You are on page 1of 209

ABD Gizli B elgelerinde

Fethullah Gülen
ABD GİZLİ BELGELERİNDE FETHULLAH GÜLEN

Yazan: Razi Canikligil

Yayın haklan: © Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık Tic. A.Ş.


Bu eserin bütün hakları saklıdır. Yayınevinden yazılı izin alınmadan kısmen veya
tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.
1. baskı / Ekim 2016 / ISBN 978-605-09-3719-0
Sertifika no: 11940

Kapak tasanmı: Erbil Kargı


Baskı: Yıkılmazlar Basın Yayın Prom. ve Kâğıt San. Tic. Ltd. Şti.
Evren Mah. Gülbahar Cad. No: 62 / C Güneşli - Bağcılar - İSTANBUL
Tel: (212)515 4947
Sertifika no: 11965

Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık Tİc. A.Ş.


19 Mayıs Cad. Golden Plaza No. 1 Kat 10,34360 Şişli - İSTANBUL
Tel. (212) 373 77 00 / Faks (212) 355 83 16
www.dogankitap.com.tr / editor@dogankitap.com.tr / satis@dogankitap.com.tr
ABD Gizli Belgelerinde
Fethullah Gülen

Razi Canikligil

K DOĞAN
KİTAP
Gazetecilik başkasının yayımlamak istemediklerini
yayımlamaktır, gerisi halkla ilişkilerdir.

George Orwell
İçindekiler

Ö nsöz........................................................................................... 11
ABD Göçmenlik Bürosu’nun gizli raporu................................ 15
Gülen’in vaazları....................................................................... 87
Gülen-CIA bağlantısı gerçek m i? ............................................ 95
Clinton ile ilişkileri................................................................... 98
WikiLeaks’e sızan telgraflarda Gülen.................................... 107
ABD’deki Gülen okulları........................................................ 135
ABD medyasındaki Fethullah Gülen...................................... 151
Türkiye: Kimlik politikaları ve güç.........................................160
15 Temmuz sonrası ve iade talebi...........................................164

Ekler ........................................................................................191
ABD Göçmenlik Bürosu’nun raporu.................................... 192
Gökhan Özkök’ün Ekmeleddin Ihsanoğlu adına
Obama’dan randevu talebi............................................... 201
Fethullah Gülen’in ABD mahkemesine başvurusu............. 202
Fethullah Gülen’in ifadesi.................................................... 203
Fethullah Gülen’in avukat harcamaları............................... 204
Kongre üyesi Kaı\jorski’nin Osman Şimşek ve eşinin
Yeşil Kart başvurularına ilişkin mektubu........................ 205
Osman Şimşek’in Yeşü Kart başvurusu üe ilgili
başka bir belge.................................................................. 206
Fethullah Gülen’in iade süreci ........................................... 208
Önsöz

Fethıülah Gülen Türkiye’nin son 40 yılına damga vuran, milyon­


larca insanımızın hayatını etkileyen vatan haini mi? Karizmatik
bir kahraman mı? ABD’nin yarattığı ve kullandığı bir araç mı? Yok­
sa ABD’yi içerden fetheden ve kullanan becerikli Bay Gülen mi?
Bu kitapta ABD’nin Gülen’i nasıl gördüğünü, resmi incele­
me sonrasında onunla ilgili değerlendirmesinin ne olduğunu,
Gülen’in neden ABD’de yaşadığım, nasıl güçlendiğini, Amerikalı
siyasetçüerin desteğini nasıl kazandığım ABD hükümetinin çoğu
ilk defa yayımlanacak gizli resmi belgeleri ile bazı ilişkili haber
analizlerine göre anlatacağım.
Fethullah Gülen’in ABD’deki din adamı vizesinin nasıl iptal
edildiğini, Yeşil Kart başvurusunun neden iptal edildiğini ve ar­
dından ABD İç Güvenlik Bakanlığı ve ABD Adalet Bakanlığı’nın
Gülen aleyhine açtığı davaları ilk kez gün ışığına çıkaran gazeteci
olarak, yıllardır elimde biriken evrakı gözden geçirerek yukarıda­
ki soruların cevaplarım bu kitapta tek tek yazdım.
Bu kitabı yazmamın en büyük nedenleri kuşkusuz 15 Temmuz
Kalkışması somasında halkımızın kafasında oluşan çok sayıda­
ki soru işaretine belgelerle cevaplar vermek ve ABD’de işlerin ne
şekilde ilerlediğine ya da Gülen ve Cemaat’in işlerini nasü yürüt­
tüklerine ışık tutmak içindir.
Gazetecilik mesleğine 1985 yılında, İstanbul Üniversitesi Basm
Yayın Yüksek Okulu birinci sınıf öğrencisiyken Ses ve Hayat der­
gilerinde başladım. 1988’in Ağustos ayında Çetin Emeç’in isteğiy­
le Hürriyet gazetesine çağrıldım. Türkiye’nin Turgut Özal’h yıl­
larıydı. Bir sabah, o zamanlar gazetemizin Cağaloğlu’ndaki bina­
sına gitmek için sırtımda ağır fotoğraf makineleriyle yüklü çanta
ile Babıâli yokuşunu adeta tırmanırken, kalabalık bir grubu Vila­
12

yet binasına doğru yürürken gördüm. Kalabalık içinde bizim ga­


zeteden de arkadaşlar vardı. Ne olduğunu anlayamadan fotoğraf
makinesini çıkarıp deklanşöre basmaya başladım. Kısa süre için­
de hayatımı o an değiştiren acı haberi öğrenmiştim. Gazetemizin
Genel Yayın Müdürü Çetin Emeç, sabah evinden çıkarken şofö­
rü Sinan Ercan’la birlikte hain terörist saldırıya kurban gitmişti.
Çocukluğumda dahi hep çalışma hayalini kurduğum Hürriyet
gazetesine beni çocukluktan yeni çıktığım 19 yaşımda, askere git­
meden, okulumu bitirmeden hem de kadrolu olarak işe alan o şık
giyimli, kibar adam artık yoktu. O günün nasıl geçtiğini hatırlamı­
yorum, herhalde gazete içinde bir yerlere çekilip, derin düşünce­
lere dalmış olsam gerek. Nuruosmaniye Camii’ndeki cenaze töre­
ninde kara kara düşünürken, Çetin Bey’in çok sayıda yabancı el­
çinin de katıldığı bir davette bana “İngilizcen nasıl?” diye sordu­
ğu aklıma geldi.
“Hayır, İngilizce hiç bilmiyorum. Almanca okuyorum, ama iyi
sayılmaz” diye karşılık vermiştim. Kalabalık davette sohbetimiz
bölününce sözünün devamı gelmemişti.
O günlerde bu soruyu neden sormuş olabileceğini uzun uzun
düşünmüş, bir türlü anlam verememiştim. Acaba benimle ilgili
başka düşünceleri mi vardı? Ya da beni yurtdışına bir göreve mi
gönderecekti? Ancak, o günkü cenaze kalabalığı içinde kafama
takılan bu konuyu yine düşünmeye başlamış ve o gün İngilizce
öğrenmeye karar vermiştim. Yıllardır Almanca dersleri almama
rağmen bu dili dahi konuşamazken, İngilizceyi Türkiye’de kolay­
ca öğrenemeyeceğimin bilincindeydim. ABD’de öğrenmeliydim.
Hatta belki de gazetecilik mesleğime orada devam edebilirdim...
Hayaldi elbette ama, herkesin kafasında bir hayal yok mudur?
Bu hayalim bir yıl sonra gerçekleşti. 27 Ağustos 1990 tarihin­
de İstanbul’dan kalkan Frankfurt aktarmalı TWA uçağı ile New
York’a uçuyordum. Hürriyet'ten istifa etmiş, New York’taki Qu­
eens College’in İngilizce programına yazılmıştım. New York’a
giderken o dönem gazetedeki m üdürlerden rahm etli Orhan
Olcay’ın “Orada ne tür işlerde çalışmak zorunda kalırsan
kal, mesleğinin gazetecilik olduğunu asla unutma!” ve Uğur
Güneri’nin “Burada karpuz satmıyorsun, orada da limon sat­
ma!” şeklindeki uyanlarım telefon rehberimin birinci sayfasına
not etmiştim.
New York’a vardığımın ertesi günü Hürriyet'in Beşinci Cadde
üzerindeki bürosuna gittim. Geleceğimden haberleri vardı. Yıllar­
ca Hürriyet'in sayfalarında Amerika’dan yazı dizüerini takip etti­
13

ğim New York temsilcisi Doğan Uluç, ağzmda sigara, ayakların­


da kovboy çizmeleriyle beni çok sıcak ve güleryüzlü karşılamıştı.
Saatlerce sohbet ettikten sonra ayrılırken benden telefon numa­
ramı istedi. Üç hafta sonra da beni arayarak büroda birlikte çalış­
ma teklifinde bulundu. İnanılır gibi değildi! Daha 23 yaşındaydım,
gazetecilik okulumu yarım bırakmış, İngilizce öğrenmeye başla­
mamıştım büe. Ve kendimi bir anda Hürriyet'in New York büro­
sunda çalışırken bulmuştum. Cağaloğlu yokuşu gitmiş, ünlü Be­
şinci Cadde üzerindeki gökdelende New York Halk Kütüphanesi
ve arkasındaki Bryant Park’a bakan görkemli ofis gelmişti.
Üzerinden dile kolay 26 yıl geçti. Arada 2 yıl Türkiye’ye dön­
meme rağmen, Hürriyet'in New York bürosunda çalışma keyfini
hiçbir şeye değişemeyeceğimi fark etmiştim. 2011 yılında bayra­
ğı Doğan Uluç’tan teslim alarak Hürriyet’in New York temsilcisi
oldum. Ömrümün yansından fazlasını New York’ta geçirmiştim.
Geçen zaman içerisinde o kadar çok farklı haberler takip ettim
ki... Kimi zaman Turgut Özal’m ABD ziyaretleri, kimi zaman Türk
sanatçılannın New York’taki sergi veya konserleri, bakanlanmı-
zm Wall Street temasları, Birleşmiş Milletler Genel Kurul zirvele­
ri, Türklerin adının kanştığı cinayetler, Federal Mahkeme davala-
n, ABD cezaevlerinde yatan Türklerle özel röportajlar, özellikle
doktor ve akademisyenlerimiz başta olmak üzere Türklerin başa-
n hikâyeleri, NBA maçlan, Amerikan siyaseti, Beyaz Saray, Kong­
re haberleri, ABD seçimleri, G-20 zirveleri, Hollywood yıldızlan
ile özel röportajlar, New Orleans’ta büyük felakete yol açan Kat­
rina Kasırgası ve 11 Eylül’de ikiz kulelere yapılan saldın, hatta
Şili’de maden kazası sonucu toprak altında mahsur kalan 33 ma­
dencinin çıkarılışını takip eden tek Türk gazetecisiydim.
Türkiye’deki meslektaşlarımdan farkım ekonomi, magazin,
spor, siyaset veya sanat gibi tek alanda yazmamamdı. Hepsini
yazıyordum. İşimin keyfi de buradaydı. Bu sayede ABD’nin de­
ğişik eyaletlerini görme, farklı bölgelerden insanlarla tanışma
imkânım da oluyordu.
ABD’de Federal Mahkeme’de görülen Motorola ve Nokia fir­
malarının Uzan ailesi aleyhine açtığı davalar, yine aynı mahkeme­
deki Çukurova Holding davası, Cavit Çağlar’m yakalanıp Federal
Mahkeme’ye çıkarılması ve cinayetten tecavüze, dolandırıcılık­
tan tacize Türk vatandaşlarının karıştığı değişik davalar hep fiği­
mi çekmişti. Son olarak Reza Zarrab’m davası çok sık ve detaylı
yazdığım haberlerden oldu.
2000’li yılların sonlan H ürriyet'te farklı konulardaki manşet
14

haberlerimin birbiri ardına çıkmaya başladığı yıllardı. Artık, in­


ternetin de yaygın hale gelmesiyle Türkiye gündemini diğer gaze­
telerden de takip edebiliyordum.
Gazetelerde Fethullah Gülenle ilgili her gün mutlaka bir haber
çıkıyordu. Ve Gülen artık ABD’de yaşıyordu. Dolayısıyla konu be­
nim alanıma giriyordu. Buna rağmen, bu konulara bulaşmak is­
temiyordum. Siyasi bakımdan çetrefil bir konu olduğunu fark et­
miştim. Gülenle ilgili çıkan haberleri okumuyordum bile. Buna
rağmen, Türkiye’deki arkadaşlar sürekli Güleni soruyorlardı.
“Orada ne yapıyor?” “ABD’nin adamı mı?”
Bir gün gazetelerden birinde “Yıllardır Türkiye’ye dönmeyen
Gülen, ABD’de hangi yasal statü ile kalıyor?” soru başlığıyla ya­
yımlanan bir köşe yazısı dikkatimi çekti. Yazıyı okuyunca içinde
bu sorunun cevabının olmadığını gördüm. “Bunu araştırıp orta­
ya çıkarmak benim işim” diye düşündüm. Ancak, göçmenlik baş­
vurularının özel konular olduğunu ve Göçmenlik Bürosu’nun bu
bilgüeri üçüncü şahıslarla paylaşmadığım biliyordum. Buna rağ­
men, ABD’deki tüm şahıslar hakkmdaki iflas, sivü ve kriminal da­
vaları görmek ve günü gününe takip etmek kolaydı.
ABD Adalet Bakanlığı’nın elektronik yayın sistemi PACER’a
üyeydim. En önemli haber kaynaklarımdan biriydi, takip ettiğim
davalarla ilgili mahkemeye sunulan tüm evrak ve dilekçeler bu­
raya yükleniyordu. 14 Amerikalı kadına tecavüz ettiği iddiasıyla
yargılanan bir Türk’ün davası üe ilgili savcının iddianamesini arar­
ken, aklıma “arama” kutusuna “Fethullah Gülen” yazmak geldi.
ABD Göçmenlik Bürosu’nun gizli raporu

Bir anda karşıma ‘Gülen vs. Chertoff başlıklı


dosya çıktı
Chertoff o yıllarda çok bilinen bir isimdi. Michael Chertoff,
ABD’nin 11 Eylül terör saldırılarından sonra kurduğu İç Güvenlik
Bakanlığının başındaydı. ABD Başkam George W. Bush tarafın­
dan bu göreve atanmıştı.
Fethullah Gülen, ABD İç Güvenlik bakanına neden dava açsm
diye düşünürken, aynı zamanda büyük bir haber yakaladığımın
da farkmdaydım.
Tarih 23 Haziran 2008’di. Dava 2007 Mayıs ayında açılmıştı; ya­
ni bir yıldan fazla zaman önce... Ve bunca süredir kimse bunu
fark etmemişti. Sistemde o kadar çok fazla dosya vardı ki, top­
lam 1000 sayfa ederdi. Tek tek dosyalan bilgisayanma indirip
gözden geçirince o gece sabaha kadar uyumadan haber yazaca­
ğımı düşündüm.

Bakın mahkemeye sunulan dosyalarda


sırayla neler vardı...
Fethullah Gülen, ABD’de oturma, seyahat etme ve çalışma
izni sağlayan Yeşil Kart (Green Card) başvurusu ABD İç Gü­
venlik Bakanlığına bağlı olan ABD Vatandaşlık ve Göçmenlik
Servisinde (USCIS) keyfi ve yasaya aykın bir şeküde 7 yıldır bek­
letildiği iddiasıyla Bakan Chertoff, ABD Vatandaşlık ve Göçmen­
lik Servisi Direktörü Emilio Gonzales ve FBI Direktörü Robert S.
Mueller’in de aralarında bulunduğu pek çok kişiye dava açmıştı.

Fethullah Gülen’e Yeşil Kart vermemişlerdi


Pennsylvania eyaletinin Philadelphia şehrinde yargıç Stewart
Dalzell’in baktığı davada Fethullah Gülen’i “Klasko, Rulon, Stock
16

& Seltzer Avukatlık şirketi” savunuyordu. Mahkemeye sunulan


evrakta ABD Vatandaşlık ve Göçmenlik Bürosu’nun Gülen’in Ye­
şil Kart başvurusunu yıllarca beklettiği, ABD’den çıkış ve yeni­
den giriş yapabilmesi için özel seyahat belgesi dahi vermediği ve
son olarak da Yeşil Kart başvurusunu reddettiği anlaşılıyordu.
Hatta, Gülen’in avukatlarının Göçmenlik Bürosu Temyiz
Mahkemesi’ne açtıkları dava da sonuçsuz kalmış, orada da red­
dedilmişti.
Artık, Gülen’in en geç bir ay içinde ABD’yi terk etmesi gere­
kiyordu. Ancak, Gülen’in öyle yapmadığı, son savaşını Fede­
ral Mahkeme’de vermeye başladığı belliydi. Gülen’in Federal
Mahkeme’de ABD hükümetinin yukarıda belirttiğim üç birimine
karşı açtığı davada ABD hükümetini Eyalet Savcısı Patrick L. Me­
ehan ve yardımcısı Mary Catherine Frye savunuyordu.
Avukatların mahkemeye verdiği dava dilekçesinde Fethullah
Gülen Türkiye’nin en önemli dini lideri, aynca dini tolerans ve
eğitim yanlısı, dünyanın sayüı eğitimcüerinden birisi olarak tanı­
tılıyordu.
Gülen için 1992 yılında Pennsylvania’da kurulan Golden Ge­
neration Worship and Retreat Center, Inc. (Altın Nesil İbadet ve
Dinlenme Merkezi) tarafından “özel göçmen din görevlisi” statü­
sünde vize başvurusunda bulunulduğu, 7 Ağustos 2002 tarihinde
onaylanan vizenin, bu tarihe kadar iki defa iptal edilip yine iki de­
fa bu karardan vazgeçildiği belirtiliyordu.
Gülen’in 18 Ekim 2002 tarihinde kendisine ABD’de çalışma iz­
ni ve Türkiye’ye seyahat etme izni sağlayabilecek olan “Olağanüs­
tü Yetenekli” kategorisinde 1-485 Yeşil Kart başvurusu yaptığı, bu
belge onay beklerken Türkiye’ye seyahat edebilmesi için, aynca
27 Ekim 2004’te 1-131 seyahat belgesine de başvurduğu, ancak hü­
kümetin bu başvuruyu kasten işleme koymadığı iddia ediliyordu.
Gülen’in 14 Ağustos 2006 tarihinde USCIS’in Vermont Eyale­
ti bürosuna ABD’de çalışma kartı almak için 1-765 başvurusunu
yaptığı, yine davalıların bu başvuruyu da yönetmeliklerde belirti­
len süre içinde işleme koymadığı, aynca yine 20 Kasım 2006 tari­
hinde Yeşü Kart’ın başvuru dilekçesi olan I-140’a on beş gün için­
de cevap verme şartıyla 1.000 dolarlık hızlandırma parasıyla yap­
tığı başvurunun da bu sürede cevaplanmadığı kaydediliyordu.
Reddedilen başvuru üzerine Gülen’in avukatlannın araların­
da CLA büro şefleri, papaz, dekan, profesör, emekli büyükelçi gi­
bi tanınmış Amerikalı ve Türklerden kendilerini destekleyici re­
ferans mektuplan, topladıklan, mahkemeye sunduklan bu mek-
17

tuplann da PACER sistemine 15 Ocak 2008 tarihinde girildiği gö­


rülüyordu.
Bu aşamaya kadar yaşananları derleyip toplayıp HürriyeVe
yazınca haber büyük yankı buldu. Davanın devam eden sürecini
de güncel olarak Hürriyet1e yazdım.
Burada daha fazla detaya girmeden, davaya bakan Yargıç
Dalzell’in herkes için oldukça sürpriz bir kararla Gülen’in açtığı
davayı haklı görüp, kendisine Yeşil Kart verilmesine hükmetme­
si de o günlerin manşet haberleri arasındaydı. Bunun ayrıntıları­
nı ileriki sayfalarda daha kapsandı ele alıp duruşmanın şifrelerini
açığa çıkaracağız.
Ancak, buraya kadar olan kısımda şunu kısaca net belirtebili­
riz ki Federal Mahkeme kayıtlarına göre ABD hükümeti Fethul-
lah Gülen’i uzun bir süredir ülkesinde istemiyordu.
ABD, Fethullah Gülen’in “din adamı” vizesini iptal etmiş, Yeşil
Kart başvurusunu reddetmiş, aynca temyiz mahkemesine yapdan
başvurusunu da reddetmişti. O halde gerçekten de ABD yöneti­
mi (Başkan George W. Bush) şimdiye kadar ABD’nin ya da CIA’in
adamı diye andan Fethullah Gülen’i resmen istemiyor muydu?
Gerçekten durum öyle miydi?
ABD, Gülen’e neden oturm a izni vermiyordu? Öte yandan
ABD’de açılan Gülen okullarının sayısı 200’e yaklaşmış, öğrenci
sayısı yüz binlere ulaşmıştı.

Firma içi memorandum


Bu soruların cevaplannı 14 Ekim 2008 günü mahkemeye su­
nulduktan iki gün sonra yine mahkemece mühürlenen Göçmen­
lik Bürosu’nun Fethullah Gülen’in başvurusuna yönelik hazırla­
dığı “Firma İçi Memorandum”da görebiliyoruz. Üzerinde “Kanun
Uygulayıcıya Özel / Yabancıya Dağıtımı Yasak” ifadesinden anla­
şılacağı üzere bu rapor ilk defa bu kitapta yayımlanıyor. Bu ra­
por Fethullah Gülen’in artık kapanan Yeşil Kart davası dosyalan
içinde “Mühürlü” olarak duruyor. Yani artık kimse ulaşamaz. Peki
benim elime nasıl geçti? Rapor, mahkemeye sunulduktan bir gün
sonra Gülen’in avukattan tarafından “mühürlenmesi” için başvur­
masıyla karartılmıştı. Ancak, ben bu raporu ücretini de ödeyerek
bilgisayanma çoktan indirmiştim. Hatta, bu raporla ilgili o dö­
nem haber de yazmıştım. Ne var ki, o günlerde bu raporun deta­
yından çok Gülen’in açtığı davayı kazanmış ve Yeşil Kart almış ol­
ması ön plana çıkmıştı.
18

Ancak, 17-25 Aralık’ın Fethullah Gülen’in AK Parti hükümetini


indirme kumpası olduğu ve Gülen’in “paralel yapı” teşkil etmekle
suçlanıp ABD’den iadesinin istenmesi; 15 Temmuz Kalkışması’nm
da arkasında yine Fethullah Gülen’in olduğu ve bu defa Fethullah-
çı Terör Örgütü (FETÖ) şeklinde tanımlanarak ABD’den ısrarla is­
tenmesi eski dosyalan yeniden açmama neden oldu.
Türkiye’de hükümet dalül hemen herkes Fethullah Gülen’in bu
işleri tek başma yapamayacağım ve arkasında ABD ve CLA oldu­
ğunu iddia ediyordu.
Raporun yazılmasının üzerinden tam 10 yü geçmişti. Ne var ki,
ABD Dışişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve İç Güvenlik Bakan­
lığı için yazılan bu rapor o yıllarda tam da bu sorulann cevabını
veriyordu.
ABD Göçmen Bürosu raportörü David Spaulding’in 19 Ocak
2006 tarihinde kaleme aldığı, aşağıdaki “İnceleme Konusu Şahıs;
Fethullah Gülen Hakkında Değerlendirme” başlıklı raporun res­
mi Türkçe çevirisi üzerinden, herkesin kafasındaki bu sorulara
verilen cevaplan birlikte inceleyelim...

Kanun Uygulayıcıya Özel/Yabancıya Dağıtımı Yasak

Philadelphia District Office


U.S. Department of Homeland Security
1600 Callowhill Street Philadelphia, PA 19130

Firma İçi Memorandum


Raportör: David Spaulding, DA0/PHI
Tarih: 19 Ocak 2006
İlgi: A 095 9 1 0 376, Fethullah Gülen

Genel Değerlendirme İnceleme konusu şahıs Birleşik Devletler'e 21 Mart 1999'da


girdi, B-2, Gezi Amaçlı ve Göçmenlik Dışı Ziyaretçi olarak (1-94# 56029313107) Vize
no. # 1996143573010. Kendisi daha önce iki giriş yaptı (15 Haziran 1996 ve 12 Ha­
ziran 1997) aynı vize ile. Kendisine 20 Eylül 1999'a kadar ABD'de kalma izni verildi.
11 Ağustos 1999'da Bay Gülen, "Tıbbi tedaviyi tamamlamak" ve kendi Ziyaretçi vi­
zesini Mart 2000'e kadar uzatma amacı ile Göçmenlik Dışı Durumu Uzatma/Değiştir-
me Başvurusu (I-539) için bir 1-539 Formu doldurdu. 17 Ağustos 1999 tarihinde vize
süresi 20 Mart 2000 tarihine kadar uzatıldı.
29 Şubat 2000'de Bay Gülen, kendi Ziyaretçi vizesini Eylül 2000'e kadar uzat­
ma arayışı ile ikinci bir I-539 başvurusu yaptı. Kendisinin I-539 başvurusu 23 Mayıs
2000'de kabul edildi. Vizesi 20 Eylül 2000'e kadar uzatıldı.
19

7 Haziran 20ÖOûob£(fiölden Generation Öğrenci Birliği (Altın Nesil) kendi vize sta­
tüsünü Göçmenlik Dışı bir Din Görevlisi bir R-1'e değiştirmek için Göçmen Olmayan
İşçi için dilekçe olan bir Form l-129'u Bay Gülen adına doldurdu. Görünüşe göre ken­
disi yıllık 30,000 $, haftalık 200-300 $ bir ücretle "imam" olarak görevlendirildi. Di­
lekçe 21 Haziran 2000'de verildi ve 19 Haziran 2003'e kadar geçerliydi.

Burası çok ilginç, kayıtlara göre Gülen’in maaşı ABD’ye göre


neredeyse asgari ücret. Bir kişinin haftalık 200-300 dolar gelirle
ABD’de geçinmesi mümkün değü. Gelirini düşük göstermesi ken­
disinin sürekli mütevazı bir yaşam içinde olduğunu gösterme ça­
basından kaynaklanıyor. Ancak, daha sonraki yıllarda Yeşil Kart
başvurusunu “Olağanüstü Yetenekli Kişi” statüsünden yapması,
“Yılda sadece 30 bin dolar kazanan bir kişi nasü olağanüstü yete­
nekli olur?” sorusunu akla getiriyor.
9 Haziran 2001'de, Golden Generation Bay Gülen adına Amerasian (Asya-Ameri-
kalı) Dul veya Özel Göçmen hizmetlerini Özel Din Görevlisi (SR-1) olarak sürdürebil­
mesi için I-360 formu ile göçmenlik başvurusunda bulundu, (dilekçe verdi).

Gülen Amerasian mı? Yoksa ataları Amerikalı mı?


Yukarıdaki cümledeki “Amerasian” kelimesi kafamı çok karış­
tırdı. Belki sizin de dikkatinizi çekmiştir, bu kelime burada ne­
den kullanılmıştı? Amerasian ne demekti? Neden Gülen için kul­
lanılıyordu? Bu kelimenin Ingilizce-Türkçe sözlüklerdeki anlamı
“Amerika-Asya melezi: babası Amerikalı anası Asyalı kişi” olarak
geçiyor. Buyurun buradan yakın! Yani, Gülen’in babası Amerika­
lı mıydı? Ama bununla ilgili hiçbir yerde başka bir bilgi yoktu.
Resmi kayıtlara göre Fethullah Gülen Erzurum’un Korucuk
köyünde doğdu. Baba adı Ramiz, anne adı Refıa. Doğum tari­
hi olarak 27 Nisan 1941 tarihi kabul görse de, bazı teorisyenler
Gülen’in doğum tarihinin Atatürk’ün ölüm günü 10 Kasım 1938
olduğunu iddia etmişlerdir. Babası Ramiz’in köyde Kuran dersle­
ri veren bir imam olduğu kaydediliyor. Bu arada Gülen’in ne anne
ne de baba tarafından Türk olmadığı da iddialardan biri.
Bu kitabın yazarı olarak şunu belirtmeliyim ki, Gülen’in, ister
Musevi isterse Hıristiyan babadan doğsun, Müslüman olduğu­
na şüphem yoktur. Tabii ki dünyadaki milyarlarca Müslüman’ın
inançları, dini uygulamaları ve yaşam tarzları açısından birbirle­
rinden farklı olduğunu biliyoruz.
Gülen, hayatını anlattığı Küçük Dünyam isimli kitabında ba­
ba tarafından “Kürt” olduğunu yazarken, bazı teorisyenlerin onun
20

Ermeni kökenli olduğuna dair önemli iddiaları da var. Gülen’in


daha sonraki ifadelerinden birinde, ailesinin aslen, Van Gölü’nün
kuzeyinde bulunan ve Ermenilerle Kültlerin birlikte yaşadığı Ah­
lat bölgesinden olduğunu söylemesi, baba tarafından Kürt ve­
ya Ermeni kökenli olduğu iddialarına kapı açıyor. Yine Küçük
Dünyam'da ailesinin karışmış olduğu bir namus meselesi nede­
niyle sürgüne gönderilip Erzurum’un Pasinler ilçesi, Korucuk kö­
yüne yerleşiklerim ifade ediyor.
Anneannesi Hatice Hanım’ın Şükrü Paşazadelerden geldiğini
söyleyen Gülen, “Hatice ninem, annemin annesidir. Herhalde ve­
rem olduğundan erken ölmüş. Edirneli Şükrü Paşa sülalesinden
gelme” diyor.
Şükrü Paşazadelerin ise, 1492 yılında Ispanya’dan kovulduktan
sonra OsmanlIlar tarafından kabul edilerek Edirne’ye yerleşen
Sefarad Yahudi göçmenleri oldukları iddia ediliyor. Sefarad Ya­
hudilerinin içinde bir grubun bu kimliklerini gizledikleri ve sonra
görünüşte İslam’a döndükleri söylenir ve bu insanlara “Sabetay-
cı” yakıştırması yapılır.
O halde biz de bu iddialardan yola çıkarak “Amerasian” keli­
mesinin neden kullanıldığını anlamak için şu teoriyi ortaya ata­
lım: Gülen, ABD’de oturma iznini alabilmek için yaptığı ilk başvu­
ruda “Ailemde baba tarafımdan Amerikalılar var” beyanında mı
bulunmuştu? Gülen’in baba ve dedesinin doğduğu yıllarda Tür­
kiye ya da OsmanlI’nın doğusunda Ermeni ve Yahudilerin yaşa­
dığı bu bölgede Amerikalı Hıristiyan misyonerlerin aktif olarak
çalıştıklarım biliyoruz. Gülen’in ataları ile bu misyonerlerin yolu
bir yerde çakışmış olabilir miydi? Ya da aile büyüklerinden biri­
si daha sonra ABD’ye mi göç etmişti? Gülen başvurusunu neden
“Amerasian” kategorisinden yapmıştı?
Bu başka nasıl açıklanabilir? Ancak, Spaulding’in raporunda
geçen bu ifade daha sonra bir daha karşımıza çıkmıyor. Bu konu­
nun tartışmaya açık bir konu olarak komplo teorisyenlerini bes­
leyeceği kesin.

Papa’nın gizli kardinali mi?


Bu iddiayı ortaya atan Aytunç Altındal, Papa II. John Paul’un
Vatikan’daki San Pietro Meydaru’nda 200 bin kişilik kalabalığa hi­
tap ederken siyasal haklar edinmek için silahlı mücadele veren­
leri diyalog başlatmaya çağırdığım belirtiyor. Kürtler, Filistinliler
ve Latin Amerika’daki grupların silahlı mücadeleye son vermele­
21

ri gerektiğini, karşılıklı kabul ve saygıya dayalı sürdürülebilir çö­


züm için tek yolun “diyalog” olduğunu söylüyor.
Altmdal’m makalesi Gülen’in Papa ile görüştüğü 9 Şubat 1998
tarihinden 3-4 ay sonra 23 Mayıs 1998 tarihinde Yeni Şafak gaze­
tesinde yayımlanıyor.
Papa’nın çağrısından sonra önce Belçika, sonra da Almanya’da
“diyalog” gruplan oluştuğunu, 1995 yılının Eylül ayında ise “PKK
diyalog istiyor” seslerinin yükselmeye başladığım ileri sürüyor.
Altmdal, “Ne hikmetse bu dönemde o güne değin diyalog söz­
cüğünü telaffuz bile edemeyen bazı çevreler birdenbire “din” aşkı­
na “diyalog ve hoşgörü” toplantüan düzenlemeye başladılar” diyor.
17-25 Aralık’tan bir ay önce, 18 Kasım 2013’teki vefatından ön­
ce yakınlanna, kendisine suikast planlandığım haber verdiği id­
dia edilen Altmdal’m Lozan’da “Polonyum 213” adlı radyoaktif­
le zehirlendiği, kısa sürede tüm bedenini saran kanser yüzünden
hayatım kaybettiği kaydedilmişti.
AJtındal’ın makalesindeki en büyük iddiası burada geçiyor:
“Vatikan bu gelişmeleri nasıl değerlendirdi bilinmez. Ama geçtiği­
miz hafta Papa II. John Paul, sessiz sedasız bir atama yaptı.”
Yazı şöyle devam ediyor:

21 Şubat 1998’de resmiyet kazanarak yürürlüğe giren bu atama ile


Kardinaller Koleji’ne (Vatikan Senatosu) 20 yeni kardinal atandı. Böy-
lece bu Papa’nm ölümünden sonra yapılacak olan seçimde oy kullan­
ma hakkına sahip kardinal sayısı 122’ye yükseltildi. (Gerçekte 166
kardinal var. Bunlardan 80 yaşının üstündekiler oy kullanmıyorlar)
Yeni kardinallerden ikisi de Amerikalıydı.
Bunlardan biri Türkiye’deki “diyalog ve hoşgörücüleri” yalandan
tanıyan Chicagolu Francis Kardinal George, diğeri Devre Başpisko­
posu James Kardinal Stafford’du.
Ancak ilginç olan bu değüdi. Papa II. John Paul neredeyse 100 yü-
dır uygulanmayan bir “Papalık hakkım” da bu atamalarda kullanmış­
tı. Vatikan terminolojisinde “in pectore” diye bilinen bu uygulamaya
göre Papa yirmi kardinaline ek olarak iki de “in pectore” yani gizli
kardinal atamıştı. Söz konusu sözcük Latince “Küise’nin bağrına bas­
tığı gizli evladı” anlamına gelmektedir.
Diğer bir deyişle “in pectore” ile yıllardır Vatikan'ın “gizli” hizme­
tinde çalışan ve fakat kendi ülkesinde kimliğini gizleyen başka dine
mensup iki kişi şu anda Vatikan’da kardinal yapılmış bulunuyorlar.
Papa’mn özel “audience”, yani görüşme yapmasından sonra kardi­
nalliğe getirmeye uygun gördüğü bu kişilerin kim oldukları şu anda
22

Papa dahil sadece 7 kişi tarafından biliniyor. Geleneğe göre Papa’nın


bu şahısların kimliklerini ölümünden önce açıklaması gerekiyor, yok­
sa bu kişilerin ttin pectore” statüleri kimlikleri açıklanmadan sürecek.
Yıllardır Vatikan’ın isteklerini yerine getirerek “Gizli Katolik” ola­
rak çalıştıkları ve bizzat Papa’nm dediğine göre gerçek kimliklerinin
açıklanması halinde ihanetleri nedeniyle kendi ülkelerinde öldürül­
meleri ihtimali bulunan bu iki kişi acaba kimdir?
Bunlardan birinin Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki bir din adamı oldu­
ğu tahmin ediliyor. Diğerinin de Ortadoğu’da Müslüman bir kral, lider
ve cemaat başkam olduğu tahmin ediliyor.
Yıllardır Ortadoğu’da Vatikan'ın mafyası diye bilinen Opus Dei ile
iç içe yaşayan ve sermaye bütünleşmesine gitmiş olan bazı Müslü­
man yöneticüerin varlığı biliniyor. Müslümanların 2000 yılında büyük
bir aldanış yaşamamaları için Papa’mn gizli kardinallerine dikkat at­
fetmelerinde yarar vardır.

Yukarıda Cemaat başkanı diye yazan Altında!, belli ki Fethul-


lah Gülen’i işaret ediyor.
Fethullah Gülen’in “gizli kardinal” olduğu yönündeki iddiaların
Türk medyasmda büyük yankı yapmasından sonra Gülen’in, 4 Ni­
san 1998 tarihli Sabah gazetesinde yer alan haberde “İddiayı te­
miz vicdanlara havale ediyorum” dediği kayda geçmiş.

Rapora devam...
Bu pozisyon ve ödentisi 7 Ağustos 2002'de USCIS Vermont Service Çenter nezdin-
de kabul edilen 1-129 dilekçesinde üstelenenler ile tıpatıp benzer niteliktedir.
29 Ekim 2002'de Bay Gülen Golden Generation'ın verdiği 7 Ağustos dilekçesi­
ne dayalı olarak Vermont Service Center'da, Özel bir Din Görevlisi olarak Sürekli İka­
met veya "Statü Ayarlama" ile başvuru yapmak için bir Form I-485 (Yeşil Kart Formu)
doldurdu. Bu başvuru ile bağlantılı olarak, 17 Eylül 2003'te, USCIS Philadelphia Böl­
ge Ofisi'nde kendisi ile mülakat yapıldı. 12 Ocak 2006'da, bu başvuru ile bağlantılı
olarak Bay Gülen ile, USCIS/PHI'den David Spaulding ile USCIS/BQ/FQCUS'den Alicia
Mendoza ile ikinci bir mülakat yapıldı.

Neden Altın Nesil?


Golden Generation yani Türkçe karşılığı Altın Nesil olarak ge­
çen bu organizasyon, halen Gülen’in yaşadığı Pennsylvania’daki
sitenin sahibi olan organizasyonun adı. ABD yasalarına göre kâr
amacı gütmeyen bir Gülen organizasyonu.
23

Gülen yandaşlan bu araziyi almadan önce burada çocuklar için


bir yaz kampı olduğu, arazi satın alındıktan sonra yıkılıp yeniden
inşa edildiği ve zaman içinde yeni binalar da eklendiği Saylors-
burg kasabası tapu kayıtlanndan biliniyor. Gülen teorisyenleri
“Altın Nesil” isminin, Gülen yandaşlarının psikolojüerini yükselt­
mek, bu hareket içinde oldukları için kendilerinin altın bir nesil ol­
dukları fikrini kafalarına işlemek amacıyla seçildiğini belirtiyorlar.
Rapora zaman zaman aralar vererek analiz etmeye devam ede­
ceğiz. Raporun devamında Fethullah Gülen ile neden mülakat ya­
pıldığım, raportörün gözlemlerinin ne olduğunu, hangi soruların
cevaplarını aradıklarım, ne sonuçlara vardıklarını, aynca ABD
hükümetine Gülen üe ilgili ne tür adımlar atılması gerektiği husu­
sunda verilen tavsiyeleri okuyacağız.

Müzakere: Mülakat öncesinde bu yazar (David Spaulding) dosyayı, USCIS'den,


Göçmenlik ve Gümrük İcra Dairesinden ve üçüncü taraf ajanslardan, Golden Gene­
ration tarafından verilen başka dilekçelerden, ek kaynak maddeleri ile World-Wide
Web (İnternet) ve basılı maddelerden dosyayı inceledi.
Özgeçmiş: Fethullah Gülen ömrünün büyük bir kısmını Türkiye'de geçirmiş altmış
dört yaşında bir erkekti. 1960/lı yıllardan beri İslam'ın ılım lı ve tasavvufı bir şeklin­
de vaazlar vermektedir. Genellikle Radikal Arap İslam'ının Kritik Vahabi geleneğinde,
Bay Gülenin bilimi ve sadakati hem tümü ile "Batı" ve hem de tümü ile "İslamcı" olan
bir tarzda uzlaştıran İslam'ın modern, münzevi, politika dışı biçimine sıcak baktığı
bildirilmektedir. Bay Gülenin vaazları ve yazıları birçoğu toplumsal yaşamı ve karşı­
lıklı destek düzenlemelerini kurmuş olan milyonlarca izleyiciyi cezbetmiş bulunmak­
tadır. "Gülen Hareketi" İslamcı siyasi partilere ve "Batılılaşmış" laiklik yanlılarına
ve komünistlere bir alternatif olmuştur, Gülenciler inançlarını Fethullah Gülenin
yazılarından ve onun selefi olan Said Nursi'nin yazılarından aldıklarını iddia ediyorlar.

Buraya dikkat! ABD hükümeti için hazırlanan bu raporda yera-


lan yukarıdaki; “Gülen Hareketi” İslamcı siyasi partilere ve “Batı­
lılaşmış ” laiklik yanlılarına ve komünistlere bir alternatif olmuş­
tur” çok net ve açık bir ifade. Yani Gülen Hareketi’nin AK Parti’ye,
CHP’ye ve eğer artık varsa komünistlere alternatif olduğu açıkça
ifade ediliyor.

Gülen Hareketi'nin anlam ve yapısı ile ilgili önemli tartışma bulunmaktadır. Bir­
çok yazar bu hareketi müdahaleci yıllarda (Darbe Yılları) kaynakları ve gücü ele ge­
çirmiş olan Gülen taraftarlarının 1970 ve 1980'li yıllarda başlattığı kurumların gevşek
bir federasyonu olarak açıklıyorlar. Bu "hareket"te Gülen yanlıları eğitim ve gelişim ­
de aktif bir rolün peşinden gitmektedir ve tüm dünyada ve Orta Asya'nın Türki cum­
24

huriyetlerinin yanı sıra Kuzey Amerika'da, Orta Amerika'da ve Çin'de okullar, kamplar,
eğitim merkezleri inşa etmiş bulunmaktadırlar.
(Gülend kurumlan belirlemek çoğunlukla zordur, çünkü onlar, izledikleri ta-
savvufçu gelenek ile kendilerini nadiren tanımlarlar.)

Yukarıda da ifade edildiği üzere, ABD’de iki yüze yakın okulu


bulunan Gülen Hareketi kendilerine yönelik iddialara karşı, okul­
ların arasında resmi ya da organik bir bağ olmadığını, ancak
okulların Fethullah Gülenin düşüncelerinden etkilenmiş olabi­
leceğini savunuyorlardı. Gülenciler, kendilerini yasal konular­
dan korumak için Gülen Organizasyonu yerine Gülen Hareketi
sözünü kullanmayı tercih ediyorlardı. Elbette ABD’nin gözünden
hiçbir şey kaçmıyor. Zaten ileride inceleyeceğimiz Yeşil Kart da­
vasında bile hem Gülen’in sponsorlarının hem de avukatlarının
Gülenin Gülen organizasyonunun lideri olduğu yönünde yazılı
ifadeleri var. Bunları da detaylı inceleyeceğiz.

Rapora devam...
Çünkü bu kurumlar İslam'ın herhangi resmi şekilde eğitiminden kaçınmakta ve
Türkçe'nin öğretimini, bilim i, beşeriyeti ve matematiği öğretmeyi emretmektedir­
ler, Arap-Sünni ve Selefi medresesinden son derece farklı olan ileri öğretimde şöh­
ret kazanmış bulunmaktadırlar. Türkiye'de ve Kafkaslarla, Türk Hükümeti kendileri­
nin "milliyetçi" değeri nedeni ile birçok Gülen müessesesini benimsemiş bulunmak­
tadır. (Bölgede ve Türkiye'de birçok Müslüman Türkler bulunmakta ve bunlar etnik ve
kültür milliyetçiliği vasıtası ile bu kurumlan Türki Cumhuriyetlerini gelecekte Türki­
ye ile sevecen bir mekanizma ile güçlendireceklerini görmektedirler). Ancak, laiklik
yanlısı askeri ve siyasi halk özellikle de genç ve şehirli profesyonellerle ilgili oldukları
için, Bay Gülenin artan popülerliğine ve Gülen Hareketine, olumsuz bir şekilde tepki
göstermiş bulunmaktadırlar. Bu hareket ile İslamcı siyasi partiler arasındaki gerilim­
le birlikte (Islamalar Gülencileri "İslam dışı" olarak görmekte ve Gülenin onları
Türkiye'deki siyasi süreçte desteklemeyi reddettiğini, Türkiye'nin Islamlaştınl-
masında bir engel olduğunu düşünmektedirler), bu hareket 1990'lı yılların orta­
sından beri artan baskılar altında bulunmaktadır. Bu durum belki de Gülenin yakla­
şık olarak aynı zamanda ABD'ye seyahat etmeye başlamış olması ve 1999'da ABD'ye
"sürekli" olarak taşınması ile küçük bir rastlantı değildir.

“İslamcılar, Gülencileri ‘İslam dışı’ olarak görmekte ve Gülen’in


onları Türkiye’deki siyasi süreçte desteklemeyi reddettiğini,
Türkiye’nin İslamlaştınlmasında bir engel olduğunu düşünmek­
tedirler.”
25

Bu bölüm, Gülen’in Türkiye’de siyasi İslam'ın tam da güçlen­


diği ve etkisini her alanda hissettirdiği dönemde neden ABD’ye
göç ettiğini açıklıyor. Türkiye’deki davasının devam ettiği ay­
nı zaman diliminde, 21 Mart 1999’da sağlık sorunlarını gerekçe
göstererek ABD’de kalmaya karar verdiği savunulmuştu. Ancak,
Gülen’in hayati tehlike oluşturan ciddi bir hastalığı yoktu. Gülen
Türkiye’den kaçmıştı.
Gülen, her ne kadar AK Parti’nin iktidara gelmesi ile gücünü
Türkiye’de pekiştirse de onlara asla güvenmiyor. Hatta, 2008 yı­
lında ABD’nin mahkeme kararıyla zorunlu kalarak kendisine
oturma izni (Yeşil Kart) vermesinden sonra büe Türkiye’ye seya­
hat etmeye çekiniyor. Bu konulan WikiLeaks’e sızan Türkiye’de­
ki Amerikalı diplomatlann Gülen hakkında Washington’a yani
ABD Dışişleri Bakanlığı’na geçtikleri gizli telgraflarından detay­
lı inceleyeceğiz.
Raporun bu bölümünde devam eden soruşturma ve Altın Nesü
kampı ya da sitesi hakkında bügi veriliyor.

Mevcut Soruşturma: ABD'de Gülen Hareketi merkezleri olduğu iddia edilen birçok
organizasyon vardır. Bu durumla özellikle ilgili olan Golden Generation- Altın Nesil
Öğrenci Birliği dir. Bu Site 1857 Eaton Road, Saylorsburg, P A 18353 (PENNSYLVANIA)
adresinde yerleşik eski bir çocuk kampıdır. (Diğer taraflardan alınan raporlar, orga­
nizasyon aynı kaldığı halde bile kampın adının birkaç kez değiştiğini iddia etmekte­
dir.) Bu site Gülen taraftarlarınca sahip olunan mülke bir taraftan sınırı olan bir kır­
sal Pennsylvania sitesidir. (Monroe Kasabası da Gülen taraftarlarınca anayol boyunca
başka mülkler satın alındığını raporlamaktadır.) New York City ile Philadelphia'dan,
her ikisinden yaklaşık 1-2 saatlik uzaklıkta bulunmaktadır. 26 akrelik alanda yatak­
haneler, yemek salonları, derslikler ve mescidler bulunabilir, ancak tarafların (ABD
hükümet kurumlan) son zamanlarda buraya yapılmış hiçbir ziyareti USCIS'e rapor-
lanmamış, ayrıca önceki ziyaretlerde binaların tek tek aranmadığı anlaşılıyor.

Bu rapora burada kısa bir parantez açıp Amerikalı Hukuk Pro­


fesörü James C. Harrington’ın yazdığı Fethullah Gülen’in Hu­
kuk Serüveni başlıklı kitaptan bu raporun hazırlanması için yapı­
lan mülakatın nasü gerçekleştiğini anlatan aşağıdaki kısa bölümü
okuyalım. Yani olaya bir de Gülen penceresinden bakalım.

Bu raporun hazırlanmasından dört ay sonra, 12 Mayıs 2006 Cuma


günü, Göçmenlik Bürosu, Gülen’in yaşadığı yere bir baskın düzenle­
di. Baskın ABD Göçmenlik Bürosu İstihbarat Servisi’nin Dolandırı­
cılıkla Mücadele ve Milli Güvenlik bölümü tarafından yönetildi. Bas­
26

kından haberdar olunduktan sonra Gülen’in avukatı görevliyi aradı.


Görevli, Göçmenlik Bürosu’nun Gülen’in 2002’deki 1-360 başvurusu­
nu doğru bir şekilde kabul edip etmediğini sorguladı ve Gülen’in dai­
mi oturma vize başvurusunun geri çekilmesini ısrarla tavsiye etti. Bu
durumda Göçmenlik Bürosu, Gülen’e ABD’yi terk ettiğinde tekrar
ABD’ye dönüşünü engelleyecek hiçbir durum olmayacağım söyledi.
Gülen ise bu teklifi reddetti.

Gönül isterdi ki Harrington kitabında bu baskına daha detay­


lı yer verseydi. Ancak, belli ki Gülenciler ya da Gülen’in avukatı
kendisiyle bu kadarım paylaşmıştı.
Rapora kaldığımız yerden devam edelim.

Bay Gülenin Golden Generation'daki işi Özel Din Görevlisi için Dilekçe olan Form
l-360'da, imam olarak görevleri, sadık kişilerle yapılan dini toplantılar, ruhani araştır­
malarının yönetilmesi, kitap ve makale yazımı, vaazların kompakt disklerinin üretil­
mesi ve dini rehberliğin dağıtımı ile açıklanmaktadır. Birçok bakımlardan bu görev­
ler kendisinin bilinen im am lığını yansıtmaktadır. Kendisi sabah erken saatten itiba­
ren gece geç vakte kadar, hemen hemen haftanın her günü işi ile meşgul olduğunu
iddia etmektedir. USCIS kendisinin göçmenlik dışı vize ile ilgili görevleri yapmadığı­
nı veya bir Göçmen Özel Din Görevlisinin gereksinimlerini yerine getirmediğini iddia
edecek kanıta sahip değildir.

Aşağıdaki bölümde USCIS gjanlan Fethullah Gülen ile müla­


katlarını yaparken aynı zamanda videoya kaydettiklerini belirti­
yorlar. Bu kaset de Federal Mahkeme arşivinde mühürlü ve ma­
alesef elimizde bir kopyası yok. Ancak, bu raporda kayda geçen
bilgi ve analizler bizim için fazlasıyla yeterli.

USCIS, 12 Ocak 2006'da Fethullah Gülen ile 29 Ekim 2002'de yaptığı bir başvuru­
ya dayalı olarak kendisinin Statüsünün Ayarlanması (Yeşil Kart başvurusu), uygun
şartlara sahip olup olm adığını tespit etmek için mülakat yaptı. Bu mülakat kasete
alındı ve iki çevirmenin yardımıyla yemin altında yapıldı. Gülenin avukatı, H. Ronald
Klasko, Esq, mülakat boyunca kendisinin kişisel çevirmeni, Sinan Dursun (A 079 053
075) da yanında olduğu halde hazırdı. USCIS de profesyonel bir çevirmen olan Sibel
Awanl Bay Dursun'un çevirisini "kontrol" için hazır bulundurdu.
Mülakat, USCIS/FOCUS'un talebi üzerine Bay Klasko'nun ofisi vasıtası ile dava
önergesi için düzenlendi. Çeviri problemleri nedeni ile, mülakatta çeşitli kesintiler ol­
du, öğle namazı ve en önemlisi, Bay Gülenin rahatsızlanması nedeni ile mülakata
ara verildi. Bununla beraber, mülakat genel anlamı ile işbirliği içinde ve profesyonel­
ce yürütüldü.
27

Şahıs veya çevirmen mülakat sırasından herhangi bir manipülasyona veya bir ka­
çamaklı yanıta başvurmadılar. Şahsın avukatı mülakat boyunca büyük ölçüde sessiz
kâldı.

Gülen’le yapılan bu mülakatı yine Gülen tarafından yani Profe­


sör Harrington’un kitabından da okuyalım.

ABD hükümetinin Ocak 2006’da Philadelphia Göçmenlik Büro-


su’nda gerçekleşen Gülen ile ikinci bir görüşme talebi oldu. Aslında
çoğu durumda hiç görüşme olmazdı ve bilindiği kadarıyla bir seferden
fazla görüşme talebi şimdiye kadar rastlanmış bir şey değüdir.

Üç saat süren görüşmeye Washington’dan bir görevli de katıldı


ki böyle bir katılım bu statüdeki başvuru için oldukça olağandışı bir
durumdu. Görüşme aynca video kaydına alındı. Görüşmenin yansı
Gülen’in kalıcı oturum için yeterlilik konusunun dışında sorularla
geçti. Görünüşe bakılırsa talimatlar Göçmenlik Bürosu’nun üstünde
İç Güvenlik Bakanlığından geliyordu. Gülen’in avukatı görüşmenin
kayıtlarım talep ettiyse de onlan federal yargılamaya kadar alamadı.

Raportör Spaulding, mülakat ve inceleme sonrasında yaptığı de­


ğerlendirmesinde USCIS’in önündeki sorunları 10 soru halinde sı­
ralayarak daha sonra bunları tek tek aşağıdaki bölümde açıklıyor.

USCISIn önündeki soran:


1. Fethullah Gülen Golden Generation tarafından Özel Din Görevlisi için verilen
dilekçenin onaylanmasına dayalı olarak Özel bir Din Görevlisi Göçmen olmak
için belirlenen işleri yerine getirebilecek durumda mı?
2. Golden Generation Özel Din Görevlilerinin sponsoru olmaya devam ediyor
mu?
3. Fethullah Gülen "gerçekten de" 9 Haziran 2001 tarihinde onaylanmış olan
Özel Din Görevlisi için Golden Generationen dilekçesinin sponsoru mudur?
4. Bay Gülen kısım 212(a) (3)(A)(ii) veya (iii) uyarınca Birleşik D evletleri kabul
edilemez nitelikte midir?
5. Bay Gülen kısım 212(a)(3)(B)(i) uyarınca Birleşik D evletleri kabul edilemez
nitelikte midir?
6. Bay Gülen kısım 212(a)(3)(C) uyarınca Birleşik D evletleri kabul edilemez ni­
telikte midir?
7. Bay Gülen kısım 212(a)(3)(F) uyarınca Birleşik D evletleri kabul edilemez ni­
telikte midir?
8. Bay Gülen kısım 212(a)(4) uyarınca Birleşik D evletleri kabul edilemez nite­
likte midir?
28

9. Bay Gülen kısım 212(a)(6)(C) (i) uyarınca, Birleşik D e vle tle ri hile, kurnazlık
yolu ile giriş izni almış bir kişi midir, bir göçmenlik dışı kişi olarak göç ederken
niyetini yanlış beyan etmiş kişi olarak, Birleşik D evletleri kabul edilemez ni­
telikte midir?
10. Bay G ü len i kendi Uyum Başvurusu beklemedeyken seyahat için bir Geçici Ka­
bul verilmesi gerekir mi?

Fethullah Gülen Golden Generation tarafından Özel Din Görevlisi için veri­
len dilekçenin onaylanmasına dayalı olarak Özel bir Din Görevlisi Göçmen ol­
mak için belirlenen işleri yerine getirebilecek durumda mı?

7 Ağustos 2002 tarihinde, Vermont Hizmet Merkezi Bay Gülen adına Golden
Generation'a 1-360 (Özel Din Görevlisi) belgesini verdi. Belirtilen işler Bay Gülenin
Türkiye'deki dini görevi esnasında bilinenleri yansıtmaktadır. 1-360 paketinde belir­
tilen görevleri yapmak için özel becerilere ve uzmanlıklara sahip olduğu konusunda
herhangi bir sorun görülmemektedir. Bununla beraber, onun sağlık sorunu nedeni
ile, kendisinin Form l-360'da belirtilen türden dini görevleri fiziksel olarak yerine ge­
tirip getiremeyeceği konusunda sorunlar ortaya çıkmış bulunmaktadır.

Yukarıda raporun ilk bölümlerinde anlatıldığı üzere, mülakat sı­


rasında Gülen’in rahatsızlandığı ve ara verilmek zorunda kaldığı
belirtilmişti. Aynca, hem şeker hem de kalp rahatsızlığı olduğu ce­
maat tarafından da sıkça belirtiliyordu. En önemlisi, Gülen hak­
kında Türk haber kanallarında yayınlanan vaazlarında kullandığı
ifadeler yüzünden hakkında dava açılmıştı. Aynı dönemde ABD’ye
yerleşen Gülen, kaçtı iddiaları karşısında sağlık durumunu maze­
ret göstermiş ve tedavi için ABD’de bulunduğunu ileri sürmüştü.
Ancak, Amerika’nın göçmen yasaları için sağhk raporu zorunluy­
du. Raportör, aşağıda bu durumun önemine dikkat çekiyor:

Yabancıların Uyum Statüsünü (Tıbbi) Arayan Tıbbi Muayene, Form l-693'ü gere­
ği 4 Ekim 2002'de yapılmış olması ve 12 Ocak 2006'da yapılan mülakatta hiçbir sağ­
lık probleminden bahsedilmemesi ve teyit edilmemiş olması nedeni ile, kendisinin
I-360 ile sunulan ve 12 Ocak 2006 mülakatında belirtilen sıkı ve yorucu programı sür­
dürüp sürdüremeyeceğine karar vermek zordur.
Yeni bir sağlık muayenesi bu sorunu çözebilir. Ancak, bir "ruhani lider" olarak
Gülenin karmaşık ve son derece özel olan birçok faaliyetlerine dikkat edilmelidir.
Göçmenlik ve Vatandaşlık Yasası veya Federal Yönetmeliklerin Ana Başlığı madde 8
kapsamında, hatta tıbbi raporların en ağırının bu iddia edilen rolü geçersiz kılaca­
ğı açık ve net değildir. Vermont Hizmet Merkezimden din görevlilerinin rolüne yöne­
lik sağlık açısından yetersizliklerinin uygulanabilirliği konusunda rehberlik beklemek
29

değerli olabilir. (İkinci bir konu son zamanlarda yayınlanan, muayenelerin geçerliliği­
ni uygulama kararına kadar uzatan sağlık memorandumlarının yeni bir muayene için
yapılacak talebi engelleyip engellemediğidir, ve bu durumda böyle bir uygunluk ka­
rarı açısından açık bir şekilde malzeme teşkil etmez.)

Anlaşılıyor ki ABD sağlık sorunları olan Gülen’in imamlık işini,


Ruhani Liderlik de olmak üzere karmaşık ve son derece özel işle­
riyle birlikte nasıl yürüteceğine şüpheyle bakıyor. Yeni bir sağlık
muayenesinin bunu çözebüeceği, ancak bunun yasal olarak yeni­
den istenip istenemeyeceğinin muğlak bir konu olduğu kaydedi­
liyor. Aynca, aşağıda Gülen’in Pennsylvania’da kurduğu Golden
Generation Demeği’nin artık din adamı sponsoru olup olamaya­
cağına, aksi takdirde, vizesini iptal etme niyetinin burayla ilişki-
lenebileceğine dikkat çekiyor. Aynca, Golden Generation’ın Ver­
gi Yasası gereği finansal durumunun incelenebileceği, hâlâ vergi­
den muaf olan bir organizasyon olarak kalma hakkı yoksa, bu du­
rumun itirazlarına temel zemin oluşturabileceği de kaydediliyor.

Golden Generation, Özel Din Görevlilerinin sponsora olmaya devam ediyor mu?

Bu soru Form 1-360 altında yatan devam eden geçerliliğe girmektedir. Golden
Generation'ın böyle bir sponsorluk için artık nitelendirilmediği bulgusunun uygula­
nabilirliği öncelikle esas dilekçenin onayını İptal Etme Niyetinin bir bildirim ine ek­
lenmelidir. Sadece eğer iptal edilirse, uygun olmama durumu Bay Gülenin başvuru­
suna yöneltilebilir.

Golden Generationln sponsora yönelik uygunluk talebinin esas unsuru kendileri­


nin Federal Vergi Yasası kısım 501 (c) kapsamında talep edilen statüsüdür. Bu statü­
nün en son teyidi 23 Nisan 1996'da yayınlandı. Kendilerinin mevcut belgelerini talep
etmek suretiyle 501 (c) (3)'ün devam eden uygulamasını Golden Generation'a yöne­
lik olarak oluşturmak faydalı olacaktır. Not: I-360 kovuşturmalar kapsamındaki "Ver­
gi muafiyet durumu"Yasası ile ilgili geniş kapsamlı yorumu, organizasyonun artık
bir 501 (c)(3) olarak sınıflandırılmayan bir bulguyu belirleyici olmaktan çıkarır. US-
CIS, eğer onlar böyle bir başvuruyu şimdi yapmışlarsa, örgütün büyük bir olasılıkla
bir 501 (c)(3) olarak sınıflandırılmayacağım göstermek için daha da ileri gitmek zo­
runda kalacaktır.

Aşağıdaki bölüm de ise, G ü lenin yaşadığı Golden Generation Saylorsburg PA


(Pensilvanya) kam pındaki saha ziyaretlerine dayalı olarak, Ocak 2006'da Mon-
roe İlçesi, PA'da temas kurulan bir yerel memura göre, önemli sayıda "Ortadoğu­
lu" erkeğin (Türk?) düzenli olarak buraya seyahat ettiğine, orada kaldığına, Golden
Generation'dan hareket ettiğine inanılmaktadır.
30

Kampın dini eğitim ve vaizlik için tesislere sahip olduğu görülmektedir ve internet
kaynakları ihtilafı desteklemekte ve kamp bir dini inziva faaliyeti içindedir. Araştır­
manın bu noktasında, kampın kendi belirtilen işlevini yerine GETİRMEDİĞİ hakkında
kanıt bulunmamaktadır. Başka ilgili taraflarca daha fazla soruşturma olmadan, ka­
yıtlar bir imamın varlığını, uzatma ile Bay Gülenin pozisyonunu haklı çıkaracak tesis­
lerin kullanıldığını yansıtmaktadır.

Dünyanın en tehlikeli İslam cısı aramızda


Fethullah Gülen’in Pennsylvania’da yaşadığı Golden Gene-
ration’ın merkezi Türk medyasmda sürekli “çiftlik” diye anılıyor­
du. Daha sonraki yıllarda anlaşıldı ki, burası bir çiftlik falan de­
ğildi. Arazide ne bir inek ne de tavuklar vardı, hatta ekili alanlar
bile yoktu. Burası bir merkezdi, daha sonra araziye inşa edilen
yeni misafirhane binalarıyla dev bir siteye dönüştü. Helikopter
pisti dahi vardı. Bu merkezle ilgili ilk çarpıcı yazı ABD’li bir öğ­
retim üyesi ve eski FBI danışmanı olan Paul L. Williams,ın “Haçlı
Seferleri” isimli kendi bloğunda yayınlandı.
“Dünyanın en tehlikeli İslamcısı aramızda” başlığıyla yazdığı
makalesinde, Williams’ın içerden çekilmiş kendi fotoğrafı da var­
dı. Gülen’in kapısına dayanmış, hatta içeride izinsiz olduğu öne
sürülen fotoğraflar da çekmişti. Williams’m kampla ilgüi iddiaları
bölgenin yerel gazetesi Pocono Record'da, da yayımlandı. Bu ha­
ber Türk medyasmda da büyük ilgi görmüştü.
Yazısında Fethullah Gülen’i “Bilim, eğitim ve inançlararası di­
yalogu kapsayan İslam vizyonu sayesinde milyonlarca mürit ve
Türkiye’deki laik kurumlann tepkisini şüphesiz üzerine çeken
hasta bir Türk vaiz” olarak tanımlayan Williams şu ifadeleri kul­
lanıyordu;

Dünyanın en tehlikeli İslamcısını Afganistan’da, Pakistan’da,


Sudan’da ya da Somali’de aramayın. Yanıbaşımızda 30 milyar dolarlık
servetiyle dünya genelinde bir halifelik kurmak için çalışıyor.
Kampta AK-47’lerle (Kalaşnikof) silahlı eğitim yapılıyor. Çevrede­
kiler yükselen silah sesleri nedeniyle FBI’a defalarca şikâyette bulun­
dular. FBI da buraya baskınlar düzenledi. Ancak, valiliğin Gülen’i böl­
geden gönderme girişimleri kendisine Green Card (Yeşil Kart) veril­
mesi sonrasında sonuçsuz kaldı. 100 dönümlük çiftlikteki helikop­
terler alçak uçuş yaparak çevredeküeri rahatsız ediyor. Silahlı 100 İs­
lamcı tarafından kale gibi korunan çiftlikte yaşayan Gülen’in bu akti-
vitelerine FBI, CLA. ve federal hükümet nasıl sessiz kalıyor?
31

Şunu belirtmeliyim ki Williams’m aşın bir ırkçı Amerikalı oldu­


ğu bloğundaki yazılarından belliydi. Aynca, ABD yasalarına gö­
re, başka evlerin de bulunduğu yerleşim bölgelerinde ateşli si­
lahlar keyfi ya da eğitim için kullanılamaz. Dolayısıyla bu iddi-
lar geçersiz. Helikopter konusu doğru, Gülen’i ziyaret etmek için
Türkiye’den gelen zengin işadamı misafirlerinin özel helikop­
terler tutup New York J.F.K Havalimanı’ndan en az 2 saat süren
kampa helikopterlerle devam ettikleri yönünde bilgiler yıllardır
benim de kulağıma geliyordu. Hatta, Google Earth’ten bakınca da
kamp içinde bir helikopter pisti görülebiliyor.
Ancak, Williams’m haberi ABD’de Gülen karşıtı gruplar için
büyük malzemeydi. Gülen karşıtı gruplar derken, bunu sade­
ce laik Türkler ya da başka tarikat gruplan olarak düşünmeme­
li. ABD’de Gülen’in açtığı ve sayılan giderek artan okullara kar­
şı muhalefet yapan geniş bir Amerikalı eğitimci kesim oluşmuş­
tu. Hatta bunlann Gülen grubu ile Youtube üzerinden karşılık­
lı video savaşları da başlamıştı. “Goose Network” isimli grup
ile “Charter Schools” isimli grubun Youtube üzerinden yayınla-
dıklan videolu mesajlar müthiş yaratıcı ve eğlendirici. Özellik­
le, “Hitler Can’t Find Any Gülen Charter Schools” (Hitler, Gülen
Sözleşmeh Hiçbir Okulu Bulamıyor” başlıklı Gülencilerin Goose
Network’e karşı yayınladığı video konuyu anlatıyor.
https://www.youtube.com/watch?v=AFUjScc7-8M

Gülen, Altın N esil ibadet ve Dinlenme Merkezi’nin


kapışım ilk defa ABD basınına açtı
Williams’in bu iddialan sonrasında Gülen, komşularının endi­
şelerini gidermek için olsa gerek ki “Altın Nesil İbadet ve Dinlen­
me Merkezi” diye geçen kampın kapısını 2010 yılı Nisan ayında
yaşadığı bölgenin gazetesi Pocono Record's, açtı.
Dan Berrett imzalı haberde Williams’m makalesindeki iddiala­
rım yalanlayan ifadeler kullanıldı.
Haberde ve fotoğraflarda, “On yıldan fazla bir zamandır dün­
yanın en etkili ve en tartışmalı Müslüman liderlerinden biri Po­
cono Dağlan’mn eteğindeki 100 dönümlük bir arazide yaşıyor”
ve “bilim, eğitim ve inançlararası diyalogu kapsayan İslam viz­
yonu sayesinde milyonlarca mürit ve Türkiye’deki laik kurumla-
nn şüphesiz tepkisini üzerine çeken hasta bir Türk vaiz” ifadele­
ri yer aldı.
Haberdeki “Gülen milli güvenliği tehdit ediyor mu?” şeklinde­
32

ki ara başlık, bu haberin Paul L. Williams’m “Son Haçlı Seferi”


adlı bloğundaki iddialarım çürütmek için atüdığım gösteriyordu.
Belli ki, yazı Gülencüer tarafından Pocono Record's, sipariş edü-
mişti.
Muhabir Berrett, önce Gülen’in “Altın Nesil” kampını ge­
zip görüntüledi, daha sonra da çevredeki komşularıyla konuşup
Williams’in iddialarının doğru olup olmadığım sordu. Elbette ki,
komşular, iddia edilenlerin doğru olmadığım belirtiyordu.
Gülen’in sayılan çok az olan komşulan hiç silah sesi duyma­
dıklarım, beraber piknik yaptıklarım, 11 EylüTden soma defalar­
ca kapılannı çalarak yaşananlardan üzüntü duyduklannı ve bu
saldınyı yapanlann İslam’la alakası olamayacağını kendilerine
anlattıklarım belirtiyorlardı.
Hatta Gülen hakkında konuşan bir kişi bulmayı başarmışlardı.
Belirttiğim gibi, çevrede az sayıda ev var. Ve bu evlerde yaşayan­
lar genellikle yaşlı Amerikalılar ve kapılanna gelen yabancılarla
konuşmayı sevmiyorlardı.
Ancak Howard Beers konuşmuştu. Nedeni ise ifadesinden bel­
liydi:
Haftada 6-7 gün kampa gidip oradaki tamir, tadilat işlerini yapıyo­
rum. Daha iyi insanlar olamaz. Eğer burada bahsedilen şeylerden bi­
ri yaşanmış olsaydı bunu ilk gören kişi ben olurdum. Orada olduğum
zaman içerisinde ne bir silah gördüm ne de silah sesi duydum.

