılmaya hazır "ev köpeklerinin" gerginli
ği içerisinde fırsat kolladığı gibi sözlerle feveran ederek "komü
nizmin kapıda" olduğu yaygarasını koparmıştır. Sürekli olarak
tehlikenin büyüklüğüne işaret etmiş 1 94 ve onun bu ivedi hali
hiçbir zaman sönümlenmemiştir. 1960'ların sonuna doğru ar
tık " komünizmin gelişini" , "saat kadranında saniyeleri göste
ren ibrenin hareketi kadar belli olduğu" tasvirini yapmıştır. 1 95
Ona göre , bu vartaya inanmamak için "ortanın solunda " 1 96 ol
mak lazım geliyor. CHP'ye o kadar kinlidir ki, Milli Selamet
Partisi'nin, CHP ile koalisyon kurmasına asla ihtimal vermedi
ği için, 1973 seçimlerinden sonra MSP'nin CHP ile koalisyonda
buluşması dolayısıyla Necmettin Erbakan'ı affetmemiştir. Ece
vit ve Erbakan'ın hükümet için anlaştığı günlerde Necip Fazıl,
eleştiri çıtasını yükseltmiş ve Erbakan'ın, "küfür" işlediğine ,
onun, "din" , "iman" , "fikir" ve "ideal" ile hiçbir alakasının kal
madığını iddia edecek kadar ileri gitmiştir. 1 97 Hatta Erbakan'ın
susmasını ve de ortalıktan kaybolmasını dahi istemiştir. 1 98
Belki de Necip Fazıl açısından CHP'nin tek doğru siyase
ti, Soğuk Savaş yıllarında iki kutuplu dünyada ABD'nin yanın
da yer almasıdır. lki kutuplu dünyayı Amerika, demokrasi blo
ku ve Sovyetler diye üçe ayıran Necip Fazıl, en ufak ABD kar
şıtlığının, Sovyetler'i desteklemek anlamına geleceğinden, ker
hen de olsa ABD'nin yanında yer almayı mazur görmüştür. 1 99
Necip Fazıl'ın, komünizm karşıtlığı onu karşılıksız Amerikan
muhibbi yapmıyor veya ABD'nin esiri olmuyor. Bilakis ABD'ye
333
karşı son derece temkinlidir. Batı medeniyetinin temsilcisi ko
numundaki ABD'nin siyaseti ve kültürünün Türk toplumunun
içine işlemesi, topluma zerk etmesi onun açısından kabul edi
lebilir bir durum değil. Çünkü Amerika bizi bizden alacak olan
siyasal, kültürel ve politik güçtür. 1 948 yılının ilk günlerinde
Kadıköy vapurunda karşılaştığı gençlerin, giyimlerinin, konuş
malarının, hal ve hareketlerinin fena halde Amerikan taklitçi
si görüntüsünden son derece rahatsız olmuştur.200 Bu , "kök
süzlüğün" alametifarikasıdır.201 Mesela Dö Gol'ün, ABD askeri
üslerini Fransa'dan kaldırmaya çalışmasını "istiklal" ve "şahsi
yet" davranışının örneği olarak gözler önüne sermiştir. Aslında
onun ABD'ye ehvenişer olarak bakmasının esbabı mucibesi, ev
velinde "Moskof' ve sonrasında "Sovyet" nefretidir.202 1960'la
rın ikinci yarısından itibaren solcu gençliğin anti-Amerikan
cı güdü ile "Go home" sloganı atmaları karşısında Necip Fazıl,
bunun bir Moskova ağzı olduğuna hükmetmiştir. Memlekette
Amerika'yı sevmeyen bununla birlikte de Moskova'dan da iğ
renen gençliğin mevcudiyetine dikkat çeken Necip Fazıl, Ame
rikalılara yapılması gerekenin "suratlarına bile bakmamak" ol
duğunu ifade etmiştir. Bu şekilde anti-Amerikancılığı, "Mos
kova yararına istismar edenlerin suratına da tokatı indirmiş
olur. "203 Necip Fazıl, "insanlığı" mengeneye sıkıştırıp iki tercih
yapmak zorunda bırakmıştır. Ya ABD'nin yanında yer alacaklar
ya da Sovyetler'in tarafını tutacaklar. Bunun anlamı ya demok
rasi sistemini benimseyecek ya da komünizmin esaretine mah
kum olacak.204 Necip Fazıl, Batı'nın her türlü fikir ve ideoloji
sinden arınmaya çalışırken205 onu Batı ile aynı kavşakta buluş
turan itki, reel politik olarak, antikomünizmdir. Stalin'in 1953
yılında ölümüyle Sovyetler'in yıkılacağı beklentisi, umudu içe-
334
risine girmiştir. Ancak, gelişmeler onu çabuk pes ettirmiş, bu
temennisinde ters köşe olmuştur. Çaresiz kaldığını itiraf etmiş
tir. Rusya, ne içten yıkılabilir ne de şahısların değişmesinden
bir şey murat edilebilir. Yeni bir savaşın çağrısı niyetine baş
ka bir şeyin devreye girmesi icap ediyor ki o da ABD ile birlik
te tüm dünyanın Sovyetler'e karşı harekete geçmesidir. Sovyet
ler'in, "Kore' de ihdas" ettiğinin aynısını "hür dünyanın" Bulga
ristan' da, Macaristan'da ve Romanya'da eylemde bulun(a)ma
manın hayfı içerisindedir. 206
Ancak, bir noktaya şerh konulması gerekir ki Cumhuriyet'in
ilk yıllarından itibaren CHP, komünist faaliyetlerin Türkiye'de
zemin bulması için gereken ne varsa ortadan kaldırmıştır. Tak
rir-i Sükün Kanunu ile bütün sol neşriyat kapatılmıştı. Zaten bu
tarihten sonra da TKP yer altına inmiş, faaliyetlerini illegal ola
rak yapmıştı. Kaldı ki tek parti döneminde neredeyse iki yılda bir
komünist tevkifatı yapılmıştı. Necip Fazıl'ın komünist faaliyet
lerden kastettiği mevzu, militan laikliğin kök salmasıdır. Türk
sağ siyasetin retrospektif tarih okumasında, en azından geçmiş
üzerine inşa edilen retorikte Necip Fazıl'ın etkisinin, sağcı diğer
aydınların hepsinden daha fazla olduğunu söyleyebiliriz.
"Madde üstü inanış sistemleri ve onun müessiseleri halinde
tecelli eden her ulvi cehdin, kırıcısı, tıkayıcısı, boğucusudur, "207
şeklinde vülger sözcüklerle tanımlanan komünizm nefretinin
kökleri tarihte saklıdır. Türk-Rus ilişkilerinin anlatıldığı kitaba
koyduğu Moskof ismi, onun deyimiyle Türk'e "dişleri kan için
de kurdu" hatırlatır.208 Bu kadar sakil resmedilen Moskof, ale
lade bir düşman değildir. Zira insanlık tarihinde buzdağı ile ya
nardağ arasındaki zıtlığa benzer bir durum, yalnızca Türkler
le Ruslar arasında vardır. O kadar ki, Türk-Moskof anlaşmaz
lığının yanında Himalaya, bir tümsek nispetinde utangaçtır.209
Gerçi Necip Fazıl'ın Rus "nefreti" Soğuk Savaş ile sınırlı değil
dir. Osmanlı'nın Çarlık Rusya'sı karşısında aldığı mağlubiyetle-
335
rin onun "düşman"lık histerisini beslediği aşikardır.21 ° Komü
nizm ile Moskofu müsemma kılan saik, Stalin'in, Lenin'in "dün
ya ihtilali" mefküresini "Moskof dünya hakimiyetine" çevirme
sine bağlar. Stalin'in, komünizmi fonda tutarak önceliğini Mos
kof ideallerini gerçekleştirmeye verdiğini ifade etmiştir: "Mos
kofu komünist yapmaktansa komünizmayı Moskoflaştırmak"
türü bir mantığın devreye sokulduğuna işaret eder.2 1 1 Bu idea
zaten Büyük Petro'dan kalma bir mirastır.212 Moskof, ezel ebed
düşmandır. Çarlık rejimi ile komünist rejim arasında herhangi
bir ayrımı yoktur. Moskof ile Türk'ün arasındaki düşmanlık, din
dahil, hiçbir ideolojiyle izah edilemez. Zaten Türkler, tarihte Hı
ristiyan topluluklarla dostluk kurabilmiş ve hatta Moskof salibi
ne karşı birlikte mücadele vermişlerdir.213 Necip Fazıl'ın, 1 960'lı
yılların kaotik ortamını anlattığı antikomünist mahiyetteki piye
sinde resmettiği komünistler, düpedüz "Moskof tohumlarıdır. "
Daha da ileri giderek Türk komünistlerinin Moskoflardan be
ter olduklarını ileri sürmüştür. Çünkü dedesini öldürmeye me
mur edilmiş bir komünist, dedesine, "Anla bizim mezhebimizi !
Bizde anne, baba, duygu, zaaf yok, yalnız dava var,"214 demiştir.
Türk dil yapısına daha uygun olduğunu ileri sürerek komü
nizmden "komünizma" diye söz etmiştir. Komünizmin, mücer
ret ve metafizik meselelerle ulaşılmaz mesafesini ölçen Necip
Fazıl, Orak-Çekiç'in "softaların sarıkları kendilerine kefen olma
larıdır" manşetine ne hükümetin ne de halkın tepki gösterme
mesini yadırgamıştır.215 Onun komünist kişisVprofili sakil, pej
mürde, çirkin ve dünyanın en müstekreh mahlükatıdır.21 6 Sol
cuların memnuniyetsizliğine, tenkitlerine yönelik olarak aradı-
2 1 0 Mehmet Koca, Türk Sağının Türk Soluna Bakışı, yayınlanmamış doktora tezi,
lnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 20 19, s. 229.
2 1 1 N. F. Kısakürek, Moskof, s. 343.
2 1 2 A.g.e., s. 349.
2 1 3 N. F. Kısakürek, Başmakalelerim 3, s. 282.
2 1 4 N. r K ısakürek, Mu lıaddes Emanet, Büyük Dogu Yayınları , 20 1 5 , s . 88-89 .
2 1 5 N. F. Kısakürek, Hitabeler, s. 34; Rapor 1 011 3, s. 52; Necip Fazıl Kısakürek,
Rapor 911 0, s. 105.
216 N . F. Kısakürek, Her Cephesiyle Komünizma, Doğan Güneş Yayınları, lstan
bul, 1962, s. 34.
336
ğı tek çare, "ya sev ya terk et" mottosundan hareketle, Misak-ı
Milli sınırlarını terk ederek özlemini duydukları Sovyet toprak
larına yerleşmeleridir.217 Onun tahayyülündeki komünizm, ak
siyondan ziyade bir reaksiyondur. Yani dine, doğaüstü inanç
sistemlerine, idealizme, spiritüalizme, her türlü özel mülkiyete
ve hürriyet hakkına karşı duran bir aksülameldir.218 Komüniz
mi hastalıkla, bir tür dermansız illetle müsemma kıldığı için gir
diği bünyenin mutlak surette öldürülmesi lazım geldiğini dik
te etmiştir. Bu tür direktiflerin sayısı az değildir.21 9 Necip Fazıl'a
göre, komünistlerin en büyük taktiği komünizme düşman olan
herhangi bir kişiyi veya kurumu komünist ilan ederek, kendile
rine yöneltilmiş olan meşru nefretin yönünü değiştirerek halkı
kafa karışıklığına sürüklemektir.22° Komünizmin başlangıç tari
hini 1 9 . yüzyıla götürmüştür. Ancak daha eskilerde de nüvele
ri yok değildir. Bir tanesi de bu topraklara aittir. O da Şeyh Bed
rettin'in kendisidir. Komünistler, Şeyh Bedrettin'de kendilerini
andıran birtakım meseleler buldukları için onu sahiplenmişler
dir. Necip Fazıl, Şeyh Bedrettin ile komünistler arasındaki mer
butiyeti din ile ölçmüştür.221 Necip Fazıl'ın, Şeyh Bedrettin ile
komünizm arasında bağ inşa edip her ikisine de reddiyede bu
lunmasının arkasında onun temelde karşı olduğu şeyler var. Bi
rincisi, Nazım gibi bir komünistin Şeyh Bedrettin'i yüceltmesi,
ikincisi Şeyh Bedrettin'in devlete karşı isyan bayrağını çekmesi,
üçüncüsü klasik Sünni paradigma dışında bazı mütalaalarda bu
lunması ve son olarak evli kadınlar hariç tüm mülkiyeti ortadan
kaldırmaya yönelik cehdidir.
Necip Fazıl, komünizmi ve komünistleri tasvir ederken kul
landığı sıfatlarla maksimalist düzeyde kötücüldür. Nazım Hik
met'in "beni Stalin yarattı," sözü üzerine onu paylamaktan ge
ri durmaz ve onu maymuna benzetir.222 Farklı zamanlarda bir-
339
ne varsa, onun reddiyesi içerisinde olmuştur. Grevi, bir tür işçi
isyanı olarak görmüş ve onunla birlikte lokavt, sendika ve fede
rasyonu nümayişlerin esbabı mucibesi görmüştür.235
Necip Fazıl, 27 Mayıs'tan sonra, Son Posta gazetesinde "Tür
kiye'de Komünizma ve Köy Enstitüsü" serlevhası altında bir di
zi yazı neşretmişti. Necip Fazıl, mübalağa sanatını tarumar ede
rek abartılı bir biçimde sadece lstanbul'da yüz bin kadar ko
münist, "komünistimtrak" , "kollektivist" , sosyalist, solcu ve
de yirmi beş bin kadar da ajan ve povokatör olduğu konusun
da şüphesi yoktur.236 Ancak başka bir yerde, bu sayıyı tüm ül
kede iki bine kadar düşürebilmiştir.237 Necip Fazıl, komünist
lerin sayı bakımından az olsa bile nihai hedefleri devrim yap
mak olduğu için her an fırsat kolladıklarını iddia etmiştir. En
büyük gösterge de yukarıda ayrıntılı bir şekilde zikredilen " Çi
çek Palas" hadisesidir.23 8
Necip Fazıl, komünizmle mücadelesini çoğunlukla yazı yaz
mak suretiyle sürdürmüşse de bilhassa 1 960 sonrasında mi
ting meydanlarında arzı endam etmekten geri durmamıştır.
MTTB'nin ve TKMD'nin düzenlediği komünizmi tel'in miting
lerine iştirak etmiştir. Bir de daha etkili olabileceğini düşündü
ğü için komünizmin "mülevves" ve "daemonik" yönünü kon
ferans yöntemiyle kitlelere aktarmaya cehdetmiştir. Gençler
le bir araya gelme, onlarla birebir temas kurma amacına ma
tuftur. Buna örnek olarak yukarıda zikredilen TMO üyeleri
ne Her Cephesiyle Komünizm başlığı altında konferans vermiş
tir. Bu metin daha sonra gelecek nesillere aktarma güdüsüyle
broşür halinde yayınlanmıştır. Burada bir parantez açılırsa "her
yönüyle" , "her cephesiyle" gibi başlıklar altında yapılan konfe
ransların, neşredilen metinlerin sayısı bir hayli fazla olmuştur.
Necip Fazıl'ın, verdiği konferanslarda , yazdığı metinlerde
milliyetçi bir üslup kullandığı aşikar, ancak lslam'a daha faz
la yer verdiğini de eklemek gerekir. Necip Fazıl, memlekette-
340
ki komünist faaliyetleri anlatmayı tercih etmiştir. Büyük Doğu
dergisinde Türkiye'deki komünist faaliyetlerin yanı sıra, çevi
ri metinler ve komünizmden dönenlerin itiraflarına yer veril
miştir. Milliyetçiliğe yer vermesine rağmen antikomünistliğini,
komünizmin dini reddiyesi ve Rus imgesi üzerine inşa etmiş
tir. Onun antikomünistliğinin istinatgahı evvel-emirde Çarlık
ve sonrasında Sovyetler'in uygulamaları, sınır aşırı politikala
rı teşkil etmesine rağmen dış Türklere, en azından Müslüman
lık düzeyinde dahi olsa, değinmemiştir. Ancak, onun idaresin
de çıkan Büyük Doğu dergisinin bu konuya temasına münhası
ran değinmek iktiza ediyor. Keza dergide başkaları dış Türkleri
yazmışlardır. Sovyet coğrafyasında yaşayan Müslüman!Iürkle
rin durumu tasvir edilmiş, buna dikkat çekilmiştir.
Numan A. Binatlı Sovyetler'de yaşayan Türklerle ilgili yazı
dizisi kaleme almıştı. Bu dizide evvel-emirde, çeşitli kaynakla
ra dayandığını ifade ederek Sovyet coğrafyasında Türk nüfusu
nu ele almış ve yaklaşık kırk beş milyon Türkün yaşadığını ile
ri sürmüştür.239 Bolşevik devrimden sonra, bütün cihanı "kı
zıl bayrak" altında toplamaya çaba gösteren Sovyetler'in, Çar
lık Rusya'dan kalma emperyal politikalara devam ettiği ifade
edilmiştir.240 Milli Mücadele'nin kudretli komutanlarından Ali
Ihsan Sabis de Necip Fazıl'ın görüşleri doğrultusunda komü
nizmle mücadelede ABD ile işbirliği yapmanın zaruretine dik
kat çekmiştir.241 Bu mecrada komünizm üzerine çıkan metin
lerde Necip Fazıl'ın bariz etkisinin olduğu yazarın eğiliminden,
sözcük kullanma üslubundan ve yazıların içeriğinden anlaşıla
biliyor. Bunu bir örnekle daha sarih hale getirebiliriz. Salih Ze
ki Aktay'ın, "Moskoflar Geliyor ! ! ! " başlıklı metninde yukarı
da zikredildiği şekilde Necip Fazıl'ın ivedi haline benzer bir tu
tum vardır. Ayrıca Aktay, tıpkı Necip Fazıl gibi komünizm söz
cüğü yerine "komünizma" kelimesini kullanmayı tercih etmiş-
239 Numan A. Binatlı, "Sovyet Rusya'da Türkler 2", Büyük Doğu, yıl 6, sayı 2 1 , 3
Mart 1 9 5 0 , s. 1 3 .
240 Numan A . Binatlı, "Bütün lçyüzüyle Sovyet Rusya: Siyaset", Büyük Doğu, yıl
6, sayı 24, 1 Eylül 1 950, s. 1 5 .
24 1 Ali Ihsan Sabis, "Kızıl Tecavüze Karşı" , Büyük Doğu, cilt 1 , yıl 2 , sayı 73, 26
Aralık 1 947, s. 9.
341
tir. Ve Moskof derken tabii ki komünizm kastedilmiştir. Türki
ye'de komünizmin bir dip akıntı olarak kendini bulmasının ka
bahati CHP'ye yüklenmiştir.242
Komünizm, "Allah'ın" , "dinin" , "ruhun" , "vatan" ve "millet"
mefküresinin, "ahlak" , "anane" , "terbiye" ve daha bilumum de
ğerin olmadığı,243 "dalalet mezhebi" , "hastalık mıntıkası" , "giz
li mikroplar" , "hastalıklı vücutlar" , "illetli" bir düşünce ve mü
temadiyen bir "istismar dehası" olarak resmedilmiştir:244
242 Salih Zeki Aktay, "Moskoflar Geliyor" , Büyük Dogu, yıl 2, cilt 3, sayı 75, 9
Ocak 1 948, s. 9.
243 N . F. Kısakürek, Çepeçevre Sosyalizm Komünizm ve lnsanlık, Büyük Doğu Ya-
yınlan, İstanbul, 1 985, s. 89.
244 A.g.e. , s. 93-96.
245 A.g.e., s. 102.
246 N . F. Kısakürek, Hadiselerin Muhasebesi 3, s. 55.
247 N. F. Kısakürek, Moskof, s. 34 1 .
248 N . F . Kısakürek, Hitabeler, s . 3 1 .
342
Fazıl, komünizm heyulasını abartmıştır. Onun bu katmerli ha
li hiç dinmemiştir. Tüm bunlarla birlikte, onun düşünce dün
yasında din, komünizme karşı emniyet supabı vasfını haizdir.
343
met için af tartışmaları gündemdeydi. Dönemin solcuları, bu
nun için Çiçek Palas'ta bir toplantı teşkil etmişlerdi. Darendeli
oğlu'nun antikomünist mahiyetteki ilk ciddi eylemi, Çiçek Pa
las'taki toplantıyı "sabote" etmek olmuştur. Darendelioğlu, ilk
etapta tek başına salona gitmişti. Ardından TKO, TGT ve MTTB
üyeleri ve öğrenciler kendisine iştirak etmişlerdi. 254 Polisin mü
dahalesiyle olaylar sona ermişti. Darendelioğlu, Nazım Hikmet
ile ilgili kaleme aldığı eserinde ( 1 978) onun nesebi üzerinde
durmuştu . Nazım'ın, "anne tarafından Polonya Yahudi'si, baba
tarafının ise Fransız kökenli" olması onun için marazi bir du
rumdu. "lhtida" edenleri kınamadığını belirtmekle birlikte, "Le
histan'da millet, sosyalizmi kurmakla meşgul, göğsümüzü ka
bartmıyor değil, dedelerimden birinin Lehli oluşu" mısralarını
söyleyen birinin "vatan şairi" olamayacağını belirtmişti. Anka
ra Belediye Başkanı Vedat Dalokay'ın 1975 yılında Moskova'da
bulunan Nazım'ın mezarını ziyaret ederken Türkiye'den götür
düğü toprağı mezara serpmesini "utanç" duyulacak bir hareket
olarak değerlendirmiştir.255 Darendelioğlu , komünizmin baskı
lanması için her türlü gayretin içerisinde olmuştur. tlerleyen ya
şına rağmen, hiçbir durum onu dizginleyememiş, onu bu mü
cadeleden alıkoy(a)mamıştır. Yayıncılık faaliyetlerinden kon
feranslara , oradan miting alanlarına bilfiil antikomünist kav
ganın içerisinde yer almıştır. Antikomünist mücadelede kavga
cı yönüyle onun kadar ön plana çıkan ikinci biri az bulunmuş
tur. Yukarıda zikredildiği üzere Çiçek Palas'ı tek başına basacak
kadar "cüretkar" ve 1957 yılında Vatan Partisi'nin mitingindeki
kitleyi tek başına protesto edecek kadar bipervadır.
Darendelioğlu'nun o dönemde ikinci bir eylemi Hikmet Kı
vılcımlı'nın 1 954 yılında kurduğu Vatan Partisi mitingini bas
mak olmuştur. Partinin 1 9 5 7 yılında yapılan mitinginde "Kı
vılcımlı'nın yalan ve halkı tahrik edici sözleri karşısında ko
nuşmasına müdahale etmek zorunda kaldığını"256 ifade etmiş-
345
nağa göre, Darendelioğlu, yurt sathında üç binden fazla konfe
rans vermiştir. Konferanslarında projeksiyon yöntemiyle isim
leri, yayınlan ve sol kuruluşları dinleyicilerine faş etmiştir. Ona
göre komünistler kendilerini gizlemişlerdi ve "elbette yaşasın
Lenin, yaşasın Stalin ve yaşasın Kruşçev" demeyeceklerdi .261
Komünizmle en çok mücadele edenlerin başında gelmiştir. Kit
lelere milliyetçi ve antikomünist bilinç aşılamıştı. 262 1 960'la
rın sonlarına doğru neşrettiği Türkiye'de Milliyetçilik Hareketle
ri isimli kitabında zikrettiği üzere Darendelioğlu'nun milliyet
çilik anlayışı, Türkiye'de komünist faaliyetlere göre şekillen
miştir. Selim Yıldız'ın ifade ettiğine göre, Darendelioğlu, 1 944-
1 960 yılları arasında katıksız bir Türkçüdür. 1 960'tan sonra ise
komünizme tam cephe almış ve Türkçü düşünce ile İslami çiz
giyi dengede tutmuştur.263 Türklük ve İslam'ı aynı potada erit
mişti.264 1 930'lu ve 1 940'lı yıllarda som Türkçü olan antikomü
nistler, 1 950'lerde milliyetçilik düşüncesi sabit kalmakla birlik
te dine de eğilmişlerdi.
Türkiye' de komünizmle mücadelede en aktif derneklerin ba
şında gelen Komünizmle Mücadele Dernekleri içerisinde de
yer almıştır. Darendelioğlu, yukarında ayrıntılı şekilde değini
len ikinci dönem KMD'nin içerisinde bulunmuştur. Ancak bu
dönemde kurulan derneğin beyanname yayınlamak ve konfe
rans düzenlemekten başka bir fonksiyonu olmamıştır. Daren
delioğlu , ilk başlarda resmi olarak derneğin içerisinde yer al
masa da faaliyetlerinde yer almıştır. Örneğin TKMD'nin Ga
ziantep şubesi tarafından tertip edilen "Türkiye'de Komünist
Hareketleri ve Komünizmle Mücadele" isimli konferans ver
mişti.26 5 Bunun haricinde Darendelioğlu , 1 964 yılında Türki
ye genelinde komünist faaliyetlerle ilgili 27 konferans vermiş
tir. 266 TKMD'nin İstanbul şubesini Darendelioğlu ile birlikte
26 1 Milliyet, 26 Aralık 1 964, s. 7.
262 Hüseyin Yüzbaşı, Ülkücü Basın Şehitleri, Er-Tu Matbaası, lstanbul, 1 980, s.
3 3 , 44.
263 Selim Yıldız, a.g.e. , s. 79.
264 Hüseyin Yüzbaşı, a.g.e. , s. 35.
265 Mücadele , sayı 6, Ağustos 1 964, s. 27.
266 Mücadele, sayı 10, Aralık-Ocak 1965, s. 28.
346
Fazlı Akkaya kurmuştu . Darendeloğlu, TKMD'nin 1 965 yılın
da yapılan genel kurulunda derneğin genel başkanı seçilmiştir.
Demek, Darendelioğlu döneminde, bir yıl içerisinde, yüz şube
ye ulaşmıştır. Darendelioğlu döneminde TKMD'nin faaliyetleri
hız kazanmıştı. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in derneğe üye
liği, Darendelioğlu'nun başkan olduğu dönemde gerçekleşmiş
tir. Memleketin hemen hemen her tarafında konferanslar ve
rilmişti. Konferans verenler arasında N evzat Yalçıntaş, Müm
taz Turhan, Ibrahim Kafesoğlu, Kadircan Kaflı, Necip Fazıl Kı
sakürek, Ergun Göze, Aclan Sayılgan, Fethi Tevetoğlu ve Ga
lip Erdem gibi milliyetçi muhafazakar cenahın önemli isimler
yer almıştı. TKMD'nin şube sayısının artması, konferansların
yoğun bir şekilde ilgiyle takip edilmesi CHP'yi tedirgin etmiş
ti. TKMD'nin ana gündem maddesi, CHP'nin, seçimlere doğru
giderken tedavüle soktuğu " ortanın solu" siyasetiydi. TKMD
üyeleriyle CHP lideri lnönü ve Suphi Baykam davalık olmuş
lardı. Yukarıda değinildiği için burada yer verilmeyecektir. Da
rendelioğlu 1 967 yılında derneğin başkanlığından kendi iste
ğiyle ayrılmıştır.
