Professional Documents
Culture Documents
Dr. İhsan Ünlüer - Oku Oku Budur Sonu
Dr. İhsan Ünlüer - Oku Oku Budur Sonu
İ HSAN Ü N LÜER
OKU OKU
BUDUR SONU
(ikinci bası)
CA�DAŞ YAYINLARI
GAZETE, DERGi. KİTAP> BASIN. ve YAYIN,
ANONiM .ŞİRKETİ
TürkocoOı Caddesi No: 39 41 Ca!}alo(ilu - istaniJul
-
Bağımsız dizi : 3
İstanbul, Ağustos 1978
Aristo, Platon
Eğildi kulağıma bir ses :
c:Gnosti Safton>
cSen seni bil ! sen seni !
Sokrates'ten öğren<iim
Kendimi bilmesini. .
5
Vini, Vidi, Vici: Gittim, gördüm, aldım.
Ve sonra karanlık bastı Ortaçağ'ıma
Elektrik kısıtlaması klllsenln
Her yer karanlık
Yuvarlak gördüm düzdüz dünyayı
Gözünde Galile'nin
Sokrates'i zehirleyen baldıran
· Galile ' nin gerçek'ine saldıran
Ortaçağ karanlığını
Aştık D ante ' nin yolunda .
Korney, Rasin, Molyer, Volter ve Ruso
İbni - Haldun ve Hallacı Mansur ' un
Penceresine merdiven koydum
Uzandım Yeniçağ'a:
Yeniden doğdum.
Prometeus'un ateşiyle,
Isıttım Okeanos'un suyunu
Buhar'ı yarattım.
Ve Arşimedes'in cEvreka ! »sının
Pabucunu dama attım.
Riyaziyat, tabilyyat, Darvin, Lamark
İlmi - simya, ilmi-kimya
Açıldı önümde yepyeni bir dünya
Ve sonra uzandı özgürlüğe
Ateşi, buharı, barutu bulan eller.
Ve doğdu aç midelerden nur.topu ihtilaller.
Coğrafyada öğrendim hanyayı Konyayı
Tarihte Karlofça, Pasarofça ..
Yirmisekiz çelebi Mehmed,
Yedi sekiz Hasan Paşa . .
Birinci, ikinci, sonuncu Napolyon,
Birinci, ikinci sonuncu Lui,
Birinci, ikinci, sonuncu Memet
Saymasını bilmemişler yirmiye dek ...
Ve kral öldü y aşasın kral:
Ver elini Cumhuriyet!
Bir hızda ger111ği boğduk
Karanlığın üstüne güneş gibi doğduk
6
Ve sonunda cÇıktık açık alınla,
Devrimleri silip süpürdük
Deterj anlı sabunla•
Ve sonra Demokrasi
31 Martlara, 12 Martlar kattık
Derviş Vahdeti, Patrona Halil
Ve Kabakçı Mustafa'yı
Mezardan çıkarıp Meclise soktuk . . .
7
"ZALİ M LER SEN İ ÖLÜ M E MAH KOM ETTİ LER"
Tozoldular
Ve ko1tuk uğrunu Cennetin yolunu tµttular.
10
Geçti seneler ve çağlar
Bu kez saraydaki namlular
Halkın üstüne çevrildi
Kardeş kardeşe vurduruldu
Nice koç yiğitler yere serildi
Ve hekimlik tanrısı Esklapios diyordu :
c- Öldürmeyeceksin . . .
11
ÖLDÜ RME K BİR RUH HASTALI G I D I R
12
Kronos çocuklarını doğar doğmaz yiyordu. Çün
kü her doğan yavrunun büyüyünce kendisini
haklayacağından korkmaktaydı. Oysa e şinin ken
disinden gizli olarak doğurup büyüttüğü öz oğlu
tarafınd an gebertilmişti sonunda. İnsan öldürmek
insanın bilinç altındaki bir dürtüsüydü. Thana
tos denilen öldürücü güdüsü yüzünden cinayet
i şliyord u insanoğlu. Yı k ıc ı , zulmedici, kendisine
oy vermeye n kentlerin halkına eziyet edici bir
güdüydü bu. Adam öldürme. Monoman i H omi
cide adlı bir ruh hastalığıdır. Bu tip katille r bir
amaç gütmezler cinayet işlerken. Bir çıkar ya da
intikam duyusuyla adam öldürenlerden daha ca
nidir bunlar. Salt önüne geçilmez aşağılık bir gü
dünün etkisiyle öldürürler. Nedensiz ol arak ve de
günahsızları . . . Örneğin Sağcı Memed ile Solcu
Ahmet'in ölmesiyle Türkiye ne kazanacaktır ki
öldürülür gençlerimiz? Bu tür cinayet psikozla
rında paranoid hayal kurmalar, herkesten şüp
helenmeler, kendisinin öldürülmek ist�ndiğini
sanmalar etken rol oynamaktad ır Bazı kimsele r
.
MACBETH
14
- Yalan
dolan
talan ve
Kan'la beslenen
canavar,
Her daımda bir öğrenci
Her adımda bir Mehmet
Başı vuran Macbeth.
ıs
ÖLÜ M TÜCCARLAR.!
16
Ayva san nar kırmızı sonbahar
Ne dönüp duruyor havada kuşlar,
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarümar.
17
F: 2
P: - Evet, doğru ..
S:
- Demek ki bir zorba kendi yararına de
ğilken, kendi yararına sanarak birisini öldürür
se kendince en iyi olanı yapmış sanır . .
P: - Evet . .
S:
- Ama yaptığı i ş kendi yararına değilse,
arzuladığı şeyi yapabilmiş sayılır mı?.· İnsanın
güçlülüğü, istediği bir şeyi yapabilmesi ise bu ka
til gerçekte güçsüz bir ada.mdır.
Şu, yedirilmiş, içirilmiş. giydirilmiş ve silah
larla donatılmış, Üniversite Yurdunu basan genç
te «Vur pençe-i Alideki şemşir aşkına . . » diyerek
arkadaşlarını öldürüyor . . .
. Bir insanı katil yapıp onu bilinç dışı bir dav
ranışla köle haline sokup çıkarcıların hizmetine
koşturan nedir? Psikolojik bir yolla kişinin kendi
kendisine yabancılaşıp, kendisinden kopup baş
kalaşması, Freud'un deyimiyle de Trans meka
nizmasiyle kendi bilincini başka bir varlığa Tan
rıya, bir düşün'e, ülküye, sevgiye ve propagan
dacıların sunduğu türlü saçma sapan şeylere ak
tarması yüzünden olmaktadır. Örneğin insanoğlu
emeğini kenqi dışına bir ürün olarak aktarmış
ve ona para diyerek ona köle olmuştu. Kendi
fikrini Tanrı olarak kendi dışındaki bir varlığa
aktarıp Tanrısını yücelttikçe insanoğlu onun kar
şısında yoksunlaşmıştır. Mecnun, Leyla'ya kavuş
tuğu halde onu sepetlemiş «ben kendi Leyla'mı
içimde buldum,. demişti. Gerçekte i çinde buldu
ğu kendi güçsüzlüğüydü . . . İnsan bir düşün
ceye, bir ülküye ya da bir saçma şeye kendi
sini aktarıp onu putlaştırdıkça C İdolatry) kendisi
bir köle haline dönüşür sonunda. Ve o tutku yü
zünden kendi canını bile verebilir. İnsanları köle
18
haline get irip öl dürmenin p sikolojik yolu budur
i ş t e Fransız devrimi önderlerinden Robespiyer
.
19
TARİH BOYUNCA İŞKENCE
20
cısı, taş sancısı, barsak delinmesi, dalak patlama.
sı, ciğer tavası gibi azaplar çektirmiyor mu in
sanlara? . . . Demek ki ilk işkenceler kendilerini
tannlann yerine koyan zorbalar tarafından uy
gulanmıştır. Eski Roma'da köleler baştan ayağa
silahlandırılarak birbiriyle döğüştürülüyor ve
öldürtülüyordu. Modem köleciler de öyle:
Köle idim . . .
Sezar merdivenlerim! temiz tut, dedi bana
Kongo'da Belçikalılar doğradı ellerimi
Şimdi de beni Teksas'ta linç ediyorlar.
Hughes
21
etmek olmuştu. İşkence etmek hakimlikçe bir has
talıktır, bir ruh hastalığıdır . Sadizm'in isim ba
bası Marki Do Sad , konağında yüzlerce seçkin
davetlinin önünde soyduğu hizmetçi kadının öte
sini berisini dikenli çalılarla dürtüklemekle ken
di hasta kişiliğini tedavi etmekteydi gerçekte. İ ş
kence yapmaktan haz duymanın kökeni cxPsiko
patic Murdeder• dediğimiz ünlü katil Sampson'
un hastalığına dek varmaktadır.
Sen insan filan değilsin !
Mahkümsun sen mahküm!
Felcederim seni! diye bağınyor adam
Felcedecekmiş beni.
.Anarşistlik edip, bidaha
Falaka şiiri yazarsam
Can Yücel
22
Tarih boyunca insanlığın özgürlüğünü iste
yen Prometeus'lar zincire vuruldukça yeni Pro
me teus'lar doğuyordu, işte Portekizli Prometeus:
Ağzımı tıkayın, çığlıklanmı boğun,
Canım daha çok bağırmak isteyecek !
Vurun yumruklarımı zincire,
Canım zinciri daha çok kırmak isteyecek !
Etimi parçalayın!
Kemiklerimi dağıtin !
Bayrağım olacak kanım !
Kemiklerim üstünde bir başka insanlık yükselecek
Josquim Namorado
23
KALEMİNLE SAVAŞ
24
Her kişi kendi davranışını her gün okuduğu ga
zetesindeki beğendiği bir yazar'ın kişiliğinde
yansıtır. Ama sınıflararası mücadelenin belirli
kalıplan dışında, egemen sınıflara s atılan yazar
ların faşizme köle olan kalemlerini görmekteyiz
bugün politika sahnesinde. Her türlü soyut meta
fizik ahlak ölçütünün üstüne çıkarak yazarları
cİş· sorunuyla değerlendiren B. Brecht; yazarlar
arasında on kişiden dokuzunun satın alınabilece
ğini söylüyor. Onuncu kişi asla satın alınamaz,
diyor· Oysa satılmış dokuz yazarın yazma olan.ak
lan yokolmuş, tıkanmıştır. İnsanın davranışları
ihtiyaçlarına, çıkarlarına ve inançlarına bağlı
olduğuna göre, kişinin ihtiyaç ve çıkarları uğru
na türlü ruhsal telafi mekanizmalarıyle onur ve
namus kavramından sapması doğal olacaktır.
Hırsızlığı bir beceri olarak, katilliği ise kahra
.aıanlığa dek yorumlarken, insanoğlu, kaleminin
onurunu da derece derece fiyatlarla satacaktır.
26
Can Yücel'in dizesine şöyle yanıt veriyordu
B. Brecht:
2'/
KOLU GAMALI ELİ KAMALI
28
Covanetzal Covanetzal.. Ooo la jönesil Ulari.
a nfan döla patriyö ! 1 ! diye hep enfantil dönemin
de, çocukluk çağında, kolayca sürüye sokulmuş
tur yurt yavruları . Gerçekte n de Hitler'in faşist
politikası Almanya'nın tüm gençlerini kapsayan
bir başarı kazanmıştı. Tüm ülke gençleri katılı
yor, çığ gibi büyüyordu Nasyonal Sosyalist Parti
si. Bu çığ gibi büyüyen kara gömlekliler ordusu
nun karşısında Hitler şöyle d iyordu:
•- Bir ü lkenin gençliği, onun geleceği de
29
tabilse belki gençlik hep ona kulak verecek.
Gençlik gençlik olduğu süre onu daima Faşizm
,
30
Hitler'i seHl.mladın diye, nerden bilecektim,
Kuruyacağını bir gün elinin.
31
ZORBALI G I N GÖBEK ADI
}i:luard
32
bulamazsak onları unutmak için onlardan rahat
sız olmamak için bilinçaltına atarız. Bu toplum
sal bilinçaltı'nın bir eylemidir. Bir cinayete kar
şı çıkamıyacak. katili yakalayamayacak durum
daysa bir insan, o olayı örtbas etmeye çalışır. Öf
ke ve intikam duygularını baskı altına alır. Ken
disini rahatsız eden bu konuya ilki kapılarını ka
patıverir.
Çevremizde çığ gibi büyüyen cinayet ve bar
barlıklar daima içgüdüsel saldırganlık kökenli
olarak nitelenip durmuştur. Bilinçaltımızdaki ev
rensel öldürücülük ve saldırganlık duyularımızın
bilinçdışına vurması olarak yorumlanmıştır ka
tilliğimiz. Bu yüzdendir ki, insandaki saldırganlık
ve öldürücülük davranışının eğitim yolu ile gide
rilmesi yoluna gidilmiştir. Canavarlığın yerine
iyiliğin geçeceği sanılmıştır eğitimle. Oysa zorba
lığa yönelen Faşizmin bir canavarlık olduğunu
söyleyince faşistlerin cinayetlerini ve katilliğini
hatırlatınca, öldürücülüğü bir kahramanlık ola
rak benimsiyor faşizm . .
F: 3 33
Yığınlarin karnını doyurmadı mı, halka az
la y etin m eyi nefsine hakim ol mayı ö ğretiyor,
, _
c�avaı;; istiyoruz,>
En önce vuruldu
Bunu yazan.
Brecht
Brecht
34
barbarlığına karşı savaş verenler kötülükl erin
kaynagını araştırırken çok derinlere inerek ora
da kök salmış korku ve acıların karıştığı bir ce
hennemde bulmuşlardı kendilerini. Burada in
sanlığın küçük bir bölümü, bir avuç kişinin mül
kiyetini öteki insanların sömü rül mes i bahasına
d işiyle tırnağiyle savunmaktaydı. Demek ki zor
balıkların kökeninde sermaye çıkarlarının savu
nulması yatmaktadır.
Roma'nın büyük
Roma'nın geniş caddelerinde
Dayamış sırtını beton-arme bankalara
Uyuyamıyacaksın
Memleketin h ali
Seni seslerle uyandıracak
Oturup yazacaksın
Uyuyamıyacaksın.
Melih Cevdet Anday
o:Paris'te öğrenim yaparken Seine Nehri rıh
tımını dolduran kitapçıların sandıklarını karış
tırmaya bayılırdım. Günün birinde elime. içinde
bir tek harf bile yazılı olmayan meşin kaplı bir
defter geçti. Onu güzel beyaz sayfalarının hatırı
için satın almıştım. İ ç kapağında özene bezene
yazılmış şu satırlar vardı: «Aklıma gelen düşün
celer. • Yukarıdaki anılarını anlatan Jean Guit
ton, sonra ekliyor:
«En güzel mısralar, hiç bir zaman yazılma
yanlardır.;.
Gelelim Anna Frank' a: «Ün üç yasındaki bir
kızın saçmaları kimi ilgilendirir ki? Olsun ama
canım yazmak istiyor, yazmanın ötesinde yüreği
min derinliklerinde yatan bir şeyi gün ışığına çı
karmak istiyorum.• Jean Gui t ton'un satın aldığı
boş hatıra defterine ıkınıp sıkınarak yazacak şey
bulamayan meçhul yazarın yanısıra, Nazi acıma
sızlığına uğrayan küçük Anna Frank insanlığın
yüzkarasını ·dökmekteydi hatıra defterine . . . Evet
bir içgüdüdür yazmak: Kendini, doğayı, toplumu,
36
insanları ve evreni deyimlemek için yazmaktay
dı insan . Ernest Hemingway, «Çanlar Kimin İ çin
Çalıyor" adlı yapıtının başında John Dunne'un şu
dizelerini almış:
Hiç kimse bir ada değildir.
Kendi başına bir bütün değildir,
Herhangi bir kimsenin ölümü de
Beni eksiltir, çünkü ben insanlıkla ilgiliyim.
Öyleyse: «Çanlar kimin için çalıyor?... diye
sorma, onlar senin için çalıyor. Bu çalan çanlar
elbette ki çevremizdeki insanların sorunları ve
dertleriydi. Dostoyevsky: «Her insan, herkes kar
şısında sorumludur" diyor. Bir yazar mesleki yö
nünden olduğu kadar elbette ki insan olarak da
sorumludur. Yazma işi düşünme süreci bir bakı
ma. Bir örtüyü kaldırma, bir açığa vurma işidir.
Yazar, bir sözcük yazdığı an, dünyayı değiştirmiş
olmuyor mu? Ö rneğin özgürlük sözünü edince .
bir an önce yok olan bir şeyin adını söylemekle
dünyaya katılıvermiştir o şey . . . «Zenciler ezili
yor• denmedikçe zencilerin ezilmesinin bir an
lam taşıdığı bilinemez. Her sözcük okuyucunun
dünyasına sunulan yeni bir gerçek oluyor. Yaz
mak bir şeyleri değiştirmektir. Özgürlüğün teh
likede olduğu dünyamızda, özgürlüğü korumak
görevi yazar'a düşmektedir. Eyleme girmeyen
yazar suçlanacak ya da yazarlığını yitirecektir
er geç . . .
·
Özgürlüğü sürdürmek çabasiyle yükümlü bir
yazarın sorumluluğu yaşadığı çağın toplumsal
yapısına uymaktadır. Örneğin ortaçağ'daki din
sel ideoloji ve bunu vurgulayan kilise ve krallık
ortamında, yazar istemediği bir ideolojinin bekçi
si olarak kalmış, katı değerlerin bir uydusu ve se
yircisi olmuştur. 18. yüzyılda devrimci nitelikte
37
yazar olarak Rousseau , Voltaire gibi, ancak kör
inançları eleştiren yazarlar çıkmıştı.
19. yüzyılda ise Burj uva devriminin kargaşa..
lığı iç i ndeki yazar kendisi de burjuva sınıfının
bir ürünü olduğu halde kendi ideolojisine karşı
çıkmış , yeni beliren işçi sınıfına ise hiç etki yap
mamıştır .
