Professional Documents
Culture Documents
ISBN 975-7569-60-7
Yaym Sıra No.: 52
v
KISA BUDİZM TARİHİ
3. SEYLA'N . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 17
.
4. ORTA ASYA . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 19
. . . .
6 . ÇİN . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . 122 .
7. KORE . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 39
. . . .
8. JAPONYA . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 140
. . . . .
9 . TİBET . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 143
. . .
3 . SEYLAN . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . : . . . . . . 155
4. GÜNEYDOÖU ASYA . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . 156
5 . ÇİN . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 161
. .
6. KORE . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 166
. .
7. JAPONYA . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 167
8. TİBET . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 175
. . .
9 . MOÖOLİSTAN . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 189
. . .
VI
ÇEVİRENİN SÖZÜ
Rahip, Keşiş, Derviş .
Budizmden söz eden kitaplarda "Budist din adamları"
için bazen rahip bazen de keşiş dendiğini görüyoruz.
"Rahip" ve "keşiş" kavramları yanlış anlamalara yol açabili
yor. Budist rahip ya da keşişleri arasında Hıristiyan rahip
ve keşişlerinde olduğu gibi bir alt üst sıralaması yoktu. 1
Kimse kimseden üstün değildi. Kadınlar da "din kadını"
olabiliyorlardı. Bu kitapta İngilizce monk sözcüğü Budist
din adamlarının özellikle eski Bektaşi dervişlerine benze
diği göz önünde bulundurularak "rahip" ya da "keşiş"
diye değil de derviş diye çevrildi.
Eski çağlarda Türk Budist dervişleri kendilerine bakşı
diyorlardı. Sanskritçede bhikşu "dilenci derviş" demektir.
Budist dervişlere de "bhikşu" deniyor. Sessiz harfler
korunduğuna göre Türkçe "bakşı" sözcüğü Sanskritçeden
türemiş olmalı. Ancak Budistler arasında "bhikşu" değil
de Palice bhikku terimi daha çok kullanılır. Budist dervişler
için Türkçede bir de toyun sözcüğü bulunuyordu. Bu
sözcüğün ise Çince tao-jen'den geldiği ileri sürülüyor.2
Türklerde Budivn
Birkaç sayfaya sığdırılabilecek, kolay açıklanabilecek
bir konu değil bu. Ancak bizi yakından ilgilendiren bu
VII
KISA BUDİZM TARİHİ
vur
ÇEVİRENİ:\ SÖZÜ
1954, s. 164.
ıo Bk. s. 3 1 , 95, 100 (Nirvana Sııtra)
IX
KISA BUDİZM TARİHİ
18 Bk. s. 77 (Abhidharmakosa)
XI
KISA BUDİZM TARİHİ
20 Bk. s. 78 (Vaibhclşika)
21
Bk. s. 101 (Maitreya)
22
Bk. ıı. Bölüm, 1. Ayrım (Mhaayana)
ı.r Bk. s. 103 (I'antra)
25 Bk. s. 16 (ViJuıya)
XII
ÇEVİRENİN SÖZÜ
Yol
Bin dokuz yüz altmışlı ve yetmişli yıllarda tüketim
toplumuna baş kaldıran ve Batının değer yargılarını sorgu
layan gençliğin Zen Budizme yoğun ilgi gösterdiği sayısı
gün geçtikçe artan yabancı kitaplardan anlaşılıyordu.
Türkiye'deyse bu yıllarda gençlik "sağ sol" tartışmalarıyla
birbirine girmişti.
Bu yıllarda İlhan Güngören ülkemize sağ ve solun
ötesindeki "dördüncü boyut"a değinen Çağdaş bir Buda
yorumu getirdi. 1978 yılında yayımlanan Zen Budizm Bir
Yaşama Sanatı adlı ilk kitabı ilgi toplayınca çabalarını
arttırdı ve D . T. Suzuki 'den Seçme Yazılar adlı çevirisini de
yayımladı. Bu çeviri 1980 yılı Türk Dil Kurumu Çeviri
Ö dülünü kazandı. Milli Eğitim Bakanlığı yayınları arasın
da yayınlanmak üzere İlhan Güngören'e "Buda"yla ilgili
bir monografi hazırlaması teklif edildi. Bakanlığın yayın
programı değişince Buda ve Ö ğretisi adlı kitabını da ken
disi yayımladı. Budizme olan ilginin azalmadığını görünce
Budizme yakın konularla ilgili kitaplar yayınlamak ama
cıyla 1982 yılında Yol füyınları nı kurdu. Yol füyınları na
emek vermiş olan arkadaşlarımız bir süre sonra ayrılarak
Söz, Dhanna ve Okyanus adlı yayınevlerini açtılar. Bu
26
Bk. s. 136 (Satori)
27 Bk. s. 100 (Birdenbire ya da Aşamalı Aydınlanma Tartışması)
xın
KISA BUDİZM TARİHİ
XIV
. . .
BUDİZM TARİHİNİN
SORUNLARI VE DÖNEMLERİ
3
KISA BUDİZM TARİHİ
Can Yakma
İlk olarak "can yakmamak" ilkesini ele alalım. Bunun
karşılığı olan Budist kavram ahimsadır. "Ahimsa" yal
nız canlıları öldürmemek değil, canlıları incitmemek,
hiç bir canlıya zarar vermemek demektir.
Aşağı yukarı İÖ 3000 yıllarına doğru, yeni buluşlarla
üretilen etkili araçlar ve silahlarla gitgide hızlanan
tüyük değişimlere, yıkımlara ve kıyımlara; doğanın ve
yaşamın duygusuzca, acımasızca yok edilmesine karşı
yükselen tepkilerden biri de Budizmdi. Uygarlıklar; ne
yazık ki hep daha güçlü, daha büyük, daha zengin
olma gibi doyumsuz güdülerle yükselmiş, uy garlığa
sığmayan çılgınlıkların, azgınlıkların, arsızlıkların ardı
arkası hiç bir zaman kesilmemiştir. İşte, İÖ 600 yıl
larına yaklaşıldığında bütün Asya, Çin'den ta Ana
dolu'nun batısındaki Yunan adalarına kadar uzanan koca
bir kıta gittikçe güçlenen böyle bir şiddet dalgasıyla
çalkalanıyordu. Bu arada, düşünceler de keskinleşiyor,
baskılardan kurtulmanın, tepki göstermenin yolları aranı-
4
BUDİZM TARİHİNİN SORUNLARI VE. DÖNEMLERİ
yordu.
Hindistan'da tepki, hayvancılıkla uğraşan ve buğ
day eken batıdan değil, pirinç yetiştiren doğudan
geldi. Son iki bini aşkın yılda Budizm, her nedense
'
daha çok pirinç yetiştiren ülkelerde kök salmış, başka
yerlerde uzun süre tutunamamıştır. İlginç bir rastlan
tı .da şudur: Budizm,. ejderha ve yılan tapmcının
bulunduğu ülkelere kolaylıkla girerken ejderhaları
düşman sayan, yılanların başını ezen kültürlerde yol
bulamamıştır.
Benlik Yanılgısı
Şimdi de "benlik"le ilgili ikinci ilkeye geçelim.
Budizm ortaya çıktığı zaman, gelişmeye, zenginleşmeye
çalışan, yeniliğe ve değişime açık olan, kendi çıkarını
kollayan, Benares ve Patna'daki kentli bir topluma
seslenmişti. Benares ve Patna'ya komşu yörelerde
demir çağının acımasız, açgözlü, savaşçı kralları bir
birlerini k ırarak, yutarak büyümeye, güçlenmeye
çalışıyorlardı. Güçlenen krallıklarda büyük kentler
kurulmuş, geniş ticaret ağları örülmüş, refah artmış,
devlet kurumları sağlam temeller üzerine oturmuştu.
Bu kentler, eski geleneklere dayanan küçük toplu
lukları çözmeye başlamış ve doğadan, köklerinden
kopma, yabancılaşma, sınıflara ayrılma gibi kentleşme
sorunları, sancıları baş göstermişti.
Buda, kentli bir toplumun ilgisini çekmek zorun
daydı. Oldukça iyi eğitilmiş ve kuşkucu olan kent
lilerin ilgisini çekmek isteyen bir öğreti özgün, tu
tarlı ve sağlam olmalı, keskin ve ince bir aydın
diliyle söylenmeliydi. Buda sadece bir yol gösterici
5
KISA BUDİZM TARİHİ
7
KISA BUDİZM TARİHİ
8
BUDİZM TARİHİNİN SORUNLARI VE DÖNEMLERİ
10
BUDİZM TARİHİNİN SORUNLARI VE DÖNEMLERİ
11
KISA BUDİZM TARİHİ
13
KISA BUDİZM TARİHİ
14
İLK BEŞ YÜZ YIL
15
KISA BUDİZM TARİHİ
·
mayacağız ve ilk iki yüz yılın öğretisinin de ne olduğunu
kesin olarak bilemeyeceğiz.
Budizmin hangi koşullar altında kollara ayrıldığı da
tam olarak açıklığa kavuşturulamamıştır. Bu konuya ilişkin
en eski metinler aradan ancak beş yüz yıl geçtikten sonra
yazılmıştır. Üstelik bunlar belirli bir kolun değer yargı
larını yansıtmakta ve veriler çarpıtılmaktadır. Bulguları
mız bizi Nirvana'nın yaşandığı ana bir yüzyıl mı, yak
laştırıyor yoksa iki ya da üç yüz yıl mı? Bilemiyoruz.
Burada kalın bir giz perdesiyle sıkı sıkıya örtülmüş bir
başlangıç dönemi var ki bir türlü perdeyi aralayıp orayı
göremiyoruz.
Bundan sonraki ilk iki bölümde, elimizdeki kaynaklara
dayanarak ilk dönem Budizminin öğretisini belirleyebil
diğimiz kadarıyla ortaya koymaya çalışacağız. Önce derviş
örgütünü ve yaşamını sonra da "kurtuluş" öğretisini ve
1
yolunu inceleyeceğiz .
2. DERVİŞ YASASI
Aşoka döneminden daha eski bir zamandan kalmış
olduğunu oldukça büyük bir kesinlikle ileri sürebile
ceğimiz bazı eski metinler de yok değil. Bunlar dervişlerin
uyması gereken kurallara (Vinaya) ilişkin metinlerdi. Eski
çağlardan beri Buda'nın öğretilerini aktaran gelenekler şu
iki ana başlık altında toplanabilir: Dharma ve Vinaya.
Bu. ikisi içinde de özellikle Vinaya yani dervişlerin
yasası zaman içinde katılığını ve kesinliğini hep korumuş,
önemli değişikliklere uğramamıştır. Vinaya yüksek sesle
16
İLK BEŞ YÜZ YIL
17
KISA BUDİ ZM TARİHİ
18
iLK BEŞ YÜZ YIL
19
KISA BUDİZM TARİHİ
3. TEMEL ÖGRETİLER
Budist dervişlerin tekkelerde günlerini nasıl geçirdiği
ni biraz gördükten sonra şimdi de onların öğretilerine bir
göz atalım. Yalnız bu ilk dönemin değil, bundan sonraki
dönemlerin Budistlerinin de bazı eklemelerle değişen bakış
açılarıyla ve vurgu değişimleriyle de olsa paylaştıkları
ortak düşünce, temel öğreti neydi?
Öğretilerdeki ortak özellikler iki ana başlık altında
toplanabilir: "Kurtuluş" ve "Üç Değer''. ..
Öğretilerin ilk göze çarpan ortak yanı "kurtuluş" üze
rinde çok durmalarıdır; "kurtuluşun gerekli olduğu", bunun
"ne tür bir kurtuluş olacağı" ve "kurtuluşa hangi yöntem
lerle ulaşılacağı" gösterilerek adeta bir "kurtuluş kuramı"
geliştirilmiştir. Öğretilerin ikinci ortak yanıysa "Üç Değer"i
temel olarak almalarıdır: Bu değerli temel taşları şunlardır:
Buda (Buddha) , Dharma ve Samgha.
KURTULUŞ
Budizm özünde bir kurtuluş öğretisidir. İçinde
20
İLK BEŞ YÜZ YIL
21
KISA BUDİZM TARİHİ
Tutkular
Duyularımızla alacağımız hazları arttınna, zengin olma,
toplum içinde önemli, etkili, güçlü biri olma gibi tutku
lar yararlanmayı umduğumuz güçlere, süreçlere, varlıklara
bizi sonunda tutsak eder. Ancak Budistler bırakalım büyük
tutkuları, ne olursa olsun vazgeçemediğimiz herhangi küçük
bir isteği bile bağımsızlığımız, iç özgürlüğümüz için bir
engel olarak görürler ve hoş görmezler.
Benlik Yanılgısı
Başka bir açıdan bakarak şöyle diyebiliriz: mutsuzlu
ğumuzun kaynağı, dünyanın belirli bir parçasını oluşturan
varlıkları kendimize ait sanmamız ve daha başka varlıklara
olduğu gibi kendi bedenimize de "bu benim", "o benim"
diyerek varlığımıza varlık katmaya çalışmamızdır. Budizmin
temel öğretilerinden biri de "ben"in, "benlik"in bir gerçek
lik, gerçek bir varlık olmadığı, zihnimizde var olan
uydurma bir kavram, bir yanılgı olduğudur. Benliğin
isteklerini doyuracağız diye bir yanılgıya, uydurma bir
22
İLK BEŞ YÜZ YIL
l:Jııgisizlik
Budistler yanlışlıkların nedeni olarak Hıristiyanlıkta
olduğu gibi "günahı" , bile bile yanlış yapmayı, günah
işlemey i, küçük kaçamaklarla ya da başkaldırıyla dine
karşı gelmeyi değil, "bilgisizlik" i, yanlış kavrayışı, yanıl
mayı görürler. Bilgisizliğin tanımı istendiğinde de " Dört
Temel Yanlış"ı (Viparyasa) sayarlar. Bunlar, 1) sürekli ve
kalıcı olmayan şeylerde sürekliliği ve kalıcılığı aramak; 2)
rahatsızlık ve huzursuzluk veren şeylerde rahatı ve huzuru
aramak; 3) gerçekte var olmayan benliğe sıkı sıkıya ya
pışmak ; 4) gerçekte çirkin ve iğrenç olan şeylerde güzel
liği, doyumu aramaktır.
Bu acılı yalancı dünyadan ve doğum ölüm (Samsara)
döngüsünden bir çıkış yolu bulunmasaydı, gerçek yalnız
bunlarla sınırlı kalsaydı çok acıklı ve umutsuz bir durum
da olacak , çaresiz kalacaktık . Neyse ki büsbütün umutsuz
bir durumda sayılmayız , çünkü gözle görülen ve gerçek
sandığımız aldatıcı gerçekliğin ötesinde Nirvana denen
kesin ve yalın gerçek var. Yanıltıcı duyularla algılanan
duyumların ötesinde bir duyum, günlük olağan yaşantıların
ötesinde olağanüstü bir yaşantı bu. Duyular ötesi yalın ve
kesin bir gerçekliğin söze dile gelmeyen duyumu ve
yaşantısı bu . . .
