Professional Documents
Culture Documents
RUHSAL ŞiFA • •
TEKNiKLERi
Şifa Gücünüzü Kullanarak
Mucizeler Yaratabilirsiniz
Çeviren:
Semra Ayanbaşı
Kitabın Orijinal Adı:
The Art of Spiritual Healing
AKAŞA
Yayın Dağıtım Tanıtım Ltd. Şti.
Lamartin Cad. No:40 Asma Kat Taksim - İstanbul
Tel: (0212 )235 99 73 Fax:235 99 70
http:// www.akasa.com.tr
Altıncı Basım
İstanbul, 2019
2
BU KİTABI NEDEN OKUMALISINIZ
3
YAZAR HAKNDA
4
İÇİNDEKİLER
BÖLÜM 1
Şifaya Giriş / 7
BÖLÜM 2
Korku Tehlikesi / 1 7
BÖLÜM 3
İçinizdeki Şifacı / 25
BÖLÜM 4
Zihinsel Hastalık / 39
BÖLÜM 5
Alfa/Teta Hali / 51
BÖLÜM 6
Çakralar / 63
BÖLÜM 7
Prana / 73
BÖLÜM 8
Uzaktan Şifa / 83
BÖLÜM 9
Zihinsel Şifa / 97
BÖLÜM 10
Şifada Teşhis ve Aura / 107
5
BÖLÜM 11
Çakra Şifası / 125
BÖLÜM 12
Tam Bir Uzaktan Şifa / 139
BÖLÜM 13
Uzaktan Şifa Hakkında Sorular / 14 7
BÖLÜM 14
Elleri Koyarak Şifa Vermek / 153
BÖLÜM 15
Kutuplaşma / 169
BÖLÜM 16
Empatik Şifa / 18 1
BÖLÜM 17
Egoyu Aşmak / 19 1
BÖLÜM 18
Sağlıklı Yaşam İçin Günlük Bir Program / 201
6
1
ŞİFAYA GİRİŞ
Hasta
Ruhsal şifada, hasta hastalığın kurbanı olarak görülmez.
Hastanın davranışı, tutumu ve yaşam tarzı, hastalığın geliş
mesinde ve beslenmesinde önemli etkenler olarak görülür. So-
7
1?,.ufısalSifa 'Tef(l;i.R{eri
nuç olarak, hasta daima kendi iyileşmesinde başrolü oynayan
kişi olarak görülür ve onun, ruhsal şifada pasif kalmak yerine,
aktif olması istenir. Hastalığını iyileştirmekten temelde o so
rumludur.
Ruhsal şifa, diğer tedavi biçimlerinden (alopatik, homeo
patik, kiropraktik vb.) farklı olarak, şifacının şifa enerjisini doğ
rudan hastasına kanalize etme yeteneğine ve hastanın o ener
jiyi iyileşmek için kullanma yeteneğine dayanır. Bu, büyük öl
çüde, tüm insanlarda uykuda bulunan yetenekleri kullanan bi
linçdışı bir süreçtir. Bugün tıp bilimi, bedenin kendi kendini iyi
leştirebilmesi için, insan bedenindeki koşulları değiştirmeye ça
lışmaktadır, ama o, şifanın ne olduğunu ya da şifa enerjisinin
nereden kaynaklandığını anlamaz. Şifa, hastalık belirtilerinin
giderilmesinden ve hastanın fiziksel sağlığa kavuşturulmasın
dan çok daha fazla bir şeydir; o, dengeye ve uyuma geri dö
nüştür. Tüm varlık sağlıklı ve hem içsel hem dışsal çevresi ile
uyum içinde olmadıkça, tam bir fiziksel sağlığa ulaşılamaz.
Tam Sağlık
Tam sağlık ruhsal şifanın hedefidir. Bu hedef, bir kez ula
şılıp sonra unutulacak bir şey değildir; şifa bir süreçtir. Biz ya
sağlık yönünde ya da hastalık yönünde ilerleriz. Dolayısıyla,
her insan kendi sağlığı konusunda bireysel sorumluluk üst
lenmelidir. Sağlık söz konusu olduğunda gönül rahatlığına as
la yer yoktur, çünkü insanın durumu asla durağan değildir.
Çevremizde, bizi hastalığa doğru iten olumsuz etkiler ve bizi
sağlığa doğru iten olumlu etkiler vardır. Şifacı bu etkilere dik
kat eder ve onları zihninde tutarak, olumsuzluğun yerine olum
lu olanı geçirmeye çalışır. O, hastayı tüm düzeylerde iyileştir
meye çalışır.
8
'Böfüm l
Şifacı
Şifacının işi, hastada herhangi bir düzeyde bulunan uyum
suzluğun ve hastalığın nedenlerini tanımlamak ve sonra, bu ne
denlerin giderilmesi, yeniden dengenin sağlanması ve belirti
lerin yok olması için şifa enerjisini hastaya kanalize etmektir.
Şifacı bunu, tanrısal irade ile işbirliği yaparak ve tanrısal bi
linç ile bir olmasına izin vererek başarır. Bunu yaparken, o da
tanrısal enerji tarafından şifalandırılır, güçlendirilir ve bilgi
lendirilir.
Kabir, yazdığı bir şarkı sözünde (tinwir sanjh ka gahira
awai) şöyle der:
9
Hastalık
Hastalık, bir insanın negatif kutba doğru, onun sağlığı
nın bozulmasına ve dengesini yitirmesine neden olan bir salı>
nımı olarak görülür. İnsanın sağlığını ve hayattaki dengesini
bozan stres ile hastalığın fiziksel belirtilerinin ortaya çıkışı
arasında direkt bir bağ vardır. Yaşam tarzındaki büyük bozul
maların neden olduğu stres incelenmiş ve onun sağlık üzerin
de büyük bir etkiye sahip olduğu görülmüştür. Yakın geçmiş
te İngiliz tıp dergisi Lancet'te yayınlanan bir haberde, 1981 'de
Atina'da meydana gelen depremin ardından öldürücü kalp kriz
lerinin önemli derecede arttığından söz edilmiştir. Avustralya'
da, eşini kaybetmenin neden olduğu keder üzerine yapılan bir
araştırma, eşin ölümünden sekiz hafta sonra, yaşayan eşin ba
ğışıklık sisteminin zayıf düştüğünü ve bunun da onu çevrede
ki olumsuz etkilere karşı daha savunmasız ve dolayısıyla has
talıklara karşı daha dayanıksız kıldığını göstermiştir. Ameri
kan Aile Doktorları Akademisi, hastaların üçte ikisinin stresle
ilgili belirtiler yüzünden doktorlara başvurduğunu işaret et
mektedir. Louisville Üniversitesi'nde Davranışsa! Tıp Progra
mı'nın yöneticisi olan Dr. Joel Elkis, yaşam tarzımızın ve ha
yatımızı yönetme biçimimizin bugün Amerika' da en önemli has
talık nedeni olarak ortaya çıkmakta olduğunu söylüyor.
Ruhsal şifacılar, hastalıklara sadece hastalık üreten mik
ropların neden olmadığını her zaman anlamışlardır. O yaratık
lar hastalığın kök nedeni değildir. Onların neden olur görün
düğü hastalıklar, aslında, genellikle daha yüksek katlardaki bir
dengesizlikten kaynaklanan daha derin sorunların fiziksel be
lirtileridir.
Beslenme
İnsanların yaşadıkları dört kat vardır ve dengesizlik on-
10
'Bö[üm l
ların herhangi birinden kaynaklanabilir. Dengesizliğe ayrılık
neden olur ve bir insan bu dört katın herhangi birinde beslen
me kaynağından ayrılmış olabilir. Ayrılık, ruhsal kata erişti
ğinde, insanlar Bütün'den, yani ruhsal beslenme kaynağından
ayrıldıklarında en had safhadadır. Tanrısal kaynak, ebediyen,
yaratımıyla birliği arar ve -eğer birey sağlığını korumak için
ruhsal beslenmeye ihtiyacı olduğunun bilinçli olarak farkına
varırsa- her varlığın sağlığını ve uyumunu güvence altına ala
bilir. Ama bu farkındalık genellikle yoktur ve bu yüzden birlik
kolayca bozulur. Bu bozulma vuku bulduğunda, ruhsal kattan
enerji aktarımı, Bütün'den insanın ruhuna şifa enerjisi akta
rımı bozulur ve o zaman bu enerjinin daha aşağı katlara doğ
ru titreşim değiştirerek dönüşmesi için kullanılabilecek yeter
li enerji olmaz. Bu olduğunda, insan negatif kutba, yani has
talık kutbuna doğru kaymaya başlar ve zayıf düşen yenilenme
süreci daha aşağı katlarda karşılaşılan olumsuzluğu etkisiz kı
lıp nötralize edemez.
Dört Kat
Şifacı, dünyayı her düzeyde yaşamla dolu olan canlı bir
varlık olarak görür. O, evreni, her şeyin Tanrı tarafından, Bü
tün tarafından dengede tutulduğu tek bir büyük zihin, beden
ve ruh ekolojisi olarak görür.
Şifacı, evreni, farklı frekanslarda titreşen birbirine bağlı
düzeylerden oluşan karmaşık bir sistem olarak görür. Farklı
gelenekler çeşitli düzeylere farklı isimler vermiştir. Durumu sa
deleştirmek için ben evreni, Batı metafiziksel geleneğine uy
gun olarak, dört farklı kata ayıracağım. Bu gelenek büyük öl
çüde kadim Hermetik felsefeden türemiştir ve Hıristiyan ve
Hindu öğretilerine karşılık gelir. En yüksek düzeye ruhsal kat
denir. O, Bütün'ün, şifa kaynağının yeridir (bütünlüğün oldu-
11
�ulisaiSifa 'Tek!;ik[eri
ğu düzeydir). Ruhsal katın altında, zihinsel kat denen düşün
ce ve zihin düzeyi bulunur. Onun altında, duygularımızın yeri
olan eterik kat yı:ır alır. Ona bazen astral kat da denir. En alt
taki kat, fiziksel yaşam ve madde düzeyi olan fiziksel kattır.
Farklı katlarda, farklı titreşimlerde enerji ve madde bulunur.
Daha düşük titreşimlerdeki enerjinin titreşimleri yükseltile
rek daha yüksek katların titreşimine dönüştürülebilirken, da
ha yüksek titreşimler daha yüksek düzeylerde kalabilir ya da
daha aşağı düzeylerde kullanılmak üzere dönüştürülebilir. Biz
insanlar, tüm boyutlarda yer alarak, en yüksek kat (Ruh) ve
en düşük kat (madde) arasında bir köprü oluştururuz.
Hermetik Öğretiler
Bu kitap boyunca, Hermetik Felsefe'ye ve onun ruhsal
şifadaki önemine değineceğim. Hermetik öğretiler, bizim üze
rine ruhsal şifa anlayışımızı inşa ettiğimiz temeldir. Eğer şifa
cı ruhsal şifa tekniklerinde ustalaşmak istiyorsa, bu öğretileri
anlamak zorundadır.
Hermetik öğretiler kadim Mısır'da ortaya çıkmıştır. Bize
söylendiğine göre, bu öğretiler Mısır'ın bilgelik tanrısı Thoth
tarafından insanlığa verilmişti; daha sonra Yunanhlar onu Her
mes Trismegistus (Üç Kere Bilge) olarak adlandırdılar. O, en
kadim zamanlardan beri "Üstatların Üstadı" olarak övülmüş
tür. Eğer Hermes gerçekten var olmuşsa, o gerçekten ezoterik
bilgeliğin babasıdır. Onun hayatının ayrıntılarını bilmiyoruz,
ama bir geleneğe göre, o İbrahim'in çağdaşı idi. Belki de o, İb
rahim'in aşar vergisi ödediği ya da "Melkisedek Tarikatı'nın
bir rahibi" olarak tarif edildiğinde İsa'nın onunla kıyaslandığı
efsanevi Melkisedek idi.3
Gerçek her ne olursa olsun, Hermes insana, o zamandan
beri felsefeyi ve dini etkilemiş olan bir dizi öğreti vermiştir. O-
12
'Bö[üm l
nun öğretileri, çağdaş öğrenci için, Kybalion adlı eserde kısa
ve öz bir biçimde bir dizi aksiyom (kabul edilmiş gerçek) ola
rak sunulmuştur. Bu eserden, biz tüm felsefenin yedi basit pren
sibe dayandığını öğreniyoruz ve birçok şekliyle şifa uygulama
sı Hermetik terimler içinde en açık biçimde anlaşılmaktadır.
Birinci Hermetik Aksiyom şöyle der: "BÜTÜN zihindir:
Evren zihinseldir."4 Bu, maddesel dünyada gördüğümüz her şe
yin Hinduların maya dedikleri bir illüzyon olduğu anlamına gel
mez. Bir Hermetist ya da şifacı her şeyin zihinsel olduğunu söy
lediğinde, o bununla, canlı ve cansız her şeyin kaynağının, koz
mik kökeninin sonsuz yaratıcı zihin olduğunu kastetmektedir.
(Sanskritçe' de bu OM sözcüğüyle ifade edilir).
İnsanlar, zekaya ve öz-farkındalığa sahip olduklarından,
sonsuz zihni, o onların ruhlarında tezahür ettiğinde, varlıkla
rının merkezinde bulunan BEN'İM (yüksek benlik) aracılığıy
la deneyimleyebilirler.
İkinci Hermetik Aksiyom şöyle der: "Yukarısı nasılsa, aşa
ğısı da öyledir; aşağısı nasılsa, yukarısı da öyledir." (Kybali
an).5 Bizim bulunduğumuz bu katın üzerinde katlar -daha yük
sek boyutlar- vardır ve eğer ikinci Hermetik Aksiyom olan Uy
gunluk (tekabüliyet) Prensibi evrensel olarak geçerli olmasay
dı, o katlar daima bizim anlayışımızın ötesinde, perdelerin ar
dında gizli kalırdı. Uygunluk Prensibi tüm zamanlarda ve tüm
düzeylerde geçerli olduğundan, insan daha aşağı katları ince
leyerek daha yüksek katları anlamaya başlayabilir.
Üçüncü Hermetik Aksiyom olan Titreşim Prensibi şöyle
der: "Hiçbir şey durağan değildir; her şey hareket eder; her
şey titreşir."6
Titreşim Prensibi'ni şifaya uyguladığımızda, sadece her şe
yin titreştiğini değil, titreşen her şeyin kendi özgün işareti olan
karakteristik bir titreşim hızına sahip olduğunu da görürüz.
Bu titreşim, çevredeki diğer titreşimlerden olumlu ya da olum-
13
'l(ufisaiSifa 'IeK:rfiK{eri
suz bir biçimde etkilenebilir. Bir insanın titreşimi olumsuz bi
çimde etkilendiğinde, bu hastalığa yol açabilir. Şifa süreci, bir
insanın titreşim hızını düzeltme sürecidir. Bunu, hastalığı b\r
yalpalama ya da ritmik-olmayan bir titreşim olarak düşüne
rek şöyle tasvir edebiliriz : Bir arabada eğer tekerlekler ayarlı
değilse, bir yalpalama ortaya çıkar ve bu direksiyon kullanı
mını etkiler; bunu düzeltmek için, kişi ayarı kontrol ettirmeli
ve tekerleklerin balans ayarını yaptırmalıdır. Bir kez yalpala
ma ortaya çıktığında, onun karakteristik-olmayan titreşimi ara
badaki diğer sistemleri olumsuz biçimde etkileyebilir; aynı şey
insanın sisteminde de meydana gelebilir. Bir bölgedeki hasta
lık ilişkili başka bir bölgede ya da yakındaki bir sistemde has
talık yaratabilir. Bir yalpalama ayrıca bir düzeyde başlayabilir
ve sonra ona bitişik olan düzeye doğru titreşim değiştirebilir.
Örneğin, eterik kattaki ritmik-olmayan bir titreşim, eğer dü
zeltilmezse, hem zihinsel katta hem fiziksel katta hasara ne
den olacaktır.
Dördüncü Hermetik Aksiyom, Kutupluluk Prensibi olarak
adlandırılır. Bu prensip şöyle der: "Her şey ikilidir; her şey ku
tuplara sahiptir; her şeyin iki zıt kutbu vardır; benzer ve ben
zemez olan aynıdır; zıt kutuplar doğaları itibarıyla aynıdır, sa
dece derece olarak farklıdır; zıt kutuplar buluşur; tüm gerçek
ler yarı gerçektir; tüm çelişkiler uzlaştırılabilir. "7 Bu prensip
ten şu sonucu çıkarabiliriz: Ruh ve madde aynı şeyin iki kut
budur ve onların arasında yer alan her şey her ikisinin de un
surlarına sahiptir; onlar birbirlerinden sadece derece (yani tit
reşim) olarak farklıdır. Eğer zıt kutuplar gerçekten aynıysa ve
eğer ruh ve madde -birbirinden sadece titreşim hızları bakı
mından farklı olan- aynı şeyse, o zaman onlar (birbirlerine doğ
ru) titreşim değiştirebilir ve ruhsal enerji -fiziksel beden de da
hil olmak üzere- fiziksel dünyadaki her şeyi olumlu biçimde et
kileyebilir. Dolayısıyla, insan deneyiminde nefret sevgiye, acı
14
'Böfüm l
sevince, hastalık sağlığa dönüştürülebilir. Şifacı, Kutupluluk
Prensibi'ni anladığından, her düzeyde olumsuz enerjiyi olum
lu enerjiye dönüştürebilir.
Beşinci Hermetik Aksiyom şöyle der: "Her şey dışa ve içe
doğru akar; her şeyin gelgitleri vardır; her şey yükselir ve al
çalır; sarkaç salınımı her şeyde tezahür eder; sağa doğru salı
nımın ölçüsü, sola doğru salınımın da ölçüsüdür; ritim telafi
eder (eşitler ve dengeler) . "8
Şifacı ritim yasasını anlar ve her yerde, özellikle kendi
içinde bulduğu doğal ritme karşı duyarlı hale gelir ve ona "dik
kat eder." O, ritmin telafi ettiğini ve büyük hekim Hipokrat'
ın dediği gibi "zıtların zıtları tedavi ettiğini" öğrenir. 9
Şifacı, kendi ritimlerine ve hastasının ritimlerine karşı du
yarlı ve dikkatli olduğundan, herhangi bir ritimdeki "yalpala
ma"yı görebilir ve şifa enerjisini hastasında bulduğu hastalığı
ya da yalpalamayı telafi edecek doğru titreşime ya da dozaja
dönüştürebilir.
Altıncı Hermetik Aksiyom şöyle der: "Her nedenin bir so
nucu vardır; her sonucun bir nedeni vardır; her şey yasaya gö
re meydana gelir; şans, henüz tanınmamış olan yasa için kul
lanılan bir sözcüktür; birçok neden katı vardır, ama hiçbir şey
bu yasadan kaçamaz. "10 Bu Şifa Prensibi'nin en önemli özelli
ği, hiçbir şeyin şans eseri, yani tesadüfen meydana gelmeme
sidir; her hastalığın kökü, hastanın -büyük ölçüde bilinçsiz ola
rak da olsa- katılmış olduğu bir olaylar zinciridir. Son hesapta
o sorumludur ve sonuç olarak, geçmişteki eylemlerinin bedeli
ni şimdiki hastalık ve acıyla ödeyecektir. Bu neden ve sonuç
yasasına karma denir. Galatyalılar adlı kitapta Havari Pavlus
bu konuda şöyle der: "Tanrı ile alay edilemez, insan ne ekerse
onu biçecektir. " 11
Yedinci Hermetik Aksiyom, Cinsiyet Prensibi'dir. O şöy
le der: "Cinsiyet her şeyde vardır; her şey erkeksi ve kadınsı
15
!l(ufısafSifa 'Te/(t;�ri
prensiplere sahiptir; cinsiyet tüm katlarda tezahür eder."1 2
Anlaşılması gerektiği gibi, bu cinsiyet bizim fiziksel katta gör
düğümüz, erkek ve kadın arasındaki farklılıklardan çok daha
fazla bir şeyi temsil etmektedir. Cinsiyet tüm katlarda teza
hür eder. Zihinsel katta, erkeksi cinsiyet prensibi, nesnel (ob
jektif) zihin, bilinçli aktif zihin olarak tezahür eder. Kadınsı
cinsiyet prensibi ise öznel (sübjektif), bilinçdışı pasif zihin ola
rak tezahür eder. Duygusal katta, erkeksi prensip girişkenlik,
öfke ve tüm dışa vurulan duygular olarak tezahür eder. Ka
dınsı prensip ise alabilmek, koruma ve tüm içedönük duygu
lar olarak tezahür eder. Bu dualite, insanlar da dahil, tüm can
lıların doğasında vardır. İnsanlar olarak, bizim içimizde hem
erkeksi girişkenlik unsuru, hem de kadınsı alabilirlik unsuru
vardır. Şifacının işi, bu ikili doğayı önce kendi içinde, sonra da
hastasının içinde bütünleştirmek, şifa verdiği herkesi uyum
ve dengeye kavuşturmaktır.
16
2
KORKU TEHLİKESİ
Olumsuz Programlama
Düşünce eylemden önce geldiğinden, eğer siz belirli "tür"
de bir kişi olduğunuzu imgelerseniz, eylemleriniz imgeleme
niz tarafından önceden belirlenecektir. Dahası, eğer davranı
şınız insanların sizin hakkınızda söylediklerinden etkileniyor
sa, o zaman davranışınız çevrenizdeki insanlar tarafından prog
ramlanacaktır. Böylece, kişisel realiteniz, ne kadar karmaşık
olursa olsun, sizin tarafınızdan değil, koşullanmanız tarafın
dan belirlenecektir.
Eğer siz yıllar boyunca hayatınızın herhangi bir alanında
aileniz, arkadaşlarınız ve kurumlar tarafından olumsuz bir bi
çimde programlanmışsanız, o zaman şimdiye dek onların olum
suzluğunun sıkıntısını ve acısını çekmişsinizdir. Ayrıca, bu olum
suzluk zamanla fiziksel bedeninize de zarar vereceğinden, ge
lecekte belki daha ağır bir biçimde sıkıntı ve acı çekeceksiniz.
Herhangi bir düzeydeki olumsuz programlama, fiziksel beden
üzerinde, onu yavaş yavaş çökerten, sağlığı yıllar içinde azar
azar kemiren sinsi bir etki yapar. Psikolojik kökenli hastalık
ları olan çocuklarda olumsuzluğun dramatik etkilerini görebi
liriz, ama bunlar buzdağının sadece görünen ucunu oluşturur.
Olumsuzluk, insan ırkının her üyesi için hastalıkların görün
meyen etkenidir. O hepimizi, özellikle daha hassas olanlarımı
zı etkiler.
Tüm hayatınız boyunca siz, belirli biçimlerde davrana
cak, belirli inançları kabul edecek ve belirli kurallara göre ya
şayacak şekilde programlandınız. Bunun sonucunda, kariyeri-
19
1{.ufısalSifa 'TeR!;iR.,feri
nizi, ilişkilerinizi ve sağlığınızı etkileyen bir inanç sistemi ge
liştirdiniz. Bu programlama tarafından yaratılan inanç siste
miniz ve sizin ona gösterdiğiniz tepki nasıl yaşayacağınızı be
lirler. Ancak, o her zaman sizin için tak.ip edilecek en verimli
ve doyum verici sistem değildir, çünkü o sizi kendi doğal dür
tüleriniz, arzularınız ve ihtiyaçlarınız ile çatışmaya sokabilir.
Bu tür bir programlama, engelleyici olduğundan, sizin denge
nizi bozabilir, uyumsuzluk yaratabilir ve fiziksel bedeninizi yıp
ratabilir. O, neden olduğu kısıtlama ve stresten ötürü, hastalı
ğın gelişmesini kaçınılmaz kılan bir saatli bomba haline gele
bilir. Ama sizin olumsuz programlama tarafından bir köle gibi
yönetilmeniz ya da onun yüzünden fiziksel olarak zarar gör
meniz gerekmez. Sonraki bölümlerde göreceğiniz gibi, olum
suz programlamanın etkisi tersine çevrilebilir, hatta onun ye
rine, sizi besleyecek ve size sağlıklı ve mutlu olmanız için ge
rekli yapıyı sağlayacak olumlu bir programlama geçirilebilir.
Olumsuzluğu Yenmek
Siz, olumsuz programlamanın ve kısıtlayıcı bir inanç sis
teminin size kabul ettirdiği sınırlamaları aşabilir ve kendileri
ni tanrısal şifa gücüne açmanın yollarını bulmuş olan şifacı
lar ve şamanlar, metafizikçiler ve simyacılar, kutsal erkekler
ve kadınlar gibi, bir şifa kanalı olabilirsiniz. Yaşanı tarzınızı de
ğiştirebilir ve hayatınız, sağlığınız ve esenliğiniz için tüm so
rumluluğu üstlenebilirsiniz. Stresi yenmeyi, herhangi bir dü
zeydeki olumsuz programlamaya direnmeyi öğrenebilirsiniz.
İyileşebilmek için içsel kanallarınızı açmayı öğrenebilirsiniz.
Kendinizi açıp BEN'İM'in (yüksek benliğinizin) ortaya çıkma
sına izin verebilir, böylece tekrar bütünlüğe kavuşabilirsiniz.
Bu benim arayışım olmuştur. Ben bir şifacı olarak öğrenmiş
olduklarımı sizinle paylaşacağım ve içimdeki kanalları açmayı
20
'.Bö[üm2
nasıl başardığımı ve kaçınılmaz olarak gelen şifa enerjisini na
sıl odakladığımı açıklayacağım. Öğretmenlerimden ve çalış
maları günümüze kadar gelen kadim halklardan öğrendikleri
mi sizinle paylaşacağım. Siz mevcut en pratik teknikleri öğre
necek ve onları kendi ruhsal gelişiminiz için bir rehber olarak
kullanabileceksiniz. Siz ilerleme kaydettikçe, Tanrı'nın, Bütün'
ün direkt bir tezahürü olan şifa gücü ile Birliğe ulaşacaksınız
ve o sizi gerçek kimliğinizin daha derin bir anlayışına ulaştı
racaktır. Olumsuzluğu aşmış olan insan, yeniden dengeye ka
vuşmuş ve şifa gücünün akacağı bir kanal açmıştır. Yeniden
bütün olmayı öğrenmiş olan insan, İkinci Krallar Kitabı 'nda
anlatıldığı gibi, dikkate değer şeyler başarabilir:
Ve kadın Elyesa peygamberin ona söylediği mevsimde ha
mile kaldı ve bir oğlan doğurdu. Çocuk büyüdüğünde, bir gün
düştü ve sonra o sırada hasat kaldıran babasına gitti. Baba
sına, "Başım ağrıyor! " dedi. Babası da oradaki bir delikanlıya,
"Al bunu annesine götür" dedi. Delikanlı çocuğu alıp annesi
ne götürdü. Anne de çocuğu alıp Elyesa'nın evine götürdü ve
onu Tanrı adamının yatağına yatırdı ve kapıyı onun üzerine
örtüp gitti. . . Elyesa eve geldiğinde, onun yatağının üzerinde
yatan çocuk ölmüştü. Elyesa içeri girdi, kapıyı örttü ve Rab'be
dua etti. Sonra yatağa çıkıp çocuğun üzerine uzandı ve ağzını
onun ağzının üstüne, gözlerini onun gözlerinin üstüne ve elle
rini onun ellerinin üstüne koydu, öylece çocuğun üzerine uzan
dı, böylece çocuğun bedeni ısındı. Sonra Elyesa kalktı, evin
içinde bir ileri bir geri yürüdü. Sonra yine yatağa çıkıp çocu
ğun üzerine uzandı. Sonra çocuk yedi kere aksırdı ve gözlerini
açtı. O zaman Elyesa Gehazi'yi çağırdı ve "Şunammite'yi çağır"
dedi. Çağrılan kadın geldiğinde, Elyesa, ona, "Oğlunu al" de
di. 11
21
Açılmak
Şifa çalışması yapanlarınız, yaratıcılığınızın sınırlarına ka
dar uzanacaksınız. Şifacı, tanrısal iradenin bir aleti, yani şifa
enerjisinin bir kanalı olarak, sınırlı ve sonlu olanı aşar ve son
suz sevgi ve gücü ileten bir kanal haline gelir. Şifa çalışması
sırasında, şifacı beşeri sınırlılığı aşar, BEN'İM ortaya çıkar ve
şifacı Tanrı ile birlikte tanrısal bir dansa, aslında bir yaşam
dansına katılır! Tann'nın gözdeleri yoktur ve O'nun armağan
ları onları samimiyetle arzu eden ve onlara ihtiyaç duyan her
kese akıtılır. Bir kanal, bir şifacı olmayı, şifa bulmayı ve baş
kalarını iyileştirmeyi samimiyetle arzu edenleriniz hayal kırık
lığına uğramayacaklar. Siz hizmet etme ve şifa verme arzunu
zu takip etmelisiniz. Arzunuz sizin anahtannızdır. Onu, içsel ka
pılarınızı açmak için kullanın, Tanrı'nın şifa gücü oradan aka
caktır. Şunu hatırlayın: Eğer siz Tanrı'dan ekmek isterseniz,
o size bir taş vermeyecektir; o size manna, yani ruhsal ekmek,
yaşam ekmeği verecektir ve sizin o ekmeği onun açlığını çeken
herkesle paylaşmanız gerekir. Şifa yaşam ekmeğidir, çünkü o
yaşamı yenileme sürecidir.
Kendinizi açmak ve bir kanal olmak için işe, "dikkatinizi
vermeyi" öğrenerek başlamalı, sonra kim olduğunuzu "hatır
lamalı" ve "kendinizi toplamalısınız. " Bu kitabın amacı size
"dikkat etmeyi" öğretmek ve sizi kendinizi "hatırlamaya ve
toplamaya" yönlendirmektir ki bu sizi beslenme kaynağınızla,
Bütün ile tekrar "ilişki"ye sokacak ve en sonunda onunla bir
liğe ulaştıracaktır; böylece siz çok sağlıklı yaşayabilir, bir şifa
kanalı haline gelebilir ve her türlü hastalığı çekenlere hizmet
edebilirsiniz. Bir Budist, sizin Bütün ile daima birlik içinde ola
geldiğinizi, ama cehaletiniz içinde bunu unutmuş olduğunuzu
ısrarla söyleyecektir. Aynı fikirde olduğumu söylemeliyim, ama
şunu da eklemeliyim ki siz sadece Bütün ile birlik içinde değil-
22
'Böfüm2
siniz, siz aynı zamanda bir şifa kanalısınız. Siz bu çalışmaya,
çocukken zaten bir kanal olduğunuzu, ama büyüdükçe dikkat
etmeyi bıraktığınızı hatırlayarak başlamalısınız. O kanallar ih
mal edildi, bakımsız kaldı ve unutuldu. Ama şimdi, tekrar dik
kat ederek, kim olduğunuzu hatırlayabilir ve kendinizi açarak
bir şifa kanalı haline gelebilirsiniz. Tanrısal şifa gücü, isteyen
herkese karşılıksız verilir. Gerekli olan tek şey, onun gelebil
mesi için yolun açılmasıdır.
Siz o tıkalı kanalları temizlemeli ve onları tekrar hizme
te açmalısınız; şifaya umutsuzca ihtiyaç duyan bir dünyanın
hizmetine . . .
Şifa esasen içsel kanallarımızın açılmasıdır. Tanrısal şifa
gücü varlığınıza dolup taştığında, siz şifa bulabilirsiniz. Bu ruh
sal enerjiyi ya da -Sanskritçe'de söylendiği gibi- prana'yı baş
ka bir insana odakladığınızda, onun şifa bulması için bir ka
nal görevi görürsünüz. Bu, enerjiyi (onun titreşimini değişti
rerek) dönüştürme sürecidir. Ruhsal kattan gelen enerji sizin
ruhunuza girer ve dönüşüm geçirir. O sonra sizin zihninize (zi
hinsel kata) girer; sonra da duygularınıza (eterik kata) girer;
oradan da fiziksel bedeninize akar. Bu, sağlıklı insanlarda her
zaman meydana gelen doğal bir süreçtir.
Şifacının Aletleri
Ben bu kitabın konusunu üç bölüme ayıracağım: Hastalı
ğın teşhis edilmesi, uzaktan şifa verme ve ellerinizi hastanın
bedenine koyarak şifa verme. Siz hastalarınızın hastalıklarını
nasıl teşhis edeceğinizi öğreneceksiniz. Auraları görmeyi ve on
lardan teşhis koymayı, aurayı hissetmeyi ve hastanızın "süptil
enerji sistemi"ndeki sorunları teşhis etmeyi öğreneceksiniz. Uy
kudaki psişik güçlerinizi uyandırmak için tasarlanmış teknik
leri öğreneceksiniz, böylece hastalarınızdaki rahatsızlıkları du-
23
!l(u!ısafSifa Tef(!;iR[eri
ru-görü yoluyla "görebilecek" ve duru-sezi yoluyla "hissedebi
lecek"siniz. Size, şifa enerjisini uzaktan aktarmayı da öğrete
ceğim. Ben ona "uzaktan şifa" diyorum. Ona bazen zihinsel �i
fa da denir, ama bu terim bu şifayı tanımlamakta yetersiz ka
lır. Uzak mesafeden bile, bir şifacı şifa verici düşüncelerden
daha fazlasını yansıtabilir; o, şifa ışınlarını gönderebilir ve şi
fa vermek için renkleri kullanabilir. Ayrıca, şifacı kendi bilin
cini hastasının bedeninin içine yansıtabilir ve direkt olarak has
ta bölge üzerinde çalışabilir. Uzaktan şifada, daha derin bilinç
düzeylerinde çalışmayı ve o düzeylerden enerji ışınlarını çak
ralarınızdan (enerji merkezlerinden) yansıtmayı öğreneceksi
niz ; şifa vermek için sözlü onaylamaları ve imgelemeleri kul
lanmayı da öğreneceksiniz.
Ellerinizi hastanın bedenine koyarak şifa verme bölümün
de ise titreşim yoluyla, kutuplaşma yoluyla ve sizi hastanızla
birlik haline sokacak empatik şifa yoluyla şifa vermeyi öğre
neceksiniz. Size, çakralarınızı açmak ve dengelemek için ta
sarlanmış meditasyonları ve teknikleri de göstereceğim. Tama
men gevşemeyi ve doğru nefes almayı da öğreneceksiniz ki da
ha fazla miktarlarda pranayı (şifa enerjisini) bedeninize alıp
hastanıza aktarabilesiniz. Bu kitap size sadece başkalarına şi
fa vermek için gerekli teknikleri öğretmeyecek, siz kendinizi na
sıl iyileştireceğinizi de öğreneceksiniz.
24
3
İÇİNİZDEKİ ŞİFACI
Dört Beden
Bizim evrenimiz dört kattan ya da boyuttan oluşur ve
her insan bu katlarda bulunan d?rt bedenden oluşur. Bilinçli
düzeyde, biz fiziksel katta bulunan fiziksel bir bedene sahibiz.
Fiziksel beden beş duyu vasıtasıyla bilgi alıp verir ve yiyecek
le, suyla ve soluduğu havayla beslenir. O, düşük bir frekansta
titreşen yoğun maddeden oluşur. Gerçek varlık, yani bilinçdışı
benlik, fiziksel dünyayı fiziksel beden vasıtasıyla deneyimler.
Fiziksel dünya, bizim madde dediğimiz şeyden ve maddenin
tepki göstermesine neden olan enerjilerden ve kuvvetlerden
oluşur.
Bu ayrımların biraz keyfi olduğunu hatırlamalısınız, çün
kü hiçbir şey Bütün'ün dışında ayrı bir varoluşa sahip değil
dir. Burada ayrı katlar ve bedenler şeklindeki sınıflandırma
lar bir anlatım kolaylığı sağlamak için yapılmıştır. Şifacı, fi
ziksel bedeni kendi başına, ayrı bir şey olarak görmez ; aynı
şekilde, o maddeyi de özgün bir materyal olarak görmez. O,
maddeyi, daha düşük titreşimli enerji olarak görür. Aynı şe-
26
'Böfi3
kilde, o fiziksel bedeni de Bütün'ün daha düşük titreşimli bir
tezahürü olarak görür.
Bu, "Yukarısı nasılsa, aşağısı da öyledir" diyen Hermetik
Uygunluk Prensibi'ne uyar. 2 1 Bu uygunluk (tekabüliyet) pren
sibini ruhsal şifaya uygulayarak, herhangi bir insanın fiziksel
sağlığının, onun daha yüksek frekanslarda titreşen daha yük
sek bedenleriyle doğrudan ilişkili olduğunu görebilirsiniz.
Eterik Beden
Her birimizin fiziksel bedeninin içinde, çoğunlukla fizik
sel bedenin ölçüsüne ve şekline uyan bir eterik beden vardır.
Eterik beden, fiziksel beden gibi maddeden oluşur, ancak o fi
ziksel maddeden çok daha hızlı bir frekansta titreşir. Onun fi
ziksel bedene göre olan konumunu bir Rus bebeği (Matruşka)
benzetmesini kullanarak hayal edebilirsiniz. O, bir elin bir el
divene uyması gibi, fiziksel bedene uyar.
Bunun hemen ardından sözünü etmemiz gereken "birbi
rinin içine nüfuz etme" prensibi, astral ya da eterik katın bir
yer olmaktan daha çok, bir koşul olduğunu açıklar; çünkü her
fiziksel atom, molekül ve beden bir astral madde denizinde yü
zer. Astral madde fiziksel maddeye nüfuz eder ve sizin astral
bedeniniz fiziksel bedeninize nüfuz eder.
Astral bedenin esas işlevi, fiziksel bedene duyarlı kalma
sı için gereken enerjiyi sağlamak ve onu evrenin temelini oluş
turan enerji ağına bağlı tutmaktır. O bunu, omurga boyunca
yer alan çakralardan, yani yedi büyük enerji merkezinden (bkz.
Tablo 1), tüm bedene dağılmış olan küçük enerji merkezlerin
den ve onları birbirine bağlayan meridyenlerden oluşan "süp
til enerji sistemi" ve fiziksel bedeni kuşatarak onun çevresin
de yumurta şeklinde koruyucu bir kılıf oluşturan aura vasıta
sıyla yapar. Enerji, daha yüksek katlardan gelip, eterik bede-
27
Tablo 1: Yedi Çakra
28
'13ö{üm3
nin yüzeyinde yer alan çakralar yoluyla fiziksel bedene girer.
Alice Bailey, Ezoterik Şifa adlı kapsamlı eserinde bu konuda
şöyle bir açıklama yapıyor: "Eterik beden, esasen, insanın sa
hip olduğu en önemli yanıt-tepki aygıtıdır. O sadece beş duyu
nun doğru işlev yapmasını ve böylece somut dünya ile beş bü
yük temas noktası sağlamakla kalmaz, insanın daha süptil
dünyaları duyarlı bir biçimde algılamasına da olanak verir. " 22
Zihinsel Beden
Zihinsel beden, hem eterik bedene hem fiziksel bedene nü
fuz eder. O, düşünce merkezidir ve eterik bedenle birlikte, ço
ğunlukla bireysel-ruh (soul) denen şeyi oluşturur. O, hem di
ğer duyarlı yaratıklardan gelen düşünceleri alır ve aktarır, hem
Bütün'den gelen düşünceleri, onlar ruhsal kattan zihinsel ka
ta doğru titreşim değiştirerek dönüştüğünde alır. Bu dönüşüm
süreci, yeni fikirlerin Bütün'ün sonsuz zihninden insanın sı
nırlı zihnine nasıl girdiğini açıklar. Uygun zamanlarda, Tanrı,
yeni fikirlere açık zihinlere yeni ve yenilikçi fikirler sunar. Şi
fada, biz zihinsel bedene büyük önem veririz, çünkü hastalık
ların birçoğu oradan kaynaklanır. Zamanla, rahatsızlıklar ete
rik bedene doğru titreşim değiştirerek, aşırı arzulara, olum
suz ruh hallerine, halsizliğe, nefse aşırı düşkünlüğe vb. neden
olur. Eğer sağlıklı zihni koruyan zihinsel aura zayıflamışsa,
başka insanların zihinlerinden kaynaklanan olumsuz düşün
celer gafil bir zihne aktarılabilir. Ve bir insan olumsuz düşün
celeri filtrelemeyi ve onların yerine olumlu düşünceleri geçir
meyi öğrenmedikçe, çocukluk çağında benimsediği olumsuz bir
inanç sistemi zihinsel bedenin sağlığını yavaş yavaş yok edebi
lir.
Eterik ve zihinsel bedenlerden oluşan bireysel-ruh (soul),
ruhsal (spirit) beden ve onun arzuları tarafından etkilenebilir.
29
!l{_u/isa{Sifa 'TeR!JiR[eri
Fiziksel bedeni, onun arzularını ve bir insanın yaşam ve sağ
lık çizgisini büyük ölçüde belirleyen şey, o insanın "bireysel
ruhu"nu etkileyen kuvvetleri nasıl bütünleştirdiğidir.
Ruhsal Beden
Ruhsal beden en yüksek titreşimli bedendir. O, sonsuz
zihnin, Bütün'ün yeri olan ruhsal katta yer alır.
Ruhsal kattan, en parlak ve en derin enerji bir insanın
ruhsal bedenine girer. Oradan sonra, o enerji daha aşağı kat
larda kullanılabilmesi için titreşim değiştirir. Ruhsal beden,
aslında zihinsel, eterik ya da fiziksel beden gibi ayrı bir beden
değildir. O, Bütün'ün direkt bir tezahürüdür ve böyle oldu
ğundan, Tanrı ile insanın bir sentezidir.
