Professional Documents
Culture Documents
fT ıti'^ 'ıb ı:
üm ^
\î»-fî^rıiT?/irrC‘iı^
1 ^)
S A İD H A V V A
AKSA
YAYIN - PAZARLAMA
Halıcılar Cad. Okumuş Adam Sk. 24
Fatih - İstanbul
Tel: 5 3 1 4 5 86
Aksa Yayın - Pazarlama
San. veTic.Ltd. Şti.
Cİ991
"El EsasFi's Sünne'adtyla Türkçe'ye kazandırılan bu eserin Türkçe’de tercüme
ve yayın haklan naçir ’Darü's Selam' tarafından Aksa Yaym Pazarlama San. ve
Tic. Ltd. Şirketine devredilmiş olup, her hakkı saklıdır. İçinde bulunan yazılar,
izin alınmadan tümüyle veya kısmen yayınlanamaz, kullanılanua.
EL ESAS FI'S SUNNE
İslam iücaidi
Çevirenler
M. Ahmet Varol • Orhan Aktepe
Abdurrahim Ali Ural • H.Ahmet Özdemir
Recep Çetintaş
Redakte ve İmla
Hamdi Çelebi
Dizgi - Mizanpaj
Cafer Petek
El Esas Fi's Sünne'nin yedinci cildinin tercümesi 11-373. sayfalar arası Abdurraltim Ali
Ural, 375-557. sayfalar arası M. Ahmet Varol tarafından yapılmıştır.
ikinci bölüm
İS L A M a k a i d i
t a k d im
Bu eserin birinci bölümünde Siyretin Nebeviyye yer alıyordu. O bölümde
Resulullah (a.s)'m hayatı ve bununla ilgili konularda genel bir fikir vermeye
çabşmıştık. Daha sonraki bölümler için bir bakıma giriş mahiyetinde olan Siy-
retün Nebeviyye’den sonraki bölümleri şu şekilde sıralayacağız. Akaid, İbadet
ler, Hayatiyyat, Köleleri özgürlüğüne kavuşturma, Hikmetler... (1)
"El Esas Fi's Süme"mn ikinci bölümü, Resulullah (a.s)'ın risaletinin önendi
bir bölümünü kapsayan akaid konulan hakkında olacaktır.
AUah Teala, Hz. Muhammed (a.s)'i, tevhid inancım tebliğ, mbubiyet hakla-
nm ve insamn Allah Teala önündeki sorumluluğunu yerine getirmeye davet
için göndermiştir.
Allah birdir. O halde insana düşen, ibadet ve ubudiyet görevini yerine getir
mektir. Bu ise tevhid inancımn ilk göstergesidir. Kim tevhidi, ibadeti ve ubu-
diyyeti kabul ederse, cennetle ödUlendirilir. Bunlan reddedenler ise cehennemle
cezalandınlır.
Tevhidin kapsamına, tevhid-i zât. sıfatlar ve fiiller girer. Rabbın birliği, teş-
rî', emir ve hüküm hakkımn O'na ait oluşu bu çerçeve içinde yer alır. Bunlar ise
ibadeti ve teslim oluşu gerektirmektedir.
İbadet mefhumu, namaz ve zekat gibi bilinen ibadetleri kapsadığı gibi, Allah
Teala'nın koymuş olduğu bütün emir ve yasaklan da içine alır. Gerek O'na iba
detin göstergelerinden, gerekse şeriatın alametlerinden olsun, farz veya vacib,
bütün taaüar, bu mefhumun içine girer. İşte kulluk da budur.
Said Havva
İSLAM AKAİDİNE GİRİŞ
Akaid kelimesi Resulullah (a.s)'m zamanında kullanılan bir kelime değildi.
Bu, kalbin bağlanarak inandığım ve bu inancında azmettiğini anlatmak için kul-
lamlan yeni bir kelimedir. Bu teıinü esas alarak şunu söyleyebiliriz: Resulullah
(a.s) zamanında yalmzca tabii olunan bir İslam Akaidi söz konusudur. Öte yan
dan daha sonraki çağlarda yazılan eserlerde ele alınarak şekillenen bir akaid
kavramı bulunmaktadır. Akaid, Resulullah (a.s)'ın zamamndaki t ^ i i haliyle
Islamla ameli biıbirine bağlayan bir esasdı ve iki esası içine ahyordu.
Birinci esas; lisalet, ikind esas ise ğayb mesdderi baklandaki sadık vahyin
öğretileriydi. Bu iki esas zaman zaman Ûıfoiri içine girmekte ve biıbirleıini ta
mamlamaktaydılar. Kelime-i şehadet işte bütün bu konulan özetliyordu ve akai
din simgesi de bildiğimiz şehadetti.
Daha sonra telif edilen eserlerde şeklini bulan akaid ise, bu konulan ele
aldığı gibi, bunun dışındaki bir çok meseleye de eğilmiştir. Müslümaidar ile
diğer dinlere mensup olanlar araândaki mücadele de bu kapsama girmiş, dd-i
hak olan doğru yolun mensuplanyla ehl-i batıl olan ve dd-i sünnet v e l conaat
dışında kalan kiınsâer arasındaki çddşme de bu platfoımda değerlendiıilnıiştir.
İşte bu yOzdmı -telif eseilerdeld- akaid konulanna İslam ve imanm tanımı, bu
ikisiiiin oluşturduğu konular, ilahiyyat konulan, nebeviyyat, sem’iyyat ve bun
larla ilgili m eselder de dahil olmuştur. Dahası, insanm ydnız vahiy yoluyla an
layabileceği ğaybie ilgili gerekler de akaid ilminin önonli bir bölümünü
oluştuımuş, bu yeni ilim, İslam'ı ve şer*i yükiindtOüldai ana hatlanyla ve bir
bütünlük içinde işlemiştir.
İslam, iman ve şeriat açısmdan insaıdann şu guruplardan Inrine dahil olduk-
lanm görüyoruz. İnançh ve inançlanm yerine getiren müslümaidar, inançh an
cak inançlanm tam olarak yaşamayan günahkar ve kusurlu mflslümanlar İlk
^ r u p takva sahipleri, ikinci gurap ise isyankar ve fasddardan (duşmaktadır.
Üçüncü gurup, dışanya karşı müdüman gözüküp, adında iman etmeyenleıdir.
14 EL ESAS Fİ S SÜNNE
2) Müslim (4/1836) 43-Kitabu’l Fedail 38. Hadisi Hz. A ife (r.a) ve Enes (r.a) rivayet et
miştir.
3) Bakara Suresi: İSİ
16 ELESASFİ'SSÜNNE
İslam’da olan her şeyin temeli, doğru bir itikad olduğu gibi, doğru bir iti-
kadm temeli de Allah'a ve Resulüne (a.s) olan kuvvetli imandır. Allah'a imamn
temeli ise O'na delalet eden mahlukab ve ayetlerini bilmektir. ResuluUah (a.s)'a
iman etme ise. O'nun gerçek bir resul olduğuna işaret eden delilleri bilmeye
dayanır. Bu konular da akaid bahisleri içinde yer almaktadır.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, akaid konusunda eser veren yazarlarda özel
likle dd-i sünnet vel cemaat ile diğer İslami Arkalar arasmdaki ihtilailar üzerin
de durmak gelenek haline gelmiştir. Bu yüzden akaid konusunda yazılan eserler
ya heva ve hevese dayanan görüşlerin zikredildiği, ya da bu tür görüşlere red
diye niteliğindeki eserler haline gelmiştir. Böylece akaid kitaplarında bid'at eh
linin görüşleri ve çeşitli nelsani düşünceler de ele alııunış bu da tartışma ve red-
diyderi peşi sıra getirmiştir. Akaid kitaplarına hakim olan genel hava genellikle
böyledir.
Sahih-i Buhari'yi incelediğimizde, bu eserin konu başlıklamun o çağda, ö-
zellikle üzerinde durulan meselelerle olan ilgisini tesbit edebiliriz. Akaid kitap-
lannda da durum aymdır. Akaid kitaplannm konu çeşitliliğine rağmen, eski
müdlifler "Hakimiyet" konusu gibi başka ilimlerle ilgili gördükleri meseleleri,
araştıımalan dışına çıkarmışlardır. Mesela hakimiyetin yalmz Allah'a ait oluşu
konusunu fıkıh usulü ilmiyle bağlantılı bulmuşlardır. Oysa fıkıh usulünü öğre
nen, az sayıdaki uzmanlardan ibarettir. İslamcı yazarlar, günümüzde bu ktmuda-
ki boşluğu tesbit ederek, bu boşluğu İslami düşünce eserleri adı verilen türdeki
eserlerle doldurmaya çalışmışlardır.
Düşüncemize göre akaid eserlerinde görülen tarzda Mr akaid eğitimi, müslü-
manlar için zorunludur. Bu yüzden bu bölümde, ResuluUah (a.s) zamanında
üzerinde durulan kmudara ağırlık verdik. Her ne kadar, eserimizin akaid bölü
mü, gerek eski ve gerekse yeni, bu konudaki eserlerin klasik mevzularıyla do
luysa ve bütün temel akaid mesdeleri bu kitapta ele alınıyorsa da, biz herşeye
rağmen mOslüman kardeşimize, »kaidi, kendi temel kitaplanndan öğrenmelerini
tavsiye ediyoruz.
Bu eserde itikadi meseleler ele alınırken, ResuluUah (a.s)‘m üzerinde durarak
yol gösterdiği konulara da ağıılık verilmiştir.
ResuluUah (a.s)'m zamanmda üzerinde en çok durulan konular, Allah'ın bir
liği, ResuluUah (a.s)'a, ahiıet gününe ve gaybe iman etme, AUah'a ve Resulü
(a.s)‘ne tam bir teslimiyetri.
Islanıiyete giimek için, kelime-i ş ^ d e t i kabul ve ikrar etmek, İslam'ın ge-
lektûdiği am dloi yerine getirmdt ve cemaatle bütünleşmek gerekir. Bunlanıl
zıttı ise, küiür, nifak ve c a h iliy ^ r. İşte bu yüzden ResuluUah (a.s)'m çağında
bu ve benzeri meselelere ağıılık verilmiştir.
İSLAM AKAİDİNE GİRİŞ 17
"El Esas Fi's Sünne"Tâa ikinci bölümü olan Mam Akaidi bölümünü şu ana
başlıklar içinde ele alacağız:
1- Akaidin temel taşlan
2- Gaybe iman
3- Akaid konulan
Birinci başlıkta Akaidle ilgili temel konular işimecdc, gaybe iman başlığm-
da imaran alb şaıtma ve gaybie ilgili diğer konulara yer verilecektir. Üçüncü
başlıkta da akaidin, itikadı konularla ilgili meseleleri ele abnacaktır.
B İR İN C İ B A B IN B Ö L Ü M L E R İ
1) Bakara Suresi; 20
2) Lokman Suresi; 20
22 EL ESAS FI’S SUNNE
diye kadar tespit edilebilmiş kalıtsal hastalıklann sayısı bile yaklaşık 1500 ka
dardır. Gıdaların ve ilaçların, insan vücudu üzerindeki etkisini araştırdığımızda
sayamıyacağunız kadar özelliklerle karşı karşıya geliriz. İnsan ahlakı üzerinde
araştırma yapbğımızda, insan ilişkilen, insan topluluklan, insanların dinleri, in-
sanlann icad ettiği sistemler, insanla ilgisi olan ekonomik, sosyal ve siyasi ha
yat hakkında bilmediklerimizden hayretten hayrete düşeriz... İnsan hayatını, in
san ruhunu, insan kalbini, insamn duygulanm melediğimizde, bunlar hakkında
pek çok şey bilmemize rağmen, onlann meçhul alemler olduğunu göıüriiz ve ne
kadar az şey bildiğimizi anlanz...
Nasıl Zat-ı İlahi, eserleriyle tammyor, O'nu her yönüyle bilip ihata etmek
mümkün olmuyorsa Allah Teala'mn yarattığı ve insamn içine üflediği neflıa da
bıraktığı izlerle bilinir. Yoksa onu her yönüyle tanımak mümkün olamaz. Allah
Teala şöyle bnyurayor.
"O'nu düzenle (yip insan şekline koydujğum ve ona ruhumdan işediğim za
man..." (1)
Bütün bunlardan sonra insan nasıl olur da Allah Teala'mn kendisine doğra
yola eriştiımek için elçi göndermesini garipseyebilir?
Allah Teala buyumyor ki:
"Şimdi siz bu sözden (bu Kur'an'dan) mı heyret ediyorsunuz? Ve gülüyorsu
nuz da ağlamıyorsunuz? Ve siz baş kaldırıyorsunuz." (2)
“İçlerinden bir adama; "İnsanları uyar ve inananlara, Rableri katında ken
dileri için (yüksek) bir doğruluk kademesi olduğunu müjdele" diye vahyetme-
miz, insanlara tuhaf mı geldi?.." (3)
Bu müthiş yaratıhştaki insan Allah Teala'mn kendisine bir takım sorumlu
luklar yüklemesine, ya da kendisi için bir öte dünya hazırlamasına mı hayret
ediyor? Kendisini bu şekilde yaratan ve hizmetine sayısız varlığı veren Allah
karşısında mı bu hayrete düşüyoı?
Allah Teala yine şöyle buyumyor.
"İnsan, başı boş bırakılacağım mı sanır?" (4)
"Bizim sizi boş yere, bir oyun ve eğlence olarak yarattığımızı ve sizin bize
döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sandınız? Mülkün gerçek hükümranı Allah
1) Hicr Suresi: 29
2) Necm Suresi: 59-61
3) Yunus Suresi: 2
4) Ktytmet Suresi: 36
AKAİDİN TEMEL TAŞLARI 23
1) Şura Suresi: 13
2) Şura Suresi: 21
3) Şura Suresi: 14
4) Şura Suresi: 15
5) Şura Suresi: 16
AKAİDİN TEMEL TAŞLARI 25
tadır.
"Ey Muhammedi Bedeviler: "İman ettik" derler. Sen onlara §öyle de: "Ha
yır! İmen etmediniz. Siz ancak, müsliiman olduk deyin. Çünkü iman henüz kalbi
nize girmemiştir." (1)
İslam'ı kabul etmesi ve roüminlerin safında yer almasıyla birlikte, insandan,
bir takım emir ve yasaklara uyması istenir. Farzlar ve nafileler olarak insamn
Uzatihi kendisinin yapması istenen yükümlülükler 70 civanndadır. Bunlara
Şuabul-İman yani imanın Şubeleri adı verilir. Bu şubelerin çoğu, istekler ma
hiyetindedir ve yapılması gerekmektedir. Örneğin insandan, tevhid inancına sa
hip olması istendiğinde, bu, şiıkten kaçınmasını gerektirir. Ancak yapılması is
tenen her şeyin mukabilinde, yapılması emrolunan bir şey bulunması gerekmez.
Böylece yasaklar dairesi gem'şlemekte, küçük ve büyük günahlar adı verilen
pek çok mesdeyi içine almaktadır.
Rabbam* tekh'f yani insamn yükümlü kılınışı dairesi, bu zikrettiklerimizden
daha kapsamhdır. İnsan, imamn bütün şubelerini yerine getirip, büyük ve küçük
gnnahlaidan arınsa İnle, yine de yükümlülüklerini yerine getirmede kusurlu
cdabilir. yükümlülük dairesi bütün bunlardan daha geniştir.
Dini yükümlülüklerini yoine getir»ı insanlarda, Allah'm övdüğü bir takım
yüce sılâtlar ortaya çıkar. Takva, ihsan, iman, İslam, şükür, tevekkül ve sabır
gibi..
İslam'ı reddediş, yükümlülükleri yerine getirmedeki noksanlıklar, farzları ye
rine getirmeyiş, ameli ve itikadi sapmalar, İslam dışı şeylere İslam'danmış gibi
inanış gibi, İslam'a aykm ameller yüzünden ise insanlar, cürmün şidddetine
göre bir takım çirkin sıfatlan hak ederler. Küfür, nifak, delalet, isyan, fısk, bid-
atçilik, irtidat ve zındıklık gibi... Dini yükümlülüklerini yerine getirmedeki du-
mmuna göre de Allah katında müminin makam ve derecderi vardır: Sıddıklık,
şehitlik, salah, rabbaniyet ve ribbiyyet gibi...
Müminin Allah'ın fazl-ı keremiyle hakettiği derecelerden başka, bir de Al
lah'ın bazı ikramlan söz konusudur. Bu ikram ve lütuflar, diğerlerinden daha
azamedidir. Diğerlerine gelince; onlar dünyada ve ahirette hakettikleri maddi
ve manevi cezalara çarptınlırlar.
Resulullah (a.s) insanlan İslam'a davet edip anlatıyor, imani bir eğitim verip,
imam her yönüyle açıklıyordu. Davet edilen kişilerin dunımlannın farklı oluşu,
müminlerin aym konumda olmayışı yüzünden, aym konuda değişik hadislerin
bulunması son derece tabiiydi. Onlardan kimileri bir konuyu iyi bilirken, bir
başka konu dikkatlerinden kaçabiliyor ve o konuya yeterince vakıf olamıyorlar-
l ) Hucurat Suresi: 14
AKAİDİN TEMEL TAŞLARI 27
di. Bazılan ise bir konuyu tam anlamıyla bilmiyor, o konudaki bir çok nokta,
onlar için meçhul kalıyordu. İnsanlann bilmedikleri şeyler faiklı farklıydı, İsla-
mi davetin vardığı nokta, bir önceki gün bulunulan noktamn aymsı değildi.
tslaıni yükümlülükler, Resulullah (a.s) zamamnda tedrici idi. İşte bütün bun
lar, hepsi aym denize akan, aynı nurdan ışığuıı alan pek çok nasla bizleri karşı
karşıya bırakmaktadır. Bu naslarda pek çok durum göz önünde bulundurul
muştur. Bunlann bazdan birbirinin benzeri, bazdan birbiıiyle ilgili, bazdan ise
birbirini tamamlar mahiyettedir. Hz. Peygamber (a.s) yanlış inançlar yönün
den, pek çok görünüm arzeden bir cahiliyetle savaşmıştır. Yanlış inançlardan,
yanlış ibadet ve ahlaklar doğmuştur. Hz. Peygamber (a.s) bu yanlış gidişatı
düzeltmiş ve cahiliyet dönemine geri götürecek yollan kesmiştir. "Akaid'in te
mel taşları "bölümünde, bu ve benzeri bir çok meseleyi ele alacağız.
Birinci bölümü şu şekide sıralamış bulunuyoruz: Akıl, cesed, kalp, mh, ne
fis. Bunlar, insamn sahip olduğu en önemli şeylerdir. Bunun delili ise, dini yü
kümlülüklerde bunlann esas alınmasıdır. Akıl olmaksızın yükümlülük olmaz.
Cesed, taşıdığı bütün organlarla birlikte yükümlü kılınmıştır. Kalbin yükümlü
lüğü vardır, nefsin de öyle. Ruhun ise çeşitli halleri söz konusudur. Bu bölüm
de, bu alametleri ortaya koyup, taşıdıktan manalan açıklayan nasları zikredece
ğiz.
b ir in c i KISIM
BEDEN
RUH
AKIL
KALB
NEFİS
BEDEN, RUH, AKIL, KALP, NEFİS
GİRİŞ
Ayet ve hadisleıden anladığımız gibi; insanın ğaybi, yani bilinmeyen bir ta
rafı vardır. İnsanlar bu gaybi tarafı bir takım belirtiler sayesinde aıflaılar. Bazı
insanlar ise bunu çok kuvvetli olarak hissederler. Hissettikleri şeyin inkan, o-
nun mahiyetinde olur. İnsan akıllı olanla olmayanı bununla ayınr. Nefsin ve be
denin ihtiyaçlanm hisseder. Göğsünde bulunan kalbiyle bir çok manayı algılar.
İman ehlinin sürekli gelişen bir kalbi duyarhlığı vardır. Ceninin, nıh üflenme
den önceki haliyle, mh üflendikten sonraki hali arasmda faik vardır. Ruh üflenir
üflenmez hareket başlar. Belirtilerine şahid olduğumuz bu konular hakkında bir
çok nas bulunmaktadır. Böylece bu konular din açısından bilinmesi zomniu
olan meseleler haline gelmiştir. Bu yüzden detayım bilmese ve bu konularda
ortaya çıkan naslann manalanm derinlemesine lâvrayamasa da, hiç bir müslü-
man, bu gaybi meseleleri inkar edemez.
Çağımızda, yapılan imani mücadelelerden biri de bu konuda yapılmaktadır.
Bu mücadele; insanda olan, insanın karşılaştığı ve insanla ilgisi bulunan her
şeyi madde ve materyalizm ile izah edenlerle yapılan mücadeledir.
Materyalizme göre insandaki her şey maddi otomasyona ve maddenin aynn-
tılanna bağlıdır.
Bu hastalık, ne yazık ki, bazı müslümanlara da sirayet etmiş ve kalbi, beyin
olarak tefsir etmeye başlamışlardır. Halbuki onlar bunu yapmalda, müslümamn
maddi kalple bağıntılı manevi bir kalbi olduğunu, bu kalbin imani görevlerinin
bulunup, ilham ve nurun merkezi olduğunu inkar etmiş oluyorlar. Bu kalp, aym
zamanda küflir ve nifakın da mericezidir. Bu kişiler böylece, insandaki gaybi ta
rafla ilgili varid olan naslan, çeşitli şekillerde tevil etme yoluna gitmektedir
ler.
32 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
1 ) H icr Suresi: 29
2) 2Uimer Suresi: 42
3) Hacc Suresi: 46
BEDEN, RUH, AKIL, KALP, NEFİS 33
1) Zümer Suresi: 22
2) Şems Suresi: 7-10
3) Buhari ve Müslim
4) İsra Suresi: 85
5) Şems Suresi: 7
6) Müslim
7) K elf Suresi: 74
34 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
fi Hacc Suresi: 46
2) Fecr Suresi: 27
3) Rad Suresi: 28
4) Hacc Suresi: 46
5) En'am Suresi: 125
6) Zümer Suresi: 22
BEDEN. RUH, AKIL, KALP, NEFİS 35
nine Allah Teala'nın yerleştirmiş olduğu bir ruha sahip olduğuna inanmakla
yükümlüdür.
"Ona ruhumdan üfledim..." (1)
Bir çok ayet ve hadis, bu manalan pekiştirmektedir. Ancak yükümlülükler
ve görevlerdeki iç içelik yüzünden, zaman zaman bu arüamlar, naslarda ve in-
sanlann sözlerinde de iç içe olmaktadır. Her müslüman bunlan kabul etmekle
yükümlüdür. Yoksa bir müslüman bütün naslan bilip, her nastan murad olan
manayı derinlemesine bilmekle mükellef değildir.
Kalbin ve nefsin varlığına inanmanm, terbiye ve ahlak üzerinde de büyük te-
seri vardır. Zira müslümanm ilgi odağımn, kalbi ve nefsi olması gerekir. Kalbi
ve nefsi inkar edenler, bunlann işlevini beyin ve düşünceye yüklerler. Mümin
ler kalpleriyle hisseder ve onun çeşitli makamlan olan tevekkül, korku, ümit ve
muhabbet zevkini tadarlar. İnkarcılar ise bütün bunlardan mahrum kalırlar.
Yaşadığımız çağ, daha bilgili insanlann, daha alçak gönüllü olmalarım zo
runlu kılmaktadır. İnsan cismindeki bazı hormonlann, küçüklüklerine rağmen,
tesirlerinin büyüklüğü, beyindeki küçük hacimli bazı bölümlerin, vücut üzerin
deki muhteşem etkileri bilinmektedir. Televizyon, radar, telgraf ve telefon gibi,
dünyamn bütün elektronik cihadan bir araya getirilse, beyin büyüklüğü kadar
küçUltülse bile, beynin işlevini görmesinin mümkün olamayacağı anlaşılır. Bu
gerçeği idrak eden, kayıt olayım ve kayıt yapan cihazlan, elektrik ve otam
eneıjisini tamyan bir kimsenin daha alçak gönüUü olması gerekir. Böyle Inr in-
samn elbette bir bilene teslim olması gerddidir. Allah'tan daha çok ilmi olan
kim vardır?
"Ben onları ne yerin yaratılışına, ne de bizzat kendilerinin yaratılışana §ahit
tuttum." (2)
"Size, ancak az bir bilgi verilmiştir." (3)
Kalp, ruh, akıl, beden ve nefis alemlerini müslünuın gibi basiret üzere tam
yan kim vardır? Biz bu böjOmde bazı ayet ve hadisleri ele idacağız. Doğrusu
Kurian ve Sünnet'te bulunan ilim, bütün ilimlere hükmetmdctedir. Bu naslar
doğrultusunda şunlan söyleyebiliriz:
Kalp kelimesi, iki anlam taşın Birincisi, insan ve hayvanda bulunan hiss£
kalp, İkincisi, yeri bu kalp olan manevi kalp. Manevi kalbin maddi kalple bir
çeşit bağlantısı vardır. Orası, imaran, kUfiün ve nifidan yeri, hislarin meıkezi-
1) Hicr Suresi: 29
2) K elf Suresi: 51
3) İsra Suresi: 85
36 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
dir. Kalp, insanlar için karar ve irade yeri olduğu gibi, tereddüt, şüphe, atılgan
lık ve kendini frenlemenin de meıkezidir.
Yine insaran bir beyni vatdır ki, orası düşüncenin ve muhakemenin olduğu
yerdir. Bilgilerin toplandığı bir merkez de olabilen beyin, hitabm idrak edildiği
yer, duyuların ve hislerin toplanma yeri, sinir sistemlerinin düzenleyicisidir.
Beynin bunlardan başka daha bir çok işlevleri vardır. Bedene, kalbe ve beyine
hayat veren bir de ruh vardır...
İnsan, anne kanunda bir ceninken, başlangıçtaki hayatı, armesinin hayatına
bağlıdır. Müstakil şahsiyeti ise cenine ruh üflenmesinden sonra oluşur. Ruh
üflendiği zaman, ceninin hayatı bir nevi bağunsızlık kazanır. Ruh, yaradılışında
Allah'ı tanımakla, fitraten O'na yönelmekt«lir. Bedene ruh üflendiğinde, mane
vi kalp fıtrat üzeredir ve halis bir nurdur. Beyin ise bilgileri ahp depolamaya
hazu* bir haldedir. İşte doğduğu zaman çocuğun hali böyledir.
Ruh bedene girdiğinde, o bedenin esiri haline gelir. Böylece ruha, bedenin
istekleri, beyinden gelen düşünceler, kalbin ve çevrenin karan tesir edip hük
metmeye başlar. Bedenin istekleri ve beynin düşünceleri aym zamanda kalbe de
hükmetmektedir. Nefsin, bedenî arzular üzerinde önemli bir tesiri söz konusu
dur. Ruh, beden elbisesini giydikten sonra, nefis aduu alır. Nefse şehvetlerin te
siri ve hükmü arttıkça, nefse tesir ederek, bedenin gidişatınm doğru elmasım
sağlar. Bu itibarla insanın içinde hayır ve şerrin mücadele ettiğini söylemek
mümkündür. Ya akıl, ya kalp, ya ruh, ya nefis, ya da beden gah'p gelecektir.
Kalp temizlenip aydınlandığında, ruh da başlangıçtaki kulluk haline döner.
Böylece ruh her türlü güzel ve yüce ahlakın ortaya çıkmasım sağlar. Kalp karar-
dığmda ise bunun aksi olur ve ruh tepetaklak düşer ve alçalır.
tnsam doğm yoldan çıkaran başlıca etkenler ise şunlardır:
1- Telkin,
2 ' Dünyaıun cazibeleri,
3- Bedeni ihtiyaç ve arzular,
4- Şeytan ve vesvesesi.
İnşam doğm yola ileten başlıca etkenler de şunlardır:
1- Allah’a ve Resulüne iman ederek emirlerine uymak,
2- Dehle dayah düşünceler ve bu düşüncelerin üzerine bina edilen kararlar,
3- Zikir,
4- Sahih bilgi va marifet.
BEDEN, RUH, AKBL> KALP, NEFİS 37
1) Mülk Suresi: 10
2) Hagr Suresi: 14
3) A>ctfSuresi: 179
38 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
1) Bakara Suresi: 10
2) Bakara Suresi: 7
3) Hacc Suresi: 46
BEDEN
Allah Teala şöyle buyuruyor:
"... Doğrusu Allah size onu seçti, bilgice ve vücutça gücünü artırdı, dedi.”
(1)
"Ey Muhammedi Onlara baktığın zaman cüsseleri ho§una gider, konuşur
larsa sözlerini dinlersin; tıpkı sıralanmış kof kütük gibidirler..." (2)
^ ^ ^ ‘.ftfi « 8 ^ j f r A ' İi
V l.jjı j ^ i ı ; :j j ;
j , r t ,- iııii i * „ jli
_________________________ . ^ .^ 1
"O halde, Allah'ın peygamberi Davud (a.s) orucu gibi oruç tut. Fazlasını
yapma.!" Dedim ki:
^ jl'ı rjli' ji .^
5^1 _ lx
.li _
_
,UJi 11'
' ** >' ^
aS Ojs?;-
2- Tirmizi (51447) 48-Kiiabu Tefsiri'l Kur'an. 89~Tekasür Suresi'nden bir bab. Tirmizi:
"Hadis garib olup, isnadı kuvvetlidir" demiştir. İbn Hibban el İhsan (9/227)
3- Tirmizi (4/547) 7-Kitçıbu'z ZShdBab: 34 Tirmizi, bu hadisin, hasen ve garib olduğunu
söyler. Aynı hadisi İbn Hibban Sahih'inde rivayet eder. Hasen olup olmadığı konu
sunda ihtilaf edilmişse de, racih olan hasen olduğudur.
4- Tirmizi (4/612) 38-Kitabu Stfatü'l Kıyame. Kıyamet babı. Tirmizi hadisin sahih ve
hasen olduğunu söylemiştir.
42 ELESA SFiSSÜ N N E
rjli j«j sZ-^—i c<ic^jl.^,;ll Jip -İMj \jjft» (idil Lil-Lj^ l_^il£a^l
s- Bıdiari (21328) 11-Kitabu'l Cuma. 12-Cuma'ya gelmeyen kadın ve çocuk gibi kimsele
rin, gusletmeleri gerekip gerekmediği babı.
6- Tirmizi (51552) 49-Kitabu'd Da’vat. 102-Hz. Peygamber (a.s)'in duası babı. Müsted-
rek (1/308) Zehebi de bu hadise muvıtfakat elmiş ve sahih olduğunu söylemiştir.
Hadis hasen olup, Ahmed ve Beyhaki tarafından da rivayet edilmiştir.
BEDEN 43
^ > ly j. ^
7- Tirmizi (5/518) 49-Kitabu'd Da'vat Bab: 68. Tirmizi hadisin hasen ve garib olduğunu
bildirerek şöyle der: "Muhammed'in şöyle dediğini işittim: "ffabib bin Ebi Sabit, Urve
bin Zubeyr'den herhangi bir şey işitmiş değildir. Doğrusunu Allah bilir." el Cami'in
muhakkakki, bu hadisin anlamını kuvvetlendirecek başka deliller de bulunduğunu
söyler ve bu deliller arasında Ebu Davud'un 509 numaralı hadisini zikreder. Bu hadi
sin isnadı hasendir.
8- (4H728) 39-Kitabu's Selam. 24-Ağnyan yerin üstüne eline koyarak dua etmenin müs-
tehab olması babı.
1) Muvatta (2/942) 50-Kitabu'. Ayn. 4-Hastalıkta leavvüz ve rukye babı.
44 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
a,*!3 ^ ,,JLLJİ
9- Buhari (9162) 66-Kitabu Fedaili'l Kur'an. 14-Dua ederek Allah'a sığınmama fazileti
babı.
10- Bu hadisin bir bölümü Buhari’de yer alır. (101481) 78-Kitabu’l Edeb. 57-Birbirine
haset edip, sırt çevirmenin nehyi babı. Müslim (4/1986) 45-Kitabu'l Birri ve's Sılati
vel Adab. 10-Müslümanm müslümana zulmetmesi, küçümsemesi, malına, canına
ırzıne tecavüz etmesimn haramlığı babı.
BEDEN 45
'ij jlS
” jl «
İil j J
au
îI
İ-j c - ^^
I■ - ' ' ,> i ‘. ' i * 1 s' • ' Î ' - "
S'JLklJ Li_^' lii" Ü9_^' J —îi llb :
oSü_
*
a»Î
j Ç
.L
J
I jıJ ıs
j*-i J
j-is
ILjj Jiîv
*' • - • ,j
. AİS” ?Jİ3!- ^
12- Müslim, Hz. Osman bin Affan (r.a)'dan şu şekilde rivayet etmiştir
"Resulullah (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Kim güzel bir şekilde abdest alırsa, hataları bedeninden sıyrılıp tırnakları
nın altından çıkar."
11- Buhari (1/360) S-Kitabu'l Gusl. Gusûlden önce abdest alma babı. Müslim (11253) 3-
Kitabu'l Hayd. 9-CUnüblük dolayısıyla guslün nasıl olacağı babı. Buhari (1/382) 5-
Kitabu'. Gusl. 15-Saçı taraklama babı.
12- Müslim (1/216) 2-Kitabu't Tahare. 11-Abdest suyuyla küçük günahların çıkması ba
bı.
1) Buhari, daha önce zikredilen yer.
46 ELESASFİ'SSÜNNE
— O
l ,-u^ jlT uJl ıjljui jL
Lî U
jIİ tl_,lû; p \l\ I^
*u,
13- Ebu Davud, Cabir bin Abdullah (r.a)'dan şöyle rivayet etmiştir:
"Sefere çıkmıştık, içimizden bir adamın basına taç isabet etmiç ve yarılmıştı.
O adam ifüilam olmuş ve arkadaşlarına: "Benim için teyemmüm ruhsatı var
mıdır?" diye sormuştu. Onlar: "Suya erişmeye imkanın olduğundan senin için
teyemmüm ruhsatı yoktur" dediler. O çakış bunun üzerine gusletti ve öldü. Re-
sulullah (a.s)'ın yanına geldiğimizde, bu durum kendisine haber verildi.-Bunun
üzerine söyle buyurdu:
"Onu öldürdüler! Allah da onları öldürsün! Madem bilmiyorlardı, sor-
saydılar ya! Bilmezken aciz olmanın çaresi soru sormaktır. Oysa onun teyem
müm etmesi yeterliydi. Sonra yarasının üzerine bir parça bez sarıp -ya da
örtüp- üstüne mesh verir, vücudunun geri kalan kısmım yıkayabilirdi."
13- Ebu Davud (1193) Kitabu't Tahare. Yaralımn teyemmümü babı. Bu hadis hasen olup
kendisini kuvvetlendiren b a ^ deliller de bulunmaktadır.
RUH
Allah Teala şöyle buyuruyor:
"Ey Muhammedi Sana ruhun ne olduğunu soruyorlar, de ki: "Ruh, Rabbi-
min emrinden ibaretir. Bu hususta size pek az bilgi verilmiştir." (1)
"Sonra onu şekillendirip, ruhundan ona işeyen Allah'tır." (2)
"Rabbin meleklere: "Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan ya
ratacağım. Onu yapıp ruhumdan ild iğ im d e ona secdeye kapanın" demişti."
(3)
Bu ayet-i kerimelerde, ruhu yaratmasmdan dolayı Allah Teala ruhu kendi
sine izafe ederek, kadrini yüceltmiştir. BeytuUah (AUah'ın evi) tabirinde de bu
durum söz konusudur.
^ y t jî :îıı ^ ^ i
14- İm am Malik, Ka'b bin Malik (r.a)'den şuz şekilde rivayet etmiştin
14- Muvatta (II240) 16-Kitabu'l Cenaiz. 16-Cenazelerin toplanması babı. Nesai (4/108)
Ceraız. 117-Müminlerin ruhları babı. İbni Mace (211428) 37-Kitabu‘z
Zuhd. 32-Kabrı ve imtihanı zikir babı. Hadisin isnadı sahihtir.
1) Isra Suresi: 85
2) Secde Suresi: 9
3) H kr Suresi: 29-29
48 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
Kurtubi ve bazı alimler, kıyamet gününe kadar cennette kuş halinde bulunan
luhlann, şehid müminlerin nıhlan olduğunu söyler.
Bazı alimler ise hadisin genel bir anlam taşıdığmı, yalnız şehidlere has bir
durum olmadığım ileri sürerler.
.4 ^ 4 ^ 4 l j j Vl ^ -Jlİ
75- Müsned, İmam Ahmed (2/527) Ebu Davud (2/278) Kitabu'l Menasik. Kabirleri ziya
ret babı. Hadisin isnadı basendir.
16- Buhari (61369) 60-Kitabu'l Enbiyt. 2-Ruhlar toplanmış cemaatlardır babı. Müslim
(4/2031) 45-Kitabu'l Birri ve's Sılati ve'l Adab. 49-Ruhlar toplanmış cemaatlardır
babı.
RUH 49
O/î «ÎSî
:jli ıJ İj _ J ‘j f ’j i . i p jy j
18- İmam Ahmed ve Ebu Davud, Ali bin Semmah (r.a)’dan -Semmas da
denilmiştir- şöyle rivayet etmişlerdir:
17- Buhari (4/307) 34-Kitabu7 Büyü’. 17-Zengin borçluya mühlet verme babı. Müslim
(3/1194) 22-Kitabul Müsakat .6-Fakir borclı^a mühlet vermeninfazUeti babı.
18- Mûsned, İmam Ahmed (2/256) Ebu Davud (3/210) Kitabu'l Centüz. Ölü için dua
babı. Bu hadisi İbn Hacer Askalani 'Emali el Ezkar’da zikretmiş ve kasen olduğunu
belirtmiştir.
1) Müslim, bir önceki hadisin geçtiği yer.
50 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
Allah ım, sen onun Rabbisin, onu yaratan sensin, onu İslam'a eriştirerek hi
dayet eden sensin, onun ruhunu kabzeden de sensin. Onun gizli ve açık her şeyi
ni bilen sensin, şefaatçi olarak sana geldik, onun günahım bağışla."
Jîî'y-*! '-Syh
ı •J>M öSU*Jl ^
J lü ^ ı^ jj '.JLîî t t v ^ i ı
19- İmam Ahmed ve Ebu Davud, Ebu Hureyre (r.a)'nin şöyle söylediğini
rivayet etmişlerdir
"Resulullah (a.s)'m şöyle dediğim işittim:
"Israiloğıdlım arasında birbirinin arkadaşı olan iki kimse vardı. Onlardan
biri günahkar, diğeri ise ibadete düşkün biriydi. İbadetine düşkün olan, diğeri
nin günah işlemeye devam ettiğini gördükçe "vazgeç" derdi. Bir gün yine onu
günah işlerken gördü ve "vazgeç" dedi. Bunun üzerine o kimse:
"Rabbimle benim arama girme, bana gözcü olasın diye mi yaratıldın?" dedi.
(Bu söz üzerine diğeri) ona şöyle dedi:
"Vallahi Allah seni affetmeyecektir" -Ya da şöye dedi: "Seni cennete koy
mayacaktır"- Allak Teala o anda ikisinin de ruhunu kabzetti ve alemlerin Rab-
binin huzurunda biraraya geldiler. Rab Teala ibadetine düşkün olana:
"Sen benim yapmaya muktedir olduğum şeyi değiştirmeye güç yetirebilir
misin ki?" buyurdu. Sonra günahkara: "Git cennete rahmetimle gir" buyurdu.
19- Müsned, İmam Ahmed (21323) Ebu davud (41275) Kitabu'l Edeb. Kötülükten nehiy
babı. Hadisin isnadı hasendir.
RUH 51
^ M ^ J jjj' J r ^ »ÂÂ
lliî- Jüjj ^
, n \ j ^ J J
p pjl C
i» ^ 1 î^ dll^ ^ Jsi ^
20- Müslim (3/1502) 33-Kitabu‘l İmare. 33-ŞehüBerin ruMarmın cennette olduğunu be
yan babı.
I) Ali İmran Suresi: 169
52 ELESA SFİ’SSÜNNE
musunuz?" diye sorar. Onlar ise $öyle derler: "Cennetin dilediğimiz yerine git
me imkammtz varken, ne isteyebiliriz ki?" Rableri bu şekilde onlara üç kez so
rar. Onlar kendilerine soru sorulmaktan vazgeçilmeyeceklerini gördüklerin
de: "Ey Rabbmuz, ruhlakmuzı, bedenlerimize iade etmem isteriz ki, yolunda bir
kez daha şehid olalm ." (Allah Teala) onların bir ihtiyaçları olmadığını görün
ce, kandi hallerine bırakır,"
Bir Açıklama
Burada belirtmek istediğimiz bir husus var: Şehidlerin ruhlanmn kuşlann
içinde bulunuşu, onlara Rablerinin bir ikramıdır. Zira kuşlar, ruhlar için bir nevi
uçak ve araba görevi görmektedir.
"Resulullah (as) üzerinde bulunan ince bir örtüyü (kafirin ruhunun kokusu
nu duymamak için) burnuna götürerek kapattı."
^ jd
il J
si-
S;c
JlS il'i ^ T
21- Müslim (412202) Sl-Kitabu'l Cenne ve Sıfatı Naimiha ve Ehliha. 17-Ölüye cennete
veya cehennemde oturacağı yerin gösterilmesi, kabir azabının ispatı ve ondan
Allah'a sığınUması babı.
RUH
53
- t f i * ^* t
jj» :Jii p ^ _ UU ji^
'^ y c ji jii Sil , l < ^ ı ^ ı^jjSl# : j û î ı« ^ i ^ ijJ ,^ ı
»'yLİJi Alif- ji ^
22- Müslim (2/634) 1-Kitabu'l Cenaiz. 4-Ruhu çıktığında ölünün gözlerini kapatmak ve
onun için dua etmek babı.
23- Tirmizi (5/585) 50-Kit<ü>u'l Menakıb. 1-Resulullah (a.s)'tn fazileti babı. Tirmizi bu
hadisi kasen, sahih garib olduğunu söylemiştir.
54 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
24- Buhari (111477) 82-Kitabu'l Kader. Bab: 1 Müslim (4/2036) 46-Kitabu'l Kader.
İnsanın ana karnında nasıl yaratıldığı babı. Ebu Davud (4/228) Kitabu's Sünne. 17-
Kader babı. Tirmizi (4/446) 33-Kitabu'l Kader. 4-Ameller sonuçlartyladır babı. Tir-
mizi hadisin hasen olduğunu söylemiştir.
AKIL
Allah Teala şöyle buyuruyor:
"Size inanacaklarım umuyor musunuz? Oysa onlardan bir takımı Allah'ın
sözünü işitiyor, ona akılları yattıktan sonra, bile bile onu tahrif ediyorlardı. (1)
Bu ayeti kerimede akü hitabı, idrak yeri anlamındadır.
"Eğer kulak vermig veya akletmiş olsaydık, çılgın alevli cehennemlikler için
de olmazdık." derler." (2)
"Biz bu misalleri insanlara veriyoruz, onları ancak bilenleri anlayabilir."
(3)
"Sen, sağırlara, üstelik akılları da olmazsa, işittirebilir misin?" (4)
"Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki, orada olanları akledecek kalbleri, işitecek
kulakları olsun. Ama yalnız gözler kör olmaz, fakat göğüslerde olan kalbler de
körleşir." (5)
Yukarıda geçen dört ayeti kerimenin hepsinde, şer’i akıl anlatılmıştır. Bunun
yeri de kalbdir.
1) Bakara Suresi: 75
2) Mülk Suresi: 10
3) Ankebut Suresi: 43
4) Yunus Suresi: ???
5) Hacc Suresi: 46
56 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
25- Buhari (H405) ö-Kitabul Hayd. 6-Hayız olan kadının orucu terketmesi babı.
AKIL 57
dan sorumlu değildir. Yani yukündüliMerin miktan eıkeğe göre daha az- dır.
Kadının akıl ve din bakınundan eıkeğe nispetle daha alt derecede olmasıran ne
deni budur.
26- Tirmizi (5/600) 50-Kitabu'l Menakıb. 9-Hz. Peygamber (a.s)'in kelamı babı. Tirmizi
hadisin kasen, sahih ve garib olduğunu söylemiştir.
KALP
İmani kalbin yeri göğüsür.
Allah Teala şöyle buyuruyor:
"Ama yalnız gözler kör olmaz, fakat göğüslerde olan kalpler de körleşir." (1)
"Allah kimin gönlünü İslam'a açmışsa, o, Rabbi katından bir nur üzre olmaz
mı? Kalbleri Allah'ı anmak konusunda katılaşmış olanlara yazıklar olsun; iste
bunlar apaçık sapıklıktadırlar." (2)
"Allah kimi doğru yola iletmek isterse, onun kalbini İslamiyete açar. Kimi de
saptırmak isterse, göğe yükseliyormus gibi, kalbini dar ve sıkıntılı kılar." (3)
"... Yürekler ağızlara gelmişti; Allah için çeçitli tahminlerde bulunuyordu
nuz." (4)
"Allah insanın içine iki kalb koymuştur." (5)
"Ey Muhammedi Onları, yüreklerin ağıza geleceği, tasadan yutkunacakları,
yaklaşan kıyamet günü ile uyar." (6)
"... İnsanların diriltileceği gün, Allah'a temiz bir kalble gelenden başka,
kimseye malın ve oğulların fayda vermeyeceği gündür." (7)
1) Hacc Suresi: 46
2) Zümer Suresi: 22
3) En'am Suresi: 125
4) Ahzab Suresi: 10
5) Ahzab Suresi: 4
6) Mü'min Suresi: 18
7) Şuara Suresi: 88-89
60 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
1) Fetih Suresi: 4
2) SıÇğat Suresi: 83-84
3) Hadid Suresi: 37
4) K<dSuresi: 33
5) Hucurat Suresi: 7
6) K(tfSuresi:37
7) Eırfal Suresi: 3
8) Teğabün Suresi: 11
9} Enfal Suresi: 63
10) Hacc Suresi: 32
11) Ra’d Suresi: 28
12) Hacc Suresi: 54
KALP 61
1) Muhammed Suresi: 24
2) Mü'minun Suresi: 57-61
3) Bakara Suresi: 7
4) Zümer Suresi: 23
5) Bakara Suresi: 10
6) Hadİd Suresi: 16
7) Mütaffifin Suresi: 14
8) Mücadele Suresi: 22
9) Bakara Suresi: 97
10) Ali İmran Suresi: 151
11) Şuara Suresi: 193-194
62
EL ESAS Fİ'S SÜNNÎ.
il jjij :3li a s i l İ3 d ı ^ _ ta
•«?r*
27- Buhari (10148) 78-Kitabu'l Edeb. 57- Hased ve hilenin yasak olanları babı. Müslim
(4Iİ986) 45-Kitabu'l Birr ve'sSıla. 10-Müslümana zulmetmenin, onu küçük düsürme-
mn tahkir etmenin, kamm atatmanın ve ırzına ve malına tecavüz etmenin haramlığt
babı.
28- Müslim (412075) 48-Kitabu’z Ziri Ve'd Dua Ve't Tevbe Ve'l İstiğfar ,12-Sık sık tevbe
ve istiğfar etmeye teşvik babı.
KALP 63
dUSll ıl)' t ‘
. 'jA JA S.^Jİ» J,
>> ^
li iÖ
jİİI U ^ jl ^
"Geçnûşte öyle bir devir yaşadım ki, hanginizle alışveriş edeyim diye düşü
nüp tasalanmazdım. Zira alış veriş yapacağım Idmse müslümansa, onun dini,
beni aldatmasına mani olurdu. Eğer alışveriş edeceğim kimse hıristiyan veya
yahudi ise, onları yöneten idarecileri, beni aldatmalarına engel olurdu. Oysa
bugün tizlerden yalnızfilan vefilandan başka Idmse ile alışveriş edemiyorum."
Bir Açıklama
İbniTîn derki:
"Emanet, mükellefin yam şer'i emirleri ve yasakları uyguUunakla yükündü
olan kûnsenin, Allah'tan başka kimsenin bUmediği gizli kalmış yönleridir."
fimi Abbas'dan nakledildiğiııe göre ise onanet, m redilen veya ndıyedilen
hızlardır.
Ebu Bekir bin Arabi'ye göre bu hadiste geçen emanetin anlamı imandır.
Hadisin devamında imanm laddınlacağınm söylenmesi de bu görüşü destekle-
mddedir. Zira kötü amdler imam zayıflatmaya devam eder ve sonunda imanın
y ^ z izi kalır. 0 iz ise imam yalmz dil ile söylenen ve kalbin zahirindeki zayıf
itikad hdine gedıir. Hz. P^gambm (a.s) böyle bir imanı, bedendeki lekeye
benzetmiştir. Yine iman zayıflığım "uyku" olarak dile getirmiş, imanm kalpten
çıkroasıra, taşın insanm üzminden yuvailamp yere düşmesiyle izah etmiştir.
Bu hadisde emanetin kalpten peyder pey çıkışı vurgulanmaktadu*. Emanetin
ilk paıçasmm kalpten çıkışıyla, nunm yerini karanlık bir leke almakta, m an et-
KALP 65
ten bir parça daha çıktığında ise kalpte uzun süre varlığım komyacak daha derin
bir iz kalmaktadır. Bu yeni karanlık, bir önceki karanlığın üzerine yerleşmiştir.
Yine hadisde kalbe yerleşmiş nurun, kalbten aynlıp yerini karardığa bırak
ması, ayakta yuvarlanan taşa benzetilmiştir. Zira taş yere düşmüş, geride yalruz
bir şişkinlik bırakmıştır.
30- Buhari ve Müslim, Ali bin Hüseyin (r.a)'den Hz. Peygamber (a.s)'in eşi
Safiyye’nin şöyle dediğini rivayet etmektedirler.
"Hz. Peygamber (a.s) itilaca idi. Gece, ziyaret etmek üzere yamna gelip
O'nunla konuştum. Sonra geri dönmek üzere kalktım. O da beni yolcu etmek
üzere kalktı. Safiyye'nin kaldığı yer Usame bin Zeyd'in evi içinde idi. Bu sırada
ensardan iki kişi oradan geçiyordu. Hz. Peygamber (a.s)'i görünce adımlarım
sıklaştırdılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurdu:
"Biraz yavaş olun, acele etmeyin, bu kadın Safiyye bintü Huvey’dir." O iki
kişi; "Subhanallah (Allah'ı tenzih ederiz.)" dediler, Hz. Peygamber (a.s) onlara
şöyle dedi. "Şeytan insan vücudunda, kanın dolaştığı gibi dolaşır. Ben şeytanın
kainlerinize şer atmasından korktum." -ya da bir şey atmasından- "
30- Buhari (41278) 33-Kitabu'l İ'liktrf. 8-İ’tikafa giren kişi ihtiyaçları için mescid kapı
sına çıkabilir mi? babı. Müslim (4/J712) 39-Kitabu's Selam 9. bab.
66 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
j L^I
^ iİll —f Y
j î ıc p ilil ‘j . ,^ 1 . ^ 1 3 'x j - i _ r r
31- Tirmizî (51277) 48-Kiiabu Tefsiri! Kur'an. 10-Tevbe Suresi babı. Tirmizi hadisin
hasen olduğunu söylemiştir.
32- Buhari (111552) 82-Kilabu'i Kader. 9-"Helak ettiğimiz memleket üzerine haramdır"
babı. Müslim (412046) 46-Kitabu'l Kader. 5-İnsanoğluna zinadan nasibi takdir edii-
miştir, babı.
1) Tevbe Suresi: 34
KALP 67
’y'^ ^ ^ 013 j;
33- im am Ahmed, Tirmizi ve İbni Mace, Ebu Hureyre (r.a) kanalıyla Re-
sulullah (a.s)'m şöyle dediğini rivayet etmektedirler:
"Kul bir günah i§lediğinde, kalbine siyah bir nokta konulur. Eğer o günah
tan vazgeçer Allah'tan a f dileyip tövbe ederse, kalbi cilalanıp parlatılır. Şayet
yeniden günah içleyecek olursa, kalbindeki siyah noktalar da artırılır. O hale
gelir ki, sonunda bu noktalar kalbi örter. ݧte bu, Allah Teala'nın "Hayır, hayır;
onların kazandıkları kalplerini paslandırıp, körletmiştir." (1) ayetinde zikretrrûş
olduğu ra'n (pas) tır."
:J lî jp J îlj ^ _ i l l i ^^1 _
34- Ebu Davud ve Hakim, Abdullah bin Mes'ud (r.a)'dan şöyle rivayet et
mişlerdir:
“Namazda oturduğumuzda ne söyleyeceğimizi bilmiyorduk. Resulullah (a.s)-
’a ise (bizim bilmediğimiz) öğretilmişti (Ravi bundan sonra bir önceki hadisi
zikretmiştir.)"
Şerik derki:
33- Müsned, İmam Ahmed (2/297) Tirmizi (51434) 48-Kilabu Tefsiri'l Kur’an. 75-Mutaf-
fifin Suresi'nden babı. Tirmizi hadisin kasen olduğunu söylemiştir. İbn Mace(2/1428)
37-Kitabu'l Zühd. 29-Günahlan zikretme babı.
34- Ebu Davud (1/254) Kitabu's Sakıt. Teşehhüd babı. Müstedrek (1/265) Hakim, bu ha
disin Müslim'in şartına göre sahih olduğunu söylemiş, Zehebi ele onu doğruleunışttr.
1) Mutcfffin Suresi: 14
68 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
Cami' -yani İbni Şeddad- Ebu Vail ve Abdullah bin Mes'ud kanalıyla önceki
hadisin aynısını zikretmiştir.
Şerikin nakli ise şöyledir;
"Resulullah (a.s) bize bazı sözleri öğretiyorsa da teşehhüdü öğrettiği gibi
(üzerinde durarak) öğretmiyordu. Bu sözler şöyleydi:
"Allah'ım, kalplerimizi birbirine yakla§tır. Aramızdaki (anlaşmazlıkları) dü
zelt. Bizi kurtuluş yollarına ilet. Bizi karardıklardan çıkarıp aydınlığa götür.
Büyük günafdann görüneninden ve görünmeyeninden bizleri uzaklaştır. İşitme
mizde, görmemizde, kalblerimizde, eşlerimizde, çocuklarımızda bereket ve hayır
ihsan et. Günahlarımızı bağışla. Çünkü sen tevbeleri çokça kabul edensiti ve
Rahim'sin. Bizi nimetine şükredip, hamdu senada bulunan va razı olanlardan
eyle. Üzerimizdeki nimetlerini tamamla.”
jı r :ijiî j ı r ıSı § mÎ ii S ır u f ı;
u îJ ıı j ^ ; ı ; :'J J J ü ^ 1 5 v jîiîı
^ ^ ili [ i l : f î L'» : j i i ? i J İ
"Ey Ûmmü Seleme, her insanın kalbi Allah’ın (kudret) parmaklarının ikisi
arasındadır. Dilediğini (hak yolda) sabit kılar. Dilediğini ise (hak yoldan)
avırır."
o ır u iîıı j ^
35- Tirmizi (4/448) 33-Kitabu'l Kader. 7-Kalpler Rahman'ın parmakları arasındadır ba
bı. Timizi, hadisin basen olduğunu söylemiştir.
KALP
69
•yjÜİ» ^
36- Buharı, Abdullah bin Amr (r.a)'dan şöyle rivayet etmiştir:
Resulullah (a.s) m en fazla ettiği yemin, “kalpleri çeviren Allah'a anJolsun
ki, hayır"şeklinde idi."
t j l î t U ^ *i)\ tS jj —TV
^ 4ÎJ1 j _ ^ j o i r : ^ 'i î û\ i i j i i ’j t- « ta
^ : ^ y \ ç>-p
38- Nesai, Hz. Aişe (r.a) kanalıyla, Resulullah (a.s)'m şöyle buyurduğunu ri-
36- Buhari (1HS13) 82-Kitabu'l Kader. 14-fnsanla kalbi arasına giren şey babı.
37- Müslim (412045) 46-Kitabu'l Kader. 3-Allah'm kalbleri dilediği yöne çevirmesi babı.
38- Nesai (1J51) 1-Kitabu't Tahare. 49-Kar (buz) suyuyla abdest alma babı. İsnadı ba
sendir. Bu hadisde kar ve doludan maksat temizliğin bunlarda en üst seviyede olma
sıdır. Zira onlara insan eli değmemiştir. Yere düşmeden onu ayaklar da çiğneyemez.
Bu yüzden Resulullah (a.s) temizliği daha iyi vurgulamak amacıyla bu kelimeleri kul
lanmıştır.
70 EL ESAS Fİ‘S SÜNNE
vayet etmiştir;
"Allah'ım, günahlarımı dolu ve buz (kar) ile yıka. Beyaz elbiseyi kirden
arındırdığın gibi, kalbimi günahlardan arındır."
lîıialp l:.‘J .
39- Tirmizi, Abdullah bin Amr (ra.)'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"ResuluUah (a.s) minbere çıktı ve sesini yükselterek söyle buyurdu:
"Diliyle müslüman olduğunu ilan edip de, kalbine iman ulaşmayanlar güru
hu! Müslümanlara eziyet etmeyiniz. Müslümanlara kötülük isnad ederek kına
mayınız. Müslümanların avretlerini izlemeyiniz. Kim müslüman kardeşinin av
retinin (mahrem şeylerinin) peşine düşerse, Allah da onun avretine başkala
rım musallat kılar. Allah bir kimsenin avretini izleyip (ortaya çıkarmak isterse)
onu evinin ortasında bile rezil eder."
Nafi şöyle anlatıyor:
"İbni Ömer bir gün Kabe’y e bakıp söyle dedi; "Ne kadar azametlisin. Al
lah ın seni gözetip koruması ne kadar yüce! Ancak bir mümin Allah katında
senden daha çok gözetilmekte ve korunmaktadır."
39- Tirmizi (41378) 28-Kitabu l Birr Ve's Sıla. 85-Müminin yüceltilmesiyle ilgili hadisler
babı. Tirmizi hadisin hasen ve garib olduğunu söylemiştir. Ona göre hadisin isnadı
da basendir. İbni Hibban, Ihsan (71506) Ebu Ya'la da bu hadisi hasen bir isnadla ri
vayet etmiştir.
KALP 71
40'Tirmizi, Abdullah bin Amr (r.a) kanalıyla ResuluUah (a.s)’ın şöyle bu
yurduğunu rivayet etmiştir:
"Allah Teala, hakkı Ömer'in dilinde ve kalbinde ortaya çıkarmıştır."
Ravi derki:
"İbni Ömer söyle demiştir: "İnsanların durumu hakkında yeni bir mesele or
taya çıktığında, bir çok kimse fikrini açıklar, Hz. Ömer (r.a) de fikrini beyan
ederdi. -Ravi şüpheye düşüp Hz. Ömer (r.a) yerine Hattaboğlu kelimesini de
kullanmış olabilir- Sonunda nazil olan ayetler, Hz. Ömer (rayin söyleeliğinin
benzeri olurdu. (Kur’an Hz. Ömer (r.a)'i doğrulardı.)"
J ^ j JU :J lî aUI ^ cSjj —i y
41- Tirmizi, Ebu Said el Hudri (r.a) kanalıyla Rasulullah (a.s)'ın şöyle bu
yurduğunu rivayet etmiştir:
"Kalbinde zerre kadar iman bulunan kimse cehennemden çıkacaktır."
Ebu Said: "Şüphesi olan kimse; "Allah şüphesiz zerre kadar haksızlık yap
maz, zerre kadar iyilik olsa onu kat kat artırır ve yapana büyük ecir verir." (1)
ayetini okusun," demiştir."
-^i in * ^ 0
ir; L İ İ İ J Q > Jjjl VI ^IV : j ü
40- Tirmizi (5/617) 50-Kitabu'l Menakıb. 18-lIz. Ömer (r.a)'in menkıbeleri babı. Tirmizi
hadisin hasen olduğunu ve bu vecihden de garib ^Muğunu ^lemistir.
41- Tirmizi (41714) 40-Kitabu Sıfatı Cehennem. 10. bab. Tirmizi hadisin hasen sahih ve
isnadının sahih olduğunu Söylemiştir.
1) Nisa Suresi: 40
72 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
tsî û u ij aUi ^
43- Nesai, Ebu Hureyre (r.a) kanalıyla Resulullah (a.s)'ın şöyle buyurduğu
nu rivayet etmiştin
"Allah yolunda (isabet alan) toz toprakla cehennemin dumanı bir (miislü-
man) kulun kamında bir araya gelmez. İmanla cimrilik de hiç bir zaman
(müslüman) bir kulun hübinde bir araya gelemez."
Diğer bir rivayette "kıü” kelimesi yerine "müslüman” kelimesi kullamlmış-
hr.
Jü J ;ri; ^ y i ^ y jj
"Bu soru üzerine orada bulunanlar sustular. Ben hemen, "benim" dedim. Hz.
Ömer (r.a): "Babana rahmet sen misin Allah aşkına?" dedi.
"ResuluUah (a.s)'ın şöyle buyurduğunu işittim" dedim. "Fitneler birbiri peşi
sıra gelen hasır çubukları gibi, kalplerin üzerine konulur. Hangi kalbe o fitne
içirilir (içine girip orada kabul görür) ise, o kalpte siyah bir leke oluşur.
Böylece kalp- ler iki sınıfa ayrılmış olur. (Birinci sınıf) kalpler cilalı beyaz
taşlar gibidir. (Gökler ve yeryüzü var oldukça, o kalplere fitnenin zararı dokun
maz. (fkinci sınıf) kalpler ise testi gibi meyillidir. Söyleşi kalpler iyiliği bilmez,
kötülüğe karşı çıkmazlar. Bu kalpler, içlerindeki heva ve arzulardan başka bir
şey tanımazlar."
Huzeyfe der ki:
"Hz. Ömer (rxt)'e: "Seninle bu fitneler arasında, kırılmak üzere olan kapalı
bir kapı var" dedim. Hz. Ömer (r.a): "Kırılacak mı dedin? Belki kırılmaz da
açılır, sonra tekrar eski haline dönüp kapanır. Ey babasız kalasıl" dedi. Ben:
"ResuluUah (aj)'dan işittiğime göre o kapı mutlaka kırılacaktır." dedim. Yine
(Hz. Peygamber (a.s)'den duyduklarıma binaen) bu kapının öldürülecek, ya da
ölecek bir zat olduğunu, bu sözün boş ve yalan bir laf olmadığını ve hadis oldu
ğunu bildirdim."
Rib'i derki:
"Ey Ebu Malik -yani Sa'd bin Tarık- "Esvedu Mirba" ne demektir?" diye sor
dum. "Siyahın içindeki şiddetli beyazdır" dedi. "Kevzu'l Mecahha ne anlama ge
lir?" diye sordum. "Altı üstüne getirilmiş testidir" diye cevap verdi."
"Birbiri peşi sıra gelen hasır çubuklar gibi" ifadesi hakkında Humeydi şöyle
44- Müslim (1/128) 1-Kitabu'l İman. 6S-İslam garib geldi, garib dönecektir babı.
74 ELESASFİ'SSÜNNE
demiştin
'Bazı rivayetlerde "hapis yeri" ifadesi yer alır. Bunun anlamı §udur: "Bu fit
neler, kalpleri adeta kuşatma altına alıp hapsetmektedirler. Arapçada "Hararu-
hu l Kavmu" ifadesi "Kavim onu kuşattı ve sıkıştırdı" anlamına gelmektedir."
Leys derki;
" Hasiru'l Cenb," yandan kann tarafına doğnı inan bir damann adıdır. Fit-
nderin kalbi saınıası, bu damann kamı sarmasına benzetUmiştir. "Avden Av-
den" ifadesinm anlamı, biıbiri peşi sıra, ardarda demektir. Bu "Ade" fiilinin
masdandır.
oLüi 3 ; ^ '*i\ ^ u jj —i o
-rill ûlT
:J lî 0*j J i j : c J i :J ü ^ lö i ^
.lü J i vU ı; o p il jjj
45- Buhari ve Müslim, Ebu İdris Havlani (r.a)'nin, Huzeyfe bin Yeman'ın
şöyle dediğini duyduğunu rivayet etmişlerdir:
İnsanlar Resuhdlah (a.s)'a hayır (la ilgili) şeyler hakkında soru soruyor
lardı. Benim de başıma gelir korkusuyla şerr hakkında Resulullah (a.sya soru
45- Buhari (13135) 92-Kitabu l Fiten. II-Cemaat olmadığında ne yapmalı? babı. Müs
lim (3/1475) 33-Kitabu l İmare. Müslümanların cemaatından ayrılmama babı Müs
lim (3/1476) a.g.y.
KALP 75
4)1 J y L j Jlî y\
‘ ^ öLlai\
—»ti ' ' . s' ' i,. ' ' ' ' i» ' '
^ fi <.ö^jkı .4)1 Jjjb
46- Tirmizi, Ebu Huıeyre (r.a) ve Abdullah bin Ömer (r.a)'den rivayet et-
46- Tirmizi (4/604) 37-Kitabu'z Zühd. 59. Bab. Tirmizi hadisin kasen ve garib olduğunu
söylemiştir. ® *
76 ELESASFİ'SSÜN NE
miştir:
“Ebu Hureyre (r.a) dedi ki: “Resulullah (a.s) şöyle buyurdu: "Ahir zamanda
dünyayı dinle aldatan insanlar ortaya çıkacaktır. İnsanlara yumuşak görünmek
için koyun derisinden elbiseler giyerler. Dilleri baldan tatlıdır ama kalpleri
kurtların kalbi gibidir. Allah Teala buyurur ki: "Beni aldatmaya mı çalışıyor
lar? Yoksa bana karşı bir cesaret mi buluyorlar? Kendim üzerine and olsun ki,
onların üzerine kilim sahibi kişiyi bile hayret ve heyecan içinde bırakacak bir
fitne göndereceğim."
İbni Ömer (r.a)'in rivayeti bundan daha kısadır. Onun rivayetine göre Resu
lullah (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Allah Teala buyurdu ki: "Öyle bir insan güruhu bıraktım ki, dilleri baldan
tatlı, kalpleri ise sabr bitkisinden daha acıdır. Onlar için öyle bir fitn e takdir
edeceğim ki, içlerindeki hilim sahibi kimseler bile hayret ve dehşet içinde kala
caklar. (Beni bırakıp da) başkalarına mı aldanıyorlar? Yoksa bana karşı bir
cesaret mi buluyorlar?"
4İ)I ji (İ jj — tV
û Uj VIj Jâip)) :
47* Müslim, Cabir bin Abdullah (ra.)'dan Resulullah (a.s)'ın şöyle buyurdu
ğunu rivayet etmiştir;
"Katı kalpler ve kabalık doğudadır. İman ise hicaz halkındadır."
47- Müslim (1173) 1-Kitabu'l İman. 21-İman ehlinin birbirlerinden (takvaca) üstünlüğü
ve Yemen halkınınfazileti babı
48- Müslim (11323) 4-Kitabu's Salat. Safların düzenlenmesi babı.
KÂLP 77
ler onların arkasında, onlardan sonra gelenler ise onların arkasında dursun
lar" buyururdu."
Ebu Mes'ud; "Oysa siz bugün şiddetli bir ihtilaf içerisindesiniz" derdi.
C-jiSTj lAif- iS y\ ^
.(4İ*
49- Ebu Davud ve Nesai, ResüluUah (a.s)’m sohbetinde bulunan Ebu Ca'd
Damıi (r.a)'den rivayet etmişlerdir:
"Resulullah (as) buyurdu ki:
"Önemsemeyip ve hakir görerek kim üç cuma namazını terkederse, Allah
onun kalbini mühürler."
Tiımizi'nin rivayeti de şöyledir (1)
"Kim hakir görüp önemsememesinden dolayı cumayı üç kez terkederse, Al
lah onun kalbini mühürler." (2)
JU» .1 ^ 1 ^ Slî i l i ‘ı . rî ^ ı j ^
liîuLı ^
49- £&« Davud (11277) Kitabüs Salat. Cumayı terkedene karşı tenb'ıh babı. Nesai (3/88)
14-Kitabui Cuma. 2-Cumaya gitmeyenleri şiddetle uyan babı. Hadisin isnadı basen
dir. Timûzi ve başkalan hadisin basen olduğunu söylemiş, bir başka gurup alim ise
hadisi sahih bulmuştur. Bu hadis delilleriyle beraber sahihtir.
1) Tirmizi (2/373) Kitabu's Salat. Özürsüz olarak cumayı terketme babı.
2) Burada kalbin mühürlenmesi ile oraya hiç bir hayrın ulaşamaması kastedilmektedir.
78 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
i i i i sijli ^jj^j y l î ^ j
Ey kullarım! Sizler gece gündüz günah işlemektesiniz. Ben ise bütün günah
ları bağışlarım. Benden mağfiret dileyin ki, sizleri affedeyim.
Ey kularım! Sîzlerin bana zarar vermeye gücünüz yetmez ve bana zarar ve
remezsiniz. Bana sizlerden bir fayda da ulaşmaz ve bana bir faydanız dokun
maz.
Ey kullarım! Sizin önce yaşayanlarınız, sonra yaşayanlarınız, insan olanınız,
cin olanınız, içinizden en takvalı kalbe sahip alanınız bile benim mülkümde bir
şey artıramaz.
Ey kullarım! Sizin önce yaşayanlarınız, sonra yaşayanlarınız, insan olanınız,
cin olanınız, içinizden en facir kalbli bir kişi suretinde olsa da bu benim mül
kümden birşey eksiltemez.
50- Müslim (4)1194) 45-Kitabu'l Birri Ve's Sılati 15-Zulmün haram kılınışı babı.
KALP 79
Sİ- Buhari (3/172) 23-Kitabu'l Cenaiz. 43 Resulullah (a.s)'m: "Biz senin için çok hüzün
lüyüz" sözü babı. Müslim (4/1807) 43-Kitabu'l Fedail. IS-ResuMlah (a.s)'ın, çocuk
lara ve aileye şefkati ve tevazusu babı.
80
EL ESAS Fİ'S SÜNNE
:JB [Hile- 'w» I * Ilı 1*' • ' ^I • ' ' ^ I- ^11 "
.«ÇvUjî ^ Û\ ö\ İ İ İİÜ* j ‘ ;
52- Buhari (31175) 23-Kitabül Cenaiz. 44-Hastanın yanında ağlama babı. Müslim
(21636) Il-Kitabül Cenaiz. 6-Ölüye ağlama babı.
53- Buhari (101426) 78-Kiiabül Edeb 18-Çocuğa ş^kat gösterip, öpme babı. Müslim
(4/1808) 43-Kitabu'f Fedail. 15-Hz. Peygamber (aj)'in çocuklara şefkati babı.
KALP 81
45\ j »
ji3* —
®i
c _ j ı ^ : j ıî 4-uc. 4İİ1 ^ ^
^0 0
‘ori 3 ^ ' ot» — Ajit j \ ouilıı — 3>: ^ 4ÎJ1 3 r - j
SS- Buharı ve Müslim, Nu'man bin Besir (r.a)'den şöyle rivayet etmişlerdir;
"-/W parmağı ile kulaklarım işaret ederek- Resulullah (asYın şöyle dediğini
duydum;
"Helal bellidir. Haram da bellidir. Ancak bu ikisi arasında (haram mı helal
mi olduğu kesin belirtilmemiş olan) bazı şüpheli işler vardır. Bunları insanların
çoğu bilmez. Kim şüpheli şeylerden kaçınıp korunursa, dinini ve ırzım kur
tarmış olur. Şüpheli şeylere düşen kimse, harama da düşer. Böyle kimselerin
durumu, girilmesi yasak olan otlağın çevresinde (koyanlarım) otlatan çobamn
durumu gibidir. Zira çoban çok geçmeden (koyanlarına hakim alamayarak) ya
sak bölgede otlatmaya başlayabilir. Her hükümdarın kendine özgü bir yasak
bölgesi vardır. Doğrusu Allah'ın haram ettiği şeyler de O'nun (sınırları aşılma
sı caiz olmayan) yasak bölgesidir. Bedende bir et parçası vardır ki, o iyi ve
düzgün olursa, bedenin tamamı iyi olur. Eğer o bozulursa bedenin tamamı da
bozulur. İşte o et parçası kalptir."
56- Müslim, Ebu Said el Hudri (r.a) kanalıyla Tank bin Sihab (r.a)'m şöyle
dediğini rivayet etmektedir
"Bayram günü, namazdan önce hutbe okumayı ilk olarak Mervan başlat
mıştı. Orada bulunan bir adam itiraz ederek: "Namaz hutbeden öncedir" demiş
ti. Mervan: "Bunun yapılması terkolunmuştur" dedi. Bunun üzerine Ebu Said
şöyle dedi:
55- Buharı (1/126) 2-Kitabu'l İman. 39-Dinini kurtaran kimse babı. Müslim (3/1219)
22-Kitabu'l MüstAat. 20-Hetallere uyup, haramlardan kaçınma babı.
56- Müslim (1/69) 1-Kitabu'l İman. 20-Kötülüğü yasaklama imandandır babı.
KALP 83
"Sizden biriniz bir kötülük gördüğünde, onu eliyle (fiili müdahaleyle) değiş
tirsin. Eğer (fiili müdahaleye) gücü yetmezse diliyle (uyararak) değiştirmeye
çalışsın. Eğer eliyle (uyarmaya da) gücü yetmezse, kalbi ile (buğzederek) bu
kötülüğe karşı çıksın. Bu ise imanın en zayıf halidir."
Oİ J İİİI :Jlî
Sfii i4ji P Oj^uâJj ı<Lli OjJb^ij
V- öî ^ jij
57- Müslim, Abdullah bin Mes'ud (r.a)'dan Resulullah (a.s)'ın şöyle buyur
duğunu rivayet etmiştir;
"Benden önce Allah'ın diğer ümmetlere göndermiş olduğu her peygamberin
kendi ümmeti içinden sünnetine tabi olup, yoluna uyan sahabileri ve havarileri
bulunmaktaydı. Daha sonra onların peşi sıra, yapmadıkları şeyleri söyleyen ve
emrolunmadıklan işleri yapan nesiller ortaya çıkacaktır. Onlarla Idm eliyle (fii
li olarak) mücahede ederse, o bir mümindir. Onlarla diliyle mücahede eden de
mümindir. Bu iki davranıştan hiç birini gösteremeyenlerin hardal tanesi kadar
b ik olsa imanları yoktur."
"JIz. Ebu Bekir (r.a) benimle karşılanmış ve: "ey Hanzala nasılsın?" diye
sormuştu. "Hanzala münafık oldu" dedim. Hz. Ebu Bekir (r.a): "Ne söylüyor
sun? Subhanellek" dedi.
"Ey Allah’ın Resulü, Hanzala müntrfik oldu!" dedim. Resullullah (a.s): "Bu
ne demek oluyor?" diye sordu. “Senin yanında olup, bizlere cehennem ve cenne
ti hatırlattığında, sanki onları görüyormuş gibi oluyoruz. Yanından çıkıp çoluk
çocuğun işlerine ve geçim derdine düştüğümüz zaman ise bir çok şeyi unutuyo
ruz" dedim. Bunun üzerine Resulullah (a.s) şöyle buyurdu:
"Nffsim elinde bulunan Allah'a andolsun ki, benim yam mda olduğunuz
59- Müslim (412106) 49-Kitabu't Tevbe. 3-Zikre ve tefekküre devam etmettin fazileti ba
bı. Tirmizi (41666) 38-Kitabu Stfati'l Ktyame. S9-Bişr bin Hilal'in bize haber verdi
ğine göre babı.
KALP 85
Ol İ ui ^ 3 j 4İJİJU. ^ ju^-ı u Yj _ * v.
•Jİ\j Jı ^ 1 : ^ :jû
ıD i j i ^1^1 ü fd T iiju i
V
-..■Jt ^Ojjiai jl ^ ^
60- Müsned, İmam Ahmed (H39I) İbni Hibban da bu hadisi sahih kabul etmiştir. Müs-
tedrek (1/509) Hakim hadisin sahih olduğunu söylemiş, Zehebi de onu doğrulamıştır.
86 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
bım n baharı eyle ve onunla üzüntümü ve hüznümü gider." Hangi kul bu duayı
yaparsa, Allah onun gamını giderip, o sıkıntısının yerine bir çıkış yolu verir."
"Bir kul, kalbinden ihlasla "la ilahe i l l a l l a h " derse, o n a göğün kapıları açı
lır ve işlemiş olduğu günahlar arşa yükselir.”