İşte orada bütün eksiklikler, yanlışlıklar, kötülükler
nedenleriyle ve sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkıyor.
Budistler, Nirvana'yı kendi özlerinde yaşamak, kavramak
isterler ve tanımlamaya hiç yanaşmazlar. Nirvana'ya er
diğini . ulu orta bildiren kimseye de i y i gözle bakmazlar.
23
KISA BUDİZM TARİHİ
Erdemli Olmak
Bir kişi önce iyi ahlaklı olmalı ve "Beş Buyruk"a
uymalıdır : 1) öldürme; 2) çalma; 3) beline hakim ol ; 4)
yalan söyleme ve 5) sarhoş edici içeceklerden uzak dur.
Bundan sonra bir Budist nasıl geçindiğine bakmalıdır.
Kasaplar, balıkçılar ve askerler ilk buyruğa uyamazlar.
Bu kimselerden ince ve hassas olmaları istenemez. Öteki
meslekler duyarlık ve incelik bakımından büyük engel
24
İLK BEŞ YÜZ YIL
Meditasyon
Erdemli olduktan sonra Budistlerin çabası zihni geliştinne
çalışması yani meditasyon olur. Budizmde pek çok türü
olan meditasyon bir tür zihin alıştırmasıdır. Birbirleriyle
:lişkili şu "üç amaç" için yapılır:
1 ) Duyu organlarına sürekli akan dış etkilerden ve
kişisel çıkarlara ilişkin düşüncelerden zihin kurtulur.
2) Dikkat, duyularla algılanan görünen dünya düzeyin
den daha değişik ve daha yüce düzeylere kayar ve bu
arada zihinde esen fırtınalar diner. Duyumlara ve gözlem
lere, günlük yaşam deneyimine dayanan bilgi yeterli, doyu
rucu, güvenilir, anlamlı ve derin olamaz. Duyumlardan
ve geçmiş olayların gözlemlenmesinden elde edilen bilgi,
kesin bilgi değildir; geçici , değersiz ve çoğunlukla gerek
siz bir bilgidir. Bilinmeye değer olan gerçek, duyumların
dışa yönelmediği, duyumların ve gözlemlerin ötesinde,
algı kapılarının kapandığı sırada yani meditasyon sırasında
anlaşılan gerçeklerdir. Bir kimse dünya işlerinde ne kadar
becerikli ve bilgili olursa olsun, dışardan gelen duyum
lara ve gözlemlere dayanan sığ bilgisiyle ve dar görüş
açısıyla yüce gerçekleri kavrayamaz, derin bilgiye ulaşamaz.
3) İç dünyasında gezinerek duyular ötesi gerçeği algı
lamaya, kavramaya çalışan dervişin karşısına sonunda son
ve tek yüce gerçek olarak uçsuz bucaksız "Sonsuzluk" ve
"Hiçlik" çıkacaktır.
Budist kavramlara başvurarak hiçliğe ennenin aşamalarını
25
KISA BUDİZM TARİHİ
DUYARLIK
İÇ BARIŞ
� İÇ GÖRÜ
B A c
/ �
ESRİME BİLGELİK
�
DAYANAKLARIN HİÇLİGİ
YOK OLUŞU KAVRAYIŞ
� y
NİRVANA
1
L�������---'
26
İLK BEŞ YÜZ YIL
27
KISA BUDİZM TARİHİ
ÜÇ DEGER
Ş imdi de birer birer Üç Değer ' i ele alalım.
Buda
Buda, "Tam Aydınlanma"ya ermiş olduğu için gerçeği
bulduğundan, öğretisinin doğru olduğundan kuşku duyul
mayan kişidir. Budizmin kurucusudur. Budizmde "Üç
Değer"in birincisidir. Aydınlanmış, uyanmış, yaşamın ve
doğanın ardındaki gerçeği kavramış, gerçeğe giden yolu
bulmuştur. Onun başka insanlardan tek farkı, gerçeği
kendi özünde bulmuş olması ve kurtuluşa nasıl ulaşılacağını
bilmesidir. Her şeyi bilip bilmediği, yani " mutlak bilgi"
sahibi olup olmadığı tartışmalıdır, Budistler arasında bu
konuda görüş ayrılığı vardır. Ancak iç barışa ve son
gerçeğe ermek için gerekli olan her şeyi bildiği konusun
da görüşler birleşir ve bu nedenle de olgunlaşma ve
kendini geliştirme konularında yanılmaz bir yol gösterici
olduğu tartışılmaz.
Buda (Buddha) adı, tahmin edilebileceği gibi gerçek
bir ad değil, "Aydınlanmış" ya da "Aydın" anlamına
gelen bir san, bir takma addır. Bu ad, bir ermişlik
durumunu, özünü Dharma'dan ya da " son gerçek"ten
alan güçlü bir kişiliği belirtir. Tarihte yaşamış olan Bu
ddha'nın gerçek adı Gotama (Gautama) ya da Sid
dhô.rtha'ydı. Bağlı olduğu boyu belirtmek için ona " Ş ak
yaların Bilgesi " anlamında "Şakyamuni" (Sakyamuni) de
derlerdi . Ancak Budizm, belirli bir zamanda yaşamış
olan gerçek bir kişilikle ilgili tarihi gerçekleri pek
önemsememiştir. Buda'nın Budizm açısından önemi Dharma
öğretisi ve bu öğretinin yorumlanış ve aktarılış biçimiyle
sınırlıdır. Tarihte yaşamış olan kişiyle dinin tanıttığı kişi
28
İLK BEŞ YÜZ YIL
29
KISA BUDİZM TARİHİ
30
İLK BEŞ YÜZ YIL
31
KISA B U DİZM TARİHİ
Dharma
Değerli varlıklardan ikincisi olan ve Budist inancının
bütün gizemini içinde gizleyen Dharma, birkaç sözcükle
açıklanabilecek bir kavram değildir. Asya' daki Budistler
kendilerine genellikle Budist ya da Budacı demezler, "Dhar
ma Erleri" derler. Buradaki Dharma, her şeyin ardındaki
32
İLK BEŞ YÜZ YlL
33
KISA BUDİZM TARİHİ
34
İLK BEŞ YÜL. YIL
35
KISA BUDİZM TARİHİ
Sangha
Samgha'ya (Sanskrit: Sangha) ya da örgüte gelince,
heın ortada olan, görünen, hem de görünmeyen, gizli bir
din örgütünden, bir toplumsal yapılanmadan söz edebili
riz. Görünen örgüt, önce erkek ve kadın dervişleri, daha
sonra, dervişleri destekleyen, koruyan, "Üç Değer"e de
ğer veren ve "Beş İlke"ye uyacaklarına söz veren dünya
lı, yani derviş olmayan Budistleri kapsar. Ancak bütün
bu geniş örgüt içinde küçük bir seçkin azınlık gerçek
Samgha'yı oluşturur. Sarı derviş giysisi, yalnızca bir
kişinin yolda ilerleyebilmesi, gelişebilmesi için başkalarına
göre daha uygun koşullarda . bulunduğunu gösterir, yolda
başarıyla ilerlemiş olduğunu göstermez. Derviş olmayan
dünyalı Budistlerin, Budist örgüt içindeki yeri belirsizdi;
dervişlerin büyük çoğunluğu gibi onların da örgüt içinde
önemi ve ağırlığı yoktu. Gerçek Samgha, görünmeyen
örgüt, ''Arya"lar (Aryas) adı verilen "seçkin", "kutlu
kişiler" den oluşuyordu, onların karşısındaki sıradan dün-
. yalılar ise "çocuk" gibiydiler, (bala-prthag-jana) , olmamış,
pişme�iş, ham, çiğ, kuru kalabalıklardı.
Bu iki kesim arasındaki ayrım, Budizmde çok önem
lidir. Bunlar iki ayrı yaşam biçiminin , iki ayrı evrenin
insanlarıdırlar; dünyaya bağlı, yaşam derdindeki dünyalı
lar ve dünyadan geçen, dünyayı terk eden, tarik-i dün
yalar . . Gerçekten yaşayanlar, canlı olanlar, yalnızca er
.
36
İLK BEŞ YÜZ YIL
37
KISA BUDİZM TARİHİ
38
İLK BEŞ YÜZ YIL
39
KISA BUDİZM TARİHİ
40
İLK BEŞ YÜZ YIL
tartışmalar kızıştı.
Burada Budistler arasında tartışılan yüzlerce konuyu
sıralarsak, bu tartışmalarda ayrı ayrı kolların hangi görüşü
ileri sürdüğünü, nasıl davrandığını belirlemeye çalışırsak
ayrıntıların içinden çıkamayız. Burada ancak beş altı
ömemli kol üzerine bir kaç söz söyleyeceğiz, ge"ri kalan
kolları ve alt kolları ise ele almadan atlayacağız. Aşağıdaki
şekilde Budistlerin ana kolları ve bunların arasındaki
bağlar gösteriliyor:
İlk Bölünme
İlk büyük bölünme, en kesin ayrılık, "Mahasanghi
kalar" la (Mahasanghikas) " Sthaviralar"ın (Sthaviras) ayrı-
Sthaviralar
(Kalan Erler)
41
KISA BUDİZM TARİHİ
42
İLK BEŞ YÜZ YIL
43
KISA BUDİZM TARİHİ
Kişilikçiler
"Kalan Erler"den (Sthaviras) ikinci kopuş "Pudgala
vactacılar"ın (Pudgalavadins) kopuşuydu. B u kez konu
"Pudgala"ydı, yani kimlik, kişilik sorunuydu. " Kişilikçiler" ,
başlangıçta kendilerine, kurucularının adını kullanarak
"Vatsiputriyalar" (Vatsfputrfyas) diyorlardı, daha sonraları
" S.ammitiyalar" (Sammitfyas) adıyla ünlendiler. Oldukça
katı ve tutucu olmalarına karşın zaman zaman çok çoğal
dıkları, sayılarının çok arttığı anlaşılıyor. Çinli gezgin
Yüan-tsang yedinci .yüzyılcia Hindistan ' a geldiği zaman
toplam iki yüz elli bin.�d�rviş arasından altmış altı bin
. . .
44
İLK BEŞ YÜZ YIL
hoşlanıyorlardı:
"O dünyaya gelmişse dünya iyi olsun diye gelmiştir. Prki,
kim O ? O, Tathagata 'dır (Öylesilik). "
Karşıtlarıysa yukarıdaki sözün ve buna b�rızer başka
alıntıların doğruluğunu yadsıyamamakla birlikte Buda'nın
gerçeği anlatmakta yetersiz olan bir dilin sınırlarını zor
layarak gerçeği anlatmaya çalıştığını söyleyerek eski öğretiyi
savundular. Öte yandan Kişilikçiler, daha da ileri giderek
Kişiliğin kesin (mutlak) gerçek olduğu, doğum ölüm süre
ciyle bir evrim geçirerek Budalığa erdiği ve böylece
sonunda kendi gerçek kişiliğine yeniden kavuştuğu ve bu
gelişimi sağlayan gücün de yine Kişiliğin kendisi olduğu
öğretisini yaymaya başladı.Iar. Kişilikçiler (Pudgalaviidins),
Kişiliğin "Beş ._,kandha"ya göre1 konumunu, Buda'nın te
mel öğretisini büsbütün çarpıtmamaya özen göstererek
belirlemeye çalıştılar. "Kişi Skandhaların ne içindedir, ne
dışında, Skandhaların kendisi de değildir" demeye başladılar.
"Kişi" tüm varlıkların canlı ve cansız öğelerinin teme-
1 Bk. s. 17 (skandlıa)
45
KISA B UDİZM TARİHİ
Gerçekçiler
" Sarvastivadacılar " la (Sarvfistivadins) " Vibhacya
vactacılar"ın (ViblıajyavMins) yine "Kalan Erler"den (Stlıa
viras) kopmasına, üçüncü önemli bölünmeye Katyayani
putra 'nm her şeyin gerçek olduğunu ileri süren tüm
gerçekçi (pan-realist) öğretisi neden olmuştur. Katyaya
niputra yalnız şu anda değil, geçmişte ve gelecekte olan
her şeyin gerçek olduğunu söylüyordu. İmparator Aşoka
(Asoka) " Gerçeği Savunanlar"ın (Vibhajyavadins) yanını
tutunca "Tüm Gerçekçiler" (Sarvastivadins) kuzeye,
Keşmir'e gitmiş, orada yerleşmiş ve bin yıl yaşamışlardır.
Budist dervişlerin her gün meditasyon yaptıklarını ve
46
İLK BEŞ YÜZ YIL
47
KISA BUDİZM TARİHİ
48
İLK BEŞ YÜZ YIL
49
KISA BUDİZM TARİHİ
50
İLK BEŞ YÜZ YIL
53
KISA BUDİZM TARİHİ
54
İLK BEŞ YÜZ YIL
55
KISA BlJ IJI ZM T/\Rİ l l İ
57
il. BÖLÜM
IDNDISTAN'DA MAHAYANA
• •
1.
59
KISA B U DİZM TARİHİ
Bilinci Siireç
Önce ilk süreçteki, büyümeye başlayan Mahayana'ııın
temel özelliklerini ele alalım: İS 150 yıllarına doğru pek
çok Budist eski öğretinin artık eskimiş, yıpranmış ve
başarısız olduğu kanısındaydı . Zaman i çinde yeni b iç im
ler alan Dharma'nın yeni baştan tanımlanmasın a gerek
olduğu görüşünde olan Mahayanacı lar yeni çağın, yeni
insanların, yeni koşulların ve yeni bir ortamın gereksi
nimlerini ve beklentilerini karşılamak için yeni bir ede
biyat oluşturmaya koyuldular. Dört beş yüzyıl kadar can
lılığını korumuş olan bu edebiyat akım ı , insanlığın tari
hinde gördüğü en görkemli yaratıcılık patlamalarından
biridir. Ha bire aynı şeylerin yinelenip durması yaşamaya
çalışan bir dini canlı tutamazdı. Yeniliklerle sürekli beslen
meseydi Budizm de canlılığını yitirecek ve kupkuru bir
fosile dönüşecekti .
60
İK İNCİ DÖ:-.JEM
61
KISA BUDİZM TARİHİ
Yenilikler
Peki o zaman, Mahayana'nın öğretiye kattığı yenilikler
neydi? Bu yenilikleri beş başlık altında toplayabiliriz : 1)
Dervişin en yüce amaç olarak gördüğü ermişlikten yani
Arhatlıktan Bodhisatttvalığa doğru bir kayma görülüyor.