Dan Berrett, yazısmda Gülen’in 5 milyon müridi olduğunu be­


lirtiyor ve Gülen’in yaşadığı çiftliğin bir dinlenme merkezini an­
dırdığım, içinde yaklaşık yüz kişinin yaşadığını, basketbol ve fut­
bol sahaları, eski ağaçlar, bir gölet ve çiftlikte yaşayan ve ziyarete
gelen konuklar için misafirhaneler bulunduğunu da belirtiyordu.
Fethullah Gülen’in kendisiyle konuşamayan Berrett, buradaki
faaliyetler ve Gülen Hareketi konusunda merkezin başkam Bekir
Aksoy’dan şu bilgileri aldığını yazıyordu:
O adamın söylediklerinin tam tersiyiz. Bay Gülen bizim burada mi­
safirimiz.
Girişte güvenlik önlemlerinin alınma sebebi ise Gülen’i yağmur gi­
bi gelen Türk ziyaretçilerden korumak. Burayı çok sevdi ve bir daha
da ayrılmadı. Aslında buraya gelişi bir tesadüftü.

Berrett de çiftlikte bulunduğu süre içerisinde hiç silah görme­


diğini, orta yaşlı, modem kıyafetler giyen ılımlı ve bıyıklı insanla-
33

nn burada yaşadığım, aynca başörtülü kadınların ve kız çocukla­


rının da göze çarptığım aktardı.

Akciğerleri su topluyor, diyabet, yüksek tansiyon ve


kalp rahatsızlığı var
Yazıda, Gülen’in sağlık problemlerinin arttığının ve akciğerleri­
nin su toplamaya başladığının kendilerine aktarıldığı, ayrıca diya­
bet, yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlığı bulunan Gülen’in bu ne­
denle namazlara imamlık etme haricinde odasından dışarıya na­
diren adım attığı belirtiliyordu.
Gazeteye konuşan ve mikrobiyolog olduğunu söyleyen Ke­
mal Özgür isimli bir Türk, buranın eski bir yaz kampı olduğunu,
Minnesota’da tanıştığı Gülen’i buraya yıllar önce kendisinin davet
ettiğini ve o günden bu yana yaşamım burada sürdürdüğünü kay­
detmişti.
Altın Nesil kampının yöneticilerinin FBI’ın inceleme yapmak
için çiftliğe geldiğini doğruladıkları, bunun yıllar önce Gülen’in
göçmenlik başvurusunun tartışıldığı günlerde gerçekleştiğini be­
lirttikleri haberde kaydedildi.
Gazetenin bilgisine başvurduğu FBI Phüadelphia Bürosu’ndan
J.J. Klaver’ın da, yıllardır o çiftliğe gitmedikleri yönündeki net
ifadesi de ilginçti.
Fethullah Gülen hakkında yazdığı yazının büyük gürültü ko­
parması üzerine Paul L. Williams 29 Nisan’da yine kendi bloğun­
da ikinci bir Gülen makalesi yayınladı.
Gülen’e yönelik ağır ithamlarıyla hem Türk hem de ABD med­
yasının dikkatini çeken ve daha önce Türkiye’nin adını hiç duy­
madığı Williams yazısında bu defa CLA’in uzun yıllardır Gülen’i
desteklediğini iddia ediyordu.
Ben şahsen, Gülen’in ABD’deki Yeşil Kart davasını ortaya çı­
karmamın, Williams’ın da çoğu dayanaksız iddialardan oluşan ya­
zısına rağmen ABD’de Gülen’e yönelik bakışı değiştirdiği, şüp­
he ve endişeleri artırdığı düşüncesindeyim. İlk defa benim yazdı­
ğım Yeşil Kart davasmda ortaya çıkan CIA’deki eski üst düzey yö­
neticiler Graham Fuller ve George Fidas’ın Gülen için verdikle­
ri sponsor mektupları derin ve güçlü bir ilişkinin var olduğunun
kanıtıydı. Gülen ile ilgili ortaya atılan her iddiada kendisini CIA
ile ilişkilendiren bu isimler ortaya atılıyordu ve halen de atılmaya
devam ediliyor. Haksız da değiller elbette.
34

Pandora’nın kutusunu açtı


Bu mektuplara ilerideki sayfalarda geleceğiz. Ne var ki, Willi­
ams, Pandora’nın kutusunu açmıştı bir kere, artık kapanmaya­
caktı.
Şimdiye kadar ne Türk ne de Amerikalı gazetecilerin haber yap­
mak için gidemediği yere girip kendi özel bloğunda yayınlamıştı.
Büyük bir iş becermiş, küçük bir blogda daha önce adı hiç duyul­
mamış bu kişinin sesi okyanus ötesinde yankı bulmuştu. Gülen’in
komşuları endişelenmeye başlamış, Gülen okullarına çocuklarım
veren bazı Amerikalılar çocuklarım bu okullardan çekmeye başla­
mışlardı. Bu durum, Gülen’in içinde yaşadığı Altın Nesil kampının
kapüanm yerel Pocono Record gazetesine açmasma neden olmuş­
tu. Kampı Türkiye’den ziyaret eden Türk gazeteciler oluyordu, an­
cak kimsenin fotoğraf çekmesine izin verilmiyordu.
Williams ikinci yazısmda şunları ifade ediyordu:

“Evrensel Hilafet Pemtsylvania’dan mı çıktı? CIA bir


İslamcının ihtiyaçlarım mı karşılıyor?”
Dünya üzerindeki en tehlikeli İslamcı olarak adlandırılan Fethul-
lah Gülen, CIA eski ajanı Graham Fuller ve Birleşik Devletler Dışişle­
ri mensuplan sayesinde daimi oturma izni aldı ve Pennsylvania’daki
kalesinde artık ömrünün sonuna kadar oturabilir.
Fuller, Pennsylvania’daki federal yargıca, Fethullah Gülen’e Ye­
şil Kart verilmesi için bir tavsiye mektubu gönderdi. CIA eski ajanı,
Gülen’in Birleşik Devletler içinde bannma ve korunmayı hak ettiğini
çünkü Gülen’in “eğitim alanında üstün yetenekli” bir birey olduğunu
söyledi. Gülen’in ise bir lise diploması bile yok.
Peki Fuller yönetimi devirmek ve Yeni bir İslamcı Dünya Düzeni
kurmak için halkı isyana teşvik suçlamalarından kurtulmak amacıy­
la Türkiye’den kaçan bir göçmene neden destek olsun? Bunun cevabı
belgelerden ve araştırmacı muhabir Sibel Edmonds’dan geliyor.

CIA finanse etti


CIA, bir dönem uyuşturucu kaçakçılığından elde ettiği paralarla
Fethullah Gülen’i finanse etti. CIA’in Gülen’i desteklemesinin nedeni
ise Orta Asya’da kontrolü ele geçirmek için Gülen okullarından yeti­
şecek ve bu okullara yerleştirilecek fanlardı.
Gülen bu parayla gelişmekte olan ülkelerin petrol ve doğal gaz re­
zervlerini kontrol altına alabilmek için Özbekistan, Azerbaycan, Ka­
35

zakistan, Türkmenistan ve yeni kurulan Rus cumhuriyetlerinde radi­


kal medreseler ve cemaatler kurdu.
Gülen Hareketi, Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden kurmak ve ev­
rensel bir hilafet oluşturma denemelerini desteklemek için altı mil­
yondan fazla Müslüman yandaş çekecek kadar büyüdü.

Gülen ülkeden kaçtı


CIA, 1999’la birlikte, Gülen’in Orta Asya’da yeni kurulan ülkele­
rin kontrolünü almak, sağlam bir üs kurmak amacıyla Türkiye’deki
laik yönetimi düşürme çabalarını desteklemeye başladı. Türk yetki­
liler Gülen’in niyetini anlayınca halkı kışkırtma suçlamasıyla tutukla­
ma yoluna gittiler. Gülen ülkeden kaçtı ve “din görevlisi” olarak özel
bir göçmenlik statüsü edindiği Birleşik Devletler’e geldi.

Williams, Gülen’in artık yaşadığı Pennsylvania’dan Türkiye’de­


ki siyasi iktidarı yönlendirdiğini iddia ederek eriştiği gücü şöyle
anlatıyordu:

Türkiye, AKP yönetimi altında laik bir devletten 85 bin aktif ca-
nüi (350 kişiye bir camiyle dünyadaki en yüksek oran), sayüan öğret­
menler ve doktorlardan fazla olan 90 bin imamı ve devlet yönetimi al­
tındaki binlerce İslamcı okuluyla İslamcı bir ülkeye dönüştü.
... Bazı ülkeler Gülen tehlikesinin farkına vardılar. Rusya ve Özbe­
kistan Gülen Hareketi’ni yasakladı ve okullarım kapattı. Hatta çoğul­
culuğu ve hoşgörüyü benimsemiş bir ülke olan Hollanda bile yakm
gelecekte toplumsal düzene tehdit oluşturabileceği gerekçesiyle Gü­
len medreselerine yardımı kesme karan aldı.

CIA neden hâlâ destekliyor?


Ama Gülen’in İslamcı Yeni Dünya Düzeni rüyası Müslüman dün­
yanın tamamında destek ve ivme kazanmaya devam ediyor. CIA hâlâ
Gülen Hareketi’nin Orta Asya Müslümanlannı birleştirme ve böyle­
likle bu ülkelerin doğal kaynaklarının kontrolünü Amerikan halkının
sözde “iyiliği” için alma konusunda başarılı olacağı inancım besliyor.
Usama Bin Ladin’in evrensel bir hilafet görüşü artık sadece içi boş
bir hayal değil.

Graham Fuller, Gülen’e neden referans mektubu verdi?


CIA eski Ulusal istihbarat Konseyi Başkan Yardımcısı Graham Ful­
ler, Gülen’in daimi oturma izni başvurusu için referans mektubunu
36

işte bu nedenle verdi. Fuller şu anda düşünce kuruluşu RAND için


danışmanlık yapıyor. Kuruluşun diğer danışmanları arasında dışişle­
ri eski bakanlan Henry Kissinger ve Condoleezza Rice, savunma es­
ki bakanı Donald Rumsfield, savunma ve enerji eski bakanı James
Scheslinger da var.
Savunma Bakanlığı için analizler yapan sözde “düşünce kuruluşu”
RAND, bir CIA hareketi damgasını yemişti.
Fuller geçmişte, diğer radikal İslamcı hareketlere müsaade etme­
siyle de ses getirmişti. Tebliğ Cemaati’ni “halka öğütler veren banşçı
ve apolitik bir hareket” olarak değerlendirmişti. Şeyh Mübarek Gila-
ni, Tebliğ Cemaati misyoneri olarak 1969 yüında Birleşik Devletler’e
gelmişti. On yıl sonra Cemaat’ül Fukra’yı kurdu ve İslamcı militer ya-
pılanmalan ülkenin her yerine yayıldı.

Abramowitz de var
Ama Gülen’in başvurusu için sadece Fuller değil Dışişleri Eski Ba­
kan Yardımcısı Marc Grossman ve ABD’nin Türkiye Eski Büyükelçi­
si Morton Abramowitz de referans mektubu verdi. Onlann referans
mektuplarının önemi daha açıklayıcı ve rahatsız edici.

Yeşil Kart haberlerini herkes H ü rriyetten kopyaladı


Yukarıda okuduğunuz ikinci bölüm bu yazıdan yaklaşık bir
yıl önce benim yazdığım Yeşil Kart davası haberlerinden kay­
naklanıyor. O günlerde yazdığım haberleri bütün Türk gazeteleri
H ürriyet in internet sitesinden kopyalayıp, beni ya da H ürriyet i
kaynak göstermeden yayımlıyorlardı. Hatta bazı yazarlar, kaynak
olarak H ürriyetten haberi kopyalayıp kaynak vermeden yayım­
layan gazeteleri gösteriyorlardı. O yıllarda Türk basınının inter­
net sayfalarında intihal had safhadaydı.
Hatta, yazılara başka analizler de eklenince seri halde komp­
lo teorileri meydana çıkmaya başlamıştı. Williams’in ilk yazısı bü­
yük ilgi görünce, yukarıdaki yazışım kendi bloğuna gönderilen bu
teorilerden derlemiş olduğuna inanıyorum.
GülenTe ilgili rapora kaldığımız yerden devam edelim. Heye­
canlı yerler şimdi geliyor...
Raportör burada Fethullah Gülen’in gerçekte kendi kendisine
mi sponsorluk yaptığım sorarak bu konudaki iddiaları sıralayıp,
Yeşil Kart başvusunun bu yoldan iptal edilebileceği yönünde bir
zemin oluşturup oluşturamayacağı sorulan ve cevaplan veriliyor.
37

Fethullah Gülen "gerçekten de" 9 Haziran 2001 tarihinde onaylanmış olan


üzel Din Görevlisi için Golden Generation'ın dilekçesinin sponsoru mudur?

Bu belki en karmaşık sorudur. Yönetmelikleri düz bir şekilde okumak bu Yasa kap­
samında "kendi kendine sponsorluğun" izin verilebilir olduğunu ileri sürdüğüne gö­
re, bu teknik konuya 1-360 (Özel Din Adamı Vizesi) başvurusunun uygunsuz bir şekil­
de doldurulduğu gerekçesiyle karşılık verilebilinir. İddialar arasında aşağıdakiler bu­
lunmaktadır:

1. Fethullah Gülen, Gülen Hareketi'ni ve onun tesislerini oluşturmak ve korumak


için kendi emrindeki alt kadroları aracılığıyla yönettiği önemli varlıklara sa­
hiptir.
2. Bay Gülen bu hareketin günlük faaliyetlerini kontrol etmez, ancak etkisi her
zaman hissedilmektedir ve kendisinin kurumsal politikayı yönlendirme ve
doğrudan ve yine gizemli kapasitesi ile örgütün kontrolünü yansıtmaktadır.
3. Bay Gülen uzun yıllardır artık kendisinin doğrudan doğruya kontrol etmedi­
ği bir örgüt kurmuştur. Sağlığı elvermediği için, günlük faaliyetleri sadece di­
ni konularda kendi rehberliğini arayan yerel yöneticilere ve resmi olmayan
gruplara terk etmiş bulunmaktadır.
4. Bay Gülen, Gülen organizasyonlarının az bir kısmını dünya çapında kurmuş­
tur ve kendileri ile doğrudan temas kurmadan bu organizasyonların yerel li­
derleri ile "uzaktan" rehberlik etmek için kendi nüfuzunu kullanmaktadır.
5. Her okul, kamp, iş veya topluluk kendi metodları ve kaynakları ile Fethullah
Gülenin bilinçli nüfuzu olmaksızın kurulduğu ve korunduğu için hiçbir orga­
nizasyon yoktur.

1. Fethullah Gülen. Gülen Hareketini ve onun tesislerini oluşturmak ve korumak


için kendi emrindeki alt kadroları aracılığıyla yönettiği önemli varlıklara sahiptir.
Tarafların (ABD Dışişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İç Güvenlik Bakanlığı) elinde­
ki kaynakların değerlendirilmesi, Gülen kurumlarını oluşturmak için büyük karmaşık
mali ilişkileri işaret ediyor. Bunlara ek olarak, Gülen taraftarlarının birbirlerine kar­
şı bağlılığı ve onların ABD'deki vizeler için başka Türklere sponsorluk yapması bu ha­
reketin bir dini "kardeşlikten" daha ileri olduğunu ve Gülen taraftarlarının daha bü­
yük "cemaati" kendilerinin ABD yetkililerine yönelik din dışı amaçları izleyebilecekleri
bir kaynak olarak kendi derneklerini gizli bir şekilde muhafaza ettiği fikrini verebilir.

Raportörün dediği oldu


Yukarıda son olarak Gülencilerin ABD yetkililerine yönelik din
dışı bazı amaçlar izleyebilecekleri ifade ediliyor. Evet bunlar olu­
yor. Gülenciler özellikle ABD siyasetinde oldukça etkili konu­
38

ma geldiler. 2010 Mayıs ayında ABD Kongresinde büyük bir grup


oluşturdular. ABD’nin farklı bölgelerinde faaliyet gösterdiğini id­
dia ettikleri daha önce hiç adı duyulmamış, 6 Türk federasyonu,
“Türki-Amerikan Federasyonları Asamblesi” adıyla tek çatı altın­
da toplandı.
Türk-Amerikan Demekleri Konseyi, Orta Atlantik Türki-Ame­
rikan Demekleri Federasyonu, Güneydoğu Türk-Amerikan Fe­
derasyonu, Orta Batı Türk-Amerikan Federasyonu, Amerikalı­
lar ve Avrasyalılar Turkuaz Konseyi ve Batı Amerika Türki Kon­
seyi, “Türki-Amerikan Federasyonları Asamblesi” adıyla birleşe-
rek Washington’daki Willard Inter-Continental Otel’de açılış gala­
sı düzenlediler.
Galaya, Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Namık Tan’ın
yanı sıra, Demokrat Partili Pennsylvania Senatörü Bob Casey,
New Jersey Senatörü Frank Lautenberg, New Mexico Senatö­
rü Jeff Bingaman, Virginia Senatörü Mark Warner, North Caroli­
na Senatörü Kay Hagen ve Cumhuriyetçi Partili Mississippi Se­
natörü Roger Wicker, Indiana Senatörü Richard Lugar’m yanı sı­
ra, ABD Temsilciler Meclisi’nden 53 milletvekili katıldı. Galada
Türkiye’den de AK Partili milletvekilleri yer aldı.
Çoğunluğu Demokrat Parti’den olmak üzere çok sayıda Ame­
rikalı milletvekilini Türkiye’de ağırladıkları gibi, başta Hillary
Clinton’ın 2008 yümdaki seçim kampanyası olmak üzere pek çok
adaya yüz binlerce, belki milyonlarca dolarlık bağışlarda bulun­
dular. Bunları da derideki sayfalarda masaya yatırdık.
Raporda Gülen’in gelirleri de şöyle açıklanıyor:

Bay Gülenin varlıklarının sadece Golden Generation kuruluşundan gelen aylık


2.000 $ ve Türkiye'deki Nil Publishing firmasından te lif ücretleri olarak gelen en az
30.000 $ olduğu iddia edilmektedir. Kendisi benim ne keşfedebildiğim ne de Golden
Generation kuruluşuyla bağlantısını bulabildiğim herhangi bir muhaceret kazancının
sahibi ya da sponsoru değildir. Ayrıca kendisinin herhangi bir kuruma sahip olduğu
veya onu kendi hareketi içinde işlettiği hakkındaki yeterli kanıt yoktur. Tek dikkate
değer istisna başka Gülen Kurumlan ile hiçbir bağı olmayan Türkiye'deki kâr amaçsız
''Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı"dır.

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı


Rapordaki bu bölüm bana aşırı iddialı geldi. Gazetecüer ve Ya­
zarlar Vakfı’nm Gülen ile bağlantısını herkes biliyordu. Hatta, de­
rideki sayfalarda yer alan WikiLeaks’e sızan ABD diplomatlarının
39

telgraflarında görüleceği gibi bu vakıf Gülen için önemli bir istek­


te bulunmuştu.
Fethullah Gülen’in onursal başkam olduğu “Gazeteciler ve Ya­
zarlar Vakfı” tarafından düzenlenen son Abant Platformu’na katı­
lan Gediz Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkam Prof. Dr. îştar
Gözaydın, 21 Temmuz 2016 tarihindeki Tvvdtter paylaşımında bu
yüzden üniversitedeki görevinden açığa alındığını açıkladı. Çün­
kü, 15 Temmuz Kalkışmasının ardından Gülen Hareketi, Fethul-
lahçılar, Cemaat ya da Paralel Yapı ifadeleri ortadan kalkmış, ye­
rini FETÖ (Fethullahçı Terör Örgütü) almıştı.
Abant Platformu’nun düzenlediği toplantıların ana çağrıcıları
arasında yer alan Gözaydın, son CHP Parti Meclisi Üyesi seçimin­
de CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun anahtar listesinde yer al­
mış ancak delegelerin oyuyla kaybetmişti.
Kamuoyunda Fethullah Gülen toplantıları olarak bilinen ve
Gülen Hareketi tarafından düzenlenen Abant Platformu Toplan­
tısı son olarak 30 Ocak 2016 tarihinde gerçekleştirilmişti. Top­
lantıya, Kültür ve Turizm eski Bakam Ertuğrul Günay, akademis­
yen Baskın Oran, Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Abdül-
hamit Bilici, Zaman Gazetesi Yazan Ali Bulaç, Murat Belge, Ay­
dın Engin, Birikim Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ömer Laçi-
ner, Âdem Geveri, HDP Milletvekilleri Hûda Kaya ve İmam Taş-
çıer, Dışişleri eski Bakanı Yaşar Yakış, AK Parti eski milletvekil­
lerinden Reha Çamuroğlu, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkan
Vekili Erkan Tufan Aytav, Cengiz Aktar, İştar Gözaydın, Nuray
Mert, Şahin Alpay, Ersin Kalaycıoğlu, Herkül Millas, Mehmet Al-
tan, Eser Karakaş, Emine Eroğlu, Ergun Özbudun, Ümit Kardaş,
Niyazi Öktem, Cafer Solgun, Ferhat Kentel, Mümtaz’er Türköne,
İbrahim Cerrah, Levent Köker gibi isimler de katılmıştı.
Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmalan Enstitüsü Öğre­
tim Üyesi Prof. Dr. Macit, AA muhabirine yaptığı açıklamada; FE­
TÖ üyelerinin her yıl Abant Platformu’nun toplantılarında cema­
atin Türkiye’de daha etkin olması için yapılması gerekenleri ele
aldığını, Gazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı görevini yü­
rüttüğü dönemde milli bir platform kurmak amacıyla “İlgaz Plat­
formu” adıyla bir yapı oluşturmaya karar verdiğini dile getirmişti.
Bunun üzerine Genelkurmay Başkanlığının alt kademelerin­
den arandığını, “Abant’m bir devlet projesi olduğu, alternatif bir
toplantının ülke menfaatine uygun olmayacağı” yönünde uyan
geldiğini ifade eden Macit, uyanlann tehditlere dönmesi üzerine
bu platformdan vazgeçtiğini kaydetmişti.
40

Rapora kaldığımız yerden devam edelim... Burada ne Gülen’in


ne de organizasyonun ABD yasalarım ihlal ettiğine dair bir belge
bulamadıkları, aynı zamanda ilgili taraflar olarak kastettiği ABD
Dışişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve İç Güvenlik Bakanlığının
kendilerine bir kanıt sunmadığı yönünde ifade geçiyor...

Ne Bay Gülenin ne de Golden Generation kuruluşunun Amerika Birleşik Devlet­


leri yasasını ihlal ettiğine yönelik bağlantıyı oluşturan hiçbir belge görmedik. Ayrıca
Gülenin, işçi ve işveren dışında Golden Generation kuruluşunda mali bir çıkarı oldu­
ğu hakkında hiçbir kanıt görmedim. Diğer ilgili taraflar mali sorunları incelerken, Bay
Gülen veya Golden Generation kuruluşuna yönelik yasadışı bağlantılar için hiçbir ka­
nıt sunulmuş değildir.

Gülen organizasyonu yoktur ifadesinden sapmıyor, ama bir


banka ile karmaşık ilişkisi var. Aşağıdaki özette bu ifadeler geçi­
yor. Adı verilemeyen banka malum Bank Asya.

Son olarak, Bay Gülen bu hareket hakkında 20 yıldan daha uzun bir süredir Türk
ve Amerikalı yetkililerle defalarca yüz yüze gelmiş bulunmaktadır. Kendisinin hiçbir
Gülen organizasyonu bulunmadığı iddiasından sapmadığı görülmektedir; Amerika
Birleşik Devletleri yetkililerinin keşfetmiş olduğu yaygın şebeke merkezleri, kendisi­
nin ideallerini paylaşan şahısların hayata geçirdiği özgür eylemlerdir. Bu iddiayı 12
Ocak 2006 mülakatında onaylamıştır. Bununla beraber, İnternette yer alan ba­
zı bilgiler bir banka ile Türki alanlarındaki merkezlerin kuruluşu arasında Bay
Gülenin kabul ettiğinden daha karmaşık bir ilişki ileri sürmektedir.
Tamamen bir "hüküm" açısından, sorunla ilişkilendirilebilen siyasi konularındaki
görüş olmaksızın, bu iddianın yalanlanmasının incelenen konularla çok az bağlantısı
olacaktır. Bizim incelememizde, Bay Gülenin kendisine sponsorluk yapmış olan hare­
ketin resmi başı olduğu şeklinde hiçbir kanıt ortaya konulmuş değildir. Böyle bir ka­
rar tümü ile ihtiyari olacaktır.
2. Bay Gülen bu hareketin günlük faaliyetlerini kontrol etmez, ancak etkisi her za­
man hissedilmektedir ve kendisinin kurumsal politikayı yönlendirme ve doğrudan ve
yine gizemli şekilde organizasyonun kontrolünü yansıtmaktadır.

Bu bölümde bir değil iki bomba!


Raportör, “Eğer taraflar; (üç ABD bakanlığı) Gülen kurumlan­
ılın yasadışı işler yaptıkları konusunda ısrarcıysalar, bunu iddia
etmek için İntemet’e bakmak yeterlidir” diyor.
Aynca, Gülen Hareketi merkezleri arasında açıklanabilir bir
halkı istismar suçu işlendiği iddiaları için bir bağlantı kurabiliyor
41

ve buna istekliyseler, Bay Gülen’in organizasyonu yönettiği ve


kendisinin “aslında” bir lider olduğu ve kendi kendisine gerçek­
ten sponsorluk yaptığı makul bir şekilde iddia edilebileceği söy­
lenebilir. “İnternette yeterince bilgi var” ifadesi bir değil iki bom­
ba... Hem adı geçen ABD bakanlıklarının yasadışı faaliyetlerde
bulunduğu ileri sürülen Gülen’e karşı istekli olup olmadıkları yö­
nünde onay sorulurken, bir yandan da bu suçlan iddia etmek için
Intemet’e bakmanın yeterli olacağı kaydedüiyor.

Gülen organizasyonu olduğu iddia edilebilir

Bu yukarıda bahsedilen benzer bir iddiadır ve Uyum başvurusunun reddedilme­


sinin önündeki engellerin aynısıyla karşı karşıyadır. Bununla beraber, eğer ilgili ta ­
raflar (ABD Dışişleri Bakanlığı, İç Güvenlik Bakanlığı ve Adalet B akanlığı) Gülen Ku­
ramlarının yasadışı faaliyet ile bağlantılı oldukları ve/veya bu yasadışı faa­
liyete katıldıkları konusunda kendilerinin en mücbir kanıtını özetlemek ko­
nusunda istekliyseler, Fethullah Gülen'e yönelik bir bağlantıyı İDDİA ETMEK
için geniş Web (İnternet) ve başka kamusal maddeler vardır. Özellikle, akade­
misyenler birkaç yıldır Gülen Hareketi hakkında yazılar yazmaktalar ve bu konula­
rın birçoğu onların tezlerine Bay Gülenin alenen övgü topladığı sitelerin doğrudan
kendisine ait olduğu konusunda temel teşkil ediyorlar. NOT: Bay Gülenin kendisi­
nin bu övgülerini kabul ettiğini hiç görmedik. Buna rağmen, eğer etkilenen kurum­
lar (ABD hükümet kurumlan) Gülen Hareketi merkezleri arasında açıklanabi­
lir bir halkı istismar suçu işlendiği iddiaları için bir bağlantı kurabiliyorlar ve
buna istekliyseler, Bay Gülenin organizasyonu yönettiği ve kendisinin "aslın­
da" bir lider olduğu ve kendi kendisine gerçekten sponsorluk yaptığı makul
bir şekilde iddia edilebilir. (Bir takip sorusu bunun, örneğin, benzer pozisyonlar­
daki başka dini liderlerde farklı olup olmadığıdır.) NOT 2: Hatta Bay Gülenin kendi
kendisine sponsorluk yaptığı gösterilse bile, bu ihlalin 1-3601 geçersiz kılacağı veya
bir maddi yanlış beyanı temsil edeceği açık ve seçik değildir. Eğer bu eylem şekli iz­
lenirse, Vermont Hizmet Merkezi'ndeki USCIS karar yetkilileri ile temas tavsiye edi­
lebilir görülmektedir.
3. Bay Gülen yıllardır artık kendisinin doğrudan doğruya yönetmediği bir orga­
nizasyon kurmuştur. Sağlığının bozulması nedeni ile günlük faaliyetleri sadece ken­
disinin dini konulardaki rehberliğini arayan yerel yöneticilere ve gayriresmi grupla­
ra bırakmıştır.
Bu savın tartışılmasının büyük bir kısmı yukarda ele alınmıştır. Bununla beraber,
bu beyanın Bay Gülenin halihazırdaki davranışının açıklamalarına ve tartışılan ka­
muya açık malzemelere şimdilik uyduğu görülmektedir. Eğer bu analiz doğru ise, bu
durumda kendisinin organizasyonu kontrol etmeye devam ettiği söylenemez. Bu ko­
nuyu düşündüm, ancak bu tartışmayı şekillendirmiş değilim.
42

Zaten bu tartışmayı kimse şekülendirebilmiş değil, 15 Temmuz


Kalkışması sonrasındaki savunmaları da bu yönde oldu. Gülen
CNN’de Fareed Zakeria’ya yaptığı açıklamalarda da kendi kont­
rolü dışında bazı sempatizanların bu işe katılmış olabüeceğini ka­
bul ediyor. Ancak, doğrudan emir verdiğini gösteren bir istihba­
rat (bu kitap yazılırken) henüz su üstüne çıkarılmadı.

4. Bay Gülen, Gülen organizasyonlarının az bir kısmını dünya çapında kurmuştur


ve kendileri ile doğrudan temas kurmadan bu örgütlerin yerel liderleri ile "uzaktan"
rehberlik etmek için kendi nüfuzunu kullanmaktadır.

Yukarıda belirtildiği gibi, eğer bu doğru bir durumsa (birçok yazarlar ve akade­
misyenler "organizasyonu" ve Bay Gülenin nüfuzunu bu tarzda açıklamaktadırlar)
1-360 uygun bir şekilde yapılmış ve "gerçekten" esas dilekçe sahibi adına uygun ol­
mayan bir şekilde yapıldığı iddiası ile hükümsüz kılınamaz.

Gülen: Büyük patron bilmesin!


7 Kasım 2013 tarihinde kaydedilmiş, Fethullah Gülen’e ait ol­
duğu iddia edilen internetteki ses kaydı, Gülen’in organizasyo­
nun faaliyetlerini günlük olarak takip ettiğini ve önemli konular­
da onun onayının alındığını gösteriyor. İnternete sızdırılan ses
kayıtlarında kendisine cemaatin günlük aktiviteleri hakkında bil­
gi verilirken, bazı konularda onayı almıyor. Uganda devlet başka-
nının bir rafineri yapılması için davette bulunduğu, bunun için ki­
me gitmeleri gerektiği sorulunca “Bizden böyle büyük işe girebi­
lecek kimse var mı?” diye soruyor. Daha sonra da, “Hiç olmazsa
bize yakın birisi olsun!” ifadesini kullanıyor.
Dershanelerin kapanmasıyla ilgili konu konuşulurken verdiği
tavsiyede “Büyük patron (Erdoğan?) bilmesin!” derken, yine ay­
nı konuda dönemin bakam Zafer Çağlayan’m farklı tutumlar ser-
güediği bilgisinin verilmesi üzerine de “Zafer Çağlayan’ı iyi tutun,
bütün bütün o tarafa kaymasın” şeklinde emir verdiği anlaşılıyor.
Bu ses kayıtlarının gerçekliği elbette tartışılabilir, çeşitli iti­
razlar olabilir. Bu ses kayıtlan mahkeme karan olmadan yasadı­
şı kaydedüdiği için mahkemelerde geçerliliği olmuyor. ABD’li bir
eski istihbaratçı, Yeşil Kart davası sürecinde, bu tür benzeri ses
ve video kayıtlarının ABD istihbarat kurumlannm da elinde oldu­
ğu, ancak bu dinlemelerin yasadışı olması ve Türkiye’nin içişle­
rine müdahale olarak algılanıp Türkler arasında ABD karşıtlığını
körükleyeceği endişesiyle ortaya çıkarılmadığı bilgisini vermişti.
43

Gülen’in Yeşil Kart davası günlerinde danıştığım bir hukukçu ise


yasal geçerliliği olmayan, yasadışı kaydedilmiş, ya da bir mahke­
mece aklanmış delillerin bu mahkemeye sunulamayacağım söy­
lemişti.

5. Her okul, kamp, iş veya topluluk kendi metotları ve kaynakları ile Fethullah
Gülenin bilinçli nüfuzu olmaksızın kurulduğu ve korunduğu için hiçbir organizasyon
yoktur.

Raportör bu soruya sadece ‘Yukarıda görüldüğü gibi” ifade­


siyle cevap veriyor.
ABD’nin Gülen Hareketi’ne yönelik soruşturmalarında neti­
ce alamamasının en önemli nedenlerinden birisi, Gülen Hare­
keti içinde herkesin kendi kaynak ve nüfuzlarıyla hareket etme­
si yüzünden resmi bir organizasyon bağı kurulamaması. Gülen’in
ABD’den iadesini isteyen Türkiye’nin de önündeki en büyük en­
gellerden biri de burada yatıyor.

Fethullah Gülen kısım 212 (a) (3)(A)(ii) veya (iii) uyarınca Birleşik Devletlerce
kabul edilemez nitelikte midir?

(3) Güvenlik ve ilgili sebepler- (A) Genel olarak-Bir konsolosluk memuru veya
Eyalet Adalet Bakanının kendisini tanıdığı veya tanımak için makul sebeplere sahip
olduğu herhangi bir yabancı Amerika Birleşik Devletlerime tek başına verdiği bir mü­
cadele ile esasen veya tesadüfen, herhangi bir yasadışı faaliyet içinde olursa (ii) veya
güç kullanarak veya şiddet kullanarak veya başka bir şekilde yasadışı olanaklar kul­
lanarak (iii) Birleşik Devletler Hükümetine muhalefet etmek veya onu kontrol altına
almak veya onu devirmek için herhangi bir faaliyet içinde olursa, bu yabancı Amerika
Birleşik Devletlerime kabul edilemez niteliktedir.

Fethullah Gülenin, hükümetini yıkmak ve şeriat yasasına dayalı bir İslami hükü­
met kurmak amacı ile Amerika Birleşik Devletlerimde bulunduğu iddia edilmiştir, Ta­
raftar bilgilerinin, Web kaynaklarının, basılı malzemelerin ve mülakatların dikkatli
bir şekilde incelenmesi bu iddiayı desteklemek için hiçbir beyan ortaya koymamıştır.

Yukarıda “taraflar” diye belirttiği grupların, bu raporun yazıl­


masını isteyen ABD Dışişleri Bakanlığı, ABD Adalet Bakanlığı ve
ABD İç Güvenlik Bakanlığı olduğunu yeniden hatırlatalım. ABD
yasaları Gülen’in Türkiye’deki rejimi değiştirme değil, ABD ana­
yasasını yıkma çabasma girdiğinde geçerli.
Raportör Spaulding de sanki bu günleri görmüş gibi raporun­
44

da günümüzün en büyük sorusuna cevap vermiş. Bu bölüm ade­


ta Gülen’in 15 Temmuz Kalkışmasının planlayıcısı olduğu iddia­
ları yüzünden Türkiye’ye iade edilip edilemeyeceği hususundaki
yasaları anlatıyor. ABD yasaları Gülen’in Türkiye’deki laik rejimi
îslami rejim ile değiştirme niyeti olmasıyla ilgilenmiyor. Çünkü,
ABD yasalarına göre bu ancak ABD anayasasını yıkma niyeti ol­
duğunda suç kapsamına giriyor. Raportör bu durumu şu şekilde
açıklıyor:

Türk yetkililerin laiklik yanlısı Türkiye hükümetini bir İslami rejim ile değiştirmek
için benzer niyetleri iddia etmiş olmaları çözüm nitelikli değildir, çünkü Yasanın sa­
dece burada Amerika Birleşik Devletlerimde böyle bir eylemin niyeti ile ilgili olduğu
görülmektedir ve eğer sadece böyle bir eylem Anayasayı yıkmak arayışı içindeki ya­
sa ihlali olacaksa gerçekleşir. Ayrıca, Bay Gülen bu konuda yaygın bir şekilde yazı yaz­
mıştır ve "İslamlaştırmayı" bir kişisel yenilenme ve dini yayma eylemi olarak tanımla­
maktadır. Bu görüşü Amerika Birleşik Devletlerimde bir İslami devleti kurmak ve ana­
yasamızı bir Şeriat yasası ile değiştirmek niyeti ile ilişkilendirmek onun öğretilerinin
yanlış anlaşılması ve Vahabi Sünni düşüncenin belirtilen sebeplerinin Nur-Sufi öğre­
tisine uygunsuz bir şekilde uygulanması anlamına gelecektir.
Kısacası, eğer Bay Gülenin niyeti Amerika Birleşik Devletleri hükümetini veya Tür­
kiye hükümetini devirmekse, kendisi bunu kâfi derecede saklamış ki, onun başvuru­
sunu reddetmek için hiçbir kamu kaynağı kullanılamaz. Eğer bunu oluşturan başka
malzemeler varsa da, bunlar USGS'e sunulmuş değildir.

Bay Gülen kısım 212(a)(3)(B)(i) uyarınca Amerika Birleşik Devletlerime ka­


bul edilemez nitelikte midir?

(B) Terörist faaliyetler- (i) GENEL OLARAK. -Aşağıdaki durumda olan herhangi
bir yabancı-

(i) Terörist faaliyette yer almış,


(ii) Bir fahri konsolosun, Eyalet Adalet Bakanının veya Anavatan Güvenlik Sek­
reterinin tanıdığı veya buna inanmak için makul sebebi olan birinin bu işte
yer alması veya muhtemelen yer alması, veya herhangi bir terörist faaliyette
yer alması (madde (iv) kapsamında belirtildiği gibi);
(iii) Ölüme veya ciddi beden hasarına neden olan bir niyeti gösteren koşullar ve
şartlar altında bulunması, terörist eylemi tahrik etmesi;
(iv) Bir temsilci olması (aşağıdaki -- (v) maddesinde belirtildiği gibi
(aa) bir terörist örgüt (madde (vi) maddesinde belirtildiği gibi; veya
(bb) terörist faaliyeti onaylayan veya benimseyen bir politik, sosyal veya
başka gurup;
45

(v) Madde (vı)nin alt maddesinin (1) veya (H) kapsamında açıklanan bir terörist
örgütün bir mensubu;
(vi) madde (vı) (III) kapsamında açıklanan bir terörist örgütün bir üyesi, yabana
net ve inandırıcı bir kanıtla gösteremedikçe, yani yabancı bunu bilmedikçe,
kendisi örgütün bir terörist örgütü olduğunu normal olarak bilmemelidir;
(vii) Terörist faaliyeti onaylar veya kabullenir veya başkalarını terörist faaliyeti
onaylama veya kabullenmek konusunda ikna eder veya bir terörist örgütü
destekler;
(viii) Birleşik Devletler Yasası ana başlığı 18'in (kısım 23390(c)(1)) kapsamında
herhangi bir örgütten veya onun adına bir terörist örgütten (Madde (vi)) de
belirtildiği gibi askeri türde eğitim almıştır...
Fethullah Gülenin herhangi bir terörist faaliyette yer aldığı görülmemekte­
dir ve Gülen Hareketi terörist örgütler listesinde yoktur. Ayrıca, Bay Gülenin
gelecekte terörist faaliyetlerde muhtemelen yer alacağı şeklinde hiçbir ilgili
tarafça USCIS'e hiçbir kanıt sunulmuş değildir.

10 yıl sonra FETÖ ilan edildi


Yukarıdaki ifade 2006 yılında kullanıldı. Fethullah Gülen, tam
10 yıl sonra Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) lideri olarak terö­
ristler listesine konuldu ve ABD’den iadesi istendi. Gülen şimdiye
kadar ABD vatandaşlığı için müracaat etmiş olsaydı, Türkiye’ye
iadesi asla mümkün olmazdı. Çünkü, ABD yasaları kendisini ön­
ce Amerikan vatandaşı olarak görür. Ama, Gülen’in ABD vatan­
daşlığına geçmediği ne malum? Her yerde Yeşil Kart sahibi sta­
tüsünde olduğu ifade edilmesine rağmen, ABD vatandaşlığına
da geçmemesi için önünde hemen hiçbir engel yok. ABD’de Ye­
şil Kart üe 5 yü süreyle yaşayan bir şahsın bu süre dolmadan 3 ay
önce vatandaşlığa başvurma hakkı var. Vatandaşlığa geçiş süre­
si işlemleri de sadece 3 ay sürüyor. Fethullah Gülen, Yeşil Kart’ım
2008 yılı sonunda aldı. Yani 8 yıl önce. Kendisi belki de 3 yıldır
ABD vatandaşı. ABD yasalarına göre bu bilgiyi teyit etmek için
kendisinin yazılı onayı gerekiyor. Ya da ABD hükümetinden bu
yönde bir resmi açıklama yapılması gerekiyor. ABD yönetimi için
böyle bir açıklama şu aşamada; “Aşağı tükürsen sakal, yukarı tü-
kürsen bıyık.”

Kariyeri boyunca, Bay Gülen, "İslam dışı" terörist faaliyetinde bulunan şahıslara
çağrıda bulunarak terörizm aleyhine açık bir şekilde konuşmuş ve bütün Müslüman-
lara şiddeti bir politika veya sosyal değişikliği reddetmeleri çağrısında bulunmuştur.
Yakındoğu veya Ortadoğu'daki politik veya terörist örgütlere yönelik hiçbir ilişki için­
46

de olduğu görülmemektedir ve ilgili taraflarca herhangi bir terörist örgütten eğitim


aldığı veya onunla gizli ilişki içinde olduğu şeklinde hiçbir istihbarat alınmamıştır.
(NOT: 12 Ocak 2006 tarihli mülakatta, mülakata son veren kalp problemi nedeniyle
kendisine "eğitim" hakkında soru sorma fırsatım olmadı.)
Ve yine, Bay Gülenin terörist davranış içinde olduğu veya olacağının, bir terörist
olacağı veya bir terörist grup ile ilgili olduğunun kanıtı USCIS'e gösterilmiş bulunma­
maktadır. USCISIn bu bölümü böyle bir bilgi olmaksızın reddetmeye gerekçe göste­
rebileceği henüz açık değildir.

Bay Gülen kısım 2 1 2(a)(4) uyarınca Amerika Birleşik Devletlerime kabul


edilemez nitelikte midir?

(C) Dış Politika-


(i) Genel olarak.- Dışişleri bakanının, vatandaş olmayan bir yabancının Amerika
Birleşik Devletlerime girişinin veya Amerika Birleşik Devletlerimde yapacağı faaliyet­
lerin dış politikada ciddi sonuçlar doğurabileceğine inanması için makul sebebi bulu­
nursa o kişi kabul edilemez niteliktedir...
(ii) Başka yabancılar için istisna -M a d d e (ii) de açıklanmayan bir yabancı mad­
de (i) kapsamında dışlanabilir olmayacak veya Amerika Birleşik Devletlerime girişte
kısıtlamalara veya şartlara tabi olmayacaktır, vatandaş olmayan kişinin geçmiş, bu­
günkü veya beklenen inançları, beyanları veya birliktelikleri nedeniyle, eğer bu tür
inançlar, beyanlar veya birliktelikler Amerika Birleşik Devletleri içinde yasal olursa,
Dışişleri Bakanı şahsen yabancının kabulünün Amerika Birleşik Devletleri dış politi­
ka çıkarı ile uyumunun tehlikeye atıldığı konusunda karar vermedikçe, varlığı Ameri­
ka Birleşik Devletleri içinde yasal olacaktır.
Kararların bildirim i.- Eğer karar (iii) maddesi tahtında yapılmışsa Dışişleri Ba­
kanı, vatandaş olmayan kişinin kimliği ve kararın sebeplerini Temsilciler Meclisi ve
Senatomun Hukuk ve Dışişleri nezdinde komite başkanlarına bildirmek zorundadır.
Bu kısmın uygulanmasının tümü ile bir siyasi konu olduğu görülmektedir. Bunun
uygulaması ile ilgili olarak benim deneyimim yok, ancak üstünkörü inceleme, benim
ele almak için görevlendirildiğimden daha fazlası ile ilgili, siyasi amaçları hakkında
daha fazla bilgi sahibi olan yüksek dereceli memurların ihtiyaçlarını karşılayan bir
yasal yol sağlayabilir.

Fettıullah Gülen kısım 212(aK3HF) uyarınca Amerika Birleşik Devletlerime ka­


bul edilemez nitelikte midir?

F) Terörist örgütlerle birlik- Dışişleri Bakanımın Adalet Bakanı ile istişaresin­


den sonra veya Adalet Bakanımın Dışişleri Bakanı ile istişaresinden sonra verilen ka­
rar ile bir terörist örgüt ile ilgili bulunan ve kendisi Amerika Birleşik Devletlerimin re­
fah, emniyet veya güvenliğini tehlikeye sokan terörist faaliyetler içinde kendi başı­
47

na, prensip olarak veya tesadüfen yer alan herhangi bir yabancı kabul edilemez ni­
teliktedir.
Fethullah Gülenin terörist örgütlerin bir sponsoru veya üyesi olmadığı halde te­
röristler veya "menfaat" grupları ile temas kurmuş olmasının başvurusunun reddini
haklı çıkaracağı önerilmiştir. USCIS'e bu bağlamda sunulmuş olan kanıt tam olarak
gelişmemiştir ve Amerika Birleşik Devletleri memurlarının sahip olduğu toplam bilgi
seviyesini yansıtmayabilir. Ne var ki, eğer Dışişleri Bakanlığı veya Adalet Bakanlı­
ğı kayda geçirilebilecek değerli bir kanıta erişebiliyorsa, bu kısım kullanılabi­
lir. Bu benim konumun da ötesinde bir siyasi konudur.

Bizde olsa raportör böyle samimi bir ifade kullanır mıydı çok
merak ediyorum. “Bu benim konumun da ötesinde siyasi bir ko­
nudur” diyor. Ellerinde değerli bir kanıt olduğu aşikâr ama, bu­
nun üzerine üeriye dönük yasal çekinceleri var.

Fethullah Gülen kısım 2 1 2(a)(4) uyarınca Amerika Birleşik Pevletleri'ne ka­


bul edilemez nitelikte midir?

4) Devlet himayesinde olanlar


(A) Genel Olarak.- konsolosluk memurunun görüşüne göre bir vize için başvuru
esnasında veya Adalet Bakanının görüşüne göre kabul veya uyum statüsü ayarlama­
sı başvurusu esnasında muhtemelen herhangi bir zamanda devlet himayesi altında
bulunan herhangi bir yabancı kabul edilemez niteliktedir.
(B) Dikkate alınması gereken faktörler -
(i) Bir yabancının bu paragraf kapsamında hariç tutulup tutulmamasına karar
vermede konsolosluk memuru veya Adalet Bakanı genel olarak yabancının aşağıdaki
durumunu dikkate alacaktır-

(I) yaşını;
(II) sağlığını;
(İli) aile durumunu:
(IV) varlıklarını, kaynaklarını ve mali durumunu; ve
(V) eğitim ve becerilerini

(ii) madde (i) altındaki faktörlere ek olarak konsolosluk memuru veya Adalet Ba­
kanı da bu paragraf altındaki reddetme amacı için kısım 213 A altındaki herhangi bir
yeminli ifadesini destek için dikkate alabilir...
12 Ocak 2006 mülakatı esnasında bu suçlamanın dikkate alınması özellikle talep
edildi. Bay Gülenin kötüye giden sağlık durumu konusunda kanıt varken, onun var­
lıkları, maaşı ve sağlık sigortası kendisinin devlet himayesinde olmasına (Türkiye'den
emekli maaşı) itiraz ediliyordu. NOT: Onun banka hesapları, varlıkları, taraftarlarınca
bir banka kurulmuş olması ve taşınmaz mal sahipliği hakkında bazı soruları sorma­
48

dım, çünkü kendisi mülakata devam etmeden önce mülakat esnasında kendi kişisel
doktoru Recep Gündoğdu tarafından tıbbi bakımını gerektiren bir kalp sıkıntısı çeki­
yordu. (Kalp rahatsızlığı nedeni ile mülakatın kalan kısmını 20 dakika ile sınırladım.)

Gülen’in Türkiye’den aldığı emekli maaşım beyan etmediği an­


laşılıyor. Zaten FETÖ elebaşısı ilan edilince Sosyal Güvenlik Ku­
rumu (SGK), emekli maaşını kesti, tüm malvarlığına el konuldu
ve tüm sosyal güvenlik haklan da iptal edileli.

Fethullah Gülen kısım 212(a)(6)(C) (i) uyarınca. Amerika Birleşik Devletleri ne


hile, kurnazlık yolu ile giriş izni almış bir kişi midir, bir göçmenlik statüsü dışın­
da biri olarak göç ederken niyetini yanlış beyan etmiş kişi olarak. Amerika Bir­
leşik Devletleri ne kabul edilemez nitelikte midir?

C) Yanlış beyan.- (i) Genel olarak.-Hileli bir şekilde veya kasıtlı olarak maddi bir
gerçeği yanlış beyan ederek bir vize, başka belgeler alma veya Amerika Birleşik
Devletlerine kabul arayışında olan veya alma gayreti içinde olan veya almış olan ve­
ya bu Yasa kapsamında başka çıkar peşinde koşan herhangi bir yabancı kabul edile­
mez niteliktedir.
1. Bay Gülenin bir göçmenlik statüsü dışında biri olarak giriş yaptığı za­
man niyetini yanlış beyan ettiği görülmemektedir. Bununla beraber, he­
nüz çözümlenmemiş, ancak sonuç verebilir iki başka soruşturma yolu daha
bulunmaktadır:
2. Bay Gülen kendi başvurusunun yapılması ile ilgili olarak sadece bir tu­
tukluluğu kabul etmiştir. Devlet kayıtları bizim mahkeme eğilimleri­
ni onaylamadığımız en azından bir başka tutuklanmayı göstermekte­
dir. Bu suçlamaların (19701i yıllardaki),"sadece politik suçlar"ile ilgili olma­
sı nedeni ile Yasanın 212(a)(2)(A)(i)(l) kısmında bulunan istisnaya girip gir­
mediği bilinmemektedir. Bu tutuklama için onaylanmış mahkeme eğilim le­
rini talep etme talim atı almış bulunuyorum. Cevap alıncaya kadar tutukla­
manın düzenlemenin yapılması ile veya 7 Eylül 2003 mülakatı esnasındaki
yemin kapsamında bunun bildirilmeyişine dayalı olarak tevkifi 212(a)(6)(C)
nin uygulanabilirliğini kesin olarak ifade edemem.
3. Eğer başka ilgili taraflar yukarıda belirtildiği gibi Bay Gülenin bir "gerçek"
başvuru sahibi olduğu konusunda kanıta sahipseler, maddi yanlış beyan
kapsamında bir tartışmayı şekillendirebilirim.

Kendi Uyum Başvurusu (1-485) askıdayken Bay Gülen'e seyahat için bir Geçi­
ci Kabul verilmesi gerekir mi?

26 Ekim 2004'te, Bay Gülen, Türkiye'ye seyahat etmek için çok girişli Seyahat Bel­
gesi (Form 1-131) başvurusu yaptı. Beklemedeki Seyahat Belgesi için bu başvuruyu
49

tutma kararı önce USCIS/HQ tarafından verildi ve PHI'nin 12 Ocak 2006 mülakatı es­
nasında onun seyahat etme niyetini tespit etmesi istendi. Bu nedenle, mülakat es­
nasında, ona neden seyahat belgesi istediğini ve eğer Amerika Birleşik Devletlerime
tekrar girmek için izin verilirse nereye gideceğini sordum. Kardeşlerini ve diğer ya­
kınlarını yıllardır görmediğini ve daha fazla yaşayacağını düşünmediğini söy­
ledi. Seyahat belgelerini son kez Türkiye'yi ziyaret etmek için istedi.
Onun ziyaretine izin verme kararı değerlendirme açısından benim uzmanlığımın
ötesinde siyasi boyutlara sahip olabilir; oysa bazı taraftarlar yurtdışında seyahat et­
tikten sonra Amerika Birleşik Devletlerime tekrar giriş yapmak için Philadelphia Böl­
ge Bürosundan Kanıt Talebi olan bir Form I-72 vermesini ve cevap alınıncaya kadar
beklemede olan Geçici Kabul Başvurusunun tutulmasını istediler. Bu talebi Phila­
delphia Bölge Bürosuna gönderdim.

“Benden başvurunun engellenm esi için gerekçeleri


değerlendirmem istendi”
Sonuç: Bu konuyu halletmek için inceleme ve mülakatı yapmakla görevlendiril­
diğim zaman, benden başvurunun engellenmesi için gerekçeleri değerlendir­
mem istendi. İlgili taraflarca siyasi argümanlar sunulmuş olmasına rağmen, USCIS
açısından böyle bir engellemeyi uygulama için bazı yasal veya hüküm verici konu­
lar vardır.

Yukarıda raportör Spaulding, tartışmaya kapalı net bir ifadeyle


Gülen’in ABD’de oturma izni için yaptığı başvurusunun engellen­
mesi için gerekçe ve seçenekleri değerlendirmesinin istendiğini
yazıyor. Yani bu işi yasal kılıfına uydurarak ABD Dışişleri Bakan­
lığı, ABD İç Güvenlik Bakanlığı ve ABD Adalet Bakanlığından
engelleme için gerekçelerin ve seçeneklerin bir bir sıralamasının
istendiğini kaydediyor. Yani bizim anladığımız öz haliyle “Ne ya­
pın edin Gülen’in başvurusunu engelleyin ve bunun için gerekçe­
ler üretin” ani amma geliyor.
İleriki sayfalarında ABD hükümetine bu noktada muhtelif se­
çeneklere sahip olduklarının görüldüğünü kaydeden Spaulding,
bunları tek tek sıralıyor. Spaulding’in raporunun geri kalan en
çarpıcı son bölümünü ilerideki sayfalarda okuyacaksınız.

Gülen açısından değerlendirme


Bu arada Teksas Üniversitesi’nde hukuk profesörü olan ve
Gülen’e yakınlığı ile bilinen James C. Harrington’ın yazdığı Fet-
hullah Gülen'in Hukuk Serüveni başlıklı kitaba geri dönelim;
50

Harrington, ABD yönetiminin Gülen’in vize almaşım engelleyici


çabasının nereden kaynaklandığı sorusunu sorarak şöyle bir de­
ğerlendirme yapıyordu.

Bu neden belki de Türk ordusuna, Irak ve Afganistan’daki savaş­


ta ihtiyaç duyulan destekten ya da İncirlik Hava Üssü’nü kullanma­
ya devam etme isteğinden veya Ortadoğu’nun stratejik öneminden
kaynaklanabilirdi. Türk ordusunun ABD’den milyon dolarlar değerin­
de ordu mühimmatı almasının ya da ABD’de eğitim görmüş ve bura­
da yakın ilişküer kurmuş bazı Türk ordu mensuplarının bu olaya bir
etkisi olabilirdi. Nedenler perde arkasında olup bittiği için hiçbir za­
man tam olarak açıklığa kavuşmayacak.

Harrington daha da ileri giderek,

Gülen’in düşmanlan, basit de olsa son sözü söylemek için bir oyun
çevirmiş olabilirdi ama Gülen, kendisi, ilham verdiği takipçileri ve
hukukun üstünlüğü adına bir zafer kazanmıştı.

ifadelerini kullanmıştı.

“Satranç Tahtası Figürü”


19 Haziran 2009’da Nick Brauns imzasıyla solcu Alman gaze­
te Junge Weifte yayımlanan “Fethullah Gülen’in Island Hareke­
ti. Boğaz’daki Ülkede Bazı Kilit Pozisyonları Kontrol Altında Tu­
tuyor” başlıklı makalede Gülen’in ABD ile ilişkisini “ABD’nin Sat­
ranç Tahtası Figürü” olarak tanımlayarak şu ifadeleri kullanmıştı:

Gülen Hareketi, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Azer­


baycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan gibi
Türk Cumhuriyetlerinde, aynca Gürcistan ve Rusya’da da çok sayıda
okul ve ekonomik tesisler kurdu. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel eski Sovyetler Birliği’ndeki mevkidaşlanndan resmî bir refe­
rans mektubu üe Gülen Hareketi’nin okulları için destek talep etti.
Ama sadece Türk siyasi eliti, Gülen kurumlannı petrol ve doğal
gaz servetleri dolayısıyla oldukça önemli olan Kafkasya bölgesine
kültürel ve ekonomik olarak tam anlamıyla nüfuz edilmesi konusun­
da bir araç olarak görmüyor.

Rachel Sharon-Krespin imzalı “Fethullah Gülen’in Büyük İh-


tirası-Türkiye’deki İslamcılık Tehlikesi” başlıklı makale Midd-
51

le East Quattef^j^e 2009 yılı Şubat ayında yayımlandığında Batı


medyasında Gülen aleyhine yayımlanan en etkili yazı olarak dik­
kât çekmişti.
Makalede Fransa’da yaşayan Türk akademisyen Bayram Bal-
cı’nın “Orta Asya’daki Gülen Okulları” konulu tezinden şu alıntı­
lara yer verilmişti:

Fethullah’ın amacı Türk milletinin îslamcılaştınlması ve dış ül­


kelerde İslam’ın Türkleştirilmesidir. Fethullah’ın yurtdışmdaki düzi­
nelerce okulu -çoğu erkek çocuklar için açılmıştır- doğrudan “okul
içinde” olamasa da “okul dışmda” zorla İslam’a döndürme amacıyla
kullanılmaktadır. Fethullah devlet, din ve toplum arasındaki ilişkiyi
yeniden canlandırmak istiyor.

Fethullahçı Nur hareketinin Orta Asya’daki okullarının, yıllar­


ca Sovyet baskısı tarafından laikleştirilmiş bölgelerde İslam’ın
yeniden canlandırılması için mücadele ettiğini belirten Balcı, bu
durumu şöyle açıklıyor:

Cemaat’in amacı, geleceğin İngilizce ve Türkçe konuşan, Fethullah-


çılara ve Türkiye’ye olumlu bakan milli elitlerini eğitip etkisi altına al­
maktır. Bu kuşkular nedeniyle bölgedeki pek çok ülke Gülen’in eğitim
kurumlanna karşı önlemlerini almıştır. Özbekistan bu okulları şeriatı
teşvik ettikleri gerekçesiyle yasaklamıştır. Rus hükümeti de Fethullah
hareketinin Federasyon’un çoğunluğu Müslüman olan bölgelerdeki fa­
aliyetlerine kuşku ve endişeyle bakmakla kalmayıp sadece Gülen okul­
larım değil, Nur tarikatının ülkedeki bütün faaliyetlerini yasaklamıştır.
(http://www.meforum.org/2071/fethullah-gulenin-buyuk-ihtirasi)

Dış basmda Gülen okullarıyla ilgili en çarpıcı yazı 5 Mayıs 2008


tarihinde New York Times gazetesinde yayımlandı. Türkiye mu­
habiri Sabrina Tavemise’nin Gülen’e ait Pakistan’daki Türk okul­
larıyla ilgili röportajı manşet yapılmıştı.
Bu yazının zamanlaması ilginçti, Gülen’in Federal Mahkeme’de
açtığı Yeşil Kart davasımn sonuna yaklaşıldığı günlere denk geli­
yordu.

Zamanlı New York Times haberleri


Tavemise, Pakistan’daki aşın İslamcı eğitim merkezlerine kar­
şı ılımlı İslam’ın tohumlarının atıldığı bu okulların fikir babalığını
Fethullah Gülen’in yaptığım yazmıştı.
52

Bu haberle ilgili Hürriyette birinci sayfadan “Öve öve bitireme­


di” anonsuyla verilen benim yazdığım haber de şöyle yayımlandı:

öve öve bitiremedi


Razi CANİKLİGİL / NEW YORK 7 Mayıs 2008

AMERİKAN N ew York Tim es Gazetesinin Türkiye m uhabiri Sabrina Tavernise,


Pakistan'a gidip bu ülkedeki Türk okullarını araştırdı, röportajlar yaptı. Muhabir, Fet-
hullah Gülenin, bilim ile dini kaynaştırıp ılım lı İslam tarzında bir eğitim sistemi ya­
rattığını belirterek, Gülen ile sistemini öve öve göklere çıkardı.

7 kentte okul var


1980'lerde Suudi ve Amerikan parasıyla inşa edilen okulların radikal İslam'ı ül­
kenin yoksul kesimlerine yaydığını yazan Tavernise, şimdi ise Türk okullarının yumu­
şak İslam anlayışını getirdiğini, "ılım lı İslam tohumlarının atıldığım " anlatıyor. Bu İs­
lam anlayışının, Batı ile uyumlu ve esnek olduğu yazıyor. Bu eğitim modelinin fikir
babasının Fethullah Gülen olduğu belirtilen haberde, Türkiye'de 3-5 milyon yandaşı
olan 69 yaşındaki Gülenin İslam'ın Sufizm, introspektif, tasavvufi geleneğinden sü­
zülerek geldiğini belirtmekle birlikte, Karaçi'de ziyaret ettiği PakTürk okulunun Gülen
Cemaati'ne ait olduğunu söylemiyor. Müslüman Barış Gücü gönüllüleri gibi bu anla­
yışı yaymaya çalışan Türk eğitimcilerin şimdi, hem Müslüman hem de Hıristiyan, 80
ülkeye yayıldığını kaydeden Tavernise'nin verdiği bilgiye göre Pakistan'ın yedi kentin­
de Türk okulları bulunuyor.
"Farklı bir İslam vizyonuyla Pakistan'a giden Türk eğitimcilere" örnek olarak Kara-
çi'deki PakTürk okulunun müdürü Mesut Kaçmaz'ı gösteren Tavernise, Kaçmaz'ın kra­
vatı ve tıraşlı yüzüyle Orta Amerika'daki bir matematik öğretmeninden farklı görün­
mediğini belirterek Kaçmaz'ın şu ifadelerine yer veriyor: "Okulda göreve başladıktan
sonra karşımızdaki camiye namaza gittim. Caminin girişinde herkesin üzerlerine bas­
ması için İsrail ve Danimarka bayrakları boyanmıştı. Camiden çıkarken sakalım olma­
dığı ve kravat taktığım için Müslüman olamayacağımı söylediler. Bir daha kravatla
camiye gelme dediler. Kuran'da nerede yeri var diye sordum. Kravat takmamın sizin
gözlük takmanızdan farkı yoktur dedim. Bu öldür, vur, kavga et mantığı, İslam'ı yan­
lış yorumlamaktır."

Türkleri soruyorlar
Kaçmaz'ın 10 ay önce okula müdür olarak atandığını ve yöre halkı nezdinde so­
runlarla karşılaştığını belirten Tavernise, okulun PakistanlI m üdür yardımcısı Ali
Showkatln şu sözlerini aktarıyor: "Bana defalarca sordular, onlar (Türkler) Müslüman
mı diye. Namaz kılıyorlar mı? Geceleri içiyorlar mı? diye sordular."
Haberde bir PakistanlI velinin ise şu ifadelerine yer verildi; "İslami okullar modern
eğitim veremiyor. PakTürk her ikisini de veriyor."
53

Türk hocalar görev yapıyor


Haberde Pak Türk okullarının aşırı İslamcı okullara alternatif yarattığı, derslerde
İngilizce eğitimle Batı müfredatı ile eğitim sunduğu, matematik, fen ve Shakespea­
re öğrettiği aktarılıyor. Öğrencilere yurtlarındayken gerekli İslam eğitimi veriliyor ve
hep birlikte namaz kılınıyor. Okullarda görev yapan Türk öğretmenlerin yaşam ve dini
tarzlarıyla öğrenciler üzerinde örnek teşkil ettikleri belirtiliyor.

New York Times, muhabiri Tavernise'nin kapsamlı röportajında İstanbul'dan da fo­


toğraflar kullandı. Gazete, Gülen Cemaati'ne ait okullardan Atatürk portresi önünde
davulun eşliğinde folklor gösterisi yapan küçük çocuklar ile spor salonunda gömlek
ve kravatlarıyla basketbol oynayan gençlerin fotoğrafını yayınlandı.

Batı'nın ilmi ve Said Nursi


Habere göre, 20. yüzyılda modern biçimini alan Sufi felsefesi Pakistan'daki Türk
okullarında pratiğe dönüştürülüyor. İslam düşünürlerinin Batı ilmini kendi inançları­
na adapte etmeye çalıştıklarını anlatan Tavernise, ''Said Nursi gibi Türkler Batı ile bir
arada yaşamanın yollarını aradılar" diyor.

Tavemise’nin Gülen okulları ile ilgili en çarpıcı yazısı 13 Ekim


2008 tarihli New York Times gazetesinde “İslam dünyasında dini
uyanış” başlığı ile yayımlandı. Bu tam olarak Fethullah Gülen’in
ABD’de oturm a iznini almasının sonrasına denk geliyordu.
Gülen’le ilgili New York Times'ta, yayımlanan olumlu haberlerin
arkasında Hillary Clinton’m olduğu kulağıma geliyordu. Gülencüe-
rin ABD’de en yakın oldukları isim Hillary Clinton’m ta kendisiydi.
Bunun detaylarına da üeriki sayfalarda belgelerle yer verdim.
“İslam dünyasında dini uyanış” başlıklı New York Times habe­
ri hakkında Hürriyet1te yayımlanan analiz haberim.

ABD'li muhabirden türban güzellemesi


Razi CANİKLİGİL / NEW YORK 15 Ekim 2008

New York Times Gazetesi'nin Türkiye muhabiri Sabrina Tavernise, özellikle Pakis­
tan'daki Fethullah Gülen okullarına büyük övgü yağdırdığı ünlü yazısından sonra, bu
defa da Türkiye'deki türban sorununa el attı. Tavernise, bu yıl Türkiye'de çok konuşu­
lan Henüz Özgür Olm adık isimli kitabın yazarlarından Havva Yılmaz ile uzun bir söyle­
şi yaparak, genç kızın Türkiye'de laikliğe ve türban yasağına başkaldırışını anlata an­
lata bitiremedi.

Türkiye'de bu başkaldırı
Tavernise, New York Times'tâki haberinde, ailesi ve arkadaşlarının karşı çıkması­
na rağmen 16 yaşında türban taktığını ve bunu severek, inanarak yaptığını belirten
54

Havva Yılmaz ile birlikte kitabı yazdığı arkadaşları Hilal Kaplan ve Neslihan Akbulut
gibi genç seslerin, "laik Türklerce karşı bir mücadele başlattığını yazdı. Tavernise, ya­
zısında, pek çok ülkede önemsiz bir olay olan bu davranışın, Türkiye'de bir "başkaldı­
rı" anlamı taşıdığını ifade etti.

Ailesinden daha dindar


İslam dünyasında benzer gençlerin önayak olduğu bir "dini uyanış" yaşandığından
söz eden New York Times muhabiri Tavernise, artık 21 yaşında olan Yılmaz'ın ailesin­
den daha dindar olduğunu, başörtüsü takan annesinin buna rağmen Kuran'ı kızı gi­
bi Arapça okuyamadığını, ailenin diğer fertlerinin beş vakit namaz kılmadığını, en­
düstrileşme döneminde köyden şehre göçen tipik Türk ailelerinden olduğunu belirtti.

"Eski General Atatürk"


Tavernise, Havva Yılmaz'ın başörtüsü taktıktan sonra kimliğini ancak bulabildiği­
ni, bunun Türkiye'nin modern kimliği karşısında paradoks yaşattığını ileri sürdü. Ha­
len "dindar Müslümanlar" tarafından yönetildiğini yazdığı Türkiye'de geçerli ideoloji
ve hukukun laik olduğunu kaydeden Tavernise, bunun, "Eski general" diye söz ettiği,
Türkiye'nin Osmanlı doğusu ile bağlarını kesip batıya iten Mustafa Kemal Atatürk'ün
1920'lerde başlattığı otoriter idareye kadar geri gittiğini iddia etti. Buna rağmen, bu­
gün pek çok gence göre özgürlüğün anlamının "İslam'ı yaşamak", ifade özgürlüğü­
nün anlamının ise başını kapatmak şeklinde algılandığını da ileri süren New York Ti­
m es muhabiri Tavernise, bu gençlerin özgürlük ve ibadet, m odernlik ve gelenekler,
hatta Doğu ve Batı arasında mevcut olan bulanık farklılıkların yeniden belirlenmesi­
ne çalıştıklarını yazdı.

Laik genç kızlar Manc'ı Marks&Spencer sanırmış


New York Tim es'ın Türkiye muhabiri Sabrina Tavernise, Türkiye'deki türbanlı genç
kızların "ne kadar kültürlü" ve "her türlü özgürlüğü savunan, demokrasi yanlıları" ol­
duklarını her fırsatta vurgulamak için, yazısında çeşitli örnekler de verdi. Örneğin
Havva Yılmaz'ın, "Eşcinsellere özgürlüğü de savunuyoruz" sözlerine yer veren Taver­
nise, Marx dendiğinde başı açık kızların İngiliz "Marks & Spencer" mağazasını anla­
dıklarını, türbanlıların ise bunun ünlü filozofun adı olduğunu bildiklerini öne sürdü.

