You are on page 1of 5

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2014/13-111 10.05.

2021 16:47

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2014/13-111

K. 2015/886

T. 4.3.2015

• BANKANIN TEK TARAFLI OLARAK TAHSİL ETTİĞİ MASRAF VE GİDERLERİN İADESİ (


Davalı Banka Tacir Olup Yaptığı Masrafları Tüketiciden İsteme Hakkı Bulunduğu -
Bankanın Ancak Davaya Konu Kredinin Verilmesi İçin Zorunlu Makul ve Belgeli Masrafları
Tüketiciden İsteyebileceğinin Gözetilmesi Gerektiği )

• ALACAK DAVASI ( Bankanın Ancak Davaya Konu Kredinin Verilmesi İçin Zorunlu Makul
ve Belgeli Masrafları Tüketiciden İsteyebileceği - Bilirkişiden Kredinin Kullanılması İçin
Zorunlu ve Belgeli Masrafların Neler Olduğunun Tespiti Noktasında Rapor veya Ek Rapor
Alınarak Hasıl Olacak Sonuca Göre Bir Karar Verilmesi Gerektiği )

• KONUT KREDİ SÖZLEŞMESİ ( Tek Yanlı Olarak Davalı Bankaca Tahsil Edilen Masraf ve
Giderlerin İadesi İstemi - Bilirkişiden Kredinin Kullanılması İçin Zorunlu ve Belgeli
Masrafların Neler Olduğunun Tespiti Noktasında Rapor veya Ek Rapor Alınarak Hasıl
Olacak Sonuca Göre Bir Karar Verilmesi Gerektiği )

• HAKSIZ ŞART ( Hayat Sigortası Priminin Tahsilini Öngören Sözleşme Hükmünün Haksız
Şart Olarak Kabulü İçin Gerekli Bulunan Açık Oransızlık ve Haksızlık Unsurunun Somut
Olayda Gerçekleşmediği - Sözleşme Kapsamında Davalıdan Tahsil Edilen Primlerin
Davalıdan Tahsiline Karar Verilmesinin Hatalı Olduğu )

• HAYAT SİGORTASI PRİMİ ( Belli Bir Prim Ödeme Borcu Getirmekle Birlikte Hayat
Sigortası Kapsamına Alınmasında Sigortalanan Davacının da Bir Menfaatinin Olduğu -
Hayat Sigortası Priminin Tahsilini Öngören Sözleşme Hükmünün Haksız Şart Olarak
Kabulü İçin Gerekli Bulunan Açık Oransızlık ve Haksızlık Unsurunun Olayda
Gerçekleşmediği )

• BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ ( Davalı Bankanın Ancak Davaya Konu Kredinin Verilmesi İçin
Zorunlu Makul ve Belgeli Masrafları Tüketiciden İsteyebileceği - Bilirkişiden Kredinin
Kullanılması İçin Zorunlu ve Belgeli Masrafların Neler Olduğunun Tespiti Noktasında
Rapor veya Ek Rapor Alınması Gerektiği )

4077/m.6

ÖZET : Dava, tüketici konut kredi sözleşmesi gereğince tek yanlı olarak davalı bankaca tahsil edilen masraf ve giderlerin iadesi
istemine ilişkindir. Davalı bankanın kredi borçlusuna hayat sigortası yapılmasındaki asıl amacının kredi borcunun teminat altına
alınması olduğu, ancak belli bir prim ödeme borcu getirmekle birlikte, hayat sigortası kapsamına alınmasında sigortalanan
davacının da bir menfaatinin olduğu belirgindir. Zira, sözleşmenin bir hükmü, tüketicinin bir menfaatini ihlâl etmekle birlikte, ona

http://kazanci.com.tr/gunluk/hgk-2014-13-111.htm Sayfa 1 / 5
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2014/13-111 10.05.2021 16:47

