KİTABIMA GÖRE ŞEYTAN NEDİR ? NASIL TANIMLAMIŞIM ÖNCE BİR ONA BAKALIM)
Şeytan Nedir ? (Satanizmin İnançsal Yolu / Alp’in Kitabına Göre)
Şeytan inançtan inanca göre tarih boyu farklılık göstermiştir. Pagan kökenli inançlardaki fesatlık ve kaosla ilişkilendirilen tanrılar (Seth, Loki, Hades, Lucifer…) genelde şeytanla özdeştirilmiştir. Semavi inançlarda (Lucifer, Azazel, Devil, Satan, Şeytan, İblis) gibi kavramlarla adlandırılmıştır. Aslında kaotik pagan tanrılarının hepsi farklı varlıklardır. Ama Şeytanla özdeştirildiği için o şekilde kullanmakta yanlış olmaz.
Şeytan insanlık tarihinin başından bu yana sorgulamayı, düşünmeyi,
hür iradeyi, aptal olmamayı, içimizdeki baskılanan arzuları ve yasaklı günah hislerini temelini temsil eder. Kısacası Şeytan sizdir, sizin özünüzdür, sizi harekete geçiren o çarkı tamir eden varlıktır Şeytan.
‘’İçinizin, en karanlığa gömülen yanındayım daima. Ama bu
karanlık, benim saklanmak istememden değildir. Beni sizden saklamak istemelerindendir, sizin üzerinize yığılan iman karanlığındandır’’ [A.K - I-21] Semavi İnançlardan Parçalar
İslama Göre: Kurana baktığımızda şeytan aslında tek bir varlık
olarak geçmez. Örneğin “Bakara 102”de Harut ve Marut kıssasında insanları saptıran şeytanlar olduğundan bahsedilir.
‘’Onlar, Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurup
söylediklerine uydular. Gerçek şu ki Süleyman kâfir olmadı, fakat şeytanlar kâfir oldular; çünkü insanlara sihri, Bâbil’de iki meleğe, Hârût’la Mârût’a indirileni öğretiyorlardı.’’ [Bakara,102]
Veyahut “Bakara 14”de insanların şeytanlarıyla karşılaşmalarına
“münafık dostlarıyla karşılaşmak” deniliyor. Yani Şeytan, saptıran, yoldan çıkaran ya da fitne anlamına gelebilecek her anlam için, bir “bela” gibi kullanılıyor.
İman edenlerle karşılaşınca “inandık” derler, şeytanlarıyla baş başa
kaldıklarında ise “Biz sizinleyiz, biz yalnızca alay etmekteyiz” derler. [Bakara,14]
Hatta “Hicr 17”de, “onu kovulmuş her şeytandan koruduk” ifadesi
yer alıyor ki burada da diğer dinlerde düşmüş meleklere denk gelen varlıklar kast ediliyor. Tabii ki İslam’da düşmüş melek diye bir varlık yok, kovulan şeytanlardan kasıt insanlar gibi iradeye sahip olan ama kötü yolu seçen cinlerdir ki bu tip varlıklar hemen her mitolojide vardır. Eski Yunan’da Daemon, Japonya’da Akuma… Örnekleri çok. Adem ve Havva’yı saptıran en baştaki varlık ise ‘’İblis’’ olarak geçiyor. İslama göre şeytanların başı İblistir. Hristiyanlıktaki gibi iblislerin başı Şeytandır durumu islamda tam tersi halindedir.
Allah Ademi yaratıyor ve yarattığı tüm varlıkların ona secde
etmesini emrediyor. Birtek İblis buna karşı çıkıyor ve diyor ki ‘’Ben ateşten yaratıldım o topraktan, Sen yeryüzünde kan dökecek kötülük yapacak bir varlığa mı boyun eğmemi istiyorsun ?’’
