Yazar: A.AK Yliáster Cháos Kuruluşu: https://discord.gg/yliaster-chaos Satanizme Göre Evren ve Dünyanın Oluşumu (1.Ders)
Öncelikli olarak evrenin oluşumu her inançta muamma olarak
görülen bir unsur olduğu için satanizmde de buna kesin bir dogma getirmek doğru olmaz. Evren kaostan meydana gelmiştir ve kaos enerjiden oluşur. Sadece algılarımızın sezdiği gibi üç boyutlu bir parametreden oluşmamaktadır. Ve bu yüzden evren modelini akli sınırlara sokmak veya daraltmak çok doğru olamaz. Kaos bir çok gruba ve topluluğa göre 8 boyuttan oluşan ve bu gruplara göre en son ulaşılabilecek boyutun 8. boyut olduğundan bahsedilir. Ama bunu doğru kabul etmek evren gözlem durumuna olan bakışımızı yanlış etkilemektedir. Çünkü evren ve kaosun tekamülünün sonu yoktur ve hep bir ötesi olacaktır.
Satanizmin inanç modeline baktığımızda ise varoluşun dualite
sistemine dayandığını görürsünüz. Yahvetik dualite ve Satanic dualite olarak. Ve ortak kanılardan biride evreninde bu iki dualiteyi yansıtan bir özden oluştuğu kanısındadır. Kaosun özününde iki zıt kutuptan var olduğunun düşünülmesi gibi, bunu (Ying ve Yang) düzlemi gibi düşünebilirsiniz. Evrende bu iki gücün enerjisinden oluşmaktadır. Ama bu iki güç kendini yok edemez ve biri birini sonsuza kadar silemez. Yoksa varoluşun anlamı kalmaz. Siyah olmadan beyazın anlamının olamayacağı gibi, bu iki zıt enerjinin de birbirine ihtiyacı vardır ve olacaktır. Evet alınan enerji akışlarına ve kanallarına göre dönemsel olarak dualitenin bir kısmı daha baskın olabilmektedir ve yükselişe geçebilmektedir. İşte tamda bu yüzden evren ve kaosun tekamülü sonsuzdur. Çünkü evreni oluşturan bu güçlerde hala aldıkları enerjilere göre güçlenebilmekte ve diğer dualiteyi domine edebilmektedir. Şu an dünyada Yahvetik enerjinin baskın olmasını ve semavi inançların enerjisel alanın geniş olmasını dualitenin baskınlık durumunu tanımlamak için kullanılabilir. Eğer iki farklı dualite olmasaydı gelişmenin ya da üstün olmanın evrensel bir mantığı da kalmayacaktı. Çünkü tarafsal gelişim neye göre belli olacaktı ki, hatta ve hatta gelişim terimi bile anlamını yitirecek ve üstünlük durumu tamamen var olamayacaktı. Ama bunu mutlak doğru olarak almak doğru olamayacağı gibi mutlak yanlış olarak ta ele alamayız. İnsanın kolektif bilincinin gelişimi durmadığı için ilerideki algılarımızın gelişimine bağlı olarak evreni tanımla durumumuzda değişikliğe uğramaya mahkumdur.