önemli avantajlar da sağlıyorsa, bu kaydın tüketicinin zararına olduğunu söylemek olanaklı değildir. Buna göre, hayat sigortası
priminin tahsilini öngören sözleşme hükmünün haksız şart olarak kabulü için gerekli bulunan açık oransızlık ve haksızlık
unsurunun somut olayda gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Şu halde, sözleşme kapsamında davalıdan tahsil edilen hayat
sigortası primlerine ilişkin kayıtların haksız şart niteliğinde olduğu gerekçesiyle ödenen primlerin davalıdan tahsiline karar
verilmesi doğru değildir. Öte yandan, davalı banka tacir olup, yaptığı masrafları tüketiciden isteme hakkı bulunmaktadır. Somut
uyuşmazlığın tüketici hukukundan kaynaklandığı da gözetildiğinde, banka ancak davaya konu kredinin verilmesi için zorunlu,
makul ve belgeli masrafları tüketiciden isteyebilir. Buna göre; mahkemece, davalı bankadan bu yönde delilleri sorulduktan sonra,
bilirkişiden, kredinin kullanılması için zorunlu ve belgeli masrafların neler olduğunun tespiti noktasında rapor veya ek rapor
alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bu yönler gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde
davanın tümden kabulüne karar verilmesi hatalıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesince (
Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla ) davanın kabulüne dair verilen 07.08.2012 tarih ve E:2012/80, K:2012/162 sayılı kararın
incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 08.11.2012 gün ve E:2012/23738,
K:25211 sayılı ilamı ile;

( ... Davacı; 24/11/2008 tarihinde davalı bankadan 74.000 TL tutarlı konut kredisi kullandığını, kredi kullandığı tarihte banka
tarafından masraf ve expertiz masrafı olarak 1.975,00 TL tahsil edildiğini, daha sonra konut kredisi faizlerinin düşmesi üzerine
15/04/2009 tarihinde ve 29/09/2009 tarihinde 2 kez ödeme konut kredisinin yeniden yapılandırılması için bankaya müracaat
ettiğini, 1. yapılandırmada %4 komisyon üzerinden 2.818,00 TL, 2. yapılandırmada %3 komisyon üzerinden 1.955,00 TL tahsil
edildiğini, hem kredi başvurusu sırasında hem de yapılandırmalar sırasında alınan komisyon, masraf, expertiz ücreti vs. adı
altında toplam 6.748,00 TL tahsil edildiğini belirterek, kendisinden masraf, komisyon vs adı altında alınan 6.748,00 TL'nin yasal
faizi ile davalı bankadan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı; davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davalı banka tarafından yapılan tahsilatlara ilişkin taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin haksız şart niteliğinde
bulunduğu gerekçesi ile Davanın kabulü ile 6.748,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan
alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir
isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-Standart sözleşmeler, içeriğini kısmen veya tamamen genel işlem koşullarının oluşturduğu, tarafların karşılıklı müzakereleri
sonucu değil, aksine, taraflardan biri veya üçüncü kişi tarafından önceden hazırlanmış hükümlerin kullanıldığı sözleşme tipi
olarak tanımlanmakta olup, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 4822 Sayılı Kanunla değişik 6. maddesi ile,
Avrupa Konseyi'nin 05.04.1993 tarihli, 1993/13/AET Yönergesinde ve bu yönergeyi iç hukuklarına aktaran Avrupa Birliği
ülkelerinde, standart sözleşmelerde yer alan hükümlerin ve özellikle bu sözleşmelerin içeriğini oluşturan genel işlem koşullarının,
haksız şart olduğuna ilişkin bir karine öngörülmüştür. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 6.maddesinin üçüncü fıkrasına
göre, “ Bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki
edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden,
standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün
müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez” hükmü yer almaktadır. Yine
4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 4822 Sayılı Kanunla değişik 6. maddesi ile sözleşmelerdeki “haksız şart”
kurumu düzenlenmiş ve satıcı ve sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların
sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan
sözleşme koşullarının haksız şart olup, taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar
tüketici için bağlayıcı olmadığı belirtilerek, satıcı veya sağlayıcının, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa,
bunu ispat yükünün ise ona ait olduğu belirtilmiştir. 4077 Sayılı Kanunun değişik 6 ve 31 maddelerine dayanılarak hazırlanan
Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesinde ise "satıcı, sağlayıcı veya kredi veren
tarafından tüketici ile akdedilen sözleşmede kullanılan haksız şartların batıl olduğu” hükmü getirilmiştir.