Bugün de ge ç mişte de yazarların burj uva sı
nıfından yetiştiğini görmekte yiz . Okuyucusu da
burjuva s ınıfındandı ç oğunlukla yazarın. Hekim,
avukat, memur, öğ retmen , serbest meslek adam
ları karşısında konuşuyor yazar. Ama bu toplum
katlan bu gün ideoloj ilerinin yıkılışını görüyor
lar, Liberalizmin vaktini doldurduğunu, bireyci
lik yerin e devlet elinin geçtiğini biliyorlar. Yaza
rı, ister istemez hala başta olan ama kendini yı
kan bir sınıf için yeniden bir ideoloji kurmak zo
runda bırakıyorlar. Ö te yandan yazar, ulusal top
lulukların en önemli parçası olan işçi ve köylü'le
re ula ş amıyor . Çünkü bu sınıfların kurulu ideo
lojileri vardır. Gerekircilik ve materyalizm. Ya
zar. görevi gereği özgürlüğü öne sürdüğü süre ,
ezilenler için konuşması gerekir. Ama çoğunlukla
ezen sınıftan çıkmış olan yazar o s ınıfa bağlı ol
duğu için kendini suçlu hissedecektir . 1978 devri
mini yapa n sınıftan gelme yazar burjuvalıktan
çıkamaz. Hürriyet, ganimet, adalet diye 1789'un
ilkelerini yansıtır. Savunduğu k endi özgürlüğü
dür gerçekte. Bu yüzden de içi rahat değildir.
Oysa, çağımızın yazan artık daha d erin bir
kurtuluş gerektiğinin bilincini taşıyor. Ezen al
datan d u ruma düşmek istemiyor. Daima ezilen
lerin, işçilerin, zencilerin , sömürge halkını n kur
tuluşunu izlemek zorunda kalıyor.
38
MCiNİ N DERS KİTAPLAR!
Küçücüktüm
Oltayı attım denize
Bir üşüşüverdi balıklar
Denizi gördüm.
39
Bu şlşe kapağının altındaydı.
Ve blr çekilişte on apartman
Ve Pandispanya gazetesinin dağıttı
Otomobil, han, hamam, dükkan.
Ama Erdoğan bir dize de öğrenmişti
Paul Eluard'dan :
cYaşadım, gördüm, anladım herşeyi
Başkalarıydı beni yaşatan insanlardi.
Aktı yüreğimde bir başka yüreğin kam>
40
Papitalis t eğitim silahı olan ders kitapları
sorununda da her şeyden önce eğitimin sınıfsal
niteliği yatmaktaydı . Kapitalist okul üretimin
den koparılmıştı. Kapitalist okul hiyerarşik yapı
taşımaktaydı. Türkiye haritasının kuyruk kısmı
ile İltanbul'un ve payitahtın okulları arasında
dağ gibi ayrıntılar vardı.
41
yazık ki kazın ayağı öyle olmuyordu. Çünkü eği
tim sadece Hocanın kuşuna çevrilen okul kitap
larıyla olmuyordu. Bakın Prevert'in yumurcak
öğrencisine:
42
B İ R İ LERİ BEŞ GERİ ŞE N LETELİM M EKTEBİ
43
bilmek kolaylığını sağlayacak koşullan arama
nın bir ürünü olarak doğmuştu.
44
teliğindedir. Bağnaz milliyetçiliğin en önecli
öğesi kendini beğenmek kendinn üstün görüp
sevme k, başkalannından nefret etmektir. Kah
rolsun kabristan ülkesi . . diye yabansılara karşı
milli beraberliği güçlendirmeğe çalışırız. Yaban
cılardan nefret etme eylemi zayıflaüıp düşman
lık unutulunca alışkanlık sonucu bu kez kendi
yurttaşlarımızı da sevmekten uzaklaşır, usanı
rız ' .
Toplumları sermayenin uğruna çağdışına çe
ken aşırı milliyetçilikte bir kin ve nefret ege
menliği var. Bir kurt uluması, bir arslan hırlama
sı, bir sırtlan mırlaması ile simgelenir sosyal kin
ve düşmanlıklar. . Aşın milliyetçilik duygusuyla
büyüklenen yurttaşlar karşısındakilere karşı nef
ret ettirilmekte bir suç işleyecek hale sokulur.
Gerçekten bir kişiy e bir suç işletmek istiyorsak
önce o kişiye bir kıyıcılar çetesinde bağlılık du
yusunu aşılamamız yeterlidir . Zira kişi suçu iş
lerken o suçu bir çeşit bağlılık erdemi olarak gö
recektir.
Saldırganlıkta kitlesel bir telafi olarak Tan
rıyı bir yanında görür, suçuna Tanrıyı bile ortak
eder insanoğlu . . Roma, Roma olduktan sonra
Tannlann dünyayı fethetmek üzere Romalıları
seçmiş olduğu fikri atılmıştı ortaya . .
Altmış altıncı Napolyon · mikrofonda şöyle
nutuk atıyordu:
- cLö diyo et avek muva. Ulan anfan döla
patriyyö . .
•
45
Allah İngUtereyl batırsın
Allah İngiltereyi korusun
Allah şunu yapsın Allah bunu yapsın
cAllah Allah> dedi Allah
cGel de çık şu işin içinden . . . >
46
FELEGİN KAHPE BAŞ I N DA PARALANS I N PARASI
47
Hayyam'ın ta kendisiydi, telefonda konuşur
ken şarap kokusu geliyordu . . . Yobazlığa, medre
seye veryansın eden. insanın insanca yaşamasını
isteyen, kardeşçe bir dünya özleyen koca Hay
yam .. Okumaya başladı dörtlüklerini ağır ağır,
dev gibi:
Bir sürü alçağı sensin adam eden
Toprak sahibi yaptın hergeleleri, davar sahibi
Han verdin hamam verdin bol keseden
Beri yanda yiğit adamın kuru ekmeği yok.
Köpek işesin senin içine kancık dünya . . .
- «Kancıklığına kancık, ama, köpeğin i � e
mesiyle düzeleceğe benzemiyor hiç· dedim.
"Haklısın• dedi, okumaya devam etti:
Ovada her kırmızı lalenin teni
Bir padişah kaniyle beslenir ..
- ·Amma dedim, yaşayan padişahlar bunu
akıllarına getirmiyorlar . . •
48
Umutsuzluk kapısı değil bu kapı ·
Mevlana:
- •Ne halt olursan ol amma yine gel ki par
lamento aritmetiğini tamamlayalım. Burası ni
met ve servet kapusu.. Enayilik e tme de gel . . .•
Milletvekilleri ise transfer fiatını soruyor, «Kaç
parra?• diyor, başka demiyorlardı. O sırada te
lefonda yine kaçak yaparak geçmişten bir ses
konu ştu. Neyzen'in sesiydi bu:
Feleğin kahpe başında paralansın parası
F: 4 49
ka bir d ünya ozanının sesi kanştı araya. Hayyam
da, ben de kulak kesilmiştik. o. salt gerçekçiliğiy
le söylendi bizlere:
DAÖLARCA
51
kuramsallaştınlmıştı. Eski Yunanda, tiranlara
despotlara karşı koyma yeğ sayılmış, M . O . 5 .
yüzyılda diyalektiğin ilk kurucusu Herakleitos;
kent surlarının korunduğu gibi yasaların da sa
sav unulması için dövüşülmesi gereğini öne sür
müştü. Çiçero ise daha da ileri giderek zorbalara
karşı direnmenin ve gerektiğinde yok edilmele- ·
52
Elbette ki, kanun diye kanunlar tepelenirse
hak direnişine geçecektir. Bu direnme de sa
vvnuca ve h akl ı bir direnmedir.
53
zünün deyimlendiöi gibi:
Yargıç tutuklu generale soruyordu mahke
mede:
- ·Giriştiğiniz bu devrim hareketinde yan
daşlarınız kimlerdi?• Yanıt:
- ·Eğer başarsaydım, Tüın Fransa halkı sa
yın yargıç .•
İşte devrimin en önemli kuralı . . .
54
DOMUZ DERİSİNDEN POST OLMAZ
55
mutlu birleşmeyi meydana getirmiştir insanlar
arasında. Yunus Emre'nin de «Bana seni gerek
seni• derken seslendiği kişi bir dost'tu. Voltaire:
«Dostluk erdemli iki insan arasında kendiliğin
den meydana gelen bir ikili anlaşmadır,. diyor.
Erdemli diyor, çünkü erdemsizlerin yani kötü ki
şilerin olsa olsa suç ortakları olur, dostları de
ğil .. Haz düşkünlerinin safahat arkadaşları, üç
�ağıtçıların suç ortakları, siyaset adamlarının
· çevrelerinde ise dalaverecileri ve dalkavulcları
·
56
için derenin başına gelir. O sırada cesur bir mer
kep de suya eğilmez mi! Arslan: •Çekil bakalım
da suyumuzu içelim,• diye kükrer.. «- Ne de
mek çekil!· diye cevap verir beriki: ·Benim de ca
nım var, ben de hayvanım.• Nallarına ve tekme
lerine güvenir bizimkisi arslana karşın. Sonunda
sen çekil, ben çekil.. Kanlı bir döğüş başlar arala
nnda. Birinin pençesi, kroşesi.. Ötekinin şutları,
tekmeleri . .. Kavganın en kızıştığı anda bir de ba
karlar ki gökyüzüne ne görsünler? Akbabalar, leş
kargalan onların leşlerini yemek için uçuşmu
yorlar mı üzerlerinde! Sonunda her ikisinde de
şafak atar, kavgayı bırakalım da dost olalım der
ler. Yani dost olmak zorunluluğunu duyarlar.
Chillon'un dediği gibi: ·Dostunuzu bir gün
kendisinden nefret edecekmişsiniz gibi sevin; on
dan bir gün kendisini sevecekmişsiniz gibi nef ·
58
Ü LKEYİ GER! VİTESE TAKMAH
60
başkanı da sonunda aynı çelişki yasalanna kur
ban olacaktır: Geleceği ellerinde tutan emekçi
sınıfının karşısında yenilecektir bu kez. Tarihsel
gelişmenin gücünü nasıl anlatıyor B . Brecht:
61
yıl önceki bede vi Arabın şeriat devrtne ve can
._:ekişen kapitalizmin kölelik mertebesine yani
çağdışına nasıl da çekmeye çalışıyor bu M.C. 'nin
kuklası. Nasıl da diyalektiğin kuralları arasında
sıkışıp kaldıkça gülünçleşiyor?
Ülkeyi geri vitese takarak dünya devletleri
önünde küçük düşüren ge rici ye ilerici o zanın ce
.
vab ı şu olacaktır:
62
RİSALE· İ NUR AZİ M ET- O L HUZUR
63
adıyla bilimin ışığını aktaracaktı.
İ lk çağın C ilk öğretmen ) muallimi - evvel'i
Aristo ile Liketon adlı bahçede veriyordu öğreti
lerini· Dol aşarak uygulandığı için, gezimciler
(peripatetikler) deniyordu bu filozoflara. Epikü
ros'un Atina'da açtığı bahçe okul ise kapılarını
ardına dek açıyordu halka, sınıf. ırk, tür ayırmak
sızın. Onun okulunun adı d a Bahçe id i. Beden
eğitimi, kafa eğitimi ve ruh eğitimi ile kendisini
yüceltmeye çalışan insanoğlu için eğitim büyük
bir problem olmuştur tarih boyunca.
· AKADEMİDEu DR. MORO ADASINA . . .
Akademiyle, Likeon ve Epiküros bahçesinden,
Fenerbahçe, Güzelbahçe, Paşabahçe, Çukurbos
tan'dan gelerek Afrika sahillerindeki ıssız adada
kurulmuş bir hayvanat bahçesine gelelim. E. G.
Wells'in ünlü romanının kahramanı Dr. Moro' -
nun «Gaip ruhlar arası,. ddaki bahçeye . . .
Doktor Moro'nun eğitimi ne Platon'unki gibi
konuşmakla eğitim, ne mektupla eğitim, ne tele
fonla eğitim, ne lingafonla, gramofonla, mega-
. fonla olan eğitimlerden bambaşkaydı. Canlının
beynine bilgiyi sokmak için kanlı bir e�itim uygu
luyordu Moro. Ormanlıkta gizli olarak kurduğu
ameliyathanesinde, insanın akrabasınd an olan
goril. panter, domuz, köpek gibi hayvanların be
·yinlerini tebd il ve tamir edip, d alak, işkembe,
· şirden, bonfile, kontrfile gibi organlanni trans-
fer ederek onları insanlaştırmaya çalışıyordu.
Böylece laboratuvarda imal edilen insan, bir de
eğitim ve öğreni mden geçirilerek knnuşm ayı,
itaat etmeyi öğrenecek ve Moro'nun kölesi olma
64
yeteneğini kazanacaktır. Ayinlerle yasaları öğre
tiyordu insanlaşan hayvanlara Doktor Moro:
•- İlk yasa nediiir?•
«- Dört ayak üzerin.de yürümeyeceksin .. •
F: 5 "5
line getirmek için kanlı · bir yöntem uygularken
bu üçüncüsünde ise insanları hayvanlaştırmak
için deterj anlı çamaşır suyu kullanılmaktaydı
beyinlerini yıkıyarak . . .
Bu eğitim ne Adedemya bahçelerinde ne Dr.
Moro adasında değil, Batı Anadolunun ormanla
nnda, Yiğitler ve Ören tepelerinde uygulanıyor
du. Mücahitlik ve hafızlık akademileri, bilim'den
değil Said- i Uursi'den nur alıyorlardı. Taptaze
Türk çocuklarını Taş Devri ilkelliğine çeviren yer
li doktor Moro'lar nerede? Memleket, komando
kampı, mücahit kampı ve sonunda sefalete sü
rüklenerek çıplaklar kampı gibi kamplara bölün
mekteyken . . . Hayvanlaştırılmaya Çalışılan kişi
leri tutuklamak boş. Doktor Moro'yu neden Kaz
dağında arıyoruz?. O, millet meclisindedir . . . Uy
guladığı kanlı eğitim ise yurt düzeyinde . . Ger
çek nedenlere varılmadıkça yani gericiliği değil
gericiliği yaratan koşullan yıkmadıkça bu söm.ü::
rü yönetiminin kökü kazınmayacak . . . Neyzen'in
dediği gibi:
66
ULOL EMRE iTAAT
BER M ÜCİBİ ŞERİAT
67
fatası en geniş olan bilginlerimizdendi. . 98 numa
ra fötr şapka bile büyük kafasına dar geliyordu . .
� on uç: insan kafası bilime de bir sıfır galipti . . .
İnsan kafasının nice rekorlar yapan organı
olduğunu gördük ama tıpkı ·Balık baştan kokar•
lıHındaki gibi insanın en çabuk kokuşan orga
nıydı da başımız. İnsanlar başlarından boyundu
ruğa vuruluyor, başlan belaya giriyor, insanla
rın başlan en çok ağrıyordu. İnsanlar başların
dan, daha doğrusu başlarının içindeki inanç ve
imanlarından oltaya takılıyordu. Kalbe giden yol
mideden geçtiği gibi ·Köleliğe giden yol da insa
nın kafasından geçmekteydi• .
Akıl ile duygu savaşında duyuların hiç bir
zaman yenik çıkmadığını söylüyordu Napolyon.
O, kitlenin körükörüne başeğme, kuzu kuku surü
haline gelme eğilimini din yolu ile kullanmıştı.
Devlet Şurasında şöyle diyordu Napolyon: •Ven
dee savaşını kendimi katolik yaparak kazandım,
kendimi müslüman gösterdikten sonra Mısır'da
yerleştim, Papanın nüfuzunu yaymaya yanlı ola
rak İtalya' da papazları elde ettim. Eğer yahudi bir
kavme hükmetmek isteseydim Hazreti Süleyman'
ın tapınağını yeniden yapardım... Tıpkı bizim se
çim kulübesini v:e iktidar koltuğunu fethetmek
için abdestsiz namaz kılan politikacılarımız gibi· .
Prudhon: ·Bana Tanndan söz eden kişi ya
keseme göz dikmi'ştir, ya da canıma .. derken, gü
nah çıkaran, cennetten arsalar parselleyen pa
pazları kastettiği kadar din uğruna insaiılan
kuzu kuzu savaşa sürükleyen din satıcısı politi- ·
kacıları da söylüyordu.
Dinin araç yapılarak insanların sömürülme-
68
sine ilk kez Fransa'da Laique görüşü savunarak
karşı çıkan Ferdinand Buisson olmuştur.
Din'in iki kısımdan oluştuğunu savunuyor
du Buisson; birincisi dinin duyusal yönüydü . .
Sonsuzluğa karşı duyulan hayranlık y a da salt
bağlı olma duyusu gibi tüm insanları ruhsal yö
nü ile birleştiren kutsal ve duyusal yanıtıydı di
nin bu yanı.
Buisson, dinin bu yönünü alarak layikliği
önerirke n ·Layik okul dini mahvetmiyecektir•
diyordu haklı olarak. Halbuki madalyonun diğer
yanına gelince dinin bir de cisimsel yanı vardı
Dinin insanları sömürüye uygun olan yanı.. Bir
sürü formaliteler. ibadet şekilleri, dinsel örgüt
ler ve batıl inançlarla, insanın günlük yaşantısı
na, yasalarına, geleneklerine burnunu sokup in
sana egemen oluyor, köle haline sokuyordu insa
nı. Din bu yüzden insanları, kah birleştirmiş kah
birbirine düşman etmiş, imparatorluklar kurmuş,
en feci savaşlar yaratmıştır insanlar arasında . .
İnsanı saçma kurallarla sefalet içinde mutlu,
bolluk içinde mutsuz etmiştir. Güç elde etmek
isteyen bir kurum gibi din de duyu ve kalp ala
nından çıkarak insanın düşüncesine, toplum ya
salanna egemen olmaya kalkınca karşısında bu
kez Akıl'ı gözlem'i bulmuş, böylece ilkin felsefe
ve sonra da ilim'le çatışma zorunda kalmış ve
yenilmiştir.
Layik okulun savunduğu vicdan özgürlüğü
denen şey, dini kendi çıkarlarına araç yapmak
isteyen abdestsiz namaz kılanlar ıçın kendi
inançlarının propagandasını yapma özgürlüğü
demektir bugün. Saygı gösterilmesi gereken vic -
69
dan, onların vicdanıdır. Rene Maublanc : Kalkıp
din sömürücüleri yobazlara vicdana saygı gös
terilmesinden söz etmeyin sakın , diyor. yoksa;
•Nasıl , dinsizlerin vicdanı olur muymuş? derler
size . . .•
70
İNŞALLAH'LA MAŞŞALLAH
İYİ OLUR İNŞALLAH..
- Ne buldunuz doktor?
İnce hastalık ...
Ve ciğerlerinde
Madalya büyüklüğünde
Bir leke ...
-Ne lekesi?
-Tüberküloz lekesi.
-Ya tedavisi???
Hastanenin şişeleri parlıyor.
Doktor gelmiş cüzdanımı yokluyor!..
Ve doktor
Kulaklığını kor,
Dinler hastam kalbinin sesini,
Safra kesesini, para kesesini...
Ve sonra yazar reçetesini:
Penisilin, streptomisin, hıyaromisin
71
Memet sen bu illi.çları ala bilir misin?