Bazı Ekollere Göre Varoluşun Mitolojik Özü:
Anti Kozmik Satanizme Göre: Başlangıçta kaos enerjisi dışında hiçbir
şey yoktu. Tiamat ve Absu karanlık rüyalar görerek uyuyorlardı. Ve kendi karanlık rüyaları kozmik tanrıları yumurtladı. Absu ve Tiamat bu kozmik tanrılardan nefret ettiler ve onların yok edilmesi gerektiğine karar verdiler. Bu sırada Enki kendini kozmik tanrıların lideri ilan etti ve Absu'yu öldürdü. Anti-Kozmik Satanizme göre Kozmik-Tanrılar yok edilmesi gereken iğrenç varlıklardır. Kaosun akışını bozmaktadırlar ve Tiamat ile Absu'yuda rahatsız etmişlerdir. Demiurge insanları sadece kölelik için var etmiştir. İnsanlar köle oldukları bir yaşamla lanetlenmişlerdir ve Satanizmin bu yolu onlara gerçek özgürlüğü sunmaktadır. Ancak Anti-Kozmik Tanrıların daha yetenekli bir kurtarıcısı vardı; Şeytan… Bu sırada insanlar yeryüzünde gelişmeye başladı. Medeniyetler kurdu ve Marduk yeni bir kimlik kazandı; Demiurge! Kendini çok farklı isimlerle tanıttı; Antik Yunanistan'da Zeus, Antik Mısır'da Ra, İsrailoğullarında YHWH… Ve insanların onu bir koyun gibi takip etmesinden memnun oldu. Ancak zaman ilerledikçe bazıları ondan uzaklaştı ve varlığını sorgulamaya başladı. Demiurge bunları "sapkın" olarak nitelendirdi ve onlara zülmetti. Bu sırada bazıları Şeytana yöneldi ve ona ibadet etmeye başladı. Şeytanda kendini birçok isimle tanıttı; Typhoon, Ahriman, Set, Loki, Samael vs… Bu yüzden Demiurge Şeytanı "kötü" ilan etti ve dine iftira olarak nitelendirdi. Demiurge'un tek hedefi vardı; kendine inananları korumak. Şeytan'ında tek hedefi vardı; Kingu'nun intikamı için Demiurge'u yok etmek. İnsanlarda Kingu'nun kanı vardı ve bu yüzden zaman geçtikçe Demiurge'dan yüz çevireceklerdi. Bu kanın ismi "Siyah Alev" ya da "İlahi Kıvılcım"dı ve Demiurge insanın içindeki bu gerçek ateşi söndürmek istiyordu, Şeytan ise bu alevi yeniden uyandırmak ve Demiurge'den intikam almaktı.
Yezidilik İnancına Göre: (Başlangıçta her tarafta sadece su vardı,
‘Dara Herheri’ dediğimiz ağaç dışında. ‘Dar’ Kürtçede ağaç anlamına gelir, ‘Herheri’ de bu ağacın adıdır. Bazen de ‘Dara Jiyane’deriz ona, yani Hayat Ağacı. Melek Tavus onun üzerinde oturmuştu bir kuş biçiminde. Tanrı gelip sordu: ‘Ben kimim? Sen kimsin? Cevap verdi Melek Tavus: ‘Sen Sensin, Ben de Ben’. Tanrı da ‘Peki git öyleyse’ dedi, ‘ bakalım başka birine rastlayacak mısın?’ Tanrı kırk bin yıl uçup durdu Melek Tavus. Ama sudan başka bir şey göremedi. Geri döndü ağaca Tanrı tekrar gelip aynı soruyu sordu, o da Yine aynı cevabı verdi. Üç kez tekrarlandı bu böylece. Üçüncüde Tanrı tekrar gelip dedi ki: ‘Artık ‘Sen Sensin, Ben de Ben’ deme. De ki : ‘Sen Xwedê’sin. Ez dayim.’ Yani: ‘ Tu Haliki, ez maxluqim’(Sen yaratıcısın, ben yaratılanım.) Kürtçede ‘Xwe’, ‘kendi’ demektir. ‘dan’ ise ‘vermek’. ‘Xwedê’nin anlamı da: ‘ kendini yaratmış olan’, ‘kendini kendi kendinden vermiş olan’. ‘Ez’ ise ‘Ben’ demek, ‘Ez dayi’ deyince de anlamı: ‘ yaratılmış olan ben’, ‘verilmiş olan ben’. Yani Tanrı ‘beni yaratmış olandır, beni kendinden vermiş olan’. Biz Melek Tavus’un seçilmiş halkı olduğumuza inanıyoruz. O, Tanrı’nın ilk yarattığıdır. Hem de yaratıldığının ilk bilincine varan. İşte bu yüzden ‘Ezdiyan’ ya da ‘Êzîdiyan’ demişiz kendimize. Bilince götüren yolu uzun bir süreç olarak görürüz, bir peygamberin ve onun kitabının vahyi değil. Gerçeği bulmamıza yardım eden yol göstericiler olduğunu kabul ediyoruz. Yazid bin Êzîdiyan, Zerdeş ve Şeyh Hadi bizim yol göstericilerimizdir. Birbiri peşi sıra, bin yıl arayla gelirler.”Adımızın gerçek anlamı ancak Kürtçede ve eski inancımız olan Zerdüşt dininde bulunabilir. Ahura Mazda’dan geliyor bizim adımız ya da Tanrı’nın adı olan ‘Yazdan’dan. Anlamı da : ‘Tanrı’yı tanımış olan halk’ ya da kısaca ‘İnançlılar’) Hristiyan Temelli Ekollere Göre: Aslında isminden de belli olduğu üzere bu tür ekollerin varoluş mitleri çoğunuzun da hakim olduğunuzu düşündüğüm ibrahimi inançların yaratılış hikayelerinden alıntılar taşıdığını düşünebilirsiniz kısaca. Örnek olarak evreni tek bir tanrının yarattığı (Yahve / Elohim / Allah) daha sonrasında da insanı çamurdan yaratmasından ve cenetten kovulma mitlerine kadar uzanan o konuları ele alarak düşünebilirisiniz. Bu tür ekoller genel olarak Şeytanı veya Lucifer figürünü semavi kaynaktaki olarak ele alır ve onun bir düşmüş melek olduğunu kabul ederek ibadetlerini uygular.
Türkiye’de Kitapçı Spiritüel Ekollere Göre: Bunu tanımlamadan önce
şunu belirtmek istiyorum. Şu an bahsedeceğim grupların temeli evrim yasalarını ve bilimsel evren oluşum yasalarını kendi mitleriyle birleştirerek yarı kozmo-mistik bir anlatım var etmişlerdir. Bu yaratılış mitlerini tanımlamak için kitapçı dediğimiz grupların kabul ettiği ‘’Gerçekler Kitabı’’ üzerinden birkaç madde göstermek suretiyle tanımlama da bulunacağım, bu kaynakların doğrulu kesinlik taşımamaktadır ve sadece belli bir kesim diğer ekollerde de olduğu gibi kendi var oluş mitini tanımlamak için kullanılmıştır ve şimdi bunlardan birkaçını aşağıda belirteceğim ve kafanızda birkaç fikir canlanmasını sağlayacağım; 1. Başlangıçta insan yoktu. İnsan yokken, Tanrılar da yoktu. Neye göre tanrıdır bir tanrı? İnsan yoksa ve kul yoksa ve onu tanrı olarak bilen bir varlık yoksa tanrı olamaz hiç bir varlık. Bu yüzden, Tanrılar yaratmışlarken insanı, insanda yaratmıştır kendi tanrılarını.
4. Sonra yer küreyi fark etti tanrılar, ki o zamanlarda, tanrı
olmayanlar. Çok uzaktan geldiler ama hem de çok yakından. Başka bir alemden indi tanrılar. Hayat nefesi verdiler Dünya'ya kendi ruhlarından. Sonra bıraktılar yer yüzünü, hayat nefesi ile olgunlaşmaya.
8. Şimşekler hiç kesilmedi bin yıl boyunca. Asit birleştikçe ateşle ve
kayayla patladı ve genleşti yeniden dönüştü gaza. Bu böyle sanki sonsuzmuş gibi sürdü. Ama süzüldü asit her dönüşünde gaza ve değişti bulutlar zamanla. En sonunda Su geldi dünyaya. Bitti bulutların yakıcılığı ve su yağmuru yerini aldı asitin. Gaz'dan ki, o öldürücüydü en başta, hava oluştu zamanla.
