You are on page 1of 48

TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

1
Yayın Danışmanları
Prof. Dr. Fatih Andı - Dr. Erol Barın
Editör
Dr. Fatma Bölükbaş
Dil Uzmanı
Funda Keskin
Tashih
Fazilet Özenç
Resimleyen
Diyar Erzen
Kapak & Sayfa Tasarımı
Şeref Kocaman

Bu çalışma Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenenler ve anadilini geliştirmek isteyen


yurtdışında yaşayan Türkler için hazırlanmıştır. Bu kitap Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve
Programı ölçütlerine göre A2-B1 seviyesinde hazırlanmıştır. Kitapta yer alan metinler,
A2-B1 seviyelerindeki dil becerilerine göre kısaltma, sadeleştirme özetleme ve yeniden
.yazma teknikleri kullanılarak eğitim amaçlı yeniden düzenlenmiştir
5 KIZIL ELMA

İçindekiler
Cengiz Aytmatov

15
HEDİYE
O’ktam Mirzayor

25 ACAR
Kasımali Bayanilov

33 KUZUCUK
Şecaattin Coka

40 LOKMA
Hümaşah Vardar

44 SÖZLÜKÇE
KIZIL ELMA
Cengiz Aytmatov
İsabiekov Tarım Enstitüsünde öğrenciydi. Bir sonbahar günü ho-
caları İsabiekov ve sınıf arkadaşlarını sebze toplamak için çiftliğe gön-
derdi. İsabiekov ve arkadaşları bütün gün sebze topladılar ve akşam
üzeri şehre dönmek için yola çıktılar. Aç ve yorgundular. Yola çıkmadan
önce çiftliğin bahçesine gittiler. Bahçedeki ağaçlarda sadece birkaç elma
vardı. Onlar “Bir şeyler yiyelim.” diyerek elmaları topladılar ve yedi-
ler. Fakat elmaları yedikten sonra daha çok acıktılar ve bahçede elma
aramaya başladılar. Fakat hiç biri elma bulamadı ve tekrar yola çıktılar.
İsabiekov elma ararken biraz geride kaldı ve arkadaşlarına yetişmek için
koştu. Koşarken birden bir parıltı gördü. Parıltıya doğru gitti.
Büyük elma ağaçlarının arasında küçük bir ağaç vardı. Bu ağaç
diğer ağaçlardan farklıydı. Sonbahar olmasına rağmen ağacın yaprakla-
rı hâlâ yeşildi. Ağacın yaprakları güneş ışığında parlıyordu. Yaprakların
arasında kocaman, kıpkırmızı bir elma gördü. İsabiekov çok şaşırdı.
“Belki de bu elma ağacın tek meyvesidir.” diye düşündü. Birkaç dakika
o harika güzelliği seyretti ve sonra elmayı ağaçtan kopardı. Elmanın ko-
kusundan çok etkilendi. Onu hemen yemek istedi ama sonra vazgeçti
çünkü hemen kütüphanedeki o kızı hatırladı. “Bu elmayı o kıza verece-
ğim.” diye düşündü. İsabiekov günlerdir o kızı düşünüyordu ama onun
adını bile bilmiyordu.
İsabiekov elmayı cebine koydu ve arkadaşlarına yetişmek için
koşmaya başladı. Arkadaşları yolun kenarında duruyor ve boş at ara-
balarına binip şakalaşıyorlardı. İsabiekov arkadaşlarının yanına geldi ve
onlara “Arkadaşlar ben bir elma buldum ama onu size vermeyeceğim,
başka birine ikram edeceğim.” dedi. Arkadaşları “Elma nerede?” diye
sordular. İsabiekov elmayı gösterdi. Arkadaşı Sırık Aziz “Ne kadar bü-
yük bir elma! Elmayı neden bize vermiyorsun? Kime vereceksin?” diye

5
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

6
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

sordu. İsabiekov “ Sizi ilgilendirmez.” diye cevap verdi. Aziz, İsabie-


kov’un elindeki elmayı almaya çalıştı. İsabiekov hemen elini geri çekti.
Aziz elmayı almak için çok uğraştı ama İsabiekov elmayı ona vermedi.
O sırada yanlarına boş bir kamyon geldi. Herkes kamyona bindi ve oku-
la doğru yola çıktılar.
İsabiekov çok kararlıydı, gerçekten bu eşsiz elmayı o kıza ver-
mek istiyordu. Onu sık sık Belediye Kütüphanesinde görüyordu. Onu
görebilmek için her gün Tarım Enstitüsünden Belediye Kütüphanesine
kadar yürüyordu. Okuma odasına girip kapının yanındaki masaya otu-
ruyor ve heyecanla onu bekliyordu. Kız, okuma odasına girince başını
kaldırıyor ve onunla göz göze geliyorlardı. İsabiekov kıza uzun uzun
bakamıyordu. Kız da bunu anlıyor, hızlı hızlı yürüyerek boş bir yere
oturup kitap okumaya başlıyordu. İsabiekov kütüphanede kıza gizli giz-
li bakıyordu. Başka bir delikanlı kıza uzun uzun bakınca ya da ona bir
not bırakınca çok sinirleniyordu. Fakat kız, her zaman o kâğıtları yırtıp
atıyordu. İsabiekov buna çok seviniyordu. İsabiekov “Bence o kimse-
den hoşlanmıyor ama beni beğeniyor.” diye düşünüyordu. Ama kızla
konuşamıyordu. Çünkü kız çok akıllı ve çok güzel bir kızdı. İsabiekov
ise bir köy çocuğuydu. Üstelik kıyafetlerinden de utanıyordu. İsabie-
kov’un eski bir ceketi, asker çantası, ayağında da asker ayakkabısı vardı.
Kışları ağabeyinin paltosunu giyiyordu. Kız kütüphaneye geç geliyor ve
kapanış saatine kadar kütüphanede kalıyordu. Gitmek için kitaplarını
toplarken İsabiekov hemen kütüphaneden çıkıp kızı karşı yolda bekli-
yordu. Kız evine giderken İsabiekov onu gizlice takip ediyor, kız evine
girdikten sonra o da yurduna gitmek için uzun süre yürüyordu.
O akşam İsabiekov öğrenci yurduna gelince elmayı masasının
çekmecesine koydu. Sonra ayakkabılarını sildi. “Kütüphaneye giderken
temiz olmalıyım.” diye düşündü. Ama koridordaki saate bakınca kendi
kendine “Artık kütüphaneye gitmek için geç, elmayı ona yarın veririm.”
dedi. Gece yatarken düşünmeye başladı. “Sonbaharda bu renkte ve bu

7
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

güzellikte bir elma bulmak çok zor. Eminim o bunu çok beğenecek. Bu
eski kıyafetlerimle beni beğenir mi acaba? Ama o zeki bir kız, bence
kıyafetlere önem vermez.” diye düşünerek uykuya daldı.
Sabah İsabiekov okula gitti. Bütün gün “Kıza elmayı nasıl ve-
receğim?” diye düşündü. Dersi bittikten sonra hemen yurduna dön-
dü. Elmayı bir kağıda sardı ve kütüphaneye gitmek için hemen yola
çıktı. Kütüphaneye girince her zamanki gibi kapının yanındaki masaya
oturdu ve kızı beklemeye başladı. En sonunda kız geldi. İsabiekov kızı
görünce çok heyecanlandı. Kalbi heyecanla çarparak ve elleri titreyerek
masanın altında kırmızı elmayı tutuyordu. Kız hiç kimseye bakmadan
yerine oturup çalışmaya başladı. İsabiekov kızın kütüphaneden çıkma-
sını bekliyordu ve belli etmeden kıza bakıyordu.
Aradan iki saat geçti. İnsanlar artık kütüphaneden ayrılıyorlar-
dı. Sonunda kız da eşyalarını toplamaya başladı. İsabiekov da hemen
kitaplarını çantasına atarak kağıda sarılı elmayı aldı ve kütüphaneden
çıktı. Kütüphanenin çıkışında kızı beklemeye başladı. Kalbi hızlı hızlı
atıyordu. İlk önce merdivenlerde kızın ayak seslerini duydu ve sonra
onu gördü. Kız hiçbir şey söylemeden İsabiekov’un yanından geçti. İsa-
biekov kıza “Hanımefendi” dedi. Kız dönüp baktı. “Ne var? Bana
bir şey mi söylemek istiyorsun?” diye sordu. İsabiekov “Şu elmayı size
getirdim.” diye kekeledi. Kız “Elma mı? Sen ne düşünüyorsun? Ben
elma alamıyor muyum?” diye İsabiekov’a kızdı. İsabiekov “Hayır, bunu
demek istemedim. Ben onu şeyde buldum…” dedi. Kız hemen “ Ben-
den ne istiyorsunuz? Hiç anlamıyorum” dedi ve İsabiekov’un yüzüne
bile bakmadan oradan uzaklaştı.
İsabiekov çok üzüldü. O eşsiz elmayı elinde tutarak kızın arka-
sından baktı. Perişandı, yurda doğru yürümeye başladı. Sonra birden
elindeki elmayı bütün gücüyle fırlattı. Elma bir duvara çarparak sert bir
ses çıkardı.
Bu olaydan sonra aradan yıllar geçti. İsabiekov mezun olduktan
8
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