Bunun üzerine Allah’ın huzurundan kovuluyor ve rütbesi
düşürülüyor. Ardından Allah, Adem ile Havva’yı mutlu yaşayacakları bir cennet bahçesine bırakıyor ve onlara sonsuz nimetler sunuyor, ama sadece bir ağacın meyvesini yemelerini yasaklıyor. Bunun üzerine iblis intikam almak için onlara: “Rabbiniz başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz bir melek, ya da sonsuza kadar cennette kalacaklardan olmayın diye sizi bu ağaçtan men etti.” [Tâ’hâ, 20/115] “Beni kovduğu gibi sizi de kovacak, ama bu meyveden yerseniz sonsuza kadar burada kalırsınız.” diyerek içlerine korku ekiyor ve yasak meyveyi yemelerini sağlıyor. Adem ve Havva’yı saptırdıktan sonraysa kıyamete kadar dediğim üzere insanoğlunu cehennemlik yapmak için Allaha karşı mücadele ediyor çünkü Allah ona bunun için izin veriyor. Hesap gününe kadar insanları saptırmak için “mühlet verilenlerdensin” diyor. (Hicr, 36–40)
Dolayısıyla pagan dinlerini yayan ya da kutsal kitapları tahrif eden,
yeni kutsal kitap gelmesine sebep olan varlık İblis’tir. Çünkü Allah’ın yarattığını bozup insanları kandırıyor ve dini değiştiriyor, bunun üzerine Allah değişmeyecek olan son ve nihâi bir din gönderiyor ve buna da “İslam” deniliyor. Hristiyanlık ve Daha Önceki İbrahimî Kaynaklara Göre
Hristiyanlığa baktığınızda Şeytan için, kıyamet gününde ordusuyla
birlikte tanrıya savaş açacak olan bir Ejderha, ya da düşmüş yılan şeklinde bir anlatım var. İncil’in Yuhanna kitabında, vahiyler bölümünde zaten bununla alakalı ayrıntılar aktarılıyor. Bunun yanında Şeytanın yardımcılarından biri olan 666 sayısına ait bir Antichrist, yani Deccal figürü de var. Ki bu figür Tevrat’ta ve diğer Yahudi kaynaklarında da Belial adıyla, karanlıklar prensi olarak tarif ediliyor. Bir yanda ışık prensi olan Mesih, diğer yanda karanlıklar prensi olan Belial veya İblis’in uşağı Deccal.
Ufak bir parantez açmam gerekiyor:
(Satanizmde İse Belial Kral rütbeli demonlardan biridir. Ve aynı zamanda Deccal satanizmde çeşitli ekollerde (Doğu Avrupa civarlarında ki ekollerde) geldiğinde safında yer alınacak yanında durulacak olan olarak tasvir edilir. (Buradaki kasıt bir nevi kıyamete bir göndermedir.) Ayrıca Satanizmde bir rütbe gibidir. Ulaşılaması neredeyse imkansız ve kıdemlilerin kıdemlisi anlamındaki bir rütbe gibi düşünebilirsiniz. Bunun dışında satanic işlerle ilgilenen kişiler kendilerine bu lakabı yapıştırmıştır.
‘’Gökte savaş oldu. Mikail’le melekleri ejderhayla savaştılar. Ejderha
kendi melekleriyle birlikte karşı koydu, ama gücü yetmedi. Bu yüzden gökteki yerlerini yitirdiler. Büyük ejderha –İblis ya da Şeytan denen, bütün dünyayı saptıran o eski yılan– melekleriyle birlikte yeryüzüne atıldı.’’ [İncil, Yuhanna vahiy-12] ‘’Sonra on boynuzlu, yedi başlı bir canavarın denizden çıktığını gördüm. Boynuzlarının üzerinde on taç vardı, başlarının üzerinde küfür niteliğinde adlar yazılıydı. Gördüğüm canavar parsa benziyordu. Ayakları ayı ayağı, ağzı aslan ağzı gibiydi. Ejderha canavara kendi gücü ve tahtıyla birlikte büyük yetki verdi. Canavarın başlarından biri ölümcül bir yara almışa benziyordu. Ne var ki, bu ölümcül yara iyileşmişti. Bütün dünya şaşkınlık içinde canavarın ardından gitti. İnsanlar canavara yetki veren ejderhaya taptılar. “Canavar gibisi var mı? Onunla kim savaşabilir?” diyerek canavara da taptılar.’’ [İncil, Yuhanna vahiy-13]
‘’Öyle ki, bu işareti, yani canavarın adını ya da adını simgeleyen
sayıyı taşımayan ne bir şey satın alabilsin, ne de satabilsin. Bu konu bilgelik gerektirir. Anlayabilen, canavara ait sayıyı hesaplasın. Çünkü bu sayı insanı simgeler. Sayısı 666’dır.’’
