You are on page 1of 11

Yliáster Cháos

Satanizm 2.Ders

Yazar: A.AK (20.01.2022)


Yliáster Cháos Kuruluşu: https://discord.gg/yliaster-chaos
Şeytan Kimdir? Nedir, Ne Değildir ? (2.Ders)

Bu konumuzda Şeytanın tarihçesini, sembolizmalarının kökenini ve


inançlara göre şeytan kavramının bağlantılarını inceleyip,
satanizmdeki yerine değineceğiz.

(KENDİ YAZMIŞ OLDUĞUM ‘’SATANİZMİN İNANÇSAL YOLU’’


KİTABIMA GÖRE ŞEYTAN NEDİR ? NASIL TANIMLAMIŞIM ÖNCE BİR
ONA BAKALIM)

Şeytan Nedir ? (Satanizmin İnançsal Yolu / Alp’in Kitabına Göre)


Şeytan inançtan inanca göre tarih boyu farklılık göstermiştir. Pagan
kökenli inançlardaki fesatlık ve kaosla ilişkilendirilen tanrılar (Seth,
Loki, Hades, Lucifer…) genelde şeytanla özdeştirilmiştir. Semavi
inançlarda (Lucifer, Azazel, Devil, Satan, Şeytan, İblis) gibi
kavramlarla adlandırılmıştır. Aslında kaotik pagan tanrılarının hepsi
farklı varlıklardır. Ama Şeytanla özdeştirildiği için o şekilde
kullanmakta yanlış olmaz.

Şeytan insanlık tarihinin başından bu yana sorgulamayı, düşünmeyi,


hür iradeyi, aptal olmamayı, içimizdeki baskılanan arzuları ve
yasaklı günah hislerini temelini temsil eder. Kısacası Şeytan sizdir,
sizin özünüzdür, sizi harekete geçiren o çarkı tamir eden varlıktır
Şeytan.

‘’İçinizin, en karanlığa gömülen yanındayım daima. Ama bu


karanlık, benim saklanmak istememden değildir. Beni sizden
saklamak istemelerindendir, sizin üzerinize yığılan iman
karanlığındandır’’
[A.K - I-21]
Semavi İnançlardan Parçalar

İslama Göre: Kurana baktığımızda şeytan aslında tek bir varlık


olarak geçmez. Örneğin “Bakara 102”de Harut ve Marut kıssasında
insanları saptıran şeytanlar olduğundan bahsedilir.

‘’Onlar, Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurup


söylediklerine uydular. Gerçek şu ki Süleyman kâfir olmadı, fakat
şeytanlar kâfir oldular; çünkü insanlara sihri, Bâbil’de iki meleğe,
Hârût’la Mârût’a indirileni öğretiyorlardı.’’
[Bakara,102]

Veyahut “Bakara 14”de insanların şeytanlarıyla karşılaşmalarına


“münafık dostlarıyla karşılaşmak” deniliyor. Yani Şeytan, saptıran,
yoldan çıkaran ya da fitne anlamına gelebilecek her anlam için, bir
“bela” gibi kullanılıyor.

İman edenlerle karşılaşınca “inandık” derler, şeytanlarıyla baş başa


kaldıklarında ise “Biz sizinleyiz, biz yalnızca alay etmekteyiz” derler.
[Bakara,14]

Hatta “Hicr 17”de, “onu kovulmuş her şeytandan koruduk” ifadesi


yer alıyor ki burada da diğer dinlerde düşmüş meleklere denk gelen
varlıklar kast ediliyor. Tabii ki İslam’da düşmüş melek diye bir varlık
yok, kovulan şeytanlardan kasıt insanlar gibi iradeye sahip olan ama
kötü yolu seçen cinlerdir ki bu tip varlıklar hemen her mitolojide
vardır. Eski Yunan’da Daemon, Japonya’da Akuma… Örnekleri çok.
Adem ve Havva’yı saptıran en baştaki varlık ise ‘’İblis’’ olarak
geçiyor. İslama göre şeytanların başı İblistir. Hristiyanlıktaki gibi
iblislerin başı Şeytandır durumu islamda tam tersi halindedir.

Allah Ademi yaratıyor ve yarattığı tüm varlıkların ona secde


etmesini emrediyor. Birtek İblis buna karşı çıkıyor ve diyor ki ‘’Ben
ateşten yaratıldım o topraktan, Sen yeryüzünde kan dökecek
kötülük yapacak bir varlığa mı boyun eğmemi istiyorsun ?’’