Eğer bir insanın Bütün ile ruhsal bağlantısı zayıflamışsa,
onun ruhsal bedeni de zayıflamıştır, çünkü o sonsuz zihin olan
ruhsal besin kaynağından kopmuştur. Bir insan ruhsal doğa
sının ve ruhsal besin ihtiyacının farkında olmadığında, ruhsal
bedeninde hastalığın gelişmesini bilmeden teşvik edebilir. Ruh
sal bedendeki hastalık er ya da geç aşağı katlara doğru titre
şim değiştirir, ta ki fiziksel bedene sirayet edene dek.
Bir zamanlar, Edgar Cayce'e şifada ruhsal enerjinin öne
miyle ilgili bir soru sorulmuştu. O, trans halindeyken, bu so
ruyu şöyle yanıtladı: "Ruhsal şeylere itimat ettiğinizde, fizik
sel bedenin şifaya karşılık vermesi daha hızlı olacaktır. Çünkü
-zihinsel ya da fiziksel- tüm şifalar bedenin her bir atomunu,
beynin her bir refleksini, her bir atomda ve hücrede bulunan
Tanrı'nın farkındalığına açar." 23
Tanrı, Bütün, ruhsal kattan (sınırlı zihnin karşıtı olan sı
nırsız zihin düzeyinden) başlayarak, titreşim değiştirmeye, ya
ni dönüşmeye devam eder, kendi sonsuz doğasının zihin düze
yine akmasına ve orada sınırlı zihin ve düşünce olarak teza-
30
'Bö{üm3
hür etmesine izin verir. Bu süreç, düşüncenin titreşimleri dü
şürülerek daha aşağı katlara doğru dönüşüm geçirmesiyle de
vam eder.
Eflatun, bu süreci anlayarak, "formlar"dan söz etmiş, her
maddi nesnenin ardında saf bir "düşünce formu"nun bulun
duğunu açıklamıştı. Havari Yuhanna da bu süreci anlayarak,
Mesih'i "Söz" (Tanrı'nın düşüncesinin tezahür edişi) olarak ta
rif etmiş ve bu süreci şöyle açıklamıştı: Başlangıçta Söz (Ke
lam) vardı ve Söz Tanrı ile birlikteydi ve Söz Tanrı idi . . . Her
şey O'nun tarafından yaratılmıştı ve O'nsuz hiçbir şey yaratı
lamazdı. "24
Dikkat Etmek
Bir insan, ancak "dikkat ederek, " kendi karmaşık doğası
nın ve Tanrı ile olan ilişkisinin farkına varabilir. Dikkat et
mek, şifacı için bir yaşam biçimidir. O, normal bilişten farklı
bir algılama biçimidir. Dikkat etmeyi öğrenmek ruhsal şifada
temel bir gerekliliktir, ama o basit bir iş değildir. Dikkat et
mek iradi bir eylem olarak başlayabilse de, sadece irade gücü
bir insanın dikkatini başka bir insan ve nesne üzerinde uzun
bir süre tutamaz. Eğer siz sadece irade gücünüzle bir nesneye
dikkatinizi vermeye çalışırsanız, kısa bir süre sonra dikkatini
zin dağıldığını fark edeceksiniz; o, gelip geçici bir düşünce ya
da his tarafından etkilenecektir. En iyi niyetle bile zihninizin
oradan oraya gezinmesini engellemenin zor olduğunu görecek
siniz.
İlk başta dikkatinizi vermeniz zor olabilse de, uygulama
yapmayı sürdürdüğünüzde, çok geçmeden bunun oldukça ko
lay hale geldiğini ve sizin dünyayı normal deneyimleme yönte
minizden daha doyum verici olduğunu göreceksiniz.
Dikkat etmek, ruhsal şifa uygulamasında başlangıç nok-
31
!R._ufısa{Sifa 'Tek:!;ik.,feri
tasıdır. Dikkat etmek şifada önemlidir, ama o konsantrasyon
ile karıştırılmamalıdır. Konsantrasyon, çoğu insanın anladığı
şekliyle, tamamen zihinsel bir süreçtir; bu süreçte bir kişi dik
katini sadece bir nesneye yöneltir ve kendini başka her şeye ka
patır. Konsantrasyonu içeren bazı meditasyon yöntemleri var
dır, ama ben konsantrasyonun şifada çok az değere sahip ol
duğunu gördüm, çünkü o tamamen zihinsel bir süreçtir.
Sizin şifada ihtiyacınız olan şey, bir şeyin üzerinde kon
santre olmak değil, o şeye dikkatinizi vermenin bir yolunu bul
maktır. Ben bunun, her şeyi yolun üzerinden çekerek ve son
ra bir irade eylemiyle zihni tek bir şey üzerinde kalmaya zor
layarak yapılamayacağını gördüm. Dikkat etmek, konsantras
yondan farklı olarak, zihin ile kalbin işbirliğini gerektirir. Bi
linçli zihne giren her şeyi yoldan çekmek yerine, sizin sadece
bir şeye önce bilinçli zihninizle bakmanız gerekir. Sonra, eğer
kalbinizi ona açar ve onu bilinçdışı zihninizin dikkatiyle, sevgi
ve şefkatle tutarsanız, dikkatiniz sarsılmayacaktır. Siz dikka
tinizi verirken, bilinçli zihne de istediği gibi gezinme özgürlü
ğü verebilirsiniz. Kalp merkezinizle direkt bağlantıda olan bi
linçdışı zihin, kalbiniz bir nesne üzerinde merkezlendiği süre
ce, o nesneye odaklanacaktır. Yedinci Hermetik Aksiyom olan
Cinsiyet Prensibi'nde özetlendiği gibi, dikkat etmek, insan do
ğasının kadınsı, alabilen veçhesinin bir tezahürüdür.
Şifacı, dikkatini vererek, dünya ile dengeli bir kalp ve zi
hinle ilişki kurmayı öğrenir. Erkeksi, girişimci unsurlar ile ka
dınsı, alabilen veçheler (bilinçli zihin ile bilinçdışı zihin ya da
kalp) arasında bir işbirliği vardır.
Ayrıca, dikkat etmek analizi ya da kıyaslamayı içermez.
Analizde, gözlemci çevredeki bir şeyin görsel olarak farkına var
maktan daha fazla bir şey yapar; o, gördüklerini kendi geçmiş
deneyimi açısından anlamaya çalışır. Gördüğü şeyi, deneyimi
zihinsel bir filtreden öznel biçimde geçirerek değiştirir.
32
'13ö8Un3
Dikkat ederken, deneyimi öznelleştirmekten kaçınmalısı
nız ; bunu da kendinizi duyularınızla algıladığınız şeyden ayı
rarak yapabilirsiniz. O zaman siz deneyime katılmadan, nes
nel biçimde görürsünüz.
Mahkemelerde bile şu husus kabul edilmiştir: Önyargı
lar, tanıkların gördükleri olayları algılayışlarını ya da jürinin
tanığın deneyimlediği şeyin gerçeğini belirlemedeki nesnelliği
ni (objektifliğini) etkileyecektir.
Dikkat etmek iradi bir eylem olarak başlayabilir, ama o
bir teslimiyet eylemi olarak meyvesini verir. Bu, siz dikkatini
zi verdiğiniz şeye kalbinizi açtığınız ve ona karşı alabilen ol
duğunuzda başarılır. İradenizi çevreye empoze etmek yerine,
onu Bütün'ün hizmetine koymayı öğrenir ve sonra her şeyi,
olmasını istediğiniz gibi değil, gerçekte olduğu gibi görmeye
başlarsınız.
Ancak, realiteyi görmek, her şeyi gerçekte olduğu gibi gör
mek yeni bir şey değildir. Bu, sizin çocukken deneyimlediğiniz
doğal insani duruma geri dönmektir. Bu ancak, sizin doğanı
zın (kalp ve bilinçdışı zihinle ilgili olan) kadınsı veçhesi, erkek
si girişken veçheyle bütünleştiğinde ve siz Tanrı' dan, farklı kat
larda tezahür eden Bütün'den size gelen enerjiyi alabilir hale
geldiğinizde mümkün olur. Dikkat etmek, teslim olmak, ana
lizi ve yargıyı -en azından geçici olarak- askıya almak, şifa için
ve her şeyi gerçekte olduğu gibi deneyimlemek için gereklidir.
Çoğunuz çocukluk halinin nasıl bir şey olduğunu unut
muşsunuzdur. Ancak, şifada çocukluk halini hatırlamak çok
önemlidir. Kutsal Kitap 'ta bu konuda şöyle yazar: "Tanrı'nın
alemini küçük bir çocuk gibi kabul etmeyenler, ona asla gire
meyecekler."25 Tao'da ise bu konuda şöyle yazar: İnsan, yerin
den kımıldamadan tüm dünyayı bilebilir; pencereden dışarı
bakmadan cennetin yolunu görebilir. İnsan ne kadar uzağa gi
derse o kadar az bilir. Öyleyse bilge kişi, yerinden kımıldamak
33
1<.uftsalSifa 'TeR!;ik,feri
zorunda olmadan bilir, görmek zorunda olmadan tanımlar, bir
şey yapmak zorunda olmadan gerçekleştirir. "26 Şifacı da, bilge
kişi gibi, dikkat eder. O, dünyayı gerçekte olduğu gibi görür
ve bu süreç sırasında kim olduğunu hatırlar; o bir şeyleri de
ğiştirmeye çalışmayı bırakır ve onun yerine alabilen haline ge
lir.
34
'Bö[üm3
yutta etkiler ve etkilenirsiniz. Eğer dikkat edip bunu hatırla
yabilirseniz, kendinizi toplayabilir, bir araya getirebilir ve ye
niden bütün olabilirsiniz. Ben, "kendini toplamak" derken, bu
nunla ruhsal, zihinsel, duygusal ve fiziksel doğalarınızı bütün
leştirmeyi kastediyorum. Kendinizi tüm düzeylerde var oldu
ğunuz gibi deneyimleyerek, tüm katlardaki, hatta en yüksek
kat olan ruhsal kattaki enerji kaynağına bilinçli olarak erişe
bilir ve sonra tüm katlardan gelen enerjileri şifa için kullana
bilirsiniz.
İlişki ve Sevgi
35
'l(.ufisa!Şifa 'Te/(J;if([eri
deneyimlemek ve bu deneyimin süresini uzatmak ister. Başka
bir deyişle, herhangi bir biçimde sevmek, insanın sevdiği kişi
ye doğru yönelmesine neden olur. Bir insan sevdiğine e:r:işti
ğinde ise farklı deneyimler yaşayabilir, çünkü üç sevgi türü fark
lı titreşimler tezahür ettirir. Bir insan cinsel sevgisinin (eros)
nesnesiyle birleştiğinde, bu fiziksel bir ilişki ve fiziksel bir do
yum üretir. Kendi başına, bu geçici bir ilişkidir ve bir insanın
tekrar tekrar doyum aramasına neden olur; çünkü cinsel do
yum, doğası gereği, geçicidir. Bir insan daha yüksek katlarda
ilişki aradığında, agape sevgi (ruhsal ilişki) aradığında, sonuç
çarpıcı bir biçimde farklı olur. Çünkü sadece ruhsal kattan ge
lebilecek diğerkam bir sevgi biçimi olan agape sevginin titreşi
mi erotik sevgiden daha yüksektir. Titreşim ne kadar yüksek
se, ilişki deneyimi o kadar kalıcı ve derin olur. Böylece, agape
sevgi birliğe götüren kalıcı bir doyum üretirken, eros ve filio
(kardeşçe sevgi), doğaları gereği, bunu yapamaz. Agape sevgi
nin birliği mümkün kılan ek unsuru Tanrı'nın inayetidir ki o
sadece O 'na iman edenlere sunulabilir.
İman ve Birlik
36
'.Böfi3
rak, farklı olabilir. Ama insan teslim olmayı daha aşağı boyut
lardaki ilişkiden öğrenir ve teslimiyet deneyiminden de kendi
titreşimini yükseltmeyi öğrenir. Dahası, bir insan agape sevgi
ve iman yoluyla gerekli titreşime eriştiğinde, şifanın kaynağı
olan Bütün ile kalıcı bir biçimde birleşir. O zaman Bütün'ün
enerjisi, sürekli olarak, onun aracılığıyla hastalarına ve sonra
çevreye akabilir. Görebileceğimiz gibi, şifacı işe hastasıyla da
ha aşağı katlarda, yani daha düşük titreşimlerde ilişki kura
rak başlamalı, ama aynı zamanda, daima en yüksek katta bir
liğe ulaşmaya çalışmalıdır.
Kutsal Kitap , imanın " . . . umut edilen şeylerin cevheri ve
görülmeyen şeylerin kanıtı"28 olduğunu söyler ve şöyle devam
eder: " . . . iman olmadan Tanrı'yı hoşnut etmek imkansızdır;
çünkü Tanrı'ya gelen insan O'nun var olduğuna ve O'nu se
batla arayanları ödüllendirdiğine inanmalıdır."29 Sevgi bizi Tan
rı ile, Bütün ile, ruhsal besinin geldiği şifa kaynağı ile ilişkiye
sokar, ama iman bizi o ilişki içinde tutar ve birliğe ulaştırır.
İmanı tanımlamak neredeyse imkansızdır, ama ben ima
nın, başka herhangi bir şeyden daha çok, bir armağan olduğu
nu söyleyen otoritelerle aynı görüşteyim. Ruhsal kattan kay
naklanan imanın yaratıcısı Bütün'dür, Tanrı'dır. Sevgi gibi,
imanla da, bireysel-ruh daha aşağı katlardan daha yüksek kat
lara, sonlu olandan sonsuz olana yükselir. Ama sevgiden fark
lı olarak, iman sadece, her şeyi aşan "varlığın" gücü tarafın
dan kavranmış olmanın sonucu olan bir haldir. İman imal edi
lemez ve başka herhangi bir şeyle kıyaslanarak anlaşılamaz.
O bize sadece Bütün, Tanrı tarafından bahşedilebilir. İman as
la bir insanın sahip olduğu ya da tekamül ederek ulaştığı bir
hal değildir; o, bireyin içinde bulunan ve onun Bütün'e koşul
suz olarak kabul edilmiş olduğunu ve O'nun bir parçası oldu
ğunu tasdik eden tanrısal bir haldir. O, iki razı tarafı içeren
ve dualite unsurunu koruyan ilişkinin ötesine geçer. İnsan ta-
37
'l(ufısafSifa 'Te/Q}i.R{eri
rafında, bu ilişki bir ruh hali ya da inanç değişikliği. yüzünden
zedelenebilir ya da geçici olarak kopabilir. Ama imanla, duali
te ve ayrılık ortadan kaldırılır; çünkü imanda, Tanrı uzşnıp
kişiyi Kendine çeker.
Bir kez ayrılık ortadan kalktığında ve ruhsal beslenme
daimi hale geldiğinde, bu birliğe ulaşmış olanlar Tanrı'nın dün
yayı besleyen ve şifalandıran temsilcileri haline gelirler. On
lar, buna açık ve gönüllü olanları Tanrı ile ilişkiye yönlendi
rirler ki onlar da iman armağanıyla Tanrı ile kalıcı bir biçim
de yeniden birleşebilsinler.
38
4
ZİHİNSEL HASTALIK
40
'Böfüm 4
reşimden bir titreşime dönüştürülebilir. "32 Dönüşüm, eğer onu
yeniden-programlama olarak düşünürseniz daha iyi anlaşıla
bilir. Tüm hayatınız boyunca siz çevreniz ve çevrenizdeki in
sanlar tarafından programlandınız. Eğer zihinsel dönüşüm kav
ramını anlarsanız, düşünme biçiminizi değiştirerek kendinizi
değiştirmeyi öğrenebilirsiniz. Olumsuzluk sizi içten yıkar ve dış
tan size saldırır. Olumsuzluk genelde size önce zihinsel katta
saldırır. Eğer orada durdurulmazsa, çok hızla eterik kata doğ
ru titreşim değiştirir (dönüşür) ve orada olumsuz hisler ve duy
gusal bir kasılma üretir. O zaman fiziksel bedeniniz endişele
nerek tepki gösterir. Kaslarınız kasılır, nefesiniz sığlaşır, vb.
Tek başına irade gücü olumsuzluğu yenmenize yardım edemez
ve bunun iyi bir nedeni vardır. Olumsuz düşünceler olumsuz
imgeleme üretir ve olumsuz imgeleme de olumsuz hislere ne
den olur. İrade ve imgeleme çatışma içinde olduğunda, kaza
nan daima imgeleme olur. Büyük Fransız metafizikçi Emile
Coue bu konuda şöyle yazmıştır: "Bizim eylemlerimiz irade
mizden değil, imgelememizden kaynaklanır. "33
Olumsuz düşünceler sözel ve görsel olarak aktarılır (zih
ninizde görüntüler ya da sözcükler olarak belirirler) . Olumsuz
sözel düşünceler sizi rahatsız ettiğinde, onların olumsuz etki
sini dönüştürmek için siz de sözcükleri kullanmalısınız. Tibet'
te keşişler olumsuz düşünceleri zihinlerinden uzaklaştırmak
için "Neti, neti" (bu değil, bu değil) derler. Ben, Jose Silva ta
rafından geliştirilmiş olan tekniği kullanarak, "İptal, iptal" de
meyi tercih ederim. Bir kez düşüncelerinize dikkat etmeye baş
ladığınızda, üzerinizde olumsuz etkiler yapan düşünceleri tanım
layabileceksiniz ve olumsuz sözel bir düşünceyi zihninize gi
rerken yakaladığınız her seferinde, "İptal, iptal" diyerek onu
zihninizden uzaklaştırabileceksiniz. Olumsuzluğu, o henüz zi
hinsel kattayken durdurarak, onun duyguların düzeyi olan ete
rik kata doğru titreşim değiştirmesini, dönüşüm geçirmesini
41
'l(ufisafSifa 'TeR!fif([eri
önleyebilirsiniz. Olumsuzluğun aşağı katlara aktarılmasını ön
lediğinizde, duygularınızı kurtarmış ve fiziksel bedeninizi ko
rumuş olursunuz. Eğer bu tekniği bilinçli bir biçimde kulla
nırsanız, kendinizi olumsuzluğun en süptil biçimlerinden kur
tarabilirsiniz.
Bir kez olumsuz sözel düşüncelerin sizi rahatsız etmele
rini önlediğinizde, bir adım daha ileri gidebilirsiniz. Korkulu
düşüncelerin yerine korkusuz düşünceleri, nefret dolu düşün
celerin yerine sevgi düşüncelerini vb. geçirebilirsiniz . İş görsel
olarak düşünmeye geldiğinde, olumsuz imgelerin (görüntülerin)
etkisini, onların yerine olumlu imgeleri geçirerek yok edebilir
siniz. Bu, çaba harcamadan yapılmalıdır ve siz gevşemiş bir
zihinsel haldeyken bu iş en kolay biçimde başarılır.
Bir an için şu olağan durumu hayal edelim. Bir çalışan,
bilinmeyen bir nedenle patronunun ofisine çağrılır. Onun ilk
tepkisi olumsuzdur, "Acaba yanlış bir şey mi yaptım?" diye dü
şünür, hatta daha kötüsünü düşünür, "Yoksa işimi kaybede
cek miyim?" Eğer o aklına gelen bu ilk düşünceleri düşünme
ye devam ederse, olumsuz düşüncelerden oluşan bir çığı hare
kete geçirebilir ki o da korku ve endişe üretebilir (bu çalışanın
ne olup bittiğini henüz bilmediğini hatırlayın) . İlk soruna ve
daha sonra ortaya çıkabilecek sorunlara sadece olumsuz dü
şünceler ve imgeleme neden olmuştur. Çalışan, o olumsuz dü
şünceleri "İptal, iptal" diyerek etkisiz kılabilirdi. Bunu hemen
yaparak, hem olumsuz bir duygusal tepkiyi, hem daha sonraki
fiziksel tepkiyi önleyebilirdi. Eğer olumsuz bir his zaten yara
tılmışsa, çalışan, zihninde olumlu bir görüntü yaratabilir ve
olumlu imgelemeyi kullanarak olumsuz imgelemeye karşı ko
yabilirdi. Yukarıda tarif edilen teknikleri kullanarak, bu kişi o
durumu olumsuz değil, olumlu bir tutumla karşılayabilirdi.
Dahası, olumlu imgelemeyi kullanarak durumu kendi lehine çe
virebilirdi. Böylece o, patronun ofisine çağrıldığında ilk tepki-
42
'Böfüm 4
si olumsuz olsa bile, "İptal, iptal" diyerek durumu tersine çe
virebilirdi. O, şu onaylamayı yapabilirdi: "Ben amirleri tara
fından takdir edilen mükemmel bir çalışanım" ve "Her gün,
her bakımdan gittikçe daha iyi oluyorum. " En sonunda, pat
ronuyla birbirlerine gülümseyerek el sıkıştıklarını imgeleye
rek yeniden-programlamayı tamamlayabilirdi.
Olumlu Onaylamalar
Aşağıda, sağlığı korumakta yararlı bulduğum olumlu onay-
lamaların bir listesi yer almaktadır:
1. Her gün her bakımdan gittikçe daha iyi oluyorum.
2. Beni güçlendiren Tanrı sayesinde her işi başarabilirim.
3. Bana korku ruhu değil, güç ve sevgi ruhu ve sağlam
bir akıl verilmiştir.
4. Ben mutluyum; ben sağlıklıyım; ben bütünüm.
5. Ben imana sahibim ve imanla her şeyin üstesinden ge
lebilirim.
6. Ben her bakımdan tamamım; cesaret ve içsel kuvvetle
doluyum.
7. Ben kendimle barış içindeyim ve kendimi olduğum gi
bi kabul ediyorum.
8. Ben kaderimin efendisiyim; ben hayatımın efendisiyim.
9. Olumsuzluk beni hiçbir zaman hiçbir düzeyde etkile
yemez.
Bu onaylamaları doğal bir biçimde, çaba harcamadan tek
rarladığınızda, onların üzerinizde olumlu bir etki yaptığını gö
receksiniz. Onların birini ya da daha fazlasını günde on kere,
mümkünse yüksek sesle tekrarlamanızı ve günde en az bir ke
re, Tanrı'nın sizi sevdiğini ve O'nun gücüyle hiçbir şeyin sizi
yenemeyeceğini kendinize hatırlatmanızı öneririm. Kuşku hiç-
43
'l(ufisalSifa 'Iek:!Jik.[eri
bir şeyi başaramaz; bu yüzden, eğer yeniden-programlamayı
dener, ama aynı zamanda onun etkinliğinden kuşku duyarsa
nız, çok az şeyi başarabilirsiniz. Eğer kendinden kuşku dµy
mak sizin sorunlarınızdan biriyse, kendinize olan güveninizi ar
tırmak için onaylamaları ve yaratıcı imgelemeyi kullanın. Ço
ğunuzun bildiği gibi, olumsuz düşünmek herhangi bir çaba ge
rektirmez; aynı şekilde, olumlu düşünmek için de bir çaba har
camanız gerekmez. Ben yeniden-programlama sürecinin çaba
harcamadan yapılması gerektiğini güvenle söyleyebilirim.
44
'Böfüm 4
Elektriksel Beyin
Bir insan olumsuz düşünceleri barındırdığında ve bunun
sonucunda olumsuz bir duygusal ve fiziksel tepki gösterdiğin
de, onun beyin dalgası frekansında bir değişiklik meydana ge
lir. Beyni ve onun elektriksel doğasını anlayarak, zihinsel kat
ta şifa verme konusunda bir içgörü edinebilirsiniz.
İnsan beyni elektrik üretir. İnsan beyninde, hepsi elek
triksel bir şarj taşıyabilen yaklaşık yirmi milyon hücre vardır.
Bu beyin hücrelerinin her biri, bir elektrik şarjı olarak işlev ya
pan bir aksona (sinir hücresinin uzantısı olan ve sinir uyarıla
rını sinapsa ileten bir sinir lifine) sahiptir. Her bi\ hücre, elek
trik alıcısı olarak işlev yapan bir aksona ve dendrit denen bir
ila on iki vericiye (sinir hücresinin kısa uzantısına) sahiptir.
Bu belli şekil, beyin hücreleri arasında trilyonlarca bağlantıya
olanak verir. Beyin hücreleri dinlenme halindeyken, her bir hüc
re potansiyel bir elektrik kuvvetine (voltaja) sahiptir. Aynı hüc
reler aktif hale geçtiklerinde, potansiyel enerjiyi salıverirler;
böylece, mesajı diğer sinir hücrelerine taşıyan bir elektrik akı
mı üretilmiş olur. İnsan beyni tarafından üretilen elektriksel
uyarılar ve onların yarattığı kalıplar altmış yıldır elektroense
falograf (EEG) denen bir aygıtla kapsamlı bir biçimde incelen
miştir. EEG kalıplarının anlaşılması zor olabilir, çünkü beyin
dalgası kalıpları sürekli olarak değişmektedir ve tam aynı ka
lıplara sahip olan iki kişi bile yoktur.
Bireysel beyin dalgası kalıpları sonsuz farklılıklar göste
rebilse de, tüm insanların ortak beyin dalgası ritimlerine da
yandırılan genel kalıplar vardır ve bu kalıplar gruplandırıl
mış, isimlendirilmiş ve onların farklı bilinç halleriyle ilişkisi
belli bir dereceye kadar ortaya çıkarılmıştır.
Beyin dalgası ritimleri dört ana kategoriye ayrılır: Alfa,
beta, teta ve delta. Alfa ilk keşfedilen beyin-dalgası frekansıydı
45
�ufısa{Sifa 'Iek!;iR.,feri
ve halen bunca çalkantıya ve karışıklığa neden olan alfadır. Bey
nin elektriksel faaliyetinin neden olduğu kalıplar (ritimler) sa
niyedeki devir sayısı (CPS) ile ölçülür. Genelde, saniyede on
dört ya da daha yüksek devir sayısı beta dalgaları olarak, yedi
ila on dört devir sayısı alfa olarak, dört ila yedi devir sayısı
teta olarak ve dört ve daha aşağı devir sayısı delta olarak ka
bul edilir.
Beyin-dalgası kalıpları tek bir belirli frekans olarak ka
rakterize edilemez, çünkü her bir kategori içinde onlar çeşitle
nebilirler ve işte bu yüzden frekans alanları olarak tanımla
nırlar. Farklı etkenler de bir EEG'de kaydedilen elektriksel uya
rıları değiştirebilir. Örneğin, kayıt elektrotlarının yerleştirilişi
bile, onların kafatasının ön (alın) bölgesine mi, yoksa kafatası
nın merkezinin ön bölgesine mi yerleştirildiğine bağlı olarak,
farklı beyin-dalgası kayıtları verebilir.
Biyolojik geribildirim araştırmalarından kaynaklanan bir
sürpriz şu olguyu gözler önüne sermiştir: Bir bireyin EEG ka
lıbı onun gevşeme ve dikkat yokluğu olarak tanımlanan bir hal
içinde olduğunu gösterirken, bireyde yoğun bir konsantrasyon
ve dikkat bulunabilir. Birey, kendi alfa ya da teta faaliyetini
kontrol altına alma çabasıyla büyük bir enerji harcayabilir, an
cak, EEG kayıtları onun -normalde tetikte olma ve dış çevre
deki olaylar üzerinde konsantre olmayla ilişkili olan- olağan
dışı bir çaba harcadığını göstermeyecektir. Acaba EEG, şifacı
ların çok uzun bir zamandır sezgisel olarak ayırt ettikleri gibi,
dikkat etmek ile konsantre olmak arasındaki niteliksel farkı
niceliksel olarak gösteriyor olabilir mi?
Delta
En yavaş beyin dalgası frekansına delta denir. Onun hızı
(ritmi) saniyede sıfır ila dört devir arasındadır. Delta sadece
46
'1Jöfüm 4
uykunun en derin düzeylerinde, koma halinde ya da bir insan
anestezi altındayken ortaya çıkar.
Teta
Teta dalgaları uyanık haldeki bir insanın EEG kalıbında
nadiren bulunur. Bu dalgaların frekansı saniyede dört ila yedi
devir arasındadır ve uyuşukluk/uykululuk haliyle ve yeni bil
ginin özümsenmesi haliyle ilişkilidir. En iyi durumda bile, te
ta dalgaları uyanıklık saatlerinde deşarj olan toplam beyin dal
galarının yüzde beşini nadiren geçer. Onlar en sık, bir insan de
rin bir biçimde gevşemişken ya da hayal kurarken mevcuttur.
Teta normalde uyku haliyle ilişkili olsa da, o içgörü ve ilham
anlarında ve derin şifa meditasyonunda birden ortaya çıkar.
Beta
Siz saniyede on dört devirin, yani alfa düzeyinin üstüne
çıktığınızda, her şey beta başlığı altında toplanır. Beta faaliye
ti diğerlerinden en dikkat çekici biçimde farklıdır, çünkü onun
kalıpları genelde ritmik değildir ve düşük voltajdadır. Beta fre
kansı tetikte, rasyonel, analitik davranış ve problem çözümün
de konsantrasyon haliyle ilişkilidir. Beta düzeyinin bir stres
hali olduğu kabul edilir. O, belirli bir his ya da zihinsel hal ile
ilişkili değildir. Beta düzeyindeyken korkudan sevince, mutlu
luktan acıya kadar her şeyi hissedebilirsiniz. Bununla birlik
te, suçluluk, umutsuzluk, kıskançlık, korku gibi olumsuz duy
guların daha düşük beyin dalgası frekanslarında bulunmadığı,
sadece beta frekansında bulunduğu keşfedilmiştir. Ayrıca, araş
tırmalar betanın yetişkinlerin büyük çoğunluğunun uyanıkken
sahip olduğu normal beyin dalgası kalıbı olduğunu göstermiş
tir. Yetişkinler uyanıklık zamanlarının yüzde seksenini beta
düzeyinde geçirirlerken, henüz buluğ çağına erişmemiş olan
47
!l(ufısaisifa rreK!JiK[eri
çocukların uyanıklık saatlerinin yüzde seksenini alfa hali için
de geçirdikleri tahmin edilmektedir.
Alfa
Alfa düzeyinin saniyede yedi ila on dört devir arasında bir
elektriksel frekansı vardır. Artmış alfa üretiminin hem Zen
hem Yoga meditasyonu uygulamalarına eşlik ettiği artık fark
edilmiştir. Bu disiplinlerin öğrencileri üzerinde EEG aygıtla
rıyla yapılan testler göstermiştir ki, onların meditasyona baş
lamalarıyla birlikte alfa niceliklerinde ani ve çarpıcı bir artış
olmakta ve kısa bir süre sonra alfa azalmakta, onun yerini ar
tan teta faaliyeti almaktadır. Maddesel evrenden ayrılma duy
gusu, kişisel kimliği kaybetme ve birlik duygusu hissettikleri
ni bildiren birçok kişi, alfa ve teta faaliyetlerinde en büyük ar
tışları göstermiştir. Alfa düzeyinde bulunmanın fiziksel bede
ne de yararı vardır, çünkü bir insan alfa halindeyken, yenilen
me ve kendini iyileştirme süreci hızlanır.
50
5
ALFA/TETA HALİ
51
!l(ulisa!Sifa 'Ie/Q}iK.{eri
Alfa Haline Girmek
İstediğiniz zaman alfa/teta düzeyine girmek için şu tali
matları uygulayın. Sırtınız dik olarak rahat bir pozisyonda- otu
run. Karnınızdan doğru birkaç derin nefes alın; sonra gözleri
nizi kapatın ve gevşeyin. Gözleri kapatmak anında alfa/teta
dalgası üretimini başlatır. Derin bir biçimde nefes almaya de
vam edin ve bunu yaparken, yavaş yavaş beşten bire, yani ge
riye doğru sayın. Geriye doğru sayarken, her bir sayıyı içi
nizden üç kere tekrarlayın ve gözünüzde canlandırın. Bu tek
nik sizin imgeleme yeteneğinizi güçlendirecektir; bu yüzden, ace
le etmeyin ve zihninizin istediği kadar yaratıcı olmasına izin
verin. Hatırlayın, meditasyon yapmanın hiçbir doğru ya da yan
lış yolu yoktur. Bir sayısına ulaştığınızda, zihninizden şu onay
lamayı yapın: "Şimdi derin bir biçimde gevşedim ve kendimi
önceki halimden daha iyi hissediyorum. " Derin bir biçimde ne
fes almaya devam edin ve birkaç saniye sonra, bu kez ondan
başlayıp geriye doğru saymaya başlayın; içinizden on derken
nefes verin. Bir derin nefes daha alın ve nefes verirken içiniz
den dokuz deyin. Bir derin nefes daha alın ve nefes verirken
içinizden sekiz deyin. Bir sayısına gelene dek bu şekilde de
vam edin. Bir sayısına ulaştığınızda, kendinizi çok hafif hisse
deceksiniz. O zaman bedeninizde, duygularınızda ve zihniniz
de hissettiğiniz süptil değişikliklere dikkat edin. Her bir medi
tasyon farklı olacaktır ve meditasyon yaptığınız her seferinde
kendi hakkınızda yeni bir şey öğreneceksiniz. Meditasyonda siz
enerji merkezlerinizi açarsınız ve onlar da daha fazla enerji
nin "süptil enerji sisteminize" girmesine izin verirler, böylece
bilinçdışı faaliyet artar.
Birçok durumda, kaslarda depolanmış fiziksel gerilim, ener
jinin enerji merkezlerinden süptil enerji sistemine serbestçe akı
şını engeller. Biz bu gerilimi boşaltmak için, bedenin istemli
52
'13ö[üm5
kaslarındaki gerilimin boşalmasına yardımcı olan kadim bir
yogayı uygularız. Budizm'in yin-yang kavramı, her eylemin ken
disine eşit ve zıt bir tepkiye sahip olduğunu açıklar; bu yüz
den, gevşemek ve gerilimi boşaltmak için, sizin kaslarınızı ön
ce sıkmanız ve kasmanız gerekir. Bir sayısına ulaştıktan son
ra, zihninizden şu basit onaylamayı yapın: "Zihnim tamamen
gevşemiş halde. Ben bu zihin düzeyine eriştiğim her seferin
de, zihnimi daha çok ve daha yaratıcı biçimlerde kullanabili
rim. " Sonra, kısa bir süre bu hal içinde dinlenin. Kendinizi ha
zır hissettiğinizde, dikkatinizi ayaklarınıza verin; nefesinizi içi
nize çekin ve ayak kaslarınızı mümkün olduğunca çok kasın.
Nefesinizi üç saniye boyunca tutun. Sonra nefesinizi bırakın
ve ayak kaslarınızın gevşemesine izin verin. Tekrar derin bir ne
fes alın ve aynı işlemi bu kez ayak bileklerinizde ve baldırları
nızda tekrarlayın. Aynı işlemi bedeninizin şu bölümleri ile tek
rarlayarak devam edin: Uyluklar, kalça ve alt karın, orta ve
üst karın, göğüs ve omuzlar, boyun, kollar ve eller. Sonra yüz
kaslarınızı sıkın ve nefesinizi üç saniye boyunca tutun. Sonra
kaslarınız gevşetin ve nefes verin. Sonra ağzınızı açın dilinizi
dışarı çıkarın ve yüz kaslarınızı mümkün olduğunca çok ka
sın; nefesinizi üç saniye boyunca tutun. Sonra yüz kaslarınızı
gevşetin ve nefes verin.
Bu egzersizi tamamlamak için, tüm bedeninizi kasın (bu
kez yüz kaslarınızı sıkın) ve nefesinizi tutun. Üç saniye sonra,
nefesinizi kuvvetle burnunuzdan verin ve bu sırada tüm be
den kaslarınızı aynı anda gevşetin.
Bu sırada on ila on beş dakika geçmiş olacaktır ve siz ke
sin bir biçimde "alfa/teta düzeyi"nde bulunuyor olacaksınız.
Sonra zihninizden şu onaylamayı yapın: "Ben alfa düzeyinde
yim. Bu zihin düzeyine her eriştiğimde, bu benim daha derin
ve daha sağlıklı düzeylere geçmemi kolaylaştırıyor. "
Dikkatinizi fiziksel bedeninize verin ve ondan akan süp-
53
1?._ulisalSifa 'Iel<:.!Jif([eri
til titreşimleri ve enerjileri hissedin. Birkaç saniye daha buna
dikkat edin ve zihninizden kendiliğinden geçen imgeleri göz
lemleyin. Onları kontrol etmeye kalkışmayın; sadece gözlem
leyin, izleyin, ama onlara bağlanmayın. Bu imgelerle birlikte
akarken, zihninizin tamamen gevşeyebileceği kutsal sığınağına
doğru sürüklenmesine izin verin. Sizin sığınağınız yetişmeniz
gereken hiçbir randevunun, ödemeniz gereken hiçbir fatura
nın, sizi rahatsız edecek hiçbir stresin olmadığı bir yerdir. O,
kendinizi hoşnut hissettiğiniz, endişeden, kuşkulardan, güven
sizliklerden azade olduğunuz, kendinizle ve çevrenizle barış
içinde olduğunuz bir yerdir. Onun dünya üzerinde bir yer mi,
yoksa zihinsel katta yarattığınız bir yer mi olduğu önemli de
ğildir. Önemli olan, onun stres zamanlarında sizin için bir sı
ğınma ve yenilenme yeri olmasıdır. Bu yüzden, oradayken key
finize bakın ve tamamen gevşeyin. Sığınağınızda beş dakika
kadar kalmanızı öneririm. Orada duyularınızı ve duygularını
zı uyanık ve açık tutun ve sığınağınızı yapabildiğinizce tam
olarak deneyimleyin.
Buraya kadar, gevşemek, zihninizi alfa/teta düzeyine sok
mak için basit ve etkili bir tekniği tarif ettim. Ancak, siz alfa/
teta düzeyine geçtiğinizde, dikkatinizi kendinizi yeniden prog
ramlamaya ve daha sonra iyileştirmeye yöneltebilirsiniz. Biz,
zihinsel yansıtma (projeksiyon) denen bir teknikle, imgeleme
ve zihinsel qlarak şifa verme yeteneğimizi kusursuz hale geti
ririz. Alfa/teta düzeyindeyken, onaylamalar ve imgelemeler yo
luyla bilincinizi evrende istediğiniz herhangi bir yere yansıta
bilirsiniz (projekte edebilirsiniz). Sadece istediğiniz her yere gi
debilmekle kalmaz, hayatınızın her fasetinde kendinizi iyileş
tirmek için zihinsel yansıtmayı kullanabilirsiniz.
54
'13öfüm 5
Zihinsel Yansıtma
Sığınağımzdan geri döndükten sonra, zihninizden şu onay
lamayı yaparak bilincinizi yansıtmaya başlayabilirsiniz: "Ben
bilincimi evrende istediğim herhangi bir yere yansıtabilirim. "
Sonra derin bir nefes alın ve nefes alış verişler arasında ara
vermeden burnunuzdan nefes almaya devam edin. Sonra, eski
kiliselerde ermişlerin resmedildikleri gibi, avuçlarınızı kalbini
zin üzerinde birleştirin (bkz. Tablo 2) ve dikkatinizi üçüncü
gözünüze verirken derin bir biçimde nefes almaya devam edin.
O, oradan görsel imgeler aldığımız ve yansıttığımız yüksek ze
ka merkezidir. O, burun köprüsünün hemen üzerinde ve kaş
ların arasında yer alır. Bu çalışmaların hiçbiri herhangi bir ça
ba gerektirmez. Sadece derin ve ritmik bir biçimde nefes alın
ve avuçlarınızı kalbinizin üzerinde birleştirin. Bu sizin kalbi
nizi uyaracak ve imgelemenize yardımcı olacaktır. O ayrıca, be
deninizin -imgeleme yeteneğinizi engelleyebilecek olan- manye
tik şarjını nötrleştirir. Dikkatinizi üçüncü gözünüze verdiği
nizde, imgelemeye ve zihinsel yansıtmaya başlamaya hazırsı
nızdır. Bilincinizi fiziksel kattaki maddenin üç düzeyine, mi
neraller alemine, bitkiler alemine ve hayvanlar alemine yansı
tarak, bilincinizi yansıtma ve imgeleme yeteneğinizi kusursuz
hale getirebilirsiniz.
Zihinsel yansıtmaya başlamadan önce, bir kez alfa/teta dü
zeyine girerek içinizdeki bilinç merkezlerini hazırladığınızda,
zihinsel yansıtma yapmanızın artık mümkün olduğunu kabul
etmeniz gerektiğini hatırlayın. Bu zor olmamalıdır, çünkü siz
geceleri rüya görürken ve gündüzleri hayal kurarken veya im
geleme yaparken sürekli zihinsel yansıtma yapıyorsunuz. Ken
dinizi belirli bir yerde ya da durumda imgelerken, aslında ona
-onun zihinsel kattaki varlığına- gidiyorsunuz. Fiziksel katta
mevcut olan her şey -birinci Hermetik aksiyomdan bildiğimiz
55
I
56
'13öfüm 5
gibi- titreşim değiştirip fiziksel kata geçmeden önce, zihinsel
katta bir varoluşa sahiptir. Öyleyse kafanız karışmasın; zihin
sel yansıtma sadece imgeleme değildir. Alfa/teta düzeyindey
ken kendiliğinden ortaya çıkan imgeler gördüğünüzde, gerçek
olan ve zihinsel katta var olan şeyleri görmektesinizdir; ve siz
yeni imgeler yaratarak yeniden-programlama yaptığınızda, zi
hinsel katta yeni realiteler yaratmaktasınızdır ki onlar daha
sonra titreşim değiştirerek fiziksel realiteye dönüşecektir.