4^13 cJjı 4^11» j ' ^ \ :Jlî ?j ;Ûj3 ^ ö\ îJjUi ^;ı lîi -.İÜ
. 4U1
tsî
62- Müslim, Abdullah bin Amr bin el As (r.a)’dan rivayet ettiğine göre Hz.
Peygamber (a.s) şöyle büyütmüştür:
"Kim bir imama (müslümanların devlet reisine) biat edip, elini eli üzerine
koymuş ve ona kalbinin meyvesini (ihlasla olan bağlılığını) vermişse, gücü yet
tiği oranda o imama itaat etsin. (Eğer o imamın ardından) bir başka imam
çıkar da ilk imamla çekişme içine girerse, İkincisinin boynunu vurun."
61- Tirmizi (51575) 49-Kitabu'dDa’vat .127-Ümmü Seleme'nin duası babı. Tirmizi hatü-
sin hasen olduğunu söylemiştir.
62- Müslim (3H372) 33-Kilabu'l İmare. 10 Halifelere sıra tertibine göre yapılan biata
uymanın vacib oluşu babı. Ebu Davud (4196) Kitabu'l Fiten. Fitneler ve işaretleri
babı.
KÂLP 87
"Bu, amcamn oğlu Muaviye bize şöyle şöyle yapmamızı emrediyor" dedim.
"Allah'a itaat ettiği şeylerde ona itaat et. Allah'a isyan edip masiyette bulunur
sa, ona karşı çık." dedi."
Bu hadiste sözü edilen biat, müminlehn enürine ve adalet ehli sultanlara
(devlet başkanlanna) yapılan biattir. Yoksa, halk üzerinde mutlak hakimiyetleri
olmayan şeyhler ve benzeri kimselere yapılan biat, bu hadisin kapsamında ele
alınamaz.
«3^ ^ 0 ^ Ol ?21jlj^ ^ l i î U ı :
.(OTjül ^ iİÜm Im
€3- Buhari ve Müslim, Sehl bin Sa'd Saidi (r.a)'den rivayet etmişlerdir:
63- Buhari (91131) 68-Kitabu'n Nikah. 14-Fakiri evledirme babı. Müsiim (211040) 16-
Kitabu’n Nikah. 13-Babu's Sadak. Muvasta (21526) 28-Kiiabu'n Nikah. 3-Mehir ve
haya hakkında gelen hadisler babı. Ebu Davud (2/236) Kitabu'n Nikah. Yapacağı bir
işin (mehir olması) hırşılığında evlendirme babı. Tirmizi (3/421) 9-Kitabu‘n Nikah.
22-Kadınların mihri hususunda gelen hadisler babı. Tirmizi hadisin hasen ve sahih
olduğunu söylemiştir.
88 EL ESAS Fİ'S SUNNE
" Resuhdlah (aj)'ın yanım bir kadın gelerek "ey Allah'ın Resulü, sana nefsî-
nü hibe etmeye (hiçbir mehir taleb etmeden evlenmeye) geldim" dedi. Resıdul-
lah (a.s) onu baçtan açağı süzdü, sonra (Resulullah (a j) başını öne eğdi.)
Kadın, Hz. Peygamber (a.s)'in kendi hakkında bir karara varamadığını görünce
oturdu. Bu sırada Resulullah (a.syın ashabından biri ayağa kalkarak:
"Ey Allah’ın Resulü! Şayet (bir eş olarak) bu kadım ihtiyacın yoksa, o m
bam nikahla" dedi. Resulullah (a.s): "Mehir olarak ona verebileceğin bir şey
var mı?" dedi. (Evlenmek isteyen sahabi) "Hayır, ey Allah’ın Resulü" cevabını
verdi. Bunun üzerine Resulullah (a.s): "Ailenin yamna gidip bir bak, bir şeyler
bulabilecek misin?" buyurdu. Sahabi evine gidip, geri geldi, ve: "Hayır! Allah’a
yemin olsun ki, bir şey bulamadım" dedi. Resulullah (a.s): "(İyi) bak, demirden
bir yüzük olsa bile (olur)" dedi. Sahabi tekrar evine gitti, geri geldi ve: "Hayır,
ey Allah’ın Resulü, demirden bir yüzük bile yok. Ancak üzerimdeki izanm (bel
den aşağısını örten ihram) var. -Sehl der ki: "Bu sahabinin bütün vücudum
örtecek bir ridası dahi yoktu."- Izanmın kumaşının yarısını o m verebilirim" de
di. Resulullah (a.s): "O senin izanm ne yapsın? O m sen giyecek olsan, kadım
bir pay düşmez. Eğer kadın o m giyecek olsa, sen örtünecek bir şey bulamazsın"
buyurdu.
Bunun üzerine bu kişi oturdu. Uzun bir süre oturduktan sonra kalkıp gitti.
Resulullah (a.s) onun üzüntülü ve ümitsiz bir halde gidişini görünce yanım
çağrılmasını emretti. O sahabi geldiğinde: "Kur’an’dan ezberinde bir şey var
m ? " diye sordu. O kimse "şu ve şu sureleri ezbere biliyorum" diyerek saydı.
Resulullah (a.s): "Sen bu sureleri ezberinden okuyabiliyor musun?" diye sordu.
Adam: "Evet" dedi. Hz. Peygamber (a.s): "Haydi git! Kur’an’dan ezbere bil
diğin surelerle, o kadım seni malik kıldım (nikahladım)" buyurdu."
S ı r lU' :Î)1 ^ .n t
İÎJI a» ı ^ ^
•u JÜ I O ^ l ^ ı : J l î ! J)l y p jlj
# 4Î)I J li :JIİİ ^ İJ
KALP 89
"Kim hakkımda yalan söylerse (benim söylemediğim bir şeyi söylediğimi bil
dirirse) cehennemdeki yerini hazırlasın."
(_siî ^ i Ş ı S j j —"VO
I'»'’ > " ıC'' * u f „' â ^ ^ * û ^ * ^ 9
Üt J]1 J j b j
« p / fî ^ ^ ^ ^ Sül. :Jli i, Jû û
4 Jlj \i\j JU Î : J ü J ^ ^
Jİ; j û i :J ü _ ; ; l; î
UL-lî
90 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
65- Buhar! ve Müslim, Ebu Zabyan Husayn bin Cundeb (r.a)'den şöyle ri
vayet etmişlenlin
"Usame bin Zeyd'in söyle dediğini işittim:
"Resulullah (a.s) bizi bir seriyyeye katarak (cihada) göndermişti. Cuheyne
Kabilesinden Hurekata'a sabanleyin baskın düzenlemiştik. Bir adamı tam tutup
yakalamak üzere iken "la ilahe illallah" diye bağırdı. Ben buna rağmen kargım
ona sapladım. Daha sonra bundan dolayı içime bir §üphe düştü. Olayı Hz. Pey
gamber (a.s)'e anlattım. Resulullah (a.s) söyle buyurdu:
"La ilahe illallah dediği halde mi onu öldürdün?" "Ey Allah'ın Resulü, bu
sözü silah korkusuyla söylemiştir" dedim. Resulullah (a.s): "Bu sebeple söyleyip
söylemediğini bilmek için kalbini mi yardın?" buyurdu. Hz. Peygamber (a.s) bu
soruyu o kadar çok tekrarladı ki, keçke o gün miislüman olmuş biri olsaydım
diye tememi ettim."
Sa'd dedi ki:
"Allah'a andolsun ki, Zu'l-Butayn (Usame'nin lakabı) bir müslümanı öldür
meye kalkışmadıkça, ben hiç bir müslümanı öldürmem."
Bir adam Sa'd’a: "Allah: "Bir fitne kalmayıncaya ve din tamamıyla Allah'ın
oluncaya kadar onlarla savasın" (1) buyurmadı mı?" diye sorunca, Sa'dçu kar
şılığı verdi:
"Biz fitneyi ortadan kaldırmald için savaştık. Sen ve arkadaşların ise fitne
çıksın diye savaşıyorsunuz."
15^ ıs 'i) —
^ ^ J İ !*13l ,^ 1 4JJI
65- Buhari (121191) 87-Kitabu'dDiyat. 2-Allah Teala'nın "Kim de onu diriltirse.. " kavli
babı. Müslim (1196) 1-Kitabu'l iman. 41-"La ilahe illallah" dediği takdirde, kafiri öl
dürmenin haram edilmesi babı.
66- Ebu Davud (31301) Kitabu'l Ahdiye. Hükmetmenin keyfiyeti babı.
1) Ertfal Suresi: 39
KALP 91
"Resulullah (a.s) beni Yemen'e kadı olarak gönderdi. “Ey Allah'ın Resulü!
Genç yaşta olmama ve kadılık konusunda bir bilgim olmamasına rağmen beni
mi gönderiyorsun?" dedim. Resulullah (a.s):
"Allah kalbine doğru yolu gösterecek ve dilini hak özere sd>it kılacaktır. A~
ralarında anlaşmazlık olan Uâ kişi önünde oturduğunda, birinci şahsı dinle
diğin gibi, İkincisini de dinlemeden sakın hüküm verme. Böyle yapmak mesele
nin çözümü için daha uygundur." buyurdu."
Hz. Ali (r.a) derki:
"İşte o andan beri kadı oldum." Ya da şöyle demiştir; "İşte o zamandan beri
hiç bir hükümde şüpheye düşmedim."
Tirmizi'nin rivayeti iseşöyledir: (1)
"Resulullah (a.s) bana şöyle dedi:
"Eğer iki adam yanına gelerek aralarında hüküm vermeni isterlerse..." Ha
dis aynı şekilde devam etmektedir.
f ) o* ^
67- Buhari (J3/465) 97-Kitabüt Tevhid. 35-Allah Teala'nın "Allah Kelamını değiştirmek
istiyorlar..." kavli babı. Müslim (4/2174) 51-Kitabül Cenne. Tirmizi (S/346) 48-
Kitabüt Tefsir. 33-Secde Suresi'n^n babı. Tirmizi, hadisin hasen ve sahih olduğunu
söylemiştir.
1) Tirmizi (3/618) 13-Kifabül Alıkcm. 5-İki hasmı dinlemeden Kadı'nın hüküm verme
mesi babı. Tirmizi, hadisin hasen olduğunu söylemiştir.
2) Secde Suresi: 117
92 ELESASFİ'SSÜNNE
4 1 ^ 3 v p , 'aÎii
68- Buharı ve Müslim, Ebu Hureyre (r.a)'den şöyle rivayet etmışierau.
“Resulullah (a.s) buyurdu ki:
"Cennete ilk olarak girecek zümrenin yüzleri ayın ondürdü gecesindeki dolu
nay gibi olacaktır. Onlar (cennette) tükürmez, sümkürmez ve dı§kı çıkarmaz
lar. Onların cennetteki kaplan altından, taraklan altın ve gümüştendir. Onların
buhardanlıklarında güzel kokulu ûd ağacı vardır. Onların terleri misktir. Her
birinin iki hanını vardır. Bu hanımlar o kadar güzeldir İd, bacak kemiklerinin
iliği dıştaki etin üstünden görülebilir. Cennetliklerin aralannda herhangi bir
atdaşmazlikya da buğzIaşma olmaz. Kalpleri tek bir kalp gibidir. Sabah, akşam
Allah'ı tashih ederler."
DERSLER VE ÖĞÜTLER
Kdp konusunda bir hayli hadis zikrettik. Kalble ilgisi bulunan bu kadar çok
nassı ziıketmenıizin nedeni şudur Nebevi irşad doğrultusunda, kalplerin ıslahı
na çdışanlar neredeyse yok denecek kadar azalmış ve hasta kalpler çoğalmıştır.
Ayet ve hadislerde zikr^len "şeytan kalpliler", "kurt kalpliler", "sabr bitkisin
den daha acı olan kalpler" ifadeleriyle anlatılan kalpler giderek artmaktadır.
Kaslarda geçen "kalb" kelimesinin tabii anlamı, zaman içerisinde tam olarak
bulunamaz hale gelmiştir. İşte bütün bu nedenlerden dolayı, kalble ilgili nasla-
ra geniş yer vererek bu hastalıldann habrlanıp, tedavi edilmesinin gereğine
işaret ettik. Bundan sonra ele alacağımız bir çok konunun kalble olan ilişkisi de,
Akaid bölümünün başında kalble ilgili naslara geniş yer vermemizin bir başka
sebebidir. "Kalb" konusundaki naslara geniş yer verdiğimiz gibi, "nefis" konu
sundaki naslara da geniş yer vereceğiz. Çünkü şeriat doğrultusunda nefislerin
tezkiye edilmesi ve tem^enip anndıniması peygamberierle bitlikte gönderilen
en önemli öğretiler arasında bulunmaktadır.
68- Buharı (61362) 60-Kitabu Ehadisi'l Enbiya. l-Adem ve zürriyetinin yaradılışı babt.
Müslim (412180) 51-Kitabu'l Cenne. 7-Ceımetin ve cennet ehlinin nitelikleri babı.
n e f is
"Nefis” kelimesi, şer'i tenninolojide halkın konuşmalannda ve yazarlann
sözlerinde faiklı anlamlarda kuUaıulmaktadır. Bu yüzden "nefis" kdimesi kul-
lamldığmda h an ^ manamn kastedildiğim birçok kimse bilememektedir.
Biz bu bölümde "nefis" kelimesinin naslardaki ana manalan üzerinde dura
cağız.
Bu noktadan hareketle "nefis" baklandaki naslan. aşağıdaki başlıklar altında
toplamamız mümkündür:
1- Nefis kelimesiyle "zat"ın kastedildiği naslar.
2- Nefis kelimesiyle "ruh"un kastedildiği naslar.
3- Nefis kelimesiyle, bedenle birleşip onun arzulanna boyun eğen ruhun kas
tedildiği naslar.
4- Nefis kelimesiyle "kalb"m kastedildiği naslar.
N E F İS K E L İM E SİY L E Z A T ’IN
K A ST E D İL D İĞ İ N A SL A R
Allah Teala şöyle buyuruyor:
"Kimsenin kimseden faydalanamayacağı, kimseden bir §efaat kabul edilme
yeceği, kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği gönden koru
nun." (1)
"Her kişinin yaptığı iyiliği ve yaptığı kötülüğü -ki kendisiyle o kötülük ara
sında uzun bir mesafe almaşım diler- hazır bulacağı günü bir düşünün..." (2)
1) Bakara Suresi: 48
2) Ali İmran Suresi: 30
94 EL ESAS Fİ S SUNNf
Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan efini v a r eden v e ikisinder,
pek çok erkek ve kadın meydana getiren Rabb'inize hürmetsizlik etmekten sakı
nın..." (l)
"Kim, bir kimseyi bir kimseye veya yeryüzünde bozgunculuğa karşılık olma
dan öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur..." (2)
69- İbni Mace, Enes bin Malik (r.a)’den rivayet ettiğine göre Resulullah
(a^) şöyle bayuımuştun
"Ruhu'l-Küdüs (Cebrail (a.s)) kalbime şöyle bildirdi:
"Hiç bir nefis (önceden takdir olunmuş) rızkı ve eceli tamamlanmadan ölme
yecektir."
â\ *
‘^
1y'lN:JÛ â\ yiV\\J jk >1 i‘ o>*)) ;
►8AİJ1 Jt-» J ü
69- İbni Mace (21725) 12-Kitabu’t Ticaret. 2-Maişet talebinde iktisad babı. Mecma'u'z-
Zevaid'de Haysemi, bu hadisinisn adının zayıf olduğunu, zira senedde ismi geçen
Velid bin Müslim ve İbm Cureyc'in bazı alitnlerce ledlis edildiğini bildirmiştir. Bu
hadis Ebu Zübeyr’den de rivayet edilmiştir. Ancak musanpifEbu Zübeyr'in Cabir’den
rivayet ettiği hadisle yetinmemiştir. İbni Hibban da Sahih'inde Cabir'den iki isnadla
bu hadisi rivayet etmektedir. Bu hadisin İbni Hibban ve Hakim tarafından tahric
edilmiş olup, sahih olduğu da söylenmiştir.
70- Buhari (131250) 96-Kitabu'l İ'tisam Bi’l Kitabi ve’s Sünne. 2-Resulullah (a.s)‘tn sün
netine uyma babı. Müslim (1152) 1-Kitabu’l İman. 8-La ilahe illallah deyinceye ka
dar insanlarla savaşma babı. Nesai (5114) 23-Kitabu'z Zekat J-Zekatı meneden ba
bı.
1) Nisa Suresi: 1
2) Maide Suresi: 32
NERS 95
"Resulullah (a.s) Osman bin Maz'un'u yanma çağırıp şöyle dedi. "Benim
sünnetimi terk mi ediyorsun?" Osman: "Ey Allah'ın Resulü, vallahi hayır. Ak
sine sünnetine uymayı istiyorum," dedi. Resulullah (a.s): "Ben bazen uyurum,
bazen namaz kılarım. Bazen oruç tutarım, bazen oruç tutmaz, yemek yerim. Ben
kadınlarla da evlenirim. Ey Osman, Allah'tan kork! Ailenin senin üzerinde bir
hakkı vardır. Nefsinin senin üzerinde bir hakkı vardır. Oruç tuttuğun gibi, iftar
da et. (Oruçsuz geçirdiğin günler de olsun.) Namaz kıldığın gibi uyu da."
J! Jj>. ^
71- Ebu Davud (2/48) Kitabu's Salat. Namazda yapılması emredilen niyet babı. Hadisin
ravileri sikadır. Her ne kadar İbni İshak da rivayet zincirinde bulunuyorsa da, baş
ka sahih hadisler bu hadisi destekler mahiyettedir.
96 EL ESAS Fİ'SSÜNNE
• « , 4 ^ O*
4-^1 ü / l J f - 0,4. ^ y Ij ,
Jliî û i <J\ ^
• o'^î» : ^ İJ
74- B u h a r i, A b d u llah bin H işa m (r.a )’dan ş ö y le riv a y e t e tm iştir :
"Hz. Peygamber (a.s) ile birlikte idik. Hz. Ömer (r.a)'in elini tutmuştu. Hz.
Ömer (r.a j O'na dedi ki:
72- Müslim (311688) 38-Kitabu’l Adab. 3-Çirkin ismin, güzel isimle değiştirilmesi babı..
Ebu Davud (41288) Kitabul Edeb. 71-Çirkin ismin değiştirilmesi babı.
73- Tirmizi (41602) 37-Kitabu'z Zühd. 56-Belaya sabretmeyle uzaklaştırma ile ilgili ha
disler babı. Tirmizi hadisin hasen ve sahih olduğunu bildirmiştir.
74- Buhari (111523) 83-Kitabu'l İman Ve'n Nuzur. 3-Hz. Peygamber (a.s) nasıl yemin
ederdi babı. ^
NEFİS 97
“Ey Allah’ın Resulü, nefsim dışında bana her şeyden daha sevgilisin." Bunun
üzerine Resulullah (a.s) şöyle buyurdu:
"Nefsimi (kudret) elinde tutan Allah'a andolsun ki. beni nefsinden de daha
fazla sevmedikçe (bu tam bir mönün) olmaz." Bu söz üzerine Hz. Ömer (r.a)
"Doğrusu şimdi vallahi sen bana nefsimden daha sevgilisin" dedi. Hz. Peygam
ber (a.s):
"işte şimdi oldu, ey Ömer" diye buyurdu."
■^}^y y - J3** ^
. 1 ^ 4ij> ^ tjULÜi 1j > i ı _ U K jî _
75- Buhari (51382) 55-Kitabu'l Yasaya. ll-Kadmlar ve çocuklar, akrabalar içine girer
mi? babı. Müslim (1119) 1-Kitabu'l İman. 89-Allah Teala'nın "Ve sen kavminden sa
na en yakın olanlarını uyar" kavli babı.
1) Müslim, a.g.y.
98 .^ E S A S Fİ'S SÜNNE
:Jli ^ AÜ\ ü
l -JJI ^ SjlSP <jyj —VV
> y " • ■**" * y y y y
p- J j ji' c^ıA i y C f - o ı p l j ı Sil)
Si) Sü İjLİjIİ
77- Ebu Davud, Ebu Hureyre (r.a)'den şu şekilde rivayet etmiştir:
“Resulullah (a.s) çoyle buyurmuştur:
"Şeytanın his ve idraki kuvvetli, (aynı zamanda) çok tamahkar ve açgözlü
dür. Bu yüzden ondan nefislerinizi koruyunuz. Kim elinde et veya yağ kokusu
olduğu halde geceler de ona bir §ey isabet ederse, nefsinden başkasını kınama-
şın."
76- Tirmizi (31222) 7-Kitabu'l Hacc. 44-Çıplak tavaf etmenin kerahiyeti babı. Tirmizi,
hadisin basen ve sahih olduğunu, isnadının kuvvetli olduğunu söylemiştir
77- Ebu Davud (3/336) Kitabu'l Atime. 53-Yemekten sonra el yıkama babı. Tirmizi (41
289) 26-KitabuT Alime. 48-Elinde et veya yağ kokusu olduğu halde gecelemenin ke
rahiyeti babı. İbni Mace (4IIÛ96) 29-Kitabu'l Alime 22-EUnde et veya yağ kokusu
olduğu halele geceleyen kimse babı. Taberani de Evsafta bu hadisi Ebu Said el Hud-
ri'den rivayet etmeektedir. Mecma’u'z-Zevaid (5/30) Bu hadis diğer delillerle birlikte
mütalaa edildiğinde basendir.
NEFİS
99
•“^ - ^ JU : %
78- Ebu Davud, Sevban (r.a)'dan şu şekilde rivayet etmiştir
"Resulullah (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Üç şey vardır ki, bunları yapmak bir kimseye helal olmaz. Bir topluluğa bir
imam olup namaz kıldırdığında (o kişi) cemaati dışlayıp yalnız kendine (nef
sine) dua etmesin. Eğer böyle yaparsa onlara (cemaate) hıyanet etmiş olur Bir
kimse izin almaksızın bir evin içine bakmasın. Eğer bunu yaparsa, izinsiz evin
içine girmiş olur. Yine bir kimse idrarı olduğu halde yapmayıp tutarak namaz
kılmasın. Zira böyle yaptığı takdirde namazı çok hızlı kılar."
\fi° ^ ^ 3 f i . \fiji % a ■# A
78- Ebu Davud (J/22) Kitabu't Tahare. 43-Bir kimse abdesti sıkışık halde namaz
kılabilir mi babı. İmam Ahmed de Müsned (SI280)'de buna benzer bir hadis rivayet
etmiştir. Tirmizi (2!189) Kitabu's Salat. İmamın namazda yalnız kendisine dua etme
sinin kerahiyeli fcafcı. Tirmizi bu hadisin hasen olduğunu söylemiştir.
79- Müslim (1/319) 4-Kitabu's Salat. 24-Nanum güzelce kılıp tamamlama ve namazda
huşu içerisinde olmanın emredilmesi babı. Nesai (IH 19) Kitabu'l İmame. 63-Safın
önünde rüku babı
100 EL ESAS Fİ'ŞŞÜNNE
t jŞ îp LI îri ^j
i^
, <1 ■j? *■>*
80- Ebıı Oavud, Cabir bin Abdulah (r.a)’dan rivayet ettiğine göre Resulullah
(a,s) şöyle buyunnuştun
"Nefislerinize (kendinize) beddua etmeyiniz. Çocuklarınıza beddua etmeyi
niz. Hizmetkarlarınıza beddua etmeyiniz. Mallarınıza beddua etmeyiniz. Allah
Azze ve Celle'nin, dualarda istenileni verdiği bir zamana rastlar da (bu beddua
larınız) kabul görür."
SO- Ebu Davud (2188) Kilabu's Salat. İnsanın ailesi ve malına beddua etmesinin yasak
lanması babı. Bu hadis Müslim'in rivayet ettiği uzunca bir hadisin yalnız bir
bölümüdür. (412301) 53-Kitabu'z Zübd Ve’r Rikak. 18-Cabir'in uzun hadisi ve Ebu'l
Yusr'un kıssası babı. Bu hadisi İbni Hibban da Sahih'inde zikretmiştir. (416)
81- Müslim (3Iİ57) 33-Kitabu'l İmare 4-Zaruret olmaksızın imam olmanın kerdhiyeti
babı. İkinci rivayet Ebu Davud (3llI4)'a aittir. KUabu'l Vasaye. -Vasiyetlere giriş
hakkında varid olan hadisler babı.
NEFİS 101
»
j ir fiT > Sır ^ .j^ 4üt
.«Sfjî jiîı ^ ^\^^^^
82- Buhari ve Müslim, Abdullah bin Mes'ud (r.a)'dan rivayet etmişlerdin
"Resulullah (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Zulmedilerek (haksız yere) öldürülen hiç bir nefis (can) yoktur ki, Adem
aleyhisselam'ın ilk oğluna (Kabil), o kanın günahından bir pey ayrılmış olma
sın. Çünkü o, öldürme adetini ilk başlatan kimsedir."
O
' t-
U f
-<Î
5\ 0 ^ (^*^3 iS /' j —
At
Kİ- Buhari (6/364) 60-Kitabu Ehadisi'l Enbiya. I-Hz. Adem (a.s) ve zürriyetinin yaradı
lışı babı. Müslim (3/1304) 28-Kilabu'l Kasame. 7-Öldürme adeiini başlatanın güna
hını beyan babı. Tirmizi (5/42) Kitabu'l İlm ,14-Bir hayra vesile olan o hayrı işlemiş
gibidir babı. Nesai (7/82) 37-Kitabu Tahrimi'd Dem. 1-Kan akıtmanın haramlığı
babı.
S3- Buhari (12/201) 87-Kitabu'd Diyat. 6-Allah Teala'nın "En nefsi binnefsi" kavli babı.
Müslim (3/1302) 28-Kitabu'l Kasame. 6-Müslümanın kanım mübah kılacak sebepler
babı. Ebu Davud (3/126) Kitabu'l Hudud. Mürtedin hakmü babı. Tirmizi, (449) 15-
Kitabu'l Hudud. 15-İçki içeni dövme babı. Nesai (7/90) 37-Kitabu Tarhimi'd Dem. 5-
Müslümamn kamm mübah kılacak sebepler babı..
102 ELESASFİ’SSÜNNE
Hı. Peygamber (a.s) in yanına sivri uçlu bir demirle (ya da sivri uçlu geniç
bir okla) kendini öldüren birini getirdiler. Resulullah (a.s) onun cenaze na
mazım kılmadı."
Bir Açıklama
Burada ifade etmek istediğimiz bir konu var. Fıkıh alimleri, intihar eden
Jdmsenin cenaze namazının kılınmasına cevaz vermişlerdir. Resulullah (a.s)'ın
bu kişinin namazını kılmaması hertialde, insanların böyle bir harekete girmeme
leri için bir uyan niteliği taşımaktadır.
İl ^ :Jlî İl ^ 3 J ^ ^ ^33 _ A û
Ojj-İJ J a # :JU i i
84- Müslim (21672) JI-Kitabu'l Cemiz. 37-İntihar edenin cenaze namazım terketme ba
bı. Nesai (4166) 21-Kitabu'l Cenaiz. 68-İntihar edenin cenaze namazında bulunmama
babı. Tirmizi (Sl$80) 8-Kitabu'l Cemiz. 68-İntihar edenler hakkında varid olan ha
disler babı.
85- Müslim (412280) 53-Kitabu'z Zühde Ve'r Rekaik
NEFİS 103
86- Buhari ve Müslim, Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet ettiğine göre Resütul-
lah (a.s) şöyle buyurmuştur:
"(Eski ümmetlerden) bir adam elbisesi içinde (gururlanarak), saçları taralı,
çalımlı ve kendim beğenmiş bir şekilde yürürken Allah onu bastığı toprakla be
raber yerin içine alıverdi. O adam kıyamet gününe kadar yerin dibine gömül
meye devam edecektir."
.« ı^ S
87- Tirmizi, Huzeyfe bin Yeman (r.a)'dan rivayet ettiğine göre, Resulullah
(a.s) şöyle buyurmuştur:
"Sakın sizden biriniz kendi görüşü olmayıp hayır ve şerde başkalarım izle
yen kimseler gibi olmasın. Böyle insanlar: "Ben insanlarla beraber hareket
ederim. Eğer insanlar iyilik yaparlarsa, ben de yaparım, şayet kötülük işlerse
ler, ben de kötülük işlerim,” derler. Nesinizi öyle hazırlayıp terime edin ki, in
sanlar iyilik yaptığında iyilik yapasınız. Kötülük yaptıklarında ise (onlarla be
raber) zulmetmeyesiniz."
86- Buhari (101258) 77-Kitabu'l Libas. 5-Kibıinden dolayı, uzun elbise giyip yerde sü
rükleyen kimse babı. Müslim (311653) 37-Kitabu'l Ubas Ve"z Ziyne. lO-Etbisesiyle
gururlanıp çalımlı yürümenin haramlığı babı.
87- Tirmizi (4/364) 28-Kitabu'l Birri Ve's Sıla. 63-İhsan ve affetme konusunda varidolan
hadisler babı. Tirmizi bu hadisin basen ve garip olduğunu bildirmiştir.
104 EL ESAS Fİ'S SUNNE
88- Buhari ve Müslim, Ebu Hureyre (r.a)'den Resulullah (a.s)'ın şöyle söy
lediğini rivayet etmişlerdir:
"Sizden biriniz yatağına gireceği zaman elbisesinin bir tarcıfıyla yatağım
çırpsın. Çünkü o (bir evvelld gecede) kendisinden sonra yatağına neyin gel
diğini bilemez. Bunu yaptıktan sonra da şöyle desin: "Allah'ım, senin isminle
yan tarafımı yatağıma koydum, onu yine senin izninle oradan kaldırabilirim.
Eğer uykum esnasında ruhumu kabzedecek isen ona merhamet et. Eğer serbest
bırakacak (yani ruhumu hayatta bırakacak) isen, onu sallh kullarının ruhlarını
muhııfaza eylediğin gibi muhafaza eyle."
88- Buhari (111126) 80-Kitabu'd Da'vat. 12-Uyumadan önce şeytandan Allah'a sığınıp,
Kur'an okama babı. Müslim (412084) 48- Kitabu'z Zikir.17-Vyumadan önce ne
söyleneceği babı. Tirmizi (51472) 49-Kitabu'dDa'vat. 20. bab.
1) En'am Suresi: 93
2) A'rafSuresi: 172
3) Zümer Suresi: 42
NEFİS 105
:Jti
89- Buhari, Müslim, Ebu Davut ve Ncsai, Hz. Aişe (r.a)'den rivayet etmiş
lerdir:
"Bir adam, Resulullah (a.s)'a şöyle dedi:
"Annemin aniden nefesi kesildi (öldü.) Şayet konuşmaya imkan bulabilse idi
zannımca (vasiyetle) tasaddukta bulunacak idi. Eğer onun yerine ben tasadduk-
ta bulunacak olsam, ona sevabı ulaşır mı?" Resulullah (a.s): "Evet" buyurdu."
Diğer bir rivayette lafız şu şekildedir: "... aniden nefesi kesildi ve vasiyet e-
demedi..."
A
. - t.
J l)1 14» 4İJİ je- jy^uJl ı j j j —T •
90- Nesai, Abdurrahman bin Ebi Umeyıe (r.a)'den rivayet ettiğine göre Re-
89- Buhari (3/254) 23-Kitabu'l Cenaiz. 9S-Ani ölüm babı. Müslim (21696) 12-Kitabu'z
Zekat. 15-Ölünün yerine sadaka vermenin sevabı babı. Ebu Davud (3/118) Kilabul'
Vasaya. 7-Vasiyet etmeden ölüp yerine tasaddukta bulunulacak kimseler babı. Nesai
(6/250) 30-Kitabu'l Vasaya. 7-Ani ölümlerde, ölünün ailesinin, ölünün yerine tasad-
duku babı.
90- Nesai (6/33) 25-Kiiabu'l Cihad. 30-Allah yolunda öldürülmeyi arzu etme babı. İmam
Ahmed (4/216) Bu hadisin senedi basendir.
106 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
91- Buhari, Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet ettiğine göre Resulullah (a.s) şöy
le buyunnuştur:
"Allah Teala şöyle buyurdu:
"Kim benim bir veli (Mas ile ibadet edip yakınlığımı kazanmış) kuluma düş
manlık ederse, ben de ona savaş açarım. Kulumun bana yaklaşmak için yaptığı
şeyler içerisinde en sevdiğim, üzerine kıldığımfarzları yerine getirmesidir. Ku
lum nafile ibadetlerle de bana yaklaşmaya devam ettikçe ben onu severim. Onu
sevdiğimde ise duyan kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı (yerinde)
olurum. Benden bir şey istendiğinde ona istediğini verir, bana sığırulığında onu
korurum. Müminin ruhunu kabzetmek dışında, yapmayı dilediğim hiç bir şey
hakkında tereddüt etmedinu Zira o kulum ölümden hoşlanmaz, ben de ona hoş
gelmeyen şeyi sevmem."
DERSLER VE ÖĞÜTLER
İbni Hacer, Fethu'l Bari'de bu hadis hakkuıda şunlan söylemektedir;
"Hattabi der ki: "Allah Teala'nm zatı için tereddüt sıfatım isnad caiz değil
dir. Yine Allah Teala'nm sonradan bir şeyi bilmesi, ya da hatırına getirmesi
caiz değildir. Bu hadis, iki şekilde tevil edilebilir.
Birincisi: Bir kul, yaşamı sırasında başına gelen bir hastalıktan dolayı ölü
mün eşiğine gelmiş olabilir. Kul Allah'a dua eder, Allah da şifa vererek onu
ölümcül hastalıktan kurtarırsa kulundan hoşlanmadığı ölümü uzaklaştırmış
olur, işte bu, bir şeyi yapmayı dileyen kimsenin, ortaya çıkan yeni bir durum
dan dolayı o fiili yapmada tereddüt göstermesine benzer. Ancak o kul, eceli gel
diğinde mutlaka Rabbine kavuşacaktır. Çünkü Allah Teala yarattığı şeylerin
dünyada ölüp yok olmasını takdir etmiştir. Baki olma sıfatını ise ancak kendine
has kılmıştır.
İkincisi: Bu hadis şöyle bir ardama gelebilir. "Yapmayı dilediğim bir işle
görevlendirdiğim elçilerimi (meleklerimi) müminin ruhunu kabzetme işi dışında
geri çevirdiğim olmamıştır." Musa (a.s)'ın kıssası bu anlama işaret etmektedir.
Rivayet edildiğine göre, Musa (a.s) ölüm meleğine tokat atarak geri çevirmek
istemiş, bu yüzden ölüm meleği ona müteaddit defalar gelip gitmek zorunda
kalmıştı."
Hattabi derki:
"Mananın hakikati iki vecih üzeredir. Allah'ın kuluna acıması ve ona lütufta
bulunup, şefkat göstermesi.”
Kelabazi ise bu konuda şöyle demektedir:
"Buradaki durum fiilin sıfatının, zatın sıfatı ile ifade edilmiş olmasıdır. Yani
Terdit" (geri çevirme) yerine "Tereddüt" kelimesi kullanılmıştır. Ölüm meleği
nin geri çevrilmesi, kulun zayıflık ve kuvvetlilik gibi durumlarına bağlı kılınmış
tır, Kulun hayata olan muhabbeti, ölüme olan muhabbete dönüştüğünde ruhu
kabzedilir. Zira Allah, kulunun kalbinde kendi katında olanlara karşı bir istek,
zatına karşı bir özlem uyandırarak, kulda Allah’a karşı kavuşma arzusunu
doğurur. Bu ise kulun ölümden hoşlanmak şöyle dursun, ona özlem duymasına
yol açar. Kul ölümden hoşlanmaz, Allah da onun hoşlanmadığı şeyi yapmak is
temezken, kulun ölümden hoşlanmayışı ortadan kaldırıldığında, ölüm gel
diğinde kul ona rıza göstermekte, dahası ona özlem duymaktadır.
Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir."
İbni Cevzi'nin bu konudaki görüşü ise şöyledir:
"Hadiste sözü geçen "tereddüt" ruhu kabzeden meleklerin tereddütüdür. Hak
Teala’nm bu sıfatı kendisine iztfe etmesinin nedeni, meleklerin, kendi emrini
yerine getirmelerindeki tereddütleridir. Bu tereddüt ise ölümden hoşlanmaytşın
108 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
:jli A li Al İ-J-J, J . y ,
.«■UP ^ •- Ifl. t
92- Tirmizi, Ebu Hurcyre (r.a)'den rivayet ettiğine göre Resululah (a.s)
şöyle buyurmuştun
92- Tirmizi (31390) 8-Kitabul Cenaiz, 76-Hz. PeygamJıer (as)'den müminin borcunu
ödeyinceye kadar, ruhımun bu borca takılı olduğu hakkuukı varid olan hadisler babı.
Hadisin isnadı hasendir. Tirmizi: "Bu hadis, basendir" demiştir.
NEHS 109
1) Kıyamet Suresi: 2
2) Naziat Suresi: 40
3) Fecir Suresi: 27-28
4) Şems Suresi: 7-8
5) Kaf Suresi: 16
6) Hasr Suresi 9
7) Yusuf Suresi: 53
8) Yusuf Suresi:
9) Bakara Suresi 109
110 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
^ I j p d ı ı Lİjj (>!ıı ^
93- Buhari (1İI502) 82-Kitabül Kader. Bab: 9 Müslim (4/2046) 46-Kitabül Kader. 5-
Ademoğluna zinadan nasibi yazılmıştır babı. Ebu Davud (2/246) Kitabu'n Nikah. 43-
Gözü harumayla ilgili hadisler babı.
1) Maide Suresi: 70
2) Furkan Suresi: 11
n e f is 111
94- Buharı, MûsUm ve Ebu Davud, Ebu Hureyre (r.a)'den Resulullah (a.s)-
m şöyle buyurduğunu rivayet etmiştin
"Sizden biriniz uyuduğunda şeytan onun boynunun dibine üç düğüm atar. Bu
düğümlerden her birine, "Senin üzerinde uzun bir gece var, o halde (rahat)
uyu" telkinini vurur (yerleştirir.) Şayet o kimse uyanır da Allah'ı anarsa, dü
ğümlerden biri çözülür. Eğer abdest alırsa, düğümlerden biri daha çözülür.
Şayet namaz da kılarsa, düğümlerin tamamı çözülmüş olur. Böylece o kimse
gönlü ferah ve dinç olarak sabahlar. (Eğer bunları yapmayıp uyursa) gönlü pis
(sıkıntılı) ve tembel olarak sabaha girer."
^ c ji oT . ^ \ y \is -j
^ Jl J î lUlTj
J ii j i SJLÜ ^ ıSi'j —
94- Buhari (3124) 19-Kitabu't Teheccöd. 12-Gece namazı kılmmadığında seytamn boyun
dibine düğüm atması babı. Müslim (1/538) 6-Kitabu Salati'l Muscfirin. 28-Gece uyu
yup namaza kalkmadan sabahlayan kimse babı. Ebu Davud (2/32) Tatavvu babları
18-Gece namazı babı. Nesai (3203) 20-Kitabu Kıyami'l Leyi Ve Tetavvuu'n Nehir. 5-
Namaza teşvik babı.
95- Müslim (4/2088) 48-Kitdbu-z Zikir Ve'd Dua. 18-Yapılan ve yapılmayan bazı şeyle
rin şerrinden Allah'a sığınma babı.
II2 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
96- Tirmizi, Fadale bin Ubeyd (r.a)'den rivayet etti|ine göre Resulullah (a.s)
şöyle buyurmuştur;
"Mücahid, nefsiyle cihad eden kimsedir."
| t /ili ûî c iu iîıı ^
15% ^ 1 ^ 3 :JÛ
96- Tirmizi (41165) 23-Kitabu'l Fedaili'l Cihad. Bab: 2 Sınır beklerken ölenin fazileti
babı. Tirmizi: "Bu hadisin hasen sahih"tir. Ahmed (6120)22) İsnadı sahihtir.
97- Müslim (211021) 16-Kitabu'n Nikah. 2-Sizden kim bir kadın görüp de gönlüne fena
-düşünceler gelirse babı.
98- Buhari (11I27I) 81-Kitabu'r Riketic. 15-Zenginlik gönül zenginliğidir babı. Müslim
(21276) 12- Kitabu’z Zekat. 40-Zenginlik mal çokluğuyla değildir babı. Tirmizi
(4115^) 37-Kitabu'z Zühd. 40-Zenginlik gönül zenginliğidir babı.
NEFİS 113
• ^ <U1 jj-< j
99- Buharı ve Müslim, Sehl bin Hanif (r.a)'den şöyle rivayet etmişlerdir:
"Resulullah (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Sizden biriniz sakın, nefsim habis, pis ve hileci oldu demesin. Fakat nefsim
lakıs oldu (karıştı-bulandı) desin."
K O N U İL E İL G İL İ R İV A Y ETLER
jk ^ uj
ovı j j S ır 3ü
100- Buharı (2184) lO-Kitabu'l Ezan. 4-Ezan okumanın fazileti babı. Müslim (11291)4-
Kitabu's Salat. 8-Ezamnfazileti babı ve şeytanın onu işittiğinde kaçması babı.
101- Ebu Davud (3183) Kitabu'l Cihad. ISI İmam'ın anlaşmalara riayet etmesi babı.
Hadisin isnadı basendir.
NEFİS 115
102- Müslim, Ebu Davud ve Nesai, Ebu Hureyre (r.a)'den şöyle rivayet et
mişlerdir;
"Resulullah (a.s) şöyle buyurdu:
Kim Allah yolunda gaza etmeden ölürse, hayattayken gaza etmeyi kalbin
den geçirmemiş olur ve nifaktan bir şube üzerinde ölmüş olur,"
İbni Mübarek der ki;
Bu hükmün Resulullah (asfın yaşadığı zamana aİt olduğu görüşündeyiz."
4[ o jsî ö'i 4\
.•îJ3> ; îş İ
102- Müslim (3II517) 33-Kitabu'l İmare. 47-Gaza etmeden ya da gazayı hatırından ge
çirmeden ölen kimseyi zemmetme babı. Ebu Davud (3110) Kitabul Cihad 17-Gazayı
bırakmanın kerahati babı. Nesai (6/8) 25-Kitabu'l Cihad. Cihadı terkedenlere
şiddetle kınama babı.
103- Buhari (131384) 97-Kitabu't Tevhid. Bab: İS Müslim (4/2061) 48-Kitabu’z Zikir. 1-
Allah'ı zikre teşvik babı. Tirmizi (5/581) 49-Kitabu'd Da'vet. 132-Allah Azza ve Cel-
le'ye hüsnü zanda bulunma babı.
116 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
yürüyerek gelirse, ben ona koşarak gelirim" kavli hakkında İbni Battal şöyle de
mecedir:
"Allak Subhanehu ve Teala, kendinin kuluna yaklaştığım, kulunun da ken
dine yaklaştığını ifade etmiştir. Gelmek ve koşmak ifadeleri de bu hadisde yer
almaktadır. Bu ifadelerin gerçek ya da mecazi olarak kullanılma ihtimalleri
vardır. Gerçek anlamı göz önüne alınacak olursa, bu mesafelerin katedilmesini
ve cisimlerin birbirine yaklaşmasını gerekli kılar. Oysa bu Allah Teala hakkın
da muhaldir. Yani böyle bir şeyi Allah Teala hakkında düşünmek caiz değildir.
Hadiste geçen bu kelimelerin, asıl anlamlarında kullanılması mümkün olmadı
ğına göre arap dilinde yaygın olan mecazi anlamlarıyla kullanıldığı ortaya
çıkmaktadır. Kulun Allah Teala'ya bir karış, bir arşın yaklaşması ya da yürü
mesi, farz ve nafile ibadetleri yerine getirerek, taatcyla Allah'a yaklaşması an
lamına gelmektedir. Allah Teala'nın kuluna yaklaşması veya yürümesi ise, ku
lun taatımn kabul edilerek, ilahi rahmete yakın olacağının ispatı mahiyetinde
dir. "Ben de ona koşarak gelirim" ifadesiyle Allah Teala'nın kuluna, sevabı sü
ratli olarak ulaştırması anlatılmaktadır."
Bu konuda tbni Cerir, Taberi'de şöyle bir görüş nakletmektedir:
"Hadiste az olarak yapılan ibadet "karış" kelimesi ile, ona verilecek olan
mükafat da "arşın" kelimesi ile ifade edilmektedir. Bu ise Allah Teala'nın ne ka
dar “kerim" olduğunun en iyi delilidir. Zira Allah Teala kendisine sürekli yapı
lan ibadeti, az da olsa fazlasıyla mükafatlandırmaktadır. Bu lütuf Allah'ın tak
diri nispetinde, yapılan ibadetin sınırlarını kat kat aşabilmektedir."
İbni Tin şöyle der.
"Buradaki yakınlık, Allah Teala'nın "Araları iki yay aralığı kadar belki daha
da yakın oldu." (1) kavlinde olduğu gibi derece olarak ve sevap cihetiyle olan
yakınlıktır. "Koşma" kelimesi ise, Allah'ın kulundan razı olup, hemen rahmetini
göndermesi ve kuluna fazlasıyla sevap vermesi anlamına gelmektedir. "Her-
ve/e" bir çeşit hızlı yürüme şekli olup, koşmadan hız bakımından daha azdır."
Mesank isimli kitabın yazan ise şöyle der:
"Bu hadisde geçen ifadeler, Allah Teala'nın kulun tevbesini süratle kabul
edeceğini veya taat ve hidayet ve teyfık bakımından kulunu tamamına erdirerek
hoşnud kılacağım göstermektedir. Doğrusu Allah Teala, ne murad ettiğini en
iyi kendisi bilir."
fa.
;uı ‘^3* c#:' ıJjj — ^ • t
l)Necm Suresi: 9
NEFİS 117
J î^ 7^* 0^ c -İu J lİ ‘( ^
.J31 .Ü-l J5l .J3I P .UAt P .<ül _J^ J3I ^1
104- Buhari, Ebu Hureyre (r.a)'den şu şekilde rivayet etmiştir;
"Hz. Peygamber (a.s)'in söyle dediğini işittim:
"Nefsim (kudret) elinde olan Allah'a andolsun ki, kendilerini bindirebilece-
ğim binek bulamamamdan dolayı, cihad yolunda (bana katılamayıp) arkamda
kalacak ve bu yüzden gönülleri razı olmayıp incinecek bazı mümin kimseler ol
masaydı, Allah yolunda gazaya çıkan hiç bir Seriyyeye katılmamazlık etmezdim.
Allah yolunda öldürülmeyi, sonra diriltilmeyi, sonra öldürülmeyi, sonra diriltil-
meyi, sonra tekrar öldürülmeyi, sonra tekrar diriltilip bir daha öldürülmeyi is
terdim."
C A ^ 3? i ' P ^ ı/-
'4^3 ^ fjl (.5®^ '4®^ j' ı)s^ ıj:
^ Oü c>ül ;0^ o)J
105- Ebu Davud, Muaz hin Cebel (r.a)'in ResuluUah (a.s)'dan şu sözleri
işitmiş olduğunu rivayat etmiştir.
"Kim develerin üzerine binmiş olarak Allah yolunda cihad ederse, cennet
ona vacib (hak) olur. Kim Allah'tan, canı gönülden Allah yolunda öldürülmeyi
dilerse, sonra da ölür veya öldürülürse, ona §ehid sevabı verilir. Kim de Allah
yolunda yaralanır ya da bir musibetle karşılaşır ise, kıyamet günü rengi zafe-
ran rengi, kokusu misk olduğu halde gelir. Kimin de Allah yolunda bedeninde
bir yara çıkarsa, üzerine şehidlerin mührü vurulur."
m ü k e l l e f iy e t v e in s a n in
ALLAH KARŞISINDAKİ SORUMLULUĞU
MÜKELLEFİYET VE İNSANIN
ALLAH KARŞISINDAKİ SORUMLULUĞU
GİRİŞ
Allah Azze ve Celle insaıüan ve cinleri katında sorumlu kılarak, onlan ken
dine ubudiyet ve ibadetle yükümlü kılmıştır. Dünyada ve ahirette bu yükümlü
lüklerin yerine getirilip getirilmemesine göre onlan hesaba çekecek, mükafat
landıracak ya da cezalandıracaktır.
Allah Teala buyuruyor ki:
"İnsanları ve cinleri acak bana ibadet etsinler diye yarattım," (1)
"Ey cin ve insan topluluğu, içinizden, size ayetlerimi anlatan ve bu gününüz
le karşılaşacağınıza dair sizi uyaran elçiler gelmedi mi? "Kendi aleyhimize şa
hidiz" dediler." (2)
tnsan his taşıyan canlılar içerisinde tek mükellef varlıktır. Gnler ise gözle
görülmeyen gaybi canlılar içinde şer'i yükümlülükler taşıyan tek varlıkur.
Şer'i teklif (yükümlülük)'in terim anlamı; Allah Azze ve Celle’nin mükellef
lerden içinde külfet olan bir fiili işlemelerini veya terketmelerini istemesidir.
Yaptığımız hareket ve davramşlanrmz farz, vacib ve menduplan kapsamakta
dır. Bir hareket ve iş yapmayı teiketmemiz ise içine haram ve mekıuhlan al
maktadır.
Bağdadi derki:
"Teklifin lügat anlamı "küffet" kelimesinden gelmektedir. Bunun manası ise
yorgunluk ve meşakkattir. Daha sonra "teklif kelimesi şer'i terminolojide emir
1) Zariyat Suresi: 56
2) En'am Suresi: 130
122 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
1) Mü'minun Suresi: 71
2) İlmahim Suresi: 24-25
m ü k e l l e f iy e t
(Y Ü K Ü M LÜ LÜ K )
1) Kıyamet Suresi: 36
2) Bakara Suresi: 286
3) Bakara Suresi: 185
4) En'am Suresi: 19
5) İsra Suresi: ı s
6) İsra Suresi 36
126 EL ESAS FÎ'S SÜNNE
.((t
106- Buharı, Müslim, Ebu Davud, Tiçmizi ve Nesai, Ebu Hureyre (r.a)'-
den rivayet ettiklerine göre ResululJah (a.s) şöyle buyurmuştur
“Allah Teala, küplerinden geçirdikleri (günahları} imlemedikçe veya konuj-
madıkça ümmetimi (içlerinden geçirdikleri bu düşünceler yüzünden} sorumlu
tutmamıştır."
Aynca Ebu Davud'un lafzı şöyledir;
"Allah Teala, ümmetimi, konuşup işlemedikçe, kalplerinden geçirdikleri (gü
nahlardan) sorumlu tutmamıştır."
;Jlî
107- Ebu Davud, Abdullah bin Abbas (r.a)'dan rivayet etmiştir;
"Hz. Ömer (royin yanına, zina etmiş bir deli kadın getirilmişti. O da bazı
kimselerle istişare etmiş, sonunda kadının recmedilnıesini emretmişti. O sırada
kadının bulunduğu yerden Hz. Ali (r.a) geçiyordu. “Bu kadının durumu nedir?"
diye sordu. "Fiianoğullannm zina etmiş deli kadını, Ömer (r.a) recmedilmesind
106- Bıdıari (1H54B} 83-Kitabu'l Eytnen Ve'n Nuzur. IS-Kişinin unutarak yemin etmesi
babı. Müslim (İH16,117} 1-Kitabu'l İman. 58-Allah Teala kalpten geçenlerden so
rumlu tutmamıştır babı. Ebu Davud (21264} Kitabu't Talak. IS-Talakta vesvese
babı. "Hmıizi, (31489} ll-Kitabüt Talak. 8-Karısmt boşamaktan söz eden kimse
babı. Nesai (&156) 27-Kitabüt Talak. 22-Boşamayı kalbinden geçiren kimse babı.
107- Ebu Davud (41140} Kiiabül Hudud. 16-Hırsızlık yapan ya da had cezasım gerekti
ren bir iş yapan mecnun babı. Eserin muhakkiki, hadisi isnadının lıasen olduğunu,
çeşitli takrirlerden gelen diğer rivayetlerle birlikte, hadisin sahih derecesine erişti
ğini söylemektedir.
MUKELLEnYET 127
emretti" dediler. Hz. Ali (r.a); "Onu tekrar Ömer (r.a)'in yanına götürün" dedi
ve kendisi de Hz. Ömer (r.a)’in yanma gelerek:
"Ey müminlerin emiri! Kalemin üç sınıf insandan (günahını yazmaktan)
kaldırıldığını (geri bırakıldığı) bilmiyor musun? İyileşene kadar deli, -bir riva
yete göre, ayılıncaya kadar- uyanıncaya kadar uyuyan ve ihtilam oluncaya
(buluğa erinceya) kadar çocuk" Hz. Ömer (r.a): "Evet, öyle dedi." Hz. Ali (r.a)
"Peki bu kadının durumu ne oluyor?" diye sordu. Hz. Ömer (r.a): "Bir şey
olmuyor! Haklısın, onu serbest bırak" dedi."
Ravi diyor ki:
"Hz. Ömer (r.a) o kadını serbest bıraktı ve tekbir getirmeye başladı."
Bu konudaki diğer bir rivayet ise şöyledir:
"Hz. Ali (r.a) dedi ki: "Resulullah (a.s)'ın şu buyruğunu hatırlamıyor mu
sun? "Üç sınıf insandan kalem kaldırılmıştır, (günahları yazılmaz) Aklı yerinde
olmayan deli, uyanıncaya kadar uyuyan, ihtilam oluncaya kadar çocuk." Bunun
üzerine "Hz. Ömer (r.a): "Doğru söyledin" diyerek, kadını serbest bıraktı."
Bir başka rivayet ise şöyledir:
"Hz. Ömer (r.afin yanına fücur işlemiş (zina yapmış) bir kadın getirilmiş, o
da recmedilmesini emretmişti. Oradan geçmekte olan Hz. Ali (r.a) durumu
görmüş, kadını oradakilerin elinden alarak serbest bırakmıştı. Bu durum Hz,
Ömer (r.a)'e haber verildiğinde, "Ali'yi yanıma çağırın" demişti. Bunun üzerine
Hz. Ali (r.a), Hz. Ömer (r.a)'in yanına gelerek:
"Ey müminlerin emiri, biliyorsun ki Resulullah (a.s) şöyle buyurdu: "Kalem
üç sınıf insandan kaldırıldı. Büluğa erinceye kadar çocuk, uyanıncaya kadar
uyuyan, iyileşinceye kadar deli." İşte bu kadın dafilanoğullarının delisidir. Her
halde başına gelen, aklının olmayışındandır."
«o; ^ ‘J -
rivayet etmiştir:
"Muhammed'in nefsini (kudret) elinde tutan Allah'a andolsun ki, bu ümmet
ten beni işitmii olduğu halde, gönderildiğim risalete iman etmeden ölen, hiç bir
yahudi veya hıristiyan yoktur ki, cehennemlik olmasın."
DERSLER VE ÖĞÜTLER
ümmet kelimesi burada "davet ümmeti" olarak ifade edilmiştir. Yani insan
lar ve cinlerden oluşan ve ilahi hitaph mükellef olan herkes, buradaki ümmet
kelimesinin kapsamındadır. Resulullah (a.s)'a inanmadıklan takdirde, asılda se
mavi bir dinin mensuplan olmalanna rağmen, hıristiyanlar ve yahudiler cehen
nemlik olacaksa, onlann dışındaki inanmayanlar öncelikle cehennemlik oludur.
Bizzat Hz. Muhammed (a.s)'i duymuş olmak, O'nu işitenin araştınp, iman et
mesini mi vacib kılmaktadır, yoksa heıhangi bir müslUmandan doğrudan doğ-
nıya, ya da bir başkası aracalığıyla İslam’ı işitmek de Hz. Muhanuned (a.s)’e
iman etmeyi mi vacib hale getirir mi?
İmam Gazali, bir müslümandan doğmdan doğraya, yani karşılıklı konuşarak
veya doğmdan olmayıp, kitap ve hitabet yolu ile İslam'ı duymuş olmamn, Idşiyi
dinden sorumlu kılacağı görüşündedir. Yaşadığımız çağda hemen hemen bütün
insanlar, İslam'ı kabul etmekle yükümlüdürler. Zira hiç bir insan yoktur ki, rad
yo, televizyon, kitaplar, dergiler ve konferanslar aracıhğı ile ya da doğrudan
doğmya şahsına yapılan davet veya müslümanlarla olan ilişile li sonucunda
İslam'ı duymamış olsun.
Allah rahmet eylesin Hamid hocamız, Hz. Muhammed (a.s)'in getirmiş ol
duğu ilahi mesajın dünyamn her yanma ulaşmış olmasınd.p dolayı, her insanın
İslam'ı kabul etmekle yükümlü olduğu görüşünde idi. Zira Hz. Muhammed
(a.s)'in peygamber olarak gönderildiğini işiten her insanın, araştırma yapıp so
rular soıması gerekirdi. Bunu yapmadığında ise görevini yerine getirmemiş
dur.
Burada akla bir soru gelmektedir: Bazı insanlar için, dini sorumluluk açısın
dan hafifletici bir takım nedenler olabilir mi? Bu hafifletici nedenler, o inşam
tamamen yükümlülükten kurtanp, cezasımn affedilmesini sağlayabilir mi? Yok
sa bu dummu ona kıyamet günü başka bir yükümlülük mü getirir? Şimdi bu
sorulann cevabını arayacağız:
^ 4İİI Sî .pSıi ^
MÜKELLEFİYET 129
Os^lî J_^j tiJJ |_jiW ü tJ jiİ Y jâ ^ o U (^İJl L*lj .i4^ JİPİ lij c '^ 'ı ^
c-jlT Uy^î-i ^ #.û( ^ İJİ j» .jlill Jl «•>«.4aJ (»+*!''>•
.« u S c j ıs>: ^
109- im am Ahmed, Esved bin Seri (r.a)'den rivayet ettiğine gOıe Allah'ın
Peygamberi (a.s) şöyle buyurmuştun
"Kıyamet günü dört sınıf insan itiraz eder. (Cezalandırılmamalarmt taleb
ederler.) Hiç bir şey işitmeyen sağırlar, ahmaklar, geri zekalı ya da akıldan
yoksun kimseler, bunaklar ve fetret döneminde yaşayıp vefat etmiş olanlar. Sa
ğır olan kimse:
"İslam geldi ama ben bir şey işitmedim," der. Ahmak (geri zekalı ya da mec
nun):
"Ey Rabbim, İslam geldiğinde çocuklar bana hayvan tersi fırlatıyorlardı"
der. Bunak:
"Ey Rabbim, İslam geldiğinde ben bir şey akJedemiyordum" der. Fetret dö
neminde vefat eden kimseye gelince; o da şöyle der:
"Senin Resulün bana gelmedi."
Daha sonra (Allah Teala) kendisine itaat edeceklerine dair onlardan ahid
alır ve onlara (meleklerini göndererek) "cehenneme girin" der. Nefsim kudret
elinde olan Allah’a andolsun ki, onlar bu buyruk üzere (cehenneme girseler) ce
hennem soğuyup onlar için bir selamet yeri olacaktır. (Onları yakmayacaktır)"
DERSLER VE ÖĞÜTLER
Bu hadisde geybe imanla yükümlü olmanın ne kadar büyük bir değeri
olduğuna işaret edilmektedir. 7 in gayb açılıp hakikader ayan beyan ortaya
C.-1»
110. Buharı, muallak olarak Haşan bin Salih (r.a)'in şöyle dediğini livayâ
etmiştir
:Jlî t4İll ^^
.İ l ; ûîj
111- Buhari, Muğire bin Mikşem Dabbi (r.a)'den şöyle rivayet etmiştir:
"Ben, oniki yaşında ihtilam oldum."
DERSLER VE ÖĞÜTLER
Böylece, ana haüan ile yükümlülüğün şartlan hakkına bir fikir sahibi olduk.
Akıl, büluğa ennek, tebliğ ve tebliği anlayabilmek için gereken duyulara sahip
olmanın, inşam İslam'm emirleriyle m ü k ^ tf kıldığım gördük. Burada bdiıtme-
miz germen bir konu daha var. O da İslam diyarında insamn hükmen mükelle f
olarak kabul edildiğidir. İslam diyan dışındaki bir kimseye doğmdan doğruya
bir müslüman tarafından ya da Gazali'nin zikretmiş olduğumuz görüşüne göre
doğmdan değil de konuşma, kitap ve iletişim araçlan ile tebliğ yapılmadığı za
man İslam'i davet ona ıdaşamamış (dur. Eğer kendisine bir kafir tarafindan
İslam hakkmda yanlış bilgi verilmişse ve İslam ona saptınimadan olduğu gibi
ulaşamamışsa. Gazali böyle bir kimsoıin tebliğ yapılmamış kimse hükmünde
olduğunu söylemektedir. Elbette bu durum, Dam'I İslam dışmdaki yerler için
geçerlidir.
Bağdadi, ’Usulü'd Din' adlı eserinde şöyle der:
"Ashabımız yanı ilmi konularda istişare ettiklerimiz, farzların tamammtn
şer'an vacibliğinin malum olduğunu belirtirler. Sed arkasında ya da yeryüzü
nün herhangi bir bölgesinde olup da kendilerine İslâmî davetin ulaşmadığı kim
selerin durumuna bakılacağını, şayet tevhid ve adalete bağlı olup hakka inanı
yorlar ancak, şer i ahkam ve peygamberler hakkında hiç bilgileri yoksa, böyle
kimselerin müslüman hükmünde olacağını söylerler. Zira bu kimseler kendile
rine İslâmî tebliğ ulaşmadığı için şer'i ahkamı bilmemekte mazurdurlar. Eğer
bu insanlar, Allah'ı inkar ediyor ya da Allah'a ortak koşuyorlarsa, itikadda ka
fir hükmündedirler. Eğer bu Idntselere daha önce gelen peygamberlerden bazı
larının daveti ulaşmış da iman etmemişlerse cehennemde ebedi olarak kalmaya
mûstehak olurlar. Eğer onlara hiç bir şekilde, bir peygamberin daveti ulaş
mamışsa dinen mükellef olmazlar. Böyle kimseler için ahirette ne ceza, ne de
mükafat vardır. Eğer Allah, ahirette ona azab edecek olursa, bu Allah'ın adalet
inin sonucudur. Yoksa bu, onun için bir ceza hükmünde değildir.
Dünyada hiç günahı olmayan hayvanların ve çocukların durumları de aynen
böyledir. Bu onlar için yaptıkları herhangi bir şeyin cezası değildir ve Allah’ın
adaletindendir.
Kendilerine hiç bir peygamberin daveti ulaşmayan bu kimselere, Allah ahi-
rette nimet verecek olursa, bu Allah'ın fazlındandır. Yoksa taatından dolayı
mükafatlandırılmış değillerdir. Buluğ çağına varmadan ölen çocukların cen
nete girmesi de böyledir. Bu, taatî bir mükafat değil, Allah'ın fazlı kereminin so
nucudur.
Kendisine Islami davet ulaşmayan kimse ne küfre, ne de tevhide inanan biri
değilse bu takdirde ne mümin, ne de kafir olur. Allah Teala dilerse ahirette om
adliyle azab eder, dilerse de onu fazlıyla nimetlendirir."
BİLMEMEK ÖZÜR SA Y IL IR M I?
Alimlerimiz bu konuyu eserlerinde genellikle, "Bilmemek ne zaman özür
sayılır?" başlığı altında incelemişlerdir.
Muhammed Ebu Zehra 'Fıkıh Usulü' adlı eserinde bu konuyu ana hatlanyla
ele almıştır. Ebu Zehra'nın söylemek istediği özetle şunlardır:
"Kur'an ve Sünet'le belirlenen şer'İ hükümler ve üzerinde ictm bulunan ko
nuları bir kimse bilmediğini söylerse, gereğini yerine getirememezlik edemez.
Çünkü bilgisizlik, meşru bir özür sayılamaz. Elbette bu hüküm, İslam diyarında
yaşayan kimseler için geçerlidir."
Bu ilim, İmam Şafii (r.a)'nin "Hiç kimsenin bilmemezlik edemeyeceği genel
ilim" adım verdiği bir ilim çeşididir. Zira ilim iki kısımdır. Naslar bu iki eşit
ilmi de açıklamaktadır. Sözü İmam Şafii'ye bırakalım. İmam Şafii 'Resaletul-
Usul' adlı eserinde bu konuda şunlan söylüyor:
"iki çeşit ilim bulunmaktadır. Bunların ilki, Allah Teala'nın beş vakit nama
zı, ramazan orucunu, gücü yetenin haccetmesini, mallarının zekatlarım verme
lerini insanlarafarz kıldığını, yine Allah Teala'nın adam öldürmeyi, zinayı, hır
sızlığı, içki içmeyi yasakladığını ve bunun benzeri emir ve yasaklan bilmesidir.
Bunları bilmemek, hiç bir akıl sahibi için mazeret olamaz. Zira bu ilim , herke
sin bilmesi gereken genel ilimdir. Bütün bunlar Allah Teala'nın ita b ın d a nas
olarak bulunmaktadır. Yine bu bilgiler müslümanların avam tabakasının nesil
den nesile birbirlerine Resulullah (a.s)'dan naklettikleri malumatlardır. Bu
m ü k e l l e f iy e t 133
müdim olan birJdşiye, doğru bir şekilde Islami davet yapılmış ve yapılan dave
ti doğrulayan kesin deliller kendisine gösterilmiş ise, böyle bir kimsenin Al
lah'ın birliğini ve Hz. Muhanuned (a.s)'in peygamberliğini bilmediğini söyle
mesi, onun için özür sayılamaz.
İkinci kısım: Bilmemenin kişiyi mazur göstereceği ilim; Bunun sebebi hük
mün delilden açık olarak çıkanlamamasıdır. Üzerinde te'vil ve tefsir yapılarak
anlaşılabilecek meseleler bu sımfa girer. Te'vil ihtimali bulunan bu meselelerin
iyice ardaşılabilmesi için, araştırma ve inceleme yapmak gerekir.
Üçüncü kısım: îçtihadi konulardaki bilgisizlik. Hakkında yeterli bilgiye
ulaşılamayan konular veya içinde cezayı ortadan kaldıncı bir şüphe bulunan
meseleler bu sımfa dahildir.
Dördüncü kısım: İslam diyarmm dışında yaşayan kimselerin İslam’m hü
kümlerini bilmemesidir. Bu kuvveüi bir cehalettir. Fukaha'mn cumhuru (ço
ğunluğu) böyle bir yerde, cehaletin şer'i yükümlülükleri sakıt ettiğini söylerler.
Dahası, Dami Haıb'de müslüman olup, Dami İslam'a hicret etmeyen bir
kişinin, namaz, omç ve zekatın, üzerine farz olduğunu bilmemesi ve bu fariza-
lan eda etmemesi dunımunda, bunlann üzerine farz olduğunu öğrendiğinde, bu
ibadetleri kaza etmesi gerekmez. Ancak İmara Zufer, öğrendiğinde, eski borçla
rını kaza etmesi gerdttiğini söylemiştir, hnam Zufer'e göre bu kişi, müslüman-
Lğı kabulüyle beraber İslam ahkammr uygulamakla yükümlüdür. Bu farzlan
bilmemesi, farzların sakıt olmasım değil, vaktinde eda edilmemesini mazur
lalar. Bu yüzden farzlan öğrenmesi ile birlikte, yerine getirmesi ve eski borçla-
nm ödemesi gerekir.
Fukaha'nm çoğunluğunun ise değerlendirme tarzı şöyledir; Daru'l Harb, şer'i
ilimleri öğrenme yeri değildir ve orada İslam ahkamınm kaynaklan yaygın bir
şekilde bulunmaz. Bu yüzden İslam ahkarm çoğu kimseler tarafmdan bilirunez.
Buradaki cehalet, hükümlerin delillerini bilmemekten kaynaklanmaktadır. Hük
mün delilini bilmemek ise yükümlülüğü düşürür. Elbette bu durum, kendisine
tebliğ yapılmadığı zaman geçerlidir.
Bu kısmm diğer kısımlardan önemli tnr farkı bulunmaktadır: Zira burada
bilmemek yalmz özür olarak kabul edilmekle kalmayıp, şer'i yükümlülüğü de
Oltadan kaldırmaktadır.
sayılmaz.
Dinin zonınlu olarak bilinmesi gereken bazı bilgileri vardır ki, İslam diya-
n'nda yaşayan bir kişinin bu konulardaki bilgisizliği özür olarak kabul edile
mez. Bunları inkar eden veya bilmeyen küfre girer. Bu inkar veya cdialeti so-
nucımda o kişi müslüman sayılmaz. Hanefi fukahası, dinin bu zorunlu bilgileri
ni bilmeyen veya inkar eden kişinin, bunlan ikrar (kabul) etmediği takdirde ka
fir olacaklannı söylerler. Kendilerine yapılan açıklamadan sonra şayet bu Inlgi-
leri kabul edecek olurlarsa, yeniden müslüman olmuş gibi sayıbrlar. Bu yüzden
nikah!anm tazelemeleri ve yeniden hac yapmalan gerekir. Şafiiler ise: "Cehal
etten ötürü kefir olunmaz. Eğer kendiâne gerekli açıklama yapıldıktan sonra
durumunda ısrar ederse, o zaman kefir olduğuna hükmedilir”demişlerdir.
Her müslümamn bilmesi gereken faız-ı ayn ilimleri İslam diyarında yaşa-
yanlann bilmemesi, ordann fasıldık içinde olduklanm gösterir. Diıün zorunlu
bilgileri kapsamına girmeyen bilgileri bilmemek, inşam küfre götürmez, ancak
fasıklığa götürür. Günahlar ve kusurlar hakkında tevbenin vacib oluşu, ya da
tevbeyle beraber verilecek cezalar, fetva doğrultusunda hükme bağlamr.
İslam diyarmda yaşamayan kimsenin bilgisidiği ise, günah işlemediği tak
dirde özür olarak kabul edilir. Farzedelim cahil bir insan, küfür diyannda bir
kafire kelime-i şdiadeti öğretmiş, o kafir de bunu inanarak tekrar etmiş. Şayet
kelime-i şehadeti öğreten kimse, İslam hakkmda bundan başka bir şey öğretme
miş ise ve bu kişi de bir başka müslüman bulup d a b i l g i l e r i ediruneyi başara
mamışsa, onun bilmeme Ozrii geçerli sayılır.
112- Hakim, İbni Abbas (r.a)'dan rivayet ettiğine göre Resulullah (a.s) şöy
le buyumıuştur;
"Allah Teala, ümmetimi hata ile imlediklerinden, unutması yüzünden yerine
getiremediklerinden ve bamkası tarafından zorlanarak (gasb ile) yaptığı işler
den sorumlu tutmamıştır."
113- Buharı ve Müslim, Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet ettiğine göre Resu
lullah (a.s) şöyle buyurmuşRır;
"Allah Teala, yapmadıkları veya konuşmadıkları sürece, ümmetimi kalple
rinden geçirdikleri şeylerden dolayı hesaba çekmez."
Diğer bir rivayette:
"Kalplerin verdiği vesveselerden" ibatesi kullanılmıştır.
Ebu Davud'un laizı ise şöyledin
"Allahu Teala konuşup işlemedikçe, ümmetimi kalplerinden geçenlerden do-
112-Hakim (21198) Hakim, bu haâsin Buliari ve Müslim'en şartlarına göre sahih oldu
ğunu ancak oıüartn bu hadisi talıric etmelilerini söylemiştir. İbni Mace (11659)
lO-Küabu't Talak. 16-Ebu Zerr'in rivayet ettiği, unutularak ya da zorlanari
yapılan boşama babı.
İti-Buhari (111548) 83-Kitabu'l İman Ve'n Huzur. 15. Bab. Müslim (1/116-117) 1-
Kitabu'l İman. 58. Bab. Ebu Davud (31264) Kitabu'l Talak. 15-Boşanmada vesvese
babL Tirmizi (31489) Il-Kitabu’t T a li. 8-Kansm boşamayı kalbinden geçiren
kimse bdln. Nesai (61156) 27-Kitabu’t Talak 22-Kalbinden boşamayı geçiren kbnse
babı.
l)A‘r(tfSuresi: 157
MÜKELLEFİYET 137
l i Beled Suresi: 10
138 EL ESAS FİS SUNNE
dini yükümlülük değildir. Ruhun temizlenmesi için bedene eziyet etme düşün
cesi, İslam'la taban tabana zıt bir düşüncedir. Zaman zaman İslam'ın bazı ola
ğanüstü zorlıddara sabretmeyi öngörmesi, daha büyük zararları defetmek ya da
daha yüce yararlan elde edebilmek içindir. Böylece İslam’ın yüce hedeflerinden
birine ulaşılmış olur. Burada meşakket ve zorluk bizatihi bir amaç değil, o yüce
gayeye ulaştıran bir araçtır.
İslam şeriatında esas olan kolaylıktır. Hz. Aişe (r.a) validemiz Resulullah
(a.s) hakkında şöyle söylemektedir:
"Hz. Peygamber (a.s) günah olmadıkça, iki işten birini tercih etme durumun
da kaldığında, kolay olamnı seçerdi."
işte bu yüzden Hz. Peygamber (a.s) güneş altında sürekli ayakta durarak
oruç tutmayı adıyan ve bunu yapan bir kişiye engel olmuş ve orucuna son ver
mesini emretmiştir. Böylesi kimseler için Resulullah (a.s)'m kullanmış olduğu
ifade şöyledir:
"İşte onlar, aştrt gidenlerdir." Buradaki taat oruçdur. Resulullah (a j)‘ın en
gel olduğu güneşin altında durma işi ise taat değildir. Şer'i bir amaç için olma
sa da, güneş altında durarak kendine eziyet etmek, dinen haramdır. Hz. Pey
gamber (a.s) insanların günah işlemeyi adamasını yasaklamış, "Kim Allah için
bir ibadet adarsa, onu yerine getirsin. Kim de Allah'a asi olmayı adarsa, asi ol
masın" buyurmuştur. Rivayet edildiğine göre ashabdan bazıları geceleri uyu-
mayıp ibadet etmeye, gündüzleri ise nafile oruçla geçirmeye kendilerini kaptır
mışlardı. Bazıları ise hanımlarından uzak duruyorlardı. Bu durumu haber alan
Resulullah (a.s) efendimiz onlara şöyle buyurdu:
"Şöyle ve şöyle diyen insanlara ne oluyor? Allah'a yemin olsun ki, ben
içinizde Allah'tan en fazla korkanım ve en takva sahibi olanınızım. Ancak ben
bazen ruıfile oruç tutar, bazen ise tutmam. Gece ibadet ettiğim gibi uyurum da.
Kadınlarla da evlenirim. Kim benim sünnetimden ayrılırsa, benden değildir."
Hz. Peygamber (a.s) aralıksız devam etmeye güç yetirilemeyecek, m ^le iba
detlerden müslûmanları alıkoymuştu. Bu yüzden Peygamberimiz (aj) sürekli
yapılabilecek kolay ibadetleri, sürekli yapılması güç olan zor ibadetlere tercih
ederek şöyle buyurmuştur:
"Allah'ın en çok sevdiği ibadetler, az olsa da devamlı olan ibadetlerdir." (1)
Yine efendimiz bir başka hadisinde:
"Allah amellerin devamlı olanını sever." buyurmuştur. Bu konudaki bir
başka hadis de şöyledir:
"Bu din, kendisini zora koşan herkese galib gelir. Buna göre doğruluktan
ayrılmayın, verilen müjdelerle sevinin. Sabah serinliği ile akşamdan ve gecenin
ilk saatlerinden yararlanın."
Abdulkadir Bağdadi de yükümlülüğün çeşitleri konusunda şunlan söyle
mektedir
"Bu konuda ilim sahibi arkadaşlarımız farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.
Bazıları yükümlülüğün, emir, nehiy ve haber olmak üzere üç çeşitli olduğunu
söylemişlerdir. "Namazı dosdoğru kılın" ayetini emre, "Yalanla Allah'a iftirada
bulunmayın" ayetini ise nekye örnek olarak göstermişlerdir.
"Haber" ile yükümlülük ise kendi içinde ikiye ayrılmaktadır. Bunların ilki e-
mir anlamına gelen haberdir. Allah Tealanın:
"Boşanan kadınlar, kendi kendilerine üç aybaşı hali beklerler" (!) kavli bu
na örnek oluşturur.
İkinci çeşit haber, nehiy (yasaklama) anlamındaki haberdir.
"Ona ancak arınmış olanlar dokunabilir." (2) ayeti de bu çeşit habere ör
nektir.