- İlli.çlar yanısıra, sana sıkı bir rejim gerek
Pirzola, günde üç öğün, dörder tabak,
Üç öğün, dört beş lüle kaymak.
Kadayıf, tereyağlı börek
Kaymaklı · keşküllü · bademli çörek.
Ciğerlerindeki lekeyi temizlemeye gelince . . .
Sabah akşam
Birer şişe oksij enli deterj an
Doktorun bu tedavisini duyunca
Memedin sıtması, romatizması,
Onbeş yıllık astması,
Dalağı karaciğeri akciğeri safra kesesi
Ve akciğerlerindeki lekesi,
Yırtık ceketinin yaması,
Şağ böğüründeki yan ağrısı
Bahçedeki kargalarla birlikte
Tüm hastalıkları Meme din
Bu tedaviye
Hepsi birden kahkahalarla güldüler
Aman doktor canım doktor
Nedir bunun çaresi? dediler.
Sen ey maraz llilcına hükmeyleyen tabip
Bimar-ı derd-1 aşk olanın yok mu caresi?
72
Rutubet nerden?
Zahnım ( merhemin ) marazı aşka ilaç eylemedi hiç
Ey şeyhi keramet - füruş - sık ta suyun iç
Ve nihayet
Medeet merhameet !
ikinci bir doktora gitti Memet . . .
Konuştu bu ikinci doktor:
«- Seni ilgilendirmez rutubet
73
Sizler de duydunuz Mehmedin
Ciğerindeki yarasını
Dıvarındaki lekesini
cClğerlmdeki leke,
Dıvarımdaki leke,
Ve llk lekenin nedeni rutubet
Tüm lekelerden kurtulmak için
•
İ lkin, rutubeti yoketmek gerek.>
Diye düşündü Memet
Yaşamanın en büyük düşüncesini.
Ne sıkı reJ lm ne diyet
Ne arsenik sulfat marmelat
Ne maneviyat, istirahat ne lokavt
Ne spreptomlsin ne kinin
Deva olmayacaktı derdine Mehmedin.
Memet yatağa düşünce
eN yazık ki hekimler
Ö ğrendiler
Blllnçlenerek
Hastalıklardan önce
Hastalığı doğuran koşullan
Bir gerçek vardı Mehmedi kahreden
Ve sokaklannda Kablrlstan ülkesinin
Keklik avlanır gibi tek tek . . .
Öldürülürken insanlar
Ö lüme çare bulmak neye yarar?
Ve bugün
Tüm hekimleri yurdumun
Haykınyorlar blllnçlenerek . .
Çare bulmak için ölüme ,
Ö lümlerle savaşmak yerine
Oldürülenlerle savaşmak gerek.
74
DOKUZ AY VADELİ YARDI M LAR
75
İkinci çeşit verme, Noel Babanın yavrulara
yılbaşı armağanı olarak tanklar, tüfekler ve ağ
layan bebekler sunması gibi, ya da Viktor Hügo
nun Papazının vermesi gibidir. İ nsanlardan ye
mediği kazık kalmayan . Jan Valjan sürgünden
kaçar, kiliseye sığınır ve sonunda kiliseden ka
çarken de şamdanları aşırmakla alır insanlara
karşı olan intikamını. Fakat enselenip yine papa
za götürülür hırsızlık suçuyla. Sevgi dolu papaz
ise şamdanlar için polislere : «- O çalmadı. ben
verdim• der. Bu tür verme'yi bir şeyden vazgeç
me, eski deyimle feragat etme, olarak niteliyebi
liriz. Dinsel yönden •verme'nin almak'tan daha.
iyi olduğu• kuramı, vermenin erdemini deyim
.
liyor. Tanrı da zaten bu anlamda: Veriniz, deme
miş miydi? . . . Vermek sevmektir bir bakıma.
' Vermenin üçüncü bir dinamiği ise bu görü
Şün taban tabana karşıtıdır. Yaratıcı bir kişi için
v ermenin anlamı güçle dolu olmaktır. Verme ey
lemi sırasında gücümü, zenginliğimi, üstünlüğü
mü duyarım.
76
Şimale doğru gidersin : Soğuk bir istikbal
Cenuba niyyet edersin : Açık bir istiskal (hakaret ) ;
- Aman Kisincer ! Aman Ford ; N'olur olursa me-
deb
«Dedikçe sen, dedile rkarşıdan c i nayet ola ! ,
Dilencilikle siyaset döner mı hey budala? >
78
TAM BAG I MSIZLI K SAVAŞ LAR!
79
sanoğlunun savaşmasındaki dinamiğin, evrensel
nedenin, kısacası savaş kavramının ne olduğunu
şu cümle ile betimleyebiliriz bilimsel olarak: « İn
sanlar L kin eşitliğini yitirerek köle olmuşlar,
sonra da kölelik bilincine vararak özgürlüklerini
aramışlardır. Bu yüzden kurtuluş savaşlarının
temelinde ekonomik sorunlarla birlikte insanoğ
lunun onu ve özgürlük kavramı yatmaktadır.
Ezilen komşu bir ulusun özgürlüğüne kavuşma
sında o ulusla birlikte ayni duyguyu paylaşır in
sanlar. Bu, toplumsal bilinçaltımızdaki onu duy
gusunun doyurulmuş olmasından doğan hazdır.
Ne var ki ekonomik çıkarları uğruna bir ulusu
yok etmeye çalışan emperyalist güçlerden yana
olan satılmışlar da vardır. Ulusal bağımsızlığa
yönelen uluslar kurtuluş savaşı verip istilacıları
denize d ökerlerken emperyalist güçlerin uşakları
da o istilacılarla birlikte ölürler. İ şte san insan
ların uyanışı:
80
İşte Küba'lı ozan:
Zenci
:::camış tarlasının içinde.
Beyaz adam,
Kamış tarlasının üstünde.
Toprak
Kamış tarlasının altında
Kan,
Kan bizden akıyor.
Ganalı ozansa uyanan Afrika'nın ezikliğini ezgill
yor:
Artık krallığının sona erdiğini anlıyorum
Tarladan geçen çekirgelerle
Bir yanıtıdır senden kalan
Kara derinlikleri nasıl karaysa Afrikamın.
Vietnam'ın ozanı Ho Şi Minh ne diyor bakın:
Pirinç acıdan kıvranır durur havanda
Sonra geçer acısı, süt gibi ak olur.
Yumruğu yiye yiye adama benzer insanıanmız
Kan ağlaya ağlaya temiz pak olur.
KIRAN DA OLSA KlRIL DÜŞ
FAKAT EGİLME SAKIN . ! .
Cenab Şahabeddin:
Bir zaman haşmeti hep meydanı örter bu çınar
Şimdi mazideki daratını hasretle anar.
diye eski günleri ararken, Yahya Kemal:
MağlQpken ordu, yaslı dururken bütün vatan
Rüyama girdi her gece bir fatihane zan.
diyerek fetihleri hayal ediyordu Namık Kemal ise:
Ah böyle gezer mi hiç canan
Gül değil arkasında kanlı kefen
Sen misin, sen misin garip· vatan?
Akif:
O kudretler, o servetler harabolsun turab olsun
Dolaşsın sonra İslamın haremgAhında namahrem
Benim bakım, sus ey bülbül, senin hakkın değil matem
F: 6 81
diyerek ağlarken Ziya Gökalp şahlanıyordu bu
eziklik duyusu n a karşı reaktif olarak:
82
ve boynuzu en yumuşak olanı seçmeliyiz bari ! •
diyordu CNutuk s. 68) .
Görüyoruz ki Vahüdittin han, Abuzittin han,
vakıf han, Şeyhül- İ slam, Amerikan, İtalyan, Yu
nan gibi kafiyeli düşmanlardan da daha düşman
bizim duçar olduğumuz •Aşşağılık duygumuz,.
du. Namık Kemal gibi Mustafa Kemal de: ·Bize
bu hal ile bizden büyük olmaz düşman • diyerek
rest çekmiş ve Türk ulusu için en şerefli yolu
göstermişti:
İ STİKLAL- İ TAM . . .
83
har ederse arzu ve emelinin gerçekleşmesi için
ne denli azim gösterirse düşmanlanna karşı o
kadar kahredici olacaktır. • CNuttik , s. 456) .
•Mille t fakrü zaruret içinde harab ve bitab
düşmüş olabilir. Çok daha korkunç olanı, mem
leket içindekiler, iktidara sahip olanlar gaflet
ve delalet (sapıklık> hatta hiyanet içinde bulu
nabilirler. Hatta , bunlar kişisel çıkarlannı istila
cılann siyasal amaçlan ile birleştirebilirler . İ şte
bu imkan ve şeraitte Cbu koşul ve olanaklarda> •
CNutuk, s. 646) .
Mustafa Kemal hep Ey Türk Gençliği ! diye
rek Türk gençliğine seslenmişti. Ey Türk ihti
yarlığı dememişti. O şimdi onun gençliğinin üs
tüne çullanan ihtiyarlığa emanet etme !11-İ ş ti cum
huriyeti . .
84
DEVLET KUŞU
85
kişinin işine gelen şeydir. Yani güçlünün her işi
ne gelen şey doğrudur. Doğru olmayan insan,
doğru insandan daha rahat yaşar. Evet dostum
Sokrates, ister şaşır ister şaşırma, yankesicilik
bile gizli kaldıkça yararlıdır. Görüyoruz ki doğru
luk değil, eğrilik aklın üstün olan değerlerinin
yanında yer almakta.,. Binlerce yıl önceki devle
tin kurallarını bugünün, açıkgözlükle iktidara
fırlayan Mussolini'lerinde bulmaktayız.
Gelelim erdem sözcüğünün ikinci ilkesine:
Güçlü olmak erdemli olmaktır. Ama eski Isparta
devletinden, bugünün Ispartalıların devletine dek
kendi çıkarları içüin başkalarını ezen güçlü in
sanlıklarla dolu tarih. Mertlikte öyle. Mert adam
erdemli adam demektir: Isparta , Atina ve Roma
devletlerinden beri, sömürüsünü sürdürebilmek
için. iyi eğilimli kişileri s usturmak, hep mertlik
sayılmıştır.
Cesaret de erdemliliğin bir şartıdır ya, şu ka
labalık caddede hızla geçen otomobilden, taban
casını ateşleyerek suçsuz genci keklik gibi öl
düren kiralık katilin cesaretine diyecek yok doğ
rusu. Adam öldürmeye gelince: •Tann öldürme
yiniz! ,. diye buyurmadı mı? Ama Isparta devle
tinde çocuklar doğduktan hemen sonra öldürü
lüyorlardı. Oysa bugünün devletinde üniversite
çağında öldürülüyor gençler.
86
başıları ardından gitmeyenler erdemsiz sayılı
yorl:ırdı.
Gelelim ahlak kuralının en önemli öğesi ya
lan söylememeye. Platonun devletinde ahlakın
övdüğü niteliklerden en yücesi yalan söylemek
tir. «Yalan söylerse yalnız devlet yalan söyler»
diyordu Platonun devleti.. Ama «Yalancının mu
mu yatsıya kadar yanar» demiyordu.
Şimdi Platon devleti, Isparta devleti, Karın
ca devleti ve An devletinden geçerek çeşitli eko
nomik çıkarlara sahip olan toplum sınıflarının
savaşmasının ürünü olan bugünün devlet kav
ramına gelelim. Parlementer demokratik rejim
lerde devlet'in görevi sözümona uyguladığı er
demli yönetimle sınıflarının çatışmasını yumu
şatmak yani sömürenlerle sömürülenlerin kar
deş kardeş yaşamalarını sağlamaktır. Oysa ozan
ların dediklerine açalım kulaklarımızı:
87
ler ve . tüm ideoloj ik baskı grupları yamsıra; eği
tim, basın radyo gibi kafa ütüleme araçlarıyla,
bu devletin, kimlerin devleti olduğu apaçıktır.
Amma tarihte hiç görülmemiştir ki, cinayet üre
tici örgütlere sığınan devlet gücü, haklı, güçlü ve
erdemli direnicilerin karşısında daima yenilgiye
uğramasın.
88
OTOPSİ TUTANAGI
89
Her iki el avucu ve
Her iki ayak tabanında
Büyük Bül'ler mevcut
Kızgın demirleri tutmaktan
Ve yüzbin voltajlı cereyana tutulmaktan.
Rapora edildi devam
cSırtında cop lekeleri, 8- 10 tane yara
Ve alt çene kemiği, 3-4 -5 numaralı kaburga
Kırık . . .
Göz kapakları ezik . . .
Boynunda sıkılmış ilmiklerin izi
Dudaklar yarık
Ama hala. tükürüyor faşizmin suratına
En ulu kinimizi. . .
Akciğer zarı boşluğu (Plevra) taptaze kanlı
Vurulmuş canlıyken besbelli . . .
Bir Kont-gerilla gecesi
Yüz bin mumluk ampullerin işkencesi.
Gözleri . . .
Hep, gözler gibi gelecek güzel günleri..
Deride darp eseri
Ekimoz, cop lekesi
Başında dipçik darbesi
90
sanki memleket işlerini konuşmak içinmiş gibi,
halk ve senatoyu toplamış ve bir işaret vererek ·
91
KOL GEZENLER
92
Yürürken görüldüler onlar ..
Bir mezar yonun bana dostlarım
Taştan ve düşten. Eı.hamra'da
Suyun ağladığı çeşme üstüne,
Sonsuza kadar desin o :
Cinayet Gımata'da işlendi ! ..
Onun Gırnatasında.
31 Martın, Şeyh Said'in, Patrona Halil'in Ka
bakçı Mustafa'nın, Hıyarcı İbrahim.in torunları,
hamamtası, kafatası, çivili sopası bilenmiş balta
sı, kıçında yaması, kolunda haçlı gaması, elinde
kaması, onların Anadolusunda vuruyorlar onları.
Akü'in anlattığı gibi:
93
en derin teessüflerimi takdim ederim. Ayem veri
sori.•
Kadı ola davacı ve muhzir, dahi şahid . . . Ol
mahkemenin hükmüne derler mi adalet.
Yargıç, hem tanık hem suçlu, hem de dava
cı olursa o mahkemenin yargısına adalet denır
mi?
94
BAV SERVET' İ N Hİ KAYESİ
95
Kimi der UAnlarda :
Bir oğlumuz oldu ..
Kimisi der
cPartimizden sekiz adet senatör
Yarım düzine milletvekili kayboldu ııı
..
İlanlarda elektrikli
Buzdolapları süpürgeler
Ve en hünerli çamaşır makinesi
Suratınızdaki yüz karasını,
Sırtınızdaki çamuru
Ellerdeki kan lekesini
Yıpratmadan temizler ..
GELELİM BAY SERVET'İN İLANLARINA
Şişli, Osmanbey, Nişantaş
Özelbahçe, Lüküs hayat kliniğinde
Ol sedeften doğdu ol dür danesi
Ailenin bir tanesi
Lord Prof Hazakaddinin
Sihirli elleriyle
Dünyaya geldi Servet'imiz
Dost ve akrabalara müj deleriz ..
Doğum günü, daha sonra bakarsınız yaş gü_
nü, nişanlanma, evlenme, ölüm ilanına kadar hep
debdebe. Gazete sütunlannda hep Servet. Doğu
�undan ölümüne. . Seneler geçer bakarsınız ki,
gazeteye gözünüze yine bir ilı\n ilişiverir:
Oğlumuz biricik Servetimiz
Ve kızımız Pirayemiz
Evlendiler . Müjdeleriz
.
Dütün demek
Yine gazete sayfalarında
Boy boy, v1skill , Miskill
96
Tabancalı, tavuklu ziyafet
Kırk gün kırk gece düğün
Hep gazetelerde gördüğün
Sosyetenin en cici kaynanaları
En yakışıklı göbekli kayınbabaları . .
Seneler geçer
İki sene, beş sene
Gazete ilanlarında
Servet bey gene :
cServetimizin, Pirayemizin
Nur topu gibi bir tosunu oldu
Dünyanın nüfusu bir adet arttı
Tosun aileyi sevince kattı.�
F: 7 97
SAYIN: BAY SERVET, ŞİRKBTİMİZİN KURUCUSU
..
98
Bİ R AYAKKABININ ÖYKÜSÜ
99
diken Kör Y akup, feleğin gözüne sokar gibi ba
tınrdı iğneyi köseleme, daha bir kinle sıkardı di·
kişleri. Bu yüzden çok sağlam olarak imal edil
dim.
Kalıptan çıkınca ilkin Kara Fehmi'nin ayak
lan giydi beni. Onun, ayaklan ile dünya arasın
da yaşadım . Onu gündüzleri, çalıştığı tütün ma
ğazasına, akşamlan meyhaneye, karhaneye ve
hastaneye taşıdım durdum senelerce. Tabanla
rım delindi ama yine de lüks mağaza vitrinlerin
deki yepyeni rugan d ans ayakkabılarını, sülün
gibi süzülen kadın ayakkabılarını kıskanmıyor
dum. Tabanımdaki deliklerle öğünüyordum.
Daha sonra beni onanp bir inşaat işçisine
sattılar, kireç, kum, çakıl, ter, kan ve gözyaşın
dan çamurlar kardım. Yeniden delindi tabanla
rım . . Bu kez içime mukavva koyup deliğimi örte
·
rek giydi beni nasırlı çıplak ayaklar. Eskidikçe
eskidim, partallaştım, ama bozulmayan tek şe
.
yim tabanımdaki meşinin üstündeki damga idi:
• Ünlüer ayakkabı atölyesi - Kunduracı İ smail .. •
100
dı, ama salt kendileri ya da yavruları için barı
nak ya da yiyecek üretiyorlardı. Fiziksel gereksi
nimleri için dolaylı bir üretimdi onlarınkisi, oy
sa beni yaratan insan eli evrensel üretimde bulu:
nuyordu. Gereksinimlerden bağımsız, dolaylı ola
rak üretiyordu insan Güzellik ve estetik kural.
larına dek vardıracaktı insanoğlu üretim süre
cini
İsmail Ustanın elleri beni üretirken gerçekte
ben onun ellerini üretiyor, ustalaştınyordum.
Emeğin ürettiği, eğittiği insan eli daha da usta
laşarak Raphael'in resimlerini, Rodin'in heykel
lerini ve Beethoven'in müziğini yaratacaktı son
ralan.
İsmail Ustalar, kundura zanaatçileri güneşin
doğuşunu ve batışını görmezlerdi yaşamlarında.
Tezga.hın üstündeki gaz lambasıydı onların gü
neşi ..