Gladyo’nun planı “Gülen” markasıydı


Federal Soruşturma Bürosu’nun (FBI) eski çalışanı tercüman
Sibel Edmonds’un 11 Eylül terör saldırlan sonrasında düzenli
olarak yaptığı açıklamalarında Gülen ile CIA arasında bir Gladyo
planının işleve sokulduğu iddia ediliyordu.
“Edmonds, Youtube’daki “Sibel Edmonds on Gladio” başlıklı 4
bölümden oluşan videosunun Youtube adresi; https://www.you-
tube.com/watch?v=AARt088G5Ag)
55

işi yapan Gülen markası


Edmonds, Gülen Cemaati’nin AKP’nin iktidar olması için çok
ciddi destek verdiğini, ancak Gülen’in sadece bir sembol olduğu­
nu, asıl önemli olan ve işi yapanın Gülen markası olduğunu iddia
ediyor. Yani, “‘Gülen’ markasının arkasına sığınarak iş yapılıyor
ve Gülen de buna müsaade ediyor” ifadesi çok ilginç, bakm 15
Temmuz sonrasında kimin açıklamalarıyla benzeşiyor?
Genelkurmay Eski Başkam İlker Başbuğ, 15 Temmuz sonrası
yaptığı açıklamada şunları iddia etmişti:

Bu darbeye kalkışan cemaat, kendi din anlayışlarına uygun bir


devlet sistemi kuracaktı. Burada hedef Türk Silahlı Kuvvetleri’ydi. Bu
kalkışmada dış destek de var. Olmaması işin tabiatına aykın.
Gülen nerede yaşıyor? ABD’de. Orada o imkânları sağlayan kim?
CIA.
Bu istihbarat örgütü ona ABD’de kalma iznini boşuna mı verdi? İs­
tihbaratın onu kullanmayacağım mı düşünüyorsunuz?

Başbuğ’un iddiaları dikkate değer. Ne de olsa hem Erdoğan


Hükümeti ve Gülen Hareketi’nin en güçlü olduğu dönemin Ge­
nelkurmay Başkanı olması, hem de Gülen Hareketi’nin bir can­
landırması olduğu iddia edilen Ergenekon iddianamesinin kur­
banları arasında yeralması, hatta cezaevine bile konması, onun
iddialarım ciddi bulmamız için yeterlidir.
Başbuğ’un açıklamalarından konumuzla ilgili satırbaşları şöyle:

15 Temmuz’u planlayan, uygulayan ana iskelet cemaattir. Bu kal­


kışmaya müdahalede gecikenlerin hepsi cemaatçi olmayabilir.

15 Temmuz KaHaşması’ıun arkasında planlayan, yöneten, kurgula­


yan ana isim Cemaat’tir. İkincisi büyük bir ihtimalle anında yapması
gereken hareketi yapmayanlar, gecikenler, tereddüde düşenler... Bun­
lar cemaatçi mi hayır. Böyle bir grup da var bunların içinde. Üçüncü
grup ise cemaatçi olmamasına rağmen buradan istifade etmek iste­
yen bazı insanlar olabilir.

Başbuğ, TSK’ya sızan FETÖ unsurlarının askeri darbelerdeki


gibi kendi başma bu hareketi yapmadığım söylüyor. “Kendüerine
özgü hedef ve amaçlan mı var? Hayır! Dışarıdan bu hareketi yön­
lendirenlerin hedef ve amaçlan var.”
56

ABD, Gülen’i iade etm ezse...


İlker Başbuğ, darbe girişiminin hedefinin Türk Silahlı Kuv­
vetleri olduğunu söyledi ve Fethullah Gülen’in kullanım süresi­
nin bitip bitmediği sorusuna, “Onu zaman gösterecek, bilemem”
diye karşılık verdi. İlker Başbuğ, “ABD Gülen’i iade etmezse de­
mek ki kullanmaya devam edeceksiniz. Ederseniz demek ki kul­
lanım tarihi bitti” ifadelerini de kullandı. (http://www.cnnturk.
com/turkiye/ilker-basbug-15-temmuzu-bir-askeri-darbe-olarak-
degerlendirmiyorum)
Federal Soruşturm a Bürosu’nun (FBI) eski çalışanı Sibel
Edmonds’un açıklamalarına geri dönelim:

1997’den sonra CIA Gülen’i oyuna dahil etti, onu ABD’ye getirdi.
Gülen 15 yıldır ABD’de yaşıyor ve 20-25 milyar dolarlık bir ağı kont­
rol ediyor ve kimse gerçekten bu paranın nerden geldiğini bilmiyor.
Bu Gladyo’nun A planı idi.

CIA ile ortak okullar


Gülen’in ABD dışında CIA ile birlikte açtığı okullar, camiler, med­
reseler birer birer kapatılıyor, çünkü bu ülkeler, Gülen Cemaati’nin
varlığının kendi ülkelerinin ulusal güvenliğine bir tehdit olduğunu,
CIA ile ortak operasyonlarda kullamldığım kavradılar. Gülen Cemaati
ve CIA bununla kalmadı tabu ki, Türkiye’de büyük bir medya ağı ku­
ruldu, satın almalar yoluyla, polis teşkilatına, hukuk ve askeri alan­
lara sızdılar. Ve işte bu güç ağı, yani Gülen ve CIA ortak hareketi,
Erdoğan’ı parlatarak hükümete taşıdı. Aslmda 97’de Erdoğan’ın üye­
si olduğu parti, askerlerin müdahalesiyle kapatılmış, Erdoğan hapse
atılmış iken, 2002’de bu kez askerler geri adım attı, sessiz kaldı ve
Erdoğan'ın başbakan olmasına izin verdi.
öyle görünüyor ki bu okullar, CIA ve ABD Dışişleri Bakanlığı ça­
lışanları açısından bu bölgede gizli operasyonlar yapabilmek için bir
cephe niteliğinde. ABD hükümeti Türkçülük ve dinin yardımıyla Orta
Asya’da etki kazanabilmek için Gülen okullarım kullanıyor.

Bu konuda çok şey söylendi ama ABD’de yaşayan Sibel


Edmonds’ın söyledikleri ve tespitleri bir hayli ilginç. Edmonds sı­
radan biri değil, 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra söyledikleri
o kadar çarpıcıydı ki, Kongre’de kurulan komisyona ifade verdi­
ği gibi ünlü CBS’te yayınlanan “60 Dakika” programının da konu­
ğu olmuştu. Kendisini Türk-Amerikalı olarak tanıtan Edmonds,
57

1988’de ABD’ye giderek George Washington Üniversitesinde Ce­


za Hukuku ve Psikoloji eğitimi almıştı. 11 Eylül saldırılarından
beş gün sonra da FBI’da Türkçe, Azerice ve Farsça çevirmen ola­
rak işe girdiği kaydediliyor.
Edmonds’ın tanınmasına yol açan olay ise şu olmuştu: Nisan
2001’de FBI’a Usame Bin Ladin’in ABD’de dört beş şehre uçakla
saldıracağına ilişkin istihbarat gelir. Ama FBI bunu ilgili yerlere
bildirmez. Edmonds bunu fark eder etmez üstlerine büdirir. An­
cak üstleri de bir şey yapmaz. O da durumu kamuoyuna açıklar
ve ortalık karışır.

Türkiye’de olup bitenler CIA operasyonu


İşte FBI’ı içeriden bilen Sibel Edmonds’ın kısa geçmişi böyle.
Edmonds, Gülen Cemaatiyle ilgili de ilginç analizlere imza atan
bir isim. Son analizinde Türkiye’de olup bitenleri bir “CIA operas­
yonu” olarak değerlendiriyor ve şu tespiti yapıyor:

Gülen sadece bir sembol. Asıl önemli olan, bu sembolün arkasın­


daki güç, yani CIA, yani ABD silah sanayisi. CIA’in yapmak istediği,
söz konusu ülkeyi tamamen kontrol altına almak, iç ve dış politikası­
nı yönetmekti. 1997’den sonra CIA Gülen’i oyuna dahil etti. CIA onu
ABD’ye getirdi ve ne tesadüf ki CIA merkezinin hemen yarn başmda
bir eve yerleştirdi.

Spaulding’in raporuna dönelim; sonuç bölümü ve ABD hükü­


metine sunduğu seçenekleri işte burada sıralıyor...

Bu noktada muhtelif seçeneklere sahip olduğumuz görülmektedir:


Bütün görünüme karşı, Bay Gülen göçmenlik dışı bir niyetle Amerika Birleşik
Devletlerime yasal olarak girdi. Göçmenlik dışı statüsünü bir göçmen olarak statü
başvurusu yapıncaya kadar korudu ve aranan göçmen statüsü ile uyuşan görevlerde
bulunduğu görülmektedir. Kendisinin "Kabul Edilemez" bulunmasına esas oluşturan
suç davranışı içinde bulunduğu görülmemektedir.
Sağlığını kaybediyor, ancak "iş teklifi" kapsamına uyan titiz bir faaliyet programını
koruduğunu iddia ediyor ve yeterlikleri talep edilen pozisyon için yeterlidir.

Son olarak, terörizm ile ilgili olarak hiçbir kanıtlanabilir bağlantılara sahip
olduğu görülmemektedir ve devlet kaydında defalarca Müslümanlara şiddeti sos-
yal-politik değişiklik için bir araç olarak bırakmaları konusunda çağrıda bulunduğu
görülmektedir. Kendisinin politik eylemden kaçındığı ve devletin laikliğin değerini
58

ruhani değerleri ve kişisel gelişmeyi en iyi şekilde onaylayacağı unsur olarak açık bir
şekilde onayladığı görülmektedir.

Bunu inkâr etme kararının tehlikeli bir politik konu olduğu görülmektedir.
Benim konum ve bilgi seviyem ötesinde siyasi konular uyarınca uygun karar olabilir.
Bununla beraber, eğer konu halen Kayıt Sürecinde olan malzemelerin yorucu esası­
na dayalı olarak reddedilirse, USCIS büyük ölçüde ihtiyari karar verecektir ve bizi ka­
rarın sadece metin öncesi olduğu suçlamasına açık bırakabilir. Buradaki büyük endi­
şe ek belgeler ve/veya yeniden mülakat için USCIS talebi ile hızlandırılan son derece
kamusal bir Yüksek Mahkeme Emri olasılığıdır.

Raportörün bu endişesi de sonraki yıl gerçek oluyor. USCIS,


bu rapor sonrasında Gülen’in başvurusunu reddetse de... Gülen,
yaşadığı Pennsylvania eyaletindeki Federal Mahkeme’de açtığı
davayı kazanarak Yeşil Kart’ım alıyor. Raportör Spaulding, istek
üzerine yayınladığı bu raporun sonunda ABD hükümetinin önüne
aşağıdaki şu 5 seçeneği koyuyor.

1. Kabul edilemezlik için belirtilen siyasi sebeplerden birini izlemek konusunda


istekli olup olmadıklarını anlamak için Dışişleri Bakanına veya Adalet Bakanı­
na yaklaşım.
2. "Gerçek" niyetinin şu anda tespit edilemediği, ancak öğretilerinin Amerikan
anayasasını Şeriat yasası ile değiştirmek arayışı içinde olduğu ileri sürülen
dünya çapında İslami bir örgütün lideri olan Bay Gülenin başvurusu konu­
sunda tümü ile ihtiyari bir karar vermek.
3. 1970'deki tutuklanmasını 17 Eylül 2003 tarihindeki mülakatında ifşa etmedi­
ği bahanesiyle soruşturmaya çizgi kesip Gülenin başvurusu konusunda ihti­
yari bir karar vermek.
4. "İlk kanıtı" - onaylanmış mahkeme hükümlerini - ve yeni bir sağlık ve ver­
gi belgeleri gibi ikincil kanıtı sunmak için Bay Gülenin Başvurusunu bir Se­
yahat Belgesi ve beklemede olan Uyum Başvurusu (1-485) için tutmak. (Eğer
USCIS bu hareket tarzını seçerse, 1-360 başvurusunun organizasyonun başka-
nının mülakat randevusu bildirminin iptali niyeti ile çıkarılması yaklaşımını
tavsiye ederiz.)
5. Eğer ilg ili taraflar kararın sahte olduğuna dayandıracağım ız iddialardan
herhangi birinin daha sonra doğruluğunu ortaya koyarlarsa yalan beyan
kanıtı olarak kabul edilebilir olan (birisi video kaseti olm ak üzere) iki mü­
lakata sahip olduğumuza işaret ederek Uyum Statüsü (ı-485) Başvurusunu
onaylamak.
59

Rapor böyle bitiyor


Şimdiye kadar anladığımız şey, ABD hükümeti, geçmişte “İmam
Vizesi” (1-360) verdiği Gülen’in bu vizesini uzatmıyor, aynca Yeşü
Kart başvurusuna (1-140) uzun bir süre karşı sessiz kalmayı tercih
ediyor. Ancak, Gülen’in avukatları aracılığıyla oturma vizesi (1-140)
başvurusunun onaylanmasını ısrarla istemesi sonucunda, otur­
ma iznini vermeme konusunda ABD Dışişleri Bakanlığı, Adalet Ba­
kanlığı ve İç Güvenlik Bakanlığının, Fethullah Gülen aleyhine si­
yasi yönde ret kararı vermeyi planladığı görülüyor. ABD hüküme­
ti Gülen’e karşı ret kararının arkasında sağlam gerekçeler koyabü-
mek için ABD Vatandaşlık ve Göçmenlik Bürosu (USCIS) raportö­
rünü devreye sokuyor.
Raportörden karar için yasal gerekçeleri tespit etmesi isteniyor.
Raportör Spaulding, kendisine Fethullah Gülen’in terörist örgüt­
lerin bir sponsoru veya üyesi olmadığı halde teröristler veya
“menfaat” gruplan üe temas kurmuş olmasının başvurusunun red­
dini haklı çıkaracağım yazıyor. Aynca, ABD yasalarının Gülen’in
Türkiye’deki rejimi değiştirme değil, ABD anayasasını yıkma ça­
basına girdiğinde geçerli olduğunu kaydediyor. Gülen için kullan­
dığı “Amerasian” kelimesi araştırmaya değer. “Amerika-Asya me­
lezi: babası Amerikalı anası Asyalı kişi” anlamına geliyor. Gülen’in
neden bu statüde kabul gördüğü, dikkatimizi komplo teorisyenle-
rine yöneltiyor. Çok düşündürücü. Belki de teknik bir hata!
ABD hükümeti için hazırlanan bu raporda Gülen Hareketi’nin
Türkiye’de İslamcı siyasi partilere ve “Batılılaşmış ” laiklik yanlı­
larına ve komünistlere bir alternatif olduğu iddia ediliyor. Bu ifa­
de biraz sinir bozucu olsa da bunu kimin ya da hangi grupların
ya da Gülencüerin mi, yoksa CIA’in mi iddia ettiği belirsiz olduğu
için muğlak kalıyor.
Gülen ile yaptığı mülakatın detayları, kendi gözlemlerinin ya­
nı sıra, araştırma ve incelemelerin detaylarını, hatta en önemli­
si yasaya göre sorulması gereken sorulan tek tek dizerek, bun­
lara USCIS olarak yasalar ve yönetmelikler gereği nasıl bir yak­
laşım içinde olunabileceğini ABD hükümetinin ilgili bakanlıkları­
nın önüne yukandaki beş seçenekte koyuyor.

Federal M ahkemedeki Yeşil Kart davası


Gülen Hareketi’nin lideri Fethullah Gülen, yaşadığı bölge kap­
samına girdiği için Pennsylvania Doğu Bölgesi Federal Mah­
60

kemesi’nde ABD Adalet Bakanlığı, Federal Soruşturma Bürosu


(FBI) ve îç Güvenlik Bakanlığı ve ona bağlı olan Vatandaşlık ve
Göçmenlik Bürosu (USCIS) aleyhine dava açıyor. Avukatlar, da­
va dilekçesinde Fethullah Gülen’e ABD’de oturma ve çalışma iz­
ni sağlayacak olan 1-140 başvurusunun usulsüzce, keyfi olarak 6
yıl bekletilip engellendiğini, sonunda reddedildiğini, 1-140 dilek­
çesine paralel olarak sunulan Yeşil Kart’ın onaylanması ( 1-485)
dilekçesinden bir haber alınmadığını kaydederek, Gülen’e 2002
yılında verilen “Özel Din Görevlisi” vizesinin (1-360) usulsüzce
iptal edildiği, hatta bu bekleme süreci içinde çok özlediğini be­
lirttiği vatanı Türkiye’ye gidip geri gelebilmek için hakkı olan
“Özel Seyahat Belgesi”nin de kasten verilmediğini iddia etmişler
ve 25 Mayıs 2007 tarihinde ünlü Yeşil Kart davasını açmışlardı.
Bu davada tarafların karşılıklı sunduklan belgelere girmeden
önce bu aşamaya kadar geçen Fethullah Gülen’in hem Türkiye
hem de ABD’deki dava kronolojisini bir inceleyelim.

1971
• Askeri Darbe (12 Mart 1971)
• Fethullah Gülen tutuklandı. (3 Mayıs 1971)
• Gülen serbest bırakıldı: Askeri mahkemede yargılanma de­
vam etti. (9 Kasım 1971)

1972
• Askeri mahkemede hüküm giyme (20 Eylül 1972)

1973
• Askeri Yargıtay kararı bozdu. (24 Ekim 1973)

1974
• Af yasası geçti. (18 Mayıs 1974) Gülen’in yargılanması sona erdi.

1995
• Savcı Yüksel’in, Gülen’i 1990 öncesi her türlü kanundışı ful­
lerden aklayan takipsizlik karan.

1997
• Post-modem darbe (28 Şubat 1997)

1999
• Gülen aleyhine medya kampanyası başladı. (Haziran ortala-
61

n 1999) Gülen, sağlık nedenlerinden dolayı Amerika’ya gel­


di. (B-2 vizesi) (21 Mart 1999)
• Ankara DGM savcısı Yüksel, Gülen ile ilgili soruşturma baş­
lattı. Gülen’in B-2 vizesi 20 Mart 2000’e kadar uzatıldı. (17
Ağustos 1999)

2000
• Savcı Yüksel, Gülen için gıyabi tutuklama karan çıkarmak
istedi. Gülen’in B-2 vizesi 20 Eylül 2000 tarihine uzatıldı.
(20 Mayıs 2000)
• Ankara 1 no.lu DGM tutuklama talebini geri çevirdi, savcı
2 no.lu DGM’de karara itiraz etti. 1-129 (din görevlisi) vize­
si 19 Haziran 2003’e kadar onandı. (20 Haziran 2000)
• Ankara 2 no.lu DGM Gülen için gıyabi tutuklama emri çı­
kardı. (11 Ağustos 2000)
• İstanbul 2 no.lu DGM tutuklama emrini iptal etti. (29 Ağus­
tos 2000)
• Savcı, Gülen ile ilgili iddianamesini mahkemeye sundu.
(31 Ağustos 2000)
• Dava başladı. (16 Ekim 2000)
• Revize edilmiş af yasası (21 Aralık 2000’den itibaren ge­
çerli); Gülen bu af yasasım kullanmadı.

2001
• Gülen’in yeminli ifadesi Newark’ta ABD Federal Savcılı­
ğında alındı. (28 Kasım 2001) Gülen 1-360 (özel göçmen din
görevlisi) vizesi için başvurdu. (30 Nisan 2001)

2002
• Meclis af yasasını kabul etti. Rahşan affı (21 Mayıs 2002)
ABD Göçmenlik Bürosu Gülen’in 1-360 vizesini onayladı. (7
Ağustos 2002)
• HSYK, savcı Yüksel’i seks kasetlerinin ortaya çıkmasın­
dan sonra davadan aldı ve başka bir göreve verdi. (21 Ekim
2002) Gülen ABD’de kalıcı oturum ve çalışma vizesine baş­
vurdu. (18 Ekim 2002)

2003
• Balyoz darbe planı oluşturuldu.
• Ağır Ceza Mahkemesi’nde son duruşma. (3 Mart 2003)
• Mahkeme, kararını 4616 sayılı Yasa’ya dayanarak beş yıl
62

erteledi. (10 Mart 2003) Türk yetkililerden istenen güven­


lik soruşturması tamamlandı. (Gülen hakkında hiçbir suça
rastlanmadı.) (16 Eylül 2003)
• Gülen’in avukatları ve savcı erteleme kararına itiraz et­
ti ama Ankara 1 no.lu DGM itirazı reddetti (3 Nisan 2003).
ABD Göçmenlik Bürosu’nun ük mülakatı (17 Eylül 2003)
• 4928 sayılı Kanun (15 Temmuz 2003’ten itibaren geçerli)
3713 no.lu TMK’nın 1. Maddesindeki terör örgütü tanımını
değiştirdi. ABD Göçmenlik Bürosu Gülen’e 9 Ekim 2004’e
kadar geçerli olan seyahat belgesi (advance parole) verdi.

2004
• Türkiye DGM’leri kaldırdı. Gülen’in davası Ankara’daki 11.
Ağır Ceza Mahkemesine verildi. (Haziran 2004) Vize alma
süreci gittikçe yavaşladı. Dosya Philadelphia Göçmenlik
Bürosu’nda bekletildi.
• Seyahat belgesi için başvurma. (27 Ekim 2004)

2005
• Gülen’in avukatına, ABD Göçmen Bürosu’nun FBI ve CIA’e
2003’te teslim ettiği, Gülen’in büroyla yaptığı görüşmenin ön­
ceden kaybolan biyometrik kasetlerinin birdenbire bulundu­
ğu belirtildi.
• 756 sayılı TCK’nın 313. maddesi, 5237 sayılı Kanun’la değiş­
tirildi. (Yürürlüğe giriş tarihi 1 Haziran 2005) Washington
Interpol’ü Gülen’in geçmiş suçlarının olup olmadığım içeren
adli sicü dosyasını Türk Inteıpol’ünden istedi. (10 Kasım 2005)
• Türk Interpol’ünün cevabı: Gülen’e ait hiçbir suç kaydı yok­
tur. Gülen hiçbir suça veya terörist aktiviteye katılmamıştır.
(25 Kasım 2005)
• Dosya Washington’a gönderildi.

2006
• Gülen’in avukatları davanın yeniden başlaması için dilek­
çe verdi. (7 Mart 2006) ABD Göçmenlik Bürosu Washing-
ton’dan gelen yetkililerle birlikte Gülen’le ikinci bir görüş­
me yaptı. (12 Ocak 2006)
• Ağır Ceza Mahkemesi Emniyet’ten Gülen’in şiddet ve cü­
rüm içeren herhangi bir suça müdahü olup olmadığına dair
bir rapor istedi. Rapor Gülen’in şiddet ve cürüm içeren her­
hangi bir suç işlemediğini belirtiyordu. (7 Mart 2006)
63

• ABD Göçmenlik Bürosu cuma günü Gülen’in ikametgâhına


ve diğer müştemilata arama izni olmadan inceleme yap­
mak üzere geldi. Görevliler Gülen’in avukatına telefon­
la kalıcı oturum başvurusundan vazgeçmesini, bunun kar­
şılığında Göçmenlik Bürosu’nun Gülen’in dosyasma kendi­
si ABD’den ayrıldığında geri dönüşünü engelleyecek hiçbir
şey işlemeyeceğim taahhüt etti. (12 Mayıs 2006)
• 11. Ağır Ceza Mahkemesi Gülen’in beraatına karar verdi. (5
Mayıs 2006)
• Gülen istenen ek belgeleri Philadelphia Göçmenlik Büro-
su’na teslim etti. (İstendiği gibi 21 Şubat 2006 tarihinde). Ek
olarak beraat bilgisi de gönderildi. (15 veya 16 Mayıs 2006)
• Savcı ceza mahkemesinin beraat kararım temyiz etti.
• Göçmenlik bürosu seyahat izni belgesini gönderdi ama bel­
ge sadece 15 Temmuz 2006 tarihine kadar geçerliydi ve alı­
şılmamış bir şekilde bir kere ülke içine giriş üe sınırlandırıl­
mıştı.
• Gülen, çalışma izni (Yeşil Kart) için başvuru yaptı. (14 Ağus­
tos 2006)
• Gülen “olağanüstü yetenekli yabancı eğitimci” başvurusu
yaptı. (1-140). On beş gün içinde cevabm verilmesini sağla­
yan 1.000 dolar ekstra primli opsiyonu tercih etti. (11 Ka­
sım 2006)
• Göçmenlik bürosu Gülen’in 1-360 özel göçmen din görevlisi
başvurusunu reddetti. (14 Kasım 2006)
• Gülen 1-360 iptali karannı temyiz etti. (29 veya 30 Kasım
2006)
• Gülen Göçmenlik Bürosu’nun hatası yüzünden iptal edilen
1-360 başvurusunun tekrar işleme konulması için başvurdu.
(1 Aralık 2006)
• Avukat vize sürecinin hızlanması için ödenen 1.000 doların
on beş gün içinde cevap gelmediği için geri ödenmesi tale­
binde bulundu. (14 Aralık 2006)

2007
• ABD Göçmenlik Bürosu 1-360 vize başvurusu iptal kararım
kaldırdı. (25 Nisan 2007)
• Gülen, Göçmenlik Bürosu aleyhine göçmenlik statüsünün
onanması için dava açtı. (25 Mayıs 2007)
• Polis operasyonlanndan elde edilen bulgular neticesinde
Ergenekon davası başladı. (12 Haziran 2007)
64

• Göçmenlik bürosu Gülen’in 1-360’ını iptal etti. (21 Ağustos


2007)
• Göçmenlik bürosu Gülen’in 1-140 başvurusunu reddetti. (19
Kasım 2007)

2008
• Beş hâkimden oluşan Yargıtay 9. Ceza Dairesi heyeti oybir­
liği üe Gülen’in beraat kararım onadı. (5 Mart 2008)
• ABD Göçmenlik Bürosu 1-360 vize talebinin reddedilmesine
itirazı reddetti. (7 Mart 2008)
• Savcı Yargıtay Ceza Kuruluna temyiz başvurusu yap­
tı. Fethullah Gülen’in 1-140 başvurusunu ABD Göçmenlik
Bürosu’nun reddetmesiyle ilgili karar yayımlandı; hâkim, îç
Güvenlik Bakanlığı’nın Gülen’in 1 Ağustos 2008’de 1-140 vi­
zesi için verdiği dilekçesini kabul etmesine karar verdi. (16
Temmuz 2008)
• Yargıtay Ceza Kurulu 17’ye karşı 6 oyla beraat kararım ona­
dı. (24 Haziran 2008) Yargıç 1-360 konusuyla ilgili savunma
istedi. (26 Eylül 2008)
• ABD Göçmenlik Bürosu Fethullah Gülen’e 1-485 kalıcı otur­
ma vizesi (Green Card) vermeyi en sonunda kabul etti. (10
Ekim 2008)

2009
• Taraflar gönüllü olarak davadan çeküdi. (25 Şubat 2009)

Kaynak: Fethullah Gülen’in Hukuk Serüveni-James C. Har-


rington

ABD hükümetine dava açıyor


ABD’de oturma, seyahat etme ve çalışma izni sağlayan Green
Card başvurusu ABD Vatandaşlık ve Göçmenlik Servisi’nde (US-
CIS) keyfi ve yasaya aykın bir şekilde 7 yıldır bekletildiği iddia­
sıyla ABD İç Güvenlik Bakanlığı (U.S. Dept. of Homeland Secu-
rity Sekreteri Michael Chertoff), ABD Vatandaşlık ve Göçmenlik
Servisi (USCIS) Direktörü Emilio Gonzales ve FBI Direktörü Ro-
bert S. Mueller’in de aralarında bulunduğu pek çok kişiye göç­
menlik başvurusunun onaylanması için 25 Mayıs 2007 tarihinde
dava açtı.
Yukarıda belirttiğim gibi, Gülen, ABD’de oturma izni için baş-
65

vururken 1-360,1-140 ve 1-485 başvurularının her biri farklı konu­


lar olduğundan Göçmenlik Yeşil Kart başvurusu Göçmenlik Bü­
rosu (USCIS) tarafından reddedilmişti. Fethullah Gülen’in Penns­
ylvania Doğu Bölgesi Mahkemesine karan incelemesi için açtığı
dava bir yılı aşkın bir sürede sonuçlanırken, bu davanın varlığın­
dan ve en önemlisi ABD’nin Gülen’e Yeşil Kart vermeme kararın­
dan ük haberdar olan ve Gülen’in Federal Mahkeme’de açtığı da­
vanın sonuçlanmasına birkaç ay kala bu olayı haber yapan gaze­
teci ben olmuştum. Bu beraberinde Gülen medyasmda bana yö­
nelik suçlamaları da getirmişti.

“Birisi düğmeye bastı, ABD’deki arkadaş


harekete geçti”
Son yıllarda tam bir Gülen karşıtı olan dönemin medyadaki
Gülen sözcüsü Hüseyin Gülerce, haberin Hürriyet1te yayımlan­
masının hemen ardından o dönem Gülen yanlısı Kanal 7’de ka­
tıldığı programda, adımı vermeden beni derin devletin adamı ol­
makla suçladı. Bana yönelik ifadeleri şöyleydi:

Hocaefendi ABD'de, hakkında bir karar veriliyor. Ne hikmetse anında o haber


Türkiye'ye gönderiliyor. Birisi düğmeye basıyor ve o haberin Türkiye'ye geçmesini
sağlıyor. Bir savcının yazdığı ifadelere o kişi nasıl ulaşıyor? Demek ki bu işin altında
derin devlet var. Birisi düğmeye bastı, ABD'deki arkadaş harekete geçti.

Ergenekon ve Balyoz davalarında hazırlanan


iddianamelere ve delillere hep şüpheyle baktım
Bunu televizyonda gördükten sonra adeta şok geçirdim. Şim­
diye kadar ilk defa bir TV kanalında benimle ilgili çok ciddi it­
hamlarda, iftiralarda bulunuluyordu. Aynı gün Türkiye’den tele­
fonla konuştuğum bir meslektaşım; “Aldırma, Türkiye’de bunlar
çok normal, Yeni Türkiye böyle. Çok hassas ve gizli tutmaya ça-
hştıklan bir haberi ortaya çıkardın. Bu tip durumlarda hemen ka­
rakter suikastına başlarlar. Bunu hep yaparlar” deyince, biraz ol­
sun rahatladım, fakat nasıl bir belaya bulaştığımı da o zaman an­
ladım. Ama bu beni işimden alıkoymadı. Sadece o yaz Türkiye’ye
gitmeye cesaret edemedim. Ergenekon iddianamesi ile araların­
da gazetecüerin de bulunduğu yüzlerce insan göz altına alınmaya
başlayınca, aklıma bana yöneltilen bu asılsız iftira geldi. O halde
Ergenekon da asılsız bir iftira olabilirdi. Bu düşünceyle Ergene-
66

kon ve Balyoz davalarında hazırlanan iddianamalere ve sunulan


delillere hep şüpheyle baktım.
Pennsylvania’nm Philadelphia şehrindeki Federal Mahke­
m e lin yargıcı Stewart Dalzell’in baktığı davada Fethullah Gü-
len’i “Klasko, Rulon, Stock & Seltzer Avukatlık Şirketi” savundu.
Gülen’e Yeşil Kart vermeyi reddeden Göçmenlik Bürosu’nu (US-
CIS) ve ABD Adalet Bakanlığı ile ABD İç Güvenlik Bakanlığını
ise Eyalet Başsavcısı Patrick L. Meehan ve yardımcısı Mary Cat­
herine Frye savundu. İşin çoğunu Frye üstlenecekti.

Davanın süreci
Mahkemeye verilen dava dilekçesinde Türkiye’nin en önemli
dini lideri, aynca dini tolerans ve eğitim yanlısı ve dünyanın sa­
yılı eğitimcilerinden birisi olarak tanıtılan Fethullah Gülen için
1992 yılında Pennsylvania’da kurulan Altın Nesil “Golden Gene­
ration Worship and Retreat Çenter, Inc.” taralından “özel göçmen
din görevlisi” statüsünde vize başvurusunda bulunulduğu, ancak
7 Ağustos 2002 tarihinde onaylanan vizenin günümüze kadar iki
defa iptal edilip iki defa da bu karardan vazgeçildiği belirtiliyordu.
Gülen 18 Ekim 2002 tarihinde kendisine ABD’de çalışma izni
ve Türkiye’ye seyahat etme izni sağlayabilecek olan “Olağanüs­
tü Yetenekli” kategorisinden faydalanmak üzere “1-485” Yeşil Kart
başvurusu da yapmıştı. Bu başvuru onay beklerken Türkiye’ye
seyahat edebilmesi için, 27 Ekim 2004 tarihinde de Seyahat
Belgesi’ne (1-131) başvurmuştu. Ancak, davalı ABD hükümetinin
bu başvuruyu kasıth olarak işleme koymadığı iddia ediliyordu.
Gülen’in 14 Ağustos 2006 tarihinde USCIS’in Vermont Eyale­
ti Merkezi’ne ABD’de “çalışma kartı” almak için 1-765 dilekçesini
verdiği, davalıların bu başvuruyu da yine yönetmeliklerde belir­
tilen süre içinde işleme koymadığı, aynca 20 Kasım 2006 tarihin­
de Yeşil Kart’ın diğer aşamalarından 1-140 dilekçesini 1.000 dolar­
lık hızlandırma parası karşılığında 15 gün içinde cevap alma şar­
tıyla yaptığı başvurunun da bu sürede cevaplanmadığı, bu para­
yı da iade etmedikleri belirtiliyordu. Gülen bu iddialarla Federal
Mahkeme’de dava açmıştı.
Fethullah Gülen’in avukatlan tarafından ABD İç Güvenlik Ba-
kanlığı’m temsilen Bakan Michael Chertoff, ABD Vatandaşlık ve
Göçmenlik Bürosu’nu (USCIS) temsilen direktör Emilio T. Gon­
zales, USCIS Vermont Servis Merkezi’ni temsilen Paul E. Novak,
USCIS Servis Merkezi’ni temsilen Evelyn Upchurch, Philadelphia
67

Servis Merkezi’ni temsilen Donald Monica ve Federal Soruştur­


ma Bürosu’nu (FBI) temsilen direktör Robert S. Mueller aleyhine
25 Mayıs 2007 tarihinde dava açıldı.
Fethullah Gülen’e ABD’de 3 yıl süreyle oturma ve çalışma iz­
ni sağlayacak Yeşil Kart başvurusunun ilk adımı olan olan 1-140
başvurusu için USCIS Vermont Servis Merkezinden cevap an­
cak 13 Ağustos 2007 tarihinde geliyor.
“Olağanüstü Yetenekli” kategorisinden başvuru yapan Gülen’den
bunu ispat etmesi için üave belgeler isteniyor. Gülen’in avukatla­
rı 4 Ekim 2007 tarihinde yaklaşık bin sayfadan oluşan düekçe ve
belgelerle Vermont Servis Merkezine savunma yapıyorlar. 19 Ka­
sım 2007 tarihinde Vermont Servis Merkezi Gülen’in 1-140 başvu­
rusunu reddediyor. 18 Aralık 2007 tarihinde ise bu defa Gülen’in
avukatları USCIS’in Temyiz Davaları Ofisine (AAO) temyiz baş­
vurusunda bulunuyorlar. Gülen’in USCIS’in Vermont merkezinde­
ki dosyası 10 Ocak 2008 tarihinde Washington’a transfer ediliyor.
Gülen’in avukatları reddedilen başvuru üzerine ABD ve Türki­
ye’de Gülen’e yakın olan önemli insanlardan kendilerine sponsor
olacak referans mektupları toplayarak 15 Ocak 2008’de mahke­
meye sunuyorlar.

Gülen’in Yeşil Kart sponsorları


Fethullah Gülen’in avukatları Ronald Klasko ve Theodore
J. Murphy, yüzlerce sayfadan oluşan dosyada ABD’deki Rumi
Forum’un başkam Ali Yurtsever’in yardımı üe Türkiye ve ABD’de
Gülen’e yakın aşağıdaki önemli isimlerden sponsor mektuplan
topluyor.
Ali Yurtsever, son olarak 17 Haziran 2008 tarihinde yazıp
mahkemeye gönderdiği mektupta bu yılın kasım ayında Was-
hington’da Georgetown Üniversitesi’nde Gülen Hareketi için bir
konferans tertiplediklerini, Fethullah Gülen’le yakın temasta ol­
duğunu, daha fazla bilgi için kendisiyle temasa geçilebileceğini
belirtiyor.

George Fidas, Graham Fuller ve Morton


Abramowitz’in Gülen’e destek mektuplan
George Fidas
Fethullah Gülen’in 1-140 Yeşil Kart başvurusu için mahkemeye su­
nulan destek mektuplarından ilk sırada CIA’den analiz ve prodüksi­
yon direktörü olarak emekli olan George Fidas yer alıyor. CIA’in Bal­
68

kan politikaları uzmanı olan Fidas, halen Washington Üniversitesi


Uluslararası İlişkiler Bölümünde dersler veriyor. Yunan asıllı olan Fi­
das, aynca Joint Military Intelligence Councü’da görevli.
“Gülen’in teolojik görüşleri Allah inancı ile ahlaki değerlerin ko­
runması ve hem de titiz laik eğitim peşinde bilimsel öğrenmenin be­
nimsenmesini destekliyor. Açıkça tslami içeriği olmayan bu okulların
müfredatı, Sayın Gülen’e akıl ve vahiy arasında hiçbir çatışma yaşa­
mayan eğitimli elit yaratmasını sağlıyor.”

Graham Fuller
CLA’in Afganistan eski büro şefi, CLA ve Ulusal İstihbarat Konse­
yinde başkan yardımcılıkları görevlerinde bulundu. Harvard Üniversi­
tesi mezunu olan Fuller RAND Corporation’da siyasi danışmanlık hiz­
meti veriyor.
“Nereden bakılırsa bakılsın Fethullah Gülen olağanüstü önemli bir
dini liderdir. ...tartışmasız ülkedeki en önemli tek dini liderdir. Pek
çok akademisyen kendisi hakkında kitaplar yazmıştır. Fethullah Gül­
en, aynca Türkiye’de ve dünyanın pek çok bölgesinde okullar kuran,
yorulmak bilmeyen bir eğitimcidir.”

Alexander Karloutsos
Gülen için mahkemeye mektup gönderenler arasında yine ABD’de
yaşayan başka bir Yunanlı yer alıyor. Merkezi New York’ta bulunan
Amerika Yunan-Ortodoks Başpiskoposluğumdan rahip Alexander
Karloutsos’un imzalayıp gönderdiği mektupta Gülen’den övgüyle söz
ediliyor.
“Sayın Gülen, dünyanın sadece en ileri gelen ruhani liderlerden biri
değil, aynı zamanda dünyanın en iyi dini bilginlerinden birisidir. O büt­
ün genç nesil öğrenciler için bir ilham kaynağı olmuştur.”

Morton Abramowitz
ABD’nin eski Ankara büyükelçisi. 1989’da Ulusal İstihbarat
Madalyası verildi. George Soros’un kurduğu “The Open Society”nin ve
Uluslararası Kriz Gnıbu’nun yönetim kurulu üyeliğinde bulundu. Stan­
ford ve Harvard Üniversiteleri mezunu.
“Sayın Gülen, dünya çapında barış ve tolerans ve dinlerarası
işbirliği ile ahlaki seçimleri vurgulayan, kurduğu okullar yoluyla Tür­
kiye ve Orta Asya’da eğitime önemli katküarda bulunmuştur. Son 50
yıldır ruhani bir lider ve bilgin ve uluslararası nitelikte bir adam olarak
olağanüstü yetenekli kabul edilmektedir.”
69

Emin Başer
Mektupta eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın başdanışmanı olarak
gösterilen Emin Başer’in Bilimsel ve Teknik Araştırmalar Konseyi
Yürütme Kurulu’nda yer aldığı belirtiliyor.
“Sayın Gülen, Gülen Hareketi’ni geliştirerek, hoşgörü prensip­
leri, işbirliği ve banşı destekleyen eğitim sistemi yaratmıştır. Sa­
dece Türkiye’de değil, bütün dünyada şiddet ve terör olaylarının
azaltılmasında önemli bir rol oynayan Sayın Gülen’in katkıları gerçek­
ten eşsizdir.”

John Obert Voli, Georgetown Üniversitesi İslam Tarihi bölümü


profesörü
“Kendisi küresel ölçekte yapıcı dinler arası diyalog için benzersiz
ve son derece önemli bir kaynağı temsil ediyor.”

Dale F. Eickelman, Dartmouth College Antropoloji ve İnsan


İlişkileri Bölümü profesörü
“Sayın Gülen Türkiye, Orta Asya, Kafkaslar, Doğu Avrupa ve başka
yerlerde... Moğolistan ve New Jersey gibi zıt kutuplu yerlerde bir sivü
toplumu ve daha yüksek eğitim standartlarım teşvik eden önemli bir
güç olmuştur.”

Yıldırım Akbulut, eski başbakan


“Sayın Gülen hoşgörü, diyalog ve işbirliğini teşvik eden, barış ve
şiddeti azaltmayı savunan bir eğitim sistemi kurdu.”

Mehmet Sağlam, eski Milli Eğitim bakam


“Sayın Gülen Müslüman dünyasının en önemli bilginlerinden biri­
dir. ilk Türkiye’den başlayarak, dünyanın gerisine, Doğu’da Japonya,
Güney’de Arjantin, Batı’da ABD ve Kuzey’de İzlanda’ya kadar
uzanarak diyalog merkezleri, eğitim kuruluşları ve fikir alışverişleri
için platformlar oluşturmuştur.”

Bem adette Andrea, San Antonio’daki Teksas Üniversitesi İngilizce,


Klasikler ve Felsefe Profesörü
“Onun öğretilerinden ilham almış olanlar çok yönlü bireyler
yetiştirmek için diğer yönlerden ödün vermeden akademik mü­
kemmelliğe odaklanan okullar kurulmasına vesile oldular.”
70

Paul Parker, Elmhurst College teoloji ve din bölümü profesörü


“O Amerika'nın büyük şehirleri de dahil olmak üzere, tüm dünya­
da yeterli eğitim alamayan çocuklar için eğitim veren ödüllü okulların
bir lideridir.”

Başpapaz Floyt M. Schoenhals, Amerika Evangelical Lutheran


Kilisesi Arkansas-Oklahoma bölge sorumlusu
“Bu eğitim tesislerindeki fakülte, özveri ve yönetime bağlılık benim
için eşsiz bir deneyimdi.”

Murat Saraylı, TÜGÎAD Yönetim Kurulu Başkam


“Gülen okulları üstün eğitim kurumlandır ve Türkiye ile dünyada
dinlerarası ve kültürlerarası diyalog platformlan oluşturmuşlardır.”

Papaz Thomas Michel, St. Louis Roman Katolik Kilisesi, “İsa Pey­
gamber Dinlerarası Diyalog” Sekreteri, Vatikan’da Asya masasmda
çalıştı.
“Sayın Gülen’in arkadaşları Urfa ve Mardin’de üç dinden liderleri
ve âlimleri bir araya getiren ‘îbrahimi Seminerleri’ organize ettiler.
Bay Gülen’in Papa John Paul ile 9 Şubat 1998 tarihinde Vatikan’daki
görüşmesi sırasında ben de yanındaydım. Papa’ya Harran’da üç dinin
bir araya gelip Dinlerarası Üniversite kurulması önerisinde bulundu.”

Papaz Donald Senior, Chicago Katolik Teoloji Birliği Başkam,


Vatikan'ın atadığı papaz.
“Onun eğitime katkıları ve üzerindeki etkisi hem yurtdışında hem
de Amerika Birleşik Devletleri’nde muazzamdır.”

James Kenneth Echols, Chicago Lutherci Teoloji Okulu Başkam


“Sayın Gülen, banş aktivisti, dinlerarası diyalog destekçisi ve özel­
likle Müslüman-Hıristiyan yakınlaşmasında bir âlim olarak akademik
çevrelerde bilinir hale geldi.”

Profesör Jill Caroll, Rice Üniversitesi Boniuk Merkezi Dini


Hoşgörüde ilerleme çalışması idarecisi
“Gülen’in çalışmalarının özellikle dâhice olan yanı, Türkiye’de ve
dünyadaki eğitimli profesyonellere ilham veren bilgiye dayalı anlayış
ile İslam'ın geleneksel, tarihsel yorumunu, gelişen, çağdaş dünyanın
bilgiye dayalı anlayışım birleştirmesidir.”
71

Lynn E. Mitchell, Houston Üniversitesi Dini Çalışmalar Direktörü


“Onun Amerikan eğitimine getirdiği ve getirmeye devam edeceği
hediyeler ve kültürlerarası anlayışın muazzam büyük değeri vardır.”

Sheryl L. Santos, Texas Tech Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı


“Dinlerarası diyalog ve eğitim yoluyla banşın desteklenmesine
ömür boyu bağlılığı var.”

David B. Capes, Houston Baptist Üniversitesi Hıristiyanlık ve


Felsefe Profesörü
“Özellikle Sayın Gülen ile ilgili olarak belirtmeliyim ki, o eğitim
alanında olağanüstü yetenekli bir adam.”

Papaz Terry Mathis, Califomia Üniversitesi, Riverside


“Bu hareketin ve Sayın Gülen’in yapısı ve felsefesi birçok grup ve
eğitim kurumlan tarafından benimsenmiştir.”

Papaz Loye Ashton, Taugaloo College Dini Araştırmalar Programı


Direktörü, Jackson, Mississippi
“Sayın Gülen’in cesareti, kendimin ve Tougaloo College’daki öğren­
cilerimin saygısını kazanmıştır.”

Lawrence T. Geraty, La Sierra Üniversitesi, Riverside, Califomia


“Fethullah Gülen’in geniş büginliği sadece Türkiye’de değü, ABD’de
de akademik ortamda muazzam etkili olmuştur.”

Ali Yurtsever, Rumi Forum Başkanı


“Sayın Gülen’in eğitim faaliyetleri dinlerarası önemli diyalog
çalışmaları başlatmıştır. Gülen Hareketi 90’dan fazla ülkede yaklaşık
600 okul açmıştır.”

Kemal Öksüz, Niagara Vakfı Başkanı


“Onursal başkanımız Fethullah Gülen’in yazılan, vaazları ve onun
vizyonları, öğretileriyle motive olup ilham alarak yola çıktık ve
varlığımız mümkün oldu.”

Profesör John L. Esposito ve John Borelli Ph.D., Georgetown


Üniversitesi, Washington
72

Profesör Esposito ve Borelli, Fethullah Gülen’in Yeşil Kart başvu­


rusunu desteklemek için mahkemeye din adamı ve eğitimci arasındaki
farkı anlatan “Din adamının mesleği ve eğitimin alanı” başlıklı birer
mektup gönderdiler.

Aşağıdaki bilgiler de mahkemeye referans


olarak sunuldu
The Economist dergisinde çıkan bir haber kanıt olarak göste­
rilerek Fethullah Gülen’in Gülen Hareketi’nin kurucusu olduğu
ve Kuzey Amerika, Asya ve Avrupa’da yüzlerce okul açtığı kay­
dedildi. Bu yazıda Gülen’e yönelik eleştiri yoktu. Organizasyonun
büyüklüğünden söz ediliyordu.
Kendi kurduğu Gülen Hareketi hakkında dünyanın sayılı üni­
versitelerinde konferanslar verildiği, ayrıca Gülen’in 40 adet ki­
tap ve yaklaşık 100 adet makale yazdığı ve UNESCO ve Kırgızis­
tan Ruhani Vakfı’ndan ödül aldığı belirtildi.
Gülen hakkında New York Times, Washington Post, Econo­
m ist ve National Catholic Reporter gazetelerinde yayımlanan
övgü dolu makaleler itina ile seçilmişti.

Olağanüstü Yetenekli Gülen


Federal Savcı Yardımcısı Mary Catherine Frye, 18 Haziran’da
mahkemeye sunduğu düekçede USCIS’in Fethullah Gülen aleyhi­
ne verdiği karan savunarak Gülen’in mahkemeye sunduğu belgele­
rin inandıncı olmadığım, sunulan belgelerin kendisinin “olağanüs­
tü yetenekli” kategorisine girdiğini kanıtlayamadığını, “olağanüs­
tü yetenekli” kategorisinin anlamının kişinin mesleğindeki insan­
lar arasında en zirvedeki çok küçük bir bölümüne dahil olduğunu
ispatlaması ve bu konudaki 10 kriteri yerine getirmesi gerektiğini,
halbuki Gülen’in sadece 3 kriteri tamamlayabildiğini iddia etti.
“Davacının USCIS yönetmeliklerine göre ‘olağanüstü yetenek­
li’ kategorisinde Yeşil Kart alabilmesi için ulusal ve uluslararası
arenada mesleğinde en üst seviyeye yükselmiş olması gerekirdi”
ifadesi 26 sayfadan oluşan savunma dilekçesinde yer aldı.

Çağdaş İslam’ın Billy Graham’ı


Savunma dilekçesinde aynca, Gülen’in mahkemeye sunduğu
belgelerde kendisini sürekli olarak din adamı olarak tanımladığı,
73

halbuki Yeşil Kart başvurusunu “eğitimci” olarak yaptığı, gerçek­


te de kendisinin eğitimci değil, din adamı olduğuna inandıkları da
belirtildi. Buna rağmen mahkemeye eğitimci olduğuna ve bu mes­
lekte olağanüstü yetenekli olduğuna dair hiçbir belge sunulmadı­
ğı, tam tersine din adamı olarak mesleğinde zirveye yükselmiş ki­
şi olduğunu ispatlayan belgeler sundukları, hatta Gülen’in kendi­
sini çağdaş İslam’ın Billy Graham’ı, imam, hatip olarak tanımladı­
ğı belirtildi.
Gülen’in avukatlarının mahkemeye sundukları belgeleri dikkat­
li inceleyen Savcı Yardımcısı Mary Catherine Frye, savunmasında
ağırlıklı olarak bu belgelerden topladığı, Gülen yanlısı akademis­
yenlere ait bazı sözleri ve belgeleri Gülen’in aleyhinde kullanmaya
çalıştı. Belgelere bakıldığında, bir anlamda “bardağın yansı mı boş,
yoksa yansı mı dolu” mantığı devreye girmişti. Aynı belge ve yazı­
lan iddia makamı farklı, davalı tarafı başka türlü okuyordu.

Akademisyenlikten çok uzak


Gülen’in akademisyenlikten çok uzak olduğunu, akademisyen­
lere para ödeyerek ve kendi sponsorluğunda konferanslar orga­
nize ederek kendi hakkında yazılar yazdırdığını ileri süren Frye,
“Kendi çalışmalanm finanse etmek davacıyı akademisyen yap­
maz” ifadesini kullandı.
Michigan Üniversitesi’nden Mücahit Bilici’nin Gülen Hareketi
üzerine yazdığı yazılan kanıt olarak mahkemeye sunan savcı yar­
dımcısı Fyre, Gülen Hareketi’nin “baskı grubu” olduğunu, serma­
yenin değişik formlarında yön değiştirebilecek bir hareket oldu­
ğunu, Gülen’in finansal danışmanlarından birinin “Eğer dışarıda­
ki gücümüzü Türkiye’ye çevirebilirsek, siyasi bir dev oluruz” sö­
zünü de dava kayıtlarına geçirdi.

Öğrenim durumu ile ilgili belge, bir diploma sunmadı,


olağanüstü yeteneği yok
Gülen’in Türkiye’de politika etkisinde din hareketinin lide­
ri olduğunu da belirten Savcı Yardımcısı Frye, Gülen için yazdan
mektuplardan hiçbirinde eğitimi, nerede ders verdiği, hatta nere­
de öğrenim gördüğü hakkında hiçbir bügi ve yorum olmadığını,
ayrıca, ders verme belgesine sahip olup olmadığına dair de hiçbir
diploma sunulmadığım belirtti.
Frye’nin edindiği bilgiye göre Fethullah Gülen 1959 yılında
74

imamlık lisansı almış, 1981’de ise bu görevden emekliye ayrılmış­


tı ve olağanüstü yetenekli kategorisinden Yeşil Kart isteyen
Gülen’in öğrenimi üzerine hiçbir belge USCIS’e sunulmamıştı ve
herhangi bir eğitim alıp almadığı bile bilinmiyordu.
Savcı Yardımcısı Frye, bu gerekçelerle USCIS’in Gülen aleyhi­
ne verdiği kararın doğru olduğunu kaydetti.
Hatta, Gülen’in kendi kendisine sponsorluğuyla yaptığı başvu­
rusunda nerede, nasü çalışacağının da belirtilmediği, bunun Tem­
yiz Ofisi’nde (AAO) ifade edildiği, kendi organizasyonları kana­
lıyla kitap yazıp, konferans vermenin bu çalışma izni için yeterin­
ce detaylı olmadığı, Gülen’in eğitim alanında olağanüstü yeteneği
bulunmadığı tekrarlandı.

Aldığı ödül Nobel ayarında olmalı


Fethullah Gülen’in “olağanüstü yetenekli” kişi kategorisinde
Yeşil Kart alabilmesi için istenen 10 kriterden birisi de uluslara­
rası arenada tanınan bir ödülü alması şartıydı. Gülen, bu kriter
için UNESCO Romanya Komisyonu’nun kendisine verdiği Liya­
kat Ödülü’nü gösterdi.
Ancak, USCIS’in bu ödülü uluslararası olarak tanımadığı, ödü­
lün “Nobel Ödülü” ayarında bir ödül olması gerektiğinde karar
kılarak bu ödülü yerinde görmediği belirtildi.
USCIS’in sunulan tüm kanıtlan inceledikten sonra Fethullah
Gülen’in “Olağanüstü Yetenekli” kategorisinden Yeşil Kart alması­
na USCIS’in vermiş olduğu “ret” kararında bir yanlışlık olmadığı­
nı belirten Fiye, bu kategoride sadece “bilim, sanat, eğitim, iş ve
spor” dallarında Yeşü Kart verildiğini, Gülen’in de ABD’de çalıştığı
dönemde bu kategoride başvurmakla zaten hata yaptığım, kararın
davacı tarafından ifade edildiği gibi, keyfi ve yasaya aykın olmadı­
ğım, kararın sağlam, güçlü kanıtlarla desteklendiğini savundu.
Gülen’in “eğitim” kategorisinde olağanüstü yeteneğinin olma­
dığı, din âlimlerinin dini hoşgörü konusunda Fethullah Gülen’i li­
der olarak görmelerinin kendisini olağanüstü eğitimci yapamaya­
cağı belirtilip Gülen’in kendi eğitim kurumlanın ve konferanslan-
m yine kendi hareketi sayesinde finanse ettiği kaydedilerek şu ü-
ginç örnek verildi:
“Bu karara örnek olarak sanayici Andrew Camegie’nin (1835-
1919) milyonlarca dolarım ABD’deki üniversite ve kütüphanelere
bağışlaması, kendisini eğitim alanında olağanüstü yetenekli yap­
maya yetmez, sonuçta kendisi yine başanlı bir sanayici olarak
75

kalacaktır.” Gülen’in sadece kendi hareketi ile ilgili okullardaki


eğitime destek olduğu da ifade edildi.

Gülen Hareketi esasen eğitim değil, din ve


siyaset üzerine
Gülen Hareketi’nin esasen dini ve siyasi olduğu, eğitim üzerine
olmadığı, mahkemeye mektup gönderen kişilerden çoğunluğunun
Gülen Hareketi’nin bir parçası oldukları, buna örnek olarak ise
mahkemeye gönderilen konferans tutanaklarından birinde orta­
ya çıkan Mustafa Akyol’un aşağıdaki konuşması örnek gösterildi.
“Gülen Hareketini Mümkün Kılanlar” başlıklı metinde, Akyol
şunları söylüyordu:
“Muhakeme çizgisindeyken Gülen rahatlıkla düşünceleri­
ni ifade edebiliyor. İslam’ın liberal demokrasisini istemesi, İs­
lamcı değil, devletçi, ayrıca bugünkü Türkiye’nin Müslüman
muhafazakârları, Gülen Hareketi ve liberal laiklerin güç birliği­
ni açıklıyor. Bunların koalisyonları aşın laik Kemalistler ve aşı­
rı sağcı milliyetçilere rağmen demokratikleşme ve Avrupa Birli­
ği üyeliği yönündedir. Pek çok liberal yazarın bulunduğu Zaman
ve Today1s Zaman gazeteleri de ne tesadüftür ki Gülen’e aittir.”

Eğitimi toplumu İslamlaştırmak için kullanıyor


Londra’daki Kings College’da ders veren ve Türkiye üzerine iki
kitap yazan Bili Park’ın da Gülen Hareketi üzerine yazmış olduğu
bölümlerde şu ifadeleri savcının gözünden kaçmamış: “Gülen Ha­
reketi eğitimi kullanarak toplumu Islamlaştırmaya çalışıyor. Siya­
si İslam’a karşı Islami eğitimi sunuyor. Organik yoldan modemiz-
mi îslamlaştınyor.”

Projelerinin arkasında CIA’in de bulunduğu


şüphesi var
Mahkeme kayıtlarına “The Ebaugh-Koc” belgesi olarak geçen
Helen Rose Ebaugh ve Doğan Koç’un yazdığı metinlerde Gülen’in
finansal kaynağı üzerine şu iddialara yer verildi. Gülen Hareketi’nin
projelerinin arkasında Suudi Arabistan, İran, Türk hükümeti ve
hatta CIA’in de bulunduğu şüphelerine yer veriliyor. Bu metinler­
de yazarların Ankara’da yıllık gelirinin yüzde 10 ila yüzde 70 ara­
sındaki payım Gülen Hareketi’ne bağışladığım itiraf eden 12 işada-
mıyla görüştüklerini, bu işadamlarının kişi başma yılda 20 bin ila
76

300 bin dolar arasında değişen bağışlar yaptıklarını ileri sürüyor­


lar. Hatta, İstanbul’da yaşayan bir işadamının yıllık gelirinin yüzde
20’si olan 4-5 milyon dolan her yıl Gülen Hareketi’ne (Hizmet) ba­
ğışladığı, buna üave olarak Gülen okullarından mezun olan genç­
lerin her yü 2 bin ila 5 bin dolar arası bağış yaptıklan belirtiliyor.

Gülen, dini ve siyasi bir figür, kendisine prestij arıyor


Savcı Yardımcısı Frye’ın mahkeme kayıtlarına geçen Gülen için
şu tespiti ilginç: “Dini ve siyasi bir figür, akademisyenlere para
ödeyerek kendisi ve hareketi için yazı yazdınp akademik prestij
elde etmek istiyor.”
Gülen’in yazdığı kitaplara da atıfta bulunan Frye, Gülen’in yaz­
dığı kitapların hiçbirinin eğitimle ya da eğitim modelleri ile ilgili
olmadığını, tamamının dini çalışmalar olduğunu, aynca Gülen’in
avukatlarının mahkemeye sunduğu “geleneksel seküler eğitim
yolu ile hoşgörü inancı yaratan bir eğitim modeli yarattı” ifadesi­
nin de inandırıcı bulunmadığım üeri sürdü.

Geleneksel seküler eğitim zaten bir norm.


Bunun nesi yeni?
Savcı, geleneksel seküler eğitimin ABD’de Cumhuriyet kurul­
duğundan bugüne zaten bir norm olduğunu, Gülen’in neyi yenilik
olarak getirdiğini açıkça belirtmediğini de kaydetti.
Fethullah Gülen’in avukatlarının ABD Vatandaşlık ve Göçmen­
lik Servisi (USCIS) aleyhine açtıkları davadaki iddianameleri ve
ABD hükümeti adına savcılığın sunduğu savunma dosyalarında
sonraki günlerde de çarpıcı ifadeler yer almaya devam etti.
Gülen’in avukatlarının 18 Haziran 2008’de mahkemeye sundu­
ğu dilekçede bu defa Gülen’in ilahiyat ve siyasette de üstün yete­
nekli bir bilim adamı olduğu yönünde belgeler sundular, Gülen’in
40 kitabı ve 100’den fazla yazışırım yayımladığım dile getirdiler.
Daha önce savcının eğitimde bir metodolojisi olmadığı iddiası­
na karşı Gülen’in avukatları, müvekkillerinin eğitim metodolojisi
hakkında şu bügüeri verdiler.

Gülen’in eğitim m etodolojisi


“Bilim, mantık ve teknolojiyi ders içinde birleştirmek. Eğitim
kuruluşlarında para hırsı için çalışmayan yüksek tecrübeli öğret­
77

menleri işe almak, okullara özel finansörler bularak politikacıla­


rın etkisi dışında tutmak, aile ve toplumdan destek almak.”
Bu metodolojinin Gülen’in Türkiye’de öğretmen olduğu yıllar­
da kullanıldığı ve 2004 yılında da kitap olarak yayımlandığım ifa­
de eden Gülen’in avukatları, Göçmenlik Bürosu yönetmelikle­
rindeki, başvuruyu yapan kişinin yerel ya da uluslararası alan­
da kabul edilmiş bir kişi olması gerektiği şartından yola çıkarak
Gülen’in Türkiye başta olmak üzere, dünyada pek çok ülkede ta­
nındığını kaydettiler. Yabancı basmda kendisi hakkında çıkan ya­
zılardan bölümler kanıt olarak sunuldu.
Avukatlar, Savcı’nın Gülen’in “eğitim” alanında ABD’de sade­
ce tek bir eğitim fakültesinden referans alabildiği şeklinde­
ki savunmasına karşı, “Bu doğru, ancak mahkemeye aralarında
Türkiye’nin eski Milli Eğitim Bakam Mehmet Sağlam’ın da bulun­
duğu, üniversitede ders veren 15 kişiden referans mektubu sun­
du” şeklindeki ifadeyle iddialarım güçlendirmeye çalıştılar.

Gülen’in konuşmaları kürsüde değil


“Olağanüstü Yetenekli Eğitimci” statüsünde başvuran Gülen’in
argümanlarım yetersiz bulan Frye’ın “Gülen’in konuşmaları kür­
süde değil. Kürsüde konuşma yaptığına dair bir delil yok. Na­
sıl bir olağanüstü yetenekli eğitimci bu?” şeklindeki çıkışma ise;
Gülen’in avukatları şu açıklamayı getirdiler.

Eğer Picasso’nun eserleri bir galeride sergileniyor da, Picasso ora­


da yoksa bu bir Picasso sergisi değü midir? Bu argümanda bir sakat­
lık var. Müvekkilimizin çalışmaları tüm konferanslarda sergilendi,
akademik materyaller sunuldu.

Gülen’in ABD hükümeti aleyhine açtığı davada savunma avu­


katlığını yapan Savcı Yardımcısı Mary Catherine Frye, bu iddia­
lar karşısında 25 Haziran 2008’de mahkemeye sunduğu 15 sayfa­
lık son savunmasında ise şunlan ifade etti:

“Olağanüstü yetenekli din adamı olduğunu kabul ediyoruz,


ne var ki bu profil yeterli değil!”

ABD Vatandaşlık ve Göçmenlik Servisi (USCIS) ile Temyiz Mahke­


mesi (AAO) Fethullah Gülen’in başvurusunu reddetmekle doğru ka­
rar verdi. Çünkü Gülen’in “Olağanüstü Yetenekli Eğitimci” profili üe
78

yaptığı başvuru için aranan şartlar kendisinde yeterli değil. Gülen’in


bu alanda dünyada zirveye çıkmış bir kişi olması gerekiyor. Gülen’in
olağanüstü yetenekli bir din adamı olduğunu kabul ediyoruz, ne var
ki, bu profille başvuru kabul edilmediği yönetmeliklerde net bir şekil­
de yer alıyor.

Uçsuz bucaksız ticari holdinglerin lideri


Savcı Yardımcısı Frye, USCIS’in Gülen aleyhine verdiği tüm
olumsuz kararlan savunurken Gülen’in uçsuz bucaksız holding­
leri olan dini ve politik bir hareketin lideri olduğuna dikkat çek­
ti. Şimdiye kadar başan diye gösterdiği tüm çalışmaların Gülen’in
kendi hareketi tarafından finanse edildiğini, ancak bunlann bu
mahkeme ile alakası olmadığım kaydetti.
Aynca, Gülen’in Yeşil Kart başvurusunda Göçmenlik Bürosu
USCIS’in ihmal ya da hata yaptığına dair kanıt yoksa USCIS’in bu
karan onaylaması gerekeceğini ifade etti. Frye sunduğu savun­
mada, Gülen’in dünyanın pek çok Müslüman ülkesinde gelenek­
sel laik eğitimin savunuculuğunu yapmasının saygı verici olduğu­
nu ancak, bunun kendisini eğitim alanında uzman yapmadığını,
kendisinin herhangi bir müfredat ve eğitim modeli geliştirmediği­
ni de ileri sürdü.

Bu faaliyetler kendisini siyasi lider yapar


Gülen’in avukatları tarafından mahkemeye sunulan bir maka­
lede yer alan, 1960’lı yıllarda Türkiye’de oluşan elverişli politik
ortamda kafasındaki Türk-lslam sentezi fikri ile çağdaş İslam ak-
tivitelerini birlikte sunacak özel eğitim kurumlan açma düşünce­
sinin hayata geçirmesinin saygı duyulur bir şey olduğunu belir­
ten Frye, Yargıç Dalzell’e sunduğu son dilekçesinde “Bu faaliyet­
ler kendisini eğitim uzmanı değil, dini ya da siyasi lider yapar”
ifadesini kullandı.

Okulların açılışını Türk köşe yazarlarından öğrenmiş


Fethullah Gülen’in Türk hükümetinin özel okullann açılma­
sına izin vermesinden sonra kendisinin de tavsiyesi ve cesaret­
lendirmesiyle, Türkiye’de ve dışarıda pek çok okul açıldığını, bu
okullann açüış haberlerini Ali Bayramoğlu, Şahin A|pay ve Atıl­
gan Bayar gibi değerli gazetecilerin yazılanndan takip ettiğini,
79

hatta bu okulların kaç tane ve nerelerde olduğunu tam bilemedi­


ği şeklindeki bir yazışım da dosyaya koyan Frye, “Bu davacının
sözde ilham kaynağı olduğu okullarla ilgili cehaletini gösteriyor,
okullar hakkmdaki bilgisizliği, göçmenlik servisinin verdiği kara­
rı doğruluyor” dedi.

Gülen Hareketi’nin 25 milyar dolar değeri var


Gülen’in kendi iddiasını sağlamlaştırmak için mahkemeye sun­
duğu ifadelerin AvustralyalI Margaret Coffey’in yönettiği bir radyo
programında yer alan ifadeleriyle ters düştüğüne de dikkat çekili­
yor. Savcı Yardımcısı Frye, programda Gülen üzerine yapılan tar­
tışmada Coffey’in aşağıdaki ifadelerini de Yargıç Dalzell’e sundu.

Gülen Hareketi sürekli olarak ellerindeki sermaye üe organize ha­


reket eden, hiyerarşik bir yapı ya da mesuliyet sistemi içinde olduk­
larım reddediyorlar. Ama, 2006 yılında Gülen’in internet sitesinde yer
alan bir yazıda, Gülen Hareketi’nin, Gülen Türkiye’den ayrıldıktan
sonra 25 milyar dolar bir değere ulaştığı, Zaman gazetesi başta ol­
mak üzere pek çok gazete, televizyon kanalı, dergi, önemli bir Türk
bankası, sendikalar, 600’den fazla okul ve aralarında Fairfax şehrin­
deki Virginia International University olmak üzere 6 üniversitenin bu­
lunduğu belirtiliyor. Bu okullar ve kuruluşların arasında direkt bağ­
lantı görülmüyor. Şeffaflık yok.

Virginia’daki Gülen Hareketi’ne ait olduğu iddia edilen üniver­


sitenin internet sitesinde bu okulun Gülen Hareketi’yle bağlantı­
sı olduğunu kanıtlayan hiçbir ifadenin bulunmadığım da belirten
Mary Catherine Frye, prestijli olduğu tartışılacak olan bu okulda
sadece İngilizce lisan eğitimi, ekonomi ve bilgisayar dersleri ve­
rildiğini, okulun internet sitesinde Gülen’in geliştirdiğini iddia et­
tiği eğitim modeli ile ilgili hiçbir ifade bulunmadığım da savunma
metnine yazdı.

Fethullah Gülen, ABD hükümetine karşı açtığı


davayı kazandı
ABD’de yapmış olduğu Yeşil Kart başvurusu önce Göçmen­
lik Bürosu (USCIS), daha sonra Washington’daki Göçmenlik
Bürosu’na bağlı AAO Temyiz Dairesi tarafından reddedilen Fet­
hullah Gülen’in Pennsylvania Doğu Bölgesi Mahkemesi’ne kara­
80

n incelemesi için açtığı davada karar 16 Temmuz 2008’de açıklan­


dı. Yargıç Stewart Dalzell, herkesi şaşırtarak kararım Fethullah
Gülen’den yana verdi.
Gülen’in yaşadığı Pennsylvania eyaletinde Pennsylvania Doğu
Bölgesi Federal Mahkemesinde görülen davada Yargıç Stewart
Dalzell, tarafların 25 Haziran’da mahkemeye sundukları yeni
önergeler sonrasında, “Müzekkere ve Yargı” başlığı üe yayınladığı
kararında Göçmenlik Bürosu’ndan Gülen’in yapmış olduğu 1-140
Yeşü Kart başvurusunu 1 Ağustos 2008 tarihine kadar onaylama­
sını istedi. Yargıç Dalzell aynca, Gülen’in avukatlarını ve Göç­
menlik Bürosu’nu savunan bölge savcısını geride kalan konulan
çözümlemek için 4 Ağustos tarihinde tekrar mahkemeye çağırdı.
18 sayfadan oluşan kararında Göçmenlik ve Vatandaşlık Daire­
si (USCIS) ve Temyiz İdaresinin (AAO) daha önce Gülen aleyhine
aldığı kararlan bozan yargıç Dalzell, hükümetin kararın onaylan­
ması talebini reddettiğini, Gülen’in avukatlarının önergelerini ka­
bul ettiğini, USCIS Temyiz İdaresinin (AAO) Gülen aleyhine ver­
diği karan feshettiğini belirterek, USCIS’in Gülen’in yaptığı “Ola­
ğanüstü Yetenekli Yabancı Çalışan” kategorisindeki 1-140 baş­
vurusunun 1 Ağustos 2008 tarihine kadar onaylanmasını istedi.
Yargıç Dalzell aynca, Gülen’in geçtiğimiz yıl USCIS’e hızlı iş­
lem yapılması için ödediği 1000 dolar ücretin işlemlerin zamanın­
da yapılmadığı için kendisine geri ödenmesi isteğini de kabul etti.