Bazı dlimler ise yükümlülüğün sadece emir ve nehiyleri kapsadığını söyler
ler. Bir şeyi vacib kılan ya da yasaklayan haberlere gelince; bunlar Allah'ın
emri gereğince asıl anlamlarına yorulur.
Kimi alimler de, yükümlülüğün sadece emirleri içerdiğini söylemişlerdir. Bu
kişiler, nehyin de bir çeşit emir olduğunu, yasaklanan şeyin bırakılmasının em-
redil£ğini savunmuşlardır."
Genel olarak yükümlülüğün kısımları bunlardır. Yükümlülükler daha ayrın
tılı bir şekilde sınıflandırılacak olurlarsa beş bölüme ayrılırlar;
1- Vacib olan yükümlülülder.
2- Haram olan yükümlülükler.
3- Varid olan şeyin sünnet olduğuna işaret eden yükümlüliUder.
4- Varid olan şeyin mekruh olduğuna işaret eden yükümlülükler.
5- Varid olan şeyin, vacib, haram, mekruh ve müstehab olmaksızın, sadece
mûbahlığm işaret eden yükümlülükler.
Gerçekte vecib, terkedilmesiyle cezayı gerektirecek hareketlerdir. H aran
1) lsra Suresi: 15
2) FaltrSttresi:24
m ü k e l l e f iy e t 143
1) İsra Suresi: 15
2) En'am Suresi: 19
3) Nisa Sures: 165
4) Mü'min Suresi: 50
5) En'am Suresi: 155-156
U4 EL ESAS Fİ'S SUNNE
İU
I —Mt
jL
>i il)l jl S
ljl# : *
JJl J^j Jlîî (ju^l jjLÂf-
j r .y y i \ j i!^Ji j ı^ ı j i^ ij ^ ı ^
114-Müslim (4I20S0) 46-Kitabül Kader. 6-Her bebekfıtrat üzere doğar hadisinin anla
mı babı.
J) Ebu Davud (4/229) Kitdbüs Sünne, Müşriklerin zürriyetlei babı. Nesaİ (4/57) 21-
Kilabül Cenaiz. 58-Çocuk mevtanın cenaze namazım kılma babı.
146 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
116- Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Nesai, İbni Abbas (r.a)'dan rivayet
etmişlerdin
DERSLER VE Ö Ğ Ü TLER
Bu ve daha önce geçoı Hz. Aişe (r.a)'den rivayet edilen hadisler, A llah Tea-
la'nın müslUmaıdan çocuklar konusunda eğitm esine örnek oluşturur. Zira
çocukların akıbeti hakkmda lomuşmamaya teşvikte bir çok hikm etler gizlidir.
Buna örnek olar^, alimlerin vaaz ve ilim edebine olan riayetleri gösterile
bilir. Vaiz'in uyması gereken edeb, konuşmasının etkisini azaltacak v e halkın
zihninde sondam yol açacak aynntılara girmekten kaçınm asıdır. A na konulan
bırakıp da ayruıhlaıla uğraşmak, cahil halkm akidesine zarar verm eye, onlann
düşünce ve amel bakımmdan fitneye düşmelerine sebep olabilir.
Alimlerin ilim tsdeb eden öğrencileri karşısında uym ası gereken edeb, eği-
IIS -K e^'l Estar (3131) Mecma'u'z-Zevaid (71219) Haysemi, hadisi Bezzar'tn rivayet
ettiğini, Muhammed bin Muaviye dışında, ricalinin sahih olduğunu, onun da sika
dduğmu Söylemiştir. İmam Ahmed ve Ebu Davud bu hadisi Hasna bint Muaviye ve
amcası kanalıyla rivayet etmişlerdir. İbni Hacer Fethu'l Bari'de hadisin hasen
fdduğunu Söylemiştir. Suyuti de hadisin sıhhatine içaret etmiştir. Bazı alimler ise bu
hadisi zayıf bulmuşlardır. Ancak her halükarda bu hadüs anlam olarak sahihıir.
Müsned(5l58)
Ilö-Buhari (31245) 23-Kitabu’l Cenaiz. 92-Müsriklerin çocuüart hakkında söylenenler
babı. Müslim (412049) 46-Kitabu'l Kader. 6-Her çocuk fitrat üzere doğar hadisinin
anlamı bdn. Ebu Davud (3/229) 'Kitabu's Sünne. 18-MüsriUerin zürriyeti babı.
Nesai (4195) 21-Kitdbu‘l Cenmz. 60-MüsrUderin çocukları babı. Şerhu's Sünne
MÜKELLEFİYET 147
Alim lerin bu hadislerden istifade ettikleri bir husus da, akli hüküm ve şer'i
hüküm, akli vacib ve şer'i vacib kavramlandır. Buna bir örnek verelim:
B eğavi şö y le demiştir:
"Bu hadisin neye ibaret ettiği tartışma konusudur. 2üra Hz. Peygamber (a.s)
susarak onların akıbeti hakkında bir görüş beyan etmemiş, ameUerüün ilmini
Allah'a havale etmiştir. Bunun anlamı sudur: Allah onların yaşasalardı ne yor
pacaUanm, kinün hakkı kabul edip onunla amel edeceğim, kimin de k ^ â ka-
bıd edip o doğrultuda hareket edeceğini bilir... Allah Teala ezeli ünü ile otüann
hayatlarında ne yapacağım takdir eder."
N evevi de şö y le d iyor
"Bûluğa ermemiş üç çocuğu vefat eden hiç bir müslüman yoktur lU, AtUA o
14S E L E S A S F Î’SSÜNNE
"Tefsir ve Kelam ilmi ile uğradan muhakkik alimlerce kabul gören sahih
görüş, otdarm cennetlik olduğudur. Bu kimseler görüşlerine d elil olarak, Sa-
hih-i Buhari'de Semure bin Cundeb (r.a)‘den rivayet edilen şu hadisi gösterir
ler:
"Resulullah (a.s) sık sık ashabına: "İçinizden rüya gören var m ı?" diye sor
ardı. Rüya gören kimse de görmüş olduğu rüyayı Allah'ın anlatm asım nasip
ettiği şekilde anlatırdı. Bir sabah Resulullah (a.s) bize: "Gece (yanım a) iki kişi
geldi." dedi..." Bu hadisin devamında şu ifadeler yer alm aktadır: "Bahçedeki
uzun boylu adama gelince; o İbrahim (a.s)'di. Etrafındaki çocuklar ise fıtrat
üzere vefat eden bütün çocuklardı." Bazı müslümanlar: "Ey A llah'ın R esulü! Ya
müşreklerin çocukları?" diye sordular. Resulullah (a.s): "M üşriklerin çocuk
ları da onlarla beraberdi" dedi."
Şuayb Arnavut hoca bundan sonra, büluga erm aniş akıllı olm ayan v e k e d i
sine tebliğ yapılmamış olan insanlara Allah Teala'nm azab etm eyeceğine dair
ayeder zikretmektedir.
"Biz elçi göndermedikçe (hiç bir kavme) azab edecek değiliz." (1)
SEKİZİNC İ M E SE L E : F A R Z L A R
İslam uleması farzlan ikiye ayırmıştır:
1 - Farz-ıaynlar.
2 - Farz-ıkifayder.
ise her ferdin bizatihi yerine getinnek zorunda olduğu yükümlülüklerdir. Farz-ı
ayın ve farz-ı kifayderin neler olduğunu bilmek, müslümanlann üzerine düşen
en önem li görevlerdendir. Bu konuda "Zamanın ihtiyaçlanndan uzak kalmamak
için" adlı bir araştırma yapmış, bu eserde bu konuyu etraflıca ele almıştık. Dog-
msu farz-ı ayn ve farz-ı kifayeler, yükümlülüklerin amelle ilgili olan bülünderi-
dir.
ÜÇÜNCÜ KISIM
İM A N VE İS L A M
im a n v e İSLAM
İmanın lügat anlamı tasdiktir. Allah Teala buyuruyor ki:
"... 'Her ne kadar doğru söylüyorsak da sen bize inanmazsın' dediler." (1)
İslam'ın lügat anlamı ise teslim olma ve boyun eğmedir. Allah Teala buyu-
myor kd:
"Ey M uham m edi Bedeviler: "İnandık" dediler, de ki: "İnanmadınız ama İs
lam olduk deyin, inanç henüz gönüllerinize yerle§medi; eğer Allah'a ve peygam
berine itaat ederseniz, işlediklerinizden bir şey eksilmez, doğrusu Allah
bağışlar, merham et eder." (2)
Kam il bir im an için k^bin tasdiki, dilin ikran ve organlarm o iman doğmltu-
sunda am el etm esi gerekir. Kamil bir İslam, kalbin, alemlerin rabbi olan Allah'a
tamamen teslim iyetini gerektirir. Bunun için kalbin tasdiki ve teslim iyeti
esasdır. D ilin İslâm î, kelim e-i şehadeü ikrar etmesidir. Oıganlann am di, İslam
ahkamım uygulam asıdır. Bu noktayı nazan itibara aldığımızda İdam ve imanm
en alt ve en üst smırlannda birleştiklerini, birbirleriyle tamamen mutabık olduk-
lanm görürüz.
1) Yusuf Suresi: 17
2) Hucurat Suresi: 14
154 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
"Musa dedi ki: "Ey kavmim, eğer A llah’a inandıysanız ve O 'na teslim olduy
sanız, sadece O'na güvenip dayam n." (2)
Dileğimiz her müslOmamn ehl-i sünnet v e l cemaat akaidini kendine has ki
taplardan ve ilim ehlinden öğrenmesidir. Burada bütün bu m eselelere geniş yer
vererek, kitabımızr amacı dışına çıkarmak istem iyoruz. Bu yüzden ana m esele
leri ele almakla yetineceğiz.
3> Ehl-i Sünnet ise şöyle der: Kim şer'i ölçülere göre tasdik ederse -ki bu
Allah katından getirdikleri ile birlikte Hz. Muhammed (a.s)'i tasdiktir- v e dinin
zorunlu olarak bilinmesi gereken ilkelerini bilir ve kalben boyun eğerse, onda
İMAN VE İSLAM 155
iman sabit kılınm ış olur. Bu imana amel eklenmese de o insan sonunda cennete
gidecektir. O, ahitette Allah'ın takdirine göte muamde görür. Allah d ile ^
amellerinin noksanlığından ötürü ona azab eder, dilerse onu affedo*.
"İste onların kalbine Allah iman yazmış ve katından bir ruh ile onları destek
lem iştir." (2)
4- Teslim olup, boyun eğme olmaksızın sadece kalple tasdik etm enin Allah
indinde kişiye yarar sağlamayacağı açıktır. Allah Teala bazı kafirleri şöyle nite
liyor:
5- Kelime-i Şehadeti lafzan getirm em e: Bir insan, kalble tasdik eder, tesli
miyet gösterir ve boyun eğer de arapça veya başka bir dilde kelim e-i şehadet
getirmezse durama bakılın Eğer bu kişi dilsizlik ya da ani ölüm gibi bir mani
yüzünden kelime-i şehadet getiıemeraişse Allah indinde kurtuluşa erenlerden
kabul edilir. Şayet inadı ve hoşlanmaması yüzünden değil de başka bir sebepten
dolayı kelime-i şehadet g e tin n ^ şse , bazı alim lere göre bu k işi A llah indinde
kurtulnşa eremez. Bazılan ise onun günahkar olmakla birlikte im an ehli
sayılacağuu söylerler. Ancak alimler dünyada böyle kişilere m üslüm an muame
lesi yapılmaması konusunda icma' etmişlerdir. B öyle kim seler müslüm an
kızlarla evlendirilmez ve müslümanlann mezarlığına göm ülm ez. K alben tasdik
etmeden, nifak için kelime-i şehadet getiren kim seye de bu şehadet A llah in
dinde bir fayda sağlamayacator. Çünkü o münafıktır. Fakat zahiren k d im e-i
şehadet getirmesinden dolayı bu kim seye dünyevi hükümlerde m üslüm an mu
amelesi yapılır. înadı ve hoşlanmaması yüzünden kelim e-i şehadet getirm eyen
kimsenin, kalbiyle tasdik etse bile, kafir olacağı icm a ile sabittir.
"İnananlar, ancak o kim selerdir ki, Allah anıldığı zaman kalbleri titrer, a-
yetleri okunduğu zam an, bu onların imanlarını artırır,"(l)
"Bir sure inince, aralarında "Bu, hanginizin imanını artırdı?" diyen ila yüz
lü ler vardır, inananların ise im anım artırm ıpır." (4)
1) E rfal Suresi: 2
2) Fetih Sursei: 4
3) M üddessir Suresi: 31
4) Tevbe Suresi: 124
5) Alızab Suresi: 22
6) Bakara Suresi: 260
158 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
«.'j U j İ
117- Buharı, Ebu Said el Hudri (r.a)'den rivayet ettiğine göre Resulullah
(a.s) şöyle buyurmuştun
"Sonra Ailah Teala §öyle buyurur: "Kalbinde hardal tanesi ağırlığında intan
bulunan kimseyi'(cehennemden) çıkarın."
J1 3ü jlill ^ }y. ö j j
. ü<
DUj I»
118- Tirmizi, Enes (r.a)'den rivayet ettiğine göre ResuluUah (a.s) şöyle bu
yurmuştun
"Kalbinde bir arpa tanesi ağırlığında iman bulunan ve 'la ilahe illa lla h ' di
yen herkes cehennemden çıkacaktır. 'La ilahe illaUah' diyen ve kalbinde buğday
tanesi ağırlığında iman bulunan kimse cehennemden çıkacaktır. 'La ilahe illal
la h '^ e n ve kalbinde zerre miktarı iman olan kimse cehennem den çıkacaktır."
Bir kafir İslam'a ^ım ek istediğinde giriş kapısı keliroe-i şdıadet gerilm esi
dir. Kdime-i şehadtt getiriıken mutlaka ”Eşhedü" (Şdiadet ederim) kelim esiıû
kullanması gmekir mi, ydcsa bunun müradifi (benzeri) bir kelim e kullansa da
olur mu? sorusuna ıdimler "hem olur, hem olmaz" demişlerdir. Fakat ihtiyata 1»-
naen bu kdimenin kullaıulmasımn daha iyi olduğunu beliıtm işleıdir.
117- Buhari (1)72) 2-Kitabu'l İman. 15-İman ehlinin amellerde berbirlerine üstünlüğü
babı. Müdim (11167) l-K itdm 'l İn m . 81-Görme yolunu bilme bedii. Nesai
(81112) ^-K itabu'l İman. 18-İmanm artması babı.
118- Tirmiâ (41711) 4Q-Kiutbu Stfaü Cehennem. 9-Jnsanların iki nefsi vardır bolu. Tır-
nuzi bu hadisin basen v e sahih olduğunu söylemiflir.
im a n v e İSLAM 159
Öte yandan bilgisiz bir insan, cahilliğinden dolayı mümin, kimseleri tekfir
edebilir. Ya da bilgisizliğinin sonucu olarak kafir kimselerin mümin olduklanm
söyleyebilir. Masum kimselerin kamnı mübah görüp, öldürülmeleri gereken
kişilerin masum olduklanm söyleyebilir. Bu konudaki ilim; Ehl-i sünnet v e l ce-
maat'm izlem iş olduğu usullerle elde edilmelidir. Çünkü kurtuluş kapısı bura
dadır.
"Zühri'ye gelince, o söyle der: "İslam söz, iman ise ameldir." 2W tri bu görü-
160 EL ESAS Fİ'S SUNNE
güne delil olarak: "Ey Mutyunmed! Bedeviler: “İnandık" dediler, de ki: "İnan
madınız ama "İslam olduk" deyin; inanç henüz gönüllerinize yerlegm edi." (1)
ayetim zikreder. Başkaları ise İslam ve iman’m aynı şey olduğunu söylemişler
ve görüşlerine delil olarak "Bunun üzerine, suçlu milletin arasında bulunan
müminleri çıkardık" (2) ayetini zikretmişlerdir.
Hattabi der ki: "İlim ehlinin iki büyük aliminden her biri, bu iki fa rklı görüş
ten birini benimsermşlerdir. Bunlardan İkincisi, birinciye reddiye olarak ikiyüz
sayfaya varan bir kitap telif etmiştir. Bu konuda yapılması doğru olan şey,
sözün mana sımrlannı belli etmek, yani mutlak olarak bırakmamaktır. Çünkü
müslüman bazı durumlarda mümin olduğu gibi, bazı durumlarda mü- min ol
mayabilir. Mümin ise bütün durumlarda müslümandır. Demek oluyor ki, her
mümin müslümandır, ancak her müslüman mümin değildir. M esele bu şekil- de
kabul edildiğinde, ayetlerin tevilini doğru bir biçimde yapmak mümkün olacak,
ihtilpf edilmeksizin konu itidalli bir şekilde açıklığa kavuşacaktır."
İmamn aslı tasdiktir. İslam'ın aslı ise istislam (teslim olm afdan gelmektedir.
Bir insan dış görünüş olarak teslim olmuş görünebilir ve içten boyun eğmenüş
olabilir. Yine bir insan içten iman etmiş, ancak dıştan boyun eğdiğini gösterme
miş olabilir."
Hattabi, Hz. Peygamber (a.s)’in "iman yetmiş küsur şubeden oluşur" sözü
hakkında da şunlan söylemdctedin
"Bu hadiste şer'i imamn, en üstü ve en altı olmak üzere bazı cüz ve şubeleri
ihtiva eden bir isim olduğu açıklanmaktadır. İsmin bu manaların tamamıyla il
gisi olduğu gibi, bir bölümüyle de ilgisi olabilir. Aslolan ise bütün bu cüzlerin
bir araya gelmesidir. Mesela şer'i sakıtın (namazın) birçok şube ve cüzleri
vardır. İsm n bu manaların bir kısmı ile olan ilgisi de aslolan bütün cüzlerin bir
araya gelmesidir. Bunun delili Resıdüllah (a.s)'m "Haya imanın bir şubesidir"
hadisidir. Bu hadiste müminlerin iman derecelerinin birbirinden fa rklı olduğu,
bazılarının imanını diğerlerinin imanından daha üstün olduğu ortaya konmak
tadır:'
İmam Ebu Muhammed Huseyn Beğavi Şafii (r.a), ResuluUah (a.s)'m Cebrail
(a.s)'e, iman ve İslam hakkında soru sorması ile ilgili hadis hakkında şunlan
söylemektedin
"Hz. Peygamber (a.s) amellerin zahirine (dış görünüşüne) İslam, içteki itika
da ise iman adını vermiştir. Bu amellerin imandan, kalb ile tasdiğin İslam'dan
sayılmaması anlamına gelmez. Aksine tamamı tek bir şey olan dinin bütününün
1) Hucurat Suresi: 14
2 ) ZariyatSuresi:35
İMAN VE İSLAM 161
tafsilatlı olarak açıklanmasıdır. Bundan dolayı Resulullah (a.s) "O size dininizi
öğretmeye gelen Cebrail (a.s)" buyurmuştur."
İman ve İslam isimlerinin içine, kalble tasdik ile amel, birlikte giımdrtedir.
Allah Teala'mn "Allah katında din, şüphesiz İslam'dır" (1)
"Din olarak sizin için İslamiyeti beğendim." (2)
"Kim İslamiyet'ten başka bir dine yönelirse, onunla kabul edilmeyecektir.”
(3) buyruklan da buna işaret etmektedir. Bu ayeti kerimelerde C»ıab-ı Hak,
kullarmdan din olarak ancak İslam’ı kabul edip nza göstereceğini bUdirmekte-
dir. Dinin kabul ve rızaya müstehak olabilmesi için de imamn amelle failleşmesi
gerdonektedir.
1) Muhammed Suresi: 17
2) Müddessir Suresi: 31
3) Tevbe Suresi: 124
4) Ali İmran Suresi: 173
5) Ahzab Suresi: 22
ÎMAN VE İSLAM 163
"Bu, İmam M alik, Süfyan-ı Sevri, Evzai gibi Hicaz, Şam ve Irak'ın ilim sa
hipleri, hidayet meşalesi, sünneti seniyyeye vakıf din önderlerinin görüşüdür."
îbni Battal der ki:
"İslam, gerçekten lisanın söylediğini tasdik eden kalpten ibaret olan imandır
ki, bunun dışındaki bir şeyin Allah indinde bir yaran olmayacaktır."
Kerramiyye ve Murcie'den bazı kimseler ise imamn kalble tasdik olmasa
1) Erfal Suresi: 2 ,3 ,4
164 EL ESAS Fİ’S SUNNE
bOe, söz ile geçedi olduğunu iddia etmişlerdir. Bu kişilere verilen en iyi cevap,
ümmetin, dıştan kelime-i şehadet getirmelerine rağmen, kalpten inanmayan
münafiklann, kafir olduğunda icma etmeleri olmuştur. Allah Teala buyuruyor
ki:
"Onlardan ölen kimsenin namazını sakın kılma, mezarı basında da durma.
Çünkü onlar Allah'ı ve peygamberini inkar ettiler, fa sık olarak öldüler. Malları
ve çocuJdan seni hayrete düşürmesin; Allah bunlarla dünyada onlara azab et
mek ve canlarım inkarcı olarak çıkarmak ister," (1)
Merhum İmam Ebu Amr bin Salah demiştir ki:
"Resulullah (a.s)’ın bu hadisine göre İslam, Allah'tan başka ilah olmadığına
ve Muhammed (a,s)’in Allah'ın Resulü olduğuna çehadet etmek, namazı dos
doğru kılmak, zekatı vermek, ramazanı oruçlu geçirmek, gitmeye gücü yettiğin
de Beytıdlah'a varıp hac yapmaktır. İman ise, Allah'a, meleklerine, kitapları
na. Resullerine, ahiret gününe, kader, hayır ve şerrin Allah'tan geldiğine inan
maktır. Böylece hadiste imamn esası olan kalbi tasdik ve İslam'ın esası olan za
hiri boyun eğiç ve teslimiyet ortaya konmaktadır. Kelime-i sehadet getirmekle
kişinin ndislümanlığı hükmen sabit olur. Hadiste İslam'a namaz, zekat, hac ve
oruç gibi ibadetlerin izcfe edilmesi, bu ibadetlerin İslam'ın en büyük ve önemli
şiarlarından olması yüzündendir. Bu ibadetleri yerine getirmesiyle kist Allah'a
olan teslimiyetini göstermiş olur. Bunları terketmesi ise teslim iyet bağlarının
çözüldüğüne veya teslimiyeti ihlal ettiğine bir içaret sayılır.
İman kelimesi bu hadis-i çerifde, İslam kelimesinin tarifinde yer alan ibadet
leri ve diğer taatlen, imanın esası olan kalbi tesdiğin semereleri bu ibadet ve
taatlardır. Yine bu ibadetler imanı güçlendirip korur ve kemale erdirir. Bu se
beple Abdûlkays'ın gönderdiği heyet hadisinde, Resulullah (a.s) imanı; kelime-i
sehadet, namaz, zekat, ramazan orucu, ganimetin beste birini verme ile açıkla-
tmstır. İste bu sebepten dolayı büyük günah isleyen ya da bir fa rzı terkeden kim
seye müımn ismi mutlak olarak verilemez. Zira bir şeye verilen m utlak isim, o
şeyin tamamına aittir. Eksiği olan bir sey için o isim mutlak olarak kullamla-
maz. Ancak zahiri bakımdan kayıt ve şort konulabilir. Resulullah (a.s)'ın hadi
sinde de buna binaen büyük günah isleyen kimseye, o anda m utlak mümin ismi
verüenüyeceği vurgulanmaktadır: "Hırsız, hırsızlık yaptığı sırada mümin değil
dir."
İslam ismi, imanın esası olan kalbi tasdik ve taatların esasım oluşturmakta
dır. Bunların hepsi teslimiyet demektir.
Ele alıp irdelediğimiz konulardan çıkan sonuç sudur: İman ve İslam birlesip
İMAN VE İSLAM 165
Am ellere iman ism i verilmeâ konusunda ise Etd-i Hak görüş birliği içinde
dirler. Kur’an ve SUnnetten görüşlerini destekleyen pek çok delil bulunmak
tadır. Bu deliller sayılamayacak kadar çok, tek l(k açıklamaya gerek kalmaya
cak kadar meşhurdur.
Bir kimse kelime-i şehadet getirdiğinde artık ondan "Ben İsla m 'd a n başka
bütün dinlerden beriyim " demesi isteıunez. Ancak bu kişinin H z. Peygamber
(a.s)'in sadece araplara gönderilmiş olduğuna inanan kafirlerden olm ası duru
munda, kelime-i şehadet getirse bile yukanda zikredilen sözü söylem edikçe
müslüman olarak kabul edilmez.
İmam Şafii'nin mezhebini izleyen alimlerden bazıları, bir kişinin kelim e-i
şehadet getirdikten sonra bu sözü mutlaka söylem e şartı olmadığım söylerler.
Bir kimse "la ilahe illallah" der de, "M uham m edun R esu lu lla h " dem ez ise, Şafii
mezhebinin meşhur olan görüşüne ve diğer mezheplere göre müslüman sayıla
maz. Bazı Şafii alimleri ise, bu kişinin müslüman olacağım, ancak "M uham m e-
dun Resulullah" demesinin talep edileceğini söylerler. Onlara göre, eğer bu kişi
kelime-i şehadetin devamım söylemeyi reddederse mürdet olur. Bu görüşün sa
hipleri d ^ olarak Resulullah (a.s)'ın:
Alimlerin çoğunluğu ise hadiste geçen kelime-i şehadetin ilk kısm ım n ke
lime-i şehadetin tamamma işaret ettiğini, Hz. Peygamber (a.s)'in kelim e-i şeha
detin lafzuun meşhur olması ve birbiri ile irtibatı dolayısıyla birinci kısnum
söylemekle yetindiğini söylerler. En doğrusunu Allah bilir.
Şayet bir kimse namaz ve omç gibi, kendi dininde olmayan ibadetlerin va
cipliğini kabul ederse, bununla müslüman olur mu? somsunu ilim adamlarımı
zın bir kısım olundu, diğer bir kısmı olumsuz olarak cevaplamışlardır. İslam'ın
şartlarım kabul eden kimsenin müslüman olacağım söyleyenler, müslümanlann
inkar ettiklerinde kafir olacaklan her şeyin, kafirlerin kabul etm deri dummun-
da, müslüman olmalarına yol açacağı görüşünü ileri sünnüşlerdir.
Arapça söylem eye güç yetirdiği halde, kelime-i şehad^ bir başka dille
söyleyen kimsenin müslüman olup olmayacağına gelince; bu konuda da ilim
adandanmızın iki farklı göriişö bulunmaktadır. Sıdıih olan görüşe göre, ikrar
sebebiyle bu kişi müslüman olmuş olur. Doğm olan görüş budur ve diğerinin i-
tibara abnmaması gerekir. Bu konu Şeıhul Müzdıeb'de geniş olarak d e alınıp
inceleruniştir. Şüphesiz doğrayu AUah bilir.
İnsamn doğrudan dograya kendisi için "Ben müminim" demesi hakkında se
le f alim leıinin ve diğerlerinin faiklı görüşleri vardır. Bir gump, kişinin sadece
"Ben mümimm" d on d d e yetinmemesi, hu sözün sonunda "İnsaallah” demesi
gerektiğini ileri sürmüştür. Bu, kdam alimlerinin çoğunluğunun görüşüdür.
Diğer alimler ise "in§aallah" demdrsizin kişinin mümin olduğunu söyleyebi
leceğini belirtmişlerdir ki, tercihe şayan olan görüş de budur. Araştınnacı alim
ler de bu görüştedirler. Evzai ve bazı alimler de değişik itihaılaıla h ^ iki
görşün de sahih olabileceğini bildirmişlerdir. İnşaallah demdrsizin "Ben mûslû-
manım" diyen kişinin-durumuna bakılır. İmamn hükümleri onun hakkında
geçedidir.
Öte yandan "Ben müminim" sözünden sonra "inşaattak" diyen kişi hakkında
şöyle denmiştin Burada "in§aallah" sözü ya teberrüken, ya da Allah Teala'nm
tekdir ettiği akıbet itibara alınarak söylenmiştir. Bir insan imam üzere sabit
kalıp kalmayacağını bilemez. İlk iki görüşü nazan itibara alarak ve ihtilafi
bakımından, bu konumm tercihe bırakılması daha doğm olur.
Bilinm elidir ki, ehl-i sünnete göre kıble ehlinden olan hiç bir kimse, güna
hından ötürü tekfir edilemez. Heva ve bidat ehli de tekfir edilemez. İslam dini
nin zam ıi olarak bilinmesi gereken hüküm ve ilkelerim inkar eden kimsenin ise
mülteciliğine ve küfrüne hükmolunur. Ancak yeni müslüman olmuş ya da
yerleşim merkezlerinden uzakta yaşayan kimselerin dummunâ bakıhr. Eğer
kendilerine duram açıklandıktan sonra inkarlanna devam edecek olurlarsa, ka
firliklerine hükmolunur. Zira, içki içme ve adam öldürme gibi haram olduğu ke
sin olarak bilinen şeylerin, hdal sayılması da insanı küfre götürür.
dördüncü KISIM
İslam ümmetine mensub olmaktan daha yüce ve şerefli bir mensubiyet yok
tur. Zira İslam'a olan bağlılık, peygamberlere ve resullere olan bağlılık demek
tir. İslam’a intisab etmek, peygamber ve resullerin efendisi AUah'm elçisi Hz.
Muhammed (a.s)'e intisab etmektir. Allah'ın dinine bağlıhktan daha yüce bir
bağlılık olabilir mi?
"D oğrusu te v lü d dini otan m üslünum lık, b ir tek din olarak sizin d in in iz£ r v e
ben d e R a b b in izim , a rtık bana h d lu k e d in " (1)
1) Enbiya Suresi: 92
172 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
"ŞûfAesiz bu nmslümanlık, bir tek din olarak, sizin dininizdir ve ben de Rab-
binizim; öyleyse benden salanın." (1)
"'Doğrusu "ben, kendini Allah'a verenlerdenim" diyen, yararlı iş işleyen ve
Allah'a çağıran kimseden daha güzel sözlü kim vardır?" (2)
"Daha önce ve Kur'an'da, peygamberin size şahid olması, sizin de insanlara
şah'ıd olmamz için size müslüman adını veren O'dur. Artık namaz kılın, zekat
verin, Allah'a sarılın. O sizin sahibinizdir." (3)
"Böylece sizi, insanlara şahid ve örnek olmanız için tam ortada bulunan bir
ümmet kıldık. Peygamber de size şahid ve örnektir." (4)
"Siz, insanlar için ortaya çıkarılan, doğruluğu emreden, fenalıktan alıkoyan,
Allah'a inanan hayırlı bir ümmetsiniz." (5)
•I
"Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz" ayeti hakkında, Ebu
Hureyre (r.a) şöyle demiştir:
119-Buhari (81224) 65-Kitabu't Tefsir. 7~"Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir
ünunetsiniz" babı. (6Iİ45) 56-Kitabu’l Cihad. 144-Zincirli esirler babı.
1) Mü’minun Suresi: 52
2) Pusâlet Suresi: 33
MÜSLÜMAN OLMANIN ÜSTÜNLÜĞÜ 173
:J li ^ .'.S. İ l J JllA ? -J . T^
cyt jp ja \ i
(^ J ^
120- Tirmizi (51226) 48-Kitabu T^siri'l Kur'an, 4-AU İman suresinden babı. Tirmizi ha
disin hasen olduğunu. Hakim ve başkalarının halisi kasen gördüğünü söylemiştir.
İbni Hacer de bu hadisin hasen ve sahih olduğunu söylemiştir.
121- Tirmizi (21506) Küabu’s Salat 427. bab. Tirmizi: "Bu hadis, sahih ve basendir. Bu
vecihden garibdir" denûştir.
122- Müslim (4/2119) 49-Kitabu't Tevbe. 8-Çok kişiyi öldürse bile kailin tevberinin
kabulü babı. Nevevi bu hadisin manası hakkında şunları söylemektedir.: "Hadiste
geçtiği üzere her insanın hem cennette, hem de cehennemde bir yeri vardır. liOmin
cennete girdiğinde, yerini kqfire bırakmış olur. Zira o, küfrü sebebiyle cehennem
haketmistir."
174 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
Ravi derki:
"Ömer bin Abdulaziz, Ebu Burde'ye rivayet etmi§ olduğu hadisi, babası Ebu
Musa'nın Resulullah (a.s)'dan işittiğine dair, kendisinden başka ilah olmayan
Allah adına üç kez yemin etmesini istedi. Ebu Burde de kendisinden istenilen bu
yemini yaptı, Ebu Katade:
"Said (yani İbni Ebu Bürde) Ömer bin Abdulaziz'in ondan yemin etmesini is
tediğini söylemek, ancakAvn'ın sözünü redde etmedi" demiştir."
Bu konudaki diğer bir rivayet ise şöyledir;
jl ^
^ , t A.. . f ^ ,* •'
.iaJumSİ-J A.m\j 4j » İ^ J İ
Müslim’deki bir başka rivayette (1) ise yıkanma söz konusu edilmektedir.
Buhari'deki bir rivayette (2) "Biz sonra gelenler, en ba^a geçecek olatûa-
rız.." ifadesi, başka bir ilave olmaksızm zikredilmededir.
Müslim'de yer alan diğer bir rivayette ise: "Biz sonra gelenler, kıyamet günü
ilkler olacağız. Cennete ilk girenler biz olacağız..." ifadesi bulunmaktadır.
Yine Müslim'de şu rivayet de yer almaktadır:
"Bizden öncekilere Allah cuma gününe (bir ibadet günü olarak erişmeyi) na-
sib etmedi, Yahudilere cumartesi, hıristiyanlara pazar (ibadet) günü oldu. Son
ra Allah bizleri getirdi ve cuma gününe (bir ibadet günü olarak erişmeyi) nasib
etti. Böylece cuma, cumartesi ve pazar günlerini (İbadet günleri) kıldı.
İşte onlar kıyamet günü de bize tabi olacaklardır. Dünya (ümmetlerinden)
en sona kalan biz olmuştuk, kıyamet günü ise, bütün yaradılmışlardan önce,
lehlerinde hüküm yerilecek olanlar bitler olacağız."
Buhari, Müslim ve Nesai'deki bir rivayet ise şöyledir:
"Yani cuma günü sonra ittifak ettiler. Böylece insanlar bizi izlediler. Yarın
(cumartesi) yahudilerin (ibadet günüdür), yarından sonra (pazar) hıristiyanla-
rın (ibadet günüdür.)"
jy \ ^*1 t S j j — H i
124-İbni Mace (211434) 37-Kitabu'z Zühd. 34-Hz. Muhammed (as) ümmetinin sıfatlan
babı. Haysemi, Mecma'u'z-Zevaid'de hadisin isnadmın hasen, ricalinin sika olduğu
nu söylemektedir.
1) Müslim (31582) 7-Kitabu'l Cuma. 2-Cuma günü dişlerinifırçalayıp, koku sürme tate.
2) Buhari (JI345) 4-Kitabu'l Yudu. 68-Durgun siya bevletme babı.
176 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
.1 jâ İ l ÎÜ J ^ \ ljy/> j i - j'
"Bu söz üzerine, ükkaşe bin Mihsan Esedi, üzerindeki kaplan postuna ben
zer çizgili bir elbiseyi kaldırıp ayağa kalktı ve:
"Ey Allah'ın Resulü, beni de anlardan yapması için Allah'a dua et" dedi. Bu
nun üzerine Resulullah (a.s): “Allah'ım! Bunu da onlardan eyle" diye dua etti.
Daha sonra ensar'dan biri ayağa kalkıp:
"Ey Allah'ın Resulü! Benim de onlardan olmam için Allah Azze ve Celle'ye
dua et" dedi. Bunun üzerine Resulullah (a.s): "Ukkaçe bunda seni geçti." diye
buyurdu."
Müslim'deki bir rivayet (1) ise şöyledir.
“Hz. Peygamber (a.s) buyurdu ki:
"Ümmetimden yetmi§bin kiçi sorgusuz cennete girecektir" (Oradakilerden)
birisi "Ey Allah'ım, bu kimseyi onlardan eyle" diye dua etti. Sonra başka birisi
ayağa kalkıp ve "Ey Allah'ın Resulü, benim de onlardan olmam için Allah'a dua
et" dedi. Hz. Peygamber (a.s ona: "Ukkaşe bunda seni geçti" diye buyurdu."
Müslim'deki rivayet ise şöyledir: (2)
"Cennete ümmetimden yetmişbin kişi, tek bir gurup halinde ve ay suretinde
gireceklerdir."
"R abbim , üm m etim den yetm işbin kişiyi sorgusuz ve azabsız cennete koym ayı
bana v a d etm iştir. H e r b in k i ^ n yam nda yetm işbin kişi daha beraberinde y e r
ala ca ktır. B u n a R abbim in keyfiyetirû anctA A llah'ın bileceği a v u a ^ la , üç
daha ila ve v la c a k tır."
:J Iİ^ tV ^ j i :J l İ İ J . ’4 ^
U j :J y j |»Âi J * :J l i ji Â^t c Ü l j !u » Jl
128- İmam Ahmed, Ebu Said (r.a)'den şu şekilde rivayet etm iştin
"Resulıdlah (a.s) buyurdu ki:
"Bir peygamber beraberinde iki ki§i, bir diğer peygamber beraberinde üç
veya üçten çok ya da az kikiyle beraber gelir. O peygambere: "Kavnüne tebliğ
ettin m ?" diye sorulur. O da: "Evet" der. Bunun üzerine kavmi (oraya) çağrılır
ve: "Size tebliğ etti mi?" diye sorulur. Onlar: "Hayır" derler. O Peygambere:
"Tebliğ ettiğine dair kim sahidlik edecek?" diye sorulur. O da: "Muhammed ve
ümmeti" cevdbım verir. Bunun üzerine Muhammed’in ümmeti çağrılır ve: "Bu
peygamber tebliğ etti mi?" denilir. Onlar da: "Evet" derler. O Peygamber: "Bu
nu size kim öğretti?" diye sorar. Onlar da: "Peygamberimiz, bütün Resullerin
tebliğde bulunduklarım bize bildirmiş, biz de O'nu tasdik etm iştik" derler. İste
Allah Teala'nın;
"Böylece sizi, insanlara sahid ve örnek olmanız için tam ortada bulm an bir
ümmet kıldık. Peygamber de size sahid ve örnektir." (1) buyruğunda anlatılmak
istenen budur."
o îj S \j 4 ^ '4 \ ^ iiî ^ :j ü ^
..ı > L : â î
"Allah Teala: "Bizi sahid olanlarla beraber yaz" (2) kavli celilini indirdi. Bu
ayeti kerimede "gahid olanlar" Muhammed (a.5)'in ümmetidir. Hra ümmeti Mu-
hammed (a j) için ve diğer Resuller için tebliğ ettiklerine dair sehadette bulu
nacaklardır."
> Ol ;îii
../v i
f L^Jl J n \ \y ^ Ol o ) i y l ı :J ü i ^ Jt ^ ^
Ol t5*l JU^<»
.ı^ ıv i J İ» ^ ,iip ji
131- Buhari ve Müslim, Abdullah bin Mes'ud (r.a)'dan şöyle rivayet etnüş-
lenlin
"Kırk kişi kadar bir topluluk, bir kubbenin altında Hz. Peygamber (asYin
yanında bulunuyorduk. Resulullah (a.s): "Cennet eUitdn dörtte Inri olmaya razı
nusuuz?" diye sordu. "Evet” dedik. Hz. Peygamber (a.s): "Cennet ehlinin üçte
U ri olmaya razı mtsmız?” dedi. "Evet" dedik. Hz. Peygamber (aa): "Muham-
med’in nefsi (kudret) elinde olan Allah’a andolsun ki, ben, sizin cennet M itûn
130-MSsned, İman Ahmed (5/347-355) Halisin isnadı sahihtir. Timûzi (4/683) 39-
Kitalnı SrfaHI Cenne. I3-Cennet Minin mtehkUri hakkında varid olm hadider
btdn.Tirmiâ, bu hadisin hasendduğunus^demiştir.
W-Buhari (11/3) 81-Kitabu'r Rikak. 45-Haşr babı. Idüdim (1/200) 1-Khabun İm
95-Bu ümmetin cennet ehlimn yarısı dacağt babı.
180 E L E S A S F İ'S S Ü N N E
"Cennet ehlinin yarısı olmaya razı mısınız? Doğrusu cennete ancak müslü'
man n ^ s girecektir.”
* •’Jl • I 'Jlı e 9 f 9 9f 9 ^ M
132-Tirmizi (5/322) 48-Kitabu Tefsiri'l Kur'an. 23-Hacc suresinden babı. Tirmizi hadi
sin kasen olduğunu söylerniftir.
1) Tirmizi (41684) 39-Kitabu Sfati'l Cenne. 13-Cennet ehlinin gurupları hakktndtdâ ha
disler babı.
2) Hacc Suresi: 1-2
MÜSLÜMAN OLMANIN ÜSTÜNLÜĞÜ 181
"Bilir misiniz bu hangi gündür?" (Sahabiler): "Allah ve Resulü daha iyi bi
lir" dediler. H z. Peygamber (a.s): "Bu Allah'ta Adem'e 'Cehennemlikleri çıkar'
dediği gündür. Adem (a.s): "Ey Rabbim! Cehennemliklerin çıkarılması nedir?"
diye sorar. Allah Teala: "Dokuzyüzdoksandokuzu cehenneme, biri cennete" bu
yurur. Bu sözler üzerine müslümanlar ağlamaya başladılar. Hz. Peygamber
(a.s) şöyle buyurdu:
"Orta yolu tutun, adil olun, aşırılığı ve ifratı terkedin! Hiç bir peygamberlik
devri yoktur ki, önünde bir cahiliyet dönemi olmasın. Bu sayı (cehennemlik olan
dokuzyüzdoksandokuz kişi) cahiliyet devri ehlinden olacaktır. Tamamlanırsa
mesele yok, aksi halde münafıklardan tamamlanacaktır. Siz ve diğer ümmetler,
hayvanın iki bacağının iç kısmındaki tüysüz bir boğum veya bir devenin
böğründeki bir ben gibisiniz, (Yani çoğunluk içinde bir azınlıksınız.)" Resulul-
lah (a.s) daha sonra sözlerine şöyle devam etti:
"Doğrusu, cennet ehlinin dörtte biri olmanızı umuyorum." Bu söz üzerine
sahabiler tekbir getirdiler. Hz. Peygamber (a.s): "Öyle umuyorum ki, sîzler cen
net ehlinin üçte biri olacaksınız," dedi. Bunun üzerine sahabiler yeniden tekbir
getirdiler. Hz. Peygamber (a.s): "Umarım cennet ehlinin yarısı olursunuz," de
di. Sahabiler yine tekbir getirdiler."
R aviderki:
"Hz. Peygamber (a.s), cennet ehlinin üçte ikisi olacaksınız buyurdu mu, bu
yurmadı mı bilmiyorum."
Bir diğer rivayet ise şöyledin
Jp J \ ^ v t iî^Jı j : jjL : ^
İÜ - İoıam Ahmed, Ali bin Halid (r.a)'den şu şddlde rivayet etm iştir
"Ebu Omame Bahili, Halid bin Yeâd bin Muaviye ile karçılaçmıç ve ona Re-
sulullah (a.ydan içitmig olduğu en yumuşak ve hoş sözün ne olduğunu sor
muştu. Halid bu soruyu şöyle cevaplandırmıştı:
"Resulullah (as)'ın şöyle söylediğini işitmiştim:
Devenin, sahibine isyan edip kaçam gibi Allah'a asi olanlar dışında hepiniz
cennete gireceksiniz."
A j ı s :j t t ^ J \ - j- jV ! y i ^ ı > ) i r «
ayi y , y ü y :j ı ü t a y ı y j i Ü J ' y , 1A : j i *1 ^ 1
• o a ıı y i jL ii y
134* Taberani, Evsat'ta Ebu Said el Hudri (r.a)'den şüyle rivayet etm iştir
133- Miisned, İmam Ahmed (51258) Mecma'u'z-Zevaid (10170) Haysemi, hadisi İmam
Ahmed'in rivayet elliğim, Ali bin Halid dışında ricalinin sahih olduğunu, onun da
sika olduğunu söylemektedir. Müstedrek (41247) Hakim bu hadis hakkında görüş
biidirmemişiir.
134- Mecma‘u'z-Zevaid (10170) Haysemi hadisi Taberani'nin Evsat'ta rivayet ettiğini ve
ricalinin sahih olduğunu söylemiştir.
Mü s l ü m a n o l m a n in ü st ü n l ü ğ ü 183
Cf ^ İÜ' İ ^ J J . ^^3 ı S jj —
• İ îl J uİ :J lî îö ş iji jjils' ^ ^
135- İm am Ahmed ve Ebu Davud, Zeyd bin Eıkam (r.a)'dan şöyle rivayâ
etmişlerdir:
i> v i j , p . d l ı j 5 > ’^ î ^
135- Müsned, İmam Ahmed (41367.369.371,372) Ebu Davud (41237) Kitabu’s Sünne.
26-Havuz.babı. Müstedrek (1176) HtAim, bu hadisin Buhari ve Müslim’in şartma
göre sahih olduğunu, ancak tahric etmediklerini sâykmiftir.
136- Müsned, İmam Ahmed (51134) Mecma’u’z-Zevaid (10/200) Haysemi, hadisi İmam
Ahmed ve oğlunun değişik tariklerden rivayet ettiğini, İmam Ahmed'in ricalinin sa
hih olduğunu söylemektedir. Hakim, (41311) Hatüsin isnadının salıüt olduğunu an
cak Buhari ve Müslim’in tahric etmediğini, Zehebi’nin de bunu doğruladığm söyle
miştir. İhsan hin Tertibi Sahih bin Hibban (1/311)
184
EL ESAS F Î’S SÜNNE
yapılacak ameli dünya için yaparsa, onun ahirette nasibi olm az."
^ j, j , 4 j .4 ^ '4^ '4 ) 4 p j
• ( ^ j ,4 j 4 ^ 44 j, ( s \j â i j % pj
i, û. j lî ^ ^ .6 > J -J , - l y , ^ 3 ' _ s r K
137- Müstedrek (2I4-İ7) Hakim hadisin sahih olduğunu söylemiş. Zehebi de onu doğrula-
mtşur.
138- Mecnu^u’z-Zevaid (10168) Haysemi, hadisi Bezzar'ın rivayet etiğini ve ricalinin Ebu
Habibe Tai dışında sahih olduğunu söylemiştir. Tirmizi ^ rivayet etmiş olduğu bir
b a ^ hadisle, bu hadisin sahih olduğunu bildirmiştir. İbrü Hibban da "es-Sikat"da
âkrelmişlir. Bu hadise şehadet eder mahiyette bir hadis de İmam Ahmed’in Müsned
(31471finde bulunmaktadır. Bu, uzun bir hadisin yalnız bir bölümdür.
I)Zuhrı^Suresi: 41
MÜSLÜMAN OLMANIN ÜSTÜNLÜĞÜ _____________________ 185
LS’^ ^’ ı>î (HrSİ?^' '.JÜ Ç|iîp Slj jiis^ Slj li* o»^
"Allah Azze ve Celle, İsa (a.s)'ya şöyle demiştir: "Ey İsa, ben senden sonra
bir ümmet göndereceğim. 0 ümmet, eğer kendilerine hoşlandıklan bir şey isa
bet ederse (verilirse) hamdederler ve şükrederler. Eğer onlara hoşlanmadıktan
bir şey isabet ederse (musibete uğrarlarsa), ecrini ahirette olmayı umar ve sab
rederler. Bu, ne kilimlerinden, ne de ilimlerindendir." İsa (a.s): "
fiilim ve ilimleri olmaksızın bu nasıl olabilir?" der. Allah Teala: "Onlara il
mimden ve hilmimden veririm," buyurur."
l İ j î :JU ^t ♦
ijr ^ f j l C-Âi'i
•
*.(
4*^ <
>» j? ö
l il)l !İl J^jL' ;U
lî «
U Û
İJ
I
140- Hakim, Avf bin Malik Eşcai (r.a)'den şöyle rivayet etmiştir;
Resulullah (a j) ile birlikte bir yerde konaklamıştık. Geceleyin uyandığım
da, orduda devenin semerinin arka tarafından daha yüksek bir şey olmadığını
gördüm. Bütün insanlar ve develeri yere yapışmıştı. Kalkıp insanların arasında
dolaşmaya başladım. Bu arada Resulullah (a.s)'ın yattığı yeri yokladım.
Yatağında yoktu. Elimi yatağın üzerine koyduğumda soğuk olduğunu hissettim.
İnsanların arasında dolaşmaya başladım, bir yandan da "İnna ileyhi raciun
(Biz O’na döneceğiz) Resulullah (a.s) götürülmüş'' diye bağırıyordum. Ordu
gahın tamamım geçip, çıktıktan sonra bir takım gölgeler gördüm. Oraya taş
fırlattıktan sonra, gölgenin yanına vardım. Muaz bin Cebel ve Ubeyde bin Cer-
rah'la karşılaştım. Değirmen uğultusu ya da rüzgarın çakıl taşlarına vurduğu
zaman çıkardığı sese benzer bir ses duyuluyordu. Bazılarımız, bazılarımıza;
"Sabah oluncaya ya da Resulullah (a.s) gelinceye kadar yerinizde durun," de
diler. Allah'ın takdir etmiş olduğu bir süre orada kaldık. Sonra Resulullah (a.s)
seslendi:
"Orada Muaz bin Cebel, Ebu Ubeyde bin Cerrah ve A yfb in M alik var mı?"
dedi. "Evet" dedik. Bize doğru geldi. Sonra birlikte yürümeye başladık. O'na ne
bir şey soruyor, ne de bir şey bildiriyorduk. Sonunda yatağına (varıp) oturdu.
"Biliyor musunuz, bu gece Rabbim neler arasında bir tercih yapmamı iste
di?" buyurdu. "Allah ve Resulü daha iyi bilir" dedik. Bunun üzerine: "Allah
Teala, ümmetimin yarısının cennete girmesi ile ş^a a t arasında bir tercih yap
mam istedi. Ben şefaati seçtim." buyurdu. "Ey Allah'ın Resulü! Şefaatine nail
olanlardan olmamız için, Allah'a dua et!" dedik. Resulullah (a.s): "O her müs-
tliman içindir" buyurdu."
aUİ j ^ :J lî ^ t S
140-Müstedrek (1167) Hakim, bu hadisin Müslim'in şartına göre sahih olduğunu, ancak
tahric etmediklerini, hadisin ravileritün tamamının Buhari ve M üslim'in şaurtına gö
re sika olduğunu ve illetleri bulunmadığm, şefaatle ilgili diğer nakillerde "O bütün
müslümanlar içindir" ibaresimn bulunmadığını söylemiştir.
MÜSLÜMAN OLMANIN ÜSTÜNLÜĞÜ
187
iji j; ,jjj
141- İmam Ahmed (41106) Mecma'u'z-Zevaid (10166) Haysemi, hadisi Ahmed, Ebu Yala
ve Taberam'nin çeşitli isnadlarla rivayet ettiğini. İmam AJmed'in senecüerinden bi
rinin ricalinin sika olduğunu sâylemekiedr.
142- Mecma'u'z-Zevaid (10165) Haysemi. hadisi Bezzar'm rivayet etliğini, Enes'in garib
hadislerden olduğunu, hadisin isnadında hakkında ihtilaf edilen Said bin Beşir bu
lunduğunu, bazı kimselerin onu sika görürken, bazılarının ise ta y f görıEiğünit,
diğer hadis ricalinin ise sika olduğunu Inldirmisiir. Yine bu hadisi Darimi tahric
etmiş. Hedcim de sahih olduğunu söylemiş, Zehebi de bunu doğndanuştır.
188 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
f«İd, insanlardan imanı hayrete §eyan olanlar, shlerden sonra gelip vahyolu-
nan ki- tabı bulan (gören) ve ona inanıp uyan kimselerdir. İ^te onlar, hayret
edilecek insanlardır -ya da yaratılmışlardır- ”buyurdu."
Bir Açıklama
Mutlak efdaliyet söz konusu olması için, sadece hususiyet yeterli değildir.
ResuluUah (a.s)'m bazı yönlerden üstün olduğunu zikretmiş olduğu kişiler, her
yönden mutlak üstünlüğe sahip değildirler. Mutlak üstünlük peygamberlere,
sonra sıddıklara, sonra şehidlere, sonra Salih kimselere aittir. ResuluUah (a.s)'ın
ashabı, peygamberlerden sonra yaradılmışlann en üstünüdür. Çünkü onlar, Re-
sulullah (a.s)'ın sohbetinde bulunmuşlardır.
01» ^ y i ^ :J lî oL : y ^ ir
^1 J 3 ^ ‘(*4^ OiU J
^ 4jU\j ^ ^ ^ jJ lj
^ lîjı ^ Î i ^ ’ı ji J ' ^
j c . li y ; .j ^ jı ^
^ • «İl ^
.1j ^»m \ ^ J L ^
"Bundan sonra benim adıma senden izin isteyen olursa alçaktır!" dedi. As
habının durumunu gören Hz. Peygamber (a.s), Allah'a hamdu senada bulunup
şöyle buyurdu:
"Allah indinde şehadet ederim ki -daha önce Hz. Peygamber (a.s) yeminle
rinde, M uhammed’in nefsi (kudret) elinde olan, ifadesini kullanırdı- sizden Al
lah'a iman edip, istikamet üzere olan kimseler cennet yolunu tutmuşlardır. Rab-
bim, ümmetimden yetnûşbin kişiyi sorgusuz ve azabsız cennete koymayı, bana
vadetmiştir. Siz, eşleriniz ve çocuklarınızdan salih olan kimseler cennetteki ev
lere girinceye kadar Allah Teala'nın kimseyi cennete girdirmeyeceğini uma
rım." Resulullah (a.s) daha sonra şöyle buyurdu:
"Gecenin yarısı ya da üçte biri geçtiğinde Allah Azze ve Celle dünya seması
na iner ve şöyle buyurur: "Kullarımdan kendim dışında bir şey istemiyorum.
Benden isteyen kim dir ki, ona vereyim. Bana dua eden kimdir ki, duasım kabul
edeyim. Benden c f dileyen kimdir ki, onu affedeyim.”Böylece şafak söker
Bir Açıklama
f* A - J iiı : ^ 4İJI J j - j
145- Bezzar ve Taberani, Evsafta, İmran bin Husayn (r.a)'den şöyle rivayet
etmişlerdir:
İl 3li' :3 tî j i » 1 U .I ı f j ; _ m
i j ı i ;3 b « î I« j^ u u ,s ') j - i t v
. ı r i 5 fi : ‘j  jü ı ;
^ Ujl; ;Jü J \ ^ İU i
lîlû :Jlî olîî lij jUjuS'j ;J\J Ujblj llİi
^'3 ^ '3 ' L^'-J>^3t :Jiî ».4. Jblî ılii ;Jü i i ü o'ı ULUı
JŞ l j ^ ;J ü ÇİJ liU İ J 4 ' j «İlîJi-ij İJL
^ P ^ ç4 cj», V jy ^ / P }yt
150- İbni Huzeyme, Sahih'inde Huzayfe bin Yeman (r.a)’dan §u şekilde ri
vayet etmiştir:
"Diğer isanlara üç konuda üstün kılındık. Bütün yeryüzü bizim için mescid
kılındı. Su bulamadığımızda (teyemmüm etmemiz için de) toprak bize tahir (te-
rm ve temizleyici) kılındı. Sofralarmız da melek sofralarına benzer kılındı. Ba
kara suresinin son kısmındaki bu ayetler, argın altındaki, Beytu Kenz'den bana
verildi. Benden önce oradan kimseye verilmediği gibi, benden sonra da veril
meyecektir."
Bir Açıklama
149- İmam Ahmed, Müsned (5248) Mücemul Kebir (8/311) Mecma'u’z-Zevaid (10/67)
Haysemi, hadisi İmam Ahmed ve Taberani'nin kendi isnadlart Ue rivayet ettiklerim
ve hadis ricalinin âka olan Malik Eg’ari dışında sahih olduğunu bildirmiştir. Hadis
bütün uuHâyle sahihtir.
150- SahA, İbni Huzeyme (1/132) İmam Ahmed, Müsned (5/383) Müslim (1/371) 5-
KHMmlMesacid ve Mevadiu's Salat, Bu hadis, İmam A hnud ve Müslim'in rivayetle
rinde az birfarHilık taşımaktadır.
MÜSLÜMAN OLMANIN ÜSTÜNLÜĞÜ 193
1) FussUet Sureâ: 33
İMANIN VE m üm inin FAZİLETİ
İmandan daha yüce ve üstün hiç bir şey yoktur. Allah katında hiç bir insan,
iman dışında bir şeyden ötürü lutuf görmez. İnsanlar Allah indinde imanlan
nispetinde faıkhlık gösterirler. Cenab-ı Hakk: "Allah yanında en üstün olanınız,
(Allah’ın buyrukları dışına çıkmaktan) en çok korunanızdır." (1) buyunnaktadır.
İmamn yüceliğini ancak ahiret gününe inamp, orada Allah Azze ve Celle'nin
müminler ve kafirler için hazırlamış olduğu cennet ve cehennem bulunduğunu
bilenler takdir edebilir. Allah Teala buyuruyor ki:
"Bu da kentlerin anası (Mekke'yi) ve çevresindeki (kasaba)lan uyarman için
sana indirdiğimiz feyz kaynağı ve kendinden önceki (kitap)ları doğrulayıcı bir
kitabdır. Ahirete inananlar, buna inanırlar ve onlar, namazlarına devam eder
ler." (2) O halde, ancak kalbindeki zerre kadar imandan ötürü cehennemden
çıkacağım bilen insan, zerre miktan imamn ne kadar önemli olduğunu bilir ve
imamn üştürdüğünü kavrayabilir.
Allah'm bütün maMukatı yaratış hikmetinin, mümin inşam ortaya çıkarmsık
olduğunu bilen insan da, müminin üstünlüğünü anlayabilecektir. Nitekim Allah
Teala:
"O, hanginizin daha güzel i§ yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı ya
rattı." (3) buyurmaktadır.
Allah T e^a bir başka ayet-i Imrimede de şöyle buyuımaktadın
"De ki; "Allah’ın, kullan için çıkardığı süsü ve güzel nzıklan kim haram et
ti?" "De ki: "O, dünya hayatı da inananlanndtr, hyamet günü de yalmz anla
rındır..." (4)
1) H uçura t Suresi: 13
2) En'am Suresi: 92
3) M ülk Suresi: 2
4) A n rfSuresi: 32
196 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
"Muazdediki:
"Bizim mecKsinuzde <dur da bir saat (sûre) iman edelim (zikredip, imammm
artıralım.)"
İbni Hacer bu haberi, İmam Ahmed'in sahih bir senedle rivayet ettiğini bil-
.* t t
^ û ir \ y , / \ j u î üjı jji: p ,'û jû\ j I;•tIj^ - ^ İl\ j;î :J b
I j l p ^ 141, v îî
J f - :3^ ı^ı ^ jp ij I s ts jj «t
151- Buhari (1/72) 2-Kitabu‘l İman. 15-İman ehlinin amellerde birbirine olan üstünlBüe-
ri babı. M üslim (1/172) 1-Kitabu'l İman. 82-Şefaatın ispatı ve muvahhüBerin edepen
çıkması babı.
152- Buhari (1/77) 2-K itabui iman. 18-İman ameldir diyenler babı. Müslim (1188) Kita-
bu'l İm an. S ^A lla h 'a iman, am ekrin en üstünüdür babı. Nesai (5)113) 24-K itabul
M enasik 4-H accm fazh
1) N esai (8/93) 47-Kitabu’l İman. I-Amellerin ^d a l olanı btdn.
2) Tirm izi (4/185) 23-Kitabu' Fedaili'l Cihad. 22-Hangi amel daha üstündür babı.
198
.ıd L J j ^ l^ l i t ^ ; J ü ? JÜ )i
"Ravi, Hz. Peygamber (a.s)'e "Hangi amel daha hayırlıdır?" diye sormus,
ResuluUah (a.s): "Allah'a iman ve yolunda cihad" buyurmuştur." Bu rivayette
başka bir fazlalık yoktur.
JU İV İ t" ^ y i -> «t
153-Buhari (SII48) 49-Kitabu'l Itk. 2-Hangi köleyi azat etmek daha rfdaldir babı. Müs
lim (IIS9) l ’Kitabu'l İman. 36-Allah'a imanın, amellerin en üstünü olduğunu beyan
J lî jy . ^ iuA l t s j j . > 0 0
CT tiî *İJ
. | 1 ^ üV>^ fljJ»
155- lmam Ahmed (1U73) Mecma'u'z-Zevaid (10195) Haysani, hadisi AhmeıTin çeşitU
isnadlarla ve Tebaram'nin Bvsat'ta rivayet ettiğini ş&ylemiştir. Tâberani'nin rivaye
tinde: "Mümine her şeyde, ağzına götürdüğü lokmada bile ecir verilir" fazbdtgt
vardır. Bezzar: "Her işinde ona cevap verilir. Hammımn ağzına koymuş olduğu /ol-
mada bile" demiştir. AhtnecPin isnad ve ricali sahihtir. Bezzar'an ricalinin bir kum
sahihtir.
156- Miislim (412295) 53-Kitabu'z ZShd VieVRekaik, 13-Müminin bütün i^eri h^ırb d u
babı.
200 EL ESAS FÎ'S SÜNNE
157- Buharı* ve Müslim, Ebu Said el Hudri (r.a)'den merfiı olarak şu şekilde
rivayet etmişlerdir
Ebu Said:
"Bundan kim jüpheye düğerse, "Allah şüphesiz zerre kadar h aksızlık yap
maz, zerre kadar iyilik olsa onu kat kat artırır ve yapana büyük ecir verir." (1)
ayetini okusun," demiştir."
. <ÜI ûl>>.,.«ıj aU
157- Buhari (131420-422) 97-Iütabüt TevMd. 24. bab. Müslim (1/167-171) 1-Kitabu'l
iman 81. bdb. Tirmizi (41714) 40-Kitab’u Sıfati Cehennem. 19. bab.
158- Mu’cemül Kebir (9/229) Mecma'u'z-Zevaid (10/90) Haysemi, hadisi Taberani'nin
meı4cuf olarak rivayet ettiğini ve ricalinin sahih olduğunu bildirmiştir. Bazdan bu
hadisi zaytf bulmuşlarsa da bir sonraki hadis onu kuvvetlendirmiştir.
l)NİStt Sureti-Sil
ÎMANIN VE MÜMİNİN FAZÎLETt 201
., 4 ^ : ^ Sil 3 u,vt j a ; v j . 4 ^ ^ ^
159- Müstedrek (2/447) Hakim, hadisin isnadının sahih olduğunu, ancak Buharı ve Müs
lim’in tahric etmediğini söylemiştir.
160- Mecma’u’z-Zevaid (5/278) Haysemi, hadisi Taberani'nin iki isnadla rivayet ettiğini,
bu isnadlardan birinde İbni Luheya'nm bulunduğunu, hadisin hasen olduğum,
ancak bu şahısda bazı zayıflıjk belirtileri olduğunu, diğer insadda ise Suveyd bin
İbrahim olduğunu, bu raviyi İbni Muin’in ild rivayette de sika gördüğünü, Nesai'nin
ise onu zayıf bulduğunu ve hadisin diğer ricalinin sika olduğunu bileürmiftir.
202 EL ESAS Fİ'S SÜNly;
"Ey Allah'ın Resulü! Burulan daha ehven bir amel istiyorum " dem iş, Hz.
Peygamber (a.s) de ."Müsamahalı ve sabırlı ol" diye buyurm uştur."
.« ^ > jı VI a ^ î vî i ; i î j : ^ î l'Î j ,) : ^ J jı j _ ^ 3
"Resulullah (a.s) ile birlikte (sterd e) yürüyorduk. Bazı kim selerin: "Ey Al
lah'ın Resulü! Amellerin hangisi daha üstündür?" sorusunu işiten H z. Peygam
ber (a.s): "Allah'a iman, Allah yolunda cihad ve m ebrur hac" diye buyurdu.
Daha sonra vadiden: "Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ilah yo ktu r ve Mu-
hammed Allah’ın elçisidir," nidast geldi. Bunu işiten H z. Peygam ber (a.s):
"Ben de şehadet ederim, ben de şehadet ederim ki, ancak şirkten artnrtuş bir
kimse böyle bir şehadette bulunabilir" buyurdu."
<y- -ir»-l ı S j j —
162- İmam Ahmed, Abdullah bin Amr (r.a)'m Resulullah (a.s)'dan şu sözle
ri işittiğini rivayet etmektedir
161- İmam Ahmed (41451) Mecma'u'z-Zevaid (1/59) Haysemi, hadisi Ahmed'in ve Tabe-
rani'nin Evsat'ta rivayet ettiğini, İmam Ahmed'in ricalinin sika olduklarını biMr-
ndfiir.
162- imam Ahmed (21199) Mecma’u'z-Zevaid (101295) Haysemi, hadisi İmam Ahmed'in
uzun bir şekil^ rivayet ettiğini, Bbu Sibre dışında ricalinin sahih olduğunu, onun
da İbni Hibban tarafindan sika görüldüğünü bildirmiştir.
İMANIN VE MÜMİNİN FAZİLETİ 203
"N tfsim kudret elinde olan Allah'a yemin olsun ki. müminler anlara benzer
ler. Arıların yedikleri tem iz, (kovanlarına) koymuş olduklan (bal) temizdir.
Konduklarında ne kırarak zarar verir, ne de ifsad ederler."
O'j ^ *131
jîrf
"Allah A zze ve Celle şöyle buyurur: "Mümin kulum benim nazarımda, hayır-
lann tam am ı mertebesindedir. İki tarafı arasından ruhunu kabzederken bile
bana şükreder."
:JÛ 11)1 J ^
^j i i r c ( ^ 1 j ^ âiı: ^uı j«
1) İbrahim Suresi: 25
2) Bakara Suresi: 26
3) Ankebut Suresi: 43
208 EL ESAS Fİ’S SÜNNB
DERSLER VE ÖĞÜTLER
İmam Nevevi Müslim Şeıhi'nde şöyle demektedir:
"Gays'ın anlamı yağmurdur. Uşb, kele ve haşiş b iM isim leridir. "Haşiş" ku
ru otlar, "uşb" ve "halâ" yaş otlar için kıdlam lır. H em ze ile ya zılan "kele" ise
hem yaş, hem de kuru otlar için kullanılabilir. "Ecadib" ise üzerinde o t bitme
yen, çondc araziye denir. ”
"Hz. Peyğamber ( a j) Allah katından getirm iş olduğu dini, susuz kalan in
sanların üzerine yağan yağmura benzetm iştir. Zira kendisine peygam berlik ve
rilmeden önceki insanların durumu da buna benzem ektedir. Yağm ur ölü b ir bel
deyi nasıl caıüandınyorsa, dini ilim ler de ölü kalblere öyle h ayat verm ektedir.
Hz. Peygamber (a.s) bundan sonra, kendisini dinleyenleri, üzerine yağm ur
165- Tirmızit Nevvas bin Sem'an (r.a)'dan merfu olarak rivayet etmiştir:
"Allah Teala, sırat-ı müstakim (dosdoğru yol) için bir örnek vermigtir. Yolun
iki tarcfmda iki duvar vardır ve bu duvarların her birinde açık kapılar bulun
maktadır. Bu kapıları perdeler kapatmaktadır. Bir davetçi yolun bağında durup
çağırır, bir davetçi de onun üzerinden davet eder. "Allah, cennete çağırır ve di
lediğini doğru yola eriştirir." (1)
Yolun iki tarafındaki kapılar, Allah’ın koymuş olduğu sınırlardır. B ir kişi Al
lah'ın sınırlarım aşacak olsa, kapılan örten perde açılır. Üst tarafından davet
eden bir kişi ise, Rabbimn vaizidir."
Bir Açıklama
"Bu dosdoğru olan yoluma uyun. Sizi Allah yolundan ayrı düşürecek yollara
tl^ ^ J i i lyÜjaİlî
‘>1 ^ m ^
•*ı5^' ı>; >! ^ 4 '- ^ i D*
J66-Buhari (İH 316) 81-Kitabu'r Rikak. 26-Güaahlan terketme babı. Müslim (411788)
43-KitaMı'l Fedail. 6-Hz. Peygamber (asfin ümmetine olan sefluıti babı.
1) En’am Suresi: 153
2) En'am Suresi: 159
Elbiselerinden soyuımuş uyana: Bu badeyle, o vakitler düşmanın geldiğini görüp,
kavmini uyarmdk için elbiselerini çıkarcı salU^tan ya da dUtkati çekmdt için ettûsem-
ni çıkarmış halde uzak bir beldeden gelip kavmini uyaran kimseler anlatılmak isten
miştir.
212 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
167- Buhari, Ebu Hureyre (r.a)'niii Resulullah (a.s)'dan şöyle işittiğini riva
yet etmiştir
"Benim ve insanların misali, ateş yakmış bir adanan m isaline benzer. Ate^
etrcfim aydınlatmaya başladığında, kelebekler ve ateşin içine düşmeye meyilli
böcekler, ateşin içine düşmeye başladılar. Adam ise o hayvancıkları oradan
çekip uzaklaştırmaya başladı. Fakat hayvancıklar o adanuı galip gelip (elinden
kurtulup) kendilerini ateşe atıyorlardı. Ben sizin eteğinizden yapışıp, ateşe gir
menizi engellemeye çalıştyorum. Siz ise kendinizi ateşe atıyorsunuz."
: l e İ ..U Î ^ Jll ^ v ; : j. J ^
. ^ ^ İ i -4 ^ ^ ,ılJi ^ J\ 4-ijîoı j
tjûı ^ jû ı ; l i j\!iı İ çT b1 ^ ^ â i Jlî
J lî : J lî i İIp iLl ^
‘'4iî cM i tijiî i» jı j } ^ j
t jU l ^ ^ û a t l Ijlj ^ [ ^
169- Müslim (411970) 43-Kitabu'l. Fedail 6-Hz. Peygamber (a.s)'in ümmetine olan şefka
ti ve onları uyarmadaki hassasiyeti babı. Hadisde aldatılmak istenen şudur: Allah
Teala peygamberini gücü nisbetinde cehalet içindekileri, şirk koşmaları yüzünden
asi olanları, günahları ve şehvetleri yüzünden dünyada ve ahirette AUah'm gazabı
na ve cehennem azabına müstehak olanları, azcAtan kurtarmaya çalışmak üzere
göndermiştir. Bu insanlar ise ileriyi göremediklerinden ve cehaletlerinden dolayı
adeta ateşe girmeye çalışmaktadırlar. Hz. Peygamber (az) onları durdurmak için
ellerini uzatmakta, onlar ise elinden kurtulup kendilerim kelebeklerin ateşe atlayışı
gibi ateşe atmaktadırlar.
170- Buhari (101523) 78-Kitabu'l Edeb. 79-Dini anlamak için, gerçekten haya edilmez
babı.
l) Tirmizi (H54) 45-Kitabu'l Emsal. 7-Ademoğlunun eceli ve emeli halanda varid olan
misaller babı.
214
_EL ESAS Fİ'S SirNlMP
utamp konuşmadım. Hz. Peygamber (a.s) (sonunda) “O ağaç, hurm adır" dedi."
^1 J\ ;Jli J ^ tsj^\ w ^
^ #
Ç i a i j i<:s\i ûI ^ 1 4 ^ . jU j i;»
rî^ y j ‘
•:iA ;r'ili'-.h iM <
jj-k» C-JUJ
.AjjUJt ^ j r ı ; j;jj
"Onun misali bir ev yapan adamın misaline benzer. O adam yaptığı evde bir
ziycfet hazırlayıp, insanları o ziyafete çağırarak bir davetçi göndermişi Da-
vetçinin çağrısına icabet etmeyenler ise, eve girememiş ve ziycfetten yiyeme-
misler." Dediler ki: "Ona bu misali yorumlayın da anlasın." Bazıları: "O uyu
yor" dediler. Bazıları da: “Göz uyuyor, ama kalb uyanık" dediler. Dediler ki:
"O ev cennettir. Davetçi ise Muhammed'tir. Muhammed'e itaat eden, Allah'a da
itaat etmiş olur. Muhammed'e asi olan, Allah'a da asi olmuş olur. Muhammed
inamları (iyi olanlarını kötü olanlarından, yani müminleri münkirlerden) ayır
mıştır."
'71‘Buhari (131249) 97-Kitabu‘l l'tisam bi'l Kitabi Ve's Sünne. 2-Resuluüah (aj)'m
sünnetine uyma babı.
ALTINCI KISIM
"Kim İslam iyet'ten başka bir dine yönelirse, onunki kabul edilmeyecektir. O
ahirette de kaybedenlerdir. (2)
İslam kdim esi, genel anlamda Hz. Muhammed (a.s)'in Allah katından getir
miş olduğu dinin adıdır. 6 u dinin kitabı Kur’an, o kitabın açıklayıcısı sünnet-i
seniyyedir. Bu itibarla Kur'an'da insanlar ve cinlerin doğra yolu bulabilmeleri
için ihtiyaç duyduklan her şey vardır. Allah Teala:
İslam'da ilk şey: İman ve İslam'dır. Bunun göstergesi, kelim e-i şehadet getir-
mdc, Kur'an'a, sünnet'e ve ihtiva ettikleri şeye im an etmektir.
İkind şey ise: Allah'ın farz kıldığı şeyleri yerine getirreek, yasakladığı şey
lerden kaçınmaktır. Bu özel, yani amel anlamındaki İslam'dır. AUah Teala'nm
oniıleıini yetine getirip, yasaklarından kaçınmak ve bu hal üzere devam etmek,
inşam imaıun hakikatine ulaşbnr. Allah Teala buyurayor ki:
"Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan R abbinize ku llu k ediniz ki.
1) Bakara Suresi: 14
2) Sebe Suresi: 13
3) Ali İmran Suresi: 123
İSLAM'IN NASİPLERİ
Sehm'in lügat anlamı nasiptir. Aslolan, Huzeyfe (r.a)'nin rivayet ettiği ha*
dişte zikredilen nasipleri yerine getirerek, miislümamn İslam'dan nasibini al
masıdır. Eğer o, aşağıda zikredilecek nasiplerden birini ya da bir kaçım yerine
getirmezse, tehlike ve hüsramn eşiğinde olur.
J. !s ^ 3
.(iJ ^ S f ^
172-Müstedrek (H21) Bu hadis, tarikleri ve sahidleri ile sahihtir. Kejfu'l Estar (1/415)
M üellif demiştir ki: "Yezid bin Ata dışında senetlerini bilmiyoruz. Şu'be, Ebu
fshak'tan rivayet ederek, hadisi Huzeyfe üzerine mevkuf kılmıştır. Mecma'u'z-Zevaid
(1138) (3/62) Haysemi, hadisi Eezzar'tn rivayet ettiğim, senedimk Yezid bin Ata bu
lunduğunu, İmam Ahmed'in bu raviyi sika kabul ettiğini, bazı kimselerin ise roviyı
zaytf bulduğunu, hadisin geri kalan ricalinin sika olduğunu bildirmiştir. İmam
Ahm etfe göre bu hadis basendir.
İlmi Receb. Camiu’l Ulum adlı eserimn 23. sayfasında söyle dem ekte^: "Ebu
İshdk'm, Sile Inn Zıtfer kanalıyla Huzeyfe (r.a)'den rivayet ettiği hadiste; "İdam
sekiz nasiptir..." demiştir. Hadisi mevkufolarak zikrettikten sonra ise şöyle demiştir.
"Bezzar bu hadisi merfu olarak tahric etmişse de, mevkufoluşu daha sM htir. Hadi
si bazıları. Ebu İshak -el Haris- Hz. Ali bin Ebi Talib (r.a) silsilesiyle rivayet etmiş
lerdir. Ebu Ya'la el Mavsili ve bazı alimler bu silsileyle tahric etmişlerdir. Darehut-
ni ve başka alimlerin görüşüne göre hadis Huzeyfe üzerine mevkı^ur."
222 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
"İslam sekiz nasiptir: İslam nasiptir, namaz nasiptir, oruç nasiptir, zekat na-
siptir, hacc nasiptir, iyiliği emretmek nasiptir, kötülükten alıkoym ak nasiptir,
Allah yolunda cihad nasiptir, nasibi olmayan kendine yazık etnûçtir."