9
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

sonra aynı okulda öğretmenlik yapmaya başladı. Daha sonra Sabina ile
evlendi. Onların Anara adında bir kız çocuğu oldu. Evliliklerinin ilk
yılları çok güzel geçmesine rağmen daha sonraki yıllarda problemler
başladı. İsabiekov’un karısı her zaman başka kadınlara imreniyordu.
İsabiekov’a sürekli “Başka kadınların kocaları her zaman karıları ile ilgi-
leniyor. Karılarına sevgilerini herkesin önünde gösteriyor ama sen bana
bunu yapmıyorsun.” diyordu. İsabiekov karısını seviyordu ama bir türlü
sevgisini gösteremiyordu. Bu çekingenlikten vazgeçmek, cesur olmak
istiyordu ama yapamıyordu.
İsabiekov ile karısı sonunda ayrılmaya karar verdiler. Sabina eği-
timini tamamlamak için Moskova’ya gitti. İsabiekov kızı ile memleke-
tinde kaldı. Fakat Sabina kızını yanına almak istiyordu. Anara hiçbir şey
bilmiyordu. İsabiekov’a bir mektup yazdı. Mektupta “ Kızımıza artık
gerçekleri söylemelisin. Ona sor. O kimin yanında yaşamak istiyorsa
onunla kalsın.” diyordu. İsabiekov “Bu konuyu evde konuşmak iyi ol-
maz.” diye düşünerek kızını Tarım Enstitüsünün çiftliğine götürmeye
karar verdi. İsabiekov “Sabina Taşkent’e yerleşmek, orada çalışmak is-
tiyor. Kızım orada yaşamak istemez, benimle kalmayı tercih eder.” diye
düşünüyordu. İsabiekov Anara’yı yanına çağırdı ve “ Haydi hazırlan,
çiftliğe gidiyoruz.” dedi. Anara çok sevindi, hemen ardından “Niçin?”
diye sordu. İsabiekov “ Hiiç! Temiz hava almak için.” diye cevap verdi.
Baba kız çiftliğe gittiler. Anara çiftliğe gidince hemen koşmaya
başladı. İsabiekov “Nereye gidiyorsun?” diye sordu. Anara “Bahçeye…
Ağaçlara çıkacağım.” diye cevap verdi. İsabiekov kızına “Seninle bir şey
konuşacağım.” dedi, kızı “ Olur, çabucak ağaçlara çıkarım sonra gelir,
seni dinlerim.” dedi. Anara oynaya oynaya bahçeye doğru koştu. İsa-
biekov bir bankta oturdu. “ Kızıma bunu nasıl anlatacağım, çok üzüle-
cek.” diye düşündü. O sırada Anara’nın sevinç çığlığını duydu. Anara
babasının yanına geldi. “Baba, bak ne buldum!” dedi. Anaranın elinde
kıpkırmızı bir elma duruyordu. Anara babasına “Bu yapraklar arasına

10
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

gizlenmiş, orada saklanıyordu. Ama onu buldum çünkü bir lamba gibi
parlıyordu. Bahçedeki son ve en güzel elma bu. Bak, ne kadar güzel
kokuyor.” dedi ve elmeyı babasına verdi. İsabiekov elmayı sildi ve kızına
verdi “Al, ye bakalım. Sen biraz dolaş ben burada oturacağım.” dedi.
Kızının elinde elmayı görünce İsabiekov birden gençlik yılların-
daki kırmızı elmayı hatırladı. “Ne kadar büyük bir raslantı! Ben de yıllar
önce aynı elmayı, aynı yerde buldum.” diye düşündü. İsabiekov evlen-
meden önce birçok kızla tanıştı fakat hiç birine kırmızı bir elma vermek
istemedi. Bununla beraber hayatı boyunca sadece bir kadın ondan ısrar
ederek kırmızı bir elma istedi. O da Sabinaydı. İşte şimdi onu düşünü-
yordu.
Eve dönerlerken İsabiekov kızının elinde elmayı gördü. Kızına
“Onu daha yemedin mi ?” diye sordu. Kızı “Hayır, anneme sakladım.”
diye cevap verdi. İsabiekov’un gözleri yaşardı. İsabiekov “Haklısın,
annene götürelim.” dedi. Saat çok geçti, Anara arabada uyudu. Baba-
sı onu kucağına alıp yatağına yatırdı. Sabah, Anara uyanınca babasının
yanına geldi. Babası hâlâ uyuyordu. Anara babasının çalışma masasında
bir telgraf gördü. Telgrafta “Sabina, biz geliyoruz.” yazıyordu. Ana-
ra “Babam bunu Moskova’ya gönderecek.” diye düşündü, eline kalemi
aldı ve telgrafa şunları ekledi. “Anne bizi karşılamaya gel, sana kırmızı
bir elma getiriyoruz.”

11
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER
ALIŞTIRMALAR
1. Metne göre uygun seçeneği işaretleyelim.
1. İsabiekov ve arkadaşları niçin çiftliğe gitti?
A) Sebze toplamak için
B) Elma toplamak için
C) Karınlarını doyurmak için
D) Elma aramak için
2. İsabiekov elma ağacını ne zaman farketti?
A) Arkadaşlarıyla sebze toplarken
B) Yemek için elma ararken
C) Arkadaşlarına yetişmek için koşarken
D) Kütüphanedeki kızı düşünürken
3. Aşağıdakilerden hangisi bahçedeki elma ağacının bir özelliği değildir?
A) Ağacın yaprakları yeşildi.
B) Diğer ağaçlardan farklıydı.
C) Ağacın yaprakları parlıyordu.
D) Ağacın yaprakları kokuyordu.
4. İsabiekov elmayı niçin ağaçtan kopardı?
A) Çünkü elmayı arkadaşları ile paylaşmak istedi.
B) Çünkü elmayı kendisi yemek istedi.
C) Çünkü elmayı bir kıza vermek istiyordu.
D) Çünkü elmayı yurda götürmek istiyordu.
5. İsabiekov kıza nerede âşık oldu?
A) Çiftlikte
B) Belediye Kütüphanesinde
C) Tarım Enstitüsünde
D) Yurtta
6. İsabiekov elmayı kıza verince kız ne yaptı?
A) Elmayı alıp teşekkür etti.
B) İsabiekov ile tanıştı.
C) İsabiekov’a kızarak gitti.
D) İsabiekov ile kavga etti.

12
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER
7. İsabiekov’un karısı ile ne tür problemleri vardı?
A) İsabiekov karısına ilgi göstermiyordu.
B) İsabiekov karısını sevmiyordu.
C) Karısı lüks bir hayat yaşamak istiyordu.
D) İsabiekov ile karısı sürekli tartışıyordu.
8. İsabiekov’un karısı mektupta kocasından ne istiyordu?
A) İsabiekov’dan ayrılmayı
B) Kızıyla görüşmeyi
C) İsabiekov ile barışmayı
D) Kızını yanına almayı
9. İsabiekov kızı ile neden çiftliğe gitti?
A) Kızı ile konuşmak için
B) Kızı ile meyve toplamak için
C) Hava alıp gezmek için
D) Arkadaşları ile buluşmak için
10. İsabiekov kırmızı elmayı görünce neye karar verdi?
A) Kütüphanedeki kızı aramaya
B) Karısına geri dönmeye
C) Kızını annesine vermeye
D) Karısından ayrılmaya

1. 1. A 2. C 3. D 4. C 5. B 6. C 7. A 8. D 9. A 10. B
Cevaplar:

13
HEDİYE
O’ktam Mirzayor
Berdemkul salondaki kanepede uzanıyordu, diğer taraftan karşı
koltuktaki karısına bakıyordu. “Merhamet’in parmakları bir deri bir
kemik kalmış, elleri buruşmuş. Çünkü bütün gün ev işi yapıyor, ça-
maşır yıkıyor. O parmaklarla çay bardağını bile zor tutuyor. Ona hiç iyi
bakamadım.” diye düşünmeye başladı. Berdemkul bunları düşündükten
sonra aniden kanepeden kalktı ve karısının yanına oturdu.
Berdemkul elli yaşlarında, kumral, kısa boylu bir adamdı. Büyük
bir kurumda bir bölümün başkanıydı. Artık çok genç değildi, bu neden-
le bazı hareketleri komik görünüyordu.
Merhamet şaşırdı. Berdemkul sevgiyle:
-Nasılsın? Hayatından memnun musun?
Merhamet imalı bir şekilde:
- Bir şey mi oldu? Neden soruyorsun?
- Hayır, bir nedeni yok. Ben hiç hal hatır sormaz mıyım? Eğer
sormasam benimle ilgilenmiyor dersin. Çok yorgun görünüyorsun. Ar-
tık çamaşırı, bulaşığı gelin yıkasın. Sen kendini yorma.
- Hayret! Sen bana hiç böyle sözler söylemezsin.
Berdemkul karısına bir hediye almayı düşünüyordu. O an karısına
bu hediyeyi söylemek istedi ama sonra vazgeçti çünkü karısının tepki-
sinden korkuyordu.
- Hayır, gerçekten bir sebebi yok. Sağlığına dikkat et, diyorum.
İki günde bir çamaşır yıkıyorsun, gece yarısına kadar ev işi yapıyorsun.
Yakında hasta olacaksın. Evde artık gelinimiz var. Bazı işleri ona ver, o
yapsın.