Tevrat’da, Adem ile Havva’yı saptıranın bile Şeytanın kendisi değil,
onun yardımcılarından biri olduğu anlatılır. (Tevrat, Yaratılış, 3;1)
Enok kitabındaysa Gadreel isimli düşmüş bir melekten bahsedilir.
(Enok, 68;6–7)
Zaten Kuranın da kaynağı olan İncil ve Tevrat kitaplarında kötülüğün uşağı
olan cinlerden değil, düşmüş meleklerden bahsedilir. Pagan Köklere, Mitlere ve Antik İnançlara Göre
Hemen her mitolojide “Yeraltı Tanrısı”, “Ölüler Diyarı’nın Tanrısı”,
“Kötülüğün Tanrısı” gibi figürler var çünkü insanların günahlarını veya dünyadaki kötülüklerin hesabını verecek bir varlığa ihtiyaç var. Eski Türkler’de Erlik, Yunan’da Hades, Mısır’da Seth, Mezopotamya’da Pymath… Bu örneklerin sonu yok. Çünkü buradaki mesaj, ışık ile karanlığın mücadelesi ve varlığın doğması. Çünkü Zıtlık olmazsa gelişim olmaz, zıtlık olmazsa varlık olmaz. Tıpkı Madde ve Antimadde gibi, dinlerin de pozitif ve negatif olgulara ihtiyacı var. İlk derste de belirttiğim üzere evrensel olgular dualite mantığıyla oluşmuştur. O yüzden her inanç kendi (Ying ve Yang)’ını oluşturmuştur.
Örneğin eski Mezopotamya inançlarında evrenin doğuşu da
böyledir. Başta her şey Kaos’tur, dağınıktır, şekilsizdir. Karanlığı temsil eden Pymath veya Tiamat isimli bir varlık, her şeyin yaratılmasına engel olmaktadır. Tanrılar buna son vermek için karanlığa savaş açarlar ve bir şampiyon seçerler. Fırtına tanrısı Marduk, Pymath ile savaşmaya gider. Tiamat Kadim bir Ejderha’dır. Marduk, Pymath’la savaşıp onu yenince, Kaos; Kozmos’a dönüşür ve evren oluşur.
Bu savaş o kadar şiddetlidir ki Bigbang’e sebep olur. Marduk,
Pymath’ı ikiye böler ve bir tarafıyla dünyayı, diğer tarafıyla gökyüzünü yaratır. Birçok dinde Dünya’nın ve Gökyüzü’nün iki ayrı varlık olarak düşünülmesinin sebebi budur.
İncil’deki kıyamet gününde Cehennem’e atılacak olan Ejderha da
budur, diğer Tradisyon’lardaki Ejderhalar da budur. Çin mitolojisindeki, diğer mitolojilerdeki baş düşmanlar, Tibet Ölüler Kitabı’nda, Mısır Ölüler Kitabı’nda ve diğer pagan kültürlerde aktarılan karanlık taraf budur. Şeytan denilen, tek derdi kötülük olan varlık bunlardan sonra dinlere girmiştir. İblis diye bir varlığın mitoloji tarihindeki yeri topu topu 3000 4000 senedir ve İblis, bu karanlığın yerini dolduran yeni bir karakter olarak ortaya atılmıştır. Zira mutlaka bir kötü olması lazımdır ki denge kurulsun. Tevrat’ın tanrısının bile yaşı o kadar büyük değildir ki onun bile baş tanrı olması zaman almıştır. Kuran’da yaratıcıya Allah deniliyor ama Tevrat’taki tanrının adı Yahve veya Yehova(YHWH). Ki Yahve “Bulutların üstünde gezen Tanrı” demektir yani fırtına ve yağmur tanrısıdır. Kısaca Marduk’un başka bir versiyonudur ve tıpkı onun gibi gökyüzünde olduğuna inanılır. Zaten Tevrat’ta Tanrı’nın gökyüzünden yere indiğini, dolaştığını, sonra gökyüzüne geri çekildiğini anlatan birçok ayet vardır. Yahve, Zamanla el takısı alır ve Güneş Tanrısı