Bunun üzerine Allah’ın huzurundan kovuluyor ve rütbesi


düşürülüyor.
Ardından Allah, Adem ile Havva’yı mutlu yaşayacakları bir cennet
bahçesine bırakıyor ve onlara sonsuz nimetler sunuyor, ama sadece
bir ağacın meyvesini yemelerini yasaklıyor. Bunun üzerine iblis
intikam almak için onlara:
“Rabbiniz başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz bir melek, ya da
sonsuza kadar cennette kalacaklardan olmayın diye sizi bu ağaçtan
men etti.”
[Tâ’hâ, 20/115]
“Beni kovduğu gibi sizi de kovacak, ama bu meyveden yerseniz
sonsuza kadar burada kalırsınız.” diyerek içlerine korku ekiyor ve
yasak meyveyi yemelerini sağlıyor. Adem ve Havva’yı saptırdıktan
sonraysa kıyamete kadar dediğim üzere insanoğlunu cehennemlik
yapmak için Allaha karşı mücadele ediyor çünkü Allah ona bunun
için izin veriyor. Hesap gününe kadar insanları saptırmak için
“mühlet verilenlerdensin” diyor. (Hicr, 36–40)

Dolayısıyla pagan dinlerini yayan ya da kutsal kitapları tahrif eden,


yeni kutsal kitap gelmesine sebep olan varlık İblis’tir. Çünkü Allah’ın
yarattığını bozup insanları kandırıyor ve dini değiştiriyor, bunun
üzerine Allah değişmeyecek olan son ve nihâi bir din gönderiyor ve
buna da “İslam” deniliyor.
Hristiyanlık ve Daha Önceki İbrahimî Kaynaklara Göre

Hristiyanlığa baktığınızda Şeytan için, kıyamet gününde ordusuyla


birlikte tanrıya savaş açacak olan bir Ejderha, ya da düşmüş yılan
şeklinde bir anlatım var. İncil’in Yuhanna kitabında, vahiyler
bölümünde zaten bununla alakalı ayrıntılar aktarılıyor. Bunun
yanında Şeytanın yardımcılarından biri olan 666 sayısına ait bir
Antichrist, yani Deccal figürü de var. Ki bu figür Tevrat’ta ve diğer
Yahudi kaynaklarında da Belial adıyla, karanlıklar prensi olarak tarif
ediliyor. Bir yanda ışık prensi olan Mesih, diğer yanda karanlıklar
prensi olan Belial veya İblis’in uşağı Deccal.

Ufak bir parantez açmam gerekiyor:


(Satanizmde İse Belial Kral rütbeli demonlardan biridir. Ve aynı
zamanda Deccal satanizmde çeşitli ekollerde (Doğu Avrupa
civarlarında ki ekollerde) geldiğinde safında yer alınacak yanında
durulacak olan olarak tasvir edilir. (Buradaki kasıt bir nevi kıyamete
bir göndermedir.) Ayrıca Satanizmde bir rütbe gibidir. Ulaşılaması
neredeyse imkansız ve kıdemlilerin kıdemlisi anlamındaki bir rütbe
gibi düşünebilirsiniz. Bunun dışında satanic işlerle ilgilenen kişiler
kendilerine bu lakabı yapıştırmıştır.

‘’Gökte savaş oldu. Mikail’le melekleri ejderhayla savaştılar. Ejderha


kendi melekleriyle birlikte karşı koydu, ama gücü yetmedi. Bu
yüzden gökteki yerlerini yitirdiler. Büyük ejderha –İblis ya da Şeytan
denen, bütün dünyayı saptıran o eski yılan– melekleriyle birlikte
yeryüzüne atıldı.’’
[İncil, Yuhanna vahiy-12]
‘’Sonra on boynuzlu, yedi başlı bir canavarın denizden çıktığını
gördüm. Boynuzlarının üzerinde on taç vardı, başlarının üzerinde
küfür niteliğinde adlar yazılıydı. Gördüğüm canavar parsa
benziyordu. Ayakları ayı ayağı, ağzı aslan ağzı gibiydi. Ejderha
canavara kendi gücü ve tahtıyla birlikte büyük yetki verdi.
Canavarın başlarından biri ölümcül bir yara almışa benziyordu. Ne
var ki, bu ölümcül yara iyileşmişti. Bütün dünya şaşkınlık içinde
canavarın ardından gitti. İnsanlar canavara yetki veren ejderhaya
taptılar. “Canavar gibisi var mı? Onunla kim savaşabilir?” diyerek
canavara da taptılar.’’
[İncil, Yuhanna vahiy-13]

‘’Öyle ki, bu işareti, yani canavarın adını ya da adını simgeleyen


sayıyı taşımayan ne bir şey satın alabilsin, ne de satabilsin.
Bu konu bilgelik gerektirir. Anlayabilen, canavara ait sayıyı
hesaplasın. Çünkü bu sayı insanı simgeler. Sayısı 666’dır.’’