Bilincimizi, fiziksel dünyadaki en basit madde formuna,
mineraler aleminde bulunan bir cansız maddeye yansıtarak alış
tırmamıza başlayalım. Sonra daha büyük karmaşıklık içeren
alemlere geçeceğiz.
Derin bir biçimde nefes almaya devam edin ve sonra,
sizden iki metre uzakta bulunan ve bir metre yükseklikte olan
bir platform imgeleyin. O platformun üstünde, yaklaşık bir
metre çapında olan kahverengi bir taş imgeleyin. Taşı gözlem
lerken duyularınızı açık ve aktif tutun, çünkü beş duyuyu kul
lanmak, zihinsel katta da fiziksel katta olduğu kadar önemli
dir. (Bazı insanlar, yanlışlıkla, sadece yüksek katları deneyim
lemek için kullanılan bir altıncı duyunun var olduğuna inanır
lar. Durum tam böyle değildir. Altıncı duyu insan sezgisinden
başka bir şey değildir ki şifacı ona duru-sezi der. O, daha yük
sek katlardan bilgi almak için, beş duyusuyla birlikte duru
seziyi de kullanır.)
Taşı iki metre uzaktan inceledikten ve onun büyüklüğü
nü, şeklini, rengini ve dokusunu gözlemledikten sonra, onun
yanında durduğunuzu imgeleyin. Sonra ona dokunduğunuzu im
geleyin. Bu sizin sadece görme duyunuzdan daha fazlasını kul
lanmanızı sağlayacaktır. Şimdi taşı daha ayrıntılı olarak göre
bileceksiniz ; ona dokunabilecek, onun dokusunu, sıcaklığını,
kayganlığını, nemliliğini hissedebileceksiniz. Zihinsel yansıtma
da ve şifada ayrıntılar çok önemlidir ve bir nesnenin ne kadar
57
'R.ufısalSifa 'Tek!;ik,feri
çok niteliğini deneyimleyebilirseniz o kadar iyidir. Bu neden
le, taşı yakından incelemek için bir iki dakika ayırın. Sonra
derin bir nefes alın ve zihninizden şu onaylamayı yapın: "Şim
di bu taşın içindeyim ve onu bütünüyle deneyimliyorum. " O
anda, kendinizi o taşın içinde ve ona rahatça sığacak bir bü
yüklükte bulacaksınız. O taşın içindeyken, acele etmeden onu
inceleyin. Bunu sadece isteyerek iyice küçülebilirsiniz, böylece
taşın içini moleküler düzeyde bile inceleyebilirsiniz. Taşın için
deyken, tüm duyularınızı fiziksel olarak kullanabileceksiniz. Gö
rebilecek, işitebilecek, tadabilecek, koklayabilecek ve dokuna
bileceksiniz; taşın niteliklerini tam olarak deneyimleyebilecek
sınız.
Duyularınızı kullanmanın yanı sıra, taşın ruhunu, yani
özünü hissetmek için sezginizi kullanın. Yaratılmış her şey bu
bireysel "asli" niteliğe sahiptir ve bir şifacı bu niteliği hissede
rek, bir şeyin titreşiminin doğruluğunu ya da yanlışlığını du
yumsayabilir. Bu şekilde hissetmek şifada son derece önemli
dir, çünkü hastalığın psişik teşhisinde, bir yanlışlık hissi ge
nelde bir insanın "süptil enerji sistemi"ndeki olumsuz bir tit
reşimin ve hastalığın ilk göstergesidir.
Başlangıçta, taşın içini keşfetmek için üç, dört dakika ayır
manızı öneririm. Taşı tam olarak deneyimlediğiniz konusun
da tatmin olduğunuzda, tekrar onun dışında, platformun iki
metre uzağında durduğunuzu imgeleyin. Sonra taşı zihinsel ola
rak bırakın kaybolsun. Avuçlarınızı birleşmiş halde tutarak de
rin bir nefes alın ve daha derinleşin, yani tamamen gevşeyin.
Bundan sonra bitkiler alemine zihinsel yansıtma yapaca
ğız. Avuçlarınızı birleşmiş halde tutun ve dikkatinizi üçüncü
gözünüz üzerinde tutarak, önünüzdeki platformun üzerinde
bir saksı i ç i nde laleler imgeleyin. Fiziksel dünyadan bir şeyi
i mgel ediği niz her seferinde, taşı incelerken öğrendiğiniz süre
ci iek rn rlııy ı n . Elbette, ilerledikçe, alemlerin her birinden fark-
58
'.Böfüm 5
lı şeyleri öncekilerin yerine geçirebilirsiniz. Ama şimdilik, la
leleri iki metre uzaktan gözlemleyin. Buna kısa bir süre ayırın
ve sonra çiçeklerin yanında durduğunuzu imgeleyin. Daha ön
ce yaptığınız gibi, elinizi uzatıp onlara dokunun. Bitkiyi dene
yimlerken duyularınızı ve hislerinizi uyanık ve aktif tutmayı
hatırlayın. Kısa bir süre laleleri yakından inceleyin. Sonra, de
rin bir nefes alın ve zihninizden şu onaylamayı yapın: "Ben
şimdi lalelerin içindeyim ve onları bütünüyle deneyimliyorum. "
Kendinizi bir anda bitkinin içinde bulacaksınız. Laleyi keşfet
meye onun çiçeğinden başlamanızı, çiçeğin organlarını incele
menizi, sonra sapına inmenizi ve en sonunda incelemeyi bitki
nin kökleri ile tamamlamanızı öneririm. O sırada taştan daha
karmaşık bir canlıyla meşgul olduğunuzdan, acele etmeyin ve
bitkinin sadece fiziksel niteliklerini deneyimlemekle kalmayıp,
onun içinden akan "yaşam kuvveti" ile de temas kurmaya ça
lışın. Yaşam kuvveti, prananın, "mutlak enerji"nin bir tezahü
rüdür. Bitkiyi incelemeye en az beş dakika ayırmanızı öneri
rim. Onu bütünüyle deneyimlediğinizde, kendinizi yine bitki
nin dışında, platformun iki metre uzağında görün. Sonra, bit
kiyi bırakın kaybolsun. Derin bir nefes alın ve daha da çok gev
şediğinizi ve derinleştiğinizi hissedin. Eğer isterseniz, bu zihin
sel yansıtmaların her birini ayrı bir meditasyon ve alıştırma
olarak uygulayabilir ya da bizim burada yaptığımız gibi, alfa/
teta düzeyinde kalarak, bir nesnenin ya da canlının yerine bir
diğerini geçirebilir, yani onları art arda deneyimleyebilirsiniz.
Eğer yorulmamışsanız ve dikkatinizi daha uzun bir süre sür
dürebilecekseniz, benim burada sunduğum gibi, art arda de
vam edin, çünkü daha sonra uzaktan şifa tekniklerini öğren
diğinizde, bir şifa meditasyonu sırasında birden fazla kişiye
şifa vermek isteyebilirsiniz ve bu, bizim şimdi bilinci yansıttı
ğımız aynı şekilde, bir kişinin yerine diğerini geçirmeyi gerek
tirecektir. Eğer bir ya da iki zihinsel yansıtmadan sonra me-
59
�ufısa[Sifa 'Tef(!;ik,kri
ditasyonu bitirmek isterseniz, bu bölümün sonundaki talimat
ları uygulayın.
Bitkiler alemindeki zihinsel yansıtmadan, hayvanlar ale
mindeki zihinsel yansıtmaya geçiyoruz. Tekamül skalasında yu
karı çıktıkça, deneğiniz ile daha fazla düzeyde "temas" kura
bilirsiniz. Hayvanlar aleminde, siz incelediğiniz yaratığın sa
dece fiziksel niteliklerini ve "yaşam kuvveti"ni değil, duygula
rını ve hayvan bilincini de deneyimleyebilirsiniz.
Bu meditasyona devam etmek için, ellerinizi kalbinizin
üzerinde birleştirerek derin bir nefes alın. Hazır olduğunuz
da, o platformun üzerinde bulunan bir hayvanı imgeleyin. Ev
cil bir hayvan en uygun seçim olacaktır; ancak, bir çiftlik hay
vanını ya da hayvanat bahçesinde veya vahşi doğada gördüğü
nüz bir hayvanı da imgeleyebilirsiniz. O hayvanı platformun
üzerinde imgeleyin ve onun fiziksel bedenini tepeden tırnağa
inceleyin. Kısa bir süre sonra, hayvanın yanında durduğunu
zu ve onu okşamaya başladığınızı imgeleyin. Hayvanın tepki
sine dikkat edin. Bu yolla deneğiniz hakkında çok şey öğrene
bilirsiniz. Tüm duyularınızı kullanmaya devam edin, ama ön
cekinden daha da fazla, temas kurduğunuz hayvanın farklı ki
şiliğini hissetmeye çalışın. Bilincinizi yansıtırken hayal gücü
nüzden daha fazlasını kullandığınızı hatırlamak önemlidir. Siz
o hayvanla zihinsel düzeyde, bilinçdışı zihninizle temas kuru
yorsunuz. Söz konusu hayvan sizin mevcudiyetinizi hissedecek
tir, bu yüzden nazik olun . Onunla zihnen konuşmanız, ona
olumlu niyetiniz konusunda güven vermenize yardımcı olabi
lir. Empati, şifanın önemli bir parçasıdır, bu yüzden burada
temas kurduğunuz hayvanla empati kurarak (onun duyguları
nı anlayarak) bu na baş l ay ı n . Eğer rol değiştirerek, yaratığın
hislerini duyu msam a n ı z ıı ve eğer mümkünse onun düşüncele
rini dü ş ü n menize i z i n veri rse n i z , bu iş size kolay gelecektir.
Hay van ı n fiz i ksel n i t.el i k lt•r i ı ı i ve kişiliğini yeterince deneyim-
<ıO
'Bö{üm 5
lediğiniz konusunda tatmin olduğunuzda, derin bir nefes alın
ve zihninizden şu onaylamayı yapın: "Ben şimdi bu hayvanın
içindeyim ve onu bütünüyle deneyimliyorum. " Bir anda ken
dinizi hayvanın içinde, ona rahatça sığacak büyüklükte bu
lacaksınız. Hayvanı incelemeye onun akciğerlerinden başlama
nızı öneririm. Akciğerlerin arasında durduğunuzu imgeleyin ve
tüm duyularınızı kullanarak, incelemenize başlayın. Elinizi uza
tıp onlardan birine dokunun. Hayvan nefes alıp verirken akci
ğerlerin ritmik hareketini hissedeceksiniz. Tüm fiziksel nite
likleri deneyimleyin, ama orada durmayın; akciğerlerdeki doğ
ruluğu veya yanlışlığı hissedin ve kendinize onların normal bi
çimde işlev yapıp yapmadıklarını, sağlıklı ve uyumlu olup ol
madıklarını sorun. Son olarak da, yaratıkla empati kurun ve
rol değiştirerek kendinizi o hayvan olarak deneyimleyin. Bir şe
yi tamamen deneyimleme yeteneği çalışarak kazanılan bir be
ceridir; empati kurma yeteneği de öyledir. Elinizden gelenin
en iyisini yapın ve eğer hayvanı hemen tümüyle deneyimleye
mezseniz cesaretiniz kırılmasın. Uygulama yaptıkça bunu ba
şaracaksınız. Akciğerleri sizi tatmin edecek şekilde deneyim
lediğinizde, kendinizi hayvanın omurgasının kök bölgesine yan
sıtın. Uzanıp omurlardan birine dokunun. Omurga bölgesin
deki değişik doku ve organlar arasındaki farka dikkat edin.
Omuru, omurgayı ve çevresindeki dokuyu incelemek için bir
kaç dakika ayırın. Birkaç dakika sonra ya da siz tatmin oldu
ğunuzda, kendinizi hayvanın bedeninin içinde istediğiniz yere
yansıtın. Eğer hastalıklı bir bölgeye giderseniz, sağlıklı ve has
talıklı dokular arasındaki farklara dikkat edin. Sonra, dört,
beş dakika daha ayırarak incelemenizi tamamlayın. Bitirdiği
nizde, kendinizi hayvanın dışında, platforma iki metre uzak
lıkta görün. Derin bir nefes alın, hayvanı ve platformu zihnen
bırakın, kaybolsunlar. Ellerinizi iki yanınıza indirip gevşeyin.
Daha sonraki meditasyonlarda, eğer isterseniz, aynı hay-
61
!l(ufisalSifa 'Tekgi.K{eri
vanı ya da farklı bir hayvanı inceleyebilirsiniz. Şimdiden itiba
ren zihinsel yansıtmayı düzenli olarak uygulamanızı öneririm,
çünkü ruhsal şifada kullandığımız tekniklerin birçoğu ona da
yanır.
Sizin normal bilince geri dönüş yolculuğunuz bir onayla
ma ile başlar. Derin ve ritmik bir biçimde nefes alırken, zihni
nizden şu onaylamayı yapın: "Bu zihin düzeyine her geçişim,
zihnin daha derin ve daha sağlıklı düzeylerine geçmemi kolay
laştırıyor. " Sonra yavaş yavaş birden beşe kadar şu şekilde
sayın: Bir, iki, sonra zihnen "Yavaş yavaş kendime geliyo
rum" deyin... üç, dört, beş diye sayın. . . gözlerinizi açın . . . ve be
şe ulaştığınızda, kendi kendinize, "Kendimi çok uyanık, tama
men gevşemiş ve önceki halimden daha iyi hissediyorum" de
yin.
62
6
ÇAKRALAR
Birinci Çakra
Daha önce de söylediğim gibi, yedi çakra vardır. Birinci
ya da kök çakra omurganın dibinde yer alır ve aktif haldeyken
ateşli bir turuncu-kırmızı renktedir. O, dünya katına giren süp
til enerjiler için bir kanaldır ve düzgün biçimde işlev yaparken
insan dünyaya karşı derin bir bağlılık hisseder. Yedi çakra fi
ziksel bedendeki yedi büyük salgıbeziyle ilişkilidir. Alice Bai
ley bu konuda şöyle diyor: "Yedi güç merkezi yedi büyük sal
J.{ıbezinin yer aldığı aynı bölgede bulunur ve ezoterik öğretiye
göre, her bir salgıbezi, aslında bu güç merkezlerinin fiziksel
tezahürüdür. "35 Birinci çakra böbreküstü bezlerine tekabül eder.
Bildiğimiz gibi, böbreküstü bezleri beden sıvılarının kimyasal
yapısını kontrol eder; onlar her iki böbreğin üzerinde yer
alırlar.
65
İkinci Çakra
Üçüncü Çakra
Dördüncü Çakra
Dördüncü çakra kalp merkezidir; o parlak bir altın ren
gindedir. O, ışık ve sevgi kaynağıdır ve bu sevgi sadece insan
sevgisi değil, Yeni Ahit in "yaşam suyunun nehirleri"36 olarak
'
şiirsel bir biçimde tasvir ettiği agape sevgi, yani tanrısal sev
gidir. Kalp çakrası şifada en büyük öneme sahiptir. " . . . Tanrı
sevgisi, insan kalbinden geçerek her tarafa akar. "37 Kalbin dö
n i.i �türücü enerjileri şifa çalışmasında büyük bir odak noktası
d ı r . B i z kalbimizle düşünmeyi, bilincimizi o yaşamsal merkez-
66
'Böfüm 6
den yansıtmayı, böylece güçlü şifa ışınlarını şifaya muhtaç
olanlar üzerinde odaklamayı öğrenmeliyiz. Kalp çakrası kalbin
hemen üzerinde yer alır. Timüs salgıbezi kalp çakrasına teka
bül eder. Onun nasıl çalıştığı hakkında şimdiye dek çok şey bi
linmemekle birlikte, çağdaş araştırmalar onunla bağışıklık sis
temi arasında bağlantı kurmaktadır. Bu salgıbezi buluğ çağın
da en büyük haline ulaşsa ve sonra onun lenfatik dokusunun
yerini basit bir yağ dokusu alsa da, onun uyarılmasının, yetiş
kinlik çağında da bağışıklık sistemini uyardığına ve güçlendir
diğine inanmak için bir neden vardır.
Beşinci Çakra
Beşinci çakra gırtlak çakrası olarak bilinir. Eğitilmiş bir
duru-görüre o çoğu zaman hafif yeşilimsi bir ton içeren gümü
şi mavi renkte görünür. Bu merkez boynun arkasında bulu
nur, omurilik soğanının heme� altından başlayıp, aşağıya ve
öne, gırtlak çıkıntısının hemen altına kadar uzanır. Bu çakra
önemlidir, çünkü o insanın ifade merkezidir; her varlığın dış
dünyayla yaratıcı bir biçimde iletişim kurmasına olanak verir.
O, bireysel-ruhun (soul) niyetini aktarır. O, fiziksel katta tiro
it bezi olarak tezahür eder ki bu bez metabolizma hızını kont
rol ederek bedenin dengesini korur. O, nefes borusunun her
iki tarafında yer alır.
Altıncı Çakra
Altıncı çakra, alın çakrası ya da "üçüncü göz " olarak ad
landırılır. O, kaşların arasında ve biraz üzerinde yer alır. İki
ana renk arasında, sarı ve -gelişmiş kişilikte menekşe rengi sı
nırına dayanan- koyu mavi arasında değişen bir renk yayar.
O, görmekle doğrudan ilişkilidir ki bu sadece fiziksel anlamda
görmek değil, daha yüksek katları görmeyi, sezgisel görüşü,
67
!l(ufısafSifa 'TeR!;iK{eri
duru-görüyü ve diğer paranormal biliş biçimlerini içeren mis
tik anlamda da görmektir. O, yaratıcılığın yeridir; aktif ve açık
olduğunda ise tanrısal zekanın yeridir. Uzaktan şifada o en bü
yük öneme sahiptir.
Ben, çalışmalarımda, hem alın çakrasından (üçüncü göz)
hem de kalp çakrasından gelen ışınları aynı anda hastaya ak
tarmanın uzaktan şifada etkili bir yol olduğunu gördüm. Se
minerlerimde şunu açıklarım: Ben bu iki çakrayı zihinsel ve
fiziksel olarak aktive ettiğimde ve sonra onlardan gelen ışınla
rın hastam tarafından massedildiğini imgelediğimde, ışınlar has
ta üzerinde güçlü bir etki yapmaktadır.
Alın çakrasının fiziksel tezahürü hipofiz salgıbezidir ki o
kafatasının alt kısmında yer alır ve genel işlevi büyümeyi ve me
tabolizmayı düzenlemek olan hormonlar salgılar.
Yedinci Çakra
Yedinci çakra, taç çakra olarak bilinir. Aktifken, en par
lak çakradır. O pek çok renkle titreşir görünür, ancak eğitil
miş göze o ağırlıklı olarak menekşe rengi görünür. O, başın
tepesinde yer alır ve Hindu kutsal yazılarında "bin yapraklı
lotus" olarak adlandırılır. O, uyandırılacak son çakradır ve bu
yüzden ruhsal mükemmelliğin en yüksek düzeyine tekabül eder.
Diğer çakralar gibi, o da daha yüksek katlardan bize akan yük
sek enerjiler için bir kanaldır; ancak, diğerlerinden farklı ola
rak, o tam aktif olduğunda kendini ters çevirebilir ve o zaman
bir merkezi güneş gibi ışık yayar, tüm çevresine sevgi ve bere
ket yağdırır. Taç çakra, orta beynin alt kısmında yer alan epi
fiz salgıbezine tekabül eder. Onun işlevi tıbbi olarak tam anla
şılmamıştır, ama onun büyümeyle ilgili olduğuna dair kanıt
lar vardır; bunun ötesinde çok az şey bilinmektedir. Onun şifa
için önemi, en derin ruhsal enerjilerin alıcısı olmasından kay-
68
q]öfüm 6
naklanır ve fiziksel hastalıklar üzerinde dönüştürücü bir etki
ye sahip olan da bu enerjilerdir. Taç çakra yoluyla bedene gi
ren enerjiler yenilenebilir enerjilerdir; ve yenilenme çalışması
için daha fazla ruhsal güç üretildikçe, daha fazla enerji çakra
ya akarak, bireyin başının üzerinde saf ışıktan ve tanrısal ener
jiden oluşan gerçek bir taç meydana getirir.
Ben kendimi tümüyle şifa çalışmalarıma verdikten kısa
bir zaman sonra, bir şifa seansı sırasında ve sonrasında başı
mın titreştiğini fark etmeye başladım; bu titreşim başımın te
pesinde başlayıp tüm kafatasıma yayılıyordu. Ben daha çok ça
lıştıkça, titreşim de o kadar çok belirginleşti, sonunda sanki
tüm gün -sonra günler- boyunca, ona dikkatimi verdiğim her
defasında güçlenerek devam eder oldu. Bu son derece hoş bir
histi, ama beni şaşırtıyordu, ta ki bazı meslektaşlarım taç çak
ranın bir özelliğini (enerjilerin kendilerini ters çevirebildiğini)
ve birçok şifacının bu titreşimi hissettiğini ve bir kez bu titre
şim -genelde spiritüel bir hizmet yaparken- başladığında, bu
enerjinin kendi kendini üretir hale geldiğini bana hatırlatın
caya dek . . .
69
!l(ufısalSifa TeR!fif([eri
Beş dakika boyunca rahatça oturabileceğiniz ya da yata
bileceğiniz sessiz bir yer bularak başlayın. Oturmanız ya da
yatmanız hiç fark etmez. Sadece sırtınızın düz olmasına dik
.
kat edin. Lotus duruşuna aşina olanlarınız için o duruş yeterli
olacaktır; eğer o duruş size zor geliyorsa, onu herhangi bir ne
denden ötürü rahatsız edici buluyorsanız, elleriniz yanınızda,
sırtüstü yatarak da aynı iyi sonuçları alabilirsiniz. Öyleyse, ya
lotus duruşunda oturarak, ya dik arkalıklı bir koltukta otura
rak ya da sırtüstü yatarak rahat edeceğiniz bir duruş bulun.
Sonra gözlerinizi kapatın ve gevşeyin. Zihninizin serbestçe ge
zinmesine izin verin ve onu kontrol etmeye çalışmayın, onun
mükemmel gevşeme yerine (kutsal sığınağınıza) gitmesine izin
verin.
Orada bir süre dinlenin ve sonra beşten bire kadar geriye
doğru saymaya başlayın, her sayıda uzun ve derin bir nefes
alın ve daha derinlere sürüklendiğinizi hissedin. Zihni herhan
gi bir biçimde kontrol etmeye hiç ihtiyaç yoktur, onun istediği
yere gitmesine izin verin. Bir sayısına ulaştığınızda, zihniniz
den şu onaylamayı yapın: "Ben derin bir biçimde gevşedim, ken
dimi önceki halimden daha iyi hissediyorum. " Görebileceğiniz
gibi, her ruhsal uygulama sırasında kendimizi yeniden prog
ramlama fırsatını kullanıyoruz. Sonra dikkatinizi omurganın
dibindeki birinci çakraya verin. Siz ona dikkatinizi verir ver
mez, çakra titreşmeye ve karıncalanmaya başlayacaktır. Siz
her bir çakranın yerini böyle saptayabilirsiniz ; karıncalanma
hissi çakranın merkezinden kaynaklanır. Dikkatinizi çakrala
rınıza verdiğinizde, onların açıldıklarını ve genişlediklerini his
sedeceksiniz. Siz, onların nerede yer aldıklarını ve onlardan
auranıza geçen enerjilerin neden olduğu nabız atışlarını ve ka
rıncalanmayı hissedebilirsiniz.
Dikkatinizi birinci çakraya vererek, sadece onun yerini
saptayabilmekle kalmazsınız, dikkatinizin zihinsel kuvveti onu
70
'Böf:üm 6
aktive etmeye hizmet eder. Bu zihinsel uyarım, çakraların açıl
masında ilk adımdır. Sonraki adım, her bir çakradan doğru, ne
fes almaktır. Böylece, nefesin doğasında mevcut olan enerjiyi
devreye sokarak onları daha da çok uyarabilirsiniz ki nefes bu
rada "prana"nın (yaşamsal kuvvetin) çakralara sunulan bir te
zahürüdür. Bu iki alet, yani zihin ve nefes sizin hizmetiniz
deyken, siz enerji merkezlerinizi açma ve dengeleme sürecini
kolayca başlatabilirsiniz. Ona zihinsel olarak dikkatinizi vere
rek, (omurganın dibindeki) birinci çakra ile başlayın. Sonra
onun içine doğru nefes alın ve -nefes alış ile veriş arasında hiç
ara vermeden- nefes verin ve bunu yaparken evrensel OM se
sini çakradan doğru nağmeyle seslendirin. * Son aşamada (ne
fes verirken bu sesi çıkarırken) hatırlanması gereken önemli
şey şudur: Seslendirdiğiniz müzikal nota, çakrada sempatik
(uyumlu) bir titreşime neden olmalıdır. Bu fenomeni, bir diya
pazon çalındığında, bir kemanın telleri arasında diyapazonla ay
nı sese akortlu olanın sempatik titreşimine (aynı tonda çınla
masına, rezonans haline) benzetebiliriz . OM mantrasını ses
lendirme sürecini, kök çakradan başlayıp taç çakrada bitire
rek, her bir çakradan doğru üç kere tekrarlayın.
OM sesini (OHM diye okunur), birinci çakra için Sol no
tasıyla başlayarak, her bir çakra için bir nota yükseltin, böyle
ce yedi çakra için skalanın yedi notasını seslendirin. Çakra den
geleme tekniği sadece üç, dört dakika alır, ama o kadar kısa
bir sürede bile alınan sonuçlar dikkate değer olabilir. Bu sü
reçte çakralar sadece açılmakla kalmayıp, dengeye de kavuşa
rak enerjilerde sağlıklı bir bütünleşme yaratırlar ve bu da fi
ziksel bedenin enerji sistemini güçlendirir ve yeniden canlan
dırır. Sizi hem içsel hem dışsal çevrede karşılaştığınız olum
suzluklardan koruyan süptil enerji sistemi de güçlenir. Birçok
* OM, Sanskritçe'de evrensel titreşimin sesidir. Bu ses Tanrı'nın yaratılış sı
rasında çıkardığı ilk sestir ve tüm yaratılmışların birleşik sesidir.
71
!l(ulisalSifa 'Iek!Ji.K[eri
kişi onun etkilerini yarım saat ya da daha fazla meditasyon
yapmanın etkileriyle kıyaslar. Ben, daha uzun bir meditasyon
için zaman olmadığı durumlarda, bu çakra dengeleme tekniği
ni bir alternatif olarak tavsiye ediyorum. Bu teknik ideal ola
rak günde iki kere, sabah ve ikindi vakti uygulanmalıdır. Onu
gece yatmadan önce uygulamanızı tavsiye etmem, çünkü o si
nirleri uyardığından sizi uyanık tutabilir. Eğer onu düzenli ola
rak uygularsanız, çok geçmeden etkilerini deneyimlemeye baş
larsınız. Zihniniz daha uyanık hale gelecek, daha az boş geve
zelik deneyimleyecek ve içinden daha az parazit geçecektir. En
dişeleriniz azalacak ve siz kendinizi daha rahat hissedeceksi
niz. Dahası, enerji düzeyiniz yükselerek sizi daha büyük bir
esenlik duygusuyla dolduracaktır. Bu uygulama fiziksel bede
ninize prana akışını uyarır, bedeninizin kendini daha hızla iyi
leştirmesine ve yenilemesine olanak verir. İçinizden daha faz
la prana akacağından, siz bir şifa kanalı olarak daha yararlı
ve daha başarılı olabilirsiniz. Her zaman olduğu gibi, kendini
zi şifalandırarak, başkalarını şifalandırmakta daha etkili ola
bilirsiniz.
72
7
PRANA
73
!l(ufisalSifa 'TeR!Ji.K[eri
Dinle ey N aciteka, çok dikkatle dinle.
Ben, ölümsüzlüğe götüren
ateşin bilgisine sahibim.
Bu ateş, bu enerji,
gerçekten de cennete giden yoldur.
O tüm yaradılışın dayanağıdır
ve yaşamın gizeminde
derinlere kök salmıştır. 39
Bir insan bir pranayama üstadı olduğunda, o yenilemek,
yaratmak ve en önemlisi, iyileştirmek için "mutlak enerji"yi kul
lanabilir. Pranayı bir insanın "süptil enerji sistemi"ne en kon
santre şeklinde taşıyan şey nefestir ve siz doğru nefes alarak
enerji (prana) düzeyinizi yükseltebilir ve -elektriği herhangi bir
yararlı amaç için kullandığınız gibi- pranayı kullanabilirsiniz.
Doğal Nefes
Nefes, sadece bedene oksijen taşımaktan daha fazla şey
den sorumludur. O, daha yüksek alemlerden gelip süptil ener
ji sistemine akan prananın niceliğini ve niteliğini belirleyerek,
insanın sağlık durumunu büyük ölçüde belirler. Şifacı, dikka
tini verip kendini açıkça görerek, doğru nefesin önemini öğre
nir. O, yanlış nefesin, daha yüksek katlardan onun fiziksel be
denine gelen normal enerji akışını bozduğunu görür. Tanrısal
enerji (prana) daha düşük titreşimlere dönüştürülebilir, ama
o ruhsal kattan kaynaklanır ve şifa açısından bakıldığında, o
Tanrı' dan, Bütün'den gelen tanrısal şifa kuvvetidir.
Yanlış nefes şifa sürecini engeller ve ben şifa süreci der
ken, kendini iyileştirmeyi ve yenilemeyi de kastediyorum. Bir
insan, sağlığını korumak için doğru nefes almalıdır. Nefes tam
olarak alınmadığında, sığ olarak alındığında, insan ağzından
nefes aldığında ve nefes alış ile veriş arasında nefesini farkın-
74
'BöEi 7
da olmadan tuttuğunda, o kendi sistemini fiziksel düzeyde bo
zar; ama daha önemlisi, çakralardaki serbest prana akışını bo
zar. Fiziksel düzeyde, sığ nefes almak diyafram kaslarını -kul
lanılmadıkları için- güçsüzleştirir. Yanlış nefes almak, aynı ne
denle, akciğerlerin alt bölümünü de güçsüzleştirir. Yanlış nefes
almak, eterik düzeyden gelen enerjinin serbest akışını engel
ler ve bunun sonucu olarak duygular bastırılır. Sığ nefes al
mak, ayrıca, üçüncü ve dördüncü çakralarla, yani güneş sinir
ağı ve kalp merkezleriyle ilişkili olan sevgi ve ait olma duygu
larını da bozar. Prana üçüncü ve dördüncü çakralara erişeme
diğinden, insanın ilişkileri ve dünya ile bağlantısı, yani kurum
lar, insanlar ve yerler ile bağlantısı bozulur.
Dördüncü çakra, yani kalp çakrası için bu engellenmiş
sevgidir. Tehlike aşikar olmalıdır. Siz sürekli sığ nefesler aldı
ğınızda, sevgiyi, sıcaklığı ve şefkati kesersiniz ; sonuç olarak,
gerçek doyumun neredeyse sadece sevgi ilişkilerinden geldiği
bir dünyada kendinizi tecrit oltnuş hissedersiniz. Dahası, ete
rik düzeyde, yani duyguların düzeyinde oluşan herhangi bir
hastalık, en sonunda titreşim değiştirerek fiziksel düzeyde bir
hastalığa dönüşecektir.
Küçük çocuklarla zaman geçirenleriniz, çocukların nefes
alış ile veriş arasında ara vermeden nefes aldıklarını fark et
miş olabilirsiniz ; bu doğal ve doğru nefes almaktır. Çocuklar
böyle nefes almayı öğrenmezler, o güzel bir biçimde işlev ya
pan doğal bir ritimdir, ta ki bir şey gelip onu bozana dek. Şi
facı, çalışması sayesinde "bir çocuk gibi" olur, doğal ritimleri
ni hatırlar ve bedeninin onlara geri dönmesine izin verir. Ne
fes alış ile veriş arasında durakladığını fark edenleriniz, bu bö
lümün sonunda yer alan alıştırmayı uygulayabilirsiniz. O si
zin bedeninizi yeniden eğitmenize yardım edecektir ve siz bir
çocuk gibi en sağlıklı biçimde nefes almayı hatırlayacaksınız.
Nefes alış ile veriş arasındaki o küçük ara önemsiz görünebi-
75
1{.ulisa!Sifa 'IeR!fif(Jeri
lir, ama o beşinci çakra, yani gırtlak çakrası üzerinde de bo
zucu bir etki yapabilir. O kendinizi ifade etmenizi engeller ve
bu da çoğu zaman endişe ve çekingenliğe neden olur.
Ağızdan nefes almak başka bir anormal nefes alma biçi
midir. O, birkaç nedenden ötürü zarar verici olabilir. Normal
solunum organlarını kullanmayı ihmal eden kişi, bedenindeki
filtreleri ve toz tutucuları devre dışı bırakır. Burundan nefes
alındığında, burun mukozası ve kılları gelen tozları, kirleri ve
yabancı maddeleri yakalar; ancak, ağızdan nefes alındığında,
bunların tüm solunum sistemine girmesine izin verilmiş olur.
Ve bu parçacıklar solunum sisteminde birikerek bronşları ve
akciğerleri tahriş edebilir. Bu tahriş daha sonra yangılanmaya
(inflamasyona) ve daha da büyük sorunlara neden olabilir. Bu
run kanallarının, bedene giren sıcak havayı soğutmak ve so
ğuk havayı ısıtmak gibi önemli bir işlevi de vardır. Siz ağızdan
nefes aldığınızda, hava aşırı ısı derecelerinde solunum siste
minize girerek sisteme zarar verebilir. Yogi Ramacharaka, sü
rekli ağızdan nefes alan bir insanın "doğa yasalarından birini
ihlal ettiğini ve hastalık tohumları ektiğini" söylüyor.40
Hava, uzun ve dar burun kanallarından geçerek, sadece
içindeki parçacıklardan temizlenmekle ve uygun ısı kazanmak
la kalmaz, arınır da ve hemen sisteme prana salmaya başlar.
Ağızdan nefes almanın başka bir olumsuz yanı daha vardır;
ağızdan nefes aldığınızda, burun kanallarını ihmal etmiş olur
sunuz ve kullanılmayan kanallar kirlenip tıkanır. Bu sağlıksız
durum, kan toplanması, yangılanma ve iltihaplanma gibi lo
kal sorunlara yol açabilir.
Yoga Nefesi
Yoga'da, doğru nefes almayı "hatırlamanıza" yardımcı ola
cak bir teknik vardır. Bu tekniğe, üç bölümlü Yoga nefesi de-
76
'Bölüm 7
nir. Az sonra onu açıklayacağım, ama önce sizden zaten bildi
ğiniz bir şeyi hatırlamanızı istiyorum: Ben size yeni bir şey öğ
retmiyorum. Eğer her şeyi doğru perspektifi içine yerleştirir
sek, insanların hasta olmayı öğrendiklerini göreceksiniz. Bizim
asıl halimiz kusursuz bir uyum ve sağlık haliydi. Hasta olmak
ise ancak, insan ona bilinçli ve bilinçsiz destek verdiği sürece
devam eden bir süreçtir.
Hasta olmak durağan bir varoluş hali değildir. O bir sü
reçtir, akıcıdır ve ancak siz onu beslediğiniz sürece devam eder.
Desteğinizi çekerek, bu süreci tersine çevirebilirsiniz . Bir kez
onu beslemeyi bıraktığınızda, onun sürmesi için gerekli koşul
ları değiştirdiğinizde, hastalık açlıktan kırılacak ve en sonun
da yok olacaktır.
Doğru nefes aldığınızda, sisteminizi besler ve canlandı
rırsınız. Yaşamsal kuvvet (prana), bedenin kendi kaynaklarını
hastalığa karşı harekete geçirmesine yardım eder. Ona karşı
daha büyük bir kuvvet harekete geçirildiğinde, hastalık geri
lemek ve sonunda yok olmak zorundadır.
Benim Yoga Nefesi dediğim tam nefes, üç temel nefesin
bir sentezidir. Üç temel nefes şunlardır: Karından nefes al
mak ki bunda karın genişler ve aşağı doğru gerilir; orta-nefes
ki bunda hava, karnı doldurduktan sonra genişleyerek göğüs
boşluğunu doldurur, göğüs kafesini genişletir ve omuzları kal
dırır; burundan nefes almak ki bunda hava, önce karnı ve son
ra göğsü doldurduktan sonra, burun kanallarını doldurur ve
devam ederek kafayı doldurur. Tam Yoga nefesinde, siz sade
ce fiziksel bedeninize daha fazla oksijen almakla kalmaz, ka
rından kafanın tepesine kadar prana alarak çakraları da uya
rırsınız. Bildiğiniz gibi, prana da her şey gibi titreşir ve onun
titreşimi çakraları etkiler, onların açık kalmalarına ve uyum
lu biçimde işlev yapmalarına yardımcı olur.
Doğru nefes almak, bu kitapta sözü edilen diğer teknik-
77
'l(ufısalŞifa 'TeR!Jif<[eri
lerin asli bir parçasıdır. Bu yüzden, hepinizi her gün vakit ayı
rarak, aşağıda tarif edilen alıştırmayı uygulamaya davet edi
yorum. Onu çok yararlı bulacaksınız.
Sırtınız dik olarak ve ayaklarınız zemine düz basarak ra
hat bir pozisyonda oturun. Eğer isterseniz lotus pozisyonunda
oturabilirsiniz. Sonra, sağ elinizi karnınıza, güneş sinirağının
hemen altına koyun. Bu, nefesinizin ritmini hissetmenize yar
dım edecek ve onu daha akıcı ve ritmik hale getirecektir. Son
ra gözlerinizi kapatın. Gözleri kapatmak şart değildir, ama bu
sizin gevşemenize yardım edecek ve ritmik nefesi kolaylaştıra
caktır. Nefes alarak başlayın; önce akciğerlerinizin alt kısmını
havayla doldurun. Eliniz karnınızın üzerinde olarak, mideniz
hafifçe genişlerken diyafram kaslarınızın gerildiğini hissede
ceksiniz. Nefes almaya (sadece almaya) devam ederek havanın
akciğerlerinizin orta ve üst kısmını doldurduğunu hissedin.
Omuzlarınız kalkacak ve akciğerler genişlerken göğüs kafesi
nin kasları gerilecektir. Orta-nefes esnasında, bazıları sırtın
üst kısmında, kürek kemikleri arasında ağrı hissederler. Bu ağ
rıya, yıllardan beri kasılmış ve sertleşmiş kaslar neden olur.
Bu, büyük ölçüde, yanlış nefes almaktan kaynaklanır. Bu kü
çük rahatsızlığın cesaretinizi kırmasına izin vermeyin, devam
edin; birkaç gün içinde bu rahatsızlık kaybolacak ve kasları
nız normal esnekliklerine yeniden kavuşacaktır. Hava akciğer
lerinizi doldurduktan sonra, onun yükselmeye devam ederek
burun kanallarınızı ve kafanızı doldurmasına ve size hafif ve
hoş bir his vermesine izin verin. Nefes verdiğinizde, süreci ter
sine çevirin, önce burun kanallarının boşalmasına, sonra akci
ğerlerin üst, orta ve alt kısımlarının boşalmasına izin verin.
Omuzlarınız doğal olarak düşecek ve diyafram normal pozis
yonuna geri dönecektir (bkz. Tablo 3) . Nefes alış ile veriş ara
sında ara vermeden, bu alıştırmayı beş dakika kadar sürdürün.
İlk başta, bu uygulama için gün içinde özel zamanlar ayırın,
78
'Bö[üm 7
79
1{.ufisafŞija 'Ie(Q;if([eri
ama bir kez bu ritmi uygulamada ustalık kazandığınızda, bu
nefes biçimini norm olarak benimsemelisiniz . Nefesinize dik
kat edin ve o sığlaştığı her seferinde onu yavaşça tam nefese ge
çirin. Şimdi bir uyarıda bulunmalıyım: Kendinize karşı nazik
davranın! Sürekli olarak kendinizi ve nefesinizi izlemeyin. Bu
nu bir saplantı haline getirmeyin, çünkü bu durumda kendi
nizi başka alanlarda baltalar ve -özgürleştirmek yerine- daha
da kısıtlarsınız.
Sıvı Nefes
Bu alıştırmanın yararlı bulduğum bir çeşidi vardır. O, ön
ceki alıştırma ile aynıdır; aradaki tek fark, nefes alırken, o
nunla birlikte yaşam kuvvetinin sıvı halde içinize aktığını im
gelemenizdir. Bu, elbette, sizin imgelemenizde sıvı olarak -ya
da daha iyisi, ışık ve enerjiyle dolup taşan bir sıvı olarak- gör
düğünüz pranadır. Her nefes alışta, bu sıvının burun kanalla
rınıza, sinüslere, bronşlara, akciğerlere aktığını imgeleyin ve her
nefes verişte, bu enerjinin tüm bedeninize yayılarak organla
rı, dokuları, hücreleri, hatta molekülleri yeniden şarj ettiğini
imgeleyin. Bu alıştırmanın, sizin zihninizi, hücrelerin çekirdek
leri de dahil olmak üzere, tüm bedeninizdeki bilinç merkezle
rini yeniden programlamak gibi bir etkisi de vardır. Siz, bede
ninizin hücresel düzeyde bile yeniden canlandığını imgeleye
rek, o realiteyi zihinsel katta yaratırsınız ve sonra dönüşüm
(titreşim değişikliği) yoluyla, hücreleriniz enerji alıp güçlenir
ler.