Yargıç Dalzell, USCIS’in verdiği kararlan


neden bozmuştu?
Yargıç Stewart Dalzell, karan bozmasındaki gösterdiği gerek­
çelerden en önemlisi, USCIS Avukatı Savcı Yardımcısı Frye’in
Fethullah Gülen’in sadece “Olağanüstü Eğitimci” başvurusu yap­
tığı şeklinde sınırlamada bulunduğu ve bu kategorideki şartla­
ra sahip olmadığı yönündeki savunmasını geçersiz kıldı. Dalzell,
çalışmalan uluslararası alanda tanınmış, “Olağanüstü Yetenekli
Yabancı Çalışan” kategorisinde başvuran adaylarda istenen “bi­
lim, sanat, eğitim, iş ve spor” şartlarının bir bütün olduğunu, ay­
nca, savcı tarafından sadece “eğitim” değil, “ilahiyat, siyaset bili­
mi ve İslam Çalışmalan”ndaki başanlannın da değerlendirilmesi
gerektiğini kaydetti.
Bu kategoride başvurarak ABD’nin bu işten büyük fayda sağ­
laması şartıyla ilgili olarak, Gülen’in ilahiyat, siyaset bilimi ve İs­
lam çalışmalannın kuşkusuz büyük fayda sağlayacağını ileri sü­
81

ren Dalzell, ABD’deki pek çok üniversitenin bu alanlarda eğitim


verdiğini kaydetti.
Yargıç Dalzell, yazılı karar metninde USCIS’in Temyiz İdare­
sinin (AAO) Gülen’in çalışmalannm “bilgince” olmadığı yolunda­
ki karannm usulsüz olduğuna, AAO bu karan alırken, Gülenin
çalışmalarının popülerlikten uzak tutularak genel halka de­
ğil, sadece bilginlere yönelik olması zorunluluğunu getirdiğine,
AAO’nun “bilgince” kelimesinin anlamını burada yanlış kavradı­
ğına kanaat getirdi.

Göçmenlik Bürosu (USCIS) mahkemenin kararma


uydu, başvuruyu kabul etti
Pennsylvania Doğu Bölgesi Federal Mahkemesinde ABD Va­
tandaşlık ve Göçmenlik Bürosu’nun Yeşil Kart başvurusu aleyhi­
ne aldığı karan bozdurmayı başaran Fethullah Gülen’e Göçmen­
lik Bürosu’ndan da beklediği iyi haber geldi.
Yeşil Kart için Başvuru dilekçesi olan 1-140, USCIS tarafından
kabul edildi.
18 Temmuz’da mahkeme Fethullah Gülen lehine karar alarak
USCIS’ten 1-140 Yeşil Kart başvuru formunun 1 Ağustos’a kadar
onaylanmasını istemişti. USCIS ise internet sitesinde 31 Tem­
muz mesai sonlarına doğru Gülen’in SRC0703553075 numaralı
1-140 dilekçesini onayladığını ve belgeyi kendisine postaladığı­
nı duyurdu.
Yeşil Kart başvuru formunun kabul edilmesi Yeşil Kart ala­
cağı anlamına gelmiyordu. Bu bir anlamda Türkiye’nin Avru­
pa Birliği’ne üye olmak için yaptığı başvuru dilekçesinin kabu­
lü anlamına geliyordu. Daha sırada müzakereler vardı. Yani Gü­
len için de müzakereler olacaktı. Yeşil Kart’a sahip olabilmesi
için 1-485 dilekçesinin de onaylanması gerekecekti. Tıpkı Türki­
ye için de AB müzakerelerinin tamamlanıp tam üyeliğe alınması­
nın kabulü gibi. Ve Dalzell’in kararında Yeşil Kart’ın onaylanma­
sı anlamına gelen 1-485 başvurusuna dair herhangi bir açıklama
yapılmamıştı.

Dava daha bitmemişti, ABD direndi!


Gülen’e ABD’de sürekli oturma, çalışma ve vatandaş olma
hakkı tanıyacak olan 1-485 dilekçesinin onaylanması için bekle­
me süresinin dışında FBI’dan suç işlemediğine dair sicil raporu,
82

CIA’den isim ve sicil raporu alması, ayrıca USCIS’in ofisine gidip


parmak izleri vermesi gerekiyordu.
ABD hükümeti, son bir hamleyle Gülen’in Din Görevlisi vize­
si 1-360 ve 1-485 başvurularını reddetmek istedi. Çünkü ABD hü­
kümeti ve Gülen’in avukatları 1-360 ve 1-140 başvurularım birlik­
te karara bağlama konusunda anlaşamamıştı. Gülen’in 1-360 vize­
si bekleme sürecinde kalmıştı. Bunun üzerine Gülen’in avukatla­
rı Yargıç Dalzell’e başvurarak 1-360 başvurusu üzerine bir duruş­
ma talep ettiler.
Sorun şuydu: Gülen iki vizeye birden sahip olamazdı. 1-360
din görevlisi vizesiydi. 1-140 başvurusu ise eğitimci kategorisin­
den yapılan çalışma ve oturma izni başvurusuydu. Ancak, I-140’m
I-360’tan farkı Yeşü Kart başvurusu M85’e kapı açmasıydı.
Yargıç Dalzell, bir açıklama yayınlayarak konu üzerinde düşü­
nüp her iki tarafa yasal görüşlerini büdireceğini açıkladı. Dalzell,
daha sonra yayınladığı bir kararda ABD hükümetinden Gülen’e
Yeşil Kart sağlayacak olan 1-485 başvurusunu 90 gün içinde onay­
lamasını ve 1-360 başvurusuyla ilgili sorunu çözmesini istedi.

ABD hükümeti: “Reddetmek için potansiyel zemin var”


ABD hükümeti adına Gülen’in açtığı davayı savunan Savcı
Yardımcısı Frye, 8 Ağustos 2008 tarihinde Yargıç Dalzell’e gön­
derdiği faksta Gülen’in 1-485 başvurusunu 90 gün içinde bir ka­
rara bağlayamayacaklarını belirtiyordu. USCIS’in bu gecikmesi­
nin bu başvurunun onaylanmaması ve başvuruyu reddetmek için
daha fazla araştırma ve inceleme gerektiren bir potansiyel zemin
bulunduğunu kaydediyordu.
Yargıç aynı gün yayınladığı karar ile savcmm iddialarım kabul
etmeyerek USCIS’in Gülen’in 1-485 başvurusunu derhal kabul et­
mesini istedi.

Ve USCIS, Fethullah Gülen’in Yeşil Kart’ım onaylar


Yeşil Kart verilmesi kararının kesinleşmesinin ardından Gülen,
4 yıla yayılan adli mücadelesinin avukat masraflarını da davayı
kaybeden ABD hükümetinin ödemesini istedi.
Yargıç Stewart Dalzell, Gülen’in avukatı Ron Klasko ve ofisinin
100 bin 619 ABD dolarına ulaşan dava ücretini de ABD İç Güven­
lik Bakanlığı’nm ödemesine hükmetti.
14 Ekim 2008’de mahkemeye sunulan ve daha sonra üzeri mü­
83

hürlenen 44 sa^fflük faturada Avukat Ronald Klasko’nun saat üc­


reti 560 dolar olarak gösteriliyordu. Klasko ile Gülen arasındaki
ük görüşmenin 13 Aralık 2006 tarihinde gerçekleştiği; telefon gö­
rüşmeleri, e-mail yazışmaları ve taksi ücretlerinin faturaya eklen­
diği görüldü.

Dava, tarafların mutabakatıyla 25 Şubat 2009


tarihinde düştü
Gülen’in bu mahkeme kararıyla Amerika’da oturma izni alma­
sı Türk analistlerin komplo teorilerini beslese de, Amerikan hü­
kümeti Gülen’i yücelten bütün faaliyetlerin kendi hareketi ta­
rafından finanse edildiğini belirtti. Zorlu bir mahkeme sürecin­
den sonra, bunun ardında yaşananlar ne olursa olsun ABD’nin
Gülen’e oturma izni vermiş olması Gülen’in imajım çok daha güç­
lendirdi. ABD’nin Gülen’e destek verdiği imajı yayılmaya başladı.
Fethullah Gülen, USCIS ve Federal Mahkeme’de altı yıl süren
Yeşil Kart mücadelesini kazanmıştı. Yargıç Dalzell, onun imda­
dına yetişen bir melekti adeta. Öyle ki ABD Vatandaşlık ve Göç­
menlik Bürosu’nun kendi belirlediği ve yıllardır uyguladığı yasa­
ları ve yönetmelikleri yanlış anladığı ve uyguladığı belirleyici ke­
limeleri yanlış tanımladığı gerekçesini buldu.
Yani USCIS, yıllardır yüz binlerce göçmen başvurusunu değer­
lendirirken ve pek çok defa Federal Mahkeme’ye taşman başvu­
rularda bu kelimeyi yanlış tanımlamıştı.
Yeşil Kart meselesi, sadece Fethullah Gülen’in kendi mesele­
si değildi. Onun sorunu artık çözülmüştü ancak, ABD’de açılan
200’e yakın Gülen okulunda çalışan öğretmenler ve yanında ka­
lan danışmanların sorunları devam ediyordu.
2008 ve 2009 yıllarını hatırladığımızda ABD’de son yılların en
büyük finansal krizinin yaşandığını görürüz. Dev firmalar bir bi­
ri ardında kapanıp milyonlarca insan işsiz kalırken, USCIS’in ya­
bancılara verdiği çalışma kotası da yarıya indirilmişti. Gülen gru­
bunun ABD’de daha da büyüyebilmesi için yasal statü ile çalışa­
bilecek daha fazla eleman getirmesi gerekiyordu.
Gülen, Yeşil Kart’ını alıp cebine koymuştu. Yeşil Kart’ın ABD
vatandaşlığından kayda değer en önemli eksiği ABD seçimlerin­
de oy kullanamaması ve aday olamamasıydı. Ancak, adaylara ba­
ğış yapabilecekti. Bu konuyu daha sonra detaylı inceleyeceğiz.
84

Herkül Nağme ABD’de mahkemelik oldu


Fethullah Gülen, artık dünya geneline yayılan cemaate Her­
kül Nağme isimli (herkul.org/herkul-nagme) internet sitesi üze­
rinden haftada bir önceden kaydedilmiş, “Fethullah Gülen
Hocaefendi’nin sohbetleri” başlığı altında video mesajlarıyla ses­
leniyordu.

HerküTün Yeşil Kart’ı nasıl alındı?


Bu siteyi yöneten kişi ise Gülen’in en yakınındaki isim Osman
Şimşek’in ta kendisiydi. Şimşek, Gülen’le birlikte ABD’ye gitmiş­
ti ve Pennsylvania’daki “Altın Nesil” kampında birlikte yaşıyor­
lardı. Daha sonra yanına eşini de aldırdı. Tıpkı Gülen gibi Os­
man Şimşek de “Altın Nesil” üzerinden “Özel Din Görevlisi” (I-
360) başvurusunda bulunmuş ve bu vize kendisine verilmişti. An­
cak, Şimşek de Gülen gibi sürekli oturma izni, yani Yeşü Kart sa­
hibi olmak istiyordu. 17 Eylül 2004’te başvusunu yaptı. 2005, 2007
ve 2009’da üç defa parmak izi vermeye çağırıldı. 2005’te de ken­
disinden sağlık raporu istendi. Belli ki onu da oyalıyorlardı. Hat­
ta USCIS, Şimşek’in başvurusunu 4 Ocak 2006 tarihinde Washing­
ton bürosuna gönderdi. Şimşek defalarca başvurusunun ne aşa­
mada olduğunu öğrenmek için her yolu denediyse de bir sonuç
alamadı. Şimşek, eşi ile birlikte Washington’daki ofisin kapısına
dayanınca, görevli dilekçenin Gülen’in başvurusunun da değer­
lendirildiği USCIS Vermont merkezine transfer edildiğini söyledi.

Senatör Casey devreye girdi


Şimşek bu defa Demokrat Parti Pennsylvania Senatörü Robert
P. Casey ile temasa geçti. Gülen Hareketi zaten yıllardır ABD’li
siyasilerle çok yakın temas içindeydi. ABD’li Mületvekili Paul E.
Kaı\jorski de Şimşek için USCIS’e bir mektup yazdı. Gülenciler,
ABD’li siyasileri etkileri altına almak için kurdukları farklı orga­
nizasyonlar aracılığıyla düzenli gala yemekleri düzenliyor, onla-
n ödüllerle onurlandınyor, seçim kampanyalarına destek oluyor,
hatta kendileri için Türkiye seyahatleri düzenliyorlardı.
Senatör Casey’nin ofisi Osman Şimşek’in bu isteği üzerine he­
men araştırmaya koyuldu. Şimşek’in dosyasının bu defa USCIS’in
Teksas ofisine gönderildiğini tespit etti. Bunu 24 Aralık 2008’de
Şimşek’e gönderdiği e-posta üe bildirdi. 20 Şubat 2009’da yeniden
85

parmak izi vermesi istendi. 29 Haziran 2009 tarihi için de Şim­


şek ve eşi için mülakat randevusu verildi. Bu yöntem her başvu­
ru için geçerliydi. Belli ki ABD hükümeti Şimşek’i de ülkede iste­
miyordu. 8 Haziran 2009 tarihinde gönderdiği bir mektupla ran­
devunun iptal edüdiği, ABD yasaları, yönetmenlikleri ve politika­
sı uyarınca özgeçmiş incelemesi altında olduğu ve başvurunun şu
aşamada onaylanamayacağı belirtilmişti.
Şimşek’in başvurusu yaklaşık 5 yıldır bekletiliyordu. Senatör
Casey ve Milletvekili Kanjorski’nin mektupları artık devredeydi.
Aynı dönemde Gülen’in Yeşil Kart başvurusu da reddedilmiş, an­
cak Federal Mahkeme’de açtığı davayı kazanınca Yeşil Kart’ına
sahip olmuştu.
Osman Şimşek, hocaefendisi Fethullah Gülen’in her zaman ol­
duğu gibi izinden giderek Federal Mahkeme’de Yeşil Kart kazan­
dıran avukat Ronald Klasko’yu tuttu. Şimşek de başvurusunu ge­
ciktirdiği gerekçesiyle Federal Mahkeme’de yine İç Güvenlik Ba­
kanlığı ve USCIS aleyhine dava açtı. Yukarıdaki tüm bilgiler de
mahkemeye sunulan belgeler sayesinde ortaya çıkmıştı.

Herkül’ü de aynı avukat savundu


Avukat Klasko, 18 Haziran 2009 tarihinde USCIS’in Philadelp­
hia Direktörü Evangelia Klapakis’e bir mektup göndererek Os­
man Şimşek’i temsil ettiğini ve başvurusunun ne aşamada oldu­
ğunu sordu.
22 Haziran 2009 tarihinde de yine Gülen gibi Pennsylvania Do­
ğu Bölgesi Federal Mahkemesi’ne dava düekçesini sundu. Davaya
bu defa Yargıç Thomas N. Oneill, Jr atanmıştı. Ancak ona hiç gö­
rev düşmedi. Daha duruşmalar başlamadan 6 Ağustos 2009 tari­
hinde USCIS’ten Şimşek çiftinin 1-485 başvurularının onaylandığı­
nı gösteren belgeler, 17 Ağustos’ta ise Yeşü Kartlar postayla geldi.
Gülen Hareketi’nin en önemli isimlerinden Herkül sitesinin yö­
neticisi Osman Şimşek’in başvurusunda Avukat Klasko’nun gön­
derdiği mektup, Şimşek için araya giren Amerikalı senatör veya
milletvekilinin yazışmalarının etkili olduğu inancındayım. Çünkü,
Gülen’in avukatı Klasko, çok zor bir şeyi başarmıştı.
Kararın arkasındaki gücü Yargıç Stewart Dalzell’e de elbette
bağlayabiliriz. Ancak, Gülen davası ABD medyasmda da oldukça
büyük yankı yaratmıştı. USCIS’in yeni bir yenilgiyi göze almamak
için Şimşek’in başvurusunu duruşmalar başlamadan acele onay­
ladığım düşünüyorum.
86

Bu arada, bu davalarla ilgili tüm bilgileri mahkemeye sunulan


belgelerden okuyarak yazdım. Federal Mahkemelerde avukatlar
ya da savcılar ellerindeki belgeleri her zaman paylaşmıyor, bun­
ları bazen koz olarak kullanabiliyorlar. Buna New York’ta görülen
Reza Zarrab davasmda da şahit olduk.
Gülen’in vaazları

Gülen’in vaazları neden delil olmadı?


Gülen davasında, Türkiye’deki yargılanması neden gündeme
gelmedi? Savcı, Gülen’in internetteki video kasetlerini neden sa­
vunmasında kullanmadı?
Türkiye 1990’lı yıllarda Fethullah Gülen’i videolarla sızan vaaz­
larıyla tanıyordu.
18 Haziran 1999’da ATV televizyonu Gülen’in cemaate verdiği
bir vaazm video kaydım yayınlayınca büyük gürültü kopmuştu.
Gülen sızdınlan videoda şu vaazı veriyordu:

Belli bir noktaya ve kıvama gelecekleri ana kadar... bu şekilde hiz­


mete devam etmeleri şarttır, zaruri ve lüzumlu. Yanlış bir şey yapar,
kıvama ulaşılmadan, özleriyle tam bütünleşmeden, gereken mesafe
alınmadan, bir kısım erken vuruş diyebileceğim çıkışlar yaparlarsa
dünya başlarını ezer ve Müslümanlara Cezayir’deki hadise gibi yeni
bir hadise yaşatırlar. Suriye’deki 82 vakıası gibi bir fecaat yaşatırlar.
Her sene Mısır’da yaşanan fezaat ve fecaat gibi fezaat ve fecaat yaşa­
tırlar... Böyle bir dönemde, tam özünüzü bulacağınız, kıvama erece­
ğiniz ana kadar dünyayı sırtınıza alıp taşıyabilecek güce ulaşacağmız
ana kadar... Türkiye’deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün anayasal
müesseselerdeki güç ve kuvveti cephenize çekebileceğiniz ana kadar
her adım erken sayılır. Her adım yirmi gününü doldurmadan yumur­
tayı kırma gibi bir şeydir. Civcivleri terk edip terk eden bir kuluçka
gibi civcivleri doluya, fırtınaya terk etmek gibi bir şeydir. Ve burada
yapüan şeyler bunlardır. Burada yapüan şeyler mikro planda dünyay­
la hesaplaşma işidir... Bunca kalabalık içinde ben bu duygu düşünce­
mi sözde mahremce anlattım ama sizin mahremiyete sadık, mahremi­
yet mevzuunda hassas duygularınıza sığınarak anlattım. Biliyorum ki
elinizdeki meyve sulan boş kutularını dışan çıkarken bir çöp kutusu­
na attığınız gibi bu düşünceleri de... çöp kutusuna atıp geçeceksiniz.
88

Vaaz şöyle devam ediyordu:

Her yerin kapalı olduğu, kapıların kilitlenmiş olduğu zamanlarda


bizim Işıkevlerimiz eskisinden çok daha önemli görev yaptılar. Eski­
den medreseler vardı, görevleri vardı, okulların görevleri vardı, tek­
kelerin görevleri vardı. Bu Işıkevleri okul olmak, medrese olmak, ay­
nı zamanda tekke olmak zorundaydı... İzin devletten gelmedi, dev­
letin kanunlarından gelmedi, bizi yönetenlerden de gelmedi. İzin
Allah’tan geldi... Allah camilerde olduğu gibi, isminin bu evlerde anıl­
masını, çalışılmasını, öğretilmesini istiyordu.

Bu kasetin yayınlanmasından sonra Star TV, NTV ve Show TV


de Gülen’in sızdırılan başka eski vaazlarım yayınlamaya başladılar.

“Geriye dönülmesi zannedildiği kadar kolay


olmayacaktır”
Gülen bir başka vaazmda da şu ifadeleri kullanıyordu:

Çok sancılı bir baharda yaşıyoruz. Yeni bir millet doğuyor. Milyon­
ların milleti doğuyor, yüzyıllarca yaşayacak, Allah’in izniyle. Kendi
kültürüyle kendi yapısıyla Bir doğum nasıl sancı verirse, milyonların­
la de sancısız olamaz. Elbette sancı çekeceğiz. Bir millet ateizme açıl­
mışken, materyalizme açılmışken, kendinden kaçmaya alışmışken...
kendine ait bütün değerleri arkasına atıp bir mevcud-ı meçhule, bir
ma’şuk-ı meçhule doğru koşmuşken... geriye dönülmesi zannedildiği
kadar kolay olmayacaktır ve bunun için ne çekilse... değer.

“Bir örümceğin sabrıyla ağlarımızı öreceğiz, insanların


bu ağlara düşm esini bekleyeceğiz...”
Türkiye’de yargı yolunu açan ve bir anlamda Gülen’i ABD’ye
göç etmeye zorlayan bir başka videosu ise 18 Haziran 1999’da ya­
yınlanan aşağıdaki vaazıydı:

Bizim hizmetimizin felsefesi bir yerlerde bir ev açmaktır ve bir


örümceğin sabnyla ağlarımızı öreceğiz, insanların gelip bu ağlara
düşmesini bekleyeceğiz ve ağlara düşenleri eğiteceğiz. Biz ağlarımı­
zı onlan yemek için değü, kurtuluşlarını göstermek, ölü vücutlarına
ruhlarına can vermek için kuruyoruz.
... Durmadan çalışmalıyız, hem de hiç durmadan. Zamanı gelince,
uygun boşluk bulunca maratona geçeriz. Bazdan benim için korkak di­
89

yor. Ama, bazen hasımdan kaçmak çok önemli bir manevradır. Dikkat­
li olmalıyız. Erken harekete geçersek tepemize binerler. Başka kuvvet­
ler var ülkede. Bunları hesaba katarak temkinli yürümekte fayda var.

...Can damarları içinde dolaşma...


...Daha ilerilere gitme, can damarları içinde dolaşma ve eğer son­
ra dönülüp gelinecekse yara almadan geriye gelme meselesi, gelecek
adına çok önemli bir hususlardır. Gelecek için bunlara mutlaka riayet
edilmelidir....
Adliye’de, Mülkiye’de ve başka bir hayati müessesede bizim arka­
daşlarımızın mevcudiyeti, öyle ferdi mevcudiyetler şeklinde ele alınıp
öyle değerlendirilmelidir.
Yani bunlar, gelecek adına bizim o ünitelerdeki garantimizdir. Bir
ölçüde onlar, bizim varlığımızın teminatıdır...
Müslümanların belli bir noktaya ve kıvama gelecekleri ana kadar
bu şekilde hizmete devam edilmesi şarttır.

Bu sözler Devlet Güvenlik M ahkemesinde (DGM)


dava açtırdı
Bunun üzerine, 31 Ağustos 2000 tarihinde Türkiye’deki, laik
düzen yerine şeriata dayalı bir İslam devleti kurmak için taraftar­
larım teşvik ettiği suçlamalarıyla Gülen hakkında Ankara Devlet
Güvenlik Mahkemesinde dava açıldı. Davayı açan DGM savcısı
Nuh Mete Yüksel’di.
Gülen, ABD’ye yerleşmişti. Ancak, avukatları 16 Ekim 2000 ta­
rihinde DGM’de yapılan ilk duruşmada, Gülen’in ifade vermek is­
tediğini belirterek, Pennsylvania’daki adresini tebligat gönderil­
mesi için mahkemeye vermişlerdi.
Aralık 2000’de ise TBMM bir çeşit af yasası olan ve davaları
beş yıl erteleyen şartlı salıverme, dava ve cezaların ertelenmesi
yasasım kabul etti.
“Rahşan Affı” olarak da bilinen bu yasa, 23 Nisan 1999 tarihine
kadar suç işlemiş kimselerin, şartlı salıverilmesi ve somaki beş
yıl içerisinde aynı türde ya da daha kötü suçlar işlememesi ha­
linde serbest bırakılacakları anlamına geliyordu. Gülen davasının
bu af kapsamına girip girmediği uzun süre tartışma konusu oldu.
Ancak, yasa, isteyenlere dava süreçlerine devam edip kendilerini
temize çıkarma hakkı da veriyordu. DGM’dekli Gülen davası bir
dönem askıda kalmasına rağmen devam etti.
90

Amerikalı savcı Gülen’in ifadesini aldı


Bundan sonraki bölümün detayları Faruk M ercanın “Fethul-
lah Gülen” isimli kitabında yayımlanmıştı.
Nuh Mete Yükselin imzasını taşıyan 79 sayfalık iddianame­
nin ABD’ye ulaşmasından sonra, Gülen ve avukatları savcı Bru-
ce Repetto’ya ifade vermek üzere 6 Kasım 2001 günü Newark Ad­
liye Sarayı’na gidiyor.
Savcılığın toplantı odasında Gülen’e ilk sorulan soru “Türki­
ye’den hakkınızda bir yazı gelmiş. Bu yazıyı kabul ediyor musu­
nuz?” olmuş.
Gülen’in “Evet” karşılığı vermesi üzerine savcı ve Gülen ara­
sındaki soru cevaplar şu şekilde gerçekleşmiş.

Savcı Bruce Repetto: Türkiye’deki seküler hükümeti devirip yerine


Islami hükümet getirmeye teşebbüs ve desteklemekle (savunmak­
la) suçlanmaktasınız. İddianamede aleyhinize yöneltilen suçlama­
ları anladınız mı?
Fethullah Gülen: Evet, anladım.
Repetto: Sizin şahsınız adına politik amacınız oldu mu?
Gülen: Benim sadece bir amacım var: îla-yi kelimetullah. Allahın rıza­
sını temin etmek ve onu diğer insanlara tanıtmak ve sevdirmektir.
Repetto: Kendinizi veya başkalarım hükümete sokmak için çabaladı­
nız mı?
Gülen: Hiçbir zaman böyle bir amacım veya teşebbüsüm olmadı. Be­
nim arzum her zaman şu olmuştur. Ben her zaman iyi, şerefli, va­
karlı, ahlaklı, itibarlı kimselerin hükümette (devlet yönetiminde)
görevde olmalarını istedim. Öbür türlü hiçbir başka teşebbüs ve
uğraşım olmamıştır.
Repetto: Hükümette (devlet yönetiminde) insanların yerini değiştir­
meye uğraştınız mı?”
Gülen: Ben onu rüyalarımda bile düşünmedim. Buna bir açıklama ha­
ve etmek istiyorum. 25 yaşındayken kapıma, ayağıma kadar gelip
milletvekili olmamı önerdiler ve ben Allah’a yakın olmayı seçtim.
Allah’ın nzası bu pozisyonun önünde gelir.
Repetto: Devletin seküler yapışım değiştirmeye veya başka şekle dö­
nüştürmeye çabaladınız mı?”
Gülen: Hiç böyle bir amacım olmamıştır. Bunun gibi bir şeyi hiç dü­
şünmedim bile.
Repetto: Türkiye Devleti’nin anayasal düzenini değiştirmeye çabala­
dınız mı?
91

Gülen: Bu konu aklımdan büe geçmemiştir. Bunu hiç düşünmedim.


Repetto: Dini, yani Islami prensipler manasında söylüyorum, devle­
tin faaliyetlerine getirmeye gayret ediyor musunuz? Hiç ettiniz mi?
Gülen: En ufak bir şekilde değil. Tam tersine bunu dine saygısızlık
addederim.
Repetto: Türk hükümetini devirmeye gayret ediyor musunuz? Veya
hiç ettiniz mi?
Gülen: Bu şeyleri duyduğumda ürperiyorum.
Repetto: Videoya kaydedüen bu konuşmalarda Türkiye hükümetinin
(devlet yönetiminin) seküler düzenini değiştirmeyi savundunuz mu?
Gülen: Bu manaya gelecek hiçbir söz söylemedim. Çünkü söylemiş
olsaydım dava edilirdim. Ben kırk yıldır vaaz ettiğim için kesinlik­
le eminim.
Repetto: Siz şahsen Türkiye’nin seküler düzeninin değiştirilmesi ge­
rektiğine inanıyor musunuz?
Gülen: İnanmıyorum.
Repetto: Türkiye’nin anayasasının değiştirilmesi gerektiğine inanıyor
musunuz?
Gülen: Hiçbir zaman bunun gibi şeyler düşünmedim.
Repetto: Türkiye hükümetinin (devlet yönetiminin) dini kurallar özellik­
le Island kurallar temeline oturması gerektiğine inanıyor musunuz?
Gülen: Dini kurallar, hayır, hayır...

Faruk Mercan, kitabında bu bölümü çok kısa geçirmiş. Zira,


Fethullah Gülen’in Amerikalı savcı Bruce Repetto’ya verdiği ifa­
denin detayları James J. HarringtonTn Fethullah Gülen'in Hu­
kuk Serüveni isimli kitabında çok daha farklı geçiyor.
Harrington, Gülen’in ifadesinin Newark şehrindeki New Jersey
Federal Savcılık Bürosu’nda Ankara 2 no’lu DGM Başkam Hüse­
yin Eken’in isteği üzerine alındığını yazdı.
HarringtonTn kitabına göre, Federal Devlet Savcı Yardımcısı
(Assistant Attorney) Bruce Repetto’nun ifade alumna başkanlık
etti ve Gülen’in Türkiye’den gelen avukatları ve tercümanı da gö­
rüşmede hazır bulundu.
Gülen, Türkiye’deki iddianameye karşı kendi ifadesiyle 56 say­
falık ifadesini getirmişti. Türkiye’nin modernleşmesinden yana
olduğunu, 20. ve 21. yüzyılla İslam’ı birleştirmek istediğini yaz­
mıştı. Tüm faaliyetlerinin kanunlara uygun, fikirlerinin İslam ile
modem bilimin uyum içinde olduğunu gösterdiğini belirtmişti.
Gülen Atatürk inküaplanna ve rejimine aleyhte faaliyetler içinde
olduğunu reddetti.
92

Gülen, ulusal ve manevi değerlere karşı olan bazı çevrelerin


kendisine karşı bir karalama kampanyası yürüttüğünü ve bu çev­
relerin iddialarının asılsız ve yalan olduğunu belirtti.
Gülen, şu anda ya da geçmişte bir örgüte üye olduğu ya da her­
hangi bir örgüte liderlik ettiği yönündeki iddiaları yalanladı. Ken­
di adına kurulmuş bir örgüte üye olmak bir tarafa, böyle bir ör­
gütten haberdar olmadığım ifade etti.
Gülen, bireyleri devlet kademelerine sızdırmaya çalışmadığım
ancak bu tür yerlere namuslu, haysiyetli ve ahlaklı kişilerin geç­
mesini teşvik ettiğini belirtti.
İslamcı olarak tanımlanan bazı kişilerin fikirlerinden dola­
yı kendisini devletten ve hükümetten yana olmakla suçladıkları­
nı, hatta devletin varlığına kutsallık verdiğini iddia ettiklerini ifa­
de etti. Bazı grupların kendisine düşmanca tavır sergilediklerini
de kaydeden Gülen, Papa ile görüşmesi sonrasında, kendisinin
Papa’nın gizli bir kardinali olmakla suçlandığım, tehditler aldığı­
nı söyledi.
Yeminli ifadede yöneltilen soruların sınayıcı tarzda olduğuna
dikkat çeken Harrington, suçlamalarda Gülen’in Diyanet İşleri
Başkanlığı’nı bertaraf ederek İslami bir lider olarak ortaya çık­
mak ve devletin yapısını değiştirmek istediği iddialarının da bu­
lunduğunu yazmıştı. Türk savcı Yüksel’in iddialarından birinin
Gülen’in taraftarlarının devleti içerden fethetmek için devlete
adam sızdırdığı olduğunu belirtiyordu.
Savcı Repetto’nun yukarıdaki soruları arasında da yer alan
“Seküler devlet yapısını yok etmekten hiç bahsedip bahsetme­
diği” sorusuna verdiği cevabmda Gülen, “Bu anlama gelecek bir
şey kesinlikle söylemedim. Hayır, hiçbir zaman, kesinlikle hayır”
dedi. Konuşmalarım hiçbir zaman videokasete çekmediğini, bu­
nu başkalarının yapmış olduğunu, delil olarak sunulan videoka-
setlerin uydurma ve montaj olduğunu üeri sürdü.
Okullar üe ilgili Gülen’in cevabı ise ilginçti: “Öğretilen konula­
ra karışmam, müfredatı belirlemem.”
“Bu okullar bana ait değü, açılmalarını teşvik ve tavsiye ettim.
Yerlerini bile detaylı bilmiyorum. Öğretilen konulara karışmam,
bu okulların müfredatı devletin belirlediği gibi düzenleniyor.”
İşte, bu ifade Gülen’in okullarla ilişkisini düşük seviyede gös­
termesi, yerlerini dahi bilmediğini, öğretilen konulara karışma­
dığım ve müfredatının devletin belirlediği şekilde düzenlendiğini
söylemesi, ABD’de “Olağanüstü Yetenekli” kategorisinden başvu­
rusunun reddedilmesi için bir mazeret oldu.
93

Bu konuyu USCIS raportörü Spaulding’in yukarıda tamamını


yayınladığımız raporunda okumuştuk.

Gülen’in cevabı ileride başına dert olacaktı


DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel’in Amerikalı meslektaşına Fet-
hullah Gülen’e yöneltmesi için gönderdiği sorular listesinde yer
alan bu soruya Gülen’in verdiği cevap başma uzun dönem dert ol­
muştu. Yeşil Kart’ı çıkmamıştı, neredeyse sınır dışı edüecekti. İm­
dadına Federal Mahkeme Yargıcı Dalzell ve mahkemeye sundu­
ğu sponsor mektupları yetişmişti. Ne var ki, sponsorlar arasına
CIA eski direktörlerini de sokması gün gelip ortaya çıkınca başı­
na açıklaması çok zor bir dert açacaktı.
Gülen’in sorulara verdiği cevaplar, 56 sayfalık ifadesi Ankara
Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne ulaştı.
Davanın uzun süre askıda kaldıktan sonra, 2006 yılında Te­
rörle Mücadele Kanunu’nda (TMK) yapılan değişiklik sonrasın­
da, Gülen’in avukatları davanın yeniden görülmesi için başvurdu.
2008 yılında cürüm ve şiddete başvurarak teşekkül oluşturduğu­
na dair delil olmadığından hakkında beraat karan verildi. Bu ka­
rar Yargıtay tarafından da oybirliği üe onandı.

Gülen’in vaazlarının ABD yargısında neden


bir değeri yok?
Gülencüer, bu vaaz kayıtlarının tahrif edilmiş birer montaj ol­
duğunu iddia etseler de, bir zamanlar Gülen’in en yakınındaki
isimler Nurettin Veren ve Hüseyin Gülerce gibi kişilerin cemaat­
ten ayrıldıktan sonraki açıklamaları bu videoların gerçek olduğu­
nu destekliyor.
Ancak, ABD açısından baktığımızda en önemlisi, Gülen,
Türkiye’de yargılandığı bu vaazlardan beraat etmiştir. Yargıtay,
Gülen’in laik Türk Cumhuriyeti’ni devirmek amacıyla yasadışı bir
terör örgütü kurmak suçundan beraat etmesine karar veren alt
mahkemenin kararım da onaylamıştır.
Burada Gülen’in Türk yargısındaki güçlerinin bu işi becerdi­
ği iddiaları önemli değildir. Sonuçta dava süreci sona ermiş ve
Yargıtay son sözünü söylemiştir. Dolayısıyla videoların artık ne
Türkiye’de ne de ABD’de kullanılabilecek yasal bir gerekçesi
yoktur. Bu nedenledir ki ABD, Gülen’in Yeşil Kart başvurusunu
reddederken artık internette de görülebüen sızdırılan bu videola-
94

n savunmasında kuüanamamış ve gerekçe olarak gösterememiş­


tir. Ancak, Gülen’in “Yeşil Kart” davasının son bölümünde anlat­
tığım gibi, Frye, Yargıç Dalzell’e gönderdiği faksta mahkeme ka­
rarma rağmen Gülen’in 1-485 başvurusunu 90 gün içinde bir kara­
ra bağlayamayacaklarım belirtmişti. Başvurunun onaylanmama­
sı ve başvuruyu reddetmek için daha fazla araştırma ve inceleme
gerektiren takdire değer potansiyel zeminler bulunduğunu kay­
dediyordu. Bu zeminler elbette ki, artık mahkemede gündeme
getirilemeyecek zeminlerdi. Türkiye’de aklanmış bir iddianame,
ABD mahkemesine yasal olarak taşınamaz, hatta yasadışı kayde­
dilmiş, orijinali belirsiz bir video üe savunma yapılamazdı. Gülen,
bu vaazlarından dolayı yargılandığı Türk mahkemelerinde kendi­
sini kurtarmıştı. ABD’nin bu kasetlerle artık adli bir işi olmazdı.
Yani elinde potansiyel zemin vardı, ama 90 gün gibi bir uzun süre­
ye rağmen bunu nasıl kullanacağım bilmiyorlardı.
Yani ABD hükümetinin eli kolu bağlıydı. Federal Mahkeme ka­
rarını vermişti. Gülen hakkındaki yasal karan ancak ABD Baş­
kanı George W. Bush, kendisine verilen özel başkanlık yetkile­
riyle bozabilirdi. Ve kendisini sınır dışı edebilirdi. Ancak Başkan
Bush “Topal Ördek”ti. (Bu ABD siyasetinde artık bir etkisi kal­
mayan siyasetçiler için yapılan tanımlama) Mahkemenin sonuç­
landığı günlerde ABD Başkanlık seçimleri yapılıyordu. (3 Ka­
sım 2008) Başkanlığın favori adayı Obama’ydı. Gülenciler yan­
lış ata oynamışlardı. Demokrat Parti aday belirleme süreci için­
de Obama’ya karşı Hillary Clinton’ı desteklemişlerdi. Chicago Se­
natörü Obama’nm yanma bile uğramamışlardı. Çok ilginç değil
mi? Orta ismi Hüseyin ve babası Kenyalı bir Müslüman olan, ço­
cukluk yıllarında üvey babasının memleketi olan Müslüman ül­
kesi Endenozya’da yaşamış Obama yerine, bizim İslamcılar, Ar-
kansaslı Hillary’yi desteklemişlerdi. Başkanlık seçimini Obama
kazandı. Gülenciler “Aman kaybettik” diye üzülürlerken, Obama,
Hillary’yi Dışişleri Bakanı olarak atadı. Gülencilerin yenilgisi bir
anda zafere dönüştü. Sırada 2016 Başkanlık seçimleri var. Hillary
Clinton rakibi Donald Trump’a karşı favori.
Gülencilerin Hillary Clinton ile ilişkilerini ilerideki sayfalarda
daha kapsandı ele aldım.
Gülen-CIA bağlantısı gerçek mi?

FethuUah Gülen’e CIA ve ABD hükümeti


desteği iddiaları
Türkiye’de siyasiler, yazarlar, analistler komplo teorilerine ba­
yılırlar. Erdoğan başbakan seçilir, “Arkasında CIA veya ABD var­
dı” derler; Erdoğan’a yönelik darbe girişimi yapılır, yine aynı kişi­
ler “Bu işin arkasında CIA veya ABD var” derler.
Size söyleyeyim, bana da sakın Amerikancı falan demeye kalk­
mayın, şu koca ABD 50 yıldan uzun süre burnunun dibindeki o kü­
çük Küba adasındaki Fidel Castro rejimini dahi devirememiştir.
CIA’in eski yıllarda Orta Amerika ülkelerindeki bazı girişimleri de
sonuç vermemiştir. Ortadoğu’yu kaosa çevirmiş, bir gram da petrol
alamadığı gibi, 4 bin 486 Amerikan askeri yaşamım yitirmiş, on bin­
lerce asker gazi olmuş ve ABD’ye faturası 2 trilyon dolan aşmıştır.

ABD’nin desteği görüntüsü güçlü imajı veriyor


İslamcı faaliyetleri nedeniyle politika yasağı getirilen Er­
doğan'ın AKP’nin iktidara geldiği 2002 Türkiye seçimlerinden ön­
ce ABD’yi ziyareti, “ABD’nin desteğini aldı” şekilde sunulmuş­
tu. Bu Erdoğan'ın da çok işine yaramıştı. ABD’yi ister sevin ister
sevmeyin, ABD’nin desteğini aldığınızda topluma daha güçlü ol­
duğunuz imajını veriyordunuz. Gülen’e de ABD ve CIA’in destek
verdiği iddialan bir zamanlar sadece Türkiye’nin laik elitleri ara­
sındaki hâkim görüşken, 15 Temmuz 2016 Kalkışması ardından,
bu görüşe AKP tabanından da daha fazla destek çıkmaya başladı.

Fuller muamması
Ancak ortada bu tür iddialan doğrulayabilecek hiçbir kanıt
yok. Gülen’in Yeşil Kart davasmda referans veren eski CIA’ci Gra-
96

ham Fuller, komplo teorisyenlerinin akima gelen ilk isim oldu. 15


Temmuz Kalkışması sonrasında Yunanistan’ın Dedeağaç şehrine
kaçan darbe girişimcisi askerlerin arasında izini kaybettiren bir
sivil bulunduğu ve bu kişinin Graham Fuller (80) olduğu iddiala­
rı Türk medyasmda çok ses getirdiyse de, Fuller’in komplocula­
rın bir şekilde CIA ve Gülen’le ilişkilendirebilecekleri ve kayıtla­
ra geçtiği için kullanabilecekleri tek isim olmasından kaynaklan­
mış olabilirdi.
Fuller, 15 Temmuz darbe girişiminden bir hafta sonra Fethul-
lah Gülen’e sahip çıktı.
Eski CIA’ci Graham Fuller, 22 Temmuz 2016 tarihinde Hvffing-
ton Post1ta yayımlanan “Gülen Hareketi tarikat değildir. Bugün
İslam'ının en cesaret verici yüzlerinden biridir” başlıklı yazısmda,
Gülen’in “Örnek İslam’ı temsil ettiği”ni iddia ederek, darbe girişi­
mini Gülen’in yapmadığım öne sürdü.

“Yurtta Sulh” Gülen’le bağdaşmıyor iddiası


Yazısında, “Geçen hafta Erdoğan’a karşı düzenlenen başarısız
darbe girişiminin arkasında Gülen’in olmadığına inanıyorum. El­
bette elde kanıt olmadan kesin bir şey söylemek mümkün değil”
ifadelerini de kullanan Fuller, Gülen Hareketi’nin demokrasi yan­
lısı olduğunu, barış ve diyaloga çok büyük önem verdiğini belirtti.
Fuller, aynca, Erdoğan'ın en güçsüz olduğu görüşünün hâkim
olduğu dönemde Gülen neden bu darbe girişimini seçsin ki diye
sordu. Ardından, “Hizmet”in çalışmalarım çok ılımlı, şiddete kar­
şı ve diyaloga açık bulduğunu yazdı.
Ayrıca, “Yurtta Sulh Komitesi” diye kendilerini adlandıran
darbe girişiminin liderlerinin Atatürk’ün ünlü sözünden “Yurtta
Sulh”u seçmelerinin Gülen’le bağdaşmadığım iddia etti.

ABD mi Gülen’e Gülen mi ABD’ye destek veriyor?


ABD’nin Gülen’e destek verdiği iddialarının arkasında duran­
lar Gülen’in Pennsylvania’da bir zamanlar “çiftlik” diye geçen,
bugünlerde ise “karargâh” diye anılan en az 100 dönümlük sitede­
ki ikametini ve bu ülkede açtığı okulları kanıt olarak gösterirler.
Yukanda resmi belgelerle ABD hükümetinin Gülen’i ülkesin­
de istemediği ve kendisine kuşku ile baktığını gösterdik. Ancak,
ABD’nin 11 Eylül terör saldırılarından sonra İslam’ı anlama çaba­
lan ve ülkedeki Müslümanlara açılma denemelerini gören Gülen,
97

ABD genelinde Türk Kültür Merkezleri açmaya başladı. “Dinlera-


rası diyalog ve hoşgörü” sloganlarıyla bu merkezlerde çevrelerin­
deki Amerikahlan, yerel hükümet yetkililerini ve akademisyenle­
ri bir araya getiren konferanslar ve yemekli toplantılar organize
ettiler. Türkler arasında da artık, “Cemaat” diye anılmaya başlan­
mışlardı. ABD’de başanlı olan Türk işadamlarını, yöneticilerini
ve akademisyenleri bu cemaatin çemberine çekiyorlardı.
Hedefleri ABD hükümeti yetkilileriydi. ABD’nin her eyaletinde
açılan merkezler bölgelerindeki belediye başkanlan, yardımcıla­
rı, yargıçları, savcıları, FBI büro şefleri, eyalet milletvekilleri ve
senatörleri, derken kongre üyelerine ödüller vermeye başladılar.
Bu durum Amerikalı siyasetçilerin de hoşuna gidiyordu. Orga­
nize edilen her yemeğe en az 500 kişi katılıyordu. Yemekteki ko­
nuşmalarda Gülen hakkında bilgiler veriliyor, hatta kendisini ve
hizmetlerini anlatan videolar gösteriliyordu. Amerikalıların yerel
seçimlerde ne kadar az sandığa gittiği düşünüldüğünde siyasetçi­
ler için katılanlann sayısı oldukça büyüktü.
Cemaat, sadece ödüllü yemeklerle yetinmedi. Cem aat’in
ABD’de açtığı okul sayısı 200’e yaklaşmıştı. Hemen her eyalet­
te okulları vardı. Bu durum aynı zamanda o okullarda çok sayı­
da cemaat üyesi olduğu anlamına da geliyordu. Bu sayede aynı
bölgelerde açılan “Türk Kültür Merkezleri”, çevrelerindeki Ame­
rikalı siyasetçilerin seçim kampanyaları için bağış kampanyala­
rı organize ediyorlardı. Aynca kurdukları farklı demekler ve ken­
di ileri gelen isimleri tarafından direkt seçim yardımı da yapılı­
yordu.
Clinton ile ilişkileri

Gülen’in 3 Ö’sü; Öksüz, Özkan, Özkök


Obama’ya karşı Clinton’ı desteklediler
Cemaat, ABD’deki en büyük seçim yardımını 2008’de Demok­
rat Parti’den ABD Başkan aday adayı olan Hillary Clinton için
yaptı. Cemaat, bu iş için Recep Özkan ve Gökhan Özkök’ü görev­
lendirmişti. Özkan, o dönem New York Türk Kültür Merkezi’nin
başkanıydı. Özkök, Clinton seçim kampanyasının Ulusal Finans
Komitesi eşbaşkanlığı görevine dahi getirilmişti. Clinton’ın se­
çim kampanyası süresince tüm eyaletleri onunla birlikte dolaş­
mıştı. Fethullah Gülen’in Yeşil Kart sponsorları arasında yer alan
ABD’deki bir başka Gülen organizasyonu Niagara Vakfı Başkanı
Kemal Öksüz de Amerikalı siyasüere yapılan para yardımlarında
en önemli isim olarak dikkat çekiyor. ABD’deki seçim bağışları­
nın kayıtlarım tutan ve analizlerini yapan Open Secrets isimli ku­
ruluşa göre Öksüz, 2011 yılından bugüne kendisi en az 103 bin
dolar olmak üzere başkanı olduğu Turquoise (Foundation) Vakfı
bu dönemde Demokrat Parti adaylarına 500 bin dolara yakın pa­
ra yardımında bulunmuş.
Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) firari ‘Hava Kuvvet­
leri İmamı’ olduğu iddia edilen Adil Öksüz’ün de ABD başkan­
lık seçimlerinde Demokrat Parti’nin adayı olarak yanşan Hillary
Clinton’ın kampanyasına bağış yaptığı ortaya çıktı.
ABD’nin en çok okunan gazetesi USA Today'in haberine gö­
re, Öksüz 27 Haziran 2014’te, o dönem Hillary Clinton’m başkan­
lık seçimlerinde aday adayı olması için çalışma yürüten “Ready
for Hillary PAC” adlı gruba 27 Haziran 2014’te 5 bin dolar bağış­
ta bulunmuş.
2010 yılında kurulmuş “Harmony” adlı şirket üzerinden Clinton’a
yapılan bu bağışın, Harmony’nin yaptığı tek bağış olduğu belirti­
liyor. Şirketin bir kâğıt üretim şirketi olduğu iddia edilse de, be­
99

lirtilen telefon numarasına ulaşılamıyor ve gösterdiği adres New


Jersey’nin Lodi kasabasında bir karayolu üzerindeki bir ikinci el
araba satışı mekânı.
ABD yasaları uyarınca, yabancılar seçim kampanyalarına ba­
ğış yapamıyor ancak ABD’de faaliyet yürüten, sahibi ABD vatan­
daşı olmayan şirketler, ABD vatandaşı yöneticilerinin karan olur­
sa kampanyalara bağışta bulunabiliyor.
USA Today's göre, Öksüz’ün bağışı o gün Lodi kentinde
Clinton’m kampanyasına yapılan toplam 62 bin dolarlık yanm
düzine bağıştan biriydi. Türk kökenlilerin yaptığı bağışlar için bu­
gün var olmayan şirketler kullanıldı. Öte yandan bir diğer önem­
li iddia ise, bağışçılann çoğunun Fethullah Gülen’in destekçileri
olduğu ve kendisiyle ilişkilerinin açıkça bilindiği. O dönem Har­
mony adlı şirkette İcra Direktörlüğü görevini yürüten Abdülhadi
Yıldınm’ın da 7.500 dolar bağış yaptığı belirtiliyor.
Gülenciler Chicago Senatörü Barack Obama’ya karşı, Clinton’ı
desteklemeye başlamışlardı. İster Cemaat’ten olsun ister dı-
şardaki Türklerden, eli cebine gidebilecek her Türk işadamı­
nı Clinton’m seçim kampanyasını desteklemeye çağırıyorlardı.
Bu dönemde Cemaat’in Amerikalı siyasilere yaptıkları bağışla­
rın listesini http://turkishinvitations.weebly.com ya da ABD Se­
çim Komisyonu’nun resmi internet sitesi www.fec.gov da görebi­
lirsiniz. ABD yasaları gereği siyasiler aldıkları tüm bağışlan ka-
muoyuyla paylaşmak zorundalar. Öksüz, Özkan ve Özkök’ün
2007 yılından bugüne kadar Hillary Clinton’m seçim kampanyala­
rına bizzat yüz binlerce dolar bağış yapmalarının dışında, daha da
önemlisi çok sayıda bağış kampanyasını yönettikleri görülüyor.

Clinton Vakfı’na 1 milyon dolar bağış


Hatta, 22 Kasım 2015 tarihinde Daily Caller isimli internet si­
tesinde yayınlanan bir haberde Özkan’ın Clinton Vakfı’na 500 bin
ile 1 milyon dolar arası bağışta bulunduğu ve Hillary Clinton’ın
kampanya ekibinde yer aldığı kaydedüdi.
Hillary Clinton’m Dışişleri Bakam olduğu dönemde kendine ait
özel bir server kullanmasının mahkemece usulsüz bulunmasının
ardından, FBI yazışmaları tek tek inceleyerek çok gizli olanları
eledikten sonra basmda yayınlanmaya başlanmıştı.
Hillary Clinton’m basına yansıtılan e-posta yazışmalarını da
tek tek inceleyen Daily Caller, 2008 başkanlık seçimlerinde Clin­
ton kampanyasında görev alan Recep Özkan’ın yardımcısı Gök­
100

han Özkök’ün bir e-postasını tespit etti. Özkök, 1 Nisan 2009’da


dönemin Dışişleri Bakanı Clinton’ın yardımcısı Huma Abedin’e
gönderdiği e-posta’da çok ilginç bir istekte bulunuyordu.

Clinton’ın e-postalanndan neden Ekmeleddin


Ihsanoğlu çıktı?
Özkök attığı e-postada Huma Abedin’e Clinton’dan İhsanoğ-
lu için Türkiye’ye seyahat edecek olan Başkan Obama ile 15 daki­
ka özel görüşme ayarlamasını istiyor. Ekmeleddin Ihsanoğlu o dö­
nemde İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Genel Sekreteri görevinde.
2014 yılı Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a karşı CHP ve
MHP’nin çatı adayı olan Ihsanoğlu, iki parti tabanından da yeter­
li desteği görmemiş, ses getirmeyen kampanyası yüzünden çok
eleştirilmişti. İhsanoğlu’nun İKÖ genel sekreteriyken Obama ile
görüşme istemesi ve Cemaat’in bunun için kulis yapması çok il­
ginçti. Şu açık ki saman altından su yürütüyorlardı. Cemaat bel­
ki de daha o yıllarda Ihsanoğlu’nu Erdoğan’a karşı hazırlıyor ve
Başkan Obama’ya beğendirmeye çalışıyordu.
Gökhan Özkök, Clinton’ın 2009 yüında dirseğini kırması sonra­
sında kendisine gönderdiği mesajında “Gülen’in dualarım da size
üetmek isterim” ifadesini kullanmıştı.

Clinton ve Erdoğan’ı Cemaat’in iftarında buluşturdular


Cemaat’in ABD’deki en önemli gecelerinden birisi Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu toplantıları için New York’ta bulunan dö­
nemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da ilk defa katıldığı
“Türk Kültür Merkezi”nin organize ettiği yaklaşık 1000 davetlinin
katıldığı New York Waldorf Astoria Oteli’ndeki iftar yemeğiydi.
Yemeğin “onur konuğu” ise Erdoğan değil, Hillary Clinton’dı. Ge­
ceyi Recep Özkan ve Gökhan Özkök organize etmişti.

Hillary dinlerken, Erdoğan Gülen Cemaati’ne seslendi:


“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh”
Hillary Clinton ve Erdoğan, Fethullah Gülen’in sahneye yansı­
tılan dev portresi önünde bir araya gelmişlerdi. Erdoğan, konuş­
masında ne ilginçtir ki Atatürk’ün ünlü sözü “Yurtta Sulh, Cihan­
da Sulh” sözünü kullanmıştı.
Haberi Hürriyefe şu şekilde aktarmıştım:
101

Beyaz Saray'da iftar vereceğim

Razi CANİKLİGİL-Turan YILMAZ / NEW YORK 30 Eylül 2007

New York'ta Türk Kültür Merkezi'nin iftarına katılan Hillary Clinton, "Başkan seçi­
lince Beyaz Saray'da iftar vereceğim. Ailece Türkiye'yi çok seviyoruz" dedi. Başbakan
Erdoğan da, Atatürk'ün "Yurtta sulh cihanda sulh" sözünü hatırlatarak, teröre ortak
akıl oluşturulmasını istedi.
Fethullah Gülen Cemaati'ne yakın Türk Kültür Merkezi'nin verdiği ve yaklaşık 1000
kişinin katıldığı iftara Başbakan Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ile beraberinde­
ki bakan ve milletvekilleri katıldı. Başkan George W. Bush'un New York'a geldiğinde
kaldığı ünlü Waldorf Astoria Oteli'ndeki iftara, ABD'deki başkanlık yarışında önde gi­
den Demokrat Parti aday adayı Hillary Clinton da geldi.
Geçen yıl da iftara katılan Clinton konuşmasında, başkan olduğunda yapacağı ilk
işlerden birinin Beyaz Saray'da bir iftar daveti vermek olacağını söyledi. Türkiye'nin
önem ini de vurgulayan Clinton, first lady olduğu dönemde 82 ülke gezdiğini,
Türkiye'ye iki kez gittiğini belirtirken, "Ailece Türkiye'yi çok seviyoruz"dedi.

Atatürk'ün sözü
Erdoğan terör belasına karşı ortak akıl oluşturmak gerektiğini belirtirken, her yıl si­
lahlanmaya ayrılan 1 trilyon doların yoksulluk ve cehaletin ortadan kaldırılmasına har­
canması halinde terörün kendisine zemin bulamayacağını söyledi. Erdoğan, Atatürk'ün
"Yurtta sulh cihanda sulh"sözünü de anımsatarak, "Daha fazla geç olmadan bu tehlikeli
gidişi görmek durumundayız. Bu konuda siyasetçilere büyük görevler düşüyor. Hepimi­
zin huzura kavuşmadığı bir dünyada hiçbirimiz huzura kavuşamayız"dedi.

Hoş gelişler ola...


Salonda konuşmaların yapıldığı kürsüye ise Atatürk ve ABD'nin ilk başkanı George
Washington'in resimleri konuldu. Sanatçı Ömer Faruk Tekbilekln dinleti sunduğu ye­
mekte, "Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa" türküsü de çalındı. Yemekte sema gös­
terisi yapıldı. Davetlilerden para alınmayan yemeğin maliyetinin 400 bin doları aştı­
ğı öne sürüldü.

Azeri milyarder
Bir süre önce Türk vatandaşlığına geçen Azeri milyarder Mübariz Mansimov da 6
kişilik özel uçağıyla İstanbul'dan, beraberinde eski Beşiktaş yöneticisi İhsan Kalkavan
ile birlikte bu yemek için New York'a geldi.

Devlerle buluştu
Erdoğan, önceki akşam da New York'ta Amerikalı dev yatırım ve finans şirketlerinin
temsilcileriyle bir araya geldi. Fethullah Gülen'e yakınlığıyla tanınan Türk Kültür Mer­
kezi ile AKP'nin Harvard mezunu m illetvekili Cüneyt Yükselin organize ettiği bu bu­
luşmada, ABD'li ünlü finansör George Soros'un temsilcisi Bernardo Villela da yer aldı.
102

Ayakta dinledi
Geceye katıldığı için Hillary Clinton'a teşekkür eden Başbakan Erdoğan, konuşma­
sında ramazan ayının Müslümanlar için ahlaki erdemleri ve manevi değerleri öne çı­
kardığını anlattı. Clinton, kendisinden sonra kürsüye çıkan Erdoğan'ın konuşmasını
da ayakta dinledi. Erdoğan daha sonra Clinton'a çini bir tabak hediye etti.

Salondaki davetlilere Türkiye sloganları attırdı


İftara, New York Emniyet Müdürü Raymond Kelly ve Brooklyn Belediye Başkanı
Marty Markowitz de katıldı. Markowitz, Türkiye tatilinden yeni döndüğünü ve üze­
rindeki bütün kıyafetlerin Türk malı olduğunu söyledi. Cebinden, Türkiye'den aldığı
bir nazar boncuğunu çıkararak davetlilere gösteren Markowitz, "Beni bir Türk Yahudi-
si olarak bilin"dedi. Türkçe olarak''Ne mutlu Türk'üm diyene"diyen Markowitz, kür­
süye çıkıp davetlilere "Türkiye Türkiye" diye slogan attırdı.

Cemaat’in ABD’deki en büyük gövde gösterisi


Bu iftar yemeği Cemaat’in ABD’de ulaştığı asıl gücü gösterme­
ye yetmiyordu. O yıllarda Cemaat ve AKP arasında bir husumet
henüz başlamamıştı. Cemaat’in ABD’de ulaştığı güç ancak 12 Ma­
yıs 2010 tarihinde görülebildi.
Cemaat, ABD’de farklı eyaletlerde kurduğu yaklaşık 180 deme­
ği bir araya toplayan 6 Türk federasyonunu tek çatı altında birleşti­
rip adım da “Türk-Amerikan Federasyonları Asamblesi” koymuştu.
Bu demeklerin isimleri şöyleydi:
Türk-Amerikan Demekleri Konseyi, Orta Atlantik Türki-Ame-
rikan Demekleri Federasyonu, Güneydoğu Türk-Amerikan Fede­
rasyonu, Ortabatı Türk-Amerikan Federasyonu, Amerikalılar ve
Avrasyaklar Turkuaz Konseyi ve Batı Amerika Türki Konseyi.
İnternette arasanız bu demeklerin adım sadece bu geceyle ala­
kalı olarak bulursunuz. ABD’de yaşayan Türkler bu federasyon­
ların adını daha önce hiç duymamışlardı. Bunlar bir de bir ara­
ya gelip “Asamble” oluşturmuşlardı. Bu asamblenin adını da bir
daha duymamışsınızdır. ABD’de neredeyse elli yıldır aktif olan
“Asamble” diye anılan Washington merkezli “Türk-Amerikan Der­
nekleri Asamblesi,” bir de “Federasyon” diye bilinen New York
merkezli “Türk-Amerikan Demekleri Federasyonu” vardır. Yuka­
rıdaki Cemaat’in federasyonları bir gecede ortaya çıkıp asamb­
le oluşturmuşlardı. Amerikalı siyasiler için bunun önemi yoktu.
Kendüerine bağış yapan Türkler oldukları ortadaydı. Bu kuruluş­
ların Gülen Cemaati olup olmadığı umurlarında bile değildi. Za­
ten Türkiye de onlan destekliyordu. Çok sayıda AK Parti millet­
103

vekili ve Türkiye’nin Washington büyükelçisi de katılıyordu. Yeşü


Kart’ını “Olağanüstü Yetenekli” kategorisinden elde eden “bece­
rikli” Bay Gülen, artık ABD’yi içerden fethetmişti. Ne CIA, ne FBI
ne de kendisini destekleyen Türk hükümetine artık ihtiyacı vardı.

Amerikalı 8 senatör ve 53 milletvekilini


bir araya getirdiler
Washington’daki Willard Inter-Continental Otel’de düzenlenen
açılış galasına, Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Namık Tan’ın
yanı sıra, Demokrat Partili Pennsylvania Senatörü Bob Casey
(Herkül sitesinin yöneticisi Gülen’in sağ kolu Osman Şimşek’in
Yeşil Kart başvurusu için aracı olmuştu), New Jersey Senatö­
rü Frank Lautenberg, New Mexico Senatörü Jeff Bingaman, Vir­
ginia Senatörü Mark Warner, North Carolina Senatörü Kay Ha­
gen ve Cumhuriyetçi Partili Mississippi Senatörü Roger Wicker,
Indiana Senatörü Richard Lugar’ın yanı sıra, ABD Temsilciler
Meclisi’nden 53 milletvekili katıldı.
Organizatörler, galaya 200’ü aşkın Kongre üyesi asistanının
katıldığını ve Beyaz Saray’ın da iki özel temsilci gönderdiğini be­
lirttiler.
Kuşkusuz, Türkler tarafından organize edilmiş hiçbir galaya bu
sayıda Kongre üyesi katilimi tarihte görülmemişti.
Türkiye’den de AK Partili milletvekilleri Vahit Kirişçi, Mehmet
Şahin, Mustafa Ataş, Mehmet Ceylan, İbrahim Hasgür, Alev De-
degü, Hacı Hasan Sönmez ve Mehmet Çerçi katılmıştı.
Kuşkusuz Cemaat’in ABD’deki en büyük güç gösterisiydi. Bu
insanları buraya bir gecede toplamak için yıllarca çalışmış, yuka­
rıda anlattığım gibi, paneller organize etmiş, dinlerarası diyalog
adına galalar yapıp ödüller dağıtmış ve her şeyden önce bu isim­
lerin seçim kampanyaları için yıllarca yoğun uğraş vermişlerdi.
Yeni kurulan Asamble’nin Başkanı Faruk Taban, gazetecilere
yaptığı açıklamada, galaya çok sayıda Kongre üyesinin gelmesi­
nin önemine vurgu yaparak, bu kuruluşların varlığının Kongre’yi
etkilemek açısından önemli olduğunu söylüyordu.

“Gülen ile şahsi ilişki olabilir; organik ya da


resmi bağlantımız yok”
Taban, bir gazetecinin Fethullah Gülen’le bağlantıları olup ol­
madığı yönündeki bir sorusuna “Aralarında ‘şahsi’ ilişkisi olan­
104

lar çıkabilir; ancak ‘organik’ ve ‘resmi’ bağlantımız bulunmuyor”


şeklinde cemaati yansıtan klasik cevabı vermişti.
ABD Kongresi Cemaat’in galasına taşınmıştı.

Türkiye hakkında neler söylediler?


Senatör Richard Lugar, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Baş­
bakan Recep Tayyip Erdoğan için, “Türkiye’nin değil, dünyanın
devlet adamları” derken, Senatör Warner, “Türkiye ile ABD ara­
sındaki dostluktan gurur duyduğunu ve daha güçlü dostluk bağla­
rının inşasını dört gözle beklediğini” söylüyor, Fethullah Gülen’in
yaşadığı Pennsylvania eyaletinin Senatörü Bob Casey ise Türkiye
ile olan dostluk ve stratejik ortaklığın sürmesini istediklerini te­
menni ediyordu.

Virginia Senatörü Mark Warner


Türkiye ve Amerika arasındaki dostlukla, özellikle de Virgi-
nia’da yaşayan Amerikalı Türklerle ve onların Virginia’da kurdu­
ğu beş merkezle gurur duyuyorum.

Mississippi Senatörü Roger Wicker


Bazen Temsilciler Meclisi’nde ve Senato’da ayağa kalkıp mes­
lektaşlarımıza Türkiye ve ABD’nin sahip olduğu tarihi ilişkiyi,
Afganistan’da, Irak’ta ve terörle mücadeledeki ortak gayretleri­
mizi hatırlatıyoruz.

Louisiana M illetvekili Bill Cassidy


Türkler dünyanın en akıllı ve en cömert insanları. Louisia-
na’daki Katrina kasırgasından sonra Türk-Amerikan toplumunun
bölgede iki charter okulu açmasından dolayı minnettarım. (Bu
okulları sonraki bölümde ele alacağız.)

Teksas M illetvekili Al Greene


Houston’daki Türk kuruluşları Raindrop Turkish House and
Turquoise Community Center’a ve Türkiye’den gelen milletvekü-
lerine teşekkür ederim.

Georgia M illetvekili David Scott


Türkiye’yi ziyaret ettim ve çok sevdim. Şunu her zaman hatır­
layın, David Scott Türk halkının dostudur.
105

North Carolina MUletvekili Virginia Fox


Türkiye’ye üç defa gittim. Keşke Türkçe konuşabilsem.

Maryland m illetvekili “Dutch” Ruppersberger


Bugün burada olan senatörler ve Kongre üyeleri Türkiye’ye sa­
hip çıkıyorlar. Siz bizim en önemli müttefiklerimizdensiniz.

Oklahoma M illetvekili John Sullivan


Binlerce yıldır dünyanın kültürel merkezinde yer alan Tür­
kiye’ye hayranım.

North Carolina M illetvekili David Price


Bu geceki birlikteliğin Türk-Amerikan dostluğunun daha da
geliştirilmesine katkıda bulunmasını ve toplumda Amerikalı
Türklerin mevcudiyetine verilen değeri pekiştirmesini dliyorum.

Teksas MUletvekili Ted Poe


Türkiye ABD için önemlidir. ABD de Türkiye için önemlidir.
Türkiye’ye teröre karşı savaşta yardımlarından dolayı teşekkür
ederim.

Teksas MUletvekili Louie Gohmert


Türk arkadaşlarımın etrafında olmakla öğrendim ki siz Türkler
cömertçe seviyorsunuz. Bir insanın sahip olmayı ümit edebilece­
ği en cömert ev sahiplerisiniz. Ve bir kez dost olunca, ömür boyu
dost kalıyorsunuz.

Lousiana MUletvekili Anh Cao


Türk-Amerikan toplumuna Katrina felaketinden sonra New
Orleans’a yaptıkları yardımlardan dolayı teşekkür ederim. Mek­
sika Körfezi’ne sızan petrol eyaletin kıyılara vuracak, yardımları­
nıza devam edin.

Maryland MUletvekili Donna Edwards


Bu salonun dolmuş olmasım çok sevdim, çünkü bu, Türklerin
sesinin Kongre koridorlarında duyulduğu anlamına geliyor.

Teksas MUletvekUi Pete Olson


Türkiye’nin yaptıkları ve ABD ile ilişkisinden dolayı herke­
se teşekkür etm ek istiyorum . Ben 10 yıl Amerikan Deniz
Kuvvetlerinde çalıştım. Dünyada Türkiye’den daha iyi bir mütte­
fikimiz yok.
106

Arizona M illetvekili Gabrielle Giffords


Birkaç ay önce Türkiye’ye giden, aya ilk ayak basan Amerikalı
astronot Neil Armstrong üe son ayak basan astronot Gene Ceman
bana Türkiye’de gençlerden gördükleri yoğun ilgiyi anlatmışlardı.

Missouri M illetvekili Russ Carnahan


Görev yaptığım Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi’nde
“dostluğumuzu daha üeri götürmeyi garantilemek için doğru şey­
leri yapmak” amacıyla Türklerle birlikte çalışıyorum.

Virginia M illetvekili Glenn Nye


Otuzuncu yaş günümü İstanbul’da kutlamıştım. Bu yüzden kal­
bimde Türkiye’nin çok özel bir yeri var.

Indiana M illetvekili Andre Carson


Türki-Amerikan Federasyonları Asamblesi’ne desteğimiz tam
olacak. Asamble’ye, dinlerarası diyalog ve uluslararası açılımla­
rından dolayı teşekkür ederim.

New York M illetvekili Michael McMahon


Türkiye’ye defalarca gittim. Çok sayıda Türk dostum var. Tür­
kiye, ABD’nin çok önemli bir dostu, ortağı ve stratejik bir mütte­
fikidir.

California M illetvekili Dana Rohbrabacher


Gençliğimde İstanbul Boğazı’m yüzerek geçmeye çalışırken bir
Türk bana yardımcı olmuştu. Türkiye ile ABD’nin birlikte çalış­
ması olmadan tüm dünya halkı için daha iyi bir geleceği temin et­
mek mümkün olmayacaktır.

Ohio M illetvekili Jean Schmidt


ABD’ye olan dostluğundan ötürü Türkiye’ye teşekkür ederim.
Terörle mücadele konusundaki çabalarınız ve sizin dostluğunuz
ABD için çok anlam ifade ediyor. Dostluğumuzun kalıcı olması­
nı umuyorum.