Soğuk Savaş döneminde komünizmle mücadele ederken
Mustafa Kemal portresini ön plana çıkarmışlardı. Münhasıran
Mustafa Kemal'in komünizme karşı olduğunu anlatan broşür
ler neşredilmişti. Darendelioğlu Türkiye'de Komünist Hareket
leri isimli eserinde Takrir-i Sükun Kanunu'nu anlatırken Şeyh
Sait isyanına değinmeden, kanunun, komünizme getirmiş ol
duğu tahdidi ön plana çıkarmıştır. Hatta kanunun, sırf komü
nistlere ceza vermek için çıkarıldığını düşünmüştür. 26 7 1960'lı
yıllarda solun, Kemalizm ile merbutiyet kurması, politik söy
lemlerinde, yayınlarında Atatürk'ün ismini çokça zikretmesi,
Türk sağının belli bir kesiminin Mustafa Kemal'e eğilmesinde
önemli etken olmuştur. Yukarıda değinildiği gibi, Mustafa Ke
mal'in antikomünist olduğunu ileri süren bir hayli metin neş
redilmişti. Bunlardan bir tanesi de Darendelioğlu'na ait olmuş
tur. Onun metninde, Mustafa Kemal masonlara ve komünistle
re geçit vermemiştir. Ancak Darendelioğlu'nun metni, 1 960'la-
267 llhan Darendelioğlu, Türhiye'de Komünist Hareketler, s. 94, 99.
347
rın başından itibaren "vatansızlann-solcuların, Marksistlerin,
hatta müseccel komünistlerin birer Atatürkçü olarak" görü
nen komünistlerin Türk milliyetçilerini, "mürteci, inkılap düş
manı, Atatürk düşmanı gibi iftiralarda bulunması"268 nedeniy
le milliyetçi kalemlerin Atatürk'e bakışını irdeleyen bir eser ha
line gelmiştir.
1 964 yılında lstanbul'da Bertolt Brecht'e ait "Sezua'nın iyi in
sanı" isimli oyunu sahnelenmişti. Türkiye'de ilk defa Brecht'in
bir eseri sahneye konulmuştu . Darendelioğlu'na göre, bu eser
de, "Sezuan şehrine gelen üç Allah, normal bir aile evinde de
ğil de bir fahişenin evinde misafir edilmesiyle" din, mukad
desat ve inanç tahripçiliği yapılmıştı. Piyes oynanırken, seyir
ciler arasından "neredeyiz? Moskova'da mı? Pekin'de miyiz ?
Bu nasıl rezalet?" diye tepki gösterenler olmuştu . Solcu basın
da "imam-Hatip Okulları ile Yüksek lslam Enstitüsü talebele
ri tiyatroyu bastılar" şeklinde haber çıkmasına karşın Darende
lioğlu , ne imam Hatiplerin ne de Yüksek lslam Enstitüsü'nün
olayla ilişkisinin olmadığını ifade etmiştir. Protesto olayından
bir gün sonra, Darendelioğlu'nun da içerisinde bulunduğu bir
grup gözaltına alınmıştı. 269
Kanlı Pazar olayının içerisinde yer alan Darendelioğlu , bu
olayı anlattığı Kanlı Pazar isimli eserinde, evvela Rusya'da 1 905
yılında gerçekleşen "Kanlı Pazar" ile Türkiye'de 16 Şubat 1 969
tarihinde gerçekleşen olay arasında büyük benzerlikler olduğu
nu ileri sürmüştür.270 Literatüre Kanlı Pazar olarak geçen ha
diseyi Darendelioğlu "Şanlı Pazar" olarak isimlendirmiştir.271
Darendelioğlu , Kanlı Pazar olayını, solcu , sosyalist ve Marksist
kafaların "yıllardır tasavvur" edip de gerçekleştirmeye çalıştık
ları ihtilalin "provası" olarak kaleme almıştır.272 Ahmet Kah
raman, Kanlı Pazar öncesinde gerçekleştirilen "Bayrağa Saygı"
348
mitinginde kürsüye çıkan Darendelioğlu'nun, "pazar günü ko
münistler miting yapacak. Biz de bu mitingde savaşacağız. Sila
hı olan silahıyla gelsin, silahı olmayanlar baltasıyla gelsin," de
diğini yazmıştır.273 O süreçte TKMD lcra Konseyi Başkanı olan
Darendelioğlu , Kanlı Pazar sonrasında gerçekleştirdiği basın
toplantısında olayların vardığı sonuç itibariyle solcuları ve sol
cu basını suçlamıştı. 274
Darendelioğlu'nun konferanslarında sunduğu bilgiler ile çı
kardığı Toprak dergisinin yayınları paralel olmuştur. Dergi ,
Aralık 1954'te yayın hayatına başlamıştır. ilk sayıda "milli mu
kaddesat ve mukaddesatımızı (Kızıl Maske) altında bilerek ve
ya bilmeyerek kundaklamış olanları , isimleri, resimleri, gör
mediğiniz vesikalarla birlikte nefret hislerinize" sunulacağı ifa
de edilmiştir. 275 Bu sayıda, yukarıda zikredilen kaideye binaen,
Yeditepe dergisinin sahibi Hüsamettin Bozok'a komünist olup
olmadığı sorulmuştur.276 Bunun üzerine Bozok, Darendelioğ
lu'na hitaben gönderdiği mektupta, "o kadar sağda oturuyor
sunuz ki, herkes, ister istemez sizin solunuzda kalıyor. Dar ka
lıplarınız dışında kalanları hep aynı damga ile lekelemeniz ar
tık herkesin öğrendiği bir taktik,"277 olduğunu ifade ederek an
tikomünistlerin vehimli halini ortaya sermişti.
Toprak'ın, komünist diye radarına takılan dergi ve yazarlar
için tespiti şu şekildedir: "Milli şuur ve uyanıklığı bilmek, tanı
makla kabildir. Bugün kütüphanelerimize kadar giren komü
nist kitaplarına itibar, onları tanımamak yüzündendir ! Komü
nizmi yurdumuza nasıl soktular, nasıl çalıştılar. Vesikalar, re
simler, isimler. "278 Toprak dergisinin her sayısında sol bir der
ginin fotoğrafı, komünizm propagandası içeriyor diye düşünü
len bir metin ve komünist olduğuna inanılan bir yazarın resmi
basılmıştır. Küllük, Yurt ve Dünya, Yığın, Zincirli Hürriyet, Banş
273 Ahmet Kahraman, Devr-i Süleyman, Sel Yayıncılık, lstanbul, 1 993 , s. 1 45-147
274 ilhan Dar!'nd!'lioğhı , Kan lı Pa zar, s. 1 65 .
280 Bkz. Toprak, sayı 1 9 , 1 Haziran 1 956, s. 1 6- 19; Toprak, sayı 62, 1 Ocak 1 963,
s. 23.
28 1 Toprak, sayı 29, 1 Nisan 1957, s . 1 4 .
282 Mehmet Keleş, "Dünyacılara Mektup" , Toprak, sayı 2 4 , Aralık 1 963, s. 1 5 .
350
mülkiyet, ailenin kutsiyeti ve inanç gibi temel değerleri hiçe sa
yıyorsa o kişi "kesinkes" komünisttir.283
Derginin 1 960 öncesi sayılarında antikomünizm, Türkçü
lük ve Turancılık dışında neredeyse başka hiçbir konuda me
tin neşredilmemiştir. Dergide o süreçte Isla.mi ton son dere
ce siliktir. Toplumsal meseleler, işsizlik, gelir dağılımı adalet
sizliği gibi hayati meselelere hiç temas edilmemiştir. Yine kül
tür ve sanat konulan; sinema, tiyatro, müzik, resim gibi konu
lar boş bırakılmıştı. Ancak 1 960 sonrasındaki sayılarında an
tikomünizm, Türkçülük ve Turancılık ayağı sabit kalarak ls
lam'a daha fazla vurgu yapıldığı aşikardır. Yine 1960 öncesi sa
yılarında Mustafa Kemal'e hiçbir şekilde değinilmezken 1 960
sonrası, hassaten Mustafa Kemal ile ilgili metinlere yer veril
miştir. Mustafa Kemal'in askeri başarıları, milliyetçiliği ve anti
komünist düşüncesi ön plana çıkarılmıştır. Bunun altında ya
tan temel etken yukarıda vurgulandığı gibi solcuların Musta
fa Kemal'in kendisinden ve düşüncelerinden sosyalizm iştikak
etmeleri olmuştur. 1 960 sonrasında artık hedef tahtasına yeni
kurulan sol partiler, kurucular ve yayınlar girmiştir. Örneğin
sol partiler bünyesinde yer alanların isimleri ifşa edilmişti. Ke
za CHP'ye karşı aleni şekilde muhalefet edilmeye başlanmıştır.
Toprak dergisi ve matbaası 28 Mart 1 963 tarihinde bir grup
solcu genç tarafından basılmıştı. Ancak polisin önlem almasıy
la derginin tahrip edilmesinin önüne geçilmişti. Ertesi gün, Da
rendelioğlu, İstanbul Üniversitesi'nde Tarık Zafer Tunaya'nın
yanına giderken solcu üniversite gençliği tarafından durduru
lup kendisine "Hesap ver ! Gericibaşı, kafatasçı, ırkçı alçak,"
diye küfür edildiğini iddia etmişti . Bu gençlerin, Turgut Ka
zan, Öcal Okay ve Raif Ertem tarafından tahrik edildiğini ifa
de etmiştir. Gençlerin fiziksel saldırısına uğrayan Darendelioğ
lu'nun imdadına Tarık Zafer Tunaya yetişmiştir. Darendelioğ
lu'nun ifade ettiğine göre, bunu yapanlar, "TlP'li veya TlP'in
sempatizanları" idi.284
351
Kaynak ve Mavi isimli dergilerin, Toprak dergisinin milli
yetçilik maskesi altında komünizm propagandası yaptığını ile
ri sürmeleri üzerine Konya'da bir gazete bayisi , bu nedenle
Toprak dergisini satmamaya karar vermiştir.285 Toprak dergi
si, 27 Mayıs'a "hak yerini buldu" mantığıyla yaklaşmıştı. Da
rendelioğlu ise 27 Mayıs askeri darbesini antikomünist güdü
lerle değerlendirmiştir. 27 Mayıs'ın vuku bulmasıyla "Mende
res'in Moskova'ya gidememesi nedeniyle Allah'ın Türk milleti
ni büyük badireden kurtardığına" inanmıştı.286 Onun iddiası
na göre, darbe gerçekleşmeseydi Sovyetler'in Türkiye'deki et
kisi artacaktı.
Antikomünist portreler içerisinde belki de en aksiyoner ki
şiliklerden olan Darendelioğlu , KMD'nin başkanlığından ayrıl
dıktan sonra, 1 969 genel seçimlerinden sonra AP'de milletve
kili olmuştur. Ancak, burada fazla durmamıştır. AP'nin "ılım
lılar" ve "aşırılılar" olarak ikiye ayrıldığı süreçte Darendelioğ
lu , Demokratik Parti'ye geçmiştir. İnatçı bir antikomünist olan
Darendelioğlu , 1 979 yılında uğradığı silahlı saldırıda öldürül
müştür.
352
gide yayın yapan bu dergi, ancak dokuz sayı çıkabilmiştir. Es
ki çağlarda, Türklerin "katıksız" olduğuna inanan Tevetoğlu ,
Türklerin lslam ile tanışmasından sonra, "din" , "milli " , "fikri" ,
"sosyal" ve "moral" yönden değiştiklerini ifade ederek burada
yeniden köke varmaya ahdetmiştir.287 Bu düşünce sadece Te
vetoğlu'na ait değildir. O dönemlerde Türkçü-Turancıların ka
hir ekseriyeti bu şekilde düşünmüştür. Tevetoğlu , birinci dö
nemdeki Kopuz'da Hintli şair Tagore'den çeviriler yapmasının
yanı sıra o yıllarda, Yann Turan Benimdir,288 Bir Bayrak Altına,
isimli şiir kitapları ile birlikte Tagore Hayatı Eserleri ve de Fu
zuli'nin Bahçesi isimli eserler neşretmişti. Türkçülüğe hizmet ve
Türkçülüğü tanıtmak amacıyla Ahmet Hikmet Müftüoğlu , Na
mık Kemal, Mehmet Emin Yurdakul hakkında biyografik me
tinler kaleme almıştır.289
Aslında eski metinlerine , yani 1 943 yılında ikinci defa çıkar
dığı Kopuz dergisinde çıkan yazılarına bakıldığında bütün me
selelere Türkçülük zaviyesinden baktığı ve de ırkçı söylemleri
nin olağan hale geldiği görülecektir: "Her şeyin üstünde Türk
lüğün bulunmasını temin için, bütün kuvvet ve varlığımızı ırk
ve topraklarımız uğruna götüren bir sihirli, ulu yoldur. " "Irk"
ve "vatan" için serden geçmek yalnızca Türklere mahsus bir
meziyet olarak zikredilmiş ve iyi insan olmanın da yegane şartı,
Türk anne ve babadan doğmaya koşullanmıştır. Söylemlerinde
zenofobik semptomlar eksik olmamıştır. Örneğin, bir Türk'ün,
"ırkının" , "sosyetesinin" , "ahlak" , "görenek" ve "geleneği" bo
zulacağı korkusuyla yabancı birisiyle evlenme engelini koy-
287 "Türk Şiiri ve Kopuz" , Kopuz, cilt 1 , sayı 1 , 15 N isan 1939, s. 1 -2.
288 Tevetoğlu'nun, Atsız'a ithaf ettiği şiir kitabıdır. Şiirlerinde Türkçülük ve Tu
rancılık baskındır. Bütün Türklerin birleşmelerinin hayallerini kurmuştur.
Ancak Turancılık, o dönemin siyasal düşüncesine ters düşen fikirdir. Fethi
Tevetoğlu, Yann Turan Benimdir, Arkadaş Matbaası, İstanbul, 1 934. Tevetoğ
lu, 1 94 3 yılında ikinci bir şiir kitabı yayınlamıştır. Kopuz, Yücel, Tanndağ, Ül
kü ve Türk Yurdu gibi dergilerde daha önce yayınladığı şiirleri burada topla
mışıır. Rıza N ur'a iıhaf edilen bu şiir kiıabındaki şiirlerin kahir ekseriyeti Tu
rancı ve Türkçü temalıdır. Bkz. Fethi Tevetoğlu, Türklüğe Kurban, Aylı Kurt
Yayınlan, İstanbul, 1 943.
289 N izam Önen, "Fethi Tevetoğlu" , Modem Türkiye'de Siyasal Düşünce: Milliyet
çilik, (Ed.) Tanı! Bora, cilt 4, İstanbul, 2008, s. 622.
353
muştur.290 "Milli kinle" hareket eden Tevetoğlu, bütün dev
let kurumlannın başına "katıksız" Türk olanlann atanmasını,
soy ve dil bakımından Türk olmayan Müslümanlann da Türk
leştirilerek "zararlı" halden kurtanlmalannı istemiştir.291 Teve
toğlu, Türk tarihinde bir kahraman olarak bilinen Kürşad'ı At
sız'ın delaletiyle tanıdığı için Kürşad'ı ilah ve Atsız'ı da peygam
ber ilan ederek minnetlerini bildirmiştir: "Atsız ! Sen, ulu Tan
rıyı geçmişimizde bulup bize tanıttığın için gözümde bir pey
gambersin. Bulduğun Tannnın ilk kulu ben, Tannın için yazdı
ğımı sana sunuyorum. " Tanrısını ve peygamberini şehevi duy
gularla ilan etmenin mutluluğunu yaşayan Tevetoğlu'nun di
ni de Türkçülükten başka bir şey değildir. Ritüeli de "Türklük
için çalışmak" olarak ilan etmiştir.292 Öyle ki bir şiirinde "Tan
rı (Allah) Kürşad'dan geridir" diyecek kadar kendinden geç
miştir. 293
Tevetoğlu'nun, katı ve kesif Türkçülüğünün, Soğuk Savaş
döneminin başlamasını müteakiben sökün eden Türkçü der
gilerde Islam ve komünizm karşıtlığıyla harmanlandığını gö
rüyoruz. Tevetoğlu , 1 950'lerin başında Türkçü dergilerde mil
liyetçilik temalı şiirler neşrederken aynı dönemde Islamcı bir
dergi olan Sebilürreşad'da "din davamız" ve "Ayasofya" gibi
dini temalı metinler kaleme almıştır. Keza bu mecrada anti
komünizm üzerine ele aldığı yazılar da din sosludur. Kore Sa
vaşı'nın devam ettiği günlerde Türk Kültür Derneği'nin "Ko
re Kahramanlarını Tebcil ve Komünizmi Tel'in" toplantısının
metnini Sebilrüreşad basmıştır. Tevetoğlu'nun konuşması anti
komünizm ve Islam temalıdır. 1930'lu yıllarda Islam'ı Türk'ün
bünyesini bozan bir illet olarak gören Tevetoğlu , 1950'li yıllar
dan itibaren bu kanaati değişmiştir. Türkleri, yeryüzündeki Al
lah'ın kılıcı olarak görmekle birlikte aşın Türkçü söylemlerde
bulunmaktan geri durmamıştır. Burada tek parti dönemi dini
354
uygulamalara kızgındır. O süreçte dinsizliğin aşılandığını, "az
kalsın" komünist olacaklarını ifade etmiştir. Dolayısıyla o gün
leri "meşum" olarak tanımlamıştır.294 Hz. Peygambere tebliğ
edilen dinin hakiki müminlerinin inançları gereği ruhsal ola
rak inhiraf göstermedikleri ve kati surette "sahte" ilah ve put
lara " tapanların" düştüğü hatayı yapmadıklarını, onun için de
"dinin ruh hastalıkları ve komünizm karşısındaki en büyük de
ğerinin" bu olduğuna inanmıştır.295 Konjonktüre! olarak Teve
toğlu'nun düşüncesinin ağırlık sıkleti antikomünizm olmuş
tur. Altın Işık dergisinde neşrettiği bir metinde, biraz da 3 Ma
yıs 1 944 olaylarının hıncıyla, komünistler için, "Moskof uşak
ları kendilerini, analarını, kan ve kız kardeşlerini peşkeş çekip
satabilirler," gibi sarkastik nitelemelerde bulunmuştur.296 Te
vetoğlu , 1 953 ile 1957 yıllan arasında ABD'de ihtisas yapmış
tır. Memlekete dönüşte siyasete atılmış ve DP Samsun il başka
nı olmuştur. 1 9 6 1 seçimlerinde ise AP' den Samsun Senatörü
olarak seçilmiştir.297
lslam vurgusu belirgin bir biçimde ön plana çıkmıştır. Teve
toğlu , Sovyetler'in camileri, ibadethaneleri ve Rus dışı ekalli
yetin dillerini yasaklamasını 1960'tan sonra dile getirmiştir.298
Bundan önce bu tür mevzulara girmemiştir. Tevetoğlu'nun, an
tikomünist mahiyetteki metinleri, 1 960'tan sonra yayınlanmış
tır. Meclis'e AP Senatörü olarak girdiği dönemde komünizm
karşıtlığında daha aktif hale gelmiştir. Meclis kürsüsünde ko
münizm ve sol faaliyetler hakkında yaptığı konuşmaları kitap
ve broşür halinde yayınlamıştır. Yukarıda Tevetoğlu'nun Yeni
lstanbul gazetesinde düzenli olarak yazdığı ifade edilmişti. Kö
şesinin ismi önce "Açıklıyorum" ve ardından da "Açıkça" idi.
355
Tevetoğlu , bu mecrada ve başkaca yerlerde yayınlanan bazı me
tinlerini Komünizmle Mücadele Yayınları'ndan Açıklıyorum is
miyle kitap haline getirmiştir. Kitabın ilk kısmın Meclis kür
süsünde ve basın üzerinden Milli Eğitim Bakanı Mustafa Şük
rü Koç ile Köy Enstitüleri ve komünizm üzerine girdiği pole
miklere ayırmıştır. Milli Eğitim Bakanı ile girdiği polemikte Ba
kan'ın kendisini "bundan bir süre önce yabancı bir ulusun uy
ruğu altına girmeğe çalıştığı," iddiasına karşılık Tevetoğlu, bu
nu "yalancılık" ve de "iftira" olarak geçiştirmiştir.299 Tevetoğ
lu, 1 94 1 yılından beri "demokrasi düşmanı" olarak gördüğünü
söylediği komünizm, faşizm ve Nazizm müdafileriyle mücadele
halinde olduğunu ifade eder.300 Tevetoğlu , 1 964 yılında kendi
sini, "ne faşist, ne de Nazi veya rasist" olmadığını, bununla bir
likte suhuletle "kahrolsun komünistler" diyebileceğini ifade et
miştir. 301 Tevetoğlu, "Kızıllarca faşist ve ırkçı" ilan edilmekten
rahatsızlığını dile getirmiştir. Fakat Tevetoğlu'nun zikrettiği şi
irde ırkçılık karşıtı herhangi bir ibare olduğu gibi Türkçü tut
kuyla yazıldığı aşikardır. 302
Yine Kopuz dergisinde Atatürk'ten hiçbir şekilde bahsetme
mesine rağmen 1960'lı yıllarda en fazla vurgu yaptığı tarihi ki
şilerden birisi Atatürk olmuştur. Kendi dış politika vizyonunu
Atatürk'ün dış politikası çizgisinde belirlediğini ifade etmiştir.
Atatürk'ün temelini attığı komşu devletlerle dostluk ilişkisi
ne değinen Tevetoğlu , dostluk ilişkilerinin normal seyirde de
vam ettiği Sovyetler'in, lkinci Dünya Savaşı'ndan sonra toprak
talepleri nedeniyle Türk-Rus ilişkilerinin zedelediğini ifade et
miştir.303 Tevetoğlu, 1 960'lı yıllardan itibaren Atatürk üzerine
yazmaya başlamıştır. Milliyetçi kimliğini, Atatürk milliyetçi
liği üzerine kurgulamıştır. Tevetoğlu , Mustafa Kemal'in solcu
356
olmadığını, sol ile mücadele ettiğini ve hatta Mustafa Kemal'i
"antikomünist" bir çerçeveye oturtmuştur. Tevetoğlu, Cumhu
riyet'in ilk yıllarını Atatürk döneminde lnönü ve Atatürk sonrası
lnönü şeklinde ikiye ayırmış ve ikinci dönemi, Atatürk'ün po
litikalarından sapma olarak görmüştür. Tarihin tüm günahları
İnönü'ye yüklenmiştir. Atatürk'ten sitayişle bahsedilirken İnö
nü mütemadiyen yerilmiştir.304
Tevetoğlu , Batılı emperyalistlerin, Çanakkale'de yenildikle
rinden ötürü Çarlık Rusya'sına yardım ulaştıramadıklarını ve
Rusya'da çıkan karışıklıklar neticesinde Bolşevizm'in ilan edil
diğini, dolayısıyla bunu Türklere borçlu olduklarını ileri sür
müştür. 305 Ancak Milli Mücadele yıllarında Sovyetler'in Tür
kiye'ye yaptığı yardımların "Kurtuluş Mücadelesini bir Bolşe
vik İhtilaline" dönüştürme amacına matuf olduğunu belirt
miştir. 306 Çarlık rejimiyle Sovyet rej imi arasında bir fark gör
memiş, aynı emperyal güdülerin devam ettiğini ifade etmiş
tir. Sovyetler'in dış politikasının Çarlık rejiminden olduğu gi
bi alındığını "kızıl emperyalizm, dünkü İslavcılığın kanserleş
miş" hali olduğunu belirtmiştir.307 Bu nedenle dış politikada
bilhassa Batı devletleriyle ilişkilerin daha geliştirilmesi tarafta
rı olmuştur. Türkiye'nin Batı Bloku'nda bulunmasından ötürü
"gurur" ve "sevinç" duymuştur. ABD'ye olan bağlılığın ve inan
cın samimiyetine vurgu yaparak ABD'nin hak ve hürriyetlerin
"muzafferiyeti" için tarihte görülmemiş "fedakarlık" ve "mesu
liyeti" üstlenmesini takdirle karşılamıştır. Onun ifadesine göre,
dünyayı muhasara altına almak isteyen Sovyet komünizmine
karşı en büyük direnç NATO'dan gelmiştir. Haliyle NATO'yu
"dünya sulh ve hürriyetinin en kuvvetli garantisi" olarak gör
müştür.308 Dünyayı komünizmden koruma görevini ABD ve
NATO'ya vermiştir.
304 Fethi Tevetoğlu, Benim Gördüğüm Bugünkü Rusya, Komünizmle Mücadele Ya-
yınlan, Ankara, 1968, s. 2 1 , 24-25.
305 A.g.e. , s. 10- 1 1 .
306 A.g.e. , s. 1 1 .
307 A.g.e. , s. 13-14.
308 Fethi Tevetoğlu, Dış Politika Görüşümüz, s. 9.
3 57
Tevetoğlu, Cumhuriyet gazetesinden Kayhan Sağlamer'e da
yanarak Kıbrıs'ta Rum komünistler ve Sovyetler tarafından
ikinci bir Küba meydana getirilmeye çalışıldığını ifade etmiş
tir. 309 Sovyetler'in Kıbrıs'ta Rum kesimine silah gönderme
si endişeleri arttırmıştır. 3 1 0 O dönemlerde bu endişe sadece
Tevetoğlu'nda yoktur. Örneğin Tarık Zafer Tunaya 1 964 yı
lında verdiği bir konferansta Kıbrıs'ın yeni bir Küba olacağı
na dair kaygılarım dile getirmiştir.31 1 Fahir Armaoğlu da Kıb
rıs'ta komünizme dikkat çekmiştir. 3 1 2 Tevetoğlu , Kıbrıs'ın sa
dece Rum milliyetçilerinin tehdidiyle karşı karşıya olmadığı
m aynı zamanda komünizm tehdidinin de bulunduğunu vur
gulamıştır. 313
Tevetoğlu , antikomünistler içerisinde diplomatik bir dille
"self-determination"a değinenlerden birisidir. 1 944 yılından
itibaren BM'nin "self-determination" politikasının sonucu ola
rak zaman içerisinde kırk dört devletin bağımsızlığına kavuş
tuğunu, ancak Lenin, Stalin ve Kruşçev'in "ulusların kendi ka
derini tayin hakkını" dillendirmelerine rağmen bu hakkı iste
yenlere "siyasi suç" işlemiş muamelesi yaptıklarım belirtmiş
ti. 3 1 4 Bolşevik devrimin gerçekleştiği günlerde , 1 9 1 Tde , Le
nin ve Stalin imzasıyla Rusya Halklannın Haklan Beyanname
si yayınlanmıştı. Bu beyannamede halklara "kendi kaderleri
ni tayin etme hakkı" tanınmıştı . Ancak kısa süre sonra bunu
hiçe saymışlardı. Bağımsızlığını kazanan Azerbaycan'ı işgal et
mekle ilk adımı atmış ve gerisi de gelmişti. Estonya, Litvanya,
Letonya ile birlikte boyunduruğu altındaki gayri Hıristiyan ve
Rus milletlere kendi kaderlerini tayin etme hakkını tanımadı
ğını, 1953 yılında Doğu Berlin Ayaklanması, 1956 hem Macar
358
ve hem de Poznan halk nümayişi ve 1 968 Prag'da halkın ba
ğımsızlık mücadelesini Sovyetler'in çok sert bir şekilde bastır
dığını belirtmişti.
Tevetoğlu'na göre, uluslararası komünizm, dünyanın her ye
rinde, açık ve gizli örgütleri, "satın alınmış uşak ve ajanları" ara
cılığıyla belli bir sistem ve program dahilinde yıkıcı faaliyetle
rini sürdürmüştür. Dünya komünistlerinin, Moskova'da yap
tıkları Muharrirler Kongresi'nde komünistlere "memleketini
zi, mümkün olduğu kadar sınıf ve zümrelere bölünüz. Patron
ve işçi arasında sürekli anlaşmazlıklar çıkarınız," şeklinde ken
di ülkelerinde takip edecekleri politikaların dikte edildiğini ileri
sürmüştü. Tevetoğlu'nun yaptığı yoruma göre, 6-7 Eylül olayla
n, ordunun siyasete karışması, milliyetçi-muhafazakar kalemle
3 1 5 A.g.e. , s. 6-7
3 1 6 Fethi Tevetoğlu , Türkiye'de Sosyalist ve Komünist Faaliyetler, Ankara, 1 967,
s. 45.