Bir kez tam olarak nefes almaya başladığınızda, çok geç
meden bunun olumlu sonuçlarını görürsünüz. Deneyimleyece
ğiniz ilk şey, canlılığınızın artması olacaktır. Endişe ve dep
resyona daha az eğilimli olduğunuzu fark edeceksiniz . Dahası,
bu hislere eşlik eden sinirli zihinsel gevezelik ve marazi dü-
80
'Bölüm 7
şünceler yavaş yavaş yok olacak. Çakralar açıldıkça, duygula
rınız daha kolayca akacak ve daha derinleşecek. Zayıf bir bel
leğe sahip olanlarınız, doğru nefes aldığınızda belleğinizin güç
lendiğini fark edeceksiniz. Gerçek "benliğiniz " ve kişisel "ira
deniz" ile daha çok temasta olacaksınız. Bedeninize daha çok
prana aktıkça, daha büyük bir içsel kuvvet ve daha fazla ener
ji hissedeceksiniz. Kötü alışkanlıklarınızı yenmek için daha faz
la güce sahip olacak ve bağımlılıklarınızdan çabuk kurtulacak
sınız. Yoga nefesi özellikle çok sigara içenleriniz için yararlı
dır. Siz doğru nefes almaya başladığınızda, sigara içme arzu
nuz önemli derecede azalacaktır. Doğru nefes, bu kitapta oku
yacağınız birçok tekniğin temelini oluşturur. Öyleyse artık de
rin ve tam olarak nefes almaya başlayın ve şu andan itibaren
doğru nefes alma alışkanlığını kazanın. Eğer bunu yaparsa
nız, bir daha asla yanlış nefes alma alışkanlığınıza geri dön
meyeceksiniz.
81
82
8
UZAKTAN ŞİFA
83
'l(ufısa!Sifa 'Tel<:!Jif([eri
Şifa Enerjisini Odaklamak
Bildiğiniz gibi, insan zihinsel imgeleme yoluyla bilincini ev
rende istediği yere yansıtabilir. Ayrıca, o zihinsel yansıtmayla
(projeksiyonla), imgeleme ile zihinsel katta yeni realiteler ya
ratarak fiziksel realiteyi değiştirebilir. Dahası, imgeleme yete
neği, insanın zihinsel (şifa) enerjilerini şifaya ihtiyacı olanlara
odaklamasına olanak verir. İmgelemeyi hayal kurmaya benze
tebilirsiniz; ancak, imgelemede -hayal kurmaktan farklı olarak
imgeler gelişigüzel yaratılmaz, seanstan önceki ya da seans sı
rasındaki onaylamalarla bilinçli olarak programlanır. Bilinçli zi
hin, yani rasyonel, nesnel zihin bir bilgisayar klavyesi olarak
düşünülebilir. Onun vasıtasıyla, insan istediği şeyi programla
yabilir, bir başka deyişle onaylayabilir; o zaman, Edgar Cayce'
in Akaşik Kayıtlar dediği, Carl Jung'un Kolektif Bilinçdışı Zi
hin dediği- merkezi veri bankasından gelen bilgi bilinçli zih
nin ekranında imgeler şeklinde belirecektir. Biz bu imgeler prog
ramlama yeteneğini alıp ondan evrensel olarak uygulanabile
cek bir şifa tekniği geliştirebiliriz. Onunla, ihtiyacı olanlara şi
fa enerjileri yöneltebiliriz.
Alfayı Deneyimlemek
İstediğiniz zaman alfa/teta düzeyine girmek için güveni
lir bir yöntemi daha önce öğrenmiştiniz. Bu, şifada önemlidir,
çünkü şifa onaylamalardan ve imgelemeden daha fazla bir şey
dir. Şifa, (Bütün'den gelen) ruhsal enerjinin şifacı tarafından
(o, alfa/teta düzeyinde bulunurken) hastaya kanalize edilmesi
dir. Size şunu tekrar hatırlatmalıyım ki, Bütün'den, yani şifa
kaynağından gelen enerjiyi hastaya aktaran kişi şifayı gerçek
leştiren değildir; o sadece, onun aracılığıyla gelen enerjiyi ak
tarır ve odaklar.
Ama bu enerjiyi odaklamak için, şifa kaynağı olan Bütün
84
'Böfüm. 8
ile -kolaylık olsun diye- şifacı dediğimiz kanal arasında bir
uyum bulunmalıdır. Şifa enerjisini zihin aracılığı ile ya da zi
hinsel kattan hastaya odaklama süreci bu bölümün konusu
dur. Bu bölümde, daha önce öğrendiğiniz nefes ve meditasyon
tekniklerini zihinsel yansıtma ile birleştirerek, "görsel ekran"
denen bir tekniği yaratacağız. Siz şifa enerjisinin kaynağı olan
Bütün ile uyum halinde olduğunuz sürece, şifa için bu görsel
ekranı kullanabilirsiniz.
Teslimiyet
Şifa, bir insan şifa kaynağı ile uyum halinde olduğunda,
bilinçdışından kaynaklanır. Bu uyumun deneyimlenmesini en
gelleyen, bilinçli zihnin bir işlevi olan egodur. Şifacı, kapıyı şi
fa enerjisine açmak için, egoyu ezmeden görevden almalıdır. An
cak o zaman uyum gerçekleşebilir. Bu uyum, şifacının teslimi
yeti ile sağlanabilir; şifacı egoyu kenara iterek BEN'İM' e yer
açtığında bu mümkün olabilir.
Teslimiyet daima "şimdi"de gerçekleşen bir süreçtir; ama
o, insanın içinde derin bir iz bırakabilmesi için, birçok kere
tekrarlanmalıdır. O, meditasyon, yoga nefesi, imgeleme ve özel
likle onaylamalar yoluyla hızlandırılabilir. Siz bir kanal olmak
istediğinizi, sizin kanalınızla gelmeye çalışan enerjiye teslim ol
mak istediğinizi ne kadar çok onaylarsanız, ilerlemeniz o ka
dar hızlı ve Bütün ile ilişkiye girmeniz o kadar çabuk olacak
tır. Kutsal Kitap 'ta bu konuda şöyle yazar: "Beni çağırın, ben
size yanıt vereceğim ve size bilmediğiniz büyük ve kudretli şey
leri göstereceğim. "42
Onaylamalar, insan alfa/teta halindeyken en büyük etki
yi yapar. Dahası, alfa/teta haline geçmek tüm şifa tekniklerin
de bir önkoşuldur. Öyleyse, biz alfa/teta düzeyine girerek ilk
şifa meditasyonumuza başlayacağız.
85
!l(ufısalSifa 'Iel(!;ikferi
Alfa/Teta Düzeyinde Şifa
Alfa/teta düzeyine girmek için sadece şu talimatları izle
yin: Sırtınız dik olarak rahat bir pozisyonda oturun ve öaha
önce öğrendiğiniz Yoga nefesine başlayın; nefes alış verişler ara
sında ara vermeden tam nefesler alın. Yoga nefesine devam
ederken gevşeyin ve yavaş yavaş beşten bire, yani geriye doğ
ru saymaya başlayın, her sayıyı üç kere tekrarlayın ve gözü
nüzde canlandırın. Bir sayısına ulaştığınızda, kendi kendinize,
"Şimdi derin bir biçimde gevşedim ve kendimi önceki halim
den daha iyi hissediyorum" deyin. Derin Yoga nefesine devam
edin ve hazır olduğunuzda ondan bire, geriye doğru sayın ve
her sayıyı zihninizden tekrarlarken nefes verin. Bir sayısına
ulaşana dek böyle devam edin. O zaman kendinizi çok hafif,
çok gevşemiş ve zihnen çok uyanık hissedeceksiniz. Şimdi zih
ninizden şu onaylamayı yapın: "Bu zihin düzeyine her gelişim
de, zihnimi daha çok ve daha yaratıcı biçimlerde kullanmayı
öğreniyorum. "
87
1(ufısalSifa 'TeR!;if([eri
sedin. Sonra titreşimin ayaklarınıza yayıldığını ve ayaklarını
zın gevşediğini hissedin. Dikkatinizi ayak bileklerinize vere
rek uygulamayı sürdürün. Onlar karıncalanmaya ve gevşeıpe
ye başlayana dek dikkatinizi onlara verin. Ayak bileklerinize
masaj yaptığınızı ya da onları sıvazladığınızı imgelemeyi ya
rarlı ve gevşetici bulabilirsiniz. Bu imgelemeyi, bedeninizin on
dan yarar göreceğini düşündüğünüz her bölümünde kullana
bilirsiniz. Bedeninizin farklı bölümleriyle zihinsel olarak konuş
mak onların gevşemesine yardımcı olacaktır. Her hücrenin ken
di bilinç merkezine sahip olduğunu, düşüncelerinizin ve sözle
rinizin onları etkilediğini hatırlayın.
Dikkatinizi baldırlarınıza yönelterek bu fiziksel gevşeme
sürecini sürdürün. Oradan dizlerinize geçin. Karıncalanma his
sinin dizlerden yukarıya, uyluklara geçişini hissedin. Onlar ta
mamen gevşeyene dek dikkatinizi uyluklarınıza verin. Kalça
larınız, kaba etleriniz, leğen kemiği, alt karın, alt sırt, üst ka
rın ve orta sırt bölgelerinde de bu şekilde devam edin. Sonra
dikkatinizi nefesinize verin, derinleşene ve daha ritmik hale ge
lene dek onu izleyin. Her nefes alışta prananın solunum siste
minize girdiğini imgeleyin ve her nefes verişte prananın ener
jiyle dolup taşan bir sıvı şeklinde göğsünüzden dışarı fışkıra
rak yayıldığını imgeleyin. Sonra göğsünüzdeki ve omuzlarınız
daki karıncalanmayı hissedin. Dikkatinizi omuzlarınıza verin
ve onların gevşediğini hissedin. Bu noktaya kadar bazılarınız
merkezi pranik titreşimi hissetmiş olacaksınız. Pranik titreşi
mi diğer duyumlardan ve titreşimlerden ayırt edebileceksiniz,
çünkü sadece pranik titreşim siz dikkatinizi ondan uzaklaştır
dıktan sonra da devam eder. Omuzlarınızın gevşediğini his
settikten sonra, dikkatinizi parmaklarınızda odaklayın. Gevşe
me sürecine parmaklarınız, elleriniz, bilekleriniz, alt kolları
nız, dirsekleriniz ve üst kollarınız ile devam edin; sonra boy
nunuza geçin. Yüzünüz özel bir dikkat gerektirir. Çoğu insa-
88
'Böfüm 8
nın duygusal gerilimleri yüz kaslarında depolanır. Çeneniz ile
başlayın, sonra ağzınıza, yanaklarınıza, burnunuza, kulakları
nıza, gözlerinize ve alnınıza geçin; karıncalanma hissinin en
senizden yukarı doğru yayıldığını, sonra tüm kafatasınızın ka
rıncalandığını ve tamamen gevşediğini hissedin. Şimdiye dek,
çoğunuzun karıncalanma hissinin yerini merkezi pranik titre
şimin aldığını hissetmiş olması gerekir. Genellikle, pranik tit
reşim göğüste başlar, ama eğer beden tamamen gevşemişse, o
hızla tüm bedene yayılacaktır.
Bazılarınız için, merkezi pranik titreşimi tanımak biraz
uygulama gerektirecektir ve onunla çalışmak için ise herkesin
uygulama yapmaya ihtiyacı vardır. Tüm bedeniniz gevşediğin
de ve siz merkezi pranik titreşimin bedeninizde aktığını his
settiğinizde, bir enerji dalgasının taç çakranıza aktığını ve taç
çakradan bedeninizin her bölümüne aktığını imgeleyin ve his
sedin. Enerjinin bedeninizi gevşettiğini ve yeniden canlandır
dığını hissedin. Sonra zihninizin- sürüklenmesine izin verin. O
sürüklenirken ve görsel imgeler kendiliğinden belirmeye başlar
ken, zihninizden şu onaylamayı yapın: "Bu zihin düzeyine ulaş
tığım her seferinde, zihnin daha derin ve daha sağlıklı düzey
lerine geçmem daha kolaylaşıyor. " Sonra kendinizi kutsal sı
ğınağınızda görün. Orada beş dakika kadar ya da tatmin ola
na dek kalın. Sonra oradan ayrılın ve zihninizden şu onayla
mayı yapın: "Ben şifa için açık bir kanalım ve şifa enerjisi be
nim içimden akıyor. "
Görsel Ekran
Sonra, iki metre ötenizde (bir sinema perdesi gibi) bir
ekran imgeleyin. Onun bir platformun üstünde durduğunu im
geleyin ki ekran başınızdan otuz derece yukarıda bulunuyor
olsun. İyileşmesini istediğiniz kişinin ismini zihninizden tek-
89
j(ufısalSifa 'Tek:!JiR[eri
rarlayın. Gözlerinizi otuz derece yukarı çevirin, o kişinin o
ekranda belirdiğini göreceksiniz. Eğer doğru bilinç düzeyin
deyseniz, bu herhangi bir çaba gerektirmeyecektir. Eğer &lfa/
teta düzeyindeyseniz, hastanız kendiliğinden ekranda belire
cektir. Eğer kalbinizi, yani dördüncü çakrayı açar ve hastanızı
ekranda sevgiyle tutarsanız, onun görüntüsü titremeden ek
randa kalacaktır. Ben, şifacı kalbini açtığında ve ekranda gör
düğü kişi için sevgi ve şefkat hissettiğinde, imgelemedeki tüm
sorunların çözüldüğünü keşfettim. Hastanızı ekranda gördü
ğünüzde, ondan iki metre uzakta değil, onun yanında durdu
ğunuzu imgeleyin. Zihinsel olarak, sağ elinizi hastanızın bede
ninin hasta bölgesine, sol elinizi de onun sırtına, o hasta böl
genin tam karşısına koyun (bkz. Tablo 4) . Eğer hastanızın,
örneğin, kalp rahatsızlığı varsa, sağ elinizi onun kalbine, sol
elinizi de onun sırtına, kalbin karşı tarafına koyun. Beş duyu
nuzun tümünü açık, aktif ve uyanık halde tutun ve hissetme
nize izin verin. Hissetmek derken, hastaya duygusal olarak
bağlı olmayı kastetmiyorum. Şifada, tüm ruhsal ve psişik ça
lışmalarda olduğu gibi, duyularınızı ve hislerinizi asla devre
dışı bırakmazsınız. Tam tersine, etkili bir kanal olmak için,
duygularınızın özgürce akmasına izin vermeli ve duyularınızı
açık tutmalısınız. Çalışmanızın sonuçlarına ya da meyvesine
saplanıp kalmaktan da kaçınmalısınız. Egonuzun, çalışmanıza
-şifa sürecine kişisel olarak bağlanacağınız kadar çok- karış
masına izin vermemelisiniz. Şifada, siz sadece bir kanal oldu
ğunuzdan, çalışmanızı daima zihninizde bir ödül düşüncesi ol
madan yapmalısınız. Yeni Ahit ' te tarif edildiği gibi, bir "yar
dımseverlik" tutumu gereklidir. Bhagauad Gita bunu şöyle açık
lar: "Bu dünyada, insanlar, o fedakarlık olarak yapılmadıkça,
eylemleri tarafından zincire vurulurlar. Bu yüzden, eylemleri
nizi bir bağlılık olmadan, sadece fedakarlık olarak yapın. "43
Şunu hatırlamalısınız: Eğer hastanızın görüntüsünü o ek-
90
'13öfü:m 8
randa titremeden (sabit) tutmak istiyorsanız, kalbinizi açmalı
ve o görüntüyü, dikkatinizi ona kalbinizle ve bilinçdışı zihni
nizle vererek ekranda tutmalısınız.
Siz zihinsel dikkatinizi kalbinize yönelterek onu aktive
edersiniz. Nefesinizi kalbinize yönelttiğinizde, kalp çakranızdan
nefes aldığınızda ve sağ elinizi onun üzerine koyduğunuzda,
sevgi duyguları aktive olacaktır ve bu enerjiyi hastanıza yönelt
tiğinizde, zihinsel imgelemeyle ilgili hiçbir sorununuz olmaya-
91
'l(ufisafSifa 'TefQ;iR.,kri
caktır. Ellerinizi hastanızın üzerinde gördüğünüzde, ellerini
zin gitgide ısındığını ve enerjinin onlardan aktığını imgeleyin.
Hastanızla mümkün olduğunca çok empatize olmak (onun .his
lerini hissetmek) önemlidir, çünkü sonraki adımda, onun ener
jiyi massettiğini hissetmelisiniz. Onun bu enerjiyi şükranla ka
bul ettiğini hissetmelisiniz ve eğer mümkünse, hastanın bede
nine akan enerjinin onun üzerinde yaptığı olumlu etkileri his
setmenize izin vermelisiniz. Acele etmeyin ve şifa sürecinin bu
bölümüne kendinizi iyice verin; onu bütünüyle deneyimleyin.
Kendinizi ne kadar az düşünürseniz, kendinizi yaptığınız işe ne
kadar çok verirseniz, o kadar iyi olur, öyleyse sabırlı olun ve şi
fa enerjisinin içinizden akmasına izin verin. Başlangıçta, bu im
gelemeyi uygulamaya beş dakika ayırmanızı öneririm.
92
'1Jöfüm 8
nızın üzerinde güçlü ve olumlu bir etki yapacaktır. Onu yeni
den şarj edecek, enerji (prana) ile dolduracaktır. Onun canlılı
ğını artıracaktır ki bu eğer bitap düşmüş bir hastanız varsa
özellikle yararlıdır. Hastanız aktardığınız enerjiyi masseder ve
onun tarafından yeniden şarj edilir; bunu, boşalmış bir araba
aküsünü tam şarjlı başka bir aküden şarj etmenize benzetebi
liriz. Şifacı burada hastanın fiziksel bedenini doğrudan etkile
mediği için bu tekniği hafife almamalısınız. Şifacı burada da
ha yüksek katlarda çalışır ve hasta şifacı kanalıyla gelen ener
jiyi dönüşüme uğratarak (titreşimini değiştirip fiziksel kata ak
tararak) kendi kendini iyileştirir. Şifacı, hastanın sadece eterik
ve zihinsel bedenlerini etkileyebilir. Enerjinin fiziksel katta et
kili olmasına izin vermek hastaya kalmıştır. İşte bu yüzden has
tanın tutumu çok önemlidir. O ne kadar açık ve alabilir ise,
ruhsal şifadan o kadar çok yararlanacaktır. Son analizde, dai
ma hasta kendi kendini iyileştirir. Hastaya prana aktaran ve
onun aurasını enerjiyle dolduran her teknik şifa sürecinde ya
rarlı olacaktır, çünkü eğer hasta açık ve alabilir ise, (eterik kat
ta yer alan) süptil enerji sistemine akan enerjinin dönüştürü
lerek fiziksel kata aktarılmasına izin verecektir. Orada, o ener
ji fiziksel hastalığı iyileştirmek için kullanılabilir.
Başlangıçta, hastanızın aurasım şifa enerjisiyle doldurmak
için üç ila beş dakika ayırın. Onun aurası, tam olarak şarj ol
duğunda canlılıkla parlamalıdır, boyutları genişlemelidir ve do
kusu tüm yüzeyi boyunca düzgün ve aynı olmalıdır. Hastanın
aurasında, o yeniden şarj edilmeden önce görünen koyu leke
ler şimdi kaybolmuş olmalıdır. Hastanızın aurasının tamamen
şarj olduğu konusunda tatmin olduğunuzda, derin bir nefes alın
ve gevşeyin. Gevşerken, zihninizden şu onaylamayı yapın: "Tan
rı seni iyileştirdi, iyileştiriyor ve iyileştirmeye devam edecek. "
Sonra hastanızı bırakın kaybolsun, derin bir nefes daha alın
ve nefes verirken ekranı da bırakın.
93
1(.ufısalŞifa 'TeR!fiK[eri
"Süptil Enerji Sistemi "ni Yeniden Şarj Etmek
Bir şifa meditasyonunun sonunda, şifacı daima kendisini
de yeniden şarj etmek için zaman ayırır. Derin bir nefes alıp
onu bir an tutarak kendinizi yeniden şarj etmeye başlayın ve
bunu yaparken zihninizi sürüklenmeye bırakın. O sürüklenir
ken, bir enerji dalgasının başınızın tepesinden (taç çakradan)
tüm bedeninize akarak onu tazelediğini ve şifalandırdığını his
sedin. Onun el ve ayak parmaklarınızdan dışarı çıktığını ve o
çıkarken, başka bir enerji dalgasının onun yerini aldığını his
sedin. Çakralarınızın ısındıklarını (hatta hararetle yandıkları
nı) hissedene dek, peş peşe dalgaların bedeninizden geçtiğini
hissedin. İlk başta, bu sıcaklık duyumu belli belirsiz olabilir
ve sadece taç çakrada hissedilebilir, ama siz daha fazla şifa ça
lışması yaptıkça, bu duyum daha güçlü hale gelecektir.
Tanrısal enerji, bir insanın içinden akarken, enerji mer
kezlerini etkiler. Zamanla, tüm çakralar açılıp dengelendiğin
de, enerji hepsinden aynı anda yayılır. Her çakra kendi karak
teristik duyumlarını üretecektir. Bu duyumlar, çakraların açık
olduğunu ve şifa enerjisinin onlardan geçtiğini gösterdiğinden,
olumlu işaretlerdir. Bu deneyimleri yaşamak, birçok spiritüel
gelenekte Tanrı'dan gelen bir armağan olarak kabul edilmiş
tir, bu yüzden sizi bu duyumları tam olarak deneyimlemeye
davet ediyorum.
Yeniden şarj olmak için gereken zamanı sezgisel olarak
belirlemelisiniz. Ben (ellerimi hastanın bedenine koyarak) di
rekt şifa yaptığımda, şarj çalışmasına genellikle üç ila beş da
kika ayırırım. Kendi meditasyonlarımda uzaktan şifa yaptığım
da ise, ona genelde daha uzun süre ayırırım.
Bu meditasyonun nihai adımları, daha sonra ele alaca
ğım meditasyonlar da dahil, normal bilince geri dönüş yolcu
luğunu içerir. Siz bu yolculuğa daima bir onaylama ile başla-
94
'13öBim 8
malısınız. Kendinizi tam olarak şarj olmuş hissettikten sonra,
zihninizden şu onaylamayı yapın: "Şifa enerjisine kanallık et
tiğim her seferinde, ben de şifalanıyorum ve şifa için daha güç
lü bir kanal haline geliyorum. " Sonra birden beşe kadar yavaş
yavaş saymaya başlayın. Bir, iki diye sayın, sonra kendi ken
dinize, "Ben yavaş yavaş kendime geliyorum" deyin; üç, dört,
beş diye sayın ve sonra gözlerinizi açın. Beş sayısına ulaştığı
nızda, kendi kendinize "Kendimi çok uyanık, tamamen gevşe
miş ve önceki halimden daha iyi hissediyorum" deyin.
95
96
9
ZİHİNSEL ŞİFA
98
'13öfüm 9
çakranıza (güneş sinirağına) vermeli ve onu da kullanmalısı
nız. Hastanızın bedeninin içinde çalışmak için, dikkatinizi kalp
çakranıza vererek ve o çakradan doğru nefes alarak başlayın.
Kısa bir süre sonra, hastanızı görsel ekranınızda daha kolayca
tutmak için, elinizi kalbinizin üzerine koyun. Kısa bir süre has
tanın bedenini tarayın ve onun "esas" niteliklerini ve titreşi
mini hissedene dek onunla empatize olun. Hastayla uyum hali
oluşturmak ve onu tam olarak hissetmek için, onunla empati
ze olmak önemlidir. Sonra, hastanızı önünüzde sevgiyle tutar
ken, dikkatinizi üçüncü çakranıza verin. Onun titreştiğini his
sedene dek dikkatinizi ona verin. Titreşimi hissettiğinizde, gü
neş sinirağınızdan hastanızın güneş sinirağına uzanan bir kor
don imgeleyin. Sonra hastanıza doğru çekildiğinizi hissedin;
şimdi sizi birbirinize bağlayan kordondan gelen kuvvetli çeki
şi hissedin. Aranızdaki kordon kısalırken, direnmeyin, hasta
ya doğru çekilmenize izin verin. Sonunda, tamamen teslim ol
duğunuzda, hastanızla karışıp birleştiğinizi hissedeceksiniz.
99
'l(ufısalSifa 'Tek!fik[eri
nında durduğunuzu imgeleyin. Omurgayı ve onu kuşatan do
kuyu iki, üç dakika kadar inceleyin. Çeşitli dokular arasındaki
farklara dikkat edin. Omurga bölgesini tam olarak deneyimJ.e
diğiniz konusunda tatmin olduğunuzda, derin bir nefes alın ve
hastanızın bedeninin hasta bölgesinin yanında durduğunuzu im
geleyin. Eğer, örneğin, böbrek hastaysa, onun yanında durdu
ğunuzu imgeleyin. Oradayken, hasta doku ile daha önce göz
lemlediğiniz sağlıklı doku arasında bir fark göreceksiniz. Onun
titreşimindeki "yalpalama"yı hissedin; dokuyu, ısıyı ve rengi
kontrol edin. Hasta doku genellikle koyu renklidir ve düzensiz
bir yapıya ve şekle sahiptir. Çoğu kez, doku pütürlü görüne
cek ya da çok soğuk veya çok sıcak bir his verecektir. Eğer
kahverengi, siyah, gri, çamurlu (bulanık) sarı ya da çamurlu
yeşil görürseniz, eğer herhangi bir kirli, çamurlu renk görür
seniz, o bölgede bir sorun olduğunu bileceksiniz . Eterik ve zi
hinsel düzeylerdeki yanlışı teşhis etmek, size, hangi şifa tek
niğinin en etkili olacağı konusunda içgörü verecektir.
1 00
'Böfüm 9
Şifa İmgelemeleri
Ben her ne zaman uzaktan şifa yapsam, aletler kullanı
rım. Aşağıda, alet kullanımını içeren ve benim için etkili oldu
ğu kanıtlanmış iki imgeleme var. Birincisinde, Colorado'da ka
yak yaparken ayağı kırılmış bir hasta üzerinde çalıştım. Onu
şahsen görmem mümkün olmadığından, tüm çalışmayı uzak
tan yaptım. Hastanın bedeninin içinde, kırık kemiğin yanında
durduğumu imgeleyerek şifaya başladım. Yanımda zamk ge
tirdiğimi ve onu kırık kemiğin iki ucuna sürdüğümü imgele
dim. Biraz bekledim ve sonra iki ucu birbirine doğru bastırıp
sıkıştırdım. Zamk tutuncaya ve kemik sağlam bir biçimde bir
leşinceye kadar onları bir arada tuttum. Sonra bir macun ka
rışımı hazırladım ve onu iki kemiği birleştirdiğim ek yerine
sürdüm. Onun sertleşmesini bekledim, sonra bir eğe aldım ve
o bölgeyi tamamen düzgün hale gelene dek zımparaladım. En
sonunda, üstünde "şifa ilacı" yazan bir tüpten sıktığım mer
hemi çatlağın etrafına sürdürrı ve ellerimle ovarak merhemi ke
miğe yedirdim;
,
bu sırada, ellerimden kemiğe akan şifa enerji-
sinin onu tamamen iyileştirdiğini imgeledim. Daha sonra aldı-
ğım haberler, kemiğin rekor sürede iyileştiğini doğruladı.
Diğer vakada, merdiven boşluğundan bir kat aşağı düş
müş olan bir kız bebek üzerinde çalıştım. Benden onun üze
rinde çalışmam istendiğinde, durumu kritikti. Ensesindeki bağ
lar kopmuştu ve bebek iç kanama geçiriyordu; boynundaki ve
başındaki atardamarlarda ve toplardamarlarda pek çok kan
pıhtısı vardı. Bu durumda, hasara uğramış atar ve toplar da
marlar ve bağlar üzerinde aşağıdaki işlemleri uyguladım. Ön
ce, kendimi bebeğin ensesinde, tıkanmış damarlardan birinin
içinde, elimde bir elektrikli matkapla dururken imgeledim. Mat
kabı kullanarak bebeğin boynundaki kan pıhtılarını parçala
maya başladım. Pıhtılar ufalanarak küçük parçalara ayrıldı-
101
'l(ufısaiSifa 'Ie�ik._feri
ğında, onları süpürerek, yanımda bulunan bir kovaya koydu
ğumu imgeledim. Bir damardan diğerine geçerek, hepsi pıhtı
lardan temizleninceye dek bu uygulamayı sürdürdüm. Sopra
kopmuş bağlar ve kaslar üzerinde çalışmaya başladım. Kop
muş uçları birbirine dikerek onları onardım. Yanımda iğne ve
iplik bulunduğunu imgeleyerek, kopmuş olan her bir bağı ve yır
tılmış olan her bir kası birbirine diktim. En sonunda, kan da
marlarına geri döndüm ve onarmış olduğum damarlara "şifa
ilacı" sürdüm. Ardından, diktiğim kaslara ve bağlara da bu
merhemi sürdüm. Bu işlem benim dört saatten daha fazla za
manımı aldı, ama buna fazlasıyla değdi, çünkü ertesi gün ba
na bebeğin tehlikeyi atlattığı ve hızlı bir iyileşme kaydetmek
te olduğu bildirildi.
Aletlerinizi Kullanmak
Zihinsel şifa uygularken, aletlerinizle şifa vermek için yak
laşık beş dakika ayırın. Dilediğiniz kadar yaratıcı olun. Zihin
sel şifa sırasında hastanızla zihnen konuşmak genelde iyi bir
fikirdir. Ben hastalarıma enerjinin onların bedenlerinden akıp
geçmekte ve onları iyileştirmekte olduğunu söyleyerek onları
yüreklendiririm. Ben konuşurken hastalarımın enerjiyi masset
tiklerini imgeler ve enerjinin onları iyileştirdiğini hissederim.
Bazen hastalarım bana zihnen karşılık verir ve nerede tıka
nıklık bulunduğunu ya da nerede daha fazla enerjiye ihtiyaç
ları olduğunu söylerler. Bu zihinsel konuşmalar onları daha de
rin bir biçimde hissetmeme yardımcı olur. Ben daha fazla his
settiğimde, çakralarım daha çok açılır ve onlar aracılığıyla da
ha fazla enerji akar. Sonuç olarak, hastalarım ve ben daha ya
kın bir ilişki ve uyum içine gireriz. Bu yüzden, hastanızın be
deninin içindeyken, özellikle hasta doku üzerinde aletlerinizle
çalışırken kendinizi ifade etmekten çekinmeyin.
1 02
'13ö[üm 9
Hastanızın Aurasını Yeniden Şarj Etmek
Aletlerinizle çalışmayı bitirdikten ve hasta bölge tama
men iyileşmiş göründükten sonra, kendinizi hastanızın bede
ninin dışında, ekranın iki metre uzağında görün. Derin bir ne
fes alın ve daha da derinleştiğinizi hissedin. Sonra ellerinizden
dalgalar halinde yayılan enerjiyi hissedin. Enerjinin elleriniz
den hastanın aurasına akmakta olduğunu imgeleyin. Bu ener
jiyi, ellerinizden akan ve hastanızın aurasını ışıkla dolduran
parlak ışınlar olarak imgeleyin. Hastanın, ellerinizden akan
enerjiyi massettikçe mutlu ve sağlıklı bir biçimde gülümsedi
ğini imgeleyin. O gülümserken, onun enerjiyi derisiyle masset
tiğini ve o enerjinin onun bedenindeki her hücreyi yeniden can
landırdığını görün. Bu uygulamayı iki, üç dakika sürdürün, son
ra ellerinizden akan enerji ışınlarını bırakın ve ellerinizi yine
iki yanınızda görün. Hastanızı ve görsel ekranınızı bırakın, kay
bolsunlar. Derin bir nefes alıp gevşeyin.
1 03
'l(ufısaiSifa 'Te/(!}ik_feri
Dr. Simington ve Zihinsel Şifa
Dr. Carl Simington ve eşi Stephanie, bütünsel (holistik)
sağlık alanında öncüydüler ve 1970'lerin başlarından beri kan
ser tedavisinde imgeleme ve gevşeme tekniklerini kullanmak
taydılar ve onların aldıkları sonuçlar iyi belgelenmiştir. Şaşır
tıcı olgu şu ki, Simington'un hastaları arasında sağ kalanların
oranı, Birleşik Devletler'deki ulusal normun iki katıydı. Aşa
ğıda, Simingtonların, geleneksel tıp topluluğu tarafından, te
davi edilemez oldukları resmen bildirilmiş olan bir grup kan
serli hastayla yaptıkları çalışmaların sonuçlarının bir özeti yer
almaktadır. Simingtonların tedavisine başlamadan önce, has
taların hiçbirine bir yıldan fazla ömür biçilmemişti. Bu hasta
lar Simingtonlar tarafından en az dört yıl ( 1974- 1978) boyun
ca tedavi edildiler. 1978'de kendilerinden bu veriler alınan yüz
1 06
10
Üç Aura
Her insanın üç aurası vardır: Ruhsal bir aura, zihinsel bir
aura ve eterik bir aura. Prananın en yüksek frekansları ruh
sal aura içinde yer alır. Ama prana titreşim değiştirerek zihin
sel enerjiye de dönüşür ve bu enerji formu zihinsel aurada be-
,
lirir. Diğer enerji daha fazla titreşim değiştirerek eterik ener-
jiye dönüşür ve hem o hem fiziksel bedenden gelen enerji ete
rik aurada yer alır.
Ruhsal aura, fiziksel bedenden en uzağa yayılan auradır.
Sağlıklı bir insanda onun yarıçapı yaklaşık yedi buçuk metre
dir. Onun içinde, zihinsel bedenden gelen enerjiden oluşan zi
hinsel aura yer alır. Onun enerjisi normal bir insanda iki bu
çuk metreye kadar yayılır ve bir insanın zihinsel halini yansı
tır. Son aura bir insanın duygusal ve fiziksel sağlığını yansıtır.
Ona eterik aura denir ve o fiziksel bedenden yaklaşık yirmi
santimetre uzağa yayılır.
Şifada biz öncelikle eterik aura ile ilgileniriz, çünkü has
talık eterik bedende ya da fiziksel bedende ortaya çıktığında,
1 07
!l(ufısalSifa 'IeR!fik{eri
o süptil enerji sistemini bozar ve sağlıklı frekanslar sağlıksız
frekanslara dönüşür. Titreşim frekansında bir değişiklikle bir
likte, hastanın eterik aurasındaki renkte de bir değişiklik Iley
dana gelir. Şifacı, sağlığı gösteren normal renklerin çamurlu,
kirli hale geldiğini ya da yine sağlıkla ilişkili parlak, berrak
ana renklerin toprak tonlarına, kahverengiye, griye ve siyaha
dönüştüğünü görebilir ki bunların hepsi hastalıkla ilişkilidir.
S. G. J. Ouseley, Işınların Gücü adlı eserinde bu konuda
şöyle diyor: "Aura gerçek insanın ifadesidir . . . O, insanın -fizik
sel, eterik, astral, zihinsel, ruhsal- tüm kuvvetlerinin ve tüm
duygularının toplamıdır. Kısaca söylemek gerekirse, o bir in
sanı parlak bir sis ya da bulut şeklinde kuşatan, süptil, fizik
ötesi (fiziksel yasalarla açıklanamaz) bir yayılımdır. Aura ya
yılımı bir insanın hayatının özüdür; o, insanın karakterini, duy
gusal doğasını, zihinsel çapını, sağlık durumunu ve ruhsal ge
lişimini gözler önüne serer. "45
Bir şifacı, hastasının aurasının renklerini ve niteliklerini
inceleyerek, hastalığın doğasını ve şiddet derecesini anlayabi
lir ve hastasının sağlığını ve dengesini yeniden kazanması için
gereken enerji türünü saptayabilir. Sonra, uygun renkteki ge
rekli şifa enerjisini hastasına yansıtabilir.
Bir şifacının hastasının aurasını görebilmesinin üç yolu
vardır: O, kendi aura görme yeteneğini geliştirerek aurayı gö
rebilir, aurayı avuçlarıyla hissedebilir ya da aurayı duru-görü
yoluyla görebilir.
1 08
'13ö(üm 10
yanin ile deney yapmış ve onun gözün görme yeteneği üzerin
de olağanüstü bir etki yaptığını keşfetmişti. Kömür katranı
nın, onunla kaplı bir ekrandan bakıldığında, geçici bir miyop
luğa neden olduğunu keşfetmişti. O ekrandan bakan insanlar,
renk tayfının morötesi ucundan yayılan ışınıma daha duyarlı
hale geliyorlardı. Bir nedenle, bu artan duyarlılık insanların
eterik aurayı net bir biçimde görmelerini sağlıyordu. Kilner,
loş ışıkta auranın daha görünür olduğunu da keşfetti ve de
neylerinin çoğunu yarı karanlık odalarda yaptı. Siyah bir fo
nun aurayı görmeyi kolaylaştırdığını da keşfetti, bu yüzden,
deneylerinin çoğunda deneği yarı karanlık bir odaya, koyu renk
li bir duvarın yaklaşık yirmi beş santimetre önüne yerleştirdi
ve sonra onu Dicyanin ekranın ardından inceledi.
Sonraki yıllarda, aradaki ekrana gerek olmadığı keşfedil
di, çünkü aura görmede önemli olan etken geçici miyopluktu.
Gözlerin odaklanmışlığı bozulana dek bir nesnenin ötesine ba
karak miyopluk kolayca oluşturulabiliyordu.
Aurayı Görmek
Daha sonraki araştırmacılar, eterik aurayı fiziksel olarak
görmek için dört koşulun yerine getirilmesi gerektiğini keşfet
tiler. Birincisi, gözlemcinin alfa/teta düzeyinde bulunması ge
rekiyordu. İkincisi, onun kalp çakrası açık olmalıydı. Üçüncü
sü, oda yarı karanlık olmalı ve bakılan kişinin arkasında koyu
bir fon bulunmalıydı. Son olarak da, gözlemci gözlerini odak
lamadan bakmalıydı.
Aura en kolayca başın, ellerin ve ayakların çevresinde gö
rülür. Siz, ellerinizin çevresindeki aurayı görmeye çalışmakla
başlamalısınız . Onu görmek için, yaklaşık bir metre boyunda
ve yarım metre eninde siyah bir kartona ihtiyacınız olacak. Son
ra sırtınız dik olarak oturun ve Yoga nefesi uygulamaya baş-
1 09
1(ulisalSifa 'Iek!;if([eri
layın. Bu nefese iki, üç dakika devam edin ve sonra kısa bir
meditasyona başlayın. Daha önce öğrendiğiniz teknikleri kul
lanarak en az on dakika meditasyon yapın. Bu sizi alfaf.teta
haline geçirecektir ve siz sözcüklerden çok imgelerle (görün
tülerle) düşünmeye başlayacaksınız . Beşten bire ve ondan bi
re, geriye doğru saydıktan sonra ve bedeninizi tamamen gev
şettikten sonra, kutsal sığınağınıza gitmenizi ve orada beş da
kika kalmanızı öneririm. Oradan geri döndüğünüzde, zihniniz
den şu onaylamayı yapın: " Ben tamamen gevşedim, kendimi
önceki halimden daha iyi hissediyorum ve aura görebilirim. "
Sonra birden beşe kadar sayın ve gözlerinizi açtığınızda, aşa
ğıya, ellerinizin ötesine, onların altındaki kartona bakın. En iyi
sonuç için, elleriniz kartonun yedi, sekiz santimetre üzerinde,
yatay bir pozisyonda tutulmalı, avuçlar yukarıya dönük olma
lı ve parmaklar birbirine dönük, neredeyse birbirlerine doku
nacak gibi durmalıdır. Parmaklar rahatça açılmış olmalıdır.
Siz ellerinizin ötesine bakmaya başladığınızda, gözleriniz hiç
zorlanmadan odaklanmadan bakacaktır. Dikkatinizi kalp çak
ranıza verin ve ondan doğru nefes almaya başlayın, işte o za
man auranın parmaklarınızın arasında belirdiğini göreceksi
niz (bkz. Tablo 5).
İ lk başta, bu aura belli belirsiz olabilir, onun görülmesi
zor olabilir; o bir su buharlaşması gibi görünebilir, ama eğer
siz gevşemeye, derinleşmeye, konsantre olmadan dikkat etme
ye devam ederseniz, aura parlaklaşacaktır. Parlaklık güçlen
dikçe, renkler ortaya çıkmaya başlayacaktır. Bu olduğunda, el
lerinizi yavaş yavaş birbirinden uzaklaştırın; işte o zaman,
parmaklarınızı birbirine bağlayan kuvvet çizgilerini görecek
siniz . Bu çizgiler her elin birbirine karşılık gelen parmaklarını
birbirine bağlıyor olacaktır ve siz elleri birbirinden on beş, yir
mi santimetre uzaklaştırıncaya kadar da bunu yapmaya de
vam edecektir. Sonra çizgiler merkezde birbirinden kopacak-
1 10
'l(ufısalŞifa 'Tefq;ik,kri
tır ve siz her bir eli ayrı olarak kuşatan aurayı göreceksiniz.
Bu tekniği kullanmakta ustalaştığınızda, ellerinizin çevresin
deki renkleri görmek sizin için gitgide kolaylaşacaktır. Bu .Ye
teneğinizden emin olduğunuzda, arkadaşlarınızın ve iş arka
daşlarınızın auralarını incelemeye başlayın. En kolay görece
ğiniz, onların başlarının çevresindeki aura olacaktır. Sizin, sa
dece, gevşemiş haldeyken (alfa/teta halindeyken) , kalp çakra
nız açıkken ve onlar koyu renkli bir fonun önünde dururlar
ken onları gözlemlemeniz gerekir.