2) Acıma duygusunun yüce bilgiyle eşdeğerde olduğu göz
önünde bulundurularak, altı "olgunlaştırıcı " (paramita)
yardımıyla aşamalı ' .olarak kurtukışa ulaştıran yeni bir
olgunlaşma yöntemi geliştirildi. 3) Yeni tanrılar ve kutsal
olmanın da ötesinde tapınılacak kişiliklerle " inanç" ve
"tapınış" ağırlık kazandı. 4) Kurtuluşa götüren yöntem
lerde (upôlayakausalya) ustalaşmak bilgelikten de önemli
bir erdem oldu. 5) "Boşluk" , "böylesilik" gibi Budist
kavramları ele alan tutarlı bir öğreti geliştirildi . Ş imdi bu
62
İKİNCİ "DÖ�EM
63
KISA BUDİZM ·ı:ı\Rİ I Iİ
64
IKİ:-ICİ DÖ:-IEM
65
KISA BUDİZM TARİHİ
66
İKİNCİ DÖNEM
67
KISA BUDİZM TARİHİ
68
İKİNCİ DÖNEM
69
KISA BUDİZM TARİHİ
İkinci Siireç
Ş imdiyse sıra ayrı birer felsefe sistemi oluşturarak
kendini göstermiş olan iki Mahayana akımına geliyor:
"Madhyamikalar" (Madhyômikas) ve " Yogaçaracılar" (Yo
gacarins) .
Madhyamika kolu aşağı yukarı İ S 150 yıllarında
Hindistan'ın güneyinde yaşayan ve Hindistan' ın yetiştirdiği
en büyük düşünürlerden biri olan "Nagarcuna" (Nô.gô.rju
na) tarafından kurulmuştur: Madhyamika kolu yüzyıllarca
dipdiri kalmış, özellikle Çin'de ve Tibet'te kök salabilmiştir.
Madhyamika felsefesinin, gerçekte, her şeye kuşkuyla
bakan, kuşkucu bir felsefe, tüm önermelerin geçersizli
ğini gösteren bir mantık öğretisi olduğu söylenebilir. Bu
durum "Mutlak" ile ilgili önermeler için de geçerlidir.
Bunların tümü ne olursa olsun yanlış olmak zorundadır;
yalnız Buda'nın "bağıran sessizliği" bu durumda tek "doğ
ru" "açıklama" olur.
"Kurtuluş bilimi" (soteryoloji) açısından ise konu şöyle
ortaya konuyor: Sonunda " Hiçlik" kalana dek her türlü
bağdan kurtulmak, dünyayı terk etmek, her şeyi bırakmak
gerekir. İşte ancak o zaman "kurtuluş " gerçekleşebilir.
Daha Nagarjuna'nın zamanında Yogaçara belli belirsiz
bir gölge gibi kendini göstermeye başlamıştı ama kesin
ve belirgin çizgilerle açık seçik olarak ancak dördüncü
yüzyılda ortaya çıkabildi. Vasubandhu ve Asanga burada
ki en önemli adlardır. Ne yazık ki, çalışmalarıyla ilgili
70
İKİNCİ DÖNEM
malı.
Daha önce yine belirtmiştik, 2 bir derviş eskiden halkın
önünde Sütraları okuyamazdı . Buda'ya uzun yıllar çok
saygı göstermiş ve örgüte (sangha) büyük yardımları
dokunmuş olan Anathapindada adında birine derviş ol
madığı halde ölüm döşeğinde Sariputra tarafından; Buda'nın
"duyularla algılanan şeylerin doyurucu olamayacağı" ko
nusundaki konuşmasının okunduğunu öğreniyoruz. Sariputra,
Anathapindada'ya bu konuların yalnız "sarılar giyenler"e
(dervişlere) göre olduğunu, "beyazlar giyenler"e (derviş
olmayanlara) göre olmadığını söylüyor. Daha sonraki dönem
lerde önce Sıltralar gizli metinler olmaktaıi çıktı sonra da
bunların ardındaki daha da gizli öğretiler birer birer
ortaya döküldü.
Yogaçaracılar, öğretinin eskiden beri bilinen ancak giz
li tutulan içyüzünü, içrek (ezoterik) özünü gün ışığına
çıkarmaktan, isteyen herkese açıklamaktan başka bir şey
. . /\ /\
2. HINDISTAN'DA IDNAYANA
74
İKİNCİ DÖNEM
Catakalar
Buda'nın daha önceki yaşamlarında başından geçenleri
anlatan ve bir tür masalımsı halk öyküleri olan Ca
takaların (Jatakas) en çok beğenilenlerinin içinde
Hinayana'da yeri olmayan Bodhisattvalar geniş yer tutu
yc;>rdu. Aslında bu Catakalar zengin Hint folklorunun
destanlarından, efsanelerinden, fıkralarından, peri ve hay
van masallarından alınan masalımsı öykülerdi. Eski Hint
masalları ve motifleri Budizme uyarlanmış, tarihte yaşa
mış olan Buda'nın, "evvel zaman içinde" daha önceki
yaşamlarında b aşından geçenleri anlatan masallara
dönüştürülmüştü. Catakalar uzun süre yüce kişinin (Bhaga
van) yüceliğini, kutluluğunu ve gücünü anlata anlata
bitirememişlerdi. Bu yeni dönemde Bodhisattvalar da
Catakalara girdi. Catakalardan da esinlenerek Hinayanacı
lar, Mabayana'nın "Altı Olgunlaştırıcı Erdem" ine karşılık
"On olgunlaştırıcı "yı geliştirdiler. Eski metinlerde üzerin
de pek durulmamış olan "acıma ve sevgi duygusu" Buda'nın
daha önceki bedenlenişi sayılan üstün Bodhisattvaların
işlerini anlatan öykülerde bir erdem olarak çok vurgu
lanmış ve daha sonraki Hinayfuıa metinlerinde yer almıştır.
"Hiçlik" konusu da eskisinden daha çok işlendi . Eski ve
güzel zamanların geçmişte kaldığını, ermişlerin (Arlıats)
döneminin artık kapandığını kabullenmek gerekiyordu. Bu
nedenle Tanrılar katında yeniden doğma gibi boş uğraşlar
ya da ilerde dünyaya gelecek olan Maitreya Buda'nın
şimdi "Tuşita" (Tushita) cennetine indiği gibi konular
gittikçe ağırlık kazanıyordu. İstemeye istemeye, söylene
söylene de olsa yeniliklere boyun eğiliyor, tutarlı öğretiden
75
KISA BUDİZM TARİHİ
Abhidharnıa
Yeniliklere aldırmayan tutucu Hlnayanacılarsa kendi
yollarından pek şaşmadılar, kendi Abhidharma,larına da
yanan öğretiler geliştirmeyi sürdürdüler. Abhidharma 'nın
geliştirilmesi, irdelenmesi ve bir düzene sokulması İS ilk
dört yüzyılı kapsayan bir uğraş olmuştur. Bu sürenin
sonundaysa yakından izleyebildiğimiz iki ana kolda ye
nilenme gerçekleşti. S arvastivactacılar için Vasubandhu,
Theravadacılar için Budhaghosa bu işi başardı. İS 500
yıllarına doğruysa Hinayanacılar olgunluğun, olgunlaşmanın
sonuna geldiler. Bundan sonra daha sekiz yüz yıl
Hindistan'da yaşayan Hinayana'ya artık yeni bir şey katıla
madı. Daha sonraki Hinayanacıların düşüncelerine ilişkin
pek az belge olması, yaratıcı düşüncelere artık yer açıla�
madığının bir kanıt.ıdır. Vasubandhu da bir dönemin so
nuna gelindiğini hissetmiş olmalı ki "Abhidharma-koşa"
(Abhidharmakosa) adlı eserinde şu unutulmaz dizeleri
dile getirmiş:
76
İKİı"I Cİ DÖNEM
'77
KISA BUDİZM TARİHİ
78
İKİNCİ DÖNEM
79
KISA BUDİZM TARİHİ
3. NEPAL VE KEŞMİR
Nepal
Nepal'de daha en başından beri Budizmin güçlü ol
duğu kanısı yaygındır. Ancak İS yedinci yüzyıldan daha
önceki dönemlere ilişkin bilgilerimizin yeterli ve sağlıklı
olduğunu söyleyemeyiz. Herhalde Nepal' in eski Budist�
leri Kuzey Hindistan'daki öteki Budistlerden daha değişik
değildiler. " SvayambhG. Purana"da (Svayanıbhupurô.na)
anlatılan efsanevi tarihe göre " Mancuşri " (Mmijusrf) adı
Nepal için çok önemli bir addır: Mancuşri, Çin'den
SvayambhG.'ya gelmiş, eskiden tüm vadiyi dolduran büyük
gölü yok etmiş, Katmandu (Kathmandu) kentini kurmuş
ve yanında Maçin'den (Mahacfna) getirdiği Dharmlkara'yı
buraların kralı yapmış.
Buda, Nepal'de, Lumbinf'de doğmuştur. İmparator Aşoka
onun doğum yerini ziyaret etmiş ve buraya bir yazıt
diktirmiştir.
80
İKİNCİ DÖNEM
Keşmir
Keşmir'de de Aşoka'nın zamanından çok daha önceleri
Budizmin var olduğu biliniyor ama Keşmir Aşoka 'nın
imparatorluğuna bağlandıktan sonra Budizmin etkisinin
yoğunlaştığını ileri sürebiliriz. " Derviş Madnyantika" (Bhik
shu Madnyantika) Budizmi yaymak için bu ülkeye yol
landı . S öylendiğine göre Aşoka Ermişler (Arhats) için
500 tekke yaptırmış ve buradaki vadiyi de Sangha'ya
(örgüte) bağışlamış. Bundan sonra Budizmin konumu ülkeyi
yönetenlerin tutumuna göre bir iyileşmiş bir kötüleşmiş.
Kanişka (Kanishka) zamanında S arvastivadacıların kut
sal metinlerini belirleyen ünlü kurul burada toplanmış.
Bu tarihten sonra Sarvastivadacıların yazı dilinin San
skritçeye dönüştüğünü görüyoruz. Yalnız bu gelişme bile
Budizme giren okumuş Brahmanların ağırlığının göreceli
olarak arttığını gösterir çünkü yalnız onlar bu dili tüm
incelikleriyle ve yanlışsız kullanabiliyorlardı .
Kuşantı krallardan sonra Hinduların tepkisi su yüzüne
çıktı . Kral Kinnara zamanında pek çok Budist tekkesi
yerle bir edildi . Bundan sonra gelen hükümdarlar da
Hindu ve genellikle Ş ivacıydılar. Budistler bundan böyle
artık yöneticiler tarafından korunmuyorlar, kollanmıyor
lardı. Hükümdarların koruyucu eli üstlerinden çekilmişti.
Bizim şimdi görmekte olduğumuz bu ikinci dönemde
(İS 0-500) Keşmir' in bir Budist eğitim ve öğrenim merkezi
olarak ünü dört bir yana yayılmıştı . Aşvaghosa' dan (Afva
ghosa) Asanga'ya kadar hemen hemen bütün önemli Bu
dist bilginler burada bir süre kalmış ve öğrenim görmüşlerdi.
Harivarman da aşağı yukarı 250 yıllarında Mahayfuıa ve
Hinayana görüşlerini bağdaştıran ve kaynaştıran Satya
sidhi'sini burada yazmıştır.
81
KISA BUDİZM TARİHİ
4. SEYLAN
Budizmin ikinci döneminin ilk yıllarında çok ilginç
bir tartışma başlamıştı: Bilgi mi daha önemliydi, yoksa
uygulama mı?
Bilginin önemli olduğunu savunan " Dhammakatikalar"
(Dhammakathikas) tartışmayı kazandılar ve bunun sonucu
olarak da Seylan Budizmi büyük bir değişim sürecine
girdi. Okumuş dervişlerin itibarı arttı, bunun üzerine
kafası çalışan bütün dervişler kendilerini okumaya verdi
ler. Bütün gün oturup meditasyon yapma, yani uygulama
ise kafası ermeyenlerin, gücü yetmeyenlerin, miskinlerin
ya da yaşlı dervişlerin uğraşı oldu. Kitap okuma uğraşıysa
Tipitaka (Sanskrit: Tripitaka, Üç Sepet) ile sınırlı kal
madı; dil, dilbilgisi , tarih, mantık, tıp vb. konularını da
kapsadı . Budist tekkeleri birer eğitim ve kültür yuvasına
dönüştü. Güzel sanatlarla tekkeler güzelleşti, herkese çekici
görünen yerler oldular.
Bundan bir iki yüzyıl önce, İÖ birinci yüzyılda kralın
kardeşi S adhastissa kimseyi beğenmemiş olacak ki der
vişlere, "kendisine saygı gösterebileceğim saygıdeğer birisini
bana gösterebilir misiniz ?" diye sormuştu. Oysa S inha
lizce yazılmış Budacı yorumlar, adayı " Ermişler (Arhats)
Diyarı " diye övüyorlardı. S ıkı bir derviş yaşamı sürenler
ve kendini ermeye adayanlar adada uzunca bir süre de
eksik olmayacaktı. Fa Hsien ve Yüan-tsang ' ın yazdıkların-
82
İKİNCİ DÖNEM
83
KISA BUDİZM TARİHİ
84
İKİNCİ DÖNEM
5. ASYA'YA AÇILMA
Budizm H indistan yarımadasının güneyine ininceye kadar
aradan beş uzun yüzyıl geçti ama Roma'nın da İlalya
yarımadasını yine bu kadar uzun bir sürede ele geçirdiğini
unutmayalım . Buda'nın Nirvana 'ya ermesinden beş yüz yıl
sonra Budacılık şimdi Orta Asya'ya yayılmaya hazırlanıyor.
Hindistan ' ın kuzeybatısında bulunan Mandhara, Budizmin
bir dünya dini olarak doğduğu yerdir. Buradan safran ren
gindeki giysileriyle Budacı dervişler yavaş yavaş Orta Asya
içlerine, oradan da Çin'e doğru uzandılar.
Hindistan' ın dışında kök salan Budizm daha çok Maha
yana Budizmiydi. Mahayanacıların din yayma işinde Hinayana
cılardan niçin daha başarılı olduklarını, daha iyi misyoner
lik yapabildiklerini anlamaya çalışalım. Hinayanacıların din
lerini yaymaya istekli olmadıklarını kesinlikle ileri süreme
yiz. Ancak onlar gerek kutsal metinlerin yorumlanışında,
gerekse tekkedeki yaşayış kurallarında hiç esnek davrana
mıyorlardı. Bu tutuculuk onların ayağını bağlıyordu. Oysa
Mahayanacılar bu bakımdan çok daha esnek ve özgürdüler.