359
yıllan arasındaki sol faaliyetler incelendiği halde kitabın yarı
sından fazlası, Milli Mücadele dönemi sol faaliyetlere aynlmış
tır. Kitap, yazıldığı dönemde Yön hareketinin kendini hem sola
hem de Kemalizm'e dayandırmış olmasının etkisinde kalmıştır.
Tevetoğlu, Türkiye sol tarihinde belli başlı olaylara, devlet ile
solun mücadelesine odaklanmıştır. Komünizmi ve sosyalizmi
fikir olarak tartışmamıştır. Milli Mücadele yıllarından itibaren
devletin sol faaliyetleri kontrol etmesini, tevkifatları ve mahke
me kayıtlannı işlemiştir.
Tevetoğlu , Türkiye sol tarihini "kızıl faaliyet" olarak değer
lendirmiştir. Sosyalizm ve komünizm kavramlarının aynı ol
madığını, bunu ayırt etmek gerektiğini ifade etmiştir. Türki
ye'de savunulan, yaymaya çalışılan sosyalizm, "Marksçı-Lenin
ci" , "ihtilalci sosyalizm" yani komünizmdir. Komünizm, Türk
kanununa göre yasaktır. Bu yasağı bertaraf etmek için, Türk
komünistleri sosyalizmi maske yapmışlardır. Tevetoğlu'nun
kitaplarının kaynakçalarında da görüldüğü üzere Marksizm ve
sosyalizm ile ilgili teorik kitaplar yer almamıştır. Dolayısıyla te
orik alt yapı olmadan böyle bir ayrıma gitmiştir.
Tevetoğlu'na göre Atatürk, daha Milli Mücadele'nin başın
dan itibaren, komünizmin, Üçüncü Enternasyonal'in kesin bir
şekilde aleyhinde yer almıştır. "Bila kayd-ü şart Rus tabiiyeti
demek olan dahildeki komünizm teşkilatı gaye itibariyle tama
men bizim aleyhimizdedir. Gizli komünizm teşkilatını her sü
rette tevkif ve teb'id etmek mecburiyetindeyiz," demişti. Teve
toğlu , Atatürk Sovyetler'den yardımı alıncaya kadar Sovyet ve
Bolşevizm aleyhtarlığını ifşa etmediğini ileri sürmüştür. 3 1 7
Nizam Önen, Tevetoğlu'nun 1940'lı yılların ilk yarısında sa
vunduğu görüşleri için , "bu dönemde diğer Turancı-Türkçü
lerden farkı lslam'a verdiği önem" noktasında ortaya çıktığını
ifade etmiştir.31 8 Fethi Tevetoğlu üzerine yapılan başka bir ça
lışmada ise, onun dine olan ilgisinin l 960'tan sonra ortaya çık
tığı ima cdilmiştir. 3 1 9 Ancak y ukarıda işaret edildiği şekilde So-
3 1 7 A.g.e. , s. 1 19.
318 Nizam Önen, a.g.rn. , s. 623-624.
3 1 9 Mert Gönül, a.g.e. , s. 1 48.
360
ğuk Savaş'ın ilk yıllarında milliyetçilikle İslamcılığın yakınlaş
tığı ortamda Tevetoğlu da bunun etkisinde kalmış ve Sebilür
reş ad'a yazdığı yazılarda lslam'a bariz biçimde vurgu yapmıştı.
Daha önceleri, lslam'ın Türklüğe zarar verdiğini söyleyen Te
vetoğlu , 1960'lı yıllarda bambaşka bir yöne evrilmiştir. lslam'ı
ve Türklüğü "parçalamaya" ahdeden emperyalizme karşı, Müs
lümanların, birlik ve beraberlikle çeşitli alanlarda birbirlerinin
muavenetine ihtiyaçları olduğunu ifade etmiştir.320 lslam için,
"dinlerin en ulusu " , Hz . Peygamber için de "Allah'ın en aziz
kulu"321 ifadelerini kullanmıştır.
361
( 1 933) çıkarmış, ancak kısa süre sonra bu dergi de kapatılmış
tır. Atsız'ın ilk dönem çıkardığı dergiler, dönemin siyasal ikli
mine ters düştüğü için hemen kapatılmıştır. Atsız, farklı işler
de çalışsa da yayıncılıktan hiçbir zaman geri durmamıştır. 1 942
yılında Orhun'u tekrar çıkarmıştır. Ancak, 1 944 yılında yazdı
ğı iki mektuptan ötürü, derginin yayın hayatına son verilmiş
tir. 1952 yılında Orhun'u üçüncü defa yayınlamış, 68 sayı çık
tıktan sonra kapanmıştır. Bu sefer birilerinin müdahalesiyle de
ğil, Atsız'ın belirttiğine göre, dergi, "Onu idare edenlerin yor
gunluğu ," nedeniyle kapanmıştı.324 Keza, yayın sahibi olan is
met Tümtürk, Atsız'ı doğrulamış, dergiyle uğraşacak vakit bu
lamadıklarını belirtmişti. Atsız'ın en son çıkardığı ve öncekile
re oranla daha uzun süreli çıkan dergi, Ôtüken ( 1 964- 1 975) ol
muştur.
ikinci Dünya Savaşı sırasında, Türkiye'de sol faaliyetlerin
arttığı dönemde, Atsız tekrar sahneye çıkmıştır. Dönemin Baş
bakanı Şükrü Saracoğlu'na hitaben yazdığı iki mektup , epey
ses getirmişti. Bu mektuplar nedeniyle Sabahattin Ali ile dava
lık olmuştu. Atsız'ın bundan sonraki hayatı, 1 975 yılında ölü
müne dek hep kavgaların, mahkemelerin ve polemiklerin içe
risinde geçmiştir.
Nazım Hikmet, 1 929 yılında Sertellerin Resimli Ay dergi
sinde "Putları Yıkıyoruz" kampanyasıyla eski Türk büyükle
rine "savaş" açmıştı . Atsız, Nazım Hikmet'in, Ahmet Haşim,
Hamdullah Suphi ve Yakup Kadri'den sonra Namık Kemal için
"Arslan postu giymiş"325 şeklinde ifade kullanmasını barda
ğı taşıran son damla olarak görmüş ve müdahale etme zamanı
nın geldiğine karar vermiştir. Bunun üzerine, 1935 yılında Ko
münist Donkişot'u Proleter Burjuva Nazım Hikmetof Yoldaşa diye
bir broşür bastırmıştı. Bu broşürden dolayı dönemin Adalet Ba
kanı Şükrü Saracoğlu, İstanbul Savcılığı'na Atsız aleyhine dava
açılması için talimat vermişti. Fakat mahkeme, broşürde her
hangi bir suç unsuru bulunmadığına karar vermişti.326
324 Altan Deliorman, Tanıdığım Atsız, Boğaziçi Yayınlan, lstanbul, 1 978, s. 44.
325 Nihal Atsız, En Sinsi Tehlike, Aylı Kurt Yayınlan, lstanbul, 1 943, s. 3 .
3 2 6 Hayri Yıldınm, Son Türkçü Atsız, Togan Yayıncılık, İstanbul, 20 1 3 , s. 34.
362
Daha bunun külleri soğumadan, Atsız, yeni bir maceraya gi
rişmiştir. Sabahattin Ali'nin, 1 940 yılında yayınladığı içimizde
ki Şeytan romanı üzerine Atsız içimizdeki Şeytanlar serlevha
sı altında bir broşür yayınlamıştır. Evvel-emirde, romanın kısa
bir özetini vermiş, ardından da roman karakterlerinin gerçek
hayattaki karşılığını okura sunmuştur. Onun yayınladığı bro
şürde ifade ettiğine göre, romandaki Profesör Hikmet, Mük
rimin Halil Yınanç'tır. Bu mecrada Yınanç'ın, "vatan haini, ya
bancı devletler hesabına çalışan ırz düşmanı" olarak resmedil
mesinin altına yatan temel dürtü, liselerde verdiği tarih dersle
rinde komünizmle ilgili olarak "her memlekette komünizm gi
bi vatan aleyhtarı fikirlere saplanacak bir kaç orospu çocuğu çı
kabilir," tümcesini zikretmesine bağlamıştır:327
327 N ihal Atsız, içimizdeki Şeytan, Baysan Basım ve Yayı n ve Sanayi A.$., lstanbul,
1992, s. 25.
328 A.g.e. , s. 9.
329 A.g.e. , s. 10.
330 A.g.e. , s . 18.
363
irler yayınlamıştı. Atsız'a göre, Sabahattin Ali sonradan komü
nist olmuştu.331
1 943 yılında Faris Erkman, En Büyük Tehlike ismiyle bir bro
şür yayınlamıştı.332 Türkçü faaliyetlerin anlatıldığı ve bundan
rahatsızlık duyulduğunu belli eden metin, büyük bir gürültü
ye neden olmuştur. Meclis'te milletvekilleri bu metnin muhte
vasını tartışmışlardır. Metnin yayınlandığı süreçte, Almanların,
Sovyet saldırısının başarıya ulaşamayacağı kesinleşmişti. Sov
yetler, Almanların saldırılarını büyük ölçüde durdurmuşlardı.
Broşür, biraz da bundan cesaret alarak, ikinci Dünya Savaşı sı
rasında Almanya'nın kazanmasını isteyen Türkçü-Turancıla
ra yönelik bir tepki olarak yazılmıştı. Biçimsel olarak milliyet
çiliğin Pan-Türkizm'e dönüşümü Kemalizm'in milliyetçilik il
kesi ve Atatürk'ün dış politikada "pancı" idealleri tenkit etme
si üzerine kurulmuştur. " Kukla" diye zikredilen Pan-Türkist
ve Türkçülerin Almanlar tarafından çok rahat bir şekilde ma
nipüle edildikleri ifade edilmiştir. Metinde Atsız ve Reha Oğuz
Türkkan arasındaki polemik kastedilerek Türkçüler ırkçılıkta
o kadar ileri gitmişlerdir ki artık işi birbirlerinin ırkını sorgu
lamaya vardırmışlardı . Erkman, Pan-Türkizm'in Almanlardan
Türklere miras olduğunu ileri sürmüştür. Diğer tarafta Türki
ye'de bulunan Zeki Velidi Togan, Ayaz Ishaki, Muharrem Feyzi
Togay gibi dış Türkler de tenkit konusu olmuş ve mahut isim
lerin gidip kendi memleketlerinde mücadele vermeleri isten
miştir. Bunların, faaliyetlerinin Türkiye'yi tehlikeye attığı be
lirtilmiştir.333 Türkçülerin, Kemalizm'in ilkeleri ve Cumhuri
yet inkılabına yekün karşı oldukları ampirik verilerle ispatla
maya çalışırken kendisini dönemin iktidarına göz kırpmaktan
alıkoyamamıştır.
Reha Oğuz Türkkan "Hesap Veriyoruz" başlıklı bir yazı ka
leme almıştı. Faris Erkman'ın, En Büyü k Tehlike'de bu yazıya
331 Süleyman Kocabaş, Yakın Tarihimizin Sosyal Depremlerinden 1 944 Türkçülük
Turancılık Olayı, Vatan Yayınlan, lslanbul, 2008, s. 55.
332 Bu broşürün kim tarafından yazıldığı tartışmalıdır. Bu tartışma için bkz. Hay
ri Yıldınm, Son Türkçü Atsız, s. 348-354.
333 Faris Erkman, En Büyük Tehlike Milli Türk Davasına Aykın ve Bir Cereyanın
lçyüzÜ, Ak-ün Matbaası, lstanbul, 194 3, s. 4-6, 10, 1 2 .
364
atıf yaparak Türkçüleri, birbirlerini suçladıklarından ötürü ala
ya alması, Atsız'ı çileden çıkarmıştı. Bu nedenle Atsız, "solcu
dönmelere de ayrıca cevap vereceğim. Beklesinler," diye gür
lemişti. 334
Erkman'ın yukarıda zikredilen tenkitlerine verilen cevap ge
cikmemişti. Bu işi de her zamanki gibi Atsız üstlenmiştir. Atsız,
metni okuduğunda, bunun bir Alman Yahudisinin kaleminden
çıktığı intibaı edindiğini ifade etmiştir. Metinde "ırkçı Türkçü
lerin en küstah ve cüretlilerinden birisi" olarak ilan edilen At
sız, bunu en büyük "şereflerden" birisi olarak addetmiştir.335
En Büyük Tehlike'de Pan-Türkçülüğün Almanlardan mülhem
olduğu zikredilmişti. Fakat Atsız bunu Türkçülük olarak al
gılamıştı . Tabii ki ikisi farklı mevzulardır. Erkman'ın bahset
tiği mevzu , l 940'lı yılların ortamında Türkçülerin irredantist
hayallere kapılmaları ve bu hayallerin de vakti zamanında Al
manlardan ithal edildiğine yönelik tespittir. Ancak Atsız, Kaş
garlı Mahmud'un, "Türkleri Tanrı'nın, has ordusu sayması" ,
Abbasi ordusundaki Türklerin Türkçeden başka dil bilmemek
ten övünç duymaları, Ali Şir Nevai'nin Türkçeyi Farsçadan üs
tün görmesi gibi tarihten örneklerden yola çıkarak Türklerin
çok eski tarihlerden beri Türkçü olduklarını ileri sürmüştür.336
Erkman'ın Türkçüleri Alman ajanı olarak lanse etmesinin de
bir "iftiradan" başka bir şey olmadığını ifade etmiştir. 337 Türk
ve Alman ırkçılığının kendine has özelliklerini ortaya koyan
Atsız, Alman ırkçılığını reddetmiştir. Atsız'ın ifade ettiği Türk
ırkçılığının yanında Alman ırkçılığı mutedil kalmıştır.
Türkçü İsmail Hakkı Baltacıoğlu , 1 944 yılının başlarında
İstanbul Halkevi'nde konferans verdiği sırada bir grup solcu
genç, konferansı sabote etmişti . Bunun hemen ardından At
sız , Orhun dergisinde "Türkçü Başbakan Saracoğlu'na" hita
ben Mart ve Nisan ayında iki adet mektup neşretmiştir. Bu
334 N ihal Atsız, Hamza Sadi Özbek, Hesap Böyle Vni l i ı, A y kurt Ya y ınları, lstan-
bul, 1 943, s. 28, 48.
335 Atsız, En Sinsi Tehlike, s. 45.
336 A.g.e. , s . 46.
337 A.g.e. , s . 49.
365
mektupta Atsız'ın, Saracoğlu'na hitap etmesinin sebebi, Sara
coğlu'nun, daha evvel "Biz Türküz, Türkçüyüz ve daima Türk
çü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu
kadar ve laakal o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir," de
mesidir. Atsız, ne "ırkımızın" ne de "devletimizin" tarihinde
şimdiye kadar hiç kimse, bu kadar aleni, Türkçülüğünü açık
ça vurgulamadığını, ancak sözlerin zikredildiği tarih üzerin
den epey zaman geçmesine rağmen zikredilen Türkçülüğü fii
liyatta göremediklerinden yakınmıştır. Bunu ifade ettikten he
men sonra, İsmail Hakkı Baltacıoğlu'nun İstanbul Halkevi'nde
konferans verdiği sırada solcu gençliğin konferansı sabote et
mesini anlatmıştır. Atsız, "komünist nümayiş" olarak gördü
ğü bu olay hakkında neden tahkikat yapılmadığını sormuştur.
Diğer taraftan yurdun farklı yerlerinde Türklüğe hakaret edil
diğini, örneğin İstanbul'da İstiklal Marşı okunurken " melezle
rin" ayağa kalkmadığı, bir lisede, "arabacı araba olmadığı gi
bi Türkçü de Türk değildir," denilerek Türkçülükle alay edil
diği, başka bir okulda bir öğretmenin öğrencilere hitaben "He
piniz Türk değil misiniz? Allah hepinizin belasını versin. Al
man veya İngiliz olmadığıma pişmanım," gibi mütenevvi "sal
dırıların" karşılık bulmadığı için arttığını sarahaten belirtmiş
tir.338 Atsız bununla yetinmemiş ve ikinci mektubu da yayınla
mıştı. lkinci mektupta, bir önceki mektubun yarattığı etkiden
kısa bir şekilde bahsettikten sonra, asıl mevzuya giriş yapmış
tır. Bu da İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türkiye'de komünizm
ve komünistlerin varlığı tartışmasıdır. Atsız, Saracoğlu'na hita
ben şunları yazmıştır:339
338 Nihal Atsız, "Başvekil Şükrü Saracoğlu'na Açık Mektup", Orkun, sayı 20 , 1 6
Şubat 195 1 , s. 10- 1 2 .
339 Nihal Atsız, "Başvekil Şükrü Saracoğlu'na ikinci Açık Mektup" , Orkun, sayı
22, 2 Mart 1 95 1 , s. 1 0- 14.
366
kat onların hakiki benliğini anlamak için dahi olmaya lüzum
yoktur. Irk ve aile düşmanlığı, din ve savaş aleyhtarlığı, faşist
liğe hücum perdesi altında milliyeti baltalama, yurdumuzdaki
azınlıklara aşın sevgi, her şeyi iktisadi gözle görüş, onları açı
ğa vuran damgalardır. En büyük düşmanları olan milliyetçile
re ırkçılık noktasından saldırmaları, milliyetçilikte ırkçılığın
temel olduğunu bilmemelerinden dolayıdır. Temeli yıkılan ya
pının bir anda çökeceğini çok iyi kestirmişlerdir.
340 A.g.e. , s. 1 1 - 1 3 .
3 4 1 Mustafa Müftüoğlu'nun belirttiğine göre, Sabahattin Ali, hem savcıya hem de
Konservatuvar Müdürü Orhan Şaik Gökyay'a, "Ben dava açmayacaktım, Ha
san Ali Bey böyle istedi," demiştir. Mustafa Müftüoğlu, Çankaya'da Kabus: 3
Mayıs 1 944, lstanbul, 1977, s. 46.
342 Akkan Suver, Nihal Atsız, s. 41.
343 Akkan Suver, a.g.e.
344 Avukat Hamit Şevket ince, 1951 yılında, Atsız'ın ırkçı olduğunu fark edince
davayı bıraktığını beyan etmesi üzerine Atsız bunun "yalan" olduğunu Falih
Rıfkı'nın aracılığıyla lnönü tarafından verilen emirle avukatlığı bıraktığını ile-
367
sız, mahkemede yaptığı müdafaada, bu davayı "Türkçülükle ko
münizmin, bu milleti hür yaşatmak isteyenlerle yabancı mer
kezlere bağlamak isteyenlerin, mazinin şeref mirasına bağlı kal
mak isteyenlerle bütün mukaddesatı inkar edenlerin" davası
olarak görmüştür.345 Dava 3 Mayıs 1 944 tarihinde karara bağ
lanmıştır. Mahkeme, "mücerret olarak söylenen, 'vatan haini'
tabirini" hakaret olarak kabul etmemiş ve ona göre de ceza ver
mişti. Ancak cezada da indirime gidilmiş ve bu da ertelenmiş
ti. 346 Mahkeme bittikten sonra, Atsız etrafındaki gençlerle bir
likte DTCF' de Osman Turan ve asistanı Ahmet Ellezoğlu'nu zi
yaret etmişti. Bunun üzerine 4 Mayıs'ta Osman Turan Bakanlık
emrine alınmış, Ellezoğlu da okuldan uzaklaştırılmıştı. 347
Duruşma bittikten sonra, gençler harekete geçmiş, slogan ata
rak Ulus Meydanı'na gitmişlerdi. Polis, olaylardan sonra öğren
cileri ve ileri gelen Türkçüleri, Atsız, Reha Oğuz Türkkan, Or
han Şaik Gökyay, Necdet Sançar, Zeki Velidi Togan, Hasan Fe
rit Cansever, lsmet Tümtürk, Fethi Tevetoğlu , Osman Yüksel
Serdengeçti, lsmail Hakkı Yılanlıoğlu, Kadircan Kafh, Abdülka
dir lnan, Ahmet Caferoğlu, Mükrimin Halil Yınanç, Ahmet Kı
nmer, Muharrem Feyzi Togay, Hüseyin Namık Orkun, Ziyaed
din Fahri Fındıkoğlu, Hüseyin Emir Erkilet, Mustafa Müftüoğlu,
Cemal Oğuz Öcal, Nihat Sami Banarlı, Peyami Safa, Osman Tu
ran, Alparslan Türkeş, Ali lhsan Sabis vd. tutuklanmıştı.348 Sa
nıklann bir kısmı zaman içerisinde tahliye edilmişti. Geri kalan
lara ise on yıla kadar varan hapis cezalan verilmişti. Daha sonra
karar, Askeri Yargıtay'a intikal etmişti. Yargıtay da 1 947'de bü
tün sanıklan suçsuz bulup mahkemenin hükmünü bozmuştu. 349
Atsız, 3 Mayıs 1 944 olaylarını, Türk gençliğinin bir "uyarma
sı" ve "uyanması" olarak görmüştür. Bu uyarma ve uyanma "so
lun sempatizanı" diye tanımladığı lnönü ve çevresindeki solcu-
ri sürmüştür. Nihal Atsız, "Yalan " , Orhun, sayı 34, 25 Mayıs 1 95 1 , s. 3.
345 Nihal Atsız, "Müdafaam", Orhun, yıl 1, sayı 3-4, Mayıs-Nisan 1 962, s. 14.
346 Necmettin Sefercioğhı , .l Mayıs 1 944 ve Tıi rhçıiliih Dava s ı , Türk Ocakları An-
kara Şubesi Yayınları, Ankara, 2009, s. 7.
347 A.g.e., s. 8.
348 Kocabaş, a.g.e. , s. 5 7-58, 74.
349 Kocabaş, a.g.e. , s. 77-78.
368
lara karşıdır. Atsız'a göre, memleketin "sinsi" bir şekilde komü
nizme sürüklenmesi bu yürüyüş sayesinde durdurulmuştu. Ak
si takdirde "Türkiye'nin de Romanya, Çekoslovakya, Macaristan
gibi oldubitti ile komünist olması kısa bir zaman meselesiydi. "350
lnönü'nün, 1 9 Mayıs 1 944 Nutku, geniş ölçüde Türkçülük
olayı ile alakalıydı. lnönü, milliyetçiliği tarif ederken Anaya
sa'da tarif edilen milliyetçiliğin benimsenmesini istemişti. Irkçı
lığa karşı olduklarını ifade etmişti. Turancılıktan bahsederken,
"yine son zamanların zararlı ve hastalıklı gösterisi," sözcükleri
ni zikretmişti. Turancılar, "fesatçılar" diye nitelendirilmişti. Bu
nun dışında Turancılığın, Türkiye'nin sınır komşularıyla sorun
çıkarmaya gebe bir fikir olduğu hassaten vurgulanmıştı. 351
Atsız da, Necip Fazıl gibi "Türkiye solcularının anası" olarak
CHP'yi görmüştür. Atsız, komünistlerin CHP içerisinde kuluç
kaya yattıklarını düşünmüştür. Öyle ki, 1 944 yılında Türkçüleri
tabutluklara sokanlar da onlardır.352 Bu nedenle CHP'de Türk
çü bulunamayacağını iddia etmiştir.353 Atsız, ikinci dönem Or
kun'un yayın hayatına son verirken yazdığı "Veda" başlıklı ya
zısında okurlarına "ırkçı" olarak kalmalarını sıkı sıkı tembih et
miş ve "ırkçılık milleti parçalamaktır," demenin ancak lnönü
ve "yardakçılarının" ağzına yakıştığını ifade etmiştir.354 Atsız'ın,
CHP'yi solcuların kuluçkası olarak görmesinin altında yatan bir
diğer neden de 1939 yılında Boran, Boratav, Berkes'in DTCF'de
istihdam edilmelerinin yanı sıra Hasan Ali Yücel'in bu isimle
ri koruduğuna olan inançtır. Bu nedenle Türkçülerin önem
li bir kısmı, lnönü dönemi CHP'siyle barışık olmamıştır. Bun
dan mütevellit Türkiye çok partili hayata geçtikten sonra, Türk
çü kadrolar tedricen CHP'den kopmuşlardır. lnönü'nün 19 Ma
yıs Nutku bu olanlara tuz biber ekmiştir. Türkçülerin kafasında,
350 N ihal Atsız, Tarih, Kültür ve Kahramanlar, Ötüken Yayınlan, İstanbul, 201 1 ,
s . 65.
351 Milli Şef Cumhurreisi lnônü Tarafından 19 Mayıs 1 944 Günü Gençlik ve Spor
Bayramı Münasebetiyle An kara 1 9 Mayıs Stadyumunda Verilen Nutu k , Cumhu
riyet Halk Partisi Genel Sekreterliği, Ankara, 1944, s. 3-8.
352 Nihal Atsız, "Millet'in ifşaatı" , Altın-Işık, cilt 1, sayı 6, 25 Haziran 1947, s. 3.
353 Nihal Atsız, Makaleler lll, s. 28.
354 Nihal Atsız, "Veda", Orhun, sayı 68, 1 8 Ocak 1952, s. 3.
369
CHP'nin sola yol verdiği inancı kesinleşmiştir. Ancak Soğuk Sa
vaş'ın ilk yıllarındaki demokratikleşme sürecinden solun siyasi
olarak faydalanmak istemesinin önünde duran CHP'yi neredey
se hiç görmemişlerdir. Tan baskını, sol partilerin kapatılması ve
DTCF olayı gibi mütenevvi antikomünist hareketler CHP'nin
içindeki Türkçü kanadın eseri olarak görülmüştür.
Atsız, Batı'nın esin kaynağı olduğu Türk aydınının, "iyi ni
yetli de olsa" bazen yanılgıya düştüğünü ifade etmiştir. Batı'da
ki herhangi "iyi" bir uygulamanın Türkiye'ye de iyi geleceği
ne inandığını, mesela Namık Kemal'in Fransa'dan parlamen
ter sistemi getirmeye çalışırken enine boyuna düşünmediği
ni, "Türklerin üçte bir oranında temsil edileceğini" ve sonuçta
Türklerin hakimiyetini kaybedeceğini düşünmediğini ifade et
miştir. Atsız, sosyalizm için de benzer bir tespit yapmıştır. Ör
neğin Nadir Nadi'nin, "sol, derece derece daha adaletli bir top
lum düzenine varmak uğruna yapılan fikir savaşı olduğunu"
ifade etmesine karşılık Atsız, "görünüşte haklı intibamı uyan
dırdığı halde gerçekte çok yanlış bir hüküm" olduğuna karar
vermiştir. Çünkü Türkiye'deki sol, "sosyal adaletin değil, Sta
lin veya Mao'nun peşinde" yürümüştür.355
Bir Türk ırkçısı olarak Atsız'a göre, Türklerin yegane kurtu
luş yolu Türkçülükten geçmektedir. Türkçülük onda bir ülkü
dür. Bu ülkü, "Türk ilinde Türk uruğunun kayıtsız şartsız ha
kimiyeti ve İstiklali ile Türklüğün her yönden bütün milletler
den ileri ve üstün olması" durumudur.356 Ona göre, Türkçülük
değişmez bir fikirdir. Türkçülüğün muhtevasında ve hedefle
rinde "hiçbir zaman değişme" olmayacağını bilhassa vurgula
mıştır.357 Her fırsatta ırkçı olduğunu vurgulayan Atsız'a göre,
Türkçü, "Türk ırkının üstünlüğüne inanmış olan kimsedir. "358
Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın Gaziantep gezisi sırasında
bir vatandaşın "idareciler Araplara toprak veriyorlar, biz Türk-
355 Nihal Atsız, "Solcu Foyası" , Ôtüken, sayı 7 (67), Temmuz 1 969, s. 3 .
356 N iha l Atsız, Malıaleler 111, Baysan Basım v e Yayın Sanayi A . Ş . , İstanbul, 1 99 2 ,
s. 1 1 - 1 2; Nihal Atsız, Orkun, sayı 1, 6 Ekim 1950, s. 1 .