15
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

- Biliyorsun, hayat zor. Sen işte, ben evde çalışıyorum. “Gelin ya-
par.” deyip ben evde oturamam. Bak mutfakta daha çok iş var. Yemek
hazırlayacağım.
Merhamet ayağa kalktı ve yemek yapmak için mutfağa gitti. Ak-
şam yemekten sonra Berdemkul, oğlu Latifbay ile yalnız kaldı.
Latifbay Berdemkul’un tek çocuğuydu. Becerikli, çalışkan bir
gençti. 6 ay önce evlenip karısı ile birlikte ailesinin yanında yaşamaya
başladı.
Berdemkul oğluna hediyeden bahsetti:
- Latifbay, annene ve gelinime iyi bir çamaşır makinesi almak isti-
yorum, ne dersin? Ev işleri yaparken çok yoruluyorlar.
- Ben seninle aynı düşünmüyorum baba. Bana göre kadınların
çok iş yapması iyi bir şey. İş yapmazlarsa dedikodu yaparlar.
Berdemkul oğlunun sözlerine çok şaşırdı.
- Oğlum sen böyle mi düşünüyorsun? Annenin artık dinlenmesi
lazım. Onun ellerini hiç gördün mü? Ne kadar yaşlanmış. Yakında eşi-
nin elleri de böyle olacak. Onların işlerini azaltalım. Hem senden para
da istemiyorum.
- Çok iyi niyetli birisin, baba! Ama çamaşır makinesi alırsanız piş-
man olursunuz. Biliyorum, anneme acıyorsunuz. Fakat zaten kadınların
işi az. Bütün gün dikiş dikiyor, çamaşır yıkıyor, yemek pişiriyor, bulaşık
yıkıyorlar. Bunu her kadın yapıyor. Kadınların çok boş zamanı olma-
malı.
Berdemkul oğlu Latifbay’a çok sinirlendi.
- Sen bunları kimden öğreniyorsun? Hiç kitap okumuyorsun bu
yüzden cahilce konuşuyorsun. Eğer böyle düşünmeye devam edersen
gelecekte çok zarar edersin. İnsan böyle konuşur mu?

16
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

17
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

Latifbay “Babamı bu sözlerle üzdüm.” diye düşündü. Babasına:


-Affedersiniz babacığım. Fazla paranız varsa bana verin, demek
istedim. Ben o parayı bankaya yatırırım. Paranın faiziyle de evin mas-
raflarını karşılarım. Paranız da eksilmez.
Berdemkul oğlunun sözlerine çok kırıldı. Ondan bu sözleri duy-
mayı beklemiyordu. Onu daha fazla kırmamak için sustu.
İşçi Bayramından sonra Berdemkul’a pek çok yerden para geldi.
Berdemkul önceki birikimlerini de ekleyince bu paralar arttı. Tam bir
milyon som! Berdemkul “Bu paralar ile ne yapacağım?” diye düşün-
dü. Sonunda karısı ve gelini için çamaşır makinesini almaya karar verdi.
Alışveriş merkezine gidip dükkânları akşama kadar dolaştı. Sonunda bir
dükkâna girdi. Dükkândan üç yıllık garantili, taşıması, kurması bedava
bir çamaşır makinesi aldı. Kasiyere altı yüz bin som verip fatura ve ga-
ranti belgesini alarak evine gitti. Berdemkul yolda “Makine hem yıkıyor
hem de kurutuyor. Bu çamaşır makinesini Merhamet çok beğenecek.”
diye düşündü.
Merhamet çok zorluklar yaşamasına rağmen güçlü bir kadındı.
Çalışkandı. Tek bir kusuru vardı. Her zaman çok çabuk karar veriyor-
du. Bir şeyi enine boyuna düşünmüyordu. Son zamanlarda başörtüsü-
nü yaşlılar gibi örtüp en küçük şeye bile hemen sinirleniyordu.
Berdemkul eve dönünce hiçbir şey söylemedi, televizyon izle-
meye başladı. Televizyon izlerken çamaşır makinesini düşünüyordu.
“Karım çamaşır makinesini görünce çok sevinecek. Kirli çamaşırları bu
makineye atıp rahat edecek ve mutlu olacak. Makine suyunu borulardan
alıp çamaşırları bir saatte yıkayacak, sonra üç defa soğuk suyla duru-
layıp sıkacak. İşte medeniyet bu! Merhamet de biraz keyif yapsın.
Merhamet’i artık yormayacağım, onun değerini bileceğim. En doğru
şey bu. Paran varsa yaşam koşullarını düzeltmelisin, hayatını güzelleş-
tirmelisin.”

18
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

Ertesi gün, saat on bir civarında iki genç usta büyük bir kutunun
içinde çamaşır makinesini getirdi. Merhamet gençleri ve kutuyu görün-
ce şaşırdı:
-Siz kimsiniz? Bu ne? Aaa, çamaşır makinesi mi?
Berdemkul:
- Evet çamaşır makinesi. Seninle gelinime hediye aldım.
Gençler çamaşır makinesini eve soktular. Makineyi paketinden
çıkartıp “Bunu nereye koyacağız?” diye sordular.
Merhamet makineye baktı. “Pahalıya benziyor.” dedi. Berdemkul:
- Sen parayı düşünme, yerini göster. Banyo makine için uygun,
hem suya da yakın.
Merhamet gençlere makinenin yerini gösterdi. Gençler makine-
yi kolayca kurdular. Onlara makine hakkında bilgi verdiler. Hatta kirli
çamaşırların bir kısmını makinaya koyup onu çalıştırdılar. Merhamet
gençlerin hızlı bir şekilde tüm detayları anlatmasına şaşırdı. Kafası ka-
rıştı. Berdemkul Merhamet’e:
- Bu bir mucize! Artık kolların yorulmayacak. Belin de ağrımaya-
cak.
Ustalar malzemelerini toplayıp gitti. Merhamet hemen kocasına
makinenin fiyatını sordu. Berdemkul cevap vermedi. Onlar makineni
yanında bir saat dört parça çamaşırın yıkanmasını izledi. Makine çama-
şırları yıkamayı bitirdi. Merhamet çamaşırları eline aldı.
-Makine bir saatten beri sadece dört parça çamaşır yıkadı. Kimse
bununla çamaşır yıkamaz. Ben bir saat içinde bütün çamaşırları makine-
den daha iyi yıkarım. Bana söyler misin? Bu makineye ne kadar ödedin?
Berdemkul karısının bu sözlerine üzüldü ama karısı gerçekten
haklıydı. Makine bir saatte sadece dört parça çamaşır yıkadı. Kitapçık-

19
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

ta “Beş kilodan fazla çamaşır koymayın.” yazıyordu. Merhamet tekrar


makinenin fiyatını sordu. Berdemkul “Merhamet şimdi benimle kavga
edecek, bütün akşam söylenecek, onu sakinleştirmem lazım.” diye dü-
şündü. Karısına:
- Karıcığım, senin dinlenmeni istiyordum bu makineyi onun için
aldım.
- Söyle. Ne kadar para ödedin?
- Altı yüz som verdim. Taşıması kurması bedava.
Merhamet başına vurarak hızla bahçeye çıktı. O sırada Latifbay
ve karısı bahçe kapısından içeri giriyordu. Latifbay annesinin halini gö-
rünce korktu. Merhamet ona bakarak konuşmaya başladı:
- Babanız aklını kaybetmiş. Banyoya bir bakın!
Latifbay ve karısı içeri girdi. Banyoda çamaşır makinesini ve ba-
basını gördü. Babası üzgün bir şekilde makinenin yanında duruyordu.
Latifbay her şeyi anladı ve gülmeye başladı.
- Baba ben sana söyledim. Sen anneme acıdın, bu makineyi aldın
ama sonunda sen üzüldün.
Merhamet içeri geldi ve oğluna:
- Oğlum bu makineyi alıp götürün. Bir saatte ancak dört çamaşır
yıkadı. Bu makineye baban altı yüz som vermiş. O kadar çok parası var-
sa neden söylemiyor. Geçen gün kardeşim borç istedi. “Berdemkul’da
para yok, boşuna isteme.” dedim. Kardeşim şimdi bu makineyi öğre-
nirse ona ne söylerim? Keşke kardeşime üç yüz, dört yüz som versey-
din, parasızlıktan kızını evlendiremedi. Bu makineyle hanımefendiler
çamaşır yıkasın… Ben yıkamam.
Berdemkul karısının bu sözlerine çok üzüldü. Fakat yine de bir
şey söylemedi. Bu sırada gelini Bernahan makinenin yanına geldi ve
makineyi incelemeye başladı. Annesine:

20
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

- Neden öyle söylüyorsun anneciğim, kötü mü oldu? Ben hep


istiyordum.
Merhamet gelinine sinirlendi:
- Çok beğendiysen evlenirken çamaşır makinesi alsaydın. Eve kı-
yafetlerinden başka hiçbir şey getirmedin.
Bernahan annesinin sözlerine çok kırıldı ve kocasının yanına gel-
di. Latifbay annesine:
- Neden böyle söylüyorsun anne? Çok sinirlisin, herkesin kalbini
kırıyorsun?
- Evet, çok sinirliyim. Babanız yüzünden böyle oldum. Benim
sözlerime kim kırılıyorsa bu evden çıksın, gitsin.
Gelin ağlayarak odasına girip eşyalarını toplamaya başladı. Ber-
demkul “Tartışma daha da artacak, komşulara rezil olacağız.” diye
düşünerek karısını salona götürdü. Ona “Biraz sakinleş, kızın bir ka-
bahati yok.” dedi.
O sırada pencere tarafından bir ses geldi. Penceredekiler Berdem-
kul’un komşularıydı. Aynı anda gelin valiziyle odasından çıktı. Kocası
da onu durdurmak için arkasından gitti. Bernahan kocasına “Arkamdan
boşuna gelme. Bu eve bir daha gelmek istemiyorum.” dedi. Berdemkul
“Daha önce kimseye rezil olmadıysak, şimdi rezil olduk.” diyerek ban-
yoya gitti. Gelin kapının önündeki komşu kadına gördü ve durdu.
Merhamet kimseye aldırmadı. Gelinine, oğluna ve komşularına
kızmaya başladı:
- İkinize de güle güle. “Bir daha gelmeyeceğim.” diyorsun. Tabi ki
geleceksin. Latifbay sen de hemen karının yanına gittin. Çabuk buraya
gel. Kukubanu, siz de buraya dedikodu yapmak için bizi dinlemeye mi
geldiniz? İşte size bir sürü dedikodu…
Komşular Merhamet’i sakinleştirmeye çalıştılar. “Yapma, Bütün

21
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

mahalleye rezil oluyorsun.” dediler. O sırada


banyodan “pat” diye bir ses geldi. Latifbay he-
men banyoya gitti. İçeriden Latifbay’ın “Baba,
babacığım!” sözlerini duydular. Merhamet, Ber-
nahan ve komşuları hemen banyoya koştular.
Berdemkul yerde yatıyordu. Berdemkul’u hep
beraber içeri taşıdılar. Komşular ambulans ça-
ğırmak için hemen acil servisi aradılar. Berdem-
kul’un kalbi hızlı hızlı atıyor, acı çekiyordu.
Merhamet onun yüzünü su ile sildi. Bernahan
hemen Berdemkul’un ilaçlarını verdi.
Berdemkul “Beni rahat bırakın!” dedi. Merhamet Berdemkul’un
o halini görünce çok korktu. Berdemkul’a doğru eğildi ve “Beni korkut-
ma Berdemkul, kendine gel! Tamam, makineyi istiyorum. Evde kalsın.”
dedi. Berdemkul duvara doğru dönüp karısına “Git!” dedi.
Ambulans kısa sürede geldi. Doktorlar Berdemkul’u kontrol etti
ve “Çok sinirlenmiş, küçük bir kalp krizi geçirmiş.” dediler. Ona bir ilaç
verdiler ve Berdemkul uyumaya başladı. Latifbay odadakilere “Çıkın!”
işareti yaptı.
Kadınlar odadan sessizce çıktılar. Komşular odadan çıkarken ça-
maşır makinesinin kutusunu gördüler. Merhamet “Her şeyin sebebi bu!
Ona kızdım ‘O kadar parayı bu makine için harcadın.’ dedim. Sonra
sinirlenip herkesle kavga ettim.” diye söyledi. Komşular “ Zavallı adam
seni düşünmüş, sen de ona kızıyorsun. Çok düşüncesizce davranmışsın.
Kadınlar artık kocalarına hiç saygı göstermiyor.”
Merhamet çok pişman oldu. Komşuları gidince kocasının kendi-
sini affetmesi için onunla ilgilenmeye başladı. Latifbay ve karısı kavgayı
unutup Berdemkul’un yanında kaldılar, ona hizmet ettiler. Berdemkul
mutsuz bir şekilde, hiç kimseye bakmadan bütün gece televizyon izledi.
Merhamet Berdemkul’un bütün eşyalarını çamaşır makinesi ile yıkadı.
22
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

Ertesi gün evdekii herkes bütün kavgaları unuttu. Berdemkul işe


gitmek için hazırlandı. Merhamet kocasının yanına gitti ve ona gülüm-
seyerek “Kocacığım, akşam bu gömleği çamaşır makinesinde yıkadım,
bunu giy. Seni çok kırdım. Oysaki sen beni düşünerek makineyi aldın.
Lütfen beni affet dedi” dedi. Berdemkul Merhamet’in yüzündeki gü-
lümsemeyi gördü. O da gülümseyerek gömleği aldı ve karısına sarıldı.

23
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki kişiler kimdir? Eşleştirelim.
1. Berdemkul a. gelin
2. Merhamet b. oğul
3. Latifbay c. anne
4. Bernahan ç. komşu
5. Kukubanu d. baba

2. Metne göre aşağıdaki cümleler doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazalım.
1. Berdemkul karısına bakıp onun için üzüldü. ( )
2. Berdemkul karısına hediyeden bahsetti. ( )
3. Berdemkul’un oğlu babasının hediyeyi almasını istiyordu. ( )
4. Berdemkul çamaşır makinesini aldıktan sonra hemen onu eve getirdi. ( )
5. Merhamet sinirli bir kadındı. ( )
6. Berdemkul çamaşır makinesini karısının yorulmaması için aldı. ( )
7. Çamaşır makinesi gelince Merhamet çok sevindi. ( )
8. Çamaşır makinesi bütün çamaşırları yıkıyordu. ( )
9. Berdemkul karısına çamaşır makinesinin fiyatını söylemeye çekindi. ( )
10. Berdemkul karısı ile kavga edip hasta oldu. ( )

2. 1. D 2. Y 3. Y 4. Y 5. D 6. D 7. 8. Y 9. D 10. D
1. 1. d 2. c 3. b 4. a 5. ç
Cevaplar:

24
ACAR
Kasımali Bayalinov
Aytkulu ve Batma, Kırgız göçmeniydi. Onların uzun zamandır
çocuğu olmuyordu. Onlar çocuk sahibi olmak için her şeyi yapıyorlardı.
Aytkulu ve Batma tedavi oldular. Aytkulu tedavi için çok para harcadı.
Bu nedenle çok borçlandı. Fakat bir sonuç alamadılar. Aradan üç yıl
geçtikten sonra Batma tedavi olmadan hamile kaldı ve onların Acar
adında bir kız çocuğu oldu. Acar evin şımarık çocuğu olarak büyüdü.
Annesi, babası onun her isteğini yapıyorlardı. Onlar çok mutluydu. Fa-
kat bu mutluluk uzun sürmedi. Aytkulu’nun ülkesinde savaş başladı.
Bir gün köyün ağası Sagın “Her evden bir erkek askere gide-
cek.” diye emretti. Aytkulu Sagın’ın yanına gitti. Ona “Benim askere
gitmemi istiyorsunuz, fakat karım ve kızım evde yalnız kalacak. Biliyor-
sunuz düşman köye doğru yaklaşıyor. Ben karım ve kızımı nasıl yalnız
bırakabilirim. Ben gidemem, beni bırakın, başkalarını gönderin. Mesela
Alımkul’un iki oğlu var. Onları gönderin.” diyerek itiraz etti
Sagın çok sinirlendi. “ Çabuk çık dışarı! Sen Alımkul ile aynı du-
rumda değilsin. Yarın askere gidiyorsun. Hazırlıklarını yap.” diye ba-
ğırdı. Alımkul Sagın’ın akrabasıydı. Ayrıca çok zengindi. Sagın zengin
insanların çocuklarını askere almıyordu. Genellikle fakirler ve onların
çocukları askere gidiyordu.
Sabah erken saatte Sagın Aytkulu’nun çadırının önüne geldi. Ayt-
kulu’ya “Haydi çabuk ol! Gidiyorsunuz.” dedi. Aytkulu hemen yataktan
kalktı. Giyinip hazırlandı. Acar’ı kucağına alıp öptü. Acar “Baba nere-
ye gidiyorsun?” diye sordu. Aytkulu “Çok uzağa gitmeyeceğim canım,
hemen geleceğim.” diye cevap verdi. Fakat Aytkulu çok korkuyordu.
“Bir daha geri dönemeyeceğim, Batma’yı ve Acar’ı bir daha göremeye-
ceğim.” diye düşünüyordu. Kapıya doğru giderken Batma’ya “İnsanlar
buradan göç ederse sen de eşyalarını topla ve onlarla git. Burada kal-
25
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