Resulullah (a.s)'dan varid olan bir başka hadis de, İslam'ın nasipleri ile ilgili
bu hadisi kuvvetlendirir özelliktedir.
Olj ( ^ lO Ü a^j
İlk hadiste (Huzeyfe (r.a)'nin hadisinde) ilk sehm (nasip-pay) olarak gösteri
len "İslam" ile kasteden, İslam’ı kabul ve ona iman etmektir. Bunun işareti de
kelime-i şehadettir. Bu hadisin özel bir önemi bulunmaktadır. A llah A zze ve
Celle. yahudiler hakkmda şöyle buyurmaktadın
"U yanidıklan şeyden pay almayı unuttular." (1) "Bu yüzden kıyam et gününe
^ û\ c iiîj ilsj ^ lu î
c f p i j csSCül ^ J ^
iid ı ijûp
.«juUjjı yy, \
174- İm am Ahm ed, Hz. Aişe (r.a)'den merfıı olarak rivayet etmiştin
"Üç şeyin üzerine yemin ederim ki; Allah, İslam’dan nasibini almış kimse
ile, nasibini alamamış kimseyi bir tutmaz. İslam'ın üç nasibi (cüzü), namaz,
oruç ve zekattır. Allah dünyada bir kulu sever ve yardım ederse, kıyamet günü
de ona yardımcı tayin eder.
Bir adam bir kavmi severse, Allah onu o kavimle beraber eyler. Dördüncü
bir şey vardır ki, üzerine yemin ettiğimde günaha girmeyeceğimi umarım. Allah
bir kulunun günahını dünyada örterse, ahirette de örter."
"İslam, beş şey üzerine bina edilmiştir: Allah'ı birleme, namaz kılma, zekat
175-Müslim (1145) 1-Kitabu'l İman. 5‘İstam'm rükün ve direklerini beyan bedii. Müs
lim'de bu hadis bütün tarikleri ile yer almakladır. Buhari, Nesai ve Timûzi’de bu ta
riklerin bir kısmı bulunmaktadır. Buhari (1149) 2-Kiiabu'l İman. 2-Duamz imam-
mzdır. babı. Nesai (51108} 47-KİuAu'l İman. 13-İslam kaç şey iterine binadır babı.
Tirmizi (5t5) 4J-Kitabu’l iman. 3-İslam beş şey üzerine bina dbmqtarbıdn.
226 EL ESAS Fİ'S SUNNE
verme, ramazan orucunu tutma ve hacc." Bir adam: "Hac ve ramazan orucu
mu?" diye sorunca, ravi: "Hayır, ramazan orucu ve hacc" dem q ve söyle ilave
etmiştir: "Resulullah (a.s)'dan böyle işittim . "
Başka bir rivayette de şu ifadeler yer almaktadır;
"İslam, bes sey üzerine bina edilmiştir: Allah'a ibadet etm ek ve O'ndan baş
kasının mabudluğunu inkar etmek, namaz kılmak, zekat vermek, hacc yapmak
ve ramazan brucunu tutmak."
"Bu ev sağlam bir temel üzerine bina edilmiştir" denildiğinde, îdtında temeli
olan bir ev anlaşılır. İşte burada da aym şey söz konusudur. İslam beş şey
üzerine bina edilmiştir. Yani bu beş şey İslam'ın temelidir. Ancak bunun üze
rinde bir de İslam'ın binası bulurmıaktadır. Siyaset, ekonom i, sosyal hayat ve
ahlak gibi hayatın tümünü kuşatan konulardaki Allah'ın hükümleri, İslam'ın bi
nasını oluşturmaktadır. İslam, akaid, ibadet, hayat programı, şeıiaüer, şiaılar,
haberler, emir ve yasaklar, gayb ve şehadet gibi (şahid olunan, görünen) pek
çok şeyi ihtiva etmektedir. İşte bütün bunlann tem eli bu beş şeydir.
^ (^ * , r ^ 7 ' ‘^ 3 ^ ’
tAİJl aJiSI ylİT
j u i' Jü
Z i % ı> x d ü i pi j d ı jjîT ı Z ö .
176- Ebu Ya'Ia, tbni Abbas (r.a)'dan rivayet etmiş, Hammad bin Zeyd (r.a)
de bu hadisin merfu olduğunu bildirmiştir:
"Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki, Al
lah'ın azabından korunasınız." (3) Takva da insanı şükre sevkeder. Allah Teala:
"O halde Allah'tan korkun ki, şükredesiniz" (4) buyunnaktadır. İşte İslam'ın
makamları bunlardır.
1) Uucurat Suresi: 14
2) Hadid Suresi 19
3) Balava Suresi: 21
4) Ali İmran Suresi: 123
230
-İ k E Ş A S F rş Ş Ü N N E
İU JLİ ^ jÜJl J ^ U, w
' *Ȕ| * 1. ^ ,' ' M
- .. .,
Ol c J 3 ü , , R i . , . , --^; .-. . f; i f_
^ ^ ^
. ' -j» c^ ü i» y k i J ^ ;jli
't - ? ‘- - ^ f e ı S i c i t İ l . f>: i l i
Ii>1 li» :Jı Jli fî lîu ıjüJl tjis tipÇD» üjîjU»: »lljl
^li, :J\î ,p[iı ;j^3j İJ, ^
177-Müstim (1136,40) l-Kitabul İman. I-İman, İslam ve ihsan ile ilgili bab. Ebu Da-
vud (41223) Küabu's Siinne. 17. Bob.
İSLAM’IN MAKAMLARI 231
Daha sonra o zat gitti. Bir sûre sonra H z. Peygam ber (a.s} bana: "Ey Ömer!
Bu sondan soranın kim olduğunu biliyor musun?" diye sordu. "Allah ve Resulü
daha iyi bilendir" dedim. Resulullah (a.s): ”0 C ebrail fa. 5)'di. Size dininizi
öğretmek için gelmişti" buyurdu."
d rîj'
V ^\ .ik i a ;<îll XİJ y fSCVl» :J lî U ! <111
178- Bubari ve M üslim, Ebu Hureyre ve Ebu Zeır (r.a)'den rivayet etmiş
led ir. O ikisi şöyle ahlatıyor:
178-Buhari (İI1I4) Z-Küobu'l İman. ^7-Cebrail (a.ş)'in Hz. Peygamber (a.5)'e iman ve
İslam'ı sorması babı. Müslim (1139) 1-Kitabu'l İman. Î-İman, İslam ve ihsanın tarifi
babı. Bu iki rivayet de Ebu Hureyre (r.a)'ye aittir. Nesai ve Ebu Davud'da da benze
ri rivayetler bulunmakta^. Nesai (8/101) 47-Kitabu'l İman. 6-İmamn ve İslam'ın
niteliği babı. EbuDavud (4/225) Kitabu’s Sünne. 17-Kader babı.
İSLAM’IN MAKAMLARI 233
1) Lokman Suresi: 34
234 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
« İ a J , VI i a > VI Jaî J
"(Cebrail (a^)) bu sureti dışında, bana hangi surette gelirse gelsin tanır
dım."
Bir Açıklama
^ 1 J j- » j tjlî 4İJl
js 4 i ^ O l^V lJ :J j İj
\'j^ O jfî S ü i :J li
"Hz. Peygamber (a.s) gece namazına kalkar, (ibadetini çok uzun tutması
yüzünden) ayakları çiçerdi. O ’na denildi ki; "Gelmiç geçm iş bütün günahlarım
Allah affetmiştir. (O halde neden kendini bu kadar yıpratıyorsun?)" Şöyle bu
yurdu: “Çokşükreden bir kul olmayayım m ı?"
D iğer Inr rivayet ise şöyled in (1)
"Hz. Peygamber (a.s) gece namazına kalkar -ya da nam az lalar, ayakları -ya
da bacaktan- şişene kadar ibadete devam ederdi. O 'na d enildi ki: "Neden ken
dim bu koda'yıpratıyorsun?" Şöyle buyurdu: "Çok şükreden b ir ku l olmayayım
mı?"
B ir ba$ka rivayette de: (2 )
"O, ayaklan şişene kadar namaz kılardı. O 'na: "Bütün günahların affolun
duğu halde, bu kendini zora koşmak değil m idir?" diye soruldu. O da şöyle
dedi..."
İSLAM'IN TEMEL AMELLERİ
İslam'a girm deriyle birlikte insanlardan bir takım amelleri ve yükiindaiUk-
leıi yerine getiım deri istenir. Islam'm nasipleri, rükünleri ve makamlan ile ilgi
li tonıdarda bu amellerden kısaca söz etmiştik. Müslüman olmak, ya da İs
lam'ın amellerini öğıeımıdr isteyen kişileri Resulullah (a.s)'ın nasıl yönlendir
diği hakkmda doyurucu bir bilgiye sahip olmak amacıyla bu bölüme yer veriyo-
raz.
JA- U î : 3 l i J J -j. M
r. j. e
w :d ü « lU ; jıi
■ ^ 1 Is, ^ îi j ı s
^ V^ J Jl jl»
J l ilL jl İUÎ »İJİİ ^ i j j i l l i İDC! JĞ .lili li; d i ^ 1 :3b
■ ^ 1 .o ijü » 3! a ^ a lîıT :,A , a i L ! 3 b ;3 b
- l i î :j 4 - > J li . 1 ^ * ^ \ t : # JÛ i
•^ ■' -^T*I * ıCÎ'' ••• *1*' '• '■ I I''
usi* Ol j ^ ‘'“H
,û<l
182- Buharı, Enes bin Malik (r.a)'nin şöyle söylediğini rivayet etmiştir:
"Biz Hz. Peygamber (a.s) ile birlikte mescidde otururken, bir adam devesi
üzerinde mescide girdi. Sonra mescidin içine devesini çöktürdü ve bağladı.
Dcduı sonra (onlara): "Muhammed hanginizdir?" diye sordu. H z. Peygamber
(a.s) sahabilerin aralarında bir yere dayanmış oturuyordu. "(Sorduğun kimse)
şurada yaslanmış olan beyaz (tenli) zattır" dedik. (Adanı) O'na (dönüp): "Ab-
dıdmuttalib’in oğlu mu?" diye sordu. Hz. Peygamber (a.s): "Seni dinliyorum"
buyurdu. Adam Hz. Peygamber (a.s)‘e: "Ben sana bazı sorular soracağım ve
meselenin üzerinde ısrarla duracağım. Bu yüzden bana gönlün kırılmasın" de
di. Hz. Peygamber (a j): "Aklına gelen şeyi sor" buyurdu. Adam:
"Senin ve senden öncekilerin Rdbbini soruyorum. Allah seni insanların ta
mamına mı gönderdi?" diye sordu. Hz. Peygamber (a.s): "Allahumme evet" bu
yurdu. Adam:
"Allah aşkına söyle. Gece ve gündüz beş vakit namazı kılmanı A llah mı sana
emretti?" diye sordu. Hz. Peygamber (a.s): "Allahumme evet" buyurdu. Adam:
"Allah aşkına söyle,yılın bu ayında oruç tutmanı Allah mı em retti?" diye sordu.
Resulullah (a.s): "Allahumme evet" buyurdu. Adam:
"Allah aşkına söyle, bu sadakayı zenginlerimizden alıp, fakirlerim ize bölüş
türmeni Allah mı emretti?" diye sordu. Hz. Peygamber (a.s): "Allahumme evet"
buyurdu. Adam:
J82-BıAari (IH48) l-Kitabul İlm. 6-İlim hakkında varid olan hadisler babı.
239
"Ey Muhammed! Bize elçin geldi. Allah'ın seni elçi olarak gönderdiğini
söylediğini ileri sürdü..." dedi. Hz. Peygamber (aj): "Doğru söylemi§" buyur
du. Gelen adam: "Semayı yaratan kimdir?" dedi. Hz. Peygamber (aj): "Allak"
buyurdu. "Yeri kim yarattı?" diye sordu. Resulullah (a.s): "Allah" buyurdu. "Bu
dağları diken, içlerinde de yarattıklarını yaratan (pek çok mahluk yaratan) kim
dir?" diye sordu Hz. Peygamber (a.s): "Allah" dedi. "Semayı yaratan, yeryü
zünü yaratan ve bu dağları diken Allah'a yeminle soruyorum. Allah seni elçi o-
larak mı gönderdi?" diye sordu. Hz. Peygamber (a.s): "Evet" buyurdu. Adam:
"Elçin gündüzümüzde ve gecemizde beş vakit namaz kılmakla yükümlü olduğu
muzu ileri sürdü" dedi. Hz. Peygamber (a.s): "Doğru söylemiş" buyurdu. "Seni
gönderen Allah'a yeminle söylüyorum, bunu Allah mı emretti?" Hz. Peygamber
(a.s): "Evet" buyurdu. Adam: "Elçin, mallarımızdan zekat vermekle yükümlü
olduğumuzu ileri sürdü" dedi. Hz. Peygamber (a.s): "Doğru söylemig" buyur
du. Adam: "Elçin geçirdiğimiz her yılın ramazan ayında oruç tutmanuz gerek
tiğini ileri sürdü" dedi. Hz. Peygamber (a.s): "Doğru söylemiç" buyurdu. A-
dam: "Seni gönderen Allah'a yeminle soruyorum, bunu sana Allah mı emretti?"
dedi. Hz. Peygamber (a.s): "Evet" buyurdu. Adam: "Elçin, içimizden gitmeye
gücü yetenin Beyt-i haccetmesi gerektiğini söyledi" dedi. Hz. Peygamber (a j):
"Doğru söylemiş" buyurdu. Adam: "Seni gönderen Allah'a yeminle soruyorum,
bunu sana Allah mı emretti?" diye sordu. Hz. Peygamber (a j): "Evet" buyurdu.
Daha sonra o adam dönüp gitmeye koyuldu. Giderken de:
"Seni hak ile gönderene yemin olsun ki, bu farzlara ne bir şey ilave edece
ğim, ne de eksilteceğim" dedi. Bunjun üzerine Hz. Peygamber (a.s): "Şayet doğ
ru söylüyorsa mutlaka cennete girecektir" buyurdu."
İmam Ahmed ve Taberani'nin rivayetlerinde ise şu fazlalıklar bulunmak
tadır.
"Dtmam, saçları sık ve iki örgülü bir adamdı. Bütün sorularında; "Allah
aşkına söyle, senin, senden öncekilerin ve senden sonrakilerin ilahına and ol
sun kİ," yeminini kullandı. "Kendisine ibadet etmemizi, O'na hiç bir şeyi ortak
koşmamamızı, babalarımızın Allah'la birlikte kendilerine taptıkları eşleri (puf
lan) bırakmamızı bize emretmeni Allah nu sana emretti?" diyor, Hz. Peygam
ber (a.s): "Allahunune evet" buyuruyordu. Dımam: "Bu farzları yerine geti
receğim, yapmana yasakladığın şeyleri de terkedeceğim. Ancak bunun ne
fazlasını yapacağım, ne de eksilteceğim" dedi. Dönüp giderken Hz. Peygamber
(a.s): "Şayet saçları örgülü olan adam doğru sözlü ise cennete girer" buyurdu.
Dımam daha sonra oradan ayrılarak kavminin yamna gitti. Onu görünce
etrafında toplandılar. Dımam'ın Uk söylediği söz: “Lat ve Uzza ne kötüdür"
oldu. Kavmi: "Ne diyorsun ey Dımam? Baras (*) ve cüzam hastalığına ydut-
(*)Baras: Vücutta beyaz kabuüarm oluşup, acılı bir kaşıntı veren bir cins haO^tk.
240 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
"Bundan sonra, bir kavmin elçisi olan ve Dımam'dan daha güzel konuşan
bir kimseyi işitmedik."
. ^ J iî ^ # İ31 J\ ^rj
Çj.SC'yi y . bü c 4ÎİI ^ b's U Ül- Yj
"Necd halkından bir adam Resulullah (a.s}'m yanına gelm işti. Saçı baçı
dağınık ve kirliydi. Sesinin uğultusunu işitiyor, ancak ne söylediğini anlaya-
mıyorduk. Nihayet Resulullah (a.s)'a yaklaştı ve İslam hakkında soru sordu. Re
sulullah ia.s): "Gündüz ve gece (içerisinde) bes vakit namaz" buyurdu. Adam:
"Bunun dışında kılmam gereken bir namaz var mı?" dedi. H z. Peygamber (a.s):
'o i \)i\ j ^ « u i
OIJ tiül İ)|S! Ol sSl^iı :JÜ (jlUl İJy ^ j j iilî :ljlü lîoUiNi
«jlâİ>-lı : J t i j
184-Buhari (III29) I-Kitabu’l İman. 40-Gammetin beşte birini vermek imandandır babı.
Müslim (H47) 1-Kitabu’l İman. 6-Alİdh'a imam emretme ^ b ı. Ebu Davud (31330)
1-Kitabu'l Eşribe. Kaplar babı. Hesai (8/120) 47-Kitabu'l İman. 25-Beş vakit nama
zı eda bedn.
Dubba: Testi yerine kullandım boş kuru kabaktır. ■
Hakir: Şıra kurmaya mahsus içi ayıdmuş ağaç parçasıdır.
MBzgffet: İçerden z ^ le sıvanmış testi Mukayyar da aynı anlamdadır.
242 EL ESAS Ft'SSÜNNE
"Ibm Abbas (rjıym yanına bir kadın gelerek, "cerr" denilen testi içinde
yapılan sıranın hakmûnü sormuştu. İbni Abbas:
"Ey Allah'ın Resulü! Biz sana uzak bir yoldan geliyoruz. Seninle bizim
aramızda M udar kabilesinin kebirleri bulunm aktadır. Bu yüzden biz sana ancak
haram ayda gelebiliyoruz. O halde bize kesin ve değiçm ez b ir çey em ret de, ge
ride bıraktığımız kavmimize bildirelim ve bundan dolayı cennete girelim " dedi
ler. Bunun üzerine Resulullah (a.s) onlara dört çeyi em retti ve dört şeyi yasak
ladı Onlara, yalnız Allah'a iman etmelerini em retti ve: "İm an'ın ne olduğunu bi
liyor musunuz? diye sordu. "Allah ve Resulü daha iyi bilendir" dediler. Hz.
Peygamber (a.s): "Allah'tan başka ilah olm adığına ve M uham m ed’in Allah'ın
elçisi olduğuna sehadet etmek, namazı dosdoğru kılm ak, zekatı verm ek, rama
zan orcunu tutmak ve ganimetten beste birini verm ektir" buyurdu. Sonra onları
Dubba, Hımten M üzeffet ve Nakir'den nehyetti. Şu'be: "Belki M ukayyar'ı da
Söylemiştir," dedi. Hz. Peygamber (a.s): "Bunları ezerbeyin ve geride kalanları
nıza bildirin" buyurdu."
C ); ^ y i ^ c J T ti U İ ^ »J'İj — ' A »
üt UV"’ ü J ji ^ ^
Slj ;4JI ^ tjlSl
% :J lî ||J i C ^ \ tO lskij StiCaJI
l) Müslim, a.g.y.
Hantem: İçinde şarap saklamaya yarayan, yeşil topraktan yapılmış bir cins Idip. Bu
l^ la r , içerisinde sıra ve serap kurulması adet olan kaplardır. Zira bu kaplarda
içkinin mayalanması daha çabuk olur. Bu yüzden başlangıçta bu kaplarda saklanan
içkiler haram kılınmış, daha sonra, kaplara bakılmaksızın sarhos edici her çey haram
kılınmıştır.
İSLAM'IN TEMEL AMELLERİ
243
'!iII _
"Bana çok yüce bir şeyi sordun. Bu ancak Allah'ın ktüaylaştırdtğt kimselere
kolaydır. A llah'a ibadet eder ve O'na hiç bir şeyi ortak koşmazsın. Namazı
h la r, zekatı verir, ramazan orucunu tutar ve hacc yaparsın." Daha sonra da
şöyle buyurdu:
"Sana hayrın kapılarını göstereyim mi?" Ben: "Evet, ey Allah'ın Rasulü” de
dim. H z. Peygam ber (a.s) buyurdu ki: "Oruç (cehenneme girmeyi engelleyen)
bir koruyucudur. Suyun ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da günahı söndürür.
Gece (teheccüd) namazına kalkan kimsenin bu ameli, salih kimselerin alametle-
rindendir." Daha sonra şu ayeti okudu: .“Onların yanları yataklardan uzak
laşır. Korku ve tamahla Rablerine niyaz ederler."
Sonra: "Sana bütün işlerin bapnı, direğim ve (İslam'daki) en yüce derecesi
ni bildireyim m i?" diye sordu. "Evet, ey Allah'ın Rasulü" dedi. Buyurdu ki:
"İşin başı (en önem lisi) İslam'dır. (Kelime-i şehadet getirmektir) Direği na
mazdır. En yüce m ertebesi cihaddır." Sonra: "Bütün bunları yapmana ve ta
mamlamana destek olacak bir şey söyleyeyim mi?" diye sordu. "Evet, ey A l
185-Tirmizi (5H1) 41-K itabül İman. 8-Namazın yüceliği hakkında varid olan hadisler
babı. Tirmizi bu hadisin kasen olduğunu sâylenupir.
244
E L E S A S FÎ'S SÜ N N E
"Allah Teala kendisine ibadet etm enizi ve O 'na hiç b ir şeyi orta k koşma
manızı emrediyor. Bunun m isali şuna benzer:
B ir adam kölesini azal eder, ona iyilik ve bağışta bulunur da o köle, efendi
sinin bu iyiiik ve nimetlerini inkar ederek, bir başkasının dostu olup, onun em
rine girer. A llah, namazı dosdoğru kılmanızı emrediyor. Bunun misali şuna
benzer: B ir adamı düşmanlar esir olarak öldürmek istemişler, o da: "Beni
öldürmeyin! Kanman fid yesi olarak onu vereceğim," diyerek hâzinesini onlara
vermiş ve canını kurtarmıştır. Allah size sadaka vermenizi emrediyor. Bunun
misali şuna benzer: Bir kimse düşmana giderek, savaş için bir kalkan salın alır
da o kalkanı nereden aldığına aldırmaz. Allah kitab’ı okumanızı emrediyor. Bu
nun m isali şuna benzer:
B ir kavim kaleler içindeyken, düşman onları kuşatmış, ancak kaUdekiler,
kalenin dört yanını nöbetçilerle kuvvetlendirdiklerinden, düşmanları kalenin
hiç bir tarafından onlara ulaşamamıştır. Zira ellerinde onları kaleden uzak
laştıracak (silahlar) vardır. İşte Kur'an okuyan kimse de buna benzer. Çünkü o,
Kur'an okuyarak en kuvvetli bir kale içinde olmaktadır."
J li ^ ^ Jij
O i;T U j ; J t t u f S C V l.» : J ü ? d l ; î ll ^ J ry . iiâ l;
188- Nesai, Behz bin Hakim (r.a)'dan babası ve dedesi kanalıyla şöyle riva-
187-Ebu Davud (2188) Kitabu-s Salat. İstiğfar babı. Nesai (6/19) 25-Kitabul Cihad. 18-
Allah Azze^ ve Celle yolunda cihad eden kimsenin derecesi babı. Müslim (3/1501)
33-Kitabul Imare. 31-Alldh Teala'mn mücahitler için cennette hazırlamış olduiu
dereceler babı. ^ ^
188-Nesai (5/83) Kitabu'z Zekat. 73-AUah için som soran kimse babı.
yet etmiştin
j î !J]| :Ü î ( ^ 1 o d :) - u n
.1 ^ 1 A jî» jı J
"Ey Allah’ın Rasulül Bana İslam hakkında öyle bir söz söyle ki, senden son
ra kimseye o konuda bir şey sormayayım" dedim. Buyurdu ki: "Allah’a inandım,
de. Sonra da dosdoğru ol. (İstikamet üzere ol.)"
190- Nesai, Enes (r.a)'den merfu olarak şöyle rivayet etm iştin
"Namaz kıldığımız gibi namaz kılan, kıblemizi kıble yapıp oraya dönen ve
kestiğimiz hayvanın etinden yiyen kimse var ya, işte o müslünıandır."
â O :, j t t :j i i ^ A ^
^ AiLJ ^ ^ ç ^ lı : ^ 411
191- Tirm izi ve Nesai, Ebu Hureyre (r.a)'den şöyle rivayet etmişlerdir:
"Resulullah {a.s} buyurdu ki:
"Müslüman, dilinden ve elinden miislümanların emin olduğu kimsedir. Mü
min, insanların kanları (canları) ve malları konusunda kendisinden emin oldu
ğu kim sedir."
'411 U ^
192- B u h ari, Abdullah bin Amrbin el As (r.a)'dan şöyle rivayet etmiştir;
"Resulullah (a.s) buyurdu ki:
"Müslüman, dilinden ve elinden müslümanlann emin olduğu kikidir. Muha
cir ise A llah'ın yapm asını yasakladığı peyleri (erkedendir."
Nesai'de de lafız şöyledir; (1)
"M üslüman, Allah'ın kendisine haram kıldığı şeyleri (erkedendir."
M ü ^ ro de bu konuda şu rivayeti tahric etmiştir: (2)
"Bir adam Hz. Peygamber (a.s)'e: "Müslümanların hangisi daha hayırlı
dır?" diye sordu. Hz. Peygamber (a.s): "Müslümanların, dilinden ve elinden e-
min olduğu kim sedir" buyurdu."
is ^ j ^ L lİllj iSjj
-3 ^ ‘ 3 ^ ^»«4^
* * “ ^*1 j*A ' j' .•'*■ ^* ^ J e\^. f*>LJI
•'Lı ^ İl ?•**1'
ly ij
193- Buhari, Müslim ve Nesai, Abdullah bin Arar bin el A s (r.a)’dan riva
yet etmişlerdin
"Bir adan Hz. Peygamber (a.s)’e: "Hangi İslam daha hayırlıdır? (İslam'ın
hangi ameli daha hayırlıdır?)" diye sordu. Hz. Peygamber (a.s):
"Yemek yedirmen, tanıdığın - tanımadığın herkese selam vermendir" buyur
du."
«ıc
*üı a üıı jyıı; J ı ^ i t i? <t
c.A j ,.jU i , i ^ ' l ^ ^ ^ I j C İ.Ö '4 -J . :j s
^ -il -- ^I - ^ -^-’ll -VI - i *- •-
o^ U
J93-Buhari (1155) 2-Kitabu'l İman. ö^Yemek yedirmek İslam'dandır babı. Müslim (1165)
1-Kitabu'l İman. I4-İslamin hangi amelleri daha hayırlıda, babı. N esai (8/107) 47-
Kitabu'l İman. 12-Hangi İslam daha hayırlıda-, babı.
Itk JM»».---
İSLAM’IN TEMEL AMELLERİ 249
J ^ ) ) ;J lî âbCaJI j i » :Jiî
:V b -M i i ) . JÇ , ^ J - j. 'V
Oİ_^La)l :J tt t ^ ^ bJI
195- İmam Ahmet (41385) Hayserm, Mecma'u'z-Zevaid (J/60)'de. har^i amel daha efdal,
hangi din Allah'a daim sevimlidir babında zikretmiştir. Hadisin isnadında Şehr bin
Havşeb'in bulunduğunu bildü-en Haysemi, bazı kûnselerin, Taberani ve itAoıed^
isnadım hasen bulduklarım sâylemişiir.
196-Haysemi, A.g.e. Hadisi Taberani Kebir'de zikretmiştir, ricali rikadtr.
250 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
197- Nesai, Ebu Said el Hudri (r.a)'nin şöyle söylediğini rivayet etmiştin
"Ebu Hureyre (r.a):
"Resıdullah fa,s) bize hitap ediyordu. Öç kez "Nefsim (kudret) elinde olan
Allah'a yemin ederim ki," d e ^ ve başını önüne eğdi. Bunun üzerine içimizdeki
herkes b a şm öne eğip ağlamaya başladı. K im se R esulullah (a.s)'ın neyin
üzerine yemin ettiğim bilm yordu. Sonra başım kaldırdı. Yüzünde m üjde belirti
leri vardı. O müjde, bizim için kırmızı retddi develerden daha sevim liydi. Bu
yurdu ki:
"Bir kul beş vakit namazını kılar, ramazan ayını oruçlu geçirir, (m alının) ze
katını çıkarır ve yedi büyük günahtan korunursa, ona cennetin kapıları açılır ve
şöyle denilir: "Selamla (içeri) gir."
"Kim namazını dosdoğru kılar, zekatı verir ve A llah'a hiç b ir şey i ortak koş-
maksızın ölürse, onu affetmek AUah'a haktır. H icret etse de, doğduğu topraklar
da kalmış olsa da bu bâyledir." "Ey A llah'ın R esulü! Bunu insanlara bildirelim
mi, birbirlerine müjdeleyip sevinsinler" dedik. R esulullah (a.s) şö yle buyurdu:
"Cennette yüz derece vardır. İlâ derece arasında gökyüzü ile y e r arası kadar
197-Nesai (518) 23-Kitabu'ı Zekat. I-Zekatm vacM iği babı. Hadis hasemür.
198-Nesm (6120) 2S-K itaM COtad. 18-AUak Azze ve CeUe'ıün yolunda cihad eden
müadüdleriH dereceleri bıÜH. Hadisin isnadı basendir.
İSLAM'IN TEMEL AMELLERİ 251
uzaklık vardır. Allah o dereceleri, yolunda cihad eden mücahidler için hazırla
mıştır. O nların hepsini taşıyacak kadar binek olmadığı için sefere çıktığımızda
geride kalm aktan hoşlanmayacaklarından dolayı, müminleri meşakkate sok
mayacağımı bilsem , hiç bir seriyyenin arkasında kalmazdım. Dilerdim ki, öldü
rüleyim, sonra diriltileyim , sonra tekrar öldürüleyim.”
Resulullah (a.s)'ın "İster hicret etsin, isterse doğduğu topraklarda kalsın" ta
biri. hicret, faız-ı ayn olmadan önceki dununa hamdedibnektedir. Hicrete gûctt
yetmeyenler de bu kapsama girmektedir. Anlaşdan o ki, bu hadis Mekke'nin Fet
hi'nden sonra söylenmiştir. 23ra Resulullah (a.s) şöyle buyurmaktadır:
"Fetihden sonra hicret yoktur. Ancak cihad ve niyet vardır."
Sfj IÛa
.llİA J ı
lii
199-Buhari (3/261) 24-Kitabu'z Zekat. 1-Zekatın vacibliği babı. Müslim (1/44) I-Kita-
buV İman. 4-Cennete girmeye neden olaeak imanın ve emredileni yapanın cennete
gireceğinin açıklanması babı.
252 EL ESAS Fİ’SSÜNNE
JU İ «İUi
"Numan bin Kavkal dedi id: "Ey Allah'ın Resulü! Farz nam azları kılar, ha
ramı haram kılar, helali helal kılar da, bundan fa zla bir §ey yapm azsam , cen
nete girer miyim?" Hz. Peygamber ( aj ): “evet” buyurdu."
"Bir adam Hz. Peygamber (a j)'e : "Farz nam azları kılar, ram azan orucunu
tutar, helali helal kılar, haramı işlemeyerek haram kılar, bundan fa zla da bir
şey yapmazsam cennete girer miyim?” diye sordu. Hz. P eygam ber (a.s): “Evet"
buyurdu. Adam da: "Allah'a yemin olsun ki, bundan fa zla sın ı yapm ayacağım"
dedi."
I4 i;j t ilü l
"Kim ramazan orucunu tutar, nam azları kıla r ve hacc ya p a rsa , ~ravi diyor
ki: Zekatı zikredip zikretm ediğini bilm iyorum - A llah onu affetm eyi kendi için
bir hak kılmıştır. K işi Allah yolunda hicret etse de, doğduğu topraklarda kalsa
da, bu boyledir." Muaz: “Bu söylediğini insanlara bildireyim m i?" diye sorun
ca, Resululkdı (a j):
200-Müslim (1144) 1-Kitabu'l İman. 4-Cennete girmeye neden olacak imanın ve emredi
leni yapmamn cennete gireceğinin açıklanması babı.
201-J ln m i (4/675) 39-Kitabu Sfati-Ceane. 4-Cennetin dereceleri babı. Şahidleri ile
birlikte bu hadis, basendir.
İSLAM’IN TEMEL AMELLERİ 253
"Bırak da insanlar am el islesinler. Cennette yüz derece vardır. Her iki dere-
ce arasında, gök ve yer arasındaki mesele kadar fark vardır. Firdevs, cennetin
en üstünde ve ortasındadır. Onun üzerinde Rahman'm ar§ı vardır. Cennetin ne
hirleri de oradan fışkırır. Allah'a dua edip istekte bulunduğunuzda, Firdevs'i is
teyin, " buyurdu."
J l i i t jĞ l ^ ^ i/ '
.« ^ ^ 1 j - ^ 3 Jyj
"Hz. Peygam ber (a.s) bir seferde iken karsısına bir bedevi çıktı, devesinin
dizginlerinden tutarak:
"Ey A llah'ın R asulü! -ya da Ey Muhammed- Beni cennete yaklapırtp, cehen
nemden uzaklaştıracak şeyi bildir" dedi. Hz. Peygamber ( aj ) hemen kendini
topladı ve ashabına göz gezdirdi. Daha sonra söyle buyurdu:
"M uvc^ak kılındı -ya da hidayete erdirildi-" Daha sonra Resulullah ( aj ):
"Nasıl dedin?" diye sordu. Bunun üzerine o adam söylediklerini tekrarladı.
202-Buhari (31261) 24-Kitabu'z Zekat. 1-Zekatm vacibliği babı. Müslim (1/43) 1-Kita-
bu'l İman. 4-Cennete girmeye neden olacde iman ve emrolunduğu geyi yapmanın
kişiyi cennete girdireceğini beyan babı.
I) Müslim. A.g.y.
254 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
Sonra Hz. Peygamber {a.s} $öyle buyurdu: "Allah'a ibadet eder..." H adisin so
nunda, Hz. Peygamber (a.s) bedeviye: "Artık deveyi bırak" buyurdu."
:c ii» c JU - J \ î l i ' ^ ^
.dîüUJ ^ »j*»
ji» —Y« t
cyj J*
ı>»*4S( d - î ^ ı Ol iîıı
204- İmam Ahmed, İbni Mes'ud (r.a)'dan merfiı olarak rivayet etmiştir:
S lj tlîjjı <d)lj \ t Çf
205-Buhari (13/203) 93-Kitabül Ahkam. 49-Kadııüann biati babı. Müttbn (3/1333) 29-
K itabül Hudud. 10-Hadler kendine had uygulananlar için ktffarettir.
1) Buhari, A.g.y.
256 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
dan biri isabet eder de, bu günah yüzünden dünyada cezaiandırtlırsa, bu onun
için keffdret ve tem izliktir. Kim de bu günahlardan birini işler de Allah güna-
h m açığa çıkarmaz ise, onun işi Allah'a kalm ıştır. D ilerse onu c^eder, dilerse
azab eder." Ravi der ki: "Bu söylenilenler üzerine biat ettik."
J^J Jt # 4ÎJ1
a ! r uL'ı oî /v î p
■ ry
206* Buhari ve Müslim, Ubade bin Samit (r.a)'den rivayet etm işlerdir
"Açık bir küfür görmeniz halinde, onlarla m ücadele edebilirsiniz. O vakit Al
lah tü m d a bir deliliniz olmuş olur. "
fciJLİU *V
206-Buhari (I3II92) 93-Kitabu'l Ahkam. 43-İnsanlar İmam'a nasıl biat eder babı.
Müslim (311470) 33-Kitabu'l İmare. 8-Allah'a asi olmadıkları sürece yöneticilere
itaat etmek, Allah'a asi oldutarında ise onlara itaatin haram oluşu babı. Malik (21
445) 2l-Kitabu1 Cihad. 1-Cihada teşvik babı. Nesai (71137) 39-K itabul Bey'at. 1-
İşitip itaat etme üzerine yapılan biat babı.
İSLAM'IN TEMEL AMELLERİ 257
207- İmam M alik, N«sai ve Tirmizi, Umeyme binti Rukayka (r.a)'dan ri
vayet etmişlerdir:
"Ensar'dan bir gurup kadın ile birlikte, İslam üzere biat etmek için Resulul-
lah (a.s)'a geldik. D edik ki: "Allah'a hiçbir §eyi ortak kogmayacağmuza,
hırsızlık etmeyeceğimize, zina yapmayacağımıza, çocuklarumzı öldürmeyeceği
mize, ellerim iz ve ayaklarımız arasında iftira edeceğimiz bir bühtan getirme
yeceğim ize m arufta (iyilik ve hayırda) sana karşı çıkmayacağımıza dair sam
biat ediyoruz." Bunun üzerine Resulullah (a j): "Gücünüz ve kudretiniz yet
tiğince" buyurdu. D edik ki: "Allah ve Resulü, bize bizden daha merhametlidir.
H aydi sana biat edelim, ey Allah'ın Rasulü!" Bunun üzerine Hz. Peygamber
(a.s): "Ben kadınlarla musafaha etmem (tokalaşmam) Benim yüz kadına
söylem iş olduğum söz, bir kadına söylemiş olduğum söz gibidir" buyurdu."
^1 ile û ;jı i 4U U ^ -T .A
:IIÜ} \Z ,4 c«?aİİ'
.« U < J ) d JC i Uİ J i Ü J ^ 1 ,U ld jî iiîî
207-Malik (2/982) 55-Kitabu’l Bey'at. 1-Biat hakkındaki hadisler babı. Nesai (7/149)
39-Kitabu'l Bey'at. 18-Kadınların biati babı. Tirmzi (4/151) 22-Kitabu‘s Siyeri an
Resulullah (a.s) 37-Kadınların biatına dair hadisler babı. Hadisin stMhlir.
208‘Müslim (2/721) 12-Kitabu'z Zekat. 35-lnsanlardan bir şey istemenin keraheti trb"
Ebu Davud (2/121) Kitabu'z Zekat. Bir şey istemenin keraheti babı. Nesai (1/229) 5-
Kitabu's Salat. 5-Beş vakit namaz üzere biat babı.
2SS E L E SA SF İ’SSÜNNE
"ResultUlah (a.s)’m yamnda idik. D okuz, seH z ya da yedi kikiydik. Bize: "Re-
subdlah (a.s)'a biat etmiyor musunuz?" buyurdu. (O ysa) yeni b ia t edenlerden
dik. "Ey Allah'ın Resulü! Biz sana biat etm iştik" dedik. (B u sözüm üzden) sonra
Resulullah (a.s): "Resulullah'a biat etmiyor m usunuz?" buyurdu. "Ey Allah'ın
Resulü! Biz sana biat etmiştik" dedik. (Bu sözümüzden sonra tekrar) “Resulul-
lah'a biat etmiyor musunuz?" diye sordu. Bunun üzerine ellerim izi uzatıp; "Ey
Allah'ın Resulü! Biz sana biat etmiştik. Şim di ne üzerine b iat edelim ?" dedik.
Resulullah (a.s): "Allah'a ibadet edip, O'na ortak kosm am aya, be§ vakit namazı
hbnaya, itaat etmeye (alçak sesle bir söz söyledi) ve insanlardan b ir fcy iste
memeye dair" buyurdu."
Ravidedild:
Doto sonra o kimselerden bazılarını gördüm, bineklerinden kırbaçlan yere
düştüğünde, kimseden istemiyorlar, kendileri inip alıyorlardı."
;J ü tiui ’J - ^
J;\ } ;u ı , g j ^1 ^ .j ^
^ 1 . ! 1/1 ^ j . ^
f ^ i. . , o ı
: ‘L > r j
w . . ^ J - Vî
ıjî * j i r , t , İL*i. •- . ^
İ4 :. ^ ,;r iU
Hi . p s t j J i . s . ', ^ c r j^ ^ h
i! ^
' ^ s r ,; VJ ^
İSLAM'IN TEMEL AMELLERİ 259
209** Tirmizi, Süleyman bin Amr bin d Ahvas (r.a)'dan rivayet etmiştin
"Bana babam anlatmıştı. O Resulullah (a j) ile birlikte Veda Haca’na salûd
olmuştu. Hz. Peygamber (a.s) Allah'a hamd ve sena etnds, uyan ve vaadda bu
lunduktan sonra: "Hangi gün daha haramdır? (*) Hangi gün daha haramdır?
Hangi gün daha haramdır?" diye sormuştu. Bunun üzerine insanlar: "Ey Al
lah’ın Resulü! En büyük Hacc günü!" (*) dediler. Hz. Peygamber (as):
"Sizin kanlarınız (canlannız), mallarınız ve ırzlarınız, {*) bu beldenizde ve
bu ayınızda, bu günün haramlığı kadar (birbirinize) haremidir. Bir kimse suç
islediğinde, bunu ancak kendisi için yapmış olur. Baba oğulun suçundan dolayı
sorumlu tutulmadığı gibi, oğul da babanın suçundan dolayı sorumlu tutulmaz.
Müslüman müslümamn kardeşidir. Gönül rızası olmadıkça, müslümanın bir
başka müslümandan bir sey alması ya da hakkına tecavüz etmesi helal olnua.
Cahiliyye dönemindeki bütün faizleri (ayaklarımın) altına ediyorum. Anapara
larınız sîzindir. (Böylece) ne zulmetnüs, ne de zulme uğramış olursunuz. Ab-
bas’ın fa izi müstesnadır. (Anaparası da dahil) onun tamamım ayaklar aüma
alıyorum, (kaldırıyorum) Cahiliyye dönemindeki kan davası Haris bin Abdul-
muttalib'inkidir. O, Leysoğullarına, süt anneye verilmiş ve Huzeyl tanım dan
öldürülmüştür. Kadınlar konusunda size hayn tavsiye ederim. (Onların hıA-
lanna riayet etmenizi ve bu konuda Allah'tan korkmamzı tavsiye ederim) Zira
onlar size bağımlıdırlar. Onlar üzerinde bunun dışında başka bir hakka solup
değilsiniz. (Onlara eziyet etmeye hakkınız yoktur.) Ancak açıkça serkeçlih ve
geçimsizlik yapmaları durumu müstesnadır. Şayet böyle bir §ey yeparlarsa, an
lan (bir süre) yataklannda yalnız bırakmanızda ve şiddetli obnamak şartıyla
hcfifçe dövmenizde bir beis yoktur. Eğer bundan sonra âze itaat ederlerse
(üzerlerine ısrarla giderek) aleyhlerinde bir tutum içerisine girmeyiniz. Sizin,
kadınlannız üzerinde haklarınız bulunduğu gibi, kadınlanmzm da sizin üzeri
nizde haklan vardır. Sizin onlar üzerindeki haldamz evlerimze ho^nm adığsna
kimselerin ayaklarını basttrmamalan, istemediğiniz kimseleri evlerinize alma
malarıdır. Onlann sizin üzerinizdeki hakları ise giyimlerini ve yiyeceklerim te
min ederek onlara iyi davranmamzdır."
Diğer bir rivayet (1) ise şöyledir:
^ İS İ.İ il :iâî , ş ı i i
i ; .- ; , i i :u2 . f l ü ^ = ij.
İSLAM1N TEMEL AMELLERİ
261
210-Buhari (1017) 73-Kitabu’l Ehadi. 5-Kurban bayramı nahr günüdür, tüyenler babı.
Müslim (3/1305) 28-Kitabu'l Kasame. 9-Kanlarm, ırzların ve mattarm şiddetU Mr
şekilde haram duşu babı.
262 ELESASFİ'SSÜNNE
"Dikkat «din/ Tebliğ ettim mi? D ikkat edin! Tebliğ ettim m i?" buyurdu. Bîz
de: "Evet" dedik. Bunun üzerine Resulullah ( a j): "Allah'ım şa h id o l" dedi."
i . i,.
:J B J j - j Ol tAİc 4İJI ^ ı J j j — ^ ^^
"Maîayani (kendisini ilgilendirmeyen bos isleri) îerketm esi, insanın iyi bir
müslûman olmasının belirtilerİndendir."
j l î :J lî 4aİp aLi l i —t \ t
ıji tU«l ^ ^
212- B uhari ve Müslim Abdullah bin Mes'ud (r.a)'dan rivayet etm işlerdin
211- Tirmizi (41558) 37-Kitabu’z Ziihd. 11-Süleyman bin Abdulcebbar Bağdadi'nin bize
söyleıüğine göre, babı. Tirmizi: "Bu hadis garibdir. Ebu Seleme'nin Ebu Hurey-
re'den, onun da Hz. Peygamber (a.s)'den rivayetini bu vecih dışında bilmiyoruz. Âli
bin Hüseyin'den dolayı mürseldir" demiştir. İmam Malik de bu hadisi rivayet «imiş*
tâ. (21903) Kitaba Husnu'l Hukuk. J-Güzel ahlak hakkındaki nakiller babı. İmam
Malikin rivayetinde de Ali bin Hüseyin'den olup, İslam adabının temel ilkelerinden
dir.
212- Buhan (121265) 88-Kitabu İstitabeti'l Mürteddin. 1-Allah'a şirk koşamn günahı,
d ü ı^ ve ahiretteki cezası babı. Müslim (1 /IlJ) J-Kitabu'l İman. 53-Cakiliye amel-
Itrinden Hesaba çeHlirmi? babı. İmam Ahmed (11379)
1) Müslim, A.g.y.
(*) Endah, koyunun beyazına denildiği gibi, beyazı ağır basacak şekilde olan siyah-
beyaz alacalısına da denilmektecür.
İSLAMIN TEMEL AMELLERİ 263
İMANIN ŞUBELERİ
İMANIN ŞUBELERİ
t a k d im
İslam'a giren bir kişi, daha önceki konularda geçen İslam ’ın tem el amellerini
yerine getiımelde yükümlüdür. Bu ameller, imanm ve İslam 'ın ilk şubeleridir.
Ancak imamn yetmişi aşkm şubesi bulunmaktadır. Bu şubelerin bazılarım ye
rine gerilmek, zıüarmdan kaçınmayı da gerekli kılar. Örneğin kelime-i tevhid,
imanın şubelerinden biridir ve karşısmda zıttı olan şirk vardır. Şirk de İslam'm
yasakladığı bir şeydir. İmamn şubelerinden pek çoğunun karşısında işte böyle
günahlar bulunmaktadır. Günahlar da çeşitlidir; B unlann b ir kısmı büyük
günahlardır ve inşam küfte götürür. Bir kısmı ise büyük günah olduğu halde
küfte g ö tü ım ^ er. Öte yandan bir de küçük günahlar bulunmaktadır. Küçük
günahlar da iki çeşittin
1- Basit günahlar
2- Y ^ılm aya devam edildiğinde büyük günaha dönüşecek olan küçük gü
nahlar.
İnsan iman dairesine girdiği andan itibaren bazı şeyleri yapm ak ve bazı şey
leri de terketmekle yükümlüdür. Amel dairesi içerisine öncelikle im am n şubele
ri girer. Terk dairesine ise, başta büyük günahlar olm ak üzere, dinin tüm yasak
lan ginnektedir.
İmamn bazı şubeleri, kendi içinde de pek çok şubeye aynim aktadır. Dili
(haram sözlerden, dedikodudan v.s) konımanm içerisinde yirm iyi aşkm şube
bulunmaktadır. Ferci (cinsel organlan) konımanm içerisine de, zinadan koruma,
livatadan koruma gibi bir çok şube girmektedir. Böylece günahlar ve sevıyılar,
imanm şubeleri nazan dikkate almarak belirlenmiş olur. T aaü ar ve salih ameller
imamn meyveleridir. Bunun zıttı olan kötü am eller ise küftün, dalaletin ya da
.ftkhm ürünleridir.
1) Bakara Suresi: 2
2) Bakara Suresi: 3
3) Bakara Suresi: 4
8- "Zorda, darda ve sava§ alanında sabredenlerdir." (1)
9
-"İşittik ve itaat ettik dediler." (2
)
16- "İnananlar ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalbleri titrer."
17- "Ayetleri okunduğu zaman, bu onların imanlarını artırır."
18- "VeRablerine güvenirler." (5)
19- "Ancak akıl sahipleri ibret alırlar. Onlar Allah'ın ahdini yerine getirir
ler, anlaşmayı bozmazlar. Onlar Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi birleş
tirirler."
20- "VeRablerinden korkarlar."
21- "Kötühesabtan ürkerler." (6 )
22- "Onlar, Rablerinin nzasım dileyerek sabrederler, namazı kılarlar, ken
dilerine verdiğimiz nzıktan gizlice ve açıkça satfederler; iyilik yaparak kötülü
ğü ortadan kaldırırlar." (7)
23- "Kendisine yöneleni doğru yola eriştirir."
24- "Onlar inanmışlar, kalbleri Allah'ı anmakla huzura kavuşmuştur." (8 )
1) Mu'minun Suresi: 1
2) Mu'minun Suresi: 2
3) Mü'nûnun Suresi: 4-5
4) Mu'minun Suresi: 6 ,7 ,8
5) Mü'nûnun Suresi: 60
6) Nur Suresi: 51
7) Nur Suresi: 62
8) Furkan Suresi: 63
9) Furkan Suresi: 64
10) Furkan Suresi: 68
11) Furhuı Sureâ: 72
çocuklar lutfeyle,.’’ (1)
40~ "... takva sahipleri için hazırlanmış cennete koşun! Onlar bollukta ve
darlıkta Allah için harcarlar, öfkelerini yutkunurlar.."
41- "Ve insanları affederler." (2)
42- "Ve onlar bir kötülük yaptıkları ya da nefislerine zulm ettikleri zaman Al
lah'ı hatırlayarak hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler..."
43- "Ve onlar, bile bile, yaptıklarında ısrar etmezler." (3)
44- "Gece saatlerinde ayakta durup, Allah'ın ayetlerini okur ve secdeye
vanriır." (4)
52- "Onları sever, onlar da O'nu severler. M üminlere karşı alçak gönüllü."
53- "Kafirlere karşı onurlu ve şiddetlidirler."
54- "Allah yolunda cihad ederler, hiç bir kınayıcının kınamasından kork-
1) Furkan Suresi: 74
2) Ali İmran Suresi: 113
3) Ali İmran Suresi: 135
4) Ali İmran Suresi: 113
5) Ali İmran Suresi: 114
6) Tevbe Suresi: 111
7) Tevbe Suresi: 112
8) Bakara Suresi: 165
İMANIN ŞUBELERİ 275
m a zla r.''(l)
55- “Sizin dostunuz ancak Allah, O'nun elçisi ve nmnUnlenür" (2)
56- "Allah'a ibadet edin, O'na hiçbir §eyi ortak koşmayın, ana babaya, akra
baya, öksüzlere, yoksullara (nesep yahut evce) yakın komşuya, (nesep yahut
evce) uzak komşuya, yanında bulunan arkadaşa (yahut zevceye), yolcuya, elle
rinizin altında bulunanlara iyilik edin." (3)
57- “İnsanlara güzel söz söyleyin." (4)
58- “(M alım gereksiz yere) saçıp savurma." (5)
59- Yetimin malına yaklaşmayın, ancak ergenlik çağına erişinceye kadar en
güzel bir tarzda (onun malını kullanıp geliştirebilirsiniz.)" (6)
60- “Ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam yapın, doğru terazi ile tartın," (7)
61- "Bilm ediğin bir şeyin ardına düşme." (8)
62- "Yeryüzünde kabara kabara yürüme." (9)
63- "İnsanlara yanağını bükme (kibirlenerek boynunu bir yana bûldip.
yüzünü insanlardan öte çevirme)" (10)
64- "Sesini de kıs." (11)
65- "Bizim ayetlerim ize o kimseler inanırlar ki, onlar, kendilerine hatırlatıl
dığı zaman derhal secdeye kapanırlar; Rablerini överek teşbih ederler, büyük
lük taslam azlar." (12)
66- "Yanlan yataklardan uzaklaşır, (gece teheccüd namazı kılmak iftn yan-
lannı yataklardan ayınp kalkarlar) korkarak ve umarak Rablerine duiı eder
ler." (13)
I) Maide Suresi: 54
2}Maide Suresi: 55
3) Nisa Suresi: 36
4) Bakara Suresi: 83
5) İsra Suresi: 26
6) isra Suresi: 34
7) İsra Suresi: 35
8) İsra Suresi: 36
9) İsra Suresi: 37
10) Lokman Suresi: 18
I I ) Lokman Suresi: 19
12) Secde Suresi: 15
13) Secde Suresi: 16
276 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
1) Ahzab Suresi: 35
2) Sad Suresi: 83
3) Sad Suresi: 46
4) Şura Süresi: 37
5) Şura Suresi: 38
6) Hucurat Suresi: 15
7) Tur Suresi: 26
8) Mücadele Suresi: 11
9) Mücadele Suresi: 22
10) Münafıkun Suresi: 8
İMANIN ŞUBELERİ 277
mek bir uzmanlık işidir. Geçmiş alimlerimizin bazdan bu konuda telif eserler
vermişlerdir.
"Altmışı askın subesi vardır. Haya da imanın bir şubesidir" ifadKİ yer al
maktadır.
jldî ;<
ÎJİJL
^Jli ;jii ^ _Tu
213-Buhari (1/51) 2-Kitabu'l İman. 3-İman meseleleri babı. Müslim (1163) 1-Kitabu'l
İman. 12-İmanın şubelerinin sayısını, en üstününü ve alt seviyesini beyan babı. Ebu
Davud (4/219) Kitabu's Sünne, Reddu'l İcra babı. Tirmizi (5/10) 41-Kitabu'l İman 6-
İmanın kemale ermesi, artıp eksUmesi babı. Nesai (8/110) 47-Kitabu'l İman. 16-
İmanın şubeleri babı. İbni Mace (1/22) Mukaddime. 9-İman babı,
(*) Burada 'askın' kelimesi ile tercüme ettiğimiz kelime arapça ’bid' kelimesi olup, bir
şeyin parçası anlamına gelir. Sayula ise üç ile dokuz arasındaki herhangi bir raka
mı 'dade etmektedir.
(*)'İnsanara eziyet verecek $ey' ifadesi ile tas, diken ve benzeri §eyler anlatılmıştır.
Haya İmandandır: Hz. Peygamber (as) bir huy olan hayayı imandan Si^/mısltr.
Zira kaya sahibi bir kişiyi, hayası takva sahibi olmasa da günah islemekten alıkor.
Bu itibarla kendini günahtan ahtkayan iman mesabesinde olmaktadır. Hz. Peygam
ber (a.s) hayayı imandan saymıştır. Çünkü bir bütün ohmak iman, AUah'ın emirteri-
ne uymak ve yasaklarınndan kaçınmaktan ibarettir. Haya sebebiyle günahlardan
kaçınması sebebiyle, haya da imandan sayılmaktadır.
278 E L E SA SFİ'S SÜNNP.
t I
. 'd r
's
214- Taberani, Alkame (r.a)'den Abdullah'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Sabır imanın yarısıdır. Yakın ise imanın tam am ıdır."
yA L$JJ — y > o
.«İl
215- İmam Ahmed, Enes (r.a)'den merfu olarak şöyle rivayet etmiştin
"Emaneti olmayanın (kamil) imanı yoktur. Ahde vefa gösterm eyenin (sözün
de durmayanın) dim de yoktur. (Dini kam il değildir.)"
nefsini satışa sunar. Böylece ya nefsini azad eder, ya da onu helake sürükler."
yiî;u. jiJ tîı S13 û;ıi3 iîıı 4-^u ı^ı ;ıîj vU-î Ajtp^jj
.lAclİ) Aİlt A j t^ 4
217- M üslim , Hz. Aişe (r.a)'den şu şekilde rivayet etmiştir.
"ResuluUah (a.s) buyurdu ki:
"Kim Allah'a kavuşmayı arzularsa. Allah da ona kavu^nayı ister. Kim de Al
lah'a kavuşm ak istemezse. Allah da onunla karşılaşmayı istemez."
"Ey A llah'ın Resulü! Ölümden hoşlanmayışı mı kastediyorsun? Hiç birimiz
ölümü sevm iyoruz" dedim. Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurdu:
"Bunu dem ek istemedim. Ancak mümin Rabbinin rahmeti, hoşnutluğu ve
cenneti ile müjdelendiğinde Allah'a kavuşmak ister. Ailah da onunla karşılaş
mayı diler. K afir de Allah'ın azabı ve gazabı ile müjdelendiğinde Allah'a ka
vuşmaktan hoşlanmaz, Allah da onunla karşılaşmak istemez."
217-MüsUm (412065, 2066, 2067) 48-Kitabu'z Zikir Ve'd Dua Ve't Tevbe Ve'İstiğfar. 5-
Kim Allah'a kavuşmayı dilerse babı.
Namaz nurdur: Namaz günahlardan ve kötülüklerden alıkoyarak inşam doğruya
yöneltir. Nur nasıl insamn yolunu aydınlatır doğru yolu gösterirse, namaz da insa^
nın yolunu aydınlatır.
Sadaka burhandır: Tahrir müellifi, bu sözün anlamı hakkında: "Delillere sarılm-
dığı gibi sadakaya da önem verilmelidir. Kıyamet günü kul malım nerede sarfet-
tiğinden hesaba çekildiğinde, vermiş olduğu sadakalar delili olacak, maltmt tasud-
duk ettim diye kendini savunacaktır" demektedir.
Sabır ziyadır: Şeriatın öngördüğü sabır, Allah'a taatte ve günah işlememede göste
rilen sabırdır. Dünyada başa gelen sıkıntılara gösterilen sabır da bu babdandtr. Bu
rada sabırlı kimselerin aydınlık yolda dosdoğru yürüdükleri belirtilmekledir.
K ur’an, lehine ye da aleyhine hüccettir: Bu sözün anlamı açıktır. Okuyup amel
edersen yararlanırsın, aksi halde aleyhine bir delU olur, denmek istenmiştir.
Bütün insanlar sabah vakti (adeta) n ^sb ü saüşa sunan Yani her insan kendi mşfii
için hareket eder. Kimi taat göstererek Allah'a nefsini satmış gibi olur; böylece nef-
sini azaptan kurtarır. Kimi ise şeytana ve arzularına uyarak nesini şeytana satnaş
gibi olur ve bu yüzden kendi helakine sebep dur.
280 EL ESAS FÎ'S SÜNNP
>9 *
■ O^ jtÂL Jlji)
"Allah'ı Rabb, İslam ’ı <üıt, M uhammed'i R esul olarak kabul eden kimseler,
imamn tadına varm ışlardır"
"M ûmnin diğer bir mümine olan bağlılığı, bölüm leri b irb irin e destek veren
bina gibidir."
21S'MösUm (J/62) l~KUabu’l İman. 11-Attdh’ı Rabb, İslam'ı din olarak kabul etme üze
rine delübcbı.
219~Buhari (U565) S-Kitabu's Salat. 88-Mescidde veya başka bir yerde pamuddarı bir-
bürine kenetleme baln. Müslim (411999) 45-Kitabu'l Birri ve’s Salati v e l Adab. 17-
Müminlerin biıbirlerini sevmeleri, şefkat göstermeleri ve dayanışmaları babı. İmam
Ahmed- (41404-405) Tirmizi (4/325) 28-Kitabu'l Birri ve's Sılati. 18-Müslümamn
tnüslümana olan şefkati babı.
AUtth da onunla karşılaşmak istemez: Bu hadisin sonu bas kısmını açıklamaktadır.
Bu konudaki diğer mutlak hadisler de bu hadisle açıklığa kavuşmaktadır. Hadisde
artık tevbeniu kabul olmayacağı, ruhun kabzedilme anından söz edilmektedir. 0
vakit her kul h^ık olduğu ve kendisi için hazırlanan şeyle müjdelenir ve akibeti ken
disine gösterilir. Saadet ehli o anda, kendileri için hazırlanan şeylere ulaşmak için
ölüp Allah'a kavuşmayı arzu ederler, Allah da o kulla karşılaşıp lütfuyla ikramda
bulunmak ister. Şakiler (akibeti kötü olanlar) ise, ulaşacakları yerin durumunu
gördülderinden, ölüp Allah’a kavuşmayı istemezler. Allah da onlarla karsılapnayt
istemez. Yani onları rahmetinden ve ikramından uzaklaştırarak, onları bu ilahi ni
metlerden mahrum bırakır. Allah Teala’mn "istememesi" iste bu anlama gelmekte
dir.
İMANIN ŞUBELERİ
281
•« A 1
220- T irm lzi, Hz. Ali (r.a)’den şu şekilde rivayet etmiştin
"Hz. Peygam ber (a.s) buyurdu ki:
"Bir kul dört şeye iman etmedikçe, mümin saydmaz: Allardan başka ilah ol
madığına, benim A llah’ın elçisi olup hak ile gönderildiğime, ölümden sonra di
rilişe ve kadere..."
: j l İ lAiP İÎ)I ^ ’j , ^
221- B u h ari ve Müslim, Enes bin Malik (r.a)'den şöyle rivayet etmişlerdir:
"Resulullah (a.s)'ın söyle buyurduğunu işittim:
"Sizden biriniz beni, babasından, çocuğundan ve bütün insanlardan daha
çok sevm edikçe (kamil) bir imana sahip olamaz."
^■ 4 ^ j i î :J ü İl > ,:p - t 11
^ \ j jj İy . t j a i f i - l î 4 ^ J , ^ 1 İ i l j î » ;■
220- Tirmizi (4/452) İsnadı sahihtir. İbni Mace (1132) Mukaddime. lO-Kader babı. Ha
lam (1/32, 33) Halam, haksin Buhari ve Müslim'in şartına göre sahih olduğunu
Söylemiş, Zehebi de bunu doğrulamıştır.
221-Buhari (1/58) l-Kitabul İman. 8-Hz. Peygamber (a.s) sevgisi imadandır babı.
Müslim (1/67) l-KiUd»u'l İman. 16-Resulutlah (a.s)’t sevmenin vaciptiğl babı. Nesai
(8/114) 47-Kitabu‘l İman. 19-İmanın alameti babı.
222-Müslim '4/217) 51-Kitabul Cenneti Ve Stfati Naimiha ve Ehliha. 4-Ailesi ve mab
mukabilinde Hz. Peygamber (aj)'i görmeyi isteyenler babı.
282 EL ESAS Fİ’S SÜNNÎ?
“Üç sey vardır ki, onları biraraya getiren, imanı biraraya getirmiş olur. Nef
sine kar§ı olsa bile insaflı olmak, aleme (herkese) selam vermek, yoksulluk
içinde iken dahi infak edebilmek."
"Bir adamın mescide devam ettiğim görürseniz, onun imanına §ehadet edi
niz. Zira Allah Azze ve Celle §öyle buyurmaktadır:
"Allah'ın mescidlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman edip, namazı
kılan, zekatı veren ve Allah'dan bankasından korkmayanlar im ar ederler." (1)
223-Buhari (1/82) 2-Kitabül İman. 20-Selamı yaymak İslam'dandır babı. Begavi, Şer-
hu’s Sünne (1152) Bezzar, K e ^ 'l Estar (1125) Mecma'u'z-Zevaid (1156,57) Haysemi
hadisi Bezzar'ın rivayet ettiğini, ancak Bezzar'tn şeyhi olan Hasen bin Abdullah el
lûdi'nin bu hadisi zikretmediğini bildirmi^ir. Taberani de Kebir'de bu hadisi rivay
et etmiştir. Hadisin senedinde zayıf bir ravi olan Kasım Ebu Abdurrahman da yer
almktadır.
224-Tirmizi (5/277) 48-Kitd>u Tefsiri'l Kur'an. 10-Tevbe suresinden babı. Tirmizi hadi
sin hasen ve garib olduğunu söylemiştir. İmam Almed (3/68,76) İbni Mace (2/263)
(1) Tevbe Suresi: 18
ÎMANIN ŞUBELERİ
283
\il jî; J ^ S j^ j
fS ^ ^ ^ '- i î ;p » i. il,
"M üminler tek bir sahıs gibidirler. Bası ağrıdığında vücudunun diğer kısun-
la n , uykusuzluk ve ateşi ile birbirlerini çağırarak (hasta basın elemim pay
laşırlar.)" (1)
"Bir kulun imanı, kalbi dosdoğru oluncaya kadar doğrulmaz. (Kamil olmaz).
Kalbinin dosdoğru olması ise dilinin dosdoğru olmasına bağlıdır. Komçusu
geninden emin olmayan bir kimse cennete girem ez."
.«AİÎlyf ojU-
:j» § A j , ; . j - j. j - j. ^ _T t<
jir ^3 ji jii
"Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimse, hayrı söylesin ya da sussun. Al
lah'a ve ahiret gününe iman eden kimse komşusuna ikramda buiunsun. Allah'a
ve ahiret gününe iman eden kimse misafirine ikramda bulunsun."
"Kendi nefsi için istediğini, müslüman kardeşi (ya da komşusu denüstir) için
istemeyen (kam il] mümin değildir."
5ı\£/
AÜ\ J s ^ j j\i ; jü ^ iSyj — Y f 1
^ L İ Î ı V j o d jb % OliLl,
232» Mûsliın, Tank bin Şihab (r.a)'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Bayram günü hutbeye namazdan önce bağlayanların iltd Mervan'dır,
(O'nun bu davranırı üzerine) birisi kaUap: "Namaz hutbeden öncedir" dedi,
Mervan: "Namazın önce blınm ası burada terk edilntij^r" dedi. Bu söz üzerine
Ebu Said: "Bu şahsa gelince, üzerine düşen görevi yapm ış bulunuyor. Zira Re~
sıdullah (a.s)’ın şöyle dediğini işitmiştim:
"Sizden kim bir münker (kötülük yo da yanlışlık) görürse, onu eliyle değiş-
tirsin (düzeltsin). Eğer eliyle değiştirmeye gücü yetm ezse diliyle (uyarıda bulun-
sun), şayet buna da gücü yetmezse kalbiyle (buğzetsin). B u sonuncusu imamn
en zayıf olanıdır."
# il tsjj - r r r
tOjijl^ tÂjAij Oir Sil ^1 iLl ^ U» ;Jlİ
j ^ i f ı S/U Ojj_yL j*j O jA siiJ
Sfjî
• *'1. ». > *■'
aJ p ;Jlİ <J j l S ”
^ ' Vl " '*1"
"Bir kul (Rabbine güzelce ibadet ederek) A llah'ın hakkını, (hayrı tavsiye ve
nasihatte bulunarak) kendilerinin hakkını yerine g etirirse, ona iki sevap veri
lir."
jUlDl^ li
^ îî*
239-Müsned. İmam Ahmed (41270) Zikredilen siyakta yer almaktadır. Buhari ve Müs
lim'de bu hadis ilâ kez geçmektedir. Birincisi: Buhari (10/438) 78-Kitabu'l Edeb.
27-İnsanlara ve hayvanlara rahmet babı. Müslim (4/1999) 45-Kitabu‘l Birri ve's
Sılati Ve'l Adab. 17-Müminlerin birbirlerine şefkat göstermeleri, sevmeleri ve daya
nışmaları babı. İkincisi: Buhari (1/126) 2-Kitabu'l İman. 39-Dinini koruyamn fazlı
babı. Müslim (3/1219) 22-Kiudm'l Müsakat 20-Helallere sarılıp, şüpheli şeyleri ter-
ketme babı.
290 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
Ukesi vardır. İyi bilin ki, her melikin bir sının vardır. Allah'ın koymuş olduğu
sımr da haram kılmış olduğu şeylerdir. Dikkat edin, insanda bir et parçası var
dır ki, o iyi olduğunda bedenin tamamı iyi olur. O bozulduğunda ise bedenin ta
m a m bozulur. İste o kalbtir."
^ aI ii S j L j J l İ : J l İ ,1'),'}^ j‘ i- J J^ \ j İ U Î _ Y i ,
i-h! Y 3 ^l-î=r
14; ^ o 'ı ^ j i o iî 4^ vj
"Bir hırsız, hırsızlık yaptığı sırada (kamil bir) mümin olarak hırsızlık yapnus
olmaz. Zina yapan biri de, zina yaptığı sırada (kam il bir) m üm in değildir. İçki
içen biri de içki içtiği sırada (kanül bir) mümin olarak içmemektedir. Mu-
hammed'in nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin olsun ki, m evki sahibi biriniz
müminlerin gözü önünde yağmacılık ettiği sırada (kam il bir) mümin olarak
yağmacılık edemez. Herhangi biriniz hıyanetlik (dolandırıcılık) yaptığı sırada
(kanül bir) mümin olarak hıyanetlik yapamaz. Sizi sakındırıyorum ! Sizi sakındı
rıyorum!"
Hadisin anlamı şudur Keım ismi verilmeye layık olan yalnız müminin kal-
bidir. Asma dallanm bu isimle anmak doğru değildir.
j'j^ \ ! ^ l ; J l î J \ J’ . û O L 'J .
Ji ç j i Ş \î !^ L i
"Dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü! Bana İslam hakkında öyle bir gey söyle ki,
senden sonra onun hakkında kimseye bir soru sorm ayayım ." H z. Peygamber
(a.s): "Allah’a inandım," de. Sonra da dosdoğru ol" buyurdu. "Ey Allah'ın Re
sulü! Hangi feyden sakınayım?" diye sordu. "
Kavi der İd;
O f j J ' .J ) î j ’
244- MüsUm (1165) 1-Kiıabu'l İman. 13-İslam'm vasıflarım toplayan babı, Müsnei, /•
mamAhmed(S(4I3)
245- Bıdıari (91319) 67-Kitabu’n Nikah. 107-Gayret babı. Müslim (412114) 49-Kitabıil
Tevbe. 6-GayretullcJı ve kötülükleri haram kılma babı.
İMANIN ŞUBELERİ
293
^ Oi o j ’j f - ^ I l i i 'li'yi ^ ttV
"Bir adamdan, Rabbi Azze ve Celle, dünyada istediği kadar yasayıp, dünya
nimetlerinden istediği kadar yeme ile Rabbine kavuşma arasıda bir tercih yap
ınasım istemiş, o da Rabbine kavuşmayı tercih etmişti."
Ravi dedi ki:
246- Müsned, İmam Ahmad (21235) Müslim (4121J4) 49-Kitabu'l Tevbe. 6-Gayretullah
ve kötülükleri haram kılma babı.
247- İmam Ahmed (31478) Lrtfz kendisine aittir. Buharı (7/227) 63-Kitabu MenakA el
Ensar. 45-Hz. Peygamber (ajıYin ve ashabmın Medine'ye hicreti babı. Müslim
(4/1854) 44-Kitabu Fadaili's Sahabe, Hz. Ebu Bekir (rayinfazüetleri babı. Lapziar
farklı olmakla birlikte her Ud hadis de Ebu Said taretfından rivayet edilmiştir.
294 E L E S A S F t’SSÜNNE
"Bu söz üzerine Hz. Ebu Bekir (rM) ağlam aya badadı. R esulullah (ajtym
ashabı: "Resulullah (a.s) Rabbi Azze ve C elle'nin dünya ile kendisine kavurma
arasında tercih yapmasını istediği salih bir adam dan bahsederken bu şeyhin,
Hz. Ebu Bekir (r.ayin sözüne hayret etm iyor m usunuz?" dediler. H z. Ebu Bekir
(r.a) içlerinde Resulullah (a.sym bu sözleriyle kasdettiğini en iyi bilendi. (Bu
yüzden) Hz. Ebu Bekir (r.a): "M allarımız ve çocuklarım ız sana fa d a olsun ey
Allah'ın Resulü!" demişti. Bunun üzerine R esulullah (a.s):
y :J ü 1^' 4 ^ ' (J y j — ^ t A
. « , ot
"Oç haslet vardır İd, bunlar kimde bulunursa im anın tadına varm ıştır. Bir
kimseye Allah ve Resulü'nün başka şeylerden daha sevg ili olm ası. B ir kimsenin
sevdiği zaman, yalnız Allah için sevm esi. B ir kim se ateşe atılm ayı nasıl istemez
ise aynı derecede, Allah kendisini küfürden kurtardıktan sonra tekrar küfre
dönmeyi istememesidir."
p « İ j^ t (jjj —T
Olî ^ aIjI i} j û i y j i j J C j^ \
.«OUj M'
248-Buhari (1160) 2-Kilabu'l iman. 9-Imanın tatlılığı babı. Müslim (1/66) I-Kitabu'l
İman. 15-Kimde bu s fatlar olursa imarnn tadına varır babı.
İMANIN ŞUBELERİ 295
o!.i) : :c J lî aİ I I p ^s-
dU ıîu,ı ^ ^
249- Buhari (H74) 2-Kitabu'l İman. 16-Haya imandandır babı. Müslim (H63) 1-KUabu'l
İman. 12-İmanın kaç şube olduğunu beyan babı.
250- İmam Ahmed (21472) Ebu Davud (41220) Kitabu's Sünne. imanın artıp eksilebile-
ceğinin delili.
251- İmam Ahmed (6147) Tirmizi (3/9) 41-Kitabu'l İman. 6-İmanın kemali, artıp eksilme
si babı. Tirmizi: "Bu, sahih bir hadistir" demiştir.
252- K e ^ ‘t Estar (1/27) Mecma'u’z-Zevaid (1/58) Haysemi, hadisi Bezzar’ın rivayet etti
ğim' ve ricalinin sika olduğunu söylemiştir.
296 EL ESAS Fİ'S
"Ey Resuller! Tertemiz ve helal olan şeylerden yiyin, güzel amellerde bulu
nun. Çünkü ben. ne yaparsanız hakkıyla bilenim. ”
"Ey iman edenler! Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin (maddeten ve ma
nen) temiz olanlarından yiyin! Allah’a şükredin. Eğer yalnız O'na kulluk edi
yorsanız."
253- Btdum (1015629) 78-Kilabu'l Edeb. 83-Miimin tnr delikten iki kez sokulmaz babı-
MüsUm (412295) 53-Kitabu’z Zülıd ve’r Rekaik. 12-Miimin bir delikten ild kez sohd-
mazbabt.
254- fmam Ahmed (221328) Müsiim (21703) 12-Kitabu‘z Zekat .I9-Hel<ü kazançtan yapı
lacak sadakanın kabulü ve kat h a büyümesi babı.
İMANIN ŞUBELERİ 297
.açO ^ j jr ı; ^ ij j
255- İmam Ahmed ve Müslim, İbni Ömer (r.a)'den rivayet etmişlerdin
"Hz. Peygamber (a.s) buyurdu ki:
"Mümin tek bağırsağı doldurmak için, kefir ise yedi bağırsağı doldurmak
için yemek yer."
•iiH i t i l i *
j lj c J aİ jl « ^ î ^ Sî
Eğe kenüğinin en eğri tarcfı üstüdür. Eğer eğe kemiğini doğrultmak islerse-
niz kırarsınız. Haline bıraktığın zaman ise eğri olarak kalmakta devam eder. 0
halde kadınlar hakkında birbirinize hayn tavsiye edimz."
^ J* 3 o U İ ^ÜıSl ^ 3 ^ 3 İ p Uj »J'
Jj*'
255- İmam Ahmed (2121) Müslim (311631) 36-Kiiabu'l Egribe. 34-Miimin tek mideyle yer
babı.
256- Müslim (2H09I) 17-Kitabu’r Roda. IR-Kadmlara tavsiye babı.
"Resulullah (a.s)'ın 0 y le söylediğini işittim:
"Müminlerin cemaatini terkedip taati terkeden bir kinişe (bu hali üzere),
öldüğünde cahiliye ölümü ile ölmüş olur. Kim ümmetime kılıç çekip, iyisini
kötüsünü ayırmaksızın öldürür, imanından dolayı mümine hürm et etmez, kendi
leriyle ahidyaptığı kimselerin ahdine riayet etmezse ümmetimden değildir."
»W- :JÛ
vilal* :Jlî ^ ıj^'
"Bir adam Zübeyr bin Avvam'a gelerek: "Senin için A liy i öldüreyim mi?"
diye sordu. Zübeyr:
y^UaJl; ^ 3 ^
.«İIİ’I
257- İmam Ahmed (21306) ütfız ona aittir. Müslim (361476) 33-Kitabu‘l İmare. 13-Müs-
lümanlann cemaatine devam etmenin vacipliği babı. Nesai (7!123) 37-Kitabu Tahri-
mi'd Dem. 28. bab.
258- İmam Ahmed (11166) Ebu Davud (3187) Kitabu’l Cihad. Düşmamn ani hücumu ve
onlara benzeme babı. Ebu Davud, hadisi Ebu Hureyre'den rivayet etmiş olup, haıüs-
de yalnız Hz. Peygamber (ae)'in sözü yer almaktadır.