14. Tanrılar kendi bahçelerine, kendi alemlerinde değişik
dünyalarının bitkilerini aldılar. Ve değişik dünyaların hayvanlarını ve ağaçlarını ve en önemlisi psişik güçlerini, dünyalarının. Tanrıların bahçesine alınan her şey, bahçenin dünyada kalan kısmında da oldu aynı zamanda. Her şeyin bir kısmı madde ötesinde, bir kısmı tanrıların aleminde ve bir kısmı da dünya yüzündeki bahçedeydi.
23. Denizde hayat dünyanın kendi ruhunun enerjisi ile başladı.
Denizin çok derininde bazı çatlaklardan hala ateş sızıyordu suyun içine. Bu ateşin sızdığı yerlerde suyun yüzeyinden boru gibi duman ve buharlar yükseliyordu gökyüzüne. Suyun içindeki volkan ağızlarından sızan ateş, suya deydikçe soğudu ve bir tür taş oldu. Bu taşlar her geçen zamanla daha da biriktiler. O zamanlarda suyun dibi düz ve çıplak kayaydı. Ne kum vardı, ne de su bitkisi. 34. Sudan çıkmıştı hayat ve sudur bedenininizin çoğu tâ o zamandan. Bu da yeterli değildi. Bundan sonraki dönem daha da zordu ve bilgi ve incelik isterdi. Önce toprağın enerjisini ve ruhunu toplayıp ekledim bu kütleye. Sonra ateşin enerjisini verdim. Sonra dünyanın hayvanlarından aldım etini ve yıllarca geliştirdim onu bütünle birleştirmeden önce. Daha sonra dünyanın bitkilerinden ve havasından özlerini aldım. Karıştı hepsi birbirine ve şekilsiz kütle büyüdü geçen günlerle.
36. Ana madde ile döndüm tekrar tanrıların bahçesine. Tanrılar
şekillendirdiler onu bir beden olarak hep birlikte. Ama gene de eksikti gereken zeka ve canın ilk haraketi. Bütün tanrılar hayat nefesi üflediler ona. Hepsi kendi karakterlerince. Bu yüzden insan karışımıdır tanrıların. Hiç bir zaman bir tanrı kadar güçlü değildir ama hepsinden karışım vardır onda, hiç bir tanrıda olmadığınca.
39. Sonra mahluk uyutuldu uzun zaman. Ondan alınan parçalardan
yapıldı yeni insanlar. Buna siz klonlamak diyorsunuz kendi zamanınızda. Ama orada gerekli değildi ve yoktu zaten sizdeki makinalar, tanrıların iradesi ve ruhsal kozası yeterliydi bu işe. Alınan minik parça aynı kelebeğin kozası gibi kaplanıyor ve büyüyüp şekilleniyordu içinde, dıştan yöneltilen irade ile.
86. Gazaba geldi kötü tanrı ve zamanı gelmeden önce onları
bahçeden dışarıya saldı. Diğer insanları da ki, Adem ve Havva bilemezdi onları dağıttı dünyanın değişik yerlerine değişik ırklar olarak. Çünkü Adem ve Havva'ya olan her insana sıçramıştı o anda çünkü hepsi bütünün ve tek insanın parçası idiler ve Artık geliştiremezdi Kötü Tanrı planlarını. Ve başka türlü de faydalanmaya karar verdi insanlardan. Gene inat etti planlarında ve saldı insanı dünya yüzüne daha tam gelişmeden. Sonra kapattı bahçesini dünyaya görünmekten ve sakladı kendisini her şeyden. 87. İşte budur sizin türeyişinizin aslı. Bundan sonra çoğaldı insan doğum yoluyla. Yayıldınız yeryüzüne ve çoğunuz beslediniz kötü tanrıyı.
Burada tüm maddeleri tek tek yazmadım tabikide. Ama bakmak
isteyen direkt hepsini kaynağından okuyabilir. Sadece genel mantığı kavramanız için belli başlı maddeleri yazdım.