Tevrat’da, Adem ile Havva’yı saptıranın bile Şeytanın kendisi değil,


onun yardımcılarından biri olduğu anlatılır. (Tevrat, Yaratılış, 3;1)

Enok kitabındaysa Gadreel isimli düşmüş bir melekten bahsedilir.


(Enok, 68;6–7)

Zaten Kuranın da kaynağı olan İncil ve Tevrat kitaplarında kötülüğün uşağı


olan cinlerden değil, düşmüş meleklerden bahsedilir.
Pagan Köklere, Mitlere ve Antik İnançlara Göre

Hemen her mitolojide “Yeraltı Tanrısı”, “Ölüler Diyarı’nın Tanrısı”,


“Kötülüğün Tanrısı” gibi figürler var çünkü insanların günahlarını
veya dünyadaki kötülüklerin hesabını verecek bir varlığa ihtiyaç var.
Eski Türkler’de Erlik, Yunan’da Hades, Mısır’da Seth,
Mezopotamya’da Pymath… Bu örneklerin sonu yok. Çünkü buradaki
mesaj, ışık ile karanlığın mücadelesi ve varlığın doğması. Çünkü
Zıtlık olmazsa gelişim olmaz, zıtlık olmazsa varlık olmaz. Tıpkı
Madde ve Antimadde gibi, dinlerin de pozitif ve negatif olgulara
ihtiyacı var. İlk derste de belirttiğim üzere evrensel olgular dualite
mantığıyla oluşmuştur. O yüzden her inanç kendi (Ying ve Yang)’ını
oluşturmuştur.

Örneğin eski Mezopotamya inançlarında evrenin doğuşu da


böyledir. Başta her şey Kaos’tur, dağınıktır, şekilsizdir. Karanlığı
temsil eden Pymath veya Tiamat isimli bir varlık, her şeyin
yaratılmasına engel olmaktadır. Tanrılar buna son vermek için
karanlığa savaş açarlar ve bir şampiyon seçerler. Fırtına tanrısı
Marduk, Pymath ile savaşmaya gider.
Tiamat Kadim bir Ejderha’dır. Marduk, Pymath’la savaşıp onu
yenince, Kaos; Kozmos’a dönüşür ve evren oluşur.

Bu savaş o kadar şiddetlidir ki Bigbang’e sebep olur. Marduk,


Pymath’ı ikiye böler ve bir tarafıyla dünyayı, diğer tarafıyla
gökyüzünü yaratır. Birçok dinde Dünya’nın ve Gökyüzü’nün iki ayrı
varlık olarak düşünülmesinin sebebi budur.