Örneğin göçebe yaşamı sürdüren topluluklardan "et yeme"
yasağına uymaları istenemezdi. Ama o zaman da bunlar
Dharma'ya karşı gelmiş, Vinaya yasasını çiğnemiş olmaya
caklar mıydı? Mahayanacılar yürürlüğe konamayacak yasak
ları delmenin yolunu çabucak buldular. Bağlayıcı kutsal
metinleri yeni yorumlarla yeni koşullara uydurdular. Mahayfuıa
cıların misyonerlik çalışmalarındaki üstün başarılarının neden
lerinden biri de dervişlere hekimlik yapmayı yasaklayan
Vinaya yasağına aldırmamalarıydı. Son yüzyılların Hıristi
yan misyonerlik tarihine bir göz atılacak olursa hastaları
85
KISA BUDİZM TARİHİ
86
İKİNCİ DÖNEM
87
KISA BUDİZM TARİHİ
ortaya çıkmıştır.
4) Dördüncü aşama belki en önemli aşamadır ve
genellikle altı yüz yıllık bir süre ister. Budizm yabancı
bir konuk olmaktan bütünüyle çıkmış, kendisini benim
seyen toplumların kültürünün bir parçası olmuştur artık.
Bir Çin, Japon ve Tibet Budizminden söz edilebilmekte
dir. Çin'de Çan'ı (C/ı 'an) , Japonya'da Kamakura döne
minde Zen'i, Tibet' te Kagyupaları ve Gelugpaları görü
yoruz.
5) Sonundaysa bir yozlaşma ve çöküş dönemi başlıyor.
Bu aşamaları belki şöyle özetleyebiliriz: Birinci aşamada,
üstün olanlara bir bebek gibi öykünme, benzeme ve
bilenlerin bilgilerini olduğu gibi alma ve tekrarlama ça
bası göze çarpıyor. İkinci aşamada iki yaşındaki bir çocuk
gibi düşe kalka yürümeyi öğrenme çabası var. Üçüncü
aşamada ergenlik çağındaki bir genç gibi özgürlüğün,
bağımsızlığın ve kendine olan güvenin arttığı gözleniyor.
Dördüncü aşamadaysa yetişkin ve olgun bir kişinin özgün
kişiliği kendini gösteriyor. Çocuk büyüdü. Olgunlaştı.
Budizmin olgunluk dönemindeki yaratıcı coşku ve canlı
lık yüzyıllarca sürdü. Sonunda yaşlılık belirtileri görüldü.
Beşinci aşamada yaratıcı coşku tükendi , canlılık kalmadı.
6. ORTA ASYA
88
İKİNCİ DÖNEM
BUDİZl\t.IİN YAYILIŞI
H indistan
500
Nepal -ı
400 ..-..!-_
____
Keşmir
300
S eylan Orta Asya
200
100 Çin
o
100
200
Cava Kore
300
-
Sumatra
400 Japonya
500
600 S iam
700 Tibet
Burma ,....__
800
900
1000
1100
1200
1300
1400
150 0 Moğolistan
ı--
1600
1700
180 0
190 0
89
KISA BUDİZM TARİHİ
90
İKİNCİ DÖNEM
7. ÇİN
Budizm Orta Asya' dan gelerek İpek Yolu üzerinden
usulca Çin ' in içlerine sokuldu. İÖ birinci yüzyıldan sonra
Çin'de tutunmaya, yayılmaya, yerleşmeye başladı . Han
Soyunun son yıllarına (İS 220) kadar bu yayılmanın ardı
arkası kesilmedi. Budizmin Çin'e İÖ 70 ile 50 yılları
arasında girmiş olduğu sanılıyor. Han Soyu döneminde"
yavaş yavaş Çin'in içlerine doğru iyice yayıldığı biliniyor.
Budizm önceleri yabancı bir dindi . Çin ' in sınırlarına
yakın yerlerde oturan yabancıların diniydi bu. İS 140
yıllarında Ngan Che Kao adında bir Horasanlı (Parthialı)
ve 170 yılında Tshou Cho1o adında bir Hintli ve Tche
Tsh 'an adında b ir Yüe-çi Orta Asya' dan Çin'e gelerek
Han'ların başkenti olan Lo-yang'da birer tekke açtılar.
Han dönemini izleyen kargaşa döneminde (221 -589)
Budizm çok güçlend i . İlk kez 355 yılında ve önce yalnız
doğudaki Ts 'in beylerinin egemen olduğu yerlerde Çin
lilerin derviş olmalarına izin verildi . İkinci yüzyılda Orta
Asya' dan gelen yabancılar, Hintliler, İranlılar, Soğdlular
vb. bazı çeviriler yaptılar. Üçüncü ve dördüncü yüzyıllar
da Budizm halk arasında hızla yayılmaya ve saraylara
girmeye başladı . Bazı imparatorlar Budizmi desteklediler.
İS 400 yıllarına doğru bin üç yüz Budacı eser Çinceye
çevrilmişti. Bundan sonra Hintli "Kurnaraciva"nın (Kunıara
jfva) yetenekli Çinli yazıcılarla işbirliği yaparak hazırladı
ğı çeviriler geldi . Bu eserler bugün bile beğeniyle okunan
Çin klasikleridir.
Beş yüz yıllarında Budizm bütün Çin'e yayılmış ve
artık iyice yerleşmişti. Çin'e bir canlılık getirmişti. Her
91
KlSA BUDİZM TARİHİ
92
İKİNCİ DÖNEM
93
KISA BUDİZM TARİHİ
94
İKİNCİ DÖNEM
95
KISA BUDİZM TARİHİ
Yedi Yol
Yine bu dönemde Taocu geleneğin etkisi altında kalan
Çinli Budistleri ilgilendiren konu, varlık (yu) ile yokluk
96
iKİNCİ DÖNEM
97
KlSA BUDİZM TARİHİ
İyi Çeviriler
Dört yüz yıllarında bilge "Kumaraciva"nın, (Kumara
jfva) ele aldığı konuları tüm derinlikleriyle ve incelikleriyle
ortaya koyan çevirileri B udizmin Çin'de daha iyi
anlaşılmasını, saygı görmesini ve iyice yerleşmesini sağ
ladı. Kumaraciva, 344 yılında doğdu. Kuçalıydı. Babası
Hintliydi. 384 yılında savaş esiri olarak Çin'e getirildi.
On beş yıl Kansu'da, Liang-chou'da yaşadı. 402 yılında
başkent Cheng-an'a çağrıldı . B ir Kuo-Shih yani D in İşleri
Başkanı oldu. 413 yılında öldü. İmparator Yao-Hsing'in
gözüne girdi ve yüzden fazla eser çevirdi. Başta bir
Sarvastivada dervişiymiş, daha sonraları, daha Çin'e
gelmeden önce Kuça'dayken "Nagarcuna"nın (Nagarju
na) öğretisinin etkisinde kalarak görüş değiştirmiş.
Kumaraaciva'nın en ünlü iki öğrencisi Seng-chao (384-
414) ve Chu Tao-sheng' tir (yaklaşık 3 60-434) .
98
İKİNCİ DÖNEM
99
KISA BUDİZM TARİHİ
100
İKİNCİ DÖNEM
Üç Cennet
Aydınların felsefe tartışmalarını burada kesiyoruz. Felse
feye kulak asmayan halkı cennette yeniden doğma inancı
ilgilendiriyordu. Bu dönemde üç ayri cennet vardı. Bun
lar, Buda Akşobhya 'nın (Buddha Akshobhya) doğudaki
cenneti ; Amitabha 'nın Batı Cenneti ve gelecekte dünyaya
inecek olan Maitreya' nın dünyada kurulacak olan cenne
tiydi.
Akşobhya tapıncının Harı döneminde güçlendiğine ilişkin
belgeler var. İnançlılara Akshobya gibi davranmaları, kim
seye, hiç bir carılıya kesinlikle kızmamaları ve öfkelenme
meleri söyleniyordu. İnançlılar işte o zaman onun do
ğudaki bir yıldızda bulunan ülkesinde, Ablıirati'de yeniden
doğabileceklerdi .
Ancak Amitabha tapıncını halk daha çok beğendi ve
gün geçtikçe daha çok benimsedi. Bu tapıncı ilk kez
Arsak! prensi An-Shih-Kao' nun İS 150 yıllarında yaptığı
lO L
KISA BUDİZM TARİHİ
1 02
III. BÖLÜM
ı. HİNDİSTAN
Üçüncü dönemde Hindistan'da en çok göze çarpan
gelişme Tantranın ortaya çıkışı ve yükselişidir. Burada,
Tantra 'yı ele aldıktan sonra Mahayana düşüncesinin Pala
yorumuna değineceğiz . Mantık biliminin gelişmesi üze
rine bir kaç söz söyledikten sonra Hinayanacıların ne
durumda olduklarına bakacağız.
Tantra
Tantra, yaratıcı Hint Budist düşüncesinin üçüncü ve
sonuncu aşamasıdır. Tantra'nın da kendi içinde üç ayn
aşamadan geçtiği söylenebilir. Birinci aşamaya Mantraya
na adı verilebilir. Tantra dördüncü yüzyılda kendini gösterdi,
İS 500 yıllarından sonraysa iyice güçlendi.
Tantra Budizme ne kazandırdı? Büyü geleneğ inden
ilginç öğeler alarak ve bu öğeleri aydınlanma arayışını
kolaylaştırmak amacıyla değerlendirerek Budizmi zen
ginleştirdi. Bu arada, birazdan göreceğimiz yeni "mantra
lar" (mantras), " mudralar" (mudras) ve mandalalar (man
dalas) birtakım yeni Tanrısal güçler öğretiyle tutarlı olup
olmadıklarına bakılmadan Budizme sokuldular. 750 yılın-
103
KISA BUDİZM TA RİHİ
1 { ).:j.
ÜÇÜNCÜ DÖNEM
l OŞ
KISA BUDİZM TARİHİ
1 06
ÜÇÜNCÜ DÖNEM
1 07
KlSA BUDİZM TARİHİ
108
ÜÇÜNCÜ DÖNEM
1 09
KISA BUDİZM TARİHİ
110
ÜÇÜNCÜ DÖNEM
lll
KISA BUDİZM TARİHİ
1 12
ÜÇÜNCÜ DÖNEM
113
KISA B UDİZM TARİHİ
Mantık
Tantra'yı Hindulardan daha önce geliştiren Budistler,
mantık biliminde de başı çekmişlerdir. Din akımlarının
Hint ortaçağında ilgi ve gelir toplamayı başarması bir
ölçüde tartışmacıların tartışmalarda ya da açık oturumlar
da yeteneklerini ve becerilerini· sergilemelerine bağlıydı.
Hindistan'daki bu tartışmalar, Avrupa ortaçağındaki tur
nuvalar kadar büyük ilgi topluyordu . B u dönemde, geçer
li olan savı geçersiz olandan ayırt eden mantık bilgisi ve
dil cambazlığı geçer akçe olmuştu . Yunanlı Sofistlerin
tartışmaları ve söz oyunları nasıl S okratçıların geliştirdiği
mantık biliminin temelini atmışsa Hindistan'daki bu çağdaki
din tartışmaları da Budistlerin mantık bilimini ve bilgi
kuramını (epistomoloji) geliştirebilmeleri için uygun or
tamı hazırlamıştır. Budistlerde mantık biliminin kuruluşu
Nagarcuna'yla (aşağı yukarı İS 150) başlar ama mantığı
işe yarar, kullanışlı bir sistem olarak öğreten Budist,
Asanga'nın bir öğrencisi olan Dinnaga' dır (yaklaşık 450
yılları) . Dinnaga aynı zamanda sistematik epistomoloji
araştırmalarını da başlatmıştır. B u arada bilginin kaynağı
ve dayanağı , algılamanın ye algılamalardan çıkarsanan
bilginin doğru olup olmadığı ve görünen dünyanın gerçekliği
gibi konulara eğilmiştir. Bu üçüncü dönem sırasında (500-
1000) bu mantık araştırmaları çok yoğunlaştı. Dhar
makirti'yle birlikte (yaklaşık 600-650 yılları) Dharmot
tara (yaklaşık 850), modem Batı düşüncesini son zaman
larda uğraştıran Solipsizm sorunu, evrende başka zekaların
varlığı sorunu gibi konularla ilgilendiler. Mantık bilimine
duyulan bu yoğun ilgi Budizmin Hindistan'da son bul
·
1 14
ÜÇÜNCÜ DÖNEM
1 Bk. s. 77 (VaiblıQshikas)
KISA B UDİZM TARİHİ
2. NEPAL VE KEŞMİR
Nepal
Nepal Budizmi Kuzey Hint Budizminin bir uzantısı
olarak gelişmesini sürdürdü ve Patan, Pfüa üniversite
lerine benzeyen bir kültür merkezi oldu. Yedinci, sekizin
ci ve dokuzuncu yüzyıllarda Tibet'le Nepal arasında sıkı
bağlar kuruldu. Tibetliler Hint Budizmini öğrenmek ama
cıyla Nepal'a gelmeye başladılar. Ş antarakşita (Santarak
slıita) Tibet kralının davet etmek istediği Padmasambhava'yı
Nepal'de bulmuştu.
Keşmir
Bu dönemin başlarında Mihirkula'nın (yaklaşık 515)
yönetimindeki Hunlar ülkeyi yakıp yıkarak ele geçirdiler.
Bu arada dervişler de ezildi. Keşmir Budist örgütü (san
gha) çok sarsıldı. Hunlar ülkeden gittikten sonra Megha
vahana adında bir Budist kral cana kıyılmasını yasakladı.
Güç durumda kalan kasaplara ve balıkçılara kasaplık ve
bş.lıkçılık yapmamak koşuluyla tazminat öded i . Bu kral
yıkılan yapıların yerine yenilerini yaptırdı . Onun ardından
gelenler de Budist örgütü (sangha) korumayı ve kol
lamayı sürdürdüler.
Yüan-tsang iki yıl Keşmir'de kaldı . Burada beş bin
kadar derviş bulunduğunu yazdıktan sonra "şu sıralar, bu
krallıkta din işlerine pek ilgi gösterilmiyor" diye bir not
düşmüştür.
Budist örgüt yeniden artan zenginlikten pay almaya
yedinci ve sekizinci yüzyıllarda Karkota kralları zamanın
da başladı . Budizm yeniden canlanmıştı ama öyle bir
116
ÜÇÜNCÜ DÖNEM
3. SEYLAN
1 17
KISA BUDİZM TARİHİ
1 18
ÜÇÜNCÜ DÖNEM
4. ORTA ASYA
1 19
KiSi\ B U DİZM TARİllİ
5. GÜNEYDOGU ASYA
Budizm Güneydoğu Asya'ya Hinduların kurduğu koloniler
aracılığıyla ulaştı . Hindular buralarda yalnız ticaret merkez
leri kurmakla kalmadılar. Kültür, gelenek ve inançlarını
da bu bölgeye getirdiler. Üçüncü yüzyıldan sonra
"Hindistan'ın Arkası" diye de nitelenen bu bölge H int
kökenli olan hiç değilse Hint uygarlığından ve gelenek
lerinden etkilendiği görülen krallar tarafından yönetilmeye
başlamıştı .