Ama mitlerin bazılarını baktığımızda bile birçok bağlantı fark
edebiliriz. Örnek olarak semavi kaynaklarda şeytanın ademe secde etmemesinden sonra cennetten kovulma olayının aynısını Yezidilerin inanç sisteminde de görmekteyiz. ‘’Yezidi inancında Melek Tavus, insanları yarattıktan sonra kendi yarattığı insanlar önünde eğilmemiş ancak bu Tanrı Azda tarafından farklı yorumlanarak kibirli olduğu sanılmıştır.’’ Melek Taus tasfirsel olarak tavus kuşu sembolizmiyle gösterilmektedir ve bu yüzden bir çok ibrahimi kaynakta tavus kuşları cehenneme gidecek hayvanlar arasında gösterilir. Veya demonolojideki ‘’ANDREALPHUS’’ isimli iblisinde tasvirinin bir tavus kuşu olmasını buna yorabiliriz.
MELEK TAVUS ANDREALPHUS
Yada bazı kesimlere göre tanrılarımız farklı gezegenlerde var olan
dünya dışı üstün yaşam formları. O yüzden işin mit ve hikaye kısmı sadece olayı anlatmak için aracıdır. Kişiye has ve öz bir durumdur. Şimdi işin biyolojik ve mantıksal kısmına değinelim. Öncelikle dediğimiz gibi mitler ve efsaneler olayları rahat kavramamız için oluşturulmuş terimler üzerine kuruludur. Satanizm mantıksal düşüncenin ve sorgulamanın inancıdır. O yüzden şu an günümüzde reddetmenin oldukça mantıksız olacağı evrim yasasını bazı semavi inançlar gibi elimizin tersiyle itmek sadece ahmaklık olacaktır. Evrenin başlangıcı neye dayanır bunu bilmemiz şu an için mümkün değil veya big bang’i (büyük patlama) neyin tetiklediğini bilmekte şu an için imkansız. O yüzden şuan için asıl ele alacağımız konu dünyanın oluşumu ve evrimsel süreç olacak.
Bilim adamları Dünya’nın, Güneş sisteminin oluşumu sırasında, bir
göksel cisim olarak belirmesinden Arkeen’e kadar geçen yaklaşık 600 milyon yıllık bir zaman dilimi için Hadean ismini kullanır. Hadean ismi, Yunanca ‘’ görünmez ‘’ veya ‘’ Cehennem ‘’ anlamına gelen Hadesten gelmektedir ve ölüler ülkesi veya Dünya’nın o zamanlardaki durumunu ifade etmektedir. Jeolog Preston Cloud bu terimi bilinen en yaşlı kayalardan önceki dönemi tanımlamak için 1972’de türetmiştir. Hadean’ın ilk dönemlerinde Mars boyutlarında ki bir gök cisminin Dünya ile çarpışmasıyla, Dünya’dan kopan parçalar Ay’ı meydana getirmiştir. Oluşumundan sonra Ay gezegenimize sadece 20.000 km uzaklıktaki bir yörüngede dönecek, ancak gelecek bir kaç milyar yıl içerisinde nihayet yavaşça yörüngesinden uzaklaşmaya başlayabilecektir. Dönem içerisinde hızlı konveksiyon akımları mini levhaları oluşturmuştur( Hızlı yitim ve yok olma ). Yitim ile çok felsik ( açık renkli ) volkanik adalar ortaya çıkmıştır. Dünya coğrafyasına ilkel okyanuslar hakimdir ve bunların üzerinde bugünkü volkanik Japon adalarına benzeyen irili ufaklı ve kısa ömürlü bir çok kara parçası bulunmaktadır. Yine Hadean’ın ilk dönemlerinde atmosfer oluşmuştur. Bu dönemde yeryuvarı çok sayıda meteora hedef olmaktadır ve volkanik etkinlik oldukça yüksektir. Dünyamız, volkanların püskürttüğü metan, amonyak, su buharı, hidrojen sülfür, karbon mono ve dioksit, azot, fosfor ve kükürt gibi gazlardan oluşan ilkel ve bugünkü canlılar için zehirli bir atmosferle çevrilidir. Güneş ise bu sis