İMANIN ŞUBELERİ 299
259* İmam Ahmed, Ebu Davud, Tirmizi ve İbni Mace, Iıbad bin Saıiyye
(r.a)’den rivayet etmişlerdir:
"Resulullah (a.s) bize öyle bir va'zu nasihatta bulundu ki, o vata karsısında
gözler yasardı ve kalpler titredi. Dedik ki:
"Ey Allah'ın Resulü! Bu bir veda vaazı. Bize ne öğütlersin?" Buyurdu ki;
"Sizi, gecesi ve gündüzü bir olan beyaz (lekesiz, tertemiz) bir zemnde bırak
tım. Bırakmış olduğum (o lekesiz sünnetten) ancak helak olanlar sapar. Sîzlerd
en ömrü olanlar pek çok ihtiltrfa sahid olacaklar. (Böyle durumlarda) üzerinize
düsen benim, hulafa-i raçidinin ve mehdilerin sünnetine uymaktır. Müminlerin
emirine itaat edin. Emiriniz Habesli bir köle bile olsa, ona sımsıh sarılın.
Mümin (emrine itaatte), ehli bir deveye benzer. Ne tarafa götürülürse, oraya
gider."
J ü ;J ü \ «
■«(W 'jli A ^
260* İmam Ahmed, Ebu Davud ve Tirmizi, Ebu Huıeyre (r.a)'den rivayet
etmişlerdir:
^ jıî : j ı î İ L ;!;. ^
259- İmam Ahmed (4U26) Ebu Davud (4/200) Kitabu's Sûnne. Sünnetin lüzumu babı.
Tirmizi (5/44) Kitabu'l İlm. 16-Sünnete yapışıp bid'ati terketme babı. İbni Mace
(1/15, 16) Mukaddime. 6-Hutefa-i Rasidin'in ve Mehdilerin saımefinf ittiba babı.
Bu, hasen ve sahih bir hadistir.
260- İmam Ahmed (3/394) Ebu Davud (4/251) Kitabu'l Edeb. Güzel geçinme babı. Tirmi
zi (4/344) 28-Kitabul Birrt Ve's Stlali. 41d3imrilik babı. Tirmizt hasen ve
garib oltüığunu söylemiştir.
261- Tirmizi (4/544) 34-Kitabu'l Füen. 67-Muhammed bin BessaRtn bize
göre babı. Tirmizi bu hadisin hasen ve garib olduğunu söylemislir.
300 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
İM A N IN VE MÜSLÜMANLIĞIN ÖLÇÜLERİ
İMANIN VE MÜSLÜMANLIĞIN
ÖLÇÜLERİ
MüslUmamn en büyük isteği, A lla h indinde m akbul bir müslüman olabil
mektir. B u da müslümanın kendini iy i b ir müslüman olup olm adığı konusunda
sürekli kontrol altmda tutmasım gerektirir. D oğra yolda olup olm adığım kendi
sine gösterecek tek ölçü ise K u ı'a n ve Sünnet'te m üm inlerin sıfaflanm belirie-
yen naslardır.
# M -4^ ‘j f .
1) Erfal Suresi: 2 . 3 . 4
2) Hucurat Suresi: 15
304 EL ESAS Fİ'S SÜNNP
263- İbni Mace, Abdullah bin Mesud (r.a)'dan şöyle rivayet etmiştir:
"Bir adam Hz. Peygamber (a.s)'e: “Ey Allah'ın Resulü! Yaptığım iyi mi, kötü
mü olduğunu nereden anlayayım?" diye sormuş, Hz. Peygamber (a s): "Eğer
komşulann iyi yaptığım söylüyorlarsa, iyi yapmışsın demektir. Eğer kötü
yaptığım söylediklerini işitirsen (bil ki) kötü yapmışsındır" buyurmuştur."
262- Müslim (4/2034) 45-Kitabu'l Birri Ve's Sılati vel Adab. 51-Hayrı dolayısıyla övül
mek müjdedir ve zararı yoktur babı.
263- İbni Mace (211412) 37-Kitabu’z Zühd 25-Hayrı övmek babı. İmam Ahmed (1/402)
Sahih-i İbni Hibban -Mavaridu'z-Zam'an (503) Komşuların şehadeti babı. Mec-
ma'u'z-Zevaid (10/271) Haysemi, hadisi Taberani'nin rivayet ettiğini ve ricalinin
sahih olduğunu söylemiştir.
264- İmam Ahmed, Müsned (5/252) Bu hadisi İbni Hibban, Hakim ve Beyhaki de rivayet
etmişlerdir. Hakim, bu hadisin Buhari ve Müslim'in şartına göre sahih olduğunu
söylemiş, Zehbi de bunu doğrulamıştır. Iraki hadisin sahih olduğunu söylemiştir.
Haysenn, Taberani’nin rkalinitt Yahya bin Ebi Kesir dışında sahih olduğunu, onun
ise müdelles olduğunu söylemiştir. Haysemi, hadisi İmam Ahmed'in Ebu Musa’dan
rivayet elliğini, ricalinin sika olduğunu söylemiş, ancak hadiste inkıta olduğunu zik
retmiştir.
İMANIN VE MÜSLÜM ANLIĞIN ÖLÇÜLERİ 305
"Bir adam: “Ey Allah'ın Resulü! İman nedir?" diye sormuj, O da: "Sevapla
rın seni sevindiriyor, günahların seni üzüyorsa sen müminsin" cevabını ver
miştir."
:jli U : \ J r j j l i : j ü İİUÎ ^ j \ ^ \ _ Y * \o
4-'' -S ^ —Y l'l
:jıiî J l 'J.
"Ey Allah'ın Resulü! Cennet ehli kimlerdir?" diye soruldu. Hz. Peygamber
(as):
A j :jü
267- İbni Mace (2L412) Eserin muhakkiki, Mecmau'z-Zevaid'de hadisin isnadının sahih
ve ricalinin sika olduğunun yer aldığını söylemiştir.
268- Mecma'u's-Zemd (101272) Haysemi, hadisi Bezzer'm rivayet etliğini ve ricalinin
sahih olduğunu, Mbas bin Ctfer'in de sika olduğunu söylemiştir.
269- Mecma‘u't-Zevaid (101271) Haysenu hadisi, Bezzarim rivayet ettiğim, ricalinin sa
hih olduğunu söyleımştir. Hasen binArafe'nin sika olduğuım söylemiştir.
İMANIN VE MÜSLÜMANLIĞIN ÖLÇÜLERİ 307
^ J ^ j jlS :J lİ ^ 2 ^ ’j f . _TV.
aJ ^ ÂJJl Jl)) ;
"Allah bir kulu sevdiğinde Cebrail (a.s)'i çağırıp söyle der: "Ben fid a n ı se
viyorum, sen de sev!" Böylece Cebrail (a.s) de onu sever. Daha sonra C ebrail
(a.s) semada nida ederek söyle der; "Allah fidanı seviyor, siz de sevin!" Bunun
üzerine o, sema ehli tarafından da sevilir. Akabinde Allah tarafından yeryü-
zündeki insanların gönüllerine onun için kabul ve sevgi konulur. Şayet Allah bir
kula buğzederse, Cebrail (a.s)'ı çağırıp, şöyle der: "Ben fidana buğzediyorum,
sen de buğzet." Böylece Cebrail (a.s) de ona buğzeder. Sonra sema ehline şöyle
seslenir: "Allah futana buğzediyor. Siz de buğzedin!" Sonra da (Allah tarafın
dan) o kul için yeryüzündeki insanların gönlüne buğuz konulur."
Miislim'ddd diğer bir rivayet ise şöyledir; (1)
"Süheyl bin Ebi Salih anlatıyor:
"Arafat'ta idik. Hac mevsiminde Ömer bin AbdUlaziz gelmişti. İnsanlar ona
doğru bakmaya başladılar. Babama: "Babacığını! Ben Allah'ın, Ömer bin Ab-
dülaziz'i sevdiğini sanıyorum" dedim. Babam; "Bunu nereden çakarıyorsun?"
dedi. "Onun insanların kalplerinde yer eden sevgisinden" dedim. Babam; "Sana
bir şeyi haber vereyim mi? Ben Ebu Hureyre'nin, Resulullah (a.s)'dan şu hadisi
naklettiğini işittim" dedim. Sonra hadisi zikretti."
baam italik Muvatta'da birinci rivayetin benzerini (2) tahric etmiş ve:
"Buğuz için de bunun benzerini söylediğini tahmin ediyorum" demiştir.
Tlmıizi de Müslim’deki rivayetin benzerini tahric etmiştir. (3) Hadisinde
muhabbeti zikrederken;
"inanıpfaydalı işler yapanlar için Rahman, (gönüllerde) bir sevgi yaratacak
(onları herkese sevdirecek)tir." (4) ayetini ilave etmiştir.
jZı jA ^ ^ S/li) :J U î ^
272-Tirmizi (4/258) 34-Kitabül Filen. 76-Kuteybe'nin bize takdis ettiğine göre babı. Tir
mizi, hadisin hasen ve sahih olduğunu söylemiştir. İmam Ahmed, Müsned (21368)
Ibm HibbanSahih'inde, Beyhaki Şuabül fman'da rivayet etmiştir.
1) Müslim, A.g.y.
2) Muvatta (21953) 51-Kitabüs Si'r -Allah için birbirini sevenler babı.
3) Tirmizi (5/317) 48-Kitabu Tefsiri'l Kur'an. 20-Meryem suresinden babı.
4) Meryem Suresi: 96
İMANIN VE MÜSLÜM ANLIĞIN ÖLÇÜLERİ 309
"Resulullah (a.s) bir adamın, diğer bir adama övgüde bulunduğunu işitti
ğinde: "(Bu adamın gurura kapılmasına sebep olarak) helak ettiniz, -yahut, a-
danun sırtım yardınız" buyurdu."
273- Buhari (101476) 78-Kitabu'l Edeb. 54-Mekruh medihler bab(. Müslim (412297) 53-
Kitabu’z Zühd ve'rRekaik. 14-İfrat derecesindeki medhin nelıyi babı.
274- Buhari. A.g.y. Müslim (412296) Aynı kitab ve bab. Ebu Davud (41254) Kitabu'l E-
deb. Birbirini övmenin mekruhluğu babı.
310 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
“Hz. Peygamber (a^Yin yanında bir adam diğerine övgüde bulunmuştu. Bu
nun üzerine Resulullah (a j) şöyle buyurdu:
"Yazık sana! Arkadaşının boynunu kestin." (*) -bu sözü üç kez tekrarladı-
Daha sonra şöyle buyurdu:
"Sizden biriniz mutlaka arkadaşını övmek isterse, "Fulanın şöyle olduğunu
zannederim, O'nun hesabım Allah görecektir" desin ve Allah'a karşı hiç kimseyi
tezkiye etmesin. (Temiz çıkarmasın) Şöyle şöyle olduğunu zannederim demesi
de onun gerçekten öyle olduğum bilmesi durumunda caizdir."
Müslim'deki diğer bir rivayet ise şöyledir: (1)
"Hz. Peygamber (a.s)'in yanında bir adamın bahsi geçmiş, oradaki bir
adam: "Ey Allah'ın Resulü! Resulullah (a.s)’dan sonra, şu konuda bu adamdan
daha üstün bir kimse yoktur" demişti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s): "Ya
zık sana! Arkadaşıma boynunu kestin!" buyurdu. -Bu sözü birçok kez tekrar
ladı-”
:JU ^ J, jU ^‘ ‘J . j
^ J ,> J_^ ;j ü -
J[ iti ^ ^ 1 1 o i ; l u ı Ji>ı ^
J : # 4 j' J jA ; j ü ; î ^ ; S f i
I X '' j '3 j-U - jJ ' ^ jÂsfûIı o U JC flJI 1j L ^ j \
dedir" Bunun üzerine Cebrail: "Allah'm gazabı fulan üstüne olsun" der. Arp
tapyan melekler, onların altındakiler ve yedi kat göğün bütün ehli (sırayla) bu
sözü söylerler. Daha sonra da yeryüzüne iner."
:J lî aIji ^ y.^ i J j j — t V A
OJ Jj-rfjlJ ;J ü i I, J l i L *y i jj
.«L]i 14JÛ :JÜ CAİJ» J_^j :İJIİ ı«?ü» :jÛ ciI'' ;dJÛ
278- Ebu Davud, Şeıid bin Suveyid Sekafı (r.a)'den rivayet etmiştir:
"(Şerid'in) annesi, kendi adına, mümine bir cariyeyi azat etmesini vasiyet
etnupi. Bunun üzerine Resulullah (a.s)'ın yanına gelerek: "Ey Allah'm Resulü
Anem ken£ yerme mümine bir cariye azat etmemi vasiyet etti. Benim siyah tenli
Nubiyye isimli bir cariyem var. Onu azat edeyim mi?" diye sordu. Resulullah
(a j): "Onu buraya çağır" buyurdu. Bunun üzerine onu çağırdım ve geldi. Hz.
Peygamber (a j) ona: "Rabbm kim?" diye sordu. O: "Allah" dedi. "Ben ki
mim?" diye sordu. O: "Resulullah" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s):
277-İbni Mace (211379) 37-Kitabu'z Zühd. 4-Kıymet verilmeyen müminler babı. Kitabın
muhakkiki der ti: "Mecma'ıa-Zevaid'de isnadı basendir. Şehr bin Havseb ve Suveyd
btnSaidhakkmda ihtilafedilmipir. Senedin değer ricali ise sikadır."
278- Bbu Davud (31230) Kitabu'l Eyman ve'n Nuzur. Mümin cariye babı. İsnadı basen
dir. Nesai (^ 5 2 ) 30-Kitabu'l Vasaya. 8-Ölü yerine sadaka vermenin fazlı babı. Ha
d im isnadı basendir.
m a n in v e M ÜSLÜM ANLIĞIN ÖLÇÜLERİ 313
Mümin ekine benzer. Rüzgar onu eğerek (üzerinden geçer, gider) İşte mü
mine de bela ve sıkıntı isabet eder durur. Münafık ise çam ağacına benzer. O
hasad vaktine kadar rüzgar karşısında (eğilip) titremez."
,»■ 9 f f ^ e ^ ti İl*»
"Yuldoğu" kelim esi gayn harfinin darameli okunuşuyla rivayet edUdiği gibi,
kesralı okunuşuyla da rivayet olunmuştur. Dammeli okunuş, haber vechinden-
dir ve anlamı şöyle yapar: "Mümin, aklı başında ve ferasetli kişidir. Bu yüzden
onu aynı konuda birden fa zla aldatmak mümkün değildir. O böyle bir gaflete
düşmez." Burada aldatılmaktan kasıt, din meselesindeki aldanıştır. Y oksa kaste
dilen dünya işleri değildir. Kesralı okunuş, nehiy vechindendir ve anlamı şöyle
yı^ar:
279-Buhari (131446) 97-Kitabu‘t Tevhid. l-Meşiet ve irade babı. Müslim (412163) 50-
Kitabu Sıfati'l Münafıkin ve Ahkamihim. 14-Mumin ekine benzer babı. Tirmizi
(SIİ50) 44-Kitabu'l Emsal. 4-Müminin misali, babı. Hadis kasen ve sahihtir.
280- Buhari (101529) 78-Kitabu‘l Edeb. 83-Mümin bir delilen iki kez sokulmaz babı.
Müslim (4/2295) 53-Kitabu'z Zühd Ve'r Rekaik. 12-Mümin bir delikten iki kez sokul
maz babı. Ebu Davud (411266) Kitabu'l Edeb. İnsanlara karşı dikkatli olma babı.
314 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
"Mümin sahn aldanmasın. Gıtflete dü^üp de hasa gitmeyen veya kötü bir du~
ruma düşmesin. Uyanık ve dikkatli olsun." Bu ikinci tevil, dünyevi işler için de.
uhıevi meseleler için de geçerlidir.
K E Ü M E -İ Ş E H A D E T
K E L İM E -İT E V H İD
m
İ i
KELIME-IŞEHADET VE
KELİME-İ TEVHİD
Tevhid herşeyin başıdır, oltasıdır ve sonudur. Tavhidi bilm eyen İslam'ı bi
lemez. Müslüman kelim e-i tevhidden nasibi kadar İslam'dan nasiÛni alır.
K O N U İLE İL G İL İ R İV A Y E T L E R
: J j l i <5 İ j — ^
İJLP iJ u ;J J 13 iiip S İ Ü ) VI ;jıv j \
283'Buhaıi (61474) 60-Kitabul Enbiya, 47-"Ey kitab ehli dininizde aşırılığa kaçmayın"
<Qwri babı. Müslim (1157) 1-Kitabu'l İman. 10-Tevhid üzere ölen kişinin kesinlikle
cennete gireceğinin delili babı.
yPT İME-İ ŞEHADET VE KELİME-1TEVHİD 319
284- İm am A hm ed, Süheyl bin Beyda (r.a)'dan merfiı olarak şu şekilde ri
vayet etmiştir:
"Kim, Allah'tan baçka ilah olmadığına şehadet ederse, Allah ona cehennemi
haram, cenneti vacib kılar."
o jJ li t Ü a î l > -
•« (^ ^ » : ^ ^ 1 J ^ j jıiî
"Hz. Ebu Bekir (rjı) ve Hz. Ömer (r.a)'in de aramızda bulunduğu bir toplu
luk halinde Resuiullah fa,sym etrqfinda oturuyorduk. (Bir sûre sonra) Resulul-
lahja.s) aramızdan kalkıp gitti. Yanımıza gelmesi geciktiğinden bağına bir
kötiUûk gelmesinden korkup endişe ettik. Bunun üzerine kalkıp harekete geçtik.
Endişe edenlerin başında ben geliyordum. Resuiullah (a.s)’ı aramak üzere yola
çıktım. Ensardan NeccaroğuUarının bostanına gelip bir kapısını bulabilir mi
yim diye etrafında gezindim, fakat bulamadım. Bir de baktım ki. dışardaki bir
kuyudan küçük bir dere, baştanın içine akıyor. Tilki gibi hızlıca içeri süzülüp
Resuiullah (azfın yanına vardım, Hz. Peygamber (a.s):
"Ey Ebu Hureyre sen misin?" dedi. "Evet ey Allah’ın ResuliU" dedim. “Bura
da ne işin var?" buyurdu. "Aramtzdayken kalktın, yanımıza gelmen gecikince,
bizden uzakta başına Mr kötülük gelmesinden korkup endişelendik. Bu durum
dan korkanların başında ben geliyordum. Dosdoğru bu bostana gelip tilki gibi
hızlıca içeri süzüldüm. Diğerleri de arkamdalar" dedim. Hz. Peygamber (a.s):
"Ey Ebu Hureyre!" diye seslenip bana ayakkabılarmı verdi ve: "Bu iki ayak-
kabımı götür. Bostanm dışında, Allah’tan b a ^ ilah olmadığına kalpten şeha-
det eden, ük rasdadığtn kişiye ceımeti müjdele" buyurdu.
İlk hırşılaştığtm timse Hz, Ömer (r.a) idi. "Ey Ebu Hureyre! Bu ayak-
2S5-MilsUm W59,öO) a. g. y.
KELİME-t İŞEHADET VE KELÎME-İ TEVHİD 321
kabılar nedir?" diye sordu. "Bu ayakkabılar Resullulah (r.a)'a aittir. Onları be
nimle gönderip, A llah’tan ba§ka ilah olmadığına kalpten §ehadet eden, ilk rast
ladığım kijiyi cennetle müjdeledi" dedim. Bu sözüm üzerine Hz. Ömer (r.a), iki
mememin arasına eliyle vurdu ve oturağımın üstüne düktüm. Hz. Ömer (rM):
“Ey Ebu Hureyre! G eri dön" dedi. Ben de Resulullah ( a j) ’ın yanına döndüm.
Nerede İse ağlayacaktım. H z. Ömer (r.a) de beni izliyormuş. Baktım peşim sıra
geliyor. Resulullah (a j): "Ey Ebu Hureyre! Neyin var?" buyurdu. "Ömer (rM)’e
rastladım. Benimle gönderdiğin haberi kendisine söyledim. O ise göğüslerimin
arasına vurdu ve oturağım üzerine düştüm. Sonra bana: "Geri dön" dedi" de
dim. Resulullah (a.s): "Ey Ömer! Seni böyle davranmaya sevkeden şey nedir?"
buyurdu. Hz. Ömer (r.a):
"Ey Allah'ın Resulü! Babam ve anam sana feda olsun! Ayakkabılarım Ebu
Hureyre’y e verip, Allah'tan başka ilah olmadığına kalpten şehadet eden kime
rastlarsa, onu cennetle müjdelemesini m i istedin?" dedi. Resulullah (a.s):
"Evet" buyurdu. H z. Ömer (rM): "Böyle yapma, doğrusu insanların (bu
müjdeye) güvenip (ameli) terketmelerinden korkarım. O halde onları bırak ki,
çalışıp amel etsinler" dedi. Bunun üzerine Resulullah (a s): "Onları serbest
bırak" buyurdu."
, O i j o iT - . ^ c /- ( 4 ^ - ) iS 3 j — TAV
:c ia î . . ı h 3; i î ili J p .ıJ ı j ıh
287* Buhari ve MüsBm, Muaz bin Cebel (r.a)'d»ı rivayet etm işlerdin
"Ukayr demkn Ur merkebin üzerinde. Resulullah fa.s)'ın arkasında oturu
yordun. Ey Muaz, AUah'tn kullan, kullann ise Allah üzerinde hakkının ne
or musun?" diye sordu. "Allah ve Resulü daha iyi bilendir" de-
dim.
287- Buhari (101397) 77-Kitıdwn libas. lOl-Bir adamın başka bir adamın bineğinin
arkastna oturması babı. Müslim (1158) 1-Kitabu'l İman. 10-Tevkid üzere ölen kişi-
ninketinliUe cemetegirmesi babı.
288- Müslim (1194) 1-Kitdbu2 İman. 40-Şirk kornadan ölen tim se cennete girecektir,
babı.
KELİME-t SEH ADET V E KELİM E-1TEVHİD 323
S ;--, ^ js >
A<» ^*)Jo Â*2« * * Î. >' *\|î •' m
^ _ . ' ^ ^ u - 0 \r J ı; ü^e '4\
j\İa/»Nl ys^ L l^ l \ ' u' ' * • t
J ' - , 3 ^ ^ .3 00 4 J C - .' 'sİ V \ i
^i S1 ^. ;. i ' r-T ^«!C- 43\
,*i cJu>» ‘ ' '' î ;. '1 • ^ . ^ ,^, ^
‘^ . :m A J - : Ju i * 2 /1 ' -
% ^1 J ; , ; i i k . û -143, i i , J. ^ f
j ! i,> ıi c r tiii i , j u i ^
^ J J U ;;ijj u lîu ^ ^ ^ ^
oî Jil ^ “« <İ^- -^' i-j-' t s i
U . î‘ ' \ "
^ -J4j ju» ı ç j. /ı ^ *
jg- , iil.^ t d l . •:
\i*L.)' ^'% ^
0^ ,r»ı' sî
ju » . s — , i i ı , 4 ^ - ^ j i i i ' f v H ^
İ! ^ A iiiii ^ İA liİk 4 i j .! « J }
•^' J i y ^ i i j S î ^ &
"En iyi bilen Allah ve Resulü'dür. Ancak biz, Allah’a yem in olsun ki, o ada
mın sevgisinin ve konuşmalarının münafıklardan yana olduğunu görm ekteyiz"
dedi. Bunun üzerine Resulullah (a.s): "Allah, Allah’ın rızasını elde etm ek için
'la ilahe illallah' diyen kimseye ateçi haram kılmıştır" buyurdu."
Mahmud der ki:
289-Buhari (3/60, 61} 19-Kitabu't Tehecud. 36-Nafile namazları cemaatle kılma babı.
Müslim (11455, 456) 5-Kitabu’l Mesacid. 47-Bir özür nedeniyle cemaatle namaz
kılmayı terketmenin ruhsatı babı.
(*) Buhari’de yer alan bir başka hadisten, Resulullah (as) kendisine su püskürttüğü za
man Mahmud'un bes yasında olduğunu öğreniyoruz. Resulullah (a.s) çocuklarla
şakalaşmayı sevdiğinden böyle yapmıştır.
(*) Hazır: Bot suda kaynatılan etin üzerine un dökülmesiyle yapılan bir cins yemektir.
KELİME-t ŞEHADET V E KELİME-1TEVHİD 325
ju L l 2.^ !<d)i
.((«uiî L-allai-
"Ey A llah'ın R esulü! K ıyam et günü şefaatinle en fa zla m esud olacak kim
dir?" diye sordum . "Hadis öğrenm eye olan düşkünlüğünü bildiğim den, bu konu
hakkında bana ilk soru soracak olanın sen olacağını tahmin etm iştim . K ıyam et
günü şefaatim le en fa zla m esud olacak kişi halis olarak, sam im iyetle ve kalbten
'la ilahe illallah' diyen kim sedir" buyurdu."
4JJİ Jj jj s— ^^ ^
^ ü j l î ju :-! ü 1^5
.iji % a '
290- Buhari (11193) 3-Kitabu'l îlm. 33-Hadis öğrenmeye düşkün olma babı.
291-Buhari (3/109) 23-Kitabu'l Cenaiz. 1-Cenazeler btdn. Kinün son sözü "la üahe illal
lah" olursa.
326 ELESA SFİ’SSÜNNE
^ J t İ J j û Sıt i j u j ^
294-tmam Ahmed (4116) İbni Mace (2/1432) 37-Kitabu'z Zühd. 34-Muhammed Ümmeti
nin sıfatı babı. Mecma'u'z-Zevaid (1120) Haysemi, hadis ricalinin sika bulundugunb
bildirmiştir.
(*) Kedid ya da Kadid: Mekke ve Medine arasında bulunan bir mıntıka.
328 EL ESAS Fİ’S Sl IlsiMp
295- Tirmizi, Ibni Arar bin el As (r.a)'dan merfit olarak rivayet etmiştir;
"Allah, ümmetimden bir adamı, kıyamet günü mahlukatm bağları üzerinde
(gözleri dnünde) kurtaracaktır. 0 adamın doksandokuz adet büyük sicil defteri
açılır. 0 d^erlerden her biri göz alabildiğince büyüktür. A llah Teala:
296- Buhar! ve Müslim, Ebu Eyyub (r.a)'dan merfiı olarak şu şekilde riva
yet etmişleıdin
"Kim, on d^a, "Allah'tan başka ilah yoktur. 0 , tek ve ortaksızdır. M ülk de.
295- Tirmizi (5124) 41-Kitabul İman. 17- La ilahe illallah diyerek ölen kimse babı. Tir-
ffl/zi bu hadis hasen ve garibdir demiştir. İmam Ahmed (21213) İbni Mace (211437)
37-Kiiabu'z Zühd. 35-Kıyamet günü Allah'ın rahmetim umma babı. Mevaridü'z
Zam'an (625) 40-Kitabu'z Zühd. 32-Korku ve ümit babı. Müstedrek (1/6) Hakim, ha
disin Müslim'in sam üzere sahih olduğunu söylemiş, Zehebi de onu doğrulamıştır.
296- Buhari (111201) SO. Kitab, 64-Tehlil getirmenin fazlı babı. Müslim (4/2071) 48-Ki-
tabu'z Zikri Ve’d Dua Ve't Tevbe Ve'l istiğfar. lO-TehUl, teşbih ve duanın fazlı babı.
Ebu Malik’in babası: Tarık bin Eyyem bin Mes'ud Escai olup, çeşitli hadisler riva
yet eden bir sahabidir.
KELtME-İ ŞEHADET V E KELÎM E-t TEVHİD 329
hamd da O 'na aittir. O ’nun herzeye gücü yeter." derse İsm ail (a.s)'in neslinden
dört esir azat etm iş kim se gibi (sevap) alır."
297- M üslim , Ebu M alik Eş'aıi (r.a)'nin babasından merfu olarak rivayet
Emiştir.
Kim la ilahe illallah der ve Allah'dan başka tapınılanlara kul olm ayı red
dederse, onun m ah ve kanı (canı) mukeddestir. (Bu vasfı dolayısıyla kendisiyle
kıtal yapılm az) Onun hesabı A llah Azze ve Celle'ye aittir,"
^ 'i ’J .
:Jlİ tö lU ı ^ ^ ^1 ^
2
o ; i i i : j ü (.;jıı^ ; î î ü ı ; » :j ı i . JIİİ :[Ijı J i i ; -
5
c ju ^ :J ıi J i. :j
ciijiS; ^ î_ ;ıjı j u j û :j i i « îd i ç ^ - )
cî> u ı 3; ;îjı ^ ^
D E R S L E R V E ÖĞÜTLER
Kelime-i tevhidin önemini kavradığımıza göre bu sözün içerdiği anlamlan
da bilmemiz gerekiyon
299-Müsned, İmam Ahmed (1/63) Mecma'uz-Zevaid (HİS) Haysemi. Hz. Ömer (r.a)'in
İbni Mace'de bir b a ş^ siyakla bu hadisin benzerini rivayet ettiğini ve ricalinin sika
olduğunu, bu hadisi İmam Ahmed'in de rivayet ettiğim söylemiştir.
1) Bakara Suresi: 21
332 EL ESAS F İS SÜNNE
"Andolsun biz, her millet içinde: 'Allah'a kulluk edin, çeytan'a tapmaktan
kaçının’ diye bir elçi gönderdik," (1)
Öyle davranışlar ve sözler de vardır ki; bir nevi şirktir. "Allah ve fa la n is
terse" tabiri bu cümledendir.
Öyle itikad ve inançlar da vardır ki; insan bu inancı nedeniyle müşrik olur.
Uluhiyet ve rububiyet özelliklerinden birinin Allah dışındakilere nisbet edilme
si. buna tür ömddir. Heriıangi bir kişi, ya da makamın mutlak teşri (yasa koy
ma yeddsine) sahip olduğuna inanmaic, ya da Allah'm iradesi dışında, başka bir
şeyin işler üzerindeki etkisine iman etmek böyledir.
Selim aldın bedahetle kabul ettiği öyle manalar da vardır ki; bu manalan
reddeden kişinin ^ıke düşmesinden endişe edilir. Öte yandan bir de insamn
duygu ve tabiabyla ilgili konular vardır. Bunlann kendilerine has hükümleri bu
lunmaktadır. Müslüman, tevekkül, muhabbet, koıku, ümit, şükür, velayat, takva
ve taatm Allah'm haklanndan olduğuna inanmak zorundadır. Sahih bir itikad ile
Inriikte, kişinin kalben bir yaradılmışa meyli ise bazen mübah, bazen de günah
kapsamına giımektedir.
"De ki: benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm hep alem lerin Rabbi
Allah içindir." (6)
J) Nahi Suresi: 36
2) A 'r(fSuresi: 54
3) Fatiha Suresi: 2
4) Casiye Suresi: 36
51 En’am Suresi: 71
6) En’am Suresi: 162
7) En'amSuresi:14
iCFXÎME-İ ŞEHADET ve KELİME-İ TEVHİD 333
"Eşhedü" kelim esinin şehadet ve müşahade kelimesi ile olan ilgisini, “yem in
ederim" anlamında da kullanıldığım ve bu kelimeler arasındaki anlam bağla-
nm bilen bir kim se şehadetinin kesin olması gerektiğini de kavrar. Bu da onu
AUah'ın birliğine olan akli şehadetten, kalbi şehadete yücelmeye yöneltir. Kalbi
şehadet, zikrin, salih amellerin çokluğuyla yakından ilgilidir.
1) En'am Suresi: 14
2) Yunus Suresi: 106
3) Muide Suresi: 23
4) NaM Suresi: 51
334 ELESA SFİ’S SÜNNE
lan (ddugunu, insaidann bir (dan Allah'a yönelip kulluk ebnesi gerektiğini or
taya koyuyonız. Bu söz aynı zamanda; insanlığm yaratnası karşısında aynı is
tikamete yönelerek biıleşmesi gereğini, O'nun önünde hep birlikte eğilerek
taâtte bulunraalan, AUah'm dinine teslim olmalan gereğini ispat ve ilan etmek
tedir. Eğer bütün insanlık bu yönde birleşememişse, hiç olmazsa İslam davetine
icabet edenlerin tek bir ümmet ve tek bir vücut olmalan gerekm ^edir.
2- Ehl-i sünnet ve'l cemaate göre yerleşik (doğal) kuvvetler sözü tevhidi
zedder.
Halide'nin müdlifî şöyle demiştin
"Kim yerleşik kuvvetlerden söz ederse o bidatçidir, onunla ilgilenm e!
Yerleşik güçlerden söz etmek pek çok nassın ta'tiline (hükmünün uygulanma
masına) yol açar. Zat-ı ilahinin birliği, samediyyeti ve kayyum iyetine dair sahih
anlayış ile bu söz çelişmektedir. Zira Kur'an ve Sünnet’te varid olan pek çok
nass yerleşik kuvveti reddetmektedir, Yarleşik kuvvetlerin nefyi ise, herşeyin
başlangıçta, halihazırda ve gelecekte, Allah'ın ilmi, iradesi, kudreti ve yardı
mıyla meydana geldiğine, Allah'ın iradesi dışında hiçbir varlığın kendiliğinden
bir tesiri olamayacağına inanmamızı gerekli kılmaktadır. Bunun aksini söyle
mek, herşeyin Allah'a olan ihtiyacını reddetmektir. Yerleşik kuvveti nefyin içine;
hiçbir şeyin ilahi kudretin müdahalesi olmaksızın, kendi başına (doğcd olarak)
bir tesir icra etmeyeceğine inanmak girmektedir. Geçmişte, h ali hazırda ve
gelecekte herşey Allah'ın yaratmasına ve yardımına m uhtaçtır. E h l-i sünnet ile
Mtaezilefırkası arasındaki ih tik ^ı konularm başında bu önem li konu gelmekte
dir. Bu, "fiillerin yaratılması" meselesi olarak bilinm ektedir. B aşlangıçta ve
sonda herşeyin Allah'm dilemesiyle olduğuna dair p ek çok nass bulunmak
tadır."
Allah Teala buyuruyor ki:
1) Zümer Suresi: (S
2) Rahman Suresi: 29
3) S ı ^ Suresi: 96
4) Vaba Suresi: 58-59
tcfxİm e -1 s e h a d e t v e KELİME-1 TEVHİD 335
"Bu senin im tihanından başka bir şey değildir. Onunla dilediğini saptırırsın,
dilediğine yo l gösterirsin." (6)
. "Onlarla savaşın ki, A llah, sizin ellerinizle onlara azab etsin." (7)
"Yalnız sana ku llu k eder, yalnız senden yardım dileriz." (8)
Şayet, "M adem ki, herşey A llah'ın fiili ile gerçekleşiyor, o halde yûkûndû-
SATH I i m a n
G ERÇ EK İM A N
SATHİ VE GEÇEK İMAN
Allah Teala şöyle buyuruyor:
İşte bu nedenle kalplere ulaşan iman üzerinde durmanın büyük önem i vardır.
Sahih-i Buhari'de yer alan Heraki'ın sözü buna örnek oluşturur:
1) Hucurat Suresi: 14
2) Buhari (H31) 1-Kitabu Bed'i'l Vahy 7. hadis.
340
Je l e şa şf t ş ^ ünne
K O N U Y L A İL G İL İ R İV A Y E T L E R
^ J 'i» i j j j — V* •
.uALJ cScVuj
3 0 0 - M ü s lim , A b b a s (r.a)'tan m e rfu o la r a k r iv a y e t e t m iş tir ;
"Kim Allah'ı Rab, İslam’ı din ve Muhammed'i Resul olarak kabul ederse,
imanın tadına varmıştır."
301- Ebu Davud, Abdullah bin Muaviye Gadııi (r.a)'den rivayet etmiştir;
"Resulullah (a.s) buyurdu İd:
300’Müslim (}I62) 1-Kitabu'l İman. Il-Kim Allah'ı Rab. İslam'ı din ve Muhammed’i
Resul olarak kabul ederse onun mümin olduğuna detil babı. Tirmizi (5/14) 41-
Kitabu'l İman. 10-Kuteybe'nin bize tahsis ettiğine göre babı. İmam A lm ed (1/208)
301-Ebu Davud (2/103) Kitabu'z Zekat. Otlak hayvanlarının zekatı babı.
■SATHİ VE GERÇEK ÎMAN 341
Üç şey vardır ki, bunları yapan inianın tadına varmıştır: Yalnız Allah'a kul
luk etmek, A llah tan başka ilah olm adığını bilmek, her y ıl malının zekatını
gönül hoşluğuyla verm ek. (Zekat olarak) hayvanın yaşlısım , kötûsürm, has-
tasım, ayıplı ve düşüğünü vermemek. Ancak mallarınızın orta hallilerinden
(vermek) A llah m allarınızın en iyisini istem ediği gibi kötüsünü vermenizi de em-
retmemiştir.'"
j p j J lî : j ı i ;i)l J ^ . Y
4^1 o ır ^ ç j u ,'y î ^ aj ir ^ İS Û » : ^ aL i
- j, ûî il o 'ı
"Üç özellik vardır ki, bunlar kim de bulunursa, o imanın tadına varm ıştır:
"Allah ve R esulü kendisine başkalarından daha sevgili olan kim se, bir kulu
yalnız Allah için seven kim se, A llah kendisini küfürden kurtardıktan sonra, tek
rar küfre dönm eyi ateşe atılm ayı kerih gördüğü nisbette kerih görüp istem eyen
kimse."
"Ateşe atılm ayı, yahudiliğe ve hıristiyanlığa dönmekten daha çok seven (ter
cih eden) kim se..."
Kadı Beydavi diyor ki: "Buradaki sevgiden m aksat, akli sevgi yani nefsi hoş
lanmasa da selim b ir aklın yapm ası gereken tercihtir.
302-Buhari (1/72) 2-Kitabu'l İman. 14-Küfre dönmeyi kerih gören kimse babı. Müslim
(1/66) 1-Kitabu'l İman. lO-Kim bu sıfatlara sahip olursa, imamn tadına varır bdbt.
Tilmizi (5/15) 41-Kitabu'l İman. 10- Kuteybe'nin bize taiıdis ettiğine göre babı. Tir-
mizi bu hadisin hasen ve sahih olduğunu söylemiştir. Nesai (8/94) 47-Kitabu'l iman
ve Şeraiuhu. 2-İmanm tadı babı.
1) Müslim (1/67) a. g .y.
342 EL ESAS Fİ'S StiMKîp
YiUcûmlülûklerini yerine getirmesinden dolayı da akli bir lezzet alır. A kli lez-
zet, hayırb ve karni olanı anlamaktır.''
Şimdi de imandan zevk alamayan kişilerle ilgili hadislere bir göz gezdire
lim:
"Vaktiyle öyle bir hayat yaşadım ki (o sıralar) herbirim ize K ur’an'dan önce
iman verilirdi. Bir sure Hz. Muhammed {a.s)'in üzerine nazil olur olm az, o su
rede yer alan helalleri ve haramlan, üzerinde durmamız gereken yerleri
öğrenirdik. Aynı sizin Kur'an öğrendiğiniz gibi. Sonraları öyle kim seleri
gördüm ki; kendilerine imandan önce Kur'an veriliyor. O da K itab'ın fa ti
hasından (başından) sonuna kadar okumasına rağmen, em irleri nelerdir, nehiy-
leri nelerdir, üzerinde durulması gereken yerleri nelerdir bilm eden Daki'ın
(Hurma cinslerinden en kötüsü) dökülüp dağılışı gibi K ur'an'ı sadece parça
parça okumakla yetiniyor."
'' i ■' ^ "i * ı'' i\I " *1'' ^ ' •*' 'İT ' i-'-'
^ j 'j i J i
İL M Î A Ç IK L A M A L A R
imanın en alt derecesi mukallidlerin imanıdır. Yani hertiangi Inr delile bak
maksızın başkalannın görüşünü benimseyenlerin imara. O halde akaid konu-
lannda taklidi bir imana sahip olarak benimsediği görüş ile hakka uygun olan
kimsenin durumu ve hükmü ne olur?
Bazı akaid alim leri, böyle bir imanın bir şey ifade etmediğini söylemişlerdir.
Bazı alimler ise, taklid edilen kişilerin masum insanlar olan peygamberler o l
ması ve taklidin cazim (kesin ve kararlı) olması ya da taklid edilen, görüşünden
dönse de taklid edenin o görüşten dönmeyecek kadar sabit ve kesin bir tavır
i^nde bulunmasım fasıldık olarak görmüşlerdir. Aynca delilini bilm eksizin hak
olan itikadi görüşü ana haüanyla da olsa taklid eden kişilerin fasık olduklarını
söylemektedirler. Çünkü bu kişiler, bilinmesi farz-ı ayn olan Iranulan öğren
mediklerinden ötücü günahkar olmuşlardır.
İman mertebelerinin ikinci basamağı, delil üzerine bina edilm iş olan akli
imandır. Muteber olan iman da budur. Ancak eğer iman kalbe ulaşıp onu nuruy
la aydınlatmamış ise, bu iman sahibi de günahkar olur ve fasıldık dairesi için e
girer. Zira insanın yükümlülüklerinden biri de, kalbini imanla aydınlatıp, has-
talıklanndan anndırmaya ve onunla ilgili sonımluluklannı yerine getirm eye
çahşmaktır.
304-Mûslim (2/748) 12-Kitabu’z Zekat. 48-Haricileri öldürmeyi teşvik babı. Ebu Davud
(4/244) Kitabu's Sünne, Haricilerle savas babı.
344 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
Bu nederde imanın üçüncü basamağı, kalbin zevk aldığı imandır. Yani kal
bin, imanm tadına varmasıdır. İnsanlar bu tür imanda da aynı seviyede değildir
ler. Sıddikleıin kalpleri derece bakımından faıidılık arzeder. Kalbi imanın da
çeşitleri bulunmakûdır. Murakabe ve müşahade imanı buna örnektir. Bütün
buıdar, kallün hayatta duşunun ve uyamklığtmn belirtileridir. Allah Teala:
"Muhakkak ki bunda, kalbi olan yahut §ahid olarak kulak veren kim se için
bir dğût vardır." (1) buyuımaktadır.
Kalbini aydınlatıp, ıslah etmeye ydıdene Allah Teala'nm lütfetmesi umulur.
Gayret gösterdiği halde bunu başaramadan ölen kimselerin de Allah'ın mağfire
tine roathar dması bddoıir. Doğrusu kalfder Allah'ın elindedir.
O N B İR İN C İ K ISIM
R E S U L U L L A H (A .S y iN Y E T İŞ T İR D İĞ İ
A L T IN N E S İL
RESULULLAH (A.S)’IN YETİŞTİRDİĞİ
ALTIN NESİL
İslam'ın amelleri ve im am n şubelerinden sonra yedştirilebilecek en yüce ve
sevabı en büyük nesilden söz etmek yerinde olacaktır. Bu nesil sahabe neslidir.
Allah kendilerinden razı olsun. Siyretün Nebeviyye bölümünde Resulullah
(a.s)'ın etrafındaki şeref halkalarından söz edeıken s^abilerin fazlından bahset
miştik. Bundan sonraki bölümlerde de zaman zaman sahabenin fazlıyla ilgili
naslara yer veraceğiz. Ancak burada bu konuya ümmetin dalalete düşüş ve
bölünüş sebeplerinden birisinin sahabeye bakış açısı ve onlara karşı alınan
tavırdan ötürü değiniyoruz.
Allah Azze ve Celle, ResuluUah (a.s)'ın ashabım en hayırlı ve en güzel sıfat
larla annuştır. Enfal suresinin baş kısımlannda Allah Teala şöyle buyurmak
tadır:
"M üminler o kim selerdir ki, A llah am ldtğı zaman yürekleri ürperir, kendile
rine A llah'ın ayetleri okunduğu zaman (o ayetler, onların) im anlarını a rtırır ve
(onlar) R ablerine tevekkül ederler. Nam azlarını kılarlar ve zekatlarını, ver
diğimiz rızıktan (A llah rızası için yoksulllara) verirler. ݧte gerçek m üm inler an
lardır. O nlara R ablerinin katında dereceler, bağışlanma ve tükenm ez n z ık
vardır." (1) Bu surenin sonlanna doğm da şu ilahi buyruk yer alm aktadır
"Onlar ki, inandılar, hicret ettiler, Allah yolunda savaştılar; onlcur k i (göç
edip gelen m üm inleri) barındırdılar ve (onlara) yardım ettiler, işte gerçek
m üm inler anlardır." (2)
Bu ayet-i kerim eler de gösteriyor ki, sahabiler kamil bir im ana sahiptiler ve
AUah Teala sahabe'nin kam il bir imana sahip olduğuna şehadet etm ektedir.
"Onları takva kelimesine bağladı. Zaten onlar buna layık ve ehil idiler." (1)
"Muhammed Allah'ın elçisidir. O'nun yanında bulunanlar, kafirlere karşı
şiddetli, kendi aralarında merhametlidirler. Onların rüku ve secde ederek Al
lah'ın lûtırf ve rızasını aradıklarım görürsün. Yüzlerinde secdelerin izinden
nişanlan vardır. Onların Tevrat'taki vasıfları ve Incil'deki vasıfları şudur: Bir
ekin gibidirler ki, filizini çıkardı, onu güçlendirdi, kalınlaştı, derken gövdesinin
üstüne dikildi, ekincilein hoşuna gider, onlara karşı kafirleri de öfkelendirir
(bir duruma geldi). Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara m ağfiret ve büyük
mükcfat vadetmiştir." (2)
"Allah şu mûnünlerden razı olmuştur ki onlar, ağacın altında sana biat edi
yorlardı, Allah O lların gönüllerindeki (doğruluk ve vefayı) bildiği için onların
üzerine huzur ve güven indirdi ve onlara yakın bir fetih verdi." (3)
'"Müminlerden ve ensar'dan (İslam'a girmekte) ilk önce geçenler ilk bunlara
güzelce tabi olanlar... Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O'ndan razı ol
muşlardır. (Allah) onlara, altlarından ırmakları akan, içinde ebedi kalacakları
cennetler hazırlamıştır, işte büyük kurtuluş budur" (4)
Sahabilerin üstünlüğü ile ilgili daha pek çok ayeti kerime bulunmaktadır.
Bütün bu ayetler, onların makamca en yüce nesil olduklarım ortaya koymak
tadır. Zira onlar ecıi ve sevabı en fazla olan nesildir. Çünkü hayra dikkat eden,
o hayn yapan gibidir. Onlar yükümlülüklerini yerine getirme bakımından da en
üstün nesildir. Kabirleri yeryüzünün dört bir yanına dağılmıştır. Çünkü onlar
Allah'ın sözünü en yüce lulmak için cihad etmişler ve bu uğurda, vatanlanndan
uzak diyarlarda şehid olmuşlardır. Cerh ve ta'dil alimleri, sahabilerin tümünün
adi sıfatına sahip olduklanm söylemişlerdir. Bu alimler, sahabiler arasındaki
çok az sayıdaki münafıklan, sonradan İslam'a girenleri, irtidat edip öldürülen ya
da tevbe edenleri genel değerlerdirmeye tabi tutmamışlardır. Zira onlar, sahabi
lerin büyük çoğunluğu yanında çok küçük bir azınlıktır.
1) Fetih Suresi: 26
2) Fetih Suresi: 29
3) Fetih Suresi: 18
4) Tevbe Suresi: 100
r ESULULLAH (A.SyiN YETİŞTİRDİĞİ ALTIN NESİL_______________ 349
1ar Oltaya çıkmış, bu fırkalar sahabilerin bazılarını hatta, büyük sahabilerin ka
nını mübah saymışlardır. Bu yaptıklanndan dolayı vay başlanna geleceklere...
Şimdi İslam ’ın ilk dönemlerindeki nesillerin o devirlerde olup bitene ve ara-
lannda meydana gelen olaylara rağmen üstünlüklerini gösteren bazı hadis-i
şerifleri zikredeceğiz.
ı>î ’
ûrî ^ ^
^ ^ :jıij
J* 'jA jlûi j j î j j U j ^
305- B u h ari ve M üslim , Ebu Said el Hudri (r.a)'den rivayet etm işlerdin
"içinizde ResuluUah (a.s)'m sahabisi olan var mı?" diye sorulacak. Onlar:
"Evet" deyince, o kimilere zafer kapıları açılacak. Sonra insanlar üzerine öyle
bir zaman gelecek ki, gaza eden bir gurup insana: "İçinizde ResuluUah (a.s)'ın
ashabım görüp, arkadaşlık etmiş olan var mı?" denilecek, "Evet" dediklerinde
onlara zqfer kapılan açılacaktır. Sonra insanlar üzerine öyle bir zam an gelecek
İd, gaza eden bir gurup insana: "İçinizde ResuluUah (a.s)'ın ashabının arka-
daşlanyla (tabiin) arkadaşlık eden var mı?" denilecek, "Evet" dediklerinde ken
dilerine zafer kapılan açılacaktır."
Diğer bir rivayet ise şöyledin (1)
"CaWr (r.a)'den rivayet edilmiştir. Ebu Said el H udri (r.a) zanda bulunarak
şöyle dedi:
"Resulıdlah (as) buyurdu İd:
"İnsaidann üzerine öyle bir zaman gelecek ki; onlardan bir ordu gönderile
cek, Onlara: "İçinizde ResuluUah (as)'ın ashabından kim se bulunuyor mu?
(var mı?)" denilecek. Sonra o (sahabi) bulunacak ve onun sebebiyle kendilerine
fetih kapılan açılacak. Sonra ikinci bir ordu gönderilecek, onlara da: "İçinizde.
Peygamber (a j)in ashabını gören var mı?" denilecek, sonra onun sebebiyle
kendilerine fetih kapıları açılacak. Daha sonra üçüncü bir ordu gönderilecek,
onlara da: "Bakınız bu ordu içerisinde, Hz Peygamber (ö.s)'in sahabilerim
görenleri gören bir kimse görüyor musunuz?" diye sorulacak. Sonra dördüncü
ordu ortaya çıkacak. Onlara da: "Bakınız! İçlerinde sahabilerl görm üş bir kim
seyi görüyor musunuz?" denilecek. Sonunda o kimse bulunacak ve onun
yüzünden onlara fetih kapıları açılacak."
D E R SL E R VE ÖĞÜTLER
İbni Hacer, Fethu'l Bari'de şunları söylemektedir:
"Abdullah (r.a)‘dan rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (a.s) şöyle bu
yurmuştur:
İbni Hacer, Fethul Baıi'de "İbrahim dedi ki" sözüyle kastedilenin İbrahim
Nehai olduğunu söylemiştir.
"Şehadet ve ahid üzerine (yemin ettiğimizde) bize vururlardı" ibatesi
hakmda İbni Abdilber şunlan söylemektedir
"Allah adına şehadet ederim ki" ve "Allah'ın ahdi üzerim e olsun" gibi söz
lerden sahndmlmaktadır. Çocukların ağzı alışıp da olur olm az bu sözleri söy
lemeyi adet haline getirmesinler diye, bu sözleri söylediklerinde büyükleri ken
dilerim cezalandırıyordu."
A* v y. (4 ^ j — T’ « V
1) Buhari (5/259) 52-Kitabu‘ş Şehadet. 9. bab. Müslim (4/1962) 44-Kitabu Fadaili’s Sa
habe. 52-SaludHllerin, onlardan sonrakilerin ve onlardan sonrakilerin fazileti babı.
2) Müslim (4/195) a. g.y.
R E S jjy M A H (A.SV1N YETİŞTİRDİĞİ ALTIN
353
flU l .J ^ ^ ^
ol U ^ 1 ^ 1 J Î J 4 i i lîû b î uij
J^\ J \ lilî
307-Müslim (4II961) 44-Kitabu Fadaili's Sahabe. 51-Hz. Peygamber (a.s) hayatta oluşu
ashabın, ashabın hayatta oluşu ümmetin emniyetidir babı. Hadisin anlamı şudur:
Yıldızlar durdukça sema da duracaktır. Yıldızlar sönüp dağıldığında ise kıyamet
kopmuş olacak, dolayısıyla da gökyüzü yarılıp yok olacaktır. "Ben de ümmetimin ko-
ruyucusuyum" demekle Hz. Peygamber (a.s) ümmetini fitnelerden, savaşlardan, irti-
dat eden bedevilerin irtidadından ve kalplerin ihtilafından koruduğu vurgulanmıştır.
Gerçekten de sonradan bu saytlanlarm hepsi ortaya çıkmıştır.
"Ashabım gittiğinde de vaad edilen ümmetimin başına gelecektir" cümlesinin
anlamı şudur: Ashabımın gidişinden sonra bidatler, dinin aslında olmayan yeni
şeyler zuhur edecek ve fitneler çıkacaktır. Şeytanm boynuzu çıkacak (NeciıYten ya
lancı peygamber çıkacak) Rumlar müslümanlara musallat olacaktır. MeUee ve Me
dine’nin harem (mukaddes) bölgeler oluşunun boa dönenderde Itiçe sayılması gWi
pek çok olay da bu hadisin kapsamına girmektedir. Bütün bunlar Hz. Peygamber
(a.s)'in mucizelerindendir.
354 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
,' •
♦((4A*u4J• VJ 'i
“Ashabımıza kötü söz söylemeyin! İçinizden biri Uhud dağı kadar altın infak
edecek olsa dahi, onların ne seviyesine, ne de o seviyenin yansına erişebilir."
Bir A çıklam a
Hz. Peygam ber (a.s)'in zam anına erişip O'nun hitabına mazhar olan bazı
kişiler, kendilerinden önce yaşam ış sahabilere kötü söz söylem ekten nehyedil-
diklerine göre H z. Peygam ber (a.s)'in zamanına erişem eyip, O'nun hitabına
mazhar olm am ış kim selerin, öncelikle bu yasağa uymaları gerekm ektedir. H z.
Peygamber (a.s)'in hitabının sahabilere olmadığım söyleyenler gaflete düşm üş
lerdir. Z ira bu haberde H z. Peygam ber (a.s)‘in nehyine muhatap olan kişinin,
Halid bin V elid olduğu görülm ektedir. H alid bin Velid'in o sıralar müslüman
olduğu ve sahabiler arasında bulunduğu üzerinde ise ittifak edilm iştir."
"Halid bin V elid ile Abdurrahm an bin A y f arasında bir problem vardı. H alid
ona kötü söz söyledi..."
Beydavi der ki:
"Hadisin anlam ı şöyledir; Sizden biriniz (Hak yolunda) Uhud dağı kadar
altın irfa k etse de, sahabilerin bir m üd ya da yarım m üd yem ek infakından elde
ettikleri sevap ve ecri elde edemez. Sevabın farklılığının sebebi niyetteki sıdk ve
İhlasın fa zla lığ ıd ır."
J. (U U _ r> s
•^ r
4 j “^j ‘«.^î^' iri' 'j
311- Müslim, Hişam bin Urva (r.a)’clen, o da babası Urva’den şu şekilde ri
vayet etmiştin
"Hz. A ije (r,a) bana dedi ki: "Ey bacımın oğlu! Resulullah (a .s)’ın ashabı
için isticar etmekle emrobaıduklan halde, onlara sövüyorlar."
ALİMLERİN
SAHABE HARKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
İbni Vezir Havdu'l Basim' adlı eserinde şöyle dem ektedir
“Deliller, hadis alimleri ve diğerlerinin §u görüşlerini doğrulam aktadır: A-
daleti ile bilinen ya da mechulu'l hal (durumu hakkında fa zla bir bilgiye sahip
olunmayan) sahabilerin kavilleri delil olarak kabul edilir. K ur‘an'dan olsun,
sünnet'ten olsun bu görüşü destekleyen pek çok nass bulunm aktadır."
İmam İbni Hibban 'Kitabul Mecruhin'de şunları söylemektedir:
"Eğer birisi çıkar da; "sahabilerden sonraki hadis ravilerini cerhettim , an
cak bunu sahabiler için yapmadım, sahabilerden sonraki m uhaddislerde sehiv
ve hata nasıl bulunabiliyorsa, sahabilerde de bulunamaz m ı?" diyecek olursa
ona şöyle denilir:
günde..." dediği kim seler için, Hz. Peygamber (a.sYin: "kim kasıtlı olarak be
nim söylem ediğim bir sözü bana isnad ederek yalan söylerse, cehennemdeki ye
rini hazırlasın." (1) dem esi mümkün değildir. Çünkü o takdirde Allah'ın ktyam et
günü utandırm ayacağını söylediği kimselerden bazılarının ateçe gireceğini ha
ber vernüş olur. D em ek ki, H z. Peygamber (a.s)'in hadisinde hitab etmig olduğu
kişiler, sahabiler değil, sahabilerden sonraki nesiller arasındadır.
Allah’ın insanlara açıklam akla Hz. Peygamber (’a .i /ı yükündü kıldığı risale-
ti Hz. Peygam ber (a .s)’den sonra taşım akla görevlendirilen kişiler nasıl cerh o-
lunabilir? R esulullah (a.s)'ı görenlerin ve şafdd olanların yani sahabilerin,
gaiblere ya n i onlardan sonraki nesillere tebliğ etm esini em retmiştir. Çünkü on
lar Hz. P eygam ber (a .s)’in nazarında şahidlikleri caiz olan sadık kişilerdir.
Eğer böyle olm asalardı, kendilerinden sonraki nesillere risaleti tebliğ etm ekle
em rolunmazlardı. Z ira o takdirde risaletinde yara alm a ve değişildiğe uğrama
tehlikesi söz konusu olurdu. B ir kim seyi Resulullah (a.s)'ın adaletli bulm ası,
ona şeref olarak bile yeter.
Sahabilerden sonraki kim selere gelince; onların durumu farklıdır. Çünkü sa
habilerin kendilerine tebliğ ettiği kişilerin, münafık, bidatçi ve sapmış biri olup,
duymuş olduğu haberi eksiltip artırarak insanları saptırm a ihtim ali bulunm ak
tadır. İşte bu yüzden sahabiler ile onları birbirinden ayırm ak durumundayız.
H ra A llah Teala, sahabileri bid'at ve dalalete düşmekten korumuştu. A llah bizi
onlarla rahm et m ekanında biraraya getirsin. A m in...”
Hatib Bağdadi de 'Kifaye'de şunları söylemektedir:
1) Müslim (1/10) Mukaddime 2-ResuMlah (as) adına yalan söyleyenin büyük günahı
babı.
358 E L E S A S F İ'S SÜNNE
V E SV E SE LE R
İM A N IN A Z A L M A S I
İM A N IN A R T M A S I VE Y E N İL E N M E S İ
İM A N IN Y İT İR İL M E S İ
VESVESELER, İMANIN AZALMASI
ARTMASI, YENİLENMESİ VE
YİTİRİLMESİ
Bu kısım; insanı meşgul eden vesveseler, iman numnun gizliliği, imamn art
ması, yenilenmesi ve alınması hakkındadır.
Hayatın değişik dönemlerinde kalpleri meşgul eden bir takım vesveseler or
taya çıkabilmektedir. K alp bu gibi vesvesdeıe hoş bakmayıp onlara karşı dur
duğu sürece, bu vesveselerin hiç bir önemi yoktur. Çünkü bunlar dıştan gelmek
tedir. Tıpkı b ir adamın gelip inşam fenalığa çağırması ve onun da çağnsım ka
bul etmesine benzemektedir.
Bir de, kalplerin önem verdiği ve etkilendiği bir takım vesveseler bulunmakr
tadır. Bunlar, yerine göre şüphelere ve tereddütlere yol açabilir. İşte bunlar teh
likeli vesveselerdir, tnsam n zikir ehli ve ilimleriyle amel eden ilim adam lan ile
bir arada oturması ve ordarla fikir abşverişinde bulunması suretiyle bu tü r ves
veselere karşı duım ası gerekir. Yüce Allah:
"İyi bilin ki, kalpler ancak A llah’ın zikri ile mutmain olur" (1) diye buyuru
yor.
B ir de, heıhangi bir olay ve durum dolayısıyla oıtaya çıkan olağandışı ves-
1) Ra'd Suresi: 28
2) Müslbn (4/2106) 49-Kitabu’t Tevbe. 3~Ahiret konulan ile ilgili olarak sürekli zikir ve
fildr halinde olmanın ve murakabenin fazileti, bSyle yapmanm caiz olduğu babL
362 EL ESAS Fİ'S SÜNNb
veselerle karşılaşılır. Nitekim Müslim'in Ubeyy bin Ka'b (r.a)'dan rivayet etmiş
olduğu aşağıdaki hadiste bu tür vesveseye işaret edilmektedir:
"Kalbime öyle bir tereddüt dü§tü ki, cahiUye döneminde bile böylesi bir
şeyle karşılaşmış değildim." (1)
Yüce Allah da, ayet-i kerimesinde bu konuya işaretle şöyle buyurmuştur:
"Allah için çeşitli zanlarda bulunuyorsunuz." (2)
Bu tür vesveselerden korunmanın yolu sadıklar ve doğru yolda olan insan
larla birarada bulunmaktır.
Bazı duramlarda iman nurunun zayıflaması olmaktadır. Bunun sebebi de in-
samn işlerine dalıp Allah'ı anma ve O'nun sıfatlannı düşünmeden uzak kal
masıdır. Bütün bu konuların çözüme ihtayacı vardır. Kim kendini zikirlere, ilim
adamlanyla ve salih insanlarla bir arada bulunmaya alıştınr, zikir ve ilim mec
lislerine devam ederse, imamnın sürekli tazeleneceği ve dolayısıyla tereddüt
lerden uzak kalacağı umulur.
Kesin delillere dayanan akli imamn azalması söz konusu olamaz. Çünkü
böyle bir imandaki azalma, şüpheden ileri gelir, şüphe ise küfür ifade eder. An
cak bir de insana hissi bir zevk veren kalbi iman vardır. Bu iman, kalbin nuru
nun artıp eksilmesine ve yine ihlaslı amellerin artıp eksilmesine göre artıp eksi
lebilir. İMaslı amel arttıkça, bu iman da artar. İtaat azalıp günah arttıkça, bu i-
man da azalır. İmanın artıp artmayacağı konusu ile ilgili yorumlardan çıkardı
ğımız sonuç budur. Ebu Hanife: "İman artmaz ve eksilm ez," demiştir. Yüce Al-
lah'm;
"Sizden birine şeytan gelerek: "Seni kim yarattı?" diye sorar. O kişi: "Allah"
diye cevap verir. Bu kez şeytan: "Öyleyse Allah'ı kim yarattı?" diye sorar. Siz
den biri böyle b ir durum la (vesvese ile) karşılaşırsa "Allah'a ve Resulüne iman
ettim" desin. B öyle dem esi ondan o vesveseyi uzaklaştırır."
jî ^ ^ y ^ ^ _ _ r^ r
jl ’f-
313- B ezzar, Umare bin Ebi Haşan -ya da İbni Hassan (r.a)'dan-, o da am
casından rivayet etmiştir:
312- Ahmed (6/257) Keşfu'l Estar (1/34) Mecma'uz-Zevaid (1/32) Haysemi: "Bunu
Ahmed, Ebu Ya’la ve Bezzar rivayet etmiştir ve.ravileri sikadır" E m iştir.
313- Keşfu'l Estar (1/33) Mecma’uz-Zevaid (1134) Haysenü:"Bunu, Bezzar rivayet etmiş
tir. ravileri hadis ilminde iman (alim) olan sika kişilerdir" demiştir.
364 EL ESAS Fİ'S S Ü N ı^
Ol !*Ul J :JÛÎ
İÎİÎ c jrî ;ÎJÎ.); J Ü İ O l O ' ı 4^: î o ^ : OM _
.« ^ jl-jiı j ı o X ^ Vj ;^âjı
"Neler geliyor?" dedi. B en: "Vallahi, onları söyleyemem" dedim. İbni Abbas
(r.a): "Şüphe cinsinden bir jcy mi?" diye sordu, sonra güldü ve ardından da
iöyle söyledi: "Bu tü r düşüncelerden kimse uzak kalamamıştır. Hatta yüce A l
lah şu ayet-i kerim esini indirdi:
jü J Ua 5*1Jî 1^
^ i i r il S ij ^ ^ ^ ^ J4 J' i î - A i
ji u ^ 4jı J_;-j
> oîjilı yi öl 01 j-i' v l g, jı
Î^J ^ ®'J*I t^
l aj»
^ Jİ^ /iâ
316- M ü slim , U beyy bin KaT) (r.a)’dan rivayet etmiştir:
"Mescid'çie bulunuyordum. Bir adam içeri girip namaz kılm aya başladı ve
daha önce duymamış olduğum bir okuyuşla K uran okudu. (Yani bildiğim bir
ayeti veya ayetleri benim öğrenmiş olduğumdan farklı şekilde okudu. -Çeviren)
Sonra bir başkası geldi. Bu, biraz öncekinin okuyuşundan daha fa rklı okuyuşla
okudu. Namazlarımızı bitirince hep birlikte Resulullah (a.sYın yanına gittik.
Ben Resulullah (a.s)'a:
"Şu kişi daha önce duymamış olduğum bir tarzda Kur'an okudu. Bu ise
diğerinden de farklı şekilde okudu" dedim. Resulullah (a.s) her ikisine de oku
malarım söyledi, onlar da okudular. Resulullah (a.s) ikisinin de okuyuşlarını
doğru buldu. Bu durumda kalbime öyle bir terüddüt düştü, ki, cahiliye döne
minde bile böylesi bir şeyle karşılaşmış değildim. Resulullah (a.s) benim duru
mumu görünce göğsüme vurdu. Ben terden sırılsıklam oldum. Kendim i öyle
doğrudan (engelsiz) Allahu Teala’y a bakıyormuş gibi hissettim . Bu sırada Resu
lullah (a j) şöyle buyurdu:
"Ey Ubeyy, bana: "Kur'an'ı tek harf üzere oku," diye bildirdi. Ben (Allahu
Teala’ya): “Ümmetime biraz kolaylık ihsan eyle," diye niyazda bulundum, ikinci
kez: "İki harf üzere (yani kıraat şekli üzere) oku," diye bildirildi. Ben yine:
"Ümmetim için biraz daha kolaylaştır," diye niyaz ettim . Ö çüncüsünde: "Yedi
harf üzere oku, daha önceki niyazlarının her biri için de sana m utlaka kabul
edilecek bir dua hakkı tamdım," diye bildirildi. Ben de: "Ey A llah’ım , ünm etim i
bağışla, ey Allah’ım ümmetimi bağışla" dedim. Üçüncü duana ise, H z. İbrahim
(a.s) de içlerinde olmak üzere bütün yaratıkların bana rağbet edecekleri (şefaat
için bana yönelecekleri) güne sakladım."
Bir Açıklama
Hadiste, şüphe sebebiyle kalbe gelen çeşitli vesveseler hakkında bir ömdr
verilmededir. Ayıu zamanda hadis, kalplerini sürekli kontrol altında tutanlann
(eld-i kulub'un) Resulullah (a.s)'tan almış olduklan halet hakkında bir fikir ver
mektedir.
Resulullah (a.s) Ubeyy (r.a)'in gögsüne bir kez vurarak onu vesvese h a in
den, yakin derecelerinin en üst derecesine çıkanyor.
Yedi haıf üzere okuma kcmusuna gelince: Resulullah (a.s) Kur'an-ı Kerim'i
okuyuşunda arap lehçderi arasındaki değişiklikleri göz önünde bulundururdu.
Dala sonra İslam ümmeti Hz. Osman (r.a) mushafı ile Kur'an-ı Kerim'in bir tek
yazılış şekli ve o ı ayn dkunuş şekli üzere icma etti. Halen okuyuş şeklinin hep-
â , Hz. Osman (r.a) m u ^ fin a ve Kureyş şivesine göredir.
yedi harf üzere okuyuşun kendisi değildir. Yani Allah Resulü (a.s), Kuı'an-ı Ke-
rim’de geçen ibareleri yer yer arap lehçeleri arasındald farklılıklara göre telaffuz
ederdi. İşte bu, Kur'an-ı Kerim'in yedi harf üzere okunuşuydu. Ancak Resulul-
lâb (a.s)'uı Kur'an-ı Kerim'deki bazı ibareleri arap lehçeleri arasındaki farklılık-
lan göz önünde bulundurarak değişik zemaıdaıda, değişik şekillerde okuma
sıyla ilgili rivayetler, m evcut on kıraat -kıraati aşere- arasındaki ihtilaflara da
yanak oluşturmuştur. Bu ihtilaflar ise Resulullah (a.s)’m Kur’an-ı Kerim’i yedi
harf üzere okum asından arta kalan şeylerdir, yoksa bizzat kendi harf üzere oku
yuşun aslı değildir.
J\ j j —r v v
f e - JiU ^ J ll Jp uU s Üi c J îİıiÛ . i l i
^ lîıî ı^ îj ü ı r
317- M üslim , Resulullah (a.s)'ın vahiy katiplerinden biri olan Ebi R ub'i
Hanzala l»n Rebi' Useyidi el Katib (r.a)'in şöyle söylediğini rivayet etmiştir;
"Hz. Ebu B ekir (r.a) ile kar§tla§ttk ve H z. Ebu B ekir (r.a) bana: "H alin
nasıldır, cy H anzala?" diye sordu. Ben: "H am ala m ünafık oldu (nifaka dû^tü)"
dedim. H z. E bu B ekir (r.a): "Sübhanallah, sen ne diyorsun?" dedi. Ben:
.1^11 \ :j u aJU J
"ResuluUah (a ^ ) buyurdu:
"İmanlarınızı tazeleyiniz."
"Ey A llah’ın R esulü, im anlarım ızı nasıl tazeleyeceğiz" diye soruldu. Resulul-
lah (a.s) da şöyle buyurdu:
"La ilahe illallah sözünü çokça söyleyin."
# İ)| J j l î :j ü ^ - r >^
J-
"iman, sizden birinin, içinde elbisenin eskim esi gibi eskir. Allahu Teala'dan
kalplerinizdeki im anlarınızı tazelem esini dileyiniz."
Son iki hadiste, im an nunm un gitmesine, zayıflamasına ve bu nurun zayıfla
masına sebep olacak çeşitli dununlann ortaya çıkmasına işaret edilmektedir.
Hadislerden anladığım ıza göre bunun da ilacı, dua ve tevhid kelimesini çokça
söylemektir. İleride "zikirler bölümü"ndc göreceğimiz üzere kelime-i tevhidin,
müslümamn günlük virdleri arasında yer alması gerekmektedir.
lah (a.sytan sadece bu isnad ile rivayet edildiği anlaşılmaktadır," diye söylemiştir.
Bu hadisle ilgili tartışmaların merkezini Sadaka bin Musa Dakiki oluşturmaktadır.
İbni Mu'in ve daha başkaları bunun zayıf olduğunu ifade etmişlerdir. Müslim bin
İbrahim şöyle söylemiştir: "Bize Sadaka Dakiki hadis rivayet etti. Bu kişi saduk
(doğru sözlü) idi."
Feyzul'I K adir\n m ü e ll^ (3l345)'de şu açıklamayı yapmıştır: "Hakim bunun sahih
olduğunu söylemiş,, ancak Zehebi ravileri arasında Doka bin Musa’mn bulunması
sebebiyle Hakim'e itiraz etmiştir. Söz konusu raviyi zayıfgörmüşlerıür." M unzeri de.
'et Tergib ve’t Terhib’ (2/415)’te şu açıklamayı yapmıştır: "Bunu Ahmed ve Taberani
rivayet etmiştir. Ahmed'in isnadı basendir." Takrib (I/366)’de m üellif şöyle
söylemiştir: "Sadaka bin Musa saduktur. Ancak hakkında bazı tereddütler bulun
maktadır." Ta'cilu'l Menfa'a (168)'da Semir bin Nehar'ın Şuteyr olduğu ifade edil
miştir. Onun hakkında da Takrib (ll333)’de "saduk" denilmiştir. Buna göre hadis
inşaallah hasen olur. Bir sonraki hadis de bu hadisin anlamına şeliadel etmekte ve
anlam bakanından desteklemektedir.
319-Müstedrek (1/4) Müellif: “Bu hadisin ravileri sikadır" demiş, Zehebi de onu doğru
lamıştır. Mecmau’z-Zevcûd (1/52) Haysemi: "Bunu Taberam Kebir'de rivayet eOnîş-
tir, isnadı basendir" demiştir.
370
Jg k E S A S Fİ’S SÜNNE
BU- kip zina ettiği zaman, iman ondan (yani onun kalbinden) çıkar ve tıpkı
bir gölgelik gibi üzennde durur. Zinadan geri çekildiği zaman da iman kene
sine geri döner."
_ "(Şna ettiğinde) iman kendisinden çıkar ve tıpkı bir gölgelik gibi bajinın
üzerinde durur. Bu ipen çıktığı (geri çekildiği) zaman da iman kendisine geri
döner.” (1)
320-Elm Davud (41222) KitabA’s Sünne. İmamn artıp eksileceğine delalet eden rivayet
ler babı. MUstedrek (U22) MüeUîf: "Bu hadis Buhari ve Müslim'in şartlarına göre
sdıihtir" demiş. Zehebi de onu doğrulamıştır.
321‘Buhari (12(81) 86-Kitabu'l Hudud. 6-Htrsıılık etmesi halinde hırsızla ilgili uygula
ma babı.
I) Timdzi (SUS) 4l-Kitabu1 İman. 11-Zina edenin mü'min olarak zina etmeyeceğine
dair rivayetler babı.
v esv eseler, İM ANIN AZALMASI, ARTMASI... 371
Söz konusu amelleri işlerken kişiden iman alınır. Çünkü iman temizdir. Kul
günah işlediği zaman iman ondan ayrılır. Kötü amellerinden geri durduğunda
da imanı kendisine geri döner." İbni Abbas (r.a) bunu söyleıken, imanın insan
dan nasıl ayrıldığım ve sonra nasıl döndüğünü göstermek için paımaklanm bir
leştirmiş ye sonra ayırmıştır. (1)
âe: ^s»
322- B u h a ri ve M üslim , Ebu Hureyıe (r.a)'den rivayet etmişieraır:
"Zina eden kişi, mü'min olarak zina etmez. Hırsızlık yapan kişi, çalarken
nü'min olarak çalmaz. Şarap (içki) içerken, mü'min olarak içmez." Hadisi, Ebu
Hureyre (r.a)'den nakleden ravi Ebu Bekir şöyle söylemiştir
"Biriniz hile yaparken de mü'min olarak hile yapmaz. Sakının, sakının." (3)
Tirmizi'nin rivayetinde ise şu şekilde geçmektedir:
322-Buhari (10/30) 74-Kitabu'l Eşribe. 1-Yüce Allah'ın: "Kim bir mü'mini kasıtlı olarak
öldürürse, onun cezası, içinde ebedi kdtmak üzere cehennemdir" sözü ile ilgili bab.
Müslim (1176) 1-Kitabu-l İman. 24-İşlenen günahlarla imanın azalacağı babı.
1) Buhari (12/114) 86-Kitabul Hudud. 20-Zina edenlerin babı.
2) Nesai (8/63,64) 4S-Kitabu‘l Kasame. 48-Yüce Allah'ın: "Her kim bir mü'mini kasıtlı
olarak öldürürse, onun cezası ebedi olarak cehennemde kalmaktır" ayet-i kerimesi
nin te’vili (yorumlanması) ile ilgili bab.
3) Müslim (1/77) Bir önceki hadisin geçtiği yer.
372 EL ESAS Fİ'S SÜNNP.
"Zina eden, mü'min olarak zina etmez. Yine mü'min olarak hırsızlık etmez.
