You are on page 1of 2

Sherlock Holmes

Arthur Conan Doyle'un yarattığı Britanyalı hayalî dedektif 6 Ocak 1854'te Londra'da
doğmuştur. İlk hikâyesi olan Kızıl Dosya 1887 yılında gazetede basılmaya
başlanmıştır. Sherlock Holmes, dedektif kahramanlar içerisinde belki de en meşhur
olanıdır. Olayları gözlem yoluyla çözmesi ile ünlüdür. Tümdengelim yöntemini çok
iyi kullanmaktadır, sorduğu soruların cevaplarının birbiriyle tutarlı bir bütün
oluşturmasına dikkat eder; bunun yanı sıra kendi kendine yaptığı laboratuvar
araştırmaları sonucunda elde ettiği bilgileri tekil olaylara uygular ve sigara
izmaritlerinden, el yazılarından, ayak izlerinden, ve her türlü bilgi kırıntısından
sonuca ulaşır. Yazar Doyle, Holmes karakterini yaratırken dönemin ünlü
doktorlarından Profesör Joseph Bell'i kendisine örnek almıştır. Bell, Sherlock
Holmes maceralarında sıkça karşılaşılan gözlemleme yöntemini hastalarıyla ilgili
bilgi sahibi olmak için kullanır ve bu yöntemi tıp öğrencilerine öğretirdi. Holmes,
işiyle ilgili olmayan hiçbir konuya ilgi duymaz, işine yarar diye sosyete
haberlerini takip eder ama Dr. Watson'ın Holmes'ün politika bilgisine verdiği not
on üzerinden sıfırdır. Hatta bu konuda abartıya kaçıp, "Dünya'nın Güneş etrafında
döndüğünü bilmek işime yaramıyorsa, neden bu bilgiyi kafamda tutayım ki" dahi
diyebilmiştir. Dönemin pozitivizmi, kendisi bir doktor olan Conan Doyle tarafından,
Holmes karakterine fazlasıyla giydirilmiştir. Holmes, kariyerine bir üniversite
öğrencisi iken başlamaya karar vermiştir. Gloria Scott macerasında bir dostunun
babası tarafından övgüler alan Holmes, öğrencilik yıllarında geliştirdiği akıl
yürütme metotlarını profesyonel yaşamında olgunlaştırır. Aralarında Avrupa'nın
kraliyet aileleri ve seçkin kişiliklerinin olduğu geniş bir müşteri yelpazesi
vardır. Ancak Holmes yine de müşterilerini seçme lüksünü kendine verir. Yoksul bir
müşterinin getirdiği ilginç ve merak uyandırıcı bir davayı, zengin bir şahsın
getirdiği sıradan bir probleme tercih eder. Yeri geldiğinde, ülkesinin çıkarları
adına çalışır; Donanma Antlaşması, Bruce Partington Planları ve Son Görev gibi
hikâyelerde, Britanya çıkarlarını korumuş ve potansiyel savaşları önlemiştir.
Dönemindeki pozitivist yaklaşım ve bilimsel analiz eğiliminden dolayı, Holmes
farklı alanlarda birçok tezler ve monograflar kaleme almıştır. Sigara külleri gibi
dedektiflik mesleğinde kullandığı bir konudan; "Arıcılık ve Kraliçenin Ayrımcılığı
Üzerine Bazı Fikirler" ve konu hakkındaki son noktayı koyduğu iddia edilen
"Lassus'un Çok Sesli İlahileri" gibi farklı alanlardaki yazıları okuyucunun
karşısına çıkar. Holmes, bilimsel yetenekleri dışında, iyi bir dövüşçüdür.
Üniversitede boks ve eskrim eğitimi almış, 19. yüzyılda İngiltere'de sıkça görülen
sopa dövüşünde de uzmanlık edinmiştir. Öykülerde Holmes'un ettiği kavgalar genelde
sonradan anlatılır. Şöhretli Bir Müşteri Macerası, Yalnız Bisikletçi, Son Dava gibi
hikâyelerde, Holmes eskrim, boks ve Boş Ev'de anlattığı üzere Baritsu gibi dövüş
tekniklerine başvurarak kendini kurtarır. Buna rağmen, Holmes imgesi, daima 'kalbi
olmayan bir zihin' olarak belirir. Fiziksel şiddet yönü oldukça nadir ve daima
haklı olarak ortaya çıkar. Bazı yazarlarca Psişik güçlere sahip olduğu da öne
sürülmüş, bazı hikayelerde buna dair ipuçları olduğu da iddia edilmiştir.[1]