357 Nihal Atsız, "Türkçülük Değişmez Bir Fikirdir", Orkun, sayı 4 , 2 7 Ekim 1950,
s. 3.
358 Nihal Atsız, "Türkçü Kimdir? " , Orkun, sayı 3 , 20 Ekim 1950, s. 3.
370
lere vermiyorlar," demesi üzerine Cumhurbaşkanı "Türk top
raklarında yaşayan herkes Türk'tür," demişti. Bunun üzerine
Atsız Ôtüken dergisinde komünistlerin Doğu'daki faaliyetleri
ile ilgili bir dizi yazı kaleme almıştı. Bu yazılar nedeniyle Atsız,
mahkemeye verilmişti. Mahkeme süreci, 1 2 Mart'a kadar de
vam etmiştir. Sonuçta Atsız'a ve Ôtüken'in sorumlusu Mustafa
Kayabek'e on beşer ay hapis cezası verilmişti. Ancak Atsız, ra
hatsız olduğu için, cezası, dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Ko
rutürk tarafından bağışlanmıştı.359
Atsız'a göre , Türkiye'de bir kısım dindarlar, Türkçülüğü
ikinci plana attıkları için milliyetçi olmadıkları gibi sağcı da
değillerdir. Çünkü lslam beynelmileldir ve Atsız kozmopo
lit olan her düşünceye kesinkes karşı çıkmıştır. "Türk milli
yetçiliğinin üstünlüğüne inanmış ve bütün Türklerin birleşip
tek devlet halinde toplanmasını ülkü edinmiş Türkçülerle bu
yobazlar aynı grupta nasıl toplanılabilir," diye sorgulamış ve
sağcıların sadece Türkçüler olduğunu ifade etmiştir. 360 Atsız,
Türkçülük ile milliyetçiliği birbirinden ayırmıştır. Türkçülü
ğün, Türk milliyetçiliği olduğunu belirtmekle birlikte her mil
liyetçi Türk'ün Türkçü ol(a)mayacağını belirtmiştir. Örneğin
milliyetçi olup dış Türklerle hiç alakadar olmayanların Türk
çü olmadıklarını vurgulamıştır. Keza İslamcıların bir kısmı
nın da kendilerini milliyetçi addettiklerini, ancak Türkçü ol
madıklarını belirtmiştir. Atsız'ın gözünde bunlar "yanlış mil
liyetçiliklerdir" ve Türkçülük, bu tür milliyetçilikleri reddet
miştir.3 6 1 Atsız'a göre, "dışarıdan gelmemiş olan tek düşünce"
Türkçülük idi.362 Atsız, 1941 yılında neşrettiği "Üç Rejim" baş
lıklı bir metinde faşizm, komünizm ve demokrasi ile ilgili ka
naatlerini ifade etmiştir. Adı geçen metinde faşizmi, "milliye
ti inkar eden, milletleri yıkmak için geleneğe ve mukaddesata
düşman güden" komünizme karşı bunları koruma altına alan
359 Talat Ülker, Hüseyin Nihal Atsız Harş i t 'in Hırçın Ses i , Bilgcoğuz Yayınlan, ls-
tanbul, 20 1 5 , s. 72-73.
360 Nihal Atsız, "Sağcı Kimdir? " , Ôtühen, sayı 2 (50) , Şubat 1 950, s. 3-4.
361 Nihal Atsız, Makaleler III, s. 26-27.
362 Nihal Atsız, "Türkçülük" , Orhun, sayı 2, 13 Ekim 1950, s. 3-4.
371
tepkisel bir fikir olarak görmüştür. Avrupa'da faşizmin sadece
komünizm tehlikesinin görüldüğü üç ülkede, Almanya'da, ls
panya'da ve ltalya'da görüldüğünü belirtmiştir. Atsız'a göre, fa
şizm demokratik yöntemlerle iktidara gelmesine karşılık, ko
münizm, "dünyanın hiçbir yerinde ekseriyetin reyiyle iktidar
mevkiine geçmemiştir."363
Türkleri siyaseten ve kültürel olarak bir çatı altında toplama
yı ilke edinen Turancılık, Atsız için "büyük ve asil" bir düşün
cedir. Atsız, Türk solcularının "Moskof uşağı oldukları için Tu
rancılığın Rusya'yı devirmesinden korktukları için muhalefet
ettiklerini," ifade etmiştir. Atsız'ın Turancılık ülküsü lTC'nin
Turancılık fikrinden ayrışmaktadır. lTC hem Kafkasya'yı hem
de Mısır'ı almak isterken Atsız' da sadece Türk dünyası tasavvu
ru vardır.364 Ona göre, Turancılık asla emperyal bir vizyon de
ğil, irredantizmdir.365 Turancılık, Türkçülüğün tali unsuru ola
rak, bütün Türklerin birleşmesi düşüncesidir. Buna karşın Tu
rancılık, Türklerle akraba olan milletleri, Moğol, Mançu , Kore
liler, Macar ve Finleri aynı çatı altında toplamak anlamına gel
mediğini sarahaten ifade etmiştir.3 66
Atsız tüm meselelere Türkçülük merceğinden baktığı gibi
l 960'lann ikinci yansından itibaren tedavüle girip sıkça kulla
nılan ve toplumun değişik kesimlerinin bunun üzerinden tah
lil edildiği "sağ" ve "sol" kavramına da milliyetçilik üzerinden
yaklaşmıştır. Sosyalistler ve komünistlerin, "solcu" olmayan
ların tamamını sağcı diye bellenmesinde problem görmüştür.
Kendisine mukaddesatçı diyen dindarların, milliyetçi ve sağ
cı sayıldığı, buna karşın sosyalistlerin bir kısmının kendileri
ni milliyetçi gördükleri halde solcu sayılmalarında hata gör
müştür. Ona göre , Türkçülerle "koyu dindarlar" aynı pota
da yer alamazlardı. " Dincilerin" ve "hilafet" yanlısı olanların
sağ kefeye konulmasını teamüle aykırı görmüştür. Yukarıda
vurgulandığı gibi bu kavram kargaşasının ortadan kaldırılma-
372
sı için milliyetçiliğin esas alınmasını istemiştir. Bir kimse eğer
"milliyetçi"yse sağcıdır. Keza milliyetçilik, "milletin toplum ve
fert olarak yükselmesi" anlamına geldiği için, yani "adaletin ve
servetin" paylaşılması bakımından sosyalistlerin düşüncesine
daha yakın görmüştür.
Komünizm, nasıl tatbik edilirse edilsin, Atsız'a göre, onun
esası, "dini" , "hürriyeti" ve "mülkiyeti" hiçe saymakla birlikte
iktidara da "zorbalıkla" gelmeyi hedefleyen bir düşünce akımı
dır.367 Temel değerleri ortadan kaldırmaya cehdeden komüniz
min, ancak din tarafından durdurulabileceğini telkin ediyor
du . 368 Milliyetçiliği, karşılıksız , kendisini feda etme düşünce
si olarak ifade ettiği için dinden de üstün görmüştür.3 69 Atsız,
Türklüğe düşman olarak komünistlerin yanına "siyasi ümmet
çileri" de eklemeyi ihmal etmemiştir.370 Atsız'ın din ile olan ra
bıtası tartışmalı ve İslamcılarla olan teşriki mesaisi sıkıntılı bir
halde iken de komünizme karşı dinin bir kalkan olarak kul
lanılmasını istemiştir. Atsız, lslam dininin "milli varlığın" bir
parçası olduğunu belirtmekle birlikte371 İslamcılarla yıldızı bir
türlü barışmamıştır. Hatta İslamcıların bir kısmını komünist
ilan etmekten geri durmamıştır. Bu da onun komünizm konu
sunda ne kadar vehimli ve katmerli olduğunu göstermektedir.
Atsız'ın temel meselesi, "siyasi ümmetçilerin" , eski Türk tari
hi ve Sovyet egemenliğinde yaşayan Türklerin vaziyetinden zi
yade Araplarla, Farslarla ve daha başka gayri-Türk Müslüman
ların sorunlarıyla ilgilenmeleri, Türkçeye Arap İslamcılarının
eserlerini çevirmeleri ve de İslamcıların, kişide ırktan ziyade
dini esas almalarıdır. Bu nedenle onlarla polemiğe girmiş, kar
şı cepheden saldırıya geçmiştir. Atsız'ın önceliği "ırk" olduğu
için, o, çok çeşitlilik, kozmopolitlik, enternasyonalizm ve lslam
kardeşliği gibi kavramlara yabancıydı. Atsız gibi bir ırkçı için,
komünizmin enternasyonalliği de kabul edilebilir bir durum
374
duğuna inanmıştır. Çünkü bu düşmanın Türkiye'yi toptan or
tadan kaldırmaya azmettiğini ifade eder:375
375
rine inşa edilmiştir. Ona göre, Ruslarla dostluk kurulabileceği
ni sananların, evvela tarihe bakmaları mücbirdir. Zira Osman
lı ile Çarlık Rusya'sı arasında on dört savaş yaşanmıştır.379 Milli
ülkünün peşinde koşanlarda sevginin yanında mutlaka "nefret"
bulunması gerekir. Türk'e sevgi beslenirken Moskofa da mut
laka "kin" beslenmesini tavsiye etmiştir. Türkü sevmenin şartı
nı Moskofa "düşmanlık" beslemeye bağlamıştır. Türklüğe "tap
makla" Moskofa "kin" aynı anlama gelmiştir.380
Atsız, sadece "düşmanlarıyla" karşı karşıya gelmemiştir. Za
man içerisinde yola çıktığı arkadaşlarıyla da ters düşmüştür. At
sız, 1 950'li yılların ilk yarısındaki milliyetçi yapıların içerisin
de yer almamıştır. Altan Deliorman'ın belirttiğine göre, o döne
min milliyetçilerinin kahir ekseriyeti Türk Milliyetçiler Derne
ği ile bir şekilde ilişkili iken Atsız sadece konferans vermiştir.
TMD Ankara şubesinde verdiği bir konferanstan sonra yine çok
fazla gürültü kopmuş, Atsız, öğretmenlikten alınmış, Süleyma
niye Kütüphanesi'nde memuriyete atanmıştı.38 1 Atsız, 27 Mayıs
sonrasına kadar kısmen sessiz bir dönem geçirmiştir. 1 962 yı
lında kardeşi Nejdet Sançar ile birlikte kurduğu Türkçüler Der
neği daha sonra ( 1964) Türk Milliyetçileri Birliği adını almıştı.
Alparslan Türkeş'in bu demekle merbutiyeti vardı. Demek fa
aliyete geçmeden önce de 1 962 yılının ilk ayında Türkçülerin
kurduğu Milli Yol dergisinde yollan kesişmişti. Dergi, Türkeş'in
Yeni Delhi'den gönderdiği mektuplan yayınlamıştı. Türkeş'in,
1 965 yılında CKMP'nin başına geçtikten sonra da Atsız ile iliş
kisi devam etmişti. Ancak CKMP'nin MHP'ye dönüştüğü 1 969
Adana Kongresi'nde Türkeş'in ideolojik yönünü belirleyen
'Tanrı Dağı Kadar Türk, Hira Dağı Kadar Müslüman"382 sloga
nını sarf etmesinden sonra yollar kesinkes ayrılmıştır. Çünkü
Türkeş, Türkçülük ile lslam'ı aynı potada eritmeyi amaçlamıştı.
Bu Atsız'ın kabul edebileceği bir politika değildi.
377
komünizme gösterdiği tepki ile benzerlik kurulabilir. Kaldı ki
Türkiye'de sol karşıtlığın kökenleri, çok rahat bir şekilde Os
manlı ile başlatılabilir. Osmanlı'da sosyalizme dair kaygı ve en
dişeler köşe yazılarına ve Meclis tartışmalarına yansımıştır. Os
manlı'da da sosyalizme karşı öne sürülen en geçerli propagan
da aracı din iken, Soğuk Savaş'ta da din başköşede yerini almış
tır. Ama burada milliyetçilikle mündemiç olmuştur. Türkiye'de
komünizm, Osmanlı'da Tanzimat'tan beri devam eden Batılı
laşma adı altında değişim dönüşümün son halkası olarak gö
rülmüştür. Zira komünizm tıpkı Batılılaşma fikri gibi sert mo
dernleşme çabasıydı. Aynı zamanda "milli" değerleri hiçe sa
yan ve etnik unsurları , "halklar" başlığı altında gündeme taşı
yarak ülkenin geleceğine kasteden, tefrika yaratan bir düşünce
olarak resmedilmiştir.
Antikomünistlere göre, komünizm tehlikesi, küresel bir teh
ditti. Türk antikomünistleri de Sovyetler'in yayılmacı bir poli
tika izlediğini ifade ederek bunun küresel bir tehdit olduğuna
dikkat çekmişlerdir. Türk antikomünizminde Amerikan etki
sinin olduğu şüphesizdir. Türkiye bundan etkilenmiş ve cesa
ret almışsa da komünizm karşıtlığının tamamını bunun üzeri
ne inşa edemeyiz. Türkiye'de antikomünizm, Rus imgesi üze
rinde kurulmuştur. Antikomünistler, çoğu zaman, Çarlık reji
mi ile Sovyet rejimi arasında herhangi bir fark görmemiştir. Bu
nun nedeni de hem Çarlık rejiminin hem de Sovyet rejiminin
Türkiye ile ilgili planlarıdır. Osmanlı'da yaygın olarak dillen
dirilen "Moskof' diskuru Soğuk Savaş yıllarında antikomüniz
min subasmanını teşkil etmiştir.
Soğuk Savaş'ta Türkiye, Sovyetler'e karşı , kendini Batı'nın
yanında konumlandırırken, Soğuk Savaş'ın rüşeym evresin
de antikomünist düşünceleri yeniden şekillenen Türkçü mah
filler, devletin resmi politikası ile zıtlaşmadan, "sivil" mecrada
Sovyetler'e ve sola dair "söyleyeceklerim var," diyerek yola çık
mışlardır. Ülkeyi iç/dış düşmana karşı korumak için zuhur et
mişlerdi. Devletin bekası birinci istihdafı olmuştur. Soğuk Sa
vaş yıllarındaki antikomünist mücadele ile savaş öncesi antiko
münist mücadele arasında bariz farklar vardır. Tek parti döne-
378
minde devlet mücadele vermişti. Herhangi bir yapının kendili
ğinden ortaya çıkmasına müsaade etmemişti. Ancak Soğuk Sa
vaş yıllannda durum kökten değişmiş, devlet ile birlikte farklı
yapılar da komünizmle mücadeleye iştirak etmiştir.
Türkiye' de antikomünizmin en karakteristik özelliği Pantür
kizmi içkin olmasıdır. Komünizme karşı kurulan derneklerin
çoğunda "Dış Türkler" etkin rol oynamışlardır. Geç 1 9 . yüz
yıl ve erken 20. yüzyıl Türk milliyetçiliği ve sonrasında Soğuk
Savaş döneminde gelişen Türk milliyetçiliği, Çarlık ve Sovyet
Rusya'sında yaşanan gelişmelerden bağımsız değildir. Misak
ı Milli sınırlan içerisinde milliyetçilik Orta Asya'daki gelişme
lere odaklanmış ve kendi argümanlannı ona göre geliştirmişti.
Türk milliyetçiliği bir yandan Türkiye'deki etnik ve dinsel so
runlardan beslenirken diğer önemli beslenme kaynağı Rusya
veya Sovyetler'de yaşayan Türklerin maruz kaldıkları göç, kat
liam vb. olaylar olmuştur.
Türkiye'de solun, dünyanın herhangi bir yerindeki halkla
rın sorunlanna duyarlı olması diğer tarafta Türklerin yaşadık
lannı görmezden gelmesi, Türk milliyetçilerini hayal kırıklığı
na uğratmıştı. Türkiye'de antikomünist faaliyetlerde liberaller
ve lslamcılardan ziyade milliyetçilerin sesinin fazla çıkmasın
da, gündemlerinin odağına komünizmi almalannda soydaşlık
çok önemli bir faktör olmuştur.
Sovyetler'in Türkiye üzerinde emelleri olduğu aşikar olmak
la birlikte o dönemin bütün sorunlannın müsebbibinin komü
nistler olduğu bir yanılgıdır. Solun, uluslararası sömürü düze
ni , kapitalizmin Türkiye'deki faaliyetleri, yabancı sermayeyi
teşvik kanunu kapsamında sermayenin tekelleşmesi, kültürün
yozlaşması, eğitim ve ekonomik politikaların yabancılaşmasına
dair itiraz seslerinin yükselmesi dahi "hainlik" olarak tanım
lanmış, bu politik ağzın Moskova'dan yönlendirildiği, amacın
işçi, köylü ve öğrenci yani maddi olarak alt sınıfta olan ve nü
fusun çoğunluğunu oluşturan kesimi "kandırarak" Türkiye'de
devrim yapmak ve Sovyetler'in peyki haline getirmek olduğu
iddia edilmiştir. Bu işlevsel propagandanın aynısının Doğu Av
rupa ve diğer memleketlerde de yapıldığı ve başanya ulaştığı-
379
nı belirtmişlerdir. Dolayısıyla endişenin boyutu artmıştı. Anti
komünistler, neredeyse tüm ülke sorunlarına antikomünizm
bağlamında yaklaşım göstermişlerdir. Devletin beka kaygısına
gösterdikleri hassasiyeti işçi haklarına, köylünün toprak soru
nuna, öğrencilerin barınma problemi gibi ekonomik endeks
li sorunlara göstermemişlerdir. Bunlar ikinci hatta üçüncü pla
na itilmiştir.
Türkiye'nin iktisadi , siyasi ve sosyal sorunların bilincinde
olan antikomünist küçük bir zümre, çözüm yolunun komü
nist/sosyalist sistemde olmadığını ileri sürerek "milliyetçi-top
lumcu" bir sistem önermişlerdi. Vatan kurtarma hikayelerinin
dışında, toplumsal, iktisadi sorunlara eğilmiş, yeni boyut, yön
tem getirmişlerdi. Bu dönemin ruhuna uygun olarak toplum
da toprak reformu , kalkınma, sanayileşme konularının tartışıl
dığı dönemde sosyalizme alternatif olarak milliyetçi-toplumcu
doktrin diye isimlendirmişlerdi. Bunun nasyonal sosyalist ola
rak ifade edilebileceğini söylerlerken aynı zamanda Alman fa
şizminden farklı bir doktrin olduğunu söylemeyi ihmal etme
mişlerdir. Ancak uygulamayı düşündükleri ekonomik modelin
dışındaki içtimai sistem, faşizmden başka bir şey değildi.
Türk sağı, Soljenitsin, Koestler, Gide gibi başlangıçta komü
nist olan, ama tarihin seyri içerisinde gördükleri, yaşadıkları ve
fikirsel çatışmalar nedeniyle ayrıştıkları komünist sisteme dair
söylediklerinden ve yazdıklarından etkilenmiştir. Bunların an
lattığı yaşanmış hikayeler, kaçış serüvenleri ve özgürlüğün kı
sıtlanılışı idi. Sovyetler ve Çin'de komünizmin üst yapının un
surları olarak saydığı aile, ahlak, din ve ibadethanelerin orta
dan kaldırılması veya yasaklanması gibi hep olumsuz, negatif
ampirik veriler üzerinden komünizm anlaşılmış ve anlatılmış
tır. Peşin yargılarla hareket edildiğinden komünizmin, sadece
olumsuzluklarına odaklanmış, neredeyse hiç iyi tarafı olmadığı
algısını oluşturmuşlardır.
Antikomünistler yazdıkları metinlerde ahtapot , şeytan , cana
var, vb. isimler kullanarak komünizm ve sosyalizmin ne kadar
tehlikeli bir şey olduğunu göstermeye çalışmışlardır. Antiko
münist metinlerin kahir ekseriyetinin birbirinden farkı olma-
380
mış ve adeta aynı tornadan çıkmış izlenimi vermişlerdi. Çünkü
belli bir amaçla yazılmış, mücadele yöntemi ve taktik öğretme
gayesini taşıyan propaganda içerikli metinlerdir. Küçük ebatta
ve broşür halinde komünistleri itham eden, avami bir dil kul
lanılan seri yayınların amacı alt katmanları ivedilikle bilinçlen
dirmek olmuştur.
Komünizme ilişkin yazılarda ağdalı, anlaşılması zor bir di
lin kullanıldığı ve teorik yönün ağır bastığını söylemek zor.
Buna iki açıdan yaklaşmak mümkün. Birincisi bu eserleri ka
leme alanların bir kısmının sosyalizmin, komünizmin teorisi
ni anlama formasyonu yoktur. ikincisi ise okuyucu kitlesi eği
tim düzeyi yüksek kesimler olmadığı için ampirik verileri an
latmak hem daha kolay olmuştur. Yazılarda yakınma ve çare
sizlik hali göze çarpmaktadır. Ancak bunun yanında "komü
nizmin varlığı sorunu" ortaya konulmuş ve somut çözüm öne
rileri sunulmuştur.
Soğuk Savaş , antikomünistler için komünizmle mücade
le ötesinde çok fazla şey ifade etmemiştir. Şiir, roman, tiyatro
ya bu şekilde yansımıştır. Bu dönemde yazılan metinlerde Rus
ya'ya daha fazla yer verilmiştir. Türk tarihi açısından çok kri
tik bir süreç olarak değerlendirilmiş, onlara göre Türkler tarih
te birçok defa varolma savaşımı vermişlerdir. Bu da onlardan
birisi olmuştur.
Soğuk Savaş döneminde yayınlanan milliyetçi dergilerin or
tak yönü komünizm karşıtlığı olmuştur. Dergiler Turancı bir
ideal ile hareket etmiş, uluslararası konj onktür ve iç siyasetin
sonucunda radikal bir milliyetçiliğe evrilmişlerdi. Buna sebebi
yet veren ise Sovyetler'de Türklerin "esaret"inin sürdüğüne yö
nelik olan inançtır. Pantürkçü dergi ve kitaplarda Dış Türkler
meselesi ve antikomünizm iç içe işlenmiştir. Komünizme yö
nelik eleştirinin derinlikli teorik olmamasının altında yatan se
beplerden biri Sovyetler'den kaçan dış Türklerin Türkiye'deki
antikomünist oluşumlarda çok etkili olmalarıdır. Çünkü on
lar açısından bir an önce bu esaretten kurtulmak gerekiyordu .
Onun için de propaganda niteliğini taşıyan metinler daha faz
la yer almıştır.
381
Soğuk Savaş yıllarında yayınlanan dergilerin halk üzerinde
etkisi yadsınamaz. Okurdan gelen mektuplan yayınlamalan ile
halk mücadele sürecine dahil edilmiş, onlara önemli olduklan
hissettirilmişti. Yazılarda yaşanmış dramatik hikayelere yer ve
rilerek toplumsal dinamizm sağlanmıştı. Dergilerde yazan ay
dınların bir kısmı, popülaritesini sağladıktan sonra, DP, AP ve
CMKP gibi sağcı partilerde halkın önüne siyasetçi kimliği ile
ön plana çıkmışlardır. Remzi Oğuz Ank, Fethi Tevetoğlu , Ay
dın Yalçın, Osman Yüksel Serdengeçti, Gökhan Evliyaoğlu ve
Cevdet San bunlardan birkaç tanesidir.
Komünizme karşı çok sayıda demek kurulmuştu. Komüniz
me tepki olarak ortaya çıkmışlardı. Tepkinin odağında Türk so
lu ve Sovyetler'in faaliyetleri olmuştur. Dernekler halkı komü
nizme karşı mobilize etmişlerdi. Kafkaslar'dan ve Balkanlar'dan
gelen birçok Türk veya Müslüman buna öncülük etmişti.
Komünizmle Mücadele Dernekleri ve diğerleri , mücadele
ve faaliyetlerle birlikte halktan büyük teveccüh ve maddi yar
dım görmüştür. Toplumun ileri gelenlerince , aydın, şair, ya
zar ve akademisyenler tarafından maddi ve manevi olarak des
teklenmişti. Ancak, karşıdan tarafından uluslararası istihbarat
örgütleri ile bağlantılı olmakla suçlanmıştır. Tüm bunlara kar
şın yayıncılık ve kitlesel eylemler düzenleme gibi faaliyetlerin
den vazgeçmemişlerdi. Dernek, konferanslar, akşam toplantı
ları düzenlemiş, yazarlar, aydınlar kitlelerle demek çatısı altın
da buluşmuşlardı. Burası, adeta bir çeşit okul vasfını taşımış
tı. Dernekler, milliyetçilik ve İslamcılık arasında, çizgisi netleş
meyen düşünce üzerine kurulmuşlardı. Dernekler maşeri vic
dana sığınmışlardı.
Antikomünistler, Soğuk Savaş döneminde, o zamana kadar
çok sınırlı olan faaliyetleri genişletmiş, çıkardıklan gazete ve
dergilerde meramlannı anlatmış, komünizmin, ne olduğunu ve
olmadığını anlatmaya çalışmış, böylelikle toplumun, bilinçlen
mesini sağlayarak kendi faaliyetlerine iştirak etmelerini bekle
mişlerdir. Kitlelerle yüz yüze görüşmek ve kafalardaki şüphe
leri gidermek için konferanslar düzenlenmişti. Buralara halkın
sevdiği, kendisine yakın bulduğu isimler çağnlmıştı.
382
llhan Darendelioğlu ve Necip Fazıl gibi antikomünist yazar
lar, yazdıklarıyla kendilerine inanan, gönül veren kitleleri sol
culara karşı mobilize etmeye çalışmışlardı. Bu çaba sadece der
gi çıkarmak, kitap veya şiir yazmakla sınırlı kalmamış, demek
faaliyetlerinde aktif bir şekilde yer alarak veyahut derneklerin
kuruluşunda bizatihi yer alarak popüler figür olarak ön plana
çıkmışlardır. Necip Fazıl'ı, burada farklı bir yerde konumlan
dırmak gerekir. Çünkü hem milliyetçilerin hem de İslamcıların
ortak üstadıdır. Şiirleri ve konferansları ile kendi kitlesine her
zaman coşku vermiş, onun mirası günümüze kadar gelmiş, ye
ni kuşaklar hala ondan beslenmektedirler. Darendelioğlu, yaz
dığı ateşli yazılar ve verdiği konferansların bedelini öldürüle
rek ödemişti.
Komünist sistem mütemadiyen din, örf, adet, tarih ve millet
sistemi ile çelişmesi üzerinden yorumlanmış ve bu konular et
rafında mahkum edilmiştir. Antikomünistlerin eserlerinde çok
şey abartılı bir şekilde kaleme alınmıştır. Onlara göre komünist
ler tıpkı Sovyetler'de, Çin' de ve Doğu Avrupa' da iktidara geldik
lerinde yaptıkları gibi "kültür devrimi" adı altında Türk kültü
rünü yok edecekler, Türk milletini bir arada tutan manevi de
ğerleri, inançları, ritüelleri yasaklayarak, kurumlan ortadan kal
dıracaklardır. Türk sağı komünizmin memlekette demokratik
düzeni eylemlerle zayıflatarak, etrafına güç toplayarak ve İspan
ya örneğinde olduğu gibi iç savaşa sürükleyerek komünist dü
zene geçmeye çalıştığını ileri sürmüşlerdir. Sağcı yazarlara gö
re Türkiye'nin tüm sınırlan komünist tehdidi altındadır. Özel
likle Ortadoğu Arap coğrafyasında meydana gelen değişim, dö
nüşüm ve devrimler kaygılarını arttırmıştır. Ve tüm gözler Tür
kiye'ye çevrilmiştir. Staretj ik ve siyasi metinlerde Türkiye'nin
stratejik konumunun önemi vurgulanarak, Türkiye'de komü
nist sistem tesis edildiği takdirde Sovyetler'in, bölgeye tam ha
kim olacağı, böylelikle tüm lslam dünyası üzerinde hakimiyet
kurulacağı belirtilirken bun a karşılık Batı'nın İslam dünyası ile
ilişkilerinin tamamen kesileceği, dünyadaki nüfuzunun azalaca
ğının ve daha da önemlisi Ortadoğu'nun yer altı ve yer üstü zen
ginliklerinden mahrum olacağının altı çizilmiştir.