Burma
Beşinci ve altıncı yüzyıllarda hem Mahayana hem de
Hinayana Budizmi Burma'ya uzandı . Önce Güney Hin
distan' daki Pallava yöresinden Magadhalı B udistler geldi.
Olasılıkla S arvastivacta koluna bağlı olan bu Budistlerin
burada bir süre etkin oldukları sanılıyor. Dokuzuncu
yüzyıldan sonraysa Bengal ve B ihar'dan Pala Budizıni
ithal edildi . Burma'ya gelen bu yeni akım büyük ilgiyle
karşılandı ve yerl i Budistler bu akımdan esinlenerek güçlü
bir derviş örgütü kurdular. B u yeni örgütün dervişleri
kendilerine Aris adını vermişlerdi . S anskritçe "Aryas"dan
türetilmiş olan bu sözcük "soylular" anlamına geliyordu.
Onların özgün öğretilerinin ne olduğunu bugün tam ola
rak bilemiyoruz ama Mahayana tanrılarına tapındıklarını;
1 20
ÜÇÜNCÜ DÖNEM
Hindiçini
Şimdi de H indiçin i 'ye geçelim. Kamboçya' da (Cambo
dia) İS 400 yıllarında hükümdar soyunun, soylular sını
fının ve din adamlarının Hindu olduklarını görüyoruz .
Önce Fu-nan 'da 540 yılından sonra Khmer krallığında
karşımıza Ş ivacılıkla Mahayana karışımı olan bir tür Budizm
çıkıyor. Angkor kenti Khmer krallığının 802 yılından
sonraki başkenti olmuştur. Khmerler görkemli tapınaklar
yaptırdılar. B u tapınakların bazıları Mahayana tanrılarına
adanmıştı . B u tanrılar arasından da özellikle Lokeşvara
(Lokesvara) ve Bhajsajyaguru öne çıkmaktadır.
Bin yılına kadar Mahayana Budizmiyle Ş ivacılık karışımı
olan Budizm, Ş ampa (Champa) krallığında da ağırlık
kazandı . Ne var ki Mahayana öğesi burada Ş ivacılığın
yanında hafif kalıyordu. Ayrıca Sammitiyalar (Sammiti
yas) ve S arvastivadacılar (Sarvasıivfıdins) de burada varlık
gösterebilmişlerdi . İmparator Şrivicaya'nın (Srfvijaya) et
kisiyle dokuzuncu yüzyıl sırasında Hindiçini'de de Mahayfuıa
güçlendi .
Endonezya
Endonezya da H intli göçmenler tarafından yönetiliyor
du. Güneydoğu Hindistan'dan gelen Budizmin beşinci
yüzyıldan sonra burada var olduğu kanıtlanabiliyor.
121
KISA BUDİZM TARİHİ
6. çiN
Beş yüz ile sekiz yüz yılları arasındaki üç yüzyıl Cin
Budizminin en verimli ve en yaratıcı dönemiydi . Budizm
Çin'de artık iyice yerleşmiş, özümsenmiş ve günlük yaşamın
bir parçası olmuştu. Bu dönemde sekiz yerli kolun ortaya
çıktığını görüyoruz. Bunlar sırasıyla
1 22
ÜÇÜNCÜ DÖNEM
Lii-tsıuıg
Birinci kol, Vinaya 'ya yani katı derviş yasasına ağırlık
veren bir koldu. Öğretisi bakımından bir önemi, özgün
bir yanı yoktu. Vinaya ilkelerine sıkı sıkıya uyulmasına
ve bunların Çin'e uyarlanmasına önem vermiş, özellikle
dervişlerin belirli aşamalara yükseltilmesine, yiyecek dilenme
töresine ilişkin ilkeleri yeniden belirlemiştir. Bu akım
başlangıçta tekkelerdeki sıkı düzenin sağlanması açısından
bir ölçüde başarılı olmuşsa da bir süre sonra güçlü
Budist akımların gerisinde kalarak önemini yitirmiştir.
Bundan sonra gelen üç kol Hint Budist felsefesinin
damgasını taşıyan ve Ç in düşüncesine yabancı olan kol
lardır. Bu yüzden de Çin'de birkaç yüzyıldan fazla tutu
namamışlardır.
San-lıın
San-lun kolu Madhayamikaların (Madhyiimikas) Çin'de
aldığı görünümdür. Adından anlaşıldığına göre San-lun
"üç inceleme"ye dayanıyordu: Biri Nagarjuna'nın ve öte
ki ikisi Aryadeva ait olan incelemelerdi bunlar. 400 yıl-
1 23
KISA BUDİZM TARİHİ
Weih-Shilı
Weih-Shih kolu, Yogaçara'nın Çin' deki biçimiyd i . Bu
kol " Yalın Kavram Gğretis inin Tamamlanmas ı" (Clı 'eng
Weilı-shilı Lım) adındaki b ir kitaba d ayanıyordu. Büyük
Budist gezgin ve hacı Ytian-tsang yanında Nalanda'dan
Vasubandhu'nun "Otuz Beyit" iyle ilgili on yorum getirmişti.
O, bu yorumları daha çok Dharmapala'nın (6. yüzyıl)
yorumlarına öncelik tanıyarak birleştirdi ve tek bir kitaba
dönüştürdü . Bu kolun amacı tüm düşünce nesnelerini
ortadan kaldırmak, bunların h�psinin bilinçle algılama
düzeyine bağlı olduğunu, akılla üretilen nesneler olduğu
nu kavramak ve herşeyi yalnız b i r kavrama, birliğe in
diren o Yüce Akla ulaşmaktı . Ne var ki bu kolun görüşleri
ve toplum içindeki davranışı Çinlilere ters gelmişti . Yüan
tsang' ın en önemli öğrencisi olan K 'uei-chi (632-682) ile
bu kola bir başka üstün yetenekli bir düşünür daha
katıld ı . Fakat kısa bir süre sonra bu kol " yedinci " ,
"sekizinci" ve " dokuzuncu " b ilinç düzeyleri konusunda
içinden çıkılmaz ve sonu gelmez din felsefesi tartışmalarıyla
felç oldu . Bunlar gerçekte birbirlerine karşı ve çoğu kez
değişik yorumlara açık olan Hint gelenekleriyd i .
Mi-tswıg
M i-tsung ya da " Gi zemler Yolu" , Tantra 'nm Çince
sidir. Bu kola Clıen-yen yani " Mantralar Yolu" da denir.
1 24
ÜÇÜNCÜ DÖNEM
Hua-yen
Bundan sonraki üç kol , Ç in ' de daha çok benimsenmiş,
özümsenmiş olan kollardır. Bunlar içinde ilk sırada gelen
Hua-yen-tsung'dur. S özcük anlamı " Çelenk Yolu"dur. Bu
kol Yogaçara'yla Tantra arasındaki bağı kurmaya çalışır.
Yogaçaracıların ( Yogacarins) varlığı açıklamaya yönelik
(ontolojik) açıklamalarına evrenle ilgili yeni bir yorum
katar. Dayanağını H int kökenli Avatamsaka Sutra'nın bir
yorumundan alır. Bu öğretiye göre ayrı ayrı nesnelerin
benzeşmesi dünyadaki belirli öğelerin bir bireşiminin,
karışımının ve birbirini etkilemesinin sonucudur. Evrenin
temel öğesiyse canlı cansız bütün varlıklarda bulunur.
Böylece her şey birbiriyle aynı özde, aynı temel öğede
birleşerek b irbiriyle uyum içinde var olmayı sürdürür.
Küçücük bir toz tanes i b ile bütün "Buda-Ülkeleri "ni içine
alır; her düşünce kıpırdanışı olmuş olanı ve olacak olanı
içinde barındırır. Algılamalardan oluşan evren sonsuz
gerçekliğin bir yansıması (refleks) olduğundan gerçeğin
gizleri her yerde ve her şeyde bulunur. Bu kol, Tantra' dan
farklı olarak büyü aracılığıyla evrendeki çeşitli güçleri
yönlendirmeye ve denetlemeye kalkışmamış sadece güçler
1 25
KISA BUDİZM TARİHİ
1 26
ÜÇÜNCÜ DÖNEM
T'ien-t'ai
T'ien-t' ai kolu adını T' ien-t'ai dağlarından alır; çünkü
bu kolun kurucusu olan Chih-k'ai, Chekiang'taki T'ien
l'ai dağlarında yaşanış ve öğretisini burada yaymıştır. Bu
kol Saddhannapundarfka'yı temel metin olarak kabul et
tiği için "Lotus Kolu" (Fa-hua) diye de adlandırılır.
Chih-k'ai da nasıl meditasyon yapılacağını açıklayan çok
değerli denemeler yazdı. T' ien-t'ai bütün değişik Mahayanacı
öğretileri kaynaştırmaya, birleştirmeye çalışmıştır. Bu ara
da gelenekçi devlet görevlileriyle işbirliği yaparak toplu
mun kurulu düzenini korumaya özen göstermiştir. T'ien
t'ai politik amaçları bakımından Tibet'in "Sarı Örgüt'üne
benzetilebilir. Ancak Çin' deki koşullar bu kolun devlet
yönetiminde etkin olmasına izin vermemiştir.
T'ien T'ai kolunun derin ve karmaşık felsefi öğretile
rinde yalnız Weih-shih ve Hua-yen kollarının değil "İnan
cın Uyanışı " adlı M ahayanacı bir eserin de etkisinin
güçlü izleri görülür. "İnancın Uyanışı" ünlü Hintli Budist
şair Aşvaghosa'nm eseri diye sunulmuştur ama sonradan
bunun Çin' de yazılmış olduğu ortaya çıkmıştır. T'ien
t'ai'da Mutlak Gerçeği " Gerçek Öylesilik" ya da "Tatha
gata'nm Beşiği" diye niteleme eğilimi vardı. "Mutlak
Gerçeklik" iyi ve kötü olan ve olabilecek olan her şeyi
kendi içinde barındırır ve böylece bu dünyada ve öbür
1 27
KISA BUDİZM TARİHİ
1 Bk s. 97 (Tao-sheng)
2 Bk. s. 101 (Amidizm)
1 28
ÜÇÜNCÜ DÖNEM
1 29
KISA BUDİZM TARİHİ
Ch 'aıı
Çin Budist kolları içinde en önemlisi kuşkusuz " Çan"
(Ch 'an) koludur. Budist düşüncenin dördüncü ve son
özgün yorumudur. İlk üç yorum Abhidharma, Mahayana
ve Tantra'dır. Tantra'yla Ch' an aşağı yukarı aynı çağların
akımlarıdır. Her ikisinin ortak yanları vardır.
Ch'an kolunun tarihi "altıncı pir" olan Hui-neng'le
(638-713) başlar. Hui-neng'ten önceki Ch'an'ın söylencelere
dayanan bir tür tarih öncesiyle de tanışıyoruz. Söylenceye
göre Ch'an Bodhidharma tarafından kurulmuş. Güney
Hindistan'dan beşinci yüqılın başında Çin'e geldiği söyle
nen Bodhidharma başkent Lo-yang'da " duvara bakarak"
dokuz yıl geçirmiş. Bodhidharma'nın önemi Ch'an ko
lunu Hint geleneklerine bağlamasındadır. Ch' an özgün
bir Çin kolu olmasına karşın Hint bağlantısı üzerinde çok
durulmuştur.
Şakyamuni Buda bize anlatıldığına göre gizli öğretiyi
1 30
ÜÇÜNCÜ DÖNEM
131
KISA BUDİZM TARİHİ
1 Bk. s. 81 (Dhammakathikas)
1 32
ÜÇÜNCÜ DÖNEM
1 33
KISA BUDİZM TARİHİ
1 34
ÜÇÜNCÜ DÖ�EM
1 35
KISA BUDİZM TARİHİ
1 36
ÜÇÜNCÜ DÖNEM
1 37
KISA BUDİZM TARİHİ
Biiyiik Talan
Dünya işlerine gelelim. T ' ang döneminde Budist örgüt
en parlak dönemini yaşamaya başladı . Belki de uzun
1 38
ÜÇÜNCÜ DÖNEM
7. KORE
1 39
KISA B UDİZM TARİHİ
8. JAPONYA
Budizm, Çin kültüıiiyle birlikte 550 yıllarında Kore 'den
Japonya'ya geldi. Shotoku Taishi (523-621 ) Budizmin yeni
bir din olarak ülkeye girmesine izin verdi. Budizm ken
disine şiddetle karşı koyan ve ülkedeki etkinliğini koru
mak isteyen Ş into'yla kısa sürede uzlaştı, kaynaştı. Önce
leri Tibet ' te olduğu gibi yerli tanrıların Budistlerin de
koruyucuları ve bekçileri olduğu açıklandı. Bundan sonra
bu iki dinin tanrıları yavaş yavaş birbirine benzetildi ve
bu tanrıların aynı tanrılar olduğu, yalnız adlarının değişik
olduğu söylendi . Dokuzuncu yüzyılda bu karışıma Ryô
bu-Şintô adı verildi . Ryôbu-Ş intô ilginç bir birleşmeydi.
Bu iki din öyle bir biçimde uzlaştırılmış ve birleştirilmişti
ki bin yıl sonra bile kolaylıkla birbirlei:inden ayrılabildiler.
İlk Dönem
İlk dönem taklit etme, kopyalama dönemiydi . Yedi
yüz yıllarından önce dört Budist akım ülkede ağırlık
kazandı. Ancak bu akımlar belirli b ir öğretiyi yaymaya
çalışan örgütlü topluluklar değildi . Bunlar yalnızca beli�li
kitaplara dayanan düşünce akımlarıydı. Bu dört akım 1)
Harivarman'nın Kumaraj!va tarafından çevrilen "Sat
yasiddhi"adlı kitabına dayanan Jojitsu (625) ; 2) Nagar
juna ve Aryadeva 'ya ait olan ve Çin' deki Sun-lun kolu
nun dayanağını oluşturan üç eseri temel alan Sanron
1 40
ÜÇÜNCÜ DÖNEM
Tendai ve Shingon
Heian döneminde (794- 1 186) gelen yeni akımlar daha
önceki akımlardan daha etkili ve önemli oldular. Bunlar
içinde de en önemlileri Tendai ve Shingon 'du. Bu iki
örgütün merkezi iki ayrı dağda bulunuyordu. Bunlardan
birincisi T' ien-t' ai öğretisini Çin'den getiren Dengyô Daishi
(767-822); ikincisiyse Chang-an'da Chen-yen' in gizlerini
öğrenmiş olan Kôbô Daishi (774-835) tarafından kurulmuştu.