Başka bir kişinin aurasını görmek istediğinizde, alfa/teta
haline geçmek için, daha önce öğrendiğiniz yöntemlerden biri
ni kullanın. Sonra, gözlerinizi odaklamadan o kişinin ötesine,
arkadaki fona bakın. Başın çevresindeki aura önce bir sis gibi
belirecektir; sonra, önce koyu renkler, ardından daha açık renk
ler belirecektir. Aura, azizlerin resimlerinde, onların başları
nın çevresinde gördüğünüz halelere benzeyecektir (bkz . Tablo
6) . Siz bu tekniği kullanmakta ustalaştığınızda, aura renkleri
madde dünyasında gördükleriniz kadar, hatta onlardan daha
parlak hale gelecektir.
Auranın Özellikleri
İ ngiliz Renk Konseyi, aura renkleriyle ilgili bir katalog
oluşturmak için çalışmaya başladı ve sonuçta insan aurasında
şaşırtıcı sayıda renk buldu. Bu güne dek, onlar mavinin 1400
tonunu, kırmızının 1000 tonunu, kahverenginin 1400, yeşilin
800, turuncunun 550, menekşe renginin 360 ve beyazın 12 to
nunu keşfettiler.
Aurayı incelemiş olan araştırmacılar, genelde, onun aşa
ğı yukarı yumurta şeklinde olduğu ve çoğunlukla fiziksel be
denin dış hatlarını takip ettiği konusunda görüş birliğine var
mışlardır. Ancak, daha fazla canlılığa sahip olan insanlar da-
1 12
'13öfüm 10
ha güçlü bir auraya da sahiptirler ve bunun sonucunda, onla
rın auraları fiziksel bedenlerinden daha uzağa yayılır. Ayrıca,
auranın bileşimi bireyden bireye değişir. Onun dokusu, rengi
ve büyüklüğü bir kişinin mizacını gösterir gibidir. Dokusu ge
nelde kişinin karakterini gösterirken, şekli ve rengi kişinin sağ
lığını ve duygusal durumunu gösterir.
.. .•. .
· " . .
. . ··'. ..
. :
; . ...
· ·. · ..
... ... .
.. • ..
• . · ··
\ )
--
1 13
Aura Renkleri
Aşağıda, insan aurasında bulunan başlıca renklerin ve on
ların duygusal ve fiziksel sağlık bakımından neyi gösterdikle
rinin bir listesi yer almaktadır. Bu listeyi sadece bir başlangıç
rehberi olarak kullanmanızı öneririm. Daha sonra, kendi göz
lemlerinize dayanan kendi listenizi oluşturabilirsiniz.
Eterik auranın içinde, bazen, fiziksel bedeni kuşatan tek
renkli dar bir bant görebilirsiniz. O genellikle koyu renkli ya
da renksiz görünür ve çoğu kez fiziksel beden ile eterik aura
arasında bir yarık olarak belirir. O herkesin çevresinde görül
mez, ama ona sahip olanları olumsuz bir biçimde etkiler gö
rünmez. O, kolaylık olsun diye, fiziksel aura olarak adlandırı
lan ilginç bir anomalidir.
Kırmızı Grup
Eterik aurada, kırmızı renk grubu, gözle görülebilir en
düşük titreşime sahiptir. Onlar ikili bir doğaya sahiptirler;
olumlu hallerinde, parlak ve berrak olduklarında, enerji veri
ci, ısıtıcı ve heyecan vericidirler. Olumsuz veçheleri ise isyan
karlık, kavgacılık, öfke, kötü niyet, yıkıcılık ve nefret arasında
değişir. Kırmızı çok koyu olduğunda, bencilliği ve asaletten yok
sunluğu gösterir. Koyu kırmızı genelde tutkuyu gösterir. O ça
murlu bir görünüm aldığında, tutkular kirli ve zarar vericidir.
İ çinde kahverengi bulunan kırmızı korkuyu gösterir; kahve
rengi koyulaşıp siyahlaştığında ise kötü niyeti gösterir.
Kırmızının içinde hafif sarımsı bir rengin olması, kontrol
edilemeyen duyguları ve arzuları gösterir. Açık kırmızı asabi
bir mizacı; parlak, berrak kırmızı ise canlılığı, cömertliği ve fi
ziksel sağlığı gösterir. Gül rengi bir parlaklık evlat ve yuva sev
gisini gösterirken, pembemsi bir kırmızı mutluluğu ve yumu
şak yürekliliği gösterir.
1 14
'Böfüm lO
Turuncu Grup
Turuncu, en berrak halinde, güçlülüğü ve canlılığı göste
rir. Kırmızımsı olduğunda ise ben-merkezciliği gösterir.
Sarı Grup
Sarı, akıl (entelekt) rengidir. Donuk sarı, dünyevi bir ak
lı gösterir. Parlaklaşıp altın rengine dönen bir sarı, aklın yük
seldiğini ve ruh (spirit) vasıtasıyla arındığını gösterir. Çamur
lu veya kirli sarı ise kurnazlığı, açgözlülüğü ve ben-merkezci
bencilliği gösterir.
Yeşil Grup
Yeşil denge rengidir. O, kalbin rengidir. Berrak ve parlak
olan zümrüt yeşili şifa rengidir. Bir insanın aurasında bol mik
tarda zümrüt yeşilinin bulunması onun şifa sanatlarına ilgi duy
duğunu ya da onları uyguladığını gösterir.
Yeşil, ışık tayfındaki merkezi renktir. O, kırmızı ve me-
,
nekşe rengi uçlar arasında orta noktada yer alır ve biz onu bir
insanın aurasında gördüğümüzde, bu denge, uyum ve esnekli
ği gösterir. Açık yeşil uyumu, sakinliği, doğaya ve açık havaya
duyulan ilgiyi gösterir. Olumsuz şeklinde, yeşil aşırı bencilliği
gösterir. O çamurlu ve kirli olduğunda, sahtekarlığı ve açgöz
lülüğü gösterir. Kahverengimsi olduğunda ise kıskançlığı işa
ret eder.
Mavi Grup
Mavi renk daima dini duygular ve sezgisel anlayış ile iliş
kilendirilmiştir. Tıpkı yeşilin şifa ve kalp ile ilişkilendirilmesi
gibi, mavi de en yüksek halinde Üçüncü Göz, ilham ve yüksek
akıl ile ilişkilendirilir. O, bir şifacının gördüğü ilk renklerden
1 15
!l{ulisalSifa 'TeR!JiK[eri
biridir. Ouseley, maviyi "cennetin rengi"46 olarak adlandırır
ve onu en yüce spiritüel amaçlarla ve kadınsı doğayla, yani öz
nel sezgisel zihinle ilişkilendirir. Mavi çivit (indigo) rengine doğ
ru koyulaştığında, kendini adayan bir karaktere ve derin bir
biçimde dindar bir ruha sahip bir insanla karşı karşıyayız de
mektir. Olumsuz yanda, içinde kahverengi ya da siyah bulu
nan mavi dini duyguların sapkınlığını, spiritualitenin karan
lık yanına duyulan yoğun ilgiyi gösterir.
Kahverengi Grup
Kahverengi tüm renklerin bir karışımıdır, ama kendi ba
şına renk tayfında yer almaz . Bazı araştırmacılar kahverengi
ile ticaret ve endüstri arasında bağlantı kurarak onu işadamı
nın rengi olarak adlandırırlar. Ama ben genellikle onun, fizik
sel hastalıkla en sık ilişkilendirilen renk olarak, aurada olum-
1 16
'13öfi 10
suz bir etkiye sahip olduğunu gördüm. Çoğu şifacı kahveren
giyi insanın olumsuz özellikleri ile ilişkilendirir. Bu renk deği
şik tonlarıyla cimriliği, açgözlülüğü ve düşük maddi içgüdüleri
işaret eder. O ancak altuni bir kahverengi olduğunda titreşimi
yükselir ve çalışkan, düzenli, yöntemli bir karakteri gösterir.
Siyah
Işığın yokluğu olan siyah, tüm düzeylerde karanlığı işa
ret eder. Tek istisna, onun fiziksel beden ile eterik aura ara
sında dar bir bant olarak belirdiğindedir ki ona fiziksel aura
deriz. Siyah, aurayı doldurduğunda, hayatı yadsımayı ve red
detmeyi işaret eder. Aksi halde normal olan bir aurada siyah
çizgiler görüldüğünde, bu çizgilerin etkisi olumsuzdur, çünkü
onlar auradaki iyi veçheleri etkisiz kılar.
Gri Gr,up
Gri de donuk, basmakalıp bir karakteri gösteren olum
suz bir ' renktir. O, fiziksel düzeyde donukluğu işaret eder ve
çoğu kez hastalıkla ilişkilendirilen bir canlılıktan-yoksunluğu
gösterir. Koyu ve kurşuni griler korkuyu, kafa karışıklığını ve
genelde hastalıklılık sınırına dayanan donuk, ağır, karamsar
bir kişiliği işaret eder. Aurada gri genelde güvenilmez ve alda
tıcı bir karakteri işaret eder.
Beyaz
Nihayet, tüm renklerin sentezi olan, tam bir bütünleş
meyi ve bir olma kapasitesini işaret eden beyaza geldik. O,
Mesih Bilinci'nin rengidir, BEN' İM'in rengidir. O, ruhsal mü
kemmelliğin rengidir ve sadece, birliğe ulaşmış ve aydınlan
mış insanlarda bulunur.
1 17
'l(u!ısaiSifa 'TeR!fif([eri
Aurayı Hissetmek
Her birimiz eterik aurayı hissetme ve görme kapasitesi
ne sahibiz. Eterik auranın yüzeyini hissetmek yaygın bir' psi
şik teşhis yöntemidir. Biz bir insanın aurası hakkında, sadece
renklere bakarak değil, auranın şekline, dokusuna ve gücüne
bakarak da epey şey söyleyebiliriz . Şifacı, hastasının aurası
nın yüzeyini avucuyla sıvazlayarak (avucunu auranın üzerin
den geçirerek) , onun fiziksel sağlığı ve duygusal esenliği hak
kında bilgi edinebilir. Eterik auranın yüzeyini sıvazlamak ba
sit bir tekniktir ve eğer siz onunla ilgili talimatlara uyarsanız,
onu başarıyla kullanabilirsiniz .
Hastanızı sırtüstü yatırarak, aurayı hissetme tekniğini
uygulamaya başlamalısınız. Hastanın mümkün olduğunca gev
şemesi önemlidir. Eğer o meditasyon ya da spiritüel alıştırma
lar yapmıyorsa, ona üç bölümlü Yoga nefesini uygulatmanızı
öneririm. Hastanız bu nefesi iki, üç dakika kadar uygulasın.
Güçlü duygular, heyecan ve endişe aurada değişiklikler yara
tabileceğinden, doğru izlenimler alabilmeniz için hastanızın gev
şemiş olması şarttır. O gevşediğinde, siz alfa/teta düzeyine gir
menizi sağlayacak teknikleri kullanın. Alfa/teta düzeyine gir
diğinizde, zihninizden şu onaylamayı yapın: "Ben şimdi alfa dü
zeyindeyim ve ellerim duyarlı hale geliyor. " Sonra hastanızın
b_aşından başlayıp ayaklarında bitirerek, ellerinizi onun bede
ninin üzerinden üç kere geçirin (pas yapın) . Bu paslar, eller
hastanın bedeninin yaklaşık yirmi santimetre üzerinde, avuç
lar aşağı dönük ve parmaklar gevşek bir biçimde açılmış ola
rak yapılmalıdır. Eller birbirine değmemelidir. Son pastan son
ra, hastanıza gözlerini kapatmasını söyleyin ve daha duyarlı
olan elinizi onun kalbinin yaklaşık yarım metre üzerinde tu
tun. Avucunuzun karıncalanmasına neden olacak hafif bir di
renç hissedene dek elinizi yavaş yavaş aşağı indirin. Bu direnç
1 18
'Böfüm. 10
hastanın aurasının yüzeyinden gelir. Bildiğimiz gibi, eterik au
ra fiziksel bedenin yaklaşık yirmi santimetre dışına yayılır ve
o, akışkan ve geçirgen olsa da, derimsi bir yüzeye sahiptir. O,
belirgin özelliklere sahip belirli bir yüzeyi olan, ama içinden
kolayca geçilebilen suya benzetilebilir.
Avucunuzdaki duyumlara dikkat ederek, elinizi hastanı
zın aurasının yüzeyinde kaydırmaya başlayın. Avucunuzu dai
ma o yüzeyin üstünde tutun. Ancak o zaman auranın kuvveti
ve dokusu ile ilgili doğru izlenimler alacaksınız . Eğer elinizin
yüzeyden içeri geçmesine izin verirseniz , kendi elinizin -has
tanın bedeninden yansıyan- enerjisini hissedeceksiniz. Eğer has
tanızın fiziksel bedenine yeterince yaklaşırsanız, onun bedeni
nin ürettiği ısıyı hissedeceksiniz, başka bir şeyi değil. Hastanı
zın aurasının tüm yüzeyini tarayın ve avucunuzdaki duyum
lara dikkat edin. Auranın enerji düzeyinde -elinizin hastanın
bedenine doğru inmesine veya ondan uzaklaşmasına neden olan
her değişikliğin farkına varın. Keskin değişmeler hastanızın au
ra alanında ve süptil enerji sisteminde sorunlar bulunduğunu
gösterir. Isı farklılıklarına da dikkat edin; soğuk noktalar ve
sıcak noktalar da hastalığın varlığını gösterebilir.
Aura sağlam, düzgün -ve her yanı aynı ısıda- olmalıdır.
Her ne zaman bu koşullar değişse, bunun suçlusu herhangi bir
hastalıktır. Hastanızın bedeninin ön tarafından aldığınız tüm
izlenimleri kaydettikten sonra, onu döndürün ve aynı işlemi
onun sırtı üzerinde sürdürün. Başlangıçta, hastanızdan geri
bildirim almalısınız . Uygulama yaparak, daha duyarlı ve daha
güvenli hale geleceksiniz ve farklı hastalıklar ve durumlarla
ilişkili duyumları tanıyacaksınız . (Bkz . Tablo 7).
Yanınızda bir not defteri bulundurarak bulgularınızı yaz
manız size yardımcı olabilir. Her hastalık belirli bir titreşim
yayar ve eğer sezgisel olarak çalışırsanız, farklı hastalıkların
süptil farklarını ayırt etmeyi öğreneceksiniz .
1 19
Tablo 7: Aurayı Hissetmek
1 20
'Bö[üm 10
Aurayı Duru-görü Yoluyla Görmek
Aura görmenin üçüncü yolu, onu duru-görü yoluyla gör
mektir. Bu benim en sık kullandığım tekniktir ve onun bir sı
nırı yoktur. O, hastanızla birlikte olun ya da olmayın, her za
man ve her yerde kullanılabilir. O diğer psişik teşhis teknik
leriyle birlikte kullanılabilir, dolayısıyla, şifacı olarak çalışan
herkes tarafından geliştirilmelidir. Aurayı duru-görü yoluyla gör
mek için, Yoga nefesini uygulamaya başlayın. Sonra alfa/teta
düzeyine girmek için, daha önce öğrendiğiniz teknikleri kulla
nın. Kutsal sığınağınızdan geri döndükten sonra, zihninizden
şu onaylamayı yapın: "Ben şimdi alfa düzeyindeyim, kendimi
önceki halimden daha iyi hissediyorum. " Sonra iki metre ileri
nizde duran görsel ekranınızı imgeleyin. Hastanızın ismini zih
ninizden tekrarlayın, o zaman o ekranınızda belirecektir. Doğ
ru görünmeyen herhangi bir şeye dikkat ederek, hastanın be
denini taramaya başlayın. Sorunlar kendilerini göstererek dik
katinizi çekecektir. Siz onun başının çevresindeki aurayı ince
liyor o�abilirsiniz ve dikkatiniz birden onun dizine çekilebilir.
Bu olduğunda, dizde bir sorun olduğundan emin olabilirsiniz.
O zaman durup, dizin çevresindeki aurayı inceleyin. Onun ren
gine, dokusuna ve sağlamlığına bakın. Sonra fiziksel bedenin
içine girin ve hastalığın fiziksel tezahürlerini arayın. Aurada
ki hastalığın titreşim değiştirerek fiziksel bedene geçip geçme
diğine bakın. Kanser ve kalp hastalığı gibi büyük hastalıklar
da, büyük olasılıkla aurada olumsuz renkler göreceksiniz. Ama
siz auradaki çeşitli sorunlar ile fiziksel tezahür arasındaki bağ
lantıyı görmeyebilirsiniz. Eğer böyle olursa, bilincinizi hastanı
zın fiziksel bedeninin içine yansıtarak araştırmanızı sürdür
melisiniz. Ö rneğin, kalp hastalığında siz hastanızın göğsünün
üzerindeki aurada çamurlu renkler görebilirsiniz, ama fiziksel
bedenin içine girene dek hastalığın gerçek mahiyetini bile-
121
!l(uftsafSifa 'Iei(?;if([eri
mezsiniz ve teşhisiniz eksik olur. Eğer teşhisiniz eksik ise te
daviniz de eksik kalabilir.
1 22
'lJöfüm lO
pu büyüklüğünde bir tümör olsaydı, gülümseyebileceğimi hiç
sanmıyorum. Elbette, en sonunda oyuna geldiğimi anladım;
genç kadın kesinlikle hasta değildi, o hamileydi. O andan iti
baren, basketbol topları benim için hamilelik sembolü oldu.
Yıllar içinde başka semboller de geliştirdim (ve aura teş
hisini daima onlarla bağlantılı olarak yaparım) . Varisli damar
lar daima tellere benzer, anemi sulandırılmış kana benzer, ar
terit kemiklerin üzerinde duran kar tanelerine benzer ve ül
serler püsküren volkanlar gibi görünür. Sizin sembolleriniz fark
lı olabilir, ama deneyimle, onların anlamını keşfedecek ve on
ları teşhiste etkili bir biçimde kullanabileceksiniz.
Duru-sezi ve Teşhis
Siz hastanızın aurasında hastalığı sadece görmez, çoğu
zaman onu hissedebilirsiniz de. Bunu yapabilme yeteneğine du
ru-sezi denir. Çoğu psişik ve şif�cı bu yeteneğe sahiptir. Şifa
cılar için duru-seziyi geliştirmek önemlidir, çünkü o şifada önem
li olan, eınpatik bir doğayı gösterir. Bedeniniz , siz başka bir
insanın titreşimine uyum sağladığınızda onun bedenindeki ra
hatsızlıkları kaydedecek olan bir alettir. Öyleyse, teşhis ya
parken kendi bedeninizde olağandışı duyumlar hissetmeyi bek
leyin. Sizin "süptil enerji sisteminiz " hastanızdan veriler alı
yor olacak ve bilgiyi hisler, duyumlar ve küçük rahatsızlıklar
olarak kaydedecektir. Bu rahatsızlıklar geçicidir, onlar kalıcı
bir etki yapmayacaktır. O sizin teşhis koymak için dikkat et
meniz ve kullanmayı öğrenmeniz gereken bir psişik iletişim
biçimidir.
Aura, anlaşıldığı gibi, duru-görü yoluyla görülebilir. O,
avuçlarla hissedilebilir, fiziksel olarak görülebilir ya da duru
sezi yoluyla hissedilebilir. Auradan teşhis koymak sizin psişik
teşhisinizin bir parçası olmalıdır. Hastanızın bedenini tarar-
1 23
1{,ufısafSifa 'TeR!;ik,feri
ken, daima onun aurasına bakın. Dikkatinizi hastanın aurası
nın rengindeki, dokusundaki ve boyutlarındaki değişikliklere
yöneltin. Duru-görü ve duru-sezi yeteneğinizle birlikte, aura
görme yeteneğinizi de kullanın. Onlar el ele gider ve tanıdı
ğım çoğu şifacı psişik teşhis için bu yöntemleri birlikte kulla
nır.
1 24
11
ÇAKRA ŞİFASI
1 26
'13öfüm 11
Enerji lşınlarını Yansıtmak
Çakra şifasına da, diğer uzaktan şifa tekniklerinde oldu
ğu gibi, alfa/teta düzeyine girerek başlarız. Ö nce, sırtınız dik
olarak rahat bir pozisyonda oturun. Sonra gözlerinizi kapatın
ve üç bölümlü Yoga nefesini uygulamaya başlayın. Nefes alış
ile verişi birbirinden ayırmadan, üç, dört dakika böyle nefes
almaya devam edin. Nefesiniz derinleşene ve ritmik hale gele
ne dek böyle nefes almaya devam edin. Sonra beşten bire doğ
ru saymaya başlayın, her sayıyı gözünüzde canlandırarak üç
kere tekrarlayın. Bir sayısına ulaştığınızda, derin bir nefes alın
ve nefes verirken, zihninizden şu onaylamayı yapın: "Ben şim
di alfa düzeyindeyim ve kendimi önceki halimden daha iyi his
sediyorum. " Sonra derin bir nefes daha alın ve ondan bire doğ
ru, her sayıda daha derinleşerek saymaya başlayın. Bir sayısı
na ulaştığınızda, zihninizden şu onaylamayı yapın: "Ben bu
zihin düzeyine eriştiğim her seferinde, zihnimi daha büyük öl
çüde ve daha yaratıcı biçimlerde kullanmayı öğreniyorum. " Ar
dından, daha önce öğrendiğiniz yöntemlerden birini kullanarak,
,
fiziksel bedeninizi gevşetmek için beş dakika ayırın. Bedeni-
niz gevşediğinde, zihninizden şu onaylamayı yapın: "Bedenim
tamamen gevşedi; ben bu zihin düzeyine eriştiğim her seferin
de, daha derin ve daha sağlıklı düzeylere geçmeyi öğreniyo
rum." Sonra kendinizi kutsal sığınağınızda görün ve orada beş
dakika kadar . kalın. Sığınağınızdan geri döndüğünüzde, derin
bir nefes alın ve nefes verirken iki metre ileride ve başınızın
otuz santimetre yukarısında yer alan "görsel ekranınızı" im
geleyin. Hastanızın ismini zihninizden tekrarlayın, o hemen ek
ranınızda belirecektir. O zaman kalp çakranızı açın ve hastayı
ekranda sevgi, şefkat ve empatiyle tutun. Siz bunu dikkatinizi
vererek, nefes alıp vererek ve uygun elinizi kalp çakranızın
üzerine koyarak en kolay şekilde yapabilirsiniz.
1 27
�ufısa{Sifa 'TeR!Jikferi
Sonra, dikkatinizi altıncı çakranıza, yani üçüncü gözünü
ze verin. Dikkatinizi ona vererek onu aktive edeceksiniz ve çak
ra açılırken bir karıncalanma hissedeceksiniz. Ondan gelen bir
sıcaklık da hissedebilirsiniz ; bunlar çakranın açıldığını ve da
ha fazla prana aktardığını gösteren işaretlerdir. Sonra üçüncü
gözünüzden doğru nefes alın ve nefesinizin taşıdığı prananın
onu daha da aktive etmesine izin verin. Siz ondan doğru nefes
aldığınızda, çakradaki duyumlar daha da yoğunlaşacaktır. On
lar o kadar güçlenecek ki siz üçüncü gözünüzden bir enerji ışı
nının geldiğini hissedeceksiniz (bu, çakra yoluyla şifada önem
li olan şifa ışınlarından biridir) . Dikkatinizi bu ışın üzerinde
odaklayın; o bir lazer ışını gibi çok belirgin olacaktır. Hazır ol
duğunuzda, enerji ışınını ekrandaki hastanıza yansıtın. Işını
onun bedeninin şifaya muhtaç olan bölümüne yöneltin. Enerji
ışınının onun bedenine girdiğini, ona en çok ihtiyaç duyulan ye
re gittiğini ve hastanın bu ışından gelen şifa enerjisini masset
tiğini hissedin. Onun o enerjiyi şükranla aldığını ve -enerji onun
üzerinde iyileştirici bir etki yaparken- gevşediğini hissedin. Siz
ona enerjiyi yansıttığınızda, hastanızın -o anda nerede olursa
olsun ya da ne yapıyor olursa olsun- o enerjinin iyileştirici gü
cünü eterik düzeyde hissettiğini hatırlayın. (Bkz . Tablo 8)
Şifa ışınını üçüncü gözünüzden üç, dört dakika boyunca
göndermeye devam edin. Onun olumlu bir etki yaptığı konu
sunda tatmin olduğunuzda, üçüncü gözünüzden gelen enerji ışı
nını bırakın. Derin bir nefes alın ve daha derinleşin. Sonra, dik
katinizi kalp çakranıza yöneltin ve onu zihinsel olarak aktive
edin. Ona zihinsel dikkatinizi verdiğinizde, dördüncü çakradan
gelen enerjinin daha yoğunlaştığını hissetmeye başlayacaksı
nız . Onun kanalıyla gelen enerji güçlendikçe, dördüncü çakra
da ısınacak. Sonra, nefes alış ile verişler arasında ara verme
den, kalp çakranızdan doğru nefes alın. Prana ve hava onu da
ha da aktive edecektir. Artık, hastanıza karşı güçlü bir sevgi
1 28
'13öf:üm ll
1 29
1(ufısafŞija 'Tef\!Jik_feri
ve şefkat hissediyor olmalısınız . Ona yoğun bir sıcaklık veya
yanma hissi eşlik ediyor olabilir (bunlar prananın tezahürleri
dir) . Bırakın kalp çakranızdan gelen enerji çok güçlensin, öyle
ki sonunda ondan bir enerji ışını aksın; o, daha çok -üçüncü
gözünüzden yansıtılan ışından daha az belirgin olan, ama yine·
de sevgi ve güç dolu olan- bir enerji dalgası gibi hissedilecek
tir. Bu dalganın çakranızdan hastanıza aktığını ve onun bu
enerjiyi şükranla massettiğini hissedin. Enerji iyileştirici etki
sini yaparken, onun gülümsediğini ve çok sağlıklı olduğunu gö
rün. Bu ışını üç, dört dakika boyunca ya da tatmin oluncaya
kadar yansıtmayı sürdürün.
1 30
'.Böfüm. 11
dakika daha ya da iyileştirici etki yaptıkları konusunda tat
min oluncaya dek göndermeye devam edin.
Enerji ışınlarını hastanızın bedeninin hasta bölgesinden
onun eterik aurasına aktararak, onun aurasını kalp çakrası
ile üçüncü gözün birleşik enerjisiyle doldurarak çakra şifasını
tamamlayın. Hastanın aurasını enerjiyle doldurmak için birkaç
dakika ayırın. Onun aurası prana ile dolduğunda genişleyecek
ve parlamaya başlayacaktır. Bir, iki dakika sonra, onun ener
jiyi derisinden massettiğini ve bu enerjinin onun tüm bedeni
ni ta hücrelerine dek yeniden şarj ettiğini hissedin. Bu çalış
maya iki, üç dakika ayırın ve bitirdiğinizde, önce kalp çakra
nızdan, sonra da üçüncü gözünüzden yayılan enerji ışınını ser
best bırakın. Hastanızı ve görsel ekranınızı da bırakın. Derin
bir nefes alın ve gevşeyin. Saniyeler içinde, bir enerji dalgası
nın tepe çakranızdan içeri aktığını hissedeceksiniz . Onun tüm
süptil enerji sisteminizi yeniden şarj etmesine izin verin. Bu
şarj için birkaç dakika ayırın, çakralarınızın ısındıklarını his
sedene kadar onu sürdürün. Tamamen enerji dolduğunuzda,
zihniniz den şu onaylamayı yapın: "Şifaya kanallık yaptığım her
seferinde ben de şifa buluyorum ve şifa için daha etkili bir ka
nal haline geliyorum. " Sonra yavaş yavaş birden beşe kadar
sayarak normal bilince geri dönün. Beş sayısına ulaştığınızda
gözlerinizi açın. Kendinizi çok uyanık, tamamen gevşemiş ve
önceki halinizden daha iyi hissedeceksiniz .
Renk Şifası
Bu tekniğin, yukarıdaki teknikte ustalaştıktan sonra kul
lanmaya başlamanız gereken bir çeşidi de vardır. Ona renk şi
fası denir. O, çakra şifası ile aynıdır, tek fark, sizin enerji ışın
ları�ı birleştirdikten sonra, onları renkli olarak yansıtmanız
dır. Bu, hastanıza, ihtiyacı olan tam dozajı ya da enerji titreşi-
131
'l(ufısalSifa 'TeK!Jif([eri
mini verecek ve iyileşme sürecini hızlandıracaktır.
Ben çakra şifasında dört ana şifa rengini kullanırım; bun
lar sarı, yeşil, mavi ve menekşe rengidir. Diğer renkler de .Ya
rarlı olabilseler de, bu renkler en belirgin şifa etkisine sahip
tirler. İ kinci derecedeki şifa renkleri turuncu, kırmızı ve pem
bedir. Onlar, eğer hastanız dört ana şifa rengini reddederse,
kullanılmalıdır. Hastanıza yansıttığınız renkler daima berrak
ve parlak olmalıdır. Ona asla donuk, çamurlu, kirli renkler gön
dermeyin. İnsan aurası incelememizden bildiğiniz gibi, kirli, ça
murlu renkler hastalık renkleridir. Sadece parlak renkler şifa
renkleridir. Bir hastaya hangi rengin en yararlı olacağını be
lirlemek için bir kural yoktur. Sezginize güvenmeli ve her has
tayı bireysel olarak tedavi etmelisiniz. Belirli bir durumda han
gi rengin uygun olduğunu sezginiz size söyleyecektir. Bazen, siz
bir ışını -ya da iki ışını birlikte- yansıtırken, uygun olan renk
kendiliğinden belirecektir. Bazen hastanız size hangi renge ih
tiyacı olduğunu gösterecektir. Eğer o bunu yaparsa, siz onun
isteğine uymalısınız. Eğer siz belirli bir renk göndermeye baş
lar, ama hastanın ona direndiğini, bir kenara ittiğini veya onu
kolayca massetmediğini hissederseniz, o zaman başka bir ren
gi deneyin ve hastanın istediği rengi bulana dek denemeye de
vam edin. Renkleri kullanmaya başlamak için en iyi zaman,
üçüncü gözden gelen enerjiyi kalp çakrasından gelen enerjiyle
birleştirmenizden sonradır. İ lk başta, bir şifa renginin kendi
liğinden belirip belirmediğini görmek için bekleyin; eğer belir
mezse, dört ana şifa rengiyle deney yapmaya başlayın. Sarı ile
başlayın, ondan yeşile, ondan da maviye geçin ve en sonunda
menekşe rengini kull anın. En iyi rengi bulduğunuzda, şifa sü
reci boyunca onu kullanın.
1 32
'Böfüm ll
Kendini Renk ile Şifalandırma
Renk, kendinizi iyileştirmekte de çok yararlı olabilir. O
iki şekilde kullanılabilir. Eğer sizin, bedeninizin belirli bir böl
gesiyle sınırlı olan, lokal bir sorununuz varsa, onu tedavi et
mek için, imgelemeyle birlikte rengi kullanabilirsiniz. Bu şe
kilde kendinizi iyileştirmeye başlamak için, şu talimatları uy
gulayın: Sırtınız dik olarak rahat bir pozisyonda oturun ve üç
bölümlü Yoga nefesini uygulamaya başlayın. Kendinizi çok gev
şemiş hissedene dek onu uygulayın. Sonra yavaş yavaş beşten
bire kadar sayın. Bir sayısına ulaştığınızda, zihninizden şu onay
lamayı yapın: "Ben şimdi alfa düzeyindeyim ve kendimi önce
ki halimden daha iyi hissediyorum. " Sonra, kendinizi alfa/teta
haline kesin bir biçimde sokmak için, daha önce öğrenmiş ol
duğunuz tekniklerin bir bileşimini kullanın.
Alfa/teta haline kesin olarak girdiğinizde, dikkatinizi has
ta bölgeye vermeye başlayın. Gözleriniz açık olarak dikkatini
zi verin ve gözlerinizi kırpmıunaya çalışın, bakışınız kendili
ğinden pdaksız hale gelinceye dek dikkatle bakın. Bu sadece
saniyeler alacaktır (gözleriniz odaksız hale geldiğinde, yorul
mamaları için, eğer gerekiyorsa onları kırpabilirsiniz ) . Odak
sız bakmaya başladığınızda, sorunlu bölgenin ışıkla kuşatıldı
ğını imgeleyin. Berrak beyaz bir ışıkla başlayın ve beyaz ışık
şifa renklerinden birine dönüşene dek bekleyin. Bu uzun za
man almayacaktır. Eğer başlangıçta renkler belirmezse, cesa
retiniz kırılmasın; sadece, şifa özelliği olan farklı renklerle de
ney yapmaya başlayın. Bedeninizin kolayca massettiği bir renk
bulana dek farklı renklerle deney yapmaya devam edin. Göz
leriniz odaklanmamış olduğu ve siz alfa/teta halinde bulundu
ğunuz sürece, gözleriniz açıkken bile imgeleme yapmakta hiç
zorlanmamanız gerekir. Bir kez uygun rengi bulduğunuzda ve
onun massedildiğini hissettiğinizde, hasta organın ya da do-
1 33
'l(ufisaiSifa 'J'el(!;ikf!ri
kunun enerji ışınlarını aldığını imgeleyin ve enerji onun tara
fından massedilirken hücrelerin güçlendiklerini ve iyileştikle
rini hissedin.
Sorunlu bölgeyi kaplayan bir iyilik duygusu hissedene dek
bu tekniği sürdürün. Burada size yardımcı olması için nefesi
kullanabilirsiniz; her nefes alışta, hasta dokunun enerji ışını
nı massettiğini ve her nefes verişte, şifa enerjisinin hücrelere
yayılarak onları yeniden şarj ettiğini hissetmeye çalışın. Baş
langıçta, bu şifayı uygulamak için beş dakika ayırabilirsiniz .
Sonra kendinizi yeniden şarj etmek için iki, üç dakika ayırın.
Bu şarj çalışmasını tamamladıktan sonra, zihninizden şu onay
lamayı yapın: "Ben mükemmel şekilde sağlıklıyım, dengeliyim
ve uyum içindeyim. " Sonra, yavaş yavaş birden beşe kadar sa
yarak, normal bilinçli düzeye geri dönün. Beş sayısına ulaştı
ğınızda gözlerinizi açın. Kendinizi çok uyanık, tamamen gev
şemiş ve önceki halinizden daha iyi hissedeceksiniz . En iyi so
nuçları almak için, bu tekniği günde en az iki kere uygulayın.
Alfa/teta düzeyine sağlam bir biçimde yerleşmek için on daki
ka ayırın ve kendinize şifa vermek için de en az beş dakika
harcayın.
1 34
'13öfüm 11
göstererek, hasta bölgenin dört, beş santimetre üzerinde tu
tun. Gözlerinizi kapayın ve üç bölümlü Yoga nefesini uygula
maya başlayın; nefes alış ile verişler arasında ara vermeden
derin bir biçimde nefes alın.
Uygun yöntemi kullanarak, alfa/teta düzeyine geçin. Sağ
lam bir biçimde alfa/teta düzeyine geçtiğinizde, dikkatinizi er
keksi elinize verin ve avucunuzun karıncalandığını ve elinizin
ısındığını hissedene dek onu (dikkatinizle) zihinsel olarak ak
tive edin. Sonra avucunuzdan hasta bölgeye bir enerji ışınının
aktığını imgeleyin. Nefesinizi, son uygulamada yaptığınız gibi,
size yardım etmesi için kullanın. Işını berrak olarak imgeleye
rek başlayın ve o kendiliğinden renk değiştirene dek bekleyin.
Eğer o saniyeler içinde değişmezse, en iyi sonuç veren rengi
bulana dek farklı şifa renkleriyle deney yapın. Bedeninizin has
ta bölgesinin elinizden akan enerji ışınını massettiğini imgele
yin ve sonuç olarak, bu enerjinin iyileştirici etki yaptığını his
sedin.
Bu tekniği beş dakika kadar ya da eğer isterseniz daha
uzun :laman sürdürün. Onun hasta doku üzerinde iyileştirici
bir etki yaptığını hissettiğinizde, elinizi çekin, derin bir nefes
alın ve şu onaylamayı yapın: "Ben iyileştim ve her gün her ba
kımdan daha sağlıklı hale geliyorum. " Eğer isterseniz bu onay
lamayı birkaç kere tekrarlayın. Yeniden şarj olmak ve şifanın
etkilerinin keyfini çıkarmak için birkaç dakika ayırın. Sonra
meditasyonunuzu şu onaylamayla tamamlayın: "Ben mükem
mel bir sağlığa sahibim; mükemmel bir denge ve uyum içinde
yim. " Yavaş yavaş birden beşe kadar sayarak dışsal bilinçli
düzeye geri dönün. Beş sayısına ulaştığınızda gözlerinizi açın.
Kendinizi çok uyanık, tamamen gevşemiş ve önceki haliniz
den daha iyi hissedeceksiniz .
1 35
!l{ufisaiŞifa 'T�iR{eri
Auranızı Renkli Işınlarla Yeniden Şarj Etmek
Kendine şifa vermenin şimdi açıklayacağım üçüncü çeşit
lemesi, tüm bedeni etkileyen sorunlar için yararlıdır. O özel
likle psikolojik ve duygusal rahatsızlıkları tedavi etme konu
sunda yararlıdır. Bu tekniğe, gözlerinizi kapatıp Yoga nefesini
uygulayarak başlayın. Beşten bire doğru sayın, her sayıyı gö
zünüzde canlandırarak üç kere tekrarlayın. Bir sayısına ulaş
tığınızda, şu onaylamayı yapın: "Ben şimdi derin bir biçimde
gevşedim ve kendimi önceki halimden daha iyi hissediyorum. "
Yoga nefesini sürdürün ve daha önce öğrendiğiniz teknikleri
kullanarak alfa/teta düzeyine geçin. Sonra şu onaylamayı zih
ninizde tekrarlayarak şifa sürecine başlayın: "Ben şimdi bir
şifa kanalıyım ve şifa enerjisi benim içimden akıyor. " Sonra,
görsel ekranınızı iki metre ötenizde olarak imgeleyin, başınızı
otuz derece yukarı kaldırın ve kendi isminizi tekrarlayın; ek
randa belirdiğinizi göreceksiniz . Kalp çakranızı açarak kendi
nizi ekranda sevgi ve şefkatle tutun. Dikkatinizi üçüncü gözü
nüze verin ve ondan akan bir enerji ışınının ekrandaki aura
nızı enerjiyle doldurduğunu hissedene dek, üçüncü gözünüz
den doğru nefes alın. Dikkatinizi kalp çakranıza verin ve bir
enerji dalgasının ondan dışarı doğru aktığını hissedin. Onun
üçüncü gözünüzden akan enerji ışınıyla birleştiğini ve her iki
ışının auranızı şifa enerjisiyle doldurduğunu hissedin. Işınla
rın şifa renklerinden birine dönüşüp dönüşmeyeceğini görmek
için kısa bir süre bekleyin. Dönüşmezlerse, o zaman şifa için
uygun olan rengi bulana dek deney yapın. Sonraki beş dakika
boyunca renkli ışınları göndermeye devam edin. Auranızın -ek
randa sizi kuşatan ve ışıldayan büyük bir yumurta gibi görü
nene dek- gittikçe büyüdüğünü ve parlaklaştığını imgeleyin.
En sonunda, auranızdan gelen enerjiyi ve canlılığı derinizle mas
settiğinizi ve onun bedeninizin her hücresini yeniden şarj etti-
1 36
'Böfüm ll
ğini ve iyileştirdiğini imgeleyin. Bu süreci tamamlamak için is
tediğiniz kadar zaman ayırın. Kendinizi ekranda son derece
mutlu, sağlıklı, ışık saçarak gülümserken görerek süreci biti
rin. Şu onaylamayı yaparak imgelemeyi tamamlayın: "Ben mü
kemmel bir sağlığa sahibim; mükemmel bir denge ve uyum
içindeyim. " Yavaş yavaş birden beşe kadar sayarak dışsal bi
linçli düzeye geri dönün. Gözlerinizi açtığınızda kendinizi çok
uyanık, tamamen gevşemiş ve önceki halinizden daha iyi his
sedeceksiniz .
1 37
!l(ulisalŞifa 'Iel<!;iR{eri
Tanrı, bir olduğundan
ve her varlığın derinlerinde saklı olduğundan,
O her şeyin ruhudur.
O tüm eylemleri yöneten ve mukadder kılandır,
her şeyi barındırandır,
her şeyin tanığıdır
ve tüm bilincin nedenidir, (ancak)
O'nun bir unvanı
ve herhangi bir niteliği yoktur.
O'nun ikincisi yoktur
ve O her bireysel varoluşun
(hem maddenin hem hayatın) ruhudur.
O bir tohumu alıp,
çeşitli ağaçlara dönüştürendir.
O'nu kendi akıllarının
derinliğinde var olan
olarak algılayabilenler,
sadece ve sadece onlar
ebedi mutluluğu alabilirler,
başka kimse bunu yapamaz .
O'nun herhangi bir parçası yoktur (bölünmezdir)
ve herhangi bir eylemi de yoktur.
O'nun herhangi bir yanlışı yoktur
ve herhangi bir bağlılığı da yoktur.
O, özgürlüğe ulaştıran köprüdür
ve yakıtsız bir ateş gibi, dingindir.
O'nun hiçbir sıfatı yoktur ve
O parlak ve ışık saçandır.