Dosya kapsamına göre; taraflar arasında konut kredisi sözleşmesi düzenlenmiş olup, kredisi sözleşmesinin 6.maddesinde;
sözleşme ekindeki belgeler ve kredi ile ilgili her türlü işlemin gerektirdiği, tescil, onay, fek vs ye ait her türlü vergi harç ve fon
payları ve giderler/masraflar, mevcut veya ileride yasalarla öngörülebilecek tüm vergi fon ve harçlar ile bankaca yapılacak tüm
masrafların tamamıyla müşteriye ait olacağı belirtilmiş ise de; anılan maddenin taraflarca ayrıca ve açıkça müzakere edildiği
hususu kredi veren tarafından ispatlanmadığı gibi diğer ücret ve masraflar başlığı altında, miktarı sözleşme tarihi itibariyle
belirlenmeyen ve ileride doğması muhtemel masrafların da tüketiciden alınacağına dair, tek taraflı olarak tanzim edilen hükmün,
yukarıda açıklanan yasa ve yönetmelik hükümleri karşısında haksız şart olduğunun kabulü gerekir. Ne var ki incelenen dosya
içeriğine göre, davacıdan yapılan tahsilatlar içerisinde, dosya masrafı ve komisyon ödemeleri dışında, sözleşme kapsamında
alınan sigorta bedeli ile ekspertiz ücretinin de bulunduğu anlaşılmaktadır.

Hemen belirtmek gerekir ki; her ne kadar mahkemece, kredi sözleşmesi kapsamında yapılan hayat sigortasına ilişkin hükümlerin
ve bu kapsamda sigorta priminin davacıdan tahsil edilmesinin tüketici aleyhine haksız şart oluşturduğu gerekçesiyle davanın
kabulüne karar verildiği anlaşılmakta ise de, bir sözleşme hükmünün haksız şart olarak kabulü için gerekli bulunan açık ve
haksız oransızlık unsurunun gerçekleşen somut olayda bulunmadığı anlaşılmaktadır. Zira, sözleşmenin bir hükmü, tüketicinin bir

http://kazanci.com.tr/gunluk/hgk-2014-13-111.htm Sayfa 2 / 5
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2014/13-111 10.05.2021 16:47

menfaatini ihlâl etmekle birlikte, ona önemli avantajlar da sağlıyorsa, bu kaydın tüketicinin zararına olduğunu söylemek olanaklı
değildir. Davalı bankanın kredi borçlusunun hayat sigortası yapılmasındaki asıl amacının kredi borcunun teminat altına alınması
olduğu, ancak belli bir prim ödeme borcu getirmekle birlikte, hayat sigortası kapsamına alınmasında davacı sigortalının da bir
menfaatinin olduğu açıktır. Hal böyle olunca, sözleşme kapsamında davalıdan tahsil edilen sigorta primlerinin ilişkin kayıtların
haksız şart niteliğinde olduğu gerekçesiyle ödenen primlerin davalıdan tahsiline karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Davalı bankanın tacir olup, yaptığı masrafları tüketiciden isteme hakkı bulunduğu anlaşılmakta ise de, somut uyuşmazlığın
tüketici hukukundan kaynaklandığı da gözetildiğinde, bankanın ancak davaya konu kredinin verilmesi için zorunlu, makul ve
belgeli masrafları tüketiciden isteyebileceğinin kabulü gerekir. Buna göre; mahkemece, davalı bankadan bu yönde delilleri
sorulduktan sonra, bilirkişiden yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında ve kredinin kullanılması için zorunlu ve belgeli masrafların
neler olduğunun tespiti noktasında rapor veya ek rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken bu
yönler gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın tümden kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup
bozma nedenidir... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda
direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan
sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, tüketici konut kredi sözleşmesi gereğince tek yanlı olarak davalı bankaca tahsil edilen masraf ve giderlerin
iadesi istemine ilişkindir.

Mahkemece; taraflar arasındaki sözleşmenin davalı banka tarafından yapılan tahsilatlara ilişkin hükümlerinin haksız şart
niteliğinde bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 6.748,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte
davalı bankadan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

Hüküm davalı banka vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece sair temyiz itirazlarının reddine karar verilerek yukarıda yazılı
nedenlerle bozulmuştur.Yerel Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin haksız şart niteliğinde olması nedeniyle
geçersiz olduğu gerekçesi genişletilmek suretiyle önceki kararda direnilmiştir.

Direnme kararını, davalı banka vekili temyiz etmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında düzenlenen konut kredisi sözleşmesi
kapsamında davacı-tüketici tarafından ödenen hayat sigortası prim bedelinin tahsilini öngören sözleşme hükmünün haksız şart
niteliğinde olup olmadığı; ayrıca kullanılan konut kredisinin verilmesi için zorunlu, makul ve belgeli masrafların tespiti yönünde
mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.