Yeni başkent Kyôto ' nun yakınındaki kutsal Tendai dağları
sayısı üç binden az olmayan tapmak, türbe gibi yapılarla
çabucak doldu . Tendai sadece güzel sanatları etkilemekle
kalmadı daha sonraki bütün önemli düşünce akımlarına
da damgasını vurdu . Yeni akımların kurucuları bir za
manlar Tendai ' da bulunmuşlar, orada yetişmişlerdi .
Kôbô Daish i , Çin ' den dönd;;_ğünde imparatorluk sa
rayına girdiği gibi geniş halk kitlelerine de kendini tanıt
mayı bilmiş ve başka hiçbir Japon öğretmenin olamadığı
kadar ünlü olmuştu . H alkın gözünde o, pek çok söylen-
141
KISA BUDİZM TARİIIİ
Amidacılık
Hem Tendai hem de Shingon genel olarak iyi bir
eğitim almış olan ve felsefeye zaman ayırabilen varlıklı
kesimlere seslenmişlerdi. Günlük yaşam derdindeki geniş
halk kitlelerini yanlarına çekememişlerd i . Kafa yormadan
işin kolayına kaçmak isteyenler Amidacıların çağrısına
kulak verdiler. Amida adının tekrarlanması " Batı Cen
neti"nde yeniden doğmaya yetecekti . Nara ve Heian döne
minde ilahiler ve çalgılar eşliğinde Nembutsu'nun söylen
mesi için büyük tören odaları yaptırılmıştır. Onuncu yüzyılda
gezgin Amidacı dervişler her yeri dolaşarak Amida'nın
adını çağırmanın kurtuluşa götürdüğünü geniş halk kitle
lerinin kolay anlayabileceği etkili sözlerle duyuruyorlardı .
Taşkınlıklar
Budizm her gittiği ülkenin toplumunun renklerini
almıştır. D ine gösterilen ilgi büyük oranda toplumun
kurulu düzenini koruyacak, refahını arttıracak olan uygu-
142
ÜÇÜNCÜ DÖNEM
9. TİBET
Tibet ' te Budizmin başlangıcının 650 yılları olduğu
söylenir. Ancak Budizm Tibet' te bundan bir yüzyıl daha
sonra yerleşmiştir. İ lk başlarda Budizm yerli Bon dininin
şamanlarının şiddetli direnişiyle karşılaşmıştı . Bu direnişi
en çok da eski geleneklerine bağlı olan Tibet' in soyluları
destekliyordu . Ancak kralın kollaması ve koruması saye
sinde Budistlere yavaş yavaş ülkede tutunma ve yerleşme
olanağı sağlandı . Kral Ral-pa-can zamanındaysa (817-836)
Budistler aldıkları desteklerle çok güçlenmişlerdi .
787 y ı lında S am-yas ' ta (bSam-yas) ilk tekke açıldı ve
1 43
KISA BUDİZM TARİHİ
144
ÜÇÜNCÜ DÖNEM
1 45
KISA BUDİZM TARİHİ
1 47
KISA BUDİZM TARİHİ
148
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
149
KISA BUDİZM TARİHİ
1 50
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
151
KISA BUDİZM TARİHİ
2. NEPAL VE KEŞMİR
Nepal
Müslümanların baskısına dayanamayan pek çok derviş,
ermiş, bilgin ve bilge Kuzey Hindistan'dan kaçarak Nepal'e
sığındı. Kutsal kitaplarını, taşınabilir kutsal eşyalarını,
resimleri, heykelleri de yanlarında getirdiler. Nepal , Pala
Budizminin artıklarını toplayan bir yığınak oldu.
Ne var ki Hindistan'dan gelen değerli sığınmacı bilge
lerin, öğretmenlerin Nepal de toplanması da Budizmin
yeni bir solukla toparlanmasına yetmedi. İ S 1 000 yılın
dan sonra gün geçtikçe çözülme hızlandı . Tıkanmışlığı,
tükenmişliği aşabilecek atılımlar, çabalar görülmedi. Kral
ların desteğiyle Budist örgüt (sangha) bir süre daha can
lılığını koruyabildi. Bu ülke birkaç yüzyıl Budist kültürün
merkezi olarak kaldı. Budizm araştırmacıları, S anskrit el
yazmalarını birbirleriyle karşılaştırarak yozlaşmanın boyut
larını kolaylıkla saptayabilirler. 1 1 . yüzyılda yazılan me
tinler "iyi" hatta bazan "çok iyi "dir. 17. yüzyılda yazı
lanlar için "şöyle böyle" , "orta" denebilir. 19. yüzyılda
yazılanlar ise o kadar şişirme ve uydurmadır ki bunlara
değer verilemez. Bunun gibi sanatın da düzeyi düştükçe
düşmüştür. Hindistan'da Budizm çökünce Nepal'in Bu
distleri artık yalnız kalmışlardı, yalnız kendi güçlerine
dayanmak zorundaydılar. Sonunda bir küçük vadiye sıkışarak
bir iki yüzyıl içinde Hinduizme teslim oldular.
On dördüncü yüzyıla gelince Budistler sıkı tekke yasa
larına uymanın çok güç olduğu kanısına varmışlardı .
Kendilerine banras yani "Saygılılar" adını takarak ayrı
bir Hindu kastı oluşturdular. Evlenme yasağını da kaldırdılar.
152
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
153
KISA BUDİZM TARİHİ
Keşmir
Keşmir'deyse Hindular ülkeyi yüzyıllarca çok kötü
yönetmişlerdi. 855'1e 1338 yılları arasındaki dönem, ülke
için sürekli bir gerileme, çözülme ve iç karışıklıklar
dönemi olmuştu. Burada Budizm ile Ş :· ıaizm birbirine
karıştı. Budacılarla Ş ivacılar artık aynı tapınaklarda tapı
nıyorlardı. Bin yılından sonra pek çok Keşmirli din
bilgini ve sanatkar Tibet'e, Ladakh, Guge ve Spiti'ye
gitti. 1204-1213 yılları arasında, "Şakyaşribhadra" (Sflk
yasrfblıadra) "Keşmirli Büyük Din Bilgini" sanıyla Tibet'te
ünlenmişti.
1339 yılı, Keşmir'de Müslümanların ülke yönetimini
ele geçirdikleri yıldır. Önceleri Müslüman yönetim Bu
distlere göz yummuş, onlara dokunmamıştı . Ancak 1400
yıllarına doğru baskı ve kıyım başladı . Heykeller, resim
ler, sanal eserleri, mimari eserler, tapınaklar, tekkeler
teker teker, arka arkaya yıkıldı. Her türlü tapınış ve tören
yasaklandı . 1500 yıllarına doğru Budizm burada da sona
ermişti. Budistlerin burada da izleri silinmişti . H indular
da Müslümanlar da Budistleri unuttular, unutturdular.
Onları anımsatan ne varsa kırıldı, döküldü, yok edildi .
1 54
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
3. SEYLAN
1 160'ta Anuradhapura'da toplanan kurul Mahavihara'yla
karşıtları arasındaki görüş ayrılığına ağırlığını Mahavi
Mra (Büyük Tekke) tarafına koyarak son verdi . 1200
yılından biraz sonra sıkıntılı bir dönem başladı. Budizmin
değil ama onu ayakta tutan toplum düzeni çatırdıyordu.
Hindistan 'dan gelen istilacılar karşısında kral çaresiz kal
mıştı. Ü lke yöneticileri sulama tesislerini çalıştıramaz
hale gelmişlerdi. B iraz sonra da Müslüman korsanlar ve
ardından Çinli harem ağaları adanın bazı bölgelerini ele
geçirdiler. Budist örgütü (samgha) besleyen damarlar ke
silmişti. Örgüt sarsılıyordu.
On altıncı yüzyılda Portekizliler geldi. Portekizliler
Budistlere hiç hoşgörü göstermediler. Baskıcı ve kırıcı
oldular. " Buda'nın Kutsal Dişi"ni yok ettikleri söyleniyor.
Ayrıca Seylanlıları zorla Hıristiyanlaştırmaya, Katolik yap
maya da kalkıştılar. Onların ardından Hollandalılar ve
daha sonra da İngilizler geldi. Bu sömürgeleşme süreci
1948'e kadar sürdü. Avrupalıların Seylan'da yüzyıllarca
süren egemenliği Budizme çok zarar vermiştir. Derviş
örgütü (samgha) baskılar altında yok olmanın eşiğine
geldi . Öyle ki on yedinci, on sekizinci ve on dokuzuncu
yüzyıllarda örgütü canlandırmak için birkaç kez S iyam ve
Burma'dan dervişler getirtilmiştir.
Yeniden diriliş 1880'de "Teozofi Cemiyeti"nin (Theo
sophical Society) ilgisi ve katkısıyla başladı . Daha sonra
güçlenen bağımsızlık yanlısı milliyetçi akımlar Budizme
sahip çıktılar. B undan sonra Seylanlı Budistler çabalarını
arttırmışlardır. Kendi ortodoks görüşlerinin sınırları dışına
1 55
KISA BUDİZM TARİHİ
4. GÜNEYDOGU ASYA
Burma
B� dönemin başında Burma Budizmi rotasını değiştir
di ve esinini Seylan'dan almaya başladı. Kral Anawrahta,
Pali Tip itaka smı (Üç Sepeti) ve başka kutsal kalıntıları
'
1 56
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
1 57
KISA BUDİZM TA,RİHİ
Tayland
Dördüncü dönemde (son bin yıl) Theravada Budizmi
158
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
Kamboçya
On birinci yüzyılda Tuntracılık (Tantrayana) Kamboçya'da
egemendi. B in üç yüzlerden sonraysa Theravacta Tay (17ıaı)
etkisinin çoğalmasıyla birlikte Tantra' nın yerini almaya
başladı . On beşinci yüzyılda S eylan'ın "ortodoks " Budizmi
ülkede yerleşti . Burada da eğitim dervişlerin elindeydi .
Budizmin toplumu soylulaŞ tıran , yücelten etkisi burada
da görüldü. Uygar, uyumlu ve yardımsever bir toplum
ortaya çıktı .
Neaca-ta ya da ülkenin melekleri de yerlerinde kal
mayı sürdürdüler. Bu ülkede değişik kültürlerden gelen
etkilerin uzlaştığı, kaynaştığı görülüyor. Örneğin Çin'den
gelen Mi-lei-fo (Maitreya Buda) , Hint' ten gelen Nagalar,
Garudalar (mitolojik yılan ve kuş tanrılar) ve dört başlı
Ş ivalar tapınakları süslemektedir.
159
KISA BUDİZM TARİHİ
Laos
Budizmin Laos'taki tarihi söylencelerde kayboluyor.
Budizmin on dördüncü yüzyılda Khmer göçmenleri tara
fından ülkeye getirildiği sanılıyor. Ama sonunda Nagalara
(Nagas) ağırlık veren S iyam etkisi ağır basmıştır.
Aıuıam
Bin yılından beri bağımsız olan Annam, Çin kültürünün
bir parçası sayılır. Burada Mahayana uzun süre etkili
olmuştur.
Endonezya
Endonezya'da Tantrik Budizm, Müslümanlık tarafın
dan bastırılıncaya kadar yaşayabildi. Sumatra'da on dördüncü
yüzyılın sonuna, Cava'da on beşinci yüzyıl sonrasına
kadar dayanabildi. Çöküş H indu kültürünün yerli kültür
üzerindeki etkisinin azalmasıyla ve yerli kültür öğelerinin
su yüzüne çılanasıyla zaten başlamıştı. Burada bu dönemdeki
Tantrizm, beş makara (makaras) "beş duyudan arınmışlık"
üstünde duran ve Vayroçana'yı (Vairocana) gerçek Buda
olarak gören ve tapınmada aşırı olan bir akımdı . Kala
çakra 'yla (Katacakra) Ş iva Bhairava tapıncı bağdaştırılarak
bir Ş iva-Buda tapıncı oluşturulmuş ve Endonezya'nın kendi
yerel geleneklerine de yer verilmişti. Böylece ölülerin
ruhlarının kurtarılması uğraşı önem kazanmıştı .
Buda heykellerinin çok sev imli örnekleri Cava' da Sin
ghasa�i kral soyu (1222-1292) zamanında yapılmıştır. Bunlar
kendi krallarını Amoghapiisa, Akşobhya ve kraliçelerini
Prajiiiipiiramita vb. olarak gösteriyorlar.
1 60
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
5. ÇİN
Bu son dönemde (son bin yıl) S ung soyu (960- 1279)
imparatorları Budizme hoşgörüyle bakmışlarsa da Budizmin
gücünün Ç in ' de de gün geçtikçe azaldığını görüyoruz .
Bin y ıllarından sonra iki akım tüm öteki akımları gölgede
bıraktı : koyu inanca dayanan Amidacılık (Amidizm) ve
meditasyon demek olan Ch'an .
Ch 'an içinde d e , "Beş Ev" diye adlandırılan beş ayrı
kol, "beş öğretiyi iletme geleneğ i" öne çıktı . Bütün
Ch'an Budacıları kendi özlerinin "Buda Özü" ya da
"Buda D oğas ı " olduğu kanısındaydılar. Ancak herkes in
kendi " doğası " çok farklı, birbirinden değişik olduğuna
göre kaçınılmaz olarak bir sürü yöntem ve yol ortaya
çıkacak ve herkes doğal olarak kendine uygun yöntem ve
yollara başvuracaktı . B u bakımdan " Beş Ev" öğretile
rindeki farklılıklarla değil, daha çok yöntemlerindeki ve
uygulamalarındaki biçimsel farklılıklarla birbirlerinden ayrı
lıyorlardı . Beş " evden" üçü, Wei-yang-tsung, Yün-men
tsung ve Fa-yen-tsımg çok yaşamadı, bunlar daha Sung
soyu döneminin ortalarında sona erdiler.
Wei-yang kolunun değişik bir öğretim yöntemi vardı:
dervişler h avaya ve yere halkalar çiziyorlardı.
Yün-men koluysa Li-ch i ' ye benziyordu ama bu kolun
değişik yöntemlerinden biri sorulan bir soruya bir heceden
oluşan bir sözcükle hemen yanıt vermekti .
Fa-yen kolu Sfıtra okumaya öteki kollardan daha çok
önem veriyordu, Hua-yen kolunun görüşlerinin bu kol
üzerindeki etkisi göze çarpmaktadır.