O'nu bilmeden ıstıraba son vermek,
imkansız olanı başarmaya çalışmaktır. 48
138
12
1 39
'l(uhsafSifa 'Te/Q;if(feri
Fiziksel Bedeni Gevşetmek
Fiziksel bedeninizi tam olarak gevşetmek için, daha önce
öğrendiğiniz ve istemli kaslarınızda biriken gerilimi boşaltma
nızı sağlayan kadim Yoga uygulamasını kullanabilirsiniz. Tüm
gerilimi boşaltarak, prananın süptil enerji sisteminizden ser
bestçe geçmesini sağlayacaksınız. Hazır olduğunuzda, nefesini
zi tam olarak verin ve ayaklarınıza dikkat edin. Sonra nefes
alın ve ayak kaslarınızı mümkün olduğunca çok sıkın. Nefesi
nizi üç saniye tutun. Sonra nefes verin ve ayak kaslarınızın
gevşemesine izin verin. Tekrar derin bir nefes alın ve aynı iş
lemi bu kez ayak bilekleriniz ve baldırlarınızla tekrarlayın. Son
ra onu bedeninizin şu bölümleriyle tekrarlayın: Uyluklar, ka
ba etler ve kalça, alt ve orta karın, göğüs ve omuzlar, boyun,
eller, kollar. Sonra yüz kaslarınızı sıkın ve üç saniye sıkılı tu
tup bırakın ve nefes verin. Sonra ağzınızı açıp dilinizi dışarı
çıkarın ve yüz kaslarınızı mümkün olduğunca çok gerin; nefe
sinizi üç saniye tutun, sonra yüz kaslarınızı serbest bırakın ve
nefes verin.
Gevşemeyi tamamlamak için, tüm bedeninizi aynı anda
(bu kez yüz kaslarınızı sıkarak) kasın, üç saniye nefesinizi tu
tarak öyle kalın. Sonra nefesinizi kuvvetle verin ve tüm beden
kaslarınızı aynı anda gevşetin.
Kutsal Sığınağınız
Tüm bunları yapmak on dakikanızı almıştır ve şimdi al
fa/teta düzeyinde bulunuyor olmanız gerekir. Zihninizden şu
onaylamayı yaparak devam edin: "Şimdi alfa düzeyindeyim.
Bu zihin düzeyine geçtiğim her seferinde, daha derin ve sağ
lıklı düzeylere geçmem daha kolaylaşıyor. " Bırakın zihniniz kut
sal sığınağınıza, sizin mükemmel gevşeme yerinize doğru sü
rüklensin. Beş dakika kadar sığınağınızın keyfini çıkarın.
1 40
'13öfüın 12
Görsel Ekran
Sığınağınızdan geri döndüğünüzde, zihninizden şu onay
lamayı yapın: " Ben bir şifa kanalıyım ve şifa enerjisi içimden
akıyor. " İki metre ilerinizde, başınızdan otuz derece yukarıda
duran bir görsel ekran imgeleyin. Ona bakın ve hastanızın is
mini zihninizden tekrarlayın. O hemen ekranınızda belirecek
tir. Dikkatinizi kalp çakranıza vererek, ondan doğru nefes ala
rak ve elinizi onun üzerine koyarak hastanızı ekranda tutun.
Psişik Teşhis
Hastanız ekranda net ve sabit olarak göründüğünde, o
nun bedenini tıbbi sorunları teşhis etmek için tarayın. Bıra
kın sezginiz rehberiniz olsun ve onun sizi götürdüğü yere gi
din. Hastalığın olduğu bölgelere çekileceksiniz . Eğer dikkati
niz bedenin belirli bir bölümüne çekilirse, önce o bölgenin üze
rindeki aurayı inceleyin ve aurahın rengindeki, dokusundaki
ve şeklindeki bozuklukları kontrol edin. Eğer aurada bir so
run vatsa, bilincinizi onun altındaki hasta organa veya doku
ya yansıtarak araştırmanızı sürdürün. Hasta dokudaki anor
mallikleri inceleyin. Hatırlayın, eğer hastanızın sorununu tam
olarak görmek istiyorsanız empati önemlidir. Hastanızın aura
sını ve fiziksel bedenini tamamen tarayarak teşhisinizi tamam
layın. Başka anormallikler olup olmadığına bakın, eğer bir anor
mallik bulursanız, yukarıdaki işlemi tekrarlayın.
Çakra Şifası
Teşhisinizi tamamladığınızda, birkaç derin nefes alın ve
gittikçe derinleştiğinizi hissedin. Zihninizden hastanızla konuş
maya başlayın, o tamamen gevşeyene ve sizin yansıttığınız şi
fa enerjisine açık hale gelene dek ona güven verin. Sonra dik-
141
!l(ufisalSifa rrek.!Jikfe.ri
katinizi üçüncü gözünüze vererek onu zihnen aktive edin. Çak
ranın karıncalandığını ve ısındığını hissettiğinizde, ondan doğ
ru nefes almaya başlayın. Bu onu daha da çok aktive edec�k
tir. Altıncı çakradaki duyumlar o kadar güçlenecek ki ondan
bir enerji ışını çıkmaya başlayacak. Bu olduğunda, bu enerji
ışınını hastanızın bedeninin hasta bölgesine yöneltin. Hasta
nın bu enerjiyi massettiğini, onu şükranla aldığım hissedin. Son
ra dikkatinizi kalp çakranıza vererek onu zihnen aktive edin.
Çakranın karıncalanmaya ve ısınmaya başladığını hissettiğiniz
de, ondan doğru nefes almaya başlayarak, zihninizin ve nefe
sinizin onu daha da aktive etmesine izin verin. Çakradaki ener
ji güçlenecektir ve en sonunda ondan bir enerji dalgasının ya
yıldığını hissedeceksiniz. Bu olduğunda, enerji dalgasını hasta
nızın bedeninin hasta bölgesine yöneltin. Her iki çakradan ya
yılan birleşik enerjinin hastanız tarafından massedildiğini, onun
bu enerjiyi şükranla içine aldığını hissedin.
Renk Şifası
Enerji ışınlarım birleştirdiğinizde, bu renksiz ışınların ken
diliğinden değişerek şifa renklerinden birine dönüşmesini bek
leyin. Eğer onlar saniyeler içinde değişmezse, o zaman ana şi
fa renklerinden (sarı, yeşil, mavi ve menekşe rengi) biriyle de
ney yapın. Eğer hastanız bu renklerden birini kolayca masset
mezse, ikinci derecede gelen şifa renklerinden (turuncu, pem
be ve kırmızı) birini deneyin. Yansıttığınız rengin berrak ve
parlak olmasına dikkat edin. Doğru rengi bulduğunuzda, üç,
dört dakika boyunca çakra ve renk şifasına devam edin. Işın
ların iyileştirici bir etki yaptığı konusunda tatmin olduğunuz
da, önce üçüncü çakranızdan gelen enerji ışınını, sonra da
kalp çakranızdan gelen enerji ışınını bırakın.
1 42
'Bö[üm 12
Zihinsel Şifa
Hastanızın ekrandaki görüntüsünü, kısa bir süre daha,
kalbinizden akan sevgi ve şefkatle tutun. Derin bir nefes alın
ve daha da derinleştiğinizi hissedin. Dikkatinizi üçüncü çak
ranıza, güneş sinirağına verin ve ondan doğru nefes alın. Dik
katiniz ve nefesiniz onu aktive edecektir ve siz ondan sürekli
bir titreşimin geçtiğini hissedeceksiniz . Titreşim gittikçe arta
caktır ve en sonunda çakranın ısınmaya ve karıncalanmaya
başladığını hissedeceksiniz. Titreşimin yoğunluğu artarken, çak
ranızdan çıkan bir kordonun sizi hastanıza bağladığını imge
leyin. Kordonun sizin güneş sinirağınızdan onun güneş sinira
ğına uzandığını hissedin. Ona doğru çekildiğinizi hissedin ve
birbirinize yaklaşırken aranızdaki kordonun gittikçe kısaldığı
nı imgeleyin. Kendinizi tamamen bırakın ve hastanızın fiziksel
bedeninin içine çekilmenize izin verin. Sonra, zihninizden şu
onaylamayı yapın: "Ben şimdi (hıısta dokunun adını söyleyin)
yanında duruyorum ve şifa v�rmeye hazırım. " Bir anda kendi
nizi ha!'jta dokunun yanında bulacaksınız. Yanınızda, hastanı
zı iyileştirmek için kullanabileceğiniz bir alet takımının bulun
duğunu imgeleyin. Hasta bölgeyi aletlerinizle iyileştirmek için
beş dakika ayırın. İ şiniz bittiğinde ve dokuyu tamamen sağ
lıklı olarak imgelediğinizde, ellerinizi iyileşmiş dokunun üzeri
ne, karşılıklı gelecek şekilde koyduğunuzu imgeleyin ve dikka
tinizi erkeksi ya da pozitif şarjlı elinize (genelde sağ el) verin.
Eli zihinsel olarak aktive ettiğinizde, onun ısındığını ve titreş
meye başladığını hissedeceksiniz . Bu olduğunda, pozitif şarjlı
elinizden bir enerji ışınının aktığını ve onun şifa verdiğiniz do
ku tarafından massedildiğini hissedin. Birkaç dakika ayırarak,
hastanıza bu ekstra şifa enerjisinin o bölgeyi koruyacağını ve
onu sağlıklı tutacağını zihnen açıklayın.
1 43
!l(ufisalSifa Tef<:!Jik_,kri
Hastanızın Aurasını Yeniden Şarj Etmek
Çalışmanızdan tatmin olduğunuzda ve hasta bölge tam
sağlıklı haline geri döndüğünde, kendinizi hastanızın bedeninin
dışında, görsel ekranınızın iki metre uzağında görün. Derin bir
nefes alın ve daha derinleştiğinizi hissedin. Dikkatinizi üçün
cü gözünüze verin ve ondan doğru nefes almaya başlayın; on
dan bir enerji ışınının çıktığını hissedene dek, bu çakrayı böy
le aktive etmeyi sürdürün. Enerji ışınının sizin çakranızdan
hastanızın aurasına aktığını hissedin ve sonra aynı işlemi -on
dan bir enerji ışınının çıktığını hissedene dek- kalp çakranıza
da uygulayın ve ondan akan enerjinin üçüncü gözünüzden akan
enerjiyle birleştiğini hissedin. Her iki ışının hastanızın aurası
na enerji akıttığını, onu yeniden şarj ettiğini ve canlandırdığı
nı hissedin. Enerji ışınlarının en etkili şifa rengine dönüşme
sine izin verin ve şifa enerjisi ona akarken hastanızın aurası
nın parladığını ve genişlediğini görün. Onun aurası enerjiyle
doygun hale geldiğinde, onun enerjiyi derisiyle massettiğini ve
bedende yayılan enerjinin her hücreyi iyileştirdiğini ve yeniden
güçlendirdiğini hissedin. İ ki, üç dakika boyunca ya da tatmin
olduğunuzu hissedene dek auraya bu şekilde enerji yansıtın.
Bitirdiğinizde, önce üçüncü gözünüzden, sonra da kalp çakra
nızdan gelen enerji ışınlarını bırakın. Sonra hastanızı parlak
bir ışıkla çevrelenmiş olarak, mutlu, canlılık dolu, sağlıklı ve
gülümser halde imgeleyin.
1 45
146
13
Çoklu Şifalar
Birinci soru: Bir şifa meditasyonu sırasında birden fazla
kişi üzerinde çalışmak iyi bir fikir midir? Bu sorunun yanıtı .
şifacıya, onun canlılık düzeyine vı:ı uzaktan şifa için ayırabile
ceği zamana göre değişir. Canlılık, şifacının şifa kuvvetine tes
lim olabjlmesine, pranayı depolayabilmesine ve zihinsel, duy
gusal, fiziksel sağlığına bağlıdır. Uyulması gereken tek kural,
"asla zorlanmamak"tır. Eğer şifa çalışması çaba harcamayı ge
rektiriyorsa, eğer şifadan sonra bitkin düşüyorsanız ya da gün
sonunda canlılıktan yoksun olduğunuzu hissediyorsanız, o za
man çok fazla şifa çalışması yapmışsınızdır ve bu sayıyı azalt
manız gerekir. Kısa bir süre şifa çalışması yaptıktan sonra,
kapasitenizin arttığını ve daha fazla hasta üzerinde daha uzun
süreler çalışabileceğinizi göreceksiniz .
1 48
'13ö[üm 13
yoktur. Ben uzaktan şifayı meditasyon ile birleştiriyorum ve
tüm süreç yaklaşık kırk dakika alıyor. Bu sizin için farklı ola
bilir ve o da pekfiladır. Ben kırk dakikalık bir meditasyonda
şifaya on beş dakika ayırıyorum. Bu bir ortalamadır. O sırada
nasıl hissettiğime bağlı olarak, şifaya bazen daha fazla, bazen
de daha az zaman ayırırım. "Elleri hastanın bedenine koya
rak" yapılan şifa çalışmasına ise genelde otuz dakika harca
rım. Ama bir semineri yönetirken ya da herkesin önünde çalı
şırken, bu şifa çalışmasına çok daha az zaman ayırırım. Şifada
zamanın en önemli etken olmadığım hatırlamalısınız. Ben, ken
dilerine sadece birkaç saniye dokunulduktan sonra bir anda
iyileşen insanlar görmüştüm.
1 49
'l{uhsalŞifa 'Tef\!Ji.R{eri
dı ve bu onun görüşünü daha çok bozuyordu. Bunların hiçbiri
geleneksel tıbbi yollardan tedavi edilemiyordu. Onunla karşı
laştığımda seksen iki yaşındaydı ve gözleri hariç son de.rece
sağlıklıydı. Benimle buluşmadan önce ruhsal şifaya karşı bir
ilgisi ve onunla ilgili bir bilgisi yoktu. Dindar bir adam değildi
ve ben hayatta karşılaştığı ilk şifacıydım. Haftada iki gün bir
likte çalışmaya başladık, ayrıca onu günlük şifa meditasyonla
rıma da dahil ettim. Adam, başlangıçta, endişeli olduğu için,
ona kanalize etmekte olduğum tüm enerjiyi almakta zorlanı
yordu. Çoğu zaman, şifa enerjisinin geçebilmesi için tıkanık
lıkları zorlayarak açmam gerekiyordu. Renk şifası ve çakra şi
fası yapmak da başlangıçta özellikle zordu. Adamın alma yete
neğinin olmaması imgelemeyi de zorlaştırıyordu. Sezgim bana
onunla çalışmaya devam etmemi söyledi ve ben de, o sırada
hangi teknik etkili göründüyse onu kullanarak, bunu yaptım.
İlk aydan sonra, durum yavaş yavaş değişmeye başladı. Tıka
nıklıklar azalmaya başladı ve azar azar benim imgelemelerim
daha canlı ve uzun süreli hale geldi. Çok geçmeden, hastayla
aramızda bir uyumun oluştuğunu hissettim. Beşinci haftada,
o bazı renkleri kabul etmeye başladı ve aramızdaki bağlantı
daha sağlamlaştı, öyle ki en sonunda onu "tüm varlığı ile" his
sedebildim. Ancak, altı haftalık bir çalışma sonunda, ne o ne
de ben onun fiziksel durumunda herhangi bir somut düzelme
görebilmiştik. Ama bir sonuç alamamak hastanın cesaretini kır
mamıştı ve henüz bir düzelme görmese de bu çalışmaya de
vam etmeye kararlıydı. Aynı hafta, olağan altı aylık kontrolü
nü yaptırmak için göz doktoruna gitti ve doktor ona görüşün
de bir düzelme olduğunu söyleyince çok şaşırdı. O noktada
kendisi bir düzelme görmemişti, ama bu açıklama onu ve beni
çok cesaretlendirmişti. Tazelenmiş bir şevkle birlikte çalışma
yı sürdürdük ve bir hafta içinde o görüşünde bir değişiklik
olduğunu fark etmeye başladı. Başlangıçta bu düzelme sadece
1 50
'13öfüm 13
birkaç saat sürdü, ama tedavinin yedinci haftasının sonunda,
düzelme daha uzun sürmeye ve görüşündeki çarpıklık kaybol
maya başladı. Sekizinci haftanın sonunda o doktora gitti ve
doktoru ona görüşünde dikkate değer bir düzelme olduğunu
bildirdi. Sadece çarpıklık değil, kanamalar da durmuştu. Ça
lışmaya devam ettik ve tünel görüşü düzelmeye başladı. Ay
lardan beri ilk defa o -önce bir büyüteçle, kısa bir süre sonra
büyüteçsiz olarak- tekrar okumaya başladı. Tekrar iskambil
oynamaya ve televizyon izlemeye başladı ki bunları daha önce
yapamıyordu. Tedavinin altıncı ve onuncu haftaları arasında,
doktoru onun görme yetisinin yüzde seksenini yeniden kazan
dığını bildirdi.
Bize söylendiğine göre, Sandwich Lordu şifalı dokunuşa
sahipmiş ve hastalarıyla uzun süreler boyunca çalışırmış. Arc
hibald Holms, Psişik Bilimin Olguları adlı kitabında, 1908'de
Lord'un şifa yeteneğine sahip olduğunu keşfettiğini yazıyor:
"Lord Sandwich mucizevi türde tedaviler yapmıyordu, ancak
ağrıları geçirmekte oldukça başarılıydı; ve hastalık iyileşme
yebilse de, birçok vakada ağrı nüksetmiyordu. Lord Sandwich
yoksul ve ıstırap çeken birçok insanı tedavi etti; onun tedavi
leri genelde uzun süreli olurdu ve kendisi o kadar fedakardı ki
bazen bir hastayı bir yıl ya da daha uzun bir zaman boyunca
her gün görürdü. "50
151
!l{_ufısa{Sifa 'TeR!fiK.{eri
lışmanız iyi bir fikir değildir. Ben öğrencilerime, genellikle,
günlük işlerini tamamladıktan sonra, akşamın erken saatle
rinde uzaktan şifa yapmalarını tavsiye ederim. Eğer günlük
programınız izin veriyorsa, sabahları da çalışabilirsiniz. Bir
hasta üzerinde ne kadar fazla çalışırsanız, o kadar iyi olacağı
nı hatırlayın. Kutsal Kitap bunu şu sözle destekler: "Dürüst
bir adamın etkili ve coşkulu duası çok yararlı olur. "51 En so
nunda, öğrencilerime, günde iki kere şifa meditasyonu yapsa
lar da, bunun onların başka faaliyetlerle meşgulken de uzak
tan şifa yapamayacakları anlamına gelmediğini söylerim. Siz
bilinçli zihninizi bir şey üzerinde odaklarken, ihtiyacı olan bi
rine bilinçdışı zihninizle şifa gönderebilirsiniz . Bunu her iste
diğiniz zaman yapabilirsiniz . Sokakta yürürken, acı çeken bi
rini görürseniz ona şifa gönderin. İ şyerinizde birisi ıstırap çe
kiyor olabilir; ona da şifa gönderin. Hangi faaliyetlerle meşgul
olduğunuz önemli değildir. Bilinçli olarak faalken de şifa ener
jisi yansıtmak mümkündür. Sadece, alfa/teta haline geçerek
başlayın ki bu şifayı düzenli olarak uyguladığınızda kolay hale
gelir. En hızlı yol, sizin alfa/teta halinde olduğunuzu ve şifa
enerjisinin içinizden aktığını onaylamaktır. Sonra, dikkatinizi
dördüncü ve altıncı çakralarınıza verin ve şifa ışınlarının has
tanıza akmakta olduğunu hissedin. Bir kez uyum oluştuğun
da, doğruca onaylamaya ve imgelemeye geçin. Sizi temin ede
rim ki, biraz uygulamayla, her zaman ve her yerde şifa yapa
bileceksiniz.
1 52
14
1 54
'13öfüm 14
hangi bir mezhebe veya dine özgü olmamıştır ve herhangi bir
dini grubun tekelinde olmamıştır. O, İ sa'nın zamanından da
önce, hem Hindistan'da, Çin'de, kadim İ srail'de, Kalde'de,
hem Batı' da uygulanmıştır. O, Ortaçağ boyunca ortodoks kili
sesinin içinde ve dışında gelişmiştir ve tüm Üçüncü Dünya'da
günümüze dek şamanlar ve büyücü hekimler tarafından uy
gulanmıştır. Sadece Batı'da, Sanayi Devrimi'nin ve (bilimsel
araştırmayı ve mantığı vurgulayan) Aydınlanma Dönemi'nin
başlamasıyla birlikte, elleri koyarak şifa verme yöntemi itiba
rını yitirmiştir. Yine de, Batı' da bile, Teosofistler ve Pentekos
tallar gibi küçük gruplar bu geleneği yaşatmışlardır; Şifalar
bu ve diğer tarikatlarda azalmadan devam etmiş, bazen genel
nüfusa kadar yayılmıştır.
1 55
1?._ufısa!Sifa 'TeR!J�ri
Tanrı'nın iradesine uygun olduğunu bildiğiniz şeyi yapmanız
sonucunda elde ettiğiniz deneyimle birlikte gelecektir. "55
Tutum ve Çevre
Daha önce, imanın şifada gerekli bir unsur olduğunu söy
lemiştim ve bununla sadece şifacının imanını kastetmiyorum.
Her şey eşit olduğunda, şifada başarıyı garanti eden şey has
tanın imanıdır. Şifacı her şeyi bu olguyu aklında tutarak yap
malıdır. Direkt şifada, şifacı hastasıyla kişisel temasa girer.
Sonuç olarak, o sadece hastasının ona ve ruhsal şifa sürecine
olan güvenini besleyecek şeyleri yapmalıdır.
Şifacı kendine güvenmeli ve hastalarında güven uyandır
malıdır. Böbürlenmenin, kibrin ve kendini yüceltmenin şifada
yeri yoktur. Hatırlayın, şifa Tanrı' dan gelir ve siz O'nun yapı
lacak kutsal bir işlevi olan aletisiniz .
1 56
'13ö[üm 14
Hastanızla ilk kez karşılaştığınızda, onu güvenle doldu
run ve onu iyileşebileceğine inandırın. Onaylamalar vasıtasıy
la, onun zihnine iyileşeceği sabit fikrini ekin. Umutsuzluk ye
rine, ona sizinle birlikte cesaret ve şevkle çalışmayı telkin edin.
Başlangıçta herhangi bir düzelme belirtisi görünmese de, onu
sebat etmeye teşvik edin. Ben, vakaların büyük çoğunluğun
da, algılanabilir bir düzelmenin biraz zaman aldığını gördüm.
Hatırlayın, hastanız size yardım almak için gelmiştir ve telki
ne açıktır; o iyileşeceğine kuşkusuz bir biçimde ikna olana dek,
onun başlangıçtaki umudunu besleyin. Bu kanı, eğer beslenir
se, imana dönüşecektir ve bildiğimiz gibi, imanla her şey müm
kündür.
Direkt şifa, hiçbir şeyin süreci kesintiye uğratmayacağı,
sessiz ve dingin bir ortamda uygulanmalıdır. Şifacı, şifadan
önce ve sonra hastasıyla konuşmak ve kullandığı teknikleri
ona açıklamak için yeterli bir zaman ayırmalıdır. Daha da önem
lisi, o, hastasını dinlemelidir. o; şifadan önce hastasının içini
dökmesine izin vermelidir.- Fiziksel olarak ıstırap çeken biri
nin duygusal ve psikolojik acıdan azade olması pek mümkün
değildir; şifacı, sağlık ile hastasının duygusal ve zihinsel hali
arasında direkt bir bağlantı olduğunu hatırlamalıdır. O bir şi
fa uygularken, hastasının sadece fiziksel bedeninden değil, ki
şinin bütününden sorumludur. Bu yüzden, bütünsel bir yak
laşım geliştirmek gereklidir. Hasta yeterince gevşeyip rahatla
dığında, şifacı, kullanacağı teknikleri ve onların hastasını na
sıl etkileyeceğini, hiçbir bilgiyi unutmadan, basit bir biçimde
açıklamalıdır.
Hastayı Hazırlamak
Ben, hastamın ilk ziyaretinde, ona ruhsal şifa hakkında
bir şey bilip bilmediğini sorarım. Hastalarımın yaklaşık yüzde
1 57
1?.,.ufısalŞifa 'Iek:!Ji*feri
yirmisi ruhsal şifa, homeopati ya da bütünsel tıp hakkında bir
bilgiye sahiptir. Ancak, insanların büyük çoğunluğu için, ruh
sal şifa tümüyle yeni bir alandır. Çoğu insan, Amerika'nın ve
Batı Avrupa'nın rasyonel, entelektüel çevrelerinde yetiştiril
miş olduğundan, çocukluklarından itibaren sadece gözleriyle
gördükleri şeyin gerçek olduğuna inanacak şekilde eğitilmiş
tir. Onların hastalık ve hastalıkla ilgili kendi sorumlulukları
hakkındaki kavramları, metafiziksel ve ruhsal şifa kavramla
rına çoğu zaman aykırı düşer. Ben, ruhsal şifanın ne olduğu
nu, mümkün olduğu kadar yumuşak bir biçimde, tartışmaya
yol açmadan hastaya açıklar, benim sistemimin modern tıbba
aykırı olmadığını, onun gerekli bir parçası olduğunu ona müm
kün olduğunca açık bir biçimde gösteririm. Hastaya, kendi
şifasına katılabileceğini ve hastalığı nasıl ve ne zaman başla
mış olursa olsun, artık onun kurban olması gerekmediğini açık
larım.
Ona, ellerimi koyarak şifa verme yönteminde üç farklı
teknik kullanacağımı, bunların titreşimsel şifa, kutuplaşma ve
empatik şifa olduğunu söylerim. Bu tekniklerin farklı el hare
ketlerini içeren çeşitlemeleri olduğunu açıklarım. Biz konuş
tuktan ve ben hastaya şifanın ardındaki teoriyi ve şifa seansı
sırasında ne beklemesi gerektiğini açıkladıktan sonra, ona yat
masını söylerim. Rahat etmesi için ona kısa bir süre veririm
ve sonra ondan gözlerini kapayıp gevşemesini isterim. Yine kı
sa bir süre sonra, ona derin bir biçimde nefes almaya başla
masını söyler ve onu üç bölümlü Yoga nefesine yönlendiririm.
Doğru nefes almak onun gevşemesine yardımcı olur ve şifa
için uygun ruh halini oluşturur. Hastam derin bir biçimde ne
fes almayı sürdürerek gevşediğinde, ona, şifa başladığında han
gi hisleri ve duyumları hissedebileceğini söylerim. Ona, bede
ninin hangi bölümlerine dokunacağımı vb. söylerim. Şifa ener
jisinin farklı biçimlerde deneyimlendiğini, çoğu zaman şifacının
1 58
'1Jö[üm 14
ellerinden yayılan yoğun sıcaklık olarak hissedildiğini açık
larım. Ama şifa enerjisi her zaman sıcaklık olarak hissedil
mez . Bazen hastalar enerjiyi şifacının ellerinden yayılan "so
ğuk ışınlar" olarak hissederler. O, şifacının dokunmakta oldu
ğu bölgede bir karıncalanma ya da titreşim olarak da hissedi
lebilir. Bazen bu karıncalanma duyumu kolların ve bacakların
içinden geçer. Hasta bazen başının çok döndüğünü, sersemle
diğini hisseder ya da geçici olarak yönünü şaşırır. Çoğu vaka
da, şifacı ellerini hastanın bedenine koyarken hastanın dene
yimlediği duyumlar normal fiziksel halden farklı olacaktır. An
cak, benim dikkate değer düzelmenin, hatta tam iyileşmenin
görüldüğü bazı şifa uygulamalarımda, hasta derin bir gevşe
me duygusundan başka bir şey hissetmemişti.
1 59
!l(ufısa!Şifa 'Te/(!}ik,feri
rinin bir bileşimini uygulayarak seansı tamamlarım. Alfa hali
ne girdikten ve ellerimi hastamın başına koyduktan sonra, tit
reşimle şifaya başlarım. O, daima, ellerimi hastanın bedenine
koyarak verdiğim şifada kullandığım ilk tekniktir.
Titreşimin Önemi
Üçüncü Hermetik aksiyom bize titreşimsel şifanın meta
fiziksel temelini sunar. O, "Hiçbir şey durağan değildir; her şey
hareket halindedir; her şey titreşir" der.57 Birçok şifacı, eterik
bedeninden geçen şifa titreşiminin bilinçli olarak farkındadır.
Ben onu merkezi pranik titreşim olarak adlandırırım. Alfa/te
ta halinde çalışırken onu hep hissederim. Ben direkt şifa ve
rirken o çok belirginleşir.
Titreşim şifada önemlidir, çünkü merkezi pranik titreşi
min gücü, bir şifacının süptil enerji sisteminden akan prana
miktarı ile doğrudan ilişkilidir ve bu güç şifacının direkt şifa
için sağlayabileceği enerji miktarını belirler. Ben, titreşim kul
lanarak direkt şifa yapan öğrencilerimin şimdi, bu çalışmaya
başlamadan öncekine kıyasla, daha berrak, daha parlak ve da
ha büyük eterik auralara sahip olduklarını gözlemledim. Ayrı
ca, onların auralarında, kırmızılardan ve sarılardan yeşillere
ve mavilere doğru bir renk değişimi vardır. Ö ğrencilerim ba
na, titreşimsel şifa yaparlarken başlarının döndüğünü ve çak
ralarının ısınmaya başladığını da söylemişlerdir; bazıları au
ralarının daha büyüdüğünü ya da ısındığını hissettiklerini bil
dirmişlerdir. Diğerleri ise, titreşimsel hale geçtiklerinde, alev
alev yandıklarını ya da kafalarının gittikçe büyüdüğünü his
settiklerini söylemişlerdir.
Titreşimsel hal, artan enerji düzeyi ile, şifacının imgele
me yeteneğini kullanmasına yardımcı olur. Bir kez titreşim el
de edildiğinde, şifacının zihni gereksiz gevezelikten arınır, böy-
1 60
'13öfüm 14
lece o dikkati dağılmadan çalışabilir. Dahası, şifacı titreşim ha
line ulaştığında, onun kalp çakrası yoluyla çalışması daha ko
lay olur, çünkü o "kalpten düşünmeyi" daha kolay bulacaktır.
Kutsal Kitap, "Tanrı sevgisinin kalpten yayıldığını"58 söyler, şi
fa kuvveti de kalp yoluyla en güçlü biçimde tezahür ettirilir.
Kalpten düşünmek, kalpten gelen hislerle karıştırılmamalıdır.
Hisler kalpten gelen düşüncelerle ilişkili olacaktır, ama hisler
kalbin arzusunu sevgiye dönüştürmenin sonucu olan gerçek dü
şünme değildir. Kalpten düşünmeyi harekete geçiren şey sevgi,
şefkat ve -başka bir insanı sağlıklı ve mutlu görmek için du
yulan- samimi arzudur. Bu, ancak, şifacı zihinsel kapasiteleri
ni yeterince yüksek bir hale erişecek kadar geliştirdiğinde el
de edilebilir. O zaman o kendi şifa karizmasını "yaşam suyu
nun nehirleri"59 gibi sürekli olarak yayacaktır.
Direkt şifanın üç türü arasında, titreşimsel şifa hasta üze
rinde en hızlı etki yapan şifadır. Şifacı titreşimsel hale erişir
erişmez, hasta dalgalar halinde yayılan bir enerji hissedecek
tir; çoğu zaman buna, bedenindeki bir karıncalanma hissi eş
lik edecektir. O ayrıca esenlik (iyilik ve mutluluk) duygusun
da ani bir artış da hissedecektir.
161
!l(ulisalSifa 'Iek!;ik,feri
taşıyacaktır. Bu içsel ritimlerin nefesinizi yönetmesine izin ve
rin ve sonra dikkatinizi ellerinize yöneltin. Nefesinizi biraz zor
lamanız gerekir ve ellerinizin titreştiğini ve ısındığını hissede
ne dek, nefes alış ile verişler arasında ara vermeden nefes al
maya devam etmelisiniz.
Kısa bir süre sonra, ki bu sizin bu teknikte ne kadar us
talaşmış olduğunuza bağlı olarak otuz saniye ile beş dakika ara
sında değişebilir, hastanız için derin, neredeyse karşı konula
mayacak kadar güçlü bir şefkat hissetmeye başlamanız gere
kir. Elleriniz o kadar güçlü bir biçimde titreşiyor olacak ki Yo
ga nefesi uygulamadan da titreşmeye devam edecekler. Titre
şim böyle kendi kendine devam eder hale geldiğinde, normal
biçimde nefes almaya başlayın ve dikkatinizi elleriniz üzerin
de tutarken, bilinçli zihninizin gezinmesine izin verin. Elleri
nizdeki titreşim bir, iki dakika sonra azalmaya başlayacaktır,
ama o daha derin ve daha önemli bir titreşimi, merkezi pranik
titreşimi harekete geçirecektir; siz bu titreşimi, önce göğüs
boşluğunuzda ya da bedeninizin merkezi bölümünde bir yerde
fark edeceksiniz. O, ellerinizdeki titreşimden daha süptil ola
caktır.
Eğer dikkatinizi verirseniz, merkezi pranik titreşiminin
güçlendiğini ve tüm bedeninize yayıldığını hissedeceksiniz. Ne
fesiniz normale döner dönmez zayıflayan ilk titreşimden fark
lı olarak, merkezi pranik titreşim siz dikkatinizi ona verdiği
niz sürece devam edecektir. O, şifacının her titreşimsel şifa
seansında aktive etmek istediği ikinci titreşimdir. Bu titreşim
kalpten düşünmekle doğrudan ilişkilidir ve ilk titreşim kendi
içinde şifa verici etkilere sahip olsa da, onun esas işlevi ikinci
titreşimi başlatmaktır.
İkinci titreşim üzerinde konsantre olmayın. Eğer olursa
nız, onu bozarsınız. Kalpten düşünmeye devam edin. Bu titre
şim kendi kendine devam eder. Bir süre sonra, merkezi pra-
1 62
'Bö{üm 14
nik titreşim ellerinize geçecek ve elleriniz tekrar titreşmeye
başlayacaktır. Bu olduğunda, ellerinizi bir, iki dakika daha has
tanızın başında tutun. Sonra ellerinizi onun bedenindeki has
ta bölgeye kaydırın. Ani hareket etmeyin ve pozisyon değişti
rirken bile kalpten düşünmeye devam edin. Ellerinizi karşılıklı
olarak hasta bölgenin iki tarafına koyarak üç, dört dakika bo
yunca titreşimsel şifayı sürdürün, kalbinizin size rehberlik et
mesine ve titreşimin süptil enerji sisteminizden hastanıza ak
masına izin verin. Titreşimsel şifa sırasında diğer şifa teknik
leri de kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Onlar titreşime engel
olmayacaktır ve özellikle hasta bölge üzerinde çalışırken, tit
reşimsel şifa ile birlikte zihinsel şifayı, çakra şifasını ve renk
şifasını da kullanmanızı kuvvetle tavsiye ederim. Eğer bu tek
nikler kendiliğinden ortaya çıkmazsa, onları programlayın. Bu
programlama sırasında merkezi pranik titreşimi sürdürmekte
bir sorun çıkmaması için, programlamanın asla çaba sarf ede
rek yapılmadığını hatırlayın. Sfa kalpten düşünürken, bilinç
dışı zihin hala bölünmemiş dikkatini şifaya verecek, hasta ile
sevecen bağlantıyı sürdürecektir; bu sırada, sürüklenmesi için
serbest bırakılmış olan bilinçli zihin de hizmete geri döndürü
lecektir. Bu noktada, tekrar hastanızın başına geçip onun üze
rinde dört, beş dakika daha çalışabilirsiniz. Sonra, uzaktan şi
fada öğrendiğiniz teknikleri kullanarak normal bilince geri dö
nebilir ya da şimdi tarif edeceğim sıvazlama tekniğini -veya
sonraki iki bölümde öğreneceğiniz direkt şifa tekniklerinden
birini- kullanarak hasta bölge üzerinde çalışmaya devam ede
bilirsiniz.
Titreşim ve Sıvazlama
Titreşimsel şifa, daima, hastanın bedenine direkt olarak
temas edilerek yapılır. Ancak, onun, hastanızın eterik aura-
1 63
�ufısa!Şifa 'TeR!;iK{e,ri
sında çalışırken kullanabileceğiniz bir çeşidi de vardır. O, elle
rinizle yaptığınız sıvazlama hareketlerinden oluşur. Ben, sı
vazlama için en etkili zamanın, tam ilk titreşim kayboldukt?n
ve ben hasta bölge üzerinde çalışmayı bitirdikten sonraki za
man olduğunu keşfettim.
Sıvazlama birkaç şekilde yapılabilir, ama eller hangi şe
kilde kullanılırsa kullanılsın, sizin kalpten düşünmeye devam
etmeniz ve ellerinizden akan enerjiyi hastanızın bedeninin uy
gun bölgesine odaklamanız gereklidir. Sıvazlama, ellerinizi has
tanın bedeninden kaldırıp, fiziksel bedenin beş ila yedi buçuk
santimetre üzerinde, eterik auranın içinde tutarak başlatılır.
Sonra, elleriniz birbirinden ayrı ve parmaklarınız aralanmış
olarak, hastanızın başından ayaklarına kadar tüm bedeni bo
yunca kesintisiz bir pas yapın. Bunu yapmak için ayakta dur
manız gerekebilir. Pasa başlarken nefes alın, pası yaparken
nefesinizi tutun ve onu hastanın ayaklarında tamamladığınız
da nefes verin.
Bu tekniği kullandığınızda yedi pas yapmalısınız ve her
bir pası tamamladığınızda, aura boyunca pas yaparken kap
mış olabileceğiniz bir olumsuzluğu atmak için, ellerinizi hasta
nızdan uzağa doğru silkelemelisiniz. Yedi pası tamamladığınız
da, ilk pozisyonunuza, hastanızın başına geri dönün.
1 64
'Böfi 14
nı hissedin. Onu mutlu, sağlıklı ve neşeyle gülümser halde im
geleyin. Direkt şifa seansını bitirdiğinizde, ellerinizi hastanı
zın başından çekin ve ona gözleri kapalı olarak yatmaya de
vam etmesini söyleyin. Bunun şifa sürecinin bir parçası oldu
ğunu, sessiz ve gevşemiş halde kalarak şifa enerjisini daha ko
layca massedeceğini açıklayın. Hasta sessizce yatarken, siz de
kısa bir süre ayırıp, uzaktan şifada yaptığınız gibi çakralarını
zı yeniden şarj edin ve en sonunda zihninizden şu onaylamayı
yapın: "Direkt şifa yaptığım her seferinde, sadece hastam de
ğil, ben de şifa alıyorum. " Yavaş yavaş birden beşe kadar sa
yarak normal bilincinize geri dönün. Beş sayısına ulaştığınız
da, gözlerinizi açın; kendinizi çok uyanık, tamamen gevşemiş
ve önceki halinizden daha iyi hissedeceksiniz.
Temizlenmek
Çakralarınız tam olarak şır olduğunda, ellerinizi hasta
nızın bedenine koyarak şifa, verirken kapmış olabileceğiniz her
hangi, bir olumsuzluğu atmak için basit bir temizlik yapmalı
sınız. Bunu, ellerinizi akan soğuk suya üç kere daldırarak ya
pabilirsiniz. Her daldırıştan sonra, suyu ellerinizden kuvvetle
silkin ve zihninizden şu onaylamayı yapın: "Olumsuzluğun, (fi
ziksel, duygusal, zihinsel ya da ruhsal) hangi düzeyde olursa
olsun, benim üzerimde hiç etkisi yoktur. " Üçüncü daldırışın
sonunda ellerinizde hafif bir karıncalanma ve hafif, hoş bir his
hissedeceksiniz. Temizlenme işlemi tamamlandıktan sonra, el
lerinizde ya da bedeninizin başka bir yerinde hiçbir olumsuz
luk izi kalmayacaktır.
Şifacının Tepkisi
Bana, şifacının bir direkt şifa seansından sonra kendisini
nasıl hissetmesi gerektiği sık sık sorulur. Yanıt oldukça basit
tir. Eğer şifacı şifa sırasında egosunu devre dışı tutarak ba
ğımsız ve tarafsız kalırsa, şifadan sonra kendini canlanmış ve
gevşemiş hissedecektir. Ben şifadan artakalan etkileri saatler
ce hissederim. Şifa enerjisi için bir kanal olarak, şifacı da süp
til enerji sisteminden akan enerjiden yararlanır. Ancak, eğer o
birkaç şifayı peş peşe yaparsa, kişisel yaşam gücünü aşırı sarf
etmenin neden olduğu hafif bir enerji kaybı hissedebilir. Her
şifada, şifacının pranası biraz harcanır ki bunu şifa sırasında
şifacı kanalıyla aktarılan Tanrısal şifa enerjisinden (prana)
ayırt etmek gerekir. Sadece bir ya da iki şifa yapıldığında bu
prana kaybı önemsizdir. Bir şifacı bir günde daha fazla sayıda
şifa yaptığında ise bazen onun kişisel pranası tükenme nokta
sına gelebilir. Bu tükenme onun sinir sistemini etkileyecek ve
olağandışı bir halsizlik olarak deneyimlenecek, bazen onun ken
disini uyuşuk ya' da uykulu hissetmesine neden olacaktır. Eğer
şifacı doğal biçimde yeniden şarj olmak. için kendine zaman
verirse, bu durum kendi başına tehlikeli değildir. Eğer şifacı
programını bunu aklında tutarak düzenler, dinlenmek, eğlen
mek ve uyumak için bol zaman ayırırsa, ertesi gün o tamamen
1 66
'Bö[üm 14
şarj olmuş ve capcanlı olacaktır.