26
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

ma.” dedi. Karısına sarılarak onunla vedalaştı. Batma dışarı çıkıp koca-
sını uğurladı. Aytkulu atına binip askerlerin arasına katıldı.
Aytkulu gittikten üç gün sonra askerdeki gençlerin büyük kısmı
savaştan kaçıp geri geldi. Batma “Aytkulu da gelmiştir.” diye düşünü-
yordu. Fakat Aytkulu askerler arasında yoktu. Batma askerlere “Aytkulu
nerede?” diye sordu. Batma askerlerin “Başınız sağ olsun. Aytkulu’yu
vurdular, şehit oldu.” sözünü duyunca bağırıp çağırdı, ağladı. Acar da
annesinin bu halini görünce ağlamaya başladı. Çevredekiler Batma’ya
“Kocan çok iyi bir insandı. Şehit oldu. Mekânı cennet olsun. Kimse
böyle bir ölüme ağlamaz.” diyerek ve Batma ve Acar’ı teselli etmeye
çalıştılar.
Günler geçti. Düşman yaklaşıyordu. Bu nedenle köydeki halk göç
etmeye başladı. Batma kocasının sözlerini hatırladı. O da eşyalarını alıp
öküzüne yükledi. Acar’ı da öküze bindirdi. Köylüler ile birlikte yola çık-
tı. Batma Aytkulu’nun akrabası Kozubek ve onun eşi Ayşa’nın yanında
gidiyordu. Günlerce yürüyüp sınıra ulaştılar. Hava çok soğuktu. Karlı
bir fırtına başladı. İnsanlar ve hayvanlar yollarına devam edemiyordu.
Kadınlar ve çocuklar soğuktan titriyordu. Fakat kimse birbirine yardım
edemiyordu. Çünkü herkesin derdi aynıydı. Kar durmadan yağıyordu.
Halk yorganlara sarılıp uykuya daldı. Ertesi gün hava açıldı. Fakat gece
birçok insan donarak hayatını kaybetti, birçok hayvan telef oldu.
Çöç Turfan bölgesine kadar devam etti. Burada İnsanlar dağıl-
maya başladı. Batma, Acar, Kozubek, Ayşa ve çocukları Talip ve Murat
Turfan’da kalmaya karar verdiler. Hiçbir şeyleri yoktu. Kozubek Tur-
fanlı Sabitahun’un ahırını onun yanında çalışması karşılığında kiraladı.
Bu ahır oldukça eski bir yerdi. Pencereleri kırıktı. İçeriye soğuk hava
giriyordu. Fakat başka çareleri yoktu. Onlar pencereleri eski kıyafetlerle
kapatarak yere kilimler serip orada yaşamaya başladılar.
Aradan günler geçti. Hayat zorlaşmaya başladı. Onların oduna,
kışlık elbiselere ve yemeğe ihtiyaçları vardı. Turfanlılardan bu ihtiyaçla-
rınıı satın almak için onlara bir şeyler vermeleri gerekiyordu.
27
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

Kozubek sabah baltasını alıp odun aramaya gitti. Batma ile Ayşa
çocuklarının yanında kaldılar. Hepsinin karnı açtı. Birden Kozubek içeri
girdi. Ellerinde yakacak birkaç odun vardı. Ayşa Kozubek’e “Sabahtan
beri sadece bu kadar mı odun topladın? Bunlar çok az.” diye kızdı. Ko-
zubek “Ne yapabilirim? Turfanlılar baltamı aldılar. Bunları elimle topla-
yabildim. Baltasız ne bir şey bulabilirim ne de bir şey kesebilirim.” dedi.
O gece ateşi yaktılar ama aç uydular. Ertesi gün Kozubek odun bula-
bilmek için tekrar ormana gitti. Batma ile Ayşa de yiyecek bulabilmek
için Turfanlıları dolaştılar. Evlerine yarım kova mısır ve biraz ekmek
ile döndüler ve “Şimdi Kozubek odun getirir, ateş yakarız ve sıcak bir
yemek yeriz.” diye düşündüler.
Kozubek eve geldi fakat ellerinde hiçbir şey yoktu. “Balta olma-
dan hiçbir şey alamadım.” dedi. Batma, Ayşe ve çocuklar çok üzüldü.
Batma dışarı çıktı. Çamaşırları yıkaması karşılığında ev sahibinden bir-
kaç odun aldı. O gece hem ısındılar hem de yemeklerini yediler. Batma
ertesi gün sabahtan akşama kadar dışarıda soğuk havada ev sahibinin
çamaşırlarını yıkadı ve hastalandı.
Batma günlerce yattı. Hastalığı iyice arttı. Sabahlara kadar kızının
adını sayıkladı. Acar annesine çok üzüldü. Annesine “ Annem, canım
annem. Keşke uyansan, gözlerini açsan. Sensiz ne yaparım? Bana bir
şeyler söyle. Batma gözlerini açmaya çalıştı. Kızına bir şeyler söylemek
istedi. Fakat söyleyemeden öldü.
Acar ağlamaya başladı. Herkes onun ağlama seslerini duydu. Bü-
tün Kırgızlar eve geldi. Batma’yı mezarlığa gömdüler. Acar artık hem
annesiz hem de babasızdı. Artık onu zor bir yaşam bekliyordu.
Mart ayı geldi. Acar Kozubek ve ailesinin yanında kalıyordu. Hiç
paraları, giyecekleri, yiyecekleri yoktu. Kozubek ve ailesi Kakşaal’daki
Kırgızların yanına gitmek istedi. Fakat Sabitahun Kozubek’in gitmesini
istemiyordu. Ona “Bana çok borcun var, gidemezsin.” dedi. Kozubek
Sabitahun’a yalvardı. Fakat Sabitahun kabul etmedi. Ona “ Eğer bor-
28
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

29
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

cunu vermezsen hapse girersin.” dedi.


Kozubek çok çaresizdi. Karısına “Ne yapacağız? Acar’ı satsak
nasıl olur?” diye sordu. Sabitahun uzun zamandır Acar’ı satın almak
istiyordu. Ayşa ilk zamanlar bu teklifi kabul etmese de sonunda kabul
etmek zorunda kaldı. Çünkü kocasının hapse girmesini istemiyordu.
Onlar Acar’ı Sabitahun’a sattılar. Sabitahun onlara bir eşek, üç altın
para, bir çuval mısır verdi. Kozubek ve ailesi Kakşaal’a gitti. Acar ilk
zamanlar çok üzüldü. Hiçbir şey yiyemedi, çok zayıfladı. Fakat sonra
buradaki hayatına alıştı. Hatta acılarını bile unutmaya başladı.
Aradan bir yıl geçti. Acar on beş yaşına girdi. İyice güzelleşti.
Sabitahun’un Çır adında zengin bir arkadaşı vardı. Çır Acar’ı çok beğe-
niyordu. Evlenmek için Sabitahun’dan Acar’ı istedi. Sabitahun Acar’dan
Çır için bir at, altın ve gümüş para istedi. Çır bunları Sabitahun’a verip
Acar’ı aldı. Acar buna çok üzüldü. O, Çır ile evlenmek istemiyordu.
Çünkü Çır’ın karısı daha vardı. Fakat zorla Çır ile evlendi. Acar Çır ile
birlikte altı ay geçirdi. İlk zamanlar Çır hep Acar ile vakit geçiriyordu
fakat son zamanlarda haftada bir veya iki kez Acar’ı görüyordu. Çır’ın
iki karısı da Acar’a hiç iyi davranmıyordu. Bu nedenle Acar evden kaçıp
Kaşkaal’a gitmeye karar verdi.
Bir gece Acar sessizce evin kapısını açıp dışarı çıktı. Arkasına
bakmadan evden uzaklaştı ve Kaşkaal’a doğru yola çıktı. Kaşkaal Tur-
fan’dan oldukça uzaktı. Acar bunu biliyordu fakat Acar, Çır’dan kurtul-
mak ve yeni bir hayata başlamak istiyordu. Acar sabah olmadan önce
ormana ulaştı. Ormanda biraz uyumak istedi. Fakat uyuyamadı çünkü
her yeri ağrıyordu. Üstelik çok açtı. Kalkıp yola devam etti. Uzunca bir
zaman sonra Acar Kaşkaal’ın sınırına ulaştı. Kaşkaal susuz, ıssız bir çöl
gibiydi. Acar uyumak için Turhan’daki gibi bir yer bulamadı. Üstelik
iyice susadı. Acar yorgunluktan bayılmak üzereydi. Bir ağacın dibine
oturdu. “Demek ölmek buymuş.” diye düşünerek ağladı. Daha fazla
dayanamadı ve uyumaya başladı. Acar burada akşama kadar uyudu.