161
KISA BUDİZM TARİHİ
Ts 'ao-twıg-tsımg
Ts'ao-tung'un özelliği sessizliğiydi. Hung-chilı Cheng
chüeh (ölümü 1 157), bu kola Mo-chao eh 'an yani " S essiz
aydınlanma Ch'an'ı" adını takmıştı. Adından da anlaşıldığı
gibi bu kol "sessiz ve sakin oturarak" , sessiz sessiz
meditasyon yaparak sessizce aydınlanmaya, "mutlak hiçliğe"
derin bir iç görüyle ermeye önem veriyordu. Bu kolun
kurucusu Tung-shan' ın yönteminin en belirgin özelliği
yumuşaklık ve incelikti. Tung-shan okuluna değişik, "Beş
Aşama" adı verilen bir yöntem de kazandırd ı . B ütünüyle
Çinlilere özgü bir yaklaşımla büyük ölçüde Değişimler
Kitabından (/ Ching) alınan esinle oluşturulan "ak ve kara
halkaler" aydınlanmaya götüren beş aşamayı belirliyordu.
Şu dört öğreti Ts'ao-tung'un yönünü belirlemektedir:
1) Tüm canlıların doğuştan bir Buda doğası vardır ve
bunun sonucu olarak gerçekte herkes daha baştan
aydınlanmıştır.
2) Buda-doğasının verdiği erinç sessiz sessiz meditas
yon yaparak tadılabilir.
3) Uygulama ve bilgi her zaman birbirini bütünleme
lidir.
4) Kurallara, törelere sıkı sıkıya uymak günlük yaşa
mımızın doğal bir parçası olmalıdır.
1 62
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
Lin-cbi-tsımg
Lin-chi kolunun kurucusu inceliğe sanki bir tepki
oluştururcasına kabalığı öne çıkardı. Sarsmak , sarsala
mak, birdenbire şaşırtmak, bağırmak ve "sopa" bu kolun
uygulamalarında sık sık başvurulan yöntemler oldu. Mantıklı
düşünmeye, akılcılığa en çok karşı çıkan, Ch'an yaşantısının
dolaysızlığını ve çarpı c ı oluşunu en çok vurgulayan kol
buydu.
Sung döneminde Ch'an kolu kültürün gelişmesinde
önemli bir etken oldu . Bu dönemin ressamları arasında
pek çok C h ' an dervişi vard ı . Ch'an ' ın sanat üzerindeki
etkisi görmezlikten gelinemeyecek boyutlardaydı . Hindu
bilge Ş ankara (Sankara) Vedanta felsefesini yenilemesini
nasıl Mahayana Budizmine borçluysa Chu-hsi'nin Yeni
Konfüçyüsçü akımı ve bunun gibi daha başka akımlar
Ch'an Budizmine çok şey borçluydular. Ch'an da çok
önemli bir uygulama olan ıso-ch 'an yani "sessiz meditas
yon" , Konfüçyüsçülüğe girmiş, ching-tso, "sessiz oturuş "
adıyla Konfüçyüsçülükte uygulanmaya başlamıştı.
Ortadaki bu başarı sakıncalarını da beraberinde getirdi
ve Ch 'an'da yozlaşma belirtileri görüldü. T'ang dönemi
ustaları başkentten hep uzak durmuşlardı fakat şimdi
Ch'an tekkeleri sarayla çok iyi
ilişkiler içindeydi ve
günlük politikaya burunlarını sokuyorlardı . Ülkenin dört
bir yanında görkemli Ch'an tekkeleri açılmış ve buraları
kültürün merkezleri olmuştu. Tekkelerde bilgiye yönelen
lerin oranı yükselince Sıltraları inceleme, felsefe yapma
eğilimi yeniden güçlendi ve böylece Ch'an içinde, Sı1t
raların gerekli olup olmadığı konusunda büyük bir tartışma
başladı . S ıltraların öncelikli ve tartışılmaz oluşunu kesin
likle reddeden Lin-chi, S lıtralar yönünde ivme kazanan
1 63
KISA BUDİZM TARİHİ
1 64
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
1 65
KISA BUDİZM TARİHİ
6. KORE
Kore'de Budizm gücünün doruğuna ve en parlak döne
mine, Koryo hanedanı zamanında özellikle 1 140'1a 1390
yılları arasında erişti. Hanedanın kurucusu başarısını Bu
da'nın himmetine ve lütfuna borçlu olduğunu düşünen
dindar bir Budistti. Halefleri de hiç bir zaman Budizmi
desteklemekten geri durmadılar. Her kral kendine "ko
ruyucu" ya da danışman olarak bir Budist derviş (bonze)
seçerdi. Kutsal metinler kral uzun bir yolculuğa çıktığı
zaman kraldan önce yollanırdı. Kutsal metinlerin çok
güzel nüshaları devlet eliyle basılarak çoğaltılmıştı . Bun
lardan biri 81258 yapraktan oluşuyordu. Uzunca bir süre
ülke yönetimi Budacı dervişlerin (bonze) elinde kaldı .
On ikinci yüzyıla kadar B udizmi destekleyen hep soy
lular olmuştu ama bu tarihten sonra Budizmi artık halkın
da benimsediği görülüyor. Ne var ki halka açılınca daha
önce de görüldüğü gibi Budizmin seviyesi düştü. İlkel
büyü öğeleri yine Budizme girdi. Pek çok derviş yaşamı
uzatmak, keramet göstermek, cinleri kovmak, uğurlu ve
uğursuz yer ve zamanları belirlemek vb. gibi işlerde
uzmanlaştı. 1036 yılında bir yasa ölüm cezasını kaldırdı
ve yine bir yasayla bir babanın dört oğlundan birinin
derviş olması gerektiği bildirildi . Koryo hanedanı za
manında görkemli dini törenlere ve yapılara çok para
harcandı, sayısız sanat eseri hep bu dönemde yaratıldı.
Ytian hanedanı zamanında özellikle 1258 yılından son
ra Lamaizmin etkisi ağırlık kazandı. On dördüncü yüzyıl
da Budistler Kore'ye tamamen hakim olmuşlardı . 1310
yılında çıkan bir yasaya göre bir derviş kimseyi selamla-
1 66
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
7. JAPONYA
İ S bin y ılından sonraki bu son dönemde Japonya'da,
Budizm ikinci kez yükseldi ve doruğa ulaştı . 1 160 ile
1260 yılları arasında Budizmi artık iyice özümsemiş olan
yeni akımlar güçlend i , yaratıcılığın doruklarına lırmanan
özgün bir Japon Budizmi ortaya çıktı. Kamakura döne-
1 67
KlSA BUDİZM TARİHİ
Yilzti Nembutsıı
Yı1zı1 Nembutsu adıyla bilinen ilk Amida kolu 1 124' te
Ryônin tarafından kurulmuştu. Ryônin, sürekli "Nembuı
su" demenin kurtuluşa götüren yol olduğunu bildiriyor
du. Yani ona göre "Namu Amida Butsu" sözünün kısaltıl
ması olan "Nembutsu"nun günde altmış bin kez tekrar
lanması kurtuluşa ermek için yeterliydi. Ryônin ayrıca
Nembutsu'nw1 kendimiz için değil de başkalarının iyiliği
ni düşünerek söylenmesinin daha etkili olduğu ve daha
fazla sevap kazandırdığı görüşündeydi . Bir dönem oldukça
güçlü olan bu kol hala varlığını sürdürüyor ama hiçbir
zaman büyük kalabalıkları yanına çekememiştir. Çok daha
başarılı olan Amidacı kol ise Jôdô ya da "Arık Ülke"
kolu oldu.
Jôdô
Jôdô çok bilgili ve duygulu bir din adamı olan Hônen
(1 133-1212) tarafından kurulmuştu. Hônen 1 175 yılında 43
yaşındayken Shen-tao'nun yazılarını okuyunca şu kanıya
varmıştı: Eski geleneksel Budist erdemler ve nefsine hakim
olma erdemi "şimdiki yozlaşma çağı"nda artık kimsenin
erişemediği erdemler olmuştur. Böyle " kötü" bir çağda
kendi çabalarımızla ne yaparsak yapalım boşunadır, çaba
larımız (jiriki) bir işe yaramayacaktır. Bu durumda iç
barışa, iç huzuruna yalnız bizim dışımızdaki bir yüceliğin
bizim için uğraşması (tariki), kendisini bizim için feda
etmesi sayesinde erişebiliriz. Bizim de böyle bir yüceliğe
güvenmemiz, inanmamız gerekmektedir. İ şte bu yücelik
Buda Amitabha'dan başkası olamaz. Hônen bu nedenle
1 68
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
Slıin
Amidacılığa başka kolaylaştırıcı bir yorumu da Hônen'ın
1 69
KISA BUDİZM TARİHİ
Li
Shin kolu Jôdô'nun bir alt kolu sayılırsa Ippen tarafından
1276'da kurulan üçüncü Amida kolu Li 'dir. Ancak Li
kolu o kadar başarılı olamadı. Bu kola Li yani "zaman"
adı verilmişti. Böylece Li'nin, gittikçe kötüleşen zaman
ve koşullar için en uygun yol olduğu belirtilmek isteni
yordu. Ippen, Ryôbu-Şintô geleneğinin bazı tanrılarını
170
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
Nichiren
İnançlara ağırlık veren dördüncü kol , 1253 yılında bir
balıkçının oğlu olan Nichiren tarafından kuruldu. "Niçiren"
(Nichiren) kolu bütün öteki Budist kollardan milliyetçi,
savaşkan ve hoşgörüsüz tutumuyla ayrılır. Bu bakımdan
bu kola Budizm tarihi içinde yer verilip verilemeyeceği
konusu tartışılabilir. Japonya'da bir süreden beri Moğol
saldırısı bekleniyordu. Bu nedenle bu dönemde, milliyetçi
duygular kabarmıştı. Nichiren'in aşırı vatansever ve mil
l iyetçi olması bu bakımdan doğal karşılanabilir. Moğol
tehlikesi , Kubilay Han' ın donanmasının 1274 ve 1281
yıllarında başarısızlığa uğramasıyla ortadan kalktı. Nichiren,
Nembuısu sözünü Namu Myôhô Renge-kyô, "Yüce Yasanın
Lotus S Cılrası Adına" sözüyle değiştirdi ve yalnızca bu
sözün ona göre 1 050 yıllarında başlamış olan Budizmin
bu son döneminde yani "yüce yasanın çiğnenmesi" döne
minde "geçerli " ve en uygun söz olduğunu bildirdi.
Nichiren sanki bir Yahudi peygamberi gibi kesin konuşmaya
başlamış ve kendi kolu dışında kalan bütün kolların kapa
tılmasını, yasaklanmasını istemiştir. "Nembutsıı cehennem,
Zen şeytan, Shinran bir milli felaket, Risshu ise vatan hain"
liğidir. " Böylece Budizm kendi içinden kendi düşmanını
çıkarmış oluyordu .
KISA BlJDİZM TARİHİ
1 72
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
173
KISA BUDİZM TARİHİ
1 74
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
8. TİBET
Bin yılı dolaylarında ülkenin en doğu ve en batı
yörelerinde kovuşturmaların ve baskıların pek ulaşamadığı
yerlerde yaşayan b irkaç yetenekli Budist, Budizmi yeniden
canlandırd ı . Aradan çok geçmeden Hindistan ve Keşmir' le
ilişkiler yeniden kuruldu. Tibetlilerin kendileri de Hindistan'a
gidip gelmeye başladılar, H intli öğretmenler, bilginler
yeniden Tibet' e davet edildi. Budizmi yeniden canlandı
ran kişilerden biri Rin-chen bzang-po (Riçen Zengpo, 958-
1055) idi . B u kişi yalnız iyi bir çevirmen değil Tibet'in
batısında yaptığı tekke ve tapınaklarla da ününe ün katan
usta bir m imard ı .
Atişa'nın (Aıisa) 1 042'de gelmesi d e yeniden dirilişi
hızlandırmıştır. B atı Tibet kralının daveti üzerine Vik
ramaşila'dan ( Vikramasilô.) kalkıp gelen Atişa kısa sürede
Pala-Mahayana kültürünü Tibet'in merkezine de sokmuştur.
1076 yılında Batı Tibet'te bulunan Tlıoling'de (mT!ıo
Ling) Tibet' in her ilinden gelen Lamaların oluşturduğu
büyük bir kurul toplandı ve bu olay Budizmin Tibet'le
yeniden d ir ilişinin tarihi oldu. Atişa'nın çabaları Budizmin
ülkenin her köşesinde yeniden canlandırılması çalışmalarıyla
sınırlı kalmamıştır. Atişa ayrıca çağımıza dek Tibet' te
kullanılmış olan bir takvim de önermiştir. Bu takvimde
her yıl altmış yıllık bir döngünün içindeki yerine göre
belirlenmişti . Altmış yıl, beş öğenin, burçların on iki
hayvanıyla çarpılmasıyla oluşuyordu. Beş öğe, toprak,
1 75
KISA B UDİZl'vl lARİHİ
bKa-gdams-pa (Kadampa)
Bu kolların ilki , Atişa'nın öğrenci s i Brom sıon tarafın-
1 76
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
bKa-rgyud-pa (Kagyupa)
Halkın günlük yaşamıyla daha sıkı bağlar kurmayı
başaran Bka-rgyud-p a kolu oldu. Mar-pa ( 1 012- 1097)
tarafından kurulan b u kol zamanla bütün kollar arasında
Tibetlilerin özelliklerini en çok yansıtan kol oldu. Bir ara
dünya işlerine karışarak dünya gücünü de elde ettiler.
Ancak güçleri hiç bir zaman S akyapa ve Gelugpa'nın
gücüne erişeme d i . Kuramsal bilg iye değil b i lginin
gerçekleşmesine, uygulanabilir olmasına ağırlık veriyor
lardı . Bu kol Tibet' in hala yaşayan ve çağdaş koşullara
ayak uydurmaya gerek görmeyen güçlü kollarından biri
dir. Evlenmeyi ermişlik için bir engel olarak görmemişlerdir.
Ö ğretmenle r in i n yaşam öyküleri onların erişilmez;
olağanüstü niteliklerle donanmış kutsal kişiler değil ek
siklikleriyle zayıflıklarıyla insanca davranışlarıyla birer
insan olduklarını gösteriyor.