383
Türkiye'nin Sovyetler ile ilişkileri 1 960'lardan itibaren iyi
leşmeye başlamış ve anti-Sovyetçilik devlet düzeyinde sona er
dirilmiştir. Ancak Pantürkçüler antikomünizmi komünist sis
temde yaşayan Türklerin haklarını savunmak olarak algıladık
larından onlar açısından antikomünist faaliyetlere devam et
mişlerdir.
Antikomünistlere göre, komünizm, bir memlekette sistemi
kuruncaya kadar halkı korkutacak, ürkütecek herhangi bir ey
lemde bulunmazlar, bulunmamaya da itina gösterirler. Ancak,
ABD ve İngiltere arşivlerinden ortaya çıkan belgelerde Türki
ye'nin komünizm tehdidini abarttığının altı çizilmiştir. Soğuk
Savaş döneminde ve sonrasındaki sağlmillyetçi metinlerin bir
kısmında kısmen öz eleştiriye yer verilmiş, antikomünizmin
abartıldığı itirafı yapılmıştı.
Genel olarak antikomünistler, alt sınıftan, taşradan merke
ze göç edenlerden meydana gelmişti. Yoksul aile çocuklarının
milliyetçilik anlayışı, milliyetçilik üzerine teorik metinler oku
yarak oluşmamış, daha çok "küçük" kahramanlık hikayeleri ,
savaşın yaratmış olduğu travma üzerinden şekillenmiştir. Bi
reyler kendilerini bu ortamın içerisinde bulmuşlardır. Uğraş,
emek vererek elde ettikleri bir kazanım değildir. İndirgemeci
yoruma başvurmuşlardır.
3 84
KAYNAKÇA
ARŞiV BELGELERi
İngiliz Arşivleri
Foreign Office
RESMi YAYINLAR
Resmi Gazete
Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanaklan
Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi
KiTAPLAR
6- 7 Eylül Olaylan Fotoğraflar ve Belgeler Fahri Çolıer Arşivi, Tarih Vakfı Yurt Ya
yınlan, lstanbul, 2005.
Ağaoğlu, Samet, Demokrat Partinin Doğuş ve Yükseliş Sebepleri Bir Soru, Baha Mat
baası, 1973.
-, Siyasi Günlük, lletişim, lstanbul, 1 992.
Ahmad, Feroz ve Bedia, Türkiye'de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi
1 945-1 971 , Bilgi Yayınevi, lstanbul, 1976.
Akar, Aülla, Bir Kuşağın Son Temsilcileri Eski Tüfek Sosyalistler, lletişim Yayınla
n, lstanbul, 1989.
Akgönül, Samim, Türkiye Rumlan Ulus-Devlet Çağından Küreselleşme Çağına Bir
Azınlığın Yolı Oluş Süreci, çev. Ceylan Günnan, lletişim Yayınlan, lstanbul, 2007.
385
Akın, Fehmi, Türkiye'de Çok Partili Hayata Geçiş, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, ls
tanbul, 2009.
Albayrak, Mustafa, Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti (1 946-1 960), Phoenix Ya
yınevi, Ankara, 2004.
Alparslan Türkeş ve Türk Milliyetçiliği Paneli, Aydınlık Türkiye Partisi Eğitim ve
Kültür Faaliyetleri 2, Ankara, 1 999.
Altaylı, Murşid, Türk Milliyetçi-Toplumcu Doktrinin Umumi Esaslan, D. A . S. Dava
Yayınlan, lstanbul, 1 969.
Altın Yaprak, Kırım Türk Kültür ve Yardımlaşma Derneği, lstanbul, yty.
Anadol, Cemal, Dünyayı Kemiren Afet Kızıl Emperyalizm, Milliyetçi Anadolu Ya
yınlan, lstanbul, 1977.
-, Türk Siyaset Tarihinde Demokrat Parti, Yeni Kuvayi Milliye Yayınlan, lstanbul,
2004.
AP Hükümeti'nin 1 970'te Hazırlattıgı MHP Raporu, Aydınlık Yayınları , lstanbul ,
1978.
Ann, Saffet Engin, Sosyalist Geçinenlere Karşı Atatürkçülük Savaşı Kızıl Elma, Ata
türkçülük Kültür Yayınlan, lstanbul, 1966
Armaoğlu, Fahir, Banş içinde Bir Arada Yaşamanın Sovyet Yorumu, Ayyıldız Mat
baası, Ankara, 1977.
Arsoy, Hayri, Komünizm Tehlikesi ve Korunma Çareleri , E.U.Rs. Yayınları, Anka
ra, 1954.
Aşgın, Sait, Toplumsal Siyasal ve Uluslararası Boyutlanyla Türkiye'nin Demokrat
Parti'li Yıllan, Karaman, 200 1 .
Atabay, Mithat, II. Dünya Savaşı Sırasında Türkiye'de Milliyetçilik Akım lan , Kaynak
Yayınlan, Ankara, 2005.
Atak, M . Sadık, Rusya Siyaseti ve Ruslann Yayılma Siyaseti, Ankara Basım ve Cilte
vi, Ankara, 1964.
Ateşoğulları, Kamil, Bir insanlık Suçu: ôlüm Cezası, Doruk Yayımcılık, Ankara,
1 997.
Atsız, Nihal, En Sinsi Tehlike, Aylı Kurt Yayınları, İstanbul, 1943.
-, içimizdeki Şeytan, Baysan Basım ve Yayın ve Sanayi A.Ş., İstanbul, 1 992.
-, Makaleler lll, Baysan Basım ve Yayın Sanayi A.Ş., İstanbul, 1992.
-, Ordinaryus'un Fahiş Yanlışlan, Küçükaydın Matbaası, İstanbul, 196 1 .
- , Hesap Bôyle Verilir, Aykurt Yayınları, İstanbul, 1943.
-, Tarih, Kültür ve Kahramanlar, Ötüken Yayınlan, İstanbul, 20 1 1 .
-, Türk ülküsü, Ötüken Yayınları, İstanbul, 201 1 .
- , Türkçülüge Karşı Haçlı Seferleri v e Çektiklerimiz, Baysan Basım v e Yayın Sanayii
A.Ş. , İstanbul, 1992.
Aydemir, Şevket Süreyya, Suyu Arayan Adam, Remzi Kitabevi, lstanbul, 1 965.
Aydın, Suavi , Taşkı n , Yüksel , 1 960'tan Gıinümüzr Türkiye Tari h i , iletişi m , lstan
bul, 20 14.
Azerbaycan Kültür Nizamnamesi, Güney Matbaacılık ve Gazetecilik, Ankara, 1 949.
Babakurban, Ziyaeddin, Dış Türkler ve Türkistan Davası , Yeni Matbaa, İstanbul,
1962.
386
Baban, Cihad, Politika Galerisi Büstler ve Portreler, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1970.
Bali, Rıfat N., 6-7 Eylül Olaylan Tanıklar-Hatıralar, Libra, İstanbul, 20 1 5 .
Başar, Erdoğan, Demokrat Parti Dônemi Eğitim Hareketleri, Milli Eğitim Basıme-
vi, Ankara, 1992.
Bayo, Alberto, Gerilla Nedir, çev. Metin Gönenç, Ant Yayınlan, İstanbul, 1968.
Bayram, Cezmi, Türk Milliyetçiliği, Ötüken Neşriyat, Ankara, 2013.
Behramoğlu, Namık, Türkiye Amerikan ilişkileri (Demokrat Parti Dônemi) , Yar Ya
yınlan, İstanbul, 1974.
Belen, Nezahat Keleş, Türkiye'ye Damgasını Vuran Bir Dônem, Bir Olay, Bir Yaşam
Baha Akşit Demokrat Parti Donemi Yassıada Mahkemeleri ve Yassıada Sonrası,
Kanaat Basımevi, 1995.
Belli, Mihri, insanlar Tanıdım Mihri Belli'nin Anılan, Doğan Kitap, İstanbul, 2002.
Belli, Sevim, Boşuna mı Çiğnedik, Belge Yayınlan, İstanbul, 1994.
Bengi, Hilmi, Gazeteci, Siyasetçi ve Fikir Adamı Olarak Hüseyin Cahit Yalçın, Ata
türk Araştırma Merkezi, Ankara, 2000.
Berkes, Niyazi, Unutulan Yıllar, yay. haz. Ruşen Sezer, lletişim Yayınları, İstan-
bul, 20 1 1 .
Bey, Mehmet Arif, 93 Harbi ve Başımıza Gelenler, İrfan Yayınlan, lstanbul, 1973.
Bila, Hikmet, CHP Tarihi 1 91 9-1 979, DMS Doruk Matbaacılık, Ankara, 1979.
Birand, Mehmet Ali, Dündar, Can, Çaplı, Bülent, 12 Mart lhtilalın Pençesinde De-
mokrasi, lmge Kitabevi, Ankara, 2000.
Bozdağ, İsmet, Zaferlerle ve Şereflerle Dolu Bir Hayat, Celal Bayar, lstanbul,1986.
Boztepe, Fevzi, Hür Ufuklara Doğru, Güven Basımevi, İstanbul, 1952.
Bürün, Vecdi, Peyami Safa 25 Yıl, Yağmur Yayınlan, İstanbul, 1978.
Canat, Hasan Nail, Moskof Sehpası, Adım Yayıncılık, İstanbul, 1989.
Cem, lsmail, Tarih Açısından 1 2 Mart, Cem Yayınevi, İstanbul, 1980.
Cihan, Ali Faik, Sosyalist Türkiye, Toplum Yayınlan, Ankara, 1969.
Copeaux, Etienne, Türk Tarih Tezinden Türk-lslam Sentezine, lletişim Yayınla
n, 2006.
Cronyn, George W., 200 Soruda Komünizm, çev. Gültekin Ural, Milliyetçi Anado
lu Yayınlan, İstanbul, 1977.
Çağlar, Derya, Hayali Komünizm Soğuk Savaş'ın Türkiye Sôylemleri, Berfin Yayın
lan, İstanbul, 2007.
Çamkıran, Mustafa Kemal, Faşizm ve Anti-Faşist Mücadele, Ser Matbaası, Anka
ra, 1 969.
Çapanoğlu, Münir Süleyman, Türkiye'de Sosyalizm Hareketleri ve Sosyalist Hilmi,
İstanbul, 1964.
Çavdar, Tevfik, Türkiye'nin Demokrasi Tarihi 1 950-1 995, İmge Kitapevi, Anka
ra, 2000 .
Çavdarlı , Rıza, Aziz Büyük Ölü Mareşalin Bir Numaralı Düşmanı Nazım Hikmet
Kimdir, Rıza Koşkun Matbaası, İstanbul, 1950.
Çekoslovakya'ya Komünizm Nasıl Yerleşti, Türkiye Çiftçi Teşekkülleri Federasyo
nu, Ankara, 1964.
387
Çelenk, Halit, 1 4 1 1 42 Üzerine, Anka Yayınlan, Ankara, 1976.
Çetik, Mete, Üniversitede Cadı Kazanı 1 948 DTCF Tasfiyesi ve Pertev Naili Bora
tav'ın Müdafaası, Tarih Vakfı Yurt Yayınlan, İstanbul, 1998.
Çiftçi, Ahmet, lnönüye Açık Mektup, Nazım Berksoy Matbaası, İstanbul, 1 965.
-, insanlık Düşmanı Sosyalizm Maskesi Komünizm, Orhan Mete ve Ort. Koli. Şti.
Matbaası, İstanbul, 1965.
Çufah, Mustafa, Türk Parlamento Tarihi TBMM Vlll Dönem (1 946- 1 950) , cilt l,
TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurulu Yayınlan, Ankara, 20 1 2 .
Darendelioğlu, llhan, Kanlı Pazar, Kamer Yayınlan, İstanbul, 1995.
-, Nazım Hikmet Vatan Haini mi Vatan Şairi mi ?, Orkun Yayınevi, İstanbul, 1978.
-, Türk Milliyetçilerinin Kalemiyle Atatürk 30 Milliyetçimizin Atatürh'e Dair Düşün-
celeri, Toprak Yayınlan, İstanbul, 1 96 1 .
- , Türk Milliyetçiliğinde Büyük Kavga, Oymak Yayınlan, İstanbul, 1976.
-, Türhiye'de Komünist Hareketler, Toker Yayınları , lstanhul, 1 979.
-, Türhiye'de Milliyetçilik Hareketleri, Toker Yayınlan, lstanbul, 1977.
Deliorman, Altan, Kınh Kanatlı jön-Türh, Kelebek Matbaası, lstanbul, 1997
-, Tanıdığım Atsız, Boğaziçi Yayınları, lstanbul, 1978.
Demircioğlu , Tünaydın, Fahir Bayhurt'un lçyüzü, Altınoluk Matbaası , Ankara ,
1969.
Demirel, Süleyman, Büyük Türkiye, Dergah Yayınlan, lstanbul, 1975.
Demirel, Tane!, Türhiye'nin Uzun On Yılı Demokrat Parti lhtidan ve 2 7 Mayıs Dar
besi, lstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınlan, lstanbul, 20 1 1 .
-, Adalet Partisi, lletişim Yayınlan, lstanbul, 2004.
Demirer, Mehmet Arif, 6 Eylül Olaylanna 50. Yılda Yeni Bakış, Demokratlar Kulü-
bü Yayınları, Ankara, 2006.
Demokrat Parti ikinci Büyük Kongresinde Alınan Kararlar, ty.
Demokrat Parti Tüzah ve Programı, Ankara, 1946.
Devalibi, Maruf, lslılm Gözayle ihtilalci Sosyalizm , Hilal Yayınlan, Ankara, 1968.
Dikerdem, Mahmut, Ortadoğu'da Devrim Yıllan, Cem Yayınevi, lstanbul, 1 993.
Diper, Avni, Komünizme Karşı Türk Milliyetçiliği, lstanbul, 1947.
Dixon, Aurby, Heilbrunn, Otto, Komünist Gerilla Savaşlan, Gnkur Basımevi, çev.
Alaattin Haydaroğlu, Ankara, 1980.
Djilas, Milovan, New Class, Unwin Books, Londra, 1966.
Doğu Türk llleri Kültür Derneğinin Nizamnamesi, Sıralar Matbaası, İstanbul, 1 960.
Dosdoğru, M. Hulusi, 6/7 Eylül Olaylan, Bağlam, İstanbul, 1993.
Düşmanı Kore'de Karşıladık Koreye Niçin Asker Gönderdik, Güneş Matbaası, 1954.
Duman, Doğan, Yorgancılar, Serkan, Türkçülükten lslılmcılığa Milli Türk Talebe
Birliği, Vadi Yayınlan, Ankara, 2007.
Efeoğlu , O. Zeki, Kızıl Ahtapotun Kollan Rusya ve Kızıl Çin'in Türhiye'dehi Faaliyet
leri, Orkun Yayınevi, İstanbul, 1 978.
Elevli, Avni, Türkiye işçi Partisi Programı ile Anayasaya Aykındır. Kurulmak istenen
Yeni Düzen Korkunçtur, Balkanoğlu Matbaacılık, lstanbul, 1 968.
388
Eliot, George Fielding, Eğer Rusya Taarruz Ederse, Genelkurmay Basımevi, Anka
ra, 1 949.
Emre, Ahmet Selçuk, Komünizm Nedir Ne Değildir, Berekat Yayınevi, İstanbul, 1 979.
Engin, Ann, Sosyalist Geçinenlere Karşı Atatürkçülük Savaşı Kızıl Elma, Atatürkçü
lük Kültür Yayınlan, İstanbul, 1 966.
Erbil, Haşim Nahid, Komünist Beyannamesine Karşı Milliyetçi Beyanname, Sinan
Matbaası, İstanbul, 1950.
Erdem, Galip, Suçlamalar 2, Töre-Devlet Yayınevi, Ankara, 1975.
Erdoğan, latif, Küçük Dünyam, AD Yayıncılık, İstanbul, 1 995.
Eren, Mustafa, Kanlı Pazar, Kalkedon, İstanbul, 20 1 2 .
Erer, Tekin, Basındaki Kavgalar, Yeni Matbaa, İstanbul, 1 965.
-, On Yılın Mücadelesi(Türkiye'de Parti Kavgalannın 2. Cildi) , Ticaret Postası Mat
baası, İstanbul, 1 963.
-, Türkiye'de Parti Kavgalan , Ticaret Postası Matbaası, İstanbul, 1963.
Ergin, Muharrem, Sovyet Emperyalizmi Balkanlar ve Türkiye, Bahar Matbaası, İs
tanbul, 1 974.
Erişigil, Mehmet Emin, Türkçülük Devri Milliyetçilik Devri insanlık Devri, Güzel İs
tanbul Matbaası, Ankara, 1 958.
Erkman, Faris, En Büyük Tehlike Milli Türk Davasına Aykın ve Bir Cereyanın lçyü
zü, Ak-ün Matbaası, İstanbul, 1 943.
Esbab-ı Mucibeli Hüküm 1 951 TKP Tevkifatı, BDS Yayınlan, 2000.
Ertan, Temuçin Faik, Kadrocular ve Kadro Hareketi (Görüşler, Yorumlar, Değerlen
dirmeler), T.C. Kültür Bakanlığı Yayınlan, Ankara, 1 994.
Evliyaoğlu, Gökhan, Su Uyur Komünist Uyumaz, Toprak Dergisi Yayınları, İstan
bul , 1962.
Ey Türk Milleti, Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği Halk Yayınları, no. 4, İz
mir, 1966.
Fatinoğlu, Abidin Nesimi, Yıllann içinden, Ören Basımevi, İstanbul, 1977.
Fersoy, Orhan Cemal, Bir Devre Adını Veren Başbakan , Hun Yayınlan, lstanbul ,
1 978.
Feyizoğlu, Turan, Türkiye'de Devrimci Gençlik Hareketleri Tarihi, Belge Yayınla
n, İstanbul, 1 993.
Fish, Rady, Nazımın Çilesi, çev. Güneş Bozkaya-Kolontay, Ararat Yayınlan, İstan
bul, 1975.
Fleeming, D.F., The Cold War And lts Origins 1 91 7- 1 960, Dobleday&Company,
New York, 1962.
Fontaine, Andre, History of the Cold War From the Korean War to the Present, Vin
tage Books, New York, 1970.
-, History of the Cold War From the October Revolution to the Korean War 1 91 7-
1 950, Vinta ge , New York , 1 Q70.
George F. Kennan, Memoirs 1 925-1 959, An Atlantic Monthly Press Book, Boston,
1 967.
Girginov, G., Mshvenieradze, V., Günümüzde Anti-Sovyetizm Antikomünizm, Bilim
Yayınlan, çev. K. Nural, lstanbul, 1978.
389
Giritli, ismet, Faşizm Tehlikesi mi ? Komünizm Tehlikesi mi ?, Toker Yayınlan, İs
tanbul, 1977.
-, Komünizm Sosyalizm ve Anayasamız, Baha Matbaası, İstanbul, 1967.
Giritlioğlu, Fahir, Türk Siyasi Tarihinde Cumhuriyet Halk Partisinin Mevkii, cilt 1,
Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1 965.
Gönlübol, Mehmet, Olaylarla Türk Dış Politikası (1 91 9-1 965) , Siyasal Kitabevi, An
kara, 1996.
Gönül, Mert, Türk Düşünce ve Siyasi Hayatında Dr. Fethi Tevetoğlu, Türk Ocaklan
Ankara Şubesi, Ankara, 20 1 1 .
Greene, T . N . , Gerilla ve Gerillaya Karşı Savaş, Genelkurmay Basımevi, Ankara,
1965.
Guevara, Ernesto Che, Gerilla Günlüğü, çev. Hüseyin Güneş, Ant Yayınlan, 1 968.
Güler, Nazlı Rana, Bir Osmanlı Aydını lbrahim Ethem Paşa, Berikan Yayınlan, An
kara, 2004.
Gündoğan, Günay Göksu, "Turan"dan "Bozkurt "a Tek Parti Dôneminde Milliyetçi
lik, lletişim Yayınlan, İstanbul, 2006.
Gündoğan, Visali, Sosyalist ve Radikal Sol Doktrinler Komünizm Strateji ve Taktikle-
ri, Kadro Yayınlan, Ankara, ty.
Güner, Ahmet, Türkiye'deki Rusya, Toker Matbaası, İstanbul, 1975.
Güngör, Erol, Sosyal Meseleler ve Aydınlar, Ötüken Neşriyat, Ankara, 20 1 1 .
- , lsldm'ın Bugünkü Meseleleri, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2005.
Gürkan, Nilgün, Türkiye'de Demokrasiye Geçişte Basın (1 945-1 950) , lletişim Yayın
lan, İstanbul, 1998.
Güven, Dilek, Cumhuriyet Dônemi Azınlık Politikalan ve Strateji Bağlamında 6- 7
Eylül Olaylan, çev. Bahar Şahin, lletişim Yayınlan, İstanbul, 2006.
Güventürk, Faruk, Komünizm ve Faaliyetleri (Hakkında Konferans) , Baha Matbaa
sı, İstanbul, 1968.
-, Komünizm ve Maskeler, Okat Yayınevi, İstanbul, 1965.
Han, lhsanullah, lsldmiyet ve Komünizm Birbirine Zıttır, çev. Ahmet Hamdi Hati
boğlu, Bedir Kitabevi, İstanbul, 1 962.
Harris, George S., Troubled Alliaance, American Enterprise lnstitute For Public Po
licy Research Washington, D.C, 1972.
Heyd, Uriel, Türk Ulusçuluğunun Temelleri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara ,
1979.
Hikmet, Neriman, Gazetelerin Yazamadığı ve Partilerin Konuşamadığı Hakikatler,
Yeniçağ Matbaası, İstanbul, 1 948.
Hsu. U.T, Gizli Mücadele: Komünistler Çin'i Nasıl Ele Geçirdi, çev. Cevdet San, Do
ğuş Yayınevi, Ankara, 1 968.
Ilgar, Hayrani, Sôzde Milliyetçilik, Ülkü Yayınlan, lzmir, 1964.
-, Komünizm ve Tenkidi , Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği Genel Merkez
Yayınlan, lzmir, 1966.
ikiz, M. Lütfi, Komünist Hücrelerin Faaliyeti (Komünist Düşmanlan Birleşiniz) , Fa
külteler Matbaası, İstanbul, 1 963.
tik Rapor, yy, 1972.
390
lmer, Mustafa Kubilay, lslamiyet ve Sosyalizm, Ekonomik ve Sosyal Yayınlan, An
kara, 1976.
insan Haklan Cemiyeti Program ve Nizamnamesi, İstanbul, 1946.
lsmail, Hekimoğlu, Rusya'daki Müslümanlar Komünistlerin Esaretine Nasıl Düştü,
Divan Matbaacılık, yyy , 1974.
Kahraman, Ahmet, Devr-i Süleyman, Sel Yayıncılık, lstanbul, 1 993.
Karagil, Nevzat, Kıbns Meselesi Üzerine Son Konuşmalar ve Yazılar, Anıl Matbaa
sı, lstanbul, 1 964.
Karakuş, Emin, 40 Yıllık Gazeteci Gö:<:ü ile işte Ankara, Hürriyet Yayınlan, lstan-
bul, 1987.
Karpat, Kemal, Türk Demokrasi Tarihi, Timaş Yayınlan, lstanbul, 20 10.
Kartal, Ahmet, Komünizmin iki Yü:<:ü, Şafak Matbaası, Ankara, 1974.
Kayalı, Kurtuluş, Ordu ve Siyaset 27 Mayıs-12 Mart, iletişim, lstanbul, 2009.
Ketchum, Richard M . , Komünizm Nedir? Resimlerle Dünya Komünizmi, Türkiye Ti-
caret Oda lan, Sanayi Odaları ve Ticaret Birliği Matbaası, Ankara, 196 7.
Kılıç, Murat, "Allah, Vatan, Soy, Milli Mukaddesat" Türk Milliyetçiler Derneği (1 951 -
1 953) , iletişim Yayınlan, lstanbul, 20 16.
Kısakürek, Necip Fazıl, Başmakalelerim 1, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 20 1 3 .
-, Başmakalelerim 2, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 20 14.
-, Başmakalelerim 3, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 20 14.
-, Ben ve O, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 1 997.
-, Çepeçevre Sosyalizm Komünizm ve insanlık, Büyük Doğu Yayınları, lstanbul,
1985.
-, Çerçeve 3, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 20 10.
-, Çerçeve 6, Büyük Doğu Yayınları, lstanbul, 20 10.
-, Dünya Bir inkılap Bekliyor, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 1993.
-, Hadiselerin Muhasebesi 1 , Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 20 10.
-, Hadiselerin Muhasebesi 2, Büyük Doğu Yayınlan, İstanbul, 20 10.
-, Hadiselerin Muhasebesi 3, Büyük Doğu Yayınlan, İstanbul, 2009.
-, Her Cephesiyle Komünizma, Doğan Güneş Yayınlan, lstanbul, 1962.
-, Hesaplaşma, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 1985.
-, Hitabeler, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 1 994.
-, Moskof, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 1979.
-, Moskof, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 1 992.
-, Mukaddes Emanet, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 20 1 5 .
-, Rapor 1 0113, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 1 993.
-, Rapor 718 , Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 2009.
-, Rapor 911 0, Büyük Doğu Yayınlan, lstanbul, 201 5 .
- , Tann Kulundan Dinlediklerim, Büyük Doğu Yayınları, lstanbul, 1993.
-, Türkiye'de Komünizma ve Köy Enstitüleri, Doğan Güneş Yayınevi, lstanbul, 1962.
Kihtir, Arzu, Medya ve Demokrasi Kültürü Ekseninde Demokrat Parti Dönemi ve Ba
sın 1 950-1 960, Anonim Yayıncılık, İstanbul, 20 1 1 .
":lQ1
Kili, Suna, Atatürk Devrimi, Türkiye İş Bankası Yayınlan, lstanbul, 1 983.
Kissinger, Henry, Diploınacy, Touchstone, New York, 1994.
Koca, Mehmet, Türk Sağının Türk Soluna Bakışı, yayınlanmamış doktora tezi, lnö
nü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 20 19.
Kocabaş, Süleyman, Yakın Tarihimizin Sosyal Depremlerinden 1 944 Türkçülük-Tu-
rancılık Olayı, Vatan Yayınlan, lstanbul, 2008.
Komünistler iktidara Nasıl Gelirler, Tasvir Gazetesi Yayınlan, 1970.
Komünistlik Nedir? Komünist Kimdir?, 1 949.
Komünizm Nedir? Niçin Türk Bünyesine Uymaz?, Komünizmle Mücadele Cemiyeti
Adana Şubesi Neşriyatı: 1 , Adana, 1948.
Komünizm Nedir? Ve Niçin Türk Bünyesine Uymaz?, Komünizmle Mücadele Cemi
yeti Adana Şubesi, Adana, 1947.
Korkud, Refik, Komünist Kimdir, Bafra Milliyetçi Öğretmenler Birliği, Samsun, 1968.
Kösoğlu, Nevzat, Hatıralar Yahut Bir Vatan Kurtarma Hikayesi, Ötüken Neşriyat,
lstanbul, 20 10.
Kurdakul, Şükran, Cezaevinden Babıali'ye Babıali'den TlP'e Anılar, Evrensel Basım
Yayın, lstanbul, 2003.