30
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

Uyandıktan sonra hemen yola çıktı. Her yer karanlıktı. Acar arkasından
uluma sesleri duydu. Sesler ona doğru yaklaşıyordu. Acar çok korktu.
Oradan uzaklaşmak için koştu. Fakat bir süre sonra aç kurtlar Acar’ın
etrafını sardı. Acar ağlamaya başladı. Kendini korumak için kurtlara taş
attı. En sonunda cebindeki kibrit aklına geldi. Çocukluğunda annesi-
nin “Kurtlar ateşten korkar.” sözünü hatırladı. Hemen bir kibrit yaktı.
Kurtlar ateşi görünce biraz geri çekildi ama oradan uzaklaşmadı. Acar
son kibrite kadar kendini korudu. Acar “ Bütün hayatım bu kibritten
sonra bitecek ve öleceğim.” diye düşündü.
Acar son kibritle oradaki kuru ağacı yakmaya karar verdi. Ağaç
alevlendi. Kurtlar oradan biraz uzaklaştılar. Fakat hâlâ Acar’ı bekliyor-
lardı. Acar oradan ayrılmak istemiyordu. Bütün hayatı bu ateşe bağlıy-
dı. Alev sönmeye başladı. Kurtlar tekrar Acar’ın etrafını sardılar. Acar
“Benim hayatım bu kadarmış. İşte ben sizinim, haydi alın.” dedi. Başka
bir şey söyleyemedi ve oraya düştü. Acar özgür olmak için bu yola çıktı.
Ama maalesef hayatını kaybetti.

31
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki kişiler kimdir? Eşleştirelim.
1. Aytkulu a. Aytkulu’nun akrabası
2. Batma b. Kozubek’in oğlu
3. Acar c. Acar’ın babası
4. Sagın ç. Acar’ın annesi
5. Kozubek d. Kozubek’in karısı
6. Ayşa e. Acar’ın kocası
7. Talip f. Ev sahibi
8. Murat g. Aytkulu’nun kızı
9. Sabitahun h. Kozubek’in oğlu
10. Çır ı. Köyün ağası

2. Aşağıdaki olayları hikâyeye göre sıralayalım.


a. Kozubek’in ailesi, Batma ve Acar Turfan’a yerleşti. ( )
b. Batma ve kızı göç ettiler. ( )
c. Kozubek Acar’ı Sabitahun’a sattı. ( )
ç. Aytkulu öldü. ( )
d. Acar evden kaçtı. ( )
e. Acar yolda öldü. ( )
f. Batma öldü. ( )
g. Kozubek ve ailesi Kakşaal’a gitti. ( )
h. Acar Çır ile evlendi. ( )
ı. Aytkulu savaşa gitti. ( )

2. 1. ı 2. ç 3. b 4. a 5. f 6. c 7. g 8. g 9. d 10. e
1.1. c 2. ç 3. g 4. ı 5. a 6. d 7. h 8. b 9. f 10. e
Cevaplar:

32
KUZUCUK
Şecaattin Coka
İlkbahar gelince pazar yerinde kuzular satılıyordu. Ceyhun sık sık
pazar yerine gidiyor, orada satılık kuzulara bakıyordu. Ceyhun özellikle
siyah beyaz kuzuları çok seviyordu. Eve gelince de anne ve babasına
oradaki kuzuları anlatıyordu ve onlara “Arkadaşım Hasan’ın, Mehmet’in
bir kuzusu var. Lütfen babacığım, bana da bir kuzu alın. Arkadaşlarımla
beraber Bülbüldere’deki otlaklara çıkıp kuzumu otlatmak istiyorum.
” diyordu. Babası ise ona “Kuzuya bakmak için çok zaman harcarsın,
derslerinle ilgilenmezsin. Üstelik kuzularınız insanların bahçelerine za-
rar verir. Benden bunu isteme.” diyordu.
Bir gün Hasan yine dayanamadı ve akşam yemeğinde otururlar-
ken babasına,“Babacığım, bunu çok istiyorum, bundan sonra dersleri-
me daha çok çalışırım. Bülbüldere’deki bahçelere zarar vermeyiz. Çün-
kü orada birçok boş yer var.” dedi.
Babası oğlunun ısrarlarından sonra ona bir kuzu almaya karar
verdi. Ceyhun’a sürpriz yapmak istiyordu. Bu yüzden ona hiçbir şey
söylemedi. Ertesi gün pazardan bir kuzu aldı. Eve giderken Ceyhun’un
arkadaşları kuzuyu gördü. Ceyhun okuldaydı. Ona bu haberi söylemek
için can atıyorlardı. Kuzu küçük ve çok haraketliydi. Ceyhun’un baba-
sı onu bahçedeki bir ağaca bağladı.
Ceyhun okuldan eve dönerken arkadaşları “Ceyhun, baban sana
bir kuzu aldı. Şimdi artık beraber Bülbüldere’ye çıkar, kuzularımızı ot-
latırız.” dediler. Ceyhun çok sevindi, eve koşarak geldi. Bahçeye girdi,
siyah beyaz kuzusunu gördü, onu okşayıp öptü. Hemen eve girdi, an-
nesini kucakladı. Babası işten eve dönünce onu da kucakladı. Teşekkür
etti.

33
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

34
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

Ceyhun akşama kadar kuzunun yanından ayrılmadı. Hep ona


baktı. Hasan ve Mehmet’in kuzuları onlara alışmış, onların arkasından
gidiyordu. Ceyhun’unki ise daha çok yeniydi ama bir hafta içinde ona
alıştı. Artık Ceyhun’un arkasından geliyordu.
Havalar giderek ısınıyordu. Ceyhun okuldan döndükten sonra
arkadaşları ile beraber Bülbüldere’ye gidiyorlardı. Kuzular otlakta otlar-
ken onlar da uzaklara gidiyor çiçek topluyorlardı. Çocuklar çok mutluy-
dular. Birlikte güzel günler geçiriyorlardı.
Ceyhun, Hasan ve Mehmet’ten büyük çocuklar da Bülbüldere’ye
geliyorlardı. Onlar bahçelerden gizlice çilek ve kiraz topluyor, bahçelere
zarar veriyorlardı. Ceyhun ve arkadaşları hiçbir zaman bunu yapmadı.
Ama bir gün bir bahçe sahibi onların yanına geldi. Onlara “Bahçeme
girip tüm çileklerimi almışsınız.” dedi ve sopa ile vurmaya başladı. Ço-
cukların “ Bizim bir suçumuz yok, hiçbir şey yapmadık.” demelerine
rağmen adam onlara vurmaya devam etti. Bu nedenle çocuklar adam-
dan kaçtılar.
Hasan, Mehmet ve Ceyhun farklı yerlere gittiler. Kuzuları da on-
ları takip etti. Ceyhun kaçarken bir tepeden atladı ve düştü. Her yeri
acıyordu. Hareket edemiyordu. Ceyhun’un kuzusu onu aradı. Fakat bu-
lamadı, tek başına eve döndü.
Kuzu tek başına eve gelince annesi ve babası Ceyhun’u merak
etti. Ceyhun’u arkadaşlarına sordular. Onlar olayı anlattı. “Ceyhun nere-
de bilmiyoruz.” dediler. Ceyhun’un babası kuzuyu takip ederek Bülbül-
dere’ye gitti ve uzaktan bir ses duydu. Hemen o sese yöneldi. Ceyhun
“Of! Of!” diye bağırıyordu. Babası hemen onun yanına gitti. “Oğlum
sana ne oldu?” diye sordu. Ceyhun’u kucağına aldı ve onu eve getirdi.
Ceyhun’un yüzü sapsarıydı. Annesi ve babası onu tedavi ettiler. Ceyhun
kısa zamanda iyileşti, ayağa kalktı.
35
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

36
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

Birkaç gün sonra Ceyhun, kuzuyu görmeye çıktı. Kuzuyu öptü,


okşadı. O anda babası da bahçedeydi. Ona “Baba, size benim yerimi
kim söyledi?” diye sordu. Babası ona “Kuzu gösterdi.” diye cevap verdi.
O günden sonra Ceyhun kuzusunu daha çok sevdi. Okullar tatil olunca
onunla daha çok vakit geçirdi.
Yaz mevsimi sonlarında kuzu iyice büyüdü. Ceyhun ve arkadaşla-
rı okula başladı. Hasan ve Mehmet kuzularını kesmeleri için babalarına
verdiler. Ama Ceyhun bunu istemiyordu. Babasına “Asla kuzuyu kes-
menize izin veremem.” diyordu.
Bir gün Ceyhun okuldan eve döndü. Kuzu evde yoktu. Telaşla
babasına “Kuzum nerede?” diye sordu. Babası, ona “ Kuzuyu bir ço-
bana verdim. Onu kesmeyecek. Bu kışı köydeki koyunlarla geçirecek.”
dedi. Ceyhun bu habere üzüldü fakat babası “Kuzuyu kesmeyeceğiz.”
deyince mutlu oldu.