Eğer şifalardan sonra kendinizi tükenmiş hissederseniz,
kendinizi yeniden şarj etmenin bildiğim en keyif verici yolu
sahilde ya da kırda yalınayak yürümektir. On dakikalık sakin
bir yürüyüş şaşırtıcı bir etki yapacaktır. Tüm doğal çevreler,
tıpkı küçük çocuklar ve hayvanlar gibi, neşelendirici ve can
landırıcı bir niteliğe sahiptir. Yediğiniz sağlığa yararlı yiyecek
ler, doğal sebzeler ve saf, doğal sular size prana sağlayacaktır.
Eğer şifadan sonra bitkin düşerseniz, bu tavsiyeleri uygulaya
bilirsiniz, ayrıca derin bir biçimde nefes almayı da unutmayın.
O zaman, kısa bir sürede tekrar direkt şifa yapmak için hazır
olacaksınız .
1 67
1 68
15
KUTUPLAŞMA
1 70
'Bö(üm 15
Direkt Manyetik Şifa
Beden kutuplaştığında ve kalp çakrası yeterince açık ol
duğunda, kalp çakrası bir vakum pompası gibi çalışır. O, diğer
çakralardan enerji çekerek, onu hastanızın tam ihtiyacı olan şi
fa frekansına dönüştürür. Bu yüzden, kutuplaşma yoluyla şifa
verebilmek için kalp çakranızı mümkün olduğunca çok açma
lısınız. Bunu, daha önce öğrendiğiniz tekniklerin bir bileşimi
ni kullanarak yapabilirsiniz. Sizin, titreşimsel şifayı tamamla
dıktan sonra, kalp çakranız açıkken ve siz onun aracılığıyla
enerji yansıtıyorken, kutuplaşma yoluyla şifa vermenizi öneri
rim. Kutuplaşmadaki başarınızın, kalp çakranız aracılığıyla ça
lışma yeteneğinize bağlı olduğunu anlamanız önemlidir. Eğer
sizin ellerinizi hastanın bedenine koyarak şifa vermek için sı
nırlı bir zamanınız varsa, kutuplaşmayı ayrı olarak kullanabi
lirsiniz ya da bir tam şifa seansında diğer şifa teknikleriyle
birlikte kullanabilirsiniz. Her iki durumda da, eğer onu kullan
maya karar verirseniz, kısa bir süre Yoga nefesi uygulayarak
başlamalısınız.
ı
Yeterince gevşediğinizde, zihninizden şu onay-
lamayı yapın: "Şimdi derin bir biçimde gevşedim ve şifa ener-
jisi için açık bir kanalım. " Sonra, daha önce öğrendiğiniz tek
niklerden birini kullanarak alfa/teta haline girin. Alfa/teta ha
line girince, dikkatinizi kalp çakranıza vererek ve ondan doğ
ru nefes alarak bu çakrayı uyarın. O uyarıldığında, açılacak ve
şifa enerjisi için bir kanal haline gelecektir. Kalp çakrası yete
rince açık olduğunda ve ondan sevgi ve şefkat halinde yeterli
miktarda şifa enerjisi aktığında, siz kalpten düşünebileceksi
niz. Siz kalpten düşünürken ve şifa enerjisinin onun kanalıyla
gelişini hissederken, dikkatinizi ellerinize verin. Ellerinizin ağ
rımaya veya sızlamaya başladığını hissettiğinizde ve onları bir
leştirme arzusu duyduğunuzda, fiziksel bedeninizin kutuplaş
tığını ve içinden manyetik enerjinin aktığını bileceksiniz. O an-
171
!l(ufısaiSifa 'TeK.!JiR[eri
da zihninizden şu onaylamayı yapın: "Ben kutuplaştım ve içim
den manyetik enerji akıyor. " Sonra ellerinizi birbirinden ayrı
olarak hastanızın bedeninin üzerinde tutun (kutuplaşma sıra
sında elleriniz birbirine dokunmamalıdır) ve ellerinizden has
tanıza akmakta olan ritmik enerji dalgalarını hissedin. Kutup
laşma yoluyla şifaya beş dakika ayırın ve enerjinin şifa etkisi
yaptığı konusunda tatmin olana dek çalışmaya devam edin. Ben,
onu (kutuplaşmayı) , hastamın bedeninin hasta bölgesi üzerin
de direkt olarak çalışırken, titreşimsel hale eriştikten sonra
kullanmaya başladığımda, kutuplaşmada en iyi sonucu aldığı
mı keşfettim. Kutuplaşmanın hastanız üzerinde yaptığı etki si
zi tatmin ettiğinde, kutuplaşmanın -bu bölümde daha sonra
açıklanan- çeşitlerinden birine geçin ya da daha önce öğrendi
ğiniz şifa tekniklerinden birine geçin.
Sıvazlama ve Kutuplaşma
Beden kutuplaştığında, sıvazlama hareketleri şifada çok
1 72
'Böfi 15
etkili olur. Onlar ritmik el hareketlerini, nefesi ve kutuplaş
manın ürettiği manyetik enerjiyi birleştirir. Siz sıvazlama ha
reketlerini kullanmak istediğinizde, ellerinizi hastanızın fizik
sel bedeninden kaldırıp, onun eterik aurası içinde çalışmanız
gerekecek. Tekrar baş bölgesine dönmeden önce, hastanızın be
deninin hasta bölgesi üzerinde çalışırken sıvazlama hareketle
rine başlamalısınız . Bu hareketleri kullanmaya hazır olduğu
nuzda, gözlerinizi açın, onları odaklanmamış halde tutun, el
lerinizi hastanızın fiziksel bedeninden kaldırın ve erkeksi eli
nizle onun eterik aurasının yüzeyini bulun. Sonraki nefes ve
rişinizde, güçlü bir yayı bastırıyormuş gibi, pozitif şarjlı elinizi
aşağı doğru bastırın. Diğer elinizi omuz seviyesinde ve avucu
nuz yukarı dönük olarak tutun (bkz. Tablo 9). Pozitif şarjlı
eliniz hastanızın fiziksel bedenine ulaştığında, nefes verişinizi
tamamlayın. Elinizi aşağı doğru her bastırışınızda, negatif şar
jı kolunuzdan doğru gelen ve pozitif şarjlı kolunuzdan geçerek
hastanızın bedenine ulaşan ritmik enerji akışını hissetmeniz
gerekir. Nefes alış ile verişler arasında ara vermeden nefes al
maya dham edin ve enerjinin hastanız tarafından massedildi
ğini hissedinceye dek bu tekniği sürdürün. Hastanız eliniz ara
cılığıyla yansıtılan enerjiyi massetmeye başladığında, onu uy
gun şifa renginde bir enerji ışını olarak imgeleyin. Yansıttığı
nız rengin berrak ve parlak olmasına dikkat edin. Sonra, iki
dakika süreyle, hasta dokunun sağlıklı dokuya dönüştüğünü
imgeleyin.
J)airesel l'aslar
Kutuplaşmanın bir başka çeşidi, hasta bölgenin üzerin
deki aura içinde yapılan ritmik dairesel pasları içerir. Bedeni
nizi kutuplaştırdıktan ve hasta doku üzerinde kutuplaşma yo
luyla çalıştıktan sonra, erkeksi elinizi hastanızın bedeninden
1 73
Tablo 9: Sıvazlama ve Kutuplaşma
1 74
'13ö[üm 15
1 75
!l(ufısafSifa 'IeR!Ji*leri
kaldırın (onu eterik auranın içinde tutun) ve negatif şarjlı eli
nizi omuz seviyesinde ve avucunuz yukarı dönük olarak tutun
(bkz. Tablo 10). Sonra pozitif şarjlı elinizle, hasta dokunun ye
di, sekiz santimetre yukarısında yavaş, dairesel hareketler yap
maya başlayın. Sorunlu bölge üzerinde dairesel hareketler ya
parken elinizi düz tutun, avucunuz aşağı dönük olsun, aynı za
manda derin ve yavaş bir biçimde nefes alın. Daireler daima
saat yönünde yapılmalıdır. Nefesiniz, sanki baskı altındaymış
gibi, biraz zorlanmalıdır. Dairesel paslar yaparken, dikkatini
zi avucunuza verin ve enerjinin ondan ritmik bir biçimde ak
tığını hissedin. Sonra hareketleri daha hızlı yapmaya başlayın
ve elinizden hastanızın aurasına renkli bir enerji ışınının aktı
ğını imgeleyin. Onun hasta dokuya nüfuz ettiğini, onu tama
men iyileştirdiğini hissedin. Şifa enerjisinin olumlu bir etki yap
tığı konusunda tatmin olana dek bunu sürdürün.
Sürekli Bakmak
Matta İncili'nin altıncı bölümünde, "Bedenin Işığı gözde
dir . . . "61 diye yazar. Manyetik ya da karizmatik insanlara, ge
nellikle, bakışlarının gücünden ve gözlerinin berraklığından ötü
rü hayranlık duyulur. Onlar gözlerini prana yansıtacak şekil
de kullanmayı öğrenmişlerdir. Sevgi ve şefkat dolu, güçlü ve
sürekli bir bakış güçlü bir şifa etkisi yapabilir. Sıvazlama yön
temlerinde gözleri ya da sürekli bakışı kullanmak şifa süreci
ne etkili bir katkıda bulunabilir.
Sürekli bakmak, dik dik bakmak anlamına gelmez ; ben
sürekli bakarken, dikkatimi hastama veririm, ama bunu ona
konsantre olmadan yaparım. Ben, hastamın bedeninin içine,
hasta dokuya bakarım. Gözlerim aracılığıyla odaklanan prana
ekstra güç sağlayacak ve şifa enerjisinin aktarımını kolaylaştı
racaktır. Siz sıvazlamalar ya da dairesel bir biçimde paslar ya-
1 76
'Böfüm 15
parken ya da elinizi aşağı doğru bastırırken bu sürekli bakışı
kullanabilirsiniz. Onu, gözleriniz açık olarak çalıştığınız her za
man kullanabilirsiniz.
1 77
'f(ufısalSifa 'TeR!JiRfo.ri
Bazen yeni bir hasta o kadar tedirgindir ki şifa seansın
dan önce ona sürekli bakmanın onun gerginliğini gidermekte
bir etkisi olmayacaktır. Ben, böyle durumlarda direkt şifa se
ansı bittikten sonra hastaya sürekli bakmanın etkili olabilece
ğini keşfettim. Bir hasta, ne kadar sinirli olursa olsun, seans
tan sonra gevşemeye daha yatkın olur. O kendini, bir öğrenci
nin final sınavları bittiğinde hissettiği gibi hisseder. Öğrenci
ister geçmiş ister kalmış olsun, zorlu sınav bitmiştir ve artık
korkulacak başka bir şey yoktur. Böyle durumlarda, direkt şi
fayı bitirdikten sonra sürekli bakışı kullanırım. Hastanın en
dişesi nadiren kronik bir sorundur ve o şifa sürecine alıştığın
da daha açık ve daha güvenir hale gelir.
Sürekli bakış sadece şifaya ayrılmış bir teknik olmanın
ötesine gidebilir. O bir kendini-ifade aracı haline gelebilir. O,
çevreye prana aktarmanın en etkili yoludur; manyetik etki
sinden dolayı insanları size çeker ve mevcut ilişkilerinizi de
rinleştirir.
Çakra Temizleme
Sürekli bakma ve sıvazlama çakra temizlemenin esas un
surlarıdır. Bazı şifacılar çakra temizlemeyi her şifa seansının
ayrılmaz bir parçası olarak uygularlar. O, siz hasta bölge üze
rinde çalışmayı bitirdikten ve bu bölümde öğrendiğiniz yön
temleri kullandıktan sonra, kutuplaşmayla birlikte uygulana
bilir. Çakra temizleme, hastanızın çakralarını açık, dengeli ve
doğru çalışır halde tutmak bakımından yararlıdır. Onun, tüm
süptil enerji sistemi üzerinde yararlı bir etkisi vardır. Çakra
temizlemeye daima yedinci çakradan başlamalı ve aşağı doğru
devam ederek birinci çakra ile bitirmelisiniz.
Gözleriniz açık ve odaklanmamış olarak başlayın. Pozitif
şarjlı elinizi onun yedinci çakrasının üzerinde tutarak, hasta-
1 78
'1Jölüm 15
nızın eterik aurasının yüzeyini bulun. Sonra bir yandan kuv
vetle nefes verirken, elinizi aşağı doğru, hastanızın fiziksel be
deninin yüzeyine ulaşana dek bastırın. Sonra nefes alış ile ve
riş arasında ara vermeden derin bir biçimde nefes alın. Bu iş
lemi üç kere tekrarlayın, elinizi her bastırdığınızda nefes ve
rin ve eterik auranın yüzeyine her geri döndüğünüzde nefes
alın. Negatif şarjlı eliniz hastadan uzakta, avucunuz yukarıya
dönük olarak tutulmalıdır. Bu sizin şifa enerjisini alma kapa
sitenizi artırır. Aşağı doğru üç sıvazlama (pas) yaptıktan son
ra, çakranın üzerindeki eterik auranın içinde saat yönünde da
iresel harekete başlayın. Nefes alış ile verişler arasında ara ver
meden nefes almaya devam edin ve kalpten düşünmeyi sürdü
rün. Çakraya sürekli bakarken, tıkanıklıkların açıldığını, ener
jinin artık kısıtlanmadığını hissedin. Bu tekniği hastanızın ye
di çakrasında tekrarlayın. Onlardan birinde daha ciddi bir so
run keşfetmedikçe, her bir çakrayı yirmi ya da otuz saniyede
temizleyebilmeniz gerekir. Eğer� bir sorun saptarsanız, o böl
geye şifa enerjisi yansıtma için kutuplaşmayı ya da onun çe
şitlerirtden birini kullanın. Daha sonra, temizleme işlemini, bı
raktığınız yerden devam ederek tamamlayabilirsiniz. Çakra te
mizleme de, çakra dengeleme ve Yoga nefesi gibi, sağlığı koru
mak ve hastalığı önlemek için, yani koruyucu bir önlem olarak
kullanılabilir. Onun etkileri çakra dengelemede hissedilenlere
benzer, sadece bunlar daha güçlüdür ve etkileri daha kalıcıdır.
Bir kişinin çakra temizlemeden yararlanması için onun ille de
hasta olması gerekmez. Siz onu istediğiniz herkes üzerinde, ör
neğin eşiniz, çocuklarınız ve arkadaşlarınız üzerinde uygula
yabilirsiniz .
Görebileceğiniz gibi, şifacının kutuplaşma haline erişti
ğinde kullanabileceği birkaç teknik vardır. O, hastanın bede
nine dokunarak ve ritmik titreşimlerin pozitif şarjlı elinden
akmasına izin vererek hasta bölge üzerinde çalışabilir. Aşağı
1 79
1(.ufısaiSifa 'Tek!Jif;,kri
doğru sıvazlamaları ya da dairesel pasları kullanarak. aura için
de çalışabilir ve sonra, sıvazlama hareketlerini sürekli bakış
ve uzak.tan şifa ile birleştirebilir. En sonunda, o çakra temizl!
ği yapabilir.
Şifacı, her şifa seansında bu tekniklerin hepsini mi, yok
sa sadece birini ya da ikisini mi kullanacağına kendi karar ve
rir. Kesin bir kural yoktur; sezgisel olarak çalışın, o zaman en
iyi sonuçları elde edeceksiniz. Kutuplaşma yoluyla başardığı
nız şey sizi tatmin ettiğinde, ellerinizi tekrar hastanızın başı
na koyun. Orada çalışırken, seansı tamamlamak. için teknik
lerden herhangi birini ya da tekniklerin bir bileşimini kulla
nabilirsiniz. Seanstan tatmin olduğunuzda, ellerinizi hastanın
başından çekin, kısa bir süre oturun ve çakralarınızın tama
men şarj olmalarına izin verin. Siz yeniden şarj olurken ve
herhangi bir olumsuzluk kalıntısından arınmak için ellerinizi
yıkarken hastanızın bir, iki dakika sessiz kalmasına izin ver
melisiniz. Bir direkt şifa seansını bitirmenin en iyi yolu, onu
bir uzak.tan şifa seansını bitirdiğiniz gibi bitirmektir. Normal
bilince geri dönmek için uygun onaylamaları kullanarak, bir
den beşe kadar saymaya başlayın. Beş sayısına ulaştığınızda,
gözlerinizi açın. Kendinizi çok uyanık, tamamen gevşemiş ve
önceki halinizden daha iyi hissedeceksiniz.
1 80
16
EMPATİK ŞİFA
Empati ve Birlik
Birlik, bu ister başka bir insanla, ister Tanrı ile birlik ol-
181
!l(ufısalŞifa 'TeR!;iR.,feri
sun, hiçbir zaman ulaşılması kolay bir hal olmamıştır. Ancak,
o empatik şifada en önemli unsurdur. Birliğe ulaşmak için, tes
lim olmak ve BEN'İM ile yeniden birleşmek gereklidir. Anc�
şifacı teslim olduğunda, onun insan nitelikleri tanrısal nitelik
lere dönüşebilir; ancak o teslim olduğunda, insan sevgisi aga
pe sevgiye ve insan bilinci tanrısal bilince dönüşebilir.
1 82
'1Jöfi 16
ve dengeli -hastaya büyük miktarlarda prana aktarmaya ha
zır- olmalıdır. Şifacı kendi enerji sistemini kutuplaştırabilmeli
ve merkezi pranik titreşimi bilince taşıyabilmelidir. Tüm bu
koşullar yerine getirildiğinde, o bilinçli zihninin geri plana çe
kildiğini hissedecektir. İşte bu noktada BEN'İM yönetimi ele
alır ve empatik olarak çalışmak mümkün hale gelir. Görebile
ceğiniz gibi, bu noktaya kadar incelediğimiz teknikler empa
tik şifa için önkoşullardır. Siz ancak onlarda ustalaştığınızda,
şifanın nihai, en çarpıcı safhasına geçebileceksiniz. O zaman şu
nu keşfedeceksiniz: "Madde dünyasının ötesinde, Brahma'nın
yaratıcı kuvvetinin ötesinde, büyük bir dualite-ötesi varoluş
vardır; o her şeye hakimdir, her şeyin içinde yer alır ve her
varlığın kişisel Tanrısı olarak onun şeklini alır. . . "62
1 83
'l(ufısalSifa 'Tek:t;ik,feri
Hastanızla Birleşmeniz
Hastanızın hislerini kendi hislerinizmiş gibi hissettiğiniz
de, o zaman bedeninizin dışına sürüklendiğinizi ve hastanız'la
karışıp birleştiğinizi hissedeceksiniz. Hastanızla iki şekilde bir
leşebilirsiniz. Bunu zihinsel ya da eterik olarak yapabilirsiniz.
Fiziksel bedeninizin dışına yansıtılan sadece zihniniz ya da bi
linciniz olduğunda, hastanızla zihinsel katta bağlantı kuracak
sınız ve bu deneyim zihinsel yansıtmadaki (projeksiyondaki) gi
bi olacaktır. Ama siz eterik bedeninizi fiziksel bedeninizin dı
şına yansıtarak hastanızın eterik bedeniyle de birleştiğinizde,
onunla bir olacak ve fiziksel bedeninizin kısıtlamasından kur
tulacaksınız. Empatik şifada hastanızla böyle bağlantı kur
mak istersiniz. Siz eterik bedenleri birleştirerek başlayacaksı
nız, ama uygulama yaptıkça çok daha ileri gidebilirsiniz. So
nunda, hastanızın daha yüksek (eterik, zihinsel ve ruhsal) dü
zeylerdeki bedenleriyle birleşebilirsiniz.
Eterik bedenin fiziksel bedenin sınırlarını terk etmeye baş
ladığı başlangıç aşamalarında, şifacı çoğu kez kendini yukarı
ya da aşağı doğru veya bir yandan öbür yana doğru sürükleni
yor gibi hissedecektir. Bu kısmi bir yansıtmadır ve kendi başı
na yararlıdır, çünkü eterik beden fiziksel bedeni terk ettiğinde,
bilinçli zihnin kontrolünden kurtulur ve Bütün, hasta ile daha
direkt temas kurar. Dahası, merkezi pranik titreşim daha güç
lenecek ve süptil enerji sisteminizden hastanızın bedenine da
ha fazla prana akacaktır.
Empatik şifa sırasında bedeninizi tamamen terk ettiği
nizde, Bütün'ün önü sizin gerginlikleriniz, kuşkularınız ve kor
kularınız tarafından kesilmez. O'nun bilincine müdahale ede
cek bir bilinçli zihin yoktur; prana akışını kısıtlayacak bir fi
ziksel beden de yoktur. Böylece, Bütün kısıtlanmadan sizin ara
cılığınızla çalışabilir; bu çalışma, en direkt ve tam çalışma ola-
1 84
'1Jöfüm 16
cak ve çoğu kez kendiliğinden tam şifa ile sonuçlanacaktır.
Bir şifacı olarak, kendinizi ikiye ayırarak bağsızlık ve ta
rafsızlık geliştirmelisiniz. Kalpten düşünmeyi, kalpten şifa ver
meyi ve -bilinçli benliğin, nesnel zihnin ve egonun ayrı kalma
sını, sadece gözlemci ve bazen de programlayıcı rolünü oyna
masını sağlarken- bilincinizi hastanıza yansıtmayı öğrenmeli
siniz.
Hastanın Tutumu
Empatik şifada hastanın tutumu, diğer şifa şekillerinde ol
duğundan daha önemlidir. Eğer hasta kapalı ve endişeliyse ya
da şifacıya güvenmiyorsa, o zaman şifacının hastasıyla tam ola
rak birleşmesi mümkün olmaz. Öte yandan, eğer hasta şifa sü
recine inanıyor, iyileşmeyi bekliyor ve şifacıya yeterince güve
niyorsa, empatik şifa mümkün olacak, kendiliğinden ve tam
bir şifa olasılığı epey artacaktır.
o
1 85
!l(ufisa{Sifa 'T�i.R{eri
Bu vak.ada, empatik şifa ağrıların dindirilmesinde yararlı
olmuştu, ama şunu hatırlamalısınız ki empatik şifa yoluyla,
Tanrı'yla ve hastanızla bir olma yoluyla, kendiliğinden şifalar
meydana gelebilir.
1 86
'1Jöfüm 16
den, siz o bölgeyi seçmiştiniz. Daha sonra hissettiğim baş dön
mesinden dolayı, psişik bir şifanın gerçekten gerçekleştiğine
kesinlikle inanıyorum. Size ve sizin aracılığınızla gelen Mesih
ruha teşekkür etmek istiyorum (çünkü bu işin itibarını sahip
lenmediğinizi biliyorum) . Siz beni büyük olasılıkla acı verici ve
masraflı bir ameliyattan kurtardınız ve psişik şifaya ve haya
tın ruhsal veçhelerine olan inancımı sağlamlaştırdınız. "
1 87
!l(ufısalSifa 'Te�if([eri
fes verişte daha derinleştiğinizi hissedin. Sonra zihninizden şu
onaylamayı yapın: "Ben bir şifa kanalıyım ve şifa enerjisi be
nim aracılığımla geliyor. " Ellerinizi hastanızın başına koyun ve
Yoga nefesinin sizi titreşimsel hale geçirmesine izin verin. Be
deninizin ritimlerine dikkat etmeyi hatırlayın ve onların nefe
sinizin ritmini yönetmesine izin verin. Nefesiniz biraz zorlan
malıdır ve ellerinizin titreştiğini ve ısındığını hissedene dek, ne
fes alış verişler arasında ara vermeden nefes almaya devam et
melisiniz. Titreşim kendi kendine devam eder hale geldiğinde
siz titreşimsel hale geçmiş olacaksınız. Titreşimsel şifayı kul
lanarak hastanızın başı üzerinde beş dakika kadar çalışın ve
merkezi pranik titreşimin başlangıçtaki titreşimin yerini alma
sına izin verin. Sonra, titreşimi bozmadan, hastanızın bedeni
nin hasta bölgesine geçin. Ellerinizi birbirinden ayrı tutarak,
üç, dört dakika bu teknikle şifa verin. Eğer uzaktan şifa tek
nikleri kendiliğinden ortaya çıkarsa, onları titreşimsel şifayla
birlikte kullanın.
Titreşimsel şifanın etkileri sizi tatmin ettiğinde, dikkati
nizi kalp çakranıza verin ve ondan doğru nefes alın. Zihniniz
den şu onaylamayı yapın: "Ben kutuplaştım ve manyetik ener
ji benim içimden akıyor. " Kalp çakranızı yeterince uyardığı
nızda, kollarınız ve elleriniz ağrımaya ya da sızlamaya başla
yacaktır ve siz onları birleştirmek için güçlü bir arzu duyacak
sınız. Bunlar bedeninizin kutuplaştığını gösteren işaretlerdir.
Sonraki beş dakikayı kutuplaşma yoluyla şifa vererek geçirin
ve pozitif şarjlı elinizden hastanıza akan ritmik enerji dalgala
rını hissedin. İlk iki, üç dakika boyunca sadece kutuplaşmayı
kullanarak çalışın. Sonra, bedeniniz kutuplaşmış halde kalır
ken, kalp çakranızdan çıkan uygun renkteki bir enerji ışınının
hastanızın bedeninin hasta bölgesine aktığını imgeleyin. Has
tanın bu enerji ışınını şükranla massettiğini hissedin.
İki, üç dakika sonra ya da siz kutuplaşma ve çakra şifası-
1 88
'Böfüm 16
nın etkilerinden tatmin olduğunuzda, ellerinizi hastanızın be
deninden kaldırın, gözlerinizi açın (onları odaklanmamış hal
de tutun) ve sıvazlama uygulamasına başlayın. Pozitif şarjlı
elinizle hastanızın eterik aurasının yüzeyini bularak başlayın
ve sonraki nefes verişinizde, o elinizi, güçlü bir yayı bastırı
yormuş gibi, aşağı doğru itin. Öbür elinizi omuz seviyesinde,
avucu yukarı dönük olarak tutun. Pozitif şarjlı eliniz hastanı
zın fiziksel bedenine eriştiğinde, nefes verişiniz tamamlanmış
olsun. Hastanız eliniz aracılığıyla yansıtılan enerjiyi massetme
ye başladığında, o enerjiyi uygun şifa renginde bir enerji ışını
olarak imgeleyin ve hastanızın onu şükranla massettiğini his
sedin. Bu yöntemle şifa vermeye iki dakika ayırın. Bitirdiğiniz
de, pozitif şarjlı elinizle, hastanızın fiziksel bedeninin yedi, se
kiz santimetre üzerindeki eterik aurasında saat yönünde da
iresel paslar yapmaya başlayın. Sorunlu bölge üzerinde daire
ler çizerken elinizi düz ve avucunuzu aşağı dönük tutun ve
aynı zamanda derin ve yavaş bir biçimde nefes alın. Nefesiniz,
sanki baskı altındaymış gibi- biraz zorlanmalıdır. Dairesel pas
ları yaparken, avucunuza dikkat edin ve enerjinin ondan rit
mik biçimde aktığını hissedin. Sonra dairesel hareketleri daha
hızlı yapmaya başlayın ve elinizden çıkan renkli bir enerji ışı
nının hastanızın aurasına aktığını imgeleyin. Onun hasta do
kuya ulaşarak onu tamamen iyileştirdiğini hissedin. İki, üç da
kika daha ya da elinizden akan enerjinin şifa etkisi yaptığı ko
nusunda tatmin olana dek bu yöntemi sürdürün. Kutuplaşma
ve sıvazlama çalışmanızı hastanızın çakralarını temizleyerek
tamamlayabilirsiniz . Yedinci çakrayla başlayıp birinci çakray
la bitirmeyi unutmayın.
Sonra hastanızın başına geri dönün ve zihninizden şu onay
lamayı yapın: "Bu zihin düzeylerine geldiğim her seferinde, da
ha derin ve daha sağlıklı düzeylere gitmem kolaylaşıyor. " Son
ra ondan bire kadar, geriye doğru sayın ve daha derinleştiğini-
1 89
�ufısafŞija 'TeK.'!Jif([e,ri
zi hissedin. Sonra zihninizden şu onaylamayı yapın: "Tanrı'
nın mevcudiyeti bizimle birlikte ve biz O'nunla bir'iz. " Tüm
dikkatinizi hastanız üstünde odaklayın ve onun hislerini ken
dinizinmiş gibi hissedene dek onunla empatize olun. Derin bi
linç düzeyinizde bu sadece saniyeler alacaktır. Saniyeler sonra,
nefesinizde bir değişiklik fark edeceksiniz. Sizin nefesiniz ve has
tanızın nefesi aynı ritimde yükselip alçalacak ve aldığınız her
nefesle ona daha çok bağlandığınızı hissedeceksiniz. Hastanı
zın kalbinin her atışını kendinizinkiyıniş gibi hissettiğinizde, be
deninizin dışına sürüklendiğinizi ve hastanızla karışıp birleş
tiğinizi hissedin. Onunla birlik içinde olduğunuzda, tüm tek
nikleriniz birleşip bir olacak ve siz hastayla empatik olarak ça
lışabileceksiniz. Beş dakika kadar ya da tatmin oluncaya dek
onunla empatik olarak çalışmaya devam edin.
Seanstan tatmin olduğunuzda, ellerinizi hastanızın başın
dan çekin; kısa bir süre oturup çakralarınızın yeniden şarj ol
malarına izin verin. Bu sırada zihninizden şu onaylamayı ya
pın: "Bir şifa kanalı olarak çalıştığım her seferinde, sadece has
tam değil, ben de şifa alıyorum. " Çakralarınızın tamamen şarj
olduklarını hissettiğinizde, yavaş yavaş birden beşe kadar sa
yın. Beş sayısına ulaştığınızda gözlerini açın. Kendinizi çok uya
nık, tamamen gevşemiş ve önceki halinizden daha iyi hissede
ceksiniz. En sonunda, şifa seansında kapmış olabileceğiniz her
hangi bir olumsuzluktan arınmak için ellerinizi akan soğuk su
ya üç kere daldırın. İşiniz bittiğinde, hastanızın yanına gidin
ve onunla şifa seansındaki deneyimi hakkında konuşurken, em
patik şifanın sizin ve hastanızın üzerinde yaptığı etkilerin key
fini çıkarın.
1 90
17
EGOYU AŞMAK
191
1?.ufısa!Sifa 'Tef\!Ji.R{eri
Zihinsel Kattaki Olumsuzluğu Dönüştürmek
Ben, en başından beri, şifacının bir kanal olduğunu vur
guladım. Tanrı şifacıdır. Eğer bu olguyu hatırlarsanız, hiçbir
sorun çıkmayacaktır. Eğer uzaktan şifa uygularken bir sorun
ortaya çıkar ve siz bir olumsuzluk hissetmeye başlarsanız, şi
fayı hemen durdurun ve Üçüncü Bölüm'de öğrendiğiniz "İp
tal, iptal" tekniğini kullanın. Eğer olumsuz bir duygusal tepki
zaten oluşmuşsa, hemen yeniden-programlamaya başlayın. Da
ha önce öğrendiğiniz teknikleri kullanarak başlayın ve alfa/te
ta düzeyine geçin. Derin bir biçimde gevşediğinizi hissettiği
nizde, gözleriniz odaklanmadan bakar hale geldiğinde ve gör
sel olarak düşünmeye başladığınızda, zihninizden şu onaylama
yı yapın: "Olumsuzluk hiçbir zihin düzeyinde beni etkileyemez."
Sükunetinizi yeniden kazanana ve olumsuzluk dağılana dek bu
onaylamayı tekrarlamaya devam edin. Sonra olumlu zihinsel
halinizi güçlendirmek için olumlu onaylamaları kullanın. Zihni
nizden şu onaylamaları yapın: "Olumsuzluğu yendiğim her se
ferinde, daha güçleniyorum" ve sonra, "Ben Tanrı'nın bir ço
cuğuyum, O'nun sevgisini ve gücünü aktaran bir kanalım. " Ge
rekli olduğunu hissettiğiniz süre boyunca bu onaylamalara de
vam edin. Eğer isterseniz, kendi onaylamalarınızı da ekleyebi
lirsiniz . En sonunda, Yoga nefesinin sizi kısa bir meditasyona
sokmasına izin verin. Meditasyon sırasında, programlamayı ta
mamlamak için zihninizde olumlu imgeler yaratın. Eğer baş
langıçtaki endişeye direnir ve bildiğiniz teknikleri kullanırsa
nız, olumsuz bir deneyimi olumlu bir deneyime dönüştürebi
lirsiniz.
Egoyu Aşmak
Deneyimlerim beni, egoyu ortadan kaldırma girişimleri
min boşuna olduğu sonucuna götürdü. Egonun dünya katında
üstün olduğunu öğrendim. O asla zor kullanarak alt edilemez ;
o ancak aşılabilir ve bunun için de yardıma ihtiyacımız vardır.
Bu yardım başka bir insandan gelemez; en azından direkt ola
rak gelemez. O sadece yüksek benliğimizden, yani BEN'İM'
1 93
'l(ufısalSifa 'Iel(z;i{feri
den gelebilir. Yalnızca BEN'İM egoyu zararsız hale getirecek
ve yenecek kadar güçlü ve akıllıdır. Yalnızca o, egoyu yüksek
konumundan atabilir. BEN'İM egoyu güç kullanarak yenmez
ve egoya saldırmaz, çünkü sağlıklı bir ego günlük yaşamda ge
reklidir. O, insanı daha yüksek bir bilinç düzeyine ulaştırarak
egoyu aşar. Bu yeni düzeyde, karma'nın (neden ve sonuç ya
sasının) gücü aşılır ve ego yeni partnerine, BEN'İM'e itaat et
meye zorlanır.
BEN'İM ve Birlik
BEN'İM'i tanıdığınızda en nihayet keşfedeceğiniz şey, si
zin O olduğunuzdur. O, sizinle sezginiz ve vicdanınız aracılı
ğıyla konuşan kalbinizdir. Siz onu yeterince uzun bir süre din
lediğinizde, o sizi pek çok şekilde etkilemeye başlayacaktır. İlk
başta, o size bir danışman olarak, sonra bir partner olarak ve
en sonunda da bir arkadaş olarak hizmet edecektir. Arkadaş
lık çok yakın bir arkadaşlık haline geldiğinde ve güven baki
kaldığında, mucizevi bir şey meydana gelir. Siz BEN'İM hali
ne gelirsiniz. En sonunda, her zaman O olageldiğinizi öğrenir
siniz. Sizin ego ve kişilik olmadığınızı idrak edersiniz. Onlar si
zin yanlışlıkla özdeşleştiğiniz maskelerdir ve zamanla siz bu
maskelerden başka bir şey olmadığınıza inanmışsınızdır. An
cak, siz bir kez egodan ve kişilikten daha fazla bir şey olduğu
nuzu idrak ettiğinizde, değişim ve dönüşümünüz başlayacak
tır. Ayrılığın, yaradılışın geriye kalanından ayrı olduğunuz inan
cının bir illüzyon olduğunu idrak edeceksiniz. Bir kez ayrılı
ğın ötesine geçtiğinizde ve başka her şeyin bir parçası olduğu
nuzu gördüğünüzde, kendinizi tüm diğer yaşam formlarıyla bir
lik içinde bulacaksınız. O zaman, BEN'İM sizin içinizden on
ların her birine akacak, onları tüm düzeylerde iyileştirecektir.
Zamanla, kişiliğiniz dönüşüm geçirecek, derin bir biçimde zen-
1 94
'Bö[üm 1 7
ginleşecek, BEN'İM'e hizmet eden tanrısal bir alet olacak ve
Tanrı'nın şifa verici ruhunun tapınağı haline gelecektir.
Eğer senin iletim hattın olan ruhumun kanalları
Çamurla dolup tıkanmış olmasaydı,
Sen ne büyük sevinçler iletmezdin ki?
Bırak, inayetin altın küreği kazmaya devam etsin,
Ta ki gözyaşlarının pınarı yeniden fışkırıp
Bu pisliği temizleyinceye kadar . . .
Tanrım, bırak senin ruhun iç çekişlerimi yükseltsin,
Ta ki ruhumun kanalları senin tatlılığınla dolana dek. 63
Ayrılık ve Hastalık
Ayrılık hali hiç kimse için doğal bir varoluş hali değildir,
ama o bugün insanların büyük çoğunluğu için normal hal ol
muştur. O bir hastalık halidir, çünkü ayrılığı deneyimleyen
her insan, şu ya da yolla BEN'İM ile yeniden birleşmeyi arar.
Eğer bir insan bu yeniden bi_deşme girişimlerinde başarısız olur
sa, o ı;aman herhangi bir şeyle birleşmeye çalışacaktır. Tüm
bağımlılıkların kökeni budur. Ayrılık hastalığa neden olur; has
talık acı vericidir. Acı çeken insanlar teselli ve rahatlık arar
lar; eğer onu içsel alemlerinde bulamazlarsa, fiziksel dünyada
ararlar. Onlar birliği çalışma, seks, aşırı yemek yeme, hatta
uyuşturucular ile, sonsuz çeşitlilikte bağımlılık faaliyetleri ile
ararlar. Önemli olan şu ki, bu bağımlılıkların kök nedeni BEN'
İM'den, gerçek benlikten ayrılıktır. Kutsal Kitap 'ın söylediği
gibi, "Eğer insan bütün dünyayı kazanır, ama kendi ruhunu
kaybederse, o ne kar elde etmiş olur ki?"
1 95
'l(ufısalSifa 'Ief(!;ikferi
şevkli ruhların -her düzeyde hastalığa son vermeye çalışanla
rın- hedefi olmuştur. Birçok yol BEN'İM ile yeniden birleşme
ye götürür ve bir insan için uygun olan yol, daima başka bir
insan için de uygun olamaz. Karma, mizaç ve başka birçok et
ken her insanın özel yolunu ya da dharma'sını belirler. İnsan
lar arasındaki farklılıklar yüzünden, kadim Yogiler sekiz Yoga
ekolü geliştirmişlerdir. Bu yollardan hangisinin bir insanı bir
liğe götüreceğini insanın mizacı belirler. Bhagauad Gita'da, Üs
tat Krişna, eylem ve hizmet yolu olan Karma Yoga'nın çalışan
lar için olduğunu; eylem yolunun birliğe dönüş yolu olduğunu
açıklar. O, doğru eylemin, diğerkam eylemin ya da hizmetin
egodan değil, "en yüce ruh"tan, BEN'İM'den kaynaklandığını
söyler. Şifada biz hizmetimizi özverili bir biçimde yaparız. Biz
bir kanal olarak çalışarak, Bütün'ün içimizdeki BEN'İM ara
cılığıyla şifalandırmasına olanak vererek Karma Yoga yaparız.
Şu soru bana sık sık sorulur: Birliğe ve kendini-gerçek
leştirmeye götüren en kestirme yol hangisidir? Yanıt şudur: Baş
kalarına hizmet etmek. Şifada, biz önce Bütün ile, sonra da has
ta ile birleşerek hizmet ederiz. Biz kanal görevi görürüz ve bu
süreç içinde egoyu aşarız. Aşkınlık ve ondan kaynaklanan bir
lik öylesine sevinçli bir haldir ki ondan sonra şifacı tüm ilişki
lerinde aşkınlığı ve birliği arar. Bu olduğunda, kendini-gerçek
leştirme süreci yakında hedefine ulaşacaktır. Şifa çalışması yo
luyla Tanrı'nın gücünü doğrudan deneyimlemek ve BEN'İM ile
birleşerek Tanrı'nın ruhunu deneyimlemek, insanı, Tanrı'nın
sevgisi ve gücü hakkında daha büyük bir anlayışa götürecek
ve ona Tanrı'yı daha çok ve daha sık deneyimleme arzusu ve
recektir. "Yol"u arayanları, şifa çalışmasına başlamaya davet
ediyorum. O sizin dharmanızın, yani doğru yolunuzun bir par
çası olabilir.
1 96
'1Jöfi 1 7
Dharmamı Buluşum
Bir insanın yaşam yolu, dharması, onun -eğer hayatında
anlam ve mutluluk bulmak istiyorsa- takip etmesi gereken bir
yol haritasıdır. Ben kendi hayatımda doğru dharma'ya yıllar
boyunca sırtımı döndüm. Başlangıçta, farklı olmaktan, "farklı
bir davulcu"ya kulak vermekten korkmam, benim yolumu ve
gerçek işimi yadsımama ve ihmal etmeme neden oldu. Kendim
olmaktan ve kendimi ve dharmamı kabul etmekten duyduğum
korku -hayal kırıklığım beni durmaya zorlayıncaya dek- beni bir
çok yararsız yöne itti. Öğretmenimle birlikte yolculuk yapar
ken, egoyu aşmayı, "içsel rehberim"in sözünü dinlemeyi sürek
li olarak reddettim. BEN'İM'in rehberliğine uymak yerine, ego
mun isteklerini yerine getirdim. Sonuç, hayal kırıklığı ve kor
ku oldu. Ancak öğretmenim kendisini terk etmemi söyledikten
sonra, egom ile BEN'İM arasındaki çatışmalarla yüzleşmeye
başladım.
Bir Mesel
Ben öğretmenimden ayrılırken, o bana asla unutmadığım
bir öykü anlattı. Öykü, genç bir adam öğretmeniyle ilk kez kar
şılaştığında başlar. O, öğretmene, kendisini bir öğrenci olarak
alıp almayacağını sorar. Öğretmen, öğrenciyi bir koşulla kabul
eder; derslere başlamadan önce genç adam onunla birlikte de
nize yelken açmalıdır. Genç adam bu koşulu heyecanla kabul
eder. Ertesi gün ikisi limanın güvenliğini terk eder ve uzakla
ra yelken açar. Yolculukları yavaş ve olaysız başlar, ama bir
zaman sonra rüzgar çıkar ve onlar her geçen gün daha hızlı ve
daha uzağa giderler. Dalgalarla yarışırken, öğrenci geçmişteki
mutsuzluğunu unutur. Yaşadığı heyecan ve serüvenle adeta bü
yülenmiştir. Yeni yerler görür ve yeni şeyler deneyimler. Bir
süreliğine mutlu olur. Bu yolculuğa çıkmadan önceki arayışını
1 97
9?._ufısa[Sifa 'Tef(t;i/([eri
bile unutur, ama onun içinde bir şey doyumsuz kalır. Ve çok
geçmeden özlemi, bu kez daha büyük bir zorlayışla geri döner.