Ayakkabı üreticileri
Tezgahta işler pabucu,
Tezgahta yer ekmeğini,
Rakısını, şarabım, esrarını,
Tezgahta içer,
Otuz kırk yaşlarına gelmeden
Tezgaha tükürürlerdi ciğerlerlnl.
Ya ölürlerdi Verem'den
Ya da birbirlerini öldürürlerdi
Ekmek parası ve kadın yüzünden ..
102
SECİ M SANDIGI N I N ÖYKÜSÜ
103
Beğendiğimizi seçmek ıçın bu seçim döne
minde de kanlı yollardan seçim sandığına vara
cağız. cTürünlerden türün beğen - ölümlerden
ölüm beğen,. ·Kırk katır mı kırk satır mı?• •Tır
nak sökmesi, göz oyması, kabak dolması, sopa
lanmak, coplanmak, panzerlenmek kazığa otur
tulmak ve kurşunlanmak sloganlarının seçenek
leri arasından giderek cinayetlerin at oynattığı
yoldan geçiyoruz kanlı sandığa. Sandığın öykü
sünü biliyorsunuz:
Başkaldıran insanoğlundan
İntikam almak için
!l'anrı Zeus llk kadını yaratmıştı
Ve ilk kadın Pandora'ya
Ollmposlu tannlar
Pırlanta kemerlerden, altından taçlardan
Armağan sundular . . .
Hermes : cAldatmacılığı> yerleştirdi Pandora'mn etine
Afrodit, cHlyanebl koydu kalbine
Baştann Zeus ise slhlrll bir
Sandık sundu
Ve nasihatte bulundu :
cSakın bu sandığı açayım deme ·
Sonra lçlndekl lylllkler uçar gider,
Tüm kötülükler kalır geriye . . >
.
104
sandıktan çıktık diyerek İ ra.de-i Milliye ' den dem
vururlarken sandığa girenle sandıktan çıkan ay .
nı kişi olmamış. Her dört senede bir vatandaş
Memet sandığa girmiş fakat:
105
« İŞCI İD İ M EHRAM LAR YÜKSELDİ
ELLERİ M İ N ALTI N DAı
Zenciyim ben :
Kara gece nasıl karaysa öyle kara
Kara derinlikleri nasıl karaysa Afrlkamın
Köle idim :
Sezar, merdivenlerimi temiz tut dedi bana
Çizmelerimi ben parlattım Washington'un
İşçi idim :
Ehramlar yükseldi ellerimin altında
Harcım ben kardım koca Wollworth'un
Kurban idim :
Kongoda Belçikalılar doğradı ellerimi
Şimdi de beni Texas'ta linç ediyorlar
106
İlk çağda insanlar ormanla meyve toplarken
Bizon öküzünü ya da göldeki bulığı avlarken,
vahşi hayvanlara ya da komşu kabilelere karşı
kendilerini korumak için ortaklaşa çalışmak zo
runda kalıyorlardı. Böylece emek ve nimetler
kendi aralarında ortaklaşa bölüşülüyordu. O çağ
da sömüren ve sömürülen sınıf henüz oluşmadığı
için ·Benimki,. ve eseninki• kavramı, kin ve ben
cillik duyulan belirmemişti insanlarda . Bu duyu
lar kişisel mülkiyetin doğurdugu tarihsel ürün
lerdi.
107
yorlardı, efendisine daha çok mal üretebilmek
için. Kendi kişisel araçlarıyla ya da emeğiyle kur
duğu; özel ekonomisi üzeı:in.de hak sahibiydi
uşak . Çağımızın kaybolan küçük esnafı ayakk a-
·
Ayakkabı üreticileri
Tezgahta işler pabucu
Tezgahta yer ekmeğini
Rakısını, esrarını tezgahta içer
Otuz kırk yaşlarına gelmeden
Tezgaha tükürürlerdi ciğerlerini.
108
kavuşmuş ama tüm üretim araçlarından yoksun
olan proleter sınıfıydı bu yeni türeyen insanlar.
Onlar açlıktan ölmemek için işgüçlerini sermaye
cilere satmak zorundaydıl ar. Görmekteyiz ki bur.
juvazinin oluşmasının tabanını meydana getiren
üretim ve değişim araçları feodal toplumun için
de yaratılmıştı. Bu üretim araçlarının gelişmesi
nin belirli bir derecesinde üretim koşullan üre
tim güçlerine uygun düşmez olunca bu üretim
araçları üretici güçlerin zincirleti haline geliyor
du. Sermayenn elindeki emeğini satan işçi için
yani proleter sınıfı için:
Onların kaybedecek zincirlerinden başka
birşeyleri yok denmesinin nedeni de buydu.
109
TOPLU SÖZLEŞM E
110
Bir de Babll varmış boyuna yıkılan
Kim yapmış Bablll her def erinde?
Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar?
111
kendi keyfince yönetmesi karşısınd a zaten bu ku
·
rallar saçma kalıyordu. İ şçi ile . patron, fare ile
kedi gibiydi. Amma daha sonra 29 Haziran 1871
yasası ile işçi sendikaları resmen tanınmış olu
yordu.
GELELİM FRANSA'YA
Ünlü hukuku beşer beyann a mesinin: Ada
let, müsavat, rehavet, nihavent diye makamlar
tuttururken kotarmış olduğu ihtilali kebir işçilere
ne getirmişti? Burjuva devrimi başarıya ulaşma
devrinde birlikte savaşan proleter sınıfına kar
şı nihavent makamından çalmaya başlamıştı
�mrj uvalar ve ilk fırsatta işçilerin örgütlenmesi
ne bozulmuşlardı. İ şte İnsan Haklan Bildirisinin
işçilere ilişkin yanı:
112
Sendikaların doğuşu işçileri hiç olmazsa esir
durumundan bir parça olsun kurtaracak pazar
lık koşullarına sahip olabilmek için bir kurtuluş
yoluydu . . .
F: 8 113
KOLTU KTAKİ ÇELİŞKi
11 4
�µ. Vatandaş Me.met ef-endinin maş.şı ile ıp.anav
Musanın fiy�t eti�etıe.n çelişld halinde. Süley
İn an beyefendini n göbeği ile Sülüman efendinin
midesi çel�ş�i halinde- Eğer ·k.i bir yumµrta için
d,e çelişkil�r Qlmasaydı kulu Çkaya .Y 1:1.tinİdİğı za
9 d.
man civciv çık��r-aP8r��� � t1' �n : py��
�ir. ��J!
taşını ne denli ısıtsanız yine de iç çelişk.isi olma
dığı için taş olarak kalacaktır. Toplumlann iç ui
de de iç çeiişkqer olmasıwdı gelişen c:İiş oşullar �
la devrimler olmayacaktı elbet . . .
Pirinç a�ıdan kıvranır durur navanda
Sonra geçer acısı, süt gibi ak olur '
115
bir toplumda, demek ki o problemin çözülmesini
gerektirecek koşullar da gelişmiştir.• diyor
Marx.
Çevremize bakalım. Gröndland adasını, Ma
dagaskar adasını, Hayırsız adayı fethetmeye ko
şan fatihler, boş buldukları arsaya politika teme- ·
li niyetine koltuklarının temelini atıyorlar. Ku
zey Kutbunu esaretten kurtarmaya koşan kah
ramanlar . . . İncirlik Havaalanını, Karamürsel üs
lerini, Çiğli tesislerini fethetmeye güçleri yetme
yen kabadayılar türlü milli çelişkiler içinde Ana
doluyu açık pazar olarak kiralamaya kalkıyorlar
şimdi de . . .
·Takunyalılar. memeliler, basur memeliler,
kalpaklılar, göbekliler, melon şapkalılar karanlı
ğa çekiyorlar ülkemizi . . Karanlıkla aydınlığın çe
işkisi, savaşıdır bugünkü savaş . Amma Fikret'in
dediği gibi:
116
FAŞİZM E KARŞI Bi RLEŞi K CEPHE
ÜBER ALLES
DOYÇLAND!
117
ni etek, bir uniseks modası gibi kitleler arasında
yayılıyordu. Kara-kol, gamalı-kol, beşinci-kol gi
bi kol gezen faşizm sömürüye dayanan kapitalist
sistemin en karanlık siyasal yollarından biri ola
rak emekçi sınıfı üzerinde baskısını sürdürmeyi
başarıyordu böylece. Kitleleri uyutmak ve savaş
sonrasında yaşanan iktisadi bunalımın u çuruma.
yuvarlandığı sermayeyi toparlayarak züğürtleşen
küçük burjuvayı da yutturmacılada peşinde sü
rüklemek için faşizm, hinoğlu hin bir propagan
da kullanmıştı: Bağnazca, şovence katı milliyet
duygularını kışkırtmak . Kimi bur_iuva sosyal bi
limt:ileri faşizmin bu propaganda çabasını öylesi
ne önemsemişler ki, faşiziiiİİl iktisadi temelini bir
yana itmiş, onun kapitalist bir olgu olduğunu
unutmuş, bu propaganda etkinliğini tümden fa
şizmle bir tutmuşlardı. Faşizmin iktidarı kapmak
için başwrduğu tilkice propaganda, baskı ve
sindirme yöntemlerini yüzeyden inceleyerek
bunu sınıfsal, iktisadi sorundan ayrı tutarak
totalitarizm adı ile faşizmi kapitalizmden soyutla
yan bir teori olarak görmüşleİ'di. Oysa faşizmiri
bugün burjuva-kapitalist egemenliği uygulama
sınin zorbaca bir biçimi olduğu Cyani tesadüfen
ya d a d eli bir önderin varlığına bağlı olmadığı)
belirlenmiştir.
118
Kurtulmanızı istiyorum sizin birleş menizi
yai.-ını dokuyanlarla elele vermenizi
Yosunlai'la saziarın samiaş cİ.olaş olması gibi şafakta
120
« G Ü N EŞ UFUKTAN Şİ M D İ DOGAR
YÜ RÜYELİ M ARKADAŞLAR»
121
ederi kabullenebilmektedir. İngiliz Filozofu Hob
bes ı 7 yüzyılda şöyle demişti:
«Bir üçgenin açılarının toplamı iki dik açıya
eşittir. ,. cümlesi ticaret erbabının çıkarlarına ters
düşseydi tüm geometri kitaplarını o anda yak
tırırlardı. Sermaye çıkarına uyarak halklarm
asla gereksinimlerinden fazla akıl üretmedikle
rini varsaymak zônindayız. Ortaçağ batılı milli
eğitimin maarif çamaşır suyu olarak beyinlere
akıtılıyor, cinayetlerse av sporu niteliğinde Mil
liyetçi Cephe'nin eğlencesi olmuş . .
1 22
İnsanoğlunun cinayetlerini itiraf etmeleri
çoğu z am an bir nörotik belirti bir ruh hastalığı
şekl inde şekil değiştirerek bilinç yüzüne çıkmak
tadır. Histeri nöroz, sar'a dediğimiz hastalıkların
bir belirtisi olan uykuda gezme < Somna.nbu
lizm) anında cinayetlerini açıklayan katillerin
öyküsünü bilmeyen var mı? İ şte Makbet . . . Hem
uykuda geziyor hem de cinayetlerini kusuyor bi
linçaltıtidan.
İşte Uyurgezerlik anında suçunu açıklayan
katil Makbet ile onu izleyen hekim ve hizmetçi
kadının diyaloğu:
Hekim - İki gecedir bekliyorum sizinle
En son ne zaman gördünüz
Makbet'in gece kalkıp gezdiğini?
Kadın - Kralımızın sefere çıktığı gece
Baktım yatağından kalktı hırkasını giydi
Çekmecesinden bir kfı.ğıt kalem çıkarıp
katladı
Birşeyler yazdı üstüne mühürledi yattı
Derin uykular içindeydi bunları yaparken
Hekim - Büvük bi r ic sıkıntısının bei lrti sl bu :
Uyku halindeki bünyede uyanıklık belirtisi
Ağzından birşeyler duydunuz mu?
Kadın - Öyle şeyler duydum ki söylemeye korkarım
İşte geliyor her zamanki yürüyüşü ama
Yemin ederim ki yine d�rin uykuda
Hekim - Baksanıza gözleri açık
Kadın - Açık ama içerden kapalı
Ne yapıyor öyle ? Ellerini oğuşturuyor
Alışmış hep yapıyor bunu.
Ellerini yıkıyor gibi . . .
Konuşuyor dinleyelim :
Makbet - Bir leke var şurada hala
Çık elimden korkunç leke. Çık diyorum
sana.
Nedir bu? Hep kirli mi kalacak bu eller?
Hekim - Benim hekimliğimi aşıyor bu hastalık.
123
KEREM GİBİ VANA VANA
Tanrı Prometeus insanlara yararlı olsun di
ye ateşi vermeyi düşündü . Kopardığı bir ağaç da
lıyla Limnos adasına giderek Tanrı Hephaiston' -
124
ne yanmış suhte dediğimiz softalarla tarihin
yapraklan adeta is kokmaktadır. Şu ozanın ka
dehine bakın, ateş dolu. Piyale değil de sanki
Prometeus'un meşalesi:
yorlardı katillere:
Yaşamak yanmak değil mi ki,
İçimizde türküsü binlerce yıllık ışınların
Geceye karanlığa karşı . . .
Yanmak karanlığı yadsımak
Usla, düşüncelerden daha parlak
Dök ışığı kızın üstüne
Varol bir yalazın üstüne
125
Yanma� �arıı.:µllğı Yadaıın�ktır
qözlere �irercesine
'
çoıi�n a���i ndep �öle ateşin1l · . .
' . DAq�CA
Yanmakta büyüklük, onur . ve gurur vardı.
Bakın Brecht'in bir ş�ir:iµe :
Başvurunca Hitler Hazretleri
Zararlı fikirlerle dolu kitapların yakılmasını
l!alkın önünde, alaplatda
OkÜzler, odun yığı:ıt1arına araba araba k�tap taşıdı
Gözden düşmQş ş�trlerden biri
Şöyle bit gÖ?' gezdirdi y akı�acalç kitaplar listesine
·
1 26
MC' N İ N AH LAK KİTABI
Buyurdu Tanrı :
«- Öldürmeyeceksin ! >
cYavrulanm yiyen Kr�nos't�n bu gün!!
Verildi öldürmek yetkisi Ezrail'e
Ve made in Kqıkkale sU4.hlariyle
Fraklı, amokinll katillere ..
Ve Tanrı buyurdu
Ahlil.k kurallarının ikincisini :
«- Köle Spartakus'tan bu yana>
�itaat edeceksin, baş kaldırmayacaksın ! >
Ve ekledi Tanrı :
«- Çalm ayacaltsın ! >
Buyuruyorum sana
�anun çalmak mahsustur nihavent makamından
Gayrı kanuni süleymanlara.
Ve Tanri b uyurdu ·
4hlakın kırk birinci maddesini :
«Yalan söylemeyeceksin Memet ! >
Platon da yanıtladı Tannyı :
Yalanı sadece söyler devlet,
Ve televizyon ekranında
Yalan tükürüp yüzüne milyonları�
Devlet postuna bürünmüş fraklılar.. .
Nutuklarla temelini ata rlar
Yalancılığın
Ve Tanrı buyurdu Memede :
«Yemeyeceksin ! •
Yemek mahsustur efendilere ..
cYeyin efendiler yeyin
127
Doyunca, patlayınca, tıksınncaya kadar yeyin ! >
İşte Memet, AhlAk demek
Yememek, içmemek,
Yan bakmamak efendinin malına
Şükreylemek bu dünyanın hAline.
Tanrı buyruğunu dinle :
Feylesof Kant amcanın Teoloj i'sinden bozma
AhlAk'ını hatmet
Eğitim Bakanlığının bastırdığı AhlAk'ın
Sayfalarını yut.
Ve dünya nimetlerini unut,
Bir lokma bir hırka
Sana yeter Memet,
Senin yerin bu dünya değil, Cennet . . .
128
Umut Memedin ekmeği
c-Ye Memet ye ! >
Günde bir kilo ye
On kilo üret
Dokuz kilosu kalsın patrona,
Bir kilosu yaşayabilmen için sana ..
Öğrendin ya Memet ahlak nedir?
Öl geber, eğil, itaat et
Baş eğ kımıldama isteme, sus
Yaşamak efendilere mahsus.
F: 9 129
KAPİTALİZM AHLAKI NA KARŞIN
KAPİTALİZM İŞÇİSİNİN AHLAK KAVRAM !
130
Öldürülen g ençle r ve Şopentn cenaze havası
1 M.C. kuruluna : Dilenci duası
Sadakallahül - azım, Allah razı olsun
Komünizlm kahrolsun !
Şaban'ın Sahibisin - Sesi vizyonunda
Sanatçının biri
Semirmiş bir gergedan k adar iri,
Önünde binllk rakı şişesi
Ağzında cAğlayan Şarkısu
Döker kadehine sulusepken gözyaşını :
cBoşvermişim boşvermlşim boşvermlşim dünyaya
Ağlamak istemiyorsan sen d e boş ver düny;ıya>
Ve Şaban - vizyonda b aşla r raklamlar :
Şişe kapaklanndan çıkan apartmanlar
Bir çekilişte hanlar, hamamlar ..
Ve bir şarkı : cŞişllde bir apartman
Yoksa eğer halin yaman.>
Ve reklamlarda M.C. Vizyonpn
Maarif çamaşır suyu
Temizler ellerdeki kan lekesini
Aldatır yüz karasını ..
Deterj anlı beyin yıkama tozu,
Makat tuveletinize Amerikan bezi
Kaymaklı çokatella, para maması
Piliç kızartması fırında
Tüter aç milyonların bumunda.
Bir yerli fUm başlar şimdi
Dört şirketli ko-prodüksiyon ..
Fabrikatör Cenabeddin beyin
İğfal ettiği sekreter kadın.
Darlekin'in milyonlan
Ankara katili, Adapazan canavan,
Ve hazine hırsızı
Ve bir lokma uğruna
Kaldınmlara düşen işçi kızı
Ve arkasından dış haberler :
Ambargodan yüzgeri
Dolardan doş döner elleri.
Açılır eller Ruble'ye.
Dışarda : cEyvallah yo ldaş Allah razı olsun
,
131
lçerde ; cKomüntzm kahrolsun ! >
Ve göz yaşartıcı bir haber :
Dost ev kardeş Grönland ülkesine
Ve müttefikimiz Madagaskar adasına
Narenciye veklliınizin yaptığı
Dostane ziyaret.
Kıbns meselesi,
Amerikan yetkilisi
Bay Kilifort'a emanet . . .
Ey kanunsuz Süleyman
Sen temel atmaya devam et . . .
Spor haberlerinde
Miting alanlarında cirit atma
Sırtüstü yatma
Koltuğa kazık çakma
Ve Güne Bakış nihayet
Otuz kısım tekmili birden
Cinayet, cinayet, cinayet . . .