Somut uyuşmazlığı ilgilendirmesi nedeniyle öncelikle “haksız şart” ve “genel işlem koşulları” hakkında genel bir açıklama
yapılmasında yarar bulunmaktadır.

Genel işlem şartları, sözleşme taraflarından birinin, ileride kuracağı sözleşmelerde karşı âkidine değiştirmeden kabul edilmek
üzere sunma niyetiyle, önceden, tek yanlı olarak saptadığı sözleşme koşullarıdır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, genel
işlem şartlarının varlığını kabul edebilmek için bazı unsurların gerçekleşmiş olması aranır. Genel işlem şartları kural olarak bir
sözleşmenin içeriğini düzenlemek üzere hazırlanırlar ve bu faaliyet tek taraflı olarak sözleşmenin kurulmasından önce
gerçekleşir. Amaç, birden fazla sözleşme ilişkisinde kullanılacak şartları saptamak ve bunları karşı âkidin müdahalesine imkan
tanımadan bir kül olarak sözleşmeye dahil etmektir. Bu şartların nasıl hazırlandığı, kağıda dökülüp dökülmediği, yazı türü,
metnin sözleşme metnine dahil olup olmadığı gibi hususlar genel işlem şartı nitelendirmesi açısından önem taşımaz. Genel
işlem şartlarının varlığını kabul edebilmek için karşı âkidin bunların içeriğine etki edememiş olması gerekir.

Bu nedenle genel işlem şartlarının unsurları a ) Bir sözleşmenin şartlarını oluşturmaları, b ) Sözleşmenin kurulmasından önce
düzenlenmeleri, c ) Birden fazla sözleşme ilişkisinde kullanılmak üzere düzenlenmeleri, d ) Genel işlem şartları kullanan
tarafından sözleşmeye dahil edilmek niyetiyle karşı akide sunulmalarıdır ( Yeşim M. Atamer, Sözleşme Özgürlüğünün
Sınırlandırılması Sorunu Çerçevesinde Genel İşlem Şartlarının Denetlenmesi, 2. Bası, İstanbul 2001, s. 61 vd. ).

07.11.2013 tarihli ve 6502 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesiyle yürürlükten kaldırılan ancak somut olayda; sözleşmenin yapıldığı
tarihte ve dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ( TKHK )'nun
“Sözleşmedeki haksız şartlar” başlıklı 6. maddesi;

“Satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan
hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları
haksız şarttır.

Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı değildir.

Eğer bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki
edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir.

http://kazanci.com.tr/gunluk/hgk-2014-13-111.htm Sayfa 3 / 5
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2014/13-111 10.05.2021 16:47

Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli
unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını
engellemez.

Bir satıcı veya sağlayıcı, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükü ona aittir.

6/A, 6/B, 6/C, 7, 9, 9/A, 10, 10/A ve 11/A maddelerinde yazılı olarak düzenlenmesi öngörülen tüketici sözleşmeleri en az oniki
punto ve koyu siyah harflerle düzenlenir ve sözleşmede bulunması gereken şartlardan bir veya birkaçının bulunmaması
durumunda eksiklik sözleşmenin geçerliliğini etkilemez. Bu eksiklik satıcı veya sağlayıcı tarafından derhal giderilir.

Bakanlık standart sözleşmelerde yer alan haksız şartların tespit edilmesine ve bunların sözleşme metninden çıkartılmasının
sağlanmasına ilişkin usul ve esasları belirler.” düzenlemesini içermektedir.

Bu açık hüküm karşısında, standart sözleşmelerde yer alan genel işlem şartlarından haksız olanlarının tüketici için bağlayıcı
olmadığı kuşkusuzdur.

Şu halde hükmün uygulanması alanı, diğer bir ifadeyle haksız şartın tüketiciyi bağlamamasının koşulları, standart bir
sözleşmede genel işlem şartının bulunması ve bunun tüketici aleyhine haksız şart içermesidir.

Genel işlem şartlarının unsurları ise, ekonomik açıdan daha güçlü olan tarafça önceden tek yanlı olarak hazırlanıp belirlenerek
tüketiciyle müzakere edilmemesi, genel ve soyut nitelikte olması ve çok sayıda sözleşme için önceden hazırlanmasıdır.