İnsanları, bir denklemin elemanları olarak ele alan ve dolayısıyla duygusal yönlere
kaymayan bir karakter olan Holmes, amacına ulaşmak için zaman zaman aldatıcı ve
kurnaz bir karaktere bürünür. Charles Augustus Milverton macerasında, Holmes bilgi
edinebilmek için bir malikane hizmetçisine evlenme teklif etmiş, Baskerville Tazısı
romanında, düşmanının safdışı etmek için Watson'dan bilgi saklamıştır. Dedektifin
çevresiyle olan ilgi ve ilişkisi, davasına olan temaslarıyla orantılı görünür.
Watson, dostunun Akgürgenlerin Esrarı hikâyesinde, müşteri Violet Hunter'a ilgi
duyduğunu sanmış ancak davanın çözümlenmesiyle Holmes'un ilgisi kaybolmuştur.

Holmes, davalarında Scotland Yard veya yeri geldiğinde Britanya Hükûmeti adına
çalışsa da, bazı durumlarda kendi adaletini kendi sağlama hakkını kendinde görür.
Donanma Antlaşması, Şeytan Ayağı ve Charles August Milverton Serüveni gibi
hikâyelerde Holmes, yasal adaletin yetersiz kaldığı durumlarda kendi adaletini
sağlayan kişilere sempati duymuş ya da bir suçlunun yakalanmasının, serbest
kalmasından kötü sonuçlar vereceğine kanaat getirerek kaçmasına izin vermiştir.
Charles August Milverton hikâyesinde, yüksek fiyatlar karşılığında tanınmış
kişilere şantaj yapan Milverton'ı öldüren bir kadına duyduğu saygıyı Lestrade'dan
gizlemeyen Holmes, Donanma Antlaşması'nda ise evrak hırsızlığının ifşa olmasının
uzun vadede çok daha büyük zarar getireceğini öne sürerek hırsız Joseph'in
kaçmasına göz yummuştur.

Davaları ve araştırmaları sırasında ise, Holmes sık sık direniş ve hatta


saldırganlıkla karşılaşır. Bu tepkiler Kayıp Futbolcu hikâyesinde, mesleğini tasvip
etmeyen doktordan, Seçkin Müşteri öyküsünde Holmes'a saldırmak için adam kiralayan
çapkın barona kadar değişiklik gösterir. Dedektif, bu tepkilere karşılık
gerektiğinde mizahi ve sözlü karşılıklar verirken, fiziksel saldırılara karşı ise
kendini korumakta zorluk çekmez. Bunun örneklerinden biri, Yalnız Bisikletçi
öyküsünde, Holmes'a yalnızca bir sıyrık kadar hasar verebilen Woodley'in kendisinin
evine el arabası ile taşınmasından anlaşılabilir. Bununla beraber, Holmes, Seçkin
Müşteri öyküsünde Baron Adelbert Grüner'in tuttuğu iki adam tarafından uğradığı
saldırıda ağır yaralanmış, sonradan Watson'a darbelerin çoğuna karşı gardını
aldığını ancak ikinci adamın işini zorlaştırdığını söylemiştir.

Sidney Paget'in çizimiyle Sherlock Holmes (sağda) ve Dr.Watson (solda)


Sherlock Holmes, 20. yüzyılın başlarında artık emekliye ayrılır. Aslan Yelesi
macerası gibi nadir durumlar dışında eski yaşamını geride bırakan Holmes,
arıcılıkla ilgilenmiştir. Holmes'un gerçek anlamda dönüşü, Son Görev'dir. I. Dünya
Savaşı öncesi, Almanlara karşı istihbârat amacıyla Amerika'ya giderek bir İrlanda
göçmeni kılığına bürünen Holmes, bu uzun görevin sonuçlanmasıyla birlikte artık
yaklaşmakta olan Dünya Savaşı'nı kastederek, dostu Watson'a şu sözleri söyleyerek
gerçek anlamda bir dönemin kapanışını vurgular: "Bir şark rüzgârı geliyor, Watson.
(...) Öyle bir rüzgâr ki İngiltere'de böylesi esmedi. Soğuk ve acı bir rüzgâr bu
Watson ve bir çoğumuz karşısında çürüyüp gideceğiz. Fakat yine de Tanrı'nın rüzgârı
bu ve fırtına dindiğinde, güneşin altında daha temiz, daha güzel ve daha güçlü bir
toprak yatacak."

You might also like