Küçük, Yalçın, ltirafçılann itiraftan TKP Pişmanlıklan, Tekin Yayınevi, Ankara,
1 988.
Labin, Suzanne, Komünist Propaganda Taktikleri, Altınok Matbaası, Ankara, 1972.
Landau, jacob M., Türhiye'de Sag ve Sol Akımlar, Turhan Kitabevi, Ankara, 1979.
-, Pantürkizm, Sarmal Yayınevi, lstanbul, 1999.
-, Pan-Turhism From lrredentism to Cooperation, Hurst &: Company, Londra, 1995.
Levent, Sinan, Japon Turancılığı, Tarih Vakfı Yurt Yayınlan, lstanbul, 20 16.
Marksizm-Leninizm-Komünizm Nedir, (haz.) Beypazarı Yüksek Tahsil Derneği, An-
kara, 1974.
Mat, Nevzat, insanlık Düşmanı Komünizm'in Maskesi Sosyalizm'dir, Kardeş Matba
ası, Ankara, 1973.
Menekşe, Nurettin, Bulgar Komünist Partisinin Gizli Raporu Türkiye'de Komünizm,
Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1967.
Meram, Ali Kemal, Türk-Rus ilişkileri Tarihi, Kitaş Yayınları, İstanbul, 1969.
Meşe, Ertuğrul, Komünizmle Mücadele Dernekleri, iletişim Yayınları, İstanbul,
20 16.
Mısıroğlu, Kadir, Moskof Mezalimi l-ll, Sebil Yayınevi, lstanbul, 1 992.
Milli Demokratik Devrim ve iç Yüzu, Uyan Yayınlan, ty.
Milli Şef Cumhurreisi lnônü Tarafından 1 9 Mayıs 1 944 Günü Gençlik ve Spor Bay
ramı Münasebetiyle Ankara 1 9 Mayıs Stadyumunda Verilen Nutuk, Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Sekreterliği, Ankara, 1 944.
Milli Türk Talebe Birliği 52. Dônem Faaliyet Raporu, İstanbul, 1975.
MTTB 49. Dônem Faaliyet Raporu, Tan Matbaası, lstanbul, 1969.
Mumcu, Uğur, 40'lann Cadı Kazanı, Tekin Yayınevi, lstanbul, 1 990.
Müfterilere Cevap, Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği Genel Merkez Yayınla
rı, no. 5, lzmir, 1966.
392
Müftüoğlu, Mustafa, Çankaya'da Kabus: 3 Mayıs 1 944, Bahar Matbaası, İstanbul,
1977.
Mühlen, Patrick von zur, Gamalıhaç ile Kızılyıldız Arasında, Mavi Yayınlan, An
kara, 1984.
Namıkoğlu, Fevzi, "Türk Milliyetçiliği Üzerine" Türk Milliyetçiliği ve Batılılaşma,
Dergah Yayınlan, İstanbul, 1975.
Ndzım Hikmet Meselesinde Ahmet Emin Yalman'a Cevap, Zonguldak Komünizmle
Mücadele Derneği Yayınlan: 2, Zonguldak 1 949.
Nazlı, Ramazan, Faşizm, Komünizm ve lsldm, Çile Yayınlan, lstanbul, 1979.
Nesin, Aziz, Salkım Salkım Asılacak Adamlar, Adam, İstanbul, 1988.
Okutan, M. Çağatay, Bozkurt'tan Kur'an'a Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) , İstan
bul Bilgi Üniversitesi Yayınlan, İstanbul, 2004.
Oran, Baskın, Atatürk Milliyetçiliği, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1 990.
Oruç, Zülküf, Bir Ôğrenci Hareketi Olarak Milli Türk Talebe Birliği, Pınar Yayınla
n, lstanbul, 2005.
Öcalan, Abdullah, Gerçeğin Dili, Aram Yayınlan, Diyarbakır, 201 5 .
Öke, Mim Kemal, Mütercimler, Erol, Yalnızlıktan Saygınlığa Demokrat Parti'nin Dış
Politikası, Demokratlar Kulübü, Ankara, 2000.
Öksüz, lskender, Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi, Bilge Kültür Sanat, İstanbul,
20 1 5 .
Örnek, Cangül, Türkiye'nin Soğuk Savaş Düşünce Hayatı, Can Yayınlan, İstanbul,
20 1 5 .
Özalp, Kazım, Türk Parlamento Tarihi, TBMM-IX Dönem (1 950-1 954), cilt l l , An
kara, 1999.
Özcan, K., 12 Mart 1 971 ôncesi Suçlular Kimdi, Ôzcan Yayınlan, lstanbul, 1973.
Özdoğan, Günay Göksu, "Turan "dan "Bozkurt "a Tek Parti Döneminde Türkçülük
(1 93 1 - 1 946) , iletişim Yayınlan, lstanbul, 200 1 .
Özek, Çetin, Faşizm ve Devrimci Halk Cephesi, Ant Yayınlan, lstanbul, 1970.
Özgeldi, Tahsin, inilti Kızıllann Hürriyet Anlayışı, Ankara, 1963.
Pala, Salih Doğan, Sağ ve Sol Meselesi ve lsldm'ın Hükmü, Cihad, İstanbul, 1966.
Pekmez, Necdet, Pkk'yı Kim Kurdu?, Kripto Yayınlan, Ankara, 20 1 2 .
Peterson, Thomas G., Clifford, j . Garry, Hagan, Kenneth j . , American Foreign Poli
cy, D.C. Heath and Company, Lexington, 1 988.
Reinhold, O., Rijenko F., Politikasıyla ve ideolojisiyle Günümüzde Antikomünizm,
Konuk Yayınlan, lstanbul, 1969.
Resulzade, Mehmet Emin, Çağdaş Azerbaycan Tarihi, Azerbaycan Kültür Derneği
Yayınlan, Ankara, 195 1 .
Safa, Peyami, Mahutlar, Toprak Dergisi Yayınlan, lstanbul, 1 959.
Safioğlu, Tahir, Türk Gençliğine Açık Mektup, Çukurova Komünizmle Savaş Derne-
ği Yayınlan, Adana, 1949.
Salecl, Renata, Kaygı Üzerine, Metis, İstanbul, 2004.
Sançar, Nejdet, Türk Moskof ve Komünist, Toprak Yayınlan, lstanbul, 1959.
Sander, Oral, Türk-Amerikan ilişkileri 1 947-1 964, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgi-
ler Fakültesi Yayınlan, Ankara, 1979.
393
-, Türkiye'nin Dış Politikası, imge Yaymevi, Ankara, 2006.
Say, Ahmet, Ağaçlar Çiçekteydi, Evrensel Basın Yayın, İstanbul, 201 1 .
Sayılgan, Aclan, Ansiklopedik Marksist Sôzlük Kavramlar Terimler Kurumlar, Altı-
nok Matbaası, 1972.
-, Aydınlık Savaşı, Doğuş Matbaası, Ankara, 1960.
-, Deprem(Bdgesel Roman) , Altınküre Yayınlan, Ankara, 2002.
-, Dünyayı Saran Tehlike Anarşist Hareketler ve Tedbirleri, Kardeş Matbaası, İstan-
bul, 1973.
-, lnkcır Fırtınası, Ülke Yayınlan, İstanbul, 1962.
-, Kabahat Kimde? (Çehreler) , Uygar Yayınlan, Ankara, 1989.
-, Komuna, Sıralar Matbaası, İstanbul, 1 969.
-, Korsan Radyolar Bizim Radyo ve Türkiye'deki Hoparlörleri, Kardeş Matbaası, An-
kara, 1969.
-, Soldaki Bitmeyen Kavga, Ayşe Yayınlan, Ankara, 1970.
-, Soldaki Çatlaklar, Mars Matbaası, Ankara, 1966.
-, SSCB Marksist Diyalektiğin Sonu, Şafak Matbaası, Ankara, 1986.
-, SSCB ve Sultan Galiyev, Mars Matbaası, Ankara, 1967.
-, Tutuklama, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1974.
-, Türkiye'de Sol Hareketler (1 871 - 1 973) , Otağ Yayınlan, 1 976.
-, Yakın Tehlike Komünizm, Kardeş Matbaası, Ankara, 1963.
-, Yeni Kavga Milli Demokratik Devrim Nedir, Ayşe Yayınlan, Ankara, 1970.
Schwarz, Fred, Komünistler Nasıl Yalan Sôyler, Birlik Matbaası, İstanbul, 1978.
Sefercioğlu, Necmettin, 3 Mayıs 1 944 ve Türkçülük Davası, Türk Ocakları Ankara
Şubesi Yayınlan, Ankara, 2009.
-, Milliyetçi Dernekler, Türk Ocakları Ankara Şubesi Yayını, Ankara, 2008.
-, Türk Milliyetçiler Derneği ve Kapatılış Davası, Bilgeoğuz Yay ı n l a r ı , İ s t a n b u l ,
20 12.
-, Türkçü De rgile r.
Sertel, Sabiha, Roman Gibi , Belge Yayınlan, İstanbul, 1 987
Sertel, Zekeriya, Hatırladıklanm, Yaylacık Matbaası, İstanbul, 1968.
Sertkaya, Osman F . , Nihal Atsız, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara,
1987.
Sever, Ayşegül, Soğuk Savaş Kuşatmasında Türkiye Batı ve Ortadogu 1 954-1 958, Bo
yut Yayınları, İstanbul, 1997.
Sevgen, Nazmi, Celal Bayar Diyor ki, 1 920-1 950, Tan, İstanbul, 1 95 1 .
Sommier, Isabelle, Devrimci Şiddet, çev. Işık Ergüden, lletişim Yayınları, İstan
bul, 20 16.
Sorularla ve Cevaplarla Komünizm Nedir?, Güncel Yayınlar, İstanbul, 1 978.
Stebbins, Richard P . , The United States in World Ajfai rs 1 958, Harper&Brothers,
New York, 1959.
Suda, Orhan, Bir ômrün Kıyılannda, Alkım Yayınlan, İstanbul, 2004.
Suver, Akkan, Hain Nazım Hikmet, Su Yayınlan, 1979.
394
-, Komünist, Su Yayınlan, İstanbul, 1975.
-, Komünizm, Su Yayınlan, İstanbul, 1975.
Şahingiray, Özel, Celal Bayar'ın Sôylev ve Demeçleri 1 946-1 950, Türkiye lş Banka
sı, lstanbul, 1999.
Şamil, Said, Sosyalizm ve Dış Türkler, Hilal Yayınlan, İstanbul, 197 1 .
Şeyhanlıoğlu, Hüseyin, Türk Siyasal Muhafazakarlığının Kurumsallaşması v e De
mokrat Parti, Kadim Yayınlan, Ankara, 20 1 1 .
Şimşir, Sebahattin, Azerbaycanlılann Türkiye'de Faaliyetleri (1 920- 1 991), Azerbay
can Kültür Derneği Yayınlan, Ankara, ty.
T.C. Maarif Vekaleti, Birinci Türk Tarih Kongresi Konferanslar Müzakere Zabıtlan,
Matbaa ve Neşriyat Türk A.Ş. İstanbul, 1932.
Tanör, Bülent, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, YKY, İstanbul, 20 10.
Taşer, Dündar, Mesele, Töre-Devlet Yayınlan, Ankara, 1973.
Taşkın, Yüksel, Milliyetçi Muhafazakar Entelij ansiya, lletişim Yayınlan, lstanbul,
2007.
Tekin, Nergishan, Nihal Atsız, Kariyer Yayıncılık, lstanbul, 20 1 5 .
Tevetoğlu, Fethi, Açıklıyorum, Komünizmle Mücadele Yayınlan, Ankara, 1 965.
-, Benim Gôrdüğüm Bugünkü Rusya, Komünizmle Mücadele Yayınları, Ankara,
1 968.
-, Dış Politika Görüşümüz, Ajans-Türk Matbaası, Ankara, 1963.
-, Kıbns ve Komünizm, Komünizmle Mücadele Yayınlan, Ankara, 1966.
-, Mukaddes Topraklardan Geçen Yol, Ajans-Türk Matbaası, Ankara, 1966.
-, Türkiye'de Sosyalist ve Komünist Faaliyetler, Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1967.
-, Türklüğe Kurban, Aylı Kµrt Yayınlan, İstanbul, 1943.
-, Yann Turan Benimdir, Arkadaş Matbaası, İstanbul, 1934.
-, Yirminci Yüzyılın Yüzkarası Utançduvan, Ajans-Türk Matbaası, Ankara, 1964.
Tınmaz, Hayrettin, Komünizm Tehlikesi Karşısında Büyük Türk Milleti Uyan, Alp
kanlar Matbaası, İstanbul, 1 964.
Tilly, Charles, Toplumsal Hareketler, Babil Yayınları, lstanbul, 2008.
Timur, Taner, Türkiye'de Çok Partili Hayata Geçiş, lletişim Yayınları , lstanbul ,
1 99 1 .
TKMD Tü.züğü, lzmir, 1963.
TKMD Tü.züğü, lzmir, 1964.
Togan, Zeki Velidi, Türklüğün Mukadderatı Üzerine: Rus Emperyalizmi ve Onun Ye
ni Silahı: Komünizm, Kayı Yayınlan, lstanbul, 1 970.
Toker, Metin, Demokrasimizin ismet Paşalı Yıllan (1 944-1 973): DP'nin Altın Yıllan
1 950-1 954, Bilgi Yayınevi, 1990.
-, Tek Partiden Çok Partiye, Milliyet Yayınlan, lstanbul, 1970.
Topçu, Nurettin, iradenin Davası Dfvlet ve De mo k ras i yay. haz. Ezel Erverdi, İsma
,
395
Tör, Vedat Nedim, Yıllar Bôyle Geçti, Milliyet Yayınlan, İstanbul, 1 976.
Tse Tsung, Mao, Guevara, Gerilla Harbi, çev. Can Yücel, Paye! Yayınlan, İstan
bul, 1967.
Tugay, Esad Fuad, Rusya Tarihi l, Yeni Fazilet Yayınevi, İstanbul, 1 948.
Turan, Osman, Türkiye'de Siyasi Buhranın Kaynaklan, Nakışlar Yayınevi, İstan
bul, 1979.
Türk Ceza Kanununun 1 4 1 . ve 14 2. Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun, Ka
nun No: 4934, TC Başbakanlık Neşriyat ve Müdevvenat Umum Müdürlüğü, An
kara, 1946.
Türk Gençlik Teşkilatı Ana Nizamnamesi , iktisadi Yürüyüş Matbaası , İstanbul,
1949.
Türk Kültür Ocağı Nizamnamesi, Aydınlık Basımevi, 1 950.
Türk Milliyetçiler Derneği lstanbul Şubesi Beyannamesi: Son Hadiseler ve Biz: Türk
Milliyetçiler Derneği Ananizamnamesi, İstanbul, 1953.
Türk Milliyetçiler Derneği Tüzüğü, Sebat Matbaası, Ankara, 195 1 .
Türk, Cezmi, Dünyanın Çatısı Turan ve Rus Kafası, Toprak Yayınları , İstanbul,
1964.
-, Milliyetçilik Anlayışımız ve Komünistlik, Beyazıt (Toprak Dergisi) Matbaası, İs
tanbul, 1 959.
Türk, Z., Komünizm Budur, Başnur Matbaası, Ankara, 1965.
Türkistan Doğu Türk tileri Kültür Derneği Çalışma Planları, Şehir Matbaası, İstan
bul, 1 960.
Türkistani, Muhammed Musa, Genç Arkadaş Uyan işte Komünizmin Gerçek Yüzu,
ikinci Kuvay-ı Milliye, Bursa, 1 967.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Vatansever Mensuplarına Açık Mektup, Türkiye Ko
münizmle Mücadele Derneği, lzmir, 1 966.
Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği ikinci Büyük Kurultayı (30 Nisan 1 965)
1 964-1 965 Faaliyet Raporu, Komünizmle Mücadele Derneği Yayınları, lzmir,
1965.
Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği ikinci Büyük Kurultayı (30 Nisan 1 965)
1 964-1 965 Faaliyet Raporu, Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği Genel Mer
kez Yayınlan, Yayın Nu. 1 , İzmir, 1 965.
Türkiye Milliyetçiler Birliği'nin Gôrüşü, Mars Matbaası, 1 964.
Türkiye Milliyetçiler Birliği'nin Tüzüğü, Çalışma Programları ve tik Bildirisi, Mars
Matbaası, 1964.
Türkiye'de Siyasi Dernekler il, T . C İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü
Neşriyatından, Başbakanlık Devlet Matbaası, Ankara, 1950.
Türkkan, Reha Oğuz, Solcular ve Kızıllar, Bozkurtçu Yayın, İstanbul, 1 943.
Ülker, Talat, Hüseyin Nihal Atsız Harşit'in Hırçın Sesi, Bilgeoğuz Yayınlan, İstan
bul, 20 1 5 .
Ünal, Oğuz, Türkiye'de Demokrasinin Doğuşu Tek Parti Yönetiminden Çok Partili Re
jime Geçiş Süreci, Milliyet Yayınlan, İstanbul, 1994.
Vakkasoğlu, Vehbi, Moskof Mücadelemiz, Cihan Yayınlan, İstanbul, 1 983.
Vatandaş Ôğren Komünistlik Nedir Komünist Kimdir, yy, 1953.
396
Weiker, Walter F . , 1 960 Türk lhtilalı , çev. Mete Ergin, Cem Yayınevi, İstanbul,
1 967.
Weingstay, David E., Komünizmin iç Yüzu, Kültür Bakanlığı, Ankara, 1977.
Yalçın, lsmail, Komünist Cephe Taktikleri, Türkiye Fikir Ajansı, Ankara, 1 987.
Yalman, Ahmet Emin, Turhey in My Time, Oklahoma Üniversitesi Yayınlan, Nor-
man, 1 956.
Yaylalıgıl, A. Münir Haymana, Hali Hazınn Türk Topluluhlan ve Pan-Türhülüğe Da
ir, Arkadaş Basımevi, lstanbul, 1937.
Yazıcı, Nazım, Komünizm Tehlikesi, Berksoy Basımevi, lstanbul, 1 947.
Yeni lhtidann Çalışmalan: Demokrat Parti Hizmetinde Bulunduğu Türk Milletine He
sap Veriyor, yyty.
Yeşil, Ahmet, Türhiye'de Çok Partili Hayata Geçiş, Kültür ve Turizm Bakanlığı Ya
yınlan, Ankara, 1 998.
Yıldırım, Hayri, Son Türkçü Atsız, Togan Yayıncılık, İstanbul, 20 1 3 .
Yıldız, Selim, Güneyli Yiğit ilhan (Egemen) Darendelioğlu, Berikan Yayınevi, Anka
ra, 20 1 3 .
Yılmaz, Tanzer Sülker, Türhiye'de Gençlik Hareketleri, Toplumsal Dönüşüm Yayın-
lan, lstanbul, 1997.
Yücel, Serhan, Demokrat Parti, Ülke Kitaplan, İstanbul, 200 1 .
Yüzbaşı, Hüseyin, Ülkücü Basın Şehitleri, Er-Tu Matbaası, İstanbul, 1 980.
Zürcher, Erik jan, Modernleşen Türhiye'nin Tarihi, tletişim Yayınlan, lstanbul, 2007.
MAKALELER
" 1 944 Orkun Davasından Hatıralar" , Orhun, sayı 1, 6 Ekim 1 950, s. 8-9.
Akgün, Birol, Çalış, Şaban H., "Türk Milliyetçiliğinin Terkibinde lsh\mcı Doz " , Mo
dem Türhiye'de Siyasi Düşünce: Milliyetçilik, cilt 4, İstanbul, 2008, s. 584-604.
Akın, Mahmut Hakkı, "Muhafazakar Siyasal Kültürde Bir Sembol Olarak Necip Fa
zıl" , Muhafazakar Düşünce, yıl 10, sayı 39, Ocak-Mart 20 14, s. 3 1 -43.
Akın, Yiğit, "Soldan Dönenlerin Sol Eleştirisi: Aclan Sayılgan" , Türkiye'de Siyasal
Düşünce: Sol, (Ed. Murat Gültekingil) , lletişim Yayınlan, İstanbul, 2007, s. 989.
Akkoyunlu, Hüseyin, "lnönü Meselesi" , Komünizme Karşı Mücadele Dergisi, yıl 1 ,
sayı 5 , 1 Ekim 1 950, s. 1 .
Aksoy, Esen, "Komünizm" , Komünizmle Mücadele Dergisi, Haziran 1965, s . 5 .
Aygün, Mehmet, "Türkiye'de Antikomünizmin Kaynaklan- 1 : Peyami Safa", Sosyo
logca, sayı 1 , Ocak-Haziran 20 1 1 , s. 1 67- 185.
-, "Türkiye'de Antikomünizmin Kaynakları 2 : Cumhuriyet Döneminde Siyasi
Konjonktürün Düşünce Gündemini Belirlemesi Üzerine tik Düşünceler", Sos
yologca, sayı 2, Temmuz-Aralık 20 1 1 , s. 9 1 - 1 02.
-, "Türkiye'de Antikomünizmin Kaynaklan-3: 1940'lı Yıllarda Soğuk Savaş'ın Er
ken Provası" , Sosyologca, sayı 3, Ocak-Haziran 20 1 2, s. 1 45- 1 57
Aktay, Salih Zeki, "Moskoflar Geliyor" , Büyük Doğu, yıl 2, cilt 3, sayı 75, 9 Ocak
1 948, s. 9.
Akyol, Taha, "Seçim Göstergeleri Açısından Türkiye'de Sağın Sorunlan l", Türkiye
Günlüğü, sayı 16, Güz 199 1 , 13-18.
397
Alacakaptan, Uğur, "Demokratik Anayasa ve Ceza Kanunu'nun 1 4 1 . ve 142. Mad
deleri" , Ankara Üniversitesi Huhuh Fakültesi Dergisi, cilt 22, sayı 1 , 1 966, s. 3-5.
Alkan, Ahmet Turan, "Türkiye'de Sağ'ın Tarihine Buruk Bir Derkenar" , Türkiye
Günlüğü, sayı 16, Güz 199 1 , s. 5- 1 2 .
Alpkaya, Faruk, "Rıza Nur" , Türhiye'de Modem Siyasi Düşünce: Milliyetçilik, cilt 4 ,
e d . Tanı! Bora, İstanbul, 2006, s. 374-388.
Alpsü, Namık Zeki, "Kıbrıs Türkiye'nin Olmalıdır" , Orhun, sayı 18, 2 Şubat 195 1 ,
s. 5.
Altan, Çetin, "Nasıl da Anlamıyorlar" , Ahşam, 2 2 Mart 1966.
Altan, Hanif, "Milli Meselelerde Sovyetler'in Tutumu", Türk Kültürü, yıl 1, sayı 5,
Mart 1963, s. 3 1 -36.
"Amacımız ve Yolumuz" , Türk Kültürü, yıl 1, sayı 1, Kasım 1962, s. 5.
"Anayurtta Unutulan Türklük: Anayurdu Çiğneyen Moskof", Komünizmle Mücade
le Birliği, sayı 16, 7 Haziran 1 956, s. 2-3.
Aran, Mehmet Sadık, "Azerbaycan Faciası" , Türheli, sayı 1, Ocak 1947, s. 5 1 .
-, "Milli Azerbaycan Cumhuriyet'inin Yıldönümü 1 9 1 8-1951 " , Türk Yolu, yı l 1 , sa-
yı 1 , 28 Mayıs 195 1 .
Ank, Remzi Oğuz, "Tarih Görüşü" , Çınaraltı, sayı 1 1 , 9 Haziran 1 948, s . 3.
Armaoğlu, Fahir, "Kıbns ve Sovyetler" , Cumhuriyet, 4 Mart 1964.
-, "Kıbns'ta Sovyet Yardımı" , Cumhuriyet, 26 Ağustos 1964.
Asya, Arif Nihat, "Komünizm" , Komünizmle Mücadele Dergisi, yıl 1 , sayı 1 , 4 Mart
1964, s. 1, 4.
-, "Komünizm" , Tanndag, sayı 1, yıl 1, 5 Kasım 1950, s. 3.
"Aşın sağcılar . . . ilerici öğretmenlere saldırdı." Vatan, 25 Kasım 1962.
Atay, Falih Rıfkı, "lhtar" , Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını, Fasikül 3,
Ankara, 1965, s. 56.
-, "Amerikan Emperyalizmi" , Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını, Fasi
kül 1 , Ankara, 1965, s. 7-8.
-, "Boynumuz Boyunduruğa Girmeyecek", Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk
Basını, Fasikül 2, Ankara, 1965, s. 23.
-, "isimlere Bir Göz Atınız", Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını, Fasikül
3, Ankara, 1965, s. 55.
-, "Komplo ve Onun Peyki" , Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını, Fasi
kül 5, Ankara, 1966, s. 38.
-, "Yalan ve Yalancılar" , Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını, Fasikül 2,
Ankara, 1965, s. 19.
-, "Başbakan Milletle Konuşuyor" , Ulus, 7 Eylül 1945.
Ateşoğlu, Mehmet, "Türk Milliyetçiler Derneğinin Kuruluşu" , Mejhare, yıl 1, sa
yı 23, Mart 1952, s. 3-4.
Atsız, N ihal, "Hasan Ali Hesap Vermel idir" , Altın Işık, dit 1 , sayı 4, 25 N isan 1947,
s. 3-4.
-, "lsldm Birliği Kuruntusu" , Ôtüken, sayı 4, 1964, s. 1 .
-, "Komünist, Yahudi ve Dalkavuk" , Orhun, sayı 5 , 2 1 Mart 1934, s . 93-94.
398
-, "Millet'in tfşaatı", Altın-Işık, cilt 1 , sayı 6, 25 Haziran 1947, s. 3.
-, "Başvekil Şükrü Saracoğlu'na Açık Mektup", Orkun, sayı 20, 1 6 Şubat 195 1 , s.
1 0- 1 2 .
- , "Beşvekil Şükrü Saracoğlu'na ikinci Açık Mektup" , Orkun, sayı 2 2 , 2 Mart 1 95 1 ,
s . 10-14.
-, "Müdafaam" , Orkun, yıl 1, sayı 3-4, Mayıs-Nisan 1962, s. 14.
-, "Sağcı Kimdir?", Ôtüken, sayı 2 (50) , Şubat 1950, s. 3-4.
-, "Solcu Foyası" , Ôtüken, sayı 7 (67) , Temmuz 1 969, s. 3.
-, "Türk Milletine Çağn", Orkun, yıl 1, sayı 1, Şubat 1962, s. 16.
-, "Türkçü Kimdir?", Orkun, sayı 3, 20 Ekim 1 950, s. 3.
-, "Türkçülük Değişmez Bir Fikirdir" , Orkun, sayı 4, 27 Ekim 1950, s. 3.
-, "Türkçülük" , Orkun, sayı 2, 1 3 Ekim 1 950, s. 3-4.
-, "Veda", Orkun, sayı 68, 18 Ocak 1952, s. 3.
-, "Yalan", Orkun, sayı 34, 25 Mayıs 195 1 , s. 3.
Avcıoğlu, Doğan, "TlP'e Dair" , Yön, sayı 50, 1962, s. 16.
Aybar, Mehmet Ali, "Üniversite Gençliği lle Hasbihal" , Vatan, 1 1 Aralık 1945.
Aydemir, Şevket Süreyya, "Bu Huzursuzluğun Sebebi Acaba Komünistler midir? " ,
Vatan, 1 2 Ekim 1962.
Ayvazoğlu, Beşir, "Türkiye'de Sağcı Olmak" , Türkiye Günlüğü, sayı 16, Güz 199 1 ,
s . 32-43.
"Azeri Türklere Karşı Yapılan Mezalim" , Ergenekon Yolu, yıl 1, sayı 1, 1 Temmuz
1 95 1 .