haline gelir, gücü artar. El, kutsallık barındıran bir takıdır. Zirael, Mikael, Fanuel vesaire. Bütün kutsal varlıklar, “El” takısı alırlar. Örneğin Şeytan, düşmeden önce adı Samael’dir. Düşen, kovulan varlık haline gelince adı İblis’e, Satan’a dönüşür, değişir. Yahve de baş tanrı konumuna yükselince Adı Salem olur ki Jerusalem şehrinin adı da buradan gelmektedir. Jerusalem, “Salem’e Doğru” demektir ki biz buna “Yeruşalim” diyoruz. İşte böyle antik Mezopotamya inancı, semavi inançlara evrimleşir ve eski Sümer’deki, Asur’daki inançlarda bahsi geçen kahramanlar meleklere, hatta bir kısmı peygamberlere dönüşür. Fırtına Tanrısı iken Güneş Tanrılığına evrilen Marduk ise, bütün evreni yarattığı için “Salem” olarak tahta oturur. (YUKARIDAKİ YAZI FARKLI KAYNAKLARDAN ALINTILAR İÇERMEKTEDİR)
Lucifer: Her ne kadar Hristiyan literatüründe Şeytan’nın
cennetteki adı olarak geçse ve aynı varlığı tanımlasa da satanizmde bu farklılıklar göstermektedir. Şeytan genelde dualitenin bir kısmını tanımlamak için kullanılan ana güç kaynağı, demonların başı veya kaos dualitesinin baş tanrısı gibi anlatılırken, Lucifer ise o özün içindeki daha alt yapıya sahip bir varlıktır. Kimi ekollere göre diğer demonlar gibi bir demondur. Kimine göre Şeytanın alt bilincinin yansımasıdır. Yani durumun özü aynı tasvirler farklıdır. Aynı zamanda inancımızın yukarıdaki mitlerdede belirttiğimiz gibi semavi inançlardan daha önce varolduğunu ve sağlam pagan köklerine sahip olduğunu Lucifer üzerinden de gözlemleyebiliriz. Çünkü Lucifer aslında antik bir Roma tanrısıdır. Aynı zamanda Sabah Yıldızı olarakta tanımlanır yani ‘’MorningStar’’ olarak. Ve bu kelimenin kökenine baktığımızda venüsü simgelediğini ve aynı zamanda kuzey yıldızı gibi anlamlar taşıdığını görebilmekteyiz.
Ve sümerlerin tanrıçası olan İştar’ında bir yıldızı vardır ve bu İştar
Yıldızı olarak geçer. İştarda, Lucifer veya Aphrodite gibi venüse tekamül eden bir varlık olduğu için dolaylı yoldan aslında İştar Yıldızı ‘’MorningStar’’dır yani Sabah Yıldızıdır (Lucifer’dir).
İştar ve Onun Yıldızı
Zaten demonlardan biri olan Astaroth, İştardır. Yani bağlantıları görmek aslında oldukça kolaydır.
Yukarıda ki Astaroth ve İştar tasvirlerinin neredeyse aynı olduğunu
anlayabilirsiniz. Kanat, binek, eldeki asa, maske gibi unsurları kıyaslayabilirsiniz.
Kısaca anlatmak gerekirse Şeytan bize göre bir tanrıdır. O
yanlış anlaşılandır. O kaosun özüdür. Kozmik dengenin bir yüzüdür. Düşünülenin aksine ne iyilik timsalidir nede kötülüğün vücut bulmuş halidir. Zaten bunlar göreceli kavramlardır. O içinizde yatan arzuları harekete geçiren ve insanında diğer canlılar gibi bir öz doğası olduğunu size öğreten antik bir tanrıdır. O beyazın içindeki karanlıktır. Çünkü karanlık ebedidir. Karanlık yok olmaz. Işık bir gün söndüğünde karanlık yine var olacaktır. Çünkü aydınlık karanlığa ışık tutar, ama karanlık her şeyi kendi içinde tutandır.