Ancak /«vfce yolu açıktır." (1)
\ 3 l ; : j \î c'aİp ilil jd ı ^ - r r r
c J j j l'liVİ O Î c J ' j ^ ^
JL liyî j j i j ^ ÂjUVİ ’• ^
ji. u ji ^ kV İ Ji c ç İT jîı jî
tf, 1^ ^ # w . e yOf k. k ■'11* 1^ •«' I * (i aı
^ ^ ® cJstİi#
^,r : » .9,, f • $: ,♦ X» ^
y yj-*' l*L~* Uj
.UStij bSi Sil (lİU; ^UÎ 4JT Ui C\j Ju
323- Buhari ve Müslim, Huzeyfe bin Yeman (r.a)'den rivayet etmişlerdir;
"Resulullah (a.s) bize iki peyden haber verdi. Bunlardan birinin gerçekleş
tiğini gördüm. D iğerini de bekliyorum . Resulullah (a.s) emanetin kişilerin kalp
lerinin tizlerine (derinliklerine) yerleştirildiğini, sonra Kur'an-ı Kerim'in indi
rildiğini ve (kalplerine yerleştirilen şeyi) K ur’an-ı K erim den ve sünnetten öğ
rendiklerini bildirdi. Sonra emanetin kaldırılmasından söz etti ve şöyle buyur
du:
"Kişi bir uykuya dalar, bu sırada kalbinden emanet alınır ve geride bir nok
ta gibi izi kalır. Sonra yine bir uykuya dalar ve o sırada da kalbinden emanet
alınır, geriye p işik izi g ibi iz kalır. Tıpkı bir korun bacağın üzerinden yuvarlan
masından sonra geriye bıraktığı izler gibi. Bu kor, bacağının üzerinde ufak te
fek şişkinlikler yapar am a bunların içinde bir şey yoktur." Resulullah (a.s) bu
sözünü söyledikten sonra yerden çakıl taşı alarak bacağının üzerinde yuvarladı
ve sonra şöyle devam etti:
"insanlar birbirleri ile alışveriş yaparlar ama nerdeyse hiç kimse emaneti
yerine ulaştırm az. Ö yle !d 'Filanca oğullarında güvenilir (emin) bir adam
varmış' diye söylenilir. (Y ani em in insanların sayısı bu kadar azalır -Çeviren)
Hatta bir adam için: "Ne kadar güçlü, ne kadar zarif, ne kadar akıllı b ir adam"
denilir ama kalbinde b ir hardal tanesi ağırlığında bile iman yoktur."
v , 4 i . . ••‘^
O N Ü Ç Ü N C Ü K ISIM
F ITR A T, İM A N V E N İF A K
FITRAT, İMAN VE NİFAK
Yüce Allah şöyle buyuruyor
"Ey M uham m ed, H akk'a yönelerek, kendim Allah'ın insanlara fıtra tta ka
zandırmış olduğu dine ver. işte dosdoğru din budur. Allah'a yönelerek O'na
karşı gelm ekten sakınınız. Namaz kılınız. Dinlerinde ayrılığa düşüp fırka fırka
olan, her fırka sın ın da kendisinde bulunanla sevindiği müşriklerden olmayınız."
( 1)
"Rabb'in insanoğlunun sulbünden soyunu alıp devcun ettirm iş, onlara: "Ben
sizin R abb'iniz değil m iyim ?" dem iş ve buna ken elerin i şaM d tutm uştu. O nlar
da: "Evet şahidiz" dem işlerdi." (2)
İhsan, fıtrat üzere olduğu sürece hidayet ve doğruluk çizgisi üzre olur. Fıtra
tından uzaklaştığı zaman da st^ıkhğa düşer. Hidayet ise kalpteki b ir nurdur.
Bunun gerçek m ahiyetini ise ancak Allahu Teala bilir. Hidayetin bu özelliğine
aşağıdaki hadis-i şerif de işaret etm ektedir
olurlar, bunu şaşıranlar (bu nuru bulamayanlar) ise sapıklıkta kalırlar." (1)
Kim salim bir şekilde iman nuruna kavuşursa, bu onun için hidayet ve doğ-
nıluk çizgisi olur. İnsanm fıtrat nuru sönmediği sürece onun hidayete ulaşması
ümit edilir. Böyle biri için ümit ışığı sönmemiştir. Ama fıtrat nuru söndüğünde,
artık kesin olarak da kafir olur. Böyle birinin hidayeti bulabileceği ümit edile
mez.
Şeriatın hükümlerine göre amel etmekle fıtrat nuru da artar. Kişinin ihlaslı
ameUeri aıthğı ölçüde nuru da artar ve hatta gün gelir insan bütünüyle nur hali
ni alır. Bundan ddayıdır ki, ResuluUah (a.s) bir duasında: "Ey Rabb'im beni nur
eyle" (2) diye buyurmuştur, tnsanlann çoğu, bu gibi şeylerin mecazi anlam
taşıdığım sanırlar. Oysa bu düşünce hatalıdır. Bunlar mü'minlerin fiilen tattık-
lan zevk ve hisleıdir.
Bize görünmeyen, ancak kalpte mevcut olan bir şey vardır İd o, fitrat num-
dur. Yine kalbe giıen bir takım nuılar bulunmaktadır. Bunlar da halis ilahi
lütuflarm ya da salih amelin izleridir. İşte bunun etkisi ile insan, etrafındaki
şeyleri gerçek mahiyeti ile görebilir. Böylelikle zinayı zevk verici bir şey olarak
d c ^ , kanmhga itici bir çirkinlik, pislik olarak görür. Dünyaya dalmayı da bir
fitne darak görür. Gelişmeler ve durumlar, başkalarım karanlığın içerisinde
bııaksa da, sözü edilen özellikleri kazanan insan, yolunu Allah Azze ve Cel-
le'nin num ile görür.
önemli olan, bu sayılan şeylerin gerçek bir varlığa sahip hakikatler olduğu
nu bilmemizdir.
"Ayet-i kerimede geçen (mealinde "belge" dediğimiz) "beyyine" kelim esi kai
lle r i aydınlatan Allahu Teala'yı bilme ve tanımadır. Otum arkasından gelen
şakid ise, beyne yerleşmiş olan ve nurunu da göğse ulaştıran aksidir."
1) Ahmed (21176) Tirmizi (5126) 4l-Kitabu'l İman, 18-İslam ümmetinin ayrılığa düşece
ği ile ilgili rivayetler babı. Tirmizi bu hadisin hasen olduğunu söylemiştir. Müsted-
rek(H30)
2) Müslim (11529) 6-KitabuSalati'l Muscfırin. 26-Gece namazı ve ibadeti sırasında dua
babı.
3) Hud Suresi: 17
FITRAT. ÎMAN VE NİFAK 379
"0 ışık, bir cam içindedir. Cam ise sanki inci gibi parlayan bir yıldızdır. Bu,
yalnız doğuda ve yalnız batıda bulunan bereketli zeytin ağacından yakılır."
Kurtubi burada bereketli ağaç ile kastedilen şeyin vahiy olduğunu söylemiştir.
Öyleyse im an etmiş k ^ p te gerçek bir nur bulunmaktadır. Yine salih amelin
izi olarak kalbe ulaşan nurani bir destek bulunmaktadır. Bunun etkisi ile insanm
hayat çizgisi belirginlik kazamr.
"Allah kim in gönlünü İslam 'a açm ışsa o, Rabb'i katından bir nur üzere ol
maz m ı?" (2)
"Ama bizim uğrum uzda cihad edenleri elbette yollarım ıza eriştireceğiz. A l
lah şüphesiz iyi davrananlarla beraberdir." (4)
"Ey im an edenler, A lla h ’tan sakım rsanız, O size iyiyi kötüden ayırm anızı
sağlayacak b ir anlayış verir." (5)
"Ey im an edenler. A lla h ’tan sakının, peygamberine inanın ki. A llah size rah
m etini iki ka t versin, size aydınlığında yürüyeceğim z b ir nur versin." (6)
1) N w Suresi: 35
2 ) Zümer Suresi: 22
3) En’am Suresi: 112
4) Ankebut Suresi: 69
5 ) E rfalSuresi:29
6) Hadid Suresi: 28
380 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
Bütün bunlara dayanarak Allah'a yönelmiş kişiler, kalbde oluşan nurani du
nunu virdlerin ve salih amellerin izi olarak gönnUşlerdir. Yüce Allah bir ayet-i
kerimesinde şöyle buyuruyor:
"Doğru yolu bulanların ise Allah doğruluklarım artırır. O nlara (fenalıklar
dan sakınmalarını sağlayan) takva verir." (1)
Kalb halis (has) nur olursa onun sahibi de halis (has) mü'min olur. Ancak
kalpte nur ile karardık birbirine kanşnuş olursa, bu tür kalbin sahibinde de iman
ile nifak birbirine kanşmış olur. Öte yandan sahibi her nekadar kendini îslam
dairesi içinde göstermeye çahşsa da, bir kalpte şayet hiç nur kalmamış ise onun
sahibi halis münafık olur. Böyle bir kalbin sahibi, kendini îslam dairesi içinde
göstermeye çalışmıyor ve inkarcılığını açıkça söylüyorsa, o da halis kafirdir.
İmandan dışa yansıyan bir hayat çizgisi vardır. Bunlar daha önce gördüğü
müz üzere imanın kollan olarak kendini gösterir. Bunun gibi nifaktan da dışa
yansıyan bir hayat çizgisi vardu*. Bunda ileride göreceğimiz üzere nifakın kol
lan kendini gösterir. Aym şekilde küfrün de kendine göre çizgileri, dışa yansı
yan yanlan bulunmaktadır.
Kur’an-ı Keıim'in bize bildirdiğine göre, küfiün dışa yansıyan yönlerinden
biri ahiret azabuıdan haber veren korkutmalara aldırmamak, eğlence ve oyuna
dalmak, arzulara göre yaşamak ve dünyamn zevklerine kapılmaktır.
Yahudiler ve hıristiyanlar da küfre düştüler. Bunlann kendilerine göre bir
takım yaşayış şddDeri ortaya koymalan nedeniyle Kur'an-ı Kerim, onlarla ilgili
bir talom özd açıklamalara yer vamiştir. Nifakın da pdc çok kolu yani görün
tüsü bulunmaktadır. Başta gelenleri; yalancıhk, aldatmacılık, aşın kincilik, içi
dışı farklı olmak, fenahk ve aldatmacılıkta içinde olam dışa yansıtmamak, küfie
i l ^ duymak ve ortalığı kanştuarak fesat çıkarmak için gayret göstermektir. Bir
kimsede nifak bulunursa, bu gibi özellikler o insande kendiliğinden oluşur. Do
layısıyla bu gibi özellikleıie karşılaşbğırarz zaman, bunları tedavi etm ek için
üzerine ^ tm d i ve bu özelliklerin asıl kaynağı olan lüfak fikrini yok etmeye
çalışradıyız.
"Biz Resulullah (ajs)’a. yüce Allah’ın: "Allah kim in gönlünü İsla m ’a açm ışsa.
l)Muhammed Suresi: 17
FITRAT, İM AN VE NİFAK 381
o Rabh'ı katından bir nur üzere olmaz mı?" diye buyurduğunu hatırlatarak,
"İnsanın gönlünün açılm ası nasıl olur?" diye sorduk. Resulullah (a.s) da:
"Nur kalbe girdiğinde o da açılır, inşirah eder" diye buyurdu. Biz: "Ey A l
lah'ın Resulü, bunun belirtisi nedir?" diye sorduk. Resulullah (a.s) da şöyle ce
vap verdi: "Bunun belirtisi sonsuzluk yurduna gönül verip, gurur (aldanma)
yurdundan uzak durm ak (bu yurdun zevklerine meyletmemek) ve ölüm gelme
den önce, öUivn için hazırlanm aktır." (1)
Yine Tirmizi, Hakim'in Nevadiru'l Usul'de İbni Ömer (r.a)'den rivayetle şöy
le bildirdiğini rivayet etmiştir:
"İnsan bedeninde b ir çiğnem lik bir et parçası vardır ki, bu sağlam olursa
bütün beden sağlam olur. B u bozulursa bütün beden bozulur, işte bu şey kalp
tir." (3)
1) Bu hadis değişik tanklarla İbn Mes'ud ve İbn Abbas (ra)'tan rivayet edilmiştir.
Hasan~ı Basri ve Ebu Cafer Medaini bunu mürsel olarak rivayet etmişlenür. Iraki
de, İhya'daki rivayeti konusunda herlumgi bir açıklamada butunmanuştır. Suyıdi,
'Durrld'l Mensur'da bu hadisle ilgili olarak şu açıklamada bulunmuştur: "Bunu İbni
Ebi Şeybe, İbni Ebi’d Dünya, ibni Cerir, Hakim ve Beyhaki Şi'ab'da ve daha
başkaları rivayet etmişlerdir." İbni Kesir de şu açıklamayı yapmıştır: "Hadis gerdi
mürsel, gerek muttasıl bir çok tankla rivayet edilmiştir. Bu tankların banlan
bazılarını desteklemektedir." İbni Kayyım da buna benzer bir açıklamada bulunmuş.
İbni Kesir Şevkani de Inınu doğndamıştır. Alusi de bunu tasdik etmiştir. Bunlara
göre hadis hasen derecesine çıkm ışadır. Sayılanların dışında kalan hadisçiler ise
bu hadisi zayıf göt müşlerdir.
2) Bunun bir kısmını İbni Mace (211423) 37-Kitabu'z Zühd. 31-Ölümü anmak ve onun
için hazırlanmak babında rivayet etmiştir.
3) Müslim (3/1219 *22-Kitabu'l Musakat. 20-lldali alıp ^p h eli şeylerden kaçınma babı.
382
--------------------- EL ESAS Fl'S Si^M^ıp
^e^e. . . .
K O N U İL E İL G İL İ R İ V A Y E T L E R
.« a ^ ^ cJp J ıî
3) Ters çevrilmiş kalp ve bir halden bir hale dönüşen kalp. M ü m inin kalbi
nin kandili onun içindeki nurdur. K ılıflı kalp kafirin kalbidir. T ers çevrilm iş
kalp tam anlanuyla m ûntfık (halis münttfık) olan kişinin kalbidir. B u kişi hakkı
4) B ir halden bir hale dönüden kalp ise içerisinde hem iman, hem de nifak
bulunan kalptir. B öyle bir kalbin içindeki iman, bakla tanesine benzer, tem iz su
ile onu destekler (güçlendirir) onun içindeki nifak ise çıbana benzer. Bunu irin
ve kan destekler (güçlendirir) A rtık bu iki destekten hangisi ağır basarsa, onun
beslediği gey üstünlük kazanır, diğerini yener."
Hasen olarak rivayet edilen bir hadis-i şerifte de Resulullah (a.s) şöyle bu
yurmuştun
M J Aül % iJ r ’j ' ■
^ m i^ 0^
fıtra t üzere doğar.)" Resuhdlah (a.s) bunu söyledikten sonra §öyle buyurdu:
"Yüce Allah'ın §u ayet-i kerimesini okuyun:
"Ey Muhanuned, Hakk'a yönelerek kendini, A llah’ın insanlara fitra tta vermiş
olduğu dine var. Zira Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din
budur."(l)
Resulullah (a.s)‘m "fıtrat üzere doğmayan çocuk yoktur" sözü ile ilgili olarak
İbni Kesir şu açıldamada bulunmuştun
İnsan kalbi, has nur olarak doğar. Sonra kendini has iman çevresinde bulursa
ve onunla uyum sağlarsa kalbi has nur olarak k ^ r . Aksi halde çevresinden tt-
1) Rum Suresi: 30
2) Buhari (3I2J9) 23-Kitabu'l Cenaiz. 79-Çocuğun müslüman olması halinde üzerine
cenaze namazı kılınıp kılınmayacağı babı.
3) Buhari (1U493) 82-Kitabu'l Kader, 3-Onların ne amel üzere olacakları (veya olduk
larım) en iyi Allahu Teala bilir, babı. Müslim (412048) Bir önceki hadisin geçtiği
yer.
FITRAT, İM AN VE NİFAK 38S
kilenir. A rtık ya tam kafir olup çıkar, ya tam münafik olup çıkar, ya da kalbinde
iman ile nifak birbirine karışır. Çocuk büluğ çağına eriştiği zaman kendi neftin
den sorumlu dununa gelir. Bu çağda sağlam bir imana ulaşması gerekir. Böyle
bir imana ulaştığı zam an ancak kallnni fitrattaki asd haline kavuşturmuş d u r.
ResuluUah (a.s)*m kafirlerin çocuklanndan küçük yaşta ölenler hakkmda
"Otüann ne am el üzere olduklarım en iyi Allahu Teala bilir" diye buyurması
hakkında, daha önce geçmiş olan konularda şerait koyucunun bizi bu konuda işi
Allahu Teala'ya havale etmeye teşvik ettiğini öğrenmiştik. Şeriat bize bu gibi
konulan Allahu T eala'ya havale etmeyi tnr edeb ölçüsü olarak öğretmiştir. Bu
nunla birlikte söz konusu kişilerin ahiıetteki durumlannm ne olacağı konusunda
da bazı nasslar bırakmıştır. Şeriatın genel kurallanndan öğrendiğimize göre söz
konusu çocuklar, büluğ çağından yani sorumluluk altma girme çağuıdan önce
ölmüş olduklanndan dolayı kurtuluşa eıecdder ve azaba uğramayacaklardır.
ONDÖRDÜNCÜ KISIM
KÜFÜR
Ş İR K
BÜYÜK G Ü NAH LAR
KÜFÜR, ŞİRK VE BÜYÜK GÜNAHLAR
Bütün iyilikler tevhid kelimesinden çıktığı gibi, bütün fenalıklar da şiddn iz-
lerindoı çıkmaktadır. Yüce Allah şöyle buyunıyor
"Çirkin bir söz de yerden kopanlmtş kökü olmayan kötü bir ağaca benzer”
(1)
Şiık, insan şahsiyetinin deriıililderinde kökleri bulunmayan bir şeydir ve on
dan sadece çiridn fenalıklar doğar. İnsamn ibadet mahiyeti taşıyan herhangi bir
uygulama ü e Allah'tan başkasma yönelmesi, şirkin kavraraimn içerisine girer.
Aym şekilde yalm z Allah'a has olması gereken bir şeyin, Allah'tan başkasına
nisbet edilmesi de şirk kavramının içerisinde bulunur. İnsamn, Allah'tan baş-
kasınm yaratm a gücüne sahip olduğuna inanması da şirke giımddedir. Kısaca
tevhid anlayışına ters düşen her şey şirktir.
Şiık iki türlüdür: Gizli şirk ve açık şirk. İnsamn yalnız Allah nzası için ya
pılması gereken b ir işi, O'ndan başkası için yapması gizli şirktir. İslam, insam n
nıhundan, kalbinde, uygulam a ve tavırlairuıdan şirkin gizlisini de açığım d a ta-
mamen silm dc için gelmiştir. Şirk, küfrün türlerinden biridir. Hatta küfrün h er
türünün aym zamanda şirk olduğu da söylmebilir. Şirk, küfür ve din sid ig in
kendilerine göre arüayı^an vardır. Kur’an-ı Kerîm bu konuda ayrıntdı bilgiler
içeımektedir. A yet ve hadislerde büyük günahlar ve fuhşîyaflar, çoğu zam an
şirkle bir arada ele alınmaktadır. Çünkü insanlar içinde, büyük günafalan ve
fuhşiyattan sayılan hareketleıi işlemeye en çok cür'et edeıiler kafirler ve m üş
riklerdir. B ununla birlikte müslUmanm da şirke girmeden, büyük günahlardan
herhangi birini işlem esi sözkonusu olabilmdriedir.
1) İbrahim Suresi: 26
390 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
günahlar sayıca çok olmakla birlikte, en tehlikeli olanlarından özellikle söz edil
miş ve bunlann üzerinde özellikle dunılmuştur. Yerine göre de genel ifade kul
lanılarak, bu gend ifade ile belli bir bölüm kastedilmiştir.
Küfrün dışında kalan her şeyin bağışlanması mümkündür. Bu bağışlama Al-
lahu Teala'mn ilahi iradesine bağlıdır. Allah dilediğiıü bağışlayandır. Yüce Al
lah şöyle buyuruyor;
"Allak kendisine ortak konulmasını elbette bağı§lamaz. Bundan bankasını di
lediği için bağınlar." (1) Ehl-i sünnet mezhebine göre, bir kişi herhangi bir
günahı hdal saymadığı ve iki şehadet kelimesine ters bir tutum içine girmediği
sürece günah işemekten dolayı kafir olmaz.
Ancak hariciler bazı nasslaım zahiri anlamlanna dayanarak müslümamn
günah işlemekten dolayı küfie düşeceklerini söylemişlerdir. Bizim ilim adam-
lannuz bu gürüşe karşı çıkmışlardır.
Mürcie mezhebine mensup olanlar ise: Küfür ile beraber itaat bir işe yara
madığı gibi iman ile beraber günahm da bir zarar vermeyeceğini söylemişlerdir.
Mu'tezile mezhebi mensuplan ise, büyük günah işlem ekten dolayı kişinin
imanımn gideceğine fetva vermişler, ancak böyle bilinin iki m enzile arasında
bir menzilede bulunacağım söylemişlerdir. Yani bunlara göre, büyük günah
işleyaı kişi imandan çıkar ama küfre düşmez. Mu'tezile m ensuplan büyük
günah işleyenlerin ebe^ azapta kalacaklarım söylemişlerdir. Haricilere göre
büyük günah işleyen imandan çıkar ve küfre düşer. Ehl-i sünnet aliralerinin or
tak görüşlerine göre büyük günah işleyen kimse imandan ve İslam'dan çıkmaz,
küfre düşmez ve kafirlerle birlikte abedi azabı da haketmiş olmaz. Kalbinde bir
zerre agıılığmda bile iman bulunamn azaptan çıkanlacağına ddir b ir çok nass
nakledilmiştir. Bunlardan bazılan daha önceki kısımlarda geçmişti. (2)
Bunun gibi nasslar, imamn emir ve ndıiylerden önce sabit olacağına işaret
etmektedir. Aynı şekilde nasdar, iman ile salih amelin birbirinden ayn ayn ele
ıdındıklanm gösteımddedir. Çünkü salih amel imane atfedilmiştir. A b f ise
fiııklılığı gerektirir. Asd olan ise bunlann bir arada bulunmalandır. Y üce Allah
ayet-i kaimesinde:
"Ey iman edenler, üzerim e oruç tutmak farz kilindi." (3) diye buyumyor.
Bu ifilde, imamn oraç emrinden önce sabit olduğunu göstermektedir. B ir ayet-i
kaimesinde yüce Allah: "İman edip de salih ameller inleyenler..." (4) diye bu-
1) Nisa Suresi: 48
2) Tahaviye'nin ta umdun ma'naya açıldık kazandırdığı konusunda şerhi.
J) Bakara Suresi: 8J
4) Bdkara Suresi: 277
KÜFÜR. SİRK VE BÜYÜK GÜNAHLAR 391
"Bu sizin sandığınız g ibi değildir. Bu, Lokman (a.s)'ın oğluna verdiği öğü
dünde söylediği gibidir: "Ey oğulcağızm , A llah’a ortak koşma, çünkü şirk (Al
lah’a ortak koşm a) büyük bir zulümdür." (2)
"Onların çoğu ortak koşmadan A llah’a inanmazlar." (3) Burada iman ile
mutlak anlam da doğm lam a (tasdik) kastedilmiş olmaktadır. N itddm yüce Allah
bir ayet-i kerim esinde de şöyle buyurayor:
Burada öldüren için iman geçerli sayılmıştır. Bir başka ayet-i kerîmede şöyle
buyuruluyor:
1) Y u sıf Suresi: 82
2) Buhari (6/465) 60-Kitdbu’l Enbiya. 41-Yüce Allah’ın: "Biz Lokman’a hikmeti verdik"
ayet-i kerimesi ile ilgili bab.
3) Yusuf Suresi: 106
4) Bakara Suresi: 178
5) Hucurat Suresi: 9
6) Hucurat Suresi: 10
7) Nisa Suresi: 48
392 EL ESAS F İS SUNNE
K O N U ÎL E İL G İL İ R İ V A Y E T L E R
^ ;ÎJ1 fî ^ ^5
ı i .; : ^ 3* , \ r ; s j ; ^ ‘•yi _ oî iîjı
i»
sr^ J^* ıS y j —TX V
J â jV İ S * o U -
"Kim bir mû'mni kasten öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennem
dir." (i)
326-Ebu Davud (41103) Kitpbu'l Fiten ve’l Melahim. Mü'mini öldürmenin oldukça büyük
bir günah olduğu ile ilgili bab. Buradaki hadisin isnadı basendir. Ahmed (4199)
Müstedrek (41351) Müellif: "Bu hadisin isnadı sahihtir, ancak Buharı ve Müslim ki-
taplcuına almamışlardır" demiş, Zehebi de onu doğrulamıştır. Nesai (7/81) 37-
Kitaba Tahrinü'd Dem. 1-Harun bin Muhammed'in konuyla ilgili rivayeti babı. Bu
ran, hadisi Muaviye UnEbi Sinan'dan nakladen son üç tdşinin içerisindedir.
m -K e ^ lE sta r (4/124) MikB^: "Kavileri sikadır" demiştir.
') Nisa Suresi: 93
KI'IFÜR. SİRK VE BÜYÜK GÜNAHLAR 393
Sı ı ı 4 ^ iîıt ^ -.r t a
328- B u h ari, AbduUah bin Amr bin As (r.a)’dan rivayet etm iştin
"Allah'a ortak koşmak. Anne babaya isyankarlık etm ek. DUdutt edin b ir de
yalan şahitik yapmak ve yalan söylemek." Resulullah (a s ) daha önce yaslanm ış
haldeytü. Bu sözü söylemeye başlayınca doğruldu ve bu sözü o kadar tekrar etti
U, biz (kendi kendimize) 'keşke artık bilirse' dedik."
329-Buhari (5J261) 52-Kitabu'ş Şehadet. 10-Yalan yere şahitlik etmekle ilgili olarak
söyknîlenUr babı. Müslim (H91) 1-Küabu'l İman. 3S-B^ıûk günaUarm ve bunlarm
en büyütierinin açıklanması babı. Tirmizi (51235) 48-Kİtıdıu Tefsiri’l Kur'an. 5-Nisa
suren btdn.
1) Buhari (121264) SS-Kitabul İsdtabetn MurtedcUn ve'l Mucanidin ve Kıtaluhum. 1-
Alldh'a ortak koşanın günahı babı.
KÜFÜR. SİRK VE BÜYÜK GÜNAHLAR 395
"Şunlar büyük günahlar arasındadır: Allah'a ortak koşmak, ana babaya is
yankarlık etmek, bir can öldürmek ve yalan yere şahitlik etmek." (1)
330- Buhari (101405) 78-Kitabu1 Edeb. 6-Anne babaya isyankarlık etmenin büyük gü
nahlardan olduğu babı. Müslim (1/92) Bir önceki hadiân geçtiği yer.
331- Buhari (8/163) 65-Kitabu’t Tefsir. 3-Yüce Allah’ın: "Bile bile Allah’a ortaklar koş
mayın" sözü ile ilgili bab. Müslim (1/90) 1-Kitabu'l İman. 37-Şirkin günahlaın en
çir/âni olduğu ve ondan sonra gelen günahın açıklanması ile ilgili bab. Tirmizi
(5/326) 48-Kitabu Tefsiri’l Kur'an. 26-Purkan suresi üe ilgili bab. Nesai (7/89) 37-
Kitabu Tahrimi’d Dem. 4-Günahların en büyüğünün zikri babı.
1) Tirmizi (/235) bir önceki hadisin geçtiği yer. Nesai (7/89) 37-Kitabu Tahrinü'de Dem.
3-Büyük günahlar babı.
396 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
dir" diye buyurdu. Ben: "Bundan sonra hangisidir?" diye sordum. "Komşunun
hanımı ile zina etmendir" diye buyurdu."
Bir rivayette bildirildiğine göre Resulullah (a.s) büyük günahlarla ilgiU ola
rak şu ayet-i kerimeyi okudu: (1)
"Onlar, Allah'ın yanında başka tanrı edinip ona yalvarmazlar. Allah’ın ha
ram bidığı cana haksız yere İaymazlar. Zina etmezler. Bunları yapan büyük
günaha girmiş olur. Kıyamet günü azabı kat kat olur. Orada alçaltılmış halde
temelli kalır." (2)
ji» ^ î ÎJ' 01 J J u J iı —r r r
332-Nesai (7/S8) 37-Kitabu Tıdırinü' Dem. 3-Büyük günahların sıralanması ba- bında
rivayet edilmipir ve isnadı basendir.
1) rımizi (5/337) Bir önceki haksin geçtiği yer. Nesai (7/90) Bir önceki hadisi geçtiği
yer.
yİ)FÜR. SİRK VE BÜYÜK GÜNAHLAR 397
"Helake götürücü yedi şeyden kaçının." "Ey Allah'ın Resulü, onlar neler
dir?" diye soruldu. R esulullah (a.s) şöyle cevap verdi:
"Allah'a ortak koşm ak, sihir (yapmak, yaptırmak), bir hak karşılığı olmadan
Allah'ın haram kıldığı canı öldürmek, yetimin malını yemek, fa iz yemek, düş
manla karşı karşıya gelindiği günde geri kaçmak, imanlı gafil (yani bir fenalık
düşüncesi olm ayan -Ç eviren) hanımlara iftirada bulunmaktır."
j iî :jıi J -rrt
AiJb oÎ ^
4^ .^ Vj ly p S j Sil
S? îju r ii;
.« o y ı 4İJ1 ı b . İJJ>
333- Buhari (5/393) 55-Kitabu'l Vesaya. 23-Yüce Allah'ın: "Yetimlerin malarını haksız
yere yiyenler var ya..." ayet-i kerimesi ile ilgili bab. Müslim (1/92) 1-Kitabu'l İman.
38-Bûyük günahların ve bunlarm en büyüklerinin açıklanması babı. Ebu Davud
(3/115) Kitabu'l Vesaya. Yetim malım yemenin ne derece büyük günah olduğu kano
sunda gelen rivayetler babı. Nesai (6/257) 30-Kitabu'l Vesaya. 12-Yelim malı ye
mekten kaçınma babı.
334- Mecma'uz-Zevaid (1/104) Haysemi: "Bunu Taberani. Evsat'ta rivayet etmiştir. Kavi
leri sika görülmüşlerdir. Ancak hadis, Ömer bin Şu'ayb'ın babasından, onun da
kendi babasından (Ömer'm dedesinden) rivayeti ile nakledilmiştir" tüye söylemiştir.
Ancak taMcikçiler bunu hasen görmüşlerdir.
M uhsene: "İmanlı, gafil hanım" diye türkçeleştirdiğbmz hammlara iftira atmak:
Muhsene, evli ve namuslu bir kadına denilir. Böyle bir kadına iftira atmakla kastedi
len anlam, onu zina etmiş olmakla suçlamaktır. Ancak haMs metninde geçen muhse-
nat kelimesi, evli olsun olmasın namuslu bütün kadınları içine alan genel bir ifade
dir.
398 E L E S A S F t'S SÜNNR
Kinûn günahım Allah örterse, onun hesabı Allah'a kalm ıştır. Kim de bunlardan
herhangi birim işlemezse, ona, Allah'ın cenneti vereceğine kefil olurum ."
# j j;i> -rr'n
.« ^ p îl ^ 1 3 AİİU^ ‘Jpulî ^9 : j l î ijî ^
336- Taberani, Evsat'ta Abdullah bin Enis Cuheni (ra.)'den rivayet etmiştir:
^ fj4 ^
335- Keşfiı'l Estar (1172) Mecnufm-Ievaid (1/103) Haysemi: "Bunu Bezzar rivayet
enmşiir. Ravileri arasında Ömer bin Ebi Selem vardır. Onu Şu'be ve daha başkaları
zayıf görmüş, Ebu Matem, İbni Hibban ve daha başka bazı alimler ise onun sika
olduğunu sâylemişlenür”denûştir. Taberani de bunun bir benzerin SeU bin Ebi Ha-
seme'nin babasının rivayeti tankıyla Mu'cemu'l Kebir (6/)103)'de rivayet etmiştir.
Taberani'mh verdiği rivayet senedinde de İbni LehVa'nın adı geçmektedir.
336- Mecma'uz-Zevaid (1/105) Haysemi: “Bunu Taberani Evsat'ta rivayet etmiştir, ravi
leri de sika görülmüşlerdir" demiştir. Bunun bir benzerini de Tirmizi (5/236) ve Bu-
hari (11/555) rivayet etmiştir. Ancak Buhari'nin rivayeti Abdullah bin Amr bin As
(rM)'tandtr.
k i )FÖR. SİRK VE BÜYÜK GÜNAHLAR 399
P o t ’c p ' } J ^ J İJ - r r 'i
337-Mu'cemu'l Kebir (7/39) Mecma (ItlO)'da Haysemi: Bunu Taberani Kebir'de riva
yet etmigtir. Ravileri sikadır" demigtir.
33S-Kegfu'l Estar (1/71) Mecma (l/104)'da Haysemi: "BunuBezzar ve Taberani rivayM
etHÜ^rdir. Taberani’nin rivayetindeki raviler sika görübnügtür" demipir.
339-Mu'cemu'l Kebir (9/171) Kegfu'l Estar (1/71) Mecma (l/104)‘da Haysem: "Bu ha
disin isnadı sahihtir ve hadis basendir" dampir.
400 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
340- Mecma'uz-Zevaid (61255) Haysemi: "Taberani, bu hadisi iki ayrı isnadla rivayet
etmiştir. Bunlardan birinin Abdullah bin Bedii bin Verka dışında kalan ravileri. Bu-
hari'nin Sahih'inde isimleri bulunan ravilerdir. Söz konusu kişi ise sikadır" demiştir.
341- BıAari (101403) 78-Kitabu'l Edeb. 4-Kisirün ana babasına sövemeyeceği babı.
Müslim (H92) J-Kitabu'l İman. 28-Büyük günahların ve bunların en büyüklerinin
açücIanması babı. Tirmizi’(41312) 28-kitabu'l Birr ve's Sıla. 4-Anne babaya isyan
em e konusu ile ilgili rivayetler babı. Ancak Tirmizi'nin rivayeti Abdurrahman bin
Amr bin As (r.a)'tandır.
1) Ebu Davtıd (41336) Kilabu'l Edeb. ^ b a b a y a iyilik babı.
"Ey Arapların taşkınlan" sözü, biraz azarlama anlam taşıyan ve üzerlerine dikkat
(ekme manası olan bir frdedir.
"Gizli şehvet" kadınlara karsı duyulan yakınlıktır.
m'TFÖR. SİRK VE BÜYÜK GÜNAHLAR
401
*1)1 Jl
342- Kesfu’l Estar (3/322) Haysemi, Mecma (10/54)'da: “Bunu Bezzar rivayet etmiştir,
isnadı basendir" demiştir.
343- Kesfu'l Estar, bir önceki geçmiş olduğu yer. Haysenü de, Mecma (10/54yda: "Bunu
Bezzar rivayet etmiştir. Ravileri Buhari’nin Sahih'inde isimleri bidunan ravilertür"
demiştir.
344- Ahmed (6/333) Mu'cemu'l Kebir (24/23) Haysemi, Mecma (6/254)'da şöyle söyle
miştir: "Bunu Ahmed. Ebu Yala ve Taberani rivayet etmiştir. Bunların r iv a y e tin /^
senedle Muhammed bin Abdurrahman bin Lebibe'mn adı geçmektedir. Bu kiçiyi İbni
Hibban sika kabul etmiş, İbm Mu'in ise z a y f görmüştür. Muhammed bin İdıak, ha-
diâ duyduğunu duyma yoluyla anlamış olduğunu ^ade etmiştir. Bu itibarla kodu
sahih ya da basendir.
402 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
j : j ı i 41 )1; ; ; J -j- ^ j. - r t»
Hz. Ö m er (r.a), İbni Abbas (r.a) ve daha başkalannın: "İstiğfarla birlikte bir
günah büyük olm az, sürekli islendikçe de bir günah küçük olmaz" diye söyle-
dilderi rivayet edilmiştir. Bunun anlamı şudur Büyük günah istiğfarla yani Al
lahtan m egfiıet v e bağış dilranekle silinir. Sürekli işlendiği takdirde de küçük
günah büyük günah hıdine gelir.
"Kişi b ir küçük günahı sık sık içledi nü, bundan ileri gelen 'dinin hüküm leri
ne uymayı p e k önem sem em e' duygusu onun, büyük günah isleme konusunda da
cür'etkarlık gösterm esine neden olur. Bunun gün değiçik türdeki küçük günah
lar da biraraya geldükleri zam an, bunların tümü bir arada büyük günahların en
küçüğünün y o l açacağı durum a neden olabilirler." (1)
Büyük günahlar konusu ile ilgili yazılar yazan birçok ilim adamı vardır.
Bunlardan İm am Zehebi, 'Kebair' adıyla bu konuda özel bir kitap yazmıştır. Ze-
hebi bu kitabında yetmiş kadar büyük günahtan söz etmiştir. Aynca İbni Hacer
de konuyla ilgili olarak 'Zevacir İktiraii'l Kebair* isimli Û r kitap yazmış ve bu
kitabmda büyük günahlann sayısım 467'ye çıkarmıştır. İbni Haceı'in bu kita-
bmda zikredilenlerden bazılan, ilim adamlanmn tümünün büyük günah olduğu
üzerinde icm a edip görüş birliğine vaıdıklan türden olmakla birlikte, bazılan
ilim adam lanm n hakkında değişik görüşler belirttikleri fiillerdir. Bazılan ise
mahiyet yönünden günah sayılanlardır.
M üdüm an, Allah'a itaat yoUanm ve günahlan öğrenip farz kılınan fiilleri
işler, günahlardan kaçım r, nafile olanlardan da gücünün yettiği kadanıu yerine
getirirse, Allah'ın izniyle, Allah dostluğu (velayetullah) kapılarına ulaşmış d u r.
ma'siyet türünden sayılan pek çok fiili "büyük günahlar" sınıfina dahil etmiş
lerdir. Bu Idtapta yeri geldikçe, itaatler ve ma'siyeüer hakkında bilgilere yer
verileceğinden burada daha fazla aynntıya girmiyoruz.
Burada yüce Allah'm mağfireti ile ilgili ayet-i kerimeyi yeniden belirtmek is
tiyoruz:
"Allah kendisine ortak konulmasını elbette bağı§lamaz. Bunun dışında kalan
ları dilediği için bağışlayabilir." (1)
AUahu Teala'nm büyük günahlara ait koıkutmalanmn mutlaka yerini bula
cağım, bağışın söz konusu olmadığım, büyük günahı işleyen kimsenin kesinlik
le cehenneme gireceğini ve böyle birinin mü'min olmadığı gibi kafir de ol
madığının, iki menzile arasmda bir menzilede yer aldığım söyleyen mutezile
mezhebi mensuplan, ehl-i sünnet ve'l cemaat mezhebinin görüşüne ters düş
müşlerdir. Aym şeküde büyük günahlan işleyenlerin kafir olduklanm ileri sü
ren hariciler de ^ - i sünnet vel cemaat mezhebinin görüşüne aykın düşmüş
ledir.
Ehl-i sünnet ve 1 cemaat mensuplan şöyle söylemişlerdin
fark yoktur.
Allah'a ortak ko§m akstzm (müdrik olmayarak) ölenin cennete girmesi kesin
dir. Ancak b ir büyük g ü n a h imlemede tsrarh olmaksızın yani büyük günah
imlemeden veya i§lemi§ olduğu büyük günahlarına tevbe edip ve pişman olarak
ölen, öncelikle cennete girer. B ir büyük günah işlemede ısrarlı olarak ölürse
onun durum u A llah'ın iradesine bağlıdır. Eğer bağışlanırsa doğrudan cennete
girer. Yoksa azabını çeker, sonra cehennemden çıkarılır ve ardmdan cennete
girerek orada ebedi hayata kavuşur.
Resulullah (a .s)‘ın: "Zina etmiş olsa da, hırsızlık etmiş olsa da..." hadisi,
ehl-i sünnet m ezhebinin, büyük günah işlemeyenlerin cehennem azabına çcaptı-
rtim alanm n kesin olm adığı ve bu gibiler cehennem azabına çarptm lsalar bile
sonradan oradan çıkarılacakları ve cennette ebedi hayata kavuşturulacakları
yolundaki görüşüne d elil oluşturm aktadır," (1)
N İF A K A LA M E TL E R İ
N İF A K IN ŞU BELERİ
NİFAK ALAMETLERİ VE ŞUBELERİ
Nifak, esasta, dıştan miislüman görünme, içten ise kafir olmaktır. Kişi baş
langıçta m ünafık olabileceği gibi, iman ettikten sonra da nifaka düşebilir. Nifa
ka düşmenin sebebi îslam hakkındaki şüphe ve tereddüt olabilir. Bazdan
tümüyle m ünafık yani halis nifak sahibi olurlar. Bazı kalplerde ise iman ile ni
fak birbirine kanşabilir.
Bazı ilim ,adandan, nifakın iki ayn türünden söz etmişlerdir. İnançta nifak
ve am d d e nifak. B u taksim e göre nifakın değişik şekilleri ortaya çıkmaktadır.
En çirkin şekli de inançta nifaktır. Bunun dışa yansıyan belirtileri da yalan, ver
diği sözde durmamak, ardaşmaya bağlı kalmamak, kin beslemede aşın gitm dr,
yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, kafirlere sevgi beslemek ve onlara yakırdık
duymak ve buna benzer şeylerdir.
Nifakın b ir başka şekli daha vardır ki, bu İslam hakkındaki şüpheden ileri
gelmez, bazı kim selerin yaşantı ve gidişadannda nifak sahiplerinde bulunabile
cek tavırlar şekUnde kendini gösterir. Bozuk niyet taşıma, çevreyi bozma, boz
gunculuk yapm a, kalpte cehalet ve kısmi zulüm (karanlık) bunun görüntüleri
dir...
Özel duruma sahip olan kişi, fetvaya ehil imamlardan heıhengi bitine, kendi
siyle ilgili konulan kimseye söylememesini isteyerek durumunu bütün açıklığı
ile anlabr ve ondan fetva alırsa, bu fetvaya göre hareket etmelidir. Ancak bu is
tisnai bir fetvadır. Normalde ise esas olan, kişinin kalbiyle de bedeniyle de
müslümatüann safinda ve iman sahipleri ile birlikte b ulunmasıdır. B u da doğra
inanç ve uygun amel ile birlikte ölmahdır. îşte halis (has) im an budur.
Nifakm ve münafiklaruı şekilleri ile ilgili tara bilgi elde etm ek isteyen U y,
mutlaka Kuriatı-ı Kerira'de yer alan nasslan incelemelidir. B iz 'Allah Erinin Ah-
M ye Kültürü' adlı kitabımızda bu konu ile ilgili geniş açıklamalar ve detaylı
bilgilere yer verdik. Bu nedenle burada sadece Resulullah (a.s)’m konuyla ilgili
bazı hadislerini naklatmekle yetineceğiz.
1^ ^ ^ isjj —r t ı
« İV .İJU âfi. ^ - -i, . ^ j,: :j^
Û . İ lilj ,0i a ^ ^ ^
NtFAK a l a m e t l e r ! VE ŞUBELERİ 413
Ivaz'ın rivayetinde ise: "Kendisine bir sey emanet edildiğinde hıyanet eder,
söz verdiği zam an sözünden döner" şddinde geçm ^edir. (1)
Kalben yalanlama nifakı Resulullah (a.s)'dan sonra da bir çok kez ve değişik
ş ^ lle ıd e ortaya çıkmıştır. Zındıklar ve Hatmiler ile nifak daha da yaygınlaş
mıştır. Çağımızda da siyasi alanda çalışma gösteraüerin çoğunda ve daha baş-
kalannda bu tür nifak bulunmaktadır.
.« o u ^ lilı
346-Buhari (1/89) 2-Kitabu'l İman. 24-Müm0ğın alametleri babı. Müslim (1/78) 1-Ki-
tabu’l İman. 25-M üntfığın özettiklerinin sıralanması babı. Ebu Davud (4/221) Kıta-
bu's Sunne. İmanın artıp eksileceğine işaret eden rivayetler babı.Tinnizi (5/19) 4I~
Kitabu'l İman. 14-M ün^ığın alametleri ile ilgtti rivayetler babı.
347~Buhtri, bir önceki hadisin geçtiği yer. Müslim, Mr öncdıi hadisin geçtiği yer.
l)N esai (8/116) 47-Kitabu'l İman. 20~Müntfiğın alametleri baht.
414 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
söyler. Söz verdiği zaman sözünde durmaz. Anlaşma yaptığı zam an anlaşmaya
uymaz.”
Üçüncü bir rivayette: "Kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder" i-
fadesi geçmektedir. (1)
iji —y tA
^ ^ I
)
aIS y ^ A
ile
- li^ v
_Î
L>-
l
J\ ^ A (î4^i^
348- Taberani, îbni Mes'ud (r.a)’un şöyle söylediğini rivayet etm iştin
"Münafıklan üç şeyle tamyınız: Konuştuğu zaman yalan söyler. Söz verdiği
zaman sözünde durmaz. Anlaştığı zaman anlaşmaya uymaz. Allaha Teala bunu
bildirmek üzere kitab'ında şunları vahyetmiştir:
“Onlann içinde 'eğer Allah bize kendi ihsanından verirse...' diye ahidde bu-
lunanlar vardır."
"Aralannda: 'Allah bize bol nimetinden verecek olursa, and olsun ki sadaka
vereceğiz ve iyilerden olacağız' diye O'na ahidde bulunanlar vardır.
Allah onlara bol nimetinden verince cimrilik ettiler ve yüz çevirdiler. Onlar
zaten sözlerinden dönücüdürler. Allah'a verdikleri sözlerinden caydıkları ve ya
lancı oldukları için O'nunla karşılaşacakları güne kadar A llah kalplerine nifak
soktu." (2)
SÂ j Olîi’
348-Mu‘cenıu'l Kebir (9/252) Haysemi de, Mecma (l/108)'da şöyle söylemiştir; "Bunu
Taberani, Kebir'de rivayet etmiştir, ravileri de Sahih'te isimleri bulunan ravilerdir."
)49-Keş^l Estar (1/62) Mecma'u'z-Zevaid (I/I08). Haysemi: "Bunu Bezzar rivayet et
miştir, ravileri de Sahih'te isimleri bulunan ravilerdir" demiştir.
1) Müslim, bir önceki hatüsin geçtiği yer.
2) Tevbe Suresi: 75-78
NİFAK ALAM ETLERİ VE SUBKI TOt 415
"Üç özellik vardır ki, bunlar kimde bulunursa o münafıktır. Kimde de bun
lardan herhangi b iri bulunursa, onda münafıklıktan bir özellik bulunur: Konuş
tuğu zaman yalan söyler, kendisine güvenildiği (kendisine bir şey emanet edil
diği zaman) hıyanet eder, söz verdiği zaman sözünden döner."
j *
j» Îî»
350- N esai, Abdullah bin Mes'ud (r.a)'un şöyle söylediğini rivayet etmiştin
Uç ö zellik kim de bulunursa o münafıktır: Konuştuğu zaman yalan söyler.
Kendisine güvenildiği (kendisine bir şey emanet edildiği) zaman hıyanet eder.
Söz verdiği zam an sözünde durmaz. Kimde bu sayılanlardan herhangi bir özel
lik bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendisinde münafıklıktan bir haslet vardır
demektir."
Jü :JÛ i - ^ -r»Y
fS jij İ ^ y tS lj»
350- Nesai (8H I7) 47-Kitabu’l İman. 20-Münafiğın alameti babı. İsnadı sahihtir.
351- Tirmizi (3149,50) 42-Kitabu'l İlm, 19-Fıkh (dini konularda bilgi edinmenin) ibadet
ten daha üstün olduğuna dair rivayetler babı. İsnadı hasendir.
416
ELESA SFİ'SSÜ N N R
# J tt :J ii ^ ^ ^ « ro r
> ■ j l i :j l î ; s S» ^ -r » t
"İnsanlar İbm Ömer (rM)'e: "Biz yöneticilerim izin yam na g iriyo r ve onun
355- Buhari (13/68) 92-Kitabu1 Fiten. 21-Bir topluluğun yanında lâr §ey söyleyip
çıktıktan sonra, içerde söylediğinden farklı şeyler söylemekle ilgili bab.
356- Ahmed (1/350) Kesfit'l Estar (3/74)
1) Buhari, bir önceki hadisin geçtiği yer.
2) Buhari, bir önceki hadisin geçtiği yer.
418 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
"Yamnıza bir adam geliyor, o size şeytanın gözleri ile bakacak. Onu gördü-
ğünüzde kendisiyle konuşmayın." Biraz sora, mavi (giyim li) bir adam geldi. Hz.
Peygamber (a.s) onu görünce yanına çağırdı ve: "Sen ve arkadaşların neden
dolayı benim hakkımda ileri geri konuşuyorsunuz?” diye sordu. Adam : "Sen
olduğun yerde dur, arkadaşlarımı yanına getireyim " dedi. Adam g itti ve arka
daşlarım getirdi. Bunlar, iddia edilenleri söylem edikleri ve yapm adıkları üzere
yemin ettiler. Bunun üzerine yüce Allah şu ayet-i kerim esim indirdi:
"Allah onların hepsini tekrar dirilttiği g m . size yem in ettikleri g ib i O 'na da
yemin ederler. Bu yeminin kendilerine bir yarar sağlayacağını sanırlar. D ikkat
edin onlar şüphesiz yalancıdırlar." ( 1 )
357-Buhari (1ÖI48S) 78-Kitabu'l Edeb. 59-Zan konusunda neyin caiz olacağı babı.
1) Mücadele Suresi: 18
2) Mu'cetmı'l Kebir (1217) Taberaninin rivayetinin kalan kısmı Ahmed'in rivayetindeki
güıidir. Mecma (7ll22)'da bütün bu rivayetlerde geçen ravileri. Sahihte isimleri bu
lunan ravHenÜr" diye söylenmektedir.
3) Mücadele Suresi: 14
4) Mecma'uz-Zeavid, yukarıda zikredilen yer.
NİFAK ALAM ETLERİ VE ŞUBELERİ 419
Bir başka rivayette ise Hz. Aişe (r.a)’nin şöyle söylediği bildirilmiştin
"Bir gün R esulullah (a.s) yanıma girdi ve şöyle buyurdu:
"Ey A işe! F ilanca ile filancanın bizim üzerinde olduğumuz dininüzi bildikle
rini sanm ıyorum ." ( 1 )
Söz konusu iki kişi AUahu Teala'nın haklarında şöyle buyurduğu kimseler
dendi.
"Ey M uham m edi Putperestlerin içinde seni dinleyenler vardır. Sonra senin
yanından çıkınca bilg ili kim selere "Az önce ne demişti?" diye sorarlar. İşte
bunlar, A lla h ’ın kalplerini mühürlemiş olduğu, kendi heveslerine uyan kimseler
dir." (2)
d iiii
358- M üslim , Selem e bin Ekva (r.a)'mn şöyle söylectiğiıü rivayet etmiştin
"Resulullah (a.s) ile ateşli bir hastalığa tutulmuş bir adamı ziyaret ettik. E l
lerim i hastanın üzerine koydum ve:"Vallahi, bugün gördüğüm kadar, yüksek
ateşi olan b ir adam görm üş değilim " dedini. Bunun üzerine Resulıdlah (a.s)
şöyle buyurdu:
"Kıyam et gününde bundan daha şiddetli ateşe tutulacak olanları sana bildi-
reyim mi?" Şu arkalarmı sana dönmüş ve binek üzerinde giden iki adam ."
Kasdettiği kimseler o zaman ashabı içinde yer alan iki kişiydi.
J :jli J .J . p v ı ^
359- Buhari, Esved bin Yezid Nehai (r.a)'den rivayet etm iştin
"Abdullah bin Mes'ud (r.a)'un sohbet halkasında bulunuyorduk. O sırada
Huzeyfe (r.a) geldi, bizim yanımıza y a n a lı, selam verdi ve: "N ifak (hükm ü) siz
den daha üstün (hayırlı) bir topluluğa indi" diye söyledi. B iz: "Subhanallah,
nasıl olur? Yüce Allah: "Şüphesiz ki, münafıklar cehennem in en a lt taba-
hasındadırlar" (1) diye buyuruyor" dedik. Abdullah (r.a) gülüm sedi. Huzeyfe
(r.a) de mescidin bir ta n ım a oturdu. Sonra AbduUah (r.a) kalktı, sohbet hal
kasına toplanmış olanlar da dağıldılar. Abdullah (r.a) bana küçük b ir çakıl taşı
attı. Ben yamna gittim. Huzeyfe (r.a) şöyle söyledi: "Ben onun (Abdullah
(rjıYm ) gülmesine hayret ettim. O benim ne kasdettiğim i anlam ıştır. N ifak
(hükmü) özden daha üstün (hayırlı) olanlara indi, onlar sonra tevbe ettiler, A l
laha Teala da tevbelerini kabul etti."
Bir Açıklama
İbni Esir şöyle söylemiştir.
"Nifak (hükmü) sizden daha üstün (hayırlı) olanlara indi, onlar sonra tevbe
ettiler, Allahu Teala da tevbelerini kabul etti" sözü ile kastedilen anlam şudur:
i JU j :Ldiî cü ^ Jji
:JÜ
Bu yola ilk tırm anan bizim atlarım ız, yem Hazrecoğullarının atları oldu.
Sonra insanlar birbirlerini takib ederek birbirleri peşinden bu yola tırmandılar.
Bunun üzerine R esulullah (a.s):
S j ^ j y ÜÜ ’j f - ^ j V İ > jyj —
^ ^ Ji» (_sf' ^
0 ^-
361-Ebu Davud (41295) Kitabu'l Edeb. Kölenin sahibine "rabbim" ("rabbi" ya da "rab-
beti") demesinin gerektiği ile ilgili bab. İsnadı sahihtir.
^62-Mecma'uz-Zevaid (11109) Haysemi çu açıklamayı yapmıytır: "Bunu Taberani riva
yet etmiş ve şöyle söylemiştir: "Bunu Zeyd bin Bişr el-Hadrami fe rd olarak rivayet
etmiştir (yani bir önceki raviden nakleden bir tek o vardır, ondan başka bu hadisi
nakleden biri olmamıştır)" demiştir. Söz konusu kişiyi İbni Hibban sika görmüştür.
Hadisin kalan ravileri ise sikadırlar."
"Eğer o seyyid olursa Allahu Teala’yı kızdırmış, olursunuz" sözü hakkında: Yani
o, kabilesinin yahut halkının efendisi, başkanı ve lideri olursa, münafiğt böyle bir
makama getirmekten dolayı Allahtı Teala’y ı kızdırmış olursunuz. Çünkü münafiğm
böyle bir göreve getirilmesi, onun büyütülmesi ve kendisine hürmet ve itibar
gösterilmesi anlamı taşır. Münafık ise böyle bir hürmet ve tazime layık değildir.
Eğer kelimenin ifade ettiği anlamda "seyyid" (yani efendi, lider, başkan) değilse o
zonan ona "seyyyid" denilmesi nasıl hoş karşılanır? Bu kez yalan söylenilmiş ve
ikiyüzlülük edilmiş olur. Bu koıuıda şöyle bir açıklama da yapılmıştır: Eğer m ütufık
seyyid (ba^uın) olursa, bu sefer ona itaat etmeniz gerekecektir. Ona itaat etm em
halinde ise Alİahu Teeda’y t kızdırmış olursunuz." (Avnu’l Ma'bud, 41453)
MfFAK a l a m e t l e r ! VE ŞUBELERÎ 423
* Jt *
jiıg s ^ j; T, ö ji0 *V[ i S û j ı i / ı ; V j
, ^Öı, ^ ^ i
'-V
4» j ; . j -.lUJUl :j ü ^ _T 1t
363- Ahmed (21293) Kesfu'l Estar (H61) Haysemi de Mecma (U102Yda söyle söyle
miştir: "Bunu Ahmed ve Bezzar rivayet etmiştir. RavHeri arasında Abdulmelik bin
Kudame Cumhi'nin adı geçmektedir. Bu kişiyi Yahya bin Muin ve onun dışında ban
ilim adamları sika görmüşlerdir. Darekutni ve daha başka bazı ilim adamları ise
zayıf görmüşlerdir." Buna göre Yahya'nın metodu itibarıyla hadis hasen derecesi
kazanmıştadır.
364- Kesfiı'l Estar. Bir önceki hadisin geçtiği yer. Haysemi de, Mecma (llllS y d a çu a-
çıklamayı yapmıştır: "Bunu Bezzar rivayet etmiştir. Kavileri Sahih'te isimleri bulu
nan ravilerdir"
"G ündüzleri çığırtkandırlar": Yani gündüzleri ötede beride bağırıp çağırırlar, o-
nunla bununla münakaşa ederler.
424
EL ESAS Fİ'S SÜNNE
dolayı bozulmaz. Çünkü ResuluUah (a.s) onlar hakkında gerekli tedbirini almış,
Hz. Huzeyfe (r.a)’ye kendilerini tanıtmıştı.
'4^ Ü 'İ ^ y\ ^ T \0
36S- Ebu Ya’la,Enes bin Malik (r.a)'in şöyle söylettiğini rivayet etmiştir.
"Biz senin yaranda bulunduğumuz zaman bir fud üzere oluyoruz. Sonra se
nin yanından çıktığım ızda, dünya ve ailemizin düçûncesi bizi kaplıyor." Bunun
üzerine R esulullah (a.s) şöyle buyurdu:
"Eğer ki, siz benim yanım dan çıktığınız zaman, benim yanımda iken bulun
duğunuz hali koruyabilseniz, M edine’nin sokaklarında melekler sizinle musafa-
ha ederler."
• »U jj « jli J i- aI'I
"Sizin için şöyle birinden korkarım ki, Kur'an-ı Kerim’i okur, Kur'an'ın
güzelliği kendisine gösterilinceye kadar devam eder. Bundan önce ise müslü-
manlığı z a y ıf biridir. Söz konusu durumdan sonra Allah’ın dilediği kadar bir
süre uzlete çekilir. A rdından da kılıcını alıp komşusunun karşısına çıkar ve onu
m üşriklikle suçlar."
(^ 3 ^
367- A hm ed, Abdullah bin Amr (r.a)'dan rivayet etmiştir:
366- Keşfu'l Estar (1/99) Mecma'u'z-Zavaid (11187) Haysemi: "Bu hadisin isnadı basen
dir" demiştir.
367- Ahmed (2/175) Mecma'u'z-Zevaid (6/229) Haysemi: "Bunu Ahmed ve Taberarü ri
vayet etmiştir. Taberani'mn ravileri sikadır. Ahmed’in iki isnadından Inrinin ravileri
de sikadır. Ah ued bu hadisi, ravileri sika ve sağlam olan bir senetle Akabe bin A-
mir'den de ı ivayet etmiştir.
426 EL ESAS FÎ'S SÜNNP
^ AİH :j\î ^ ^ - .r ^ A
ü^,y-
368- Ahmed, Ebu Sa'id el Hudri (r.a)'nin şöyle söylediğini rivayet etmiştin
.lO iu jı pjtf. j r ö ia ti
"Benden sonra sizin için en çok korktuğum sey. Um sahibi dili ile konuşan
her bir münafıktır."
.ÇjdÛl ^
^•İJİ c i î :J b _ rv ^
370-Ahmed (2122) Keğit'l Estar (1197) Haysemi de, Mecma (lll87yda söyle söylmistir:
"Bunu Taberani Kebir'de ve Bezzar rivayet elmipir: Bezzar'm rivayetinde geçen ra-
viler. Sahih'te isimleri bulunan ravilerdir.
1) Bakara Suresi: 11-12
2) Muhammed Suresi: 24
428 E L E S A S F İ'S SÜNNF
"Ammar (r.a)'a; "Hz, Ali (r.a)'ye karşı yaptığınız bu hareketinizin sebebi ne
dir? Kendi tesbitiniz olan görüşten mi, yoksa Resulullah (a.s)'ın sizden aldığı
birahidden mi ileri gelmektedir?" diye sordum. Ammar (r.a) şöyle cevap verdi:
"Resulullah (a.s) (bu konuda) bizden herhangi bir ahid alm ış değildir. Diğer
insanların hiçbiri ile de bu konuda bir ahidde bulunmuş değildir. Ancak Hu-
zeyfe (rM), Resulullah (a.s)'m kendisine oniki münafığı tanıttığım ve bunlardan
sekiz tanesinin, deve, iğnenin deliğinden geçm edikle cennete girem iyeceklerini
bildirdiğim söyledi."
Hadisin ravilerinden Esved bin Amin "Şu'be'rûn diğer dördü hakkında ne
söylediğim aklınula tutamadım" diye söylemiştir. ( 1 )
Bir başka rivayette de şu i&de geçmdaedin
"Onlardan sekiz tanesine, arkadan, kürek kem iklerinin arasından girip
göğüslerinden çıkacak olan ateş korları (çıralar) yetecektir." (2 )
^3 U y .((JL>-İ ^
"Akabe ehlinden olan bir adam ile Huzeyfe (r,a) arasında, insanlar orasında
zaman zam an ortaya çıkabilen bir durum (kırgınlık) vardı. Adam, Huzeyfe
(r.a)'ye:
"Allah için konuşm anı istiyorum, Akabe ashabı kaç kişi idi?" diye sordu. İn
sanlar, H uzeyfe (r.a)'ye: "Adama sorduğu sorunun cevabım ver" diye söyledi
ler. H uzeyfe (r.a) de şöyle cevap verdi:
"Bize onların ondört kişi oldukları bildiriliyordu. Eğer sen de onlardan idiy
sen o zam an onbeş kişiydiler demekki! Allah önünde şehadet ederim ki. onlar
dan onikisi dünya hayatında Allah ve Resulü ile savaş halinde idiler, şahidlerin
şahitlik edecekleri günde de (yevmu'l eşhad'da, yani kıyamet gününde) öyle
olurlar. Üç tanesi ise m azur sayılm ıştır. Onlar :"Biz Resulullah (a.s)ın münadi-
sinin (çağırıcısm ın) sesini duymadık, etrafımızdaki insanların da neyi kasted-
diklerini anlayam adık" diye mazeret beyan etmişlerdi. O zanuın Resulullah
(a.s) siyah kayalık bir yerde bulunuyordu ve: "Su azdır, kimse benden önce
suyu kullanm aya kalkışm asın" diye buyurmuştu. Ancak bazı kimselerin kendin
den önce suyu kullanm aya gittiklerini görmüş ve onları o zaman lanetlemişti."
Bir A çıklam a
jp j ^ Sü î;iJı ^ J^j
^Vt jî 4^1 :jtlp-jtiî- .^ ^ '1 jijî ti luip Lij 4Jt Jk"} ilik ^
İ73-Ahmed (51453) Haysemi de, Mecma (6/J95)’da şöyle söylemiştir; "Bunu Ahmed ri
vayet eimipâ. Ravileri Sahih’te isimleri bulunan raviler^r."
NİFAK ALAM ETLERİ VE ŞUBELERİ 431
Ammar (r,a)‘a: "Ey Am m ar, kar§ırmza çıkan insanlan tamdın mı?" diye sordu.
Ammar (r.a): "K arşım ıza çıkan insanlar ağızlarım (yüzlerim) bağladıkları
halde ben onların tüm ünü tanıdım " diye cevap verdi Resulullah (a s): "Sen on
ların neyi am açladıklarını biliyor musun?" diye sordu. Ammar (r.a): "Allah ve
Resulü daha iy i b ilir" diye cevap verdi. Resulullah (a.s):
"Onlar, A llah'ın peygam berini bir yere kaçırıp yok etmeyi amaçlamışlardı”
diye buyurdu. D aha sonra Ammar (ra ), Resulullah (as)'ın ashabından birini
kenara çekerek:
"Allah için konuşm am istiyorum, Akabe ashabı (yani söz konusu gedikte Re
sulullah (a ..s)'ın karşısına çıkan kişiler -Çeviren) kaç kişiytüler?" diye sordu O
şahıs; "O ndört kişiydiler" diye cevap verdi. Bunun üzerine Ammar (ra ): "Eğer
sen de içlerinde idiysen onbeş kişiydiler. Resulullah (a.s) onlardan:
374-Ahmed (3128) Mûstedrek (41314) M üell^ burada: "Bu hadisin imadt sahihtir" de
miş, Zehebi de onu doğndamıştır. Haysemi de Mecma'u'z-Zeavid (J0/25)’de fit açık
lamayı yapmıştır: "Bunu Ahmed ve &nt Yala rivayet etmiştir, her ikisinin de isnad-
lan İutsendir."
432
---------------------------- -----------E L E S A S F İ’SSÜNMF
>^1 v l ^ i ^ J - j i ^ ^
"Her ne zaman sözünü amelime arzetti isem, yalancı olm aktan korkmusum-
dur." Ibni Ebi Muleyke dedi ki:
Resulullah (as)'ın ashasından otuz kadar kişiyle görüsm üslüğüm var. Bun-
tann hepsi de kendi nefsi hakkında nifaktan korkuyordu (ve dini hakkında bir
oyuna düsûriUemeyeceğinden emin olamıyordu). Onlardan hiçb iri C ibril (a.s)
ya daM ikail (a.s)'in imam itere olduğunu söyleyem iyordu."
Hasan-ı Basri (r.a) yukandaki sözü ile, mü'minin hem nifaktan korktuğunu
ve hem de nifaka düşmekten ve tevbe etmeksizin günahta ısrarlı olmaktan ka-
çındıgmı anlatmaktadır.
.« j U J S Î
375-Buhari (11109) l-K itabul iman. 36-hiü'nûnin kendisi farkında olmadan amelinin
bosa gi^bileceğindı
l ) Ali İman Suresi: 135
N İF A K A L A M E T L E R İ V E Ş TTRFT .F R t
433
376- B uharI, Şu’be (r.a)’den, o AbduUah bin AbduUah bin Cahiru
da Enes (r.a)'den rivayet etmiştin ^ °
"Resulullah (a.s) söyle buyurdu:
"İmanın belirtisi ensan sevmektir, nifakın belirtisi ensara kin beslemektir "
MU'minin örneği, ekin başağının örneğidir. Rüzgar bazen onu yana yatırır,
ama daha sonra doğrultur. H asat zamanı gelinceye kadar bu hali devam eder."
Bir başka rivayette ise şu şekilde bildirilmiştir;
"Eceli gelinceye kadar bu hali devam eder. M ütufığın örneği ise, kökü üzere
sabit duran pirinç örneğidir. Kökünden sökülüp çıkarılıncaya kadar lUç K r jey
onu bir tartrfa yatırm az ve bir defada sökülüp çıkarılır." (I)
^ yu oU jaH.<«»j —“VA
^ ^ oU
376- Buhari (1162) 2-Kitabu'l İman. 10-Ensart sevmemn, imanın alametlerinden olduğu
babı
377- Buhari (101103) 75-Kitabu'l Merda. 1-Hastanın (yerine getiremediği görevlerinin)
keffareti ile ilgili olarak gelen rivayetler babı. Müslim (412163) 50-Kitabu Sıfati’l
Müncfıkin ve ahkamihim. 14-Mü'minin örneğinin buğday, münafığın örneğinin ise
pirinç sapı olduğu ile ilgili bab.
378- Müslim (311517) 33-Kitabu'l İmare. 47-Savas (gaza) etmeden ve kalbinden gaza
etme arzusu geçir,meden ölenin kınanması btün. Ebu Davud (3110) K itabul Cihad.
Savası tamamen terketmenin (savas konusu ile ilgilenmemenin) mekruh olduğu
babı. Nesai (6/8) 25-Kitabül Cihad. 2-Cihadı terkOmeninfenahğı Be ügüi bab.
1) Müslim (4/2164) Bir önceki hadisin geçtiği yer.
434
ESAS Fİ'S SÜNNE
îîijîi- o c j ^ 4
j ıı İ5İ-Ü lîî;j:;. ^ ^üi> j» jJC -i
“Ey Allah’ım, ona doğru söyleyen dil ve şükreden kalp ver. O na benim sevgi
mi ve beni sevenlerin sevgisini kazandır. İşini de hayra çevir" diye buyurdu.
Bunu üzerine Harmele:
"Ey Allah'ın Resulü, benim münafık kardeşlerim (yani arkadaşlarım ) var.
Ben onlara başlık ediyordum. Onların kimler oldıdilarını sana bildireyim mi?"
diye sordu. Resulullah (a.s): "Kim senin geldiğin gibi bize gelirse, senin için
mağfiret dileSğim iz gibi onun için de m ağfiret dileriz. Kim de günahında ısrar
ederse onun işi Allah'ladır. Biz kimsenin örtüsünü yırtm ayız" diye buyurdu."
179-Mu'cemu1 Kebir (415) Haysemi (9l410)'de: "Ravileri, Sahih'ie isimleri bulunan ra-
vilerdir" demiştir.
O N A LT IN C I KISIM
Dinden dönen bazı kimselere, aleyhlerine kesin delil sayılabilecdr lûr duru
mun ortaya çıkabilm esi için, yaptddan hatalanm tartışmak üzere belli bir fiısat
tanımr. Bundan sonra da tevbe ve yeniden dine dönmek üzere fiısat verilir.
Tevbe edip dine dönmeleri halinde bagışlamrlar. Ancak veliyyül emr yani
1 ) Sebe Suresi: 28
2) Nisa Suresi: 145
438 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
yönetici isterse böyle birini azarlayabilir. Fakat bazı durumlar vardır ki, onlarla
ilgili ö zd hükümler bulunmaktadır. Dinden dönme hareketinin tekrar etmesi,
dinden dönme hareketinin özel bir şekilde meydana gelmesi, yaptığı hareketin
den ötürü dönden dönmenin yamsıra başka bir hareketin de ortaya çıkması -
ResuluUah (a.s)’a sövmek gibi - halleri böyledir. Bunlar için tek seçenek vardır,
o da ölüm cezasıdır.
Bütün durumlarda İslam şeriatı, temelden kafir olanlar, m ünafıklar ve din
den dönenler için belidi hükümler koymuştur. Dinden dönen (müıted) tevbe et
mediği takdirde, ölüm cezasım hakeder. Böyle biri eşinden ayırdedilir, kestiği
yenmez ve kendisi ile evlenmek caiz olmaz.
Konuyla ilgili olarak üzerinde bütün ilim adamlanmn görüş birliğine vanp
icma ettikleri konular bulunduğu gibi, ihtilaflı meseleleler de buluıunaktadır.
Bu hadisi şerifin anlamı içerisine giren ilk şeyler, bizim burada üzerinde dur
duğumuz meselelerdir. Yani bizim burada dikkat çektiğimiz şekilde, insanlann
dinden çıkm alan konusu, bu hadisin işaret ettiği konulann başında gelmektedir.
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"iman ettikten sonra küfre duçüp sonra küfürlerinde ileri gidenlerin tevbele-
ri kabul edilm ez." ( 2 )
Biz bu bölüm de konuyla ilgili temel ölçüleri belirleyen, yani şehadeti bozan
şeyler hakkında temel ölçüler veren hadis metinlerini aktaracağız. Daha sonra
şehadeti bozan şeylerden özet halinde söz edeceğiz.
tü ^ jî jlj :ju î
^ .,y 'y
"Şimdi bakın, bir adamın, başka hiç bir renk kansmamts çoldlde tamamen
a yd ı atlann arasında, d id o n ak ve ayaklarında beyazlık bulunan atlan olsa,
budan tanımaz mı?" diye sordu. Sahabiler: "Evet, tam r ey Allah'ın R esdü"
diye cevap verdiler. Bunun üzerine Resulullah (a.s) da söyle buyurdu:
"İpe onlar da, aldıklan abdest dolayısıyla a b d a n ak ve ayakları beyaz ola;
rak (kıyamet gününde) gelirler. Ben onlardan önce Havz'ın (’Havz-ı Kevser’in)
basına giderim. Bazı kimseler yolunu kaybetmiş hayvanların uzaklastırılm alan
gibi, Havz'm basından uzaklapınbrlar. Ben: "Nereye, gelin" derim. Bunun üze
rine: "Onlar senden sonra (dini) değiştirdiler" denilir. Bu kez ben de: "Uzak
lasın, uzaklasın" derim."
BmA!iâ"değipirme," sonradan dinde bid'at çıkamta anlamına o la b fle c ^
gibi, amelde fişka düşme ya da dinden dönme (riddet) anlamında da cdalHİir.
Buradaki nass bütün ümmet için söylenmiştir.
“B en: "O nlar benim ashabımdır," derim. "Sen onların senden sonra neler
işlediklerim b iliyo r m usun? Vallahi, onlar ökçeleri üzere geri dönmekten geri
kalm adılar" denilir." ( 1 )
Bir Açıklama
Resulullah (a.s)'ın vefatından sonra, bazı kimseler dinden dönerek bu hal
üzere öldürüldü veya öldüler. Nassda kastedilenler işte bunlardır. En dogmsunu
ancak AUahu Teala bilir. Gerçek sahabilerden hiç İdmse dinden dönmüş değil
dir. Sadece bedevilerin cahU kesiminden bazı kimseler dinden dönmüşlerdi. Bu
nunla birlikte dinden dönenlerin çoğu, sonradan tekrar İslam'a giımişlerdi. Bazı
ilim adanılan ise "ayaklan üstüne geri gitme"yle kastedilen anlamın şu olduğu
nu söylenişlerdir:
Bazı kim seler, Resulullah (a.s) zamamnda ulaşmış olduğu dereceden daha
aşağılara indiler. Böylelikle bir takım insanlar, Havz-ı Kevser'in başına
ulaşm alanna engel olacak bir durumun içine düşmüş oldular.
Ben Havz ın babında durarak sizden yanıma gelecek kim seleri beklerim.
Vallahi, bazı kimselerin bana kadar ulaşmalarına engel olunacaktır. Ben de:
“Ey Rabbim , onlar benden ve benim ümmetimdendirler" diyeceğim . H ak Teala
da: "Sen onların senden sonre neler işlediklerini bilm iyorsun. O nlar hemence
cik ökçeleri üzerine geri döndüler" diye buyuracak."
:Jlİ J j - j ji i S j j —TAT
.11^
Biz bazı kim selerin İslam'a girdikten sonra şehadeti bozan bir hata işleyebil-
diklerini anlatm ak amacıyla söz konusu nasslan "şehadeti bozan şeyler" konusu
arasında zikretmeyi uygun gördük.
"Ben H avz'm başında dururken, bir topluluk gelir. Ben onları tanırım. O
arada benim le onların arasından bir adam çıkıp: "Geliniz" diye seslenir. Ben:
"Nereye?" diye sorarım . Adam: "Vallahi, cehenneme" der. Ben: "Kabahatleri
nedir?" derim . Adam : "Onlar arkalarım dönüp irtidat ettiler (dinden çıktılar)"
der..D aha sonra çobansız develerden kurtulan deve sayısından fazla kimsenin
kurtulduğunu görem em ." ( 1 )
"Ümmetim, H avz'a yanım a gelirler. Ben de bir adamın, başkasına ait deve
leri kendi deve sürüsünden uzaklaştırması gibi onları uzaklaştırırım." Sahabi
ler: "Ey A llah'ın R asuulü, sen bizi tanır mısın?" diye sorarlar. Ben: "Evet sizin,
sizden başka kim sede olmayacak bir simanız olacak. Abdest izleri ile alınlarıntz
ve ayaklarınız beyaz olarak gelirsiniz. Sizden bir gurup benden uzaklaştırılır ve
bana ulaşam azlar. B en: "Ey Rabb'im , onlar benim ashabımdandırlar" derim.
B ir m elek bana cevap verir ve: "Sen, onların senden sonra neler çıkardıklarını
biliyor m usun?" diye söyler." ( 2)
yanıma geleceksiniz.” ( 1 )
"Sabit bin Dehhak'm bildirdiğine göre Sam it (r.a), ağacın altında Resulul-
lah (a j)’a bey'at etti. Resulullah ( a j) da jöyle buyurdu:
“Kim, İslam'dan ba§ka bir din için, kasıtlı ve yalan üzere yem in ederse, o ay
nen söylediği gibidir. Kim de kendini bir çeyle öldürürse, kıyam et gününde o
öldürdüğü §eyle azab edilir. İnsanın güç yetirem eyeceği b ir şeyde nezir borcu
olmaz fyani güç yetiremeyeceği bir şeyi yapmak üzere adakta bulunursa bunu
yerine getirmek, üzerinde vacib olmaz.)"
"Bir mü'mini lanetlemek, onu öldürmek gibidir. Kim b ir m ü'm ini kafirlikle
suçlarsa, onu öldürmüş gibi olur. Kim kendini bir şeyle keserse, kıyam et günün
de onunla kesilir." (2)
^\Tu: J 4.^ı
"Bir adam kardeşine 'ey kafir' diye hitab ederse, onu öldürmüş gibi olur."
^ ^ i' jij ^
"Bir adam , b ir adamı kafirlikle ya dafosıldılda itham ederse, eğer itham edi-^
ten kişi öyle değilse, söyleyen kişi o sıfatı kazanmış olur."
:Jjk # «İl ^ S ji ^ ı^ İJ - f AV
. l i u i f v r C » İ S İ p ' İ ! i f e ö i j ı ‘v ı v j ı i ^ l â ı , '- » i ;
385- K eşful Estar (21431) Haysemi de, Mecma (8l73)'da şöyle söylemiştir: "Bunu Bezsar
rivayet etmiştir, ravileri akadır."