132
sanın özgür ve bilinçli eylemini çarpıklaştınr. Ve
kişi üretim eyleminden yabancılaşmakla da kal
maz, yaşamından ve tüm insanlardan da yaban
cılşır, kopar. Böylece yaşamı bir araç haline ge
len üretici işçi, alıp satılabilen bir mal haline gel·
diğini duyar. İşte mal haline gelen işçinin tarih
sel akışa uyup bilimsel olarak sömürülmeye baş:.
kaldırması gerçekte salt kendisinin değil temsil
ettiği evrensel insan 'ın da insani yanının ege
menliğini, daha doğrusu bütünsel insan kavra
mını gerçekleştirmek amacını taşır.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın
Yok edin insanın insana kulluğunu
Bu davet bizim . . .
Nazım
133
Ne çare ki tarihin akışını yavaşlatmak iste
yen yarasalar, kör yılanlar daima zora başvur
muşlardır. Tarihin diyalektiğine ve akışına uygun
amaçlara varmak isteyen kimse ise şiddet kul
lanmaz, insanlık tarihinde gördüğümüz devrimle
rin tümü sömürge imparatorluklarından çok da
ha az kan akıtmıştır.
134
KİTAP TUTUKLAMAK
135
yordu. Bu arada gözden düşmüş ozanlar bu yan
mayı bile kıskanıyorlar: «Ne olur benim kitabımı
da yakın,. diye yakınıyorlardı.
MC iktidan ise yasaklanmış kitapların 163'ncü
maddeye uyanlarını kayırarak yasak listesinden
ayıklayıp, aklayıp, paklayıp gericilik piyasasına
sürmekte. Zaten: Mızraklı ilmihal, kazıklı ilmihal
salçalı ilmihallerin cSağ· daşlan için en çok hapis
cezası 8 yıl iken devrimci kitaplann cezası iki mis
liydi. Yetkili bakan tarafından yasaklanması ya
sakl�nan kara kaplı kitaplar neşriyatından Aka
idi İslamiyye, selameti tesb ihiyye , baklavatül re
vaniyye, takunyatül taktakiyye, sebilül reşad, ik
tic;ian naşad, ceridei hakikat risalei tarikat, ruz
namei hamakat el hüccetül zaman, ceridei risalei
nur, dayansın ehli kübur, kitapları yanında Tekef
küfül matbua yayınlarından Vahidüttin han, S ul
tanhamid han; Vakıf han, Gürün han ve Non
Manyifik Süleyman adlı eserler vardır. Neşriyatı
hamaseti necaset neşriyatından ise Selametü ha
nefi cengi, Hayber Kalesi, Kanlı Nigar nam orta
oyunu. Hayali Yahya nam, Hayali mobilya der
kenar oyun uvardır.
1963. maddeye dayanan kitaplar azad edilir
ken: «Azat mazat yarın seçimde bizleri gözet .. •
diye Atatürk'ün Bursa Nutkunu okuyan gençler
tutuklanıyordu bu ülkede . .
YAKTIN BENİ - YIKTIN BENİ
136
me operasındaki ozan kişi de ısınmak için roma
nnıın yapraklarını yakıyordu. Ama Hitler amca
yok etmek için yakıyordu. Reichstac yangınını
çıkarıp da her yakaladığını içeri atan Badanacı
Bitlerin ülküdaşları da Stadyumları, Kültür Sa
raylarını, Marmara vapurlarını yakaark ( ! ) her
istediklerini içeri atabilmişlerdi . . .
Almanya'daki faşist barbarlıktan kaçıp Çe
koslovakya'y a sığınan Brecht, kitap yakma ola
yın ilişkin bir anısını nasıl anlatıyor :
"Kahvede mermer masanın birinde oturur
ken ve uzun boylu kıllı bir insan Almanya'yı si
lip süpüren barbarlığın getirdiği barbarlıktan söz
ederken beş yaşlarında, kocamış yüzlü bir çocuk
bize kibrit satmaya gelmiş.ti. Çek dilinden ko
nuştuğu için laflarını anlamadım çocuğun am a
açlığın izleri akıyordu yüzünden. Konuşan arka
daşım Alman barbarlarının kitap yakmalarını
öyle derinlemesine anlatıyordu ki, çocuk on a
umutsuz bir çabayla kibrit satmaya çalışıyordu . •
Evet Orhan Veli'nin dediği gibi :
Açlıktan bahsediyorsun
Demek ki sen komünistsin
Demek, bütün binalan yakan sensin
İstanbuldakilert sen . .
Ankaradakllerl sen . .
Sen n e domuzsun sen !
1 37
ZAM LAR GELDİ TABUR TABU R DİZİ LDİ
1 38
panya gazetesinde okur okumaz tüm Hıyarlar
sözleşmişcesine sırra kadem basmışlardı manav
Musa'nm tezgA.hmdan . Düriye Hamın:
. .
EvlA.dım Musa
!ete pırasa, işte kabak, ıspanak
Burada patlıcan enginar ..
Amma hani nerelerde hıyar?
Bak hıyarsız kaldı salatalar,
Salatasız kaldı sofralar ..
Manav Musa :
Namussuzum bir tek hıyarı sakladımsa,
Şu mübarek ekmek beni tepsinki,
Karım avradım olsun ki
Ne istifçilik ne de karaborsa
Yaptımsa, hıyarlarımı sakladımsa,
Düriye hanım filesi boş döndü evine
Ama ertesi gün çarşıya çıkınca
İnanamadı gözlerine
Zamlar gelmiş tabur tabur dizllmiş
Etiketlere kara yazı yazılmış ..
l'üm fiyatlar gökyüzüne fırlamış
Dürlye hanım bu kez yine eli boş döndü
Dün, hıyarlar piyasadan yok olduğu için
Bugünse parası çıkışmadığı için
Ve düşündü düriye hanım . . .
Hıyarcık köyündeki Bahçevan Mehmedin
bostanından
139
ıiıişti. Egemen sınıf, kendi, çıkarını, tüm ulus�
çıkan olduğuna inandırmak için türlü numarala
ra başvuruyordu. Bir ülkede örneğin: «En iyi ver
gi sistemi vasıtalı vergi sistemidir, çünkü bu yol
da herkes eşit olarak yergilendirilmiş olmakta
dır . . diye yazılanları okuyacak olursak bu sav
. »
140
Boş meclise bizden de sela.m olsun erenler ..
Fırlarken otuz kaymeye bir okka fasulya
Milyonla vurur hep dayılarla yeğenler,
Arttıkça fiyatlar pahalandıkça yaşam
Gittikçe ucuzlarken okullarda ölüm.
Bir kurşuna ömrümde de tamam olsun erenler
İçki yerine dert içiyor işçi Memet
İçki yerine zam içiyor Mehmetefendi
İçki yerine kan içiyor Sülüman bey
Gençlik kanı bir gün boğacaktır seni hey hey !
Bir damla kanım katile bin kerre haram olsun erenler.
141
M EKTUPLA EGİTI M
142
memiş olan bir rahibeye sorarsanız dünyanın en
muUu kişisi kendisidir. İnsanlan hayvanlık düze
yine indirgeyen iğrenç işlerden yaşamı boyunca
uzak kalmıştır da ondan: Tanrının cennetini hak
etmiştir artık o.
Bir gün Hindistan ' da seyahat eden bir mis
yoner kendi kendini zincire vurarak yüzükoyun
yatan bir fakire rastlar. Adam, maymun kadar
zayıf ve çıplak vücudunu seyirci kalabalığa bir
kaç kuruş karşılığında kırbaçlatıyor. Günahlar
dan kurtulmak için parayı veren kırbaçlıyoı fa
kiri . . . Bu acı sahneye tanık olanlardan biri ayni
olayı seyreden misyonere dönerek:
- •Nefsine karşı feragat değil mi bu adamın
yaptığı?· Bunu işiten fakir kızarak bağırır ka
labalığın içinde :
- cNefsime karşı feragat mi? Şunu bilin ki
öbür dünyada sizler birer at, ben de bir süvari
olduğum zaman sze yapacağım eziyetlerin kar
şılığını şimdiden ödemek için ben bu dünyada
kendimi dövdürtmekteyim.•
ŞECAAT ARZEDERKEN
Madrit' teki dilenci, Avrupa'dakii fahşe ve ra
hibe, Hindistandaki fakir, hepsi de şerefli işler
gördüklerine inanıyorlar. Bir de şu aşağılık hır
sız yüzsüz, kalleş, satılık katile bakınız. •Şecaat
arzederken merdi-kıpti sirkatin söyler» gibi yap
tığı aşşağılıkları bir kahramanlık olarak algılıyor.
Bu görüş taa İsa'dan önceki ünlü yasa yapıcısı
Lükurgos tarafından da savunulmuştu. Komşu
nun malını çalan hırsızı yeğliyordu o . . .
Çiçero, insan aklının değişik yargılarını de
yimlerken: ·Bizim olan hiçbir şey yoktur, bizim
143
dediğimz yapma bir şeydir• diyor. Acaba Zefiros
rüğgannın önünde eğilen saz mı olalım yoksa
eğilmekten se kırılmayı yeğ gören onurlu ağaç
mı .. Namık Kemal'in dediği gibi. Toprağa yüz sü
rerek yaşamaktansa toprağın altını mı ' seçelim?
«Köpektir zevk alan sayyadı bi insafa hizmet
ten• lafı gibi insafsız avcıya hizmet eden bir kö
pek mi olalım?
SİRONO'NUN BURNU
Bakın şu Berjerak'lı Sirano'ya.. Kendisine
yardım teklif eden koskoca asilzadeyi bir çuval
·
144
UYAN SUNAM UYAN !
sınız?,.
«- Ya ne sandın ya?•
ledi:
•- Nükteli bir adama benziyorsun sen•
Adımı öğrenince irkildi. O günkü Cumhuri
yet'te onun romanının altında çıkan karikatürlü
yazımdan hatırladığı için . . .
Halikarnas Balıkçısı o günkü karikatürümü
eleştirdi Karikatürde Rodin'in Düşünen Adam
.
F: 10 145
•- Mikelancelloyu tanırsın değil -mi delikan
lı ve de öyküyü bilirsin . . . Bir gün Mikelancello
ünlü yapıtı Musa heykelini bitirir. O denli başa
rılı olmuştur ki heykel, nerd.eyse canlanacak. Üs
tad hayranlıkla izlerken yapıtını birden coşup
elindeki çekici heykelin başına fırlatır. Ve coş
kuyla bağırır:
•- Ey Musa, Kalk ! Kıyam et canlan ! •
Görmekteyiz ki cansız ve uyur haldeki mer
merleri uyandırmak için başlara çekiçle vurmak
vurmak gerekmekte N azımın dediği gibi :
Ağır . . .
Sesli çekiçler
Sağır . . .
Örslerin kulağına
Hay-kır-dı . . .
Heykelin kafasına indirilen çekicin fiziksel
etkisini bilgin Newton ünlü yasasiyle deyimliyor
du: «Etkime eşittir tepkime,. diye . . . Yani bir ka
faya ıoo kiloluk balyozl a mı vurduk . . O kafa
.
146
Dövüldüm, yara bere içinde kaldım
Yel aldı umutlarımı savurdu
Kar vurdu beni, güneş kavurdu
Ö nüne gelen birlik oldu ezeyim diye
Birden
Ak bir taşın ardından
Kara bir yılan
Çıkardı kafasını
Derisi ışıl ışıl
Dili çatal çatal
Gözleri ateşten al'dı
Birden bir kurşun gelip katasım aldı
Hayvan devrildi kaldı
Karayılan, Karayılan olmadan önc e
147
Karayılan'ın encamını g6rilnce
HaJ"kırdı avaz avaz
Ömrünün ilk düşüncesini :
« İb ret al deli gönlüm
Demir sandıkta saklansan bulur se ni
Ak taş ardında karayılam bulan ölümıt
148
YÜCE DİVAN
149
Oralan bizlere bırakınız
Mülkü İslam, ihtişamiyle bekliyor sizi
Diyarı şarka, Büyük Doğu'ya uzatın ellerinizi>
Ve Balabanya generali Von Der Goltz,
General Liman Von Sanders
Ucu kazıklı miğferlerini çıkarıp
Osmanlı kalpağını gipdiler
Ve böylece : Goıtz Paşa, Liman Paşa oldular . . .
Ve birlikte Alamanca kelimei şahadet getirdiler
Hindistana varacaktı
Ve İngiltere ile Rusyaya
Ense kökünden vuracaktı
1 50
Böylece Alman emperyalizminin çıkarları
uğruna ilkin, Büyük Doğu, daha sonra da Büyük
Turan hayaliyle kırılmıştı Türk insanı. İslamcılık
ve Turancılık serüveni sonunda, Mondros anlaş
masiyle tarihe karıştı Osmanlı İmparatorluğu.
Turan hayalciliği, fethedilmek istenen Orta As
yadaki ırkdaşlarımızın hayrına mı uygulanmış
tı? Ezilen Türkler için ne gibi girişimlerde bulu
nulmuştu? Onlara, bağımsızlık çabasını yaratma
yı mı kolaylaştırmıştı? Bugün dış ülkelerde elçi
lerimiz takır takır vurulurken, Turan ülkesinde
hiç bir turancı sabotaj ı duyuldu mu? Turan hal
kını özgürlüğe yöneltecek ne değerde bilimsel
yapıtlar verildi Turan uğruna?
151
GREV . . . GREV . . . GREV • . •
c- Ne bulursamz yetiştirin.>
152
ki,buna Anoreksi Mental - Ruhsal iştahsızlık di
yoruz tıpta . . . İnsanoğlu reddetmeyi daima bir si
lah olarak kullanmış d urm uştur . ..Viran olası ha
nede aç kalmış olan evladüeyali,. yanında kendi
emeğinin hakkını alamayan bir işçinin de yapa
cağı haklı reaksiyon: Çalıştığı işi bırakmaktır il
kin . Ama bu bırakma işi, edilgen bir eylem değil
dir gerçekte . . .
153
talistler makineyi buldular. Artık yüz işçinin yap
tığı işi yalnız bir iplik bükme makinesi yapıyor
du. İşçiler de bu kez makineleri kırmaya yönel
mişlerdi direnmek için. Bu yüzden savunmasız
·alarak kanun dışı eylemlerle, kurulu düzenin acı
masızlığına hedef oluyordu işçiler. İşçilerin en
etkin direnme hakkı olan grev ancak İngiltere'de
1832'de çıkarılan reform yasasiyle, sendikaların
kurulmasiyle gerçekleşecekti.
1 54
turuncu, mor sendikalann katakullileri ve yüz
lerce başka neden burjuvazisiyle proletarya ara
sındaki kesin savaşın yaklaşmakta olduğunu ka
nıtlıyor. Grevler sanayi proletaryasının askeri
eğitim alanı oluyor ve kaçınılmaz olarak yakla
şan büyük mücadeleye bir çeşit hazırlık oluyor
grevler.•
155
B İ Lİ N CALTI
1 56
İnsanın özgür olması ve ruh sağlığına kavuşması
için kendini yöneten bilinçdışı gerçeklerin bilin
cine varması gerekiyordu.
Gerçek kavramına böylece psikodinamik yol
dan eğilen Freud'a karşı Kral Marx şöyle yorum
luyordu gerçekleri: «İnsanın bilincinde ne varsa
hepsi yaşadığı toplum koşullan tarafından uyan
ması ancak insandan yana olan toplumsal düzen
le, ekonomik ve sosyal örgütlenmelerle gerçekle
şebilecektir . ..
TOPLUMSAL BİLİNÇALTI
1 57
Yine örneğin vatandaş çoğunluğunun, ken
dilerini yöneten bazı liderlerin ne denli yetenek
siz ve aşağılık olduğunu görmeyecek kadar akıl
sız olmaları mümkün müdür? Fakat bu türden
eleştirici bilinçlenmeler küçük bir azınlığın sı
nırlarını aşsa ve çoğunluğun malı olsaydı sosyal
birlik kalır mıydı o toplumda. Her toplumda uy
gulanan akıl dışı tutum ve davranışlar böylece
vatandaşlarca sezilen bir çok duyguların, algıla
nan birçok gerçeklerin bastırılmasına yol açıyor.
Toplumlarda açık açık görmekteyiz ki, bilinç dü
zeyinden uzak tutulmasına paralel olarak akıl dı
şı düşlerin gerçekmiş gibi kabul edilmesi zorun
luluğu vardır. Öyleki okulda, sinema gazete ve
TRT'de tüm dini, cinai, siyasi, içtimai rezaletleri
herkes kendi gözlem ve düşüncesinin ürünüy
müş gibi görmeye. başlar. Eğer bu süreç bize düş
man bir toplumda ise ona beyin yıkama Cendok
trinasyon) ya da propaganda denir. Kendi top
lumumuzda ise öğretim ve eğitim programı adı
verilir.
İnsanları, toplumca yasaklanan şeyleri bilinç
dışına atmaya zorlayan güç, yalnız kalmak ve
tecrit edilmek korkusudur. Yasaklanmış konu ve
sorunlara karşı .bir bilinçlenme bireyleri giderek
tecrid edilmeye, yalnız kalmaya zorlayacaktır.
Bu nedenle insanlar toplumun cyok dediğini gör
mezler ve «doğru• dediğini de olduğu gibi kabul
ederler.
İnsanların büyük bir çoğunluğu için sosyal
kalıplar, gerçeğin ta kendisidir. İnsanın dqğru,
gerçek ve sağlıklı bulduğu şeyler toplumun ya da
çoğunluğun kabul ettiği kişiler, kalıplardır. Bun
lardan gaynları bilinç düzeyine sokulmazlar. Fa-
158
k.at unutmamalıdır ki insanoğlu yalnız kendi top
lumunun değil insan türünün de bir üyesidir. İn
san bir yandan tecrid olma korkusu içinde yaşar
ken, öte yandan kendi içinde, kendi vicdanında
ve bilincinde, üyesi bulunduğu insanlıktan tecrid
edilme korkusunu da taşır. Kişinin kendi toplu
mu insanlık dışı kural ve değerleri kabul edip,
bireyden insanlık dışı isteklerde bulunsa bile ki
şi yine gayri insani olmaktan çekinir. Kendi akli
ve duygusal gelişimi nedeniyle insanoğlu kendi
grubu tarafından tecrid edilme tehdidine karşı
kendini güçlenmiş duyar ve vicdanının sesini din
leyerek insancıllığını ve onurunu korur.