37
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER
ALIŞTIRMALAR
1. Metne göre uygun seçeneği işaretleyelim.
1. Hikâye hangi mevsimlerde geçmektedir?
A) Kış ve ilkbahar
B) Yaz ve sonbahar
C) Sonbahar ve kış
D) İlkbahar ve yaz
2. Ceyhun babasından ne istiyordu?
A) Onu pazara göndermesini
B) Bülbüldere’ye gitmek için izin vermesini
C) Ona kuzu almasını
D) Onu okula göndermesini
3. Babası neden oğluna kuzu almak istemiyordu?
A) Çünkü oğlunun Bülbüldere’de kaybolmasından korkuyordu.
B) Çünkü oğlunun derslerini yapmamasından korkuyordu.
C) Çünkü oğlunun arkadaşlarıyla çok gezmesini istemiyordu.
D) Çünkü oğlunun Pazar yerine gitmesini istemiyordu.
4. Ceyhun’un kuzusu ne renkti?
A) Beyaz ve siyah
B) Beyaz ve kahverengi
C) Siyah ve sarı
D) Siyah ve kahverengi
5. Ceyhun ve arkadaşları kuzularını nerede otlatıyordu?
A) Pazar yerinde
B) Bülbüldere’de
C) Bahçe’de
D) Okulda
6. Ceyhun ve arkadaşları kuzular otlarken ne yapıyorlardı?
A) Çiçek topluyorlardı.
B) Bahçelerden kiraz alıyorlardı.
C) Ders çalışıyorlardı.
D) Kuzuları seyrediyorlardı.
7. Bülbüldere’deki adam çocuklara neden kızdı?
A) Çünkü “Kuzular bahçeme zarar verdi.” diye düşündü.
B) Çünkü “Çocuklar meyveleri aldılar.” diye düşündü.
C) Çünkü “Kuzular meyveleri yediler.” diye düşündü.
D) Çünkü “Çocuklar bahçeme zarar verdiler.” diye düşündü

38
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER
8. Ceyhun ne zaman tepeden düştü?
A) Arkadaşlarıyla çiçek toplarken
B) Kuzuyu otlatırken
C) Adamdan kaçarken
D) Bahçeden meyve alırken
9. Ceyhun’un yerini kim gösterdi?
A) Hasan
B) Babası
C) Mehmet
D) Kuzu
10. Yaz bitince Ceyhun’un arkadaşları kuzuları ne yaptılar?
A) Kuzulara evlerinde baktılar.
B) Kuzuları çobana verdiler.
C) Kuzuları babalarına verdiler.
C) Kuzuları Bülbüldere’ye bıraktılar.

1.D 2.C 3.B 4.A 5.B 6.A 7.B 8.C 9.D 10.C
Cevaplar:

39
LOKMA
Hümaşah Vardar
Hatice Hanım 18 yaşındayken Recep Ağa ile evlendi. O zaman
Recep Ağa 40 yaşındaydı. Onların 2 erkek çocuğu oldu. 5 sene sonra
Recep Ağa öldü. O günden sonra Recep Ağa’nın tüm malları Hatice
Hanım’a kaldı. Recep Ağa’nın işçileri Hatice Hanım’ı bırakmadı. Onun-
la birlikte çalışmaya devam ettiler. Hatice Hanım zengin ve rahat bir
hayat yaşamaya başladı.
Bir gün yakın bir arkadaşı Hatice Hanım’ı ziyarete geldi. Hatice
Hanım’ın arkadaşının adı Emine’ydi. O’nun da Hatice Hanım gibi ko-
cası yoktu. Oğlu ve gelini ile yaşıyordu. Emine Hanım Hatice Hanım’a “
Haticeciğim, biliyorsun oğlum askere gidecek. Gelinim ile beraber evde
yalnız kalacağız. Senden başka hiç kimseye güvenemiyorum. Oğlum bir
yıl sonra askerden dönecek. O zamana kadar sizin evinizde kalabilir
miyiz?” diye rica etti. Hatice Hanım’ın büyük bir evi vardı. O “Evde
zaten birçok oda var. Bir tanesinde kalabilirler.” diye düşündü ve onun
ricasını kabul etti.
Emine Hanım’ın oğlu askere gittikten sonra Emine Hanım ve
gelini Hatice Hanım’ın evine taşındılar. Bir gün Emine Hanım ile ge-
lini Hatice Hanım’ın odasına ağlayarak girdi. Gelin “Tüm altınlarımı
çalmışlar. Bence evdeki işçiler almıştır.” dedi. Emine Hanım da Hatice
Hanım’a “Nasıl çaldılar, bilmiyorum ama gelinimin altınlarını verecek-
siniz. Eğer inkar ederseniz bütün hocaları eve çağırırım, suçluyu bu-
lurum.” dedi. Hatice Hanım bu sözleri duyunca Emine Hanım’a çok
kızdı. Araları bozuldu. Çünkü Hatice Hanım evdeki tüm işçilere güve-
niyordu. “Onlar yapmaz.” diyordu. Fakat Emine’nin gelininden şüphe-
leniyordu. Çünkü o iyi karakterli bir insan değildi.
Bu olaydan sonra Emine Hanım eve bir hoca getirdi. Hatice Ha-
nım evdeki herkesi bir odaya topladı. Hoca bir köşeye oturdu. Emine
40
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

41
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

Hanım hocanın önüne bir tepsi lokma tatlısı koydu. Hoca “Bu lokma-
ları herkes yutacak, kim lokmayı yutamazsa o hırsızdır.” dedi. Hatice
Hanım ağlıyordu. “Eğer hocayı evden kovarsam, onlar beni suçlu sa-
nacak. Buradaki küçük çocuklar o büyük lokmaları nasıl yutacak? Eğer
biri lokmayı yutamazsa, onu suçlu ilân edecekler.” diye düşünüyordu.
İlk lokmayı Hatice Hanım aldı. Herkes ona bakıyordu. Hatice
Hanım astım hastasıydı. O lokmayı ağzına attı ve güçlükle lokmayı
yutmaya çalıştı. Bir anda lokma boğazında kalınca hoca yerinden kalktı.
Fakat Hatice Hanım lokmayı yuttu. Aynı heyecan herkes lokmayı yutar-
ken devam etti. Çocuklar da dahil herkes lokmaları yuttu.
Emine Hanım çok utandı. Bütün eşyalarını alarak gelini ile bir-
likte evine döndü. Emine Hanım’ın oğlu bir sene sonra askerden geldi.
Oğlu bu olayı duyunca çok üzüldü ve hırsızı bulmaya karar verdi.
Bir gün Emine Hanım’ın komşusunda düğün vardı. Gelinin an-
nesi elinde bir bohça ile eve geldi. Bohçanın içinde altınlar vardı. O bo-
hçadaki altınları çıkarıp kızına verdi. “Düğüne altın takmadan gitme.”
dedi. Emine Hanım ve oğlu altınları görünce çok şaşırdılar. Bu altınlar
gelinin altınlarıydı. Damat gelinin annesine “Bu altınları sana kim ver-
di?” diye sordu. Gelin’in annesi “Sen askere gidince ‘Emine Hanım bu
altınları satar.’ diye düşündüm.” Bu yüzden altınları aldım.” diye cevap
verdi. Gelin, annesine “Anne bunu nasıl yaptın? Hatice Hanım’ı çok
kırdık.”dedi.
Emine Hanım da oğlu da gelininin annesine çok kızdılar. Hemen
Hatice Hanım’a gidip olayı anlattılar ve ondan özür dilediler. Hatice
Hanım bu özrü kabul etti. Fakat bundan sonra Hatice Hanım Emine
Hanım’la eskisi gibi arkadaş olmadı.