Bu noktada, genel işlem şartlarının açık ve anlaşılır olmaması durumunda, ilke olarak tüketici aleyhine haksız şart olarak kabul
edilmesi gerektiği açıktır. Tüketici aleyhine haksız şart içeren böyle bir genel işlem şartının da, tüketiciyi bağlamayacağı her türlü
duraksamadan uzaktır ( Hukuk Genel Kurulunun 22.09.2010 gün ve E:2010/13-466, K:410; 28.03.2012 gün ve E:2012/13-23,
K:2012/255 sayılı ilamları ).

Bu kapsamda tüketici, imzaladığı bir sözleşmede yer alan haksız şartların iptalini dava edebileceği gibi, elbette, sözleşmenin
haksız şartına dayanarak kendisinden talepte bulunan satıcı veya sağlayıcıya karşı şartın haksızlığını ve geçersizliğini def'i
yoluyla her zaman ileri sürebilir. Tüketici haksız şart nedeniyle uğradığı zararları talep edebileceği gibi, bu haksız şartlar gereği
ödemek zorunda kaldığı bedeli de, şartın haksızlığının ve geçersizliğinin mahkemece saptanması sonucu olarak geri alabilir (
İlhan, Cengiz:Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Şerhi, Türkiye Barolar Birliği Yayınları, Ankara 2006, Sahife:112; HGK'nun
28.03.2012 gün ve E:2012/13-23, K:2012/255 ).

Somut olayın incelemesinde; davanın tarafları arasında imzalanan konut kredisi sözleşmesinin 6.maddesinin tüketici aleyhine
haksız şart niteliğinde olduğu konusunda mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Bu nedenle, sözleşmenin haksız şart niteliğinde olduğu kabul edilen 6. maddesi kapsamında, davalı banka tarafından tahsil
edilen dosya masrafı ile kredinin yapılandırılması esnasında alınan komisyon bedellerinin davacı-tüketiciye iade edilmesinde
isabetsizlik bulunmamaktadır.

Ne var ki, davalı bankanın kredi borçlusuna hayat sigortası yapılmasındaki asıl amacının kredi borcunun teminat altına alınması
olduğu, ancak belli bir prim ödeme borcu getirmekle birlikte, hayat sigortası kapsamına alınmasında sigortalanan davacının da
bir menfaatinin olduğu belirgindir.

Zira, sözleşmenin bir hükmü, tüketicinin bir menfaatini ihlâl etmekle birlikte, ona önemli avantajlar da sağlıyorsa, bu kaydın
tüketicinin zararına olduğunu söylemek olanaklı değildir.

Buna göre, hayat sigortası priminin tahsilini öngören sözleşme hükmünün haksız şart olarak kabulü için gerekli bulunan açık
oransızlık ve haksızlık unsurunun somut olayda gerçekleşmediği anlaşılmaktadır.

Şu halde, sözleşme kapsamında davalıdan tahsil edilen hayat sigortası primlerine ilişkin kayıtların haksız şart niteliğinde olduğu
gerekçesiyle ödenen primlerin davalıdan tahsiline karar verilmesi doğru değildir.

Öte yandan, davalı banka tacir olup, yaptığı masrafları tüketiciden isteme hakkı bulunmaktadır. Somut uyuşmazlığın tüketici
hukukundan kaynaklandığı da gözetildiğinde, banka ancak davaya konu kredinin verilmesi için zorunlu, makul ve belgeli
masrafları tüketiciden isteyebilir.

Buna göre; mahkemece, davalı bankadan bu yönde delilleri sorulduktan sonra, bilirkişiden yukarıda ve Özel Daire bozma
ilamında belirtilen açıklamalar ışığında, kredinin kullanılması için zorunlu ve belgeli masrafların neler olduğunun tespiti
noktasında rapor veya ek rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bu yönler gözetilmeksizin eksik
inceleme ile yazılı şekilde davanın tümden kabulüne karar verilmesi hatalıdır.

Hal böyle olunca; Özel Daire bozma ilamında ve yukarıda belirtilen gerekçelerle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel
Daire bozma ilamına uyulması gerekirken, yanılgılı gerekçe ile önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle, direnme kararı bozulmalıdır.

http://kazanci.com.tr/gunluk/hgk-2014-13-111.htm Sayfa 4 / 5
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2014/13-111 10.05.2021 16:47

SONUÇ : Davalı banka vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında
gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun'un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen “Geçici
Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince
BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 04.03.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.

http://kazanci.com.tr/gunluk/hgk-2014-13-111.htm Sayfa 5 / 5

You might also like