Bakırezer, Güven, "Nihal Atsız" , Modem Türkiye'de Siyasi Düşünce: Milliyetçilik,
ed. Tanıl Bora, lletişim Yayınlan, lstanbul, 2002, s. 352-353.
Bala, Mirza, "Amerika'nın Sesi ve Esir Türkler" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 2,
sayı 25, 1 Aralık 195 1 , s. 3.
-, "Esir Milletler Davası" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 2, sayı 3 1 , 1 Mart 1952,
s. 1 .
- , "Kızıl Rus istilası" , Azerbaycan, yıl 3 , sayı 1 (25), Nisan 1953.
Başgil, Ali Fuat, "Seçim Konuşmalanm", Son Havadis, 7 Ekim 196 1 .
-, "Milliyetçilik Bahsi", Yeni Istanbul, 3 0 Kasım 1963.
Baykara, Hüseyin, "Kızıl Kremlin Sarayında Yapılan Temizliğin lçyüzü", Azerbay
can, yıl 6, sayı 5 (65), Ağustos 1957.
"Başlarken" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1, sayı 1, 1 Ağustos 1950, s. 1.
Bayrak, H. Asım, "Kızıl Bulgaristan'daki Türkler" , Orkun, sayı 16, 19 Ocak 1 95 1 ,
s . 13-14.
Bayramgil, Naki, "Kızıl istilanın Doğurduğu Azerbaycan lsyanlanndan Hatıralar" ,
Türk izi, sayı 4-5, yıl 1 , 1 952.
Bekata, Hıfzı Oğuz. "Bir Konferans" , Çığır, sayı 1 84, Mart 1948.
Benningsen, A., "Komünist Rejim ve lslilmiyet" , Komünizme Hücum, yıl 1, sayı 1 ,
Şubat 1954, s . 14-16.
Berdiaeff, Nikolas, "Marksizm'in Kendi Kendisiyle Çatışması" , Türk Düşüncesi, cilt
6, sayı 34, 1 Aralık 1956, s. 1 3 .
399
Berk, Bekir, "Demokrasi ve Komünizm" , Türlıeli, sayı 1 , Ocak 1947, s. 9- 10.
-, "İnönü ve Komünizm" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1, sayı 3 , 30 Ağustos
1950, s. 1 .
- , "Nazım Hikmet Meselesi", Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1 , sayı 23, 1 5 Tem
muz 195 1 , s. 1, 4.
-, "Partiler ve Biz", Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1, sayı 4, 15 Eylül 1950, s. 1, 4.
Binatlı, Numan A., "Bütün lçyüzüyle Sovyet Rusya: Siyaset" , Büyülı Doğu, yıl 6, sa
yı 24, 1 Eylül 1950, s. 1 5- 1 6.
-, "Sovyet Rusya'da Türkler 2", Büyük Doğu , yıl 6, sayı 2 1 , 3 Mart 1950, s. 1 3 .
Bora, Tanı!, "Necip Fazıl'ın ideolojisi: 'Yabancı ideolojiler' Antikomünizm, Avam,
"ldrak Soylulan'', Faşizm, Birikim, sayı 3 1 2, Nisan 201 5 , s. 8 1 -9 1 .
Bora, Tanı!, Ünüvar, Kerem, "Ellili Yıllarda Türkiye'de Siyasi Düşünce Hayatı'' ,
Türlıiye'nin 1 950'li Yıllan, Mete Kaan Kaynar (haz.), lletişim Yayınlan, İstan
bul, 20 1 5 , s. 1 59- 1 75.
Burdurlu, Tahsin, "Komünizmle Mücadele lçin", Türheli, sayı 2, 18 Aralık 195 1 ,
s . 2.
Charles Avedor, "Cehennemden Geliyorum" , Komünizmle Mücadele Birliği, sene
1 , sayı 2, 1953, s. 8, 10.
Coşkuner, İsmail S . , "Albayrak Gölgesinde Bir Gençlik", Türk Kültürü, yıl 1, sayı
2, Aralık 1962, s. 7.
Coşkuner, K. Fedai, "Türk Milliyetçiliği ve Komünizm" , Türheli , sayı 1 0 , Nisan
1952, s. 4.
Çalık, Mustafa, "Türk Milliyetçiliği Üzerine Bazı Tartışma Notlan" , Türkiye Günlü
ğü, sayı 16, Güz 199 1 , s. 82-89.
Çankırılı, Ahmed Hulusi, "Komünizm Nedir?" Otülıen, sayı 5, 1968, s. 1 1 .
Çivicioğlu, "Atatürkçülük ve Komünistler" , Orhun, sayı 29, 20 Nisan 1950, s . 1 0-
11.
Darendelioğlu, ilhan, "Menderesin Son Ümidi Moskova mı?" , Toprak, yıl 6 , cilt 6,
sayı 68, 1 Temmuz 1960, s. 19.
-, "Türk Kültür Çalışmalan Derneği", Milli Işılı, sayı 6, Ekim 1967, s. 2 1 .
- , "Milliyetçilik Tarihimizden Araştırmalar Türk Milliyetçiler Derneği", Milli Işılı,
sayı 13, Mayıs 1968, s. 6.
-, "Milliyetçilik Tarihimizden Araştırmalar Türk Milliyetçiler Derneğinde Tarihi
Bir Gün" , Milli Işılı, sayı 14, Haziran 1968, s. 19.
-, "Milliyetçilik Tarihimizden Araştırmalar Türk Milliyetçiler Derneği", Milli Işılı,
sayı 1 0- 1 1 , Şubat-Mart 1968, s. 19.
-, "Türk Gençlik Teşkilatı" , Milli Işılı, sayı 7, Kasım 1 967, s. 27.
-, "Türk Kültür Ocağı", Milli Işılı, sayı 5 , Eylül 1967, s. 23.
Derin, Haldun, "Çağdaşlan Arasında lnönü", Milliyet, 28 Aralık 1974.
Dikici , Kenan . "Türkçülük ve Din'' , Ôtühen, sayı 3 , 1 968 , s . 3.
Duran, Burhanettin, "Necip Fazıl Kısakürek'te Tek Parti ve Kemalizm Eleştirisi" ,
Necip Fazıl Kitabı, ed. Asım Ôz, İsmail Kara, Aykut Ertuğrul, Zeytinburnu Bele
diyesi Kültür Yayınlan, lstanbul, 20 13, s. 525.
"Dünyayı Kısırlaştırma" , Komünizmle Mücadele Birliği, sene 1, sayı 3, 1953, s. 6-7.
400
Ecevit, Bülent, "Perdenin Arkasındakiler" , Milliyet, 9 Temmuz 1 965.
Ertürk, Selahattin, "Turancılık" Orkun, sayı 7, 17 Kasım 1 950, s. 13.
,
401
-, "llericilik Bu mu? " , Tercüman, 6 Ekim 1 962.
Kaplan, Mehmet, "Milliyetçiliğe Dair" , Hareket, sayı 1 1 , yıl 1 948, s. 2.
-, "Milliyetçilik ve Beynelmilelcilik" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 2, sayı 28, 1 5
Ocak 1952, s . 3 .
- , "Milliyetçilik ve Bolşeviklik" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1 , sayı 2 1 , 1 Hazi
ran 195 1 , s. 4.
-, "Milliyetçilik ve Bugün", Komünizme Karşı Mücadele, yıl 2, sayı 34, 15 Nisan
1952, s. 3.
Karadeniz, Zeria, ''.Jean-Paul Sartre ve Komünizmin Son Nefesleri", Türk Düşünce
si, cilt 6, sayı 35, 1 Ocak 1957, s. 27.
Karakoç, Sezai, "Komünizm Nedir" , Komünizme Hücum, yıl 1, sayı 1, Ankara, Şu-
bat 1954, s. 1 1 - 1 3 .
Kazganoğlu, A., "Türkçülük v e Türk Birliği" , Orkun, sayı 6, 10 Kasım 1 950, s. 6 .
Keleş, Mehmet, "Dünyacılara Mektup", Toprak, sayı 24, Aralık 1963, s. 1 5 .
Kerestecioğlu, inci Özkan, "Korku v e Siyaset: Türk Sağının Ezberlerini Çözümle-
mek" , Türk Sağı Mitleri: Fetişler, Düşman imgeleri, der. inci Özkan Kerestecioğ
lu, Güven Gürkan Öztan, iletişim Yayınlan, lstanbul, 20 12, s. 29-43.
"Kızıl Tehlike Karşısında Diyorlar ki" , Çınaraltı, sayı 6, 2 1 Nisan 1 948, s. 8.
"Kızıl Tehlike Karşısında Gençlik Diyor ki" , Çınaraltı, sayı 5, 14 Nisan 1 948, s.
1 1 , 14.
"Kızıl Yapraklar Açarken" , Akşam, 2 Aralık 1945.
Koloğlu, ihsan, "Altın-Işık Yolu", Altın Işık, sayı 1, 1 5 Ocak 1947, s. 7.
"Komünizmle Mücadele Derneği 2'nci Büyük Kurultayı Yapıldı" , Komünizmle Mü-
cadele Dergisi, Haziran 1965, s. 3-4.
"Komünizmle Mücadele Derneği Kurutayı ve Yankılan" , Milli Işık, yıl 1, sayı 2, Ha
ziran 1967, s. 4.
"Komünist-Ajan", Toprak, sayı 27, s. 3.
"Komünistlik Dünyaya Yayılmağa Nasıl Çalışıyor" , Çınaraltı, sayı 8, 5 Mayıs 1948,
s. 7.
"Komünizm Tenkidi", Bozkurt, yıl 1, sayı 1, Mayıs 1939, s. 7-8.
"Komünizmle Savaş (Bu Savaş imansızlar ile iman Edenlerin Savaşıdır) " , Komü
nizmle Savaş, yıl 1, sayı 1, 1 Temmuz 1965, s. 1, 3.
Korkut, Şefik, "Türkçülüğümüze" , Çınaraltı, sayı 1 1 , 9 Haziran 1948, s. 9.
Kurak, Şefkati, "Parti Mensuplannı itidale Davet Ediyoruz", Komünizmle Mücadele
Birliği, sene 1 , sayı 2, 1953, s. 3.
Kurtuluş, Reha, "Türkler ve Pantürkizm" , Ergenekon, yıl 1 , sayı 3 , 10 Ocak 1939,
s. 23-24.
Lim, Hayrullah, "lslamiyet ve Türkçülük" , Bozok, yıl 1, sayı 1, 1 949, s. 7.
Maurois, Andre, "Materyalizme Niçin inanmıyorum", Komünizme Hücum, yıl 1, sa
yı 1, Şubat 1954, s . 4-5 .
Merdivenci, Ömer Faruk, "Gayemiz Komünizm Başta Olmak Üzere Her Kötülükle
Mücadeledir", Komünizmle Mücadele Birliği, sene 1 , sayı 2, 1953, s. 5.
"Milliyetçiler Federasyonu Beyannamesi: Allaha inanıyor, Allaha Güveniyoruz",
Türklük ve Mukaddesat Düşmanlanyla Savaş, yıl 1 , sayı 2, 1 6 Mart 1 95 1 .
402
"Milliyetçiler Federasyonu Beyannamesi" , Orkun, sayı 24, 16 Mart 1 95 1 , s. 5.
Nalbantoğlu, Muhiddin, "Nazım Hikmet ve Tezatları", Milli Hareket, sayı 3 , 1 Ara
lık 1 966.
Nazif, Süleyınan, "Rus Kimdir. Moskof Nedir", Komünizme Hücum, yıl 1 , sayı 1 ,
Şubat 1 954, s . 26.
-, "Rus Kimdir, Moskof Nedir?" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1, sayı 1, 1 Ağus
tos 1950, s. 1 .
Noyan, ismet, "Kınmlılann Dinmeyen Hasreti: Türklük" , Türkeli, sayı 3 , Mart
1 947, s. 1 5 .
Objektif, "Bu Bir Komünist ihtilal Provasıdır'' , Milliyet, 10 Eylül 1955.
Okay, Ahmetcan, "Türkistan'ın Tabii Durumuna Genel Bir Bakış" , Türk Kültürü,
yıl 1, sayı 3 , Aralık 1962, s. 45-49.
Okçuoğlu, A., "Moskofçu Kuyruklar ve Kuyrukçuları", Düşünen Adam, yıl 1, sayı
2 1 , 24 Mayıs 196 1 , s. 23.
Okurer, Cahit, "insanlık ideali ve Milliyetçilik" , Hareket, yıl 2, sayı 6, Ağustos
1947, s. 3.
"Okuyucularla Konuşma'', Komünizme Hücum, yıl 1, sayı 1, Şubat 1954, s. 3.
Oraltay, Hasan, "Türkçülük, Müslümanlık, Politika", Komünizmle Savaş, sayı 14,
Ağustos 1967, s. 4.
Ortaç, Yusuf Ziya, "Dikkat Düşman Uyumuyor! " , Çınaraltı, sayı 7, 28 Nisan 1 948,
s. 1 .
Ortaylı, Kemal, "Kının Türklerinin Milli Efsanelerinden" , Türk Kültürü, yıl 1 , sa
yı 1 , Kasım 1 962, s. 46-48.
Ôğüt, Gürül, "Reklam Alemi" , Hürriyet, 22 Ekim 20 13.
Ônen, Nizam, "Fethi Tevetoğlu" , Modem Türkiye'de Siyasal Düşünce: Milliyetçilik,
ed. Tanı! Bora, cilt 4, lstanbul, 2008, s. 622-635.
Ômek, Cangül, "Türk Ceza Kanunu'nun 1 4 1 ve 142. Maddelerine 1lişkin Tartış
malarda Devlet ve Sınıflar" , SBF Dergisi, cilt 69, no. 1, 20 14, s. 109- 1 39.
Ôzdenören, Rasim, "Necip Fazıl Kısakürek" , Modem Türkiye'de Siyasi Düşünce: ls
ldmcılık, ed. Yasin Aktay, iletişim Yayınlan, lstanbul, 2005, s. 1 36- 1 57.
ôzgedik, Orhan, "Türk Milliyetçiliği ve Din", Komünizmle Savaş, yıl 1, sayı 5, 1 Ka-
sım 1965, s. 3-4.
-, "Türklük ve Müslümanlık" , Komünizmle Savaş, yıl 1, sayı 7, 1 Ocak 1966, s. 3.
-, "Gördüklerim" , Komünizmle Savaş, yıl 1, sayı 1, 1 Temmuz 1965, s. 3 .
Pusat, Selim (Nihal Atsız), "Devlet Adındaki Harami Ocakları ile Siyasi Bağlan Mu
hafaza Etmek Faydasızdır'' , Orkun, sayı 42, 20 Temmuz 195 1 , s. 3.
Rasin, ismet, "Komünistler'' , Bozkurt, Eylül 1940, s. 140.
Ridgway, Mathews, "Nene Hatun" , Komünizme Hücum, yıl 1, sayı 1, Şubat 1954,
s. 7-10.
"R. Oğuz Komünizm için Diyor ki" , Komünizmle Mücadele Birligi, sayı 8.
" Rusya'da Komünist Rejim ve Türkler" , Komünizme Hücum, yıl 1, sayı 1, Şubat
1 954, s. 2 1 -23.
Sabis, Ali Ihsan, "Moskof Tehlikesi Karşısında Türkiye" , Büyük Doğu , yıl 2, cilt 3,
sayı 69, 24 Ekim 1947, s. 9.
403
-, "Yine Moskof Tehlikesi" , Büyük Doğu, yıl 2, sayı 74, 2 Ocak 1949, s. 9.
-, "Kızıl Tecavüze Karşı" , Büyük Doğu, cilt 1 , yıl 2, sayı 73, 26 Aralık 1 947, s. 9.
Sadak, Necmettin, "Ne Yapmak istiyorlar?", Akşam, 19 Aralık 1946.
-, "Beklenen Netice: Tam ve Gerçek Bir Kontrol imkanının Doğmasıdır" , Akşam,
10 Eylül 1945.
Safa, Peyami, "Delil Yağıyor" , Çınaraltı, sayı 1, 17 Mart 1948.
-, "Marksizm Yapısı ve Çürük Temelleri", Türk Düşüncesi, cilt 10, sayı 54, s. 8.
-, "Rusçuluk ve Türkçülük", Çınaraltı, sayı 5, 14 Nisan 1948, s. 5 .
- , 'Toyluk Devrimiz" , Çınaralıı, sayı 4, 7 Nisan 1948, s. 5 .
- , "Eski Yeni Kavgası" , Türk Düşüncesi, cilt 6, sayı 3 1 , 1 5 Haziran 1956.
-, "Fevzi Çakmak, Demokratlar ve Kızıllar" , Ulus, 14 Şubat 1947.
"Sağcılann Mitingi" , Ant, sayı 84, 6 Ağustos 1968.
Sançar, Nejdet, "Biz Sağcı Değiliz, Türkçüyüz" , Ôtüken, sayı 4, 1970.
-, "Demokrasilerde Komünistlerin Yeri" , Altın Işık, cilt 1, sayı 1, 15 Ocak 1 947,
s. 6.
-, "Dış Türkler" , Orkun, sayı 3, 20 Ekim 1950, s. 4.
-, "Kızıl Afete Karşı Kür Şadlık Ruhu" , Kür-Şad, sayı 1 , 3 Nisan 1947, s. 9.
-, "Fedakarlık ve Feragat Ruhu", Orkun, sayı 2, 1 3 Ekim 1950, s. 10.
-, "Türk Düşmanlan", Orkun, sayı 1, 6 Ekim 1950, s. 5.
-, "Türkçülük Düşmanları ve Turancılık'' , Orkun, sayı 20, 16 Şubat 195 1 , s. 3.
-, "Türkçülük Komünistlik Çarpışmasında Kızıllara Üstünlük Sağlayan Hususlar" ,
Altın Işık, cilt 1 , sayı 3, 1 5 Mart 1947, s. 14.
-, "Türklük ve lslamlık Meselesi" , Ôtüken, Mayıs 1968.
"Sayın Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği Üyelerine TKMD Genel Merkezi
3-2 No.lu Tamim'dir" , Komünizmle Mücadele Dergisi, Temmuz-Ağustos 1965,
s. 6-7.
Selçuk, llhan, "Üç Ayaklı Darağacı" , Cumhuriyet, 5 Mart 1968.
Selek, Sabahattin, "Demokrasiye Geçiş" , Milliyet, 30 Aralık 1974.
Serdengeçti, Osman Yüksel, "Manevi Emperyalizm", Serdengeçti, yıl 1, sayı 2, Ma
yıs 1947, s. 3.
-, "Milliyetçilik ve Komünizmin istismarı" , Serdengeçti, yıl 3, sayı 7 , Temmuz
1949, s. 8.
-, "Bir Fakültenin iç Yüzü" , Serdengeçti, yıl 1, sayı 1, 1 947, s. 14- 1 5 .
Sertel, Sabiha, " N e Garip Şey", Tan, 1 3 Ekim 1945 .
Sertel, Zekeriya, "Demokrasi inkılabını CHP Yapamaz" , Tan, 22 Kasım 1 945.
-, "Bu Hükümet'in Bu işi Yapmayacağı Belli", Tan, 20 Kasım 1945.
-, "Milliyetçi ve Beynelmilliyetçi" , Tan, 2 1 Kasım 1945.
-, "Muhalefete Saygı Gösterilmesini istiyoruz", Tan, 17 Eylül 1945.
"Sivastopol Muhasarasından Beri Tam Bir Asır Geçti" , Komünizmle Mücadele Birli
ği, sayı 1 3- 14, s. 4-7.
Sofuoğlu, M. Zeki, "Türkçülük ve içtimai Adalet" , Orkun, sayı 5, 1 2 Aralık 1950,
s. 5.
404
"Sovyet Ülkelerinde Yaşıyan Türk Kavimlerine Dair lstatistiki Malumat" , Atsız
Mecmua, sayı 1 , 193 1 , s. 8.
Sönmez, Cahide Sınmaz, "Demokrat Parti iktidarının 1lk lcraatlanna Bir Örnek:
Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun'' , Yönetim Bilimleri Dergisi, cilt 10,
sayı 20, 201 2 , s. 1 1 1 - 1 36.
Sungur, Celal Ahmet, "Turancılık Nedir? Turancılık Suç mudur? Biz Niçin Turan
cıyız? " , Türheli, sayı 4, 1947, s. 6-8.
"T. Komünizmle Mücadele Derneği Kongresine Selam", Milli Işık, sayı 1, Mayıs
1967, s. 10.
Tanyu, Hikmet, "Türkiye Köylerinin lçyıizü I", Orhun, sayı 2, 13 Ekim 1950, s. 14.
Taymas, Abdullah Battal, "Kazanlı Şair Abdullah Tukay'ın Ölümü Üzerine" , Türk
Kültürü, yıl 1 , sayı 9, Temmuz 1963, s. 48-54.
"Tehlike Çanlan" , Ahşam, 21 Mart 1966.
Tekiner, Süleyman, "Komünist Anlayışına Göre ihtilal ve Aksi ihtilal", Azerbaycan,
yıl 6, sayı 1 1 (59) , Şubat 1957.
Tevetoğlu, Fethi, "Atatürk'ün Kapattırdığı Teşekkül: Yeşilordu" , Türk Kültürü, yıl
5 , sayı 49, Kasım 1966, s. 62-74.
-, "Bu Vatan Satılmaz'' , Kür-Şad, sayı 1, 3 Nisan 1947, s. 8.
-, "Bu Vatan Satılmaz", Kür-Şad, sayı 3, 10 Haziran 1947, s, 8.
-, "Hamdullah Suphi Tannöver ve istiklal Marşımız" , Türk Kültürü, yıl 4, sayı 45,
Temmuz 1966, s. 790-796.
-, "Meclis-i Mebusan'da Gayri Müslim Sosyalistler" , Türk Yurdu, yıl 5, sayı 5 1 ,
Ocak 1967, s . 1 79-192.
-, "Milli Davalarımız" , Tanndağ, sayı 2, yıl 1, 20 Kasım 1950, s. 1 .
- , "Türkiye'de Sosyalist ve Komünist Faaliyetler III", Türk Kültürü, yıl 4 , sayı 47,
Eylül 1966, s. 998- 1 1 1 1 .
-, "Türkiye'de Sosyalist ve Komünist Faaliyetler iV" , Türk Kültürü, yıl 4, sayı 48,
Ekim 1966, s. 1 1 29- 1 1 34.
-, "Türkiye'de Sosyalist ve Komünist Faaliyetler" , Türk Kültürü, yıl 4, sayı 42, Ni
san 1966, s. 5 1 2-519.
-, "Bu Vatan Satılamaz ! " , Kürşad, sayı 1, 2 Haziran 1947, s. 8.
-, "Din Karşısında Komünizm ve Ruh Hastalığı " , Sebilüreşad, cilt 14, sayı 328,
3 1 . 1 0 . 1 96 1 , s. 44-45.
-, "Hemşericilik Zihniyeti" , Kopuz, cilt 1 , sayı 10, 1 Şubat 1944, s. 218.
-, "Komünizm Afeti Türkleri Nasıl Komünistleştirmek istediler?" , Sebilüreşad, cilt
iV, sayı 96, Şubat 195 1 , s. 326-327.
-, "Kuduz Köpek" , Atsız Mecmua, yıl 2, sayı 15, 15 Temmuz 1962, s. 66.
-, "Kürşad" , Kopuz, cilt 1, sayı 2, 15 Mayıs 1 939, s. 56.
-, "Önünç", Kopuz, cilt 1, sayı 1, Mayıs 1943, s. 9.
Togan, Zeki Velidi, " Komünizm Planları ve istikbali" , Orkun, sayı 14, 5 Ocak 195 1 ,
s . 5.
-, "Türk Milletinin Mukadderatı ile 1lgili Bazı Meseleler" , Komünizmle Savaş, yıl 2,
sayı 1 1 , 1 5 Mart 1967, s. 3, 5.
Toker, Metin, "insan Olarak lnönü", Hürriyet, 22-23 Şubat 1974.
405
Topçu, Nureddin, "Millet ve Komünizm" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1 , sayı
1 , 1 Ağustos 1950, s. 2.
-, "Komünizm Karşısında Üniversitelerimiz il" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1 ,
sayı 5 , 1 Ekim 1950, s . 2.
-, "Komünizm Karşısında Üniversitenin Rolü" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1 ,
sayı 4 , 1 5 Eylül 1 950, s . 3.
-, "Komünizm" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1, sayı 9, 1 Aralık 1 950, s. 2.
-, "Komünizmin Kaynaklan" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1, sayı 2, 15 Ağus-
tos 1950, s. 2.
-, "Millet ve Milliyet" , Tanndağ, sayı 1 , yıl 1, 5 Kasım 1950, s. 3.
-, "Din ve Komünizm" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1 , sayı 3, 30 Ağustos 1950,
s. 2.
Tunçay, Mete, "Türkiye Cumhuriyeti'nde Siyasal Düşünce Akımları" , Cumhuriyet
Dônemi Türkiye Ansiklopedisi, c. 7, lletişim Yayınlan , lstanbul, 1983, s. 1927.
Turan, Kamil, "Esir Milletler Haftası ve Biz", Komünizmle Savaş, yıl 1, sayı 2, 1
Ağustos 1965, s. 3.
Turanlı, Hidayet, "Rus Emperyalizmin lhtiraslan" , Türk izi, yıl 1, sayı 1, 1952.
Tümtürk, ismet, "Komünizme Karşı Mücadele I " , Orhun, sayı 2, 1 3 Ekim 1950,
s. 4.
-, "Komünizme Karşı Mücadele il", Orhun, sayı 5, 3 Kasım 1950, s. 6.
"Türk Kültür Birliği" , Azerbaycan, yıl 2, sayı 6 (18), Eylül 1953, s. 2.
"Türk Kültür Ocağı", Türheli, sayı 1, Ocak 1947, s. 1 1 .
"Türk Milliyetçiliğinin Asli Kıymetleri", Hareket, sayı 3 , Şubat 1953, s . 2.
"Türkeli l", Orhun, sayı 1, 5 Kasım 1 933, s. 5-8.
"Türkistan'ı Parçalamak için Rus Manevraları", Komünizmle Mücadele Birliği, sa
yı 13- 14.
"Türk Milliyetçileri Birleşti" , Komünizmle Mücadele, yıl 1, sayı 18, Nisan 195 1 , s.
1, 4.
Türkdoğan, Orhan, "Türkiye'de Aydın Muhalafeti: Yeni Sol ve Yeni Sağın Oluşu
mu" , Türkiye Günlüğü, sayı 16, Güz 199 1 , s. 20-3 1 .
Türkekul, Mustafa Hakkı, "Azerbaycan Mizah Edebiyatına Bir Bakış", Türk Kültü
rü, yıl 1, sayı 9, Temmuz 1963, s. 36-48.
Türkkan, Reha Oğuz, "Açlar, Komünizm ve Milliyetçilik" , Ergenehon, yıl 1 , sayı 3,
10 Ocak 1939, s. 1.
-, "Faşizm Tehlikedir! " , Ergenekon, yıl 1 , sayı 2 , 10 Aralık 1938, s. 44.
Urazoglu, Z., "Milletlerde Ahlak ve Milliyetçilik" , Komünizme Karşı Mücadele, yıl 1 ,
sayı 4 , 1 5 Eylül 1950, s . 2 , 4.
Uygur, Ziya, "Kavgamız", Tanndağ, yıl 1, sayı 1, 5 Kasım 1950, s. 1, 4.
Olman, Haluk, "Türk Dış Politikasına Yön Veren Etmenler ( 1923- 1 968)" , AÜSBF
Dergisi, cilt XXIll, sayı 3, Ankara, 1968, s. 241 -273.
Yalçın, Hüseyin Cahit, "En Tehlikeli Cephe", Ulus, 14 Eylül 1955.