Bilinç; sosyal insanı, yani bireyin içinde bü
yüdüğü, yetiştiği tarihi koşulların belirlediği sı
nırlan temsil eder. Bilinç dışı ise bütün ve evren
sel olan insan ve kökü evrende olan insanı de
yimler. Bilinçdışını bilmek demek, bilinçlenmek
demektir. İnsanın tam insanlığıyla temasa geç
mesi, bireyin kendi iç dünyasında ve dolayısıyle
hemcinsleri arasında toplumun koyduğu engelle
ri ortadan kaldırması demektir.
Bu ise insanın insanlıktan yabancılaşmasının
te k kurtuluş yoludur. İnsanın insan oluşudur.
1 59
İŞÇİ - İŞVEREN V E HALK
160
Amma salt ücret artması için değil, işçinin
tüm psikolojik gerilimlerinin boşalımını sağla
mak ve özellikle güç gösterisi aracı olarak uygu
lanmaktadır grev. Örneğin sempati grevi denilen
grevle Tuvalet Sanayi Sendikası, gövde gösterisi
yüzünden C Çöpişl Çöp İşleri Sendikasının grevi
ne katılıp Şabanın çiftliğine dönen televizyon
ekranını çöplüğe çevireceklerdir. Amma işçi grev
leri işçilerin dayanışmaları ve bilinçlenmeleri
yüzünden yönetimin faşist eylemlerini uygulama
tehditine karşı bir direnme olarakta uygulana
bilecektir.
İşçi, kendisini halkın tükettiğini üreten, re
fahını sağlayan bir üye gibi görürken işveren de
aynı kanıy a sahip olacağı için her iki grup da
halk tarafından desteklenmeyi bekleyeceklerdir.
İşçi ve işveren propagandalarında üç amaç gü
derler bu çatışmada:
F: 11 Hll
reni: «- Han i yad a benim elli teklik yevmiyem ! •
diye yanıtlayacaklardır. Bu arada da Ş abanviz
yon ekranları: «Halkımızı pastırmasız bırakan bu
vatan hainleri kahrolsun ! » · d iye yaygarayı ba stı
mı tüm se rmay enin u mutlan , sımsıkı yönetimin
i md a da yetişip halkı pa,stırmasız bırakan grevci
lerin pastırmasını çıkarmasına bağlanacaktır.
Grev yüzünd en bu sabah Neftkafe'sini sütsüz
·içmek zorunda kalan Cenabüddin beyfendi grev
cile r için «- Bir sürü südübozuk bu nlar ! » diye
belalarken, Süt tozu fabrikasında greve gid en iş
çi Remzinin karısının gıdasızlıktan ötürü südü
nün �esildiğinden haberi yoktur.
Propaganda araçlarının ise devlet eliyle işve
renler hesabına çalışması tüy d ik er bu du rum da .
Ş abanvizyon, Ramazanvizyon, bayramvizyon ve
köftevizyon hep işveren çıkarlarının h alkın çı
karlarıy la bir olduğu i zlenim ini yaratırken buna
•Kurumsal reklam• denir ve parasını d evlet baba
öder. He r iki taraf da kısa propaganda sloganla
rı kullanır dururlar:
162
«Senin kazanında et kaynar. Benim tence -
remde dert kaynar.»
«Patrona bonfile iş ç iye boş file
_ ,.
1 63
•
164
yan adam olur ki giderek sonun a varan eğrilik,
zorbalık dediğimiz düzenin ta kendisi oluverir.
Kuvvetlinin yaptığı h-er iş doğru sayılıyor değil
m i S okrates? ..
ALTTA KALANIN
166
ENDÜ LÜS'TE RAKS . . . !
Gitara
Ağlatır düşleri, düşünceleri.
167
Yitik canların hıçkınkları
Dökülür yuvarlak ağzından . . .
·Granada· denince ister bir kent adı, ister
bir şarkı adı geli.r aklımıza . . . Kim anımsamaz ki
bu adı? İşte Antonio Marchado Federico'nun Gra
nada' sını nasıl anlatıyor:
Öldürdüler Federico'yu
Cellatlann mangası
Düşüp öldü Federico
Almnda kan ; kurşun, barsaklannda.
Bir mezar yontun bana dostlarım
Ozan içln
Taştan ve düşten Elhamra'da
Suyun ağladığı blr çeşme üstünde,
Sonsuza dek desin O :
. cCinayet G ranada ' da lşlendl,
Onun Gra nada 'sında . . . >
Daha daha neleri ünlü İspanya'nın? İşte Paul
Eluard'dan izleyelim:
168
Hele siz gelin bir görün
Sokaklarda akan kanı
1 69
K IZMA B İ RADER! . . •
170
Manav Mus'anın, belediye zabıtası Niyaziden;
Sekreter N ecla' nın patronundan. Biletçi Hüsnü
nün kontrol İbrahim'den; Olmayan mobilyaları
namevcut şirketlere ihraç eden hayali küçük ye
ğen'in de, ipliğini pazara çıkaran gazetemizden
ötürü bir anksiyete'si var. İnsanda doğuştan var
olan bu anksiyete denilen ruhsal nitelik, onun
yaşamına yön .v eren, davranışlarını Motive eden
bir ruhsal yap ı sıdır. Pinti bir karakter taşıyan
adamı, para biriktirme davranışına, açıkgöz ve
<1.şağılık yapıdaki bir adamı devleti soyma eyle
mine yönelten hep bu anksiyetedir. Anksiyeıe
miz problemlerimizi çözüm iemeyi başaramazsa
o zaman emosyonel sağlığımız tehdit edilecektir.
Ve sonuç olarak bize rahatsızlık veren bir duyu
sıkıntı meydana gelec e ktir. İşte insan bu sıkıntı
sını geçi ş tirm ek için bir ruhsal silaha sarılır ki
bu da öfkelenme'dir. Sıtma hastalığında ateşlen
me neyse, sıkıntı halimizdeki öfkelenme de ayn ı
tedavi niteliği taşımaktadır.
Tarih te ünlü krallar, ünlü vata n satıcıları
olduğu gibi öfkesi ile ün yapmış krallar da vard ı .
Örneğin Akilleus'un öfkesi gibi mobilya kralının
öfkesi gibi Kralların öfkesi elbette ki, öfkelerin
de kralıydı.
17 1
Öfke anında insan bedeninde sendrom D'
adaptasyon denilen seferberlik hali meydana gel
mektedir. Gözler faltaşı gibi açılmış, kalp ve solu
num süratlenmiş, kan şekeri artmış, kaslar güç
lenmiştir öfkeli insanda. Öfkelenen insanın ade
ta savunma saldırma gücü yükselmiştir, kendisi
ni savunmak için. Öfkelenen kişinin su koyverip
altına kaçırmasını da bir çeşit savunma davranı
şı olarak kabul etmeliyiz . Akılcı filozof Seneka:
« Öfke harap bir binaya benzer, diyor . nereye dev-
rilse orasını yıkar. " «Kızma birader! • dendikçe
küplere binen öfkeli birader de tıpkı kızmış bir
arıya benziyor. .Hani Latin ozanı Juvenalis'in de
diği gibi: «Animasque'in vulnere ponunt. Anlar
insanları sokarlar ama iğnelerini, batırdıkları ya
rada bırakarak can verirler...
1 72
mediği için ölüme mahkl.im edilir. Piso tarafın
dan:
ÖFKEYLE KALKAN
ZARARLA OTURUR
'
173
DEVRİ M LE ft VE D EVİ RİLENLER
1 74
daki kavga da bir iktidar kavgasıydı gerçekte .
Haklının haksız olan güçlüye karşı ayaklanması
nın insanoğlunun Mitoloji dediğimiz Masaloj i ça
ğına dek uzandığını görmekteyiz.
Psikoloj i bilimi: « İnsanoğlu, anlam arayan bir
yaratıktır• diyor. Havada bir uçak gören Afrika
nın ilkel kabile insanı, onu bir beyaz kuş ya da bir
melek olarak tanımlayacaktır . Ve kafa yapısına
dayanarak onunla ilgili masallar uyduracaktır.
İnsanoğlunun uydurduğu Mit'ler; içgüdülerinin
biyoloj ik ya da bireysel yaşantısının değil top
lumsal yaşamanın ürünleriydi. Günlük yaşantı
sında doğa güçleriyle karşı karşıya olan insan.
yaşamını efsaneleştirmiş durmuş . Asırlarca.
Toplumlar gelişip de, ekonomik sınıflar orta
ya çıkınca Mitolojinin yerini dinler almıştı. Din
lerin yapısı toplumlardaki sınıf sal yapının bir
yansımasıydı adeta. Örneğin monarşik rejimdeki
toplumlarda tek bir ulu Tanrı, görmekteyiz. Oto
Krasilerde ise bir Tanrılar ailesi vardı. Çeşitli sı
nıf birimlerinin bir araya toplandığı devletlerde
ise örneğin Mısır'da Panteon'larda toplanan Tan
rı Meclislerini görüyoruz.
175
denilen canavar çocukların doğmasına neden o
alan Gök tanrısından yakınmakta, ürkmekte ve
tiksinmektedir. Ve babalarından öç almaları için
oğullarının eline ak çelikten bir mızrak verir yer
tanrısı. Hiç biri yanaşmaz bu başkaldırmaya ço
cukların. Sadece Kr'onos (zaman tanrısı) öz ba
bası Uranus'a kaba kuvvet kullanarak onun üre
me organını keser. Bu olay Tanrı soylan tarihin
de ilk kez bir kaba devrim niteliğini taşımakta
dır.
Fakat, öz babası Uranus'u haklayıp soyunu
kurtaran Kronos bu kez korkuya kapılır ve ken
di çocukları tarafından öldürülmemesi için onla
ri yeyip yutmakta bulur çareyi. Zamanın tanrısı
her yarattığı yavruyu yer.
Kronos'un bu öldürücülüğüne karşı çıkmak
için ondan doğan güçlü bir yavrunun gelişmesi
gerekmektedir . Kansı Rhea, Kronos'tan gebe kal
dığında gizlice doğurduğu bir erkek yavruyu Gi
rit adasına kaçırarak gizlice büyütür. Ve bu geli
şen yavrusu da kendi öz babası Kronos'u öldürür
ve akıl ve kaba kuvvetle uygulanan ilk devrimi
gerçekleştirmiş olur böylece. Bu devrimci yavru,
Baş Tanrı Zeus'tur.
Bu kez Zeus kendi akıl gücüne sahip olduk.
lan için Titan denilen yavrularına düşm an ke
silir ve onlara uygulamadığı işkence kalmaz.
Kimini C Atlas'ıl sırtında yer küresini taşımak
cezasına çarptırırken kimini falakaya yatırıp ki
mini coplayıp kimini de alt tarafına yüksek vcl ·
176
Tann Prometeus Olimpos'ta saltanat suren
tannlann yerine yeryüzüne insanların egemen
liğini getirmek amacındadır. Bir devrim hazırlar
kafasında Prometeus, yeni bir düzen önerir. Ku
racağı bu düzen korkutur tanrıları. Çağdaş dev
rimin teori ve pratilc.'teki kuramlarını uygula
makta usta olan Prometeus sonunda Tanrı Zeus'
tan ateşi yani aklı alıp insanoğluna verir. Böyle
ce akıl ve bilince sahip olan insanoğlu Zeus'a
başkaldırmıştır artık. Zeus'un egemenliği yiti
rilmiştir. Tannlann yerine insanlığın egemenli
ğini getirmek emeli gerçekleşmektedir Prome
teus'un . Ama işe zamanın C. İ .A. sı karışır ve so
nunda Zeus deliye dönerek hınçla Prometeus'u
zincirlere vurup kayalara çiviler.
Prometeus'un bu ünlü dramını bundan 2500
yıl önce Aiskhylos yazmıştı. Çağımızın işkence
lerinin atalan olan Zeus'un uşakları yargıladılar
Prometeus'u. İ şkence gördükçe Tanrılar katında
ki bilinci, Prometeus'ta hem •onur,. kavramını
hem de « İ şkenceye katlanma• duyusunu pekiş
tirmişti.
Hepsini biliyordum başıma geleceklerin
Bile bile isteye isteye suç işledim . . .
Kendisine işkence eden Hermes'i kölelik öz_ _
F: 1 2 1 77
Direnir, yeryüzünde halk devriminin ilk kez
akılla; us'la uygulıwıcısı olan Prometeus:
Yalnız ölüm kurtarabilir beni
Benim 1.şkencelerlmln sonu yok
Zeus tahtından düşmedikçe . .
Tracedyanın sonunda acılara boğulup yıkılır
Prometeus, son sözünü söyler ve sonra ölür. Kı
yamet kopsa da son söz özgür düşüncenindir.
178
ÖGLUM SAVAAAŞŞ, BİRAZ YAVAŞ!
179
deyince S ultan Yedinci Selim Han derhal ft'rman
buyurmuş:
c- Ada-i Küffar-ı Kıbrıs Fethola . . . •
Ve böylece Kıbrıs adası alınmıştı.
Haçlı seferlerinin kahramanı Hayvan Yürek
li Rişar'da ordusuyla ·Din elden gidiyor• diye
rek İ slama saldırmıştı Arslan Yürekli Rişar •Tan
rı benimledir - Lö diyo avecmua• diyerek. Amma
velaakin Arap kumandanı . S e lahaddin Eyyubi ise
daha becerikli çıkarak :
•- Tanrı ve C. İ .A. benimledir• demiş ve Tan
180
cGirmedi Zeus'un gözüne bir türlü uyku
Sonunda en güzel göründü şu düşünce
Gönderecekti kumandan Agamemnon'a uğursuz düş
tanrısı
- Kalk git, Yunanlıların tez giden gemilerine
uğursu:ı düş
Agamemnon'un barakasına var . . .
Zırh giymelerini buyursun Yunanlılara
Alacaklar Troya'lıların koca ülkesini, şimdi hemen
181
Ş İMDİ BAMBAŞKA B İR CEPHEDE
Nazim nasıl anlatıyor bu cepheyi hele :
182
du: ·Savaş , politikanın kaba biçimde uygulanan
bir devamıdır . • Bakınız bugün ülkemizde yoğun
.
183
K I RAT I M I NALLATI RIM
Dadaloğlti
.
GELELİM DEMİRKIAT'A
Ben taşıdım sizleri Orta Asyadan
Alp Dağlarına doğru
Uzun savaşları ve göçleri
Benim sırtımda yaptı insanoğlu.
Birlikte yazıldı destanlarımız.
Atı oldum Cengiz Han•ın, AtillA.'mıı
Savaşta birlikte aktı kanlarımız
Hektor'u sırtımda taşıdım
Teksas ovalarında bendim
Maskeli kovboy Ken Maynard'ın atı
İlk filmim : cAtını kötüye kullanan kovboy>
Ve filmin devamı
Otuz kısmı tekmili birden :
cAtın İntikamı.>
Eski Yunanda kanatlı at : Pegasus'tum
Sonra insanla karıştı soyum
Başı insan, gövdesi at, Kentor oldum
Mısırda ise Sfenks'ti adım,
Anadolu'da Midilli, Yağız,
Eskar-Kırat, Küheylan Gülgün oldum :
cO gülgün-ı sefagüster manendi kümeyti - mey
-
Hıram ettikçe dillerde komaz alA.mı-devram.>
Sırtımda Süleyman, kıçımda Erbakan,
İncirlik, Karamürsel ve tüm U.S.A. üsleri yerine,
184
Koştuk Ayasofya ile öğrenci yurtlarının fethine,
cBizdik o hücumun bütün aşkıyla kanatlı
Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz ath !
Kırım savaşında destanlar takıldı bize
Hafif süvari marşı bestelendi zaferimize
Yıllar geçti, sene 1946
Mendereos'lu Kratos
Demos (halk) sözcüğünü gebe bıraktı
Bu iki sözcükten doğdu
Demos - Kratos adı.
·
Ve Demos - Kratos'u törpüleyerek
Demir - Kırata çevirdiler
Ve Kıratı bir partinin bayrağında
Çarmıha gerdiler
Dörtbin beş yüz mehmetçlk sırtımızda
Kore ufuklarına: atıldık o hızla
Geçtik hepimiz dörtnala cennet kapusundan
Gördük ebedi cedleri bir anda yakından
Lakin kalacak öldüğüinttz toprağa bizden
Şimşek gibi bir hatıra nal seslerimizden
Geçti asırlar seneler
· Sönmeye başladı nal sesleri perde perde
Güneşlerin battığı yerde
Birer birer ..
Şanlı ve kanlı atlı polis birlikleri
Panzerlere bıraktı yerlerim
Artık, at kişnemesinden
Kırat köpğünden kargı sesinden
Kalmadı eser
Gelecek kuşaklar nerdeyse biz at'ları
Resimlerimizden bilecekler ..
Ne acı ki Mohaç ufkundan Vellefendi'ye düştüm
Emekli oldum atpazarına göçtüm
Yetmiyormuş gibi bunlar
Bir de trafikçiler yasakladılar
Galata köprüsünden geçmemizi.
Ve kötü bir haber daha
Dün beni Sütçü Niyaziye sattılar
Koskoca bir kırata,
185
cSütçü beygiri:.
Denmesi mahvediyor beni,
Geçen günlerde gördüm
At'lık tarihinin en ağır hakaretini :
Arkadan gelen dolmuşun şoförü bana
cYürü ulan taşarabası:t
Diye bağırmaz mı?
Bilmiyordu herhalde benim soyumun
Partimizin bayrağından geldiğini,
Eskidim, zayıfladım. yaşlandım
Artık anlıyorum yük olduğumu sahibime
Azad ettiler beni sahipsizim şimdi işsizim
Yularımdan çekip
Bir adam götürüyor beni bilmediğim bir yere
Aklına kötü şeyler geliyor insanın (hayvanın)
Topkapı surlarının dışından
Meçhul bir semte saptık işte.
Kendimi atlı karınca gibi hissediyorum
Dostlarım, dostlarım !
Nolur kurtarın beni . . . Kurtarın !
Salam olmak, sosis olmak istemiyorum !
1 86
,,
KANLI N iGAR' I N SONU?
188
hep geçerli sayılmıştır. Yalan politikacının ser
mayesi haline gelmiş bugün. Halka: ·Bir tarafın
dan inek sokup, diğer yanından milletvekili çı
karacak olan fabrikaları açacağını• vaadeden po
litikacılara ne dersiniz?
Yalan söz söylemek onlarca güya bir zerafettir
Büyüklük, seyyiatı (kusurları örtmek için) Setr ne
astara dönmüştür . . .
Eşref
189
mak uğruna kızını öldürüp tanrılara kurban e
den tarihin ilk katili Agamemnon'dan sonra bu
gün miting meydanlarında gençleri öldürmek
hep ağalan memnun etinek iÇin uykulanmak
tadır.