New York M illetvekili Gregory Meeks


Türkiye ile ABD arasındaki ilişki “stratejik olmaktan öte” bir
nitelik taşıyor. Eşit iki ortağız. Sizin büyük tarihiniz ve medeniye­
tinizi öğrenerek ve anlayarak daha iyiye gidebiliriz.
WikiLeaks’e sızan telgraflarda Gülen

Julian Assange tarafından kurulan WikiLeaks, ABD Dışişleri


Bakanlığı ve ABD’nin dışarıdaki büyükelçilik ve konsolosluk­
ları arasındaki gizli diplomatik yazışmalarını yayınlayınca bü­
tün dünyada “Cablegate” diye nitelenen büyük skandala yol aç­
mıştı.
Belgeler 20 Kasım 2010 tarihinde New York Times, El Pais,
Le Monde, Der Spiegel ve The Guardian gazetelerinde yayınlan­
maya başladı ve 2011 yılında da devam etti. 250 bin yazışmayı el­
de ettiğini üeri süren WikiLeaks, ilk 220 belgeyi 28 Kasım 2010 ta­
rihinde yayınladı. Yayınlanan toplam belgelerin yaklaşık 100 bin
adedi “Hizmete Özel” (Confidential), 15 bin adedi ise “Gizli” (Sec­
ret) olarak sınıflandırılırken “Çok Gizli” (Top Secret) kategorisin­
de hiçbir belge yayınlanmadı.
ABD Dışişleri Bakanhğı’ıun 273 büyükelçilik ve konsoloslukla­
rının Washington üe yazışmaları içinde en fazlası 7 bin 918 belge
ile Türkiye üzerinden olması dikkat çekiciydi.
Sızan yazışmalarda Türkiye’de görev yapan Amerikalı diplo­
matların sadece Türkiye’nin siyasi gündemini değil, Fethullah
Gülen ve Gülen Hareketi üzerine edindikleri bilgileri, gözlemle­
rini, endişelerini ve uyanlarım da Washington’daki ABD Dışişleri
Bakanhğı’na özel telgraf hattı üe geçtikleri görülüyordu.
Amerikalı diplomatların Fethullah Gülen ve onun hareketi
hakkmdaki bügüeri, düşünce ve uyanlarının yıllara ve büyükelçi­
lere göre farklılık göstermesi dikkat çekiciydi.

ABD’li diplomatlar Washington’a neler yazdılar?


İşte WikiLeaks belgelerinde Amerikalı diplomatların Fethullah
Gülen’le ügüi dikkatle seçtiğim bazı kripto telgraflardaki bilgiler
ve yorumlan...
108

Robert S. Deutsch, 16 Kasım 2002, Ankara Büyükelçiliği


Başmüsteşan

WikiLeaks belgelerine göre Cemaat ve Erdoğan liderliği kritik


konularda beraber hareket ediyordu. 16 Kasım 2002 tarihli krip­
to, Abdullah Gül’ün AKP’nin ilk hükümetini kurmak üzere yetki-
lendirildiği tarihte ABD Büyükelçiliği Başmüsteşan Robert S. De­
utsch tarafından kaleme alındı ve Büyükelçi Pearson’ın onayıy­
la Washington’a gönderildi. Söz konusu belgede Gül ile ilgüi şun­
lar yazıyordu:

Uzun süredir Ankara Büyükelçiliği’nin yakın ilişkide olduğu kişi­


lerden biridir. Amerikan zihniyeti ve ABD’nin dış politika öncelikleri
konusunda mükemmel bir “kavrayışa” sahiptir. Abdullah Gül’ün Re­
fah ve Fazilet partilerinin fiili sözcüsü olduğu, ılımlı ve etkili bir Isla­
nd görüşü savunuyor. Erdoğan’a sadık ama kendi ihtirasları var ve za­
man zaman bizimle konuşurken, kaba saba bir adam olan Erdoğan’a
tabi olmaktan duyduğu rahatsızlığı yansıttı.

Robert Pearson, 11 Mart 2003, Ankara Büyükelçisi

WikiLeaks’e sızan mesajların en eskisi Robert Pearson’ın “İs­


lamcı Lider Fethullah Gülen’e Karşı” başlıklı ve 4 paragraftan
oluşan bir telgrafıyla başlıyor.
Pearson Washington’a geçtiği gizli kablo (telgraf) mesajında
Gülen Hareketi için “Bizimle daha temkinli ve bu nedenle amaç­
larım okumak daha zor. Türkiye’deki bazı Gülen yapılanmaları
içine daha fazla militan İslamcılar girdi” şeklinde ifadeler kullan­
masına rağmen mesajını “Gülen Hareketi ABD’ye karşı açık ve
mevcut bir tehlike teşkil etmiyor” diye tamamlıyor.
Pearson’m mesgjı şöyle:

Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM), tartışmalı İslam filo­


zofu Fethullah Gülen hakkında gıyaben 10 Mart’taki duruşmada kara­
rı oybirliği üe erteledi.
Gülen’e yönelik Terörle Mücadele Yasası uyarınca, devlete zarar ver­
mek ve Island düzen kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurma suçundan
5 ile 10 yü arası hapis cezası ile 2000 yılında suçlanmıştı. Karar uyarın­
ca, Gülen, 5 yd içinde benzeri bir suç daha işlemediği takdirde Gülen’e
karşı açüan dava resmen kapanacaktır. Gülen bu dönemde başka bir
suç daha işlerse DGM davayı yeniden açıp karar verebilecek.
Gülen’in avukatı Hasan Günaydın, DGM’nin kararı ertelem esi­
109

ne yorum yaparak, mahkemenin elindeki delillerin bir mahkûmiyet


için yeterli olmadığım belirtti. Büyükelçilik çalışanı bir arkadaşımıza,
kendisi ve meslektaşlarının duruşma için tam beraat karan aradıkla­
rım ve karara itiraz ettiklerini belirtti. Günaydın, eğer DGM kararım
revize etmezse, temyiz başvurusu yapacaklarım söyledi. ABD’de ya­
şayan Gülen’in bu karar üzerine Türkiye’ye dönme planının olup ol­
madığım bilmiyordu.
Faaliyetlerine 1970’lerin ilk yıllarında başladığında daha fazla mi­
litan olan Gülen, köklerinde yoğun Islami anlayış olmasma rağmen,
resmen ekümenik bir anlayış taşıdıklanm iddia eden îslami hareke­
tin ruhani lideridir.

Katı bir hiyerarşiye sahipler


Diğer îslami tarikatlara benzer şekilde işliyor, fakat görece daha
disiplinli ve daha katı bir hiyerarşiye sahip.
Gülen ve takipçileri, aralarında eski Cumhurbaşkanı Demirel ve
önde gelen seküler milliyetçi Başbakan Ecevit’in de bulunduğu siya­
setçilerle ilişküer kurup kamu desteği aldı.
Gülen’in ekümenik patriği Bartholomeos ve Papa II. John Paul ile
sıcak ilişkileri var.
Gülen’in takipçileri diğer dinlerden olan insanlarla ilişkilerinde
asıl rakiplerine göre sözlerinin daha arkasında durmakla meşhurlar.
(İslamcı eski başbakan Necmettin Erbakan’ın Milli Görüş Hareketi ve
Nakşibendi tarikatının bazı unsurları AK Parti’nin çıktığı temeldir.)

Türk Hükümeti ve istihbarat servisi destekliyor


Cemaat’in 35 ülkede üniversitelerden medyaya, iş demeklerinden
holdinglere geniş bir bağlantı ağı bulunmakta. Hareket, Türk hükü­
meti, özellikle dışişleri ve istihbarat servisi tarafından cesaretlendi­
rilmekte. Ancak, Kemalist devlet, özellikle Türk ordusu 1997 post-
modem darbesinde olduğu gibi Gülen’i İslamcı bir tehdit olarak ta­
nımlıyor.

Amaçlarım okumak daha zor


Devlet tarafından Gülen’e yapılan bir taciz bize, bunun belirsiz ve
keyfi yorumlara dayalı kanıtlara dayandığının göstermesine rağmen,
tecrübemize göre hareket devlet baskısı altında daha gizli hal aldı.
Böyle olunca onun temsilcileri de bizimle daha temkinli ve bu neden­
le amaçlarım okumak daha zor.
Buna ek olarak, sahip olduğumuz deneyimlere göre Türkiye’deki
bazı Gülen yapılanmaları içine daha fazla militan İslamcı girdi.
110

Gülencilerle yoğun ve devamlı irtibatlarımıza dayanarak şu sonu­


ca ulaştık: Gülen’in yaklaşımı uzun vadeli ve yandaşlan militan gibi
görünmeme konusunda çok temkinli. Bu Hareket ABD’ye karşı açık
ve mevcut bir tehlike teşkil etmiyor.

Robert Pearson, 28 Temmuz 2003, Ankara Büyükelçisi

Diyanetsin kontrolü için mücadele


Pearson’ın aynı yıl geçtiği ikinci mesajında AK Parti hükümeti
üe Gülencilerin ilk temaslan anlatılıyor...

îslamcılann belirttiğine göre Gülen Cemaati üe AK Parti istikrarlı bi­


çimde yakınlaşıyor. Bu beklenmedik işbirliği AK Parti’nin atama gücü
ve Gülen’in merkezdeki bağlantıları ve sistem hakkında bügisi sayesin­
de Diyanet’ten bürokrasinin diğer alanlarına ortak bir fayda sağlayabilir.
Gülenciler önceki hükümetlerin aksine Erdoğan, yardımcısı Gül
ve AK Parti’nin önde gelenleriyle gayet iyi bir şekilde çalışabildikle­
rini söylüyor.
1- AK Parti Parlamentosu ve Hükümetinin camilere ilave 15 bin
imam istihdamı önerisi Türk kamu hayatmda dinin rolü üzerine bir
asırlık tartışmanın uyanmakta olduğunu gösterdi.

Aynı zamanda ortaya koymaktadır ki:

1- Katı laikler ve dini muhafazakârlar “İslam” kartım kendi çıkarla­


rı için oynamayı deneyecekler; ve
2- Türkiye’deki İslam monolitik (yekpare) olmak veya siyasi bir­
leşmiş olmaktan uzak, daha esnektir. Ve, çok sayıda olan laiklerin
izin vermeyeceği kadar topluma derinden kök salmıştır.

Gülen Bakışı
7- İslamcı aktivistlerin bize aktardıklarına göre, AK ve mistik Nur­
cu hareketin büyük ve zengin dalı Fethullah Gülen’in takipçileri ara­
sındaki ilişkilerin sürekli ısındığını kaydediyor. Diyanet’in ve bürok­
rasinin diğer unsurları üzerinde geleneksel olarak uyuşamayan bu
iki hareketin yeni ve görülmemiş işbirliğinde, AK Parti’nin atama sü­
recindeki etkisi ve Gülen’in merkezdeki temas ve devlet sistemi bil­
gisi karşılıklı yararlı ilişkilerin temelini oluşturmaktadır.
Gülen Nurcuları alışkanlıkla AK’ın selefi partiler tarafından
Türkiye’de dini tekeline alma çabalarından korkarken, Gülen tem­
silcileri dogmatik olmayan Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Gül,
AK’ın diğer güçlüleri ile rahatlıkla çalışabildiklerini anlattılar. (Par­
lamento Sözcüsü Bülent Arınç’ın merhum oğlu Gülen müridi idi.
111

Devlet Bakanı Aydın, Gülen hayranı olsa da bağımsız. Bir AK (Parti)


milletvekili danışmanı bize başbakanlıktaki Ahmet Davutoğlu’nun
da Nurcu olduğunu söyledi. Ancak, Gülen grubundan olup olmadı­
ğı belli değü).
Gülen geleneksel olarak Türk devlet kurulularına karşı değil, da­
ha ziyade, onlarla ve içinden çalışmayı vurgulamıştır. Gülen, adli sav­
cı ve diğerleri tarafından militan eğilimli birliği ile devlete bir tehdit
olarak suçlanıyor. Bununla birlikte, Gülen ve grubu uzun sürelerdir
merkezci siyasetin ayağı olmuştur ve bürokrasinin bazı unsurları ile
yakın bağlan sayesinde uzun süre yararlanması Gülen’i AK için kul­
lanışlı hale getirdi. Gülen’in ana konıyuculan arasında eski Cumhur­
başkanı Demirel ve laikçi eski Başbakan Ecevit bulunuyor.

Robert Pearson, 28 Şubat 2003, Ankara Büyükelçisi

Türk Parlamentosu ve Hükümeti ABD’nin Asker Sevkıyatı


Karan Öncesi MGK Toplantısını Bekliyor

Cemaat bağlantılı
1 Mart tezkeresinin arifesinde ve tedirginliğinde yazılan hoş­
nutsuzluk içeren kriptoda, o dönemde Gülen Cemaati’nin işa­
damları örgütü olan ÎŞHAD üzerinden Cemaat’in konuya yaklaşı­
mı özetleniyordu:

Fethullah Gülen bağlantılı (İslamcı) işadamları demeği ÎŞHAD’m


genel sekreteri ve Gül’le yakın bağlara sahip Mustafa Günay, Türk
Devleti ve Hükümeti’nin söz konusu ekonomik kaygıların tamamen
bilincinde olduğunu, ama Türk hükümetinin her şeyden önce, Ame­
rikan yönetiminin Saddam sonrası Irak’ta bağımsız bir Kürt devle­
ti kurulmayacağı güvencesi konusunda endişeler taşıdığını söyledi.
Günay’a göre, Gül ve Genelkurmay Başkanı Özkök daha uzlaştırı­
cı (ABD yanlısı) bir görüşe sahipler, ama onları engelleyen iki un­
sur bulunuyor: Askeri yönetimdeki, Genelkurmay İkinci Başkanı
Büyükanıt’ın da dahil olduğu şahinler, Türk devletinin ABD’ye yö­
nelik geleneksel şüphelerini taşıyan Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış.

Robert Deutsch, 25 Mart 2005, Ankara Büyükelçiliği


Başmüsteşan

Sürüklenen Türkiye
Türkiye, iktidardaki AKP’nin yapısal ve liderlik sorunların­
112

dan yerel ve dış politika kaynaklı sürüklenmenin içine saplanmış.


Türkiye’nin kimliği ve AKP üzerinde ABD ile ilişkileri de dahil olmak
üzere uzun süredir gecikmiş sağlıklı tartışma başladı.
Ama, AKP’nin beceriksiz politikası dirilen milliyetçiliğin doldur­
mak istediği bir boşluk bırakıyor. Bu sürüklenme periyodu ABD re­
formlarım yapmayı ve ikili işbirliğini daha zorlaştırıyor. Bu sürüklen­
me hesaplaşma gününde yeni siyasi alternatifler yaratacak sonraki
krize kadar devam edebilir.

Sürüklenen AKP Hükümeti


7- AKP’nin düzensizliği Erdoğan’ı destekleyenlerle diğer eğilim­
lerin bazıları arasında önemli iç huzursuzluk yarattı. Enerji Baka­
nı Güler ve Maliye Bakanı Unakıtan, güvenilir bir aracı yoluyla bize
Erdoğan'ın iç siyaset üzerine ya da ABD ile ilişkileri yeniden inşa et­
mekte nasıl devam edileceğini bilmediğini iletti.
Erdoğan’ın İstanbul’dan yakın iş, çocukluk arkadaşı ve danışman­
larından biri Haşan Osman Çelik, bu hükümet için bir gelecek görme­
diğini, daha esnek ve açık bir lider zamanının geldiğini düşündüğü­
nü söyledi. 60 veya daha fazla AKP’li vekillerin üzerinde bir etkiye sa­
hip olduğu söylenen Fethullah Gülen locasmm ileri gelen üyelerinden
Abdurrahman Çelik, bize Gülencilerin hissinin Erdoğan’ın bunu kese-
meyeceği ifade etti.

Eric Edelman, 7 Nisan 2005, Ankara Büyükelçisi

AK Parti içinde de gedikler açmayı başarıyorlar


Edelman Gülen Hareketi ile ilgili ABD’ye en ciddi uyarıyı yapa­
rak şu ifadeleri kullanıyor:

Batı’da birçok kişi Türkiye’deki ılımlı İslam’ı model olarak görse


de gerçek farklı. Bir tarafta dini kontrolü altında tutmaya çalışan dev­
let, diğer tarafta bağnaz tarikatlar bulunmakta.
Seçimlerde başarılı olmak isteyen partiler tarikatlara ihtiyaç duyuyor.
Gülen Cemaati yüzlerce müridini polis teşkilatına, yargıya ve
Sayıştay’a sızdırmış durumda. AK Parti içinde de gedikler açmayı ba­
şarıyorlar.
Fakat Gülen son dönemde, Erdoğan’ın yönetim tarzından tatmin
olmadığı için onunla araşma mesafe koyduğu görüntüsünü veriyor.

Stuart Smith, 4 Ağustos 2005 İstanbul Başkonsolos Vekili

ABD’nin İstanbul Başkonsolos Vekili Stuart Smith tarafından


113

Ankara’daki büyükelçilikle koordine edilerek Washington’a gön­


derilen “GİZLİ” statülü telgrafın başlığı:

Hoca’ya destek için seferber olmak


İstanbul’da görev süresi dolan başkonsolosun verdiği veda ye­
meğine katılan Türkiye’deki Musevi toplumunun dini lideri Ha­
hambaşı İshak Haleva’nm yemekte diplomatlara anlattıkları yer
alıyor:

Haleva kendisiyle ilişkiye geçen kişilerin, Gülen’in yakında


ABD’deki göçmenlik statüsünü değiştirmek için başvuruda bulunaca­
ğım ve ABD hükümetinin bazı birimlerinde var olan “Gülen ılımlı me­
sajıyla, daha sinsi ve radikal bir gündemi gizleyen bir radikal İslamcı­
dır” inancına karşı bir tavsiye mektubuna ihtiyacı olduğunu söyledik­
lerini aktardı.

FBI’ın “İyi hal raporu” verm esini istediler


“Radikal İslamcıdır” şeklindeki ifadeden endişe duydukları
kaydedilen Gülencilerin, bu bilgiyi ABD’deki “Bilgi Edinme Öz­
gürlüğü Yasası” (FOAA) sayesinde Federal Soruşturma Bürosu
FBI’dan edindikleri raporda gördükleri ve Gülen bağlantılı polis­
lerin İstanbul’daki sefirle temasa geçerek FBI’ın Gülen için “İyi
hal raporu” vermesini istedikleri belirtiliyor.
Telgrafta, Gülen yandaşlarınca hazırlanıp İshak Haleva’ya im­
zalaması için verilen mektubun tam metni de var. Haleva’mn telg­
rafa yansıyan ifadelerinden, bu mektubu hazırlayıp kendisine ge­
tirenlerin “Türkiye Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı” adına hareket
ettikleri anlaşılıyor.
USCIS Ajanı Spaulding raporunda bu vakfın Gülen Hareketi ile
bir bağı olmadığını yazmıştı, ancak görüyorsunuz ki bağlantı var.
Üstelik Gülen “Olağanüstü Yetenekli” kategorisinde USCIS’e yap­
tığı Yeşil Kart başvurusu için Haleva’dan da sponsorluk mektu­
bu istiyor. Gülen, USCIS’e yaptığı ilk başvurusunda 17 sponsor
mektubu vermiş, USCIS’in başvuruyu reddetmesi üzerine Fede­
ral Mahkeme’de açtığı dava için de yeni sponsor mektupları sun­
muştu. Telgrafta Hahambaşı Haleva’mn Gülen’i kırmak istemedi­
ği anlaşılırken, adı Gülen’in mahkemeye sunduğu sponsorlar lis­
tesinde yer almamıştı.
Smith’in telgrafı şöyle devam ediyor:
114

Başkonsolosla yediği öğle yemeğinde, Haleva vakfın kendisini iki­


lemde bıraktığını vurguladı. Bir yandan, Gülen’in nihai niyetlerin­
den kendisi de emin olmadığı için, açık uçlu, yaygın olarak kullanıla­
bilecek, “İlgilinin dikkatine” diye yazılmış bir tavsiye mektubu ver­
mek istemiyordu. Aynı zamanda, Gülen’in geçmişte Türkiye’nin Yahu­
di Cemaati’ne verdiği destek nedeniyle, bu talebi öylece geri çevire-
memişti. Henüz nihai kararım vermemiş olmakla birlikte, Haleva, ABD
Göçmenlik Bürosu yetkilüerine (bizden uygun bir muhatabın adım ver­
memizi istedi) hitaben daha sınırlı bir mektup yazarak, sadece Yahudi
cemaatinin Gülen’le olan özel etkileşiminden söz etme eğiliminde ol­
duğunu söyledi. Daha sonra, Ekümenik Patrik üe Ermeni Patriği’ne de
benzer başvurular yapıldığım, ancak onların buna yanaşmadığım öğ­
renince, Haleva da Başkonsolos’a, sınırlı bir mektup yazmanın uygun
olacağı yönündeki fikrini bile yeniden gözden geçirdiğini söyledi.

Haleva’ya imzalaması için verilen taslak mektupta kendisinin


9 Şubat 1998’de, Vatikan’da dünyadaki bir milyar Katoliğin ru­
hani lideri olan Papa II. John Paul ile bir araya gelmiş olmasımn
kaydedilmesine rağmen, mektup belli ki imzalanmamıştı. Spon­
sor mektupları içinde Gülen’in Papa ile gerçekleştirdiği görüşme
sadece Papaz Thomas Michael’m vermiş olduğu sponsor mektu­
bunda yer almıştı.

Gülenciler, 2004 tarihli FBI raporundan endişeleniyor


Smith’in telgrafında Türk polisinin FBI’dan ricacı olduğu da
şöyle kaydediliyor:

Gülencilerin ABD’nin Gülen’e karşı olumsuz tavırları konusundaki


özel endişesinin, Gülen’in avukatının FOAA yasasından yararlanarak el­
de ettiği Kasım 2004 tarihli bir FBI raporundan kaynaklandığı anlaşılı­
yor. Türk polis teşküatmda irtibatlı olduğumuz üç üst düzey yetkili, kı­
sa süre önce bu konuyu İstanbul’daki “legat”m (Sefir-Büyükelçi) dikka­
tine getirdüer ve bu görüşmede aynı zamanda Gülen’le ilgili basılı mal­
zemeler sunarak, FBI’m kendisi hakkında bir tür “temiz kâğıdı” verip
veremeyeceğini sordular. (Not: Legat olumsuz yaklaştı. Böyle bir mal­
zeme ile bir halkla ilişkiler kampanyasına bağlama niyeti belirgindi.)
Başkonsolosun ayn bir veda davetinde, Gülen bağlantılı Iş Hayatı
Demeği (ÎŞHAD) Sekreteri Mustafa Günay, Gülen’in iyi karakterli ol­
duğunu doğrulayan referansları istemek için devam eden genel çaba
içinde olduğunu doğruladı.
115

ABD Göçmeîülk Bürosu yetkilileri tarafından ük kez onu ülke dı­


şına seyahat etmek hakkından mahrum etme kararından sonra,
ABD’de onun iyi niyetinden şüphe olabileceğinden kaygı duyduğu
için bu isteğin bizzat Gülen’den kaynaklandığım belirtti.

Mühtedi aşılanması için hevesli öğrencileri itinayla seçiyorlar


Elimizdeki güvenli kaynaklardan gelen çok sayıdaki rapora göre,
Gülencilerin (ABD’deki onlarca okulları da dahil), okul ağlarım kulla­
narak mühtedi (din değiştiren) olarak aşılanmaya hevesli olacakları­
nı düşündükleri öğrencileri itinayla seçtikleri ve bu okullardaki yatüı
öğrencileri nasü aşıladıkları hakkında sürekli haberler alıyoruz.
Bu gerekçeler, Gülencilerin Türk Polis Teşkilatı da dahil, dev­
let kurumlannı penetrasyonu (ele geçirmeleri) ile birleştirildiğinde
Ankara’dan gönderilecek başka telgrafta (septel) bu gelişmenin poli­
sin terörle mücadele çabalarının üzerinde yarattığı etkiyi ele alacak,
çok daha katı bir çizginin olduğunu ima eden, dünya çapmda İslamcı
ihtida misyonu duygusu yüzeyin hemen altında yatıyor.
Hahambaşı Haleva’nın endişelerinin iyi düşünülmüş olduğu görü­
nüyor.

Deborah Jones, 23 Mayıs 2006, İstanbul Başkonsolosu

Gülencilerin yoğun vize talebi endişe yarattı


Eski İstanbul Başkonsolosu Deborah Jones, Gülen’in müritle­
rinin yoğun vize başvurularının konsolosluk çalışanlarında kaygı
yarattığım dile getirdiği telgrafında Gülen’in eriştiği küresel ağ ile
ilgili uzun ve kapsamlı bilgüer aktarıyor.

Fethullah Gülen: Gülen’in müritleri neden seyahat ediyor?


1- Fethullah Gülen, ABD’de 50’den fazla olmak üzere, 30 ülkede
160’tan fazla organizasyonu kapsayan geniş ve büyüyen ağın merke­
zinde oturuyor. Netice itibarıyla, Gülen’in destekçileri Türkiye’deki
göçmen olmayan vize başvuru havuzunun giderek artan oranına se­
bep oluyorlar.
Başvuranlar, seyahat amaçlan ve Fethullah Gülen’le ilişkileri ko­
nusunda daima kaçamak cevaplar veriyor. Bu durum k onsolos­
luk çalışanlarının kafasında soru işaretleri yaratıyor. Endişemiz,
Türkiye’nin laik kesimlerinin endişeleriyle aynı.

Gülen ağının küresel erişim i var


2- ABD’ye göçmen olmayan turist vizesiyle 1999 yılında gelme­
den önce bile, Fethullah Gülen’in (65), barışı seven, İslam’ın ekü-
116

menik vizyonunu kabul eden büyüyen küresel bir ağm tepesinde ol­
muştur.
Gülen’in müritleri tarafından kadrolaştmlmış ağırlıklı olarak seldi­
ler okullar ve diğer eğitim ile ilgili hizmetleri kurmak ve finanse et­
mek onun hareketinin en önemli amaçlarından biridir.
Bununla birlikte, Gülen hayatmda çeşitli zamanlarda Türk hükü­
metinin büyüteci altına alındığı halde, bu ay bir Ankara Mahkemesi
(DGM) Türkiye’nin laik devletini devirmek istem esi suçundan onu
beraat ettirdi.
3- Gülen’in faaliyetleri, üç-beş yıl önce konsolosluk memurlarının
alışık olmadığı, ABD’deki charter okulları ziyaret etmek isteyen bir
dizi başvurunun görünmeye başlamasıyla konsolosluk görevlilerinin
ilk kez dikkatini çekti. Okulların büyük çoğunluğunun kendi adların­
da “bilim” ve/veya “akademi” kelimleri olduğu için tespit ve takip et­
mek kolaydı.
O zamandan beri, binlerce mülakatlar ve başvuru formlarından
toplanan bilgüeri kullanarak, Konsolosluk görevlileriyle Gülen’le bağ­
lantılı bir şekilde görünen kuruluşların önemli bir listesini derledik.
Onun hareketiyle bağlantılı olabileceğini düşündüğümüz adaylar,
çeşitli zeminlerden gelip turistler, öğrenciler ve değişim ziyaretçileri
olarak tam yelpazedeki vize sınıflarına başvuruyorlar.
Son saymamızda, Gülen Hareketi’ne dahü olanlar: ABD’de (Charter
okullar olarak ayarlanmış) 30’u aşkın bilim akademisi; Orta Asya / Kaf-
kaslar, Rusya, Balkanlar, Afrika, Güneydoğu Asya, Uzakdoğu, Ortadoğu
ve Avrupa’da 52 uluslararası bilim akademisi; Türkiye’de 24 bağlı okul;
34 eğitim danışmanlığı ve eğitim vakıfları (22 ABD’de olan); 6 yayın ve
(Türkiye’de Zaman gazetesi dahil) haber kuruluşu; çeşitli işletmeler,
Hacıbaba dahil, şimdi ABD’de genişleyen bir Türk restoran zinciri ve
Atlas; Türkiye ve Teksas’ta faaliyet gösteren bir inşaat ve gıda hizmetle­
ri firması; ve bir düzine diğer kuruluş (örneğin ÎŞHAD (İş Hayatı Vakfı),
MARÎFED (Marmara İş Federasyonu) ve TUSKON (Türk işadamları ve
Sanayiciler Konfederasyonu) olarak etkiü Türk iş birlikleri dahil). Şem­
siye örgüt TUSKON’un 9 bin üyesi olduğunu iddia ediyor.
4- Bu büyüyen ağın merkezindeki ruhani lider olarak Gülen her
yıl kendisiyle buluşmak ve vaazlarını dinlemek için yüzlerce ziyaret­
çi çekiyor. Gülen Hareketi ile bağlantılı olduklarından şüphelendiği­
miz yüzlerce adayla yaptığımız mülakatlar sonrasında, konsolosluk
görevlileri adayların çoğunun benzer karakteristik özellikleri paylaş­
tıklarım fark ettiler. Başvuranlar, ABD’ye seyahat amaçlan ve Fethul-
lah Gülen’le ilişkileri konusundaki direkt sorulara daima kaçamak
cevaplar veriyorlar.
117

5- Bu adaylar genellikle seyahat giderlerinin kaynağını açıklayamı-


yorlar. Başvuru formuna “Kendim” ya da “şirketim” diye yazıyorlar. Bu­
na mülakatta açıklık getirilmesi istendiğinde; “Şirketim” ya da “organi­
zasyon ödeyecek” cevabı veriyorlar. Hiçbir aday tatmin edici cevap ve­
remiyor. Ya anlamıyorlar ya da gerçeği söylemekten çekiniyorlar.

Gülen adayının profili nedir?


6- Konsolosluk memurları arasında doğurduğu şüpheler amaç ve
finansman kaynağının ikisine de kaçamak cevaplar verilmesi genel­
likle vize reddedilişine neden olsa da, bu varsayılan yandaşların Gü­
len ile ilişkiyi açıklamaktaki suskunlukları devam ediyor.
Bazı adaylar daha sonra bu suskunluklarını ya ABD hükümetinin
Gülen’e karşı pozisyonu hakkındaki belirsizlik veya laik Türk devle­
tinden misilleme korkusu bağlamında açıkladılar.
7- Konsolosluk görevlileri üç beş yıl önce aktif Gülenci kuruluşla­
rın bir listesini derlemeye başladığından beri, Ankara ve İstanbul’da­
ki konsolosluk görevlileri vize mülakatları sırasında amaçlı “değiş­
ken” başvuru profilleri belirlediler. Bu Gülenciler tarafından “başarı­
lı” profilleri belirleme çabası olabilir.
Geçtiğimiz yıllar içinde tanınan en yaygın profiller şunlardır:

Genç değişim ziyaretçi:


Yukarıda kaydedildiği gibi konsolosluk görevlilerinin dikkatini
çeken ilk grup. Bu ağırlıklı olarak genç, üniversite mezunu erkekler
ABD’deki bilim akademilerinde ders vermek üzere J-l değişim vize
başvurusunda bulunuyorlar. Çoğunun Orta Asya cumhuriyetlerinde
bazı ön eğitim veya öğretim deneyimi vardı. Biz sınırlı iş deneyimine
sahip bu bekâr erkeklerin çoğunluğuna vize vermedik. Bir yıl sonra,
2004 yılında, bu adayların pek çoğu Gülen bağlantılı bilim akademile­
ri tarafından sponsorlu Hl-B (Çalışma Vizesi) başvurularıyla döndü.
İlginçtir, Hl-B vize dilekçelerini işleme aldığımızda, adaylar için ha­
zırlanan Hl-B dilekçe evraklarının bile J-l vize mülakatlarından daha
önce hazırlandığı anlaşılmaktadır.

İngilizcesi olmayan ve yalnız seyahat eden evli orta yaşlı erkek:


Geçtiğimiz iki yıl içinde, New York, New Jersey ve Connecticut’a
“turizm” veya “iş” için yalnız seyahat eden, hiç İngilizcesi olmayan,
evli, orta yaşlı işadamlarının sayısında güçlü bir yükseliş gördük.
Bu adayların çoğunluğu az veya hiç uluslararası seyahatleri yoktu.
İçlerinde bunu yapanlar ise sadece Orta Asya, Balkanlar ve Suudi
Arabistan’a seyahat etmişlerdi.
118

Onların vize vakaları su yüzeyine çıkmadığı için, konsolosluk gö­


revlilerinin, neden ABD’ye seyahat etmek istediklerini anlamak için
daha ayrıntılı sorulan, genellikle çok doğrudan sorgulama yoluyla,
Gülen’i ziyaret etmek istediklerini ortaya çıkardı. Başvuranların çoğu
hâlâ vize için hak kazanamadı.
2005 ortalanndan sonra, birçok aynı başvuru profili gördük. Ve
adayın profili: yerel iş gruplarının üyeleri olarak mevkidaşı ABD mer­
kezli Türk-Amerikan ticari kuruluşlar tarafından ayarlanan “iş fırsat­
larına” bakmak.

Ortaokul çağındaki İngilizce öğrencisi:


2005 yazmda bu yana, kendi Türk okullan ve Connecticut’da Gü-
len-bağlantüı Putnam Science Academy arasındaki kısa ve uzun vadeli
İngilizce değişim programlarına katfian çoğunlukla erkek ortaokul öğ­
rencilerinin yüzlercesini gördük.

İngilizce için giden yüksek lisans öğrencisi:


Şubat 2006 tarihinden itibaren, 50 genç erkek öğretmen hiç Ingüiz-
ce bilmediklerini iddia ederek lisansüstü çalışmaları için gerekli ol­
duğunu belirterek, F-l vizesi için başvuruda bulunmuş. Bu adayların
hepsi Türkiye’de Gülen’e bağlı olduğu bilinen üniversitelerden son
zamanlarda mezun olmuştur.
Onlann eğilimi, aynı ABD kurumlanna bireysel başvuru içindi.
Bu örnekte Gülen Hareketi ile açıkça bir bağlan yoktu; onlann bi­
zim dikkatimizi çekmesine başka bir şey yol açtı. Örneğin, bu profil­
de başvuranların yaklaşık yüzde 50’si belki Gülen-bağlantüı olduğunu
düşündüğümüz Teksas’taki 12 kuruluşa veya okula yakın olmak için
Rice Üniversitesi ve Houston Üniversitesine gidiyorlardı.
8- Karakteristik kaçamaklı görüntüsünü vermeyen Gülen-bağlan-
tılı başvurulann tersi bir örnek IŞHAD ve MARÎFED gibi Türk tica­
ri organizasyonlarına bağlı profesyonel işadamlandır. Onlar iş sa­
hipleridir; orta veya büyük organizasyonların (ABD dahil) denizaşı-
n ve Türkiye’deki iş çıkartan için bu gruplarla ilişkileri bulunur. On­
lar Gülen’in hareketi ile herhangi bir eğilimlerinin oldukça dışında,
ABD’ye seyahat etmek ihtiyacım açık şekilde sunabüenlerdir.

Ortada göründüğünden daha farklı hikâye mi var?


Gülenciler ile “pencere üzerinden” deneyimlerimiz, dünyadaki Gü-
len-bağlantılı kuruluşlann önemli bir listesini derlememizi, seyahat
düzenleri ve kişisel bazı özelliklerine ışık tutmamızı sağlamıştır. An­
cak, Gülencilerin endişesine, Türk veya ABD hükümetleri tarafından
119

hareketlerine olumsuz bakılabileceğinin ötesinde, vize başvuruların­


daki kaçamak tavırlarının arkasındaki nedenler hakkında nispeten
daha az fikir vermiştir.
Vize başvurusunda bulunan adayların seyahat ve iş tecrübeleri
üzerinden bağlı ağ ve ilişkili okulların, vakıflar, örgütler ve bağışçı­
ları üe hızla genişlemeye devam ettiğini biliyoruz. Ama, ağm faaliyet­
lerinin Gülen’in eğitim verme ve yayma amacının ötesine ve Gülen’in
İslam’ın sözde barışsever, ekümenik vizyonunun ötesine gittiğini bil­
miyoruz. Vize verdiğimiz Gülenci adaylarla karşılaşmalarımızı belge­
lemek için düzenli olarak güvenlik mütalaasına tutuyoruz.
Yorum: Gülencilerin bizdeki dosya yükü, konsolosluğun yıllık sa­
yısı 75 bini bulan “Göçmen Olmayan Vize” başvurusunun yüzde 3 ile
yüzde 5’ini oluşturuyor.

25 Nisan 2007, Ankara Büyükelçiliği

Ne “orta” ne aşırılık: Pozitivist sargıdaki yorgun Türk İslâmî

Tarikatların Rolü
19- Atatürk 1920 ortalarında tarikatları ve cemaatleri yasaklama­
ya çalıştı, ama onlan sadece yer altına sürebildi. Tarikatlar ve cema­
atler her ikisi de liderlerine (şeyhler ve hocalar) sıkı sadakat prensip­
leriyle çalışırlarken, Süleymancı veya Nakşibendilerin çeşitli akımla­
rı grup ayinlerine odaklanmalarına rağmen, onlar da iş ilişkilerini teş­
vik ediyorlar. Böyle, Fethullah Gülen locası gibi cemaatler, liderleri­
nin öğretileri ve Kuran’ı yorumlamalarını takip ettikleri kadar, sosyal
ve ekonomik faaliyete de odaklanır.

Erdoğan üe araşma mesafe koymaya çalışıyor


Genel olarak tarikatlar siyasi güç aramamışlardır, ancak bir seçim­
de iyi performans isteyen herhangi bir parti, çeşitli tarikatlardan des­
teklerini talep eder.
Gülen Cemaati (belirgin başarı ile) dünya çapında bir okul ağı
oluşturmaya ve Türkiye çapında iş ve gazeteciler / yazarlar birlikleri
ağma yoğunlaşmıştır. Aynca, yüzlerce taraftan ulusal polis, yargı içi­
ne sızmış ve aynca Sayıştay (GAO eşdeğeri) ve AKP hükümetinin içi­
ne gedik açmıştır. Ancak, son zamanlarda Erdoğan'ın yönetim şeklin­
den memnuniyetsizliğinin sinyallerini vererek, onunla araşma mesafe
koymaya çalıştığı görülüyor.
120

Deborah Jones, 27 Nisan 2007, İstanbul Başkonsolosu

Gülencileri biraz viski ile toplamak


Başkonsolos Jones, 27 Nisan e-muhtırası yayımlanmadan bir­
kaç saat önce, on gün önce düzenledikleri; Fehmi Koru, Musta­
fa Akyol, Ali Bulaç, Mustafa Kılıç, Alparslan Açıkgenç, Harun To-
kak, Niyazi Öktem, Nazlı Ilıcak ve eski Vatikan Türkiye Temsilci­
si Monsenyör Georges Marovitch gibi isimlerin de yer aldığı be­
lirtilen toplantıda konuklar ve Gülen Cemaati hakkında şu yo­
rumlarda bulunuyor:

Konuklar
Konuklar Nazlı Ilıcak tarafından seçildi. Kendisi Türk siyasal ha­
yatında viskici bir figür olarak nam salmakla birlikte, bir zamanlar
Meclis’ten kovulan, sonra AlHM’de aklanan eski bir milletvekilidir.
Fehmi Koru: “Hoca, gerçek manevi ihtiyaçlara hitap ediyor,
Diyanet’in belirlediği doktrini tekrarlamıyor. Onun Kuran yorumu
Hıristiyanlarla, Yahudilerle ve inanmayanlarla uzlaşmanın kapılarını
aralıyor.”
Konuklar Gülen okullarının Türk kültürü konusunda yaptığı kat­
kıyı, Osmanlı dönemindeki yapıyı temsil eden, tıpkı Amerika gibi bir
kültürel mozaik olarak açıkladılar.
Niyazi Öktem: “Türkler Arap’tan çok Yunan. Yani korkacak bir şey
yok.”
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Harun Tokak: “Gülen’in va­
azları canlılığı, sıcaklık ve gerçekliği ile benzersiz.”
Konuklar Sızıntı dergisinin 800 bin abonesine bakarak, Gülen’in
takipçi sayısının 2-3 milyona ulaştığı tahmininde bulunuyor.

Hoca’yı ABD yarattı, CIA destekledi


Muzip bir gülümsemeyle misafirlerimizden bazıları bize Türkler
arasında yaygın bir inanış olan, “Hoca’yı ABD’nin yarattığı, CIA’in
desteklediği” yorumlarından bahsetti.
Bu etküeyici akademisyen ve takipçi grubu, Fethullah Gülen ile il­
gili olarak laiklerin bakış açısından ışık yılı uzakta bir portre çizdi.
Laikler Gülen’in kripto bir molla olduğunu, Türkiye’yi İran’dan çok
farklı olmayan bir şeriat devletine çevirmek istediğini söylüyor.
Hoşgörü ve işbirliğine dair en etkileyici olanıysa içki içenle içme­
yenlerin, başörtülüyle başı açık insanların bir arada bulunmasıydı.
Monsenyör Marovitch coşkuyla konuştu ve diğer inanç toplum li­
derleri ve sonuçta Papa II. John Paul’le tanıştırılması da dahil olmak
121

üzere Gülen’in ekümenik gündemini teşvik etmek için kendi çabalan


hakkında uzun uzadıya konuştu.
Marovitch ve diğerleri birkaç yıl önce bir Müslüman mezarlığında
öldürülmüş halde bulunan varlıklı Yahudi-Türk işadamı Üzeyir Garih
ile geçmişe dayanan bağlannı ve Gülen’i dinler arası diyalog ve dün­
ya banşı çıkanna daha geniş bir kitleye bağlamak için çabalarım doğ­
ruladılar.

G üleni Papa ile Vatikan’da kim buluşturdu?


Marovitch, Garih’in Gülen’in Vatikan’da Papa ile buluşmasını ayar­
ladığım, ancak daha sonra Türkiye’nin Vatikan misyonunun randevu­
yu iptal ettirdiğini öğrendiğini söylediğini anlattı.
Not: Burada bir çelişki var. Daha önceki bilgilere göre, Üzeyir Ga­
rih aslmda Gülen’i ADL Başkam Abraham Foxman ile tanıştırdı. Fox-
man da Gülen’i New York Kardinali ile tanıştırdı. Kardinal de bu ta­
nışma karşılığında Gülen’i Papa II. John Paul’le tanıştırdı.

Deboralı Jones, 4 Haziran 2007, İstanbul Başkonsolosu

Başkonsolos Jones, bu defa 2007’deki genel seçimlerden he­


men önce işadamı Zeynel Erdem’in kendisine Erdoğan’ın birkaç
yıl önce Gülen’le telefonda konuşmak için aracı olmasını istediği­
ni ancak Gülen’in bu isteği reddettiği bilgisini aktarıyor...

ABD hükümetinin “en yüksek düzeyi” durumun farkında


1- Varlıklı işadamı Zeynel Erdem, 31 Mayıs’taki CG (Başkonso­
los) ile randevusunda ABD’ye girişleri yasaklanan Fethullah Gülen’in
(FG) bir müridinin durumunu gündeme getirdi. FG organizasyonu ve
Gülen okulları ağı ile deneyimini aktaran Erdem mayıs ayı ortasında
Pennsylvania’da Gülen’i ziyaret ettiğini ve Gülen’in sağlığının iyi ol­
duğunu bildirdi. Erdem, Fethullah Gülen’in mevcut vize durumunun
sorunlu halinin farkında olduğunu ve CG’ye ABD hükümetinin “en
yüksek düzeyi”nin de bu durumun farkında olduğuna inandığını söy­
ledi. Ayrıca, Gülen’in göçmenlik statüsü için nihai bir kararın olumlu
düşünülerek verileceğini belirtti.

Hayır işleri uygulamaları için uyanda bulunmuştuk


2- Erdem, FG organizasyonunun Güneydoğu’da 18 okul işlettiğini
kaydetti. Aile vakıflarının bu okullara on binlerce dolar bağışta bu­
lunduğunu, Gülen okullarının bağışlar için rutin makbuzlar verme­
diği görünse de kendisinin her zaman makbuz istediğini anlattı. FG
122

okulları tipik olarak doğrudan yerel işadamlarından para istemekte­


ler. Bu belki bir merkezi hayırsever mekanizması ile takviye edilebi­
lir. Biz son yıllarda büyüteç altına alman, özellike gelen ve giden ma­
li bağışların muhasebesi başta olmak üzere, hayır işleri uygulamaları
için uyanda bulunmuştuk.

Sınırdışı etmeye kalkarsa iyi niyet kaynağı kurur


3- Erdem, kendisini FG “takipçisi” olarak kendiliğinden tarif etme­
di. (Fethullah Gülen’i dini lider olarak görmüyor.) Ancak Türkiye’de
5 milyondan fazla FG takipçileri olduğuna inanmaktadır. Onun tahmi­
nine göre Türk bağışçıların sayılan üç-beş kat fazla. Gülen takipçile­
ri ABD ve ABD hükümetine karşı iyi niyetliler, bu büyük ölçüde Fet­
hullah Gülen’in şu anda ABD’de yaşaması ve FG organizasyonunun
“70’in üzerinde” okul kurmaktaki başansmdandır. Erdem, ABD hükü­
metinin Fethullah Gülen’in sınırdışı edilmesi veya ABD’yi terk etme­
ye zorlanması durumunda, bu iyi niyetli kaynağın hızla kurumasına
neden olabileceğini savundu.

Gülen, Erdoğan'ın konuşma isteğini geri çevirmiş


4- Erdem, Gülen’le Erdoğan’ın şu anda çok yakın olmadığına inanı­
yor. Birkaç yü önce ikili arasında telefon görüşmesine aracılık etmek
istemiş ancak Gülen tarafından reddedilmiş. Erdem’e göre Dışişleri
Bakam Gül ve eski İçişleri Bakam Abdülkadir Aksu’nun, Gülen’le çok
daha yakın bir ilişkisi var.

James Jeffrey, 7 Temmuz 2008, Ankara Büyükelçisi

Musevi toplumu, Ermenistan, Anti-Semitizm ve Fethullah


G üleni tartışıyor
İstanbul Hahambaşılığı’ndaki Türkiye’nin Musevi Cemaati (JCT)
önde gelenleri, Ermeni soykınmı tasarısı hakkındaki pozisyonlarını
anlatmak üzere “İftira ve İnkâra Karşı Mücadele Birliği” (ADL) tem-
silcüerinin bu ay başındaki ziyaretleri sonrasında olumlu algılarım 14
Temmuz’da bizimle paylaştüar.
7- Aynı zamanda yükselen anti-semitizm ve camianın Gülen Hare­
keti ile 12 yıllık “yararlı” ilişkisi konuşuldu. Olvadya’ya göre 1996 yı­
lında Necmettin Erbakan’ın başbakan seçilmesinden bu yana, JCT
Fethullah Gülen Hareketi üe Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) ara­
cılığıyla iyi ilişkiler kurmuştur.
GYV yardımıyla, JCT kendi makalelerinde anti-semitik eğilimi be­
nimsemiş gazetecilerle diyalog yürütmektedir. JCT her iki ayda bir
123

düzenlenen öğle yemeklerinde, onursal başkan olarak Gülen liderli­


ğindeki GYV ile bir araya gelerek, diyalogu devam ettirmek ve gele­
neksel bir iftar yemeği planlamak istiyor.
8- JCT liderleri 2004? yılında GYVnin kendilerinden ABD’de sürek­
li ikamet için yaptığı başvuruyu desteklemek için Fethulah Gülen’in
karakterini kanıtlayacak bir mektup istediklerini anlattılar. JCT,
bu mektubu GYV’ye sunmak yerine İstanbul’daki ABD Konsoloslu­
ğu aracılığıyla “Konsolosluk îşlerTne sunarak, mektubu GYV’ye ver­
mek yerine, Yeşü Kart davasmda Gülen sponsoru olarak listelenmek­
ten kurtuldu. Ana akım Türk medyası Gülen’e sponsor mektubu ve­
ren Türkiye eski büyükelçisi Morton Abramowitz ve ABD’li siyasetçi­
ler ve vatandaşlara belirgin rol verdi.
9- Yorum: JCT’nin Türkiye’deki 20 bin Yahudi’nin endişeleri üzeri­
ne Türk nüfusu eğitmek için verdikleri mücadelelerinde iyi yerleşmiş
müttefikleri ve güçlü bir iyimserlikleri var. ADL’in (Ermeni soykırımı
hakkında) konumunun değişikliğine tepkiler ve dinlerarası diyalogu
teşvik etmeyi amaçlayan bu tür Gülen Hareketi ile bile yıkıcı faaliye­
tine devam ettiği yönündeki Türk şüphesi göz önüne alındığında, JCT
siyasi ve sosyal örgütlerle etkileşime girerken ihtiyatlı davranmak zo­
runda olduğunu bilir.

James Jeffrey, 25 Temmuz 2008, Ankara Büyükelçisi

Gülencilerin bekledikleri değişim içerden olacak uyarısı


Büyükelçi Jeffrey, laiklik yanlısı olmayanlarda bile Gülen
Hareketi’ne karşı derin şüphe olduğuna ve Gülen ile Humeyni
benzetmelerine ilişkin şu notlan aktanyor...

Gülenci Türk Okulları: Ya her yerde ya hiçbir yerde


1- Ankara’daki ileri gelen Gülenci matematik ve fen okulundaki
öğretmen ve öğrencilere göre, Gülenci yönetimindeki Türk okulları
Türkiye’de ya da dünyanın neresinde faaliyette olursa olsun aynı hü­
manist felsefeden ilham alıyor. Gülenciler büyümeye devam etmeyi
planlıyorlar. Gülen’e göre, insanlığa açılmak için her yerde olunmalı­
dır. Türkiye’nin en büyük üniversitelerine ev sahipliği yapan şehirler­
deki kampüslerde bulunan Gülenci toplulukları, Fethullah Gülen’in
hareketine yeni öğretmenler bulmak için anahtar görevindeki önem­
li bir kaynaktır.
2- Biz bir Fethullah Gülen toplum ilişkili vakıf tarafından yöneti­
len Türkiye’nin önde gelen matematik ve fen okullarından biri olan
124

Ankara’nın Samanyolu Lisesi yöneticileri, öğretmenleri ve öğrenci­


leri ile son zamanlarda iki kez bir araya geldik. Öğretmenlere göre,
Türkiye’nin en iyi derecedeki 100 matematik ve fen lisesi mezunları­
nın sekizi geçen yıl Samanyolu Lisesi’nden çıktı.

Felsefemizde insanlık sevgisi yatar


3- Samanyolu’ndan öğretmenler Mehmet ve Servet ile bir araya
geldik. Daha önce Türkiye’ye dönmeden önce, sırasıyla Ukrayna ve
Vietnam’da görev almışlardı. Okulların kesinlikle ev sahibi ülkelerin
eğitim sistemini takip ettiklerini vurguladılar. Çoğu programın İngiliz­
ce veya yerel dilde verildiğini; Türk tarihi ve din derslerinin yurtdışm-
da öğretilmediğini ve Türk dilinin bazı ülkelerdeki bazı okullarda sa­
dece seçmeli bir ders olduğunu söylediler.
Mehmet ve Servet çoğu öğretmenin yerel halktan olduğunu ve Fet-
hullah Gülen taraftan olmadığım vurguladı. Ortak paydanın, insanlık
aşkı olduğunu belirttiler.

Bir hareketi inşa etmek


6- Servet’in anlattığına göre Gülenci okullar Türkiye’de iyice yay­
gınlaştı ve yeni bir okul açmak için prosedürler açık, faaliyette 300
okul bulunmaktadır. Türkiye’nin doğusundaki okullann sayısı artı­
yor, hiçbir sabit coğrafi plan olmamasına rağmen, amaç sadece “her
yerde olmak.”

Yerel işadamları yeni okulların açılm asını kolaylaştırıyorlar.


Van’da sadece bir tane iken, örneğin, Konya, Antalya ve İstanbul gi­
bi ticari merkezlerde çok sayıda okullar var. Ama öğretmenler hemen
hemen her Türk ilinde bir Gülenci okul olduğunu gururla söylüyorlar.

Hükümet ve Gülen okulları arasında güçlü bağlar yok


9- Öğretmenler yurtdışındaki okullarıyla yerel Türk Büyükelçiliği
ve Uluslararası Kalkınma Türk Ajansı (TİKA) gibi diğer Türk devlet
kurumlannın yerel temsilcileri arasındaki resmi ilişkilerin eksikliği­
ni anlatıyorlar.
Yerel Türk büyükelçisi genellikle okul törenleri ve mezuniyetlere ka­
tılır. Ancak bu ilişkinin ölçüsü bu kadardır. Aslmda, Afganistan’da ol­
duğu gibi Gülenci okullann faaliyet gösterdiği ülkelerin pek çoğunda,
Türk Milli Eğitim Bakanlığı resmi Türk devleti okulu yönetiyorlar. Türk
Hükümeti, Gülen okullarına bazen “Türk Sivil Toplum Kuruluşu Okulla-
n ” tanımlaması yapıyor. Öğretmenler, Kuzey Irak’taki Gülen okulunda
Barzani ve Talabani’nin torunlarının da öğrenim gördüğünü söylediler.
125

Bu bir siyasi hareket değildir


10- Türkiye’deki Gülen Cemaati’ne karşı neden şüpheyle bakıldı­
ğı sorulduğunda, öğretmen Mehmet; Gülen’i gizli faaliyetlerle suçla­
yanların bunun kendi korkularının ve niyetlerinin yansıması olduğu­
nu söyledi. Gülen ve destekçilerinin siyaseti yönetme çabası içinde
olduğuna dair bir kanıt olmadığını savundu. “Bu bir siyasi hareket
değil, ama bir yaşam tarzı. Bu sadece bazı insanlar için siyasi sorun”
diye konuşan Mehmet’in Gülen Hareketi’ni bir îslami hareket olarak
tanımlamaktan da çekinmediği görüldü.
Gülenci okulların laik düzene ilişkin nasıl bir tehdit oluşturduğu­
nu anlamak zor. Fakat keskin laiklik yanlısı olmayanlarda bile Gülen
Hareketi’ne karşı derin bir şüphe mevcut.
Bir profesörün söylediğine göre Humeyni ve Gülen arasındaki
benzetmeler yanlış. Gülenciler Türkiye’nin laik rejimini bir anda de­
ğiştirmeyecek. Onların beklediği değişim “içeriden” olacak.

26 Haziran 2008, Ankara Medya Raporu

H ü rriy e t , sponsorlarının tam listesini yayımladı


Ankara’daki ABD büyükelçiliğinin Türk medyasındaki ilgili ha­
berlerin özetini geçtiği 26 Haziran 2008 Perşembe tarihli bülten­
de Hürriyet'te yayımlanan “Fethullah Gülen’in Yeşil Kart Spon­
sorları” haberim de yer alıyordu.
Bültende Hürriyet, eski CIA şefi Graham Fuller ve eski Tür­
kiye büyükelçisi Morton Abramowitz’in de aralannda bulundu­
ğu Gülen’in ABD’de sürekli oturma izni (Yeşil Kart) başvurusuna
sponsor mektup yazanların tam listesini yayımladı.
Gülen’in Yargıtay’daki davayı kazanmasına rağmen, ABD’nin
Yeşil Kart başvurusunu reddetmesi üzerine Federal Mahkeme’de
dava açması, yakın zamanda Türkiye’ye dönebileceği şeklinde
yorumlanıyordu.
Bültende H ürriyet, Sabah, M illiyet, Cumhuriyet, Zaman
ve diğer gazetelerin, Gülen’in “Eğer dönersem Fethullah Gülen
gibi dönerim” açıklamasına ve Gülen’in vaazlarını yayınladığı
herkul.org internet sitesinde kendisiyle yapılan röportaja da yer
verilmişti. Gülen kendisinin dönüşünü Humeyni’nin İran’a dönü­
şüne benzetenlere tepki göstererek Türkiye’de sorun yaratma­
mak için gelişinin sessizce olabileceğini söylüyordu.
126

18 Temmuz 2008, Ankara Medya Raporu

Fethıülah Gülen’e Yeşil Kart İmkânı


Hürriyetim haberine göre ABD Göçmenlik Bürosu ve ona bağ­
lı ofisi “Temyiz DepartmanTnın Fethullah Gülen’in Yeşil Kart baş­
vurusunu reddetmesine rağmen Pennsylvania’daki Federal Mah­
keme Gülen’in lehine karar verdi.
Aynı raporda, Fethullah Gülen’in Türkiye’ye dönme ihtimali
üzerine GENAR’m yaptığı bir ankete de yer verildi. Türk halkının
yüzde 47.4’ü Gülen’in dönmesini isterken, yüzde 45.3’ü dönmesi­
ne karşıydı.

Anne Derse, 13 Mart 2009, Bakû Büyükelçisi

Erdoğan, Gülen okulu için aracı oldu


ABD’nin Bakû Büyükelçisi Anne Derse de Erdoğan’ın ziyareti­
ne ilişkin geçtiği bilgi notunu Washington’a şöyle aktarıyor...

Azerbaycan’da genişleyen anti-Sünni cephe Gülen’e ve okullarına


göz açtırmama niyetinde. Fakat Türkiye Başbakanı Erdoğan, Başkan
Aliyev’le buluşmasında Cemaat’e bağlı “Çağ Öğretim” adına aracı oldu.

Sharon A. Wiener, 17 Eylül 2009, İstanbul Başkonsolosu

İslam, AKP, Başörtüsü, Fethullah Gülen ve Değişen Türkiye


Türkiye’nin Ergenekon Davası’na kilitlendiği günlerde İstan­
bul Başkonsolosluğumdan gönderilen “Değişen Türkiye’de İslam,
AK Parti, Başörtüsü, Fethullah Gülen ve Diyanet” başlıklı telgraf­
ta Taraf Gazetesi Genel Yayın Müdürü Yasemin Çongar, Cengiz
Çandar ve Kerim Balcı gibi gazetecilerin ifadelerine yer veriliyor.
Bu telgrafta konumuzla ilgili olan “Fethullah Gülen” başlıklı
11. paragraf şöyle:

Fethullah Gülen
11- Kemalistlerin öfkesini kıvılcımlayan başka bir grup, dini lider
Fethullah Gülen’in takipçileri. İrtibatta olduğumuz kişilerin hepsi
Kemalizm’in en güçlü kalesi Türk ordusu da dahil olmak üzere Türk
toplumunun her yerinde olduklarında mutabık.
Çongar bize, askerlerin Gülen Hareketi’nin silahlı kuvvetlerin üst
makamlarına sızmasının giderek endişe yarattığım ve Gülencileri saf­
larından temizlemeye devam etmekte kararlı olduklarım anlattı...
127

Telgrafın sonuna aşağıdaki yorum not edilmiş:

YORUM: Birçok Kemalist ve akademisyen Gülen Hareketi’nin za­


ten Türkiye’de polisi ele geçirdiğini varsayıyor. Ordu içine kayda de­
ğer Gülen yayılması birçok Kemalistlerin köktendinci İslam’a karşı
son savunma hududunun ihlal edildiği inancına yol açacak.

Sharon A. Wiener, 23 Ekim 2009, İstanbul Başkonsolosu

Ekümenik Patrik Bartholemeos: Erdoğan mümkün olan en


iyi seçenek, Fethullah Gülen de fena değil
1- Özet: Ekümenik patrik ABD seyahatinden beş gün önce, büyü­
kelçi ve İstanbul başkonsolosu ile 15 Ekim’de akşam yemeğine ka­
tıldı. Önceki toplantılarda olduğu gibi, patrik özellikle “vakıf mülk­
lerinin” satın alınması gibi, AKP yönetimi sırasında çeşitli konular­
da ilerlemeleri gerekçe göstererek, Türkiye’nin azınlık nüfusu için
mevcut en iyi seçenek olarak Başbakan Erdoğan’a övgüde bulundu.
Patrik aynca siyasi muhalefet olarak CHP lideri Deniz Baykal’a kar­
şı Şişli Belediye Başkam Mustafa Sangül’ü tercih ettiğini belirterek,
Sangül’ün bir muhalefet partisi kurmayı hedeflediği bügisini paylaştı.
Patrik’in 2006 ABD ziyareti sırasmda ziyaret ettiği ve yine bu ziyare­
tinde görmeyi umduğu, kendi kendini sürgün etmiş Müslüman filozof
Fethullah Gülen’in kişiliği hakkında tüm sözleri olumluydu.

Hiçbiri iyi değü: AKP ve Erdoğan


2- Önceki toplantüarda olduğu gibi, Patrik, Türkiye’nin azınlık nü­
fusu için mevcut en iyi seçenek olarak Başbakan Erdoğan’ı övdü:
“Erdoğan’ı seviyorum, çünkü o cesur ve bana Özal’ı hatırlatıyor. O iyi
ve açık fikirli konuşmacı Erdoğan’ı Türkiye’de başka her politikacıya
tercih ederim.”

Patrik, başbakan olmak isteyen Mustafa SarıgüPe destek


sağladı
5- Patrik, Şişli Belediye Başkam Mustafa Sangül ile üç beş yıl ön­
ce tanıştığını ve ABD’de Sangül’ün itibarını artırmak ve başbakan­
lık koltuğu için siyasi emellerini desteklemek için onun kendisinden
ABD’deki Yunan arkadaşları ile iletişime geçmesini istediğini paylaş­
tı; bunun alışılmışın oldukça dışında olduğunu da kaydetti. Ama onun
görüşüne göre, bu Türkiye’de siyasi yaklaşıma hoşgeldiniz bakışıy­
dı. Patrik, ABD’deki meslektaşlarına Sangül’den olumlu bahsettiğini,
ama konuyu daha fazla takip etmediğini söyledi.
128

Arkadaşlar: Fethıülah Gülen ve Ekümenik Patrik


7- Ekümenik Patrik, ABD’yi son ziyaretinde (Ocak 2006) Müslü­
man filozof ve kişilik Fethullah Gülen’i ziyaret etti ve 20 Ekim ve Ka­
sım aylan arasında ABD’deyken yine Gülen’i görmeyi umuyor. Patrik,
Gülen’den çok etküendiğini söyledi ve onun okullarının kalitesi üzeri­
ne konuştu. Gülen, hâlâ Türkiye’deyken patrik İstanbul Üsküdar’da bir
FG okulu ziyaret etmesi için onun davetini kabul etti. Patrik, dünya ge­
nelinde uzanmak için Gülen’in erişimini ve diplomatik çabalarım gördü.

James Jeffrey, 24 Kasım 2009 Ankara Büyükelçisi

Savaş sahası Adalet Bakanlığı olacak


Ergenekon Davası’nda geçen “AK Parti ve Gülen’i Bitirme Pla­
nı” belgesi üzerine Büyükelçi Jeffrey’nin mesajında; belgelerin
sahte olduğuna inandığı görülürken, Gülenciler ve AK Parti ara­
sında bürokrasiyi ele geçirme savaşırım son olarak Adalet Bakan­
lığı için olacağını ve incelemelerinin bunu doğrular nitelikte ol­
duğunu kaydediyor.

Dursun Çiçek’e karşı kullanılan kanıt, orduyla ilişkili olduğu id­


dia edilen gizli bir isimden sağlanmış. Gülen’in gazetesi Z a m a n ,
Genelkurmayca paylaşılmamasına rağmen adli raporun kanıtın ger­
çekliğini ispat ettiğini cümle âleme duyurdu. Halbuki adli çalışma,
belgenin sadece bir askeriye bilgisayarında oluşturulduğunu kanıtla­
dı ve mektup hâlâ isimsiz.
Zaman , Yeni Şafak ve diğer AK Parti yanlısı basın kuruluşları en
küçük bir karşı görüşe yer vermeden sözkonusu wdelil”in etrafında
bir meşruiyet yaratıyorlar.
Laikler, AK Parti’nin yıllardır bürokrasiyi yavaş yavaş Gülenciler
için bir sığınağa çevirdiğinden şikâyet ediyorlar. İlk iddialar İçişleri
Bakanlığı, sonrasında polis teşkilatına yönelikti. Konsolosluğumuzun
resmi olmayan bir incelemesi bunu doğrular nitelikte.
En son savaş sahası Adalet Bakanlığı olacak gibi görünüyor. Zaten
HSYK’nın Ergenekon savcılarını atamasıyla gündeme geldi.

James Jeffrey, 4 Aralık 2009 Ankara Büyükelçisi

Türkiye’nin görünmez adamı şüphe bırakıyor


Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, bu defa ABD’nin Gülen’i ko­
rur gibi görünürken, laik olmayan bir Türkiye’yi teşvik ettiği al­
gısına yol açtığım belirterek bu konudaki kaygılarım aktarıyor...
129

1- Fethullah Gülen, Türkiye’de bir siyasi fenomen olmaya devam


etmektedir. Geçtiğimiz on yıl Pennsylvania’da “sürgün”de olmasma
rağmen, Gülen’in etkisi sadık destekçilerinin birliği ve elit okullar ağı
yardımıyla genişlemeye devam ediyor.
Gülen Hareketi’nin sözde hedefleri dinlerarası diyalog ve hoşgö­
rüye odaklanmak, ancak mevcut AKP-laikler bölünmesinde, birçok
Türk Gülen’in daha derin ve muhtemelen sinsi bir siyasi gündemi ol­
duğuna inanıyor ve hatta Gülen’in şeffaflık eksikliğini eleştiren bazı
İslamcı gruplar, bunun nedenleri hakkında şüpheler yarattığım söy­
lüyorlar.
2- Gülen 1938-1942 arası bir tarihte doğdu. Ve bir dönem Diyanet
imamlığı yaptı.
O 1970’lerde takipçilerine Nurcu denilen Kürt kökenli bir İslam
düşünürü Said Nursî’nin öğretilerine dayanan kendi hareketini kur­
du. Gülen daha sonra Nurcu çerçevesinden kendini kopardı. Gülen’in
kendi felsefesi İslam’da bilimin rolünü vurgulamaktadır. O dinler
arası diyaloğu destekler ve terörizmi kınar. Son yirmi yılda, Gülen
Türkiye’de değil, dünyada sadece ve öncelikle eğitime odaklanmıştır.
Okulları akademik mükemmellik ve ılımlı İslam görüşlerinin savunul­
ması için özellikle Orta ve Güney Asya’da üne sahiptir.

Zanlıydı, sonra aklandı


3- 1999 yılından bu yana ABD’de yaşayan Gülen, görünüşte teda­
vileri (bir kalp rahatsızlığı ve şeker hastalığı) için oraya gitti. Aynı za­
manda, nasılsa, Türkiye’de devleti yıkmak için komplo kurduğu suç­
lamalarıyla karşı karşıya kalmıştır.
1986’daki vaazlarına dayanan suçlamalarda, Gülen’in “Yargı ve
mülki organlardaki pozisyonlarda arkadaşlarımız var, İslam adına da­
ha verimli, ülke çapmda bir restorasyon yürütmek amacımız için, bu­
nun ayrıntılarını öğrenmeli ve bu yüzden her zaman uyanık olmalılar”
dediği duyuluyor. Bu iddianameyle, Gülen’in ABD seyahati Türk yar­
gı sisteminden kaçmak olarak yorumlandı. Bir Türk mahkemesi 2006
yılında tüm suçlamalardan beraatine karar vermiştir. O beraat temyiz
edildi ancak beraat, 2008 yılında onanmıştır.
4- Bu arada, ABD Göçmenlik Bürosu yetkilileri başlangıçta “Olağa­
nüstü Yetenekli Yabancı” statüsü ile sürekli oturma izni için Gülen’in
başvurusunu reddetti. Ancak Federal Mahkeme, 2008 yılında verdiği
kararla bu ret kararını uygunsuz bulmuştu. Gülen’in artık Yeşil Kart’ı
var ve Pennsylvania’ıun Pocono dağlarında tenha bir kampta yaşıyor.
5- Fethullah Gülen Hareketi’nin temeli ABD’den Güney Afrika’ya
130

uzanan okullar ağıdır. Yüksek akademik başarı vurgulayan bu okul­


lar, açıkça yoksul ailelerden ve işçi sınıfından gelen en parlak öğren­
cileri kabul edip burs sağlıyor. Türkiye’deki Gülen okulları yılhk üni­
versite giriş sınavında yüzde bire giren mezunlar yetiştiriyor. Bu me­
zunlar genellikle kendi okullarında öğretmen olur. Muhafazakâr ve
alttan dindar Gülenci doktrin, Rusya gibi rejimlerde şiddetli düşman­
lık gördü. Gülenciler 1990’larda topluca sınırdışı edüdiler.
6- Ama hareketin Türkiye içinde kendi kökleri, en geniş müritleri
ve büyük çekişmeleri var. Gülen Hareketi’nin sadece eğitim kurumla-
n yok, içlerinde Ankara’daki ünlü Samanyolu Okulu ve Fatih Üniver­
sitesi, aynı zamanda Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, çeşitli işletmeler
ve Zam an , Today's Zam an , Samanyolu TV ve Haftalık Aksiyon gibi
medya kuruluşları da var.
Ergenekon soruşturmasının öncüsü olarak hizmet veren Gülenci-
lerin Türk Polis Teşküatı’na da hâkim oldukları belirtiliyor.
2004 yılında bir askeri darbe teşvik etmeye çalışma iddialarıyla
suçlanan sözde geniş yeraltı ağma soruşturma yapüdı.
Soruşturma, Türk askeri figürleri de dahil olmak üzere iktidarda­
ki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) pek çok laik karşıtlarım ye­
rinden ettiği, Gülenciler tarafından nihai hedef olarak Türkiye’nin da­
ha görünür İslamcı olmasını tasvip ederek bütün kurumlann altının
oyulduğu suçlamalarına yol açtı.
Türk Polis Teşkilatı’mn Gülen’e bağlı olup olmadığım teyit etmek
imkânsız olsa da aksini söyleyen tek bir kişiye rastlamadık. Gülen’in
yurtlarında kalanların polis okulu sınavlarındaki sorulan önceden al­
dıklarına dair duyumlarımız var.