42
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER
ALIŞTIRMALAR
1. Metne göre aşağıdaki cümleler doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazalım.
1. Hatice Hanım kocası öldükten sonra zor bir hayat yaşadı. ( )
2. Emine Hanım Recep Ağa’nın akrabasıydı. ( )
3. Emine Hanım’ın hayatı Hatice Hanım’ın hayatına benziyordu. ( )
4. Emine Hanım, oğlu ve gelini Hatice Hanım’ın evine taşındılar. ( )
5. Gelinin altınlar çalındıktan sonra Hatice ve Emine Hanım birbirlerine küstüler. ( )
6. Emine Hanım altınları bulması için bir hoca getirdi. ( )
7. Hoca hırsızı buldu. ( )
8. Emine Hanım ve gelini Hatice Hanımın evinden ayrıldı. ( )
9. Altınları Emine Hanım’ın oğlu buldu. ( )
10. Altınları gelinin annesi çaldı. ( )

2. Metne göre uygun seçeneği işaretleyelim.


1. Hatice Hanım Recep Ağa’nın iki oğlu / kızı vardı.
2. Emine Hanım ailesiyle / tek başına yaşıyordu.
3. Emine Hanım, Hatice Hanım’ın evinde kalmak istedi. Çünkü oğlu işe/askere gidiyordu.
4. Emine Hanım’ın / Emine Hanım’ın gelininin altınlarını çaldılar.
5. Emine Hanım’ın gelini Hatice Hanım’dan / işçilerden şüphe etti.
6. Emine Hanım altınları bulması için polis / hoca çağırdı.
7. Hoca altınları bulmak için herkesten tatlı yemesini / su içmesini istedi.
8. İşçilerin hepsi lokmayı yuttu / yutamadı.
9. Gelinin annesi / kardeşi altınları aldı.
10. Hatice Hanım Emine Hanımın özütünü kabul etti / reddetti.

yemesini 8. Yuttu 9. annesi 10. kabul etti


2. 1. oğlu 2. ailesiyle 3. askere 4. Emine Hanım’ın gelininin 5. işçilerden 6. hoca 7. tatlı
1. 1. Y 2. Y 3. D 4. Y 5. D 6. D 7. Y 8. D 9. Y 10. D
Cevaplar:

43
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER
SÖZLÜKÇE

KIZIL ELMA
çekingenlik (i.): Her şeyden çekinen, ürkek, tutuk (kimse), muhteriz
göz göze gelmek (d.): Her iki tarafın bakışları karşılaşmak
hanımefendi (i.): Saygı bildirmek için kadın adlarının sonuna getirilen veya adların yerine
kullanılan bir söz
kekelemek (f.): Ne söyleyeceğini şaşırıp kelimeleri birbirine karıştırmak
parıltı (i): Güçlü bir ışık çıkaran nesne.
perişan (i.): Acınacak durumda olan, zavallı
sarılı (s.): Üzeri örtülmüş olan
uykuya dalmak (d.): Uyumaya başlamak
uzaklaşmak (f.): Bir şeyden, bir yerden veya kimseden ayrılıp uzağa gitmek
üstelik (zf.) Ayrıca, bir de, bundan başka
yaşarmak (i.): Islanmak, nemlenmek
yırtmak (f.): Kâğıt, kumaş gibi şeyleri parçalamak

HEDİYE
acı çekmek (f.): Üzülmek.
acımak (f.): Başkasının uğradığı veya uğrayacağı kötü bir duruma üzülmek.
aklını kaybetmek (d.): Delirmek.
aldırmak (f.): Önem vermek, değer vermek.
bir deri bir kemik kalmak (d.): Çok zayıflamak.
birikim (i.): Biriktirilen mal veya para.
boşuna (zf.): Boş yere, yararsız yere, sebepsiz yere, gereksiz.
buruşmak (f.): Düzgünlüğü bozulmak, üzerinde kırışık ve katlamalar oluşmak.
cahilce (zf.) Öğrenim görmemiş, okumamış gibi.
dedikodu (i.) Başkalarını çekiştirmek ve kınamak üzere yapılan konuşma.
enine boyuna (z.) Çok ince ayrıntıları ile, eksiksizce.
faiz (i.): İşletmek için bir yere ödünç verilen paraya karşılık alınan kâr.
gülümsemek (f.): Hafifçe gülmek.
hal hatır sormak (d.): Bir kimseye “nasılsınız, ne durumdasınız” anlamında nezaket so-
rusu yöneltmek.
hayret (ü.): Şaşılan bir şey karşısında söylenen söz.
kabahat (i.): Uygunsuz hareket, çirkin, suç, kusur.
kafası karışmak (f.): Önceki bilgi ve düşünceleri altüst olmak.
keyif yapmak (f.): Güzel vakit geçirmek.
kusur (i.): Eksiklik.

44
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER
medeniyet (i.): Fikir, sanat ve endüstri alanlarında çok büyük bir gelişmelerin tümü.
rezil olmak (f.): Çok utanacak bir duruma gelmek.
som (i.): Özbekistan para birimi
söylenmek (f.): Çıkışmak, azarlamak, eleştirmek.
yüzünden (zf.): Sebebiyle.
zarar etmek (f.): Maddi ve manevi bakımdan kayba uğramak.

ACAR
ağa (i.): Geniş toprakları olan, varlıklı kimse.
ahır (i.): Evcil büyükbaş hayvanların barındığı kapalı yer.
alevlenmek (f.): Yanmaya başlamak.
balta (i.): Ağacı kesme, yarma, yontma vb. işlerde kullanılan ağaç saplı, demir araç.
başın sağ olsun (d.): Yakını ölen bir insanı teselli etmek için söylenen söz.
bayılmak (f.): Sıcak, açlık, susuzluk, yorgunluk vb. etkenlerle dayanma gücünü yitirmek.
borçlanmak (f.): Karşılığını sonra vermek şartıyla birinden para veya bir şey almak.
çadır (i.): Kalın bez veya plastik maddelerden yapılarak direklerle tutturulan, taşınabilir
barınak.
çuval (i.): Büyük torba.
emretmek (f.): Bir şeyin yapılmasını veya yapılmamasını kesin olarak söylemek.
hayatını kaybetmek (d.): Ölmek.
kilim (i.): genellikle desenli, kalın, kıl veya yün dokuma.
kurt (i.): Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika’da yaşayan, postu gri sarı renkli, yırtıcı hayvan.
sayıklamak (f.): Uykuda veya bir hastalığın verdiği dalgınlık sırasında anlamsız sözler
söylemek.
uğurlamak (f.): Yolcu etmek.
uluma (i.): Köpek, kurt, çakal vb. hayvanlar uzun çıkardıkları ses.
yalvarmak (f.): Birinden ısrarlı bir biçimde, kendine acındıracak sözlerle, saygılı bir bi-
çimde bir şey istemek.

KUZUCUK
can atmak (d.): Şiddetle arzu etmek, çok istemek.
kuzu (i.): Koyun yavrusu
okşamak (f.): Sevgi, şefkat belirtisi olarak elini bir şeyin üzerinde yavaş yavaş gezdirmek.
otlak (i.): Hayvan otlatılan yer.
otlatmak (f.): Hayvanların dolaşarak yerdeki ot, çimen, yaprak vb.ni yemeleri için götür-
mek.
sopa (i.): Elde taşınacak incelikte düzgün ağaç.
üstelik (zf.): Ayrıca, bir de, bundan başka.

45
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER
LOKMA
ağa (i.): Geniş toprakları olan, sözü geçen, varlıklı kimse.
araları bozulmak (d.): iki kişi arasındaki dostluğu, ilişkiyi bozulması
astım (i.): Bronşların daralmasından ileri gelen nefes darlığı hastalığı
bohça (i.): İçine çamaşır, elbise vb. koyup sarılan dört köşe kumaş
güçlükle (zf.): Kolay olmayan bir biçimde.
hoca (i.): Medresede öğrenim gören sarıklı, cübbeli din adamı
inkar etmek (f.): Yaptığı bir işi, söylediği sözü veya tanık olduğu bir şeyi yapmadığını,
bilmediğini, görmediğini söylemek, yaptığını saklamak, yadsımak.
kırmak (f.): Dileğini kabul etmeyerek veya beklenmeyen bir davranış karşısında bırakarak
gücendirmek, incitmek.
kovmak (f.): Sert veya küçük düşürücü sözlerle gitmesini söylemek, savmak, defetmek.
mal (i.): Bir kimsenin, bir tüzel kişinin mülkiyeti altında bulunan, taşınır veya taşınmaz
varlıkların bütünü
suçlu (i.): Yasalara aykırı davranmış,, suçu olan (kimse), kabahatli.
toplamak (f.): Bir araya getirmek.
yutmak (f.): Ağızda bulunan bir şeyi yutağa geçirmek.

KISALTMALAR
i.: isim
f.: fiil
d.: deyim
s.: sıfat
zf.: zarf
z.: zamir
e.: edat

46
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

47
TÜRK DÜNYASINDAN SEÇME HİKÂYELER

48

You might also like