Şu erdem kavramının çağımızdaki zavallı ha
lini bir de şu iffet, namus ilkesi yönünden Eşref'in
şiiriyle kanıtlayalım :
Dilersen boş geçirmek vaktini gayet edepsiz ol
Bırak mazlumu ; koş zalim için, imdad lazımsa
Erdemin en tem el kuralı özgürlük, hürriyet
değil mi? Bakın günümüzde, apış aralarında ya
şayan çıkarcıların özgürlük gereksinmesine, bu,
�rün tipi özırii rlüktür·
Emanettir vatan Allaha Hürriyet neine lazımdır
Hemen icra:vi-zulm P.t durma istibdad lazımsa
Görmekteviz ki erdem dediğimiz insanlan
yaşatan nitefü!:ın ilkeleri olan adalet . uhuvvet -
müsavat _ hümyet, tıugün transfer oıarak:
Rezalet - Şenaet _ Şirkat - Cinayet denilen
dörtlü çark'a dönüşmüştür.
cMuını - padısahın <Başbakanın adamlanJ bir takım
eroaoı cinayettir
Ocak söndürmeyi şimdi sayarlar hüsnü.hizmettem
Tüm kavramların bu denli tersleşmesi bura
da açıklamaya çalıştığımız erdem ilkelerinin bu
denli çelişkiye uğraması, umut kırıklığına neden
olmamalıdır . Kötülük çevrelerinin böyle ·Mezba
hadan kaçmış manda misali• azgınlaşmasının bir
nedeni var. Tüm zıtlıklar çelişkiler oyunun son
sahnesinin yaklaştığını müjdeliyor. Şer kuvvetle
rinin dört türlüsünün de ayni cinayette birleşme
leri diyaleK.tik görüşün sonucudur. Bu ·Cephe bir
leşmelerinin nedenini Brecht'ten izleyelim:
190
Öfkelendiklerini görüyoruz telllm
Döğüştüklertni birbirleriyle
Beslemek istemezsek onları daha
Anlaşıveriyorlar, birleşiyorlar ..
Çünkü artık çark dönmeyecek
Ve oyunun son sahnesini de Eşref'e bağlaya
lım :
Ne mümkün başka türlü bizce lstihsal-1 hürriyet
( Özgürlüğü elde etme )
Çalış Hünkarı kaldır ortadan, hal'et hilafetten .
. .
M EDDAH, KARAGÖZ VE O RTA OYU N U . . .
192
Kadı'nın huzuruna . .
.
F : 13 193
Oysa benim, zamanın hükümdarından akıllı eşeğim
Bir gün şu gördüğünüz sokaktaki WC nin çukuruna
Bir kerre düşüp battıktan sonra
Ne kadar cdeeehh ! > diyerek
kırbaçladımsa
Ayak diredi.
Ve bu sokağa bir türlü
girmedi
194
YAZ M A K YA DA YAZ M AM A K . . .
197
KRALLAR DA ÖLÜ R . . .
198
mı içindi . Çiçero ne diyor bakın: • Ölümsüzlük
umudu olmasa kimse vatanı lçin ölmeyi göze al
maz. Cennetteki arsalan parsellemek, öbür dün
yadaki üstün şehitlik mertebesine erdirmek için,
insanları Kore'deki ateşe sürüklemek hep bu
•ölümsüzlük umudu• nu satışa çıkaranların ma
rifetidir. Montör Sabri de · Ölümsüzlük umudu•
nu öteki dünyada buluvermiş. ·
Öbür dünyada akşam vakitleri
Fabrikalarımızın paydos saatinde,
Bizi evlerimize götürecek olan yol
Böyle yokuş değilse eğer
Ölüm hiç de fena bir şey değil.
199
hiç korkmayan bir adamın ölü ilcan korkar gö
rünmesi olmazdı . . .
Laked.emonya'lılann çok ilginç bir adetleri
var; Krallann ölümünde kadın - erkek tüm halk
ellerinde bıçaklarla öteberilerine vurarak kana
tır şöyle bağırırlarmış: • Ôlen kral, krallann en
iyisidir. ..
Demek ki, bir kralın en iyi kral olması için
mortayı çekmiş olması yeterlidir. Bir İn giliz sözü:
•Herkes kendi hayatını yaşar, kendi ölümünü
ölür.. diyor. Masallard a: · Öümlerden ölüm be
ğen.. diye soruluyor Kırk Haramilere. •Kırk sa
tır mı, kırk katır mı?• diye. Böyle bir sürü salçalı
maydanozlu ölümler arasında acaba kırallann
ölümü nasıl olacak?
Elbette ki: Krallann ölümü - ölümlerin de
kralıdır. Krallar en çok mide fesadından mı ölü
yorlar? Bakın Prevert: krallann öümüne nasıl de
ğinmişı
200
Gayn Kanuni Süleymanı at tepmiş
Tamburi Süleymanı muhtıra dürtmüş
Manylfik Süleyman dlpçlklenmlş
İkinci Süleyman ise
Koltuğuna kazık çakmış.
Fesbanedeki Körükçü Süleyman . . .
Ne çekmişse çekmiş nasırından
201
1 MAYIS İŞCİ BAYRAM !
202
Ahırlanmı iyi temizle dedi bana
Bendim ortaçağ derebeylerinin
Tarlasını süren,
Sığırlarını güden
Ve ellerimle ördüğüm kale duvarlarının üstünde
Barbunya şövalyesinin oklariyle ölen.
Satınalınan öldürülen
Bir köleydim ilkin
Sonra adım Uşak - Serf oldu
Ve sonra canımı bağışlayan yasalar kondu
Daha fazla üretmem için öldürmediler beni
Atını tımarladım Sezar'ın
Ve Arslan Yürekli Rişar'ın
Şevroleslni yağladım
Nabukodorosor beni tekmeledi
Uğruna öldüm Kral Septim Sever'in
Septim Sever'se beni hiç sevmedi.
Şimdi bir işçiyim montaj sanayiinde
On kilo ekmek üretirim bir günde
Dokuzunu patron ahr
Bir kilosu bana kalır
Adım Memet, sonum selamet,
Yolum böyyük Türkiye
Umut Memedin ekmeği, ye Memet ye,
203
tulan insan duygu ve düşüncesini kendi varlığının
dışında yarattığı bir şey'e transfer etmiş ve o şe
yin kölesi haline gelmiştir sonunda. Örneğin ken
di fikir ürünlerini kendisi dışında bir varlığa ak
tarıp ona Tanrı adını veren insan, Tanrıyı yüce
leştirdikçe kendisini cüceleştirmiştir. Kendi ürü
nü olan emeğini kendisi dışında para şeklinde
putlaştıran insan bu kez onun kölesi olup uğru
na ölmüştür. Artık kendisi değildir insan- Kişiliği
ni yitirince benlik duyusunu da yitirip kişiliğini
yok etmiş ve sonunda çağımızın Nörotik insanı
haline gelmiştir. Çağımızın hasta insanını birey
sel psikoloj inin kurucusu Freud çevreye uydurma
yöntemiyle tedaviye çalışırken, ins.anın toplum
tarafından biçimlendirildiğine inanan Marks ise
hastalığın kökenini insanın sosyal yapısına iliş
kin niteliklerde bulmaktaydı. O, insanoğhınun
bugünkü hastalığının nedenini insanın insanı
sömürdüğü hiyerarşik bir düzene bağlıyordu. İn
sanı topluma uydurmaya çalışmak boşunaydı. ak
sine toplumun bozuk d üzenini insanın sağlığına
yaraşır bir şekilde değiştirmek gerekmekteydi.
204
yine işçi sınıfına düşmektedir.
İnsanlarda tek sıcak kanun
Üzümden şarap yapmalan
Kömürden ateş yapmaları
Öpücüklerden insan yapmalarıdır.
205
FAŞO'LAR I N BEY İ N YAPISI
206
kafaların kınlması gereklidir. ,.
Eski Roma sembolü Baltanın sapı olan Duçe,
bir baltaya sap olamayanl arın kendisine bağlan
masıyla güçlendi durdu ama tarihler onun ve
yandaşlarının acı sonucu şöyle yazmıştı sonunda:
Fethettiği yer şimdi
Guaddarama dağlarında
Boyu tam bir seksen
Derinliği bir elll.
Burada biz de zorbaların psikoloj ik karakte
rinden bahsedelim hekimce:
Yeni doğan çocuk ilk yaşamında ekmek el
den su gölden bir haz evrenindedir. Öpülür -ok
şanır beslenir, korunur, beşikte sallanır. Oysa
daha sonralan toplumsal yaşama karışınca bu
zevk ilikesi gerçek ilkesi ile çatışacaktır. Böylece
hayal kırıklığına uğrayan çocuk bu çatışmasını
bilinçaltına atarak rahatlamaya çalışır. Norman
Brown gibi bilginlere göre saldın ve otoriter zor
balık; böyle eksik durum a düşen, hayal kırıklığı
na uğrayarak başkaldıran içgüdülerden doğmak
tadır-
Freud ise zorbalığın nedeni olarak bu yok
sunluk < çatışma frustrasyon > tezine bir de bi
_
207
olduğu için ezmeye. zayıflar en aşağı oldukları
için kazıklanmaya hak kazanmışlardır. Faşist
önderle halk arasındaki ilişki: •Haydi hovardam
ben seninim, ister öldür ister as . . • kuralına da
yanıyor. Bir kara gömlekli genç hiçbir baltaya
sap olamadığı için Duçe'nin baltasının sapına
bağlanacaktır. Zayıf kişiliğe sahip olanlar bir ör
güte girmekle kişiliğini güçlendirmektedirler ger
çekte. Faşist kafaların toplumsal düzeni kendi
harika yöntemleriyle (!) düzeltmeye kalkmala
rındaki amaç psikoloj ik olarak kendi ezik kişilik
lerini onarmaktır. Kendi benliğinde ne derece
kuşku duyarsa ne derece korkak olursa kişi o de
rece birbirine sıkıca bağlanmakta bu.lur tedaviyi.
Amerika'da yapılan psiko-sosyoloj ik testlerle
otokratik (faşis t yapılı> örgütlerin bir korku
anında paniğe kapıldığı halde demokratik toplu
lukların sağlam yapısını koruduğu kanıtlanmış
tı.
Adler'e göre zorbalık, despotluk aşağılık
komplekslerinin ürünüdür. Diktatörlerin çoğu
C Sezar, Napolyon Hitler, Stalin, Mussoloni, Fran
co gibi > kısa boy kompleksini taşıyanlardı. Vücu
du tüy sıklet olup da sıhhiye eri olarak orduya
alınan Niçe bir ere eter kokl atırken kendisi ba
yılmıştı. Ama daha sonra bu cılız a dam Faşizmin
ilham kaynağı olan üstün insan felsefesini kurdu.
Russel Nice'nin bu ulu felsefesini Şekspir'in deli
ren kral Lir'in hezeyanları ile ifade ediyor:
Öyle şeyler yapacağım ki
Bunlar yeryüzünde dehşet saçacaklar
Ama şimdilik bunların ne olduğunu bilmiyorum
Politik alanda Zorba ya da yumuşak olmak,
savaşçı ya da barışçı o.ımak, sömürücü ya da iyi-
208
cilol mak gibi karşıt nitelikteki ögeler kişide C ba
ba - anne sevgisinin) bir çeşit yansıması olarak
görülüyor. Tüm politik ideoloj iler Paternalizm
ile başlıyor.
Bir gün bir despot başkan bir kente gelir.
Meydanlarda C Vatan anamız _ Başkan babamız)
a mbl e mleri asılmıştır. Başkan trenden inip ken
dini gösterince karşılayanlardan adamın biri ya
n ınd ak i in in kulağına e ğilir :
·İşte anamızı ağlatan adam»
F: 1 4 209
H ESAP SORACA�IZ
210
yatmakta• olduğunu göstermekteydi; ECO -
FOBİ yani ECEVİT İ
FOBİS 'ydi onu tedirgin eden .
Oniki lokma ekmeğe kazanılmış, oniki saray
içinde hıncından ağlayan adam, seçim yenilgi
sini örtmek için şenaat, sirkat, cinayet tayfala
rını ortaklığa çağırırken iki şeyi amaçlıyordu :
kendisinden hesap soracaklarınHESABINI GÖR
MEK ve koltuğunda ilelebet kazık çakmak . .
En yüksek mevkide olmak. egemen olmak
ve daima BAŞTA KALMAK TUTKUSU reaktif
olarak kişide EZİKLİK kompleksini gidermek
amacına yönelik davranışlardır. Nasıl ki benlik
lerinde , EGO'lannda ezikliğin arttığı bazı ruh
hastalan reaktif olarak kendilerini TANRI dü
zeyine çıkarıyorlarsa. Eziklik duyusu tasıyan
kişi, sinirlilik, hırçınlık, inatçılık ve KTSKANÇ
LIK duygusu içinde kıvranarak sonunda saldır
ganlığa varan girişimlere yönelecektir. Öyle ki,
varlığından rahatsızlık duyduğu kimseyi yok et
me eylemlerine dek ulaşır bu girişimler bazen . .
koltuğu yeni den ele geçirmek için tek silahı KA
LE Mİ 'dir adamın . Politika bitpaza.rınd a m i ll et.ve
kili satınalmak için RAKAMLARA. SAYTT,ARA
yönelecektir o. PARLAME NTO ARİTMETİG İ İLE
OYNAMAK . . . Bu aritmetiksel yönteme tıp di lin
de ARİTMO - MANİ diyoruz. Aritmo - mani
RA KAMLARDAN medet umma ha cıtalı ğıdır. Sa
yı ların önemini ilk kez savunan İ. Ö . 500 senele
rinde Filozof PİTAGORA S'tı . Pitogoras, öğretisi
olan tüm bilimlere MA THEMA adını vermi şti.
Bu laf Matematik sözcüiW.nün ağababası olmu ş
tur. Pitae;oras'a göre evren . bir SAYl UYUMU·
DUR. İ sliı.miyette de sa:vıl e rın kutsa1 1 ı mnı on ay
layan bir tarikata, HURUFİ 'liğe rastlamaktayız.
21 1
M . C. Süleyman ın yeni parlamentoyu ele geçir
mek için gerek duyduğu 226 sayısına karşın, HU
RUFİ ' liğin kutsal sayısı 27'idi. İ nsan suratında
tüm varlıkların erkanı asliyesi Cana ögesi) olan
_
212
nu Pitagorumuz 226 sayısını tamamlayıp güven
sizlik oyunu yapıştırınca ülkenın ileriye yöne
lik tutumunu tornistan ettirivecek ..
Bir de parlamento aritmetiğinden aşarak şu
ülkemizin ARİTMETİGİNE bakalım·. Kişi b aşı
na düşen gelir miktarının en azı ile en yükseği
nin oranı Cbir bölü otuz bin) oranına yükselir
ken kırk milyon nüfus sayısının ancak Ckırk
bin zengin sayısını> temsil eden Pitagor Süley
man 14 1 ve 142 sayılarına sığınıp Türkiye'nin nü
fus sayısını makineli tabancalar kullanarak her
Allahın günü üç dört sayı azaltıyor.
Rakamlarla oynamak sanatında öyle usta ki
Süleyman, şu 1977 rakamını orta çağın 1 300 ra
kamlarına dek değiştirirken nüfus sayımızı açık
eksiltemeyle kendi partizanların sayısına indirge
di mi tam iktidar onun olacak.
. Düşünce tarihi aklın gerileme örnekleriyle
doludur. «İki kere iki dört eder• kadar «İki kere
iki beş • i de öğrenebilmiştir insanoğlu. . Filozof
HOBBES şöyle demişti daha. 1 7 . yüzyılda: «Bir
üçgenin aÇılarının toplamı iki dik açıya eşittir
sözü, · sermayenin çıkarlarına ters düşseydi, tüm
geometri kitapları o anda yaktırılırdı.•
Ne olursa olsun satılık milletvekillerinin sa
yıları TOMBALA TORBASINDA k alacak bu kez.
Uyanan ülkemizde yeni önderin gökyüzüne saç
tığı umuttan pirinç daneleri gün be gün yeşerip
üremektedir. SAYILAR! RAKAMLARI AŞARAK. . .
213
İki iki daha dört
Dört dört daha sekiz
Derken kuştur geçiyor gökten
Çocuk görüyor kuşu
İşitiyor kuşu çağırıyor kuşu
GEL KURTAR BENİ
Oyna benimle kuş !
İniyor aşağı kuş
Oynuyor hem de çocukla
Dört dört daha sekiz
Sekiz sekiz daha onaıtı
Onaltı onaıtı daha ne yapar?
Ne yapacak hiçbir şey yapmaz ..
Oynadıkça oynar çocukla kuş
Derken duyarlar türküsünü kuşun
öteki çocuklar da gelirler
• Müzik dolar içleri
Ve sekizle sekizler, çeker giderler
Ardından dörtle dört, ikiyle iki
Tüm rakamlar sıvışırlar
Ve kuş oynar çocukla . .
Öğretmen basar bağırır .
Yeter artık bu maskaralık
Ama tüm çocuklar cıvıl cıvıl
Müzik üstüne çalışıyorlar artık.
Derken gümbür diye yıkılır
SINIFIN DUVARLAR!
Prevert
.... .
214
CÜZDA N LARI N M İ KROBU : R Ü Ş V E T
216
niz vallahi kabul etmem . Diyerek gerçekte yan
. »
SATIYORUM . . . SAAATTTIMMM . . .
217
taban fiyatımızın çizgisini FREUD'e göre açıkla
maya çalışalım.
İnsan bilinçaltında İ D adı verilen benliği
varya . . . Her istediğini elde etme, her nimete kon
ma peşinden koşan, ahlak mahlak tanımayan ,
hayvansal benlik . . . İşte o İ D denilen benlik tüm
nimet, servet, şehvet, zimmet ve rüşvet konu
sunda: «Gelsin bana, gelmezse çok fena,. diye
saldırırken Onu frenleyen ve ona: «- Otur otur
duğun yerde İDLİGİ bırak» diyen bir insani ben
lik SÜPEREGO'muz da vardır bilinçaltımızda . .
Süperago yani üstben insandaki onur C lamur
propre l dediğimiz şeref kavramıdır. Bilinçaltımı
zın müzayede salonundaki açık arttırmadan: Sa
tıyorum. . Satıyorum.. Saaattttıin ! diye insanoğ
lunun kişiliğine biçilen fiyat bu SÜPEREGO ile
İD savaşımının S IN I R ÇİZGİSİDİR.