Ergenekon soruşturmasını savunuyorlar


7- Zam an gibi Gülenci gazeteler amansızca Atatürk mirasının ge­
çerliliğini sorguluyor ve bir AB aday ülkesi olarak, Türkiye’nin siya­
si konularda Türk ordusunun sesini kısmak zorunda olduğunu iddia
ediyor. Bu gazeteler Ergenekon soruşturmasını savunuyor ve sürekli
Türk ordusunun geleneksel hâkimiyetinin Türkiye’nin tarihine olum­
suz bir etken olduğunu vurguluyorlar. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde,
Türk Genelkurmay’ına yakm temaslarımız, açıkça Gülen’den nefret
ettiklerini ve Gülen’in nihai hedefinin sadece orduyu yok etmek de­
ğil, Türkiye’yi İran’a benzer bir îslami cumhuriyete dönüştürmek is­
tediğini söylüyor.
8- Hatta bazı İslamcı örgütler arasında, Fethullah Gülen Hareke­
ti karanlık bir üne sahip gibi görünüyor. Şehir Kadın Platformu es­
131

ki başkanı Hidayet Tuksal, Gülen’e ilişkin olumlu konuştu. Çünkü o


şiddet kullanımını onaylamıyor. Ama, Gülen’in şeffaflıktan yoksunlu­
ğu, bunun nedenleri hakkında ileride karşımıza neler çıkar şeklinde,
Gülen’in en aktif olduğu topluluklar içinde bile şüphelere yol açıyor.
Gülen’in sözde ana hedefi dinlerarası diyalogu ve hoşgörüyü destek­
lemek; ancak Türkiye’de birçok çevrelerde yaygm kam onun günde­
minin daha derin ve daha sinsi olduğu yönünde.
9- Gülen Hareketi Sünni Hanefi İslam’ın modernize versiyonu
olarak tarif edilmiştir. Bu yönelimi eski başbakan Necmettin Erba­
kan ile ilişkili grup “Milli Görüş” ile paylaşmaktadır, ancak iki hare­
ket birbirinden farklıdır: “Milli Görüş” Türkiye merkezlidir; Gülen
Hareketi’nin daha geniş bir kapsamı vardır ve bu tür gerektiğinde ba­
şörtüsünü atarak, sonunda hedef için her şey meşru kavramını kul­
lanmakta daha rahattır. Yine de, bazı yakınlıklar var: AKP kurucula­
rından çoğu “Milli Görüş”ten geldi, ama AKP içinde birçok görevlinin
Gülen Hareketi’ne yakın olduğu bilinmektedir.

Gülenciler, Erdoğan’ı bir engel olarak görüyorlar


10- Türkiye’deki tartışmaların çoğunda Gülen’e değinmek biraz
hassasiyet ve ustalık gerektirmektedir.
Bizim muhataplarımız çoğu zaman, kendi görüşlerini ifade etmek­
te isteksizler, görünüşte onların zararına bir dönüş olabileceğini dü­
şünüyorlar.
Gülen hakkında muhafazakâr siyasi yaklaşımlar farklı. Neredeyse
bütün bağlantılarımız Cumhurbaşkanı Gül’ün Gülenci gibi göründü­
ğünü, Erdoğan’ın ise olmadığmı düşünüyor. Bazıları Erdoğan'ın ka­
rarlı bir şekilde Gülen Cemaati’nin dışında durduğunu, bu yüzden Gü-
lencilerin Erdoğan’ı bir engel olarak gördüğünü söyledi.
Aynı zamanda, Cumhuriyet Halk Partisi ve iktidardaki Adalet ve
Kalkınma Partisi’nin diğer karşıtlan ABD’yi sözde gizlice Gülen’i des­
tekleyerek Türkiye’nin laik temellerini zayıflatıp “model” fiımlı İslam
milleti üretmek için çalışma yaptığı iddialanyla suçlamakta aceleci.
Bu suçlam a, yasadışı laiklik karşıtı faaliyetleri yüzünden
Türkiye’de iddianameyle yüz yüzeyken, Gülen’e ABD’de sığınma ve­
rildiği ve sonuçta daimi ikamet statüsü aldığı iddialarına dayanmak­
tadır.
Bugün Türkiye’deki mevcut AKP-laiklik uçurumu göz önüne alın­
dığında, Türkiye’de herhangi bir İslamcı hareketin niyeti konusunda
ihtiyatlı olmanın tercih edilmesi şaşırtıcı olmamalıdır.
Ne yazık ki, bu sadece Türk toplumunda yansıması olan komplo te-
132

önlerini besler ve Gülen Hareketi kendisi hakkında şüpheleri büyütür.


Gülen’in ifade edilen sözde dinlerarası diyalog ve hoşgörü hedefleri
kusursuz olsa da, biz nasılsa ABD hükümetinin Gülen Hareketi’nin ar­
kasında olduğu iddialarına yönelik endişeleri görüyoruz.

“Neden G üleni himaye ediyorsunuz?” sorusuna tavsiye...”


Jeffrey Washington’a geçtiği bu önemli telgrafın sonunda, Ameri­
kan hükümetinin Gülen’in arkasında olduğuna yönelik suçlamalara
ilişkin endişeler gördüklerini kaydederek bu konuda gelebilecek so­
rular için bir rehber sunuyor.
“ABD neden Gülen’i himaye ediyor? Bu, Amerika’nın Türkiye’de
laiklik karşıtlığım desteklediği anlamına gelmiyor mu?” sorusuna kar­
şılık olarak, gazetecilere resmen şu cevabın verilmesi tavsiyesinde
bulunuyor:
ABD, Bay Gülen’i himaye etmemektedir ve kendisinin ABD’de bu­
lunması bir siyasi karara dayanmamaktadır. Bay Gülen, ABD’de sü­
rekli oturum için başvuruda bulunmuş ve 2008’de sonuçlanan uzun
bir hukuki süreç sonunda, Federal Mahkeme’nin, kendisinin çok sa­
yıda yazılı eserin sahibi ve dünya çapmda bir dini organizasyonun li­
deri sıfatıyla, “olağanüstü yetenekli yabancı” olarak görülmeyi hak
ettiği yönündeki karan üzerine bu hakkı elde etmiştir. Bir Yeşil Kart
sahibi olarak, Bay Gülen bu statünün getirdiği bütün imtiyazlara sa­
hiptir. ABD’de bulunuşu, ABD’nin Türkiye’ye yönelik politikasının bir
göstergesi olarak görülmemelidir.

Jeffrey bu kitabı doğruluyor


ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, WikiLeaks
belgelerine yansıyan bu telgrafının sonunda, bizim de bu kitapta
anlattıklarımızı doğrulayarak, yani Gülen’in Yeşil Kart’ını hükü­
met kararıyla değil, ABD mahkemelerinin kararıyla aldığım, ABD
hükümetinin onu korumadığım, Hükümet Yeşil Kart talebini red­
dedince, kişisel olarak başvurduğu mahkemede Yeşil Kart’mı al­
dığım belirtiyor.

James Jeffrey, 29 Ocak 2010, Ankara Büyükelçisi

Türkiye: Darbeleri ve Anayasa reformları


1- Başbakan Erdoğan’ın İslamcı eğilimli hükümetine karşı dar­
be planlan haberleri 2007 yılından bu yana Türk medyasmın zamkı
olmuştur. Türkiye’nin en yüksek rütbeli subaylan bunlann gerçek-
133

liği olmayan iddialara dayandığı gerekçesiyle karşı gelmelerine rağ-


jnen, nüfusun giderek artan bir yüzdesi, ordu içindeki en azından ba­
zı unsurların AKP’yi zayıflatmak, hatta devirmek için komplo kurdu­
ğuna inanıyor. Bu darbe iddiaları, Ergenekon savcılık ekibi için bir
yem hizmeti görevi görmüştür ve bu komplolardan bazdan üst düzey
emekli subaylara karşı resmi iddianamelere dahil edilmiştir.
Bu iddiaların net sonucu, orduya karşı halkın güveninde kademe­
li erozyon olmuştur.
“Balyoz” planı ile ilgili son haberler, hükümetin tam da askeri per­
sonelin sivü mahkemelerde yargılanmasına izin verecek olan anayasa
değişikliği sürecine hazırlandığı zamanda geldi.
İslamcı medyanın körüklediği ve Türk Genelkurmay’ınm her iddi­
aya sürekli yetersiz yanıtlar vermesi, kamuoyu karşısında askerin ka­
yıtsız şartsızlığım azalttı. Bu durum AKP’ye verilen desteğin geçen yıl
içinde önemli ölçüde aşınmış olmasma rağmen, sivil-asker dengeleri­
ni kendi lehine çevirmek için Türkiye anayasasını değiştirme yönün­
de adımlar atmakta direten AKP’nin pozisyonunu güçlendirebilir.

Darbe Günlükleri: Bir Gözden Geçirme


2- Son 2.5 yıl boyunca, Türk ordusu özellikle 2003-2004 dönemin­
de, kendi saflarında meydana gelmiş bir dizi darbe komplosu iddiala­
rıyla karşı karşıya kalmıştır. Bu iddiaların temposu günlük liberal ga­
zete Taraf ile arttı. Sloganı “Düşünmek Taraf Olmaktır.”
Kimliği belirsiz askeri veya adli kaynaklardan sızan bilgilerle dü­
zenlenen birçok sansasyonel hikâyelerle Taraf öncülük yaptı.
Yorum: Tarafın sahibi Başar Arslan gazetenin gizlice Fethullah
Gülen Hareketi tarafından finanse edildiği iddialarım alenen reddetti.

Genel Konular
3- Bu değerlendirmede genel parçalardan biri olduğu iddia edilen
planlarda bir temanın tüm varyasyonlarının olmasıdır: Hepsi kaos ek­
mek ya da AKP’ye karşı muhalefeti körüklemek ve bir askeri müda­
hale için gerekli koşullan yaratmak çabalamu içeriyor. İddia edilen
komplolardan hiçbiri doğrudan bir askeri darbeyi içermiyor.
4- Başka bir ortak konu da tüm bu iddiaların yanlış olduğunu ka­
nıtlamakta askeri neredeyse imkânsız bir pozisyona koyması. Basmda
çıkan haberlere göre iddia edilen planlama eylemlerine girişmediğini,
her yeni iddia ile askerden giderek şüphelenen halka kanıtlamakta.
Bu iddialann her birinin hangi ölçüde doğru olduğunu belki as­
la bilemeyecek olsak da, eski Türk Genelkurmay Başkam Orgeneral
134

Özkök’ün ifadeleri açıktır, en azından, 2004 - 2003 yılında ordu içinde


AKP hükümetini devirmeye ciddi önem verüiyordu.

Köktendinciliğe karşı eylem planı


12- Sözde “Köktendinciliğe Karşı Eylem Planı” fotokopileri Hazi­
ran 2009 yılında bir baş sayfa haberi olarak Taraf gazetesinde yayım­
landı. Plan Fethullah Gülen Hareketi de dahil olmak üzere iktidarda­
ki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) yanı sıra, diğer “irtica kay­
naklarım” gözden düşürmek için bir psikolojik harekât kampanyasını
sıralıyordu. Eylem planı olduğu iddia edilen ve Genelkurmay Başka­
nı Başbuğ’un bizzat zımni onayı, daha sonra Yardımcısı Iğsız’m emriy­
le 2009 yılında Deniz Piyade Albayı Dursun Çiçek tarafından hazırlan­
mıştı. Genelkurmay Başkam Başbuğ da fotokopileri çekilmiş planlan
reddederek “Bir kâğıt parçası” dedi.
ABD’deki Gülen okulları

ABD’deki okullardan yılda 500 milyon dolar kazanıyor


Devletin resmi haber ajansı olan Anadolu Ajansı’nm geçtiği ha­
berlerde Gülen için kullanılan terim ve tanımlamaların bu kitabı
yazan kişi için çok zor olduğunu belirtmeliyim. Öyle ki, Gülen ile
ilgili Anadolu Ajansı haber arşivini araştırırken 17 ve 25 Aralık id­
dianameleri öncesine kadar “Gülen okulları” ifadesinin, bu tarih­
ten 15 Temmuz Kalkışması’na kadarki dönemde “Paralel Yapı” ve
sonrasında ise Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) okullarına dö­
nüştürüldüğünü görüyoruz.
ABD’de “Charter School” diye adlandırılan bu okullar birer
özel okul değil. Bunlar özel eğitim kuruluşları tarafından yöne­
tilen ve ihtiyaca göre açılan “sözleşmeli” okullar. Diğer özel okul
ya da devlet okulları ile aralarındaki farklar şöyle: Charter okul­
larına devam eden öğrenciler eğitim için ücret ödemiyorlar. Dev­
let okullarında da böyle. Farkı, bu okulların özel eğitim kuruluş­
ları tarafından idare edilmesi. Tüm giderleri ise yine devlet ödü­
yor. Bu okulları işleten özel eğitim kuruluşları bulundukları eya­
letin Eğitim Departmanı’nm açtığı ihalelere girip belli süreyle ve
belli bir ücrete Charter Okulları yönetiyorlar. Bu okullar bazen,
hazır devam eden ancak sözleşmeleri sona eren okullar olurken,
bazen de ihtiyaca göre sıfırdan inşa edilerek öğrenci kabul edilen
okullar olabiliyor. Tüm masraflar belli bir kâr karşılığında ABD
hükümeti tarafından ödeniyor.
Charter okullarının yönetiminde velilerin rolü ve kararlan çok
önemli. Eğitim müfredatı her ne kadar ABD Eğitim Bakanlığının
belirlediği müfredat olsa da okul içindeki etkinlikler, öğretmen
alımlan ve harcamalarda velilerin etkisi çok büyük.
İddialara göre, Gülenciler açtıklan ya da sözleşmeyle devral­
dıktan okullann yönetimine kendi adamlannı yerleştiriyorlar.
136

Dolayısıyla öğretmen alımı, faaliyetlerin belirlenmesi ve harca­


maların onay hakkım ele geçiriyorlar. Özel eğitim kuruluşları ta­
rafından yönetilen Charter okullarının tüm giderlerini devletin
ödemesi beraberinde yolsuzluk iddialarım da getiriyor.
Gülencilere yönelik iddialar ve şikâyetler iki gruba ayrılıyor:
Birincisi fınansal bağlantılarındaki şüpheler ve öğretmen ata­
ma yöntemleri.
Şöyle ki, ABD’nin Utah Eyaleti’ndeki Gülen Cemaati’ne ait ol­
duğu ileri sürülen “Beehive Academy” hakkında fınansal bağlan­
tıları ve öğretmen atama yöntemleri hakkındaki şikâyetler üzeri­
ne soruşturma açıldı.
Utah’ta yayımlanan The Salt Lake Tribune gazetesinde yer
alan haberde matematik ve fen ağırlıklı derslerle ortaokul ve li­
se eğitimi veren Beehive Academy’nin muhasebe kayıtlarında ba­
zı öğretmenlerin yıllık maaşını 5 bin 200 veya 11 bin dolar gibi
son derece düşük rakamlarda gösterdiği, halbuki bu pozisyon­
larda işe alman öğretmenlere devletin ödediği yıllık ücretin ba­
zen 100 bin doları geçtiği iddia ediliyor. Hatta bu okulun Utah
Üniversitesi’nde okuyan bir öğrenci tarafından kurulduğu da id­
dia edüiyordu.
Gülen okullarının devletin fazla maaş ödediği öğretmen pozis­
yonlarım Türkiye’den çalışma vizesi Hl-B ile gelen Gülenci Türk
öğretmenlere ayırdığı, bunların maaşlarından da yüzde 25, evli ve
birlikte çalışan öğretmenlerden yüzde 40 kesinti yaptıkları ve bu
farkın “Hizmet”e aktarıldığı bu okullar hakkındaki iddialar ara­
sında yer alıyor.
Gülenciler, Gülen okulları diye bir organizasyon olmadığım ve
bunların Fethullah Gülen’den etkilenmiş şahısların başlattıkla­
rı birbirinden bağımsız eğitim kurumlan olduklannı savunsalar
da “Beehive” okulu soruşturmasında ortaya çıkan ilişki böyle bir
bağ olduğunu gösteriyor.
2005 yılında kurulan Beehive, 2007 yılında okulun müdür
yardımcısı Murat Bıyık’tan 61 bin dolar borç alıyor. Bu borç
Bıyık’ın yıllık maaşına denk geliyor. Bıyık, daha sonra Hollywo­
od, Califomia’daki Magnolia Science Academy’nin müdürü olu­
yor. Magnolia’yı yöneten özel eğitim kuruluşunun sekreteri Mus­
tafa Keskin ise Beehive’a 49 bin dolar borç vermiş. Beehive’m
aldığı diğer borçlar arasında Tustin, California’daki Accort
Institute’de çalışan Bünyamin Karaduman’dan 20 bin ve Süley­
man Bahçeci’den 30 bin dolar kayda geçmiş.
Okulun Azeri asıllı müdürü Frank Erdoğan ise bu kişileri “ar­
137

kadaşlar” olarak tanımladığını ve bu paraların kendilerine en kı­


sa zamanda ödendiğini veya ödeneceğini söylüyordu.
Bu ilişki gösteriyordu ki, Gülen okullarından bazdan para ka­
zanmıyordu. Ya bu okullara yeterince Cemaat elemanı yerleştire-
miyorlar, ya da okul için “sözleşme” imzalarken hesaplannı doğ­
ru yapmıyorlardı.
Bunlar içinde hesaplarım en üginç yapan Wisconsin Eyaleti’nin
Milwaukee şehrindeki “Wisconsin Career Academy” (WCA) idi.
Bu okula yönelik yolsuzluk iddiaları yerel gazetede de haber ol­
muş ve soruşturma başlatılmıştı. Buradaki iddialar sistemin nasü
çalıştığına yönelik çok net fikirler veriyor.
“Milwaukee Public School” Charter School kategorisinde
2001-2002 eğitim yılında kuruldu. Charter School, yukarıda belirt­
tiğim üzere “sözleşmeli”, yani devlete ait bir okulun özel bir ku­
rum tarafından işletilmesi. Bu tip durumlarda, ABD hükümeti öğ­
renci başma yüda 7 de 10 bin dolar arasında bir ücreti okul idare­
sine ödüyor.

Okullar üzerinden nasıl para kazanıyorlar?


Cemaatin girişimiyle “Mdwaukee Public Schoof’a (MPS) siyah
Amerikaldann yoğun olduğu Mdwaukee’nin kuzeyinde bir “Char­
ter” okulu açılması için başvuru yapılıp izni alınır. Cemaat, okul
için şehrin kuzeyinde bina aramaya başlar, fakat bulamadık diye­
rek beyazların yaşadığı güneyde kiralık bir bina bulup burayı ki­
ralarlar.
Mdwaukee Public School, yani Mdwaukee Milli Eğitim Müdür­
lüğü kiralama aşamasında büyük yolsuzluk yapddığım tespit edi­
yor.
Nasd mı? Şöyle ki; Gülen Cemaati önce kendi içlerinden arka­
daşlarına Madison, Wl’da “Mendota” adında bir şirket kurduru­
yorlar. Bu şirket Milwaukee’de bir bina kiralıyor, bu binayı da
tekrar aynı Cemaat içinde bir başka gruba daha yüksek fiyatla
okul için kiraya veriyor.
Yaklaşık 100.000 sqft (ölçü birimi: ayak kare) olan bu bina okul
için sqft’na Mendota şirketi burayı sqft’ni 5 dolara kiralayıp, Mü-
waukee’deki Cemaatçi gruba sqft’ni 10-12 dolara kiraya verdikle­
ri ve MPS’i sqft’ta 7 dolardan yaklaşık 2-3 müyon dolar zarara uğ­
rattıkları ortaya çıkıyor.
MPS, onlara “Ya bu parayı getireceksiniz ya da bu okulu kapa­
tacağız, yolsuzluğu resmen tespit edip kayıtlara geçirdik” diyor­
138

lar. Cemaat masaya oturup bu parayı 3-5 yıl içinde ödemeyi taah­
hüt edecek bir anlaşma imzalıyor.
Bu bina ilk başta bir depo ve içi boş. Binaya derslikler yapmak
için yapüan masraflar da yine MPS’e fatura ediliyor. Bu aşamada
da Cemaat bu bölgede kurdukları inşaat şirketleri vasıtasıyla fa­
turaları şişirerek ibraz ediyor. Yani 20 bin dolarlık bir işi 70 bin
dolar göstermişler. Bir nevi naylon fatura oyunu.
İddialara göre, bunu yapanlar okul inşa edilirken özel olarak
Milwaukee’ye davet edilen sözde Türk işadamlarının kurdukları
şirketler üzerinden binlerce dolar vurgun yapıyorlar.
2000-2004 tarihleri arasında bu okulla iş yapan şirketlerin bilgi­
si MPS ve ABD Mâliyesi (İRS) kayıtlarında var. Şirket sahiplerinin
hesaplan ve maliye kayıtlan IRS’in Milwaukee merkezinde de var.
Bu müteahhitlerin elde ettikleri paranın bir kısmım el altından yi­
ne Cemaat’in “Hizmet” fonuna aktardıklan iddia ediliyor.
Milwaukee Public School, bu yolsuzluğu tespitinden sonra
Milwaukee Journal Sentinel gazetesinde de bu iddialar yer aldı.
Ancak, soruşturma bir şekilde engellendi ve bir daha yeni bir ha­
ber çıkmadı. O dönem bana aktanlan bilgiye göre, bu yolsuzluk
tespit edildikten sonra okul müdürü evini aceleyle toplayıp Orta
Asya ülkelerinden birine yollandı. Soruşturmada adı geçen diğer
Türkler de başka eyaletlerdeki okullara transfer edildiler.
Buna benzer örnekler ve iddialar çok var. Gülen okullarının
bulunduğu her eyaletin gazetesinde FBI soruşturmaları ya da
baskım haberleri görebilirsiniz. Tüm bunlara rağmen, okullar iş­
letilmeye devam ediyor. Biri kapatılırken, bir başkası açılıyor.

İslamcı iddiaları
Gülen okullarına yönelik ikinci tür iddia ise İslamcı olmaları
ve bir dönem Türkiye’de laik rejimi yıkmaya yönelik çabalan ol­
duğu.
Türkiye’de uzun bir dönem laik rejimi yıkma amacı güttüğü ge­
rekçesiyle yargılanan Fethullah Gülen’in bu okullann kurucusu
olduğu haberleri artık gazetelerde ve internette sıkça yayınlan­
maya başlamıştı.
Çocuklarım yazdırdıklan okulun Gülen Cemaati’ne ait olduğu­
nu okuyan bazı veli ve Amerikalı öğretmenlerin bu cemaatin içe­
riği hakkında şüpheye kapılarak okuldan aynldıklan, çocuklarım
aldıkları, hatta eyalet eğitim müdürlüklerine şikâyette bulunduk-
lan biliniyor.
139

Bu okulların müdürleri bu tür şikâyetlerin ardından kencüleri-


nin Gülen Cemaati üe doğrudan bir bağlan olmadığım, Gülen’in
düşüncelerini desteklediklerini, ancak kendilerini Fethullah
Gülen’in bir müridi olarak görmedikleri yönünde benzer ifadeler­
de bulunuyorlardı. Kullandıklan bu savunma modeli bugün hâlâ
geçerli.
Okulda 224 öğrenci ve 20 öğretmen bulunduğunu yazan The
Salt Lake Tribune gazetesi, özellikle derste Nazi soykırımını an­
latmak isteyen tarih öğretmeni Adam Kuntz’a metni değiştirme­
si için müdahale edildiği, değiştirmeyince de işten kovulduğu id-
dilanna yer vermişti. Kuntz’un okul idaresi üe bu konudaki tartış­
masını gizlice kasete kaydettiği ve şikâyette bulunduğu da haber­
de yer alıyordu.
Haberde Beehive Academy’nin Utah Üniversitesi’nde okuyan
doktora öğrencisi bir Türk tarafından kurulduğu da belirtiliyor­
du. Utah çok ilginç bir yer. Gülen Cemaati ile benzetilen Mor-
monlann yaşadıkları eyalettir burası. ABD’ye kabul edilen Ahıs-
ka Türklerinin dışında 20 kadar Türk öğrenci ve birkaç eğitimci­
nin yaşadığı bir yerdir. Türk doktora öğrencileri arasında bir de
kimler vardı hatırlatayım size: Emre Uslu ve Hakan Yavuz.
“Charter Okulları” konusuna kısa bir ara verip, Emre Uslu ve
Hakan Yavuz’un Gülen Cemaati için önemlerine değineceğim.
Bir dönem Zaman gazetesinde, bir dönem de Taraf gazetesin­
de yayınlanan yazılan (iddialan) üe yeri göğü inleten, daha sonra
“Fuat Avni” olduğu iddia edüen ve son olarak ABD’ye dönen Em­
re Uslu.
Hakan Yavuz ise, Gülen’in Yeşü Kart sponsorian arasında yer
alan Georgetown Üniversitesi İslam teolojisi profesörü John Es­
posito ile birlikte, Türk İslâmî ve Laik Devlet: Gülen Hareketi
başlığını taşıyan kitap yazmış ve kitap İngilizce yayınlanmıştı.
Hakan Yavuz, halen Utah Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakül­
tesi Ortadoğu Araştırmalan Merkezi öğretim üyesi. Bir zamanlar
AK Partili Edibe Sözen’le evliydi.
Gülen ile ilgili çok sayıda makale ve kitap yazmış olmasına
rağmen daha sonra bu çizgisinden uzaklaşmıştı.
Hatta, 13 Haziran 2008*de Hürriyet gazetesi yazarlarından Öz-
demir İnce’ye gönderdiği mektupta Fethuüah Gülen ve cemaati
hakkında şu ifadeleri kıülanmıştı:

Şimdiye kadar bu anlamda tüm cemaatlerden uzak durdum. Kısa­


cası, ben kendimi cemaat mensubu olarak görmedim.
140

Bazı cemaatler beni kendi mensuplan şeklinde algılamış olabi­


lirler. Kişisel görüşüm, Türkiye’de bir cemaate mensubiyetin büyük
oranda “yükselme” veya “belli kazanımlar elde etme” amacı taşıdığı­
dır. Benim bunlara hiçbir zaman ihtiyacım olmadı.
Öte yandan ben cemaat karşıtı bir insan da değilim. Bu bir çelişki
gibi görülebilir.
Ancak, bir sosyal bilimci olarak böylesine etkili bir olguya karşı da
ilgisiz kalamazdım.
Ne var ki söz konusu cemaatin bugünkü “konumundan” ciddi şe­
kilde hem demokrasimiz açısından hem de toplumsal banş açısından
kaygı duyuyorum.
Bir akademisyen olarak bu kaygılanmı Reuters Ajansı’nda ve çe­
şitli gazetelerde dile getirdim.

Rahatsızlık nedenlerim şunlar:


1. Cemaat samimi değil; cemaatin içeride ve dışarıda geliştirdiği
birbirine zıt iki ayn dili var;
2. Cemaat bir siyasi proje peşinde ve bu Cumhuriyet’in kuruluş
felsefesine uygun bir proje değil;
3. Cemaatin gerek içeride gerekse uluslararası alanda meşruiyet
arayışı, dış aktörler karşısında zayıflığı, onu edilgen bir konu­
ma sokmuş, bu nedenle işbirliği yaptığı uluslararası aktörlerle
ilişkisi sorgulanmalıdır,
4. Cemaat özelde Said-i Nursi’nin Risale-i N ur'unu, genelde ise
İslam’ı “araçsallaştırmıştır.” Gittikçe tslamsız bir İslam anlayışı
hâkim olmakta ve güce odaklanmış bu İslam anlayışı ahlaki çe­
kirdekten uzaklaşmaktadır.

Bunları görebilen biri olarak benim herhangi bir cemaat yapısına


aidiyetimin olması mümkün değil.

Cemaatler bana göre özgür düşünceye yer veremezler.


Ayrıca, cemaatler doğaları gereği farklılıkları değil, “aynılaşmayı”
savunur.
Bu bağlamda her zaman farklılıkların zenginlik kaynağı ve hayatm
olağan yapısı olduğunu savunan, sosyal olguları anlamaya odaklan­
mış, düşüncelerle dans etmeyi seven biri olarak benim şu veya bu ce­
maatin “talebesi” olduğum iddiası doğru değildir.
141

Gülen okulları ABD’de tartışma konusu oldu

ABD’nin en çok izlenen haber programlarından CBS kanalın­


daki “60 Dakika”da Fethullah Gülen’in gizli İslami gündemi so­
ruşturuldu.
Gülen’in “Altm Nesil” kampma girebilen CBS’in ünlü muhabi­
ri Leslie Stahl, Fethullah Gülen’in ABD’deki okullannm muam­
malı örtüsünü aralamaya çalıştı, 26 eyalette hizmet veren, sayüan
130’u geçen İmtiyazlı (Charter) Gülen okullannm izini sürdü. İs­
tanbul’daki “Fatih Okullan”ndan Teksas’taki Gülen okullanna ka­
dar çeşitli ziyaretlerde bulunan “60 Dakika” muhabiri Stahl, Gü­
len okulunun bazı öğrencileri, öğretmenleri ve bu okullan eleşti­
ren kişüerle görüştü.
13 Mayıs 2012 tarihinde yayınlanan haber programında, Fet­
hullah Gülen’in gizli İslami gündemini bulamadığını söyleyen
Stahl, ekrana Gülen’in boş koltuğunu, ilaçlannı ve kapalı özel
odasının kapısını yansıtıp, okullardaki Türk öğretmenlerin yasal
göçmenlik statülerine göz dikti.
ABD’de Gülen okullan karşıtı kampanya yürüten bazı öğret­
menler ve ailelerin “Çocuklanmız İslamlaştınlıyor, vergilerimiz
Türk İmam’a gidiyor” iddialarım soruşturan ve aylarca Gülen üe
özel röportaj yapmaya çalıştıklarım itiraf eden Stahl, Gülen’in bo­
zuk sağlığını gerekçe gösterip röportajı son gün iptal ettiğini söy­
lüyordu.
Bunun üzerine “Altm Nesü” kampının yöneticisi Bekir Aksoy’u
kamera karşısına geçirdi.

Okullardan hiçbirini görmedi


Bekir Aksoy’un rehberliğinde çalışma odasını dolaşan Stahl’m,
“Dışanya çıkacak mı? Kendisini görecek miyiz?” şeklindeki soru­
suna Aksoy, “Son 5, 6 aydır gerçekten çok, çok hasta. Hasta ol­
duğunda ziyaretçi kabul etmiyor” cevabım verdi. Aksoy konuşur­
ken, Gülen’in günlük konuşmalarını yaptığı, kitaplarım okuduğu
boş koltuğu ve yatak odasının kapalı kapısı ekranlara yansıtılı­
yordu.
Aksoy’un ifadesine göre, Fethullah Gülen’in gizli bir ajandası­
nın olmadığım pragramında söyleyen Stahl, “Okullarım gidip gö­
rüyor mu?” şeklindeki bir başka sorusuna ise şöyle yanıt aldı.
“Çahşmalannm meyvelerini görmek istemiyor. Sadece konuşu­
142

yor ve insanları iyi birer birey olmaları için cesaretlendiriyor. İna­


nın bana, okullardan hiçbirini görmedi. Bu odadan hiç çıkmıyor.”

Kapitalizmi çok seviyorlar


Türkiye’de 25 yıl gazetecilik yapan Andrew Finkel’in görüşleri­
ne de yer verildi.
Finkel, Gülencilerin kapitalizmi çok sevdiklerini, bir din şebe­
kesi olduğu kadar aynı zamanda bir iş şebekesi de olduklarını,
mesajlarının en önemli anahtar kelimesinin “tolerans” olduğunu
belirtiyordu.
Gülen’in cemaatini zor kullanma olmadan karizmatik kişiliği
ile yönettiğini ifade ediyordu. Stahl’ın “Din içindeki duruşu Osa­
ma Bin Ladin’den olabildiğince uzak mı? şeklindeki sorusunu ise
“Evet, çok çok farklılar” diye yanıtladı.

Türkler, Amerikalılara İngilizce öğretiyor


Gülen okulları ile ilgili Teksas Sözleşmeli Okullar Demeği (Texas
Charter Schools Association) Başkam David Dunn ile de konuşan
Leslie Stahl, “Bu okulların çocuklarımızı eğitmekten başka bir ama­
cı var mı? Göçmenlik sahtekârlığı iddiası da var. Bu okullar Tür­
kiye’deki yüzlerce Gülen müridine ABD vizesi sağlıyor. Bu Türk-
lerin ABD’ye gelmesi için açılmış bir yol mu?” sorusunu yöneltti.
Dunn, bu soruya “Okullar, ABD’deki açığı gidermek için Tür­
kiye’den matematik ve fen öğretmeni getiriyorlar. İngilizcesi an­
laşılmayan Türk öğretmenlerin ABD’ye gelip Amerikalı öğrenci­
lere İngilizce öğretmesi için vize aldıklarını gördük” karşılığını
veriyordu.
Stahl’m “Bu akla yatıyor mu?” sorusuna ise “Ben bunu anlamış
değilim. Aklıma yatmıyor. Ülkede İngilizce öğretmeni sıkıntımız
yok” yanıtını verdi.

Öğretmen eşim in maaşının yüzde 40’ı nakit olarak


geri almıyordu
Gülen Hareketi’ne ait Cleveland şehrindeki bir okuldaki işin­
den çıkarılan Mary Addi’nin de çarpıcı görüşlerine yer verilen
programda şu ifadeleri yer alıyordu:
“ABD hükümetine verdiğimiz ‘dolar’ vergüerimiz bunların ge­
lip işlerimizi almalarını finanse ediyor. Sizlere Amerikalı öğret­
143

menlerin çok aptal ve tembel, kendilerinin ise çok çalışkan oldu-


ğu^izlenimi verip çocuklarımızı daha iyi eğittiklerini iddia ediyor­
lar! Çünkü, bu çok iyi para kazandıran bir iş.”
Addi, bu okullarda çalışan Türk eşiyle evlendikten sonra, eşi­
nin maaşım aldıktan sonra kazancının yüzde 40’ıru nakit olarak
(Hizmet) Gülen Hareketine geri ödediğini öğrenince icra ma­
kamlarına başvurduğunu ve bu konuda doğruluğunu kanıtlayan
tüm belgeleri yetkili makamlara verdiğini de belirtiyor. Okul ida­
resi Addi’nin iddialarım reddederken, haberde FBFın bu iddiaları
ciddiye aldığı ve soruşturma başlattığı kaydediliyor.

FETÖ’nün ABD’deki okul ağı


O halde AA’nın 27 Temmuz 2016 tarihinde yayına verdiği
“FETÖ’nün ABD’deki okul ağı” başlıklı habere bir göz atalım, da­
ha sonra yılda 500 milyon dolar kazandırdığı belirtilen bu okulla­
ra yönelik yolsuzluk iddialarım ele alacağız.
AA’nın haberinde “Türkiye’de 15 Temmuz’daki darbe girişimini
organize eden Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ), 140 civarında­
ki sözleşmeli (charter) okul üe ABD’de en yaygın sözleşmeli okul
ağlarından birini yönetiyor” ifadesi kullanılıyordu.
ABD’de 1990’lann sonuyla 2000’li yılların başmda açüan ve za­
man içinde bazılarının ismi değişen okullarda, her yıl yaklaşık
60 bin civarında öğrencinin eğitim aldığı ve bu okullar vasıtasıy­
la Gülen’in devletten yüda yaklaşık 500 milyon dolarlık gelir elde
ettiği belirtiliyor.

Okullar en büyük gelir kaynağı


Amerikan medyasmda yer alan haberlerde, FETÖ’nün bu okul­
lar yoluyla ABD yönetiminden yüda 500 müyon dolar kaynak al­
dığı kaydediliyor.
FETÖ’nün okullarıyla ilgili Killing Ed belgeseliyle ABD’de ses
getiren yönetmen Mark Hail ve aynı konuyla ilgili Huffington
Post'ta bir makale kaleme alan Anna Clark, devletin, bu okullar­
daki öğrenci başma önemli miktarda ödeme yaptığım, yeni açüan
okullarla FETÖ’nün ekonomik havuzunun büyüdüğünü vurguladı.
Washington Post'ta 20 Temmuz’da Valerie Straus imzasıyla ya­
yımlanan haberde de FETÖ’nün sadece Teksas’taki 46 okulu için
ABD hükümetinden senede 250 milyon dolar kaynak sağladığı
ifade edüdi.
144

Sadece sözleşmeli okullar çerçevesinde bu fînansal gelirlere


sahip FETÖ’nün, diğer yapılanmalar da eklendiğinde ABD gene­
linde birkaç milyar dolarlık ekonomik hacme sahip olduğu belir­
tiliyor.

FBI’ın yürüttüğü soruşturmalar


FETÖ’nün yönettiği okulların bazıları usulsüzlük, haksız ka­
zanç, yolsuzluk, lüleli ihale ve evrakta sahtecilikten ABD Federal
Soruşturma Bürosu (FBI) soruşturması geçiriyor.
İlk olarak 11 Aralık 2013 tarihinde Louisiana’nın Baton Rogue
kentindeki Kenilworth Bilim ve Teknoloji Akademisi’ne FBI ta­
rafından düzenlenen baskınla başlayan ve daha sonra FETÖ ile
ilişkili başka okullara da sıçrayan FBI soruşturması halen devam
ediyor.

Usulsüzlük iddiası
ABD basımnda Fethullah Gülen’e ait okulların yaptığı usulsüz­
lüklere ilişkin Chicago Sun-Times gazetesindeki habere göre,
Gülen’e ait Concept Schools’un, 5 milyon dolardan fazla federal
burs parasım, altındaki sözleşmeli okullardan alarak kendi yakın­
larına aktardığından şüphe edüdiği kaydedildi.
Illinois Meclis Başkanı Michael Madigan’ın da aralarında bu­
lunduğu çok sayıda kişiyi yakın markajda tutarak, güçlü bir des­
tekçi ağı kuran Des Plaines merkezli Concept Okulları hakkın­
da soruşturmanın devam etmesine rağmen henüz bir iddianame
sunulmadığı belirtildi. Ancak, arama emri için mahkemeye veri­
len 85 sayfalık kayıtlara ulaşan gazetenin haberine göre, Concept
Schools, taşeronları ve özel olarak işletilen ama vergilerle finan­
se edilen ABD’deki çok sayıdaki sözleşmeli (charter) okulun fe­
deral eğitim programını dolandırmaya yönelik bir entrikanın için­
de olduğu iddia edildi.
Uygunsuzluk yapılan programın adı “E-Rate” Program, eko­
nomik olarak dezavantajlı okulların ve kütüphanelerin internete
ulaşımı ve diğer iletişim ihtiyaçları için devlet tarafından fon da­
ğıtım programı olarak biliniyor.
Concept Okullan’nda usulsüzlük yapıldığından emin olan ABD
Eğitim Bakanlığı müfettişlerinden biri, okullarda arama yapılması­
na izin almak için Chicago’da bir yargıca müracaatında, bu uygun­
suzluğun 2007’ye kadar gerilere gittiğim belirttiği de ifade edildi.
145

Soruşturmayı yürüten Federal Soruşturma Bürosu’nun (FBI)


Cleveland ofisi sözcüsü, Concept Okullarına yönelik soruştur­
manın devam etmesinden dolayı şu aşamada herhangi bir bilgi
paylaşamayacaklarım söylemekle yetindi.

Illinois ve çevresinde 30 okul var


Concept’in ABD’nin Illinois ve çevresindeki eyaletlerde ara­
larında devlet desteklilerin de olduğu 30 okulu bulunduğu bili­
niyor. Bu okulların arasında Chicago Devlet Okulları tarafından
finanse edilen ve yaklaşık 2 bin 200 öğrencinin bulunduğu dört
kampüs de yer alıyor.
Chicago Sun-Times gazetesinin geçen yıl sözleşmeli okullarla
ilgili raporuna göre FBI, Haziran 2014’te, Concept’in genel mer­
kezi ile Illinois, Indiana ve Ohio eyaletlerinde toplam 18 baskın
yaptı. Bu baskınlarda, Concept’in üst düzey görevlileri hakkında
ve şirketin federal “E-Rate” programına katüımı ile ilgili kayıtlar
ele geçirildi.
Elde edilen yeni bir arama emri sonucunda da müfettişler
Concept’in, W E-Rate” programlarının “adil ve açık fiyat teklifi” ku­
rallarım ihlal ettiğini ortaya çıkardı. Belgeler, daha önceden ince­
leme altına alınmış olan Concept yönetici ve müteahhitlerini de
ifşa ediyor.
Mahkeme kayıtları, Concept Schools Başkam Sedat Duman’m,
okullar için, “E-Rate” onay formlarını imzaladığını gösteriyor.
Mahkeme kayıtlarına göre, Concept okullarının bilişim kurulu
başkanı olarak adı geçen Hüseyin Shane Ülker’in, “E-Rate” fon­
larını kendisiyle ilişkili üç iş yerine hayali fatura ağıyla, Stephen
Draviam isimli bilgisayar uzmanının şirketi vasıtasıyla gönderiyor.
Gazetenin Federal Eğitim Bakanlığı Genel Müfettişliği’nden
özel temsilci Geoffrey Wood’a dayandırdığına göre Ülker, parayı
kendisine yakın üç şirketin hesabına yatırmadan önce 20 bin do­
lan Türkiye’deki Bank Asya hesabına yatınyor.

5 milyon dolar “yakın kumrulara” gönderilmiş


Contept Schools, Draviam’ın soruşturma sırasında FBI ile iş­
birliğine gittiği ortaya çıktığında kendisinin işine son verdi. Ga­
zetenin FBI memurlanna dayandırdığı haberine göre, Concept
Schools daha sonra kendi yönetimine yakın kişilerle iş yapmaya
başladı. Wood’a göre şirket, 5 milyon dolardan fazla ödemeyi yi
146

ne “Paralel Yapı”yla bağlantılı olan “yakın kurumlara” gönderdi.


Mahkeme kayıtlarına göre, pastadan en büyük payı alan şir­
ket, “E-Rate” fonundan 2,8 milyon dolardan fazla para alan Co-
re Grup A.Ş. Söz konusu şirket, işinin yüzde 92’den fazlasını Con-
cept Schools’la yaptı.
Federal fanların, Core Grup’un Mount Prospect’teki ofislerine
ve şirket sahibi Ertuğrul Gürbüz’ün Elk Grove köyündeki evine
de baskın yaptığı belirtilen haberde, Concept’in “E-Rate” danış­
manı olarak Gürbüz’ün eski yöneticisi Özgür Balsoy’u da işe aldı­
ğı, FBI’m Balsoy’un da evine baskm düzenlediği kaydedildi.

Türkiye’ye gittiğinde eroin taşımaktan tutuklanmış


Mahkeme belgelerine göre, Concept Schools’un eski yetkilüe-
rinden Mustafa Emanet ise “E-Rate” programı için sözleşmeli okul­
ların liderlerinin “yakın ilişki içinde olduğu” yandaş şirketlerle ça­
lışmak istedi. Gazeteye göre federal müfettişler, her ne kadar “yan­
daş” şirketler diğer şirketlerden daha kabank fatura çıkarsa dahi
onlarla çalışmak istediğini aktaran Emanet’in kendilerine Türkçe
şirket içi yazılmış bir e-postayı teslim ettiğini ve e-postadaki görüş­
melerin Concept Schools’un “E-Rate” kontratlarında kendüerine
nasü çıkar sağladıklarım açıkladığım düşünüyor.
FBI’ın aktardığına göre, Emanet, 6 sene önce Türkiye’yi ziya­
ret ettiğinde Concept Schools ile bağlarım kopardığı için büyük
sıkıntı çekti. ABD’de hiçbir sabıka kaydı bulunmayan Emanet,
Türkiye ziyaretinde üzerinde eroin bulundurmaktan tutuklanmış.
Emanet, Türkiye’de tutuklanmasının nedeni olarak ise “Paralel
Yapı”nm okulları ile ideolojik farklılıklarını gösterdi.

Gülencilere verilen H-1B Vizeleri


Myvisajobs.com isimli internet sitesi Charter okulları için gü­
zel bir çalışma yaptı. 2008-2010 yılllan arasında orta ve lise eği­
timi için yabancı öğretmenlere verilen H-1B çalışma vizeleri için
“Top 100 Vize Sponsorları” listesi hazırladı.
Listeye baktığımızda ABD’deki Gülen eğitim kunımlannm 34’ü
Top-100 içinde yer alıyor. Top-100 içinde, toplam 4.277 H-1B vi­
zesinden 1.349 adedinin Cemaat’in Türk öğretmenleri için ve­
rildiği görülüyor. O yıllarda, Gülen okullarının sayısının daha
100’ü geçmediği düşünülürse rakam gerçekten çok büyük. Ayrı­
ca, WikiLeaks’e sızan diplomat telgraflarında H-1B başvuruların­
147

da müthiş bir artış yaşandığı endişesine de yer veriliyordu. Pek


çok eyalette faaliyet gösteren Gülen eğitim kurumu The Cosmos
Foundation, en çok H-1B başvurusu onaylananlar içinde ilk sıra­
da yer alıyor.
Philadelphia Inquirer gazetesindeki bir haberde, 2009 yüında
25 eyaletteki Gülen okulları için 684, 2010 yılında ise araştırdıkla­
rı 12 eyalet içindeki okulları için 686 H-1B vizesi onaylandığı ya­
zıldı. Hatta, 2015 yılı sonu ile 7 farklı eyaletteki en az 19 Gülen
okulunun FBI tarafından soruşturma kapsamına alındığı da kay­
dediliyordu.
Haberde yer alan en büyük iddia bizim de yukarıda dikkat çek­
tiğimiz yolsuzluklardı.
İddiaya göre Gülen Cemaati, ABD’ye Gülen okullarında ça­
lışmak üzere vize başvurusu yaptığı öğretmenlerden 13 bin do­
lar ücret alıyordu. Bir başka iddia ise Cemaat’in ABD’de açtı­
ğı bazı okulları Türkiye’de yaşayan mal sahiplerinden kiraladık­
larıydı. Okulun Türkiye’deki mal sahibine 5 yıl süre içinde 600
bin dolar kira bedeli ödenmişti. Böylece, Cemaat’in nasıl çalış­
tığına en derin örneklerden birisini de Gülen’in kendi yaşadığı
Pennsylvania’nm en büyük gazetesi yazmıştı.
Des Plaines merkezli Concept Okullan’nm federal soruşturma
altında bulunan Chicago’daki okulları şunlar:
- Chicago Matematik ve Fen Akademisi, 7212 N. Clark.
- Horizon Fen Akademisi Belmont Charter Okulu, 5035 W.
North.
- Horizon Fen Akademisi McKinley Park Charter Okulu,
2245 W. Pershing.
- Horizon Fen Akademisi- Güneybatı Chicago, 5401 S. Wes­
tern.
Bu arada, ABD basınında “Paralel Yapı”ya ait okulların yaptık­
ları usulsüzlüklere dair çok sayıda haber yayınlanıyor.
Anadolu Ajansı’na göre, ABD’de Cemaat kontrolü altında oldu­
ğu iddia edüen okulların listesi şöyle:
- Arizona: Paragon Sonoran Bilim Akademisi, Broadway So­
noran Bilim Akademisi Anaokulu, Phoenix Sonoran Büim
Akademisi Anaokulu, Tucson Sonoran Bilim Akademisi ll-
kokulu-Ortaokulu-Lisesi, Davis Monthan Sonoran Bilim
Akademisi, Ahwatukee Sonoran Bilim Akademisi, Peoria
Sonoran Bilim Akademisi
Arkansas: Lisa Akademi
- California: Reseda Magnolia Bilim Akademisi, Valley Mng
nolia Bilim Akademisi, Carson Magnolia Bilim Akademi­
si, Venice Magnolia Bilim Akademisi, Hollywood Magno­
lia Bilim Akademisi, Palms Magnolia Bilim Akademisi, Van
Nuys Magnolia Bilim Akademisi, Bell Magnolia Bilim Aka­
demisi, Santa Ana Magnolia Bilim Akademisi, San Diego
Momentum Ortaokulu, Bay Area Teknoloji Okulu
Colorado: Lotus Aurora Mükemmellik Okulu
District of Columbia: Harmony D.C. Mükemmellik Okulu
Florida: Orlando Bilim llkokulu-Ortaokulu-Lisesi, River
City Bilim Akademisi, Branch Akademi, Stars Ortaoku­
lu, Broward Matematik ve Bilim Okulları, Discovery Büim
Akademisi, New Springs İlkokulu, New Springs Ortaokulu
Georgia: Fulton Bilim Akademisi Lisesi, Fulton Sunshine
Akademisi
Güney Carolina: Greenville Yenilenebilir Enerji Eğitimi
Sözleşmeli Okulu
Illinois: Chicago Matematik ve Bilim Akademisi Ortaoku­
lu, Belmont Horizon Bilim Akademisi, McKinley Park Ho­
rizon Bilim Akademisi, Güneybatı Chicago Horizon Bilim
Akademisi,
Indiana: Indiana Matematik ve Bilim Akademisi - Güney -
Kuzey - Batı
Kuzey Carolina: Triad Matematik ve Bilim Akademisi, Tri­
angle Matematik ve Bilim Akademisi
Louisiana: Baton Rouge Kenilworth Bilim ve Teknoloji
Okulu
Maryland: Chesapeake Büim Noktası Okulları
Massachusetts: Pioneer Sözleşmeli Bilim Okulu 1-2, Hamp­
den Sözleşmeli Okulu
Michigan: Michigan Matematik ve Bilim Akademisi
Minnesota: Minnesota Matematik ve Büim Akademisi
Missouri: Fyler Gateway Bilim Akademisi, Smüey Gateway
Bilim Akademisi, Güney Gateway Bilim Akademisi
Nevada: Las Vegas Coral Bilim Akademisi, Reno Coral Bi­
lim Akademisi Îlkokulu-Ortaokulu
New Jersey: Bergen Sanat ve Bilim Sözleşmeli Okulu, Pa­
terson Büim ve Teknoloji Sözleşmeli Okulu, Passaic Sanat
ve Bilim Sözleşmeli Okulu, Thomas Edison EnergySmart
Sözleşmeli Okulu, Central Jersey Koleji Hazırlık Okulu,
Paterson Sözleşmeli Bilim ve Teknoloji Okulu
New Mexico: Albuquerque Mükemmellik Okulu
149

New York: Syracuse Bilim Akademisi, Buffalo Bilim Aka­


demisi, Rochester Akademisi Sözleşmeli Okulu, Utica Bi­
lim Akademisi, Amity Sözleşmeli Okulları, Terra Bilim ve
Eğitim Vakfı
Ohio: Horizon Bilim Akademisi Columbus İlkokulu, Ho­
rizon Bilim Akademisi Columbus Ortaokulu, Horizon Bi­
lim Akademisi Columbus Lisesi, Columbus Noble Akade­
mi, Cincinnati Horizon Bilim Akademisi, Cleveland Hori­
zon Bilim Akademisi Lisesi, Horizon Bilim Akademisi Day-
ton İlkokulu, Horizon Bilim Akademisi Dayton İlkokulu,
Horizon Bilim Akademisi Dayton Merkez, Cleveland Hori­
zon Bilim Akademisi Ortaokulu, Cleveland Horizon Bilim
Akademisi İlkokulu, Springfield Horizon Bilim Akademisi,
Toledo Horizon Bilim Akademisi, Denison Horizon Bilim
Akademisi İlkoulu, Lorain Horizon Bilim Akademisi, Cle­
veland Noble Akademi, Youngstown Horizon Bilim Akade­
misi, Cleveland Noble Akademi
Oklahoma: Tulsa Discovery Okulu, Oklahoma City Dove
Bilim Akademisi, Tulsa Dove Bilim Akademisi, Dove Bilim
Akademisi İlkokulu
Pennsylvania: Truebright Bilim Akademisi Ortaokulu, Mer­
kezi Pennsylvania Genç Bilginler Okulu, Batı Pennsylvania
Genç Bilginler Okulu
Tennessee: Memphis Mükemmelük Okulu
Teksas: Austin Harmony Bilim Akademisi Ortaokulu, Aus­
tin Harmony Bilim Okulu Anaokulu, North Austin Har­
mony Bilim Akademisi, Austin Mükemmellik Okulu, Bea­
umont Harmony Bilim Akademisi, Brownsville Harmony
Bilim Akademisi, Bryan Harmony Bilim Akademisi, Dallas
Harmony Bilim Akademisi Ortaokulu, Dallas Harmony Bi­
lim Akademisi İlkokulu, Dallas Harmony Doğa Okulu, Dal­
las Harmony İşletme Okulu, El Paso Harmony Bilim Aka­
demisi, El Paso İnovasyon Okulu, Fort Worth Harmony Bi­
lim Akademisi, Houston Harmony Bilim Akademisi Orta­
okulu, Houston Harmony Mükemmellik Ortaokulu, Hous­
ton Harmony İnovasyon Okulu, Houston Harmony Bilim
Okulu, Northwest Harmony Bilim Akademisi Anaokulu,
Laredo Harmony Bilim Akademisi, Laredo İnovasyon Oku­
lu, Lubbock Harmony Bilim Akademisi, Odessa Harmony
Bilim Akademisi, San Antonio Harmony Bilim Akademisi,
San Antonio İnovasyon Okulu, Waco Harmony Bilim Aka-
demişi, Teksas Körfez Enstitüsü Kariyer ve Yetişkin Eği­
timi Merkezi, Riverwalk Eğitim Vakfı, Discovery Bilim ve
Teknoloji Okulu, San Antonio Bilim ve Teknoloji Ortaoku­
lu, Corpus Christi Bilim ve Teknoloji Ortaokulu, Carroll­
ton Harmony İnovasyon Okulu, Carrollton Harmony Bilim
Akademisi, Euless Harmony Bilim Akademisi, Euless Har­
mony İnovasyon Okulu, Garland Harmony Bilim Akademi­
si, Garland Harmony İnovasyon Okulu, Grand Prairie Har­
mony Bilim Akademisi
Utah: Beehive Bilim ve Teknoloji Akademisi Ortaokulu
Virginia: Pinnacle Akademisi
Wisconsin: Milwaukee Matematik ve Bilim Akademisi
ABD medyasındaki FethuUah Gülen

Gülen’in evinde Boğaz’da uçan F-16 fotoğrafı

4 Haziran 2010 tarihinde Wall Street Journal (WSJ) gazete­


sine özel röportaj veren Fethullah Gülen, AK Parti ile fikir ayrılı­
ğına düştüğünün ilk açık mesgjım vermişti. İsrail’le yaşanan Ma­
vi Marmara krizinden hükümeti sorumlu tutuyordu. Ve bu açıkla­
mayı kendi medyası yoluyla değil ABD’nin en saygın gazetelerin­
den birisi aracılığı ile yapıyordu.
Fethullah Gülen, WSJ muhabiri Joe Lauria’ya ÎHH’nin adım ye­
ni duyduğunu ve organizatörlerin yardımı göndermeden önce İs­
rail ile bir anlaşma yapmaları gerektiğini söylüyordu.
Hatta haber “Münzevi İmam Gazze filosunu eleştirdi” başlığıy­
la yayınlanmıştı. ÎHH’nin bu hareketinin siyasi amaçlı olup olma­
dığını söylemenin zor olduğunu, kendi hareketi ile bağlı bir yar­
dım grubunun Gazze’ye yardım etmek istediğinde, İsrail’in izni­
nin alınması için ısrar ettiğini söylüyordu.
Gülen’in uzun yıllardır kafa karıştıran bir profil çizdiği belirti­
len yazıda, Türkiye haritası, Kuran’dan bir ayetin yer aldığı ve Bo­
ğaz üzerinde uçan Türk F-16’lann resmiyle süslü ön koridorunda
bir misafirini karşılarken, kendisini bir apolitik öğretmen olarak
tasvir ettiği ve “Ben kendimi takipçileri olan biri olarak görmüyo­
rum” şeklindeki ifade yer alıyordu.
Gülen’in Boğaz üzerinde uçan F-16 uçaklarım evinin duvarına
neden astığı konusu Mavi Marmara olayında dönemin başbakanı
Erdoğan üe ters düşmesinin gölgesinde kalmıştı.
Türk hükümeti tarafından 15 Temmuz darbe girişiminin plan­
layıcısı ve lideri olduğu iddia edilen Fethullah Gülen’in bir vaa­
zı sırasında giydiği haki renkli hırka delü olarak gösteriliyorsa, İs­
tanbul Boğazı üzerindeki F-16 savaş uçaklarını ne tür bir hayal­
le duvarına astığı kendisine sorulmalı. Hem de, İstanbul’da o ge­
152

ce F-16’lann çıkardığı gürültünün kulaklarda yarattığı çınlamalar


geçmeden.
Bu arada, Türk basını AvustralyalI bir Yahudi olan Rupert
Murdoch’un sahibi olduğu ve o günlerde Türkiye aleyhtarı yazı­
lara sıkça yer veren WSJ gazetesine röportaj vermesinden dolayı
Fethullah Gülen’i eleştirmişti. Gazze ile ilgili İsrail yanlısı duruş
sergilemesi, yardım filosunu eleştirmesi, Erdoğan üe ters düşme­
siyle yine şimşekleri üzerine çekmişti.

“Küresel” imam makalesi


Fethullah Gülen’le ilgili Amerikan basınında çıkan en kapsamlı
yazı “The Global imam” yani Küresel İmam başlığı ile ABD’nin si­
yasi dergilerinden The New Republic'te yayımlandı.
Son dönemlerde Türkiye ile ilgili New York Times gazetesin­
de de yazılan yayımlanan Suzy Hansen tarafından kaleme alman
makalede Hansen’in “Altın Nesil” kampına yaptığı ziyaret ve ora­
daki izlenimleri de anlatılıyor. Bu makaleyi bu kitapta analiz et­
memiz çok önemli. O günün şartlannda herkese kaynak olan bir
yazıydı. Hatırlatmakta ve içindeki şifreleri çözmekte fayda var.
Hansen, İstanbul’da yaşayan bir gazeteci. 10 Kasım 2010 tari­
hinde yayımlanan makalesinde, Teksas’tan Adana’ya cemaati an­
latırken, Artvin’den İzmir’e, Türkiye’de Fethullah Gülen’in ismi­
ni duymayan kimse olmadığına, seveni ve sevmeyeni ile Gülen
Hareketi’nin Türkiye’de ciddi bir sosyal olgu ve siyasal güç hali­
ne geldiğine dikkat çekiyor.

Beyaz bıyığı, geniş burnu, kibar ve üzüntülü ifadeli 69 yaşmda bir


bekâr olan Fethullah Gülen, belki O’nun Adı değilse de ruhuna bağlı
yaklaşık 5 milyon insan, dünya çapmda okullar, üniversiteler, şirket­
ler, sivü toplum kuruluşları ve medya organları işletiyorlar.

Hansen, 10 Kasım’da yayımlanan bu makalesinden aylar ön­


ce, daha bahar aylarında Gülen’in yaşadığı Pennslvania Saylors-
burg’daki “Altın Nesil” kampına ziyaretini anlatıyor.

Gülen’in gölünde balık tutan Yahudi profesör


Kamp müdürü Bekir Aksoy’un kendisine eşlik ettiğini, kayak
şalelerine benzeyen evler, bir ortak mekân, bir göl ve ufak bir or­
manlık alan olduğunu anlatan Hansen, o gün kampın çeşitli yerle­
153

rinde Gülenle görüşmeyi bekleyen ziyaretçüer arasında egzersiz


yapan Türkler, Japonya’dan Hocaefendi’yi görmeye gelen Türk
işadamları, bir gazeteci ve günün onursal misafiri gölde balık tut­
makla meşgul olan New York Musevi Teoloji Semineri’nden bir
profesörün bulunduğunu belirtiyor.

insanlarımız emirlere tamamen itaat ederler


Daha sonra, Gülen’in yaşadığı üç katlı evin ikinci katma çık­
tıklarını, burada divana oturmuş 15 kadar erkekle karşılaştığını
anlatan Hansen, içlerinden birisinin Aksoy’un kulağına bir şey­
ler söylediğini, bunun üzerine “Yemin edebüirdim ki benim orada
bulunmamdan rahatsızlık duymuşlardı” ifadesini kullanıyor. Da­
ha sonra Hansen Aksoy’a “O genç adam benim varlığımdan mı
rahatsız oldu?” diye sorunca, Aksoy çok ilginç bir cevap verir:
“Bizim insanlarımız şikâyet etmez. Onlar emirlere tamamen ita­
at ederler.”

Gülen her şeyi biliyor


Aksoy, Gülen’in rahatsız olduğunu ve bu yüzden odasına ka­
pandığım ve Hansen ile görüşemeyeceğini belirtir. Çalışma alanı­
nı gezdirirken, Gülen’in asistanları tarafından her gün hazırlanan
haber özetlerini okuduğunu belirten Aksoy, onu üzecek kötü ha­
berlerden korumaya çalışmalarına rağmen, “O bilgeliği sayesinde
her şeyi biliyor” der.
Aksoy, genç gazeteciyi arabasına götürürken “Gülen, insanlara
ne yapmaları gerektiğini söyler mi?” şeklinde bir soru sorar. Ak­
soy bu soruyu, “Hiçbir zaman söylemez, tavsiyede bulunur” diye
yanıtlar.
Bu bölüm önemli, Cemaat’in çalışma sistemi ve Gülen’i adli
konularda nasıl korudukları açısından fikir veriyor.
Hansen sorularına devam eder: “Peki o zaman bu insanlar bu
tavsiyeyle ne yaparlar?”

Kuzey Kutbu’nda okul tavsiye ederse,


sabah bavulu ile gelir
Aksoy: “Şöyle anlatayım. Eğer elinde doktora ve kariyerle
Hocaefendi’yi görmeye geldiyse ve Hocaefendi kendisine Kuzey
Kutbu’nda bir köyde okul açmasmm iyi bir düşünce olabileceği­
154

ni söylerse, o doktoralı adam ertesi sabah bir valizle geri gelir.”


Teksas’ta eğitim veren bir Gülen okulu Harmony Science
Academy’yi ziyaret ediyor, burada karşılaştığı üç anne veliye “Bu
okulun Türk işadamları tarafından kurulduğunu biliyor musu­
nuz?” diye soruyor.
Aralarından Collee O’Brian “Aaa hiç düşünm edik” diyor.
O’Brian daha sonra gönderdiği e-posta’da okulun Gülen bağlantı­
sı olduğunu duyduğunu, ancak “gizli bir gündem” olduğu hakkın­
da bir kanıt görmediğini belirtiyor.
Hansen, annelerin okuldan son derece memnun olduğunu ya­
zıyor. Bu arada, ABD’de mantar gibi biten Gülen okullarına karşı
bazı Amerikan yerel medya organlarında hafif bir karşı rüzgârın
da başladığına dikkat çekiyor. Bu rüzgârın ne tür bir rüzgâr ol­
duğu, içeriğini ve şiddetini Gülen okulları bölümünde detaylı in­
celedik.

Gülen örgütlenme yapışım tavsiye ediyor


Türkiye’de siyasetin artık tabanda yapıldığını, Greenpeace’ten
CHP’ye kadar tabanda etkin olmak isteyen tüm siyasi gruplara
Gülen’in bu örgütlenme yapışım iyi çalışmaları gerektiği tavsiye­
sinde de bulunuyor.
Hansen, genel olarak Gülen’le ilgili her konuya değiniyor, kafa­
lardaki pek çok somya cevap anyor, sonuçta yazı Gülen Cemaa­
ti açısından çok olumlu değü. Gülen Hareketi’nin siyasi gücü dev­
let içindeki hedefleri, paralel toplum iddiaları kafasını karıştırı­
yor, bunlara açıklama getiremiyor.
Ergenekon davasına da değiniyor, ancak birçok kişinin ileri
sürdüğü gibi arkasında Gülen Cemaati’nin olduğu yönündeki id­
dialarının kanıtlanamayacak derecede karmaşık olduğunu, üst
düzey bir Amerikalı yetkilinin, cemaatin özellikle polis içindeki
gücünden söz ettiğini anlatıyor.

Allah aşkına neler oluyor?


Hansen, Cemaat’in yeterince şeffaf olmamasının yarattığı sı­
kıntı ve endişeleri yazarken, çocukları Gülen okullarında eğitim
almış Gülen Hareketi hakkında kitap yazan eski polis şefi Hanefi
Avcı’ıun aşın solcu gruplarla işbirliği suçlamalan ile tutuklanma­
sı ve bu tutuklanmanın arkasında Gülen Hareketi olduğu iddia­
larının sonrasında, Gülencüerin büe “Allah aşkına neler oluyor?”
155

diye düşünmeye başladıklarım, hatta “Altın Nesü” kampında ya­


şayan Hocaefendi’nin büe “Allah günahlarım affetsin” şeklindeki
sözlerini hatırlatıyor.

Gülen’in tavsiyeleri gerçekte birer emir


Belli ki Fethullah Gülen Hocaefendi, Hanefi Avcı’mn yargfian-
ma süreci daha tamamlanmadan kendisini suçlu ilan edip günah­
larım Allah’a havale etmişti. Bunu zaten Gülen medyası da hep
yapıyordu. Gülen’in tavsiyeleri, gerçekte birer emirdi. Yukarıda
anlatıldığı gibi, Kuzey Kutbu’nda okul açma tavsiyesi gelince, el­
lerinde bavulla sabah kapıda diküiyorlardı.

AK Parti’nin yüzde 70’i Gülenci


ABD eski D ışişleri Bakanı Albright: Gülen H areketi’nin
AK Parti içindeki etk isi yüzde 70

ABD’nin önemli düşünce kuruluşlarından Dış İlişkiler Konse­


yi (CFR) tarafından Mayıs 2012’de yayınlanan “ABD-Türkiye İliş­
kileri: Yeni Bir Ortaklık” başlıklı raporda, Gülen Hareketi’ne de
beş sayfa ayrılmıştı. Amerikan siyasi çevrelerinin, oldukça gizem­
li olan ve Türk siyasetinde önemli rolü olan Gülen Hareketi’ni da­
ha iyi anlamaları gerektiği uyarısı yapılmıştı.
ABD’nin eski dışişleri bakanlarından Madeleine K. Albright,
ABD’nin eski ulusal güvenlik danışmanlarından Stephen J. Had-
ley ile Dış îlişküer Konseyi’nin Ortadoğu uzmanlarından Steven
A. Cook tarafından hazırlanan 96 sayfalık rapordaki en çarpıcı
bölüm, Gülen Hareketi’nin AK Parti içindeki etkisinin yüzde 70
olduğunun belirtilmesiydi. Aynca, Gülen kuruluşlarının finansal
olarak birbirinden bağımsız hareket etmesinin, zaten fesatçı bir
karakter görünümü veren Gülen için ABD’de kendisine yönelik
şüpheleri daha artırdığı kaydedilmişti.
CFR’da yaptığı basın toplantısında Amerikalı yetkililer ve
kongre üyelerinin Türkiye’de son 10 yüda yaşanan dramatik de­
ğişimi görmeleri gerektiği için bu raporu yazdıklarım dile getiren
Albright, Türk ordusunun siyasi hayatttaki rolünün azalmasının,
Türkiye’nin teokrasiye yöneleceği ya da NATO’dan uzaklaşacağı
şeklinde algılanmaması gerektiğini söylemişti.
156

Erdoğan’ın çağrısına “Dönmeyeceğim’’ dedi


Dönemin Başbakanı Erdoğan, 14 Aralık 2012 tarihinde İstan­
bul’da düzenlenen “Türkçe Olimpiyattan” kapanış töreninde yap­
tığı konuşmada, Fethullah Gülen’e Türkiye’ye dönmesi çağnsı
yapmıştı.
Erdoğan 10. Türkçe Olimpiyatlan’mn kapanış töreninde isim
vermeden Gülen’e “yurda dön” çağrısını şu şeküde yapmıştı:

Kardeşlerim, gurbet hasrettir. Hasret bedeli çok ağırdır, faturası


çok ağırdır. Biz, gurbette olup, şu vatan topraklarının hasreti içerisin­
de olanları aramızda görmek istiyoruz. Gurbet aynı zamanda garip­
liktir. Zaten oradan anlamını yükleniyor. Onun için de biz garipliğe
tahammül edemeyiz. Diyoruz ki, bu sıla hasreti artık bitmelidir, bit­
sin istiyoruz. Doğrusu ben şu andaki tavrınızla hep birlikte bu hasre­
tin bitmesini istediğinizi anlıyorum. Öyleyse bitsin bu hasret diyelim.
Gurbeti bir kenara, hasreti bir kenara bırakalım diyorum.

Yeşil Kart başvurusunu yaparken Amerikalı yetkililere Tür­


kiye’yi çok özlediğini belirten, hatta bekleme aşamasında “seyahat
belgesi” başvurusunda da bulunan Gülen, Herkül Nağme’de yayın­
lanan videolu sohbet toplantısındaki açıklamaları ile Erdoğan’ın
çağrışım çok ilginç şeküde geri çevirmişti.
Gülen, gözyaşları döktüğü, hatta hıçkırarak ağladığı konuşma­
sında, “Türkiye’deki olumlu şeylerde bir duraklama olacaksa şayet,
ben bir müddet daha ömrüm vefa ederse burada kalmayı ülkeme,
mületime, ülkemde olan o şeylere zarar vermemek için dönmeye­
ceğim” ifadesini kıülanıyordu. Bu üginçti, çünkü Gülen, Yeşü Kart
başvurusunda ABD’den tekrar geri dönebilmek kaydıyla Türkiye’ye
seyahat edebilmek için ısrarla “seyahat belgesi” istemişti.