386- Bühari (10/464) 78-KiuAu'l Edeb. 44-Sâvmenin ve lanetlemenin yasakbtnauş akut
lan babı.
387‘Ahmed ((5/181) K eşfiıl Estar (2/431) H ibem i de. Mecma (8/73)'da: "Bunu Ahmed
ve Bezzar rivayet etmiştir. (Bezzar’m) ravileri. Sakih'te isünleri bulunan ravilerdir"
<üye söylemiştir.
1) Tilm izi (5/22) 41-Kiuüm'l hum . 16-Kardeşini kSfiirle itham eden U fi htddandıdi r i
vayetler babı. Tilmizi: "Bu hadis hasen. sahUıtir" demiştir.
446 E L E S A S Fİ'S SÜ N N F
t •
jAH : J li :J li ^r>* ^ j\k ^ \ , j j y ^ T A k A >
"Kim dinini değiştirirse, onu (müslüman iken başka dine geçerse) öldürü
nüz."
.((U jc f S c v i O l ju ; p
"Kim, "ben İslamiyet'ten uzağım" derse, eğer bu sözünde yalan ise (yani öy
le olmamakla birlikte iş olsun diye söylemiş ise -Çeviren) aynen söylediği gibi
olur. Eğer sözünde doğru ise, o zaman da m üslüm anlık ona salim sade bir
şekilde dönmez."
388- Buhari (61149) 56-Kitabu'l Cihad. 49-Allab'ıa azabı ile azab etmenin caiz olmadı
ğına dair bab. Ahmed (11217) İbni Mace (2/848) 20-Kitabu'l Hudud. 2^Dininden
dönenle ilgili btd>.
389- Ebu Davud (3/224,225) Kitabu'l Byman ve’n Nuzur. Kişinin İslam'dan uzak olmak
üzere yahut İslam dışındaki bir dine göre yemin etmesi konusunda gelen rivayetler
babı, ibni Mace (1/679) 11-Kitabu'l Kcffaret. 3-İslam'dan başka bir din üzere yemin
edenle ilgili bab. Müstedrek (4/298) İsnadı pek fena değilSr.
ŞEHADETİ BOZAN HALLER 447
"KiyUr, R esulullah (a.$ydan bize kesin bilgi ile ıdaşnuş olan herhangi bir
şeyi tasdik etm em ek ve kabul etmemektir.”
2- Ş ehadeti bozen şeyler çeşit çeşittir. Bunlardan bazdan inançla, bazılan
hareket ve işle, bazılan da sözle ilgili^r.
390-Buhari (13/23) 92-Kiteüm'l Filen. 7-Resıdullah (a.5)in; "Kim, bize karşı silaha sa
rılırsa bizden değildir" diye buyurması Ue ilgili bab. Müslim (1198) 1-Kitabu'l İman.
42-Resulullah (aj)'ın: "Kim, bize karşı silaha sarılırsa bizden değildir" tüye buyur
ması ile ilgili bab. Tirmizi (4/59, 60) 15-Kitabu'l Hudud. 26-Kitabul'l HudtuL 19-
Silaha sarılanlarla ilgili bab. İbni Mace'nin rivayetinde, yukarıdaki hasidin metnin
de geçen "men hamele" ibaresinin yerine "men şehere" ibaresi geçmektedir.
448 EL ESAS Fİ'S SÜNNOE
şdcflde sifalayabiliriz:
Namaz ve oruç gibi, İslaro'm beş faizi arasında yer idan şeylerden birini in
kar etmek de şdiadeti bozan şeylerin inançla ilgili olardan arasındadır.
3- Dinimizden zorunlu olarak bilinen, yani seçkin tabakam n da, ümmetin
genelinin de bilebildiği dine ait olduğu kesin olan herhangi b ir şeye karşı çık
mak da şehadeti bozan unsurlar arasmdadır. Bu tür bilgiler de, K uı'an-ı Ke-
rim'de yer alıp nasıl bir anlam taşıdığı, neyin kastedildiği açık seçik U r şddide
anlaşılan, ardaım ve delaleti hakkmda bir ihtilaf bulunmayan nasdardır. Delaleti
kesin olan hadisler yoluyla elde edilen bilgiler ya da bütün sahabenin sukuti o-
larak d e p de kavli olarak (yani bir konuda susmak bir görüş beyan etmemde
fddinde d e p de görüş bildirmek şddinde) üzerinde icm a ettikleri, bu icm alan
da mütevadr l i v ı ^ ^ e ^ bildirilmiş d a n hükümlerle ilgili olan b i l p e r de bun
lardandır. Buna gike, icma ile haramhğına hükmedilmiş olan bir şey, dinden zo
runlu olarak Ulinenlff araşma girer ve böyle bir şeyi helal saym ak d a şaheddi
bozar.
''Bütün üm m etin, üzerinde icma ettiği ve yaygın olarak bilinen hükümleri ka
bul etmemek de §ehadeti bozan unsurlar arasındadır. Beş vakit namazın, rama
zan orcunun, cünüblükten dolayı gusletmenin farzlığı, zinanın ve içki içmenin,
muharremattan biri ile evlenmenin haramlığı ve benzeri hükümlerden birinin
inkarı da böyledir. Ancak kişi İslam'a yeni girmiş ve İslam’ın hükümlerini henüz
tam olarak öğrenm em iş olursa mazur sayılır. Böyle biri, İslam'ın hükümlerin
den henüz öğrenm em iş olduğu bir şeyi inkar ettiğinden dolayı tekfir edilmez.
Ancak bir kadınla teyzesini ya da halasını aynı nikah altında birleştirmenin ha-
ramlığı, birini kasıtlı olarak öldürenin Öldürdüğüne mirasçı olamayacağı, dede
nin m irasta altıda bir hisse (babanın bulunmaması durumunda -Çeviren) ala
cağı ve buna benzer hüküm ler gibi üzerinde icma vuku bulmuş olmakla birlik
te, yaygın olarak bilinm eyen, sadece ilimle ilgilenenler tarafından bilinen hü
kümlerden birini inkar eden tekfir edilemez. Bu gibi hükümleri inkar eden kişi,
bu hüküm ler hakkındaki bilgilerin pek yaygın olmaması sebebi ile mazur
sayılır."
"Eğer m ü'm inler iseniz, yalnızca AUahu Teala’y a tevekkül ediniz." (1)
I ) Maide Suresi: 23
450 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
d) Dünya hayatuu ahirete tercih etmek, ahireti inkar anlamında tek gaye ola
rak dünyayı seçmek. Yüce Allah şöyle buyumyon
"Uğrayacakları çetin azaptan dolayı vay kafirlerin haline. O nlar dünya
hayatım ahirete tercih ederler." (3)
e) Allah'ın haram kıldığı bir şeyi helal saymak, helal olmasım istem ek veya
mflctehid imamlar arasında helal olduğu konusunda herhangi bir ihtilaf bulun
mayan bir şeyi haram saymak.
"Ey iman edenler, yahudileri ve hınstiyanları kendinize dost edinm eyin. On
lar ancak birbirlerinin dostudurlar..." (5)
1) Arttf Suresi: 54
2) Yusttf Suresi: 67
S) İbrcüüm Suresi: 2-3
4) Ndhl Suresi: J16
5) Maide Suresi: 51
şehadetİ b o z a n h a ller 451
"Yüce A llah, kesin ifadeli (muhkem), bütün hayırları içinde toplamış olan
ilahi hükm ünü terkederek, insanların Allahu Teala'nın şeriatından bir dayanak
aram aksm n kendi kafalarına göre uydurmuş oldukları görüşlere, ibarelere ve
arzulara yönelenin bu işinin meşru olmadığım bildirmektedir. Nitekim cahiliye
dönemi in sa n fâ n da kendi -görüşlerine ve arzularına göre uydurmuş olduUan
bir takım sa p ık ve-dayanaksız hükümlerle hükmetmekte idiler.
Şehadetin bozulm ası konusu oldukça geniştir. Biz bu konuyu bütün incdik-
leri ile d e alm aya kalkışırsak, kalın bir cilt kitap yazmamız gerekir. Bu yüzden
yukanda vermiş olduğumuz örneklerle yetiniyoruz. îlim öğrenmek isteyenin bu
konuyu inceyerek, iş ve inançlanndaki yanlışlıklan düzeltebilmek için konuyla
ilgili aynntılı bilgileri elde etmeye çalışması gerekir. Çağımızda, inanç, uygıda-
ma ve sözlerinde, ilmi dikkati gösterebilen insanlann sayısı oldukça azdır. Hat
ta, değişik hatalar içinde olan hatiplere, konferansçılara, öğretim görevlilerine
ve davetçilere rastlamaktayız. Bazen de bu inançlann hatalan inançla ilgili ol
maktadır. Yüce Allah'tan bizleıi konunasmı ve selamet üzere kılmasuu diliyo-
mz. Ehl-i sünnet ve'l cemaat mezhebinin ölçülerini gözeterek yazılmış d a n aka-
id kitaplanra okuyup incelemek mutlak surette gerdeli ve şarttır.
1) Maide Suresi: 50
O N Y ED İN C İ KISIM
zi Hacc Suresi: 32
456 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
rckIi olmadığını ileri sürmesi halindedir. Yine hem rivayeti kesin, hem de dela
leti kesin olan bir şeyi inkar edenin de küfrüne hükmedilir. Bunun ötesindeki
konular tafsilata dayarar. Bu yüzden diyomz ki: Kur'an'a ve sünnete bağlanma-
mn gerekliliği hükmü, her bir nass baklanda tefsir, hadis ve akaid alimlerinden
içtihad derecesinde olaıdann yaptıktan tefsirlere göre değerlendirilir. Bu ilim
adanılan, nasslaıdaki anlamın, aynntılı olarak nelere işaret ettiğini ortaya koy
muşlardır. Bunların dışında bu mesele ile ilgili olarak söz söyleyenler, yahut o
iUm adamlannm içtihadlanna aykın iddialarda bulunanlar, sözleri derecesinde
ya yanılgıya düşerler, ya doğrudan uzak kalırlar, ya da tamamen sapıklığa
düşebilirler.
Akaid, fıkıh, fdcıh usulü tefsir usulü ve hadis usulü kitaplarında ilim adara-
lanmn kitap ve sünnete bağlanmanın gerekliliği konusu ile ilgili açıklamala-
nna geniş yer verilmiştir. Sayılan tüm ilimleri, bütün incelikleri ile bilen bir
ilim adamı, "kitap ve sünnete bağlanma" ile kastedilenlerin inceliklerini de bi
lir. Kitap ve sünnete bağlanma, icma, kıyas, uygun ö rf ve üm m etin maslahatına
imkan verebilecek dununlar, istihsan ve ıstıshab esaslanna göre belirlenmiş
hükümlere uymayı da gerektirir. Bazı kurallar vardır İd, konulmuş olan hüküm
lerin anlaşılması ile ilgili ölçüleri ortaya koyar. Bazı kurallar da vardır ki,
hüküm çıkarmamn ölçülerini verir. Bunlarm yanısıra bazı kurallar da, değişik
deliller arasmda nasıl tercih yapılabileceğine dair ölçüleri bildirir. İşte bütün bu
kurallarla ilgili açıklamalar, ilim adamlanmn, "Kur'an ve sünnete bağlanm a" ile
ne kastedildiği konusu üzerindeki inceliği açıklamaktadır.
Kur’an ve sünnette, bu ikisine uymanın gerekliliği ile ilgili pek çok nass bu
lunmaktadır. Konuyla ilgili Kurian-ı Kerim ayetlerinin bazıları şöyledir:
"Size peygamber neyi verirse onu alın, sizi neden alıkoyarsa ondan da geri
1) Nisa Suresi: 59
2) Ali hnran Suresi: 32
KUR'AN VE SÜNNETE YAPIŞMAK 457
durun." İD
"Hep birlikte A llah'ın ipine sarılın ve dağılmayın." (2)
"Size A llah'tan bir nur ve apaçık bir kitap gelmiçtir. Allah, rızasını gözeten
leri onunla selam et yollarına eriştirir." (3)
"Size ansızın, fa rkın a varmadan, azab gelmeden önce Rabbinizden size indi
rilen en güzel söze, K ur'an'a uyun." (4)
"Sana indirdiğim iz bu K itap mübarektir. Ayetlerini düşünsünler, aklı olanlar
da öğüt alsın la r." (5)
"Kur'an-ı K erim 'in ayetlerinin düşünülmesi ile kastedilen, onlara uymak, ge
tirdiği ilm e göre am el etm ektir,"
M ücahid de, jTice Allah'ın: "kitabı gereğince okuyanlar var ya.." (6) ayet-i
kerimesi ile ilgili olarak şöyle söylemiştir:
"Rahman olan A llah'ı zikirden yüz çevirene, yanından ayrılmayacak bir şey
tanı m usallat ederiz." (7)
Kim AUah'm kitabı olan Kur'an'dan ve onun içindeki hükümlerden yüz çevi
rerek saptırıcıların bozuk ve saçma sözlerine itibar ederse, ceza olarak onun
başına bir şeytanı musallat ederiz ve bu şeytan onu iyice yoldan çıkarır, üstelik
sürekli beraberinde bulunarak yanından hiç aynlmaz.
"Allah ve peygam beri bir şeye hükmettiği zaman, iman sahibi erkek ve kadı
na artık işlerinde başka yolu seçmek yaraşmaz," (8)
1 ) Haşr Suresi: 7
2) Ali İmran Suresi: 103
3) Maide Suresi: 15-16
4) Zümer Suresi: 55
5) Sad Suresi: 29
6) Bakara Suresi: 121
7) ZuhrufSuresi: 36
8) Ahzab Suresi: 36
4S8 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
391- B u h ari, İbni Mes'ud (r.a) 'un şöyle söylediğini rivayet etmiştin
.«İÎJ'
392- T irm lzi, Mukdam bin Ma’d Yekris (r.a)'in merftı olarak şöyle söyledi
ğini bildirmiştir:
"D ikkat edin b ir adama benden bir hadis ulaşır, o da koltuğuna dayanmış
şekilde: "Sizinle bizim aramızda Allah'ın kitabı vardır. Onda neyi helal kılındı
ğını görürsek, onu helal sayarız" diye söyler mi? Şunu bilin ki, Allah Resulü'-
nün haram kıldığı da, A llah'ın haram kıldığı gibidir."
391- Buhari (13/249) 96-Kitabu'l İ'tisam bi'l Kitabu ve's Sünne. 2-Resulullah (a.s)'ın
sünnetlerine yapışmak ve Allahu Teala'nın: "Ey AUah'm, bizi takva sahiplerine i-
mam (önder) eyle" ayet-i kerimesi ile ilgili bab.
392- Tirmizi (5/38) 42-Kitabu'l İbn. 2-Resulullah (a.s)'ın hadislerine karsı söylenilmesi
yasak olanlarla ilgili bab. T im izi: "Bu hadis, bu rivayeti ile kasen, garibdir" demiş
tir.
1) Ebu Davud (4/200) Kitabu's Sünne. Sünnete bağlanma babı. Tirmizi'de de bu rivaye
tin benzeri bir rivayet nakletmistir. İbni Mace (1/6) Mukaddime. 2-Resulullah (a.s)
’m hadisini yüceltme ve ona karsı duranın hatalığı babı. Ebu Davud'un rivayeti. Tir-
mizi ve İlm i Mace'rûn rivayetinden daha ayrıntılıdır.
460 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
393- İbni Mace, Ebu Derda (r.a)'den merfu olarak rivayet etmiştin
"Allah’a yemin ederim ki, sizi gecesi ve gündüzü de bir olan beyaz gibi bir
şey üzere bıraktım."
j ‘■ Jn J * ' *
393'İbni Mace {JI4) Mukaddime. J-R esM lab (a.s)'ın sünnetine uymanın önemi babı.
Ravileri sikadır.
394‘Mumtta (21899) 46-Kitabu'l Kader. 1-Kader konusunda konuşmama yasak olduğu
ile ilgili bab. Hakim'in (l{93)'de İbni Abbas (r.a)'tan rivayet etmiş olduğu hadis bu
hadise şehadet etmekte, dolayısıyla bu hadis onunla kuvvetlenmektedir.
395-Tirmizi (51^3) 50-Kilabu'l Menahb. 32-Resulullah (a.s)'ın ehl-i beytinin menkıbe
leri babı. Tirmizi: "Bu hadis hasen, garibdir" demiştir.
tfl rR’AN VE SÜNNETE YAPIŞMAK 461
y. ^ '• * y ^ t
^ > ^ . J La 3 ıS j— si .%-^-^ ’f ^ â
I \ - -/•*' ^ , w '" w ^ -^ • • -y ^
.llÂİ"!>Cj!> Â
i PJu ıs”J1 kAp-b', Â
sJ.X?xA wıs” 0li
'' tıy*'^l
‘t OljJb>ı^
' >•
396- E b u D avud, Abdurrahman bin Amr Şulemi ile Hucr bin Hucr (r.a)'un
şöyle söylediklerini rivayet etmiştir;
"Irbad bin Sariye (r.a)'nin yanına gittik. Bu kişi yüce Allah'ın haklarında:
"Binek verm en için sana geldiklerinde, "size binek bulamıyorum" dediğin za
man, sarfedecek birşey bulamadıkları için üzüntüden gözyaşı dökerek geri
dönenlere de sorum luluk yoktur" (1) ayet-i kerimesini indirdiği kimselerdir.
Yanına girince selam verdik ve: "Biz seni ziyaret etmek ve senden ilim almak
için geldik," dedik. Irbad (r.a) şöyle söyledi:
"Bir gün R esulullah (a.s) bize namaz kıldırdı. Sonra bize yüzünü döndü ve
açık beliğ (edebi) b ir şekilde vaaz etti. Bu vaaz nedeniyle gözler, hep yaşlar
akıttı, kalpler huşu doldu. B ir adam: "Ey Allah'ın Resulü, bu vaazın tehlikeli bir
geleceğe karşı hazırlıklı olmayı öğütlediği anlaşılıyor. Peki bize ne tavsiye edi
yorsun?" diye sordu. Resulullah (a.s) da:
"Size A llah'tan korkm ayı, hakkı dinlemeyi ve itaat etmeyi tavsiye ediyorum.
B aşındaki haheşi b ir köle olsa itaat et. Sizden yaşayacak olanlar pek çok ih tila f
ile karşılaşacaklardır. Size düşen benim sünnetime ve insanları doğru yola ile
ten raşid halifelerin sünnetine uymaktır. Buna sımsıkı bir şeldide, ısırırcasına
396-Ebu Davud (4/201) Kitabu's Sünne. Sünnete bağlanmanın gereği babı. Tirmizi,
(5144) 42-Kitabu'l İlm. 16-Sümete yapışmak ve bidatlerden kaçınmakla ilgili ola
rak gelen rivayetler babı. Buradaki rivayette hadisin sonunda takdim te'hir vardır,
(yani hadisin son cümlelerinin bazıları öne alınmış, bazıları arkaya bırakılmifiu)
Bunu aynı şekilde, Ahmed (41126,127)'de rivayet etmiştir ve isnadı sahihtir.
1) Tevbe Suresi: 9'1
462
E L E S A S F İ'S S Ü N > y
yapı- sın. Dine sonradan sokulan şeylerden de kaçının. Sonradan sokulan her
şey bid’attir, her bidat da sapıklıktır.”
j_>{ — t*^A
j ^ 'ı S j^ kî /y i ^ k ^ î3
398- Taberani, Ma’kıl bir Yesar (r.a)'in merfu olarak şöyle söylediğini bil
dirmiştir
“Kur'an'a göre amel edin. Onun helal olarak bildirdiğini helal görün, haram
olarak bildirdiğini de haram görün. Ona uyun, ondan hiç bir şeyi inkar etme
yin. Üzerinde s>vheye düştüğünüz bir şeyi Allah'a ve benden sonra veliyyiü
emre (ümmetin islerini üstüne almış olan müslüman yöneticiye) havale edin.
Veliyyul emrin, siâ şüphelendiğiniz konuda aydınlatmasını isteyin. Tevrat'a, İn-
cil'e, Zebu/a ve bütün paygemberlere Rabbleri tarafından verilm iş olan kitap
lara inanın. Kur'an-ı Kerim ve içerisinde bulunan açıklamalar sizin için şifadır.
0 srfaat edicidir ve kendisinden şefaat istenilir. Doğrulanmış bir nizamdır.
Onun her bir ayetinin kıyamet gününe kadar uzanan nuru bulunmaktadır. Bana
Zikir'den Bakara suresi, Musa (r.a)'nın levhalarından Taha ve Tur sureleri.
Arsın a ltın d a ki^zin ed en Fatiha suresi ile Bakara suresinin sonlar, verildi,
fazlalık olarak da açıklayıcı şeyler verildi."
Bir rivayette de şu ifade yer almaktadır:
"Bir konuda şüpheye düşerseniz, onu ilim sahiplerine sorun onlar size ee-
rekli bilgiyi verirler." (1) ' *
^ ^ iiJt J ’J . J ^
399-Buhari (131250) 96-Kitabu'l hisam bi’l Kitabu v^s Sünne. 2-Restdullah (a j/ın
sünnetlerine yapışmak ve Allahu Teala'mn: "Ey Allah'ım, bizi takva sahiplerine
imam (önder) eyle” ayet-i kerimesi ile ilgili bab. Müsiim (411788) 43-Kitabu'l Feda-
il. 6-ResuluUah (a.s)'ın ümmetine sejkati ve onlara zarar verecek şeylerden kendile
rini sakındırma konusunda son derece gayretli olması ile ilgili bab.
I) Mecma'u'z-Zevaid (1II70) Haysemi: "Bunu Tabercuû Kebir’de rivayet etmiştir. Ravi-
leri arasında Ubeydullah bin Ebi Hamid bulunmaktadır ki, bu kişinin zayıfM uğu ko
nusunda icma vardır" demiştir. Ancak hatüsin Inrdenfazle rivayeti olması dolaymykt
bu hadis hasen derecesinde sayılmaktadır.
464
------------------------ ----------------—---- —______ EL ESAS Fİ'S S Ü N ı^
y - y y o y . ^ j^ î ^^
y \ jlii ^ İJI ^ J^ * | ^
400; Ahmed, Yahya bin Meymun Hadrami (r.a)'den rivayet etmiş, o da Ebu
Musa Ğafiki’den nekletmiştir. Ebu Musa Ğafiki kendisinin. Akabe bin Amir
Cuheni'nin, minberden ResuluUah (a.s)'tan bazı hadisler naklettiğini duyduğunu
ifade ederek şöyle söylemiştin
400-Ahmed (41334) Ke^u'l Estar (1/118) Haysemi de Mecma (1/143,144)’da söyle söy
lemiştir: "Bunu Ahmed, Bezzar ve Taberani Kebir’de rivayet etmiştir. Taberani’nin
raviteri sikadır."
40J-Kesfu‘l Estar (3/58) Hissemi, Mecma (1/181)'da söyle söylemiştir: “Bunu Bezzar ve
Taberani Kebir'de rivayet etmiştir, (Taberani'nin) isnadı basendir, ravileri de sika
gmübnüslerdir."
iflJR'AN V E SÜNNETE YAPIŞMAK
465
ly^-' ü^- ^
ly ^ İ
403- Taberani, Ebu Eyyub Ensari (r.a)'nin şöyle söylediğini rivayet etmiş-
tir:
"Resulullah (a.s) korkuya kapılmış bir halde yanımıza çıktı ve şöyle buyur
du:
402- Muvatta (21990) 56-Kitabu'l Kelam. 8-Mah zayi etme veiki yüzlü hakkında gelen ri
vayetler babı. Müslim de bunun bir benzetini (311340) 30-Kitabu'l Akdiye. 5-Gerek-
siz yere çok soru sormaktan nehiy babında rivayet etmiştir.
403- Mecma'u'z-Zevaid (J/170) Haysemi: "Bunu Taberani, Kebir'de rivayet etmiştir, ra-
vileri sika görülmüşlerdir" demiştir.
1) Meryem Suresi: 64
466 EL ESAS F t’S SÜNNP
Iaİ Ü ‘J ») < İ j^ * iS jj
4, >•
. İ S j yi»
405- Buhari ve Müslim, Hz. Aişe ir.aj'den merfu olarak rivayet etmişlerdir:
"Kim bizim bu işimizde (din konusunda) ondan olm ayan b ir yen ilik çıka
rırsa. o kabul edilmez."
1
Sh j i-JÛ V j 1 :jli i j Z J . aÎİIa;^. ^ 1
^ > J I t i j j - t * ■V
404- Mecnu^uz-Zevaid (III69) Haysemi: "Bunu Taberani, Kebir'de rivayet etmiştir, ravi-
leri Sahih'te isimleri geçen ravilerdir" demiştir.
405- Buitari (5130i) 53-Kitabu's Sahih. S-Tarafların haksızlık getiren bir barış yapma
ları halinde bu barışın geçersiz olacağına dair bab. Müslim (3II343) 30-Kitabu'l
Ahdiye. 8-Batıl hükümlerin bozulması ve sonradan çıkarılan işlerin r e ^ d ilm e s i ile
ilgili bab. Ebu Davud (41200) Kitabu's Sünne. Sünnete bağlanmanın gerekliliği
babı. Müçlehid imamların, yaluıt onlardan birinin caiz gördüğü bir şey, bid'at
sayılmaz. Aynı şekilde ilimle rusüh sahibi (meseleleri derinlikleri ile bilebilen) ilim
adamlarının kitap ve sünnet nasslarından çıkardıkları anlamlara dayanan uygula
malar da bid'at olandı değerlendirilemez.
İ06-Mu'cemu'lKebir (9/168) Haysemi, Mecma (1/181 )‘da şöyle söylemiştir "Bunu Tcdte-
raıti, Kebir'de rivayet etmiştir, ravileri Sahih'te isimleri bulunan ravilerdir."
tr’a n v e Sü n n e t e y a p iş m a k
467
mişti'':
"Size bildirilene uyun, yeni bir §ey (bid'at) çıkarmayın. Size yetecek kadan
verilmiştir."
f . ^ S .
\p j^ \ ^ U ^ l5j j —t *V
^ U î • I **1'"l ' - •
Vî^ i J îsî
"İnsanlar her yıl geçirdikçe mutlaka bir bid'at uydurur ve bir sünneti öldü
rürler. Sonuçta tama nüyle bid'atler hayatiyet kazanır ve sünnetler ölür."
"Resulullah (a.s) bir gün bizim önümüzde bir çizgi çizdi ve sonra: "Bu A l
lahın yoludur" diye buyurdu. Sonra bu çizginin sağında ve solunda değiçik
çizgiler çizdi ve şöyle buyurdu:
"Benim dosdoğru olan yolum budur. Sîz bu yola uyun. Farklı yollara uyar
sanız, Allahu Teala sizi kendi yolundan uzaklaştırır."
f i i yL- ^ ; J \İ j t - -Lİ»-' ı S j j — t ^ *
.« ü ü l-L* J ü Jy -j ’.J l î ^
"Ben Resulullah (a.s)'ın böyle yaptığını gördüm, oram için böyle yaptım ."
; ^ ı j cj ^ j ı j l;;iı j c s î p i j j 4 - > j . j i i d i j ^ j : j ı ;y * j;
(U U j ÇoTjİîl o l j î i i j ^ l ! ü u :j ^ ' öl
t - c i ^ bi J a jI Jİjj ^ a ii a ^ V j ? » a u :jı^ ^ 1
• b ^ J ^ ' ^J^ o u
412- E b u D avud, Muaz (r.a)'dan rivayet etmiştir:
412-Ebu Davud (41202) Kitabu’s Sunne. Sünnete bağlanmamn gerekliliği babı. Isnaıü
sedıihtir. H a ^ te , ilim sahibinin yamlgıyadiişmesi, (zeyğatu'l hakim) ile irfan soIüIh
bir ilim adamının hataya düşmesi, yanılması yahut dini hamasetinin azlığı nedeniyle
kasten bir hata işlemesi kastedilmiş olabilir.
470
E L E SA SFİ'SSÜ N N F
sözünden dönebilir. Hakkı duyduğun zaman da onu al. Çünkü hakda nur var*
dır."
ÂİîSli
414- Taberani, Mu'cemu's Sağir'inde Hz. Ömer (r.a)'den rivayet etm iştin
"Ey Aise! "Bölük bölük olup dinlerini parçalayanlarla senin hiçb ir ilişiğin
olamaz" (1) ayet-i kerimesinde kastedilenler, bid’atlerin peşinden gidenler (as-
hab-ı bidat) ve arzuların peşine takılanlardır. O nlar için tevbe yoktur. B en on
lardan uzağım, onlar da benden uzaktırlar."
.^4:;
415- Darimi, Haşan (Hasan-ı Basri) ve İbni Şirin (r.a)'in şöyle söylediklerini
413- Ahmed (51278) Haysemi Mecma (5l239)'da: "Bunu Ahmed rivayet etmiştir, ravileri
de sUcadtr" demipir. Timuzi (41504) 34-Kitabu'l Fiten. 51-Sapıklığa götürücü ön
derlerle ilgili olarak gelen rivayetler babı. Tim izi: "Bu hadis kasen, sahihtir" de-
mistir. Suyuti de bu hadisin İmsen olduğunu söylemiştir.
414- Ravdu'd Dani (1/338) İsnadı ceyyid (iyiydir. Haysemi Mecma (l/188)’da f«
açıklamayı ytgtmıstır: "Bunu Taberani Sağir'de rivayet etmiştir. Ravileri arasında
BaHyye ve İiikalid bin Sa'id vardır. Bunların her ikisi de zayıftırlar."
415- Darimi (IIIIO) Mukaddime. Arzularına uyanlardan (ehl-i heva'da) bid'atçilerden
ve husumetçilerden uzak durma babı. İsnadı basendir.
KUR’AN V E SÜNNETE YAPIŞMAK
471
rivayet etmiştir:
"Bir adam ona, hevai (bid'at türü) şeylerden biri ile ilgili soru sordu. O da
şöyle cevap verdi: "Sana düşen bedevinin ve Kuttab'dald kölenin dini üzere ol
maktır. Bunun dışındakilere gidene yazık."
v l i T l U i j i l j ol*
417- D arim i, Ebu Sadık Ezdi (r.a)'den, o da Rabi'a bin Naciz'den şu şekilde
rivayet etmiştir:
416- Darimi (1191) Mukaddime. "İlim, haşyet ve Allah'tan korkmaktır (takvadır)" diyenle
ilgili bab. İsnadı basendir.
417- Darimi (1/92) Mukaddime. Arzularına takılan sapık görüşlülerden uzak durma ba
bı. İsnadı fena değildir.
B ir görüşten diğer bir görüşe geçip dururlar; Arzularının peşine takılan sapık
bid’atçilerin sözlerine kulak asanlar, bir batıl mezhepten başka bir batıl mezhebe
geçip durmaktan kendini kurtaramaz. Belli bir görüş üzere istikrar sağlayamazlar.
472 EL ESAS FÎ'S SÜNNf
1) Ahzab Suresi: 21
474 EL ESAS Fİ S SÜNNE
itham eden kişi, kendisi sapıklığa düşmüş olur. Çünkü o, ümmeti, cahiliyenin
kucağına itmek ve imamları da itham etmek istemektedir. Bu imamlar ise onun
iddialanndan uzaktırlar.
Bid'aderin en tehlikelisi, kişiyi kurtuluşa eren gum p (fırkay-ı naciye) mensu
bu olmaktan çıkararak, Resulullah (a.s)'ın cehennem azabım hakedeceklerini
bildirdiği yetmişiki fırkadan biri içerisine sokan itikadi bid'attir. Ameli yönden
uydurulmuş şeyler de bid'aderin arasına girer. Ancak, müteşabih yani anlaşıl
ması zor olan konularda, ilimde rüsuh sahibi olan ilim adamlarının yaptığı açık-
lamalan esas alan kimseyi itikadi yönden bid'at ehli sayamayız. Yüce Allah
şöyle buyuruyor
"Oysa onların yorumunu (yani müteşabih m eselelerin yorum unu) ancak Al
lah Teala ve ilimde rusuh sahibi olanlar bilir." ( 1 ) Bu ayet-i kerimenin oku
nuşunda "ve'r-rasihune fi'l Um" ibaresinden sonra vakfe (duruş) yapan kıtaatla
ra göre ayet-i kerime açıkça yukanda üzerinde durduğumuz anlamı vermekte
dir. Bir amelin bid'at olduğu konusunda içtihad ehli ilim adamları ya da fetvaya
ehil ilim adamlan icma etmedikçe, o amelin haram bid'atlerden olduğuna hük
medemeyiz. Eğer bu özelliğe sahip ilim adamlan arasında bid'at ve haram olup
olmadığı konusunda ihtilaf çıkarsa, mesele avamdan olan kişi açısından daha
geniş çerçevede ele alımr. Ancak meselelerle ilgili delilleri değerlendirebile
cek derecede bilgi sahibi olanlar açısından çerçeve daha da daralır. Böyle biri
kuvvetli olan delilin, ihtilaf konusu amelin bid'at olduğuna işaret ettiği sonucu
na varırsa, bu amelden kaçınması gerekir. Ancak bu kişinin, içtihad sahibi ya da
fetva venneye ehil imamlardan birinin görüşünü esas alarak bid'at olmadığı id
diasında bulunanlara karşı durmada katı davranmaması gerekir. İçtihad sahibi
imamlardan yahut kendilerine güvenilebilecek, fetva vermeye ehil ilim adam
larından birinin fetvasına göre hareket etmek, haram ya da m ekruh sayılabile
cek heıhangi bir bid'atın günahından inşam kurtanr. Ancak delilleri ele alıp
değeriendirebilecek seviyede bilgi sahibi olanlar için durum biraz faridıdır.
Bunlar hakkmda mesele daha sıkı tutulmuştur. Ama belirtildiği üzere, böyle bi
rinin de, güvenilir ilim adandanndan birinin fetvasına göre hareket ettiği sürece
kendisine muhalefet edenlere karşı katı bir tutum sergilemesi doğm olmaz.
K O N U İL E İ L G İ L İ R İ V A Y E T L E R
. . . . , . • ^ ^ Cr! j j r İ J ^
tf. J> > ; ^ ıjıır , f i ;J ı ^ ^ -.'...
^ ^ o lj VI a o ıj VI ^ ^
418-Buhari (1/126) 2-Kitabu'l İman. 39-Dinini dış etkilerden koruyanın üstünlüğü babı.
M üslim (311219) 22-Kitabu'l Musakat. 20-Helali alıp şüphelileri bırakma babı.
A ç ık (beyyin): A yni helal ya da haram olduğu hususunda Kur'an-ı Kerim'de yahut
sünnette açık ve kesin nass bulunan, ya da müslümanlartn üzerinde icma ettikleri
şey.
Ş ü pheliler: H elal m i, ydcsa haram mı olduğu hususunda açık bir ifade bulunma
m ası ya h u t hakkındaki delillerin birbirlerinden farklı manalar içermesi dolayısıyla
yerine göre helal, yerine göre de haram olduğuna dair hüküm çıkarılanlar.
D in in i ve n a m u su n u korum uş olu n Dinini (dini yaşantısını) koruyan, şer'i açıdan
kınanrnaktan, namusunu da insanların hakkında ileri geri söz söylemelerinden koru
m uş olur.
Şü p h elilerin içine düşm ek: Bu gibi hareketleri işlemeye cür'et etmek. Böyle bir
tutum, yerine göre açıkça haram kılınmış bir şeyi işlemeyi de basit görme anlayışına
ve dolayısıyla haramları işleme cür'elkarlığına götürebilir.
K o ru lu k: Sahipleri ya da ilgilileri dışında girilmesi yasak kılınmış olan bölge. Ko
ruluğun, yönetici tarafından korunan ve içine giren kişi cezalandırılan otlak olduğu
da söylenmiştir.
H a ra m kü d ığ t şeyler (meharim ): Allahu Teala tarafından işlenilmesi haram edilmiş
olan fenalıklar (ma'siyetler). Kişinin bunları işlemesi, şahsına, namusuna ve malına
karşı su ç işlem esi anlamına gelir. Adam öldürme, hırsızlık, zina ve benzeri fe n a
lıkların işlenm esi böyledir.
476 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
DERSLER VE ÖĞÜTLER
Bu hadis ortaya koyuyor ki, helaller ve haramlarla ilgili bazı meseleler
şfiphdidir ve insanların çoğu onu bilmezler. Öyleyse bu konulan bilenler
azudıktadır ve onlar da kitap ve sünnet nasslanm iyi kavrayabilen, bu kaynak
lardan hüküm çıkarma kabiliyetine sahip müçtehid imamlardır. Buna göte,
içtihad derecesinde olduğu düşünülen ilim adamlanndan biri, sübutu ve delaleti
kesin yani hem sahih bir rivayetle gelmiş, hem de kasdettiği anlam, ortaya koy
duğu hüküm açık şekilde anlaşılan kitap ve sünnet nasslarından birine ters
düşmeyen bir görüş ortaya koyduğunda, müslüman bu görüşe göre hareket
edebilir. Bunda herhangi bir mahzur yoktur. Bu görüşe uymaktan dolayı da
bid'at sahibi olmaz. Bid'at sahipleri, itikadi meselelerde ilimde derinleşmiş ru-
suh sahibi ilim adamlannın görüşlerine ters görüşleri tercih edenlerdir. Furuata
yani aynnüya ait konularda da müçtehid imamlann görüşlerine aykırı hareket
edenler bid'at sahibi sayılırlar. Bunu helaller ve haramlarla ilgili yukandaki ha-
dis-i şeriften ve şu ayet-i kerimeden anlıyoruz:
"Sana kitabı indiren O'dur. Onda kitab'ın tem eli olan kesin anlam lı (muh
kem) ayetler vardır. Diğerleri de çeşitli anlam lıdırlar, (m iiteşabih ayetlerdir)
Kalplerinde eğrilik olan kimseler fitn e çıkarmak, kendilerine göre yorum lam ak
için bu ayetlerin müteşabih olanlarına uyarlar. Oysa onların anlam larını ancak
Allah ve ilimde rusuh sahibi olanlar bilir. İlim de rusuh sah ib i olanlar: "O'na
inandık, hepsi Rabb'imizin katindadır" derler. Bunu ancak a kıl sahipleri düşü
nebilirler." ( 1 )
"Resıdullah (a.s): "Sana kitab'ı indiren O'dur. Onda kitabın tenteli olan
(muhkem) ayetler vardır, diğerleri ise m ütesabihtirler" ayet-i kerim esini sonuna
kadar okudu. Sonra söyle buyurdu:
"Bu ayetlerle ilgili münakaşaya dalanları görürseniz bilin ki, onlar Allahu
Teala'mn kasdettiği kimselerdir, onlardan sakınınız." (2)
Yine Buhari, Müslim ve Ebu davud, Hz. Aişe (r.a)’den şöyle bir rivayet nak-
letmişlerdir
"Resulullah (a.s): "Sana kitabı indiren O'dur. Onda m uhkem ayetler vardır"
ayet-i kerimesini; "Bunu ancak akıl sahipleri düşünebilirler" sözünün sonuna
kadar okudu ve sonra şöyle buyurdu:
Bazıları, bir takım yanlış anlamlar sonucu, bid'at konusunda çok kah bir tu
tum ortaya koymuşlardır. Bundan dolayı müçtehid imamlann tamamının ya da
bazılarmm caiz gördükleri bir takım fiilleri, yoldan çıkancı bid’aûer olarak
görmüş ve bunlan işleyenleri de sapık olarak telakki etmişlerdir. Oysa böyle id
diada bulunm alan uygun değildir. Onlar Resulullah (a.s)'ın:
"Bizim em rim iz (koyduğumuz ölçüler) üzere olmayan her §ey reddedilir" (2)
hadis-i şerifini bu konuda yanlış değerlendirerek yanlış anlamaktadırlar. Resu-
lullah (a.s)'ın em ri, kitab ve sünnete uygun düşendir. Kitab ve sünnetin meşra
saydığı kıyas, icm a, -bir metod olarak kabul edenler nazannda- istihsan, yine
bir metod olarak görenler nazannda, şefi nassın üzerinde hüküm koymadığı
konularda örfe göre hüküm verilmesi, hep Resulullah (a.s)'ın emrine yani belir
lemiş olduğu m eşmiyyet dairesine girmektedir. Ancak içtihad derecesine yahut
fetvaya ehil imamlık derecesine ulaşmamış olanın, Resulullah (a.s)'ın emrine
uygun diye hüküm çıkarma yoluna gitmesi uygun değildir. Ancak içtihad ve
fetva ehli olanlar, gerek itikadi konularda, gerekse ameli konularda neyin Resu
lullah (a.s)'ın ve ashabımn emrine ve ölçülerine uyduğunu, neyin uymadığım
belirleyebilirler. Dolayısıyla böylelerinin yahut böyle olanlardan bir kişinin, bir
şeyin Resulullah (a.s)'ın emrine uygun düştüğüne dair fetvası, o fetvaya göre
amel edenleri bid'at ehli olmaktan çıkarır. Bizim bu söylediğimizin doğruluğu
na sahabilerin amelleri de işaret etmektedir. Herhangi bir sahabinin, AUahu
Teala'nın şariatından anladığına göre amel ettiğine yahut görüş belirttiğine ait
1) Buharı (81209) 65-Kitabu't Tefsir 1-"Onda muhkem ayetler vardır..." ayet-i kerimesi
ile ilgili bab. Müslim (412053) 47-Kitabu'l İlm. I-Kur'an-ı Kerim'in müteşabih ayetle
rine takılmaktan nehiy ve bunlara takılanlardan sakındırma babı. Ebu Davud (41198)
Kitabu's Sunne. Arzularımn pe§ine takılanlar (ehli hevadan, yani bid'at ehlinden)
uzak durma babı.
2) Buhari (51301) 53-Kitabu's Sulh. 5-Zulüm üzere sulh anlaşması yapılması halinde bu
anlaşmanın geçirli olmayacağı babı. Müslim (311343) 30-Kitabu'l Ahdiye. 8-Batıl
hükümlerin kaldırılması ve sonradan çıkarılan içlere karçı durulması babı. Ebu
Davud (4/200) Kitebu's Sünne. Sünnete bağlanmama gerekliliği babı. İbra Mace (117)
Mukaddime. 2-Resulullah (a.s)‘ın hadisinin yüceltilmesi ve ona karçt çıkanlara karsı
sert davranılması babı.
478 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
djl oî iui ^ iS jj — t s \
^ 4 S ü J lî ^ j 4 İj
"Ey B ilal, senin İslam iyet'te (mûslüman olduktan sonra) işlemiş olduğun en
çok üm it verici am elden söz et. Ben cennette senin nalinlerinin şahrtılartm
duydum." B ila l (r.a) de şöyle cevap verdi:
"Ben şu am elden daha çok ümit verici bir amel işlenûş değilinu Gece ya da
gündüzde herhangi zamanda temizlendi isem (gusül ya da abdest aldı isem) bu
temizlenme ile benim için mukadder kılınan namazı eda ettim."
Tirmizi'nin rivayetine göre ise Resulullah (a.s) Bilal (r.a)'e şöyle buyurdu:
"Sen ne ile benden önce cennete girdin?" Bilal (r.a) de şöyle cevap verdi:
"Her ne va kit ezan okudu isem, mutlaka iki ker'at namaz kılmışımdır. Her ne
zaman abdestim bozuldu ise, ardından hemen abdest almışımdır ve bunun
ardından A llaha Teala'nın üzerimde iki rak'at namaz hakkının olduğunu
düşünm üşüm dür." Bunun üzerine Resulullah (a.s) şöyle buyurdu:
D ERSLER VE ÖĞÜTLER
Hafız İbni Hacer, Feth'de bu hadisle ilgili olarak şu açıklamada bulunmuş
tun
Bu hadisler, H z. B ilal (r.a) ile Hz. Hubeyb (ruıfin nafile ibadetlerin vakitleri
konusunda içtihadda bulunm uş olduklarını açıkça göstermektedir. ResuluUah
(a.s) genel b ir istek dışında bu konuda özel olandı bir söz söylemiş ya da iş
yapm ış değildir. H adiste bildirildiği üzere namaz hayır getiren bir tem el olarak
konulm uştur. İsteyen nafile olarak az kılar, isteyen de çok kılar. Ancak bir kim-
1) Tırmizi (51620) 50-Kitabu'l Menakıb. IS-Hz. Ömer (r.a)'in menkıbeleri babı. Tirndzi:
"Bu hadis sahih, garibdir" demiştir. Müstedrek (31285) Hakim: "Bu hadis. Buharı ve
Müslim'in şartlarına göre sahihtir" demiş. Zehebi de bu açıklamayı doğruhmuşttr.
2) FetIm'I Bari. C. 3, s. 34
3) FelIm'I Bari, C. 7, s. 379
480 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
se, namaz hlm anın yasaklandığı vakitlerden birinde nam az kılm a işi başlatırsa,
söz konusu yasağın genel olduğu görüşünde olanlara göre bir bid'at başlatmış
olur. Ancak yasağın mutlak anlamda nafile ibadetlere ö zel olarak konulmuş
olduğu görüşünde olanlara göre ise bid'at başlatm ış olm az. Ş afii alim leri (Al
lah kendilerine rahmet eylesin) herhangi bir sebebe dayanm ayan vakitsiz nafi
lelerin özel olduğu görüşündedirler. Şcfii alim leri abdest alm ak dolayısıyla
kılınan sünnet konusunda ihtilafa düşmüşlerdir. İm am G azali bu sünnetin söz
konusu vakitlerde yerine getirilmesine karşı çıkmakta ve şöyle söylem ektedir:
"Kişi namaz kılmak için abdest alır, yoksa abdest aldığından dolayı ruımaz
kılmaz. Dolayısıyla bu namaz herhangi bir sebebe dayanan nam az değildir."
Her bir ilim adantınm kendine göre bir metodu, çınlayış biçim i ve kavrayış şekli
vardır. Allah Teala hepsinden razı olsun."
iîjı j^ ı Jû j jj - t r »
D ERSLER VE ÖĞÜTLER
Hafiz ll»ü Hacer, Feâı'de bu hadisle ilgili şu açddamada bulunmuştun
"Bu hadis, namazda, rivayetlerde gelm iş olan zikirlerden b irin i söylem enin,
rivayetlerdeki uygulamalara ters olmaması halinde caiz olacağını gösterm ekte-
dir. Yine bu hadis, insanların namazlarını karıştırm a ihtim ali olm am ası halinde
"Oniki melek bu sözler için (yani bu sözlerin sevabını yazmak için) münaka
şaya girdi." (2)
Bir başka rivayette ise; "Bu sözler pek hoşuma gitti" ifadesi ile "onun için
göğün kapılan açıldı" anlamına gelen ifadeler yer almıştır. Yine bu rivayette
İbni Ömer (r.a)’in şöyle söylediği bildiıilmiştin
1) Musannef (2/76)
2) Nesai (2/125) 11-Kitabu'l İftitah. 8-Namaza girilirken söylenecek sözle ilgili bab.
S) Nesai, yukarıda belirtilen yer. Bu hadis, Müslim, Nesai ve Ebu Davud tarafından
Enes (r.a)'ten rivayet edilmiştir. Rifa'a bin Rafı Zerki'rün hadisi de yine Ebu Davud
tartandan rivayet edilmiştir. Yine Ebu Davud'un rivayetine göre Abdullah bin Amir,
babasının söyle söylediğini bildirmiştir: "Ensardan bir genç ResuluUah (a.s}'m
arkasında namaz kılarken susadı ve: "elhamdu lillahi hamden kesiren, tayyiben, mu-
bareken fihi, hatta yurdiye rabbena min emri'd dunye ve'l ahire (Allah'a çokça, güzel
şekilde ve mübarek ve Hakk Teala'yı gerek dünya isinde, gerek ahiret içinde razı ede
cek hamdler olsun" diye söyledi. ResuluUah (a.s) namazını bitirince: "O sözü kim
söyledi?" diye sordu." Bu rivayette ResuluUah (a.s)'ın bir de söyle buyurduğu bltdirU-
mistir: "Rahman Tebareke ve Teala'nın arşının altında durmadı (yani bu sözler oraya
kadar ulaşmadan durmadı.")
482
E L ESAS Fİ’S SÜNNE
421-Butum (H255) 10-Küabu‘l Ezan. 106-Bir rek’atta iki sureyi birlikte okuma babı.
BÎD’ATVEBİD'ATEHLÎ 483
Seni her rekatta §u sureyi okumaya yönelten sebep nedir?" diye sordu. Adam:
"Ben onu seviyorum" dedi. Resulullah (a.s) da: "Senin ona olan sevgm, seni
cennete sokar" diye buyurdu."
D ERSLER VE ÖĞÜTLER
H a fiz. Feth'de şu açıklamayı yapmıştır;
"Resulullah (a.s): "... seni alıkoyan ve seni yönelten nedir" sözleri ile iki şeyi
sormuş, adam da "Ben onu seviyorum" diye cevap vermiştir. Bu, iki sorunun ce
vabıdır, ancak içine aldığı bir başka şey ile birinci soruyu da bağlamaktadır.
İçine aldığı şey ise namazda, önceden belirlemiş (ma'hude) sünneti yerine getir
mektir. Buna göre orada imamı, arkadaşlarının söylediklerim yerine getirmek
ten alıkoyan şey, sevgi ile bağlantılıdır ve kabul edilmiş bir şeydir. Söz konusu
uygulamaya sevkeden ise yalnız başına sevgidir. Rivayetten çıkarılan anlama
göre söz konusu imamın hareketinde, Resulullah (a.s)’ın yaptığına ilave uygu
lamalar bulunmaktadır. Bununla birlikte Resulullah (a.s) onun hareketinden
memnun olduğunu ifade ederek cennetle müjdelendiğini açıklamıştır:"
Nasım ddin bin M üm r ise bu hadis ile ilgili olarak şu açıklamayı yapmışbn
"Resulullah (a.s) bir adamı bir seriyyenin ba§ında gönderdi. Bu ki§i arka
daşlarına namaz kıldırır, namazda kıraatlarım hep "kul huvallahu ehad" suresi
ile.bitirirdi. Seriyyede bulunanlar döndüklerinde, durumu Resulullah (a.s)'a bil
dirdiler. Resulullah (a.s): "Kendisine niçin böyle yaptığını sorun" diye buyurdu.
Sordular. "Çünkü bu surede Rahman'ın sıfatından söz ediliyor. Ben de onu oku
mayı seviyorum" diye cevap verdi. Bunun üzerine Resulullah (a.s) söyle buyur
du: "Ona, kendisini Allahu Teala’m n sevdiğini bildirin."
DERSLER VE ÖĞÜTLER
Hafız Feth'de şöyle söylemiştir:
IjB u h a ri (2/11J ) 10-K itabül Ezan. 18-Yoladann cemaat olmaları halinde ezan ve ka
m et okumaları babı. Ahm ed (5/53) Darimi (1/286) Kiudm's Salat. Kinün kamet oku
maya daha layık olduğu babı.
486
E I.H S A S F İ’SSÜNNE
* İl * ' * *
j - İ - ^ '> 2 ü ( i - j îijj J i â l J : » J ^ ı y i ^ i
J=^'İJÜİJL^ î a k •!• ' m i *'iI •' 'ı' '• ı' "U r * î * *'
, ' * C .^ *^' < ^j» U is« ıU v * J ^ ' ı>î
ıÂ, J/ uiı ii>yv]; jj - ,^ jûi Js, s
V -> y IJ Ç ,y ; ! İ ; ^ , |j j u p;j=;r ^ Ûî
^ y « y ! M i , - ^ jû i ^ J i j ii j j i js; a
Ancak vallahi, biz sizin bizi misafir etmenizi istedik, siz kabul etmediniz. Şimdi
bir kargılık verm eden bu rukyeyi yapmam" dedi. Sonra bir koyun sürüsü kargı
lığında arda§tılar. Sonra o rukye yapacağım söyleyen ki§i gitti, ağzından tü
kürüğünü çıkarıp sürmeye ve bu arada "elhamdüiillaM rabbi'l alemin"i oku
maya bağladı. Bu okum alar sonunda adam kendine gelmeye başladı ve bilahare
üzerinde hiçbir şey yokmuşçasına kalkıp yürüdü. Mahalleli de, daha önce
üzerinde anlaşm ış oldukları karşılığı verdiler. Bazıları: "Bunu aranızda pay-
la ştırm z" diye söylediler. Rukyeyi yapan kişi ise:
D ERSLER VE ÖĞÜTLER
Hafız îbni Hacer, Feth'de ve Kitabul îcare'de şu açıldam^aıda bulunmuştur;
"... nereden biliyorsun?" sözü, herhangi bir şeye hayret etme ytdıut bir şeyi
gözünde büyütm e halinde kullanılır. Hadiste geçen uygulama gerçekten böyle
bir soruya la yık uygulamadır. Şu'be, bu hadisi rivayetinde: "Resulullah (a.s)‘m
bu uygulam ayı (rukyeyi) nehyettiğine dair bir şey söylemedi" ibaresini ilave
etm iştir, Süleym an bin K atte de bu hadisi rivayetinde, Resulullah (a.s)'tn: "Sen
onun rukye olduğunu nereden biliyordun?" sorusuna karşılık, rukyeyi yapan
kişinin "kalbim e doğdu" cevabını verdiğini bildirmiştir." (V)
Bu hadis açıkça gösteriyor ki, söz konusu sahabi fatiha suresi ile rukye yap
manın meşru olduğuna dair önceden herhangi bir şey bilmiyordu. Ancdr bunu
kendi içtihadı ile tesbit etti. Bu uygulamada şeriata aykın bir şey bulunmadı
ğından dolayı da Resulullah (a.s) kabul ederek yerinde buldu. ÇUıddl hayır ihti
va eden ve heıhangi bir şerre yol açmayacak olan uygulamalan kabul etmek,
O'nun sünneti ile yolu idi. Kendisinin bu konuda herhangi bir şey y^ıbğma dair
nass bulımmasa dahi, belirttiğimiz sıfab taşıyan hareketleri Resulullah (a.s) uy
gun görür, kabul ederdi. Hahz'm da işaret ettiği üzere, Resulullah (a.s)'m: "Ye
rinde b ir iş yapm ışsınız. A ldığına karşılığı paylaştırın ve bana da bir hisse
ayırın" diye buyurması, konuya çok ilgi göstermesinin ve oldukça samimi dav-
ranmasının bir işaretidir.
Akli dengesizlik içinde olan bir adama sahabilerin fatiha suresini ntamMiaın
ve bunun tizerine adamın iyileşmesi ile ilgili de bir rivayet vardır. Bu rivayet
şöyledir:
424> Ebu Davud, Harice bin Salt (r.a)'m amcasmdan rivayeti tankıyla şu
şekilde bildinniştin
"Bu faji (Harice’nin amcası) bir topluluğa uğradı: O rada dem ir bağlanmış
deli bir adam vardı. Etrqfındalâler: "Sen şu Idşinin (yani R esulullah (a ^y m )
yanından hayırla geldin. Şu adamı bizim için bulunduğu halden kurtar" dediler.
O da, söz konusu sure (fatiha suresi) ile rukye yaptı."
c f c ? iJ
"Eğer ki, bunu muvaffak (başarılı, gereken şartları üzerinde taşıyan) bîri
dağa okusaydı, dağ yerinden kaybolurdu."
424- Ebu Davud (4U4) Kitabu't Tıbb. Rukyenin nasıl yapılacağına dair bab. Bkz. Fethu'i
Bari (41455)
425- Mecma'uz-Zevaid (5/115) Haysemi burada şu açıklamayı yapmıştır: "Bunu Ebu
Ya'ia rivayet etmiştir. Ravileri arasında İbni Lukey'a vardır ki, bu kişi biraz zayıftır.
Onun rivayet etliği hadisler basen görülmüştür. Hadisin geriye kalan ravileri,
SrMHte isUıderi bulunan ravilerdir." Bunun bir benzerini Hafiz İbni Hacer, 'Metali-
bu'l Aliye'de rh/ayet etmiştir.
BİD'AT v e BİD’AT EHLİ ________________ 4S9
B ir A çıklam a
J ş î (J Aiij ^
426'İbni Hibban tertibi (düzenlemesi) ik Ihsan (71636} Kitabu'r Rika ve't Temam
Sözünü ettiğimiz şekilde rulye yapanın, yediği rukyeye karp ücret a^lnkceimea
bab.
490 EL ESAS Fİ'S SÜNNT?
jî 2^ iSj\J>r^\ ^Y j _tYV
"Bir adam, bir adamın yanında "kul huvallahu ehad"ı sürekli tekrar ettiğini
duydu. Sabah olunca Resulullah (a.syın yanına giderek, durumu söyledi. A-
dam sadece bu surenin okunulmasını az bir §ey olarak görüyor gibiydi. Resulul
lah (a.s) da:
"Canım elinde olana yemin ederim ki bu sure, Kur'an-ı Kerim’in üçte birine
denktir" diye buyurdu."
*• w ••
d ersler v e ö ğ ü tle r
Hafız, Feth'de şu açıldamalaıda bulunmuştur:
"Burada kendisinden söz edilen "kul huvallahu ehad” suresini okuyan kişi.
Kotada bin Nu'man (r.a)'dır. Okuyanın o olduğuna dair rivayeti Ahm ed bin
Tarif bin Heysem, Ebu Said (r.a)'den rivayet etmiştir. Onun rivayetine göre Ebu
Sa'id (r.a) şöyle söylemiştir:
"Katade bin Nu'man bir gece, bütün gece boyunca "kul huvallahu edah"ı
okudu. Buna ilaveten herhangi bir şey okumadı. Onu duyan kişi ise muhteme
len, onun anadan kardeşi olan Ebu Sa'id’di. Bu ikisi komşu idiler." Ibni Abdil-
berr duyan kişinin Ebu Sa'id olduğunu bildirmiştir. Darekutni de, Ishak hin
Tıba’ın Malik’ten rivayeti tankıyla bu hadisi rivayetinde şu ifadeye yer ver
miştir:
"(Duyan kişi) "Benim bir komşum var, geceleri ibadete kalkıyor. Ancak "kul
huvallahu ehad"dan başka bir şey okumuyor" diye söyledi."
Hadiste Resulullah (a.s)'ın, sOz konusu kişinin gece ibadetlerinde sadece bu
sureyi okumasını ve (zammi sureyi) böyle kısa tutmasım kabul ettiği bildirili
yor. Oysa Resulullah (a.s) zammi sure olarak sürekli aym sureyi okuduğu ol
mamıştı. Bu had^s aynca, daha önce üçüncü ve dördüncü hadiste de geçtiği
üzere, kişinin gönlünün arzulaması sebebiyle sürekli Kur'an-ı Keıim'in aym
^ JÛ o l ^ ^ i j j j —i T A
"Canım elinde olana yem in ederim ki, bu kiçi Allahu Teala'ya O ’nun ism i
azam i (en büyük ismi) ile dua etmiştir, O isinde kim isterse verir, kim dua eder
se kabul eder."
D ERSLER VE ÖĞÜTLER
428-İbni Hibban (2/125) KiuAu'r Rekaik. Anlatılan şekilde yapılan duanın ism-i a'zam
ite yepümıs dbıa olduğuna ait bab. Ahmed (5(349) Ebu Davud (2179) Kitabu's Sedat.
Dua babı. Tirmizi (5(515) 49-Kistdm'd Da'avat. 64-Hz. Peygtanber (a^Yden mdde-
elilen dualar babı. İbni Mace (2/1267) 34~Kitabu‘d Dûa. 9-ismi A’zam babı. Bunu
Neseu de Kubra'da Kitabu't Trfsir'de rivayet etmiştir.
492 EL ESAS Fİ'S SÖNNE
Metinden aıdaşddığına göre bu duayı, söz konusu sahabi kendisi tesbit et
miştir. Dua, makbul olan ve hoş karşılanan şekle uygun olduğundan dolayı Re-
sahdlah (a.s) en güzel şekilde ve memnuniyetle (nza ile) bunu kabul etmiş, uy
gun görmüştür. ResıduUah (a.s)'m bu kişiye öyle bir dua öğrettiği konusunda
heıhangi bir bilgi mevcut değildir.
Şeriatm nasslan içinde özde tahsis edilmiş genel hükümler içerenleri olduğu
gibi, gend anlam taşımakla bitlikte kendisi ile özel nass kastedilmiş olanlar da
bulunmaktadır, Yine hakiki anlamda ve mecazi anlamda olanlan da vardır.
Nasdar arasında bir anlam uyuşmazlığı olduğunda, mecaz konusuna başvurul
ması gerekmekted ir Hükümlerin çıkaniması konusunda nasslann değerlendiril
mesi ile ilgili buna benzer çeşidi kurallar konulmuştur. Bu çerçevede ilim
adandan: "Herhangi genel esas varsa, mutlaka tahsis edilm iştir" demişlerdir.
Kur’an-ı Kerim ayeûeıinde de geçtiği üzere "tüm" kelimesinin bulunması
hükmün tahsisi İçin engellik oluşturmaz.
Yukanda geçen bütün rivayeüer gösteriyor ki, şeriatın genel hükümleri içine
giidnIen, yahut temel ilkderinden herhangi bir ilkeye dayanan, yahut böyle bir
ilkeden harekede belirlenmiş olan, yahut kitap ve sürmetten benzerlikleıin tesbi-
ti yolu ile hüküm çıkaıma yani kıyas metodu ile çıkarılmış olan hükümlere
göre yapılan uygulamalar bid’at değildir. Ancak uygulamayı, şeriatın genel hü
kümlerinden birine dayandırmadaki metod hatah olabilir, yahut tem el ilk d ere
dayanarak hüküm çıkarmada sağhkh bir yol M enilm iş olabilir. V e özelin, ge
n d e uygulanmasmda hatah davraıulmış olunabilir. İşte bu yüzden içtihad ehli
nin yahut içtihad ehli olanlann bir kısmının uygun görmesi m uüaka gereklidir.
Onlarm muvafakati olmahdır ki, yapılan uygulama zemmedilen bid'at çerçevesi
dışına çıkarak sünnet çerçevesi içine girebilsin.
Ortada itikadi yöndra bid'at üzere olanlar vardır. Burdann bid'at üzere ol-
duklan konusunda ilimde rüsuh sahil» olanlar (meseleleri bütün incelikleri ile
bilen ilim adanılan) icma etmişlerdir. Böylelerinin bid'at üzere olduldan konu
sunda herhangi bir şüphe de söz konusu değildir.
Bazı kimseler vardır ki, ilimde rüsuh sahibi olanlann caiz gördükleri bazı
şeyleri sapıklığa götürücü bid'at olarak değerlendirmektedirler.
Aynca bazı müçtehid imamlann yahut fetva ehli alimlerin caiz görm elerine
rağmen, bazı uygulamalan sapıklığa götürücü bid'at olarak değerlendiren ve
bunlan işleyenlere karşı oldukça katı davrananlar bulunm aktadır. B urdann
B İDAT V E B İD ’ATEH Lİ 493
tümü büyük hatadır. Sadece ikinci dununa yani müçtdüd alimlerden bazdan-
ran fetva verdikleri uygulamalar konusunda karşı çıkmamn bir mahzura yoktur.
Ancak kabul edilmeyen bu tür uygulamalan yapanlara karşı sert ve ksm dav-
ranılmaması gereldr. Bunun yerine güzelce açıklamada bulunulmalı, ddiUer or
taya konulmalı ve fatva ehli imamlardan hangilerinin buna cevaz verdildeıi be
lirtilmelidir.
Bizim burada serdettiğimiz fikirler ve temel ölçüler, bir araya getirici nite
liktedir. Nasslara, sahabilerin tutumlanna ve kendilerine itibar edilen fetva ehli
ilim adamlarının, üzerinde icma etmiş olduklan esaslara uymaktadır. Hz. Ömer
(r.a)'in insanlan teravih namazı için bir imaımn arkasında toplaması yani tera
vih nam azımn cemaatle kılınması uygulamasım başlatması ve bu namazı yirmi
rekat olarak kıldırmasııun yerinde olduğu konusunda sahabiler icma etmişlerdir.
Hz. Ö m er (r.a)'in; "Bu uygulama (teravih namazı) ne güzel bir bid'attir (yenilik
tir)" diye söylemiş olmasına dikkat etmek gerekiyor. Bu konu ile ilgili bütün ri-
vayefler Hz. Ömer (r.a)'den ve diğer sahabilerdoı sahih olarak rivayet edil
miştir. (1) Hz. Ömer (r.a)'i bu uygdamasmdan dolayı sapıklıkla itham edenlerin
bizzat kendileri sapıldığa düşmüşlerdir. Hz. Ömer (r.a), doğra yola yOneltici ve
bizim kendisine uymakla, g&terdiği yolu takib etmekle emrolunduğumuz raşid
halifelerden b irisi^r. Resulullah (a.s)'m ashabuun tümü de adildir. Ordar, insan
ların içinde Allah'ın kitabını en iyi şekilde ve incelikleri ile anlayabilmiş olan
lardır. Taşkınlık dairesi içine düşüp de oradan çıkamamış olanlann dışındaki
bütün üm m et de, sahabilerin yapmış olduklanna, itiraz etmeden yapmaya de
vam etmektedir.
M üslim 'in Sahih'inde yer alan ve Cetir (r.a)'den rivayet edilen hadis-i şerif
de sözün doğruluğuna işaret etmektedir. Söz konusu hadis şöyledir
1) Bkz. Şerhu's Sürme (4U16-125) Üstad Şu'ayb Arnavut'un gerçekleştirmiş olduğu ince
leme ve tedkik ile birlikte.
494 E L E S A S F İ'S S Ü N N E
da bir §ey eksilmez." (1) Aynı konu üzerinde duran bundan başka da çeşitli ha-
di^er bulunmaktadır. Müslim'in Sahih'inde, İbni Mes'ud (r.a)'dan rivayet edil
miş olan şu hadis buıdaıdandın
"Kim bir iyiliğe öncülük ederse, kendisine o iyiliğ i yapam n sevabı kadar se
vap yazdır." Çi)
Yine Müslim'in Sahihinde Ebu Huıeyıe (r.a)'den şöyle bir hadis rivayet edil
miştin
"Kim doğruluğa öncülük ederse, ona kendisine uyanların sevabı yazılır. Bu
tumla birlikte uyanların sevaplarından da herhangi b ir şey eksilm ez. Yine kim
de sapıklığa öncülük ederse, ona da peşinden gidenlerin günahı ya zılır.." (3)
Ortaya çıkarılan yenilik, şeriat ölçüleri ve nasslarm ışığm da değerlendir
meye tabi tutulur. Şeriatm güzelliğe şahitlik ettiği şey, g ü z d v e makbuldür.
Şeriatm kendi ölçülerine aykın olduğuna şehadet e tti^ ise çirkin ve merduddur.
Bu nedaüe böyleâ, zammedilmiş bid'atlerden olur. Birinci türdeki uygulama-
lan, yenilik olması itibariyle dil yönünd«ı bid'at-ı hasene (g ü z d bid'at) olarak
adlandınhr. Ancak esasmda bu, şer'i anlamda bir bid'at değildir. Bilakis ölçü
leri makul olduğuna delalet ettiği sürece bu, kıyas yolu ile tesbit edilm iş bir
sünnettir. Burada bid'at kelimesinin sözlük anlamı ile kullam im ası, Hz. Ömer
(na)*»! teravih namazı ile ilgili olarak "Bu ne güzel b ir b id'attir" sözüne dayan-
dıgmdandır.
Resulullah (a.s)'ın özellikle işlemiş veya hakkında özellikle em irde bulun
muş olmasa da, şeriatm özel ya da genel hükümleri içinde doğru olduğuna ait
bir delil bulunan uygulamalar Ind'at değildir.
İmam Nevevi, Resulullah (a.s)'ın "her bid’a t sapıklıktır" (4) sözü ile ilgili o-
larak şu açıklamayı yapmıştın
"Bu genel bir ifadedir. Ancak bununla kestedilen anlam özeldir. O da şeri
atta doğruluğuna delalet eden bir şey bulunmayan yeniliklerdir. B u g ib i yeniUk-
1) Müslim (4I20S9) 47-Kit(dm'l İlm. 6-Güzel ya da çirkin bir uygulama başlatanın yahut
doğruluğa ya da sapıklığa çağıranm durundan ile ilgili btdt.
2) Müslim (311506) 33-KiuAu’l İmare. 38-Allah yolunda savaşa çıkan kimseye binek
temin etmek yoluyla yardımda bulunmanın ve onun yokluğunda ailesine iyilikle bakıp
ilgilenmeninfazileti babı.
3) Müslim (412059) 47-Kitabu‘l İlm. 6-Güzel ya da çirkin bir uygulama başlatamn doğ
ruluğa ya da sapıklığa çağuanm durundan ile ilgili bab.
4) Ahmed (41126) Müslim 521592) 7-Kitdbu'l Cuma. 13-Namaz ve hutbenin kısa tutul
ması babı. Ebu Davud (4I20I) Kitabu's Sünne. Sünnete bağlanmama gerekliliği babı.
Tİrmizi (5144) Kitabu'l İlm. l^ ü n n e te bağlanmak ve bid’atlerden sakınmak konusun
da gelen rivayetler babı. Timdzi: "Bu hadis hasen sahihtir" demiştir.
BÎD'AT v e B tD ’AT EHLİ 495
Hafız E bu Bekir bin Arabi de. Sünen-i Tirmia’ye yazdığı şeıhte şöyle söy
lemiştin
"Sonradan çıkarılm ış işlerden kaçınınız. Bilin ki, Allahu Teala size, sonra
dan çıkarılan işlerin iki türlü olduğunu öğretmiştir. Arzudan başka dayanağı ol
mayan ve s ır f isteğe dayalı olarak çıkarılan yenilikler kesinlikle batıldır ve
sapıklığa götürücü bid'attır. Bir de iki şey arasında benzerlik kurıdnudc sure
tiyle ortaya çıra h ln a ş olan yenilikler vardır. Bu tür yeniliklerin çıkarılması, fa
zilet sahibi halifelerin ve imamların yoludur. Her yenilik mutlaka zemmedilmiş
bid'atlerden değildir. Yenilik ve bid'at, mutlak anlamı ile ele alınmaz. Yüce Al
lah ayet-i kerim esinde şöyle buyurmuştur:
Bütün bunlann yam sıra bid'atlerin bir başka taksimi daha bulunmaktadu*. O
da şöyledir; Sahibini küfre götüren bid'at, haram olan bid'at, tahrimen mekruh
olan bid'at ve tenzihen mekruh olan bid'at
İlim adam lannm çoğunluğu bid'atlerin bu şekilde sımflandınimasım kabul
etmişlerdir. İmam Nevevi, İbni Arabi ve hafızlann sonuncusu İbni Hacer bu
sımflandırmayı yapanlar arasındadır.
"AUalm Teala kulların kalplerine baktı. Hz. M uhammed (a .s)’in kalbini, kul
ların kalplerinin en üstünü olarak gördü. Bundan dolayı O 'nu, kendi zatı için
seçti. Onu peygamberlikle görevlendirdi. Daha sonra H z. M uham m ed (a.syin
dı^ndald hdlanm n kalplerine baktı. O ’nun ashabının kalplerinin, diğer insan
ların kalpleri içinde en üstün özelliğe sahip olduklarını gördü. D olayısıyla on
ları da peygamberinin yardımcıları kıldı. Onlar, A llah’ın dini için çarpışırlar.
Müslümanların güzel gördükleri, Allah katında da güzeldir. M üslüm anların
fena gördükleri, Allah katında da fenadır." (1)
IIhü Teynûyye'nin de Cevabu ehlil llm ' adh eserinde loMiuyla ilgili açıkla
ması yer dmalctadır. Bu açıklamadan İbni Teymiyye*nin, satudıe v e ta b iin d e
olan selefin ve müslümanlann, roüçtehid im andann bir konu ile ilgili olarak
söylemiş olduMan sözlerin delil sayılabileceği ve bu tü r sözlerden herhangi bi
rini işleyenlen bid'at ehli olmaktan çıkaracağı görüşünde olduğunu göstermek
tedir. İbni Teynüyye -Allah kaidisine rahmet eylesin- şöyle söylem iştin
"Kastedilen şudur: B ir kimse, bu iki sözden birini seleften olan herhangi bir
kimseden naJdedemez. Selef derken sahabileri, onlara iyilikle ı^m u ş olan tabii
leri, ilim ve dinde vera hasibi olmaları, ümmet içinde de hakkı söylem eleri ile
bilinen imamları kastediyorum. Bu imamlarla kastedilenler, A hm ed bin H anbel,
Şcfîi, Ebu H enfe ve onlardan önce yaşam ış olanlardır." (2)
İmam İzz bin Abdusselam, regaib namazı ile ilgili olarak İbni Salah'm gö
rülerine c e v ^ niteli^nde yazmış olduğu eserinin 'takdiminde bid'atten v e kı-
sımlarmdan söz etmiş ve şöyle demiştir;
"Bid’at üç çeşittir:
2- G üzel olanları: Teravih namazı gibi, şeriatın herhangi U r hûkm ûna ters
düşmeyen ve temel ilkelerine uyan yenilikler. Sınır gözetim m erkezleri, hanlar
1) Ahmed (H379) Mecma (ltl7 7 )’da da şöyle denilmektedir: "Bu h a ^ i Ahmed ve Mu-
cemu'l kebir’inde taberani rivayet etmiştir, ravileri sikadırlar."
2) Bkz. Cevalnı ehl-il İlm, sh. 23
BİD'AT v e BİD'AT EHLt 497
ve m edreseler in§a edilmesi gibi. İslam'ın ilk döneminde onaya çıkmamış olan
iyilik türündeki bütün uygulamaları, bu sınıf içinde sayabiliriz. Bu uygulama
lar, şeriatın ve iyiliğin öne çıkarılmasını ve iyilik ile takva üzerinde yardımlajil-
masını öngören ilkelerine uymaktadır. Arap dili ile ilgilenmek de sonradan or
taya çıkm ış b ir şeydir. Kur'an-ı Kerim üzerinde düşünebilmek ve manalarındaki
incelikleri kavrayabilm ek için, bu dil ile ilgilenmek gerekiyor. Dolayısıyla bu
yöndeki yenilik, bize Kur'an-ı Kerim üzerinde düşünebilmeyi ve anlamlarını an
lamayı em reden hükümlere uymaktadır. Hadislerin tesbiti, Idtaplar içerisinde
derlenm esi, hasen, sahih, mevzu, zayıf gibi sınıflara ayrılması da sonradan or
taya çıkm ış bir uygulamadır. Ancak bu güzel bir yeniliktir. Çünkü bu yöndeki
çalışm alar, Resulullah (a.s)'dan rivayet edilen sözlerin arasına O'nun söyleme
miş olduğu sözlerin birbirine karışmasını ve Resulullah (a.s)'a ait olan bir
sözün kaybolm asını önlemektedir. Fıkıh ve usulü ile ilgili kuralların belirletm e
si de güzel yeniliklerdendir. Bunlar şeriat temellerine uymakta ve ondan her
hangi bir esasa aykırı düşmemektedir.
1) Dr. A li Fakir'in "el 'zz bin Abdusselam ve İslam Fıkhındaki Yeri" adlı kitabından.
2) Bu konu ile ilgili kaynaklar arasında, eski Hadramevt şer'i mahkeme başkanı Seyyid
Abdullah bin M alfuz ile Hüseyni Hadrami'nin kitabı zikredilebilir.
498 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
saydıkları konusunda daha net bir şekil ortaya koyan iktibaslar yapacağız:
Sözük anlam ı ile bid'at: İster güzel, ister çirkin olsun, daha önce benzeri
bulunmayan ve sonradan ortaya çıkanlan her yeniliğe bid'at denilir.
Bid'u ( d Bid*u): Bir konuda ve bir alanda ilk olan şey. Aşağıdaki ayet-i ker
imede bid*u kelimesi o anlamda geçmektedir
"De ki: "Ben pegamberlerin ilki değilim ." (1) Yani vahye m uhatap olan ilk
k iji değilim. Yahut: Ben söyledikle- rinü ilk kez ortaya atan b ir ki§i değilim ."