Günler geçtikçe, öğretmen genç adamın rahatsızlığının arttığı
nı görür. En sonunda, sakin bir günde ve karadan çok uzak
tayken, öğretmen yelkenleri indirir ve teknenin kendi başına sü
rüklenmesine izin verir. Sonra genç adama şöyle sorar: Benim
le bu yolculuğa neden çıktın? Sadece heyecan için mi, yoksa
içinde, derinlerde seni bana çeken başka bir şey var mıydı? Se
ni her şeyi geride bırakmaya zorlayan şey serüven ve heyecan
arayışı mıydı, yoksa seni bana yönlendiren şey tekrar bir ol
mak için duyduğlın içsel özlem miydi? Genç adam yanıt ver
mez. "Denize yelken açmak öğretinin bir parçası değildir" di
ye devam eder yaşlı adam. "Seni buraya, öğretinin başlayabil
mesi için getirdim. Seni konforundan ve kötü alışkanlıkların
dan uzaklaştırmam gerekiyordu. Seni buraya, eski bağlılıkla
rını ve düşkünlüklerini unutabilmen ve onları geride bırakabil
men için getirdim. Geride bıraktığın şeylerin gerekli olmadığı
nı, mutluluğunun onlara bağlı olmadığını öğrenmen gerekiyor
du. Ama sen hfila tatmin olmuş değilsin, çünkü sen hfila "sen"
sin. Sorun duruyor. Sorun sensin! Hedefine ulaşabilmen için,
senin içinde bir şeyin değişmesi gerekiyor. Senin egonun karşı
gelinmeyen saltanatı sona ermelidir ki gerçek sen, BEN'İM or
taya çıkabilsin. En çok arzu ettiğin şeye, kendini-gerçekleştir
meye daima bu yolla ulaşılmıştır. Ona ancak teslimiyet yoluy
la ulaşılabilir.
Şimdi denize bak. Sen deniz gibisin; ama egon seni ken
dinden ayrı tutuyor. Deniz her şeydir; deniz sensin, deniz Bü
tün'dür, o var olmuş ve var olacak her şeydir. Sen egonu ge
ride bırakıp denize dalmalısın. Ona teslim olmalısın, ancak o
zaman ayrılığın acısını aşacak ve birliğe ve huzura erişeceksin. "
Öğrenci bir an tereddüt eder ve sonra yanıt verir: "Ben
senin sahip olduğun şeyi istiyorum, ben özgür olmak istiyorum. "
1 98
'Bö[üm 1 7
Yaşlı adam, bir şimşek hızıyla, bir anda genç adamı yakalar ve
kaldırıp denize atar. Genç adam suya düşer düşmez deli gibi
çırpınmaya başlar. Paniği içinde, yaşlı adamın ona söylemiş ol
duğu her şeyi unutur ve umutsuzca tekneye doğru yüzmeye ça
lışır.
İlk başta, öğretmen, "İmanlı ol, korkuna yenilme" diye hay
kırır. Ama genç adam onu işitmez. O sadece canını kurtarma
yı düşünmektedir. En sonunda, teknenin kenarını yakalar ve
asla bırakmaz . Öğretmen genç adamın tekrar tekneye çıkma
sına gönülsüzce yardım eder ve genç adam bir süre teknenin
dibinde bitkin bir halde yatar. Uzun bir süre birbirlerine hiç
bir şey söylemezler ve öğretmen dümene geçip tekneyi tekrar
limana doğru sürer. Bir zaman sonra limana ulaşırlar ve öğ
retmen tekneyi iskeleye bağlar. En sonunda konuşurlar. Öğ
retmen der ki: "Bu dünyada öğrenilecek çok şey vardır, ama
onlar sadece hazırlıktır. Tüm öğrenimin hedefi yeniden bir ol
mak ve kendini-gerçekleştirmektir. Birliğe ancak teslimiyetle
ulaşılabilir ve o sonuçta sahip olmaya değer tek şeydir. Sen bir
çok şey öğrendin, ama teslimiyeti öğrenmedin. Sen hala ego
nun esirisin. Seni hala korkuların ve arzuların yönetiyor. Sen
çok çabuk öğreniyorsun, ama hedefini hala hatırlamıyorsun.
Sen hala "sen"sin. Şimdi gitmelisin. Artık bana ihtiyacın yok.
Dünyaya geri dön ve bırak dünya senin öğretmenin olsun. Bel
ki gerçek 'benliğini' orada bulabilirsin. "
Öğretmenim bana bu meseli anlattıktan sonra ben bir
şey söyleyemedim. Yapabildiğim tüm şey oradan ayrılmak ol
du. O öykünün anlamını kavramıştım; o bizim ilişkimizin bir
mecazıydı. Yıllar sonra, benim dharmam açıkça belli oldu ve
ben sonunda şifa çalışmalarımla BEN'İM' e teslim oldum ve he
defime ulaştım. Kendini-gerçekleştirme, ben doğru dharmamı
kabul ettiğimde ve onu takip edecek cesareti gösterdiğimde ger
çekleşti. Ben, kendini-gerçekleştirmenin hizmet yoluyla geldi-
1 99
�ufısafŞija 'I'eRtfif([e.ri
ğini keşfettim ve Tanrı, beni bir şifa kanalı olarak kullanarak,
bana bu yolu sağladı.
200
18
202
'13ö{üm 18
öznel olduğunu öğrendik. Bir insanın algısı, stresli bir duru
mun olumlu mu yoksa olumsuz mu görüleceğini belirler. Sağ
lık ve hastalık arasındaki mücadelede gerçek sorun daima, st
res değil, kişinin strese ve olumsuzluğa karşı gösterdiği tepki
dir. Sağlığınız ve esenliğinizle ilgili doğal sorumluluğunuzu ka
bul ettiğinizde, eylemlerinizin ve tepkilerinizin genel sağlık ha
linize yaptığı etkiyi de takdir etmeye başlayacaksınız. Sağlığı
nızı korumak için sorumluluğunuzu ciddiye almalı ve hem iç
hem dış çevrenizde sağlığı destekleyecek basiretli adımlar at
malısınız ; ondan sonra da, süptil enerji sisteminiz yoluyla ge
len enerji akışını düzenleyecek ve dört bedeniniz arasında doğ
ru ilişkiyi sürdürecek bir günlük program uygulamalısınız . Bu
bölümde, yeniden sağlığınıza kavuştuktan sonra sizi sağlıklı
tutacağına inandığım bir günlük programı ana hatlarıyla an
latacağım.
Düzenlilik
İ,ki bin yılı aşkın bir zaman önce Hipokrat, çevresindeki
lere, düzenliliğin sağlığın göstergesi olduğunu ve hem beden
sel işlevlerde hem kişisel alışkanlıklarda düzensizliğin hastalı
ğı teşvik ettiğini bildirmişti. Gay Luce da bu konuda, "Sağlıklı
bir kişi çevresiyle uyum içinde yaşar" diyor ve şöyle devam edi
yor: "Sağlıklı insanların sadece içsel olarak ritmik olmadıkları
çok açıktır; onlar çevreleriyle senkronize olmuşlardır. "64
Karşı konulmaz kanıtlar, bir ritme sahip olmanın sağlık
lı olmak açısından önemini ve sağlığı desteklemek için tasar
lanmış her programın düzenliliği desteklemesi gerektiğini işa
ret etmektedir. Günlük sağlık programınıza, yaşam tarzınızı
inceleyerek, yani yaşama, işlerinizi yönetme ve başkalarıyla
ilişki kurma biçiminizi inceleyerek başlamanızı öneririm. Ken
di başına hastalık için verimli zemin oluşturabilecek bir yerle-
203
1(,ufısafSifa 'Te/Q}if([eri
şik düzensizliğin bulunup bulunmadığını kontrol edin. Bunu,
bir hafta boyunca her gün yer aldığınız farklı faaliyetleri bir
not defterine kaydederek yapabilirsiniz. Ne zaman uyuyup p.e
zaman uyandığınızı, ne zaman düzenli öğünler yiyip ne zaman
bir şeyler atıştırdığınızı, ne zaman çalışıp ne zaman dinlendi
ğinizi, çalışırken ve dinlenirken yaptığınız farklı faaliyetleri not
edin. Hatta ne kadar zamanı yalnız, ne kadar zamanı ailenizle
ya da arkadaşlarınızla geçirdiğinizi de not etmelisiniz. Her fa
aliyetin yanında bir boşluk bırakarak, oraya o faaliyetle ilgili
yorumlarınızı yazın ve özellikle, her faaliyetin sonunda -ve her
günün sonunda- kendinizi nasıl hissettiğinizi not edin.
Sanırım, bir, iki gün sonra kalıpların ortaya çıktığını gör
meye başlayacaksınız ve esenliğinizin, direkt olarak, yaptığı
nız faaliyetlerin türüne ve düzenliliğine bağlı olduğunu fark ede
ceksiniz. Örneğin, geç saatlere kadar dışarıda kalarak normal
uyku düzeninizi bozduğunuzda, ertesi gün kendinizi endişeli his
settiğinizi keşfedebilirsiniz; yaşam akışınızın düzenli ve önce
den tahmin edilebilir olduğu günlerde daha iyi uyuduğunuzu
ve ertesi sabah tazelenmiş olarak uyandığınızı fark edebilirsi
niz. Ben, genel olarak düzenli bir rutini takip ettiğinizde daha
iyi çalışabildiğinizi, kendinizi daha iyi hissettiğinizi ve daha
sağlıklı kaldığınızı göreceğinizi düşünüyorum.
Bir ritme sahip olmak ile sağlık, hatta üretkenlik arasın
daki ilişki titiz bilimsel araştırmalar tarafından da saptanmış
tır. Bu konu sadece laboratuarlarda değil, önemli ulusal ve kü
resel olayların gözlemlenmesi ve araştırılması yoluyla, alanda
da incelendi. Dış dünya ile bir insanın içsel ritimleri arasında
ki bağlantılara Almanca zeitgebers (çevre tarafından içsel be
den saatini yeniden ayarlamak için verilen işaretler) denir. Bu
dış tetikler (çoğu zaman gündüz-gece döngüsü gibi ritimlerin
kendileri), içimizdeki beden saatlerine başlama işareti verir,
hatta onları bozabilir. Yemek ve içki güçlü zeitgeber 'lerdir, st-
204
'.Bö[üm 18
res de öyle. İçsel saatlerimiz ve ritimlerimiz günlük ritmin bo
zulmasından, örneğin, çalışma saatlerinin değişmesinden de et
kilenecektir. Günlük ritimlerdeki bu bozulma hassas içsel me
kanizmamıza ve bir işçinin sağlığına ve genel çalışma yetene
ğine çok zarar verebilir. Bilimciler, tam bu tür bir bozulma
için şu kaza örneğini gösterirler: Three Miles Adası nükleer
santralinde, işçiler için her hafta vardiya değiştirmek normal
di. Bu, onların çalıştıkları saatlerin büyük bölümünde içsel sa
atlerinin senkronize halde olmadığı anlamına geliyordu. Eğer
üretkenlik, sağlık ve ritim arasında direkt bir ilişki varsa, araş
tırmacıların sonuçta bulmayı bekleyebilecekleri şey, işçilerin
kafalarının karışık olması, geçici bellek kayıpları yaşamaları,
muhakeme yeteneklerinin bozulmuş olması ve dikkatlerini ver
mekte zorlanmaları olabilirdi. Eğer ritimleri bozulmuşsa, on
ların bir kriz durumuna uyuşuk bir biçimde tepki vermeleri
de beklenebilirdi. İşte bu santralde meydana gelen kazanın ne
denleri araştırıldığında, seyir defterinde, (sabaha karşı dörtte
meydana gelen) kazadan önceki saatlerde, vardiya değişimin
deki işçilerin sayaç okuma ve veri değerlendirmede küçük ha
talar yaptıklarına dair kanıtlar bulunduğu görüldü.
Uzun uçak yolculuğu sonrası saat farkından kaynakla
nan uyku düzensizliği, yorgunluk ve sersemlik (jet lag), bir in
sanın içsel ritimlerini, etkinliğini ve muhakeme yeteneğini boz
duğu bilinen bir başka zeitgeber'dir. 1956'da, başkan Eisenho
wer'in dışişleri bakanı olan John Foster Dulles, Mısır hüküme
ti ile Asuan Barajı'nın inşası hakkında görüşmeler yapmak
üzere Mısır'a uçtu. Onun gelişinden sonra görüşmeler yarıda
kesildi; dış politikada yapılan bu büyük hata Mısırlıları Sov
yetler Birliği'nin kollarına itmiş oldu. Şu ilginç bir husustur
ki, Dulles o toplantıya uçaktan iner inmez girmişti ve daha
sonra, yaptığı muhakeme hatasınıjet lag 'e atfetti.
205
!R._ufısalSifa 'Ie/Q;iR{eri
Kimyasal Dinlenme
Düzenliliğin sağlığı korumada ilk adım olduğunu söyleyen
Hipokrat idi. O, birçok çağdaş şifacının da inandığı gibi, ikinci
adımın dinlenme olduğuna inanırdı ki bu sadece fiziksel din
lenme değil, onun daha da önemli gördüğü kimyasal dinlenme
idi. Onun tavsiye ettiği kimyasal dinlenme ancak yemek ye
meyerek, böylece bedenin kendisini temizlemesine ve içinde bi
rikmiş atıkları boşaltmasına izin vererek sağlanabilirdi. Onun
sözünü ettiği dinlenmenin uzun ve tam bir oruç kadar radikal
bir şey olması gerekmiyordu. Kısa, ritmik oruçlar, bir kişinin
günlük beslenme düzeninin bir parçası haline gelebileceğinden,
daha sık tavsiye ediliyor ve daha arzu edilir oluyordu. Sağlık
programınızın düzenli bir parçası haline gelmesi gereken ilk
dinlenme, akşam yemeği ile sabah kahvaltısı arasındaki din
lenmedir. İncelemeler göstermiştir ki, akşam saatleri bedenin
büyük miktarlarda yiyeceği sindirmesi ve özümsemesi için en
uygun zaman değildir. Birkaç yıl önce Dr. Grans Halberg ta
rafından Minnesota Üniversitesi'nde yönetilen bir deneyde, al
tı gönüllüye kahvaltı saatinde iki bin kalorilik tek bir öğün ve
rilmişti. Gönüllüler bu programı bir hafta boyunca sürdürdü
ler. Deneyin ikinci haftasında, aynı gönüllülere aynı öğün ve
rildi. Tek fark, o yemeği kahvaltı saatinde yemek yerine, ak
şam yemeği saatinde yemeleriydi. Kahvaltı programında altı
gönüllü de kilo verdi. Ancak, akşam yemeği programında altı
gönüllüden dördü kilo aldı; diğer ikisi ise, kilo kaybetseler de,
kahvaltı programında kaybettiklerine kıyasla daha az kilo ver
di. 65 Bedenin o kadar fazla kaloriye ihtiyaç duymadığı akşam
saatlerinde daha az yemek yemek mantıklı görünüyor. Akşam
ları daha az yemek yediğinizde, fiziksel beden, sadece uyumak
için değil, toksinleri atmak için kullanabileceği kısa bir kim
yasal dinlenme için de bir fırsata sahip olur.
206
'Bö{üm 18
Az Beslenme
Kimyasal dinlenmeyi bir adım daha ileri götürerek, daha
da şaşırtıcı sonuçlar elde edebilirsiniz. 1940'larda, Prof A. H.
Carlson ve meslektaşı Prof. F. Holzel, kesintili oruçların onla
rın ömürleri üzerindeki etkilerini incelemek için fareler üze
rinde deneyler yaptılar. Fareleri besin değeri yüksek yiyecek
lerle beslediler ve onların istedikleri kadar çok yemelerine izin
verdiler. Uygulanan yöntem, deneye katılan fare gruplarının
her birinin farklı sıklıkta oruç tutmasıydı. Birinci grup her iki
günde bir oruç tuttu; ikinci grup her üç günde bir, üçüncü
grup ise her dört günde bir oruç tuttu. Kontrol grubu diğer üç
grupla aynı yemekleri yedi, sadece o diğerleri gibi düzenli oruç
tutmadı. Kontrol grubunda, azami ömür sekiz yüz gün olarak
kaydedildi, oruç tutan gruplarda ise ömür ortalama bin ila bin
yüz gün arasında değişmişti, böylece onların ömürlerinde yüz
de yirmi ila otuzluk bir uzama görülmüştü. 66
Besin kısıtlaması üzerinde yapılan daha sonraki inceleme
ler başka dikkate değer sonuçlar verdi. Örneğin, bir dizi ince
leme, farelerde -yetersiz beslenme olmadan- az beslenmenin (ka
lori kısıtlamasının), kimyasal olarak, onların takvim yaşlarının
gösterdiğinden daha genç fareler ürettiğini gösterdi. Dr. Ric
hard Weindruch ve Roy Walford tarafından Los Angeles'teki
Kaliforniya Üniversitesi'nde yürütülen deneyler, besin kısıtla
masının bağışıklık sisteminde gençleştirici bir etki yaptığını gös
termiştir. İleri yaşlarda, bağışıklık sisteminin kendi bünyesi
ne ait olan cisimler ile yabancı cisimleri birbirinden ayırt ede
bilme yeteneği bulanıklaşır ve yaşlanma süreci, bünyede ken
di-aleyhinde reaksiyonların ortaya çıkması ve yabancı, toksik
maddelerle savaşma yeteneğinin zayıflaması şeklinde karakte
rize edilir. Yaşlılıkta, bağışıklık sisteminin gücü gençlikteki
zirvesinin yüzde yirmi ila otuzu oranında zayıflayabilir. Besin
207
!J(ufısa{Sifa 'Ie/q;ifckri
kısıtlaması bu iki eğilime de karşı koyar. Yetişkin farelerle ya
pılan deneylerde, o çağda başlayan besin kısıtlamasının bağı
şıklık sisteminin çarpıcı ölçüde gençleşmesine yol açtığı görül
mektedir; sistemin kendi-aleyhinde reaksiyonlar gösterme eği
limi de önemli ölçüde azalmaktadır. Kalori kısıtlaması başka
hangi etkileri yapmaktadır? Laboratuar hayvanlarıyla yapılan
ilk deneyler, kanser, katarakt, cilt kuruluğu, böbrek ve kalp
hastalığı gibi hastalıklara, kalori kısıtlaması ile yetiştirilmiş fa
relerde, normal biçimde yetiştirilmiş farelere kıyasla daha sey
rek rastlandığını göstermiştir. Buna ek olarak, hastalıklar sa
dece azalmamakta, eğer ortaya çıkacaklarsa, daha ileri yaşlar
da çıkmaktadır. 67
İyi Beslenme
208
'13ö(üm 18
doğrudan beslenmeyle bağlantılıdır.69
Besin maddelerinin bolluğuna rağmen, Amerikalılar besin
değeri yüksek yiyeceklerden çok seyrek olarak yararlanabilmek
tedirler. Dr. Henry Beigler'in işaret ettiği gibi, Amerikalılar
"cansız, aşırı işlemden geçirilmiş, Üzerlerine böcek-öldürücü
ler püskürtülmüş gıdalarla besleniyorlar; bünyelerini kahve,
çay, alkol, çikolata, tatlandırılmış kolalı içecekler gibi uyarıcı
lardan gelen toksik maddeyle dolduruyorlar; uyarıcı, enerji ve
rici ilaçlar alan bu insanları düşük sağlık durumları zar zor ha
yatta tutuyor. "70 Sağlıksız yiyecekler (besin değeri çok az olan
ya da hiç olmayan abur cubur yiyecekler) bugün Amerikalıla
rın aldıkları ortalama kalori miktarının yüzde yirmi altısını
oluşturuyor. Irvine'deki Kaliforniya Üniversitesi'nden Dr. Do
nald Davis, seçilmiş bir grup fareyi standart Amerikan diyeti
ni örnek alarak beslediği bir deney yaptı. Bu diyet zenginleşti
rilmiş beyaz ekmek, şeker, yumurta, süt, sığır kıyması, laha
na, patates, domates, portakal,, elma, muz ve kahve içeriyor
du. Kontrol grubu ise sadece aynı kaloriyi içeren Purina Kedi
Maması ile beslendi. Kedi mamasıyla beslenen farelerle karşı
laştırıldığında, Amerikan diyeti ile beslenen fareler hem genel
sağlık hem büyüme hızı bakımından kontrol grubunun çok ge
risine düştü. Görebileceğiniz gibi, sağlığı korumak ve destek
lemek için tasarlanmış her program doğru beslenmenin rolü
nü dikkate almalıdır. Kalori kısıtlaması programını benimse
diğinizde ise doğru beslenmeyi daha da çok dikkate almanız ge
rekir. Daha az kalori aldığınızda, yediğiniz şey mümkün olan
azami besin değerine sahip olmalıdır.
Bireysel ihtiyaçlar farklı olsa da, ortalama bir insanın,
sağlıklı kalmak için nasıl beslenmesi, hangi besinlerden vaz
geçmesi gerektiğini ya da hangi besinlerin onun için düpedüz
zararlı olduğunu dikkate alması akıllıca olurdu. Jane Brody
bu konuda şöyle diyor: "Homosapien'ler kompleks karbonhid-
209
!l(ufısafSifa 'Iek:!fikleri
ratlar ve lif (nişastalı yiyecekler, sebzeler ve meyveler) ba
kımından zengin, hayvansal protein bakımından yoksul bir
diyetle evrimleştiler. "71 Bu, et bakımından zengin, lif bakımın
dan yoksul, işlemden geçirilmiş tatlılarla, besin değeri olma
yan yağlarla, şekerle ve alkolle dolu olan modern Amerikan
diyetinden çok farklı bir diyettir. Sağlıklı olmak ya da sağlığı
nı korumak isteyen herkesin, bedenine neler doldurduğunun
bir hesabını yapması ve açıkça zararlı olan ya da aşırı miktar
da yenildiğinde zarar veren yiyecekleri diyetinden çıkarması
gereklidir. Öte yandan, fiziksel bedenimiz için gerekli olan be
sinleri, vitaminleri ve molekülleri almaya dikat etmeliyiz. Doğ
ru moleküler beslenme uzmanları, bazı besinlerin diyetinizde
bulunmamasının da, bazı yiyecekleri aşırı ölçüde yemeniz ka
dar sağlığınız üzerinde olumsuz bir etki yapabileceğini keşfet
mişlerdir. Örneğin, hipoglisemi (düşük kan şekeri), psikoz da
dahil olmak üzere, çok çeşitli psikiyatrik belirtiler oluşturma
ya muktedirdir.
Doğru Beslenelim
Bu bölümde, aydınlanmış araştırmacıların doğru beslen
me konusunda bize söyledikleri ve mantıklı gelen sözleri ana
hatlarıyla sunacağım. Siz konuyu buradan alarak, kendinizi
beslenme konusunda eğiterek ve bedeninize dikkat ederek, ya
ni ona kulak vererek ileri götürebilirsiniz. Yaşanı tarzınıza uyan
ve sizin işinize yarayan bir beslenme programı bulmalısınız.
Hepimiz için geçerli olabilecek bazı kurallar vardır. Her bire
yin diyeti geniş çeşitlilikte yiyeceklerden oluşmalıdır ve hiçbir
besin maddesi alınan günlük kalori miktarının yüzde yirmi be
şinden daha fazlasını oluşturmamalıdır. Aksi halde, büyük ola
sılıkla, bedeninizi bazı gerekli besin maddelerinden yoksun bı
rakıyor olursunuz. Sözde güçlendirilmiş besinler, vitaminler ve
210
'Böfi 18
besin destekleri tam (işlemden geçirilmemiş ve rafineleştiril
memiş) ve doğal yiyeceklerin yerini tutmaz. Kimyasal katkı mad
delerinden kesinlikle kaçınılmalıdır. Aşırı tuz kullanmaktan da
öyle. İşlemden geçirilmiş şeker tüketiminizi azaltın. Ağır yağlı
yiyecekleri, özellikle hayvansal yağlar içerenleri sınırlı ölçüde
yiyin. Meyveleri ve sebzeleri mümkün olduğu kadar çiğ olarak
yiyin (pişirme besinleri tahrip eder). Meyveleri ve sebzeleri be
sin değerleri en yüksek olduğu zamanlarda yiyin. Bunun için,
yerel olarak yetiştirilen meyveler ve sebzeler üzerinde odakla
nın ve onları doğal mevsimlerinde yiyin. Son olarak da, gıda
alışverişinizi sık sık yapın ki ne alacağınız ve yiyeceğinizle il
gili bilinçli seçiminiz bedeninizin ihtiyacından kaynaklansın. Be
deninizi dinleyerek, onun ihtiyaç duyduğu besin maddelerini
içeren yiyecekleri seçebilirsiniz.
Besinler bizi fiziksel olarak ayakta tutacak enerjiyi ve ya
pı maddelerini sağlar. Fiziksel bedenimiz, çoğunlukla en önem
li besin maddesi olarak kabul edilen proteinden oluşur. Ama
Amerikalıların normalde tükettiklerinden çok daha az protei
ne ihtıiyaçları vardır. Çok fazla protein tüketmekle ilgili sorun,
yediğimiz protein bakımından zengin yiyeceklerin çoğunun, ço
ğu insanın ihtiyacı olandan ve sağlıklı kalmak için yememiz
gerekenden çok daha fazla yağ ve kalori dolu olmasıdır. Onun
yerine, çoğu zaman mükemmel protein kaynakları olan komp
leks karbonhidratları, atardamar-tıkayıcı yağlarla dolu olan
hayvansal proteinin yerine geçirmek akıllıca olur. Hayvansal
proteinlerin yerine bitkisel proteinleri geçiren vejetaryenlerin,
et yiyen Amerikalılarınkine oranla, kan basınçlarının daha dü
şük olduğu ve bünyelerinde çok daha az yağ ve kolesterol bu
lunduğu saptanmıştır.
Proteinler aınino asitlerden oluşur. Doğada yirmi iki aıni
no asit bulunur. İnsan bedeni onların -dokuzu hariç- hepsini
imal edebilir. Geriye kalan dokuz amino asit, esas amino asit-
21 1
!R._ufısa[Sifa 'Ief(l;iRferi
ler olarak adlandırılır ve onlar insanın yediği yiyeceklerden
sağlanmalıdır. Eğer bu amino asitler eksikse, o zaman insan
hayatta kalması için gerekli olan yüzlerce proteini imal ede
mez. Bir insanın yirmi iki amino asidin hepsini nasıl aldığı
gerçekten önemli değildir. Sadece, onları alması önemlidir. Ço
ğu hayvansal protein tamdır, yani onlar o eksik dokuz amino
asidi içerir, ama bitkisel proteinlere geldiğimizde, durum fark
lıdır. Bitkisel proteinlerde, genelde, bir ya da daha fazla esas
amino asit eksiktir, bu yüzden proteinleri tamam olarak ala
bilmek için çeşitli bitkileri yemek gerekir. Daha az et yemek
mantıklı görünür. Ama hayvansal proteinlerin yerine bitkisel
proteinleri geçirmeye karar verdiğinizde, bütün amino asit di
zisini düzenli olarak aldığınızdan emin olmalısınız.
Eğer bir öğünde et ya da süt ürünleri yemiyorsanız, ta
mamlayıcı karbonhidratlar yemelisiniz. Et her karbonhidratı
tamamlar, böylece eğer bir öğünde çok az miktarda da olsa et
yenirse, o, bitkilerde eksik olan amino asitleri telafi edecektir.
Soya fasulyesi hayvansal protein kadar bir tam protein kayna
ğıdır ve o (genetiği değiştirilmemiş olması şartıyla) herhangi
bir endişe olmadan et ve süt ürünlerinin yerine geçirilebilir.
Ama diğerlerinin çoğunda bazı şeyler eksiktir ve onlar, yirmi
iki amino asidin tamamlanmasını sağlamak için, başka bitki
sel proteinlerle birlikte kullanılmalıdır. Genel kabul gören bir
kural olarak, ihtiyacınız olan yirmi iki amino asidi, tofu, fasul
ye, yerfıstığı gibi olgun baklagilleri; buğday, pirinç, arpa, yu
laf gibi tam tahıllarla ve ayçiçeği, kabak çekirdeği gibi çekir
deklerle vb. birlikte yiyerek alabilirsiniz.
RDA'ya göre, günlük kalorinizin yüzde on ila on beşini
protein oluşturmalıdır. Almanız gereken kalorinin yüzde elli beş
ila yetmişi kompleks karbonhidratlardan gelmelidir. Yakın geç
mişte kompleks karbonhidratlar kötü tanınmıştı. Onların, yok
sulların yaşamak için yemek zorunda kaldıkları ve onları şiş-
212
'Böfüm 18
manlatan nişastalı yiyecekler oldukları düşünülüyordu. Aslın
da durum böyle değildir. Kişiyi şişmanlatan şey patates değil,
ona garnitür olarak kullanılan, büyük bir kalori deposu olan,
besin değeri çok düşük olan tereyağı ve kremadır. Patates, ma
karna, tam tahıllı ekmek ve fasulye zengin besin kaynakları
dır. Patates besin değeri bakımından bir altın madenidir; o,
günlük protein ihtiyacının yüzde beşini, demir ihtiyacının yüz
de beşini, fosforun yüzde sekizini, tiyaminin yüzde onunu, ni
asinin yüzde on birini ve (eğer kabuğuyla yerseniz) C vitami
ninin yüzde ellisini sağlar. Kompleks karbonhidratlar diyeti
mizdeki başlıca lif kaynağıdır (lif, bitkilerin hücre duvarlarını
oluşturan maddelerden kaynaklanır). Lif besleyici olmasa da,
diyetin gerekli bir unsurudur.
Karbonhidratlar fiziksel bedenin başlıca yakıt kaynağı
dır. Sorun, gıda bolluğumuz içinde, bizim yüksek miktarda ra
fine şeker ve kalori içeren, lif ve besin değeri bakımından ye
tersiz olan işlenmiş yiyecekleri çok fazla tüketmemizdir. Tatlı
yiyeceklere karşı doymak bilmez iştahımız sonsuza dek risksiz
bir biÇimde tatmin edilemez. Ortalama Amerikalı'nın, her gün
yüz elli gram şeker tüketmesi, onun sağlık bakımından aldığı
riski bir hayli yükseltmiştir. Şekere bakışımızı, az bilinen bir
olguyla başlayarak anlatmak istiyorum: Enerji sağlamak için
yeterli nişasta alan bir insanın, diyetinde şekere yer vermeye
hiç ihtiyacı yoktur. Şekerle ilgili sorun, onun hiçbir besin de
ğeri olmayan boş kaloriler sağlamasıdır ve bizim ekstra kalo
riye ihtiyacımız yoktur. Boş kalorilerin obezite ve ömür üze
rindeki olumsuz etkisini zaten biliyoruz, ama yüksek şekerli
diyetin diyabete eğilimli insanlarda bu hastalığı oluşturduğu
nu gösteren güçlü kanıtlar da vardır. Diyetinizde aşırı şekere,
özellikle rafine şekere yer vermeniz için gerçekten hiçbir ne
den yoktur.
Üçüncü önemli besin yağdır. Yağı hem hayvansal hem bit-
213
!l{ufisalSifa 'IeR!JiR[eri
kisel kaynaklardan alırız . Bitkisel kaynaklar genelde daha za
rarsızdır ve onların, hayvansal yağlara kıyasla, daha kolayca
sindirildiklerine ve daha az hayati risk taşıdıklarına inanılır,
Yağ diğer besinlere kıyasla daha konsantre bir kalori kaynağı
dır ve aldığımız kalorilerin en az yüzde kırkının yağdan geldi
ği tahmin edilmektedir. Bu, beslenme bakımından sağlıklı bir
durum değildir. Hem kompleks karbonhidratlar hem protein
ler, verdikleri kalorilerden çok daha yüksek yüzdelerde temel
besin maddeleri, vitaminler ve mineraller içerirler. Yağın her
gramı ise, protein ve karbonhidratlara kıyasla, iki katından
fazla kalori içerir. Yağlar, özellikle hayvansal yağlar kalp has
talığı, obezite, kolon, meme ve rahim kanseri gibi hayatı teh
dit eden hastalıklarla bağlantılıdır. Obezite, diyabet ve karaci
ğer hastalığı gibi hastalıklar için başlı başına bir risk etkeni
dir. Ayrıca, diyette ekstra yağ zararlıdır, çünkü diğer yiyecek
lerle birleştiğinde sindirimin çok yavaşlamasına neden olur ve
bu durum metabolizmanın tembelleşmesiyle ve hücrelerin be
sini yavaş yavaş almasıyla ya da hiç almamasıyla sonuçlanır.
Deniz Kuvvetleri Dairesi, yağ ile hastalık arasındaki bağ
lantıyı destekleyen ilginç bir araştırma yapmıştır. 1977'de De
niz Kuvvetleri diyet ve özellikle yağ tüketimi ile sağlık arasın
daki bağlantıyı inceledi. Bu incelemede, Vietnam'da görev yap
mış askerlerin kayıtları ile esir düşüp Vietnam esir kampla
rında beş yıldan fazla kalmış askerlerin kayıtları karşılaştırıl
dı. Bulgµlar, esir düşmüş askerlerin genelde kontrol grubun
dan fiziksel olarak daha sağlıklı olduklarını gösterdi. Deniz
Kuvvetleri, onların sağlıklı oluşlarını, düşük yağlı, düşük ko
lesterollü pirinç, sebze ve -arada sırada verilen- balık ile bes
lenmelerine atfetti. Onların diyetinde alkol, kahve yoktu, çok
az tütün vardı, ayrıca günlük programları sıkı bir fiziksel eg
zersizi içeriyordu. 72
214
'Böfüm 18
Egzersiz ve Sağlık
Egzersiz de günlük sağlık programının gerekli bir bölü
müdür. Egzersiz, köşe başına kadar yürümekten, evi temizle
meye, dağa tırmanmaya ya da rüzgar sörfü yapmaya kadar
herhangi bir şey olabilir. Her yaşam tarzına uyan ve düzenli
olarak ve doğru ölçüde yapıldıklarında sağlığınıza ve esenliği
nize katkıda bulunan fiziksel faaliyetler vardır. İnsanların av
cılar ve toplayıcılar olarak geliştiklerini ve daha ilkel zaman
larda onların her gün her türlü yorucu fiziksel faaliyette bu
lunduklarını hatırlayalım. Fiziksel faaliyet sadece hayatta kal
mak için gerekli değildi, hayatta kalmak için gerekli olan faa
liyet fiziksel bedeni en yüksek performansta çalışır halde tu
tuyordu. Jane Brody bu konuda şöyle diyor: "Benim bildiğim
kadarıyla, egzersiz, karşılığında hiçbir şey vermeden (ya da hiç
denecek kadar az şey vererek) bir şey elde etmenin en iyi yo
ludur. O, beden ve zihin için m\j.kemmel bir kuvvet ilacıdır.
Egzersizin fiziksel ve psikol<:Jjik yararları tıbbi bakım ihtiyacı
nı azal�acak ve -ister sekiz yaşında, ister on sekiz, kırk sekiz
veya seksen sekiz yaşında olun- yaşam kalitenizi artıracak nok
taya kadar gidebilir.73 Jane Brody egzersiz konusundaki olum
lu görüşünde yalnız değildir. 1700'de, John Dryden bu konu
da şu dizeleri yazmıştı:
Mide bulandırıcı bir ilaç için doktora ücret �demektense,
Kırlarda avlanmak daha iyidir, çünkü sağlık satın alınamaz.
Akıllı kişi sağlıklı olmak için egzersize gi.venir;
Tanrı, yaratımını asla insanın tamirine ı;P.uhtaç kılmamıştır.74
·•.
215
'l(uhsa!Sifa 'Tek!Ji(feri
zeltir, bu da insanın çalışma kapasitesini artırır. Düzenli ola
rak sıkı fiziksel faaliyetler yapan insanların kolesterol düzey
lerinin, daha hareketsiz insanlara kıyasla daha düşük olduğu
ve fiziksel kondisyonun kanın -kalpte, beyinde ve akciğerlerde
tıkanmalara neden olabilen- pıhtıları giderme yeteneğini geliş
tirdiği görülmüştür. Düzenli egzersiz, diyabet tedavisinde de
önemli bir araç olabilir. Öte yandan, hareketsizlik kemiklerde
kalsiyum kaybına yol açar ve bu onların kırılmaya yatkınlıkla
rını artırır ve insan yaşlandıkça, osteoporoz, yani kemik kaybı
olasılığı da artar. Düzenli egzersizin diğer yararları arasında,
esenlik (iyilik ve mutluluk) duygusunun güçlenmesi, kasların
kuvvetlenmesi, daha sağlıklı bir cilt, daha iyi konsantrasyon ve
daha iyi bir öz-imaj da yer alır.
219
KAYNAK NOTLARI
220
24. Holy Bible, John 1 : 1-3.
25. Holy Bible, Luke 18- 1 7 .
2 6 . D . C . Lau (çeviri) Tao Te Ching, New York, N .Y. Penguin Books,
XLVIl, vs. 107, 1963, s. 108.
2 7 . P . D. Ouspensky, The Fourth Way, New York, N.Y. Random
House ine. 1959, s. 8.
28. Holy Bible, Heb . 1 1 : 1 .
29. Aynı Kitap. Heb. 1 1 : 6
30. The Edgar Cayce Reader No. 2 , s . 62 .
3 1 . Holy Bible, Prov. 2 2 : 24-25.
32. The Kybalion, s. 43.
33. Emile Coue, Sel{ Mastery Through Conscious Auto-Suggestion,
Boston, Ma. : Allen and Unwin ine. 1922.
34. Lawrenee Cherry, "The Power of the Empty Pill '', Science Digest,
Cilt 89, No. 8, 198 1 , s. 1 1 6.
35. Esoteric Healing, s . 141- 142.
36. Holy Bible, John 7 : 38 .
3 7 . Holy Bible, Rom. 5 : 5 .
3 8 . The Kybalion, s. 43.
39. CJ:ıitrita Devi, Upanishads For All, Ram Nagar, Yeni Delhi,
Hindistan: S. Chand and Co. Ltd. 1973, Kathopanisad 14, s. 40.
40. Yogi Ramaeharaka, Science of Breath, Şikago, il. Yogi Publieati
on Soeiety, 1904, s. 28.
41. Eugen Herrigel, Zen in the Art ofArchery, New York, N .Y.
Vintage Books, 1953, s. vi.
42. Holy Bible, Jer. 3 3 : 3 .
43. The Geeta .
44. Carl and Stephanie Simington, James Creighton, Getting Well
Again, New York, N .Y. Bantam Books, 1978, s. 8.
45. S. G. J. Ouseley, The Power of the Rays, Mokelumne Hill, Ca.
Health Researeh, 1957, s . 24.
46. S. G. J. Ouseley, The Science of the Aura, Romford, Essex,
İngiltere. L.N. Fowler and Co. Ltd. 1 949, s. 2 2 .
47. Edna S t . Vineent Millay, Collected Lyrics : "Renaseenee" New
22 1
York, N.Y. Harper and Row, 1 9 1 7 .
4 8 . Upanishads For All, Svetasvataropanisad, v s . 1 1- 1 3, s. 1 2 1 - 122.
49. Holy Bible, Eph. 2 : 1 0 .
50. Campbell Holms, The Facts of Psychic Science and Philosophy,
New Hyde Park, N .Y. University Books ine. 1969, s. 478.
51. Holy Bible, James 5 : 16.
52. Aynı kitap, John 9: 1 - 7 .
53. Aynı kitap, Mark 5 : 35-30.
54. Breaths, Book One.
55. The Edgar Cayce Reader.
56. Possiduis, Life of St. Augustine, 29 in Deffa, Aerly Christian
Biography, 1952, s. 1 1 1 .
5 7 . The Kybalion, s. 30.
58. Holy Bible, Rom. 5 : 5
59. Holy Bible, John 7:38.
60. The Kybalion, s. 39.
6 1 . Holy Bible, Matt. 6:22.
62. Upanisads For All, Svetasvataropanisad vs. 7, s. 99.
63. Edward Taylor, The Refiection: The Mentor Book ofMajor
American Poets, New York, N.Y. Mentor Books, s. 43.
64. Gay Luce, Biological Rhythm in Human and Animal Psychology,
New York, N .Y. Dover Publications, s. 10.
65. Aynı kitap, s. 1 1 .
66. Roy Walford, Maximum Lifespan, New York, Avon Books, s. 100.
67. Aynı kitap, s. 103.
68. Dr. Henry Bieler, Food Is Your Best Medicine, New York, N .Y.
Ballantine Books, s. 18.
69. Karen MacNeil, Whole Foods, New York, Vintage Books, s. 22.
70. Food Is Your Best Medicine, s. 2 7 .
7 1 . Jane Brody, New York Times Guide To Personal Health, New
York, N.Y. Avon Books, s. 1 .
7 2 . Whole Foods, s. 33.
73. New York Times Guide To Personal Health, s. 85.
74. John Dryden, Epistle to John Dryden of Chesterton, mısra 92.
222