Gülen, salonu terk edip doğruca odasına çekildi


ANKA muhabiri Can Kâmiloğlu, Gülen’in konuşmasını Penns-
ylvania’daki çiftlik evinde dinleyen kişilerden elde ettiği bilgile­
re göre aktarmıştı. Konuşmasını gözyaşları içerisinde sürdüren
Gülen’in ağlamaya başlaması salonu dolduran yaklaşık yüz ki­
şiyi de ağlatmıştı. Gözyaşları içerisinde sürdürdüğü konuşması­
nı “Kusura bakmayın diyecek halim kalmadı” sözleriyle yanm bı­
rakan Gülen, salonu terk edip doğruca odasına çekildi. Gülen’in
aşın duygusal ve hüzünlü hali salonda bulunanlan şoke etti.
157

Salonda bulunan bir kişi, “Güleni ilk kez bu kadar aşın duygu­
sallık içerisinde gördüm. Konuşmasmı normalden çok kısa kes­
ti. Konuşmasının ardından hemen odasma çekildi. Salondakiler
gözyaşlan içerisinde kaldı, hepimiz ağlıyorduk. Kendi aramızda
onun aşın duygusal olduğunu konuştuk” diyordu.
Pennsylvania’da bulunan çiftlikte yeni inşa edüen evde gerçek­
leşen ikindi sohbetleri sırasında Gülen’e “Sayın Başbakan’ın hü­
zünlü gurbeti bitirme davetiyle alakalı mülahazalannızı lütfeder
misiniz?” sorusu yöneltilmişti.

“Kendine yakışanı yaptı”


Gülen soruya, “Şimdi bunu hemen söyleyeyim, orda o kendine
yakışanı yaptı. Fakat o ilk değil onu söyleyeyim. Sayın Cumhur­
başkanı da o da açıktan açığa dedikleri de oldu bir vasıta üe bana
ulaştırdıkları da oldu. Söyledikleri de oldu daha başka rical-i dev­
letten daha başkaları da kendilerine yakışan o cihan mertliği her
zaman sergilediler. Bugüne kadar. Ben defaatla duydum. Yanıma
gelen, aynı zamanda o arkadaşlardan yanıma gelen kimseler de
aynı şeyleri teklif ettiler. Artık Türkiye’ye gelme zamanı değil mi,
filan dediler. Şimdi onlar onu yapmada kendilerine düşen, ken­
dilerine yakışanı yapıyorlar. Ben bu mevzuda ben demek de çok
çirkin bir şey de, benim de kanaatimizce bana yakışanı yapmam
lazım. Şimdi onlar davet ederler, gel derler normal. Millet de on­
lar davet etmeleri lazım geliyor gibi onlara bakabilirler ve nite­
kim zannediyorum orada alkışın ritmi dozu biraz yükselince de
herhalde öyle bir talep şeyi imajı aldı Sayın Başbakan. Ondan da
anlıyorum da dedi yani ordaki anlayışını ortaya koydu. Halk da
öyle diyebilir yani onlar çağırdığı zaman çağırmasalar ben gide­
mem, Türkiye emin, böyle güvenlikli bir yer değil, dolayısıyla ba­
şıma gaile açarım, dert açarım başıma. Arz edeceğim şeyler böyle
yakışıksız şeyler olabilir de ben hiçbir zaman böyle başıma dert
açacağım mülahazası yaşamadım yani” yanıtım vermişti.

“12 Eylül’den altı sene şaki gibi kaçtım”


Gülen şöyle devam ediyordu:

Yani 27 Mayıs gördüm ben, tekdir gördüm. Hatta ölümle şey ya­
pıldım bir yönüyle. Yani karşıma çıkan bir emniyet amiri merdiven­
lerin başında eğer dur demeseydi, o dramatik filmlerde olduğu gibi
158

dirseğini kaldırmıştı beni merdiven boşluğuna atacaktı ordan ifade­


ye götürürken. Dur deyince durdu orada. Sonra da beni kovdu ora­
dan, ne arıyorsun burada caminin imamı yani. Askere gitmemişim da­
ha. 12 Mart ondan sonra geldi. 3 sene mahkeme sürdü. Ben 3 sene
mahkûmiyet aldım. Bir sene de sürgün aldım ve aylarca içeride kal­
dım. Ama seve seve gittim yani hiç şikâyet etmedim. Şikâyet ettimse
siz de bilirsiniz. 12 Eylül’de bir şaki gibi 6 sene kaçtım sadece. İçeriye
girenler dediler ki, gireni iflah etmiyorlar.
Rahmetlik askeriyeden ayrılma Cahit Efendi “aman Hocam” dedi
bana. İçeriye girdi çıktı. Ben de kader başta böyle beni teslime götür­
meyen bir yol irat etti, bana ben de o yolda yürüdüm, Teslim olma­
yı düşünmedim. Suiniyetliymiş insanlar. Kötü şeyler düşünüyorlar-
mış. Daha önce çok kötü şeyler düşündüklerine göre bu zamanda kö­
tü şeyler düşünüyorlarmış. Daha sonra 28 Şubat, 27 Nisan meseleleri
oldu. O dönemde de tehditler oldu.

“Devletin başındaki insan ‘Gel Durum D eğişti’ dedi”


Hatta ben yine Amerika’daydım 97’de. Devletin başındaki insan bir
yerde önemli bir değişiklik olunca bana telefon etti, devletin başın­
daki insan. Gel dedi artık durum değişti. Bura emniyet ve güven için­
de dedi. Gittim yine hastane için Mayo Kliniği’ne geldim ben. O za­
man tedaviye geldim yani. Belki stent taktırmaya geldim o zaman işte
o gelişte de kaldı öyle. Aslında şahsım adına endişe duymadım ben.

“Beni asarlar dedim asmadılar”


Konuşmasının bu bölümünü gözü yaşlı ve ağlayarak sürdüren
Gülen, “Sizin sorunuza geleyim, ben şahsım adına endişe duyma­
dım. Hatta 45 yaşmdayken ‘Belki beni asarlar' diyordum. 44’te as­
madıklarına göre 55, o da on birin bir katı dedim. Belki o zaman
asarlar. 66 oldu. Belki o zaman asarlar dedim asmadılar. Ben hep
o hülyalara bağlı yaşadım” diyordu.

“Dönersem Türkiye’de olumlu şeylere zarar gelebilir”


Gülen, konuşmasının özellikle Erdoğan’ın geri dönmesi yolun­
da yaptığı çağnyı değerlendirdiği bölümünde şunlan söylüyordu:

Bir gayeyi hayaliniz varsa, bir mefkûreniz varsa, o da o Türkiye’de


yeni yeni problemlerin olmaması, bir kısım huzursuzlukların çıkma­
ması, bir kısım kazanımlann hafizinallah kaybedilmemesi için yüzde
159

bir ihtimalle oraya gitmeniz bu hususlara zarar verecekse işte ben o


endişeyle, şahsım adına değil de o endişeyle gitmek istemem. O endi­
şemi de izale edebilecek bir tablo görürsem o zaman fakirin bileceği
şey benim bileceğim şey demek yine benlik kokuyor. Benim bilece­
ğim şey demeyeceğim. Fakirin bileceği şey gittiğimde oraya birileri,
işin rövanşı peşinde koşan birileri, bazı müesseselere zarar vermek
suretiyle idareyi zor durumda yüzde bir ihtimalle bırakacaklarsa şa­
yet, Türkiye’deki olumlu şeylerde bir duraklama olacaksa şayet, ben
bir müddet daha ömrüm vefa ederse burada kalmayı ülkeme, mille­
time, ülkemde olan o şeylere zarar vermemek için daüssıla deyip sı­
la sevdasyla kahve içtiğim kahveleri bile böyle hatırlayarak, ve sonra
ondan kaçarak burnumun kemikleri sızladığı anda ondan uzaklaşa­
rak burada kalacak, yaşayacağım.

“Kader birliği yaptığım arkadaşlarımla karar veririm”


Bütün bu endişeler zail olduğu zaman oturur kendi arkadaşlarım­
la kader birliği yaptığım arkadaşlarımla meseleyi detaylı görüşürüm,
ondan sonra ben de arzu ediyorum. Burada öldüğüm zaman bile bu­
raya gömülmek istemiyorum. Kendi ülkeme, kendi toprağıma gömül­
meyi arzu ediyorum. Gelirken bile burada ölürüm kalırım diye arka­
daşlarıma demiştim paranızla bir yer alın, bize ait olsun Türk milleti­
ne ait olsun, oraya gömersiniz demiştim ama fakat sonra vazgeçtim.
Kendi ülkemde ölmeyi ve kendi annemin ayaklarının dibine gömül­
meyi arzu ederim. Bunu da benim vasiyetim sayın. Ama yaptığım şey­
lerde düşüncelerimde, planlarımda, gayretlerimde milletime ülkeme
zerre kadar zarar gelmesine razı olamam. Yüzde bir ihtimalle bile ol­
sa razı olamam ona O talep eden arkadaşlarımız devlet büyüklerimiz
kusura bakmasınlar. Talep etmeleri onların civan mertlikleri ama be­
nim bu mevzuda böyle düşünmemde onlara karşı onların yaptığı şey­
lere karşı saygınım gereği kusura bakmayın diyecek halim kalmadı.
Türkiye: Kimlik politikaları ve güç

ABD Kongre Araştırma Servisi raporunda Gülen


Hareketi ile AK Parti ilişkisi

ABD Kongre üyelerine sunulmak üzere “Kongre Araştırma


Servisi”nden Ortadoğu ile ilişkiler uzmanı Carol Migdalovitz ta­
rafından 2010 yılında hazırlanan “Türkiye: Kimlik Politikaları
ve Güç” başlıklı 31 sayfalık raporda, Türkiye’deki siyasi durum,
Türk ordusunun rolü, Kürt sorunu, basın özgürlüğü, Fethullah
Gülen Hareketi ve gelecekteki siyasi olanaklar başlıklarına yer
veriliyordu.
Raporun “Fethullah Gülen Hareketi” alt başlığındaki ifadeler
şöyleydi:

Gülenciler direkt olarak iktidar olmadılar. Oysa, sürgün hayatı ya­


şamadan önce, söylendiğine göre müritlerine, hiç kimse varlığınızı
fark etmeden iktidar merkezlerine ulaşıncaya kadar “sistemin atarda­
marlarına girin” çağnsı yaptı. Gülenciler AKP’nin serbest piyasa ve ti­
caret vurgusundan büyük fayda sağladılar. AKP’ye fınansal olarak ve
medyalarından destek verdiler. Karşılığında Gülen üyeleri ve yandaş­
lan adli makamlarda, bürokraside, özellikle polis ve polisin iç istih­
barat kanatlarına atandılar.

ABD’de casusluk mu yaptılar?


ABD’nin özellikle internet ve yazılımlar konusundaki en etkili
dergilerinden olan Wired'da “Amerikalı kadın, yabancı hükümet­
lere satılan casusluk (spy) aleti ile hedeflendi” başlıklı haberde
Gülen Hareketi’nin adı da geçiyordu.
Tam bir araştırmacı gazetecüik haberiydi.
4 Haziran 2013 tarihinde yayınlanan haberde, Gülen okullanm
eleştiren Amerikalı kadımn bilgisayarına sadece resmi istihbarat
161

makamlarının kullanabildiği “RCS yazılımı” ile Türkiye’den saldın


yapıldığı belirtiliyor ve muhabir Kim Zetter bunu soruşturuyordu.
Sadece hükümetlerin kullandığı siber saldın programı ile Gü­
len muhalifi ABD’li kadına Türkiye’den kim saldırabilirdi?

Saldın Harvard değil Türkiye’deki Hardward’dan


Haberde siber saldınnın Harvard Üniversitesinde ders veren
bir akademisyene aitmiş gibi gösterilen e-posta ile geldiği belir­
lendi.
İsminin gizli kalmasını isteyen Amerikalı kadın, bilgisayan-
na gelen e-posta’yı ilk gördüğünde gönderen kişinin Harvard
Üniversitesi’nde bir profesör olduğunu düşünmesine rağmen,
e-posta adresinin Harvard.edu değil de hardward.edu ile yazıldı­
ğım görünce bunun içinde bir virüs olabileceğini ve kendisine si­
ber saldın yapıldığını düşünüyor.
İsmini güvenliği gerekçesiyle gizli tuttuğu belirtilen kadın, ge­
len e-posta içindeki linke tıklamış olması durumunda, uzantı­
sı Türkiye’deki bir adreste bekleyen kötü huylu virüsü otomatik
olarak bilgisanna indirecek ve bilgisayann kontrolünü kaybede­
cek ve her türlü sabotaja hedef olabilecekti. Ancak, bunu yapma­
dı. Zaten kendisinin hedefte olduğunu biliyordu. Çok dikkatliydi.
Bu e-posta’nm kendisine rastgele değil, Gülenciler tarafından
hedef alınarak gönderildiğini düşünmüştü.
Bilgisayarını derhal Dijital Adli Araştırma Laboratuvarı “Ar-
senal Consulting”e götürdü. Yapılan analizler sonucunda içinde­
ki indirici programın İtalyan firması “Hacking Team” tarafından
üretilen Remote Control System’i (RCS) yükleyen program ile
aynı olduğu tespit edildi.
Sadece yabancı hükümetlerin istihbarat birimlerine satılan bu
yazılımın Fas ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde hükümet
karşıtı aktivistler ve siyasi muhaliflere karşı da kullanıldığı için
“Hacking Team”in geçmişte büyük eleştiri aldığı da haberde be­
lirtiliyordu.
Her türlü antivirüs programına yakalanmadan ve kullanıcı far­
kına varmadan bilgisayara yerleştirilebildiği belirtilen RCS yazı­
lımının aynı zamanda DaVinci olarak da bilindiği ve Skype, Ya­
hoo Messenger, Google Talk ve MSN Messenger gibi tüm ileti­
şim programlarını izleyip kaydedebildiği ve bilgisayann mikro­
fonu ile mekânı dinleyip kamerası ile görüntüleyebildiği de kay­
dediliyor.
162

NATO müttefiki Türkiye, ABD vatandaşım izinsiz mi


gözetledi?
Arsenal Consulting’in başkanı Mark G. Spencer, Wired,'a. yap­
tığı açıklamada “Elimizde bir e-posta, iddia edilen gönderici ve
Gülen Hareketinin hedefinde olan ABD’li bir muhalif var. Ve,
Türkiye’de bir server’dan gönderilmiş profesyonel virüs var. Ge­
risini siz anlayın” ifadelerini kullanıyor.
NATO üyesi Türkiye’den yetkililerin, sadece hükümetlerin kul­
lanabileceği bu istihbarat programıyla Amerikalı yetkilüerin ona­
yı olmadan doğrudan adi bir suç ya da terör şüphesi olmayan
bir ABD vatandaşı sivili gözetlemelerinin skandal olduğu kay­
dediliyordu. RCS yazılımının üretici İtalyan firması bu ürünün
Türkiye’ye satışı hakkında açıklama yapmadığı, aynca aynı so­
ruya Türkiye’nin Washington’daki Büyükelçilik sözcüsü Mustafa
Kemal Sungur’un “Bu suçlamalar hakkında yorum yapamayaca­
ğım” şeklinde cevap verdiği de haberde yer aldı.

Hedefte iki isim öne çıkıyor


Wired'da. çıkan haberde Gülen okullarının ABD’deki en bü­
yük kritiği olan Amerikalı kadının ismi verilmesine rağmen, ak­
la geçtiğimiz yü CBS kanalında yayınlanan “60 Minutes” progra­
mında okullar hakkında çarpıcı iddialarda bulunan eski öğret­
men Mary Addi ismi ve Charter okulları izleme demeği Parents
Across America’mn kurucu üyelerinden Sharon Higgins’in isim­
leri öne çıkıyor. Öte yandan e-posta’mn göndericisi görünen ve
Harvard Üniversitesi’nden bir profesör olduğu ifade edilen aka­
demisyenin Dani Rodrik olabüeceği akla geliyor.
Balyoz Davası’nda hapse giren eski 1. Ordu Komutanı Çetin
Doğan’ın damadı olan ekonomi profesörü Dani Rodrik, Gülen
Hareketi’yle ilgili ABD’deki en önemli kritiklerden birisiydi.

Adalet Bakam Loretta Lynch’e Gülen Cemaati “2014


Barış Ödülü” ödülü verdi

Önceki bölümlerde anlattım; Gülen Cemaati ABD’yi organize


ettikleri ödüllü gala yemekleri, farklı isimlerde kurdukları düşün­
ce kuruluşları aracılığıyla düzenledikleri paneller, okulları ve si-
yasüere yaptıkları bağışlarla fethediyorlardı.
163

ABD Başkanı Barack Obama’nın dönemin Adalet Baka­


nı*Eric Holder’m yerine atadığı Brooklyn Bölge Savcısı Loretta
Lynch, bakanlığı daha Senato’da onaylanmadan, yani daha kol­
tuğuna oturmadan böyle bir ödüle layık görülüyordu. Lynch, Gü­
len Hareketi’nin New York’taki düşünce kuruluşu “Barış Adala­
rı Enstitüsünün (Peace Islands Institute) Plaza Otel’de onuru­
na düzenlediği gala yemeğine katılmazken, gönderdiği bir mesaj­
la kendisine layık görülen “2014 Banş Ödülü”nü kabul ettiğini du­
yurdu. Yaklaşık 200 davetlinin katıldığı ve 300 bin dolar yardım
toplandığı belirtilen geceye New York Belediye Başkam Bili de
Blasio’nun eşi Chirlane McCray de katılmıştı. Lynch artık adalet
bakam ve kendisine ödül veren Gülen’i terörist diye sınır dışı et­
me karan vermesi başım sıkıntıya sokar. Ancak, yeni seçilecek
olan ABD başkamnın 2017 Ocak ayında belirlenecek olan kabi­
nesinde devam edip etmeyeceği henüz belli değü. Bunun için Gü-
lencilerin yoğun olarak destek verdiği Clinton’m kasım ayındaki
seçimleri kazanması gerekiyor. Gülencilerdeki telaşı düşünebili­
yor musunuz?
15 Temmuz sonrası ve iade talebi

Üçüncü ülkeye iade için “açık kapı”

Gülencilerin bu kadar acele etmelerinin altında Türkiye’nin 17


ve 25 Aralık iddianamalerinin arkasında Gülen Hareketi’nin bu­
lunduğunu iddia etmesi ve ABD’den iadesini istemiş olması yatı­
yordu.
İçişleri Bakanı Efkan Ala, 17-21 Haziran 2014 tarihleri arasında
gittiği Washington’daki temasları süresince o dönem görevini Lo­
retta Lynch’e devretmesi beklenen Adalet Bakanı Eric Holder’m
önüne “belgeli ve hacimli” diye adlandırılan bir dosya koymuştu.
İç Güvenlik Bakanı Jeh Johnson ve Başkan Obama’ıun İç Gü­
venlik ve Terörle Mücadele Danışmanı Lisa Monaco’ya da birer
kopyası verilen dosyada, Fethullah Gülen’in Türkiye’de darbe te­
şebbüsünde bulunmaktan dolayı iadesinin ya da üçüncü bir ül­
keye sınır dışı edilmesinin istendiği ifadesinin yer aldığı açık­
lanmıştı.

CFR’ın Gülen’in iadesi ile ilgili paylaştığı tw eet kafa


karıştırdı
Fethullah Gülen’in ABD’den iadesinin resmen istenmesinden
üç ay sonra Eylül 2014’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdo­
ğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurul Zirvesi için bulunduğu New
York’ta ABD’nin ileri gelen düşünce kuruluşlarından Dış İlişki­
ler Konseyi’nde (CFR) Fareed Zakaria’nın sorularım cevaplıyor.
Ancak, bu toplantıya Türk gazeteciler alınmıyor. Toplantı devam
ederken CFR’ın başkanı Richard N. Haass, Twitter hesabından
aşağıdaki ilginç notu paylaşıyor:
165

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan: CFR’da, Başkan Obama ulusal


güvenlik ve terör gerekçeleriyle Gülen’in Türkiye’ye iadesi isteğimi­
zi geri çevirdi.

Bu haber büyük gürültü koparıyor. Aralarında benim de oldu­


ğum çok sayıda Türk gazeteci BM Genel Sekreteri Ban’ı ziyaret
etmek üzere Türkevi’nden ayrılırken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı
durdurup “Obama’dan Fethullah Gülen’i istedim ama Obama ver­
medi’ şeklinde bir ifade kullanmışsınız. Doğru mu, anlatır mısı­
nız?” şeklindeki soruya Erdoğan, “Hayır ben, öyle bir şey söyle­
medim” diye kısa yanıt vermişti.
Erdoğan, Türkiye’ye döndükten sonra, yani 15 Temmuz 2016
tarihinden çok önce bile Gülen’in iadesine ilişkin her konuşma­
sında Gülen’in ABD’den iadesini istediklerini söylüyor, hatta ba­
zen de Obama’ya Gülen’i iade etmediği için sitem ediyordu.
Şimdi tekrar İçişleri Bakam Efkan Ala’nın Washington temas­
larının ayrıntılarına geri dönelim.

Gülen’in iadesine Pennsylvania karar verir!


Görüşmelerden sızan haberlere göre, ABD yönetimi, Gülen’in
Türkiye’ye iadesinin mümkün olmayacağını belirtmiş, ancak
üçüncü bir ülke konusunda “açık kapı” bırakmış...
Gerekçe olarak ise bir mahkeme karan olması gerektiği, ABD
Adalet Bakanlığı dosyayı inceleyip kabul ederse, daha sonra iade
işlemini gerçekleştirebilmek için, zanlının veya sanığın yaşadığı
bölgedeki Federal Mahkeme’de iade davası açması gerektiği, ia­
denin ancak bu mahkemeden çıkacak olan kararla mümkün ola­
bileceği belirtilmişti.
Yani iadeye neresi karar verecek? Gülen’in Yeşil Kart davasını,
hatta “tahşiye” olarak adlandırılan gruba Türkiye’de kumpas kur­
duğu iddiasıyla hakkında açılan davayı da kazandığı Pennsylva­
nia Eyalet Mahkemesi’nin karan çok önemli bir rol oynayacak.
Bu mahkemenin Gülen için iade karan verebileceğine inanıyor
musunuz? Zaten bu dava açılsa bile sonuçlanması iki yılı bulabi­
lir. Mahkemede iade karan çıksa bile ardında da temyiz mahke­
mesi süreci başlayacağım da belirtelim.

Tahşiyecilerin ABD’de Gülen’e açtıkları dava


Türkiye’nin Gülen soruşturmasıyla ilgili olarak anlaştığı ulusla­
rarası hukuk firması “Amsterdam and Partners”, Nur tarikatının
166

bir kolu olan “Tahşiyeciler” grubunun lideri Mehmet Doğan’ın


öğretilerini benimseyen davacı Bünyamin Ateş, Turgut Yıldırım
ve Murat Öztürk adına Fethullah Gülen ve ismi belirtilmeyen 50
kadar kişi aleyhine başta kendilerine kumpas düzenlemek üzere
altı suçlamadan Eylül 2015’te Pennsylvarda’da dava açılmıştı.
Amsterdam & Partnere LLP üe Fox Rothschild LLP’nin avukat­
ları Fethullah Gülen tarafından Mehmet Doğan’ın takipçilerine
komplo kurulduğunu, haksız yere sahte kanıtlarla suçlandıklarım
ve hapse gönderildiklerim ve bunun Gülen’in ve onun yardımcüa-
nnın direktifiyle gerçekleştirildiğim iddia ediyorlardı.

“Safça siyasi tiyatro”


Fethullah Gülen’in avukatları mahkemeye sundukları 32 say­
falık davanın reddi talebinde, davanın Türk hükümeti aracılığıyla
gerçekleştirilen “safça siyasi tiyatro” olduğunu ve gerilim dolu ca­
susluk suçlamalarının Gülen ile hiçbir ilgisinin olmadığım, aynca
mahkemeye kanıt diye sunulan şikâyetnamedeki Gülen’in sarf et­
tiği birtakım sözlerin ABD anayasasının birinci maddesindeki “ifa­
de özgürlüğü hakkı” tarafından korunduğunu ileri sürdüler.
Mahkemeye sunulan davarım red talebinde Gülen’in açıklama­
larının ABD Anayasası’run birinci maddesi ifade özgürlüğü kap­
samı içinde korunduğu belirtildi.

Gülen, “Tahşiyeciler” karşısında bu defa Motorola’nın


avukatlarını tuttu
Gülen’in avukatları kimdi? Amerikan iletişim şirketi Moto-
rola’mn Uzan ailesine karşı tuttuğu hukuk firması “Steptoe &
Johnson” idi.
Kadrosunda 500’den fazla avukat bulunan Steptoe & Johnson,
Motorola’yı, Uzan ailesine ve Türkiye’ye karşı açılan davalarda
temsil etmişti. Dava, Türkiye’nin Motorola’ya yaklaşık 1 milyar
dolar ödemesiyle sonuçlanmıştı. Hukuk firması, Telsim ve Uzan
ailesinin 4 milyar dolar ödemesi yönünde karar çıkartmıştı.
Peki Gülen aleyhine açüan dava nasü sonuçlandı? Elbette Gü­
len kazandı. Yıllarca böyle günler için kritik noktalardaki yetki­
lilere yatırımını yapmış ve Türk hükümeti de ona yıllarca destek
olmuştu.
Fethullah Gülen, Türkiye’nin 15 Temmuz 2016, yani “Kalkış­
m adan sonra da Gülen’in iadesi için yeni dosya sunarak ABD’de
167

yasal işlemleri başlatacağını duyurunca, Gülen’in tuttuğu hu­


kuk firması “Steptoe & Johnson”dan avukat Reid Weingarten
Washington’da bir basm toplantısı düzenledi.
Çok sayıda Amerikalı gazeteci ve uluslararası haber ajansı da
toplantıya ügi göstermişti.
Gülen’in avukatı Weingarten, Türkiye’nin Gülen’in iadesini res­
mi olmayan yollardan istediğini belirtti. Gülen’in güvenliği konu­
sunda endişe duyduklarım da ifade etti. Gülen’in yaşadığı sitede
kalanların değişik istihbarat kurulularınca yıllardır dinlendikleri­
ne inandıklarım, şimdiye kadar da tek bir suç unsuru tespit edil­
mediğini söyleyen Weingarten, aynca Gülen’i dinleyen gizli ser­
vislerden en az bir iki tanesinin Amerikan gizli servisi olduğunu
tahmin ettiğini ileri sürdü.

Ulusal istihbarat Direktörü: “Bahse girerim ki!..”


Türkiye’nin Gülen’in iadesini resmen istemesi ve elindeki bel­
geleri Washington^ ulaştırması sonrasında konuşan ABD Ulusal
İstihbarat Direktörü (DNI) James Clapper ise yaptığı açıklamada
Weingarten’in bu ifadelerini destekleyen ifadeler kullandı.
İstihbarat Direktörü Clapper, “Bu konuda bahse girerim ki
Bay Gülen’in bu yanlışa katkıda bulunduğu yönünde bir iletişi­
mi olsaydı biz bunu bilirdik. Ancak böyle delil yoktur” diye ko­
nuşmuştu.
Clapper sıradan birisi değil. Bu kadar aceleyle böyle bir açık­
lama yapması da şaşırtıcı değil. Bu açıklama ABD’nin Gülen’i
Türkiye’ye iade etmeyeceğinin en büyük işareti.
Öyle ki, Ulusal İstihbarat Direktörlüğü, 11 Eylül terör saldırı­
lan sonrasında uygulamaya giren “İstihbarat Reformu ve Teröriz­
min Önlenmesi Yasası” gereğince oluşturuldu. ABD’deki 17 ay-
n istihbarat biriminin bağlı olduğu Ulusal İstihbarat Teşkilatı’nm
direktörlüğünü yapıyor. Ulusal güvenlikle ilgili konularda ABD
başkanmı düzenli bilgilendiriyor. Clapper “Delil yok” diyorsa bu­
nun aksini iddia etmek çok zor. Türk istihbaratının adeta nal top­
ladığı, cumhurbaşkanının “Darbe girişimini eniştemden öğren­
dim!” dediği ortamda, açıkçası Türkiye’ye çok zor bir görev dü­
şüyor. Buna rağmen ABD istihbaratının 11 Eylül terör saldırıla­
rında da iflas ettiğini görmüştük. Direktör Clapper, bu yüzden 11
Eylül sonrası ortaya çıkan Amerikan İstihbarat servisleri arasın­
daki kopukluğu gidermek için bu göreve atanan ikinci isim oldu.
James Clapper’m 11 Şubat 2014 tarihinde ABD Senatosu İs­
168

tihbarat Komisyonu’na sunduğu Yıllık Tehdit Değerlendirme


Raporu’nda (Annual Worldwide Threat Assessment-2014) güncel
küresel ve bölgesel gelişmelerin değerlendirilerek değişik devlet
ve devlet-dışı aktörlerden kaynaklanması olası tehdit durumları
analiz ediliyordu.
Clapper’m raporundaki Türkiye üe ilgili bölümde AK Parti hü­
kümetinin yanı sıra Fethullah Gülen için de değerlendirme yapıl­
mıştı.

Dünya Çapında Tehdit Değerlendirmesi


ABD İstihbarat Topluluğu
Senato Silahlı Hizmetler Komitesi

11 Şubat 2014

Türkiye'nin dış politika ve güvenlik politikası, iç olaylar, özellikle devam eden


yolsuzluk skandali ile şekillenecektir. Ayrıca, Başbakan Erdoğan'ın liderliğindeki,
iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), 2014 yılında belediye ve cumhurbaş­
kanlığı seçimleri ve 2015 yılında erken parlamento seçimleri için seçim modunda
olacaktır. Sözde Müslüman din adamı Fethullah Gülen bağlantılı AKP içindeki un­
surlar tarafından Aralık 2013 yılında başlatılan yolsuzluk iddiaları, Erdoğan için en
büyük sorunu teşkil etmektedir. Ankara, Türkiye'nin milliyetçi seçmenleri ile arası­
nı açmama konularında dikkatli ilerlerken, Türkiye'nin ekonomik avantajlarını ar­
tıracak dış politika hedeflerine devam edecektir. Erdoğan'ın Türk-Kürt terör örgü­
tü Kürdistan Halk Kongresi (KGK, eski PKK) ile bir barış anlaşması peşinde olması,
ayrıca Türk m illiyetçiler ve komşu hükümetleri karşısında alma riski taşıyor. Erdo­
ğan iç reformları teşvik etmek ve Türkiye'de silahlı KGK ayaklanmasını sona erdir­
mek için Kürtleri kullanırken çok yönlü bir strateji izlemektedir. Uzun süren Suriye
çatışması, Suriye'de savaşa katılm ak isteyen yabancı m ilitanlar için birincil transit
bir ülke oluşturan Türkiye'deki aşırıcı varlığını artırmaktadır. Ayrıca, Beşşar Esat re­
jim inin destekçileri tarafından resmi olmayan ya da fırsatçı saldırıların potansiyeli­
ni yükseltiyor.

15 Temmuz sonrasında ABD’de neler yaptılar?


Kallaşma’dan bir hafta sonra Başkan Obama ile Beyaz Saray’da
özel görüştüler
ABD Başkanı Barack Obama, ramazan ayında programının yo­
ğunluğu yüzünden ertelediği geleneksel iftar yemeğini 21 Tem­
muz 2016 akşamı Beyaz Saray’da gerçekleştiriyordu.
ABD’deki Müslüman toplununum ileri gelen isimlerinden yak­
169

laşık 100 kişi Beyaz Saray’a davet edilmişti. Peki yemekte Türkle-
ri temsilen kimler vardı?
Gülen grubunun ABD’deki etkili demeklerinden Rumi Fo-
rum’un Başkam Emre Çelik ve yine Gülenci Türk Amerikan Birliği
(Turkic American Alliance) Başkam Faruk Taban bulunuyorlardı.
15 Temmuz Kalkışması’mn üzerinden daha bir hafta geçmişti.
Gülen Cemaati’nden Çelik ve Taban, Obama’nın Beyaz Saray’da­
ki gecikmeli iftar davetinde çektirdikleri fotoğrafları Twitter ve
Instagram üzerinden gülen yüzlerle paylaşırlarken altına #Hizme-
teDevam notunu da düşmüşlerdi. Çelik, Beyaz Saray içindeki Ye­
şil Oda’daki (Green Room) kırmızı koltukta poz verdiği fotoğra­
fım paylaşırken ise altına “Beyaz Saray, Green Room’da özel top­
lantılar” yazması ise dikkat çekiciydi.
Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Serdar Kıhç’m her yıl ka-
tıldığı Obama’nın iftar davetine bu yıl katılmamasına, Ankara’dan
daha önceden planlanan bir heyetin ziyareti yüzünden iftar dave­
tine olumsuz cevap verdiği açıklaması yapüdı.
ABD hükümetinin Gülen’e nasıl baktığım, kendisine oturma iz­
ni vermek istemediğini resmi belgelerle bu kitapta anlattım. An­
cak, ABD’nin o filmlerde görmeye alıştığımız mahkeme salonla­
rı, yüce yargıçları, savcüan, zengin avukatları, jürileri ile bizden
daha farklı üginç bir hukuk sistemine sahip olduğunu büiyorsu-
nuz. Para, şöhret ve özel ilişkilerin bu hukuk sitemi içinde özel
bir ayrıcalığı olduğunu Amerikalılar da itiraf ediyor. Gülen, Fe­
deral Mahkeme’de Türkiye’ye karşı yeni bir zafer kazanabilecek
mi? Bunu zaman gösterecek. Gülen, ABD ve Türkiye arasında ko­
pacak fırtına öncesinde halkla ilişküer kampanyasını ük günden
başlattı...

Sağlık sorunları 15 Temmuz sonrasında geçti, Gülen


medya karşısına çıktı
15 Temmuz Kalkışması’nm arkasında kendisinin olduğu yö­
nündeki iddiaları reddeden Fethullah Gülen, ilk gün yayınladığı
yazık açıklama ile bu hainliği yapanları da kınadığını belirtmişti.
Yıllardır sağlık durumunu gerekçe göstererek ABD başınma rö­
portaj vermeyen Gülen birden iyileşmiş, birbiri ardına gazetele­
re ve TV kanallarına toplu halde röportajlar vermeye başlamıştı.
Bunlardan en çok ses getireni CNN’de Fareed Zakaria’ya verdiği
özel röportajdı.
Zakaria’nm Gülen’e ilk sorusu şuydu: “Cumhurbaşkanı Erdo­
170

ğan resmi olarak Türkiye’deki darbe girişimcileriyle sizin direkt


bağlantınız olduğunu söyledi. Buna tepkiniz nedir?” Gülen’in bu
soruya cevabı şöyleydi:

Bunu uluslararası organizasyonlar derinlemesine araştırsınlar.


Hakkımdaki iddiaların onda birini doğrulayacak şekilde birisine söz­
lü bir talimatım olduğu, bir telefon görüşmem olduğu ispatlanırsa
boynumu büker ve “Onlar doğru söylüyor, bırakın beni alsınlar, bıra­
kın beni assınlar” derim.

Gülen, kendisine sempati duyanlara Erdoğan rejimini istikrar-


sızlaştırmalan için telkinde bulunduğu iddialarım da reddetti.

Bu işin taraftan olduklan görünen bazıları bir tiyatro sergiledi, bi­


lilerini de bu işe dahil etti. Yaşananlar askeri darbeden daha çok bir
Hollywood filmine benziyor. Kurgulanmış bir tiyatroya benziyor. Tüm
her şey, yapmayı planladıklan işi gerçekleştirmek için zemin oluştur­
duklarından anlaşılıyor.

Fareed Zakaria’nın, “Darbeyi Erdoğan’ın gizlice planlamış ola­


bileceğini mi düşünüyorsunuz?” sorusuna Gülen, “Böyle bir suç­
lamayı iftira sayarım. O kanımı içmek isteyen bir düşmanım bi­
le olsa, kendimi bu iftiraları yapmadan sadece Allah önünde he­
sap vereceğimi bilerek kendimi Allah’a teslim ederim” ifadeleri­
ni kullandı.
“Sizin fikirlerinize bağlı ve sempati duyan çok sayıda insanın
buna katılmış olabüeceğini reddediyor musunuz?” şeklindeki so­
ruya ise Gülen şöyle karşılık verdi:

Aralarında bazı sempatizanlar olabilir. Onları benim uzun süredir


gelen fikirlerime saygısızlık, sade düşüncelerime saygısızlık etmiş
olarak değerlendiririm. Çünkü her darbede olumsuz etkilenen zaval­
lı bendim. Her zaman darbelere karşı oldum. Darbelerden iyi bir şey
çıkmayacağı fikrine sahibim. Darbeler toplumu ayrıştırır, birbirinden
koparır ve insanları birbirine düşman yapar. Bu husumet gelecek ku­
şaklan da etkiler. Demokrasiye, özgürlüğe, cumhuriyete karşı darbe­
ye sığmanlan hep lanetlemiş, karşı çıkmışımdır.

Gülen “Türkiye’ye dönmeyi istiyor musunuz?” sorusunu ise


şöyle yanıtladı:
171

Türkiye’ye dönmem işleri sadece daha karmaşık hale getirecek­


tir. Neye mal olursa olsun her şeyi yapacaklardır, ancak hakkımda id­
dia ettiklerinin onda birini ispatlayabilirlerse ve zorla geri götürürler­
se bu konu hakkında söyleyebileceğim çok bir şey yok. Önemli olan
bunu yasalar yoluyla yapıp yapmayacakları. Bunun gerçekleşeceğini
sanmıyorum.

Gülen’in iadesi mümkün mü? Nasıl olur?


USCIS’in raportörü David Spaulding’in 19 Ocak 2006 tarihinde
yazdığı, bu kitapta tamamım yayınladığımız gizli raporu sanki 10
yıl sonrasına ışık tutuyordu.
Türkiye’nin 17-25 Aralık iddianameleri ile hükümeti devirmeye
yönelik bir komplo kurduğu gerekçesiyle “Paralel Yapı” ilan etti­
ği ve ABD hükümetinden iadesini istediği Fethullah Gülen için,
bu defa da 15 Temmuz Kalkışması’nın arkasındaki bir numaralı
isim olduğu iddiasıyla ABD’den iadesi için baskılan artmıştı. Tür­
kiye, ABD Adalet Bakanlığı’na iddiayla ilgili resmi belgeler gön­
dermişti. Gülen’in bu şartlarda Türkiye’ye iade edilip edilemeye­
ceğini bu rapor da bize göstermişti. Yeniden hatırlatalım. Rapor­
tör Spaulding, Yeşil Kart başvurusunu reddetme gerekçesi olarak
Gülen’in Türkiye’deki laik rejimi İslami rejim ile değiştirme niye­
ti ve çabası olmasının geçersiz olduğunu, çünkü, ABD yasalarına
göre, bu ancak Gülen’in ABD anayasasını yıkma niyeti ve çabası
olduğunda suç kapsamına girdiğini kaydetmişti.
ABD hükümetinin Gülen’in iadesi üzerine açıklamaları, iade
şartlan ile ilgili ABD yasalan ve Ulusal istihbarat Direktörü Ja­
mes Clapper’in “Delil Yok” şeklindeki net ve kesin ifadeleri uzun
ve tartışmalı bir sürece doğru derlediğimizin işaretini veriyor.

ladesi Öcalan gibi mi yoksa mahkeme karan ile mi olur?


Hatırlatmanın tam zamanı, Türkiye’nin PKK Terör Örgütü Li­
deri Abdullah Öcalan’ın Türk ordusu tarafından Suriye’den ay­
rılmak zorunda bırakıldığı günlere dönelim. Öcalan, İtalya’da or­
taya çıkmıştı. Türkiye’nin kendisini İtalya’dan iadesini istediğin­
de yaşananları hatırlayalım. İtalya, Türkiye’nin her türlü ekono­
mik ve siyasi baskısına rağmen Öcaian’ı iade etmedi. Öcalan’ın
uçağı Rusya’ya da gitmişti. Rusya yakalayıp iade edebilirdi. Bunu
yapmadı. Bulaşmak istemedi, ileride kötü sonuçlar doğuracağın­
dan endişe ediyorlardı. Son olarak Türkiye karşıtı sağcı hüküme­
172

tin iktidarda olduğu Yunanistan, kendisini Kenya’daki büyükelçi­


liğinde saklamayı göze aldı. Yunanistan, büyük bir hata yaptığım
sonradan fark etti. Öcalan’dan kurtulmaları gerektiğini anlamış­
lardı.
Zira, Türk gizli servisi izini sürüyordu. Öcalan’ı yakalamakta
çok kararlıydı. Devreye CIA ve Mossad da girmişti.
CIA raporlarına göre, Öcalan, büyükeçilikten çıkarılarak havaa­
lanında özel uçakta bekleyen Türk gizli servisine teslim edilmek
zorunda kalmıştı.

Gülen’in iadesi siyasi bir karar olur


ABD yasalarına göre ise Fethullah Gülen’in iadesi ancak şu
şartlarda mümkün: ABD istihbarat kurumlannın elinde bir kanıt
olsaydı veya olup da gün ışığına çıkarsalardı bu çok daha kolay
olurdu. Ancak bu delillerin olmadığı net bir şekilde birinci ağız­
dan ifade edildi.

Suçluların Geri Verilmesi Antlaşması


ABD ve Türkiye arasında 1979 yılında imzalanan ve 1981 yılın­
da yürürlüğe giren bir Suçluların Geri Verilmesi ve Ceza İşlerinde
Karşılıklı Yardım Antlaşması var.
Antlaşmaya göre, bir taraf diğer taraftaki cinayet işlemiş, ya da
kalkışmış, -bu devlet başkanına da yönelik olabilir- bir zanlıyı
karşı taraf istediği zaman iade etmek durumunda. Ancak, böyle
bir durum ABD ve Türkiye arasında hiç gerçekleşmedi. Özellik­
le Türkiye, ABD’ye hiç kimseyi iade etmedi. Bu arada antlaşma
metninde bir de “siyasi istisna” durumu var. Eğer, ABD sunulan
delillerin arkasında siyasi bir motivasyon yattığına karar verirse,
iadeyi resmen geri çevirme hakkı bulunuyor. Bu durum Türkiye
için de geçerli.
Antlaşmanın Genel Hükümleri’nin 1. maddesi şöyle:

1. Sözleşen Taraflar, istenilen Taraf Ülkesi içinde bulunup da bir suç­


tan hakkında kovuşturma yapılan veya bir suçla itham edilmiş ve­
ya bir suçtan hüküm giymiş olan veya İsteyen Taraf ülkesinden
işlenmiş bir suç nedeniyle, adli yargı organlarınca verilmiş bir ce­
zanın yerine getirilmesi amacıyla diğer Tarafça istenen tüm kişile­
ri, bu antlaşmada yer alan hüküm ve koşullara uygun olarak birbir­
lerine teslim etmeyi üstlenirler.
173

“Geri Verme Konusu Olabilecek Suçlar” başlıklı 2. maddenin 3.


fıkrası üzerinde en çok tartışılacak olan bölüm olarak dikkat çe­
kiyor.

a) Geri vermeye konu olabilecek herhangi bir suçun işlenmesine te­


şebbüs veya böyle bir suça asli, müşterek veya fer’i fail olarak ka­
tılma

Yukarıdaki metindeki “fer’i fail” terimi suçun işlenmesine yar­


dımcı olan veya ikinci derecedeki kişiler için kullanılıyor.
“Reddetme Koşullan” ise 3. maddede açıklanıyor.

a) Geri verme istemine konu olan suç, İstenilen Tarafça siyasi nitelik­
te veya böyle bir suçla murtabıt bir suç sayılır ise; veya geri verme
isteminin, gerçekte istenen kişiyi siyasi görüşleri nedeniyle kovuş­
turmak veya cezalandırmak için yapılmış olduğuna İstenilen Taraf­
ça kanaat getirilir ise.

Bununla birlikte, bir devlet başkanma veya hükümet başkanı-


na veya aileleri üyelerinden birine karşı işlenmiş veya işlenmeye
tesşebbüs edilmiş bir suç, siyasi nitelikte bir suç sayılmayacaktır.
Bu fıkra hükümleri, Sözleşen Taraflar’m çok taraflı uluslarara­
sı bir anlaşma ile, halen üstlenmiş oldukları veya sonradan üstle­
nebilecekleri bir yükümlülüğü etküemez.
Anlaşmaya göre; geri verme, aşağıdaki hallerden birinde red-
dedüebilir:

a) Teslimi istenen kişi, aynı suçtan ötürü İstenilen Tarafta kovuştu-


rulmakta ise;
b) İstenilen Taraf, aynı suçtan ötürü kovuşturmamak veya kovuştur­
mayı durdurmak karan almış ise; veya
c) Teslimi istenen kişi, aynı suçtan ötürü bir üçüncü devlet ülkesinde
yargılanarak beraat etmiş veya mahkûm olmuş ise.

Madde 4: Uyruklar

1. Sözleşen Taraflar’dan hiçbiri, kendi uyruklarını geri vermek zorun­


da olmayacaktır. Ancak, Birleşik Devletler’in yetkili yürütme ma­
kamı, kendi seçimine göre, yerinde gördüğü takdirde, kendi uyruk­
larının geri verilmesini kabul etmeye yetkili olacaktır.
174

Yukarıdaki madde önemli. Gülen’in ABD’de sürekli oturma iz­


ni (Yeşü Kart) alabilmek için amansız bir mücadele verdiğim ha­
tırlayalım. ABD’de 5 yıl süreyle Yeşil Kart taşıyanların bu süre so­
nunda vatandaşlığa başvurma haklan var. Yoksa Gülen çoktan
ABD vatandaşı oldu mu? Veya neden olmadı? Eğer ABD vatan­
daşlığına geçtiyse, yukandaki maddeye göre ABD onu geri ver­
mek zorunda değil. Buna Beyaz Saray yönetimi karar verecek.
Bu konuyu ileriki sayfalarda daha kapsamlı anlatacağım. Ayn-
ca, içinde siyasi içerik bulunan her türlü geri iade isteği, yargı ne
yönde karar verirse versin, son karar ABD Dışişleri Bakam’nın
imzasına kalıyor.
ABD ile Türkiye arasındakli bir başka önemli tartışma konusu
ise iadesi istenen Gülen’in hakkında karar verilinceye kadar ora­
da geçici tutuklanması. Anlaşmanın 10. maddesi geçici tutuklama
hakkında şu hükümleri içeriyor:

Madde 10
Geçici tutuklama

1. İvedi hallerde, Sözleşen Taraflardan her biri, geri verme istem inin diplom a­
tik yollardan İstenilen Tarafa verilmesinden önce, aranan kişinin geçici tutuklanma­
sı veya tutukluluk altına alınması için başvuruda bulunabilir. Geçici tutuklama veya
tutukluluk altına alma istemi, diplomatik yollardan veya Türkiye Adalet Bakanlığı ile
Birleşik Devletler Adalet Bakanlığı arasında doğrudan doğruya yapılacaktır.
2. Geçici tutuklama veya tutukluluk başvurusunda, bir tutuklam a müzekkeresi
veya mahkeme kararının var olduğu ve geri verme isteminde bulunulması niyetin­
de olduğu belirtilecektir. Başvuruda, geri verme istemine konu olan suç ile, bu suçun
nerede ve ne zaman işlendiği belirtilecek ve istenen kişinin eşkali ve uyrukluğu ile il­
gili eldeki tüm bilgiler verilecektir.
Başvuruda, ayrıca eğer suç İstenilen Tarafta işlenmiş veya istenen kişi bu Tarafta
hüküm giymiş olsa idi, İstenilen Tarafta bir tutuklama müzekkeresi çıkarılm asını
haklı göstermek için gerekli olabilecek ek bilgiler de, varsa gösterilecektir.
3. İstenilen Taraf, geçici tutuklam a veya tutukluluk için gerekli düzenlemeleri
yapacak veya istenen kişinin, 7'nci maddede yazılı belgelerin tutuklam a ve tutuk­
luluk tarihinden itibaren 60 günlük bir süre içinde verilmemesi halinde, serbest
bırakılacağını belirterek, bu kişinin tutuklandığı veya tutukluluk altına alındığı tari­
hi diğer Tarafa bildirilecektir.
4. Geri verme belgeleri, İstenilen Tarafın yürütme makamına 60 günlük zaman
süresi içinde verildiği taktirde, tutuklama veya tutukluluk hali, İstenilen Taraf yetki­
li makamlarınca geri verme istemi konusunda bir karar varılancaya kadar sürecektir.
175

Geri verme istemi kabul edildiği taktirde, tutuklama veya tutukluluk hali, İstenilen
Taraf yasalarının izini verdiği ölçüde uzatılabilir.
5. İstenen kişi, geri verme belgeleri İstenilen Taraf yürütme makamınca 60 günlük
zaman süresi içinde alınm am ış olduğu için tutukluluk haline son verilip serbest
bırakıldığı takdirde, İsteyen Taraf, belgelerin İstenilen Tarafça daha sonra alınması
üzerine, geri verme için yeni bir istemde bulunabilir.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, 19 Ağustos 2016 tarihinde Anka­


ra’da yeni hâkim ve savcı atamalarında yaptığmda konuşmada,
ABD’ye FETÖ elebaşı Fethullah Gülen hakkında çağn yaparak
“ABD, karar verene kadar yakalamak ve tutuklamak zorunda” ifa­
desini kullanarak Gülen’in derhal tutuklanmasını istemişti.
Konuşmasında Türkiye ile ABD arasındaki suçluların iadesi
anlaşmasına vurgu yapan Bozdağ, ABD ile Türkiye Cumhuriyeti
arasında suçluların iadesi anlaşması olduğunu, iade süreçlerinin
bu anlaşmanın ilgili hükümleriyle yürüdüğünü belirtmişti.
Bozdağ, Türkiye’nin bu anlaşmaya göre dosyalan ABD’nin il­
gili makamlarına ilettiğini kaydederek; “Anlaşmanın 9. maddesi­
ne göre, iade talebinin iletilmesi halinde, ilgili kişinin yakalanma­
sı ve tutuklanması gerekir. ABD yetkili makamlar karar verene
kadar onu yakalamak ve tutuklamak zorundadır. Burada tercih
hakkı yoktur. Ne zaman karar verecek, daha sonra karar verecek.
Tedbir için bunu yapacak. Sonra dosyalan inceleyecek. ABD iç
hukukuna göre, öyle tutması gerekiyor” diye memnuniyetsizliği­
ni dile getirmişti.
Bakan Bozdağ’m sözünü ettiği 9. madde şöyle:

Madde 9
Alınacak önlemler

Sözleşen Taraflar, geri verme istemine ilişkin bilgi ve belgelerin alınmasından


sonra, istenen kişinin aranması da dahil olmak üzere gerekli tüm önlemleri alacak­
lardır.
Aranan kişi, bulunduğunda, İstenilen Taraf yetkili makamları karara varıncaya ka­
dar, tutukluluk altında bulundurulacaktır. Geri verme istemi kabul edildiği taktirde,
tutukluluk hali teslime deyin sürdürülecektir.

Bozdağ’m haklı olduğunu düşünüyorsunuz değil mi? Hayır de­


ğil. Bunun için önce aşağıdaki 7. maddeyi istemler listesini oku­
manız gerekiyor. Türkiye’nin önce aşağıdaki belgeleri sunma­
176

sı gerekiyordu. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcülüğünden yapılan


açıklamalara göre bu belgeler henüz sunulmuş değildi. Neyse
ki, darbe girişiminin üzerinden tam 2 ay geçtikten sonra; Adalet
Bakanlığı, 14 Eylül 2016 tarihinde Fethullah Gülen’in iadesi için
ABD’ye gönderilen yazıda, “Bu şahıs 15 Temmuz 2016 tarihindeki
kanlı darbe teşebbüsünün talimatını veren kişi olarak tutuklan­
ması talebiyle aranmaktadır. Kanada, Güney Afrika gibi üçüncü
bir ülkeye kaçacağına ilişkin istihbari bügüerimiz var. Başka bir
ülkeye kaçmadan acilen tutuklayın” şeklinde bir yazı gönderdi.
Genelkurmay Başkam Hulusi Akar’ın tanık ifadesinin de yer aldı­
ğı belirtilen yazıda, 15 Temmuz darbe girişiminin “emrini verdiği,
komuta ettiği” gerekçesiyle geçici tutuklama talep ettiği Fethul-
lahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşısı Fethullah Gülen için ABD’yi
“Kaçacak, acilen tutuklayın” diye uyardığı, aynca Genelkurmay
Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın, darbenin başı olarak kendisi­
nin Fethullah Gülen’le görüştürülmek istendiğine ilişkin tanık ifa­
desi ve itirafçı askerlerin, darbe girişiminin Gülen’in emriyle ya­
pıldığı ve planlan onun onayladığı yolundaki ifadeleri de dosyaya
delü olarak sunuldu.

Yakalama karan
Hürriyet gazetesi’nde Oya Armutçu imzasıyla yayınlanan ha­
berde, Gülen’e geçici tutuklama talebinin, Türkiye üe ABD arasın­
daki “Suçluların Geri Verilmesi ve Ceza İşlerinde Karşılıklı Yardım
Antlaşmasının 10. maddesi kapsamında olduğu vurgulanırken,
Genelkurmay Başkam Akar’ın tanık sıfatıyla Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına verdiği ifade delil olarak gösterildi. Akar, 15 Tem­
muz darbe gecesini anlatmış ve darbenin başı olarak Fethullah
Gülen ile kendisini görüştürmek isteyen ismin, Tuğgeneral Hakan
Evrim olduğunu açıklamıştı. Akar’ın bu ifadesinin yanı sıra, FETÖ
üyeliğinden tutuklanan ve Pişmanlık Yasası’ndan yararlanmak is­
teyen yaveri Yarbay Levent Türkkan’m, paralel yapı üyesi olduğu­
nu ve darbenin nasıl planlandığım anlattığı ifadesi de Gülen’in tu­
tuklanması talep edilen dosyaya delil olarak eklendi.
Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliği’nin Gülen’e ilişkin yakalama ka­
ran da İngilizceye çevrilerek ABD’ye iletüen yazıya eklendi. Yazı­
da, ABD’nin Pennsylvania eyaletinde ikamet eden Gülen’e bağlı,
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içinde değişik rütbelerde görev ya­
pan FETÖ mensubu askerlerin, 15 Temmuz’da Gülen’in emir ve ko­
mutası altında silahlı bir darbe girişiminde bulundukları kaydedildi.
177

6 suçtan tutuklama talebi


Yazıda Gülen’in, darbe girişimiyle, “nitelikli şekilde kasten öl­
dürme, CumhurbaşkanTna suikast, anayasal düzeni ortadan kal­
dırmaya teşebbüs, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kal­
dırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek,
Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevini yap­
masını engellemeye teşebbüs etmek ve silahlı terör örgütü kur­
mak, yönetmek” suçlarım işlediği kaydedüdi. Gülen’in aynca dar­
be girişiminin emrini verip komuta eden bir numaralı isim olarak
arandığı vurgulandı. Türkiye’de Gülen’in “süahlı terör örgütü kur­
mak ve yönetmekken 10-15 yıl, diğer suçlardan ise müebbet ha­
pisle cezalandırılmasının öngörüldüğü anımsatıldı. Bu deliller ve
ifadeler ışığında, Gülen’in 15 Temmuz darbesinin emrini verip ko­
muta ettiği gerekçesiyle geçici olarak tutuklanması talep edildi.
Adalet Bakanlığı’nın Fethullah Gülen’in iadesi için ABD ma­
kamlarına göndermiş olduğu başvuru sayısı böylece 5’e ulaştı.

Dosyadaki kanıtlar
ABD Adalet Bakanlığı’na 14 Eylül’de gönderilen yazıda aşağı­
daki şu ifade ve diyaloglar delü olarak gösterildi.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar: “Onlara ‘Ken­


dinizi ne zannediyorsunuz? Siz kimsiniz? Topladığınızı söylediği­
niz 2. Başkan, kuvvet komutanları nerede? Bakanlar nerede? Eli­
nizde kim varsa getirin. Sizin başımz, k..nız kim?’ diye bağırdım.
Bunun üzerine Hakan Evrim, ‘Dilerseniz sizi kanaat önderimiz
Fethullah Gülen ile görüştürürüz’ gibi bir şey söyledi. ‘Ben kim­
seyle görüşmem’ diyerek tersledim. Ardından Akın Öztürk dışın­
dakiler odayı terk etti.”

Yaver Yarbay Levent Türkkan: “Ben bugüne kadar Fethullah


Gülen Cemaati’nin vatan haini olduğuna hiçbir zaman inanma­
mıştım. Sadece onların Allah nzası için çalıştıklarını düşünüyor­
dum. Ancak darbe teşebbüsü ve sonrasında ne olduklarını anla­
dım. Bu yapı ve bu yapıya mensup olanlar için vatan haini tabiri
az gelir. Artık biliyorum ki bu yapı mensuplan cani ruhlu kişiler­
dir. Fethullah Gülen’i bizzat hiç görmedim ancak söylediklerim
onun için de geçerlidir.”
178

Jandarma Yarbay Fazıl Ertürk: “15 gün önce Tandoğan’da


toplandık, Osman adlı birinden darbe talimatım aldık. Emri Fet-
hullah Gülen verdi. Aralarında orgeneraller, korgeneraller ve
diğer generaller var. Şımak Çakırsöğüt’ten Jandarm a Taburu
Ankara’ya gelecek, öncelikle kuvvet komutanlıkları karargâhları
ele geçirilecekti.”

Jandarma Binbaşı Erdal Karlıdağ: "Cemaatte gizlilik asıl ol­


duğu için darbe teşebbüsüne kadar FETÖ’nün içinde bulunan su­
bay, astsubay ve rütbelileri tanımadım. Çarşamba günü 2 kişi evi­
me geldi. Halil isimli kişi bana jandarmada 3 bin kişilik cemaat
içinde aktif olan, destek verenlerin listesinin hazırlandığım, be­
nim de içinde olduğumu, Ağustos Şûrası’nda meslekten atüacak-
lannı söyledi.”

İtirafçı general: “Akıncı Üssü’nde yakalanan, ifadesi alındık­


tan sonra serbest bırakılan Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakülte­
si öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Adil Öksüz (Hava Kuvvetleri ima­
mı) 15 Temmuz’dan önce Ankara’da belirlediği adreslerde ük ola­
rak FETÖ’nün asker ve polisteki imamlarıyla toplantılar yaptı. Bu
toplantılarda ortaya çıkan taslak planlara, FETÖ üyesi general­
lerle son şeklini verdi. Tüm yapılan planlan Öksüz aldı, ‘Ben bu
planlan Amerika’ya onay için hocaefendiye götürüyorum’ dedi.
Ardından ben İzmir’e döndüm. Öksüz’ün 13 Temmuz’da ABD’den
döndüğünü öğrendim. 15 Temmuz’da sorumlu imam benimle sa­
at 18.00’de görüşmek istedi. Yanımda iki albay da vardı. ‘Darbe
bu gece yapılacak’ dedi. Gece saatlerinde ismini verdiği bir ko­
mutanın arayacağım ve neler yapacaklarımızın talimatım verece­
ğini söyledi.”

Bu diyaloglar ve ifadelerin Gülen’in ABD tarafından geçici tu­


tuklanması ve sonunda Türkiye’ye geri iadesi için yeterli olup
olmayacağı anlaşma metninin ‘İstemler’ bölümündeki aşağıda­
ki 7’nci maddesinde sıralanan içeriklerle uyuşmasına rağmen,
ABD’nin, Türkiye’deki yargı bağımsızlığı üzerine sürdürdüğü en­
dişeler yüzünden yakın bir zaman içerisinde bu isteği gerçekleş­
tireceğini sanmıyorum. Gülen ilerleyen yaşı ve ileri sürdüğü sağ­
lık sorunları nedeniyle geçici olarak tutuklansa bile kefalet ile ay­
nı gün serbest bırakılacaktır.
179

İstemler
MADDE 7
İstemin içeriği

1. Hakkında kovuşturma yapılan veya bir suçla itham edilen ve henüz hüküm
giymemiş olan bir kişi ile ilgili isteme aşağıdaki belgeler eklenecektir.
a) Bir yargıç veya başka yetkili adli bir görevli tarafından çıkarılm ış tutuklam a
müzekkeresi;
b) Olayın maddi unsurlarına ilişkin bir açıklama;
c) Suç, İstenilen Taraf ilkesinde işlenmiş olsa idi, İstenilen Tarafın yasalarına göre,
istenen kişinin tutuklanmasını ve mahkemeye şevkini haklı gösterebilecek olan ka­
nıtlar;
d) İstenen kişinin tutuklama müzekkeresinde belirtilen kişi olduğunu gösteren ve
varsa, uyrukluğuna ilişkin bilgileri de içeren kanıtlar; ve
e) İsteyen Tarafın; suçu tanımlayan, bu suç için öngörülen cezayı belirleyen ve da­
va veya ceza zamanaşımlarına ilişkin yasaları da dahil olmak üzere suça uygulanabi­
lecek yasaların madde metinleri.

2. Hüküm giymiş olmakla birlikte hakkındaki ceza yargısı veya kararı kesinleş­
memiş olan kişi ile ilgili isteme, aşağıdaki belgeler eklenecektir.
a) Ceza yargısı veya mahkûmiyet kararının onaylı örneği;
b) Dava konusu olayın maddi unsurlarına ilişkin bir açıklama;
c) Bir yargıç veya başka yetkili adli bir görevli tarafından çıkarılmış tutuklam a
müzekkeresi;
d) İstenen kişinin ceza yargısı veya m ahkûm iyet kararında belirtilen kimse
olduğunu gösteren ve varsa uyrukluğuna ilişkin bilgileri de içeren kanıtlar ve
e) İsteyen Tarafın; suçu tanımlayan, bu suç için öngörülen cezayı belirleyen ve da­
va veya ceza zamanaşımlarına ilişkin yasaları da dahil olmak üzere, suça uygulanan
yasaların madde metinleri.

3. Hakkında kesin bir ceza yargısı veya kararı bulunan bir kişiye ilişkin isteme,
aşağıdaki belgeler eklenecektir.
a) Kesin ceza yargısı veya mahkûmiyet hükmünün onaylı örneği;
b) Dava konusu olayın maddi unsurlarına ilişkin bir açıklama;
c) Bir Yargıç veya başka yetkili adli bir görevli tarafından çıkarılm ış tutuklam a
müzekkeresi veya tutukluluk emri;
d) Hapis cezasının ne kadarının çekilmiş olduğunu gösteren bir belge;
e) İstenen kişinin kesin ceza yargısı veya mahkûmiyet hükmünde belirtilen kişi
olduğunu gösteren ve varsa uyrukluğuna ilişkin bilgileri de içeren kanıtlar; ve
f ) İsteyen Tarafın; suçu tanımlayan, bu suç için öngörülen cezayı belirleyen ve da­
va veya ceza zamanaşımlarına ilişkin yasaları da dahil olmak üzere, suça uygulanan
yasalarının madde metinleri.
180

4. Duruşmada hazır bulunmaksızın veya gıyabında hüküm giyen bir kişi ile ilgili
isteme, şu belgeler eklencektir.
a) Ceza yargısı veya mahkûmiyet kararının onaylı örneği;
b) Dava konusu olayın maddi unsurlarına ilişkin bir açıklama;
c) Bir yargıç veya başka yetkili adli bir görevli tarafından çıkarılm ış tutuklama
müzekkeresi veya tutukluluk emri;
d) Suç, İstenilen Taraf ülkesinde işlenmiş olsa idi; İstenilen Tarafın yasalarına
göre, istenen kişinin tutuklanmasını ve mahkemeye şevkini haklı gösterebilecek olan
kanıtlar;
e) İstenen kişinin ceza yargısı veya mahkûmiyet kararında belirtilen kişi olduğunu
gösteren ve varsa uyrukluğuna ilişkin bilgileri de içeren kanıtlar; ve
f) İsteyen Tarafın; suçu tanımlayan, bu suç için öngörülen cezayı belirleyen ve da­
va veya ceza zamanaşımlarına ilişkin yasaları da dahil olmak üzere suça uygulanan
yasaların madde metinleri.
Bu gibi mahkûmiyet kararları, İsteyen Tarafın yasasında öyle öngörülmekte ise;
kesin hüküm gibi işleme tabi tutulabilecektir.

Suçluların iadesi anlaşmasına rağmen, Türkiye’nin başvurusu­


na ABD yasaları gereği ABD Adalet Bakanlığı’nın bu dosyadaki
kanıtlan inceleyip bir karar vermesi gerekiyor. Bu ilk karar elbet­
te siyasi yönde olacaktır. Spaulding’in raporunda gördüğümüz gi­
bi bir raportör bu konuyla ilgili görevlendirilmiş ve Gülen’le mü­
lakat bile yapmıştır. Verecekleri siyasi kararla ilgili yasal zemin
sağlamlaştırıldıktan sonra nihai karar açıklanacaktır.
ABD Adalet Bakanlığı dosyadaki kanıtlan inandıncı görmedi­
ği gerekçesiyle ya da başka nedenle reddederse Gülen’in iadesi
mümkün olmaz. Eğer, bunun tersi olur başvuruyu kabul ederse,
Gülen’in iade işlemini gerçekleştirebilmek için, sanığın yaşadığı
bölgedeki Federal Mahkeme’de iade davası açılmasına onay ver­
mesi gerekir.
Bu mahkemede Gülen’in Yeşil Kart ve Tahşiyeciler davasını
kazandığını hatırlatalım. Aynca, jürili olması beklenen olası bir
duruşmada Gülen’in elinin çok güçlü olduğunu da belirtmemi­
ze gerek yok. Gülen’in güçlü avukatlan, tıpkı Yeşü Kart davasın­
da olduğu gibi kürsüye şahit olarak bu ülkede tanınan çok saygın
isimleri çıkarabilecektir.
Mahkeme Gülen’in iade edilmesi yönünde karar verse bi­
le, kendisinin yine kararı bozmak için yine Pennsylvania’da-
ki Federal Temyiz Mahkemesi’ne götürme hakkı var. Bu mah­
kemede de kaybetmesi durumunda Washington’daki 2. Temyiz
Mahkemesi’ne, orada da kaybetse, kabul etmesi durumunda da­
181

vayı ABD Anayasa Mahkemesine taşıma hakkı bulunuyor. Ve,


son olarak ABD Dışişleri Bakam’mn imzası gerekiyor.

Dostluğun suçluların iadesi ile ne alakası var?


ABD’de iki partiyi de temsil eden “Bipartisan Policy Center”
isimli kuruluş Fethullah Gülen’in iadesi üzerine “Dostluğun suç­
luların iadesi ile ne alakası var?” başlıklı çok önemli bir incele­
me yaptı.
Yazıda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “Biz bir teröristin iadesini
istediğimizde belge soruyorsan, bizimki nasıl bir dostluk?” şeklin­
deki çıkışma karşı, ABD’nin geçmişte yakın dostu İngiltere’ye İr­
landalI teröristi iade etmemesine dönemin Başbakanı Thatcher’m
tepkisi ile çok ilginç bir benzetme yapüdı.

IRA-FETÖ benzetmesi
1980’li yıllarda İrlanda Cumhuriyet Ordusu’nun (IRA) bir mili­
tanının ABD’den iadesinin reddedilmesi üzerine, iki ülkenin çok
özel ilişkiye sahip olduğu düşünüldüğünde, bu soruyu Margaret
Thatcher’m daha kibarca sorabilmesi gerektiği kaydediliyordu.
IRA üyesi Joe Doherty Mayıs 1980’de Kuzey İrlanda’da bir İn­
giliz askerini öldürdü. Yakalarak İngiltere’de hapse konulan Do­
herty, Haziran 1981 yılında Crumlin Road cezaevinden kaçıp
ABD’ye gitti. Haziran 1983 yılında ABD’de yeniden tutuklandı.
ABD Başkanı Ronald Reagan, yakın dostu olan İngiltere Başba­
kanı Thatcher’m iade istediğini kesinlikle yerine getireceklerini,
bunun için ne gerekirse yapacaklarım açıklamasına rağmen, bu­
günlerde Reza Zarrab davasının görüldüğü New York Güney Böl­
gesi Eyalet Mahkemesi yargıcı John E. Sprizzo, iade talebini si­
yasi suçlar kategorisindeki kısıtlamalara takıldığı gerekçesiyle
reddetti.

Yargıç Sprizzo’nun kararı Reagan yönetimini çileden


çıkarmıştı
Adalet Bakanlığı karar için “çirkin” kelimesini kullanması­
na rağmen, temyiz mahkemelerinde de sonuç değişmedi. Bunun
üzerine iki ülke 1985 yılında yeni iade anlaşması imzaladılar. An­
cak, bu anlaşma geriye dönük yürütülemeyeceği için Doherty’nin
iadesi gerçekleşmedi. Ne var ki, ABD Yüksek Mahkemesi’nde
182

açılan dava sonucunda 1992 yılında Kuzey İrlanda’ya gönderil­


di. 1998 yılında IRA ile yapılan banş anlaşmasından sonra serbest
kaldı.
Bipartisan Policy Center’m araştırmasına göre; Doherty’nin du­
rumu ile Gülen’in durumu farklılıklar içeriyor. Çünkü Doherty’nin
işlediği suç tartışma götürmezdi ve ortada kesin deliller vardı.
Gülen’in iadesine karar verecek olan ABD’deki yargıç, darbe
girişimiyle ilgili Türkiye’nin sunacağı delillerin sadece Gülen’in
takipçilerini değil, Gülen’in siyasi muafiyet talebine karşı doğru­
dan kendisini suçlayan deliller olduğuna karar vermek zorunda.
ABD hükümeti Demir Leydi Thatcher için bile yasalarım büke-
mezken, bunu Erdoğan için yapabilmesinin pek mümkün olmadı­
ğı, Ankara’nın talepleri arttıkça, bunun ABD’de ters tepki yapaca­
ğına dikkat çeküiyor.
ABD mahkemelerinin, iadesi durumunda Gülen’in Türkiye’de
adil bir şekilde yargılanıp yargılanmayacağını da değerlendire­
ceği, Obama yönetimin hesaba alacağı faktörlerden diğerinin de
Türkiye’ye iade edildiğinde Gülen’e işkence yapılıp yapılmayaca­
ğı konusu.
Darbe girişimi siyasi ya da jeopolitik olarak ne kadar kötü
olursa olsun ya da Türkiye’nin jeopolitik önemi ne olursa olsun,
darbecilerin dayak yerken çeküen fotoğrafları iadenin gerçekleş­
mesi için kanıta ihtiyacı zorunlu hale sokuyor. Bu durum siyasi
ilişküeri daha da tatsızlaştırıyor.
Gülen’in iadesi ile ilgili değerlendirmede son olarak; iade ka-
rannın siyasi sonuçlan umursamayan bir yargıcın elinde olaca­
ğı kaydediliyor.