218
reyi. Gazoz kapağından apartman katı, piyan
golardan milyonluk servet, üçkağıtçılıktan en
üstün mevkilere konma yöntemi çağın insanını
yolundan saptırmaktadır. . . Düzenin oyuncağı
olan kişi suça yönelirken birtakım ruhsal telafi
yollariyle temize çıkarmaya çalışacaktır vicda
nını, Örneğin kişi: «Yansıma,. yoluyla. suçu ben
liğinden atarak: "Vallahi rüşveti KOKET firması
benden habersizce yan cebime sokuvermiş. Ben
onu havagazı makbuzu sanmıştım.» diyecektir.
Suçu aklileştirerek ( rasyonalizasyon) «Rüşveti
almak zorundaydım, almazsam bana ENAY İ der
ler diye düşündüm,. diye geçiştirecektir adam.
Gerçekte kişilerin suçluluğunu değil onl arı suça
iten koşullan görmek ve düzeltmek gerekiyor.
219
NASREDDİN HOCA' N I N FESTİVALi
220
ne değinmeye çalışacağız. İnsanı deyimleyen bi
limin ustaları insanı hayvandan ayıran niteli
ğin ESPİT C GEİSTl olduğunu söylüyorlar. Evet
tüm canlılar türünün en seçkini İNSAN ise, ya
ratık olarak İNSAN'ın da en seçkini zekasıyla
espri yaratan SANATÇISIDIR. Sanatçı insan. bi
linçaltında evrensel olarak var olan ANKSİETY
denilen sıkıntılarını ve de toplumsal etkilerin do
ğurduğu ruhsal C Frustrasyon l çatışmalarını asil
leştirerek poetik, erotik yani yaratıcılık yoluyla
bir ESPRİT şeklinde bilinç yüzeyine çıkaran ki
şidir. «Esin veren bir ruh ve parlak bir imaj inas
yon" a sahip olan kişidir sanatçı. Dadı hak - Tan
rı vergisi dediğimiz bu niteliklere sahip sanat
çıların yanısıra, insanoğlu, yaratıcı coşku ve il
hama varmak için çeşitli yollara başvurmuş . . .
İlk çağın toplu haldeki dinsel törenlerine ve da
ha sonraki mistik eylemlere yönelelek örneğin
Mevlana'nın sema yapan dervişleri ve yoga gi
bi kendinden geçerek yaratıcılığa varmak iste
miş . . Yaratıcılığa ermenin ikinci yolu Baudela
ire, Rimbaut ve Nerval gibi ozanların yaptığı gi
bi kafayı çekerek alkole koşmaktı. Ozan Şekspir
ise Freud'tan çok önce şairlerde aşıklarda bazı
ruh hastalarında yaratıcı zekanın ve esinlen�
menin var olduğunu söylüyordu:
221
yönünden zengin olan çocukta ve bir ruh hasta
sında, beyin dokusunun biyo-elektrik olarak or
tak nitelikler gösterdiğini saptamışlardır. Ne en
teresandır ki bizim güldürü edebiyatımızda da
yaratıcı zekaya sahip yukarda saydığımız özel
likleri sembolize eden kişiler var .. Nasreddin Ho
cayı bir HALK nükte sanatçısı yapısında nitelen
diriyoruz. Mistik ve dinsel eylemleri sembolize
eden NÜKTE tipi BEKTAŞİ DEDESİ'dir: «Ada
mın biri Tann'ya el açarak: Ya Tannın bana
iman ver. • diye yakarırken Bekta$i dedesi de
«Ya Tannın bana bir şişe şarap gönder.» diye el
açar Tanrıya. Buna içerleyen dindar kişi: «Bre
zındık hiç Tann'dan şarap istenir mi?• diye söy
lenince, Bektaşi: ·Erenler» diye ya:nıtlar, «İnsan
kendinde olmayan şeyleri ister . . ,.
222
İnsanlar sade esprilere gülmüyor ki . Şöyle
.
223
YAR . . . YAR. . . KÖLEN OLAM YAR ! . .
224
Şair Fuzuli ise kölelikte Nedim'iı:ı rekorunu
aşıyor: • CFuzuli şive-i ihsanın ister bir gedayın
dır . . J Fuzuli sadakam dileyen bir dilencindir.
Dirilince köpeğin, ölünce haki payin; ayak to
zundur. İster onu öldür, ister azad et hüküm se
nindir sultanımı efendim• Bu tür şiirsel kölelik
tutkusunun örneklerini bugün politik alanda da
görmekteyiz.
Ben seninim ister öldür ister a.s
İster başlat yardımım ister kes.
Zenciyim ben
Kara gece nasıl karaysa öyle kara
F: 15 225
Kara derinlikleri nasıl karaysa Afrikamın
Köle idim : Sezar merdivenlerimi temiz tut dedi bana
Çizmelerini ben parlattım Vaşington'un
İşçi idim : Ehramlar yükseldi ellerimin altında
Harcını ben kardım koca Volvort'un
Kurban idim : Belçikalılar doğradı ellerimi
Şimdi de beni TEKSAS'ta linç ediyorlar.
226
lenmesi için yiyecek . . Robenson Krusoe öyle bir
araç bulmuştu ki. günde bir kilo ekmek tüket
tiği halde on kilo ekmek üretmekteydi. Bu alet
bir MAL haline gelen köle CUMA idi. Oysa Cu
ma bilinçlenerek cumartesiyi ve pazarı öğreni
yor, böylece MAL olmaktan çıkıyor; MALIN GÖ
ZÜ oluyordu. Burjuvazinin doğurduğu bu cana
var çocuk, CMONSTRE> yani PROLETARYA de-
nilen güç, burjuvazinin yönetimine boyun eğ ·
meyecek kadar güçleniyor ve doğal bir zorun
lukla burj uva toplumunu ya �kıma ya da dev
rime doğru götürüyordu . Burjuvaların, yıkılan
iktisadi durumu yıkımdan kurtarmak için ZOR'a
başvurmaları olanaksızdı. İKTİSADİ durum ve
onun kaçınılmaz EVRİMİ'ni geriye dönüştürme
ye ne KRUPP'un toplan, ne HİTLER'in copları
ne de MAUSER'in tüfenkleri yeterli olmayacak
tı.
ZOR kullanma yöntemine gönül vermiş
ZORBA'lara gerekli dersi veriyordu bu tarihsel
gelişim gerçeği . . . Ama, insanoğlunun üçüncü bi r
kölelik savaşı vardı. Bu da moral savaşıydı insa
nın. Kendi kafasına karşı sava.<jıyd ı
227
MADAM BUTIERFLV'LARI N SON U
228
Teğmen Pinkerton her ülkede olduğu gibi bir
yerli kadın satıı::ısının arabuluculuğuyla Matma
zel Butterfly'ı bulur ve Matmazel Butterfly'ı, Ja
pon İ mam nikahı ile Madam Butterfly haline ge
tirerek karnını ş i şirir Sonra limandan de mir
..
229
Seneler önce bu kitabın yazarı da İstanbul
Devlet Operasında Solist sanatçı olarak çalışır
ken, Madam Butterfly adlı opera yapıtında Ame
rikan deniz teğmeni Pinkerton rolünü oynamış
tı. Ve Cumhuriyet gazetemizin sanat kritiği Sel
mi Andak tarafından bu yazının çıktığı sayfada
hayli yerilip öğülmuştü .. _ Yazımda bu oyundaki
rolüme ilişkin bir anımı anlatmadan geçemeye
cr}ğim.
O seneler İstanbul'da ilk kez kurulan bir
Amerikan İlaç Firmasının reklam servisinde ça
lışıyor ve geri kalan vaktimi de Devlet Operası
sahnesinde tenor olarak değerlendiriyordum .
Oysa Amerikan Firması başka bir işle uğraşma
yı yasaklamıştı anlaşmasında .. Çeşltli operalarda
baş rolü oynadıktan sonra bir gün Madam But
terfly Operasında Amerikan Denizcisi Pinkerton
rolünü vermişlerdi. Oyunun gala gecesinde İs
tanbul'daki Amerikan kolonisi, Amerikan ilişkili
okulların kişileri doldurmuştu salonu. . Dostla
rım Amerikan Deniz Teğmeni için de çiçekler
getirmişlerdi· O gün kötü bir şans olacak oyu
nun başrol oyuncularının adlan sokak ilanların ·
da afişe edilmemiş mi? Durumun hoş olmadığın
dan ve Amerikan firmasındaki işime son verilme
korkusu ile üzgündüm. Ama, sahnedeki rolüm
ile çalıştığım firmanın milliyeti arasındaki özdeş
lik bana teselli veriyordu. Anlayacağınız opera
sahnesinde de çalıştığım firmanın milliyetini
simgeleyecektim.
O gece temsil başladı, ilk perde: ·Dünya
doludur bin türlü heyecanla bir Amerikan deniz
cisine vatandır her yer ... aryasını attım . Böylece
aryanın sonunda dünyanın her ülkesinin kıta
230
sahanlığına demir atan uçarı Amerikan askeri
olarak Amerikan Konsolosu Mister Şarples ile
birlikte Amerika şerefine kadeh kaldırı;;,rak al
legratto, bağırmento makamından •- Amerika
Forever! - Yaşasın Amerika! • diye birinci per
deyi tamamladık.
Çiçekler, . alkışlar . . . Ve oyun bitti. . Eve dö
nüşte öğrendik ki Amerika Deniz Teğmeni Ben
j amin Frank.lin Pinkerton o günkü süksesine kar
sın Amerikan ilaç firmasındaki işinden atılmış
tı.
Eve üzgün döndü Pinkerton, eczacı eşi: ·Bu
kez de oyunda Almanya Forever! diye bağırır
san seni Alman ilaç firmaları belki işe alırlar.•
diye teselli etti. İ şin alayı bir yana, Teğmen Pin
kerton Amerikan üniformasını sahnede bırakıp
inerken şimdi Morison Şirketinin Temsilciliği
adıyla Ameri.ka'nın Türkiye'deki çıkarlarının sa
vunucusu Morison Süleyman pantolonunu yır
tarcasına • - Yaşasın Amerika - Amerika Fo
reverl • diye bağırmasın a karşın ne duruma dü
şecek sonunda?•
231
KORKU VE C İ NAYET
232
Güzeloğlan bir kurşunla yıkıldı yere
Güzeloğlan da Kırıkkaleliydi
Ve KIRIKKALE marka tabancayı patlatan
Kendi ırkdaşının eliydi.
Milli HÖKUMATIN milli silahıyla
Vuruldu Güzeloğlan
ZEUS'un kartal'ını vuran
OK da kendi tüyünden'ciı.
Güzeloğlanı kendi hemşerisiydi vuran KURŞUNLAR
Ve haykırdı Güzeloğlan ölürken :
cBENİ, BENLE VURDULAR�
233
lenmekten korkmeJ dır. Koltukta kalmak uğru
n a yüzlerce genci öldüren katil, ellerindeki kan
lekesinden korkmaktadır. Ve bu bilinçaltındaki
korkusu bir UYURGEZERLİK etkisi haline dönü
şerek bi r İTİRAF niteliğine döner.
234
Fırlayıp atılınca ileri
Bir dehşet aldı Anteplileri
Seğirttiler peşine
Gavuru tepelerde yediler
Ve bir tarla sıç�nı gibi yaşayıp
Bir tarla sıçanı kadar korkak olana
Karayılan dediler.
Nazım
235
H E R YERDE KAN
236
Sürünlenlerin koch basllerine kadar
Uyarak tanrının cÇoğalınız buyruğuna•
Çoğalmışlar, çoğalmışlar . . .
Arslanın hababam sınıfından
Sürüngenlerin vayanam sınıfına . . .
Sıralanmış tüm canlılar sınıflarınca
Biyolog Karl Linne'nin nomenklatür
( canlıların sınıfları) kitabına . . .
Ve sonra tüm canlılar
Bölüşmek için avlarını çıkmışlar
Arslan payına karşı
İ pekböcekleri, karıncalar, arılar
Tüm, alın terinden halılar dokuyanlar
Sınıf sınıf döküımüşler çelikten pankartlarla
Karı Linne'nin kitabından
Taksim meydanlarına . . .
Spartaküs'ün arenasından sonra
Katilina'nın savaş meydanı
Haçlılar, borçlular seferi
Sonra Malazgirt, Kosova Meydan Savaşı
Habil'le Kabll'den bu yana
Savaş yeri olmaktadır tüm meydanlar
Ürünün eşitsiz taksimine karşı . . .
237
SEZAR VE S PARTAKUS
238
meydanındaki öğrencilerin sopalı - taşlı seferleri,
hep bu eksende olagelmiştir. Nitekim tarihin ilk
büyük kavgalarını da ezenlerle ezilenlerin en çok
sivrildiği Roma'da görmekteyiz bu yüzden. Bu
kavgaların ilki İ sa'dan ı oo yıl önce LuciusKatila
na'nın yönettiği kavgaydı. Amma bu kavgad a ta
rihsel diyalektik çok önemli bir dönüşme örneği
vermişti. Çünkü bu kavgada ezenlerin soyundan
geldiği halde ezilenlerin başında bulunan Katili
na ile; ezilen bir aileden geldiği halde ezenlerin
savunucusu olan Çiçeron karşı karşıyaydılar.
Katilina, yoksullara toprak dağıtılmasını ve
tefeciler elinde sömürülen halkın kabaran borç
larının silinmesini istemektedir. Buna karşın Çi
çeron, çaçaronluk yaparak şöyle haykırıyordu:
«Varlıklıların elindeki toprağı almak ve borç
larını silmek ha? Fakat bu, devletin temellerini
sarsmak demektir. Borç olarak verdiğim kendi
paramı köylüden geri istememeliymişim. Bu da
ne demek oluyor?•
- Bunun ne demek olduğunu Katilina ayaklan
masma katılan komutan Manlius şöyle yanıtlı
yordu:
·Tüm anlaşmazlıkların ve savaşların kayna
ğı olan zenginliği istemiyoruz.,.
Bugünkü kapitalist düzenin ücret kölesi iş
çinin ilk atası olan kölelerin ikinci büyük savaşı
Spartaküs adlı zenci kölenin başı çektiği ayaklan
madır. C İ.ô . 70· > Roma, gelişen zenginliğini tıpkı
Sam Amcanın ülkesi gibi kara derili kölelere
borçluydu o çağda. Romalı kölelerin yaşayışıysa,
hayvanların yaşamından kötüydü. Tanınmama
ları için kızgın demirlerle göğüslerinden damga-
239
lanıyor, kaçmamaları için zincirleri� birbirlerine
bağlanıyorlardı. Vahşi hayvanlar önüne atılıp
parçalatıldıkları yanı sıra arenalarda Romalı
soyluları eğlendirme k için birbirlerini öldürü
yorlardı. Tıpkı çağımızda halk çocuklarını Hürri
yet meydanlarında birbirine öldürten faşist ikti
darcılar gibi.
Spartaküs ayaklanması, İtalya'nın dört bir
yanından gelen kölelerin katılmasiyle büyümüş,
Roma'yı titretmeye başlamıştı. Anneler çocukla
rını:
SP ARTAK.Ü S GELİYOR! ! !
diye korkutuyorlardı. Amma sonunda yenilgiye
uğradı Spartaküs ve çarmıha gerildi. Ezilenlerin
yenilgiye uğraması nedendi?
Çünkü ezilenler güçsüz , ezenler güçlüydü.
Devlet ve dinsel kurumlar, çıkarları uğruna
ezenlerden yanaydılar . . .
Ezenler bilgili, ezilenler bilgisizdiler.
Gerçekte, ezenler daha az ezdikleriyle, tüm
ezdiklerini birbirine düşürmeyi beceriyorlardı.
Gerçekte savaş ezenler ile ezilenler arasında
değil, ezilenler ile yine ezilenler arasındaydı.
Yüzyıllar geçti köle, serf, uşak evrimini aşıp
işçiye dönüşen ezilenler yani Spartaküs'ün bu
günkü torunları zincirlerini kırmanın bilincine
varıyorlardı. Çağımızın acımasız sezarlarına ·
karşı . . .
240
M USSOLİ N İ ' LERİN ENCAM I
ttalya'nın
Nakışlarında güneşler oynaşan . ipekli şallan.
Pompel yollarında kara katırların nalları
Boyalı kutusunda, Verdi'nin yüreği at.an lA.ternası
Ve A.la düdük makarnası kadar
Faşizmi de meşhuuuuurdur Tar anta - Babu
·
İtalya'da Faşizm
Emilya'lı toprak kontlannın AsA.larından
Ve Romalı bankerlerin kasalanndan geçip
Romanın varoşlarında köle Spartakus . . .
Romanın varoşlarında
Bir nuuurdur Taranda - Babu :
Bu nur yann
İnecektir (Miting meydanları Hürriyet
meydanlarında
Ve Habeş ovalannda . •"
Üstüne mezarların . . .
Nazını
F: 16 24 1
Baltacı Mehnıed'in baltasını alıp sapına, CBir
baltaya sap olmayan ) d allan C Fasches> sararak
güçlendiren Duçe Mussolini, İ talyanın Lugatini
nin •F• harfinde kurmuş olduğu faşizmi nasıl de
yimliyor bakın: ·Fikirlerimizi kafalara sokmak
için baltalarımızı inatçı kafalara vuracağız.,.
242
Deterj anlı sabunla solculardan pakladı . .
Aynı yılda Duçe
Türkiye'nin de hayran kalıp yasa kitabına aktardığı
Meşhur 141 ve 142'leri
Kara kaplı kitabına ekledi
Ve dört dörtlük bir güçle faşizmi
. Parlamentosunda pekledi.
Ve sonra sela.met, teharet şenaet ve cinayetlerle kol
kola Duçe
Bağlıyız Duçemize.>
Dediler.
Ve 10 profesör hariç hepsi de İncile el basarak
cFaşizme bağlılık yeminl ettiler.
Ve böytece Duçe
Karagömleklilerin sırtına bir iktidar koltuğu gibi
çöreklendi.
Elinde çifte başlı baltası
Kolunda haçlı gaması
Ve sırtında yüzkarası
Ellerinde kan lekesi
CR.R.T. ) Roma televizyonunda konuşuyordu
Mussolini konuşuyor Tranda - Babu
Bırakılmış bir çocuk gibi bağıra bağıra
243
Kendi sesiyle uyanarak
Korkuyla tutuşup, korkuyla yanarak
Durup dinlenmeden konuşuyor
Mussolinl çok konuşuyor Taranta - Babu
Çok korktuğu için çok konuşuyor . . .
Dinle bak :
Zincirlerini ltınyor
Romamn varoşlarında köle Spartakus . . .
244
iCINDEKILER
245
Güneş ufuktan şimdi doğar yürüyelim arkad aşlar . . 121
Kerem gibi yana yana . . .. . . . . . . . 1 24
Devrimler ve devrilenler .
246