-, "Ne Garip Şey" , Tanin, 15 Ekim 1 945.
-, "Parti Faaliyetleri", Ulus, 18 Eylül 1955.
406
Yalman, Ahmet Emin, "Bizdeki Bayat Modanın Köleleri", Komünizme ve Komünist
lere Karşı Türk Basını, Fasikül 5, Ankara, 1 966, s. 53.
-, "Sonu Nereye Vanr?" Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını, Fasikül 2,
Ankara, 1965, s. 16.
-, "Doğru Yol", Vatan, 19 Aralık 1946.
-, "Sertellerin lkinci Bir Gafı", Vatan, 1 Aralık 1945.
-, "Solcular ve Memleket" , Vatan, 7 Aralık 1 945.
Yeral, 1., "Komünistler ve Müslümanlık" , Türk izi, yıl 1, sayı 4-5, 1952.
Yıldırmaz, Sinan, "Nefretin ve Korkunun Rengi: Kızıl", Türk Sağı Mitleri Fetişler,
Düşman imgeleri, (der. lnci Ôzkan Kerestecioğlu, Güven Gürkan Ôztan) , tleti
şim Yayınlan, İstanbul, 20 1 2, s. 47-73.
"Zonguldak Komünizmle Mücadele Derneğinin Faydalı Çalışması" , Komünizme
Karşı Mücadele, yıl 1 , sayı 6, Ekim 1950, s. 4.
SÜRELi YAYINl.AR
Gazeteler
Ahşam Tercüman
Bugün Tan
Cumhuriyet Tanin
Hürriyet Ulus
Kudret Vatan
Milliyet Yeni lstanbul
Son Havadis Zafer
Dergiler
Altın Işık Devrimci Proleter Aydınlık
Ant Dikmen
Asnn Dini lslam Ergenekon
Asnn Dini Müslümanlık Ergenekon Yolu
Atsız Mecmua Halkçı
AÜHFD Hareket
AÜSBFD Komünizme Hücum
Azerbaycan Komünizme Karşı Mücadele
Birikim Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını
Bozkurt Komünizmle Mücadele
Bozok Komünizmle Mücadele Birliği
Bugün Komünizmle Savaş
Büyük Doğu Kopuz
Çığır Kür-Şad
Çınaraltı Mefhüre
407
Milli Grnçliğin Sesi Tanndağ
Milli Hareket Toprak
Milli Işılı Türlı Dılşüncesi
Milli Türkistan Tarlı izi
Milliyetçi-Toplumcu Uğraş Tarlı Kaltara
Muhafazalı4r Dılşance Türlı Yolu
Mücadele Türlıe Doğru
Orhun Türlıdi
Otalırn Türklük ve Mukaddesat Düşmanlanyla
Sebilüreşad Savaş
Serdmgeçti Türkiye Ganlaga
Sosyologca Yön
Sovyetler Birliğini Ôğrrnme Enstitüsü Yönetim Bilimleri Dergisi
Dergisi Yurt ve Dünya
1NTERNET KAYNAKLARI
http://www .aksam.eom.tr/gunceVkomunizmle-mucadelede-yetisip-bugune-dam
ga-vurdular--35622h/haber-35622 (erişim 3 1 .07.20 1 7) .
http://www . ata.boun.edu. tr/htr/docTuments/Agaogullari_Asiri%20Milliyetci%20
Sag.pdf (erişim 18.07.20 1 7 ) .
http://www.cevaplar.org/index. php ?content_view= 5493&ctgr_id=9 1 (erişim
29.07.2017).
http://www.cevaplar.org/index. php ?content_view=5493&ctgr_id=9 1 (erişim
29.07.2017).
http://www.eskieserler.net/dergidetayi. php ?id=67 1 (erişim 09 .03. 201 7 ) .
httpJ/www .halkhaber.org/2014/0211 7/amerikanci-amerika-destekli-komunizmle
mucadele-demegi-uyesi-ilginc-kisiler/ (erişim 29.07.20 1 7 ) .
http://www . kavgamiz . com/orkun/Pantürkizm-deki-yanlislar-2-y 2 1 5 . h tml (eri
şim20.07 .20 1 7 . ) .
http://www.kavgamiz.com/orkun/Pantürkizm-deki-yanlislar-2-y2 1 5 .html (erişim
27.07.2017).
408
İSiM DiZiNi
409
Aşık lhsani 127 Baykam, Suphi 297-299, 309, 347
Atakan, Tahsin 304 Baykurt, Cami 50, 53, 62-64
Atasoy, Turgut 277, 281 Baykurt, Fakir 326
Atatürk 54, 70, 79, 1 00, 1 1 6, 1 18, Baysal, Tahsin 29 1
1 20- 1 23 , 1 26, 1 3 1 , 1 34, 1 36, 147, Bekata, Hıfzı Oğuz 1 7 1
1 5 1 , 1 54, 1 8 1 , 187, 1 88, 1 9 1 , 1 99, Belli, Mihri 1 7 , 94, 95, 97, 99, 244,
2 1 3 , 2 1 7 , 218, 220, 22 1 , 223, 237, 3 1 8 , 320, 325, 326
285, 296, 304, 347, 348, 356, 357, Belli, Sevim 1 7 , 94-97, 99, 320, 326
359, 360, 364 Bellisar, Feridun 198
Atay, Falih Rıfkı 52, 84, 2 1 6-218, 220, Benneci, Celal Zühtü 98
223, 339, 350, 367 Benningsen, A. 194
Ateşoğlu, Mehmet 287 Berdiaeff, N icolas 198
Atilhan, Cevat Rıfat 1 76, 182, 188 Berk, Bekir 90, 92, 93, 165, 1 72, 1 74,
Atsız, Nihal 26, 29, 65, 67, 9 1 , 145, 1 76, 188, 201 , 277, 279, 280, 282
1 52, 153, 1 73- 1 75 , 183, 203, 205 , Berkes, Mediha 66
223, 277, 280, 3 1 1 , 343, 36 1 ; Atsız Berkes, Niyazi 1 7, 65, 66, 70, 1 79, 369
65, 153, 1 57, 165, 1 72, 1 75 , 1 84, Berktay, llhan 98, 350
203-207, 236, 280, 3 1 1 , 352-354, Beyatlı, Yahya Kemal 86
36 1 -376 Bezirci, Asım 103
Austruy, Jacque 243 Bila, Hikmet 56
Avcıoğlu, Doğan 6 1 , 1 1 1 , 244, 324 Bilgiç, Saadettin 108, 301
Aybar, Mehmet Ali 55, 83, 1 1 5, 1 20, Bilgiç, Sadettin 107
1 27, 2 1 7, 225 Bilgiç, Sait 106, 282, 285, 290
Ayda, Adile 180 Binatlı, Numan A. 341
Aydemir, Şevket Süreyya 6 1 , 3 1 3 Bobbio, Norberto 34, 35
Aydınoğlu, Mustafa 1 73 Bora, Tanı! 18, 35, 36
Aytaç, Ali Turgut 141 Boran, Behice 65, 66, 70, 98, 1 20, 1 28,
Ayvazoğlu, Beşir 37 146, 1 79, 2 1 7 , 369
Boratav, Can 103
Baban, Cihad 63 , 308 Boratav, Müeyyet 103
Bakırsan, Şahap 98 Boratav, Pertev Naili 65, 66, 68, 70,
Bala, Mirza 188- 1 9 1 , 227, 278 1 75, 1 79, 308, 36 1 , 367, 369
Baltacıoğlu, lsmail Hakkı 67, 195, 196, Bozbeyli, Ferruh 108
365, 366 Bozer, Nuran 350
Baraner, Reşat Fuat 94, 97, 99 Bozışık, Mehmet 98
Bardakçı, Ulaş 1 39 Bozkurt, Kemal 277
Başar, Ahmet Hamdi 182 Bozok, Hüsamettin 349
Başgil, Ali Fuat 30, 1 89 , 203, 204, 236, Bölükbaşı, Osman 73, 107, 135, 200,
290, 3 1 6 217
Başkut, Cevat Fehmi 1 16 Brecht, Berthol 348
Baştımar, Dündar 95, 97, 98 Bugay, Saim 98
Baştımar, Yıldız 98 Buğra, Mehmet Emin 1 90
Baştımar, Zeki 96, 97, 3 18, 3 19, 325 Buğra, Tank 1 78, 1 79, 3 1 5
Baştuji, Kamuran 319
Battal, Abdullah 227 Camus, Albert 327
Bayar, Celal 48, 5 1 , 56, 6 1 , 62, 73, 74, Cansever, Hasan Ferit 1 88, 195, 343 ,
76-80, 82, 1 08, 1 2 1 , 1 22, 290 368
41 0
Cemgil, Sinan 1 39 Diler, Nihat 295
Ceylan, Cevriye 1 23 Dinamo, Hasan izzettin 1 03 , 2 1 7
Churchill, Winston 3 1 Dinçer, Raci 3 1 7 , 319
Cihan, Ali Faik 1 13 Dinsel, Şükrü 94, 98
Cindoruk, Hüsamettin 100 Diper, Avni 1 6 1 , 253
Cinisli, Rasim 1 24, 1 26, 130 Djilas, Milovan 3 1 7 , 322
Civelek, tlhan 289 Dosdoğru, Hulusi 100, 103, 104
Coşkuner, lsmail 2 1 3 Dôkerel, Bahattin 29 1
Cronyn, George W . 267 Duran, Burhanettin 329
Dursunoğlu, Cevat 66
Çağıl, Musa 289 Dülger, Bahadır 1 73, 1 74, 277, 28 1
Çağlar, Behçet Kemal 1 78, 195
Çağlar, Derya 16 Ecevit, Bülent 1 27, 30 1 , 333
Çakmak, Fevzi 62-64, 72, 79, 1 23 , 278 Ediz, Hasan Ali 367
Çalık, Mustafa 4 1 Efeoğlu, Ayhan 1 1 7
Çapan, Ahmet Fuat 193 Ellezoğlu, Ahmet 368
Çapanoğlu, Süleyman 2 14, 2 1 5 Emeksiz, Turan 74, 1 1 1 , 1 2 1
Çayan, Mahir 3 1 8 Emre, Ahmet Cevat 367
Çiftçi, Ahmet 239, 252 Engels, Friedrich 25
Çimen, Yaşar 82 Engin, Kani 29 1
Çirkinoğlu, tlhan 277 Erbakan, Necmettin 1 33, 149, 333
Çokay, Mustafa 227 Erbil, Haşim Nahit 167
Çömezoğlu, Mustafa Kayabek 1 82 Erdem, Ali Fuat 1 56
Erdem, Galip 207, 278, 297, 3 1 6, 347
Dalokay, Vedat 344 Erdem, Sadık 287
Damar, Arif 98 Erdoğan, Duran 141
Danişmend, lsmail Hami 17 4, 1 78, Erener, Muhittin 328
195, 285 Erer, Tekin 53, 56, 103, 202, 3 1 6
Darendelioğlu, tlhan 30, 58, 69, 1 16, Ergin, Muharrem 1 74, 20 1 , 27 1
1 32, 1 38, 142, 149, 199, 201 , 277, Erim, Nihat 309
278, 28 1 , 285, 292, 294-298, 30 1 , Erişirgil, Emin 1 78, 207
302, 3 1 1 , 3 16, 343-349, 35 1 , 352, Erkilet, Hüseyin E. 1 56, 368
383 Erkin, Feridun Cemal 109
de Beauvoir, Simon 35 Erkman, Faris 364
Değmer, Şefik Hüsnü 58, 60, 325 Erol, Safiye 3 1 6
Deli Petro (Çar) 163, 262 Ersoy, Mehmet Akif 285
Deliorman, Altan 195, 292, 293, 300, Ertem, Raif 351
375 Ertuğrul, Muhsin 1 89
Deliorman, Necmettin 195 Ertürk, Cezmi 166, 1 67, 1 7 1 , 235,
Demirel, Hacı Ali 135 294
Demirel, Süleyman 107-109, 1 3 1 , Ertürk, Selahattin 68, 1 7 1 , 185, 195,
1 3 3 , 135- 1 38, 142, 144, 145, 1 49, 280, 285
297, 324 Esenkova, Enver l 9 7
Demirel, Tane! 108 Esmer, Ahmet Şükrü 85, 193
Demirkan, Abdülkadir (Vedat Türkali) Etik, Yusuf 94, 98
96-98 Evliyaoğlu, Gökhan 108, 1 18, 1 76,
Demirsoy, Seyfi 1 20, 134 1 82, 259, 260, 278, 3 16, 382
41 1
Evren, Saadet 295 Güventürk, Faruk 144, 222, 240, 259,
Eygi, Mehmet Şevket 1 42, 143, 193 264, 301
Eyiceoğlu, Celal 301 Güzel, Murat 329
41 2
Kahraman, lsmail 1 29, 1 38, 305 Kurak, Şefkati 1 9 1 , 192
Kandemir, Nihat 1 9 1 Kural, Akdes Nimet 1 63, 227
Kandemiroğlu, Zeki 29 1 Kurdakul, Şükran 98
Kansu, Aziz Şevket 68, 1 74 Kurtuluş, Fahri 278, 309
Kaplan, Mehmet 133, 165, 167, 1 68, Kurtuluş, Reha 155, 308
1 87, 195, 285 Kuseyrioğlu, Mustafa 146
Karabekir, Kazım 285
Karaçam, Nail 146 Landau, jacob M. 1 1 3, 1 52, 1 53 , 1 5 7 ,
Karadeniz, Harun 1 30, 140, 1 4 1 , 143, 1 69, 21 1 , 2 1 3 , 226, 227, 293
268 Lipset, Seymour M. 263
Karakoç, Sezai 193, 3 1 6 Löker, Erhan 282, 287
Kara!, Enver Ziya 67
Karamağaralı, Haluk 282, 285 Malkoç, Hadi 103
Karamuk, Ziya 66 Mansuroğlu, Mecdut 66
Karaosmanoğlu, Yakup Kadri 362 Marakoğlu, Ekrem 292
Karpat, Kemal 64, 82, 1 59 Marshall, George 46
Kayalı, Kurtuluş 18, 22, 1 19, 1 50 Marx, Kari 24, 25, 1 26, 1 53, 197, 208,
Kaygusuz, Bezmi Nusret 2 1 4 239, 257
Kaynardağ, Arslan 98 Mat, Nevzat 239
Kazan, Turgut 3 5 1 McCarty, joseph Raymond 245
Kemal Tahir 1 0 3 , 104 Mehmet Emin Resulzade 227, 233
Kennan, George 44 Menderes, Adnan 36, 48, 55, 73-77,
Kerim Sadi 24 79, 80, 82, 83, 100, 102- 105, 108,
Kınmal, Edige Mustafa 227 1 1 5, 1 1 7, 197, 254, 284, 288, 289,
Kınmer, Cafer Seyit Ahmet 227, 228, 309, 3 5 1
368 Menekşe, Nurettin 268
Kırzıoğlu, Fahreddin 1 72, 1 74 Menteşe, Halil 48
Kısakürek, Necip Fazıl 26, 29, 143, Meram, Ali Kemal 1 64, 226
165, 297, 3 1 1 , 3 1 2, 316, 328, 347 Merdivenci, Ömer Faruk 1 9 1 , 192
Kıvılcımlı, Hikmet 25, 73, 325, 344, Meşe, Ertuğrul 16
345 Mshvenieradze, V. 30-33
Kiverlioğlu, Orhan 137, 1 38 Muhasebeci lsmail 103
Koç, Mustafa Şükrü 355 Mumcu, Uğur 56, 65, 80
Koçak, Cemil 1 59 Mussolini, Benito 183
Koçak, Yunus l l 5 , 127 Mustafa Kemal 23, 1 23- 1 25 , 1 5 1 , 214,
Koçu, Reşat Ekrem 1 78, 195 22 1 , 222, 227, 347, 3 5 1 , 356, 357
Koestler, Arthur 199, 248, 3 1 2, 380 Muşlu, Ahmet 130
Kolçak, Mustafa 103 Müftüoğlu, Ahmet Hikmet 353
Koloğlu, Ihsan 1 74, 280, 295, 30 1 , Müftüoğlu, Mustafa 182, 367, 368
302 Mühlen, Patrick von zur 226
Koraltan, Refik 48, 77, 80 Müstecaplıoğlu, Esat Adil 24, 50, 53,
Korkut, Refik 303 58
Köprülü , Fuat 48, 69, 7 3 , 7 5 , 77, 1 0 5 ,
1 66, 1 8 6 , 197, 361 Nadir Nadi 183, 370
Köprülü, Orhan 73 Nalbantoğlu, Muhittin 9 1
Köseoğlu, Reha 304 Namık Kemal 5 7 , 168, 285, 353, 362,
Kösoğlu, Nevzat 233 370
41 1
Naumov, lvan 70 Ôzşansal, Yaşar 98
Nazım Hikmet 16, 83, 84, 86-93, l l 5 , Öztunç, Doğan 1 30
1 29, 1 79, 182, 1 99, 22 1 , 236, 278, Öztürk, Seyfi 135
287, 29 1 , 309, 3 10, 325, 337, 339, Ôztürkmen, Ömer 181, 1 82, 278
344, 362, 374
Nene Hatun 194 Pala, Nejat Halil 295
Neriman Hikmet 1 80 Pehlivanyan, Aram 60
Nesin, Aziz 60, 69, 102, 103, l l6, Pehlivanoğlu, Şadi 278, 283, 295
306, 339 Peker, Recep 332
Nur, Rıza 1 8 1 , 285 , 353 Pekmerdol, Behçet 98, 3 2 1
Nuri Paşa (Enver'in kardeşi) 1 56 Perin, Mithat 100
Polatkan, Hasan 55, 74
Okay, Öcal 1 22, 351 Poyraz, Vefa 140
Okurer, Cahit 187, 316 Püsküllüoğlu, Ali 195
Oral, Cavit 48
Oraltay, Hasan 223 Rasih Hoca 309
Orhon, Orhan Seyfi 7 1 Reinhold, O. 30
Orkun, Hüseyin Namık 1 7 1 - 1 73, 1 8 1 , Ridgway, Mathews 194
182, 195, 285, 368 Rijenko, F. 30
Ortaç, Yusuf Ziya 1 7 1 , 1 77, 1 78, 1 80, Ruhatz, Yozef 70
196
Osman Hoca 227 Sabis, Ali Ihsan 34 1 , 368
Sadak, Necmettin 52, 60
Önen, Nizam 360 Safa, Peyami 40, 64, 102, 1 78, 1 79,
Öner, Kenan 62 1 93, 195- 1 99, 294, 368
Ören, Metin 1 8 1 , 278 Safioğlu, Tahir 233, 234
Ôrgeevren, Süreyya 309 Sağlamer, Kayhan 358
Örnek, Cangül l6, 58, 22 1 , 238; Salih, Asım 277
Örnek 16 San, Cevdet 3 1 7, 382
Özbay, Sabahattin 94, 98 Sançar, Nejdet 1 57, 1 72- 1 75 , 1 8 1 ,
Özdemir, Kaya 1 30, 285 183- 186, 188, 201 , 205, 223, 280,
Özdemir, Mehmet 1 25 29 1 , 3 16, 368, 376
Ôzdemir, Nurettin 294 Saraçoğlu, Şükrü 157, 207
Ôzdenören, Rasim 329 Sargın, Nihat 103, 2 1 7
Özdilek, Seyfi 295 Satır, Kemal 1 3 1
Özek, Çetin 206 Savaşçı, Abdullah 282
Özel, Veli 1 38 Savaşoğlu, Abdullah 1 73
Özer, Ali Rıza 292 Savcı, Bahri 133
Özer, Mustafa 135 Sayar, Edibe 82
Özgedik, Orhan 203, 223-225 Sayer, Ruhi 294
Özgür, Taylan 1 39, 144 Sayılgan, Aclan 1 7 , 2 1 , 29, 58, 94, 95,
Özil, Orhan 277 98, 297, 3 1 1-328, 332, 347
Özkarabay, Salih 1 20 Saykök, Emin 1 38
Özkaynak, Ziya 29 1 Sazak, Emin 48
Özmanav, Kemal Bekir 3 1 9 Sebük, Mehmet Ali 83, 86
Özön, Nijat 98 Sefercioğlu, Necmeddin 1 69, 280
Özsay, Mevlüt 1 25 Sekun, Emin 103
414
Selçuk, ilhan 1 1 5 , 1 3 1 , 225, 324 Tannkulu, Necati 1 8 1 , 278
Selimoglu, lsmet 103 Tannkut, Hasan 155, 350
Serdengeçti, Osman Yüksel 26, 108, Tannöver, Hamdullah Suphi 106, 1 59,
145, 165, 175, 1 77, 281 , 285, 289, 1 86, 276, 279, 285
368, 382 Tanyu, Hikmet 1 7 1 , 184, 1 88, 280
Sertel, Sabiha 1 7 , 24, 49, 52, 53, 55, Tan, lsmail Hakkı 96
56, 80, 374 Taşdelen, lhsan 297
Sertel, Zekeriya 17, 24, 49, 5 1 , 52, 55, Taşer, Dündar 144, 3 18
56, 62, 63, 79, 80, 87, 97 Taşman, Talip 29 1
Serteller 49, 50, 52-56, 62, 64, 67, 79- Taymas, Abdullah 182, 227
8 1 , 1 1 5, 147, 155, 1 79, 362 Tek, lsmail 29 1
Seven, lbrahim 1 39 Tekeli, Sinan 309
Sigriabin, Vasili 70 Tekindag, Şehabettin 1 78
Silone, lgnazio 1 99, 248, 3 1 2 Temuçin, Aliye 82
Simavi, Sedat 339 Tevetoğlu, Fethi 2 1 , 30, 107, 1 57 , 165,
Sirer, Reşat Şemseddin 66, 7 1 1 7 1 , 1 73, 1 74, 181, 182, 189, 20 1 ,
Sofuoglu, M . Zeki 1 7 1 , 1 72, 184, 1 89, 2 1 2- 2 1 5 , 295, 297, 3 1 1 , 3 14, 3 1 6 ,
280 347, 352-36 1 , 368, 382
Sokullu Mehmet Paşa 1 78 Tılabar, Nazlı 82, 85
Solak, Saffet 1 29, 1 30, 30 1 , 302 Tilly, Charles 1 14
Soysal, Muzaffer 3 1 7 Timur, Taner 78
Sökmensüer, Şükrü 6 1 , 63, 64 Timurtaş, Faruk K. 133, 1 74, 277
Spender, Stephen 199, 248, 3 1 2 Tiritoglu, Alaaddin 56
Stalin, josef 1 6 , 2 1 , 26, 33, 45, 50, Togan, Zeki Velidi 65, 1 57, 185, 225,
75, 76, 9 1 , 93, 1 26, 180, 197, 233, 227, 228, 23 1 , 278, 294, 36 1 , 364,
264, 3 1 7 , 322, 334, 336, 337, 346, 368
358, 370 Toker, Metin 62, 75, 78, 79, 8 1 , 96
Su, Ruhi 98, 3 1 9 Tola, Tahsin 285, 290
Suda, Orhan 1 7 , 98, 3 1 9 Topaloglu, Ahmet 295
Sulzberger, A. O. 84 Topçu, Nurettin 26, 30, 40, 143, 149,
Sunay, Cevdet l33, 370 1 76, 182, 1 88- 190, 202, 204, 205,
Suver, Akkan 92, 93, 250, 265 236, 280, 285, 3 1 6 , 327, 339
Sükan, Faruk 127, 137, 277, 28 1 Toplu, Abdulhadi 1 76
Süleyman Nazif 165, 189 Topuz, Hıfzı 56
Tornacı Süleyman 103
Şamil, Sait 227 Tosunlar, Yıldırım 1 38
Şamilov, Hamdi 103 Tör, Vedat Nedim 94, 3 1 3
Şen, Bilal 98 Truman, Harry 44, 45
Şenel, Ahmet 1 29 Tugay, Esad Fuad 163
Şener, Behçet 94, 98 Tuna, Turan 3 1 9
Şener, Burhanettin 292, 293 Tunalı, Ferit Nihat 98
Şerif, Muzaffer 65, 66 Tunaya, Tank Zafer 214, 2 1 5 , 35 1 ,
358
Tagore, Rabindranath 353 Tuncay, Hasan 1 23
Tagmaç, Memduh 146 Tunç, Mustafa Şekip 180, 195
Tahir, Ratip 103 Tunçay, Mete 2 1 , 82, 314
Tanndagılı Nurettin 182 Tunçay, Ömer Lütfi 320
41 5
Tunçkanat, Haydar 1 46 Vala Nureddin 86, 1 18
Tura!, Cemal 1 08, 1 38, 1 4 1 von Papen, Franz 1 56
Turan, lbrahim 94, 98
Turan, Osman 107, 1 45, 165, 254, Wilson, Edwin 44
3 16, 368 Wright, Richard 199, 248, 3 1 2
Turgut, Mehmet 108, 3 1 6
Turhan, Mümtaz 133, 149, 297, 347 Yalçın, Aydın 22, 1 1 3, 1 7 1 , 382
Tüccar Kürt Örfi 103 Yalçın, Hüseyin Cahit 52, 53, 56, 102,
Tümtürk, lsmet 183- 185, 195, 280, 142
362, 368 Yalçın, Kemal 1 25
Türk, Z. 250 Yalçıntaş, Nevzat 285, 287, 297, 3 1 7,
Türkdoğan, Orhan 36 347
Türkeş, Alparslan 1 1 0, 135, 143, 144, Yalman, Ahmet Emin 55, 60, 102,
146, 149, 200, 208, 300, 30 1 , 368, 103, 105, 1 66, 2 1 6 , 2 1 7, 219,
376 220, 262, 287-289, 29 1 , 292,
Türkkan, Reha Oğuz 26, 153-155, 339, 374
157, 182, 248, 364, 368 Yanardağ, Aslan 103
Türkler, Kemal 1 19 Yalçınkaya, Halil 98
Türksal, Melahat 3 1 9 Yavrucuk, Sami 287
Tütün işçisi Remzi 103 Yeğengil, Rasih 367
Tüzmen, Ziya 103 Yıldız, Ahmet 133, 295
Tüzün, Yaşar 29 1 Yıldız, Selim 346
Yınal, Fazıl 66
Ulunay, Refi Cevat 195 Yınanç, Mükrimin Halil 363, 368
Ural, Faruk 3 1 9 Yırcalı, Sıtkı 189
Uran, Hilmi 50 Yorulmaz, Haydar Rıfat 24, 325
Uran, Necdet 301 Yurdakul, Mehmet Emin 57, 292, 353
Uraz, Selçuk 98, 320 Yurderi, Bahaddin 29 1
Uraz, Ulvi 98, 3 1 9 , 320 Yücel, Hasan Ali 67, 68, 1 75, 309,
367, 369
Ülken, Hilmi Ziya 193, 195, 1 96, 249
Ülker, Reşit 294 Zaim, Sabahattin 125, 133
Olman, Haluk 75, 77 Ziya Gökalp 40, 1 2 1 , 1 60, 1 76, 1 78,
Üren, Nurettin 7 1 207, 224, 247, 277, 285, 305 , 306
Üreyen, Memduh 1 29 Zorlu, Fatin Rüştü 55, 74, 105
Ürgüplü, Suat Hayri 296, 297 Zorlutuna, Halide Nusret 3 1 6
Üzmez, Hüseyin 289
41 6
"Toplumun kılcal damarlanna virüs gibi işleyen ve zaman-mekan
tanımadan 'Her an her yerde dibinizde bitebilir' hissiyatıyla tas
vir edilen komünist için, 'Okulda, işçi birliğinde, camide ve kulüp
vb. her yerde bulunur' denilmişti. (. . .) adeta insandan bir hayalet
yaratllarak komünist heyulası icra edilmişti. "
ISBN-13: 978-975-05-1151·4
�\•lı
- .,