Bu dervişlerin arasından Tibet' in en ünlü şairi ve çok
sevilen ermişi olan Mila-ras-pa ( 1 040- 1 123) çıktı . Mila
raspa, Marpa'nın öğrencisiydi. Tibet'te Milaraspa'nın ünlü
"Yüz Bin Ş arkı " sından birini dinlememiş olan, başına
gelenleri az çok bilmeyen Tibetli yok gibidir. Söylenceye
göre M ilaraspa kara büyü yapmayı öğrenmiş. Ailesinin
1 77
KISA BUDİZM TARİHİ
Shi-byed-pa
Pra}iiı!ipı!iramiıa'nın değişik bir yorumu küçük bir seçkin
ler topluluğu arasında yayıldı. 1 090 yıllarında kurulan bu
178
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
Sa-skya-pa (Sakyapa)
1073 y ılında kurulan ve adını Saskya tekkesinden alan
Sa-skya-pa kolu ise dünya ve toplum işlerine duyarsız
değildi. Toplumla kurulan sıkı bağları ve örgütlenmesiyle
bu kol Bka-gdam-pa ve Shi-byed-pa'nın dünyaya sırt
çevirmişliğini dengeleyen bir karşıtlık oluşturdu. Tibet' te
1 79
KISA BUDİZM TARİHİ
rNyilıg-ma-pa (Nyilıgmapa)
Padmasambhava'nın izdeşleri olan ve çok güçlenen
Nying-ma-pa dervişlerinin uzun yıllar süren baskılardan
nasıl kurtuldukları, varlıklarını sürdürmeyi nasıl başardıkları
bilinmiyor. Bon rahibi kılığına girerek kendilerini gizlemiş
olabilirler. Öğretilerine nelerin daha sonra eklendiği ve
nelerin Padmasambhava'dan kaldığı da pek anlaşılamıyor.
Bu kolun örgütlenişi 1250 yıllarına kadar geri gidilerek
izlenebilmektedir. Kurucu olarak Gu-ru Clıos Dbyang adı
anılıyor. Nyingmapalar kendi geleneklerinin gelişmesinde
iki önemli aşama olduğunu söylüyorlardı . B u aşamaların
birincisinde Hintli bilgelerin sözlerinden ve özdeyişlerinden
(bka '-ma) başka dayanak yoktu. İkinci aşamadaysa Pad�
masambhava ya da Adibuddha tarafından " Gizli Hazine
ler" (gıer-ma) ortaya çıkarılmıştı . 1 150 ile 1550 yılları
1 80
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
181
KISA BUDİZM TARİHİ
1 82
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
1 83
KISA BUDİZM TARİHİ
dGe-lugs-pa (Gelııgpa)
Nyingmapaları yenilgiye uğratanlar Gelugpalar yani
"Erdemliler" oldu. Bu kol Budist dünyasının son büyük
düşünürü olan Tsong-kha-pa ( 1327- 1419) tarafından ku
rulmuştur. Tsong-kha-pa, Atişa'nın izinden giden bir din
yenileyicisiydi. Ahlaklı, erdemli olmaya ve tekke yasasına
uymaya büyük önem verdi . Dervişlerin sıkı sıkıya bağlı
kalması gereken günlük yaşam düzenini yeniden belirledi.
Budizmin öğretisine ağırlık vererek büyünün ağırlığını
azalttı. Tibet' i 1950 yılına kadar yönetecek olan " S arı
Örgüt"ü kurdu. Tsong-kha-pa büyük bir din bilginiydi.
Aşırı uçlar arasında tek yanlı olmaktan kaçınmış, hep
orta yolu bulmaya çalışmıştır. Her türlü yararlı bilgiye
açık olmuş, ansiklopedik bilgi de derlemiştir. Yetenekli
öğrencileri, kurduğu zengin ve güçlü tekkeler ve on altı
ciltlik "Derlenmiş Yazıları" sayesinde Tsong-kha-pa'nın
etkisi yüzyıllarca azalmadan sürmüştür. Bunlar arasında
kurtuluşa götüren yolu açıklayan iki derlemeye değinebi
liriz. Bunlardan birincisi Altı Mahayfuı.acı olgunlaşma
aşamasıyla ikincisi ise Tantracı uygulamalarla ilgilidir.
"Aydınlanmaya Götüren Basamaklar" adındaki birinci der
leme Atişa'nın kılavuzu 1 temel alınarak düzenlenmiş, fakat
1 84
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
1 85
KISA BUDİZM TARİHİ
1 86
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
1 87
KISA BUDİZM TARİHİ
1 88
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
9. MOGOLİSTAN
Tibetli Hükümdarların çabasıyla Moğollar Budizmi iki
kez kabul e tm işlerdir. Ö nce 1261 'de S askya hükümdarı
Phags-pa daha sonra 1577 yılında Dalai Lama Moğolistan'da
Budizmi yerleştirmek için çaba harcadı . 1368 ' le 1577
yılları arasında kalan ara dönemdeyse Moğollar eski din
leri olan Ş amanlığa dönmüşlerdir.
Tibetli ermişlerin gösterdiği kerametler Moğolları
büyülemişti. Marko Polo bize, gözbağcılık da olsa inanıl
ması güç olan olağanüstü şeyler anlatıyor. Büyük Han'ın
sarayındaki gösterilerden sonra Dalai Lama Doğu Moğol
ların hükümdarı olan Altan Chagan'a giderken her yerde
büyü gücünü sergilemiş. Irmakları yukarı doğru akıtmış,
çölün ortasından su fışkırtmış, atının nallarının bıraktığı
1 89
KlSA B UDİZM TARİHİ
1 90
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
191
KISA BUDİZM TARİHİ
1 92
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
193
KlSA BUDİZM TARİHİ
1 94
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
1 95
KISA BUDİZM TARİHİ
196
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
Batıdaki Budivn
Budizmin Doğudaki kaleleri birer birer düşerken bu
din sanki öç alırmışçasına yavaş yavaş ama gittikçe güçle
nerek Batının kapitalist ülkelerine sızmaya ve yayılmaya
başladı.
Budizmin Batıdaki etkisini üç açıdan 1) Batı felsefesine
etkisi bakımından, 2) bilimsel araştırmaların konusu olma
bakımından ve 3 ) B atı toplumlarında yandaş bulan Budist
akımlar bakımından inceleyebiliriz .
1 . Budizmin felsefe üzerindeki etkisi 1819 yılında
Arthur Schop enhauer'le başladı ve ondan sonra değişik
biçimlere girerek ağır ağır ilerleyerek günümüze kadar
geldi . Yararlanabileceği çok az kaynak olduğu halde
Schopenhauer Budist düşünce sistemini Kant öncesi gö
rüşlerden yola çıkarak o kadar iyi çözümlemiş, öyle iyi
aktarabilmiştir ki insan ister istemez ' acaba o bütün
bunları daha önceki bir yaşamında mı öğrendi ' diye
düşünmekten kendini alamıyor. Schopenhauer başta Berg
son olmak üzere birçok filozofu, Richard Wagner gibi bir
bestekarı ve Batı Avrupa 'nın önde gelen pek çok yaratıcı
zekasını derinden etkilemiştir.
B aşka bir açıdan yaklaşarak değişik kişiliğiyle Helena
Petrovna Blavatsky ve onun başlattığı Teozofı Cemiyeti
(Theosophical Socieıy) adı altında örgütlenen cemiyet,
Batılıları Mahayana Budizminin bazı öğretileriyle tanıştırdı
ve gerek araştırmalarıyla gerekse başka etkinlikleriyle
Batıda Budizme ilginin artmasına ön ayak oldu.
Daha yeni zamanlarda Rickert, Jaspers, Wittgenstein
ve Heidegger gibi bazı önemli filozoflar Budizm'den
etkilenmiş olduklarını saklamadılar. Çeşitli Budist düşünce
sistemleri ve çağdaş Batılı düşünürler arasındaki ilişkileri,
1 97
KISA BUDİZM TARİHİ
1 98
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
1 99
KISA BUDİZM TARİHİ
kök salabildi.
İ lk kurulan dernekler kutsal Budist metinleri yetersiz
İngilizce çevirilere dayanarak kaynak metinlere bakma
gereği bile duymadan yorumluyor, sonra buna bir parça
meditasyon ve bir parça da Doğulu, gizemli bir hava
katıyor, mantıklı düşünmenin gereksiz olduğunu da vur
guladıktan sonra Hıristiyanlıktaki sevgiyi de aşan sevgi
dolu mutlu bir yaşam vaat ediyor ve çok iyi iş yapıyor
lardı. Yirminci yüzyılın ilk yarısında da bu tür dernekler
ve topluluklar çabucak çoğalmış, sayı ve paraya dayana
rak ağırlık kazanmışlardır. Bu dernekler önceleri esinleri
ni yarım yamalak anlayabildikleri Pfüi derlemesinin me
tinlerinden alıyorlardı. İyi birer Protestan oldukları için
de Buddha-dhamma'yı Hıristiyanlığın özü, en saf biçimi
olarak görmek istiyorlardı. Bin dokuz yüz otuzlu yıllarda
Daiseız Teitaro Suzuki 'nin yazıları karanlıkları kovan bir
ışık gibi geldi. Bundan sonra Zen'in ne olduğu konusun
da bir yayın seli ortalığı kapladı. Bu arada Edward Conze
gibi bazı yazarlar da Prajfiaparamita ve başka eski Mahayana
öğretileri üzerine sağlam bilgiler sundular. 1950' !erden
sonraysa bu karışıma bir parça da Tantra katma deneme
leri başladı.
Amerika'da Budist derneklerin yanı sıra Alan Waıts ve
Gary Srıyder gibi bazı yetenekli yazarlar da yetişti . Bu
yazarlar daha önce iyi anlaşılamamış olan çeşitli Budist
düşünceleri geniş kitlelerin daha iyi anlayabileceği bir
hale getirip birbirine karışmış değişik tohumlar gibi orta
lığa saçtılar. Altmışlı yıllarda "tüketim toplumu"nu yer
den yere vuran ve Vietnam savaşına karşı olan tepkili
gençlik onlara sarıldı . Ne var ki kollara, dallara dağılan
Batılı Budistler kendi aralarında kapalı topluluklar olarak
kalıyor, dünyaya açılamıyorlar. Bu yeni akımların gücünü
200
DÖRDÜNCÜ DÖNEM
20 1
KAYNAKÇA
TEMEL ÖGRETİLER
Bh. Nyanatiloka, The Word of ılıe Buddlw, 9th ed . , 1 948 .
- E. Conze, Buddhist Meditation, 195 6 . - Bııddlıist Thought
in Iııdia, 1962. -K. N . Jayatilleke, Early Buddhist 17ıeory of
202
KAYNAKÇA
203
KISA BUDİZM TARİHİ
KEŞMİR
J. N. and P. N. Ganhar, Buddhism in Kashmir and Ladakh,
1956.
SEYLAN
204
KAYNAKÇA
ORfA ASYA
A . S tein, Scrindia, 5 vols, 1921 . - A. Giles, Six Centu
ries at Tun Huang, 1944. - K . Saha, Buddhism and Buddhisı
Literature in Central Asia, 1970. - P. Demiville, Recellts
Travaıa sur Touen-Houang, 1970.
ÇİN
K . S . Ch'en,Buddhism in China (B ibi . ) , 1964. - E.
Zuercher, The Buddhist Conquest of China, 2 vols, 2nd ed.
1972. - Fung Yu-lan, A History of Chinese Philosophy, Il,
1953 , 237-433 . W. Liebenthal, Chao Lwı, The Treatises of
-
TİBET
H . Hoffman, The Religions of Tibet, 1961 . - C. Ben, The
Religion of Tibet, 193 1 . - P. Demiville, Le Concile de Lhasa,
1952. - H. W. Evans-Wentz, Tibet 's Great Yogi Milaretpa,
205
KISA BUDİZM TARİHİ
Himalayas, 1957 .
MOGOLİSTAN
S. Camman,The Land of the Camel, 1951 . - E. D.
The Mongols, 1969.
Philips, -C . R. Bawden, T7ıe Jebtsun
damya Khutuktus of Urga, 1961 .
AVRUPA VE AMERİKA
H, de Lubac, La. Rencontre du Bouddhisme et de l 'Occident,
1952. - J. W. de Jong, A Brief History of Buddhist Studies in
Europe and America, 1976 . - W. Peiris, The Westem Contri
bution to Buddhism, 1973 . - E. McCloy, La.yman Buddlıism in
America, 1976. - C . Humphreys, Sixty �ars of Buddhism in
England, 1968. - I . P. Oliver, Buddlıisnı in Britain, 1979.
KARŞILAŞTIRMALI İNCELEMELER
K. N. Upadhyaya, Early Buddhism and the Bhagavad Gita,
1971 . - J. E. Carpenter, Buddhism and Christianity, 1 923 . -
J. W. Boyd, Satan and Mara, Christian and Buddlıist Symbols of
Evi!, 1975. - C. Gudmunsen, Wıttgenstein and Buddlıism,
1977.
206
DİZİN
Abhayagiri 83-4, 1 18 Anadolu 4
Abhidharma (Abhidhamma) 39, Anathapindada 73
40, 48, 76-9, 1 17 , 130 Anawrahta 156
Abhidharmakofa 77, 141 Andhra 82
abhimukhi 66 Angkor 121
Abhirati 102 Armam 160
Abhisamayalankara 1 13 , 145 Ardhamagadhi 14
Adi-Buddha 176, 181 Arhatlar (Arhats) 8, 59, 87,
ahimsa 3, 53 127
Aisvarikas 153 Arık Ülke 102, 128-9, 168-9
Ajanta 30, 53 Aris 120, 156
Akşobhya (Akshobhya) 67, 101- Arsako 102
2, 1 1 1 , 160 Arsako-Sassani bk. sanat
Altan Chagan 189 Aryadeva 123 , 140, 179
Aluvihara 57 Arya(s) 36, 120
Amida bk. Amitabha Asanga 71 , 8 1 , 107, 1 14
Amidacıhk (Amidizm) 128-30, Aşikaga (Şogun) 173
142, 161 , 165 , 167-8, 170; Aşoka (Afoka) 13, 15-6, 32,
ayrıca bk. Ching-t'u, Jôdô, 46, 52-3 , 55-7, 74, 80- 1 ,
S h ingshu ( S h in ) , Yuzu 1 12, 192
Nembutsu , Nichiren Aşvaghosa (Asvaghosa) 79, 8 1 ,
Amitabha 67, 101-2, 1 1 1 , 129, 87 , 127
142, 168-71 Atişa (Atisa) 175-7, 184
Amitayus 67 avadanas 53 , 1 17
Amoghapasa 160 Avalokitesvara 67 , 129, 187
Amoghasiddhi 1 1 1 Avatamsaka Sutra 125
Amoghavajra 123 Aydınlanma 8, 27-8, 3 1 , 64-5,
207
KISA BUDİZM TARİHİ
208
DİZİN
209
KISA BUDİZM TARİHİ
210
DİZİN
211
KISA BUDİZM TARİHİ
212
DİZİN
213
KISA BUDİZM TARİHİ
214
DİZİN
215
KISA BUDİZM TARİHİ
216
DİZİN
217
KISA BUDİZM TARİHİ
218