İbrahim Parlak 12 yıldır iade edilemiyor


İade derken, 1992 yılında ABD’ye göç eden İbrahim Parlak’ın,
PKK’h terörist olduğu iddiasıyla Türk makamları tarafından gön­
derilen mahkeme kararlan ve kanıtlarla iadesi istenmişti. ABD
makamları 2004 yılında kendisini tutuklayıp iade etmek üzere ka­
rar almıştı. Ancak, Parlak iadesinin engellenmesi için başlattığı
hukuk mücadelesi sonucunda serbest kalmayı başardı. Temyiz
Mahkemesi’ne açtığı dava halen bekleme sürecinde olduğu için,
Parlak 12 yıldır Türkiye’ye iade edüemiyor.
Buraya bir not daha düşelim. ABD yönetiminin ya da yargı yo­
luyla Gülen’in iadesine yönelik verilecek bir karar yeni iade baş-
vunılanna kapı açacaktır. Bu durumda Türkiye’nin FETÖ üyesi
183

oldukları iddiası ile ABD’deki tüm Gülen okulları ve organizas­


yonlarındaki Türklerin iadesini isteme hakkı da doğacaktır. Bu­
rada rakam vermek kolay değil, ancak Gülen Hareketi’ne bağlı
5 ila 10 bin arasında Türk vatandaşından bahsediyoruz. ABD’nin
böyle bir işe kalkışacağına hiç ihtimal vermiyorum. Ankara bunu
anlamış olmalı ki, Gülen’in iadesi ile ilgili Eylül 2016*da ABD’de
tem aslarda bulunan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş,
“ABD’den ısrarla sadece Gülen’i istiyoruz” açıklamasında bulun­
muştu. Aynca, Türkiye’nin de gerçek anlamda Gülen’in iadesini
istediğini düşünmüyorum. İki yıl önceki “Paralel Yapı” iddiaları
ile Gülen’in ABD’den istendiğini unutmayalım.
ABD, bize resmi bir başvuru gelmedi açıklamasını yapmış, da­
ha sonra bir dosya sunulsa da, geçen iki yıl içinde bunu ciddiye
alıp en küçük bir adım dahi atmamıştı. ABD, Erdoğan’ın gerçek­
ten de Gülen’in iadesini istediğini düşünmüyor. Bunu iç siyaset­
te kendisine malzeme yaptığını düşünüyor. Meydanlarda ABD’ye
karşı bağırmanın Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafyalarda­
ki halk gözünde her zaman prim yaptığım düşünüyor.

Biden: Gülen’i korumamız için bir sebep yok


ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, 15 Temmuz darbe girişimi­
nin arkasında Fethullah Gülen’i barındıranın ABD ve CIA olduğu
iddiaları üzerine Türkiye’deki ateşe su serpmek ve ikili ilişkileri
yumuşatmak için 24 Ağustos 2016’da Ankara’yı ziyaret etti.
Saldırıya uğrayan TBMM’yi de ziyaret eden Biden, Başbakan
Binali Yıldınm’la da görüştükten sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan
ile birlikte basının sorularım cevapladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fethullah Gülen’in ABD’den iadesi­
ni istediklerini ve bunun için 85 koli dosyayı kendilerine gönder­
diklerini belirtirken, “15 Temmuz’dan sonrasına ait dosyalar da
hazırlanıyor, kendilerine ulaştırılacak” ifadesini kullanması şa­
şırtıcıydı. Nedeni, 85 koliden oluşan belgelerin 15 Temmuz dar­
be girişimiyle bir alakasının olmadığı, muhtemelen 17-25 Aralık
iddianameleri sonrasında başlatılan “Paralel Yapı” suçlamalarıy­
la ilgili olmasıydı ve ABD’li yetkililere daha yeni sunuluyordu. Za­
ten, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner da kendilerine
ulaşan belgelerin 15 Temmuz’la ilgili olmadığım aynı gün açıkla­
mıştı. Yani AK Parti hükümeti, 17-25 Aralık’la ilgili olarak Gülen’i
ABD’den defalarca istediklerini söylerken, gerçekte resmi bir is­
tekte bulunmadığı ortaya çıkıyordu.
184

Peki bunca zaman neden beklediler?


Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir ABD ziyaretinde Başkan
Obama’dan Gülen’in iadesini istediği yönünde çelişkili açıklama­
lar yapmış, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü bu konu ile ilgili yö­
neltilen sorulara “Bize ulaşan resmi bir başvuru yok” açıklama­
sında bulunmuştu.
ABD ile Türkiye arasında yukarıda bazı maddelerini sıraladı­
ğım 1981 yılında yürürlüğü giren suçluların iadesi anlaşmasına
göre, eğer Türkiye’nin istediği bir kişi ABD’de aynı ya da başka
bir suçtan dolayı yargılanıyorsa iade isteğinin değerlendirilme­
si için bu yargüama sürecinin tamamlanması gerekiyordu. Evet,
Gülen ABD’de yargüanıyordu.
Türkiye’de “Tahşiyeciler davası” olarak bilinen dava kapsamın­
da mağdur edildiklerini beyan eden bazı kişiler, Londra merkez­
li hukuk bürosu Amsterdam & Partners LLP aracılığı ile Fethul-
lah Gülen hakkında, yaşadığı Pennsylvania eyaletindeki Federal
Mahkeme’de dava açmışlardı.
Türkiye’nin Gülen’in iadesi kapsamında da anlaştığı avukat
Robert Amsterdam’m açtığı davaya bakan Yargıç Robert Mariani,
29 Haziran 2016 tarihinde verdiği kararla Fethullah Gülen aleyhi­
ne suçlamaları reddetti.
Yargıç Mariani, gerekçeü kararında avukatların Gülen’e yükle­
diği bütün suç iddialarının, ABD yasalarına göre ifade özgürlüğü
kapsamına girdiğini, ayrıca olayların siyasi temele dayandığım,
Türkiye’de gerçekleştiği için ABD adli siteminin kapsamına gir­
mediğini belirtiyordu.
Hemen geride bıraktığımız bu taze mahkeme kararma baktığı­
mızda, iade sürecinde Gülen’e karşı sunulacak kanıtlar yine aynı
gerekçelere taküabilecektir. Her şeyden önce, Türkiye’nin Tahşiye-
cüer davasını ABD’ye taşımak ve Robert Amsterdam gibi ABD Eya­
let mahkemelerinde önemli bir saygınlığı olmayan bir avukatı seç­
mekle yanlış bir tercih yaptığı ortaya çıkmıştı. Zaten o dönem için
sözde Türkiye’ye iadesi istenen Gülen için Federal Mahkeme’de
başka bir dava açmakla, 1981 iade anlaşmasını dahi okumadık­
ları görülüyordu. Neyse ki, ABD Adalet Bakanlığı Türkiye’nin su­
nacağı delilleri yerinde görür de dosyayı Pennsylvania’daki Fede­
ral Mahkeme’ye gönderirse, 1981’de yürürlüğe giren iade anlaşma­
sı koşullan gereği Türkiye’yi özel avukatlar değil, ABD’li başsavcı
temsil edecek. Davaya bakacak olan yargıç ise mahkeme kâtibinin
fihristindeki eyalet bölge yargıçlan listesinden değil, magistra-
185

te yargıçlar listesinden kura ile seçilecek. Magistrate yargıçlarının


bplge yargıçlarından farkı, bir bölgeye tabi olmamaları, yani dava­
nın görüldüğü eyaletten olmamaları anlamına geliyor. Bu durumda
magistrate yargıç davanın görüleceği eyaletteki siyasi baskılardan
uzak kalabiliyor, daha doğrusu eyalet milletvekilleri ya da senatör­
lerinden gelecek baskılar umurunda büe olmuyor.

Joe Biden’ın ziyareti neyi ortaya çıkardı?


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Biden ile görüşmesinde Gülen’in ör­
gütünü Pennyslvania’dan yönetmeye devam ettiğini ve gözaltına
alınıp iade edilmesini isterken, Biden ise Gülen hakkmdaki kara­
rın mahkemeler tarafından verileceğini, Gülen’i korumak için bir
nedenlerinin olmadığım söylüyordu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Beştepe’de
kabul edilen ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, “Fethullah
Gülen’i neden iade etmiyorsunuz?” sorusuna karşı şu açıklama­
yı yapıyordu:

Anayasa ve kanunlarımız, birinin iade edüebilmesi için Amerikan


mahkemelerinin iadeyi gerektiren bir sebep olduğuna kanaat getir­
mesini gerektiriyor. Son zamanlarda benim ülkemde 3-4 terör saldı­
rısı oldu. FBI bunlan izliyordu. Amerikalıların öldürülmesini istedi­
ğini söylemişti. Bunu söylediği için bizim yasalanmıza göre herhan­
gi bir kişiyi hedef almadığı için tutuklanmadı. Ancak, bu kişi gitti in-
sanlan öldürdü. Biz yasalan uyguluyoruz dediğimizde bunu gerçek­
ten söylüyoruz.

ABD’li avukatlar ve uzmanlardan oluşan heyetlerinin Ank­


ara’da konuyla ilgili Türk uzmanlarla bir araya geldiğini de hatır­
latan Biden, “Evet onu iade etmeliyiz. ABD’nin bir kişiyi ve aslın­
da bu kişiyi standartlara göre iade edilebilecek bir suçluyu koru­
mamız mümkün müdür? Teröriste neden kucak açalım? Buradan
bizim çıkanınız ne olabilir?” diye soruyordu.
ABD adli sisteminin Türkiye’dekinden farklı olduğunu da kay­
deden Biden, “Bu bizim sistemimiz. Biz 225 yıldan beri bu yasaya
uyuyoruz. Hiçbir şey bunu değiştiremez” diyerek savunma kalka­
nım oluşturuyordu.
Gülen’in iadesi ile ilgili olarak ise “Bu ne kadar sürer? Bu sizin
tespit edeceğiniz delillere bağlıdır. Düne kadar bu darbe teşebbü­
süyle ilgili hiçbir delil gösterilmedi” dedi.
ABD’ye gidip “Bu adam kötüdür” demlemeyeceğini, “ama bu
186

adam şu suçu işlemiştir” denilebileceğim ifade eden Biden, “Delil­


leri toplayacağız ve onun suçlanması için delilleri bulmamız lazım.
Ya da makul bir neden bulmamız gerekiyor. Müttefikimizin demok­
rasisine saldıran bir kişiyi korumak için hiçbir neden yok. Biz sa­
dece yasalara uyuyoruz” sözleriyle, Türkiye’de kızgın yüreklere su
serpmişti.

Türk yargısının kötü imajı iadeyi zorlaştırıyor


Öte yandan, 15 Temmuz darbe girişimi ve Gülen bağlantı­
sı iddialarıyla ilgili ABD basınında çıkan yazıların hemen hepsi
Gülen’e sahip çıktı. Bunu yaparken, Türkiye’deki adalet sistemi­
nin güvenilmez olduğunun, Gülen’in bu şartlar altında adil bir şe­
kilde yargdanamayacağınm ve yoğun bir cadı avcılığı yapüdığmm
altım çiziyorlardı.
Yani, Türkiye’nin imsyı her açıdan bozuktu. Bu duruma Fethul-
lah Gülen’in katkısı olduğu kadar AK Parti’nin de katkısının oldu­
ğu inanıyorlardı.
Türkiye’nin Gülen’in iadesini sağlayabilmesi için adli sistemi­
ni düzeltmesi, kayıtsız şartsız, hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı
kalması gerekiyor. Ancak, bunun da yakın bir zamanda mümkün
olmayacağı görüşü çok yaygın. 1941 doğumlu Fethullah Gülen o
günleri görür mü bekleyip göreceğiz.

Trump mı yoksa Hillary mi?


Fethullah Gülen’in Federal Mahkeme karan ile Türkiye’ye ya
da üçüncü bir ülkeye transferi ihtimalini 8 Kasım 2016 tarihinde
ABD’de yapüacak Başkanlık seçimleri belirleyecek.
‘Müslümanları ülkeye sokmayacağım, olanların da yasal statü­
lerini yeniden inceleteceğim” şeklindeki çıkışlanyla Cumhuriyet­
çi Parti başkan adayı olmayı başaran Donald Trump, Gülen’in ia­
desi için elinden geleni yapabilir. ABD başkanlanmn elinde “Yü­
rütme Emri” (Executive Order) yetkisi var.
Seçimde favori görünen Demokrat Parti adayı Hillary Clinton
için durum biraz farklı. Clinton’m, bu kitapta anlattığımız Gülen
Hareketi ile on yıla varan çok samimi bir geçmişi var. Gülen’in
Clinton’ın seçim kampanyalarına verdiği destek, yaptıkları ba­
ğışların belgeleri ile ortada. Gülen grubunun iftarına dahi katılıp,
onlardan ödül aldı. Clinton’m ortaya çıkan erposta yazışmaların­
da, Gülencilerin ondan bazı özel isteklerde bulunduklarını gör­
dük. Bu yazışmaların büyük bölümü Ulusal Güvenlik gerekçele­
187

riyle FBI tarafından elendikten sonra açığa çıkartılanları görme


imkânımız oldu. Gülen hakkında özellikle New York Times gaze­
tesinde çıkan “övücü” yazılar için Clinton’m aracı olduğu yönün­
de bügüer, Amerikalı güvenilir kaynaklardan geliyordu.
Gülenciler ve Hillary Clinton arasında süregelen yakınlık or­
tada. İnkâr edilecek bir şey yok. Clinton’ın seçim kampanyası­
na yüklü bağış yapan kişi ve gruplara, yasadışı olmadıkları süre­
ce yakın olması elbette anlaşılır ve kabul edüebilir bir durumdur.
Ancak, “15 Temmuz” sonrasında gelinen ortamda, Clinton “Beni
de kandırdılar!” şeklindeki bir savunma yapamaz. “Türkiye’nin
başbakanı ve bakanlan da oradaydı” diyebilir. ABD’de kandınldı-
ğını itiraf eden bir başkan çıkmadı. Bunu Irak’ta kitle imha silah­
lan bulamayan Bush bile söylemedi. Zaten kandıran devletin ba­
şındaki Bush’un ta kendisiydi.
Hillary Clinton başkan seçilirse -ki bu büyük bir olasılık- Fet-
hullah Gülen, Gülen Hareketi, Gülen okullan, Gülen yandaşlan,
Paralel Yapı ve son olarak FETÖ, Hillary Clinton’ın Türkiye ile
olan ilişkilerinde, üzerindeki en büyük yük olacak. Bir hukukçu
olan Hillary Clinton’m bu sorunu ABD yasalarına ve mahkemele­
rine bırakacağına inanıyorum. Clinton’m 2020’de bir seçime da­
ha gireceğini unutmayalım. Gülen’in iadesine yoğurdu üfeleyerek
yeme mantığıyla hareket edecektir. Ve bunu Türk siyasetinin ge­
leceği konusunda her türlü siyasi riskten kaçınmak için yapacak­
tır. Tıpkı, Gülen’in Yeşil Kart başvurusunda yaptıkları gibi.

Gülen ABD vatandaşlığına başvurdu mu?


Üzerinde tartışılması gereken önemli konulardan birisi de bu
iade tartışması süreci içinde Fethullah Gülen’in ABD vatandaş­
lığına başvurma hakkının olup olmadığı. 2008 yılından bu yana
ABD’de daimi oturma izni bulunan Fethullah Gülen, USCIS’in yö­
netmeliklerine göre ABD vatandaşlığına başvurabümek için ye­
terli süre olan 5 yılı doldurdu. Yani N^400 formunu doldurup baş­
vurusunu yaptıktan sonra eğer kabul edilirse 3 ay içinde ABD
Anayasası’na sadık kalacağına dair vatandaşlık yeminini edip
ABD vatandaşlığına geçebilir.

Gülen’e sorulacak 2 büyük soru


Ancak, vatandaşlık formunda Gülen’in cevaplaması zor olan
önemli sorular var.
188

Bunlardan 10 ve 11. sorulan özellikle seçtim. Orijinal İngilizce


metinlerini de aşağıda ekliyorum.

10. Herhangi bir hükümetin HİÇ şiddet ve baskıyla (doğru­


dan ya da dolayh olarak) devrilmesini savundunuz mu? [10. Ha­
ve you EVER advocated (either directly or indirectly) the overt­
hrow of any government by force or violence?]

11. Şimdiye kadar (doğrudan ya da dolayh olarak) ırkından do­


layı bir kimseye, belli bir toplumsal grubun üyesine, dini, ulusal
kökeni ya da siyasi görüşü nedeniyle HİÇ zulüm ettiniz mi? [11.
Have you EVER persecuted (either directly or indirectly) any
person because of race, religion, national origin, membership
in a particular social group, or political opinion?]

ABD’li yetkililerin şimdiye kadar yaptıklan tüm açıklamalarda


Fethullah Gülen’in mahkemede kazandığı Yeşil Kart statüsüyle
bu ülkede bulunduğu yönündeydi. ABD vatandaşlığına başvuru
yapmış olduğuna dair elimizde henüz bir bilgi yok. ABD, Gülen’in
olası bir ABD vatandaşlığını açıklamaktan çekiniyor da olabilir.
Zaten bunu resmi makamlara sorup öğrenebilmek için Fethullah
Gülen’in bizzat kendi imzasıyla onayı gerekiyor. Bunlar elbette
düşünmeye değer varsayımlar. Yine de yukarıda belirttiğimiz gi­
bi, ABD vatandaşlığına başvurma hakkı var. Gülen’in ABD vatan­
daşlığının gerçekleşmesi durumunda Türkiye’ye iadesi daha da
zorlaşacaktır. Bu kuşkusuz Gülen için en önemli koruyucu kal­
kan olacaktır.
ABD vatandaşlığına başvurduğunu varsaysak büe 10 ve 11. so­
rulara doğal olarak HAYIR cevabı verecektir. Her şeye rağmen,
Fethullah Gülen ve hareketi için onlarca yıldır süregelen iddialar,
USCIS Raportörü Spaulding’in raporunda kayda geçen bilgiler,
Amerikalı diplomatların WikiLeaks’e sızan telgraflarındaki not­
lar, hatta DGM savcısı Nuh Mete Yüksel’in iddianamesinde ileri
sürülenler zaten bu soruların bizzat kendisi olması o kadar da il­
ginç ki... Öyle sanıyorum ki bu kişiler bu sorulara cevap olarak
EVET derlerdi. Fethullah Gülen hakkında 40 yıldır üeri sürülen
şüphe ve iddialar ABD için o kadar önemli ki, vatandaşlık başvu­
ru formunda büe genel sorular olarak yer alıyor.
İşte bu sorularda saklı olan belirsizlik ve derin şüpheler yüzün­
den ABD yönetimi Ue Gülen hiç uyuşmadı. Buna rağmen, bu ül­
kedeki düzenini tüm eyaletlere yayılan organizasyonundaki bin-
189

lerce taraftarıyla bağımsız yargıyı, bağışlarla yaşayan siyaseti ve


jnedyayı etkisine almayı başardı. Beştepe, Gülen’in ABD’deki et­
kisinin kınlmasım, hatta yok edilmesini istiyor. Bunun için Ame­
rikan medyasının desteğini kazanmak zorunda olduğunu biliyor.
Bunun da elbette bir yolu var. İnsan haklan, ifade özgürlüğü, ba­
ğımsız medya ve hukukun üstünlüğü ilkelerinden asla taviz ve­
rilmemesi, cezaevlerindeki gazetecilerin serbest bırakılması, en
azından tutuksuz yargılanmalannm sağlanması, Türkiye’nin ya­
saklar değü, yeniden 2007 öncesindeki reformlar ülkesine dönüş­
türülmesi gerekiyor.
Tüm eğitim kunımlannın Atatürk’ün öğretmenlere seslendiği
“Muallimler, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür,
nesiller ister” sözü yeniden temel alınarak son 40 yılda yapılan
yanlışlardan dönülmeli, şuncu buncu nesiller yetiştirilmesinin
önüne geçilmelidir.
Ekler
ABD Göçmenlik Bürosu’nun raporu

C a s e 2:07-cv-02148-SD Document 47-4 Filed 10/14/08 P age 1 of 9

Law Enforcement Sensitive/N o Foreign Dissemination

Pbiladdpbkj District Office


U.S, Department of Homeland Security
1600 CaUowhUt Street
Philadelphia, PA 19130

U.S. Citizenship
and Immigration
Services

Interoffice Memorandum

Reporter: David Spaulding, DAO/PHI

Date: January 19, 2006

Re: A 095 910 376, Petullah Gulcn

Overview Subject entered the United States on March 21, 199$. as a B-2, Nonimmigrant Visitor for
Pleasure, (1-94# 56029313107) on V isa# 1996143573010. He made two previous entries (June IS, 1996
and June 12, 1997) with the same visa. He was granted permission to remain in the United States until
September 20, 1999,

On August 11, 1999, Mr. Gulen filed a Form 1-539, Application to Bxtend/Change Nonimmigrant Status, (1-
539) seeking extension o f his Visitor’s Visa until March o f 2000 for the '’purpose o f completing medical
treatment.” His 1-539 was granted on August 17, 1999 and granted extension until March 20. 2000.

On February 29. 2000, Mr. Gulen filed a second 1-539 seeking to extend his Visitor’s Visa until September o f
2000. His 1-S39 was granted on May 23, 2000. He was granted an extension until September 20, 2000.

On June 07, 2000, Golden Generation Student’s Association (Golden Generation) filed a Form M 2 9 , Petition
for Nonimmigrant Worker, on Mr. Gulen's behalf, seeking to change his nonimmigrant visa status to that o f an
R-1, Nonimmigrant Religious Worker. Ostensibly, he was hired as an "Islamic Imam" for $30,000 per annum
and $200-1300 per week. The Petition was granted on June 21, 2000 and valid until June 19. 2003.

On June 09, 2001, Golden Generation filed a Form 1-360, Petition for Amerasian, Widow or Special
Immigrant, (Petition) on Mr. Gulen's behalf, seeking his services as an SR-1, Special Religious Worker,
immigrant. The position and compensation are virtually Identical to that which was listed on the Form 1-129.
On August 07, 2002, the Petition was granted at the USCIS Vermont Service Center.

On October 29, 2002, Mr. Gulen filed a Form 1-48S, Application to Register Permanent Residence or Adjust
Status, (Application) with the Vermont Service Center, seeking status as a Special Religious Worker on the basis
o f the August 07, 2002 grant o f Golden Generation’s Petition. He was interviewed, in connection with this
application, on September 17, 2003, at the USCIS Philadelphia District Office. On January 12, 2006, Mr. Gulen
was interviewed a second time, in connection with this application, by David Spaulding, USCIS/PHI and Alicia
Mendoza, USCIS/HQ/FOCUS.

Discussion Prior to the interview, this writer reviewed the file, additional source materials from USCIS.
Immigration and Customs Enforcement, and third-party agencJes, other petitions submitted by Golden
Generation, and public resource materials from the World-Wide Web (Web) and printed materials.

BkkflrouM- Fetullah Gulen is a sixty-four year old Turkish male who has lived the majority o f his life in
Turkey. He appears to have been preaching a moderate, Sufist form o f Islam since the 1960s. G<

Law Enforcement Sensitive/No Foreign Dissemination


Case 2:07-cv-02148-SD Document 47-4 Filed 10/14/08 Page 2 of 9

Law Enforcement S em itive/No Foreign Dissemination

o f the Wahabbist tradition o f radical Arab Islam, Mr. Gulen is reported to favor a modern, ascetic, non-political
form o f Islam that reconciles science and faith In a manner that is both thoroughly ’'Western" and thoroughly
Islamic. Mr. Gulen’s preaching and writing has attracted millions of followers, many o f whom established
communal living and mutual support arrangements. The “Gulen Movement” came into being as an alternative
to the Islamist political parties and the ’'westernized" secularists and communists. Gulenists claim to take their
creed from Fetullah Gulen’s writings and those o f his spiritual predecessor, Said Nursi.

There is considerable dispute as to the meaning and structure, if any, o f the Gulen Movement. Many writers
describe the movement as a loose confederation o f institutions, started by Gulen supporters from the 1970s and
1980s who have acquired resources and power in the intervening years. The ’’movement’’ pursues an active
role in the education and development o f Gulen adherents and has built schools, camps, and education centers
throughout the world. In recent yean, it has established centers in North America, Central America, and China
as well as the Turkic republics o f Central Asia. (It is often difficult to identify Gulenisc institutions because they
rarely identify themselves by the Sufist tradition that they follow.)

Because these institutions eschew the teaching o f Islam in any formal way and mandate the teaching o f Turkish,
science, the humanities, and mathematics, they have acquired a reputation for advanced learning that is very
different than that o f the Arab-Sunni and Salafist Madrassas. In Turkey and the Caucuses, the Turkish
government has co-opted many o f the Gulenlst sites because o f their "nationalist" value. (There are many
Muslim Turks in the region and Turkey, sees these institutions as a benign mechanism for cementing future
Turkic governments to Turkey through ethnic and cultural nationalism.) However, the secularist military and
political right have reacted negatively to the growing popularity o f Mr. Gulen and the Gulen Movement,
particularly as it relates to young, urban professionals. Coupled with the tensions between the movemeat and
the Islamist political parties (Islamists see Gulenists as "un-Islamic" and Gulen’s refusal to support them in the
political process in Turkey as a roadblock to the Islamiflcation of Turkey), the movement has been under
increasing pressures since the m id-1990s. It is, perhaps, no small coincidence that Fetullah Gulen began his
travels to the United States at around the same rime and moved to the United States ‘‘permanently” in 1999.

Proem Inquiry- In the United States, there are many organizations that claim to be Gulen Movement sites. Of
particular interest to this case is the Golden Generation Student’s Associadon. This site is formerly a children's
summer am p, located at 1857 Eaton Road, Saylorsburg, PA 183S3. (Reports from other stakeholders suggest
that the name of the camp has changed several times, even if the organization has remained the same.) This is a
rural Pennsylvania site that appears to be bordered, on one side, by property owned by Gulen supporters.
(Monroe Township also reports the purchase o f other properties along the main road by Gulen supporters.) It
is located approximately 1-2 hours from both New York City and Philadelphia. There may be dormitories,
dining facilities, classrooms, and worship facilities on die 26 acres but no recent visits by stakeholders have
been reported to USCIS and earlier visits do not appear to have included a building by building search.

Mr. Gulen's work at Golden Generation Is described on the Form 1-360, Petition for Special Religious Worker,
(1-360) as that of preaching, holding spiritual meetings with the faithful, conducting spiritual investigations,
writing books and articles, producing compact discs of his sermons, and dispensing spiritual guidance. In
many ways these tasks mirror those for which he is known through his public ministry. He claims to be
engaged in work for the camp from early in the morning until late at night, almost every day o f the week.
USCIS is not in possession o f evidence to suggest that he is not performing tasks related to his nonimmigrant
visa or that would not fulfill the requirements o f an Immigrant Special Religious worker.

On January 12, 2006, USCIS interviewed Fetullah Gulen to determine whether he is eligible for Adjustment o f
Status on the basis o f an Application that he filed on October 29. 2002. The interview was videotaped and
conducted under oath, with the assistance o f two translators. Mr. Gulen's attorney, H. Ronald Klasko, Esq,, was
present throughout the interview as well as his personal translator, Sinan Dursun (A 079 053 075). USCIS also
secured the assistance o f a professional translator, Slbel Awan, as a "check" on Mr. Dursun’s translation.

The interview was arranged through Mr. Klasko’s office, at the request o f USCIS/FOCUS, for case resolution.
There were numerous interruptions o f the interview because o f translation problems, a break for the subject’s

Law Enforcement Sensitive/No Foreign Dissemination 000085


Case 2:07-cv-02148-SD Document 47-4 Filed 10/14/08 Page 3 of 9

Law Enforcement Scnsitlve/Nfo Foreign Dissemination

religions observance o f afternoon prayers, and, most especially, due to Mr. Gulen's ill-health. However, the
overall tenor o f the interview was collegial and professional. Absent from rhe interview was any marked
manipulation or avoidance on the part o f the subject or his translator. Respondent's counsel remained largely
silent through die course o f the Interview.

Of issue before USCIS:

). Is Fetullah Gulen able to perform the stated functions as a Special Religious Worker Immigrant on the
basis o f the approved Petition for Special Religious Worker filed by Golden Generation?
2. Does Golden Generation continue to qualify as the sponsor o f Special Religious Workers?
3. Is Fetullah Gulen the "In foci" sponsor o f Golden Generation’s Petition for Special Religious Worker that
was approved on June 09, 200 J?
4. Is Mr. Gulen inadmissible to the United States pursuant to section 2 12(a) (3)(A)(it) or (iii)?
5. Is Mr. Gulen inadmissible to the United States pursuant to section 212 (a) (3) (B) (i) ?
6. Is Mr. Gulen Inadmissible to the United States pursuant to section 2 12(a)(3)(C)?
7. Is Mr. Gulen inadmissible to the United States pursuant to section 212(a)(3)(F)?
8. Is Mr. Gulen inadmissible to the United States pursuant to section 2) 2(a)(4)?
9. Is Mr. Gulen inadmissible to the US pursuant to section 2 1 2(a)(6) (C)(i) as one who obtained
admission to the US through fraud; to wit, did he misrepresent his intent to immigrate when he
entered as a non-immigrant?
10. Should Mr. Gulen be granted an Advance Parole for travel while his Adjustment Application is pending?

Is EciuM Gukn i frte Aapsicform the «Med.fimtfteai.tt * Special..Religions W<?f Ksr, Immigrant a n il« -faste-ftf
t k approved Pttiiton f<y Spea d ,R eligious Worker ftkd by -Sddga.QimMMio.ft?.

On August 07, 2002, the Vermont Service Center granted Golden Generation's 1-360 on behalf o f Mr. Gulen.
The stated functions mirror those that Mr. Gulen is known for during his ministry in Turkey. There does not
appear to be any question that he has the specialized skills and competencies to perform the tasks cited in the I-
360 packet. However, given his poor health, the question has been raised as to whether he is physically able
to perform ministerial dudes such as those cited on the Form 1-360.

Since the Form 1-693, Medical Examination of Aliens seeking adjustment o f Status, (Medical) was executed on
October 04, 2002 and makes no mention of the medical problems acknowledged and displayed at the
interview o f January 12, 2006, it is difficult to determine whether he is able to maintain the rigid and
exhaustive schedule that was submitted with the 1-360 and asserted at the January 12, 2006 interview.

Requesting a new Medical may resolve this question. However, it should be noted that many o f Mr. Gulen’s
functions as a "spiritual leader” are nebulous and highly specialized. It is not dear that, under the Immigration
and Nationality Act (Act) or Title 8, Code of Federal Regulations, even the gravest of medical reports would
invalidate this daimed role. It may be valuable to seek guidance from the Vermont Service Center on the
applicability o f medical incapacity to the role o f ministers. (A secondary question is whether the recently
Issued memorandum, extending the validity o f medicals until application adjudication, precludes the request
for a new medical, where such information is not clearly material to eligibility determination-.)

PnK..Q.gldfia.£groMum corotem to qualify « dbe sponsor of Special Religious Workers?


This question goes to the continued validity o f the underlying Form 1-360. Applicability o f a finding that
Golden Generation no longer qualifies for such sponsorship must first be attached to a Notice oflntent to
Revoke the approval o f the underlying petition. Only if revoked can the ineligibility be addressed to Mr.
Gulen's application.

A major component o f Golden Generation’s claim to eligibility to sponsor Special Religious Workers is their
daimed status under section 501 (c)(3) o f the Federal tax code. The most recent confirmation o f this status was
issued on April 23, 1996. It would be helpful to establish continued application o f 501 (c)(3) to Golden

Law Enforcement Sensltive/No Foreign Dissemination


O0OOS6
Case 2:07-cv-02t*© *SD Document 47-4 Filed 10/14/08 Page 4 of 9

Law Enforcement Sensitive/N o Foreign Dissemination

Generation by requesting current documentation o f their status. Note: the broad reading o f the Act w /r to "tax
exempt status" in 1-360 proceedings makes non-determinative a finding that the organization is no longer
classified as a SO 1(c)(3). USCtS would have to go further; to show that the organization would most likely not
be classified as a 501 (c)(3) if they made such an application now,

On the basis o f site visits at the Saytorshurg, PA camp as well as January 10, 2006 contact with a local
government official in Monroe County, PA, it is believed that a significant number o f "Middle Eastern"
(Turkish?) males regularly travel to, stay at. and travel from Golden Generation. The camp appears to have
facilities for religious instruction and ministry and Web resources support die contention that the camp
operates as a religious retreat. At this point in the inquiry, significant evident* that the camp is NOT
performing its stated function Is unavailable. W /o further inquiry by other stakeholders, the record refleas use
o f the facilities that Justify the presence o f an imam and, by extension, Mr. Gulen's position.

Js Fctullah Gulen the "in foci" sponsor o f Golden Generation’s Petition for Special Religious Worker that was
ippiaysri <?n Iuns 9?, 2001?

This is, perhaps, the most complex question. Since a plain reading o f the Regulations suggests that "self-
sponsorship" is permissible under the Act, this is a technical matter that may be more directly applicable in
attacking the Form 1-360 as having been improperly filed. Among the allegations are:

1. Fetullah Gulen has significant assets at his disposal that he directs through subordinates to create and
maintain the Gulen Movement and its facilities.
2. Mr. Gulen does not control the day-to-day operations o f the movement, but his influence is pervasive
and his capacity to direct institutional policy reflects his direct, albeit secretive, control o f «he
organization.
3. Mr. Gulen established an organization over many years that he no longer directly controls. As his
health has failed, he lias left the day-to-day operations up to local managers and informal groups who
seek his guidance only on religious matters.
4. Mr. Gulen established few o f the many hundreds o f Gulen organizations around the world and uses his
influence to guide them “from afar" without having direct contact with the local leaders o f those
organizations.
5. There ts no ,‘organization,‘ because each school, camp, business, or community is set up and
maintained by its own methods and resources without Fetullah Gulen’s conscious infhience.

Fetullah Gulen has significant assets at his disposal that he directs through subordinates to create and maintain the Gulen Movement and its
facilities.

Review o f stakeholder materials offers hints o f financial dealings o f great complexity that are used to
establish Gulen institutions. Additionally, the interconnectedness o f Gulen supporters and their sponsoring
o f other Turks for visas in the United States may suggest that the movement is more than a religious
“brotherhood:” that the larger ‘'community” o f Gulen supporters are secretly maintaining their associations
as a means by which they can pursue non-religious goals o f interest to U$ authorities.

O f assets, Mr. Gulen claims only his salary o f J2,000/m onth from Golden Generation and at least 130,000
In royalties from Nil Publishing in Turkey. He is neither the petitioner nor sponsor on any immigration
benefits that I have been able to discover or tic to Golden Generation. Furthermore, evidence that he owns
or operates any o f the institutions within the movement is scant. The only notable exception is that o f a
non-profit writers foundation in Turkey- an academic and writer's guild with no m ea led ties to other
Gulen institutions.

I have not seen any documentation that esublishes the connection o f either Mr. Gulen or Golden
Generation to violations o f United States law. I also have not seen any evidence that Gulen has a financial
interest in Golden Generation, other than that o f employee to employer. While other stakeholders are

0000S7
Law Enforcement Sensitive/No Foreign Dissemination
Case 2:07-cv-02148-SD Document 47-4 Filed 10/14/08 Page 5 of 9

U w Enforcement Sensitive/N o Foreign Dissemination

looking into financial issues, no evidence o f unlawful finance connections to Mr. Gulen or Golden
Generation have been presented.

Finally, Gulen has been repeatedly confronted by Turkish and American authorities about the movement
for more than twenty years. He docs not appear to have deviated from the assertion that there is no Gulen
organization; that it is the free-will actions o f individuals w ho share his ideals chat has brought into being
the extensive network of sites that United States authorities are discovering. He affirmed this claim at the
January 12, 2006 interview. Nonetheless, Web materials suggest a m ore complex relationship between
the establishment o f a bank and sites in Turkic areas than Mr. Gulen acknowledges,

From a purely “adjudication" perspective, without opinion on policy matters that may attach to the
question, a denial that cited this allegation would have little connection to the materials reviewed. No
evidence that Mr. Gulen is the official head o f a movement that has sponsored him has been revealed in our
examination. Such a decision would be entirely discretionary.

Mr. Gulen does not control the doy-to-doy operations of the movement, hut his influence is pervasive and his capacity to direct institutional
policy reflects his direct, albeit secretive, control of the organization.

This is a similar allegation to that cited above and it suffers from the same handicaps as a reason for denial
o f Adjustment. However, if stakeholders are willing to summarize their most compelling evidence that
Gulen institutions are interconnected and/or engaged in illegal activity, there is ample Web and other
public materials to ALLEGE a connection to Fetullah Gulen. In particular, academics have been writing
about the Gulen Movement for the last few years and many o f these materials base their theses on first­
hand accounts o f the founding o f sites for which Mr. Gulen has received public credit. NOTE; we have not
discovered any acceptance o f credit for this work by Mr. Gulen himself. However, if the affected agencies
are willing and able to draw a revealable connection between the Gulen Movement sites and to make
allegations o f criminal wrongdoing public, it could be reasonably alleged that Mr. Gulen directs the
organization and that, as its "in fact" leader, he is effectively sponsoring himself. (A follow-up question is
whether this would be different than, for example, the position o f other religious leaders in similar
positions.) NOTE 2: EVEN IF it is shown that Mr. Gulen is self-sponsoring, it is not dear that the violation
would invalidate the 1-360 or represent a material misrepresentation. If this course o f action is pursued,
contact with USC1S adjudication authorities at the Vermont Service Center seems advisable.

Mr. Gulen established an orgoniration over many years that he no longer directly controls, As his health has failed, he has left the day-to-day
operations up to local managers and informal groups who seek only his guidance far religious matters.

Much of the discussion o f this allegation has been covered above. However, this statement seems to fit Mr.
Galen's assertions o f his behavior now and the public materials discussed earlier. If tills analysis is correct,
then he cannot properly be said to continue to control the organization. I have pondered, but have not
framed, an argument for applying this allegation in a denial.

Mr. Gulen established few of the many hundreds of organizations around the world and us« his religious influence to guide them "from afar*
without actually having contoct with others who do not seek him out.

As stated above. If this is the true situation (many writers and academics describe the “organization" and
Mr. Gulen's influence o f it in this fashion), the 1-360 was properly executed and cannot be revoked with an
assertion that it was improperly executed on behalf o f an “in foct" self-petitioner.

There is no ‘organization” because each school, camp, business, or community is set up and maintained by its own methods and resources
without Fetullah Gulen’s conscious influence.

As above.

Law Enforcement Sensitive/No Foreign Dissemination 0900S8


Case 2:07-cv-02148-SD Document 47-4 Filed 10/14/08 Page 6 of 9

Law Enforcement Sensitive/N o Foreign Dissemination

h fyu.iUh k >Kf fm 2i?OOOKft,Uu.)


(3) Security and related grounds.- (A) In general.-Any alien who a consular officer car the Attorney General knows, or
has reasonable ground to believe, seeks to enter the United States to engage solely, principally, or incidentally in...
(ii) any other unlawful activity, or (iii) any activity a purpose of which is the opposition to. car the control or
overthrow of. the Government of the United States by force, violence, tar other unlawful means, is inadmissible.

It has been suggested that Fetullah Gulen is present in the United States for the purpose o f overthrowing the
United States government and installing an Islamic government based upon Sharia law. Careful review o f
stakeholder information, Web resources, printed materials, and interviews has revealed no statements or
writings to support this contention.

That Turkish authorities have alleged similar intentions to replace the secular government o f Turkey with an
Islamist regime is not dispositive because the Act appears to relate only to the intention o f such action here in
the United States and then, only if such action would be in violation ofla w in seeking to overthrow the
Constitution. Furthermore, Mr. Gulen has written extensively on the subject and defines "Islam! ficatlon" as
one o f personal renewal and proselytizing. To correlate this view with the intent to establish an Islamic state in
the United States and to replace our Constitution with Sharia law appears to be a misunderstanding o f his
teachings and an improper application o f the stated causes o f Wahabbist Sunni thought to Nur-Sufist teaching.

In short, ifit is Mr. Gulen's intent to overthrow the United Sutes government or the government ofTurkey, he
has hidden it sufficiently that no public sources can be used to establish its application in a denial. If there arc
other materials that establish this, they have not been presented to USCIS.

Is fetullah Gulen inadmissible to the United States pursuant to section 2 12faU3)(B)(H?

(B) Terrorist activities- (i) IN GENERAL-Any alien who-


0) has engaged in a terrorist activity.
(II) a consular officer, the Attorney General, or the Secretary of Homeland Security knows, or has reasonable
ground to believe, Is engaged in or is likely to engage after entry in any terrorist activity (as defined in clause
<*)>:
(III) has, under circumstances indicating an intention to cause death ot serious bodily harm, incited terrorist
activity;
(JY) is a representative (as defined in clause (v)) of—
(aa) a terrorist organization (as defined in clause (vi)); or
(bb) a political, social, or other group that endorses or espouses terrorist activity;
(V) is a member of a terrorist organization described in subdausc (I) or (II) of clause (vt);
(VI) is a member o f a terrorist organization described In clause (vi)(ITI). unless the alien can demonstrate by dear
and convincing evidence that the alien did not know, and should not reasonably have known, that die
organization was a terrorist organization;
(VH) endorses or espouses terrorist activity or persuades others to endorse or espouse terrorist activity or support
a terrorist organization;
(VHI) has received military-type training (as defined in section 2339D(c)(l) of title 18. United Sutes Code) from
or on behalf of any organization that, at the time the training was received, was a terrorist organization (as
defined In dause (vi))...

It does not appear that Fetullah Gulen has engaged in any terrorist activities and the Gulen Movement is not on
the list o f terrorist organizations.. Furthermore, no evidence that Mr. Gulen will likely engage in terrorist
activities in the future has been presented to USCIS by any stakeholders.

Throughout his career, Mr. Gulen has spoken out against terrorism, calling individuals engaged in terrorist "un-
Islamic“and calling on all Moslems to reject violence as a means to political or social change He does not
appear to have any relationship to political or terrorist organizations In the Near or Middle East and no
allegation that he has received training on behalf o f or in collusion with any terrorist organization has been

Law Enforcement Sensitive/No Foreign Dissemination 0000S9


Case 2:07-cv-02148-SD Document 47-4 Filed 10/14/08 Page 7 of 9

Law Enforcement Sensitive/No Foreign Dissemination

asserted by stakeholders. (NOTE: I did not have an opportunity to ask about "training” during the interview
o f January 12. 2006 because o f the cardiac problem that terminated the interview.)

Again, evidence that Mr. Gulen is engaged in or will engage in terrorist behavior or that he is related to a
terrorist group has not been shown to USCIS. It is not immediately apparent that USCIS could dte this section
as cause for denial without such information.

Is Fctullah Gulen inadmissible to the United States pursuant to section 212(al(3K O ?

(C) Foreign poiicy.-


(t) In general.-An alien whose entry or proposed activities in the United States the Secretary of State has
reasonable ground to believe would have potentially serious adverse foreign policy consequences for the United
States is inadmissible....
(ill) Exception for other aiiens.-An alien, not described in clause (ii). shall not be excludable or subject to
restrictions or conditions on entry into the United States under clause (i) because of the alien's past, current, or
expected beliefs, statements, or associations, if such beliefs, statements, or associations would be lawful within
the United States, unless the Secretary of State personally determines that the alien's admission would compromise
a compelling United States foreign policy interest.
(iv) Notification of determinatiom.-If a determination is made under clause (lli) with respect to an alien, die
Secretary of State must notify on a timely basis the chairmen of the Committees on the Judiciary and Foreign
Affairs of the House of Representatives and of the Committees on the Judidary and Foreign Relation* of the
Senate of the identity of the alien and the reasons for the determination

Application of this section appears to be wholly a policy matter. I have no experience with its application but
cursory review suggests that it may provide a remedy that meets the needs o f higher-level officials In possession
o f greater information about policy goals and concerns than I have been tasked to consider.

pursuant to swtfon H IM .(3JK&?


(F) ASSOCIATION WITH TERRORIST ORGANIZATIONS. Any alien who the Secretary of State, after consultation with
the Attorney General, or the Attorney General, after consultation with the Secretary of State, determines has been
associated with a terrorist organization and intends while in the United States to engage solely, principally, or
Incidentally in activities that could endanger the welfare, safety, or security of the United States is inadmissible.

It has been suggested that Fetullah Gulen, while not a sponsor o f or member o f terrorist organizations, Iras had
contact with terrorists or other persons "of Interest'’ thaï justify the denial o f his application. The evidence that
has been presented to USCIS In this regard is not fully developed and may not reflect the total level o f
knowledge available to United States officials. However, if the Department o f State or the Department o f Justice
have access to meaningful evidence that can be placed into record, this section might be used This is also a
policy matter beyond my purview.

Is FfiS.uM.QMkn inadmissible to tfrg w .section 212(a,1(4)7

(4) l»ublic charge.-


(A) In general.-Any alien who, in the opinion of the consular officer at the time of application for a visa, or in the
opinion of the Attorney General at the time of application for admission or adjustment of status, is likely at any
time to become a public charge is inadmissible.
(B) Factors to be taken into account.-
(i) In determining whether an alien is excludable under this paragraph, the consular officer or the Attorney
General shall at a minimum consider the alien's-
(J) »ge;
(H) health;
(III) family status;
(IV) assets, resources, and financial tutus: and
(V) education and skills

Law Enforcement Sensitive/No Foreign Dissemination


Case 2:07-cv-02148-SD Document 47-4 Filed 10/14/08 Page 8 of 9

Law Enforcement S ensidve/N o Foreign Dissemination

(ii) In addition to the factors under clause (i). the consular officer or the Attorney General may also consider
any affidavit of support under section 2 BA for purposes of exclusion under this paragraph. .

It was specifically requested that tills charge be considered during the interview o f January 12, 2006. While
there is significant evidence o f Mr. Guicn's failing health, his assets, salary, and health insurance argue against
him becoming a public charge, NOTE: 1 did not ask some o f the questions about his bank accounts, assets, the
establishment o f a bank by supporters, and ownership o f real property because he suffered a cardiac episode
during the interview which required medical attention by his personal physician, Recep Gundogdu, before
continuing the interview. (I limited the rest o f the interview to 20 minures because o f his fragile health.)

Is Fttidkh Galen iBftdmmiklfy&ike Uni^dSta.tts.pur/mam w rtetioa 11,


admission to the United States through fraud: to wit, did he misrepresent his intent to immlyrate when.be
entered,is *.,ftpa-lpnff?igr»nt?
(C) Misrepresentation * (i) In general.-Any alien who. by fraud or willfully misrepresenting a material fact, seeks to
procure (or has sought to procure or has procured) a vita, other documentation, or admission into the United States
or other benefit provided under this Act is inadmissible.

It does not appear that Mr. Gulen misrepresented his intent to immigrate when he entered as a non-immigrant.
However, there are two other lines o f inquiry that, while unresolved, may yield fruit:

1. Mr. Gulen acknowledged only one arrest with the filing o f his Application. Public records indicate at
least one other arrest for which wc do not have certified court dispositions. It is not known whether
those charges (1970's) are covered by the exception contained in section 2I2(a)(2)(A )(i)(I) o f the Act
as it relates to "purely political offenses." 1 have been directed to request certified court dispositions
for this arrest. Until receipt o f a response, I cannot definitively state applicability o f 212(a)(6)(C) on
the basis o f this failure to acknowledge the arrest with the filing o f the Adjustment or under oath
during the September 17, 2003 interview.
2. If other stakeholders have evidence to establish, as stated above, that Mr. Gulcn is an "in fact" self­
petitioner I may be able to frame an argument around material misrepresentation.

Steut.d,Mirl,.G.ulgflkgraut£ d .an, Advance .Parole foL.irAyd.yhH a hi? Adjustment, A p p lie d on i$.,p.gnd.mgZ

On October 26, 2004, Mr. Gulen filed a Form 1-131, Application for Travel Document, seeking a multiple entry
Advance Parole for travel to Turkey. The decision to hold his Application for Travel Document in abeyance was
made by USCIS/HQ and it was requested that PHI determine his intent to travel during the January 12, 2006
interview. Accordingly, during the interview, 1 asked him why he wanted a travel document and where he
would go i f granted permission to reenter the United States. He explained that he had not seen his siblings and
other family in many years and did not expect to live for much longer. He requested travel documents to
return to Turkey for one last visit.

The decision to permit him to travel may have policy dimensions beyond my expertise to evaluate: though
some stakeholders have expressed support for die granting o f permission to reenter the United States after
traveling abroad. However, USCIS/FOCUS has asked that the Philadelphia District Office issue a Form 1-72,
Request for Evidence, and hold the Advance Parole Application in abeyance until the response has been
received. I have forwarded this request to the Philadelphia District Director's Office.

Conclusion When tasked with review and interview to resolve this case, I was asked to evaluate grounds for
denial o f the Application. Though meaningful policy arguments have been presented by stakeholders, there are
few legal or adjudicative issues for USCIS to apply to such a denial.

To a!) appearance, Mr. Gulen entered the United States legally with a nonimmigrant intent. He maintained his
nonimmigrant status until he filed for status as an immigrant and appears to be engaged in tasks that comport

Law Enforcement Sensirive/No Foreign Dissemination


000031
Case 2:07-cv-02148-SD Document 47-4 Filed 10/14/08 Page 9 of 9

Law Enforcement Sensldve/N o Foreign Dissemination

with the immigrant status sought He does not appear to have engaged in criminal behavior that can be used as
the basis for a finding o f inadmissibility. His health is failing but he claims to maintain a rigorous schedule o f
activity that fits within the “job offer" and his credentials are adequate to the claimed position. Finally, he does
not appear to have any demonstrateable connections to terrorism and is on public record for repeatedly calling
on Moslems to abandon violence as a tool for socio-political change. He appears to have eschewed political
action and has publicly affirmed the value o f secularism as the means by which the state can best affirm
spiritual values and individual growth.

The decision to deny this case appears to be a serious policy matter. It may be the proper decision pursuant to
policy matters beyond my purview and level o f knowledge However, if the case is denied on the basis o f the
materials presently in the Record o f Proceeding, USCIS will be rendering a largely discretionary decision and
may leave ourselves open to the charge that the decision is merely pretcxtual. Of great concern is the
possibility o f a very public Mandamus Action, precipitated by the USCIS request for additional documentation
and/or request for re-interview.

It appears that we have several options at this point:

1 Approach the Secretary o f State or the Attorney General to see if they are willing to pursue one o f the
specified policy grounds for inadmissibility.
2. Render an entirely discretionary decision on Mr. Gulen's Application with the assertion that he is the
leader o f a worldwide Islamist organization whose "true" intent cannot be determined at this time but
whose teachings suggest that he seeks to replace the American constitution with Sharia law.
3. Render a discretionary decision on Mr. Gulen's Application under the pretext that he "cut o ff a relevant
line o f inquiry by failing to note the 1970’s arrest and failing to disclose that arrest at the September
17, 2003 interview.’*
4. Hold Mr. Gulen's Application for a Travel Document and the Adjustment Application in abeyance for
submission o f “initial evidence’’- certified court dispositions- and "secondary evidence” such as a new
medical and tax documentation. (If USCIS chooses this course o f action, we recommend that the
Service also approach the 1-360 with the issuance o f a Notice o f Intent to Revoke and an interview
notice for the organization's president.)
$. Approve the Adjustment o f Status Application, noting that w e have two interviews (one under
videotape) that are admissible as evidence o f perjury if stakeholders later establish that any o f the claims
on which we would base that decision arc false.

Law Enforcement Sensitive/No Foreign Dissemination 000032


Gökhan Özkök’ün Ekmeleddin Ihsanoğlu adına
Obama’dan randevu talebi

From: Gokhon Ozkok RELEASE IM PART


$«nt: Wodnosdoy, April Ot, 2009 4:2« 30 PM
To: Hum* Abodln
Subject: Very Important ««Question <Pre««lerrt'a Inp ro Turkey)

Dear Hurra.

Please tell Madam Secretary that it would be great if President Obama can include a 15 minutes
meeting with the Ekmeleddin Ihsanoglu. Secretary-General of the Organization of of the Islamic
Conference (OIC). in this trip to Turkey Below you will find an excerpt from the Wiki for him

Thanks in advance

Gokhan

Prof Dr Ekmefaddin )h ia n o $ lu (bom 1943) is a Turkish science historian and currently the
Secretary-General of the Organisation Qf the }5lM0ifi.CfiQfe£8nCB (OIC). the second largest public
international organisation after the United Nations.
Ihsanoglu was bom in Cairo. Egypt, where he later studied science at the Am Shams University,
receiving his BSc in 1966 He obtained his MSfi in 1970 from the same university and his PttJD from
the Faculty of Science at the AhlU&BlUabSOilV 1974
He was founder and chairman of the Department of History of Science at the Faculty of Letters of
i&*Qbyi UhiYSCSity from 1984 to 2000 His special interest focuses on culture and scholarship in the
Islamic world. Ha was lecturer and visiting professor at various universities like University of Exeter.
United Kingdom (1975-1977), Ankara University, Faculty of Science (1970-1980), İnönü University.
Malatva (1978-1980), Ludwig Maximilians University of Munich. Germany (2003)
He is one of the signatories of A Common Word, an open letter by Islamic scholars to Christian
leaders, celling for peace and understanding
Fethullah Gülen’in
ABD mahkemesine başvurusu

Case 2:07-cv-02148-SD Document 1 Filed 05/25/2007 Page 1 of 18

IN THE UNITED STATES DISTRICT COURT


FOR THE EASTERN DISTRICT OF PENNSYLVANIA

Fetullah GÜLEN (A95-910-376)

Plaintiff

V.
Civil No.
Michael CHERTOFF, Secretary,
U.S. Dept, of Homeland Security,
Emilio T. GONZALEZ, Director, U.S. COMPLAINT CHALLENGING
Citizenship & Immigration Services, AGENCY ACTION AS
Paul E. NOVAK, Jr., Director, ULTRA VIRES AND TO COMPEL
USCIS Vermont Service Center, AGENCY ACTION; PETITION
Evelyn UPCHURCH, Director, USCIS FOR WRIT OF MANDAMUS
Texas Service Center,
Donald MONICA, Director, USCIS
Philadelphia District Office and
Robert S. MUELLER, III, Director
Federal Bureau of Investigation,

in their official capacities,

Defendants

PRELIMINARY STATEMENT

1. This is a civil action challenging federal

administrative agencies' policies, procedures and

interpretations of law as ultra vires, and seeking to compel

agency action unreasonably delayed, pursuant to 5 U.S.C.

§ 555(b) and § 706(1), with an alternative petition for mandamus

relief, pursuant to 28 U.S.C. § 1361.

2. Plaintiff Gulen is the foremost religious leader in

Turkey, as well as one of the leading religious and educational


Fethullah Gülen’in ifadesi

Case 2:07-cv-02148-SD Document 32-1 Filed 06/18/08 Page 1 of 1

Unsworn Statement Pursuant to 28 U - S C § 1,746

I. Fethullah Gülen, under penalty o f perjury, depose and say as follows:

J. J continue to work in my field o f expertise: education as a means towards religious

tolerance

2. 1 continue to author articles and provide guidance and advice to educate fellow scholars

in the fields o f theology. political science, Islamic studies, and education

3. Currently, I am working on five (5) books that will be published in 2008. including:

Islam's Understanding o f Economy

Screams o f Silence

jihad ,y. yjgj$Me;.-M>şpcrceiHionş, Truths and Solution

3, 1 continue to write articles for Fountain Magazine, a magazine o f critical, scientific, and

spiritual thought. The magazine is published quarterly in English and distributed in the U.S.

4. I continue to work with organizations that host conferences featuring my work. I

currently am working with the Rumi Foundation, which is hosting a conference that explores

alternative perspectives o f the Gülen Movement within the larger framework o f Islam in the Age

o f Global Challenges. The conference will take place at Georgetown University on

November 14-15,2008.

I declare under penalty o f penury that the foregoing is true and correct.

¡«MTJW. 11

vvee222t 11 b uqof » M 590 8 0 81 ur>f


Fethullah Gülen’in avukat harcamaları

Case 2:07-cv-02148-SD Document 47-2 Filed 10/14/2008 Page 7 of 9

EAJA Fee Calculation for Fethullah Gülen No. 07-cv-2148


Date Atty Tim e (hrs) Rate/hour Fee Billed Description of Task
6/23/2008 JAH 2.50 $ 220.00 $ 650.00 Reply to Response to MSJ
6/23/2008 JAH 1.70 $ 220 00 $ 374.00 Reply to Response to MSJ
6/24/2008 HRK 0.80 $ 560.00 $ 448.00 Review and revise reply brief
6/24/2008 TJM 1.20 $ 320 00 $ 384 00 Reply to Response to MSJ
6/24/2008 TJM 0.40 $ 320.00 $ 128.00 Reply to Response to MSJ
6/24/2008 TJM 1.60 $ 320.00 $ 51200 Reply to Response to MSJ
6/24/2008 JAH 2.00 $ 220.00 $ 440.00 Reply to Response to MSJ
6/25/2008 TJM 3.00 $ 320.00 $ 960 00 Reply to Response to MSJ
6/25/2008 JAH 1.50 $ 220.00 $ 330.00 Reply to Response to MSJ
6/25/2008 TJM 160 $ 320.00 $ 512.00 Reply to Response to MSJ
6/25/2008 TJM 0.60 $ 320.00 $ 192.00 Reply to Response to MSJ
6/25/2008 JAH 1.70 $ 220.00 $ 374.00 Reply to Response to MSJ
6/26/2008 BJW 0.50 $ 120.00 $ 60.00 Hand deliver cc to Judge
6/26/2008 HRK 0.50 $ 560.00 $ 280.00 Telephone client
6/29/2008 HRK 0.10 $ 560 00 $ 56 00 Email client
6/30/2008 HRK 0.20 $ 560 00 $ 112.00 Telephone client
7/7/2008 HRK 0.20 $ 560 00 $ 112 00 Email client
7/8/2008 HRK 0.20 S 560.00 $ 112.00 Telephone client
7/16/2008 HRK 0.30 $ 560.00 $ 168.00 Review declaratory judgment
7/16/2008 HRK 0.20 $ 560.00 $ 112.00 Telephone client
7/17/2008 HRK 0.10 $ 560.00 $ 56.00 Telephone client
7/29/2008 JAH 0.40 $ 220.00 $ 88.00 EAJA fee research
7/30/2008 HRK 0.30 $ 560.00 $ 168.00 Telephone client
7/31/2008 JAH 3.70 $ 220.00 $ 814.00 EAJA fee research
7/31/2008 JAH 2.20 $ 220.00 $ 484 00 EAJA fee research
7/31/2008 HRK 0.10 $ 560.00 $ 56 00 Conference re: EAJA fees
8/1/2008 HRK 0.10 $ 560.00 $ 56.00 Review EAJA research
9/19/2008 JAH 020 $ 220.00 $ 44.00 Printed billing, organized time for EAJA
9/19/2008 JAH 0 30 $ 220.00 $ 66.00 Reviewed billing for EAJA
9/19/2008 JAH 1.00 $ 220.00 $ 220.00 Prepared EAJA motion
9/22/2008 JAH 6.00 s 220.00 $ 1,320 00 Prepared ÈÀJÀ motion
9/24/2008 HRK 0.60 $ 560.00 $ 336.00 Review EAJA motion
10/3/2008 HRK 060 $ 560.00 $ 336.00 Review time records for EAJA motion
10/10/2008 JAH 3.00 $ 220.00 $ 660.00 Final edits on EAJA motion
10/13/2008 JAH 1.50 $ 220 00 $ 330.00 Final edits on EAJA motion
10/13/2008 HRK 0.60 $ 560.00 $ 336.00 Review EAJA Motion
10/14/2008 HRK 0.10 $ 560.00 $ 56 00 Conference with JAH re: EAJA Motion
10/14/2008 JAH 0.10 $ 220.00 $ 22.00 Conference with HRK re: EAJA Motion

Total Hours 318 71


Total Fees $100.619.77
Total Fees Paid by Plaintiff $100.619.77
Average Hourly Rate $315.71
Fees at Loadstar Rate $66,057.90
Adjusted for Inflation (316.21 hrs * 175.89)
Kongre üyesi Kanjorski’nin
Osman Şim şek ve eşinin Yeşil Kart
başvurularına ilişkin mektubu
Osman Şimşek’in Yeşil Kart başvurusu ile ilgili
başka bir belge

<3
FW: Two I485Cs»s ©3 Perwthrgr A97 968903 and ASS 581
042
1 message

bnhof, K urt (Casey) <Kurt_hnhof6caseyjw KMrte.gov> W ed, Ju l 8 ,2 0 0 9 a t 2:33 PM


To: Osman Simsek <baharayoteuluk@gmail com>

Dear Mr. Simsek:


The following is the message I received from the National Benefits Center regarding your case
I am sorry that there is not much our office can do at this time, but please contact me if you have
any further questions.
Regards
Kurt

Kart lmhof

Constituent Advocate

United States Senator Robert P. Casey, Jr. (D-PA)

2000 Market Street, Suite 1870

Philadelphia, PA 19103

215-405-9660 (Office)

215-405-9669 (Pax)

Sign up to receive Senator Casey’s newsletter.

From: O n Behalf O f NBC1 Congressional


Sent: Wednesday. July 08, 20001:07 PM
To: lmhof, Kurt (Casey)
Subject: RE: Two 1485 C ases Pending: A97 068 903 and A98 581 042
Good afternoon Kurt,
Case ESC0426152255. A097968903, Form I-485 for Osman Simsek.

Case EAC0426152238, A098581042, Form I-485 for Esra Simsek


The application or petition which you have inquired about cannot be adjudicated at the present time. This
case is currently undergoing background checks in accordance with U S. law, regulation, and policy All
applicants for U.S. immigration benefits are subject to criminal and national security background checks to
ensure they are eligible for such benefits The USCIS performs checks on every applicant, regardless of
ethnicity, national origin, or religion Applications of different form types undergo different levels of scrutiny.
Until the background check is completed, we cannot move forward on this case. W e are unable to provide
you with a timeframe for the completion of the background checks, however, the background checks will be
completed as quickly as available resources allow As soon as the background checks are complete. USCIS
will make every effort to move forward with an adjudicative decision on this case.

Thank you,
Congressional Liaison Specialist
National Benefits Center
Case 2:09-cv-03248-TON Document 10 Filed 08/26/2009 Page 1 of 1

IN THE UNITED STATES DISTRICT COURT


FOR THE EASTERN DISTRICT OF PENNSYLVANIA

Osman Simsek (A97 968 903)


Plaintiff, Pro Se
(in his own behalf as an individual,
and on behalf o f his derivative beneficiary - his wife
Esra Simsek (A98 581 042) as co-plaintiff)

Vs.

Janet NAPOL1TANO,
Secretary, U.S. Dept, of Homeland Security, Civil N o:___ 09 CV 032 48___
Eric HOLDER, COMPLAINT CHALLENGING
Attorney General o f the United States, AGENCY ACTION AS
Michael AYTES, ULTRA VIRES AND TO COMPEL
Deputy Director, U.S. Citizenship & Immigration Services, AGENCY ACTION; PETITION
Daniel M. RENAUD, FOR WRIT OF MANDAMUS
Director, USC1S Vermont Service Center,
David ROARK,
Acting Director, USC1S Texas Service Center,
Sarah TAYLOR:
District Director, USCIS Washington District Office,
Evangelia A. KLAPAKIS,
Director, USCIS Philadelphia District Office and
Roberts. MUELLER, III,
Director Federal Bureau o f Investigation,
in their official capacities. Defendants

Notice o f Voluntary Dismissal

Pursuant to Federal Rule o f Civil Procedure 41(aXl), Plaintiffs Osman and Esra Simsek, hereby dismiss the
above-captioned action. Because this notice is filed before Defendants have filed an answer or a motion for
summary judgment, dismissal is effectuated via this notice and is without prejudice, Fed. R. Civ. P.
41(aXl). The dismissal is entered into because the Plaintiffs have received relief (the Plaintiffs’ Adjustment
of Status applications, or I-485s, were approved on 08/06/2009 and the green cards received on 08/17/2009).

Respectfully submitted this 17th day o f August, 2009 by:

Osman Simsek, Plaintiff, PRO SE Esra Simsek, as co-plaintiff

— Address:
1857 Mt. Eaton Road
Saylorsburg, PA 18353
Email: baharayolculuk@gmail.com
BIPARTISAN POLICY CENTER

Fethullah Gülenin
t o
İade Süreci
lam ı n
Amerika ve Türkiye, Pennsylvania yaşayan bir Türk din adamı h n ve
olan ua

Türkiye'deki son darbe girişiminde rol oynamış olabilecek Fethullah Gülenin


Türkiye'ye iadesi talebiyle ağır çekim bir tren kazasına doğru ilerliyor.

©
Türkiye, ABD Dışişleri
Bakanlığı'na iade isteği
gönderir. ABD Dışişleri Bakanlığı
Tutuklama emri
talebi Adalet Bakanlığı'na
Dava ile ilgili olguların tebliği iletir.
Çifte suçluluk kanıtı- Türkiye'de işlenmiş
Adalet Bakanlığı talebin Pennsylvania
olduğu iddia edilen suçun ABD'de
Federal Mahkemesi'ne iletilmesi için
kovuşturulabilirliği
gerekli yasal kriterlere uyup uymadığına
Sanığın yargılanacağı hukuk metni
bakar.

Kaynak: bipartisanpolicy.org'dan Türkçeleştirilmiştir.

Savunma BM'nin İşken«


ilişkin sözleşmesine dayar
karara itiraz edebilir.

¡ ■ I & 7 Ş 0 / 7 5 / Z otur _

Gülen Gülen
Türkiye'ye iade edilir. Amerika'da kalır.
(P*.95_ 9l O - 3'7 6 ')
F et* 1

p lain ti­ff
F e th u lla h G ü le n ’ in A B D ’d eki v a rlığ ı v e T ü r k iy e ’ye d ön ü p
d ö n m e y e c e ğ i s o ru s u , 15 T e m m u z D a rb e G ir iş im i’n de n s o n ra
b a m b a ş k a b ir a ciliy e t k a za n d ı. A B D G ü le n ’ i ia d e e d e c e k m i? G ü le n
id dia ed ild iğ i gibi A m e r ik a ’nın k o ru m a s ı a ltın d a m ı?

H ü rriy e t g a z e te s in in N e w Y o rk ve B ir le ş m iş M ille t le r T e m s ilc is i


R azi C a n ik lig il, G ü le n ’ in tü m A B D m a c e ra s ın ı a rtık ço ğ u e riş im e
k a p a n m ış b e lg e le rle o rta y a koyu yor. G ü le n ’ in Y e ş il K a rt
m ü c a d e le s in d e n k u rd u ğ u o k u lla ra , s tra te jik s iy a s i iliş k ile rin e ve
b u g ü n k ü iad e s ü re c in e k a d a r m e ra k e d ile n b irç o k s o ru n u n ce va b ı
bu ça rp ıcı kita p ta y e r alıyor.

C
flIİİPServ/CInfZ
w
t;ös^ p
^ nıl^at£n
Razi Canikligil İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okutu’ndan mezun
oldu ve 1997-1998 yıllarında New York Üniversitesi “Profesyonel Çalışmalar"
programına katılarak “Reklam ve Pazarlama” sertifikası aldı. Gazetecilik
mesleğine 1985 yılında Ses ve Hayat dergilerinde muhabir olarak başladı.
1988 yılında Hürriyet gazetesine geçtikten sonra 1990 yılında yine
Hürriyet’in New York bürosunda gazetecilik mesleğine devam etti.
26 yıldır yaşadığı New York’ta geniş bir yelpazede haberlere imza atan
Canikligil, Fethullah Gülen’in Yeşil Kart davasını ve sponsorlarını haber
yapan ilk gazetecidir. Daha önce New York Federal Mahkemesinde
görülen Uzan ve Çukurova davalarını da takip eden Canikligil, Reza Zarrab
davasındaki gelişmeleri de Hürriyet’e güncel olarak aktarıyor. ABD’deki
üç ayrı eyaletteki maksimum güvenli federal cezaevlerine ABD Adalet
Bakanlığindan aldığı özel izinlerle girerek röportajlar da yapan
Razi Canikligil, Birleşmiş Milletler, ABD siyaseti, ekonomi, sağlık,
bilim, spor, sanat, federal mahkeme davaları ve Amerika’daki
başarılı Türkler hakkında röportajlar ve haberler yapıyor.

ta v s iy e e d ile n satış fi

You might also like