Allaha Teala'nm ilahi isimlerinden birisi de Bedi'dir. AUahu Teala, ya-
rattıkannı herhangi bir örneğe dayanmaksızm ve ilk olarak ortaya çıkardığından
ddayı zatım bu isimle isindendiımiştir. Hakk Teala bu sıfatı ile mubdi yanı her
şeyi yoktan veren olmaktadır. Allah Teala, yaratmayı da bir örneğe dayanmak-
sızm ve ilk olarak ortaya çıkardığından dolayı zatım bu isim le isimlendirmiştir.
Hakk Teala bu sıfatı ile mubdi yam her şeyi yoktan var eden olmaktadır. Allah
Teala, yaratmayı da bir örneğe dayanmaksızın.
Bede'a kiaâinden türetilen kdim eler ilk olarak ortaya çıkarma» icad etm e an-
lamlanna gelmdctedir.
İmam Şafii, bid'aü iyi ve kötü ya da yerilen ve övülen diye ikiye ayınr. Bu
niteliği ile kelime Resulullah (a.s) ve raşid halifelerin çağlanndan sonra ortaya
çıkmış olan bütün yenililderi içine ahr.
"Bid'at iki kısımdır. Övülen bid’at ve yerilen bid'at. Sünnete uygun dü§eni
övülen, sünnete aykırı düzem de yerilendir." (2 )
"Sonradan ortaya çıkarılan isler iki türlüdür. B irincisi, kitab'a, sünnete ic-
maya ve rivayetlere aykırı olarak çıkarılan islerdir. ݧte bu sapıklığa götüren
1) AhkafSuresi: 9
2) Ebu Şa'me'nin Bais adlı eseri, s. J3. Fethu'l Bari, C. 17, s. 10 İbni Hacer: "Bu riva
yeti Ebu Nu'aym anlam itibariyle İbrahim bin Cuneyd'in belirtilen raviden rivayeti
tankıyla nakletmipir" demiştir.
BİP'AT ve BÎD’AT e h l î 499
bid'attir. İkin cisi, hayır olarak ortaya çıkarılmış olan ve hayır olduğu konusun
da herhangi bir ih tila f bulunmayan yeniliklerdir. Bunlar da yerilmeyen yenilik
lerdir." ( 1 )
im am Şafii (r.a) yukanda nakledilen her iki sözünde de Hz. Ömer (r.a)'in:
"Bu ne güzel bir bid'attir" (2) sözüne dayanmıştır.
2- İbni H azm (r.a):
3- İm a m G azali (r.a):
İm am Gazali İhya adlı eserinde sofra üzerinde yemek yemek konusu ile ilgi
li olarak şunları söylemektedir:
"Bid'at iki kısım dır: Doğruya yönelten bid'at, sapıklığa yönelten bid'at. A lla-
1) Yukarıda belirtilen ilâ kaynak. Bunu ayrıca Suyuti. Havi, C. I, s. 539'da nakletnûştir.
2) Buhari (4/250) 31-Kitabu Salati't Teravih. I-Ramazan'ı ibadetle geçirmenin fazileti
babı.
3) Yukarıda geçen yerler.
4) İhya, C. 2, sh. 3, T. İsa Halebi.
500 EL ESAS Fİ S SÜNNE
"Kim güzel bir sünnet (bid’at) başlatırsa, ona kendi sevabı ile birlikte bu işi
devam ettirenlerin de sevabı verilir." (1) Bunun tersi hakkında da şöyle buyur
muştur:
"Kim fena bir adet başlatırsa, ona kendi günahı ve bu adeti sürdürenlerin
günahı vardı." (2) Bu durum, başlatılan adetin Allahu T eala’nm ve Resulullah
(a,s)'ın emrettiğine aykırı düşmesi halinde olur. B id'at-i hasene (güzel bid'at)
örneği üzerinde Hz. Ömer (r.a) "ne güzel bid'at" diye söylem iştir. B u uygulama,
gerçekte Resulullah (a.s)'ın: "Benim ve raşid halifelerin sünnetine yapışın." (3)
ve "Benden sonra gelen iki kişiye: Ebu Bekir ve Ö m er'e uyun." (4) hadisleri
gereğince sünnet sayılabilecek türden bir uygulamadır.
Bu yorumlamaya (tevile) göre; “Her yem lik bid’attir" (5) anlam ındaki hadis,
şeriatın temel ilkelerine aykırı düşen ve sünnete uym ayan uygulam alara ham-
ledıiebilir." (S)
"Bil H, Resulullah (a.s)'tan sonra ortaya çıkm ış olan her şey bid'attir. Arutak
O'nun sünnetinin ilkelerine ve kurallarına uygun düşen, ya h u t sünnetinden her
hangi bir şeye kıyas edilebilecek olan bid'at-i hasene (güzel bid'at)dir. Sünne-
I) Müslim (412059) 47-Kitabu'l İlm. 6-İyi ya da güzel bir adet başlatan veya iyiliğe ve
fenalığa çağaaıüa ilgili bab.
2} Müslim, aym yer.
3) Ebu Davud (4l20J) Kitabu's Sunne. Sünnete bağlanmanın gerekliliği babı.
4) Ahned (5/3S5) Timuzi (51609) 50-Kitabu'l Menaktb. 16-Hz. Ebu Bekir (r.a) ve Hz.
Ömer (ra fin menkıbeleri babı. Timuzi bu hadisin hasen olduğunu söylemiştir.
5) Ahmed (41126) Müslim (21592) 7-Kitabu'l Cum'a. 13-Namazı ve hutbeyi kısa (hafif)
tutmakla ilgili bab. Ebu Davud (41201) Kitabu's Süime. Sünnete bağlanmanın ge
rekliliği babı. Tirmizi (5/44) 42-Kitabu'l İlm. 16-Sünnete bağlanmak ve bid'atlerden
uzak durmakla ilgili olarak gelen rivayetler babı. Tirmizi: "Bu hadis hasen, sahih
tir" demiştir.
6) Nihaye, C .l,s . 79
BİD’AT V E B İD ’A TEH Lİ 501
tine aykırı düşen ise fen a bid’at ve sapıklıktır. Şeyh İzzeddin Abdusselam, Neve-
vi ve Ebu Şam e de bu görüştedirler." (1)
"Bid'at ile kastedilen, şeriatın temel kaynaklan içinde, hakkında delil bulun
mayan yeniliktir. Şeriatın temel kaynaklarında hakkında delil bulunan bir yeni
lik, sözlük anlam ı itibariyle bid'at olarak adlandırılsa da şer'i anlamda bid'at
değildir." (2 )
"Bizim bu işim iz (dinim iz) konusunda kim ondan olmayan bir yenilik çıkarır
sa kabıd edilm ez." (3) Şeriatta dayanağı bulıamıayan bir yenilik ortaya çıkarı
lırsa. buna şeria t ıstılahına göre bid'at denilir. Ancak herhangi bir şer'i daya
nağı bulunan yen ilik bid'at değildir."
8- İb n i H a c e r Haysem i (r.a):
Hayserai de şöyle söylemiştir:
9- Zerkeşi (r.a):
Zerkeşi ise şöyle söylemiştir
"Şer'i anlamda bid'at, yerilen nitelikieki yeniliktir," ( 1 )
"Bi'dat kelimesi, şer'i ıstılahta, sözlük anlamı ile kullanılışından daha özel
bir anlam kazanmıştır. Bu itibarla İslam 'ın ilk dönem inde bid'atm şer'i m ahiye
ti ile ele alınışında daima batıl olarak anlaşıldığını görürüz. B u yönü ile bid'at,
kitap'ta sünnette ve bu ikisinden çıkarılan delillerde kendisine dayanak bulun
mayan yenilikler ve yem uygulamalardır." (2)
BÎD’ATIN KISIMLARI
Bid'at, değişik yönlüden kısunlara ayrılmıştın
1. BİD'ATIN N O RM A L İŞ L E R L E V E İB A D E T L E R L E İ L G İL İ
OLMASI
Şeriatta normal iş (el em m i adi) ile, dünya çıkaılanm n sağlanm asına ve
dünyadaki varlıklann değerlendirilmesine imkan veren karşılıkh ilişkiler, insan
lar arasındaki çeşidi uygulamalar kastedilir. Tanm ve sanayi işlerinin düzenlen
mesi ve buna benzer çeşitli dünya ilişkilerinin düzene konulm ası, norm al işler
dendir. Bütün bu işlerde ve ilişkilerde iyi niyet beslenirse, bunlar da ibadet
niteliği kazanır ve karşılığında sevap alınır.
İbadet ve kullukla ilgili işlere gelince: Esasta kişinin Allah'a yaklaşm ası için
vesile edinilmesi amacıyla konulmuş uygulamalar, bu sımftandır. Bu sım fa gi
ren uygulamalann belirlenmesinde ilk bakışta, kişiyi asıl konuluş amacından
uzaklaştıran bir takım arizi durumlar göz önünde bulundumimaz. Z ikir, namaz,
hac gibi uygulamalar bu sımfa girmektedir.
1 ) İbda',s.22
2) Mizan beyne’s Sunne ve'l Bida, s. 5
BİD A T V E B İD ’A T E H L Î 500
İster inançla ilgili olsun, ister kalbin amdleri ile ilgili olsun ve isterse bedeni
amellerle ilg ili olsun, ibadetle ilgili uygulamdaıda bid'at çıkaımamn meşru 61-.
mayacağı konusımda ilim adandan ittifak etmişlerdir. Bid'aüerin nomud i^ eıle
ilgUi olm ası konusunda bir takım görüş ayrdıklan bulunmaktadır
2. B İD 'A T İN G E R Ç E K VE İZ A Fİ OLMASI
Şatibi, bid'ati "gerçek ve izcfı" diye iki sınıfa ayımuştır.
1- Herhangi bir zayıf delile dayamlarak ve şer’i bir mazeret ve geçerli bir
amaç olm aksızın helalin haram, haramın da helal sayılması.
2. Hakkında gerçek bid'at için ileri sürülen zayıf delile benzer bir delil bulu
nan uygulama.
Buna göre izafi bid'at, birinci yönü, heıhangi Inr delile dayanması itibariyle
sünnet telakki edilebilir. İkinci yönü itibariyle ise bid'attir. Çünkü bu İkincisi
gerçek anlamda bir d d ile değil de bir tereddüte ve şüpheye dayanmaktadır. Bu
bakımdan esasta herhangi bir dayanağı yok demektir.
Bu sım ia giren uygulamalar, yukanda belirtilen iki yönden biri ile “açık mu
halefet (aykırılık)" ya da "açık muvcfakat (uyumluluk)"tm birine girmediğinden
dolayı "izafi bid’at" olarak adlandırılmıştır.
Sözlük anlamı yönünden, ister övülen türden olsun, ister yerilen türden ol
sun, ister ResuluUah (a.s)'ın çağından önce, isterse sonra ortaya çıkanlm ış ol
sun, bütün yenilik ve icadan içine alır.
Şeı'i anlamı konusunda, yukanda da belirttiğimiz üzere, ilim adandan ara
sında görüş aynlıklan ortaya çıkmıştır.
Şafii'nin ve ona uyanlann görüşlerine göre bid'at, güzel olsun çirkin rdsun
ResiduUah (a.s)'tan sonra ortaya çıkmış olan bütün yenilikleri içine alır.
Bazı ilim adandan ise bir uygulamamn bid'at olmasım, ResuluUah (a.s)'tan
sonra ortaya çıkarılmış ve sünnetine de aykın olması şartına bağlamışlardır.
Şadbi ise, şeriatın, hüküm koyarken birbirine benzer fiiUeıin tüm üm ü kas-
detmesine dayanarak, bir şeyin bid'at olmasım , sonradan ortaya çıkanlm ış ol-
masuıa ilaveten şeriata aykın düşmesi şartma bağlaımştır.
Kelimenin beliıtilen sözlük anlamından hareketle bid'at beş kısm a aynlm ış-
ür:
1- Vacib olan bid'at: Bir şeyin vacib olması ile ilgili kuraUara uyan v e hak-
kmda, konu ile ilgili şer'i deliUerin ortaya çıktığı uygulamalar. D inin korun
ması, hükümlerinin açıklanması ve benzeri konularla ilgili tüm aygulam alar bu
türdendir.
Örnekler:
"Sım rlan şeriat tarahndan belirlenmiş olan mendub (güzd) amellerin artınl-
ması. N am azlarduı sonra otuz üçer te re söylenilmesi gereken “subhanallah. el
ham dülillah ve Allahu ekber" zikirlelinin, şeriatın ölçüsünü önemsemene ve
sünnete uym am a niyeti olmaksızm sayılanıun artırılması. Çünkü bu hareketle
kişi niyeti iyi olsa da ResuloUah (a.s)'ın belidemiş olduğu sımn aşmaktadır.
Böyle yapılm ası ise mekruhtur. Büyükler bir saat belirledikleri zaman, bu
sım ra gelindiğinde durulması gerddr ve bu sımnn aşdması uygun değildir.
Örnekleri:
Haram ve mekruh sımrlan içine girmemek şartıyla insan nefsine hoş gelecdt
yiyecek vs. türü şeylerin artırılması. Yine insamn, arzuladığı giyecek ve mesken
tülü dünyalıklar edinmesi. Kanafi'nin de söylediği gibi bundaki kural; Sonra
dan ortaya çıkanlan şeylerin şeriatm tem d ilkeleri ve delilleıi açnandım b ir
S06 E L ESAS Fİ’S SÜNNE
d^edendûm eye t:d)i tutulmasıdır. Eğer sonradan ortaya çıkarılan şey. (bid'at)
vaciblik kurallaıma uyuyorsa vacib, haramlık kurallanna uyuyorsa haramdır.
Diğer hOkiimleıden herhangi birinin kurallanna uyuyorsa, o da böyledir. (1)
4. BİD'ATİN İŞİ YAPMAK YA DA BIRAKMAKLA İLGİLİ OL-
MASI
Bid'at kavramı, sünnete aykın bir şeyin işlenmesi anlamım içerdiği gibi,
sünnete aykın şddide heıhangi bir uygulamayı bırakma anlamım da içermek
tedir. Bir mfidüman, hastsdığm daha da artması ya da herhangi bir zarann or
taya çıkması gibi geçerli bir sebebe dayanmaksızın, mübah kıhnan nimetlerden
Inrini teikederse, haıam bir şey işlemiş olmaz. Çünkü bu nim etlerden birini al
ması halinde de herhangi hir veb^ altına girmiş olamaz. Zira m übahlan, almak
la bırakmak bir tutulmuştur.
Ama kişi mübah bir şeyi nefsine haram kılarsa, yahut belli bir süre için
mübah olan bir nimati almamak üzere adakta bulunursa, bu hareketi ile bid'ate
düşer ve ResıduUah (a.s)'ın sünnetine uymayanlann arasına girer. Nitekim Re-
sulullah (a.s) hiç bir gününü oraçsuz geçirmemek üzere sürekli oruç tutmayı,
hiç uyumamak üzere bütün geceyi ibadetle geçirmeyi ve ham m lardan uzak dur
mayı düşünenler hakkında şöyle buyurmuştur:
Yukanda sayılanlar, çok sayıda süneti bırakarak, yerine bid'at türünden adet
leri uygulamaya koymalaruun dışındadır. Terketmek türünde değil de uygula-
maya koym ak türündeki bid’aüer (fiili bid'aûer) ise gayet çoktur. ResıdüUah
(a.s) hakkında yalan hadis uydurmak, namazın lek'atlaruu aıtmnak, omç tutma
süresini uzatmak, namaz kılmamn yasak olduğu vakiûerde namaz kılmak, oruç
tutmamn yasak olduğu vakitlerde omç tutmak gibi, şeriatta yeri olmayan lûr
takım hükünüerin şeriatın içine sokulması, yahut dindoı olmayan bir takım
görüşlerin v e uygulamalann dinin içine sokulması bu tüldendir.
E ğer bid'at, Resulullah (a.s)'ın getirmiş olduğu inanç ilkelerine aykın Inr
inam ş şeklinde ortaya çıkmış ise, inançla ilgili bid'ader sımfina girer. Mücessi-
m e fırkasım n. Haricilerin ve benzeri fiıkalann bid'aüeıi böyledir.
E ğer bid'at, ResuluUah (a.s)':n sözlü olarak bildirdiğini de^ştiımek şeklinde
yahut süimetine ters bir söz söylemek şeklinde ortaya çıkarsa, sözle ilgili (kavli)
bid'aûer arasına girer.
Bid'at, Resulullah (a.s)'dan rivayet edilenden farklı bir namaz gibi, açık bir
amel şeklinde ortaya çıkarsa, amelle ilgili (ameli) bid'ader suufina girer. Mtt-
m inlerle ilişkilerinde nifak üzere olmak, sevgi >ve ihlas yönünden İslam'ın
kardeşlik ilkesine uymamak gibi gizli aroeler de bu türdendir.
A ncak bid'atin zararian, sadece onu ortaya çıkaranla ilgili ise ve başkalanna
ulaşm ıyorsa bu zaman cüz'i bid'at olarak adlandırdın Heıhangi bir şeyin
ölçüsünde g ü z d görülen işlerdoı olduğu zanrayla sünnete aylan iş yapan
508 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
7. B İD 'A T LE R İN YALNIZ VE B A Ğ L A N T IL I O L M A S I
Eğer b ir bid'at, sadece bir konuda aykınlık taşıyıp muhalefet ediyorsa ve
daha başka muhalefetleri ardından getirmiyorsa, basit (yalmz, tek) bid'at olarak
adlandınhr.
İçiçe girmiş, birbirleri-ile bağlantılı halde olan, ancak tek bir konu etrafında
toplanan birden çok muhalefeti içine alıyorsa, bağlantıh bid'at olarak adlandı-
nlır.
Biz konunun çok fazla inceliklerine dalan bazı kimseleri ikna edebilmdc
amacıyla bid'at konusunu oldukça geniş bir şekilde inceledik. B iz h er zaman
m esdderin, kitap, sünnet, ResduUah (a.s)*m ve ashabımn sireti ışığıpda bir in
celemeye tabi tutulmasım tavsiye ediyoruz. ( 1 )
"Sünnette kanaatkarlık (yahut itidal) bir yol, sünnete aykırı içtihadda bulun
maktan daha hayırlıdır."
İbni Mes'ud (r.a)'dan da buna benzer bir söz nakledilmiştir:
1) Dr. İzzet Ali Atiyye'nin bid'atın tanımı ve sınıfları ile ilgili el Bid'a: Tahdiduha ve
Mevkiful İslam minha (Bid'atin ölçüsü ve İslam'ın konuya bakışı)" isimli bir kitabı
bulumaktadır.
2) Darimi (H59) Mukaddime. 19-Fetvalar ve fetvalardaki katılık konusu ile ilgili bab.
p i n'A T VE BİD'AT EHLİ
h a lle r in e b ır a k m a la r ı."
" R e s u lu lla h ( a . s ) ’ı n a s h a b ı s u b e s ş e y e ö ıe lU lr } ^
m a k , s ü n n e te b a ğ la n m a k , m e s c id le r i im a r e tm e k f C u ^ ^
la n d a c ih a d e tm e k ." v e A lla h y o -
ONSEKİZİNCİ KISIM
Kurtuluşa ereceği bildirilmiş olan ehl-i sünnet vel cemaat mezhebine bağla
narak, sapık mezheplerden uzak duımamn gerekliliği vardır.
K O N U Y L A İL G İL İ R İV A Y E T L E R
429-Bbu Davud (41198) Kitabu's Sunne. Sünnetin gerlü babı. Ahmed, İiüsned (4U02
İsnadı sahihtir.
514 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
Ebu Davud’un Sünen’inde yer alan bir rivayete göre de Resulullah (a.s) şöyle
buyurmuştur:
s tp t jiât ^ ^ ü ji
430-Tirmizi (5125) 41-Kitabu1 İman. 18-Bu ümelin fırkalara ayrılacağı ile ilgili olarak
gelen rivayetler babı. Timizi: "Ebu Hureyre'den rivayet edilen hadis, imsen sahih
tir" demiştir. Cami'in ttMikçisi de şöyle söylemiştir: "Hadis, TirmizTnin söylediği
gibidir. Bu konuda Sa'd (ro), Abdullah bin Amr (r.a) ve Avfbin Malik (r.a)'den ha
disler nakledilmiştir.
43J-Mu'cemul Kebir (8I32J) Bunu Haysemi, Mecma'u'z-Zevaid (7/258)'de rivayet etmiş
ve şöyle söylemiştir: "Bunu, Taberani Evsat'ta, bir benzerini de Kebir'de rivayet
etmiştir. Ravileri arasında Ebu Ğalib bulunmaktadır ki, bunu İbni Mu'in ve daha
başkaları bazı ilim adamları sika görmüşlerdir. Evsat'taki rivayetin geriye kalan ra
vileri sikadır. Kebir'deki iki rivayetten birinin isnadı da böyledir.
1) Ebu Davud (41198) Kitabu's Sürme. Sünnetin açıklanması babı.
FIRKALARA AYRILMA 515
I) Aluü Kadim ile kastedilen bugün yahıuUlerin elinde bulunan Tevrat, Ahd-i Cedid ile
kastedilen ise hıristiyanlarm elindeki Incil'dir. Ahd-i Kadim ve Ahd-i Cedid kitapları
denilirken de buralarda yer alan bölümler kastedilmektedir. (Çeviren)
YAHUDİLERİN nR K A LA R A AYRILMASI 519
"Hatayı imleyen can, kendisi ölür. Oğula babanın günahından bir şey yüklen
mez. Baba da oğulun günahından bir şey yüklenmez. İyilik işleyenin iyiliği ken
dinedir. Fenalık işleyenin fenalığı da kendinedir.”Bu iki ifade arasında açık bir
tenekuz bulunmaktadır.
Ahbanı'l Eyyami's Sani (İkinci Gün Haberleri) kitabında ise şöyle bir ifa
deye yer verilmiştir:
"... çünkü Rabb İsrail kralı Ahaz sebebiyle Yehuza'yı zelil eyledi." Burada
"İsrail" ifadesi kesinlikle yanlıştır. Çünkü Ahaz, İsrail'in değil, Yehuza'nın kra
lıydı. Buna benzer bir yanlışlık aynı kitabın son ayetinde de görülmektedir.
Orada Nebubez Nasr'ın Yehuyakin'i görevden alarak yerine kardeşi Sıdkiyya'yı
kral yaptığı ifade edilmektedir. Gerçekte ise Sıdkiyya, Yehuyakin'in kardeşi
değil amcası idi. Bu nedenle Ahd-i Kadim'i tercüme edenler, bu iki konunun
gerçeğe ve tarihi bilgilere uygun düşmasi için düzeltme yapmışlardır."
Beşinci Zebur’un İbranice nüshasımn 128. fıkrasında "onun sözüne karşı is
yankarlık etmediler" ifadesi geçmektedir. Yunanca nüshasında ise bu ifade:
"Onun sözüne karşı isyan ettiler" şeklindedir. Bu iki ifadeden birisi mutlaka
yanlıştır. Bu yanlışlığı batıdaki Ahd-i Kadim tefsircileri de kabul etmişlerdir.
Well, Ahd-i Kadim kitaplarmın ilk olarak Babil'de bir araya getirildiğini ve
M.Ö. 5 yılında ortaya çıkanldığım belirtmiştir.
F E R R İS İL E R
Ferrisiler, hahamların yüksek bir konum sahibi cüduklanm, m a'sum günahsız
dduklannı, onların sözlerinin Allah'ın sözü telakki edileceğini v e onlardan
ktnfananın Allah’tan korkma anlamına gdeceğini ileri sürmüşlerdir. Sözlerin
den bazdan şöyledir
"İnançlı kikinin hahamların sözlerim çeriat (din düzeni) olarak kabul etmesi
gerekir. Çünkü onların sözleri diri olan Allah'ın sözüdür. Haham, senin sağ eli
nin gerçekte sol el olduğunu veya bunun tersini söylerse, sen onun sözünü doğ-
nda ve tartılmaya girme..." Bo görüşleri nedeniyle ferrisiler herhangi b ir içtiha
da başvuımamışlardır. Haham kutsal, ma'sum ve günahsız sayıldıktan sonra
içtiha- da niçin gerek duyulsun ki? Haham bütün sorulara cevap verebüir...
SADDUKÎLER
Bazı araştırmacılar bu adm, Hz. Süleyman (a.s) zamamnda yaşam ış olan
büyük kahin Saduk'a yahut aym adı taşıyan ve M.Ö. üçüncü asırda yaşam ı;
(dan bir başka k ^ e nisbetle verildiği görüşündedirler.
YAHUDÎLERİN FIRKALARA AYRILMASI 521
KURRALAR
K urralar yahudiler arasmda azınlığı oluştunnaktadırlar. Ferrisiler zayıfladık-
lannda, Kurralar diye bir gump ortaya çıkrmş ve Ferriâlerden ölaıılaıın yerine
geçerek onlann prestijlerine kavuşmuşlardır.
K urralar kutsal kitap olarak Ahd-i Kadim'den başka bir kitabı kabul etmez
ler. H aham lann birbirlerinden alarak naklettikleri ileri sürülen şifahi rivayetler
bunlarda yoktur. Dolayısıyla Kurralar, Talmud'u da kabul etmezler.
K urralar içtihadı kabul ederler. Buna göre sonradan gelenler, öncekilerin bir
yanlışlığım tesbit ettiklerinde bunu düzeltme haklan bulunmaktadır. Onlara
göre kendileri ile evlenilmesi yasak olanlar (muharremat) ile ilgili yanlışlıklar
bu niteliktedir ve bu yanlışlığı sonradan gelenler tesbit ederek düzeltmişlerdir.
Söz konusu hata şudur: Kendileri ile evlenilmesi yasak olanlarla ilgili ayetlerin
beşincisine göre babamn hamnunın bir başka kocadan olma kızı ile evlenmesi
açıkça yasak kıluımışken, öncekiler bunu helal saymışlardır.
Y A Z IC IL A R
Bu isim , yahudilik ahkamı ile ilgili somlar soranlara bilgi vermede yazı yaz
m a m etoduna güvenen bir yahudi gumbuna verilmiştir. Bunlann durumu Idtap
nesihcilerinin durumuna çok yakındır...
me de, bu gomptan olaıdann her birinin bir okul inşa ederek, bu okulun yöneti
cisi Ve öğreticisi olması oldu. Böylelikle bunların her birinin öğrettikleri bilgile
ri alan ve onlan çevreye yayan öğrencileri yetişti.
TUTUCULAR
Bunlar yahudi fukalanndan bir hıkadır. ’Guignebeıt' adlı kitapta bilhassa bu
fiıka hakkında bilgilere yer verilmiştir. Söz konusu kitabın bazı önemli parag-
raflannm tercümesini aşağıda veriyomz:
Onyedinci yüzyılda da Selanik'te Sabetay Zifi adında bir yahudi ortaya çıktı.
Bu kişi yahudi kültürü hakkmda geniş bilgiye sahipti. Yjüıudilerin beklenen
M esM e ilgili bütün rivayetlerini ve söderim incelemişti. Zifi, yahudilerin Av-
rapa'da otuz savaşında neler çektiklerini görmüştü. Çocukluğunu ve gençliğini
bu savaşm devam ettiği yıllarda geçirmişti. Sabetay Zifi kendim , beklenen M e
sih olarak ilan etmek üzere hazırladı. İbadet ve oraca ağırlık verdi. D eğişik bel
deleri dolaşmaya başladı. Yahudileri etrafinda toplamak için davet çalışm alan
yapıyor ve beklenoı Mesih'in ortaya çıkma zamammn yaklaştığım söylüyordu.
1666 yıh girinci Zifi, yahudilere yönelik ilk mektubunu açıkladı. B u açıklama
YAHUDtLERtN FIRKALARA AYRILMASI 523
için de yahudilerin oruç ve hüzünle geçirdikleri bif günü seçti. Çünkü bu günün
üzüntü verici anılarla bağlantısı vardı. Bu mektubunda şuıdan söylüyordu:
"Allah’ın ilk öğlu, Mesih ve İsrail halkının kurtarıcısı olan Sabetay Zifi'den
bütün İsrailoğullarına... Selam... Allah'ın, oğullarına vadiidn gerçekleşeceği
büyük günü görmeye layık olmanın mukadder kılındığına göre mutlaka hüzün
lerinizi ferahlığa, orucunuzu da ziycfete çevirmeniz gerekir. Çünkü siz artık
bugünden sonra ağlamayacaksınız. Artık nimetlerden yararlanın ve zengin
olun. Bundan önce üzüntü ve elemlerle geçirmekte olduğunuz günlerinizi de
artık bayram gününe çevirin..."
Sabetay daha sonra büyük bir gayret içinde değişik yeileri dolaşarak çağn-
sıra ulaştm na çalışmalanna başladı. Yahudi hahamlan, bütün yahu^ler arasm-
da h ıd a yayılmaya başlayan bu hareketin önüne geçemediler. Böylelikle Sabe
tay Zifl'nin doğu memleketlerindeki taraftariannın yanısıra Arosterdam, Ham
burg v e Londra gibi batı şehirlerinden de taraftaılan oıtaya çıktı. Ona inananlar,
kendilerini onun davasma öylesine vermişlerdi ki, mallarım satıp, varhklanm
toparlayıp gurbet illerinden, yeniden Filistin topraklanna dönmek için
hazırhklara başlamışlardı. İran'da yahudi işçiler, patronlarmın sözlerine karşı
gelerek ziraat işlerini durdurdular. Yahudiler her tarafta adeta çarpılmışa dön
m üş ve Sabetay Zifı'nin yeniden gündeme getirmiş olduğu fikrin köleleri hıdine
gelmişlerdi.
K O N S İL L E R
KonsiUer iki türlüdür: Uluslararası m'telikte olanlar ile bölgesel rûtdikte
olanlar. M ilattan sonraki ilk yüzyıllarda biricaç kez uluslararası nitelikte konsil
toplandı. Bu konsillere bütün bölgelerden kilise temsilcileri katıldılar. Bu kon-
sillerin toıdanmasuun birinci nedeni bir takım ilginç dini mezheplerin ortaya
526 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
Bölgesel nitelikte ise çok sayıda konsil toplarunıştır. Kiliseler inançla ilgili
herhangi bir iddiayı kabtd edip etmeme konusunda konsiUer toplam akta idiler
ve bugün bu uygulama hala sürmektedir. Bu gibi konsillerde, herhangi b ir inanç
ilkesinin kaldırılması, yahut bölgesel nitelikte konuların görüşülm esi konulan
da gündeme getiriliyordu.
Burada hıristiyanlann konsiUerinden söz ederken bu konsiUeıin, gerek ulus
lararası, gerekse bölgesel nitelikte olanlanmn önemlilerinden kısa ve özlü şekil
de bahsetmemiz yerinde olacaktır.
1. Nikiya (Nicaea: İznik) Konsili: 325 yılında toplarunıştır. B u konsil Are-
ous*un savunduğu sanılan vahdaniyet (Tamının birliği) inancım reddetm ek
amacıyla toplanmıştır. İznik konsili, hıristiyanlann en önemli konsUi olarak bi
linir. Çünkü bu konsilde hııistiyanlık inancı ile ilgili en önem li kararlar
alınmıştır. Konsil, İmparator Büyük Konstantin'in emriyle toplanm ış ve 2048
adet nÂani papaz katılmışb. Bu toplantıda Mesih (a.s)'in tann olup olmadığı
tonusunda şiddetli tartışmalar çıkmıştı. Hatta bu tartışmalar kavgalara dönüştü.
Büyük çoğunluk Areosu'n görüşünü savundu. Gelişmeler üzerine İm parator
kopsilin dağılmasım emretti. D ^ a sonra konsil yeniden toplandı. A ncak bu
ikinci toplantıya sadece teslis (üçleme) inancmda olan ve M esih (a.s)'in tann
olduğu- nu Heri süren papazlar katıldılar. Bu ikinci toplantıya katılan papazlaım
sayısı 318 idi. İmparator kendisi de bizzat bu toplantıya katıldı. B u konsilde
hıristi- yanlığm temel inanç ilkeleri ile ilgili oldukça tehlikeli kararlar alındı.
Halen günümüzdeki kiliseler^ bu ilkeleri benimsemektedirler. Söz konusu karar
ların önemlileri şûrdardır.
b) Elçi Pauls'un "sadece l»r tek kadımn kocası olma" sözüne uyularak, k a
hinlerden (papazlardan) ikinci bir kadınla evlenmdk isteyenlere izin verilm em e-
verdi.
Böylelikle Pauls ekolü, Hz. îsa (r.a)'nın havarilerinin insanlara taıutmış ol-
duklan hidayet çizgisine karşı üstünlük sağladılar. O dönemde tevhid inancı
daha kuvvetli olduğu halde, Bizans yönetimi Pauls’un ortaya attığı sapık inancı
resmi m ezhep olarak benimsedi. Bunun sonucunda uğradıklan baskılar nede
niyle içe kapanmayı ve gelişmeler karşısında suskun kalmayı tercih ettiler.
PROTESTANLIK
Bu mezhep, katolik mezhebindeki bozulmaları düzeltmek amacıyla onbeşin-
ci yüzyılda ortaya çıkmış olan bir mezheptir. Protestanlık kelimesi, mensuplan
nezdinde onaltmcı yüzyılda ortaya çıknuş olan rönesans hareketini benimsemiş
bütün dini m ezhep ve ekollerin dini inanç sistemlerini içine ahr. Bu guruplar is
ter söz konusu yüzyılda İncil ve akla dayanarak Roma kilisesinin iddialanna
karşı durarak bu kiliseyi protesto etmek suretiyle ortaya çıkmış gumplar olsun,
isterse sonradan bizzat protestanlığm içinde değişik amillerin etkisiyle ortaya
çıkmış guruplar olsunlar, aym isim altında incelenirler.
Avrupa, Rom a kilisesinin taşkınlıklan yüzünden, onikinci yüzyıldan itibaren
genel bir dini ıslah (rönesans) hareketine hazırlamyordu. Kilise akıl hürriyetini
kısıtlamak amacıyla her ne zaman yeni bir karar alsa, hıristiyanlığm manevi ve
ahlaki anlamlardan yoksun, geleneksel bir takım törenlerden oluşan bir dinden
başka b ir şey olmadığı yönünde görüşler ortaya çıkıyordu. Kilise, Idüder
üzerindeki dünyevi saltanatmı korumak amacıyla ileri gidip, halklar üzerin
deki baskısım artırdıkça ve kendi maddi gücünü korumak için topluluklara
baskı yaptıkça, yeni yeni ayrılık hareketleri ortaya çıkıyor, ancak buıdann hür
riyetleri engelleniyordu. Bununla birlikte bu hareketler, kalabalıklann ilgisini
çekiyordu. K ilise ise toplumlann nazannda, ruhani saltanatuı zirvesinden bir
takım m addi tartışm alann yol açtığı bataklığa düştüğünün farkma varamıyordu.
Rom a kilisesine karşı ortaya çıkan fikıi hareket, bir bilginin yahut bir guru
bun ürünü değildi. Aksine değişik çevrelerde aym anda ortaya çıkmış bir hare
ketti. Yani bu hareketi çeken güç, toplumsal bir güçtü. İşte böyle bir ortamda
Em aleric D ubin adlı bilginle, onun öğrencisi David de Dinan ortaya çıkarak
Paris okuUannda "varlığın tekliği" görüşünü savunan mezhebi yaymaya
başladılar. Aym dönemde faiklı görüşlere sahip muhtelif dini guruplarda ortaya
çıkmışlardı. Bu guruplann tümü, 'Roma kilisesine karşı çıkma' çağasından etki
lenm işlerdi. B unlann arasında onikinci yüzyılda İtalya'da ortaya çıkmış, kendisi
için özel kilise kurmuş ve Fransa'mn güneyine kadar uzanmış olan Kanar ce
maatini özelikle zikredebiliriz.
Y ine kendisinin konum itibariyle İsa'ya denk bir ilah olduğunu ileri süren
Tatşelim adlı kişi de bir cemaat kurmuş ve çok sayıda insan onun aıkasma takıl
mıştı. K ilise ve devlet yönetimi bu kişinin üzerine giderek onu Enür şehrinde
tutuklatmış ve 1124 yılında da idam etmişti.
yoUaıla bu sapık fiıkalan tanımalanna ihtiyaç vardır. Bu tanıma bir yerden bir
yere ve zamandan zamana farz-ı ayn hükmü kazanmaktadır.
Geçmişte ortaya çıkmış firkalann bazılan bugün yok olmuştur. A ncak ye-
nidoı ortaya çıkalnlecek durumdadır. Bazı fırkalar ise halen varhldanm sürdür-
mdktedirler. Bu gibi fırkalar ümmet açısmdan önmnli problem ler oluşturm ak
tadırlar. Bunun yam sıra bazı fiıkalar, eski dönemlerde ortaya çıkm ışken bazıla-
n yalan zamanlarda ortaya çıkmışlardır. Bazı akımlar ise h er yeni nesille bir
İSLAM ÜMMETİNİN FIRKALARA AYRILMASI 533
Son dönemlerde ortaya çıkmış olan Kurratiyye. (İran'ın Kurratu'l Ayn şeh
rine nisbetle bu adı almıştır).
Bahailik, Kadiyanilik, vs. gibi akımlarla ilgili olarak da son dönem ilim
adamları b ir takım eserler yazmışlardır. Biz bu bölümde bütün bu Arkalarla ilgi
li bazı ö d ü bilgilere yer vereceğiz.
1) Şuara Suresi: 14
2 ) Tevbe Suresi: 31
534 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
"Ey kitap ehli, haksız olarak dininizde taşkınlık etmeyin. Daha önce sapıklı
ğa düşen, pek çok kimseyi doğru yoldan saptıran ve doğru yoldan ayrılmış olan
birnûlletin heveslerine uymayın." ( 1 )
Üçüncüsü: Hak olan şeyleri bilgisizce te'vil etmek ve bazı hakikatleri unut
mak, uygulamadan kaldırmak suretiyle unutulmasım sağlamak.
Yüce Allah bu konuda şöyle buyumyor:
"Onlar sözleri yerlerinden değiştirdiler. Kendilerine belletilenin bir kısmını
unuttular." (2)
Dördüncüsü: Vahiyden kaynaklanmayan şeyleri, vahiy ürünleri arasına
sokmak.
"Andohun ki, Allah; "Allah fakirdir, biz zenginiz" diyenlerin sözlerini işit-
mişdr. Dediklerini ve haksız yere peygamberleri öldürdüklerini elbette yaza-
1) Maide Suresi: 77
2) Maide Suresi: 13
3) Ali İmran Suresi: 78
4) Beyyine Suresi: 4-5.
5) Maide Suresi: 64
İSLAM ÜMMETİNİN FIRKALARA AYRILMASI 535
M urcie mezhebi mensuplan gibi, şeriatın hükümlerine göre amel etmeyi ge
reksiz görenler ortaya çıktı.
"Bu kitap hakim ve habîr (her feyden haberdar) olan Allah tartımdan. Al-
lah'tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayetleri kesin kılınmış, sonra da uzun
uzadıya açıklanmış bir kitaptır!" ( 1 )
Ayetlerin kesin kılınması Kur'an-ı Kerim'in bütünü için geçerli bir özelliktir.
Ancak Kur'an-ı Kerim bir başka yönüyle de tümüyle müteşabihtir.
Yüce Allah şöyle buyumyon
Genel anlam ifade etmekle birlikte özele tahsis edilebilecek ve özel anlam
ifade etmesi halinde de te'vil edilebilecek türde olmasıran yam sıra, kastedilen
belli bir anlama işaret ettiği anlaşılan neslar.
Tefsir edilen (müfesser) naslar: Y ^ z başına neshedilmesi ihtim ali ile bir
likte vazt bir anlama işaret eden lafızlardır.
Ancak ortada bir de, bilgisizler açısından müteşabih olan naslar bulunm ak
tadır. Bir çoklan bunlardan hareketle sapıklığa düşmüşlerdir. M esela yüce Al
lah'ın:
1) Hud Suresi: 1
2) Zümer Suresi: 23
İSLAM ÜMMETİNİN FIRKALARA AYRILMASI 537
"Allah yeri canlı varlıklar için meydana getirmiştir.." (1) ayet-i kelimesin
den hareketle bazılan, yeryüzünde kimsenin mülk edinemeyeceğini, çünkü Al
lah'ın bunu bütün insanhğm mülkiyetine sunduğunu, dolayısıyla ferdi mülkiye
tin geçerli olamayacağım ileri sürmüşlerdir. İşte bunlar şeriatm, yeryüzünde fer
di m ülkiyet edinmeye cevaz veren muhkem ayetleriıû terkederek, böyle bir
müteşabih metni kendilerine dayanak edinmişler ve düşüncelerini bu metin
üzerine bina etmişlerdir. Ancak söz konusu ayet, ferdi mülkiyeti geçerli say
mayanlar açısından müteşabihtir, yoksa ilira adamlan nezdinde müteşabih bir
durumu yoktur. Buradan hareketle diyomz ki:
T em elde küfre düşüp de müslümanlan kafirlikle itham eden bir takım insan
lar vardır. B unlar kûÂirleıinde bazı müteşabih naslan kanştıımayı, değişik an
lam lara çekmeyi esas alıyorlar. Ama bunlar temdde kafirdirler ve k ed ileri
küfre düştükleri halde, başkalanm da kafirlikle itham etmektedirler.
J) Rahman Suresi: 10
538 EL ESAS F İ’S SÜNNE
adanüanndandır.
4. İlimde rlisuh sahibi olan ilim adamları bazı fırkalann sapıklık dairesi içine
girdikleri, bazüannın da tamamen küfre düştükleri konusunda icm a etmişlerdir.
Bir takım fiıkalann sapıklığa düşmelerine neden olan bazı önemli meseleler
şuıdardın
a- Kur*an-ı Kerim in zahiri anlamından farklı olarak, batmi bir anlam içerdi
ği iddiası.
d- Bilgisizce te'vil.
e- Kişinin günah işlemekten dolayı kafir olduğu iddiası.
'"Eykitap ehli, haksız olarak dininizde ta§hnhk etmeyin. Daha önce sapıtan,
çoğunu saptıran ve doğru yoldan ayrılan bİr nûlletin heveslerine uymayın” de"
( 1)
“Ey kitap ehU, dimnizde taşkııüık etmeyin. Allah hakkında ancak gerçeği
söyleyin...”Ç)
Taı^cııdığın değişik görüntüleri olmaktadın
rab edindiler." ( 1 )
B ir şekli de dinin uygulaması konusundaki taşkınlıktır. Helalin haram sayıl
ması ya da Allah'ın faiz kılmadığım faiz kabul edeıdt katılık göstermdt. Başka
larım küfürle itham etme konusundaki acelecilik de bu türdeki taşkınlıktır.
Taşkınlığın bir şekli de amelde aşırılıktır. Ruhbanlık ^ b i nef% kaldıramaya
cağı b ir yük yüklemektir. Kitap ve sünnet, taşkııdıkla il^Ii bütün mesdderin
çözümlerini ortaya koymuştun
432- Ahmed. Mûsned (H 2I5,347) Nesai (51268) 24-Kitdbu1 Menasik. 217-Şeytan taşla
ma babı. İbm Mace (211008) 25-Kitabu‘l Menasik. 63-Şeytan taşlamada aidtKok
taşların mahiyeti ile ilgili bab. İsnadı ka se n i.
433- Bunu Haysemi, Mecma'm-Zavaid (5/235)’de rivayet etmiştir. İsnadı basendir.
1) Tevbe Suresi: 31
Taşbnidt: Bid'at, ya da küfür yabala sının aşmak.
540 E L E S A S F İ'S S Ü N N E
7. Sahabiler arasında bazı parçalanmalar oldu. Hz. Ali (r.a) ile Hz. Muaviye
arasında bazı çarpışmalar meydana geldi. Bunun yamsıra, bir yanda Hz. Ali
(r.a)'nin, diğer yanda da Hz. Aişe (r.a), Talha (r.a) ve Zübeyr (r.a)'in yer aldığı
çarpışmalar oldu. Bunlann tümü, naslann şehadeti ile ehl-i sünnet ve'l cemaat
çizgisi üzereydiler. Hz. Ali (r.a) haklıydı ve doğruluk üzereydi. D iğeıleri ise
hata etm işleı^. Bu konunun dar bir alana sıkıştınlması, halkın genelinin kalble-
rinde bazı şüphe ve tereddütlere yol açar. Bu nedenle ilim adam lan, sahabiler
arasmda meydana gelen söz konusu çatışmalann gündem e getirilmesini hoş
karşılamamışlardır.
Hz. Ali (r.a) ile Hariciler arasında da çatışmalar olmuştu. B u çatışm alarda
Hz. Ali (r.a)'nin hakh'olduğu, Haricilerin ise Hz. Ali (r.a) ve Hz. Osm an (r.a)'ı
küfürle suçlamalan nedeni ile hata üzere olduklan, naslardan bütün açıkhğı ile
anlaşılmaktadır.
Bazı kimseler, hilafette Hz. Resulullah (a.s)'ın ehl-i beytinin hak sahibi oldu
ğuna inanmışlardır. Bu inançtan teşeyyü (Şiilik) fırkası doğmuştur. A ncak ehl-i
beyt şiası (ehl-i beyt yanlıları) aralannda gumplara aynlm ı^ardır. B unlann
içinde orta yolda olanlan olduğu gibi, fazla aşırıya gidenleri de olm uştur. M uh
kem olan naslar, herkes için geçerli olan hükümler ortaya koym aktadır. Hz. Ali
binEbi Talib (r.a)’in şöyle söylöliği rivayet edilmiştir:
Bakın, benim hakkımda iki kişi helake gidecektir: Beni sevip sevgisinde aşırı
İS L A M Ü M M E T İ N İ N F IR K A L A R A A Y R IL M A S I 541
giden, bende olmayan sıfatları bana nisbet ederek övgüde bulunan ve bana
ağırı kin beslemekten dolayı özelliklerimi beni kötülemek için kullananlar. İyi
bilin ki, ben bir peygamber değilim. Bana vahiy gelmiyor. Ancak Allah'ın kitabı
ve peygamberinin sünneti ile gücüm yettiğince amel etmeye çalınıyorum. Size
Allah'a itaat konusunda bir şey emrettiğim zaman, hoslansantz da hoşlanmasa-
nız da bu konuda itaat etmeniz üzerinize bir hak (görev)'dır." (1)
İşte ilk dönemlerde ortaya çıkmış olan iki büyük fırka bu olaydan meydana
gelmiştir. Yani Hz. Ali (r.a) ile ilgili anlayıştan...
D aha sonraki dönemlerde bu iki büyük fırkadan çok değişik fırkalar doğ
muştur. Bazı insanlar, Hz. Ali (r.a) ile ona karşı çıkanlar arasında ortaya çıkan
ihtilafla ilgili olaylan anlayamadıklarından, değişik yorumlarda bulunmuşlar
dır. Ardından M sefı bir takım görüşler ortaya atılımş ve bunlara dayamlarak
yoldan sapılmıştır. Hep te'vil cihetine meyletme sonunda. Mutezililik ortaya
çıkmıştır. îşte bütün bu gelişmeler, ilk dönemin dört büyük fııkasmı ortaya
çıkarmıştır; Şi'a, Hariciler, Mutezile ve Mürcie... Bütün bu fırkalardan yeni y«ıi
guruplar doğmuştur. Daha sonraki dönemlerde sünneti bırakıp da her şeyde
yalm z Kur'an-ı Keıim'e dayanan hrkalar meydana gelmiştir. Yine sufflerin
bazdan gibi, insaıun üzerinden yükümlülüğün (nasslara göre amel etme
yükümlülüğünün) kalktığım ileri sürenler türemiştir. Zaman ilededikçe de yeni
yeni fırkalar ortaya çıkmaktadır. Kadiyanilik ve Bahailik gibi hıkalar geçtiği
m iz yüzyılda ortaya çıkmıştır. Basiredi bir ilim adamı ve hak üzere olaidarla
ilişkide bulunanlar, Kur'an ilimlerinden yararlanabilen kimseler ile sapıklan he
m en tamyabilmeleri mümkündür. Haricilerin durumlanndan söz eden nasslann,
diğer fırkalardan söz eden naslardan sayıca daha çok olduktan görülür. Bunun
çeşitli hikmetleri bulunmaktadır:
Birincisi: îslam ümmeti içinde ortaya çıkmış hrkalann iUd Haricilerdir. Ha
riciler ortaya çıktıklannda, insanlar ResuluUah (a.s)'ın hadislerini şifahi olarak
birbirlerine aktanyorlardı.
İkincisi: Burüar, katılıklan ve taşkınlıklan sebebiyle halkın avam kesimini
aldatabiliyorlardı.
Üçüncüsü: Halkın çoğunluğunun yönetime karşı olan eğilimleri nedeniyle
H ariciler pek çok kimseyi kendilerine çekebiliyorlardı.
8. Ortalıkta, ehl-i sünnet ve'l cemaat mezhebinin geneli ile ilim ehU tarafin-
dan bilinen, sapık yahut ka5r bir takım fırkalar bulunmaktadır. Özellikle ilim
sahipleıi tarafından tamnan, sapıklığa götürücü bazı önderler ortaya çık- mışbr.
İlim sahibi olmayanlar, sapıkhğa götürücü öndederle kim lerin kastedildiğini bi
lemezler.
Şeyh Abdulkahir Bağdadi yirmi kadar Harici firkasmdan söz etmiştir. Aslm-
da butdann tümünü tek bir fnka içinde ele almak mümkündür. Şeyh Bağdadi,
Mu'tezile firkiilannm sayisuun da yirmiyi bulduğunu bildirmiştir. Burdarm da
tümü g ^ d d e tdc bir fırkadan ibarettir. Böyle b ir tdc Arkaya m ensup değişik
guraplarm, ayn ayn ele ahnması sonucunda, geçmişte itikadi Arkalarla ilgili o-
larakyazdrmş e s le r d e yetmişin üzerinde Arkadan söz edilmiştir. D aha sonraki
dönem im e ise yeni bir takun Aıkalar ortaya çıkrmştır. Biz, bu üm m etin içinden
çıkacağı bildirilen yetmişüç fırkanın tümünün, şimdiye kadar çıkm ış olduğu
görüşü ile hareket edilmemesi gerektiğine inamyomz. G elecek yüzyıllarda yeni
yeni Arkalar da ortaya çıkabilir. ResuluUah (a.s), bu üm m etin içinden, kraıdisi-
nin peygamber olduğunu ileri süren otuz kişinin, çok sayıda deccalîn ortaya
çıkacağım bildimiiştir. Bunlardan bazılanmn şimdiye kadar çıkm anuş olm alan
mümkündür. Buna binaen biz bu bölümde, ^ - i sünnet ve'l cem aat mezhebi
alimleri ve mensuplannm, sapık ya da kaAr olduklan konusunda icm a ettikleri
tnr takım Arkalardan söz edeceğiz.
Geçmişte ortaya çıkmış olan söz konusu firkalann bazdan halen varhldaruu
sürdürmektedirler. Bazılan ise tarihe kanşmıştır. Çağımızda varhklanm sürdü
ren Arkalar da çeşitlidir. Bunlann içinde hiç tereddüt etm eden küfürle itham
edilecekler olduğu gibi, haklanndaki bazı dayanaklardan hareketle im an sahibi
olduklarına hükmedebileceğimiz Arkalar da bulunmaktadır. B uıdaım yam sıra
bağh bulunduklan A rkların görüşlerinden ne kadarım kabul edip, n e kadanm
kabul etmediği konusunda k e a n bir bilgi sahibi olmadan, haklarında herhangi
bir hüküm verm eyeceğim iz kimseler bulunmaktadır.
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için bu tür Aıkalan daha geniş U çim de ele
alacağız. Bu bölümde aşağıdaki konular yer alacaktır:
Ü çüncü konu: Ehl-i sünnet ve'l cemaat mezhebine aykın olarak tslami çev
relerde ortaya çıkmış olan fııkalann ileri gelenleri.
Dördüncü konu: H aridleıin özdi olarak ele alınması.
I ) Ebu Davud (4195) K itıA ul Fiten ve'l Afelahim. Fitneler ve bunlara işaret eden ala
metlerle ilgili bab. Hadisin İsnadı sahihtir.
546 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
Doğru olan bazı fikirlerde taşkınlığa giden bir takım Arkalar bulunmaktadır.
Buıdann içinden, taşkınlıkta daha ileri giden guruplar çıkmıştır. Bu şekilde, ha
fif bir taşlanlıktan hareketle, aşın taşkınlığa giderek küfre götüren sapıklığın
içine düşenler olmuştur. Mesela ehl-i beyti sevmek, esasta şeriatın hoş göster
diği ve kabul ettiği bir şeydir. Yine Hz. Ali (r.a)'nin raşid halifelerden olduğu ve
hilafeti süresince hak ve doğra çizgi üzere olduğu yolundaki düşünceler de ye
rinde ve doğra düşüncelerdir. Ancak bir kimse; daha önceki halifeleri de kabul
etmekle birlikte Hz. Ali (r.a)'nin onlardan Önce halifelikte hak sahibi olduğunu
ileri sürerse, bir bid'at ortaya atmış olur. Bu iddia, sahabenin üzerinde birleştik
leri duruma karşı çıkmakla birlikte hafif bir bid'attir. Ama önceki üç halifenin,
halifeliklerini kabul etmemek sapıklığa götürücü bir bid'atin peşine düşmdc
olur. İlk üç halifeyi küfürle lüıam etmeleri halinde ise, kendileri küfre düşmüş
olurlar. Niteldrabu konuda Şeyh Abdulkahir Bağdadi şöyle söylemiştir:
"Hz. Ali (r.a) ve ehl-i beyte ilahlık sıfatı verecek kadar ta§kınlık edenlerse,
bu yaptıkları, açıkça küfrün içine dalnmk olur. Bu tür küfür düşüncelerine, ruh
ların tenasüh ettiği (bir bedenden başka bedene geçtiği) Kur'an-ı Kerim'in bi
linen zahiri anlamından başka bir de batini anlamı olduğu, bu batini anlamı sa
dece imanun bilebileceği gibi iddialarını da ilave ederlerse ve imamlarından
kendilerine ulaşan, şeriata aykırı fikirlerini aynen kabul ederlerse, o zaman
küfür üstüne küfür işlemiş olurlar. Ve birbiri üstüne sıralanmış karanlıklar (zu-
lumat) tabakalarının içerisine düşmüş olurlar."
îsna aşeriyye şiası (oniki imam şi'ası), İsmaililer, Dürziler, Nusayriler, Caru-
diler. Şeytana tapmakta olan Yezidiler gurubundan Suriye ve Irak’ta halen
varlıklanra sürdürenler bulunmaktadır. Mutezililer. Bunlann da bazı itikadi gö
rüşleri birtakım insanlar arasında ilgi görmektedir. Kadıyaniler, Bahailer. tnsa-
nm üzerinden yükümlülüğün kalktığım ileri sürenler, Müşebbihler (Allah'ı yara
tıklara benzetenler), Vahdet-i Vücud iddiasını ortaya atanlar, din ve devlet işle
rinin bitbirinden aynlması gerektiğini ileri süren laikler. Bunlar geniş bir Idüe
üzerinde etkilerini gösteımiş, bir akım olarak müıted (dinden dönme) ö zd liğ i
taşunaktadırlar.
SAPIK FIRKALARIN TANINMASININ ZORUNLULUĞU 547
Ortaya çıkacağı bildirilen yetmişiki fırka ile ilgili hUkürnler, bir fırkadan
diğerine değişiklik arzetmektedir. Bu yetmişiki fırkadan bazılarına dünyevi uy
gulamalarda tamamen müslüman muamelesi yapılmaktadır. Bu fiıkalann bazı
mensuplan hakkmda ise dünyevi uygulamalann sadece bir kısmında müslüman
muamelesi yapılmaktadır. Bunun yanısıra bazı fırkalann mensuplan hakkında
da hiçbir şekilde müslüman muamelesi yapılmadığı gibi, ehl-i kitap muamdesi
de yapılamamaktadır. Çünkü bunlar mürted hükmündedirler. Yahud müıtedlik
üzere devam eden topluluklar hükmündedirler. Dolayısıyla bunlar hakkında
özel hükümler buluıunaktadır. Zira bunlar bir riddet hareketini nesilden nesile
sürdürmektedirler. Bu gibi mürtedlerle ve onlann riddet (dinden dönme) hare
ketlerini benimseyenlerle evlenilmesi, kendilerine kız verilmesi, kestiklerinin
yenilmesi, ölülerinin müslüman mezarlığına gömülmesi ve üzerlerine cenaze
namazı kılınması caiz değildir.
Abdulkahir Bağdadi bu konuda şu açıklamalarda bulunmuştur:
"Bir kimse, imamlarının tiiniiinün ya da bazılarının ilah olduklarım iddia
eden Batim ler, Beyaniler, Muğayyirler, Hattabiler gibifırkalardan birine,
Yahut Allah'ın ruhunun bazı insanların bedenlerine gireceği iddiasında bu
lunan hulul mezheplerinden birine.
Yahut tenasüh (ruhların bir bedenden diğerine geçeceği) görüsünde olan
mezheplerin birine veya Haricilerin, oğullarının ve kızlarının kızları ile evlen
menin caiz olduğu iddiasında bulunan Meymunilerfırkasına,
Yahut İbadilerin, şeriatın ahir zamanda neshedileceğini iddia eden Yezidi-
ler koluna mensup olursa veya Kur'an-ı Kerim'in açıkça haram kıldığı bir şeyi
helal sayarsa, ya da te'vile yol bırakmayacak derecede açık bir nassıh helal
olduğunu bildirdiği bir şeyi haram sayarsa, bu kimse İslam ümmetinden değil
dir ve İslam 'ın kazandırdığı üstünlüğe de sahip değildir. Ancak bir kimse,
M u'tezile, Hariciyye, İmamiyye, Zeydiyye, Neccariyye, Cehmiyye, Darrariyye
ve bazı hükümler yönünden İslam ümmetinden sayılabilen Mücessime fırkala
rının bid'atlerine uyarsa, bunun müslümanların mezarlığına göm ülesi caiz
olur. Böyle biri, müslümanlarla birlikte savasa çıkarsa fey ve ganimetten hisse
almasına engel olunamaz. Aynı şekilde müslümanların mescidlerinde (camile
rinde) namaz kılmasına engel olunamaz. Ancak diğer konulanda ümmetle ilgili
hükümlerin aynılarına tabi değildir. Yani cakasında namaz kılınması, kestiğinin
yenilm esi, sünni bir hanımla evlenmesi caiz olmaz. Sünni bir erkeğin de söz ko
nusu mezheplerin itikadlarım benimsemiş olan bir kadınla evlenmesi caiz
değildir. H z. A li (r.a). Haricilere karsı söyle söylemiştir:
"Biz üç şeye dikkat edeceğiz: Size karsı çarpışmayı ilk olarak biz başlatma
yacağız. Sizi A llah’ı anmana için Allah'ın mescidlerine girmekten alıkaymayth
548 EL ESAS F fS SÜNNE
cağız. Sizin elleriniz bizim ellerimizle birlikte oldukça (yani bizimle birlikte
savaçlara katıldığınız sûi'ece) ganimetten hisse almanıza engel olmayacağız."
(1)
Konunun aynntısı hayli fazladır. Fıkıh alimlerinin bu konularla ilgili değişik
içtihadlan olmuştur. Bazen bir fırkaya mensup kişinin, o fırkanın benimsediği
itikadi anlayışının tümünü kabul etmediği olabilir. Böyle biri için özel hüküm
bulunmaktadır. Buna binaen her kişi ile ilgili tutumda, o kişinin kendi benimse
diği anlayışa bakılmalı ve bu konularda fetvaya ehil basiretli kişilerin vermiş ol-
duklan fetvalara göre amel edilmelidir.
Bu Idtapta, öğrenilmesine ihtiyaç olan konularm dışında kalan meselelerin
aynntısma girilmemesi esas alınmıştır. İtikadi fırkalar konusu ise ayrıca kitap
yazdmasım gerektiren geniş bir alandır. Bu yüzden biz burada sadece her bir
fiıkatun tanınmasma imkan veren belli şeylerden kısa ve özlü şekilde söz ediyo
ruz. Aynca bu konuda Şeyh Abdıükahir Bağdadi'nin açıklamalanm esas aldığı
mızı da ifade edelim. Bağdadi, 'el Fark beyne'l Firak' adlı kitabım hicri beşinci
yüzyılda yazmıştır. Bu kitaptaki bilgilere ek olarak, daha sonraki dönemlerde
yazılmış kitaplarda yer alan bilgilerden de istifade ettik. Bu kitaplar itikadi
fiıkalan tamtııken, yerine göre onlarm taşkınlıklanm aynen vermiş, yerine göre
biraz abartmış ve yerine göre biraz önemsiz göstermiş olabilirler.
l ) et Park Beyne‘1Firaktan.
SAPIK FIRKALARIN TANINMASININ ZORUNLULUĞU 549
D ERSLER VE ÖĞÜTLER
Hadis-i şerifin işaret ettiği bu tür insanlardan, îslam ümmeti hala etkilen
mektedir. Zaman zaman İslam ümmeti içerisinde bu gibi kişilerin yol açQ^
şiddetli dalgalanmalar olmaktadır. Bu dalgalanmalann en önemli iki tanesi şun
lardır:
İmam Gazah'nin Tehafutu'l Felasife' adlı kitabı ile son vemıiş olduğu dalga
lanma ve çağımızda 19. ve 20. yüzyılda ortaya çıkmış olan dalgalanma. Bu stm
iki asırda, ilericilik, gericilik, sağcılık, solculuk, İmklik, akılcıbk, realizm, mad-
decih'k, din-devlet işlerini birbirinden ayırma, ilim ve aklı dine karşı gösterme
hareketi gibi, çok değişik fikirler ve akımlar ortaya çıkmıştır, İslam ümmeti
Hadiste geçen kıyas ile kastedilen şey, bazı cahillerin ileri sürdükleri gibi,
fikıh usulünde bilinen şer'i kıyas değildir. Bu kıyas dinden olan bir yoldur. Ve
bazı şerî hükümler bu metod üzerine bina edilmiştir.
[şS iji :^ î]
;Jü iv ı J I/Lİ P ^ jı
iUşT ^ uı^ u u>ai:ı > ;Lı Jû
Lilfrj l ü ^_5. ,yT ^ 0 ; ^
"Resulullah (a.s) (yarama) girdi ve: "Ey İbni Mes'ud!" diye buyurdu. Ben:
"Buyur, ey Allah'ın Resulü" dedim. Bunu üç kez söyledi: "İnsanların hangisi
daha üstündür biliyor musun?" diye sordu. Ben: "Allah ve Resulü daha iyi bi
lir" diye cevap verdim. Bunun ardından Resulullah (a.s):
"İnsanların en üstünü, dini hakkında bilgi scdûbi olarak amelde üstün olanı
dır" diye buyurdu. Sonra: "Ey İbni Mes'ud!" diye seslendi. Ben: "Buyur ey Al
lah'ın Resulü!" dedim. "İnsanların hangisi daha bilgilidir?" diye sordu. Ben:
"Allah ve Resulü daha iyi bilir" dedim.
"İnsanların er. bilgilisi, insanlar ayrılığa dü§tüklerinde, hakkı en iyi şekilde
görebilendir. Amelinde kusur ediyor olsa da ve kıçmın üstünde sürünecek kadar
düşkün olsa da. Benden önceki ümmetler, yetmişiki fırkaya ayrıldı. Bunlardan
sadece üç tanesi kurtuluşa erdi, diğerleri helak oldu. Bir fırka krallarla karşı
karşıya geldi. Bunlar kendi dinleri ve İsa bİn Meryem dini üzere çarpıcılar.
Krallar diğerlerini yendiler, onları öldürdüler, testerelerle bedenlerim biçtiler.
B ir gurubun ise krallara karşı duracak gücü yoldu Artık onlarm aralarında
yaşayarak, onların durumlarını ve İsa bin Meryem dininin korunmasım Allah'a
havale etmekten başka yol bulamadılar. Böylelikle beldelerde dolaşarak kendi
lerini ruhbanlığa verdiler. İşte onların bu durumuna yüce Allah'ın şu ayet-i ke
rimesinde işaret edilmektedir:
"Meryem oğlu İsa'yı da ardlarından gönderdik ve ona Incil'i verdik. Ona u-
yanlann gönüllerine şefkat ve merhamet duyguları koyduk. Üzerlerine bizim
gerekli kılmadığımız,fakat kendilerinin güya Allah'ın rızasını kazanmak için or
taya attıkları ruhbaniyete bile gereği gibi uymadılar. İçlerinden iman etmiş
olanlara ecirlerini verdik. Ama çoğu yoldan çıkmışlardır." Resulullah (aj) bu
ayet-i kerimeyi okuduktan sonra şöyle buyurdu:
"Kim bana inanır, beni doğrular ve bana uyarsa, bunun (yani ruhbaniyetin)
gereğine hakkıyla riayet etmiş olur. Kim de bana uymazsa, işte bunlar helake
uğrayacak olanlardır."
“B ir fırka , krallara ve diktatörlere karşı durarak onları Hz. İsa (aji'nın di
nine çağırdı. Ancak bunlar (diktatörler tarafındım) tutuklandılar, testerelerle
kesildiler ve ateşlere atılıp yakıldılar. Ancak Allah'a kavuşuncaya kadar sab
rettiler."
552 EL ESAS Fİ’S SÜNNE
436- Taberani, Mu’cemu'l Evsafta Enes bin Malik (r.a)'ten rivayet etmiştir:
436-Haysemi (71205) "Bunu Evsat'ta (Taberaıû) rivayet etmiştir ve Harun bin Musa Fe-
revi dışında kalan ravileri, Sahih'te isimleri bulunan ravilerdir. Bu kişi ise sikadır"
demiştir. Bu hadisi. Ebu Davud (4/222) da Kitabüs Sürme, Kader babında İbni
Ömer (ral'den rivayet etmiştir. Ancak Ebu Davud'un rivayetinde mürci'eden söz
edilmemektedir. Müstedrek (I/8S) Buradaki rivayet hasenıür.
SAPIK FIRKALARIN TANINMASININ ZORUNLULUĞU 5S3
437- T ir m iâ , İbni Abbas (r.a) ve Cabir bin Abdullah (r,a)'tan §u şekilde ri
vayet etmiştir:
"Resulullah (a ^) şöyle buyurdu:
"Ümmetimden iki sınıf vardır ki, bunların İslam'dan nasibi yoldur, irca ehli
(Mürcie) ve kader ehli (Kaderiyye)."
,:r -. . „ . t *
bÜ UUajJi . 7T ı 'i ^ l Olİ , - ' ' -. <
■ ,'• ^ .' J ! : > sV j
^ ^ liJ ı -J . ; .- ,, ^ j , r , , - , _ ,, , , , ,.
V J\ :Jİİ ur iy y
y !Î)i( j j i i t j U i .j B ,y g ı y ;,
Ebu Sa id in yanına gidin, ondan Hariciletin durumu ile ilgili hadisini din
leyin, İkisi çıkıp Ebu Sa'id (r.a)'in yanına gittiler. Vardıklarında Ebu Sa'id
(r.a) kendisine ait bir bahçeyi düzenliyordu. (Bunlar şöyle bildirdiler:) "Ebu
Said bizi görünce ridasını üzerine alıp bir yere çömeldi. Sonra bizim le konuş
maya başladı. Hatta sesi Mescid'den bile duyulabiliyordu. Şöyle söyledi:
"Biz teker teker kerpiç taşıyorduk. Ammar ise ikişer ikişer taşıyordu. Bu
sırada ResuluUah (a.s) kendisini gördü. Resulullah (a.s), Am m ar ın başındaki
tozları temizleyerek şöyle buyurdu:
Bir Açıklama
Ammar (r.a)'ı Muaviye'nin gurubu öldürdü. Bu olay Muaviye gurubunun.
Hz. Ali (r.a)'ye karşı isyan etmiş bir gurup olduğuna işaret etmektedir. Ammar
440-Miistedrek (21149) Hakim: "Bu hadis, Buliari'mn şartına göre sahihtir, ancak bu
şekli ile kitabına almamıştır" demiştir. Bulpıri bunun bir benzerini Cihad (6/30)'da
rivayet etmiştir. Hadisin metninden anlaşıldığına göre Ebu Said (r.a), söz konusu iki
kişiye Mescid-i Nebevi'nin inşa edilmesi olayından, bu olay sırasında Ammar bin
Yasir (r.a)'in yaptığından ve Resulullah (a.s)'ın kendisine neler söylediğinden bah
setmiştir.
SAPIK FIRKALARIN TANINMASININ ZORUNLULUĞU 555
(r.a), Hz. Ali (r.a) ile birlikte idi. Bu durum aym zamanda Hz. Ali (r.a)'nin hak
ve doğruluk üzere olduğunu göstermektedir. Bununla bitlikte lûz, Muaviye ve
askerlerinin de Hz. ^ ş e (r.a) ile onun yanmda yer alaıdann tUmUnün de sünnet
ve cemaat ehli (ehli sünet v el cemaat) olduManna hükmedeıiz. Bu noktada
kendilerini sapık hıkalardan kılmayacak hatalı bir içtihat yapmışlardır. Buna bi*
naen biz diyoruz ki: Bir kimsenin itikadı sahih (doğm, hak) olarak görülürse, o
ehli sünnet ve’l cemaat (sünnet ve cemaat ehli) olarak kabul edilir. Eğer bir ko
nuda hatalı bir içtihat yapılırsa, o zaman bu hatalı içtihadın üzerine hatalı bir
amel bina edilir. Ancak isyan işlendiği görülse bile, hatalı içtihaddan dolayı bir
kim se küfürle yahut sapıklıkla itham edilemez.
B u konuyu takib eden konu içeriânde. Haricileri tamyacak ve sapık bir fırtaı
olduklanm göreceğiz. Yukanda geçen hadisten anlaşıldığma göre İbni Abbas
(r.a), İkrime (r.a) ve diğer oğlunu Hariciler hakkında soru sormalan üzere
göndermiştir. Ha'tisin devamında ise Hz. Ammar (r.a) ve onun isyancı bir gu
rup tarafından öldürülmesi olayı ile ilgili hadis geçmektedir. Ammar (r.a)’ı Mu-
aviye'nin gurubu öldürmüştü. İsyancılar ise hak imam halife Hz. Ali (r.a)'ye
karşı haksız yere isyan edenlerdir. Bunlar ise iki guruptur. Binncisi yanhş bir
inançtan hareket ederek karşı çıkanlar, İkincisi yanhş bir içtihaddan hareket
ederek karşı çıkanlar. Birinci guraptan olanlar Hariciler, ikinci gunıptan oiımlar
ise isyancılardır. İkinci guruptan olanlar, günah işlemiş olabileoekleri gibi,
içtihadlannın durumuna ve karşı çıkmalanna sebep olarak gösterdikleri (İdil
lere göre ecir almaları da söz konusu olabilecektir.
1 'i' o* üî cM iî ^
j X ^İ) ( ij' ûTjiİl ÜÎ3 jlîi j} 2ı
W J ^ isû :J û ; sî -.îj
lyty- ^
441- M üslim , Yahya Wn Ya'mer (r.a)'den rivayet etmiştir:
556 EL ESAS Fİ'S SÜNNE
"Ey Ebu Abdurrahman, bizim aramızda bazı tümseler ortaya çıktı. Bunlar
Kur'an-ı Kerim'i okuyor, ilmi konulaıia ilgileniyorlar. (Bu arada söz konusu
kişilerin daha baçka özelliklerini de saydı). (1) Ancak bunlar kaderin olmadığı
inancındalar. Bunlara göre isler, harhangi bir takdire göre değil d e şartlara ve
durumlara göre ortaya çıkıyor," dedim. Bunun üzerine Abdullah bin Ö m er (r.a)
söyle cevap verdi:
"Onların yanlarına gittiğinde kendilerine de ki: "Ben onlardan uzağım. O n
lar da benden uzaktırlar. Abdullah bin Ömer'in kendisine yemin ettiği zata ye
min olsun ki, eğer onlardan birinin Uhud dağı büyüklüğünde altını olsa ve ta
mamını Allah yolunda harcasa, kadere inanmadıkları sürece Allah onların iyi
liklerini kabul etmez."
Bir Açıklama
Kaderiyye ismi, kaderi inkar edenlere verilir, Kaderiyye m ensuplan ise iki
türlüdür;
441-Müslim (H36) Kitabu'l İman. 1-İman, İslam, ihsan vs. açıklanması babı.
Nevevi bu hadisle ilgil olarak §u açıklamalara yer vermiştir;
"Kader komtsunu ilk gündeme getiren kişi denilirken kastedilen, kaderin inkarı
bid'atini ilk başlatan ve böylelikle hak çizgide olanların kabul ettikleri doğruya ilk
muhalefet eden kişi kastedilmektedir. Şunu bilmemiz gerekir ki, hak çizgide olan
ların mezhebine göre, kaderin varlığına inanılır. Kaderin anlamı, Allahu Tedla'nın
geçmişte olacakları takdir etmiş olmasıdır. Allahu Teala, bu olayların kendi
katındaki ilimde belirli zamanlarda ve yine kendi katındaki ilimde belirli şekillerde
gerçekleşeceğini önceden biliyor idi. Netice olarak olaylar Allah Subhenehu ve
Teala'mn takdirine göre gerçekleşir.
Olayların şartlarına ve durumlara göre ortaya çıkması: Yani bu gibi olayların
gerçekleşeceğine dair önceden herhangi bir takdirin olmaması ve Allahu Teala'mn
bütün olanlar hakkında gerçekleştikten sonra bilgi sahibi olması. Yani bu iddiaya
göre, Allahu Teala önceden bir kader belirlemiş değildir ve olaylar hakkında ön
ceden de bir bilgi sahibi değildir.
l )Bu ifade, hadisbı ravilerinden Yahya bin Ya'mer'den sonraki ravilerden herhangi biri
ne aittir. Yani, Yahya bin Ya'mer, bu arada kendileriıulen söz ettiği kişilerin daha baş
ka özelliklerini de saydı. İlim ve içtihad konusunda belli dereceler kasbetmis olduk
larına ilmi konulara özen gösterdiklerine dikkat çekti. (Nevevi'nin Müslim Şerhi'nden)
SAPIK FIRKALARIN TANINMASININ ZORUNLULUĞU 557
ÜÇÜNCÜ KISIM
iman ve İslam............................................................................................. ..
İman konusundaki faiklı görüşler........................... ...............................I 5 4
Akaid üzerine bazı meseleler...................................................................I 5 7
Konu ile ilgili bazı rivayetler...................................................................I5 7
Alimlerin İman ve İslam hakkındaki görüşleri........................................ I5 9
DÖRDÜNCÜ KISIM
Müslüman Olmanm Üstünlüğü.......................... 171
Konu ile ilgili rivayetler...........................................................................172
İmanın ve müminin fazileti......................................................................... 195
Konu ile ilgili rivayetler...........................................................................196
BEŞİNCİ KISIM
Resulullah (a.s)’ın Daveti ve Bu Davete Kulak Verenler..........................207
Konu ile ilgili rivayetler.......................................................................... 207
ALTIN C I KISIM
İslamm Nasipleri, Rükünleri, Makamlan ve Bazı Temel Ameller...........217
İslamın Nasipleri..........................................................................................221
Konu ile ilgili rivayetler...........................................................................221
İslamın Rükünleri........................................................................................225
Konu ile ilgili rivayetler...........................................................................225
İslamın Makamları......................................................................................229
Konu ile ilgili rivayetler...........................................................................229
İslamın Temel Amelleri...............................................................................237
Konu ile ilgili rivayetler...........................................................................237
YEDİN C İ KISIM
İmanın Şubeleri hakkında takdim.............................................................267
İmanın Şubeleri........................................................................................... 271
Konu ile İlgili rivayetler...........................................................................278
SEK İZİN C İ KISIM
İmanın ve Müslümanlığın Ölçüleri............................................................ 303
Konuyla ilgili rivayeüer........................................................................... 303
D O K U Z U N C U KISIM
Kelime-i Şehadet ve Kelime-i Tevhid........................................................ 317
Konu ile ilgili rivayetler................................................................ 318
Kelime-i Şehadet ve Kelime-i Tevhid haldanda bazı meseleler................333
O N U N C U KISIM
Sathi ve Gerçek İman...................................................................................339
Konu ile ilgili rivayetler___________ 340
İlmi açıklamalar.................................................................... 343
O N B İR İN C İK ISIM
Resulullah (a.s)'ın Yetiştirdiği Altın Nesil........ ........... 347
Konuyla ilgili rivayetler............................................................................ 349
560