İncil’deki kıyamet gününde Cehennem’e atılacak olan Ejderha da


budur, diğer Tradisyon’lardaki Ejderhalar da budur. Çin
mitolojisindeki, diğer mitolojilerdeki baş düşmanlar, Tibet Ölüler
Kitabı’nda, Mısır Ölüler Kitabı’nda ve diğer pagan kültürlerde
aktarılan karanlık taraf budur. Şeytan denilen, tek derdi kötülük
olan varlık bunlardan sonra dinlere girmiştir. İblis diye bir varlığın
mitoloji tarihindeki yeri topu topu 3000 4000 senedir ve İblis, bu
karanlığın yerini dolduran yeni bir karakter olarak ortaya atılmıştır.
Zira mutlaka bir kötü olması lazımdır ki denge kurulsun.
Tevrat’ın tanrısının bile yaşı o kadar büyük değildir ki onun bile baş
tanrı olması zaman almıştır. Kuran’da yaratıcıya Allah deniliyor ama
Tevrat’taki tanrının adı Yahve veya Yehova(YHWH). Ki Yahve
“Bulutların üstünde gezen Tanrı” demektir yani fırtına ve yağmur
tanrısıdır. Kısaca Marduk’un başka bir versiyonudur ve tıpkı onun
gibi gökyüzünde olduğuna inanılır. Zaten Tevrat’ta Tanrı’nın
gökyüzünden yere indiğini, dolaştığını, sonra gökyüzüne geri
çekildiğini anlatan birçok ayet vardır. Yahve, Zamanla el takısı alır ve
Güneş Tanrısı haline gelir, gücü artar.
El, kutsallık barındıran bir takıdır. Zirael, Mikael, Fanuel vesaire.
Bütün kutsal varlıklar, “El” takısı alırlar. Örneğin Şeytan, düşmeden
önce adı Samael’dir. Düşen, kovulan varlık haline gelince adı İblis’e,
Satan’a dönüşür, değişir.
Yahve de baş tanrı konumuna yükselince Adı Salem olur ki
Jerusalem şehrinin adı da buradan gelmektedir. Jerusalem,
“Salem’e Doğru” demektir ki biz buna “Yeruşalim” diyoruz. İşte
böyle antik Mezopotamya inancı, semavi inançlara evrimleşir ve
eski Sümer’deki, Asur’daki inançlarda bahsi geçen kahramanlar
meleklere, hatta bir kısmı peygamberlere dönüşür. Fırtına Tanrısı
iken Güneş Tanrılığına evrilen Marduk ise, bütün evreni yarattığı
için “Salem” olarak tahta oturur.
(YUKARIDAKİ YAZI FARKLI KAYNAKLARDAN ALINTILAR İÇERMEKTEDİR)

Lucifer: Her ne kadar Hristiyan literatüründe Şeytan’nın


cennetteki adı olarak geçse ve aynı varlığı tanımlasa da satanizmde
bu farklılıklar göstermektedir. Şeytan genelde dualitenin bir kısmını
tanımlamak için kullanılan ana güç kaynağı, demonların başı veya
kaos dualitesinin baş tanrısı gibi anlatılırken, Lucifer ise o özün
içindeki daha alt yapıya sahip bir varlıktır. Kimi ekollere göre diğer
demonlar gibi bir demondur. Kimine göre Şeytanın alt bilincinin
yansımasıdır. Yani durumun özü aynı tasvirler farklıdır.
Aynı zamanda inancımızın yukarıdaki mitlerdede belirttiğimiz gibi
semavi inançlardan daha önce varolduğunu ve sağlam pagan
köklerine sahip olduğunu Lucifer üzerinden de gözlemleyebiliriz.
Çünkü Lucifer aslında antik bir Roma tanrısıdır. Aynı zamanda Sabah
Yıldızı olarakta tanımlanır yani ‘’MorningStar’’ olarak. Ve bu
kelimenin kökenine baktığımızda venüsü simgelediğini ve aynı
zamanda kuzey yıldızı gibi anlamlar taşıdığını görebilmekteyiz.

Ve sümerlerin tanrıçası olan İştar’ında bir yıldızı vardır ve bu İştar


Yıldızı olarak geçer. İştarda, Lucifer veya Aphrodite gibi venüse
tekamül eden bir varlık olduğu için dolaylı yoldan aslında İştar
Yıldızı ‘’MorningStar’’dır yani Sabah Yıldızıdır (Lucifer’dir).

İştar ve Onun Yıldızı


Zaten demonlardan biri olan Astaroth, İştardır. Yani bağlantıları
görmek aslında oldukça kolaydır.

Yukarıda ki Astaroth ve İştar tasvirlerinin neredeyse aynı olduğunu


anlayabilirsiniz. Kanat, binek, eldeki asa, maske gibi unsurları
kıyaslayabilirsiniz.

Kısaca anlatmak gerekirse Şeytan bize göre bir tanrıdır. O


yanlış anlaşılandır. O kaosun özüdür. Kozmik dengenin bir
yüzüdür. Düşünülenin aksine ne iyilik timsalidir nede
kötülüğün vücut bulmuş halidir. Zaten bunlar göreceli
kavramlardır. O içinizde yatan arzuları harekete geçiren ve
insanında diğer canlılar gibi bir öz doğası olduğunu size
öğreten antik bir tanrıdır. O beyazın içindeki karanlıktır.
Çünkü karanlık ebedidir. Karanlık yok olmaz. Işık bir gün
söndüğünde karanlık yine var olacaktır. Çünkü aydınlık
karanlığa ışık tutar, ama karanlık her şeyi kendi içinde
tutandır.

You might also like