perdesinin arkasında sadece çok zayıf bir şekilde parlasa da henüz ozon tabakası oluşmadığından mor ötesi ışınları yeryüzüne kolaylıkla ulaşmaktadır. Bu cehennemsi gezegende yaşayan hiçbir şey olmadığı gibi küçük dahi olsa okyanuslarda hareket eden herhangi bir organizma bulunmamaktadır . Dünya bu dönemde sadece enerji ve metaller, tuzlar, mineraller gibi cansız maddelerin belirlediği ve yönettiği bir gök cisminden başka bir şey değildir. Buna rağmen bu gezegeni diğer gezegenlerde olmadığı kadar değiştirecek bir süreç oluşmaya başlar.4 milyar yıl önce henüz çok erken yaştaki dünyamızda, gezegenimizi diğerlerinde olmadığı kadar değiştirecek bir süreç başlar. Bu süreçte ” kimya biyolojiye evrilir ”. Okyanus derinliklerinde, sıcak su kaynakları çevresinde basit yapılı maddeler gitgide daha karmaşık ve kompleks yapılı maddeler oluşturmaya başlarlar. Bu şekilde başlayan ve uzun süre devam eden kimyasal evrim süreci ile moleküllerden bir kısmı değişime uğrar ve canlılığın temel maddesi olan DNA ve RNA molekülleri haline gelir. Dünya tarihinde bir kereden ibaret, belki de evrenin tarihinde şaşırtıcı, beklenmedik bir adımdır bu: Cansız maddelerden canlı (hayat) oluşmaya başlar.
İlk Canlı ve Ortak Ata LUCA
Konuya girmeden önce açıklayalım: Kutsal kitaplarda yer alan Hz. Adem ile biyolojik Adem ile aynı kişi değil; Dünya’da yaşayan ilk canlı ile LUCA da aynı tür değil: İlk canlı dediğimiz şey, gezegenimizde ortaya çıkan ilk canlı türü. Son evrensel ortak atamız olan LUCA ise bugün yaşayan bütün türlerin ortak atası. Büyük olasılıkla LUCA, canlılar sınıflandırmasında (taksonomi) neomura kladına ait canlı üst alemlerinden biri olan arkelerin atasıydı (Arkeler çekirdek zarı olmayan tek hücreli canlılar olup prokaryot grubuna aittir). Nitekim bilim insanları yaptıkları son araştırmada, ilk canlılarının Dünya oluştuktan çok kısa bir süre sonra ortaya çıktığını gösterdiler. Ancak, 3,9 milyar yıl öncesine dek etkili olan asteroit bombardımanı yüzünden bunların soyu tükendi. Bizler daha sonra gelen ortak atadan, yani LUCA’dan geliyoruz.
Önemli olan nokta evrim teolojisi ile bu mistisizmin bağdaştığı
noktayı anlayabilmek ve kişinin kafasında belli bir konuma oturtabilmektir.
Bu konuyu Kitab-el Celve’den bir ayet vererek bitireceğim;
"Ben vardım, şimdide varım ve sonsuza dek var olmaya devam edeceğim / hiçbir zaman sonum gelmeyecek. Tüm canlıların ve korumam altındakilerin meseleleri / işleri / ilişkileri üzerinde hakimiyet sahibiyim. İhtiyaç anlarında bana güvenenlere ve beni çağıranlara yardım etmek için her zaman varım. Evrende varlığımın bilinmediği yer yoktur. Bütün işlerde rol alırım, ancak bu işlerin doğasını tasdiklemedikleri için dışarıdan olanlar bunlara kötülük derler. Her çağın, meseleleri benim hükümlerime göre yöneten idarecileri vardır. Bu makam nesilden nesile değişebilir, bu dünyanın yöneticisi ve onun başkanları sıraları geldiği zaman kendi makamlarının görevlerini yerine getirdikten sonra ayrılırlar. Herkesin kendi doğasının prensiplerini takip etmesine izin veririm, fakat bana karşı çıkan buna çok pişman olur.’’